Skip to main content

Full text of "Mesnevi serif serhi - A.Avni KONUK"

See other formats


Mevlana Celaleddin Rumi 

Mesnevi-i §enf §erhi 
-8- 



Tercume ve §erh 
AHMED AVNI KONUK 



Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar 
Dr. Safi Arpagu§ - Prof. Dr. Mustafa Tahrali 



Yayin Koordinatorii 
Prof. Dr. Mustafa Tahrali 



KlTABEVl 



AHMED AVNt KONUK 



Mesnevf-i §erif §erhi'nin Sekizinci Cild Fihristi 

-Mesnevi IV. Cildinin Devami- 



Padi§ah tarafindan mektubun cevabi eri§memesinden na§i o gulamin miitegayyir 
olmasi 11 

Siileyman (a.s.) iizerine, onun zellesi sebebiyle riizgann egri esmesi 13 

§eyh Ebu'l-Hasan'in kendisinin viicud bulmasindan ve ahvalinden Bayezfd 

(rahmetullahi aleyh)in haber vermesini i§itmesi 20 

Evvelki mektubdan cevab bulmadigi igin o gulamin huzur-i §aha ba§ka bir - 

mektub yazmasi 24 

kimsenin kissasidir ki, bir ba§kasiyla me§veret ederdi, ona dedi ki: 

"Bir'ba§kasiyla me§veret et; zira ben senin du§manmim!" 34 

Resul (a.s.)in Huzeyl kabflesine mensub delikanliyi seriyye iizerine kumandan 
etmesidir ki, onda ihtiyarlar ve cenk tecriibe etmi§ olanlar var idi 38 

Huzeylfyi emir etmesi iizerine bir mu'terizin Resul (a.s.)a i'tiraz etmesi 55 

Resul (a.s.)m i'tiraz ediciye cevab soylemesi 71 

Eba Yezid (kaddesallahu sirrahu)nun "Subhani ma a'zama §ani!" Ya'ni, "Ben 
zatimi §amma layik olmayan §eylerden tenzih ederim, benim §anim ne acib 
azimdir!" demesi kissasi ve murfdlerin i'tirazi ve dilin soylemesi tarikiyle 
degil, iyan yolundan onlara bunun cevabi 79 

Resul (a.s.) in huzurunda o gevezenin fazahatinin ve gok biliciliginin sebebi 

beyanindadir ...' 97 



GjgZKSSO 



MESNEVf-I §ERfF §ERHl / VIII. CfLT • MESNEVI-4 • ~®^$ 

Resul (a.s.)in o Huzeylfyi ihtiyarlar ve umur gormugler uzerine emirlige ve 

seraskerlige sebeb-i tafdilinin ve onu ihtiyar etmesinin beyam 101 

Tamam olan akilin ve yarim akilin ve tamam olan adamin ve yanm adamin 

alameti ve la-§ey olan §akf-i magrurun alameti 110 

Goliin ve balikcilann ve biri akil ve biri yarim akil ve o dfgeri magrur ve ahmak 
mugfel-i la-§ey olan iic, bahgin ve her iicuniin akibet-i halinin kissasidir 115 

Abdest alanin abdest evradini ters okumasi 119 

Bir §ahis istinca vaktinde istinca virdi olan "Allahumme'calni mine't-tevvabfne 
ve'c-alni mine'I-mutatahhirin!" yerine "Allahumme erihnf min rayihati'I- 
cenneti!" der idi. Ve istinca virdini dahi, istin§ak vaktinde soylerdi. Azfzin 
birisi i§itdi, buna takattutmadi 122 

akil bahgm vakif olmasi ve ba§kalanyla me§veretsiz olarak hikmet cihetinden 
seferi onde tutmasi 1 25 

tutulmu§ olan ku§un kissasidir ki: "Gegmi§e pi§manlik yeme, vaktin tedarikini 
du§iin ve pi§manhk icinde vakit zayi' etme!" diye vasiyet etti 130 

yarim akilh bahgin gare du§iinmesi ve kendisini olii yapmasi 134 

Onun beyanindadir ki, ahmagin giriftarlik ve nedamet vaktinde ahd etmesi 
hie, vefa tutmaz; zira subh-i kazibin vefasi yokdur. "Ve eger reddolunsalar, 
nehy olunduklan §eye avdet ederlerdi, halbuki bunlar yalancilardir!" 140 

Onun beyanindadir ki, vehim aklin kalbidir ve onun munazndir. Ona benzer, 
halbuki o degildir. Ve akil sahibi olan Musa (a.s.)in vehim sahibi olan 
Fir'avn ile rnticavebatinm kissasidir „..; 144 

Onun beyanindadir ki, imaret viranlikdadir ve cem'iyyet dagmiklikdadir ve 
saglamlik kinklikdadir ve murad, muradsizlikdadir ve varlik, yoklukdadir. 
Ezdadin ve ezvacin bakiyyesi bunun uzerinedir 157 

Musa (a.s.)in Fir'avn'a cevab soylemesi 160 

Musa (a.s.)a Fir'avn'in cevabi ve onuntehdidi 161 

Musa (a.s.)in sihirbazligi kendinden nefy etmesi 162 

Onun beyanindadir ki, ademiden her bir hiss-i mudrik igin ba§ka bir mudrekat 
vardir ki, diger hissin mudrekatindan bi-haberdir. Nitekim san'atkar olan 
her iistad, diger san'atkar olan iistadin i§inin yabancisidir. Onun bi-haberligi 
ondandir ki, onun vazifesi degildir. miidrekatin olmadigina delfl olmaz. 
Gengi'hal hiikmii ile ona miinkir olur. Amma burada munkirlikden 
habersizligin gayrini murad, etmiyoruz 170 

Bu cihana mensub olanlann, o cihana mensub olanlar uzerine hamle goturmesi 
ve onlann ziirriyyetinin ve neslinin ser-hadd-i gayb olan sininna kadar 



*$$&> 



Sfl£®r AHMED AVNt KONUK 



kosmalanmn ve onlann pusudan gafleti beyanmdadir; zira gazi gazaya 

gitmezse, kafirler hucum getirir 186 

Onun beyanmdadir ki, ademfnin topraga mensub olan teni, iyi cevherli olan demir 

gibi ayna olmaga kabildir. Ta ki onda diinyada dahi cennet ve cehennem ve 

kiyamet ve onlann gayri hayal tarfki iizere degil, muayeneten gorunur 193 

Musa (a.s.)in gaybin arkasinda olan esrar-i Fir'avn'i ve onun vaki'alanni 

Hakk'in habfrligine fman getirmesi, yahut subhe etmesi igin acik 

soylemesi beyanmdadir 199 

Tovbe kapisinin daima acik olmasi beyanmdadir 203 

Musa (a.s.)m Fir'avn'a "Benden bir nasihat kabul et ve bedel olarak ddrt fazilet 

al!" demesi Ve Fir'avn'in: "0 ddrt hangisidir?" diye sormasi 205 

Musa (a.s.)in Fir'avn'in lmanimn ucreti igin o ddrt fazfleti §erh etmesi 210 

"Ben bir gizli hazfne idim, bilinmege muhabbet ettim" hadfs-i kudsfsinin 

tefsiridir 215 

Beni-ademin kendi zekavetine ve tabiatinin tasviratina magrur olmasi ve ilm-i 

enbiya olan ilm-i gaybi taleb etmemesi 221 

Musa (a.s.)m Fir'avn'a doit faziletin tamamini §erh etmesi 223 

"Nasa akillan mikdannca soyleyiniz, kendi akillanniz mikdarmca degil, ta ki 

Allah'i ve onun Resul'unu tekzib etmesinler!" hadfs-i §erffinin beyanmdadir .. 226 
Peygamber (a.s.)m "Her kirn safer ayinin ciktigini bana mujdeler ise, ben onu 

cennet ile mujdelerim" kavl-i §erifinin beyani 229 

Musa (a.s.)a fman getirmek hususunda Fir'avn'in Asiye ile me§vereti 233 

Padi§ahin dogani ve bunak kocakan- kissasi ■ 242 

kadinin kissasidir ki, onun cocugu oluk uzerinde siirtunur idi ve du§mek 

tehlikesi var idi; ve Ali (r.a.)dan gare istedi 252 

Resulullah (s.a.v.)in: "Geg ey mu'min, zira senin nurun, benim atesjmi 

sondurdii!" hadfs-i §enfini beyandir 267 

Musa (a.s.)a fman getirmek hususunda Fir'avn'in Haman ile me§veret etmesi .. 270 

Haman'in sozlintin tezyifi 274 

Haman'in sozii onda yer bulmasi sebebUile, Musa (a.s.)'in, Fir'avn'in 

imanindan nevmid olmasi 283 

Mustafa (a.s.) ile Arab beylerinin "Mulkti mukaseme et! Bizim ile bir tenazu' 

olmasin!" diye vaki' olan miinazaasi ve: "Ben bu emaretde me'murum!" 

diye Mustafa (a.s.) in cevab i'ta buyurmasi ve tarefeynden onlann bahsi 285 

Sel gelmesi ve selin def olmasi igin beylerin kesilmis, agag dali atmasi ve 

Mustafa (a.s.)m beyler iizerine galib olmasi 287 



c^p^ 



MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Musa (a.s.)m kissasinin tamami ve Fir'avn'm takrf ve tevbihi hakkindadir 291 

Onun beyanindadir ki, Hakk'm kudretini taniyan cennet ve cehennem nerede 
oldugunu sormaz 293 

Sunninin ve felseffnin bahs etmesi ve dehrinin cevabi ki rminkir-i uluhiyyetdir 
ve aleme kadim der 300 

Bu "Ve ma halakne's-semavati ve'1-arda ve ma beynehuma ilia bi'1-Hakki" 
ya'ni "Biz gokleri ve yeri ve aralannda olan §eyleri ancak Hak ile yarattik" 
ayet-i kenmesinin tefsiridir. Onlari bunun igin yaratmadik ki, siz goresiniz; 
belki ma'na ve hikmet-i bakiye igin yarattik ki, siz onu gormezsiniz! 314 

Hak Teala'mn: "Ey Musa ben ki halikim, seni dost tutanm!" diye Musa (a.s.)a 
vahy etmesi 327 

Padisahin musahibe dfkelenmesi ve bir sefaatginin o magzubun-aleyhe §efaat 
etmesi ve padi§ahdan niyaz etmesi ve padisah onun §efaatini kabul etmesi 
ve musahibin "Nigin §efaat ettin?" diye bu §efaatgiden incinmesi 330 

Halil'in CebraiTe cevab vermesidir. Ona "Senin igin bir hacet var midir?" diye 

sordugu vakit, Halil ona: "Var amma sana degil!" diye cevab verdi 343 

"Halki halk ettin, sonra bunlan helak ettin!" diye Musa (a.s.)in Hz. Huda'ya 

sual etmesi ve cevab gelmesi 353 

Onun beyanindadir ki, ruh-i hayvani ve akl-i ciiz'i ve vehm ve hayal ayran 

misali iizeredirler; ve bakf olan vahye mensub ruh, gizli yag gibidir 361 

Yine bu ma'nada baska misal 368 

Padisahzadenin hikayesidir ki, hakiki padi§ahlik ona ytiz gosterdi. 

^j ^>.(^j J\ j^\ j 4^1 [y. ^i jti fj: (Abese, 80/34-36) Ya'ni, "0 gun kisj, 
karde§inden ve anasindan ve babasindan ve refikinden ve evladindan kagar" 
ayet-i kerfmesi onun vaktinin nakdi oldu. Bu gocuk tabiathlann toprak yigini 
padisahligi ki, ona "kale zabt edicilik" admi verirler. Galib gelen o gocuk, b 
toprak yigininin iistiine gelir, "Kale benimdirf" diye ogiinur. Diger gocuklar 
•ona hased ederler. Zira, ol-^ji ^j ^ijsJi Ya'ni, "Toprak gocuklann bahandir." 
padi§ahzade vaktaki renklerin kaydindan kurtuldu, dedi ki: "Ben bu renkli 
topraklara ancak sufli toprak derim. Altin ve atlas ve siyah kadife demem! 
Ben bu kadife kuma§tan kuttuldum; ve vahdet taraflna sigradim! 
u^ f^i »i^r j (Meryem, 19/12) Ya'ni, "Biz ona gocuk oldugu halde hikmet 
verdik." Ve Hakk'in ir§adi igin seneler gegmesine hacet yokdur. 0j^» .^ 
(Yasfn, 36/82) ["0 seye "Ol!" der, hemen olur"] kudretinde higbir kimse 
kabiliyet sozunii soyleyemez." 381 

Inkita'-i nesil korkusundan na§i padi§ahin kendi ogluna gelin getirmesi 391 



*<&$& 



Pp^- AHMED AVNI KONUK 

Padi§ahin oglu icin fakir bir zahidin kizini intihab etmesi ve ehl-i perdenin 

i'tirazi ve onlann rakire ittisalden arlanmasi 395 

Kabilli kocakannin §ehzadeye sihirbazlik etmesi ve §ehzadenin meftun olmasi 400 

Bu Kabilli sihirbazdan oglunun halasi hakkinda padi§ahin duasinin miistecab 

olmasi 404 

Padisah-zadenin o kocakannin sihrinden kurtulmasi ve padi§ahm sad olmasi 

ve diigunyapmasi '.. 408 

Onun beyamndadir ki, §ehzade Adem ogludur, Hakk'in halifesinin ogludur. 
Onun babasi Adem-i Saft'dir ki, melaikenin mescudu olan Hakk'in halifesidir; 
ve o Kabilli kocakan dunyadir ki, Adem oglunu babasindan sihir ile kat' etti. 
Ve enbiya ve evliya o tedarik edici tabiblerdir 412 

zahidin hikayesidir ki, kitlik senesinde muflisligi ve kesret-i iyali ile beraber 
mesrur ve giiliicu idi. Halbuki halk achkdan oluyorlar idi. Ona dediler ki: 
"Ne meserret vaktidir? Belki yiiz ta'ziye vaktidir." Dedi: "Benim igin 
korkuyokdur!" 431 

Onun beyamndadir ki, mecmu'-i alem akl-i kulltin suretidir. Vaktaki akl-i kiille 
egrilik ile cefa ettin, alemin sureti agleb-i ahvalde sana gam artinr. Nitekim 
babanla fena oldun. Babamn sureti sana gam artinr ve her ne kadar bundan 
evvel nur-i dfde ve rahat-i can olmu§ idi ise de onun yuziinu goremezsin .... 436 

Uzeyir (a.s.)in ogullannm kissasidir ki, babadan babamn ahvalini sordular. Uzeyir 
dedi ki: "Evet, onu gdrdtim geliyor!" Ba'zisi onu tamdilar ve bf-hu§ oldular. 
Ba'zilan ki, tammadilar dediler ki: "Mujde verdi, bu bi-hu§luk nedir?" 441 

Bu "Ben her gun Allah'a yetmi§ kere istigfar ederim" hadisinin tefsiri 

hakkindadir , 452 

Onun beyamndadir ki, akl-i cilz'i mezara kadar olandan ziyadesini gormez; 

bakide enbiya ve evliyanin mukallididir 457 

"Ey mti'minler! Kavlen ve fiilen Allah'in ve Resuriinun onune gecmeyin!" 

ma'nasinda olan ayet-i kenmenin beyamndadir 468 

Katinn deveye "Ben yola gitmekde cok yiiz ustii dii§uyorum ve sen az yiiz iistii 
geliyorsun. Bunun hikmeti nedir?" diye §ikayeti ve devenin katira cevabi 478 

Devenin cevablannt katinn tasdik etmesi ve kendi iizerine onun fazlina ikrar 
getirmesi ve ondan istiane istemesi ve sidk ile ona ilticasi ve devenin katin 
ok§amasi ve yol gostermesi ve pederane ve §ahane yardim etmesi 487 

Kibti'nin Sibti'ye, "Dostluk ve biraderlik hakki icin kendi niyetine Nil' den bir 
testi doldur ve icmem icin agzima koy! Siz Sibtfler'in kendiniz icin Nil'den 
doldurdugunuz testi saf sudur ve biz Kibtiler'in doldurdugumuz testi safi 
kandir!" diye yalvarmasi 494 



C £P? 



MESNEVI-t §ERIF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Kibti'nin Sibti'den dua-yi hayir ve hidayet niyaz etmesi ve Sibtrnin Kibtfye 
hayir ile dua etmesi ve onun Ekremii'l-ekremin ve Erhamu'r-rahimin 

canibinden makbul olmasi 5 1 3 

Kocasina, "Sana o hayaller armut agacimn uzerinden goriiniiyor. Zira armut 
agacimn uzerinden adamm goziine boyle §eyler goriinur; ve armut agacimn 
uzerinden asagiya in, ta ki o hayaller gitsin!" diyen fahi§e kadmm hikayesidir. 
Eger bir kimse "0 adamm gordugii §ey hayal degil idi" derse, cevab odur ki, 
"Bu bir misaldir, misl degildir. Misalde ancak bu kadar kafT olur. Zira eger 
armut agacimn iizerine gitmese idi, ister hayal olsun, ister hakikat olsun asla 

onlan gormez idi." :• : 526 

Musa (a.s.)in kissasimn bakiyyesi 535 

Kibtiler iizerine kann §edfd olmasi ve Fir'avn'un Musa'dan §efaat taleb etmesi .. 541 

Musa (a.s.)in dua etmesi ve ekinliklerin ye§il olmasi ve yagmur gelmesi 547 

Ibtida cihetinden Adem'in hilkatinin tavirlan ve menzilleri 551 

Onun beyanindadir ki, cehennemin halki actirlar ve Hak Teala'ya "Bizim 
nziklanmizi semiz et ve gabuk bize eri§tir, zira bizim sabnmiz kalmadi!" 

diye feryad edicidirler 561 

Zulkarneyn'in Kaf dagina gitmesi ve "Ey Kaf dagi! Hakk'in sun'unun 
azametinden bize soyle!" diye rica etmesi ve Kaf dagimn "Onun sifat-i 
azameti soze gelmez. Zira O'nun indinde idrakler fani olur!" diyecevap 
vermesi ve Zulkarneyn'in "Onun sanayi'inden hatinnda tuttugunu ve 

soylemesi sana pek kolay geleni soyle!" diye niyaz etmesi 574 

Bir kannca kagitiizerinde giderdi, Kalemin yazmasim medhe ba§ladi. Diger 
bir kannca daha keskin idi. "Parmaklan medh et ki, bu hiineri onlardan 
goruyorum" dedi. Diger bir kannca her ikisinden daha parlak gozlu idi. 

"Ben kolu medh ederim, parmaklar kolun fer'idir" dedi 579 

Cebrail (a.s.)m kendisini Mustafa'ya kendi suretiyle gostermesi ve vaktaki 
onun yedi yuz kanadindan birisi zahir oldu, ufku tuttu ve giine§ bu kadar 

sua'iyla beraber mahcub oldu 589 

Bi'setten evvel Cenab-i Hazret-i Peygamber (a.s.)m §am hakkinda yehud ve 
nasaranin i'tikadi ve onun namini hirz-i can etmesi ve onun zuhurunu 
isteyici olmasi beyanindadir 615 



°£P? 



AHMED AVNi KONUK 



C^ 



«Li Li jl 4*3 j »_. Ayr j^^jLi jl j»^P Ol O^a-il 

Padi§ah tarafindan mektuburi cevabi eri§memesinden 
na§i o gulamin miitegayyir olmasi 



1885. IZu sa?i.r» ayak t>e fca? hxiraaz, o cjulam, mekiubun cevabi olmaksizin mec- 
ruh olmu$(Lw. 

"Ayak ve ba§ tutmamak", haddi olmamakdan kinayedir, Ya'ni, "Makam-i 
vahye vusul ve hakikat-i muhammediyye mertebesinde istigrak ve Hz. Cib- 
ril'in korkmasi hakkindaki esrar ve maarifm nihayeti yokdur; binaenaleyh bu 
bahsi birakip, kissaya rucu' edelim. Velhasil. ta'yini tenkfs edilen o gulam pa- 
di§aha yazdigi mektubun cevabmi alamadigi icin kalben mecruh olmu§dur ve 
kendi kendine demi§dir: 

1886. DCi, "cAcaha o §ah bana nicin cevab vermedi? ^jahul, mektuhu aoturen 
me§akkatden na$i hiyanet mi etti? 

Padi§ahdan cevab alamayinca, o gulam kendi kendine dedi ki: "Acaba 
padi§ah benim arizama nicjn cevab vermedi? Yoksa mektubu goturen kim- 



"Sfsps 



MESNEVI-l §ERtF §ERHl / VIII. ClLT •. MESNEVl-4 • 

se, bu mektub ta§imak ve gotiirmek me§akkatinden na§f hiyanet edip yirtti 
mi?" "Tab" kelimesinin be§ ma'nasi vardir: 1. Fiirug ve pertev, 2. Gam ve 
enduh, 3. Takat ve iktidar, 4. Hararet ve sicakhk, 5. Mihnet ve me§akkat. 
Bu bes. ma'nadan ba§ka "gurur" ve "insan taifesi" ve "gussa" ma'nalarma 
geldigi de ba'zi lugatlerde gosterilmi§dir; burada munasibi, "me§akkat" 
ma'nasidir. 

1887. "O mektubu gizleyiy saha gostermedi, zira o miinafik ve soman altmda 
hir su idi." 

1888. nr lecrubeden dolayi haska hir mektub yazayim; fiinun sahibi hir haska re- 
sul arayim!" 

"0 adamin mektubumu padi§aha gotiiriip gotiirmedigini tecriibe icin padi- 
§aha bir mektub daha yazayim ve bu def a mektubumu kamil ve arif bir kim- 
se ile gondereyim!" dedi. "Zu-funun"dan murad, kamil ve arif olan kimse de- 
mekdir. 

1889. hi-haher, cehilden nasi, saha ve maibah miiduriine ve mektub goturene 
aytb kor idi. 

kendi kusurundan bi-haber olan gulam, cehlinden dolayi tenkis-i ta'yf- 
nat hususunda baskalanni ta'yib etti. 

^ ^ jOJI y- f*f iSjj*? ^ £ &f J >f- >f £J* 

1890. ^Dinde put-pered gibi, "lien egri gidicilik ettimi" diye, hie kendi etrajtni 
dolasmazdi. 

"§emen", putperest demekdir. Putperestin dfnde egri gitmesi, viicudda pu- 
tunu tezkiye ve Hakk'a tesxik etmesidlr. Bir kimse ki kendi nefsini tezkiye 
eder ve kendi vticudunu, viicud-i Hak muvacehesinde miistakil gorurse, put- 
pereste benzer ve onun gibi fikir ve meslekde egri gidici olur. Binaenaleyh 
ta'yini kesilen gulam dahi hi? kendi nefsine toz kondurmadi ve vticudunu 
§ah muvacehesinde miistakil gdrdii, bu sebeble putpereste benzedi. 



cgXcp 



AHMED AVNt KONUK 



<f^ 



Siileyman (a.s.) iizerine, onun zellesi sebebiyle riizgarm egri esmesi 

"Zelle", yiiriir iken ayagi kaymak ve soylerken hata etmek ma'nalanna- 
dir. Enbiya-yi izam hazarati gunah istemekden ma'sum oldugundan, burada 
"zelle"den murad, fiilde ve kavilde makam-i ref!u'§-san-i niibuvvet-penahi- 
lerine munasib olan bir §eyi terk etmektir. Bu husus "Hasenatii'l-ebrar sey- 
yiatu'l-mukarrebin", ya'ni, "Ebrann hasenati mukarreblerin seyyiatT diistu- 
runa mutabikdir. 

1891. Uluzgar Siileyman (a.s.)m tahh iizerine egri gitti; hindenaleyh Siiley- 
man: *6y riizgar egri siirtiinme!" Aecli. 

"Gajiden" ve yukanda gecen "haziden" bir ma'nayadir. Qocuklann siirtii- 
nerek yuriimesi demekdir. Ya'ni, "Riizgar Siileyman (a.s.)in muradinin hila- 
fi iizerine esmege basjadi ve o hazret riizgara hitaben: "Ey riizgar, boyle mu- 
radim hilafinda geri geri siirtiinme !" dedi. 

1892. Riizgar dahi dedi: "6y Suleyman, egri gitme ve eger egri giiersen, he- 
nim egru'igirnden ojkeli olmal" 

Riizgar cevaben dedi: "Ey nebiyy-i zfsan, sen makam-i nubuvvetin ma- 
dununda olan hasenati ifa ile iktifa etme, makam-i aline munasib olan hase- 
nati ihtiyar buyur! Eger makam-i §erifinin madununda gidersen, egri bir ha- 
reket olur. halde ben dahi egri olurum; binaenaleyh benim egriligimden do- 
layi ofkelenme!" Bu beyt-i §erifde be§erin ef al ve harekati egri oldugu vakit, 
ahval-i tabnyyenin dahi intizami bozulacagma isaret vardir. Bu hal fi-zama- 
ntna fiilen meshuddur, Meyvelerin bozulmasi, vakitsiz yagmurlar yagmasi ve 
dolulann ekinleri harab etmesi ve ki§ ve yaz mevsimlerinde intizamsizhk go- 



's^ 



MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

riilmesi, hep insanlann egri hareketindendir. Zfra ayet-i kerfmede 'J* <j& y> 
L^r ^jQi j u Jjd (Bakara, 2/29) ya'ni, "Allah arzda olan §eylerin hepsini si- 
zin igin yaratdi" buyurulur. Binaenaleyh insan egri olunca, bunlar da egri 
olur. 

1893. !7iak bu terdziyi onun i$in koydu, id ki bizim vein sebahda insdf aide! 

"Sebak", burada ders ve ta'lim ma'nasmadir; ve bu beyt-i §erifde, ^uljij 
oi'jJi \jj~>j Uj-J*LiJb oj'jJi ij*jfj oijji ^ fjlL' ut bijbJi ^ jj U*ij (Rahman, 55/7- 
9) ya'ni, "Ve Rahman gdkleri yiikseltdi, ta ki mfzanda tecaviiz etmeyeler ve 
siz de vezni adl ile yapin, mizani eksik yapmayinl" ayet-i kerfmesine isaret 
buyurulur. Ya'ni, "Hak Teala e§ya-yi semaviyye ve arziyye ile insanlar ara- 
sinda bu teraziyi ve vezni vaz' etti, ta ki bizim igin bu vaz'dan ders almak 
hususunda insaf hasil ola!" 

1894. lerdziden noksan edersen, ben de noksan ederim, sen benim ile rusen 
olduk$a, ben rusenim!" 

Riizgar Siileyman (a.s.)a dedi ki: "Ya nebiyyallah, sen mertebe-i niibuv- 
vetin fcabi olan hasenatdan noksan bir §ey yaparsan, ben de intizamimda 
noksan yapanm-, sen bana kar§i acik ve munevver oldukga, ben de sana kar- 
§i agik ve munevver olurum!" 

1895. DCezdlik Siileyman in tda meyl etti, aydmlik olan giindiizu onun uzeri- 
ne gece g$oi etti. 

Bu riizgann egri esmesi vak'asi gibi, bir de tac vak'asi zahif oldu, Siiley- 
man (a.s.)m ba§ina giydigi tac, ba§indan bir tarafa kayip egrildi. Bu hali go- 
riince, onun giindiizu gece gibi oldu. Ya'ni, tahayyiir ve taaccub edip, gonlu- 
ne gam karanligi coktti ve meserret aydmligi kalbinden zail oldu. 

1896. ^Deit: "6y tdc, benim tepem iizerinde egri olma; ey giines, benim sarkim- 
dan egri olma!" 



Csgp^ 



AHMED AVNl KONUK 



Siileyman (a.s.) taca hitaben buyurdu ki: "Ey tac, ba§imin tepesi iizerin- 
de egrilme! Ey niibiivvet ve saltanat giine§i olan tac, benim ma§nk-i saade- 
timden egrilip gurub etme!" 

1897. O fact eityie io^ru ederdi, ey delikanh, tac yine onun uzerine egri olurdu. 

Siileyman (a.s.) taca bu hitabi yapmakla beraber, eliyle de dogrultur idi; 
fakat tac yine kendi kendine egrilir idi. 

j*^ _p j>-\ (JL— <->- U-Ij £~i& p C.^S j 3j5 iJUvlj JfjH C*^* 

1898. Sekiz def'a onu dogru yafh ve egri oldu. "61/ fac nedir? O^ihdyet egri 
suriiinme!" dedi. 

1999. "<Sen beni eger yiiz def'a dogru yapsan, ey mii'temen, madcmki egri gi- 
diyorsun egri olurum!" dedi. 

Tac Siileyman (a.s.) in sekiz def a diizeltmesine ragmen dedi ki: "Ey ne- 
biyy-i zaman ve ey mii'temen-i cihan, sen beni yiiz def'a dogrultsan, ma- 
demki makam-i serifinin iktizasina miinasib umiirda mfzan-i i'tidalden inhi- 
raf ediyorsun, benden dogruluk bekleme! Boyle egri olurum!" 

ij^i J^p ^Sjj *S JL>j$Jj Ol ji Jj i^5 C—^lj AJjjJJI oL*^L- i _ r ~j 

1900. r Ba'dehil Siileyman kendi vcini dogru etti; gonlii $ehvet uzerine bimii$ 
idi ki soguk oldu. 

"§ehvet", arzu ve istek ma'nasinadir. Siileyman (a.s.) tacdan bu cevabi 
isjtdigi vakit, kendi batintnda merkuz olan muradatim tedkik etti ve 
makam-i niibiivvet-penahisiyle miitenasib olmayan arziisundan ve istegin- 
den sogudu. 

1901. Ondan sonra onun tact eternal dogru oldu; oyle ki tela isierdi, oldu. 

Siileyman (a.s.) arzusundan gectikden sonra, basmdaki tac dahi dogru 
durmaya ba§ladi. Siileyman (a.s.) tacin ba§inda nastl durdugunu isterse, 
oyle oldu. 



S SP 8 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

1902. Onian soma onu o kasd ile ejjri ederdi, lac kasd ile tarek-cu olurdu. 

"Tarek", bas. tepesi ma'nasinadir. Ya'ni, "Siileyman (a.s.) tacin dogruldu- 
gunu gordiikden sonra kasden ve tecriibeten taci egriltdi, tac dahi kasden ba- 
§inin tepesini isteyici oldu, Ya'ni, basmda dogru bir vaziyet aldi." 

1903. O hiiyuk, onu sehiz clef a egri yaph, iac onun hasmm tepesi iizerincle dog- 
ru olclu. 

if J^A ^f J J, cS-^^ Of? cf jU *i ^ c-S^ J^U ^ 

1904. Toe, nuik edici oldu ki: "€y sah naz ei, mademki kanadi $amurdan silk- 
- tin pervaz etl" 

"Kanaf'tan murad, himmet-i kalbiyye ve "gamur"dan murad, kendi mer- 
tebesinin hukmiine muhalefettir. Ya'ni, "Ey suret ve ma'na §ahi olan ne- 
biyy-i zf§an, mademki himmetini, kendi mertebe-i nubiiwetine muhalefet- 
den silktin ve temizledin, artik o himmet kanadi ile uc. ugabildigin kadar!" 

1905.. n^ir izin yokdur ki, hen hundan geceyim, hunun gayh perdelerini yuta- 
yxml" 

"Cenab-i Hak tarafindan bana bir izin yokdur ki, senin egrilmenden, be- 
nim de egrilmem lazim geldigine dair olan sozlerimi, sana daha fazla tafsil 
ve izah edeyim; bu hususdaki gayb perdelerini yirtip, birtakim esran izhar 
edeyim!" 

1906. Sen kendi elini henim agztm iizerine koy, nd-mahhul sozden henim ag- 
ztmi hagla!" 

"Ya nebiyyallah, artik senin dztin ve soziin dogru oldugu igin; ben de dog- 
ruldum. Bu hususdaki mukalememizi kat' igin, yed-i tasarrufunu benim 
ma'nevi olan agzim iizerine koy, na-makbul sozden, ya'ni, esrar-i ilahiyye- 
nin ke§finden benim agzimi bagla!" 



^ 



jlfp^ AHMED AVNl KONUK 

1907. Dmdi derdden her gam- ki, senin online cjele, hir kimse iizerine iohmet 
koyma, kendi iizerine $evir! 

Ey salik, Siileyman (a.s.)in riizgar ve taci ile olan . kissasini dinledin. 
hazret bir nebiyy-i zisan iken, aiz'f bir muhalefet iizerine, muhftindeki e§ya 
ile munasebeti boyle olursa, senin mertebe-i insaniyyene yaki§mayan bir sii- 
ru muhalefet-i hayvaniyyen yuziinden, etrafinda ne §eametler ve ne terslik- 
ler zuhura gelecegini teemmul et! Binaenaleyh viicudunda peyda olan derd 
ve hastalik veyahud i§lerinde zuhur eden terslikler yiizunden sana tevecdih 
eden gam ve kederi sakin ba§kalanndan bilme. Bu kusuru kendi efkar ve 
a'malinden bill "Acaba ne yaptim da bu hallere giriftar oldum?" diye, kendi 
efkar ve a'malini tefekkiir et! 

Menkibe: Hz. Pir'in zaman-i §eriflerinde, Konya tacirlerinden birisinin 
kar ve ticareti gunden giine sukuta ba§lami§; tacir her tiirlu tedbirini ittihaz 
etmi§ ise de, bu sukotun men'ine bir gare bulamami§. Cenab-i Pir'in huzur- 
1 saadetlerine gelip halini arz etmi§ ve demis, ki: "Efendim ben elimden gel- 
digi kadar §eriat ahkamim icraya riayetkarim, zekatimi da seneden seneye 
veriyorum; ticaretim aleddevam sukut etmek uzeredir; sebebini bir turlii id- 
rak edemiyorum?" Cenab-i Pir buyururlar ki: "Sen ticaret igin Magrib tara- 
fma gitmi§ idin ve orada gezerken yol iizerinde manzara-i zahiriyyesi ga- 
yet kerih bir kimseyi goriip, onun o manzarasindan igrenip oniinde tiikur- 
diin; halbuki o zat bir veliyy-i ilahi idi, senin bu halinden onun gpnlii ren- 
cide oldu. Onu vazf ve zelil ve kendini §erif ve alf gormen seni bu vaziye- 
te dusurdii. Gidip onu bularak huzurunda miitevaziane isti'fa-yi kusur et- 
mek lazimdir." Tacir bu halini tahattur edip Magrib tarafina gitmis, ve emr- 
i Pir vechiyle muamele edip kusurunu afv ettirmisdir ve ondan sonra i§i du- 
zelmi§dir. 

1908. 6y dostlann muradinca hareket eden! ^ir ha§kasina zannetme, onu yap- 
ma ki, o qulam Jena du^iinurdii. 

"Dost-kam", dostlann muradi ve arzusu dairesinde hareket eden kimse 
ma'nasinadir. Bu beyt-i §erif, saliklere hitabdir. Ve saliklerin dostu ehl-i 
Hak'dir. Ya'ni, "Ey ehl-i Hakk'in muradi iizere hareket eden salik, ducar ol- 
dugun nahos, ahvalden dolayi, sakin ba§kalanm tecrim etme, o ta'yini kesi- 



^^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • "^^® 

len gulamm yaptigi fena dii§iincede bulunma!" "Sikaliden", fikr etmek ve dii- 
§iinmek demekdir. 

1909. Ilir fir'avn gihi ki, uMusayi hirakmi$ idi, hcdkm $ocuklarimn ha$im 
kapar idi. 

Bu ve atideki beyitler, fenalik eden igeride iken, di§anda aramaga misal 
olarak irad buyurulmus.dur. Ya'ni, "Fir'avn'in tacini ve tahtini yikacagi mii- 
neccimler tarafindan haber verilen Musa (a.s.) Fir'avn'in sarayinda beslendi- 
gi halde, Fir'avn, tac ve tahtinin du§mamni di§anda arayip; Musa oldugu 
zu'muyla halkin gocuklanni oldiirtdu." Binaenaleyh salikin nefsi kendi viicu- 
dunda, kendisinin du§mani oldugu ve fenahklara sebeb olan bu dii§man bu- 
lundugu halde salik, Fir'avn gibi bu icerideki dti§mandan gafil olup, ba§ma 
gelen felaketlerin sebebini haricde arar demek olur. Ey salik-i tarik-i Hak, sen 
boyle yapma! "Hi§ten", sahvermek ve birakmak ve terk etmek demekdir. . 

1910. O diisman kor kalhlinin evinde idi, o cocuklann boununu kesici olmu$- 

[1911] f . / ° 

dur. 

Fir'avn'in tic ve tahtinin ve enaniyetinin du§mani olan Musa (a.s.), kdr 
kalbli olan Fir'avn'in evinin icinde idi. Halbuki Fir'avn, §iddet-i kurbdan na- 
si hu'da du§mu§ ve kalbinin gozu kor olup, onu gorememis, idi ve o bu dii§- 
mani di§anda arayarak Benf-lsrail cocuklannin ba§im kesici olmu§dur. 

1911. Sen daki di$andan dicjerleriyle kotusiln, halhuki deride sakH nefs ile ho$ 
olmu$sun.. 



S .» - 



1912. Senin dii$manin muhakkah odur, ona $eker veriyorsan; ve haritfen ker~ 
kese iohmei koyarsin. 

Ey salik c)^r jy. ^ d»~* Aj-x* «^ui Ya'ni, "En du§manin senin nefsindir 
ki, iki yamnin arasindadir" hadis-i §enfi mucibince, senin en buyuk du§ma- 
nin nefsindir. Sen ona §eker veriyorsun; ya'ni, tezkiye edip, iizerine toz kon- 



egS^ 



AHMED AVNi KONUK 

durmuyorsun. Ba§ina gelen belalar, bu dii§man yiizunden oldugu halde, sen 
kabahati ba§kalanna isnad ediyorsun. 

1913. Sen jfir'avn gihi Kor ve hor halhlisin, iii§man ile ho^stm, hi-gunahlari 
zeltl edicisin. 

Sen du§mam gorememek hususunda Fir'avn gibi korsiin ve kalbinin go- 
zii olup, firaset sahibi degilsin; bu korliigun. sebebi ise dii§man ile ho§ gecj- 
nirsin de, kabahati olmayanlan tezlil ve tahkir edersin; binaenaleyh dost ile 
dii§mani fark edemez bir haldesin. 

h r> y, cf j* ^ jl?v L> ?s>* <J^ ^^} ^ 

1914. Bu jfir'avn, nice hir kabahatsizi olduriirsun, pur-garm olan ieni okfarsin. 

Bu beyt-i §erifde ehl-i nefse hitab buyurulur. Dusman ile dostu bilememek 
hususunda ehl-i nefsin Fir'avn'a mu§ahebeti vardir, onun igin ehl-i nefse "Ey 
Fir'avn!" diye hitab buyurulmu§dur. Ya'ni, "Fir'avn'a mii§abih olan ehl-i 
nefs, sen ne vakte kadar, nefsini birakip halk ile ugra§irsin? Bore, ile dolu olan 
teni ok§arsin?" "Nefsin, uzerine edasi vacib olan borg ile dolu olmasi"nin 
ma'nasi budur ki: Nefis, emr-i ilahiyi icraya ve nehy-i ilahiden ictinaba borc- 
ludur, halbuki o bu borclanni edada miimatale ve tekasul eder. 

1915. Onun akh, $ahlann akh uzerine ziyade olurdu, Diakk'm hiikmii onu 
akilsiz ve kor etmi$ idi. 

Ya'ni, dostu ve du§mani layikiyla tammak bir inayet-i Hak'dir, eger bu 
inayet-i Hak olmazsa, zekavet-i §ahsiyye asla miiessir olmaz. Nitekim 
Fir'avn'in akil ve zekasi, zamanindaki hukiimdarlann akil ve zekasina galib 
idi; fakat Hakk'in hiikmu ve kazasi o Fir'avn'i bu hususda akilsiz ve basar-i 
basiretini kor etmi§ idi. Malum olsun ki, Fir'avn ehl-i zekadan birisi idi; onun 
dirayet ve zekaveti koca bir kavim iizerinde da'va-yi rububiyetle beraber se- 
nelerce miistebidane bir suretde icra-yi hukumete muvaffak olmasiyla sabit- 
dir ve Fususu'l-Hikem'dQ Fass-i Musevfde cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri 
tarafindan beyan buyuruldugu iizere Musa (a.s.)a jfrJU ^j ^j (§uara, 
26/23) ["Alemlerin Rabbi dedigin de nedir?"] hitabiyla mahiyyet-i ilahiyye- 
den sual etmesi de cehlinden degil, belki Musa (a.s.)m hakikaten bir peygam- 



c^^> 



MESNEVf-t SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

ber olup olmadigini imtihan etmek maksadiyla vaki' idi. Nitekim bunun taf- 
sfli fakir tarafindan Fususul-Hikem'e yazilan §erhde mundericdir. 

-US' ^>\j^- C— Jj\p^i £ iyf- J>£ j j p-i^- j> J?~ & 

1916. Uiakk'in miihrvi, aklin gozil ve kulagi iizerirule olursa, eger Eflaiun ise 
de onu hayvan eder. 

Ya'ni, s'jilp ^jU? je'j j^*!!. J*'j '^Ji J* Jji ^ Ya'ni, "Allah Teala on- 
lann kalbleri ve kulaklan ve gozleri iizerine muhiir vaz'i ile perde gekmi§dir" 
(Bakara,2/7) ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere, Hak Teala bir 
kimsenin aklimn gozii ve kulagi iizerine miihur perdesini gekerse, ulum-i za- 
hireyyede ve tedbir-i umurda Eflatun gibi me§hur-i cihan olsa da, onu mer- 
tebe-i insaniyyetden teb'id ve hayvanlik mertebesine tenzil eder. Ve bu mu- 
hiir vaz'i, isti'dad-i ezelfye gore vaki' olan hiikm-i Hak'dir. 

1917. Uiahk'in hukmii levh iizerinde zahir gelir, ^ayezid'in hukm-i cjaybi gibi. 

Ya'ni, Hakk'm hiikmii ve kaza-yi ezelisi, levh-i mahfuzda acrk yazilmi§dir 
ve bu hukiim asla tebeddul etmez. Zira abdin isti'dad-i ezelfsine miisteniden 
verilmi§ olan bir hukumdiir. Fakat onun acikhgi ve zahirligi kalbleri levh-i 
mahfuza mukabil oian ekabir-i evliyaya goredir. Nitekim Bayezid-i Bistami 
hazretleri levh-i mahfuzda Ebu'l-Hasan Harakanf hazretlerinin zuhur edece- 
gini gordii ve alem-i §ehadete nazaran gaybf olan bu hiikmii haber verdi ve 
bu haber bilahire bu alem-i zahirde tahakkuk etti. 



C~ 



§eyh Ebu'I-Hasan'in kendisinin vucud bulmasindan ve ahvalinden 
Bayezid (rahmetullahi aleyh)in haber vermesini i§itmesi 



syj* \j jl jlo^ j\ < y~J-\ j> Ijl e2y>j3 j\ <& -*-«l jli>wJ>> 

1918. Oyh geldi h,i, o hu,yurmu§ idi, ^ul-Diasan ademUrden onu i$itdi. 



C #P? 



AHMED AVNl KONUK "®^® 

Ebu'l-Hasan Harakani hazretleri, cenab-i Bayezid'in haber verdigi gibi, 
alem-i kevnde zahir oldu, ve o hazret, cenab-i Bayezid'in kendisl hakkmda 
verdigi haber-i gaibaneyi halkdan dinledi. 

1919. OCi, "Diasan henim muridim ve iimmetim olur; her sahah henim tiirbem- 
aen ders tutar. 

Bayezfd hazretleri buyurmus, idi ki: "Benim muridim ve tarikatde tabiim 
Ebu'l-Hasan Harakani olur. her sabah benim ttirbemden ve ruhaniyetim- 
den seyr it siiluk dersini ahr." 

1920. ^Bedi: n< ~Ben dahi onu ruuada gormii§um, seyhin ruhundan bxxnu isit- 
mi§im. 

Ebu'l-Hasan hazretleri halkdan cenab-i Bayezid'in bu haberlerini i§itince 
buyurdu ki: "Ben dahi, Hz. Bayezid'in suret-i misaliyyesini rii'yada gormii- 
§um ve onun ruh-i §erffinden sizin bu soylediginizi i§itmi§imdir." 

1921. Uier bir sabah kabir tarafma yiiz hor idi; kusluk vakiine kadar huzur- 
da durur idi. 

Ebu'l-Hasan hazretleri her bir sabah Bayezid-i Bistamf hazretlerinin kabr-i 
§erifme gidip, ruh-i lattfme muteveccih olur ve kusjuk vaktine kadar huzur-i 
kalb ile ayak iistii durur idi. 

Bu beyt-i §erifde makabir-i evliyaya tevecciihun faidesi beyan buyurul- 
mu§dur. Dervfsin birisi §eyh'Rukneddin Alaiiddevle hazretlerine §u suali sor- 
du: "Run bedenden taallukunu kestikden sonra, cismin toprak icinde idraki 
kalmaz ve alem-i ervahda ise hicab yokdur; binaenaleyh bir kisjnin kabri 
iizerine gidip de ruhuna tevecciih etmenin ne faidesi vardir? Ekabirden biri- 
nin kabrine gidilmeyip de, kisj bulundugu yerde ruhuna tevecciih etse olmaz 
mi?" Bu sual iizerine Hz. Riikneddin dahi §u cevabi verdi: "Kabre gitmenin 
cok faidesi vardir, birisi budur ki: Bir kimse bir zatin kabrini ziyarete miite- 
veccih olsa, gittikce fikren tevecciihu kuvvetlenir ve kabri iizerine eri§tigi va- 
kit, o topragi hissi ile mu§ahede eder; ve bu sebeble hem fikren ve hem de 



c c£p 3 



MESNEVl-1 SERIF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVl-4 • "^® 

hissen me§gul ve kiilliyetle muteveccih olur; ve boyle teveccuhiin faidesi de 
ziyade olur. Ve bir faidesi de budur ki: Ruhun birgok seneler hayat-i dunya- 
da taalluk ettigi cismin bulundugu mevzie nazan, sair mevzi'den daha ziya- 
de olur; binaenaleyh o mevzi'de o zatin ruhuna vaki' olan tevecciihden gok 
faide hasil olur. Bir kimse Resul-i Ekrem hazretlerinin ruhaniyetlerine, bulun- 
dugu mahalden teveccuh etse, faide bulur. Fakat MedTne-i Miinevvere'ye git- 
se Fahr-i Alem'in ruhaniyeti o kimsenin geldiginden ve yollarda gektigi zah- 
metden haberdar olur ve oraya erisjp, o hazretin Ravza-i pakini hissi ile mii- 
§ahede ettigi vakit, kemaliyle muteveccih olur ve buldugu faide de o nisbet- 
de olur." Makabir-i evliya ziyaretinin faidesini inkar edenler cokdur, fakat bu 
faide ehl4 mu§ahede indinde muhakkakdir. 

1922. ^%a §eyhin misali onun oniine yelirdi, ydhuct soylemeksizin onun i§kali 
hallolurciu. 

"Ebu'l-Hasan hazretleri, cenab-i Bayezid'in kabr-i §enfi huzurunda ku§- 
luk vaktine kadar ayak iistii durunca, cenab-i Bayezid'in ya suret-i misaliy- 
yesi zuhur edip, vasita-i kelam ile ona lazim olan sozleri soyler ve miisWli- 
ni hallederdi. Veyahud suret-i misaliyye ile zuhur etmiyerek vasita-i kelam 
olmaksizin muhtac oldugu ma'nalan, ruh-i §enfiyle kalbine ilka eyler, o 
hazretin i§kali bu suretle hallolurdu." Malum olsun ki, ruh, bir cevher-i mii- 
cerred-i nurani oldugundan, bir sureti yokdur. Alem-i §ehadetde cism-i un- 
surfye ve alem-i berzahda da cism-i berzahfye taalluk eder; ve cism-i ber- 
zahf, cism-i unsuri suretinde ise de, cism-i unusuri gibi kesif degildir. Rli'ya- 
da gordugiimuz suver-i ecsam gibi latifdir. Hayat-i dunyeviyyede, alem-i 
berzaha intikal edenlerin ruhlari ehl-i hicab tarafindan, ancak havass-i 
hamse hicabati kalktigi vakit, ya'ni, uyku zamamnda rii'yada goriilur; fa- 
kat AUah'in velfleri uyanikhk halinde de ervaha muteveccih kamiller ile bu 
hicablan kaldirabildiklerinden, bu hal-i yakazalannda dahi ervahi mu§ahe- 
de edebilirler. Ebu'l-Hasan hazretlerinin mii§ahedesi bu kabildendir; ve er- 
vah-i kamilanin tasarrufu, beyt-i §erifde beyan buyuruldugu uzere iki tiirlii 
olur. Ya suret-i misaliyye ve berzahiyye ile zuhur edip tekelliim eder ve sa- 
likin mu§killerini bu suretle halleder; veyahud suretsiz ve kelamsiz salikin 
kalbine mu§kilin cevabmi ilka ve ilham eder. §u beyt-i' §erif, ikinci hale na- 
zaran soylenmi§dir: 



*#%&> 



?fi£®" AHMED AVNi KONUK 



"Oldukten soma bizim turbemizi yeryuztinde arama,- bizim mezanmiz, a§ik 
olan ademlerin smesindedir!" 

1923. Diattd hir gun saddeile geldi, kahirleri ueni kar ortmu§ idi. 

"Ba-suud" Ankaravi hazretleri tarafindan "saadetle" suretinde tercume 
buyurulmu§dur. Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadf der ki: "Bu 
kelimenin asli "Eba Suud" olup, Ebu'l-Hasan hazretlerinin kiinyesidir ve 
"Eba"daki "elif zaruret-i §iirden dolayi hazf olunmu§dur." Bu surete gore 
ma'na §6yle olur. "Bir giin Eba Suud hazretleri adetleri vech ile Bayezid haz- 
retlerinin kabr-i §erifini ziyarete geldi; kabirlerin iizerine birgok taze karlar 
yagmis. ve mezarlan ditmii§ idi." 

*£• <u jjijU- ^->i _j Jji <?» ^J *-U* Oj>»a* \~$&j> y" y. <Sy~ 

1924. Oiarlan kat kat dag gtbi kuhhe kubhe gordu ve onun cam gamh oldu. 

"Alem", bayrak ve ni§an ve dag ma'nalanna gelir, burada "dag" demek- 
dir. Ya'ni, "Ebu'l-Hasan hazretleri kabristana geldigi vakit, gordu ki kat kat 
karlar yagmis, ve dag gibi yiginlar te§kfl edip, kubbe kubbe goriinmekde bu- 
lunmu§ idi. Bu vaziyet icirtde kabirlerin mahallini ta'yfh etmek kabil degil idi; 
binaenaleyh Hz. Bayezid' in kabrini segemedigi igin cam magmum ve miiked- 
der oldu." 

1925. 'Din olan §eykin haziresinden: *D$te, hen sent cacjinyorum, id ki hana 
ko$asin! dim sadd geldi. 

"Hazire", bir §eyi dairen-ma-dar muhit olan §eye denir. Kabirlerin etrafi 
duvar ile gevrilmis, oldugu igin, ona da "hazire" derler. Kar yiginlan sebebiy- 
le yeri belirsiz olan Hz. Bayezid'in kabrinden ve hayat-i ma'neviyye ile diri 
bulunan o hazret tarafindan: "Ey Ebu'l-Hasan, iste ben buradayim, bana ko- 
§up gelmen igin seni gagirryorum!" diye bir ses geldi. Ervahm sesi var midir 
ve i§itilir mi? Cenab-i Pfr efendimiz bu hususta III. Cildin 1018 numarah 
beyt-i §enfinde, 



*$%&> 



MESNEVI-1 §ERfF §ERHI / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

Ya'ni, "Cemadlikdan canlar alemine gidiniz, ecza-yi alemin gulgulesini isj- 
tiniz!" buyurmus, idi. Bundan anla§ilir ki, ervahin sadasi vardir, fakat his ku- 
lagi ile isjtilmez, ancak rfrh kulagi ile isjtilir. Zira ervah latifdir ve sadasi da 
latifdir; ve ecsam kesifdir ve sadasi da kesffdir. Latff olan latff ile ve kesff olan 
da kesff ile mesmu'dur. Ebu'l-Hasan Harakani hazretleri cismaniyetden te- 
cerriid ve ruhaniyetlerinde miistagrak olmu§ olduklanndan, Bayezid hazret- 
lerinin ruh-i latifinin sadasini isjtir idi. 

1926. "jAgah ol, bu iarafa gel, avazeme $itab eii JAlem eger kar ise de, ben- 
den yuz $evirme!" 

Hz. Bayezfd'in ruh-i serifi, Ebu'l-Hasan Harakani hazretlerine hitaben: "Kar 
yiginlanndan §a§irma, bu tarafa, benim sesime acele edip gel; her ne kadar 
alem kar ile mestur ise de, benim kabrim ziyaretinden yiiz gevirme!" dedi. 

•^"^ig* Jj' *j lj s-jL^^ &\ ^.^. j ^y*- -^ jjj &\ j y 1 u^" 

1927. Onun kali oniinde giizel oldu, o acaibi ki evvel i$itir idi, cjordu. 

Ebu'l-Hasan hazretlerinin hali o giinden i'tibaren giizel ve latif oldu; bu 
ana kadar i§itdigi acibeleri ayne'l-yakfn mu§ahede etti. Ya'ni, ilme'l-yakin 
mertebesinden, ayne'l-yakfn mertebesine terakkf etti. 

(^ 

Ewelki mektubdan cevab bulmadigi igin o gulamin 
huzur-i §aha ba§ka bir mektub yazmasi 



1928. su-t zan edid ie§nt ve nefir ve figandan dolu, ba§ka bir mektub yazdi. 



=£»> 



AHMED AVNl KONUK "^® 

"Te§nT" melamet etmek ve serzeni§ gostermek; "neftr" feryad etmek; 
"figan", "fa"nin kesri veya zammi ile bagirmak ve na'ra atmak ma'nasina- 
dir. 

1929. ^Dedi ki: "I7£tt2ur-i ?a/wi for mektub yazdim, acaba o mektub oraya eri§- 
ti mi ve yol buldu mu?" 

Ta'yini kesilen o gulam yazdigi mektubda dedi ki: "§ahimin huzuruna ev- 
velce bir mektub takdim etmis, idim, acaba o mektub huzura vasil oldu mu?" 

}y> jJ j >*?>\jx- \j jl. ^ (♦-* -k>- u_j> L)T*jb JJ'lj>- lj ^i 01 

1930. O aiizei yiizlii o digeri dahi okudu, ona da cevab vermedi ve mstu, 

"Had", yanak ma'nasma olup, burada zikr-i ciiz', irade-i kiil kabflinden 
mecaz olarak "yiiz" murad, buyurulur. "Ten zeden", susmak ma'nasinadir. 
Ya'ni, "§ah, gulamin yazdigi o diger mektubu da okudu, cevab vermedi ve 
sustu." 

1931. $ehriyar ona da sakit oldu, o, mektubu bes defa mukerrer etti. 

"Husk averden", kinayat-i Acem'den olup, son derece t'raz ederek sukut 
etmekden kinayedir. Nitekim bu ma'nada cenab-i Pir efendimiz Divan-i Ke- 
Mierindeki bir gazellerinde §6yle buyururlar. Beyit: 

Cj/ dX^ <*£ J^\>- ^ j£\ >jj> ^~* 

"Basimda sarhosluk gogaldi, sakit olurum ve susanm.; eger onun tamammi 
dinlemek istersen, bu gecegtt, yarm gel!" 

1932. Diacxb dedi: "O^ihayet o sizin bendenizdir, eger ona cevab yazar isen 
miinasibdir." 

"Hacib", kapici, perdedar demekdir ki, huzur-i §aha gireceklerin tesrffatci- 
si demek olur. Ya'ni, "Padi§ah gulamin mektublanna cevab vermemekde is- 



*$%&> 



MESNEVI-I §ERIF §ERHI / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • "®^® 

rar edince, hacib §aha hitaben dedi ki: "§ahim, nihayet bu gulam sizin ben- 
denizdir,- eger lutf edip cevab yazar isen miinasib olur." 

1933. "Gger gulam ve benden uzerine nazar aiar isen, senin $ehliginden ne ek- 
sik olur?" 

1934. ^Dedi: Mr Bu kolaydu, amma ahmakd.tr. SQhmak adam girkin ve 
Diakk'm merdududur." 

§ah, hacibe cevaben dedi: "Bu gulama cevab vermek kolaydir; fakat ah- 
mak oldugundan kabil-i hitab degildir. Kendisine ma'kul bir soz soylense, ka- 
bul etmeyip redde kiyam eder. Muhakemesi sakfmdir. Boyle ahmak bir ada- 
min batini cirkin ve Hakk'm merdududur." 



I **■ 



jd* Cj\j~> ja j, -US' p.* Jdj j oUf fjy\ 

1935. Ggergi onun kabahaknt ve hatasim afv ederim; onun illeti bana da sira- 
uet eder. 

"Her ne kadar onun kabahatim ve hatasim afv edersem de, ondaki hama- 
kat illeti bana da sirayet eder." lllet-i hamakatin sirayeti budur ki, hamakat 
sebeb-i gazab olur. Mesela bir muallim gabi bir talebesine ders verir ve ona o 
dersi ogretmege sa'y eder. Birkac def a dersi takrir ettigi halde, o gabi ve ah- 
mak olan talebe ogrenemez. Muallimin tab'inda hiss-i gazab peyda olur ve 
gazab ise bir illet-i nefsaniyyedir ve nefis hamakatdan muteellim olur; bina- 
enaleyh muallim tab'inda hissettigi elemi, o ahmak talebesine intikal ettirmek 
igin ceza suretiyle onu te'lfm eder. Bunlarhep illet-i hamakatin sirayetidir. 



1936. Ilyuzludan, yuz kimse uyuz olurlar, hususiyle bu na-pesend olan habis 
uyuz! 

"Ger", uyuz, "gin" edat-i nisbettir. "Mesela illet-i hamakatin sirayeti, uyu- 
zun sirayetine benzer. Bir uyuzludan yuz kimse uyuz illetine miibtela olur. 
Hele boyle habis ve na-pesend bir ma'nevf uyuz olursa, onun sirayeti, insa- 
nin cismine ve zahirine degil, batimna olur." 



c aaas^ 



AHMED AVNf KONUK *^^ 

Menkibe,- §eyh Sa'df hazretleri Giilistan'mda yazar ki: Bir kimse oglunu 
taalliim ve terbiye icin, hiikemadan birisine gordermi§. hakim onun bircok 
zaman ta'lfm ve terbiyesiyle me§gul olmus. ise de, cocugun hamakati son de- 
recede oldugundan, o hakim cocugu alip babasinm online gotiirmus. ve de- 
mis, ki: >f <i\jtA \y j jyu jibs ^ ^i Ya'ni, "Bu oglan akillanmiyor, beni de df- 
vane etti." Hind niishalannda "habis-i na-pesend" yerine "habis-i akl-bend" 
yazilmi§dir. "Akil baglayici habis" demek olur. 

1937. O^oksan akilltlik uyuzu, hafir i$in He olmasin, onun ugursuzlucfu huluiu 
susuz tutar. 

"Noksan akillihk"tan murad, akl-i maadin eksikligidir. Zira bu aklin nok- 
sani inkar-i enbiyaya ve ta'n-i evliyaya sebeb olur. Ve bu yiizden gaye-i hil- 
kat fevt olur, ciinki ayet-i kerimede jj'-CO \ J4h o*Ji tJ&. ^ (Zariyat, 
51/56) Ya'ni, "Ben cin ve insan taifesini ancak ibadet etmeleri icin yaratdim" 
buyurulur. Imdi gaye-i hilkat bu inkar ve adem-i itaat ile fevt olunca, bu in- 
kann ugursuzlugu afaka mtintesjr olup, bulutlar vaktinde yagmur yagdirmaz 
olur. Nitekim I. cildde, 

Ya'ni, "Zekat men' olunup verilmedigt vakit, bulut yagmur yagdirmaz ve 
zinadan da etrafda san hastahklar inti§ar eder" buyurulmus. idi; zfra hama- 
kat, gazab-i ilahiye badi olur. 

1938. Onun ucjursuzlujjundan hulut rutuhet yagdirmaz, onun hayku$luflunclan 
$ehir karahe olur. 

ryjiz ji \j ^U- OljJj $£ ry j\*jb 0li*3>-l jV^T jl 

1939. utfkmaklann uyuzlanndan CA/u/i tufani alemi riisvaylik icinde viran 
etti. 

Ahmaklann o ma'nevf uyuzluklanndan dolayi afak miiteessir olup, ga- 
zab-i ilahi sebebiyle Nuh (a.s.)m zamaninda tufan vuku'a geldi ve bu tufan, 
alemi zillet ve riisvaylik icinde viran ve harab etti. 



*#%&> 



@|K®" MESNEVI-i §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

1940. U^eycf amber huyurdu ki: "Uler him ki ahmakclir, o hizim Hu$mammiz- 
dir ve yol vurucu auldiir. 

Bu beyt-i serifde jk-^ J*Wij ^ 3 ^ j**-N» Ya'ni, "Ahmak benim du§manim- 
dir ve akil dostumdur" hadfs-i §erifine i§aret buyurulur. Bu beyt-i §enfin ev- 
velinde Hind niishalannda §6yle bir siirh vardir: \j J*u f^Ui 4* j ^j^, j^ 
ij j+>.\ ja^^jj Ya'ni, "Peygamber (a.s.)m akili medh ve ahmagi zemmetme- 
si." Fakat Ankaravf niishasinda boyle bir siirh miinderig degildir ve olmama- 
si da miinasibdir; giinki bahis, hadis-i §erifin Hz. Pir efendimiz tarafindan §er- 
hi hakkindadir,- Ya'ni, bu hadfs-i §enfde Resul-i Ekrem Efendimiz: "Ahmak 
kimse bizim dus,manimizdir" buyurmakla onun Hak yolunun vurucusu oldu- 
gunu ve gulyabani gibi mu'minlerin yollanni §a§irtip helak vadisine siirukle- 
digini murad eylemi§dir. 

1941. n< J^evh" , tazelik ve laiif ruzgar ve rahai] *r1h" , riizcj&r vasitasiyla aelen 
giizel koku. 

"Reyhan", feslegen denilen nebat ve ba'zi ehl-i liigat indinde iyi kokulu 
otlann hepsine ltlak olunur. Fukaha indinde saki olmayan giizel kokulu ota 
derler. Rizk ve rahmet ma'nasma da gelir. Hz. Pir buyururlar ki: ^x^ jsuJi 
["Akilli benim dostumdur"] hadis-i §enfi mucibince akil bizim canimiz gibi in- 
dimizde kiymetlidir, akilin tarafindan esen nesim ve onun kokusu, giizel 
kokulu nebat gibi bizim mahzuzumuzdur; zira bizim ilka edecegimiz hikemi- 
yat ve maarif-i ilahiyyeyi kabul isti'dadi vardir. 

1942. S%kil harm soger se hen razvyim, zua ki henim feyyazliflurulan hir feyz 
tutar. 

"Akil"dan murad, akildir. Ya'ni, "Akil olan kimse, eger bana kar§i sogiip 
saysa bile ben raziyim; cunkii onun hali anzidir ve mademki kendisinde 
akil vardir. Benim feyyazhgimdan elbetde bir feyz tutar." Bu beyt-i §enfde ce- 
nab-i Pir efendimiz Rabb-i hasslan olan ism-i galibin "Feyyaz" ism-i ilahfsi 
olduguna isaret buyururlar. Malum olsun ki, her bir insan-i kamil cem'iyyet-i 
esmaiyyeyi haiz ve "Allah" ism-i camiinin mazhandir; fakat bu esmadan bi- 



*$$&> 



AHMED AVNi KONUK 

risi onun Rabb-i hassi oldugundan, ondan o ism-i galibin ahkam ve asan za- 
hir olur. Esma cem'iyyetinde i'tidal ancak Hatem-i Enbiya (s.a.v.) Efendi- 
miz'dir. Enbiya hazarati dahi bir insan-i kamil olduklanndan onlarda bu hal 
zahirdir. Mesela Salih (a.s.) ism-i Fettah'm ve Musa (a.s.) ism-i Zahir'in ve 
!sa (a.s.) ism-i Batin'in mazhan olduklanndan, galiben zahir olan ahkam ve 
asar bu isimlerin muktezalanna gore olmu§dur. 

1943. Onun socjmesi faidesiz olmaz; onun o mihmanli^i faidesiz olmaz. 

"Du§nam"dan ya'ni, "sogme"den murad, i'tiraz ve inkardir. Ya'ni, "Aki- 
lin kamile i'tiraz ve inkan faidesiz olmaz; zira o akil, inkar cihetinden fikren 
kamilin misafiridir; ve mademki misafirdir, kamil tarafindan ona bir maide ve 
ziyafet cdalir." Nitekim Menikib-i Sipehsalaffa mundericdir ki fikih ve tefa- 
sirde asnn ulema-yi Hanefiyye'sinden bulunan Mevlana §emseddfn-i Mardi- 
nf, Hz. Mevlana efendimize mu'teriz idir onun bu i'tiraz ve inkan bilahare ce- 
nab-i Pfr efendimize intisabiyle neticelendi; ve onun bu musaferet-i fikriyye- 
si, maide-i ma'neviyye ile mutena'im olmasma sebeb oldu; ciinki bu zat-i §e- 
rif, ukala-yi asirdan idi. 

1944. Sger ahmah henim dudagima helva koysa, hen onun o helvasindan sitma 
i$incleuim. 

"Ahmak"dan murad, ehl-i dtinyadir; nitekim Menikib-i Sipehsalitda 
mundericdir ki, tiiccardan bir taife Hz. Pfr'e miind olmak isteyip mallannm 
mufredatim bir pusulaya yazdilar ve bu mallann nereye sarfini cenab-i Pir ar- 
zu buyurursa oraya sarf edilmek iizere kendilerine emir buyurulmasi icjn, 
muridan-i Pir'den Celaleddin Fendun'a bu pusulayi verdiler. da Hz. Mevla- 
na'ya arz etti. Hz. Pir, adem-i hognudi ile kalkip ibriki alarak helaya gitti ve 
birgok zaman meks etti. Tacirler pek cok beklediler. Mevlana Siraceddin haz- 
retlerinden helaya gidip tacirlerin beklediklerini arz eylemesini istid'a ettiler; 
cenab-i Siraceddin helaya gittigi vakit, cenab-i Pir'in bir ko§ede durduklanm 
gordti ve keyfiyeti arz etti. Hz. Mevlana buyurdu ki: "Ey Siraceddin biz ne- 
rede, diinya nerede? Bu necasatin kokusu biitiin diinya ve ehl-i diinyanin 
kokusundan burnuma daha iyi gelir; fcab eder ki, bu taifeye i'tizar edip diye- 
sin ki, eger matlubunuz rah-i Hak ise malmizi kendi eliniz ile sarf ediniz!" 



c $p? 



MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

1945. 6cjer latif ve ru§en isen, bunu yakin bil ki e§egin /upiru opmenin ce§nisi 
yokdur. 

Ahmagi dost itdihaz etmek ve kemal-i muhabbetle onunla muaneka et- 
mek, e§egin kicmi opmege benzer. E§egin kicmi opmekde bir lezzet ve ce§ni 
olmadigi gibi, ahmagi dost ittihaz edip muhabbetle ona sanlmak da da bir 
zevk ve ge§ni yokdur. 



1946. Senin biyigini faidesiz kokmu$ eder; elbise onun ienceresinden maidesiz 
siyahdu. 

Bu beyitlerde ahmaga muhabbet e§egin kigini opmege ve onun agzindan 
gikan ahmakane sozler de e§egin osuruguna tesbih buyurulmusdur. Ya'ni, 
"E§egin kicmi open kimsenin agzina e§ek osurdugu vakit, onun biyiklanni 
[nasil] pis kokutur ise, ahmak dahi senin ma'nevf olan agzini, o murdar soz- 
leriyle murdar eder; ve senin libas-i iman ve i'tikadini zevksiz ve lezzetsiz ve 
maidesiz sozleriyle viicudunun §eceresinin karaligi ile karartir." Malum ol- 
sun ki, hamakat-i dihiyyenin esasi ikidir: Birisi ulum-i tabuyye ve zahiriyye 
tahsfli ile hakikat-i kainati anladigini zannedip uluhiyyeti ve nubiivveti ve df- 
ni inkar edenierdir. Digeri uluhiyyeti ve nubiivveti ve dfni ikrar etmekle be- 
raber, §eriata muhalif oldugunu iddia ile, ulum-i evliyayi inkar edenierdir. Bu 
iki taifeden evvelkisi dine agiktan agiga dii§mandir; digeri dost goriinen dii§- 
mandir ki, bunlann du§manliklanndan evvelki taife peyda olmu§dur. Zira ev- 
velki taife bu ikinci taifenin §erfatden anladiklan ma'nalan miinkirdirler. t§te 
bu taifedir ki, liibb-i Kur'an ve ahadis-i §erif olan bu Mesnevi-i §enfi bir hi- 
kaye kitabindan ba§ka bir §ey olmadigim iddia ederler. 

1947. uWaicte ekmeksiz ve kebapsiz ahil&ir; ey ocjul, carta gida akhn nurudur. 

"§iva", biryan ve kebab demekdir. "Maide", lugatde iizerinde taam tertib 
olunmus, olan sofra veya tepsi ma'nasinadir ki, akil bu sofraya tesbih buyu- 
rulmus,dur. Ve onun iizerindeki taam dahi nur-i akl olan, nur-i ma'rifet-i ila- 
hiyyedir. Ya'ni, "Asil taam sofrasi akildir ki, o sofra iizerinde maddi ekmek 
ve kebab yokdur. Onun taarm akhn nurundan peyda olan maarif-i ilahiyye- 
dir ki bu taam canin gidasidir." 



*£$&> 



AHMED AVNl KONUK 

J'jjji •*& ^ ^ y* j 1 u»j5>- 'j r i! jy J^ ^^ 

1948. JAdeme nurun gayri taam uohdur; can onun gayrinden ververi$ balmaz. 

Hayvamn yiyecegi maddi gidalar oldugu gibi, ademin taami dahi ancak 
nur-i akl olan maarif-i tfahiyyedir. Eger insan maddi gidaya meyl eder ve ma- 
arif-i ilahiyyeyi ihmal ederse, hayvanltgi kuvvet bulur ve insanltgi ducar-i 
za'f olur. Binaenaleyh insamn ruh-i izafisi o nurdan baskasiyla beslenemez. 

1949. iZu gidalardan yava§ yava$ kesil, zlra bu hiirriin layiki degil, e$egin gi- 
dasi olur. 

Boyle olunca bu maddi ve zahiri gidalardan yavas, yavas, kesil ve riyazet 
tarikine siiluk et; zifa bu gida-yi maddi aslinda hiir ve serbest olan ruh-i iza- 
ffnin layiki degildir, o ancak e§ek mesabesinde olan cismin gidasidir. 

1950. Ta ki asl olan giddyi kabul edlci olasin; nur lokmalanm yiyici olasin! 

Binaenaleyh maddi gidalan azalt ki, kalbin asl olan maarif-i enbiya ve ev- 
liyayi kabule miistaid olsun ve nur-i ma'rifet lokmalanm ruhunun agzi yiyi- 
ci olsun! 

1951. O nurun aksidir ki, hu ekmek ekmek ohnusdur. O camn feyzidir ki, bu 
can, can olmusdur. 

akil nurunun aksi ve te'sfridir ki, bu zahiri ekmek, cismin gidasi olan 
ekmek olmu§dur; ve o ruh-i izafmin feyz ve ta§kinligidir ki, bu ruh-i hayva- 
ni, cismi kaim tutan bir run olmu§dur. 

1952. ^Vaktaki me'kul olan nurdan bir here yiyesin, jinn ekmeginin basi uze- 
rine tovrah dokersin. 

Ya'ni, "Ruh-i insaninin me'kulu ve yiyecegi olan nur-i irfandan bir kere 
yiyip, zevkini ve lezzetini buldugun vakit, gida-yi surinin zevkine ve lezzeti- 
ne goz yumarsin; ve fmnlarda pi§en maddi ekmegin ba§ina toprak dokersin," 
"Hak rfhten", defn etmekden kinayedir. 



<^&> 



jgp^ MESNEVl-1 SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

1953. JAkil, iki akildir, evvelkisi meksebe mensubdur ki, mekiebcle sabi gibi o'a- 
renirsin. 

Yukanda 1947 numarah beyitde iJ* \j OU- j~* ^ c~JU*. jy - [Ey ogul, cana 
gida aklin nurudur] buyurulmus, idi. Burada da cana gida olan aklin nurunu 
tavzihan buyururlar ki, akil iki nevi'dir: Birisi meksebe, ya'ni, kazanca men- 
subdur, ya'ni, cali§niak ile kazanilir, Qocuk mektebde nasil tahsil-i ilim eder- 
se, sen de oylece bu akli tahsil edersin. Binaenaleyh bu akil sana kulak ve 
goz yollanndan gelir; digeri vehbi olan akildir ki, abdin ayn-i sabitesindeki is- 
ti'dada binaen Hak Teala tarafindan vehb ve ihsan olunmu§dur. Nuru cana 
gida olan akil, bu akildir. 

1954. [Kitabdan ve iistaddan ve fikirden ve zikirden ve ulumdan ve giizel ve 
bikr olan ma' nalardan. 

Ya'ni, meksebi olan akil, sen gocuklann tahsili gibi, kitabdan ve muallim- 
den ve diisunmeden ve miizakereden ve ulum-i miitenevviadan ve giizel ve 
yeni yeni ma' nalardan tahsil edip, ogrenirsin. Binaenaleyh kulaklann mual- 
limlerden i§itmek ve gozlerin kitablarda okumak suretiyle bu akil kazanilir. 

0l_/* d\ -lair- j ^\j y dU d\j£j* j> ij£ Ojj»\ j> Jap 

1955. Senin aklin baskalari iizerine ziyade olur; lakin sen onun hifzmdan aau 
olursun. 

Ya'ni, bu kesbf olan aklin, tahsilin nisbetinde ba§kalannin akillanna tefevvuk 
eder; fakat sen bu tahsil ile elde ettigin aklin muhafazasinda agir olur ve zahmet 
cekersin; giinki insanda unutmak hassasi vardir, belledigin ilimlerin unutulma- 
masi igin tekrar ale't-tekrar miitalaata ve meslegindeki ulumun terakkiyatini 
ta'kibe mecbur olursun. Bu hal ise, zahmetli ve agirdir. Nitekim §ah-i Velayet 
imam-i Ali (k.v.) efendimiz atfdeki beyitlerde bu ma'naya i§aret buyururlar. §iir: 

%J^> ^ (J ^ £j-°-~- * f^i ^J ?-j^w~»j fjJa-o-* UfrUp JiJt CjIj 

"Ben akh, iki akilgordiim ki, bin matbu ' ve digeri mesmu 'dm. Akl-i matbu ' ol- 
madigi vakit, akl-i mesmu' menfaat vermez; nitekim gozun nuru olmadigi hal- 
de giines menfaat vermez." 



°m& 



AHMED AVNl KONUK 

"Akl-i mesmu'" dan murad, akl-i kesbi ve tahsilidir; ve "akl-i matbu'" dan 
murad, dahi akl-i vehbidir. Akl-i kesbi ile ulum-i zahiriyye ve akl-i vehbi ile 
ulum-i batiniyye idrak olunur. 

1956. r Dormp dola§makda levh-i hafiz olursun; levh-i % mahjuz odur hi o, bun- 
dan aegii. 

Bu evvelki akli kazanmak hususunda ehl-i ilmin kapilanni doniip dola§- 
makta, o ilmi hifz edici levh olursun. Levh-i mahfuz o kimsedir ki, mutehal- 
hk oldugu akl-i mevhub sebebiyle, bu kesbi olan akla ehemmiyet vermedi ve 
fani olan bu akl-i mesmu'dan vazgecti. Zira bu akl-i kesbi dimag-i cismani ile 
kaimdir. Mevt-i surf ile cisim harab oldugu vakit, o da ma'dum olur. 

1957. 'Diger akil, Uialik-'m bahsisi olur; onun menba'i canm oriasmda olur. 

Imam-i All (k.v.) hazretlerinin "matbu"' ta'bir buyurduklan akil ise, ezel- 
de Halik Teala hazretlerinin, bahsjsj ve atasidir. Bu akhn ge§mesi ve menba'i, 
ruh-i izafinin arasmda bulunur ki, bu akil, ulum-i ledunniyye kaynagidir. Ve 
boyle bir kimse levh-i hafiz degil, levh-i mahfuz olur. 

1958. Uaktaki sineden ilim suyu kaynadi, ne hokmus, ne eski, ne sari olur! 

Ruh-i izaff arasinda bulunan bu akl-i vehbmin menba'mdan ulum-i le- 
dlinniyye suyu kaynadigi vakit, o su gayet berrak ve saf olur, murur-i za- 
man ile kokmaz, eskimez ve sararmaz. Fakat akl-i mesmu'un menba'mdan 
kaynayan ilim murur-i zaman ile bozulur, eskir. Nitekim maddiyyun evvel- 
ce "madde" ile "kuvvet" diye iki mevcud-i miistakil isbat ederlerdi. Miirur-i 
zamanla bu ilimlerin fasid olup eskidigi anla§ildi; zira fennen maddenin vii- 
cud-i miistakilli olmayip, kuwetin tekasufiinden ibaret oldugu sabit oldu; 
ulum-i zahiriyye-i saire de buna kiyas olunsun. 

1959. Ue eger onun cereyani baglanmis olsa ne gam, zira o dembedem sineden 
kaynamakdadu . 



C £P> S 



MESNEVM §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

"Neb"', suyun ge§meden di§anya akmasi demekdir. Ya'ni, "Akl-i vehbi 
menba'indan fi§kiran ulum-i lediinniyye sulan, eger lisan vasitasryla di§an- 
ya akmasa ne gamdir! Onun cereyani tikanmaz; zfra o her dem sfneden kay- 
namakda ve fi§kirmakda ve bir menfez bulunca di§anya akmakdadir." 

1960. £%kl-i tahsdi irmaklar gibidir ki, o ev i$ine hoylerden aider. 

Fakat akl-i tahsili ve kesbi, akl-i vehbi gibi degildir, o irmaklar gibidir; di§a- 
ndan iceriye dogru akar. Nitekim irmaklar evlerin igine koylerden gegerek gelir. 

1961. Onun suyunun yolu haglanmis olsa, hi-neva olur, ^esmeyi ke-ndi icinden 
isle! 

Akl-i'mesmu' ilminin yolu olan kulak ve goz baglansa, boyle bir kimse bf- 
neva ve ilimsiz kahr. Binaenaleyh, ilim ve hikmet menba'im kendi kalbinden 
iste! Nitekim (S.a.v.) Efendimiz ^ & 4-Xu $> W o^ ul* o^J ^ o^ 1 cs 
-glj j* Ya'ni, "Kim ki kirk sabah Allah igin ihlas ederse, kalbinden lisani iize- 
rine hikmet menba'lan zahir olur" buyurmu§dur. 



(^ 



kimsenin kissasidir ki, bir ba§kasryla me§veret ederdi, ona dedi ki: 
"Bir ba§kasryla me§veret et; zfra ben senin du§mammm!" 



ls-^ JJ ^J h J V f lt^ ^ tr*^ i^ls* J^~* 

1962. IZir sahis iereddiidden ve hir mahhesden kuriulmah i$in hir him.se ile 
mesveret ederdi. 

"Kez" deki "ke", ta'lil igindir. "Mahbesden kurtulmak"dan murad, bir i§in 
icrasinda tereddiidden halas olmakdir; zfra tereddiid insani icra-yi fiilden habs 
ve men' eder. 



=£»> 



AHMED AVNl KONUK 



1963. 'Dedi: ^6u kos namli, henim gayrimi ara, mesveret mdcerasini ona soyle! 

1964. 'Tien senin diismaninim, hana meyl etme, diismanin re yinden hie kim- 
se mazaffer olmaz. 1 ." ': 

"Picfden", biikulmek, dola§mak, meyl etmek ma'nalannadir, Burada "pig" 
kelimesine "meyl etme" ma'nasi vermek miinasib olur. Ya'ni, "Mesveret ta- 
leb eden kimseye, kendisine miiracaat olunan kimse dedi ki: "Ey nami latff 
olan kimse, mesveret etmek igin benden ba§kasim ara; zira ben senin dii§- 
maninim, kalben bu hususda bana meyl etme! Dii§manm re'yinden higbir 
kimse kendi i§inde muzaffer olmaz!" 

1965. *Qii, hir kimse ara ki, o sana dostdur, dost dost icin siibhesiz hayir ara- 
yicidir." 

1966. Tien diismantm, (fire olmaz ki, henlikden eari giderim, sana diismanhk 
aosteririm. 

"Ben senin dusmammm, benlik ve nefsaniyetden dolayi mutlak egri gide- 
rim, adavetim sebebiyle sana kar§i dogru olmamin garesi yokdur, elbetde sa- 
na du§manlik gosteririm." 



1967. "Oiwtdan mukafaza edicilik istemek sad degildir, makalliri gayrinden 
aramakj aramamakhkdu ." 

Ya'ni, "Du§man kurt gibi yirtmak icjn firsat bekler; ondan muhafaza ve 
himaye beklemek abesdir. Bir §eyi kendi yerinden ba§ka bir yerde aramak, o 
§eyi aramamak demekdir." 

fj 4 J f.ti *J t/" [ J u* f-^ J J>^ gfut \j if 

1968. ^Oiiehir seksiz hen sana dusmanim; hen sana ne vakit yol aosteririm, yol 
vuruaiyum!" 



c^P 3 



MESNEVf-I SERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

1969. "Dier kim dosilann musdhihi olursa, kiilhanda hosian icindedir." 

"Ki§i mizacina ve fikrine muvafik dostlar ile musahib.oldugu vakit, bulun- 
dugu mahal kiilhan bile olsa , kalbi bostan icjnde imis, gibi mun§erih olur" Ve 
bilakis fikrine ve mizacina muhalif bir kimse ile bi'1-mecburiye musahabet et- 
se, o kimse gulistan icjnde bulunsa bile, sikinti icjnde kahr ve bu sikinti se- 
bebiyle o gulistan ona bir kiilhan ve mahbes gibi gelir. 

1970. vv Dier kim ki diisman ile oturur, o zamanda o hosian icinde kulhandadu." 

[1977] 

Hind niishalannda "der zemen" yerine "der cemen" yazilmi§dir. Ya'ni, 
"Her kim ki gemende dli§man ile oturur, o kimse o cemende ve bostanda kiil- 
han icinde oturmus, gibi muazzeb olur." 

1971. ^^Dostu hizden ve henden incitme, id dostsana hasim ve diisman olmayal 

"Mazar", "aziirden" masdanmn nehy-i gaib sfgasi olan "meyazar"in mu- 
haffefidir "incitme!" demek olur. "Ma vii men", hodbinlik ve tekebbiirden ki- 
nayedir. Ya'ni, "Dostu sen hodbinlik ve tekebbiirden na§f incitme, dost iken 
akibet hasim ve diisman olmasinl" demek olur. 

1972. u Diahkmin halki i$in, yahud kendi cdmn rahah i$in hayr ei!" 

Ya'ni, "Ya Hak Teala hazretlerinin nza-yi §erffim tahsil maksadiyla onun 
mahlukuna hayir ve ihsan et veyahud halka kendi caninin rahati kasdiyla 
hayr et!" Zira halka hayr ile muamele ettigin vakit, kalbleri sana miincezib 
olur ve muhabbet ederler. Bu iki niyet ve kasiddan evvelkisi evladir. Zira n- 
za-yi Barf icin halka hayr edersen, hem Hakk'in ve hem de halkin muhabbe- 
tini kazanirsin. 

1973. "Ta ki nazarda hir diizeyde dost yoresin, kinden nasi senin kalhine na- 
hos suretler cjelmesin!" 



( ^» > 



AHMED AVNl KONUK 

"Ey salik, sen nazannda herkesi alesseviye dost gordiikce, gordiigun su- 
retlerin hepsi latif olur. Eger bu halkin bir kismina kar§i du§man olur ve kin 
tutar isen, gonliine ve hayaline naho§ ve cirkin suretler gelir, kendi kendini 
rahatsiz etmis, olursun." Beyit: 

"Her o bir naksi ve sureti ki izhar ettin, sen yakisikli gor ki, biz yahsikh ola- 
rak vaz' ettik. " 

1974. ^CM,ddemki diismanlik etiin, sakin; muhabhet kovarici olan yar ile me§- 
veret ctl" 

"Ey kimse, mademki ya Halik'min nzasi veyahud canmin rahati igin, 
mahlukata dost nazanyla bakip hayr etmedin ve du§manlik ettin; o halde 
kendini onlann sana kar§i bilmukabele olarak yapacaklan du§manhktan sa- 
kin, sana kar§i muhabbet izhar edici olan yar ile me§veret et!" 

o* j^ cr^* ^-y^ ij-y ^ cr^ y ^ ^s f^ ^^ 

1975. ^Dedi: "Ey hii'l-hasen ben seni hilirim ki, sen heni eski diisman tutucu- 
sun!" 

"Hasen", giizellik; "ebu", baba demekdir. Sahib ve mutasarnf olmakdan 
kinayedir. "Ebu'l-hasen": "Ey giizellik babasi ve sahibi" demek olur, bundan 
murad, "Ey akilli" demekdir. Ya'ni, "Ey akil, ben seni bilirim ki, sen benim 
eskiden beri du§manimsin!" 

1976. "JFakat akil ve ma'nevi ddemsin, senin aklin seni buakmaz ki, egri gi- 
desinl" , 

Ya'ni, "Akil olan kimse hakim olur ve her §eyi yerli yerine koyar; bina- 
enaleyh akil birakmaz ki, me§veret icin sana miiracaat eden bir kimseye kar- 
§i egri hareket edip, onu egri ve fena yollara sevk edesin!" 

1977. nr tahmt ister, id ki dusmandan kin ceke; akil nefs iizerinde demir gibi 
bajjdir." 



s^pf 



MESNEVI-f §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • "^® 

"Tabiat insani, du§mandan intikam almak ister; zira insan esma-i ilahiy- 
yenin mazhandir ve esma-i ilahiyyeden birisi de "Muntakim" ism-i §erifidir 
ve bu ismiri icabi celal ve kahirdir; fakat Hakk'in rahmeti, gazabini gectigi ci- 
hetle, mazhar-i cemal olan akil, insanin nefsi uzerinde demir gibi bir bag 
olup, o gazabinm hukmiinu icraya birakmaz ve akil onu hikmete ve kemale 
sevkeder." 

1978. "0 cjelir onu men eder ve onu cjeri tuiar; akil onun iyisi ve kotiisu uze- 
rinde §ahne gihidir." 

"0 akil gelir ve o nefsi intikamdan men' eder ve geri geker. Akil o nefsin 
iyi hali ve kotii hali uzerinde bir zabita me'muru gibidir." 

1979. "Dmana mensuh akil, adil §ahne gibidir; goniil §ehrinin bekcisi ve haki- 



mil 



idir." 



"Imana mensub olan akil, maadim dii§unen akildir ki, bu akil hayat-i 
diinyeviyyenin sonu ve ef al-i be§erin bir hesabi ve mizam oldugunu idrak 
eder. Binaenaleyh o akil, adil bir zabita me'muru gibidir ki, nefsi iyilige sevk 
eder ve kotiilukten men' eder. akil goniil §ehrinin bekcisi ve hakimidir." 
Kalbe fena hatiralan ve fikirleri sokmamaga ve iyi fikirleri zabt ve rabta 
me'murdur. 

1980. u akil, kedi gihi uyanik olur; husiz, fare gibi delikte kalu." 

Birinci rmsra' jls^ jU* *£ y?-** J-j* j ] takdirindedir. Ya'ni, "0 akl-i maad, 
kalb §ehrinin kapisi dnunde, kedi gibi gayet uyanik bir halde bekier. Hava- 
tir-i nefsaniyye ve vesavis-i §eytaniyye hirsizlan, sigan gibi delikde kahr ci- 
kamazlar." Eger cikarlarsa o akl-i maad kedisi derhal onlan parcalar. 

c-v-l aj^s" j^Ju &£ L 'UjS' cl~~j c—o t^y *j\ y. **> W- 01 j* j* 

1981. Uier o yerdeki si^an el geiire, kedi yokdur, yahud ki kedinin nak$i 
vardir. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Havatir-i nefsaniyye ve vesavis-i §eytaniyye siganlannin girip takarrur et- 
tigi kalblerin kapisinda bekci olarak akl-i maad kedisi yokdur, yahud o aklin 
nak§i olan akl-i maa§ vardir." Hind ntishalarinda ikinci misra' ^ jj *>£ ^^ 
c— i «>s ji Ya'ni, "Kedi yokdur ve eger olsa da o olmu§dur" suretindedir; zfra 
akl-i maa§in hakim oldugu bir kalbde, akl-i maad 61mu§dur; binaenaleyh her 
iki niisha ayni ma'nayi muffddir. 

1982. *\Bir keii nedir! Sirslan dii$urucu arslandir; imana mensuh olan ahil hi 
tende olur. 

Ya'ni, cism-i insanide olan akl-i lmanfyi, kediye te§bih ettik, halbuki 
onun kuvveti indinde bir kedi ne demekdir, o arslanlan deviren bir arslan- 
dir! 

1983. Onun hagirmasi yirticdann hakimidir , onun na'rasi otlaytcdann mani- 
idir. 

"Gurre", "gariden" masdanndan yapilmis, olan isim masdardir, "sjddetle 
bagirmak" ma'nasinadir. Ya'ni, "Arslanm sjddetle bagirmasi, onun madu- 
nundaki yirtici hayvanlarm hakimidir, onun sesini isjtince hepsi kacarlar ve 
arslanin na'rasi mer'alarda otlayan hayvanlan da otlamakdan men' eder." 
Akl-i imani dahi cism-i insanide, nefsin yirtici olan sifat-i hayvaniyyesine ha- 
kimdir, onlan yirticilikdan men' eder ve nefsin sifat-i §ehevaniyyesini, mus- 
tagrak-i sehevat olmakdan alikoyar. 

1984. <§ekir hirsiz dolu ve elhise soyucu dolu; ister saline olsun de, ister olma- 
sin.' 

"§ehr-i kalb, sifat-i nefsaniyye hirsizlanyla dolu ve libas-i ihlasi soyucu 
olan vesavis-i §eytaniyye ile doludur. Cesede ister akl-i imam zabita me'mu- 
ru olsun ister olmasin miisavidir!" Zira kalb her taraftan esen riizgara ma'ruz 
bir meydan gibidir. Eger akl-i imam olursa onlan tutar ve eger yoksa bu hir- 
sizlar §ehir iginde istedikleri kadar fesad yaparlar. 



<^g> 



1^ MESNEV1-I §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Resul (a.s.)m Hiizeyl kabflesine mensub delikanliyi 

seriyye iizerine kumandan etmesidir ki, onda ihtiyarlar 

ve cenk tecriibe etmis, olanlar var idi 



"Huzeyl", kabail-i Arab 'dan birisinin ismidir. Ahirinde "ya", yay-i nisbet- 
tir. "Seriyye" liigatde, asker taifesinden bir boliik kimse ve dort yiiz kadar sii- 
vari asker ma'nasmadir. Ve ehl-i siyer istilahinda Resiil-i zisan Efendimiz'in 
bizzat ba§inda bulunmayip riyaseti ve kumandanligi ashab-i kiramdan birisi- 
ne tevffz buyurdugu hey'et-i askeriyyedir. 

1985. Ulesul hafir cengi ve juzuliin def i i$in hir seriyye gonderai. 

"Fuzul", "fazl"in cem'i olup, miifred makaminda isti'mal olunur. Liigatde 
had ve vazffeden ziyade kavil ve fiil ma'nasmadir. Bu beyt-i senfde Resul-i 
Ekrem Efendimiz'in kafirler ile cengi, onlann fiillerinde hadden tecavuzlerini 
def igin vaki' olduguna i§aret buyurulur; zira Hatem-i Enbiya'mn nubiivve- 
tini miinkir olanlar, islamiyet'in kihc. kuvvetiyle intisar ettigini iddia ederler. 
Bu iddia ise, islamiyet'e kar§i cahilane bir iftiradir. Cahilanedir, giinki tarih-i 
islam bunun boyle olmadigini pek sarih suretde gosterir. Tarih sahifelerini 
okuyup munsifane diisunenler bu iftiradan ve boyle bir da'vadan insaniyet 
namina haya ederler. Ma'lumdur ki, Resul-i Ekrem hazretleri, Abdulmutta- 
lib'in yetimi idi ve kirk ya§ina kadar kable'n-nubiivve Kureys. arasinda nu- 
mune-i imtisal olacak ahlak-i fazila gosterdi ve kemal-i ciddiyyet ve sadakat 
ile ya§adi. Du§manlan bile "Muhammedu'I-Emin" lakabini vermisjer idi. Nu- 
biivvet ile zahir olduklan vakit mu§riklere vahy-i ilahiyi teblig ile iktifa bu- 
yurur ve kemal-i fesahat ile onlan tevhid-i Hakk'a da'vet buyurur idi. Kilici 
ve askeri nerede idi? Bu vazifeyi ffada zat-i nubiivvet-penahileri miinferid 
idi. Kureys. arasinda akil ve dirayet ve insaf sahibi olanlar nubuvvetini ka- 



c^^> 



AHMED AVNI KONUK ~^M 



bul ettiler ve tslamiyet'le mu§erref oldular. Bu meziyetlerden mahrum olan- 
lar, inkar ettiler ve bir gayz-i hayvani ile viicud-i saadetlerine su'-i kasda bi- 
le ciir'et ettiler. Kureys, giinden gune islamiyet'in fazailini ve ulviyyetini id- 
rak ettikge cogaldi. Miisriklertn bu hale kar§i ofkeleri artdi. Hadd-i cahilane- 
lerini bilmeyip, tecaviize ba§ladilar. Tecaviize ma'ruz kalanlar, kendilerini 
miidafaa etmege mecbur oldular. Mudafaa-i nefs her millet ve hatta munkir- 
lerin indinde bile mesju' iken, bu vaziyetde bulunan ehl-i tslam'a iftira eden- 
ler, kendilerinin insafdan bi-behre mahluk olduklanni isbat etmisjerdir. Ehl- 
i Islam arasmda inti§ar-i Islamiyet'den birkag asir sonra i'la-yi kelimetullah 
igin kihg gekmek lazim geldigini bey an edenler de bulunmus. ise de, bu da 
dogru degildir. Islamiyet asla insanlann oldiirulmesini caiz gormez. Kur'an- 
i Azimus.sjm'da kital emri "mukabele bi'1-misil" iizerine miisteniddir. Nite- 
kim sure-i Tevbe'de '^ir ^'jL-il L? iiir o^^Iji i>is'j Ya'ni, "Mti§rikler sizin 
hepinizi nasil dlduriirlerse, siz de onlan klffeten o'ldurunuz!" (Tevbe, 9/36) 
buyurulur. Kur'an-i Kerim kisasi bile, me§ru' oldugu halde bir fenalik telak- 
ki buyurdugu i*is, *L1. *sL. li^j Ya'ni, "Seyyienin cezasi, onun gibi bir seyyi- 
edir" (§ura, 42/40) ayet-i kerimesinde sarihdir. Insanlar ne kadar dalaletde 
ve hayvaniyetde mustagrak olursa olsunlar, hilkaten adalet ve sadakatin 
meftunudurlar. Adalet ve sadakat-i fliliyye gordtikleri vakit musahhar olur- 
lar; binaenaleyh Musliimanlik, Islamiyet'in ulviyetini miidrik olan ehl-i in- 
saf tarafindan bi'1-ihtiyar kabul edilmek suretiyle inti§ar etmis, ve el-an da et- 
mekde bulunmusdur. Avrupa ukalasmin Islamiyet lehinde yazdiklan eserler 
bunun burhamdir. 

1986. O Uiiizeyl ien hir delihanliiji se$ti, onu askerin kumandani ve cemdatin 
reisi ya-ph. 

1987. cAske-rin ash, subhesiz reisdir, reissiz havim, hassiz ten olur. 

Askerin ash ve kokii, o askerin basmdaki kumandandir. Zira mesela bin 
nefer bir yerde ictima' etse, her birinin ayn ayn fikirleri oldugundan, hepsi 
kendi fikirlerine gore hareket etmek isterler; binaenaleyh hareketlerinde vah- 
det hasil olmadigi igin, onlann igtima'lanndan higbir faide hasil olmaz. Bu hal 
onlann pensan olmalanna sebeb olur. Fakat hepsi bir kumandana tabi' bulu- 
nursa, onun fikri, onlann ciimlesini mudebbir olup, bu bin neferin harekatt 



a^^ 



MESNEVt-I §ERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

miittehid olur. Binaenaleyh askerin ash ve temeli refsleri ve kumandanlandir; 
refsleri olmayan taife, ba§siz ten gibi olur. 

%ij^ jjj+s ^j aS" ijj 01 j *^yjt, j 8J v '*£ <u -* cJs 

1988, IZu olgiin ve solgun olman, hep onaan olur h-i, serveri ierh, etmi$$in. 

"Ey kimse, senin tarik-i dinde olgiin ve solgun olmanin sebebi, bu tarikin 
reisini terk edip, kendi bildigin gibi hareket etmendir." "Server"den murad, 
Peygamber-i zi§an ve onun varisleri olan evliya-yi kiram hazaratidir. Nitekim 
cenab-i Pir efendimiz FihiMa FiMerinin 13. fashnda Emir Pervane'nin: "Ma- 
demki Hakk'in bu lutfu vardir, o halde her kirn taleb-i hakfki eylerse, o lutuf 
zuhur eder" soziine kar§i §6yle buyururlar: "Velakin salarsiz ve mursjdsiz ol- 
maz. Nitekim Musa (a.s.)in iimmeti muti' olduklan vakit, denizde yollar pey- 
da oldu ve deryadan toz kalkti ve gectiler. Amma muhalefete basjadiklan va- 
kit filan beyabanda bu kadar sene kaldilar. Zamamn salarlan dahi tevabiin 
kendilerine bende ve muti' ve fermanberdar olduklanni gordiikge, onlann is- 
lahi kaydinda olurlar. Mesela bu kadar asker bir emirin hizmetinde muti' ve 
fermanber olduklan vakit, o da aklini onlann karina sarf edip, lslahlan kay- 
dinda olur. Amma eger muti' olmazlar ise hig aklini onlann umuruna sarfa 
sa'y eder mi? Halkin kaffesi sirf tendirler. ve onlann arasmda akil o velidir. 
Mademki halk ten gibidirler, o veliye muti' olmadikga, onlann ahvali daima 
peri§anlik icinde gecer ve muti' olduklan vakitde itaatlan oyle olmahdir ki, o 
her ne yaparsa miinkad olmali ve kendi akillanna miiracaat etmemelidirler; 
zfra.onu kendi akillanyla anlayamamalan caizdir. Ona kiilliyyen muti' olma- 
lan fcab eder. Nitekim bir cocugu bir terzi dukkanina verirler, onun ala-kiilli- 
hal iistadina itaati lazimdir. Eger dikmek igin uckur verirse, uckur diker; ve 
elbiseye dikilecek ni§anlar verirse onlan diker. San'at ogrenmek isterse, kiil- 
liyen kendi tasarrufundan gecip, iistadlannin emrine mahkum olmalidir." 

1989. ^XeseUen ve huhulden ve bizlikden ve henlikden has cekersin, henaini 
has eiersin. 

Ya'ni, ; insan-i kamile tabi' olmamanm sebebi iicdur: Birincisi keseldir ve 
tenbellikdir. Ba'zi kimselerin icinde tarik-i Hakk'a siiluk arzusu bulunur ise 
de, tenbelligi mani' olur, der ki: "Eger ben su veliye tabi' olsam, bana bir ta- 
kim evrad ve ezkar telkin edecek ve ba'zi hizmetler buyuracak; ben u§enirim, 



cm& 



AHMED AVNi KONUK 

bunlan yapamam; iyisi mi, namazirm kilar ve orucumu tutanm vesselam." 
Ikinci mani' buhiildiir. Eger miirid sahib-i servet ise, mur§id onun servetine 
olan taallukunu kat' igin, fukaraya bezl-i emval ile emr eder; bu ise tab'mda 
buhiil ve hased olan kimselerin asla isme gelmez. Ugiincii mani' bizlik ve 
benlikdir. Ya'ni, hodbinlik ve kibir ve enaniyettir. Bu hal ekseriya kendi bil- 
gilerini gok ve akillanni kamil goren kimselerde olur. i§te bu sebeblerden do- 
layi veliyy-i zamana tabi' olmakdan iba edip, kendilerini ba§ ve nefislerini 
kamil goriirler. 

1990. ^ir hayvan gibi ki, yiikden kapir, daghkda kendi ba$im iutar. 

"Ser-hod giriften", Ttirkge'de "ba§im alip gitmek" ta'bfrinin mukabilidir. 
Ya'ni, "Yukanda zikr olunan sebeblerden dolayi insan-i kamile tabi' olmak- 
dan kacan kimse, yiikden kagan bir hayvana benzer ki, o hayvan basmi alip, 
daglara dogru ko§ar." 

1991. Onun sahibi, arkasmdan ko$ucu olarak der ki: "6y sersem, her tarafta 
e§egin kasamda kurt vardir," 



1992. ^Gger hu zaman gozumden gaib olur son, senin oniine her tarafta kuvvei- 
li kurt gelirl" 

£ \> \j ^{S'djj j-UJ 45" j>J± l)j>- -bUcJ \j £^>\y>zZ^\ 

1993. * Senin kemigini §eker gibi signer ki, arhk diriligi goremezsini 

Bu beyitlerde "kurt"dan murad, insan ve cin seytanlandir ki, nefis sahib- 
lerini Hak yolundan cikanp, karanlik ve korkunc olan kiifiir ve inkar vadile- 
rine diisurmek suretiyle helak ederler. Cenab-i Pfr efendimiz zaman-i gerifle- 
rinin insan-i kamili olmak i'tibariyle bu hayvan tabiatinda olanlan ikaz igin 
buyururlar ki: "Her taraf §eyatm-i ins ve cin kuvvetleri ile doludur. llahf olan 
yiikden ve vazffeden kacan bir e§ek mesabesinde bulunan ehl-i nefsi helak 
etmek kasdindadirlar. Eger bana tebaiyetden kagar isen, online her tarafda 
bu kurtlar gikar ve senin kemigini yerler, ya'ni, fmanim selb ederler. Artik ha- 
yat-i ma'neviyye goremezsin!" 



<^g> 



&^~ MESNEVf-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

^ »f ^ J** jl Jd -*A* J! J\£. j£ j£+ ^ 

1994. Onu tutma, nihayet alefsiz kahrsin; aies odunsuzlukdan ielef olur. 

Ya'ni, §eyatfn-i ins ve cinnin azdinp helak edeceklerini farz etmede de ki: 
"Benim sana tabi' olmama hacet yokdur; iste Kur'an ve ahadfs-i strife mey- 
dandadir. Ben onlar ile amel edip bu kurtlara kendimi telef ettirmemenin ga- 
resini bulurum." Fakat onu bil ki, senin ruh-i insanfnin alefi ve yiyecegi olan 
maarif-i ilahiyyeden mahrum kahrsin; zira bu maarif, ancak insan-i kamilin 
kalb-i §erifine varid olur. Ve bu maarif-i ilahiyye ise ihlas atesjnin odunudur; 
binaenaleyh bu odunlar gelmedikge ate§4 ihlas telef olur ve ihlas-i kalb kal- 
mayinca da halin harab olur. 

1995. Sakin henim tasarruf etmemden ve yiikiin acjirliijindan ka$ma, zira se- 
nin canm henim. 

1996. Sen hir hayvansm, hem oyle ki, nefsin galtbdir, ey hodyerest hukiim cja- 
Iwin olur. 

Insan, "nefis" ile "akil"dan terekkiib etmis.dir. Akh cihetiyle melekler sim- 
fma mensubdur ve nefsi cihetiyle hayvanlar sinifina miilhaktir. Imdi ey ken- 
di nefsine tapan ve nefsinin kulu olan kimse, mademki nefsin aklina galebe 
etmi§dir ve hukiim galibindir, binaenaleyh nefsin cihetinden hayvanlara 
mulhaksm. 

JL»j -bos' <-~> _f- ij {£ jU i ^>\ J*>M-I jj c^Ju\j>- < ^\ ojjiy-j j?~ 

1997. s&iil-Celal sana "esek" ia'hir etmedi, sana at" ia'hir etti. (S%rah atina, 
SArah \eal" der. 

"Teal", kelimesi "yiikselmek" ma'nasinadir, "Teali" masdannin emr-i ha- 
zmdir, tefaul babindandir. A§agida olan ademin, yukan gikmasi igin nida olu- 
nur. Sonra bu kelimeyi "gel" ma'nasinda kullanirlar. Arablar, kagan Arab ati- 
m "teal" diye gagirdiklan cihetle, bu kelime Arab atina alem oldu; binaenaleyh 
aralannda Arab atindan bahs ettikleri sirada, "at" ma'nasina olarak "teal" ke- 
limesini kullanirlar. Cenab-i Pir bu ma'na dolayisiyla hitab-i ilahiye intikal 
edip buyururlar ki: Nefs-i hayvanfsi cihetinden hayvanlara miilhak olan in- 



c^es^ 



AHMED AVNt KONUK 

sanlara, Hak Teala hazretleri "e§ek" diye hitab buyurmadi da, makbul ve 
mu'teber Arab ati ma'nasina olan "teal" kelimesini isti'mal buyurdu. Nitekim 
sure-i En'am'da vaki' olan ayet-i kenmede soyle buyurulur: '^ u ja #£ j» 

Ya'ni, "Ey Habib-i Ekrem'im de ki: "Gelin size Rabb'inizin haram ettigi seyi 
tilavet edeyim, o da budur ki, Allah Teala'ya bir §eyi i§rak etmeyin ve valide- 
nize ihsan edin ve fakrdan korkarak evladinizi oldiirmeyin, zira size ve onla- 
ra nzki biz veririz ve asikar ve gizli fevahise yaklasraaym, Allah'in haram et- 
tigi nefsi oldiirmeyin, meger ki hakla ola. Allah Teala size bunlan vasiyet et- 
ti, umulur ki taakkul edesiniz." (En'am, 6/151) Bu ayet-i kenmede, "Arab ati" 
mesabesinde olan insam Hak Teala, "tealev" diye da' vet edip, nefislerin hay- 
vaniyetinden nehy edip, jj£ "^ski ibaresiyle akla da' vet buyurulur. 

1998. dAiustafd, yiir-cefa olan nefis hayvanlan igin, Diakk'tn mirahoru oldu. 

Zubde-i kainat Mustafa (s.a.v.) Efendimiz, Hakk'in hayvan ahm olan bu 
diinyada, piir-cefa olan nefis hayvanlan igin, bu ahinn beyi ve mudebbiri ol- 
du. Zira ayet-i kenmede: "Ey Habib'im bu Arab atlan mesabesinde olan ehl-i 
nefsi "tealev" nidasryla cagir!" diye Peygamber'e hitab buyruldu. 

1999. Diereminin cezhinden lolayi ^tealev', gelin, ta ki size riyazet vereyim, 
hen rayizim de!" huyur&u. 

"Rayiz", serkes. ati terbiye edip, ram ve miinkad eden kimse ma'nasinadir. 
"Terbiye"den murad, yukanda zikr olunan ayet-i kenmedeki emr ve nehy-i 
ilahiye mutf ve miinkad kilmakdir. Zira insan dogup, bu alem-i kesafete goz 
actigi vakit, kendisini hayvan tabiatmda bulur. Onun idraki ve fikri, insani- 
yete tevecciih etmek igin terbiyeye muhtactir. Akil ve idrak bir ni'met-i ilahi- 
dir ; bu ni'metin mahalline masruf olmasi igin Hak Teala'mn keremi, be§eri 
hayvaniyetden, insaniyet tarafma gekmek uzere Habib-i Ekrem'ine hitaben: 
"Ey insanlar ve Arab ati mesabesinde olan mahluklar "tealev", "gelin!" ta 
ki sizi terbiye edip, serkesUginizi gidereyim; zira ben sizi terbiye etmek igin 
geldim de!" buyurdu. Nitekim Resul-i zi§an Efendimiz buma'naya binaen 
u*. cjju Ya'ni, "Ben muallim olarak gonderildim" buyurdular. 



C^^D 



&?®~ MESNEVt-i §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • '^PS 

2000. 'O^ejisleri riyazetlenmi§ elinceue kadar, bu hayvanlardan cok tepmeier 
yemi§im. 

Nefs-i hayvanilerini terbiye kabul edinceye kadar, bu hayvanlardan gok 
tepmeler yedim ve cok eza ve cefa gordiim. Nitekim Resul-i Ekrem Efendi- 
miz'in cehele-i Kureys/den gektikleri eza ve cefa tarih-i Islam'da mufassalan 
miinderic oldugundan muhtac-i izah degildir. Onlardan evvelki enbiya (aley- 
himu's-selam)in gektikleri de ma'lumdur. Bu beyt-i §erif Resul-i Ekrem Efen- 
dimiz'in lisanmdandir; fakat her asirda onfann varisleri olan insan-i kamille- 
re dahi raci' olur. 

2001. Dier nerede bir riyazet ah olsa, onun tepmelerinden care olmaz. 

"Bare" kelimesinin on ma'nasi vardir. Buraya mtinasib olanlan "dost" ve 
"revi§" ve "at" ma'nalandir. §urrah-i kiramdan ba'zilan "revi§" ve "dost" 
ma'nalanni almisjardir; fakat "at" ma'nasim miinasib gordiim; §u halde "ri- 
yazet-bare", "siyah-ru" gibi sifat mevsufdan mukaddem zikr olunmak sure- 
tiyle yapilmis. bir vasf-i terkibf olur,- ve "riyazet olunan at" ma'nasina gelir. 
Ya'ni, "Her nerede riyazet ve terbiye olunan at olursa, mutlaka onun tepme- 
leri de olur!" demek olur. 

"Bare", dost ma'nasina geldigi takdirde "riyazet-bare" riyazet muhibbi 
ve riyazet verici ma'nasina olur. Nitekim zen-dost olan kimseye "zen-bare" 
derler. 

2002. <§ubhesiz belanm aglebi enbiya iizerinedir; zua hamlara riyazet vermek 
belddir. 

Mademki riyazet ve terbiye olunan atm tepmeleri muhakkakdir, §u halde 
riyazet ve terbiye verici olan peygamberlere elbetde belanm en gogu isabet 
eder, zira ham ve serkes, olanlara riyazet ve terbiye vermek beladir. Nitekim 
hadis-i §erifde bu ma'naya i§areten Jt-Sfu Jt-Sfi ^ *U_jVi ^ *ljS/i j* ^%i\ jlai 
Ya'ni, "Belanm en §iddetlisi enbiya iizerine, sonra evliya, sonra da onlann 
emsali iizerinedir" buyurulur. Velhasil terbiyecilik gayet zor bir §eydir. 



Ggg^ 



AHMED AVNl KONUK 

2003. Sukstiklersiniz, benim nefesimden yorga gidiniz, IS- hi stdtanin yava$i ve 
merkebi olasimz. 

"Suksuk"iin birkac ma'nasi vardir. Burada, gayr-i muntazam yiiruyen ve 
ko§an at ma'nasinadir ki, siivarisini rahatsiz eder (Burhan). "Yorga", rah- 
van yiiruyen at ki, siivarisi rahat eder (Burhan). "Yuva§", ekabirin rukuble- 
rine mahsus olmak uzere terbiye edilmis. olan "yavas. huylu at" ma'nasina- 
dir (Giyasii'l-Lugat) . Ya'ni, "Ey terbiyesiz Arab ati mesabesinde olan insan- 
lar, benim nefesimden ve kelamimdan terbiyeler kabul edip, bu hayat-i diin- 
yeviyyede gayr-i muntazam kosmayi birakin ve muntazam yuriiyun, ta ki 
sultan-i hakiki olan Hakk'in cemi'-i esmasinin mazhar-i tecelliyati olasimz! 
Ma'lum olsun ki, terbiye ya umumf veya hususf olur. Aziz NeserT hazretleri 
bu iki nevi' terbiye hakkmda Zubdetii'l-Hakayik' m.da §u izahati verirler ki, 
hulasaten nakl olunur; "Hak Teala, kullanmn terbiye ve lslahlanni irade ve 
emir buyurmu§dur. Birinci nev'i enbiya vasitasryla olan emirdir ki, bu emir, 
kullanm beraber tecriibe ve imtihan ve kendi ihtiyarlanyla tarik-i fevz ve fe- 
laha da'vettir. §erayi'-i enbiyanm kaffesi bu kabildendir. Eger kullar ihtiyar- 
lanyla tav'an bu emre inkiyad ve imtisal ederlerse, sur'atle tekrnil-i niifus 
ederler. Bu emre inkiyad etmeyen munkirler ve asiler terbiye-i umumiyyeye 
dahil olurlar. Rububiyet-i Hak ale'd-devam onlan tiirlii ukabetler ile terbiye 
etmektedir; fakat onlann bu terbiye-i umumiyyeden haberleri olmaz; zira ke- 
mal-i cehl igindedir. Binaenaleyh onlan hakikate ve hilkatlerinden maksud 
olan gayeye isal edinceye kadar, rububiyyet-i Hak hayren ve kahren terbi- 
ye eder. Terbiye-i hususiyye, terbiye-i umumiyyeden fer'dir, bu terbiye-i hu- 
susiyye kullar hakkinda bir kerem ve rahmet-i ilahiyyedir." 

2004. Ulab buyurdu ki: "6y edebden iirhniis hayvanlar 1 . Tealev del Tealev del' 

"Rab", esma-i ilahiyyeden bir isimdir; malik ve sahib ve seyyid ve mureb- 
bi ma'nasinadir. "Edeb", adet ve kaide ve salah-i nefs ma'nasinadir. 
Kamus'da zarafet ve usluluk ki, nas ile kavlen ve fiilen lutf-i muamele etmek- 
den ibarettir. Ve sonralan bais-i te'dib oldugu igin ulum-i arabiyye ve e§'ara 
"edeb" ltlak ettiler. Burada "adet" ve "kaide" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, 
"Alemlerin miirebbi-i hakflasi olan Hak Teala hazretleri, insanlik kaidesinden 
ve adetinden iirkmus. olan insan suretinde ve hayvan siretinde olan ehl-i ne- 



<^^ 



MESNEVt-1 §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

fis hakkinda, Habib-i Ekrem'ine hitaben buyurdu ki: "Ey Resul-i Ekrem'im, 
bu ehl-i nefse nida edip, de ki: "Ey edebden iirkmus olan hayvanlar gelin, ge- 
lin!" Ma'lumdur ki, Kur'an-i Kerfm'de "tealev" hitabini havi olan ayetler mu- 
teaddiddir; birisi umum insanlara hitabdir ki, yukanda zikr olundu. Birisi da- 
hi ehl-i kitab olan Museviler'e ye nasranilere hitabdir ki, sure-i Al-i imran'da 
vaki'dir, o da budur: * '&°y^> Uj ^Jt ui jlIj ui <£L,j £Z t \j^ CJk" J\ \JCj ^>(£S\ j*il. jj 
Jji Oji ^ CCj\ £±~. U-L' 's>l u, £a Ya'ni, "Ey Resulum de'ki: Ey etil-i kitab, bi- 
zim ile sizin aramzda miisavi olan kelimeye geliniz ki, Allah' dan baskasina 
ibadet etmeyiz ve bir §eyi O'na serik tutmayiz ve ba'zimiz, ba'zunizi Al- 
lah'dan gayri erbab ittihaz etmeyiz!" (Al-i imran, 3/64) Yahudilerin ve nasra- 
nilerin hayvan siretinde ehl-i nefis olup olmadiklanni vakayi'-i tarihiyyeyi in- 
saf dairesinde muhakeme edenler bilirler. Yahudilerin nasranilere yaptiklan 
zuliim Mesnevi-i §enf'm I. cildinde geodi; ve nasranflerin gerek yahudilere ve 
gerek muslumanlara kar§i yaptiklan zulumler ve haksizliklar meydandadir. 



2005. "6j/er cjelmezlerse ey O^lebi flamflin olma, o iki temkinsizden sen pilr-hm 
olmal 

"Ey Resul-i Ekrem'im o ehl-i kitabdan olan Museviler ve nasraniler senin 
da'vetine icabet edip gelmezlerse gam cekme, kaide-i insaniyyete kar§i tem- 
kinsiz olan o iki taifeye kin tutma!" Ya'ni, dy±l> \L \y+s,\ \£y* \)y m (Al-i 
imran, 3/64) "Eger yiiz cevirirlerse, sahid olun muh'akkak biz muslumanla- 
nz deyiniz." Bu ayet-i kerime, yukanki ayet-i kerimenin maba'di olup, bu 
beyt-i §enfde bu ma'naya i§aret buyurulmu§dur. 

2006. ^Sa 2t k.imselerin hulaqi bu r Cealev"lerden sagirdu; her bir hauvanin 
haska bir akin varclir. 

"Istabl", hayvan ahin ma'nasinadir. "Ahir"dan murad, her bir ferdin na- 
siyesinden tutup geken Rabb-i hassimn miintehasidir. Rabb-i hass onun 
mazhan oldugu ism-i ilahidir. Binaenaleyh esma-i ilahiyye hassiyetlerinin ih- 
tilafina mebni, onlann mazharlan arasinda da ihtilaf olur. Eger bir kimse 
mazhar-i ism-i Hadi degil ise, bu "Tealev"lerden, ya'ni, "Gelin!" nidasim duy- 
makdan sagir olur. Ona kar§i en mukni' sozler bile asla te'sir etmez ve ken- 
di fikrinden ve revi§inden donmez. 



=£p? 



jgK^ AHMED AVNt KONUK "^® 

la*- j! U> L5 ^l y* o—a lOJ jij ^^ JJ^X ftf* 

2007. Ha'zisi hu nidddan miinhezim olurlar, her hir aim ayn tavilesi vardxr. 

Ba'zilan bu nidadan miinhezim olurlar. "Miinhezim", yorulmus, asker ta- 
ifesi ma'nasmadir. Ya'ni, "Nefsani olan insanlann bir kismi bu "tealev" nida- 
sindan iirkiip kagarlar. Zira bu Arab ati mesabesinde olan nefsanflerin ayn 
ayn tavileleri, ya'ni, uzun ve kalin ipleri vardit" "Tavileler"den murad, on- 
lann Rabb-i hasslan olan ism-i ilahidir ki, onlan nasiyelerinden tutup, kendi 
miintehalanna. ceker. Hadi isminin miintehasi cennet ve Mudil isminin miin- 
tehasi da cehennemdir. Binaenaleyh onlar erbab-i miiteferrika ashabmdan- 
dir, asla ittihada yana§mazlar. i^i^j v*^ 1 o^u^r o.>u^ ^.ui Ya'ni, "Nas altm 
ve giimus, ma'denleri gibi ma'denlerdir" hadis-i §erffinde insanlar arasindaki 
bu tefaviite i§aret buyurulmu§dur. 

uA H ijb Ust- ^y> J* &\ j *~** jlj L5r J*~ ■&>£ J*^* 

2008. Hu kissalardan ha'zxlan munkabiz olurlar; zira hi her hir kus ayn ka- 
fes hilar. 

"Bu kissalar"dan murad, ya Kur'an-i Kerim'de mezkur olan ibret-amiz 
kissalardir veyahud bu Mesnevi-i §erifde hikemiyata ve ledunniyata miiste- 
nid olan kissalardir. "Ku§"dan murad, ervahdir? "kafes"den murad, mazhan 
oldugu ism-i ilahinin dairesidir. Ya'ni, "Ehl-i inkar Kur'an-i Kerim'de mezkur 
olan ibret-amiz kissalardan munkabiz olurlar ve sikihrlar veyahud zeka-yi fit- 
riden mahrum olan bir taife ve kaba sofular bu Mesnevn §enfde zlkr ettigi- 
miz kisas-i arifaneden zevk alamayip munkabiz olurlar. Zira her ruh, mazhar 
oldugu bir ism-i ilahmin dairesinde mahsur kalmi§dir." Erbab-i muteferrika 
ashabindandirlar ve ashab-i ittihaddan degildirler. Nitekim Syet-i kerimede 
£&\ l^i Kji ^ i *^f. '^>yjL L£& ya'ni, "Erbab-i muteferrika mi hayirlidir, yok- 
sa Vahid-i Kahhar olan Allah Teala mi hayirlidir?" (Yusuf, 12/39) buyurulur. 

oj^j i_JLs^ i_Ju^ oL*-^! j> «_~w>i /jj ojOj iXi-feu jj ijjj y^» ^y~ 

2009. CAiuhakkak melekler dahi nd-hemia oldular; hu sebehden dolayi aokde 
saf saf oldular. 

Bu beyt-i §erifde sure-i Saffat'da vaki' iljj o>U*Ji J^J uij ^ _£J. f li. -J Ui \> Uj 
jjiC^Ji 'j^ Ya'ni, "Biz meleklerden her birimizin bir makam-i ma'lumu var- 
dir ve biz muhakkak makamlanmizda saf saf dururuz ve biz muhakkak tes- 



C ^P? 



MESNEVl-1 SERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

bih ve takdfs ediciyiz" (Saffat, 37/164-166) ayet-i kerimesine i§aret buyuru- 
lur. Ya'ni, "Kafesleri ayn olan ervah yalmz insanlann ervahi degil, melekler 
dahi yekdigerine nazaran bf-hemta, ya'ni, na-cins ve bf-misildirler; zfra on- 
larm mazhar ol[duklan] esma-i ilahiyye arasmda da tefazul ve tefaviit var- 
dir. Bunlardan bir kismi unsuri olup, Adem'e serfuru ve itaatla miikelleftirler, 
bunlara "melaike-i siifla" dahi derler. Bir kismi melaike-i nuriyyundur ki, on- 
Iar anasmn bulunmadigi fezada miitekewin olan ervah-i ulviyyedir. Bunlar 
anasirdan miirekkeb olan ecram ile miinasebetdar olmadiklan cihetle Adem'e 
serfuru ve secde ile me'mur olmadilar ve bunlann arasmda da bi-nihaye me- 
ratib ve makamat vardir ki, onlan Hak Teala bilir. 

2010. Qocuhlar gerci hir mekieb icinieclirler, Herste her hiri hirinden Aetna iju- 

[2017] , j 

Bu beyt-i §enfyukandaki beyitlerde mezkur olan mahlukat-i ilahiyye ara- 
sindaki tefaviit ve tefazulun temsilidir. Ya'ni, "Nakis insanlann ilimleri dere- 
cat iizerine olup, birinin ilmi, digerinden daha ziyadedir." 

2011. <yvta§nk,a ve magribe mensub olanlar vein hisler vardir; mansw-i oi-iaar 
hiss-i hasar icindir. 

Bu beyt-i §erifde muhtelif nukat-i nazara i§aret buyurulur; zira evliyaul- 
Iah "cevamiu'l-kelim"dir. 

1. "Gerek §arkli ve gerek garbli olsun her insanin havass-i hamse-i zahire ve 
batinesi vardir. Bu hislerin icinde didar ve gdrmek mansibi hiss-i basar iemdir." 

2. Viicud-i insanide §iiruka ve tulu'a mensub olan hissiyat-i ruhaniyye ve 
ma'neviyye ve akvale mensub olan hissiyat-i cismaniyye vardir. Ve bunlann 
vazaifi ve meratibi ayn ayndir. Nitekim ve havas icinde mu§ahede mansibi 
hiss-i basar iemdir ve mii§ahede dfger havassin §amndan degildir. 

3. Bu alemde magriki, ya'ni, erbab-i hidayet ve ehl-i ruh olanlar ile mag- 
ribf, ya'ni, erbab-i dalalet ve ehl-i nefs olanlann ayn ayn idrakleri vardir ve 
higbirisi hakayik-i e§yayi mii§ahede edemez. 

Dfdar ve mu§ahede, hiss-i basar mertebesinde olan insan-i kamile mah- 
susdur. Nitekim Giil§en-i Raz sahibi Mahmiid §ebisten hazretleri §6yle buyu- 
rurlar. Beyit: 



c^p^ 



ggK^ AHMED AVNI KONUK 

O-^l oJ-O e-lp lj eJu.5 eJbi <u CU-^I eJup jjJ jl j -nS\P (*-~-^ jJ 

"Ade/77 ayine, alem aks ve insan aksin gozii ki, onda sahis gizlidir.Sen bir ak- 
sin goziisiin ve o, goziin nurudur; gozii birgoz He goz gormiisdur. Cihan in- 
san ve insan da bir cihan-i azim oldu. Bundan daha agik bir bey an olmazl" 

Ve Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabi (k.s.) Fususu'l-Hikem'de Fass-i 
Ademfde bu ma'na hakkinda §6yle buyururlar: u> *i-Uj ulji _,/\Ulu ^^4 

ih*»-> «k- J ] d^ 1 J* *< ^i» ^ Lj! ^*- ,J ^ ^"A ** ^ >*j Ya'ni, "Bu mezkur, "in- 
san" ve "halife" tesmiye olundu. Onun insaniyetine gelince, onun nes/etinin 
umumundan ve hakayikin kaffesini hasr edici oldugundan dolayidir. Ve 
kendisiyle nazar vaki' olan gozden, Hak icin gozbebegi menzilesindedir; ve 
basar ile muabberiin-anh olan odur. I§te bunun icin "insan" tesmiye olundu; 
zira Hak, onunla halkina nazar eyledi ve onlara rahmet etti." 

■ 2012. ^$iiz birder ce kulak eger saf vur solar, $e$m-i ru$ene mnhia^iirlar . 

"Kulaklan saglam olup, gozleri gormeyen yiiz bin kimse bir yere toplan- 
sa, hepsi bir gozluye muhtac olur." Ve keza halk-i alem kulak mesabesinde 
olup yalmz Hakk'in vucudunu isltirler, gormezler. Ba'zilan bu habere inamr 
ve ba'zilan inanmaz. Binaenaleyh onlann ciimlesi gozbebegi mesabesinde 
olan enbiyaya ve onlann varisleri bulunan evliyaya muhtagdirlar. Nitekim 1. 
cildde vaki' 2967 numaraya miisadif, «^-~«JU ji c — S j* of oi^ j^ ["0 ci- 
handa sadece tek kimsedir eblehdir"] beyt-i §erifinde bu ma'na beyan bu- 
yurulmus, idi. 



2013. Canin ve ihhannin semainda kulaklar sinifinin aaki hir mansihi varair. 

"Canin kelami"ndan murad, kelam-i Hak'dir ve "ihbar-i nebf'den murad, 
ahadis-i nebeviyyedir. Ya'ni, kelam-i ilahiyi ve ahadfs-i nebeviyyeyi dinle- 
mek hususunda da kulaklar sinifinin bir mansibi vardir ve dinlemek ve i§it- 
mek kulaklann hassasidir. 



c^^, 



MESNEVT-1 §ERIF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

2014. ")^u2 hinlerce goze o yol yohdar, hitfair fl'oz isitmehden ayah degildir. 

Yiiz binlerce gdz, kulaklann vazifesini goremez; zira goz, isjtmek ve din- 
lemek hassasma kar§i yabancidir. 

2015. ^Hoyle her hissi hir hir say, her hirisi dwerin hanndan ma zuldilr. 

Havass-i hamse-i zahire ve batmeden her birisini boyle yekdigeriyle 
mukayese et, her birisini digerinin vazifesine kar§i yabanci goriirsim. 

2016. U^es hiss-i zahir ve hes hahn, saffun hiyammda safdadirlar. 

Sirasi diistiikge diger mahallerde de izah olundugu iizere viicud-i be§erde 
be§i zahir ve be§i batin olmak iizere on his vardir ki, bunlara "me§air-i a§e- 
re" dahi derler. Zahirisi: "isjtme", "gorme", "koklama", "tatma" ve "tutma" 
kuvvetleridir. Batinisi: "Hiss-i mu§terek", "hayal", "vahime", "fikir" ve "ha- 
fiza" kuvvetleridir. Bunlann madununda kuvve-i baise ve kuvve-i faile ve 
kuvve-i §ehevani ve kuvve-i gazabi gibi daha bircok kuvvetler vardir. Her 
kuvvet kendi vazifesinde ve makammda saf saf kaimdirler ve higbiri kendi 
vazifesini ve makamini tecaviiz edemez. "Melek", kuvvet ve §iddet ma'na- 
sina oldugu cihetle gerek vucud-i insanideki bu kuva ve gerek avalim-i §e- 
hadiyyenin tedbir-i umuruna rne'mur olan kuva hep bir hakikatdir; zira vu~ 
cud-i hakfkinin, hakfkat-i muhammediyye mertebesinden tenezzulii yine o 
mertebede sabit olan sifat-i kudretin zahiri, ya'ni, kuva ile vaki'dir. Zira vii- 
cudda kudret ve kuvvet olmayinca irade ettigi §eyin icadi mumkin olmaz. Al- 
lah Teala hazretleri, 'acji i^\ /i (Zariyat, 51/58) ["§uphesiz, giig ve kuvvet 
sahibi olan"]dir. Ve kudret, sifat-i saire gibi vucud-i hakikinin suunatindan 
bir §e'n oldugu cihetle zatinin gayri degildir. Bu beyt-i §erifde dahi yukanda 
201 1 numarah beyt-i §erffin izahinda zikr olunan ayet-i kerimeye i§aret bu- 
yurulmu§dur. 

2017. Uier hir hirnse hi o, din safindan serhesdir, hir saf iarafina aider hi o 
cjeridir. 



6 ^S B 



AHMED AVNl KONUK "®>fijg 



"Din", Allah taranndan vaz' olunan §er' ve kanun,- ve kul tarafmdan za- 
hiren ve batmen inkiyad ma'hasmadir. Zahiren inkiyad, kitabullahda mezkur 
olan emr ve nehy dairesinde harekettir. Batmen inkiyad, Allah'in ve Re- 
sul'unun hiikmiinu tasdik ve kabul hususunda nefsinde sikinti ve darlik kal- 
mamakdir. Nitekim sure-i Nisa'da vaki' ayet-i kerimede j>- o>>ji u d^jj lii 
LJLj ij^L^tj c..>« \aj> \^ry- , j , .^iii ^» Ij-ji^j U *j ]«.^:i /T"-^ L»?* ^1j->^»»j (Nisa, 4/65) 
Ya'ni, "Rabbin (celle §aniihu) hakki icin onlar beyinlerde ihtilaf ettikleri §ey- 
de sana hukiim ettirip, sonra o hiikumden nefislerinde sikinti bulmamak §ar- 
tiyla sana zahiren ve batmen inkiyad etmedikce iman etmezler" buyurulur. 
Zfra yalmz zahiren inkiyad kaff olaydi miinafiklann a'maH zahiriyyelerinin 
de kiymeti olurdu. Binaenaleyh iman-i kamil zahiren amel ile beraber batmen 
dahi o amelleri kabul ve icrada nefsi sikinti ve kerahet duymamakdir. Varis-i 
ulum-i nebevi olan insan-i kamilin beyan buyurdugu ulum-i lediinniyye ve 
maarif-i ilahiyye, kitabullahm maani-i zahire ve batinesini tefsfr ve fzah ol- 
dugundan, nakis olan insanlarm onlara kar§i vaki' i'tirazati dahi din hakkm- 
da serkesjikden ibarettir. Binaenaleyh her kim bu verese-i peygamberiye in- 
kryaddan, yuz gevirse dahi din safmda geriye gider. Ulema-i zahir bu halin 
numunesidir ki, bir sozleri digerini nakz eder. Hind niishalannda "va-pesest" 
yerine "na-ho§est" muharrerdir. "Na-ho§ olan saf tarafina gider" demek olur. 

2018. Sen nr lealev!" soziinden nakis etme, hu soz 50k azim kimyaAtr! 

Ey varis-i nebevi olan insan-i kamil, mademki Peygamber'in varisisin ve 
Hak Teala Peygamber'ine Tealev" de!" buyurdu, sen dahi nakislan "Te- 
alev!" ya'ni, "A§agidan yukanya gelin!" nidasiyla gagir, bu sozu ve bu nida- 
yi kesme! Zfra bu soz, bakir mesabesinde olan nakislan altin gibi kamil yap- 
mak icin pek biiyiik bir iksirdir ve kimyadir. 

2019. 6ger hir haku senin soziin&en nefret eiici olwsa, himyayi asla onian fie- 
ri tutma! 

Eger bakir mesabesinde olan bir nakis, senin beyan ettigin hakayik ve 
maarif-i ilahiyyeden ve da'vetinden nefret edip seni inkar eder ise, asla kiis- 
me; "Tealev!" kimyasini tekrar tekrar o nakisa arz et! Senin iksfr gibi olan na- 
zann berekatiyla, bir zaman sonra belki ona te'sir eder. 



*$%&> 



MESNEVl-I SERfF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVI-4 • 

2020. <§imdi onun sihirhaz olan nefsi sacjirdir; senin soziin sonunda ona faide 
eder. 

Senin miinkirin olan nakis, sihirbaz olan nefsinin hukmii altindadir ve ne- 
fis ise hakfkate kar§i yabanci ve Hakk'a da'veti isjtmekden sagirdir; da'vetin 
tekerriir ederse, senin soziin bir gun olur, ona faide eder. 

f }LJl jpOj A 01 *f ov* ^ ^ t Qui Ji Qui J* 

2021. 6y gulam "Tealev" de, "l^ealev" M JAgdh ol ki, muhakkak Jffllah se- 
lama da' vet eder. 

"Ey gulam", ta'biriyle insan-i kamilin abd-i mahz olduguna isaret buyu- 
rulur. Abd-i mahz kendi nefsinin diinyevi ve uhrevi muradatindan gegip, 
Hakk'in iradesi dairesinde hareket eden kimseye derler. Miir§idlik ancak 
boyle bir kimse igin tahakkuk eder. Zira sifat-i nefsaniyyeden tamamiyle 
temizlenmi§ olmayan kimse derece-i velayet ve kesfe eremez. Eger boyle 
bir kimse irsada kiyam ederse, miind ittihaz ettigi kimseleri aldatmis. olur. 
Ve l. ^ u^ ja ya'ni, "Bizi aldatan bizden degildir" hadis-i serifi mucibin- 
ce, ehl-i hidayet olmakdan uzaklasn:. Binaenaleyh, f li-Ji > J\ ^. «AJij 
Ya'ni, "Allah Teala darusselama da'vet eder" (Yunus,' 10/25) ayet-i keri- 
mesi muktezasinca "Tealev" hitabiyla halki Hakk'a da'vete ehil olan zevat 
ancak abd-i mahz makaminda olanlardir. Ba§kalanmn irsad ve riyaset 
da'vasina hakki yokdur. 

2022. Sfendi, benlihderi ve hashhdan geri gel, hir server ara, reislik taleb etmel 

Bu beyt-i §erifde "cem'u'1-cem"' makamina gelmezden evvel, halki irsada 
kiyam edenler ile, ilm-i zahiri vusul-i maksada kafi goren ulema-yi zahireye 
i§aret buyurulur. "Ey efendi enaniyetden ve riyasetden vazgec. ve geri don! 
Seni o benlikden ve halki Hakk'a da'vet ediyorum diye nefsine da'vet etmek- 
den vazgecjrecek bir mur§id-i hakikf ara! Bas olmak hevesinden vazgecj" 
Ma'lumdur ki, zamammizdaki ehl-i tarikin cogunun nokta-i nazan mur§idin- 
den bir hilafet almakdir. £ok yalanci §eyhler vardir ki, malina veya riitbesine 
veya diger bir menfaat istihsaline tama'an birtakim ehl-i nefis kimselere hi- 
lafet vermister ve Hak yolunu mel'abe-i sibyana gevirmisjerdir. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 



Hiizeylfyi emir etmesi iizerine bir mu'terizin Resul 
{a.s.)a i'tiraz etmesi. 



2023. UaktSki U^eygamber mansur olan aih asker i$in Otuzeyl'den bir reis 
yaph. 

"Hayl", atli asker ma'nasinadir. 

2024. I^ir bii'l-fuzul hasedden iakat iutmadx, i'tiraz ve "la-nusellim" kaldirdi. 

"Bul-fuzul", geveze, bosbogaz ma'nasinadir. "La-nusellim", "munkad ol- 
mayiz" ma'nasina terkib-i Arabi'dir. Ya'ni, "0 atli askerin icinden bir bosbo- 
gaz, o Hiizeyl kabilesinden bulunan delikanlilinm askere kumandan olmasi- 
ni cekemedi ve hased edip, i'tiraz ve "la-nusellim" bayragi kaldirdi." 

JJi ^Jli dy? lJ\s f-b* jJ Ju\ J>\*&> Of*- *£ p^i \j J^>- 

2025. Uialka bak ki nasd zulmanUirler , bir met&'-ifani ignite nasil fanilerdir. 

Ya'ni, "Sen §u insanlara bak ki, sifatlan muzlim ve karanlik olan nefse 
mensubdurlar. Fani bir meta'-i diinya olan huzuzat-i nefsaniyyeleri iginde 
nasil fani ve mustagrak olmusjardir." Niirani olan ruhlannin sifatlanndan ga- 
fil ve hayat-i bakiye-i ruhdan nasil cahil kalmi§lardir! 

2026. TefeeHmr cihetinden ciimle tefrika i^indedir; candan olmus mihraka i$in- 
de diridirler. 

, "Mihraka", Giyasu'l-Liigatde Letaif den ve Sarrati 'dan naklen tahta ki- 
: lie ve oyun aleti ma'nasina gosterilmi§dir; ve bu ma'na cenab-i Pir efendi- 



rg^> 



P^ MESNEVI-t §ERIF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

mizin murad,-i §eriflerine muvafik goriinur; zfra meta'-i diinya oyun aletle- 
rinden ba§ka bir §ey degildir. Kur'an-i Kerfm'de: "Kadm, altin ve gumii§ ve 
at ve koyun gibi hayvanat-i ehliyye siiruleri ve ekinlerin fani olan meta'-i 
diinyadan oldugu" [Al-Pimran, 3/1 4] ve hayat-i diinyamn dahi, suJi Q 
^Jj ^J CuJi ["Diinya hayati oyun ve eglencedir"] (Muhammed, 47/36) 
ayet-i kerfmesinde oyun ve lehv oldugu mezkurdur.Ve bu ma'namn yuka- 
nki beyt-i §erife de §iddet-i rabitasi vardir; hulasa-i ma'na budur: "Halk-i ci- 
hanm insan-i kamilden aynhklan, hep nefislerindeki tekebbiir cihetinden- 
dir. Onlar can-i alem olan insan-i kamile kar§i 6lmu§lerdir ve oyundan iba- 
ret olan hayat-i diinyada oyun aletleri olan meta'-i fani icinde diri ve fa'al 
bir haldedirler." 



2027.. 13u acebdir ki, can zindan icindedir ve ondan sonra zindantn anahian 
onun elindedir, 

"Taacciib olunur ki, can-i alem olan insan-i kamil, zindan mesabesinde 
olan bu alem-i zulmanf igindedir; sonra da bu zulmanf olan alem zindammn 
anahtan o kamilin elindedir." kamil elindeki anahtar ile , zindamn kapisi- 
ni agip, tabiat ve kesafetin mahbusu olan kimseleri, alem-i nuranfye gikanr. 
Bu beyt-i §erifde >i£l\ **- j ^p j>^ UjJi ya'ni, "Diinya mu'minin zindam ve 
kafirin cennetidir" hadis-i §enflne i§aret buyurulur. 

<^hj ^y Jr^* J- -^Jl? 4 ^\fr ^\ j£ j~* 6 J- /* tt <j\j 

2028. O delikanli ayakian basa kadar necasete flarhdir; onun define- akici ir- 
mak $arpar. 

Bi'1-asale insan-i kamil olan Resul-i Ekrem hazretlerine i'tiraz eden o de- 
likanli, ayaktan ba§a kadar necaset ve cffe mesabesinde olan diinyaya ve ah- 
kam-i tabfata gark olmu§dur. Nitekim hadfs-i §erifde ^^ W^ j *vr ^ 
Ya'ni, "Diinya cifedir ve onun talibleri kopeklerdir" buyurulur. tnsan-i kamil, 
onun etegine garpip akan bir irmak gibi levsiyyat-i nefsaniyyesini temizle- 
mek igin pek yakimndadir. 

2029/ ^Daima yan yana kararsiz olatak dram mahallinin ve penah sahitbinin 
yamndadu. 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Aram mahallirTden ve "penah sahibi"nden murad, insan-i kamildir. 
"Pehlu-yi aram-gah" "der pehlu-yi aram-gah'' takdirinde olup edaM zarf olan 
"der" mahzuftur. Ya'ni, "0 delikanli daima insan-i kamil ile yan yanadir, 
aram mahallinin ve penah sahibinin yanindadir. Boyle oldugu halde kalbi 
mutmain olmayip kararsizdir; zira i'tiraz, kalbin mutmain olmamasindandir. 
Her asnn insan-i kamiline kar§i nakis insanlann vaziyetleri de boyledir. 

2030. 9Viir cjizliclir ve oust ii cu $ahi(Uir; zira can ve gonul hos cihetden penah 
aramaz. 

Cenab-i Pfr-i destgfr Fihi Mi Hft'lerinin 41. faslinda bu ma'na hakkinda 
§6yle buyururlar: "Ciimle niifusda aklin ve harf ve savtin verasinda bir §ey 
ve bir alem-i azim olduguna kanaat vardir. Gormez misin ki butun halk me- 
cazibin ziyaretine giderler ve belki bu, odur, derler. Dogrudur, boyle bir §ey 
vardir; fakat mahallinde galat etmisjerdir, §ey akla sigmaz, akla sigmayan 
her ne ise odur. Her ceviz yuvarlaktir; fakat her yuvarlak ceviz degildir. Onun 
ni§ani dedigimizdir. Filvaki' enbiya ve evliyanin bir hali vardir ki, ifadeye ve 
zabta gelmez. Lakin akil ve can ondan kuvvet ahr ve perverde olur. Etrafini 
devr ettikleri mecazibde bu ma'na yokdur ve halleri tebeddiil etmez ve oniar 
ile aram etmezler. Halbuki onlar, aram ettiklerini zannederler. Ben onlar icm 
aram vardir demem. Nitekim validesinden aynlan bir cocuk, bir lahza ba§ka- 
siyla oyalanir, gocugun bu haline aram demem, zira galat etmisdir." Velhasil 
nur-i ilahf, suver-i insaniyye altinda gizlidir; her mu'min sayesine iltica edip 
aram ve rahat icjn bir insan-i kamil arar. Bu arayip tarama, boyle bir nurun 
viicuduna §ahiddir. Zira can ve goniil bo§ yere siginacak bir yer aramaz." 

2031, Ecjer hahs-i dunya icin mends olmasa idi, ne vahsei olurdu, ne ae goniil 
holds isterdi. 

"Menas", kagip siginacak yer ve meferr ve melee' ma'nasinadir. Ya'ni, 
"Insanlann boyle suret-i insan icine gizlenen bir nuru aramalan, dunya hab- 
si iemden kurtulmak icin bir melee' aramalanndan nes/et eder ve boyle bir 
menas ve melee' dahi vardir. Bunun delili goniillerdeki vah§et ve sikinti ve 
bu sikmtidan kurtulmak arzusudur." Binaenaleyh herhangi dine salik olursa 
olsun, kendi alemlerinin etrafinda dola§an ve onlardan istimdad eden e§has, 



*$$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

bu halleriyle kendilerinin vah§et ve sikinti iginde bulunduklanni ve bir menas 
aradiklanni gosterir; velakin yanh§ yerlere milracaat ederler. Mii'minlerin ha- 
li de yukanki beyt-i §erffin fzahmda beyan olundu. 

jJjj ?rL^> JLi? (_?1 j>*j & iiS>*» <jf y 0_^>m** o^%?-j 

2032. Uak^etin miivekkel gtbi ^eker, der ki: "Ey yolunu sasuan, hidayeiin ge- 
nts ve aydinlik yolunu ara!" 

"Minhac" geni§ ve aydinlik yol; "re§ed", hayir ve rahmet ve hidayet 
ma'nalannadir. Ya'ni, "Senin icjndeki vah§et ve sikinti miivekkel gibi seni ge- 
kip de der ki: "Ey zulmet-i tabfat iginde dogru yolu §a§irmi§ olan kimse, hi- 
dayetin ve rahmetin genis, ve aydinlik yolu olan insan-i kamilin huzurunu is- 
te ve ara!" 



2033. fyenis yol vardu ve mekmen i$inde gizlicUr, onu hulmak, bos aramaija 
mevkufdur. 

"Genis. ve aydinlik hidayet yolu olan insan-i kamilin huzuru her zaman- 
da mevcuddur ve fakat mahall-i hafada gizlidir. Bosu bo§una eok ko§up ara- 
maga mevkufdur. Zira salikde insan-i kamili tamyabtlecek kadar hiddet-i na- 
zar yokdur. suret-i zahireye ve soze kapilip bir nakisi kamil zannederek et- 
rafinda dolasjr, sonra anlar ki, aradigi §ey onda yokdur. Diger birisine kapi- 
lir, onun da bo§ oldugunu anlar. Nihayet araya araya bir gun Hakk'in inaye- 
tiyle huzur-i kamili bulmak nasib olur. 

2034. Te/rika keminde cem'in ialibulir; sen talihde matluhun yiiziinii gor! 

"Tefrika"dan murad, ehl-i tefrikadir ki, insan-i kamil addiyle miiteferrik 
kimselere ba§vuran taliblerdir. "Bunlar her ne kadar zahirde insan-i kamili 
bulamami§ iseler de, batmda cem'iyyeM esmaiyyeyi haiz olan kamilin talibi- 
dirier; fakat sen bu taliblerin bu bo§ arayi§lannda matlub olan insan-i kami- 
lin yuzimu gor!" Zira matlub olan kamil, onlann talibi olmasa, onlarda bu ta- 
leb ve arama a§ki olmaz idi. Ehl-i tefrika, esma-i miiteferrikanin ve insan-i 
kamil "Allah" ism-i cami'inin mazhandir. Binaenaleyh bu esma-i muteferri- 
kadan herhangi birisine bak, onun zimninda ism-i cami* olan "Allah" ismini 
gor! Beyit: 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

A§k odu ewel dii§er ma '§uka, ondan a§ika 
§em'i gor ki yanmadan yandmnadi pervaneyi 

Bu beyt-i §enf cok gamizdir, tafsili miistakil bir risale olur. Zikr olunan 
esaslar ehl-i zevk icin kafidir. 

cf r** ] j J*^j ' eJ ^ oir c/ j **"*■* & d&*j» 

2035. iZaflin olmu§leri kokien si$rami§dir, zlra o dirilik vericiyi fehm ei! 

Ya'ni, es'ma ve sifat-i ilahiyye bagt ve meclasi olan bu alem-i §ehadetde 
zuhur eden efrad-i be§erin olmiisteri ve gaiilleri, bu esma ve sifatin kokii olan 
"Allah" isminden sicrami§dir ve her biri esma-i miiteferrika-i ilahiyyenin 
mazhandir ve sure-i §ura'da vaki' J>Ji J^. 'j* j ~J}\ 'j> '«& Ya'ni, "Dost ancak 
Allah'dir ve oliivii dirilten ancak O'dur" (§ura, 42/9) ve sure-i Casiye'de va- 
ki* Cu\ fj> ji '^Xi *fi Jjw-i 'ji 'f&H '& 3 (Casiye, 45/26) Ya'ni, "Ey Resu- 
lurri de ki: Allah sizi diriltir/sonra sizi olduriir, sonra sizi kryamet giiniine top- 
lar" ayet-i kerfmelerinde beyan buyuruldugu iizere Muhyf ve Mtimit ve Ca- 
mi' isimleri gibi bilciimle esma-i miiteferrikamn kokii ve ash "Allah" ism-i §e- 
rffidir. Insan-i kamil ise bu alemde bu ism-i cami'in mazhan oldugundan, 
ma'nalan olmiis, olan gafilleri bu ismin hassiyeti ve niyabet-i ilahiyye ile di- 
riltir ve ilim ile ihya eder. Binaenaleyh sen bu alemde niyabet-i ilahiyye ile o 
dirilik verici olan insan-i kamili anlal 

2036. Gcjer mujdeci bir kimse olmasa idi, bu zindana mensub olanlann gozii ne 
vakii her an kamya oiurdu? 

"Eger bu dar olan alem-i kesafetin haricinde, alem-i letafet oldugu miijde- 
sini veren enbiya ve evliya olmasa idi, bu alem-i tabfat zindanmda kalan ve 
esma-i miiteferrika mezahiri bulunan efrad-i be§erin gozii her an bu alem-i 
kesafet kapisina dikilmi§ olur mu idi?" Ve zemane feylesoflan tabfat fevkm- 
deki ulumun ke§fi ile me§gul olurlar mi idi? 

yr <J\ tJSyJ £ (JJUJu ^ yr <*J\ d\f $J\ j\j» -U^ 

2037. €aer irmaqin suyu olmasa idi, yiiz binlerce su arayan bulastklar ne vakii 
oiurdu? 

"Su"dan murad, ulum-i gaybiyye ve tabfat aleminin fevkmdeki ulumdur. 
"Cu", "irmak"dan murad, lisanlanndan ulum-i gaybiyye can olan enbiya ve 



*£P?. 



MESNEVt-1 §ERIF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

evliyadir. "Aludegan"dan murad, sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyye ile miilev- 
ves olan efrad-i be§erdir. Ya'ni, "Eger insan-i kamillerin lisan-i §eriflerinden 
ulum-i gaybiyye sulan can olmasa idi, sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyye ile 
mulevves ve encas-i tabiiyyeye bula§mis, olan birgok efrad-i be§er, bu ulum-i 
gaybiyyeyi anlamak merakma du§erler mi idi?" Son zamanlarda ilm-i tasav- 
•vufii anlamak merakina diisup §ark insan-i kamillerinin asanm terciime eden 
garb feylesoflan ve miiste§nkleri bu beyan-i alinin delflidir. 

2038. ^er iizerinde senin yamnin arami yoktlur, zud ki evde, yorgan ve yatak 
vardir. 

"Bu arayip taramanin misali budur ki, sen toprak iizerinde yatdigin va- 
kit, yan tarafma tasjar ve kati topraklar batar, rahatsiz olursun; ciinki evde, 
yumu§ak yatagm ve yorgamn var idi." Bunun gibi, senin ruhunun dahi, 
alem-i letafetde rahati vardi. Bu cism-i kesife taalluku hasebiyle rahatsizhga 
ve iztiraba dustii, ewelki rahatini arar. Beyt-i Misri (k.s.): 

Gdkte ugarken seni indirdiler 
Qar unsur bendkrine vurdular 
Nur iken adin Niyazi verdiler 
§ol ezel ki i'tibann [kandedir?] 

2039. \j\ararsxz, bir vakit makarsiz olmaz; bu Kumar, humdr-e§ken olmaksizin 
olmaz. 

"Makar", ism-i mekandir; "gah", vakit "gahf' deki "ya" vahdet icindir, 
"bir vakit" demek olur." Bi-karar", herhangi bir §ahsin sifatidir ve "kararsiz 
kimse" demekdir. Ya'ni, "Kararsiz olan herhangi bir kimse hicbir vakit ma- 
karsiz degildir. Zira onun kararsiz olmasimn sebebi, kendisinin evvelce karar 
ettigi bir mahal olmasidir, Eger evvelce karar ve rahat ettigi bir yer olmasa 
idi, bulundugu mahalli karargah ittihaz ederdi" demek olur. Birinci misra'in 
ma'nasi budur: "Humar", sarhoshiktan sonra anz olan sersemlik ve ba§taki 
agirlik; "humar e§ken", bu agirligi izale edecek me§rubat ma'nalannadir. 
Ya'ni, "Zid, zid ile zail olur; noksanm ziddi da kemaldir ve bu alemin kaide- 
si ezdadin birbirini ta'kflb etmesidir. Qiinki bag-i alem, esma ve sifat-i ilahiy- 
yenin meclasidir ve esma-i ilahiyye ise miitekabil ve birbirine ziddir. Dar ve 



<^g> 



(Pp^ AHMED AVNl KONUK ^^@ 

Nafi' ve Kabiz ve Basit ve Hadi ve Mudil ve Mani' ve Mu'ti, ilh. gibi. Nitekim 
nuru zulmet ve zulmeti nur ta'klb eder. boU^-i o^£x, *u^i ["E§ya zitlanyla 
miinke§if olur"] kaidesince zid, ziddin inki§afma sebebdir. §u halde zidlar su- 
retde birbirinden kagar ise de, ma'nada birbirinin talibidirler. Bunun gibi in- 
sane kamil ile insan-i nakis suretde yekdigerine mu'teriz ve zid iseler de 
ma'nada yekdigerinin talibidirler. Nitekim Arab'm Resul-i zf§an Efendimiz'e 
olan i'tirazi da bdyledir. 

2040. ^Dedi: " Diayir, hayir yd ^esuiallah, askerin kumandamni eksi ihtiyar- 
dan gayri yapma!" 

Huzeylfnin kumandanhgina i'tiraz eden Arab dedi: "Hayir, hayir ya Re- 
sulallah, bulundugumuz miifreze-i askeriyyenin kumandasini tecriibe-dide 
eski bir ihtiyara tefviz et!" . 

2041. "^a Ulesulallah, eger delikanh arslan olarak dogdu ise de ihtiyar ada- 
mm gayri ser-asker olmasm!" 

2042. "Olem sen demissindir ve senin sbziin sahiddir, pisvd ihtiyar olur, ihti- 
yar olur!" 

Bu beyt-i serif, mu'terizin sozleridir. "Pf§va" ve "mukteda"mn ihtiyar ol- 
masini amir olan hadfs-i §enfe fakir tesadiif etmedim. Yedimdeki niishalarda 
surrah-i kiramin higbirisi tarafindan da nakl edilmemi§dir. Belki boyle bir ha- 
dis-i §erff vardir; fakat hadis-i §erifm ma'nasi higbir vakit mu'terizin iddiasi 
gibi mutlak olmaz. Zira akilli ve alim bir geng, akilsiz ve cahil bir ihtiyardan 
efdaldir; ve akli ve ilmi kamil olmayan bir ihtiyar, gokyasadigi.mijddetge gor- 
diigu vekayi'den hisse almak ve tecrtibe-dide olmakdan uzakdir. Binaena- 
leyh aklen ve ilmen kamil olan bir geng ile bir ihtiyar ictima' ettikleri vakit, 
elbet riyasete ihtiyar layik olur; giinki onun akli ve ilmi lehinde oldugu gibi, 
gordugii tecriibeler de bu fazaile munzam olur. Fakat gencin akil ve ilmi ol- 
makla beraber, tecriibesi olmadigindan bu ihtiyann madununda kalir. Eger 
boyle bir hadis-i §erff var ise, elbet bu ma'naya mebnidir. Mu'teriz sevk-i ha- 
makatla bunun da farkina varmami§dir. 



egxep 



W^ MESNEVl-t §ERfF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

2043. u ^a Ulesnlallah, bu askere bak, ondan daha ziyade bu kadar ihtiyar 
vardir!" 

J&& L> J 1 i4;s S LSWrr* Oh- 4 b u^jj ^ ^^"j-i <Jij 

2044. IJii agaclardan onun sari yapragini gorme, onun olmus elmalarim topla! 

geveze Arab, hikmet deryasi olan Resul-i zi§ana akhnca hikmet ogre- 
tiyor; ihtiyan agaca, agarmis. sagmi, sakahni san yapraga ve efkanni ve rey- 
lerini de olmus, elmaya te§bfh ediyor. Kendini bilmez bi-edeblerin halleri de, 
insan-i kamilin huzurunda boyledir. Nitekim Menakib-i Sipehsalafda miin- 
derigdir ki: "Bir giin esna-yi takrir-i Maarifde, Hz. Mevlana efendimiz 
"hum" (f>-) lafz-i Farisfsini "hunb" (v-^) telaffuz buyurdu, o mecliste otu- 
ran bir §ahis: "Hudavendigar, "hunb" degil, ona "hum" derler!" dedi. Hz. 
Hudavendigar buyurdular: "Ey bi-edeb, ben o kadar bilirim; velakin §eyh 
Salahaddin boyle telaffuz buyururlar, ona miitabaati evla goriirum ve dog- 
rusu onun buyurdugudur!" 

2045. "Onun san yapraklan muhakkak ne vakii bostur; bu olmusluk ve kamil- 
lik alametidir!" 

2046. "San yaprak sakal ve o beyaz kil, pismis akil vein miijde getirir!" 

"thtiyann kendi, agag ve sakal ve beyaz saglan san yaprak gibidir. Akli 
meyveye mu§abih olup bu sakal ve o beyaz kil, akil meyvesinin olgunlugu 
miijdesini getirir." 

^t>- c~^> 6j~* 01 aS" pi jLiJ -Ui f^Jr-" e -^j y lS^" ' j. 

2047. "^eni yeiismi§ yesil renkli yapraklar, onun nisani oldu ki, o meyve 
hamdir. 

"Agaglann yeni zuhur eden yesjl yapraklan, meyvesinin daha ham bir 
halde bulunduguna i§arettir; ya'ni, geng kimselerin efkan ve reyleri hamdir," 
demekolur. 



c^P? 



AHMED AVNl KONUK 



c — jj?^ ^jj frr" jj J>jj u^-ijU OLlJ ^ y^j Sj 

2048. 'Dergsizlik bergi, arifin ni$anidir, alhnin sanligi sarrajm kirmizi yuz- 



"Berg", miiteaddid ma'nalan vardir, burada "sifat" ma'nasmadir. "Siirh-ru- 
yi", siirurdan kinayedir. "Sayrefi", umur ve mesalihde mutasarnf ve kurnaz 
ve miitebassir ve kar-guzar adama ltlak olunur; "tasarruf" ve "tekallub" 
ma'nasindandir; ve para sarrafma derler. Burada sarraf ma'nasmadir. Ya'ni, 
"Sifatsizlik sifati, ariflik alametidir; zira arif kendisini hicbir sifatla mevsuf bil- 
mez; belki butun sifat-i kemaliyyeyi Hakk'a mufevvaz bilir ve kendisini bir 
emrin maliki gormez ve zelfl ve miiftekir goriir; Iste bu kemal-i irfan alame- 
tidir. Nitekim Allah Teala hazretleri Bayezfd'e (k.s.) jtfxiVij juji <sx* ^~) ix ^>" 
Ya'ni, "Bana benim indimde olmayan §ey sebebiyle yakla§, o da zillet ve if- 
tikardir" buyurdu. Binaenaleyh ihtiyann san yaprak mesabesinde olan sagi 
ve sakali, kemalinin ve irfanmin alametidir. Zira sanlik her vakit mezmum 
degildir. Nitekim altinin sanligi sarrafin ytiziinu kizartir; ve yuz kizarmasi ve 
penbele§mesi, goniildeki sururun alametidir; ve gayet san rengin kalblere su- 
rur verdigine sure-i Bakara'da vaki' ayet-i kerfme §ahiddir. Ma'lumdur ki, bu 
surede vaki' "Okiiz" kissasinda Musa (a.s.)m ummeti, kesilecek okiizun ren- 
gini sordular. 'j>J>&\ "^ (&) *gf> t.\jL* s'Jl i£\ Ya'ni, "Okiizun rengi gayet san 
olsun ki, gorenler onun renginden siirur ha'sil etsinler" (Bakara, 2/69) ceva- 
bini aldilar. Kissamn tafsili tefsir kitablanndadir. Ve Mevlana Cami hazretleri 
Fatih Sultan Mehmed'in ihsan olarak kendisine gonderdigi san altinlar hak- 
kinda bu ma'nada su beyitleri soylemi§dir. 

OLijI oLi j.> -jj^UI j^j d\£-jy LfJ^ y5^\ jjj~* 

"Nur-i limi' gibi yuzleri parlaktir, onlann Kur'an'dan vasiflan safra-i fah'dir, 
Pen§an gdniillerin surur-engizldir; gorenleri mesrur eder ayet-i kerimesi onla- 
nn §anmdadir. " 

2049. himse hi, gill hurada yanahlidu, o yeni haidu, o ma rifet mehte-ple- 
rinde yeni yaziltdu." 
"Ariz", yanak demekdir. Birinci misra'daki "nev-hat", bir gencin yeni 
terleyen sakalindan ve biyigindan kinayedir. "Mahber", masdar-i mimidir, 



c sq?s a 



MESNEVI-1 §ER1F §ERHl / VIII. CtLT • MESNEvf-4 • 

ilim ve ma'rifet ma'nasinadir; ikinci misra'daki "hat", yazi demekdir. "Giil- 
anz" izafet-i tesbihiyyede kesre hazf olunmak suretiyle yapilmis. bir vasf-i 
terkibidir, "gul yanakli" demek olur. Ya'ni, "0 kimse ki giil yanaklidir, onun 
sakali ve biyigi daha yeni terlemektedir; o ilim ve ma'rifet mekteplerinde ye- 
niyazihdir." 



' u> . 



■ cry ** '?'£ j 1 -^ ^h*s- 



2050. "Onun yazisinm harfleri egri hucjrii olur; eger ieni ko$arsa, akli m&Z- 
mendir." 

"Kejmej", egri biigrii; "miizmen", selame vezninde "zemane"den mef'ul- 
dur, kotiiriirn ma'nasinadir. "Yazi"dan murad, efkar ve miitalaat ve reydir. 
Ya'ni, "Bir gencin re'yi ve fikri isabetsiz ve egri biigrii olur. Her ne kadar cis- 
mi cevik ve diri olursa da, akli kotiiriimdiir ve kamil degildir." 

2051 . "Ohtiyann ayagi ger$i siir'atden gen kaldi, onun akli iki kanat huldu eve 
iizerine surdii, 

"Eve", her §eyin yukansi ma'nasinadir. Ya'ni, "thtiyann cisminde her ne 
kadar ceviklik yok ise de, onun akli, birisi ilim ve ma'rifet, digeri tecriibe ok 
mak iizere iki kanat buldu ve bu kanatlar ile her §eyin en yiiksek derecesine 
uctu ve ma'na aleminin yiiksek derecelerinde pervaz etti." 

2052. Gaer mesel isiersen, Ca'fer' e hak! Utah, el ve ayah, yerine, kanat verdi! 

"Ca'fer"den murad, Resul-i Ekrem Efendimiz'in amucalan Ebu Talib'in 
oglu ve imam-i Ali (k.v.) efendimizin biiyiik kardesteridir. Ya'ni, "iki kanat 
ile ma'na aleminin yiiksek derecelerinde ugmarmn misalini istesen Ca'fer b. 
Ebf Talib hazretlerinin kissasina bak!" Kissamn hulasasi §udur: Resul-i Ek- 
rem Efendimiz hicretin sekizinci senesi cumade'kula ayinda Haris b. Umeyr'i, 
mektub-i §enfi ile Busra hiikiimdanna gordermis, idi. "Mute" mevkiine vardi- 
gi vakit, kafirlerden §urahbil ibn Amr el-Gassanf kar§isina cikip Hz. Haris'i 
§ehid etti. Bu elciyi oldiirmek vah§etine karsj Resul-i Ekrem Efendimiz Zeyd 
b. Harise'yi iig bin nefer ile oraya gonderdi ve buyurdu ki: "Eger bu seferde 
Zeyd §ehid olursa, onun yerine Ca'fer b. Ebf Talib kumandan olsun; ve eger 
bu da §ehfd olursa, yerine Abdullah b. Revaha'yi kumandan yapin; ve eger 



G ^#> 



AHMED AVNl KONUK 

o da §ehid olursa, ehl-i Islam kimi isterse kendilerine kumandan yapsmlar!" 
Seriyye hareket etti ve §urahbil vah§isi dahi yiiz bin kadar asker topladi. 
"Mute" mevkiinde harbe tutu§tular. Peygamber Efendimiz'in isaretleri vech 
ile Hz. Zeyd §ehid oldu; onu miiteakib du§man tarafindan Ca'fer hazretleri- 
nin evvelen bir kolu ve saniyen diger kolu kesildi, ba'dehu kendisini §ehid 
ettiler. Sonra da Abdullah b. Revaha §ehfd oldu. EhM islam Halid b. el-Ve- 
lid'i kumandan yaptilar. §iddetli harp oldu. Cok*du§man oldurdiiler ve bircok 
ganimet aldilar. Imam Taberanf rivayet eder ki: Resul-i Ekrem hazretleri Ab- 
dullah b. Ca'fer' e: t U-Ji j s&^ULi ^ J*> 4y ^ iv* Ya'ni, "Sana miibarek ol- 
sun, baban melaike ile beraber goklerde uguyor" buyurdu. Siiheyli (rahme- 
tullahi aleyh) buyurur ki: "Hz. Ca'fer'e verilen kanatlar ku§ kanatlan gibi 
tuylii bir §ey degildir. Zfra insan sureti bilciimle suretlerden e§refdir. "Kanat- 
lar"dan murad, sifat-i melekiyye ve kuvve-i ruhaniyyedir. Cenab-i Mevlana 
efendimiz dahi bu beyt-i §erin\ yukanki beyitde beyan buyurdugu kanatlara 
temsflen zikretmis. olduklanndan, Hz. Ca'fer'in kanatlan dahi sifat-i melekiy- 
ye ve kuvve-i ruhaniyye olduguna i§aret buyurmu§ olurlar. Ve bu babda bi- 
raz izahat da II. cildin 3556 numarasina miisadif olan c— i ^W j, ij jU* >^ 
["Ca'fer-i Tayyar icjn kanat cariyedir"] beytinde gecti. 

2053. JMhndun cje$ ki, bu soz muhtecib oldu; bu cjonliim cwa gibi muztarib oldu. 

"Altin"dan murad, hikemiyata ve esrar-i ilahiyyeye miiteallik spzlerdir. 
Hz. Pfr efendimizin bu Mesnevi-i £en?de latif bir i'tiyadlan vardir. Bir muha- 
lifin soziinii nakl ederken, zat-i §erifleri tarafindan muvafik ma'nalara intikal 
buyururlar ki, birkac beyt-i §erifde dahi bu usulu ta'kfb buyurmusjardir. 
Ya'ni, "Ben muhalifin sozlerini nakl ederken, hikemiyata ve esrara miiteallik 
altin gibi aziz sozler soyledim. Daha da soyleyecektim, fakat bu sozler perde 
arkasina cekildi; benim beyan ve ifadeye mail olan gonliim de civa gibi cal- 
kandi." 

m 2054. D$imden yiiz sakit olan hos nefes, elini dudagx iizerine vurur, ya'ni, ka- 
fulir, der. 

"Sakit olan hos, nefes"den murad, batin-i §enflerindeki letaifdir. "Dest ber- 
|lfb zeden", ya'ni, "elini dudagi iizerine koymak", sus, demekten kinayedir... 



G^S^ 



f)X^" MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 



Ya'ni, "Soyliyecegim esran batinimdaki letaifim: "Sus, soyleme artik, yetisjr!" 
i§aretini verir." 



2055. Susmak denizdir ve soylemek irmak gibidir, bahr seni ister, umagi aramal 

insanin siikut hali vasi' bir deryaya benzer, mesela deniz kopiiriir ve ko- 
piikleri yine iginde gaib olur. Bunun gibi insanin batininda da kopiik misali 
birtakim hatiralar zahir olur ve yine iginde gaib olur. Fakat soylemek irmak 
gibidir; irmak icine dii§en gorgopii, darligindan dolayi kenarlanna atip zahire 
ihrag ettigi gibi, kelam dahi havatin izhar eder; binaenaleyh seni bahr, ya'ni, 
siikut kendi tarafina istiyor ve gaginyor. tarafi ihtiyar et, irmak tarafi, ya'ni, 
kelam tarafim arama! 

2056. ^Deryanin isaretlerinden bas $evirme; hatm et ve <S%llah dogruyu en $ok 
bilicidir. 

Siikut deryasinin "Sus!" diye vaki' olan i§aretlerinden ba§ gevirme, ona 
itaat ederek kelami hatm et ki, Allah Teala dogruyu ziyade bilicidir; Ya'ni, 
mutasamf Hak'dir, siikut dogru ise seni susturur; ve soylemek dogru ise 
soyletir. 

2057. bi-edeb, ^Peygamber'in huzurunda boylece o soijuk dudakdan, sozii 
maitasil eiti. 

bi-edeb olan mu'teriz Arab, i* cJL- ^ ya'ni, "Siikut eden necat buldu" 
ve c^^ ji <dJi j^-i /"JLi* j>^\ rj Jij <ui ^j, oir j» Ya'ni, "Kim ki Allah'a ve ahi- 
ret giiniine iman etti ise Allah'in ismini zikr etsin, yahud sussun!" emr-i Ri- 
saletpenahilerine itaat etmeyip Peygamber'in huzurunda boylece bir sozii di- 
gerine yeti§tirmek suretiyle o tab'a biirudet veren dudagmdan uzatdi durdu 
ve cJ^M Vi j j*.\ ji ya'ni, "Hayir soyle ve yoksa sus!" hadfs-i §erffine muha- , 
lefet etti. 

2058. Ona soz aldirdi, o bi'haberdir hi, nazar oniinde haber herze olur. 



™^ 



AHMED AVNl KONUK ^?S 

mu'terize huzur-i Risaletpenahide soz soylemek firsati hasil oldu, fakat 
bu firsati pek faidesiz kullandi; zira o bigare mu'teriz, nazar-i mu§ahede oniin- 
de haberin ve ma'lumat satmanm herze ve beyhude oldugundan bf-haber idi. 

2059. ^Bu haberler muhakkak nazarlardan natbdir, hazu vein decjildir, cjaib 
i$indir. 

Bu haberler, goren kimsenin gordiigii §eyleri, gormeyenlere bildirmek igin 
naibdir, o goriilen §eyin huzurunda bulunanlar igin degildir. Zira bir §eyi go- 
ren kimseye o §eyin ihban abesdir. Binaenaleyh haberler, bir §eyi gormemi§ 
ve onun huzurundan gaib bulunmus, olanlar igindir. 

-Li Jjj*-* jl fj^ ^j?*- ,y} -Li Jj-s^j-* jH> j-Ll ji o . j* 

2060. Dier kim ki o nazara mevsul oldu, bu haberler onun oniinde ma'zul oldu. 

[2067] 

Her kim mertebe-i kesfe vasil oldu, bu ke§if haberlerine o kimsenin ihti- 
yaci olmadi. 



2061. <y\iademki ma'§uk ile hem-ni&in oldun, bundan soma kilavuzlan def etl 

"Dellale", "delalef'den miibalaga ile ism-i faildir; "bir i§e kilavuzluk vazi- 
fesini ffa eden kimse"ye derler. Ya'ni, "Ma'sukun ve matlubun olan §eye va- 
sil olduktan sonra, kilavuza hacet kalmadigi gibi, goriilen bir §eye dahi, kila- 
vuz mesabesinde olan ihbann ve kelamin faidesi yokdur." 

2062. Dier kim cocuklukdah gecti ve erkek oldu, mektub ve kdavuz onun uze- 
rine sotjuk oldu. 

"£ocukluk"tan murad, mertebe-i siilukde bulunan kimsedir; ve "erkek"ten 
murad, siilukunu itmam edip, mertebe-i kemale vasil olan zatdir; "mek- 
tub "dan murad, hakayik ve maarife mutealhk kitablar ve risalelerdir; ve "ki- 
lavuz"dan murad, mursjddir. Ya'ni, "Tarikatde sulukiinii itmam edip, merte- 
be-i kemale vasil olan kimse, mu§ahede makamina eri§mi§ oldugundan, ar- 
tik bu mu§ahede hakkinda yazilmis, olan kitablan okumaga ve erbab-i mu§a- 
hededen bir mursjdin delaletine muhtag olmaz; bunlar ona soguk gelir." 



*$%&> 



MESNEVI-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

2063. cMektuhu ia'lim i$in okur, sozii iefhim ifin soyler, 

Makam-i musahedeye vasil olan bir zat, eger mu§ahedeye miiteallik olan 
asan miitalaa ederse, ehH siiluke ta'lim igin okur ve eger soz soylerse, bu 
makamin ahvalini ehl-i siiluke tefhim edip, onlan te§vfk igin soyler. 

2064. Cjoriiciilerin oniinde haber soylemek haladir; zira o gajletin detdi ve bi- 
zim noksanimizdir . 

Mtisahede erbabmin oniinde, onun gordiigii §eyleri haber vermek hatadir 
ve abesdir. Zira bu hal, o haberi soyleyen kimsenin delil-i gafletidir; ya'ni, 
soyleyen kimse, onun mu§ahede erbabindan oldugunu bilmeyecek derecede 
gafildir ve bu hal bizim halimizin noksamndan ileri gelir. 
■» °* - 

2065. Cjbrenlerin huzurunda susmak senin nefindir; "Bnsitu" hiiabi hunun 
icin geldi. 

Ey gafil, mu§ahede ehli olan kamillerin huzurunda sakit olarak oturmak, 
senin nefine ve faidene sebeb olur. Zira siikut, kendinde meziyet ve fazilet 
gormemek alametidir. Ve kamilin oniinde boyle bir bo§luk elbette bir faideyi 
mucib olur. Qiinkii dolu bir kab icine bir §ey konmaz. Kamil kendinin huzu- 
runda bir bos, kab mesabesinde olan bir saliki gordiigii vakit, onun kalbine 
niir ilka eder. I§te sure-i A'raf da vaki* Oy*-j ^^ \fJ&} <J \y^J± ofjai lsj%j 
ya'ni, "Kur'an okundugu vakit, onu dinleyiniz ve sakit olunuz, merhamet 
olunmaniz me'muldiir" (A'raf, 7/204) ayet-i kenmesinde mezkur olan "En- 
situ" hitabi bu ma'nayi tefhim icin geldi. 

2066. Gcjer "Style 1 ." diye emr ederse, hos soyle, fakat az soyle, uzun cekme! 

Ey salik, eger bir kamil sana soyle diye emr ederse, sdyliyecegin sozii ho§ 
ve latff olarak soyle ve az soyle, uzatma! 

2067. Ue eger Hr Biraz uzun cekl" diye emr ederse, boyle utangan olarak soyle, 
emre itaat et! 



AHMED AVNl KONUK 

Ve eger o kamil, "Soyledigin sozii uzat ve tafsil et!" diye emr ederse, onun 
huzurunda fesahat ve belagat ibraz edecegim diye, kendi akran ve emsalin 
arasinda serbestge konu§tugun gibi soz soyleme! Bir hukiimdar huzurunda 
"aman bir hata etmeyim" diye nasil utanarak ve sikilarak soylersen oyle soy- 
le ve emre itaat et! Ve J^ j J» u f ^Ji ^ ya'ni, "Soziin hayirlisi az olup, cok 
ma'naya delalet edendir" hadis-i §erffiyle amel et! 

OyS <ji-^ 'f L«3- <jj^-1 e-Lstf Ij Oj— i L>j uO^ 0^ oU^t** 

2068. ^en $imdi bu latif fiisunda, Viakk'in ziyasi olan Jtiisameddin ile oy- 
leyim. 

Cenab-i Pir efendimiz bu beyt-i §erifde namina Mesnevi-i £enTithaf buyu- 
rulan Husameddfn £elebi (k.s.) hazretlerinin makam-i mii§ahede olduguna 
i§areten buyururlar ki: "Ben bir mu§ahede sahibi bir kamil olan Hakk'in ziya- 
si Husameddin Qelebi hazretlerinin huzurunda bu zM-fiisunda, ya'ni, bu 
Mesnevi-i $erife miiteallik latif ma'nalarda, yukanda zikr ettigim kaide-i ede- 
be riayet etmekteyim." Ma'lum olsun ki, Hz. Pir'in bu beyanat-i aliyyesi, ha- 
kikatde ehl-i siiluke ta'lfmdir. Nitekim Menakib-i Sipehsalar' da mezkur olan §u 
vak'a bunun sahididir: "Hz. Hudavendigar ekser-i eyyamda £elebi Hiisamed- 
dm hazretlerinin evine giderler idi. Bir ki§ gecesi, vakitsiz Qelebi'nin hanesine 
gitti. Kapi mesdud, ashabi ciimleten uyumu§ ve pek cok da kar yagmakta idi. 
Hz. Hudavendigar avdet buyurmayip ashaba zahmet olmasin diye kapiyi da 
galmadilar. Giindiize kadar ayak iizerinde durdular, miibarek ba§Ianna karlar 
yagdi; giindiiz olunca bevvab kapiyi agip, Hz. Hudavendigar' in durdugunu ve 
ser-i miibareklerine karlar yagdigim gorerek, iceriye ko§tu ve Qelebi'ye haber 
verdi. Hz. Celebi di§anya gkip, Hudavendigar hazretlerinin ayagina kapana- 
rak ve agliyarak oziir diledi. Hz. Hudavendigar niivazisjer buyurup, oniann al- 
nindan dptii; ve hakikatde bu ma'nen ta'limdir. Mundana buyurdular ki: 
"§eyh miindlerden mustagni olmakla beraber, yine onlara bu siyak tizere iz- 
zet ve hurmet eder. Miind icjn, §eyh hakkinda bi-tariki'1-evladir." 

2069. lien re$elden kisa ettigim vakit, o beni yiiz nevi' ile soylemeye peker. 

"Re§ed", dogru yolu bulup siiluk eylemek ve hayir ve rahmet ve hidayet 
ma'nalannadir; burada "rahmet" ma'nasi miinasibdir ve bu kelimeden Mes- 
nevi-i £enTmurad, buyurulur; zira bu Mesne vi-i §erif ibadullaha rahmettir. 



*$%& 



MESNEVl-1 SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 



Ya'ni, "Ben bu MesnevN ^erifdeki ma'nalan kisa soyledigim vakit, o beni 
turlii turlii tedabir-i fikriyye ile soylemek tarafina ceker ve nihayet uzattmr." 

JlL* (^^-(jr* **r <J^.^ ^jT J^U ji c?W ? CS-^ f*-*"^ <-^ 

2070. By ^Hii'l-Celal'in ziyasi olan Uiusameddin, mademki goriiyorsun, ni$in 
makal istiyorsun? 

Ey Hiisameddin £elebi, mademki basar-i basfretinle hakayik-i esjayi gorii- 
yorsun, nicin benden bu hakayika miitealhk sozleri soylememi istiyorsun? Ben 
ise goren kimsenin onunde o goriilen §eylerden bahs etmeyi istemiyorum. 

2071. HSu, (jaliba mii$ieha huhliinden ola! nr Bana §arab ifir ve bana, muhak- 
kak odur del" 

Bu beyt-i §erifde Ebu Ntivas'm §u beyitlerine i§aret buyurulur. 

>- Wo^ a- 4 ^ m Jsry* J^\ a* ur**-) tf?* 1 <y r^ c^J 

"£y siki, agah ol, bana §arab igir ve bana "l§te muhakkak bu §arabdir del" Ve 
cehren igkmek mumkin oldugu vakit, gizli igirme! Sevdigimin ismini a§ikar et 
ve kinaye etmekden beni terk eyle! Imdi indinde ortti ve setr olan lezzetlerde 
hayir yokdur!" 

Bu beyitlerdeki incelik budur ki: §arabi icen kimse gozii ile goriip, hiss-i 
basan hisse-i zevkini alacak ve sakf, "Bu ictigin §arabdir!" dedigi vakit, kula- 
gi da kendi hisse-i zevkini i§itmekle alacak ve hiss-i zaikasi da icerken tadim 
duyup, da kendi hisse-i zevkini alacakdir. Iste bunlann hepsi hubb-i mii§te- 
hadir. Cenab-i Pir efendimiz Qelebi Hiisameddin hazretlerinin hakayik ve ma- 
arif-i ilahiyyeye olan hubb-i miistehasmi, Ebu Niivas'm bu beyitlerindeki 
hubb-i mu§tehaya tesbih buyurup, derler ki: "Ey ^elebi, bilirim ki, sen benim 
soyledigim hakayiki goruyor ve biliyorsun; fakat bunlan bana soyietmen, 
hiss-i sem'in dahi hisse-i zevkini almak icindir." Nitekim atide buyururlar: 

2072. IZu demde onnn kadehi senin agzinin iizerindedir; kulak der ki: "ZKu- 
lamn hissesi hani?" 



*$%&> 



SgfcT 3 " AHMED AVNl KONUK "^SS 

Ey gelebi Husameddin'im, §imdiki halde, mii§ahede §arabinin kadehi, se- 
nin agzimn uzerindedir; fakat kulagin der ki; "Benim kulagimin ve kuvve-i 
samiamm hissesi hani?" I§te bu hubb-i miistehadan dolayi, benim soyleme- 
mi istersin. 

c~*j jj>i 0T31 ja ^f- cj£ c~~« j ^J 1 ^ c~~?jf y p~i . 

2073. Senin hissen hararettir; isie hararet ve sarhosluk! nr Benim hirsim ondan 
daha ziyadedirl" dedi. 

Ya'ni, "Ey £elebi Husameddin'im, bu musahede §arabmdan senin hissen 
hararettir ve hirsdir. l§te o mu§ahede §arabimn harareti ve hirsi ve sarhosju- 
gu, sende hasil olmu§dur; zira gdrdugiinii soyletmek, o sarabin verdigi hara- 
retden ve hirsdan ve istihadandir. Husameddin'im cevaben dedi ki: "Benim 
hirsim ve istiham gordugiimden bahs etmege doymamak derecesindedir!" 
Malum olsun ki, evliyaullahm bir kismi *;LJ JT *u\ J>y> ^ ya'ni, "Kim ki Al- 
lah'i arif oldu, lisani kelil oldu" hukmiince kendi miisahedesinden sakitdir. Bi- 
naenaleyh bu zevatin maarif-i zevkiyyeleri kendi zatlannda kahr. Ve bir kis- 
mi da,- <uU Jiw S\ ^ij, j* ya'ni, "Her kirn Allah 'i arif oldu, lisani uzadi" huk- 
miince mutekellimdirler. Bu alem-i keserat, alem-i kelam olmak i'tibariyle, bu 
simf evliya, ibadullaha rahmet-i kelamiyye ile zahir olduklanndan, evvelki si- 
mftan miimtazdirlar. Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddm tbn Arabi ve Hz. Mevlana 
ve Necmeddin Kiibra ve Ruzbihan Baklf ve §eyh Sadreddin Konevi ve Mevla- 
na Camf ve emsali (kaddesallahu esrarahum) hazarati bu simf mumtazdandir- 
lar. gelebi Hiisameddin hazretlerinin cevab-i alfleri dahi bu ma'nayi ifade eder. 

\j aJuuS' lJ fi\j&\ ^"%J\ <u)Lp Jj->j {ji& ^yr 

Resul (a.s.)in i'tiraz ediciye cevab soylemesi 



jS" j C j& ji <~>^- Oi ijj Jf- j Oy? y*- ^ l$ LaJa-A* jy**~ j^ 

2074. <§eker huylu JMustafanin huzurunda bu. £%rab vakiaki cjuft ii cjuda 
hadden adiiirdu. 



'^P? 



MESNEVM SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Kand-hu" ta'biriyle sure-i Nun'da vaki' ^ J+ J^'^b Ya'ni, "Ve sen 
ahlak-i azim uzeresin!" (Kalem, 68/4) ayet-i'kenmesine isa'ret buyurulur. 

2075. O "Uen-^INean" §ahi ve "iStfbese" suliant o soguk nefese dudak xsvrdx, 
"Otafil" dedi. 

Ya'ni, "Ve'n-Necm" ayet-i kenmesinde, uzerine kasem-i ilahi vaki' olan 
o sah ve "Abase ve tevella" ayet-i kenmesinde zat-i §enfine hitab ve itab va- 
ki' olan o sultan, o soguk nefese, Ya'ni, sozu abes ve band olan o mu'terize 
dudak lsirdi ve: "Sus artik yeter!" buyurdu. Amisii'l-Beyan tefsfrinde: "Necm 
ile raurad, ilham ohmanlann kalblerine vaki 1 olan bu ilhamdir ki, sahaif-i gu- 
yubdan kulub ma'denlerine sakit olur" buyurulmusdur. Ve Tefsir-i Ka§a- 
ntde-. "Necm'den murad, nefs-i Muhammediyye" buyurulmu§dur. Tafsflat-i 
saire'bu tefsfrlerdedir. Burada zikri, mucib-i tatvil olur. Ve "Abese" sure-i se- 
rifesinin niizuliine sebeb budur ki: Kureys. musriklerinin biiyukleri, huzur-i 
Nebevfye gelmi§ler idi. Resul-i Ekrem Efendimiz'in onlan Islam'a da'vet bu- 
yurdugu. bir sirada, Abdullah ibn Mektum hazretleri geldi. Gozleri a'ma ol- 
dugundan huzzan goremedi ve meclisin ehemmiyetini de takdir edemedi. 
Resul Efendimiz'in bu miihim mesgaleleri arasmda tekrar tekrar: ''Ya Resu- 
lallah, Hak Teala'mn sana ta'lim ettiginden, bana ta'lim et!" diye nida edip 
sozlerini kesti. Bunun uzerine cenab-i Peygamber miibarek gehrelerini eksit- 
di ve ondan yuz gevirdi. Hak Teala Resul-i Ekrem'e hitab ve itab edip, bu- 
yurdu ki: Jftt\ 'Z£± /\i jl Jr*i £s 'Sij^. u'j J*pQi Uw ''S\ J/j '^ Ya'ni, "Ona 
a'ma geldikte yiiziinii ek§itip gevirdi. Ne bilirsin, belki o miizekka ve mutah- 
har olur, yahud va'zin ile muntefi' olur." (Abese, 80/1-4) Bu ayetin niizu- 
liinden sonra Efendimiz Ummii Mektum'a rast geldikge: "Merhaba ya Ab- 
dullahr Rabb'im senin igin bana itab etti!" diye hatinni tatyib buyurdu. 



2076. Onu men icin agrv uzerine el vurdu; cjizlinin bilicisi huzurunda nice hir 
soylersin. 

mu'teriz Arab Resul-i Ekrem Efendimiz'in: "Sus artik yeter!" ma'nasi- 
na olan dudak lsirma i§aretinden anlamadigi igin o Nebiyy-i zi§an, daha 
agik bir isaret olmak iizere miibarek elini kendi agizlan uzerine koydu ve bu 
isaret ile: "Ey geveze, ne zamana kadar Hakk'in esrarim bilen kimse onun- 



*$%&> 



Pp^" , AHMED AVNi KONUK 

de soz soylersin?" ma'nasini murad buyurdu. Ve bu ciir'et birtakim humaka 
tarafindan, her asirda varis-i Nebevi olan insan-i kamillere kar§i da yapil- 
makta oldugundan, Hz. Pfr efendimiz onlara hitaben atfdeki ebyati frad bu- 
yururlar: 

2077. "<jWisk aobegi yerine buna satin all" diye, aoruciinun oniine huru giibre 
aoiiirmiifsiin. 

"Misk gobegi"nden murad, varidat-i gaybiyye ve "kuru gubre"den murad, 
muhakemat-i akliyyedir; zira varidat-i gaybiyye indinde, muhakemat-i akliy- 
ye ve istidlalat-i fikriyye bu mesabededir. 

C 1 *** lsO** J <s& ls^ J-J f iX ^ 3'^ **£ ^ L> S°- 

2078. 61/ beyni ve iligi hokmu§, deve bohlanni barnunun alhna houarsin ve tier- 
sin hi: Oh! 

"Ba'r", deve ve at ve koyun ve emsali hayvanlann boku ma'nasina gelen 
"ba're"nin cem'idir. "Muh", dimag ve ilik ve her §eyin hulasasi demekdir. 
Burada yukanki beyitde mezkur olan ma'nanin dfger bir temsilidir. 

2079. 'TSir oh, oh haldirdin, ey sersem ve §a§i, ia hi senin hbiii meiain revac 
bula\ 

"Gig", perfsan ve perakende ve sersem; ve "gac", ahvel ve §a§i demekdir. 
Burada dogru gorememekten kinayedir. Ya'ni, "Ey insan-i kamile kar§i i'ti- 
raz koparan sersem ve egri goren kimse, senin bir kotu meta'dan ibaret olan 
istidlalat-i akliyyen revac; bulmak ve makbul olmak igin onlan begenip, "Oh, 
oh ne giizel mutalaat!" dedin." 

2080. To hi o yak olan mesammi, o eflak giilseninin otlamismi aldaiasin! 

"Pak olan mesamm"dan murad, ruh-i musaffa ve "eflak gul§eni"nden 
murad, a'yan-i sabitedir. "Ey gafil, sen ctiruk reylerini, o musaffa olan ve 
a'yan-i sabite alemini mutalaa eden insan-i kamili aldatmak icjn beyan edi- 
yorsun oyle mi? §a§anm aklina!" 



c^ 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

2081. Onun hilmi aer$i kendisini cahil yavti, kendini biraz tanimak lazim. 

"0 insan-i kamilin hilmi ve mulayemet-i tab'i, gerci kendisini cahil yerine 
koyup, senin edebsizligi yiiziine carpmadi, fakat adem olan kimse de , biraz 
insaf edip, kendi haddini bilmek ve tanimak lazim!" Iste ulum-i enbiya ve ev- 
liyayi ictihad ve istidlalat-i akliyye zannedip, kendi akl-i nakislanyla olcen 
ulema-yi zahirin hali de boyledir. 

2082. Bcjer iencerenin agzi hu gece actk kaldi ise, kediye de haya tutmak lazimdir. 

"Tencere"den murad, kamilin vucudu ve "gece"den murad, perde-i be§e- 
riyyet, "kedi"den murad, ma'rifet hirsizlan olan nakislardir. Ya'ni, "Kamilin 
viicud-i unsurisi, perde-i be§eriyyet iginde acik kaldt ve tasarrufu ve tedbir-i 
ma'nevfsi ile, o viicud-i unsurf ahkami ortulmedi ise, ma'rifet hirsizlan olan 
nakislar da, haya edip, ondan caldiklan hikem ve ma'rifeti ona satmamalan 
ve sukut etmeleri lazimdir." 

j~» ^jbuo ci— >j!jlj c~>w y ^y*~ ^ -'j^ A ^>- P Cs~~ij : *~ 

2083. fed guzel olan ecjer kendisini uyumus yavti ise, pek uyanikhr, onun 
sangim goturme! 

"0 batimnm revnaki giizel olan kamil, eger kendisini ca'lf olarak uyumus, 
gosterdi ise o batmen gok uyanikdir; senin kalbinin en ince k6s,elerine kadar 
niifuz-i nazar sahibidir. Sakin onun sangini kapma!" "Destar burden", hice 
saymakdan kinayedir. 

J^~ J~l. ji> ^y~> c/- ] ^ls* C-^~ <ji ^-^ ^ 

2084. By safasiz inatci, huzur-i uMustafada hu seytanin fixsunu nice hir soy- 
lersin? 

"Safa", bir §ey bulamk olmayip duru ve berrak olmak ma'nasinadir. "Isti- 
fa"\ iftial babmdan olup, "Mustafa" ism-i mef uldur. Bir §eyin giizidesini ve 
safini almak ve ihtiyar etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey nefsin murdar sifatla- 
nndan bulanmi§ ve gayr-i saft olan inatgi, Hakk'in ihbar eyledigi bu nefs-i 
safiye sahibinin huzurunda bu §eytanin rusunu ve hflesi olan muhakemat-i 
fikriyyeni nice bir soyleyip durursun?" 



Gg^ 



AHMED AVNl KONUK 

2085. IZu taife yiiz hinlerce hilim tutarlar; hunlardan her hir hilirn yiiz dag gi- 
hidir. 

"Bu kamiller, nakislann bircok sifat-i nefsaniyyelerine kar§i o nisbetde hi- 
lim sahibidirler. Her bir sifat-i nefsaniyye mukabilinde olan onlann bir hilmi 
yiiz dag hukum ve kuvvetindedir." Ya'ni, o sifat-i nefsaniyye onlan tahrik 
edip gazaba getirmez. 

2086. Onlann hilmi uyanigi ebleh eder; yiiz yozlii olan zeyregi giimrdh eder. 

KamiUerin o derece hilimleri vardir ki, uyanik kalbli salikleri bile ahmak 
eder; Ya'ni, o kamilin kemalinde subheye du§uriir ve nufuz-i nazar sahibi 
olan bir zekf ve akil kimsenin bile yolunu §a§irtir. "Artik hilmin bu derecesi 
olamaz!" diye onlan i'tiraza sevk eder. 

2087. Onlann hilmi, led? olan gixzel §arab aihi, aiizelcecik dimaain haldsina aider. 

"Nagz", guzel ve iyi ve §ey'-i acib ve bedf ki, onu gormek ho§ gelir. "Nag- 
zek", nagzin tasgfridir, "guzelcecik" demek olur. Ya'ni, "KamiUerin hilimleri- 
nin derece-i gayede olmasinm hikmeti budur ki, onlann bu hilimleri azgm ne- 
fislerin kokiine kadar isjer ve te'sir eder. Bu te'sirin derecesi anlasrimak vize- 
re Nefehitu'l-Uns'de munderic olan su menkibenin zikrini miinasib gordiim: 
"Ebu'l-Abbas Kassab Amili (k.s.) hazretlerinin dergahina bir edebsiz sahis. 
gelir, Hz. §eyhi tahkfr ve techil edip, oradaki muridana kendisini begendirip, 
§eyh olmak icin evvelen dergahm helalanna girer ve oradaki taharet ibrikle- 
rini begenmez ve, bunlar murdardir!" diyerek bu toprak ibriklerin hepsini ki- 
rar. "Bu nasil dergahdir, taharet edecek bir temiz ibrik bulunmaz mi?" diye 
baginr. Mundleri §eyh Ebu'l-Abbas hazretlerine haber verirler. "Gidiniz pa-, 
zardan yeni ibrik satin alip veriniz!" buyurur. Mimdler pazardan gelinceye 
kadar o herif bagirarak der ki: "Eger dergahimzda taharet edebilecek bir ibrik 
bulunmuyorsa, bari §eyhinizin sakalim getiriniz ki, onunla istinca ve taharet 
edeyim!" Hz. §eyh bunu isjtince yerinden kalkip uzun ve ak sakalim iki 
avuclanmn icine alarak helalara dogru gider ve der ki: "Kassab oglu bir 
makama vasil oldu ki, sakali istincaya yarar oldu!" edebsiz, Hz. §eyhin bu 



c sqss° 



MESNEVM §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEV1-4 • 

hilmini ve bu vaziyet-i miitevazianesini gorunce derhal ayaklanna kapamp: 
"Ey §eyh kafir idim, musluman oldum, afv et!" diyerek ona bende olmusdur." 



CJ^ J&j 'f \1~~a jijj y>^Jt> OiSli jj H-'lj-ijI J?, b ^ * 

2088. CPe/t acib olan $arabdan sarho$u gor; sarho§ ferzin gibi egri gitmek iutdu. 

"Te'sifi pek acib olan iiziim sarabindan sarhos, olmus, bir adami gor, sp- 
rang oyununda olan ferzin ismindeki ta§ gibi nasil o yana bu yana yikilarak 
egri biigrii gitmektedir." "Ferzfn", satrang oyununda hiikmu diger ta§lardan 
ziyade olan bir tasdir ve diger taster iizerinde tasarruf igin egri biigrii dolastf. 

2089. *3Cavi adam, o cabuk tuian §arabdan ihtiyar gibi yol ortasinda dixser. 

Kuvvetli bir adam, cabuk te'sir eden o iiziim §arabindan, yiirumege me- 
cali kalmayip, bir ihtiyar gibi yol ortasinda diisup kalir. 



2090. Dtususiule bu bade ki, "IZela!" kiipiindendir; bir meu deqildir hi, o bir 

[2097] » V * * 

gecelikur. 

2087 numarah beyitden sonra gelen beyitlerin yekdigerine rabti budur ki: 
Insan-i kamillerin hilmi, §arab-i latif gibidir ve bu hilim §arabi edebsizlerin di- 
magina kadar gidip, onlan sarhos, eder ve ferzin gibi onlann batmlanm ileri 
geri hareket ettirir. Ya'ni, gah ikrara ve gah inkara sevk eder. Cismani olan 
iiziim §arabindan sarho§ olanlann harekat-i zahiriyyeleri de boyle degil mi- 
dir? Onlar da boyle dii§e kalka giderler ve bu sarabin te'sfri nihayet bir gece- 
lik olur, ondan sonra ayilir. Fakat bu §arab "Bela!" kiipiinden ve ruhani olur- 
sa, ya'ni, °^/dJ\ ["Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?"] (A'raf, 7/172) hi- 
t?.b-i ilahisine ruhlann "Bela!" [Evet!] cevabim verdigi andan i'tibaren igilmi§ 
olursa bu a§k-i ilahf §arabinin te'sfri ebedfdir. §arab-i ruhani, te'sfri bir ge- 
ce devam eden §arab cinsinden degildir. Ruha mukarin oldugu igin, ruh ile 
beraber kaimdir. 

2091. Odur ki, o S^shab-i Otehf mezeden ve naklden, ii$ yiiz dokuz yd akh 
mahv ettiler. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Nukl", meze demekdir; ve "meze"den murad, ibtila-yi hayat-i surfdir ki, 
bu ibtila onlann bu hayat-i suriyyeden, hayat-i berzahiyyeye intikallerini 
iktiza etmi§dir; ve bu hayat-i berzahiyye dahi onlara uyku suretinde mus- 
tevlf olup, iic yiiz dokuz sene o hal icinde kalmisterdir. Ve bu kadar sene 
onlann vucudlanndaki akil muattal olmu§dur. Nitekim sure-i Kehf deki 
ayet-i kerfmede, CLs \^j\ i '&-* x\* jj^'^i^f jt \Jjj ya'ni, "Onlar magara- 
lannda 309 sene kaldilar" (Ketff,' 18/25)' buyumlur. Ya'ni, "Bu ruhanf ve 
"Bela!" kupiinun §arabi o §arabdir ki, o Ashab-i Kehf, kiiffann tasallutu be- 
lasinin mezesini yediler ve bu sebeble hayat-i berzahiyyeye intikal ettiler. 
Bu halden i'tibaren ruhlan 309 sene sizdi ve akhn faaliyetinden tecerriid et- 
ti." Ashab-i Kehf in kissasi tefsirlerde miinderig oldugundan, burada tafsile 
liizum goriilmedi. 

2092. Ondan uMisir kadinlan hir kadeh igni§lerdir, ellerini $erha §erha etmi§- 
lerdir. 

Ya'ni, "0 a§k §arabmdan Misir kadmlan bir kadeh ictiler ve ellerini kesip 
parca parga ettiler." Bu beyt-i §erff[de] , Yusuf (a.s.) ile Zuleyha kissasma isa- 
ret buyurulur. Kissanin tafsfli tefsfr kitablanndadir. Ve elsine-i nasda da me§- 
hurdur. Hulasasi budur ki: "Misir azizinin kansi olan Zuleyha, kolesi Yusuf u 
sevmi§dir" diye kendisini ta'yib eden ba'zi Misir kadinlanni nezdine da'vet 
edip, bir ziyafet cekti ve bu ziyafetde kadinlann ellerine meyveler ve meyve- 
lerin kabuklanm soymak ve kesmek icjn ustura gibi keskin bigaklar verdi. 
Birdenbire onlann huzuruna Yusuf (a.s.)i cikanverdi. Bu kadinlar Hz. Yu- 
suf u gortir gormez §a§irdilar ve onun giizelligine hayran olup, bicaklar ile el- 
lerini kestiler ve *$./ JL. ui Oii ot \J^ lu £ (Yusuf, 12/31) Ya'ni, "Bu be§er de- 
gildir, ancak melek-i kerfmdif dediler. Nitekirn kissanin tafsili sure-i Yusuf da 
mezkurdur. Malum olsun ki a§k, hiisne taalluk eder ve husn, bin surf ve df- 
geri ma'nevf olmak iizere iki nevi'dir. "Hiisn-i sun", hiisn-i ma'nevinin aksi 
ve ziUidir. Binaenaleyh hiisn-i surf bir zill-i zaildir. Eger a§k htisn-i surfye 
miinhasir olur ve bu hiisn-i suride, hiisn-i ma'nevf mii§ahede olunmazsa o 
a§k, ask-i mecazf ve hayalf olur; ve hayalf ve fanf olan ask ise i'tibardan sa- 
kitdir ve bu a§k §arabinm sarhoshigu cok devam etmez; ve eger ask §arabi, 
"hiisn-i ma'nevf" kadehinden igilirse, onun nazannda ask-i mecazf ile, ask-i 
hakikf yerle§ir. Evliyaullahin ba'zilan bu me§rebdedir. Nitekim Lemeit sahi- 
bi Fahreddfn-i Iraki ve Evhaduddfn-i Kirmanf hazretleri bu zumredendirler. 



°&$&> 



MESNEVI-I SERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Ancak bu ask-i mecazi §iddet kesb ederse, gitgide a§iki kendi hakfkati olan 
hiisn-i ma'nevi tarafina geker. Onun igin ia^i s>j >M ya'ni, "Mecaz, hakf- 
katin kopriisudur" denilmi§dir. Ve cenab-i Pfr bu ma'naya binaen I. cildde pa- 
di§ahin cariyeye olan a§ki kissasinda; 

Ya'ni, "A§iklik gerek bu basdan ve gerek o ba§dan olsun, akibet bizim icin 
o tarafa rehberdir" buyurmusjardir. Ve Divan-i /CeMlerinde de §6yle buyu- 
rurlar. §iir: 

Lis ^Jcwi* j i $*■£* \Jd- (j-i^ C)\j>-\ -A-i L^JLutf Jl»! i_Ju- jj j IJlxji j l>t*Jj Jf-^ - 

I .All JU- (joSvP jj jl i_j Jj>- jl Jui 9-bjAj ^j^xaI^ ji C—»J i j jX-i t^i^ji _}! OJ^jjSy 
* L^ jip ^Ji" xT l^jj ^ liiT <y jjyl jJj (O^ jA^j u^ 1 -* 5 J^ 

"Ziileyha'nm aski ibtidadan senelerce Yusuf uzerine geldi. Nihayet o a§k-i Hil- 
da oldu. Yusuf a arkasmi gevirir idi. Zuleyha kagti, Yusuf onun arkasmda, 
elini onun gomlegl uzerine vurdu. Onun gomlegi, Yusufun geki§inden yirtildi. 
Ibtidaki halm aksi uzerine Yusuf Zuleyhi 'ya dedi kb Senden gomlegin kisasi- 
m bugun goturdum. Zuleyha cevaben: Ask-i Kibriya bunlardan gok taklfl? 
eder. " 

Ya'ni, Zuleyha evvelki hal-i asfanda Yusuf kacarken arkasmdan cekip, 
onun gomlegini yirtmis. idi. §imdi de Yusuf, Zuleyha kacarken arkasmdan ge- 
kip, onun gomlegini yirtdi ve i§te bu senin benim gdmlegimi yirtmanin kisa- 
sidir diye bir latife etti." Velhasil Mecnun'un Leyla'ya olan a§ki da bu kabil- 
den idi. 

2093. Sihirhdzlar Aahi uTliisa run sekrini tutdular; dan dilclar tasavvur eiiiler. 

Fir'avn'in sihirbazlah dahi Musa (a.s.)in hilm-i nebevisi §arabmdan sar- 
hos oldular; zira Musa (a.s.) onlara sihirierini serbestce vaz' ve icra etmele- 
rine miisaade buyurmus, idi. Onlar bu insan-i kamilin verdigi sarabdan bir- 
denbire sarhos oldular; daragacim, dildar-i hakiki tasavvur edip Fir'avn'a 
jj^liL. Cjj Ji ui ^jp.u i^jis (§uara, 26/50) ya'ni, "Sen bizi daragacma asarsan 
bize bir zarar yokdur, biz ancak Rabb'imize miinkalib olumz" dediler. 



°&P? 



AHMED AVNl KONUK 

2094. Ca'fer-i Tayyar ondan mest idi, Ondan dolayi kendinden ae$iy ayaijini 
ve elini merhun etti. 

Ca'fer-i Tayyar (r.a.) hazretleri o "Bela!" kupuniin §arabindan sarhos. ol- 
du; bu sarhosjugundan dolayi kendinden gecti ve Mute muharebesinde aya- 
gim ve elini feda etti. Ca'fer-i Tayyar hazretlerinin kissasi 2052 numarah be- 
yitde hulasaten zikr edilmis, idi. 



d 36 " 



jijjyi fJ 0\j&\ j tjsi aH\ ^Ji JjjjLjI CrJS" (jJLi /t-laf-l L» A^t^ri *<u^*5 

Eba Yezid (kaddesallahu sirrahu)nun "Stibhani ma a'zama §anf!" Ya'ni, 

"Ben zatimi §amma layik olmayan §eylerden tenzih ederim, benim 

§amm ne acib azimdir!" demesi kissasi ve muridierin i'tirazi ve dilin 

soylemesi tarikiyle degil, iyan yolundan onlara bunun cevabi 



*i» Objj iiLj aS' X>\ JujjU firsts jJai il)l jl.by^\j 

2095. O muhte$em olan fakir r Bayezul muridlerine: "iD§te "$ezdan henim! 
diye geldt. 

"thti§am", liigatde birinden utanmak ma'nasinadir; ve "muhte§em", bu 
masdann ism4 mef uludiir; Ya'ni, "Istiia eden tecelli-i zati hasebiyle, kendi 
viicud-i abdanisini isbat etmekden utanan ve viicudda Hakk'in vucuduna 
miiftekir bulunan Bayezfd (k.s.) o halin istigraki sebebiyle "t§te Yezdan be- 
nim!" diye murfdlerinin online gikiverdi" ki, bu kelam Haliac-i Mansur'un 
"Ene'1-Hak" sozuniin muadilidir. 

2096. zu-fiinun sarho§$a a$ikar olarak, nr Benden ha$ka ilah ychdur, harm 
tbadet edin!" dedi. 



^im? 



MESNEVI-t SERIF SERHf / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Hz. Pir efendimiz gerek Fihi Ma FiMerinde ve gerek Mesnevi-i §erif\e- 
rinde bu hali bir dereceye kadar akla takrib igin misaller frad buyurarak izah 
eylemisterdir. Fihi Ma Fih'de buyururlar ki: "Ene'1-Hak" demeyi herkes bu- 
yuk da'vadir zanneder, "Ene'l-abd" da'vasi buyukdiir. Ene'I-Hak da'vasi 
azim tevazu'dur. Zira "Ben abd-i Huda'yim!" diyen kimse, iki mevcud is- 
bat eder; birisi kendisi igin ve digeri de Huda igindir. Fakat "Ene'1-Hak!" di- 
yen kimse, kendisini yok edip ve ber-heva eyleyip "Ene'1-Hak!" der. Ya'ni, 
"Ben yokum, hep O'dur, Huda' dan baska mevcud yokdur. Ben kulliyyen 
adem-i mahzim ve higim!" der bu makamda tevazu' ziyadedir. §u kadar ki, 
halk anlamiyorlar." Ve bu hususda biraz izahat dahi II. cildin 1336 1337, 
1338, 1339, 1340, 1341, 1 342 numarah ebyat-i §erffesinde gegti. Kumme- 
lin hazarati bu makama, "makam-i ittihad" tesmiye buyururlar. Sipehsalar 
hazretleri yazdigi Menakib'da bu makam hakkinda soyle buyururlar: "Itti- 
haddan maksud olan odur ki, vaktaki salik cemi'-i makamati gegmis. olur ve 
mucahedati ve riyazat kuvveti ile nefsin bakinni iksfr-i a'zam yapip ve bil- 
ciimle a'malini hige sayip kabil-i sifat-i ahadiyyet olmus, bulunur. Ondan 
sonra cemi'-i iradat-i ruhanf ve cismani, surf ve ma'nevf kalkip, Hakk'in 
iradesine muttasil ve akibet onun sifatiyla muttasif olur. Ve du makamdan- 
dir ki, Hace-i kainat ve ser-defter-i mevcudat (salavatullahi aleyh) hazret- 
leri j^i ^j ^ . ^ ["Benimle isMr ve benimle gorur"] mertebesine vasil 
olup, sifat-i pak-i ahadiyyete ittisal buldukta, Hz. Hak (celle ve ala) hazret- 
leri onlann hakkinda ^j ill! ^£f, o^j li c-!T, Cj (Enfal, 8/17) ya'ni, "Ey Ha- 
bib-i zisanim, attigm vakit sen atmadin velakin Allah zii'l-celal hazretleri 
atti" ayeti ile hitab buyurmustardir ki, bu ma'naya i§aret-i azfmedir. Ve bu 
makamat ricalullah igin §edid ve mahuf olarak biiyuk bir makam ve pek 
serke§ bir menzildir ve hakikat-i tevhide ehl-i zahirden higbir kimsenin ltti- 
lai yokdur." 

Ve filhakfkada yalniz ulema-yi zahir degil, ehl-i tankden bu makam-i azi- 
min gesnisini tatmayanlar bile bu gibi sozlerden iirkiip kagarlar. Zira bunlar 
be§eriyet hicabi iginde olduklanndan bu sun idrak edemezler; fakat biraz mu- 
hakemeleri olsa, kryas-i Kur'anf ile boyle bir halin hak ve sabit oldugunu id- 
rak edip, inkardan kurtulurlar idi. Zira Hak Teala hazretleri Kur'an-i Ke- 
rfm'de, -Jit ut j\ ^yC of s^-J±Jt '^ sTjtlJi C1J] ^j JJH\ *\j\ ^1,6. ^ ^ *y (Kasas, 
28/30) Ya'ni, "Mahall-i'mubarekde Vadi-i Eymen tarafindan agagdan: "Ya 
Musa ben Allah'im!" diye nida olundu" buyurulur. Imdi mademki Hak Teala 
agagdan: "Ben Allah'im!" diye hitab buyurursa, agagdan daha mukerrem 



GS£^ 



AHMED AVNl KONUK 

olan insandan boyle bir hitab vaki' olursa taacciib olunur mU? Bu ma'nayi 
cenab-i Pir efendimiz Divan-i /Ce&tflerindeki bir beyitde soyle buyururlar: 

^ j J-j^ j j* u^ 1 Jtjf A*j £ *** Jj^* ^ ^'j r* c ^ j^j &~ 

"Hak Teala agagdan: Ben Allah 'im diye hitab buyurdu ve bu nakil ve hitab, 
ulemamn ve ehl-i zahirin hepsi tarafmdan makbul oldu. Eger bu bitabi, beser- 
den ederse, onu akil gdzunun korlugunden baid gorme! " 

Giil§en-i Raz sahibi Mahmud §ebisten hazretleri dahi bir beytinde §6yle 
buyurur: 

"Ene'1-Hak hitabmm zuhuru biragagdan caiz olursa, bir nik-bahtdan nigin ca- 
iz olmasm?" 



2097. Uaktdki o kal ae$li, ona sahahleyin deciiler: "Sen hoyle soyledin ve hu sa- 
laK degildir!" 

Vaktaki Bayezid hazretlerinden o geceki hal-i istigrak gecti, murfdler ona 
sabahleyin dediler ki: "Ey iistad, sen gece "Siibhani ma a'zama §ani!" dedin, 
bu soz fesad-i mahzdir, asla striata muvafik degildir ve striata muhalif olan 
§ey ise salah degildir!" 

2098. ^edi: "Bger hu kere daki hu me§galeden yayarsam, ayah olun, o demde 
hana hv^ahlan vurun!" 

Hz. Bayezid miindlere hitaben buyurdu ki: "Eger bir daha da'va-yi uluhiy- 
yet me§galesi benden sadir olursa, miiteyakkiz bulunun, o anda benim uzeri- 
me bigaklar ile hiicum edip, beni vurun ve kesin!" "Hele" edat-i tenbihdir. 

2199. " Diak tenden miinezzekdir ve hen ten ileyim, vaktaki hoyle soylerim, he- 
ni oUurmek lazimdir." 
"Zira Zat-i Hak ten ve cisim olmakdan miinezzehdir ve benim benligim 
ten iledir; benim cisim ile olan benligim mevcud iken boyle bir soz sbyledi- 
gim vakit, beni §er'an dldiirmek lazimdir!" 



*$$&> 



Sip*" MESNEVl-I §ER1F §ERHi / VIII. CILT • MESNEVI-4 • 

2 1 00. Uaklaki o azad olan adam vasivei etti. her bir miirtd bir bicak hazirladi. 

[2107] ° 

Vaktaki o ten kaydindan azad olup, hiirriyet-i hakikiyyeye mazhar olan 
adam ve nefs-i safiye sahibi bulunan Hz. Bayezid boyle vasiyet etti; her bir 
murfd hiikm-i §er*f ffa igin bir bicak hazirladilar. 

2101. O yine azim olan sugrakdan sarho$ oldu; onun vasiyetleri hatinndan aiiti. 

"Sugrak", buyiik kadeh ve "sagrak" "sm"in fethi ile, mey kadehi ve mey 
ma'nalannadir. Ve Simcu'l-Lugat'de ve Re§idMe ve Giyasu'l-Lugatda 
"sih"in fethi ile, "liileli bardak" ma'nasina olup, lafz-i Turkf oldugu gosteril- 
mi§dir. Burada "mey ve §arab" ma'nasina olmak miinasibdir ki murad, tecel- 
li-i zati §arabidir. Ya'ni, "Bayezfd-i Bistami" hazretleri yine azim olan tecellw 
zati §arabindan sarhos, oldu; miirfdlerine kendisinin oldiirulmesi lazim geldi- 
gi hakkindaki vasiyetleri hatinndan gitti." Zfra bu tecelli-i zatfnin icabi abdin 
bf-gus, ve bi-his ve bi-fikr olmasidir. Nitekim I. cildde [576. beyitte], 

Ya'ni, "Ircii hitabim isjtmeniz igin hissiz ve kulaksiz ve fikirsiz olunuz!" 
buyurulmus, idi. Binaenaleyh bu hal iginde, vasiyetlerin hatira gelmesi imka- 
ni yokdur. Nitekim atide buyururlar: 

j-i ajl^t-j j\ *^~i J*>\ rt-y& -Li ajljl _jl <U*- -V-«»1 LiLi 

2102. \Nakl aelai, onun akh avare oldu; sabah aelai, onun §em i bicare oldu. 

"Avare", mesken ve mekandan uzak olup kapisiz kalan demekdir. Ya'ni, 
"Mertebe-i isneyniyyetden, makam-i ittihada nakl-i half geldi, vucud-i abdani 
kalkti ve aklin banndigi mesken ve makam kalmadi; binaenaleyh akil avare 
oldu, §ems-i zat dogdu, cismaniyet gecesinden yanan run §em'i bigare oldu. 

Jj^- ( _ s >«^ j-5 fljl^-J '<^>w> •^'j OUaJ— » Oj>r C~*» <&xJ* Oy>r J>a£- 

2103. iS^lkil $ihne atbidir, vaktaki sultan eristi, bieare sihne bir koseye swish. 

Hiikumet-i zahiriyyede zabita me'muru kuvve-i tasarrufu, bilcumle ku- 
vayi kendinde cem' eden hukumdardan alir ve hukiimdann zuhur ettigi yer- 



$£®" AHMED AVNf KONUK ^X(S 



de, zabita me'murunun kuvve-i tasarrufiyyesi kalmayip, hiikumdann emri 
altinda zebun olur ve bir kogeye sivi§ir. Orada ancak sultanin tasarrufu can 
olur. Bunun gibi akil dahi vucud-i insanide zabita me'muru gibidir, sultan-i 
hakiki olan Hakk'm tecellisi vaki' oldugu vakit, o da zebun olup tasarrufdan 
geri kahr, 

2104. <5%kd Diakk'in sayesi, Dtak da giine$ olur; sayenin onun giine§ine ne 
iakah vardu? 

Akil, Zat-i Hakk'm sayesi ve zillidir; Zat-i Hak dahi gimes, mesabesinde- 
dir, saye ve golge, o Hakk'm §ems-i zati kar§isinda asla sebat edemez, der- 
hal zail olur. Nitekim Ciineyd-i Bagdadi hazretleri buyururlar: ^j^i oj lii 
j\ *J jrf ,J ^joJl Ya'ni, "Hadis kadime mukarin oldugu vakit, onun icin eser ba- 
kf kalmaz." 

^Jyi cJw3J >y> j\ IjJ, <S ^j/Ol I iy^ C_JIp ijji jj^r 

2105. SUemvye -pert galtb oldugu vakit, ademden ddemlik vasfi gaih olur. 

Ya'ni, nitekim cin taifesi bir adama musallat olup, onda tasarruf ettigi va- 
kit, ondan adamlik sifati gidip, yerine cinlik sifati gelir ve hiikum galibin olur. 

2106. Lsier ne soylerse o peri s'6ylemi$ olur, gerek hu hir tarafdan ve tiereh o vir 
tarafdan soylemi$ olsun. 

Ya'ni, bir adama bir cin musallat olup, onu tahn tasarrufuna alirsa, onun 
lisanindan soyleyen o cin olur. kimse, gerek bu bir tarafdan, ya'ni, insan- 
lik tarafindan ve gerek o bir tarafdan, ya'ni, cinlik tarafindan soylemis, olsun, 
onun soyledigi sozler, ona galib olan cinnin soyledigi sozler olur. 

Hoca Ne§'et Efendi, (rahmetullahi aleyh) Mevlana Cami hazretlerinin 
Mesnevi-i §enf'm iki beyt-i §erifine yazdigi §erhin terciimesinde §u vak'ayi 
yaziyor: "1195 tarihlerinde Istanbul 'da Sultan Bayezfd civannda tahmfnen 
yirmi yasjnda bir delikanli var idi ve kendisine cin musallat olmu§ idi. Onda 
anza-i cin o vecihle me§hud olurdu ki, her gun o havalideki berber diikkan- 
lanna gikip, ehibbasiyla sohbet ederdi. Bu delikanli saf ve bir mahalle gitme- 
mi§ ve seyr u seferi ve tahsili yok ve asla kendi lisani olan Tiirkce'den ba§- 



c^jesga 



MESNEVI-I §ERfF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

ka bir dil bilmez idi. Bununla beraber ba'zi gun Arapga konusur ve Arap- 
ga'dan ba§ka higbir dilden anlamaz ve Arapga'yi ana lisam gibi soyler idi. Ve 
ba'zi gun Farfsice konusur, ba§ka dili anlamazdi ve ba'zi gun Hindge soyler 
ve ihtiyacmi da o lisanla ifade ederdi. Ve ba'zi giinler Yahudice ve Fransizca 
ve Rumca ve Tatarca ve Bulgarca ve Gurciice soyler ve ba'zi giinlerde hig 
kimsenin anlamadigi bir lisan tekellum ederdi. Velhasil herhangi lisan ile te- 
kellum ederse, o giin baska bir lisanla kendisine bir §ey anlatmak muhal idi. 
Soyledigini anlamak terciiman tedarikiyle mumkin olurdu; ve kendisine ma- 
lik oldugu gun Tiirkge konu§masmdan malum olurdu. Ve bugiin, evvelce ko- 
nu§tugu lisanlardan kendisine ne soylense, asla anlamaz idi. Fakat cin taife- 
si merkumda tasarruf edip istedikleri lisanda konu§tururlar idi ve kendisinde 
§uursuzluk ve sair anza da goriilmez idi. 

Bu kissadan hisse vardir ki, edna mahluk-i ilahi olan cin, bir vucudda ta- 
sarruf ettigi vakit, onun iradesini selb ve kendi iradesini infaz edince, Halik-i 
mevcudatin bahr-i a§kinda miistagrak olup, iradesini, irade-i Hak'da ifna 
eden kimseden sadir olan ef al ve sifat ve kemalat Hakk'm olmak musteb'ad 
degildir." 

2107. cMademki peri x\xn hu dem ve kanun olur, o -aennin Dtalih'i ise nasd 
olur? 

"Dem", burada "efsun ve hfle" ma'nasinadir; ve "kanun", her §eyin as- 
lina derler.Ya'ni, "Mademki mahluk-i ilahi" olan bir cinnin insana bdyle ef- 
sun ve hflesi oluyor ve cinne mahsus olarak boyle bir asil ve kaide vardir, 
o cinnin Halik'i olan Hak Teala hazretlerinin sifat ve ef ali ile bir bendesi 
uzerinde tasarrufu ve istilasi nigin olmasin? Bu asla musteb'ad bir §ey de- 
gildir." 

»j-i jS~ (jj\j fl^J!^ £j s-Li j\ *j>- ijji, Ajij j I <jj\ 

2108. Onun olugu aitmi§, muhakhak -pen o olmu§cLur. liirh ilhamstz Snran^a 
soyleyici olmusdur. 

"Kendisine cin musallat olmus, olan o adamin adamligi gitmis, ve o adam 
artik cin olmu§dur; ve bir Turk'e miistevli olan cin, Arabi ise, o Turk, ilham- 
siz olarak lisaniyla Arapga soyleyici olmu§dur." Nitekim Hoca Nes/et Efendi- 
nin yukanda nakl olunan beyanati, bu halin §ahididir. 



csep^ 



AHMED AVNl KONUK 

2109. Uakiaki kendine gelir, hir liiflat bilmez; mademki -pert i$in bu ztit ve st- 
fat vardu. 

2110. ^inaenaleyh vermin ve adamtnin sahibine, nihayet veriden ne vakil nok- 
sanhk olur? 

"Perfnin zati ve sifati beni-ademe mustevli olup, onda kendi sifatlanni iz- 
har ederse, perfnin ve ademlerin Halik'i olan Allah Teala hazretlerinin tasar- 
rufu, bunlardan a§agi kahr mi?" 2097 numarali beyt-i §erifde dahi fzah 
olundugu iizere kamillere vaki' olan bu tecellf, ulema-yi zahir ve hatta ehl-i 
tarik geginen ba'zi kimseler tarafmdan dahi, §eriat vesile edilerek inkar 
olunmakda ve evliyaullahin halini, kendi halleriyle mukayese etmektedir- 
ler. Bu mes'elenin §eriata mugayir olmadigi mezkur beyt-i §erifde edille-i 
§er'iyyesiyle isbat olundu ve Resul-i Ekrem Efendimiz'in, jJ-i ^L js» J\j ^ 
ya'ni, "Beni goren, muhakkak Hakk'i gordii" buyurmalan dahi bu ma'na- 
dandir. §urrah-i kiramdan Ankaravf (k.s.) hazretleri bu babda daha agik bir 
izah olmak iizere, ibn Fariz hazretlerinin §u ebyat-i §erffesini irad buyur- 
mu§lardir: 

l 5^ LS^-J ^J J ^JJ^. ^ U^ 1 Jh ^ ^J 

"Ey kimse, agih ol, senin nazar-i dikkatini ashab-i kiramdan Dihye'ye celb 
ederim ki, Cebrail-i Emm bizim Peygamber'imize vahy-i nubuvvet vaktinde, o 
Dihye'nin suretine burunmu§ oldugu haldegeldi. Soyle bana, Cibrfl suret-i be- 
§eriyyede mehdiyyu'1-huda olan Peygamber'imize zahir oldugu vakit, Dihye- 
tii'l-Kelbi oldu mu?" 

§iibhe yok ki, Hz. Cibrfl cenab-i Dihyetti'l-Kelbf nin vticudu ile muttehid 
olmadi. Hz. Cibrfl, huzur-i Risaletpenahfde iken o ba§ka yerde i§i ile me§gul 
idi; ve onun suretine de hulul etmedi, belki o suret, onun hakikatine bir libas 
mesabesinde idi. Binaenaleyh vucud-i Hakkanfmn, viicud-i abdaniyi istflasi, 
kitab ve siinnete asla muhalif degildir. Bu tecellfnin miinkirleri, ancak kendi 
evham ve hayallerinde icad ettikleri ma'na-yi §enfe bu hali sigdiramadikla- 
nndan inkar ederler. Bu hali iki viicudun birle§mesi veya iki viicuddan biri- 



c^^a 



gp^ MESNEVI-i §ERIF §ERHI / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

nin dfgerine hululu zannederler; zira bunlann nazannda Hakk'in variigi mu- 
vacehesinde, kendilerinin dahi variigi sabitdir. Nitekim biraz yukanda; 

[Ey viicudun magzi, mii'minin ve mecusfnin ve yahudfnin ihtilafi, nazar- 
gahdandir (Mesnevf III, 1254)] buyurulmus, idi. 

2111. iS^lrslan tutucu, eger erheh arslanin hanini i^erse, sen dersin hi, O ua-p- 
madi, onn hade ya-phl' 

Bu ve atideki beyitlerde hukum, miistevli-i galibin olduguna misaldir. Me- 
sela bir arslan avcisi arslan avina grkarken korkmamak ve cesur olmak igin 
igki iger ve kemal-i §ecaat ve cesaretle erkek arslani avlayip dldiirur. Sen 
onun boyle deh§etli bir arslan oldugunu gordugun vakit dersin ki, "Bu arsla- 
ni o avlamadi, belki igtigi igki avladi!" Zira bilirsin ki, igki avcinin enaniyetin- 
de bir tebeddul vucuda getirmi§dir. 

Cf^ 1 $ ^~~ ^ 6 ^. <j-y^- y cj£ jj J 1 zj^j, cJ^ 1 j J 

2112. ^Ue eaer eshi alhndan soz diizer se, sen dersin hi, O sozii hade soyle- 
misdir. 

Ve keza mesela bir meclisde nutuk ve soz soyleyecek olan bir kimse, ser- 
best ve fasfh soz soyleyebilmek igin, igki igerek sikilmaksizin halkin muvace- 
hesine giksa ve eski altin gibi makbul ve mu'teber sozler soylese, sen dersin 
ki, "Buna o serbestligi ve fesahati te'mfn eden igkidir ve bu sozii igki soyle- 
mi§dir. 

Jjj 3 ^V ^C^~i \j J^ jy jj-i j jt* jA Sy ^> \j 'aib 

2113. ^ir hddenin hu hadar ser ii suru olursa, nur-i Uiahh'in o hilneri ve hud- 
reti yoh muiur? 

Imdi bir badenin ve igkinin bu derece §er u §uru ve viicud-i insanide bu ka- 
dar te'siri olursa, Hakk'in nur-i vikudunda o kadar hiiner ve kudret olmaz mi? 

^ J^ J^ 1 J 1 ^-4 L$y^ y ±£ J^- J^ y jl \J *£ 

2114. ZKi seni senden hi'l-hulliyye hall ede; sen sujli olasm da, O sozii all edel 



GSQ^£> 



AHMED AVNt K0NUK 



"Hakk'm varliginm senin viicud-i izafTn iizerinde te'siri olamaz mi ki se- 
ni, senliginden tamamiyle bo§altsin ve senin varligm yerine, O'nun varligi 
kaim olsun. Sen hie mertebesine tenezziil edesin de, senden yiiksek sozler 
soyleyen senin lisaninla Hak olsun." Nitekim hadis-i §erifde, »^ oul *\l\ J^_ 
»ju^ J, M ^ ya'ni, "Allah Teala kulunun lisamyla "Semiallahu limen hami- 
deh!" der" buyurulur. 

2115. £/erp{ OCur'an peygamber' in dudaflindandu , her him Diah soylemedi 
derse, o kafirdir. 

Gerci Kur'an-i Kerim harf ve savt ile Peygamber (a.s.)in lisan-i §erffinden 
sadir oldu; ve biz ona lafziyla ve ma'nasiyla kelam-i Hak'dir dedik. Eger bir 
kimse bu kelamin elfaz-i zahinsinin, mahluk olan lisan-i Nebevi'den suduru- 
na bakip da, bunu Hak soylemedi, Peygamber soyledi derse, o kimse §er'an 
kafir olur. Binaenaleyh bunun gibi, ekabir-i evliyaullahin lisanmdan "Ene'l- 
Hak" diyenin Hak oldugunu inkar etmek, hamakatden ba§ka bir §ey degildir. 
Beyit: 

Mansur "Ene'1-Hak" soyledi 
Hakdir sozti, Hak soyledi. 

2116. Uahtdki bi-hodluh hiimasi pervaz eiti, 'TZayezid o soze acjaz etti. 

Hakk'm tecellisi ile, kendinden gecmek hiimasi uctugu vakit, Bayezfd-i 
Bistami hazretleri, yine o nevi' soze basjadi. 

Jjj <xjf JjLT C-if J ijji d\ j *y.j ji jJ- J~" 1j J^ 

2117. S%hli iahayyilr sell ka-ph; ondan daha huvvetli soyledi hi, evvel demis xdx. 

Tecelli-i Hakk'm muktezasi olan hayret seli, cenab-i Bayezid'in aklim 
kapti,- evvelce soylemis oldugu sdzden daha kuvvetlisini soylemege basjadi, 
§6yle ki: 

2118. "Cubhemin icinde Uiuda'mn cjayri yohdur, nice bir yerde ve gohie 



CgXCg, 



PpT^ MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VIII. CiLT • MESNEVf-4 • 

Bu beyt-i §enf Bayezid-i Bistami hazretlerinin hal-i istigrakda soyledigi 
*ui ijy^ j^r J ^4 Ya'ni, "Ciibbemin icmde Allah'in gayri yokdur" kelam-i 
Arabfsinin terciimesidir, 

2119. O miiridler hep dtvane oldular; bt$aklan onun cism-i pakine vurdular. 

miiridler, mur§idleri olan Bayezid-i Bistami hazretlerinden, kendi anla- 
yi§Ianna gore §er'a muhalif gordiikleri bu sozleri isjtince gildirdilar ve hazir- 
ladiklan bigaklan o hazretin ruh-i latif haline gelen cism-i pakine vurdular. 

2120. Dier bin Qird-i huh miilhidleri gibi melul olmaksizin kendi pirine bt$ak 
[212?] vurdu. 

"Gird-i kuh" Burhan'da Mazenderan vilayetinde bir dagin ismidir denil- 
mi§dir. Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadt buyurur ki: "Rey 
§ehr-i nevahisinde bir dagm adidir ki, Imam Fahreddin-i Razf zamaninda 
miilhidler o dag uzerinde toplanmiskr idi." "Siituh", danlmak ve igi sikil- 
mak ve melul olmak ma'nasinadir. Ya'ni, "Miiridlerin her biri "Gird-i kuh" 
daginda toplanan miilhidler ve mezheb-i batil erbabi gibi asla melul olmak- 
sizin ve sikilmaksizin, kendi pfri olan Bayezid-i Bistami hazretlerine bigak 
vurdu." 

^ij* ^ j> j* **j£ ' °M -^ls* J* ty^ ^ ^ ->* 

2121. Dier kim hi §eyhe hir bi$ak sapladi, iersine olarak kendi ieninden yirtdi. 

§eyhe bigak saplayan kimse, §eyhin ne tarafina sapladi ise, kendi cismi- 
nin o tarafim yaraladi. 

2122. O zu-fununun teni iizerinde bir eser yokdu, haHbuki o muridler mecruh 
ve kana gark idi. 

2123. Dier kim onun boijazi iarafvna yara cjoturdii, kendi bogazim kesilmi§ <pr- 
du ve zdrtiikle oldii. 



°m#> 



AHMED AVNt KONUK 

Mundlerin herhangisi, Hz. Bayezfd'in bogazim yaraladi ise, kendi bogazi- 
ni kesilmis. bir halde gordii ve feryad ederek dldti. 



Jjl 'sJy wLi j iJlJl>>-£o 5j\ <iw» 2 j <u-** jJjI /t-^-j lj jt 4>Jl J 

2124. x^e o Jttm.se h,i, onun sinesine yara vurclu, onun sinesi yarilai, miirde-i 
ebed ol&u. 

Ma'Ium olsun ki, burada iki mes'ele vardir: Birisi Hz. Bayezfd'in bicak ile 
cism-i §erifinin kesilmemesi ve digeri ona bigak vuranin kendi viicudunu 
yaralamasidir. Evvelki mes'elenin sirn budur ki, boyle bir tecelli vuku'unda 
kamillerin viicudunun kesafeti letafete mimkalib olur. Nitekim L^Lii u»ijji 
i^\jj\ u^L^ij ya'ni, "Bizim ruhlanmiz cesedlerimizdir ve cesedlerimiz ruhla- 
rimizdir" buyunirlar ve o hal iginde onlann goriinen suret-i be§eriyyeleri, su- 
ret-i berzahiyye gibi latif olur. Rii'yada goriilen ecsad-i be§eriyye bunun na- 
zfridir. Zira rii'yadaki suretlere bigak saplansa miiteessir olmaz ve kesilmez; 
ve keza ayinede goriilen suver-i misaliyye dahi bu kabildendir. 

Ikinci mes'elenin sirn budur ki, insan-i kamil kemal-i letafeti ile bir ayfne 
mesabesindedir ona mukabil olanlar iyi ve kotii her ne goriirlerse, kendileri- 
ne ait olur ve mesela bir kimse aynaya tecaviiz etse, ona rmin'akis olan ken- 
di suretine tecaviiz etmis, olur. Beyt-i Misrf-i Niyazf (k.s.): 

Halk igre bir ayineyim 
Her kirn bakar bir an goriir 
Her ne goriir kendi yuztin 
Ger yah§i ger yaman goriir. 

Ve atfdeki ebyat-i §erffede bu sir fzah buyurulur: 

2125. Ue o kimse hi, o sahib-kiranian aaak idi, ona aytr yara vurmak i$in ao- 
nul vermedi. 

"Sahib-kiran", ilm-i niicum ulemasi istilahinda o kimsedir ki, onun dog- 
dugu senede Ztihre ve Mii§terf seyyareleri bir burcda cem' olur; ve bu karar 
birgok seneler sonra vuku'a gelir. Bu senede dogan cocuk ya zahirde veya 
batmda buyiik bir adam olur. Ya'ni, "0 miirfd ki, sahib-kiran olan Bayezid 
hazretlerinin buyiiklugunden agah idi, ihtiyat edip ona agir yara vurmak is- 
temedi ve yalniz bir hafff yara agmakla iktifa etti." 



C^^ 



(pK^ MESNEVl-1 SERtF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

2126. "^artm ma'rifet onun elini baglanmis yaptt, canim kurtardi; $u kadar ki, 
kendini mecruh eiti. 

haftf yara vuran miiridin, Hz. Bayezid hakkinda yanrn ma'rifeti, ona 
agir yara vurmak hususunda elini bagladi; binaenaleyh o yanrn ma'rifetin fa- 
idesini gordu ve canini helakden kurtardi; fakat o hazrete agtigi hafTf yara 
nisbetinde, kendini yaraladi. 

2127. Cfiinduz oldu ve o miirtdler eksilmi§, onlann evinden ferydalar kalkmi§. 

Geceki hucum gegti ve giinduz oldu, gordiiler ki o muhacim muridlerden 
ba'zilan eksilmis. ve ortadan gaib olmus. idi. olenlerin evlerinden aileleri fer- 
yad koparmi§ idi. 

2128. njinlerce erkek ve kadvn onun huzuruna geldi, dediler ki: 6y iki diem 
hir gomleginde miinderic olanl" 

"Iki alemin bir gomlekde miinderig olmasi" alem-i kesafet ve letafet ve 
alem-i suret ve alem-i ma'na ve tenzih ve te§bih, insan-i kamilde miinderig 
olmasi ma'nasinadir. 

Hind §arihlerinden Muhammed Mir §6yle buyurur: "Ya'ni, onun huzuru- 
na binlerce erkek ve kadm toplamp sordular ki: "Ey Bayezid, gergi senin vii- 
cudun, vahdet-i viicud i'tibariyle muridlerin teninin aym idi; ve senin cismin 
hanger ve kilig yarasmdan pak idi. Zira o ten Halik Teala'nin zatidir. Boyle 
olunca miiridlerin teni nigin mecruh olmusdur?" "Cism-i §eyhin mecruh ol- 
mamasi mertebe-i tenzfh i'tibariyle ve muridlerin tenlerinin mecruh olmasi 
tesbih i'tibariyledir; zira kesff olan ancak miiridlerin cisimleri idi." Nitekim ati- 
de beyitde buyururlar: 

2129. Hiu senin tenin eger ddem teni olaudi, ddem teni gibi hancerden gaib 
olurdu. 

Malum olsun ki, bu bahisler gayet nazik bahislerdir; zannolunmasin ki Ba- 
yezid bu mertebe-i abdiyyetde Hak olmusdur. Zira viicud-i mutlak-i Hakk'in 



*$$&> 



Sft^~ AHMED AVNl KONUK 



her mertebede bir hukmii vardir ve vucudun her bir mertebesi, diger mertebe- 
sinin gayridir, asla aym degildir. Nitekim suyun "buz" mertebesi, "su"yun 
"ayn"i degildir. Zira su ile yapilan i§ler, buz ile yapilamaz. Bu i'tibar ile gayri- 
yet pek acik ve sarihdir; binaenaleyh insan-i kamilin viicud-i abdanisi, tecel- 
li-i Hak vuku'unda nefsii'l-emirde bakidir. Bu taayyiin asla batil ve zail olmaz. 
Ancak bu taayyiin mu§ahededen kalkar; gunki ,ilm-i ilahide sabit olan abdin 
sureti, viicud-i mutlakin her bir mertebesinde bir kisve ile zahir ve gayriyeti ba- 
ki olur. Bu suret, mertebe-i §ehadetde diinyada unsurt ve mertebe-i berzahda 
misali ve mertebe-i ervahda cevher-i miicerred-i nuranidir. Ric'at-i kahkariyye 
ile, mertebe-i ilme avdet edinceye kadar, zikr olunan meratibde abdin gayriye- 
ti sabitdir; ve ilim mertebesi, zat-i sirftan temeyyuz i'tibariyle bu zat-i bahtin 
gayri ise de, onun nisebi olmak i'tibariyle de aynidir. Mesela nisif ve stilus ve 
rub' ve hums ve sudiis ilh. vahidin nisbetleri olmak ve vahidde mundemic ol- 
mak i'tibariyle vahidin aynidir ve vahidden aynlip nisif ve stilus ve rub' ilh. 
halinde temeyyuz ettikleri vakit, o vahidin gayridirler. Hak ile abd arasindaki 
ayniyet ve gayriyet dahi boyledir. Binaenaleyh abd kendi mertebesinde Hak ve 
Hak da kendi mertebesinde abd olmaz. §u kadar ki abd, abdiyeti Hakk'in vii- 
cudunda iktisab etmi§dir. Bu incelikleri anlamayanlar maatteessiif vahdet-i vii- 
cud aleyhinde bulunurlar ve ma'rifet kapilanni kendi uzerlerine kaparlar. 

Imdi bu mukaddime ma'lum olduktan sonra anla§ihr ki bu vak'ada Hz. 
Bayezfd'in viicud-i abdanisi zail olmadi; belki tecellf-i Hak, onu kesafet-i be- 
§eriyye mertebesinden, mertebe-i letafete ve melekiyyete nakl etti ve bu mer- 
tebede ona zat ve sifat ile tecelli buyurdu. Vaktaki miindler tecaviiz ettiler, 
onun viicud-i latifine bicaklar te'sir etmedi; nitekim bu babdaki izahat yuka- 
nki 2125 numarah beyitde de gecti. 

*j jl>- j_p- *«jlo jX>\ $j>- b .ij jWj-i {-Z^y^is*- ^ <s^y*~ ^ 

2130. 'TZir kendi ile olan bir kendinden cjepni§ olan ile kar$da$h, hendiule olan 
kendi aoziine diken vurdu, 

"Ducar zeden", mukabele etmek ve kar§ila§mak ma'nasinadir. "Ba- 
hod"dan murad, kendi mevhum olan varligma yapi§mi§ olan nefsani kimsedir; 
ve "bI-hod"dan murad, halen kendi mevhum olan varligmdan gecmis. olan 
rabbani kimsedir. Bir nefsani olan kimse, bir rabbanf olan zat-i serife muanz 
ve mukabil oldugu vakit, zaran kendine olur. Nitekim Haci Bayram Veil (k.s.) 
hazretleri aleyhinde bulunan vezfr, Edirne'de bir ziyafet tertib edip, o hazrete 
zehirli bir serbet verdirir. zat-i §erff dahi §erbeti eline alip vezire hitaben bu- 



<^^ 



MESNEVI-I §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

yururlar ki: "Biz bu §erbeti icecegiz, fakat nef ve zaran size ait olacakdir!" 
Ba'dehu §erbeti igerler; biraz sonra o zehrin eseri vezirde sancilar ile zahir olup, 
terk-i hayat eder. Menakib-i evliyada bu gibi vakayi'in emsali pek cokdur. 

2131. 6y sen ki hir hi-hod ilzerine ^iilfikar vurmu^sun, onu kendi tenin iize- 
rine uurursim, akd tutl 

"Ey gafil, sen kendinden gecmis, ve mevhum olan varhgindan fani olmus. 
bir veliyy-i kamile Ziilfikar, ya'ni, kilig vurmu§sun; veyahud ona eza ve cefa 
etmi§sin. Bil ki o kilici kendi tenine vurdun ve o eza ve cefayi kendine yaptin!" 
Bir mu'teriz gikip diyebilir ki: "Bu alemde birgok evliyaya ve hatta enbiyaya ta- 
arruz edenler oldu; onlann hicbirine, Hz. Bayezid ile muridleri arasmdaki hal 
vaki' olmadi! Cevaben deriz ki: Fani-fiUah olanlara tecaviiz edenlerin cezalan, 
muhtelif e§kal ve suretde olur. Ba'zan Cenab-i Hak bir hikmete musteniden 
miitecavizin cezasim imhal buyurur. Sonra ya bu alemde veyahud alem-i ahi- 
retde Miintakim ismi ile tecellf eder. Bu alemdeki intikami dahi ya miitecavizin 
kendi eli ile vaki' olur, suret-i zahirede halk buna, hata ve kaza derler; veya- 
hud diger birinin eli ile vaki' olur; ona da cinayet derler. Zfra halk ic yiiziinden 
gafildirler; ahiretdeki ceza ise, diinyadaki cezalara kabil-i kiyas degildir. Hak 
Teala bu cezalar hakkinda Kur'an-i Kerfm'de "azab-i ekber" buyurur. Nitekim 
sure-i Secde'de jjlii v ^0jj J&\ v^'^y Ji^JJj (Secde, 32/21) ya'ni, "Biz 
onlara azab-i ekberden a§agi olan azab-i ednayi tattmnz!" buyurulur. 

2132. 3~ua hi hi-hod fdnidir ve emindir, ebede kadar o, eminlikde sakindir. 

"Zfra kendinden gecmis, olan kimse, viicud-i Hak'da fanfdir ve kendi var- 
hgindan gecip, Hakk'in variiginda fani olmus, olan kimse, ebede kadar, ya'ni, 
hadd-i zamanf olmaksizin eminlikde sakindir, onlar icjn dunyada ye ahiretde 
havf ve hiiziin yokdur." Nitekim ayet-i kerfmede if? J^ L*'^- u Jji 1(SJ> ji ui 
ayy>H "pjk (Yunus, 10/62) ["Bilesiniz ki Allah'in velilerine korku yokdur, on- 
lar iizulmeyecekler de!"] buyurulur. 

2133. Onun nak§i fani ve o, ayna oldu, orada gayrin yuz hin nak$indan ba§- 
kasi yokdur. 



^£^ 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyt-i §erffde "nefs-i safiye" mertebesine i§aret buyurulur ki, abdiyyet-i 
mahza ve cennet-i zata duhul mertebesidir; ve bu zat nefsin bilciimle merati- 
bini hatm etmisdir. Nitekim ayet-i kenmede *->»j J^.j J\ ^J i^JiJ) J^>\ i$*il 
^ jklij <jjU ^ ^jii jl>'^ (Fecr, 89/27-30) ya'ni,' "Ey ne'fs-i mutmain- 
ne, Rabb'in olan "Allah" ismi tahtina raziye ve merziyye oldugun halde rii- 
cu' et, muteakiben benim ibadim arasina gir ve cennet-i zatima duhul et!" bu- 
yurulur. 

Jj ij^ j ^Jy. Jj jj J? >j^ <Jjj iSj~> <J* j£ f 

2134. Sijer "fuf" yapa-rsan, kendi yiiziin iarafina yaparsm; ve eger ayna iize- 
rine vurursan, kendine vurursun! 

"Tuf\ tukuriirken gikanlan sada demekdir. Ya'ni, "Ey gafil, eger sen bi- 
hodun yuziine "tuh" diye tiikurursen, bil ki kendi yuziin tarafina tukurmiis. 
olursun; giinki o aynadir ve bir kimse begenmedigi ve hostanmadigi §eye 
kar§i "tiih" der; ve eger sen kamilden hostanmadm ise, bil ki o aynada ken- 
dini gdrdiin ve kendi yiizune tukurdiin." Nitekim cenab-i Pir efendimiz Fihi 
Ma FiMerinin 11. faslinda soyle buyurulur: §eyh Muhammed Sererzt, mu- 
ridlerin arasinda oturmus, ve murtdlerin birisi de bas. kebabi i§tiha etmis. idi. 
§eyh, "Falan igin bas, kebabi getiriniz!" diye emr etti. "Onun bas, kebabina 
ihtiyaci oldugunu ne ile bildin?" dediler, cevab verdi ki: "Otuz senedir ben- 
de ihtiyag kalmamisdir ve kendimi biitun ihtiyaglardan pak etmi§imdir ve 
miinezzehim. Ayrta gibi saf ve nakissiz olmusum; vaktaki hatmma bas, ke- 
babi geldi, bende istiha peyda ve ihtiyag hasil oldu. Onun, filanin.takazasi 
oldugunu bildim. Zfra ayna naki§sizdir. Eger aynada nakis. gorunurse, o 
gayrin naksidir." 

2135. IJe eger firkin yiiz goriirsen, o daki sensin ve eger usayi ve Uvterijem i 
goriirsen, sensin. 

Ey gafil, eger bi-hod olan insan-i kamilde girkinlik hali goriirsen, bil ki o 
senin halinin aksidir; ve eger onda vech-i tsa'yi ve Meryem'i goriirsen, yine 
bil ki o senin vechindir. 

2136. O ne budur ve ne oiur, o sadedir; senin naksini senin oniine koymusdur. 



*$%&> 



gp 5 " MESNEVI-I §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • "^Pl 

2137. ^Uaktaki soz huraya eristi, dudagm kapisini hacjladi; vakiaki huraya eris- 
ti, kalem kirddi. 

Ya'ni, insan-i kamilin suret-i kesifesinin letafete tebeddulii ve bir ayna gibi 
mucella olup, muhatablarimn in'ikas-i ahvali ve hadd-i zatmda kendisi renksiz 
ve sade olup, ayna gibi kendisine mun'akis olan suretlerden an olmasi, zevki 
ve vicdani bir hal oldugundan, elfaz ve ibarat ile anlatmak mumkin degildir. Bu 
bahse gelince soz, agzin kapisi olan dudaklan baglar ve kalem bu bahse gelin- 
ce kirilir ve yazamaz bir hale gelir. Zfra bu makam vahdet-i viicud mes'elesinin 
inki§af-i hakikati makamidir ve kalb-i salike tecelli-i zati vuku'u halidir. Mes- 
nevi-i §enf §arihlerinden cenab-i tmdadullah {k.s.) hazretleri Vahdet-i Viicud ri- 
salelerinde buyururlar ki: "Bu makam gitmege layikdir, soylemege layik degil- 
dir. Soylemekden bilmege ve bilmekden gormege ve olmaga kadar gok fark var- 
dir." Mevlana Cami (k.s.) bu makam hakkinda §u rubaiyi buyururlar: 

"Saha-i dilden gubar-i kesretin gitmesi, vahdet incisini bo§ sozler ile delmek- 
den daha ho§dur. Soze magrur olma, zira tevhid-i Huda bir gormekdir, bir de- 
mek degildir. " 

2138. Uier ne hadar fesahat elverdi ise de, dudaqi haqla, dem vurma! S^llah 
Teaia resadi en $ok hilicidir. 

Bu beyt~i §erif, ma'na-yi hususfsi i'tibariyle, zat-i §eriflerinden, yine zat-i 
§enflerine hitabdir. Ma'na-yi umumfsi i'tibariyle, kendilerine vahdet-i viicud 
sirn zevkan ve halen miinkesjf olan zevaM kirama tavsiyedir. Ya'ni, "Her ne 
kadar lisanindaki fesahat-i kelamiyye sebebiyle, esrar-i miinkesjfeyi, ehl-i 
zekanin akillanna takriben anlatmak mumkin ise de, agzmi kapa ve sus! Al- 
lah Teala dogru yola siilukii en gok bilicidir." 

2139. By mest-i mudam, damin kenanndasm, ya tfiku-p otur, yahud a§acjiya in 
vesselam! 



G^^S 



AHMED AVNt KONUK 

"Mudam", bade ve icki ma'nasinadir. Burada "mudam"dan murad, §arab-i 
tecelli-i ilahidir. "Dam kenarTndan murad, kesafet-i be§eriyye ile hal-i letafet 
arasindaki hadd-i fasildir. Ya'ni, "Ey Hakk'in tecellisi sarabindan sarho§ ol- 
mu§ olan kimse, sen sjmdi kesafet-i beseriyye ile, letafet-i ruhaniyye arasin- 
daki hadd-i fasildasin. Ya bu letafete nazir olan hal icinde cokiip otur, ya'ni, 
siikut et; veyahud yine kesafet-i be§eriyye haline riicu' et vesselam!" 

2140. Uier bir zaman hi sen hamran oldun. o hos demi dam kenan bill 

[2147] 

Sen tecelli-i ilahfye mazhar olup muradina nail oldugun her bir vakit, o 
zevkf ve vicdani olan hos. ve latif am dam kenan bil; zfra bu dem bir taraf- 
dan kesafet-i be§eriyyeye ve diger tarafdan letafet-i ruhaniyyeye nazirdir. 

2141. [Kos olan zaman iizere sen korkucu ol; sen onu hazine gibi gizle, fas etme 1 . 

Hos. ve latif olan tecelli-i Hak zamani, dam kenan gibi sukutdan korkula- 
cak bir makamdir; binaenaleyh boyle bir hal vuku'unda kork ve o hali bir ha- 
zine ve define gibi sakla, na-mahrem ve na-ehil olan kimselere ifsa etme! Zf- 
ra o gibi tecelliyat-i Hakk'in tevalfsinden mahrum kalirsm. 

2142. la hi vila iizerine ansizm bela gelmesin; agah ol, o mekmenae horka 
horha gii! 

"Vela", "vaV'in fethi ile, karabet ve dostluk ma'nasinadir; ve "vav"in kes- 
riyle "vila" tetabu' ve birbiri arkasma gelmek ma'nasinadir. Burada tetabu' 
ma'nasinadir. "Bela", nikmet ve imtihan ve kerahet olunan §ey demekdir. 
Ya'ni, "Ey kimse, sana vaki' olan o latif tecelliyat-i Hakk'i ifsa etme; ta ki o 
tecelliyatin tetabu'u ve tevalisi iizerine ansizin nikmet-i zeval ve inkita' gel- 
mesin! Agah ol, bu gizli olan mahaide ve makam-i ma'nevfde korka korka 
git! Zfra dam kenan gibi tehlikelidir. 

Jl^jl <jl— --p (»U jLT oT j Jljj jl (js\J* cJj ji Obr ^J 

2143. §adi vaktinde canin zevalinden horhmasi, o gayb daminin henarindan 
irtihaldir. 



*$$£> 



&^ MESNEVI-1 §ERfF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Mesela meserret vaktinde: "Aman bu zevkli haller ve zamanlar gegecek" 
diye insamn canmda bir korku olur. l§te bu korku, mertebe-i gaybda bulunan 
zeval damimn kenanndan emin bir mahalle irtihal ve intikal ma'nasinadir. 
Ya'ni, siirur icmde bulunan bir kimse, bu sururun gecmemesi tedabirine te- 
vessul eder; zira onun korkusu, dam kenannda durmak gibidir ve sukot et- 
mek ve makammdan zail olmak havfi vardir, Bunun gibi, salik tecelli-i Hak 
sebebiyle alem-i kesafetden halas ve alem-i letafete miiteveccih olup siirura 
miistagrak olunca, dam kenannda bulunan gibi korkmali ve esrar-i gaybiy- 
ye damimn kenanndan sukut etmemek igin, mahall-i selamete irtihal ve in- 
tikal etmelidir; ve mahall-i selamet, ketm-i esrar halidir. 

2144, Gcjer sir damimn kenarini flormiiyor isen, rvh gorily or; zira onun ihtiza- 
xi vardir. 
Ya'ni, "Ey salik eger sen esrar-i gaybiyye damimn kenanni ve tehlikesini 
akil gozuyle gormiiyor isen, run goriiyor ve bu gorii§u sebebiyle sukut hav- 
findan ihtizaz ediyor ve titriyor." Nitekim cenab-i Pir Divan-i Ke^lerindeki 
su beyt-i §enf ile bu ma'naya i§aret buyururlar: Beyit: 

"Her bir tarab ve §Miki, cihinda en ktiguk bir kimsenin nediini ve mukarini 
olmu§dur-, benim gonliim o §adiden iirker. Zenginlik siirurundan senin gonliin 
nasildir? Acaba urkmuyor rhu?" 

Ma'lum olsun ki, siirur gerek ezvak-i cismaniyyeden ve gerek ezvak-i ru- 
haniyyeden olsun, her insan bir siirurun zevali ve inkita'i havfiyle batininda 
gizli bir rahatsizlik duyar. Insan kendini tedkik ederse vicdanf olan bu hali 
tasdfk eder. Zira batinlarda §adilerin ve siirurlann bekasi olmadigi kanaati 
mundemigdir. Bu hal yekdfgerine zid ve miitekabil olan tecelliyat-i esmaiyye 
iktizasidir ve bu tecelli mutevali ve miiteakibdir. §adf, Basit ve gam, Kabiz 
isimlerinin muktezasidir. Ve her birinin munteha-yi hiikmii dam kenan me- 
sabesindedir. Basit isminin 1 mimteha-yi hiikmiinden, Kabiz ismi hiikmiinun 
dairesine sukut vaki' olur ve sair esma-i miitekabile de buna kiyas olunsun. 



2145. Uier hir nekcH hi ansizin gelmisdir, sadi kunguresinin kenan Hzerinde 



olmu$dur. 



AHMED AVNi KONUK 

"Nekal", ukubet ve azab ma'nasinadir. "Kiingiire", yiiksek §eyin tepesi 
demekdir. Ya'ni, "Ansizin gelen her bir nekal ve ukabet, meserret ve §adi te- 
pesinin kenannda vaki' olmu§dur." Zfra §iddet-i siirur insani edeb ve kaide 
haricine gikanr. Nitekim halkin sarhosfok halindeki rezaleti bunun delilidir. 
l§te bu §iddet-i siirur dam kenan mesabesindedir, onun igin Kur'an-i Ke- 
nm'de sure-i Kasas'da, 'cjp-j& v-^ u ^ ! <J] {Kasas, 28/76) Ya'ni, "Muhakkak 
Allah Teala ferahlananlan'sevmez!" buyurulur/ 

2146. CMunakkak Ham kenannm gaurinie sukut olmaz; CAfe/i kavminden ve 
JZut kavminden i twdr vardu. 

"I'tibar", ibret almak ma'nasinadir. Ikinci misra' V ^y j c j ?y ji c— jL»i 
takdirindedir. Ya'ni, "Muhakkak sukat ancak dam kenanndan olur. Bu hu- 
susda Nun (a.s.)in ve Lut (a.s.)in kavimlerinden ibret almak vardir." Zfra 
bu ve emsali kavimler son derece ezvak-i nefsaniyyelerine dalip, peygam- 
berlerini inkar etmisjer ve siirur ve §adi dammin kenanna gelmisjer idi. An- 
sizin bu dam kenanndan ukabet ve nekal dairesine sukat ettiler. Bunun za- 
hirde emsile-i tarihisi de cokdur. Nitekim Romalilar ve Bizanslilar ezvak-i 
nefsaniyyelerine dalip, son derece siirur ve sadfye miistagrak idiler, Bunun 
neticesi olarak hakimiyyet-i milliyyelerini gaib edip, ukabet-i esafete girif- 
tar oldular. 

Resul (a.s.)in huzurunda o gevezenin fazahatimn ve 50k 
biliciliginin sebebi beyamndadir 



"Fazahat", riisvayhk ve ve rezalet demekdir. Hind niishalannda "fazahat" 
yerine "fesahat" vaki" olmu§dur. Atideki ebyat-i §erifenin ma'nalanyla her ifci 
kelime dahi miinasebetdardir. 



*$$&> 



@jK^" MESNEVf-i §ER?F §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVI-4 • 

2147. V^eycjamberin hadsiz olan sarho§lugunun pertevi, vakiaki o gabiye gar-p- 
dv, hem sarho§ ve hem ho$ oldu. 

"Gabi", cahil ve anlayi§i az olan kimsedir. "Gabf'den murad, Hiizeyl ka- 
bilesinden olan bir delikanlimn kumandan olduguna i'tiraz eden geveze 
adamdir. Ya'ni, "Resul-i Ekrem hazretlerinin a§k-i ilahf §arabindan olan had- 
siz §arho§lugunun pertevi ve aksi, o gabf adam iizerine garptigi vakit, o da 
hem sarhos, oldu ve hem de inbisat haline geldi. Btilbul gibi kemal-i fesahat 
ile soz soylemege veyahud fazahata ve bf-edeblige basjadi." 

2148. <$ubhesiz ne$aidan pok soyleyici oldu; sarho§ edehi ierk etti ve hubata geldi. 

"Hubat", delilige musabih bir illetin adidir ki, dimagi bozar. Ya'ni, "0 
mu'teriz olan geveze, hal-i inbisata gelmesinden dolayi cok soyleyici oldu; zf- 
ra sarhos, oldu ve edebi terk ve delilige basjadi." Bu beyt4 §enflerde murs,idi 
huzurunda salike vaki' olan bf-hodlugun ve sarhosjugun, miirsjdinden vaki' 
olan akisden tevelliid ettigine i§aret buyurulur. Bircok salikler vardir ki, hal-i 
miir§idden in'ikas eden kemalati kendi hallerinden Mirier ve magrur olurlar. 
Bundan salikin tevakki etmesi ve kendisini nice saymasi icab eder. 

2149. ^i-hodluk her yerde ser yapmaz; mey edehsizi hoyle miilevves eder. 

"Bi-hod"dan murad, meyden sarho§ olan kimsedir. "Ter" kelimesinin mu- 
teaddid ma'nalan vardir, burada "murdar" ve "miilevves" ve "fasik" adam- 
dan kinaye olur (Burhin-i Mf). Bu beyt-i §erffde hem §arab-i ma'nevfye ve 
hem de §arab-i surfye i§aret buyurulur. Ya'ni, "Surf olsun, ma'nevf olsun 
mestfik hali her yerde ve her adamda §er ve fenalik yapmaz. §arab-i surf ve- 
ya ma'nevi ancak tab' an edebsiz olan kimseyi boyle murdar ve miilevves 
eder." Misra': 

t§ret, guher-i ademi temyize mihekdir 

2150. 6ger Skil olursa iyl vaharh olur, ejjer koiu huylu olursa, daha fend olur. 



cs^, 



AHMED AVNl KONUK 

"Fer", burada heng, vakar ve temkin ma'nasinadir {Burhan-i Kati). Eger 
bir kimse akil olursa, miirsjdinden miin'akis olan ma'nevi sarho§luk esna- 
smda vakanni ve temkinini iyi muhafaza eder; ve eger kotii huylu ve tiyne- 
ten terbiyesiz olursa, bu hal esnasmda daha fena bir hale gelir." Zahirde ig- 
ki igenlerin halleri de boyledir. Tabiatinda hilim ve edeb galib olan sarho§, 
daha halim ve selfrn olup ihvanina lutuf ile muamele eder ve eger tab'an ha- 
sin ve terbiyesiz olursa, bir kavga gikanp meclis-i isreti karmakan§ik bir ha- 
le getirir. 

JJl oijZ" rj><* lj ^ <u** j, JjuwU j Jj-b Oj^- i_JpI tjJJ 

2151. Jakai mademki aaleb hotiilerdir ve nd-pesendleriir, ciimle iizerine meyi 
haram etmiflerclir. 

Bu ve atfdeki beyitleri Ismafl-i Ankaravf (k.s.) hazretleri, Hind sarihlerin- 
den daha ihatah bir suretde §erh buyurmu§dur. Hulasasi §udur: §arab iki ne- 
vi'dir, birisi zahirde uziim §irasindan yapilan §arabdir; ve dfgeri ise enbiya ve 
evliya hazretlerinin kendi tabi'lerine ma'nen verdikleri ask-i ilahi §arabidir. 
Bu her iki nevi' §arab dahi, igen kimseleri sarhos. eder. Surf sarab hakkinda 
dort ayet-i kerfme nazil olmusdur. 

Birincisi sure-i Nahl'de vaki: li-*- Ujjj \f~* «* Oj-Uo-w^ij j^Jt oi^J ^j 
(Nahl, 16/67) Ya'ni, "Hurma ve uziim agaclannin meyvesiriden nebiz ve 
miiskir ve giizel. nzik ittihaz edersiniz" ayet-i kerimesidir. Bu ayetdeki musa- 
adeye mebni bidayet-i tslam'da muslumanlar hurmadan ve uziimden i'mal 
ettikleri §arabi igerler idi. 

Ikincisi sure-i Bakara'da vaki' J^ gQ'j *jS JJl L& J» ^-Ijij jUJi ^ '^jLL 
u$*i ^ jg\ C+^l) (Bakara, 2/219) Ya'ni, "Sana §arab ve kumardan soruyor- 
laV, de'ki: Ikisinde de biiyuk kabahat ve menfaatler vardir ve onlann kaba- 
hati menfaatlerinden daha buyiiktur" ayet-i kerimesidir, Hz. Omer ve Muaz 
b. Cebel (radiyallahu anhuma) ve daha ba'zi ashab Peygamber Efendimiz'in 
huzuruna gelip: "Ya Resulallah §arab akli ve kumar, mail izale ediyor. Bun- 
lann hiikmiinden bize haber ver!" dediler. Bu ayet-i kerime nazil oldu; bina- 
enaleyh §arabi ashabin kimi igti ve kimi de igmedi. 

Ugunciisii sure-i Nisa'da vaki' Jj^L J^jfj siUJi i^> : U \Ja'^\ (JC (Nisa, 
4/43) Ya'ni, "Ey iman edenler! Sarhos. oldugunuz halde, narhaza yakla§- 
maymiz!" ayet-i kerimesidir. Bu ayetin sebeb-i niizulii budur ki: Kibar-i sa- 
habeden Abdurrahman ibn A vf hazretleri, ba'zi kimseleri da* vet edip ziya- 
fet verdi ve /ivafet esnasmda sarablar igildi. Hz. Abdurrahman namaza 



*£p? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

imamet ettigi sirada o/>&3i (&%_ js (Kafirun, 109/1) sure-i §erifesindeki 
OjjlL : C jlpTu (Kafirun, 109/2) Ya'ni, "Ben sizin taptigimza tapmam" ciim- 
lesini sarho§lukla b/ol; l- all Ya'ni, "Ben sizin taptigimza tapanm" suretin- 
de okuyuverdi. Bu ayet nazil olunca ashab-i kiram §arabi namazdan sonra 
icmege basladilar. 

Dordimcusu sure-i Maide'deki fUjUij ^u^Uij ^-Jij ^i\ \^>\ !>•! ^ i^>_ 
ojJ^ti d\kJ^\ jl* "^ '^Jt-j (Maide, 5/90) ya'ni, "Ey mu'minler sarab ve ku- 
mar ve ibadet igin nasb olunan putlar ve cahiliyetde kullandiklan taksfm ok- 
lan §eytanin pis amelindendir, binaenaleyh ictinab edin!" [ayetidir.] Bu aye- 
tin sebeb-i niizulu de, Urban b. Malik (r.a.) Sa'd b. Ebf Vakkas (r.a.)i ba'zi 
kimseler ile da'vet etti, yediler ve §arab ictiler, sarho§luk hali zuhura geldi, 
§iir sdylemege basjadilar. Hz. Sa'd, ensan hicve dair bir §iir okudu. Ensardan 
bin i§itti, kalkip bir kemik ile Hz. Sa'd'in ba§im yardi. Sa'd hazretleri de ce- 
nab-i Peygamber'e sikayet etti. Orada Hz. Omer hazir idi: "llahi, §arab hak- 
kinda bize hiikm-i kat'iyi beyan et!" diye miinacat etti; bu ayet-i kerfme na- 
zil oldu, ondan sonra sarabi kimse icmedi. 

Imdi §arabin hiirmeti hakkindaki hiikm-i ilahihin tertib-i niizuliine baki- 
lirsa goriilur ki, bu ahkam-i muhtelifeyi celb eden §ey, insanlann cogunun 
tab'indaki galebe-i fesaddir. Ve mademki insanlann cogunun tabiati boyle fe- 
nadir ve na-makbuldiir; binaenaleyh Turkce'de me§hur olan su "Bir kotiiniin 
yedi mahalleye zaran vardir" diisturu mucibince, §arab ve miiskirat tabiatla- 
n iyi veya kotii olan bilciimle nas iizerine haram kilindi. 

Ma'nevi §araba gelince, bu da sun §araba ve sarhosluga benzer. £ocugun 
havsala-i isti'dadi dar olup, kamilden zahir olan ahvale kar§i tahammiil ede- 
meyip, edebsizlik bayragi acarlar ve laubali olurlar. Nitekim Hiizeylf olan de- 
likanh hakkinda o gevezenin yaptigi i'tiraz ve Bayezid hazretlerine kar§i mii- 
ndlerin tecaviizati bu kabfldendir. Ancak bu §arab-i ma'nevinin, sarab-i sun- 
den farki budur ki, sarab-i sunnin icilmesi, igenin iradesine tabi' oldugundan, 
nass-i Kur'anf ile men* edilmisdir ve icene de zahiren hadd-i §er'i vururlar. 
§arab-i ma'nevinin icilmesi ise, igenin iradesine tabi* degildir. 0, insan-i ka- 
milin aks-i halinden ibarettir. Bu sarho§dan bir edebsizlik zuhur ettigi vakit, 
had ve cezasi da ma'nevi olur. 

2152. Diukiim agleb i^iniir, zira kotuler galibclir; hdia yol vurucunun elinden 
alciilar. 



*£»> 



jgjfc^" AHMED AVNl KONUK 

Hiikurn, galib olan tarafin ahvaline gore verilir; ve bu nefsaniyet ve cis- 
maniyet aleminde ise kotiiler goktur; binaenaleyh kihg mesabesinde olan §a- 
rabi, akil yolunu vurucu olan nefsanilerin eiinden aldilar ve sarab igmeyi ha- 
ram kildilar. 



■ jl OijS' jL«>-l j J,.;.,kaj i_~~- f^LJl <dlp i]y^j Olrf 

Resul (a.s.)m o Huzeylfyi ihtiyarlar ve umur gormu§ler iizerine emirlige 
. ve seraskerlige sebeb-i tafdilinin ve onu ihtiyar etmesinin beyam 



2153. ^eygamber huyur&u ki: "6y zahire hakici, sen onu delikanll ve hiinersiz 
fl'orme!" 

Peygamber (a.s.) o mu'teriz Arab'a cevaben buyurdu ki: "Ey §ekl-i zahi- 
rfye bakici olan kimse, sen benim kumandan ta'yfn ettigim o Hiizeylfyi, de- 
likanll ve hiinersiz bir §ahis gorme!" 

2154. "6y kimse, kara sakalh vardir ve ihtiyar adamdu; ve ey kimse $ok heyaz 
sakalh vardir ve katbi zift gihidir." 

"Ey zahire bakan mu'teriz, birgok adamlar vardir ki, zahirde sakali kara- 
dir ve gencdir, fakat batinda tecriibe-dide bir ihtiyar kadar akillidir; ve yine 
birgok kimseler vardir ki, sakallan beyazdir ve kalbleri akilsizlik sebebiyle zift 
gibi kapkaradir." 

2155. ^en onun aklini dej'alarca tecruhe ettim, o delikanll islerde ihtiyarhk 
yaph." 



<^eg> 



MESNEVI-I §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

"Ben o Hiizeylf nin akhni yaptigi i§lerde tecrube ettim; o bir delikanh ol- 
dugu halde, ona tevdi' ettigim isterde tecriibekar bir ihtiyar gibi akilane hare- 
ket etti." 

2156. By ogul, ihtiyar, akd ihiiyandir; o sakalda ve ha§ta kihn heyazt degildir. 

Cenab-i Pfr'in "ey puser" diye vaki' olan hitablannda, kamil olmayan 
her bir insanin gocuk mesabesinde olduguna i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ey 
nakis insan, ihtiyar aklimn kemalinden dolayi makbul ve §ayan-i hurmet- 
tir; binaenaleyh ba§i kiiciik ve akli biiyuk ve kamil olan bir insan, seneler- 
ce tecriibe-i hayati gormiis, bir ihtiyar hiikmundedir; yoksa her akli nakis ve 
muhakemesi fasid olan ak sacli ve ak sakalh kimse, makbul ve mu'teber 
olamaz." 

2157. muhakkak Dhlis'den daha ihtiyar ne vakit olur, mademki onun akli 
yokdur, o la-§ey olur. 

Eger bir ihtiyar, hayatda eski oldugu icjn mu'teber olmak lazim gelse, 
hicbir vakit Iblis'den daha eski olamaz ; halbuki bu kadar eski olan Iblfs'in, 
ind-i ilahide higbir kiymeti yokdur. Nitekim Iblis hakkindaki ayet-i kerimede 
Hak Teala 'o*>UJi ^ 'Jt\ £>u (A'raf, 7/13) Ya'ni, "Ervah-i melekiyye ara- 
sindan gik, muhakkak sen kiiciiklerdensin ve kiymetsizlerdensin" buyurdu. 
Zfra tblis'in akli yok idi ve Cenab-i Hakk'a kar§i Adem hakkindaki kiyas ve 
muhakemesi fasid idi. Mademki hayatda eski olan bir ihtiyann akli yokdur 
o la-§eydir, hicdir. 

2158. Onu (peak tut; vaktaki Dsa-nefes ola, aururdan ve hevesden pak olur. 

"Tifl gires/' cumlesi, yukandaki beytin maba'didir. Ya'ni, "Akli olmayan 
ihtiyar la-§eydir ve higdir; boyle bir ihtiyansen gocuk htikmiinde tut!" demek 
olur. Ondan sonraki ciimle, climle-i istisnaiyyedir. Ya'ni, "Herhangi yasta 
olursa olsun, mademki Isa-nefes olur, o nur-i ilahfyi hamil olup, onun nefe- 
sinden hukm-i tabiat altinda zebun olup olmus, kimseler, hayat-i ma'nevi bu- 
lur, artik o kimse gurur ve heves-i nefsaniden pak olmus, olur." 



<^p^ 



AHMED AVNl KONUK 
vH — -"^J *jjj if^ <1—J *-^s>r ij^ l ^~ w *^p s - ; '^ J^" 3 ^* C^-^s*-" <-^ 

2159. /til beyazligi -pi§kinlik deMidir, hafllanmi§ goziin oniindeki o, hir kn- 
teh-tegdir. 

"Kuteh", kisa ve "teg", burada "ko§mak" ma'nasinadir. "tegf'deki "ya" 
yay-i vahdettir. Ya'ni, "Sag ve sakalin beyaz olmasi herkesiri nazannda pi§- 
kinlik delili degildir; belki o kimsenin nazannda pi§kinligin delilidir ki, onun 
gozix mahdud bir saha dairesinde baglanmi§dir ve o kimsenin gozii rii'yet sa- 
hasinda kisa kosucudur ve goriisu kisadir." Bir ak sakalliyi goriince, hemen 
akil ve pi§kin bir adam olduguna hiikm ediverir; ve keza kara sakalh bir gen- 
ci gonince de, "Bu daha gocukdur, bunun tecrubesi ve piskinligi yokdur!" der. 

J^- jrta j I Jaj^r c-*"^ ji JJi y>- Jb'lJJ dy~ Jii. 01 

2160. CM,ademki o mukallid deMin qaurini hilmez, o daim alameide uol arar. 
[2167] * $ V 

Ya'ni, "Zahire nazar eden mukallid, bir sey hakkinda hukum verebilmek 
igin, mutlaka delil-i zahiri ister ve hukum yolunu o daima zahiri alamet ve 
nisanlar iginde arar." Mesela bu mukallide nazaran akil, sagi ve sakali ak 
olan kimsedir. 



2161. Onun i$in dedik ki; uMddemki ieSbir edeceksin, ptri ihtiyar et! 

Bu beyt-i serif yukanda gegen 2043 numarah beyt-i senfe merbutdur; 
giinki mu'teriz o beyitde Resul-i Ekrem Efendimiz'e hitaben: "Hem sen de- 
missindir ve senin soziin sahiddir, "Pfsva ihtiyar olur, ihtiyar olur!" demis 
idi. Ve bu beyitde de cenab-i Pir efendimiz lisan-i nebeviden buyururlar ki: 
"Evet biz, "mademki tedbir ve istisare edeceksin, piri ihtiyar et!" dedik; fa- 
kat pirden muradimiz mutlaka sag ve sakali agarmis. olan ihtiyar ve umu- 
runda delil-i zahiriye muhtag olan mukallid ve zahir-bin olan kimse degil, 
belki herhangi ya§ta olursa olsun taklfdden kurtulmus. ve hakikate nazir 
olan insan-i kamildir." 

Gerek zikri gegen beyitde ve gerek bu beyitde oik^Ji ^Ai £~i *J ^ ^ j* 
Ya'ni, "Kimin ki seyhi yokdur, onun seyhi seytandir" hadis-i §erifine isaret 
buyurulmus olur. Ve "§eyh"in mukabili Fariside "pir"dir; fakat hadfs-i §enf- 
deki seyhden murad, kamil ve akil olan mursiddir; zira §eyh, "mukteda" 
ma'nasina da gelir. 



c $p? 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

*— ~"~* **" J* "^fii <J*~ jy ^ J^ C~~^ JLUj 'ei^j jl j\ *£ b\ 

2162. O kimse hi, taklid yeriesinden sicracli, o her ne varsa, Diak'm nuruyla 
goriir. 

"Taklid perdesini yirtip, hakikati mii§ahede eden kimse, bilciimle mevcu- 
dati Hakk'm nuruyla goriir. Zfra o kimse 4JU1 j^ >* <ju ^p i^\} \yt\ Ya'ni, 
"Mii'minin firasetinden sakinin, zfra Allah'in nuruyla nazar eder" hadfs-i 
§erffi mucibince, firaset-i §er'iyye sahibidir. 

jL* j-i -bi j2> JilSwj d~w«jj ;- OLjjJ j Arsis'. (j^^ jy 

2163. Oram pak olan rairu ielilsiz ve heyansxz -postu yarar, oriaya gelir. 

"0 kamilin basar-i basiretinde olan nur-i Hakk-i pak delfl-i zahiriye ve hu- 
ruf ve elfaz ile beyana hacet olmaksizin, suret postunu yirtip, di§anya gikar." 
Rontgen §ua'i, kesff olan adalat ve elyaf-i viicuda niifuz edip alat-i dahiliy- 
ye-i be§eriyyeyi gosterdigi gibi, nur dahi suver-i kesifeye ve batina niifuz 
eder. 

2164. Jlahir gdruciiniin oniinde hal-p nedir ve sag nedir, ne bilir kavsarada ne 
vardir! 

"Kalp", gecmez para; "sere", sag para; "kavsara", hurma sazlanndan 
6rulmii§ olan hurma sepeti ma'nasmadir. "Kalp"tan murad, nakis ve cahil in- 
san; ve "sere"den murad, kamil ve arif insan; "kavsara" dan murad, cism-i 
insandir. Ya'ni, "Ancak §ekl-i zahirfyi goren kimsenin oniinde nakis ile ka- 
mil miisavfdir. Zfra ikisi de suret-i be§eriyye i'tibariyle birbirine benzer; fark 
onlann batmlanndadir. Halbuki zahir-bfn olan, birbirine benzeyen cisimle- 
rin batimnda ne oldugunu ne bilir!" 

2165. By kimse, her hasud hirsxzm elinden hurtulmak i$in, dumanla karartd- 
mis $oh alhn vardu. 

"AltinMan murad, insan-i kamil ve "duman"dan murad, Hak Teala'nm 
onun sirn iizerine ortdiigii sifat-i be§eriyye perdeleridir. Nitekim Riikneddfn 
Alaiiddevle hazretleri bu ma'nada §6yle buyurur: "Bir kimse mertebe-i vela- 
yete eri§tigi vakit, Hak Teaia onun sirn iizerine bir perde orter ve onu halkin 



GNg^ 



AHMED AVNt KONUK 



goziinden gizli tutar. <_s> ^^ V ^Li c^'^'Uji Ya'ni, "Benim evliyam kub- 
belerimin altindadir, onlan benden ba§kasi bilmez" hadis-i kudsisinin ma'na- 
si budur. Ve bu kubbeler be§eriyet sifatlandir; ve be§eriyet sifatlan odur ki, o 
velide Hak Teala bir ayib zahir kilar, yahud bir hiinerini ayib suretinde gos- 
terir. Bir kimsenin batini nur-i irade ile miinevver olmadikga, o veliyi anlaya- 
maz." Mesela eline gegen parayi asla saklamayip muhtaglara sarf eder, onun 
bu semahati halk nazannda israf goruniir. 

2166. By kimse, alhnla yaldizlanmi§ $oh bakir vardir; fa ki onu muhtasar olan 
akla saimal 

"Bakir"dan murad, nefsani olan kimse; "yaldiz"dan murad, ulum ve 
a'mal-i zahire. Ya'ni, "Bakir gibi batinlan kiymetsiz olan nefsanf kimseler 
vardir ki, kendilerini ulum-i zahiriyye ile yaldizlamisjardir; ta ki o bakir me- 
sabesinde olan §ahislanm mahdudu'1-fikr olan humakaya satalar ve onlann 
ihtiramatmi kazanalar!" 

2167. nr Biz ki ciimle iklvmin baiinim goruciiyuz, kafbi gbriiriiz ve zahire bak- 
mayiz." 

Bu beyt-i §erff hem lisan-i nebeviden ve hem de varis-i kamilin lisanm- 
dan olmak caizdir. Ve fzahi yukanda gegen 1795, 1796 ve 1850 numarah 
beyitlerin fzahidir. 

2168. ZKaddar ki, zahire iltifai ederler, e$kal-i zahire iizerine hiikm ederler. 

"Tenfden" masdannm muteaddid ma'nalan vardir, burada "tevecciih" ve 
"iltifat" ma'nasinadir. Kadilar ve hakimler da'vacilann efkar ve ahval-i bati- 
nelerinden bi-haber olduklanndan, onlar her iki tarafin delQlerine ve §ahidle- 
rine iltifat ederler; binaenaleyh onlann hukiimleri, zahirf olan §ekiller iizerine 
vaki' olur." 

2169. Uaktaki §ehadet soyledi ve bir irnan gosierai, bu kavim onun hukmiinu 
gabuh mii'min ya-parlar. 



<£P? 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

Ya'ni, da'vacilardan birisi kadi huzurunda kelime-i §ehadet getirip, imani- 
ni izhar ettigi vakit, bu kadi ve hakim taifesi derhal onun mu'min olduguna 
hiikmedip, onu mii'minlerin nail olacagi hukukdan istifade ettirirler. Maaha- 
za o kimsenin kalbinde imandan eser yokdur. 



2170. Qoh miinafih hu zahire ka$h, gizlke yiiz mii'minin kanim doktii. 

"Iclerinden din-i tslam'in du§mani oldugu halde, disjanndan Miisliimanlik 
izhar eden miinafiklar gizlice fesadlar tertib ederek bircok miisliimanlann ka- 
nini doktiiler." Nitekim Mesnevi-i §enf'm I. cildinde beyan buyruldugu iize- 
re, Yahudi padisahmin vezfri olan Pavlos, zahiren Nasraniyyet'i kabul etmis, 
goriindii ve on iki beye ayn ayn beratlar yazip Isa (a.s.)in dinini kan§tirdi ve 
bu yiizden bircok bi-giinah insanlann kanlanmn ddkulmesine sebeb oldu. Ve 
bu gibi miinafiklann tarih kitablannda emsali cokdur. J ij-u-1" U ^ JJ liij 
jjsJU— jUj ui ijJU ^jtii (Bakara, 2/11) Ya'ni, "0 miinafiklara yeryiiziinde fe- 
sad yapmaymiz denildigi vakit, derler ki, biz ancak lslah edicileriz." 

2171. Cehcl et, ta hi aklin ve dmin viri olasin, ta hi akl-i hull awi sen hattn 
gorucii olasin! 

"Akl-i kiill", viicud-i mutlakin mertebe-i vahdetidir ve taayyiin-i evvel 
mertebesidir. Buna hakikat-i muhammediyye dahi derler. Bu mertebe, aha- 
diyyet ile vahidiyyet arasinda berzahdir. Mertebe-i ahadiyyetden feyz-i ak- 
desi vasitasiz olarak kabul eder ki, adina "velayet-i mutlaka" dahi derler; ve 
vahidiyyet mertebesi ile feyz-i mukaddesi alip halka eristirir, adina "niibuv- 
vet-i mutlaka" derler. a^b *ui o*. f^j W ^ Ya'ni, "Ben, Adem su ve camur 
arasinda iken nebi idim" hadis-i §erffinde bu niibiivvete i§aret buyurulur. 
Bilciimle enbiya ve varis-i kamil olan evliya hazaratinin bu hakikat-i mu- 
hammediyyeye ittisalleri: hasebiyle akillan, akl-i kiill gibi batin gdruciidiir. 
Bu ma'naya binaen cenab-i Pir efendimiz buyururlar ki: "Ey salik, sen he- 
niiz suret perdelerinin arkasmdasin, senin aklinin nuru, o suretlerin batinla- 
nna niifuz edemiyor. Qah§ ki, aklin ve dinin piri olasin ve nihayet akl-i kiill 
gibi, senin aklimn nuru batina niifuz edebilsin!" 

Menkibe: Miinafiklann reisi Abdullah bin Obey ile tevabi'i bir giin cenab-i 
Ebu Bekir ve Omer ve Ali (radiyallahu anhiim) hazaratina tesadiif ettiler. Bu 



*$%&> 



OIK®" AHMED AVNl KONUK 

miinafiklar onlan yiizlerine kar§i gok medh etti. Hz. Ali (r.a.) "Ey Ibn Ubey, 
Allah'dan kork, nifak etmel" buyurdu. Ya'ni, miinafiklann batinlanna nazir 
olan bu tig sultan onlann nifakim lisan-i Hz. Ali ile yiizlerine vurdular. 

2172, Uahtaki akl-i ziba ademden yuz apti, ona hil'at verdi ve ona bin ad 
verdi. 

"Akl-i zM"dan murad, akl-i kulldiir ve "akl-i kullun ademden yuz agma- 
si", viicud-i mutlak-i Hakk'm mertebe-i ahadiyyetden, mertebe-i vahdete te- 
nezziiludiir,- ve ta'bfr-i dfgerle la-taayyiin olan viicud-i mutlakin, taayyiin-i 
evvel mertebesine tenezziiliidiir. Ve "hil'at"dan murad, viicudun mertebe-i 
vahdetden, mertebe-i vahidiyyete ve taayyiin-i evvelden, taayyiin-i sani 
mertebesine tenezzuliidiir ki, bu "hakikat-i muhammediyye" ve "akl-i kiill" 
mertebesi, mertebe-i vahdete tenezziiliinde esma ve sifat-i ilahiyye suretleri 
olan a'yan-i sabite libaslanyla miitelebbis oldu ve bu hil'atlara biiriindii ve bu 
hil'atlann hassiyetlerine ve hal ve §anlanna gore de Hak Teala ona birgok 
isimler verdi. Ya'ni, "Mademki akl-i kiill suver-i esma-i ilahiyye olan a'yan-i 
sabite libaslanna biiriindii, o libaslar adedince, isimler ile tesmiye olundu. 
"Bin"den murad, kasr ve tahdid degildir; goklukdan kinayedir. Zira akl-i kiil- 
liin giydigi esma hil'atlan la-yuad ve la-yuhsadir. imdi o hakikat-i muham- 
mediyye ve akl-i kull, bu alem-i §ehadetde taayyiin-i Muhammedf ile zahir 
oldugu gibi, taayyiin-i Muhammedfnin intikalinden sonra da, her asirda o 
hakikati hamil olan varis-i kamillerde zuhur eder ve onlar akl-i kullun tim- 
sal-i miicessemi olurlar; zira her insan-i kamil "Allah" ism-i cami'inin maz- 
handir; binaenaleyh cem'iyyet-i esmaiyyeyi haizdir ve onda esma-i ilahiyye - 
den her birinin ahkam ve asan zahir olur. 

2173. O ho§-ne[esin isimler inden en asacjtsi budur ki, o hi$ kimseye mnhtac 
olmaz. 

"0 akl-i kiilliin mazhan olan ho§-nefes insan-i kamilin isimlerinden en 
a§agisi budur ki, o hicbir kimseye muhtag olmaz." Zira o kamil "Samed" is- 
minin de mahall-i tecellisidir. Giydigi hil'atlardan birisi de budur ve "Samed" 
isminin hassiyyeti, kendisi muhtag olmayip, herkes ona muhtag olmakdir; bi- 
naenaleyh bu alemdeki ukal-i ciiz'iyyenin meclasi olan nakis insanlar, ken- 



G £P? > 



MESNEVM SERfF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

di nurlanm bu akl-i kulliin mazhan olan insan-i kamilin nurundan iktibas 
ederler. 

j' jy J^ jjj ^ *j* jj S^ -^ h ^jy* ^ £ 

217 A. Eger akil hir suretle a$ik yiiz gosierse, onun nurunun onu'nde gunduz ka- 
ranhk olur. 

Imdi akl-i kull, suret-i be§eriyye perdesi altinda mestur olup, nurunu bu 
perde arkasindan nesj eder. Eger o akil bilfarz kendine mahsus bir suret-i nu- 
raniyye ile yiiz gosterse vi zahir olsa, onun nurunun dnixnde, bu izafT olan 
giindiizun aydinhgi karanlik olurdu. Ya'ni, gunduziin i§igi o aklin nurunun 
yaninda hig mesabesinde kahr idi. 

2175. Ue eger ahmakhgin misali zahir olsa, gecenin karanltgi onun onu'nde ay- 
dmlik olur. 

"Ahmahhk"dan murad, hakikat-i iblfsiyyedir, zira hakikat-i iblisiyye ism-i 
Mudill'in mazhar-i etemmidir ve bu hakikatin mazhan olan tblis ahmaklann 
refsidir ve akl-i kiillun du§mamdir; ve akl-i kull dahi hamakatin du§mamdir. 
Nitekim 1940 numarali beyitde: 

[Peygamber buyurdu ki: "Her kim ki ahmakdir, o bizim du§manimizdir ve 
yol vurucu guldur."] buyurulmus, idi. Ya'ni, hamakat dahi keza suret-i be§e- 
riyye perdesi altinda mestur olup, zulmetini bu perde arkasindan nesj eder. 
"Eger bu hamakat bilfarz kendine mahsus olan zulmani bir suret-i misaliyye 
ile zahir olsa, gecenin kaianligi o zulmetin oniinde aydinlik add ve i'tibar olu- 
nuridi." 

2176. JZird o geceden daha muzlim ve daha hir karanhkdu; velakin saki olan 
huff as karanlik satin alicidu. 

"Huffa§", ziya-i §emsden miiteessir olup, gurubdan sonra ucmaga basta- 
yan yarasa ku§u ma'nasmadir. Burada ulum-i enbiya ve evliyamn nurundan 
kacip, zulmet-i tabiiyyeden hostanan ehl-i dalaletden kinayedir. 



"tm? 



AHMED AVNt KONUK 

2177. Cjiinduziin nuruna hadar azar azar alt§ ve yoksa nursuz hir hujja§ ha- 
lirsin. 

Ey maarif ve hakayik-i evliyanin nurundan kagan kimse! §ems-i hakika- 
tin tulu'uyla gimduziin nuru zahir oluncaya kadar, o maarifin nuruna yavas. 
yavas, ve azar azar kendini ahshr ve yoksa yaTasa ku§u gibi nura yabanci bir 
halde kahrsm ve ebedf zulmet iginde ugar durursun. 

2178. Dier uerin a$ihidu hi, i§hal ve mii§hil uardir; her yerin du$mamdir hi, 
hir mukbilin $eragi vardir. 

"§ikal", iskalin muhaffefidir; ve "i§kal", bir §ey mustebih ve miiltebis ol- 
mak ma'nasinadir ve "sjkal", kitab vezninde "kostek" ve "ayak bagi" 
ma'nasinadir. "Mukbil"den murad, enbiya ve evliya ve "gerag"dan murad, 
ulum-i enbiya ve evliyanin nurudur. Ya'ni, "0 yarasa kusu gibi ulum-i en- 
biya ve evliyanin nurundan kagan kimse, nerede mu§tebih ve miiltebis ve 
kapah kelamm ma'nalan varsa onlann ve o karanhk ma'nalann a§ikidir." 
Zira nasin efkan arasina ilka edecegi fitneye bu ma'nalan muvafik bulur. Ni- 
tekim ayet-i kerimede s^Ji sU»i *L. '*>&$ C Oj*~i £) '^)i j 'j>&\ uS (Al-i tmran, 
3/7) Ya'ni, "Kalblerinde fesada meyl olan kimseler, ondan fitne taleb ederek 
Kur'an'in muhkematim birakip ma'nasini anlayamadiklan miite§abihata ta- 
bi' olur" buyurulur. Ve birgok mezahib ve mesalik-i batile erbabf maattees- 
siif bu yiizden zuhura gelmisdir ve bu yiizden Kur'an'in muhkemati ta'tile 
ugratilmi§dir. "Ve bu yarasa kusjan her nerede ulum ve maarif-i evliyanin 
nuru varsa, o yerin diismanidir. Qiinki ilimde rasihun olan evliyanin bu mii- 
te§abihata verdikleri agik ve nurlu ma'nalar onlann i§ine gelmez." . 

2179. Onun haVoi ondan dolayi zulmet-i i§hali isier, ia hi onun hasih daha zi- 
uade aoriine. 

"0 zulmet-perestin kalbi, ika' etmek istedigi fitne ve fesad, has arasinda 
daha ziyade revag bulmak igin, bu iskal ve iltibas zulmetlni ister." Nitekim 
halkin i'tibanm kazanarak, huzuzat-i nefsaniyyelerini elde etmek isteyen 
me§ayih4 riisumun ve su-i ahlak sahibi olan ulema-i zahirenin adeti budur. 



c $pS a 



JP^" MESNEV1-I §ERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

2180. Ta ki se/it o mu§kile me§gul ecU ve kendi firkin tahiahndan gafil ede. 

Bu yarasa ku§lan bu tavn, seni 6 mii§kil ile me§gul etmek ve kendinin gir- 
kin seciyesinden ve tabiatindan seni gaflete diisurmek igin ihtiyar ederler; zi- 
ra o gibi mufsidlerin hakikat namina ortaya koyduklan i§kal ve mu§kil ma- 
anf ile me§gul olan miintesibleri, bu ma'nalarda istigraklan sebebiyle basjan- 
ni kaldinp bu efendilerin etvar ve misvanm tedkfk edemezler ve o miifsidi bir 
derya-yi hakayik zannederler. 

(^ 



Tamam olan akilin ve yanm akilin ve tamam olan adamin ve yanm 
adamm alameti ve la-§ey olan §akf-i magrurun alameti 



2181. Stfkil o olar hi, o me$'cde iledir, o hafilenin delili ve pi$vasidir. 

"Me§'ale"den murad, akl-i kiilldur; ve akl-i kiill, hakikat-i muhammediy- 
yeden ibaret olan nur-i Hak'dir. Varis-i kamil bu hakfkati hamil oldugu cihet- 
le o kamil, viicudun bu mertebe-i kesafetinde ve zulmet-i tabiiyye iginde, bu 
akl-i kiill me§'alesi ve nuru ile yiirur ve her §eyin hakikatini goriir. Binaena- 
leyh o Hak yoluna giden kafilenin oniinde delil ve muktedadir. 

2182. ileri gidici, kendi n&mnun arkasmda gidicidir. O hi-hod gidici kendi- 
nin tahi'idir. 

Hak yolunda onde yurtiyen varis-i kamil, kendi nurunun arkasindan gi- 
der; zira o kamilin zati akl-i kullfin meclasidir. Binaenaleyh kendi mevhum 
olan varhgindan ge§erek Hak yolunu kat' eden o kamil, kendinin tabi'i olmus, 
olur. Zira varis-i Muhammedidir; ve varis ile muris §ahs-i vahid hiikmundedir. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

2183. Otendinin mu minidir ve iman geiiriniz, hem o hir nura hi, onun cant 
orulan othuk. 

"0 varis-i kamil kendinin nurunu gormiis, ve iman etmi§dir. Zira onun 
hakikati, hakikat-i muhammediyye mertebesidir ve o mertebenin hakikati 
de, vucud-i mutlak-i Hak'dir; ve siz dahi o rehberin imanina iman ediniz ki, 
bu iman sizi onun imam mertebesine gotursiin. Zira siz ona iman etmekle 
o kamilin caninin feyz aldigi o nura da iman etmis, olursunuz ki, o nur ha- 
kikat-i muhammediyyedir ve mertebe-i uluhiyettir." Nitekim ayet-i kerime- 
de c&* ^^j jy ^ o* '?££*■ ^ (Maide, 5/15) Ya'ni, "Allah tarafindan size 
nur-i ilahi olan nebiyy-i zi§an geldi ve apagik kitabullah geldi" buyurulur. 
Ve varis-i kamil dahi bu ayet-i kerimede dahildir. Nitekim Hz. Pir efendimiz 
Divin-i Ke&yierindeki su beyt-i §enflerinde zat-i mubarekleri hakkinda bu 
ma'naya i§aret buyururlar: Beyit: 

-Ujb OUl <ujb -l*Lj jIj fU.^j J^Aj$ c~*-b- 4-o** ojj^-j JJi 

Nazmen tercume: 

"Agtilar kenz-i fiiyuzu olunuz hil'at pu§ 
Mustafi geldi yine ciimleniz iman ediniz! " 

j I JUb }j>- JUi \j ^[p . j\ AaX J5U- j^J Af (jJ^Ji 

2184. n^ir digeri ki, o yanm aktl geldi, akili oniinde gozii hilir. 

Diger bir simf ki, o yanm akil geldi, bu smif yukanda ahval-i §erffesi zikr 
olunan tamam akili kendi gozii mertebesinde Mir ve onun huzurunda ken- 
dini kor addeder. 

J*U- j c— ^ j -Li Lj jJj \j JJj jJu\ jjS j^- sj (j j jj c~*o 

2185. *3Cor delUe el vurdugu gtbi, ona el vurdu; nihdyet onunla goriicu ve $evik 
ve celil oldu. 

kimsenin yanm olan akli, akli tarn olan zati tanimaga delfl oldu ve bir 
kor, rehbere nasil siki siki yapi§irsa, o da o akil-i kamili dylece kendisine reh- 
ber bildi ve ona siki siki sanldigi igin, Hak yolundaki tehlikeleri goriicu oldu 
ve kat'-i mesafe ve meratib hususunda da gevik oldu ve akibet maksuduna 
nail ve vasil olup, celil oldu. 



*&$&? 



P^ MESNEVM SERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

C-llif lj J5U- j JiP J,*jj *y>- C^iU LS ^lw ^ J^p jT c5> 0Tj 

2186. Ue o bir e§ek ki, akildan bir ar-pa agirlicjina trudih olmadi, muhakkak 
onun akli olmadi ve akili ierk etti. 

Bu iiciinai simf, insan suretinde ve hayvan siretinde bir mahluk olup bir 
arpa agirligi kadar olsun akil sahibi olmadigindan, akili idrak edemedi; ve 
e§ek, e§egin suretini goriip kendi cinsi olduguna hiikm ettigi gibi, bu akilsiz 
dahi ancak akilin suretini goriip, onu da kendi gibi zannetti ve tebaiyet liizu- 
munu hissetmeyip o akili terk etti. 

Lb lw JJb : - Dx»l Jul jji^j LJL5 aj j jJ^ aj jjIjj aj 

2187. CA/e fo/t ve ne az yol hilmez; deltlin arkasinda yelmek ona ar aelir. 

"0 zahir goriicii olan akilsiz, Hak yolunun ne cogunu ve ne de azini bil- 
mez: Bununla beraber kendini akil ve kamil addedip, bir varis-i kamilin arka- 
sindan gelmekden ve kendine o zati delil yapmakdan arlanir." Binaenaleyh 
mevhum olan varligini ve enaniyetini Hak yolunda kendisine rehzen yapar. 

jLf 4j.,j*\f j ( _ ri To^ t\f jlj-i OU-j j-&\ ijju? 

2188. O uzun sahrdda gah iimidsiz topallvyarak ve gah kosma ile aider. 

akilsiz, uzun olan bu kesafet ve keserat alemi sahrasinda, bilmedigi ve 
anlamadigi bir netfceye dogru gah iimidsiz dii§e kalka ve gah kosa ko§a gider. 

2189. $em'i yok, id ki kendinin pisvasi etsin; bir yanm semi yok ki bir nur 
dilensin! 

'*§em"'den murad, akl-i kamil ve "yanm §em'"den murad dahi, yukanda 
izah olunan yanm akildir. Ya'ni, "Bu ucuncti simfdan olan kimsenin hig ak- 
h olmadigi igin, kendi zatinda ve nefsinde muktedasi ve pisvasi yokdur ve 
ikinci simfdan olan kimseler gibi yanm akli da yokdur ki, kendi zattnm ve 
nefsinin haricinde olan bir akil-i kamilin aklindan bir nur ve akil dilensin! 

2190. Onun akli yokdur, id ki diri nefes vursun; bir yanm akli yok ki, kendi- 

[2197] . „,„ . 

nx olu yapsin'. 



c £p? 



AHMED AVNI KONUK 

"Dem zeden", soz soylemek ma'nasinadir. "Dem zinde zeden", diri soz 
soylemek demek olur. Boyle bir kimsenin akli olmadigindan canh ve diri soz 
soyleyemez ki, kalblerde bir te'sfr ve bir iman-i kavi uyandirsm. Binaena- 
leyh soyledigi sozler miitenakiz ve cansiz olur. Bir yarim akli dahi yokdur ki, 
akil-i kamili tanisin da, onun huzurunda kendini olu gibi hie mesabesinde 
tutsun!" Bu gibi adamlann nasil bir adam oldugunu izah icm humaka-i za- 
maneden birinin manzum sozlerini numune olarak frad edelim. Bu kendi id- 
rakini begenip, hakim geginen bicare diyor ki: 

Enbiyidan ya§anm miistagni 
Bir drumcek goturilr hakka beni 

Enbiyadan miistagni ya§ayan bu akilhnin yine bu manzumesinde soyle- 
digi sozlere bakiniz: 

Ara git deyrini gez Ka 'besini 
Dinie tekbiri, i§it.gan sesini 
Goreceksin ki bu hep bo§lukdur 
Umdugun, aradigm §ey yokdur 
Dtizme Allah 'i gibi §eytani 
Buda'si, Ehrimen'i Yezdan'i 
Topunun hahki bir vehm-i cebm 
Golgeler, golgeler onlar da derin! 

§imdi insaf olunsun da biraz teemmul buyurulsun. Enbiyadan mustagnf 
ya§ayan bu efendinin rehberi ve delili drumcek imis. ve o da kendini hakka 
gotururmu§; fakat hak neresi bilir misiniz? Bo§luk! Halbuki din ve fen na- 
zarlannda bo§luk ve adem yokdur. Zfra din Hakk'in varligini ve e§yanin 
Hakk'm varligindan ciktigini; ve fen dahi, yokdan hicbir §ey crkmayacagi- 
ni ve binaenaleyh yokun var ve vann dahi yok olamayacagini beyan eder. 
i§te rehberi oriimcek olan bir adamin mertebe-i akli ve muhakemesi bu ka- 
dar olur. Bu efendinin mezkur manzumesindeki sozlerin hepsi de birer saf- 
sata numunesi oldugundan, burada tafsiline liizum yokdur. Fakir "Tarih-i 
Kadim Zeyline Reddiye" iinvaniyla yazdigim manzum cevablarda bunlan 
izah ettim. 

*Lj aj J_p- <_^J«J j\ Jul j \S (»li j\ Jbl J5U- d\ aJy 

2191. Q tarnamen o akdin olmii§ii gelsin, id ki kencti ini§inclen (lama $\ksm! 



s^P^ 



MESNEVi-1 §ERlF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

Yukanki ciimlenin maba'didir. Ya'ni, "Oyle bir kimsenin akli yokdur ki, 
akil-i kamilin kiymetini takdfr edip, onun huzurunda kendi varhgindan ve 
enaniyetinden gecsin, ta ki du§tiigu hamakat inisjnden ve cukurundan akil 
damina ciksin ve tabi' oldugu kamil gibi kemale gelsin!" 

2192. S%kl-i kamil yokdur, sozil diri olan hir akdin penahinda kendini olu 
yap! 

"Akl-i kamil nist", "gun akl-i kamil nfst" takdfrindedir. Ya'ni, "Mademki 
sende akl-i kamil yokdur, canli ve diri soz sahibi olan bir akilin himayesi al- 
tinda kendini olu gibi camid kil ve onun rey ve tedbiri dairesinde, Hak yolu- 
na siiluk et!" 

2193. ^Diri degildir, id ki Dsanin hemdemi olsun; olii degildir ta ki Dsanin 
dem-gehi olsun! 

"Dem-geh", "dem", nefes ve "geh" mahal; "dem-geh", mahall-i nefes de- 
mek olur. Ya'ni, "0 akilsiz kimse, akil ve irfan ile diri degildir ki, me§reb-i 
Isa'da olan bir kamilin musahibi olabilsin ve kendi enaniyetinden gecmis. ve 
olii mesabesinde kalmi§ degildir ki, tsa (a.s.) me§rebindeki kamilin diri sdzii- 
ne muhatab olsun! "Diim-geh" olmak ihtimali de vardir. Zira "diim", kuyruk 
ma'nasinadir ki, arkadan kinaye olur; "geh", mahal ma'nasinadir. "Dum- 
geh", arka mahal demekdir ki, tebaiyet ma'nasi murad, olunur. Ya'ni, "0 
kimse olii mesabesinde degildir ki, tsa mesrebinde olan kamilin arkasindan 
yuriisun ve ona tabi' olsun!" demekdir. 

2194. Onun kor olan cam her tarafa adim koyar, akibet kurtulmaz ve fakat 
yukan si$rar. 

kendini enbiya ve evliyaya tebaiyetden miistagni addeden ahmakligin 
cam, kendi kendime hakikati bulurum, diye bu alem-i tabiatm uzun ve ka- 
ranlik sahralannda korii koriine her tarafa adim atar; akibet bu zulmet-i ta- 
bfiyyeden kurtulup bir nur sahastna cikamaz ve fakat ornru ahir olup bu 
alem-i kesafetin yukansinda olan alem-i berzaha sicrar; velakin bu sicrama 



o^p^ 



AHMED AVNI KONUK 

faidesiz olur." Hind nushalannda bu beytin altina ebyat-i Velediyye'den ol- 
masi muhtemel olan su beyti metne Have etmi§lerdir: 

"0 zaman sigramak faide vermez, zira ki bela-yi asuman nazil oldu." Bu 
beyit, yukanki beyt-i §erffin ma'nasim miifessir oldugundan, burada zikrini 
miinasib gordiim. "Cesten", "kurtulmak" ve "kagmak" ve "sigramak" ma'na- 
lanna gelir. "Akibet ne-cehed" de "kurtulmak"; ve "ber-mi-cehed" de "sigra- 
mak" ma'nasinadir, 

<?* 

JSU ~j ^, j JiU ^, ^L <u- oTj ObLstf* j j&J *«u*5 

Golun ve balikgilann ve biri akil ve biri yanm akil ve 

dfgeri magrur ve ahmak mugfel-i la-§ey olan iig baligin ve 

her iigiinun akibet-i halinin kissasidir 



2195. 61/ inad^i goliin hissasilir hi, onda ii$ huuuh hank var iai. 

"Ey inatgi" hitabi, kendi benligine magrur olup, insan-i kamile tabi" ol- 
makdan arlanan kimseyedir. Ve bu kissa, yukanda zikr olunan iig sinifin 
temsilidir. "§igerf ', "acib" ve "biiyuk" ma'nalannadir. Ya'ni, "Bir gol var idi 
ve gdlde de tig acib veya biiyuk balik var idi." 

jLsr yu> ^\ j JLiL <u*i j^3 ol iiXJ lS ^'^> «^y>- 4-LK" j^> 

2196, O^e-lile'de okumu? olursun; fakat kissanm ki$n ve hu camn i$i olur. 

Kelile ve Dimne ismindeki kitab, Hind-i kadim hiikemasindan "Dab§e- 
lim" ismindeki bir hakimin hikmet-i ahlakdan bahisle Sanskrit lisamyla 
yazdigi bir kitabdir. Hasan Vaiz tarafindan Envar-i Suheylfismi ile Farisf ye 
terciime edilmis, ve Hindistan'da tab' edilmi§dir. Filibeli Alaeddin Ali gelebi 



*$%?? 



gfjK^" MESNEVt-l §ERtF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

tarafindan da Hiimayunname ismiyle Tiirkge'ye tercume ve tab' edilmi§dir. 
tbaresi tarz-i kadim iizeredir. Hilali Efendi de nazmen tercume etmi§dir; bi- 
lahire §erif Ibrahim Mahir Efendi tarafindan sade bir lisan ile tercume olun- 
mu§dur. Kul Mes'ud naminda birisi tarafindan yapilan eski bir tercume de 
Laleli Kiituphanesi'nde mahfuzdur. Cenab-i Pir efendimiz bu gol ve balik hi- 
kayesinin bu KelSe ve Dimne kitabinda mezkur oldugunu ve fakat orada bu 
hikayenin zahiri ve kabugu miinderic. olup; burada bu hikaye vesilesiyle ca- 
nm ig. beyan buyuruldugunu zikr ederler. 

2197. ^irka^ halikp o gol tarafina ge$tiler ve o zamiri gordiiler. 

"Sayyad", avci demekdir; burada "balik avlayan balikgi" demek olur. "Za- 
mir", alelumum gizli olan §eye derler ve kalbdeki niyet gizli oldugundan ona 
da "zamir" denir. Burada su icjnde gizlenen bahklar murad olunur. 

2198. Soma iazak getirmeh icin acele ettiler; baUhlar vaktj ve hu$-mend ol- 
dular. 

Balikgilar o gol icjnde gizli olan baliklan gordiikden sonra, hemen oltala- 
nni veya aglanm getirmek, ya'ni hazirlamak icm harekete geldiler ve faaliye- 
te ba§ladilar. Bahklar avcilann bu faaliyetinden onlann maksatlanni anladi- 
lar ve idrakli bir hale geldiler. 

2199. O ki akil idi, yola azm eiti; na-marzi olan mu§kil ydla azm eiti. 

Ya'ni, akli kamil olan balik, tabiatin istemedigi bir yola azm etti. Ya'ni, ya- 
§amaga ali§tigi bir muhiti terk edip, avcilann tuzagindan kurtulmak icjn za- 
run olan bir sefere gikti. 

2200. 'Dedi hi: n< Dunlar ile mesveret tulmam. Zira muhakkak heni hudreiden 
[2207] , , , „ 

zayij ederler. 

akil olan balik icmden dedi ki: "Ben diger bu iki arkada§im ile mii§ave- 
re etmem, zira yakfnen bilirim ki, onlar benim bu sefer ve seyahat hakkmda- 



cs^ 



P^ AHMED AVNl KONUK 

ki fikrimin kuvvetini za'fa diisuriirler ve benim kudretimi kirarlar." "Makde- 
ret", zenginlik ve kudret ma'nalannadir. 

2201. ^oyma ve olma muhabbeti onlann cant uzerinde dola§irlar; onlann ca~ 
hilliai ve cehli benim uzerime vururlar. 

"Ben onlar ile §unun igin mu§avere etmem ki, onlarda dogduklan ve vu- 
cud bulduklan mahallin muhabbeti vardir ve bu muhabbetler onlann cam 
uzerinde dola§irlar, tenbeldirler; bulunduklan mahalden hareket etmek iste- 
mezler ve cahildirler. Bulunduklan mahalden ba§ka yer oldugunu bilmezler. 
Binaenaleyh onlann tenbelligi ve cehli bana da te'sir eder. Benim sefer hak- 
kindaki kasd ve himmetimi tezelziile ugratirlar." "Zad", dogmak ma'nasina 
masdar-i tahftfidir, "Bud", "buden" masdanmn tahfifidir, "olmak" ve "viicud 
bulmak" demekdir. "Tenfden" masdanmn miiteaddid ma'nasi vardir; burada 
"bir seyin etrafinda dolasmak" ma'nasinadir. 

2202. uMe§veret vein iyi bir diri lazimdu ki, seni diri eisin ve o diri hani? 

"Diri"den murad, viicud-i abdanisinden fani ve viicud-i Hakkani ije ba- 
ki olan insan-i kamildir. Ya'ni, "Tarik-i Hak'da suluk ve seyr u sefer hak- 
kmda mesveret etmek ve onun re'y ve tedbiriyle hareket edebilmek igin, iyi 
bir diri, ya'ni, sifat-i nefsaniyyesinden bir kil ucu kadar bile eser kalmamis. 
olan bir kamil lazimdir ki, seni de kendisi gibi viicud-i abdaniden kurtanp, 
viicud-i Hakkani ile kaim kilsin. Halbuki oyle bir diri ve insan-i kamil nere- 
de?" Miirsjdlik da'vastnda bulunanlar maatteessuf sifat-i nefsaniyye ile 
ma'lul birtakim hastalardir. Kendileri bir hakim-i ilahiye muhtagdir, kendi- 
lerinin lead ettikleri hayalati, fuyuzat-i rabbaniyye zannederler; ve kendile- 
rini insan-i kamile tebaiyetden miistagni addederler ve mahdud muhakeme- 
leriyle kiimmelfn-i evliyaullahm maarif ve hakayikim tenkfd ederler, neuzii 
billah! 

d j (j\j ijb lIG C-oIj aSvI j dj (jlj jil — « \j j*L~> tj\ 

2203. 6y miisajir, musafir ile rev vw, zird hi kadtntn reyi, senin ayagini iopal 
tuiarl 



jP^ MESNEVI-I §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

"Musafir"den murad, viicudat-i izafiyye aleminden viicud-i hakikfye sefer 
eden kimsedir. "Kadm"dan murad, kadinlar gibi alayi§-i diinyeviyyeye mec- 
lub olan nefisdir. Ya'ni, "Ey bu viicud-i izafi aleminden vucud-i hakikfye ve 
bu alem-i keseratdan, alem-i vahdete sefer eden kimse! Kendin gibi olan bir 
musafir ile miisavere et, eger sifat-i nefsaniyyesi sebebiyle bu viicud-i mev- 
humuna baglanmis, ve alayi§-i diinyeviyyeye aldanmis, olan kimse ile mii§a- 
vere edersen, emr-i siilukde senin ayagim topal tutar." Keserat aleminde ve 
fikrinde kahp, alem-i vahdete dogru kaf-i mesafe edemezsin; zira hadis-i §e- 
rifde jAjti^ j o*jjP- ya'ni, " Kadinlar ile miisavere edin ve onlann reylerine 
muhalefet edin!" buyurulmu§dur. 

2204. Islubhu l-vaian clemintlen gee, clurma; zira vatan o tarafclir, can hu iaraf 
degildir. 

"Dem", bu kelimenin Arabi ve Farisf miiteaddid ma'nalan vardir. §emsu'l- 
Lugatm beyanma gore, "folic ve bigagin keskin tarafi" ma'nasina da gelir. 
Bu ma'naya gore ou Vi ^ j^ji ^ ya'ni, "Vatan muhabbeti fmandandir" ha- 
dis-i §erifi bir "kilic"a ve onun "keskin tarafi" zahir olan alem-i §ehadete ve 
keskin olmayan tarafi da batin olan alem-i gayba tesbih buyurulmus, olur. 
Alem-i §ehadetin keskin olmasi, bu viicudat-i mevhumenin insan uzerinde 
miiessir olmasindan nasjdir. Imdi bu ma'naya gore cenab-i Pir efendimiz bu- 
yururlar ki: Bu hadis-i §erifln zahiri ve batmi vardir. "Bu kihcin keskin tara- 
findan, ya'ni, zahirinden geg, durma; seni helak eder ve bu fanf olan diinya 
tarafi sana vatan olamaz. Aslf olan vatan, o batin ve baki olan alem-i gayb- 
dir; cunki sen ruh-i latlfsin ve ruh-i latifin tarafi bu kesafet tarafi degildir." 

2205. Gyer vatan istersen <$af'in o tarafina p$, bu cloflru haiisi aa\ai okuma! 

"§at", nehir kenan ma'nasinadir. "Nehir"den murad, alem-i fanf ve vii- 
cud-i kevnidir. Bu alem-i fanf nehrinin kenan alem-i gaybin mebdei olur. 
Ya'ni, "Eger vatan istersen bu viicud-i kevni ve izafi nehrinin obiir tarafi olan 
alem-i letafete gee! Resul-i Ekrem Efendimiz'in dogru olan bu hadis-i §erffini 
yanh§ okuma!" Zira alem-i faniyi vatan ittihaz etmek, alem-i bekaya imam 
takviye etmez; belki alem-i latifi kendine vatan ittihaz etmek igin, tevecciih-i 
kamil ile miiteveccih olmak fman-i kaviden ne§'et eder. 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 



(?* 



Abdest alanin abdest evraduuters okumasi 

"Vird", "muayyen zamanlarda okunmak igin vazife ittihaz olunan dua"ya 
denir. "Evrad", virdin eem'idir. Burada, abdest alirken okunan dualar ma'na- 
sinadir. 

Uo jfy j^>- jJj\ c— »-ui ^ cS-^jj Ij >***■ j* J^J J J 

2206. <5%bdestde her uzuv i$in ayn hir vird vardvt. Dtadisde dua i$in gelmi§- 
dir. 

Abdest alirken her bir uzuv yikandigi vakit okunacak olan ayn bir vird 
vardir ki, bu evrad hadis-i §erifde dua olmak uzere bize ta'lim buyurulmu§- 
dur. Bu dualar aynca muamelat-i diniyyeye dair yazilan kitablarda munderic, 
oldugundan, burada zikri uzun olur. , 

j* vj jt s l^ ^^r <sy. ^ 'u* J* t3Ui^.i *£ dj* 

2207. ^Buruna istin§ak eitijjin vakit, 'Jlahh-i ganulen cennet kokusunu istel 

"lsttn§ak", burna su vermege derler. Ya'ni, "Abdest alirken burna su ver- 
digin vakit, hadis-i §erifde beyan buyurulan l^*j & jijj\ 3 **M Wj ^-J ^ 
ya'ni, "Ey benim Allah'im, bana cennet kokusunu koklat ve beni onun 
ni'metlerinden nziklandir!" duasim okul" 

OL-if JJ^ xll< Jf ijy, OW iSy^ -^ y ^\J fc 

2208. %a ki sent o koku cennetler iarafina ceksin; gut kokusu, aulistamn deli- 



li oh 



iur, 



"Koku, kendisinden koku sadir olan §eye dogru rehberlik eder. Mesela in- 
sanin burnuna gul kokusu geldigi vakit, buralaidar bir giilistan olmalidir diye 
etrafi ara§tinr." Malum olsun ki, abdest alirken dualan okumak, cismin 
hey'et-i mecmuasimn taharetine sebeb oldugu ve bu dualar okunmaksizin 



*£» 



MESNEVf-i SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

abdest ahmrsa, yalniz yikanan uzuvlann tahareti husule gelecegi *a\ /"> &. 
aii ^j\-^\ u^io jfo jj <JJi ^j\ /"Jo ^J ou ar •JL-j f . j& ty*^ -up Ya'ni, ""Kim ki ab- 
dest alirken Allah'i zikr ederse cesedinin hepsi temiz olur ve eger Allah'i zikr 
etmezse, o kimsenin ancak su isabet eden uzvu temiz olur" hadis-i §erffinde 
beyan buyurulmusdur, Bunlan ezberleyip okumak evladir. Eger ezberlemek 
miisMl gelirse, hie olmazsa abdesti gafletle almayip, flkren ve lisanen Hakk'i 
zikr etmelidir ve ancak boyle bir abdest taharet-i kamile-i zahire ve batineyi 
mucib olur. 

cf A r^-J y vj V *y. oi 1 cJ^'i >J3 ^ \*^\ *£ ^y? 

2209. Dstinca ettigin vakit sozixn virii bu olur. "^a ZRab sen beni bundan yak 
et!" 

"Istinca vakti"nden murad, istinca edip heladan gikmayi miiteakib olan 
zamandir. Zira helada mahall-i necaseti temizlerken lisanen Hakk'i zikr et- 
mek miinasib oimaz ve ebyat-i atiye dahi bu ma'nayi miieyyiddir. Ciinki 
helada vakt-i istincada insan halkdan tecerriid eder ve onu goren ve soy- 
ledigini islten olmaz. Ya'ni, "tstincayi miiteakiben okunacak vird-i dua ve 
vazife-i munacat oM^S&s- cy L ^b o^*^ 1 a* lt^'j u* 1 ^ 1 cs l > d *^ 1 r^ 1 
byj>*t f* Vj ^sJ* J/ V jiJUi tf e^Wij Ya'ni, "Ey benim Allah'im, beni zi- 
yade tovbe edicilerden kil ve beni pek ziyade temizlenicilerden kil ve beni 
salih kullanndan kil ve beni uzerlerine havf ve hiizun tan olmayanlardan 
kil!" duasi ve mixnacatidir. Buharf Sahih'de istinca duasi c1~jU & j-z- ^ 
tUiJ-!j ya'ni, "Ey benim Allah'im beni habfsden ve habislerden mticanib 
kil!" suretinde de rivayet olunmu§dur." Elfaz-i dua, Arabi olarak bu suret- 
ledir; fakat maksat miinacatdir ve Hak'dan talebdtr; ve miinacat ve taleb 
ise her lisan ile olabilir. Bu ma' nay a isareten cenab-i Pir bu munacat ve ta- 
lebi lisan-i Farisi ile nazmen beyan buyurmusjardir. Ma'nasini bilerek 
ba'de'l-istinca bu ebyat-i §erife de okunabilir. Arabi ve Farisi bilemiyenler 
Turkge de munacat ve niyaz edebilirler; fakat efdali hadis-i§erifde sabit 
olan elfazdir. ^ 



2210. IZenim elim buraya eri§ip bunu yikadi; elim cant yikamakta zayifdir. 

"Ya Rab, benim elim mahall-i necaset olan uzvuma kadar yetisti ve bu uz- 
vu su ile yikadi ve zahin bir temizlik yapabiidi; fakat cammda hubb-i masi- 



c ^p? 



AHMED AVNl KONUK 

va habasetleri vardir; bu zahin elim onlan temizlemek hususunda zayif ve 
acizdir." 

jL*j L^jL>- j2 «ju^sj J-s*a c~»o OL-S'lj 0W- Aii5' ( __ r ~^' y j <-£' 

2211. ,_ ^a ZRab, nakeslerin cant senden kes olmusdur; senin fazlinin eli can- 
lara erisicidir. 

"Nakes", algak, deni, zelil ve hasis olan kimse; "kes", makbul ve mu'te- 
ber olan kimse. Ya'ni, "Ya Rab, birgok algak ve hasis olan kimselerin cam, 
senin lutfun ve inayetin ile makbul ve mu'teber olmu§dur. Senin fazl u ke- 
rem elin, bizim batmimiz olan canlara da erisjcidir!" 

f-f &\{f J*\j*>- (Jj" $ J (^ dr 4 {>/ J J* u^ Cr" •**■ 

2212. "lienim haddim bu idi, ben algak yaphm; o had iarafindan olani ey ke- 
rim, sen yap!" \ 

Ya'ni, "Benim bin cismani ve digeri ruhamolmak iizere iki haddim vardir. 
Cismaniyet haddi tarafindan olan tahareti, siifli olan cismime mahsus alet-i 
taharet olan elim ile ben yaptim; fakat ruhanf olan haddim tarafina bu zahi- 
ri ve cismani elim eri§mez. Binaenaleyh o haddim tarafina ait olan temizligi 
de, ey kerfm olan efendim, sen yap!" 

\j C—^O /jjl j-io y Oil »>• jl \j 0~~*>«j y'-^"" *--*«i 0-l> jl 

2213. n 6y Diuda, ben postu hadesden yikadvm; sen de bu dostu havddisden 
yiha!" 

"Posfdan murad, cisimdir ve "dost" dan murad, ruhdur. Zfra bir beyt-i §e- 
rifde, 

Ya'ni, "Elbise tenden ve can dahi tenden agah degildir, o canin dimagin- 
da Allah gammdan ba§kasi yokdur" buyurulur. "Hades"den murad, neca- 
sat-i zahire ve "havadis"den murad, "masivallah" i'tibar olunan suver-i e§- 
ya muhabbetidir ki, ruhun nefse olan baglihgindan husule gelir. Ya'ni, "Ey 
Huda, ben cismimi necaset-i zahiriyyeden yikadim, sen dahi lutfunla bu se- 
nin dostun olan ruhumu senin masivamn muhabbetinden yika!" 



*$%&> 



MESNEVl-t $ERiF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

i _ 

Bir sahis istinca vaktinde istinca virdi olan 

"Allahumme'calm mine't-tewabfne ve'calnt mine'l- 

mutatahhirrn!" yerine "Allahumme erihni min rayihati'l- 

cenneti!" der idi. Ve istinca virdini dahi, istin§ak vaktinde 

soylerdi. Azizin birisi i§itdi, buna takat tutmadi 



2214. O hid istinca vaktinde der idi ki: "IZeni cennet rayihasvyla $ift tut!" 

bir kimse istinca vaktinde, istin§ak duasini okuyup: "Ya Rab beni cen- 
net kokusuyla e§ tut ve beni bu kokuya mukarin kill" der idi. 

2215. ^ir sahis dedi: "fiiizel vird getirmissin, fakat duamn deligini gaib et- 
missinl" 

kimsenin tersine okudugu bu duayi isjten bir kimse, onu Mz icin de- 
di ki: "Ey efendi, duan giizeldir ve bu duamn giizelligine diyecek yokdur; 
fakat sende buyiik bir yanhshk var, duaya mahsus olan cisminin deligini 
gaib etmissin." Yukanda izah olundugu uzere bir sahsin bu ters okunart du- 
ayi isftmesi, bu duamn helada degil, heladan cikmayi miiteakib okunacagi- 
run delflidir. 

2216. "cMademki hu dud hurnun virdi idi, hurun virdini sen nicin hupna ge- 
tirdin?" 

e 



AHMED AVNl KONUK 

"Ey efendi bu okudugun dua burnuna su verilirken okunacak bir vird idi, 
kigim temizlemek hususunda okumamn ma'nasi nedir?" 

2217. Uiiir olan kimse cennet hokusunu hurnunaan hulau; cennet kokusu ne 
vakit duhiirden gelir?" 

"BurunMan murad, mesamm-i ruhdur ve "dubur"den murad, me§amm-i 
cisimdir. Ya'ni, "Cisim kaydindan azad olan kimse, cennet kokusunu ancak 
me§amm-i ruhundan ahr; yoksa maddi kokulann iyisine ve fenasina mahal 
olan cisminin burnundan almaz" demek olur. 

014-i ju£ ji a*j> j&j fjj olflit ,j~j my. £si>iy <j\ 

2218. Gy ahmaklann oniine ievazu fl'6tiirmii$ ve ey §ahlann oniine iekebbur go- 
tiirmiis! 

"Ahmaklar"dan murad, ehl-i diinya ve "§ahlar"dan murad, enbiya ve ev- 
liya hazarattdir. "Ey hakayik-i e§yadan bi-haber olan ehl-i nefis ve ehl-i diin- 
ya oniinde miitevazi' bulunan; ve ey hakayik-i e§yaya vakif olan enbiya ve 
evliya hazaratina kar§i miitekebbir bulunup, onlara tebaiyetden istinkaf eden 
beyefendi!" J 

2219. O tekebhiir al$aklar iizerine giizeldir ve yerindedir, sahm ma'kus flitme, 
onun aksi senin hendindir. 

"Cust", muteaddid ma'nasi vardir; burada "iyi" ve "tamamen yerine 
oturan §ey" ma'nasinadir. Ya'ni, "Tekebbiir, eger algak tabiath olan kimse- 
lere kar§i olursa guzeldir ve tamamen yerine oturtulmus, bir muameledir. 
Ey efendi, sakin bu muamelenin tersini yapma, ya'ni, alicenab olan kim- 
selere ka§n sifat-i kibr ile zahir olmal Eger bu sifat-i kibri, ma'na §ahlanna 
kar§i yaparsan, senin tarik-i Hak'daki seyrini baglar, bir adim ileri atamaz 
olursun!" 

J^ tj\ ±»\ ,_s^ 'Aisbj y. JT C~-j j~> £\jf ^ jl 

2220. [Jul hurun deligi i$in hitii; ey galizii't-tab' ', koku hurnun vazifesi geldi! 



««^ 



MESNEVI-t §ERtF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

"Utttl", kaba ve galiz tabiatli olan adam demekdir. Ya'ni, "Hak Teala her 
seyi bir §ey igin yaratdi ve kokusu giizel olan gul dahi bu hikmete mebni, bu- 
run deligi igin nesv ii nema buldu. Ey tabfatinda kabahk olan kimse, her uz- 
vunu mahallinde kullan ve giil kokusunu da burnundan al!" 

jij t^J^ Oi ] *^~~* Ji &<J\*- . J* c^ ^— *^ j& ^f L$y. 

2221 . By cesur, cjiil kokusu mesarnm i^indir, o kokunun yen hu a§acjinin cteligi 
degilcLir. 

"Me§amm", kokiamak mahalli olan "me§emm" kelimesinin cem'idir, ikin- 
ci "mim" te§dfd iledir, fakat Farisf de muhaffef olarak kullamlir. Ya'ni, "Ey 
cennet kokusunu me§amm-i cisminden duymak isteyen ciir'etkar; o cennet 
guiii olan ma'rifet-i ilahiyyenin kokusu, me§amm-i run igindir. kokunun 
yeri bu alem-i sufliye mahsus olan cisim burnunun deligi degildir!" 

\J wbL; £\ y>- **j> y> j y \j> Jj\ «U>- cSjJ W^ul j\ < _ ? 5 

2222. ^Ruldiln kokusu huraian sana ne vakii gelir? Bger sana lazim. ise, ko- 
kuyu mevzi'inden isie! 

. "Huld", "bakf ve daim olmak" ma'nasinadir. Ya'ni, "Bu cisim tarafindan, 
ne vakit sana beka kokusu gelir? Eger sana bu beka kokusu lazim ise, onu o 
kokunun mevzi'i olan ruh tarafindan iste!" 

2223. Diuhhu'l-vatan hoyle Auriist olur, ey efenii sen evvela vatam taml 

Ya'ni, "Kokunun mahallini ta'yfnden sonra, koklanacak §eyi o mahalle 
goturmek lazim geldigi gibi ouVi ^ J^i ^ ["Vatan sevgisi fmandandir"] 
hadfs-i §enfine de dogru ma'na verilmis, olabilmek igin, ewela vatam tani- 
mak ve sonra da muhabbetini ona tevcih etmek lazim gelir ki, fman sabit ola- 
bilsin!" Zfra bu "vatan" bit kimsenin dogdugu ve ya§adigi memleket ma'na- 
sina alinirsa, kafirler ve mecusiler ve putperestler dahi, kendi vatanlannin 
muhibbidirler ve bu vatanlanm du§manlanna vermemek igin kanlanni doker- 
ler ve canlanni feda ederler. Binaenaleyh bunlann bu muhabbeti dahi fman- 
dan ne§et etmek lazim gelir. Boyle olunca, hadis-i §erifdeki vatan, mevt ile 
riicu' olunacak olan vatan-i asliden ibaret olur ve "Hubbu'l-vatanin imandan 
olmasi" bu ma'naya gore dogru ve sahfli olur. 



^W 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



akil baligin vakif olmasi ve ba§kalanyla me§veretsiz 
olarak hikmet cihetinden seferi onde tutmasi 



(Bu ixnvan Ankaravf nushasinda yokdur, Hind nushalan kayd etmi§dir. 
Fihristde kolayhk olacagi miitalaasiyla buraya derc olundu.) 

2224. O ze/u tiaiik cleat hi: ~^>ol edeuim, kalhimi onlartn reyinden ve me$vere- 
iinden hoparayim!" 

"Rah kerden", sefer etmekden kinayedir. Ya'ni, o akilli olan bahk kendi 
kendine dedi ki: "Ben bulundugum bu golden sefere ve seyahata cikayim ve 
kalbimi dfger arkada§lanmin reyi ve me§vereti ile baglamayayim!" 

2225. " CA/ie§verd vakii decjildir, ayah ol, yol yap( Sen £%li cjihi huyuya ah ei'." 

Ya'ni, "Tehlike yakm ve goz oniinde oldugundan me§veret ile ve dediko- 
du ile gegirilecek vakit yokdur, kendine gel ve sefere cik! Sen ilm-i hakfkatin 
§ahi olan Imam-i Ali (kerremallahu vechehu) efendimiz gibi kuyuya ah et!" 

Malum olsun ki, §ah-i velayet efendimizin kuyuya ah etmesi hakkinda 
rivayat-i muhtelife vardir. Bir rivayetde Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz, 
Hakk'in hiiviyetine ve vahdet-i viicuduna dair fmam-i Ali (kerremallahu vec- 
hehu) ya acikga birtakim esrar soyledi ve bu esran ke§f etmemesini de tenbih 
buyurdu. Cenab-i Ali'yi o esrann hal-i azamet ve celali istila etti. Miibarek ba- 
sini bir kuyuya egip bir ah cekti; derhal kuyunun suyu o ahin hararetinden 
kaynadi. Ve bir rivayetde de "Hu" dedi. Nitektim arifin biri bu ma'nayi beya- 
nen soyle soylemi§dir. Beyit: 

01 Ali gaha vanp bir Hu dedi 
Ozge sirlardan ne o ne bu dedi 



<^ps 



MESNEVI-t SERlF SERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • *^W 

Ve bir rivayetde dahi, lafzan esran kuyuya soyledi; kuyunun suyu kana 
tebeddiil etti. Fendiiddfn-i Attar (k.s.) hazretleri de Mantiku't-Tayr ismindeki 
eser-i alilerinde bunu §6yle beyan buyurmu§dur: 



J^-y- j'./- 1 "^ ^ j* J*>j* J^-y- j^" -^j- 5 j j'*^ ^^ 

"Mustafa (s.a. v.) yolda biryere indi. "Asker igin kuyudan su getiriniz!" buyur- 
du. Bir adam gitti, acele gerigeldi ve "Kuyu kan doludur ve su yokdur!" dedi. 
Resul-i Ekrem hazretleri buyurdu ki: "Bir uyamk kendi emrinin derdinden, 
ya 'ni, Murtaza, kuyuya kendi esranm soyledi; vaktaki kuyu onu i§itdi, ona ta- 
kati yok idi, siiphesiz kan doiu oldu ve onun suyu olmadi. " 

Bir rivayetde dahi o kuyudan bir kamis, bitti, cobanin biri o kami§i kesip 
diidiik yapti ve galip eglenmege bastadi. Resul-i Ekrem hazretleri bir gun o 
tarafdan gegerken gobamn galdigi diidugiin sesini isjtdi, hazir olanlara: "Bu 
ses benim cenab-i Ali'ye soyledigim esran haber veriyor" buyurdu. 

imdi izahdan miistagnidir ki, bu rivayetlerden maksud olan eskal-i zahi- 
riyye degildir; belki birkag miihim ma'nanin ihtar ve tenbihidir. miihim 
ma'nalar da bunlardir: 

1 . Esrar-i hiiviyyete ve vahdet-i viicud sirnna herkes tahammul edemez, 
bu esrara §ah-i velayetin kalb-i §erffi gibi metfn bir kalb lazimdir. 

2. Viicudda zuhura meyl vardir, binaealeyh batinda olan §eyler zuhur et- 
mek ister. 

3. Na-ehil olanlara esrar-i ilahiyyenin ke§fi caiz degildir; nitekim Hz. Ali 
ke§f etmedi. 

4. Batindaki esrann izhan igin bir tazyik-i §edfd vaki' oldugu vakit, onu 
ancak ehline soylemek lazimdir. Nitekim Resul-i Ekrem hazretleri, Imam-i Ali 
hazretlerine soyledi; zira ji^Vi Jy i ji^vi V j^ Ya'ni, "Ahrann kalbleri esrann 
kabirleridir" denilmi§dir; ve nitekim atideki beyt-i §enfde bu ma'naya i§aret 
buyurulur: 

2226. O akin mahremi fofc nadirdir; ases gibi gece gidicilih ve gizli gidicilih el! 



<^P? 



AHMED AVNt KONUK 

"Ases", geceleri gezen zabita me'muru demekdir, Ya'ni, "Resul-i Ekrem 
hazretlerinin hakayika niuteallik olan ahadis-i §erifesinin maani-i muntfe- 
sini idrak edip "Ah!" eden kummel-i evliyamn bu ahlanna mahrem olacak 
kimseler nadirdir. Ve bilakis gerek bu Mesnevn §enfde ve gerek cenab-i 
§eyh-i Ekber Muhyiddm-i Arabi hazretlerinin asar-i aliyyesinde ve bilhas- 
sa Fususu'l-Hikem' mde emr-i Risaletpenahf ile izhar buyurulan esrar-i ila- 
hiyyeye tahammul edemeyip, bi-edebane ta'riz edenler pek cokdur. Bina- 
enaleyh ey salik-i miistaid, eger sen bu esrara ve bu ahlara vakif olur isen, 
ases gibi karanhkta yiirii ve esrar-i ilahiyye yolunda gizli gizli git! Zira bu 
esrar-i ilahiyye aleyhine hucum edenler gokdur. Nitekim Ebu Hiireyre (r.a.) 
hazretleri buyururlar ki: "Ben Resul-i Ekrem hazretlerinden iki torba ilim 
aldim, birini ne§r ettim, birini de nas bogazimi keserler korkusuyla ne§r et- 
medim." 

jf ^*f c/- ] ^J 3 j* j™. j£»Jjij cf r^ l -~>* ^^ 

2227. Hu golden derya tarafma azm et, derydyi iste ve h\x girdabm terkini tut! 

Dar olan bu diinya golunden vahdet ve hakikat.deryasi tarafina azm et ve 
hakikat-i viicud deryasmi iste ve bu keserat alemi bir girdab mesabesindedir, 
helak olmamak igin o alemi terk et! 

2228. O pofc korkuax cjogsunii ayah yayli ve hatarli makamdan nur Aeryasxna 
kadar cjitii. 

"Sine ra-pa kerden", korkak kimsenin yiiz ustii yatip, suriinerek gitmesin- 
den kinayedir. Ya'ni, "0 akil olan balik, bu fikirlerden sonra korka korka bu 
tehlikeli makamdan, ya'ni, bu zulmet ve kesafet makami olan alem-i kese- 
ratdan, nur deryasi olan vahdet deryasina kadar gitti." 

J ji Aj ^ J^> j* b " * j*L?* >y. ^> y ^ ^ j*^ y?~* 

2229. Sirkasindan kopek olan ahu ax%x, onun teninden hir damar olduh^a ko- 
sardx. 

Ya'ni, o akil balik ve salik-i sadik, arkasindan bir yirtici kopek kosan bir 
ahu nasil kosar ve kacarsa, o da cisminde bir hareket daman oldukca oyle 
ko§ar ve kacar idi. 



eswgo 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEV1-4 • 

2230. Taiwan uykusu ve arkada kopek hatadu; korkanin floziinde muhakkak 

[2237] -. j . 

uytui neredel 

"Hab-i hargus/', gafletden kinayedir (Bahir-i Acem). "K6pek"den murad, 
§eytandir; Ya'ni, salikin arkasinda yirtici kopek mesabesinde olan §eytan 
olup, onu avlayarak helak etmek azminde iken, gafletde bulunmak hatadir. 
Mademki insan pek tehlikeli olan bu diinyada hal-i seferdedir, onun goziinde 
gaflet uykusu olmamak icab eder. Zira korkan kimsenin goziine uyku girmez. 

Malum olsun ki emniyet, insanlann iki simfinda olur. Birisi sifat-i nefsa- 
niyyelerinden miicerred ve sifat-i Hakkaniyye ile mii§erref evliyadir ki, onlar 
hakkinda o/j^_ ^ iT, '^ *Sy~ U iii \\S} ji ul (Yunus, 10/62) ["Agah olun, 
muhakak Allah 'in velileri uzerine korku yokdur ve onlar mahzun da olmaz- 
lar!"} buyurulmu§dur. Digeri nefis ve §eytanin igirdigi §arab-i gaflet ile sarho§ 
olan ehl-i dunyadir ki, bir an olsun ayilip korkmak onlann §amndan degildir. 
Onlar hakkinda sure-i Hicr'de 'aj^t '?4&» J& °?i\^r^> (Hicr, 15/72) ya'ni, 
"Ey Resul'um senin hayatin hakki icin' onlar sarhosjuklan iginde sergerdan 
olmu§lardir" buyurulur. Bu iki taife arasinda bulunan simf daima korku igin- 
dedirler. Ve bunlann emni, emn-i hakikf degildir; belki batan bir geminin igin- 
de bulunup, batmasindan haberi olmayan kimsenin emni kabflindendir. 

2231. O hahh gitti, derya yolunu iuidu, gent§in geni§i olan uzak yolu tutdu. 

"0 balik, ya'ni, o akil olan salik gitti ve derya-yi vahdet yolunu tutdu ki, 
o yol genisjn geni§idir ve pek uzakdir." Zira muhakkikler, "makam-i fenaya 
ve mahall-i emne vusul igin, ale'1-ekal bin mevt-i iradi lazimdir" derler. 

2232. <Sdkvbet $ok me§akhatle.r gordii, nihayet emn il afiyei iarafina gitti. 

Ve bu seferi muteakib yolda gok me§akkatler gordii. Zira yolda alti buyiik 
akabe ve her akabe aralannda binlerce tehlikeli ugurumlar vardir. Bu alti aka- 
be nefsin meratibidir ve nefis her bir mertebede bir varlik da'vasinda bulunur 
ve her bir mertebenin zulmani ve nurani hicablan vardir ki, hadfs-i §enfde 
bunlara isareten *Jis> j jy cf v^ ^ u^ ^ & ya'ni, "Allah'in nurdan ve 
zulmetden yetmi§ bin hicabi vardir" buyurulur. Birgok salikler nefsin bu 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK "^® 

da'valanndan dolayi yolda kahrlar ve kendilerini kemale gelmi§ zannederler; 
ve kendi mertebeleriyle kamilleri mukayese edip, onlann maarif ve hakayiki- 
na i'tiraz ederler; ve helak-i ma'nevi iginde bulunduklanni idrak edemezler. 
§ihabuddin Siihreverdi hazretleri Avarifu'l-Maatiffe bunlara "salik-i ebter" 
ta'bfr buyururlar, Bu akabelerden ve ucurumlardan saliki gegirecek olan va- 
sita, her bir mertebede kendinin higligini idrak edip muhakkiklann vesayasi- 
na tabi' olmakdir. "Velhasil o salik yolda bircok me§akkatler gordiikden son- 
ra, nihayet emn ii afiyet tarafina gitti ve nefs-i safiye ve kamile mertebesini 
buldu ki, bu mertebede artik havf ve hiizun yokdur." 

2233. UCendini derin olan deryaya hirakh hi, hufcir goz onun haddini hulamaz. 

"Tarf, inde'n-nazar goz kapagini kimildatmak demekdir; ve "goz" 
ma'nasi da murad olunur, burada goz ma'nasinadir. Ya'ni, "Kendisini pek de- 
rin ve ucu bucagi bulunmaz olan vahdet-i vuctld-i Hak deryasina birakti ki, 
hicbir goz o viicudun ve varhgin had ve kenanni bulamaz." 

A2~ rJj JLi Ol jl \j JSU *J f b JuijjLj ObLs* y*- ( _ r J 

2234. Sonra vahtaki avcdar tuzak geiirdiler, yanm akdin dimacji ondan act oldu, 

"Avcilar"dan murad, ruhu alem-i suflfnin huzuzati ve lezzati oltalanyla 
avlayan nefis ve §eytandir. Ve "yanm akil"den murad, akil-i kamile tabi' ol- 
mayan e§hasdir. Ya'ni, "Yanm akilli balik, bahkgilann oltalar ile kendini go- 
runce, onun dimagi helak korkusundan aci oldu." 

2235. *Dedi: n <S%h! lien ftrsah fevt ettim, ni$in o akile yolda$ olmadim, ni$in?" 

2236. *0 ansiztn gitti, velakin gittigi vakit, hen de arkadan hararetle gitmeli 
idiml" 

"0 akil bize haber vermeksizin ve ansizm gidiverdi, velakin gittigi vakit, 
ben de ona tabi' olup hararetle ve a§k ile arkasmdan gitmeli idim!" 

2237. 0epni§e hasret getirmek hatadir, aitmi§ olan fieri cjelmez, onun yadi he- 
hadir. 



cv^a 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

"Heba", havada ugan toz zerreleridir. Ya'ni, gecmis, olan bir §eyin zikri 
bosdur. 

^W^, j-> jr* J^jJJ J cT^ 1 ^J AjJJ jy~ 

tutulmu§ olan ku§un kissasidir ki: "Gecmi§e pi§manhk 

yeme, vaktin tedarikini dii§un ve pi§manhk iginde vakit 

zayi' etme!" diye vasiyet etti 



2238. O hir kimse hir kusu mekir ve tuzak&an tut&u; ku§ ona dedi ki: "By ulu 
efendil" 

2239. "<Sen yok stgirlar ve koyunlar yemissin, sen hir$ok deve kurhan etmissin. 

2240. "iSen zamanede onlardan doymad-in, henim eczamdan dahi loymazsin. 

Ya'ni, "Sen zaman-i hayatinda bu kadar buyiik hayvanlan yedin, doyma- 
din ve el-an yemek igin av arkasinda ko§uyorsun; binaenaleyh benim bu kii- 
guciik ecza-yi viicudumdan dahi doymazsin." 

j^LI I ^j.} J\Jj \j p*z y OJjj 4- U aT" \y Ja 

2241. U( l?eni frvak, fa Ju Sana tip nasihat vereyim, ia ki zeki miyim, yahucL ok- - 
mak miyim hilesin!" 

"Ey ava efendi, beni azad et, sana iig nasihat edeyim; benim bu nasihat- 
lanmin ma'nasmi iyi du§iin, zeki miyim, yoksa ahmak miyim, bill" Zira "Ke- 
lamindan olur malum kisjnin kendi mikdan." 



<^g> 



AHMED AVNt KONUK 



2242. Onun evvelhisi de, senin elinin iizerinde, onun ikincisi, senin samanli 
camurdan yavilan iaminin iizerinde." 

Ya'ni, "0 tig nasihatm birincisini elinin iizerinde verecegim, ikincisini de 
senin samanli gamur ile yapilmis, olan damimn,ustunde soyleyecegim." 



2243. "0 ii$iincu nasihah sana hen agae iizerinde veririm hi, hu uc nasihatden 
mk-haht olursun." 

Ya'ni, "Benim bu ug nasihatimle amel edersen, hayatinda taliin yaver 
olur." 

cA" jjk o~^ J b J 1 ^ **" c^ o\ C~J\\1~~^1 J a^J! 

2244. "O sey hi, senin elinin uzerindeiir., o soz hudur ki, hir muhali himseden 
kabul eimei" 

Ya'ni, avci ku§un teklifini kabul ettikten sonra ku§ ona dedi ki: "Senin eli- 
nin iizerinde edecegimi va'd ettigim birinci nasihat budur ki: "Her kim olursa 
olsun, ma'na-yi muhale taalluk eden bir sozii soyledigi vakit, onu kabul et- 
me!" "Muhal", vuku' ve imkan cihetinden hang, batil ve beyhude kelam 
ma'nasinadir. Mesela bir cisim, bir hal iginde iki mekanda bulunur demek gi- 
bi; ve mutlaka mumkinu'1-vuku' olmayan batil §ey hakkinda kullanilir. Hz. 
§eyh-i Ekber Muhyiddih-i Arabi (k.s.) Istilahat-t StiSyye'lennde "muhal" 
hakkinda §6yle buyururlar: "Haricde mevcudu mtimteni' olan §eydir. Bir §ey 
hakkinda hareket ve siikunun ictima'i gibi. Ya'ni, bir §ey hakkinda aym za- 
man iginde hem "sakin" ve hem "miiteharrik" hukmii verilemez." 

2245. Uaktoki onun eli iizerinde azim olan evvelki nasihah soyledi. SAzad ol- 
du ve o duvar iizerine cjiiti. 



2246. ^Dtjjjerint dedi: ^Qecmise gam yeme, mademki senden cje$ti, ondan dolayi 
hasret goiurme!" 



agwg> 



gp^®" MESNEVI-1 SERIF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

Ku§ avcinin elinden ugup duvara konduktan sonra, ikinci nasihati edip 
dedi ki: "Gecmi§e gam yeme; ve bir ni'met ve devlet elinden giktikdan sonra, 
onun hasretini gekip uzulme!" 

2247. Ondan sonra ona dedi ki: "Dste henim ctsmimde alzli on dirhem agirli- 
gtnda pefc biiyuk inci vardir." 

2248. "iSen-tn camn hakki iptH^o aevher senin devletinin ve evlatlannin hahh idi. 

"Ey avci efendi, senin hayattna yemin ederim ki o cismimdeki diirr-i ye- 
tim o kadar kiymetli bir gevher idi ki, senin sebeb-i devletin ve evlatlannin 
da*sebeb-i saadeti idi." "Diirr-i yetim", sadef icinde tek ve biiyiik olarak gi- 
kan inci danesine derler. 

2249. "Dncvyi fevt ettin, o senin nas&in degil idi ki, o incinin viicudda misli 
olnwz!" 

"Benim cismimde mektum olan inciyi elinden kagirdin; giinki o senin na- 
sibin ve nzkin degil idi. oyle bir inci idi ki, onun misli, mevcud inciler ara- 
sinda yok idi." 

aJUJ* jj XS' *st-\y>- ijb <JU aJl»1>- d*\j cJj *£ 01^5- 01 

2250. Qebe kadin dogarmak vaktinde, nasd note tuiarsa, efendi oyle gulgulede 

[2257] -j 

oldu. 

"Gulgule", kusjann hep birden feryad etmesi ve birgok adamin birden bir 
§ey cagirmasi ki, hey'et-i mecmuasi bir guriiltu hasil eder ve bir §ey anlagil- 
maz. Ve bir mayiin §i§eden bo§ahhrken "gul gul" diye sada vermesidir. Bura- 
da birtakim sozler soyleyerek bir adamin bagirmasi ma'nasinadir. Ya'ni, av- 
ci elinden boyle bir firsati kagirdigi icjn feryada ve gurultiiye ba§ladi. 



2251. !Xuj ona dedi: "^iiniin gepnesi iizerine senin gamin olmasin, diye sa- 
na nasihai eimedim mi?" 



AHMED AVNl KONUK 

"Diy", diinkii gun ma'nasinadir. Ya'ni, ku§, avcinin feryadim goriince, 
ona dedi ki: "Dunkii guniin firsati gecmesi uzerine gam yeme diye sana na- 
sihat etmedim mi idi, nicjn bu nasihati tutmadm?" 

2252. dMddemki ge$ti ve gitti, ni$in gam yiyorsun; benim nasihatimi ya anla- 
madm yahud sagirsm.' 

2253. "^e o ikinci nasihati sana demedim mi hi, Maiden olan muhal nasiha- 
ti sen hie Kabul etme! 

"Dalai", helak olmak ve gaib olmak ve yol azmak ma'nasinadir. Burada 
akil yolunun azmasi ve gaib olmasi ma'nasinadir. Ya'ni, "0 ikinci nasihati 
sana demedim mi ki akil yolunu §a§irtmak cihetinden olan muhal nasihati 
kabul etme!" 

2254. "By arslan, hen muhahhah up dirhem aguligi degilim, benim icimde on 
dirhem agirlvgi nasil olur?" 

"Ey bayrak uzerine tersim olunup her bir hava ile hamle gosteren arslan! 
Benim cismim muhakkak tig dirhem agirligmda bile degildir; nasil olur da be- 
nim igime on dirhem agirliginda bir buyiik inci sigar? Ve benim bu muhal 
olan sdzum, nasil harekete getirdi?" 

Bu beyt-i §enfdeki arslan hitabiyla, I. cUdin ba§ tarafinda vaki'; 

* jo *s JLi-L iU jl OLi *JL?- (Jp j-i ^Jj ^jtA 4 -* Jk ^ 

[611 numarali] beyt-i §erifine i§aret buyurulur. Ma'na-yi §erifi: "Biz hep ars- 
lanlanz, fakat bayrak arslani, onlann hamlesi dembedem ruzgardan olur." 

2255. Sfendi hendine geldi, dedi hi: T Diaydi yine o iicuncu guzA nasihati 
soyle!" 

Ikinci misra' Hind ntishalannda c^p <j\ ^r- ^ f > ya'ni, "Ey nazenin, 
ucuncu nasmati dahi soyle!" suretindedir. 



<^p^> 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

2256. 'Dedi; "6ucf onunla iyi amel eitin, id ki iicuncii nasthati hedava olarak 
soyleyeyim." 

Ku§ avciya hitaben dedi: "Evet efendim, soyledigim iki nasihat ile, giizel 
amel ettin; sjmdi de sana iiguncii nasihati da bedava olarak ya'ni, bos, yere 
soyleyeyim." Bu uguncii nasihati soylememek dahi bir nasihat idi, ya'ni, na- 
sihati tut ve amel et ma'nasinadir. 

2257. Ilykulu olan cahile nasihat soylemek, corak to-praga tohum huakmak 
olur. 

"Cehul", miibalaga ile cahil demekdir. "Hab-nak"dan murad, gaflet uyku- 
sudur. "Dimagi gaflet uykusuyla uyu§mu§ olan pek ziyade cahile nasihat 
soylemek, gorak topraga tohum ekmek kabilinden olur." 

2258. L/iamdkat ve cehil yirhgi yama kabul eimez; ey nasihat soyleyici, hikmet 
tohumunu ona az ver! 

Libas-i akla tan olan ahmaklik ve cahillik yirtigi yama kabul etmez. Nite- 
kim Tiirkge'de "Takma akil, akil olmaz" darb-i meseli me§hurdur; ve boyle 
bir akil, gorak toprak mesabesindedir. Binaenaleyh boyle bir akil sahibine 
hikmet tohumunu az ver, ya'ni, isti'dadina gore soz soyle! 

. <?* 



yarim akilli baligin gare dusjinmesi ve kendisini olu yapmasi 

\j^r J5U- *AjL- j\ JJU aS~ Oj^- %. CJ^j jf i jyfcU C~ef 

2259, O bir dvger hahk, bela vaktinde, akilin sdyesinden ayn kaldigmdan dedi: 



svgp? 



AHMED AVNl KONUK 

yanm akilli olan diger balik, bahkcilann tuzagina tutulmak belasi geldi- 
gi vakit, o derya tarafma giden akilli baligin sayesinden ve himayesinden ay- 
n kaldigmdan kendi kendine dedi: 

jjj j>~J jL>- j* jt Jj> Oji J~* j^P jl j -Li bji <J^ jS 

2260. DCi: "O gamdan azade olarak derya iarafina gitli, henden oyle iyi arka- 
da§ fevt oldu!" 

^ oiy> OUj (j) \j J^ij^ fj Jj>" J. J f£~>A* ^ j ^-M 

2261. "jFafcat ondan dolayi du§iinmemve kendime vururum, kendimi $imdi olii 
ya-panm. 

"Fakat o akilin himayesini kagirdigimdan dolayi du§unmem ve mucahede 
kilicini kendi iizerime vururum. Binaenaleyh §imdi kendimi olii haline ve va- 
ziyetine koyanm." "Ber-hod-zenem" ibaresi, "re'y ve tedbiri ve diisunceyi 
kendi iizerime carpanm" ma'nasina da gelir. 

2262. binaenaleyh kendi kamxmx yukan, arkamx a§agiya geiiririm ve suyun 
iizerinde aiderim, iizerinde. 

"Ber-ab ber" ibaresindeki ikinci "ber", te'kid icindir. Ma'lum olsuh ki, balik- 
larin olenleri, su iizerinde karin taraflan yukanya ve sirtlan a§agiya dogru yiizer. 

2263. "Onun iizerinde yiiziiciiliik ile aider kimse gibi degil, cor$oj) gittigi gibi ai- 
derim,!' 

"Derya "dan murad, vucud-i izafT deryasidir. Halkin bir kismi bu derya iize- 
rinde kendi mevhum olan varliklannin ve nefislerinin hiikmiine tebean yuziicii- 
Iuk ederler ve bin tiirlii mehalike ma'ruz kalip ah u enfn iginde bulunurlar; fakat 
yanm akilli balik gibi kendi varliklannin mevhum oldugunu idrak edenler, bu 
deryada kendi iradelerinin muhalifi olan akintilar oldugunu miidrik olup, kendi- 
lerini corgop gibi suyun akisma birakirlar. Bunlar tarik-i Hakk'in salikleridir. 

2264. ^OCendimi olii yapvp suya tevdi' ederim, olumden evvel olum azabdan 
emndir." 



<*&§& 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

Ya'ni, o yanm akilh salik, kendi iradelerinin hilaft zuhur ettigini goriip, her 
iradesinin hilafi zuhurunda bir azab gekmemek ve tamamiyle emniyetde kal- 
mak igin, dliim halinde insan nasil iradesiz kahr, o da dylece iradesini suyun 
cereyanina birakmayi tasmfm etti. 

2265. By delikanh, oliimden evvel oliim emndir, ufylusiafd bize boyle buyurclu. 

jX&\j \yyj Oj-Jl ^"L 01 JJ ^ fS& \jjy (JL-iT 

2266. ^Decli hi: "Oliim size cjelmezden evvel, hepiniz oliiniiz" ; fitneler ile oliir- 
siiniiz. 

Bu beyitlerde lyy oi JJ ijsy Ya'ni, "Olmezden evvel dliiniiz!" hadis-i §en- 
fine isaret buyurulur. jai\i \jiy ["Fitneler ile oliirsiinuz"] ibaresi §erhan va- 
ki'dir, ibare-i hadfsden degildir. Ya'ni, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz bize buyur- 
du ki: "Olmezden evvel oluniiz!". Eger bu tavsiye-i Risaletpenahf ile amel et- 
mezseniz ey salikler, bu keserat alemi iginde turlti turlu imtihanlar ile oliirsii- 
nuz, demek olur. 

2267. Oylece ollu, ve karmm yukanya buakii; su onu gah yukanya ve gah asa- 
giya gotiiriir idi. 

yanm akilh balik boyle diisundii ve hem de du§iindiigu gibi dldii ve kar- 
mm yukanya birakti, suyun cereyani onu gah yukan ve gah a§agiya suriik- 
ledi durdu. 

2268. kasicllardan her bin, ^azik, en iyi balih oUu!" iiye $ok gussa goturiii. 

"Kasidlar"dan murad, ruh-i saliki derya-yi vahdete vusulden men' eden 
her §eydir ki, bunlann eri miihimmi nefis ve §eytan ve enaniyet sahibi olup, 
kendilerini begenen ulema-yi zahirdir. Bunlar henuz basar-i basireti agilma- 
mi§ olan ve binaenaleyh akillan yanm bulunan mii'minlerin ruhlanni tarik-i 
Hak'dan teb'fd igin turlti tiirlii tuzaklar ile avlarlar; ve bunlar salikin miicahe- 
de kilicim kendi iizerine vurdugunu gordiikleri vakit, "Eyvah, en zeki bir ada- 
mi kagirdik!" diye teessuf ederler. 



°m#> 



AHMED AVNt KONUK 
£? J P~*J f-J^ O^ I ^J > - *"* fiJ* ^& ^ j' _}' "*~"(^* -^ 

2269. 0, ' xr Benim ou oyunum yerinde vaki' oldu, tujden kurtulduml" diye uya- 
rnk soziinden sad oldu. 

yanm akilh bahk, "Oh, benim o kendimi olii gostermek oyunum tarn ye- 
rinde vaki' oldu; binaenaleyh helak kihcindan kurtuldum!" diye avcilann o 
"Yazik!" soziinden sevindi. 



2270. HZa'denix onu maazzez hir avci tutdu. muiedkxben onun uzerine "fiif" ef- 
h ve onu topraga buaktu 

Ba'dehu o miicahid olan saliki ruhunu muazzez ve sahib-i kadr olan bir 
avci, ya'ni, bir mur§id-i kamil tuttu ve miiteakiben ona nefh etti ve nur-i hal 
ihsan edip, onu topraga ya'ni, cismine birakti. 

2271. ^uvarlana yuvarlana aizlice suya giiii, o ahmak kaldi ve izhrab etti. 

sahib-i kadr olan aziz avcinin nefhi sebebiyle, miicahedat ve riyazet 
icinde yuvarlana yuvarlana, gizlice vahdet deryasina gitti; yalniz o ahmak 
bahk kaldi ve o keserat golii iginde girpmdi durdu. 

2272. O selim, hendinin cehdiyle hllimini kurtarmak vein, sagdan ve soldan si$- 
radi. 

"Selim", akildan saf olan ahmak ma'nasinadir. "Kilimi kurtarmak", nefsi- 
ni halas etmekden kinayedir. "Ahmak olan kimse, bu keserat golii icinde 
kendi nefsini halas etmek icin, sagdan ve soldan turlii turlii tedbire miiraca- 
at ederek cirpindi." 

JuLiJ J£\ oTjj \j j\ L$ i^>-\ JJU fb jM\ JJJ^ai f b 

2273. £Agv atdtlar, ag icinde kaldi; ahmaklik onu o ates icine koydu. 

"Ni§anden" masdan, burada "nihaden", ya'ni, koymak ma'nasindadir. 
Ya'ni, "Bu keserat alemi icinde kendi tedbiriyle kurtulmaga gabalayan ruh-i 
gabi uzerine nefis ve §eytan mekr ve hile tuzagini ve agini atdilar; bu agm 



^ 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

iginde tutulup kaldi; ahmaWik onu o ate§-i bu'd ve firak icine koydu, derya- 
yi vahdet tarafini tutamadi." 

227 A. t54ie$in ha$i iizerinde hir tavanin suhnda o ahmaklih, ile arkada$ oldu. 

"Hem-habe", beraber yatip uyumak ve arkadas, olmak ma'nasinadir. "If- 
tirak atesmin ba§i iizerinde ve tabiat tavasimn strtinda, o akilsiz kimse, ah- 
maklik ile arkadas, oldu ve gaflet uykusuna daldi." Zira nefis ve Iblfs tuzak- 
lanna tutulanlann hali boyle olur. 

2275. U^arlamts ate$in hardretinden o haynar idi, akil ona: "Sana nezir ael- 
medi mi?" dedi. 

akilsiz kimse gerek fani olan hayat-i diinyeviyyede ve gerek baki olan 
hayat-i uhreviyyede azaba ducar oldu. Akil olan enbiya ve evliyaya tabi' ol- 
mayan ahmaklann hayat-i diinyeviyyedeki azablannm enva'i o kadar cok- 
dur ki, sayilmakla bitmez ve hicbirinin kalbinde huzur ve rahat bulunmaz. 
Kalblerine anz olan atesj sondiirmek icjn bin tiirlii tedbire miiracaat ederler. 
Her bir tedbir yeni bir elem ve azab dogurur; fani olan hayatlan boyle geger. 
Vaktaki ruhlannm gozii alem-i ahirete acilir oradaki azablann daha elim ve 
daha sjddetli ve alevli oldugunu goriip feryada basjarlar. Akil melegi onlara 
y>' JJC-C JJ (Miilk, 67/8) Ya'ni, "Ey ahmaklar, Hak Teala tarafindan size bu 
netaici soyleyerek bir korkutucu gelmedi mi?" der. 

2276. i$kenceden ve helddan dolayi, kafirlerin cant gihi "^IKalu held!" derdi. 

akile tabi' olmayan ahmak, hayat-i diinyeviyyede ugradigi i§kence ve 
beladan dolayi, akil meleginin "Sana korkutucu geldi mi?" diye itab etmesi- 
ne cevaben, bela-yi ahireti goren kafirlerin ve munkirlerin cam, evet dedigi 
gibi, "Evet geldi, fakat biz tabi' olmadik!" dedi. 

Bu beyt-i §erfflerde, sure-i Miilk'de olan §u ayet-i kenmeye i§aret buyuru- 

lur: j> *iS\ J_)J U Uli_j bi>o jjJu Ub>- JiS Jl IjJlS jjli Ss\j J! \^py>- *^JU r-y l^i JiJl LiT 

jsJji ^u^i ^ \k C j^J ji '^lU \k °) ijJis j ^Jr juS ^ ut Jjil bj l^* (Miilk, 67/8- 
10) Ya'ni, " Her ne vakit ki bir taife ceherineme ilka olu'nsa, cehennemin 



GSgp^ 



AHMED AVNI KONUK 



me'muru olan melaike onlara: "Size korkutucu gelmedi mi?" diye sorarlar. 
Cevaben derler ki: "Evet bize nezir geldi, sonra biz tekzib ettik ve dedik 'ki: 
"Allah bize bir §ey indirmedi! Siz ancak biiylik §a§kmlik icindesiniz." Ve o ka- 
firler ilaveten dediler ki: "Eger biz dinlese idik, yahud taakkul etse idik, alev- 
li ate§in ashabmdan olmazdik." 

cf^ tef ^^ uO (^j'j <y- : j^. o^ ^ j [ ^V Jk 

2277. ^fiine o derdi ki: "6ger hen hu kere hoyun kina mihnetden kurtulur 
isem, 

2278. IZen azim deryadan ha$kasim vatan yapmayayim, golii hen mesken 
yapmayayim! 

"Seken", ev iginde sakin olanlar ve kalbin siikunet buldugu her §ey 
ma'nasmadir; ve mesken ma'nasma da gelir. Ya'ni, "0 ahmak bu keserat ale- 
minde tabiat tavasmin sirtinda pi§erken der ki: Eger bu dustagum, kilic gibi 
boyun kinci ve kesici olan mihnetden kurtulursam, azim olan vahdet derya- 
sindan ba§kasim kendime vatan ittihaz etmiyeyim ve bu diinya goliinu ben 
ebedf mesken yapmak vehminde olmayayim!" 

2279. Diaasiz su isteyim ve emln olayim, eheae kadar emn ii sihhat i$inde ai- 



ieyi\ 



im: 



I" 



"Hadsiz su"dan murad, ulum-i lediinniyye ve maarif-i ilahiyyedir; zira su 
j>- ^ jr *ui 'ja bUrj (Enbiya 21/30) Ya'ni, ["Biz butiin canlilan sudan 
meydana getirdik"] ayet-i kerfmesinde beyan buyruldugu iizere mazhar-i 
ism-i Hay'dir; ve ilim dahi ruhun hayati ve gidasidir. Ya'ni, "Ben bu beladan 
kurtulursam, vahdet deryasma sefer edip bf-had ulum-i lediinniyye ve ma- 
arif-i ilahiyye talibi olayim. Ve ruhumun bu ilim ile dirilmesi sebebiyle emin 
olayim ve "seyr fillah"da sihhat ve selamet icinde gideyim!" Malum olsun ki, 
ancak varidat-i ilmiyyesi gayet vasi' olan evliya "seyr fillah"da emniyet ve 
sihhat iginde gider. Eger bu varidat-i ilmiyye noksan olursa, o velinin seyrin- 
de emniyet ve sihhat olamaz. Nitekim Imam-i Rabbani'nin Mektubatmda 
muharrer olan 108. Mektub, hem §ah-i Nak§bend'in ve hem Hz. §eyh-i Ek- 
ber'in ve hem de Huccetu'l-lslam Imam-i Gazzalf hazretlerinin ve diger bir- 



°<&P? 



MESNEVI-t §ERtF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVf-4 ♦ 

gok ekabir-i muhakkikinin ke§iflerine muhalif oldugu gibi, beyan olunan es- 
bab-i mucibe dahi Kur'an-i Kenm'e muhalifdir. Fakir bu muhalefeti aynca bir 
risalede yazdigim cihetle burada zikri mucib-i tatvil olur. Ve bu zatin Ebu'l- 
Hasan Harakanf ve Abdu'l-Kerim Yemeni ve Ebu-Said Ebu'1-Hayr ve §eyh-i 
Ekber Muhyiddin ibn Arabi ve emsali ekabirin kelamlanna i'tirazen yazilan 
mektiiblan dahi bu kabildendir. Zira nazan ancak §enatdedir, ilm-i hakikatde 
degildir; ve ilm-i hakikate nazaran ilm-i §enat gayet dardir. 

<?* 

Onun.beyanindadir ki, ahmagin giriftarhk ve nedamet vaktinde ahd etmesi 

big vera tutmaz; zira subh-i kazibin vefasi yokdur. "Ve eger reddolunsalar, 

nehy olunduklan §eye avdet ederlerdi, halbuki bunlar yalancilardir!" 



Ya'ni, ahmagin bir derde ve me§akkate giriftar olup, fiil-i sakiminin neti- 
cesini gordiigu vakit, "Bir daha bu kabfl efali terk edeyim!" diye ahd etme- 
sinin hicbir te'sfrive vefasi yokdur. Onun bu ahdi subh-i kazibde zahir olan 
aydinhga benzer ki, o aydinligm hicbir vefasi olmaz. Zuhurunu miiteakib ga- 
ib olur. Nitekim bu gibi ahmaklann halini Kur'an-i Kenm sure-i En'am'daki 
§u ayet-i kerimede beyan buyurur; *-.i& u j >j udb i/a jUi J* lys j ij (jj j>s 

f-v\} ***■ ^ ^ h^ h*j j^j S* <y ^y^- ^y^" ^ ^ ^ J* ^J-*-* 1 a* ^j^j ^j °^ 
bjTiisCi (En'am, 6/27-28) Ya'ni, "Ey Resuliim sen onlan ate§ iizerinde durdu- 
rulduklan vakit gorsen, onlar: "Ne olurdu diinyaya geri gonderilse idik de 
Rabb'imizin ayetlerini tekzib etmese idik" derler. Onlann bu temennisi, belki 
bundan evvel ihfa eder olduklan §eyin kendilerine zahir olmasindandir ve 
eger reddolunsalar, elbetde nehy olunduklan §eye avdet ederler idi; onlar ise 
bu temennilerinde yalancidirlar." 

2280. <S%kil ona dedi ki: "^Hamakat sminle heraberdir, kamakat tie ahde kv 
nlmak qelir." 



CNgJ^B 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, ahmak bela vaktinde "Bir daha bu isi yapmayayim!" diye ahd etti- 
gi vakit, akil melegi ona der ki: "Ey bfgare, mademki ahmaklik seninle bera- 
berdir, bu sifat-i hamakat mutlaka sana ahdini bozdurur!" 

Utj*- ^ jj S** <-£j 1jj y Uj^p (^Uj -Lib \j Ji^ 

2281. (jAhialcrin vejasi akil i$in olur, sen akil tulmazstn, ait ey e$ek kiy- 
metli!" 

"Ahidlere vefa etmek aklin hassasidir , hamakatda verdigi sozii tutmak 
hassasi yokdur. Ey bicare mademki senin aklin yokdur, suretin insan ise de, 
kiymet-i ma'neviyyen ancak bir e§egin kiymeti kadardir; binaenaleyh mih- 
net vaktinde bo§ yerde bir daha yatmayayim diye ahd edip durma, git hay- 
vanhgma riicu' et!" 

c - * -■ _ 

2282. iSftkla kendi ahdinden yad aelxx, akd unutkanhk perdesini yirtar. 

Kendi ahdini tahattur edip ffa eden ancak akildir ve unutkanhk perdesini 
yirtan dahi ancak akildir. Bir kimsenin ahdini unutmasi, ancak akil ni'meti- 
nin nefsaniyet perdesi altinda tesettur etmesiyle vaki' olur; yoksa akil, nefsa- 
niyet iizerine galib oldugu vakit, ahdin unutulmasi mumkin degildir. 

C~-J j~>J3 jf JJs>b j J+£* tl— J js* ^W tl—si C-JiP *£ dy? 

2283. CMademki aklin yokdur, unutkanhk senin bey'indiY, senin teSbuinin 
diismani ve hatd edicisidir. 

Mademki cisminde nefsin hakim olup, aklimn hukmii ve tasarrufu kalma- 
mi§dir, bu hal icmde elbetde unutkanhk senin miilk-i viicudunun beyidir ve 
hakimidir . Aklin bela vaktinde sifat-i nefsaniyye perdeleri altindan ba§ kal- 
dinp birtakim tedbire te§ebbus etse bile, o unutkanhk senin bu tedbirinin du§- 
manidir ve onu ibtal edicidir. 

2284. tS^klin noksanhcftndan hasis olan yervane, atesden ve yanmadan ve eser- 
den haiinna getirmez. 

"Hasis", bir §ey yakindan gegerken, kendi goriilmeyip, miirurunun hayal 
gibi olan gizli sesi ve mutlakan "ses" ma'nalanna gelir; ve bir §eyin eserine 



e^pga 



MESNEVI-t $ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

ve ni§amna dahi derler. Ya'ni, "Pervane dedigimiz hayvancik aklimn nok- 
sanligi hasebiyle, mertebe-i havaniyyede pek dundur ve a§agidir. Bu sebeb- 
le ewelce ate§ten yandigini ve ate§e dogru giderse yine yanacagim ve ate§e 
yakla§tikga onun eser-i hararetini asla hatinna getiremez." 

_ _ • *' 

2285. ^Uaktaki onun kanadt yandi, tovhe eder, onun hirst ve unutkanhifi ate§ 
iizerine vurur. 

"Vaktaki o pervane ate§ iistiine saldinr ve kanadi yanar; ondan sonra ka- 
car ve riicu' eder. "Tdvbe", riicu ' ma'nasinadir. Fakat yandigini unutur, ken- 
disinde ate§e kar§i yine bir hirs uyamr ve bu unutkanhgi sebebiyle tekrar ate§ 
iizerine saldinr." Bunun gibi, akillan nefsaniyet sifatlan altinda zebun olan 
kimseler dahi, basjanna gelen beladan dolayi tdvbe ederler; sonra hirs-i nef- 
sanf gelir, o tovbeyi unuturlar. Mesela ickiye mubtela olan kimse, ispirtonun 
tahribati sebebiyle hasta olur ve bu hastahk icmde feryad eder ve doktorlar 
bir daha icki icmemesini kat'iyyen tavsiye edip, tedavi ederler, iyi olur. Ev- 
velki gektigi lztirabati unutup, yine igkiye devam eder. 

2286. £abt ve derh ve hijz edicilik ve hahrda tutmak, akd icin olur, akil onu 
yukseltir. 

Bu beyt-i §erifde "zabt" ile, havass-i batineden "hiss-i mu§terek"e; ve 
"derk" ile, "kuvve-i fikriyye"ye ve "hafizi" ile, "kuvve-i hafiza"ya ve "yad 
da§t" ile, "kuvve-i hayaliyye"ye i§aret buyurulur. Ve kuvve-i fikriyye ha- 
vass-i zahire ve batineden kuvve-i hafizaya gelen §eyleri miisahede edip, 
onlann ma'nalanni tahlfl ve terkib suretiyle tasarruf eyler. Onun icin bu kuv- 
ve-i fikriyyeye, kuvve-i mutasarnfa derler. Bu kuvvet eger akhn fermanina 
tabi' olursa, ona "zakire-i mtitefekkire" derler; ve eger kuvve-i vahimenin 
hiikmunde olursa, ona "miitehayyile" derler. Ya'ni, bu havass-i batine akil 
igin olur ve akil onlan yukseltir. Aks-i halde bunlardan layikiyla istifade olu- 
namaz. Ve vehmin te'sfriyle miilk-i viicuda fesad tan olur. 

2287. ufylaclemki gevher yokdur, onun nerievi nasd olur; mademki zikr edici de~ 
aildir, onun ae-ri donmesi nasil olur? 



G ^P? 



AHMED AVNt KONUK 

Mademki bir kimsede akil gevheri yokdur, o kimsenin kuvve-i fikriyyesi- 
nin pertevi olur mu? Ve mademki onun kuwe-i flkriyyesi akla tabi' olup imi- 
zekkire, ya'ni, zakire-i miitefekkire sifatini iktisab edememi§dir, onun bir fela- 
ketdeki ahdini tefekkur edip, o felaket uzerine dogru gitmesi mumkin olur mu? 

2288. ^u temenni dahi onun akilsizhgindandir; zira gormez ki o hamakatinin 
ne huyu vardu? 

Ya'ni, ahmakin felaket vaktinde, "Eger bu beladan kurtulursam, bir daha bu 
kabil ef ale te§ebbiis etmeyeyim!" diye temennide bulunmasi dahi, akilsizhgin- 
dan ne§'et eder. Zfra ba§ina gelen felaket, eweice akibetini du§unemeyerek te- 
§ebbus ettigi bir fiil-i sakimin neticesidir. Eger eweice taakkul etmis, olsaydi, bu 
bela ba§ina gelmezdi. l§te bu temenni dahi ahmakligin huylanndan birisidir. 

2289. O nedamet rendu neticesinden olur, hazine aibi rusen olan akildan degil. 

"Rene", eziyet ve me§akkat; "ru§en", aydmhk ve zuhurdan kinayedir. 
"Gene", hazine ve define ma'nasinadir. Ya'ni, "Akilsizin o pi§manhgi dugar 
oldugu eziyet ve me§akkat neticesinden olur. Yoksa arz-i viicudda bir define 
gibi olan akhn zuhurundan degildir." 

2290. Uakiaki me§akkat gitti, o nedamet yok oldu; o tovbe ve nedamet tovraga 
degmez. 

Ya'ni, akilsizin pi§man olmasi, me§akkate dugar olmasindan idi; vaktaki 
o me§akkat gitti nedamet dahi yok oldu. Imdi mademki o tovbe ve pieman- 
Ilk bela ve mihnet vaktinde oldu, boyle tovbe ve nedametin hicbir kiymeti 
yokdur. Mebzul ve zelil olan topragin kiymeti, bu tovbe ve nedametin kiy- 
metinden daha ziyadedir. 

jl^Jl 6j>%,*j JJU1 ?y&' ( _ r -j jb C— j *i- cuJis j\ f JJ jl 

2291. nedamet zulmet gammdan vol hagladi; hinaenaleyh gecenin sbzunu 
giindiiz mahv eder. 
"Bar besten", seferden ve sefere hazirlanmakdan kinayedir (Bahir-i 
Acem) . ji^Ji »j^s_ j~w ^ sdzii, Harunu'r-Re§fd'in cariyesinden sadir o!mu§ 



Gg^ 



MESNEVf-1 §ER1F §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

ve darb-i mesel olarak kalmi§tir. Sebebi budur ki: Cariye Harun'a gece vuslat 
va'dinde bulunmus, idi, Harun gundiiz onu cagirmi§, cariye de "Gundiiz, ge- 
cenin soziinii mahv eder" ma'nasinda olan bu ifadede bulunmu§dur. Bu 
beyt-i §erffde "gam" geceye ve "§adi" giindiize tesbih buyrularak bu darb-i 
mesel frad edilmi§dir. Ya'ni, "Akilsizin o nedameti ve temennfsi gam gecesin- 
de sefere hazirlandi, vaktaki gam gecesi gegip, §adi gundiizii geldi; binaena- 
leyh bu gam gecesinin ahdini, §adf gundiizii mahv etti." 

2292. ^Vaktaki o gam zulmeti gitti, ho§ oldu, gonulden onun neticesi ve dogur- 
dugu dahi gider, 

Vaktaki o gam gecesi gitti, meserret ve sadi gundiizii geldigi cihetle o akil- 
siz ho§ oldu ve keyfi geldi; binaenaleyh onun gonliinden bu gam zulmetinin 
netfcesi ve dogurdugu §ey olan nedamet dahi gider. 

2293. O tovhe eder, akd firi, eger "Uleddolunsa avdei ederdi" sesini vurur. 

akilsiz kimse bela ve mihnet vaktinde pisman olup tovbe eder; fakat be- 
§eriyyete ihsan-i ilahf olan akil piri, onun fevkinden "Eger bu akilsiz, mihnet 
habsinden sahverilip §adi ve rahat sahasina birakilsa, yine o fiil-i sakfme av- 
det ederdi!" na'rasim vurur. 

C^ 
*<u*S j ll~*~J j\ j JJU jb t cu^jl l *j~~* j d~- J-a£- i_-i* *^_j <o ol i!)Lj ji 

Onun beyanmdadir ki; vehim aklm kalbidir ve onun miinazi'idir. Ona 

benzer, halbuki o degildir. Ve akil sahibi olan Musa (a.s.)m vehim 

sahibi olan Fir'avn ile mikavebatinin kissasidir 



Malum olsun ki, havass-i batineden birisi de "kuwe-i vahime"dir. Bu 
kuvvet viicud-i insanide mahsusat-i cuz'iyyeden maani-i cuz'iyyeyi idrak 



GN^S 



AHMED AVNt KONUK 

eder. Giil$en-i Raz sahibi Mahmud §ebiisten hazretleri Mir'at-ii'l Muhakki- 
Mi'inde buyurur ki: "Kuvve-i vahime, gormedigi yalan ve gergek olan §ey- 
leri nefs-i insana gosterir. Gosterdigi §eyler nefsu'I-emre mutabik olsun, ol- 
masin, birgok §eyleri kendinden peyda edip, gosterir ki, bunlann higbir ve- 
cihle ash yokdur. Bunun igin afak ve enfiis alemlerini tatbik eden me§ayih 
ve ulema, nefs-i insanfde olan vehmi afakda olan §eytanin misali addetmi§- 
lerdir ve Resul-i Ekrem Efendimiz'in "Her kimse ile bir §eytan dogarmi§, be- 
nim ile dogan §eytani musliiman ettim" buyurmalan buna i§arettir; zira 
kuvve-i vahimenin kizbden asla perhizi yokdur. Mesela bir §eyi mevcud 
gosterir; fakat asla o §eyin viicudundan eser yokdur; ve bir §eyi ma'dum 
gosterir, hadd-i zatinda o §ey mevcuddur ve daima vehmin i§i boyledir." 
Bundan anla§ilir ki vehim, akla benzer; fakat akil degildir; belki kalp olan 
bir akildir. Halis altinin yanmda kalp altin nasil ise, aklm yaninda da veh- 
min kiymeti de boyledir. Imdi insanda nefsaniyet galib oldugu vakit, akil 
yerine kuwe-i vahime hukum-ferma olur ve ruhaniyet galib oldugu vakit, 
kuvve-i vahime maglub olup, akil hukum-ferma olur. Binaenaleyh enbiya 
ve onlarin varisleri olan evliya hazarati kuwe-i vahimelerini maglub etmi§- 
lerdir. Kuvve-i vahime hakkindaki birtakim dekayik Fususu'l-Hikem'de 
Fass-i Ishakf'dedir. 

jl_pt« l _r^- ^{j* ^j4^ *& ^' ^j^&, <-?' c— Jj^-i -Ui> Ji*- 

2294. 6y -pehlivan akil sehvetin ziddidtr, o ki $ehvete iltifat e&er, ona ta'hir 



eimel 

"Pehlivan" ta'bfriyle ehl-i rmicahede olan saiike hitab buyurulur. "Tern- 
den", burada tevecciih ve iltifat etmek ma'nasmadir. Ya'ni, "Ey nefis dii§ma- 
m ile cihada azm eden pehlivan, akil §ehvetin ziddidir; zira §ehevat ve huzu- 
zat-i nefsaniyye mevhumdur. Ve kuvve-i vahime onlan sana hazz-i hakikf 
§eklinde gosterir. Akil ise hazz-i hakikfye nazirdir; binaenaleyh akil §ehvetin 
ziddi olur. Binaenaleyh hazz-i hakikfye nazir olan akli ihtiyar et ve hazz-i fa- 
nfye nazir olan kuwe-i vahimeyi terk et! §ey ki, §ehevat ve huzuzat-i fa- 
niye iltifat eder, sen o seye akil deme!" 

2295. ki sehvetin Mlencisilir, ona *vehim" ia'hir et, vehim akdlann halis al- 
hnimn kalpidu. 



c £^ 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Ya'ni, §ehvet-i nefsanfnin talibi ve dilencisi ancak vehimdir; vehim ise, 
halis altm mesabesinde olan aklin kalpidir; Ya'ni, vehim akil degildir, belki 
kalp olan akildir. 

2296. Uehim ve akil miheksiz a§ikar olmaz; her ikisini §abak mihek tarafina 
nakl etl 

Kalp olan vehim ile halis olan akil, birbirinden mihek ile aynlir; birinin 
kalphgi ve digerinin halisiyeti asjkar olur; binaenaleyh her ikisini de cabuk 
mihek tarafina nakl et! 

2297. HZu mihek ZKur'an ve enbiyamn halidir; her kaSoe mihek gtbi tier ki: 
- "Sell- 
2298. "Tfl ki kendini henim miisadememden aoresin ki, benim yoku$umun ve 

ini§imirt ehli dec/ilsm!" 

"Yokus/'dan murad, ilm-i hakikat ve "ini§"den murad, ilm-i §eriatdir. Zira 
§eriat alem-i halka ve ilm-i hakikat Hakk'a taalluk eder. Her iki ilimde de mi- 
hek Kur'an ve enbiya (aleyhimii's-selam)in ahval-i aliyyeleridir. 

Ma'lum olsun ki, yanks, hiikiimler, kuvve-i flkriyyenin vehme tabi' olma- 
smdan tevelliid eder; binaenaleyh gerek muamelat-i diinyeviyyede ve gerek 
ibadat ve i'tikadatda cikan ihtilafat hep kuvve-i fikriyyeye vehmin kan§ma- 
sindan nes/et eder. Mesela ehl-i gaflet cisimlerinin dogmazdan evvelki ve 61- 
diikden sonraki iki yokluk hali arasinda, gayet mahdud bir zamana miinha- 
sir olan mevhum varliklanna istinaden "Ben, ben!" diye baginrlar ve bu 
mevhum benlikler namina binlerce hemcinslerini kurban ederler. Be§eriyete 
mahsus olan akil ise, uzaktan bunlann hallerine bakip istihza eder. Bunla- 
nn bu hiikumleri mihek olan Kur'an'a arz olundu|u vakit kalp ve sahte ol- 
dugu zahir olur. Zira Kur'an-i Kerim 'J£j I_J Q^\ sCJi Q\ (Muhammed, 
47/36) Ya'ni, "HayaM diinya ancak laib ve lehvdir" buyurur. Ve keza fuka- 
hadan biri gikip der ki: "Mademki bir anadan siit emen cocuklar silt karde§i 
oluyor, binaenaleyh bir inekden siit igen gocuklann da siit karde§i olmalan 
icab eder." Onun bu fetvasi avamm idrakine bile miilayim gelmediginden §e- 



GSQ^ 



AHMED AVNI KONUK 

hir haricine cikarmaga mecbur olmu§lardir. Zira halk bu fakihin bu fetvasim 
mihek olan Kur'an-i Kerim'e arz ederler ve gorurler ki Kur'an insanlara hi- 
taben gelmis. ve onlann arasindaki revabiti ta'yin etmisdir. Ve sihriyet ise 
hayvanlar ile insanlar arasinda degil, munhasiran insanlar arasindadir. Ve 
keza ehl-i tarikatdan Imam-i Rabbam Mektubafmm 108. mektubunda bil- 
ciimle muhakkiklann hukumlerine muhalefet ederek "nebfnin niibiivveti 
onun velayetinden efdal" oldugunu isbat igin velayetde sine darligi oldugu- 
nu ve bilakis niibiivvetde sine genisUgi bulundugunu beyan eder. Onun bu 
hiikmu mihek olan Kur'an'a tatbfk olundukda sure-i Kehf de vaki' Musa 
(a.s.) ile cenab-i Hizir arasindaki kissaya nazaran sine darhginin ahkam-i 
velayet ile zahir olan cenab-i Hizir'da degil, sahib-i seriat bir nebiyy-i zisan 
olan Musa (a.s.) da oldugu goriilur. Zira Kur'an-i Kenm'de cenab-i Hizir'dan 
naklen, (£■ * J«hJ JJ £ J* 'J** 'Js'j \^L* 'J* '^kli 'J JW Jii (Kehf, 1 8/67-68) 
Ya'ni, "Muh'akkak ve elbetde sen benim ile refakate sabr edemezsin; ilminin 
ihata etmedigi §eye nasil sabr edebilirsin?" buyurulur. Sabirsizlik ise, sine 
darhgindan nes/et eder. Velhasil zikr olunan misallerde gosterildigi vech ile 
bu vehim kuvve-i fikriyyeye kanstigi vakit, akil gibi goriiniir, fakat akil de- 
gildir, belki aklin sahtesi ve kalpidir. 

2299. Gger hir testere okli ihi uanm yapsa, alhn gwi ate§ icinae suitwi olur. 

"Testere"den murad, i'tiraz-i fikriyyedir. Ya'ni, "Aklin verdigi hukiimleri 
eger tiirlii turlu i'tiraz ile ibtale cabalasan, altin ate§ icinde nasil besfm ve par- 
lak olursa, o aklin hukiimleri de o i'tiraz atesjeri icinde oylece parlak ve rev- 
nakli bir halde bulunur ve asla ibtal edilemez; fakat vehmin hukiimleri, i'ti- 
razat-i akliyye muvacehesinde simsiyah olur." 

2300. Uehim muhakkak diem yakia olan Jxr'avn i$indu; akil, can parlaha 
olan ufytusa icinlir. 

Vehim Fir'avn icindir, ya'ni, nefsanf olan kimseye mahsusdur; ve akil, ea- 
rn nurlandmci olan Musa, ya'ni, insan-i kamil icindir. 



2301. uWusa yokluk tanki iizere ailti, fir'avn ona: "S'dyle sen Kimsin?" dedi. 



*&$&> 



MESNEVM SERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Musa (a.s.), akil sahibi oldugundan viicud-i vehmiyi kaldinp, yokluk ta- 
riki iizerine vehim sahibi olan Fir'avn'i da'vete gitti. Fir'avn vehminin hiik- 
mu ile ona: "Soyle bakahm, sen kimsin?" dedi. 

2302. Dedi: Den JZ,u"l-Celal'in resulii olan ahilim, JMlah'tn huccetiyim, 
dalalden emanitn!" 

Musa (a.s.) cevaben buyurdu ki: .i>Juii L/, [>• J_Aj Jl ^'y-A (A'raf, 
7/104) Ya'ni, "Ey Fir'avn, muhakkak ben Rabbu'l-alemin'in res'uliiyum." 
Ben senin ve senin tabi'lerinin iizerine Allah'in huccetiyim. Nitekim fit 'j& 
L-fi'tUjA ^ d, Uj^j -u^ i.i jr ^ L^r (Nisa, 4/41) Ya'ni, "Her iimmet pey- 
gamberlerini sahid ge'tirdigimiz vakit^ onlann hali nasil olur? Ya Habib'im se- 
ni de onlann iizerine sahid getirdik" ayet-i kerimesinde bu hiiccete i§aret bu- 
yurulur. "Eman", dorduncii babdan masdardir; "korkusuz", "asude" olmak 
ma'nasinadir. Ya'ni, benim viicudumdan dalaletden emin olmak hali zuhura 
gelir, demek olur. 

2303. Dedi: "Oiayif, susf Uiay ve huyu birak, nisbeiini ve eski adini soyle!" 

Fir'avn cevaben dedi: "Hayir, benim sana: "Sen kimsin?" diye sormaktan 
muradim, eski ismini ve halini sana tahattur ettirmekdir; binaenaleyh "Ben 
resulullahim ve hiiccet-i Hakk'im!" gibi sozleri ve da'valan birak da, benim 
sarayimda terbiye olundugunu ve eski adini soyle!" 

2304. 'Dedi hi: "Denim nisbeiim O'nun arzindandir; asil olan ismim O'nun 
hullannin kemieridir." 

Musa (a.s.) Fir'avn'i iskat icm buyurdu ki: "Ben Hak Teala hazretlerinin 
kiire-i arzinin cevheri ve maddesi olan toprakdanim; ve asl olan adim, Halik 
Teala hazretlerinin kullannin acizi ve hakfridir." 

2305. "Den kulum, fail-i mutlakm kulunun ogluyum; O'nun hullannin sulbii- 
niln dogmusuyum ve cdriyelerinden dogmusum!" 



c^p^ 



AHMED AVNl KONUK "^?§ 

"Ben Allah'im kuluyum ve fail-i mutlak olan Hak Teala hazretlerinin ku- 
lu olan tmran'in ogluyum ve O'nun kullanmn sulbiinun dogmusuyum. Ya'ni, 
ilk Adem'den i'tibaren miiteselsilen kullanmn sulbiinden sefer ederek, §imdi- 
ki suret-i Museviyyeme geldim ve cariyelerin rahimlerine munsab olan mii- 
teselsil nutfelerden peyda oldum." 

"Cevar", cariyenin'cem'i olan "cevari" kelimesinin zaruret-i kafiye hase- 
biyle "ya" harfi hazf olunrnus. sureti olmak icab eder. Zira cariyenin cem'i 
ale'l-kaide "cevari" ve "cariyat" gelir; ve "civar", "kitab" vezninde, komsu- 
luk ma'nasina geldigi gibi, bir adama lede'l-iktiza imdad ve ianet ve hifz u hi- 
mayet eylemek iizere and ii eman vermek ma'nasina da musta'meldir. Ve 
"rim"in zamrm ile "ciivar", "eman taleb eylemek" demekdir. Bu suretde 
ma'na: "Ben Allah 'm kullanmn sulbiinden dogdum ve Hak Teala'mn hifz u 
himayesi taahhudiinden dogdum", demek olur. Bu ma'na murad olundugu 
takdirde, Musa (a.s.)in hfn-i tevelltidunde Fir'avn'm dldiirtdugii BenMsraiTin 
gocuklan arasinda Hak Teala hazretlerinin hifz u himayesi taahhudiiyle kur- 
tulmus, ve bu himaye taahhudiinden dogmus. olduguna i§aret buyurulmus, 
olur. Bu beyt-i §erif Hind nushalannda, 

suretindedir. "0 Vahfd olan Hudavend'in kulunun ogluyum, cariyelerinin ve 
kullanmn sulbiinden dogmusum" demek olur. 

FakXr zannederim ki, beyt-i §erifdeki "cevar" kelimesinin "cevari" den tah- 
rifi muvafik gdriilmemesine mebnf, onun yerine bin tarafindan tyi beyit 
ikame edilmi§dir. Halbuki "civar" kelimesi, yukandaki ma'naya gore almdigi 
takdirde, beyt-i §erifin ma' nasi dakik ve zevk-aver olur. 

cb j 0U- Objj ib \.j jf _) t-j( jf j 4->r_j dJUi j fL*\ o~~J 

2306. n <S%shmin nisheti to-prakdan ve sudan ve cumurdandir; Uialik suya ve 
camura can ve goniil verdi." 

2307. >Vf Bu toprak olan cismin merci'i dahi iopragadu; ey korkun$ senin mer- 
ciin dahi to-pragadu! 

"Ey keyfi ve makaminin muhafazasi icjn bircok adamlan oldiiren ve hal- 
ki oliim ile korkutan Fir'avn, senin toprakdan mahluk-olan cisminin, gidece- 
gi yer dahi toprakdir. Toprak olup, halkm basip cjgneyecegi bir cismin muha- 



cvsji^va 



MESNEVI-1 §ERlF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

fazasi igin halka kar§i yaptigin bu zuliimler ve Hakk'a kar§i yaptigin bu ser- 
ke§likler nedendir?" 

2308. ^izim aslimiz ve cumle serkeslerin ash, hir iopraktand.tr ve onun yiiz 
alameti vardu" 

"Bizim gibi enbiyanm ve evliyanin cisimlerinin ash toprakdan oldugu gibi, 
enbiya ve evliyaya kar§i serkesjik eden mlinkirlerin ve zalimlerin asillan dahi 
toprakdandir." Nitekim Kur'an-i Kerim'de sure-i Nuh'da tu ^jOi '& '^3 '«J(j 
(Nuh, 71/17) ya'ni, "Allah Teala sizi arzdan bir bitiris biti'rdi" buyurur. Ve 
Ni'metullah Nahcivani (k.s.) hazretieri bu ayet-i kerimenin tefsfrinde soyle bu- 
yururlar: d\ Ji ^\, J3 oUi ^ M ji uu*ij ui^i ^^j uui bu ^jV! ^ ^icji ^i 

^j eJS ^Ip >^ "if j C**- Oil Vj Olj 1 >P M U- Ijjji'j L4JVI ^Ulj ii^l v> Jl VA* 1 

Ya'ni, "Allah Teala sizi arzdan ibdai olarak bitirmek suretiyle inbat eyledi ve si- 
zi enva' ve esnaf olarak yapti. Evvelen nebat cinsinden, saniyen hayvan ve 
sonra da iman ve ma'rifete kabil insan oluncaya kadar terbiye etti. Ba'dehu rut- 
be-i beseriyyeden mertebe-i hilafete ve niyabet-i ilahiyyeye irtikamz ve goz 
gormedik ve kulak isftmedik ve kalb-i be§ere hutur etmedik §eye faiz olmaniz 
icin size tekalif-i §akkayi teklif etti." Ve III. cildin 3887 ve 3888 numarali beyit- 
leriyle onlari ta'kib eden beyitlerde dahi cenab-i Pir bu hakikati gayet vazih ve 
selis bir suretde beyan buyurmusjardir. Ve bunun nazfri olan beyanat-i aliyye 
dahi bu cildin sonlanna dogru gelecekdir. Velhasil cism-i insan toprakdan mah- 
lukdur ve toprakdan mahluk oldugunun zahirde bircok alametleri vardir §6yle: 

2309. "ZKi, senin cismin toprakdan meded tutar, senin hoynun toprak aidasin- 
dan sanlir. ' 

Ya'ni, Toprak nebat §ekline girip, onu hayvan yer ve sen dahi kabil-i ekl 
olan nebat ile hayvani yersin, cismin bu gidadan semirir ve boynun kalmla- 
§ir." Bu beyit Hind niishalannda, 

suretindedir. Ya'ni, "Senin cismin toprakdan yardim tutmaz mi, senin boy- 
nun toprak gidasindan semizdir" demek olur. 



c^^ 



■ AHMED AVNt KONUK ^^® 

■il Uog . " i^Jjpxj* jyT jl j^jl diU 1 j\j j\ Jj-i^i il)L>- ijj <J_^>- 

2310. Can ijiffigi vakil, o mahuf ve korkunc olan mezar icinde, yine iovrak 

[2317] j „ 

olur. 

"Olum hali gelip, ruh gittigi vakit o cisim, mahuf ve korkung olan meza- 
nn iginde giiriiyup yine toprak olur." 

y o\j>- Jute j JUi^S" iiL>- jj eLil «J> j U ^ j jJ ^ 

2311. "Diem sen ve hem Viz ve hem senin emsalin toprak olurlar ve senin 
manstbm kalmaz." 

Cenab-i Pfr Fihi Ma Fih' in 61. fashnda yukanki ve bu beyitlerin ma'nasi 
hakkmda §oyle buyururiar.- "Hak Teala hikmet zimninda ruhu kahp ile bir iki 
gun te 'Iff igin bu kadar san'at yapti ve kudret izhar eyledi; eger insan kalibiy- 
la beraber, bir lahza mezann iginde otursa, divane olmak havfi vardir.^Suret 
damindan ve kokmu§ kalipdan sigramasi nasil olur? Hie orada kalir mi? Hak 
Teala tahvff igin onu bir alamet kildi; ta ki insanlann kalbinde vah§et-i kabir- 
den ve topragin zulmetinden bir korku peyda ola. Nitekim yolda bir mevzi'de 
bir kervani vurduklannda, burasi makam-i havfdir diye alamet olmak iizere 
iki iig ta§ birbiri iistiine vaz' ederler. Bu mezarlar dahi, hatar mahalli igin bdy- 
lece bir alamet-i mahsusadir. korku onlara te'sfr eder, eserin fiilen husulii 
icab etmez ilh..." 

C-^j^J_jl Zy>- f U Ol \j y> C~~Ji C~~*U t^-wJ ^j>\ J& C~«S 

2312. ^Dedi: ^a nesehin gayri senin aa\n varaxr, senin icin muhakhak o isim 
evlaair. 

Hz. Musa'nm bu beyanat-i aliyyesine cevaben Fir'avn dedi: "Ben sana ci- 
simlerin topraga olan nisbetini sormuyorum; kimin oglu oldugunu ve adinin 
ne oldugunu soruyorum. Sen bana onlardan bahs et, sana miinasib ve evla 
olan ismini soyle!" 

2313. Sen jir'avnin hen&esisin ve onun henaelerinin henaesisin, evvelen 
onun cisim ve cant ondan heslencii. 

"Ya Musa, ben senin nesebini soyleyeyim; sen Fir'avn'in bendesisin; 
ya'ni, sen benim bendem olan Imran'in oglusun ve Imran'in cisim ve cam, 



<^P? 



MESNEVl-1 SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • ^81 

benim ni'metim ile beslendi. Sen de benim sarayimda yiyip igtin ve terbiye 
gdrdiin!" 

r j^ J** j 1 *&*>.& i>j oo r^ y^ \j^- *•■** 

2314. "tSen. pelt zulm. eiici l>aa£ ue tagi olan kulsun; ugursuz jiilden na$i bu va- 
tandan ka$mi§ idin." 

"Bagi", Hak'dan aynhp, serkesHk eden; "tagi", azgin ve zorba demekdir. 
Bu beyt-i §erifde sure-i Kasas'da vaki' ti-» oi-y L^-Ut ^ && &- J* ojJi j^oj 

oUallsi jli ^ Ua Jis 4u J^a (Kasas, 28/15) ya'ni, "Ehlinin gafleti vaktinde 
§ehre girdi; orada bogu§an iki adami buldu, birisi onun taifesinden ve dfgeri 
du§manmdan idi; ["Kendi tarafindan olani, du§mana kar§i ondan yardim di- 
ledi"] Musa ona vurdu, aleyhine hiikmetti, [ya'ni, olumune sebep oldu] de- 
di ki: "Bu §eytan i§idir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

Miifessirlerler derler ki: Musa (a.s.) halkin ogle uykusu vaktinde veyahud 
ak§amla yatsi arasinda Misir'a girdi. Birisi Beni-Israil'den ve dfgeri Benf-Isra- 
il'in du§maru olan Kibtiler'den olmak iizere iki kimseyi kavga eder bir halde 
buldu. Kavganin sebebi de bu idi ki, KibtiFir'avn'in ekmekgisi idi, Beni-isra- 
fl'den olan adama odun getirmesini teklff etti. da istinkaf etti. Benf-lsra- 
fl'den olan adam, Cenab-i Musa'dan yardim istedi. Musa (a.s.) da'valanni 
dinleyip, Kibti'yi haksiz buldu ve gogsiine bir yumruk indirdi; sekte-i kalb- 
den oldu. Onun oldugiinu goriince dedi ki: "Bu yaptigim i§, §eytan isjerinden 
bir i§tir!" Beyt-i §erifdeki "fiil-i §um" ile bu katle i§aret buyurulur. 

2315. ^ZKanlisin ve aaidarsm ve hak-nd-^inasstn; kenaini bu evsaj iizerine 
dahi ktyas el!" 

Ya'ni, Fir'avn dedi ki: "Ya Musa, sen kendini yuksek bir mevki'de goru- 
yorsun, habuki sen adam dldiirdiin ve zalimsin; ve benim ni'metimin hakki- 
ni tanimiyorsun da bana kar§i serkesHk ediyorsun, kendini bir kerre dahi bu 
evsaf ile mukayese et!" 

2316. ^arMik vefakulik ve eski libds i$indesin, halbuki bizim $ukriimuzu ve 
hakkimizi bilmeiinl" 



AHMED AVNt KONUK 

"Halak", eski §ey, ya'ni, Fir'avn Musa (a.s.)i akhnca tahkfr icin dedi ki: 
"Sen §imdi gariblik ve fakirlik ve eski pusku libas igindesin. Boyle oldugun 
halde, ewelki halini unutdun ve bizim sarayimizda surdugiin miikellef ve 
mutantan hayatindan dolayi bize te§ekkiir etmeni ve bize kar§i itaat etmek 
hakhni bilmedin." Bu beyt-i §erifde sure-i §uara'da vaki' ilij u 'sl.j JJt JU 
'jijtisdi ',y cjTj cJUi J>\ dtiui Uui j &* '&]!* ^ il» cJj j (§uara, 26/1 8- 19) ya'ni, 
"Fir'avn dedi: "Biz seni icimizde gocuk iken beslemedik mi ve sen omrunden 
senelerce bizim aramizda kalmadin mi? Ve isjedigin fiili isjedin ve sen kafir^ 
lerden oldun!" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 

2317. ^ecii: "Diasa ki o melike hudavendlikde dtger bu kimse sertk olal" 

"Hudavend", "Huda" ile "vend"den miirekkebdir. "Huda" dahi, "hod" ile 
"a"dan miirekkebdir. Ve "hod", kendi ve "a", "ameden" masdanndan emr-i 
hazir olup vasf-i terkibidir, "kendi gelici" ma'nasmadir; "vend" edat-i nisbet 
ve edat-i te§bih olan "manend" ma'nalanndadir. Bu terkib "sahib ve malik" 
ma'nasinda kullanihr. "Melik", "melik" ve "malik" ma'nasindadir, kadir ve 
mutasarnf demekdir. Ya'ni, Musa (a.s.) Fir'avn'm nokta-i nazanm cerh ve 
red igin buyurdu ki: "Ey Fir'avn, sen kendini kadir ve mutasarnf ve sahib, 
malik tasavvur edip, sana kar§i hak soz soyleyeni serkes, addediyorsun; bu- 
nu bil ki o Melik'e ve Malik-i hakikiye sahiblikde ve efendilikde hicbir kimse 
ortak olamaz. Onu boyle bir sjrkden tenzih ederim!" 

2318. "Uahid'dir, mulkde ona yar yokdur. O'nun kullanna O'ndan baska sa- 
lar yokdurl" 

"Viicudda vahiddir, miilkunde O'nun yari ve arkada§i yokdur. O'nun kul- 
lanna zat-i uluhiyyetinden ba§ka hiikm eden bir reis ve kumandan yokdur." 

2319. Omm halkina baska bir malik kimse yokdur, nun sirketini bir hali- 
kin gayri da'va eder mi?" 

"ZatH Vacibii'l-vucudun mahlukatina kendisinden baska bir mutasarnf ve 
bir malik yokdur ki, miilkune i§tirak edip tasarrurunda ortak olsun, binaena- 



c^p^ 



MESNEVt-1 SERtF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

leyh ona kar§i sjrket ve ortakhk da'vasi ancak halik ve fani olan bir mahluk 
tarafindan olur; ve bu da o ahmagin had-na§inasligi olur." 

2320. O naks etmisdir, henim nakkasim O'dur; eger baskasi da'va ederse o 
zuliim isteyicidir ." 

Bu viicud-i izafi aleminin suretlerini 0, naki§ ve tersim etmi§dir. Bu suret- 
ler O'nun "Musavvir" ism-i senfinin mezahiridir. Ben de o suretlerin biriyim; 
binaenaleyh benim nakkasim da O'dur. Eger bir baskasi gikip: Senin cismini 
ben besledim, buyiitdiim, diye da'va ederse, o kimse, zuliim yapmak isteyen 
bir kimsedir." Zira bu da'vasi yerinde degildir; ve "zuliim" lugatda bir §eyi ma- 
hall-i mahsusunun gayrine koymaktir; nitekim Hak Teala sure-i Lokman'da 
r&c ,JjaJ j'Jjji 01 (Lokman, 31/13) Ya'ni, "§irk elbetde bir zulm-i azimdir" bu- 
yurur. Bir diger ayet-i kenmede »GJ 'Js f ujtii j JJr ' jy +i ^iJi y> (Al-i tmran, 
3/6) ya'ni, "Sizi rahimlerde diledigi gibi tasvir eden Allah' dir" buyurulur. 

2321. Sen henim hasimi uavamazsin, henim canimi nasil tamyabilirsin?' 

"Sen benim cism-i zahirfme taalluk eden ka§imi ve bir kihmi bile yarata- 
mazsin; benim batinim olan canimi nasil tamyabilirsin? Hakk'in resulii mii- 
yiim, degil miyim nasil bilirsin?" 

2322. xr Belhi o gaddar ve o azgm sensin hi, sen Diah'la ikilik da'vasint 
edersin. 

"Sjrk ve ikilik zulm-i azfm olduguna ve sen de Hakk'a kar§i ikilik da'va- 
sinda bulunduguna gore o bana soyledigin gaddar ve azgin sensin!" 

2323. "Scjer hen hir me mu.ru sehv ile oldiirdiim ise, ne nefs icin ne lehv ile ol- 
diirdiim." 

"Avan", hukumet me'muru ve zabita me'muru ma'nasinadir. Burada 
Fir'avn'm ekmekgisi murad, buyurulur. Ya'ni, "Ey Fir'avn, sen bana cam ve 
katil diyorsun, eger ben senin bir me'murunu oldiirdiim ise, maksadim onu 



csgp^ 



AHMED AVNi KONUK 

oldiirmek degil, belki te'dib idi; bir yumruk vurdum, o oldii. Bu katil amden 
degildir, belki sehven ve hataen vaki'dir; yoksa onu ne nefsim igin ve ne de 
bo§ yere dldiirdiim." 

2324. nr Ben hir yumruk vurdum ve o ansizm diisiii. O himse hi, onun cam mu- 
hakkak yok idi, hir can verdi." 

"Ben Kibti'ye bir yumruk vurdum ve o kaza-yi ilahf neticesi olarak mak- 
tulen du§tii. Onun ruh-i izafi ve insanisi yok idi; belki hayvanlar gibi ruh-i 
hayvanf ile ya§amakta idi; bu yumruk onun bu ruh-i hayvanfsini izale etti." 
Ma'lum olsun ki, nebinin batini giinahdan ma'sumdur. Kibti'ye yumruk vur- 
masi ilham-i ilahi ile vaki' olmu§ idi; fakatbunun ilham oldugunu Musa (a.s.) 
vakt-i katilde miidrik degil idi. Zahir hale bakip aUaUM jl^ ^ f-U (Kasas, 
28/15) Ya'ni, "Bu §eytan ismdendir" dedi. Zfra niibiivvet zahire nazirdir. 

2325. nen hir kopek oldiirdiim, sen veygamber oaullanm, kahahatsiz ve z'v 
yansiz yiiz hinlerce cocugu!" 

<JL*J2jj>- L) y~ ,vj y y J*jI 4j»- U \JL*jsJ> ji il)uiJ yi- j AiJo 

2326. "Oldurmussun, onlann kant senin hoynundadu; hu kadar kan icmeden 
acaha senin uzerine ne gelir?" 

Yukanki beytin haberi, bu beytin ba§indaki "ku§tei" dir. Ya'ni, "Ey 
Fir'avn, ben suretde insan ve ma'nada bir kopek olan Kibti'yi oldurdiim; ya 
sen! peygamber ogullanni, hicbir kabahati olmayan bircok Beni-lsrail cocuk- 
lanni oldiirdiin!" 

2327. I^en mailubun kaili ilmidi uzerine, ~$a'kuh un ziirriyyetini oldiirmiissun. 

"Yeni dogan cocuklar arasinda, beni bulup oldiirmek iimfdi ile Ya'kub 
(a.s.) in ziirriyyeti olan giinahsiz gocuklar dldurmu§siin!" 

2328. " Uiak senin kdrlucjiine heni ihtiyar eiii, senin nefsinin pisirdigi o $ey has 
asagi oldu." 



rg^p 



MESNEVM §ERtF SERHt / VIIIvClLT • MESNEVl-4 • 

Fir'avn'in nefsinin pisjrdigi §ey, Musa (a.s.)in dogmamasi ve dogdukdan 
sonra da ya§amamasi icjn miineccimlerin ihban iizerine Fir'avn tarafindan it- 
tihaz edilen tedbfrler ve hflelerdir ki, Musa (a.s.)in dogmasi ve olduruleme- 
mesi ile o tedbfrler ve Meier bir i§e yaramadi ve bas, a§agi oldu. 

2329. n^eai: Onlan hirak, hi$ §eksiz benim hakhim ve tuz ve ekmeh, nakhi 
bu mu olur? 

Fir'avn, Musa (a.s.)a cevaben dedi: "Sen o bana kar§i serkesane olan 
da'valan birak! Hie. §ek ve §ubhe olmayarak senin iizerinde sabit olan benim 
hakkim ve sarayimda yiyip icmenin hakki yok mudur?" 

2330. n< 3Ci, bana cemaat huzurunda horluk edesin, audmlih, giindiizii aonliim 

[2337] _ . i j j j . « 

uzenne kuranlik edesin. 

"Ha§er", cemaat ve kalabalik ma'nasmadir, Musa (a.s.)in, halka kar§i ru- 
bubiyet da'vasinda bulunan Fir'avn'i, cemaat-i kesfre huzurunda da'vet bu- 
yurmasi, onun son derece kibir ve azametine dokunmus. oldugundan, Musa 
(a.s.)a dedi ki: "Bu kadar kalabalik huzurunda senin bana karsi boyle serke§- 
lik ve hakaret etmen ve debdebe ve saltanat ile aydmhk olan gunlerimi gon- 
liimde karahk etmen layik mi idi? Ve seni terbiye etmem ve yedirmem ve igir- 
mem hakkina kar§i boyle mi yapmali idin?" 

r 1 J /^ J V o"^ ^J^ P s***' c ^ s ^ IsJf* c - i ^ 

2331. Gqer hayir ve §erde benim nigehbanlwimt tutmaz isen, hiudmetin zilleti 
daha aiicdur!" 

"Ey Fir'avn, sen bu diinyadaki horlugu ve zilleti nefsine agir goriiyorsun; 
eger benim Hak tarafindan getirdigim emir ve nehiyde benim nigehbanhgimi 
ve muhafizligimi tutmazsan, ahiretde zelfl ve hakir olursun; fakat bu zillet ve 
hakaret diinyadakine benzemez, o daha giicdur!" 

2332. nr Bir pirenin zahmini cehemiyorsun, bir ydanm zahmmi nasd iada- 
caksm?" 



*<&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ey Fir'avn, diinyada bir pirenin lsirmasma tahammul edemiyorsun; ahi- 
ret azabi, diinyanm azabindan sjddetlidir, Bir pireye nisbeten, yilan mesabe- 
sinde, daha biiyiik olan o lsirmaya nasil tahammul edebilirsin?" Ma'lumdur 
ki, Kur'an-i Kerfm'de ahiret azabimn sjddetinden birgok mahallerde bahis 
buyurulur. Ezciimle sure-i Fussilet'de \jJa iti* ij>r 'j>&\ jk& (Fussilet, 
41/27) ya'ni, "Biz kufredenlere elbette azab-i §edidi tatdmnz" ve sure-i §u- 
ra'da j*xs. l-»u*. J^J bj>is3(j (§ura, 42/26) ya'ni, "Kafirler igin azab-i §edid 
vardir" buyurulur. 

2333. "jlahiren senin i§ini vudn ederim, fakat bir dikeni flulistan ederim." 

"Ey Fir'avn, senin kibir ve azamet sermayesi olan enaniyetini tahrib ede- 
rim ve hayalz olan varligim yikanm; fakat bir diken gibi olan nefsini, ma'ri- 
fet-i ilahiyye giilistani yapanm." 



d 5 * 



rhj^ j al-ui>Nl *-* IA* ^Js- j c~~»js- jj ijz-j j '^■~~i*\s i j} j* ^y j 

Onun beyanmdadir ki, imaret viranlikdadir ve cem'iyyet* 

dagimklikdadir ve saglamlik kinkhkdadir ve murad, 

muradsizlikdadir ve varlik, yoklukdadir. Ezdadin ve ezvacm 

bakiyyesi bunun uzerinedir 



2334. hirisi geldi zemini yardi; hir ahmak feryad eili ve mukedder oldu. 

"Ber taften", mukedder olmak ve incinmek ma'nasinadir. Bu kissa siirh-i 
§erifin ma'nasim fzah igin bir temsfldir. Ya'ni, "Bir kimse gift siiriip, topragi 
sapan ile yarmakda idi; ahmak biri de onu goriip mukedder oldu ve dayana- 
madi, bagirmaga ba§ladi, dedi:" 



c^p^ 



jlgX^ MESNEVM SERIF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • ^W 

2335. QCi, >r Bu zemini neden viran edhjorsun, yanyorsun ve -perisan ediyorsun?" 

2336. ^)edi: Gy ahmak, bunu benim iizerime siirme, sen imareti de harabhk- 
ctan hill" 

Qiftgi cevaben dedi ki: "Ey ahmak, bu i'tirazi benim iizerime siirme, sen 
ma'murlugu harablikdan bil!" 

2337. IZu zemin cirkin ve viran olmadikca , ne vakit bir giilluk ve bugdaylik 
olur?" 

jtj j jij j 1 r^ **-£* ^ J -> J -? ^""^ ■> ^^ ^ ^ 

2338. Onun nazmi altiist olmaymca, ne vakit bostan ve ekin ve yavrak ve ye- 
mis olur? 

Arzin duzliigu kan§tinlip altiist olmayinca o arz bostan ve ekinlik ve ye- 
sjllik ve meyvelik olur mu? 

2339. Cerahatin yarasini nester ile yarmadikca, ne vakit iyi olur ve ne vakii la- 
ttf olur? 

"Cagz", giban icmde peyda olan cerahat ma'nasmadir. "Ri§" yaradir; "ri§-i 
cagz" terkib-i izafT olur. 

2340. Senin hiltlann ila$dan yanmadikga, siiris ne vakit aider, ne vakit sifa 

[2347] . - 

aelxr: 

"Hilt", tibb-i atike gore viicud-i be§erde bulunan dort esasli maddeden iba- 
rettir. Onlar da "kan" ve "safra" ve "balgam" ve "sevda"dir. Bunlara "ahlat-i 
erbaa" derler ve her birinin viicud-i insanide akciger ve karaciger ve dalak gi- 
bi tekevviin ettigi bir uzuv vardir. Mesela ahlat-i erbaadan safra, hadd-i i'tidal- 
den gikip ziyadelestigi vakit mizac, bozulur ve viicudda bas. donmesi ve istifrag 



AHMED AVNl KONUK 

gibi suris. hasil olur. "Hekim bu bozuklugu te§his edip o safrayi yakmak ve iza- 
le etmek igin ilag yapmadikga o §uris gidip, sihhat-i beden yerine gelmez." 

2341. lerzi elhiseyi parga par^a etti, o allame olan terziyi kimse dojjer mi? 

Mesela terzi elbiseyi lslah etmek igin sokiip parca parga etse, o elbise dik- 
meyi gok iyi bilen terziyi, "Nigin esvabi pargaladtn?" diye bir kimse doger mi? 

2342. (^Der mi) hi, >Vr Bu aiiziie atlasi ni$in yiridm, hen yutdmt§i tie yapayvm?" 

2343. Lrier eski hinayi ki ta'mir ederler, o eskiyi yikmazlar mi? 

2344. Bulger ve demirci ve kasab da hoyledir, onlann imaretlerden evvel hara- 
vi vardir. 

Mesela dulger olan, bir agaci ve bir keresteyi keser, sonra o kesilen parga 
binada i§e yarar; ve demirci de bdyledir. Kasab dahi evvela koyunu keser ve 
yiizer ve pargalar, sonra insana gida olur. Bunlann hepsinin isjerinde evvela 
tahrib ve sonra i'mar vardir. 

j> *(jjj*jv x>sj> (jd; oT j j&jZ' aJLL 01 _j aJLU 01 

2345. helileyi ve o helileyi dx>gmek, o ideften ienin ma'murlagunu yaptdar. 

"Helile", Hindistan erigi dedikleri bir nevi' ilagdir ki, onu dogup tabiati 
kabiz olanlar yerler, tab 'a miilayemet verir. "Belile" bu da helilenin ziddi olan 
bir ilagdir, tabiati miilayim olanlar dogup, kabiz igin yerler. Ya'ni, "Bu iki ila- 
ci dogiip §ekillerini bozarlar; fakat onlann bozulmasindan, tenin nizami ve 
ma'murlugu hasil olur." 

2346. Sen cUgirmende hugdayi dogmedikce, hizim soframiz ne vakit ondan siis- 
lenmi$ olur? 



*&$&> 



jP^~ MESNEVl-1 SERfF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Ya'ni, bugday degirmende dogiiliip un yapihr ve sekli tahrib edilir, sonra 
ekmek olup soframizi tezym eder ve vucud-i be§eri i'mar eder. 

2347. ^u iafaizayi o ekmek ve tax yaph ki, ey halik seni oltadan kurtarayim! 

Ey Fir'avn ve ey akilsiz balik, seni nefis ve seytan oltasindan kurtarmak- 
ligim igin bu da'vet takazasim, vaktiyle seninle benim aramda olan o tuz ve 
ekmek hakki viicuda getirdi. Sen ise, benim seni bu tuzakdan kurtarmaga te- 
§ebbiis etmemi serkesjik ve azgmhk zannettin. Bu beyt-i serif Hind nlishala- 
nnda, atfdeki surhii miiteakib yazilmi§dir. 

(^ 
Musa (a.s.)m Fir'avn'a cevab soylemesi 



2348. "€fler uMusamn nasihatini kabul edersen, nihayeti olmayan boyle kbtii 
tuzakdan kuriulursun!" 

2349. ZKendini bend-i heva eylemis oldujjun yeier, sen bir kuricajjizi ejderha 
etmifsin!" 

"Ey Fir'avn, sen sjmdiye kadar heva ve hevesatina baglamp kalmi§sin, 
artik yeter. Senin nefsin bidayetde bir kurtcagiz mesabesinde idi, sen onu he- 
vasinin ve hevesatimn icfasiyla besleyip koskoca bir ejderha yaptm!" 

2350. *T$en dembedem islaha aetirmek i$in, ejderhaya ejderha getirmi§im! 

"Senin nefsin biiyliye biiyiiye bir ejderha olmusdur, ben de "o senin ejder- 
hani dembedem terbiye ve lslah etmek igin asami ejderha yapmak mu'cize- 



°$2$&> 



AHMED AVNl KONUK 

siyle geldim." Bu apagik olan harikayi hem akiller ve hem de ahmaklar id- 
rak eder. Cenab-i Pir efendimiz bu ejderhanin ahvalini ve azametini, III. cilt- 
de 1097 numarali beyitden 1 102 numarah beyte kadar beyan buyurmuslar 
idi. 

2351. "Ta ki onun demi, hunun demirulen kinlsin, henim ydanim o ejderhayi 
ko-parsin'." 

"Ta ki senin o nefsinin jwii ^ LsT (Naziat, 79/24) Ya'ni, "Ben sizin 
Rabb-i a'lamzim!" sozii, bu benim mu'cize olarak getirdigim ejderhanin ce- 
hennemi olan nefsinden makhur olsun. Benim bu azim yilanim senin o nef- 
sinin ejderhasini kokiinden koparsm!" 

2352. "Giier nza verirsen, bu iki udandan kuriulctun ve yoksa o, camnaan he- 
lak getirir." 

"Ey Fir'avn, eger nasfhatlerimi kabul edip bana tebaiyyete razi olur isen, 
birisi senin nefsin ve dfgeri benim mu'cizem olan iki yilanin dest-i taarruzun- 
dan kurtulursun; ve eger razi olmaz ve bana muhalefetde devam edersen, o 
iki yilan senin canimn tarafindan helak getirir; Ya'ni, senin canini ve ma'na- 
m helak ederler, ancak suret-i hayvaniyyen muncemid bir halde kalir." 



j\ OjJL^J j \j /»*>LJI <u1p LS ^y ^^y v'j* - 

Musa (a.s.)a Fir'avn'in cevabi ve onun tehdidi 

(Bu iinvan Hind niishalannda munderig olup, Ankaravf nushasmda yok- 
dur,- fakat fihriste kolaylik oldugu icin fakir dercini munasib gordiim.) 

2353. 'Dedi: "Glhak pek usta sihirhazsin, zira mekr He buraya ikilik birakhn!" 



^xs^> 



r: 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Fir'avn, Musa (a.s.)a cevaben dedi ki: "Ya Musa, dogrusu budur ki, sen 
pek usta ve mahir sihirbazsm. Zfra mekir ve hfle ile bu memleketde halk ara- 
sina ikilik ve tefrika biraktin!" Ma'lumdur ki, mustebit hukiimdarlar zir-i ida- 
relerindeki halkin muctemian kendisine tabi' olmalanni isterler ve asla tefri- 
ka vuku'unu arzu etmezler; hurriyyet-i kelamiyye ve mezhebiyye asla ho§- 
lanna gitmez. Onun men'i icjn her tiirlii tedabiri icradan geri durmazlar. 
Fir'avn da bu kabil hukumdarlardan idi. 

2354. yyn $eh-dil olan halki sen iki taife yafhn, sihirhazhh tasa ve daga rahne 
yapar." 

"Ya Musa, sen sihirbazlik ile kalbleri birbirine muvank ve miittehid ve ni- 
fakdan an olan halki iki firka yaptin. Zfra sihirbazlik daga ve ta§a rahneler 
ve yanklar yapar ve iki parcaya aymr." 

Musa (a.s.)m sihirbazhgi kendinden nefy etmesi 



2355. <IWi: "Diutla'nin peygamina garhttn, Diudd'nm ismi ile sihirhazligi 
him gorau? 

"Peygam", birisi tarafmdan gelen veya giden haber ve kelam ma'nasina- 
dir. Burada "vahy" murad, buyurulur. Musa (a.s.) Fir'avn'a cevaben buyur- 
du ki: "Ey Fir'avn, ben Hakk'm vahyine mustagrakim, nefsimin hevasmdan 
sana bir §ey soylemiyorum ki, bana sihirbazlik isnad olunsun. Hak Teala 
hazretlerinin ism-i §erffine izafeten sihir yapmayi kirn gordu?" 

Malum olsun ki, "sihir" liigatde, batih hak suretinde gostermege derler. 
Necmeddfn-i Kiibra (k.s.) hazretlerinin Memzilu'l-Hiirin ismindeki kitabda 
beyan buyurdugu iizere meshur olan sihir be§ kisim uzerinedir. l.Tilsim, 2. 
Nireng yahud nfrencat, 3. Rukye, 4. Halkatfrat, 5. §a'bede'dir. 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

1. Tilsim: Buna "limya" da derler. Arzin nebatatinin koklerinden olan 
ilaglann asan ile, asar-i semaviyyeyi cem' etmektir ki, bunlardan emr-i acib 
zuhur eder. Tilsim lafzinm harflerini kalb edince "musallat" kelimesi hasil 
olur ki, tilsimin ma' nasi da ancak musallatdan ibarettir. 

2. Nfrenc veyahud nirencat: Buna "ilm-i rimya" da derler. Cevahir-i ar- 
ziyyenin kuvvetlerini birbiriyle imtizac ettirirler ve ondan acfb ve garth eser- 
ler zahir olur. 

3. Rukye: Buna "efsun" dahi derler. Sihir isabet eden kimseye icirmek 
igin su iizerine okuduklan ba'zi sozlerdir. Bu sozlerin ba'zilan "Fehleviyye" 
ya'ni, mecusilerin liigati , ba'zilan da hezeyanatdir. 

4. Halkatfrat: Uzerlerine ba'zi harfler yazilmi§ olan gizgilerdir ve birtakim 
garib §ekiller ve dairelerdir. 

5. §a'bede: Hokkabazlann san'at ve siir'atle gosterdikleri birtakim oyun- 
lardir ki, zahirde adet fevkinde gdriilur ve halk indinde sebebi mechul oldu- 
gu igin hayret olunur. 

imdi bunlann esma-i ilahiyyeye adenvi mukareneti hasebiyle, ba'zilan 
gaflet ve ba'zilan da kiirur eseri oldugundan, bunlarda goriilen asar-i acibe ve 
garibenin asla kiymeti yokdur. Fakat bu acib eserler ve harikalar eger ism-i 
ilahfye mukarin olursa, o mu'cize ve keramet olur. 

Nefehitu'1-Uns' 'den menkul olan atideki menkibe bu ma'nayi izah eder: 
"Herat §ehrinin ulemasi bir gun §eyhulislam Ahmed en-Namekiyyu'1-Ca- 
mi (k.s.) hazretlerinin huzuruna geldiler. Aralannda tevhid ve ma'rifet-i Hak 
babinda soz gegti. §eyh (k.s.) buyurdu ki: "Siz bu sozti taklid ile soyluyorsu- 
nuz!" Onlar bu sozden pek ziyade miinfail oldular ve dediler ki: "Bizim her 
birimizin hifzinda Hak Teala'nin viicudunun isbati igin bin delil vardir, biz 
nasil mukallid oluruz?" §eyh buyurdu ki: "Eger her biriniz on bin delil hifz 
etmis, olsa bile yine mukallidsiniz." Bunlar dediler ki: "Bize bu soz igin bur- 
nan lazimdir." Bunun iizerine Hz. §eyh hadime: "Ug inci ve bir de legen.ge- 
tir!" buyurdu. Hadim getirdi, §eyh onlara buyurdu ki: "Bu incinin ash ne idi?" 
Dediler ki: "Sedefin zabt ettigi nisan yagmuru katreleridir ve onun havsala- 
sinda Hak Teala'nin kudret-i kamilesiyle inci oldu. §eyhu'l-lslam o incileri le- 
genin igindeki suya atti ve buyurdu ki: Her kirn elini tahkik yuziinden bu le- 
gen iizerine "Bismillahi'r-rahmani'r-rahfm" desin, bu iig dane inci su olsun 
ve birbirine kan§sin." Ulema: "Bu acib §eydir, siz deyiniz bakalim!" dediler. 
§eyh buyurdu ki: "Evvelen siz deyiniz, bana novbet geldigi vakit, ben de di- 
yeyim!" Ulema sirasiyla besmele-i §erirl okudular; inciler oldugu hal iizere 



<^g> 



jg^~ MESNEVI-t §ER1F §ERHt / VIII. CILT • MESNEVl-4 • 

durmakta idi. Vaktaki novbet Hz. §eyhe geldi, §eyhin iizerinde bir hal zahir 
oldu, legenden tarafa tevecciih edip "bismillahi'r-rahmani'r-rahim" dedi. uc 
inci su olup birbirine kan§ti ve legen icinde devr etti. §eyh "Uskiin bi-iznil- 
lah" ["Allah'in izniyle sakin ol!"] dedi, filhal delinmemis, bir dane inci oldu, 
hepsi hayretde kaldilar." 

2356. Sihirbazhqin mayasi gaflet ve hujurdur, t!7liusa'ya mensuh olan can, di- 
nin me§ alesidir. 

Yukanda izah olundugu iizere sihirbazligin mayasi ya Hak'dan gafil olup, 
O'nun mulkiinde tasarrufa kiyam etmekdir; veyahud mecusflerin kelimatmi 
ve hezeyanatmi hak ve miiessir bilmek suretiyle kufiirdur. Musa'ya mensub 
olan can ise din-i Hakk'in nuru ve mes/alesidir. 

2357. "6y hayasiz, hen sihirhazlara nastl benzerim hi, dAiesih benim demim- 
den -piir-resk olur!" 

"Vakih", hayasiz ve edebsiz ma'nasinadir. "Mesih"den murad, fakirin an- 
layi§ina gore fsa (a.s.) degil, belki ahir zamanda havarik-i adat ile zuhur ede- 
cek olan Mesih-i Deccal'dir. Zira, "Mesih", arzi olcen ve seyahat eden ma'na- 
sinadir. Isa (a.s.) arzda seyahat edip halka nur-i hidayet sachgi gibi, Deccal 
dahi keza arzda gezip, halki zulmet-i dalalete mizstagrak kilacakdir. Peygam- 
berler ummetlerini bu Mesih-i Deccal ile tahvif buyurup ikaz ettiler. Bu 
ma'naya gore bu beytin ma'nasini izah tekelliifsiiz miimkin olur. Ya'ni, "Ey 
edebsiz Fir'avn, sihirbazlik peygamberlerde olmaz. Sihirbazligin mayasi ve 
temeli gaflet ve kiifurdur ve bunlarda zuhur eden harikulade haller, hak de- 
gil, batildir; zira ahir zamanda havank ile zuhuru muhakkak olan Mesih-i 
Deccal, benim demimden hasil olan havanki duydugu ve tsjttigi zaman ha- 
sed eder. Zira batil, Hakk'i daima kiskamr." Atideki beyt-i gerff bu ma'nayi 
te'yid buyurur: 

9 tt ^ i ft 

2358. "€y ciinvh, ben sihirhazlara nastl benzerim hi, hiiablar benim canimdan 
nur iuiar. 



GSQX^ 



AHMED AVNt KONUK 

"Ciiniib", baid ve uzak ma'nasinadir. "Kitablafdan murad, kiitiib-i sema- 
viyyedir. "Nur"dan murad, ilimdir; zira nur kendi zahir ve e§yayi muzhir ol- 
dugu gibi, ilim dahi bu hassiyeti haizdir. Ya'ni, "Ey Hak'dan uzak olan 
Fir'avn, ben sihirbazlara nasil benzerim ki, biitun evvelki ve sonraki kiitiib-i 
semaviyye benim cammin nurunu ahrlar, Ya'ni, benim canimm ilminden 
bahs ederler; zira kiitiib-i semaviyye, gecmis, peygamberlerin iimmetlerini 
da'vet ederken canlanndan dogan sozleri zikr ederler ve gelecek peygambe- 
rin ni§anlanm ve haberlerini verirler. Nitekim tncil, Cenab-i Peygamber'in ge- 
lecegini haber verdigi gibi, Kur'an-i Kerim dahi gecmis, peygamberlerin ahva- 
lini ve Musa (a.s.)in Fir'avn ile olan miicadelatini ve mu'cizelerini mufassa- 
lan beyan buyurmaktadir. Binaenaleyh yukanki beyitde beyan buyuruldugu 
iizere kiitiib-i semaviyyede mezkur olan mu'cizat-i Museviyye'ye havank ile 
zuMr edecek olan Deccal-i Mesih'in hased etmesi musteb'ad degildir. "Kitab" 
hakkinda diger bir vecih dahi, efrad-i bes,erin kitab-i a'malidir veya kalbidir. 
Nitekim sure-i tsra'da vaki' liL-i j£ 'd&S" i>i (tsra, 17/14) ["Kitabini oku, 
sana nefsin kaffdir"] ayet-i kerfmesinde bu kitaba i§aret buyurulmu§dur. §u 
halde ikinci misra'm ma'nasi: "Benim cammdan efrad-i be§erin kitab-i a'ma- 
li veya kalbleri nur ahr" demek olur. 

2359. ^Qilnki sen heva hanacli ile yukari u$arsm, §uhhesiz henim iizerime de o 
zanm cjdtiirursiin!" 

"giinki sen etrafina miineccimleri, sihirbazlan toplayip, onlann'tedbirleri 
iizerine heva-yi nefeanf kanadi ile halk iizerinde tahakkiim edersin; subhesiz 
beni de kendin gibi zannedip, senin iizerine sihir kuvveti ile tahakkiim ede- 
cegime hiikm edersin." 

2360. " Dter kime ki "dam" ve "ded"'in ef'ali ola. onun kenmler iizerine kotii 
[2367] , „ J 

zanm olur. 

"Dam", tuzak ma'nasina geldigi gibi, arm ve geyik gibi vahsj ve fakat yir- 
tici olmayan hayvanlara derler; ve "ded", arslan, kaplan gibi yirtici olan hay- 
vanlara denir. Ya'ni, "Kim ki yirtici olan ve olmayan hayvanlann ef aliyle 
me'luf ola, dyle bir kimse ahlak ve ef al-i insaniyye ile me'luf olan kenmler 
iizerine de kotii zanneder ve onlan da kendisi gibi zanneder." 



*$%&» 



MESNEVM SERfF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

> 

<^y l& >y- ^^3 j- h cX <Jy- d yr y ^ y*- y d y? 

2361. ",Zira sen alemin cuz'usun, her nasil olur isen kiillu dahi kendi vasfi- 
nin iizerine gavi aoriirsiin." 

"Senin halki kendin gibi zannetmenin sebebi budur ki, sen bu alemin 
cuz'usun." Nitekim §eyh Sa'df (k.s.) bu ma'nayi su beytinde beyan eder. 
Beyit: 

"Beni-Adem yekdigerinin a 'zasidirlar, zfra yaradih§da bir cevherdendirkr. " 

"Mademki boyledir, sen her nasil olursan, halki da oyle gorursun, eger 
sen azgin isen, herkes de senin nazannda azgindir." 

cj ja^» jjlj aJJ^^S \j <ij\*- Ojui ^^ y y. j L$^y j. y ^y? 

2362. "Uoktoki sen doner sin, senin hastn da doner, senin goziin haneyi de do- 
niicii goriir." 

"Manzar", masdar-i mfmi olursa, "nazar" demek olur. Ism-i mekan olur- 
sa, "nazar mahalli" demek olur ki, "goz" ma'nasina gelir. Mim'in kesriyle 
"minzar" olursa, ism-i alet olur ve alet-i nazar ise goz demekdir. 

^y ls^-ls** *j f> <y^" °bj f- s- ^3j j^ y y jj 

2363. Ue eger sen gemide deniz iizerinde can alarak gidersen, denizin kenan- 
ni hosucu gorursun. 

2364. Bcjer sen mdhameden mukedder olursan, ciimle dunyayihep dar gorursun. 

"Melhame", Sarrah'da "azim cenk mahalli" ma'nasina gosterilmisdir. 
Ya'ni, "Eger sen bir harb-i azimden dolayi gonlii daralmis. ve mukedder olur- 
san, biitun dunyayi da dar gorursun." Ikinci misra'da ba'zi niishalarda 
"ciimle" yerine "cev" yazilmistir, misra' *** \j \j* y* ^ dx suretindedir. 
"Cev" kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "miyan ve ic" ma'na- 
sinadir. Ya'ni, "Butiin diinyamn arasini veya igini dar gorursun" demek olur. 
Nusha-i Ankaravi'de "ciimle" kelimesi yazilmakla beraber, terciimede "cev" 
ma 'nasi verilmisdir. 



6 ^^ a 



AHMED AVNt KONUK 

OU~~ts dy*- O-IiUjj OLf^r y) Olx^ji p\Su ^^^ Jf>y>- y jj 

2365. Ue eger dostlar muradinca hos olur isen, bu tihan sana giilisian gtbi cj'6- 
riiniir. 

Jjlij j y& y>- w^Jfc 6_UJJ jl (3^ J fLi ji Oj !j«S L-J c^l 

2366. 6y, fo/t kimse i$am.'a ve Drak'a giimisdu, o hie kufiir ve nifakin gayri- 
ni gormemisdir. 

Ya'ni, "Birgok kimseler vardir ki seyahat tarikiyle §am'a ve Irak'a gitmis, 
ve orada birgok ulema ve evliya bulundugu halde, onlann hicbirini gormeyip, 
ancak halkin kufrunii ve nifakira gormu§dur." Zira insan her yerde evvelen 
tab'ina ve ahlakina muvafik ahvali goriir. 

2367. Ue ey, cok kimse Diind'e ve Dierai'a kadar gitmisdir, o kimse ancak 
bey ve sira gordu. 

"Ticaret kasdiyla Hind'e ve Herat'a gitmis, olan birgok kimseler, oralarda 
ancak ahm satim muamelesini gdrmu§tiir". Qiinki insan nereye gitse evvela 
kendi kasdini goriir. 

2368. Ue ey, <pk kimse ^Tiirkisian ve Qin'e aitmisdir, o kimse asla mekirden 
ve keminden baskasim gormemisdir. 

"Kemin", diisman igin kurulan pusu ma'nasinadir. "Birgok kimseler Tiir- 
kistan'a ve Cin'e seyahat etmi§dir, oralarda ancak halk arasinda hfle ve bir- 
birinin aleyhinde kurulmus, pusu gormu§tur." £iinki o kimsenin bu huylarda 
melekesi vardir, gittigi yerlerde de en evvel gorecegi §eyler bunlardir. 

yy. y \j ^*-J^ VJUj*- y j tJ-^j yr t_y j^ ■ s j'^J ^y%- 

2369. CMademki renk ve budan baska bir miidrek lutmaz, iklimlerin cumlesi- 
ni isiedi. 

Seyahat eden kimse mademki gittigi yerlerde, kendinin renginden ve ko- 
kusundan ba§ka bir idrak olunmus, §ey tutmaz, sen ona de ki: "Istedigin ka- 
dar iklimlerin hepsini doIa§; oralardan kendi renginden ve kokundan ba§ka 
bir §ey bulamayacaksin!" 



*&$& 



MESNEVt-1 SERIF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

2370. Okiiz ansizm IZagdad'a cjeldi; o bu tar af tan, o tarajlara kadar gecer. 
Ba'zi niishada "Bagdad amed" yerine "Bagdad ayed" yazilmishr. 

2371. ^iitiin ay§dan ve ho§luklardan ve lezzetlerden, o kavun ve kar-puz kabu- 
gundan oa$hasini gormez. 

Ya'ni, "Bir okiiz Bagdad §ehrine girip, bir taraftan obiir tarafina gegtigi va- 
kit, o §ehrin iginde her simf halka mahsus olan ya§ayi§lar ve hoshxklar ve 
lezzetlerden higbirinin farkinda bile olamaz; o ancak §ehrinotesine berisine 
atilmis olan kavun ve karpuz kabuklanni goriir." Qiinkii okiiz ancak bu ka- 
buklardan hosjanir ve lezzet duyar. Bunun gibi bu Mesnevf-i §enfi okuyan 
bir simf dahi, okiiz tabiatinda olup bu latff kirabin ancak kavun ve karpuz ka- 
bugu mesabesinde olan hikayelerinin suretlerini goriir ve onlann iginden ve 
batmmdan lezzet alamaz. 

2372. i)ol iizerine dii§mii§ ya saman, ya ot ola, o bir okiizun, yahud cochin la- 
yih-t seyramdir. 

"Seyran", gezmek ve tema§a etmek ma'nasinadir. "Saman ve otun tema- 
sasindan zevk alan ya okiiz veya e§ekdir. Ba'zi niishada "layik-i seyran" ye- 
rine "layik-i dendan" vaki'dir. Bu suretde ma'na: "Yol iizerine dii§mu§ olan 
saman veya ot ya bir okiiziin veya bir e§egin disme layik olur" demekdir. 

2373. ^Tabwi civisinin iizerine -pashrma gibi esbabin baglanmmiu, onnn cant 
ziydde olmaz. 

"Bu viicud-i izaff aleminde seyahat eden kimse, birtakim sun sebeblere 
ehemmiyet verip, kalbini pastirma gibi tabiat givisinin iizerine baglamis. ve 
asmi§dir; artik onun cam bu tabiat aleminin haricini goriip yiikselemez." 
Onun sermaye-i efkan bu alem-i tabiatda gordiigii yeknesak ahvaldir; onun 
igin bu gibi kimselerin kalblerinde kiisayis, ve viis'at bulunmaz ve daima dar- 
hkdan §ikayet igindedirler. 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

s ' ' _ 

J*4 jwLv* (jl 4JUI ^jl c— -jb JJLp j «-. >L— 1 <i^>- (^U*i Ol j 

2374. ViaVbuki sebehleri ve illeileri yirtmanin fezast, ey hiiyiik merteheli, JM- 
latiin arzid-ir! 

"Halbuki Allah Teala'nin zahirde esbab ve illetlerin hiikiim surdiigu bu 
tabiat aleminin fevkinde bir fezasi ve meydani vardir ki, onun hakkinda 
L-ij Jji^ji (Nisa, 4/98; Ziimer, 39/10) ["Allah'inarzigenisdir!"] buyurul- 
mu§dur." Bu alem esbab ve illetlerin yirtildigi bir fezadir. Mesela bu diinya 
aleminde bir bina yapmak igin mi'mar ve rengber ve tugla ve kerpig gibi bir- 
50k esbab ve levazim iktiza eder. Halbuki arzda bir binanin viicud bulma- 
si igin himmet ve tevecciih kafidir. Bu arza "arz-i simsime" dahi derler ki, 
onda gdrulen ahvali, bu alemin mahsusat ve ma'kulatina gore vaz' edilmis. 
olan liigatler ile anlamak ve ta'rff etmek mumkin degildir. Cenab-i §eyh-i 
Ekber (k.s.) hazretleri Futuhit-i Mekkiyye'lenmn ibtidalannda bu alemin 
ahvalinden mumkin oldugu kadar tesbfhat tarikiyla bahs buyurmusjardir. 

JLp jJ (eJLp^ ^*ri y+ y OL>- ,J^J dy? 3jJ* JAy OUj jA 

2375. Uier zaman nahi§ cpbi mubeddel olur; can iyan&a yeni yeni hir cihan 
goriir. 

Bu beyt-i §erifde surrah-i kiramin muhtelif mutalaati vardir; en miinakkah 
ve miinasib olam Ankaravi hazretlerinin beyan buyurdugu birinci vecihdir. 
da budur ki: "Naki§" kelimesi "can" kelimesine muzaf degildir, maktu' okun- 
mak lazim gelir. Ya'ni, "0 esbab ve illetlerin yirtildigi feza, her zaman nakis. 
gibi degisir. Ya'ni, bu suret silinir yerine, yeni bir suret gelir, ruh apagik ye- 
niden yeniye bir cihan goriir." Bu beyanat hayal degildir, giinki hayal, insa- 
nin zihninde gordiigii §eylerin bir sinema §eridi gibi, bir gegit yapmasmdan 
ibarettir. Bu alemin suretleri ise boyle degildir. Hig gormedigi ve bilmedigi ve 
asla hatmna hutur etmedigi §eylerdir. alemi goren kimse, onlan bu alem-i 
diinya ehline anlatamaz, fakat hayalini lugat-i mevcude ile anlatabilir. imdi 
bu alem-i tabiat, hayale nisbeten dardir ve hayal alemi ise bu feza-yi hakika- 
te nisbeten dardir ve feza-yi hakfkat gok geni§dir binaenaleyh alemin tema- 
§asmdan ruha usanmak ve bikmak hali gelmez. 

2376. Gger jfirdevs ve cennetin whirled olsa hir stfahn donmu$u olducju vakit, 
cirkin oldu. 



MESNEVl-t SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Eger suret alemi, bilfarz cennetlerin a'lasi olan Firdevs cenneti ve cenne- 
tin latif olan nehirleri bile olsa, mademki her an bir tarz ve bir sifat iizerinde 
donmu§ kalmisdir ve ba§ka bir tarz ve sifata inkilab edemiyor, goze girkin 
goriinmege ba§lar; zira yeknesaklik ruha siklet verir ve insana daima gordu- 
gii o guzelliklerden bikkinlik ve usang gelir; cunki tab'-i be§er teceddudden 
mahzuz ve mutelezziz olur. Bunun sirn budur ki, alem-i suret sifat ve esma-i 
ilahiyyenin meclasidir; ve sifat ve esma-i ilahiyye ise namiitenahidir; bina- 
enaleyh mecla dahi ale'd-devam ve bi-nihaye teceddiid ve tebeddul etmek 
icab eder; ve insan, ma'rifet-i Hak igin mahluk oldugundan, tab'an bu bi-ni- 
haye olan tema§asina ve ma'rifetine mutemayildir. §u kadar ki, insanlann 
kism-i kullisi Hakk'i gormez bu meylin sebebini de bilmez ve ancak nefsinin 
hazzini gorur. Arifler ise bu meclada Hakk'in sifatini ve esmasim goriir ve 
bunlardan miisemmaya intikal eder ve asla nefsinin hazzini gormez. Belki 
jU j j* t' y '\f (Rahman, 55/29) ["0 her an bir §e'ndedir"] ayet-i kerimesi- 
hin sirnn'i mu§ahede eder. 



C^ 



,at 



f^^y 1 '^ iSjf^iJ. j* W*^' \sj>^ jl W \j Dl *y. y^* JU- *£>- *> "^ j*^ 

Onun beyanindadir ki, ademfden her bir hiss-i miidrik igin baska 

bir mudrekat vardir ki, dfger hissin mtidrekatindan bi-haberdir. 

Nitekim san'atkar olan her iistad, dfger san'atkar olan iistadin 

i§inin yabancisidir. Onun bi-haberligi ondandir ki, onun vazifesi 

degildir. mudrekatin olmadigina delfl olmaz. Gergi hal hukmii ile 

ona miinkir olur. Amma burada mimkirlikden habersizligin 

gayrini murad etmiyoruz. 



Insanin vucudu cinsinden olup, idrak edici olan her bir his igin, dfger id- 
rak olunmus. bir §ey ve ma'lumat vardir ki o his, dfger hissin idrak ettigi §ey- 



c^&p 



AHMED AVNt KONUK 

den ve ma'lumatdan bf-haberdir. Mesela hiss4 basar icin gormek ve hiss-i 
sem' igin isitmek vardir. Hiss-i basar, hiss-i sem'in isjticiliginden bf-haberdir. 
Bu hal §una benzer ki, mesela kuyumculuk san'atina vakif olan bir iistad, de- 
mircilik san'atinda mahir olan ustadin acemisi ve yabancisidir. Bu kuyumcu- 
nun, demircilikden habersizliginin sirn budur ki, demircilik o kuyumcunun 
vazifesi degildir. Imdi viicud-i be§erdeki hissin miidrekati ve ma'lumati da 
boyledir. Viicud-i insanf memleketinin idaresi i§in, bu havas kendilerine ayn 
ayn vazaif tevdf edilmis, olan birer me'murdur. Fakat bu habersizlik, ya'ni, 
bir hissin vazifesinden dfger hissin haberi olmamasi, onda bu hissin bi'l-kuv- 
ve ve ma'nen mevcud olmadigma delil degildir. Gerci bu viicud-i izaffnin ha- 
li hiikmiince biri dfgerinin idrak ettigi §eye ve bir ma'lumata halen miznkir- 
dir. Mesela goz, gormek vazifesiyle miikellef olup, i§itmeyi miinkirdir ve li- 
san-i hal ile: "Bende i§itmek hassasi yokdur!" deyip durur. Fakat biz burada 
ve bu bahisde munkiriikden ancak alem-i suretde bir hissin mudrekatindan 
diger hissin habersizligini murad, ediyoruz; ba§ka bir §ey murad, etmiyoruz. 
Zfra bu hukiim cismin ve alem-i zahirin hiikmudur. Ruhun hiikmu boyledir, 
sem'-i ruh isjticilik halinde, ba§tan ayaga kadar isjticidir ve goruculugii za- 
maninda, ba§tan ayaga kadar goriicudur. Ve bu hassa her insanin ruhunda 
vardir; fakat viicudunda kesafet-i cismaniyye galib olan adamin ruhundaki 
bu hassayi cismaniyeti setr etmi§dir ve bu adam bu cismaniyet aleminde, cis- 
min hukmu dairesinde ya§amakda bulunmu§dur. Vaktaki birtakim riyazat ve 
miicahedat ile bir kimsenin cismi letafet kesb edip, kendisinde ahkam-i ruhiy- 
ye zahir olmaga basjar. vakit bu ma'nayi zevkan anlar ve tasdik eder. Cis- 
maniler bu ma'namn miinkiridirler,- giinki ahval-i ruhdan bi-haberdirler. 

C~-J JlU l _ r ^>- OlTl 'olji £ — " iMj.il Jlfsr- JjJ l 6j~J? 

2377, Cihanin rii'yetinin dairesi senin idrahindir; -pahlerin perdesi senin na- 
pa/t olan hissindir. 

"£enbere", yuvarlak ve ortasi bo§ olan §eye derler ki, daire demekdir. 
Ya'ni, "Ey kimse senin bu kainat hakkindaki daire-i ru'yetin, idrakin kadar- 
dir. Eger idrakin dar ise, kainati dar ve geni§ ise, genis, gorursiin. Eger gorii- 
§un suret dairesine miinhasir kahyorsa, nazann bu gdrix§un fevkine gegemez. 
Ve suret ve kesafet alemi ise, alem-i siiflfdir ve kirli bir alemdir; binaenaleyh 
senin havassin bu alemin dairesinde mahsur kalinca kirli olur. Binaenaleyh 
sen bu kirli olan hislerin ile bu suret aleminden tecerriid etmis. olan enbiya ve 
evliyayi goremezsin. Senin bu kirli hislerin o temizlerin perdesi olur." 



c £p s 



w 



MESNEVI-I §ERIF §ERHt / VIII. CiLT • MESNEVI-4 • "®^® 

OLijv L$_y* <*^>- Ota <j&>- ^ji OLp- i_-m j j-ij ij (j-^*- (_/^" 

2378. H^ir mulHei hlssl xyan suyu ile yika, suftlerin etbise yikaytciligini hoyle 
hill 

"lyan"dan murad, kalb gdziiyle suver-i alemin ic. yiizunu mu§ahededir. 
Ya'ni, "Ey idrakinin dairesi alem-i surete miinhasir kalmis, olan kimse, bir 
miiddet miicahedat ve riyazat ile kalb goziinun acilmasina gayret et, sonra 
bu goz ile suver-i alemin batinlanni mu§ahede suyu ile havass-i zahirenin 
galatlanni ve yanlisjiklanni yika! ^U 'J&j (Miiddessir, 74/4) Ya'ni, "Esva- 
bini temizle!" ayet-i keriraesi mucibince suftlerin camas,ir yikayicihgini da 
boyle bill" Nefehatu'l-Uns'de §eyh Ali Ebu'l-Hasan el-Magribi e§-§azelf (k.s.) 
hazretlerinin menkibesinde §oyle buyurulur: "Ebu'l-Hasan e§-§azeli demi§dir 
ki, Resul-i Ekrem'i rii'yada gordtim, buyurdu ki: J*4 ^^ & ^u ^ J* i* 
,jju jf ^ aJLJi ijs, Ya'ni, "Ya Ali, elbiseni kirden temizle, ta ki her bir nefesde 
AHah'in yardimi ile haz alasin!" Dedim ki: "Ya Resulallah, benim elbisem 
hangisidir?" Buyurdular ki: "Hak Teala sana be§ libas ve hil'at giydirmi§dir: 
1. Hil'at-i muhabbet, 2. Hil'at-i tevhid, 3. Hil'at-i ma'rifet, 4. Hil'at-i iman, 
5. Hil'at-i Islam'dir. Allah'i seven kimseye her §ey kolay olur. Allah Teala'yi 
anlayan kimsenin nazannda hicbir §ey kalmaz. Allah Teala'yi vahdaniyetle 
bilen kimse, O'na hicbir §eyi §erik tutmaz; ve Allah Teala'ya iman eden kim- 
se her §eyden emiri olur; ve Islam ile muttasif olan kimse Hak Teala'ya asi 
olmaz ve eger asi olursa i'tizar eder ve i'tizar ettigi vakit kabul olunur." Ve 
Ebu'l-Hasan §azelihazretleri Allah Teala'nin ^ti dCiij (Miiddessir, 74/4) ke- 
lam-i §erffinin ma'nasini bundan anladim buyurmu§dur." 

*^Jls^ y~J- (.r^-P" ^ ^ ^^ Ai^ j> aijj Ju tj~*£ y ^yr 

2379. Uoktaki sen iemiz oldun, perdeyi hoparular; paklerin cam sana kendi- 
lerini ^ar-parlar. 

Ya'ni, yukanda zikr olunan bes, hil'atin temiz oldugu vakit, kalb goziinun 
perdesi olan kirli his perdelerini kopanrlar. Pak olan enbiya ve evliyanin er- 
vah-i aliyyeleri, sana kendilerini carparlar. Gerek alem-i rii'yada ve gerek 
uyamklik halinde sana goriiniirler. 

s?- ijij^ i>\ ji ^ U ?^r jy* j jy *jt f r 1 ^ *^*- 

2380. Bger cilmle alem nur ve suretler olsa, o guzelldtden goziin naheri olur. 

[2387] 



Csg*^ 



AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni, nur ve suretler goriinen §eylerdir, goriinen §eylerin idraki ise, vii- 
cud-i be§erde ancak goze mahsusdur. "Suver"den murad, "nur" ve "ezan hu- 
M" karfnesiyle guzel suretler murad, buyurulur. Ya'ni, giizel suretleri ve nu- 
ru idrak eden ancak gozdiir. 

J~Z 'ejl—^j j t-il j <j\£ U J~j, ^ t^j^y <]*£ J~~> <*^ 

238 1 . £}'6zunu kapadin, ona bir bui'un zulfunii ve yanagint aosiermek i$in hu- 
lagi one getirdin. 

2382. Dtulak der hi: Wr Ben surefe bakmam, eger suret bir sacta vurursa ben isi- 
tirim! 

Ya'ni, mesela goziinii kapadm ve kulagini agtin, bir giizelin zulfiinii ve 
yanagini kulagin ile temasa etmek istedin, kulagin sana der ki: "Ben surete 
bakamam, benim suret miisahedesiyle i§im yokdur; ben ancak o surer ses c> 
kardigi vakit, o sesi i§itirim, vazifem budur!" 

J* ^~~j Jy^> j ^j>- yr Cj* C? J*r- O* J^ ^ ^ ^ 

2383. HZen dlimim, fakat kendi fennimde, benim fennim bir harf ve savhn 
gayrinden ziyade degildir. 

Ya'ni, kulak der ki: "Benim ancak kendi hiinerimde ve fennimde ilim ve 
haberim vardir. Benim o hiinerimde soylenen bir harfi ve gikanlan bir sesi 
i§itmekden ba§ka ziyadelik yokdur, vazifem isjtmege munhasirdir."* 

!j tjjlk^ jjI jy- ■■ jj j* c_~J \j ^>y- ji\ ow J*. W C** 

2384. nr Burun, haydi gel bu giizeli aorl" HSurun bu matluba layik degildir. 

Bu beyt-i §erifde "Eger guyf ki" ibaresi mahzufdur. Ya'ni: "Eger desen ki, 
ey burun, haydi gel bu guzel sureti gor! Burun lisan-i hal ile bu matluba Ia- 
yik olmadigini soyler ve hal-i rii'yet hasil olmaz." 

2385. "Gcjer bir mush ve gul suyu olursa hohu goiiirurum; benim fennim ve il- 
mim ve haberim budur!" 

"Muhbir", ism-i fail olup, haber verici ma'nasinadir. "Muhber" ism-i mef ul 
olup, haber verilmis. demekdir. "Mahber" ism-i mekan olup, haber vermek ma- 



GgWgO 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

halli demekdir. Ve eger bu telaffuz ile masdar-i mimf olursa, "haber" ma'nasi- 
nadir; burada masdar-i mimf olmak miinasibdir. Ya'ni, burun der ki: "Ben su- 
ret goremem, vazffem kokulan duymakdir, eger bir musk ve gul suyu olursa 
koklanm; benim hiinerim, bilgim ve haberim ancak kokular hakkindadir." 

^^i i_rJ ^ <— M^°" Cr^* 0^ <i^ c^** ^' rj <j* ^a>. ^ 

2386. w O sun-sakm yanagini hen ne vakit goruriim! Sakm hana ieklif-i nia.- 
la-yutak eime!" 

Ya'ni, burun lisan-i hal ile der ki: "Ben bacaklan giimus, gibi beyaz olan o gii- 
zelin yanagini ne vakit gorebilirim! Bana takatimin haricinde bir teklif yapma!" 

2387. \Kezd egri his, cgriden gayri gormez, onun oniinde isier egri surtun, yd~ 
hud dogru siirtiin. 

"Gaj", "gajiden" masdanndan emr-i hazirdir; cocuklann siirtiinerek yiirii- 
meleri ma'nasinadir. Burada hareket ma'nasinadir. Ya'ni, "Her bir hissin ay- 
n bir hiineri ve ma'rifeti vardir, ondan ileriye gecemez; fakat bu hislerin bir 
dogru ve bir de egri olmasi vardir. Mesela goziin sa§i olup biri iki gormesi gi- 
bi. Boyle egri goren hissin hiineri ve ma'rifeti de egri gormekdir. Sen onun 
oniinde ister dogru hareket et ve ister egri hareket et." 

2388. By yardimci efendi, yakinen hil ki sasinin gozii hirligi gormekden ma zul- 
diir. 

Ey ibadullaha hakikat-i e§yayi anlatmak suretiyle fikirlerine yardimci olan 
efendi, yakinen bil ki, kalb gozii §a§i olan kimsenin gozii, kainatin keserati 
iginde me§hud olan birligi gormekden ma'zuldur; ona bu hakikati anlatmaga 
gabalamak bo§dur. 

Hind nushalannda ikinci misra' uh -v-y * c_~r> >u suretindedir. Ya'ni, 
"§a§i goz, birligi gormekten muhakkak sjrke nazirdir, tevhid goriicii degildir" 
demek olur. 

2389. "iSen hi jfir'avn'sin, hiitiin mekr ve zerksin, muhakkak heni kendinden 
f ark etmeyi hilmezsin!" 



e^TF 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyt-i §erif Musa (a.s.) tarafmdan Fir'avn'a hitab oldugu gibi; her as- 
nn miir§id-i kamilleri tarafmdan Fir'avn tabiatinde ve me§rebinde olan kim- 
selere dahi hitabdir. 

y" ->■> y uh# 'j y <& b " y jk £ ^ u* ^ >y^ J 1 f^ 

2390. By egri ounauici, sen hatia ken/linden bahma, ta ki bir kah sen iki kat 

[2397] ,. . # .„ 

gormiyesinl 

Ey bu viicud-i izaff alemindeki oyununu ve rolunii egri oynayici olan 
Fir'avn, sen Hakk'in varhgi muvacehesinde kendi varhgini da gdriip, rububi- 
yet ve tasarruf da'vasini ediyorsun; vaktaki ben seni da'vete geldim, beni de 
kendine kiyas edip, Hak muvacehesinde senin gibi varhk gosterdigimi zan- 
nediyorsun. Halbuki benim mutasarnfim Hak'dir ve benim varhgim, O'nun 
varliginda mahvdir; binaenaleyh sen bana, kendine kiyasen bakma, ta ki bir 
kat olan varhgi, sen iki kat gormiyesin!" 

2391. xyr Bir sdat benden bana bak, ta ki kevnin verdsmda bir sdha goresin!" 

"Ey Fir'avn, sen kendi varliginm hayalini birak da, bir miiddet benden 
bana bak; Ya'ni, bana tabi' ve benim Musa'hgimda mustagrak ol, ta ki bu 
alem-i kevnin ve viicud-i izaff aleminin arkasmda azim bir meydan ve geni§ 
bir saha goresin!" 



2392. "^Darlikdan ve avian ne namdan kurtulasin, ask. i$inde ask goresin ves- 
selam! ' 

"Bu alem-i kesafetin darligindan ve nefsin kibrine taalluk eden ardan ve utan- 
madan ve enaniyetin hosjandigi namdan kurtulasin. Bu ruhaniyet ve letafet ale- 
minde a§k icmde ask goresin vesselam!" "Vesselam" kelimesi, bir i§in usulii da- 
iresinde yapildigi halde, selamet hasil olacagina i§areten musta'meldir. Mesela 
"Bu i§i boyle yapahm vesselam" derler. Burada da o ma'nayadir. Ya'ni, "Bir sa- 
at sen benden bana bak, ta ki kevnin arkasmda bir saha goresin ve darlikdan ve 
ardan ve namdan kurtulasin da, ask icjnde a§k goresin vesselam!" demek olur. 

2393. Dmdi bedenden kurtuldugun vakit, kulak ve burun goz olmak bildigini 
l=olabildiginij bilirsin. 



<^£> 



MESNEVt-1 §ER1F §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Bu kesif olan bedenden kurtulup, ruhaniyet kisvesine burundugiin vakit, 
gormek hassasimn kulakda ve burunda da hasil oldugunu goriirsun. Zfra run 
goruciiluk halinde, ba§tan a§agiya kadar goriicudiir. 

2394. tatli dilli §ah cloym sdylemi$dir ki t arifler mu-he-mu goz olur. 

Tatli dilli sah ile sultanu'l-arifm Bayezid (k.s.) hazretlerine isaret buyuru- 
lur. Zfra Hz. Bayezid s>u L* ** ^ jr ^ ^ ^j^i ^ >Ji ^ ^ ya'ni, "Her 
bir kill viicudundan bakici bir goz olmadikca, kisj ariflerden olmaz" buyur- 
musdur. Cenab-i Pir efendimiz kendi zevk-i alflerine istinaden bu beyt-i §erff- 
de Hz. Bayezid'in sozlerini tasdik buyururlar. Mevlana Nizami (k.s.) dahi bu 
ma'nada atfdeki beyitleri soylemisjerdir. Beyit: 

C~ib Mj U y^ jl pi^- JL> C~^b Q OLS" <~»y Jy-fj oTj 

Terciime ve izah: "O bag-i letifetin malik oldugu nergism harfki, onun goziin- 
de ancak J^ £j "^\ Q u (Necm, 53/17) ["Gozti kaymadi ve smin a§madi"] 
ayet-i kerimesinin surmesi vardi. Onun viicudu nergisgibi biitiin goz olmu§ ve 
teninin gomleginde nefsanisifat dikenlerinden birisi kalmami§dir. " 

ix^y^ u^r j 1 ^y (t^-j j* CMi Jjl >yj <j*^*r h ?-^r 

2395. cMuhokkak evvelen aozun qozluqu yok idi; o rahimde ete mensvb cenin idi. 

"gesmf 'deki "ya" masdariyettir. "Cismin gormek aleti olan gozde muhak- 
kakdir ki evvelen goz olmaklik hali yok idi; onun ibtidaki hali ete mensub 
olan bir ceninden ibaret idi." Hind niishalannda misra'-i evveldeki "ge§m" 
yerine "cism" vaki'dir. "Muhakkakdir ki ewelen cismin gozu yok idi; ana 
rahminde et parcasindan ibaret bir cenin idi" demek olur. 

jyA ^^S <_£JUJo jJJl t_jl y- <! jj j^j (_^l <Uj jlX« O-bi CJ. r - 

2396. By oqul yaai, qormenin sebehi hilme ve yoksa rii'yada kimse suretler yor- 
Tnez idi. 

Ehl-i tesjih indinde ma'lumdur ki, goz yedi tabaka iizerine miiretteb ve 
yag cinsinden miite§ekkil bir uzuvdur; ve onun suret~i te§ekkiilii viicud-i 
beserde rii'yet haiine bais olur. Fakat hassa-i ru'yeti munhasiran bu tavaz- 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 



zu'a isnad etmek ve bu yag tabakalanni gormege sebeb bilmek dogru de- 
gildir. Gdzdeki yag tabakalannm bu tavazzu'lannda gormek hali hasil ol- 
masi, insani §a§irtir ve "Gormek bundandir" der. "Fakat ey mertebe-i haki- 
kate vasil olmamis, olan ve heniiz cocuk mesabesinde bulunan kimse, bu- 
nu boyle bilme! Eger senin dedigin dogru olsa, uyuyup gozlerini kapamis, 
olan bir kimsede asla gormek hali hasil olmamah ve birtakim suretler gor- 
memeli idi!" 

2397. O cin ve $eytan goriir; her ikisinin qoz mahallinde yoga benzeyen yok- 
dur. 

Ankaravf hazretleri M §ebih" kelimesini ikinci misra'a rabt edip bu ma'na- 
yi beyan buyurmusjardir. Ve bu kelimenin birinci misra'a masruf olmasi ha- 
linde, §ebihden mukaddem insan lafzi mukadder olmasi lazim gelip, "pen ve 
divi insana §ebih gortir; halbuki her iki taifenin goz mahallinde insandaki yag 
tabakalan yokdur" ma'nasi verilebilecegini de gosterirler. Hind §arihleri bu 
ikinci ma'nayi almisjardir. 

jjjj <j>^>- wUiitj h^u^j J^J l!~~*J ij>- a-j u \j jjj 

2398. CA/firim yafla muhahkah nisheti yok idi, Uedud olan Uiallak ona nishet 
bah§ etti. 

Haddizatinda kesif yag tabakalanndan mute§ekkil olan goze, nur-i basa- 
nn higbir miinasebeti yok idi; fakat Vedud olan Hallak, ya'ni, mahlukatim 
seven Yaratan, boyle bir nur-i basar lutfunu o kesif yag tabakalanna nisbet 
etti. 

d]\jj,\ ^^ C~-jLi jl { JJT Jl>- *j -Ul« ^ C f\si- jl (Ol 

2399. JAdem to-praktandir, ne vakit topraga benzer? Cinni, hie i$tiraksiz ate$- 
tendir. 

Cism-i Adem'in mayasi ve cevheri toprakdan ve arzdandir; boyle oldugu 
halde eti, kani, damarlan, hig topraga benzer mi? Cin taifesinin cisimleri de 
zahirde asla atesje i§tiraki olmaksizin ate§tendir. Nitekim cism-i insani top- 
rakdan oldugu halde, zahirde asla toprakla i§tiraki ve topraga benzer bir ye- 
ri yokdur. 



<^^> 



glp 5 " MESNEVt-t §ERtF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 ♦ 

2400. O peri, ate$in manendleri decjildir; nazar edersen ger$i onun asli odur. 

Hind niishalannda birinci misra' is^ o\ juTajl. ^ c^j suretindedir. "0 
peri muhakkak atesin manendi degildir" demek olur. 

^IJj C-j-J ^ Ij i_~-L«U ib <U JJU ^ C~* il jl f y» 

2401. [Kus havadandu, ne vakit havaya benzer; Diuda nd-miindstbe nisbet 
verdi. 

Ilm-i hayvanatda fzah olundugu iizere ku§ cinsinden olan hayvanatin 
nutfesi yeldir ve havadir, Erkegi, disinin esfeline ye] sahverir ve ondan yu- 
murta hasil olur. "Kusjann asli boyle bir hava oldugu halde, kendileri hi? ha- 
vaya benzer mi? t§te Hak Teala hazretleri, aslen miinasib olmayan bir §eye, 
akil ve hayale gelmeyen nisbetleri verdi." 

2402. Ilu fer'lerin asillara nisbeti bufindur; gerci ona vasdlar verdi. 

Topragin fer'i olan cism-i ademin kendi asli olan topraga ve ate§in fer'i 
olan cism-i perinin kendi asli olan ate§e ve havanin fer'i olan kusun, kendi 
ash olan havaya nisbeti bicundur ve ta'rif ve tavsife sigar bir §ey degildir. 
Boyle iken Hak Teala hazretleri hikmet ve san'ati ile, birbirine miinasib ol- 
mayan §eyler arasma vasillar verdi ve bitisMkler koydu." Ve ehl-i fen bu it- 
tisalat ve istihalati tedkTk ederken hayretlere dii§tii. 

C~*»L>o CU-*^J jJu L \j j~*j -ji\ CU—'La Jb>- *eilj jy*- (<*■*' 

2403. S^ldem mademki heba olan to-pracjin evladidxr, bu oylun babaua nisbeti ne- 
rededir? 

"Heba", havaya ugan toz demekdir. "Adem oglu havaya ugan toz cinsin- 
den bulunan topragin evladidir. Bir kerre cism-i ademe bak, bir de onun ba- 
basi olan topraga bak, ne miinasebet gorebilirsin?" 

>j>. <j-. J' >j* j d y^~ °~~* >j* J 1 l^ c — * f J^ 

2404. 6tjer$i bir nisbet var ise de akildan mahftdir, Vveundur; akil ne vakit iz 



<^tf> 



AHMED AVNt KONUK ^M 



Gergi beyan edilecek bir nisbet daha vardir; fakat o nisbet Hak ile esja 
arasindaki nisbet oldugundan, akildan pek gizlidir. Asia ta'rif ve tavsife sig- 
maz; binaenaleyh akil o nisbetin arkasindan ve izinden nasil yuriiyebilir? Bi- 
zim bu soyledigimiz nisbetler ise alem-i kesafete ve letafete taalluk eden 
mahsusat ve ma'kulatdir. Halbuki viicud-i hakiki-i Hak, eltaf-i eltaf-i latifdir 
ve bu e§ya-yi zahirenin ebtan-i butunudur. Akil ise o mertebenin huzurunda 
kesffdir, kesifin latffe yolu yokdur. Ve daha bu mertebeye gikmazdan evvel, 
birtakim niteliksiz ve ta'rffe sigmaz nisbetler daha vardir, §6yle ki: 

^ f J 5 j-^' */ ' <J* ^J*? <-V ^ Jr*- ^ r^cs^ ! J ^ 

2405. 6ger riizgara gozsiiz goriis vermese idi, J4i kavmi i$inde nasilfark eierdi? 

y& J 1 i/ 1 C—Jb^ tiff jAp jl ^ r c—Jb^ 0^ 

2406. uWumini diismandan nasil hildi, meyi kabakdan nasil hildi? 

Ya'ni, Ad kavmini emr-i ilahf ile helake me'mur olan riizgar o kavmin ara- 
sina girdigi vakit, kafir ile mti'mini ayinp ve yere garpip helak eder ve 
mu'minlere dokunmaz idi. Maahaza bunlan tefrik icin bizim btldigimiz gibi 
bir gozu yokdu; fakat goriisu vardi." "Mey"den murad, mazruf ve "ka- 
bak"tan murad, zarftir. Zira eski zamanlarda kabaklan kurutup, mey icmek 
igin bardak gibi kullanirlar idi. 

2407. \Nemru& un atesinin gozu yoksa, onun Istalil'ine nasil iecessiim etmege 
layik oldu. 

"Tece§§um", bir adam bir giig i§i iizerine alip zahmetini murtekib olmak 
ma'nasma oldugu Ramus' da beyan olunmu§dur. "Ibrahim Halil (a.s.)i ate§in 
yakmamasi, atesjn tab'ma nazaran zahmetli bir i§i deruhte etmek olur." Ba'zi 
niishalarda "teha§sum" vaki' oImu§dur. Bunun bir ma'nasi da hiirmet et- 
mekdir. Ya'ni, "Nemrud Ibrahim (a.s.)i yakip helak etmek igin ate§e atti; eger 
ate§in gozii ve goru§u yok idiyse, Hakk'in Halil'ini yakmamak kiilfet ve zah- 
metini deruhteye liyakat kesb etti veyahud ona hiirmet etti." 

2408. Vger \Nil in o nuru ve goriisii olmasa idi, neden udhtiyi Sibti den $e$ti? 



^ 



MESNEVf-t §ERfF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Eger Misir'daki Nil nehrinin o nur-i ru'yeti ve gorii§u olmasa idi, neden 
dolayi Fir'avn'in tarafdan olan Kibtfyi Musa (a.s.)m iimmeti olan Sibti'den 
ve Beni-lsraiTden tefrfk edip, Kibtf'ye kan ve Sibti'ye su olurdu? . 

2409. Gger rii'yetli dag ve ias olmasa idi, o nalde ^Davud a nicin yar oldu? 

"Didar", rii'yet ma'nasinadir. *^ ^} JwC (Sebe\ 34/10) Ya'ni, "Ey daglar, 
Davud'un munacatinda, onunla beraber gidin!" ayet-i kerfmesine i§aret buyu- 
rulur. Ya'ni, "Eger dagin ve ta§in hassa-i ru'yeti olmasa idi, Davud (a.s.)in 
daglarda munacat ettigi vakit, o hazreti gbrup, ona muvafakat ederler mi idi?" 

2410. Gger hu arzm gozii ve cam olmasa idi, neden dolayi ZKarunu oyle yu- 
[2417] tarii? 

Sure-i Kasas'da vaki' olan Karun kissasina isaret buyunilur. 

2411. 6ger Diannane 'nin kalb gozii olmasa idi, o ferzanenin hicrini nasd go- 
riirdii? 

"Hannane", Resul-i Ekrem Efendimiz'in hutbe okurlarken dayandiklan bir 
diregin ismidir. Cemaat gogaldigi vakit birkac basamak merdiven yaptilar, 
Server-i alem Efendimiz o merdivenler uzerine cUup, hutbe okumaga ba§la- 
yinca, direkden bir inilti zahir oldu ve ashab-i kiram bu iniltiyi i§itdiler. Nite- 
kim kissasi I. cildde 2145 numarali beyitten i'tibaren zikr olunmu§dur. 

ji d-i^> jJlil <^ib ^j*\j£' j>r jjo-k* <J*j-i> P *jij d£~» 

2412. Tas parcalan eger goriicii olmasa idi, avu$ i$inde nasxl sehadei verirdi? 

Ya'ni, "Ebu Cehil avueunun icine birtakim ta§ pargalanni saklayip, huzur-i 
Risaletpenahf ye gelmis. ve igindekileri bilmesini teWif etmistir. Bunun uzeri- 
ne tasjar Server-i alem Efendimiz'in risaletine §ehadet etmi§dir." Bu kissa da 
keza I. cildin 2188 numarali beytinden i'tibaren beyan buyurulmu§dur. 

Wj ^j ^ ] j+ y. 6 Jj^ ■ W^ j a y J^ j *j*- ^ 

2413. 6y akd sen kanatlan cek, "JLiilzilet zilzaleha" suresini oku! 



e^gp 



AHMED AVNt KONUK 

Ey akil, tefekkiir kanatlanni ag da (j\jj 'j^fo cJ/j ill (Zilzal, 99/1) ["Arz 
zelzele ile sallandigi zaman..."] sure-i §erifesini oku! 

2414. Otvyametde hu yeryuzii iyi ve kotu iizerine, ne vakii goriilmemi^den ?a- 
hiilikler verir? 

Ya'ni, kiyamet giiniinde yeryiizii, sathmda isjenmis, olan iyi ve kotu efal 
iizerine §ehadet edecekdir. Eger o sath-i arz rii'yet hassasini haiz olmasa idi, 
gorulmemis. olan §eyler hakkinda nasil §ehadet edebilir? 

2415. CA/e rafcif halleri ve haherleri soyler, arz sulari hize izhar eder? 

Eger arzin goriisii olmasa idi, o arz kendi hallerini ve haberlerini nasil soy- 
ler ve bize kendi sirlanni nasil izhar eder idi. Bu beyt-i §enflerde ^»jt!i oJ'j j iii 
l$J ^ j' liC ol UjlUi !uw j^ LjJ u oQJi ju j i^Jiai ^jCi cJ/^f, LjJiJ '(Zilzal 
99/1-5) ya'ni, "Arz kiyametde bir sarsilis. sarsildigi ve agirhklanni disanya gi- 
kardigi vakit, insan, arza ne oldu? diye. giinde Rabb'in arza vahy etmesi 
sebebiyle o arz haberleri soyler" ayet-i kenmesinin meal-i munffl beyan bu- 
yurulur. 

2416. "IZeni sen emirin oniine hu aondermek, bir burhanciir ki, murselhabira'ir." 

"Beni senin gibi bir miistebid ve kuvvet-i zahire sahibi olan hukiimdann 
online gorderen Hak Teala'nin bu gonderisj, o gondericinin ahvalimize habir 
ve agah oldugunun delili ve burhanidir." burhan dahi budur ki, sen kuv- 
vet ve kudret ~i zahire sahibisin, a'van ve ensann gokdur, ben ise zahirde fa- 
kfr ve tek basma gah§ir bir sahisim. Bende zahir olan celadet, beni gondere- 
nin kuvvet-i kahire sahibi oldugunun alameti ve delflidir. 

L> JJ~f ls^ J 1 jj*- J- 5 ^— * ( j jj~"^ O&r jj 1 - 5 cr&r a£ 

2417. XXra kolay olmak i$in hoyle nasua, hoyle ildc layikdir. 

"Senin hodbinlik ve enaniyet nasmn pek gok buyumus. ve sertlesmisdir, 
onun kolayca izalesi igin ejderha olan benim asam lazimdir; o nasmn ilaci bu 
ejderhadir." 



c^p^ 



MESNEVI-t SERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

2418. ^undan evvel vdkudar aormus id-in ki, Diuda heni miintehah kilmak 
ister.' 

Tefsfr kitablanndaki beyana nazaran Fir'avn'in gordiigu rii'ya bu idi ki, 
Kudiis-i §erif tarafindan bir ate§ gikip, Misir'i kapladi. Fir'avn'in kavmi olan 
Kibtfler'in hepsini yakip, Benf-tsraiTe asla zarar etmedi. Fir'avn bu rii'yadan 
korkup, kahinlere ta'bff ettirdi. Onlar da, "Beni-tsrafl'den bir gocuk dogacak, 
senin helakin ve mulkiinun zevali onun eli ile vaki' olacakdir" dediler. 
Fir'avn'in Benf-lsrail gocuklanm dldiirmesinin sebebi de bu idi. 

2419. nr Ben eUe asa ve nnr iutmusum, senin edebsiz olan hoynuzunu kiraca- 

* d tml " 
"Asa"dan murad, Musa (a.s.)in ejderha olan asasidir; ve "nur" dan murad, 
dahi, "yed-i beyza"sidir ki, sure-i Taha'da vaki' ^ ^Q- J\ ^ ,—>b 
J'jA'iy^ > ^ *uC (Taha, 20/22) ya'ni, "Ve elini koltugiinun altina gotiir, 
zamm et, ta ki ayipsiz ve illetsiz nur-i beyza halinde nubuvvetine diger ala- 
met olarak giksin!" ayet-i kenmesinde beyan buyurulur. "Boynuz"dan mu- 
rad, Fir'avn'in cismidir. 

2420. n< Jlahh-i din, hundan dolam sana tilrlii twin korkun$ vakmlan gosierdi." 

[2427] " 

"Rabb-i dm senin te'dibin igin beni intihab buyurdugunu anlatmak iize- 
re sana turlii turlii konkung rii'yalar gosterdi." Bu beyt-i §enfe nazaran Ce- 
nab-i Hak Fir'avn'a, atide vaki' olacak hadisati, ru'yanin "ke§f-i muhayyel" 
nev'inden olmak uzere miiteaddid ve korkung rii'yalar gostermis. oldugu an- 
la§ilir. 

2421. "Senin kotii olan sirring ve tugyamna layik, id hilesin ki o senin layi- 
kindu'." 

Birinci misra' yukanki beyti mutemmim olan bir cumledir. Ya'ni, "Hak Te- 
ala sana senin kotu olan sirnna ve batimna ve azginligina layik olarak birta- 
kirn korkung rii'yalar gosterdi, ta bilesin ki, o korkung rii'yalar senin layikin- 



^^p? 



AHMED AVNt KONUK 

dir." Zfra rii'yalar rii'ya sahibinin haline miinasib olur. Eger salah dairesinde 
ya§arsa rii'yalan latff ve fesad dairesinde ya§arsa rii'yalan da korkunc. ve fe- 
na olur. 

jjJjU OUji J0\y\ 7^*^ J^" 3 <^^*-po- y> J^M ^ 

2422. "^ihayet hilesin hi, o Jiakim ve Diahu'dir, ila$ kabul etmeuen maraz- 
larin muslihidir . 

"Ey Fir'avn, akibet bilesin ki, Hak Teala hazretleri Hakfm'dir, her §eyi yer- 
li yerine tertib buyurur ve Habir'dir, Kullann ahval-i zahire ve batinelerini 
ilm-i zevkf ile bilir ve ilac kabul etmeyen hastahklann birtakim tedabfr-i ha- 
kimanesiyle muslihidir." 

2423. "tSen te'vdat sebebiyle, bu aau uykudandu diye, ondan kor ve sagu ol- 
dun." 

"Ey Fir'avn, sen gordiigun korkunc; ru'yalan, keyfine muvafik olarak 
te'vil ve ta'bir ettin ve bunlar agir uykudan hasil olma hayalatdir dedin. Bu 
sebeble o ru'yalarda [ki] i§aretlerden kor ve sagir oldun." 

2424. vc o iabib ve o miineccim lem alarda onun ia buini gordii, iama dan 
oridu." 

"Lema"\ yaidiramak ve parlamak ve bir §eyi gotiirmek ve el ile veya libas 
ile i§aret etmek ma'nalannadir. Burada, mutlakan i§aretler ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Ey Fir'avn, sen gordugiin korkunc rii'yalan tabiblere ve muneccimlere 
soyledin, onlar dahi o lem'alarda ve i§aretlerde onlann ta'birlerini gordiiler; fa- 
kat senin in'am ve ihsanina tama' ettikleri igin, dogruyu soylemediler." Sana 
kar§i dalkavukluk edip, mizacma gore sozler soylediler ve onlardan her birisi: 

C^jt,\S'\ ji <u*p Jbl jl di" C~o*Li jl j oJ_jJ jl jj-i uUiT 

2425. 'Dedi ki: "Senin devletinden ve sahligmdan uzakdir ki, senin dga-hligt- 
na gussa gelei" 

Ya'ni, tabibler ve muneccimler: "Ey hiikumdar-i azfm, senin devletin ve 
§ahhgin kuvvetiidir ve memleketinde bir kiiciik vak'a hadis olsa, me'murla- 



cg^p 



MESNEVI-1 §ERtF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

nn derhal sana haber verirler; binaenaleyh idare-i hiikumetdeki teskilatin bu 
kadar muntazam ve kuvvetli iken, senin agahligina gussa gelmez ve asla 
gaflete du§mezsin!" dediler. 

2426. "<jMuhtelif gidadan yahud taamdan, suride olan iahtat rii'ya goriir." 

Tabflbler ve miineccimler teselli igin dediler ki: "Ey hukiimdar-i zi§an, bey- 
hude vehme dii§me; tiirlu turlii gidalardan veyahud yemeklerin cinsinden do- 
layi, mu§evve§ ve kan§ik olan tabfat boyle rii'yalar goriir." 

2427. xJira o, gordii ki nasihai isteyici degilsin, sertsin ve kan dokiicusiin ve 
miskin huyln degilsin." 

"Zfra o muneccim ve tabib, senin rii'yalanm dinledi ve ondaki i§aretleri 
anladi; fakat gordii ki, sen nasihat kabul eder bir adam degilsin; sert tabiatli- 
sin ve nahak yere dfkelenir, kan dokersin ve Allah'in kullanna kar§i merha- 
metli ve rmitevazi' degilsin; hakikati soylemekden vazgecti." 

2428. x ^Padisahlar maslahaidan nasi kan ederler; fakat onlann rahmetleri sid- 
deiden efzundm." 

"Anet", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "§iddet" ve "he- 
lak" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey Fir'avn, vakia hiikiimdarlar hikmet-i hiikumet 
fcabi olarak ve bera-yi maslahat kan dokerler ve adam oldiiriirler; fakat on- 
lann, Allah'in kullan iizerine merhametleri §iddetlerinden ve onlan kahirla- 
nndan daha ziyadedir." 

2429. ^aha lazimdir ki, huy-i ^Roi ola, O'nun rahmeii gazabi iizerine sebk 
iulal" 

Ya'ni, "*ui J*>ul ijtoj "Allah'in ahlaki ile ahlaklaniniz" hiikmiine tevfikan 
§ahlara ahlak-i ilahiyye ile mutehallik olmak lazimdir; ve LS ^ J* j^-j c^i~, 
Ya'ni, "Benim rahmetim gazabimi gegmi§dir" hadis-i kudsisi mucibince §ahin 
merhameti ofkesinden ve §iddetinden ziyade olmak iktiza eder." 



c^P^ 



gppT^ AHMED AVNi KONUK 

2430. *$eytan ojfai gazab galib olmaya ki, hileden na§i zarureisiz kan etsin.' 

"Hiikumdarlarda seytan gibi gazab galib olmamak lazimdir; ta ki bu ga- 
zab saikasiyla mekr ve hileden dolayi bo§ yere halkin kanini dokmege meyl 
etmesin!" 

2431. "utyluhannes gibi bir halim dahi olmaya, zira ondan kadin ve cariye oros- 
pu olur." 

"Muhannes", meful olan oglanlara derler. Ya'ni, "Padisahlar, meful olan 
oglanlar gibi de bir yumu§ak tabiatde olmamalidir. Zira onlann yumu§ak olan 
bu tabfatleri sebebiyle, kadinlan ve cariyeleri fahi§e olurlar." 

2432. "Sineni §eytan evi ya-pmi§ idin, kini bir htble diizmii§ idin." 

"Ey Fir'avn, kalbine seytanin sifatlanni doldurmus. ve o sifatlann hukmu- 
ne tebean ibadullah iizerine huktimler vermis, idin; ve sifat-i §eytanin en bu- 
yiiklerinden olan kini ve gazabi kendine bir kible ittihaz edip, Hakk'i biraka- 
rak, o kibleye tevecciih etmis. idin." 

c~~Sw \j c-^j-i r-\J* ?\ Lap ,jjli c— ^- *£ \j LajSs^- ^jvj oj-j f-\£> 

2433. ^Senin heshin boynuzun $ok cigerleri hi yaraladi; i§ie henim asam senin 
edebsiz olan boynuzunu kudi." 

"Ey Fir'avn, senin keskin ve sedid bir hayvan boynuzu mesabesinde olan 
nefsin, pek gok Allah'in kullanmn cigerlerini deldi, yaraladi; i§te ben de o kes- 
kin boynuza mukabil asami getirdim, senin o edebsiz olan boynuzunu kirdi." 
Ya'ni, asa, Fir'avn'in Musa (a.s.)a karsi serkesttgine sebeb olan nefs-i emma- 
resinin suretidir. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabf (k.s.) 
Fususu'l-Hikem'de, Fass-i Musevfde §oyle buyururlar: tjj^ ^j »U ^ 
tjy^ Uar\ jc oil ^ ^ r djej ^ Lr *p i. Ya'ni, "0 Musa (a.s.), asasim ilka etti, 
o Fir'avn'in Musa'ya onun da'vetine icabetden ibayetinde, kendisi ile asf ol- 
dugu §eyin suretidir." 



^ 



MESNEVM SERIF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVf-4 



ijjl <U>-U ylS" ijy IjP <U <_? jU- o_^>- <^ JyS j\ jLijI oiip J c— ~c- o>- ^ 

Bu cihana mensub olanlann, o cihana mensub olanlar uzerine 

hamle goturmesi ve onlann ziirriyyetinin ve neslinin serhadd-i 

gayb olan sininna kadar ko§malanmn ve onlann pusudan gafleti 

beyamndadir; zira gazi gazaya gitmezse, kaflrler hiicum getirir. 



"Taht" ve "tahten", cenk ve garet kasdiyla bir kimsenin uzerine ko§mak 
ma'nasinadir. "Burden" ve "kerden" masdanyla isti'mal olunur (Bahar-i 
Acem). "Bu cihana mensub olanlar"dan murad, cismani ve nefsani olan kimse- 
lerdir. Ve "o cihana mensub olanlar" dan murad, ruhani olan kimselerdir. "Ser- 
hadd-i gayb olan sinir"dan murad, adem-i izafi ile viicud-i izaff arasinda fasl-i 
mu§terek olan ana rahimleridir. Ya'ni, cismani ve nefsani olan kimselerin, ru- 
hani olan kimseler uzerine hiicum ve hamleleri ve ruhanflerin ziirriyyetinin ve 
neslinin, adem-i izafi ile viicud-i izaff arasinda fasl-i mii§terek olan sininna, 
ya'ni, babalannm sulbtine ve analannm rahmine kadar cenk ve garet kasdiyla 
ko§malan ve o cismani ve nefsanilerin pusuda olan ciinud-i ilahiyyeden gafle- 
ti beyamndadir. Zira gaziler gazaya gitmezlerse, kafir cenk ve yagma kasdiyla 
ko§arlar; bunun gibi eger ciinud-i ilahiyye pusuda, kafirlerin hiicumuna miite- 
rakkib olmasalar, ruhanflerin, cismaniler elinde helakleri mukarrer olur. 

OLjL>-j j J.i j <*15 < JW - OLiL«-^>~ <L^*ii XiSjt *lu^»- 

2434. Cismani olan asker, ruhariderin kal'asi ve serhaddi canibine hamle $5- 
tiirdiiler. 

"Dij", kal'a ve hisar ve serhad ma'nasinadir, diger ma'nalan da vardir. 
"Cismaniler" den murad, ehl-i nefis ve ehl-i diinya; ve "ruhaniler"den murad, 
enbiya ve evliyadir. Beyt-i §erifin ma' nasi afaki olduguna gore boyledir. Ve 
enfiisi olduguna gore dahi "cismaniler"den murad, viicud-i be§erdeki kuva- 
yi cismaniyye ve "ruhaniler"den murad, dahi kuva-yi ruhaniyyedir. "Kal'a 
ve hisar"dan murad dahi, kalb olur. 



cr^pjo 



AHMED AVNl KONUK "^1® 

t_^>- Jb y* of j! _bb ^j^sT b" c-~p OlJ-J jj JJ^-T jj b" 

2435. Tft ki gayb derbenctterini lulsmdar, id hi o tarafian -pdh-ceyb bir himse 
cjelmesin! 

"Ceyb", kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir, burada "kalb" ma'nasi- 
nadir. "Pak-ceyb", temiz kalbli demek olur, Ya'ni, "Canib-i gaybdan bir temiz 
kalbli gelmemek igin, cismaniler, ruhanilerin serhadd-i gaybi olan aslab-i 
aba' ve erham-i ummehata kadar hucum ederler" demek olur. 

2436. Uahiahi gaz&er hamle-i cjazayt az gbturiirler, hdfirler ahs iizere hamle 
getirirler. 

Gazfler gaza hucumlanru az yaptiklan vakit, kafirler onlann bu rehavetin- 
den cesaret alarak bilakis §iddetle hucum ederler. 

2437. "jyayb gazderi, vahidhi hendi hilimlerinden senin hotii mezhebin iizeri- 
ne hamle gblurmediler" 

l-~J- d\sy> <-^Jt> ^1 OjLJ b t-^jP b\^> ji iSy» i£>j> &*>■ 

2438. "fjayb derbendleri tarafina hamle- gatiirdiin, ta hi bu iarafa gayb ricali 
gelmeye!" 

"Canib-i gaybda olan ciinud-i ilahiyyenin gazfleri, kendi hilimlerinden na- 
§f seni ef alinde serbest biraktilar ve senin kotii mezhebin iizerine hikum et- 
mediler; binaenaleyh meydani bo§ buldun ve tasarrufu kendinde sandin, bu 
diinya tarafina rical-i gayb gelmesin icin gayb derbendleri tarafina hiicum go- 
tiirdun." 

2439. "Sulbe ve rahimlere fence vnrdun, id hi hbtuliihten §ari'i tutastn! 

"Babanin bel kemigine ve ananin rahmine penge vurdun, Ya'ni, ey 
Fir'avn, tenasiil vaki' olmamak igin erkekleri kadinlardan ayirdin, ta ki kaza- 
yi ilahfnin vuku'una mani' olmak, kotuiiigunden §ari'i, ya'ni, sahib-i §erfat 
olan bir nebfhin zuhurunu tutasm veyahud neslin tarfk-i ammini tutasin." 



c ^^ 5 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEV1-4 • 

"§ari"\ "§eriat sahibi" ma'nasma geldigi gibi, "tarik-i umumf" ma'nasma da 
gelir. 

2440. "^ir sah-rahx nasil iuiarsm ki, zii'l-Celal intisal i$in apntsdu?" 

"§ah-rah", cadde ve biiyiik yol; "intisal", nesillenmek demekdir. Ya'ni, 
"Ey Fir'avn zii'l-Celal olan Halik-i Teala hazretlerinin bu arz iizerinde nesl-i 
be§erin devami icin agmis, oldugu biiyiik caddeyi, sen nasil tutar ve kapar- 
sm?" 



2441. 'Gy inat$i, derbendlerde sedd oldun; senin kdrlucjiine hir serheng huruc 
etti." 

"Ey inatci Fir'avn, sen Beni-lsraiTin erkeklerini, kadinlanndan ayirmak 
suretiyle neslin gecjtlerine sedd oldun, senin korliigune bir yasakci olan be- 
nim viicudum meydana gikti." "Derbend", gecit; "serheng", gavu§, kavas, 
yasakci demekdir. 

2442. "Dste yasakci benim, senin vakanni kuanm; isie onun namiyla senin 
namini ve arini kuanml" 

"Heng", vakar, kasd, ar, mikdar, zeyreklik, ayiklik, asker, kavim, darb, 
sadme ma'nalanna gelir. Burada vakar, kasd, ar, asker ma'nalannm her bin 
munasib olur. Ya'ni, "Ey Fir'avn, i§te yasakci ve zabita me'muru benim, se- 
nin vakanni kirmak igin geldim; Hahk-i zii'l-Celal hazretlerinin nam-i §erifi 
ile, senin mevhum olan namini ve anni kiracagim!" 

2443. " Oiele sen gecitleri siki bagla, hirka$ vakil kendi biyiklanna gull" 

"Sibal", "sebelet" kelimesinin cem'idir, "biyiklar" ma'nasinadir; Farisi'de 
"seblet" telaffuz ederler. "Kendi biyiklanna giilmek", kendini begenmekden . 
kinayedir. Ya'ni, "Ey Fir'avn ziirriyyet-i be§erin gecitleri olan babalann sul- 
biinii ve analann rahimlerini kapa ve hele birkac vakit, bu ef alini begen ve 
magrur ol!" 



AHMED AVNl KONUK 

j J^Jl i y t ju jJJLH5" ^Jo \3 jO* dh> dXi •k£ j \j »JUsL~i 

2444. "Senin biyigini kader bir bir ho-panr, la bilesin hi, kader hazed kor 
eder!" 

"Kader-i ilahi senin biyigim, ya'ni, esbab-i gururunu birer birer kopanp 
mahv eder ve neticede dahi bilirsin ki, kader-i ilahi korkulan kor eder ve kal- 
dinr." Zira zalim, kader-i ilahi ile zulme ba§ladigi vakit, gayet cesur olur ve as- 
la igine korku gelmez. Onun icin jjJ~\ J^ jjd\ ^ lit ya'ni, "Kader geldigi vakit, 
korku batil olur" denilmi§dir. Hind niishalannda ikinci misra' ^m j^if j^. u 
s+l\ vaki' olmus/dur. "Kader geldigi vakit, basar-i basfret kor olur demektir. 

j^>L OLivo jl ^-^J (<** *$ -^ f j* ^ yyJ y c~L~» 

2445. "Senin biyigm mx daha keskin yahud lA<L kavminin mi? JLua onlann 
deminden beldeler korkardi." 

"Biyik"dan murad, esbab-i gurur olan kudret-i hukiimdari, "dem", nefes, hi- 
le, nahvet ve kibir, koku, §iir vezni, kuyumculann kullandigi minfah, ah, efsun, 
zi-ruhlann agzi, vakit ve zaman ma'nalanna geldigi gibi, te§dfd ile "demm", 
yaldizlamak, kilicm ve bigagm keskin tarafi ve semiz demekdir. Burada "hile" 
ve "kilic" ma'nalanna olmak miinasib olur. Ya'ni, "Ey Fir'avn, senin kuvvetin 
mi daha §ediddir, yoksa Ad kavmininki mi? Zira Ad kavminin hilesinden veya 
kilicimn keskinliginden onlara hem-civar olan beldeler halki korkar idi." Pey- 
gamberlerine muhalefetlerinden dolayi, Hak Teala onlan §edfd firtina ile helak 
etti. Hind niishalannda "kavm-i Ad" yerine "an-i Ad" vaki' olmu§dur: 

2446. *Sen mi daha inat yiizlusun, yahud o Semud mxx? 2Xra onlann misli 
viicuda aelmedi." 

"Ey Fir'avn, peygambere kar§i sen mi daha muannidsin, yoksa Semud 
kavmi mi? Zira inad etmek hususunda Semud kavminin misli viicud alemi- 
ne gelmedi." Nitekim Salih (a.s.)in kayadan di§i deve gikarmak gibi bir mu'ci- 
zesini gordukleri halde, o mu'eize eseri olarak peyda olan deveyi helak etti- 
ler ve nihayet bir sayha-i §edid ile Hak Teala onlan mahv etti. 

L$jy o-ijwiU j l$jxJij is J> y £j-N ^P ^4^ j' ^*0 

2447. "Gger yiiz banlardan soylesem, sen sagtrsm, dinlersin, dinlememis getirirsin! 



*$%&> 



MESNEVI-i §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Ey Fir'avn, eger bu nevi' sozlerden, yiizlercesini soylesem, sen sagirsin, 
soylediklerimi dinlersin, fakat dinlenmemis. ve i§itilmemi§ sozlerden addeder- 
sin." Bunlann higbirisi kulagma girmez. 

2448. "Dzhar ettigbn sozden tovbe ettim; ben senin ilacini sozsiiz kanshrdim." 

"Engihten" masdan, yerinden kimildatmak, kan§tirmak, yiiksek yapmak, 
yukan gekmek, teb'id etmek, peyda etmek ve duzmek ve if§a etmek ma'na- 
lanna gelir. Burada peyda ve izhar etmek ma'nasi miinasibdir. "S6z"den mu- 
rad, nasayihdir. Ya'ni, "Ey Fir'avn, sana kar§i izhar ettigim nasayihden artik 
vazgectim, anladim ki, sana nasihat te'sfr etmiyecekdir; binaenaleyh senin 
ilacini soze ihtiyag gormeksizin kan§tirdim ve careni fiilen hazirladim." 

2449. "OCi, vismek i$in senin nam yaranvn iizerine koyayim; uahud yaran ve 
sahalin ebede kadar yana!" 

Ya'ni, "Ey Fir'avn, sende kiifiir yarasi vardir ve olanca sjddet ile bu yara 
istemekdedir. Ben bu isjemekde olan kiifiir yarasi iizerine mu'cizem ilacini 
getirdim. Bu ilac. ya senin yarani pi§irip sana hidayet-bahs, olur; veyahud bu 
kiifur yaran ve kibir ve azamet sakahn ebede kadar yanip, mahv olur." "Rf§", 
hem "yara", hem de "sakal" ma'nasina gelir. 

2450. "6y diisman, ta bilesin ki habirdir. O her seye laytkini verir." 

"Ey Hakk'in diismani, ben o ilaci, senin §ah-i hakiki olan Hakk'in, senin 
kotii fiillerinden habir ve agah oldugunu bilmen icin yaptim; zira Hak Teala 
Hakim'dir, her §eye layikini verir." - 

2451. Sen ne vakit egrilik'yaphn ve §er gosierdin ki, akabinae onun layiki 
olan eseri gormedin?" 

2452. "CYe vakit goge bir dem bir iyilik gonderdin ki, arkadan onun mislini 
gormedin?" 



AHMED AVNl KONUK 

Bu iki beyt-i §enfde »j £a Sjl juL jll ^ v- ^ •> J&* J-i u-* (Zilzal, 
99/7-8) ya'ni, "Kim ki, zerre miskali hayir yaparsa, 'onun mukabilini goriir 
ve kim ki, zerre miskali §er yaparsa, onun mislini goriir" ayet-i kenmesine 
isaret buyurulur. Bu ma'nada diger ayat-i kerime de vardir. Birinci misra'da- 
ki "dem", vakit ve zaman ma'nasmadir. 

2453. Gfier sen murakib ve uuanik ohxrsan, her bir dem kannm cezasim aorixr- 
siin! 

Bu beyt-i §enf, miinhasiran Fir'avn'a hitab degil, her bir insana Hz. Pfr ta- 
rafindan hitab-i umimidir. Ya'ni, "Ey nefsinin hiikmii altmda zebun olan in- 
san! Eger bu alemde kendi haline murakib ve nazir olur ve uyanik bulunur 
isen, yaptigm iyi ve kotii isjerin mukabilini goriirsiin." Bu hayat-i diinyeviy- 
yede bunun binlerce misali vardir. Katili akibet bir sebeble oldiirtirler. Zulm 
eden zalimler sonunda mutlaka diger bir zalimin eline du§erler. 

2454. Sfler murakib olursan ve ipi iuiarsan, sana ktyamet aelmege hacet olmaz. 

Ey insan, bu diinyada yaptigm fenaliga mukabil bir fenalik veya iyilige 
mukabil bir iyilik gelmek icin, mutlaka kiyamet giiniinti beklemege hacet 
yokdur. Bunlann mukabili sana diinyada da gelir. Mesela bir zengin malinin 
zekatini verdigi halde, Hak Teala malma bereket verip, ummadigi yerlerde 
mail cogalarak miikafat goriir; ve zekatini vermedigi halde kazandim zanne- 
der, maahaza ummadigi esbab tahtinda mail telef olur; fakat bu hallerden 
kendisi muteyakkiz olmaz. Bu cezanm ne sebeb tahtinda geldigini idrak ede- 
mez. Bu diinyadaki cezadan ba§ka, ahiretin de belalan vardir. 

2455. O kimse ki, bir remzi o sahih bile, ona hacet olmaz ki, onu sank diyeler. 

Ya'ni, iyiligin ve fenaligm diinyada goriilen mukabilleri, ahiretde sarin ve 
agik suretde niimayan olacak olan ahvalin remzi ve isaretidir. Diinyada yap- 
tigm fenahgin cezasi geldigi vakit, bunun ahiretde yaman bir tecellisi olaca- 
gina isaret oldugunu bilmek lazimdir. Iyilik de boyledir. 

2456. ^u held sana ahmakhkdan gelir; zlrd nukieyi ve remizleri fehm etmedin. 



cve^) 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

Ey insan, bu bela sana ahmaklikdan dolayi geldi, cunki sen Hak Teala 
hazretlerinin bu dunyada vaz* ettigi birtakim niikteleri ve i§aretleri anlama- 
din ve her fenaligm veya iyiligin mukabilleri oldugunu kendi nefsinde veya- 
hud ba§kalannin nefsinde mu§ahede etmedin ve ibret almadin. 

JLi t>j^ JuLiJ \^x>\ jS~ *-$* JJ- e^J j oL*« Ji 0_^ (J-k j\ 

2457. Vaktaki katiiliikden kalh kara ve hulanik ollxx, fehm ei, huraia sersem 
olmak layik degildir! 

Ya'ni, bir gunah ve kabahat yapugin vakit, kalbin karanr ve ondaki saf- 
vet gidip bulanir. tgine de sebebini idrak edemedigin bir sikinti basar. Burada 
muteyakkizane hareket etmek ve kendi halini iyi anlamak lazimdir. Sarho§ 
gibi sersem olmak miinasib degildir; bu gibi halde tovbe ve istigfar icab eder. 

2458. ^oksa muhakkak o hulamklik hir ok olur, sana o sersemligin cezasx erisir. 

"Eger tovbe ve istigfar olunmazsa kalbin o bulanikligi harigde bir bela oku 
olup sana tevecriih eder ve saplanir; ve o sersemligin ve tovbe etmemenin 
cezasi sana, o ameline miinasib bir kisvede zahir olur." Bu beyt-i §erifde, §u 
hadis-i §erffe i§aret buyurulur: v L " & ^j- *^* *J* J cJ-*>- Ui -tJi <_Jii US' 
us ir -i j>. oa,j jU jij cJi^> jHc^\ 3 Ya'ni, " Kul her ne vakit bir gunah i§lese, 
onun kalbinde bir kara nokta peyda olur; eger tovbe ve istigfar ederse mucel- 
la olur ve eger gunaha avdet ederse kalb karanncaya kadar ziyadelesjr." 

2459. *Ve eger ok gelmezse hahsayisdendir , yoksa mulevvesligi gormemekden 
degil! 

Ve eger yaptigm kotu fiilden veya kavilden dolayi sana bir bela oku gel- 
mez ve amelinin cinsinden bir ceza teretdiib etmezse, belki bu hal bir ata-yi 
ilahidir; yoksa senin yaptigin o ma'siyeti ve mulevvesligi Hak Teala hazret- 
lerinin gormemesinden degildir. 

OJblj iS^?f J*i y> ^ jT OAjL Ji £ J>\j *--*Lr* a* 

2460. iSfigah ol, eger sana cpnul lazimsa murakib ol, zxra her fiilin akabinde 
sana hir sey dogar. 



*$$&> 



AHMED AVNi KONUK 

Malum olsun ki, kalb, bilciimle havatinn mahall-i viirududur ve havatir 
muharrik-i iradatdir. Zira niyet, azim ve irade ancak ba'de'l-hatir olur. Hatir 
ragbeti ve ragbet azmi ve azim a'zayi tahrik eder. Binaenaleyh salik, kalbe 
gelen havatinn mahiyetine murakib olmak lazim gelir. Eger havatir kotii ise 
kotii fiil ve iyi ise iyi fiil zahir olur. Ve iyi ve kotii fiillerin zuhurunda mutlaka 
onlann mukabilleri insana muteveccih olur. Nitekim ayet-i kertmede j** ^ 
Qli i.(J\ j* j A^ilu UJL? (Fussilet, 41/46) Ya'ni, "Kim ki amel-i salih i§ledi, 
onun nefsinin lehinedir; ve kim ki fenahk etti, nefsinin aleyhinedir" buyuru- 
lur. Ve bu ma'na I. cildin 216 numarah beyt-i §enflnde, 

Ijuo \j UIju JlJU ijy* Ijj U J*i j c — *>£ OI4*- jjJ 

["Bu cihan dagdir ve bizim isimiz bagirmaktir. Bagirmalann sesi, bizim ta- 
rafimiza gelir."] suretinde beyan buyurulmu§dur. 

>3j J% J& s-^r J 1 >y. ^-** ] s a j>i jo 1 jj 

2461. Ue eijer sana handan ziyade himmet olursa, is muraktbdan daha yukari 
aider. 

Ve eger senin havatin murakabe ve ef alini muhasebe hususunda himme- 
tin ziyade olursa, boyle bir murakibdan tank-i Hak'daki siiluk i§i daha yuka- 
nya gider. Ya'ni, boyle bir murakib a§k-i ilahi kadehini igerek mest-i Hak olur. 

JL>- ijijb j> <J AjL*Jo oUj> L*^£ j c~*U> j t~J.5^ J *"■ *■*'"■& ^ J J^ 

Onun beyamndadir ki, ademinin topraga mensub olan teni, iyi 

cevherli olan demir gibi ayna olmaga kabildir. Ta ki onda diinyada 

dahi cennet ve cehennem ve kiyamet ve onlann gayri hayal tanki 

iizere degil, muayeneten gdriiniir 



Ma'lumdur ki, eski zamanlarda aynalan demir levhalardan yaparlar idi; 
ve bir demir levhanin yiizunii sile sile mucella bir hale getirirler ve zamani- 



cnj23C3^) 



MESNEVI-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

mizdaki gayet parlak ma'denlere, ayna gibi suret aksettigi vech ile, o silin- 
mi§ demir levhalanna da boyle suret akseder ve ayna makaminda kullanihr 
idi. Fakat her demirin cevheri ne kadar silinse ayna olmaya kabil olamaz idi. 
Bu siirh-i §erifde kalb, boyle bir demire ve boyle bir aynaya tesbih buyuru- 
lur. Ya'ni, kalb miicahedat ve riyazata ve tovbe ve istigfara devam ile ve zik- 
rullah ile temizlenip saf ve mucella kilimrsa, o kalbe dunyada iken dahi ah- 
val-i cennet ve cehennem ve ahval-i kiyamet ve her §eyin ic yuzii muaye- 
neten ve gormek suretiyle zahir olur; fakat bu goruniis. hayal tarikiyle degil, 
hakflcaten vaki' olur. Ya'ni, oldukden sonra gorulecek olan §eyleri aynen 
mu§ahede eder. Mesela kottt ahlakli insanlann batinlan memsuh olur; kimi 
domuz ve kimi kurt ve kimi maymun ve kimi yilan ve akrep suretindedir. 
Boyle bir kalb sahibine onlann suver-i batineleri tamamiyle gorunur. Ve 
§ah-i Velayet tmam-i Ali (k.v.) efendimizin La o^ji \* *U»Ji J^S J ya'ni, 
"Eger ortu ke§f olunsa, benim yakinim ziyade olmazdi." Ya'ni, suret perde- 
leri kalkip, alem-i ahiret olsa ve hakikat tamamiyle gorunse, benim yakinim, 
sjmdiki yakinimden ve musahedemden ziyade olmaz idi, demek olur. 

L5 U ^ s ". J 1 ^ C? J^ J^ *■& ** $ C/^ J* urt 

2462. Dmli ger$i demir fbi hulamk heykelsin; saykalltk et, saykalltk et, say 
Ulhkl 
"Saykal" kelimesi hakkinda erbab-i lugat birgok mutalaatda bulunmu§- 
tur; burada onlann zikri uzun olur. Kamus'da "saykal", kilici agip bilemek 
san'ati olan adam ma'nasma gosterilmi§dir. Ash, birinci babdan, "sakl"dir. 
"Bir §eyin pastni acip cila vermek" ma'nasinadir. Bu ma'naya gore, "say- 
kali" deki "ya" masdariyet olur ki, "pas silicilik et!" demekdir. Bu ta'birin 
beyt-i §erifde ug def a zikri, salikin iic mertebe iizerine kalbini cilalandirma- 
si lazim gelecegine i§aretdir. Birinci mertebe §enatdir ki, emr-i ilahiye imtisal 
ve nehy-i ilahfden ictinabdir, Salikin kalbi bu suretle hicabat-i zulmaniyye- 
den kurtulur. Ikinci mertebe tartkatdir ki, bu mertebede salikin kalbi hentiz 
hicabat-i nuraniyye ile mesturdur. Zira bu mertebede heniiz "bir"i iki goriir. 
Uciincii mertebe ma 'rifetdir ki, bu irfan-i zevkf ile nuranf hicabat dahi miir- 
tefi' olup, kalb miinevver ve hakikat zahir olur. Hulasa-i ma'na §udur: "Ey 
insan, gerci demir gibi bulamk ve kesif bir heykelsin ve cisimsin; velakin ay- 
na olmaga mustaid giizel cevher sahibi olan bir demirsin. Binaenaleyh ev- 
velen §eriatle kalbine cilacilik et, saniyen tarikatle cilacilik et, salisen ma'ri- 
fetle cilacilik et!" 



"&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

2463. ^Demir gerd k&sif ve nursuz idi, saykallik o kesajeti ondan sildi. 

Ya'ni, demir gergi pasli ve nursuz ve gayr-i miicella idi; cila vericilik o bu- 
lamkligi ve pashligi o demirden sildi ve onu parlatdi. 

2464. 'Utr ctio vend dentin cj'ordii ve onun yiiziinu latif yavh, id ki onda su- 
retleri gormek miimkin ola. 

"Bir cila verici iistad, pasli demiri gordii, onu ayna yapip, icmde suretler 
goriinebilmek icin, onun sathindaki paslan ve donuklugu sildi ve parlatti." 
"Saykairdeki "ya", vahdet icmdir. 

C— »l 6j£ \ju*0 OsJl j •£ JiljL*a> <JL~u*\ OjJ j Ja-i* y^ Cf y 

2465. ^To-praga mensub olan cisim, gerd galiz ve hulanikhr; ona saykal et, zird 
ki saykal tutucudur. 

"Saykal" Kenzii'l-Lugatftt cilalamak ve parlatmak aleti ma'nasina geldigi 
gdsterilmi§dir. Binaenaleyh bu beyt-i §erifdeki "saykal" kelimeleri "miskale" 
ya'ni, alet-i cila demek olur. Hulasa-i ma'na budur: "Toprakdan hasil olan ci- 
sim, her ne kadar kesff ve bulamk ise de, ona saykal yap ve miskaleyi vur! 
Zira o alet, cilayi kabul edicidir ve onda cilalanmak isti'dadi vardir; ta§ gibi 
degildir." 

2466. id ki ona, gayba mensub olan sekiller yuz versin, nun ve meleain aksi 
ona stcrasmi 

<Jjj \j J^ Jj*i» ^jj j^i *£ <J>- c— ota l)U> cJjs- J-fr^ 

2467. Utah akil saykaltni sana o sebeble vermisdir hi, onunla kalbe varak ru- 



sen o\ 



la. 



Bu beyt-i §erifde "saykal", alet-i cila ma'nasmadir. Ya'ni, "Hak Teala haz- 
retleri sana, kalbin alet-i cilasi olan akli o sebeble vermi§dir ki, sen o akil ile 
kalb aynasimn yiiziindeki paslan silesin ve o ayna miicella olduktan sonra, 
ona varak, ya'ni, kitab-i kainatin hakayiki ru§en ve zahir ola!" 



°&3pp 



MESNEVI-1 SERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

2468. 6i| narna.2siz, J»ir cila vericiyi baalami§sin ve o hevanin iki elini acifc ya-p- 

"Saykali", burada "cila verici" demekdir ve "ya", vahdet icjndir, Ya'ni, 
"Ey Hak'dan gafil olan insan, sen ayirie-i kalbe bir cila verici ustad olan ak- 
h baglami§sin; aklin du§mam olan heva-yi nefsanihin iki elini acip serbest bi- 
rakmi§sin. serbest biraktigin heva, senin ayfhe-i kalbini her an paslandinp, 
simsiyah bir hale getirmekdedir." Hind niishalannda "bi-namaz" yerine "bi- 
niyaz" vaki' olmusdur. 

2469. Ccjer hevdya bag konmu§ olaydi, bir did vcricinin eli acifc olurdu. 

Ya'ni, sen dostun elini bagladin, du§manin iki ellerini serbest biraktin; 
eger du§mamn olan heva-yi nefsaniye riyazat ve miicahedat baglanm 
koymus, olaydin, bir cila verici olan ve sana dost bulunan aklin eli agik 
olurdu. 

2470. Ilir demir ki qavba mensub dutne idi. tiimle sureiler onda miirsel olur- 

[2478] 1 v D V ' 

du. 

Eger akil serbest birakilip, dii§man olan hevanin elleri baglanmis, olsa idi, 
gayba mensub ayine olan demir mesabesindeki kalbe, alem-i gaybin blitiin 
suretleri miirsel ve mun'akis olurdu. 

2471. labwtim bulanik yaphn, pas verdin; "y^eryuzunde fesada $alisular" bu 
olur. 

Beyt-i §erifde, sure-i Maide'de vaki' olan -Jj-jj «iJi o^jU, '^JJi ^ uji 

(Maide, 5/33) ya'ni, "§u kimseler ki Allah Teala ve Resul'u ile muharebe ve 
yeryuziinde fesada sa'y ederler, onlann cezalan katl olunmak, yahud asil- 
mak, yahud sol elleriyle sol ayaklan kesilmek, yahud beldeden nefy olun- 
makdir" ayet-i kerfmesinin ig yuziine i§aret buyurulur. Zfra Allah ve Re- 



*#%?? 



AHMED AVNl KONUK 

sul'une muhalefetle kiyam etmek, tab'-i insaninin kufiir ve inkar ile bulandi- 
nlmasi, heva-yi nefsanf ile kalbin paslandinlmasi sebebiyle vaki' olur. Bina- 
enaleyh yeryiizunde be§eriyet arasinda fesada sa'y etmek, saf olarak dogan 
efrad-i be§erin, heva-yi nefsanf ile kirlenmesi ve paslanmasi yiizimdendir; li- 
ra hadis-i §erifde *a^jlj ^j^.j *ib^ *W ^ f^-^ 1 s >* J* ^y- >yy ^ ya'ni, 
"Her bir mevlud, fitrat-i Islam iizere dogar, soma anasi ve babasi onu yahu- 
di ve nasranf ve mecusf yapar" buyurulmu§dur. 

2472. O^anshrma, ta ki su saf olsun; ve onda ayi ve yddizi tavafda gorl 

Ey insan, sifat-i nefsaniyye ile kalb havuzunun saf olan suyunu kansttr- 
ma, ta ki bu su, fitrat-i asliyyesi uzere saf olsun ve o berrak olan kalb havu- 
zunda ay gibi parlak olan hakikat-i viicudu ve yildizlar gibi tarik-i hidayeti 
gosteren maarif-i ilahiyyeyi tavafda gor! 

2473. jlira adera irmak suyu gibidir, vaktaki bulamk olur, onun dibini aor- 
mezsin. 

Ya'ni, ademin hulasasi kalbdir ve kalb dahi irmak suyu gibidir; daima 
ona, canib-i gaybdan havatir varid olur. Vaktaki o bulamk ve miinkedir olur, 
onun berrakligi kalmaz ve dibi gorunmez olur. 

2474. Drmagin dibi cevher doludur ve inci doludur, sakm bulamk yapma ki o 
saf ve hiirdur. 

Ya'ni, kalb hadd-i zatinda bir kayd ve bir suret ile mukayyed degildir; saf 
ve hiirdur ve onun dibi de hakayik cevheri ve maarif-i ilahiyye incileri ile do- 
ludur; sakin onu sifat-i nefsaniyye kirleriyle bulandirma! 

2475. SAdemin cam hava gibidir, vaktaki toz ile kansh, semanin perdesi ol- 
du. 

Insamn latff olan cam hava gibidir; hava, kemal-i letafetinden semaya hi- 
cab olmaz; fakat hava, toz ile kansngi vakit nasil kesff bir perde ve hicab 



*#$&> 



MESNEVM §ERfF §ERHt / VIM. ClLT • MESNEVI-4 • 

olursa, can dahi nefsam sifat tozlanyla kanstigi vakit oylece sema-yi hakika- 
tin hicabi ve perdesi olur. 

2476. cjune§in ruyeitnden mani' gelir, vakiaki onun iozu flitii, safi ve halis 
oldu. 

Ya'ni, sifat-i nefsaniyye tozlanyla kan§ik olan run, hakikat gogiinde olan 
Zat-i Hakk'i mu§ahedeye mani' olur. Vaktaki o ruhdan heva-yi nefsani ve si- 
fat-i cismani tozlan gider, o riih, fitrat-i asliyyesi iizere saf ve halis olur ve 
Hakk'in mii§ahedesine mani' olmaz. 

2477. Wf Bulanifc.lt0in hemaliyle heraber Utah sana vakialar gbsierdi, id ki ne- 
cat yoluna gidesin! 

"Ey Fir'avn, senin kalbinin aynasi isyan ve zuliim paslanyla kararrms, ve 
irmak mesabesinde olan kalbin, azginhklann sebebiyle bulanik bir hale gel- 
mis, iken, Hak Teala hazretleri kemal-i lutuf ve kereminden, sana dalaletden 
kurtulus, yolunu gostermek icin birtakim vakialar gosterdi." 

Malum olsun ki, bu beyt-i §erifin zimmnda birtakim ma'nalar mundemic- 
dir. Evvelen, Hz. Enes'den (r.a.) mervf olan *>L* j *$* Vj^- j~~ 4Ji a\j til ya'ni, 
"Allah Teala bir kuluna hayir murad, buyurdugu vakit, ona rii'yasinda itab 
eder" hadis-i §erffine i§aret buyurulur. Saniyen, ezelde ayn-i sabitesi mii'min 
olup, alem-i kesafetde zuliimat-i nefsaniyyede miistagrak olanlan Hak Teala 
hazretleri kahnndan muhafaza etmek icjn gerek rii'yada ve gerek uyanikhk- 
da ikaz buyurur. Bu flcazdan mutenebbih olanlar tovbe edip, diinya ve ahi- 
ret azabmdan halas olurlar. Miitenebbih olmayanlar diinyada Fir'avn gibi 
kahr-i ilahiye ducar olurlar. Fakat ayn-i sabitelerinin mii'min olmasi hasebiy- 
le azab-i ahiretde kiiffar gibi ebedi kalmazlar. Eger Hak Teala afv ile muame- 
le buyurursa, azab-i ahiretden dahi necat bulurlar. Fir'avn'in imam hakkin- 
da gerek Fususu'l-Hikem'de ve gerek Fiituhat-i Mekkiyye'de Hz. §eyh-i Ek- 
ber efendimiz tafsilat-i vaziha i'ta buyurmustardir, burada zikri uzun olur. Sa- 
lisen, bir kulun ayn-i sabitesi kafir olursa, bu alem-i kesafetde hiikm-i nefse 
tebean her ne fenahk yaparsa yapsin Hak Teala onu ikaz buyurmaz ve onun 
ibret goziinii kapar ve diinyada azab-i faniye ve ahiretde de azab-i ebedfye 
giriftar olur. 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

oUilj j \j Oj*j* j\j**\ r'%~$\ •^ i^y Cf^ j\>. 

Musa (a.s.)m gaybm arkasinda olan esrar-i Fir'avn' 1 ve onun 

vakialanm Hakk'in habirligine iman getirmesi, yahud subhe 

etmesi ipin acik soylemesi beyamndadir 



Ya'ni, Fir'avn, Musa (a.s.)in niibuvvetle zuhurundan mukaddem ba'zi 
rii'yalar gormus, ve muabbirler ile muneccimler onun bu rii'yalanni mizacina 
muvafik suretde ta'bfr etmi§ idi. Musa (a.s.) o rii'yalan perde-i gaybin arka- 
sindan cikanp Fir'avn'a agikga soyledi; ve bu mu'cizesini onun igin yapti ki, 
Fir'avn, Hak Teala hazretlerinin kendi yaptigi isjerden haberdar oldugunu ya- 
kinen bilsin; yahud bu hususda Fir'avn'da bir yakfn hasil olmazsa bile, hie. 
olmazsa: "Galiba Musa'nin soyledigi sozler Hak tarafindan kendisine ilka 
edilmi§dir" diyerek subheye du§siin. 

247 8. "JWuzlim demirden sonda olacak vakiak kudrei ile gosterdi." 

"Ey Fir'avn, Hak Teala hazretleri, muzlim ve pasli demir mesabesinde 
olan senin kalbinden, sonunda bu alem-i kesafetde zuhur edecek olan hadi- 
seleri, sana kudret-i ilahiyyesiyle gosterdi." 

2479. VVf Ta ki sen zulmii ve kotuliicju daha ax yapasinl Onu gordiin ve daha be- 
ter oldun. 

Ya'ni, "Hak Teala olacak hadiseleri sana, zulmiinu ve kotiilugunu daha az 
yapman igin gosterdi, halbuki sen bunlan gordun, daha ziyade azdin, daha 
fena oldun!" 

2480. ZRii yanda firkin sureiler aosierdi, ondan urktiin; halbuki o senin nak- 
sm idi." 



eg^ 



MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Hak Teala rii'yanda sana birtakim girkin ve korkunc, suretler gosterdi, 
sen de onlardan urktiin ve korktun. Halbuki o gordiigiin suretler senin a'raz 
olan ef al ve a'mal-i kabihamn suretleri idi. Zira arazlar, yevm-i kiyametde 
birer suret baglayacakdir." Bu babdaki fzahat II. cildin 942 numarah beyt-i 
§erfflnden 965 numarah beytine kadar zikr olundu. 

2481. O zenci yibi hi, aynada kendi yiiziinii gordu, ayna iizerine yestehledi. 

Rii'yada kendi amelinin suret-i kabfhasini goriip begenmeyen kimse, ay- 
nada kendi yiiziinii gorup igrenerek, ayna iizerine kaza-yi hacet eden zenci- 
ye benzer. zenci aynaya der: 

2482. OCi; "CA/e $irhinsin! Sen ancahhuna layihstn!" "6y deni kor, henim cir- 
hinligim senindir!" 

zenci aynaya: "Sen ne kadar cjrkinsin; sen ancak buna, ya'ni, iizerine 
kaza-yi hacet etmege layiksml" dedigi vakit, ayna da lisan-i hal ile der ki: 
"Ey aleak kor, benim cirkinligim senin yiiztinden hasildir, ben safim!" 

2483. "O cefayi sen cirhin olan yiiziine yaptyorsun, henim iizerime decfil, zira 



ki h 



*en mucell 



2484, "fjah lihasini yanmis aoriirdiin, yah agzmi ve goziinii dikilmis gorixr- 
diin." 

"Ey Fir'avn, rii'yanda ba'zen "elbiseni yanmis, gdrurdiin" ki, hiikumdar- 
lik hil'atinin harabhgina i§aret idi; ba'zan da agzini ve goziinii dikilmis, goriir- 
diin ki; "agzin dikilmesi", agizdan gikan emirlerin hiikumsuzliigune ve "go- 
ziiniin dikilmesi" de, gordiigiin hadiselerden ibret almadigina i§aret idi." 

aii Ol-Lb <j \j }y>- j^ *£ bXt> CJ>y>- JLrf>l» Jlj-?- eD 

2485. yah hayvan senin luimna ka&d edict oimu?, yah kendi hasmi yirhcinm 
disinde gorurdun." 



CVj^ 



PK^" AHMED AVNl KONUK 

Yukanki beyitdeki "mi-didi" "goriirdiin" fiili, bu beyte de §amildir. Ya'ni, 
"Ba'zan ru'yanda seni bir hayvamn oldiirmege kasd ettigini gorurdiin; bu se- 
nin azgtn olan nefs-i emmarenin sureti idi; ba'zan basjni yirtici bir hayvamn 
disjeri arasinda gorurdiin, bu da ef al-i zalimanenin sureti idi. 

jj y~*\ dy>- J-~- Jjj*- O jjj c_->l il)L* jJJI 0_pJ o 

2486. "£jah ba$ asajji nela i$inde, gak kan kan$tk olan hizh selin cjariki gorur- 
diin." 

"Ey Fir'avn, sen rii'yada "kendini ba'zan bas. a§agi abdesthane icjnde go- 
riir" idin ki, bu hal senin §ehevat-i nefsaniyyeye miistagrak olduguna i§aret 
idi. Ba'zan dahi "kendini kan ile kan§ik hizli ve sjddetli akan sellerin icjnde 
goriirdiin"; bu da senin haksiz yere adamlan dldurdiigune i§aret idi." 

2487. n< ~Bazan sana bu iemiz olan felehden, "$akisin ve sakisin ve §aki!" di- 
ye nida gelirdi." 

"Ey Fir'avn ba'zan vakt-i rii'yada sana, pak ve tahir olan sema tarafin- 
dan te'kiden §akf olduguna dair nida vaki' olurdu." Bu nida ta'bfre muhtag 
olmayip, acikdan agiga sana Hakk'm bir itabi idi. 

2488. Wr Ba'zi vakii, *0it! ashah-i dalaldensin!" diye daglardan a<pk olarak ni- 
da gelirdi.' 

2489. nr Ba'zan jfir'avn ebedi cehenneme diistii diye, sana her cemaddan nida 
gelirdi." 

Hind niishalannda, "geh ebed" yerine "ta ebed" vaki' olmu§dur, "ebede 
kadar" demek olur. 

Malum olsun ki, bu beyt-i §erifde "Fir'avn ebedi cehenneme dii§tii" nida- 
sindan bahs buyurulmasina nazaran cenab-i Pir efendimizin, §eyh-i Ekber 
hazretlerinin gerek Fususu'l-Hikem 1 deki ve gerek Futuhat-i Mekkiyye'deki 
beyanat-i aliyyelerine muhalif bir fikirde bulunduklan zannolunursa da, boy- 
le olmadigi yukanda geqen 2477 numarah beyt-i §erff ile, onun fzahindan 



cs^ga 



Pp 3 " MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

anlas.ihr.Zira J*C--i £>. n 'c2>\ ^JJi ui Ji u Jf dll ju j/ji aS"^' isi ^ (Yunus, 
10/90) Ya'ni, "Fir'avn garki idrak ettigi vakit dedi: "Ben inandi'm ki, Benf Is- 
rafl'in iman ettigi Allah'dan ba§ka Allah yokdur!" ayet-i kerimesi Fir'avn'in 
garkmdan mukaddem kelime-i tevhidi soyleyip, iman ettigine §ehadet buyu- 
ruyor. Binaenaleyh Fir'avn'in ebedf cehennemde kalmasi, iman etmemesi 
haline ma'tuf olur. 

2490. "Onian heierleri vardir ki, senin ma'kus olan tab'in germ olmamak i$in, 
hayadan nasi soylemiyorum." 

"Senin ahvalinde bu soylediklerimden daha beterleri vardir ki, benim on- 
lann hepsinden haberim vardir; fakat senin ters tab' ve ahlakin kizip azma- 
mak igin hayadan dolayi soylemiyorum." 

2491. "6y kahul etmeyen hiraz soyledim, hirazdan bilirsin ki, hen hahirimi" 

"Ey nasihat kabul etmeyen Fir'avn, ben senin esranndan biraz soyledim, 
sen bu benim birazcik soyledigim sirlanndan bilirsin ki, ben senin esrar ve 
zamairine vakifim." 

oUilj j <~^_p- j ^yio-UJ lJ oU j lS^jS ^ jy b if^iy*- 

2492. "Ulii'yadan ve vaktatdan iefekkur etmemek i$in kendini kor ve mat etiin." 

"Hab"dan murad, ta'bfre muhtag olan ru'yadir ki, buna "ke§f-i muhayyel" 
dahi derler. Nitekim sirasi du§tiikge, birgok mahallerde izah olundu. "Vaki- 
af'dan murad, dahi, ta'bfre muhtag olmayip, aynen zuhur eden ru'yalardir. 
Buna da "ke§f-i miicerred" derler. Ya'ni, "Ey Fir'avn, ta'bfre muhtag olan ve 
olmayan rii'yalardan dolayi, fikre dalmamak ve du§iinmemek igin kendini 
kor ve dlii yaptin!" 

2493. "Otfice hir ka$arsin, senin hile diisunucti olan idrakinin korliigii iste onii- 
ne geldi." 

"Ey Fir'avn, sen sana gosterilen rii'yalan ve vakialan du§iinmekden ne 
zamana kadar kagarsin ve onlara ehemmiyet vermeyip, heva-yi nefsanfni 



c^pa 



AHMED AVNl KONUK 

tatmin icin birtakim hileler ve dolaplar du§iinursun. l§te senin hfle dusunucii 
olan idrakinin korliigii zahir oldu; ve o korliik, rii'yalann eseri zuhur etmek 
suretiyle senin omine geldi." 

Ma'lum olsun ki, bu Fir'avn bahsi yalmz gegmis. zamandaki Fir'avn'a 
mahsus degildir, her zaman mevcud olan Fir'avn me§rebindeki kimseler ile, 
insan-i kamiller arasindaki maceranin tasviridir. 

Tovbe kapisinm daima acik olmasi beyamndadir 



2494. "<5akm banian sonra yapma, ihtiraz tut; zua hah§ayi§den tovbe hamsi 
a$ik(Lir!" 

"Ey Fir'avn sakin bundan sonra fesad yapma, Hak Teala'mn kahnndan 
ihtiraz et ve yapttgm fenahklardan dolayi pi§man o.l! Zfra henuz hayat-i dun- 
yeviyye icindesin ve tovbe etmek kapisi kapanmami§dir." 

2495. xr tbvbc i$in maarjb cdnibinden bir ham vardir, nalk iizerine hiyameteha- 
dar a<pk olur." 

"Ven", "vera" kelimesinin kaide-i Furs uzere imale olunmusudur, "halk" 
ma'nasmadir. Bu beyt-i §erifde Ebu Hiireyre hazretlerinden mervi olan «-»t & 
*4± *B ^as i&jiA ^ u ^>\ ^ oi jj Ya'ni, "Kim ki gtine§in magribden tulu'un- 
dan evvel tovbe ederse, Allah Teala tovbesini kabul eder" hadis-i §erffine i§a- 
ret buyurulur. Bu hadis-i §erifin afaki ve enfiisi ma'nalan vardir. Afakisi bu- 
dur ki: Arzin omrii nihayet buldugu vakit, mihveri etrafindaki devri kuva-yi 
tabiiyyeden bir sebeb tahtinda rmitezelzil olup, emr-i Hak'la tersine vaki' 
olur. Halk bu fevkaladeligi gordiigti vakit, korkup Allah'a riicu' ederler; fakat 
bela vaktinde tovbe makbul olmaz. Enfusisi budur ki: «.ij c-i» jl*» oi. ^ 
Ya'ni, "Olen kimsenin muhakkak kiyameti koptu" hadis-i §erffi mucibince, 



MESNEVI-1 §ERlF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

mevt her ferd-i be§erin kiyametidir; ve hal-i ihtizar ruh-i insani giinesjnin, 
cism-i kesif magribinden, cism-i latff-i berzahfye tulu'udur ki, bu tulu' esna- 
sinda , hal-i ihtizarda bulunan kimseye ahval-i berzah miinkestf olur ve in- 
kar ettigi §eyleri goriip tasdik eder ve fakat bu anda tovbesi makbul olmaz; 
zira muhtezir gayba iman getirmis, olmayip, ancak iman-v suhudi sahibi olur. 
Halbuki ind-i ilahide makbul olan s^Ji '^j*j> '&& (Bakara, 2/3) ["Gayba 
iman edenler"] ayet-i kerfmesi mucibince fman-i gaybidir. 

2496. Sekiz cennetin rahmetden sekiz kapisi vardu , ey ogul, o sekizden hirisi 
tovhe ka-pisulir. 

Hind niishalarinda "he§t cermet" yerine "hest cermet" vaki'dir. Ma' nasi 
"Cennetin rahmetden na§f sekiz kapisi vardir" demek olur. Malum olsun ki, se- 
kiz cennetin isimleri ve meratibi hakkinda ehlullahin muhtelif beyanati vardir, 

Ankaravi hazretleri su tertib iizere beyan buyurur: 1. Cennet-i Adn, 2. Cen- 
net-i Vesfle, 3. Cennet-i Firdevs, 4. Cennet-i Huld, 5. Cennet-i Nairn, 6. Cennet-i 
Me'va, 7. Darii's-selam, 8. Darii'l-karar'dir. Bu isimlerin her birisi Kur'an-i Ke- 
rfm'de mezkurdur. Bunlann sekiz kapisi vardir: 1. Tovbe kapisidir ki, her vakit 
agikdir.2. Zekat kapisi, 3. Namaz kapisi, 4. Reyyan kapisi ki, oruc tutanlara 
mahsusdur. 5. Hac kapisi, 6. Cihad kapisi, 7. Vera' kapisi ki, ehl-i takvaya 
mahsusdur. 8. Sila kapisi ki, sila edip, akrabasim ziyaret edenlere mahsustur. 

Abdiilkerim Cilf hazretleri ise el-lnsinu'l-Kimil namindaki eserinde §u su- 
retle beyan buyurulur: 1. Cennetu's-Selam, yahud Cennetu'l-Mucazat. Bu 
cennetin kapisi a'mal-i salihadandir; tovbe ise a'mal-i salihadandir. 2. Cen- 
netu'1-Hulk, yahud Cennetii'l-Mekasib. 3. Cennetii'l-Mevahib, 4. Cennetii'n- 
Nafrn yahud Cennetu'l-istihkak, 5. Cennetii'l-Firdevs, yahud Cennetii'l-Ma- 
arif, 6. Cennetu'l-Fazfle, 7. Cennetu's-Sifat, 8. Cennetii'z-Zat. Mezkur kitab- 
da bu cennetlerin her birisinin ahvali ve ehli hakkinda tafsQat vardir. 

Aziz NesefT hazretleri dahi ResM'mde §6yle buyuruyor: "Sekiz cennet 
vardir, her bir cennetin evvelinde bir agac, vardir ve her bir agacin bir adi var- 
dir-, o cennete o agacin ismi ile tesmiye ederler. Evvelki agacin ismi "Vii- 
cud"dur ve ikinci agacin ismi "Mizac"dir, ucuncii agacin ismi "AkiP'dir, dor- 
duncii agacin ismi "llim"dir, be§inci agacin ismi "Hulk"dur, altinci agacin is- 
mi "trfan", yedinci agacin ismi "Yakfn", sekizinci agacin ismi "Muayene"dir. 
Imdi cennetin vlicudu sabitdir ve fakat keyflyeti mechuldur. Enbiya ve evli- 
ya hazarati taraflanndan vaki' olan tavsifat ise temsilatdan ibarettir." 



a^^> 



AHMED AVNl KONUK 

jb *£ y>r -U>U <Ujj ji OT j j\j3 *f J-il jb 4S" 4^a jl 

2497. O ctim-Ie gah acik olur, gah kalkih; ve o tovbe kapsi origin gayri olmaz. 

Ya'ni, "Yukanda zikr olunan cennetin biitiin kapilan gah agik olur, gah 
kapali olur. Daima agik olan kapi, "tovbe kapisfdir; bu kapi kullar igin asla 
kapanmaz." Malum olsun ki, alem-i nefsaniyyet ve kesafet ayn-i cehennem- 
dir ve alem-i ruhaniyyet ise ayn-i cennetdir. Ve-pek agik bir §eydir ki, bir §ey- 
den yiiz gevirmeyince, diger §eye teveccixh olunmaz; binaenaleyh nefsaniyet 
ve tabfat aleminin ahkaminda mustagrak olan bir kimse, bu alemden bikip, 
ruhaniyet alemine tevecciih edince, cennetin kapisina dahil olmus, bulunur. 
Ve tovbe ve rucu' ise, ancak bundan ibaretdir; ve bu tovbe ve rucu' kapisi ise, 
efrad-i be§erin her birisi igin daima agikdir; diger kapilar boyle degildir. Me- 
sela Namaz ve Orug kapilan evkat ile mukayyeddir, binaenaleyh gah agik ve 
gah kapali olur. Cennet-i Maarif de boyledir. 

2498. Slgah ol, gantmet tut, kapi af.ik.dir; cabuk hasudun korlugiine yoniinii 
or ay a cek! 

"Ey Fir'avn veyahud Fir'avn mesjebinde olan kimse, kendine gel, azgin- 
likdan vazgeg, tovbe ve rucu' kapisinin daima agik olmasim ganimet bil ve 
firsati fevt etme; gabuk, hasud olan §eytamn korlugune, cisim evinin e§yasi 
olan efkar ve a'malini o tovbe kapisina gek!" 

(^ 

if JjJ j* jl Jcj jX_ &£ \j djf-j» {*$ — H <u1p ^y CP^ 

Musa (a.s.)in Fir'avn'a "Benden bir nasihat kabul et ve bedel olarak 
dort fazilet al!" demesi Ve Fir'avn'in: "0 dort hangisidir?" diye sormasi 



jb^>- \j jl jfi^ Obu~> CS J u~i J^- 3 j*T ^i sM Cr* J *>* 

2499. jAgah ol, benden hir §ey Kabul et ve getir, sonra benden omxn vein dort 
hedel al!" 



c^p^, 



MESNEVl-f SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Ey Fir'avn, bir nasihat kabul et ve o nasihatin hukmunu yerine getir. 
Soma ona miikafat ve bedel olmak uzere benden dort faide al!" 

2500. 1)edi: "6v CMusd o hirisi hanqisulir? birden bana biraz §erh etl" 

[2510] U V 

Fir'avn cevaben dedi: "Ey Musa o soyledigin bir nasihat hangi nasihatdir, 
o bir nasihatdan biraz bana fzahat ver!" 

2501. ^ZWi: "0 bir ki, a$ihar olarak diyesin ki, fail-i mutlaktn gayri bir Uin- 
da yokdur. 

Musa (a.s.) Fir'avn'a cevaben buyurdu: "Ey Fir'avn, o sana soyledigim 
bir nasihat budur ki, fail-i mutlakdan ba§ka bir Allah yokdur diyesin; ya'ni, 
"La iiahe illallah" soziinu herkesin muvacehesinde aciktan aciga soyleyesin 
ve kalbin ile de tasdik edesin!" 

! J t/' -> ^ -> ** J f ^ ^ J-^ 3 -^ ^ 

2502. "(SMa iizerinde feleklerin ve yddizlarin, insanin ve $eyiamn ve perinin 
ve ku$un Dialik'idir." 

"Ala", "ayn"in fethi ve zammi ile ["ula], §eref ve rifat ve mertebe-i refia 
ma'nasinadir. Ya'ni, "0 fail-i mutlak hazretleri ytiksek mertebe iizerinde bu- 
lunan feleklerin ve ecram-i semaviyyenin ve insan ve §eytan ve cin ve ku§ 
cinslerinin Halik'idir; ve bunlann ciimlesi o Zat-i ecell-i a'lanin mahlukudur." 

2503 ; ir Denizin ve coliin ve damn ve sahranin [sialik tdir. O nun mulkii had- 
siz ve O §ebihsiz!" 
"Hak Teala'mn Zat-i ecelli, denizlerin ve collerin ve daglann ve sahralann 
Halik'idir. Feza-yi bf-nihayedeki ecram-i la-yuad ve la-yuhsa O'nun mulkii- 
diir ve nihayetsiz ve hadsiz olan fezayi muhitdir ve kendisi suver-i e§yadan 
higbir §eye benzemez; miilkunde O'nun §eriki ve nazfri yokdur." 

2504. (jjrir'avn) dedi: *By uMusa o dort hangisidir ki, bana ivaz verirsin, soy- 
le, getir!" 



c^ga 



PpT®~ AHMED AVNl KONUK 

2505. "Ta o?a fei, o ^fizel va'&in lutfundan henim kufrumiin tfirmihi cjev§ek olal" 

Bu ve atideki ebyat, Fir'avn'in isti'dad-i ezelisi lisamndan vaki'dir. Zira 
yukanda 2490 numarah beyitde fzah olundugu iizere, Fir'avn'in hal-i ihtizar- 
dan mukaddem iman ettigine Kur'an-i Kenm §ehadet buyuruyor. Ya'ni, 
Fir'avn'in mu'min olan ayn-i sabitesi diyor ki; 4, Ey Musa, bana imana bedel 
olarak o va'd ettigin dort §eyi soyle; belki senin o giizel va'dinin letafetinden 
benim kufr-i zahirimin ve §ekavet-i nefsaniyyemin carmihi gev§er de, benim 
lmamm alem-i kesafetde de zahir olur." 

-^4 x^> jiS" Lai JjLis" y_ a-za* ^LaApj Jry* <j\ j <*S y, 

2506. lielhi o ganimetlenmi$ olan ho§ va Meraen, benim yiiz batman olan hiif- 
rumiin kilid-i agltr." 

i-x& J*'.) CJ- (^ j j ^-^ M^ 1 us^l (Jyr j^ j' *^ jt 

2507. Ola hi bat umaainin te' sirinden, bu hin zehri, tenimde bal olal" 

"Bal irmagr'ndan murad, Fir'avn'in ayn-i sabitesindeki iman isti'dadidir. 
Ya'ni, "Ey Musa, sen latff olan va'dlerini soyle, caiz ki, benim ayn-i sabite- 
min feyz-i imani cismaniyetime ve kesafetime te'sir eder de, bu tenimdeki kfn 
zehri ve sifat-i nefsaniyyem muhabbet balina inkilab eder." 

2508. ""^aKui latif olan silt umapnin aksinden, e-sir olan akd bir dem terbiye 
hula 1 ." 

"Siit irmagr'ndan murad, muhabbet-i zevkiyye-i ilahiyyedir. Ya'ni, "Ya- 
hud muhabbet-i zevkiyye-i ilahiyyenin aksinden, nefs-i emmarenin esfri olan 
aklim bir an igin olsun terbiye bula!" Bu ve atideki ebyat-i §enfede, sure-i 
Muhammed'in on be§inci ayetinde vaki' olan j($ l^ OjiJi -uj ^i CJ\ j£ 

ls^* 4 S-* u* jMj C&.P^ 5iJ j^- y jLjJlj ***1* jja^^j* jl^ilj ^ jJ> <.[* y (MU- 

hammed, 47/15) Ya'ni,*"Muttakilere va'd olunah cennetin mislidir ki, onda 
kokusu ve lezzeti bozulmami§ su nehirleri ve ta'mi bozulmamis, siitden ne- 
hirler, icenler igin lezzet olan §arabdan nehirler, musaffa baldan nehirler var- 
dir" ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur. Muhakkikler indinde "su nehirle- 
ri"nden murad, hayat-i ezeliyye-i ebediyye ile ihya edici olan ulum-i lediin- 



cs^ea^ 



W^ MESNEVt-1 §ERIF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

niyyedir. "Siit nehirleri"nden murad, muhabbet-i zevkiyye-i ilahiyyedir. "§a- 
rab nehirleri"nden murad, cezbe-i ilahiyyedir. "Bal nehirleri"nden murad, 
hakka'l-yakfndir ki, ondan daha tatli ve lezzetli bir §ey yokdur ve isneyniyet 
saibesinden musaffadir. 

y\ Jji jl ^j. y {*/ o— • j*± ij^yr Ol" u ~£p jT iy I 

2509. fiahud ola hi, o sarab irmahlannin ahsinden sarhos olayim, emrin zev- 
hinden haiku gotilreyim!' 

"§arab irmagfndan murad, cezbe-i ilahiyye ve §evk-i miifritdir ki, ukulii 
hayretlere sevk edip, mest eder. "Emir" den murld, ruhdur; nitekim ayet-i ke- 
rimede, ^j y\ '^ ^)\ Ji (Isra, 17/85) ya'ni, "Ey Resul'um de ki: Run 
Rabb'imin emrindendir" buyurulur. Ya'ni, "Ey Musa sen benim azmi§ olan 
nefsime hitab et, belki bu hitab-i latif neticesinde bir cezbe-i ilahiyyeden sar- 
hos^ olurum, ruhumun zevkinden bir koku alinm!" 

2510. "^ahud ola hi, o su irmahlarmin letafetinden corah ve harab olan tisim 
iazelih hula!" 

"Yahud ola ki, o senden sadir olan ulum-i lediinniyyenin ve ilm-i vahyin 
letafetinden, benim corgop bitiren corak ve harab cismim, tazelik bulup, hal- 
ka nafi' olan yesjllikler bitirir!" 

■ij-i (_jjll( Oujr f jlj jb- j i*>> (JLj e 6j~^ \j A &jy* 

2511. nr Benim coragvma hir yesillih -peyda ola, dihenlih cennetii'l-me'va ola!" 

"Benim corak olan cismimden bir yesjllik, ya'ni, halka nafi' olan akval ve 
ef al peyda ola! gorak cismim sjmdiki halde fena sdzlerim ve fena fiillerim 
ile bir dikenlikdir. Caiz ki senin nasayihin ile cennetii'l-me'va ola!" "Cennet-i 
Me'va", sekiz cennetden birisinin ismidir. Nitekim yukanda zikri gecti. 

yr j\i J>- L$jh jl ^>y^ oU- yr jW- j C-~^ ^jS^- jl & y 

2512. Ola ki cennetin dort umaginm ahsinden nasi, can Uiahh'in muavene- 
iinden yar isteyici ola!" 

Ma'lum olsun ki, cennet mahall-i lezzet ve cehennem mahall-i elemdir; ve 
lezzet muvafakatdan ve elem muhalefetden teveliiid eder. Aziz NesefT hazret- 



c ^^° 



AHMED AVNl KONUK 

leri buyurur ki: "Hakikat-i cennet muvafakat ve hakikat-i cehennem muhale- 
fettir. Lezzetin hakikati muraddir ve elemin hakikati muradi bulmamakdir. 
Cennetin ve cehennemin kapilan cokdur; ciimle akval ve ef al-i makbule ve 
ahlak-i hamide cennetin kapilandir. Ve ciimle akval ve ef al-i na-makbule ve 
ahlak-i zemime cehennemin kapilandir; zira insana eri§en her bela ve na-ho§- 
luk, akval ve ef al-i na-makbule ve ahlak-i zemimedendir; ve insana erisen 
her rahat ve ho§luk, akval ve ef al-i makbuledehdir ve ahlak-i hamidedendir." 
Imdi bu mukaddime malum oldukdan sonra anlasriir ki, cennet enbiyaya 
muvafakatdan tevelliid eder ve bu muvafakatin neticesinden dahi kalb, biz- 
zat cennet-i 'acile olup, onda yukanda ta'dad olunan nehirler can olur. Boy- 
le bir kalb enbiyaya tabi' olan evliyamn kalbi olup, bu kalb enbiyamn cennet 
olan kalblerinin ve onlardaki dort nehrin aksidir. Ve bdyle bir kalbe nail olan 
bu alemde cennet-i 'acileye nail olmu§ olur ki, bunlann suretleri ahiretde te- 
kevviin edip, onlara cennet-i acile derler. Bu cennetlere vusuliin gayesi, ca- 
nin kendi asli olan vucud-i hakfkiye bf-tekeyyiif ittisalidir. 

^\ 4jui^l ,j>- jp ji j ^"1 ^\ xiiS £0_} J ( _r^ p J* ^^t ^ 

2513. Otfitekim cehennemin aksinden ates olmusum ve Uiakk in kahnna bat- 

Bu beyit, yukanki beytin ma'nasim te'yfd icjndir. Ya'ni, "Ey Musa, calz ki 
senin nasayihinden can , cennetin ve dort nehrin aksinden dolayi Hakk'in 
yardimi ile yar-i hakikiyi isteyici olur. Bu mustab'ad degildir. Nitekim §imdi- 
ki halde ben cehennemin aksinden ates-i zulm oldum ve Hakk'in kahnna 
battim." 

2514. fjah cehennem yxlamnxn aksinden, cennet ehli iizerine yxlan aihi zehir 
yagdxrici olmusum." 

Yukanki beytin tafsflidir. Ya'ni, "Ba'zan cehennem yilamn aksinden nef- 
simin sifatlan yilan gibi olup, ehl-i cennet olan mii'minler iizerine enva'-i me- 
zalim zehirlerini yagdinci olmusumdur." 

2515. Qah hamim suyunun kaynayxsinxn aksinden zulmiimun suyu halaiki 
remim etmisdxr." 



MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • "^ 



"Hamfm", liigatde ezdaddandir. Hem "sicak su"ya ve hem de "soguk 
su"ya denir {Kamus). Burada sicak ma'nasina oldugu zahirdir. "Ramfm", 
"giirumus, kemik" ma'nasinadir. Ya'ni, "Gah cehennemin kaynar suyunun 
kaynayismin aksinden nefsimde gazab ate§i peyda olup, zulmiimun suyunu 
kaynatdi ve bu su, halki giirumus, kemik haline getirdi!" 

2516. nr Ben ^Lemherir' in aksinden ^emherir' im, yahud Sair'in aksinden Sa- 
ir im. 

"Zemhenr", §iddetli soguk ma'nasinadir ki, "soguk cehennerrTin adidir. 
"Sair", parlamis, ates, ma'nasinadir ve cehennemin yedi tabakasindan, dor- 
diincu tabakasinm ismidir. Ya'ni, "Ben soguk cehennemin aksinden aynen 
Zemherir oldum ve halki soguk emirlerim ile iisutdum ve dondurdum. Veya- 
hud cehennemin dorduncu tabakasinm aksinden, halka kar§i bu cehennem 
gibi oldum ve onlan parlayan gazabimm atesjyle kavurdum." 

2517. VVf Ben simdi fakuin ve mazlumnn cehennemiyim, vay o kimseye ki, hen 
onu ansizin zebun hulurum. 

"Benim nefsim ve §ahsim fakirlerin ve mazlumlann cehennemidir, i§im 
daima onlan ta'zib etmekdir. Zebun ve aciz olarak buldugum bir kimsenin 
vay haline!" Bu beyt-i §erifde, her asirda mevcud olan Fir'avn mesjebindeki 
zalimlerin haline de i§aret buyurulur. 



Musa (a.s.)m Fir'avn'in lmammn iicreti icm o dort fazileti 
§erh etmesi 



"Pay-i muzd", iicret-i kademiyye ve Turkge "ayak teri" ma'nasinadir. 
Arabi'si "cuT'diir. Burada mutlakan "iicret" ma'nasinadir. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

2518. uWusa dedi ki: "0 dordiin evuelkisi, senin cismine devamli bir sihhat 
ola!" 

Musa (a.s.) dedi ki: "Ey Fir'avn, o dedigim dort fazfletin birincisi senin cis- 
minde devamli bir sihhat ve afiyet olur, hie, hasta olmazsin." 

2519. Wf Su illetleri ki, idoda demislerdir , ey muhierem, senin cisminden uzak 
olur." 

"Ercumend", aziz ve muhterem ve kadr ve i'tibar sahibi olan kimse de- 
mekdir. Fir'avn'm hukumdarhgina ve izzet-i surisine i§aret buyurulur. Ya'ni, 
"Ey izzet-i sun sahibi olan Fir'avn, tib kitablannda yazih olan illetlerin ve 
hastahkiann enva'i senin cism-i unsurihden uzak olur." 

j\jZ>-\ Cjj**- j .sjb Js;- 1 *£ j'j^ j*& \y -Lib bJt» 

2520. "Saniuen. senin kin uzun omiir olur ki. ecel senin omrunden ihtiraz 

[2530] , . ,? 

tutar. 

"Tevhid-i ilahf mukabilinde sana gelecek olan ikinci fazflet dmriinun uzun ol- 
masidir ki, ecel senin omrunden sakimr, ya'ni, sana bircok vakit ecel gelemez." 

Ma'lum olsun ki, omriin uzalmasi ve kisalmasi hakkmda muhtelif kaviller 
vardir. Bir kavle gore omriin uzalmasi ve kisalmasi miimkindir. Niteltim riva- 
yet olunur ki, Omer ibn Hattab (r.a.) hazretleri hal-i ihtizarda iken Ka'bii'l- 
Ahbar (r.a.) geldi; dedi ki: "Vallahi, eger Omer Hak Teala'ya ecelini te'hir igin 
dua etse, te'hir ederdi!" Ona dediler ki: Bu nasil mlimkin olur? Halbuki Hak 
Teala hazretleri, 'd r xtJ, if, spC o j>EU U JhW IC~ bu (A'raf, 7/34) ya'ni, "On- 
lann eceli geldigi vakit, bir saat tekaddiim ve teahhur etmez!" buyurdu." 
Ka'bii'l-Ahbar hazretleri cevaben: "0 hukiim hal-i ihtizara nazarandir, bu hal- 
den evvel omriin ziyade ve noksan olmasi caiz olur" dedi ve sure-i Fatir'da 
vaki' j~~t *ii\ J* jUi oi ^bT j Ut iy ^ ^ ^^l, U_, y^ ^ j^i Uj (Fatir, 35/1 1) 
ya'ni, "Bir kimsenin omrunden ziyade ve noksan olmaz, ancak levh-i mah- 
fuzda ziyade ve noksanligi mukadderdif . Bu omriin uzatilmasi ve kisaltilmasi 
Allah Teala'ya kolaydir" ayet-i kenmesini okudu, Beyt-i serifde de bu ma'na- 
ya isaret buyurulmu§dur. 



<^^> 



MESNEVl-f SERIF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

2521. "Ue tfiiz bmiirden sonra olmiya hi, cihandan na-murad, olarak harice gi- 
desin!" 

"Ve sihhat ve selametli olan uzun omurden sonra, diinyadan ahirete mu- 
radsiz olarak gitmezsin, ya'ni, muradat-i uhreviye nail oldugun halde vefat 
edersin." 

j~A ijb \J £ JrjjJ jcA J& Oy? lH 0U1 ^ &* 

2522. nr Belki cocuh. silt istedicji gihi, ecel isteyici olursun, hir rencden degil hi, 
seni esir tutarl" 

"Saadet-i uhreviyye sana miinkesif olacagmdan, nazannda diinya zindan 
goruniir. Bir gocuk nasil ki validesinin sutiinii isteyici olursa, sen dahi dlumii 
ve eceli oyle istersin; fakat eceli ve oliimu isteyi§, cismaniyetine tahammul- 
fersa bir hastalik ve elem anz olup da, hayatindan biktigin ve usandigin igin 
degildir; belki saadet-i uhreviyyenin sana inki§afindandir." 

2523. "Oliim isteyici olursun, fakat rendu aczinden degil, helki hanenin hara- 
hmda define goriirsiin." 

"Ey hayat-i diinyeviyyenin meftunu olan Fir'avn, sen iman edersen, nur-i 
yakin sebebiyle oliim isteyici olursun; fakat bu oliimii istemen, hastaligm ve 
me§akkat-i cismaniyyenin verdigi acz yiiziinden degil, belki bu cisim evinin yi- 
kilmasi zimnmda define oldugunu goriirsiin. " Ba'zi niishalarda "der harab ha- 
ne" yerine "der harabf hane" vaki'dir; "hanenin harabhgmda" demek olur. 

Malum olsun ki, oliim, tecelli-i Zatfdir, binaenaleyh oliime muhabbet 
edenler ve a§ik olanlar ancak Allah'in dostlandir. Nitekim yahudiler "Biz Al- 
lah'in dostlanyiz!" da'vasinda bulunduklan vakit, onlara sure-i Cum'a'daki 
su ayet-i kerime ile hitab buyruldu: o^ [> aIj *Ujj °^'\ JjU j oj ijlu ^jji Q,C_ js 
^ikJij fS* *U!j j^jOjI o^Ji CJ ijbi aIjusj Uj ji^Lfi 'p£ o! cJjJ\ \y^3 ^ui (Cum'a, 
62/6-7) Ya'ni, "Ey Resuliim yahudilere de ki: "Eger'siz sair nasdan miimtaz 
olarak Allah'in dostlan oldugunuzu zu'm ediyor iseniz ve soziinuzde sadik- 
lardan iseniz, oliimu isteyin bakahm! Halbuki onlar onlerine koyduklan kii- 
fiir ve isyan sebebiyle, asla oliimii temenni etmezler,- Allah Teala ise zalimle- 
ri bilicidir." 



AHMED AVNl KONUK 



2524. xr Binaenaleuh kendi elin ile bir halia tuiarsm ve du$unmeksizin hane 



uzenne vurursun. 



"Sen Slum isteyici olunca, miicahedat ve riyazat baltasini kendi elin ile tu- 
tup bu cisim evini hie diisjinmeksizin yikmaga ba§larsin ve ne olursam ola- 
yim diyerek daima oliime muntazir olursun." Zfra boyle bir a§ik-i Hak icin ci- 
sim bir hapishaneden ibarettir. 

\j *Jb dk ji\ tyj*- -Up ,*jU I j 4jU- lS ij *£ i^j\s^»- *£ 

2525. JZua haneyi, definenin hicahi; bu bir cLaneyi yiiz narmanin mani i go- 



"Hane"den murad, cisim; "define ve hazine"den murad, halife-i Hak olan 
ruh; "dane"den murad, keza cism-i be§eridir. Ve "yiiz harman"dan murad, 
ruha olan cecelliyat-i miitenevvia-i Hak'dir. Ya'ni, "Sen cisim evini kendi elin 
ile yikmaga gabalarsin; giinki bu cisim, Zat-i Hakk'in halifesi olan ruhun per- 
desi ve hicabidir. Bu bir habbe ve dane mesabesinde olan cism-i be§enyi, 
onun zimnindaki ruha ait yiiz narmanin, ya'ni, tecelliyat-i miitenewia-i 
Hakk'in manii goriirsun." Nitekim cenab-i Pir Dfvan-i Ke&ihlerindeki bir be- 
yitde soyle buyururlar. Beyit: 

"Ey can sahibi olan kimse, bu toprak cisim perdesinde gizli bir ays vardir; ve 
gayba mensub olan perdede dahi Ken 'an 'a mensub olan yiiz Yusuf vardir. " 

Ve keza diger bir beyt-i §eriflerinde buyururlar. Beyit: 

-LiL OUS" ^1 lULjI *<Jb <j \j>- c~^y aS' jyj jj ^**jjj *jb f US' 

"Hangi dine zemine,gdmuldu de, nesv u nema bulmadi? Senin insan danen 
hakkinda nigin bu zan olsun?" Ya'ni, nigin toprnga gomulen cism-i beser da- 
nesi hakkinda nesv u nema bulmamak zanni hasil olsun?" 

2526. HSoyle olunca bu daneyi atese birakusin, bir haltayi da merdce onde tu- 
iarsm. 



Csggg> 



MESNEVM §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 



"Mademki oliimde saadet vardir, o halde bu cism-i be§eri danesini riyazet 
atesjne atarsin ve cismin arzulanna muhalefet baltasim da mertge oniinde tu- 
tarsm ve asla cismin muhafazasi kaydinda bulunmazsin." 

2527. By bir yaprak sebebiyle bir bacjdan kalmi§, bir ya-prak onu bir hurt cjibi 
asmadan hogmu$dur. 

"Yaprak"dan murad, cism-i be§er; "bag"dan murad, alem-i vahdet; "as- 
ma"dan murad, ruh. Ya'ni, "Ey hakikat ve vahdet baginin bir yapragi mesa- 
besinde olan cismaniyyet-i be§eriyye ile o bagdan geri kalmis, olan kimse. 
zavalli kimseyi o bag-i vahdetin bir yapragi oian cismaniyet, yine o bagm as- 
masi mesabesinde olan ruh-i insaniden bir kurtcagiz gibi kogmu§dur." Ya'ni, 
insan-i gafil, cismaniyetinin ahkamina dalip, kendi ruhundan ve vahdet ale- 
minden geri kalmi§dir. 

2528. Uahtaki kerem bu kurdu uyandirdi, cehil ejderhasmi bu hurt yedi. 

Hak Teala'nin lutuf ve keremi, cism-i be§er yapraginda olan bu nefis kur- 
dunu, bag-i vahdetin asmasi mesabesinde olan ruhdan ve hakikat bagmdan 
agah ettigi vakit, bu kurt cehil ejderhasmi yutdu ve onda cehil yerine ilim ve 
ma'rifet kaim oldu. 

^ Sj **/ Js-V cc&r oT cL^ji %3~» jl j, xi ^^ {/ 

2529. OCurt, aga$ meyvesinden dolu bir asma oldu, nik-bakt olan isie boyle teb~ 
dil olur. 

"Kirm", kurt ve "kerm", Arab! olup, asma ma'nasinadir. Ya'ni, "Nefis kur- 
du cehil ejderhasmi yutunca, bag-i hakikatin asmasi mesabesinde olan ruha 
miibeddel olur ki, o ruh asmasi, §ecere-i kevnin meyvesinden dolu olur; ve §e- 
cere-i kevnin meyvesi sifat ve esma-i ilahiyye ulum ve maarifidir ki, bu ulum 
ve maarif vasitasiyla mezahirde zahir mu§ahede olunur. tste saadet-i ezeliy- 
ye sahibi olan kimse boyle tebdil olur." Nitekim kamiller u^ijji j ta-ijji L>-Li» 
u>-u^i Ya'ni, "Bizim §ahislanmiz ruhlanmiz ve ruhlanmiz §ahislanmizdir" de- 
misjerdir. 



°$2$s&> 



AHMED AVNl KONUK 

ij*j&\ jl c~~*-li Li?^* IjiS" (JU-lT j~~Ju 

"Ben bir gizli hazine idim, bilinmege muhabbet ettim" 
hadis-i kudsfsinin tefsiridir 



Bu hadis-i kudsinin Hak Teala hazretleri tarafindan Davud (a.s.)a hitaben 
beyan buyuruldugu rivayet olunur. jU-i oiU* <->^i 01 c~-^u u^ i^T o^T ajb b 
<->^ Ya'ni, "Ey Davud ben gizli bir hazine idim, bilinmege muhabbet ettim, 
halki beni bilsinler diye yaratdim." Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri, "Bu ha- 
dis-i kudsf seneden zayif ve kesfen sahihdir" buyururlar. 

Ma'lum olsun ki, vticud, mertebe-i vahdete, ya'ni, hakikat-i muhamme- 
diyye mertebesine tenezziiliinden sonra, kendi zatina ve sifatina suuru hase- 
biyle, zatinda mundemic olan kemalati izhara muhabbet etti. Bu zuhurve iz- 
har ancak kendi zatindan, yine kendi zatinadir. ViAcudda kendinden gayri 
bir§ey yokdur ki, ondan hafi olsun! Binaenaleyh bu hadfs-i §erif, kable'z-zu- 
hur kendi kemalatimn yine kendisine naff oldugunu beyandan ibaretdir. 
Ya'ni, "Kable'z-zuhur kendimden gizli olan kemalatimi, zevk-i §uhudfile bil- 
mege muhabbet ettim ve halki bu zevk-i suhudi ile bilinmem icin yaratdim" 
demekdir. Bunun ne gibi bir §ey oldugu atideki misal ile tavazzuh eder: 

Misal: Kendisinde hattatlik, ressamlik ve mi'marlik gibi birtakim sifatlar 
bulunan bir kimse izhar edecegi levhalar ile binalann "kenz-i mahff'sidir. 
Kendi kemalatini zevk-i musahede ile bilmek istedigi vakit, kendinde oldugu- 
nu bildigi ve fakat gormedigi bu levhalan tahrir ve tersim ve bu binalan insa 
edip izhar eyledikden sonra "Ben bir gizli hazine idim bu masnuati zevk-i mu- 
sahede ile bilmek istedim ve bunlan yaptim" der ve onlan tema§a edip san'ati- 
nin kemalatini gdrdiikde temeddiih eder. t§te esref-i mahlukat olan insam 
alem-i sehadetde izhardan sonra Hak Teala hazretlerinin oytfwi cr^- ] ^ '^& 
(Mii'minun, 23/14) ["Yaratanlann en giizeli olan Allah pek yucedir!"] buyur- 
masi bu ma'nadandir. 

2530. Dtaneiji kopar, zira bu ^e-men'in okikincUn, yiiz binUrce hane yavmuk 
[2540] i^i i 

layik olur. 



°&P? 



MESNEVf-I SERIF SERHi / VIII. ClLT • MESNEVI-4 

"HaneMen murad, cism-i be§eri; "Yemen"den murad, ruh; "akik"den mu- 
rad, asar-i ruhiyyedir. Ma'lum olsun ki, arifin cismaniyeti yikilip, ruhaniyete 
miibeddel olduktan sonra hal' y*) ve lebs (^J) tarfkiyle her bir suretde za- 
hir olmaga kadir olur; ve bu suretler misali olan bedenlerin suretleridir. Bina- 
enaleyh arif kendinin suver-i misaliyyesiyle alemi seyr eder, Nitekim cenab-i 
Pfr efendimizin kirk kimsenin hanesinde iftar buyurduklan rivayet olunur. Ve 
menakib-i evliyada bu halin nazairi gokdur. Ya'ni, "Ey insan, be§eriyet hane- 
sini yik ve ruhuna tebdil et, zfra bu ruhun asanndan yiiz binlerce boyle su- 
ret-i be§eriyyede zahir olmak mumkin olur." 

2531. define ev alhndadir ve care yokdur; sakxn harabhkdan endive etme ve 
durma! 

Vucud-i hakikf, senin viicud-i izaff olan cisminin altindadir ve bu hane-i 
cismin o hakikatin perdesi ve hicabidir. hicab ve perde kaim oldukca, o ha- 
kikatin inki§afina gare yokdur. Binaenaleyh sakin cismin harabhgindan en- 
di§e etme ve riyazat ve miicahedatdan asla tevakkuf etme! 

2532. Jiira gencin bir nakdinden binlerce haneyi teklifsiz ve me§akkat$iz 
ma mur etmek miimkindir . 

Zfra harab olan cisim evinin altindaki defmenin bir nakdinden binlerce su- 
ver-i misaliyye evlerini kiilfetsiz ve zahmetsiz bina ve ma 'mur etmek miim- 
kindir. 

Bu beytin ikinci misra'i ba'zi niishalarda ^ ^ ojL* ^/ oiy ^ ya'ni, 
"Zahmetsiz ma'mur etmek miimkindir" suretindedir; ve ba'zi niishalarda da- 
hi & j ij*&^ jy** j^ ^ ya'ni, "Binlerce hane teklifsiz ve zahmetsiz ma'mur 
olur" suretindedir. 

2533. jAkwet bu hane muhakkak viran olur; define onun alhndan yakinen ur- 
yan olur. 

Bu cisim hanesi, tabif ve lztiran olan oliim sebebiyle muhakkakdir ki so- 
nunda viran olur ve vucud-i hakikf definesi onun altindan yakinen girciplak 
zahir olur. 



. AHMED AVNl KONUK 

2534. jfakai senin layikin olmaz, zira hi ruha o jiituh onu vuan etmenin ttc- 
retidir. 

Fakat, ey cisim evinin ma'murluguna gah§an kimse! Bu soyledigimiz de- 
fineyi ve hazineyi bulmak senin layikin olmaz. Zira o defineyi bulmak fiitu- 
hu ruha nasib olmak icjn, o hane-i cismi bi'1-ihtiyar riyazat ve miicahedat ile 
viran etmek icab eder. futuh bu mevt-i ihtiyarfnin ucretidir. 

2535. Uaktaki o kan yapmadi, onun iicreti "la" Air; "insan icin ancak sa'y ey- 
ledigi sey vardir." 

Vaktaki bir kimse sonunda harab olacak olan hane-i cismin ma'muriye- 
tine hasr-i himmet edip, onun sifatlanm riyazat ve miicahedat ile tahribe 
gayret etmedi; onun bu himmetinin ve gayretsizliginin iicreti hicden ibaret 
kaldi. Zira" sure-i Necm'de olan ayet-i kerfmede, [Ji- u ut jlJw 'Jj of, 
(Necm, 53/39)] "Insan icin ancak sa'y ettigi amelin eseri ve neticesi vardir" 
buyurulur. 

k^* jjj Jj OI4J ^l* <JCs>? jjl i^ji (j\S y d\ j\ A*> ^\j>- CL~*i 

2536. Ondan sonra sen, *By yazih, hoyle hir ay bulut alhnda nihan olduf" di- 
ye elini citjnersin. 

Eger sen, hayaM diinyeviyyede cali§rp mevt-i ihtiyari ile olmezsen, 
mevt-i iztirari ile oliip, hane-i cismin harab oldukdan sonra, ruhun matlub 
olan futuhdan mahrum kalir. Ondan sonra da yazik ki, boyle bir ay, ya'ni, 
hakikat-i viicud, bulut mesabesinde olan viicud-i izafmin sifatlan altinda ni- 
han oldu diye hasret geker ve ellerini cignersin. 

2537. n( ~Ben iyilik cihetinden soyledikleri seyi yapmadvm; define ve ev giiti ve 
elim hosdurl" 

Dersin ki: "Ben enbiya ve evliya hazaratmin ibadullahin iyiligi icin soy- 
ledikleri §eyi yapmadim ve nasihatlerini tutmadim. Bugtin ise iztirari 1 drum 
vasitasiyla cisim hanesi yikildi ve defineyi de alip gotiirdiiler, iki elim bo§ 
kaldi!" 



c^ 



ggK^- MESNEV1-1 §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEV1-4 • 

iSj^ \i i j^> aj y clil* c~~J l$j^\ J^j^ ^r 1 "' * 4j ^ L 

2538. r Uxxed yahud kira evini hir hey' ile ya hir sird ile tutdun, senin miilkun 
aegil. 

"KM", kiramn ve "§irf\ sjranin imale olunmusudur. "Kira", bir §eyin is- 
ti'maline bedel olarak verilen iicret; "§ira"\ satmak ve satin almak; "bey' ve s> 
ra"\ alis, veris, ma'nasmadir. Mesela iicret-i yevmiyye ile veya aylik ve senelik 
kira tie verilen bir evi, o evin sahibi ile vaki' olan ali§ veri§ sebebiyle, ondan 
alacagma mukabil tutdun ve icinde sakin oldun. Bilirsin ki bu ev senin miilkun 
degidir. Bu beytin birinci misra'i Hind niishalannda <s/ j J*£ 0^1 \j <ju su- 
retindedir. "Haneyi iicret ve kira ile tutdun" demek olur. 

2533. HSu hiranin miiddeti ecele kadardir; nihayet hu muddei icinde onda amel 



edei 



rsin. 



Tutdugun bu evin iginde, mukavele miiddetinin nihayetine kadar oturabi- 
lirsin. Bu beyitlerde cism-i be§er kira ile tutulan haneye veya diikkana te§bih 
buyurulmusdur. Zira bu cisim Hakk'm mulkiidiir, nitekim sure-i Fetih'de 
^jlifj ofjllji f jL 4JJj (Fetih, 48/14) Ya'ni, "Goklerinve yerin miilkii Allah' in- 
dir" buyurulur. Ve Iicret mukabilinde olmasi budur ki: Hak Teala hazretleri bu 
mulk-i viicudu kullanna ibadet etmeleri sartiyla iare buyurdu,- nitekim ayet-i 
kerimede o/x!j ui "^ui j *^«ii cJIU u> (Zariyat, 51/56) ya'ni, "Biz cinni ve in- 
sam ancak ibadet etmeleri igin yaratdik" buyurulur. tbn Abbas hazretleri "li- 
ya'biidun" kelimesini "li-ya'rifun" ile tefsir buyurmu§dur; "Ma'rifet igin ya- 
ratdim" demek olur. 

2540. 'Dukkdn icinde eskicilik edivorsun; senin hu dukkaninin alhnda \ki 
[2550] mi 

ma den uardir. 

Sana kira ile verilen bu cisim diikkam icinde oturmus. eskicilik ve yama ya- 
mayicilik ediyorsun; halbuki bu diikkanin altinda iki ma'den, ya'ni, gumus, ve 
altin ma'denleri vardir. "Gumii§ ve altin ma'denleri"nden murad, ma'rifet-i 
nefs ve ma'rifet-i Hak'dir. Ma'rifet-i nefs gumus, gibi ve ma'rifet-i Hak ise al- 
tin gibi kiymetlidir; zira yukanda izah olundugu iizere Hak Teala bu cisim 
diikkanmi kullanna ma'rifet icin vermi§dir. Nitekim bu siirh-i §erifin ruhu da- 



GgWg> 



AHMED AVNl KONUK 

hi ma'rifetdir ki "Fe-ahbebtii en u'rafe" ["Bilinmeye muhabbet ettim"] buyu- 
rulmu§dur. Ve bu iki ma'rifet bu cisim diikkani altinda mescur ve mahffdir. 

(./■'Ay 'j J^ j ^^ *-V u 5 ^ j jJ u^-^" ^^ Oi 1 c -^* 

2541. "J^it diikkdn kirdya mensubdur; $ahuk ol, haltayi al ve onun dibini yonti 

Ey insaiybu cisim diikkani kiralikdir ve ariyetdir; gabuk ol, riyazet ve mii- 
cahede baltasim al ve onun dibi ve kokii olan sifat-i nefsaniyyeyi yont! 



2542. Ta ki ansizm haltayi ma' den iizerine hjyasm, dukkandan ve eskicilik- 
den kurtulasin. 

Ta ki o riyazet ve miicahede baltasim vura vura ansizin bu iki ma'rifet 
ma'denleri zuhur ede ve sen dahi bu ariyet ve kirahk olan cism-i kesifden 
ve eskicilik edip, daima o cism-i kesifi gidalar ve ilaclar ile yamamakdan 
kurtulasin. 

2543. ~Y>ama dikicilik nedir? Su icmek ve ekrnek yemekdir. ^u yamayi saku 1 
eski libas iizerine vuruyorsun. 

Bu cism-i kesif, yamalardan sakil bir hale gelmis, olan eski bir libas gibi- 
dir. Sen ise su ve ekrnek yamalanyla bu eski libasi yamamak ile me§gulsun. 

2544. Senin hu eski libas olan tenin her hir zaman yirhlir; sen hu yemekden 
onun iizerine yama vurursun. 

Senin eski libas mesabesinde olan bu cismin, acikmak ve gidaya muhtac 
olmak suretiyle her zaman yirtihr. Sen dahi yemek yemek ve su icmek sure- 
tiyle onun yirtigim yamamaga cah§irsin. 

2545. By ikbal sahtbi olan ^adisahtn neslinden hulunan kimsel Diendine gel, 
bu yama dikicilikden ar tut! 

"Padisah-i kamyaf'dan murad, §urrah-i kiramin buyurduklan gibi cismen 
"ebu'l-be§er" olan Adem (a.s.) ve ruhen "ebu'l-ervah" olan (S.a.v.) Efendi- 



*$$&> 



&^ MESNEVI-t SERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

miz'dir. Ve hakfkat-i muhammediyye bilciimle e§yayi muhit oldugundan, id- 
rak sahibi bilciimle efrad-i be§ere, o hakflcatin neslinden denilmek miinasib 
olur. Ya'ni, "Ey padi§ah-i kamyann neslinden olan insan! Kendine gel, bu ci- 
sim dukkani iginde yamacilik mesabesinde olan yemek ve ignek hazzina 
mustagrak olmakdan utan!" 

^ y> y J^i j~« *Jj> fc ^* A J> i ! c? y- hk 

2546. iSu dukhdnin dibinden hir par$a hcrpar, ia ki senin onunde iki ma den 
bas ^.ikarsinl 

Bu cisim diikkamnin dibi olan nefsani sifatlardan riyazet ve miicahede ile 
bir parcasini kopar ve izale et, ta ki senin oniinde ma'rifet-i nefs ve ma'rifet-i 
Hak ma'denleri zahir olsun! 

(Jy, jj iS*j9 y -b\ >-l <Jy? '*&>■ ^-U-* ifS Ol j\ J^j 

2547. Ondan evvelki kira evinin miihleti ahir gele; sen ondan menfaat gbtiir- 
medin. 

Bu beyt-i §erff, yukanki beytin mutemmimidir. Ya'ni, "Kiralik bir hane 
mesabesinde olan bu cismin mlihleti bitmeden ve hal-i mevtf gelmeden evvel 
bu diikkanin dibini kaz da, iki ma'deni gikar; zira kiralik diikkanin miiddet-i 
ican biter ve sen de ondan bir menfaat istihsal etmemis. olursun." 

2548. Dmdi dukkdn sahibi seni disanya eder ve bu dukkani ma den cihetinden 
koparir. 

Imdi miiddet-i icare miinkaziye olunca ve ecel-i mev'ud gelince, bu cisim 
diikkamnin sahibi olan Hak Teala seni di§anya gikanr ve bu cisim dtikkani- 
ni vech-i hakikfsinin zuhuru igin kopanr. Zira Kur'an-i Kerim'de ^u ^ \f 
'oy%-'} -Jjj Ji^Ji J ^ j Ui (Kasas, 28/88) ya'ni, "O'nun vech-i haklkfsin'den ve 
Zat'indan gayri olan her §ey halikdir; hiikum O'nundur ve O'na riicu' olunur" 
buyurulur. 

2549. Sen hasretden gdh bastna vumrsun, gdh kendinin ham olan sahahni ho- 
panrsin. 



°$$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

•^ oo ^jy^ j r>y. jj> V&> c^ >x cs M^j* ^ 

2550. !7Ct, u 6t/ hn dukkan henim layihtm idi, kor oldum, hu mekandan meyve 

[2560] U I" 

yemedim: 
Cisim dukkanmin muhleti miinkaziye olup, oliim geldigi vakit, hasretle 
dogiiniip dersin ki: "Eyvah, bu dukkan benim idi, ben bu dukkanin igindeki 
defmeyi goremedim, kor oldum, bu mekandan intifa' edemedim!" 

jLjJJ Jl£> \^j^>- b JOl b" ib Sj> \j b» 5y> buj-S (j\ 

2551. "By yazik, hizim vucudumuzu yel aoturdu, kullar i$in ehede kadar "ya 
hasreta!' oldu." 

Ya'ni, dersin ki*. "Yaziklar olsun! Nasil ma'rifete vesile olan bizim viicud-i 
izafimizi yel mesabesinde olan heva-yi nefsani kapti gdtiirdu. §imdi bizim 
gibi kullann feryadi ebede kadar "ya hasreta!" nidasi oldu. Bu beyt-i §erif- 
de ->CJi Jf- Y^-C (Yasin, 36/30) ["Ne yazik su kullara!"] ayet-i kerimesine 
isafet buyurulur. 



Benf-ademin kendi zekavetine ve tabiatmin tasviratina magrur olmasi 
ve ilm-i enbiya olan ilm-i gaybi taleb etmemesi 

"Girre", gaflet ve nisyan ve aldanmak ve tecriibesizlik ma'nalannadir. 

j^jifd 4Jb- (j*Z«£ j-^'l {SjJ j&> j Laj -jA 4jL>- jJj\ f-lp 

2552. "^Ben evcle nakis ve auzel suret yordiim, evin askmda kararsiz oldum." 

Kendi zekavetine ve tabiatmin kendi kuvve-i hayaliyyesinde tasvir ettigi 
suretlere meftun ve magrur olan kimse, oliim vasitasiyla nazannda hakika- 
tin inkisafini gordiigii vakit der ki: "Ben cisim evinde birtakim nakisjar ve gii- 
zel tab'ima miilayim suretler gordum; onun icin bu cismimin hanesine dort el 
ile sanlip, onun a§kindan karar edemez bir hale geldim." 



<^^> 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / VIII. CJLT • MESNEVI-4 • ^^® 

2553. "[yizli defmeden habersiz idim ve. yoksa haltahenim aiildesiem olur idi." 

"Destenbevi", itnyat aksamindan yaptiklan bir yumaktir ki, daima elde 
tutup koklarlar ve kokulan guzel olan §eyleri birbirine karisnnp elde tutarak 
koklamak Arabf de p*-^] "lahlaha" ve [**Ci] "§emmame" derler. Portakal 
ve ay va gibi kokusu guzel olan her meyveyi koklamak igin elde tutmak (Bur- 
han-i Kati ) . Elde tutulan giil ve cicek demetleri de bu kabildendir. Bu kelime- 
yi "destenbu" suretinde "ya"siz dahi isti'mal ederler. Ya'ni, "Ben bu cisim 
diikkani altmdaki gizli defineden gafll idim; eger boyle bir define oldugundan 
haberim olaydi, riyazet ve miicahede baltasi elimde bir giil demeti ve itnyat 
yumagi halinde olurdu ve daima elimden birakmaz idim." 

2554. " (Stfhj ecjer haltanin hakkini vere- idim, $imdi aama ieberra verirdim! ' 

Birinci misra'daki ]\jj\ "teberra", "teber" ile "ra" edatindan miirekkebdir 
ve ikinci misra'daki "teberra", beri olmak ve bfzarhk ma'nasinadir. Bu iki ke- 
lime arasinda muhassenat-i kelamdan "cinas-i tarn" san'ati vardir. Ya'ni, 
"Ah! teessiif ve tahassiir ederim ki, riyazet ve miicahede baltasimn hakkini 
verip, nefsin sifatlanni yonta idim; §imdi bu kotii sifatlann genberi icinde 
mahbus kalmaz ve gamdan dahi berf olurdum." 

n£^-\j^* \^kZ^£- O^jLb _^>w«* *Sst-\jj\ ^ Jr^ j> >J j*-—^" 

2555. Cjozii naki$ iizerine atdim, $ocuklar gibi a§klar oynadim! ' 

"Bu cisim hanesinde kuvve-i hayaliyyemde musavver olan suretlere al- 
dandim ve kuvve-i akliyyemi ve aklimm goziinii bu naki§ ve suretler iizeri- 
ne atf ettim; cocuklar gibi o suver-i hayal ile a§kbazliklar ettim!" 

2556. Dmdi o ihhal sdhxbi olan hakim iyi soyledi hi, sen bir $ocuhsun, hane na- 
ki§ ve nitjar dolu. 

"Hakim"den murad, Hakim Senayf-i Gaznevi (k.s.) hazretleridir. Kendile- 
ri Hace Yusuf Hemedani hazretlerinin miirididir. 525 sene-i hicriyyesinde ve- 
fan rivayet olunur. Bu beyt-i §erifdeki ma'na, o hazretin Hadikatii'l-Hakika 



™^> 



AHMED AVNI KONUK "®^ji§ 

ismindeki manzum eser-i latiflerinden muktebesdir. Hadika'nm bir ismi dahi 
Ilahi-Name' dir. Hadika'daki bu ma'nayi mukayyid olan beyit §udur: 

"Ben/m sana butiin vasiyetim budur ki, sen bir gocuksun ve nine rengmdir. " 

Zfra insanm kendi hayal-hanesinde fcad ettigi naki§lar ve suretler ile oy- 
namasi ve eglenmesi ancak gocukluktur. 

*f J^-j^ ^ Ui j J J 1 } y- ^ >J" J j^ u* ^ u ^ j> 

2557. [Kendi dudmdnindan toz $ihar dive, Dlahi-\Name de $ok vasiyet etti. 

"Dudman", kavim ve kabile demekdir ki, bundan murad, kuva-yi nefsa- 
niyyedir. "Toz gikarmak", miicahede ve riyazet siipurgesiyle bu kuvanin toz- 
Ianni siipuriip kalbi pak etmek, ma'nasinadir. 

Musa (a.s.)in Fir'avn'a dort faziletin tamamini §erh etmesi 



Bu siirh Ankaravf nlishasinda yokdur, Hind niishalan yazmi§dir. Fihrist- 
de kolaylik olmak icin derc ettim. 



fS C~JuT JIj\Ja^>\ j \y* Ji <& {>y* 'aJ^-j jSo ^y <j\ ^f ■ t _ r i 



2558. "6y <jMusd kafi kd, upincii va'di soyle; zua benim kalbim onun izttra- 
bmian gaib oldvd" 

Bu beyt-i §erffde Hz. Pfr efendimiz Fir'avn'in kissasina rticu' buyururlar. 
Fir'avn dedi ki: "Ey Musa, beyan ettigin hakayik ve nasayih kafidir; bu kadar 
ile iktifa edip, iman ettigim halde nail olacagim dort faziletin iigiincusunu de 
soyle; zfra kalbim bu ugiincii faziletin merakindan girpinip gaib oldu. Ya'ni, 
kalbim bu merakda mustagrak olup, ba§ka §ey diisunemeyecek bir hale gel- 
di!" Ey kari-i muhterem, malumun olsun ki, MesnevN §enf'm bu kissalan 
gegmi§ zamanin Musa'si ile Fir'avn'a mahsus degildir. Alem teceddiid-i emsal 



°m& 



ppr^ MESNEVt-l §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

ile, halk-i cedid igindedir; binaenaleyh her zamanda Musa me§rebinde olan 
kamiller ile, Fir'avn mesjebinde olan zalimler mevcutdur. Bu kissalardaki 
dekayikin ciimlesine §umulu vardir. 

2559. uMusa dedi: "0 ucunciisu, iki dhana mensub olan iki kai mulkdur, ha- 
svmdan ve adudan halisdir." 

"Hasim", cenk ve cidal ve niza' eden kimse; ve "adiiv", dostun ziddi olan 
du§man ma'nasmadir ki, hasimdan daha §ediddir. Ya'ni, Musa (a.s.) Fir'avn'a 
cevaben buyurdu.- "Islam oldugun halde sana gelecek olan uciincu fazilet, iki 
cihana, ya'ni, diinyaya ve ahirete taalluk eden iki kat mulkdur ki, o miilk icin- 
de sana kar§i niza 'a ve cidale kiyam eden ve diisman olan bir kimse bulun- 
maz; diinyada ve ahiretde huzur-i kalb ile ya§arsin. Nitekim boyle bir va'di Re- 
sul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz dahi Rum padi§ahi Herakl ile Misir melfki Mu- 
kavkis'a yazdigi mektublarda j^y -^ *ui ^y. ^ ^ ya'ni, "Musluman ol- 
dugun takdirde Allah Teala hazretleri sana iki kere ecir verir" buyurmusjar idi. 

2560. "<§imdi malik oldugun o miilkden daha ziyadedir; zira o cenk icinde ve 
hu sulk icindedir." 

Ya'ni, "Sana gelecek olan iki kat miilk, §imdiki miilkiinden ve saltanatin- 
dan daha mukemmeldir; zira §imdiki mulkiiniin iginde muhaliflerin ve dii§- 
manlann vardir; bu verilecek olan mulkun iginde ise asla du§man yokdur, 
hep dostdur." 

2561. "O ki, sana cenk icinde boyle bir miilk verir, nazar et, sulk icinde sana 
nasil sofra kouar." 

Ya'ni, "0 Allah Teala hazretleri ki ? cenk ve niza' alemi iginde boyle bir 
miilk ve saltanat ihsan eder, bak ki, sulh ve selamet alemi iginde ihsan bu- 
yurdugu bir mulkun ni'met sofrasmi acaba nasil kurar?" 

2562. kerem ki, cefa icinde sana bunlari verdi, bak vefa icinde iftikad ne 
olurl 



AHMED AVNl KONUK 

"Iftikad", gaib olmu§ bir §eyi aramak ma'nasmadir. Ya'ni, "Hak Teala 
hazretlerinin o keremi ki, cefa ve eza alemi olan bu viicud-i izaff iginde sana 
bu miilk-i zahiri ve saltanat-i kahiri verdi; bak ki vefa alemi olan, alem-i ru- 
haniyyet icjnde o kerem-i ilahinin seni arayip bulmamasi nasil olur?" 

2563. ^Detit: vv 6y ufylusa dordiindisii nedir? Qabuk a$tk say/e y sahnm aitii ve 
hirsim ziyade oldul" 

Fir'avn dedi: "Ey Musa, imanima bedel nail olacagim dordiincu fazilet ne- 
dir, gabuk agikca soyle; zira onu anlamak hususunda sabirsiz oldum ve o fa- 
zilete hirsim ve tama'im ziyade oldu." 

2564. H^edi: "dordiincu odur ki, sen delikanli kalwsvn, kdin zift ofoi ve yii- 



zun erquvan oil 



ihi!" 



Musa (a.s.) Fir'avn'a cevaben dedi: "Dordiincu fazflet odur ki, sen ecelin 
gelinceye kadar hie, ihtiyarlamazsin, sacm sakalin zift gibi kapkara ve yiiziin 
dahi erguvan gigegi gibi penbe olarak delikanli bir halde kahrsin!" 

(JL ~-~ J , f-^J' J*^ cM: f ^ tju ^ -^^ u^ ^ J^, j* y. j ^j 

2565. Wr Biztm indimizde renk ve hoku cok kdsiddir; faked sen siiflisin, hiz de 
sozil siifli ya-phk." 

Bizim gibi enbiya ve bizim varislerimiz olan evliya indinde suret alemin- 
deki renklerin ve kokulann asla i'tiban ve revaci yokdur; zira hepsi fanidir ve 
ariyetdir ve fani ve zail olan §eylere goniil baglamak, idrakleri pek asagi ta- 
bakada bulunan cocuklara ve gocuk mesjebinde olan adamlara yaki§ir. Sen 
de ey Fir'avn, onlar gibi siiflisin, binaenaleyh biz de soziimuzii senin idrakin 
mertebesine indirip, siifli yaptik. " 

d\f}jf c-jji j (_pLi c~~j*> DISC jl j jj j jjJj j\ jUeal 

2566. Ulenkden ve hokudan ve mekandan iftthar, $ocuklann sevinmesi ve al~ 
danmasidir. 

Renkli libaslardan ve giizel kokulardan ve siislii mekanlardan iftihar et- 
mek, gocuklann sevinmesi ve aldanmasi eseridir. Zira renkli esvab giyip, gii- 



*$%&> 



MESNEVI-t §ERlF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

zel koku siirunmek ve miizeyyen evlerde oturmak ile iftihar etmek uciib ve 
kibir alametidir; ve uciib ve kibir ise gocuklann isjdir. tnsanin kiymeti bunlar 
ile degildir, ancak ilim ve irfan iledir; ilim ve irfan ise ucbii ve kibri izale eder. 
Qiinki ilim ve irfan sahibi olan bir kimse kendisinin mahiyetini dusundiigu 
vakit, kendi bidayetini ve bir uzv-i suflfden diger uzv-i siifliye akmlmis, sii- 
muk parcasi ve nihayetini dahi, oldiikden sonra bir la§e ve cife ve bu iki mur- 
dar halin arasinda da kendisini necaset hamali bulur, Imdi boyle bir vucudu 
suslemek, ona ne kiymet verebilir? 






"Nasa akillan mikdannca soyleyiniz, kendi akillanniz 

mikdarmca degil, ta ki Allah'i ve onun Resul'unu tekzfb 

etmesinler!" hadis-i §erffinin beyamndadir 



2567, ^Vaktuki pocufc ile muamele vaki' oldu, $ocuhlarin ailini ae acmak gerekair. 

"Ser u kar", muameleden kinayedir, "iiftaden" masdanyla kullamlir (Ba- 
har-i Acem). Ya'ni, "Qocuklar ile muamele ve miinasebet vaki' oldugu vakit, 
onlann idrakine gore soz soylemek ve onlann dillerini kullanmak lazim ge- 
lir." Ma'lumdur ki, herkesin idrakinin fevkinde soz soylemek, o soziin red ve 
inkanni mucib olur. Bir gocuk nasil ki kendi idraki derecesinde sbzler soyle- 
mek ve nasihatler etmek suretiyle buyukler tarafindan terbiye olunursa, ka- 
mil insanlar dahi, nakis insanlan o tarz uzere terbiye buyururlar. Velhasil co- 
cuklar ile muameleye mecbur oldugun vakit dersin: 

_ • tt ' 

2568. Oil, "uWekiebe git, id ki sana kus satin alauim, yahud kura iiziim ve ce- 
viz ve jishk getireyim! 



c^P? 



AHMED AVNt KONUK 

"Kiittab", burada mekteb ma'nasinadir, Ya'ni, "Qocugu mektebe te§vlk 
icjn, "Haydi gocugum sen mektebe git, ben sana giizel bir ku§ alinm, yahud 
turlii tiirlu yemisjer getiririm!" diyerek onun idrak edebilecegi §eyleri miika- 
fat olarak gosterirsin. Bunun gibi, miir§id-i kamil dahi saliklere, cali§, filan 
makama gelirsin, o makamda soyle ve boyle zevklere nail olursun derler; ve 
riyazet ve mucahedata tesvik ederler. Eger onlara "Bu i§in netfcesi Hakk'in 
vlicudu muvacehesinde ezvak-i sun ve ma'neviden keff-i yed edip, kendi vu- 
cud-i mevhumunu yok etmekdir!" deseler, bunun ne demek oldugunu anla- 
mazlar ve korkup kagarlar idi. Bunun gibi Musa (a.s.) dahi Fir'avn'a anhya- 
cagi tarzda soyleyip, buyurur ki: 

2569. "^farz et hi, ienin bu cjen$lujinden baskasim bilmezsin, ey eseh, genglicji 
de arva tut 1 ." 

"Ey suret-i zahirenin meftunu olan Fir'avn, farz et ki, sen cismin bu genc- 
ligine meftunsun, ondan baskasim bilmiyorsun. Ey e§ek mesrebli, o gencligi 
de, senin fikrini besleyen ve cismini semirten arpa farz et!" Hind niishalann- 
da ikinci misra' ^ Jy- ^ j& >j J ] j* ^ ya'ni, "Bu civanhgi da ey ayi pfr far- 
zet!" demek olur. 

2570. "^iiziine hi$bir buvusubluh Husmez, senin o mvharek gen^iigin laze kalir." 

[2580] 

"Ajeng", ihtiyarlik sebebiyle viicuda anz olan buru§ukluk; "ferruh", mii- 
barek ve hiimayun ve ziba yiiz ma'nasinadir; Letiifu'l-Liigatm beyamna go- 
re ash "fer-ruh"dur. "Fer", ziba ve yakisjkh demekdir. Ya'ni, "Ey Fir'avn o 
meftunu oldugun cismin gencligi devam eder ve yiiziinde asla buru§ukluk ol- 
maz; senin o yaki§ikli ve mubarek gencligin taze kalir." 

2571. \Ne senin yiiziine ihtiyarligin vejmiir deligi gelir, ne we senin servi gwi 
boyun ihi hat olur." 

"Nejend", miiteaddid ma'nalan vardir, burada "pejmurde" ma'nasi miina- 
sibtir ve "nun"un kesriyle de ["nijend"] telaffuz ederler. Ba'zi niishalarda 
"nejend" yerine "ni§an" yazilmi§dir: "Yiiziine ihtiyarlik alameti gelmez" de- 
mek olur. 



c^£ga 



MESNEVl-t SERIF SERHt / VIII. CiLT • MESNEVl-4 • 

2572. "CATe delikanliligin huvveti senden nakis olur, ne de dialer e hozukluk, ya- 
hud agn gelir." 

2573. "CAfe zevclerin §ehvet ve cimd'inda eksiklih olur ki, kadmlara senin 
za'jindan usa-nf gelir." 

"Ba'l", Kamus'un beyamnagore "zevc ve zevce" ma'nasinadir. Zevce de 
"bale" dahi derler. Cem'i "ba"nin kesriyle "bial" gelir. "Baul" ve "baule" da- 
hi gelir. "Tarns", cima' ma'nasinadir; ve "§ehvet", taam §ehveti ma'nasma 
olmak da miinasibdir. Ya'ni, "Zevclerin §ehvet ve cima'inda eksiklik olmaz; 
zira o cima' za'findan dolayi kadmlara erkekden usanc. ve istikrah gelir." 
£iinki kadmlar kendi §ehvetlerini tatmin igin kuvvetli zevc isterler. 



2574. Cjenclicjin fed sana oyle a$ilu hi, llkkase nin miijdesi ona kayi a$h. 

Ma'lum olsun ki, bu Mesnevi-i §enfde Hz. Mevlana efendimizin adet-i la- 
tifleri, bir kissa zimmnda, o kissadaki eshasin ahval-i ruhiyyelerini haiz olan 
her asnn insanlanm ir§ad etmekdir. Nitekim bu bahsin mevzu'u Musa (a.s.) 
ile Fir'avn'dir; ve her asirda Fir'avn'in ahval-i ruhiyyesini ve mesjebini haiz 
olan zalimler mevcud oldugu gibi, onlara nasihat edip, dogru yola da' vet 
eden kamiller de vardir. Miir§id-i kamil, ehl-i dunya olan Fir'avn mesrebin- 
deki insanlan iman-i resmi ve taklididen, iman-i hakikfye da'vet edip der ki: 
"Ey suret-perest, bu alem-i suretde hastahklar ve illetler ve ihtiyarhgin fcaba- 
ti olan acz-i cisim vardir. Run ve ma'na alemine don ve iman-i hakikf ve ya- 
kini ile mii'min ol ki, cism-i kesifin, ahkami altinda zebun olmakdan kurtu- 
iasin ve bu cism-i kesifin ruh-i latffe miibeddel olsun. Boyle oldugu vakit, sa- 
na oyle bir genclik feri ve revnaki acriir ki, ashab~i kiramdan Ukka§e (r.a.) 
hazretlerinin verdigi mujde, o gencjik revnakimn kapismi agti. Ya'ni, Ukka§e 
hazretleri Resul-i Ekrem Efendimiz'e verdigi miijde ile bu genglik revnakimn 
kapisini kendi iizerine agti ve cennet ehlinden oldu. Ya'ni, cennet-i 'acili bul- 
du ki, bu cennet-i 'acil, cism-i kesifin ahkammdan kurtulup, ruh-i latifin ah- 
kami ve te'sfri altma girmektir. 

Hz. Ukka§e'nin kissasi budur ki: Resul-i Ekrem Efendimiz'e , rebiu'l-evvel 
ayinda alem-i bekaya intikal buyuracaklan vahy olundu ve dliim tecelli-i Za- 



<™^> 



AHMED AVNt KONUK 



tf oldugundan, Zat-i Hakk'a mu§tak olan Server-i Alem (s.a.v.) Efendimiz: 
"Safer ayinm giktigim her kim bana miijdeler ise, ben de onu cennet ile miij- 
delerim" buyurdular. Ashab-i kiramdan Hz. Ukkage bu mujdeyi verdi. Nite- 
kim atfdeki siirh-i §erifde beyan buyurulur. 



Peygamber (a.s.)in "Her kim safer ayimn ciktigim bana miijdeler ise, 
ben onu cennet ile mujdelerim" kavl-i §erifinin beyam 



JU**-^ x>\ J_jI *_oj jj jLlasjl \j OUj j>~\ x*s~\ 

2575. S^hir zamantn Sihmed'ine intikal, riddlsiz rebml-evvelde cjelcli. 

Ya'ni, ahir zamamn Hakk'a en ziyade "Hamd-i kamil ile hamd eden" bir 
zat-i mubareki olan Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz'in alem-i bekaya intikali 
ehl-i Stinnet ve cemaat indinde cidalsiz ve ihtilafsiz rebfu'l-evvel ayinda va- 
ki' oldu. Hz. Resul-i Ekrem'in bu ayda intikalleri tevatiiren ve miittefikan va- 
ki' olan rivayat ile sabitdir. §fa taifesi safer ayinda oldugunu iddia ederlerse 
de, bu iddia tevature muhalifdir. 

2576. Uaktaki onun kalbi hu vakt-i nakilden haber hulur, o akl ile o vaktin 
a^ihi olur. 

Ya'ni, "Resul-i Ekrem hazretleri ke§f-i kalbi ile alem-i bekaya nakl edecek- 
lerinden haberdar oldu. hazret-i Seyyidii'l-evvelin ve'1-ahinn, ke§f4 akli ile 
o vakt-i naklin agiki oldu. Zira aklin kesfi budur ki, bu viicud-i kesif, kendi 
kesafetinden soyunmadikca, kendi hakikati olan vucud-i latife kavu§amaz. 
Resul-i Ekrem Efendimiz'in ummet-i merhumesinden olumiin a§iklan cok- 
dur. Ezcumle Hallac-i Mansur hazretleri Cenab-i Hak'dan harabf-i zahiri ve 
hedm-i vucudu taleb edip derdi: dbJj*^ J j^r^ j*-«* ^> V j L ^ J - U ^' l^ 1 
J* cs* <j^ cr* J* f} ^ Ya'ni, "Hahi, nasutiyetimi senin lahutiyetinde ifna et- 



s m^ 



MESNEVf-t SERIF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

tim, binaenaleyh lahutiyende olan nasutiyetim hakki icjn benim katlime sa'y 
edenlere rahmet eyle!" Ve Hz. Pir efendimiz dahi §6yle buyurmusjardir. Beyit: 

"Herkim oliirse, onun du§mani keyifle bade~nu§ olur, benim du§mamm benim 
oliimumden kor olur vesselim!" 

Ve diger bir beyitde §6yle buyururlar.- 

*J! jj jJj jUS' (j^*j L« AjI ^ *5L*J1 s-ey^ dy? 

"Intikal igin "essala!" na'rasi geldigi vakit, biz alem-i bekanm kapismdan oy- 
nayarak gireriz. " 

2577, vaktaki safer aelir, bu ay dan sonra sefer yapacaqim diye, safer den sad 
olur. 

Safer ayi geldigi vakit, Resul-i zi§an Efendimiz, ben bu aydan sonra, 
ma'suk-i hakiki olan Hahk'im tarafina sefer edecegim ve alem-i kesafetden 
kurtulup, alem-i letafete kavusacagim, diye safer ayindan mesrur olur. 

2578. Uier bxr flece, aiinduze kadar bu hudanin sevkmden "Gy a'la yolun refx- 
kx!" derdi. 

"Zeden", masdannin ma'na-yi aslisi "vurmak"dir; fakat Burhan-i Kati'm 
beyanina gore, bu masdar miirekkeb oldugu vakit, pekcok ma'nada isti'mal 
olunur. Burada da, "demek" ve soylemek ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Re- 
sul-i zisan Efendimiz vakt-i rihleti gelinceye kadar, her gece, gundiize kadar 
JsS\ jjjji cji ^ ya'ni, "Ey benim Allah'im, sen refik-i a'lasin!" diye hitab 
buyururlardi." Beyt-i §erifdeki "hiidi", "huda" kelimesinin imale olunmu§u 
olursa, "dogru yola gitmek"e denir ki, "resad" ma'nasinadir; ve "dogru yola 
delalet" etmek ma'nasinadir. Ve eger "he"nin fethi veya kesri ve "daf'in sii- 
kunuyla "hediy" ve "hidiy" olursa, "yol ve revi§" ma'nasina gelir ki, beyt-i 
serifin ma'nasina bu ikinci vecih daha muvafikdtr. Ya'ni, "Ma'sukun yolu- 
nun §evkinden, ey a'la yolun refiki!" derdi. Ankaravi hazretleri bu hadis-i 
senTi jA\ j^i ^i veyahud J*S\ jjjk j^-\j j^-jb J^ r^ 1 suretinde 



o^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

nakl etmisdir ve Hind sarihlerinden Bahru'1-Ulum ve Imdadullah (kuddise 
simhuma) hazarati dahi J*Sl\ jj^ji cji ^ tarzmda nakl etmislerdir. Bu ikin- 
ci rivayet beyt-i §erifin ma'nasina tevafuk etmektedir. °^k C 'j\ '^£* y*j (Ha- 
did, 57/4) Ya'ni, "Nerede olursaniz sizinle beraberdir" ayet-i kenmesi mu- 
cibince Hak Teala hazretleri diinyada ve ukbada dahi reflk-i a'ladir, ancak 
bunun boyle oldugunu bilen bilir. 

J^J Ojjz> jLf^- jl ij\j jL& dy? JL»J t*y \y AST ^jS y> C^ 

2579. ^Dedi: "Uier himse ki, harm miijde verir, safer, ayagxnx cihdndan harice^ 
hoydugu vakit." 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri ashab-i kiramina hitaben buyurdu ki: "Her 
kim safer ayinin giktigini bana miijde verirse ve derse:" 

2580. n( 3Ci, safer gecti ve rebi ayi oldu, hen de ona miijdeci ve sefx olurum." 

05j jJ* (_£l \j! y C~^>r C^iS C -*j j C~^-VSo y~a aJjIS^- iJ1~aS 

2581. IMikase dedi hi: Safer gecti ve gittif" By hoca arslan muhakkak cen- 
nei senin icindirl" huyurdu. 

Mujde-i Resulullah iizerine Hz. Ukka§e: "Ya Resulallah safer ayi gecti git- 
ti!" diye haber verdi. Server-i alem Efendimiz dahi: "Ey koca arslan, muhak- 
kak cennet-i 'acili ve acili kazandin!" buyurdu. 

2582. niir haskasi "0 safer gecti!" diye geldi. " <J\iiijdeden nef'i c ltkkase g'6- 
turdii!" huyurdu. 

Hz. Ukkase'den sonra ashab-i kiramdan diger birisi geldi ve: "Ya Resulal- 
lah safer ayi gecti!" diye haber verdi. Resul-i Ekrem hazretleri buyurdular ki: 
"Bu miijdeyi senden evvel Ukkase getirdi ve mujdenin mukafati olan cenne- 
ti de aldi." Bu beyt-i §erifde insan-i kamilin emrini ffa icjn siir'at ve acelede 
hayir ve menfaat olduguna isaret buyurulur. 

d^S'ijf jA OloLS. JJ& j j OloLi JU- JU jl JL?-j ^ 

2583. ^Hindenaleyh rical alemin naklinden mesrurdurlar; ve onun hehasxndan 
hu cocuklar mesrurdurlar. 



<£P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

"RicaV'den murad, kendi mebdeine vasil olan evliya-yi kiramdir ki, onla- 
ra "balig" dahi derfer. Ve "gocuklar"dan murad, dahi, heniiz bu mertebe-i bii- 
luga vasil olamayan efrad-i be§erdir. "Bulug ve hurriyet" hakkindaki tafsilat 
Aziz Neseff hazretierinin Bulug ve Htirriyet risalesinde miindemicdir, burada 
zikri uzun olur. Ya'ni, bu hayat-i diinyeviyyede tecelliyat-i zatiyyeye mazhar 
olan ricalullah, bu tecellinin devamina mani' olan bu alem-i kesafetden oliim 
vasitasiyla intikal etmelerinden memnun ve mesrurdurlar; ve bu tecelliden bi- 
haber olan efrad-i be§er ki, onlar gocuklar gibi laib ve lehvden ibaret olan bu 
hayat-i diinyeviyyeye aldanmi§lardir; onlar bu hayat-i diinyeviyyenin 
bekasindan ve devammdan memnun ve mesrurdurlar." Birinci misra'daki 
"pes", Hind niishalannda "bes" yazilmi§dir. "Bes rical", "cok rical" demek 
olur. 

2584. Qunki o hot olan kus latif suyu aormeli, onun oniinde act su hevser a'6- 
riiniir. 

"Ku§"tan murad, ruhdur; "latif su"dan murad, hayat-i hakiki; ve "aci 
su"dan murad, hayat-i fanidir. Ya'ni, "Bu hayat-i diinyanin meftunu olan ef- 
rad-i be§erin ruhlan, hayat-i hakikiyye ve bakiyeyi gormediginden, onlann 
indinde bu hayat-i faniye, kevser suyu gibi latif goruniir ve asla bu hayatdan 
aynlmak istemezler." 

iji y JL51 i_j! i^jSvJ <tS" SjaJ*^ c^>\^ i^y* Cx&r*-* 

2585. Senin ihbalinin suyu tortu olmazl" (live <j\iusa hoyle heramet sayarai. 

Musa (a.s.) Fir'avn'a: "Iman ettigin takdirde, senin ikbalinin suyu, hadi- 
sat-i miiellime ile tortulanmaz ve saf olarak miireffehen ya§arsin!" diye bir- 
takim kerametleri ve faziletleri saydi. 

Ikinci misra' Hind niishalannda >j~* ^ *j ^ ^ ol^,^ <** suretindedir. "Bu 
iislub ile dahi kademsiz yol tevdf etti" Ya'ni, Musa (a.s.) bu fezaili ta'dad et- 
mek iislubu ile de Fir'avn'a'kademsiz ve adim atmak zahmeti olmaksizin sa- 
lah yolunu tevdf etti ve gosterdi, demek olur. 

2586. r Dea , i: "Dhsan ettin ve iyi soyledin, velahin id hi hen iyi dost ile mesve- 
ret edeyiml" 



S£P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Niku guftf', "ahsente" ta'bfr-i Arabrsinin tefsiridir. Ta kiinem" de "ta" 
terahf igindir. Ya'ni, Fir'avn, Musa (a.s.) a cevaben dedi ki: "Giizel soyledin, 
fakat evvelen iyi dost ile mesveret edeyim de, kabul mes'elesini sonraya bi- 
rakalim!" demek olur. 

<^ 

Musa (a,s.)a iman getirmek hususunda Fir'avn'in Asiye ile mesvereti 

■V - J^ <-£' <y) ji OLiii 0U- c-j£ <~*\ ^ c?^ o^ j' ^-^ J^ 

2587. O bu sozii Slsiye'ye a$ik soyledi, dedi: *£y kalhi kara, bunun iizerine 

i" 
can sac: 

Yukanda 2585 numarali beyitde de izah olundugu iizere bu bahis, her asnn 
ehl-i diinyasi olan zaleme ile, insan-i kamiller arasindaki munasebatin dekayi- 
kina i§aret buyurulur. Binaenaleyh kissayi yalniz bu viicud-i kevmden gecmis. 
olan Musa (a.s.) ile Fir'avn arasindaki miinasebata hasr etmek muvafik degil- 
dir. "Asiye", Fir'avn'in zevcesinin adi-olmakla beraber, liigatde "direk" ma'na- 
sina plup, binamn kivamina sebebdir. Run dahi bina-yi cismin kivamina sebeb- 
dir. Binaenaleyh "Asiye"den murad, ruh ve akil; "Musa"dan murad, insan-i ka- 
mil. "Haman"dan murad, nefis ve §eytan; ve "Fir'avn"dan murad, ruh ve nefsi 
cami' olan sahs-i beserdir. Insan-i kamil miilayim ve dogru sozler ile ehl-i diin- 
yayi tarik-i Hakk'a da'vet ettigi vakit, ruhu ve akli ile mesveret eder; fakat ne- 
fis onu, insan-i kamile tebaiyetden vazgecirir. "Can sacmak"dan murad, ruh-i 
hayvaninin fedasidir. Ya'ni, "Fir'avn, Musa (a.s.)in da'vetini ve imam mukabi- 
linde va'd ettigi fazfletleri acikca Asiye'ye soyledi. Asiye dahi ona dedi ki: "Ey 
nefsinin kotu sifatlanyla, kalbini karartmis, olan Fir'avn, Hz. Musa'mn bu 
da'veti iizerine sen ruh-i hayvaninin icabatindan gee ve onu feda et!" 

JL^j 1 jS^j <ui (j;l u^Lji ijj JUL* ,jjl (jv* c-w-L^xiLp ^j~j 

2588. Ur 5u makalin metninde $ok inayetler vardtr, ey Khali iyi olan sah, cabuk 
anla!" 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • "®^S 

"Musa (a.s.)in bu da'vetinde sana soyledigi sozlerin metninde ve zimnm- 
da, cok inayetler vardir. Evvelen sende imana kabiliyet gdrmii§dur; saniyen 
sende dirayet ve zekavetin hasebiyle seni hiikiimdarliga ehil gormiisdur. 
Bunlar ise, insamn iyi hasletlerindendir. Ey bu hasletleri haiz olan §ah, bu 
da'vetin zimmndakl inayetleri tefekktir et ve anla!" Fir'avn'm imana olan 
kabiliyeti J-Ji'J-1 >» *i '*iZ\&£\ & «Ji u *JI cl^ Jtf j>3i «OJi 6} J>- (Yunus, 10/90) 
["Bogulma haline'gelince:' Gergekten Israil Ogullan'mn inandigi Tann'dan 
ba§ka tann olmadigina ben de iman ettim!"] ayet-i kerimesinde beyan buyu- 
rulan imani ile sabitdir; ve zekaveti ise, Musa (a.s.)a 'ufrJuSi ^j £j (§uara, 
26/23) ["Alemlerin Rabbi dedigin de nedir?"] diye mahiyyet-i ilahiyyeden 
sual etmesiyle anla§ihr ki, cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Fass-i Musevi'de 
bu bahsi tamamiyle izah buyurmusdur. 

2589. n ,2,iraat vakti geldi, ne tjiizel faide dolu ekinl" "iWu. soyledi ve'airye ei~ 
ti ve hararetli oldu. 

Birinci misra'daki birinci "ki§t", ziraat ma'nasinadir ve ikinci "ke§t", "ka§- 
ten" masdannin muhaffefi olarak isim masdardir, "ekin" ma'nasinadir ve 
ikinci misra'daki "ge§t" oldu demekdir. Ya'ni, "Asiye dedi ki s^i '^ jy LuJi 
["Diinya ahiretin tarlasidir"] hadts-i §erifi mucibince bu hayat-i diinyeviy- 
yende ziraat vakti geldi; ektigin vakit ne giizel piir-faide ekin olur dedi ve ag- 
ladi ve hararetlendi." Ma'lumdur ki, run hakikati isjtdigi vakit, pek gabuk 
miiteessir olup hararetlenir. 

2590. ^erinden svcradi ve dedi: *Saadei sana, et/ kelcik, Ur gune§ sana lac oldu!" 

Asiye miiteessir olup yerinden sigradi ve Fir'avn'a dedi ki: "Ey ma'nasi- 
mn ba§i fmandan an ve kabak gibi olan kelcik, ne mutlu sana ki, bir saadet 
giinesj bu kel basma tac oldu!" 

2591. "DCelin aybim muhahkak kiilah orier, hususiyle kiilah giines ve an olursa. ' 

Ikinci misra'da "gun" sart igindir. Ya'ni, "Kelin kelligini ve ayibim, ba§ina 
giydigi kiilah otter. Hususiyle kulah giines, ve ay olursa, kamilen aybi ve 



c^^ 



AHMED AVNt KONUK 

kusuru orter." Fir'avn'in suret-i bannesinin ba§i sifat-i ruhaniyye saclanndan 
an ve iman gunesmden ve irfan ayindan ktilah olduguna i§aret buyurulur. 



2592. Lfiem sen o meclisde ki hunu isitdin, nicin evet ve yiiz ajerin demedin 1 . 

2593. Boer hu soz giinesin hulagma aide idi, hunun iimidi iizerine tepe tahlak 
asacjiifa gelirdi." 

"Buy", koku ma'nasina geldigi gibi, diger muteaddid ma'nalan da vardir. 
Burada umid ve arzu ve hahis, ve tama' ma'nalan miinasibdir. Ya'ni, "Mese- 
la Musa (a.s.) gibi iilu'l-azm bir peygamberin ve insan-i kamilin bu da'veti- 
ni ve va'd ettigi fazaili giines. i§itmi§ olsa idi, kendi mahrekini terk edip, bu 
fazailin tama'indan tepe taklak olarak a§agiya gelir idi." 

■sLisI js- \j ( _ r *Jjl -US' \j> :>b <e»- _j C-^-U-j <*j>- ^y'b^ ^* 

2594. " !7itf hilir misin ne va'Mir ve ne atddir? Uiak Dblis'i iftikad ediyor." 

"Iftikad", mihribanlik ve gamharlik etmek ve gaib olmusu arayip somiak. 
"Ey Fir'avn, hie bilir misin ki, bir nebiyy-i zi§anm ve insan-i kamilin va'di ve 
atasi nedir? Hak Teala hazretlerinin Iblfs'i sormasi ve aramasi kabflindendir." 
Zira nebi ve velf Hak'dan ayn degildirler. Onlann va'di ve atasi Hakk'in va'di 
ve atasidir. Onlann huzuru, Hakk'in huzurudur. Nitekim cenab-i Pir eferidi- 
miz II. cildin 2149, 2150 numarali beyitlerinde §6yle buyurmusjar idi: 



"Her kirn Huda ile beraber oturmak isterse, o evliyamn huzurunda otur- 
sun. Eger huzur-i evliyadan munkati' olursan, sen helake mensubsun; zira 
ki ciiz'sun, kiill degilsin." 

Ve Divan-i KeMlerinde de §6yle buyururlar: 

-Lib «*j>. Ujl j ijjs jjj j& £ 6$fJ^ \Jj>- j>- jl \j j>- (jLijt <j\ 

"Ey Hakk'in evliyasmi, Hak'dan ayn saymi§ olan kimse, egerevliyaya hiisn-i 
zannedersen ne olur!" 



*&§&> 



MESNEVl-I §ERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 
XL* <_fU- y. <^>\ *j*j Of? c_*^tP ij\ Jj\y>- jL> C^S.jZ' Ot U>ki jjJj dj*r 

2595. "^Vaktaki o kertm seni hu liituf ile apk da' vet eiti; ey aceb, senin odiin 
nasd yerinde kaldi? ' 

"Musa (a.s.) gibi bir kenm, seni boyle lutuflar va'di suretiyle imana da'vet 
etti. Nasil oldu da onun heybetinden odiin patlamadi da, yerinde kaldi?" Zi- 
ra onun da'veti, Hakk'm da'veti idi ve o Hak'dan ayn degil idi. 

2596. Senin odiin yutdmadi, id hi senin o odunden, her iki alemde sana befo- 
re olaydi." 

"Od"den murad, vehm-i enaniyyetdir; zira o vehm-i enaniyyet yirtilinca, 
her iki alemin hakikati olan Hak zahir olur ve vehm-i enaniyyeti zail olan 
kimsenin behresi ve nasibi diinyada ve ahiretde Hakk'i miisahede olur. 

2 j_r- j. ^ y J 1 t>\A&s> ^s? >j> j. j' 3 s - j& £ ' 6 j*j 

2597. ^ir od ki, o Diak i$in yirtdir, sehtdler $oi iki alemden miintefi' olur. 

"Bir vucud-i vehmi ki, o Hak igin yirtilir ve feda edilir, §ehfdler gibi diin- 
yadan ve ahiretden menfaatbulur." Nitekim §ehfdler hakkinda Al-i Imran su- 
resinde §6yle buyurulur: Ojijy. ^j ^ *l»-i J> \s\y\ ^ J»- J ^ ^ cr^ ^j 
*L±i °^ % ^ijiC 'j^) (Al-i Imran, 3/169-1 70) Ya'ni, "Allah yolunda oldiiru- 
lenleri oliiler za'nn'etmeyiniz, belki diridirler ve Rab'lerinin indinde nziklamr- 
lar. Allah 'm kendi fazlmdan onlara verdigi §ey sebebiyle ferahlanirlar." 

\y? 0»- jj! I" JLJ XU U ^S- ji\ j C^S^ p* Jte 

2598. Qafillik ve hu kbrliik daki hikmetdir, id ki kala, fakat ni$in hu hadde 
kadarl 

Ya'ni, "Bu viicud-i mevhum vasitasryla, birtakim esma ve srfat-i ilahiyye- 
nin ahkam ve asan zahir olmak igin, umur-i diinyaya dalip, bir ism-i Zahir'in 
ahkarmnda miistagrak olup, ism-i Batin'in ahkamindan gafil ve kor olmak 
dahi hikmetdir. Fakat enbiyanin ve evliyamn da'vetini ve ir§adatini reddede- 
cek kadar bu gaflet ve korluk nigin devam etmelidir?" Ma'lum olsun ki, gaf- 
let iki nevi'dir. Birisi kable'l-vukuf olan gafletdir ki, bu gaflet cehele-i halkm 
ve ehl-i diinyamn gafletidir. Bu gaflet onlann hal-i tabffsi oldugundan, tedari- 
ki igin tekelliife hacet yokdur. Dfgeri ba'de'l-vukuf olan gafletdir ki, bu gaflet 



C £P?> 



gSjfcTB" AHMED AVNl KONUK "^D 

ehlullahm gafletidir ve bu gafletin tedariki mu§kildir ve tekelliif lazimdir. Nite- 
kim Nefehatu'l-Uns'de mezkurdur ki, Ebu Hamza-i Bagdadi (k.s.) oU. a&ji vy 
^ /"> cjj J* «^-^ ya'ni, "Eger gaflet olmasa idi, siddiklar zikrullahm zev- 
kinden can verirler idi" demisdir. Ve keza Ebu'l-Hiiseyin Nun (k.s.) daima 
elinde tesbih tutar idi; ona dediler ki: f&\ ^J*c~j Ya'ni, "Tesbih ile Hakk'i zikr 
etmek mi istiyorsun?" Cevab verdi ki: a*Ji vi^i V Ya'ni, "Hayir, gaflet celb 
etmek istiyonim!" Bu gafletler hikmet-i ilahiyyeye miisteniddir, zfra eger gaf- 
let olmasa nizam-i alem bozulur ve harab olurdu. 

2599. Sermaye elden $abuk upnamak i$in, qajillih dahi hihmetdir ve ni meidir. 
Gaflet hakkindaki izahat-i saire I. cildin 2097 numarasina musadif olan, 

"Ey can bu alemin diregi gafletdir; ayiklik bu cihan igin afetdir!" beyt-i §e- 
rifinde de gecti. 

2600. 'Jaikat o hadar deqil hi. hir nasu ola. hir rencurwi caninin ve aklmin 

[2610] '- . * 

2t;/in oia. 

Ya'ni, "Gaflet gergi hikmet ve ni'metdir; fakat onun da bir derecesi vardir; 
eger kat kat olup nasirla§ir, bir ma'nevi hastamn caninin ve aklinin zehri ola- 
cak dereceyi bulursa o gaflet beladir ve ni'met degil, nikmetdir." "Nasur", go- 
ziin pinannda olan bir illetin adidir ki, goz daima yasanr; ve ba'zan da 
mak'ad etrafinda ve di§ etlerinde de hadis olur. Farisf den muarrebdir, "sad" 
ile [jj-sb] "nasur" dahi lugatdir. 

2601. Diafhuki hoyle pazan him hulur hi, hir giil ile giilzan satin alsm? 

Halbuki miistagrak oldugu gafletden uyanip da, enbiya ve evliyanin 
da'vet pazanni kim bulur ki o pazarda enfiis^ve emval satilip, mukabilinde 
cennet alinir. Nitekim ayet-i kerimede ^ ol j^V^ '?+>*>& u^'^ a* isj& «1n <^i 
C^\ (Tevbe, 9/111) ya'ni, "Allah Teala mii'minlerden nefislerini ve mallan- 
ni cennet mukabilinde satin aldi" buyurulur. lste bu pazarda mu§teri Hak'dir 
ve onun tellallan enbiya ve evliya hazaratidir ve saticilar da gafletden uya- 
nan mii'minlerdir. Imdi bu alisveris, bir giil ile giilzan satin almak demekdir. 



^ 



MESNEVl-1 SERIF SERHI / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

2602. ISir daneye yiiz ivaz agagliklan, hir yaraya sana, yiiz ivaz ma'deni! 

"Bu zikr olunan pazarda bir yemis. danesine bedel olarak, yiiz agachklar 
ve bostanlar; ve bir paraya bedel olarak dahi sana yiiz altm ve gumtis, ma'de- 
ni verilir." "Habbe", rayic olan paralann gayet kiicuk bir ciiz'iidiir, "bir para" 
diye terciime etmek miinasib goruldix. 

c— JL* JbJ*J <Ui OlS* aS" \3 c—'l *~>~ 01 O^b 4) jlS" 

2603. ""Jiane lillah" hahheyi vermehdir, id ki "kanellahu leh" ele gelsin! 

Bu beyt-i serifde -J *ii\ oir <JJ oir ^ Ya'ni, "Kim ki Allah icin olursa, Allah 
onun igin olur" hadis-i §enfme isaret buyurulur. "Bir habbe" ile abdin viicud-i 
mevhumuna isaret buyurulur. Ya'ni, "Vucud-i mevhumunu Allah Teala haz- 
retlerinin emrinde ve iradesinde fani kilmak, bu pazara bir paralik nakid ile gik- 
makdir ve bu hal, "Allah icm olmak"dir ; ve "Allah icin olmak" dahi, habbe- 
yi vermekdir. Bunun mukabilinde de "kanellahu leh" ["Allah onun icin olur"] 
satin ahnmis, olur." Ma'lumdur ki, insan pazara gktigi vakit, sevdigi ve iste- 
digi §eyi satin ahr. Abd bu pazarda viicud-i mevhumunun nakdini irade-i Hak 
muvacehesinde sarf etmekle, Hakk'i sevdigini ve O'nu satin almak istedigini 
gostermis. olur. Ve bu alisveris. neticesinde de Allah abd igin olur. Ve abdin 
viicud-i izafT-i mevhumu, vucud-i hakikf-i Hak'da fani olup, ondan Hakk'in 
sifati zahir olur. Nitekim hadis-i kudside «jj u* v& j* j «l» ^1 & Ya'ni, "Kim 
ki beni severse, ben onu olduriirum ve oldurdugiim kimsenin diyeti de ben 
olurum!" buyurulmusdur. Bu beyt-i gerifin hulasasi : "Viicud-i abdanisini, vu- 
cud-i Hakkanide fani kilan kimse, viicud-i Hak ile baki olur" demekdir. 

2604. jLvca ki kararsiz zayif olan im hiiviyd, daim olan Ulahh'in hiiviyetin- 
den mevcad oldu. 

"Hiivvi", "htivve mensilb" ma'nasmadir. Ve ekseriya "ya" ile ta-yi mas- 
dariyyet ziyade edip "huvviyyet" §eklinde isti'mal edipir]; §ahsiyet ve ha- 
kikat ve zat murad olunur. Burada masdariyet "ta"si olmaksizin isti'mal bu- 
yurulmusdur. 

Ma'lum olsun ki, hem Hakk'in ve hem de abdin hiiviyeti sabitdir; fakat 
Hakk'in hiiviyeti mutlak ve abdin hiiviyeti mukayyeddir ve Hakk'in hiiviyeti 



c £p? 



AHMED AVNl KONUK 

hakikt ve abdin hiiviyeti ise izafidir. Mesela suyun bir sahsiyeti ve hakikati ol- 
dugu gibi, buzun dahi bir §ahsiyeti ve hakikati vardir; fakat buzun sahsiyeti 
kararsiz ve zayifdir, Onun sahsiyyeti ve hiiviyeti buza nazaran daha devamli 
olan suyun huviyetinden ve §ahsiyetinden mevcud olur. Bu misal gibi, abdin 
sebatsiz ve fani ve zayif olan sahsiyeti ve hiiviyeti, daim ve baM olan Rabbii'l- 
alemin hazretlerinin hiiviyetinden ve onun viicud-i mutlakindan mevcud oldu. 

2605. Jani olan hiiviyet vaktaki kendisini ona teslvm eiti, haki, daim oldu ve 
asld olmedi. 

Abd, kendisinin fanf ve zayif olan hiiviyyet-i izaflsini, daim ve baki olan 
Hakk'in hiiviyyet-i mutlakasina teslim ettigi vakit, kendi sifatlanndan so- 
yundu, o bald olan hiiviyyet-i mutlakanin sifatlanni giydi ve asla olmedi. 

2606. Uiavadan ve toprakdan korkan katre gibi ki, bu ikisi ile helak olur. 

Ya'ni, insanin viicud-i izafisi denizden aynlan bir katreye benzer. Katre 
kendi §ahsiyetini ve taayyiiniinii gaib edecegi miilahazasiyla havadan ve 
toprakdan korkar. Havadan korkar, ciinki katrenin kesafetini bel" eder; ve 
toprakdan korkar, giinki toprak katreyi kendi zerrati arasina cezb eder, neti- 
cede katrenin §ahsiyeti gaib olur. 

o o A sat 

2607. Uaktaki kendi ash olan deryaya sicradi, gune§in hararetinden ve hava- 
dan ve toprakdan kurtuldu. 

Vaktaki giinesm hararetiyle toprakdan tebahhur edip havaya gikar ve ha- 
vada tekasiif edip bulut olur ve bulutlar tekasiif ederek yagmur olur, tekrar 
su halinde denize dokiiliir; o katre giinesjn hararetinden ve havadan ve top- 
rakdan kurtulur, ya'ni, istihalatdan yakasini kurtanr. 

2608. Onun zakiri deryada cjatb oldu; fakat onun zah ma' sum ve ayacji yerin- 
de ve iyvdir. 

"Abdin katre mesabesinde olan viicud-i unsurfsi ve taayyiinii, viicud-i 
mutlak deryasinda eridi ve gaib oldu. Fakat onun ilm-i ilahfde bir sureti ve 



MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

ayn-i sabitesi var idi, o bilciimle istihalatdan mahfuz ve ma'sum kaldi ve da- 
ima yerinde durur." Zira j^-jJi '^)j o~i u ouVi demisjerdir. Ya'ni, "A'yan-i 
sabite viicud-i izafi kokusunu koklamadi" demek olur. Ve o ho§dur ve latif- 
dir. Mesela ressam bir resim levhasim yapacagi vakit, levhanm suretini il- 
minde hazirlar, sonra ona harigde bir viicud verir. Levhanin ressamin ilmin- 
de bir hakikati sabitdir, o mahv olmaz; fakat o hakfkat daima yerinde durur. 
Haricdeki levha ile beraber mertebe-i ilimden di§anya cikmaz; binaenaleyh 
bu vucud-i ilmi vticud-1 harici kokusunu koklamamisdir. Ve kemal-i letafetle 
ressamin ilminde sabitdir. Abdin huviyeti de bu misale muvafikdir. 

2609. Ey kaire aqah ol, kendini nedemsiz ver, id ki katrenin hanasinaa aenizi 
hulasm! 

Ey viicudat-i izafiyyenin bir katresi olan abd, asla pi§man olmaksizm ken- 
dini viicud-i hakiki deryasina ver! Ta ki bu katre-i viicudun bahasi oiarak vu- 
cud-i Hakkani denizini bulasin! 

2610. By kaire dcjdh ol, kendine hu §erefi ver; denizin kopiicfunde ielef olmak- 
[2620] j /v }/ 

dan emm ol: 

"Ey katre mesabesinde olan salik, agah ol, kendine viicud-i Hakkani ile 
kaim olmak ve yasamak §erefini ver ve bu serefi bulmaga sa'y et! Denizin ko- 
piigu mesabesinde olan bu vucud-i izafi alemi icinde telef ve harab olmakdan 
emin ol!" Aziz Nesefi hazretleri buyururlar ki: "Bir kimsenin ruhu, makam-i 
imanda iken bedenden ayrilirsa, o ruhun terakkisi felek-i Kamer'e kadar olur. 
Ve eger makam-i ibadetde iken mufarakat ederse, felek-i Utarid'e kadar olur. 
Velhasil diinyada ruhu hangi makamda iken mufarakat ederse riicu'u o 
makama kadar olur. Fakat kendinin makam-i evveline kadar uruca kadir ola- 
mayan kimseye azim teessiif olunur. Bu hayat-i diinyeviyyede iken makam-i 
imana erismemis, olan kimsenin ruhu, bidayetde hangi makamdan gelirse gel- 
sin, asumana urik edemez. Alem-i siiflide kahr ve alem-i siifli ise cehennem- 
dir." Gerek beyt-i serifde ve gerek Aziz Nesefi hazretlerinin izahatinda sure-i 
A'raf da olan ^i o>^u Uj *L-Ji ^ly ^ ^ U Yf* ij^-'j LjU ijuT ^AJ! o\ (A'raf, 
7/40) Ya'ni, "Bizim ayatimizi tekzib ve ondan istikbar edenler igin gogiin ka- 
pilari agilmaz ve cennete giremezler" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 



c^^. 



AHMED AVNl KONUK 

2611. CAAuhakkak boyle devld kimin eline gelir, bir deniz katreyi takaza-ger 
olmusdur. 

Muhakkak boyle bir devlet, ya'ni, insan-i kamilin senin ayagina kadar ge- 
lip seni da'vet etmesi devleti ve saadeti kime nasib olmu§dur. Zira katre mesa- 
besinde olan bir nakisi, bir derya-yi haMkat olan kamil taleb edici olmusdur. 

2612. Stfllah i$in, S^llah i$in\ Qabuk sat ve satin al. I&r katreyi ver, gevher 
dolu olan denizi adtiiri 

2613. "i5%llah i$in, S^llah i$in! Uii^bir tehir etme, zira bu soz lutuf denizin- 
den aeldi!' 

Ba'zi niishalarda "bahr-i lutf yerine "ka'r-i lutf' vaki'dir. Ya'ni, "Bu 
da'vet ve va'd hususunu kabul igin, ey Fir'avn veya Fir'avn mesrebinde olan 
kimse , teahhur etme! Zira bu sozler lutuf denizi veyahud lutf-i Hakk'm ka'n 
olan bir insan-i kamilden vaki' oldu." 

2614. ^JZuiuj, bunun lutfu i$inde gad? olur; zira esfeli, yedinci felek iizerine 
aider." 

"Bu, insan-i kamilin sana karsi yaptigi lutuf icinde gaib olup, hie mesabe- 
sinde kahr," "Esfelf deki "ya", vahdet igin olursa, en asagi olan bir kimse; ve 
nisbet icin olursa, "alem-i siifliye mensub olan bir kimse" demek olur. Ya'ni, 
"Zira bu lutfun netfeesinde en asagi olan bir kimse veyahud alem-i esfele 
mensub olan bir kimse, yedinci felek iizerine uruc eder." Felek ile, meratib-i 
nefse i§aret buyruldugu takdirde, yedinci felek nefs-i kamile ve safiye olur. 

I 2615. iSngan ol ki, sana -peh acw bir oyun vaki' oldu. Talib bunu asla talebde 

bulamaz!" 

Ankaravi hazretleri "baz" kelimesine iki turlu ma'na vermisdir. Birisi "oyun" 
ve digeri "dogan" demekdir. Her iki ma'naya gore de "baz"dan murad, Musa 



s ^s^ 



gK®" MESNEVI-i SERfF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

(a.s.)in Fir'avn'i da'veti ve ona dort fazilet va'd etmesidir. Bunun zimmnda her 
asirdaki insan-i kamil ile insan-i nakis arasmdaki munasebat mevcuddur. Ya'ni, 
"Ey Fir'avn, agah ol ki, sana pek acib bir oyun veyahud dogan ku§u dii§tu. Bir- 
takim talibler bunu isterler de, bu talebleri iginde bulamazlar." A§agidaki kissa- 
ya nazaran "baz"in dogan ma'nasma olmasi daha mureccah goriinur. 

2616. IDedi: "Gy mestare, Utaman'a soyliyeyim, §aha vezirin re'yi lazim&ir!' 

Fir'avn, Asiye'nin bu sdzlerini dinledikden sonra dedi ki: "Ey nazar-i halk- 
dan drtiinmus olan Asiye, Musa'nin da'vetini ve va'dlerini vezfrim olan Ha- 
man'a da soyliyeyim; zira saha vezirin re'yi de lazimdir." "Mesture" ta'biriyle 
ruha i§aret buyurulur; zira ruh, enzar-i hissiyyeden mesturdur, ve Haman ile 
de nefse ve heva-yi nefse isaret buyurulur. Zira aktl hem ruhu ve hem de nef- 
si dinler. Aklin va'd ettigi huzuzat, acil (J*i) ve nefsin va'd ettigi huzuzat, 'acil 
O^) oldugundan, nefis ekseriya akli celer ve kendi tarafma meyl ettirir. 

2617. 'Ded.i: wr Bu sirn Diaman'a soyleme! Dior hir kocakan docjani ne hilir!" 

Asiye Fir'avn'a dedi: "Bu sirn vezirin olan Haman'a soyleme! Zira o faza- 
ili ve insan-i kamilin kadr ve menziletini anhyamaz; o goziinu ancak maddi- 
yata dikmi§dir; ilim ve irfani takdir edememek hususunda kor bir kocakan 
hukmiindedir. Kor bir kocakan av igin terbiye edilmis olan bir dogan kusunu 
ne bilir?" Onun dogan ile olan muamelesi atfdeki kissaya mutabikdir. 

(^ 
Padi§ahin dogani ve bunak kocakan kissasi 



2618. ^ir heyaz dogani hir koca kanya verirsin; islah icin onun tunap.ni keser. 



*<&$&> 



AHMED AVNt KONUK 

2619. HZir hrnak hi, isin ve sihdrin aslidir; aor hocakariak horcesine heser. 

\S ij\ cu^jlji jLu jjj c^>-li \J *£ j^L* C-— a-ijj Ur^ ^ 

2620. ^Der hi: "By ulu, senin anan nerededir hi, tunagm hoyle uzundur." 

Mesela av hususunda miikemmel ta'lim edilmi§ ve i§e yarayan kiymetli 
bir dogan ku§unu, bir bunak kocakanya versen, o ku§un hey'etine bakip onu 
begenmez; onun §ekil ve hey'etini islah niyeti ile, uzun olan tirnaklanni ke- 
ser. Halbuki tirnak av i§inin yegane bir aletidir ve aslidir. Kocakanmn akil go- 
zii kor oldugundan, o muhim uzvu keser de, der ki: "Van yavrum vah! senin 
anan yok mu idi ki, bu uzun tirnaklanni kesip sana geki ve duzen vermedi?" 
Boyle deyip o pis acuze dogana muhabbet ve §efkat vaktinde o bigarenin tir- 
nagim ve gagasiru ve ugamamak igin dahi kanadini keser. 

2621. ^Vahtaki ona tuimac verir, o az yer, ofhelenir, muhahhelleri yutar. 

Tutmag", bugday unundan yapilan bir nevi' taam (§emsii'l-Lugat) . "0 
acuze vaktaki dogana tutmag denilen taamdan verir, o hayvan ali§madigi bu 
taamdan biraz yer, sonra yemekden vazgeger. Acuze onun yemedigine ofke- 
lenir ve muhabbet libaslanm yirtar da der." 

\ J* j u^u? j^ 3 y y -&■ f*h c^ &*? **" 

2622. ZKi: ^Senin vein hoyle tuimac pisirdim; sen tekebhur ve serheslih aosteri- 
yorsuni" 

"Utuvv", burada "miitekebbir olmak" ve "kibirlenmekde haddini tecaviiz 
etmek" ma'nasinadir. Ma'na-yi tekebbiirii tesdfd igin isti'mal buyurulmu§dur. 
Ya'ni, "Ey dogan, ben sana mahsus olmak iizere a'la tutmag pisjrdim; sen ise 
onun kiymetini bilmeyip tekebbiir ediyorsun ve tekebbiirde de haddi tecaviiz 
ediyorsun!" 

\j ijl^. ^f J Li I j c~*aj *^j j gj ov^^l i^y* y 

2623. Sen oyle mesahhat ve helanin layihism; ni met ve ihbal sana ne vakit 
nizam verir?" 



<^pg> 



MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLT ♦ MESNEVl-4 • 

"Ey dogan, sen havalarda ucup, avlar arkasinda ko§mak ve hayvanlar ile 
bogu§mak gibi me§akkat ve belanin layikisin ve boyle kan§ik hayatdan zevk 
alirsin. Senin online hazir pi§mi§ taam gelmek gibi ni'met ve ikbal, senin ya- 
§ayisma nizam ve intizam veremez." 

2624. 0, IZunu all" diye tutmacin suyunu verir, eijer isiemiyor ise, O hamur- 
dan yiyesin!" tier, 

2625. r Doganin iahiaix onun tutma$ suyunu tuimaz; acuze pur-rence ve onun 
b'fkesi uzun olur. 

Et yemege ali§mi§ olan dogamn tabiati, kocakannin pi§irdigi tutmacin su- 
yunu tutmaz. Kocakan pek ziyade incinir ve uzun uzadiya ofkelenir. 

J 1 j*** ^f ^ ^jlj. jj ^j J-s" y. Mjs-* (.s'oj^ s—** j ! 

2626. O^adin oflwsinclen sicak $orhayi onun hasi iizerine d'oker, onun micjjeri 
kel olur. 

"Migfer", ba§a giyilen tolga ma'nasmadir. itfaiye neferleri ate§ten muha- 
faza icin ba§lanna giyerler. Burada "migfer"den murad, dogamn ba§im setr 
eden tiiyleridir. Ya'ni, sicak taamdan ba§i yanip tuyleri dokiiliir. 

2627. ^janmaian nasi onun gbziinden yas ctokuliir; dil-furuz olan sahin luifu- 
nu haiira aeiirir. 

Dogamn ba§i sicak gorbadan yandigi igin, gozleri ya§anr; goniil ferahlan- 
dinci olan §ahm lutfunu hatmna getirir. 

Ma'lum olsun ki, bu kissada remiz ve i§aret buyurulan ahval §udur: 
"§ah"dan murad, Hak Teala; "dogan"dan murad, enbiya ve onlann varisleri 
olan kummelfn-i evliya; "bunak kocakan" dan murad, ehl-i dunya ve ehl-i 
nefis; "tutmag"dan murad, huzuz-i diinyeviyye; "tutmacin suyu"ndan mu- 
rad, ehl-i diinyanin re'y ve tedbfri; ve "tutmacin hamuru"ndan murad, lez- 
zet-i fiiliyye-i diinyeviyyedir. Ya'ni, §ah-i hakiki olan Hak Teala, enbiya ve 
evliyasini ehl-i nefis olan ehl-i diinyayi dogru yola ve hakikate da 'vet ve ir- 



eg%cg> 



AHMED AVNI KONUK 



sad igin gdnderir. Onlar kor kocakan gibi, bu zevatin kiymetini bilmeyip, on- 
lann tirnaklan ve gagalan ve kanatian mesabesinde olan re'y ve tedbfrlerini 
kat' edip, §ikar edememeleri igin mevani' icad ederler; ve onlara kendilerinin 
meftunu oldugu tutmag mesabesindeki huzuz-i diinyeviyyeyi arz ederler ve 
onlan hazz-i diinyaya meyl ettirmek igin, tutmacin suyu mesabesindeki rey- 
lerini soylerler. zevat-i kiram bundan yiiz gevirirler. Sonra bu ehl-i diinya, 
onlara mansib ve mal ve kadin gibi lezzat-i duriyeviyyenin hadimi olan me- 
vaddi arz ederler. zevat bunlara iltifat etmeyince, hiddet edip onlara teca- 
viizat-i fiiliyyede bulunurlar. Enbiya ve evliya-yi kiram hazarati ondan mii- 
teessir olup "fena-fillah" halinde lutf-i Hakk'i zikr ederler; ve "beka-billah" 
mertebesinde halk ile me§gul olup, onlann iman etmediklerine teessiif-han 
olurlar. Resul-i Ekrem Efendimiz'in u**- -u^ ^>j jju^ ^ cJ i Ya'ni, "Ne olay- 
di Muhammed'in Rabb'i Muhammed'i yaratmasa idi!" buyurmalan, bu mer- 
tebedeki lutf-i ilahiyi tezekkiirden ve estoyamn hak ve hakikati kabul etme- 
melerine mebni teessiifden nasjdir. 

JUS" x^> ijli oLi 'oj&z j iS" JV.3 U (j^rtJjL; *-ijf ji 01 j 

2628. \JSfazli naze-run olan iki aozaen ki, §ahin $ehresinde yiiz kemal tutar. 

Ya'ni, "Doganin ya§lan, nazh nazenin olan iki gozunden akar ki, o iki goz 
sahin yuziinden ve cemalinden yiiz kemal tutar. "§ah"dan murad, Hak'dir; 
"gehresi"nden murad, Hakk'm Zat-i mutlakidir. "Yiiz kemal tutmak"dan mu- 
rad, insan-i kamilin cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyetidir. 

2629, Onun $e§m-i ma-zagi, karganin zahmini dolu olmu$dur. Oyi goz, kotii 
gozden dertli ve daghdir. 

"Qesm-i ma-zag" ta'biriyle sure-i Necm'de J& £_, ^ji'^'j £ (Necm, 53/1 7) 
Ya'ni, "Basan kaymadi ve haddini tecaviiz etmedi" ayet-i kerimesine i§aret 
buyurulur. Ya'ni, "Resul-i Ekrem hazretlerinin gozii Hakk'm gayrine meyil 
ve ragbet etmedi" demek olur. "Zag", ya'ni, "karga"dan murad, ehl-i nefis ve 
ehl-i dunya olan kimselerdir ki, hakkmda "cife" buyurulan diinyaya talibdir- 
ler ve kargalar gibi bu cifeye ii§erler. "Zira iyi gozler, kotii gozlerden dertli ve 
dagh olurlar." Ya'ni, ona kotii gozlerin nazan deger demek olur. Zira kotii 
gozden nazar degmesi Hak'dir; bu inkar olunamaz. Ciinki el-yevm goze bak- 
mak suretiyle insanlann manyetizma edildigi meydandadir. 



°$m> 



MESNEVI-t SERiF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ^Pl 

2630. £jeni$ deryd olan goz ki, onun ^eni§liginden, her iki diem kil teli goriinur. 

"Bastati", genisHk ve ihata etmeklik ma'nasmadir; "derya-bastati" sifat ile 
mevsufun arasindaki kesre-i rabita hazf olunmak suretiyle yapilmis. olan bir 
sifat terkfbidir. Ya'ni, "Bahr-i muhft gibi genis, olan bir goz ki, o goz enbiya- 
mn ve onlann varis-i kamillerinin gozudiir, o gdzun viis'at-i ihatasindan, her 
iki alem, ya'ni, diinya ve ahiret, bir kil teli mesabesinde goruniir." 

2631. 6ger binlerce felek onun gozune giderse, deryd onunde $e§me gibi gad> olur. 

Eger bizim manzume-i §emsiyyemiz gibi fezada binlerce felek, o kamilin 
gozune goriinse, denizin icjne akip, onun indinde gaib olan bir gesme mesa- 
besinde olur. Nitekim §ehzade'nin Tefsir-i Fitiha Hi§iyes?nde beyan eyledi- 
gi hadfs-i serifde i. j ^j^j oij-Jij j.yJ\t l^Ipj j^us uJi «_j»Ji si. jU JU; *ui o\ 
jiu *ii\ Vi joUJi j u j*.\ jOs- Vj o^ij j/jus j IgiT jUij :l4-> ^ i^ ya'ni, "Allah Te- 
ala milyonlarca kandil halk edip, onlan ar§a ta'lik buyurdu; ve semavat ve 
arz ve onlarda olan §eyler, hatta cennet ve cehennem kaffesi bir kandil icjn- 
dedir. Kandillerde olan §eyi Allah Teala'dan baska bir kimse bilmez" buyu- 
rulmu§dur. tste goriiliiyor ki, bu hadfs-i §enf bi'1-asale insan-t kamil olan 
(S.a.v.) Efendimiz'in genis. nazarlan onunde, her bir manzume-i §emsiyye- 
nin bir kandil mesabesinde gorundugiine delildir. 

2632. ^Bu mahsuslerden gecmi$ goz gayb goriiculukden buseler bulmu$dur. 

Ya'ni, bu suver-i mahsuseye iltifat etmekden gegmis, olan goze, alem-i 
gaybin perdesi acilir ve gayb goruculiik hali, onun gdzimii bper, ya'ni, ona 
yakla§ir. 

tlr ~>- ^ d\j\ f.jf *as^j tf *r j^/ ^ f\ij ^ 

2633. Oiaflbuki ben bir kulak bulamtyorum ki, o giizel gozden bir niikte soyli- 
yeyim. 

"Giizel goz"den murad, insan-i kamildir. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber 
(k.s.) Fass-i Ademi'de insan-i kamil hakkinda soyle buyurur: *J>x j^ yj 
ca*Ji oL-j» Ya'ni, "Ve o insan Hak igin gozbebegi menzilesindedir." Hz. Pir-i dest- 



C^g^) 



AHMED AVNl KONUK 

gir efendimizin burada beyan buyurmadiklan nukte her ne kadar ma'lumumuz 
degil ise de, gerek Fususu'l-Hikem'de ve gerek Mesnevi-i §eiffde beyan buyu- 
rulmu§ olan dekayika nazaran anladigimiz niikte budur ki: Viicud-i hakikfnin 
mertebe-i ltlakinda sifat ve sifatm asan olan esma ve esmanm asari olan efal 
yokdur. Viicud mertebe-i uluhiyyete tenezzuliinde sifat ve esma sahibidir; fa- 
kat ef al yokdur. Vaktaki meratib-i kevniyyeye tenezzul eder, efal zahir olur. 
Ve mertebe-i §ehadetde taayyiinat-i kesife libasina burimdugu vakit, sifat ve 
esma ve efal azher olur. Binaenaleyh ism-i Cami' Evvel ve Ahir ve Zahir ve 
Battn'in hey'et-i mecmuasinm ismi olur. lmdi viicud-i mutlakin cemi'-i mera- 
tib ve etvarimn meclasi alem ve onun ziibdesi ve hulasasi Adem olmus, olur. 
Alemsiz ve Adem'siz AUah'i gormek mtimkin degildir. Boyle olunca insan-i ka- 
milde zat, sifat ve esma ve efal muctemi'dir. Ve bu mertebe viicudun yedinci 
mertebe-i tenezziilu olup, tenezziilat-i kemaliyye-i vucudiyye, insan-i kamilde 
nihayet bulur. Ve vucud-t mutlakin insan-i kamil mertebesindeki kemalati, hic- 
bir mertebe ve etvannda miisahed degildir. Hak, insan-i kamil ile goriir, isjtir, 
bilir ve bilcumle sifat-i kevniyye ile muttasif olur ve her bir mevtinin ve her bir 
mertebenin lezazeti ile mutelezziz ve alami ile muteellim olur. lmdi bu sozleri 
her bir kulak i§itip kabul edemez. Zira saha-i idraki dardir, dar olan idrak 
kailin kufr ettigini zanneder. Halbuki bu sozler beyanat-i kur'aniyyeye muna- 
f! degildir. Hak Teala hazretleri Zat-i §erifini ^ ')£>'j ij% (Al-i Imran, 3/54) 
["Onlar tuzak kurdular, Allah de onlann tuzagini bozdu"] u-J*- JCji Ju (Ra'd, 
13/42) ["Butun tuzaklar Allah'a aitdir"] J^ljj '^ V^- '&& o] (Ahzab,' 33/57) 
["Allah ve Resul'unii incitenlere..."] ill u/JjdJi \^% (Hadfd, 57/18) ["Al- 
lah'a giizel bir odunc verenlere"] Jj-Oj «ili j»Cso °^ 3 (Enfal, 8/13) ["Kim ki Al- 
lah ve Resul'une mesakkat cektirirse..."] ayetlerinde, sifat- 1 kevniyyeden olan 
"mekr" ve "eza" ve "karz almak" ve "mesakkat gekmek" ile tavsff buyurmu§- 
dur. Bu izahatdan erbab-i zeka ve irfan anlar ki, Hakk'in ezvaki, insan-i ka- 
milin ezvaki veya aksi olarak insan-i kamilin ezvaki, Hakk'in ezvakidir. 
"Kevn" alemin vticududur ve "kevn-i cami'" ise insan-i kamildir. Alem, in- 
san-i kamilin viicudu ile miicella bir ayna mesabesindedir ki, Hakk-i mutlak 
onda suret-i ilahiyyesini kemali ile mii§ahede buyurur. Fakat bu mu§ahede 
uzakdan kendi viicudunun haricinde vaki' olan bir §eye nazar ile mutehassil 
tema§a kabilinden degildir, belki cemi'-i zerratda bizzat zuhur ve huzur ile mii- 
§ahede-i zevkiyyedir. Nitekim ayet-i kerimede x^ ^ jsf J* ^ } (Sebe', 
34/47) ["0 her §eye §ahiddir"] buyurulur. Bu bahisde insan-i kamil hakkinda 
soylenecek sozler cokdur; idraki vasi' olanlara bu kadar kafidir. 



<^^> 



MESNEVI-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

2634. O ceM olan ab-i mahmud damlasa idi, Cebrail onun katresini kapar 
idi. 

"Ab-i mahmud" ile "makam-i mahmud"un fuyuzatina i§aret buyurulur. 
Nitekim sure-i isra'da b^J^ &(£ jT, d*£ oi ^ (isra\ 17/79) ["Rabb'in se- 
ni makam-i mahmuda gonderecegini umabilirsin"] buyurulmu§dur. Ve 
makam-i mahmud, bir makam-i celil olup, hatem-i niibiivvet bu makam-i 
mahmuddadir. Ve Araisu'l-Beyan tefsfrinde Ruzbihan Baklf hazretleri, bu 
makamin hal-i suhud icinde mucaleset ve ehl-i kebair icin §efaat makami ol- 
dugunu beyan buyurur. Hz. Cebrail (a.s.) melaike-i mukarrebinden olmakla 
beraber, onun makami bu makamin dunundadir. Nitekim bu cildin sonlanna 
dogru gelecek olan bir beyt-i §enfde [nu. 3785] §6yle buyurulur: 

"Eger Ahmed (a.s.) o celil olan kanadim acarsa, Cebrail (a.s.) ebede ka- 
dar medhu§ kahr." Ya'ni, "0 celil ve azim olan makam-i mahmudun fuyuza- 
tt can olsa idi, Cebrail (a.s.) o fiiyuzatin katrelerini kapar idi ve o makam-i 
celilin zevkinden hisseyab olmak isterdi." 

2635. Diaiia o mezhebi giizel, eger ona ruhsat verirse, kendi kanadina ve ga- 
cjasina surer. 

"Hatta o makam-i celilin sahibi olan ve mezheb ve tarikati giizel bulunan 
insan-i kamil, eger izin verirse, Cebrail (a.s.) o can olan ruyuzati kendi vii- 
cuh-i te'sfratina surer." Bundan anlasdir ki, Hz. CibriTin o makamin fiiyuza- 
tmdan aldigi behre ve hisse zati degil, anzidir. 

c^-j-i I j j^Jp j j^> j jy j j ^-jj j 1 jz?£ <r^~ ^~y J^ 

2636. 'Dogan der hi: "Sger Kacakannin ofkesi parladi ise, ferimi ve narumu ve 
sahrtmt ve ilmimi yakmadi." 

"Dogan"dan murad, afakisi enbiya ve onlarin varisleri olan evliyadir; ve 
"kempfr"den murad, ehl-i nefis ve ehl-i diinyadir. Ya'ni, "§ah-i hakikinin 
av dogani olan insan-i kamil, ehl-i nefsin kendisine olan hi§mi ve gazabini 
gdrdiigii vakit, kendi kendine der ki: "Gerci bu ehl-i diinyanin benim da've- 



o^pp 



AHMED AVNt KONUK 

time kar§i ofkesi parladi ve §iddet kesb edip, bana tecavuzii vaki' oldu ise 
de, benim ruhumun ve batmimin §evketini ve revnakini ve sabnmi ve ilmi- 
mi yakamadi." Nitekim Resul-i zi§an Efendimiz Uhud gazasinda mu§rikler 
tarafindan yaralandigi halde, bir tarafdan kanlan akar ve bir tarafdan da 
jjjUi V ^u ^ji juti ^i Ya'ni, "Ey benim Allah'im, kavmime hidayet et, bil- 
miyorlar!" buyurup, sabr etmister ve §evket-i batinelerinin ve nur ve ilm-i 
velayet ve nubiivvetlerinin sevkiyle, kavminin hidayetleri igin dua buyur- 
mu§lardir. Mesnevi: 

"Ey, iki yiiz Yemen melikesi olan Belkis, senin hilminin zebunudur ki, sen 
o hilm-i nubuvvet-penahfn ile diismanlann hakkmda: "Ya Rab, kavmime hi- 
dayet et, zira bu edebsizlikleri bilmediklerinden yapiyorlar!" buyurdun." Bu 
beyt-i §erifin enfusisine gelince: "Dogan"dan murad, ruh; ve "kocakarTdan 
murad, nefisdir. Nefis azginlik ate§i ile ruhu maglub ettigi vakit, ruh der ki: 
"Benim ferim ve nurum ve sabnm ve ilmim vardir; bunlann higbirisi nefisde 
yokdur. Bu fazaili nefsin ate§i yakamaz." Mesnevi: 

"Elbise tenden, can dahi tenden agah degildir; o ruhunun dimaginda Al- 
lah gamindan ba§kasi yokdur." Imdi bu enfusi olan ma'na, bilciimle efrad-i 
be§ere §amildir. 

2637. Canvnun dogani yine yiiz suret peyda eier; zahmi Salih tlzerine deflil r 
naka iizerine vurur, 

"§ah-t hakikinin dogani olan benim canim, yiiz suret peyda eder." "Teni- 
den" masdan burada "peyda etmek" ma'nasinadir. "Yiiz suret peyda et- 
me"nin ma' nasi budur ki, kiimmelin-i evliya, istedikleri suretde zahir olurlar. 
Nitekim Re§ehit da mezkurdur ki Ubeydullah Ahrar (k.s.) hazretleri murfd- 
lerinden birisinin havada ugtugunu gdrmus, ve bu hal kendisine girkin geldi- 
gi igin o hali miiridinden nez' etmi§; murfd her ne kadar yalvarmi§ ise de, o 
hali iade etmemi§. miirid ate§-i nefsaniyyeti hasebiyle o hazreti ta'kfb edip 
tenha bir yerde hanger ile kar§isina gikarak, su-i kasd edecegi sirada; Ubey- 
dullah hazretleri bir mehib goban kiyafetini iktisab edip, murfdin elinden han- 



c^wp 



MESNEVf-f §ERIF §ERHf / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

gerini almis, ve: "Sjmdi seni kendi hangerinle oldiireyim mi?" demi§. Mund 
fevkalade tazarru' ve niyaz ettiginden ve bir daha boyle bir kiistahlik yapmi- 
yacagim kat'iyyen va'd eyledigjnden, hazret ona merhamet edip evvelki ha- 
lini iade buyurmu§dur. Menakib-i evliyada hal' ve lebs tarikiyle suretlerini 
tebdil eden evliyaullah cokdur. tkinci misra'in ma'nasi da budur ki: "Kamil 
der ki: Ehl-i nefs olan kimse, vuracagi yarayi, Salih (a.s.) mesabesinde olan 
benim ruhuma degil, benim Salih (a.s.) in nakasi ve devesi mesabesinde olan 
taayyuniime vurur." 

2638. Salih' in azametle getirdifli hir nefesden dacjin batm houle yiiz naka do- 
gurur, 

Kamilin ruhunun azametle getirdigi ve cikardigi bir nefesden, taayyiin da- 
ginih ortasi boyle ytiz naka suretini dogurur. 

Nefehatii'l-Uns'dQ Kazibii'l-Ban-i Mevsili (k.s.) hazretlerinin menkibesin- 
de miindericdir ki: Musul'un kadisi Kazibii'1-Ban hazretlerinin miinkiri idi. Bir 
giin Musul mahallelerinin birisinde o hazrete rast geldi. Kendi kendine dedi 
ki: "Bunu tutup hukkam-i §er'e teslfm edeyim, hakkinda siyaset etsinler!" 
Gordii ki, Kazibu'1-Ban hazretleri bir Kurt suretinde zuhur etti. Biraz daha be- 
ri geldi, bir Arab suretinde gorimdu, kadiye yakla§ttgi vakit, fukahadan biri- 
nin suretinde zahir oldu. Vaktaki kadi ile kar§i kar§iya geldi dedi ki: "Ey kadi, 
hangi Kazibu'l-Ban'i hakime goturiip siyaset ettireceksin?" Kadi bu hali go- 
rimce, inkanndan tovbe edip, miirid oldu. 

• a- ^ 

2639. fioniil der ki: "tSus ve akd tut ve yoksa flayret pud u tan yirtar!" 

"Pud", kuma§in orgusuntin argacina ve "tar" an§ina derler. Kumas, or- 
giisunun eni boyu demek olur. Cenab-i Pir efendimiz varis-i kamil-i Mu- 
hammedf olmakla, kendi zevk-i alQerine tevflkan insan-i kamilin ahval ve 
esranm yukanda bir nebze beyan buyurmu§lardir. Bu beyt-i §erif[de], ken- 
di zevk-i §eriflerine hitaben buyururlar ki: "Gonul der ki, sus ve mertebe-i 
istigrakdan, mertebe-i sahv ve akla gel! Yoksa gayret-i ilahf, bu viicud-i 
izaft kuma§inm enini ve boyunu yirtar!" Gayret hakkindaki izahat [I. 
cildde] 1 790 numarali beyt-i §erifin ibtidasindaki surh-i §erifin izahatinda 
beyan olunmu§dur. 



*$$& 



AHMED AVNl KONUK 

0l^>- -W? ?s jJj <i iS^ijy-^ ^ jj OV^J *i>- ~W? CL— ~* ij jjiJ^^P 

2640. Onun. cjayretinin yiiz gizli hilmi vardir, ue t/oksa /m iemie t/iiz tiham 

[2652] L .j. 

yakar idi. 

Ya'ni, "Hakk'in gayretinin gizli hilmi olmasi" budur ki, herkesin isti'dadi, 
esrar-i ilahiyyeyi kabule rmisaid degildir. Zfra bu halk, esma-i muhtelife-i ila- 
hiyyenin mezahiridir ve her ismin bir hassryen* ve eseri vardir ki, bu hassiyet 
yekdfgerinin gayridir. Bu sebeble Hakk'in gayreti vardir. Zfra gayret, gayri- 
yetden zahir olur ve bu gayretin altinda da "Halim" ism-i §erffinin iktizasi 
olarak gizli bir hilmi vardir ki, bu hilim muktezasinca, kullanni isti'dadlanna 
gore yavas. yavas, terbiye buyurur. Ve eger O'nun gayreti, isti'dadi nakis 
olanlardan esrar-i ilahiyyesini setr etmese Hakim isminin eseri zuhura gel- 
mezdi. Ve Hakim ve Halim isimleri ise, "teklif-i ma-la-yutak"a musaade bu- 
yurmaz. Ve eger Halim ism-i §erifi olmasa idi, alemin gayriyet libasim yakar 
idi. 

2641. <§ahlik kibri onun nasihat yerini iutdu, hatta kzndi kalhini nasihat ha- 
pndan Iwpardi. 

Cenab-i Pir efendimiz yukandaki hakayiki beyan buyurduktan sonra, 
Fir'avn'in kissasina rucu' edip buyururlar ki: "Padi§ahhk kibir ve nahveti, 
Fir'avn'm kalbindeki nasihat kabul edebilecek ko§eyi ve yen tuttu ve kapat- 
ti; hatta kalbini nasihat kabul etmek bagmdan ve kaydindan kopardi; Ya'ni, 
nasfhati kabul etmedi de dedi: 

2642. ^Ki: ^Dtaman'm re'yiyle me§veret edeyim! jLxra o, miilkiin zahn ve 
makderdin kuibudur" 

2643. uMustafa nm re'y vurucusu ^abb'in SiMik't, €bu Cehl'in re'y vurucu- 
su 6hu X-eheb oldu. 

Ya'ni, Fir'avn fena bir adam oldugundan, kendisi gibi fena bir adam ile 
mesverete karar verdi. "Nitekim Nebiyy-i zi§an Efendimiz, insanlann en gii- 
zeli ve en haluku bulunan Hz. Ebu Bekir es-Siddik ile mu§avere buyururdu. 



c^es^ 



MESNEVt-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Fena bir adam olan Ebu Cehil dahi, kendisi gibi fena bir §ahis olan Ebu Le- 
heb ile me§veret ederdi." Zira cins, cinse meyl eder. 

ij*>> C.-iS^ ( jivJu ; d 4j I g""*-; ,■"'' jlj i ^S e-fJj>- ( jiolii>- (JL-«->a^- i3j& 

2644. Clnsiyei irki onu oyle cezb etti ki, o nasihatler onun oniinie socjuh oldu. 

"Irk", kok ve damar ma'nasmadir. Ya'ni, "Gerek Fir'avn'da ve gerek ve- 
ziri olan Haman'da fenalik damarlan var idi. Bu cinsiyet daman Fir'avn'i Ha- 
inan tarafina oyle gekti ki, Musa (a.s.)in ve Asiye'nin o nasihatleri onun in- 
dinde birtakim soguk ve kiymetsiz sozlerden ibaret kaldi." 



--• •#, 



ijj j> \j \aAii iuJL>- -ji s ji^ ejj X*& (j*^ - l$j** i_r~ Sr 

2645. Cins, cins iarafma yiiz hanat ile. u$ar, onun hayali iizerine baglan yxr- 
lar. 

"Cins, kendi cinsi tarafina kavusmak icin ko§ar. cinsiyetin hayali iizeri- 
ne, onune ne kadar mevani' gikar ise, yirtar." Nitekim atideki kissa bu 
ma'nayi tavzih buyurur. 



kadinin kissasidir ki, onun cocugu oluk uzerinde siirtiinur idi ve 
du§mek tehlikesi var idi; ve Ali (r.a.)dan care istedi 



2646. 'IBir ko^tn. Murtaza'nin huzuruna geUi, aeii ki: "IZenim cocugum oluk 
iizerine gitti! 

Bir kadin, §ah-i velayet Aliyyu'l-Murtaza hazretlerinin huzur-i §eriflerine 
gelip dedi ki: "Aman ey Allah'in arslam, benim cocugum, dam kenanndaki 
olugun iizerine gitti!" 



0^5^ 



AHMED AVNl KONUK 

2647. 6^er onu cagmr isem elime gelmez ve eger hiraksam horhanm ki, o asa- 
gxya diiser!" 

T^ ijj^ J^ f ^^ £ \a y~ ^Sij^ *f U J*U- C — J 

2648. "Gger tehlikeden henim iarafima gel des&n, akil decjildir, ia ki bizim gi- 
bi anlasin!" 

"Cocuk akil degildir ki, "Gezdigin yerde tehlike vardir, benim yanima gel!" 
dedigim vakit, idrak sahibleri olan bizler gibi bu sdzii anlasin!" 

2649. "61 ile isareii de bilmez, eger bilse de dinlemez, bu da jenadu!" 

2650. "Ona siitii ve memeyi $ok gbsierdim, o benden gozunu ve yuziinii cevirdi. 

2651. "iStfllah nzasi ian, ey buyukler, sizler bu cihamn ve o cihdmn desigirisiniz. 

"Allah nzasi igin beni bu mu§kil vaziyetden kurtar, ey insanlann biiyiik- 
leri, sizler gerek bu diinyada ve gerek ahiretde, aciz kalan kullann ellerinden 
tutucusunuz!" 

2652. "Qabuk dermdn et ki, yuregim, gonul meyvesinden munkati' durum diye 
titriyorl" 

2653. ^Dedi: nr Dama bir cocuk daha getir, ia hi o gulam kendi cinsini gorsunl' 

lmam-i Ali (k.v.) hazretleri kadina dedi ki: "Bir cocuk daha bul da, dam 
iizerine getir, ta ki o senin oglun, kendi cinsi olan cocugu gorsun!" 

2654. "Olukdan hafif olarak tins tarafina gelir; ebedx, tins cinse asikdir." 



^P6° 



MESNEVl-t SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Damdaki cocugu goriir. gormez oluk tarafindan hafff ve tehlikesiz olarak 
kendi cinsi olan o cocuk tarafina gelir; zira cinsin, kendi cinsine a§ik olmasi 
§a§maz ve ebedi bir kaidedir." 

2655. D^adtn oyle.yaph, vaktaki o cocuk, o kendi cinsini gordii, nos hos ona yuz 
getirdi. 

2656. Oluk icinden dam tarafina geldi. Dier cinsi cezb ediciyi, hemcins bill 

Cocuk dam kenanndaki olugun icinden, diger cocugun bulundugu dam ta- 
rafina geldi. i§te boyle her cinsi cezb ediciyi, kendisinin cinsi bil! 

. JjL» iSy* O^bs jl jl -VU^J J^ JaW lSj-^ *i -^ Otj^jP 

2657. Qocuk, siiriune- surtiine, cocuk tarafina geldi, o asagi taraja dusmekden 
ktirtuldu, 

"Gajiden", gocuklann siirtunerek yuriimesi demekdir. "Gajan", hal mev- 
ki'inde musta'mel olan sifat-i mii§ebbehedir. "Gaj gajan" terkfb-i teradiiffdir, 
"surtiine surtiine" demek olur. "Sifil" ve "siirul", a§agi olan §ey ma'nasina- 
dir. Cenab-i Pfr efendimiz maksud olan ma'na ne oldugunu ebyat-i atide izah 
buyururlar. 

2658. ^eygamberler ondan dolayi beser cinsi olur ki, cinsiyet sebebiyle olukdan 
kuriarular. 

Bu beyt-i §erif '^^Jut ^ Jjl/, '^lw °S& (Tevbe, 9/128) Ya'ni, "Muhakkak 
size nefsinizin cinsinden resul geldi" ayet-i kertmesinin sirnni beyandir. 
Ya'ni, "Peygamberlerin be§er olan bizim nefsimizin cinsinden gelmelerinin 
sebebi budur ki, onlar bizi gacugun surtiindugii oluk gibi tehlikeli olan bu ha- 
yat-i diinyeviyyede, mehalik-i ahiretden kurtanr." 

2659. ^inaenaleyh kendisine, "Sizin misliniz be.se.rim 1 ." buyurdu, ta ki cinse 
geleler ve a2 g2a% olalar! 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK ~®~M 



Kaide-i umumiyye olarak cins cinsi cezb ettigi icki, Kur'an-i Kerim'de j» 
°^L *'j£ ui C\ (Kehf, 18/110) Ya'ni, "Ey Resulum ben ancak sizin gibi be§e- 
rim'de!" buyurulmasi iizerine Resul-i Ekrem Efendimiz v-^ 1 Ul j ?&** A>. u > 
y~Ji ^^tk> ur ya'ni, "Ben sizin gibi be§erim ve ben be§erin ofkelendigi gibi 6f- 
kelenirim" buyurmuslardir. "Kem kerdendgiim", ya'ni, "az gaib olalar" ta'bi- 
rindeki i§aret, atfdeki ebyat-i §erifede izah buyurulur. Zfra her kaidenin bir is- 
tisnasi oldugu gibi, bunun da istisnasi vardir.Eger cinsiyyet-i ruhiyye ve 
ma'neviyye miisaid olmazsa, cinsiyyet-i suriyye-i be§eriyyenin faidesi ol- 
maz. Bu cinsiyyet-i suriyye kaidesinden §a§ip helak olanlar azdir. Zfra bun- 
lar Allah'i ve peygamberleri kamilen inkar ve tahkir eden kimselerdir ki, bun- 
lann adedi, Allah'i ve peygamberleri taniyan mezahib-i muhtelife erbabina 
nazaran gayet azdir. cunki herhangi bir mezheb-i mudilleye tabi' olup, Al- 
lah'i ve kendi peygamberini tasdik edenin emri Hakk'a miifewazdir. Nitekim 
Hz. Attar (k.s.) hikaye buyurur ki: "Melaike-i kiram Hak tarafindan "Leb- 
beyk ya abdil" Ya'ni, "Lebbeyk ey kulum!" nidasini isjtirlerdi. "Ya Rab, leb- 
beyk diye hitab buyurdugun kulu bize gdster ki, ziyaret edelim!" dediler. On- 
lara o kulun makami i§aret buyuruldu. Ziyaretine gittikleri vakit, kemal-i su- 
zisje puta taptigmi gordiiler. Hayret edip dediler ki: "Ya Rab, o kulun mii§rik- 
dir." Hitab-i Izzet geldi ki: "Ey meleklerim onun maksudu benim, fakat yolu- 
nu §a§irmisdir, ben de sa§irmadim a!" 

2660. 2,tra ki cinsiud acaib hir oaztbd-ir. Uier verde ki hir talib varikr. onun 
[2671] . . y y 

cazwi cmsdir. 

Zfra cinsiyetde acib bir cekicilik var; her nerede bir §eyin talibi ve istekiisi 
varsa, o §ey o talibin cinsi oldugu igin, onun gekicisidir. 

2661. Dsa ve Dins felek iizerine gittiler; ginki melaike ile hemcins geldiler. 

tsa (a.s.)in beden-i §erffi, cism-i be§erde temessiil eden ruhdan ibaretdir. 
Be§er suretinde zuhuru ve temessulu ancak suret-i- be§erde olan Hz. Mer- 
yem'e miinasebet ve ittisali ve Hz. Cibrfl'in cenab-i Meryem'e be§er suretin- 
de zahir olarak nefh etmesi sebebiyledir. Binaenaleyh fsa (a.s.) hayat-i nura- 
niyye ile haydir ki, bu hayatin melekler ile cinsiyeti vardir. Bu babda daha zi- 
yade tafsilat atmak isteyenler Fususu'l-Hikem'de Fass-i Isevi'yi mtitalaa et- 



<^^> 



MESNEVI-t SERIF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

sinler. ldris (a.s.)a gelince, bu nebiyy-i muhterem, riyazat-i sakka ile nefsini 
sifat-i hayvaniyye ve kiidurat-i tabiiyye ve nakais-i anzryyeden tathfr etmis. 
ve akibet, ruhaniyeti, hayvaniyeti iizerine galebe etmekle kesiru'l-insilah ve 
sahib-i mi'rac olmus; ve melaike ve ervah-i miicerrede ile muhatabatda bu- 
lunmus. idi. Nitekim on alti sene yiyip igmedigi ve uyumadigi ve akl-i mucer- 
red haline geldigi rivayet olunur. Zira ruhun kivami, gida ile degildir. Iste bu 
sebeble bu iki peygamber alem-i kesafetden, alem-i letafete uruc etti; ciinki 
onlann arasinda alem-i letafetle bir cinsiyet var idi. ldris (a.s.) hakkindaki 
tafsflat dahi Fususu'l-Hikem'dc Fass-i tdrisf dedir. 

2662. Diarut ve dMdrut dahi ten cinsi idiler, ondan dolayi yvksekden a§ac)iya 
geldiler. 

Bu Harut ve Marut kissasi I. cildin 3361 ve 3385 numarah beyitlerinden 
i'tibaren beyan buyurulmusdur. Ya'ni, Harut ve Marut her ne kadar melaike 
cirisinden idiyseler de, onlann ayn-i sabitelerinde ve hakikatlerinde cismani- 
yet alemine miinasebet var idi. Bu cinsiyet sebebiyle ten alemine niizulu ta- 
leb ettiler ve alem-i ulviden, alem-i siifliye indiler. 

sJLi jlJlU^ J^Li jLioL>- eJL«l jUa^ ,j*^>- *-* <J>\J^ 

2663. ZKafirler §eytamn hemdnsi gelmi§dir; onlann cant, §eyianlann $ahirdi 
olmu§dur. 

Ma'lum olsun ki, be§erde biri cismaniyet ve kesafet ve digeri ruhaniyet ve 
letafet olmak iizere iki cihet vardir. Ve ervah iki nevi'dir. Birisi "ervah-i tay- 
yibe" ve digeri "ervah-i habfse"dir. §eyatin ervah-i habisedendir. Ve be§erin 
kafir olan nevi'lerinin ruhlanyla, §eytanlann ruhlan arasinda cinsiyet vardir. 
Ve "kiifur" liigatde "inkar etmek" ve "ortmek" ma'nalanna gelir; "kafir" ve 
"rminkir", hakikati setr eden demek olur. Kufrun enva'i vardir: 

1 . Allah'in ve peygamberlerin munkirleri. 

2.Allah'in varligini tasdik ve peygamberleri inkar edenler. 

3. Allah'i tasdik ve fakat peygamberlerin ba'zilanm kabul ve ba'zilanm 
inkar edenler. 

4. Allah'i ve cemf peygamberleri kabul etmekle beraber, onlann getirdik- 
leri ahkamin ba'zilanm kabul ve ba'zilanm reddedenler. Bu taifenin hepsi 
§eytanin tasarrufu ve ilkaati altinda zebundurlar. Ve ^Uj 1 J\ jj*-^ lM^ oj 



a^S^ 



AHMED AVNl KONUK "^^jS? 

(En'am, 6/121) Ya'ni, "§eytanlar kendi dostlanna savt-i naff ile ilkaatda bu- 
lunurlar" ayet-i kenmesi mucibince , bu taife §eytanlann §akirdleridir. Bina- 
enaleyh ruhanf seytanlar batin tarafindan ve §eytanlann §akirdi olan cisma- 
nf §eytanlar dahi zahir tarafindan ehl-i hidayeti daima ldlal ile me§gal olur- 
lar. Maksatlan cins-i be§eri kehdileri gibi, mertebe-i ulviyyetden, mertebe-i 
siifliyyete lskatdir. Bu da onlann tabiatlerindeki kibir ve hased sifatlanndan 
miinbaisdir. 

<U>-jJ j> Ji j Jip (j\fi> «JjJ 42>-y\ Jb iSy- jljlj* JUs 

2664. ^$iiz hirderce kfitti. huy ogrenmislerdir; akil ve gonul gozunu dtkmislerdir. 

Bu §eytanlann §akirdi olan miinkirler, kendi muallimleri olan ruhani 
§eytanlann ilkaatindan bircok kotii ahlak ogrenmisjerdir. Ve akil ve kalb, 
kotii ahlaki begenmemek ve reddetmek icab ederken, bunlann akil ve go- 
nul gozleri kor oldugundan, o kotii huylan halkin goziine iyi gostermek 
igin medh etmege cabalami§lardir. Nitekim ayet-i kenmede oitsJi J*J oo **b 
rfiu*! (Enfal, 8/48) Ya'ni, "§eytan onlann amellerini kendilerine susledi" 
buyurulur. 

2665. Onlann $irhinlikde en a§agi huyu o haseMir; o hased ki Dblis'in hoynu- 
nu vurdu. 

kafirlerin girkin huylan icmde en a§agi ve haflf olani hased huyudur ve 
baskalannin elinde gordiigii ni'meti gekememek ve zevalini istemekdir.Hal- 
buki onlann hafif huyu olan bu hased, Iblis'in Adem'e egmedigi boynunu 
vurdu ve alem-i ulviden alem-i sufliye tardina sebeb oldu.. Var onlann bun- 
dan daha biiyiik olan cjrkin huylannin te'sfrini kiyas et! 

JjI jJOL* \j ji^- JL*l_po -tS' JL«>- j JL09- A2>-y\ Jlx** Ol j 

2666. Utapehler htkd u hasedi ondan ogrenmislerdir hi, halk i$in mulk-i ebedi 
istemezler. 

"K6pekler"den murad, kafirlerdir ki, onlann goriinmeyen §eytanlann, 
alem-i zahir icjnde ehl-i hidayete saldirmak igin ta'lim ve terbiye ettikleri bir- 
takim kopeklerdir. Bunlar kihi ve hasedi iblfs'den ogrenmisterdir; ehl-i hida- 
yet olan halk icm miilk-i ebedi istemezler. 



C ^S B 



MESNEVf-t §ERIF §ERHl / VIH. ClLT • MESNEVl-4 • 

2667. O her /tim tftri soUan., sagdan kemal gordii, hasedden ona kulunc geldi, 
agzi kalkh. 

kafirlerin ustadi olan Iblis ile, iblis'in §akirdleri olan o kafirlerden her 
biri her kim icki, alem-i miilk ve melekuta ait bir kemal ve fazilet gordii ise, 
batinlannda kulunc sancisi ya'ni, kann agrisi tutdu ve kalbleri lztiraba dugar 
oldu. "Eyvah, bunda, bende olmayan fazilet var!" diye kiskandi ve o kemal 
sahibini peri§an etmek igin ruy-i Hak'dan goriinerek tiirlii turlu igvaatda bu- 
lundu. 

2668. 2.lra ki harmam yanmis her bettbaht, kimsenin semi yanmis oldugunu 
istemez. 

"Bedbahfdan murad, §ekavet-i ezeliyye ve ruh-i habis sahibi olan kimse; 
"harmam yanmak"tan murad, a'mal-i zahiresinin heba olmasi depekdir. Zip 
kafirlerin amelleri serab gibidir. Nitekim s£re-i Nur'da <->\JJr '^C^ \}j£ jA 
(Nur, 24/39) ya'ni, "Kafir olanlann amelleri serab gibidir" buyurulur. Ya'ni, 
amellerinin harmam yanmis, olan her bir sakf-i ezelf, bu alemde kimsenin 
§em'-i kalbinin hidayetle parladigini istemez. Nerede oyle parlami§ §em'-i hi- 
dayeti goriirlerse, derhal sondiirmege sa'y ederler. Nitekim ayet-i kerimede 
buyurulur: ^ijil &\'j f y ijldj bjl J (Saff, 61/8) Ya'ni, "Allah'in nurunu agiz- 
lanyla sondurmek isterler" ve Kur'an'a "Bir zekf Arab'in uydurmasidir" der- 
ler. bj>i53i Yf 7j -jy'^ Mj (Saff, 61/8) Ya'ni, "Halbuki, kafirler kerih gorse- 
ler dahi Allah Teala nurunu itmam edicidir." 

p± 4i j& d\^ Jus* ji p* jj l; j/c— o JUT <>* 

2669. £A.gah ol, bir kemal de getir, ia ki sen dahi, baskalannm kemalinden ga- 
ma diismeyesin. 

Bu beyt-i §erifde hem dunyevf ve hem de uhrevf fezaile ve hiinerlere ha- 
sed edip gekemeyenlere hitab buyurulur. Mesela birisi miiteaddid lisana vakif 
olur; kendisinde o meziyet olmayan bir hasud, cekemediginden bir iftira ve 
tezvfr ile aleyhinde bulunmaga ba§lar. Ve uhrevi fezaile gelince, menakib-i ev- 
liyada bunlann naziri cokdur. Mesela nefs-i mutmainne makamini, riyazat ve 
mucahedat-i kesfresiyle elde etmi§ ve avam-i evliya mertebesini ihraz eylemi§ 



=3^ 



AHMED AVNl KONUK "^® 

olan bir veil, kendisinin fevkindeki havass ve ehassu'l-havas ziimresinden 
bulunan evliyaullahin ma'rifetlerini, kendi mertebelerinin zevkine uymadigi 
igin inkar ederler, kendilerini biiyuk gorurler. Bunlann arasinda Hz. §eyh-i 
Ekber'i ve Hz. Mevlana'yi ve cenab-i §ah Nak§ibend'in maarifini inkar eden- 
ler vardir. tsimlerinin burada ta'dadini miinasib goremem; belki bu inkarlann- 
dan vazgecmis, olabilirler. Ya'ni, cenab-i Pir efendimiz bu iki simf miinkirlere 
hitaben buyururlar ki: "Ey miinkirler agah olunuz, ehl-i kemalin inkanndan 
vazgecjniz de, kendiniz onlann kemalau gibi bir kemal ve huner ele getiriniz; 
onlann kemallerini gorup kiskanarak gama ve kedere du§meyiniz!" 

2670. HSU hasedin defini Diudadan iste. ia ki Diuda seni cesedden kuriarsin! 

[2681] J 

2671. <y[iuhakkah sana hir hahn me$guliyeti haglasm hi ondan zahir iarafina 
ievecciih etmiyesin. 

"Ne-piirdazf \ "piirdahten" masdanndandir ve bu masdann sekiz ma'na- 
si vardir: 1 . Half kilmak, 2. Tevecdih etmek, 3. Mukayyed olmak, 4. Saz cal- 
mak ve teganni etmek, 5. Kaldirmak, ref etmek, 6. Farig olmak, 7. Nihaye- 
te eri§mek, 8. Tutmak ve kapmak. Burada tevecciih etmek ma'nasinadir. 

Ma'lumdur ki hased sifati nefsin zevahire teveccuhiinden miinbaisdir; zi- 
ra nefis ahval-i batineden bi-haberdir. Binaenaleyh Hak Teala bir kimseyi ah- 
val-i batme ile me§gul ederse, nefis o me§guliyet icinde zevahire tevecciihten 
vareste kalir. 

2672. aWey dir'asim Oiuda ondan doXayx verir ki, onunla mesi olan iki alem- 
den hurtulsun. 

"Hak Teala hazretleri bu alem-i suretde, iizum ve hurma vesair §eylerden 
cikan ickiyi ondan dolayi halk buyurmusdur ki, o icki ile sarho§ olan kimse, 
diinya ve ahiret gamindan kurtulsun." Bu beyt-i §erif, yukanki beytin bir mi- 
salidir. Ya'ni bir §eyde me§gul olmak, onun gayrinden gafleti fcab eder. Nite- 
kim Hak Teala meye o hassiyyeti vermi§dir ki onu igen kimse mest-i la-ya'kil 
olup diinyayi ve ahireti diisunemiyecek bir hale gelir. Ciinki o hal icinde sar- 
ho§Iuk me§galiyeti galibdir. 



C 3P? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

2673. L/ia§i§in kopugiine hassiyei koumu§tur ki, o hir zaman onu kendiliginaen 
kurtanr. 

"Keff-i ha§i§"den murad "nebat kopiigu" demekdir ki, afyon ve esrar de- 
nilen uyu§turucu madde, hashas, ismindeki nebatin tasallub eden kopiikleri- 
dir. Ya'ni "Hak Teala hasha§a bir hassa vermisdir ki, onun yanlan sakindan 
ve §ahindan sizan kopiikler, tasallub ettigi vakit, afyon ve esrar hasil olur; ve 
bunlan yutan ve dumamni geken kimse, bir zaman kendinin kendiliginden 
geger." Bu beyit dahi, yukanki beytin ma'nasmi miieyyed olan misaldir. 

2674. Diakk uykuyu o iislub ile eder ki, fikri ihi alemden kopanr. 

"Be-dan-san", "ba", "an", "san" edevatindan miirekkebdir. "Ba", edat-i 
musahabet "ile", "an" ism-i i§aret, "o" ve "san" edat-i tesbih olup, "iislub, 
tarz ve gibi" ma'nalannadir. Ya'ni "Halik Teala hazretleri be§er igin uykuyu 
oyle bir tarz ile yapmi§dir ki, agir uykuya dalan kimsenin fikri iki alemden, 
ya'ni diinya ve ahiretden fang olur." Bu beyt-i §erif dahi, yukandaki beytin 
ma'nasmi te'yid eden bir misaldir. 

2675. cTHecnun'a hir postun a§kindan i? isledi ki, o du§mamhir dostdan iamrnaz, 

"Kerd", burada "i§ istemek" ma'nasinadir. "Posfdan murad, Mecnun'un 
masukasi olan Leyla'dir. Ya'ni "Fail-i hakiki olan Hak Teala hazretleri, Mec- 
nun'a Leyla'nin a§kindan bir is, i§ledi ki, Mecnun o fiil-i Hak iginde miistag- 
rak olup, kendinden gecti ve muhitindeki e§yayi temyfz edemez bir hale gel- 
di ve dost ile du§maru teftik edemedl" Bu beyt-i §erif dahi bir §eyde vaki' 
olan istigrak-i kullinin, diger §eyleri idrakden men' ettiginin misalidir. 

2676. CA/e/is i$in $ekavel meyleri vardtr ki, o ugttrsuzu yoldan dtsan goi&rur. 

"Nans", som ve ugursuz §ey ma'nasinadir. Ya'ni "lnsan nefis ile ruhdan 
miirekkeb bir sun'-i ilahidir, nefsin §ekavet meyleri vardir ki, onlar nefsin bir- 
takim kotii sifatlandir; ve o sifatlann en ba§ meyleri gazab ve §ehvetdir. Gazab- 
dan sarho§ olanlar bu ofkelerine ciham ve hatt& vucudlaiini feda ederler. katil- 



^^ 



AHMED AVNt KONUK 

ler ve intiharlar bunun vazih delilleridir. Bu meylerin madununda, kibir ve uciib 
ve hased ve kfn gibi daha birgok §ekavet igkileri vardir ki menhus olan ehl-i 
nefsi dogru yoldan gikanr." Ba'zi niishalarda "nahs" yerine "necs" vaki'dir. 

2677. iStfkil i$in saadet meyleri vardir ki, nahlsiz olan menzili bulur. 

Keza akil igin de saadet meyleri vardir; zira akil ruhun stfatidir ve vucud-i 
insani memleketinde halife olan ruhun veziri addedilmi§dir. Nitekim cenab-i 
§eyh-i Ekber hazretleri Et-Tedbimtu fla/i/vyenammdaki kitablannda ruhun ve 
aklin sifatlanni agik temsflat ile beyan buyurmu§Iardir." tmdi nefsin kotii si- 
fatlan oldugu gibi, aklin dahi iyi sifatlan vardir; onlann her birerleri saadet 
meyleridir; bunlann iginde en ba§ mey nza ve iffetdir. Ef al-i Hak'dan razi 
olup ef al-i halka ibretle nazar edenler ve §ehevat-i nefsaniyyelerini, iffet per- 
deleriyle ortenler rahat iginde olup, nakil kiilfetine hacet olmayan bir menzili 
ve daru'l-emani buluriar," 

u~4 **j *jSt j** o\ jx? j JH->t \jr~* s" J &$>£ ***** 

2678. jFele^m gadui kendinin mes&iginden dolayi o taraftan hopanr ve on yo~ 
hi tuiar. 

"Hayme-i gerdun", "felegin gadm"ndan murad, zikr-i mesken ve irade-i 
sakin olmak iizere mecazen, bu cadinn altmdaki sekene-i arz ve kitle-i be§er- 
dir. Ya'ni "Bu kutle-i be§eri te§kfl eden efraddan her birinin kendine mahsus 
bir sarhoshigu vardir. ayikhk tarafindan kendisini kopanr, omindeki sar- 
ho§luk yolunu tutar. Oniindeki sarhoshik yolu da, her ferdin kendi muradi- 
nin ve arzusunun yoludur,- zfra her bin kendi arzusunun sarho§udur. Ne ka- 
dar insan varsa, o kadar da onlan sarhos. eden miitenevvi' mey vardir." 

yr C— 4 jf- J>- Ow. {J ^S- C~~A j^> e> Vi j~~a y> Aj Jjt 

2679. By gonul sakin her bir sarhosa aldanma, Dsa Uiakk'm, esek arpantn 
sarhoftuLur, 

Bu mutenewi' §arablann bir kismi tahur, bir kismi mulewesdir. §arab-i 
tahurdan sarhos, olanlar Isa-me§reb olan ehl-i saadetdir; ve sarab-i mulev- 
vesden sarho§ olanlar dahi, hayvan siretinde olan ehl-i §ekavetdir. Binaena- 
leyh bu kubbe-i felek altinda bulunan her bir sarho§a aldanma, arpa sarho§- 
lanni degil, Hak sarhostanni bul! 



o^^, 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

t 

2680. nZoyle- meyi hu kuplerden iste hi, onun mestligi ktsa kuyruklarian olmaz. 

"Boyle meyi, ya'ni sarab-i tahuru bu kuplerden, ya'ni fani fillah ve baki bil- 
lah olan insan-i kamilin kiiplerinden iste; zira o kamilin sarho§lugu kisa kuy- 
ruklulardan, ya'ni heniiz sifat-i nefsaniyyesinden kurtulmadigi halde, ir§ad-i 
halka kiyam eden nakislardan olmaz. Belki dogrudan dogruya ma'§uk-i haki- 
kfden aldigi §arab-i tahurdandir." Nitekim Hz. Mevlana efendimiz buyururlar.* 

^y> \$\*JtijA -1*1 j y£ *S JU i Ij j j*» Ij y?» y^* -*-*J a^L jj>j>- dv>* is*'-* 

"Giize/ ^u^ii o7an ca/wn sa/cfs/, £>emm makbul olan zahidim elini ve ayagim 
gaib etsin diye, testi testi bade verir; kendi varhgimdan sigrami§im, §arab-i 
ask-i ilahi kupunun dibinde oturmusum, hatta benim hakimim ve kedhudam 
ve mutasarnfim hep Hilda olur, " 

J* y? J?^ £ ' * J *J* i^i &\ j, «*lwl ijC*- dy? i3j£*-* J* &>\ j 

2681. ,Htra ki her ma'$vk dolu bir hup ffbidir; o Wist tortu ve difleri inci gihi 
saftdir, 

Ey salik, mur§id ittihaz edip gdnul verdigin her bir ma'§uk kendi arzusu- 
nun ve muradimn §arabindan dolu bir kiip gibidir. Fakat bu miir§idler iki ne- 
vidir. "0 birinin icmdeki §arab"[dan] murad, tortudur, ya'ni heniiz onun ba- 
tinmda nefsinin ve varliginin zevki vardir. Fakat dtger bir mur§id daha var- 
dir ki, onun batini inci gibi saftir. Kendi nefsinin ve varliginin zevkinden as- 
la eser yokdur. 

Ss^ks!-\ j ty** ^b ^ \j -^U^-' b J^> u>* L-b-i ^» 

2682. By mey taniyan, tyah ol, ihtiyat ile tat, ta ki ihtildidan miinezzeh bir mey 
hulasini 

Ey varhk ve yokluk §arabini taniyan s&lik, her bir kupun §arabim ihtiyat ile 
tat, gaflet etme; zfra gok yokluklann altinda varhklar vardir. eger boyle ihtiyat 
ile hareket edersen, caiz ki, sifat-i hakkaniyye §arabiyla dolu ve sifat-i nefsa- 
niyye §arabiyla memzuc ve muhtelit olmayan bir kiip bulup, mey-i safi igesin. 

Ma'lum olsun ki: "Tecelli, zat ve sifat-i uluhiyyetin zuhurundan ibaretdir. 
Ve run igin dahi tecelli olur; ve bircok salikler bu makamda magrur olmu§lar 



^ 



(g^ AHMED AVNl KONUK "^® 

ve tecelli-i Hakk'i bulduklanm zannetmisterdir. Eger §eyh-i kamil, sahib-i ta- 
sarruf olmazsa, bu vartadan halas mu§kil olur. Vaktaki goniil aynasi be§eriy- 
yet sifatlanndan ve tabiat paslanndan safT olur, kalbe ba'zi sifat-i ruhani te- 
celli eder ve ba'zan dahi Hakk'in halffesi olan ruhun zau tecelli eder ve ken- 
di hilafeti sebebiyle "Ene'1-Hak" da'vasini eder. Tecelli-i ruhani ile tecelli-i 
rabbani arasindaki fark odur ki, tecelli-i ruhaninin hudus ni§ani vardir, onun 
kuwe-i ifnaiyyesi yokdur-, vakia zuhur vaktinde sifat-i be§eriyyeyi izale 
eder; fakat fani kilamaz. Tecelli hicab altina gittigi vakit, derhal sifat-i be§e- 
riyyet zahir olur. Velakin salik, Hak Subhanehu ve Teala hazretlerinin tecel- 
lfsinde bu afetlerden emin olur. Diger bir fark dahi budur ki, tecelli-i ruhani- 
den, siikunet-i kalb zahir olur. Halbuki salik §ek ve subheden halas olamaz. 
Bu tecelli ma'rifet-i tarn zevkini vermez. Ve tecelli-i rabbani bunun hilafina- 
dir. Ve bir fark dahi budur ki, tecelli-i ruhaniden gurur ve husul-i kemal zan- 
ni hasil olur ve uciib ve varlik ziyade olur ve talebde noksan olur; ve havf ve 
niyaz azalir. Ve tecelli-i rabbaniden bunlann hepsi kalkar ve varhk yokluga 
mubeddel olur ve taleb ziyadelesir; ve susuzluk ve havf ve niyaz artar." 
Mu'teriza igindeki fikralar Cevahir-i GayMden miitercemdir. Imdi birgok sa- 
likler tecelli-i rabbaniyi, tecelli-i ruhaniden tefrik edemediklerinden, kendile- 
rine vaki' olan tecelliyat-i ruhaniyyeyi, tecelli-i rabbani zannedip, ir§ad 
da'vasina kiyam etmisjerdir. Ve fakirin anladigina gore cenab-i Pir efendimiz 
"muhtelit §arab kiipu" ile , bu gibi saliklere i§aret buyurmaktadirlar. Nitekim 
atideki beyt-i §erif dahi bu ma'nayi te'yid buyurur. 

2683. Uier ikisi sana sarhosluk verir; fakat bu sana ZRabb-i dine kadar $eki- 
ci sarhosluk aetirir. 

Ya'ni ey salik, sana hem tecelli-i ruhaniye ve hem de tecelli-i rabbaniye na- 
il olan iki taifeden her biri, kalbine teveccuh ettikleri vakit, sarhosjuk verir; fa- 
kat ewelkinin icjrdigi sarab kan§ikdir, ikincinin icjrdigi §arab ise saf olup, sana 
Rabb-i din olan Hak Teala hazretlerinin zatina gekici olan bir sarhosjuk getirir. 

2684. JAkibet flkirden ve vesvdsdan ve hilelerden kurtulursun. H^u akil, bai}- 
svz deve raksmdadir. 

"Ikal", hayvanlann dizlerini birbirine bagladiklan bagdir. Bundan murad, 
sifat-i nefsaniyyedir. Ya'ni "Sen, tecelli-i rabbani kiipu olan kamilden §arab 



*$$&> 



MESNEVI-1 SERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

ictigin vakit varligindan ve senin varligimn fcabi olan fikir ve vesveseden ve 
hflelerden kurtulursun. Binaenaleyh senin aklm bu gibi nefsani baglardan an 
olarak deve raksinda olur." Kamus'a nazaran "raks" maddesi, "ziplayip oy- 
namak" ma'nasinadir; ve "raks" fiili, "rakkas" ile "deve"ye mahsustur. Bu sig- 
rama ve oynama ba§ka hayvanlarda olursa "kafz ve nakz" itlak olunur. "Rak- 
su'1-bair" ve "raksu'1-ibil" derler. Ve "cemel" deve ma'nasina olup, beyt-i §e- 
rffde akil, deveye tesbih buyurulmu§tur. "Akil bagsiz kaldigi igin mesrur ola- 
rak deve raksi iginde olur", demekdir. 

2685. Qiinki enhiyd, ruh ve melek cinsidirler, muhakkok melefii felekden cezh 
ettiler. 

Ya'ni enbiya ve onlann varisleri olan evliya hazarati ruh ve melek cinsi 
olduklanndan, melegi muhakkak bir surete felek canibinden ya'ni alem-i ul- 
vfden gektiler. 

2686. Uiava, alexin cinsi ve onun arkaaasi&ir , zira hi her ikisinin ahenai alev 
uzerinedir. 

Hava-yi nesimi ile ate§ arasinda suret i'tibariyle adem-i mu§abehet mev- 
cud ise de, bi'1-kimya birbirinin cinsi ve arkada§idir. Zira hava-yi nesimi uzuv- 
lanndan birisi, muveUidu'l-humuzadir; ve ate§ dahi bu unsurun ihtirakindan 
ba§ka bir §ey degildir. Zira muvellidu'l-humuza olmasa, ate§ husule gelmez. 
tmdi bunlann ikisi maddeten bir cins ve arkada§ olduklan [gibi] halen ve vas- 
fen dahi mutecanisdirler; cunki gerek hava ve gerek ate§, ya'ni hararet bir 
ahenkte olup, her ikisi de yukanya suud ederler. Bu ve atfdeki beyt-i §erffler, 
yukanki beyt igin bir misaldir. 

2687. Uaktaki sen hir hos iestinin agzim haglarsm, hir havuzun ydhui hir ir- 
magtn icine koyarsm. 

2688. OCiyameie kadar o asayvya gelmez, zira ki ici hosciur ve onttn i$inde ha- 
va vardir. 



s $P a 



AHMED AVNt KONUK 

XtS *)ll (Jy* *jh \j 3j>- J»p> iy. Nl <Jj~* by? J'^j J-» 

2689. uMademki havanm meyli yukan tarafa olur, kendi zarfini dahi yukan 
iarafa ceker. 

Ya'ni enbiya bu aleme, suret-i kesife-i be§eriyyede geldiler; fakat onlann 
ma'nalan run ve melek cinsindendir. Latff olan melegi ve ruhu, latff olan 
alem-i ulvf cezb eder ve onlann suret-i kesife-i*be§eriyyeleri de, onlann latff 
olan batinlanna tebean alem-i ulviye miincezib olur. Nitekim bir testinin ag- 
zini su gegmiyecek suretde siki siki baglayip suya atsan, o testi suyun dibine 
batmaz; zira igi kesafetden bo§dur ve onun iginde latif olan hava vardir. Ve 
hava-yi nesfmfnin meyli ise, yukan tarafadir. Kendi zarfi olan testiyi dahi su- 
yun ustiinde tutar ve batirmaz. 

o~»1$jL»» l)«- OLii' ( JiS' OLijt {Sy (JU^Ljl k j^^r & Lfr>L*- 01 jlj 

2690. ^tne o canlar ki enbiya cinsidir, onlann tarafi sayeler gibi cekicidir. 

Enbiya melek ve ruh cinsi olup, onlan alem-i ulviden gektikleri gibi, enbi- 
ya cinsi olan mu'minlerin canlanni dahi, bu enbiyanm tarafi golgeler gibi ge- 
kicidir. 

2691. 2Xra ki onun akh galxbdir ve seksiz akil hilkatde melek tie cins geldi. 

Zira ki, enbiya cinsi olan canin akli galibdir, nefsi galib degildir; ye akil ise 
subhesiz hilkatde, kemal-i letafetinden dolayi, melek ile bir cins olarak zahir 
oldu. 

jju JLi X»\ (U-^l j*^- tjJu J-^ - ji v^ <_r^ c£lj* ^ 3 

2692. Ue o heva-yi nefs ise, diisman uzerine galibdir; nefis esfel-i cins geldi, 
ona gitti. 

Heva-yi nefs ise Allah'in du§mam uzerine galib olup, onu yed-i tasar- 
rufuna almi§tir. Zira heva-yi nefsine maglub olup enbiya ve onlann varis- 
leri olan evliyaya muhalefet edenler, Allah'in ve Allah 'a mutf olanlann 
du§manidirlar. Nitekim sure-i Miimtehine'de buyurulur: \£±*s u i>>i ^.AJi i^.il. 
ftUjT^japj <s 5 ±* (Mumtehine, 60/1) Ya'ni "Ey mu'minler benim du§ma- 
m'mi ve sizin du§mamnizi dost ittihaz etmeyin!" Nefis alem-i siifli cinsin- 
den olarak zahir oldu ve yine kendi cinsi olan o alem-i suflfye gitti. Ikinci 



Sgp? 



MESNEVI-1 SERtF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

misra'daki "sud" yerine "suh" vaki' olmusdur. Ve "sun" Tiirkge'de "tuh!" 
ma'nasinadir. §u suretde ikinci misra'in ma'nasi "Nefis, esfel cins geldi, tiih 
ona!" demekolur. 

2693. ZKibii zemim clan jfir'avn'm cinsi idi; Srbti kdim clan uMusamn cm- 
si idi. 

Misir ahalisinden Kibti denilen halk, mezmum olan Fir'avn'in cinsi idi, bi- 
naenaleyh Fir'avn'a tabi' oldular. Sibti, ya'ni Beni-lsrafl taifesi ise, Musa 
(a.s.)in cinsi idi, binaenaleyh o nebiyy-i zisana tabi' oldular. 

\j~* jA^a \j ^j> J'^i^ y. \j tij^j j~*^t- jL*U *y. 

2694. Shaman, Jir'avn'm daha ziycide cinsi idi, onu secti, sarayimn sadnna 
kadar flotiirdii. 

Haman ismindeki §ahis, Fir'avn'in daha ziyade cinsi oldugundan, bircok 
e§has arasindan Fir'avn onu segip, kendisine vezir yapti ve onu sarayinda 
ust basa gecjrdi. 

2695. $iihhesiz onu sadtrdan ka'ra kadar cekti; zira o iki murdar, cehennem 
cinsindendir. 

"Sadir"dan murad, makam-i saltanat; "ka'r"dan murad, indiras-t saltanat 
ve helak-i cisimdir. "Cehennem cinsi"nden murad, alem-i kesafet ve tabfatdir. 
Ya'ni, "§ubhesiz nefsam ve cismani olan Haman, Fir'avn'in suretini sadr-i 
saltanatdan, ka'r-i deryaya ve helake gekti. Zira sifat-i nefsaniyye ile miilev- 
ves ve murdar olan Haman ve Fir'avn, cehennem, ya'ni alem-i kesafet ve ta- 
biat cinsindendir." 

Malum olsun ki, Fir'avn'in, garki idrak ettigi vakit, iman ettigine Kur'an-i 
Kerim §ahiddir. Bu lmamn makbul olup olmadigma dair olan akval, Fususu'l- 
Hikem'de Fass-i Musevi'de izah olunmusdur. Bu ve atideki ebyat-i §erife, 
Fir'avn'in imandan evvelki halini musavvirdir. Zira her kafirin imandan evvel- 
ki hali budur. Nitekim Hz. Omer (r.a.) efendimiz, imandan evvel Resul-i Ek- 
rem hazretlerinin vucud-i saadetlerine su-i kasd niyeti ile hareket etmis. idi; ve 
subhe yok ki, o hal icmde iken onun ahval ve tab'i cehennem cinsinden idi; 
iman ettikden sonra, en ewel izhar-i Islam icin kilici geken de o hazret oldu; 



<^^» 



AHMED AVNI KONUK 

ve bu hareket ve tabiat ise, cennet cinsinden idi. Binaenaleyh bu beyt-i senf 
Fususu'l-Hikem'm iman-i Fir'avn'in makbuliyeti hakkindaki hiikme muhalif 
degildir; iyi teemmul etmek lazimdir. 

2696. Dier ikisi cehennem Q&i uahxci, nurun zuLdidtr; her ikisi cehennem g&i 
gonul nurundan nefret edicidir. 

Fir'avn ile Haman, zulum ve kahirlanyla halki cehennem gibi yakicidirlar; 
ve nur olan adl ve lutfun ziddidir ve her ikisi, gonul nuru olan ilim ve fman- 
dan nefret edicidir. 

>y.j h J^^jy *£ j^ y *jj y u>r <^ **-£ t)P ^ J 

2697. 2,ira hi cehennem der: *6u mii'min sen cahuk gee, zira senin nurun ate- 
§i havh!" 



£* 



Resulullah (s.a.v.)in: "Gee. ey mu'min, ztra senin nurun, 
benim ate§imi sondurdii!" hadis-i §erifmi beyandir. 



Bu siirh Ankaravi niishasinda yokdur, Hind niishalannda vardir; fihristde 
kolaylik oldugu i?in fakir derc ettim. 

Hadis-i §erifin ibaresi sudur: <_o u titi £ jy ou ^> i ?? oLUi rji ^ J^l- Ya'ni 
"Kiyamet giiniinde cehennem der ki: "Ey mu'min geg, zira senin nurun, be- 
nim nanmi sondurdii!" Bu hadfs-i §enfden anla§ihr ki, mu'min cehennemden 
nasil kagarsa, cehennem de mu'minden oyle kagar da der ki: 

xz£ ^ j>b *£ dy>- \j *~£j\ xzS^g* Ojjj *£ cyy ^ J-^i 

2698. "6y mii'min gee, zua senin nurun etek cehiigi vakil, atesimi oldiiriir!" 

Birinci misra'daki "kused", "oldurmek" ma'nasina olan "kitten" masda- 
nndandir, "sondurmek" ma'nasinda miista'meldir. "Damen ke§iden", "etek 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

gekmek" demekdir; burada "salina salina naz ile ^rumek" ma'nasinadir. Ni- 
tekim bir sair surinde bu ma'nayi kullanmi§dir. Beyit: 

^Jjii d>j Jj^ Cr**r °^y ^ ^ d hj 

"0 cihamn cam vaktaki naz He hiraman olarak gemenden di§anya gikar, sanir- 
sin ki, gemen ku§lannm cam tenden di§anya gikti. " (Bahar-i Acem). 

Beyt-i §erifin hulasa-i ma'nasi §udur.* "Cehennem der ki: "Ey mu'min geg, 
zira senin nurun iizerimden nazli nazli gegtigi vakit, ate§imi sbnduriir!" 

2699. O cekennemlik dahi nur clan iirker; zira ki ey sanem, onun cehennem 
. tab't vardir. 

cehennemlik olan kimse dahi, cehennemin nurdan ka^tigi gibi, nur-i 
iman ve irfandan iirker; zira ey mahbubum olan muhatabim, o cehennemlik 
kimsede dahi cehennemin tabfati vardir; cunki birbirinin cinsi olan iki §eyden 
birisi her neden iirker ve hazzetmezse, digeri de o §eyden iirker ve hazzetmez. 

2700. uWii'minin canla cehennemden kacitgi Qibi, cehennem de mii'minden kacar. 

2701. £ira hi, onun nuru, aies cinsi olmaz; hakikaide nur isteyici nann zuUi 
geldi. 

Nur ile nann farki budur ki, nur mazhar-i ism-i Latif oldugundan yakmaz 
ve kendi zahir oldugu gibi, e§yayi da muzhirdir. Nar ise mazhar-i ism-i Kah- 
har oldugundan yakar. Bununla beraber nar dahi kendi zahir ve e§yayi muz- 
hirdir. Zuhur ve izharda nur ile nann ittihadi, bu alem-i tabiatda lutuf ile kah- 
nn miimtezic ve kan§ik ;oImasi hikmetine miisteniddir. Nitekim ate§den, 
mumdan, lambadan ve elektrikden ve hava gazmdan nur ve aydinhk zahir 
olmakla beraber, yakar. Imdi gerek nurun ve gerek nann suretleri oldugu gi- 
bi, ma'nalan da vardir. Nur ma'nasi cihetinden "vticud"a ve "ilm"e ve 
"iman"a ve "ikan"a ltlak olunur. Zira kalb bunlardan surur ve rahat duyar. 
Nar dahi, ma'nasi cihetinden "adem"e ve "cehl"e ve "kufr"e ve "§ekk" ve 
"zunun"a ltlak olunur. Zira kalb bunlardan elem ve iztirab duyar. Binaena- 



cs^, 



AHMED AVNt KONUK 

leyh ewelkilerin talibi, ikincileri istemez; zira birbirinin ziddidir ve iki zid bir 
yerde miictemi' olmaz, 

2702. UiaMscie geUi ki, mnmin duacla Diudd'dan cehennemden necat isledi- 
jji vakit; 

2703. Cehennem dahi ondan can ile halas isier der ki: "By DiuM beni falan- 
dan uzaklashr!" 

Bu iki beyt-i serifde su hadfs-i senfe isaret buyurulur: j* Jjt\ ^ <yP ^ !il 
^ jj>r\ ^\p\ J j* pi Ya'ni, "Mii'min: "Ey benim Allah'im, beni nardan halas 
et!" dedigi vakit, nar dahi: "Ey benim Allah'im, beni ondan halas et!" der." Zira 
her §ey kendi cinsi olmayan seyden kalen ve halen ve fiilen nefretini izhar eder. 

2704. Caztbe cinsiyeidir, simdi jpr ki, sen kufur ve (Linden kimin cinsisin? 

Yukandan beri verilen izahatdan anla§ildigi vech ile, "Cazibenin ve bir §e^ 
yi bir §eyin kendi tarafina gekmesinin sebebi cinsiyetdir. lmdi ey insan, sen 
kendini tedkik et, kalbinin muhabbeti kiifur ve dfnden hangjsine mutemayil- 
dir?" Ve seni kavlen ve halen ve fiilen kendi tarafina geken kufur mudiir, 
yoksa dm ve fman midir? Eger muhabbet-i kalbiyyen kafirler tarafina ise, on- 
lann cinsindensin ve eger mu'minler tarafina ise, keza onlann cinsindensin. 

2705. Gfjer Diaman'a mail isen, Diaman'a mensubsun ve eger CMusaya ma- 
il isen Subhana mensubsun. 

Eger Haman me§rebinde olan ehl-i nefse mail isen veyahud kendi viicu- 
dunun memleketinde Haman olan nefsine muhib isen, bil ki, Haman cinsin- 
densin; ve eger Musa (a.s.) me§rebinde olan insan-i kamile veyahud mem- 
leket-i vticudunda halife-i Hak olan ruha mail ve muhib isen, bil ki, insan-i 
kamil ve ruh gibi Subhan'a mensubsun. 

2706. we eger her ikisine maillik peyda eUin ise, nefis ve akilsin; o her ikisi 
kari§ikdir. 



MESNEVf-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Engihten", yerinden kimildatmak, kan§tirmak, yuksek yapmak, yukan 
gekmek, uzak etmek, peyda etmek ve duzmek ve in§a etmek ma'nalannadir; 
burada "peyda etmek" demekdir. "Mailf deki "ya", masdariyet; "aklf'deki 
"ya" hitab igindir. Ya'ni, "Ey kimse, eger sen hem Haman'a ve hem de Mu- 
sa'ya maillik peyda ve izhar etmi§ isen, hem nefissin ve hem de akilsm, sen- 
de nefis ile aklin ahkami kan§mi§dir." 

2707. Uier ikisi cenkde&irler; aman aman, $alts id hi akil vehus nefis uzeri- 
ne galib olsun. 

Nefis ile aklin ahkami birbirine kan§tigi vakit, her ikisi de niza'da ve cenk- 
dedirler. Ey salik, eger bu hal iginde isen, gali§ ve mticahede et, ta ki akil ve 
zekan, nefsin iizerine galib olsun! 

C— SJj fi J* jJs- ji ^j^j aS' c— ~~j jj\ (^iLi dx*- t>Lf^- j* 

27 OS. Cenk cihani i$inde meserret, bu kafidir hi, diisman iizerinde her dem he- 
zunet goresin. 

Cenk ve harb alemi icinde insanin sevinmesi igin, her an du§manin hezf- 
mete ducar oldugunu gormek kafidir. Binaenaleyh salik esna-yi sulukiinde, 
aklinin te'siriyle, nefsinin sifati miinkesir ve miinhezim oldugunu gordukge, 
terakkisine vakif olup sevinir. 

(^ 

Musa {a.s.)a iman getirmek hususunda Fir'avn'in 
Haman ile mesveret etmesi 



2709. indd yiizlii, akibet siddet ile mesveret icin ^Haman'a soyledi. 

inadgi ve kavgaci Fir'avn, bf-tarafane ve hiisn-i niyyet ile degil, ofke ve 
§iddet ile mesveret etmek iizere macerayi, veziri olan Haman'a soyledi. 



c^sp^ 



AHMED AVNl KONUK 

2710. O DCelimullah'm va'dderini soyledi ve azgim mahrem yaph. 

Ya'ni, Musa (a.s.)tn yukanda izah olunan dort va'dini de Haman'a soy- 
ledi ve o azgin kafiri, kendisine mahrem ittihaz etti. 

2711. Uiamdn'a soyledi, vakidki onu yalniz gordii; Diamdn si$radi ve o yaha- 
sini yiritu 

Fir'avn bu sozleri veziri olan Haman'i yalniz olarak gordiigii vakit soyle- 
di ve rmizakereleri mahremane ve hafiyyen vaki' oldu. Haman bu sozlerini 
isjtince, yerinden firladi ve kederinden esvabimn yakasim yirtti. 

2712. O lain na'ralar vurdu ( hukaiar eiti, sar.tjjmi ve kiilakini yere vurdu. 

aLJ <_ t ^~ Jl i-L^o ul&r u^ *^* ^JJ J"^ <Jl-*5 4JjSc>- <s 

2713. H^edi hi: yyr B'6yle edehsiz o hos sozii sahin yixzune nasil soyledi?" 

2714. Sen dimle alemi musahhar elmissin, isi sen haht ile alhn gibi etmissin!" 

"Ey hukixmdar, sen etrafindaki milletleri rey ve tedbirin ile musahhar et- 
mi§sin; hepsi sana itaat ediyorlar; sen hukumetinin i§ini sevk-i tali' ile altm 
gibi saf ve parlak ve fesaddan an etmi§sin!" 

2715. ^Saltanlar masriklardan ve magrMerden senin tarafina husumetsiz ha- 
fa$ getirirler." 

"Etrafinda sarkan ve garben vaki" olan milletlerin hiikumdarlan sana itaat 
edip, husumetsiz ve inadsiz senin tarafina haractanni, vergilerini getiriyOrlar." 

2716. €y heykuhdd, jtadi§ahlar senin esiginin tapragi iizerine sad olarak da- 
dak siirerler!" 



e^P? 



MESNEVf-1 SERfF SERHt / VIII. ClLT -MESNEVt-4 • 

"Keykubad", "key" ile "kubad" dan miirekkebdir. "Key", padisah-i kah- 
har demekdir ve "Kubad", Nu§irevan'in babasimn ismidir. Sonralan sev- 
ket-i azim sahibi olan hukiimdarlara lakab olmusdur. Ya'ni, " Ey Fir'avn, 
sen o kadar §evket ve azamet sahibi bir hukumdarsin ki, zamamnin padi- 
sahlan senin sarayimn e§igini, iglerinde sikinti duyarak degil, siirur ve haz 
ile operler!" 

LaPj^j *jiy -Ub^X; jj l» *_~^ J^ Oj^- j^L; i_~*l 

2717. "J^Zjjin aij hizim ahmtzi flordiiflu vakit, yuz $evirir, degneksiz ka$ar." 

Ya'ni, "Diismanlann azgin atlan, bizim ordumuzun atlanni gordiigu vakit, 
degnek ve sopa vurmaga hacet kalmaksizm, yiiz cevirip kagar." 

2718. "<§imdiye kadar cihamn ma'budu ve mescudu olmus idin, bendelerin en 
a$aflisi olursun!" 

"Eger sana vaki' olan teklffi ve va'dleri kabul edip, Musa'ya tabi' olursan, 
§imdiye kadar cihamn ma'budu ve mescudu oldugun halde, bundan sonra en 
aleak mertebeye sukut edip, bendelerin en asagisi olursun!" 

c*«jj tJo >y$i (^ jjyjjt- o d-^jitijp- jjj j 0^-i !^>> j'J* j^ 

2719. n<r Bin ates icinde olmak, bundan daha kosdur ki, bir hudavend benHe-pe- 
rest olai" 

"Hudavend", sahib ve malik demekdir. Bu kelime "hud" ve "a" ve "vend" 
ciizlerinden miirekkebdir. "Hud", "kendi" ma'nasma olan "hod"un muhaffe- 
fidir. "A", "ameden" masdanmn emr-i hazindir. "Huda", "kendi gelici" 
ma'nasinda vasf-i terkibfdir. "Vend", edat-i nisbet ve tesbihdir. "Bende-pe- 
rest", "bendeye tapici" ma'nasinda vasf-i terkibfdir; ve bendeye tapmak, kisj 
kendi kendine itaat etmekden kinayedir. Ya'ni, "Haman dedi ki: "Ey Fir'avn, 
bir hiikumdann kendi koielerine itaat etmesinden ise, bin ate§ icinde bulunup 
mahv olmak daha hosdur!" 



C/- ] 



*^ S- Cf ^T -^ ^ C&? ^ <J\ \j* Jj' J&. ij 



2720. ^Oiayu, ey $2/i-i ctn, ewelen beni oldur, ta ki benim gozum bunu §ahin 
[2732] „.]„.,// 

uzennae flormesin! 



AHMED AVNl KONUK 

"Qin", ma'ruf bir memleketin ismi oldugu gibi, "toplamak" ma'nasina olan 
"giden" masdannin emr-i hazmdir. Bu suretde "§ah-i gin", "§ah toplayici" 
ma'nasmda vasf-i terkfbf olur ki, bu ma'na yukandaki 2716 numarah beytin 
ma'nasini miieyyid olur. Hind nushalannda "gin" yerine "hin" vaki' olmu§- 
dur; "agah ol!" demekdir. Ya'ni, "Ey hiikum ve niifftzu altina sahlan toplayi- 
ci olan Fir'avn, hayir, sen Musa'mn teklifini kabul etme; eger edersen ewe- 
la beni oldur, ta ki senin gibi bir §ahin uzerinde bu mezelleti benim gdziirn 
gormesin!" 

2721. "By hiisrev, evvela benim boynumu vur, id ki benim goziim bu mezelleti 
gormesin!" 

2722. L/lalbuhi boule olmamamisHir ve olmasin hi, arz felek ola, Jeleh arz. 

"Halbuki yerin gok ve gogiin dahi yer olmasi gibi bdyle bir hal vaki' ol- 
mami§dir ve olmasin, ya'ni ba§lar ayak ve ayaklar da ba§ olmasin!" 

jjj-i I* u-^ J-> til* 0^:^ -AJj-i U Jfi *&r\y>- U d\f^> 

2723. nr Bizim bendelerimiz, bizim hace-tasimtz olurlar. ^i-dillerimiz bizim 
aoniil iirmantanuz olurlar." 

"Hace-ta§", bir efendiye hizmet eden kimseler ki, "kapi yolda§i" derler; 
"bf-dil", a§ik ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey Fir'avn, eger sen Musa'mn teklifini ka- 
bul edersen, biz kendi bendelerimiz ile hukukda miisavf olur ve biz onlar ile 
bir efendiye hizmet eden kapi yolda§lan oluruz; ve §imdi bize a§ik ve muhib 
olanlar, ol vakit bizi incitici ve gonlumuzii tirmalayici olurlar." 

2724. ^u^manlann gozii audin ve dostun gozii kor olur; boule olunca giilistan 
bizim i$in mezann cLxbi oldu." 

Ya'ni, "Biz yukanda tasawur olunan hale dugar oldugumuz vakit, dii§- 
manlann gozii aydm olur ve sevinirler ve dostlann gozii de kor olur,- bu hal 
kar§isinda giilistan bizim igin mahall-i safa degil, mezann dibi olur." Nefis ve 
ehl-i dunya olan erbab-i nefis, insan-i kamile itaat etmek arzusunda bulunan 
bir kimseyi de, boyle Haman gibi vazgegirmege sa'y eder. 



t^3^> 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 

JUL* (j^*-" cJu»jj 
Haman'm soziinun tezyifi 



2725. dostu i&smandan tanimait; nercli o, kor gibi ecjri oynacli. 

"Nerd", tavla oyununa derler. Ya'ni "Haman dostu ve dii§mani idrak ede- 
medi ve bu hayat-i diinyeviyye oyununu egri oynadi." Zfra bu hayat-i diin- 
yeviyyede ehU hidayet ve ehl-i dalalet vardir. Ehl-i hidayete ve ruhlanna 
meyl edenler, oyunlanni iyi ve dogru oynarlar; ve ehl-i dalalete ve nefisleri- 
ne meyl edenler egri oynarlar. 

jS" <U J*-ij JL» \j OULS"^ t ji*J (j\ }yj y y>- y < y^. So 

2726. By lain, senin du§manin, senin gayrin olmaz, gunaksizlara run ile aii§- 
man demel 

Ey dergah-i izzetden kovulmus, olan, senin diismamn senin nefsinden 
ba§kasi degildir! Zira sen bilciimle muradlanni, nefsini ve mevhum olan var- 
hgmi tatmfn icjn icraya te§ebbus ediyor ve o arzulannm husulli igin enva'-i 
mezalimi irtikab ediyorsun. Senin haksiz arzularma muhalefet eden giinah- 
sizlan diisman addedip, onlara kar§i tutuyorsun. 

C—J y*-\ j J j\ j3\j2 4^ (JL— vxJji -b cJU- ^j>\ y" J~>. 

2727. Senin inHinde hu kotii hat, Aevleiclir ki; evveli devatlev ve ahiri leilir. 

"Devadev" ve "dev", "deviden" masdanndan emr-i hazirdir. tki emr-i hazir 
arasinda rabt ve ittisal elifi getirirler, kesret ve temadf ma'nasi ifade eder. "De- 
vadev"! Tiirkgemizde "ko§ bire kosj" diye terciime etmek miinasib olur. "Let", 
dogmek, vurmak ma'nasmadir. Ya'ni, "Ey Haman senin indinde nefis azginli- 
gi ve zuliim gibi kotii haller devletdir." Halbuki "devlet" kelimesi "dev" emr-i 
hazir-i Farisi'si ile, "let" masdar-i Arabi'sinden miirekkebdir. "Binaenaleyh o 



^cSp? 



AHMED AVNl KONUK 

senin devletinin ibtidasi "ko§ bire ko§"dur, ahiri de "dayak"dir". Ya'ni icra-yi 
saltanat edip, halk (izerine tahakkum edecegim diyerek ale'd-devam tedbirler 
arkasinda ko§makdir ve sonunda da ya zahiren veya batmen darbe-i te'dibdir. 

d\y>- A*J,j+* \j OjL^ jA Oljss-jaJ- (jj\si cJjJ \y_\ j\ £ 

2728. Sger hu devletden siirtiine surtiine hosmazsan, senin bu baharina Kazan 
gelir. 

2729. uvlasrih ve magrib, senin atbisini coh gormuslerdir hi, onlann basini ten- 
Hen hesmislerdir, 

2730. Uvtasnh ve magrib hi, berharar olmaz, diger hir kimseui nasil payidar 
[2742] eder? 

Ma§nk ve magrib iizerindeki hiikumdarhga magrur olma ve i'timad etme; 
zira magrib ve ma§nk fanf oldugundan, dayamlacak bir §ey degildir. Kendi- 
leri fanf olan §eyler, ba§kalanna nasil beka te'min eder? 

-^ JJJ ^y ^-~z£ ^~^j^- ~k> j fj'y £ <-£jjl J** ^'^ y 

2731. Sen onunla fahr getirirsin hi, horhudan ve bagdan insanlar birhag gun 
sana yaltaklanwi oldu. 

Ey devlet ve diinyaya magrur olan kimse, korkudan ve hapisden na§f insan- 
lann birkac gun sana kar§i yaltaklanici olmasi sebebiyle iftihar mi ediyorsun? 

J^S"! ^j* _jl 0U- jXl j»j JluS" '^j* ijsj>^ ^jA \j aS' y> 

2732. unsanlar her hime bir siicud ederlerse, onun canxna zehir doldururlar. 

Insanlar mevki' sahiblerinin oniinde serruru ettikge ve onlara kar§i tabas- 
bus ve temelluk eyledikce, onlann kibir ve azametini tahrik edip, koltuklan- 
m kabartirlar. Bu hal ise onlann canlanna ve batmlanna zehir doldurup, on- 
lan ma'nen helak etmek demek olur. 

I 2733. Uahtahi ondan onun o sacidi rilcu eder, o himse onun zehir vefena ha- 
le dusixrudi oldugunu bilir. 



*$%&> 



MESNEVf-1 §ERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ~*^?$ 

"Mubid", if al babimn ism-i failidir. Sulasisi dorduncii babdan "vebed"dir. 
Ma'nasi, bir adamin ya§ayi§i sikinti ve §iddet iizerine olmakla bed-hal olmak 
demekdir. Binaenaleyh "mubid", fena hale dusuriicu demek olur. Ya'ni, 
"Vaktaki o ikbal sahibinin oniinde ba§ egen ve secde edici olan kimse, ondan 
yiiz fevirip, ta'zimini ve hiirmetini kat* etse, ikbal sahibinin batim zehir icmis 
gibi elem duyar; binaenaleyh o elem esnasinda o kendisine secde edenlerin 
ve mutemelhklann zehir oldugunu ve kendisini fena hale du§iirucu oldugu- 
nu bilir ve idrak eder." 

2734. By saadet ona ki, onun nefsi zelil oldu; vay ona ki serke$likden dcCa gibi 
oldu! 

Ne mutlu o kimseye ki nefsini zelil tuttu ve halka kar§i miitevazi' oldu; 
vay o' kimsenin haline ki nefsinin serkesliginden ve tekebbiirunden, halkin 
onune dag gibi dikildi! 

c~~* ^ d\ c-iS* j*j j> ^ jl c^~a *£ Ob JllS j* j j& ^A 

2735. 1?u iekebbur ki vardxr, zekr-i katil bil; zehir dolu olan meyden o ahmak 
sarho§ oldu. 

Ey insan, nefisde olan bu tekebbiirii, ruhunu helak edici bir zehir bil! l§te 
Haman ve Haman mesrebinde olan ahmaklar bu zehir dolu olan nefsin sara- 
bindan sarho§ oldular. 

• * 

2736. HSir muclbir zehir dolu olan meyi i$tifli vakit, hir dem tarabdan bir ba§ 
sallar. 

Bir bedbaht zehir dolu olan ickiyi ictigi vakit ispirto dimagini uyustarur ve 
bir an igin keyiflenip basmi sallar ve raks eder. 

2737. ^ir demden sonra zehir onun camna du§er; zehir onun caninda ah$ ve~ 
ri$ yayar. 

"Can"dan murad, burada ruh-i hayvanfdir; ve icki ispirtosunun hayat-i 
hayvaniyye iizerine olan su-i te'siri edbba tarafindan uzun uzadiya fzah edil- 



eg^g> 



AHMED AVNI KONUK 

mi§ ve bir ayya§in biinyesinde ayn-i zehir olan ispirtonun nasil bir ali§ veris, 
ettikleri gosterilmi§dir. Ruh-i insaniye olan su-i te'sirati da ba§kadir. 

2738. 6ger onun zehirligine i'tikatl eimezsen de! IZak Sid kavmine ne zehir 
geldi! 

Hind niishalannda "kuce" yerine "gez ci" vaki'dir; ve "gez", "geziden" 
masdanndan emr-i hazirdir. Ya'ni, "Kibir ve ucbiin zehirligine i'tikadin yok- 
sa, haydi bak, kibir ve ucubleri sebebiyle peygamberlerine muhalefet eden Ad 
kavmine, o kibir ve ucub ne derece zehir geldi!" Hak Teala onlan §edid firti- 
nalar ile helak etti. 

2739. ^Vaktaki hir §ah, hir §ah iizerine el hulur, onu oldiirur yfihud bir kuyuda 
tutar. 

"Dest yaften", "zafer bulmak"dan kinayedir. Ya'ni, "Iki sah birbiriyle harb 
edip, birisi dfgeri iizerine zafer bulur. Galib olan sah, maglubu ya dldiiriir ve- 
yahud kuyu gibi bir yerde habs eder." Bu beyt-i §erff bir misaldir. Da'va-yi ta- 
sarruf eden iki padi§ahin birbirlerine kar§i muamelesi, zikr olundugu vech ile 
olur. tmdi eger mutasarnf-i hakiki olan Hakk'a kar§i kibir ve tasarruf da'vasi- 
na kiyam olunursa, oyle bir edebsize kar§i Hakk'm muamelesi nasil olur, var 
kiyas et! Hadfs-i kudsfde i* >• 4sUjI l^j j*j\i ^j ^iji U*Jij j\*j #l.^i Ya'ni 
"Sifat-i kibriya benim ciibbem ve azamet gomlegimdir, kirn ki benden onlan 
soymak isterse, onu atesime idhal ederim" buyurulmusdur. 

M52] e ^ ef ^ m ^ s hasty 1 bulur sa, §ah ona merhem yapar ve aid verir. 

Ya'ni, "Dunya sahlan kendilerine kar§i ba§kalanmn kibir ve azamet lzha- 
nndan ofkelenir; ve eger onlara zillet ve iftikar gosterilirse, imdadlanna kosup, 
ihsan ve imdad ederler." Bunun gibi Hak Teala hazretleri dahi miitekebbirleri 
sevmez ve onlara kahr ile muamele buyurur, fakat kalbleri munkesir ve zelfl 
olan kullanna ikram ve lutuf buyurur. Nitekim RisMe-i Gavsiyye'de Hak'dan 
naklen §oyle buyurulur: ^ Jj*Ji ^^a\ ^ f /ji j juiJi o»^ ^. ^>y- i* Ya'ni 
"Ey Gavs, gunahkar kullanma fazl u keremim ile mujde ver ve mutekebbirle- 
re de adl j'i w^m Ue mujde verf" 



c^^, 



MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

2741. 6^er ku tekebhiir zehir elegit ise, o kalde mcixt giinahsiz ve kalasiz sahv 
oldiirdu? 

Ma'lumdur ki, kibrin ruhu, bir kimse kendini begenip, ba§kasina tabi' ol- 
mamakdir. Iki hukiimdar dahi kendi rey ve tedbirini begenip ve §evket ve 
satvetine giivenip, birbirlerine kar§i harb ederler. Bin digerini esir ettigi vakit, 
zaman-i kadimde ya oldiiriir veyahud bir yerde habs eder idi. "tmdi eger ki- 
bir zehir degil ise, esir olan sahin ba§i bu kibir ve azamet yuziinden nigin bu 
belaya giriftar oldu?" 

2742. Ue hu digerini hizmetsiz ni$in ok$acLi? I^u iki hareketden zehri tani- 
mak lazimdir. 

Ve bir hasta fakfrin hicbir hizmeti vaki' olmadigi halde, §ah ona lutuf ve 
ihsan edip ok§adi. tmdi §ahin bu kahir ve lutuf, hareket ve muamelelerinden, 
hangi huyun zehir oldugunu tanimak lazimdir. 



2743. ^ol vurucu asla hir dilenciyi vurmaz. DCurt olmiis kurdu hi$ ismr mi? 

Alem-i tabiatda kavinin alelekser zayifa tecavuzii vaki' olmaz. Nitekim 
yol kesen bir saki bir fakiri soymaya ve vurmaya te§ebbiis etmez; ve bir kurt, 
olmus, kurdu lsirmaz. 

c~*j jU«i jl { jj^S July U cu-Xi Ol <j\j> ij jr^S jj&- 

2744. Diizu cjemiyi onun i$in kirdi, td hi gemi fdcirlerden kurtulabilsin! 

Kissasi sure-i Kehf de beyan olundugu iizere Hizir (a.s.) acizlerin muta- 
sarnf oldugu gemiyi, Hak'dan meyl ve udul eden asilerden kurtarmak igin 
deldi; zira saglam gemileri, zalimler gasb etmekde idi. Bu gemiyi delik go- 
riince zabt etmekden vazgegip biraktilar. Binaenaleyh kinklik sebeb-i necat 
oldu. 

*j jkb jJul iJL^jijii ji /r*l o-i <U«Ow>l "^Jig* 'CU^Sw; ii y>r 

2745. <j\tademki hmk kurtuluuor , hinh oil Emniyet fakr i$indedir, jahra 
ait! 



<^$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Mademki kink ve ma'yub kurtuluyor, binaenaleyh sen de munkesirii'l- 
kalb ol, kendini buyuk gorme ve miitekebbir olma. Zahiri ve batini tecaviiz- 
den ve azabdan emniyet, kendini muhtac bir halde gdrmektedir. Binaenaleyh 
kurtulu§ yolu olan fakra gitf" Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz ^j*i j^\ 
ya'ni "Fakr benim fahrimdir" buyurdular ve miinacatlannda da L ^\ ^ 
cxfiA\ i y j j j^\j i^-~* jsa\j t~£~. ya'ni "Ya Rabbi, beni miskin olarak ya- 
§at ve miskin olarak oldiir ve miskfhler zumrest icmde ha§r eyle!" buyururiar 
idi. 

-LIS" ~j>-j j\ oj\j sjL c^tS Jcj>- XZj JlS" ji c~ita £ ^5 01 

2746. bir clajj hi, o menba'da birha$ nakid ttdtu, hazma zahmindan par$a 
■par$a olan. 

"Iginde altm ve gumiis. ma'deni olan bir dagi kazma darbeleriyle yanp, 
parga parca ederler." Varlik o dagi boyle parcalatir. Fakat ma'denden an olan 
daga kimse tarafindan bir tecaviiz vaki' olmaz. Insandaki enaniyet ve kibir 
ve varlik dahi, boyle tecaviiz vuku'unu icab ettirir. 

2747. [Xilip onun i$indir hi, onun bir boynu vardir; cjotye hi du^mu^dnr, ona 
zahm yohdur. 

Hak kihci, kendisinde kibir ve enaniyet boynu olan kimseye mahsusdur. 
Kendi varhgini atip, zill-i esma-i ilahi olan bir kimseye Hakk'in kilic darbele- 
ri yokdur, bu gdlgeler kikcdan muafdir. 

27 AS. By azflin, biiyiihluh neft ve ate§dir; ey bir cider nigtn ate$ iizerine cjidi- 
yorsun? 

"Buyiikluk ve kibir ve azamet neft yagi ile ate§ gibi tehlikeli bir §eydir. Ey 
birader nigin bu kibir ve uciib atesj iizerine gidiyorsun ve nigin biiyiik mev- 
ki'lere gegip, halka kibir ve kurum satacagim diye her an canini kemiriyor- 
sun?" "Azer", ates, ma'nasinadir. 

2749. Dier ne §ey hi, o yeryiiziine beraber ola, aor ne vahit ohlara hedef olur? 



*&&? 



MESNEVM §ERIF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

Arz uzerine miistevf olarak yatan bir §ey uzerine asla oklar isabet et- 
mez. 

jt jLS > JjI pj±j i^iJJf dy>r j\ t>\f CA Jyj j\ >j\ J j~* 

2750. ^erden ba§ kaldmr, o vakit o hedefler gibi yamasiz yara ycr. 
[2762] 

Yer ile beraber olan kimseye ok isabet etmez; basini kaloirdigi vakit teda- 
vi kabul etmeyen yaralan yer. 

2751. Dialkm merdiveni bu bizlih ve benlihdir; bu merdivenden akibei dii§mek 
layihdu. 

"Uftad nfsf'de "ya", ya-yi liyakat olmak miinasibdir, masdariyet olmasi 
da bir vecihdir. "Ma ve meni", kibirden ve enaniyetden kinayedir. Ya'ni, "Bu 
halk hayat-i dunyeviyyede kibir ve enaniyet merdiveni lizerindedir; zfra her- 
kesin benligi bir derecede degildir, basamak basamakdir. Kiminin benligi list 
basamakda, kimininki ortada, kimininki en asagi basamakdadir. Fakat bu 
basamaklann her birinde bulunanin, oradan diismege liyakati vardir; zfra ha- 
yat-i diinyada her §ey fanfdir ve her §ey gelip gegicidir." 

2752. Diet kim daha yukan giderse, daha ahmakdir; zua onun kemigi daha 
fend kmlacakdir. 

Her kim benlik ve enaniyet merdiveninin en list basamagina gikarsa, en 
ahmak bir kimsedir; zfra onun o irtifa'dan du§mesi muhakkakdir; ve diistu- 
gii vakit dahi onun kemigi mesabesinde olan mevhum varligi, daha fena bir 
suretde kmlacakdir ve bu mixnasebetle elem-i §edid duyacakdir. 

2753. liu furudur, onun usulii o olur ki, iereffu Didlik'tn $irketi olur. 

Kibir ve enaniyetin bu saydigimiz fenahklan, asil ve esas degil, belki bir 
aslin furu'udur; onun asli budur ki, bir kimse enaniyetde tereffu' eder ve ben- 
lik merdiveninin en list basamagina yukselirse, varhkda ve benlikde Halik 
Teala hazretiyle ortaklik etmis. olur. 



«$p? 



AHMED AVNt KONUK 



2754. uMademki blmedin ve ondan diri olmadin, §irket ile mulk isteyki hir ha- 



al oh 



ursun. 



Mademki kendine varlik isbatindan kurtulup mevt-i ihtiyari ile olmedin 
ve kendinde oldugunu zannettigin viicud vehminden kurtulmadin ve neti- 
cede Hakk'in hakikati olan varligi ve vucudu ile diri olmadin, binaenaleyh 
viicudda ve tasarrufta Hakk'a kar§i ortaklik ve §irket da'vasina kiyam et- 
tin, kul iken efendilik daiyesine du§tun; mulk ve tasarruf isteyici bir azgin 
kul oldun. 

2755. Vaktaki onunla did oUun, o muhahkak odur; vahdet-i mahza vardir, o 
§irhet ne vahU vardir? 

"Vaktaki viicud-i Hakkani ile diri oldun, viicud-i abdaninin ahkam ve asa- 
n muattal oldu, artik senin suretinden mutasamf olan Hak olur. Bu mertebe- 
de vahdet-i mahza vardir, viicudda ve sifatta asla Hakk'a i§tirak yokdur." Bu 
makama "makam-i ittihad" derler. Bu makamda abdin bilciimle ruhanf ve 
cismanf ve surf ve ma'nevi iradeleri kalkar, Hakk'in iradesine muttasil ve aki- 
bet Hakk'in sifatiyla muttasif olur. Demirin ate§te kizip, ates, haline gelmesi 
gibi. 

2756. ^unun §erhini amellerin aynasinda iste! 2>ira giift u auda onun jehtni- 
ni bulamazsm. 

Bu "makam-i ittihad" ve "vahdet-i mahz" makammin halini ve zevkini, 
siilukiin icindeki amellerin aynasinda goriirsun, yoksa o hal ve zevki, soz ile 
ve dedikodu ile anlayamazsm; zfra hali, kal ile idrak miimkin degildir. Bina- 
enaleyh sulukunde gahsj 

dy- JU- j-Ul $$y \j*y\s>r ^ ^Jj* J J f J^ **? ^ f.fiH y 

2757. Sjjer iQimde tuitugum §eyi soyUrsem, $ok cigerler derhal kan olur. 

"Vahdet emr-i vicdanidir. Eger ben batinimda buldugum hali ve zevki, ke- 
lam libasina biirundiirup, izhar edecek olursam, herkes kendi bulundugu 



^ 



MESNEVl-t SERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • ^Pl 

ugurumu idrak ederek gam ve gussaya giriftar olur." "Ciger hun ge§ten", gam 
ve gussaya dii§mekden kinayedir. 

^ ? *> j> /\ ^f p <&. ^~~~>. CM 1 b ol O-J *jr- r^ en 

2758. Dktifa ederim, zeyrekler \$in muhahkak bu kafuLir. Dbl na ra athm, 
eijer koyde kimse varsa!.. 

Vucud ve sifat-i azamet ve kibriya Hakk'in olup, abdin viicudu mevhum 
oldugunu ve boyle bir viicudda da'va-yi enaniyyet yaki§miyacagini beyan 
ettim; ve bu beyanimi kaft goriirum; zfra zeki ve zeyrek olanlar igin bu be- 
yanatim kafidir. Zekaveti ve firaseti olmayan kimselere ne kadar soylense, 
anlatmak mumkin olmaz. lki na'ra attim, birisi Hakk'in varhgi ve sifati hak- 
kmdadir ve digeri de abdin varhgi ve sifati hakkindadir. Ey salik, eger bu vii- 
cud-i izafinin mahallesinde ve koyunde bir kimse, ya'ni akl-i selim varsa, bu 
na'ralanmdan hem kendi nefsini ve hem de Rabb'ini anlarsin! 

2759. Slhdsil, o Jtaman o hotii sozii ile, boyle bir yolu o jfir'avn iizerine 
vurdu. 

Cenab-i Pir efendimiz birgok hakayiki beyandan sonra yine Fir'avn ve Ha- 
inan kissasma riicu' edip buyururlar ki: "Elhasil Fir'avn'in veziri olan o Ha- 
inan, Fir'avn'in benligini tatmin ve takviye edecek olan kotii sozleriyle, Mu- 
sa (a.s.)in agtigi vasi' bir hidayet yolunu, o Fir'avn iizerine kapadi." 

2760. IJevlet lokmasi a'azina kadar erismis, o onun bocjazim ansiztn kesmis idi. 

Devlet lokmasi Fir'avn'in ruhunun agzina kadar yakla§mi§ iken, o Ha- 
inan, onun mevcudiyyet-i ma'neviyyesinin bogazim ansizm kesmis, ve za- 
valli Fir'avn yutamamis, idi. 

2761. O Jir'avn'in harmanim yele verdi. ZKi$bir sehin boyle musahibi ol- 
masin! 

"Harmani yele vermek", zarara ugratmakdan kinayedir. Ya'ni "0 Haman 
miifsidane sozleri ile Fir'avn'i zarara ugratti. Hicbir hiikiimdann boyle bir 
mufsid ve miizevvir musahibi ve veziri olmasin!" 



Gggecg> 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



Haman'in sozu onda yer bulmasi sebebi ile t Musa 
(a.s.)in, Fir'avn'm imamndan'nevmid olmasi 



Musa (a.s.), Haman'in sozii Fir'avn iizerinde muessir oldugunu goriip 
Fir'avn'm iman etmesinden iimidini kesti. 

2762. J/Vlusa aedi: x JZutuf ve cud gosterclik, halbuki senin huddvendligine na~ 
sib olmadt!" 

Musa (a.s.) Fir'avn'a hitaben buyurdu: "Ey Fir'avn, biz seni Hak yoluna 
da'vet etmekle sana lutf ettik ve kerem gosterdik; halbuki senin bu zahin 
efendiligine ve hiikumdarhgina nasflb olmadi." 

{j£~»\ ^J> Ota c~*o ^ \j _j J* iIa^j *j*> o ijXj\J^- jl 

2763. efendilik ki, dogruua mensub olmaua, muhakkak onu ne el ve ne de 
yen hill 

"Dogruya ve Hakk'a mensub olmayan efendilik, emr-i tasarrufda ne el ve 
ne de yen hukmunde degildir." El hukmunde degildir, giinki el bir san'atka- 
nn akh dairesinde is, goriir ve intizam te'mfn eder. Halbuki Hakk'a mensub 
olmayan efendinin umurunda intizam ve husn-i netfce aramak abesdir; ve 
yen hukmunde de degildir. giinki yen, eli ve kolu setr ve hifz eder; onun 
efendiligi ise, onu hifz etmek §6yle dursun, bilakis basmin belasidir. Nitekim 
Fir'avn'm efendiliginin akibeti meydandadir; ve tarihte Fir'avn me§rebinde 
hukiimdarlann su-i akibetlerini tafsfle hacet yokdur. 

2764. O efendilik hi, calinmi§ ola, goniilsiiz ve cansiz ve gozsiiz olur. 

"Calmrms. olan, ya'ni zatf olmayip, arizf olan efendiligin ne kalbi ve ne de 
cam ve ne de gozii olur." Ya'ni, kalbi olmadigi icjn efendiligin muktezasi olan 



<*<&$&> 



&$^ MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

vazaifi idrak edemez. Ruhu olmadigi igin, efendiligin icabanyla kaim olup, 
hareket edemez ve gozsiiz oldugu igin mertebesinin iktizasi olan hak ve adli 
gbremez. 

2765. efendiligi ki, sana avam vercliUr, Wf gihi senden geri alular. 

"Bu surf efendilik ve hukiimdarlik ki, avam-i halkin intihabiyla sana gel- 
di, iM olan bir efendilik degildir; bir gun gelir ki, onu sana veren avam-i halk, 
borg gibi senden geri alir." Hukiimdarlann ve padi§ahlann hal'i ve refs-i cum- 
hurlann tekrar halk tarafindan adem-i intihabi vukuati tarih sayfalannda 
mebzulen beyan olunmusdur. Numune ibrazina hacet yokdur; zira bu anzf 
efendiligin idaresi altmda muvafiklar bulundugu gibi, muhalifler de vardir. 

2766. Sftrhjd olan efendiligi Diakk'a vex, id ki sana ittifak olunmus efendi- 
lik hahs etsin! 

"Mademki ariyet ve anzf olan efendilik borg gibi bilahire geri verilecek bir 
§eydir ve boyle bir efendiligin idaresi altinda muhalifler de bulundugundan 
onlann galebesi ihtimaliyle kalb izarab igindedir; binaenaleyh bu izafT ve ari- 
yet olan efendiligi Hakk'a ver; ta ki sana bir hakfki ve asli efendilik bah§ et- 
sin ki, sana tabi' olanlann arasinda asla muhalif bulunmasm ve hepsi miit- 
teflkan senin efendiligine kar§i ba§ egsinler!" Ma'lum olsun [ki], bu efendilik 
insan-i kamilin efendiligidir. Zira bu viicud-i izafT aleminde §ah-i hakfki in- 
san-i kamildir ve onlar isterlerse surf §ahlann umurunda tasarruf ederler. Atf- 
deki menkabe bu tasarrufun burhanidir: 

61 7 sene-i hicriyyesinde Sultan Muhammed Harzem§ah ile sultan Alaed- 
dfn-i Selguki arasinda harb vaki' oldu. Sultan Alaeddin tebdfl-i kiyafet ederek 
Harzem§ah'in ordusunu tecessiis igin birkag Tiirk ve hediyeler ile beraber, 
guya Erzurum havalfsi Tiirkleri'nden imi§ gibi Harzem§ahin huzuruna <gik- 
mi§lar. Harzem§ah, Sultan Alaeddfn'in aleyhinde sozler soyleyen bu casus- 
lardan memnun olmu§ ve onlara gadir kurdurmu§. Sultan Alaeddfn o gece 
Harzem§ah'in ordusundaki gadir iginde uyumu§; diger taraftan dahi Harzem- 
§ah'a bunlann casus olmak ihtimali fikri varid olmu§. gece Hz. Pfr'in pe- 
der-i alileri olan Sultanu'l-Ulema Bahaeddfn Veled (k.s.) hazretleri, Sultan 
Alaeddfn'e zahir olup: "Melik uyku vakti degildir gabuk kalk, atina bin!" bu- 



c^p^ 



AHMED AVNl KONUK 



yurdu. Sultan Alaeddin kalkip atina bindi ve maiyeti ile beraber gece kendi 
ordusu tarafina firar ettt Dusmanlar ta'kib ettiler ise de yeti§emediler. Bu 
menkabenin tafsfli Sipehsalar Menakibi'nde mundericdir. 



C-*-*li* \j JUL* iS" f }UI aJp Jk*+* b v/ ^^ ^j 1 ^ 
C*5LJI <uU (^ik*** lJ-Jj^j* V 1 ^ J -^M (.s* J 1 ^" ^ ^ 0^ 

Mustafa (a.s.) ile Arab beylerinin "Mulkii mukaseme et! Bizim 

ile bir tenazu' olmasm!" diye vaki* olan munazaasi ve: "Ben bu 

emaretde me'murum!" diye Mustafa (a.s.)m cevab i'ta 

buyurmasi ve tarefeynden onlann bahsi 



2767. (JArab beyleri toylandxlar, <iPeygamber'in nezdinde niza edict oldular. 

2768. 'Dediler ki: "Sen hey sin, bizden her birimiz dahi beydir; bu miilku -pay 
et, kendi pm/tnt at!" 

jJ*j Jj>- C~ *o ji U J^o j y yr i-3U*jl -»j>- J^>. j$ LS >^ j* 

2769. n Uier birisi kendi babmda insaf isUyicidir; sen bizim paytmizdan iki 
elini yika!" 

"Miilku taksfm et, her bey kendi payim alsin; onlann her birisi kendi pa- 
yinda hak ve insaf isteyicidir. Ya'ni kendi payina razi ol da, boyle bir taksim- 
den sonra sen de bizim payimiza el uzatmakdan ve tecavuzden vazgeg!" 



I sib j&v y\ j ISjjj** 



\ «ib J>-lyy <Jj~* 



2770. *XWi: "^eyliyi bana Diak vermisdir, emr-i mu&akm serverliyini ver- 



[2782] 



nisdir." 



cg^p 



pK^ MESNEVI-1 SERfF SERHi / VIII. Cl-LT • MESNEVI-4 • 

Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz Arab beylerine cevaben buyurdu ki: "Ey 
iimera-yi Arab, beyligi bana Hak Teala hazretleri vermisdir." Nitekim ^JUi 01 
aJto^L ljiIiIj^l (Fetih, 48/10) ya'ni "Sana mubayaa edenler, ancak Al- 
lah' a mubayaa ederler" ayet-i kerimesinde Resul-i Ekrem hazretlerine olan 
biatin, Allah Teala hazretlerine biat oldugu sarihdir. "Ve benim serverligim 
ve riyasetim mahall ve kavmiyyet kayidlanyla mukayyed olmayip, kiire-i 
arz iiZerindeki beserin alehtlak ciimlesine samildir; Ya'ni yalniz Arab kav- 
mine veya Arabistan Yanmadasi'na meb'us degildir." Nitekim sure-i Se- 
be'de OjX u'^-Ui 'jSrf^j i^jiT, f^'y-ili) air ui 'l\L°) C'j (Sebe', 34/28) ya'ni 
"Biz seni ancak nasm kaffesine besfr ve nezir olarak gorderdik velakin na- 
sin cogu bilmiyorlar" buyurulur. 

2771. " jlira bu S^hmed'in kuamdir ve onun devridir; agah olun, onun emri- 
ni tutun, korkuniiz!" 

"Kiran", miifaale babindan masdardir; mukarenet ma'nasinadir. Bir ada- 
ma veya bir §eye yar ve hemdem ve musahib olmak demekdir. Ya'ni, "Bu za- 
man, ahir zaman peygamberi Ahmed (a.s.v.)a mukarindir ve o hazretin dev- 
ridir; ve bu zamanda kendisine tabi' olacak ba§ka bir ferd yokdur; binaena- 
leyh o hazretin emrini tutun ve korkun! " 

\jjr- OLc_j~«l .sta _j *-*rU- L>i Oi j *j* U ^T JmXsJiZ' j»ji 

2772. ZKavim ona dediler ki: "HZiz dahi o hazadan hdkimiz ve hize de beyli- 
gi Dtuda verdi." 

Arab beyleri Resul-i Ekrem Efendimiz'e dediler ki: "Biz dahi kaza-yi ila- 
hiden dolayi halk uzerine hakim olduk; bize de beyligi Hak Teala hazretleri 
verdi." 

2773. r ZWi: "JFakat bana Diak miilk verdi, size zaddan dolayi ariyet verdi." 

"Zad", "zaden" masdanndan hasil-i masdardir, "dogum" ma'nasinadir. 
Ya'ni, Arab beylerine cevaben Resul-i Ekrem Efendimiz buyurdular ki: 
"Hakk'm bana verdigi emirlik, bana temlik suretiyledir ki, ben o beyligin 
nef ine degil, aslina malikim; size verilen beylik ise iare suretiyle verilmi§dir; 



*£»> 



AHMED AVNl KONUK 



siz onun ashna degil, menfaatine malik olursunuz. Ariyet olan §eyi sahibi yi- 
ne ahr; ve fakat temlik olunan §ey alinmaz. Ve bu beylik size dogum cihetin- 
den mahluk tarafindan miiteselsilen gelmi§dir; benimki ise, dogrudan dogru- 
ya Hak tarafindan verilmi§dir." 

2774, ur Benim beylicjim kiyamete kadar bakidir; ariyele mensub olan beylik ki- 
nlacakdir." 

"Benim beyiigim ve ser' ve kanunum kiyamete kadar iimmet-i islamiyye 
arasinda bakidir; fakat sizin ariyete mensub olan beyliginiz, emsaliniz vech 
ile kinlacak ve miinkanz olacakdir." 

2775. DCavim decider: "By bey cok soyleme, senin ziyade isteyicilicjin iizerine 
hiiccei nedir?" 

Arab beyleri Resul-i Ekrem'e hitaben dediler ki: "Ey bey, gok soyleme, se- 
nin beyligin bizim beyligimiz iizerine mureccah oldugunu hiiccet ve delil ile 
isbatet!" 



Sel gelmesi ve selin def olmasi icin beylerin kesilmis, agac 
dali atmasi ve Mustafa (a.s.)in beyler iizerine galib olmasi 



Bu siirh Ankaravi'de yokdur, fihristde kolaylik olacagi igin derc ettim. 

2776. ^erhal act emir den bir bulut zahir oldu sel geldi, o laraflar dolu oldu. 



MESNEVl-i §ERfF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Arab beylerini ilzam edici olan aci emr-i ilahf geldigi cihetle derhal hava- 
da bir bulut zahir olup §iddetli yagmur yagmaga ba§ladi ve miidhis, seller ak- 
ti ve o taraflan bu seller istila etti. 

t_-jpj <d»^>- il)US jUil j$£> JaI s-"^- 4 l/*! js~* -^jj' j$** ^i ij 

2111 . Qok mekib sel sehre yiiz getirdi; sehir halki ise hep horkmus olarak efyan 
edici. 

"Mehib", heybetli ve azametli adam ki, halk kendisinden korkar (Kamus). 
"Rafb", ism-i mef ul ma'nasinda, "korkmu§" demekdir. Ya'ni, "£ok korkunc 
bir sel §ehre dogru hiicum etmege ba§ladi; §ehir halki ise bu hal muvacehe- 
sinde hep korkmus, olarak feryad ve figan edici idiler." 

2118: ZPeygamber dedi ki: ^fyuman ayan olmak icin simdi imtihan vakti geldi!" 

Ya'ni, Peygamber, "§ubheler a§ikar olmak ve zanlar yakfne miibeddel ol- 
mak icjn, §imdi imtihan olmak vakti geldi!" buyurdu. 

2779. Dier hir hey kendi mizragmi hirahh, id ki imiihanda o sel haglayia ola. 

"§iddetle akan seli durdurmak imtihamnda, sel baglayici olmak igin, her 
bir bey kendi elindeki mizragi sele birakti." Ta §eved"deki "ta", ta'Iim i?in- 
dir. "Seyl-bend", vasf-i terkibidir. 

2780. CMuiedkiben cMusiafd ona kazHbi , o fermdn aoturucii kazib-i mu'cizi 
127521 M, \ 

"Kazfb", agag dah; "reva", "reften" masdanndan sifat-i mu§ebbehedir; 
"goturiicu" ma'nasma dir. Ya'ni "Arab beyleri mizraklanni attikdan sonra, 
Mustafa (aleyhi's-salatii ve's-selam) Efendimiz dahi sele bir agac. dah atti ki, 
o dal ferman goturiicu mu'ciz idi, ya'ni hasimlan aciz birakarak emrini ileri 
goturiicu idi." 

2781. ijMizraklari hir $'6-p gtbi kapti, cok kaynayan inadp. selin sedid suyu. 



i 



*#%&> 



AHMED AVNI KONUK 

Bu beyt-i gerifde mef ul, faile tekaddum etmi§dir. Birinci misra' mef ul ve 
ikinci misra' faildir. Ya'ni "£ok kaynayan inadgi selin §edfd suyu Arab bey- 
lerinin attiklan mizraklan kapti, goturdii." 

2782. uMizrahlann hepsi gaib oldu; hatbuki o dot, raklb gibi suyun basi iize- 
rinde durmus idi. 

Arab beylerinin mizraklannm hepsi suda kaybolmus. oldu; halbuki Resul-i 
Ekrem Efendimiz hazretlerinin attigi dal, selin akintisindan vabeste kalip, bir 
bekcj gibi suyun sathi uzerinde durmus. idi. 

2783. O dalm ihtimamindan, o azim olan set yiiz gevirdi ve o set gitti. 

"Resul-i Ekrem hazretlerinin attigi dalin ikdam ve kasdi yiizunden, o §id- 
detli sel, §ehir tarafindan geri doniip gitti." "lhtimam", ikdam ve kasd etmek 
ma'nasinadir. Hind nushalannda, ikinci misra' «^»j f> iSy j -M->^ 3J ya'ni 
"Yiiz cevirdi ve deniz tarafina gitti" suretinde vaki'dir. 

2784. Uakiaki ondan o emr-i azimi gorduler, binuenaleyh o beyler korkudan 
mukur oldular. 

Vaktaki Arab beyleri Resul-i Ekrem hazretlerinden o mu'cize-i azimi gor- 
diiler ve o hazretin bu tasarruf-i acibinden korkup, nubiivvetini tasdik ettiler. 

>y>*2r j\ <jJ*l5 j JlsiS ti^Xjjt }ji jj^v 0L»ijl JLo- o ,j-o <u- y>- 

2785. Tif kimseden gayri ki, onlann hikdt galib idi, inkardan nasi ona sahir 
ve kahin dediler, c J 

"Hikd", kin; "gfre", galib; "cuMd", inkar ma'nalannadir. "Kahin", falci ve 
gaibden haber verdigi zannolunan kimse. Ya'ni "Arab beylerinden tig kimse 
fman etmedi. Qiinki onlann nefislerinde kin galib idi; ve nefsinde kin galib 
olan kimse ne kadar harika gorse tasdik etmez; inkannda ve inadinda israr 
eder. Binaenaleyh o iic. kimse bu mu'cize-i azimi goriip, bunun bir harika ol- 
dufunu tasdik etmekle beraber, "Sihir ve kehanetdir!" dediler ve niibiivveti 
tasdik etmediler. 



^ 



MESNEVI-1 §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

L-Jajj^ Jl^U £&**■ «u^j j> jJUU iju*-i> -UiL d\^>r <~~j y. till* 

2786. £M,ulk-i mukayyed oyle zayif olur, mulk-i mutlak ise hoyle serif olur. 

"Ber beste", baglanmis, ve mukayyed; "ber reste" kayiddan kurtulmus, ve 
mutlak ve azad ma'nasinadir. Ya'ni,"Hayat-i faniyenin devami ile mukayyed 
olan mulk oyle zayif olur; zira bu hayat-i faniye esfr-i tabiatdir ve onun ah- 
valine tabiat hakimdir. Binaenaleyh onun miilku ve malikiyeti ciiriik ve za- 
yif olur. Ve fakat tabiat kaydindan kurtulmus, ve hayat-i bakiye ile diri bu- 
lunmu§ olan enbiya ve onlann varisleri olan evliyanm miilku ve malikiyeti 
§enf ve kavidir." Zfra onlar suret-i abdaniyyede, viicud-i Hakkam ile kaim- 
lerdir ve onlann tasarrufu, Hakk'in tasarrufudur. 

2787. Gger acja$ dah ile mizraklan gormedin ise., ey nectb onlann adini gor, 
onun adini gor! 

Ey asli temiz olan mii'min, eger sen zaman-i saadetden sonra, alem-i ha- 
yata gelip, seli ve Arab beylerinin mizraklanm ve Resul-i Ekrem'in attigi agac 
dahni gormedin ise, idrak ettigin bu zaman icmde onlann adi ile Resul-i Ek- 
rem'in ism-i §erffini gor! 

2788. Onlann adini oliimun siddetli seli goiurdu; onun ah ve kavi devleti ol- 
medi. 

"Arab beylerinin adini oliim seli sildi siipiirdu; bugiin onlann adini anan 
kalmadi; fakat Server-i alem Efendimiz'in nam-i mubareki ve onun vaz' etti- 
gi kavi devletin temeli curtimedi." Kiire-i arz uzerinde ya§ayan iic. yiiz elli 
milyon musluman, be§ vakitde, ezanda ve kametde ve namazda onun ism-i 
§erifini amyorlar. 

2789. c Devdm uzere onun bes nevhetini vururlar; kiyamet giinune kadar her 
gun boyledir. 

"Be§ nevbef'den murad, be§ vakit namaz, ezan ve kametdir. Kiire-i arz 
uzerinde kiyamete kadar bu hal boyle her gun devam eder. 



(^^ 



AHMED AVNl KONUK 



C^ 



Musa (a.s.)in kissasmin tamami ve Fir'avn'in 
takrf ve tevbihi hakkindadir 



"Takrf ", azarlamak ve serzenis, etmek ma'nasmadir. Bu siirh dahi Anka- 
ravi niishasinda yokdur. 



Up 



\j yf- f I »jj\ tSj*- jj 



l^ikJ f>f C~~^ \J f. 



2790. "Gfler senin aklin varsa, luiujlar eitim ve eger esek isen, esege asa getirdim!" 

[2802] 

Ya'ni "Musa (a.s.) Fir'avn'a hitaben buyurdu ki: "Ey Fir'avn, eger senin 
aklin varsa, ben seni Hakk'a da'vet etmek ve imamna mukabil miikafat va'd 
eylemek suretiyle sana lutuflar ettim; ve eger akildan mahrum ve e§ek me§- 
rebinde olup, hamakatla muttasif isen, e§eklere sopa layik oldugu gibi, ben 
de sana i§te sopa mesabesinde olan asayi getirdim!" 

2791. "tSeni hu ahudan dyle disari ederim ki, senin kulagim ve hasim asadan 
iir-hun ederim!" 



pur 



"Ey Fir'avn, eger e§ek isen seni bu diinya ahmndan dyle bir di§anya gi- 
kannm ki, asami vura vura senin dogru sozii i§itmeyen kulagini ve muhake- 
meden an olan basmi kana bulanm!" 

0L»1 y C£^!- jl ^LJ^C 4 OlOj^ J d\j>- JJ>-\ ijO"^ 

27.92. nc ~Bu ahirda esekler ve insanlar senin cefandan eman hulmazlar.' 

"Bu diinya ahinnda ne e§ek me§rebinde olan ahmaklar ve ne ehl-i akil ve 
zeka olan insanlar, senin cefandan ve zulmiinden eman ve necat bulmazlar." 

2793. *3sle, musteceh olmayan her hir esege, edeh i$in asa getirmisim!" 



"ft®? 



MESNEVf-f §ERfF §ERHf / VIII. CiLT • MESNEVf-4 • 

Ya'ni "Alem-i insaniyetde makbul olmayan her bir e§ek me§rebindeki e§- 
hasa mahsus olmak iizere, onlan te'dib igin asa getirmisjm!'' 

2794. * Senin kahnnda hir ejderha olur; zird f tilde ve huyda hir ejderha ol- 
mufsun!" 

"Ey Fir'avn, bu getirdigim asa seni kahr etmek hususunda bir ejderha 
olur. Zira senin fiilin ve ahlakin, bir ejderhanin fiili ve ahlakidir." Nitekim 
§eyh-i Ekber Muhyiddin Arabf dahi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Musevfde ay- 
ni ma'nayi su suretle beyan buyururlar: ^y dj*j * 15 **p u i jy ^ ^ »w ^u 
<u-^i iiUri jp oti j Ya'ni "Musa (a.s.) asasini birakti, halbuki o, Fir'avn'in 
Musa'ya, onun da'vetine icabetinden ibayetinde kendisi ile asi oldugu §eyin 
suretidir." Ya'ni, bu asa, Hz. Musa'nin da'vetini kabulden imtina'i hususun- 
da Fir'avn'in, kendisine dayanarak asi oldugu §eyin suretidir ve Fir'avn'un 
Musa (a.s.) a isyanda dayandigi §ey kendi nefs-i hayvaniyyesidir. Binaena- 
ieyh asa, Fir'avn'in Hz. Musa'ya kar§i serfiiruda tekebburiine sebeb olan 
nefs-i emmaresinin suretidir. 

2795. "tSen amaiisiz, daga mensub hir ejderhastn; faked gofliin ejderhdsini 
gorl" 

"Ey Fir'avn, sen alem-i tabfat daglannda ba§ibo§ birakilarak alabildigine 
buyumu§, korkung bir ejderhasm; fakat gogiin, ya'ni alem-i ma'nanin ejder- 
hasim gor ki, o ejderha senin nefs-i emmarenin ig yiiziidur." 

2796. Ur Bu asa cehennemden hir $esni geldi, "Jagak ol, rusenliye ka$!" diye." 

"Bu asa cehennemden bir ge§ni ve niimune olarak bu alemde zahir oldu. 
Sana lisan-i hal ile: "Ey Fir'avn, kendine gel! Zulmet-i nefsaniyyeden, nur-i 
ruhaniyyete kag!" diyor." 

2797. "Ue yoksa henim disimde adz. kahr sin; henim derbendlerimden sana 
manias olmaz. 



AHMED AVNl KONUK ^pl 

"Mahlas", masdar-i mimidir, "halas" ma'nasinadir. "Derbendan", kal'alar 
ve muhasaralar ma'nasinadir. "Ey Fir'avn, da'vetime icabet liizumunu taak- 
kul etmezsen, senin hayvanligin tahakkuk eder ve hayvana da asa lazim 
olur; ve benim asam ise, senin nefsinin ic yiizii olan ejderhadir. Binaenaleyh 
ejderhamm di§leri arasinda aciz kahrsin ve benim kal'alanmdan sana halas 
olmak imkani olmaz." 



€* 



Onun beyamndadir ki, Hakk'm kudretini taniyan 
cennet ve cehennem nerede oldugunu sormaz 



2798. Jtuda her nerede isierse cehennem yapar; evci ku§a luzak ve fak eder. 

"Eve", liigatde her §eyin yukansi ve ustii; ve hey'et istilahmda "yildizin 
arzdan en uzak olan derecesi" ma'nasinadir. "Dam", tuzak; "fah", tuzak ve 
av mahalli ma'nalanna gelir. "Fah", burada mahall-i §ikar demek olur. Ya'ni 
"Hak Teala hazretleri her nerede isterse cehennem yapar, zira cehennem ma- 
hall-i elemdir ve mahall-i elem diinyada ve ahiretde gokdur; binaenaleyh 
kudret-i Hak tecelliyat-i kahriyyesini her nerede olursa icad eder. Mesela ku- 
su yeryiizunde kurulan tuzaga ve av mahalline tutulmamak igin havada 
ucarken, Hak Teala murad ederse, o ku§a en yiiksek bir mahalli tuzak ve av 
mahalli yapar." Tiirkce'de "fah" yerine "fak" kullanihr. Nitekim "faka basti" 
derler. 

2799. Senin di$lerinden dahi agnlar cikaru; hatta "Cehennemdir ve ejderha- 
dir!" dersin. 

Ey cennet ve cehennemin nerede oldugunu soran gafil, senin varhginin 
iginde Hak Teala hazretleri cehennem peyda eder. Mesela sana di§ agnsi ve- 



GgVcp 



MESNEVf-t SERIF SERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

rir, yemek yiyemezsin ve uyku uyuyamazsin. agnlardan kivramp durur 
da, dersin ki: "Bu di§ agnsi cehennem azabidir ve insani sokan bir ejderha- 
dir!" Binaenaleyh cehennem seni te'lim eden §eydir. 

.2800. "$ahud senin agzinin suyunu hal yapar, hatta dersin ki: "Cennetdir ve 
128121 hdeUirl" 

"Hulel", "hulle"nin cem'idir, agir pahah elbisedir ki, ic. kabi ile di§ kabin- 
dan miirekkebdir. Mesela igine giyilen hirka ile, di§ina giyilen ctibbenin mec- 
mu'una "hulle" derler. Burada, kiymetli ve miizeyyen libas ma'nasinadir. 
Ehl-i cennetin lisabina da "hulle" derler. Ya'ni "Hak Teala hazretleri senin ag- 
zinin salyasma bal gibi bir tad verir, yedigin yemeklerin ve igtigin suyun Iez- 
zetini kemaliyle duyarsin ve bu lezzetler iginde miistagrak ve mahzuz olup, 
"Bu benim halim cennetdir ve ehl-i cennetin giydigi libas-i latif ve miizey- 
yendir!" dersin. tste goriiyorsun ki, Hak Teala cenneti de senin vucudunda ve 
varligimn iginde peyda etti. Binaenaleyh gerek diinyada ve gerek ahiretde 
cennet ve cehennem senin varligimn iginde zahir olur. Aziz Neseff hazretleri 
buyurur ki: "Cennetin hakikati muvafakatdir ve cehennemin hakikati muha- 
Iefetdir; ve lezzetin hakikati muradi bulmakdir ve elemin hakikati muradi bul- 
mamakdir. Ve eger bir kimse diger bir ibare ile soylemis. olursa, der ki: "Ate- 
§in ma'nasi bizim soyledigimizin aynidir." Imdi cehennemin ve cennetin mer- 
tebeleri vardir. Salikin yolu cehennemlerin ve cennetlerin ciimlesi iizerinde- 
dir. Ahmaklann cenneti ve cehennemi ba§kadir; ve akillerin cehennemi ve 
cenneti ba§kadir; ve a§iklann cehennemi ve cenneti ba§kadir. Ahmaklann 
cenneti ve cehennemi muvafakat ve muhalefetdir; ve akillerin cehennemi ve 
cenneti ihtiyag ve terkdir; ve ayiklann cehennemi ve cenneti hicab ve kesjf- 
dir." Bu beyanat-i §erffe cennet ve cehennem hakkinda ehl-i irfan igin bir 
diistur-i azimdir. 

jSi -So- c^yi ^Jl-U \j pj^ •^i^j OlAJjs j) j\ 

2801. TJisin dwinden seker hitirir, ta ki hukm-i kaderin kuvvetini hilesinf 

Malum olsun ki, bu alem-i diinyada cem'iyyet var ise de, viis'at yokdur. 
Ya'ni ahiretin taayyunune sigan tecelliyat-i ilahiyye, diinyanin taayyiiniine 
sigmaz. Ancak diinyanin taayyuniinde tecelliyat-i lutflyye ve kahriyye kan- 
§ik bir suretde ictima' eder. Nitekim diinyada elem ve lezzet muhtelif zaman- 



<^3C3^ 



AHMED AVNI KONUK 

larda §ahs-i vahidde igtima' eder. Ve elem ve lezzet isabeti hususunda 
mil'min ve kafir mu§terekdir; fakat ahiretde elem ve lezzet miimtezic degil- 
dir. Lezzet, lezzet-i halisadir ve azab dahi, azab-i sirfdir. Binaenaleyh bunlar 
sahs-i vahidde igtima' etmez; ve bu hususda mii'min ve kafir birbirinden ay- 
nhr. "Imdi diinya elem ve lezzet hususunda ahiretin bir numunesidir; ve elem 
ve lezzet ise, insanin varligina ve viicuduna taalluk eden iki muhtelif haldir 
ki, onlan Hak Teala hazretleri hiikm-i kaderiri kuwetini bilmen icin, senin 
viicudunda izhar eder. Mesela disjnin dibinden §eker bitirir ve cikanr ve lez- 
zet duyarsin; ve bu elem ve lezzet senin viicuduna oyle tesaduft olarak taal- 
luk etmez. Lezzet, yaptigm iyilige miikafat olarak gelir; ve elem dahi, yapti- 
gin fenahga miicazat olarak zahir olur." 

2802. binaenaleyh cjunahsizlan di§ ile isirma, na~mahteriz olan darheden fikr 

Ey insan, mademki elem ve lezzet senin varligina, yaptigin iyilik veya ko- 
tuliikden dolayi isabet ediyor, o halde disjn ile giinahsizlan isirma; ya'ni kuv- 
vet ve kudretin ile bi-giinah olan mazlumlara zulm etme! Kacilmasi miimkin 
olmayan dayagi diisun; zira yaptigin fenahgin miicazati mutlaka sana gele- 
cekdir, bundan kacinmak miimkin degildir. 

2803. Diak CMft OCihMer iizerine han yayar, StbMer'i beladan maRsan eder. 

"Hak Teala hazretleri Fir'avn'm kavmi olan Kibtiler'e kar§i Misir'in Nil 
nehrini kan halinde akitir ve Kibtiler Nil'in suyunu icemez bir hale gelirier ve 
susuzlukdan yandiklan halde, icecek su bulamamak azabina giriftar olurlar. 
Musa (a.s.)in iimmeti olan Beni-lsrail'i ise o beladan saklar. Zfra onlar susa- 
diklan vakit Nil'in suyunu kandan an ve saf olarak bulurlar." "Mahsun", "hi- 
sm"dan ism-i mef ul olup "mahfuz ve saklanmis/' ma'nasinadir. Binaenaleyh 
Hak Teala hazretleri Nil nehri uzerinde hem elemi ve hem de lezzeti ve hem 
cehennemi ve hem de cenneti cem' etmi§dir. 

2804. Ttt hilesin ki yolun aywi ve sarho§ arasinda, Diakk'tn indinde temyiz 
vardu. 



*$%&> 



MESNEVM §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

"Yor'dan murad, hayat-i dunyevtyyedir; "ayik"dan murad, peygambere 
tabi' olan ehl-i hidayet ve dirayet; "sarho§"dan murad, huzuzat-i nefsaniy- 
yesine meclub ve hayat-i dunyeviyyeye magrur olanlardir. Ya'ni "Hak Teala 
hazretlerinin bir suret-i Nil iizerinde bin kahir ve digeri lutuf olmak uzere iki 
suret izhar buyurmasi, ehl-i hidayet ile, ehl-i dalalet arasmda, ind-i ilahisin- 
de temyfz oldugunu bilmen igindir." 

2805. CMl temyizi Dtuda'dan ogrenmi§dir; hatta ona agii ve buna siki bag- 
ladi. 

Nil, Kibtfler ile Beni-lsrail'i temyfz ve tefrik etmeyi Hak Teala hazretle- 
ri'nden 6grenmi§dir. Nitekim o, Bem-tsraiTe icUecek olan suyu acti ve bu Kib- 
tf ye Nil'i kan yapip, su igmeyi siki siki kapadi. 

2806. Jtakk'm lutfu muhakkak CMf nehrini akd eder; O'nun kahri ZKabil'i 
ahmak eder. 

"Kabil", Hz. Adem'in ogullanndan birinin ismidir, kardesj HabiTi oldurdu. 
Ya'ni "Nil nehri cemaddan oldugu halde, Hak Teala onu akil yapti ve ehl-i hi- 
dayet ile ehl-i dalaleti ayirdi, bu hal Hakk'in lutfu idi. Kabil ise, bir peygam- 
berin oglu iken, biraderini oldiirmek §enaatini irtikab etti ki, bu ahmaklik idi; 
ve bu ahmaklik ise, kahr-i ilahf eseri idi." 

2807. Cemadalda keremden akil yaraih; akli, akilden kendi kahri sebebiyle 
kesii. 

"Hak Teala kemal-i kereminden birtakim cemadatda akil yaratti ki, onlar 
imtizacat hususunda yekdfgeriyle muntazam teamiilat igindedir. Boyle iken, 
insana mahsus olan akli, akil olan insandan kendi kahn sebebiyle de kesti; ve 
onda akil ile miinasebet birakmadi." Binaenaleyh onlar muamelatda tavr-i 
akil haricinde hareket ettiler ki bunlar miinkirlerdir. Nitekim Hak Teala sure-i 
Mulk'de kiiffardan naklen buyurur: j*J>\ ^>(>U j ur u j^J '} £*U ik" ') ijJUj 
(Mulk, 67/10) Ya'ni "Kiiffar dedi!er:'Eger'biz dinler ve taakkul eder ola idik, 
ashab-i sairden olmaz idik." 



°$^& 



AHMED AVNi KONUK 



2808. Cemadda lutufdan bir akil zahir oldu; ve nehalden na§i akillerden dani$ 
iirktu. 

Cemadda Hak'in lutfundan bir akil zahir oldu; ve zi-ruh olan akillerden, 
Hakk'in onlara miiteveccih olan azabmdan dolayi, bilgi ve irfan urktu ki, bu 
gibilerin muhakemat-i mantikiyyeden an olan hukiimlerine ukala hayret 
eder. 



' j Jul J^ ^- yj* jjl JaP C^Hji U" 01 y\ Aj OljL; Oj^- JiP 

2809. JTlhil yagmur gibi emir ile oraya dokiilclu; akil bu tarafda Diakk'in fit$- 
jtuju gordii ve ka$h. 

Akil, emr-i ilahi ile yagmur gibi cemad tarafina dokiildii ve cemad uzeri- 
ne hukmunii icra etti. Fakat yine o yagmur gibi dokiilen akil, bu zi-ruhun 
ba'zilan tarafinda Hakk'in hi§mim ve kahnni gordii, kagti. Binaenaleyh o 
akilda olmasi lazim gelen zf-riihun muhakemesi, eser-i akildan an ve sagma 
sapan oldu. 



JJ jj j Jjj\ uJ J J 4JL*J>- 



jllL 



V^J -^-jj^ J J" 



2810. nZulut ve gune§ ve ay ve yuksek yddizlar, hep lerilb iizerine gelirler ve 
[2823] - j 

aider lex.. 

2811. Uier biri gelmez, ancak kendi vaktinde ki, vaktinden ne aeri ve ne ileri 
kalir. 

Ma'lum olsun ki, cemad aleddevam ma'rifet-i fitriyye-i zatiyye iizerinedir; 
tabiat-i asliyyesinden inhiraf etmez. tlmen ve aynen ve mertebeten teslimi- 
yet ve inkiyad uzeredir; ve irade-i ilahiyyenin tasarrufu tahtindadir. Ondan 
sonra nebatat gelir; zira nebatatda, cemaddan fazla olarak niimuvv ve buyii- 
mek vardir. Her ne kadar biiyumek onun fitrati iktizasindan ise de, o hare- 
ket-i tabfiyye-i fitriyye drfen ona izafe olunur. Binaenaleyh o hareket-i tabi- 
iyye, bir nevi' tasarruf-i tabu olur ki, bu cemadatda yokdur. Bu suretde nebat 
ma'rifetde cemaddan daha a§agidir ve ma'rifet ise akli iktiza eder. Bu babda- 
ki tafsilat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ishakfde mevcutdur. Ecram-i semaviy- 



*£P? 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

yenin intizam-i harekati, ilm-i hey'et miitalaa edenlerce ma'lumdur. Burada 
bu intizamin derecesini izah etmek uzundur. 

L*p _j ±JL* ji JJjjjl JUb Li I j \j j^l (%-^i c?J^' Oj>- 

2812. (5cn i»u sun anlamadigiTi vein, enbiua iasa ve degnege ma'rifet getirdiler. 

Ya'ni "Cemadda, lutf-i ilahiden bir akil zahir olmasi sirnm idrak edemedi- 
gin icin, enbiya (aleyhimu's-selam) bu sirn sana a§ikare gostermek igin tag- 
da ve degnekde ma'rifet izhar ettiler." Nitekim ResuM Ekrem Efendimiz'in 
miibarek ellerindeki ta§ parcalan mibuvvetlerine §ehadet ettiler; ve keza Mu- 
sa (a.s.)in miibarek elindeki asa yilan oldu ve "Gel!" dedigi vakit geldi, "Git!" 
dedigi vakit de gitti. Bunlar ise cemadin ma'rifetlerine ve akillanna delalet 
eder. 

* <J"^* j' Cijb jJL- J Lap dy?r U^i^ ^ J* * ObL*- \j 

2813. Ta hi diger camadah kiyas aheiinden, subhesiz asa ve tas aibi tutasin 1 . 

"Libas", i§tibah ma'nasinadir. "Bf-libas", i§tibahsiz demek olur. Ya'ni "Yu- 
kanda zikr olunan ta§ ve asadaki ma'rifeti gordiin ve tevaturen isjttin; diger 
cemadati da bunlara kiyas et ve bu hususda asla subhen olmasin!" 

SjJ* jJ^* _f b ObL>- j J $y* jfi>\]a L*P J jj^v tJU£-Us> 

2814. lasm ve degnegin itaah zahir olur; ve diger cemaddidan muhbir olur. 

Nitekim cemadatin ilmen ve aynen ve mertebeten teslfmiyet ve inkiyad 
iizere oldugu yukanda 281 1 numarah beyt-i §erifde izah olundu. Ya'ni "En- 
biyamn elinde ta§in ve degnegin itaati zahir olur ve onlar diger cemadatin ha- 
linden de haber verici olurlar da derler ki": 

2815. %r Biz Diahk'dan agaktz ve itaat ediciyiz; bizim hepimiz tesadiifi olarak 
zayi' degiliz!" 

"Bizim Hahk'imiz hakkinda ma'rifet-i fitriyye-i zatiyyemiz vardir; bina- 
enaleyh biz bu ma'rifetimiz sebebiyle Halik'imiza itaat ediciyiz ve irade-i 
ilahiyyenin tasarrufu altindayiz. Bizim hepimiz maddiyat aleminde ve sa- 
ha-i tabiatda tesadiifT olarak zuhur edip, ba§ibo§ birakilmis, ve zayi' bir hal- 
de degiliz." 



c £^ 



AHMED AVNi KONUK 

(Jy s£ c~*l ji J*. OL- jT «ijP cJj ^b JJ ^1 j^*a 

2816. 5 flr ^ vaktinde 9Vil sui/u </&t fcilesin ki, o her iki iimmetin arasini ayir- 
di. 

Ya'ni, sair cemadati da Fir'avn'in garki vaktinde Nil suyu bilesin. Zira o 
Nil suyu Kibtiler ile Beni-lsrafl'in arasini ayirdi, Beni-lsrail'e yol verdi; acrian 
yoldan Kibtiler ile Fir'avn gegmege basjadigr vakit, sular kavusta ve onlan 
bogdu. 

2817. Onu zemin gibi ddna hilesin; hasf vaktinde Oiarun hakkindaki kahu 
onu nesf eiti. 

"Hasf", yere batmak, "nesf binayi yerinden koparmak. "Karun" Musa 
(a.s.) zamaninda gayet zengin bir sahis olup, o hazrete muhalefetinden do- 
layi yere batti. Ya'ni "Bilcumle cemadati, yine cemad nev'inden olan arz gi- 
bi dana ve arif bilesin; zira Karun 'nun yere batmasi vaktinde emre itaat etti 
ve bu suretle vaki' olan kahr-i ilahf o Karun'un bina-yi viicudunu yerinden 
kopardi." 

2818. Sly atbi ki, emri isitti ve acele etti, soma felek Rzerinde iki yanm oldu 
ve yanldi. 

Cemadatin hepsini bir kiire-i muncemid olan ay gibi bil ki, emr-i peygam- 
beriyi i§itti ve hemen felek iizerinde iki parga oldu ve yanldi. 

^ — II yblk flips' Ij ^Jb*** fli* y» jAjIS" jjL- j C-^-ji jy? 

2819. <JAga$ ve tas gibi ki, her makamda uMustafaya zdhiren selam etmis- 
dir. 

Bu beyt-i §erffde, Imam-i Ali (kerremallahu vechehu) efendimizin su 
kavl-i §erifine isaret buyurulur: l^->j ^. ^jl. j *j* .oji jl» ^i £• ^i c^ 
<i)i J^ i ^lu r ^ui jii vi ^- Vj j^a «JLi^i Li L^iy ^ ^» Ya'ni "Ben Mek- 
ke §ehrinde (S.a.v.) ile beraber yiiruyor idim. Mekke'nin nahiyelerinden bi- 
rine giktik; her agag ve tas. ki, ona kar§i gikti, "Esselamii aleykiim ya Resii- 
lalah!" dedi." 



cjap^ 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

(^ 

Sunnmin ve felsefinin bahs etmesi ve dehnnin cevabi ki 
munkir-i uluhiyyetdir ve aleme kadim der 

2820. ^Dtiji irtrist diyordu ki: "(jAlem hadis&ir, hu felek faniiir, Diah ona va- 

[2833] . 1. a 

nsdir. 

oii Q^ '^ jr (Rahman, 55/26) Ya'ni "Arz uzerinde olan her §ey fanidir" 
ve <&-'j U] dUU ^ J^ (Kasas, 28/88) ya'ni "Her bir sey halikdir, O'nun vec- 
hi mustesnadif" ve ^jft'j oijllii ^f^ -dij (Al-i Imran, 3/180) ya'ni "Gokie- 
rin ve yerin mfrasi Allah'a'mahsusdur" ayet-i kerimelerine i§aret buyurulur. 

^yS~ JJl^ dy>r y\ [Js\j>- <lj}.\>- ^b jj>- \lJo. [gA~~& 

2821. IJir fdsefi dedi ki: "ZKudusii nasd hilirsin; huluhxn hadisligini yaflmw- 
lar nasil hilir?" 

Siinnfnin; "Alem hadisdir!" dedigini i§iten bir feylesof ona i'tirazen dedi ki: 
"Sen alemin hadis oldugunu ne bilirsin? Zira alemin vucudu senden evveldir 
ve sen ondan sonrasm; ve alemden tekevviin ettin. Mesela yagimirlar bulut- 
dan peyda olurlar; onlar bulutlann hadis oldugunu nasil bilirler ve bu da'va- 
ya hakian var midir?" "Guyus", "gays'ln cem'idir; ve "gays", lazim oldugu 
vakit yagan yagmurdur. 

2822. Dnkilabdan muhakhak hir zerre aegilsin, sen aunesin huAusunii ne hi- 
lirsin?" 

"Senin viicudun inkilabat-i zamaneden ve istihalat-i anasirdan bir zerre 
bile degildir; sen alemin ve alemde mevcud olan giine§in hadis oldugunu na- 
sil bilebilirsin?" 



fi £p 5 > 



AHMED AVNl KONUK 

2823. "'jBir hurlcacjiz hi, -pislik i$inde mectfun olur, zeminin akirini ve ha§lan- 
flicim ne vakil hilir?" 

"Hades", burada pislik ma'nasinadir. "Bedv", burada agaz ve ba§langi s 
demekdir. Bu beyitler felseffnin siinniye olan i'tirazatidir. 

2824. nr Bunu taklid ile babadan isitmi$sin, hamakaiian buna sanlmissin!" 

"Bu alem hadisdir, cunki rmitegayyirdir ve her miitegayyir ise hadisdir; 
dyle ise alem hadisdir" kiyas-i mantikisini babandan taklid ile i§itmi§sin, fa- 
kat bunun ne demek oldugunu dusjinemeyip, hamakatden bu kiyas-i manti- 
kiye sanlmi§sin!" 

2825. xyr Bunun hadusune burhan nedir soyle ve yoksa sus! 13u ziyade- soyleyi- 
cili^i isieme!" 

2826. ^Dedi: VX( 13ir gun aordiim hi, bu derin bakisde iki ferik baks etiiler" 

Sunnf, feylesofun i'tirazina cevaben dedi ki: "Bu alemin hudusii ve kide- 
mi derin bir bahisdir. Bir gun iki taifenin bu derin bahisde miibahaseye tutu§- 
tuklanm gordiim." 

Ma'lum olsun ki alemin hudusii ve kidemi hakkinda hiikema arasindaun 
gok kiyl ii kaller vaki' oldugu gibi, alem-i sehadet yalmz bizim alemimizden 
ibaret oldugu zannedildigi icin, ehl-i tasawufdan ba'zilan dahi kiyamet-i kiib- 
rayi te'vil cihetine sapmisjardir. Binaenaleyh burada biraz izahat i'tasi lazim- 
dir. Ma'lumdur ki, viicud-i Hakk'in ne eweli ve ne de ahiri vardir, kadfmdir; 
binaenaleyh sifat ve esmasi dahi kadfmdir; ve stfat ve esmamn zuhur-i asar 
ve ahkami asla ta'til kabul etmez. Nitekim ayet-i kerfmede o'u. j ^ {# 'jf 
(Rahman,. 55/29) ["0 her an bir §e'ndedir"] buyurulmusduf. Boyle olunca 
Hakk'in tecellf etmedigi bir an yokdur. Hak ezelen ve ebeden Hahk'dir, Rez- 
zak'dir, Gaffar'dir, Miimft'dir, Muhyi'dir ilh... Binaenaleyh viicud kadfm oldu- 
gu gibi, keyfiyyet-i hudus dahi kadfmdir; ancak efrad-i hadisin eweli ve ahi- 
ri vardir ve keyfiyyet-i hudusiin eweli ve ahiri yokdur; Ya'ni Hakk'in halk et- 



c^esgo 



MESNEVf-t §ERtF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

medigi bir an yokdur. Imdi feza-yi bf-nihaye, ayn-i viicud-i Hak'dir; ve onda 
bir taraftan tekewiin ve bir tarafdan tefessiid eden kainat ve zailat, sifat-i ha- 
likiyyetin mazhandir ve o bf-nihaye avalimin uzerinde ezelen tekewiin eden 
insanlann efradi hadisdir. Fezadaki alemlerden birinin kiyameti kopmakla, 
Hakk'm avalim-i §ehadiyye suretindeki tecellisi munkati' olmaz. Velhasil 
avalimin fezada tekevviin ve tefessiiduniin ibtidasi ve intihasi yokdur; vii- 
cud-i hakiki ezeli ve ebedi ve kadfm oldugu gibi, viicudat-i izafiyyenin bu te- 
kewiin ve tefessiidii keyfiyetieri dahi ezeli ve ebedi ve kadfmdir; ancak efra- 
dimn ibtidasi ve intihasi vardir. Vasf-i hudus ve evveliyet ve ahiriyet bu te- 
kewiin ve tefessiid eden avalimin her birerlerine izafe olunur. Alem-i §eha- 
deti, iginde bulundugumuz alemden ibaret zannettiklerinden, onun kidemi ve 
hudusii hakkinda birgok kiyl u kaller vaki' oldu; ve alem-i §ehadetin bu 
alemden ibaret oldugu zannina gore kiyamet-i kiibramn vuku'uyla esma-i 
ilahiyyenin muattaliyyeti lazim geleceginden mutasavvifeden birtakimi da 
te'vil cihetine gittiler. Bu babdaki tafsilat-i zaide Fususu'l-Hikem'e fakir tara- 
findan yazilan §erhde i'ta edilmi§dir. 

2827. " CM^ixcadAede ve muhdsamada ve izhrabda o ihi boliih himse iizerine 
hengame oldu." 

"Cidal" ve "hisam", miifaale babindan masdarlardir; ve "sutuh", keder, 
melal ve gam ve lztirab ma'nalannadir. "Hengame", cem'iyyet, kavga mey- 
dam, §amata ve giirultu demekdir.Ya'ni, "0 derin bahsin mucadele ve muha- 
samasmda ve lztirabinda, bahse giri§en iki boliik adamlar arasinda kavga 
meydani oldu." 

2828. "13en §amata cemiyyeti tarafina gittim, onlann hdlinden ithla aldim." 

"Ben halkin giirultu va kavga meydamnda toplandigi tarafa gittim, muca- 
dele ve muhasama edenlerin haline muttali' oldum." 

2829. O binsi derdx hi: "jfelehfanidir, §ubhesiz bu hind i$in bind edict vardtr!" 

Ya'ni, muhasimlardan birisi digerine der idi ki: "Alem fanidir, hie. subhe 
yokdur ki, bu fani olan alemin binasi igin bir bina edici ve mi'mar vardir!" 



AHMED AVNI KONUK 

2830. Ue o digeri dedi: Ur Bu kadtm ve bi-keydir; onun hamsi yokdur veyahud 

[2843] i~ ~ j " ■ 

bam odur. 

"Key", hangi ve ne vakit ma'nasinda edat-i istifhamdir. §ehinsah ve me- 
liku'l-muluk, ya'ni padi§ahlann padi§ahi ve padi§ah ve kahhar ve cebbar 
ma'nalannda musta'meldir ki, bu ma'nayi,Zuhal yildizi demek olan Key- 
van'dan alrmsjardir. Zira Ziihal yildizinin mahreki arzin ve Merih'in ve Mu§- 
ten'nin fevkindedir. Beyt-i §erifde iki ma'na dahi munasib olur. Ya'ni feyle- 
sof dedi ki: "Bu alem kadfmdir, bunun ibtidasi bi-keydir, ya'ni ne vakitden 
beridir? diye sorulmaz veyahud onun bir hakimi ve mutasarnfi yokdur ve 
onu birisi bina etmemi§dir veyahud kendisi, kendini bina etmi§dir." 

Bu beyt-i §erifden anla§ilir ki maddiyyunun nazariyyesi eskidir; zira onlar 
dahi kainatda madde ve kuvvet isbat edip, bu alemin onlann imtizacindan 
husule geldigini ve bir Hahk-i akilin bulunmadigini beyan ederler. 

Ij 3\jj j e^Jjl <-~Z> j jjj \j ii*&>- 'a^JLS £^*» C-JS 

2831. 'Dedi: ^Uiallak't, gece ve aiindiiz getiriciye ve ZRezzak'a munkir ol- 
mu$sun!" 

Siinni feylesofa cevaben dedi: "Demek ki sen, geceyi ve giinduzii getirip 
gotiiren ve mahlukatin nziklanni veren Hallak-i alemi inkar ediyorsun!" 

2832. ^Dedi: n<r Delilsiz dinlemeh istemem o seyi hi soylersin, onu taklid lie ka- 
bul etmek istemem!" 

"Taklid", i§itilen §ey hakkinda i'mal-i fikr edilmeksizin kdrii koriine kabul 
edilip bir gerdanhk gibi boynuna takmakdir. Feylesof siinnfye dedi ki: "Ale- 
min fani ve hadis olduguha delil isterim; senin §undan bundan isjterek taklid 
ile soyledigin sozu, ben de taklfd ile kabul edemem!" 

2833. "Stfgah ol, hiiccet ve burhan cjetir; zira hen zemdnede hunun huccetsiz 
dinlemem!" . 

2834. 'Dedi: " Diikcet benim cantmtn i$indedir , can icinde gizli burhanwi vardir. 



*$$& 



MESNEVt-i §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

2835. "tSen cjozunun za'findan hilali gormiiyorsun, ben gbruyorum; benim iize- 
rime hi§im etmei ' 

Siinni, feylesofun delfl istemekde israr etmesine cevaben dedi ki: "Sen 
kendi vucudunun haricinde delfl anyorsun; halbuki bunun delfli benim cani- 
min igindedir ki, bu delil nur-i yakindir ve nur-i yakin can iginde, agyann na- 
zanndan gizli bir burhandir; sen ise kalbin goziiniin za'findan hilal gibi olan 
bu nur-i yakini gormiiyorsun, ben ise goriiyorum. Bu nuru benim gormem- 
den dolayi bana hiddet etme!" 

2836. Dedikodu pok oldu ve hulk bu muretieb olan jelegin ba§inda ve nihdye- 
tinde perakende kaiir oldu. 

"Gic", burada pen§an ve perakende-hanr olmak; ve "besic", miiteaddid 
ma'nalan vardir; burada "diiziilmus. ve tertib olunmu§" demekdir. Ya'ni 
"Siinni ile feylesof arasindaki miibahase ve dedikodu gok oldu; ve uzadi ve 
bunlann mubahaselerini dinleyen halkin dahi zihinleri kan§ip bu alemin ibti- 
dasi ve intihasi hakkinda natulan peri§an oldu; hangisinin hakli oldugunu bi- 
lemediler." 



2837. 'Dedi: "6t/ yar, i$imde bir hiiccet vardir, asumanin nudusu iizerine bana 
bir ayeidir." 

Nihayet siinni dedi: "Ey arkada§, benim kalbimde bir hiiccet ve delil var- 
dir ki, o delil gdklerin ve alemin hadis olmasi iizerine benim igin bir alamet 
ve ni§andir." 

*jj ^ j j *£ b. tib. uw/ *y.&\ J^^> f jti CMi j* 

2838. n< ~Ben yakin tutarim, mukakkak yakin biliciye onun ni§am o olur ki, ate- 
§e aider." 

"Ey feylesof arkada§, alemin hudusii ve fenasi hakkinda, benim kalbim- 
de bir nur-i yakin vardir. Imdi, bende yakin vardir sozii bir da'vadir, her 
da'vaya da bir §ahid ister. Binaenaleyh yakin bilici olan kimsenin ni§am ve 



*£» 



AHMED AVNi KONUK 



. §ahidi odur ki, bu muddef ate§e girsin; eger ate§ yakarsa da'vasinda kazibdir, 
yakmazsa da'vasinda sadikdir." 

2839. nr Bil ki, o hiiccet dile cjelmez, a§ihlarin sxrr-x a$kinm Kali gibidir." 

Ya'ni, "A§k nasil bir emr-i zevkf ve vicdani olup, lisan ile ta'nf ve tavsif 
olunamaz ise, kalbimde bir emr-i vicdani dlan o hiiccet ve o nur-i yakin de, 
oylece lisan ile ta'tff olunamaz." 

2840. "''Benim yiiziimiin sanlvpndan ve zaytjltgindan gayri, benim (jiift u gu- 
[2853] m . i ..ii. » 

yumun sirn zahir degildir. 

Ya'ni, "Benim dil ile soyledigim halimin ic yiizu ve sirn zahir degildir; ben- 
den zahir olan §ey ancak yuzumiin sanhgidir ve zayifligidir. Bu emr-i vicda- 
ni olan halimin zahirime olan te'sifidir." 

2841. "ZKanli yas, yanah uzerinde akxa. olarak gider, onun hiisn ii cemalinin 
hiicceti olur," 

Ya'ni, "Ask bir emr-i vicdanidir, soz ile ta'rif etmek kabil degildir. Fakat 
bir a§ik, ma'suku igin aglar ve goz ya§i yanaklanndan akarsa, o goz ya§i, 
ma'sukunun hiisn ii cemalinin hiicceti ve delili olur." Ya'ni batmdaki halin 
zahirde bir ni§ani ve alameti olur. 



^ 



■ Jr±. j j J ji 



£ 



J**>>~ fUj Ug-^t tf CJ& 



2842. ^edi: nr Ben bunlan amme indinde bir ayet olan bir hiiccet bilmem!" 

FelsefT sunnfye cevaben dedi: "Ben senin soyledigin sozleri, umum-i nas 
indinde da'vayi isbat edici bir ni§an olan bir hiiccet ve delil bilmem; ve bun- 
lar halki ikna' eden sozler degildir." 

2843. ^Dedi: "IJaktaki, bir halv ve bir nakd, "Sen kaljisin ben aziz olan iyi- 
yim" diye dem vururlar." 



c^p 



MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

2844. "(Soramcu imtihan aiesdir ki, hu iki karin aiese giderler." 

Feylesoftm i'tirazi iizerine sunni dedi ki: "Bir kalp ile halis para, "Sen kalp- 
sin, ben aziz ve mu'teber olan iyi parayim!" diye lisan-i hal ile birbirleriyle 
bahse giri§mi§ olsalar, onlann ikisini de tecriibe icjn ate§e koyarlar." Halis al- 
tin ate§de saglam kahr ve kalp altin bozulur ve yanar. 

2845. "t5!nwi ye /wiss onlann halinden vakif olurlar, zandan ve sekden tkan 
iarafina giderler." 

"Kalp ile halis ate§e gidince avam ve havas, onlann hallerini goriip han- 
gisinin halis ve hangisinin kalp olduguna vakif olurlar ve bu suretle zandan 
ve §ekden kurtulup yakin tarafina giderler ve bu yakin ile §ekleri zail olur." 

2846. "6y can, su ve ales, gizli olan hir naki ve kalp i$in imtihan geldi." 

Ya'ni, "Halisligi ve kalphgi anlasrimayan iki altini kuyumcular tecriibe icjn 
evvela ate§e koyup kizdinrlar, sonra da suya atarlar. Halis altin panl panl ya- 
nar ve kalp altin kapkara olur." Halis ile kalpin ta'rifindeki eski usul boyle idi; 
sjmdi fen dairesinde pek kolay anlasjlir. 

f.j± d\j\jg>- {JI o^- f-jj jd\ ^ ja y> jj j ja b 

2847. ""^a hen ve sen her ikimiz aiese aidelim, hayran olan bakUerin hucceti 
olalim!" 

f^J'j */ <J> y j <y *^ <r**$ j~- j* j- 5 j* y j ^ [j - 

2848. n ~)fiahud hen ve sen her ikimiz denize duselim, zxra hen ve sen hu giiru- 
ha hir dyetiz." 

Ya'ni, "Mademki halis ile kalpi ate§ ve su ile tecriibe ediyorlar, biz de ha- 
lisligimiz ile kalphgimizi ya ates, veya su ile tecriibe edelim; bizim halimiz biz- 
den sonrakilere huccet ve delil olsun, zfra biz her ikimize tabi* olan giiruhun 
bir ayeti ve bir alametiyiz." 

2849. Oyle yayhlar ve aiese gittiler, her ikisi kendisini aiesin hardretine carpttlar. 



G^es^ 



AHMED AVNt KONUK *^® 

Ma'lum olsun ki, siinnimn i'tikadma gore ates. Hakk'm emri olmadikga 
yakmaz, zira muhrik bi't-tab' degildir. Eger siinni kalbinde bir "Acaba!" ve 
zerre kadar §iibhe olmaksizin ate§e girse, Ibrahim Halil (a.s.)i Nemrud'un 
ate§i yakmadigi gibi, yakmaz; binaenaleyh feylesofu ilzam igin sunninin ate- 
§e girmesi caiz olur. Fakat feylesof bu i'tikadda degildir, o ate§i muhrik bi't- 
tab' biiir; binaenaleyh sunninin imtihan igin teklff ettigi ate§e girmesi, kendi 
i'tikadinin hilafinda bir hareket olur. Bu i'tibar ile siinni ile beraber ate§e gir- 
mesi ma'kul goriinmez. Ma'kal olan feylesofun siinniye: "Benim i'tikadimca 
ates. muhrik bi't-tab'dir, onun igin ben giremem, giinki yanacagimi bilirim. 
Mademki senin i'tikadmca ates. seni yakmiyacakdir; sen gir, senin yanma- 
man bana ve bizden sonrakilere hticcet ve burhan olsun!" demesi idi. Bina- 
enaleyh kissadan maksud olan zahin ate§ degildir, belki nefis ve tabiat ate- 
§idir. Zira bu ate§, bu alem-i kesafetde hem siinniyi ve hem de feylesofu mu- 
hitdir; fakat siinni iman ve irfani ve amel-i salihi ve ahlak-i fazili sebebiyle 
bu atesjn kahn altinda zebun degildir. FelserT ise imansiz ve irfansiz ve amel- 
siz ve ahlaksiz oldugundan, bu atesterin iginde makhur ve miistehlekdir. 
Sunninin necati hem sun ve hem de ma'nevidir; feylesofun helaki de hem su- 
rf ve hem de ma'nevidir. Ve "siinnf'den murad, yukanki beyitlerde dahi i§a- 
ret buyuruldugu iizere "nur-i yakfn sahibi olan bir veliyy-i kamil"dir ki, bu 
gibilerin nam-i §enflerini mevt-i lztirari ve tabii ate§ yakmami§dir. Onlann 
miinasebeti ve medayihi ve menakibi kitablarda miindericdir; fakat miinkir- 
lerin namim bu ate§ sahife-i kainatdan silmi§dir; ve veliyy-i kamilden, surf 
ateste yanmamak ve suda batmamak gibi havank zuhur edebilir. * 

2850. O Diuda deyiyici muddei olan adam kurtuldu; o pif ate$ iginde yandi. 

[2863] 

"DaT' T haram-zade, veled-i zina ve pig ma'nasinadir. Bu beyt-i §enfde 
miinkir-i uluhiyyet olanlann nikah-i sahih mahsulii olmadiklanna i§aret bu- 
yurulur. Ya'ni, "0 miinkir-i uluhiyyet olan feylesof, nefis ve tabiat atesj igin- 
de yandi ve hayat-i diinyeviyyesinde bu atester iginde kavruldu." 

2851. IZu i'lami miiezzinden clinic, hamin rukuna hir korluh ziyade eil 

Milyonlarca ehl-i imanin ibadet ettigi cami'lerin minarelerinde miiezzinler 
tarafmdan vaki' olan i'lam ve ihban dinle! Be§ vakitde Allah'in Resul'iiniin 



e m a 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

nam-i §erffini zikr ederler; halbuki miinkir-i uluhiyyet olan feylesoflann ad- 
lan batmi§dir; binaenaleyh miiezzinlerin be§ vakitde vaki' olan bu ihbarlan- 
m dinle de, ham olan feylesoflann canina bir korluk daha ziyade et, biisbii- 
tiin kor olsunlar! 

2852, £ira hu nam ecel&en yanmami§tlir; pinki onun miisemmasi yuhsek ve 
huuuk olmu§iur. 

Zira bu Peygamber'in nami mevt-i lztiran ve tabu atesjnden yanmami§dir. 
Halbuki bu ate§e mu'minler ile miinkirler beraberce girdiler. Bu ates, miinkir- 
leri yakti, mii'minleri yakmadi; ciinki bu namin s&hibi olan zat-i Peygambe- 
ri hadd-i zatinda yliksek ve celfldir. 

d\j*^* t^Lft o^jt e-bj- 3 ji ^J j*^ *^J Jij d\j\j» -Us> 

2853, ZKwanda yhz hinlerce yari§ gunlerinden miinkirlerin perdeleri yirhl- 
mi$(lir. 

§urrahdan ba'zilan "kiran" kelimesi "kam"in cem'i oldugunu beyan et- 
mi§ler ise de, Kamus'da. "karn"in cem'i "kurun" geldigi gosterilmisdir. Ve 
"karn", otuz veya seksen sene ma'nasma gelir. Binaenaleyh "kiran" mufa- 
ale babindan, "mukarenet" ma'nasinda masdardir. Yalmz "dag zirvesi" 
ma'nasma gelen "karn"in cem'i "kiran" gelir imi§ ki, bunun da bu beytin 
ma'nasiyla miinasebeti yokdur. "Rihan", "rehn"in cem'idir ve at ko§usun- 
da gececek atin sahibine verilmek iizere ortaya konan ondiil ve "eyyamii'r- 
rihan" ma'nasinadir ki, o giinlerde Arablar boyle ondiil ile at ko§tururlar 
(§emsu'l-Liigat). Hulasasi Ttirkge "yan§ gunleri" demek olur. §u halde 
beyt-i §erffln ma'nasi boyle demekdir: "Enbiya ve onlann varisleri olan ev- 
liya mukarenet ve mubahase vaktinde vaki' olan bu bircok yan§ giinlerin- 
den dolayi, onlart miinkir olanlann perde-i namuslan yirtilmt§dir. Nitekim 
Musa (a.s.) ile Fir'avn'in sihirbazlan birbirlerine mukarin ve miibahis oldu- 
lar; nihayet sihirbazlar maglub oldu. Ve keza biraz yukanda zikr olundugu 
iizere Resul-i Ekrem'e Arab beyleri mukarin ve miibahis oldular; nihayet 
sele dal ve mizrak atmak suretiyle vaki' olan imtihan ve miisabaka netice- 
sinde miinkir olan Arab beyleri maglub oldular ve utandilar ve perde-i na- 
musu ve azametleri yirtildi. Bu gibi hadisatin kisas-i enbiyada ve menakib-i 
evliyada emsali gokdur. 



*$$&? 



^^ AHMED AVNl KONUK. 

2854. Uaktdhi rehin bagladilar , dogru, mucizatin ve cevabm devammda galw 
oldu. 

Vaktaki her zamanda ehl-i hak ile ehl-i batil miibahaseye girisjp, ortaya 
"ondil" ve rehin koydular, mu'cizat-i enbiyanin ve munkirleri iskat edecek 
cevabin devammi te'min icm ehl-i hak, ehl-i battl iizerine galib oldu; zira her 
asirda mevcud olan veliyy-i kamilden zuhur eden havank ve keramat, o ve- 
liyy-i kamilin tabi' oldugu peygamberin mu'cizati cumlesindendir. 

2855. (5%nlacLvm hi, sebahdan ve felegin hudusunden dent vuran himse muzaf- 
ferdir ve hakdir. 

"Sebak", at kosusu ve ok ati§i yan§ina giri§mek demekdir. Ya'ni, "Alemin 
hudusunden ve bu da'vayi isbat igin mixsabakaya giri§mekden dem vuran 
kimsenin galib ve muzaffer ve da'vasinin hak oldugunu anladim." Zira bu 
kimse, alem-i tabfatin haricine giktigini fiilen gosterdi ve alem-i tabiatm hari- 
cine gikan kimse bittabi' kavanfn-i tabiiyye ahkamina tabi' degildir. Beyt-i 
Hafiz-i §irazf (k.s.): 

"Sen ki tebfat evinden di§anya gikmadm, hakikat mahallesine sefer edebiltpen 
neredel" 

2856. cAiiinkirin hucceti her vakit sari yuzlu olmakdu; o inhann stSkx iizeri- 
ne bir nisan hani? 

"San yiizlu olmak", maglub olup utanmakdan kinayedir. Ya'ni, "Ehl-i 
hakki inkar eden kimsenin, mtibahase neticesinde getirebilecegi hiiccet ve 
delil, ancak maglub olup utanmakdir. Onun inkanrun dogruluguna hicbir ni- 
§an ve isbat yokdur." 

2857. uMiinkirlerin senasi hakktnda bir minare bu alemde hani hi, ta nisan 

nldin ' 



c a^ a 



@jX 3r " MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • ^Pf 

"Bu alemde mimkir-i uluhiyyet olanlann medh ve senasi hakkinda nida 
olunan bir minare var midir ki, onlann i'tikadlannin telbfs ve tasdikine ni§an 
olsun!" Edyan-i batile bile munkirii'l-uluhiyyet olanlara bir paye ve bir kiy- 
met vermez. 

tjj^ jl^jjj -Sj^Li i£jh* ^ ^ J- ^ £ <^J^ 

2858. Diani bir minber ki, orada bir muhbir, bir miinkirin ruzganm yada fle- 
tirsin? 

"Ruzgar", yel ve alem ve zaman, vakit ve hal ma'nalannadir. Burada hal 
ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Miinkir-i uluhiyyet olan bir kimsenin halini tah- 
sfn icm, bir muhbir ve vaize mahsus bir kiirsu var midir ki, o vaiz orada bu 
miinkiri medh ve sena etsin?" Bu akil ve muhakeme fakirieri her asirda su- 
rada burada muteferrik bir suretde gikip, ukala-yi zamane tarafindan hakaret 
gorerek soniip giderler. 

2859. 'Dinar vc diremin yiizii, onlann nanundan kiyamete kadar bu hakdan 
nifan verir, 

"Dinar", sikkeli altin; "direm", akce ve para demekdir. "Onlann na- 
mi"ndan murad, Allah'm ve peygamberierinin ism-i §enflerindendir. Ya'ni al- 
tin ve altimn gayri olan paralann yiiziinde ism-i celal-i ilahi ile peygamberi- 
nin ism-i §erifi mahkuk olmasi, kiyamete kadar bu hakdan, ya'ni tasdik-i 
uluhiyyet ve risaletden ni§an verir." Ma'lumdur ki, zaman-i Hz. Pfr'de sikke- 
lerin bir tarafmda hukiimdann ismi ve dfger tarafinda da "La ilahe illallah 
Muhammedu'r-Resulullah" mahkuk idi. Htikumet-i Selgukiyye'nin sikkeleri 
boyle oldugu gibi diger eski hukumetlerin paralan da boyle idi. Hatta 1921 
senesinde tab' olunan Tiirkiye Posta pullannin be§ yuz kurusjugu iizerinde 
de kelime-i tevhfd mahkuk idi. Ve nam-i ilahi yalmz hiikumet-i islamiyye pa- 
ralanna mahsus degildir; Fransa hukumetinin altinlan kenannda da el-an 
"Dieu protege La France" ["Tann Fransa'yi korusun!"] mahkukdiir. "Velha- 
sil paralann kiminde nam-i ilahi ve kiminde nam-i ilahi ile nam-i peygambe- 
n birlikde olarak mahkuk olup, kiyamete kadar bu hakdan nisan verirler." 

2860. Sahlann sihkesi baska tiirlii olur; Sfyimed'in sikkesini miislekarra ka- 

[2873] 7 „ , 

dar gorl 



*$%&> 



AHMED AVNI KONUK "^^jS 

"Miistekarr", karar mahalli demekdir ki, bundan murad kryametdir. Ya'ni, 
"Altin ve gtimiis, paralann iizerinde nam-i ilahi ile nam-i Resul'iin mahkuk 
olmasi onlann alamet-i sidkidir. Fakat hiikumetler inkilab iginde olduklann- 
dan, bir hiikumetin yerine diger hiikumet gelerek §ahlann sikkeleri de degi- 
§ebilir; fakat Ahmed (a.s.v.) Efendimiz'in sikkesi, ya'ni nam-i saltanati ve 
nubiivveti kiyamete kadar bakfdirf" 

2861. jyum.u$un veya hir alhmn yuzunde, sikke iizerinde hir miinkirin a&im 
fjoster! 

Ya'ni, alemde higbir sikke iizerinde bir miinkir-i uluhiyyet ve nubuvvetin 
nami mahkuk degildir. Boyle bir hal vaki' olmamasi, onlann butlamna ve zil- 
letlerine delalet eder. 

c-jI^JI *\ jl * lj ^ju di>j Jwp i_jU»1 Oj^- y>*** ,y} jp^* ^y*- 

2862. Diaydi gune§ gibi olan hu mu'tizi tuima, yiiz dillhji gor, onun ah. r \lm- 
mii'l-DCiiab'dir. 

"Yiiz dilli"den murad, Kur'an-i Kerim'dir ki, bir adi da Ummii'l-Kitab'dir. 
Ya'ni "Zaman-i saadetde miinkirlere kar§i Resul-i Ekrem hazretlerinin goster- 
digi mu'cizati ve minarelerde ve minberlerde naminin zikri ve sikkeler uzeri- 
ne isminin hakkedilmesi suretiyle zamanimizda da gordiigumuz giines, gibi 
mu'ciz haileri ve hadiseleri birak da, yiiz dilli olan Kur'an-i azfmu'§-§ani gor 
ki, onun adi Ummii'l-Kitab'dir." 

Ma'Ium olsun ki, Resul-i Ekrem Efendimiz Kur'an-i Kerim hakkmda 
"Mu'cize-i kaimedir" buyururiar idi. Bir kerre lisan rtibariyje belagatin son 
derecesindedir. Kur'an-i Kerim *jL °j> *'jj~>. \j& £4* J* ^Sy u- ^~>j J fk j\j 
(Bakara, 2/23) ya'ni "Kulumuza indircligimiz §eyden §ek ve §ubhede iseniz, 
onun mislinden bir sure getiriniz!" diye Arab biilegasina meydan okudu. Hig- 
birisi Kur'an'i tanzire cesaret edemedi. Gergi ba'zi ahmaklar, cuhelayi kandir- 
mak igin kisa surelere nazire yapmaga yeltendiler; fakat yaptiklan sagmalara 
kendileri de giildiiler. Ezciimle peygamberlik da'vasinda bulunan Miiseylime- 
tii'l-Kezzab'in yaptigi maskarahgin numunesi §udun J J**i u& ^ £-w W 
a*j. ^jUji V_j jijj^- *ili H j^\ <j jull-Ij t a» Ya'ni "Ey kurbaga, nice bir otersin 
ki, yukann suda ve a§agm gamur igindedir. Ne suyu bulandirabilirsin ne igen 
kimseyi men' edebilirsin!" Ve diger ? "El-Kariatii" sure-i §erifesine yaptigi bir 



=3^ 



(P^ MESNEVI-t §ERtF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

kepaze nazire de budur: & c)& o»j J*> >ij Jjj ^Ji *l ja«Ji u j^i u_, j^i u j^i 
J-UJi bj j^ Ya'ni "Fil nedir fil? Filin ne oldugunu Sana ne §ey bildirdi? Onun 
bir hurma lifinden ipe benzer kuyrugu vardir, bir uzun hortumu vardir; mu- 
hakkak bu bizim Rabb'imizin halkindan azdir." Havass-i kur'aniyyeyi bu 
§erhde ta'dad etmek imkani yokdur, Mevahib-i Ledunniyye'de bir nebze be- 
yan buyurulmu§dur; isteyen mutalaa etsin. "Kur'an'in yiiz dilli olmasfmn 
ma'nasi budur ki, Kur'an be§erin umumuna hitaben nazil olmu§dur; bina- 
enaleyh her milletin ir§adiria mahsus hitab ve soz vardir. "Ummu'l-Kitab" ol- 
masi da budur ki, te§bfh ve tenzihi cami'dir. Zfra kutiib-i semaviyye-i mazi- 
yenin ba'zilan sirf tenzihi ve ba'zilan da sirf te§bihi mubeyyindir. Mesela 
Tevrat tenzih ve tncil tesbih uzerine ve Nun (a.s.)a miinzel olan kitab da gah 
te§bih ve gah tenzihe da'vet vardir. Nitekim tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i 
Nuhfdedir. Ve Kur'an hicbir kixtub-i semaviyyenin soylemedigi ahkami ca- 
mi'dir, Kur'an'da ibadat, munakehat, muamelat, ukubat, hukak-i irsiyye, da- 
laletde kalanlan ir§ad igin edille-i akliyye, gecmi§ asirlardan haber, mugay- 
yebattan haber, helak olan kavimlerin zikri, hiisn-i ahlaka medar olacak me- 
vaiz, nasayih-i mergabe, dar-i ahiretin ahvali, dar-i diinyanin ahvali, ulum-i 
lediinniyye, mehasin-i adab ve bunlardan ba§ka daha pek cok kavaid vardir. 
Nitekim Hak Teala buyurur: ^ 'j* v 1 ^ 1 J &>) £ (En'am, 6/38) Ya'ni 
"Kur'an'da beyan olmadtk bir §ey birakmadik!" demek olur. 

2863. OCimsenin mec&li yokdur hi, ondan hir kelimeyi heyan hususunda ya $al- 
sm, ya ziyaAe etsin! 

Kur'an-i Kenm'in bir kelimesini eksiltmek veya ziyadeletmek suretiyle 
ma'nasim tahrffe kimsenin mecali yokdur ve §imdiye kadar Kur'an'in bu 
kadar diismanlan oldugu halde kimse bu ciir'eti gosterememi§dir; zfra 
Kur'an-i Kerim'de Hak Teala a>iUJ '«J tSf, "/&\ Up ^ 1S1 (Hicr, 15/9) Ya'ni 
"Muhakkak Kur'an'i biz indirdik ve elbette onu muhafaza edici bizizf" bu- 
yurur. Ve Kur'an'in sirf vahy-i ilahf olup, be§er tarafindan higbir §ey kati- 
lamryacagi[ni] mubeyyin olarak Hak Teala el-Hakka sure-i serffesinde de 
§oyle buyurur: cJ)\ «L £ksJ ^ ca*& *•* &>*& Jo^i 'j»* & Jj^" A> (Hakka, 
69/ 44-46) Ya'ni "Eger Peygamber ba'zi akvali kendinden diiztip, bize is- 
nad etse, biz onu kudretimiz ile yakalayip, sonra damanni kesip helak 
ederdik." 



G ^^ > 



AHMED AVNl KONUK 

2864. Cjalibin yari ol ki, ahibet galib olastn; ey azam, agah ol, maglvblann ya- 
ri olmal 

Ehl-i nefsi ve munkirleri maglub eden enbiya ve evliyanm yari ol ve on- 
lann meslegini ihtiyar et ki, sen de onlar gibi zahiren ve batmen galib olasin! 
Ey nefsine tabi' olan azgin efendi, sakin maglub olan miinkirlerin dostu ol- 
ma ki, diinyada ve ahiretde maglub olmayasin! 

2865. uMiinkirin hiicceti ancak bu geldi ki, ben bu zahirin gayri uatan gormii- 
yorum. 

Mlinkir-i uluhiyyet olan kimsenin indinde hiiccet ve burhan ancak hayat-i 
diinyanin zahiridir. Onun gozii ancak e§yamn zahirini ve kendi mevcudiye- 
tinin vatanini dahi diinyadan ibaret gbriir. Nitekim Hak Teala sure-i Casi- 
ye'de bu gibiler hakkinda buyurur: lji L&*. l._j uj^ o_^ LjJi lv Ui ^ i* \p 3 
OjK Ui f* 01 jJp ^ dUX ^ Uj y*oJi (Cas'iye,' 45/24) Ya'ni "Miinkirler dediler ki: 
"Bu hayat dedikleri ancak bu diinyada olan hayatdir ve bizi ancak dehr he- 
lak eder." Halbuki onlann bu sozlerine ilim cinsinden hicbir delilleri yokdur, 
ancak onlar zannederler." 

2866. !7iif dii§unmez ki, her yerde bir zahir vardu, o gizli kikme&erden bir 
muhbirdir. 

"Hayatin ve e§yanm zahirini goren bu miinkir, hie dii§unmez ki, her ne- 
rede zahir olan bir sey var ise, o §ey, Hakk'in gizli hikmetlerinden haber ve- 
ricidir." Mesela kavun ve karpuz ve hiyar gibi yaz meyvelerinin ki§m ve 
portakal ve musmula ve iivez gibi ki§ meyvelerinin dahi yazin zahir olma- 
masi, diisunenler igin ibret alinacak §eylerdir. Her mevsimde o mevsime go- 
re hayat-i be§er igin faideli seylerin zuhuru, bir Mun'im'in viicudundan ha- 
ber verir. 

2867. Uier bir zahirin faidesi mukakkak bahndir; ila$larda olan nef gibi ka~ 
mindir. 



<^p 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Malum olsun ki, her bir zahirde batin olan faideyi gormek ancak kalb gb- 
ziiyle olur ve kalb gozii ise ancak enbiya ve onlann varisleri olan evliyanm 
sozlerini dinleyip kabul etmekle agilir, Halbuki miinkirler, onlann sozlerini 
dinleyip reddettiklerinden Hak Teala onlann kalblerini miihurlernis, ve kulak- 
lanna ve gozlerine de perde gekmisdir. Nitekim sure-i Bakara'nin ba§ tarafin- 
da s'jLi* ^jU? Jp'j ° r ^H- J*j '^Ji J* JJi 'f*. (Bakara, 2/7) ["Allah onlann 
kalblerini ve kulaklanni muhurle'mis.dir; onlann gozlerinde perde vardir"] bu- 
yurur. Binaenaleyh miinkirlerin bevatin-ie§yaya nufuz-i nazarlan imkani 
yokdur. 



Bu "Ve ma halakne's-semavati vel-arda ve ma beynehuma 
ilia bil-Hakki" ya'ni "Biz gokleri ve yeri ve aralannda olan 
seyleri ancak Hak ile yarattik" ayet-i kerfmesinin tefsfridir. 
Onlan bunun icin yaratmadik ki, siz goresiniz; belki ma'na 
ve hikmet-i bakiye icin yarattik ki, siz onu gdrmezsiniz! 



Malum olsun ki, "Hak" esma ve sifat-i zatiyyedendir ve ayet-i kerimede 
"Hak" lafzina dahil olan "ba" miilabese igindir. §u halde ayet-i kerimenin 
ma' nasi: "Biz gokleri ve yeri ve aralannda olan §eyi ancak Hak isim ve sifa- 
timiza miilabis olarak yarattik" demek olur. Imdi Hak esma-i zatiyyeden 
olunca, onun zimninda Miibdi ve Muid ve Muhyi ve Miimit ve Muizz ve Mii- 
zill ilh... gibi isimler dahi dahil olur. Binaenaleyh mahlukun halki, esma ve 
sifat-i ilahiyye ahkam ve asannin zuhuru igindir ki, bunun gayesi, yukanda 
gegen ve 2530 numarali beyt-i §erffin siirhii olan <_>jPi oi c~-u u^. '\yf c-S" 
lJjS Jx\ cJk*J> ["Ben gizli bir hazine idim, bilinmemi sevdim, bilinmem igin 
halki halk ettim"] hadfs-i kudsfsine merbutiyetdir. Boyle olunca esma ve si- 
fat-i ilahiyye ahkamimn zuhuru, ma'rifet husulii igindir; ve ma'rifet husulti 
ise abidiyet ye ma'budiyet nisbetlerini meydana gikanr. Nitekim ayet-i keri- 
mede Jj-W uV^Jyfj ^Jt cJk Cj (Zariyat, 51/56) ya'ni "Ben cinni ve insi an- 



<^$&> 



AHMED AVNt KONUK 

cak ibadet etmeleri igin yarattim!" buyurulur. Boyle olunca alemin halki, on- 
lann suretlerini basar-i hissi ile tema§a igin degildir. Belki onlann zimmndaki 
kasd ve irade-i ilahiyyeyi kalb goziiyle idrak etmek igindir ki, bunlan his go- 
ziiyle gormek mumkin degildir. 

2868. Dii^bir nahkas, naksm zinetini nef iimidi olmaksvzin, naks aymndan 
dolayi Iersim eder mi? 

Ya'ni, bir ressam, bir resim levhasim yaptigi vakit, onun zimmnda bir nef 
ve faide kasd ve irade eder; ve o suretin bir ma'nasi vardir; yoksa ressam 
"Ma'nasi olsun, olmasin, §oyle bir suret yapayim!" diyerek bir naki§ ve su- 
ret yapmaz. 

2869. lielki fiirce ile gamlardan kuriulsunlar diye misafirler ve cocuklar icin 
iersim eder. 

"Kihan", kiicuk ma'nasina olan "kin" kelimesinin cem'idir. "Fiirce", iki §ey 
arasindaki agiklik ma'nasina olup Farisiler "tema§a" ma'nasmda isti'mal eder- 
ler. Ya'ni, "Ressam yaptigi resim levhalanm evlerin duvarlanna ta'lik oluna- 
rak, misafirlerin ve gocuklann onlan temasa ederek kalbleri ferahlansm diye 
tersim ederler." Naksm faidelerinden birisi budur. Bu beyt-i §enfde suver-i e§- 
ya ile mesrur olanlann cocuk mesabesinde olduklanna i§aret buyurulur.- 

2870. Qocuklarin sadHigi ve onun naksmdan aitmis dostlari, dostlarin ztkri icin 

[2883] n j 

tersim eder. 

"Ressamin resim yapmasinin faidesi cocuklarm mesrur olmalan veyahud 
uzak sefer ile veyahud vefat sebebi ile nazardan gaib olmus, olan dostlann, 
dostlar tarafindan yadi ve tahatturu igindir." Nitekim zamanimizda taammiim 
eden fotograflann gikanlmasindaki kasidlar ve faideler meydandadir. 

2871. Jiic bardak yapan, bardaga bardacjm *ayn"indan dolayi acele eder mi? 
Sayun buyiinden dolayi yavar. 



Csggp 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

"Buy", kelimesi koku, behre ve nasib, huy, tabfat, muhabbet, umfd, arzu, 
hahi§, tama' ma'nalanna gelir; burada "arzu" ve "timid" ma'nalan miinasib 
olur. Ya'ni, "Bardak ve testi gibi §eyleri yapan, bunlan kendi §ekil ve suret- 
lerinden dolayi yapmaz; igine su konmak arzu ve iimfdiyle yapar." 

2872. Dii$ kase ya-pm, tamam olarak kaseyi iadm i$in degil, kasenin "ayn'i 
iftii yapar mi? 

Kaseci kasenin suretini ancak igine yiyecek bir sey konur miitalaasiyla 
yapar. 

2873. Diujhir hattat yaziyi fen ile okumak i$in degil, yazinm "ayn'i \$\n ya- 
zar rcu? 

Hattat ozenerek yazdigi bir yaziyi, o yazinm seklinden ve zatindan dolayi 
yazmaz; belki okunup, onun delalet ettigi ma'naya intikal etmesi igin yazar. 

c~~ *> £j* <-M- <j\j> oT_j c—^U- J& jH y>Ui j«jl> 

2874. ^dhirin naksi, gaibin nak§i igindir; ve o, diger gaib i$in baglanii. 

"Zahir olan bir §eyin nak§i ve sureti,' heniiz gaib olan bir seyin nak§i icin- 
dir; ve o gaib olan §eyin nak§i da, diger gaib olan bir §ey igindir." Mesela ba- 
kirci bir tencere yapar, bu tencerenin §ekl-i zahirisi, onun iginde pi§ecek olan 
ve heniiz gaib bulunan yemegin sureti igindir; ve yemegin sureti dahi, onu 
yiyenlerin viicudlannda kuvvet husulii igindir; ve viicudda kuvvet husulu, 
ondan diinyevi ve uhrevi birtakim amellerin sureti Zclhir olmak igindir. 

jSj ^J\j j^ t_-jJ y» f oJo\s j«~j ij\ kj&£> <J^Hj\> y?*** 

2875. By ogul, satranc oyunu atbidir; her oyunun faidesini talule gor! 

Zahirin nak§i, gaibin*nak§i igin olmasinm misali §atranc oyununda zahir- 
dir." Mesela oyunculardan bin digerine bir ta§ verir, onun sebebi arkadan ge- 
len oyunlan kazanmakdir." Dama oyunu da boyledir. 

2876. ^uriu aizli oyun \$\n ve onu onun i$in ve onu falan i$in koytlular. 



gsq^ 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "§atranc oyununda bu zahir olan oyunu, onu ta'kib edecek olan 
gizli oyun igin ve o gizli oyunu da, ondan daha gizli olan oyun igin, velhasil 
onu onun igin ve onu da falan igin muteselsilen vaz' ettiler." J§te alemdeki 
e§ya-yi zahire dahi boyledir. Her zahirin bir batini ve o batinin bir batini ve 
o batinm dahi diger bir batini ilh. vardir. 

2877. Cihan i^inde cjozunii de peyderpey boyle stored, id ki biird ve mata eri$esin! 

"Cehan", "cehamden" masdanndan emr-i hazirdir, "sigrat!" ma'nasinadir. 
"Biird" , §atranc oyunu istilahinda galib ve "mat", maglub ma'nalarmadir. 
Ya'ni, "Ey mutefekkir, bu alemin alti ciheti iginde dahi gayret goziinii her ta- 
rafa boyle biri bin arkasina, ya'ni zahirden batma ve o batindan onun bati- 
nina sigrat, ta ki "galib"e, ya'ni miiessire ve "maglub"a, ya'ni miiesseru'n-fT- 
he eri§esin!" 

2878. uvieraivenin hasamahlanna giirnek i$in oldugu ofoi, hirinci, ihinci icin 
olur. 

"Geh suden"deki "geh" ta'lil igindir. Ya'ni, "Bir suretden diger surete in- 
tikal, merdivenin basamaklanna benzer; birinciye basarsan, arkasindan ikin- 
cigelir." 

2879. Ue o ikinciyi, sen basamak basamak dama eri§inceye kadar, iamamen 
iigincu i$in bill 

2880. ~%emek §ehwli o meni igindir; o meni nesil ve ru§enlih igindir. 

Yemek yemek sureti vucudda meni suretinin ve meni sureti dahi gocuk 
suretinin ve hayatda rusenligin, ya'ni ruh-i hayvani ru§enligi igindir; zira ye- 
mekden ruh-i hayvani nurlanir. 

2881. Oior goriis bunun gayrini gormez; onun akh berg-i nebati gibi seyirsizdir. 



C $P^ 



jjpj^ MESNEV1-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Kund", keskinin ziddi olan "kor" ma'nasinadir. Ya'ni, "Goriisji keskin ol- 
mayan kimse, her suretin derecat iizerine olan batimni goremez; zira onun 
akiimn, yerdeki nebat gibi yuruyu§u yokdur. Nebat nasil ki dikildigi yerde 
kahrsa, onun akli dahi ilk saplandigi noktada kalir." 

2882. OVebahn $agrdmasi m, $agnlmamasi ne, onun ayagi ^arnurda adz kal- 
misclir! 

"Herhangi bir nebati, "Yahu gel buraya!" diye ister gagir ister cagirma, o 
zavalli her iki halde de anlamaz. Zira ayagi camurda dikilmis. kalmis. ve yii- 
rumekden acz igindedir." Bunun gibi gdrii§u ve fikri mahdud olan kimseleri 
de istedigin kadar hakikat tarafina da'vet et, o saplandigi yerden ve kokIe§en 
i'tikadmdan bir adim ileriye gidemez. 

2883. Gger onun bast riizgann seuri lie kwtddarsa, git sen onun has kimildat- 
masina aldanma! 

"Eger sen nebatin, riizgann esmesi sebebiyle ba§im kimildattigini goriir- 
sen aldanma!" Onun hareketi kendinden degildir; belki te'sfr-i haricidendir. 
Bunun gibi, mahdudu'1-fikr bir kimse, bir kamilin huzurunda oturup, dinledi- 
gi hakayik ve maarifi anlamis, ve kabul etmis, gibi goriinerek bas. sallarsa al- 
danma; o yine kendi anlayismda ve fikrinde sabitdir. 

,*, ,., , ^ -, ,. , ^ _ 

UL>- t~**p Jj^ _jl {j\ L^> tj\ Lxw^ -bjS' J»j~* jl 

2884. Onun bast, "6y sabd, biz isittih!" , onun auagi der ki, "Dsyan ettik, bizi 
birak!" 

Ya'ni, "Saba ruzgan nebatin ba§im kimildattigi vakit, o nebatin ba§i lisan-i 
hal ile : "Ey riizgar, biz senin hareket emrini dinledik!" der; fakat yine yerin- 
de durur. Zira onun ayagi ve kok tarafi: "Biz senin emrine isyan ettik, bizi 
kendi halimize birak!" der. 

Kisa gdriisKilerin rmir§id-i kamil hususundaki halleri ve kendi vehimleri- 
ne gore suluklerinin mahiyetleri de boyledir. 

2885. UakiSki seyir bilmez, warn gibi surer; kor gibi ievekkiil iizerine adim koyar. 



g^P? 



AHMED AVNi KONUK 

Kor gorii§lu olan kimse, vaktaki tarik-i ma'nada yiirumek bilmez, avam 
gibi surer gider. Kor gibi tevekkiil iizerine adim koyar ve hayatin cereyan-i 
tabiisine tabi' olur. 

$y ^->U^I dSjZ' ^ y dy~ *j>J j-> -U *J~ \t ^f y y 

2886. Cenkde tevekkiil iizerine acaba ne gelir, ashah-i nerdin tevekkiil eimesi 
gibi. 

Bu ebyat-i §erffenin ma'nasi budur ki: "Ba'zi kimseler kendi kisa goriisje- 
rine i'timaden akillerin nasayihini dinleyip, yapmazlar ve kendi bildikleri gi- 
bi hareket ederler. Ve tavla oyunculannin zann hukmiine tevekkiilen inan- 
diklan gibi, atide kargilanna galibiyet ve maglubiyetden hangisi cikacagini 
bilmezler." Ve keza ehl-i sufukden ba'zilan dahi mursjdlerinin verdikleri va- 
zaifi icrada tekasiil, ve is. olacagma vanr diyerek miicahedati terk ve kendi 
bildikleri gibi hareket ederler. Halbuki salik du§mam nefis ile cenk icindedir. 
Boyle bir cenk icinde bulunan oyunculannin tevekktilu gibi tevekkiil etmek- 
den hicbir faide hasil olmaz. 

2887. ve o bir nazarlar ki, o donmu§ degildir, gidicinin ve perde uirticinm gay- 
ri degildir. 

Yukanda zikr olunan kor nazarlardan ba§ka, bir de keskin nazarlar vardir 
ki, donmus, degildir. nazarlar neye mun'atif olur ise, ileriye gider ve perde- 
yi yirtar, e§yamn bevatimna ntifuz eder. 

2888. $ey ki on senede gelecekdir, kendi kendine on zaman goriir. 

Kalb gozii acik olan kimse, levh-i mahfuza nazir olup alem-i misalden bu 
alem-i kesafete on sene sonra gelecek olan §eyi, o kendinin kalb goziiyle za- 
man-i hal icinde goriir. 

2889. Uierkes hoyle nazannin b%iisiiyle gaybi ve miistahheli ve hayu ve $erri 
goriir. 



C $P? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Zahir gozuniin ru'yeti herkes indinde muhtelifdir. Kimi pek uzagi goriir, 
kimi ondan biraz daha yakini goriir, kimi pek yakim goriir; ve kimi bakar kor 
olup, hie goremez. Bunun gibi kalb gdziiniin ru'yeti dahi derecat iizerinedir; 
levh-i mahfuza nazan, parlakligi ve keskinligi mikdanncadir. Gaybi ve miis- 
takbeli nazannin yeti§tigi kadar gorebilir. Akil gozii de bdyledir; ma'rifeti az 
ve akli zayif olanlar, ancak o giindeki hayn ve faideyi goriir, onun biraz ar- 
kasindaki §erri ve zaran goremez. 

2890. Uaktaki onun seMi ve arkamn seMi halmaiU, goziin ziyadelicji oliu ve 
gayb levhini okuclu. 

"Gitzare", ziyadelik ma'nasinadir. "Sedd-i pf§"den murad, mustakbele ait 
mevani' ve "sedd-i pes"den murad, maziye ait mevani'dir. Ya'ni, "Vaktaki 
mtistakbelin ve mazfnin mevani'i kalkti, kalb gozuniin ziyadeligin hasil oldu 
ve gayb levhini okudu." 

Malum olsun ki, hakikatde mazi ve mustakbel yokdur,- rnazfyi ve miis- 
takbeli, ileriye ve geriye hicab olan viicud-i izaff alemi husule getirir; yoksa 
hadd-i zatinda mazi ve mustakbel §e'n-i vahidden ibaretdiri lnsan viicud-i 
izaff aleminin kuyudatindan kalbini kurtanp, hurriyyet-i hakikiyyeye nail ol- 
dugu vakit, ondeki ve arkadaki hicablar kalkar, zaman-i i'tibariye tabi' olma- 
yan gayb levhini okur. 

Burada §eyh-i Ekber hazretlerinin Tedbirat-i llahiyye' sinden biraz ikti- 
bas ile izahat vermek faidelidir: "Vucud-i insanide tig nur vardir: "Nur-i ha- 
yat", "nur-i akil", "nur-i yakin"dir. Nur-i hayat, nefs-i hayvaniyye suainin 
cemf'-i zerrat-i viicuda ve dimaga ve ondan akla in'ikas eder. Bunun illet- 
leri ve mani'leri iigdiir: "Ran", "hicab" ve "akil"dir. Ran, irtikab-i maasiden 
na§i kalbde hasil olan perdedir. Hicab, mir'at-i kalbe suver-i ekvanin inti- 
ba'idir ki, matlubun rii'yetine mani' ve hail olur. Ve akhn mani' olmasi, 
nur-i ilimden bir §ey iktisab etmeyip, kendi tahminatina tabi' olmasindan 
nasidir. 

"Nur-i akl", cevher-i akildan nefs-i hayvaniyye sua'imn in'ikasiyle kal- 
be hasil olan nurun illeti ve marazi nefs-i gazabiyyedir. Bu nefsin sani teali 
ve tekebbiirdiir ve uciibdur, ya'ni kendini begenmekdir. Bunlar sifat-i tb- 
lfs'dir. Bu nefsin bir ate§i vardir ki, kalbi pi§irir ve yakar ve ondan kalb uze- 
rinde bir duman cikar. Akil ile kalb arasmda hail olur; ve binnetfee nefs-i 
hayvaniyyeden akla ve akildan kalbe vasil olan nur munkati* olur; bina- 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

enaleyh kalbi zulmet kaplar ve bu dumana "gita"' ve "kiinn" ve "gi§ave" 
ta'bfr olunur. 

"Nur-i yakfn". Bu nur insan igin en son emeldir ve o emelin fevkmde in- 
san icin ba§ka bir emel yokdur. Imdi bu nur-i yakinin illeti ve marazi kalbde 
adem-i ihlasdir; ya'ni tamamiyle hak ve hakfltate kalbin tevecciih edememe- 
sidir. Ve a'mal-i mahmude ve mezmumeye nazar ile kalbin makbuz olmasi- 
dir. Mesela salik kesret-i salat ve savm ve zikir gibi a'mal-i mahmude [ye] 
nazar edip "Bu kadar ibadetim ve a'mal-i saliham var, elbette bu sayede de- 
recat-i aliyeye irtika ederim!" der; veyahud "Benim bunca isyanim ve kotii 
amellerim bunlann eskali altinda zebun iken, benim igin terakkiyat-i ma'ne- 
viyye kapisi kapanmi§dir!" deyip rahmet-i ilahiyyeden me'yus olur. Ve 
adem-i ihlasda riya ile halki ve diger suretlerde dahi kendini ve amellerini go- 
riir. Halbuki salike Iazim olan nefy-i masiva ve nefy-i viicud idi; bu haller 
ise, isbat-i masiva ve isbat-i viicud olup, kamiten onlann ziddidir ve bunlar 
ayn-i yakine hicab olan §eylerdir." 

2891. Uaktaki arkaya nazar eie, vucSdtm ibtulastna kadar mdcera ve viicuAun 
ha$lanatct yiiz gosterir. 

Boyle bir salik, kendi viicud-i izafisinin gerisine, ya'ni mazisine nazar et- 
tigi vakit, bu viicud-i izaff aleminin ibtidasma kadar cereyan eden ahvali ve 
onun baskngici ne suretde vaki' oldugu ona yiiz gosterir. 



U <j\>[> Osjf 4aI>- ji \±j£ l j^aj J*>UI ^L. 

2892. rOtztm habamizi halife etmek hususunda yeryuzu meleklerinin DCtbriyd 
ile hahsi. 

Birinci beytin nihayetindeki "ni niimud" fiilinin bu beyte de sumulti vardir. 
Ya'ni, "Yeryuzu meleklerinin Kibriya ile bahsi yiiz gosterir" demek olur. Bu 
bevt-i §erifde, sure-i Bakara'da olan ijJii slu ^jfii j J*U- ^» s&iLL 'jT, ju if, 
^ o-^j Jj ~^ cr^ o^j ^ aJ1 ^^-v i» j— *i & Qj jl^ji (Bakara, 2/30)' ya'ni "Se- 
nin Rabb'i'n melaikeye ben yeryiizunde' bir halife kihciyim dedigi vakit, dediler 
ki: "Sen arzda fesad eden ve kan doken kimseyi halife yapar misin? Halbuki 
biz senin hamdin ile sana tesbfh eder ve seni takdis ederiz" ayet-i kenmesine 
isaret buyurulur. Bu beyt-i §enfde "yeryuzu melekleri" buyurulmasina naza- 
ran, bu miibahasenin melaike-i unsuriyyun tarafindan vaki' oldugu anlasihr. 



G^a 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Ma'lum olsun ki, "melek", kudret ve §iddet ma'nasina gelir ve bu alem-i 
kesffde birtakim kuva-yi unsuriyye oldugu fennen sabitdir ki, bunlara "kuva- 
yi tabiiyye" derler. Ve bu kuwetlerin asan nazar-i hissi ile goriilebilir ise de, 
kendilerinin mahiyetleri ve hakikatlan gayr-i mer'idir. Mesela elektrigin hakf- 
katini hicbir kimse ta'rif edemez, yalniz sebeb-i tekevviinunu ve asanni beyan 
edebilir. Ve bu kuvvetler kulliyyati i'tibar[ryla] ta'dad olunabilir ise de ciiz'iy- 
yau i'tibariyle la-yuad ve la-yuhsadir. Onun igin §enatde ihbar buyurulmusdur 
ki, her bir yagmur tanesi, bir melek tarafindan inzal olunur; ve bir taneyi in- 
diren melek, bir daha riicu' etmez. Filhakikada yagmur tanesinin nuzulii hig 
subhe yok ki sath-i arza bir kuwetle nazil olur; ve ondan sonra nazil olan ta- 
nenin niizulii igin masruf olan kuvvet evvelki kuvvetin ayni degildir ve ewel- 
ki kuvvetin riicu'u imkam yokdur. Cereyan-i elektrikf dahi boyledir. Sairleri 
dahi buna kiyas olunsun! Imdi her bir kuvvet mezahir-i ilahiyyeden bir maz- 
hardir ve her bir mazhar, bir ism-i ilahinin tedbiri tahtindadir; binaenaleyh her 
bir zerre Hayat-i ilahiyye ile hay oldugu gibi, her bir kuvvet dahi O'nunla hay- 
dir. Melaike-i unsuriyyun, ya'ni yeryuzuniin melekleri dahi mezahir-i ilahiy- 
yeden olmakla, ciimlesi hay olup, uhdelerine mevzu' olan vazaifi ffa ederler. 

2893. ^Vakiaki o nazan one birakh, mah$ere. kadar zakir olacak §eyi aoraix. 

Ya'ni, "Kalb gozti agik olan bir veliyy-i kamil vaktaki o nazan istikbale atf 
etti, mah§ere kadar zuhur edecek ahvali goriir." Nitekim Sadreddin-i Konevi 
(k.s.) hazretleri kendi §eyhi olan §eyh-i Ekber Muhyiddin Arabi efendimizden 
naklen buyurur ki; "Bana §eyhim buyurdu ki, Enduliis'den Rum diyanna va- 
sil oldugum vakit, kendi kendime dedim ki: "Hak Teala benim uzerime, benim 
igin ve benden sudurunu takdir ettigi ahval-i zahiriyye ve batmiyye-i viicudiy- 
yemin tefasflini omrumiin sonuna kadar gostermedikge, gemiye binmiyeyim!" 
Binaenaleyh huzur-i tarn ile ve suhud-i amm ile ve murakabe-i kamile ile Hak 
Teala'ya tevecctih ettim; sonra Hak Teala bana, zahiren ve batmen omrumun 
sonuna kadar, benden cari olan ahvalin hepsini, hatta senin pederin tshak b. 
Muhammed'in sohbetini ve. senin sohbetini, ahvalini ve ulumunu ve ezvakini 
ve makamatmi ve tecelliyatini ve muka§efatmi ve Hak Teala'dan cemi'-i hu- 
zuzunu gosterdi; binaenaleyh yakin ve basiret uzerine gemiye bindim."* 



Bkz. Abdurrahman Camf, NefaMtii'1-Uns (Evliya Menkibeleri), Terc. ve §erh: Lamif Celebi 
(Haz. Suleyman Uktdag-Mustafa Kara), Marifet Yay., Istanbul, 1995, s. 758-759. . 



<^cg> 



AHMED AVNI KONUK 



2894. ^indenaleyh arkasmdano ashn ashna kadar, bniinii de ruz-x fasla ka- 
dar asikdre goriir. 

Boyle bir nazar-i kalb sahibi mazfden, ashn ash olan mertebe-i vahdete 
kadar ve miistakbelden dahi, ruz-i fasla ya'ni yevm-i kiyamete kadar olan 
ahval ve §uunati apagik goriir. 

J*r* j-&*iA~i\j ^ J-> j^jj '•j'-A'l ^ j* 

2895. Uier bir kimse rusen-dilligi kadar, cilacdigi mikddn gaybi goriir. 

Her bir kimse ahval-i gaybiyyeyi, kalbinin parlaWigi ve miicahede ve ri- 
yazet vasitasiyla cilaciligi mikdan goriir. 

2896. ZKer kim did aletini ziyade yaph, o ziyade gordii; ona surd daha ziyd- 
de geldi. 

"Saykal", cila aleti ma'nasinadir; ve burada bundan murad, miicahede-i 
nefsiyye ve riyazetdir. Ya'ni, " Her kim kalbin parlamasina sebeb olan mii- 
cahede ve riyazati ziyade yapti, o kalbin gozu ziyade gordii, ona alem-i gay- 
bin suretleri daha ziyade mun'akis oldu." 



wliaP 01 j Ji^ J-ijJ jA jj 



Jjj>- Ju>* Lis^ OLT ^jf y £ 



2897. Gger sen dersen ki, safafazl-i Uiuda'du, bu saykal-i tevfiki dahi o ata- 
dandir. 

"Ey mu'teriz, eger sen dersen ki, kalbe saykal vurmak ve safvet ve par- 
laklik husule getirmek kulun yed-i ihtiyannda degildir. Zfra safvet husulii Ce- 
nab-i Hakk'in kerem ve inayetidir; ve saykal vurmaga muvaffakiyet dahi yi- 
ne o fazk ilahfdendir." Binaenaleyh kalbe saykal vurmaga tergib ve te§vik 
etmek faide vermez. 

{ j^ L* 1)1 oUjUJ ^^J Uo j X^r 01 -Lit C~*J* jJi 

2898. say ve dud, himmet kadar olur; "insan itin ancak say eyledigi sey 
vardir." 



?5jrt 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Himmet", kasd ve ahenk; ve "dua", taleb ma'nasmadir. Ya'ni, "Ey mu'te- 
riz, biz de sana cevaben deriz ki: Qalismak ve taleb etmek insamn himmeti ka- 
dardir ve insan kasdettigi bir §ey hakkinda cehd eder ve gali§ir ve onun husu- 
liinii ister; binaenaleyh insan igin sa'y ettigi §ey husule gelir." tkinci misra' 
Ve'n-Necm sure-i gerifesinde (Necm, 53/39) vaki' olan ayet-i kenmedir. 

2899. Diimmetin vahtbi ancak Dtudavencl'dir; hichir deni §ahhk himmetini 
tuimaz. 

Gergi himmeti bans, eden dahi ancak Hak Teala hazretleridir. Fakat 
Hakk'in atasi ve ihsam dahi isti'dada goredir. Zfra tab'i algak olan kimsenin, 
§ah ve hukiimdar olmak kasdi ve himmeti hatinndan bile gegmez." Ve lazim 
olmayan bir §eyi birisine vermek abes olur. Nitekim dulgerin aletini terziye 
vermek abesdir. Hak Teala ise abes fill isjemekden miinezzehdir. 

2900. Uiudd'nin bir kimseyi bir i§e taksisi yok&ur ki, tav'i ve muratli ve ihti- 
yan mani olsun. 

Ya'ni, "Hak Teala bir kulunu cebren bir i§e tahsis etmi§ ve onu cebren 
§aki veya said yapmi§ degildir. Zira kul, isti'dad-i ezelisi mucibince Hak' dan 
hangi i§e tahsisini taleb etmis, ise, Hak dahi onu vermi§dir." Binaenaleyh 
abdden taleb ve Hak'dan insan vaki' olmu§dur. Eger abdin §ekaveti hak- 
kinda bir cebir vaki' olmus, ise, kendinden kendinedir. Nitekim ayet-i ken- 
mede o^JilJ ^ *£L Cc jtlJ u (Enbiya, 2 1/23) ya'ni "Hakk'a islediginden su- 
al olunmaz, mes'ul olan ohlardir" buyurulur. Filvaki' Hakk'a, "Nigin insan 
ettin ve nigin ifaza-i viicud ettin?" diye sual olunmaz; fakat abde suunat-i 
ilahiyye deryasinda, "Hal-i saadet varken, nigin hal-i §ekaveti ihtiyar et- 
tin?" diye sorulur; ve abdin hal-i saadet varken, hal-i §ekaveti taleb etme- 
si, himmetinin a§agi olmasindandir. Abdin himmeti ise onun kendinden ve 
hakikatinden munfek degildir. ilm-i ilahfde ve ism-i Batm'da meknun olan 
abdin hakfkatine "Kiin!" ya'ni "Ol!" hitab-i ilahisi geldigi vakit, o hakikat 
ancak kendi nefsini kendi icad eder; velakin Hak ile ve Hak'da icad eder. 
Nitekim ayet-i kerimede 0j^5 ^r j Jyj oi j&'J fy ^1) u^ Cj\ (Nahl, 1 6/40) 
Ya'ni "Biz bir §eyi murad ettigimiz vakit, bizim sozumiiz ona "01!" demek- 
dir, muteakiben olur" buyurulmugdur. Gdruliiyor ki, "fe-yekun" ["o olur"] 



<*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

kavli ile Hak Teala bir §eyin vucud bulmasi, o §eyin kendi nefsinden oldu- 
gunu bize ihbar buyurmu§dur. Bu hakayik ve maarifm tafsili Fususu'1-Hi- 
kem'de Fass-i Ozeyrfde, Fass-i Ya'kubf de ve Fass-i Salihi'dedir. §u halde 
abd, ezelden ebede kadar gerek iyilikde ve gerek kotitlukde, kendi irade ve 
ihtiyan dairesinde amel eder; fakat onun irade ve ihtiyartmn viicudunun 
haliki Hak'dir vesselam. 

\j c^-j d\ J J£' <o -&\y.j> jl lj <^->*4 -M Jjb - S <j£j ^y? ^-W 

2901. jZakin vaktaki bedhahia bir renc vere, o yiikiinu kufrdna kacmr. 

Bu ve atfdeki beyt-i §enfde sure-i Muhammed'de olan fi j>- '^'J5j 
'j_jLa 5 ',io. '^jubuJJi (Muhammed, 47/31) ya'ni "Biz sizden miicahid olan- 
lan ve sabiriilari bilmek icin sizi imtihan ederiz" ayet-i kerimesine i§aret bu- 
yurulur. Ya'ni, "Vaktaki bedbahta ve §aki-i ezelrye Hak Teala bu alem-i diin- 
yada bir renc ve mesakkat ve bir bela verir; o bu belaya ve me§akkate ta- 
hammul edemeyip, yukiinii ya'ni kuva-yi vucudiyyesini §ikayet ve kiifran 
tarafma kacinr" ve Hakk'a kar§i fikrini bozar ve zat-i Hakk'in hicabi olan su- 
ver-i alem tarafma rneyil ve teveccuh eder. 

2902. Vaktaki iyi bakthya hir renc verir, yukiinii daha yakina koyar. 

"Hak Teala safd-i ezelfye bir me§akkat ve bela verdigi vakit, o belanin bir 
imtihan-i ilahf oldugunu idrak edip «l]i J\ ij> (Zariyat, 50/51) ya'ni "Allah'a 
kacimz!" ayet-i kerfmesi mucibince, masivallahdan yiiz cevirip, bilciimle ku- 
va-yi viicudiyyesiyle Hakk'a teveccuh eder." Binaenaleyh bu alem-i kevnde 
kullara miiteveccih olan mihnetler ve me§akkatler, saadet-i ezeliyye ile, 
§ekavet-i ezeliyyenin mihekki ve mizani olmus, olur. 

2903. iKorkaklar can korkusundan cenkde heztmet esbabim ihtiyar etmisler- 
dir. 

Sun muharebelerde korkaklar, can korkusundan hezfmet esbabim tehiy- 
ye ettikleri gibi, nefis du§maniyla vaki' olan muharebe-i ma'neviyyede dahi 
namerd olanlar, ruh-i hayvanilerinin helaki korkusundan, mucahidlerin saf- 
ftm bozup, maglubiyet esbabim ihzar ederler. 



<«*? 



Sfcf 3 " MESNEVI-i SERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 



2904. Cesurlar cenkde vine can korkusundan du§manlarm saffi iarafina ham- 
le etmislerdir. 

"Harb-i surfde secf ve cesur olanlar dahi, yine can korkusundan diisman 
saflanna hiicum etmisjerdir. Qiinki maksadlan du§mani ezdikden sonra ra- 
hat etmekdir." Fakat korkaklar du§mani ezmeden kactiklan icln, dii§man 
galib oldukca, onlar rahat yuzii goremezler. Bunun gibi harb-i ma'nevide ce- 
sur ve §ecf olanlar, nefis du§mamm maglub edip ruhlanni helak-i ma'nevf- 
den kurtarmak icjn alam ve mesakkat-i diinyeviyyeye sabir ve tahammul' 
ederek Hakk'a tevecciih ederler. "Bed-dil", korkak ma'nasina olup, bedbaht 
ve sakf-i ezelfye i§aret olunur; ve "pur-dil", §ecf ve cesur ma'nasina olup, 
nik-baht ve said-i ezelfye i§aret olunur. 

2905. < JZiistemler'i korku ve gam daha ileriye gotiirdii; o korkak dahi korhudan 
kendinde oldii. 

"Rustem", Iran pehlivanlanndan birinin adidir. Burada "§ecf" ve mutla- 
kan "pehlivan" murad olunur. Ya'ni, "§ecf olanlan korku ve gam, surf ve 
ma'nevf harblerde du§man tarafina daha ileri goturdii; korkak olanlar ise, 
korkulanndan kendi kendilerine helak oldular." Cunki onlann muvacehesin- 
de dii§man galib ve diri kaldi. 

2906. uMddemki held ve can korkusu mihek geldi, siica' ondan her korkakdan 
zahir olur. 

"Cuban", korkak ma'nasinadir. Ya'ni, "Mademki bu alem-i suret ve kesa- 
fetde bela ve mihnet ve can korkusu mihek ve mizan olarak Hak Teala tara- 
findan vaz' buyuruldu. t§te bu mihek ve mfzandan dolayi §ecf ve cesur olan- 
lar, korkak olanlardan aynldi ve temeyyiiz etti." Zfra boyle bir mfzan ve mi- 
hek olmasa, herkes cesaret ve §ecaat da'vasinda bulunur idi ve aralanm tef- 
rik etmek miimkin olmaz idi; ve neticede Hak muvacehesinde sekavet ve sa- 
adet hakkinda huccet-i baliga sabit olmaz idi. Halbuki ^li ji» **JUi wJi -oju 
c#^r'\ '^ix£ (En'am, 6/149) ya'ni "Allah icjn huccet-i baliga sabitdir; eger 
murad ede idi, hepinize hidayet verir idi." Fakat 2900 numarah beyitde fzah 
olundugu iizere herkesde hidayete isti'dad yokdur. 



=£» 



AHMED AVNl KONUK 



(^ 



Hak Teala' mm "Ey Musa ben ki hahkim, seni dost 
tutanm!" diye Musa (a.s,)a vahy etmesi 



\j (jk^ c~*j> **>/ ijtf u* Jj ^j * \j ^r cjf. 

2907. !7iuJa vahy-i dil tie J\iusaya buyurdu ki: "6y makbul, seni dost tutanm!" 

Hak Teala hazretleri Musa (a.s.)in kalbine vahy edip buyurdu ki: "Ey in- 
dimde makbul olan resulum; ben seni severim ve dost tutanm!" "Vahy", lu- 
gatde savt-i haflye derler. 



2908. Dedi: "6y kerem sahibi, onun mucibi ne haslet olur, id ki ben onu ziya- 
de edeyim?" 

Musa (a.s.) Hakk'a hitaben dedi ki: "Ey kerem sahibi olan Rabb'im, o 
muhabbetin ve sevginin sebebi nedir ki? Senin muhabbetini daha ziyade tah- 
sil icjn, o sebebin ziyade olmasina cah§ayim!" 

«■* j (J J ji (♦■* t^— '■» J^ji* ^-»J o^J J~i. *i ij^ ^>J=T "^^ 

2909. ^Bedi: "iSen valide oniinde bir cocuk aibisin ki, onun kakn vaktinde eli- 
ni yine ona vurmusdur." 

Ya'ni, Hak Teala hazretleri Musa (a.s.)a cevaben buyurdu ki: "Ya Musa, 
sen validesinin kahn ve gazabi vaktinde, yine validesine sanlan bir cocuk gi- 
bisin!" "Tiflf'de "ya", ya-yi hitab olmak, ya-yi vahdet olmakdan daha mii- 
nasibdir. 



- jl jl p* jyJ^ jl jl pA 



. jlo jl yr <& X>\X> sj>- 



2910. "uMruhakkak bilmez ki, onun aayri bir kimse vardir, hem ondan mah- 
mur ve hem ondan sarhosdur." 



°<m> 



MESNEVI-t §ER!F SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Deyyar", "fey'al" vezninde "bir kimse" ma'nasina makam-i nefyde miis- 
ta'meldir; ash "deyvar" idi ve vav ya'ya kalb veya idgam olundu; "deyyar" 
oldu, "eyyam" gibi. Ya'ni "Cocuk, anasindan ba§ka bir kimseyi bilmez, ayik- 
hgi ve sarhosjugu velhasil bilciimle zevki anasindandir." 

-w <Jj y. j -bjj*\* *i p* ^>j c5_j y. yk"- f J 1 ^ 

2911. ^Onun anasi eger ona bir tokai vursa, yine anastna gelir ve ona iltifai 
eder." 

"Teniden", burada tevecciih ve iltifat etmek ma'nasinadir. 

ji j£> _j j\ j^>- *<d«j>- C—*<jl j\ j*P- -kyr LSj^i ^j^ j' 

2912. "Onun gayri bir kimseden muave.net istemez; onun hayrt ve onun serri 
ciimle odur." 

"Qocuk anasindan ba§ka higbir kimseden yardim beklemez; hayn ve §er- 
ri hep anasindan bilir." Hind niishalannda "ne-cuyed" yerine "ne-hahed" va- 
ki'dir; o da "istemez" ma'nasinadir. 

2913. * Senin hahnn dahi hayir ve serde bizdendir, onun iliifah baska yerlere 
degildir." 

"Ya Musa, senin hatmn dahi hayir ve §erde bizden tarafadir; o hatmnin 
tevecciih ve iltifati, ba§ka yerlere, ya'ni bu vuciidat-i izafiyye aleminde 
Zeyd'e ve Amr'a degildir." 

2914. yerek. $ocuk ve gereh delihanli ve gerek ihiiyarlar olsun, henim gayrim 
senin indinde las ve kerpi$ gtbidir." 

" ' . ****** 

2915. Uiamnde Ur Biz ancak sana 'ibadei ediriz!"; belada "Senin gayrinden is- 
iiane etmeyizi" gibi. 

"Hanfn", nale ve feryad etmek ve aglamak; ve burada "miinacat et- 
mek"den kinayedir. Bu ve atfdeki beyitlerde cenab-i Pfr efendimiz Musa 
(a.s.)in miinacati, iimmet-i Muhammed'in miinacatina mii§abih oldugunu 



<ȣ= 



AHMED AVNt KONUK 

beyan buyururlar. Ya'ni, "Biz ummet-i Muhammed Fatiha-i §eiifeyl okurken 
i>LJ iiu'j 11 : jy (Fatiha, 1/5) ya'ni "Ya Rab, bizim ibadetimiz ancak sana- 
dir ve her hususda ancak senden yardim taleb ederiz" deriz. Musa (a.s.)in 
Hakk'a kar§i rniinacati da boyle idi." 

_ t ft , - i 

2916. ^u- ^Dyyake na'hu&u" liigatde hasr icindir ve o riyanin nefyi icindir. 

"Lugat", savt ve sada demekdir, cem'i "lugay" ve "lugat" gelir. Burada 
kavaid-i arabiyye mucibince telaffuz-i kelam demekdir. "Kavaid-i arabiy- 
ye"den murad, ilm-i maanidir; zfra ilm-i maanfde hakki te'hfr olan bir §eyin 
takdfmi, hasr ma'nasi ifade eder. Bu ibarede dahi "iyyake", "na'biidu" keli- 
mesine takaddiim etmisdir; binaenaleyh hasr ifade eder. Ve Tiirkce'de edat-i 
hasr "ancak" kelimesidir. Bu ibarenin ma'nasi "Biz ancak sana ibadet ede- 
rizf" demek olur. Ve bu hasnn faidesi dahi nefy-i riya igindir; zfra bir kimse 
kalben ancak Hakk'a ibadeti ve tezelliilu kasd etse, halka gosteri§den ben 
olur; ve tezeilulii Hakk'a miinhasir kilan kimse, higbir mahlukun oniinde te- 
zelliil etmez. Eger bir garazdan na§f mahlukun oniinde miitezellil olursa "Iy- 
yake na'biidu" miinacatinda kazib olmus. olur. 

2917. Dyyake nestain" dahi hasr icindir; istianeyi hasr ve hasr etmisdir. 

"tyyake", "nestafn"in mePulu olup failden ve fiilden muahhar olmak la- 
zim iken, takaddiim etmisdir, Bu takaddiim ilm-i maanf mucibince, hasr ve 
kasr ifade eder; binaenaleyh abd "Iyyake nestain" dedigi vakit "Ya Rab, an- 
cak senden yardim isteriz" diyerek bu yardimi Hakk'a hasr etmis, olur. Eger 
boyle demekle beraber, umur ve hususatinda Hakk'in gayrinden dahi yardim 
isterse, bu miinacatinda kazib olmus, olur. 

2918. Demekdir hi, ibadeti ancak sana getiririz. pardon tama'im da ancak 
senden taianz. 

Bu beyt-i §enfin birinci misra'i, "Iyyake na'biidu" ibaresinin ve ikinci mis- 
ra' dahi "tyyake nestefn" ibaresinin ma'nalandir. Fatiha-i §erifenin maani-i 
latifesi gok uzun ve vasi'dir. §arih-i MesnevilsmaQ.4 Ankaravf (k.s.) hazret- 



°$%3? 



MESNEVf-1 §ERfF SERHi / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

lerinin matbu' olan Futuhat-i Ayniyye' si miitalaa olunursa bu hususda azim 
istifade olunur. 

<->y*ju* Jl jjcji-w ds^ C-f-li-i j f.^J ji aLSob O-i^p *-^>- 

Padisahin musahibe ofkelenmesi ve bir sefaatcinin o 

magzubun-aleyhe §efaat etmesi ve padisahdan niyaz etmesi 

ve padisah onun sefaatini kabul etmesi ve musahibin "Nicin 

§efaat ettin?" diye bu §efaatgiden incinmesi 



2919. I&r padi$ah Ur musahxbe ofkelendi, isiedi ki ondan duman ve ioz pkarsin. 

"Duman ve toz gikarmak", helak etmekden ve bina-yi viicudunu yikmak- 
dan kinayedir. Zfra, bir bina yikildigi vakit, havaya toz ve duman kalkar. 

2920. U^ddi^dh o muhdlifinin cezasim ona vurmak i$in kiltci kimndan di$an 
cikardi. 

Ya'ni, padisah kendisine muhalefet eden o musahibin cezasim oldiirmek 
suretiyle vermek igin kilici kimndan gekti. 

2921. <5oz soylemek ydhud bir sefi'in sefdatine. teveccuh etmek icin hicbir kim- 
senin mecali yok idi. 

Birkag yerde dahi beyan olundugu iizere, "tenfden" masdarmin miiteaddid 
ve ma'nalan vardir: "Dokumak, vunnak, hamus, olmak, aldanmak, peyda et- 
mek, bir seyin etrafinda dola§mak ve teveccuh ve iltifat etmek." Mesnevi-i 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

£en?de bu fiil cok musta'meldir. Bu ma'nalardan bir ma'nasini almak sure- 
tiyle terciime eylemek icab eder. 

^jfi^- -Oljlj ^jila+dL* C~e-Lii jJ O^^J^ j' i^*^ '^•^ ^^ J* 

2922. $ef&ai emrinde uWustafa cjtbi has olan, havdsdan 3madul-L7\iulk ad- 
limn tjayn. 

Bu beyit yukanki bey tin bir ciimle-i istisnaisidir. Binaenaleyh bu iki bey- 
tin mecmuan terciimesi §6yle olur: "§efaat emrinde Mustafa (a.s.) gibi has 
olan, havasdan Imadii'l-Mulk adlidan ba§ka, padi§ahm ofkesine kar§i soz 
soylemek veyahud bir §efi' §efaaatine tevecciih etmek icjn higbir kimsenin 
mecali yok idi." 

2923. Si$radi ve cahuk secdeye diistii. <§ah derhal kahr hiltcini elden btrakh. 

Padi§ahm has bendelerinden olan imadii'l-Mulk, yerinden sicradi ve he- 
men padi§ahin huzurunda secdeye vardi. Padi§ah bu has bendesinin tezellii- 
ltinu ve §efaatini goriince derhal elinden kahr ve helake miiheyya olan kilici 
birakti. 

2924. ^Dedi: "Stjer seytan ise de hen onu baijisladim; ve eger Oblislik etti ise de 
hen onu odium." 

§ah dedi: "Eger o musahib §eytanin kendi olsa bile ben onu affettim; ve 
eger geytanin kendi olmayip sifat-i §eytanf ile muttasif oldu ise, onun bu ko- 
tii sifatmi setr ettim ve magfiret eyledim." 

2925. CMademki senin aya'axn ortaya qeUi, eger miicrim yiiz ziyan etti ise de 
raziytm." 

"Ey benim musaffa ve guzfde kulum! Mademki ortaya senin §efaat aya- 
gin geldi, eger mucrirn ve asf kulum, yuz ziyan ve kabahat yapti ise de, razi 
olurveafvederim." 

Malum olsun ki, bu kissada "padi§ah"dan muradi Hak ve "§efi'"den mu~ 
rad, kalb-i Muhammedf iizere vaki' olan insan-i kamil; ve "mucrim"den mu- 



C ^P? 



MESNEVI-I §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

rad, fena-fillah makaminda hulunup esrar-i ilahiyyeyi fas. eden zevatdir. BU 
naenaleyh kissanin ebyat-i §erffesi ona gore teemmiil olunmak lazim gelir. 

2926, "Senin o fazlin ve o mikddnn vardtr ki, yiiz hinlerce gazabi hirahilirim." 

"Ey benim has kulum, benim indimde senin o kadar fazlin ve o kadar kiy- 
metin vardir ki, senin §efaatini kiramam, yiiz binlerce gazabimi kirabilirim." 



c-l ^ '*j x jA. y \ 



V4&\ 



iJ^-wtO"^ 



^Iji-gjjA'lj . 



2927. "Senin yalvarmant asla kiramam, zira ki senin yalvarman, mukakkak 
henim yalvarmamdu ." 

"Sen kendi sifatindan soyundun, benim sifatlanmi giydin; binaenaleyh 
senin sifat-i iraden, benim sifat-i irademdir. Senin iradeni reddetmek, kendi 
irademi reddetmek demek olur. §u halde senin yalvarmam ve §efaatini kira- 
mam." Bu beyt-i §erif insan-i kamil tarafindan vaki' olan §efaatin reddolun- 
mamasi sirnni beyan eder. 

2928. Cfler yer ve gok hirhirine vura idi, hu adem intihanumdan disanya ger 
mezdi." 

"Eger benim bu ademin helakine kasdimdan dolayi yer ve gok birbirine 
garpa idi, intikamimdan bu adem disanya gikamazdi, ya'ni kurtulamaz idi." 
Varsin yer ve gok yikilsin, tek ben bu ademdert intikam alayim! der idim. 

2929. >r fe eger zerre zerre yalvarici olaydi, o simdi kdicdan has goiiirmez idi" 

"Ve eger mevcudat zerre zerre o miicrim hakkmda yalvanci ve §efaatci 
olaydi, o §imdi benim kihcimdan ba§ini kurtaramaz idi." 



2930. "By kerim senin iizerine minnet koymuyoruz; fakai ey nedtm senin iz- 
zeiinin serhidir." 

"Ey kerim olan has kulum! Benim senin fazlim ve kiymetini beyan edi- 
§im, senin iizerine minnet yiikiinii koymak igin degildir; velakin ey benim 



c^pjo 



AHMED AVNt KONUK 

nedfm-i muhteremim, bu sdylediklerim senin benim indimdeki mertebe-i iz- 
zetinin ve rif atinin §erhidir." Zira sifat-i cemfle ve celfleni §erh etmek, benim 
sifatlanmi beyan etmekdir. Qiinki sen bensin ve ben de senim! 

2931. nr Bu.nu sen ya-pmatlm, muhakkak ben yafhm, ey himse senin sifatlann, 
bizim sifailarimizHa meHfuntlurl" 

"Bu §efaati sen yapmadin, muhakkak ben yaptim; ey benim has kulum, 
senin sifat-i be§eriyyen, bizim sifat-i cemfle ve celflemiz altmda gomulmiis. 
kalmi§dir." Nitekim demirin sifati, atesjn sifati altinda gomuliip kaldigi vakit, 
o demir artik ates. olur. 

j^U- <u ^> tjjA^tA aSvjI j ^^ ^ ^jU*^^* ji' j -J y 

2932. u tSen bunia miistamelsin, amil degilsin, zira ki benim mahmuliimsun, 
hamil cteailsin!" 

"Musta'mel", ism-i meful sigasiyla, kullamlmi§; "amil", kullanici; "ha^ 
mil", ta§iyan; "mahmul", ta§milmi§ demekdir. Ya'ni, "Ey benim has kulum! 
Sen bu §efaat emrinde be-ni kullanici degilsin; belki sen benim tarafimdan kul- 
lamlmi§sin; ve sen bu hususda kendi iradeni hamil degilsin, belki benim ira- 
demin mahmulusiin ve benim irademi yiiklenmi§sin." Cenab-i Pfr efendimiz 
Fihi Ma FMerinde kendi hal-i §eriflerini beyanen su rubaiyi zikr ederler: 

C~~J^>J ^jLj y iSjji ^J^jy>- j*£- <U^ jX>\ <&" iJJj* L f£'. Jl*>- 

"Ey cisim, haberin var midir ki, senin sirtmda kim vardir? Ayagim felek tize- 
rine koy ki, senin yukun latifolan peridir. Omriin iginde bir kimsenin hamah 
oldun ki, gunes senin yiizune bakmaga kadir degildir. " 

*<uJua i_i5 dy>- ?ry* ji ,jlZjy>- 'kiJuS' <l~**j i] C~»*j I* 

2933. Uvla rameyte iz rameyte" olmnssnn, kendini dalcjacLi hovuk aibi birak- 
misstn!" 

"Ey benim has kulum sen, J.j 'ill '^Sj 'J^j \\ '^Sj u, (Enfal, 8/1 7) ya'ni "At- 
tigm vakit sen atmadin velakin Allah am" ayet-i kerfmesindeki ma'namn maz- 
han olmu§sun ve vanik deiyasimn YcAndeki keserat ve mezahir dalgalannda ko- 



"&&? 



MESNEVM §ERlF SERHi / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

puk gibi kendini birakmigsin!" Kopiikler dalgalarda, nasil dalgalann harekatina 
tabi' ise, sen de oylece benim tecelliyat-i muhtelifeme tabi' bir haldesin. 

2934. "JZa" oUun, "illa'nin yamnda ev tut; hu adb&ir ki hem esirsin, hem 
emirsin. 

"Vucud-i mevhumun "la", ya'ni "yok" oldu; artik "ilia" ile isaret olunan 
vucud-i hakiki indinde makam tut! Ey benim has kulum bu acibdir ki, su- 
ret-i be§erin ve viicud-i mevhumun ile esirsin ve mukayyedsin; fakat ikti- 
sab ettigin viicud-i Hakkam ile de emirsin ve hursun!" Binaenaleyh sen ca- 
miu'l-ezdadsm ve esaretle hiirriyeti ve hakkiyetle abdiyeti cem' etmi§sin. 

2935. Dialhuki zahm u helddan hurtulmus olan nedun, hu sefvaen incinai ve 
HostlukAan riicu etti. 

Padi§ahin gazab ettigi musahib, padi§ahin kilicinin yarasindan ve bela-yi 
helakden, o musahib-i mu'teberin §efaati sebebiyle kurtuldugundan dolayi, 
bu musahibden incindi ve ona danldi ve onun dostlugundan vazgecti. 

2936. muhlisden tamdmen clostlucju kesti, selam getirmemek i$in yiizii iuva- 
ra itti. 

"Kendisine kar§i ihlas sahibi olan o §efaatgi musahibden tamamen dost- 
lugu kesti; ve selam alip vermemek igin dahi, rast geldigi yerde, yuziinu du- 
var tarafina gevirdi." 

Ma'lum olsun ki, "sah"dan murad, §ah-i hakiki olan Hak'dir. Ve "mag- 
zubun-aleyh olan nedfm"den murad dahi, me§reb-i Muhammedryi haiz 
olan u§§ak-i ilahidir. Zira Allah'in a§iklan iki turliidur; birisi a§ik-i zat, dige- 
ri a§ik-i sifatdir. Zat, camiu'l-ezdad oldugundan, a§ik-i zat-i Hak olanlann 
askinda da ezdad cem' olur ve onlann indinde ma'sukun kahn ve lutfu mu- 
savidir; fakat a§ik-i sifat olanlann nazannda kahir, lutuf gibi degildir. Qiinki 
onlar, ma'§uk-i hakikfnin zatimn nikabi ve hicabi olan sifata a§iklardir. Bi- 
naenaleyh onlann a§kmda ezdad cem' olmaz. A§ik-i zat olanlann hali, I. cil- 
din 1598 numarah beyt-i §erifinde mezkur olan haldir ki, cenab-i Pir efendi- 
miz orada §6yle buyurmus, idi: 



=^^ 



(grpr®~ AHMED AVNt KONUK 

-^ j* j* J> J-^ <y v**M y. **■ *i <J^ j. 3 j¥ j. p-*-^ 
"Ben onun kahnna ve lutfuna cidden a§ikim ; gok acibdirki, ben herikiziddm 
a§ikiyim." 

2937. DCe-ndinin hu sefiinden yobana oldu; halk W taaccubden efsanede oldular. 

"Efsane", serguze§t ve masal ve meshur ve §ohret bulmus. olan §eye der- 
■ler. "Bu musahib, kendine §efaat edip, helakden kurtaran dosta kar§i, mahza 
sefaat ettigi igin, yabanci bir vaziyet aldi; halk arasinda bu hal §ayi' oldu ve 
bundan dolayi taacciibde kaldilar;" ve bu mes'ele hakkinda dedikoduya dii§- 
tiiler ve dediler ki: 

2938. "Sger mecnun degil ise, dostlugu ni$in kesti, hir himseden ki oruxn cant- 
nx kurtardi?" 

"Padi§ah bu musahibi oldiirecek idi, Imadu'l-Miilk bunu o helakden kur- 
tardi; binaenaieyh eger bu musahib deli degil ise, kendisini olumden kurta- 
ran bu zatdan nigin dostlugu kesti ve hasim oldu?" 

D-d L f~*k (jib J*J ^y~ 02 j 0$^ j\ fJ d\ Jf-hj^i 

2939. "Omt o anda hoynu vurulmahdan kurtardi; onun ayaginm na'linin tov- 
ra§\ olmak gerek idi 1 ." 

2940. "Siksine qitti ve hizarhh tuiiu, houle hir dildar ile hindarltk tutiu." 
[29551 

"§efaatci olan Imadu'l-Miilk, bu musahibi boynu vurulmakdan kurtardigi 
igin, ona kar§i minnetdar ve miitezellil olmak lazim iken, bu zat tersine ha- 
reket etti ve ondan incinmek yolunu tuttu; boyle bir dildar-i §er? ile kin tutu- 
culuk cihetine gitti." 

2941. binaenaieyh hir muslin ona melamet etti, dedi ki: nr Bu cefayi ni$in hir 
nasihe y amy or sun?" 



°$$& 



fr 



MESNEVf-i §ERIF §ERHI / VIII. ClLT • MESNEVf-4 



dedikoduyu yapan halk arasindan bir nasihatci gikip o musahibin hare- 
ketini takbih etti de dedi ki: "Sen bu cefayi, seni helake kasd eden padi§aha 
nasihat ederek sana §efaat eden bir zata nigin yapiyorsun?" 

2942. "0 Mdar-i has senin camm kurtarii, o iem hoynunun vamlmastnian 
seni holds etti." 

2943. "6^er sana fendhk ede ili hile iirhmek gerek (Legil ili, hususiyle o hamul 
olan yar iyilih etti." 

"lmadu'l-Miilk evvelden sana bir fenalik etmis, olsa idi bile, mademki se- 
ni olumden Jsurtardi, o §ayan-i hamd u sena olan dost, sonunda sana iyilik 
etti!" Binaenaleyh bu yaptigin muamele dogru degildir. 



OL. .ju 



^* jJjl A^A*-" Jjl !*■ J 



Jbl! 



0L>- c— Jj-iy sLi ^gj c-fiS 



?" 



2944. ^eii: "£a?i if in am mebzuliur, o ni$in araya se]x geliyor! 

musahib, kendisine nasihat eden kimseye cevaben dedi ki: "Benim ca- 
mm §aha fedadir ve onun huzurunda can fedasi benim icm bir ni'metdir. Ima- 
dii'l-Mulk'un §efaatgi olarak araya girmesi, benden bu ni'metin fevtine sebeb 
olmakdan ibaret oldu; binaenaleyh bana kar§i dostluk degil, du§manhk etti." 

LS i^y> j^J «U9 *^j M \j» *> jl Jjj Oi_j 4JJI «^ ^ 

2945. "0 dem tatiim i$in "Xi maallah vakt"i Ui, "ona nebiyy-i miideba sigmaz!" 

Bu beyt-i §enfde J-^ ^ V j ^> ji* *j ^>^„ V cJj -OJi ^ J ya'ni "Benim 
Allah ile bir vaktim vardir ki, oraya mukarreb olan melek ve nebiyy-i miirsel 
sigmaz!" hadfs-i gerifine i§aret buyurulur. 

Malum olsun ki, bir "makam-i tevhid" ve bir de "makam-i ittihad" var- 
dir. Tevhidin ma'nasi "bir bilmek" ve "bir demek"dir; ve ittihadin ma'nasi, 
"bir olmak"dir. Bu makam makam-i tevhfdden daha yiiksekdir. Velakin "bir 
olmak"dan maksad, kisa idrakli kimselerin zannettikleri gibi "hulul" degildir; 
velakin bu hal-i ittihad, ehl-i tevhid igin daim olmaz. Nitekim Feridun ibn Ah- 
med Sipehsalar (k.s.) hazretleri Menakib'mda bu hal hakkinda §6yle buyu- 
rurlar: "Bilmelidir ki, ehl-i tevhid daima bu hal-i ittihad ile mevsuf olamazlar; 



*#$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

zira Hz. Risalet (s.a.v.) Efendimiz cJj *il\ ^ J "Benim Allah'la bir vaktim 
vardir" buyururlar idi. Ve kuvvet-i be§eriyye bu bar-i sakfle nasil takat geti- 
rebilir. Ve Hiiseyin ibn Mansur Hallac (rahmetullahi aleyh) bu barikanin be- 
gayet mu§taki oldugundan, daima bu halde kalmak isterdi, halbuki kuva-yi 
be§eriyye tahammul etmezdi; §iibhesiz vakt-i miinacatda Hak Teala hazret- 
lerinden harabi-i zahiri ve hedm-i vucudu taleb eyler idi. Nitekim buyurur: 
J* J kJ^ o* J* r*v ol ^"y^ J j^y^ J^ dkz^ <j j*y^> ^^ <j$ Ya'ni 
"Ya Rabbi, nasutiyetimi senin lahutiyetinde ifna eyledim; imdi lahutiyetinde 
olan nasutiyetim hakki igin benim katlime sa'y edenlere rahmet eyle!" Ve Ef- 
daliiddin Hakani hazretleri dahi bu ma'nada olan hakayiki iki beyitte be-ga- 
yet guzel buyurmu§dur. Beyit: 

cf y r* t*f y cs r* ^ & Jy> o^ 1 r^ t jU ^-> lj ^ r 4 & ^ jUl 

jaj jjJl sj>3 ^U ji (jbj** \y> \j c^iy*- tj CJ^.y*- fl& ^A^. y" ^ 

"Ayagimm dikeni benim, kendimi kendimden farig edeyim; bu ikilik birlik ola, 
hem ben sen olayim, hem de sen ben olasm. Kendimin muradi olmaksmn, 
muradim da senin He oturayim, ta ki senin muhabbetin higbirzaman beni ha- 
lf etmesin!" 

Bu ma'nalar I. cildin 3995 numarasina miisadif olan, 

["Allah He bizim aramiza nebiyy-i murselile melek-i mukarreb sigmaz, anlaym!"] 

beytinde dahi gegti. l§te Resul-i Ekrem Efendimiz'in velayeti nubiivvetinden 
efdal olmasmin sir ve hikmeti, velayetlerinde Hak ile kendi arasina he me- 
lek-i mukarreb ve ne de nebiyy-i miirsel girememesindendir. Fakat niibiiv- 
vetlerinde araya melek-i mukarreb girer. 

2946. ^en §ahin zokmindan gayri bir rahmet isiemem, ben o sahdan baska 
penah isiemem." 

"Benim igin §ahin zahmi ve kahn ayn-i rahmetdir, benim kahirda ve lu- 
tufda sigmacak mahallim ancak o §ahdir." Ba'zi niishalarda "zahm" yerine 
"rahm" vaki'dir. Bu suretde ma'na "Ben §ahin rahmetinden ba§ka bir rahmet 
istemem", ya'ni "Bana kimse acimasin, §ahimin acimasi kaffdir" demek olur. 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • ^8§ 

2947. "<$ahm flayrini onun i$in "la" etmi$im, zira $aft tarafina tevecciih ei- 
mi$im." 

"Ben §ah-i hakikfnin zatinin gayri olan taayyiinati ve bu taayyunat ara- 
sindaki viicud-i mevhumumu, onun viicud-i hakfkisi muvacehesinde yok et- 
mi§im; zira zahiren ve batmen o §ah-i hakiki tarafina tevecciih etmisjm." 



2948. "Sfjer §ah kenli kahrvyla ha§tmi keserse, sah altmis baska can bapslar." 

Hind niishalannda, "§ah eger burred" yerine "ger be-biirred o" vaki'dir. 
Ya'ni, "§ah-i hakiki kahnyla benim ba§imi keserse, hayau raniyemi izale 
ederse, bana ba§ka hayat-i bakiye bagi§lar." Nitekim hadis-i kudsfde L5 ^i & 
o: i;tr«i» ^j «ta ya'ni "Ben beni seven kimseyi dlduriirum ve dldurdiigum 
kimsenin diyeti ben olurum" buyurulmu§dur. 

2949. wr Benim. isim cesurluk ve enaniyetsizlikdir; sahensahimin isibas bagisla- 
ytcilikdu." 

"Ser-baz", cesur; "ya", masdariyyetdir. Ya'ni, "Benim i§im ma'§uk-i haki- 
kimin muvacehesinde can fedasi hususunda cesurlukdur ve kendimin kendi- 
ligini terk etmekdir ve §ahen§ahin isj de bu fedakarliga mukabil ba§ ve ha- 
yat-i taze bagi§layiulikdir." 

Ma'lum olsun ki, abdin vucud-i kesifi, Hakk'm varligmdan ihsan olunmus, 
bir ariyetdir; onun hakikati dahi ilm-i ilahfnin suretidir. Binaenaleyh abdin 
"Benimdir!" diyecek bir mulkii yokdur, elinde olanlar ise mevhumdur. Eger 
abd kendi varhgim feda edecek olursa, vehmini feda edecek demek olur. 

2950. "{Jahr o ba$a ki, oriu sahm eli keser; ayb o basa ki hir cjayriye muvaja- 
[2%5] katele!" 

"Ser burden", bir §eyi sonuna eri§tirmek ve bir §eye muvafakat etmek 
ma'nasmadir (Bahar-i Acem) . Burada ikinci ma'na munasibdir. Ya'ni, "§ah-i 
hakiki olan Hakk'in kestigi ba§ iftihar etsin ve §ahin gayri ile uyu§an ba§ da 
yerinsin ve kendini ta'yib etsin!" 



c $pi> 



AHMED AVNI KONUK 

JLP jjj d\j\j* j\ ijb jXj JuAS' J^ j^'^ j 1 *^ *^ V-* 

2951. "£/ece fct, $ah onu kahir dan kara vcine qehli, binlerce hayram cjuniinden 
ar hilar! ' 

"Kir", zift ma'nasinadir; siyah renk ma'nasinda da kullanilir. Burada "ka- 
ra renk" ma'nasinda musta'meldir. Ya'ni, "§ah-i hakikinin kara renk igine 
gektigi gece, birgok bay ram gtinlerinin parlakhgindan ve aydinligmdan ar tu- 
tor; ya'ni o gunlerin aydinligma asla iltifat etmez; zira sahin muradi, ni'met 
ve devletdir!" 

2952. "cyVtuhafe.lta.lt $eJi goruai olan kimsenin tavafi, kahir ve lutfun ve kiifiir 
ve dinin fevkx olur." 

"Tavaf ', bir §eyin etrafini dolasmak ve dairen-ma-dar donmek, "§eh go- 
rucu'*den murad, Hakk'm mii§ahedesinde kendinden ve bilciimle masivadan 
gafil olmus, olan insan-i kamildir. Ya'ni, "Bilciimle tecelliyatda zat-i Hakk'i 
mu§ahede eden bir kamilin seyri ve devri, kahir ve lutfun ve kiifur ve dinin 
fevkinde olur." Zira kahir ve lutuf ve kiifur ve din, alem-i sifata taalluk eder,- 
alem-i zat ise, alem-i sifatm fevkindedir,- ve sifat zatm hicabi ve nikabidir. 
Boyle bir kamil ise hicabi yutmi§ ve nikabi kaldirmi§ ve zata miiteveccih ol- 
mu§dur. Kahir ve lutuf ve kiifur ve din, abdin varligma ve viicuduna taalluk 
eden nisbetlerdir. Abdin varligi, Hakk'in varhginda mahv ve miistehlek olup, 
viicud-i Hakkanf ile kaim olunca, ona bu nisbetlerin taalluku kalmaz; bina- 
enaleyh onun tavafi ve devri, bittabi' kahir ve lutfun ve kiifur ve dinin fev- 
kinde olur. 

Nefehitu'l-Uns'de §eyh Ebu Said Ebu'1-Hayr hazretlerinden menkaldiir 
ki, buyururlar: "Bir gun §eyh Ebu'l-Abbas Kassab'm huzuruna iki kisi gelip 
oturdu. Dediler ki: "Bizim aramizda miibahase vaki* oldu, birimiz: Kisjye ezel 
ve ebed garni ve kederi kafTdir!" diyor; ve birimiz de: "Kisjye ezel ve ebed 
meserreti kafTdir!" diyor. Siz ne buyurursunuz? §eyh elini yiizune siirtip de- 
di ki: El-hamdii lillah ki Kassab oglunun makami ne gamdir ve ne de §adf- 
dir! *i— j {\~* p&j j^ ^j Ya'ni "Rabb'inizin indinde ne sabah, ne de ak§am 
vardir, gam ve §adi senin sifatindir ve her ne ki senin sifatindir hadisdir ve 
hadisin kadime yolu yokdur." 

Kiifur ve dinin fevkinde tavaf ve seyirden, sakin kamilden tekalff-i -ger'iy- 
yenin sukutu ma 'nasi anla§ilmasin! Bilakis bu kamilin kendisinin kendiligi 



c^^, 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

olmaksizm, Kitab ve Sunnet'den asla inhiraft vaki' olmaz ve kendisi sahib-i 
Mesne vi Hz. Pir efendimiz gibi her hususda mukteda-bih olur. Ve ta'til-i §e- 
riat edenler iki sinifdir: Birisi mecazib-i mutlakadir ki, onlar tavr-i aklin hari- 
cine giktiklan cihetle ma'zurdurlar; zira teklif akladir ve sebeb-i teklif olan akil 
onlarda zail olmu§dur. Digeri bilciimle muamelelerinde akil dairesinde hare- 
ket eden kimselerdir ki, bunlann ayaklan ilm-i tasavvufda vadi-i dalalete 
kaymi§dir. 

2953. Cihancla ondan bir {bare gelmez, zira gizlidir ve gizlidir ve gizlil 

Ya'ni, "Mii§ahede sahibinden ve onun tavafindan bu alem-i kelamda bir 
ibare bulup haber vermek mumkin degildir. £iinki onun hali ve seyri ig igedir 
ve pek gizlidir." "Gizli" gelmesinin ug def a zikri, onlann seyrinin ve tavafi- 
nm, alem-i §ehadet ve alem-i misal ve alem-i ervah mertebelerinin fevkinde 
olduguna i§aretdir. Zira Hak'la onlann aralanna melek-i mukarreb bile gire- 
mez; ve melek-i mukarreb ise, alem-i ervahdandir; binaenaleyh bu mertebe- 
lerin fevkindeki hali anlatmak ibare ile bu cihanda kabil degildir. 

2954. *£*ua hi, bu esma ve elfaz-i namide, ddemmin gulabesinden zahir oldu. 

"Giilabe", birkag ma'naya gelir; burada iplik sardiklan "gark" demekdir; 
bundan murad, Adem'in cism-i kesifi ve kalibidir. Ya'ni "Hakk'a aid olan bu 
isimler ve elfaz-i mahmude, bu benf-ademin kesff olan cisminden zahir oldu." 
Burada "esma ve elfaz-i hamfde" iplige ve "Adem'in cismi" de iplik sanlan 
garka tesbih buyurulmu§dur. 

Hulasa-i ma'na budur ki: Hak Teala hazretleri kendi viicudunu bilmemiz 
hususunda, bizi hadise nazar etmege havale etti. '^^ Jj juui j> ixCj'^^ 
(Fussilet, 41/53) Ya'ni "Biz ayatimizi kariben onlara afakda ve nefisleriride 
gosteririz" ayet-i kenmesinde, ayatini bize gosterdigini beyan etti. Binaenaleyh 
biz hadis olan viicudumuza ve giilabemize baktik, onda hayat, ilim, semi', ba- 
sar, kudret ilh... gibi sifatlar gordiik; bu sifatlanmiz ile vucud-i vacibe ve onun 
boyle sifatlan bulunduguna istidlal ettik; ve sifatlardan isimler gikti ve bunla- 
nn netfcesi olarak insandan birtakim elfaz-i hamide zahir oldu. Binaenaleyh 
biz Hakk'i ancak tavsif ettigimiz vasfm "ayn"i bulduk ve kendimizi vasf etme- 
digimiz, ancak bir vucub-i hass-i zati kaldi. Zira biz hadis oldugumuz igin bu 



AHMED AVNI KONUK 

vasif ile kendimizi tavsif etmemize imkan yokdur; su halde biz, vacibu'1-vucu- 
du hadis olan vticudumuz ile, viicud-i hadisimizden bildigimiz vakit, kendimi- 
ze nisbet ettigimiz her vasfi, ona nisbet ettik. Ve enbiya-yi izam hazaratinin li- 
samyla bize bununla da ihbarat-i ilahiyye vaki 1 oldu. Nitekim Kur'an-i Ke- 
rim'de J-U ^ % \ (Bakara, 2/181) ["§ubhesiz Allah isjtici ve bilicidir"] ve 
<//, '^J (JZ'J1\ (faha, 20/46) ["Ben sizinle beraberim, i§itir ve gdriirum"] 
ve *j~a> *gL 4Ji oTj (Hac, 22/61) ["Allah hakkiyla i§iten ve gorendir"] ilh. G6- 
ruliiyor k'i, Hak Teala kendi nefsini bize, hayat, ilim, semi', basar, kudret ve 
irade gibi bizde olan sifatlar ile vasf etti; biz onu alimiyet ve kadiriyet ve mu- 
ridiyet gibi vasiflar ile mu§ahede ettigimiz vakit, bu vasiflar ile kendimizi de 
rmi§ahede ederiz. Velhasil mertebe-i ilimde ve akilda sabit olan Hakk'm §uuna- 
tini vucud-i aymsi ile, kemal-i cem'iyyet ile izhar eden Adem oldu. 

2955. " uMleme'l-esma iSndeme" imam oldu, fakai "ayn" ve "lam" Hbdsinda 



\jfc *l-ui {J^j (Bakara, 2/31) Ya'ni "Ve Allah Teala Adem'e isimlerin 
hepsini ta'lim etti" ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur. "Esma"dan murad, 
Hakk'in "esma-i hiisna"sidir. "Ayn" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir; 
burada "bir seyin nefsi ve sekli" ma'nasinadir. "Lam", insanm sahsina ve ka- 
libina da itlak olunur. Ya'ni "Hak Teala 'nin ta'Ifm-i esmasi Adem'e imam ol- 
du ve Adem bu esma' cem'iyetinin ahkam ve asanna tabi' oldu. Fakat bu 
ta'lfm-i esma, §imdi bizim bu alem-i kesafetde yaptigmuz gibi, insanm sahsi- 
na "ayn" ile, ya'ni taayyunat-i lafziyye ve suriyye ile; veyahud yazi ile va- 
ki' olmadi ve viicud-i aynf libasi giydirilmedi. Belki mertebe-i akilda ve 
ma'nada sabit olan hayat ve ilim ve sem' ve basar gibi §uunat-i Hak, 
Adem 'in vucud-i ilmfsine ve ayn-i sabitesine, yine ma'nen taalluk etti. Bu 
bahis II. cildin 3258 numarasinda munderig, J" ^j> iwl ^i r ^r [Ey Adem, 
"Enbi'hum bi-esmaihim" dersini soyle!] beyt-i §erifinde de bir nebze gecti. 

2956. Uakiaki sudan ve gamurdan ha$i iizerine kulak koydu, o tana mensub 
olan isimler hara yuzlii oldu. 

"Vaktaki Adem'in viicud-1 ilmfsinin ba§ma Hak Teala bu alem-i kesafet- 
de sudan ve gamurdan miirekkeb bir kalip ve bir kesif kulah koydu ve vti- 



^p. 



MESNEVM §ERtF SERHi / VIII. ClLT * MESNEVI-4 • 

cud-i ayni verdi, o mertebe-i akilda ve ma'nada sabit ve ruham olan isimler 
kara yiizrii, ya'ni cismani ve fiili oldu." Ya'ni hayat ve ilim ilh. gibi Hakk'm 
suunat-i zatiyyesinden ve niseb-i ademiyyeden ibaret bulunan umur-i kiil- 
liyyesinin harigde viicud-i aynfleri yok idi; vaktaki vticud-i ayni sahibi olan 
efrad-i insaniyye, alem-i kesafetde zahir oldu. umur-i kiilliyye zatlanyla 
bu efrad-i insaniyyede sari ve bariz oldu. Binaenaleyh kesif ve kara yiizlli 
olan viicud-i ayniye taalluklan hasebiyle o maanide, mahalU taalluku cihe- 
tiyle kesafet ve zulmet kesb etti. 



2957. jiira su ve <pmur iizerinde ma'na zahir olmak i$in, kelime ve nefes 
nihtihim hendisine $ehii. 

Zira isimler onun igin kara yuzlii oldu ki, Adem'in sudan ve camurdan 
miirekkeb olan viicud-i aynf-i kesifi iizerinde, vticud-i ilmisindeki ma'na za- 
hir olmak igin o isimler, kagitlar iizerinde kara miirekkeb ve nefeslerde harf 
ve savt nikabint kendisine gekti. 

2958. Uakia nutuh hir vecihden ke§f edicidir; fakat on vecihden miizlifi 
terhdir. 

"Gercj Adem'in viicud-i aynf-i kesifinden sadir olan kelam, ma'nalan bir 
vecihden ke§f edicidir; ve bircok vecihden dahi yakm olam terk etmekdir." Zi- 
ra latif olan ma'nalan, kesif olan elfaz ile tamamiyle anlatmak miimkin de- 
gildir. Mesela a§k bir ma'nadir ve bir emr-i vicdanfdir. Bu asja, a§ik olmaya- 
na "ayin", "§in" ve "kaf harfleriyle anlatmak kabil olmaz. Bu sebebden Ha- 
kim Senaf hazretleri su beyitlerinde buyururlar: 



o^ kJ*-* j> j i/** ch^ j* c — s* ^'j f^ ^'j <r^ J ^- 
"Soyledigim §eyden rticu ' ettim; zira hi sozde ma 'na ve ma 'nada dahi soz 
yokdur. " 

Velhasil soz bir cihetden ma'nayi kastf ise de, bircok vecihlerden de yakin 
olam terkdir; ve "yakin" olandan murad, Zat-i Hak'dir. Zira Hak «J| J}\ ^ '_, 
■W 1 S^~ cs (Kaf, 50/16) ya'ni "Biz o kimseye §ah damanndan daha yakimz" 
buyurdugu halde, biz O'nun viicudunu birgok edille-i kelamiyye ile isbata ki- 



«$%&> 



AHMED AVNI KONUK 

yam ederiz; ve bu edille-i kelamiyye ile onun O'nun vech4 zatim orteriz. Ni- 
tekim Hz. Misii-i Niyazi buyurur: Misra': 

Zahir iken ol, O'nu orter delail beyyinat 

Hind niishalannda bu beytin ikinci misra'i, c- 1 'o&» A> **s « j ] ^ va- 
ki'dir "Lakin dfger on vecihden setr edicidir" demek olur. 

Halfl'in CebraiTe cevab vermesidir. Ona "Senin igin bir hacet var midir?" 
diye sordugu vakit, Halil ona: "Var amma sana degill" diye cevab verdi 

Bu siirh-i §enfin Hind niishalanndaki sureti §6yledir : 

Ma'nasi: "Cebrafl (a.s.)in, Ibrahim Halil (a.s.)a: "Senin icin bir hacet var 
midir?" diye soylemesi. "Evet var, amma sana degil!" demesi." 

Ma'lumdur ki, Nemrud Ibrahim Halil (a.s.)i oldiirmek istedigi vakit, bir 
biiyiik ate§ yakti ve o hazreti mancinik iizerine oturtup, ates, iizerine firlat- 
mak uzere iken, Cebrafl (a.s.) gelip: "Bir ihtiyacm varsa soyle! sjmdi seni 
ate§den kurtarayim!" dedi. Cenab-i Ibrahim ise: "Evet ihtiyacim vardir; fakat 
sana degildir! Seni ve beni yaratan Allah zii'l-celal hazretlerine!" diye cevab 
verdi. Hz. Cibril: "0 halde hacetini Rabb'inden iste!" dedi. Hz. ibrahim ceva- 
ben: "Ne soyleyim, o benim halimi biliyor!" dedi. 

2959. ^Ben voktin UiaM' iyim ve o Cebrail'clir; ben beldda onu delit isiemem!" 

Bu beyt-i §erff padisah tarafindan kendisine gazab olunan musahibin lisa- 
nindan mu'terize cevabdir. Ya'ni, "Ey mu'teriz, ben vaktin Halfl'i mesabesin- 
deyim ve o Imadii'l-Miilk dahi, Hak'la ibrahfm (a.s.)in arasina girmek iste- 



*$$&> 



MESNEVf-1 §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 



yen Cebrafl (a.s.) mesabesindedir. "Ibrahim Halflullah Nemrud'un atesjne ati- 
hrken, onun delaletini istemedigi gibi, ben de bela vaktinde ma'sukum ile 
kendi arama hicbir kimsenin delil olarak girmesini istemem!" 



$\j> { y>- \k>- j\ •X^jg o 



>b ^j*- J 1 ^^r u ^' j 1 



2960. hakim olan Cibrtl'den edeb oqrenmedi mi ki, o Diakk'm Uialil'in- 

[2975] i~ii 3 

den muradmi sordu. 

"Rad", kelimesinin dort ma'nasi vardir. 1. Hakim ve dana, 2. Kerim ve 
comert, 3. §ecf,ve dilaver, 4. Soz soyleyici. Burada "hakim ve dana ve ke- 
rim ve comert" ma'nalan munasibdir. Ya'ni, "0 tmadu'1-Mulk Cebrafl 
(a.s.) dan hakimlik ve kerimlik edeb ve kaidesini ogrenmedi mi? Zira Hz. 
Cibril, tavassutdan mukaddem bir kere Ibrahim Haiti (a.s.)in fikrini ve mu- 
radim sordu ve "Bir hacetin var mi?" dedi. Imadu'l-Miilk ise, asla re'yimt 
sormaksizin §efaate tasaddi etti." Bu hal kerimligin ve hakimligin kaidesine 
muhalifdir. 

2961. ZKi, "Senin muradm var mtdir, id ki yardim edeyim ve yoksa ka^ayim 
hajtjlik edeyim!" 

Hz. Cibril sordu ki: "Senin bir muradin ve istedigin var midir, soyle, ta ki 
yardim edeyim; ve eger yoksa kacayim ve sana kar§i hafiflik edeyim; ve su 
bela vaktinde sana siklet vermiyeyiml" 

2962. Dbrahim dedi: "Diayir, aradan ait, iyandan sonra vasita zahmet olur!" 

Ibrahim (a.s.) Cebrail (a.s.)a dedi: "Hayir, senin tavassutunu istemiyo- 
rum, sen aradan gekil; zira ben mu§ahede-i zat hali igindeyim ki, bu hal 
makam-i ittihaddir. Iyandan ve makam-i ittihaddan ve miisahede ve huzur- 
dan sonra, araya vasitamn grrmesi kalabalik ve kesret olur; ve izdiham ve 
kalabahkda ise miizahame ve siki§iklik vardir." "Zahmet", kalabalik ve omuz 
omuza siki§mak ma'nasinadir. 



2963. (jMiirsel bu dunya icin muminlere rabitadu, zua ki o vasitadir. 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 



"Hak tarafindan gonderilmis, olan peygamber bu dunyamn ehli olan 
mii'minleri Hakk'a rabt edicidir. Zira ki Hak Teala'dan telakki eyledigi emir 
ve nehyi teblig icin bir vasitadir." 

Ma'lum olsun ki, insan-i nakisda istiklal-i viicud ve gayriyet vehmi galib 
oldugundan, kendisinden zahir olan sifat ve ef ali nefsine izafe eyler ve viicu- 
dunda istiklal gordiikge, emr-i vlicudda da'va-yi i§tirak eyler. Bu ise zulm-i 
azimdir. Nitekim Hak Teala ^ JJW JyJi/oi {Lokman, 31/13) ["Muhakkak 
§irk zulm-i azimdir"] buyurur.'zira zulum lu'gatde bir §eyi mevziinin gayrine 
vaz' etmekdir; bu da emr-i viicudda saika-i vehm ile da'va-yi istirakden tevel- 
liid eder. Boyle olunca sjrkin men§ei, kendi nefsinden ve muhitindeki egyanin 
hakayikindan ve onlann mucidinden cehil ve bu cehil hasebiyle zulmet-i ta- 
biiyye ahkaminda istigrakdir. tmdi hazret-i §ehadet, a'yan-i sabitenin isti'da- 
dat ve kabiliyyat-i zatiyyeleri hasebiyle vucudun Iibas-i gayriyyet ile zuhu- 
rundan ibaret oldugundan, ziibde-i alem olup, suret-i ilahiyyeyi kabul ve 
ciimle taayyiinleri miisaid olan onlara bu hakikati ta'lirn ve onlan zulmet-i ta- 
bfiyye sahasindan geri cekmek ve asl-i hakikf tarafina dondurmek icin pey- 
gamberler gelmis, ve bu hususda mu'minlere rabita ve vasita olmu§dur. 

2964. Bger her goniil gizli olan vahyi i§itici olay&t, cihania hir harf ve. savt ne 
vakil clurdu? 

"Vahy", liigatde savt-i hafiye derler. Istilah-i §er'fde, "peygamberlere me- 
lek vasitasiyla vaki' olan teblig-i ilahf 'dir; ve suret-i umumiyyede kalbe harf 
ve savt vasitasi olmaksizin ilka ma'nasina da gelir. Evliyaya olan bu ilkaya 
"ilham" ve "hatir-i Hakkani" derler. Bu ilka olunan ilim, sahih ve sabit olan 
bir ilimdir ki, Hak Teala hazretleri onu alem-i gaybdan, havass-i evliyanin 
kalblerine kazf buyurur. Ya'ni, "Her goniil alem-i suretden gizli olan Hakk'in 
harfsiz ve sadasiz vahyini i§itici olaydi, bu alem-i suretde kelimeye ve sada- 
ya ve telaffiiza ve yaziya hacet kalmazdi." Herkes gizli olan bu teblig-i ilahi- 
yi isjtemedigi igin araya, bunu i^itmege miistaid olan enbiya ve evliya vasi- 
ta oldu. Kesafet-i vucudiyyeleri sebebiyle, Hak'dan uzak dii§en mu'minleri 
Hakk'a rabt etti. 

2965. Qe-rp. o Diahk'in mahvidir ve iraiesizdir; fakat benim i§im onion Ha- 
ha ndzikdir" 



C $P? 



MESNEVI-i §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Ser", burada meyil ve hahi§ ve irade ma'nasmadir. Bu beyt-i §enf oldii- 
riilecek olan musahibin lisanindandir. Ya'ni, "0 imadii'l-Mulk, ya'ni §efaata 
kryam eden musahib; gergi Hakk'in ve §ah-i hakikfnin mahvidir ve kendi ira- 
desini, onun iradesinde mahv ettigi igin, kendinin bir §eye meyli ve iradesi 
kalmami§dir; fakat benim i§im ve makamim, onun i§inden ve makamindan 
daha nazikdir ve bu nezaket araya vasita istemez." 

cXj d— -UjU -b *m~s> J^i (JJ^i (ju~j*>Li *»- s J ^' ^ ***£ 

2966. "Onun fiili, §ahin fiililir; fakat henim za'fim oniincle iyi, kotu goriinu- 
cuaur." 

Ya'ni, "Gergi o §effin fiili, §ahin iradesinde istigraki hasebiyle, §ahin fiili- 
dir. Fakat sah ile benim aramda onun varhgi ve vucudu vardir. Halbuki be- 
nim haiz oldugum makam-i alf-i ittihad, benim gozumii keserati gormekden 
za'fa dii§urmu§dur. l§te keserat ve isneyniyet aleminde iyi olan tavassut ve 
§efaat, bu makam-i ittihadin icabi olan benim bu za'fimin onunde, bana fe- 
na goriinur." Hind niishalannda "Pf§-i za'fem" yerine "pi§-i ge§mem" ["G6- 
zumun ontinde"] vaki'dir. 

2967. Sivam iizerine ayn-t lutuf olan §ey, nazeninan-t kiram uzerine kahir oUu. 

Zira avam, sifat ve esma hicablan icindedirler; lutfu ve kahn ayn ayn go- 
riirler; halbuki erbab-i mu§ahede olan u§sak-i ilahi, kahn ve lutfu bir goriir- 
ler. Avama gore lutuf iyi ve kahir fenadir. Ehl-i mii§ahedeye gore ikisi de 
ho§dur ve lutufdur. Nitekim Hz. Pfr efendimiz I. cildin 1598 numarali beyt-i 
§erffmde: 

Ya'ni "Ben onun kahnna ve lutfuna cidden asikim, gok acfbdir ki ben her 
iki ziddin a§ikryim!" buyurmu§dur. Ve E§ref-i Rumi hazretleri dahi bu 
makamda §6yle buyururlar. Beyit: 

Erse cemalinden vefa, yahud celalinden cefa 
Ikisi de cana'safa, senden o hosdurhem bu hos! 

Binaenaleyh ma'suk taraftndan muteveccih olan kahn ve belayi men' et- 
mek, boyle bir a§ik igin, ma'sukun lutfunu ve iltifatini men' etmek demek ol- 



Q W^ > 



AHMED AVNl KONUK 

dugundan, avama iyi goriinen bu men', ona fena goriinur. Bu zevkin sahibi 
olan Baba Kemal-i Hocendi (Ls.) dahi §6yle buyurur, Beyit: 

"£ger dr/frer sera/? gdnliinii kirarsa ey Kemal, sarho§lugunu artir, zira Mec- 
nun 'un kasesini kirmakdan Leyla 'run ba§ka kasdi vardir. " 

Baba hazretlerinin bu beyti kissaya miisteniddir; §6yle ki: Mecnun'un 
ma'suku olan Leyla, fukaraya tevzf igin yemek pi§iimi§..Dilencilerin canak- 
lanni alip Leyla'mn ba§ina toplandikianni isjten Mecnun dahi, eline bir kase 
alip, dilenci kryafetinde Leyla'yi gormek kasdiyla oraya gitmi§. Leyla kepge- 
siyle dilencilere tevziat yaptigi sirada, kar§isina a§iki olan Mecnun'un giktigi- 
m gorunce, kepgesiyle Mecnun'un kasesine vurup kirmis, ve onu orada bulu- 
nanlar arasinda miimtaz tutmakla a§ikina iltifat etmi§dir. "llahi boyle bir a§- 
ki bize de ihsan buyur da, bu varhgimiza taalluk eden elem ve lezzet kaydin- 
dan gegelim! Amfn bi-hurmet-i seyyidu'l-murselin!" 

Hind nlishalannda ikinci misra'daki "nazenfnan" yerine "a§k-kf§an" va- 
ki'dir, "a§k mezhebliler" demekolur. 

2968. <S%vdma Qok held ve me§ ahkat gekmek lazimdu, id ki farhi gormejje kadir 
olsunlar! 

"Sifat ve esma-i ilahiyye hicabi iginde mlistagrak olan avama cok riyazet 
ve miicahede bela ve me§akkatlerini gekmek lazimdir ki, makam-i mu§ahede- 
ye vasil olup, havassin farkini gorebilsinler ve bu farki o makamda zevkan ve 
vicdanen anlayabilsinler!" Ikinci misra' Hind nlishalannda ^ jljl- \j j> .\s \j oU 
suretindedir. 

jL>- jU- Jjal jU J^plj Jivj j\s. jl fj\ 4a^,ij ^Jjj>- jf 

2969. By ydr-i gara vdsiia olan huruf, vdsilin oniinde hdrhdr olan dikendir. 

"Gar", magara ma'nasinda olup, bu alem-i zulmanf olan diinya murad bu- 
yurulur. "Harhar", heyecan ve taalluk~i hahrdan kinayedir ki, ibtidasi meyil 
ve hahis, olur. Ya'ni, "Ey cismani alem arkada§i, ma'nayi taksim hususunda 
vasita olan bu huruf ve kelimat, vasil-i Hak olan kamilin oniinde heyecan ve 
taalluk-i hatir dikenidir." Zfra huruf ve kelima^in matlub olan ma'nayi ifham 
edemedigini goren vasil-i kamil muztarib olur; binaenaleyh bu huruf ve keli- 



ogm* 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

mat zevkiyat ve vicdaniyati ifadede kasir oldugundan, kamil-i vasila diken 
gibi batar. 

2970. ruh-i safi huruf&an kwtulmak icin, cok held ve renc ve vukuf IdzimAir. 

[2985] 

"Vukaf ', durmak ve muttali' olmak ma'nalannadir. Ya'ni, "Cism-i insani- 
ye taalluk eden ruh-i safi maanf-i latifeyi harf ve savt vasitasi olmaksizm, id- 
rak edebilmek icin cok bela ve me§akkat ve bu bela ve me§akkatler icinde de 
durmak lazimdir." Zira bela ve me§akkat nefsin kuvvetini ve azginhgini ki- 
rar ve nefsin kuvveti kinhnca da, ruhun safveti zahir olmaga ba§lar. Nitekim 
Hz. Pfr efendimiz Ffhi Ma Fih'in 70. fashnda §6yle buyururlar: "Hak ile kul 
arasinda hicab ikidir, bakf hicablar bundan zahir olur; o da sihhat ve maldir. 
Sahihu'l-beden olan kimse: "Hani Hak? bilmiyorum ve gormuyorum!" der. 
Kendisinde maraz peyda olunca: "Ya Allah, ya Allah!" demege ba§lar ve Hak 
ile hem-raz olup, tekelliim eder. Binaenaleyh gordiin ki, o sihhat onun hica- 
bi idi ve Hak o maraz tahtinda gizlenmis. idi. Ve bir adamin ne kadar mall ve 
kuvasi varsa, o kadar esbab ve muradatini miiheyya kilar ve gece ve gunduz 
onunla me§gul olur. Bf-nevalik teveccuh edince nefis zayif olup, Hak etrafin- 
da dola§ir. Hak Teala Fir'avn'a dort yiiz yil omiir verdi ve memleket ve pa- 
di§ahhk ve cemi'-i muradatini ihsan eyledi. Bunlann ciimlesi onu Hz. 
Hak'dan teb'fd eyleyen hicab idi. Hart zikr etmemesi icin muradsizlik ve bas, 
agnsi vermedi ve ona: Arzulanna me§gul ol ve bizi yad etmel dedi." 

2971. ^jakat bazisi bu. sada&an pefe sagu oldular, yine ba'zilan safi ve pe/t alt 
oldular. 

"Halk-i alemin hicabat-i nefsaniyyede istigraki hasebiyle vahy-i niham 
isjtmege takati olmadigindan, enbiya ve evliya vasitalanyla, iafiz ve savt ile 
tefhim-i maani zarureti hasil oldu; fakat halkm ba'zilan bu lafiz ve savti isjt- 
mekden pek sagir oldular enbiyaya ve evliyaya arkalanni cevirdiler; ve yine 
ba'zilan da bu sadayi kabul ve enbiyaya tabi' olarak safvet kesb edip, pek 
yiikseldiler." Zira bu sada nefse muhalefet belasmi tahmfl etti. 

2972. ^u held V^il suyu gibi a&Xdx; saute sudur ve eskttjdua kandir. 



*$%&> 



AHMED AVNJ KONUK 

Binaenaleyh bu bela Musa (a.s.) ile Fir'avn zamamndaki Nil suyu gibi 
geldi. Benf-tsrail'e def -i hararet eden su oldugu gibi, her asirdaki ehl-i saade- 
te de su oldu ve latif goriindu; ve Fir'avn'in kavmine kan oldugu gibi, keza- 
lik her zamandaki ehl-i §ekavete de kan oldu ve mustekreh goriindu. 

2973. Dier kim hi, akiheii ziyade floriididur, o pek mes'uddur; mahsulii ziyade 
goren o himse peh cidd ile eker. 

Bu hayat-i diinyeviyyenin akibetini ziyade goren kimse, sonunda pek 
mes'uddur; giinki bu diinya 5^1 *±jy U-Oi ya'ni "Diinya ahiretin tarlasidir" 
hadfs-i.§erifi mucibince, bir tarladir; burada giizel ameller tohumunu eken so- 
nunda ve hayat-i uhreviyyede bigecektir. Binaenaleyh sonunda gikacak 
mahsulii ziyade goren kimse, tarlasma kemal-i ciddiyyetle ekin eker. 

Malum olsun ki, bu hayat-i diinyada dahi, ahiret ma'nasinm numunele- 
ri mevcuddur. Mesela gengligin ahireti, ihtiyarhkdir. Gengliginde viicuduna 
su-i isti'mal tohumunu eken kimse, ihtiyarhginda ilel ve eskam azabina gi- 
riftar olur. Ve keza hayatinin evveli olan gengliginde tembellik edip gali§ma- 
yan kimse, hayatinin ahireti olan ihtiyarhginda fakr u zaruret azabina dugar 
olur. 

^jwtajj j j2*j*v> j^> o~-j& (j/uilS OL^- {jS Jjta o\Jl j 

2974. jLtra. hilir hi, hu zirdai cihani mahser ve haldirmah vcindir. - 

"Sonu iyi goren bilir ki, bu ziraat cihani mah§er igin ve ef al ve akval to- 
humlannin mahsuliinii kaldirmak ve bigmek igindir." Zira her fiilin suretin- 
den bir ma'na dogar. 

2975. Uii^jir akid, hendi "ayn'i igin olmadi, belki har ve faide makammdan 
nasidir. 

"Ahm satim ve fear ve isticar, vekalet ve kefalet gibi akidlerden higbir 
akid, o akdin zati ve kendisi igin degildir; belki o fiil akdin zimninda gizli olan 
kar ve faide makam ve mahallinden dolayidir." Ba'zi niishalarda "makam" 
yerine "naval" vaki' olmu§dur; "Her bir akid kar ve faide hayalinden na§idir" 
demek olur. 



*#2FP 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

2976. Stjer hakarsan hichir miinkir olmaz hi, onun miinkirligi, munkirlijjin 

ayn'i i$in olsun. 

Mesela bir kimse, birisinin soyledigi sozu veyahud yaptigi fiili inkar eder- 
se, higbir kasdi olmaksizin, ancak inkar key'fiyetinin kendisi ve zati igin in- 
kar etmez; belki inkannda bir kasid gizlidir. 

2977. Delhi hasedde hasmin kahn, yahud fazilet istemek ve kendini izhdr et- 
mek i$indir. 

Ya'ni, "Bir §eyi inkann zimninda ya hased duygusu vardir ki, miinkir olan 
kimse, muhalefet ettigi kimsenin ilmini ve fazlini ve §erefini gekemez, onu in- 
kar ile'maglub etmek murad eder; veyahud fazilet ve §erefde onun fevkine gi- 
kip, halka kendini gostermek ve satmak ister." Ehl-i nefis olan kimselerin in- 
kan, alelekser bu maksadlara miistenid oldugundan, cenab-i Pir efendimiz 
"kanaaf'den na§f vaki* olan inkan beyan buyurmami§dir; zira bu inkar ya 
dogru veya egri kanaatden na§i olur. Eger dogru kanaatden na§i olursa, o 
kimse, egri kanaatli olan kimsenin kanaatini tebdil edebilir; ve bu egri kana- 
atli kimsenin inkan da zail olur. Fakat hased ve izhar-i fazilet ve kendini gos- 
termek sebeblerine mustenid olan inkardan mtinkiri vazgegirmek mumkin 
degildir. 

2978. Ue o fazilet de diger tama' i$indir; ma'nalar olmaksizin sureiler $esni 
vermez. 

Ya'ni, hasmina kar§i izhar-i fazilet etmek dahi, ba§ka bir kasdin zuhuru- 
na tama'an vaki' olur ki, o da herhangi bir hususda hasmini maglub edip, 
halka kendinin ondan efdal oldugunu gosterdikden sonra, onlann hiirmetini 
kazanmak ve bu hurmetin zimmnda da menafi' te'mfn etmek igindir; zira 
ma'nalan olmayan ef'alin tadlan ve lezzetleri yokdur. 

2979. Ondan dolayi n<r Bunu ni$in yamyorsun?" diye sorarsin; zira sureiler zey- 
tin yacji, ma'nalar aydinlik gibidir. 



AHMED AVNl KONUK ^S$ 

l§te suretler ma'nalardan dolayi zahir oldugu igin, sen herhangi bir fiili ic- 
ra eden kimseye, o fiilin ma'nasini ve netfcesini anhyamadigin vakit: "Bunu 
nigin yapiyorsun?" diye sorarsm. giinki ef alin suretleri zeytin yagi gibidir ve 
onlann zimmndaki ma'nalar dahi, bu zeytin yaginin iginde gizli olan su'le ve 
aydinhk gibidir. 



2980. ypksa bu "Ostein" demek ne icindir? DMademki suret, bir suretin 
[2995] r „ . . . 

ayn i ictnair. 

Eger bir suret, o suretin mahza "ayn"indan ve §eklinden dolayi yapilmis, 
ise, "Bunu nigin yapiyorsun?" diye sormamn ma'nasi olmaz idi ve boyle bir 
sual sorulmaz idi. 

c~- Jj Cf^~ \j=!r oil (j\j. yr '-*■"' eJ ^ j' d'j-" ^^ '/f u^ 

2981. Ilu "Origin?" demek, fdideden sualdir; bunun cjayrinden nasi n< INicin?' 
demek fenadir. 

Ya'ni, bir isjn failine "Bu yaptigin is, ne igindir?" demek o fiilin faidesin- 
den sualdir ve "Bu i§ neye yarar ve faidesi nedir?" demek. olur. Faidesi an- 
la§ilmak igin irad edilmeyen "nigin" suali fenadir; giinki ma'nasiz ve mak- 
sadsizdir; ma'nadan ve maksaddan hall olan §ey ise abesdir ve abes ile i§- 
tigal ise fenadir. 

2982. By emin ne yiizden faide isiersin? CMademki hunun faidesi ancak bu 
olur. 

"Faide", kelimesi "fid" masdanndan ism-i faildir, ma'nasi ma'rufdur. 
Beyt-i §enfde bu kelimenin telaffuzu veznin sihhati igin hemze uzatilmak su- 
retiyle okunur. Bu sebebden Hind nushalan bu telaffuza i§areten bu kelime- 
yi "faide" suretinde yazmisjardir. Ya'ni, "Ey akil ve zekasinin kuvvetinden 
emin olan kimse, mademki senin "nigin" sualinin sttreti bir faide husulii igin- 
dir ve o faide dahi sence onun fiilinin faidesi hakkmda ma'lumat istihsalidir; 
binaenaleyh o failin fiilinde de muhakkak bir faide vardir. §u halde onun fi- 
ilinde ne cihetden faide ister ve ararsin?" 



G £P? 



ME.SNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

as** A"- *y. ^ ^^ ^~<~> uyj J* 1 J ^ L — ' J-jP a~i 

2983. ^inaenaleyh fj'ogun ve ehl-i arztn naki§lan, hikmet degildir ki o, ancak 
hiinun icin olsun. 

Gogiin ve arz ehlinin nakisjan ve suretleri, ancak bu naki§lar igin olsa, on- 
lann izhannda hikmet ve faide olmamak lazim gelir; halbuki biz insanlar 
ef alimizi ve suallerimizi bir hikmete ve faideye istinad ettiriyoruz. 

c ~"sfr' cr^ ^y? <^-*^* ^5*^- J J ^-~~&r "-r^y o>) *^~~j !^f^- y 

2984. €cjer hir hakua yok ise, hu tertrb nedir; ve eger hir hakim varsa onun fi- 
ili ni$in hosdur? 

Ya'ni, eger hadd-i zatinda bir hakim ve sani' yok ise, feza-yi bf-nihaye- 
deki ecramin ve manzume-i §emsiyyelerin ve arzm ve arz uzerindeki kava- 
nin-i tabfryyenin tertfbad ve intizamlan nedir ve nasil peyda olmu§dur? Zira 
cebimizdeki saatlerin bile kendi kendine viicud buldugunu kabul edemeyen 
ukuk be§er, bir intizam-i azime malik olan bir manzume-i §emsiyyenin fe- 
zada kendi kendine tekevviin edip, boyle bir intizam kesb ettigini nasil kabul 
eder? Miinkir-i uluhiyet olan dimaglar §eytamn maskarasidirlar. Imdi ma- 
demki bir sani'-i hakim vardir, onun bu kadar ef ali elbette bo$ ve nak§ ey- 
ledigi suretler ma'nasiz degildir. 

2985. Otimse hamam ve hizab naksim, savab veya na-savab kasdm gayrinden 
nasi yapmaz. 

"Hizab" Sarrah'da, kesr ile boyamak ma'nasinadir ve feth ile "hazab" sa- 
51 ve sakah boyadiklan madde ma'nasinadir; burada her iki ma'na da muna- 
sib olur. Ya'ni, "Hicbir kimse hamam duvarlanna maksadsiz ve ma'nasiz re- 
simler yapmaz; ve sag ve sakal boyasini viicuda getirmez ve sagim ve saka- 
lini boyamaz. Eger bunlan yaparsa, mutlaka ya egri veya dogru bir maksadi 
vardir da, onun igin yapar." Mesela pek geng iken sagi ve sakah agarmi§ olan 
kimse, eger boyanirsa, onun maksadi gengligi gostermek oldugu igin dogru 
olur; ve eger bir ihtiyar boyar ve geng goriinmek isterse, onun kasdi elbette 
egri olur. Zira yuziinun buru§uklugu, boyasini tekzib eder. Velhasil alem-i 
viicudda kasid ve ma'nasi olmayan bir suret yokdur. 



°im? 



jjjjfc 9 " AHMED AVNt KONUK 



d>X*\ ^\y- j p4&lit\s UU cJk>- *£ \j iJL=^- Cjj^- f">LJl -Up ^y d^y" <dlk« 

"Halki halk ettin, sonra bunlari helak ettin!" diye Musa (a.s.)in 
Hz. Huda'ya sual etmesi ve cevab gelmesi 



Bu siirh-i §enfin ibaresi Hind niishalannda §dyledir.- ji ^^ :)->/" *^ 
ojf- o^p**- ji ojuI <-j\jr j «iy-i_> «£jul» ui^ oiL>- J aT ojp o^ Ya'ni, "Musa 
(a.s.)m Hz. Izzet'den "Nicjn halki yarattin, sonra onu helak ettin ve yaktin?" 
diye sual etmesi ve Hz. lzzet'den cevab gelmesi." 

2986. cTHusa ie<2i: w 6y hesabin sahibi, naks eitin, tekrar nvcin harab ettin?" 

Musa (a.s.) Cenab-i Hakk'a hitaben miinacat tarzinda dedi ki: "Ey iki 
cihanda hesabin sahibi, senin ef alin hesabsiz degildir; bu suver-i kevniy- 
yeyi nak§ ettin ve tasvir ettin; tekrar o latif suretleri nicjn bozdurmve harab 
ettin?" 

2987. "6rkeai ue ii$iyi canfezd olarak naks ettin ve ondan sonra hunu nicin vi- 
ran ettin?" 



2988. 17{ak buyurdu: xx< ~Bilirim hi, senin bu sualin inkar ve gajletden ve heva- 
dan degildir?" 

2989. ""^ofcsa fe'i& ve itab ederdim, bu sual icin sent incitir idim." 

2990. "JJakaf istersin hi, bizim efalimizde behamn hihmetini ve sirrau tefah- 
[3005] 117.// 

mis edeceksin. 



*#$&> 



MESNEVI-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 ♦ ^S 

"Baz custen", tefahhus etmek ve bir §eyin ic. yuziinii ve hakikatini ciddi- 
yetle ve miibalaga ile ara§tirmak ma'nasmadir (Bahir-i Acem). "BekaMan 
murad, esma-i ilahiyye ahkam ve asannin devam ve bekasidir. Zira esma-i 
ilahiyyenin zuhur-i ahkam ve asan asla ta'til kabul etmez. Ya'ni, "Ya Musa, 
sen istiyorsun ki, bizim ef alimizde, esma ve sifat-i ilahiyyemiz ahkam ve 
asannin bekasi ve devami hikmet ve simm tefahhus edesin!" 

2991. id ki ondan avami vakif edesin, hununla her hami pismis va-pasm! 

Ya'ni,"Bu sirdan avami vakif edip, nur-i ma'rifet ile onlann kalblerini ten- 
vir edesin; ve cehil yiiziinden insanligi ham kalmis, olan kimseleri bu ma'ri- 
fet ile pi§iresin!" 

ij**h ^ J y ^ **■ j* r ^ j- fj^^ j* ^-^ J^ ' J -^^ 

2992. "iSen avam uzerine kesf edkilikde kasden sail oldun; ecjer$i ki, sen on- 
dan vakif oldun." 

"Ya Musa sen bu zikr olunan sirra ve hikmete vakif oldugun halde, mah- 
za avama da ke§f etmek igin bu suali kasden sordun." 

JU^ jA -LiLj \j ^jj! y> J^ <j>\ -^ A*- *-j &>\ j 

2993. "JZira ki bu sual yarim ilim geldi; her harici i$in hit mecal olmaz." 

"Senin vukurunun alameti budur ki ,JUJi ^+> Jij-Ji. Ya'ni "Sual ilmin yan- 
sidir" dusturu mucibince, boyle bir suale tasaddi ettin; zira vukufun haricin- 
de kalan her bir kimsenin boyle bir sual sormaga mecali ve kudreti yokdur." 

2994. "Sual de cevdh da ilimden kalkar; nitekim diken ve gill, iovrakdan ve Su- 
dan kalkar." 

Ya'ni, "Bir mevzuu bilmeyen kimse o mevzu' iizerine sual soramaz; ve 
keza o mevzuu bilmeyen kimse de higbir cevab veremez. Binaenaleyh hem 
sual ve hem de cevab ilimden gikar; ve iki muhtelif §eyin ayni menba'dan zu- 
hurunun misali budur ki, diken ve giil birbirine muhalif iken, ayni toprakdan 
ve sudan cikar." 



ssp? 



AHMED AVNt KONUK 

2995. ^Uiem dalalei, hem de hiddyet ilimden kalkar; niiekim act ve iaili yacj- 
mur dan kalkar." 

"Dogru i'tikadlar ilimden hasil oldugu gibi, egri i'tikadlar dahi ilimden 51- 
kar. Zira halkin akillan ve isti'dadlan miitefavitdir, hepsi bir derecede degil- 
dir. Mesela ulum-i tabfiyye alimleri suret-i umumiyyede iki sinifdir. Birisi: 
"Bu kainatin boyle muntazam suretde tertibi ve devram mutlaka bir sani'-i 
hakimin viicuduna miitevakkifdir", der; ve bu alimin akh, bu genis, ilmin sa- 
hasinda sa§irmayrp, metanetini muhafaza eder. Ikinci sinifin akh bu genis. 
ilim meydamnda §asmp: "Bu kainatin intizami nasilsa tesadiifen boyle va- 
ki' olmu§dur; bir sani'-i hakim tarafindan tertib edilmi§ degildir", der. Hig 
du§unmez ki, feza-yi bi-nihayede bu kadar manzume-i §emsiyyeler var; ki- 
mi bozuluyor, kimi ayni kaide tahtmda yeniden tekevviin ediyor. Bu tesa- 
duf hepsinde mi boyle intizamlar tevlid etmi§ ve peyderpey etmekde bulun- 
mu§dur? iste evvelki alimin hidayeti ve dogru i'tikadi ilimden oldugu gibi, 
ikinci alimin dalaleti ve sa§kmligi dahi yine ilimden olmusdur. Nitekim su- 
re-i Casiye'deki ayet-i kerfmede buyurulur: ^J^^>\ iUf, 8 i^» 4J1 j£ji J* cj>i 
(Casiye, 45/23) Ya'ni "0 kimseyi gordiin mu ki heva-yi nefsanisinf ilah it- 
tihaz etti? Ve Allah Teala onu ilim iizerinde idlal etti." Bunun bir misal-i za- 
hirisi de budur ki ta'mi aci ve tatli olan meyveler, yagmurdan peyda olur. 
Beyit: 

Halkin isti'didma vabestedir asir-i feyz 
Ebr-i nisandan sadef durdane, efisem kapar 

"Hudf", "huda"mn imale olunmu§udur, dogru yol ma'nasinadir; ve "ne- 
df ' yagmur ma'nasinadir. 

2996. ISu hucjZ ve dostluk d§indhkdan kalkar; ve hasiahk ve kavvetler latif gi- 
dddan olur. 

"Bugz", nefret ve adavet; ve "vila", dostluk; "sukm", hastalik; "kuva", 
kuvvetin cem'idir. Bu beyit dahi iki muhtelif §eyin ayni menba'dan zuhuru- 
nun misalleridir. Ya'ni, "Tammaklik keyfiyeti bir ma'na oldugu halde bundan 
iki muhtelif hal zuhur eder ki, bunlar dii§manlik ve dostlukdur. Zira, bir kim- 
se tanimadigi bir adama ne dost ve ne de dii§man olur. Ve keza bir fiil-i te- 



c^Ttf 



jjgjK 8 - MESNEVl-i §ERlF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

gaddiden hem hastahk ve hem de vucudun kuvvetleri peyda olur." Ba'zi niis- 
halarda "kuva" yerine "§ifa" vaki'dir. 

2997. kelim a'cemi olan miisiefid oldu, id ki acemileri hu sirdan hilici ede! 

"A'cemi", lisan-i fasih ile soz soyleyemeyen kimseye derler. Burada 
vukafsuz ve cahil ma'nasinadir. "Mustefid", kar ve faideye nail olan ve ilim 
ve ma'na tahsfl eder olan kimsedir. A'cemi, musteffd'in sifatidir. Ya'ni, "0 Al- 
lah'in kelfmi olan Musa (a.s.) cahilleri ve avami bu sirdan alim ve bilici et- 
mek icm kendisini faide taleb edici cahil yapti." 

2998. ^Biz dahi ondan dolayi kendhnizi a'cemi yafalim. Onun cevabim yaban- 
a cjibi oniimiize getirelim. 

Mademki Musa (a,s.), sordugu sualin cevabim bilirken avamin vukufunu 
temin igin zahiren boyle bir suale tesaddi etti, ey Hiisameddfn Qelebi, bu sualin 
cevabi hem benim ve hem de senin ma'lumun oldugu halde, bu Mesnevfyi 
okuyanlann vukuflarim te'minen bu cevabi bilmeyenler gibi burada zikredelim. 

juJuTjUp d\ Ji5 Jills' I; JJXi' /jJ** p-*^ Olijy j>- 

2999. 6$ek satanlar hirhirinin hasmi oldular. O^ihayet o akdin kilidinin anah- 
tari geldiler. 

Nitekim e§ek satan kimseler at pazannda kendilerine alici ve satici siisii 
verip musterilerin hirsini celb icin kemal-i hararetle ve husumetle pazarliga 
giri§irier. Bayi' e§egi medh edip yiiksek bir fiyat ister. Digeri de kendi isterine 
gelen miinasib bir fiyati teklif eder. Bu hali tema§a eden yabanci rmisteriler 
de hakikf bir ahm-satim yaptiklanm zannedip e§egin mubayaasinda alakadar 
olurlar. Halbuki onlar hakikf olan bir akd-i bey'in kilidint acmak ve sati§a re- 
vac vermek igin boyle yaparlar. Bunun gibi bir meclisde iki arif bulundugu 
vakit bildikleri §eyi birbirlerine sorarlar ve cevab verirler. Neticede orada bu- 
lunan kimseler bu suallerden ve cevablardan istifade ederler. 

3000. Dmdi Uiuda ona buyurdu. "6y lubab sahibi! CMademki sordun, ad ce- 
vabi dime! 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Lubab", her§eyin iyisi ve makbulii ma'nasinadir. "Zu-liibab", her §eyin 
iyisini ve halisini haiz olan, demek olur. Bundan [murad], Musa (a.s.)in nii- 
biivvetidir. 

,jjI <J*L*j\ ^■i'j *-* *y>- y Ij <jyj j*^*' j^J ^s*^* L^j- 4 

3001. "By (jHiisa yere tohum ek, id ki sen dahi buna insaf veresin!" 

"Ey Musa, benim halki yaratip sonra helak ettigimin sirnm ve hikmetini 
anlamak ve buna hak vermek icin topraga tohum ek!" 

3002. Uakidki CM,usa ekii, onun ekini iamam oldu, onun basahlan giizellik ve 
nizam buldu. 

3003. Orak luttu ve ekini bicti. uAiiiteaktben kulagina gaybdan nida eristi. 
"Das", ekin bictikleri orak demekdir. 

3004. $6yleki, "CMfin bir ziraat edersin ve terbiye edersin. Uaktaki bir kemal 
buldu, onu kesersin." 

Ya'ni, canib-i gaybdan gelen nidada boyle denildi ki; "Ya Musa, Nicin ek- 
tin ve ekdigini terbiye ettin ve kemale geldigi vakit onu bictin?" 

3005. ^Dedi: *^$a CRaM Ondan dolayi viran ve pest ederim ki, burada darn 
vardu- ve saman vardxr." 

Musa (a.s.) o nida-yi gaybfye cevaben dedi: "Ya Rab! Bu ekini ondan do- 
layi kesip bicip yerlere yatinyorum ki, bunlann arasinda hem bugday dane- 
leri ve hem de saman vardir." 

d\J »J* *xf j\J\ ji alT els' jLjl ji C~~J Jj^ <ub 

3006. n< Dane saman ambanna layik degildir. Saman daki bugday ambannda 
bozukdur." 



*&$&> 



MESNEVl-1 SERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3007. I^u ihisini kanshrmak hikmet degildir. Blemek emrinde farhi, vaab 
eder." 

"Bugday ile samam bir yerde saklamak, her ikisine de zuliim olur. Zira zu- 
liim, bir §eyi mevziinin gayn yere koymakdir; ve hikmet ise her§eyi yerli ye- 
rine koymakdir. Binaenaleyh hikmet, bunlan eleyip ayirmak hususunu icab 
ettiriyor." 

3008. ^Dedi: "Sen hu ilmi kimden huldun ki, ilim sebebiyle hir harman tertib 
ettin?" 

Hz. Musa'ya cevaben Hak Teala buyurdu ki: "Sen bugday ile samam ayir- 
mak ilmini kimden buldun ve ogrendin ki, o buldugun ilim sebebiyle bu iki 
§eyi bir birinden ayirmak icin boyle bir harman tertib ettin?" 

\y j>jj jj>- yJL ^j c-iS' \jj>* ij\ (_£:>b y" {jtJ: cJ& 

3009. ^Dedi : "6t/ Diudal liana temuizi sen verdin." 'Dedi: "Oyle olunca ni- 
cin henim temyizim olmasin?" 

Musa (a.s.) sual-i ilahfye cevaben dedi ki: " Ya Rab, bana temyfz etmek 
ve ayirmak ilmini sen verdin." Hak Teala dahi cevaben buyurdu ki: "Madem- 
ki temyizi sana ben verdim, binaenaleyh bende temyfz ve tefrik ilmi olma- 
mak miimkin olur mu?" 

3010. "Dialamhda temiz ruhlar vardir; hulanik ve camurlu ruhlar vardir." 

[3025] ° 

"Cemiyet-i be§eriyye arasinda sifat-i nefsaniyye kirlerinden temizlenmi§ 
ruhlar oldugu gibi bu sifatlar ile bulanmis. ve ahkam-i cisim ile camurlanmi§ 
ruhlar da vardir." ';. 

301 1. ,r Bu sadejler hir mertehede degildir; hirisinde inci ve digerinde §ehe vardir. 

"§ebe", kehriba gibi hafif ve yumu§ak ve parlak ve kara renkli bir ta§- 
dir. Giyasu'l-Lilgat, Mueyyidu'l-Fuzala ve Ke§fu'l-Lugatve Burhan ve Fer- 



CsQMf 



AHMED AVNl KONUK 

heng-i Cihangirfden naklen boyle yazar. Ya'ni, "Bu cisim sadefleri bir mer- 
tebede degildir. Bir kisminin icinde parlak inci gibi olan fman ve bir kismi- 
nm icinde de kara tas, gibi olan inkar vardir; ve birisinin ayn-i sabitesi maz- 
har-i hidayet ve digerinin ki mazhar-i dalaletdir." 

els' j l$»J^S' jV^\S" ob>«Jfc elJ j ijJLJ ^jjI jLgJil C~v~j^-lj 

3012. vr Bugdaylan samandan $ikarmak iphi, Vu iyiyi ve hozucju $ikarmak va~ 
abdir." 

"Bugdaylan samandan ayinp her birini ba§ka ba§ka yerlere koymak na- 
sil lazim ise, di§anlan birbirine benzeyen ve fakat igleri ba§ka baska olan bu 
efrad-i be§er arasinda da temyiz ve iyisini ve fenasini ayirmak lazimdir." 

Malum olsun ki, Rabbii'l-erbab olan Hak Teala her biri bir rabb-i has 
olan esmasi ahkamindan marzi ve magzub olanlann temyizini irade buyu- 
rur. Bu temyiz ise, zuhur-i ahkamdan sonra olur; ve zuhur-i ahkam ise 
ba'de'Mmtihan miimkindir. Nitekim Hak Teala buyurur: s£jij ojJi Jl* ^ 
uli ^-^t^'jjr^j (Miilk, 67/2) Ya'ni, "0 oyle Allalydir ki, hanginizin ame- 
li en giizeldir sizi imtihan etmek igin mevti ve hayati yaratti." Ve keza, 
'tfj.&y^'jijjtC^^J^'^jZij (Muhammed, 47/31) ya'ni, "Sizden mu- 
cahid ve sabir'olanlan bilmemiz igin sizi imtihan ederiz" buyurur. Eger diin- 
yada peygamberler vasitasiyla marzi olan sirat-i miistakim ile magzub olan 
sirat-i mtistakim ta'rff olunmamis, olsa, her ayn-i sabitenin isti'dad ve kabi- 
liyet-i zatiyyesinden ibaret olan hiiccet-i baliga flilen zahir ve suhiid ile te- 
vessuk edememis, olur idi. Nitekim Hak Teala buyurur: u jr ^ bL- iji S& 
\j^s. friiji- J* Ij, Cbr'j -u^ (Nfsa, 4/41) Ya'ni, "Her iimmet peygamberlerini 
sahid getirdigimiz vaki't onlann hali nasil olur? Ya habibim seni de onlann 
iizerine sahid getirdik." lste, &Q\ W^ ill (En'am, 6/149) ya'ni, "Allah igin 
huccet-i baliga sabitdir" ayet-i kerimesi mucibince §uhud ile tevessuk eden 
hiiccet-i baligamn ikamesinden sonra mukbiller ile mucrimler ve ehl-i kurb 
ile ehl-i bu'd aynlarak, J^\ j j*/j iJi J &} (§ura, 42/7) ya'ni, "Bir taife 
cennetde ve bir taife cehennemdedir" sim zuhura gelir. Ve marzi olanlar 
kendi sirat-i mustakimlerinin nihayeti olan cennete ve magzub olanlar da 
kendi sirat-i mustakimlerinin nihayeti olan cehenneme vasil olurlar. 

3013. 1}u cihanin halhi izhar i$indir, ia ki hihnei hazineleri gizli halmaya! 



*$$$? 



MESNEVf-t §ERfF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

Ya'ni, Hak Teala'nin bu cihani yaratmasi, esmasi ve sifati ahkam ve asa- 
nnin izhan igindir. Zfra, bu esma ve sifati kenz-i mahff olan Zat-i ahadiyye- 
sinde miistehlek idi; ve bu esma ve sifatin her birisi bir hikmet hazinesidir. 
Eger hak Teala bu alem-i kesafeti yaratmamis, olsa idi, o hikmet hazmeleri- 
nin her biri Zat-i ahadiyyesinde gizli kalirdi. 

3014. "Oiiiniu kenzen" dedi, v 'mahfiyyen" 'i i$it! Oien&i cevherini zayi' eime, 
izhdr ol! 

"Hadis-i kudsisinde Hak Teala hazretleri, oiL^i lJ^i ai c^i» l«^. \yf ^ 
cJ^V jju-i ya'ni, "Ben bir gizli hazine idim. Bilinmege muhabbet ettim. Halki 
Beni bilsinier diye yarattim" buyurmu§dur. Bu hadisteki "mahfiyyen" sozii- 
nii dinle ve dikkat et!" 

Malum olsun ki, §eyh-i Ekber Muhyiddin Arabi (k.s.) hazretleri bu ha- 
dis-i kudsf hakkinda, "Seneden zayif ve kesfen sahihdir" buyururlar. Ve Hz. 
Mevlana (r.a.) efendimizin Mesnevi-i §erif lerinde zikr buyurmalanna naza- 
ran ke§f hususunda Hz. §eyh-i Ekber ile mutabik bulunurlar; ve bu hadis-i 
kudsfnin tefsfr-i ve izahi II. cildin 363 numarasina miisadif olan \jS c-jS* 
«*«>- *^j ["Gizli bir rahmet hazfnesi idim"] beytinde ve bu cildin, 2530 nu- 
marah beytinin ba§ tarafmdaki siirh-i §erifde vaki' olmusdur. "Mahfiyyen" 
soziinu dinle!" tavsiye-i alisindeh maksad budur ki: Her bir ferd-i be§er bir 
ism-i hassin mazhandir. Onun viicudu bu alemde o ismin hazinesinde mek- 
nuz ve mahfT olan ahkamin zuhuru icindir. Binaenaleyh, her insan kendi is- 
ti'dad-i ezelisinin ahkamini sa'y ile meydana cikarmak lazimdir, ta ki bu ha- 
dis-i serifde beyan buyurulan gave husule gelsin. Resul-i Ekrem Efendimiz 
bu ma'naya binaen jJU*J! v^- ^ <dJI ai ya'ni, ""Muhakkak Allah battailan 
sevmez" buyururlar. "Izhar §ev" deki, "ol" ma'nasma olan "§ev" emr-i ha- 
zirim surrah-i kiramdan bazilan "kun" ya'ni "et" ma'nasina almisiar ve "iz- 
har" kelimesini de ifal babinin masdan addetmister, "izhat et!" ma'nasim 
vermisterdir. Bu suretde ma'na, "kuntu kenzen mahfiyyen ilh..." hadfs-i 
kudsisindeki "mahfiyyen" soziinu i§it de, kendi cevherini zayi' etme, izhar 
et ve meydana gikar!" demek olur. Fakfre layih olan ma'naya gelince, "iz- 
har", ifal babinin masdan olmayip, "zahr"m cem'i olan "azhar"dir. Ve 
Kamus'da "zahr"in miiteaddid ma'nalan vardir. Bir ma'nasi da, "uzerine bi- 
nip gittikleri deve"dir. Eger bu ma'naya alinirsa, "§ev" kelimesi, ma'na-yi 
aslisinde kalir. Bu suretde ikinci misra'in ma'nasi, "Kendi cevherini zayi" et- 



™p 



AHMED AVNl KONUK 

me! Esma ve sifat-i ilahiyenin hamili olup, yuk ta§iyan develer mesabesin- 
de ol!" demek olur. 

Onun beyamndadir ki, ruh-i hayvani ve akl-i ciiz'i ve vehim 

ve hayal ayran misali uzeredirler; ve bakf olan vahye 

mensub rah, gizli yag gibidir 



insanin cism-i unsuriyyesindeki ruh-i hayvani ve dimagimn tevazzu'-i 
hususfsinden miintesj olan akl-i ciiz'i ve vehim ve hayal yogurtdan yapilan 
ayrana benzerler ve bunlar famdirler; ve bakf olan vahye mensub ruh-i insa- 
ni ise, bu ayranin icinde gizli olan yag gibidir. 

3015. Senin sidkimn cevheri yalan icinde gizli oldu; nitekim yag ayran arasm- 
dadir. 

"Tereyagi, ayran arasinda gizli oldugu gibi senin dogrulugun dahi yalanin 
arasinda gizli oldu." "Metn", burada "ara" ve "vasat" ma'nasinadir. 

3016. Senin yalanm bu fani {en olur; dogrun o rabbani olan can olur, 

Senin bu diinyadaki varbgin yalan ile dogrudan miirekkeb bir yarlikdir. 
Yalanin dliim sebebiyle fena bulan ve buz gibi eriyip dagilan cismindir; ve 
dogru olan cevherin dahi nefha-i ilahf olan ruh-i izafi ve insanidir. 

3017. Senelerce bu ten ayram zahir ve acikdu. Can uayi onda fani ve hicdir. 

Senelerce bu cismin ayram mesabesinde olan ruh-i hayvani zahirdir; ve 
onun ahvali apacjkdir. Ruh-i insani ve rabbani yagi ise, o ruh-i hayvani ay- 



's^ 5 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

rani iginde fani ve hig olarak kalmi§dir. Zira ruh-i hayvani galib ve ruh-i rab- 
bam ise maglub bir halde bulunmu§dur. 

3018. Ta hi *Jiak, yayih. i$indehi ayrani tahrik e&ici hir kulu, hir resul olarak 
gonderir. 

"Humre", kiicuk kiip ma'nasina Farisi bir kelimedir; siitun yagim gikar- 
mak igin kullandiklan "yayik" ma'nasi murad buyurulur; Ya'ni, "be§erin 
cism-i unsunsi", yayiga ve ondaki "ruh-i hayvani", ayrana ve bu ruh-i hay- 
vaniye taalluku olan "ruh-i insani", yaga te§bih buyurulmu§dur. Ya'ni, "Hak 
Teala bu cisim yayigi icmdeki ruh-i hayvani ayramni tahrik edici ve galkala- 
yici olan bir kulunu bir elcj olarak gonderir." 

3019. V^fihayet kaide ve fen ile iakrik eder, haita henim viicudumda gizli olan 
kimdir, hilirim. 

"Hencar", "ha"nin fethi ve kesri ile, tank, tarz, kaide, kanun, renk ma'na- 
lanna gelir. Burada "kanun" ma'nasi mtinasibdir ki, "§er"' demekdir. Ikinci 
misra'daki "bud-i men", "der bud-i men" takdirindedir. Ya'ni, "Hak Teala' nin 
gonderdigi peygamber kanun ve §er'-i ilahf ile ve niibiivvetin icab ettirdigi 
fen ve idare ve siyaset ile ayran mesabesinde olan ruh-i hayvanimi tahrik 
eder. Hatta onun bu tahrfki sayesinde bu viicud-i izafimde gizli olan kirn ol- 
dugunu bilirim." 

Malum olsun ki, ruh-i izafi bu alem-i kesafetde halffe-i Hak'dir ve onun 
hakikati de Hak'dir. A§k-i ilahi sarho§lan bu a§k §arabini, bu §arabin sakisi 
olan ruhun elinden igerler; ve bu §arabin verdigi sarhoshik ile ma'§uk-i haki- 
kfleri olan Hakk'a yine kendi vucudlannda vasil oluriar; ve o vakit kendi vii- 
cudlannda gizli olanin kirn oldugunu anlarlar. Nitekim Hz. Pir efendimiz §u 
rubailerinde bu ma' nay a i§aret buyururlar: Rubai: 

Jilp ^ (.02 y y OLf*- aL^t $j>- ^^>r ^ OL^j ly Ol^r ji ji j* 

Bu rubafyi 1040 tarihinde §am Mevlevihanesi'nde vefat eden Himmeti 
Dede (rahmetullahi aleyh) nazmen §6yle terciime etmi§dir. Elsine-i Mevlevi- 
yanda me§hurdur. 



*^P? 



AHMED AVNl KONUK 

Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imissin 
Tenlerde ve canlarda nihin hep sen imissin 
Senden bu cihan igre nisan ister idim ben, 
Ahir bunu bildim ki cihan hep sen imissin! 

C^yr ^ j £ j\ J>/ j> >jj j> C— j\ 3 ?r 0\T 'oAj ^S L 

3020. y>ahu(l hir hendesinin kelami ki, o onun mz'udiir. O kimsenin kulapna 
(jitter ki, o vahiy isieyicidir. 

"Yahud Hak bir bendesinin kelamim gonderir ki, o kelam o bendenin ta- 
bV oldugu peygamberin vahye mlistenid olan kelaminin cuz'udiir; ve bu ke- 
lam, vahye mustenid olan sozleri dinlemege miistaid olan kimsenin kulagina 
gider." t§te boyle bir kimse bu sayede kendi viicudunda gizli olanin kirn ol- 
dugunu anlar ve bilir. Ve Hakk'in vahye mustenid olan kelami ile gonderdi- 
gi bendelerden birisi de sahib-i Mesnevi olan Hz. Mevlana (r.a.) efendimiz ol- 
dugundan atideki beyt-i §erifde §6yle buyururlar: 

3021. CAiii'minin kulagi bizim vahyimizi htfz edicidir. Oyle hir kulak dainin 
kannidir. 

Bizim sozlerimiz vahy-i Hak oldugundan vahy isteyici olan mu'minin ku- 
lagi bizim bu vahyimizi dinleyip, hifz edicidir. Boyle bir kulak Hakk'a da'vet 
edici olan bendenin kannidir. Evliyaya olan UMm-i ilahiye vahiy denip den- 
meyecegi hakkmdaki izahat bu cildin 1847, 1848, 1849 ve 1850. humarali 
beyitlerinde gegti. 

3022. OVitekim cocugun kulagi anasintn sozunden dolu olur, keldmda. nahk olur. 

"Mam", "mader" kelimesinin ihtisandir, "ana" demekdir. Veliyy-i kamil 
anaya ve mu'min-i miistaid dahi cocuga te§bih buyurulmu§dur. Ya'ni, "£o- 
cuklar analanndan soz ogrendikleri gibi miistaid olan mu'minler vahye mus- 
tenid olan kelamlan kamillerden ogrenip soylerler." 



3023. ue eger cocugun saglam kulagi olmazsa anasintn sozunii i§itmez hir dil- 
siz olur. 



'cSP? 



MESNEVf-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Re§ed", dogru yolu bulup siiluk etmek ve Hak yolunda salabetle miista- 
kfm olmak ve hayir ve rahmet ve hidayet ma'nalanna gelir; burada "saglam" 
ma'nasmda isti'mal buyurulmu§dur. "Gung", dilsiz demekdir. Ya'ni, "Kulagi 
ma'lul olup soz isjtmeyen bir cocuk bittabi' anasinin soyledigi sozleri isjtip 
hifz edetnez ve binnetfce soz de sdyleyemez ve dilsiz olur." 



3024. Dier asli olan sagu duimd iilsiz olur; nahk o kimse oldu hi, anastndan 
isitti. 

"Aslf, ya'ni anadan dogma olan her sagir anasinin sozlerini isftemedigi 
igin daima dilsiz olur. Soz soyleyici olan kimse anasindan soz i§iten kimse- 
dir." Zahir kulaklan sagir olanlar boyle dilsiz olduklan gibi, batm kulaklan sa- 
gir olup, enbiya ve evliyanin sozlerini i§itmeyen kimseler dahi maarif ve 
hakaik-i ilahiyyeden bir soz sdyleyemezler, 

C~ ~J pJ*S j ^ tS\j>M *£ C~*~iT j\ jjS* j / J>£ *£ Ob 

3025. ^Bil ki, sagir kulak ve Msizlik hir afettenclir; zird sozii ve ia'Umi kabul 
edict deyildir. 

Ya'ni bil ki, "Bizim peygambere ihtiyacimiz yokdur ve aklimiz kafidir" di- 
yerek enbiyayi ve onlann varisleri olan evliyayi dinlememek ve onlann soz- 
lerine kar§i sagir olmak §ekavet-i ezeliyye afetindendir. Zira onlarda kelam-i 
enbiya ve evliyayi ve ta'limi kabul edebilecek isti'dad yokdur, 

3026. O ki, ia'limsiz natik oldu, ZH,uda ' dxr; zird onun sifatlan illetlerden cii- 
dddir. 

Ya'ni, be§erin ilmi mutlaka ta'lim ile oldugu icin bir muallime muhtactir. 
Ve ilimsiz soz soylemenin imkani yokdur. £iinku soz bildigi §eyi ifade etmek- 
den ibaretdir. BinaenaleyH insanlar ilm-i hakikati ogrenmek hususunda en- 
biyamn ve onlann varisleri olan evliyanin ta'lfmlerinden asia miistagnf kala- 
mazlar. "Ta'lime muhtac. olmayan ilim ve kelam ancak Hakk'in ilmi ve bu il- 
mine miistenid olan kelamidir. QiXnkiX ilim ve kelam sifatdir ve Hakk'in sifat- 
lan ise sebeblere ve Hletlere muhtac degildir. O'nun sifatlan zati gibi kadim ve 
zatindan la-yenfekdir." 



csep^ 



AHMED AVNf KONUK 

3027. ^a jAdem aibi, Diuda ona, ana ve daye ve eziyet hkabt olmaksizin iel- 
ktn eder. 

Yahud, bir muallim-i sunnin ta'lfmine muhtac. olmayarak hasil olan ilim 
oyle bir ilimdir ki, Hak Teala bir kimseye anasi ve babasi ve dayesi vasita ol- 
maksizin ve eziyet ve zahmet cekmeksizin Adem (a.s.)a telkfn ettigi gibi tel- 
kfn etmi§dir." Nitekim bu Mesnevi-i §erif ism-i latffine ithaf buyurulan Husa- 
meddin gelebi (k.s.) hazretlerinin cedd-i olan Ahi Turk'e bir gecede Hak Te- 
ala Alim ismi ile tecelli buyurmus, ve Arab lisamna vakif olmadigi halde erte- 
si giinu kiirsiiye cikarak \^/> c^^>\ j \&f c~~*i Ya'ni, "Kurd olarak ak§am- 
ladim ve Arab olarak sabahladim!" buyurmusdur. 

3028. ^fiahud, bir uM,esih ki, Uediid'un ia'limi ile veladetde viicuda nahk ola- 
rak geldi. 

Yahud, "Bir muallim-i sunnin ta'lfmi olmaksizin husule gelen ilim ve ke- 
lam isa (a.s.)a Vedud olan Hak Teala'mn ta'limi ile vaki' olur; ve bu ta'lim 
sebebiyle dogdugu vakit bu vucud-i izafi alanine soz soyleyici olarak gelir." 
Nitekim Isa (a.s.) dogdugu vakit halk cenab-i Meryem'e ta'riz edip, "Ey Mer- 
yem! Senin anan baban iyi adamlar idi. Sen nicjn boyle zina edip bu cocugu 
dogurdun?" dediler. Hz. Meryem (radiyallahu anna)) dahi, "Hakikat-i hali 
cocuk soylesin!" diye i§aret edince Isa (a.s.) Q J^'j L>&3» j&m ^ ^i (Mer- 
yem, 19/30) ya'ni, "Ben muhakkak Allah'iri kuluyum^ bana'kitab verdi ve 
beni peygamber yapti" buyurdu. 

3029. ^oflum hakktnda def-i tohmet \$in, zinadan va fesdddan docjmamisdir 
diye. 

Bu beyt-i §erif yukanki cumlenin mustemilatindandir. Ya'ni, "Yahud, bir 
Mesih ki, Vedud'un ta'limi ile dogum hakkinda def -i tohmet icjn zinadan ve 
fesaddan dogmami§dir diye veladet vaktinde viicuda natik olarak geldi" de- 
mek olur. 

3030. jctihadda bir hareket lazimdtr, ta ki ay ran o yaf, goniilden geri versin! 

[3045] 



5S^ 



MESNEVf-t §ERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 



Mucahede ve riyazet emrinde sa'y ve gayret lazimdir ki, ayran gibi olan 
ruh-i hayvaniye taalluku bulunan yag mesabesindeki ruh-i izafi batindan za- 
hire giksm! 

r^ oi jJ j. j^^ j- 5 & ^ ^y? ^ %j* j^ j*jj 

3031. ^a'g ayran i$inde yok atbidir; ayran varlikda hayrak hddumisdu. 

Yag, ayran icjnde mevcud iken nasil yok gibi bir halde ve ayran zahir ise, 
ruh-i hayvanf ile ruh-i izafi arasmdaki munasebet de boyledir. Ruh-i hayva- 
ni zahirdir, ruh-i izafi ise yok gibidir. 

3032. O ki sana var aorunur, kahukdur; ve o ki, fdni goriiniir, asl olan odur. 

Ey salik, basar-i hissi ile gordiigiin §eyler hep kabukdur ve postdur. Ve his 
goziinun fanl ve hig mesabesinde gordiigii §ey ki, ma'nadir ve ruh-i izafidir, 
i§te asl olan odur. 

3033. ilAyran yag tutmamisdir ve eskidir. Onu ayirmadtkca huak hare etrtie! 

Ya'ni, "Senin ruh-i hayvaninde hayvanlik sifatlan kokle§mi§ ve hayvan- 
Iik dairesinde gok zamanlardan beri kalmi§dir; ve ruh-i insani sifatlanni ikti- 
sab etmemis, ve onun rengine boyanmami§dir. Bu ruh-i insanihin sifatlanni 
ruh-i hayvaniye muntabi' bir hale getirinceye kadar cah§. Bu hale gelmezden 
evvel, o ruh-i hayvanfnin kuvvetini mubahata hare ve sarf etme!" Bu beyt-i 
§enfde bir salikin maksuduna vasil oluncaya kadar §er'in musaade buyurdu- 
gu telezziizat-i nefsaniyyeye meyl etmesi caiz olmadigina i§aret buyurulur. 
Zira telezziizat-i nefsaniyye ve huzuzat-i diinyeviyye §er'in musaade buyur- 
dugu derecede olsa bile salikin terakkfsine hicab olur. 

C-w-l 6i_^ jL^j 4>r 01 -^Lc \j C—O Cw^ J^>\$ «S! Jll\}^i> l >& 

3034. jTlgah ol, onu ilim ile nevbet nevbet cevir, taki o gizlemis oldugu seyi gos- 
iersinl 

"Dest", kelimesi "el"den ba§ka kinaye tarikiyla nef, kudret, zafer, firsat, 
nevbet, tarz, revi§, destur, kaide ma'nalanna da gelir; burada "nevbet" 
ma'nasi miinasibdir. "Dest dest", "nevbet nevbet" demek olur. Ya'ni, "Ey sa- 



<^$> 



AHMED AVNl KONUK 

lik, miiteyakkiz ol! ruh-i hayvani ayranini bu cisim yayigi icinde evvelen 
§eriat, ba'dehu tarikat ve ondan sonra hakikat ilimleriyle nevbet nevbet ge- 
vir ve tahrik et, ta ki o, ruh-i hayvaninin kendisinde gizledigi ruh-i insanf 
asan meydana giksin!" Malum olsun ki, ruh-i insam bir ma'na-yi kiillf olup, 
tecezzi kabul etmez. Nitekim II. cildin 186 numarasma miisadif olan beyt-i 
§erifde: 

*y. ty^ 1 c JJ ^s <j*x ^ J 1 ^ C-> J j:> **j* 

"Tefrika ruh-i hayvanide olur, ruh-i insanf ise nefs-i vahid olur" 

buyurulmus, idi. t§te bu nefs-i vahid olan ruh-i insani kendi mertebesinden 
nurunu giine§ gibi ne§r eder. Cisimdeki kalb penceresi eger ruh-i hayvani si- 
fatimn kesif perdeleriyle ortulmus, ise, o cisim bu nuru alamaz, zulmet-i hay- 
vaniyyet iginde kahr. Fakat bu pencere kemaliyle agilip, o ruh giinesjnin nu- 
ru tamamen ahndigi takdfrde o cisimde hukiimran olan bu ruhun asan olur. 
Zira o ruhun nuru bu cism-i unsunnin zerratina vanncaya kadar kaplar, ci- 
sim ayn-i nur olur. Nitekim hadis-i §erifde \jy ji**\ ^ ya'ni, "Ya Rab, beni 
nur kil!" buyurulmasi bu ma'nayi gosterir. Binaenaleyh, bu hal iginde ruh-i 
hayvaninin hiikmti kalmaz. Nitekim bu ma'na yine ILcildin 1 84 numarasma 
miisadif olan: 

L^jIjliI djjj ^jj- 5 j- 1 ^JU- <— '^ ^ ijj^ 

"Canlann gunesi, bedenlerin penceresinden mufterik oldu" 

buyurulmu§dur. Ve keza, ruhun birligi ve cisimlere taalluku keyfiyeti bu cil- 
din 4 1 1 numarasma miisadif olan: 

^SC jl>- i -^J }jJ*a OU^^^r- ^j OUI jjJ 5jJ*<» OL»j/> 

["Mu'minler ma'duddur, fakat iman birdir; onlann cisimleri ma'dud, fakat can 
birdir"] 

beyt-i §erifiyle onu takip eden diger beyitlerde de izah olunmu§dur. 

C— -SL; JJ:> jL~4 %>y c~~~Ji\j Ui (Jti ^1 aSC'I j 

3035. xXra ki, hu jam hakinin deMidir; sarho$lann sozii, sakinin deMidir. 

"Labe", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir; bir ma'nasi da "soz" 
diir. Burada "sarho§lann sagma sapan soyledikleri soz" ma'nasinadir ki, sar- 



e&gp 



MESNEVf-t §ERtF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • ^^_ 

ho§lann sarho§luklan bu gibi sozlerinden belli olur. Ya'ni, "Bu fani ve rmis- 
taidd-i harab olan cism-i zahir, baki ve batin olan ruhun viicuduna muhtao- 
tir. Binaenaleyh goriinen bu fani cisim, gorunmeyen o bakf ruhun delilidir. 
Goriinen §eyler mahsiis ve gorunmeyen §eyler ma'kuldiir; ve mahsus olan 
§eyler, ma'kul olan §eylerin delili olur. Mesela, sacma sapan sozler soyleyen 
bir kimsenin halinden sarho§ oldugu belli olur ve onun bu sarho§ca sozleri 
ona bade ve igki veren bir sakinin viicuduna delfl olur." 



(^ 



lt^ cJ j> r* &> J^ 
Yine bu ma'nada ba§ka misal 



3036. bayrak arslamnin oynamalan, mvktetem olan riizgarlardan bir haber 
vericidir. 

Bazi bayraklarda arslan resmi vardir. cansiz arslan resminin oynamala- 
n ve hareketleri riizgardan olur. Ruzgann §arkdan mi yoksa garbdan mi es- 
tigi anla§ilmazsa o ruzgann estigi ciheti bu bayrak haber verir. 

3037. Eger o riizcjarlann hareketi olmaya idi, olii arslan ne vakil havada sv^rar 
idi? 

3038. Saba midu, yahud debur mudur? ^Rtizjjart ondan ianirsm. HZu o hafa- 
nxn beyanuLir. 

"Saba", §ark riizgan; "debur", garb riizgandir. Ya'ni, "Esen ruzgann cihe- 
ti senin nazannda mahff kahrsa bayraga bakar ne cihetden estigini anlarsin. 
Bu bayragin vucud-i zahirisi o gizli kalan ruzgann cihetini beyan ve izhar 
eder." 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

3039. ^Bu heden hayrak a'rslanmin naziridir, onu dembedem fikir riizgan ki- 
mddahr. 

Bu cism-i unsurf o bayraklardaki cansiz arslan resmine benzer. Onu cis- 
min batimndan esen fikir riizgan kimildatir. Zira cismin azalan igeriden gelen 
bir irade ile hareket eder. 

3040. JT'ifcir ki o, ma$nkdan gdir, sabadir; ve ki, magribdendir, vebalt olan 
[3055] ]]a j 

aeourdur. 

Zahirde saba riizgan latff bir suretde garkdan eser ve kalbleri ferahlandi- 
nr; ve bati riizgan garbdan eser ve viicudlara siklet ve hastalik verir. "Bu- 
nun gibi fikir riizganmn bir kismi §arki olup ruhdan zuhur eder,- bir kismi da 
garbi olup cisim ve nefis tarafindan eser. §arkdan esen fikirler ilim ve hik- 
mete ve hidayete badf olur. Garbdan esen fikirler, cehl ve dalaleti hamil 
olur." 

304 1 . HZu fikir riizganmn ma§nki ha§kadir; ha fikir riizganmn magrihi ta- 
raftandu, 

"Fikret", kelimelerindeki "ta"lar hitab igin olmayip, nefs-i kelimeden oldu- 
guna gore tercume boyle olur. Hitab igin olduklan takdirde, "Bu senin fikir 
riizganmn masnki ba§kadir ; ve senin bu fikir riizganmn magribi taraftan- 
dir" demek olur. Ya'ni, fikir riizganmn ma§nki ruhdur ve magribi de cisim ve 
nefisdir. 

■5^3* Jt*t* *y. ^^" ^W- ^^ iU^- ,_r*j-^ $y, j vi~»» iL^>- o 

3042. JAy cemaddir ve onun §arki cemad olur; canin canimn canidu ki onun 
$arki fuaddir. 

"Fuad", kalbin batini ma'nasinadir. Ya'ni, "Sun ay bir kiire-i cemaddir ve 
onun dogdugu cihet dahi cemad nev'indendir. Fakat canin cam olan insan-i 
kamilin cam olan Hakk'in tecellfgahi kalbin batmidir." Hind niishalannda 
c— ai^- 4> yerine c— ^u- jy t- vaki'dir ki, "Giine§ cemaddir" demek olur. 



'cSp 3 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • "&>& 



3043. I&r gune$in $arki hi, hahn -parlattci olur, giinduzun giine$ onun kabugu 
ve aksidir. 

"§ark", ma§nk ma'nasina geldigi gibi, "parlamak ve panldamak" ma'nasi- 
na da gelir, burada ikinci ma'na miinasibdir. "Gune§"den murad, insan-i ka- 
mildir. Ya'ni, "Alem-i ma'na giine§i olan insan-i kamilin tulu'u ve parlamasi 
ki, o giines. batin parlatici oldu. Gunduziin bu zahiri ve unsuri olan giine§ 
onun kabugu ve aksidir." Zira, bu surf giinesjn halkindaki sebeb ve hikmet o 
insan-i kamilin zuhurudur. Nitekim hadis-i kudside J*^»Vi cJ^ U iWjJ ^J 
Ya'ni, "Eger sen olmasaydin eflaki yartmazdim" buyurulur. Ve bi'1-asale in- 
san-i kamil Server-i alem Efendimiz'dir; ve onlann varisi olan kummelin-i ev- 
liyadan her biri de boyle birer giine§dir. 

^_~i 4j jjLj^ jjj <o _jl j^j s-^lsJ c/ *y. "/ tiy? *^ J 

3044. 2Xra cisim lehehsiz olmii§ olursa, onun oniinde ne giindiiz gorvLniir, ne gecel 

"Surf giine§in hakikat-i insaniyye giine§inin ki§n ve aksi olmasinin ala- 
meti budur ki, cisim, ruh-i insaninin taalluk ettigi ruh-i hayvanfsiz olursa 61- 
miis, olur; ve olmiis. olan bir kimsenin indinde ne giine§ ve ne de gundiiz ka- 
hr. Bunlann higbirisi onun oniinde gorunmez." Ruh-i hayvanfye ieheb", 
ya'ni "ate§in alevi" ta'bir buyurulmasi cisimde hararet-i ganziyye tevlfd et- 
mesine isaretdir. Zira ruh-i hayvanf cesedde munkati' olursa, ruh-i izafinin 
mahall-i taalluku kalmaz. 

3045. Ue eger o olmusa mademki bu tamam olur, gecesiz ve gunduzsuz intizam 
foliar. 

Ve eger o zahiri giines, olmasa, mademki bu ruh-i izaff tamam ve mevcud- 
dur, onun diriligi geceye ve giindiize hacet olmaksizin intizam dairesinde de- 
vam eder. 

3046. V^Uekim goz rii'uada aysiz ve gilnessiz out ve giinesi gorur. 

Nitekim insanin viicud-i berzahisinin gozii ru'yada zahiri aya ve gune§e 
muhtag olmaksizin ay ve giines, goriir. Zira uyuyan kimsenin his gozu kapa- 



■^f 



JP>^>- AHMED AVNt KONUK 

lidir. Zahirdeki ayi ve giinesj bittabi' goremez. Halbuki rii'yasinda gokyiizij 
mi ve giinesj ve ayi gordiigii pek cok vaki* olur. 

j\jj \j j}\ji j! j^\y jjj o"% <j\ Ojil £-1 JL5- dy? U fy 

3047, 6y fiilan, mademhi hizim uykunwz olumiin kar(U§i ol&u, bu bar deaden 
harde§i oil! 

Ey sozumiizii dinleyen efendi! Bizim uykumuz o^ii £i ^\ ya'ni, "Uyk 
olumiin kardesjdir" hadis-i §erifi mucibince mademki oliimun kardesj oldu 
uyku vaktindeki hale bak da onun kardesj olan olum vaktindeki hali idra 
et! 

Ma'lum olsun ki, cism-i insani bin kesif, digeri latif olmak iizere iki kat 
dir. Kesffi bu unsuri olan viicuddur ki, ruh-i hayvani ile kaimdir. Latifi, bu ke 
sif vucudda ic gomlegi gibi mahfi olan cism-i berzahidir. Bu cism-i berzar 
ruh-i hayvani ile diri olan cism-i unsuriden olum vaktine kadar aynlma2 
Cism-i unsuri uyku halinde bulundugu vakit onun his goziiniin dniind 
alem-i mahsusat gaib olur, cism-i berzahfnin faaliyeti ba§lar. Kendi isti'da 
ve safveti derecesinde rii'yalar goriir. Ve alem-i misalin gogiinii, gtinesmi v 
aymi goren goz, bu cism-i berzahfnin gozlidiir, Nitekim I. cildde Hakim Sena 
hazretlerinin, 

["Can vilayetinde gokler vardir ki, cihanm gogiine is buyurucudur"] 

beytinin tefsirini havi olan 2065 numarah beyitde bu ma'na zikredilmis. idi. 
tmdi cism-i kesif-i insani hayat-i dunyeviyye ile ya§adikga vahdet halinde 
bulunan ruh-i insani giinesj kendi aleminden her iki cisme de nurunu salar. 
Vaktaki, cism-i unsurinin mevt-i tabu ile ruh-i hayvanisi munkati' olur, 
cism-i berzaht faaliyetinde devam eder. Topraga gomulen bu cism-i unsuri- 
dir. Cism-i berzahfnin toprakla miinasebeti yokdur. Hz. Mevlana efendimiz 
bir beyitlerinde bu ma'naya i§aret buyururlar: 

"Eger bize bade-i hayati igiren saki, bu vucud-i unsuri kadehini kirarsa ben 
gam.gekmem. Zira onun koltugunun altmda bade-i hayati bize igirecek olan di- 
ger bir vucud kadehi vardir. " 



c^? 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

3048. Ue ejjer sana derlerse ki o, hunun fer'idir, ey mukallid yakinsiz olarak 
bunu dinleme! 

"Eger sana bir kimse felasife-i Me§§ai'nin ve doktorlann dedikleri gibi, 
"Ru'yada goriilen §eyler bu alemin fer'idir ve hayal-i mahzdir. Zira, ademin 
muhayyilesinde olan §eyin sureti ekseriya uykuda zahir olur. Binaenaleyh o 
suretlerin bir hakikati yokdur" derse, ey §unun bunun soziinu takliden kabul 
eden kimse, sakm bu sozii, yakinsiz ve korii koriine dinleme!" Zira insan 50k 
kere kuwe-i muhayyilesinde olmayan ve asla bilmedigi §eyleri goriir. Bu 
rmi§ahede yukanda izah olundugu iizere cism-i berzahi goziiniin alem-i mi- 
sale nazar etmesinden miitehassildir; ve alem-i misal ise bu alem-i §ehadetin 
fer'i degildir, belki aslidir. Ve bil'akis bu alem-i §ehadet alem-i misalin fer'idir. 
Ciinkii bu alemin suretleri evvelen alem-i misalde tekevviin eder. Ba'dehu bu 
alem-i §ehadetde peyda olur. 

Ma'lum olsun ki, icab ettikge bu §erhin miiteaadid mahallerinde de beyan 
olundugu iizere ru'ya iic. nevi'dir. 1. Ke§f-i miicerred 2. Ke§f-i muhayyel 3. 
Hayal-i miicerreddir. 

"Ke§f-i mucerred", bu aleme niizul edecek olan sureti kable'n-niizul 
cism-i berzahinin gozii alem-i misalde mii§ahede eder ve gordugu gibi su- 
ret aynen bu alemde zahir olur. 

"Ke§f-i muhayyel", cism-i berzahinin gozii bu aleme niizul edecek olan bir 
sureti alem-i misalde bu alemde iktisab edecegi suretden baska bir suretde go- 
riir. Mesela "ilm"i siit suretinde goriir. Keza nail olacagi bir mansib-i suriyi 
kendisinin asilmasi suretinde goriir. Bu ru'ya ta'bfre muhtac. olur. 

"Hayal-i mucerred", cism-i berzahi cism-i unsurmin ahkaminda miistagrak 
olup uyku halinde bu istigrak sebebiyle alem-i misali goremez ve hicaba diiser; 
ve bu hal icjnde gordiigii suretler cism-i unsuri dimaginin zabt ettigi suretlerden 
ibaret olur. Mesela cism-i unsunye §ehvet-i nefsaniyye galib olup ihtilam olur. 
Bu rii'yalara "adgas ii ahlam" Ya'ni pen§an rii'yalar ta'bir ederler. Cenab-i Pir 
efendimizin bu beyt-i §erifde: isaret buyurduklan rii'yalar "ke§f-i mucerred" ve 
"ke§f-i muhayyel" nev'inden olan rii'yalardir. Ve Me§§afnin ve doktorlann 
bahs ettikleri rii'yalar ise, "hayal-i mucerred" nev'inden bulunan rii'yalardir. 

JL- C— -; ( y~J (Jj^rf ft *£ J^ «J>-^J ^>^r «-»*_>>■ -t^xiij* 

3049. Senin cantn ruydda halin vasfim goriir ki, uyanikhkda yirmi senede 
gormezsin. 



*$$%? 



AHMED AVNt KONUK 
> _ 

3050. Oram ta'biri arkasinda sen omiirlerce, duhali sahlar iarafina kosarstn. 
[3065] i * j * 

"Duha", dal'in zammesi ile, "ki§inin fikri ve firaseti iyi olmak" ma'nasina- 
dir. Bu beyitler rii'ya halinin bu alemin fer'i olmadigini isbat igindir. Mesela 
yanm saat uyuyan kimse oyle rii'yalar goriir ki, gordiigii §eyleri uyanikhk 
halinde gorebilmek uzun vakitlere muhtactir. "Yirmi seneye muhtac olan ha- 
disat rii'ya aleminde yanm saatin igine sigar. Binaenaleyh sen boyle bir rii'ya 
gordiigiin vakit taacciib edip fikri ve firaseti iyi olan ilim §ahlan tarafina ko- 
§ar ve ta'birini rica edersin", dersin 

3051. Dii: ur Bu rii'yanin ta'hiri nedir?" HZoyle sura fer' demek ko-peklikdir . 

Ey ru'yada goriilen suretlere bu alem suretlerinin fer'i diyen kimse, bir 
acib rii'ya gordiigiin vakit bu da'vani unutup meraka dii§er ve "Acaba bu 
rii'yanin ta'biri nedir?" diye muabbirlerin arkasinda ko§arsin. Boyle gizli 
bir hal olan rii'ya alemine, bu alemin fer'idir demek kopeklikdir ve siifliyet- 
dir. 

i js\**&-\ j Li^-t J-^>l jj^l u^^j^ ^y~ ^y*" j o^ ^^^ ^y^ 

3052. Hju avamm ru yasidir; ve havdssm rii'yasi ise, icttbd ve ihtisaslann as- 

teu, 

"tctiba", secmek, intihab etmek ve ihtiyar etmek; "ihtisas", mahsus olmak 
ve hususiyet kesbetmek. Ya'ni, "Bu bizim sdylediklerimiz avam-i nasm 
rii'yalandir. Allah'in has kullannin rii'yasi ise onlann Hak tarafindan kendi 
ma'rifet-i ilahiyyesi igin vaki' olan intihab ve ihtiyann ve vuslat-i zatiyyesi- 
ne tahsfsinih aslidir." Ya'ni, bu has kullar uyamklik halinde cemf'-i e§yada 
Hakk'i mu§ahede ettikleri gibi, uykulannda ve rii'yalannda da mii§ahede 
igindedirler. Belki onlann uykulan alem-i keseratin ahkamindan biisbiitiin fe- 
ragat hali oldugundan uyanikhk hallerinden daha alfdir ve daha saf olarak 
a'yan-i sabite alemini miitalaa ederler. 

3053. JJtl gerekdir, id ki gecelerde uyuduflu vakit rii'ydda Diindistan memle- 
ketini qorsiin! 



<=£» 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Fil"den murad, arif-i rabbani ve "Hindistan memleketi"nden murad, da- 
hi alem-i hakikatdir. Ya'ni, "Arif-i rabbani gerekdir ki, gecelerde uyudugu va- 
kit, rii'yasmda alem-i hakfkati miisahede etsin!" 

3054. 6§ek ruydsinda asla Diindisian'i cj'oremez; e$ek Diindistan dan igtirab 
etmemifdir. 

"tgtirab", gurbete diismek ve vatan-i aslfsinden aynlmak ma'nasinadir. 
Ya'ni, filler Hindistan'da yeti§ip, nesv u nema bulur ve baska mahalle nakl 
edilirse Hindistan'dan ayrilip, gurbete diismiis bulunur. Fakat e§ek her mem- 
leketde nesv u nema bulur. "Binaenaleyh Hindistan'dan gurbete diismemis 
olan e§ek rii'yasmda vatan-i aslisi olan Hindistan'i goremez." Bunun gibi 
ruhlan fll mesabesinde biiyiik olan arifler igtirab ettikleri alem-i ervahi rii'ya- 
lannda goriirler. Fakat bu alemde ruh-i hayvaninin hiikmu altinda esir olan 
e§ek tabiatindaki kimseler alem-i ervahdan igtirab etmedikleri igin rii'yala- 
nnda o alemi goremezler. Bu beyt-i §erifde bir hakikate i§aret buyurulur ki, 
o da, vahid olan ruh-i kiilli-i Muhammedi'de ancak enbiya ve evliya-i kiim- 
melin hazaratimn ervah-i serifeleri muteayyin olmasi ve sair efrad-i be§erin 
ervah-i ciiz'ileri muteayyin olmayip henuz kuwede kalmasidir. Nitekim hu- 
kema niifus-i kulliyyenin kable'l-ecsam ve niifus-i ciiz'iyyenin ba'de'1-ec- 
sam husuliine kail olmuslar; ve Imam Gazzali hazretleri dahi aym mutala- 
ada bulunmusdur. Sadreddin-i Konevi hazretleri cenab-i §eyh-i Ekber (r.a.) 
hazretlerinden naklen bu hakikati beyan buyurmuslardir. Nitekim Mevlana 
Camf, Ibn-i Fanz hazretlerinin Kaside-i Hamriyye'sinin i«ix. <^J-\ /"> J* b^ 
ilh. beytine yazdigi serhde bu babda ba'zi izahat i'ta etmisdir. Ve cenab-i 
Mevlana (r.a.) dahi atideki ebyatda ruh-i senflerinin cesedlerinden mukad- 
dem taayyiinune isareten buyururlar. Beyifc 

Jjj jy& '*& j j£ 'j jb ^S d\j\ J^J f-^JiJ* 6^ ^ ^ ^^* ^^ *4 ^ 

"Cihanda bag ve mey ve uziimun viicudundan mukaddem, cammiz §arab-i la- 
yezaliden mahmur idi. Biz can aleminin Bagdad'mda Ene'1-Hak na'rasi vurur 
idik, Mansur'un kavgasi ve nuktesi mevcud olmadan mukaddem. Nefs-i ktill 



Gsgpg* 



AHMED AVNl KONUK 

su ve gamurda mi'mar olmazdan mukaddem, hakayik meyhanesinde bizim 
ay§imiz ma 'mm idi " 

C-j»j d-ij -VJb jlla ^^y* ** \z ^ -*j <^j ^-jSi J^ ^y?^* ^^ 

3055. Jil gibi coh. hiiyuk can gerekdir, ta hi ruyada hararetle Diind'e giime- 
yi hilsin! 

"Nik", iyi ma'nasina olmakla beraber burada "pek" ve "gok" ma'nasma- 
dir. Hind niishalannda ikinci misra'daki "daned" yerine "taned" yazilmi§dir. 
"Ta ki ru'yada Hind'e gidebilsin" demek olur. "Cok buyiik can"dan murad, 
havass-i evliya-i kiramin ruhlandir. 

3056. jfil taleh&en na$i Uiindistan in zikrini eder. Ilinaenaleyh onun o zik- 
r'x gece.de musavvir olur. 

Arif talebden ve istiyakdan na§f alem-i hakikati tefekkur edip zikr eyler. 
Binaenaleyh onun zikr ettigi §ey kendi mertebelerine miinasib bir suretde ge- 
ce rii'yalannda zahir olur; ve buna "tecelli-i suri-i ilahf ' denir. 

3057. "nizkiirullah'.'' her evba§in hari degildir. "Droit' her kalle$in ayagina 
degildir. 

"Evba§", Arabi bir kelimedir, "erazil-i nasdan olan kimse"; "kalla§", ipsiz 
sapsiz ve arsiz kimse. Burada her ikisi de hayvaniyet ve nefsaniyet sifatla- 
nnda miistagrak olan kimselerden kinayedir. Ya'ni, \J? \js"> «ii \^\\ (Ahzab, 
33/41) Ya'ni, "Allah'i zikr-i kesir ile zikr ediniz!" emrini icra edebilmek her 
kopugun yapabilecegi is degildir. Zfra Allah'i zikretmek yalniz lisanen "Allah, 
Allah!" demek degildir. Nttekim I. cildde [beyit; 3494]: 

Ya'ni, "Hu'nun kadehi olmaksizin ne vakit nefsin hevalanndan kurtulur- 
sun? Ey Hu'dan Hu'nun namina kani' olan kimse!" buyurulmus. idi. Ve ke- 
za, LiA.j ji ^ji SiukJ! '^\ lisjtii (Fecr, 89/27-28) ya'ni, "Ey nefs-i mutnain- 
ne, rabbine riicu' et!" hitabi her nefsani kimsenin ayagina hitaben vaki' ol- 
mami§dir. Zfra boyle kimselerin ayaklan Hakk'a riicu' icin bir adim bile at- 



. G ^^° 



MESNEVt-t §ERfF §ERHI / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

maya kadir degildir, "Ayak", ta'bfrinin isti'mali zikr-i cuz ve irade-i kull ka- 
bilinden mecazdir; murad, "ayagin sahibi olan §ahis"dir. 

3058. jfakai sen me'yns olma, yine fil oil Ue eger fil degil isen lebM arka- 
sinda oil 

"Fakat ey salik, sen me'yiis olma. Kendini ma'rifet-i Hakk'in tahsilinde fil 
gibi biiyiik yap ve maarif ve hakaik-i ilahiyyenin tahsiline istf dadin yok ise, 
ahlak-i hayvaniyyeni ahlak-i insaniyyeye tebdfl arkasinda ko§!" Nitekim, 
Ji^Vi jiju- .iLUi jij^i f-a. o:sji iii Ya'ni, "Abdal-i ilahi makamini istersen, teb- 
dil-i ahvali iizerine lazim kil" demisterdir. Tebdil-i ahval hakkindaki izahat 
yukanda 3034 numarah beyitte gegti. 

3059. Ijelegin Kimua uapicdanni aor; minagerleraen her clem tantni isitl 

"Kimya", birgok mahallerde de beyan olundugu iizere bakir madenini al- 
tina tebdil hususunda kimyagerler tarafindan kullanilan gizli bir maddedir ki, 
"iksir" ta'bir ederler. "Kimya yapicilar"dan murad, insan-i kamillerdir. "Mi- 
na", lafzi Hindi olup, Farisfde miista'meldir. "Kimya" ma'nasina geldigi gibi, 
bardak ve tabak yaptiklan madde ma'nasina da gelir. "Minager", bunlan ya- 
pan kimselerdir. "Tanm", davul ve tanbur ve sinek ve sivrisinek ve an ses- 
leri ma'nasinadir. Burada e§ya-yi ziiccaciye sesleri murad buyurulur, Ya'ni, 
"Ey salik, ruhunu maarif ve hakaik-i ilahiyye ile buyutemez isen, ahvalini 
tebdile gayret et! Ve eger bu tebdil-i ahval mes'elesini de kendi kendine be- 
ceremiyor isen, felegin insan-i kamillerini gor ki, onlar senin bakir mesabe- 
sinde olan ahval-i hayvaniyyeni sifat-i insaniyyeye tebdil etsinler. Eger, 
"Ben o insan-i kamili ne bileyim ve nasil bulayim?" der isen, e§ya-yi ziicca- 
ciye amillerinin fabrikalanndaki tanin ile bu fabrikalan belli oldugu gibi, o ka- 
millerin dahi sadalan vardir." Ve onlann sadalan hayvaniyet mertebesinden 
insanhk mertebesine getirdikleri saliklerdir. Yoksa kuru laflar degildir. Zira 
onlar insanin batininda tasarruf ederler. 

^ J J jii -^Ij^-j^' villi yr ji JjjLLj JJu 

3060. Cevv-i felehde nakis haglayicdardu; henim icin ve senin igin is yayicx- 

[3075] « j 

Larair. 



o^g> 



AHMED AVNt KONUK 

"Cew", yer ile gok arasindaki bo§luk; "felek", yildizlann devr ettigi saha. 
Ya'ni, "Kure-i arz iizerindeki kamiller manzume-i §emsiyyeyi teskil eden 
seyyarat arasindaki bosjuklarda nakis. baglarlar ve tasarruf ederler. Onlarin 
kuvve-i tasarruflan o uzak mesafelere kadar nafiz olur da onlarin bu tasar- 
ruflanni his gozuyle gormek kabil olmaz, belki asanndan belli olur. Binaena- 
leyh orilann bende ve sende dahi tasarruflan vaki' olur; ve o tasarrufun ese- 
rini, insan kendi kihnda ve nefesinde hisseder." Nitekim FM Ma Fih'm 11. 
faslinda cenab-i Pir efendimiz bu ma'nada §6yle buyururlar: "Maksudunu ta- 
leb icm azizin birisi halvetde oturmus, idi. Ona, "Boyle bir maksud-i all hal- 
vetde hasil olmaz. Halvetden di§an 91k, sana bir azizin nazan vaki' oldugu 
vakit maksudun hasil olur" diye nida geldi. "0 azlzi nerde bulayim?" dedi. 
"Cami'de bircok halkm arasinda bulursun" dediler. "Hangisi oldugunu nasil 
bileyim?" dedi. "Git, seni tamr ve sana nazar eyler; ve alameti odur ki, na- 
zan senin uzerine vaki' olunca elinden ibrik dii§er ve bi-hus, olursun. Onun 
nazan senin uzerine vaki' oldugunu bundan bilirsin" dediler. Oyle yapti. Su 
dolu ibrigi eline ahp, mescidin cemaatine su dagitir ve saflann arasini dola§ir 
idi. Nagehan onda bir hal zahir oldu; ve nara vurup ibrik elinden dii§tu ve 
bi-hus, olarak bir ko§ede kaldi. Halkin kaffesi gittiler. Vaktaki kendine geldi, 
kendini yalniz gordii. Nazar eden sahi orada goremedi, lakin maksuduna 
nail oldu." Bu beyt-i §enfde "Nak§bendanend" ta'biriyle §ah-i Nak§ibend 
hazretlerinin zuhuruna da i§aret vardir. Nitekim Ibrahim-i Gul§enf hazretleri- 
nin zuhurunu da, 

Ya'ni, "Gul§eni'nin gtizel yuziinii, ge§m ii gerag-i Ru§eni'yi gdrdiim" 
buyururlar ki, ikinci misra'da Dede Omer Ru§enf nin zuhuru da beraber 
mezkurdur. 

3061. Sger misk yakoli halki gormez isen, ey gecede gormeyen hu sadmeye 
hak! 
"§eb-kur", gece vakti gozu g6rmeyen*kims$ye derler. "Mu§kfn-ceyb"den 
murad, cism-i §enfi letafet-i ruhaniyyede miistagrak olan veliyy-i kamildir. 
"Asib", burada sadme ve te'sir ma'nasinadir. "Ey zulmet-i tabfryyede istigrak 
hasebiyle kalb gozii gormeyen kimse, letafet-i ruhaniyyede miistagrak olan 
veliyy-i kamili gormiiyor ve onu kendin gibi esir-i tabiat zannediyor isen, 



C^B 



gpT^ MESNEVI-l §ERIF §ERHl / VIII. CILT • MESNEV!-4 • ^^S 

onun sadme ve te'sirine bak ki, onun huzurunda bulundugun vakit bu te'sf- 
ri kalbinde duyarsm." Nitekim Cenab-i Pfr efendimiz Fthi Ma Fih'lerinin 31. 
faslinda soyle buyururlar: "Osman (r.a.) halffe oldu. Minbere cikti. Halk, "Ne 
buyuraeak?" diye muntazir idiler. Sakitane nazar edip, higbir §ey soylemez 
idi. Halk uzerine bir hal ve vecd nazil oldu. Oyle ki di§anya cikmaya mecal- 
leri kalmadi. Ve yekdigerine ve nerede oturduklanna §uurlan olmadi. Yiiz tez- 
kir ve va'z ve hutbe ile onlara oyle bir hos, hal vaki' olmamis, idi. Oyle feva- 
id ve muka§efat hasil ve esrar malum oldu ki, bu kadar amel ve va'z ile ol- 
mamis, idi. Meclisin nihayetine kadar boyle nazar eder ve bir §ey buyurmaz 
idi. A§agiya inmek istedikde, Jiy fUi ^ <S4\ Cr ^\ $ ^ JUi ^ ui ,Ss a\ ya'ni, "Si- 
zin igin fa'al olan imam kavval olan imamdan hayirli ve ahsendir" deyip in- 
di." l§te goruluyor ki, insan-i kamilin goz ile gorulmeyen asibi ve te'siri boy- 
le olur; ve bu gibi te'siflerin enva'i muhtelifdir. Ba'zisi vasita-i kelam ile olur 
ve ba'zisi nazar ile olur. 

y dil>- j\ j^ <>c ^'jy y *^~y y -tijs\ y_ c ,;;■"' ^ ^a 

3062. Uier dem senin idrokin uzerine ie sir vardir; senin io-prapndan yeni ye- 
ni hiimis olan nebah aor! 

Ya'ni, "Ey insan-i kamilin huzurunda bulunan kimse, her dem senin id- 
rakin uzerine onun sozlerinin te'siri vardir. Ve bu te'sfr sebebiyie senin top- 
ragma mensub olan cisminden yeni yeni bitmis. olan nebat mesabesindeki fi- 
kirleri gor!" Zfra onun sozlerini dinlemezden ewel senin dimagmda bu gibi 
efkar-i aliye nesv ii nema bulmaz idi. 

3063. IZundan oldu, Dhrahim Gdhem gonvl Uiindisiani run hashni hlcdhsiz 
olarak rii'yada gordii. 

"I§te bu asib ve te'sfrden oldu ki, ibrahim b. Edhem (k.s.) hazretleri goniil 
Hindistam'mn genis, sahasim rii'yasinda hicabsiz olarak gordii," "Bast", ke- 
limesinin muteaddid ma'nasi vardir; burada "bir mekan vasi' olmakla mekin- 
leri sigdinp almak" ma'nasinadir (Ramus). Ibrahim Edhem Belh §ehrinde pa- 
disah idi. Bir cezbe-i ilahi sebebiyie tac ii tahtini terk edip dervi§ oldu. Mena- 
kibi Nefehatu'l-Uns'de mezkurdur. Cezbesinin sebebi hakkinda muhtelif riva- 
yetler vardir. Bu rivayetlerden birisini cenab-i Pir efendimiz Ffhi Ma Fih'm 
43. fashnda §6ylece beyan buyururlar: 



°<m? 



AHMED AVNl KONUK 

"Ibrahim Edhem (k.s.) padisahlik zamamnda ava gitmis. idi. Bir ahunun 
arkasindan askerinden tamamiyla aynhp uzak dii§unceye kadar ko§tu, ter 
igine batti. Hala o beyabanda ta'kib ederdi. Ta'kib hadden a§ti. Ahu soze ge- 
lip yuziinu arkasina gevirerek dedi: IJ^J cjlu l. Ya'ni, "Seni bunun igin yarat- 
madilar ve beni avlamak igin getirraediler. Haydi beni sayd ettin farz et, aca- 
ba ne hasil olur?" Ibrahim (k.s.) bunu isjtince bir na'ra vurup kendini atin- 
dan a§agiya atti. Sahrada gobandan gayn higbir kimse yok idi. Murassa' 
olan libas-i sahanesini ve silah ve atini gobana verip, onun arkasina giydigi 
abayi kendisine vermesini ve bu hali hig kimseye soylememesini ve kimse- 
ye ahvalinden nisan vermemesini rica etti; ve o abayi giyip yola gikti. Sen 
§imdi onun garazina bak ki, ne idi, Hakk'in maksudu ne idi. ahuyu sayd 
etmek diledi, Hak Teala ise onu ahu ile sayd etti. Ta ki bu alemde Hakk'in 
muradi vaki' olur idigini bilesin!" Ve bu rivayet Nefehatu'l-Uns'de de Mev- 
lana Cami (k.s.) hazretleri tarafindan boyle nakledilmi§dir. Diger bir rivayet- 
de dahi §dyledir: 

"Cenab-i ibrahim (k.s.) bir gece yataginda yatarken sarayin dami iizerin- 
de birtakim adamlann kosustagunu duyar, Onlara, "Orada ne isjniz var?" di- 
ye baginr. Onlar da, "Deve kaybettik, anyoruz!" derler. Hz. Ibrahim "Damda 
deve aramanin ne ma' nasi vardir?" der. Onlar da cevaben "Ya kaba dd§ekler 
iistunde Hakk'i aramanin ne ma'nasi vardir?" derler. Cenab-i Ibrahim (k.s.) 
bu irsad ve fkazin te'sfriyle taht ii tacini terk edip dervis, olur. Cenab-i Pfr 
efendimiz bu vak'amn rii'yada oldugunaisaret buyururlar. Dam iizerinde bir- 
takim bekgilerin gece vakti deve aradiklan rivayeti dahi bu cildin 728-832 
beyitlerinde mezkurdur. 

3064. <§ubhesiz zincirleri houardi, memlekeU hirbirine vurdu ve na-pedid ol- 
In. 

Hz. Ibrahim bin Edhem vaki' olan bu ir§ad ve cezbe-i ilahi te'sfriyle sifat-i 
nefsaniyye zincirlerini kopardi; ve saltanat ve memleket hirsim altiist etti ve er- 
kan-i devletin nazanndan gaib oldu. 

3065. Diindisian'i gormenin alameti olur ki, uykudan si$rar ve deli olur. 



^^ 



MESNEVt-t §ERfF §ERHl / VIII. CtLT ♦ MESNEVl-4 • 

Ya'ni, gaflet uykusundan uyanip clsmaniyet ve nefsaniyet sahasindan 
sigramak ve kuyiid-i tabuyye ile muhat olan tavr-i aklin haricine gikmak, run 
filinin hakikat Hindistan'ini gormesinin alametidir. Boyle bir kimseye ehl-i 
diinya "deli" derler; ve bunlar dahi ehl-i dunyaya "deli" derler. 

3066. V^lUekim ^eygambe.r nurclan soyledi ki, onun ni§am saclularda olur. 

Ya'ni, Peygamber (a.s.v.) Efendimiz, kalbe varid olan nur-i cezbe-i ilahi- 
den bahs edip buyurdu ki: "0 nur-i cezbenin ni§am sadirlarda olur ; ve o ni- 
§an ve alamet de budur": 

3067. ^Oti, apxur evinden uzahlik getirir, siirur cvi igin de riicu' getirir." 

"TecafT", uzaklik demekdir. "Gurur evi"nden murad, diinyadir. "Siirur 
evi"nden murad, ahiretdir. "Ez darii's-surur" daki "ez", ta'lil igindir, "dar-i 
siirur igin" demek olur. Bu iki beyt-i §erifde su hadis-i Nebeviye i§aret buyu- 

Rllur. f %JI aJp Jli. JJI J^j l JUi i,*>U L.j \ji\i £~Ju\ j ^j\ ^j^ 1 «j» j^\ J^j> tjl 

J j> JJ oyu ^M\j J5j J>\ jb J\ h\i>I\j jj>ji jh j* ^LmH Ya'ni, "Kalbe nur da- 
hil oldugu vakit, agihp geni§ler." Dediler ki: "Ya Resulallah! Bunun alameti 
nedir?" (Aleyhisselam) Efendimiz buyurdular ki: "Diinyadan uzakla§ir ve 
ahirete doner ve niizulunden ewel olum igin hazirlanir!" "Ez darii's-su- 
rufdaki "ez", ta'lil igin olmayip "intiza"' igin olursa, beyt-i §enfde su hadi- 
se de i§aret buyurulmus, olur. u*_, ljjJi j*i j* ^ ij*^ *j^i\ j*i j* ^ ljjJi 
aUi j*i j* oui^ Ya'ni, "Diinya ahiret ehline haramdir ve ahiret, diinya ehli- 
ne haramdir ve her ikisi de ehlullaha haramdir." Binaenaleyh, bu suretde 
beytin hiilasa-i ma'nasi boyle olur: "Kalbine nur dahil olan kimse diinyadan 
uzakla§ir ve hem de ahiretden riicu* eder. Maksudu ancak Hakk'in zat-i ce- 
liliolur." 

3068. 1$u hadis-i uMusiafa nin serai vein, ey yar-i safa, hir hikaye dinle! 

Ya'ni, yukanda zikr olunan jj>Ji > j* j\*A\ hadis-i §enfinin §erhine da- 
ir olan atfdeki hikayeyi dinle, ey safvet-i kalbiyye sahibi olan dostum! 



eg^ 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 









JJ^ b 6 s - 



ili.l 



Padi§ahzadenin hikayesidir ki, hakiki padi§ahlik ona yiiz gosterdi. 

*& 3 ^Oj oi _, 4,1 j v=-i ^ t jJi >. c^ (Abese, 80/34-36) Ya'ni, "0 gun 

ki§i, kard'e§ihderi ve anasm'dan ve babasmdan ve reftkinden ve 

evladindan kagar" ayet-i kerimesi onun vaktinin nakdi oldu. Bu 

cocuk tabiathlarin toprak yigini padisahhgi ki, ona "kale zabt 

edicilik" adini verirler. Galib gelen o cocuk, o toprak yigininm iistixne 

gelir, "Kale benimdir!" diye ogiiniir. Dig er cocuklar ona hased ederler. 

Zira, oia-^i gj c-.i>J! ya'ni, "Toprak cocuklann bahandir." 

padisahzade vaktaki renklerin kaydindan kurtuldu, dedi ki: "Ben bu 

renkli topraklara ancak sufli toprak derim. Altin ve atlas ve siyah 

kadife demem! Ben bu kadife kumastan kurtuldum; ve vahdet 

tarafina sigradim! i~^ ^i\ »M j (Meryem, 19/12) Ya'ni, "Biz ona 

gocuk oldugu halde'hikmet verdik." Ve Hakk'in irsadi icin sender 

gecmesine hacetyokdur. ijkJ'jT (Yasin, 36/82) ["0 §eye "01!" der, 

hemen olur"] kudretinde hicbir kimse kabiliyet sozunii soyleyemez." 



*Jj *C».u» j -J j ^ j V s -' 'cf *'s*h 'A }'y- {Abese, 80/34-36) ["0 giin ki§i kar- 
desinden ve anasihdan Ve babasmdan ve refikinden ve evladindan kagar"] 
ayeti kerimesi, "Abese ve tevella" sure-i §erifesindedir. 0Wm*Ji ^j ^i>i ["Top- 
rak gocuklann bahandir"] Sehl b. Sa'd ve Ibn-i Omer'den mervi olarak Ca- 
miu's-Sagifde miinderig ahadis-i §erffedendir. "Eksun" (o^-Ti) elifin fethi 



c $p?> 



MESNEVI-i §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

ve kesriyle ["iksun"], pek kiymetli siyah bir kuma§in ismidir ki, en kiymetli 
kadifedir. u* pi^Ji »u~j (Meryem, 19/12) ["Biz ona cocuk oldugu halde hik- 
met verdik"] ayet-i kerimesi sure-i Meryem'dedir. Ya'ni, "Bu kissa kendisine 
hakikat aleminin padi§ahhgi tevecctih eden bir padisah oglunun hikayesidir ki, 
onun nazannda kiyamet koptu ve keserat-i taayyiinat zail olup, kiyamet-i 
kiibrada ammeye §amil olan <^j *~^C>j J\ j oi 3 ^A ^ /JJi >_ ^ (Abese, 
80/34-36) ["0 gun kisj karde§inden ve anasindan ve babasindan ve reflkin- 
den ve evladindan kagar"] ayet-i kerimesindeki hal, bu diinyada onun vak- 
tinin nakdi oldu. Bu cocuk tabiatli olan diinya padi§ahlannm padisahliklan 
toprak yiginlannin padi§ahhklandir ki, bu padi§ahliklann adina "kale zabt 
edicilik" derler. Bu gocuk tabfathlardan birisi digerine galib geldigi vakit "ka- 
le" ta'bir olunan o toprak yigmimn ustiine gelir, "Bu kale benimdir!" diye 
ogiiniir ve iftihar eder. Diger cocuk tabiatli olan hiikiimdarlar da ona hased 
ve gibta ederler. Ciinkii hadis-i §erifde ol^Ji ^j ^!>Ji ["Toprak cocuklann 
bahandir"] buyurulmu§dur. Bu cocuklar bir kum ve toprak yigini gordiikleri 
vakit hemen kemal-i §evk ve §adi ile bu yiginin ustiine hiicum edip oynar- 
lar. Ve cocuk tabiatli padi§ahlarm hali de boyledir, padi§ah oglu, vaktaki 
toprakdan peyda olan bu kesif taayyiinat-i diinyeviyyenin kaydmdan ve 
alakasindan kurtuldu, onlarin bu men§eine nazar edip dedi ki: "Ben bu renk- 
li topraklara ve bu taayyiinat ve keserat-i diinyeviyyeye ancak, "Siiflf top- 
rak!" derim. Bir topragin taayyiinat-i muhtelifesine aldanip kimine "Altin!" 
ve kimine "Atlas!" ve kimine "Siyah kadife kuma§!" demem. Ben padi§ahla- 
nn giyinip iftihar ettikleri bu kiymetli kadife kuma§in munabbetinden ve ala- 
kasindan kurtuldum; ve bu keserat baglarim kopanp, vahdet tarafina sicra- 
dim. Benim bu halim §ayan-i taacciib degildir. Zira Hak Teala hazretleri Yah- 
ya (a.s.)a daha gocuk iken hikmet verdigini l^ ,^ji Wj (Meryem, 19/12) 
["Biz ona gocuk oldugu halde hikmet verdik"] ayet-i kerimesinde beyan bu- 
yurmu§dur. Ve Hakk'm inayet-i ir§adi kullannin ya§ma ve senelerin miiru- 
runa tabi' degildir. Hak Teala bir §eyin olmasmi irade buyurdugu vakit, 
"Kiin!" ya'ni, "01!" der, o §ey dahi "fe-yekun", ya'ni, "derhal olur". Binaena- 
leyh bu jjS$ °Jr (Yasin; 36/82) ["01!" der, hemen olur"] dusturunun ve 
kaidesinin kudreti ve kuvveti kar§isinda hicbir kimse kabiliyet soziinu soy- 
leyemez. Zira kabiliyet ve isti'dad ancak Hakk'in ma'lumudur. Suret-i zahi- 
rede bizim kabiliyetsiz ve isti'dadsiz gdrdiigiimiiz bir kimse, Hak indinde 
kabiliyetli ve mustaid olur. Bu cehil sebebiyle kullann kabiliyetden bahset- 
mesidogru degildir." 



AHMED AVNI KONUK "&M 



3069. Bir ■pdai^aktn zahiri ve hahrii hiinerden miizeyyen olan hir yigit oglu var 
idi. 

■Sji oJuS A-i Ol jj JU yU? j^x «5"lj ^^ Oli' jt -Lo <^\j>- 

3070. O ru ua qordii ki. o oqlan ansizm oldu. iSdlemin safisi o sdhm iizerine 
[3086] t . 11 

tortu oldu. 

§ah rii'yasmda bir tane olan oglunun ansizin oldugiinii gordii. Diinyamn 
kederden saf ve suziilmiis. olan huzuzati o §ah iizerine gam ve keder sebe- 
biyle tortu oldu ve bulandi. 

3071. SAie^in hararetinden onun tulumu huru oldu. Oyle hi alexin hararetin- 
den onun ya$i kalmadt. 

Tulum"dan murad, "cisim"; "ate§"den murad, "kalbe anz olan §iddetli 
keder"dir. Ya'ni, "Oglunun vefati iizerine kalbine anz olan sjddetli keder ate- 
sjnin hararetinden cisminin rutubeti kalmadi ve kurudu; ve o derece kurudu 
ki, o keder atesjnin hararetinden goziiniin ya§i da kalmadi." Malumdur ki 
sjddetli korkudan ve kederden insamn agzinda tukrugii kurur ve yutkunmak 
icin suya muhtac. olur. 

3072. <§ah dud ve derdden oyle dolu oldu hi, ona ah yol hulamadi. 

§ah bu rii'ya sebebiyle gam ve elemden oyle doldu ki, genis, nefes alma- 
ya mecali kalmadi. Ve genis, ve serbest nefes ile telaffuzu miimkin olan "Ah!" 
kelime-i nidaiyesi bile §ahm sadnna yol bulamadi. Bu ta'bfrat §iddet-i gam- 
dan nefes tutulmakdan kinayedir. 

3073. Olmek istedi, onun kalU hi-har oldu. Omrii kalmi§ idi, §ah uyandi. 

Cism-i berzahisi ile gordiigii bu rii'ya iginde olmek istedi. Bu cism-i berza- 
hinin te'siri uykuda olan cism-i unsurisine de te'sir ederek faaliyetini bozdu. 
Fakat dunyada ya§amak igin omrii kalmis. idi, bu te'sir ile uyandi. 



Osg^ 



MESNEVf-I SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Ma'lumdur ki, cism-i berzahinin rii'yadaki te'sirati cism-i unsuriye de 
te'sir eder. Mesela bu cism-i berzahi rii'yada aglasa cism-i unsunnin goziin- 
den vaster akar ve bu rii'ya sahibi zahirde dahi aglayarak uyamr. Binaena- 
leyh rii'ya sahibinin eceli gelmis. ise, cism-i berzahinin rii'yada vaki' olan sjd- 
det-i teessiirii cism-i unsunnin ruh-i hayvanfsini kat' eder ve oliimune sebeb 
olur. §iddet-i meserret dahi §iddet-i keder gibi miiessirdir. 

3074. ^yanikhkdan ona ziyade §dMik geldi ki kendi omriinde cj'6rmemi$ idi. 

§ah bu korkunc. rii'yadan uyandigi vakit, o derece sevindi ki, muddet-i 
omriinde hie. boyle bir meserret gormemi§ idi. 

3075.' jLira §a<Mikden dahifdni olmak istedi; bindenaleyh, bu can ve beden mu- 
iavvak geldi. 

"§ah uykudan uyaninca oyle bir sevini§ sevindi ki, az kaldi bu §iddet-i 
meserretden dahi fani olacak ve olecekti. Binaenaleyh, bu cism-i berzahi ile 
cism-i unsuri teessiir cihetinden birbirine halkalanmis. olarak geldi." 
"Can"dan murad, "ruhaniyet galib olan cism-i berzahi" ve "beden"den mu- 
rad dahi, "cism-i unsurT'dir. Zfra cism-i berzahi rii'yada sjddet-i gamdan ve 
cism-i unsuri dahi uyamklikda §iddet-i meserretden oliim hali gecirdiler. Ve 
insamn varhginin bu yoniine bu can ve bedenin iki muhtelif ve zit teessiira- 
ti gerdanlik gibi gegti. 

3076. 13u cerag gam deminden soner, sadtlih deminden de soner. Dsie aclb oyun! 

"£erag"dan murad, "ruh-i hayvanf'dir. "Dem", burada "efsun ve hfle" 
ma'nasmadir. "inet", burada "zehi" ma'nasinda kelime-i taacciibdiir. "Lag", 
"oyun ve hezl ve zarafet" ma'nasmadir; burada "oyun" ma'nasi miinasibdir. 
Zfra ayet-i kerimede ^Jj ^ ^ i[ ^ ] ^i (Muhammed, 47/36) buyurulur. 
Ya'ni, "Hayat-i diinya ancak oyun ve lehvdir" demekdir. "Miirden", ate§ ve 
gerag ve mum hakkinda "sonmek" demekdir. Ya'ni, "Bu ruh-i hayvani lam- 
basi gam efsunundan soner ve meserret efsiinundan dahi soner; ve bu efsu- 
nu okuyan dahi diinya acuzesidir. Insanin varhgi iizerinde i§te acib bir 
oyun!" 



eg^ 



AHMED AVNI KONUK 

C~wl oS&~ ij\s>- J>-i <ijja* <y) C-*xl sJJJ _jl Jy jJ /^l OL* ji 

3177. O &u iki oliim orlasmda diridir; bu mutawak §ekil cjiilme yeridir. 

insan ifrat-i gam ve ifrat-i meserret yiiziinden vaki' olan iki oliim ara- 
sinda ya§amaktadir. Bu iki hai insanin varliginin boynuna gegen halkalar ve 
gerdanliklardir. Helaki mucib olan fart-i gam halkasindan kagip, yine helaki 
mucib olan fart-i meserret halkasma iltica etmesi, bir §ekl-i mutawak olur ki, 
bu da gulunecek bir haldir. 

3078. <§ah hendi hendine dedi: "Sevincin sebebi, Ulabb'in tesbibinde.n oyle gam 
idi." 

§ah uyanip mesrur oldugunu goriince, kendi kendine dedi ki: "Benim bu 
sevincimin sebebi, rii'yamda Rabbu'l-alemfn hazretlerinin bana oglumun 61- 
diigunii gostermesi sebebini halk buyunnasi idi ki, o sebeb-i gam bu §adinin 
ve sevincin sebebi oldu." 

3079. Gy aceb, bir §ey bir ciheiden oliim, ve o diger bir cihetden iky a ve bergdir. 

"Berg", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir; burada "kuvvet ve kud- 
ret" ma'nasinadir. Ya'ni, "Taacctib olunacak bir haldir ki, bir oliim halini gor- 
mek, rii'ya cihetinden oliim ve uyamklik cihetinden dirilmek ve kuvvet ikti- 
sab ettirmek olur." Zira gamin sebebi rii'yada oliim halinin vuko'unu gormek 
idi; ve sadihin sebebi de uyamklikda oliim halinin adem-i vuku'unu gormek 
idi. Bir §eyin subutu sebeb-i gam ve intifasi sebeb-i sadi oldu. §u halde bir §e- 
yin isbat ve nefyi gerek §ahs-i vahid hakkinda ve gerek eshas-i miiteaddide 
hakkinda gam ve §adfnin sebeb-i tahaddiisii oldu. Fakat bu nefy ve isbatin 
sebeb-i gam ve §adi olmasi nisbet dairesinde vaki' olur. Zira ba'zen bir §eyin 
nefy ve isbati bir §ahsin gamim ve diger §ahsm meserretini mucib olur. Me- 
sela bir §ahis iki §ahisdan birisinin dostu ve digerinin du§mam olur. sahsin 
oliim haberi dostu magmum ve dii§mani mesrur eder; ve bu haberin yanlis. 
olup ziddi zahir olunca dostu mesrur ve du§maru magmum olur; ve keza ya- 
za nisbetle kurk menrur ve ki§a nisbetle kiirk makbul olur. Velhasil, §ey-i va- 
hidin §ahs-i vahid hakkinda hem sebeb-i helak ve hem de sebeb-i hayat ol- 
masi zamana ve mekana ve mevtina ve ahvale nisbetledir. Ve keza uluhiyet 



c ^£ > 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

bir ma'nadir; onun nefyi helak-i ma'nevfyi ve isbati da hayat-i ma'neviyi 
mucibdir. 

3080. O hit o hale nishetle helakdir ve vine o diqer iarafa da imtisahlir. 

[3096] D V J 

Bir ma'na ve bir hal, bir hale nisbetle sebeb-i helakdir; ve yine o ma'na 
ve o hal diger bir tarafa nisbetle de helakden imtisak ve hifzdir. 

3081. O ??iri o hale nishetle azabihr. ^Vjer iarafa sdjT ve taili sudur. 

Birinci misra'daki "azab", i§kence ma'nasina olan ma'ruf azabdir ve ay- 
mn fethi iledir. Ikinci misra'daki "izab", "tatli" ma'nasina olan "azb"in 
cem'idir ki, miifred makaminda isti'mal buyurulmusdur. Nitekim "tatli su" 
ma'nasmda "ma-i azb" ve "ma-i izab" ta'bfrini kullantrlar. Mesela bir su, 
hastaya nisbetle azab ve iskence ve sihhatde olup, susamis, olan kimseye de 
bal gibi tatlidir. 

3082. Tenin saMijji diinydya mensub olan iarafa kemalcLir; akfaei fjiinu. iara- 
fxna naks ve zevaldir. 

"Cismin siiruru ve §enligi dunya tarafina mensub olan hayvanhga nisbet 
ho§dur ve kemaldir. Zira nefs-i hayvani hicbir §eyin sonunu diisunmez. "Bir 
gumin beyligi beylikdir!" deyip hal-i hazirdaki hazzin ve zevkin meclubudur. 
Fakat yine bu cismin siiruru ve §adiligi akibet giiniine nisbetle naks ve zeval- 
dir." Zira hadis-i §enfde, ^'Ui ^S LuJi ya'ni, "Diinya uyuyan kimsenin rii'ya- 
si gibidir" buyurulmu§, i_«~^ \jii> isu ^ ^-Ui ya'ni, "Nas uykudadirlar, oldiik- 
leri vakit uyanirlar" hadis-i §erifiyle de diinyarun uyku ve ahiretin uyaruklik 
hali oldugu gosterilmi§dir. Binaenaleyh, bu diinyamn zevki ahiretin elemi ve 
elemi de ahiretin zevkidir. Nitekim ayet-i kenmede, 'u>^3 s^4 U '^ aj (Kasas, • 
28/76) ya'ni, "Allah Teala ferahlananlan sevmez" buyurulur. 

3083. ^Ta'bir-han olan kimse rii'yadaki gulmeyi, teessiijler ve hederler ile agla- 
ma,der. 



^ 



AHMED AVNt KONUK 



"Ta'bir-han", rii'ya ta'bir eden kimse ki, "muabbir" derler. Ya'ni, "Nitekim 
muabbir olan kimse ru'yayi tersine ta'bir edip, "Ru'yadaki giilme, uyaruklik 
halinde teessufler ve kederler ile aglama vaki' olacakdir" der. 

3084. Gy rahat sdhibii ^Jluydda olan aglamaya, ta'btrde ferah ve §adi vardir. 

"Merah", §iddet-i ferah ve nesat ve kendihi begenmek ma'nalanna gelir, 
Burada birinci ma'nayadir. Rii'yada aglayan kimse uyaniklikda ferahlanaca- 
gi icm "Ey sahibi merah!" diye hitab buyurulmusdur. 

3085. $ah du$iindu ki, bu gam muhakkak gecii. ^Jakai can bu cinsten kotii 
zanh oldu. 

Rii'yasmda oglunu 61mu§ goren sah diisundii ki, "Bu ru'yadaki gam mu- 
hakkak gegti. Fakat, canim bu cins rii'yadan oglumun hayati hakkmda su-i 
zanna du§tii. Korkanm ki, bu ru'yanm eseri zahirde de vaki' olmasin!" 

3086. nf Ue eger boyle bir Aiken ayaga eri§irse ki, gul gider. HZana bir yadigar 
gerekdir." 

"Ve eger boyle oglumun olumii dikeni benim canimin ayagina batarsa ki, 
bu dikenin batmasiyla gulistan-i hayatimin gulu solup gider, binaenaleyh, 
onun yerine bana bir yadigar lazim olur." 

3087. Olmaya ki bundan bir $e§m-i zahm eri§sin. Gger o gider se, bana bir ya- 
digar gerekdir, 

"Ce§m-i zahm", azar ve noksanidir ki, Arablar "aynii'1-lame" derler. Turk- 
ge "nazar degmek" ta'bir olunur. Ya'ni, "Olmaya ki bu rii'yadan ogluma bir 
azar ve noksan eri§sin. Eger o boyle ziyana ugrayip giderse, onun yerine ba- 
na bir yadigar lazimdir." 



U jfUi \j «lj j^*\jS" t -j 



Y^a^ u.ti* JLi \j Li Oj^- 



3088. X (j\iddemki fend icin sebeb muniehdstz oldu, binaenaleyh biz hangi yolu 



baglayalu 



,?" 



C $P 3 



MESNEVt-1 SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ^S} 

"Mademki oliimun ve fenamn esbabma nihayet yokdur, binaenaleyh biz 
insana miiteveccih olan bu nihayetsiz olum sebeblerinin yollanni nasil bag- 
layabiliriz ve hangi yolu kapayabiliriz?" 

3089. Sokucu oliim iarafina yiiz pencere ve. kapi acdmak vaktinde gicir jjtar 
ediyor. 

"Ledig", "ledg" masdanndan sifat-i mu§ebbehe olup, "sokucu" ma'nasi- 
nadir. "Jig jig", kapi acikrken cikan ses ki, "gicirti" denir. Ya'ni, "Sokucu ve 
elem verici olan olum tarafina hastaliklann ve tiirlu ttirlii kazalann pencere 
ve kapilan acilmak esnasinda gicir gicir eder; ve olumiin o kapilardan ve pen- 
cerelerden geldigi anla§ihr." 

. &y. o*.r- J 1 o^-j*- J 1 / ^y^ ^y <-£ u j-> & t^ & & 

3090. olum hamlanmn act gicirhsim, harisin kulagi hirs-i bergden na?t isit- 
mez. 

"Berg", burada muhimmat ve levazimat-i diinyeviyye ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Harisin kulagi muhimmat ve levazimat-i diinyeviyye hirsindan dola- 
yi olum kapilanmn aci gicirtdanni isjtmez." Bu kapi gicirtilanndan birisi de 
sacjann ve sakallann agarmasidir. Nitekim Hz. Omer (r.a.) Risaletpenah 
(s.a.v.) Efendimiz'e -oji J_^j l. J^ Ya'ni "Ya Resulallah! Bana va'z u nasihat 
buyur" dedi. Resul-i Ekrem Efendimiz dahi, ^ i iMj o>i, j£ ya'ni, "Ya 
Omer, vaiz olarak sana olum yeter!" buyurdu. Cenab-i Omer kapisina bir 
adam ta'yin etti. Her gun yuksek sada ile kendisine bu hadis-i §erifi ihtar 
ederlerdi. Vaktaki sacma ve sakalina ak du§tu, miinadiye izin verip, "Artik 
hacet kalmadi. Sacun sakalim dahi bana oliimu iht&r etmektedir" buyurdu. Ve 
Cenab-i Pir efendimiz bir gazellerinde §6yle buyururlar: 

"Kara sagi beyaz yaptm, oliim cisusu zahir oldu. Dunyadan na-umid oldun, 
eygontil bir dem uyan!" 

3091. Ten iarafindan olan derdler kapinin sesidir. Diastmlar iarafindan olan 
cefa da hapmih sesidir. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Cisim tarafindan zahir olan agnlar ve hastahklar oliim kapisimn agilmasi- 
nin sesidir; ve keza senin caninin hasmi olan kimselerin sana yaptigi eza ve 
cefa dahi yine o kapimn sesi ve gicirtisidir." 

3092. 6y can u ser! Hiir dem tibbm fihristini oku! Parlayan akillarm aiesine 
nazar et! 

"Can u ser", sami'lere hitabdir. "Ey" harf-i nidasi mahzufdur. Ya'ni, "Ey 
sozii miidrik olan run ve dimag" demek olur. "Miiltehib", "parlayan ve alev 
sacan." Ya'ni, "Ey sozii miidrik olan can ve bas, sahibi kimse! Bir dem tib ki- 
tablanmn fihristini oku da, cism-i insanfde parlayan ve alev sacan hastalik- 
lan gor ve onlann atesjne nazar et!" Hind nushalannda "can ii ser" yerine 
"ey piiser" vaki' olmu§dur. 

3093. tSdgah ol, git ttb kitabim oktt! Ta ki himlar saytsinca marazlar goresin. 

3094. ^iitun o kahbelerden bu eve yol vardir; her yet iki adimda akreblerden 
dolu kuyu vari.tr. 

"Gar", Farisfde kahpe ve fahi§e demekdir. Hastahklar "fahi§e"ye tesbih 
buyurulmu§dur. Vech-i §ebeh budur ki, fahi§eler bir eve girmeye yol bulur- 
larsa o ev halkmi ifsad ederler. Hastahklar da cisim evine girdigi vakit o cis- 
mi ifsad ederler. Ya'ni, "Her biri bir fahi§e mesabesinde olan biitun o maraz- 
lardan bu viicud-i be§er hanesine yol vardir. Bu hayat-i diinyevinin her bir 
iki adiminda akreblere mu§abih olan mikroplarla dolu kuyu vardir. Nitekim 
bu mikroplara III. cildin 26 numarasma musadif olan, 



["Zerreler gordum agizlan hep agih; eger onlann yemegini soylersem uzun olur"] 
beyt-i §erifinde isaret buyurulmus, idi. 

3095. **3luzgar sertdir ve henim ceragwi bir ebterdir; ondan dtger bir cerag tut- 
turaytml" 



cg^ 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Bu beyt-i §erff §ahm lisanindandir. "Kaza-yi Hahf riizgan sertdir ve benim 
geragim ve mumum ise sonsuz ve devamsizdir. Onu bu riizgar sondiirmez- 
den ewel ondan diger bir gerag yakayim!" "Ebter", lugatde kuyrugu kesik 
hayvan ve sonunda oglu ve kizi olmayan insan ve oldiikden soma adi yad 
olunacak hayn ve ihsani olmayan kimse ma'nasinadir. Burada ikinci ve 
iicuncii ma'nalar munasibdir. "Diger bir gerag yakmak"dan murad, sahm og- 
lunun ziirriyetidir. 

3096. "Ta ola ki, her ikiden hirisi kafiola! Gger ruzgar ile o hir gerag yerin- 
den giderse." 

"Eger kaza-yi ilahi ile gelecek olan oliim riizgan, bin ogluma ve digeri og- 
lumun oglundan ariyet olan iki geragdan birini sondiirurse, belki birisi kalir." 
Hind niishalannda "kafi" yerine "vaff" muharrerdir. 

3097. Sdrif gtbi ki, nakis gerag olan ienden, ferag igin gonvl sem'ini -parlath. 

Bu beyt-i §enf Cenab-i Pfr tarafindandir. Ya'ni, "§ahin maksadi zahirde 
arifin kasdina benzedi. Zira arif, nakis ve zevale mahkum olan cisim geragin- 
dan feragat igin goniil §em'ini yaktt ve fani olan ruh-i hayvaniye kar§i la- 
kayd kahp baki olan ruh-i insaniyi nur-i maarif ile parlatti." 

3098. Ta ki hir gun bu ansiztn sonerse, o kendi goziiniin oniine can sem'ini 
koyaf 

Ta ki bir gun bu ruh-i hayvani geragi oliim sebebiyle ansizin sonerse, o 
arif kendi cism-i berzahfsinin gozu oniine panl panl parlayan ruh-i insanf 
§em'ini koya! 

f>igfr*i\jj*£>£ j> jl ib ^ j^i \yj ^ j\ 

3099. O bunu fehm etmedi; bindenaleyh "garer" cihetinden jam olan. sem'ini 
diger fantye verdi. 

"Garer", lugatde mesturii'l-akibe olan ve sonu malum olmayan demekdir; 
ve fikih istilahinda, denizdeki baligin ve havadaki kusun bey'i gibi bey-i gaib 



eggp? 



AHMED AVNl KONUK 

ma'nasmadir. Ya'ni, "Halbuki o zavalli sah, arifler gibi sonecek bir ceragin ye- 
rine diger bir cerag yakma liizumunu idrak etti ise de, yakilacak geragin 
nev'ini ta'yin edemedi; ve onlann cerag yakmak hususundaki kasdlanrun ba- 
tmim anlayamadi. Binaenaleyh, fani ve akibeti meghul olan oglunun yerihe, 
yine rani ve akibeti meghul olan onun oglunu ikame etmeye kasd etti." 



J*J f-Uaijl J»y>- j\ \j }y>- JJjy oLSob OZjj\ ^Jj*- 

tnkita'-i nesil korkusundan na§i padi§ahin kendi ogiuna gelin getirmesi 

3100. HZoyle olunca onun i$in Ur gelin istemek lazvm, ta ki hu tezevvucden 

[3H3] j 

onun nesii gorunsun: 

Padisah kendi kendine dedi ki: "Mademki oglumun akibeti mechuldur, 
ona bir gelin alip evlendirmek lazimdir, ta ki bu tezevvucden onun nesli bu 
alemde goriilsun." Hind niishalannda "ta niimayed" yerine "ta bemand" va- 
ki'dir. "Ta ki, bu tezevvucden onun nesli kalsm!" demek olur. 

> & -^ j »■/ j' & j^&o^^^y^Jjf 

3101. "6ger bu dogan fend iaraftna giderse dahi, onun yavrusu dogandan son- 
ra dogan olur." 

Birinci misranm nihayetindeki "baz'\ "dahi" ma'nasina olan edatdir. Ikin- 
ci misra'in nihayetindeki "baz'lann ikisi de "dogan kusu" demekdir. ji. j* j 
terkfb-i izaftdir. Ya'ni, "Dogan kusu gibi olan benim oglum, oliim sebebiyle 
fena tarafina giderse dahi, onun yavrusu bu dogan gibi olan oglumdan son- 
ra buyuyiip dogan olur." 

3102. nr Bu doganin sureti eger huradan giderse, onun ma' nasi veledde haki 
olur." 



*#%&> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Ya'ni, "Bu dogan mesabesinde olan oglumun sureti oliim sebebiyle bu 
diinya yuzunden gaib olup giderse onun ma'nasi ve batini kendi oglunda ba- 
kf kalir." 

3103. nebih olan §ah hi, uWustafa a\x . ^unun i$in ^ ^ -d^Jl [Qocuk ba- 
basimn sirridir"] buyurdu. 

"Nebih", uyaniklik ve §an ve §eref ve sohret ma'nasma olan "neba- 
hef'den sifat-i mu§ebbehedir; "agah ve uyanik ve §erff ve me§hur" demek 
olur. oi j- Jjii Ya'ni "Qocuk babasinin sirndir" hadis-i §erifdir. Ya'ni "Ogul, 
babariin ma'nasi ve batini oldugu igin her §eyin hakikatinden haberdar ve 
agah olan §ah ki, Mustafa (a.s.v.)dir, "Qocuk babasinin sirndir" buyurdu. 

Malum olsun ki, bu hadis-i §erifin tefsiri hususunda ulemanm muhtelif ak- 
vali vardir. Burada onlann zikri uzundur. En musibi budur ki: "Qocugun haya- 
ti babasinin vucudundan tekewiin eder. Zifa, fennen sabitdir ki, nutfede bir ta- 
kim huveynat vardir, Qocugun ash bu hayvanciklardan birisidir. Ana rahmin- 
de tibben ma' rum olan birtakim istihalati gecjrip insan yavrusu §eklini iktisab 
eder. Qocuk insaniyetde babasinin misli ve naziridir; ve kable'z-zuhur babasi- 
nin viicudunda mahfT olup onun batini ve sirndir. Bu nutfe ana rahmine dokii- 
lurken kadinin nazan ve erkegin tahayyulati gocugun hilkati iizerinde miies- 
sirdir. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabf efendimiz Fiituhat-i 
Me/c/c/vye'lerinin 188. babinda §oyle buyururlar: inde'1-cima' kadm bir sure- 
te nazar ettikde veyahud inde'1-vika' ve'1-inzal erkek bir sureti tahayyul eyle- 
dikde gocuk tahayyul olunan suretin huiku uzerine olur. Bunun igin hiikema 
inde'1-cima' erkek ile kadin o surete nazar etmek uzere, emakinde ekabir-i hii- 
kemadan fuzalanin suretlerini tasvir ile emrederler. Zira hayalde mimtabi' olan 
§ey tabfatda te'sir eder. lmdi o suret uzerine olan bu kuvve-i hayaliyye sudan 
tekewiin eden veledde zahir olur ve bu, ilm-i tabiatda bir sirr-i acibdir." 

3104. Tin ma'nd i$in biitun kalk, fart-i mukabbdlerinden na§i focuklara 
san atlannt ogretirler. 

"§egaf", lugatde "gi§a-yi kalbe vurmak ve dokunmak" ma'nasinadir. 
H A§k ve muhabbet istila ederek kalbi iistiinden biirumek" ma'nasinda kulla- 
nihr ki, fart-i muhabbetden kinayedir. "Hiref, "sanat" ma'nasma olan "hir- 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

fet"in cem'idir. Ya'ni, "Qocuk babasinin sirn oldugu ma'nasindan dolayi bii- 
tiin halk, fart-i muhabbetlerinden kendi sirlan olan cocuklara bildikleri her §e- 
yi ve san'atlanm ogretirler; ve hig kimseye ogretmek istemedikleri ma'rifeti 
gocuklanna ibzal ederler." 

3105. Ta hi onlarm o haltbi nihan oldugu vakil, o ma'nalar cihanda halstn! 

Ta ki babalann o cism-i unsurileri drum sebebiyle toprak altinda inhilal 
edip gozlerden nihan oldugu vakit, kendilerinde olan ma'nalar, ogullanna in- 
tlkal etmek suretiyle cihanda muteselsilen baki kalsin! 

3106. Uier miistaul olan sagirin riisdii vein Utah hikmetle onlarm hirsina cidd 
vermisdir. 

Her isti'dadi olan cocugun dogru yola gitmesi icm Hak Teala hikmeti se- 
bebiyle babalann o gocuklara ta'lim hirsina cidd vermi§dir. Bu hirslannin tat- 
mini icin son dercede sa'y ederler. 

3107. n( ~Ben dahi kendi neslimin devami vein hendi ogluma giizel mezhebli es 
isierim." 

3108. nr Bir salihin neslinden bir hvz isierim. HZir tahh olan azun padisahm 
neslinden degil! 

"Tahh", fena ve fasik kimse; "padisahf'deki "ya" ya-i ta'zfmdir. Ya'ni, 
"Ben alacagim kizi iyi bir adamin neslinden intihab etmek isterim. Kuwet-i 
zahire sahibi ve fakat fena ve fasik olan bir padi§ahin kizim ogluma almak 
istemem!" 

C~~*jlS j O— ■ j^j* o^ -f~ J**^ ^ C~~»y oilji d— *>-W? ^jjI iy>~ aLi 

3109. <§ah muhakkak bu salmdir, azade odur. herein ve bogaztn esiri degildir. 

"Fere", hem erkegin ve hem de kadinin alet-i tenasulune derler. Ya'ni, 
"Asil §ah bu salih olan kimsedir. Boyle bir kimse nefsinin baglanndan kudu- 



's^ 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVr-4 • 

lup hur olmusdur. Kendi alet-i tenasiilunun ve bogazmin esiri degildir." Zfra 
zevk-i tenasiil ve taam kisjnin en buyiik baglanndandir. Her bir fenahk bu 
zevklerin istihsali ve maksadiyla irtikab olunur. 

3110. O zencinin adi aksine "ZKafur" oldugu aibi, esirlere "§ah" lakabini yap- 
[3123] hlar. 

"Halk, lakabi ve ismi ters koyarlar. Mesela kapkara olan bir zenci koleye 
bembeyaz olan "Kafur" ismini takarlar. Bunun gibi sifat-i nefsaniyyesinin 
esiri olan adamlar da aksine hurriyet tasawur edip "§ah" lakabini verirler." 

3111. "Dtunhar" olan badiyenin adi "mefaze" oldu. JAvam o "-pis"e "ntk-bahi" 
derler. 

"Pis", "baras" dedikleri bir illetin ismidir ki, cisim bu illet sebebiyle alaca 
bir hale gelir; ve hasis ve rezil adamdan kinaye olarak kullanihr. Murdar 
ma'nasinda Turkce'ye nakledilmi§dir (BurMn). "Mefaze", necat mahalli de- 
mekdir. Ya'ni, "Mefaze, necat mahalli demek oldugu halde halk, insanlann 
olumlerine sebeb olan korkung sahraya tersine olarak bu ismi koydular. Bu- 
nun gibi avam dahi o hasis ve rezil olan kimseye iyi tali'li ve sahib-i devlet 
derler." 

3112. (§ehvetinve gazabin ve emelin esirine ^Bey" yahud ^Sadr-i ecell" yaz- 
mi§du. 

Avam nefsinin kotti sifatlanna esir olan bir kimseye hitaben yazdigi arf- 
zada "Bey" yahud "Sadr-i a'zam" lakablanni kullanir. Bunlar ise onun hali- 
ne nisbetle ters §eylerdir." "Sadr"in mixteaddid ma'nalan vardir Burada, 
"bey, biiyuk riitbe ve mansibi haiz olan kimse" demekdir. 

^ jJGl J^l d\j**\ f U ib fl* \j J*-l Ci\j~*\ oT 

3113. O ecelin esirlerine avam beldelerde * ecell olan beyler" namini verdi. 

Velhasil hakikat-i halden gafil ve zevahire nazir olan avam, o ecelin ve 
dlumiin esirlerine, §ehirlerde tersine olarak "all beyler" namini verdi. 



<^g> 



PF^ 



AHMED AVNl KONUK 



JU _j oL^- ^jju l, . . . , .,; . ^ y 0U- 



Jl*j t*Ju0 ji "iS" J^JCj\jli- j-Ui> 



3114. Ona "stwlr" ia'htr eierler ki, saff-i nwlde, ya'ni cah ve mal&a onun ca- 
nt siifltdir. 

"Saff-i mal", ayakkabi pkardiklan yerdir ki, "kapi onii" demekdir; "cah" 
mansib-i diinyevi ve "cah ii mal", safF-i nialin tefsfridir. Ya'ni, "Halk oyle bir 
kimseye biiyiik mansib sahibi ta'hfr ederier ki, o kimsenin hayati alem-i 
ma'naya ve hakikate nisbetle pabu§luk ve kapi dibi mesabesinde olan cah ve 
malda baglanip suflf bir hale gelmi§dir." Hind ntishalannda c— a-^ ji ow yeri- 
ne c— i Ai^ji ok- vaki'dir. "Onun cam saff-i nialde baglanmi§dir" demek olur. 

JflSj&S j j*~j C*4*r !j (J-Ulj (ji-Jjj-5 J&-* aLSol; dljZ' jlff^-l 

Padi§ahin oglu igin fakir bir zahidin kizini intihab etmesi ve ehl-i 
perdenin i'tirazi ve onlarin fakfre ittisalden arlanmasi 



"Ehl-i perde"den murad, sarayin muhadderati olan kadinlardir. 

3115. Uaktaki §ah bir zahid lie karabet ihtiydr etli, bu haber hatunlarin hula- 
jjina eri$ti. 

"§ahin ogluna fakir bir zahidin kizini alacagi haberini sarayin kadinlan 
duydu." "Hatun", Turkge'de kibar kadinlara verilen elkabdir. "Kadin" kelime- 
si bundan muharrefdir. 

3116. ^ehzaaenin anasi ahlmin ehsikliflinien na§i decti: ^JAktlda ve nakilde 
kiifviyuei §artclu!" 

"Kufviyyet", "kefaet", hasebde ve nesebde ve mal ve cahda ve bilciimle 
umurda miisavat demekdir. "Nakil"den murad, ahkam-i fikhiyyedir. Zira 



c^gjgsva 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

ahkam-i fikhiyyede "kefaet", akd-i nikahin §artindandir. Eger kiifviyet ol- 
maksizin nikah akd edilmis, olsa miinakihlerden birinin velisi hakime mura- 
caatla nikaht fesh ettirebilir. Qiinkii aralarinda kiifviyet bulunmayan zevc ve 
zevce arasinda hiisn-i imtizac olamayacagi aklen dahi sabitdir; ve akl-i nia- 
cin hiikmii budur. Fakat hakikate nazir olan akl-i maad sahipleri indinde 
hukm-i kefaet ba§kadir. Onlann nazan hiisn-i ahlakadir. Zahirde kibar ve 
buyuk aileye mensub ve servet ii saman sahibi bulunan bir kimse tab'an de- 
nt ve rezfl olmak i'tibanyle ahlak-i fazile sahibi olan bir fakir ile miisavi ola- 
maz. Bu fakirin seviyesi ondan yuksekdir. Ve malumdur ki, akl-i maa§, ak- 
h maada nisbeten nakisdir. Qunkii akl-i maas. her §eyin zahirini goriir, bati- 
nina nufuz edemez. Akl-i maad ise her §eyin akibetini teemmul eder. lmdi 
kadinlann nazan zahire ve alayi§-i diinyeviyyeye ma'tuf oldugundan akil- 
lan akl-i maa§dir. Akillan bu mertebede olan erkekler dahi kadin hiikmiin- 
dedirler. Binaenaleyh bu gibiler nakisii'l-akldirlar. §ehzadenin anasi dahi 
soyledigi sozleri bu nakis olan akl-i maas. olgusii ile soyledi. 

\jf j \j U J3i) ijJ^, \S Ui j j ^\y- J^. j £-i j y 

3117. "Sen §uhh ve huhlden ve zekaveiden hizim Ofllumuzu hir cOUnciye akd 
eimek isiersin!" 

"Suhh", hirsa mukarin olan "buhl"; "buhl", nakeslik edip imsak etmek- 
dir ki, keremin ziddidir. "Deha", zekavet ve zarafet demekdir ki, burada fel- 
sefe-i fikriyye ile vaki* olan zekavet ve zarafet murad olunur. Ya'ni, "§ehza- 
denin anasi sozune devam edip §aha dedi ki: "Sen hirsa mukarin olan buh- 
liinden ve nakeslik yiiziinden mahni imsakinden ve birtakim felsefe-i fikriy- 
ye ile zarafet gdstererek bu buhliinii setr etmenden dolayi bizim oglumuzu 
bir dilenciye baglamak ve akd etmek istiyorsun!" 

3118. ^Dedi: "Salihe dilenci demek haia&ir. JZira Diahk'xn ihsantndan kalbi 
zenaindir." 

§ah zevcesine hitaben ve cevaben dedi: "Salah-i hal sahibi olan bir kirn- 
seye dilenci demek hatadir. Boyle bir kimsenin kalbi Hakk'in ihsamndan zen- 
gindir." Zira zenginlik, mal coklugu ile degildir. Mesela yiiz bin lirasi olan 
kimse elli bin liraya avuc. acan bir dilencidir. Fakat cebinde bir lirasi olup, ka- 
inatm servet u samamndan mustagnf ya§ayan bir kimse hakikatde zengin- 



nsps 3 



AHMED AVNt KONUK 

dir. Nitekim hadfs-i §erifde: ^i ^ jd\ \i\ jt>ji>\ ijS ^ j±i\ ^ Ya'ni, "Zen- 
gin? e§yanin coklugundan zengin degildir. Zengin ancak nefsi ve zati zengin 
olan kimsedir." Zfra mal coklugundan olan zenginlik gina-yi anzidir ve kalb 
zenginligi gina-yi zatidir. Gma-yi anzi, ma'ruz-i zevaldir. Gina-yi zati sahsin 
nefsinden asla miinfekk degildir. Imam-i Ali (kerremallahu vechehu) efendi- 
miz dahi nazmen §6yle buyururlar. 

&&¥ d* u*f~ & y J*°* 

"Her bir hirs sahibi fakirdir. Kanaat eden her bir kimse de zengindk. " 

3119. nr Takvd&an dolayi kandaia ka^ar; dilenci gibi al^aklikdan ve tembellik- 
den detjil. 

"Tuka", perhiz etmek ve sakinmak ve korkmakdir; "kesel", tembellik ve 
gev§eklik; "lefmi", bahfllik ve alcakhk demekdir. Ya'ni, "Salih olan kimsenin 
fakn kanaatindendir. Yoksa dilenciler gibi tabfat algakligi ve tembellik yuziin- 
den degildir; ve kanaati ihtiyar etmesi de onun haramdan ve §iibheli lokma- 
dan perhiz etmesinden ve sakinmasindandir." 

3120. ^Bir killet ki. o kanaatdan ve iakuadanciir, o alcaklann fakr ve killeiin- 
[3133] j , ■ J 

den ayridir. 

"Kanaat ve perhiz etmek cinsinden olan fakr ve killet, o aleak ve tembel 
dilencilerin fakr ve killetleri cinsinden degildir." Zfra o tembel dilencilerin if- 
tikan ve ihtiyaci halkadir. Fakat perhiz eden ve kanaatkar olan fakirlerin if- 
tikan ve ihtiyaci, ancak Hakk'adir. Resul-i Ekrem Efendimiz, isj^ y^ ya'ni, 
"Fakirlik benim fahnmdir" hadfs-i §eriflerinde iftihar buyurduklan fakirlik an- 
cak bu nevi' fakirlikdir. Yoksa halkin keselerine goz diken ve ashab-i sa'yin 
tufeylisi olarak yasayan tembellerin fakirligi iftihar olunacak bir §ey degildir. 
Velhasil bu taifenin fakn, Ii'^i '^ *Ja\ 2i\'j (Fatir 35/15) ya'ni, "Allah Teala 
zengindir ve siz ise Allah'a muhtacjarsiniz" ayet-i kerimesinde beyan buyu- 
rulan fakrdir. Binaenaleyh boyle perhizkar ve kanaatkar olan zevat-i muhte- 
remenin ellerine binlerce lira gegse asla saklamayip derhal erbab-i ihtiyaca 
dagitirlar. Nitekim Ferfdun ibn Ahmed Sipehsalar (k.s.) yazdigi Menakib'fa 
Cenab-i Pfr efendimizin fakrlanni §6yle tasvir buyurur: 



B^P^a 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

"Hz. Pir efendimize selatfn ve umera esbab-i maf§et igin birgok para gon- 
derdikleri halde o hazret onlan, ba'zan §eyh Salahaddm Zerkub-i Konevi ve 
bazan da Qelebi Husameddin hazretlerinin evlerine gonderirler ve kendi ha- 
ne-i saadetleri igin bir pare alikoymaz idi. Ancak §iddet-i zaruret hasil olup da 
biiyiik mahdumlan Sultan Veled (k.s.) hazretleri rica ederse onlara cuz'i bir 
§ey verirler idi. Evlerinde tekelluf ile yemek pi§digi gun ev halkina gticenirler 
ve yiyecek az oldugu giin onlara iltifat ederek, "Bugiin bu ev sahiplerinin ahn- 
lannda nur-i fakr lemean ediyor!" derler ve daima fakr ile iftihar ederler idi." 

3121. Gqer o, bir habbeyi bulursa bas hoyar; bu ise alhn nazinesinaen himmet- 
le stf-rar. 

"Habbe", burada eski zaman paralanndan olan bir dinann yirmi dort par- 
casmdan bir pargasi demekdir; ve kiymeti la-§eydir. Ya'ni, "0 tembel dilenci 
bir habbeyi bulursa ona ba§ koyar ve secde ve serruru' eder. Fakat, perhiz- 
kar olan zat-i muhterem ise himmetinin yuksek olmasi sebebiyle akin hazi- 
nesi kendisine verilse sicrar ve asla ona iltifat etmez." 

3122. <$ah hi, o hirsdan nasi her haramtn hasdini eder, hiimam ona dilenci" der. 

"Humam", himmeti azim olan kimse demekdir. Ya'ni, "Her haram olan 
mah toplamaya kasdeden kimse, suretde §ah ve hukiimdar bile olsa, himme- 
ti azim olan ekabir-i.dm o hiikiimdara "dilenci" nazanyla bakar." 

3123. ^Dedi: "Oram i$in cihaz olarah sehir ve haleler, yahud gevher sapnah ve 
alhn dohiidiluk hani?" 

§ah ogluna bir fakir kizi almak istemeyen nakisu'1-akl haremine bu sozle- 
ri soyledikden sonra haremi ona cevaben dedi: "Peki ama kizin cihazi olmak 
lazimdir. Cihaz olarak bizim oglumuza verilmesi lazim gelen §ehirler ve kale- 
ler nerede? Yahud oglumuzun §an ve §erefine layik bir suretde bastigi yerlere 
sagilacak cevherler hani? Ve altm sagicihk bu kizin ailesi icjn miimkin mi?" 

3124. 'Dedi: *£jit! Diet him hi, dm gamim ihtiyar etti, gamlann bakisini 
Utah ondan hesti." 



AHMED AVNl KONUK 



Bu beyt-i §erffde, ^j** ^ <Ui jg \±*\ 5 Lj> f j^JI j** ^ ya'ni, "Kim gam- 
lanm bir gam yaparsa Allah Teala onun biitun gamlanna kifayet eder" ha- 
dis-i §erifine i§aret buyurulur. "Gamlar"dan murad, icabat-i be§eriyye olarak 
fikdani gama ve hiizne sebeb olan ahval-i dunyeviyye ve uhreviyyedir. "Bir 
gam"dan murad dahi, "din gamfdir. Ya'ni, "Din gamim ihtiyar eden kimse- 
den Allah Teala hazretleri sair gamlan izale eder." Beyit: 

Gam degldirgide diinya kala dm 
Gam odur ki kala diinya gide dm 

3125. §ah aaltb qeldi. ^Bir latif cevherli salihin ashndan ona bir hvz verii. 

"§ah zevcesiyle boyle birtakim munaka§alardan sonra ona galib geldi. 
Cevheri ve tiynetilatif olan bir salih ademin neslinden ogluna bir kiz verdi." 
Hind nushalannda "dade§" yerine "bested" yazilmisdir, "bir kiz aldi" demek 
olur. 

3126. uMelahatda ise, kendi nazuini tutmadu Onun fe/irest ku§luk cjiine$in- 
den daha parlak idi. 

Bu salih adamin kizimn guzellikde naziri yok idi. Yiizii giine§in ku§luk 
vaktindeki parlakhgindan daha parlak idi. 

3127. ZKizin qiizellicji bu idi. Onun ahlaki iyilikden oule idi ki, beydna stijmaz. 



■ *Jc^* 



O 



oU- j JL* 



*^> jjjl J~"J \j ^p ^2 Xy*0 



3128. 1)ini sayd et, id ki hiisn ve mal ve cah ve intifa' olunan bahi teba' da 
eri§sin! 

"Teba"', uyan ve birinin arkasindan gelen kimse. Ya'ni, "Sen evvela dini 
sayd et ve onu elde et! Giizellik ve mal ve cah ve kendisiyle intifa' olunan 
baht ve saadet arkadan gelir." Bu beyti §erifde, y&u i^jJj UJL4- j i^Jii. »\j.\ ^ 
j,j}\ oU, ya'ni, "Kadin mall ve cemali ve dini igin nikah olunur. tmdi din sa- 
hibi zaferyab olur" hadis-i serifine isaret buyurulur. Nikah hususunda ev- 
vela din kaydini nazar-i i'tibare alan kimse Cenab-i Hakk'in lutfuyla mal ve 



^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

cemal sahibi olan kadim bulmaya da muvaffak olur; ve keza din kaydinda 
olan kimsenin mal ve rizk-i vasi' ve mansib apgina gelir. Nitekim ayet-i 
kenmede, L~^ u '<±Z- '^ 'S^ Cr'j~. j j^J '*u\ js. °^ '_, (Talak, 65/2-3) ya'ni, 
"Kim ki Allah Teala'dan korkarsa, emrini tutup nehyinden ictinab ederse, 
onun igin bir mahrec. kilar ve onu hesab etmedigi cihetden irzak eder" bu- 
yurulur. 

3129. JAhireti miilk ile deve katan hil; diinya ona teba'da yiin ve giwre gwi- 
dir! 

Ahireti miilk ile mahmul deve katan mesabesinde bill deve katan senin 
olunca onun hamil oldugu mal ve miilk dam senin olur; ve diinya bu yiiklii 
katara tabi' olmakda develerin yiinlerine ve giibrelerine benzer. Deveye ma- 
lik olan kimse elbet onlann yiinlerine ve giibrelerine de malik olur. 

3130. Gger yiinu ihtiyar eder sen deve senin olmaz; ve ejjer deve olursa yiiniin 
ne hiymeti vardir! 

"Eger devenin ytiniine kanaat ile iktifa edip deveye malik olmakdan 
sarf-i nazar edersen kiymetli olan ash birakip kiymetsiz olan fer'i ihtiyar et- 
mi§ olursun; ve eger asl olan deveyi ihtiyar edersen yiin kendiliginden se- 
nin olur." Binaenaleyh yiiniin mulkiyetini iktisab ile ugra§mamn kiymeti 
kalmaz. lste diinya ile ahiret dahi bu misale mutabikdir. 



olytli O-Li tzojjj lj ailj»li ^Jj\£ jxgtS b$£ (Jj*\*~ 

Kabilli kocakafimn §ehzadeye sihirbazhk etmesi ve 
§ehzadenin meftun olmasi 



Bu siirh Ankaravi mishasinda miinderic. degildir. Fihristde kolaylik olaca- 
gi igin derc olundu. 



«3^ 



&^ 



AHMED AVNt KONUK 



3131. Uaktaki bu nikah, o §aha i'tirazsiz olan salihlerin nesebi ilc zakir ol- 
du. 

"Mera", cidal ve i'tiraz demekdir. Ya'ni, "Vaktaki oglunun nikahi o §aha 
kaza-yi ilahfye i'tirazi ve hukm-i ilahi ile cidali olmayan salihlerin nesebin- 
den bir kiz almak suretiyle zahir oldu." 

Ma'lum olsun ki, salah-i tarn kaza-yi ilahfye nza iledir. Ahkam-i ilahiyye- 
den hatin perf§an olan mu'minler salah-i kamil sahibi olmadiklanna beyt-i 
§erifde "bf-mera" kaydiyla i§aret buyurulmu§dur. Ba'zi niishalarda "bi-mera" 
yerine "evliya" ve "bi-riya" yazilmi§dir, ma'nalan zahirdir. 

Syr j <j~*~ ^ ^'j ^ &^ *Ji *£ i^^r <S jzf^ *-** j' 

3132. \_Kaza cihetinden bir hocakartah husiinlii ve cudlu olan sehzadenin ft$t- 
jji idi. 

Bu nikaha karar verilmekle beraber bir taraftan da kaza-yi ilahi cihetinden 
bir kocakancik hiisn u kerem sahibi olan §ehzadeye a§ik olmus, idi. 

Jj\j y>^> ^Xij d~j iy. A? Jj\f %jy^- J>>/ ^J^U- 

3133. ZKabilli acuze ona sihir yaph hi, HZabiVe mensub olan sihir ondan resk 



"Kabil", Afganistan'in payitahti olan bir §ehrin ismidir. "Babil", Bagdad 
cihetinde bir §ehr-i kadimin ismidir ki, halkina Harut ve Marut tarafindan si- 
hir ta'lfm edilmis, idi. "Sihr-i Babili" sihr-i kamil ve miiessir ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Kabil §ehrine mensub olan bir kocakan §ehzadeye sihir yapti ki, onun 
sihri Babil §ehrine mensub olan sihirden daha baskin ve muessirdir." 

*— ~ ~4i 'J iS^Jj^ ^ J ij^jj^ ^ C—ij j~«£ Cy*^ **-*" ^i *£* 

3134. $ehzade o firkin kocakannm astgi oldu, hatta aelini ve damatligi bx- 
rakh. 

"§eh-bec£e", §ehzade; "arus", hem geline hem de giiveyiye denir. "Aru- 
si", diigiin veya damathk ma'nasinadir, "Hi§ten", birakmak, terk etmek de- 
mekdir. Ya'ni, "§ehzade o sihir sebebiyle o cirkin Kabilli kocakanya a§ik ol- 
du. derecede ki, gelinden ve damathkdan vazgecti." 



<*$$$> 



MESNEVI-1 SERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

3135. DCara bir §eytan ve OiabilU bir kadm, ansizin $ehzadeye bir rehzen oldu r 

Ismail Ankaravi (k.s.) hazretleri §erhlerinde, "Kabul" kelimesi tavuk ve 
giivercin yumurtlayacak yer ve folluk ma'nasina oldugunu beyan buyurmu§- 
dur. Fakir bu kelimeyi yedimde olan lugatlerde aradim bulamadim. Bu 
ma'nada "kabuk" kelimesine tesadiif ettim. Hind sarihleri ise bu kelimenin 
ash. "Kabil" olup, sarin vezni igin "vav" ziyade buyurulmus. oldugunu beyan 
ediyorlar. 

3136. doksan ya§inda ferci kokmu$ bir kocakan, o melikin ne aklini ve ne 
$uurunu buakh. 

"Nus", birkac, ma'nasi vardir, burada "suur" ma'nasi miinasibdir. Bu 
ma'na Burhan'da ve Ferheng-i Cihangirfde mundericdir. . 

3137. Hir yd kadar §ehzade esu oldu. Onun buse mahalli kokmu§ ihtiyann 
pabucunun nalcasi oldu. 

3138. OCocakannm sohbeti onu bicii; hatta eksihneden bir yanm can kalmi§ idi. 

"Kahi§", "kasten" masdanndan ism-i masdar olur; "eksilmek ve zayifla- 
mak" demekdir, "Kocakannin yaptigi biiyii vasitasiyla olan sohbet §ehzade- 
yi bicti ve eritti. Hatta zayiflikdan §ehzadenin bir yanm cam kalmi§ idi." 
"Sohbef'den murad, muamele-i cinsiyyedir. Zira bir gene, muamele-i cinsiy- 
yenin kesretinden teverrum dahi edebilir. 

3139. Ha^kalan onun za'findan ba§ agnsinda idi. O buyuniin sarho§lugundan 
kendinden bi-haber idi. 

Ya'ni, §ehzadenin bu zayif halini goren ba§kalan, ya'ni kendi mensubla- 
n kederli ve ba§lan agnli idi. Fakat §ehzade buyuniin verdigi sarho§Iukdan 
na§f kendinden bi-haber idi. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



3140. I^u cihan §dh uzerine zindan gibi olmu§ idi. ^u oglan ise onlann aflla- 

[3153] 



masina guliku olmus idi. 



* > » > 

>L* J ijl ji -Li i 



,u~ 



cr"- 



9 Li 



3141. i$a/i ^ r ^ y e matda <pk bufire oldu. 0iinduz ve gece kurban ve zekdt ya- 
var idi. 

"Biird", satrang oyunu lstilahmdan olup, ta§lann hepsi 6lmu§ ve "sah" 
kalmi§ olur; ve bu "yanm mat" menzilesindedir. "Mat", bu da satrang lstila- 
hindandir; "§ah"in mukayyed olmasi halidir. Burada umitli ve iimitsiz olmak- 
dan kinayedir. "§ah oglunun halasi timidi ve iimitsizligi arasinda gok bfgare 
kaldi. Sevk-i timid ile gece ve giinduz kurban kesip fukaraya dagitir ve zekat 
ve sadaka verir idi." 

3142. JZrira ki, o -peder her $&reyi ki yapardi, kocakaricigazin askx daha ziyade 
olurdu.. 

§ah oglunu buyiiden kurtarmak igin her ne tedbire miiracaat etti ise bosa gik- 
ti. §ehzade de kocakancagizin aski daha ziyade olurdu ye sah iimitsiz kahrdi. 

3143. ^indenaleyh ona yakin oldu ki, muilaka o bir sudir; bundan sonra onun 
i$in $are labegirlikdir . 

Binaenaleyh saha kanaat ve yakin geldi ki, oglunun biiyiiye tutulmasin- 
da mutlaka bir sirr-i ilahi vardir. Bunca tedbirin miiessir olmamasma bakilir- 
sa bundan sonra Hak Teala'ya miinacatdan ve yalvarmakdan ba§ka gare kal- 
mami§dir. 

3144. O secde etti, dedi ki: "^fiine ferman senindir! Uiakk'm miilkii iizerinde 
Uiakk'tn QCtyn kimin fermant vardir?" 

§ah secdeye kapanrp mtinacata ba§ladi ve dedi ki: "Ya Rab! Biz tedbirle- 
re miiracaat ettik fakat yine ferman senindir. Zfra senin miilkiin iizerinde 



<£P? 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

senden ba§ka kimin emr iX fermam nafiz olur?" Ikinci mtsra' §ah tarafindan 
miinacat ciimlesine dahil olmayip, Cenab-i Pir efendimiz tarafindan olmak 
dahi miinasib olur. 

3145. jfakat bu mishin 6cL gibi yaniyor. By ZRahwi ve ey Uedud! Onun eli- 
nitut!" 

Ya'ni, "Ya Rab! Bu miskin oglum, buyii ate§i iginde dd agaci gibi yamyor. 
Ey rahmet-i hassa sahibi ve ey kullanna Vedud olan Allahim! bicarenin eli- 
ni tut, bu beladan kurtar!" 

a\j j X»\ h^ .ill**! y»LwJ eLi JU*I « i_^j L t_»>j L j \J 

3146. O^ihayei §ahin "^a Utah! ^a ^Rcdjt" indan ve efganindan bir ustad sa- 
hir yoldan onun oniine fjeUi. 

Nihayet §ahm "Ya Rab! Ya Rab!" diye vaki' olan munacatindan ve 
efganmdan rahmet-i ilahf cus. ii huru§a geldi ve bir seyyah zuhur etti ki, ma- 
hir bir sihirbaz idi. 



Bu Kabilli sihirbazdan oglunun haleisi hakkmda 
padisahin duasimn miistecab olmasi 



3147. O uzakdan bu haberi i§itmi§ idi hi, bu oglan kocakannin esiri oldu, 

Ya'ni, seyyah olan o sihirbaz bu §ehzadenin sihir vasitasiyla bir kocaka- 
nnin esiri ve a§igi oldugu haberini uzakdan isftmis, idi. 

3148. jLira, o adize sihirbazlikda nazirsiz ve misilden ve ihilikden emin idi. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"fmin", "amin" kelimesinin imale olunmusudur. "Duvi", ikilik ma'nasma- 
dir. Ya'ni "0 Kabilli kocakannin sihirbazlikda naziri yok idi ve kendisi de ken- 
disinin misli olmadigindan ve sihirbazlikda kendisinin bir ikincisi bulunmadi- 
gindan emin idi." 

3149. By delikankj fende ve kuvvetde Diadanin eline kadar el el ustunde- 
dir! 

"Dest", kelimesinin elden ba§ka diger ma'nalan da vardir; burada "kudret" 
demekdir. "Fen", burada ilme miistenid olan san'at demekdir ki, bundan kuv- 
vet-i maneviyye murad buyurulur. "Zur", kuwet-i maddiyyedir. Bu beyt-i se- 
rif Cenab-i Pir efendimiz tarafindan ir§aden beyan buyurulur. Ya'ni, "Ey geng 
salik, sakin bildiklerine ve kudret-i maddiyyene magrur olma! Zfra, gerek kuv- 
vet-i ma'neviyyede ve gerek kuwet-i maddiyyede kudret-i Uahiyye mertebe- 
sine kadar kudret kudret iistundedir. Nitekim bu ma'na, J-U ^ & jr j>j 
(Yusuf, 12/76) Ya'ni, "Her bir ilim sahibinin ustiinde bir al'irn vardir" ayet-i 
kerfmesinde beyan buyurulmu§dur. 

. (jUwl^L-i (ji^zx* ^jX^igi j>*j c-~x!jj>- c~*o Lg^~o (_£L$£i* 

3150. Bllerin muniehusi Dtuda'nin elidir. $uhhesiz deniz sellerin munteha- 
[3163] ^ 

stair. 

Kudretlerin muntehasi Huda'mn kudretidir ve Hakk'in kudretinin ustiin- 
de ba§ka kudret yokdur. Zfra mezahirde zahir olan kudret, Hakk'in sifat-i 
kudretinin pertevidir. Binaenaleyh, bu pertev ve aks mezahirin fenasindan 
sonra yine Hakk'in derya-yi kudretine riicu' eder. Nitekim deniz sellerin ni- 
hayetidir ve sellerin hepsi denize akip orada deryaya miinkalib olur. Nitekim 
ayet-i kerimelerde, Oj!£j l/j J\ m{^ (Zuhruf, 43/14) Ya'ni, "Biz Rabbimize 
miinkalib oluruz" ve keza, JjSji'jjT, j\ of, (Necm, 53/42) Ya'ni, "Mezahirin 
miintehasi Rabb'inedir!" buyurulur. 

3151. nZultdlar dahi ondan maye iutarlar; selin nihayeti de ona olur. 

"Havadaki bulutlann mayesi ve ash denizden tebahhur eden sudur. Son- 
ra yagmur halinde arza diisup sel olur ve seller nihayet yine denize akarlar." 



<^^> 



MESNEVM SERfF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Vucud-i e§ya ve mezahir dahi bu misale mutabikdir. Vucud-i hakiki Hak- 
kin'dir. Bu viicudat-i izafiyye kendi varhklanni Hakk'in varligindan iktisab 
ederler. Soma fam olup kendi mayeleri ve asillan olan Hakk'in varhgina gi- 
dip orada yok olurlar ve derya-yi vucuda kansirlar. & ^.Qi ^ *3f> (Hud, 
1 1/123) Ya'ni, "Emrin hepsi Hakk'a rucu' eder." 

C-*j L>L*ji t\i*\ (JJ^Jl iJl.iS ^--'j *^-*"'^ j> f^i, 0& lP^ C~Jo 

3152. $ah ona dedi ki: wr Bu oylan elden gitii!" ^De&i: "D$te hiiyiik derman 
olarak geldim 1 ." 

§ah, o usta sihirbaza dedi ki: "Benim oglum elden gitti." "Ez dest reften", 
bi-hodlukdan ve ihtiyarsizhkdan ve lztirabdan kinayedir (BurMn). Bu ta'bir 
Tiirkoe'de de musta'meldir ve "zayf olmak" dan kinaye olur. §ahin bu sozii- 
ne cevaben usta sihirbaz dedi ki: "tste ben emr-i Hak'la onun derdine buyiik 
bir derman ve ilac olarak geldim!" 

3153. "O henardan erismif olan ben dahiden bashu bu sihirbazlardan zale 
hernia yok Am!" 

"Keran", kenar; ve "zal" burada, "ak sach bunak ihtiyar" ma'nasmadir 
(Burhiri). "Dahf", zekf ve alim ve cesur ve uzagi goren kimse demekdir. 
Ya'ni, "Ben Hak tarafindan geldim ve sihir ilminde dahfyim. Benden ba§ka 
bu Kabilli sihirbaz bunak kocakanya sihir ilminde nazir ve hemta yokdur. 
Qnunla ancak [ben] basa gikabilirim!" 

3154. "Dste ben, DCirdigar'in emriyle uWusamn eli gibi onun sihri x\in helak 
fleiiririm." 

"Kirdigar", esma-i ilahiyyedendir; "zi sihr"deki "ez" ta'lil igindir. "Demar", he- 
lak demekdir, Ya'ni, "tste ben; Hak Teala'nm emriyle Fir'avun'u ve onun sihirle- 
rini Musa (a.s.)in eli helak ettigi gibi, o kocakannin sihri icjn helak getiririm." 

eji^u-v j>^> ts>J"lZ j ^ S)s 6\ j X-VjJp ^i \y <& 

3155. ^^Etra bu ilim bana istihfaf olunmus olan sihir sakirdligi olmaksizin o 
tar af dan geldi." 



(^P^> 



AHMED AVNl KONUK 

"Benim sihrimin kocakanmn sihrine faik olmasinin sebebi budur ki, bu si- 
hir ilmi bana Hak tarafindan ihsan olunmak suretiyle geldi. Yoksa bu ilmi sa- 
yan-i istihza ve istihfaf olan sihir §akirdligi yapmak suretiyle elde etmis, de- 
gilim." 

jj -*jJ 6 ^j *^ -^ ^ j' j**** f^^ s- ^ f *^ 

3156. "Onun sihrini agnak i$in, §ehzade sanyuzlii kalmamak i$in geldim." 
"Ta ber-ku§ayem" ve "ta nemand"daki "ta'lar ta'tfl igindir. 

3157. "Sihir vaklinde mezarlik tarafina gill ^uvann yaninda heyaz mezar 
vardir." 

3158. "0(,ible tarafmda o yen tekrar kaz, ta ki Uiuda'mn kudretini ve 
san'ahni goresin!" 

3159. ^u hikdye $ok uzundur sen melulsun, ziibde-i soyliiyorwn, fuzulii lerk 
eitim. 

Bu buyii kissasimn tafsflati uzundur. Ey sami* kissanm zahirinden sa- 
na bikkinlik anz oldugunu anladigim igin kissanin ziibdesini soyliiyorum 
ve zevaidi birakiyorum. Hikayenin tarzindan ve atideki beyitlerden anla§i- 
lan budur ki, biiyiicu kocakan bir sag kill veya iplik iizerine diigiimler bag- 
layip okumu§ ve ufurmu§ ve usta sihirbazin ta'rif ettigi mezara gommiis, ve 
padisah dahi gidip bu biiyulu dugiimleri agmi§dir. Nitekim atideki surh-i §e- 
rifi ta'kib eden ilk beyit Hind niishalannda §u suretde munderig olup bu 
ma'nayi muvazzih bulunmu§dur; ve bu beyit Ankaravi nushasinda yok- 
dur. 

"Onda, ya 'ni o mezarda gizli sihirbazliklar gordti ki, bir kil teli iizerine ytiz dti- 
giim baglanmi§ idi." 



G £pj 3 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

(^ 

Padi§ah-zadenin o kocakarimn sihrinden kurtulmasi ve 
padi§ahin §ad olmasi ve dugiin yapmasi 

3160. a^tr diigiimleri a$h. ISinaenaleyh §ahm ogluna mihneiden yol verdi. 

"Rah daden", halas etmekden kinayedir. Ya'ni, "Padi§ah o mezarda bul- 
dugu kil veya iplik iizerindeki agir diigumleri gozdii. iistad sihirbaz §aha bu 
i§i yaptirmak ile §ahin oglunu biiyix mihnetinden kurtardi." 

3161. O oglan ken&ine geldi. ^iiz imtihan ile $ahin iahh tarafina ko$ucu oldu. 

"Imtihan", tecrube etmek ve sozde teemmul etmek ve ru§en etmek ve Hak 
Teala'nm kalbi iman ile geni§letmesi ma'nalannadir; ve Muntehabu'l- 
Lugatda diger ma'nalar da vardir. Eger "ba sad imtihan", §ehzadeye raci' 
olunursa, "§ehzade kemal-i ru§enf ile ve goniil geni§ligi ile §ahin tahti tarafi- 
na kosucu oldu" demek olur. Ve "imtihan", mihnete ve beliyyeye dii§mek 
ma'nalanna alimrsa, bu suretde bu ta'bir §aha raci' olmak icab eder ve 
ma'na, "Yuz mihnetli ve beliyyeli olan §ahin tahti tarafina kosucu oldu" de- 
mek olur. Yahud, "ba sad imtihan", bu ma'na ile §ehzadeye dahi raci' olabi- 
lir. Ve bu suretde "§ahin gazabmdan korkma" ma'nasi verilmek lazim gelir. 
Zfra §ehzadenin yapttgi i§, §ehzadeligine yaki§ir bir hal degil idi. Vaktaki ken- 
dine geldi, bu cjrkin hali mudrik oldu. Atideki beyt-i §enfde bu ma'naya mer- 
butiyet vardir. 

3162. Ojjlan hilvc ve kefeni koltuguna almi§ olduflu halde secde etti ve yer iize- 
rine $ene vtirdu. 



c^^ 



(1^^" AHMED AVNl KONUK 

§ehzade yaptigi i§in pek biiyiik bir kabahat oldugunu idrak ettiginden ba- 
basi olan §ahm huzuruna "Arv edersen keremindir ve eger getirdigim kilic ile 
boynumu vurup bu kefene sarar isen adlindir" ma'nasini mutazammin olarak 
koltugunda kilig ve kefen bulundugu halde gitti ve onunde secdeye kapandi. 

^Sij. _) •Vlk t/J^ ^ J ^ A^ cW J lJ -~~ J - ^ ^ 

3163. $ah, ayin bacjladi ve §ehir halki ve o umidsiz ve muradsiz olan gelin sad 
oldu. 

"Ayin besten", donanma yapmakdan kinayedir. "§ah, memleketde izhar-i 
meserret icin donanma yaptt; ve §ehir halki eglendiler ve §ehzadeye nikah icin 
ewelce soz kesilen salih adamin kizi olan o umidsiz ve muradsiz gelin de se- 
vindi." 

3164. JAlem basdan did ve revnakh oldu. S^ldJb sey, o giin de gun, bu gun de gun'. 

Ya'ni, "0 gamh gun felegin giinlerinden idi. Bu meserretli giin de yine o 
felegin giinlerinden bir giindiir. Devr-i felegin giinlerinde fark yokdur." §eh- 
zadenin meshur ve padi§ahin magmum oldugu giin dahi alelusul sabahi ve 
ak§ami olan giin idi; ve §ehzadenin sihirden halas ve padi§ahin rnesrur oldu- 
gu gun dahi yine sabahli ve ak§amli bir giindiir. Giinler arasinda fark ihdas 
eden §ey insani rnesrur veya magmum eden hadiselerdir. Binaenaleyh gtin- 
lerin §eameti ve saadeti hadisatm nev'ine tabi'dir. Nitekim sure-i Al-i 1m- 
ran'da vaki' olan ayet-i kerfmede buyurulur: -Ji. ^j f jUi ^jjh^j |*£— *< o] 
^uii 'Jj QjjiU JCOi 'Jis'j (Al-i Imran, 3/140) Ya'ni "Eger siz harbde yaralandi- 
mz ise, kavm-i dii§man dahi onun gibi yaralandi. Iste bu nas arasinda devr 
ettigimizgiinlerdir." 

3165. <$ah onun i$in oyle bir diigiin yavh ki, kopehlerin onunde ciilab-i kand 
vardi. 

"Ciilab", §ekeri suda eritip atesde kaynatirlar, kivama gelip kesafet peyda 
ettigi vakit ona "ciilab" ismini verirler. Binaenaleyh, "ciilab-i kand", bizim 
bildigimiz "§eker §urubu" demek olur. Ya'ni, "Padi§ah, sevincinden §ehzade 
icin oyle mutantan bir diigiin yapti ki, diigiin yemeklerinin coklugundan ko- 
peklerin oniine bile §eker §urubu doktuler." 



<^^> 



MESNEVf-f SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

3166. Sihirhaz kocakan gussadan oldu, firkin yiiziinu ve huyunu <jWalih'e ies- 
lim etti. 

Giyasu'l-Lugatda "cadu", hem "sihir" ve hem de "sahir" ma'nasinda gos- 
terilmi§dir. Burada sihirbaz ve buyiicii demekdir. "Malik", cehennem melek- 
lerinin reisinin ismidir. Ya'ni, "§ehzade buyiiniin te'sirinden kurtulup evle- 
nince buyiicii kocakan kederden dldii. firkin olan yiiziinu ve huyunu cehen- 
nem zebanilerinin ba§i olan Malik' e teslfm etti." 

3167. <§ekzade "O henim akhmi ve nazanmi nasil kaph?" diye taacciibde kal~ 



mis 



idi. 



§ehzade biiyii sebebiyle vaki' olan o yanhs, goriisden kurtuldugu vakit dog- 
ruyu gdrmeye bastadi ve kendi kendine, "0 doksanlik pis kocakan nasil oldu 
da benim aklimi ve goriisumii kapti da altiist etti" diyerek hayretde kalmis, idi. 

3168. fiiizellik ayi gihi bir yeni cjelin cjordii ki, melihler iizerine cjuzellik bulu- 
iu vurur idi. 

§ehzadenin nazan dogruldugu vakit sarayinda giizellik ayi gibi panl panl 
parlayan bir yeni gelin gordii ki, onun guzelligi yaninda diger giizellerin gu- 
zelligi hi? kalirdi. 

3169. ^i-hus oldu ve uiizii iizerine duslu. r Uc gune kadar onun cisminden fu- 
ad aaih oldu. 

"§ehzade gelinin bu derecedeki guzelligini goriince kendinden gegti ve yii- 
zii iizerine diistii. Uc, gun gecmceye kadar onun cisminden sebeb-i idrak olan 
batin-i kalb gaib oldu." "Fuad", burada kalbin batini ma'nasinadir. 

3170. Hlc gun, uc gece kendinden bi-hus oldu. Diatia halh onun gasyinden 

[3 1 83] 1 1 



pur-cus 



oldu. 



0^ 



AHMED AVNl KONUK 



Sehzade uc. gun uc. gece kendini gaib etti. Saray halki onun boyle devam 
eden bayginhgindan iztiraba du§tuler. 

3171. 0ul suyundan ve Uagdan kendine geldi. O azar azar iyiyi w kotiiyii 
fehm etti. 

Saray halki §ehzadenin yuzune gul suyu serptiler ve ilaglar yaptilar. Ni- 
hayet yava§ yavas, kendine gelmeye bastedi; ve iyiyi ve kotuyii de yine azar 
azar ve yavas, yavas, anladi. 

3172. HZir sene sonra §ah soz arasinda ona dedi ki: *6y o^ull O eski yardan 
natxra getir!" 

§ehzade kendine gelip muamelatinda tavr-i akl dairesinde hareket etme- 
ye baskdikdan bir sene sonra §ah sohbet esnasmda ogluna dedi ki: "Ey og- 
lum! §u gegirdigin hadiseyi tahattur et de o eski murdar kocakan ma§ukam 
bir dii§un!" 

3173. O beraber yatandan ve o dosekden hahra aetir, id ki, bu halde bi-vefa ve 
act olmal" 

"Zaci"\ bir do§ekde beraber yatan kimseye derler. "Mur", aci demekdir. 
Ya'ni, "Ey oglum! beraber yattigin pis kocakanyi ve onun murdar yatagi- 
ni hatmna getir de, sjmdiki beraber yatugin ma'suk-i la'tTfine kar§i vefasiz ve 
aci olma! ni'meti bu derecede ehemmiyetsiz gorme! Zira sjmdiki halin ev- 
velki haline nisbetle pek buyiik bir ni'metdir." 

3174. ^DecLi: " Qit, ben darus-siiruru buldum, darii'l-gururun kuyusundun kur~ 
tuldum" 

§ehzade cevaben dedi ki: "Ey baba! Git, bana bu sozleri soyleme! Ben 
sjmdi siirur kasanesini buldum ve gurur evinin karanlik kuyusundan kurtul- 
dum. Binaenaleyh, nail oldugum lutf-i azimin kadrini bilmez miyim?" 



c^m? 



MESNEVl-I §ERtF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

3175. LjMumin yol hulducju zulmeiden nur-i Diak iarafina yuz gevirdigi va- 
kit hoyle olur. 

Mii'min hidayet yolunu buldugu ve zulmet-i tabfatdan Hakk'in nuru ta- 
rafina yuz gevirdigi vakit bu kissadaki §ehzade gibi olur. 

Malum olsun ki, atideki siirh-i §erifde beyan buyurulacagi iizere bu kis- 
sada "sah"dan murad, halife-i Hak olan Hz. Adem ve "§ehzade"den murad, 
her bir ferd-i be§er; "Kabilli kocakan"dan murad, diinya ve "seyyah usta si- 
hirbaz"dan murad, insan-i kamildir. Bu insan-i kamilin yaptigi ilag vasitasiy- 
la diinyaya meftun ve meclub Dlan bir kimse, kendine gelip egri nazardan 
kurtuldugu vakit, diinya kocakansinin girkinligini ve kendi hakikatinin gii- 
zelligini goriir ve o cemal-i hakiki muvacehesinde fam olur, sonra ayihp mer- 
tebe-i bekaya gelir. §eyh olan insan-i kamil ona ewelki hali ile sonraki hali- 
nin mukayesesini emreder. Salik dahi yukandaki gibi halini arz eyler. 

ijJU C— »\Jc>- f.6^\j 4jjJb>- j (JL~— \ 4j>o /j-*-^ oilj iio ill OLj ji 
Jjl e-U^ JjlJU" l_~J» OTUjI jUj j>~* Aj MjJ j-k jl \j 4s»u 

Onun beyamndadir ki, §ehzade Adem ogludur, Hakk'in 

halifesinin ogludur. Onun babasi Adem-i SafTdir ki, melaikenin 

mescudu olan Hakk'in halifesidir; ve o Kabilli kocakari dunyadir 

ki, Adem oglunu babasindan sihir ile kat' etti; ve enbiya ve 

evliya o tedarik edici tabiblerdir 



3176. By birader bil ki, bu eski cihanda yeniden dcgmus olan sehzade sen-sin! 

Ey kardes, bil ki, yukanki §ehzade kissasinda isaret ettigim §ehzade sen- 
sin ki, bu eski kiire-i arz iizerinde toprakdan cikmi§ ve dogmu§sun! 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

3177. Oiabilli olan sihirbaz bu ttiinyiiclu ki, o erleri rengin ve kokunun esiri etti. 
"Kabil §ehrine mensub olan biiyiicu kocakandan maksud bu diinyadir ki, o 

dunya bircok erkekleri turlii turlu renkleri ve kokulan ile esir edip kendine bend 
etti." Nitekim hadis-i §erifde, oj> j o j> ^ ^^Sl 1^1 »^ ^ ^ > g-di i>'i 
Ya'ni, "Diinyadan korkun! Nefsim yed-i kudretinde olan Allah Teala'ya ye- 
min ederim ki, muhakkak o Harut ve Marut'dan daha sihirbazdir" buyurulur. 
Ma'lumdur ki, Harut ve Marut hikmet-i ilahiyye ile be§ere sihir ta'lim eden iki 
melegin ismidir ki, kissalan Kur'an-i Kerfm'de sure-i Bakara'da mezkurdur. 
"Renk" ve "bu"dan murad, dunyanin zineti ve giizelligidir. Cenab-i Pfr efen- 
dimiz Fihi Ma FiMn 2. fashnda dunya hakkinda §6yle buyururlar: "Bu alem 
pur-ha§ak ve kopiikdur; ve lakin o dalgalann tegairubii ve deryamn co§u§u 
ve dalgalann hareketi miinasebeti ile o kopiik ye o tpprak giizelle§ir veteta- 
fet kesb eder. Nitekim Hak Teala buyurun oA ^[<s ^[jf^ 1 ^T.y" 1 ^ **-> 
uji sCJi £i2. liiii ^'^Jij fCJQi j Cy^\ jJJfj C*iiTj v^JJ' & »>iiJi jst^j Ya'ni, 
(Al-i Imran, .3/ 14) "Kadinlaf ve ogullar ve karitarlar ile altin ve gumu§ ve 
tammu'l-hilka hunerli ve ni§anh atlar ve deve ve okiiz ve koyun ve ekin §eh- 
vetine ve arzusuna muhabbet, nas igin tezyin kilindi. 'l§te hayaM diinyanin 
meta'i!" Imdi Cenab-i Hak "ziiyyine" ya'ni, "tezyin kilindi" buyurmu§ oldu- 
|undan o yalniz guzel degil, belki guzellikde nihayet mertebededir ve onun 
letafeti mahall-i dfgerden olur. Kalp para boyanmi§ altindandir. Ya'ni bu diin- 
ya kopiikdur, kalptir, bf-kadr u kiymetdir. Biz onun boyanmi§ altiniyiz. ilh." 

3178. Voktohi smi bu buh$ik nehrin i$ine Urakli, dembedem n< Jiu\ euzu'yu 
oku ve ufiel 

"Ruz" [:"Rud"] t kelimesi nehir ma'nasinadir. Lisan-i Farisfde "dal" ile 
"zal" arasim tefrik icin nokta koymazlar. Fakat bu hal, okumakda gucliik tev- 
lid eder. Bunlan tefrik icm lisan alimlerinden ba'zilan kaide vaz' etmi§lerdir. 
Bunlardan §ihabuddfn-i Kirmanf nin manzum olarak gosterdigi kaide §udur: 

dlj* Jb I j j! ij j >j* j */ j V J*r** C^^\^ cJp <->^ y? <Jj Ji U U^ j» 

"Her nerede ki onun ma-kabli sikin olan harf-i illetin gayndir, "merd" ve 
"kerd" ve "serd" ve "berd" gibi onu "dal" oku! Her nerede ki, onun ma-kab- 



c $pj a 



MESNEVI-t §ERlF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVl~4 • 

li harf-i Met He sakindir, "baz" ve "biz" ve "buz" ve "biz" gibi, onu "zal" 
oku!" 

"Rud", kelimesi de bu kabilden oldugundan "euz" kelimesine kafiye ol- 
mu§dur. Ya'ni, "Sihirbaz bir kocakan olan bu diinya seni bir nehir gibi akip 
giden ve §ehevat-i nefsaniyye ve lezzat-i cismaniyye ile bula§ik olan renga- 
renk suretleri igine aldigi vakit sen dembedem "Kul Euzii" sure-i §enfesini 
oku ve kendine iifle! Zfra, bu sure-i §erife o kocakannin biiyiisunii bozar." 

Bu ayet-i kenmenin sebeb-i niizulii budur ki, Lebid ibn A'sam'm kizlan 
Resul-i Ekrem Efendimiz'e buyii yapip, Zervan kuyusunun igine attilar. Ser- 
ver-i alem Efendimiz'in cism-i §erifleri bu biiyiiden miiteessir oldu. Cebrail 
(a.s.) biiyiiniin viicudunu ve mahallini haber verdi. Uzerine diigiimler bag- 
lanmis. olan ipligi kuyudan gikanp "Kul Euzii" sure-i §erifelerini dugumler 
uzerine okuyup iifleyerek agtilar; ve cism-i §eriflerinden bu sihrin te'siri zail 
oldu. Bu surelere "Muavvizeteyn" derler. Ma'na-yi §enfleri tefsir kitablannda 
miinderig oldugundan burada taMden ictinaben yazilmakdan sarf-i nazar 
olundu. Bu surelerin okunup kendi uzerine ufurulmesi hem insan ve hem de 
diinya sihirbazlannin sihrine kar§i miiessir oldugundan mii'minler tarafindan 
devam edilmesi lazimdir. 

t 

3179. 13u sihirhazltkdan ve hu izhrabdan kurtulman i$in ZRabhu'l-jelah'dan 
istiaze etf 

"Ta rehf'deki "ta", ta'lil igindir. "Kalak", lztirab ve girpinmak demekdir. 
"Felak", sabah ma'nasina geldigi gibi, "gukur yer" ma'nasina da gelir. Burada 
ikinci ma'naya i§aret buyuruluyor. Zlra diinya esfel-i safilindir. Nitekim ayet-i 
kerimede, o^^ JM *&>j '^ f.fi o~^ ,j ^Cji) ^- °^ (Tin, 95/4-5) Ya'ni, "Biz 
insani gizzel suretde yaratti£'sohra onu esfel-i safilfn olan diinyaya reddettik" 
buyurulur. Ya'ni, "Dunyamn bu sihirbazligindan kuttulmak igin, bu gukur ye- 
rin ve esfel-i safilfnin zaranndan ve sihrinden onun Rabb'ine sigin!" 

3180. Orulan dolayi ZNebi diinyaya "sehhare" ta'hir huywdu. ^Zird o efsun ile 
halki kuyu i$ine dikti. 

Bu diinya kocakansi halki tabfat ve lezzat-i cismaniyye kuyusu igine dik- 
tigi ve mihladigi igin Resul-i Ekrem Efendimiz ona "sehhare" Ya'ni, "biiyiicii 



c a^ !> 



AHMED AVNI KONUK ^8§ 

kan" ta'bfr buyurdu. Nitekim buyurdugu hadis-i §erif yukanda 3177 numa- 
rah beytin izahinda gegti. 

3181. i5?lgah ol! \jCokmu§ ihtiyar hararetli fiisun tuiar; onun nararetli nejesi 
§ahlan esir etti. 

"Fiisun", sahirlerin kendi maksadlan icjn okuduklan kelimeler ma'nasina- 
dir. "Germ" burada miiessir ma'nasinda musta'meldir. "Dem", nefes ve fiisun 
ma'nalanna gelir. Burada her iki ma'na da miinasibdir. 

C^**j\ oLj! \j y^^> (^l* eJjjP l1— «jl cJ^\a> 4^* Ojj^ j-5 

3182. Sine i$inde onun neffasah var&ir; sihir i$in onun diifliimleri ishah vardu. 

"Neffasat", "neffase"nin cem'idir; "neffase", dugiimler iizerine "tun tun" 
diye tiikriikler sacarak uftiren kadin demekdir. Ya'ni, "0 buyiicii kocakan in- 
sanlann gogiislerinin icjne tiikriikler sacarak iifiirur ve sihir icjn dugiimler 
baglar." Ya'ni diinya insanlara tiirlii tiirlii suretler gosterip onlann muhab- 
betlerini kalblerine ilka ve bu muhabbeti tesbit eder. Ve insanlar dahi mu- 
habbet-i §edfde sebebiyle diinyaya son derece meclub ve meftun olup can- 
lanm bile feda ederler. 

3183. ^Diinya sihirhazi kuvvetli alim hir kaiinlir; onun sihrinin halli' avanun 
payi ile. iegildir. 

"Pay", burada takat ve kudret ma'nasinadir. Hind §arihlerinden Muham- 
med Efdal ve Veil Muhammed ve Mir Ntirullah hazarati "sa'y" ma'nasina al- 
mister ve demisterdir ki: "Pay-i muzd"iin "hakk-i sa'y" ma'nasina olmasi bu 
ma'nayi teyid eder. Diinyaya "kadin" tabiri ile tbn Abbas hazretlerinden mer- 
vi olan §u hadis-i §erife i§aret buyurulur: ^U=— i jj** ijy^ J* **\£\ {y V-^ Jy 

i^-^LSj i# fj>-\jz J>\ LjjJI *1* ^ JLLi ifiy^ ^ Ya'ni, "Yevm-i kiyametde diin- 
ya kir sach, gok gozlii, distek bir kocakan sureti iizerine getirilir ki, onu go- 
ren kimse igrenir. Halkm iistiine dogru ko§ar. Halka denir ki: "Bunu taniyor 
musunuz?" Halk derler ki: "Onu tanimakdan Allah'a siginmz. Onlara denir 
ki: "Iste bu sizin kendisiyle tefahur ettiginiz ve onun yiiziinden birbirlerinizi 



c^^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

oldurdiiguniiz diinyadir." Ya'ni, "Diinya sihirbazi kuwetli ve sihir ilmini iyi 
bilen bir kadindir. Onun yaptigi sihirin acilmasi ve def i avamin kudreti ve 
sa'yi ile mumkin olmaz." Onu izale etmek icjn yukandaki §ehzade kissasin- 
da oldugu iizere bir tabib-i ilahf lazimdir. 

3184. 6ger onun diigiimlerini akil aca idi, Uiuda ne vakit enbiyayi aonderir idi? 

Ey insan! "Ben akilliyim, diinya sihirbazinin yaptigi sihirleri aklim ile aca- 
nm ve izale ederim!" deme! Zfra te§ekkiil-i biinyevfden hasil olan ve dima- 
gin faaliyetinden ibaret bulunan akl-i maa§, diinya sihirbazinin yaptigi dii- 
giimleri acamaz. Eger bu akil o dugumleri aga idi, Hak Teala hazretleri insan- 
lan akl-i maad dairesine da'vet eden enbiyayi gondermez idi." Zfra akl-i ma- 
a§lannin mertebeleri ve idrakleri yiiksek olan insanlar bu dunyanin bircok fe- 
na ve muzir olan huzuzatmi iyi gdrmiAster ve bir ni'met olan hayat-i surileri- 
ni ifna etmislerdir. 

f.Uio U 4JJI JjuL Ob j\j Li5 eJLaP ** J^J^ {£ V^ ofr* 

3185. tSftflah oil ^Diiflum apex, n ^ef aliillaki ma ye$a"nin sirnni bilici olan 
aoj nefesi ialep et! 

"Ho§-dem"den murad, enbiya ve onlann varisleri olan havass-i evliya- 
dir. pLsi \a 4Jt j^T, (ibrahim, 14/27) Ya'ni, "Allah Teala diledigi §eyi i§ler" ve 
jbjj u f&i (Maide, 5/1) "Diledigi §eye hiikmeder" ayet-i kerimesinin sirnni 
bilici olan yine bu zevat-i kiramdir ki, onlar sirr-i kadere nazirdirlar ve insan- 
lann isti'dad-i ezelilerini goriip ona gore hususi terbiyeye tabi' tutarlar. Nite- 
kim Resul-i Ekrem Efendimiz'in cihar-yar-i guzininden her birini kendi is- 
tf dad ve me§replerihe gore terbiye buyurdular; ve mesela cenab-i Siddik-i 
Ekber'e zikr-i haft ve §ah-i velayet Imam-i Ali hazretlerine de zikr-i cehrf tel- 
kfn buyurdular. Onlann varisleri olan havass-i evliyanin terbiyeleri de boy- 
ledir. Zfra telkin-i §eriatda miisavat var ise de telkfn-i tarikatda miisavat 
yokdur. Hiilasa-i ma'na, "Ey diinya sahiresinin sihriyle meshiir olup, egriyi 
ve dogruyu goremeyen kimse! Kendine gel! Bu sihrin diigiimlerini agici ve 
senin gizli olan ist'dad-i ezelinin iizerine terettiib eden hiikm-i ilahiyi bilici 
olan ho§ nefesli bir insan-i kamili iste!" 

3186. seni balik gxbi oliaya bafllamis; sehzade bir sene kaldi ve sen altmi§! 



cs^ 



AHMED AVNt KONUK 

Diinya seni balik gibi huzuzat ve §ehevat oltasina baglami§dtr. Yukan ki 
kissada beyan olunan §ehzade Kabilli kocakannm sihrinde bir sene kaldi. Sen 
ise altmis, seneden beri bu oltaya saplanmis, kalmi§sin. 

3187. Siltmis sene onun oliasindan mihnei i$indesin. O^e hossun, ne minuet 
tariki iizerindesin! ■ 

Ey diinyaya meclub olan kimse, altmi§ sene diinyanin muhabbeti oltasin- 
dan mihnet icindesin! Bu diinyanin hazzi arkasmda kosmakla beraber, ban bir 
rahat etsen ve halin hos. olsa, o da yok! Sonra sunnet-i seniyye ve §eriat tarfki 
iizerinde efalin de yok ki, oldukden sonra rahat-i uhreviyyeye nail olabilesin! 

3188. IZedbahl fasiksm, ne diinydn giizelclir, ne de vebalden ve gunahlardan 
kurtulmussun! 

Hirs ve tama'indan rahattn olmadigi icin hayat-i diinyeviyyende bir leta- 
fet yokdur. Fasiksm ve lakin fiskimn hukmunii veremedigin ve hakkini ke- 
maliyle icra edemedigin igin bedbahtsin, binaenaleyh fasik-i mahrumsun! 
Ahiret cihetine gelince ne vebalden ve ne de gunahlardan kurtulmussun. Zi- 
ra taib ve miistagfir degilsin! 

3189. Onun iifiirmesi bu dujjumleri siki ya-pti. Htiinaenaleyh Uialldk-i 
^erd'in nefhasim ialeb etl 

"Hallak-i Ferd'in nefhasfndan murad, enbiya ve onlann da varisleri olan 
evliya hazaratinm nefhasidir. Zira onlar, Hakk'in zatinin ve sifatinm mazha- 
ndirlar. Ya'ni, "Diinya sahiresinin iifurmesi mal ve miilk ve kadin ve para ve 
mansib dugiimlerini siki yapti. Binaenaleyh, bu dugumlerin coziilmesi igin bir 
mur§id-i kamilin nefhasim taleb et!" 

_ * * * . ,. 

3190. Ta ki, j>-jj j* v c-^iij [Hien insana ruhumdan nefh ettim"] seni bun- 
dan kurtarsin ve yukan gel desin! 

"Mur§id-i kamilin vasitasiyle sende ^jj ^ *j cX£^ {Hicr, 15/29) Ya'ni, 
"Ben insana ruhumdan nefh ettim" ayet-'i kerim'esinin sirn zuhur etsin! Ruh-i 



0^3 



MESNEVf-1 §ER1F SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

hayvaninin icabati olan meclubiyyet-i diinyeviyye ruh-i insani hiikmunun 
altinda zebun olsun da seni diinyamn baglanndan kurtarsin! Ve sana bu 
alem-i siifliden alem-i ulviye gel desin!" Malum olsun ki, her suret-i insani- 
de olan mahluk ruh-i kullinin nurunu almaya miistaiddir. Fakat ruh-i hayva- 
ninin galebe-i ahkami o nurun ahzine hicab olur. Bu hicabati insan-i kamilin 
tasarrufu izale eder. Bu hicabat kalktikdan sonra kalb-i insaniye ruh-i kiilli- 
nin nttru mustevli olur ^^ ^ v ciiT, (Hicr, 15/29) [ "Ben insana ruhum- 
dan iifledim"] ayet-i kerfmesinin hiikmu zahir olur. 

3191. Sihir nefki CKakk'in nefhinin gayn ile yanmaz. ^Bu kahnn nefliidir ve 
o nefes, mihrin nefhidir. 

"Bu dunya sahirinin iirurmesi ancak Hakk'in nefhi olan insan-i kamilin 
tasarnrfu ile yanar ve zail olur. Bu diinya sahiresinin nefhi kahr-i ilahinin 
nefhidir; ve o miirsjd-i kamilin nefesi ve nefhi hubb-i ilahinin nefhidir." Bu 
beyt-i §enfde insan-i kamili taleb etmek, bir kula hubb-i ilahi sebebiyle vaki' 
olduguna i§aret buyurulur. Zira bir kulun Hakk'a muhabbeti ancak Hakk'in 
ezelde ona muhabbeti vaki' olmasiyladir. Nitekim, *#>i3 '^^^i (Maide, 5/54) 
Ya'ni "Allah Teala onlan sever ve onlar da Allah'i severler" ayet-i kerimesin- 
de muhabbet-i ilahiyye evvela zikir buyurulmu§dur. 

3192. O'nun rahmeti O'nun kahnnclan sabik&ir. Sabtkhk titer ise-n gii sabiki 
isle! 

Ya'ni, Hakk'in rahmeti kahrmdan evveldir. Zira rahmet-i hassa-i zatiy- 
ye Hakk'in ba'zi kullanna muhabbeti asanndan olan inayet-i ezeliyyedir. 
Bu ehl-i inayetin esfel-i safilin olan bu alem-i kevnde izhan Hakk'in tecel- 
li-i kahnsidir. Binaenaleyh eger sen sabiklik istersen, ya'ni sende dahi rah- 
met-i hassa-i zatiyye eserinin zuhurunu istersen, git kendisinde bu rahmet-i 
hassa-i zatiyye asan bu Slem-i kevnde fiilen zahir olan bir insan-i kamili 
iste! 

3193. Ta ki tezvw olanan niifusu isieyesin. £ira ey meshur olan §ah, i§te se- 
nin mahrecin! 



sg2®g> 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyt~i §erffde, "lze'§-§emsu kiiwirat" [Tekvir, 81/1] sure-i §erifesin- 
de vaki' ^jj ^yJi ilf, (Tekvir, 81/7) ayet-i kenmesine isaret buyurulur. 
Ma'nasi, "Vaktaki neffsler tezvic olundu" demek olur. Ya'ni, "Senin nefsin 
inayet-i ezeliyye ehlinden olan miirsjd-i kamile miilaki oldugu vakit, senin 
dahi inayet-i ezeliyye ehlinden oldugunun fiilen sabit olup bir nefs-i salih di- 
ger nefs-i saline e§ olmus, olur. Ey dunyanin meshuru olan sdizade, ya'ni 
halife-i Hak olan Hz. Adem'in oglu! l§te senin tabiat kuyusundan gikacak 
yerin!" 

3194. "jlalin vuai&una inhilal gelmez., ay i$inle ve o piir-nazin nezlinle. 

"Zal", ak sacli ihtiyar; "§ebtke" ag ve tuzak; "delal", naz ve §ive. "Zal" 
ta'biri 3183 numarali beyitde mezkur olan hadfs-i §erifde ki, "§emta" (*ik^) 
kelimesinin mukabilidir. Ya'ni, "Ey dunyanin meftunu olan kimse, sen pek 
nazli ve §fveli olan diinya kocakansinin agi ve tuzagi icinde bulundukca 
onun viicuduna inhilal gelmez ve sen de onun sihrinden kurtulamazsin ve 
binaenaleyh salihlere de e§ olamazsin ve salihlerin hazzi olan ahiretden da- 
hi nasfbini alamazsin." 

3195. O iimmeilerin siraa hu cifidna ve o cihana ihi ortak aememi§ miair? 

Miintehabii'l-Lugat 'da "darre", bir zevcin taht-i nikahinda olan iki kadin- 
dan her birisi ma'nasinadir; Tiirkce'de "ortak" derler. ummetlerin siraci ve 
nuru olan Sultan-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz hadfs-i §enflerinde, s^ij uui 
<j^Vi ±j*~j Lj»a>-i ^>y l. jjjlj ob^ Ya'ni, "Diinya ve ahiret iki ortaklardir. 
Miimkin oldugu kadar onlardan birisini razi ve memnun etsen digeri ofkele- 
nir" buyurmamiS; midir? Bu beyt-i §erffde "sirac" ta'biriyle sure-i Ahzab'da 
vaki' olan, \Ja u-0- j <oib Jii J\ Ub'j i^iT, i'j!vj Luu jiuL ji u 'J& (£\£ {Ahzab, 
33/45-46) ya'ni, "Ey peyganiberim, biz seni §ahid ve mube§§ir ve nezir ve 
O'nun izni ile Allah'a da'vet edici ve nurlu bir sirac olarak gonderdik" ayeti 
kenmesine i§aret buyurulur. 

3196. Ilinaencdeyh, hunun visali onun J Iraki olur; hu tenin sihhati camn 
sekami olur. 



*$%?? 



MESNEVl-1 SERIF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVl-4 



Birinci misra'da sure-i §ura'da vaki' «>^ui ^ <d Uj i^L. «o-j; ljjJi ^^ j^. jls' ^ 
vs* : !>• (§ura, 42/20) Ya'ni, "Kim ki, d'uhya kesbini ve'tedbfrini istefse, ona 
on'dan'veririz. Ve kimse igin ahiretde nasib yokdur" ayet-i kerfmesine i§aret 
buyurulur. Bundan murad; umur-i diinyeviyyeyi kamilen ihmal etmek degil- 
dir, belki umur-i diinyeviyyeye dahp, ahireti biisbutim ihmal etmektir. Zfra 
sure-i Kasas'da; uui '& 'i^ 'J* u~j s'jf "i 'jLi\ '£i\ 'A uj £*(, (Kasas, 28/77) 
ya'ni, "Allah Teala'nin'sana verdigi mil ve servet ile ahireti taleb et! Ve dun- 
yadan nasibini de unutma!" buyurulmustar. Binaenaleyh, hem umur-i diin- 
yeviyyeyi ve hem umur-i uhreviyyeyi kemal-i fetanet ve dirayetle idare etmek 
lazimdir. Birini kamilen i'mar ve digerini kamilen tahrib mucib-i mes'uliyettir. 
Zfra, bunlar iki ortak kadin gibi birbirine ziddir, Ve keza, ten ile can dahi boy- 
le birbirinin ziddidir. Ten sihhat ve kuvvetde oldukca nefs kamilen kendi haz- 
zina ve lezzatina dalar ve ruhu maglub eder ve can hasta olur. Bu ma' nay a 
binaen, hadfs-i §erifde, <—*- ^l- ^j ^l* v**^- ^ -^ »y *?- ^j 9 *^ 1 ! -^ ^ s-^- 1 ^ 
Ya'ni, "Allah Teala, bir kulunu sevdigi vakit onu miibtela kilar. Ve mah git- 
meyen ve cismi hasta olmayan kulda hayir yokdur" buyurulur. 

3196 . ^u fle$idin aynhgi sana sectta* gelir; binaenaleyh, makarr aynhgini da- 
ha $edicl bill 

Ya'ni, "Varhkda ve hayatda bir gegit ve koprii mesabesinde olan bu diin- 
yanin aynligi sana agir ve §edid gelir. Halbuki senin varligimn makarn ve ta- 
karrur mahalli olan ahiretin aynligini daha §edfd bill" Ya'ni, senin viicudun- 
la varhgina terettub eden lezzat ve huzuzat-i dunyeviyyeden aynlmak sana 
§iddetli gelir. Lezzat-i dunyeviyye lezzat-i uhreviyyenin yaninda nig mesabe- 
sinde oldugundan lezzat-i uhreviyye ve ruhaniyyeden aynligi lezzat-i cisma- 
niyye aynligindan daha §iddetji bil, demek olur. 

Uj»- i«iUj J Jul CJ*~» Aj>- \j \j Jbl \1*>*** ( J^Ju tj\^ Oj^- 

3197. uMademhi sana naksin firaki seHul gelir, acaba onun nahkasindan ay- 
nlik ne seiul gelir? 

Ya'ni, diinya suretlerini nak§eden Hak'dir ve sen bu naki§larda nakka§ 
olan Hakk'in cemalini mu§ahede edemeyip naki§lan rmistakil zannederek 



Bu numara miikerrerdir. 



■asps 8 



AHMED AVNt KONUK 

onlann "ayn'lannin lezzet-i mu§ahedesine daldin ve cemal-i Hak'dan gafil 
oldun; ve sana bu naki§lann "ayn'lanndan aynlmak §edfd ve mii§kil geldi. 
Halbuki ahiretin en buyuk lezzeti ve zevki cemal-i Hakk'in mu§ahedesidir. 
Nitekim ayet-i kenmede, s>l' Qj J\i^ J&Jtlyr'j (Kiyamet 75/22-23) Ya'ni, 
"0 giinde yuzler vardir ki, guzel parlakdiL Onlar Rablerine nazirdir" buyuru- 
lur. Binaenaleyh, acaba bu giizel nakisjann nakka§i olan Hakk'in cemal-i ba- 
kemalinden aynlmak, o alemde sana ne kadar mu§kil ve §edid gelir? Bu 
alemde firsat elde iken bir kere diisjin! 

3198. By kimse! ^M^ak olan dunyddan senin sahnn yokdur. ^ost olan Uiu- 
da'dan senin nasd sahnn vardu, nasil? 

Bazi niishalarda "Ez Huda, ey dost!" vaki' olmu§dur. Bu suretde ma'na, 
"Ey dost, Huda' dan senin nasil sabnn vardir, nasil?" demek olur. Fakat 
diinyanm sifati birinci misra'da "dun" olarak zikir buyurulmus. oldugundan 
Huda'mn sifati dahi bunun ziddi olarak "dost" olmak miinasib ve bu nus- 
ha sahih gdruniir. Yukanki beyit ile bu beyitde "cennet-i zaf'a i§aret buyu- 
rulur. 

3199. <jMddernki bu kara Sudan senin sabnn yokdur, Dlah'in $esmesinden na- 
sil saburluk tuiarstn? 

Bu beyt-i §erffde de "cennet-i sifaf'a i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ey hazz-i 
dunyevinin meftunu olan kimse, mademki, bu kara ve bulanik su mesabesin- 
de olan diinyanm lezzatma kar§i sabnn yokdur, ya yevm-i ahiretde sifat-i ila- 
hiyyenin meclasi olan cennetdeki <?e§me-i tlah'a kar§i nasil sabnn olur.?" Bu 
beyt-i §erffde sure-i Gasjye'de olan 'ij* *&• (& {Gasjye, 88/12) Ya'ni, "Cen- 
net-i a'lada akici ge§me vardir" ayeti kerimesirie isaret buyurulur. 

3200. uWademki bunun surbu olmaksizm az sukun tutarsm, ebrdra mensub 
olandan ve *~$esrebun" dan niacin aynsm? 

Mademki bu alem-i siiflinin me§rubatini icjnemekle siikunun az oluyor ve 
"Aman igemedim!" diye lztiraba dii§uyorsun, bu hayat-i faniyenin inkita'in- 
dan sonra basjayan hayat-i bakfyede ebrara mahsus olan pinardan ve "Ye§- 



<^p^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

rebun" ihbariyle vaki' olan o ebrann igmelerinden nigin aynsin? Bu ebrann 
igtikleri ge§me hakkinda sure-i insan'da §6yle buyurulur: j* o^ym j\Ji\ oi 
\j&js \i"j£_ &\ iu i *J£ Q, \jj\jr i^.\y oir Jfe (Insan, 76/5-6) Ya'ni, "Eb- 
rar muhakkak bir k&seden igerler ki, onun mizaci kafurdur. Bir ce§medir ki, 
Allah'in kullan onunla iger. Onu istedikleri gibi akitirlar." 

3201. 6^er bir nefes Uedud'un cemalini yorsen, camni ve viicudunu atese hira- 
kirsin! 

"Vedud", esma-i ilahiyyedendir. Ebced hesabryla adedi (20) olup, saat-i 
kamerde bu aded kadar zikrine devam [eden] kimse nuraniyet kesb eder ve 
kalbine viis'at gelir ve kalbinde reng-i masivadan eser koymaz. Saat4 kamer, 
pazar gunleri ezanf saat dortde, pazartesi birde, sail giinii be§de, gar§amba 
giinii ikide, per§embe giinii altida, cuma giinii ugde, cumartesi giinii yedide- 
dir. Ya'ni, "Eger sen bu hayat-i diinyeviyyede bir nefes Vedud'un tecellf-i za- 
tfsi vaki' olup cemal-i ba-kemalini gorsen, onun a§kindan camni ve viicudu- 
nu ate§e atarsin!" 

3202. ^Vaktaki kurhun kerr u ferini goresin, bundan sonra bu $iirbii cife goriir- 
siin. 

"Kerr ii fer", azamet ve ihti§amdan kinayedir. Ya'ni, "Hakk'in kurbiinii ve 
visalini gordiikden sonra bu diinyanin eW ve surbiinii cife mesabesinde ig- 
renc. bir §ey goriirsiin ve yeme ve icmeden kesilirsin." 

3203. Qehzade cpbi kendi ydrine erisirsin; binaenaleuh, ayagindan keruli dike- 
nini disanya cikanrsm. 

"§ehzade kocakannin sihrinden kurtulup, nasil kendi yarine kavu§mu§ 
ise, sen de diinyanin sihrinden kurtulur ve yar-i hakiki olan Hakk'a vasil 
olursun. Binaenaleyh, ayagina batmis, olan kendinin mevhum olan varhk di- 
kenini kendi hakikatinin ayagindan cikanrsin ve goriirsiin ki, Hakk'in varli- 
gindan ba§ka bir varlik yok imi§." Bu beyt-i §erifde fena-fillah mertebesine 
i§aret buyurulur. 



<™^> 



AHMED AVNt KONUK 

3204. Cehd et, hi-hoaluk i$inde pek gabuk hendini bull S^llah dogruyu en $ok 
hilicidir. 

Bu beyt-i §erifde beka-billah mertebesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Kendi 
hakikatinden varhk ve enaniyet dikenini gikanp Hz. Misrfnin atideki beytin- 
de dedigi gibi. Beyit: 

Q ii bildim ctimle Hak imi§, 
Arada gayn yok imi§, 
Bikulli onda gark imi§ 
Ne ben vanm ne irfamm! 

dersin. Ondan sonra inayet-i Hak ile bu bi-hodluk icinde kendini bulursun. 
Bu hal icjnde senin "Ben" demen "Hak" demek olur. Qah§ ey salik, cabuk bu 
hali bull Ey salik biz sana bu tavsiyeyi yapiyoruz. Fakat ilm-i ilahisindeki se- 
nin isti'dadmi Hak Teala hazretleri bilir vesselam!" 



3205. Sakin bir zaman kendin ile gift olma; her zaman e$ek gibi suua ve $a- 



mura 



du§me! 



"Sakin her bir zamanda enaniyetin ve mevhum olan varhgin ile yar olma. 
Eger boyle yaparsan e§ek gibi suya ve camura dii§ersin." Zfra, sana bu mev- 
hum varligi gosteren cism-i unsurfdir; ve sudan ve gamurdan gikan bu taay- 
yiin-i kesifdir. Eger sen bu taayyiin-i kesffe yapi§ip kendine bir varhk isnad 
edersen e§ekler gibi camur igine dii§er ve orada saplanip kahrsin! 

jl$Pr \j *jL j i~~?$> '^vJ aS" j\is- ^1 JuiL *-^»- jj~** jl 

3206. I^u kayma goziin kusurundan olur; ztra a$acjtyi ve yukanyi asikar ola- 
rak goremez. 

'"Isar", siirgmek ve kaymak; "cihar", zahiren ve iyanen, demekdir. "Bu 
suyun ve gamurun mahsulu olan cism-i kesifin varligi ve istiklal-i vucudu 
tarafina kaymak, goru§un kusurundan nes/et eder. Zfra bu zahiri goz, meb- 
de-i vucudu ve alem-i ulviyi ve o viicudun tenezzlilati meratibinden olan 
alem-i sufliyi agikdan aciga goremez." Bulundugu hal-i sufli iginde saplanir 
kahr. 



gn£*9^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

^ \s* ilr^JJ f~~*r Lf-iy. *^ J ^^ c£ "-"-"ji ^^*'j«4 <£y 

3207. i)usujun gdmhginin kokusunu sened yap! 2,ua hi, onun kokusu g'dzii 
ayatn e-der. 

"Yusuf'dan murad, "vucud-i hakiki-i Hak"; "gomlek"den murad, "taay- 
yiinat"; "koku"dan murad, bu taayyunatta mahsiis olan sifat-i ilahiyyedir. 
"Sened", "dayanilacak §ey". Ya'ni, "Bu taayyiinat-i kesifenin "ayn"ina san- 
lip kalma! Belki bu taayyunatdan mahsiis ve Yusuf un gdmleginin kokusu 
mesabesinde olan sifat-i ilahiyyeyi sened yap! Ve idrak-i hakayik hususun- 
da asa gibi o sifatlara dayan! Zfra bu sifatdan kor olan gozun agihp viicud-i 
hakikinin zatina intikal edersin." 

<jte J J* 'j W p^r **£ u&r jy &\ j Ci'ifj Cjjyj> 

3208. Qizli suret ve o nur-i cebin, enbiyanm goziinii uzak gorucu ctmisdir. 

"Gizli suref'den murad, "mertebe-i vahidiyyefdir ki, bu mertebede sifat-i 
ilahiyyenin suver-i ilmiyyesi olan a'yan-i sabite tekevviin eder. Bu tecellfye 
"feyz-i akdes" derler; ve bu mertebeye "hakikat-i insaniyye" de derler. Daha 
birgok isimleri de vardir. Fakir bu isimleri Fususu'l-Hikem'e yazdigim §erhin 
mukaddimesinde cem' ettim, burada zikri uzun olur. "Nur-i cebin" He yine bu 
mertebeye i§aret buyurulur. Zfra "cebin", aim ma'nasinadir, yiiziin bas. tara- 
fidir. "Nur", kendi zahir ve esjayi muzhir olan §eye derler. Bu hassayi haiz 
oldugu igin "ilm"e dahi "nur" denir. Ve "a'yan-i sabite" alemi, kevnin meb- 
dei oldugundan "cebin" e tesjbih ve bu "suver-i ilmiye"ye de "nur" ta'bfr bu- 
yurulmu§dur. Ya'ni, gizli suret ve nur-i cebin olan a'yan-i sabite alemi, enbi- 
ya (aleyhimusselam)in goziinii uzak goriicti etmis. ve onlar bu mertebeden 
mertebe-i vahdeti ve ahadiyyeti mu§ahede etmisterdir." 

3209. ruhsann nuru nardan kurianr; sakin nur-i musiear ile kani' olma! 

yiiziin nuru olan sifat-i ilahiyye seni cehl atesmden kurtanr. Zfra bu 
suver-i kesffe o suver-i ilmiyyenin golgeleridir ki, feyz-i mukaddes ile bu 
alemde zahir oldu. Binaenaleyh, sen bu taayyiinatda zahir olan sifatlardan 
suver-i ilmiyye mertebesine ve o mertebeden mevsufun vucuduna intikal 
edip cehl atesmden kurtulursun. Nur-i miistear ki, havass-i hamse-i zahire- 
den kalbine ve dimagma intikal eden ilimlerdir. Bu ilimler pek nakis oldu- 
gundan sakin bu ilimlere kanaat etme! 



<^ep^, 



AHMED AVNi KONUK 
r&\9i' Tl " r $ z &, hale- mensubu goriicu eder; cismi ve akh ve ruhu uyuz 

[3224J , " v 

eder. 

"Bu havassin verdigi ilim hale mensubu, ya'ni, fani olan hayat-i zahiriy- 
yeyi goriicu eder. Yoksa hayat-i bakiyi gostermez. Binaenaleyh bu nakis ilim 
insamn cismini ve ilmini ve ruhunu uyuz eder ve muztarib Mar." Bir uyuz 
nasil cupimr ve ka§imrsa bu ilim sahibinin cismi de asla rahat yiizii gormez 
ve akli bu gune bir §eye karar verir, yann vazgeger ve ruhu ve ma'nasi elem 
icmde olur. 

321 1. Onun sureti nurdur ve takkikde nardir; eger ziya isiersen ihi elini ondan 
kaldir. 

O havassin verdigi ilmin sureti nur ve parlak goriinur. Halbuki, o ilim cis- 
mani oldugu icjn hakikatde nardir. Zira hayat-i dunyanin zahirine taalluk 
eder ve batini inkar ettirir. Nitekim bu ilme sanlanlar hakkinda ayet-i kerfme- 
de, Ojiili ]** 5>i3i j* "pAj LuJi suJi ^, (^li, hjS^ (Rum, 30/7) ya'ni, "Onlar ha- 
yat-i diinyadan zahir olani'bilirle'r. Halbuki onlar ahiretlerinden gafildirler" 
buyurulur. Boyle olunca eger ziya istersen iki elini o aldatici olan ilimden kal- 
dir. "Be-dar", "da§ten" masdannin emr-i hazin olup, "ber-da§ten", "kaldir- 
mak" ma'nasinda isti'mal buyurulmu§dur. 

ijj ju J>[>- & \j[sr j ctJui ijj W y> A* Jj j-> f -^ f ■> 

3212. ^ir cjoz ve can hi, hale mensubu ^oriicil olur, her nereye giderse yiiz iis- 
tii duser. 

"Zahir hali goriicu olan bu hiss-i basar ve ruh-i hayvani herhangi ma'na- 
ya miiteveccih olursa yiiz iistii du§er ve onun hakikatini goremez." Nitekim 
Fihi Mi FiTi'in 49. fashnda mezkurdur ki, birisi cenab-i Mevlana efendimiz 
hazretlerine, "Biz ahval-i adem'i birer birer ogrendik. Onun mizac, ve tabfati 
ve germ ii serdisi kil ucu kadar kadar bizden haft degildir. Onda baki kala- 
cak olan §eyin ne oldugunu hig anlamadik" dedi. Hz. Pir efendimiz cevaben 
buyurdular ki: "Eger onu bilmen, kavl-i mticerred ile mumkin ve hasil olay- 
di bu kadar sa'y ve ku§i§e ve enva'-i miicahedeye ihtiyac, olmaz ve hig kim- 
se kendisini mesakkate salip feda etmez idi. Mesela birisi denize girip tuzlu 



*$%&> 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

sudan ve timsahlar ile bahklardan ba§ka bir §ey gormez ve "Denizde bulun- 
dugunu haber verdikleri gevher nerededir? Yoksa hadd-i zatinda gevher mi 
yokdur?" der. Halbuki gevher (inci) miicerred denizi gormekle ne vakit ha- 
sil olur? Eger yiiz bin kere denizin suyunu tas tas alsa gevher bulamaz. Gev- 
here vusul igin dalgig lazimdir. da her dalgig degil, galak ve tali'i yaver bir 
dalgig ister. Bu hunerler ve ilimler denizin suyunu tasla almak gibidir. Gev- 
here yol bulmak baska turludiir. Qok kimseler vardir ki, btitiin hunerler ile 
areste olmuslar ve sahib-i mal ve cemal bulunmu§lardir; ancak onlar da o 
ma'na yokdur. Ilh." 

3213. Diiinersiz olan uzak goriidi, rii'yada uzak gormek g'dj'x uzagi aoriir. 

"Hunersiz olan uzak gorucu"den murad, ilimleri istidlalata miistenid 
olan ulema-i zahirdir. Onlar istidlalleri vasitasiyle miitalaalanni ve muha- 
kemelerini uzaklara kadar goturiirier. Hakfkat-i viicud kendilerini ihata et- 
mis, oldugu halde onlar onu uzakda goriirler. Halbuki Cenab-i Hak Kur'an-i 
Kenm'de, o/^l" fcVf&Jjfi jj (Zariyat, 51/21) ya'ni, "Sizin zatimzdadir, 
gdrmuyor musunuz?" ve dfger ayet-i kerfmede, j^ii jl- & 4\ ^j ] o^j 
(Kaf, 50/16) ya'ni, "Biz ona §ah damanndan daha'yakiniz!" buyurur. Boy- 
le iken bu ehl-i istidlal hakikati bir turlii kendilerine yakla§tirmazlar. Onlar- 
da hasil olan tenzih-i vehmi illeti, daima hakfkat-i viicudu gozlerine pek 
uzakda gosterir. Bunlann hali rii'yada uzagi goren kimsenin haline benzer. 
Mesela: 

3214. Drmak kenannda susamis olarak uyumu$ olursan, ialeb i$inde serab ta- 
rafina kosarsxn. } 

Susuzlukdan agzin kurumus. bir halde lrmak kenannda uyumus, olursan 
ve hararetin te'siriyle rii'yada serab goriip su zanni ile o uzakda gordiigun se- 
rab tarafina ko§arsm. Halbuki, lrmagin suyu gagil gagil oniinde akip duruyor. 
Sen ise uykuda oldugun icin bu yakinligin farkinda degilsin; rii'yadaki sera- 
bin arkasindan ko§up duruyorsun. 

3215. Serahi uzak goriirsiin ve kosarsxn; o kendi aoriisunun astki olur sun. 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

Bu rii'yada uzakta gordiigiin seraba dogru su zahni ile kosarsm ve "Be- 
nim goziim ne kadar keskin goriiyor!" diye o gdrii§unun a§igi olursun. 

<J}\Si$ ojjj j Ji Lj »^« ^T lJ^/ y OljU U v^j^ j- 5 tries' 4 

3216. Sen rii'yada yarana "Dtalbi goriicii ve -perde yuttci henim!" diye ogunur- 
sun. 

Sen yine o rii'ya iginde senin gibi su arayan arkadastonna bu uzakdaki 
serabi gordiigiin igin, "Benim kalb goziim uzaklan goriir ve ben perde arka- 
sinda gizli olan matlubun perdesini yirtici ve hicablanm kaldmciyim!" diye de 
ogiiniir ve kendini medh edersin de dersin ki: 

3217. "Dsle o tarafda su gordiim, haydi acele oraya kadar aidelim!" Jtalhuhi 
o serab olur, 

Ya'ni, rii'yada gordiigiin serab tarafina yine rii'yadaki arkadasjannla be- 
raber gidersin. Oraya gittigin vakit, o suyun serab oldugunu goriirsiin. 

j J- L> t-»Lr" <£y* ^J- 5 j* jjj* c$ j^ ^ uij (■*» j* 

3218. fiarerli olan serab tarafina ko§a kosa, her kadem bu sudan daha uzak 
kosarsm. 

"Garer", hatar ve tehlike ma'nasinadir. "Dev-devan", ko§a ko§a demek- 
dir. Ya'ni, "Sen yaninda su oldugu halde rii'yasinda serab arkasinda ko§an 
uyumus. gibi hatarh olan alem-i hayal tarafina her adim attikga alem-i haki- 
katden daha uzakla§irsin ve serab tarafina ko§a ko§a tab u tiivanin kesilir ve 
susuzlugun gitmez ve nagar kalirsm." 

3219. Senin o azminin ayn'i, sana muttasil ve gelmis olan bunun hicabi ol- 
musdur. 

Ya'ni, "Senin uykuda su aramak igin vaki' olan azim ve kasdimn "ayn"i 
ve kendisi sana muttasil bulunan ve oniine gelmis, olan irmak suyunun hi- 
cabidir." Bunun gibi Hak Teala hazretleri "Ben sizin §ah damarimzdan si- 
ze daha yakimm!" (Kaf, 50/16) buyurdugu halde tenzih-i sirf uykusuna 
yatan ulema-i zahir ve ehl-i istidlal onun vticuduna birgok deliller ikame- 



c^^ 



MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

siyle me§gQl olmu§lardir. Bunlann O'nu nefislerinin ve e§yanin haricinde 
aramalan kendilerine pek yakin olan zatin hicabi olmu§dur. Beyt-i Hz. Hii- 
dayf (k.s.): 

Zuhuru perde olmu§dur zuhura, 
Gozti olan delil ister mi nura? 

3220. CTVe kadar $ok kim.se hir yere hir azm eder, hir makamdan ki, o garaz 

[3234] j j 

onda otur. 

"Bes kesa"daki elif, elif-i taacciibdur; "ne kadar veya ne cok kimse" diye 
terciime olunur. Ya'ni, "Ne kadar 50k kimse vardir ki, bir maksad ve matlab 
aramak icin bulundugu yerden diger bir yere gider. Halbuki onun matlubu ve 
aradigi §ey terk etmi§ oldugu makamdadir." Nitekim Hak Teala insamn 
kendf nefsinde iken onu aramak icm memleket memleket dola§ir. Nitekim 
Yunus Emre (k.s.) bu ma'nayi atfdeki beytinde buyurur. Beyit: 

Dervi§lik ba§dadir tacda degildir, 
Kizdirmak oddadir sagda degildir, 
Ararsan Mevla'yi kendinde ara, 
Kudiis'de Mekke'de hacda degildir! 

Ve bu ma'na Kur'an-i Kerfm'de: '^ £ Ji Jj£» j*j (Hadid, 57/4) Ya'ni, 
"Nerede olsaniz Hak Teala sizinle beraberdir" ayet-i kenmesinde de sarihdir. 



jlJU <Jj jl C— o C~~ J ^L^- yr jl^o J^ij* <&>- «-*^ J 



Ju.s 



3221. TXuumusuTi gorii§ii ve ogunmesi i$e gelmez; hir hayalden ha§ka deijildir, 
ondan el kaldir. 

Tenzfh-i sirf uykusuna yatan ulema-i zahirin ve ehl-i istidlalin goru§ii ve 
kendi bildikleriyle ogunmeleri i§e yaramaz. Bunlann ilimleri ve muhakeme- 
leri hayalden ba§ka bir §ey degildir. Onlann ulum-i hayaliyyeleriyle me§gul 
olmakdan vazgec, de Hakk'i kendinde bulan ehl-i hakikatin ulum-i zevkiyye- 
lerini ogren! Zira onlann gosterdikleri yol Allah'in yoludur. 

3222. nXyhalusun, fahat yine yol iistiinde umtl ( D^e i$in? iStfllah i$in, jAllah 
i$in, ^Allah in yolunda uyu! 



s^P 3 



AHMED AVNt KONUK 

3223. ^INihayet ola ki, bir salik sana ^ar-psin, seni uyku hayallerinden koparsm! 

Ey alim-i zahin ve istidlalf! Senin kalb ve akil goziin uykuludur. Eger o 
uykuna devam etmek istersen bari ehl-i hakikatin vaz' ettigi tarik ustiinde 
uyu! Allah hakki icin Allah'in yolunda uyu! Bu uykunun neticesinde belki 
Hak yolunun saliki olan bir kamil sana tesaduf eder de seni uyku hayalleri 
mesabesinde olan bu ulum-i vehmiyyeden kurtanr. Eger uyuyanlann yolu 
iizerinde uyur isen hepsi uykuda olduklan igin seni uyandiran bulunmaz. 
"Nuas", uyku demekdir. 

(jj^ 1 o\j JoLj dJi 01 jl j! iSy y?*-* *>£ y^ £ b *&*>- 

3224. IJLyumusun fikri eger kil g&i olsa, o incelikden mahallenin yolunu bula- 
maz. 

"Ulum-i zahiriyye erbabinm fikri eger kil gibi ince olsa, boyle bir alim o 
ince fikirlerden hakikati bulmak degil, mahallesinin yolunu bile bulamaz." 
Ya'ni Hakk'i bilmek ve anlamak §6yle dursun, kendi nefsi her §eyden kendi- 
sine daha yakin oldugu halde kendi nefsini bilemez, demek olur. 

Nitekim, Cenab-i Pir efendimiz Fihi Mi Fih'in 4. faslinda bu alimler hak- 
kinda §6yle buyurur: "Ehl-i zamanin alimleri ulumda kill kirk yararlar. Ken- 
dilerine taalluku olmayan §eyleri gayet iyi bilmisjerdir; ve o ulumda onlara 
ihata-i kiilliyye hasil olmu§dur. Halbuki miihim olan ve ciimleden ona daha 
lazim bulunan kendinin kendiligini bilmez. "Bu caizdir, o caiz degildir, bu he- 
Ialdir, o haramdir!" diye her §eye hill ve hurmetle hiikmeder. Halbuki, ken- 
disini bilmez ki, helal midir, haram midir, caiz midir? Pak midir, yoksa na- 
pak midir?" 

3225. r ULyumusun fikri eger iki kat ve eger u\ kat olsa, yine hata i^inde hata 
i$in&e hata&xr. 

Bu beyt-i §erifdeki incelik dahi pek zevk-averdir. Ya'ni, ehl-i istidlalin "fik- 
rinin iki kat olmasi" budur ki, onun tefekkiirii ewelen havass-i hamse-i za- 
hiresinin ve saniyen havass-i hamse-i baunesinin verdigi ilme miistenid olur, 
ve "iis kat olmasi" da bunlann mecmuuyla beraber ulum-i miitedavile-i za- 
hireden vaki' olan imiktesebatina istinad etmesidir. Havass-i hamse-i zahire- 



*$$&> 



ilp^ MESNEVt-1 SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

nin verdigi ilimdeki hata meydandadir. Mesela goz pek uzak mesafedeki bii- 
yuk bir cismi gayet kuciik goriir. Havass-i hamse-i batinenin havass-i zahi- 
reden aldigi ilim iizerine vaki' olan muhakematinda ve hiikmunde dahi 50k 
hata vaki' olur. Zfra bu havas arasmda bulunan kuvve-i vahime pek miies- 
sirdir. Uciincu mertebede miikteseb olan ulum-i zahire-i miitedavile ise, esa- 
sen havass-i zahire ve batinenin faaliyetinden miitehassil oldugundan bircok 
hatalar ile doludur. Binaenaleyh, uyumus. olan bir kimsenin fikri bu suretle 
iki veye iic kat olsa da ug derece hatada olur vesselam. 

3226. jDalcja onun iizerine ihtirazsiz farpar. Ilyamu^ olan uzun sahrada ko- 
§ucuclur. 

Hakikat-i viicud denizinin dalgalan ulum-i istidlaliyye erbabimn iizeri- 
ne sakinmaksizin ve gekinmeksizin garpip durur. uyumus. olan kimse ise 
"0 hakikati isbat edecegim" diye hayali olan delail sahrasinda ko§ar durur. 
Nitekim Cenab-i Pfr Efendimiz, FfhiMa Fih'in 22. fashnda §6yle buyururlar: 
"Bir kimse sultan-i mahbubfn Mevlana §emseddin-i Tebrizi hazretlerinin hu- 
zurunda, "Ben delil-i kati' ile Hakk'in mevcudiyetini isbat ederim!" dedi. Er- 
tesi sabah Mevlana §emseddin hazretleri buyurdular ki: "Dim gece melaike 
gelmisjer idi. adam hakkmda: "Elhamdiilillah bizim Hudamizi sabit kildi. 
Ona Allah omiirler versin! Ehl-i alem hakkmda taksir etmedi!" diye dua etti- 
ler. Ey adamcik! Hak sabitdir, O'nun delfl nesine lazim? Eger bir is. gormek 
istersen, onun huzurunda kendine bir mertebe ve makam isbat eyle! Yoksa 
0, senin delHin olmaksizin sabitdir." 

JujjJl L=- y <u* <^>j\ *—>\ Jj-Li <_£lgjjap ^,_y <&*>■ 

3227. IJiuumu^ olan $edul susuzluhlar yoriir, su ona §ah damannian claha ya- 
kmdir. 

Bu beyt-i senfde vucud-i hakiki-i Hak suya tesbih buyurulmu§dur. Zfra, 
'J- /Ji jr fr £ji 'j* u^r'j (Enbiya, 21/30) ya'ni, "Biz her§eyin hayatim sudan 
yap'tik" ayet-i kerimesi mucibince her§eyin hayati ve diriligi sudandir. Vech-i 
§ebeh "dirilik" olmu§ olur. Halbuki her§eyin ve hatta suyun dahi hayat ve 
viicudu viicud-i hakiki-i Hak'dandir. 

Ma'lum olsun ki, tenzihin ma'na-yi lugavisi, "uzaklashrmak" demekdir. 
Binaenaleyh, Hakk'i bu e§yadan tenzih etmek O'nu bu e§yadan ve kainat- 



<^3^ 



AHMED AVNI KONUK 



dan uzakla§tirmak demek olur. Ehl-i istidlalin tenzihi, Hakk'in zatim e§yadan 
uzakla§tirmak ve ancak bu e§ya iizerinde O'nun ihata-i ilmfsini kabul etmek- 
den ibaret olur ki, hakikatde asla boyle bir tenzih-i sirf yokdur. Zira Hakk'in 
zatinin ayn bir hayyizi ve bu e§yanm dahi ayn bir hayyizi yokdur ki, zat-i 
Hak bu e§yadan uzak olsun. Hak Subhanehu ve Teala hazretlerinin zat-i la- 
tffi nihayetsiz ve hudutsuzdur. Binaenaleyh, bu e§ya ayn-i viicud-i Hak olan 
feza-yi bi-nihayede yine o viicud-i hakfkfde taayyiin ve tekevviin etmi§dir. 
Binaenaleyh, Jjlr u 'Ji'^Z^'^ (Hadid, 57/4) ayet-i kerfmesi zat-i Hakk'in 
bilciimle e§yaya sari olduguna sarih bir delildir. Fakat ehl-i tenzih bu delil-i 
sarihi inkar edememekle beraber derler ki: "Hak Teala e§yayi muhitdir ve e§- 
yaya karfbdir ve e§ya ile beraberdir. Ama Hak Teala'ya ihata ve kurb ve ma- 
iyyetin ma'nasi ne oldugunu bilmeyiz." Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn 
Arabf (k.s.) hazretleri Fusiisu'l-Hikem'lennde bu hakikat-i ihata ve kurb ve 
maiyyeti izah buyurdugu halde bu munezzihler onu inkar edip halki ilimden 
cehle davet ederler. Ta'bir-i diger ile, uyamklikdan uykuya da' vet ederier. Bi- 
naenaleyh bu uyumu§ olan kimseler §edid susuzluMar gordiigu halde, su me- 
sabesinde olup matlublan olan viicud-i hakiki onlara §ah damarlanndan da- 
ha yakin olur. 

zahidin hikayesidir ki, kitlik senesinde miiflisligi ve kesret-i 

iyali ile beraber mesrur ve giilucu idi. Halbuki halk achkdan 

oliiyorlar idi. Ona dediler ki: "Ne meserret vaktidir? Belki yiiz 

ta'ziye vaktidir." Dedi: "Benim icin korku yokdur!" 



JaAj <d*>- jb^ j Ol-U>- j! ijj 3a=*$ JL- jJUi Jj*ij OlS' jb»t*J* 

3228. V^iiekim o TJoikid kitlik senesinde handdn ve cumle havim giryan idi. 



*#%&> 



MESNEVM SERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Nitekim Hakk'm yakinligmi ve beraberligini mudrik olan o zahid, kitlik se- 
nesinde handan; ve Hakk'in kendilerine yakin oldugundan gafil bulunan hal- 
kin kaffesi aglayici ve gamh idi. 

3229. IZinaenaleyk ona dedihr ki: *CAfe giilme yeridir? Oiiihk muminlerin 
kokiinu ko-parmi§dir!" 

Halk o zahidin siiruruna bakip dediler ki: "Ne guluyorsun, bu hal gulii- 
necek hal midir? Kitlik mu'minlerin olumlerine sebep oluyor ve koklerini 
kaziyor!" 

3230. "ZRahmel bizden goziinii dikmi^dir; keskin giine§den sahra yanmi$- 

[3244] ' i .// 

dul 

u ge§m duhten", goz dikmek, adem-i iltifatdan kinayedir. "Keskin gii- 
ne§"den murad, tecellf-i kahridir. Ya'ni, "Rahmet-i ilahiyye bize kar§i gozii- 
nu kapami§dir ve iltifatini kesmi§dir. Binaenaleyh tecelli-i kahrf-i ilahiden bu 
viicud-i izafi sahrast yanmis, ve harab olmu§dur." 

3231. "Shin ve bag ve asma $ubugu kara durmusdur; zeminde ne yukarida ne 
asagida rutubet yokdwl" 

"Kuraklik ve yagmursuzluk yiizunden ekinler ve baglar ve asma ciibuk- 
Ian yesjllenmemis, ve kapkara bir halde kalmi§dir. Topragin ne altinda ne de 
iistiinde rutubet kalmami§dir." 

3232. "Dialk bu kitlikdan ve azabdan sudan uzak bahk gibi onar onar ve yu- 
zer yuzer oluyorlar!" 

3233. " uMiisliimanlara rahmet geiirmiyor musun? uMii'minler akrabadir ve 
lahm u sahm olan bir iendir!" 



*£»> 



AHMED AVNi KONUK 

Bu beyt-i §erifde, sj^j Lr i£' ^jii ya'ni, "Mii'minler nefs-i vahide gibidir"; 
-or t Ji^\ <±s. ^fa.\ o\j *i£~ ^j&ai *Jij { J^\ oi Jb-tj ^>?f j*p ya'ni, "Mii'minler 
sahs-i vahid gibidir, eger ba§i agnrsa cisminin hepsi agnr; ve eger gozii ag- 
nrsa viicudunun hepsi muteellim olur." Ve keza, v^V ^^ j>. ^^\ ^>. V 
4_iJ ^^o u ya'ni, "Sizden biriniz nefsi igin sevdigi §eyi karde§i igin sevmedik- 
ge mu'min olmaz" hadis-i §eriflerine isaret buyurulur. Ya'ni, "Halk dediler ki: 
"Sen miislumanlann bu elfm hallerine acimiyof musun? Halbuki mii'minler 
hadis-i §eriflerde beyan buyuruldugu uzere birbirinin akrabasidir. Nitekim 
ayet-i kenmede dahi, *i^-\ 'dyjlii Uii (Hucurat, 49/10) ya'ni, "Mii'minler bir- 
birinin karde§idirler" buyurulur; ve et ile yagdan miirekkeb olan mayeleri ve 
maddeleri bir olan cism-i vahiddir." 

3234. Cjerek sulk veyahud melhame deminde olsun, tenden hir ciiz un rend 
hepsinin rencidir. 

Gerek sulh ve gerek harb zamanmda olsun cismin bir ciiz'ii hastalandigi 
veya yaralandigi vakit cismin her tarafi elem duyar!" 

3235. ur Bu sizin goziinuze hitlikdir. 'TZenim Qozumun oniinde bu zemin cennet 
gibidir!" 

Ya'ni, Hak Teala'nin kahnnda liitfu gizlidir. Siz zahir-bin oldugunuz igin 
ancak kahn goriiyorsunuz, bu tecellfnin ig yiiziinii gormiiyorsunuz. Nitekim 
ayet-i kenmede, <->iJUJi *U 'j* i>kitj t^-j\ *j *J»C (Hadid, 57/13) ya'ni, "Onun 
batinmda rahmet vardir ve zahiri azab cihetindendir" buyurulur. Birgok ma- 
hallerde dahi fzah olundugu uzere bu alem-i kesif-i §ehadet, sifat ve esma-i 
ilahiyyenin meclasidir. Esma ve sifat-i ilahinin tecelliyatinda da asla ta'tfl 
yokdur. Binaenaleyh daima kahn lutuf, liitfu da kahir ta'kib eder. l§te tabiat- 
da aksu'1-amel olmasimn sirn da budur. 

3236. ur Ben her hir $olde ve mekanda mebzul olan ba§aklan bele kadar eri$mi§ 
floriiyorum!" 



cs^> 



Pp^ MESNEVI-1 §ER1F §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

"Ben bu kahr-i ilahfnin ic yuziine bakiyorum; her yerde bugday ba§akla- 
n insanlann beline kadar biiyumus, bir halde goruyorum!" 

3237. "Sahra lolu.su hasaklar saba riizgdnnian datyalanmaktadtr , pirasaclan 
daha yesildir!" 

» ,> _ 

3238. nr Ben tecrubeden nasi elimi onun ilzerine vururam. Oiendi elimi ve <p- 
zumii nasd kaldirmm!" 

"Ber kerden", yukan itmek, ya'ni kaldirmak demekdir. Ya'ni, "Ben bu 
kahn miiteakib gelecek olan lutfun suretini alem-i misalde mu§ahede ediyo- 
rum. Misali ve berzahf olan elem ile o ba§aklann letafetini tecrube ve muaye- 
ne zrfnninda oksuyorum. Elim ile ok§adigim ve goziirn ile gordiipm bu latif 
basaklan nasil inkar ederim! Onlann iizerinden nasil elimi ve gozumu kaldi- 
nnm!" Sirasi diistakge izah olundugu ixzere alem-i §ehadetde zuhur edecek 
suretlerin misali evvelen alem-i misalde zahir olur. 

dy- Jj \j Uwi y JuLc jl j dy ?y ij\ jljJ Oyy j\j 

3239. "6y al$ak kavim! Six ten jjFiravun'unun dostusunuz. Ondan dolayi si- 
ze ( ZA/ii2 han goriinur!" 

"Ey alem-i suflfye saplanip kalmis, taife! Siz zahir-bih oldugunuz igin Fi- 
ravun mesrebinde olan cismin dostu oldunuz ve onun hiikrnu altinda esirsi- 
niz. Nazanniz batm-i ahvale nuruz edemiyor. Ondan dolayi zahir olan tecel- 
li-i kahrfnin tahtinda mestur olan tecellf-i lutfiyi goremiyorsunuz. Nitekim 
Fir'avn'un kavmi olan Kibtiler Nil nehrini kan gorduler ve Musa (a.s.) iim- 
meti onu latif su gorduler." 

3240. *C ahull, akil ufylusa stnin dostu olunuz, ta hi kan kalmasin ve nehrin 

[3254] V „ .. .. , 

suuunu gorunuz. 

Ya'ni, "Cabuk cisim Fir'avn'unun tabiiyetinden vazgecip akl-i maad 
Musa'simn dostu ve ummeti olunuz, ta ki nazanniz zahirden batina intikal 
etsin ve bir tecellf-i kahri olan kan nazannizda latif suya inkilab etsin. 



O^pgJ, 



AHMED AVNl KONUK 



Zira bu tecelli-i kahriyi bu §ekilde iizerinize celb eden sizin hal ve §animz- 
dirl" 

3241. naba ki, senden bir cefa aider, o baba senin goziinde kopek olur. 

"Cefa", zuliim ve taaddf demekdir. Ya'ni, "Mesela daima sana kar§i lutuf 
ve ihsan ile muamele eden baba ki, kar§isinda egri hareket ile cefa vaki' ol- 
sa ve o da sana kahr ile muamele etmi§ olsa, o baba senin nazannda bir yir- 
tici kopek gibi gorunur." 

3242. baba kopek degildir. Cefanin ie ' siridir ki, boyle rahmeti nazara kopek 
gosieriddir . 

baba sana kar§i lutuf ve ihsan menba'i oldugu igin asla kopek degildir. 
Senin ona kar§i nazanni degi§tiren §ey, vaki' olan cefanin te'sfridir ki, boyle 
bir merhamet ve lutuf menba'i senin goziine kopek mesabesinde gosterdi. Bi- 
naenaleyh senin bu goru§iin yanh§dir. 



(*~~ J >" j Jjj (_ji_^*s3- I j Olj^l *S dy>- j*-^" *4 'j l — ^ y •^>-^3 L s* ■ 

3243. CAiademki kardeslerin hasudlugu ve gazabi var idi, ^usuf'u gozleriyle 
kurt gordiiler. 

Nitekim Yusuf (a.s.)in kardesjeri cemal-i ba-kemal sahibi olan o hazrete 
kar§i hased ettiler ve ofkelendiler; batinlanndaki bu bozukluk yiiziinden ba- 
ki§lan egri oldu ve o giizel Yusuf u kurt mesabesinde gordiiler. t§te batin bo- 
zuklugu boyle iyiyi fena gosterir. 

3244. Uaktaki peder ile sulk ettin, ofke gitti, o kopeklik giiii, baba sicak dost 
oldu. 

Ya'ni, senin batinini ifsad eden ofke gidip, babanla sulh oldugun vakit, 
evvelki nazann derhal degisjr, o kopeklik zail olup baban hararetli bir dostun 
olur. 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 



L*>- cSjj j£" <j JS' j£p b Oj^- C~^J5' Jap Ojj-^» JIp f-_>*^-« ^ jToL ji 
jJu Cjjj^p <£$£ Jj jOj b a5" jb^>* Jlj*»! 4_Jp1 j^ -XjIj* *i- ly JU Oj_j^ cS^^ 
0b>- iJLj>~\j j J-i>b aijj sJlO jjj d)l j( .Lj 4^>- £\ {)Ju5 trijj lc^j^J J \j -^j* &*■ 

Onun beyamndadir ki, mecmu'-i alem akl-i kulliin suretidir. Vaktaki 

akl-i kiille egrilik ile cefa ettin, alemin sureti agleb-i ahvalde sana gam 

artirir. Nitekim babanla fena oldun. Babanm sureti sana gam artirir ve 

her ne kadar bundan ewel nur-i dide ve rahat-i can olmus. idi ise de 

onun yiiziinii goremezsin 



C— JL» JaI <&J\ y> (j\Aj c-wjS' c— JS~ Jap Ojj-^> JU- JS' 

3245. jAlemin he-psi akl-i kulliin suretidir hi; iKul!' ehli olan her o kimse- 
nin habasidir. 

"Akl-i kiilP'den murad, hakikat-i muhammediyyedir ki, ona "akl-i ev- 
vel" dahi derler. Bu hakikat vucud-i mutlakin mertebe-i ahadiyyeden mer- 
tebe-i vahdete tenezzuliidiir. Resul-i Ekrem Efendimiz bu mertebeye, u Jji 
u jd\j jiJ! aUi jU ya'ni, "Allah Teala'mn evvelen yarattigi §ey akil ve nefs- 
dir" hadis-i seriflerinde i§aret buyurmusjardir. Ve diger bir hadis-i §erifde de 
ut^jjj (JUJi *w jU i. Jji ya'ni, "Allah'in evvelen yarattigi kalem ve benim ru- 
humdur" buyuruyor. Ve bilciimle akillar ibtida viicuda gelen bu mertebeden 
zuhur ettigi ve ukuliin kaffesinde bu akl-i kiill mudebbir ve mer'f oldugu 
icin onlarin babasi mesabesindedir; ve bu mertebenin altindaki meratibin 
hepsi bu akl-i kuilden tekevviin ettigi cihetle alemin kaffesi bu akl-i kulliin 
sureti olmu§dur. Binaenaleyh, "Kul" ehli ya'ni, "kabil-i hitab olan her akil 
sahibi"nin babasidir. 

jy LiC ^ jl j^ JT Oj^ ^j> d\J^ Jf JiP b ^S Of? 

3246. Uaktaki bir kimse akl-i kiille kiifran artirir, kulliin sureti de onun bnun- 
(U kopek goruniir. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ma'lum olsum ki, §erayi-i enbiya (aleyhimiisselam) her kulun isti'dadi- 
na gore akl-i kull dairesinde gizilmis. hudud-i ilahidir. Her kirn bu hudud ha- 
ricine gikarsa akl-i kiille muhalefet etmis olur ve akl-i kiille muhalefet eden 
kimse dahi kendi nefsine zuliim etmis bulunur. Nitekim ayet-i kerimede, 
4~* r&> Jii Ai\ ijo^ j^_ ^j (Talak, 65/1) ya'ni, "Kim Allah'in hududunu te- 
caviiz ederse muhakkak kendi nefsine zulmeder" buyurulur. Zira onun bu 
hududu tecaviiziinden o muhalifin nefsine birgok avanz-i tabiiyye musallat 
olur. Mesela ayet-i kerimede, J^, u U! oQiJ 'Jl of, (Necm, 53/39) ya'ni, 
"Insan icin ancak gahsrp cabaladigi §ey vardir" buyurulur. Bu bir diistur-i 
ilahidir ki, beserin hem hayat-i diinyeviyyesine ve hem de hayat-i uhreviy- 
yesine §amildir. Bir kimse bu diisturun hilafma hareketle tembellik ederse, 
hem diinyada ve hem de ahiretde fakr u zaruret belasina giriftar olur. Onun 
igin Resul-i Ekrem Efendimiz, c&JM ^^ V aJi 01 ya'ni, "Allah Teala tembel- 
leri sevmez!" buyurmusdur; ve keza kanun-i ilahi miiskirati men' etmisdir. 
Akl-i kiille muhalefetle bu haddi tecavuz eden kimsenin kendi nefsine zu- 
liim ettigini isbata hacet yokdur. Qiinkii bu muhalefet netfcesinde kendisine 
birtakim hastaliklar musallat olup alemin sureti ona muzlim ve girkin gdrii- 
niir. Nazannda hicbir seyin lezzeti ve letafeti kalmaz. Zira, ona babasi olan 
akl-i kiill te'dib ile zahir olmusdur. Nitekim bir kimse babasinin cizdigi hu- 
dud haricine gikarsa babasi ona gazab eder. Babasi ona karsi muamele-i 
te'dibiyyeye miibaseret edince artik onun yiizii ona girkin goriiniir. Sair ah- 
kam-i §er'iyye de bunlara miimasildir. tmdi bu misaller akl-i kiilliin te'dib-i 
hususi ve ferdisidir. Bir de te'dib-i umumfsi vardir ki, bu hal bir hey et-i ic- 
timaiyye-i beseriyyenin muctemian akl-i kiille muhalefetinde vaki' olur. Ni- 
tekim ba'zi kavimler tufan ve zelzele ve firtma gibi afat-i tabuyye ile te'dib 
olundular. 

3247. Hitu baba ile sulh d, asilifli htrak! Ta ki su ve $amur alitn Hoseme cjoriin- 
siin! 

Ya'ni, bu baba olan akl-i kiilliin gizdigi kanun-i ilahi dairesine riicu' et 
ve muhalefetden tevbe edip o baba ile sulh et, asilikden vazgeg! Ta ki ana- 
sir-i muhtelifeden miirekkeb olan bu alemin sureti sanagiizel ve parlak al- 
tin do§eme mesabesinde goriinsiin ve zahir ve batin hastaliklanndan kur- 
tul! 



^P 



MESNEVM §ERIF SERHf / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 
JjJ. J_U« Jy>j j r-y>- y Jl~j 3y y JU- wLaJ C~ «U> ,j~j 

3248. ^inaenaleyh kiyamet senin nakd-i halin olsun. £jok ve yer senin oniin- 
de degismis olsun! 

Ya'ni, baban olan akl-i kulliin gizdigi hudud-i ilahiyye dairesine riicu' et- 
tigin ve egri hareketden vazgegtigin vakit kendi iradeni onun iradesine terk 
etsen ve bu hal icinde mevt-i iradi ve ihtiyari ile olmus. olursun. Ve halin, 
^.ls o^u .ju5» ot. ja ya'ni, "Olen kimsenin kiyameti kopar" hadis-i §erifine 
masadak olur. Artik umumi kiyameti beklemeye hacet kalmaz; ye kiyamet 
senin oniinde pe§in olarak kopmus, bulunur. Ve, j»Jl\ > j>]is Joj ^. (Ibra- 
him, 14/48) ya'ni, "0 giinde arz, arzm gaynna tebdfl olunur" ayet-i keri- 
mesi mucibince gok ve yer senin oniinde degi§mi§ olur. Diinyada iken 
nes/e-i ahiret iizerine ya§arsm ve her §eyin hakikatini mtisahede edersin. 

3249. wr Ben \d, bu baba ile daima sulhum, bu cihan benim nazanmda cennetdir. 

Bu beyt-i §erif zahidin lisamndandir. "Ben ki daima bu baba olan akl-i klill 
ile sulh igindeyim. Bu dtinya benim nazanmda cennet olmu§dur." 

J^ >jt* jj 0-LO y j b" JL^- y _} Jjy* y Jb»j j* 

3250. "!7ier zaman yeni bir sur&i ve yeni bir cemal! Otcdia yeni gormekden 
[3264] .. . „ 

melal olur. 

"Ben bu cennet-i 'acil iginde her zaman yeni bir suret ve yeni bir cemal 
goruyorum. Hatta yeni yeni tecelliyat-i ilahiyyeyi gordtigum igin bende bik- 
kinlik ve usang kalmami§dir." Zira bikmak ve usanmak bir defa gordiigii §e- 
yi her vakit gormekden hasil olur. 

Malum olsun ki, alem-i §ehadet esma-i ilahiyye muktezasindan olarak 
ale'd-devam mevcud ve ma'dum olur. Zira Mucid, Muhyf, Mubdf, Rahman, 
Mun'im, Musavvir, Hahk ve Kayyum gibi esma, mevcudatin viicudunu ve 
mezahirin zuhurunu iktiza eder. Ve Mumit, Darr, Kahhar, Kabiz, Ferd ve 
Vahid ve bunun emsali esma dahi mezahirin ademiyyetini ve hafasim ikti- 
za eder. Suver-i alemin kaffesi daima halk-i cedid igindedir. Her lahza ba§- 
ka ba§ka halk ve yeni yeni viicud gelir; ve her goz agip kapamada icad ve 
i'dam-i diger vaki'dir. Bu tecelliyi kendi nefsinde kiyameti kopan miisahe- 
de eder. 



«$$&> 



AHMED AVNt KONUK 



"^M 



3251. "^ea cihani pilr-natm sulann ce§melerde daima ji§kina goruyorum!' 



3252. Onun suyanun sesi benim km 



\ima erisivor. 'Denim zamirim ve akhm 



agima ensiyo 



mest oluyorl" 

"Ey zahir-bfn olan taife siz zahirde olan kitligi goriiyorsunuz. Ben ise ba- 
tinda cihani ni 'metier He dolu ve pmariardan sular fi§kmr bir halde gortiyo- 
rum. fi§kiran sulann sesi benim cism-i berzahfmin kulagma eri§ir. Binaena- 
leyh, benim batimm ve akhm bu letafetden sarhos, oluyor." 

3253. H<r Dallar taihler gibi oynayici, yapraklar mutrMar gihi el cir-pici olmus- 
lardir." 

"Taib", asil liigatde "rucu' edici" ma'nasinadir; gtinahdan rucu' edici 
ma'nasmda isti'mal olunur. Burada ehl-i sema' olan sufflerden kinayedir. 
Ya'ni, "Benim alem-i misalde gordugiim agaglann dallan sema' eden sufiler 
gibi oynayici ve yapraklan da mutnblar ve teganni eden kimseler gibi el cir- 
pici olmu§dur." 

3254. SAylnenin berki kilimden -parlayicidir . Gger ayine ejoruniirse acaba nasil 
olur? 

Zat-i Hak "ayfne"ye; ve esma ve sifat-i Hak "berk"e; ve taayyiinat-i alem 
"kilim"e te§bih buyumlmu§dur. Ya'ni, "Hakk'in esma ve sifati kilim gibi ke- 
sif olan bu taayyiinatda parlayicidir; ve onun bu taayyiinatda zahir olan 
nur-i tecellisinden zamir ve akil mest olur. Eger zat-i latifi bu hicablar olmak- 
sizin tecelli buyurursa acaba nasil olur ve ne hal zuhur eder?" 

3255. lien binlerden birini soylemiyorum; zira ki, her kulak bir sekden hkan- 
misdir. 

Ya'ni, ben mu§ahedelerimin binlercesinden bir tanesini bile soylemiyo- 
rum. Qiinkii herkesin batm kulaklan "Acaba oyle midir?" diye §ekk ile tikan- 



°m& 



MESNEVf-t §ER.lF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

mi§ ve kendi vehminin icad ettigi i'tikada tabi' olup ilm-i yakfni kolay kolay 
kabul edemez, bir hale gelmi§dir. 

<jl~»^» jJL' <e$- szy* jjj^ Jip iju-~ob 6*y> cJ& jit *>j ,J~$ 

3256. Uehmin oniinde hu soz mujcle vermekdir; aktl der ki: *CM,u]de nedir? 
nZenim nakdimdiri" 

Bizim bu sozlerimiz i'tikadat-i vehmiyyesine tabi' olan kimse indinde cen- 
net-i 'acilden miijde ve haber vermekdir. Ya'ni, bu sozlerimizi dinleyen ve- 
him sahibi der ki: "Bu sozler hep ahyal-i ahirete miitealhkdir. Diinyada boy- 
le §eylerin mii§ahedesi miimkin degildir!" Fakat vehmin muhalifi olan akil 
der ki: "Miijde ve haber vermek ne demekdir? Bunlar benim indimde hal-i 
hazirdir ve nakiddir ve cennet-i 'acildir." 

Malum olsun ki, zat-i Hakk'i maddeden mucerred olarak gormek miimkin 
degildir. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber (r.a.) Fusiisu'l-Hikem'&e Fass-i Mu- 
hammedf de: c*iWi &> j* oUJij <JJi ju Uii iijli ^ b^ jJ-\ jlaLui V ya'ni, "Hak 
mevaddan mucerred olarak ebeden mu§ahede olunamaz. £unkii Allah Teala 
zatiyla alemlerden ganidir!" Binaenaleyh, Hak ancak hicabat-i taayyiinat ar- 
kasindan mii§ahede olunur. Zira eger zatiyla miitecelli olsa, ikiligi viicuda ge- 
tiren taayyiinat kalmaz ki, mu§ahede keyfiyeti vaki' olabilsin. Nitekim zahir- 
de giine§e nazar etmek imkani yokdur, gozii kama§tinr ve rii'yet keyfiyetini 
ibtal eder. Kiisuf vaktinde bir cami isledikden sonra giine§e bakarlar. Giines. 
ancak bu perde arkasmdan gdriiliir. Imdi Hak diinyada mevadd-i kesffe per- 
desiyle miisahede olundugu gibi ahiretde dahi ahiretin maddesi ve taayyiina- 
ti arkasmdan miisahede olunur ki, bu taayyiinat cennetin suretleridir; ve ta- 
ayyiinat-i cehennemiyye dahi boyledir. Diinyada taayyiinat-i cemaliyye ve 
celaliyye kan§ikdir. Bu perdeler arkasmdan Hakk'i miisahede edenler mevt-i 
iradiile olup, ikilik vehminden kurtulan zevat-i kamiledir. Nitekim hadis-i §e- 
rifde, oy, j»- 4,j is* J pS'.Jb-i ot ya'ni, "Sizden biriniz olmedikge rabbini mii- 
sahede etmez!" buyurdu. Boyle olunca nefisleri diri olanlar ikilik vehminde 
miistagrak olup ancak taayyiinatin §ahislanm goriirler. Onlar da Hakk'i mii- 
§ahede edemezler ve bu mu§ahedeyi ahirete ta'lik ederler. Binaenaleyh, bu 
gibilerin oniinde enbiya ve evliyamn buna mumasil sdzleri ahiretden miijde 
ve haber vermekdir; ve fakat nefsi oliip, akli fa'al olan kimselerin indinde 
hal-i hazirdir. 



<^£^ 



AHMED AVNI KONUK 



<?* 



*T ^j^ju OJXi ^j-^j ^-U^U^, ( _ r >*j xl^ ^-^-5 <_£jt ^-~& tj* ^•V-j J , ( y 

Uzeyir (a.s.)in ogullannin kissasidir ki, babadan babanin ahvalini 

sordular. Uzeyir dedi ki: "Evet, onu gordum geliyor!" Ba'zisi onu 

tanidilar ve bf-hus, oldular. Ba'zilan ki, tanimadilar dediler ki: 

"Miijde verdi, bu bf-hu§luk nedir?" 



Bu siirh-i §erif icin kiigiik bir mukaddime lazimdir. Buhtu'n-Nasr, Beytii'l- 
Makdis'i harab ve ahalisini esir ettigi sirada Uzeyir (a.s.)i da esir etmi§ ve er- 
kek esirler ile beraber kendisinin payitahti olan Babil'e goturmus, idi. haz- 
ret bir miiddet sonra esaretden kurtulup, Kudiis-i §erif tarafina tevecciih ede- 
rek harabe karyesine geldi. Agaclardan biraz incir ve uziim topladi. incirden 
birazini yedi ve bakisini sepete ve iizumu de sikip §irasini bir tuluma koydu. 
E§egini de oniinde bir yere bagladi. Kendisi dahi bir duvara dayanip oturdu. 
"Bu yikilmis. karye nasil ma'mur olur? Allah Teala bunu nasil diriltir?" diye 
diisuniirken ku§luk vakti olu halinde kaldi. Bu hali ashab-i Kehf gibi yuz se- 
ne devam etti. Yiiz seneden sonra giines. batarken dirildi. Ku§luk vaktinden 
ak§ama kadar uykuda kaldigim zannetti. Halbuki e§egi 61mu§ ve kemikleri 
dagimk bir halde kalmis, idi. Bu hale taacciib ile bakarken, "Bu halde ne ka- 
dar kaldin?" diye bir nida isjtti. Ve ona cevaben, "Bir giin veya yanm gun 
kaldim!" dedi. Tekrar hitab geldi ki: "Hayir, yuz yd kaldin! Taamina ve sara- 
bina bak, bozulmadi! E§ege de bak, nasil dldii ve eczasi dagildi? l§te §imdi biz 
onu diriltirizf" Bu hitabi muteakib e§ek dirildi. Bu kissa sure-i Bakara'da, 
...lii/^ J* %f± '^j C) J* *y ^JJir J! (Bakara, 2/259) ["Yahud gormedin mi 
o kimseyi ki, evlerinih duvarlan catilan tizerine cokmu§ (alttist olmusj bir ka- 
sabaya ugradi..."] ayet-i kerfmesinde mezkurdur. Ve bu vak'arun dakaiki de 
Fususu'l-Hikem'de Fass-i Uzeyrfde cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri tarafin- 
dan beyan buyurulmu§dur. Uzeyir (a.s.) dirildikden sonra kendi ailesi tarafi- 
na muteveccih oldu. Yuz sene zarfinda ogullannin kimisi yuz yirmi ve kimi- 



*&$&> 



&^ MESNEVl-1 SERIF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

si yiiz otuz yasina girip ak sacli ihtiyar olmus idi. Kendisinin hayat-i cisma- 
niyyesi munkati' olup cesedi hukm-i tabiat haricinde kaldigi icjn ihtiyarlama- 
mis ve yattigi halde gene, olarak kalmis idi. hazret Tevrat-i §enf in hafizi 
oldugundan halk Uzeyir oldugunu hifzmdan tamyip bildiler. Bu siirh-i §erff 
ogullan ile olan raulakat hakkindadir. 

jJo J1j>-i j ol—jj «x»l jj£> jjj\ jjy~ oIjjj j 1 ?-*-*' 

3257. £}e$it yerinde ahval-i pederden sorucu aelmis olan r llzeyir'in ogullan gibi. 

Ya'ni, vehim sahibinin kelam-i enbiya ve evliyadan isjttigi sozii miijdeye 
ve habere atfetmesi ve akil sahibinin bunu nakd ve hal-i hazir gormesi, Uze- 
yir (a.s.)in ogullannin hali gibidir ki, babalannin ahvalini yol iizerinde soru- 
cu olmustar idi. 

Ol^flJ Jul (J Lj jU.jJu ( _ ri d\yr jLibU j j£ jLi^l ^JS 

3258. Onlar ihtiyar olmus ve habalan delikanh ill; imdi babalan ansizm one 
geldi. 

Uzeyir (a.s.)in ogullan miirur-i eyyam ile sacjan ve sakallan agarmi§, hi- 
rer ihtiyar olmus. ve cenab-i Uzeyir ise yukanda izah olundugu iizere iizerin- 
den hayat-i tabiat gunleri gecmediginden delikanli kalmis, idi. Uzeyir (a.s.) 
ansizin ogullannin online gikageldi. 

3259. vakiaki ondan, Gu uolcu! S^lcaba bizim r Llzeuir' imizden kaberin var 
mi? diye sordalar. 

3260. *jlua bir kimse bize dedi ki: * r Buqiin o se.ned. umutsizlikden sonra di- 
[3274] , . . „ v ' 

sandan ensu. 

"Sened", mutemed ma'nasinadir. Ogullan Uzeyir (a.s.) in kendisini bir yol- 
cu zanmyla dediler ki: "Bizim babamiz olan Uzeyir'i gdrdiin mii? Ve ondan bir 
haber var mi? Zira birisi bugun bize o mu'temed olan babamz, hayatindan 
umidinizi kesmi§ oldugunuzdan sonra disandan size gelecekdir!" dedi. 

3261. ^Dedi: "€vet, bemien sonra erisecekdir." birisi bu miijdeyi isittiai vakit 
hos oldu. 



<^po 



AHMED AVNI KONUK 

.sbsjl e/'J^rf Cj>-UJuj jTj Ol _j -iL^ ^Ij _/»£~* l£^ "^Jls^ '—^^ 

3262. Gy miijdeci §ad oil" diye bagirdt; ve o diaeri tanidi, bi-hu§ olarak du§tu. 

^ii> OlT ji jobi! j$ & j^ Oj^ <j\ o-w-l <oj* <jU- <>- aT 

3263. ^ZWi fci: "6y serseml ^A/e miijde yeridir? JzLira, biz $eker menba'ina 
dii§tuk." 

Malum olsun ki, bir taife zat-i Hakk'i noksan sifatlardan veya mumkina- 
tin sifatlanndan suret-i mutlakada takdfs ve tenzih ederler. Bunlar Zat-i 
Hakk'i sifat-i tenzihiyye ile bilmi§, fakat mezahirde zuhur cihetinden gorme- 
mi§ ve bilmemi§dir. Bunlar hakikatde ma'rifetullahdan kasirdir. Zfra "Hak e§- 
yayi zatiyla degil, ilmi ile muhitdir" derler ve zatdan sifat-i ilmi ayinrlar. Ve 
e§yayi adem-i mesabesindeki zillden addederler. Halbuki Hakk'in zati e§ya- 
dan haric, olunca kendisi kayd ile mukayyed olur. Binaenaleyh Gul§en-i Riz 
sahibi bunlar hakkinda: ^ oiri^i cu~~^>- Jl-j Ya'ni, "Idrakat-i tenzih bir 
gdzlulukdur" der. Arif-i kamil ise, "Hak, hakfkat-i vahidedir. Ya'ni, sifatdan 
muarra olan zatiyla cemf-i taayyimatdan miinezzehdir. Zfra o mertebede 
gayriyet ve ikilik yokdur; ve Hak her§eyin suretinde zahir olmu§ ve her bir 
taayyiinun nefsine tecelli etmi§ olmasi i'tibariyle kaffe-i taayyiinata mu§te- 
bihdir" der. Binaenaleyh bunlann her iki gozii de goriicudur. Bunlar insan-i 
kamil mazhannda Hakk'i mu§ahede ederler. Nitekim Fenduddfn-i Attar haz- 
retleri Biser-nime'tennde §6yle buyururlar: 

"Ahmed (aleyhi's-salit u ve's-selam) bu mertebe-i kevnde ahaddir, Eyis ada- 
mi, sirr-i Hakk'i sana agik soyleyim!" 

Imdi tizeyir (a.s.)in ogullanndan evvelkisi, Hakk'i, insan-i kamil mazha- 
nnin gaynnda arayan ve ikincisi, insan-i kamili goriince onda Hakk'i mu§a- 
hede edip taniyan kimsenin misalidir. Beyt-i Hazret-i Attar: 

"Kisinin §ahi tamyici olmasi lazimdir, ta ki her libas iginde sahi tanism!" 

JJLs i^ijz^j^* JJm *J>>j fi-^T ^j' J •& J^ (j^si J <^-~^ i>y* Ij *-*j 

3264. Uehm i$in miijdedir; ve aklin oniinde- nakiddir. JE-tra ki vehmin gozii 
gaibin mahcubudur. 



(TNgp^ 



PpT^ MESNEVf-1 SERfF SERHi / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

Enbiya ve evliyanin Hak hakkindaki ihbari, Hakk'i insan-i kamil maz- 
harimn gaynnda arayan sahib-i vehm igin mujdedir; ve fakat, akil sahibi 
igin hal-i hazinn beyamdir ve nakdidir. Cunkii, akil sahibi bu haberden 
muhbirin zatma intikal eder. Vehmin gozii ise, Hakk'i e§yanin haricinde ve 
gaib zannederek bu gaibin mahcubu olur. Ve Resul-i Ekrem Hazretleri'nin, 
jJ-i ls'j ■& J\j cy " Beni goren muhakkak Hakk'i gordu" soziinu te'vil edip, 
"guya" kelimesini getirerek "Guya ve ke-enne ^ Hakk'i gordii" der. Ve 
Hakk'in suretlerde zuhurundan cahil olur. Ve Jji Z-'j ^ \JJs C3a (Bakara, 
2/115) ya'ni, "Ne tarafa donersen Hakk'in zati ve vechi vaki'dir" ayet-i ke- 
nmesini kendi anlayisma gore te'vil edip bu anlayi§ma da "kitab ve §eriat" 
ismini verir. 

3265.- Uiafirler i$in dert ve mii'minler i$in be$udir. Jakal basu olan goz onun- 
ae naka-i hdldir. 

Enbiya ve evliyanin vucudu ve onlann ihban, kafirler igin derddir ve 
elemdir. Zfra kafirler kendi nefislerinin ve enaniyetlerinin iktizaat-i dairesin- 
de serbestge hareket etmek isterler ve ancak hayat-i diinyaya meclub olup 
ondan ba§ka ya§ayi§ olmadigina hiikmederler. Enbiya ve evliya ise onlann 
keyiflerini kagmr ve bu yiizden onlarda elem ve dert peyda olur. Ve fakat 
mii'minler igin mujdecidir; gunkii enbiya onlara hayat-i bakiyeyi teb§fr eder- 
ler ve cennet-i acili tavsif edip oraya duhule sebep olan a'male tesvik ederler. 
Fakat enbiyanin gerek zati ve gerek sozleri basiret gozii agik olan kimseler 
igin nakd-i haldir. Ya'ni bu kimseler Hakk'i bu alemde mu§ahede eder ve cen- 
neti bu alemde bulurlar. 

3266. ,Ztra ki, a§ik nakd-i demi i$inde mestdir, §uhhesiz kufiir ve unandan ber- 
ierdir. 

"Nakd", ali§veriste pe§in ve derhal verilen para demekdir ki, "veresiye"nin 
mukabilidir. Burada acil ve pesm olan §ey ve hal ma'nasina kinayedir. 
"A§ik"dan murad, basar-i basireti agik olan kimselerdir. Ya'ni, "Basar-i basi- 
reti agik olan Allah'in a§iklan Hakk'i gormek igin ahirete intizar etmezler. Bel- 
ki hayat-i diinyada mu§ahede igindedirler. Ve bu mu§ahede-i acileden sarhos, 
olmusjardir. Onlar boyle gelecegi haber verilen hali acilen ve zaman-i hal igin- 



G^^B 



AHMED AVNl KONUK 

de gordiikleri ve bulduklan cihetle mertebe-i siifliyetde kalan kiifur ve fma- 
nin haricine gikmi§lar ve bu siifli mertebeden yiikselmisjerdir." Zira kiifur ve 
iman goriiimeyen §eye taalluk eder. Kafirler bu alem-i kesffin ahkamiyla 
me§gul olup peygamberlere muhalif kaldiklanndan gormedikleri ahireti inkar 
ederler. Mii'minler ise, bu alem-i kesffin hicabati altinda olup ahval-i ahireti 
gormemekle beraber peygamberlerin sozlerine inamrlar. Binaenaleyh kiifur 
ve iman goriiimeyen bir hale taalluk eder. U§§ak-i ilahi ise ahval-i ahireti ba- 
sar-i basiretleriyle mii§ahede ettiklerinden onlann nazannda kiifur ve lmanm 
taalluk edecegi bir §ey kalmaz. 

3267. Otiifiir ve iman her ikisi onun kapicisidu. JZira o i$dir ve kufur ve din 
ona kabuk gibidir. 

"Kiifur ve iman a§ik-i Hak olan kamilin hakikatinin kapicisidir. Zira onun 
hakikatinin mii§ahedesine ehl-i kiifriin kiifrii ve ehl-i fmanin dahi iman-i 
gaybfsi perdedir." Yukanda izah olundugu iizere kiifur ve iman goriiimeyen 
§eye taalluk eder. Kafir inanmadigi bir §eyi gorse bile te'vil edip inkannda is- 
rar eder. Ya'ni kafir hem esasi ve hem de keyflyeti inkar eder. fman-i gaybi 
sahibi de iman ettigi §eyi gorse de kendi hayaline mutabik olmadigi igin, "0 
degildir" der; ya'ni, esasa iman ve keyflyeti inkar eder. Nitekim bir kimse Hi- 
zir (a.s.)i gormeyi sjddetle arzu edermi§. Hz. Hizir bir rengber kiyafetinde kar- 
§isina gikip, "Ben Hizir'im, ne istersin?" dedigi vakit hayaline mutabik bir su- 
ret olmadigi igin Hizir' in viicuduna imam oldugu halde kabul etmemis, ve 
onun iman-i gaybisi Hizir'i kabule hicab olmu§dur. Zira o hakikat ve ma'na, 
cevizin ve bademin igi gibidir. Ve kiifur ve din surete taalluk ettigi igin o 
ma'naya ve hakikate kabuk gibidir. 

<uilj C^Ji y& db\J jL; «»Ij j> jj CX^>- j-ij j£ 

3268. Uiujiir t/tiz $evirmi§ kuru kabukdur. Oman dahi lezzet hulmu§ kabukdur. 

Mesela bademin di§ kabugu kuruyup di§a dogru kivnlir ve kapkara olur. 
Ig ile higbir ittisali ve miinasebeti kalmaz. Fakat ige muttasil olan ince kabuk 
igden lezzet bulmu§dur. Nitekim bademin beyaz olan igine muttasil ince za- 
n kabuk bademin igi ile beraber gignenir. Zira imanda esas kabul ve fakat 
keyfiyet inkar olunur. Binaenaleyh imanin esas olan ma'naya ve ige ittisali 
vardir. 



C £^S B 



MESNEVf-i §ERI"F §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

3269. !7Curu kabuhlann yeri ate$dir. JMagz-i cana mutiasil olan kabuk ho? 
dur. 

Kuru kabuk mesabesinde olan kiifriin yeri mahall-i celal olan ate§dir. Can 
magzina muttasil olan iman-i gaybi kabugu latifdir. ig ile beraber kabil-i isti- 
fadedir. 

3270. Dialhuki i$, ho§ olan meriebeden daha yuksekdir. Uio§dan daha yuhsek- 
dir, pinkii lezzet-giisterdir. 

Mu§ahede-i hakikat mertebesi, ig olan hakikate muttasil olmakla hos, ve 
latif olan fman mertebesinden daha yuksekdir. ho§ mertebe daha yiiksek- 
dir. Qunku bu fman kabuguna lezzet yayicidir. 

3271. 13u soziin nihayeti yokdur, riicu et! Ta ki, CM&sa'm denizden toz ci- 
karsin! 

Ya'ni, "Bu mu§ahede ve fman ve kiirur mertebe ve hallerinin miitealliki 
olan soziin nihayeti yokdur, bunlan birakayim; ta ki benim Musa-yi ruhum 
hakikat deryasindan tozlar gikarsin!" Zfra tevhid-i sirfa muteallik olan ma'na- 
yi elfaz kisvesine koyup, anlatmak pek uzundur ve nihayeti de gelmez. Bi- 
naenaleyh bu bahisden riicu' edelim. Musa (a.s.) Bahr-i Ahmer'e asasryla 
vurup yardigi ve Benf-lsrail igin agtigi yollardan toz gikanldigi gibi benim Mu- 
sa-yi ruhum dahi hakikat deryasindan bana tabi' olanlara selamete vusul 
yollanni agsin ve ka'r-i deryanm tozlan mesabesinde bulunan siiluke mute- 
allik elfazi gikarsm. Ma'lum olsun ki, imam-i Gazzali hazretleri lhyau'1- 
Ulum'da buyurur ki: "Magz-i tevhidin iki kabugu vardir. Bunlar igden uzak- 
dir. Birisi budur ki, lisanen soylenir fakat kalben tasdik olunmaz. Bu miina- 
figin tevhididir. tkincisi lisanen soylenir ve kalben de tasdik olunur. Bu tev- 
hid avam-i halkin ve ilm-i kelam erbabimn tevhididir. Ve ig olan tevhfd bu- 
dur ki, muvahhid zahir olan her bir fiili ve vesaiti nazanndan kaldirmak su- 
retiyle Hak'dan goriir. Onun ibadeti ancak Hakk'a olur, onun gaynna degil!" 
i§te halka, bu magz olan tevhfdi elfaz ile anlatmak gayet miisMdir. Bu tev- 
hid kavaid-i siiluke ittiba* ile zevken anla§ilir. 



*<&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

X^ a^xi d~lJ\j J>~> jl ^ *uf j>\ f lj* Jap j_^ j^ 

3272. IZu avdrrun akkna layik s'6ylmmi$ oUu. Onun hakisi sozden cjizlenmis 
oliu. 

"Binaenaleyh bu magz olan tevhfde miiteallik sozler avam-i halkin akhna 
miinasib elfaz ile soylenmis. oldu. Daha soylenmesi fcab.eden sozler var idi. 
Fakat avamin akli ve fikri bu sozleri idrake miisait oimadigindan onlar gizli 
ve metruk kaldi." Zira bu sozler vahdet-i viicud sirnna dairdir. Bu vahdet-i 
viicudu avam degil ulema-i zahir ve ilm-i kelam erbabi bile anlamakdan aciz 
kalmistar ve hatta tarikat-i Nak§ibendiyye'ye mensub olup ulema-i zahirin 
meslegini ihtiyar etmis. bulunan Imam-i Rabbani bile sirr-i viicudu idrak ede- 
medigi icm, gerek §eyh-i Ekber hazretlerinin ve gerek Fususu'l-Hikem §arih- 
lerinin aleyhinde bulunmus. ve Mektubifmfa bu zevat-i kirama ta'n ve i'ti- 
raz etmi§dir. Nitekim Mesnevf-i §erif §arihlerinden ve tarikat-i Naksjbendiy- 
ye'den Hindii Imdadullah (k.s.) hazretleri Vahdet-i Viicud Risalesi'nde su iba- 
releri yazmi§dir: 

"Bu mes'elenin esbab-i siibutiyyesi cok nazik ve nihayet derecede dakfk- 
dir. Fehm-i avam ve istilah-i urefadan ari oldugundan belki ulema-i zahir onu 
idrak edemezler. Ulema soyle dursun belki heniiz sulukunu itmam etmemis. 
ve makam-i nefisden gecip mertebe-i kalbe vasil olmamis. bulunan sufiler bi- 
le bu mes'eleden zarar goriirler ve mekr-i nefisden ve tezelziil ve lagzfs-i pa- 
dan cah-i ibahete ve ka'r-i dalalete bas asagi dii§erier. Belki bircok giiruh 
du§miislerdir bile!.." 

3273. 6y muitehem senin akhnin alhni kmnhdir. ( J(,irinii ilzerine sikke rnuh- 
runii nasil koyayim? 

"Muttehem", kabahatlanmi§; "kuraze", altin kinntisi demekdir. Ya'ni, "Ey 
nefsin arzulanni icra etmek suretiyle kabahatlanmis. olan kimse! Senin altin 
gibi olan aklin heniiz parcalanmis bir haldedir. Bu esya-yi kesirenin her bin 
akhnin nazannda viicud-i nefsu'1-emri ile mevcud olup onlann herbirine hi- 
rer suretle alakasi vardir. Binaenaleyh bu kadar parcalanmis. olan bir akil uze- 
rine vahdet-i viicud sikkesini ve tevhid-i zat ve sifat ve esma ve ef'al sikke- 
sini nasil vurayim?" Ve mesela a'reru'l-urefa Imam-i Aliyyii'l-Murtaza (k.v.) 
efendimiz hazretlerinin §u: 



*<m? 



MESNEVf-1 §ERlF SERHi / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

"Ey o zat-i celil ki, unutan kimse unutmasiyla onu zikreder. Ve ey o zat-i ce- 
lil ki, asiisyamyla ona Mat eder" 

beyt-i serifini soylesem, §er'e mugayirdir zanniyla bin kerre istigfar edip ka- 
garsin. Zira sirr-i viicudu havsalan almaz. Nitekim bu ma'nada: 

"Kiifur ve Islam, "0 vahiddir, O'nun serikiyokdur!" deyici oldugu halde O'nun 
yolunda ko§ucudur" 

buyurmusjardir. 

3274.* (Senin akirn yuz muhim uzerine, hinlerce arzixya ve pefc pofe. $ei/e ffl.fe.sirn. 
otunm.u$tiur. 

"Muhim", giig i§ ve zaruri ma'nasinadir. "Timm", derya ve gok mal ve su 
uzerindeki har ii ha§ak; ve "rim", magz ve toprak ve gok mal ma'nalanna- 
dir. Ve "timm ii rim" pek gok §ey ma'nasinadir. Ya'ni, "Senin akkn birgok ih- 
tiyacat-i diinyeviyyeye muallak olmu§ ve binlerce nefsinin arzulanna ve pek 
gok mala taksim olunup dagilmi§dir." 

3275. €czayi ask ile cem eimek lazimdir, id ki Semerkand ve ^imisk gibi 
olasin! 

Altin gibi olan aWimn masiva-yi Hakk'a dagilmi§ olan pargalanm ask-i 
Hak ile toplamak lazimdir. Ta ki bu toplamak netfcesinde Semerkand ve §am 
§ehirleri gibi cemiyetli ve ma'mur olasin. 

3276. ^Uakiaki arpa arpa i§ttbahdan cem' eiiin, soma senin iizerine padisahm 
sikkesini vurmak miimkindir. 

"Cev", arpa demek ise de, burada "bir miskalin yiizde biri" ma'nasinadir. 
Zira bir miskal "yirmi kirat" ve her bir kirat "be§ arpa" agirliginda bir vezin- 
dir. Altin gibi kiymetli madenler bu vezinler ile tartihr. Ya'ni, "Altin mesabe- 



^ 



jgpr^ AHMED AVNI KONUK 

sinde olan aklinin pargalanm §iibheden ve vehimden arpa arpa topiayip on- 
lan bir kitle haline getirdigin vakit iizerine padi§ahin sikkesini ve ma'rifetul- 
lah damgasini vurmak miimkindir." Dagimk bir halde iken bu sikke darb olu- 
namaz. 

(U- Oj j ^ ^ ijU y j\ {\± y Oj>1 iSy^ J&* j j_} 

3277. Ue eger ham olan sen, hir miskalden ziyctde olursan sah senden hir alhn 
kadeh yayar, 

"Ham", muhatabin sifatidir. Bir "miskal", yiiz arpa agirliginda bir vezin- 
dir. "§ah"dan murad, Hak'dir, Ya'ni, "Ey ham olan muhatab! Eger sen dagil- 
mi§ olan aklinin parcalanni topiayip bir miskal agirhgindan ziyade bir kitle 
haline koyarsan Hak Teala hazretleri senin o toplu altm olan akhndan bir al- 
tin kadeh yapar ve onun icme sarab-i ma'rifetini koyar ve sen o sarabi ehli- 
ne icmrsin." 

o\y>- J-^»j (j\ J^jj^s *Jb j xi>{> »Li i_->Lil1 *A j fU *J> j! j> ^ 

3278. niinaenaleyh. onun iizerinde sahin hem adx ve hem elkabi ve hem onun 
sureti olur, ey vast isieyiri! 

"Elkab", lakabin cem'idir; ve "lakab", ism-i asliden sonra konaa isimler 
demekdir. "§ahid"den murad, Hak'dir ve "suref'den murad, sifatdir. Ve bu 
ta'bfr ile, *s jy ^ J* ^j^- *ii\ o\ ya'ni, "Allah Teala Adem'i kendi sifati iizerine 
halk etti" hadis-i §erifine isaret buyurulur. Nitekim Adem Hakk'm, Hayat, 
tlim, Sem\ Basar, trade ve Kudret ve Kelam sifatlanni hamildir. "NanV'dan 
murad dahi, kezalik esma-i ilahiyyedir. Zira insan-i kamil mazhar-i ism-i 
Zat'dir. Ve ism-i Zat olan "Allah" bilciimle esmayi cami'dir. Ya'ni, "Hak Te- 
ala senin dagimk olan aklinin toplanip hepsini bir ma'rifet kadehi yapip iize- 
rine de bilciimle esma ve sifauni ve lakablanm nak§eder ve sen alem-i kevn- 
de Hakk'in halifesi olursun. Ey Hakk'a vasil olmak isteyen kimse! Cem'iyye- 
tinin neticesinde sana boyle lutf-i ilahi vaki' olur." 

3279. Uiatta hi ma'suk sana hem ekmek ve su, hem $era<j ve mahhub ve me- 
ze ve sarab olur. 

Ya'ni, keserat-i alem mezahir-i esma ve sifat-i ilahiyye olup Hak bilciim- 
le e§yada huviyeti ile sari oldugundan her biri Hakk'in vechinin perdesi olan 



*#%&> 



MESNEVf-I §ERlF §ERHt / VIII.' ClLT • MESNEVI-4 • 

e§ya suretleri nazanndan kalkar. Ekmekde ve suda ve tenvir aletlerinde ve 
mahbublarda ve mezede ve §arabda ancak ma'sukun olan Hakk'i mii§ahede 
edersin. Rubai: (Lemeat dan) . 

J\£j ^ >j*- £ \j >y± \xf J^ij Qi^t y J\f aT ^f 

"Dedim ki: "Sen bu zMhk He kime mahsussun?" Boyle cevap verdi: "Kendi- 
me mahsusum, Muhakkak yektahk benim §ammdir. Ben hem a§kim ve hem 
a§ikim ve hem de ma'§ukum. Hem aymeyim, hem cemilim ve hem de tema- 
§a-gerim!" 

3280. 'Jiendini cem! et, cemdat rahmetdir, ta ki olan §eyi sana soyleyehileyim! 

"Akil ve fikrini tefrikadan cem' et! Zira hadfs-i §enfde, u»j isXJ-\ ya'ni 
"Cemaat rahmetdir" buyurulmu§dur. Eger dagilmis, olan ecza-yi akil ve fikri- 
ni ask-i Hak lie cem' edersen sana bu alem-i halkda olan vahdeti soyleyebi- 
lirim." Eger aklini ve fikrini viicudda miistakil olduklanni tevehhum ederek 
bu e§yaya taksfm edersen, vahdet-i viicuda datr sozleri dinlemeye ehil olma- 
digm anla§ihr ve sana bundan bahsetmek dahi bo§ olur. 

3281. 2,ira ki, soylemek tasdik vfindir. Can sirk-i Diakk'in tasdikinden heridir. 

Ya'ni, "Soylemek, dinleyen kimsenin tasdik etmesine muessir olmak igin- 
dir. Halbuki §irk dedigimiz ma'nanin cam ve esasi hak olan sozii tasdik etmek- 
ten beridir." Malum olsun ki, ulema-i zahir "viicud-i Hak" ve "viicud-i halk" 
olmak iizere iki viicud oldugunu iddia ederler. Ve alemin viicudunu viicud-i 
nefsu'1-emr ile mevcud bilirler ve derler ki: "Peygamberler nefsii'1-emr ne ise 
onu teblig ederler. Ve eger nefsii'l-emirde mevcud bir olsa ve onun gaynnin 
viicudu olmasa setretmezler ve nefsii'l-emrin hilafini soylemezler idi. Halbuki 
vahdet-i viicud mu'tekidleri viicudun iki olmasina kail olan kimseyi musrik 
addederler. Enbiya vahdet-i vucuda da'vet eylememisjer, viicudun iki olmasi- 
na kail olan kimseye mu§rik dememisjerdir. " Bu sdzler Kur'an ve ahadfs-i §e- 
rifenin dekayikina vakif olamayip ancak zahiri gormekden miitevelliddir. Vah- 
det-i viicud hakkmda gerek Kur'an'da ve gerek ahadfs-i §erifede sarahat dere- 
cesinde isaretler vardir. Ulema-i zahir onlann hepsinin ma'nalanm te'vil edip 



CV^> 



AHMED AVNt KONUK 

kendilerinin dar olan daire-i ru'yetlerine sokmak isterler. Resul-i Ekrem Efen- 
dimiz, bu zahir-bin olanlar hakkinda, u**Ji J* J3 v* J cy J*\ ^ J ^^ ya'ni, 
"Benim ummetimde §irk kanncanin miicella bir §ey uzerindeki yuriiyu§unden 
daha haffdir" buyurmu§dur. Bundan daha sarih ne buyursun? Kur'an-i Ke- 
rfm'de, il^'j cJk ^ JJ> (Miiddessir, 74/11) ya'ni, "Yaratagim kimseyi be- 
nim ile vahfd olarak birak!" buyurulur. -lit '4'j '^ i^Jy ul> (Bakara, 2/115) 
ya'ni, "Ne tarafa tevecciih ederseniz Hakk'in zati ve vechi vaki'dir" ayet-i ke- 
rimesini onlar birtakim tekelliifat ile te'vil ederler. Eger Hakk'in ihatasi onlann 
dedikleri gibi ilmi olup bu e§yada hiiviyyet-i ilahiyye sari olmasa, bu alem-i 
kesafetde olan insanlann teveccuh eyledikleri yerde Hakk'm zati ve vechi va- 
ki' oldugu ma'nasi abes olurdu. Fakat onlara bu ma'nayi anlamak miimkin 
degildir. £unkii onlar kendi i'tiraflan vech ile vucudu ikiye ayinp Hakk'in var- 
hginin kar§isina bir varlik daha dikip her vechi ile Hakk'in vticudunun gayn 
addettikleri bu vucudu gizlice Hakk'in viicuduna §erik ittihaz ederler, sonra da 
"Biz mu§rik~i naff degiliz" derler. Imdi mademki hadfs-i §enfde beyan buyrul- 
dugu uzere onlarda boyle sjrk-i haff vardir, vahdet-i sirfa dair ne soylesen tas- 
dik etmezler. Zira §irkin cam ve esasi Hakk'i tasdikden beridir ve uzakdir. Bi- 
naenaleyh onlarla konusuldugu vakit bu "§irk-i haft" dairesinde konusmak 
icab eder. Nitekim VI. ciltde cenab-i Mevlana efendimiz buyururlar: 

"Ey putperest! Mademki §a§ilann arkada§i olduk, mu§rikge konusmak lazim 
gelir!" 

Zjj^i** bj*-< * "-/».* OL* ji (_lJl* j-iw>- j> AiAi c~*-~j OU- 

3282. ^felegin karnmda olan §ey iizerine taksim olunmus can, altmis sevdd 
arastnda muster ehdir. 

"Ha§v", batinda olan §eye derler. "Felegin karm"ndan murad, suver-i 
muhtelife-i kesfredir. Ya'ni, "Felegin icmde bulunan bircok suretlere taksim 
olunmus. olan o kadar sevda ve heva arasinda mii§terek bir halde olmusdur 
ve o suretlerin her birine ayn ayn alakasi vardir." Hind niishalannda "hasv-i 
felek" ["felegin karm"] yerine "cew-i felek" ["felegin havasi"] vaki'dir. 

3283. n^inaenaleifh. siikui ona $ok subui verve. HZoule olunca ahmaklann ceva- 
tt sukut qel&i. 



tt $^> 



MESNEVI-1 §ERIF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

Ya'ni, cam keserata muallak olan kimseye kar§i siikut ,etmek ve vahdet- 
den bahsetmemek ona siibut ve siikunet verir. Zfra soylesen onun batini kar- 
ma kan§ik bir hale gelir ki, bu hal onun hakkinda mucib-i fesad olur. Boyle 
olunca keserat-i mevhumeye viicud verip alaka eden ahmaklara kar§i verile- 
cek cevab siikutdur. 

3284, ^unu hiliyorum, fakai tenin sarho$lucju benim muradtm olmaksizin aqiz 
apyor. 

Ben ahmaga verilecek cevabin siikutdan ibaret olacagini bilirim. Fakat ne 
yapayim ki benim vucudumda zahir olan hal, ruhumun ahkamidir. Zfra ci- 
sim mest olup kendinden gegmis. ve ruhumun hiikmu altinda kalmisdir. Bi- 
naenaleyh ruhumdan feveran eden esrar ve hakaik, benim muradim, ya'ni 
cismimin muradi olmaksizin agzimdan cikar. 

jl y olj^Li *j ssj? Obo j>\ j\~*\>- jl _J * — h& £ Ob>- Of 

3285. Otfitekim aksirikdan ve esnemecien bu agiz senin muradin olmaksizin 
a$ilu. 

i * 

Bu "Ben her gun Allah'a yetmi§ kere istigfar ederim" 
hadisinin tefsfri hakkindadir 



Bu hadis-i §enfin ibaresi hakkinda muhtelif rivayetler vardir. Mrenin bi- 
risi surh-i §enfde oldugu gibldir. Ve digeri de, J «u» >cu-V j\ 3 ^ j* ouj -gi 
Ija sU rjJ . y ya'ni "Ba'zi ahvalde benim kalbimin iizeri perdelenir. Muhakkak 
ben Allah'dan giinde ytiz kere magfiret isterim" suretindedir. Caiz ki, bu ha- 
dis-i §erif fem-i saadetden muhtelif zamanlarda bu suretle iki defa sadir ol- 
sun! Ve "yetmi§" ve "yiiz" adedi hasr igin degildir, belki gokluk beyam igin- 
dir. "Ben her gun cok istigfar ederim" demek olur. Bu hadis-i §erifin tefsfrin- 



°$^g> 



AHMED AVNt KONUK 

de de ihtilaf vardir. Ba'zilan "kalbe gelen perde"den murad, halki davet icin 
bu alem-i kesafete tevecciih buyurmalandir derler; ve ba'zilan da, Resul-i Ek- 
rem Efendimiz daima terakkide idi, her bir mertebeye terakkf buyurdukca 
onun madunundaki mertebeyi hicab addedip istigfar buyururlardi, demisjer- 
dir. Cenab-i Mevlana efendimiz varis-i kamil-i Nebevi oldugu cihetle bu ha- 
dis-i §enfln tefsfrinde ewelki ma'nayi alip buyumrlar ki: 

jL iisi» j* jjj pT^y jb j j jig j ^ j^^* 

3286. '^Peygamber aibi soylemehden ve sag.makaan, ben aunae yetmi$ kere tevbe 
getiririm. 

Peygamber gibi, maarif-i ilahiyye hakkinda soz soylemekden ve esrar ve 
hikem-i rabbaniyye incilerini sacmakdan giinde yetmis. kere pi§man olurum 
ve bircok tevbeler ederim. 

3287. {jakat o sarho§luk iovbe bozucu olur. HSu ten mestligi unuUurucu. ve el- 
bise soyuaidur. 

Fakat cismin ahkam-i ruhiyye altmda zebun olup uyu§masi ve sarhoslu- 
gu cismin diriligi ve halka tevecciihu zamamndaki tovbesini bozucu olur. Zi- 
ra bu tenin sarho§lugu o cismin diriligi ve ayikhgi zamamndaki tdvbeyi ve 
nedameti unutturucudur ve muhakemat-i akliyye libasmi soyucudur. Ma'lum 
olsun ki, peygamberierin niibuvveti zahire ve velayeti batina muteveccihdir. 
Niibiivveti cihetinden zahire ve halka teveccuhii zamamnda isneyniyete ve 
keserata mustenid olan §erfatla mutekellim olurlar. Ve velayeti cihetinden ba- 
tina ve Hakk'a tevecciihu zamamnda vahdet-i viicud ile ve hakikatle mute- 
kellim olurlar. Nitekim Resul-i zfsan Efendimiz'in, JLUi ^jVi j* j^ ^ J> 
M J* -^ ya'ni, "Eger siz ipinizi arz-i siiflaya sarkitsaniz elbette Allah'in 
iizerine dii§erdi"; ve u^Ji j* j*Ji ^-p j* j^\ j*\ j J^J! ya'ni, "Benim iim- 
metimde §irk, miicella bir ta§ iizerindeki kanncamn yuruyii§unden daha giz- 
lidir"; ve *ui y> ^\ d\i j**i\ ±~s V ya'ni, "Dehre sovmeyin! Zfra dehr ancak Al- 
lah'dir" buyurmasi ve emsali ahadfs-i §erife velayetleri cihetinden buyurdu- 
gu ahadis-i §enfedendir ki, striate nazir olan ulema-i zahire, vahdet-i viicu- 
da dair olan bu hadislerin ma'nalan mu§kil gelir ve "mute§abihatdandir!" de- 
yip ma' nalanni anlamaya ugra§mazlar. Ve "Peygamber vahdet-i vucuda da- 
ir soz soylemedi" deyip vahdet-i viicudu miinkir olurlar. Ve varis-i kamil olan 



eggpp 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

evliya dahi, jji^i ^ *Wtf" ^»i *u* ya'ni, "Benim ummetimin alimleri Beni- 
israil enbiyasi gibidir" hadis-i §erifi mucibince nubiivvet-i ta'nfiyyeyi haiz ol- 
duklanndan, halka tevecciihlerinde §erfati takviye icin §erfatla ve cihet-i ve- 
layetleriyle Hakk'a tevecciih ettikleri vakit dahi hakfkatle miitekellim olurlar. 
Nitekim varis-i kamil olan Hz. Mevlana (r.a.) efendimizin bu Mesnevi-i §e- 
nTdeki beyanat-i aliyyeleri bu halin §ahididir. Gah niibuwet-i ta'nfiyyeleri 
cihetinden §enat-i Ahmediyyeyi takviye ve gah cihet-i velayetleriyle bircok 
esrar ve hakaiki ibzal buyururlar. 

3288. r \Xzun olan tarihin izhanmn hihneti, sir hilici iizerine sarhosluk alh. 

"Tarih", vakit bildirmek, ta'rifu'1-vakt ma'nasinadir. "Tarih-i diraz", 
"ezel"den kinayedir. "Vakt-i ezelin izhanmn hikmeti o vaktin sirnni bilici 
olan nebiyy-i miirselin ve veliyy-i kamilin cismi ve zahiri iizerine sarho§luk 
havale etti." "Ezel vaktinin sinT'ndan murad, hakayik-i e§yanin isti'dadlan 
iizerine vaki' olan kaza-yi ilahidir ki, bunlar sirr-i kaderdir. 

-Alii ^Jstsr jl k*z£ OLi^ i_->l *Ip j JJs j&~ i> 0L$^> jlj 

3289. Qizli sir ceffel-kalem cihetinden, hoyle davul ve bayrak su fiskutci ol- 
musclur. 

Bu beyt-i §erifte BuhM-i $ertfte Ebii Hureyre (r.a.) hazretlerinden rivayet 
olunan, <iV 0:1 u ,jui ^ ya'ni, "Senin mulakf oldugun §eyde kalem kurudu" 
hadfs-i §erffine i§aret buyurulur. Bu hadfs-i §erffin tefsiri V. cildde gelecekdir. 
Ya'ni, "Kalem her ne vaki' olacak ise levh-i mahfuzda onu yazdi ve yazmak- 
dan farig oldu. Ya'ni, gizli olan hikemiyyat-i ilahiyye ve sirr-i kader ezelde 
kalemin yazip kurumasi yiiziinden boyle debdebe ve ihti§am ile ilm-i lediin 
fi§kinci olmu§dur." Ya'ni bu ilm-i lediiniin boyle izhar ve if§asi dahi sm-i ka- 
der fcabmdandir demek olur. 

dl*Sy tj\ 01 l!ji jl JU *£J>s>- 0L«j J* ajIjj J^-^ <1~*j>-j 

3290. Dier zaman hadsiz rahmet aktctdu. 6v adamlar onun derkinien uvu- 
[3304] ° ° 

mu§sunuz. 

"Rahmef'den murad, hakfkat-i muhammediyye menba'min ge§meleri 
olan evliya-i kiramdir. Nitekim III. cildde [beyit: 1798]: 



eg^p 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "Hak Teala evliyayi yeryiiziine alemlere rahmet olmalan igin getir- 
di" buyurulmus, idi. Ya'ni, "Varis-i ulum-i nebevi olan ve Hak Tealanin had- 
siz ve hesabsiz rahmetini akittci bulunan veliyy-i kamil her zaman mevcud- 
dur. Ey gafil insanlar siz o kamillerin idrakinden uyumu§sunuz ve gozlerini- 
zi kapami§siniz. Onlann suret-i be§eriyelerini kendiniz gibi kiyas ediyorsu- 
nuz." Bu beyt-i §erifde cenab-i Pir zimnen zat-i §enflerine i§aret buyururlar. 

^\j^ (J^iyr V^P" j^\ A1 * ; *" ^ iSyr j\ ^JJ^ 4S * sL **-*U- 

3291. r liyumu§un efbisesi irmakdan su i$er. liyumu^ olan ru'yada serab isie- 
yicidir. 

tnsan-i kamilin huzurunda bulundugu ve onun cisminin kulagi o ilm-i le- 
diin irmagindan maarif-i ilahiyye suyunu ictigi halde, bunun farkmda olma- 
yip serab mesabesinde olan ulum-i zahiriyyenin talibi olan kimse, irmak ke- 
nannda uyumus, ve elbisesi islanmi§ oldugu halde ru'yada serab arkasinda 
ko§an kimseye benzer. 

3292. "Orada $u kohusu vardir" diye hosar. Hiu tefekkiirden yolu kendi iize- 
rine bagladi. 

Gafletde olan kimse ilm-i lediin oe§mesi olan insan-i kamilin huzurunu bi- 
rakip, "Orada ilim kokusu vardir" diye ulum-i zahire erbabi tarafina ko§ar. I§- 
te boyle bir kimse bu tefekkiirden dolayi Hak yolunu kendi ustune bagladi. 

3293. xJCra hi oradamr" dedi, buradan uzak oldu. IBir hayal iizerine Diakh a 
mensub olandan mehcur oldu. 

Hak yolunu kendi iizerine kapamasinin sebebi budur ki, "Benim aradigim 
ilim oradadir" dedi. Bittabi' ilm-i ledun gesmesi olan insan-i kamilin huzurun- 
dan uzak oldu. Halbuki onun bu dusuncesi bir hayal idi; ve boyle bir hayal 
iizerine Hakk'a mensub olan insan-i kamilden mehcur oldu. 

3294. Ilzak aoriiculerdir. Diatbuki, ruhu $oh uyumusturlar . 6y yoladar onla- 
ra bir rahmet getirin! 



c ^= 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

"Revan", run ma'nasma oldugu gibi, "gidici" ma'nasma da gelir. "Yolcu- 
lar"dan murad, tarik-i Hakk'in yolculan olan evliya-i kiramdir. Ya'ni, "Bu 
alim-i zahiriler ehl-I hakikat onlerinde oldugu halde hakikati uzakda gdrucii- 
diirler. Halbuki cok uyumus, riihludurlar. Yahud, uyumus. olarak gidicidirler. Ey 
evliya-i Hak, onlann bu hallerine aciyin da onlan uykulanndan uyandirm!" 



3295. 13en gormeHim ki, susuzluk uyku getirsin. J/ikilsizm susuzlucju uyku ye- 
tirir. 

"Cismani olan susuzlugun uyku getirdigini alem-i hisde gormedim. Pek 
susami§ ve susuzlukdan agzi kdpurmu§ olan kimsenin goziine uyku girmez. 
Su arar fakat akilsizm ruhani olan susuzlugu kendisine gaflet uykusu getirir." 
Nitekim feylesoflann zevki, daima felsefe arkasinda ko§makdir ve bu ko§- 
makdah asla usanmazlar. Ve bundan muradlan, hakikate vusuldur. Halbuki 
felsefeye daldikca kendilerinde mahff olan Hak' dan gafil olurlar; ve onlann 
bu harareti biisbutun gaflet uykulanna sebeb olur. 

3296. uMuhakkak akil o&ur ki, Dtak'&ari otladi; akil degil&ir ki, onu HJilarii 
getirdi. 

llm-i niicum erbabi derler ki: "Nutfe rahm-i madere du§tugii ayda Zuhal, 
ikinci ayda Miisteri, ucuncii ayda Merih, dordiincii ayda Giine§, be§inci ayda 
Ziihre, altmci ayda Utarid, yedinci ayda Kamer, sekizinci ayda yine Ziihal, 
dokuzuncu ayda Mu§terf nin taht-i te'sirinde olarak terbiye olunur ve Miiste- 
rfnin terbiyesinde iken dogar. Miisterfnin tabiati sicak ve ya§; ve hayat-i ta- 
buyyenin devamina miiessir oldugundan bu ayda doganin 50k yasamasi 
iimfd olunur. Bundan sonra bu terbiye devren ba'de devr devam edip, gocuk 
Utarid'in terbiyesinde iken akl-i ciiz'i mertebesine eri§ir. Imdi eger bir kimse 
Utarid seyyaresinin te'siriyle hasil olan bu akl-i ciiz'i ile iktifa edip, muallim 
olarak ba's olunan enbiyanin ta'limatini kabul ve bu akl-i ciizTsini tenvir et- 
mez ve onu akl-i maad mertebesine terakkf ettirmezse bu akil diinyanin ha- 
yat-i zahiresinden ba§ka hayat oldugunu gormedigi ve ancak mezara kadar 
gorebildigi cihetle insana layik ve makbul bir akil degildir. Belki akil ancak 
Hak' dan ve ehl-i Hak olan enbiya ve evliyamn ulumundan istifade edip nur 
alarak hayat-i bakiyeyi idrak eden akildir. 



c^Sga 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



C~w-Ujl j Ljl jJLL. ^yL) jj JluJ (J Lj jjT Aj L" ijjj^r .Up <^ jl OLjjJ 

Onun beyamndadir ki, akl-i cuz'i mezara kadar olandan ziyadesini 
gormez; bakide enbiya ve evliyanin mukallididir 



3297. 13u afcltn on goruculiicju mezara kadar olur; ve sahib-i dilin layip nefh-i 
sur'a miilabis olur. 

"Bu akil"dan murad, Utarid seyyaresinin te'sfriyle hasil olan "akl-i 
cuz'f'dir. Bu akil ancak hayat-i dunyeviyyeyi miidrik olur. Ve bu hayat-i 
dtinyeviyye dahi mezara kadar devam eder, Ondan otesini ya'ni, hayat-i uh- 
reviyyeyi gormez. Kafirler bu hayati inkar eder; ve mii'minler fman ederse de 
enbiyaya ve evliyaya taklfden fman eder. Goniil sahibi, ya'ni, kalb gozleri 
agik olan enbiya ve evliyanin bu on goruculiikde layigi ve nasibi sur-i isra- 
fil'in nefhine ya'ni kiyamete miiteallik ve miilabis olur. Ve onlar hayat-i diin- 
yeviyyeden ilerisini de goriirler. Hind §arlhleri "Be-nefh-i sur"daki "ba"yi 
edat-i mef ul addedip misra'i evveldeki "ta" edat-i intihasini buraya da te§mil 
ederek "nefh-i sura kadar" ma'nasini vermi§ler ise de, Ismail Ankaravi (k.s.) 
bu ma'nayi begenmiyor ve diyor ki: "Eger boyle olursa enbiya ve evliyanin 
on goruculiigii nefh-i sura kadar olmak ve ondan ilerisini gorememek lazim 
gelir ki, bu dogru degildir. "Be-nefh-i sur"daki "ba", miilabese icindir ve "ta" 
edat-i intihasinin buraya §ufnulii yokdur." 

3298. ^u akil hir mezardan ve io-prakdan gegnez; ve bu ayak arsa-i acaihi tayy 
elmez. 

Bu akl-i ciiz'i ki, alem-i kesafetden ilerisine gegmez, ve bu aklin ayagi ar- 
sa-i acaib olan alem-i berzahi tayyedemez. Nitekim rii'ya aleminde bu akl-i 
cuz'fnin daire-i tavnna muhalif turlii tiirlu ahval goriilur ve uyanildigi vakit 
rii'yadaki ahval-i acibeye hayret olunur. 



*c£P? 



MESNEVf-t $ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

3299. ^Bu kademden ve bu ahldan git, bvzar oil fjayba mensub gbzii iste, mun- 
tefi' oil 

Bu gidisden ve bu akl-i cuz'fnin rehberliginden git, bizar ol! Gayba men- 
sub olan kalb gozuniin agtlmasini iste ve bu goziin on goruculugunden mun- 
tefi' ol! 



il^.1 %J>^ l-~^- j -bl* ^f jy ^>y j***a 



3300. HLLsiadm maskarasi ve kitabin sakirdi, nuru ne vakit J/Vtusa g&i ceybin- 

t 3314 ] 1110 
den bulurr 

"Akl-i ciiz'f, ilm-i zahirihin tahsilinde bir muallimin maskarasi ve kitabin 
§akirdidir. Boyle bir aklin sahibi Musa (a.s.)in ceybinden gikardigi yed-i bey- 
zadakf nuru ne vakit bulur?" "Kitib", kitabin imale olunmusudur. 

jUail j>£ j j\j£j p ^ _,!_,.> yr Ju\l Jip jij JaJ j,j 

3301. ^Bu nazardan ve bu akddan bas donmesinden baskasi gelmez. Ilinaena- 
leyh nazan buah ve intizan ihiiydr eif 

"Duvar", bir illet sebebiyle vaki' olan bas, donmesi demekdir. "Bu akl-i 
cuz'fnin nazanndan ve bu akildan insanin ba§i doner. Ve idrak-i hakayik igin 
du§iine du§iine ba§ sersem olur. Binaenaleyh daima kisa goren bu aklin na- 
zanm birak, ve Hakk'a ve ehl-i Hakk'a muteveccihen intizan ihtiyar et!" Zf- 
ra bu teveccuh halis ve kavf olursa elbet ihsan-i ilahi zuhur eder. 



glA*\ JUS" j <u \j Ja^> ^liljl ^.yp* (^jT t y^- j\ 

3302. Soz soyleyicilikden yukselmek isiemeyinizl JMuntazu i$in soylemekden 
dinlemek iyidir. 

Bu akl-i ciizTnin miiktesebatina magruren soz soyleyici olmak yiiziinden 
akran ve emsal arasinda yiikselmek istemeyiniz! Ihsan-i ilahfyi bekleyen 
kimsenin soylemesinden dinlemesi efdaldir. 

ii — =i 9 J J J Jj*^ &?- J* C— Jjfi ^y ^u s~*> 

3303, Ta'lim mansibi bir nevi' sehvetdir. $ehvete mensub olan her bir hayal 
yolda -putdw. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Henuz akk cuz'i mertebesinden ve sifat-i nefsaniyyeden yakasim kurta- 
ramamis, olan kimsenin ta'lfm mansibinda bulunmasi bir nevi §ehvetdir. Qiin- 
kii kendisini halka begendirmekden nefis haz ve zevk alir. Haz ve §ehvete 
mensub olan her bir fikir ve hayal tarik-i Hak'da salikin putudur." Ve bu §eh- 
vete §ehvet-i hafiyye derler. Resul-i zi§an Efendimiz, tlji ^j u^\ s^-Ui 
ya'ni, "§ehvet-i hafiyye ve halka gosteris, §irkdir" buyururlar. 

3304. 6<jer her fuzul onun fazlina yol floture idi, Diuda hu kadar resulii ne va- 
kit gonderir idi? 

"Fuzul" burada, "faidesi olmayan malaya'ni ile me§gal kimse" demekdir. 
Tiirkge'de "geveze" ve "calcene" derler. Ya'ni, "Eger akl-i ciiz'fsinin kuweti- 
ne magrur olup halki terbiyeye kiyam eden her fuzul Hakk'in fazl i\ inayeti- 
ne yol bula idi, Hak Teala hazretlerinin bu kadar peygamberi muallim olarak 
gondermesine hacet kalmaz idi." 

3305. <S%kl-i cuz'i §im§ek ve -parlaklik g&idir. ^Bir parlayi§ icinde vah§ tarafi- 
na gitmek ne vakit miimhin olur? 

"Durah§" veyahud "duruh§", her §eyin pertevine ve aydmhga derler; ve 
"§im§ek" ma'nasma da gelir. Bu suretde "derah§" telaffuz olunur. "Vah§", 
Bedeh§an vilayetidir. Bir §ehrin ismidir (BurMri). Ya'ni, "Akl-i ciiz'fnin nuru 
§im§ek parlakligina benzer. §im§egin bir gakismda hasil olan nur ve aydinlik 
ile gece karanhginda Vans, §ehri tarafina gidilebilir mi?" 

{££ ^ aT Ij j\ C— j*\ aSUj (j j ej j# 3 J jy ^~~* 

3306. $im$egin nuru rehherlik i$in degildir. HZelki huluia "(STlflla!" diye 
emirdir. 

"§im§egin gaki§indan hasil olan nur ile gece karanhginda yol bulup yiiru- 
mek mumkin degildir. Zira bu aydinlik insanlara karanlikda rehber olamaz. 
Parlar ve derhal soner. §im§egin nuru buluta, "Agla, yagmur yagdir!" diye 
emirdir." Bunun gibi akl-i ciiz'f zulmet-i tabfat iginde bir gakar ve derhal so- 
ner. Binaenaleyh onunla hakikat yolu bulunamaz. Bu nur " Acz iginde kal ve 
agla!" diye bir emr-i ilahfden ibaretdir. 



<^o 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHf / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

3307. j$izim akhmizin §im§egi aglama i$indir, ta ki yokluk varligtn §evki i$in- 
de aglasm! 

Bu alem-i tabiat gecesinde cakan bizim aklimizin §im§egi aczimizi goriip 
aglamak icindir. Yoklukdan ibaret olan bizim viicud-i izaffmiz kendinin ash 
olan viicud-i hakfki-i Hakk'm §evkinde aglamak icindir. 

{jj>-y>\ ijitj JJlji! jJU -J! <^j>\& y C-i^ ^SjZ' Lap 

3308. Qocugun akh, "OCitaba tevecciih et!" dedi. Jakai kendi kendine ogrene- 
mez. 

"Kiittab", burada mekteh ma'nasinadir. "Ten", "teniden" masdanndan 
emr-i hazirdir ve bu masdann miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "bir §ey et- 
rafinda dola§mak" ve "tevecciih ve iltifat etmek" ma'nalan miinasibdir. 
Ya'ni, "Miirahik olan bir gocugun akh, "Mektebe tevecciih et ve ilim dgren!" 
der. Velakin mektebe gittigi vakit orada kendi kendine bir §ey ogrenemez. El- 
bet muallimin ta'limine muhtac. olur." Bunun gibi bu diinya dahi akl-i 
ciiz'fnin mektebidir. Onun muallimleri enbiya ve evliyadir. 

<-~i*** (_rJ^ Iji j -s *.j*> tiXJ s^ 3 (Jj-* ij 1 *^ jy^j S^ 

3309. Diastanin akh onu tahib tarafina gotiiriir. Jakat xlayla onun akli mu- 
sh olmaz. 

Hastanin akl-i ciiz'isi kendisini doktor tarafina sevk edecek kadar i§e ya- 
rar. Fakat ilag hususuna gelince o akl-i ciiz'f isabet edici olmaz. Bu ilag dok- 
torun akl-i ciizTsinin i§i olur. Binaenaleyh akl-i ciiz'i, ulum-i zahirenin iha- 
tasinda bile boyle acizdir. Ulum-i batineyi kendi kendine nasil idrak edebilir? 

3310. D§te §evtanlar felek tarafina gittiler ^ukarinm esran iizerine kulak 

[3324] j j 

vurdular. 

Bu ve atfdeki beyt-i seriflerde sure-i Cin'de vaki', ciu uiL-j ^ulu ul~J uf> 
\x^j \>Xi^ <J -\>^i oUi ^u-j l j*j **~Ji s\p\a* i^> jbtU US" Utj l»^-ij Lb-Li \~*j>- (Cin, 72/8- 
9) ya'ni, "Biz semaya yakla§tigimiz vakit, o semayi kavf muhafaza melekle- 
riyle ve §ihablar ile dolu bulduk. Halbuki biz dinlemek igin o semadan otura- 



AHMED AVNI KONUK 

cak yerlerde oturur idik. §imdi kirn dinlemek ister, kendisi igin hazir bir ate§ 
alevi bulur?" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Beyt-i §erifteki "§eyatin"den 
murad, cinlerdir. Bi'set-i seniyyeden evvel fetret zamaninda cisimleri hava ile 
hararetden terekktib eden cinler letafet-i cismaniyyeleri miisaid oldugu cihet- 
le melaike-i unsuriyyeden arz iizerinde vaki' olacak hadisata dair ma'lumat 
galmak igin semaya suud ederier ve kendi velQeri olan kahinlere birtakim ila- 
veler ile bu ma'lumati ilka ederier. Ve kahinlef de para mukabilinde muraca- 
at edenlere ba'zilan yalan ve ba'zilan dogru olan bu ma'lumati verirler idi. 
Vaktaki Resul-i Ekrem Efendimiz ba's olundu, ate§ alevleriyle melaike onla- 
n alem-i ulviden alem-i siifliye kovmaya ba§ladilar. 

3311. sirlardan biraz kapttlar, ates alevleri onlan derhal semadan kovdu. 

"§uhub", §ihabin cem'idir; ve "§ihab", atesjn alevi demekdir. Semada ge- 
celeri ara sira kamgi gibi goruniir ve bunlara "ugar yildiz" derler. llm-i 
hey'ete gore bunlar mahrekinden herhangi bir sebeble aynhp fezada sukut 
eden ecramdir ki, fezada §iddet-i seyirlerinden ate§ peyda olup dagilirlar. 
Ba'zi pargalan arzin cazibesine tutulup arza da sukut eder ki, bunlara "ha- 
cer-i semavi" derler. Fakat her goriinen ates, alevlerinin mutlaka sukat-i ec- 
ramdan husule gelmesi lazim gelmez. Kur'an-i Kerim'in haber verdigi gibi 
cinleri tard igin seyyalat-i esfriyye arasmdan zuhur eden elektrik kamgilan 
da olabilir. Bu ate§ alevi keyfiyetini Hak Teala bilir. Be§er igin hiikm-i kat'i 
vermek dogru degildir. Velhasil melaike cinleri semadan bu ates, afevleriyle 
kovup dedi. 

3312. L/u: fiidiniz, oraya hir resul flelmisdir; her ne isierseniz ondan ele gelir." 

"Arza Hakk'in Resul'u ve elgisi gelmisdir. Evvele ve ahire mensub olan 
ilimlerin hepsi ondadir. Her neyi ogrenmek isterseniz ondan ogrenebilirsiniz." 
Nitekim Resul-i zi§an Efendimiz goklere muteallik olan ilmi de bize teblig bu- 
yurdu. Bu tebligat fakirin Fususu'l-Hikem'e yazdigim §erhin mukaddimesin- 
de biraz tafsilen beyan edilmi§dir. Burada zikri uzun olur. 

3313. Sjjer pahasiz inci isierseniz, evlere kavtlanndan ainnizl" 



c £^ 3 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

Bu beyt-i §erifte sure-i Bakara'da olan, (*>$ '& ojJi i/T, (Bakara, 2/189) 
ya'ni, "Evlere kapilanndan girip gikin!" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. 
Ya'ni, "Pahasiz ve kiymet takdir olunamayan ulum incilerini elde etmek is- 
terseniz, bu ulumun kapisi olan enbiyaya miiracaat ediniz. Zfra onlar ulum-i 
ilahiyye hazihesinin kapisidirlar." Bu ayet-i kerime hakkinda I. cildin 1656 
numarasina miisadif olan, 

"Evlere kapilanndan giriniz; garazlan da sebebler iginde taleb ediniz!" beyt-i 
§erifi dahi gegti. 

3314. "O kapimn halkasim vur ve. kapula dm! jfelegin damx iarafindan size, 
vol yokdur," 

"Ulum-i ilahiyye hazfnesinin kapisi olan enbiya ve onlann varisleri olan 
evliya huzurunda tevazu' halkasina yapi§ ve o kapinin oniinde dur ve bek- 
le! Zira felegin dami ve kubbesi tarafindan ulum-i ilahiyye hazmesine vusu- 
le sizin igin yol yokdur." "Bist", "istaden" masdanndan "bayist" emr-i hazi- 
nnin muhaffefidir. 

3315. ' Xr Bu uzun yola size hacet yokdur. ^Biz tovraga mensub alarm sirnn sir- 
lanni vermisiz." 

"Ey cin taifesi, esrara vukuf igin size eflake ve bu uzun yola gikmaya ha- 
cet yokdur. Biz cism-i §erifl toprakdan mahluk olan Resul'umuze sizin vakif 
olmak istediginiz sirnn sirlanni da vermis, izdir." "Sirnn sirlan"ndan murad, 
Nebiyy-i zi§anm ve onun varislerinin cem'iyet-i esmaiyyeye mazhariyetle hi- 
lafeti haiz olmalandir. 

^ J **r f JJ 1 ^f f^J ^ * J^- X ( -Wj 1 J^, 

3316. "Sger rutin deijilseniz onun oniine geliniz! Dte-r ne kadar harms iseniz 
de seker kamisi olunuz!" 

"Eger sizlere Hakk'in ihsani olan idrake kar§i hain degilseniz, o Nebiyy-i 
zi§anin oniine kemal-i edeb ve tevazu' ile geliniz. Her ne kadar sjmdiki hal- 
de igi bos, kamis, mesabesinde iseniz de onun sohbeti berekatiyla igi ulum ve 
maarif-i ilahiyye ile dolu §eker kami§i gibi leziz bir mahluk olasimz!" 



<^cg> 



AHMED AVNl KONUK 



3317. O delti senin. topragmdan yesillik hitirir. Cebrail'in ahmn hrnagtndan 
asacji degildir. 

Bu yukandan beri zikr olunan ebyat-i §enfe melaike lisanmdan yalmz cin- 
lere degildir. Belki ins u cinnedir. Insanlara da hisse oldugu "zi haket" ["se- 
nin topragindan"] hitabindan anla§ihr. Zira ecsam-i cinde toprak unsuru yok- 
dur. Ya'ni, "Ey akl-i ciiz'fsine magrur olan ihsan, o Hak yolunun delili olan 
enbiya ve onlann varisleri olan evliya senin toprakdan mahluk olan cismin- 
de hayat-i manevi eseri olan maarif-i ilahiyye ye§illiklerini bitirir. delil Ceb- 
rail (a.s.)m atinin tirnagindan te'sir hususunda daha a§api degildir." Ikinci 
misra'da sure-i Ta Ha'da vaki' olan, * \ 3r Jl> jj C c/p* Jtf (j^LC jU^- CS Jtf 
^-!G Jj^^ji Ji 'j* '££ c°.k"ii (Ta Ha, 20/95-96) ya'ni, "Musa (a.s.) Samirfye 
dedi: "Ey Samiri! Bu yaptigin azim is. nedir?" Samin cevaben dedi: "Ben Be- 
ni-lsrail'in gormedigi §eyi gordiim. Binaenaleyh, Resul'un izinden bir avug 
toprak aldim. yaptigim buzagiya attim!" ayeti kerfmesine i§aret buyurulur. 
Ya'ni, Cebrail (a.s.) Musa (a.s.) a be§er suretinde ve ata binmi§ bir halde za- 
hir oldu. Atinin bastigi yerde yesjllik peyda olurdu. Samiri gordii, o izden bir 
avug toprak aldi. Musa (a.s.) Tur'a gittigi vakit Benf-tsrail'in altin ve gumii§- 
den ma'mul zinetlerini bir yere topladi ve eritti. Bir buzagi §ekli yapti ve o 
topragi da o ma'den eridigi vakit igine am. Buzagi dondukdan sonra buzagi 
gibi sada vermeye ba§ladi. Bu babda II. cildin 2028 numarali beytinde izahat 
verilmi§dir. 



uuy/ 



<Jy j J (J*/ 1 °j^ ^s*/ 'jr* 



3318. Gge-r sen Ctbrit'e mensub olan aim to-prayi olur isen yenilih i$inde yesil 
ve taze olursun! 

"Cibril'e mensub olan af'dan murad, enbiya ve evliya hazaratimn ecsam-i 
unsurileridir. Ve "Cibril"den murad dahi ruhdur. Ya'ni enbiya ve evliyanin 
ruhlannin idaresi altinda bulunan ecsam-i §erifeleri muvacehesinde miiteva- 
zi' ve zelil olur isen, yeni yeni tecelliyat-i ilahiyye iginde diri ve taze olursun! 

3319. Can ba^vslayxcx yesillik hi, onu Samin buzagiya aiix, akihet gevnere men- 
sub oldu. 



*$$&> 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Resulim eseri olan yesjllik ki, ruh vericidir ve o eseri Samiri camid olan 
buzagiya atti, akibet cevher-i ruha mensub olup, o camid heykelden buzagi 
sadasi gikti. 

3320. yesillikden can tuttu ve sada vurdu; oyle bir sada ki, diismamn fitne- 

[3334] .11 

si olau.. 

camid buzagi o Cibril'in atimn bastigi yerde biten yesjllikden can aldi ve 
buzagi sadasi gikardi. Cikan sada oyle bir sada idi ki, beni-ademin dii§mani 
olan tblis'in fitnesi oldu. Bunun gibi ruh-i hayvanisi altinda zebun ve ruh-i 
insani eserinden bf-nasib kalmi§ olan bir kimse, Cibril'e mensub at mesabe- 
sinde olan insan-i kamilin cismi oniinde miitevazi' ve zelil olursa bu tevazu' 
ve zilletden heykel mesabesinde olan cisminde ruh-i insani eseri zahir olup, 
o ruhun sadasi mesabesinde olan ulum-i ledtinniyye zuhur eder ve bu da 
ulum-i ledunniyye dii§manlan olan akl-i cuz'i erbabimn indinde fitneyi mu- 
cib olur. 

332 1 . Sir ehli iarafina emin olarak gelirseniz, dogan gibi ser-kulahdan kurhx- 
lursunuz. 

"Ser-kiilah", av igin besledikleri dogan kusjannm basjanna giydirdikleri 
kulahdir. Zfra acemi dogamn kendi cinsleri tarafma meyli vardir; ve avci olan 
padi§ah tarafindan tevahhus, eder. Bu kulah onun gozlerini kapar. Ya'ni, "Sir 
ehli tarafina onun tevdf edecegi sirra emin olarak gelirseniz dogamn basma 
gecirilen kiilah gibi basmiza gegirilen riyazat-i §akkadan kurtulursunuz. Ru- 
hunuzun gozii alem-i melekutu gormeye ba§lar. vakit esrar-i ilahiyyeye 
vakif olursunuz." 

Menkibe: Ziinnun-i Misn hazretlerine birisi gelip der ki: "Ey §eyh! Bana 
esrar-i ilahiyyeden bahset!" Hz. §eyh, "Pekala bahsedeyim. Fakat ondan ev- 
vel su kutuyu al, Dicle'nin kar§i tarafinda sakin olan falan zata gotiir de gel!" 
der ve eline agzi kapali bir kutu verir. adam dahi kutuyu alip yola gikar. 
Esna-yi rahda kutu iginde bir §eyin hareket ettigini hisseder. Saika-i merak 
ile kapagi agar, iginde bir fare var imi§. Hayvan heman sigrayip kagar. §a- 
his hayretde kalir ve bo§ kutuyu gdtiirmeden ise geriye doner, keyfiyeti Zun- 
nun'a anlatir. Ziinnun hazretleri buyurur ki: "Kullann esranna emin olmayan 



^^p? 



AHMED AVNl KONUK 

kimseye esrar-i ilahiyye nasil tevdr olunur?" Eger nefsinizin sifat-i hainesiy- 
le gelirseniz, basmiza riyazat kiilahi gegirilir. " 

3322. 0'6z hagt ve kulak baiji olan ser-kiilahdan ki, dogan ondan miskin ve siij- 
li olur. 

"Nejend" veya "nijend", gamh ve camid ve aleak ve ini§ ve ofkeli ma'na- 
lanna gelir. Burada gamh veya siiflf ma'nalan munasib olur. 

C-^J»> (_r-^ iSj^ J*^-z* ' UJb *£ CU~>wU- \j d\j\j ff^!r y *& ^\ j 

3323. kiilahdan doganin goziine sedd vardir. %Xra onun hiitiin meyli kendi 
cinsi tarafmadir. 

"Dogan"dan murad, salikdir. Bu beyitlerin hulasasi budur ki; Eger insan-i 
kamilin huzuruna nefsinizin sifat-i icabati olan hiyanetle gelirseniz, o kamil 
sizin basjniza doganlann ba§ma §ahlann gegirdigi kiilah gibi riyazat-i §akka 
kiilahim gecirir. Ve eger nefsinizin sifat-i icabatim ihmal edip o kamilin huzu- 
runa emin olarak giderseniz, bu kiilahdan kurtulursunuz. Zira riyazat-i §akka 
kiilahindan salikin nefsi miskin olur ve alcalir; ve kendi cinsi olan ashab-i nef- 
se meyil etmez, bu riyazat kiilahi mani' olur. 

3324. Uaktaki kendi cinsinden kesildi, §aha yar oldu. ^Dogan sahibi onun go- 
ziinu a$ar. 

Ashab-i nefisden olan salik giydigi riyazat kiilahinm te'siriyle §ah-i haki- 
kf olan Hakk'a yar oldugu ve agyardan gectigi vakit, dogan sahibi olan in- 
san-i kamil onun ba§indaki kiilahi cikanp gozlerini acar. 

*3325. Diak §eutanlan kendi mirsadmdan, akli diz'vyi kendi istibdadmdan 
kovdu. 

"Mirsad", geni§ yol ve giizergah; ve "istibdad", re'yirtde istiklal demekdir. 
Ya'ni "Hak Teala, cinleri kendi geni§ yolundan kovdu ve akl-i ciiz'iyi de ken- 
di re'yindeki istiklalinden kovdu" da buyurdu. 



C £P? 



MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3326. C/Ci: " J^z. W?lik et, sen mustebid dejjilsin! lielki hir kalhin sakirdisin ve 
miistaidsin." 

"Ey akl-i ciiz'f, sen az riyaset et, zfra senin re'yin dogru degildir ki, istik- 
Ial sahibi olasin. Belki sen akl-i kiilliin mazhan olan bir kamilin kalbinin §a~ 
kirdisin ve o kalbin ta'limini kabule miistaidsin." Zfra, akl-i ciiz'f, akl-i kiill- 
den kuvvet bulur. 

J-jIp »Li^l tMt <T js* Jj jj*- y *£ jj Ji j> jj 

3327. "Qabuk kalhe git, zira sen kalhin ciiz'iisun. <Sagah ol ki, sen hir aiil pa- 
tlisahin henclesisin." 

"Kalb"den murad, akl-i kiilliin mazhan olan insan-i kamilin kalbidir. "Ey 
akl-i ciiz'f sahibi olan kimse! Qabuk insan-i kamilin kalbine gir ve onun mu- 
habbetini kazan! Zfra, senin akl-i ciiz'fn o akl-i kiildendir. Kendini akl-i 
ciiz'fnin dar olan dairesinde zelil etmel Agah ol ki, sen bir adil padi§ah olan 
akl-i kulliin bendesisin. Bu akl-i nakisin sevkiyle alem-i siiflide kalma!" 

3328. Onun hendeliai sultanlikclan iyidir. ^zJira, Hieri hayirhyim! seytana 
mensvh olan sozdiir. 

Akl-i kulliin mazhan olan kalbin ya'ni, insan-i kamilin bendeligi, zahirf 
sultanlikdan iyidir. Ey alim-i zahiri! Sen kendi ilm-i zahirine bakip insan-i ka- 
mile kar§i, "Ben ondan hayirliyim!" deme! Zfra, *L ^- w (A'raf, 7/12; Sad, 
38/76) ya'ni, "Ben ondan hayirhyimr soziinii Hz. Adem'e kar§i §eytan soy- 
ledi. Ve Adem'in zahirine bakip batimna niifuz edemedi ve aldandi, matrud- 
i ilahf oldu. 

3329. By mahhus, farki aor ve iSndem'in hendeliflini Dhlts'in ktbrinden ayxrt 



e\ 



a 



"Habis", sifat-i mii§ebbehe olup, mef ul ma'nasinda "mahbus" demek- 
dir. "Ey sifat-i nefsaniyyenin mahbiisu olan kimse, insan-i kamil Adem-i 
Saff'nin varisidir. Ona karsj, bir ba§ egip hiirmet ve itaat etmek var, bir de 



AHMED AVNI KONUK 

iblis'in kibri gibi kibir ve azamet edip ona muhalefet etmek var. Bu iki hal- 
den hangisinin daha makbul oldugunu ayirt et!" Hind ntishalannda "ha- 
bfs" yerine "hasis" vaki'dir. "Aleak tabiath", demek olup evvelki ma'nayi 
miieyyiddir. 

3330. kimse ki, yolun gune§idir, "Dier kim nzfsini zeM. etti ise ne muilu!" 
[3344] 11- 

sozunu soyledu 

Zulmet-i tabiat iginde Hak yolunu aydinlatan bir giine§ olan Sultan-i En- 
biya (s.a.v.) Efendimiz hadfs-i §erffierinde, *~J» cJi J. ^> ya'ni, "Ne mutlu 
o kimseye ki nefsini zelil etti!" buyurdu ve nefsin kotii sifatlanndan kurtulup, 
onu ruhunun ahkami altinda zebun ve zelfl eden Hz. Adem'in varisi olan in- 
san-i kamildir. kamil ruhunun asar-i latffesiyle kendisine iltica eden ve si- 
fat-i nefls atesteri altmda kavrulan kimselere rahat iras eder. 

3331. ^Tubanin sayesini gor ve latif uyu! Hias hoy, sdyede serkessiz uyu'. 

"Tuba", cennetde bir agacin adidir; ve Hind lugatinda "cennet" demekdir; 
ve tahayyiir ve aksa-yi umniyye ma'nasina da gelir. Ba'zi ehl-i liigat indin- 
de, ash "tuyb" (*_-!») idi. "Ba"nin makabli mazmum oldugu igin "vav"a kalb 
olundu. Bu miitalaaya gore ma'nasi, "nza ve iyilik" demek olur. "Tubake!" 
ve "Tuba leke!" derler ki, "Senin igin hayir ve saadetdir!" demekdir. Tiirk- 
ge'de "Ne mutlu!" "Ne saadet!" diye terciime olunur. Evvelki beyt-i §enfde 
bu ma'nayadir. Bu beyt-i §erifde dahi cennetdeki Tuba agaci demek olup, in- 
san-i kamil bu alemde bu agaca tesbih buyurulmu§dur. Ya'ni, "Diinyada tu- 
ba-yi cennetin misali olan insan-i kamilin sayesini gor ve ona iltica edip, 
musterfhane uyu; o sayede uyu, serkes. olan nefis olmaksizin yat!" demek 
olur. "Ser-nihaden", Bahar-i Acem In beyanina gore "uyumak"dan kinaye- 
dir. "Hasbiden", hem "yatmak" ve hem de "uyumak" ma'nalanna gelir. Bu 
beyt-i §erffde insan-i kamilin sayesine tevazu' ile iltica eden kimsenin nefsi- 
nin serkesjiginden emin olarak rahat edecegine i§aret buyurulur. 

3332. "jiellet nefsehu'nun fl'olfjesi hos yatacak bir yer&ir. Safa miistaictlerine 
mahsus uytxyacak bir yerlir. ■ 



*$?$&> 



MESNEVI-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

±~* cJi J> ^ ["Nefsi zelil olana ne mutlu!"] hadis-i §erifi mucibince amel 
edip, nefsini Hak muvacehesinde zillet-i kamile ile zelil etmis, olan ve cennet 
Tuba'si misali bulunan insan-i kamilin sayesi ve golgesi ho§ ve rmisterihane 
bir surette yatacak bir yerdir. Kalbleri safvet iktisabina mustaid olan salikler 
icin emfn bir suretde uyuyacak bir yerdir. Oraya iltica eden bir kimseye nef- 
sin her birisi yirtici canavar mesabesinde olan sifatlan ve du§man-i beni- 
Adem olan Iblfs hiicum edemez. "Mezca"', ism-i mekan olup, "yatacak yer"; 
ve "mehca"', uyuyacak mahal demekdir. 

3333. Sger hu sayeden benlik larafina yidersen, heman tagi olursun ve yolu kay- 
bedersin. 
Eger Tuba-yi cennet mesabesinde olan bu kamile boyun egmeyip de, "0 da 
benim-gibi bir adam!" deyip benlik ve enaniyet tarafina gidersen Iblis gibi tagi 
ve azgin olursun ve matrud-i ilahf olup, Hak ve hidayet yolunu kaybedersin. 

■ (^ 

"Ey mii'minler! Kavlen ve flilen Allah'in ve ResuTimiin online 
gecmeyin!" ma'nasmda olan ayet-i kerfmenin beyamndadir 

"Mademki peygamber degilsin, ummetten ol! Mademki 

sultan degilsin raiyye ol! 

Ariflerin gerisinde gidici ve sakit ol, Ve kendinden bir rey ve 

zahmetbekleme!" 



Bu ayet-i kerime sure-i Hucurat'm ewelidir. Bu iki beyt-i §enf dahi Ha- 
kim Senaf (k,s.) hazretlerinin Hadf/ca'lanndan muktebesdir. Ikinci beytin ni- 
hayetindeki "me-tira§", "tera§fden" masdanndan nehy-i hazirdir. "Tera§i- 
den", yontmak ma'nasina geldigi gibi, §emsu'l-Luga?m beyanina gore. 



*$%& 



AHMED AVNl KONUK 

"tirmalamak" ve "koparmak" ve "heklemek" ve "gaib etmek" ma'nalanna 
da gelir. 

iU^jl j £s£ jA Jk jij iLjiJl jl Jf\j J*y\sf- j jj<_rt 

3334. <§eyhin ve iisiadin emrinin zilli alttnda arhaya git 1 . Dnktyaddan sakit oil 

"Ey salik! Bir §eyh-i kamilin ve ustad-i hazikin emrinin sayesi altinda, 
kendi aklini ve zekani gostermek igin ileriye gitme! Daima onun emrini reh- 
ber ittihaz edip one gegir ve kendin geri kal! Ve onun huzurunda ma'rifet gos- 
terecegim diye gevezelik etme, sakit ol! Fakat, bu siikutun inkiyad cihetinden 
olsun." Ya'ni iginden, "Bu emir yanli§dir ama ne yapayim! Sesimi gikara- 
mam, usul-i tarikat mani'dir!" deme!. Belki, "Bu emir benim aklima muvafik 
gelmiyor, ama iistadirmn elbet bu emrinde benim anlayamadigim bir cihet 
vardir" de! Eger sen boyle du§uniir isen iistadin senin mu§kilini halleder. 

Menkibe: Bir bayram gixnii iistadim Mesnevihan Selanikli Mehmed Es'ad 
Dede (k.s.) hazretlerini tebrik ve ziyaret igin Cayirh Medresesi'ndeki odasina 
gitmi§ idim. Odada ba§ka ziyaretgiler de var idi. Ziyaretgiler odada bir halka 
halinde iki diz iizerine oturmu§lardi. Hz. Ustad sohbet esnasinda bir hadis-i 
§erff okudu ve "Sadakallahu'1-azim" dedi. Fakir icimden dedim: "Hazret "Sa- 
daka Resulullah" diyecegi yerde, sehven "Sadakallahu'l-azfm" dedi!" Hazret 
o kadar cemaat arasinda fakire tevecciih edip, yine o hadis-i §erffi okudu ve 
ma'nfdar bir nazar ile yine "Sadakallahu'l-azfm" dedi. Bu defa fakir igimden, 
taacciib edip, "Acaba, nigin boyle buyurdular?" dedim. Hz. Ustad bu sefer fa- 
kire hitaben: "Oyle degil mi ya? ^y„ J-'j Ui 'y> o] Jl&\ ^ jkj C'j (Necm, 53/3- 
4) ya'ni, "Peygamber heva-yi nefsanfden soylemez! ancak vahy olunan 
bir vahiydir" buyurdular ve igimdeki ukdeyi halletti. Binaenaleyh, salikin in- 
san-i kamil huzurundaki siikutu yalniz zahiren degil, batmen dahi olmasi la- 
zimdir. Beyt-i §erifteki inkiyad hem zahire ve hem batina aiddir. 

3335. Ue yoksa her ne kadar miistaid ve kabil isen de kamilin lajmdan dola* 
yi mesh olursun. 

"Eger huzur-i kamilde zikr olunan edeb dairesinde hareket etmezsen, her 
ne kadar iktisab-i kemale isti'dad ve kabiliyetin olsa bile, kendinin kemalin- 
den bahisle ovundiigiin igin, batinimn sureti memsuh olur." "Mesh", lugatte 
bir §eyin iyi olan sureti fena surete tahawiil etmesi ma'nasinadir. 



°mi?> 



MESNEVI-I §ERlF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

3336. Diayirh olan raz iisiadindan ba§ $ekersen isti'daddan daki geri kalusin. 

"Ey salik, esrar-i ilahiyyeden haberdar olan o iistad-i kamilden bas. ge- 
kersen ve ona kar§i serkesjik edersen istfdaddan dahi geri kalirsin." 
Malum olsun ki, isti'dad iki nevi'dir. Birisi "mec'ul" ve digeri "gayr-i 
mec'ul"dur. "isti'dad-i gayr-i mec'ul", §ahsin ayn-i sabitesinin isti'dadidir 
ki, bu asla degi§mez. Ve "isti'dad-i mec'ul" ise anen-fe-anen tebeddiil eder. 
Mesela yeni dogan bir cocuk sifat-i kelam [sahibi] oldugu halde konu§a- 
maz. Bu sifat onun isti'dad-i ezelisi olmakla beraber kuwededir. Fiilen zu- 
huru cisminin anen-fe-anen biiyuyup bu sifatin zuhuruna miisaid bir hale 
gelmesiyle olur. Binaenaleyh, cisme ait olan bu isti'dad mec'uldiir. Hayvan 
yavrusunda, bu sifat-i kelama isti'dad-i ezelf olmadigi icjn cismi ne kadar 
biiyuse.yine tekelliim imkani olmaz. 

3337. Sen heniiz $izme dikicilikde sabr ei! €ger sabirstz olursan eskici olursun. 

"Muze", gizme ve Iapcm demekdir. Ve gizme dikicilik §akirdlik §ivesinden 
kinayedir. "Pare-duz", eskici ve eski ayakkabilara yama yapan kimsedir. Bu 
da ewelki san'ata nazaran hakirdir. Ya'ni, "Ey salik! Sen insan-i kamilin hu- 
zurunda sakirdlik zilletine sabr etmezsen ve kemal da'vasma kiyam edersen, 
sonra onu redd ile daha hakir bir hale du§ersin" demek olur. 

3338. €ski dikicilere eger sabir ve hilim olaydi, hepsi ilim ile yeni dihici olur- 
lardi. 

"Eski dikiciler"den murad, ulum-i zahiriyye ve felsefe ile me§gul olanlar- 
dir. "Yeni dikici"den murad, ulum-i ledunniyye ve batiniyye erbabidir. Ya'ni, 
"Ulum-i zahire erbabinda eger nefisleriyle miicahedeye ve riyazete sabir ve 
kibir ve enaniyetlerine tecaviiz vuku'unda sabir olaydi, hepsi ulum-i lediin- 
niyye ile yeni hikmet erbabi olurlar idi." 

jup jijir j^y- ^ y f* jt^r ji yiZ j ^j^. u^. 

3339. binaenaleyh, galisirsm ve sonunda heldlden yine sen kendin "JAkd 
ikaldir" dersin. 



c ^^ > 



AHMED AVNt KONUK 

"Kelal", yorgunluk; "lkal" ayak bagi. Ya'ni, "Ey alim-i zahirf! Kendi akil 
ve zekana i'timaden hikemiyat-i ilahiyyeye vukuf igin gah§ir, gabalarsin. So- 
nunda da yorgunlukdan yine sen kendi lisanmla i'tiraf edip dersin ki, "Akil 
ayak bagidir!" Ma'lum olsun ki, "akil lkaldir" soziinti soyleyenin imam Fah- 
reddin-i Razi oldugu rivayet olunur. Davud-i Kayseri hazretleri Fususu'1-Hi- 
kem gerhfndt alim-i mu§arunileyhin su beyitlerini kayd ediyor: 

"AkiUann idrakinin nihayeti ayak bagidir. Ve alimlerin gogunun sa 'yi dalaldt. 
Ve biz tul-i ommmuzde bahsimizden kiyl ti kal cem ' etmemizden gayn bir §ey 
istifade etmedik, " 

Mu§ariinileyh bu beyitleri halet-i nez'inde soylemi§dir. Imam Fahreddin-i 
Razf, hicretin 543. senesinde tevelliid eyledi; 544. senesinde tevelludii de ri- 
vayet olunur. Muhyi's-siinne Ebu Muhammed el-Begavfnin §akirdlerinden 
olan babasi Ziyauddih'den mebadf-i ulumu ve Mecdu'l-Cilfden Meraga'da 
ilim ve hikmeti, ve Kemal es-Simmani'den fikhi okudu; ve Imam-i Hare- 
meyn'in §amil ismindeki kitabini hifz ettigi rivayet olunur. Lisan-i Arabi ve 
Farisf ile va'z ve nasihatde yed-i tula sahibi idi ve tasawufa da vakif idi. 
Ulum ve runun-i miitenewiada bir derya ve zeka ve irfanda misli nadir idi. 
Tefsir, el-Metalibu'1-aliye, Nihayetii'1-ukQl, el-Erbain, lr§adu'n-nezair, el-Me- 
alim, §erhu'l-i§arat, Uyunii'l-hikmet, ilh. gibi birgok musannefati vardir. 606 
sene-i hicriyyesinde Herat §ehrinde vefat etmi§dir. Rahmetullahi aleyh. 

Imdi ulum-i zahiriyyede yekta olan boyle bir zat-i §erff halet-i nez'inde bu 
beyitleri kail olursa, sair kendilerini begenen ulum-i zahiriye-i ciiz'iyye sahib- 
lerinin hali nasil olur? 

3340. miifelsif adam ipbi ki, olum gununde, akil pok kanatsiz ve kuvvetsiz 
goriirdii. 

3341. dem aarazsiz i'tiraf eiii ki: " jLekavetden dolayi ah heyhudeden stir- 

dak!" 



*£»> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

3342. nr Bir cjururdan nasi ricalden has $ekiik! Diayal deryasmda yuzge^lik ettik! ' 

Yukanki beyitde mezkur merd-i miifelsif ile Ebu Ali b. Sina'ya i§aret bu- 
yurulmu§dur. Mumaileyh felasifenin §eyhidir. Vefati zamamnda, "Ebu Ali, bu 
alemden muflis ve cahil olarak gidiyor!" demisdir. Bu zat kendi akil ve zeka- 
sina magrur oldugu igin zamamndaki evliyaullaha intisabdan kendisini mus- 
tagni gormus, ve akh ve fetaneti ile hakayik-i e§yayi idrake gah§mi§dir. Bu zat 
hakkinda Nefehitu'l-Uns'te §6yle bir fikra munderigtir. 

§eyh Mecdiiddih-i Bagdadi buyurmu§dur ki: "Vakiada Sallallahu aleyhi ve 
sellem'den "Ibn-i Sma hakkinda ne buyurursunuz?" diye sordum. Buyurdu- 
lar ki: jUi J ±=*~* ij&a <s-^. *^«>j j^h "^ Ji» *& J 1 J-+*. & oiji ^j y. ya'ni, "0 
bir adamdir ki, benim vasitam olmaksizm Allah Teala'ya vasil olmak diledi. 
Onu §6yle elim ile men' ettim, nara sukat etti." l§te bu zat, hal-i ihtizarda 
kendisine ahval-i berzah miinkestf oldugu vakit, "Diinyada akil atim bosu 
bo§una surdiigunii ve gurur sebebiyle ehl-i hakikate ba§ egmeye tenezzul et- 
meyip hayal deryasmda yiizgeglik ettigini" teessufle beyan etmi§dir. 

3343. ^Ruh deryasmda yiizuciiluk rucdir. Orada OVutiun gemisinden haska fo- 
re yokdur. 

"Bahr-i ruh"dan murad, alem-i gaybdir. "Nuh'un gemisi"nden murad, §e- 
riat-i mutahhara-i Ahmediyye ve siinnet-i nebeviyyedir. Nitekim hadis-i §e- 
rffde: j> if* ^iUj ,yj 14 if cX~J ^ c y «,*- juT j^ J^ ya'ni, "Benim siin- 
netimin meseli Nuh gemisinin meseli gibidir. tmdi kim ki ona sanhrsa, kurtu- 
lur ve ondan yiiz geviren bogulur" buyurulmu§dur. Ya'ni, "Ruha mahsus bir 
derya olan alem-i gaybda nazar-i fikrf ile yapilan yuzuciiliik higdir. Orada 
Nuh (a.s.)in gemisi mesabesinde olan §er'-i ilahfye ve siinnet-i nebeviye sa- 
nlmakdan baska gare yokdur." 

3344. O resullerin saki boyle buyurdn ki, Wr Bu derya-yi hull icinde gemi he- 
nim!" 

Bu beyt-i §enfde de: if* u^s ^j 14 if. jlj ^ c j <~i~s ^i ^u jt. 3 j^ 
<i> ya'ni, "Benim meselim ve ummetimin ulemasinin meseli, Nuh'un gemisi 



*&i& 



AHMED AVNt KONUK 

gibidir. Kim ki ona sanlirsa kurtulur ve ondan yuz geviren bogulur" hadis-i §e- 
rifine i§aret buyurulur. "Derya-yi kull"den murad, viicud-i mutlak-i Hakk'in 
bilcumle meratibidir. Ya'ni, "§enat ve tarikat ve hakikat ve ma'rifet deryalann- 
da ben ve benim varisim olan ulema-i ummetim, Nuh (a.s.)in gemisi gibiyiz." 

3345. ~%ahud bir kimse ki, o henim basueUerimde, benim yerimde docfruluijun 
halifesi oliu. 

"Rastf'de "ya", masdariyet ma'nasi iizerine terciime olundu. Eger vahdet 
igin olursa, "Halife-i rasti", terkib-i izafi olmayip "rasti", halffenin sifati olur. 
Ya'ni "bir dogru halife" demek olur. Bu beyt-i §erifde yine yukanki beyitde zik- 
rolunan hadis-i §erifm j*\ *Up ji* ibaresine isaret buyurulur. "Ulema-i iim- 
mef'den murad, yalniz ulum-i §er'iyyeyi iktisab edip tarikat, hakikat ve ma'ri- 
fetden bf-behre kalmis. ve ehl-i hakikate mu'teriz bulunmus. olan ulema degil- 
dir. Belki viicud-i mutlak-i Hakk'in cemf-i meratibini halen ve zevkan idrak et- 
mi§ olan ehass-i evliyaullahdir ki, bu zevat-i kiram, sure-i Yusuf un sonlann- 
da vaki' olan: u>OsJi cf u '' ^j ^ ouC-'j J*d ^ w s^J J* -jji J\ ^\ J^ o±* J* 
(Yusuf, 12/108)' ya'ni, '"Ey Resuliim de'ki:'"tste "benim yblum budu'r'ki, ben 
nasi ve bana tabi' olanlan basiret iizere Allah'a da'vet ederim; ve Allah '1 ten- 
zfh ederim ve ben O'na §irk kosanlardan degilim"" ayet-i kerimesi hukmiince 
Resul-i Ekrem'e tebean mii'minleri basiret iizere Hakk'a da'vet ederler. Ve ba- 
siret uzere da'vet cemf'-i meratibde Hakk'i mu§ahedeye da'vetdir. 

3346. 1$iz deryada Otfuh'un yemisiyiz, ta ki ey delikanh, gemulen yiiz cevir- 
meyesinl 

Cenab-i Pir efendimiz hadis-i §erffte beyan buyurulan ulema-i iimmetden 
olduklan icin bu salahiyetlerine binaen salikleri ve hakikat taliblerini basiret 
iizere Hakk'a da'vet edip buyururlar ki: "Biz derya-yi kiillde Hz. Niih'un ge- 
misi mesabesindeyiz. Ey delikanh, bizden yiiz gevirme ve kendi akil ve zeka- 
vetine magrur olma!" 

jr> f J* 51 (i-^^- ^ ^ J 1 jy <j*£ j* L$y OUaT j*r+A 

3347. Dien'an gibi her bir dag iarafina aitmei ZKur'arv'dan " jCa astme'l- 
yevm'i dinle! 



MESNEVI-t §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Ken'an", Nuh (a.s.)in iman etmeyen oglunun adidir. "Nubf", Kur'an-i 
Kerim ma'nasinadir. Bu beyt-i §erifte sure-i Hud' da vaki' J 'o&j «5 rj <s&j 

~cJ/2\ '# ol£ ^Ji C£L ju-V'^j °^ UJ A p '^ (Hud, 1 1/42-43) ya'ni, "Nuh 
(a'.s.)in oglu Ken'an ayn bir yerde oldugu halde Nuh ogluna hitaben, "Ey og- 
lum, gel, bizim ile beraber gemiye bin ve kafirlerden olma!" diye nida etti. 
"Ben bir daga sigininm. Beni sudan muhafaza eder" dedi. Hz. Nuh, "Bugun 
rahm olunan kimseden ba§ka Allah'in emrinden hifzedici yokdur" dedi. Ve 
ikisinin arasina dalga hail oldu. Ken'an bogulanlardan oldu" ayet-i kenmesi- 
ne i§aret buyurulur. "Dag taratV'ndan murad, ehl-i zekavetin magrur oldugu 
akillan ve fikirleridir. Ve bu akil ve fikir ki§iyi §eytan ve nefis ve tabiat tufan- 
lanndan kurtaramaz. 

3348. ^agdan hu gemi sana al$ak tjoriiniir. Senin fikrinin Idagi] pofc yuksek 
goriiniir. 

Senin aklin, flkrin sana pek yiiksek gorundiigu igin derya-yi kiillde gemi 
mesabesinde olan insan-i kamil senin goziine algak ve hakir gdriinur; ve ak- 
lin kalb gozuniin bagidir. 

3349. IJu hakire sakin ve sakin al$ak hahma! O rrmUasil olan Uiakk'tn faz- 
hna hak! 

Mtitevazi'olan bu insan-i kamile sakin ve sakin nazar-i hakaretle bakma! 
Daima ona muttasil ve varid olan Hakk'in fazl u inayetine bak! 

3350. Sen fikrinin daginin yiiksehligine az hak! %%ra, onu bir dalga altust eder. 

Bu beyt-i §enfte nazar-i fikri Nuh (a.s.)in oglunun iltica ettigi "dag"a te§- 
bih buyurulmu§dur. Ve alem-i surette dalganin enva'i gokdur. Zira, tecelli- 
yat-i ilahiyye her anda bir §anda zuhur eder ve bugiinkii fikri yann yikar. Bu 
tecelliyatin kimi cemali ve kimi celali olur. Mesela bugun bir hakikati miinkir 
olan yann bir tecellf-i cemalf ile mu'min olur. Veyahud, nazar-i fikri ile haki- 
kat zannolunan bir hayal bir tecellf-i kahri neticesinde hige tenezziil eder. 



°m& 



AHMED AVNI KONUK 

fj/v^*^ oIj^- -u? jj / rjJ b <^jU ^l*cr y / 

3351. 6ijer sen ZKen'an'h isen, sana boyle yuz nasihat cjetirsem, hana i'timal 
etmezsin. 

3352. DCen'an'in hulagi bu kelami ne vakii kabul eder. £ira onun iizerinde 
Uiuda'nm muhrii ve hatemi vardu. 

"Hitam", miihiir ve iizerine miihiir basilan "miihiir mumu" ma'nalanna 
gelir. Burada ikinci ma'nayadir. Ya'ni, Ken'an me§rebinde olan ehl-i inad ve 
inkann kulagi higbir vakit bizim bu nasihatlerimizi kabul etmez. giinkii Allah 
Teala Hazretleri: sjCs* J^jU^i J*'j '^iL J* 3 '^ji J* *ut '^ (Bakara, 2/ 7) 
ya'ni, "Allah onlann kalbleri ve sem'leri iizerine muhiir vaz' etti ve gozleri- 
ne ortii vurdu" ayet-i kerfmesi mucibince onun kulagina muhiir ve miihiir 
mumu vaz' etti. 

3353. Diahk'tn muhrii iizerinde ne vakit mev'iza gecer. CTVe vakit yeni ve es- 
hi hiihmii dondiiriir. 

"Hades", burada "yeni peyda olan §ey" ma'nasinadir. "Sebak", burada 
"mesbuk" ya'ni gegmis, ve evvelce vaki' olmus, olan demekdir. "Yeni"den 
murad, emr-i teklffi; ve "hiikm-i sebak"dan murad, emr-i iradidir. Zira emir 
ikidir. Birisi "emr-i iradf'dir ki, abdin ezelde ayn-i sabitesinin lisan-i istidad 
ile Hak'dan taleb ettigi §ey iizerine Hakk'in hiikmii ve iradesidir. "Emr-i tek- 
lifT", Hakk'in peygamberleri vasitasiyla kullanna ale's-seviye vaki' olan tek- 
lifidir. Ve hadis olan emr-i teklffi, sabik olan emr-i iradfyi tebdil edemez. Bi- 
naenaleyh, ezelde Hakk'in kulaklanna miihiir vaz' ettigi kimselere va'z ve 
nasihat te'sfr etmez. Nasihat ettikce, inad ve inkan ziyadelesjr. 

3354. Ijakai sen DCen'an degilsin iimtdi iizerine latif izlinin hadisini soyliiyo- 
rum. 

Bu beyt-i §erifde sirr-i kader olan emr-i iradmin meghul olduguna ve emr-i 
teklifmin tebligi halka ale's-seviye olacagina isaret buyurulur. Ya'ni, emr-i 
iradinin tebdili miimkin olmadigim bilirim. Fakat bu emr-i iradmin keyfiyeti 



*&$&> 



MESNEVf-t SERIF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVl-4 • 

mecjiul oldugundan ezelde senin Ken'an me§rebinde olmayi Hak'dan taleb 
etmemis. oldugun iimidi ile izi iyi ve latif olan Peygamber-i zi§amn soziinii 
sdyltiyorum ve onun hadis-i §enfini teblig ediyorum. 

3355. Otfihayet hunu tkrar edeceksin. S^gdh ol da, evvelki giinden sonki gii- 
nii gor! 

Ey akhna magrur olup kamili hakfr gorerek huzurundan kacan kimse! Sen 
nihayet bu giivendigin aklinm higbir kiymeti olmadigini Ebu Ali Sina gibi 6m- 
riiniin son gununde goriip ikrar edeceksin. Bari firsat elde iken sjmdiden o 
son giinii gor de o gururdan vazgec! 

3356. <SAhiri gorebilirsin, ahir gdrucu olan goziinii kor ve hohne eimef 

Her iki misradaki "ahir'ler son ma'nasina olduguna gore beyt-i §erifin 
ma'nasi budur ki: "Ey akil geginen kimse! Mademki zekavet da'vasindasin. 
Binaenaleyh, bu sayede son giinu gorebilirsin. Boyle olunca son goriicii olan 
goziinii kor ve eski yapma!" Fakat birinci misra'daki, "ahur" hayvanlara 
mahsus mahal olduguna gore, ma'na-yi beyit soyle olur. "Ey akil gecjnen 
kimse! Sende bir zahir ve bir de batm gozii vardir. Zahir gozuyle hayvanlar 
ile mii§terek oldugun igin hayvan ahm mesabesinde olan bu diinyamn ha- 
yat-i zahiresini gorebilirsin. Fakat senin bir de son gorueii olan gdzun vardir. 
gozii kor ve zaff yapma!" 

3357. Dier kim mesudca ahir goriicii olsa, yola gitmeh.de her clem ona siirpnek 
olmaz. 

Bu hayat-i diinyaya magrur olmayip ehl-i saadet gibi evvelki giinden son 
giinu goriicii olursa Hak yoluna gitmekde her dem dalalete dogru ayagi kay- 
makdan kurtulur. 

3358. Dier an hxx iu?up kalkmayi istemez isen, hir merdin ayagintn topragm- 
dan goziinii keskin et! 



C $P>= 



AHMED AVNl KONUK 

"Hiift ii hiz"den murad, ehl-i aklin gah hayale, gah hakikate temas etme- 
si halidir. "merd"den murad, insan-i kamildir. "Ayagimn topragT'ndan mu- 
rad, kamilin huzurunda tezellul ve tevazu'dur. Ya'ni, "Ey aklina ve ilm-i za- 
hirine magrur olan kimse, hayale du§mek ve ahyanen hakikate temas etmek 
gibi iki hal-i zid icinde ya§amakdan kurtulmak istersen, bir insan-i kamilin 
huzurunda nefsini zelil et! Ve bu tezellul ve tevazu'un sebebi ile o kamilin 
merhametini celb ederek onun feyz-i nazanyla batin goziin keskin olsun ve 
son giinii goresin." 

\j J^^.j^ j~* <s ji-*^ ^ L> J*^ ^^- j\~» «-^ J >t ^' 

3359. Onun ayagimn to-pragim gozuniin siirmesi yap, id hi evhasinhasim aiastn'. 

"Evba§", bayagi ve a§agi ve aleak ve kopuk kimse ma'nasinadir. Burada 
aleak olan nefisden, kinayedir. Ya'ni, "Insan-i kamilin ayagimn topragini ba- 
tin goziine siirme yap da cek, goziin nurlansm. Senin ba§ucunda olan en al- 
eak dii§mam goresin de miicahede ve riyazet ile o algagin basmi atasin!" Ve 
nefsin ba§i kibir ve inaddir. Eger nefsin kibri ve inadi kesilirse sair sifatlan da- 
hi zaif olur. 

3360. J&ra hu sakirilikden ve hu iftikardan hir vane olursan sen JZiilfikar 

[3374] j 

olursun. 
Ya'ni, "Sen insan-i kamilin §akirdliginden ve ona olan bu ihtiyagjtan mii- 
cahede ve riyazet sebebiyle bir igne gibi incelirsin. Fakat batimn Imam Aliy- 
yii'l-Murtaza (r.a.) hazretlerinin Ziilflkar ismindeki keskin kilici gibi olur. 
Ziilflkar, "fa'^in kesriyle galat ve fethiyle [Ziilfekar] sahihdir. Zira "fekar", 
diigiim dugiim olan amud-i fikarf ma'nasinadir. Bu kihg birtakim miinham 
ukdelerden terkib olunmus, oldugundan bu miinasebetle "Ziilfekar" denilmi§- 
dir. Aslen bu kilic, Bedir gazasmda §ehid olan As b. Miinebbih hazretlerinin- 
dir. Peygamber Efendimiz'den tmam-i Ali (k.v.) efendimize intikal etmi§dir. 
Iki catal resm olunmasi tahayyiilat-i galat neticesidir. 

3361. Sen her makbalun tovragini siirme et! Qdzunu Kern yakar, hem yapar. 

Sen her makbul-i ilahf olan evliyanin ayagimn topragini siirme et ve onun 
huzurunda miitezellil oi! Bu tezellul ve tevazu' senin zahirf goziinii yakar, 



*&!&> 



MESNEVf-1 §ERfF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

masiva-yi Hakk'i gormez olursun. Fakat batin gdzunu agar, bu suretde her 
tarafda Hak'dan ba§ka bir §ey gormezsin. 

M f^r jy a>. J 1 >jf- j? .A jy u~>. >y &\ j j&\ ^r 

3362. ^Devenin cjozii ondan dolayi nur yagdiricuLu . JLua o goz nuru i$in li- 
ken yer. 
Bu beyt-i §erif temsfldir. Ya'ni, "Devenin gozii keskindir, cunkii diken yer. 
Ey salik, sen de bu alem-i tabiatm huzuz ve lezzatim terk edip deve mesabe- 
sinde olan nefsine diken mesabesinde olan riyazat ve miicahedat acilan tat- 
dir ki, senin de batin goziin nurlansin." 

(^ 

Katinn deveye "Ben yola gitmekde gok yiiz iistii dii§iiyorum 

ve sen az yuz iistii geliyorsun. Bunun hikmeti nedir?" diye 

§ikayeti ve devenin katira cevabi 



3363. IZir gun bir kahr bir deveyi gordu. Uaktaki onunla bir ahirda cem oldu. 

£ j J& j> j a b j *y.£ j J jy. r* 1 ^ j^ o* ^^ 

3364. ^Dedi: n<r Ben yiiksek tepede ve yolda ve pazarda ve mahallede $ok yiiziis- 
tu du$uyorum," 

"Gerfve", tepe ma'nasiria ve "ku", "kuy" kelimesinin muhaffefidir, "ma- 
halle" ma'nasinadir. 

3365. Diususiyle dagirt yukansmdan asagistna kadar her bir zaman korku- 
dan tepe iistii gelirim." 



c^^o 



AHMED AVNt KONUK 

"§ikuh", korku demekdir. 

C~-*~)_>:> cS\j, JU- ^yt- JL> L> C~~~>- j# jj j2 jj { Ji\ lS *j» fS 

3366. Sen yiiz ustii az dii§uyorsun, ne i^indir? ^fiahud senin yak olan camn 
cjoiiba devleie mensubdur ." 

"Devlet" kelimesinin liigat i'tibariyle miiteaddid ma'nasi vardir. Burada 
"ikbal ve saadet" ma'nasinadir. 

r^ ^j* ji U** oT j ji\j j jjj fj y\j j <o j* fj j~> j> 

3367. " Uier dem fepe iistu cjelirim ve diz vururum. O haiddan ajjzinw ve dizi- 
mi vw-hun ederim." 

"Her an yiirurken ayagim kayip tepe iistii dii§erim ve dizimi yerlere car- 
panm. Bu hatadan dolayi agzim ve dizim kan iginde kalir." "Puz", agiz 
ma'nasinadir. 

3368. "ZPalanim ve semer takimim ba$im uzerinde ecjri olur; ve kiracvdan her 
zaman day ah yerim." 

"Rant", yuk ve hayvanlara mahsus eger takimi ma'nasinadir. Burada her 
iki ma'na da miinasibdir. 

3369. I^ir nakis akdli gibi hi, bozuk olan akhndan dolayi her dem giinah icin- 
de tovbesini bozar. 

"Tebah", burada bozuk ve fesada giriftar olmu§ ma'nasinadir. 



3370. O tovbeyi bozan re'yinin zaifliginden dolayi zaman iginde Dbiis in mas- 
[3384] t > 

karasi olur. 

"Suhre", aciz ve i§siz ve birinin hiikmii altinda maglub olan adam ve iic- 
retsiz is, ve istihza ma'nalanna gelir. Birinin maskarasi olan kimseye derler. 
Bu kissada "deve" mii'mine ve "kaUr" kendi aklina tabi' olan gafile tesbih 
buyurulmu§dur. Zira mu'min basiret sahibi olup enbiya ve evliyaya tabi" 



.*#$&> 



MESNEVf-1 SERfF SERHJ7 VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

olur ve onlara hiirmet eder. Ve hodbin kimse ise "Onlar da insan ben de in- 
san, aramizda ne fark vardir, benim de aklim ve ilmim vardir!" diyerek ken- 
disini enbiyaya ve evliyaya tabi' olmaktan miistagni goriir. Mii'min tebaiye- 
ti berekatiyla nefsinin ve §eytamn hilelerine az dii§er. Ve hodbin ise, dalalet 
vadilerine sukQt eder. Ve bu sukmdan dolayi bir an icjn kendisine nedamet 
gelirse de aklinin ve re'yinin za'findan dolayi tekrar o vadi-i dalalete dii§er ve 
§eytamn maglubu ve maskarasi olur. 

JJ^> elj j d\j^ J^j^. ■ijJ *£ ti&S t_-w-l dy? OUj yt Jul j^> ji 

3371. Uie-r zaman toped at gxbi tepesi iistii gelir. JZua aim yukii agir ve yol ta$- 
lidir. 

hodbin olan kimse her zaman hayat-i diinyeviyyesinde topal at gibi te- 
pesi iistii dii§er. Zira sifat-i nefsaniyyesinin yiikii agirdir; ve yiiriidugti tabfat 
yolu da cetin ve tashdir. 

3372. O idhar huylu, tovbeyi hozmadan dolayi gaybdan ba§ina darbe yer. 

"idbar", devlete ve saadete arka vermek demekdir. Ma'lum olsun ki, 
Hakk'in kullanni terbiyesi ya hususi veya umuml olur. Terbiye-i hususi, en- 
biya ve evliya vasitasiyla olur. Enbiya halkm azgm olan nefislerine kar§i hu- 
dud-i ilahiyyeyi teblig etmiskrdir. Ve onlann varisleri olan evliya dahi bu 
hudud-i ilahiyyeyi takviye igin riyazat-i miitenevvia ve miicahedat-i muhte- 
life yollanni gostermisjerdir. Bir kimse tarik-i enbiya ve evliyaya tabi' olur- 
sa bu terbiye-i hususi altinda siir'atle insanligin mertebe-i kemaline vasil 
olur. Ve eger tabi' olmazsa terbiye-i umumiyye altina girip ahkam-i tabiiyye 
ve kavamn-i ictimaiyye kisvesi altinda darbeler yer. Mesela hirsizhk ederse, 
ergec. tutulup kanuni cezasim bulur. Zinaya devam ederse, frengi ve bel so- 
guklugu darbelerine ugrar. Kumara miibtela Olursa, zillet-i fakr tokadim yer. 
Halka su-i muamele ederse, "su-i muamele gorup muteessir olur. Bahil olup 
mahni fukaradan esirger ise, esbab-i muhtelife dolayisiyla iflasa dogru gider. 
Bu terbiye-i umumiyye boylece devam eder. Eger hayat-i diinyeviyyesinde 
bir terbiye-i umumiyyenin farkina varip bir derece islah-1 nefis ederek enbi- 
ya ve evliyaya tabi' olmazsa bu terbiye hayat-i uhreviyyesinde de devam 
eder. 



*&$&> 



AHMED AVNI KONUK 

C-«Sw \j ^ Ajjj j $£ i_ju t^Li jjj C-s-.s." <^lj b .US ,-« AjjJ jb 

3373. Te/trar gevsek re'y ile iovhe eder. <§eytan bir w TuK/" *2e*Ii ve onun f6V 
fcesini bozdu. 

Nakis akilh olan o kimse, gev§ek re'y ve azmiyle, ba§ma gelen beladan 
dolayi yine nedamet eder ve pi§man olur ve yaptigi fenaligi terk etmek ister. 
§eytan onun bu tovbesine kar§i bir "Tiih sana!" der ve tovbesini bozdurup 
yine o fiile miiba§eret ettirir. Ya'ni, §eytan ona der ki, "Tiih sana! §u hayat-i 
faniye icjnde kendini huzuzatdan ve ezvakdan mahrum etmek budalalik de- 
gil mi? Keyfine bak, her belamn caresi bulunur." da bu iltifatat-i §eytaniy- 
yeye kapilarak yaptigi fenaligi tekrar eder ve bu suretle tovbesini bozar. 

3374. JZaf i$inde za'fdir; onun kibri oyledir ki, vdstllara hakareile bakar. 

Tovbesine ve nedametine kar§i hali za'f icinde za'f oldugu halde o akli na- 
kis olan kimsenin kibri ve azameti de o derecededir ki, nefis ve §eytanin ig- 
vaatma kar§i kavi ve azimkar olup, Hakk'a vasil olan kamillere de hakaretle 
bakar. Ya'ni, kendi za'fini ve aczini gormez de kavilere ve kamillere Jiakaret- 
lebakar. 

Jj lt* ^ J jj j- 5 <J» ^ tr*> Jli. jj aT ^si ij\ 

3375. Gy deve sen ki mu min misdlisin, yiiz iistu. az dii§ersin; ve yuziinii az 
$arparsm." 

Ya'ni, "Mii'min hulkan ve fiilen §er'-i Ahmedf ye sanlmis. oldugundan ah- 
yanen igvaat-i nefsaniyye ve §eytaniyye sebebiyle kendisinden ma'siyet zii- 
hur etse de derhal taib ve mustagfir olup bir daha o ma'siyete rucu' etmeme- 
ye azmeder. Binaenaleyh, yiiziinu de dalalet tasjanna az garpar. 

3376. "Sen ne tutarsin ki, boyle afetsiz ve kaymasizsm ve yiiz usiu az dii- 
sersin?" 

"Senin ne meziyetin ve faziletin vardir ki, boyle benim ba§ima gelen be- 
lalardan ve afetlerden azadesin ve yururken kaymazsin ve kazara dii§sen da- 
hi az vaki' olur?" 



c^ 



MESNEVt-1 SERtF SERHi / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

3377. \Deat: ^erfi /ier saadet Uiuda dandir . ^Bizim ve sizin ararmzda $oh 
farhlar vardir." 

3378. xxr Den yuksek bashytm, benim iki gozum yuksekdir. Jali ofcm 302 vein 
zarardan eman vardir." 

"Benim meziyetlerim §unlardir ki, ewelen boynum uzun olmak itibariyle, 
basim yiiksekdir ve iki goziimiin goriisu dahi yuksek bir derecededir ya'ni, 
keskindir. Derece-i rii'yeti yuksek olan goz zarardan mahfuz olur." 

•y *y cy b 'jLt^ j £ j* »j? <Jk r*< cs' 6 ' s* J ] 

3379. ' if Hen dag basindan dagm etegini, her pihuru ve diiz yeri hen kat kat g'6- 
riiriim. 

"Pay-i kuh", burada "dag etegi" demekdir. "Gev", gukur; "tun", "tuveh" 
demekdir ve bu da gift ve iki dag arasinda fasila ve tortu ve perde ve kat de- 
mekdir. Tun tun", kat kat ve perde perde demek olur. 

3380. O^iiekim Sadr-i Gcell, kendi kannin oniinii ecel quniine kadar qordii. 

[3394] . O ■ ° 

"Sadr-i Ecell", ta'bfrinin liigat ma'nasi, sadnn en biiyugii demek olur ki, 
"vezir-i a'zam" ma'nasinda kullanilir. Burada, "ehl-i ke§fin en buyiigu" 
ma'nasinda isti'mal buyurulmus. olmak icab eder. Ankaravi hazretleri, "Bu 
ta'bfrden murad, muttakl olan kimsedir" buyururlar. Hind sarihlerinden Ab- 
dulfettah, "Mutlakan veliyy-i kamilin zatindan kinayedir"; ve ba'zi §arihler 
dahi "Murad, Bayezid-i Bistamt hazretleridir ki, Ebu'l-Hasan Harakani haz- 
retlerinin ahvalini g6rmii§ idi" buyururlar. Fakat beyt-i serffde "Sadr-i Ecell, 
kendi kanntn onunu ve gelecegini dmriinun ahirine kadar gordii" buyurul- 
masma ve bu hal cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabi (k.s.) hazretle- 
rinin hali olmasina binaen bu beyt-i serifde §eyh-i Ekber hazretlerine isaret 
buyurulmasi fakfre gore kaviyyen muhtemeldir. Bu ihtimalin karineleri budur 
ki, §eyh-i Ekber hazretleri Hz. Pir efendimiz ile muasir idi, Konya'da yekdi- 
gerlerine miilaki oldular ve §eyh-i Ekber hazretleri Sadreddin Konevf (k.s.) 
hazretlerinin validesini nikah edip onu bizzat terbiye buyurdu. Ve Hz. Pfr 



GV^ 



AHMED AVNl KONUK 

efendimiz cenab-i Sadreddin ile Konya'da daima sohbet buyururlar idi. Ce- 
'nab-i Mevlana Camf, Nefehatu'l-Uns'dQ cenab-i Sadreddin'den naklen su 
ibareleri yazmisdir: 

"Hz. §eyh (ya'ni, §eyh-i Ekber) buyurdu: "Vaktaki, bilad-i Endiilus'den 
diyar-t Rum'a vasil oldurn. Nefsimde azimet ettim ki, Hak Subhanehu ve 
Teala benim iizerime benim igin ve benden sudurunu takdir ettigi ahval-i 
zahiriyye ve batiniyye-i viicudiyyemin tefasflini dmrumiin ahirine kadar 
bana miisahede ettirmedikce gemiye binmeyeyim. Binaenaleyh, huzur-i 
tarn ile ve suhud-i am ile ve murakabe-i kamile ile Hak Teala'ya teveccuh 
ettim. Hak Teala zahiren ve batmen omrumiin ahirine kadar benden can 
olan ahvalin kaffesini hatta senin pederin lshak bin Muhammed'in sohbe- 
tini ve senin sohbetini, ahvalini ve ulumunu ve ezvakim ve makamatim ve 
tecelliyatim ve mukasefatim ve Hak Teala'dan bilciimle huzuzatim bana 
gosterdi; ve basiret uzere gemiye bindim. lhlal ve ihtilal olmaksizm olan ol- 
du ve olmakdadir." 

Diger taraftan vahdet-i viicud hakflcatini agik ibarat ile yazan §eyh-i Ek- 
ber oldugu igin hakk-i alflerinde, bir §eyin evveli ma'nasmda olan "sadr" 
kelimesinin ve kendileri muhakkiklarm ehassu'l-havasi olduklanndan 
"ecell" tabirinin isti'mali pek mahallinde olmu§ olur. Velhasil "Sadr-i 
Ecell"den murad, cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri olmasi kaviyyen muhte- 
meldir vesselam! 

JL*^- jXJ d\ JU- jJJl JiO JL- C~-vJ -Jjy iy, JJ*\y>- *^ OS 

3381. ^irmi sene sonra olacak olan seyi, o iyi ahlakli hal iginde aordii. 

Zaman-i diinya i'tibariyle yirmi sene sonra vuku' bulacak olan hadisati 
o iyi ahlakli olan Sadr-i Ecel hazretleri alem-i ke§fde zaman-i hal icinde gor- 
du. §u cihet dahi sayan-i tezkardir ki, Mesnevi-i $enf in VI. cildinde vaki' 
\j\j~ bii*- j^> l^jISU- ilh. siirh-i serifinin ilk beytinde soyle buyurulur: ' 

"Buhari'da o Sadr-i Ecell'in huyu, isteyenlere husn-i amel etti. " 

Binaenaleyh, "Niku-hisal" ta'birine nazaran "Sadr-i Ecell"den murad, bu 
zat olmasi da muhtemeldir. Fakat bu zatm menakibi mechuliimuz oldugun- 
dan omriinun ahirine kadar olan hadisatin kendisine meksuf oldugu ma'lu- 
mumuz degildir. 



<^3^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

3382. O miitiaki yalmz kendi halini gormedi, helki magrtbe ve ma§nka mensu- 
bun halini gordii. 

Yukandaki izahata nazaran bu beyt-i §erff dahi Sadr-i Ecell'in §eyh-i Ek- 
ber hazretleri oldugunu takviye buyuruyor. Zira o hazret yalmz kendinin ha- 
Iine degil, ba§kalannm ahvaline muttali' oldugunu beyan buyurmusjardir. Ve 
"muttaki" ta'birine nazaran Hz. §eyh-i Ekber'in hakikat-i takva ile ittisafi 
muhtac-i izah degildir. "Magribi" ta'biri ise, Hz. §eyh'in magribli olmasi iti- 
bariyle daha acik bir isaret olmu§ olur. 

iW S-^ L& >j^ **r Ai C^ >J^ J^* J r^" J * J J 

3383. O^ur onun goziinii ve gonlunii mesken yapar. CMfin yapar? Uiubhii l- 
<vatan... vein\ 

"Seken", mesken ma'nasinadir. Ikinci misra' hem suali ve hem de cevabi 
muhtevidir. Ya'ni, "Nur-i ilahi, o Sadr-i Ecell olan muttakfnin gdziinii ve gon- 
lunii mesken yapar. Nicjn mesken yapar bilir misin? Hubbii'l-vatan... icin 
yapar." Ya'ni, nur-i ilahinin vatani, arif-i miittakinin kalbidir. Ve vatana mu- 
habbet tabiidir. Binaenaleyh nur-i ilahi, kendi vatani olan o Sadr-i Ecell'in 
kalbine muhabbetden dolayi orasmi mesken ittihaz etmi§dir. Nitekim hadis-i 
kudsfde.- j»p cgj^ Ui ^^ ^ 3 j\~* V_, ^j ^^ V ya'ni, "Ben yerime ve 
gogiime sigmadim, velakin mii'min kulumun kalbine sigdim" buyurulur. 

3384. y>usuf gibi ki o, evvela rii'ydda gordii ki, ay ve giines ona sucud eiti. 

Sure-i Yusuf un ibtidasinda olan, OV" j^ **$ cJj j\ cJi *Ji u^ji Jii ii 
'jjjvrC J °^Ljj '^3\j '^-llsij (Yusuf, 12/4) ya'ni, "Vaktaki Yilsufbabasina, "Ey 
babam, ben on bir yildizi ve gunesj ve ayi bana secde edici olduklan halde 
gordum" dedi" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Bu rii'ya kes>i muhayyel 
nev'inden olup ta'bfre muhtac idi. Ve boyle ru'yalar dahi kestf enva'indandir 
ve kalbe mun'akis olan nur-i ilahi vasitasryla gdrulur. 

3385. On seneden sonra helki daha ziyade, ^usufun g'6rmii§ oldugu §ey zuhur 
eiti. 



csgpga 



AHMED AVNi KONUK 

"Ber kerden ser", ba§ yukan etmek demek olup, zuhur etmekden kinaye- 
dir. Yusuf (a.s.)in ke§f-i muhayyel nev'inden olarak gordugii bu rii'yanin 
eseri on sene sonra ve belki daha ziyade bir vakit gegtikden sonra zuhur et- 
ti ve "on bir yildiz"dan murad, kardesterinin ve "§ems ve kamer"den murad, 
pederinin ve teyzesinin kendisine serfiiru etmeleri oldugu anla§ildi. Nitekim 
yine sure-i Yusuf ta, \L~ Jj i*£t- jj jj [y. IsCjj jj* & <^'C Jttj (Yusuf, 
12/100) ya'ni, "Yusuf dedi: "Ey babacigim! t§te benim ewelden gordiigum 
ru'yamin ta'biri ki, Rabbim onu hak kildi" buyurulmusdur. 

_ ass 8 .'^-* ' " " - 

<—»lSw OjJ^T ijj ^Lj jy <J»\£ «dJ! jyj Ja±i jl C~~vJ 

3386. "^Jenzura hi-nurullah" bo§ decjildir. CAfur-i rahhdm felecji yarici olur. 

*ii\ jy>. J^i -ou ^Ap i^\j \ys\ ya'ni, "Mii'minin firasetinden sakinimz, zfra o 
Allah'in nuruyla nazar eder" hadis-i §erifinde beyan buyurulan nur-i ilahf bo§ 
ve te'sirsiz degildir. nur-i rabbanf, oyle bir nurdur ki, felegi yanci olur. "Gi- 
zaf, "hUaf vezninde "gaf'm kesriyle "beyhude ve herze ve ma'nasiz ve he- 
sabsiz ve hadsiz" ma'nalannadir (Burhin ve Siricu'l-Lugatve Cihangiri). Fa- 
kat Burhan'da ve Sirac 'da zamm-i gaf ile kullanildigi da mezkurdur. 

3387. Senin cjozunde o nm yokdur, git! ZH,ayvanlik hissi icinde merhunsun. 

"Girev", merhun ve mahbus ve mukayyed ma'nasinda musta'meldir. 
Ya'ni, "Eger sen, "Ben insanim, bu nur nigin bende yokdur?" dersen, "Hay- 
vanlik hissi icinde mahbus ve mukayyed oldugun icin yokdur" derim." 
Hayvanlik hissinden murad, yeme ve icme ve muamele-i cinsiyye gibi bir- 
takim hayvan hazlarma kalbin incizabi ve muhabbetidir. Binaenaleyh, boy- 
le bir kimsenin gozii ancak hayvanlar ile mu§terek olan ru'yet-i zahire 
miinhasir kalir. 

\y~>. C~e-*-*i» *^ j i_J>-*-> y" ^ ,j~j L ^i> (^=?- i— a*-^> j y" 

3388. Sen fl'oziinun za'pndan ayajjuun bniinii goriirsiin. Sen zaifsin ve sana 
hilavuz olan dani zaifdir. 

Senin gozuniin gdriisu zaifdir. Nihayet ayaginin onunii ve adim atacagin 
yen gorebilir. Diisjince ve re'y i'tibariyle zaifsin. Elinin ve ayaginin rehberi ve 
pi§vasi olan goziin dahi zaifdir. 



c $p 5> 



MESNEVM §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • . 

3389. 6iw ve ayagm kilavuzu gozdur. ^Llxa yeri ve yex olmayani gorur. 

Elin ve ayagin pi§vasi ve kilavuzu gozdur. Zira elin tutacagi ve tutama- 
yacagi ve ayagin basacagi ve basamayacagi yerleri goz goriir. 

3390. w< Di^eri oiur /u, henim goziim -pek parlakHir. ^igeri odur ki, benim ya- 
ratih§im pefc iemizdir!" 

Deve katira dedi ki, "Benim meziyetlerimden birisi de odur ki, goziim pek 
keskin goriir. Ve digeri de budur ki, yaratili§im ve ashm pek temizdir. Deve 
oglu deveyim! Senin gibi e§ek oglu katir degilim!" 

3391. * JLvra ki, ben helal evladdan oldum. jlina ve ehl-i dalal evladindan de- 

Bu beyt-i §erifde veled-i zinanin tarik-i Hak'da selamet dairesinde yurii- 
yemeyecegine i§aret buyurulur. Hak Teala hazretlerinin Kur'an-i Kerim'de: 
iLl lL.jSjt*.u oir i;i U;)iij£]i; Uj (tsra, 17/32) ya'ni, "Zinaya yaklasjnaym! Zi- 
ra o fena bir i§ ve cirkin yol oldu" biiyurmasi bu alem-i kevnde ekmel-i 
mahlukat olan insanin egri yoldan sudurunu men' igindir. Zira egri yoldan " 
gelen yine o egri yolun yolcusu olur. Bu sebeble muhakkikler, "Veled-i zi- 
na cennet-i kalbe dahil olamaz" demisjerdir. Binaenaleyh, cemiyet-i be§e- 
riyye arasmda kesret-i zina vuku'u, veled-i zinanin cogalmasi, miirur-i za- 
man ile akibet o cemiyetin izmihlaline sebeb olur. Tarihde okudugumuz Ro- 
mahlar'm ve Bizanshlar'in ahvali bu esasdaki sidkin §ahididir. 

OUT xib Jj jz~ ^ jf jJ &*& ' ^ ^j -s^/jl j y 

3392. *Sen ^iihhesiz evldd-i zinadansin. ^ay fend oldugu vakil, ok eijri u$ar." 

"Ey katir, senin baban e§ek ve anan atdir. Bir cinsden hasil olmus, bir 
mahluk degilsin. Elbet, ^i ^ aJ^Ji ya'ni, "£ocuk babasmin sirndir" hadfs-i 
§erffi mucibince baban olan e§egin ahvali sende zahir olacakdir. Nitekim 
yay fena oldugu vakit, o yaydan gikan ok dahi dosdogru gidemez, egri 
ugar." 



*&$?? 



AHMED AVNl KONUK 



C=* 



Devenin cevablanni katirm tasdik etmesi ve kendi uzerine 

onun fazhna ikrar getirmesi ve ondan istiane istemesi ve 

sidk ile ona ilticasi ve devenin katin oksamasi ve yol 

gostermesi ve pederane ve sahane yardim etmesi 



j. i_iX.il jl pi~Cf ZjS j v_Ui>o ^ jjj (jl J?& ci~*»lj s**\ C~& 

3393. DCahr dedi: "6y deve, docjru soyledin!" 'TZunu soyledi ve gozunii yasdan 
dolu eiii. 



_>L*JI (_jj 'oJbjXj tj\ cJS 



^ <_M j> J ' 



~i&J*^ 



3394. n^ir saai aijladi ve onun ayagina dusiu. 'Dedi: *6y kullarin Ulabbinin 
makbuliil" 

^jjj jj \jA jj iSy.^i j* ^ s Jc^-ji jl jf ijb Obj 4s? 

3395. '6^er sen heni hendelige kabul edersen, ferhundelikden ne ziyan iniar?" 

. "Ferhundegf", miibarek ve mes'ud ve meymenetli olmak, ya'ni, kendi 
akl-i maa§-i nakisma i'timad edip insan-i kamilden yuz geviren kimseye, in- 
san-i kamilin ettigi nasihat te'sir edip kendi noksamni ve insan-i kamilin ke- 
malini tasdik etti ve onun huzurunda tevazu' gosterip dedi: "Eger sen beni 
bendelige kabul edersen senin saadetinden ne eksilir?" 

jaj oi*T j y j^j Af jj ja j^ <s*f j'yt Oj^- oif 

3396. Dedi: ^CAiademki henim oniimde ikrar ettin, cjii ki zamdnm dfetlerin- 
den kuriuldun!" 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

tnsan-i kamil insan-i nakisa dedi: "Mademki benim huzurumda kibir ve 
uciibden ve enaniyyet-i mevhumenden gecjp aczini izhar ve kusurunu i'tiraf 
ettin, zamamn afetlerinden ve belalanndan kurtuldun. Artik tarik-i Hak'da 
eminolarakyuru!" 

^J <_W j <JJ-i <J*y, j-^ y *% '} <J^j j «— *U-tJl <_£->b 

3397. "Dink ver din ve hdadan kurtuldun. Sen dii$man iiin, ehl-i viladan ol- 
dan." 

"Ey nakis! Nasftiatlanmi kabul edip, hak verdin ve kendi noksamm anla- 
dm ve kibir ve uciibden gectin. Binaenaleyh, kibir ve ucbiin getirecegi bela- 
dan kurtuldun." Nitekim Risale-i Gavsiyye'de hitab-i ilahi olmak iizere §6yle 
buyurulur: jjUij Ja*JL u>~>odi ^j f^ij J^l j&M J&, &y> l. ya'ni, "Ya Gavs, 
giinahkar kullanma fazhm ve keremim ile miijde ver! Ve kendini begenen 
miitekebbir kullanma da adlim ve intikamim ile miijde ver!" "Sen evvelce 
kendi nefsinin dostu ve bizim du§mantmiz idin. §imdi nefsinin dii§mani ve 
bizim dostumuz oldun." "Vila", vav'in kesri ile dostluk demekdir. 

3398. ZKotu huy senin lahnda asli olmadi. J&ra asla mensvb olan kotiiden in- 
kdrdan haskasi gelmez. 

Kotii huy iki nev'dir. Birisi asli ve digeri anzfdir ve ariyetdir. Anzf olan ko- 
tii huy ir§ad ve nasihat ile zail olur. Fakat asli olana ir§ad ve nasihat te'sir et- 
mez. Belki ir§ad ve nasihat ile inkan daha ziyade olur. Asli olan kotii huyun 
men§ei §ekavet-i ezeliyyedir; ve anzi olan kotii huylann men§ei de fena bir 
muhitin te'siri ve bulasMgidir. "Ciihud", inkar etmekdir. 

3399. Sariyetx olan o kotii olur ki, o ikrar geiirir, o tovhe isteyici olur. 

Sirr-i kadere taalluk eden saadet veya §ekavet-i ezeliyye meghul ve mes- 
tur oldugundan §ekavet-i ezeliyyenin alametini evvelki beyitde izhar buyu- 
rup, "Boyle bir kimseye irsad ve nasihat te'sir etmez ve nasihatla inkan te- 
§eddiid eder" dediler. Ve bu beyt-i §erifde de saadet-i ezeliyyenin alametini 
beyanen buyururlar ki: "Ehl-i saadetden olan kimseye anz olan ariyetf o ko- 
tiiliikdur ki, nasihat ile ve irsad ile zail olur; ve bu kotiiliigiin sahibi kusuru- 
nu ikrar eder ve o fenahklardan tovbe eder." 



cvepp 



AHMED AVNi KONUK 

iji ajjJ 0L« j jJJl *y>- V }j) <ij\s- J^j r*\ y5~*~* 

3400. cMoem tjwi hi, onun zellesi ariyet idi, siibhesiz zamanmda tovbe qosierdi. 

"Zelle", lugatde yiiriirken ayagi kaymak ve soylerken hata etmek ma'na- 
sinadir. Ya'ni, "Safd-i ezelf olan Hz. Adem'in zellesi ve hatasi ariyet idi; ve 
hatanin vuktt'unu miiteakib zamanmda tovbe etti." Hz. Adem'in zellesi hak- 
kinda I. ciltte 1259 numaradan i'tibaren birtakim hakayik beyan buyurul- 
mu§dur. 

,j~jj <>y ^U- J"^^ 6 j ij^. fyr ^ *y. (^ stf ' *" ^y? 

3401. Uaktaki o Dblis'in dirmii asli idi, nefis olan tovbe tarafina ona yol ol- 
madi. 

"Nefis", §erif ve latff ve halkin ragbeti ziyade olup, kiymeti ook olan sey 
demekdir. Ve nefis burada tovbenin sifatidir. Ya'ni, "§ekavet-i ezeliyye sahi- 
bi olan tblfs'in ciirmu aslf idi ve kendi zatindan miinfek degildi. Binaenaleyh, 
emr-i ilahfye kar§i yaptigt serkesUgi ho§ gordii ve serkesUginde devam etti. 
Asia §enf ve latif olan tovbe ve riicu' tarafina meyl etmedi." 

3402. $it hi, hendinden ve hotii huydan huriuldun; ve atesin alevinden ve yu- 
ticinin disinden hurtuldun! 

Ey kimse git ki, bu tevazu' ve zillet ile nefsinden ve nefsinin kotiihuyun- 
dan ve kibir ve uciib sifatlanndan kurtuldun. Ve nefis ayn-i cehennemdir ve 
onun sifatlan o nefis cehenneminin alevleridir; ve yirtici bir hayvandir ve 
onun disteri fena sifatlandir. Te§ekkiir et ki, bu alevlerden ve bu dislerden 
kurtuldun. 

3403. 0it hi simdi devlete el vurdun, hendini ebedi olan iahta buahtin! 

Nefsini dii§man ve bizi dost gdrdugiin bu andan i'tibaren devlet-i ma'ne- 
viye el vurdun ve kendini saadet-i ebediyye tarafina attin. 

3404. Sen "jfedhuli fi tbadi'yi buldun; " r lldhuli ft cennetfyi idrah ettin! 



Gg!X9g> 



MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

Bu beyt-i §erffte sure-i Fecr'in ahirinde olan, jx'j J\ ^j\ i^ijaJi ^i QC 
eri Jf-'^J ^^ J J^lii 'C>^ Wj (Fecr, 89/27-30) ya ; ni','"Ey nefs-i mutma- 
irine! Raziye marziyye oldugun halde Rabbine rucu' et! ibadun arasina gir ve 
cennetime dahil ol!" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Bu ayeti kerime I. cil- 
din 2696 numarali beytinde de gecti. Cenab-i Pir efendimiz orada "cenneri, 
"makam-i rii'yet" ve "ibada duhulii" de, "havass-i ibadm batini ve kalbi" lie 
tefsir buyurmusjar idi. Atfdeki beyt-i §enfde de bu tefsfri te'yfd buyururlar. 
"Yaften", bulmak; ve "der-yaften", idrak etmek ve anlamak demekdir. 

U>- olj j\ jJl>- jJjl j&j \j J^.y*- tS*£ t\j (J^l^ j-s 

3405. Oiendin i$in onun kullanna yol ya-phn, gizli yoldan Diuld'e gittinf 

Ma'lum olsun ki, bilcumle mahlukat Allah'in kuludur. Fakat her biri bir is- 
min bendesidir ki, tevecciihleri Rabbii'l-erbab olan Allah'a degil, bendesi oldu- 
gu ismedir. Bende-i hass-i ilahi ancak Rabbii'l-erbab olan Allah'in bendesi olan 
insan-i kamildir. Zira o kamil, "Allah" ism-i cami'inin mazhandir. Ve onun me- 
ratib-i ilahiyyeden hicbir mertebeye iltifati yokdur. Nazan ancak zat-i 
Hakk'adir. Nitekim Risile-i Gavsiyye'de §6yle buyurulur: yx; o\ ooji isi ^> i 

jeAjjUi cf is-u* jt* U^ ^jt lt^j cr** iJkii y i ^^ ^jj^b ya'ni, "Ya gavs! Benim 
harem-i zatima girmek istersen, mulke, melekuta ve ceberuta iltifat etme! Zi- 
ra alem-i miilk, alimin §eytanidir; ve melekut, arifin §eytanidir; ve ceberut, 
vakifin geytamdir. Kim ki bunlardan birine razi olursa o benim indimde mat- 
rudlardan olur." Binaenaleyh, bu mukaddimeden anla§ihr ki, Allah'in kulu 
olmak giicdiir ve olan kamil dahi enderdir. "Imdi ey kimse, eger sen kendine 
bu kabil kullann kalbine girmek icin yol yaptin ise, bil ki, gizli yoldan Huld'e 
ya'ni cennete dahil oldun." 



3406. "Siriit-i miistakimi hize hidayet et!" dedin, senin elini tuttu ve seni 
ni'mete kadar gbtiirdu. 

kamile "Bizi dogru yola hidayet et!" dedin. da senin elini tuttu, seni 
dar-i naim olan cennete kadar gotiirdu. 



y.y _j jj^ 1 J^ <s*y. *jj* jtj* ^ ^^ jy (J*y. j 6 

3407. 6u azxz, ate§ idin nur oldun. Dioruk idin, taze ve kuru iiziim oldun. 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Engur", taze iizum; "mevfz", kuru iizum demekdir. "Ey insan-i kamile 
ba§ egen aziz! Sen bu serfiirudan mukaddem nefsinin kibir ve uciib ate§leri 
idin; vaktaki insan-i kamile kar§i arz-i zillet ettin, sende ruhun sifati zahir ol- 
du, nur oldun. Ewelce koruk gibi ham ve ek§i idin, §imdi tath ve latif tiziim 
ve kuru iizum oldun." 

^\j^1\j -ipl aJJI J^\j :>Li t^liil y ijxtt <J3j> (jj&-\ 

3408. HZir yildiz idin, sen giines oldun. <$ad ol! tStfUah dogruyu en ziyade hili- 
cidir. 

Ey aziz, sen insan-i kamile serfurudan mukaddem, ilm-i zahirin sebebiy- 
le bir yildiz mesabesinde idin. Nitekim cenab-i Pfr efendimize intisabdan mu- 
kaddem §emseddin-i Mardinf hazretleri ulemai-i zahireden olup Hz. Pir'e 
mu'teriz idi ve asla serfuru etmezdi. Vaktaki alem-i ma'nada Risaletpenah 
(s.a.v.) Efendimiz'i bundan dolayi dargm bir halde gordii ve zahirde de ce- 
nab-i Pfr efendimizin keramet-i aliyyelerini mii§ahede etti, ondan sonra 
halden tovbe ve istigfar edip, ailesiyle beraber gelerek Hz. Pfr efendimiz'e ina- 
be etti. Tafsilati, Menafab-i Sipehsalafda miinderigtir. "lmdi ey azfz! Sen yil- 
diz iken, insan-i kamille batinin nurlandi, §imdi giines, oldun. Mesrur ol! Al- 
lah Teala herkesin ef alinin sidkini en 50k bilir." 

jJ± Ji>y~ jj jSi jjj\ J^.j>- -4-i jSi; ^oJI ^ Lo- ji-\ f,)^ (j\ 

3409. €y Diakk'xn ziyasi olan Diusameddin! ^Xut, kendi halini siit havzina 
hirak! 

"§ehd", bal demekdir. Burada namina Mesnevi-i §erif ithaf buyurulan 
Hiisameddfn ^elebi hazretlerinin zevk-i manevisinden kinayedir. "Havz-i 
sfr", siit havzindan murad, Mesnevi-i §erif dir. Zfra insan-i kamili soyleten 
muhatabi olan miintesibin isti'dadidir; ve bu ma'naya dair olan izahat muh- 
telif mahallerde gecti. Ya'ni, "Ey Hakk'in ziyasi olan Hiisameddfn tut, kendi 
isti'dad-i ezelinde mundemic. olan ezvak-i ma'neviyyeyi bu Mesnevi-i §enT e 
ve bu ulum-i ledunniyye havuzu igine dok!" Hind niishalannda "havz-i sir" 
yerine "cuy-i §ir" vaki'dir. 

3410. Ta hi siit tagyir-i ta'mdan huriulsun, zevk deryasmdan ieksir-i ta'm 
[3424] ., j . . 



*#»> 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

Ey Husameddin hazretleri! Bu MesnevN £errTdeki beyanaumizi taliblere 
sen kendi zevkini kan§tirarak takrir et ki, bizim Mesnevi-i §enfde beyan et- 
tigimiz rumuza naehiller birtakim yanlis, ma'nalar vererek ca m ve lezzetini 
bozmasinlar. Bil'akis sen takrir et ki; bu Mesnevi senin zevkinin deryasindan 
teksfr-i ta'm ve lezzet bulsun! Zira bu ebyat-i latifenin altinda gizli olan ma- 
anf-i latifeyi naehiller §erh ve izah edeyim derken onlann tadmi kacinrlar, 

*— ~*"J jx& j* j Vj^ ***" *& ^JT C I I y*i, OUj -S^jJ J-**^ 

3411. G elest deryasma muttasd olsunl Uaikaki derya oldu, her tagyirden kur- 
tuldu. 

Ya'ni, "Bu Mesnevi-i §erif'i takrir ederken verdigin ma'nalar, "Elestu bi- 
rabbikum?" hitab-i vaki' olan bezme kadar, ya'ni ervah deryasma kadar 
muttasil olsun! Zira Mesnevi-i §enfdm maksud vahdet-i rububiyyetin beya- 
nidir. Vaktaki o ma'nalar "Elestu bi-rabbikum?" ya'ni, vahdet-i rububiyyet 
deryasma muttasil oldu, derya oldu demekdir. Ve buraya vasil olan ma'nalar 
artik her bir tagyfrden kurtulur." Imdi bu beyt-i §erffde Mesnevfhanlara bir 
miftah-i azim ihsan buyurulrhus, olur. Nitekim, atide gelecek olan su beyt-i 
§erif bu ma'namn §ahididir. 

"Bizim MesnevPmiz vahdet dtikkamdir; O vihidin gayn ne goriirsen putdur!" 

3412. Obal clerydsina bir menfez bulur. Onda bir afeie amel olmaz. 

Siit havzi olan bu Mesne vi senin bal deryasi olan zevkine bir menfez bu- 
lur; ya'ni, bu Mesnevi" nin ebyat-i mu§kilesi mutlak sana munke§if olur. Bi- 
naenaleyh Mesneviye yanlis. ma'nalar vermek afetinin onda ameli ve te'sfri 
olmaz. 

3413. Ey Uiahk'tn ar slant, arslan gtbi bapr! Ta hi o baguma yedinci iabaha- 
ya kadar aitsinl 

"Gurre", Farisi'de arslanin bagirmasi demekdir. "Bu Mesnevimizi takrir 
ederken, ey Hakk'm arslani olan Husameddin Qelebi, arslan gibi bagir! Hat- 



=3^ 



AHMED AVNl KONUK 

ta o arslan sadasi felegin yedinci tabakasina kadar yiikselsin!" Bu beyt-i §e- 
rifte "bagirma" ile can na'ralanna i§aret buyurulur. Ve yedi felege kadar gi- 
kan can na'ralandir. Nitekim cenab-i Pfr efendimiz bu na'ralar hakkinda bir 
beyt-i §erffinde §6yle buyururlar: 

a* J^r <^L*> ±"j u-^ Q&. cf j*\b> c$Uv- -^ji h^y^. 

"Benim zihin sozlerim kulaklara eri§ir. Fakat, cana mensub olan na'ralanm 
hicbk kimseye eri§mez. " 

3414. Tok olan melul canin ne haheri vardu? Sx^an ne vakii arslantn batjir- 
masmi tanir? 

Gida-yi surf ile mi'desi dolmus, ve camna hikem ve maarif-i ilahiyyeden 
melaiet gelmis, olamn senin bu na'ralanndan ne haberi olur? Onun cam se- 
nin bu cana mensub olan na'ralanm duymaz. kimse tabfat deliklerinde ya- 
§ayan bir sicandir; ve sican hakir bir mertebede ya§adigindan arslamn bagir- 
masim tamyamaz. 

3415. 'DCendi ahvalini her hir ali-guher olan derya-dil i$in, aliin suyu ile yaz! 

"Alf-guher"den murad, ilm-i ezelf-i ilahide said olan kimse; "derya-dil"den 
murad, havsala-i isti'dadlan gayet geni§ olup, maarif ve hikem-i ilahiyyeyi 
ve vahdet-i viicud sirnm kabul eden kimseler. Ya'ni, "Ey zevk deryasi olan 
Husameddin Qelebi hazretleri, kendi ahvalini ve ezvak-i ruhaniyyeni bu Mes- 
nevi-i §erife altin suyu ile yaz! Saadet-i ezeliyye erbabi ve havsala-i isti'dad- 
lan geni§ olanlar onu okusunlar ve istifade etsinler!" 

3416. Can-feza olan hu kelam 9V# suyudur. ~)Ja Ulah, onu DCMinin gozune 
kan gosierl 

Canin kuvvetini artinci olan bu kelam-i MesnevfM nehrinin suyu mesa- 
besindedir. Nil nehrinin suyu Musa (a.s.)in tabi'leri olan Sibtiler'e su ve 
Fir'avn'm tabi'i olan Kibtfler'e de kan gorunmu§ idi. Ya Rab! Bu Mesnevi-i 
§erifi de bize ve Musa-yi ruhuna tabi' olanlara giizel ve sari su goster! Ve 



<^^> 



MESNEVM SERfF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Kibti me§rebinde olup nefs-i Fir'avn'ina tabi' olarak bizden yttz gevirenlere 
girkin ve kan goster! 

<_J j> _j ^_f jj Jj jt J^ij* C~J Aj j~* dXi t£ \j { J^^ ^JaJ dSjZ' *j* 

Kibtrnin Sibti'ye, "Dostluk ve biraderlik hakki igin kendi niyetine 

Nil'den bir testi doldur ve icmem icm agzima koy! Siz Sibtfler'in 

kendiniz icin Nil' den doldurdugunuz testi saf sudur ve biz Kibtiler'in 

doldurdugumuz testi sail kandir!" diye yalvarmasi 



34 1 7. n^en i§ittim ki, bir !Xtift susuzlukdan bir Stbiinin evine geldi. 

3418. ^iWt: "'lien senin. ^osfunum ue yakmintm, bugiin senin hacei-mendin 
olmufum." 

3419. v ^tra c/Vtiisft sihirbazlik ve- sihir yaph. Uiaiia ki, V^M suyunu bize kan 
eiii." 

"Caduyi", sihirbazlik ve "fiisun", sihir demekdir. Kibtfler peygamberlerine 
adem-i ittiba' sebebiyle kendilerine tevecctih eden ilahf belalan Musa (a.s.)in 
sihrine hamledip kendilerini mazlum ve Musa (a.s.)i ve tabi'lerini zalirri bil- 
diler. Binaenaleyh, Kibtrnin Sibti'ye muracaati tazalliim-i hal igin vaki' ol- 
mu§dur. 

-Uj A-vi^>- j! *_jl jJ* dj^- LS )=-j < J^> I -^jy^i<* ls*^ s-^ _jj O i k * .-* 

3420. "SMiler ondan safi su i$erler. OCtbttnin on&nde su gozbcujindan kan 

[3434] ii a 
oldu. 



Q ^e 



AHMED AVNI KONUK ^^1 

"Sibtfler ya'ni, Beni-Israil o Nfl'den saf olarak su igerier. Halbuki Kibtfnin 
onunde o saf olan su gozbagmdan, ya'ni sihirden dolayi kan olur." 

342 1 . Dste uMisir halki idbardan yahud fend damarlilikdan dolayi susuzluk- 
dan oliiyor." 

"Kibt", Misir'm yerli ahalisine derler. Ya'ni, "l§te Misir halki ya su-i tali'le- 
rinden veyahud asillan fena oldugundan dolayi bu bela-yi sihre giriftar oldu- 
lar ve susuzlukdan oliiyorlar." 

3422. ZKendin i$in bir ias doldur, id ki se-nin suyundan bu eski dostun i$sin!" 

y j (_*L^ wLiL <^l wLiU 0j>- jj (T - ^ 01 jc^" -^j^ c£^ ^j^r 

3423. "0 fasi kendin i$in doldurdugun vakit, kan olmaz, saf hiir olarak su olur." 

Ya'ni, "Sen Sibti oldugun icjn kendine mahsus olmak iizere Nil'den bir tas 
doldurdugun vakit, kandan hur ve azad olarak saf su olur." Qunku sihrin 
te'siri Sibtiler hakkinda can degildir. 

(**■ j M*i £? j* J^ *? ?* ^ ^yi j J^ a* 

3424. ^en de senin tufeylin olup su iceyitn. Qiinkii tufeyli ieba'da qamdan 
s\$rar." 

"Tufeyl", hadd-i zatinda cagnlmadan ziyafete giden Kufe'li bir §airin ismi 
olup, mecazen "da'vetsiz olarak ziyafete giden kimseler"e de te§mfl. edilmisdir; 
ve ba'zen ahirine bir "ya" ziyade edip "tufeylf ' derler, Ba'zen muhavere-i Fa- 
risrde mecazen vesile ve zeria ma'nasma gelir {Miintehabu'l-Lugat vt Giya- 
su'1-Lugat). "Teba"', birine uyan ve tabi' olan kimse demekdir, cem'i "etba"' 
gelir. Burada uymak ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey Sibti, ben de senin tufeylin olup, 
senin saf olarak ictigin sudan igeyim. Zira, tufeyli tabi' olmakda gamdan kur- 
tulur ve tabi' oldugu kimsenin selamet-i halinden istifade eder." 

3425. 'Dedi: "6y cihdnin cam, hizmet edeyim, muhdfaza edeyim, ey benim iki 
■parlak aozumi 



MESNEVI-t §ERtF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Sibtf dedi: "Ey cihanm cam, dostluk hakkma riayet edip sana hizmet ede- 
yim. Ey benim iki goziim, seni muhafaza edeyiml" "Pas" kelimesinin mute- 
addid ma'nasi vardir. Burada, "muhafaza etmek ve siki tutmak" ma'nalan 
miinasibdir, 

pS (_5ilj\ p-iU y" «-Lj ^ <jsl5> fjj y z\j* y 

3426. Senin muradm iizere gideyim, sadilih, edeyim. Senin henden olayim, 
azadlik edeyim!" 

Ya'ni, "Senin iradene tabi" olayim. Ve bu tebaiyeti kendime agir bir yiik 
addetmeyip bundan dolayi §adilik edeyim ve mesrur olayim ve senin benden 
olup, bu bendeligi azadlik ve hiirluk bileyim!" 

3427. O fast OM suyundan doldurdu, apxna koydu ve yansim i$ti. 

Sibtf, Kibtf nin arzusuna muvafakatla tasi Nfl nehrinden doldurdu ve icin- 
deki suyun yansim igti. 

3428. Tasi "Sen de i$l" diye su isteyenin iarafina ecjri yapft, o kara kan oldu. 

Sibtf tasdaki suyun yansim igtikden sonra, "Al, sen dahi igl" diye Kibtf ta- 
rafina dogru egdi. Kibtfnin tarafindaki su kapkara kan oldu. 

3429. Tefcrar bu iaraftan ecjriltti, kan su oldu. 3CMi ofke i$inde ve hararet 
i$inde oldu. 

Kibtf,- kendi tarafindaki suyun kan oldugunu gdriince tasi bu tarafdan di- 
ger tarafa cevirdi, oradaki su da kan oldu. Kibtf bu hale kar§i ofkelendi ve ha- 
raret iginde kaldi. 



3430. Iftr miiddet oturdu, nihayei onun ofkesi gitti. Ondan sonra ona dedi ki, 
"Ey azvmet-i sadika sahibi!" 
"Samsam", keskin kihc ve azimet-i sadika sahibi, cesur ve mukaddem ve 
ding adam ma'nasinadir (Ramus) . Kibtf, Sibtf'nin dostluga vefakar olduguna 



'^P? 



AHMED AVNl KONUK 



isareten bu ta'biri kullanmi§dir; ve bu hitab atideki beytin ilk misra'ina mer- 
butdur. 



-**=* f >jj* J 1 



Oj ! 



cjf- 



-*T *A L> •/ Oi 1 J^J ^ 



3431. Gy hirader, bu diigiime $are nedir?' dedi. Onu o kimse i$er ki, miitia- 
kidir." 

Ya'ni; Kibtf dedi ki, "Ey azim azimet-i sadika sahibi, ey birader! Bu sihir 
dugiimunun agilmasina care nedir?" dedi. Sibti cevaben dedi ki: "Bu Nil'in 
suyunu saf olarak ancak muttaki olan kimse iger. Binaenaleyh, bu sihir du- 
gumii degildir. Belki kiifiir ve inkar dugumiidur. Bu diigumu ancak fman ve 
ikraracar." 

3432. iIAiuiiaki odur ki, o jfir'avnin yolundan bvzar oldu, uMusa-var oldu. 

"Bizar", usanmi§, kusmii§ ve incinmis, olan kimse. Ya'ni, "Muttaki o kimse- 
dir ki, Fir'avn'in gosterdigi yoldan usandi ve incindi ve Musa {a.s.) gibi ona 
muhalif oldu." Bu beyitlerde Mesnevi-i £ezff mimkirlerinin Fir'avn gibi olan ne- 
fislerinin hiikmiine tabi' oldukca ve Musa-yi ruhlanna muhalif bulundukca, Nil 
suyu gibi olan ezvak ve letaifinden mahrum kalacaklanna isaret buyurulur. 

3433. ufylusamn kavmi ol, bu suyu ic! S%y He sulk ol, mehiabi gbr! , 

Bir nebiyy-i zisan olan Musa (a.s.) in timmetinden ol, bu latff suyu ic! Ay 
gibi olan o peygambere muhalefetden vazgeg ve sulh ol! Onun bah§edecegi 
mehtabi ya'ni, nur-i imam gorl 

■ ■ » - 

3434. Senin ofkenden J/fflatiin kullan uzerine senin gozunde yiiz binlerce 
zulmet vardir. 

Allah'in mii'min kullanna kar§i icinde ofken vardir. Ve bu ofke senin ak- 
limn gozune gayet kuvvetli zulmet ve inkar perdesini gekmisdir. 



y* 



&J\ J& OljL jl £->j£- 



y 



jui ui»So * -*>"■ '* ■ OUi^j 



3435. Ojkeni sondiir, goziinu ac mesrur ol! ^osilardan xbrei al, ustad ol! 



c 3^ > 



MESNEVl-I §ERtF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ^^ 

Mii'minlere kar§i olan ofke atesjni sondiir! Ondan sonra akil goziiyle, va- 
ki' olan hadisati muhakeme etl muhakeme neticesinde verecegin dogru hii- 
kiimden ve karardan mesrur oi! Dostlann olan insanlann imanindan ibret al 
ve onlann bu belalardan masun kaldigini gor ve dogru hiikiim vermekde us- 
tad ol! 

3436. uMademki senin Oiaf dap gibi kiifriin vardir, igtirafda ne vakit henim 



tufeylh 



vm olwsun'. 



? 



"tgtiraf", avug ile suyu alip igmeye derler. Ya'ni, "Nil suyunun kan olma- 
sina sebeb olan §ey kurriiniizdur. Mademki senin kalbinde Kaf dagi gibi azim 
bir kiifur vardir, Nil'den avug ile su alip igmekde benim gibi bir mii'minin tu- 
feyli olmakda higbir faide yokdur." 

3437. ^ag igne deligine ne vakit gider? CAAeger ki, o dag saman yavragi ola. 

Kaf dagi gibi olan kiifur, igne deligi gibi ince olan alem-i gaybe gegebilir 
mi ki, kanin canib-i gaybdan su olmasina miiessir olsun. Meger ki, o kiifur 
saman yapragi gibi ince olan iman-i gaybfye miinkalib olsun. 

3438. ^Datji istigfar ile saman gibi yav! uMagfurlann kadehini hos tat ve ho§ 

Kiifur dagini istigfar ile saman gopii gibi ince olan iman-i gaybi mertebe- 
sine tahvil et! Ind-i ilahide mezahir-i magfiret olmus, olan kamillerin §arab-i 
feyzinin kadehini al ve zevk ile gek ve ig! 

Ol>lT L ^ sf J~*\j>- dy? d\j\ ^y djzr yjy ^ y 

3439. Sen hu tezvir ile ondan nasd i$ersin? Qiinku Diak onu kafirlere huram 
etti. 

"Tezvir", yalan sdzii sdyleyip dogru yerine gegirmek demekdir. Bundan 
murad, Musa (a.s.)in mu'cizesi olan harikiilade ahvali sihire hamledip Kibti- 
ler'in kendilerini mazlum yerine koymalandir. Ya'ni, "Ey Kibti! Sen suyun 
kan olmasini Musa (a.s.)in sihirine atfedip, ona inkannda musir oldukga 



ff £P= 



AHMED AVNl KONUK ~®^S 

Nil'den suyu igemezsin. Qunkil kiifurleri sebebiyle Hak NiTin suyunu kafirle- 
re haram etti." 

^ lSJ** L$\>J+ yf -\J Jijj Jijjl J^ 

3440. %ezvuin Uiakk't senin iezvirini ne vakit satin alir? 6u iftira olunmu- 
[3454] . f „ j. . y J 

Sende tezvir fikrini yaratan Hak'dir. Binaenaleyh, senin batinmdan Hak Te- 
ala hazretleri haberdardir. §u halde senin tezvirinin ind-i ilahide ne te'sfri olur? 
Ey kendisine sihirbazlik isnadi ile iftira olunan Musa (a.s.)in iftira edicisi! 

344 1 . uWusamn ali ol, zxra hilenin faydasi yckdur. Senin kden hos riizgan 
olcmekdir. 

"AT, inde'l-Arab, bilhassa ehl-i beyte degil, kadri azfm olan bir kimsenin 
hususiyetine dahil olanlara rtlak olunur. Nitekim Kur'an-i Kerim'de: JUjUjT 
^iIuji jLti Ojp> (Gafir, 40/46) ya'ni, "Fir'avn'in alini pek §edid azaba sokun!" 
buyurulmu§dur. Zfra Fir'avn hayat-i diinyeviyyede bir padi§ah-i azimu'I- 
kadr oldugu igin onun avene-i hassasma "al" tabir buyuruldu. Buradaki "al" 
dahi, "Musa (a.s.)m ummetinden ol ve karabet-i ma'neviyye-i ruhiyyeyi ik- 
tisab et!" demek olur. Ya'ni, "Ey Kibtf, sen evham ve hayaline tabi' olup, 
mu'cize-i peygamberiyi sihir addediyorsun ve bu hfle ile ona muhalefet edi- 
yorsun. Senin bu hflen bo§ riizgan ve havayi olgmek olur." 

3442. uMecali var midu ki su Samed'in emrinden Aonsun, o kafirlere su versin? 

"Zehre", takat ve mecal; "Samed" esma-i ilahfden olup, "her husus ken- 
disine arz-i ihtiyag olunan" ma'nasinadir. Ya'ni, "Suyun mecali ve takati var 
midir ki, Samed olan Hak Teala hazretlerinin emrine muhalefet etsin de, o su 
kafirlere kar§i kan olmakdan vazgegsin ve su olup onlann hararetlerini tes- 
kfn etsin?" 

^jj^Lff* 0l ^ J^ 3 P j*} <Sjy^ ^ ou y <6 cjjl-i^ y \s 

3443. Diatia sen ekmek yediyini mi zannediyorsun? ^ilamn zehrini ve can 
ehsiltmesini yiyorsun. 



*#$&> 



MESNEVl-I SERtF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

Ey Kibtf, sen simdi su ihtiyaci arkasinda kosuyorsun. Bu kufriinle beraber 
bulacagin suyun sana ne faidesi olacakdir? Nitekim bulup yedigin ekmegi sen 
ekmek zannediyorsun. yedigin ekmek batimnda yilanin zehiridir ve senin 
camm kemiriyor, haberin yokdur. Batinin bozuk oldukca gida-yi zahiri o bo- 
zuklugu takviye eder. 

JUS" j> ei dW OUy j\ J:> £ JUS" ^J\s>r jIV^Astfl UcS' d\j 

3444. Ekmek o cant nerede islah eder ki, o can vericinin fermaninda cjonul ko- 
yarsin? 

Ey miinkir, o senin yedigin gida-yi surf ancak cismini ve ruh-i hayvani- 
ni takviye eder. Ruh-i insanini takviye hususunda asla faidesi yokdur. ru- 
hu ancak nur-i iman ve irfan kuwetlendirir. Binaenaleyh senin ruh-i hay- 
vanini takviye ve kiifur ve inkanm tesdfd edecek olan o ekmek ve gida-yi 
surf, ruh-i insamyi verici olan Hak Teala hazretlerinin emir ve fermamna 
muhalefet eder mi? Suya, "Kan ol!" diye emrettigi vakit kan olur. Ve ekme- 
ge, "Kiifur ve inkar ol!" diye emir geldigi vakit, o gida-yi surf senin batimn- 
da kiifur ve inkar olur. 

3445. ^fia sen zanneder misin ki, kelam-i uMesneviyi okuduflun vakit onu 
bad-i heva dinleyesin? 

Gidanin zahiri ve baUni oldugu gibi bu Mesnevi-i §etffin dahi zahiri ve 
batim vardir. Sen zanneder misin ki, bu Mesnevi-i §erifi okudugun vakit 
onun kelam-i zahinsinin zimninda meknuz ve mestur olan esrar ve hakaiki 
bad-i heva dinleyesin? Onun ma'na-yi batinesine vukQf kuwetli bir iman 
mukabilinde vaki' olabilir. 

3446. ^ahud kelam-i hikmet ve sirr-i nihan kulaga ve agiza kolau jjelsin! 

"Zagbe", Mmus'wn beyamna gore bir mevzi'in adidir. Bu ma'nanin bu 
beyte miinasebeti yokdur. Ankaravi niishasinda bu kelime boyle yazilmi§, 
"asan ve kolay" ma'nasi verilmisdir. Hind mishalannda bu kelimenin yerine 
"sehl" yazilmisdir, ve "ragbe" ve "ra'be" nusha olarak gosterilmisdir. "Rag- 
be"nin ma'nasi Kamus'da, "tezelliil ve ihlas ile dua etmek ve yalvanp niyaz 
etmek"; ve "ra'be"nin ma'nasi da, "doldurma" demekdir ki, bunlardan 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"ra'be" kelimesi bir dereceye kadar miinasebet alir. Ya'ni, "Yahud hikmet ke- 
lami ve sirr-i nihan kulaga ve agiza doldurulmus. gelsin?" demek olur. Fakat 
"sehl" mishasi daha miireccahdir. Ya'ni, "Yahud sen zanneder misin ki, ke- 
Iam-i hikmet ve sirr-i nihan-i ilahf dinleyen kimsenin kulagma kolayca gel- 
sin veya soyleyenin lisanina kolayca gelsin" demek olur. Kelam-i hikmetin 
ve sirr-i nihan-i ilahinin idraki icm ewelen ihlas ve iman-i tarn, saniyen nefs 
ile mticahede ve riyazet ve sunnet-i seniyye-i peygamberiye ittiba' ve §eriat-i 
mutahhara ahkamim icraya bezl ii himmet lazimdir. Bunlar ile beraber ina- 
yet-i Hak ibzal buyurulmu§ olmalidir. Bu halde olan bir zat kelam-i hikmeti 
ve sirr-i nihan-i ilahiyi hem soylemeye ve hem de dinlemeye ehil olur. 

3447. Cjelir, fakat efsaneler gvbi. OCabuk gomniir, tanelerin i$i degill 

Evet, Mesnevi-i §enf in ancak elfaz-i zahiresini his kulagi ile dinleyebilir- 
sin. Onun hikayat-i zahiresini anlarsin ve masallara benziyor dersin. Zifa, sa- 
na kabuk mesabesinde olan elfaz ve hikayeler goriimir. elfazin altinda giz- 
li ve o hikayelerin zimninda mahff olan hikemiyat-i ilahiyye ve esrar-i rab- 
baniyye goriinmez. 

3448. r Ba$ma. ve yiiziine <pr§af §e)imis, senin goziinden yiiziinii gizlemis hir In- 
her&ir. 

"Qadur", burada kadmlann tesettiir icm kullandiklan garsaf demekdir. 
Ya'ni, "Mesnevf-i £enTbir dilberdir ki, namahremlerden tesettiir i?in basma 
ve yiiziine kissalardan ve lafizlardan miirekkeb bir perde gekmis. ve car§af gi- 
yinmisdir. Ey namahrem olan miinkir! senin goziinden gizlenmisdir. Sen 
onu bir hikaye kitabi zannediyorsun! 

3449. ^Utiivvden nasi Oiur'an senin inctinde <§ehname veya ZKeMe gibi olur. 

"Utiiw", hadd-i tecaviiz etmek, serkesUk etmek ve kendi nefsini buyuk 
tutmak ma'nalanna gelir. §ehn£me, Firdevsf ismindeki §airin nazm ettigi ki- 
tabdir ki, onda fran hiikiimdarlannin ahvalini ve pehlivanlannin ve kahra- 
manlannm §ecaatlanni tasvir eder. Ve KelUe ve Dimne nammdaki kitab dahi 
Hind hiikemasihdan Dab§elim ismindeki bir hakimin hayvanat lisanmdan ol- 



*$$&> 



MESNEVl-t SERfF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

mak iizere hikemiyata miiteallik olarak telif ettigi bir kitabdir ki, Farisf ye ter- 
ciime edilmis. ve adina Envar-i Sii/ieytf denilmisdir; ve Tiirkge'ye de terciime 
edilmi§ adina Humayun-name denilmi§dir, "Ey miinkir, Biz Mesnevi-i §erifdt 
birtakim hikemiyat-i ilahiyyeyi ve esrar-i rabbaniyyeyi gergi kissalar zimnin- 
da yazdik. Ve Kur'an ve ahadis-i §erffenin dekayikim bi'1-isare beyan ettik. 
Fakat ne yapahm ki, sen anlayamadin! Kendi nefsini biiyiik tutup bizim mu- 
vacehemizde alim ve akil gegindigin igin Kur'an-i Farisi olan bu Mesnevi-i §e- 
/iTsenin indinde §ehname veyaKelUe kitaplanndan farkli olmadi." Malum ol- 
sun ki, bu beyt-i §erifde "Kur'an" lafziyla i§aret buyurulan Mesnevi-i £e/7?dir. 
Zira higbir mii'min Kur'an'i ba§ka bir kitaba muadil tutmaz, velev ki feylesof 
olsun! Nitekim Hind §arihlerinden Abdurrahman Leknevi (k.s.) hazretleri En- 
varti'r-Rahman ismindeki kitab-i seriflerinde §oyle buyururlar: 

"Kur'an-i azimu'§-san ile Mesnevi-i ^e/iTarasindaki Arabi ve Farisi olma- 
lanndan gayn fark yokdur. Mesnevi-i §enft birkag vecih ile Kur'an ltlaki ca- 
izdir. 

1. Kur'an-i Kenm ne lisan ile olursa olsun, kalb-i besere Hak Teala haz- 
retleri canibinden miinzel olan kelamdan ibaretdir. Eger onun nuzulii melek 
vasitasiyla tavr-i vahy ile olursa o kelam-i nefsi mefruzu'I-kiraedir. Ve eger 
bila-vasita-i melek, ilka ve ilham tavn ile olursa o kelam-i kudsi vacibii'l- 
fmandir ve onunnamazda kiraati caiz degildir. lmdi Mesnevi-i Ma'nevinin 
mezamfni kendi vaktinin peygamberi olan cenab-i Mevlana'nin kalb-i §erifi- 
ne, Hak (celle ve ala) canibinden, kism-i ewel vechi ile degil, kism-i sani 
iizere miinzeldir. Binaenaleyh kiraat-i Mesnevimn namazda caiz olmasi ve 
kiraat-i Kur'an'in farz olmasi hakkmdaki subhe mundefi' olur. 

2. Kur'an nasil ki aslu'1-usul-i din ise, M esnevi dahi aslii'1-usul-i dindir. 
Nitekim cenab-i Mevlana ilk Dibace'de buyururlar ki: "Asl-i usul-i usul-i 
usul-i dm ve yakin ve fikhullahi'l-ekber ve §er'uUahi'l-ezherdir." 

3. Kur'an nasil, "Huden li'1-muttakin" ["Miittakiler igin yol gosterici"] (Ba- 
kara, 2/2) ve "§ifaun [ve rahmetun] lil-mu'minin" ve "vela yezidu'z-zalimi- 
ne ilia hasara" ["Mii'minler igin sjfa ve rahmet" ve "zalimlerin sadece kaybini 
artinci"] (Isra, 17/82) ise Mesnevi-i Ma'nevi dahi "Miittakiler igin hidayet, 
mu'minin ve talibm-i rah-i Huda igin sifa-i sudiirdur." Huda-yi muteal hazret- 
leri Kur'an-i Kerim'in medhinde lisan-i Muhammedi (s.a.v.) hazretleri ile bu- 
yurur: «JJt cJJk c^m> u ^ **~- a j^ ^ »j^. J-Jij ^ us! i^, ^ ^j'ui ^ d oi jj (Lok- 
man, 31/27) ya'ni, "Eger yeryuziinun agaglan'kamilen kalem ve denizler 
hokka ve yedi derya o hokkamn miirekkebi olsa, kelimat-i Hakk'i yazmakla 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

bitiremezler. Hak (celle ve ala) hazretleri Mesnevi-i §erif 'in medhinde zeban-i 
Hz. Mevlana ile boylece buyururlar: 

"Eger mese agaglan kalem ve derya murekkeb olsa, Mesnevi-i §enfe bir pa- 
yan umidi yokdur. " 

4. Kur'an-i Kenm'in §aninda nasil ki, \j^ o ^sMii ] s& *t J-^- (Bakara2/26) 
["Birgoklanm dalalete sevk eder ve bircoklarini da hid'ayete sevk eder"] va- 
rid olmus. ise, Mesnevi-i ' §ent 'in sani dahi bdyledir. Her kirn onu i'tikad ile 
okur ve kelam-i Hak bilirse bila-miir§id derece-i velayete vasil olur. Nitekim 
be§ yuz ki§i ba§ka mursjd olmaksizin Mesnevi-i §erif\ tilavet ve amel yuziin- 
den veliyy-i kamil olmusjardin Ve eger bila-i'tikad efsane ve hezl tavnyla 
okursa, velev ki alim-i ma'kul ve menkul olsun, onun feyzinden mahrum ve 
belki meslubu'1-fman olur. 

5. Kur'an-i Kerim'de mevzuniyyet-i kelam ve onun nazim ve kavaff ile 
edasi ve tekelliifu sanayi' ve bedayi' hususlannda mutekellimin kasdi va- 
ki' degildir. Fakat mutekellimin kasdi olmaksizin bi-tariki'1-i'caz fevaid ile 
.meshun olan kelam-i miisecca' ve mukaffa ve mevzun bahr-i min-ledim- 
den cu§ eyler. Ve bi-nefsihf halavet-amiz ve tarab-engiz olur. Bunun gibi 
kelam-i mu'ciz-i nazm-i Mesnevi-i ^erifdahi kasd-i fesahat ve belagat ol- 
maksizin ve sanayi' ve bedayi' hususunda tekelliif bulunmaksizin fesahat 
ve belagat ile mali ve halavet-i sur-engiz olarak cenab-i Mevlana'mn sihe-i 
esrar-i gencinelerinden zahir olmusdur. i§iten kimsenin kalbine te'sfr-i acib 
ve halet-i garib tan olur. Hz. Mevlana (r.a.)den sonra efrad-i insaniden hig- 
bir ferde ayiklik'kudreti ile beraber o halet-i mahviyyet ve istigrak nasib ol- 
mami§dir." 

I§te §ah Abdurrahman Leknevi hazretlerinin Mesnevi-i §enf hakkinda 
mahsus delaile musteniden vaki' olan miitalaalan budur. Diger be§ vecih da- 
ha beyan buyurmus, iseler de bahis uzamamak icm bu kadarla iktifa olundu. 
Erbab-i insafa bu kadan da kaffdir. 

3450. Uiokdan ve mecazdan fark o vakit olur ki, inayei siirmesi gozii a^a! 

"Hak"dan murad, tefsfr-i Kur'an-i Kerim olan Mesnevi-i §enfve "me- 
caz"dan murad, §ehname ve Kelile ve Dimne kitablandir. Zfra Mesnevi-i §e- 



c^p? 



MESNEVM §ERtF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

nfKur'an gibi tevhide ve vahdete da'yet eder ve onlardan bahseder. Bu ki- 
tablar ise, vucud-i mecazi alemi olan umur-i kevniyyeden bahseder. Bina- 
enaleyh "hak" ile "mecaz"in ta'rffi ancak Hak Teala hazretlerinin inayet sur- - 
mesini kalb ve akil goziine cekmek suretiyle mumkin olur. 



ic*-^* 2y^> (J y% C.-<*«'>u*»So O jib ^«. ^ - ^ -l (t»*-J tjJ-i»^ J tlA»i»J 4j 



JJ 



3451. 'Ue yoksa mademki kuvve-i §amme yokdur, ah$emin indinde gubre ile 
miskin her ikisi birdir. 

"Ah§em", burnu koku almayan kimse; "piisk", koyun ve ahu giibresi. 
Ya'ni, "Eger Hakk'in inayeti olmazsa burnu koku almayan kimse indinde 
giibre ile misk musavi oldugu gibi, me§amm-i ma'nevisi kapali plan kimse de 
hakikat ve mecaz kokusunu alamaz, ikisini de bir goriir." Ve nazannda §eh- 
nime ve Kettle ile Mesnevf nin farki olmaz. 

J!jU-I ji ^ ^IT j\ x**i ^/-xiLt j!>U j\ O-s^S" Jj**i-« cM-ij^ 

3452. Zulcelal'in helammdan onun kascU, melalden nd§T kendisini me^al et- 
mek oltir. 

"ZiilcelaTin kelami"ndan murad, Mesnevi-i ^ewTdir. Zira, c-^ ix* c~~~i lii 
^Ji . . . jki ^ j j^j ju £+~j ^ ulj j \ JH *> j u»- -J ["Bir kulu sevdigim vakit 
onun i§itmesi, gormesi ve lisani olurum. Benimle i§itir, benimle goriir ve 
benimle konusur ..."] hadis-i kudsisi mucibince bu Mesnevfyi lisan-i Haz- 
ret-i Pfr'den natik olan Hak' dir. Binaenaleyh Mesnevi-i §erif Zulcelal'in ke- 
lami olur. Bu beyt-i §erifde Mesnevi-i §erif"m hikayat-i zahiresini okuyup 
def-i gam ve melal etmek niyet ve kasdimn fena olduguna i§aret buyuru- 
lur. Ya'ni, "Hakikat ile mecazi fark edemeyen kimsenin Mesnevi-i §erif'\ 
miitalaa etmekden kasdi, kelam-i ZiilcelaTden def-i melal ve gam etmek 
icinolur." 

3453. Uesvdsm ote§ini ve fiussayi o sozden sondursun ve deva ya-psm diyei 

"Vesvas", vesveseye derler ki, "savt-i haft" ma'nasmadir; ve "vesvese 
verici" ma'nasma da gelir. Bu ma'naya gore §eytanm ismi olur. Ya'ni, "Ke- 
lam-i Zulcelal'i icinin sikintisim, vesvese ve gussa atesterini sondursun ve 
bu me§guliyet sebebiyle iginin sikmtisma bir care ve ilac yapsin diye okur. 
Onun bu Mesnevi-i §enT\ mutalaasi, okuyup munderecatiyla amel etmek 



°m& 



AHMED AVNt KONUK 

ve ulum-i lediinniyyeden kalbinin goziinu acmak icm degildir. Hikayat-i za- 
hiresi ve letaifiyle def-i gam etmek icindir." 

3454. <S%te$in bu mikdanm sondurmek i$in tedbirde iemiz su ve sidik musa- 
vidir. 

Ey zahir-bin olan kimse, ate§in bu mikdanm ya'ni, icjndeki vesvese ve 
gam atesterini sondurmek icjn tedbir hususunda, gerek temiz su olan bu Mes- 
nevi-i §erifve gerek bevl mesabesinde olan §ehmme ve KelUe ve Dimne mu- 
savidir. Her ikisi de def -i gam igin ayni te'sfri yapar. Zira zahirin bir §eye mii- 
teveccih olunca batinin da onunla me§gul olur. 

3455. Uesvdsin atesini bu sidik ve suyun her ikisi uyku vakii aibi sbndururler. 

Uyku vaktinde dimag vesveseden ve gamdan nasil azad bir halde kalirsa 
bu ab-i saff menzilesinde olan Mesne vf-i §enT in zahiri ile sidik mesabesinde 
olan mezkur manzumeler mutalaa olundugu vakit, vesvesenin ve gamin ze- 
valine dylece te'sir eder. 

^^jj j <JL -" ^ f^ *^ ^ ^ cjO ^r^ "-^b £ ^ 

3456. ^Jakai bu -pak olan sudan vakif olursan ki, Diahk'tn kelamidu ve revh- 
ndkdir. 

Fakat Hakk'in kelami ve revh-nak olan bu temiz su mesabesinde ki Mes- 
nevi-i §enf'm batiruna ve ma'nalanna niifuz eder ve vakif olursan; 

3457. Candan vesvese kiilliyen yok olur. Cjonfil gulisian tarafina yol bulur. 

*J Lit-* ( - i>v ^ j- 1 J 1 ^ j* *A ^J* jJ j JAj ji _*&l j 

3458. 2Xra ki her him sirr-i suhufdan bir koku goturiirse, bir bagda ve bir u- 
makda u$ar. 

Bu Mesnevi-i $enf in dakayikina vakif olan kimsenin canmdan vesavis-i 
nefsaniyye ve §eytaniyye kiilliyen zail olur. Onun kalbi maarif ve hikemiyat-i 
ilahiyye giilistani tarafina gider. Zira her kirn rabbanf.olan kitablann esrann- 



cse^p 



jgp^- MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 » "^® 

dan ve dakayikmdan bir koku alirsa, vahdet-i ilahiyye baginda ve ulum-i le- 
diinniyye lrmagmda ucar ve seyran eder. 

3459. ")Jft sen zanneder misin ki, evliyanm yuziinu hiz oldugu aUbi goriiyoruz? 

Bu beyt-i §erif sual-i mukadderin cevabi olur. Ya'ni, birisi cikip diyebilir ki: 
"Siz evliyayi ve evliyanm kelamini pek ziyade i'zam ettiniz. Halbuki biz o gi- 
bi zevati sair miitevazi' ve miittakf olan ulema gibi goruyoruz." Cenab-i Pir 
buyururlar ki: "Evliyanm zahiri var ve batini var. Sizin gorduguniiz onlann 
zahiridir. Onlann ic yiizlerini oldugu gibi gormek miimkin degildir." Ve bu 
ma'nayi Fihi Ma F/Ti'in 2 1 . faslinda §6yle buyururlar: 

"Alemde bu kadar enbiya ve vasil evliya vardir ve onlann verasinda di- 
ger evliya da vardir ki, onlar Hakk'in mesturlandir; ve bu evliya, "Ey azi- 
mu'§-§an olan Huda! Mesturlanndan birisini bize goster!" diye niyaz ederler. 
Onlann muradi olmadikca her ne kadar goriicii goz olsa da o evliyayi gormek 
miimkin degildir. Umumhanedeki fahi§eler bile kendilerini gostermedikge on- 
lara bir kimse vasil olamaz ve goremez. Mesturan-i Hakk'i onlann iradeleri 
olmaksizm gormek ve tammak nasil miimkin olur?" Ve keza Hz. Pfrin mtir- 
§id-i allien Seyyid Burhaneddin Muhakkik Tirmizi (k.s.) hazretlerine bir §a- 
his, "Falan kimseden senin medhini isjttim" dedi. Buyurdular ki: "tbtida go- 
reyim ki, o kimse nasil bir kimsedir? Onda o mertebe var rmdir ki, beni anla- 
yip medh etsin. Eger o beni soz ile tanimis, ise, muhakkakdir ki tammami§- 
dir. Zira bu soz ve o harf ve savt ve o dudak ve agiz kalmaz; bu arazdir. Ve 
eger fiil ile tanimis. ise yine boyledir. Ve eger benim zatimi tanimis, ise suret 
zata uymaz ki, medh etsin!" 

0U«j-» £jj J^j^j: Oyzcj il)' j\ jr**il, a -^L* <__^>**j jZ 

3460. "tTHu'tninier henim yuzumii nasil aormuyorlar?" iiye ondan dolayi pey- 
aamherler taaccvbie kalmisHir. 

3461. "Dialk benim yiiziimiin nurunu ni$in aormuyorlar? £ua sarktn aiine$i 
iizerime sebh g'6turmu§cliir ." 

Enbiya (a.s.) hazarati kendi batinlannin hakikatlerinin Hak oldugunu bil- 
diklerinden kendilerine iman eden mti'minlerin dahi bu hakikati mii§ahede 



esypp 



AHMED AVNl KONUK 

etmelerini temennf ederler ve.sirasi du§tiikce bu hakikati bil-i§are beyan bu- 
yururlar. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz: jJ-i t^L, jj» J\j j* ya'ni, "Beni gd- 
ren muhakkak Hakk'i gordii!" buyurmu§dur. Fakat insan viicudda ikilik 
vehmi icinde miistagrak oldugundan bu hadfs-i serifi te'vil edip, "Beni go- 
ren, guya muhakkak Hakk'i gordii" ma'nasmi verir ve hadfse bir "guya" ve 
"ke-enne" lafzim ilhak eder. Bu ma'naya binaen Hz. §eyh-i Ekber (r.a.) Fu- 
susu'l-Hikem'de Fass-i llyasf de: ^ v^ 1 J^ 1 ••** J ^^ ] oikLJi y&j ^i 
ji*JL i^d\ ij <^j*yj pAjii ojjdi ,j c-4--ij c-a^j j c-^-ii AjyJ! cJ> ya'ni, "Vehim, 
bu heykel-i tnsanide sultan-i a'zamdir. Ve §erayi' dahi onunla nazil oldu. Inv 
di te§bih etti ve tenzih etti. Tenzihde vehm ile te§bih etti ve te§bihde dahi 
akil ile tenzih etti" buyururlar. Bu bahsin daha fazla izahi Fususu'l-Hikem 
^erftfmizdedir. Ya'ni, "Peygamberimiz (a.s.) kendi viicudu saadetlerinde za- 
hir olan Hak oldugunu mu§ahede buyurduklanndan "Bu mii'minler benim 
yiizumii nasil gormuyorlar? Halbuki benim yiiziimiin nuru sarkdan dogan 
sun giinesm nuruna galibdir ve ondan ileriye gecmi§dir!" diye taacciib bu- 
yurmu§dur. 

3462. nr Ue eger goriiyorlar ise, hu hayret ne icindir?" Otfihuyet vahiy gel&i ki, 
"O yiiz hafadaclir!" 

Ya'ni, Peygamberimiz (a.s.) buyurur ki: "Halk benim hakikatimi ya gor- 
muyorlar veyahud goriiyorlar. Eger gormiiyorlarsa taacciib ederim. Benim 
ef al ve etvanm hakikatimin nurunu §ark giinesmden daha ziyade izhar edi- 
yor. Ve eger goriiyorlar ise, nicin hayret edip beni tasdikde tevakkuf ediyor- 
lar?" Hak Teala hazretleri cenab-i Peygamber'in bu du§iincesine cevaben 
vahy buyurdu ki: "Ey Resulum! Senin o hakikatinin yiizii hafadadir ve giz- 
lidedir. Biz o yiize be§eriyet perdesini gektik. Binaenaleyh senin senliginde 
Benim benligimi goremezler!" 

3463. Senin iarafihda ay ve halkm iarafinda hului var&ir. Ta ki uMedisi se- 
nin yiiziinil raygan gormeye! 

"Raygan", bad-i heva, mecazen ve zahmetsiz olarak ele gegen §ey; 
"gebr", mecusf demekdir ki, onlar viicudda Yezdan ve Ehrimen nami ile iki 
mutasarnf isbat ederler. Bunlardan birisi hahk-i hayir ve digeri de halik-i §er- 



S^B 



MESNEVI-1 SERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

dir. Burada mecazen viicudu iki miistakil kisma taksim edip, birine "viicud-i 
Hak" ve digerine "viicud-i halk" diyenler murad olunur. Ya'ni, "Ey Resuliim, 
senin tarafinda ay gibi nur sagan viicud-i hakikf-i Hak ve halkin tarafinda da 
bulut mesabesinde olan viicud-i mevhum-i izaff vardir. Bu bulut o aym yii- 
ziine onun igin vaz' edilmi§dir. Ta ki, viicudlannda ikilik evhami galib olan 
kimseler senin senliginde benim benligimi gdrmeyeler!" 

3464. Senin tarafinda tane, o halkin tarafinda tuzak vardir. T^u has sarabdan 
avam igneye! 

"Tane "den murad, bilciimle edyan ve mezahib erbabimn aradigi Hak; ve 
"tuzak"dan murad, vehm-i gayriyyetdir. Ya'ni, "Ey Resuliim! Senin tarafin- 
da ve nazannda kaffe-i halkin matlubu olan Ben vanm. Ve halkin tarafinda 
ve nazannda ise, tuzak mesabesinde olan vehm-i gayriyyet vardir ki, onlan 
gormekden mahrum eder. Ve ben bu tuzagi hikmet-i baligam ile bu mii§ahe- 
de §arab-i hassindan avamm igmemesi igin vaz' ettim." 

3465. Uiahk huyurdu ki: "6en onlan nazar ederlcr goriirsiin. Onlar hamam 
nakislaridir cjormezler." 

Bu beyit cenab-i Pfr efendimiz tarafindan olup, sure-i A'raf ta olan, ^jj 
OjjU& u ]h*j dLJi Jj>S (A'raf, 7/198) ya'ni, "Ey Resuliim, sen onlann sana 
nazar ettiklerini goriirsiin. Halbuki onlar gormezler!" ayet-i kerfmesinin 
ma'na-yi batinisini beyanen irad buyurulmu§dur. Ayet-i kenmenin zahiri, 
putperestlerin taptiklan putlar hakkmdadir. Ya'ni, "Putlann gozleri vardir, o 
camid gdzler ile sana baktiklanni goriirsiin, halbuki o camidlerde hassa-i 
rii'yet yokdur" demek olur. E§yamn suretlerini gortip, batmlanndan bi-haber 
olanlann bakislan da putlann bakisjanna benzer. Binaenaleyh, onlar ancak 
Peygamber'in suret-i zahirini goriip batmindan ve hakikatinden bi-haber ol- 
duklan cihetle, bu ayet hiikmiine dahil olurlar ve hamam duvarlanna nak§ 
ettikleri insan resimlerine benzerler." 

3466. By suret-jterest! Surd aoriiniir ki, onun o iki olii gozu nazirdxr. 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

Ey suretin tema§asinda mustagrak olan kimse! senin tema§a ettigin su- 
retin camid ve olu bir halde bulunan iki goziinun sana dogru baktigi gdriimir. 

s-*** *jk<y fk ^y? ij.£ h- * t£j\<s J** r^ crH 

3467. Ofakstn gozu oniine edeb goturiirsiin, dersin hi, ^S^caba nigin riayet tut- 
muyor?" 

"Pas", hifz u hiraset ve tarassud ve intizar, hak ve riayet ma'nalanna ge- 
lir. Burada hak ve riayet ma'nasmadir. "Sen o nak§i ve heykeli adam zanne- 
dip goziinun oniinde edibane bir vaziyet ahrsin. ise. camid bir halde durur. 
Dersin ki, "Acaba nigin benim kendisine kar§i olan edebime riayet ile muka- 
bele etmiyor?" 

3468. '"nZuyu.n nakx$ neden dolayi $ok cansizdxr hi, benim seldmima "JTUey- 
ke!" demiyor?" 

Ya'ni, "Ben bu giizel nak§in oniinde edibane bir vaziyetde dump selam 
verdim. Nigin bana cevap vermedi. Benim selamima kar§L nigin "Aleyke's-se- 
lam!" diye mukabele etmedi?" 

3469. "Ona ben yiiz siicud ettigime riayet olarak cud cihetinden nigin biyiyinin 
ucunu htmildaimaz?" 

"Bu surete kar§i ben riayet olarak oniinde birgok defalar egilerek selam 
verdim. Lutfen ve keremen nigin bir cevab olarak biyiginin ucunu kimildat- 
miyor, ya'ni bir soz soylemiyor?" tste enbiya ve evliyanin vaziyet-i miiteac- 
cibaneleri de birer heykel-i camid mesabesinde olan ehl-i gafletin muvacehe- 
sinde boyle olur. Birisi gikip diyebilir ki: "Bu acfb bir misal oldu. Birgok siicud 
ve tezelluliin cevabini alamamak Hak hakkmda da varid olur. Zira bir kul 
Hakk'a kar§i birgok secdeler eder ve niyazlarda ve miinacatda bulunur, hig- 
bir mukabele ve cevab alamaz?" Cenab-i Pir efendimiz bunun cevabini atfde 
beyan buyururlar. 

djjX\ ji -lao ^ji OT^-L Ojjj-XJLaf j** 4j>- J*\ &- 

3470. fyerci Dtak harigte ha§ hmildatmaz, riayet olarak bahnda bir zevk verir. 



*#$&> 



MESNEVl-i SERIF §ERHl / VIII. CiLT .• MESNEVI-4 • "®»J® 

Gergi suretden miinezzeh olan Hak bittabi' harigte sana kar§i bir cevab 
olarak bas kimildatmaz. Velakin senin bu sucudlanndan ve niyazlanndan ba- 
tininda bir zevk ve lezzet-i ma'nevf hasil olur. Bu sana Hakk'm verdigi ce- 
vabdir. Bu hal senin tezellulimun hakkini vermekdir, 

3471. ZKi, o iki yiiz has kimddatmaya decjer. Wihayet akil ve can hasmi hoy- 
le kunildahr. 

Hakk'in senin batinina zevk ve lezzet ihsani zahirde iki yiiz ba§m tahrik-i 
cevabisine bedeldir, Nihayet zahirde sureti olmayan akil ve canin ba§ kirmidat- 
masi da boyledir. 

iUj X>\j>\£ C— jT Jap ^b il^sjrl j.i jg C^Jj± \j Jic 

3472. S%kla ictihai icintle hizmet eiersen, akhn riayeti odur hi, resadi arti- 
ru. 

Alemde ictihad ve gayret suretiyle akla hizmet edersen, akil dahi bu hiz- 
mete riayeten resadi ve zekaveti artmr. Suretsiz olan aklin senin hizmetine 
kar§i bas, kimildatmasi boyle olur ; 

3473. Diak zahirde sana has kimildatmaz, fakat seni sexier uzerine server 
yapar. 

Evet suretden munezzeh olan Hak, senin ona kar§i yaptigin secdelere ve 
ibadetlere mukabil ba§ kimildatmaz. Fakat seni ba§lar, ya'ni makam-i riya- 
setde bulunan kimseler uzerine server ve refs yapar. 

3474. Diakk sana mukakkak aizli hir sey verir ki, ekl-i cihan senin sucudunu 
ederler. 

Ya'ni eger sen Hakk'a kul olursan o Halik-i Zulcelal hazretleri sana mu- 
hakkak gizli bir §ey verir. Ya'ni, bilciimle esma ve sifat-i ilahiyyesinin asar 
ve ahkamini gizlice sana verir. Ve onlann asan sende oyle bir vech ile zahir 
olur ki, eihan halki senin bu hal-i celilini goriip huzurunda ba§ egerler. Nite- 
kim bu saadetlilerden birisi olan cenab-i Pfr efendimiz'in peder-i alfleri Sulta- 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

nii'l-Ulema Bahaeddin Veled (r.a.) hazretleri Belh'den hicret buyurup Konya 
sahrasina vasil olduklan vakit Sultan Alaeddin-i SelcukT (rahmetullahi aleyh) 
bilciimle erkan-i devletle gikrp istikbal etti ve kemal-i tevkfr ile ahp §ehre go- 
tiirdu. Sarayin kapisina vasil olunca Sultan atindan inip birkac adim at iize- 
rinde bulunan Sultanu'l-Ulema hazretlerinin rikabinda yurixdu. kadar israr 
buyurduklan halde Sultan tevazu'da pek ileri gider ve "Kendi saadet ve dev- 
letim igin bu ubudiyeti arz ediyorum" der idi. vakit bu hall gdren §airlerden 
birisi dahi §u beyitleri soylemi§dir: 

Ey ki hezar aferfn bu nice sultan olur? 
Kulu olan kisiler htisrev ii hakan olur. 
Her ki bugiin Veled'e inanuben yiiz sure, 
Yoksul ise bay olur, bay ise sultan olur! 

Ve bu beyitler Mevlevi ayin-i §enflerinde bestelenip sema' esnasinda el' an 
kiraat olunur. Ve keza sadat-i Naksjbendiyyeden Hace Ubeydullah (k.s,) 
hazretlerinin kuvve-i kahiriyye-i batiniyye ile sel&tfn-i cihana galebesi, Re- 
§ahatu Ayni'l-Hayat namindaki eserde tafsflen beyan olunmu§dur. Ve ce- 
nab-i Pir efendimizin §ark ve garbdaki siyt ve §dhretleri bu ma'nanin agik 
burhamdir. 



3475. V^itekim bir ta§a huner verdi. ZNihayet halkin azizi, ya'ni alhn ollu. 

Hak Teala hazretlerinin insana ihsan eyledigi ma'na sebebiyle onu aziz et- 
mesine taacciib etme! Bunun zahirde ba§ka misalleri de vardir. Mesela kim- 
yada anasir-i basfta dedigimiz §eylerin hepsi topragin istihalatindan tekev- 
vtin eder. Evvela tahaccur edip katila§ir. Ziya, hararet ve elektrik ve tazyik 
ve rutubet ve yubuset gibi birtakim ahval ve §eraitin te'sfri altmda murur-i 
zamanla toprak, muhtelif anasir haline gelir. tstihalat-i mutemadiye ile biri di- 
gerine inkilab eder. Ya'ni, demir, bakir, kursun, kalay, tutiya, aluminyum, 
giimu§ ve altm olur. Nitekim ahiren zuhur eden elektron nazariyesi, anasir-i 
basitanin yekdigerine inkilabini ke§f ve isbat etmi§dir. Ehl-i kimya indinde 
maadinin kaffesi birer emraz ile maluldiir. Bu emrazm kaffesinden ben ve 
kamil oian altin ma'denidir. Bu sebeble altin her zamanda insanlar arasinda 
aziz tutulmu§dur; ve zamanimizda insanlann izzeti kalmadigindan bu aziz 
ma 'den dahi kendi yiiziinu gizlemis, ve yerini pek miibtezel olan kagit parea- 
lanna birakmi§dir. 



*$$? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

3476. HZir katre su Diakk'in lutfunu buhir, bir gevher olur; altindan sebh y'6- 
turiir. 

Bu beyt-i §erif ihsan-i ilahfnin diger bir misalidir. Ya'ni, "Bir katre nisan 
yagmuru sadefin agzina dii§er. Hakk'in lutfuyla o sadefin icmde gayet kiy- 
metli bir inci olur, tezyinat nokta-i nazanndan altinin fevkine geger, ya'ni, o 
inci altin feda edilerek mubayaa olunur." 

3477. Cisim ioprakdtr. ^Uaktaki Utah ona bir kudret verdi, cihangirlikde ay gi- 
bi usiad oldu. 

"Tab" kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "kudret ve parlak- 
lik" ma'nalan munasib olur. Ya'ni, "Cism-i insani dahi toprakdir. Hak Teala 
o toprak kitlesine bir kudret ve bir parlaklik verdigi vakit afaki nuriyete gark 
etmekde ay gibi bir iistad olur." 

3478. Sigak ol, bu tdsvmdir ve olii naki§dir. Onun gozu akmaklan yoldan go- 
turmii§dur. 

"Ey insan, agah ol! Bu toprak kitlesi olan cisim ve bu heykel hadd-i za- 
tinda olii ve miincemid bir naki§dir. Eger Hak Teala o heykele bir ma'na 
koymamis, ise onun hali budur. Fakat ne yapalim ki, ba'zi tilsimlar lizerine 
konmus, olan bir heykel-i camid mesabesinde olan bu cismin gdzii ahmak- 
lan aldatip yollanm sa§irtmisdir." Iste ehl-i dunya olan eazimm etrafinda 
menfaat-i dunyeviyye te'mmi icin doniip dolasan ahmaklann hali miince- 
mid heykellerin etrafinda dola§ip onlara tapanlardan farkli degildir. 

3479. O ki bir goz vurur goriinur, ahmahlar onu sened uaymt§lardir. 

"Qe§m zeden", goz kirpmakdan kinayedir. ma'nasiz heykelin goz kirp- 
tigim goren ahmaklar, onu kendilerine sened ittihaz etmi§ler ve cemf-i umu- 
runda ona tapmmi§lardir ve nziklanm ve bilcumle ihtiyaclanm ondan bekle- 
mi§lerdir. 



<?]&)l>3g> 



AHMED AVNl KONUK 



(^ 



Kibti'nin Sibtfden dua-yi hayir ve hidayet niyaz etmesi ve Sibtfnin 

Ktbtfye hayir ile dua etmesi ve onun Ekremu'l-ekremin ve Erhamu'r- 

rahimfn canibinden makbul olmasi 



3480. \KMi dedi: 'Sen bir iud eil J&ra ben abnul karanlijjmdan o agzi tut- 
mam. 

Kibtfye Sibti'nin sozleri te'sir edip dedi ki: "Ey karde§, sen benim igin bir 
dua et! Zfra kufrumun sjddetinden gonlum kapkara olmu§dur. Binaenaleyh 
bende dua edecek bir agiz yokdur. 

i^i l* dlj*- fj> ji \j C-ij iji, I j J* jil Ji5 aT ijj aT 

348 1 . ,Zira ola ki, fcu gonlun hili&i a$dsin, girhine, cjorenlerin bezminie yer ol- 
sun!" 

"Zfra senin duan berekatiyla kalbimin kilidi olan bu inkar ve kiifur kilidi 
agilsin. Batmf yuzu kiifur ile girkin bir hale gelmis, olan benim gibi bir miin- 
kire nur-i iman ile batinian giizel ve latff olan kimselerin bezminde ve mecli- 
sinde yer verilsin!" Bu beyt-i §erffden anla§ilir ki, iman etmek insanin irade- 
siyle miimkin olamaz. Belki inayet-i Hak lazimdir. Zira gok miinkirier vardir 
ki, ehl-i fmanin siikunet-i kalbiyyelerine gibta ederler ve "Ke§ke bizde de 
iman olsa da igimizde bir rahat ve slikunet hasil olsa!" derler. Fakir boylele- 
rine bi'd-defeat tesadiif etmis, ve acimi§imdir. 

3482. "c/Hes/ie mensub olan senden aiizellik sahibi olsa, yahud Dblis'e mensub 
olan yine Dterrubi olsa!" 



a^9^ 



MESNEVI-f SERIF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

"Mesh", Iiigatde, "bir seyin suretini diger bir cjrkin surete tahvil etmek- 
dir." "Kerrubf", "melaike-i mukarrebin" demekdir. Ya'ni, "Hadd-i zatinda 
benim giizel olan ruhum bu alem-i kevnde cirkin olan nefsimin suretine 
mesh olunmusdur. Ve el'an ruhum meshe mensubdur ve batini memsuh bir 
kimseyim. Dua et ki, bu duanin berekatiyla giizellik sahibi olsun! Ve esasen 
arif-i Hak ve melaike-i mukarrebihe mensub olan ruhum, bu alem-i kevn 
cinsinden olan nefsimin seametinden dolayi Iblis'e mensub olup, serkes, bir 
hale gelmisdir, Senin duan berekatiyla yine evvelki haline gelip melaike-i 
mukarrebfne mensub olsun!" 

«,#-■-• 

3483. "^ahucl CMeryem in elinin feriyle huru &al iazelih ve meuve ve misk 
hohusu hulsunl" 

Bu beyt-i senfde Sibtf'nin duasi Isa (a.s.)in validesi olan Hz. Meryem'in 
eline ve Kibtf'nin viicudu da kuru agac. dalina tesbih buyurulmusdur. Ve Hz. 
Meryem'in miibarek elinden kuru agacin yeserip meyve verdigi kissasi sure4 
Meryem'de mezkurdur. 

C^JL$j j j^r- d\& c^t^>- tj^ oiS" j ^bal lyr^* j* r* Cj\ .Jar-" 

3484. SMi o ciem siicuda du$tii ve deii ki: "By a§ikarm ve gizlinin hilicisi olan 
Diulai" 

3485. xxr JCul senden ha§ka kimin huzuruna d haldinr? Uiem dua ve hem ica- 
het senaendir!" 

"Dua", cagirmak ve da' vet etmek ve taleb etmek demekdir. Bir kul mat- 
lubunu taleb icin Hakk'i gagirdigi vakit Hak tarafindan mutlaka "Lebbeyk!" 
ile icabet olunur. Eger kulun taleb ettigi sey ayn-i sabitesinin isti'dadina 
muvafik bulunmus. ve vakt-i zuhuru da gelmis, ise derhal icabet buyurulur. 
Ve eger vakt-i zuhuru gelmemis, ise, vakt-i merhununa ta'likan te'hir olu- 
nur. Eger kulun taleb ettigi §ey isti'dadina muhalif ise isti'dadina muvafik . 
olan bir sey ile icabet olunur. Her bir surette dua abdin kalbine Hak tara- 
findan ilka buyurulur. Binaenaleyh, hem dua ve hem de icabet Hak* dan 
olur. 



c sqps» 



AHMED AVNt KONUK 



\yr I j UUo j±~\j^ y Uo J^ ^ y J_>1 j ^ 

3486. tvvelden dud meylini dahi sen verirsin. O^ihdyet dudlara cezdyi da sen 
verirsin! 

"Kullann kalplerine dua ve taleb meylini ilka eden de sensin. Sonra o du- 
alara icabet edip mukabilini veren de sensin!" 

• i i << " ' - * * ' 

3487. "Svvel ve SAnir sensin. iSiz oriada hi$in \iiciyiz ki heyana gelmez!" 

Ya'ni, " J^uij >&](, >Ui'_, JjGi ^ (Hadfd, 57/3) ayet-i kerfmesi hiikmun- 
ce bu taayyunaun Evvel'i ve Ahir'i sensin ve kezalik bu taayytinatda zahir 
olan dahi sensin ve bu taayyiinatm batim ve hakikati de sensin. Binaena- 
leyh bizim bizligimiz, Senin senligini gosteren bir niimayisden ibaret oldu- 
gundan ortada higin higiyiz!" Ve bizim bu higligimizi elfaz ile ta'rif ve beyan 
etmek mumkin degildir, zira zevk ile anlasjhr. Velhasil biz ortada vucud sa- 
hibi degiliz. Vucudumuz senin suunatindan ve varhgmdandir; ve bilciimle 
ef alimizde Senin kudretin ile kadiriz ve senin ilmin ile alimiz ve senin ira- 
denle miirfdiz. 

3488. 1>oyle soyledi, nihayet legeni dam hastndan dustii, ve onun kalhi bi-hus 
oldu. 

"Ta§t ez bam iiftaden", kotu namin sayi' olmasi ve giinesm guriib etmesi 
ma'nalanndan kinayedir. Burada ikinci ma'na murad buyurulur. Ya'ni, "Sib- 
ti bu yolda munacat etti ve bu esnada aklimn gune§i gurub etti ve kendinden 
gegti." 

3489. Tefe-rar dudda akla geldi; "Dnsan i$in ancak say eyledicji sey vardir!" 

Sibtf, tekrar akhni ba§ina toplayip duaya basjadi. Zira bu alem-i keseratda 
insana kavlen ve fiilen calismak lazimdir. Ve kendinden sadir olan kavlin ve 
fiilin elbette birer suretleri peyda olur. Eger kavli ve fiili guzel ise suver-i latife 
ve eger girkin ise suver-i kabiha tekevvun eder. Velhasil, JL u ui olJuj 'J4 jfj 
(Necm, 53/39) ayet-i kerfmesi mucibince "Insanm eline gelen §ey, ancak sa'y 
edip kazandigi §eydir!" 



MESNEVI-! §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

it ^ 

%j> j c~~>h t _ s kJ Jj jl f oy6 o U <& jl ^ Uo j^ 

3490. tluttia iii fci, ansvzm DCibtinin kafbinden hir na'ra ve hir sauna sic- 

[3504] 1 U 

rack. 

"Sibti duasina devam ederken Kibtfnin hali degi§ti ve ansizm kalbinden 
bir na'ra ve bir sayha firladi." "Gurre", arslan sesi demek oIup r burada "sa- 
da-yi §edfd" murad buyurulur. 

Cj^ J^j ->jj {j-> Ij (_f <^j- Olcl vt-io !>U aT 

3491 . ^eii ki: w I7ie/e cahuk ol, imdn arz et, id ki heman eski ziinnan keseyim!" 

Kibtf o hal icmde Sibti'ye dedi ki: "Hele cabuk ol, bana iman arz ve 
mu'min olmam icm ne yapmam lazim oldugunu soyle, ta ki heman eski olan 
kiifur bagini keseyim!" 

3492. nr Benim caruma hir ales athlar. < Hit Dhlis'i can ile ok$adtlar." 

"Senin duan berekatiyla canima bir ate§-i a§k attilar. Ben §eytamn teva- 
bi'inden oldugum igin bir iblis'den farkim yok idi. Fakat beni can ile ya'ni hi- 
dayetile ok§adilar." 



03ji /t^O <JL~JU- <dJ Xa^~ C-jsSw-IJ y" j! j y" ts^J* 

3493. *Senin dostluaun ve senden sahirsizlxk, tSTUlatia hamdolsun ki, aktbet 
elimi iuttu." 

"§igift", sabretmek ma'nasma olan "§igiften" kelimesinin muhafMdir. 
Ya'ni, "Senin dostlugun ve aramizda ihtilaf-i din oldugu halde senin dostlu- 
guna ve sohbetine kar§t vaki' olan sabirsizlik, Cenab-i Hakk'a hamd u sena 
olsun ki, akibet elimi tuttu ve beni helak-i ma'neviden kurtardi." 

y c^Ij Jj 0U- jl >U« ~£ y" (_jl£L>w? ijj ^L*^ 

3494. "Senin sohbetlerin hir kimya idi. 0'onul, evinden senin ayagin eksik ol- 

t" 
mastn: 

"Pay", burada kudret ma'nasinadir. Ya'ni, "Senin dostlugun ve sohbetin 
benim bakir mesabesinde olan kalbimi altin yapmak igin bir kimya idi. Kud- 
ret terbiyen gontil evinden eksik olmasirt?" 



^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

3495. *Sen Oiuld'un nahlinden hir dal idin; vaktaki tuttum, o herd Diuld'e 
adturdu." 

"Sen kerem ve sehavetinle ayn-i seha ve kerem idin. Binaenaleyh, cennet 
nahlinin bir dah idin. Ben sana sanldim o beni cennete kadar goturdii." Bu 
beyt-i §enfde §u hadfs-i nebevfye isaret buyiirulur: M-i ji^-s-i ^ s^ *u~Ji 
oLi Jl Cr ^i\ S& »s\i if> <>*~ i^i ^ LuJi yi oUo> i^Up! ya'ni, "Sehavet cennet 
agacfonndan bir agacdir. Dalian dunyaya sarkmi§dir. Kim ki ondan bir dali 
tutarsa, bu dal onu cennete delalet eder." 

*j*- (J^j-i <-J ^ p^** iji ^>jo ji Ij.-jJ aS - 01 ijj J~* 

3496. w <SeI wit o ki, lenimi kaph; sel herd cud deryasinin kenanna kadar goturdii. 

"Senin sohbetin guya ki bir sel idi, benim cismimi kapti; o sohbet seli be- 
ni cud ve kerem-i ilahi deryasinin kenanna kadar goturdii. " 

J=^ Js^ f*r j^ r^- -3 y^- ^ ^j*" r**> ^ &y* cy 

3497. xr Ben su unudx ile sel iarafina aittim. ^Derya aordum olcek olgeh inci ya- 
katadim." 

"Ben su iimfdi ile senin seyH sohbetin ve mulakatin tarafma gittim. Ora- 
da su yerine derya gordiim ve o deryadan olgek olgek maarif ve hakayik in- 
cilerini yakaladim." - 

3498. *($imdi su alt" diye ona fas getirdi. ^Dedi: "fiit, sular henim indimde ha- 
ktr oldu." 

Sibtf Kibtfde gordiigii bu hal uzerine: "Haydi sjmdi artik mu'min oldun. 
Nil'den su al da ig!" diye tas getirdi. Kibtf, devam eden zevk-i ma'nevfsi sebe- 
biyle ona cevaben dedi ki: "Ey Sibtf, Git! Sjmdi sular benim indimde hakfr oldu." 

\f» JUL) ^>J-io -JU>ijC U j_f jULil 4JJ1 j pZjjst- ^JjSi 

3499. "iStfllah isiera'dan hir serhet i$tim. Hana mahsere kadar susuzluk gelmez. 

Bu beyt-i §erifde sure-i Tevbe'de olan, ol "^iVb rA-*' u^j-J 1 <y ^^ ^ °i 
fcji ^ (Tevbe, 9/111) ya'ni, "Allah Teala mu'minlerden liefislerini ve mal- 



*£p* 



MESNEVt-1 §ERIF §ERHi / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

lanni cennet mukabilinde i§tira eyledi" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 
Bu ayet-i kerfmeye taalluk eden bir beyt-i §erff dahi I. cildin 2749 numara- 
sinda gecti. Ya'ni, "Ben nefsimin hazzindan ve nefsimden gegtim ve bunla- 
n Hak yoluna feda ettim. Benim benligim gidince Hakk'in varligi zahir oldu 
ve benim benligim cennet-i Zat'da mahv ve mustehlek oldu. Binaenaleyh bu 
ayet-i kerimenin ma'nasmdan bir §erbet ictim. Artik kryamete kadar nefsi- 
min hazzi ve susuzlugu vaki' olmaz"! 

3500. u O ki, umaklara ve pmarlara su verdi, benim bahnvnda bir vmar ach." 

[3514] r f 

"0 Zat-i ecell-i a'la hazretleri ki, irmaklara ve pmarlara su verdi, benim de 
batinimda bir pmar agti ve beni Nil suyundan mustagni kildi." 

3501. vr Bu tiger ki, kararetli ve su icici idi, onun himmeti oniinae su hakir oldu. 

Birinci misra'daki "ab-hor", vasf-i terkibi olup "su igici" demekdir. tkinci 
misra'daki "hor", "ab"in sifati olup "hakir" ma'nasinadir. Binaenaleyh kafi- 
ye-i beyt-i §erif tamamdir. Ya'ni, "Kufrum zamamnda hararetli ve su icici 
olan cigerimin himmeti ve kasdi onunde, §imdi su hakir ve kiymetsiz oldu." 

3502. r^Oidf-hd-jjd-aijn-sdd" va'dindeki dogruluga delil olarak cenab-i Diak 
O^dfi isminin lief i oldu! j 

Huruf-i mukattaa telaffuzu iltibariyle ikinci misra'da c&* k i* ^tr j* 3 ci-w* 
^> okunmak suretiyle hem vezin ve hem kafiye tamam olur. Birinci misra'da 
sure-i Ziimer'de vaki' »x* .->&, % 'Jl (Ziimer, 39/36) ya'ni, "Allah abdine 
kafi degil midir?" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ikinci misra'da dahi bu 
ayet-i kerimedeki, va'din sidkina delil ky««e«0 gosteriliyor. Ya'ni, "Allah Te- 
ala'mn "Kafir ism-i §erifi, kullar igin bu ayet-i kerimedeki va'd mucibince ka- 
fi geldi. Ve bu va'din sidkina da "Kafir isminin "kaf 'ini ve "Samed" isminin 
"sad"ini havi olan (a****?) delil geldi. Bu beyt-i §enfden mehma-emken gi- 
kanlabilen ma'n& budur. §urrah-i kiram hazretlerinin her biri bir ma'naya za- 
hib olmuskrdir. En dogrusu bu huruf-i mukattaat-i kur'aniyyenin ke§f ve 
hallini hakikati vechi ile varis-i ulum-i Nebevi olan Hz. Pir ve diger verese-i 
kamilin olan evliyaullah hazarati bilir. 



a &$&> 



AHMED AVNi KONUK 

3503. Wr Ben *3(,afiyim! Ciimle hayn, sebebsiz vasitasiz baskasinin yarhmx ol- 
mahsizin sana ben veririm." 

Ya'ni "Hak Teala Hazretleri buyurur ki: "Benim bir ism-i §enfim dahi Ra- 
ff dir. Sebebsiz ve vasitasiz ve hicbir gaynn yardimi olmaksizin sana her bir 
hayn veririm." 

3504. **J(.afiyim, sana ekmeksiz tokluh veririm. ^iydde ve siivari askeri ol- 
maksizin sana beylik, veririm." 

3505. "Diafiuim, sana ilacsiz derman ederim. uMezan ve kuyuyu meydan ya- 
yanm." 

Ya'ni, "Ben Kafiyim. Benim kifayetim esbab-i zahiri isti'maline muhtag 
degildir. ilagsiz bir hastaligi izale ederim ve dar olan mezan ve kuyuyu geni§- 
letirim." Ba'zi niishalarda "gur" yerine "kuh" vaki' olmu§dur. 

3506. "Sana haharsiz nerais ve nesrin veririm. OCiiabsiz ve muallimsiz ielkm 
veririm." 

"Nesrin", bir nevi' beyaz gul. 

3507. Ar Bir DVlusaya bir asd ile kuvvet veririm. Uiatid bir diem iizerine ki~ 



Itch 



:ar vurumm. 



3508. ^cMusamn eline bir nur ve, ziya veririm ki, ailnese tokat vurur!' 

Bu beyt-i §erifte, \i£* 'Q^ JL*- J &* jLi (Kasas, 28/32) ya'ni, "Elini 
ceybine sok! Nur-i beyza halinde cikanrsm!" ayeti kerimesinde beyan buyu- 
rulan yed-i beyzaya i§aret olunur. "Giine§e tokat vurmak", Musa (a.s.)m 
elinden cikan nurun §iddetinden kinayedir. 



. e S^S 3 



. MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ^Pl 

c/ *i b j^' ca* ^y- r^" ^ o-* J* v 1 j-> f >*W ^jf- 

3509. w< i?en CM/ suyuna kan kan$hrmam. O suyun ayntnt san'atla muhak- 
kak kan yapanm." 

Ya'ni, "Nil nehri suyunun rengini bozmak icm ona kan kansttrmam. Bel- 
ki suyun "ayn"im ve zattni san'at-i kadiranem ile kan yapanm." Ma'lum ol- 
sun ki, ilm-i ilahi de hem suyun ve hem de kanin hakikatleri sabitdir. Bu ha- 
kikatlerin bu alem-i kesafetde zuhuru mutlaka a'yan-i hariciyyelerine bagk 
degildir. Cenab-i Hak murad buyurdugu vakit, kanin hakikatini suyun aymn- 
dan ve suyun hakikatini de kanin aymndan izhar eder. Nitekim Nemrud'un 
atesjnin suretinden Ibrahim (a.s.) igin giilistamn hakikatini izhar buyurdu. 

3510. "Senin §adini O^fil suyu gtbi gam yaparim ki, §aMer iarafina yol bula- 
[3524] ,// 

mazsm: 

"Nil suyunu tahvfl ettigim gibi ey insan, senin kalbindeki s/adiyi ve basti 
dahi gama ve kabza tahvfl ederim. halde ki, sadiler ve mestler tarafina as- 
la yol bulamazsin ve higbir vecihle kalbinin gamini izale edemezsin." 

3511. "Uakiaki tekrar iecduL-i iman izhar edesin, iekrar ^jfiravundan Vizarlik 
edesin." 

"Teniden" masdan, burada "izhar etmek" ma'nasmadir. 

3512. "Zkahmet c/Vtusa'smi gelmis gorwsun; kan olan OM'i ondan su olmus 
goriirsiin." 

Bu iki beyt-i §enf her ne kadar zahirde Sibtf lisanmdan Kibtf'ye hitab ise 
de batinda insan-i kamil tarafindan ehl-i istidlal olan ehl-i imam iman-i ha- 
kikiye da'vetdir. Ve "tecdid-i iman" ta'biri ile bu ma'naya i§aret buyurulur. 
Ve ayet-i kerfmede bu ma'nanin §ahidi, \ j J\\^a\' Cj >^\ t^jC (Nisa, 4/136) ya'ni, 
"Ey iman eden kimseler, iman ediniz!" em'ridir ki,'"Ey Allah'a iman-i istidla- 
lf ile iman edenler! tman-i hakiki ile iman ediniz!" 

Nitekim ashab-i kiramdan Muaz'b. Cebel (r.a.) ara sira buyururlardi ki: 

IjJUi JL. j <uU ^Uf <dj! JU» aJJI Jj—j ,jl Ijj'U apL- <yyj ^M- *jJUj J'jl. lj JUL. L_j V .-4- 3 l 



*#%& 



AHMED AVNl KONUK 
liU* I^m (JLj Up *UI JL^ -JJI Jj^j J15 IJ£* iU, U Jji j -Jj^j JU; «JJL UW *UI J_^j L 

*Jj-jj aIIi ^^ j^ a;u ya'ni, "Ya Suheyb ve ya Selman ve ya Bilal, geliniz otu- 
ralim ve bir miiddet iman edelim!" Onlar bu soz uzerine Resul-i Ekrem haz- 
retleri'ne gelip, "Ya Resulallah! Biz Allah ve Resul'une iman ettik, halbuki 
Muaz bize boyle soyluyor!" dediler. Resul-i Ekrem hazretleri de "Muaz'i bira- 
kin, o Allah'i ve Resul'unu sever bir adamdir" buyurdu. Hz. Muaz'in da'veti 
iman-i hakikf tarafina oldugu icin Resul-i Ekrem'hazretleri onun da'vetini tas- 
vib buyurdular. Zira iman-i istidlalf ile Fir'avn tabiatinda olan nefsin tahakkii- 
munden kurtulmak miimkin degildir. Bu imanin iman-i hakikf ile tecdfdi es- 
babina te§ebbus etmek lazimdir. Ve rahmet Musa'si gelip asasi ile nefis 
Fir'avn'unu tehdid etsin ve neticede de iman-i hakfkf alame.tleri zuhur etsin. 
Ve iman-i hakikinin alameti alem-i gaybda olan iman ve hakaiki mii§ahede 
etmekdir. Ve i§te bu mu§ahede netfcesinde kan goriinen Nil suyu berrak su 
halinde gdruniir. Ya'ni mezahir-i kevniyyede gordiigiin cirkinlik kalmaz. 

3513. "Uakiaki i$eride vpin ucunu htfzedesin, senin zevk O^fiVin asla kan ol- 
maz." 

"Vaktaki iman-i hakiki ipinin ucunu batininda hifz edesin ve onun istita- 
nni mucib olan esbabdan tevakki edesin, kalbinde cereyan eden Nil-i ma'ri- 
fet zevkin asla te.beddiil etmez." 

3514. Wr Ben- zannettim hi, iman getirirsem, akibet bn kan iufantndan bir su 
igerim. 

"Kan tufam"ndan murad, tecelliyat-i kahriyye-i Hak'dir ki, ezvak-i nefsa- 
niyye altinda miistetirdir. "Ben zannederdim ki, insan-i kamile ittiba* eder- 
sem alem-i cismaniyyetdeki zevkim ve hazzim kamil olur." 

3515. nr Ben ne biliriim ki, hir tebdil ede, benim tab'tmda benim i$in bir Otfil 
yapa!" 

"Ben ne bilirdim ki, bendeki ezvak ve huzuzat-i cismaniyyeyi hazz-i ru- 
haniye tebdil ede ve benim tab'imda ve zatimda benim icin bir zevk-i azfm 
Nfl'i yapa!" 



<^^> 



&^ MESNEVt-1 §ER1F §ERHt / VIII. ClLT • MESNEV1-4 • 

OljSvJi pj^>r J^ {j\j»j> d\jj p-Lj ^^i 3j>- j^iU^- tjy* 

3516. [Kendi goziitn tarafinda hir CWtt im akicidir. c Ba§halannin gozu oniin- 
de herkaranm. 

"Ben goziimun oniinde bana mahsiis bir Nil nehri aktigim goruyorum. 
Halk benim bu mu§ahedemden gafildir. Ben onlann nazannda oldugum hal 
iizere karar ediyorum ve asla degi§memi§ bir haldeyim. Zira onlann gozleri 
zahir gdztidur. Bu gozleriyle batimma niifuz edemezler." 

3517. CMfeldm. ZPeygamber'in oniinde hu cihan teshinin garktdu. Ilizim onii- 
mva.de. gahidir. 

"Gabi", fitnati az olan kimse demekdir. Burada cemadhkdan kinayedir. 
Hind niishalannda "gabi" yerine "abf" vaki' olmu§dur, "serke§ ve itaatsiz" 
ma'nasmadir. Ya'ni, "Nitekim Peygamber (a.s.)in nazar-i saadetleri bu ale- 
min batimna niifuz buyurdugu igin efrad-i alemin kaffesini tesbih-i Hak ile 
me§gul goriir. Bizim nazanmiz ise, zahir-i aleme miinhasir kaldigindan bu ef- 
rad-i alem camid ve gabi bir haldedir." Nitekim ayet-i kerimede, ui ft(/ £ ^ o|j 
'r^Ls 'tijiiti u ' c ^ 3 *xJ»o '^J, (Isra, 17/44) ya'ni, "Hakk'i hamd ile'tesbih et- 
meyen hicbir §ey yokdu'r. Veiakin siz onlann tesbihini idrak edemezsiniz" bu- 
yurulur. Ma'rifet-i cemad hakkindaki izahat I. cildin 2144 numarasini ta'kib 
eden ve III. cildin dahi 1008 numarayi vely eden ebyat-i §enfede gegmi§dir. 

3518. Onun goziiniin oniincle hu cihan a§k ve add ile doludur. ^a^kalannin 
oniinde olu ve cemaddir. 

Ya'ni, Nebiyy-i zi§anm gdzuniin oniinde bu cihan a§k ve adl ii dad ile dolu- 
dur. Zira cemad, nebat ve hayvan Hakk'in ve kendi asillannin a§igidir. Ve onla- 
nn kendi asillanndan aynhklan ve derece derece yine kendi asillanna irtikalan, 
Hakk'in adliyle vaki' olan hiikme miisteniddir. Bunun boyle oldugunu Nebiyy-i 
zi§an ve onun varisleri gortirler. Fakat bunlann gayri olan kimselerin nazarlan 
zahire oldugundan alem onlann oniinde olu ve cemad ve bi-ma'na gortinur. 

3519. Onun goziiniin oniinde a§agt ve yukan hizh gidicidir. herpicden ve 
tafdan nukte i§iticidir. 



C £P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Resul-i Ekrem'in goziinun oniinde hem a§agi ve hem de yukan tabaka- 
da bulunan e§ya kendi asillan olan Hakk'a dogni seyr-i sen' igindedirler ve 
hizh gidicidirler. kerpigden ve ta§dan niikte i§iticidir." "Resul-i Ekrem haz- 
retlerinin ta§dan niikte isjtmesi", I. cildin 2188 numaraya musadif olan be- 
yitlerde mezkurdur. Ve "cemaddan niikteler isjtmek" bu iimmetin havassin- 
da da vaki' olur. Nitekim Nefehatu'l-Uns'de mezkurdur ki, "§eyh Ebu'l-Ab- 
bas Hariri ile §eyh Abdullah Kurbani pazara gidip §eyh Abdullah'in gocugu 
igin tebevviil etmesi igin camdan ma'mul bir ordek almi§lar. Sulehadan ba'zi 
zevat dahi onlara iltihak etmi§ler. Bir §ey yemek iizere bir yere oturmusjar, 
§erbet almaya karar vermi§ler. Bu §erbeti heniiz kullamlmamis, olan o orde- 
gin igine koymu§lar. Digerleri taamdan sonra dagilmi§lar, §eyh Ebu'l- Abbas 
ile §eyh Abdullah kalmi§, ordekden bir sada sudur edip demi§ ki: "Hak Te- 
ala'nin o kullan benim igimden bir §ey yedikden sonra ben Allah hakki igin 
sidige ve murdar §eylere mahal olmam!" Bu sadayi miiteakib o §i§e §eyh Ab- 
dullah'in elinden firlayip parga parga olmu§, bu vak'ayi §eyh-i Ekber Muh- 
yiddin Arabf (k.s.) hazretlerine nakl etmisjer, o hazret buyurmu§ ki: "Siz br- 
degin va'z ve ir§adindan gafil olmu§sunuz. Onun maksudu sizin tevehhum 
ettiginiz gibi degildir. Birgok kaplar vardir ki, sizden daha efdal olan zevat on- 
dan taam yemisterdir ve yine murdar §eylere mahal olmusjardir. Onun mak- 
sudu "Gdniilleriniz Hakk'in ma'rifetine mahal olduktan sonra ona agyar mu- 
habbetini koymayiniz!" demek idi. Ve kinlmasi dahi huzur-i Hak'da kendi 
varhginizi kmniz demekdir." 

3520. ^u ciimle avama haalannu§ bir oliidiir. c 15en bundan daha acdb bir per- 

[3535] 1-j. 

de gormedim. 

Avama kar§i cemad, nebat ve hay van fikirden ve ma'rifetden bagh ve bir 
olii halinde goriiniir. Ben bundan ve bu halden daha acfb bir perde gorme- 
dim. Zfra Hak Teala hakimdir ve Hakim ism-i §erifinin muktezasi olmak iize- 
re e§yanin zevahirini batinlanna perde etmi§dir.Ve ism-i Zahir'inin hiikmii ile 
Settar ism-i §enfinin hiikmiinii ve eserini cem'etmi§dir. 

3521. I^izim gozumuziin oniinde mezarlar miisavidir. Gvliyamn gozunde rav- 
za ve hufredir. 



*#%&> 



MESNEVf-1 §ERfF SERHt / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • "^® 

"Kabristana gittigimiz vakit oradaki kabirlerin zahirleri samt ve siikunet- 
de miisavf bir haldedir. Halbuki o kabirlere taalluk eden ervahm kimi rahat- 
da ve kimi mihnetdedir. Bunu evliyanin gozii gorur." Nitekim hadis-i §enfde, 
ji^J! j>. ja s>- ji j4-i j^j # u? 3J jjiii ya'ni, "Mezar ya cennet bahgelerinden 
bir bahgedir veyahud cehennem cukurlanndan bir cukurdur" buyurulur. Bi- 
naenaleyh, bizim nazarlanmizda mezarlann dis, yiizu ic, yuziinun perdesidir. 
Cenab-i Pit efendimiz, iislub-i hakimane iizere halki ir§ad igin kendilerini de 
avam arasma idhal edip, "bizim gdzumuziin onunde" buyururlar. 

3522. Slvam derlerii ki: "tyeyflamber neden abus olmusdur? Ue o zevk oldu- 
riicu olmusdur?" 

Ummetin avami Peygamber Efendimiz'in daima samt ve siikut icjnde bu-y 
lunduklanm gorup ek§i yuzlii ve abusii'1-vech olmasina zahib olarak derler- 
di ki: "Resul-i Ekrem hazretleri nicm ek§i yuzlii olmus. ve hayat-i diinyeviy- 
yenin zevkini olduriicu ve izale edici bulunmu§dur?" 

3523. Diavds derlerdi ki: "6y ummetler, sizin goziiniiz tarafmda o abus gorunur." 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretlerinin batin-i §erifine nazar eden havass-i 
iimmet derlerdi ki: "Ey ummetler, o Hazret sizin zahin gozunuziin onunde 
oyle ek§i yiizlii ve abus gdriinur." 

3524. nr Bir zaman hizim gozumiize geliniz, ta ki "Dtel eta... ."da olan gulme- 
leri goriinuzl" 

Bu beyt-i §erffde "Hel eta... "da ya'ni sure-i Insan'da beyan buyurulan ehl-i 
cennetin be§a§et-i vechlerine ve siirur-i kalbflerine i§aret buyurulur. Nitekim 
bu sure-i §erifede: Cj>-j '~>'s*> 'r*&j fjJ ^ *A '^ f43> {tnsan, 76/1 1) ya'ni, 
"0 ebran Allah Teala yevm-i kiyam'etin §errinden vikaye edip vecihlerine be- 
sa§et ve kalblerine stirur ilka buyurur" ayet-i kerimesinde bu ma 'mi mezkur- 
dur. Ya'ni, "Bir miiddet bizim gibi kalb gozuntin gormesi mertebesine geliniz 
ve cennet-i 'acili bu diinya yolunuzda sure-i Insan'da beyan buyurulan ehl-i 
cennetin gulmeierini goriinuz!" 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

3525. mun'akis suret arrant agacinm ha§indan goriiniir. By delikanh a$agv- 
ya gel! 

"Armut agaci"ndan murad, ehl-i gafletin benligi ve kendilerinin mevhum 
olan vucudlandir. "Bu benlik ve vucud-i vehmi agacinm uzerinde ancak ters 
suretler ve hayaller goriinur. Ey delikanli, bu agaetan a§agiya in! Suver-i ale- 
mi ters gormekten kurtulasin!" 

3526. iS^rmut agaci o varlik agaculu. Sen onun uzerinde oldukca yeni eski go- 
riinur. 

"Yeni"den murad, Mesnevi-i §enf 'dir. Ve "eski"den murad dahi, birtakim 
kissalardir. Ya'ni, "Armut agacindan muradtmiz varhk ve enaniyet agacidir. 
Ey alim-i zahiri ve ey feylesof efendi! Sen kendi enaniyet agacinm tepesinde 
bulundukca ve kendi dirayet ve zekavetini begendikge bu yeni olan Mesne- 
vi-i £enTsana birtakim eski hikayelerden ibaret goriinur." Nitekim sure-i §u- 
ara'da vaki', '^>'^ ^ \y\£ ui &jLa J*^-J\ & f> *j» ^C Uj (§uara, 26/5) 
ya'ni, "Her defa Rahman tarahndan vahy ile'yeni va'z ve tezkiri mutazam- 
min a^et^else, ondan yiiz gevirir oldular" buyuruldugu gibi sure-i En'am'da 
da, ioijtii >u ui ll» oi i^iT '^.iJi J^i (En'am, 6/25) ya'ni, "Miinkirler bu 
Kur'an ancak eski kissa ve efs'anelerdir derler" buyurulur. Zfra o Kur'an'm 
miinkirleri kendi enaniyetlerinin agacinda bulunduklan igin yeni Kur'an on- 
lara boyle eski goriindii. 

3527. Onun uzerinde oldukca hvsim akreplerinden ve yilanlarindan dolu diken^ 
lik goriirsiin. 

Sen bu viicud-i mevhum ve enaniyet agacinm uzerinde oldukca, alem-i hi- 
§im ve kahir akreplerinden ve yilanlarindan dolu bir dikenlikden ibaret goriir- 
siin. Mesela, bir meclise gittigin vakit sana kiyam ve iltifat etmeseler, o meclis 
senin nazanna akrep yuvasi gibi muz'ic goriinur. Sebebi senin enaniyetindir. 

3528. Uaktaki asagiya gelesin, hedava gul-ruhlar ve dayeler ile dolu hir cihan 
goriirsiin. 



*$%&> 



MESNEVt-t SERIF SERHi / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Ya'ni, "Ey kendini begenmis. olan kimse, enaniyet agacindan asagiya 
inersen bedava ve mebziil giil yiizliiler ile dolu bir cihan gorursiin." "Gul-ruh- 
lar"dan murad, ehl-i siiluk ve "daye'lerden murad, murebbf ve miirsjd-i ka- 
millerdir. "Rayegan", yolda mesakkatsiz bir §ey bulan kimse demekdir. Ash 
"rah-gan"dir. Ha'yi hemzeye tahvil ederek "rayegan" okudular. 



^ SjA oTa^ oT^ Jjjf ^S /\ j .<, ijj o^/L^ OTU ^Ti_jy ^^^ j** 

*y- <~n j^ <-&*■* <J^* j* i J^* ^ *-"*■* ^ J^ 4 cy^ ^ ci— ji <^>\fr *j*j JW*- -^ 

<L~aJ&- o\j>- JL>- «!j>- (^JjJJ IjLfJl jfj* jaj o^jy 1 S* J £\*£ 

Kocasina, "Sana o hayaller armut agacinm uzerinden goriinuyor. Zira 

armut agacinm uzerinden adamm goziine boyle §eyler gdriinur; ve 

armut agacinm uzerinden asagiya in, ta ki o hayaller gitsinf" diyen 

fahise kadinin hikayesidir. Eger bir kimse "0 adamin gordugii sey hayal 

degil idi" derse, cevab odur ki, "Bu bir misaldir, misl degildir. Misalde 

ancak bu kadar kafi olur. Zira eger armut agacinm uzerine gitmese idi, 

ister hayal olsun, ister hakfkat olsun asla onlan gormez idi." 



Ya'ni fahise kadm armut agacina gikip, hicbir ash olmadigi halde hile kas- 
diyla kocasina, "0 sana flil-i senf icra eden kimdir?" diye bagmyor. Kocasi, 
"Asagiya in, boyle bir §ey yok, basm donmusdur" diyor. Kadin asagiya ini- 
yor, agaca kocasi cikryor. agaca gikarken bir tarafa saklanmis. olan kadinin 
zamparasi derhal gelip kadmla muameleye bashyor. Bu defa da kocasi agag- 
dan, "Behey kaltak, senin iizerinde olan kimdir?" diye bagmyor. Kadm inkar 
ediyor, "Boyle bir §ey yokdur, sana oyle gorunmusdiir. Zira bu armut agaci- 
nm hassasi boyle imis!" diyor. Eger birisi gikip derse ki, "Zevcin gordiigii sey 
hayal degil idi, belki hakfkat idi." Cevaben deriz ki: "Bu bir misaldir. Misalde 
bir seyin diger §eye tamami tamamina benzemesine hacet yokdur, yalmz 



G^^ 



AHMED AVNl KONUK 

vech-i §ebeh lazimdir. da budur ki, armut agacimn iizerinde bulunmak me- 
selesidir. Zfra zevc armut agacinin iistiine gikmasa idi bu hakikati de gorme- 
yecek idi. 

J_^ Jjf (^j-i J^j j> JJj j >j>- J^ I \5 C^Ijp^ Jj J\ 

3529. O bir kadin kendi ahmak kocasmm oniinde kendi ma suku ilebirle$mek 
isiedi. 

"Mul", kadinin ma'§uku; "ber-zeden", birle§mek demekdir. Burada zina- 
dan kinayedir. 

3530. nZin&enaleyh, kadin kocasina, "6y nik-baht! lien meyve ioplamaya acja$ 
uzerine cikiyorumi" dedi. 

3531. Uaktdki o kadin aaa$ uzerine $ikh. ^ukandan kocasi tarafina bakiicji 
vakit ajijladi. 

3532. ZKocasina dedi: "6x/ merdud olan tbne!" Senin uzerine diisen o luti 
kimdir?" 

3533. tSen onun alhnda kadin atbi yatmissm. By jalan, sen muhakkak pust 
olmussunl" 



3534. UCocasi dedi ki: ^Oiayir, guya senin basin dondii ve yoksa burada sah- 
rada benden Qayri yokdur!" 

3535. DCadm: "Uiele senin arkan iizere asagiya yaimis olan o kiilahli kim- 
dir?" diye iekrdr etti. 

"Burtula", egri kiilah ma'nasinadir. "Hele", edat-i tenbfhdir. "Hele soyle!" 
demekdir. 



c^P? 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

3536. ^Dedi: "By kadm, agah oil S^lga^ian a?ajji in/ ,Zira senin feasin dandii. 
ZPek bunak oldun." 

"Harif ', bunak ihtiyar ma'nasinadir. 

3537. IJaktaki a§agtya gelli, onun kocasi pkti. DCalm o ma'sukunu kenli st- 
nesine $ekti. 

"Ber", burada gogils ve sine demekdir. Ya'ni, "Kadm agactan indi, bu 
agac nasil §eydir diye tecriibe icin kocasi agaca gikmaya ba§ladi. sirada ka- 
din kendi ma'§uku olan zamparasirii gizlendigi yerden celb edip kendi sfnesi 
iistune cekti ve fiil-i §enfe basjadi." 

3538. Diocasi leli: "6t/ oros-pu! O kimdir ki, bir maymun gibi senin ustiine 
geldi?" 

3539. DCadin deli: "Diayir, burada henim gaynm yokdur. Sigah ol, senin ba- 
stn d'6nmii§ olduj herze veyda eime! 

"Teniden" masdanndan olan "me-ten", burada "peyda ve izhar etme"' de- 
mekdir. 

3540. O. hadina o sozii miikerrer etti. DCadtn deli: nr Bu, armui aqacindanlir." 

[3555] v 

Agac iizerindeki o adam kansina, "0 senin ustiindeki adam kimdir?" diye 
soziinu tekrar etti. Kadin dahi cevaben dedi: "Bu gordugiin §eyin ash yokdur. 
Bu hayal insamn gozune armut agacmdan peyda olur." 

3541. "By kaltaban! Hen de armut agacimn basinlan seni boyle egri goriiyor 
idim." 

"Kaltaban", aslinda "galtaban"dir. Ma'na-yi lugavisi uzun ve ustiivani ta§- 
dir ki, koy damlannin ustune koyduWan topraklan tazyik icin yuvarlarlar. Bu 



AHMED AVNl KONUK 

lugat kansinin fuhsunu gordiigu halde siikut eden "deyyus" ma'nasinda kul- 
lamlmi§dir. Vech-i nakli budur ki, tag yuvarlanmak hususunda kendi ihtiyan- 
na malik degildir, isti'mal eden kimsenin mahkumudur; "deyyus" dahi kansi- 
nin mahkumudur ve ona kar§i ihtiyanna malik degildir. Burhan, Re§idi, Leta- 
if, Cihangirive Giyasu'l-Lugat da boyle gdsterilmi§dir. Ya'ni, "Ey deyyus, se- 
nin gordiigiin §eyin ash yokdur. Ben de seni bu agacda iken boyle egri gorii- 
yor idim." Bu beyt-i §erifdeki remiz ve i§aret budur ki, gerek insan-i kamil ve 
gerekse insan-i nakis, bu viicud-i mevhum-i izarT ustundedirler. Fakat insan-i 
nakisin mu§ahedesi hayaldir ve insan-i kamilin mii§ahedesi hakikatdir. Nite- 
kim erkegin mu§ahedesi hakflcat ve kadinin mu§ahedesi yalan ve hayal idi. 

3542. JAgdh o\, asafiiya gel! Ta gore-sin hi$bir sey yokdur. r Bu l butiin armut 
agaandan tahyildir." 

Ya'ni, "Bu viicud-i izarT agacimn iizerinde gordiigiin §eyler hep hayaldir 
ve rii'ya mesabesindedir. agagdan a§agiya indigin ve o rii'yadan uyandi- 
gin vakit higbir §ey olmadigim goriirsun. Bu gordiigiin §eyler hep o agacm 
tahyilahndandir." 

3543. Diezl ta'lundir, onu cidd dinle! Sen onun zakir hezli iizerinde mahhus 
olma! 

"Hezl", bo§ soz ve latffe ve §aka tarzinda sdylenmi§ soz; "cidd", hezlin 
ziddi olup, sahih ve sabit olan §ey ma'nasinadir. Cenab-i Pfr efendimiz buyu- 
rurlar ki: "Bizim Mesnevf-i §enf 'deki hezlimiz ta'lim icindir. Zira onun zim- 
ninda biz bircok hakayika ve ciddiyata i§aret ederiz. Binaenaleyh, sen hezli- 
mizi cidd olarak dinle ve fikrini hezlin ve hikayenin zahirinde mahbus etme!" 

3544. Diazillerin oniinde her hir cidd hezldir. Sdkillerin oniinde hezller ciddir. 

Latifelerin zahiriyle me§gul olan kimselerin oniinde her bir ciddi olan soz- 
ler hezldir ve latffedir. Zira onlann hikemiyyat-i ilahiyye ve esrar-i rabbaniy- 
ye ile alakalan yokdur. Fakat akillerin oniinde her bir latife ve saka ciddfdir. 
Zira onlar her kissadan bir hisse almak isterler ve onlar hikemiyyat-i ilahiy- 
yenin meftunudurlar. 



*<&$& 



MESNEVf-1. SERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3545. ZKahiller armut agacini isterler. {jfakat o armut agaana kadar hircok yol 
vardir. 

"Hakikat yolunun kahilleri ve tenbelleri, varlik ve enaniyet agacini ister- 
ler. Fakat bu yolun muctehidlerinin ve cali§kanlannin varliklan ve enaniyet- 
Ieri agacina kadar bircok yol vardir." Ya'ni, bir kamilin enaniyeti ve benligi 
vardir; bir de gafilin enaniyeti ve benligi vardir. Kamil "ben" derse, mukabili 
"sen" olan "ben" degildir. Fakat gafll "ben" derse, bu mukabili "sen" olan 
"ben"dir. Nitekim bu ma'na II. cildin 2512, 2513, 2514 numarali beyitlerin- 
de izah olundu ki, beyt-i §erifin birisinde: 

Ya'ni, "0 ene'yi vakitsiz soylemek la'netdir. "ene"yi vaktinde sdylemek 
rahmetdir" buyurulmu§ idi. Binaenaleyh, her iki benlik ve enaniyet agaci ara- 
smda fark-i kiillf vardir. Ve gafilin varligindan kamilin varhgina kadar gok yol 
vardir. 

3546. SArmui agaandan nakl el! ,Zua §imdi oniin iizerinde kama§ik gbzlii ser- 
sem yiizlii olmu§sun. 

Ey gafil, o senin mevhum olan varligin ve enaniyetin agacindan hakiki olan 
varliga nakl et ve kendinin mevhum olan varligindan ve enaniyetinden gee! Zf- 
ra, sen §imdi o mevhum olan varhgmin iizerinde kamagik gozlii olmu§sun, bi- 
ri bin goriiyorsun; ve sersem yiizlii olmu§sun, dostu dii§man zannediyorsun. 

*y- Jj*- 1 3 t^ 8 ^ J 1 J- ^ *y <-b' Lr^* J <J* ^ 

3547. 2,lra bu evvelki benlik ve varlikdir ki, onun iizerinde gbz egri ve $a?i 
olur. 

Malum olsun ki, iki nevi' "fark" vardir. Birisi "cem'den evvelki fark", di- 
geri "cem'den sonraki fark"dir. "Cem'den evvelki fark", ulema-i zahirin ve 
mutekelliminin ve bilciimle ehl-i gafletin farkidir ki bunlar, e§yamn viicudunu 
ayn ve Hakk'm viicudunu ayn goriirler. Ve e§yanin viicudunu nefsii'l-emrde 
mevcud bilirler. Bunlara nazaran Hak e§yayi zatiyla degil, ilmiyle muhitdir. 
"Cem'den sonraki fark", evliyaullahin fena-fillahdan sonraki farkidir ki, bun- 
lar Hakk'in viicudunda e§yayi ve e§yada da Hakk'i mii§ahede ederler. Beyt-i 



e&BP 



AHMED AVNl KONUK 

§erifdeki evvelki benlik ve varlikdan murad, "cem'den evvel olan fark"dir. Ve 
bu fark ve varhk icjnde olanlann bittabi' gorii§leri egridir. Zira, bir vticudu cok 
gd*riirler ve vahdet-i viicud erbabim tahtieye ciir'et ederler ve kendilerinin §a- 
§1 oldugunu bilmezler. Bunlar sirr-i vticudu idrak edememis, olan gafillerdir. 

3548. 13u armut acjacinian a§agiya irulijjin vakit, fikrin ve cjoziin ve soziin ejj- 
x'x kalmaz. 

Bu ewelki benlik ve varhk olan armut agacindan a§agi inip, kendinin 
mevhum varligmdan vazgectigin vakit, vahdet-i viicud sirnni idrak edersin. 
Fikrin dogrulur ve goziiniin §a§ihgt gidip, viicud-i vahid-i hakikiyi goriirsun 
ve soziin dogru olur. Zira artik vahdet-i viicud erbabimn sozlerini inkar et- 
mezsin. 

3549. i$umi hir haht agaci olmus goriirsun ki, onun a 1 ah yeainci kat gok iize- 
rindedir. 

"Sen kendi mevhum olan varligmdan gecersen, bu varhgi bir baht ve sa- 
adet agaci olmus, goriirsun. Ya'ni, viicud-i imkani ve abdani viicud-i 
Hakkamye miibeddel olur; ve sen cemf'-i mevcudatda Hakk'i mu§ahede 
edersin ki, bu ikinci varhgin ve enaniyetin dali olan ilim ve mii§ahede yedin- 
ci kat goge kadar gider; ve yedinci kat gogiin esranna da vakif olursun." Hind 
niishalannda "diraht-i baht" yerine "diraht-i saht" vaki'dir, "kavf agag" de- 
mek olur. 

3550. Uaktaki ondan asagi ihip ciida olasm, Diudd onu rahmetden miiheddel 

[3565] ■* 

eder. 
Sen o mevhum olan varhk agacindan inip, ondan aynldigin vakit, Hak 
Teala o varhk agacim rahmetinden tebdil olunmu§ bir hale getirir. Evvela bu 
varlikda sen kendini goriirdun, sjmdi Hakk'm varhgim goriirsun. 

3551. 13u tevazu'dan ki asagiya inersin, Uiuda senin o aoziine dogru aoriicu- 
liikhahseder. 



<^&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVI-4 • 

Ya'ni, sen Hakk'in varligi muvacehesinde bir de kendine varlik isnad et- 
mekden utamp tevazu' ederek kendi varligini terk ettigin vakit, Hak Teala se- 
nin batin gozimu agar. Artik her §eyi dogru gormeye ba§lar ve vahdet-i vti- 
cudu idrak edersin. 

3552. Gger dofyru goriiciiluk kolay ve mebzul olaydi, <7\iusiafa onu OZab'den ne 
vah.it islerdi? 

Eger kainata nazar olundugu vakit her §eyi dogru gormek kolay ve meb- 
zul olaydi, Mustafa (s.a.v.) hazretleri; Jtui fc/^i «pU Lijjij li- j^-t ^i ^iii 
^* ur tijiVi Uji j^jui *jLawi bijjij ^b ya'ni, "Ey benim Allahim! Bana hakki hak 
olarak goster ve bizi ona ittiba' etmekle nziklandir. Ey benim Allah'im! Bize 
batih batil olarak goster ve bizi onun ictinabi ile irzak eyle! Ey benim Al- 
lah'im, -e§yayi bize oldugu gibi goster!" buyurmaz idi. Zira, bu alemde birgok 
haklar batil ve birgok batillar dahi hak suretinde zahir olur. Onlann tefriki ko- 
lay degildir. 

3553. ^edi: nr Bana ciiz ve diz ve yukaridan ve a§agidan poster, Oyle ki, o ciiz 
senin indinde mevcuddur." 

Bu beyt-i §erif Resul-i Ekrem Efendimiz'in yukanda mezkur olan dua-i §e- 
riflerinin tefsiridir. Ya'ni, "Ya Rabbi, bana bu e§ya-yi alemin her bir cuz'uniin 
ve siiflisinden ve ulvisinden olan her bir §eyin hakikatini senin ilm-i ilahin- 
de sabit oldugu gibi goster ve ben onlann hakikatlerini mu§ahede edeyim!" 
demekdir. 

^ ' * -■» ~ - 

3554. Ondan sonra o armut agaci iizerine aithi, n( ~Kuii!" emrinden miibeddel 
ve ye§il oldu. 

Cem' halinden ewelki mevhum varligmdan ve enaniyetinden geg git ve 
fena-fillah mertebesinde kendini ve cemf -i e§yayi vucud-i Hak'da fani kildik- 
dan sonra yine o mevhum olan armut agacma ve enaniyete rucu' et ki, bu 
varlik ve enaniyet Hak Teala'nin "Kim" "Ol!" emrinden tebeddiil etmis. ve 
kupkuru bir agag iken yemye§il olmusdur. Bundan sonra ne fill ve ne de ira- 
de artik senin degildir, hepsi Hakk'indir. 



c ^^ > 



AHMED AVNt KONUK 

3555. Sen ydniinii uMusd iarafina sehtigin vakit, hu aga$ CMusaya mensub 
olan agac gibi oliu. 

"Musa"dan murad, viicud-i Hakkanf ile kaim olan mtir§id-i kamil; "raht", 
yol ve sefer e§yasi ma'nasma olup, salikin havas ve kuvasindan kinayedir. 
Ya'ni, "Sen havas ve kuvani insan-i kamil tarafina tevcih ettigin vakit, bu se- 
nin varhk agacin Musa (a.s.)a mensub olan agag gibi olur." 

3556. Suites onu yesil ve hos-hal eder. Onun dah "Dnrii enellah!" na'rasini 
vurur. 

senin varhginm agacini tecellf-i zati ate§i ye§il ve latif eder. Onun dah 
Musa (a.s.)in agaci gibi, ^1 tf Jl (Kasas, 28/30) ya'ni, "Ben Allahim!" na'ra- 
sini vurur. Nitekim sure-i Kasas 'da mezkur olan ayet-i kenmede buyurulur. 
os-JUJi vj *aji w Jl ir*r*4 ^ 5 >*- iJ1 ^ *s"jLJi a*sji J cr^ ] i] ^ l J^ 0* <s>y (Kasas, 
28/30) ya'ni, "Vaktaki Musa (a'.s.) ate§e geldi, sag tarafindaki vadiden, 
miibarek arz kit'asmdaki agagdan, "Ya Musa! Muhakkak ben alemlerin Rab- 
bi olan Allah Tealayim!" diye nida olundu." 

L*-^ i^JI Xib (ju^- jjI Ijj CJU-L>~ ^Lo^r (jMii» jij 

3557. - Onun sdyesi alhnia senin hilciimle hacetlerin reva olur. Dlahi olan kim- 

ya hoyle olur. 

Ya'ni, "0 tecelli-i zati ile viicud-i Hakkanfye miibeddel olan varhginin 
agaci sayesinde senin hep hacetlerin reva olur. tste ilahf olan kimya boyle 
senin bakir olan ewelki varligmi tebdfl ederek altin mesabesinde olan ikin- 
ci bir varhk yapar." Nitekim, fsa (a. s.): c#s ^y. ^ j* ^'j^- 51 ^j&* gk J ya'ni, 
"Bir kimse iki def a dogmadikga melekut-i semavata diihul edemez!" buyur- 
mu§dur. 

3558. Senin hu henligin ve varligin neldX olur. ^Z-ira onHa jlulcelai'in sifatla- 
nni floriirsiin. 

Ya'ni, sen ewelki varhginda ve benliginde hep kendi sifatlanni goriir ve 
"Ben yapiyorum" ve "Ben yaratiyorum" der idin. Bu tebeddiileden ikinci var- 



GgWg> 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

ligin ve benligin icjnde asla kendi sifatlanm goremez ve ancak Celal sahibi 
olan Hakk'in sifatlanm goriirsun ve "Ancak Hak yapiyor ve yaratiyor!" der- 
sin. Ehl-i gaflet olan ulema-i zahir bu hal icinde senden "Ene'1-Hak" ve 
"Enellah" na'rasinm zuhuruna i'tiraz ederler. Fakat yine, onlar Musa (a.s.)a 
agagtan "Enellah" hitabinm zuhiirunu hak bilirler. Bu basit dusunceli insan- 
lara kar§i cenab-i Mevlana (r.a.) bir beyt-i §eriflerinde §6yle buyururlar: 

l5*^J l/'j^ jj^ u^ ^iy s^. J r <u -* Jj^-* -^ ^'j p~* c^j& j^j ^ 

"Hak agagdan Musa (a.s.)a "Benim!" buyurdu ve o cumlenin makbulu oldu. 
Ya 'ni hig i'tiraz eden olmadi. Eger agagdan daha efdal olan be§erden bunu soy- 
lerse korlukden onu uzak gorur. " 

3559. 6c)ri aga$ Diak gosterici mukavvim oldu. Onun ash sabit ve onun fer'i 
semadaiir, 

"Senin varhgm evvela egri agac. menzilesinde olup onun iizerinde egri 
biigrii hayaller goriir idin. Bu def'a tebdil-i ilahi ile o varlik diger bir renge gir- 
di. Hak gosterici bir dogru oldu." "Mukavvim", burada "dogru tutucu" de- 
mekdir. "tmdi bu agac §ecere-i tayyibe olup onun ash sabitdir ve fer'i de se- 
madadir." Ikinci misra'da sure-i Ibrahim'de olan; Ci? \£> *ui ^^ j»S j $ 
frdji j &jj *^ij (£j Ca> i'j>Lsk y, (Ibrahim, 14/24) ya'ni, "Gormez misin, 
Allah f eala nasil bir rriesel darb etti. Kelime-i tayyibe, §ecere-i tayyibe gibi- 
dir. Onun ash sabit ve fer'i semadadir" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. 
"Kelime"den murad, beka-billah mertebesinde olan insan-i kamillerin viicu- 
dudur ki, onlar bir §ecere-i tayyibedir. Cisimleri asil ve sabit ve onlann fer'le- 
ri olan a'mal ve akval-i tayyibeleri semaya ve alem-i ulvfye suud eder. Bu 
ayet-i kerimenin ma'na-yi batinisi 111. cildin 4374 numarali beyt-i §erifi olan 

[ya'ni "Felek iizerinde vefa agaclanndan meyveler vardir; onlann ash sabit 
ve fer'i goktedir"] beytinde izah edilmi§dir. 

j^l-U d J S'\ j\j£j (JjfT *£ f+A ^J J\j\ ^ J»j^ 

3560. ,Zira ona, "O vahy-i muhimtlen ecjrilijji buak, simli miisiakim oil" diye 
haber qelli. 



eggpg> 



AHMED AVNi KONUK 



"Hak gosterici mukavvim olan varhk agacma, "Egriligi birak, ya'ni egri 
nazan birak! Artik miistakim ol! Ya'ni, dogru goriicii ol!" diye miihim ve 
miiskil olan o ilham ve vahiyden haber geldi." Bu, 0^1 is °^Li> (Hud, 
11/112; §ura, 42/15) ya'ni, "Emr olundugun gibi istikam'et et!" ayet-i ken- 
mesi sure-i Hud'da ve sure-i Stira'da vaki'dir; ve bu ayet hakkindaki izah III. 
cildin 743 numarah beytinde de gecti. 

Malum olsun ki, "emr-i iradf" baska ve "emr-i teklifT" ba§kadir. Bunlar 
hakkinda sirasi du§tiikge muhtelif mahallerde izahat-i kafrye verildi. Ve taf- 
sflati da Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kubf dedir. Enbiya hfn-i da'vetde emr- 
i iradiden hicab iginde olup, £UJi ui J^i J* u (Maide, 5/99) "Resul iizeri- 
ne ancak teblig vardir" ayet-i kenmesi miicibince emr-i teklifiyi ale's-sevi- 
ye ibadullaha teblig ile me'murdurlar. Imdi peygamber emr-i teklifiyi teblig 
ettigi vakit icabet olunmadigini goriip muztarib olur ve iradeye muhalif ol- 
dugu icin icabet olunmadigini fehm etmez. Eger da'vetde kendisinin nok- 
sanina hamledip, miibalaga etse, (^L'j U] C^ *u\ L*K. U (Bakara, 2/286) 
[ya'ni "Allah her bir nefse ancak takati olcusiinde teklffde bulunur"] hiik- 
miine muhalif olarak ibadin viis' ve takatlanndan haric. bir seyle emretmis. 
olmakdan hazer eder. Zira Resul alemlere rahmetdir. Viis' ve takatdan zi- 
yade teklifle me'mur degildir; ve izhar-i huccetde miibalaga etmek, iimme- 
tin helakine sa'y etmekdir, Ve eger teklff-i ma-la-yutakdan hazer edip 
da'vetde miibalaga etmezse, adem-i icabeti gorunce kendisinin da'vetde 
noksamna haml eder. Binaenaleyh, bu sebebler ile lztiraba dii§er. Bunun 
igin Resul-i Ekrem hazretleri, "Sure-i Hud ve emsali beni ihtiyarlatti!" bu- 
yurmusdur. 



(^ 



Musa (a.s.)m kissasimn bakiyyesi 



3561. I^u ten agaci asa-yi <jtylusadu ki ona, "Glden onu at!" diye emir cjeldi. 



*£P? 



MESNEVI-t §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

"Bu cisim agaci, Musa (a.s.)m asasi gibidir ki, ona, "Evvelen onu elinden 
birakr diye emir geldi." Cisim asasinin elden birakilmasi o cismin ahkamina 
ve iktizaatina kar§i miicahede olunmakdan kinayedir. Zfra onun hiikmii ve 
iktizasi kendi enaniyeti ve vehm-i istiklalidir. 

y j*\ jl> ^jfji^^-^i J j^ j J jit ls^ u 

3562. "Ta ki onun hayrint ve serrini goresin. Ondan sonra onu "Diu'nun em- 
rinden tail" 

Ya'ni, "Cisim asasim elden birak ki, onun haynni ve §errini goresin." Zira 
bir kimse bir §eyin iginde miistagrak olunca onun hal ve §anim tedkik ede- 
mez. Binaenaleyh cismin §erri ancak onun hukmiine muhalefetle goruliir. Ve 
bu muhalefet neticesinde de onun viicudundaki hayir zahir olur. Zira bu 
cism-i kesif olmasa insan melekden efdal olamaz idi. Nitekim Saib hazretleri 
buyuruf: 

"Ey Saib! Rutbe-i insiniyyeyi meliikeden taleb etme! Zira sirsiz aynada ne su- 
retgorunur?" 

"fmdi bu cisim ewelki varhgim terk edince sonra onun yerine bir viicud-i 
Hakkani gelir ki, bu viicud asasi "Hu"nun ya'ni hiiviyyet-i ilahiyyenin emrin- 
den tutulmus. olur." 

Vj^ <^^f J*/ j J.y>\j dy>- »-» y>? jf _jl ijJ OA^il jl J^j 

3563. JAtmadan evvel o deaneain aayn olmadi. Uaktaki onun emriule tuttun, 
cjiizel oldu. 

Ya'ni, senin "cem'den ewelki fark"m varhgin, dayanilacak bir degnekden 
ba§ka bir §ey degil idi. Vaktaki onu, emr ile attin, o kuru degnekden kurtul- 
dun. Fakat yine onun emriyle tuttugun vakit, o kuru degnek tebeddiil etti ve 
giizel oldu. 

3564. Evvelen o kuzuya ya-prak silkici idi. O cjafil olan giiruha acz verici oldu. 

"Girre", burada, "gaflet" ma'nasmadir. Ya'ni, "Senin ewelki varhgm Mu- 
sa (a.s.)in emr-i ilahiden ewel ta§idigi bir asaya benzer idi ki, o asa hakkin- 



c $pf 



AHMED AVNt KONUK 

da sure-i Taha'da soyle buyurulur: (& 'Jj ^ J* (# jJ>f, \^L {r'yi 'JU* ^ Jtf 
iSjf-\ y> (Tana, 20/18) ya'ni, Musa (a.'s.) sual-i ila'hiye cevaben dedi ki: "Bu 
asadir, ben ona dayaninm ve koyunlanma yaprak silkerim; ve benim icmon- 
da diger maslahatlar vardir." Ve bu asayi emr-i ilahi ile birakmazdan ewel 
onun hali boyle idi. Vaktaki onu emr-i ilahi ile tekrar tuttun, senin o varlik 
asan gafil guruha acz vend oldu." 

OUj _^ j <J»£ j $£ (jyt- OLiJ OLjjpy j*, j> *£\>- c^iS 

3565. Ijix avnlar'in ha§\ iizerine hakim oldu. Onlann suyunu kan ve ellerini 
ba§lanna vurucu etti. 

3566. fiaprak yiyen $ekircjeler sebebinden onlann iarlalanndan hitlik ve oliim 
zahir oldu. 

Musa (a.s.) asasi ile Fir'avn'a ve Fir'avn'a tabi' olanlann ba§ma hakim ol- 
du ve asasiyla Nil'e i§aret etti, Nil suyu kan oldu. Ve bu hali goren tebea-i 
Fir'avn teesstiflerinden ve elemlerinden ellerini ba§lanna vurdular. Ve keza 
asa ile tarlalanna i§aret etti, gekirge alayi kapladi, onlann ekinlerini yedi, ha- 
rab etti. Kitliga ve aghkdan oliime mahkum oldular. Bunlar gibi asa-yi Mu- 
sa'ya mumasil olan evliyaullahin viicud-i Hakkanfleri nefs-i Fir'avn'a tabi' 
olan ehl-i gaflet hakkinda boyle tasarruf eder. Fir'avn'un tebeasina mustevli 
olan belaya-yi miitevaliye sure-i A'raf da §6yle buyurulur: oiijWi ,*$> lLjG 
fjjtj '^sUjiJij jliii'j jf^Jfj (A'raf, 7/133) ya'ni, "Biz onlann uzerine tufan ve 
cekirge ve bit ve kurbaga ve kan gonderdik!" 

3567. Uaktaki onun nazan muniehaya du§iii t aktbet uWusadan bt-hod olarak 
dad zahir oldu. 

Musa (a.s.) Fir'avn'u ve tevabi'ini da'vet ettikge, onlann muhalefeti artti; 
ve ba§lanna gelen tufan ve gekirge ve bit ve kurbaga ve kan istflasi gibi be- 
lalardan da miitenebbih olmadilar. "Hz. Musa'nin nazan onlann bu miinte- 
hasi ahvaline du§tii. Akibet kendinin kendiligi olmaksizin lisanindan dua za- 
hir oldu." "Dua", burada kavl ve kelam ma'nasinadir. Ya'ni, Musa (a.s.) dan 
atideki beyt-i §erifde mezkur olan kelam zahir oldu da dedi 



<#P? 



MESNEV1-1 §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

3568. \Kv. (Jrtademki bu cemaat doaru olmak isiemez, bu butiin aciz hilmak 
ve ^alismak ne icindir?" 

Ya'ni, "Mademki bu Misir halki dogru ve miihtedi olmak istemez, o halde 
onlan aciz kilmak igin ba§lanna turlii tiirlii belalar musallat kilip, hayat-i diin- 
yeviyyelerinde aciz bir hale getirmek ve onlann hidayetlerine cali§mak ne 
igindir? Ve bunda ne faide vardir?" Sirr-i kadere vukuf ma'nasim mutazam- 
min olan Musa (a.s.)in bu talebi ve bu sozii li-hikmetin kendisinden bila-ih- 
tiyar sadir oldu. Zira hm-i da'vetde sirr-i kader, enbiya (a.s.)dan mesturdur. 
Eger mek§uf olsa da'vetlerine futur gelir. 

cf CJ.A 4 y*. ^k ^J cf c^ ^ ^ ^ ^ 

3569. Emir geldi ki; "CA/uK'a itttba ell ijMesruh olan son (joriiculucjU terk eil" 

"Me§ruh", meksuf ma'nasinadir. Ya'ni, "Musa (a.s.)a vahiy geldi ki, "Pey- 
gamberim olan Hz. Nuh'un fiiline muvafakat ve ittiba' et! Nazanna meksuf 
olan ehl-i Misir'in akibet-i ahvalini gormeyi terk et!" Nun (a.s.)m fiili bu idi ki, 
sure-i Nuh'daki ayet-i kenmede beyan buyurulur: \ji$ j UJ ,yy &y» J\ ^j Jtf 
(Nuh, 71/5) ya'ni, "Ya Rabbi! Ben kavmimi gece ve gundiiz da'vet ettim" ve 
Gw (i ^jj^i '(hJ Ui*i j\? (j^t- '^f* J\ f (Nuh, 71/8-9) ya'ni, "Sonra on- 
lan acrkdan agiga da'vet ettim. Ba'dehu yuksek sada ile i'lan ederek da'vet et- 
tim ve birer birer cagmp gizli gizli de da'vet ettim." 

3570. "Ondan tetjaful et hi, yolun da'vet edicisisin. "Tlellicj" emri vardxr, o bos 

[3585J -I // 

olmaz. 

"Tegaful", kasden gaflet gostermek demekdir. Ya'ni, "Ey Musa, sen o son 
goruciilukden kasden gaflet et ve gafil vaziyetini takm! Zira sen hidayet yo- 
lunun da'vetgisisin. Peygamberlere tarafimdan "Teblig et!" emri vardir. Bu 
"Teblig et!" emri bos degildir, benim bir hikmetime miisteniddir." Bu beyt-i 
§erifde, 'lJlji Jjii ^ 'j& J^-> Q\> (Maide, 5/67) ya'ni, "Ey Resulum! Sana inzal 
olunan §eyi teblig et!" ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur. Bu beytin ilk mis- 
rai Hind niishalannda, j»j j^b y •& j*-\ £■* ya'ni, "Sona bakma ki, sen yo- 
lun da'vetgisisin" suretindedir. Ve enbiyanin kaderden mahcubiyetleri hak~ 
kindaki izahat yukanda 3560 numarali beyitde gecti. 



*&$& 



AHMED AVNl KONUK 

yf- 0T_j g\Jr d\ Djf fljW- y ^LM jjI j> C-»Sn>- jij^ 

3571. Cn asagi hihmet hi, savin hu ilhahmdan o inatl ve o serheslih zahir 
olur." 

"IMh", ibram etmek; "lecac" inad etmek; "utuv", serkesjik ma'nalanna- 
dir. Ya'ni, "Ya Musa, senin bu da'vetdeki ilhah ve ibrammdan insanlann bir 
kisminin inadi ve serkesUgi tezahur eder. l§te ilhah ve isrardaki en a§agi hik- 
met-i ilahiyyem budur." 

Malum olsun ki, peygamberlerin da'vetlerindeki hikmet miiteaddiddir. 
Ezciimle, bir hikmet dahi budur ki, Rabbii'l-erbab olan Hak Teala hazretle- 
ri her biri bir rabb-i has olan esmasi ahkamindan marzi ve magzub olanla- 
rin temyizini irade buyurur. Bu temyiz ise zuhur-i ahkamindan sonra olur 
ve zuhur-i ahkamise, ba'de'l-imtihan miimkindir. Nitekim Hak Teala bu- 
yurur: iL^ ^U-i Ji^t JJr^LJ sCJij c/^ii j£t t^juii (Miilk, 67/2) ya'ni, "0 Allah 
Teala ki, oliimii ve diriligi, hanginizin ameli en guzeldir, diye sizi imtihan 
etmek igin yaratti." Ve keza buyurur: Jjsl* ^jlaLsJji jJL' J>- 'p&j&j (Muham- 
med, 47/31) ya'ni, "Sizden mucahid olanlan bilmek igin sizi imtihan ederiz." 
Eger mertebe-i azhar olan bu alem-i §ehadetde peygamberlerin da'vet-i mu- 
sirraneleri olmasa, her ayn-i sabitenin isti'dad ve kabiliyyet-i zatiyyesin- 
den ibaret olan huccet-i baliga fiilen zahir ve §iihud ile tevessiik edememi§ 
oluridi. 

ijj Ja! <u> j a J 1 J^\i j^ <J*>U?1 j jjj^jj 6 j 4^ ,\J 

3572. Ta hi Diahh'tn yol gosiermesi ve idlali hiitiin jirhalarin ehli uzerine 
zahir olur/' 

Ya'ni, Hakk'in ism-i Hadf'si ve ism-i Mudilll vardir. Alem-i §ehadet ise 
esma-i ilahiyyenin meclasi ve mazhandir. Ve bu mezahir-i kevniyyeden 
ba'zisi mazhar-i Celal ve ba'zisi mazhar-i Cemal'dir. Binaenaleyh halk muh- 
telif firkalara miinkasimdir. Enbiya ism-i Hadf'nin ve Iblis ism-i Mudill'in 
mazhar-i etemleridir. Enbiya bir taraftan halki hidayete da' vet eder; ve tblfs 
dahi iceriden dalalete te§vik eder. Enbiyanin da'veti zahirdir; ve Iblfs'in te§- 
viki ise naff ve batindir. Ve bu alem ism-i Zahir' in hiikmii altinda bulundu- 
gundan batinda olan asar ve ahkam zuhur etmek lazimdir. Binaenaleyh, en- 
biyanin da'vetdeki ilhah ve israrlanndan, batinda olan ehl-i hidayet ve ehl-i 
dalalet birbirinden temeyyiiz edip zahir olur. 



*$%&> 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVl-4 • 

3573. ^ilnltu. viicu&dan maksucl, izhar ili. Ona nasihaidan ve icjvadan imiihan 
laztmdu. 

"Mademki bu vucudat-i izafiyyeden maksud, kenz-i mahrlde olan sifat ve 
esma, ahkam ve asannin izhan idi; binaenaleyh, imtihan icin mu§evvik-i hi- 
dayet olan enbiyanin da'veti ve miivesvis-i dalalet olan Iblfs'in ilkaati lazim- 
dir." Nitekim yukanki beyitlerde izah olundu. 

3574. <$eytan gavayeie tlliah eder; $eyh hidayete ilhah eder. 

"Gavayet", azginlik ve dalalet demekdir. Ya'ni, "Imtihan icin §eytan insan- 
lann batminda onlan azginliga ve dalalete ilhah ve ibram eder. Ve enbiya ve 
onlann varisleri olan me§ayih-i hakikiyye zahiren hidayet tarafina ilhah ve 
ibram eder." Hz. Pfr efendimiz Fihi Mi Fih'in 12. faslinda bu ma'naya dair 
§6yle buyururlar: "Eger dikkatli bakar isen, fasik ve salih ve asi ve muti' ve 
§eytan ve melek hepsi Hakk'a kulluk ederlen Mesela padi§ah ister ki koleleri- 
ni bir-takim sebebler ile imtihan etsin, ta ki sebati olan kimdir ve sebatsiz olan 
kimdir? Meydana ciksin ve nik-ahd, bed-ahdden miimtaz olsun ve vefalisi ve- 
fasizdan aynlsin. Sebatlan zahir olmak igin onlara bir miivesvis ve muheyyic 
lazimdir; ve eger olmazsa onlann sebati nasil; zahir olur? lmdi o miivesvis ve 
muheyyic padi§aha kulluk eder. Qiinkii padi§ahm muradi onun boyle yapma- 
sidir. Ve sabiti gayr-i sabitden ayirmak ve sivrisinekler gidip onlann gayn kal- 
sm diye sivrisinekleri agaclardan ve baglardan kovmak igin onu gonderdi." 

3575. Uaktaki emr-i §ilcun milievali oldu, O^d ha$dan ha§a hep kan cjddi. 

"§ucun", hacet ma'nasma olan "§ecen" kelimesinin cem'idir. "§ecen", 
"huzim" ma'nasina da gelir. Bu ma'naya geldigi vakit cem'i "e§can" gelir. §u 
halde "emr-i §ucun", hacetlerin emri demekolur ve "sucun", "kuud" veznin- 
de masdar olduguna gore, bir adami mahzun ve gamnak etmek ma'nasina- 
dir. Nitekim, "§ecene'l-emru rulanen" ya'ni, "Emr fulana gamnak oldu" der- 
ler. Ya'ni, "Vaktaki Kibtiler'e gamnak olan emir mtitevalf oldu, ya'ni onlann 
belalan birbirini ta'kib etti, bu def a da bir bela-yi muakkib olmak iizere Nil 
nehri bastan ba§a kan oldu." 



*s£P?> 



AHMED AVNl KONUK 



(^ 



Kibtiler iizerine kann §edid olmasi ve Fir'avn'un 
Musa'dan §efaat taleb etmesi 



Bu siirh-i §erif Ankaravi nushasinda yokdur. Hind niishalannda miinde- 
ricdir. Fihristde kolayhk olmak uzere derc ettim. 

3576. O^ihayet jfir'avn ken&i nef style, ona geldi. Onunboyu iki hit olwp ona 
niyaz eyleii. 

Nil'in kan olmasi beliyyesi gerek Fir'avn'a ve gerek Kibtiler'e pek agir gel- 
diginden akibet Fir'avn bizzat Musa (a.s.)in huzuruna geldi ve egilip yalvar- 
maya ba§ladi da dedi 

■ ^ jI^I (^_jj Ij.U c — J ^* JlkL- {j\ f*^ L* ^IS' 

3577. L/Ci: 6t{ sulfan, hizim yavhgimiz seyi yavma! ^"Btzim. i$in soz ua&ma 
yiiz yokdur." 

Fir'avn niyaz ederek dedi ki: "Ey ma'na aleminin sultam! Bizim yaptigi- 
miz fenahga kar§i sen de bize fena muamele ve ceza etme! Biz sana o kadar 
serkesUk ve fenalik ettik ki, sana kar§i soz soylemeye ve bir §ey taleb etme- 
ye yuziimuz kalmadi." 

3578. "Sana -pare -pare ferman kabul eAici olurum. lien izzet ile- huy iutucu- 
yum, beni siki iutmal" 

Ya'ni, "Ya Musa! Eger dua edip bu belalan def edersen, senin fermanini 
ve emirlerini birdenbire ve def'aten degil, yava§ yava§ ve parga parga olarak 
kabul edici olurum. Zira ben izzet ve saltanat mevki'inde bulunmaya ahsmi- 
smi. Emirlerini def aten kabul etmek icin beni siki§tirma ve beni makam-i iz- 
zetimde tebeama kar§i zelil etme!" Bu siirh-i §enfdeki ebyat sure-i A'raf da 



<^cg> 



MESNEVM §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 



jj£j ^'Jui o^% (A'raf, 7/134) ya'nC "Onlann iizerine azab vaki' olduk- 
da, "Ya Musa, bizim igin senin indinde olan ahd ile dua et! Eger bizden bu 
azabi ke§f edersen sana iman edelim ve BenMsrail'i seninle beraber gonde- 
relim" dediler" ayet-i kenmesinin tefsiridir. 

3579. "Gy emln, duclacjini merhametle kvmildat, id hi bu alexin acjiz haglcmsin!" 

"Ate§fn agiz"dan murad, gazab-i ilahfdir. "Merhametle dudagin kimildan- 
masi" azab-i vaki' in refi hakkindaki hayir duadir. Ya'ni, "Ref -i azab hak- 
kinda hayir dua et ki, uzerimizden gazab-i ilahf kalksin!" demek olur. 

3580. ^Dedi: "^a Ulabbi, o beni aldattyor. sana alianmisi aldatuforl" 

Musa (a.s.) dedi: "Ya Rab, o Fir'avn beni aldatiyor. Zira bu azabi emrin ile 
merfu' olsa, o eger §ekavet-i ezeliyye ashabindan ise, yine iman etmeyecekdir. 
Ve sen bana "Halki ale's-seviyye da'vet et!" buyurdun. Ve §ekavet-i ezeliyye 
ashabim da'vetim, onlar hakkinda hicbir faideyi mucib olmayacagindan mah- 
za hikmet-i ilahiyyen yiiziinden ben sana aldanmis, oluyorum. Eger o da refi 
azabdan sonra iman etmezse sana aldanmis. olan ben kulunu aldatmis, oluyor." 

3581. KKr Dinleyeyim mi? ^fiahud ben de onun hud'asini vereyim mi? Ta ki o 
fer' $ehici ash bilsinl' 

Ya'ni, "Ya Rab, Fir'avn 'un rica ve iltimasini kabul edeyim mi? Yoksa ben 
de onun hilesine mukabele edeyim mi? Ta ki o hilenin aslim ve men§e'ini ve 
kendi hilesinin bu asildan fer' oldugunu bilsin!" 

3582. "jiird her bir mekr ve hilenin ash bizim indimizdedir . Diet ne hi i of- 
rak iizerindedir, onun ash semadandu ." 

Ya'ni, "Her bir mekri ve hileyi izhar eden bizim izaff olan viicudumuzdur. 
Fakat her ne ki -toprak iizerindedir ve viicud-i izaff aleminde zahirdir, onun 
ash ve hakfkati a'yan-i sabite alemindedir." 



CNe^a 



AHMED AVNl KONUK 

jlpcuJ jjj j\ j|jj| jX- Ji-j Ob *^ ijj-j tlL- oTj>- C-aT 

3583. Diak buyurdw. "0 kopek ona da degmez. DCopeyin online uzakdan ke- 
mik at!" 

Hak buyurdu ki: "Ya Musa! kopek mesrebinde olan Fir'avn, hfle ile 
mukabeleye deger bir §ahsiyet degildir. Zira hfle ile mukabele etmek onun 
§ahsina ehemmiyet vermek demek olur. bu ehemmiyete layik degildir. Bi- 
naenaleyh, onun matlubu hazz-i nefsanisidir. Binaenaleyh uzakdan kemik 
atmak mesabesinde olan matlubunu is'af et!" 

Ui J>*£ jl"^/ Aa^ I j \£\>- \j Lap jT jL>v J** 

3584. "Diaydi, o asayi kimildat, id ki topraklar gekircjelerin fend ettigi her $e- 
yi geri versin!" 

"0 asam, oekirgeden harab olan onlann tarlalan iizerine hareket ettir. 
Toprak onlann mahv olan ekinlerini geriye versin!" 

aJI Ji-lJ (ji>- Jjwj I; ftLu- HjS' Ol*j jj L^JU 0' j 

3585. lf Ue o $ekirgeler derhal siyah olsun, id ki halk S^llah'in tehdtlini gorsun!" 

"Sana mu'cize olarak verdigim asanin tahriki yiiziinden tarlalara miistev- 
li olan cekirgeler derhal kapkara bir hale gelip mahv olsunlar! Ve neticede de 
halk Allah Teala hazretlerinin a'yanin suretlerini nasil tebdil ettigini gorsun!" 

3586. ! ,Zira muhakkak benim i$in sebeblere hdcet yokdur. O sebeb hicdb ve 
verde i$indir." 

3587. 'Ta ki tabu, yiiziinii ildca vura; id ki miinectim yiiziinii yildiza Revive!" 

Ya'ni, "Tedbfrat-i ilahiyyem icin sebeblere hacet yokdur. Murad ettigim 
vakit, derhal atesj suya ve suyu da ate§e kalb ederim. Aiem-i suretde birta- 
kim sebebleri ehl-i gafletin gozlerine ve akillarma hicab ve perde olmak icm 
vaz' ettim. Erbab-i gafletden olan tabfiyyun faideyi ve zaran tabiatdan bildik- 
leri icin hasta olduklan vakit stfayi ilagdan beklesinler ve miineccimler dahi o 
uguru ve ugursuzlugu yildizlann te'sfrine atfettiklerinden onlar da yiizlerini 
bu yildizlara cevirsinler!" 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VIII. CiLT • MESNEVf-4 • 

3588. "Ta ki, miinafih harisliginden sabahleyin kesad korkusundan dolayi pa- 
zara gelsin! 

"Kesad", meta'in revagsizhgi ve musterisizlik demekdir. Ya'ni, "Munafik 
dahi nzkini Rezzak'dan degil, belki esbabdan ve ahm ve satimin revacindan 
bildiginden kesad korkusu ile hirsindan dolayi sabahleyin erkenden gar§rya 
ko§up, dukkamni agsin!" 

3589. u< JCulluk eimemis ve yiizu yvkanmamis olan lokma isteyici, cehennemin 
lokmasi olmusdur." 

"Hahk'min rezzakligini unutmus, ve nzkini sebebden bilmis, olan o rmina- 
fik nans, sabah namazim bile kilmamis, ve abdest ahp yiizunu de yikamami§- 
dir. Lokma arkasinda ko§an bu munafik, bu i'tikad ve hali ile cehennemin 
lokmasi olmu§dur." 

3590. Diuiamdan otlayia olan o kuzu arbi, avamm cam yiyici ve yenilmis aeldi. 

"Hutam", esbab ve sermaye ve mal-i diinyevi ve ot kinntilan demekdir. 
Burada "ot kmntilan" ma'nasinadir. "Avamin cam ot parcalanm yiyen bir 
kuzuya benzer. Kuzu yer ve sonra da onu kesip yerler." 

3591. kuzu otlar; ve kasav, "0 bizim icin murad yayragini otlar" diye saddtr. 

"Berg", yaprak ma'nasina geldigi gibi, diger bircok ma'nalan daha vardir. 
Burada "revnak" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Kuzu otlar; ve onu kesecek 
olan kasap dahi, "0 bizim igin otlayip semizleniyor ve bizim muradimizm 
revnakini te'min ediyor" diye sevinir. 

3592. ^emeklikde cehennemin isini isliyorsun. DCendini onun icin semiz yapi- 
yorsun. 

Ya'ni, ehl-i gaflet cehennemin gidasidir, cehennem onlara doymaz. Nite- 
kim Kaf suresinde: jjJ. '^ J* Jji : j ot£i y '^i Jji }# (Kaf, 50/30) ya'ni, 



<^» 



AHMED AVNl KONUK 

"Biz yevm-i kiyametde cehenneme, "Doldun mu?" diye hitab ederiz. "Da- 
ha var mi?" der!" buyurulur. Ve daima bogazryla me§gul olanlann yeri ce- 
hennem olacagi ]hJ J}* jUf, f u!0i jK : ur ojtij (Muhammed, 47/12) ya'ni, 
"Hayvanat-i ehliyyenin yedigi gibi yerler; ve onlann makami nardir" ayet-i 
kerfmesinde beyan buyurulur. Ya'ni, "Ey gafil yemek ve icmekle me§guliyet 
hususunda me§rebin ve tabfatin, cehennemin me§reb ve tabfatidir. Cins cin- 
se meyletmek bir kaide oldugundan sen de kendini me§rebine muvafik olan 
cehennem igin besliyorsun." 

} 3 / ^ J J ^J ^ L " xr- ^~*^ Is jjj c/ *r- j^ 

3593. ZKendi isini yay, gula-yt hikmeti otla! Ta ki herr ii ferli kalh semiz olsun! 

Cehenneme gida olmak isjni birak da kendine lazim olan i§i iste; ve ken- 
dine lazim olan i§, ruhun gidasi ve nzki olan ilim ve hikmet tahsilidir. Bu ilim 
ve hikmet gidasindan kerli ferli olan kalbin semiz olur, ya'ni, kalbin nur-i ya- 
km ile dolar. 

3594. Tenin yemesi hu yemege mani'dir. Can tacir gibi ve cisim yol vurucu. gi- 
hiclir. 

Gida-yi sun ile i§tigal bu gtda-yi ruhanfyi yemeye mani'dir. Can bir tacir 
gibi ilim ve ma'rifet meta'ini toplamaya bakar. Cisim dahi yol vuran hirsizlar 
gibi onu soymak ister. 

3595. lacirin isigi o vakit yanmxsdvr ki, yol vurucu odun gibi uanmi§ ola. 

Tacirin ticaretinin revaci yol vuran hirsizlann faaliyeti miinkesir oldugu 
vakit parlar. Bunun gibi cismin kuvveti ve faaliyeti azalirsa, ruhun nuru ve 
kuweti tezahur eder. 

3596. XAta sen o aktlsin ve haki akil ortucudiir. ZKendini zayi' etme, bo§ yere 
cahsma! 

Zira sen bu cism-i unsunden ibaret degilsin. Ancak o cisme taalluk etmis. 
olan akilsin. Bu cism-i sun o akil denilen ma'nayi ortiiciidur. Binaenaleyh, 



'sgpj* 



pp*" MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

rehzen olan cisme hizmet edip kendini zayi' etrae ve cisme hizmet suretiyle 
bo§ yere cali§ma! 

'3597. IZil ki, her §ehvet §arab ve esrar gibi akil perdesidir; ve akil ondan deli olur. 

"Beng", keten ve kendir yapragmdan yapilan esrardir. "Deng", hayran, 
dfvane ve bfhu§ ma'nastnadir. "Ey gafil bil ki, her §ehvet ve hazz-i nefsani 
§arab ve esrar gibi insam sarho§ edip akhn perdesi olur; ve insanin muhake- 
mesinde selamet birakmaz; ve en akilli bir adam o haz ve §ehveti yuziinden 
deli gibi olur." .. 

3598. )Jfl(iwz $arab aklin sermestlicji degildir. Dier ne §ey ki sehevdmdir, gozii 
ve kulagi haalar. 

Ya'ni, insam sarhos, edip aklmi bozan §ey, yalniz §arab degildir. Nefsin 
her arzusu gozii ve kulagi baglar. Miibtela-yi §ehvet-i nefsani olan kimsenin 
gozii dogru gormez ve kulagi da dogru sozii dinlemez. Beyit: 

c^mS jL^& 0L^»- jj $$£ /*ji<t* dl»j d\ ^s* tiy? ^f- j* <J*j£ tJ»-~* £\ *' ■ 

"Ah, eger her bir haram §arab gibi sarho§luk eseri izhar edeydi, o zaman ci- 
handa kimin ayik oldugu ma 'lum olurdu!" 

3599. seulan sarab icmekden uzak idi. tekebburden ve inkardan sarhos idi. 

§eytan insanlann igtigi sarabi igip sarhos, olmakdan uzak idi. Zfra onun 
biinye-i viicudu buna miisaid degildir. Bununla beraber sarhos, idi, akil ve 
muhakemesi bozuk idi. Zira nefsinin hazzi ve §ehveti olan tekebburden ve 
inkardan sarhos. olmu§ idi. 

3600. Sarhos o olur ki, onu goriir ki yokdur; alhn gbriiniir o sey ki, bakir ve de- 

[3615] • i- 

mirdxr. 

Sarhos, o kimsedir ki, yok olan seyi var goriir. Mesela bakir ve demir olan 
bir §eyi altin goriir. Ve keza bu vucudat-i izafiyyeyi mustakil gorenler de sar- 



*$%&> 



AHMED AVNI KONUK 

hostar taifesine mulhakdir. Zira akl-i selim ile muhakeme olunursa kopiik me- 
sabesindedir. Ona istiklal vermek akilsizhk ve sarho§lukdur. Ve hele bu vucu- 
da istinaden kibir ve uciib da'vasi busbiitim muhakeme noksanindandir. 

3601. 13u sbziln nihayeii yokdur. By uM,u$a, dudak ktmildat, id hi onlar di$a- 
n gelsin! 



C^ 



Musa (a.s.)m dua etmesi ve ekinliklerin ye§il 
olmasi ve yagmur gelmesi 



Bu siinVi §erff Ankaravi niishasinda yokdur. Hind niishalannda mevcud- 
dur. 

J5602. Ot/ie t/apii, o demde zemvn dahi sunbiileden ve iri tanelerden ye§il oldu. 

Musa (a.s.) Fir'avn'un tazarru'u iizerine dua etti. Derhal tarlalar ba§aklar- 
dan ve iri bugday tanelerinden yemye§il oldu. 

jji3\ 9" yr jl »■> y aJoi Jas»*S yu d\ O J j3 JJ-ilal jAjl 

3603. cemaat gtdaya dii§tuler. \JCdltk g'6rmu§ ve dm l-hakaraan olmu§ idiler. 

"Lut" , leziz olan taam aksamindan gida; "nefer", cemaat; "cuu'l-bakar" 
bir illetin adidir ki, bu illete mubtela olan doymak bilmez. Ya'ni, "0 kitlikdan 
kurtulan cemaat yemeye ve icmeye du§tliler. Zira yemeye doymamak illeti- 
ne mubtela olmu§ ve aglikdan 61mu§ idiler." 

3604. deme mensvb olan adem ve hayvan, birkac gun aiadan doyunca yediler. 



egX^ 



MESNEVI-i SERtF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

Ya'ni, o zaman iginde bulunan gerek mii'min ve gerek kafir bilciimle in- 
sanlar ve hayvanat-i saire o ata-yi umumi-i Uahiden doya doya yediler. 

3605. Uaklaki, harm doldu ve ni'mete $attdar ve o zarurei gitti ve sonra tagi 
oliular. 

Bu bevt-i §enfde sure-i lsra'da olan, iSr, vb* i$Ej '^^! olJui Ji £3 liij 
UjJ oir jj^i iU. (isra, 17/83) ya'ni, "Biz insana i'n'am ettigifniz 'vakit yiiz ge- 
virir ve kendi tarafina uzakla§ir. Ve ona ser temas ettigi vakit me'yus olur" 
ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Vaktaki Musa (a.s.)in duasiyla 
onlar kitlikdan kurtuldu ve ni'met-i ilahiyyeye miistagrak oldular, o zaruret 
hali bertaraf oldu." Mezkur ayet-i kerime mucibince ondan sonra kendi ne- 
fislerinin ahkami tarafina tevecciih edip vine azdilar ve inkara ba§ladilar. 

3606. O^efis Jir'avn'dur, agah ol! Onu ioh, eime, taki o eski kiifru hatua ge- 
tirmeue. 

Nefis Fir'avn mesrebindedir, onun bu me§rebinden agah ol da, onu tok bir 
halde tutma! Zira o aghk ile zelil olup tazarru' eder. Doydugu vakit, kuwet 
kesb edip kufran-i ni'met eder ve eski isyan ve serkesHgine avdet eder. 

3607. JAiesin harareti ohnakstzin nefis latif olmaz. c Demir l aiescten kor gihi 
olmadikga saktn dovme! 

Riyazet ve miicahede atesmin harareti olmadikga nefis latif olmaz. Bina- 
enaleyh tarik-i ilahiye siilukde muvaffak olmak istersen onu evvela bu ri- 
yazet atesjyle yumusat. Nitekim demir, atesde kizip kor gibi olmadikga do- 
yiilmez. 

M-** ^.j^ls* c—ii^-. j*T OUT J~* tf c~~J c-pU^ 

3608. Cisim agliksiz hareket edici degiUir, hil ki soguk demiri dSvuyorsun. 

Cisim ag olmadikga Hakk'a muteveccihen hareket edici degildir. Ey salik 
eger tokluk ile tarik-i Hakk'a stiluk edeyim dersen, senin bu fiilin soguk de- 
miri dovmek kabilinden olur. 



o&P? 



AHMED AVNt KONUK 

jb J^j* il)UL~* JiA x%1y*j _jl jlj j\j x'Lj jj x^ jS* 

3609. Gger aglasa ve eger zar zar feryaA etse, o miisluman olmak isiemez, akil tut! 

nefis bela vaktinde aglasa ve zar zar feryad etse, ey salik aklini ba§ina 
al, onun feryadi ve aglamasi muvakkatdir. Bela gegtikden sonra yine kendi 
zevkine ve hazzina riicu* eder ve asla musluman olmak istemez. Zira Hakk'a 
inkiyad onun §anindan degildir. 

3610. O ]Jir'avn gibidir, kdltk i$inde oyle CM^usamn oniine temelluk edici 
[3625] , , 1 , 

olarak bas koyar. 

Xj oj£~»\ c-^lx! jU _^- ^ ^j-i ^pI1> _jl Xi ^cu«** o jj^- 

3611. \Jahtaki mustagni oldu, o lagi olur. Gsek yukiinu atiigi vakit $ijte atar. 

"Eskize", at ve e§ek ve katir gibi hayvanlann sigramasi ve gifte atmasi 
ma'nasinadir. Ya'ni, "Nefis e§ek gibidir. Sirtmdaki bela ve mihnet yukiinu 
atip rahata eri§tigi vakit zip zip sigramaya ve gifte atmaya basjar." Bu beyt-i 
§erifde sure-i Alak'da olan, JiL\ »(, ji J&J olJui oi vEr (Alak, 96/6-7) ya'ni, 
"Hakka ki insan kendisini mustagni gordiikde tugyan eder" ayet-i kenmesi- 
ne i§aret buyurulur. 

3612. Dtndi onun isi, kendinin o ah ii zariliklerinden ileri gittigi vakit onu 
unutmasi olur. 

"Pf§-reften-kar", i§ husn-i neticeye varmakdan kinayedir. Ya'ni, "Nefsin 
ba§indan o bela kalkip aglayip zirlamasi hixsn-i netfceye vasil oldugu vakit, 
o ewelki hali unutmasi olur. Zira bir hal ve §an iginde istigrak, evvelki halin 
nisyanini mucib olur." 

*jj ^y*~ j- 1 (*-^ ^ <^j ^i ^y- <Ja-^ j j ^ iS^j* W^" 

3613. Senelerce bir adam ki hir sehirde olur, bir zaman ki gozu hir ril'ydya gider. 

5y±- j^m XLj (jiol; jJ ?*-* X J tjJLj ji_ j\ X-J J>*J2 j%£> 

3614. iyi ve kolii dolu bir sekir goriir. Onun hahrina asla kendi sehri gelmez. 



MESNEVI-i §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

jyf fi Uoji ja 0To~~J y j^ ji 1 f 1 ^Ji U- 01 ^ 4S" 

3615. r Demez ki, wr Ben orada olmu§ 'dim. ^u i/eni §ehir henim layigtm degil- 
dir, hurada mahbusum!" 

y>- j S-IJUl C— » aJu J"^" (ji' J- 1 (♦■* j' ***"& ^J^ ^ *^' 3 ^^S" J* 

3616. 1?e&.i oi/ie ^£?tr ki, o daima kendisi, hem de onun ibda'i ve huyu o ?e/ur 
dedir. 

Bu dort beyt-i §erif bir misal olarak irad buyurulmusdur. Mesela bir 
adam senelerce bir §ehirde ya§ar ve o §ehrin ahvali ile ulfet eder. §ehir 
icinde uykuya daldigi vakit, rii'yasinda iyi ve kottt §eyler ile dolu bir §ehir 
goriir. Ve rii'yasinda gordiigii bu §ehrin ahvalinde miistagrak olur. Uyanik- 
hk halindeki §ehri asla hatinna gelmez ve demez ki; "Yahu! Ben o §ehirde 
ya§amakda idim. Bu yeni §ehir benim zevkim degildir. Burada mahbus kal- 
dim." Beiki kendisini o rii'yada gordiigii sehir halkindan addeder; ve bilir 
ki, kendinin zuhuru ve huyu ve iilfeti o §ehirdedir. Zira kendisi rii'yada 
gordugu bu suret sebebiyle uyaniklikda ya§adigi §ehirden hicaba diismii§- 
diir. 

361 7. O^e adtbdir, eger ruh evvelce kendisine mesken ve m&ad olan kendi mev- 
hnlanm, 

^b^w- \j j&-\ y* -^y j^jy ^y*" yt ^ o£ *\i *j^ij* 

3618. ur Bu diinya rii'ya gdjidir, hului yddizlan driiugu gtbi brier'" diye hatua 
getirmiyor. 

Bir hal iginde istigrak, evvelki halin hicabi oldugunun delflidir ki, eger ruh 
evvelce kendisinin meskeni ve dogum mahalli olan kendi mevtmlanm, "Bu 
diinya rii'yada goriilen suretlere benzer. Bu suver-i dunyeviyye, bulut yildiz- 
lann hicabi ve perdesi oldugu gibi benim evvelki meskenimi ve vatammi drt- 
musdiir ve hicab olmusdur" diye hatira getirmezse acib degildir. 

"usjjl; jl iij^ j\ \jt>sy7 *&£ b ^A^ ai^^ *~0\= ; - 

3619. Diususiyle ruh, bu kadar §ehirler tejjmi§dir; onun derkinden tozlar siipii- 
rulmemi§dir. 



AHMED AVNl KONUK ^¥§ 

"Hususiyle ruh-i insani birgok §ehirler tepmi§ ve oralardan gecmisdir; ve 
onun idrakinden gectigi §ehirlerin tozlan el-an supurulmemi§dir." Nitekim 
gectigi yollar ve §ehirler atfdeki surh-i §erifde mezkurdur. Ba'zi niishalarda 
"derk" yerine "kiih" yazilmi§dir. Murad, kalb olur. Ya'ni, "tozlar onun kal- 
binden supurulmemi§dir" demekdir. 

3620. D$ii\iad harr etmemi§dir , ta ki kalbi saf ola ve macerayi gore I 

' Ruhun kalbi kesret tozlanyla kirlenmi§dir ve bu tozlan temizlemek igin 
hararetli bir suretde ictihad etmemis, ve cali§marm§dtr, ta ki onun kalbi saf ola 
ve sefere giktigi andan i'tibaren kendi iizerinden cereyan etmi§ olan ahvale 
ve etvara vakif ola! 

362 1 . *Ve onun gonlii sir hurcundan hasim disan $ikara, a$ik olan goz evveli ve 
ahiri gore! 

"Bah§", burc ma'nasinadir. Ister kale burcu ve ister felek burcu olsun 
(Burhan) . Ruhun kalbinden kesret tozlan temizlenmemis, ki, esrar-i ilahiyye 
burcundan basini disan gikarsin da kendi seferinin evvelini ve ahirini gore- 
bilsin. Hind niishalannda "bah§" yerine "bahr" vaki'dir. "Sir deryasindan ba§ 
cikarsin" demek olur. 



Ibtida cihetinden Adem'in hilkatinin tavirlan ve menzilleri 



3622. Gvvela cemdd ihlimine gelmi§dir; ve cemddlikdan nehdtliga dustii. 

Ya'ni, ruh-i insani mertebe-i ervahtan evvela cemad iklimine gelmi§dir; ve 
cemadlik mertebesinden dahi nebatlik mertebesine dustii. 



*m& 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • "^19 

*j? J 1 *JJ^ ^ c^^ jj i j^' J** Jfc J^ 1 ^~* 

3623. Senelerce nebatlikda omur yaph, halbuki cenkden dolayt cemadhkdan ya- 
da fletirmedi. 

Ya'ni, ruh-i insani bircok muddet topragi te§kfl eden anasir-i basita ale- 
minde dolasti; ve senelerce de nebathk mertebesine intikal edip ya§adi. Ne- 
bathk mertebesinde iken bu mertebenin icabi olan cenk ve cidal icinde kahp, 
evvelce cemadhk mertebesinde bulundugunu asla hatinna getirmedi. 

JiL; gA ^U JU- (jiX'U iU» ^jr- <> dy? ^U j j 

3624. Ue nebatltkdan hayvanhcja du§tugu vakit nebathk. hali onun hatinna ni\ 
gelmedi. 

"Ve senelerce ya§adigi nebathk mertebesinden hayvanhga du§tiigu vakit 
evvelce bulundugu nebathk hali asla onun hatinna gelmedi. Hayvanhk mer- 
tebesinin zevki ve duygulan icinde mustagrak oldu." Bu beyitlerin nazfri III. 
cildde 3887'den 3892 numarasina kadar olan ebyat-i §enfede gecti. 

3625. JAncok bir meyilden gayn ki, onun tarafina tutar, hususiyle hahar ve 
zaymuran vaktinde. 

"Zaymuran", feslegen yapraklan ma'nasinadir. Ya'ni, "Hayvanhk merte- 
besinde iken nebat mertebesini tahattur etmez. Fakat onda nebat tarafina bir 
meyl-i tabu vardir. Hususiyle bahar mevsimi gelip yesUlikler kemal-i letafet 
ve taravetle nesv u nema buldugu ve feslegenler top top fi§kirdigi vakit, hay- 
vanm bu nebatata meyli daha ziyade mahsus olur." 

OLJ ji JiilJJ iy>- J*, j** Olj^L. I 015'jjS' J~* y?^* 

3626. Qocuhlann analarina meyli gibi hi, kadinin sutiine kendi meylinin sirn- 
nx hilmez. 

"Hayvanin nebata meyli cocuklann analanna meyli gibidir. Cocuk, anasi 
olan kadinin sutiine kendi meylinin sirnni nasil bilmezse, hayvan dahi neba- 
ta olan meylinin sirnni oylece bilmez." "Liban", kadin sutii ve emzirmek 
ma'nalannadir. 



c ^> 



AHMED AVNI KONUK 

-Vn* ^^> £>\yr jj &\ <Sj** \j* y j* Jt>j&* J** j>*-*-* 

3627. Dier yeni murtiin o talihi a$ik, §eref sah&i tarafina meyl-i miifriti gibi... 

"Civan-baht-i mecfd", makam-i ir§adda bulunan insan-i kamilin sifaadir. 
"Talihi agik" ta'biriyle ilm-i ilahfde sabit olan isti'dadimn kemaline i§aret bu- 
yurulur. Bu insan-i kamilin ruh-i kiillisi bircok ervah-i cuz'iyyenin imami ve 
anasi mesabesindedir. Kendi miirsjdine bu alem-i kesifde musadif oldugu va- 
kit, bu ervah-i ciiz'iyye, gocuklann analanna meyli gibi meyleder. Ve onun 
bu meyli, mufrit olup onu kendi mursjdinden kimse ayiramaz. 

3628. niiinun ciiz' olan akh o hull olan ahddaniir. ^u saye-nin hareheti o gul 
dahndandu. 

Ma'lum olsun ki, viicud-i hakiki-i Hak ahadiyet, vahdet, vahidiyet merte- 
belerinde vitriyyet iizere olup libas-i gayriyyet ile mertebe-i ruhiyyete tenez- 
ziilunde §ef iyyetle muttasifdir. Ve bu §ef iyyet kullu'l-kiill olan ruh-i Mu- 
hammedi ile zahirdir. Binaenaleyh, bu §ef iyyet ve isneyniyet bir emir ve bir 
§e'n-i ilahiden ibaretdir. Onun igin Kur'an-i Kerfm'de, '^)\ jS p^Ji & jijJuT) 
&j A o* (lsra, 1 7/85) ya'ni, "Sana ruhdan sual ediyorlar. "Rabbimin emir ve 
§e'nidir!" diye cevab ver!" buyurulur. Badehu kullu'l-kiill olan bu ruh-i Mu- 
hammedi'de bilciimle enbiya ve evliya hazaratinin ervah-i kiilliyyeleri mute- 
ayyin olmu§ ve onlardan dahi her birine tabi' olan umemin ervah-i ciiz'iyye- 
leri taayyiin etmi§dir. Ve akil ruhun sifati oldugundan, bu ruh-i Muhamme- 
di'ye "akl-i kiill" dahi derler. "Halife-i ula", "terciiman-i ilahf", "miftah-i vii- 
cud", "kalem-i icad", "ciind-i ervah" sifatlanyla da tavsif ederler. tmdi bu er- 
vah-i cuz'iyyenin akl-i cuz'fleri kendilerinin tabi' oldugu akl-i kiilldendir. Ve 
onlar "golge", ve tabi' olduklan insan-i kamil "giil dak" mesabesindedir. Ve 
bu giil dah, giil agaci mesabesinde olan kulliil-kull olan ruh-i Muhamme- 
df'ye merbutdur. 

yrj CU~o»- j J^ j* JJU ^ jl ji ' jA iyt* Jito J*\ Ail* 

3629. Onun sayesi nihayel onda jani olur. j^inaenaleyh, meylin ve ciist ii dl- 
nun simni hilir. 

Ya'ni, insan-i kamilin ruhunun ve aklinin ciiz'ii ve sayesi olan ve meyl-i 
miifrit ile bu insan-i kamile meyleden salik, akibet bu ifrat-i meylinin netice- 



*<&$&> 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVt-4, • 

si olarak o kamilde fani olur ki, buna lisan-i sufiyyede "fena fi'§-§eyh" der- 
ler. i§te bu "fena" neticesinde salik o kamile olan meylinin sirnni ve hikme- 
tini ve ciist u cusunun ashni bilir ve anlar. 

3630. By iyi talihli! <S%gaan iaknin gotyesi, eger hu ac)a$ kimddamazsa ne va- 
kil kimiliar? 

"Ey isti'dad-i ezelisi yiiksek olan salik! Senin tabi' oldugun mur§id-i ka- 
mil, kiillu'1-kull olan akl-i Muhammedi agacinin dalidir. Sen de bu dalin gol- 
gesisin. Bu agac. kimildarsa dal dahi kimildar ve dalin kimildamasindan sen 
dahi kimildarsin." Ya'ni sendeki bu meyM mufrit senden degildir. Belki seni 
tahrik eden asillardandir, demek olur. 

3631. Didlik onu tekrar hayvandan insanlih tarafina $ekli ki sen onu hilirsin. 

Ya'ni, ruh-i insani evvela cemad, ba'dehu nebat, ba'dehu hayvan merte- 
belerine geldi. Soma onu Halik'i tekrar insanhk mertebesine gekti ki, sen bu 
mertebe-i insanda o Halik Teala hazretlerinin viicud-i vahid-i hakikisini bilir 
ve idrak edersin. 

MaTum olsun ki, hilkat-i Adem hakkinda dort kavil vardir: 

Birincisi, Kur'an-i Kerim'in ve ahadis-i nebeviyyenin maani-i zahiresi 
iizerine mufessirfn-i kiram taraflanndan beyan buyurulan kavildir. Bunda 
ehl-i kitabin ciimlesi muttefikdir. Miicmelen beyani budur ki: Hak Teala 
hazretleri hey'et-i alemi butiin levazirm ile halk ve ikmal buyurdukdan son- 
ra Adem'in suret-i cesedini "hame-i mesnun"dan, ya'ni "yillanmi§, kokmus, 
gamur"dan tesviye edip ona ruh nefh etti. Sonra onu cennetden ihrac. edip 
ruy-i zemme indirdi. Ve Havva'yi onun dil'-i eyserinden yaratdi. Adem ile 
Havva arasinda bi't-tenasiil nev'-i benf-Adem tiiredi. Ehl-i tefsirin kavline 
gore hilkat-i Adem'den bu ana degin yedi bin sene kadar bir muddet gec- 
mi§dir. 

Ikincisi, Kur'an-i Kerim'in ve ahadis-i §enfenin maani-i batinesi iizerine 
ka§if-i.esrar-i ilahiyye olan muhakkikfh hazarati tarafmdan beyan buyurulan 
kavildir. Cenab-i Ni'metullah (k.s.) hazretleri sure-i Nuh'da olan, y <S^\ ^j 
b'u j,'J}\ (Nuh, 71/17) ["Allah sizi de yerden bitki olarak bitirmisti'r"] ayet-i 
kerfmesinin tefsfrinde §6yle buyururlar.- Ip(>i ^^j uui b-ui j*ji\ ^ ^i &\ 



G^^a 



AHMED AVNl KONUK 
otj jjp V U \jjytj ^JV! UJlj 4*^1 v> J' *i_r~& i?j j* \jfir* yuJ! U^^l j-* ( »^ilS*- 

jjiu ^Ji Js. ja+ Nj c^w oil Vj ya'ni, "Allah Teala sizi arzdan ibdai olarak bi- 
tirmek suretiyle inbat eyledi, Ve sizi enva' ve esnaf olarak yapti. Evvela ne- 
bat cinsinden, saniyen hayvan ve sonra da fman ve ma'rifete kabil insan 
oluncaya kadar terbiye etti. Ba'dehu riitbe-i beseriyyeden mertebe-i hilafete 
ve niyabet-i ilahiyyeye irtikaniz ve goz gormedik ve kulak iskmedik ve 
kalb-i be§ere hutur etmedik seye faiz olmaniz icm size tekalff-i §akkayi tek- 
lif etti." Bu tefsfr bu ebyat-i serifenin mealine tamamiyle mutabikdir. 

Uciincusu, Adem istihalat neticesinde tedrici olarak degil, belki toprakdan 
def i olarak halk buyurulmusdur. Bedreddin Simavi (k.s.) kitab-i VMdaCm- 
da bu kavle zahibdir. 

Dordiincusii, tedkik-i miistehasata nazaran tarih-i tabi! ulemasmin kavil- 
leridir. Bu akval-i erbaanin tafsili fakir tarafmdan Fususu'I-Hikem'e yazilan 
serhin mukaddimesinde on birinci faslin on birinci vashnda miindericdir. Bu- 
rada zikri uzun olur. imdi nev'-i beni-Adem sath-i arz iizerinde zikrolunan bu 
dort kavilden hangisi vechiyle halk edilmis. olursa olsun mahlukat-i arziyye- 
nin kaffesine faik ve ciimlesinden mukerrem ve esrefdir. Bu etvar-i hilkatden 
higbirisi Allah Ziilcelal'in varhgi ve melaikesinin viicudunu ve resullerini ve 
kitablanm ve yevm-i ahireti ve kaza ve kaderi ve ba'de'1-mevt ba'si inkara 
sebeb olamaz. 

cJ j j Lib j J5U- dy^\ -C l>" <i**j *^»\ Li *-l*l ^la^-*-* 

3632. IZoyle iklimden iklime qiiii. £%ktbet §imdi akil ve drif ve kavt oldu. 

Ruh-i insanf cemad ve nebat ve hayvan iklimlerini dola§ti, sonra insani- 
yet iklimine geldi. Ve insaniyet ikliminde dahi evvela nutfe, sonra aleka ve 
sonra mudga ve sonra insan §eklinde bir cenfn olup rahm-i maderden dogdu; 
ve cocukiuk ve §ebabet ve kehl tavirlanm gegirip akibet akil ve arif ve cesim 
ve kaviyyu'l-biinye oldu. 

3633. Ona evvelki akillan yad etmek yokdur. ^Bu. akilAan dahi ona iahawul 
eimek vardu. 

Ruh-i insani evvelce bulundugu meratibdeki akillann derecesini idrak ve 
tahattur edemez. Ve ancak mertebe-i insaniyyedeki akhn tavnna vakif olur. 



c^P? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

Imdi o ruh-i insaniye bu aklin tavrindan dahi tahavviil etmek icab eder. Zi- 
ra ruhun seferi tamam olmamisdir. Onun meratib-i niizulii oldugu gibi me- 
ratib-i urucu da zaruridir. 

<_-*wJl ji Jjlj Jjtf. jljl^* J^a> <-Jb j <jPf>- J. J^ Jij -^*j ^ 

3634. O^ihayet hus ve ialeb Aolu olan hu akildan kuriulur. ^ul-aceb olan yiiz 
hinlerce akd goriir. 

Run nihayet mertebe-i insaniyyede hirs ve taleb ile dolu olan bu akl-i ma- 
a§dan kurtulur. Ve bu akil tavnnin haricinde olan ve pek acib bulunan bircok 
akillar goriir. Zira bu akl-i maa§ alem-i kesafetteki kuyud-i tabiat dairesinde 
mahbusdur; ve zaman ve mekan ve cihat ile mukayyeddir; ve bu akil bast-i 
zaman ve tayy-i mekan gibi ahvali bafd ve acib goriir. Vaktaki ruh bu akil- 
dan kurtulur, ona bu gibi ahval acib gelmez. 

3635. [}er$i uyumus oltlu ve evvelden nasi oliu. Onu kenAi nisyam i^inde ne 
vakit hirakirlarl 

Gerci ruh-i insani bu be§eriyet mertebesinde evvelki hali unutucu oldu ve 
bu mertebenin tavn icinde uyumus, oldu ve gaflete dii§tii. Fakat onu kendi- 
nin bu unutkanligi icinde asla birakmazlar. 

3636. Tekrar onu o uykudan uyamklicja $ekerler hi, alemin re'yi iizerine ris- 
hancl eder. 

"0 ruhu tekrar bu be§eriyet mertebesinde dalmi§ oldugu gaflet uykusun- 
dan uyandinrlar. Uyandikdan sonra uykuda olanlann re'y ve fikri ile istihza 
eder." "Ri§-hand", sakala giiliicii ma'nasinda vasf-i terkibidir, istihza etmek- 
den kinayedir. Uykuda olmak akl-i maa§in tavn dairesinde mukayyed ol- 
makdir. Bu aklin tavnnda mahbus olanlar ehl-i istidlaldir. Ve uykudan uya- 
nanlar ehl-i ke§f olup onlar hakayik-i e§yayi goriirler ve ehl-i istidlalin mu- 
hakemat-i sakfmeleriyle istihza ederler. Nitekim feylesoflar havank-i adati 
miinkir olurlar ve ulema-i zahir dahi kendi tavr-i akillan dairesinde Kur'an'a 
ma'nalar verip ehl-i hakikati kendilerine giildiirurler. Ve gafletden uyanan- 
lar derler 



°$2pe 



L 



AHMED AVNI KONUK 

3637. *3Ci: "ZRiiyada yediyim §ey ne gam idil 9*(i$in dogru holler harm fera- 
m&§ oldu?" 

Ki, "Rii'yada yedigim gam ve gusisa ne gam ve gussa idi! Nicm uyamkli- 
gin dogru olan ahvalini unuttum da bu rii'ya aleminin hayallerine daldim?" 

3638. ^O^icin hilmedim ki, o gam ve i'tilal uyku fiilidir ve jirib ve hayaldir?" 

"1'tilai", illetli olmak, bahane getirmek ve bir kimseyi i§inden alikoymak 
demekdir. Burada evvelki ma'na miinasibdir. Ya'ni, "Ben nicjn o gamin ve 
gamla ma'lul olmanin uyku fiili ve rii'ya hali oldugunu ancak bir aldanma ve 
hayal oldugunu bilmedim de beyhude yere muazzeb oldum?" 

3639. OCezalih, diinya ki, uyayanin rii'yastdu, uyumu§ olan kimse zanneder ki, 
hu muhakkak ddimdir. 

Bu beyt-i §enfde, i^u i/u isij r u ^Ui ya'ni, "Nas uykudadirlar, oldiikleri 
vakit uyanirlar" hadfs-i §erifiyle su hadis-i gerife i§aret buyurulur. 

Cabir ibn Abdullah (r.a.) buyurur: J^ **Ur- si ,JL. j Up *jw jl* ^Ji jl* c^T 

*»*Vj f 5LJI cIUp j f ">LJ! <uip JlS -dSl <J_^j L JLIp fMJl jUi ^ «^»LJ Upj ^jJI ^1 
r ->UI «uU JlS ? UJ J^l 0/^ j*£* JUi jjUl f±>S UjJI r ^Ul Up Jli ? LjjJI U JUi Ul 
P& JUi AiiUil jp ^ildM .Jdw jjUT f 5U1 Up Jli ? L> jlytft ^6 Jli j :UiUJl uJU»T y *-io 
^W JJl^ IJufc f^LJI «Jp JUi J?-Jl ^jt^i ^ 5->*p ^^LJI Up Jl* S^Vlj UjJI ^ U 

5^1 j ^y.j UxJi ^ ^jjt j ya'ni, "Bize beyaz yiizlii ve iizerinde beyaz el- 
bise olan bir adam geldigi vakit, (S.a.v.)in yaninda idim. 

"Esselamu aleyke ya Resulallah!" dedi. Aleyhisselam Efendimiz: 

"Ve aleyke's-selam ve rahmetullah!" buyurdu. 

"Diinya nedir?" dedi. Aleyhisselam Efendimiz: 

"Diinya uyuyan kimsenin rii'yasi gibidir" buyurdu. 

"Bir adam orada nasil olur?" dedi. Aleyhisselam Efendimiz: 

"Kafileye talib olan gibi hatirlamcidir" buyurdu. 

"Orada karar ne kadardir?" dedi. Aleyhisselam Efendimiz: 

"Kafileden geri kalamn geri kalis, mikdandir" bujotrdu. 

"Diinya ve ahiret arasi ne kadardir?" dedi. Aleyhisselam Efendimiz: 



o^. 



MESNEVt-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

"Bir goz yummasi kadardir" buyurdu. Muteakiben adam gitti. Aleyhisse- 
lam Efendimiz buyurdu ki: "Bu Cebraildir. Sizi diinyadan perhiz ettirmek ve 
ahirete tergib etmek igin size geldi" buyurdu. 

3640. O^ihayet ansizin ecel sahaht aelir, zan ve dagal zulmetinden kurtulur. 

Diinya rii'yasinda miistagrak olan gafilin nihayet ansizin ecel sabahi ge- 
lir, o vakit bu derin uykudan uyamr. Hadd-i zatinda ma'dum hukmunde olup 
mevcud zannettigi hayalat-i dunyeviyyenin dagalinin ve hilesinin zulmetin- 
den kurtulur. 

3641. ZKendinin miistakamni ve yerini gordiigii vakit/ o kendi gamlanndan do- 
layi onu cjiilme tutar. 

Olen kimse kendinin mahall-i istikranm ve kendine mahsus olan makami 
gordiigii vakit diinyanin mahz hayalden ibaret olan ahvaline muteessir olup 
gam gektigine taacciib eder; ve bu taacciib sebebiyle onu giilme tutar. 

3642. Dyi ve kotii her ne sey rii'yada gorilr isen, mahser giiniinde bir bir zahir olur. 

Ya'ni, diinyada uyudugun vakit birtakim rii'yalar goriirsiin ve birtakim 
efalin vuka' bulur. Uyandigm vakit o rti'yayi da ta'bir ettirirsin. Muabbir 
uyamklik halinde sana vaki' olacak olan ahvali beyan eder. Bunun gibi bu 
diinyadaki uyamklik hali de ahirete nazaran uykudan ibaretdir; ve gordiigiin 
suver ve ef al dahi rii'yadir. Binaenaleyh bu diinya rii'yasinda iyi ve kotii her 
neyi goriirsen onlann ta'bfri mah§er giiniinde bir bir zahir olur. 

3643. IZu cihan uykusunda yaphgm sey uyamklik vaktinde sana dsikdr olur. 

Bu diinya uykusunda senden zahir olan efalin ta'bfri uyamklik hali olan 
oliim vaktinde sana zahir olur. 

3644. Uiaita zannetrrie ki, bu kotuyu bu uyku i$inde yapmak vardxr ve senin 
i$in ta'bir yokdur. 



*$»> 



AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni, bu dunya uykusu icinde yaptiginfena fiilin alem-i hakikatde ta'bi- 
ri yokdur zannetme! 

3645. By estr wzerine zulmedici kimse! la bu gunii belki o gulme, aglama ve 
interne olur. 

Ey aciz olan bir esire zulmedici olan kimse! Ta'bir gunii olan ruz-i mah- 
§erde senin bu dunya riiyasindaki giilmen, aglama ve inleme haline miibed- 
del olur. 

ij>- \£j\^ *j Ob ^boLi *y~"\Sj\j j ^ j ^j* j **>._£ 

3646. S^lglamayi ve derdi ve garni kendinin zdriligini kendinin uyanikligvnda 
sadimanhh bil! 

Hayat-i diinyada gorulen rii'yalar aksine ta'bir olundugu gibi bu diinya- 
nin ahvali de ahirete nazaran keza aksine ta'bir olunur. Mesela bu diinyada- 
ki aglamayi ve derdi ve garni ve kendinin zaffligini uyamkhk hali olan oliim 
vaktinde §adimanhk bil! 



3647. Ey ^usuflann derisini yutmis olan! O agir uykudan kuri kalkarsin. 

"Yusuflar"dan murad, mazlumlardir. Ya'ni, "Ey bu hayat-i dlinyeviyye- 
sinde mazlumlara zulmetmis, olan kimse, agir uyku mesabesinde olan bu ha- 
yat-i diinyadan olum vasitasiyla aynlip uyandigm vakit, kurt olarak kalkar- 
sin ve hayat-i berzahiyyen kurt suretleriyle muazzeb olur." 

3648. Senin huylarin oir hir hurilar olmusdur. fyazaodan senin a'zam yiriarlar. 

Ya'ni, "Senin garazlardan ibaret olan ahlakindan her biri kurtlar suretine gir- 
mi§dir. Hayat-i berzahiyyede sana musallat olup ofkeli bir surette hiicum ede- 
rek senin a'zam yirtarlar." Bu ma'na II. cildin 959 numarasma mtisadif olan, 

[ya'ni "Vakt-i mah§erde her bir araza bir suret vardir; her bir arazm suretine 
nevbet vardir."] beyt-i §enfinde agik bir surette izah edilmisdir. 



MESNEVl-i§ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3649. Dtisasda senin olumiinden soma kan uyumaz. Sen deme ki oldiim ve ha- 
las hulurum. 

Bir kimse bir kimseyi haksiz yere oldurdiigii vakit §er'an kisas olunur. Ey 
zalim ve katil, sen bir kimseyi olduriip kisas olundugun vakit bil ki, maktu- 
lun kani uyumaz. alem-i berzahda faaliyetine devam eder. Binaenaleyh 
sen deme ki, yaptigim ful-i katlin cezasim kisas olunmakla buldum ve oldiim 
ba§ka cezadan kurtuldum. 

3650. nu pesin olan kisas Kile duzuciilukdur . O hisasin darbesi indinde bu 

[3665] t\ 

ouuncaltdu . 

Bu diinyada olan kisas-i acil tedbfr tertibinden ibaretdir. hayat-i uhre- 
viyyedeki kisasin darbesine nisbeten bir oyuncak mesabesinde[dir]. Zira 
diinya kisasindaki elem ve azabin pek cok fevkindedir. 

3651. HZundan dolayi Diuda dunyaya "laib" ta'bir eimisdir. JZua bu ceza o ce- 
zdnm indinde oyundur. 

Bu beyt-i §erifte sure-i Hadfd'de olan, ^f, L-J £Ldi sCJi lJi \JS*\ (Hadid, 
57/20) ya'ni, "Biliniz ki, diinya hayati ancak oyun ve lehvdir!" ve sure-i An- 
kebut'un ahirinde olan, lyir J oi^Ji '^ ijf&\ jU3i of> L«Jj *^J Ui ilui suJi »JU u, 
OjX (Ankebut, 29/64) ya'ni, "Bu hayat-i diinya ancak bo§ me§gale ve co- 
cuk oyunudur; ve ahiret evi ise hayat-i ebedfdir. Eger bilseler!" ayet-i kerime- 
lerine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Hayat-i dunyadaki cezalann ve elemlerin hif- 
fetinden dolayi Hak Teala dunyaya zikr olunan ayet-i kerimelerde "oyun" 
ta'bir buyurmu§dur." 

3652. ,Zira fcir ceza cengin vefiinenin teskinidir. O hadim etmek gtbidir ve bu 
ise siinnet eimek atbidir. 

Zira bu dunyamn cezasi ehl-i diinya arasmdaki cidal ve fitne-i surinin tes- 
kfni ve nizam-i alemin te'mini icindir. Nitekim ayeti kerimede, su. ^UiJt j JJCT^ 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

(Bakara, 2/179) ya'ni, "Sizin igin kisasda hayat vardir" buyurulur. Zira 
ehl-i suret ve gaflet olumden korkarlar. Onlan katl-i nefse ciir'etden men' icm 
kisas ve olum ile tehdid icab eder. Kisas §eriatde bu tedbir igin mevzti'dur. Fa- 
kat kisas ile katilin cezasi sakit degildir. Onun ahiretde de ceza-i §edidi var- 
dir. ahiretin cezasi ihsa etmek ya'ni bir kimsenin biisbutiin alat-i tenasii- 
liyyesini kesip hadim etmek gibidir. Ve bu dunyanin cezasi ise alet-i tenasii- 
liin ucundaki fazla deriyi kat' edip siinnet etmek gibidir. Velhasil azab-i ahi- 
ret azab-i dunyaya nazaran pek §edfddir. Nitekim hadis-i §erffde, ^ ^jo oi 
r**- j^ cs b* u*^*- <y 3j* ya'ni, "Sizin bu atesmiz cehennem atesjnin yetmis. 
cuz'iinden bir cuz'udiir" buyurulur. 

(^ 

JJbc j~& \j U aX" d\^>j> bf ijj j Ob^ 4j^» \j U t^b^jjjj aS' 

Onun beyanmdadir ki, cehennemin halki actirlar ve Hak Teala'ya 

"Bizim nziklanmizi semiz et ve gabuk bize eri§tir, zira bizim 

sabnmiz kalmadi!" diye feryad edicidirler 



if ji \j d\j>- jT J? Uj JJt. \-r*y ij^ Obb j>*~> jA 

3653. "6y CAiusa! IZu sozun nihayeti yokdur. ij/taah ol! O e$ekleri otlarcla 
birak!" 

"Ey Musa!" ta'biriyle bilumum insan-i kamillere ve bilhusus cenab-i Pir 
efendimizin zat-i §enflerine i§aret buyurulur. 



^ljL> Jcj\5 £ ^ jjd JJj-i. <>j .^Jjp J^y 1 - Ol j <ujt> b" 



3654. "Ta hi o ho§ alefden semiz olsurdar. (SAgah ol ki, hizim hisimh hurtla- 
nmiz varctir!" 

Bu beyitlerde sure-i Hicr'in ibtidasmda vaki' olan, f+&j i^*^j ijif b ^ 
OjlL 1?^ j$ (Hicr, 15/3) ya'ni, "Birak onlan yesinlerve menfaatlensinler 



<*$%&> 



GpjK 3 " MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVt-4 • 

ve emel onlan me§gul etsin. Onlar yakinda bileceklerdir!" ayet-i kerimesine 
isaret buyurulur. Ya'ni, "Ey Musa, hayat-i diinyanm ezvak ve huzuzatina 
dalmis. olan e§ek mesjebindeki insanlan kendi hallerine birak, yiyip, igip se- 
mizlensinler! Bizim hayat-i berzahiyyelerinde onlara ofke ile hiicum edip yir- 
tacak kurtlanmiz vardir." 

*-aS" oUujI %**!» \j b\j>- ,v! ^Py h ^3^ ^$ £ *<JL; 

3655. "ZKendi kurilannuzin feryadina mukmiz. ^u e§ekleri onlarm tamed 
ederiz." 

Ya'ni, "Zalimlerin arazlardan ibaret olan ahlak ve ef'alleri kurtlar suretle- 
rine miitemessil olup, dar-i azab olan cehennemde onlann vuruduna intiza- 
ren feryad ediyorlar. Biz onlann feryadim muhakkak suretde biliyoruz ve i§i- 
tiyoniz. HayaM diinyeviyyeleri munkati' oldukdan sonra biz onlan o kurtla- 
nn tu'mesi ve lokmasi ederiz." 

L S*VteJ' C— \y>- y sJ jl ^ J. j* l^W \j d\j* ji\ 

3656. nu e$ehleri senin- dudaginclan hir hos nefes himyasi, ademi ettneh 
ister." 

"Ey Musa, senin agzindan sudur eden ve kimya mesabesinde olan bir la- 
tff nefes ve kelam, bu e§ek siirulerini bu e§eklik sifatindan tebdil edip insan 
yapmak ister." 

3657. "tSen da' vet ile hircok lutuf ve cud etiin, e$ehlerin talihi ve nastbi ol- 



mai 



it." 



"Ey Musa, sen o e§ek me§rebinde olan ehl-i gafleti alem-i hayalden 
alem-i hakikate da'vet edip onlar hakkinda birgok lutuf ve keremler ettin. 
Fakat onlann tain ve isti'dad-i ezelfleri ve nasibleri olmadi." 

jjIUp <*_. >\y>- ijj il)Liijj Lr ts~**J <— *U- OL«ijj _j^j ^j~i 

3658. "Dmdi ni'met yorcjanim ort, ta hi onlan cabukbir gaflet uykusu cjoture!" 

"tmdi mademki onlann hayalden hakikate donmek isti'dadi yokdur, onla- 
nn iizerine bu alem-i hayalin ni'metleri yorganim ort, ta ki onlar derin bir gaf- 
let uykusuna dalsmlar ve bu niam-i hayaliyyede miistagrak olsunlar!" 



GSgc^ 



AHMED AVNl KONUK 

flwL^ ^u* j wLilj a$jA *^Jm 62 j /^jl *-^^_p- Jfr^ j' ■**£f fc ! J^y ^ 

3659. 'Ta ki bu soj Boyle Ur mjkucian siprcuiiftlart vafcit ?em/ sotiraii? ve saJtr 
gUmi$ ola." 

"Rede", saf ma'nasinadir. Ya'ni, "Ta ki bu ehl-i gaflet safi boyle derin bir 
uykudan sicradiklan ya'ni, hayat-i dunyeviyyeleri munkati' olup oldiikleri 
vakit, firsat §em'i sonmiis. ve ma'rifet §arabinin- sakisi olan insan-i kamili de 
gitmis, goriip teessiif edeler." 

3660. ^Onlann iugyam sent hayretde tuttu. Om&i "Cezakiim..."(len biiyuk has- 
[3675] . . j // 

ret uprler. 

Birinci misra'da sure-i Yusuf da olan, \^k as *$ i>J»j jl^i 'J&L-\ t'sj j=~ 
C^ ^a*- (Yusuf, 12/110) ya'ni, "Vaktaki fesuller me'yus oldular ve onlar 
tekzib olunduklanni zannettiler, onlara nusretimiz geldi" ayet-i kerfmesine 
isaret buyurulur. Ya'ni, "Ey Musa sen bnlan da'vet ettikge onlann azginligi- 
nin zivadelesjnesi^ seni hayrete ve yeise dusurdii." Ve ikinci misra' dahi, 
] s-s~j '£* b^ ^ '^'^'j (tnsan, 76/12) ya'ni, "Ve onlann sabirian sebebiyle 
cezalan cennet ve harir libaslardir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, 
"Ey Musa, sen onlann tugyanlanm goriip me'yus olma! Onlann hayat-i uh- 
reviyyede cezalan bu ayet-i kenmenin hukmiinden mahrumiyetleri ve has- 
ret §arabini icmeleridir." 

3661. vr Ta hi hizim adlimiz di§anya ayak basa, cezada her $irkine layik olam 

in 
vcrel 

Malum olsun ki, gerek dar-i diinya ve gerek dar-i ahiret esma ve sifat-i 
ilahiyyenin meclasidir. Dunyada lutuf ve kahir asan miimtezicdir. Fakat ahi- 
retde tecelli-i lutfinin mahalli cennet ve tecelli-i kahnnin mahalli de cehen- 
nemdir. Binaenaleyh dar-i ahiret AdI ve Hakem isimlerinin ahkam-i galebesi 
alnndadir. Ve Adl ism-i §erifinin muktezasi herkese layigmi vermek ve her 
hakki hak sahibine eristirmekdir. Binaenaleyh, dunyada nefislerini hadd-i 
§er'i dahilinde habsedenlerin cezasi ve hakki, ahiretde cennet ve hadd-i §er'iyi 
tecaviiz edip hayvanlar gibi mutlaku'1-inan hareket edenlerin cezasi da cehen- 
nemdir. Nitekim ayet-i kerimede, <*y- ! ^ »> J 1 ^ J**i <yi 6 s- ^ '^ ^ J*"* o** 



<^^ 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEV1-4 • 

(Zilzal, 99/7-8) ya'ni, "Zerre mikdan hayir iskyen onun mukabili olan hayn 
ve zerre mikdan §er isjeyen de onun mukabili olan §erri gdrtir" buyurulur. 

J>\** j Jot 0I4J OlA* 1 \* *y. J"^ J^^-^-^tj* *£ ^A ^ 

3662. 3~xra hir seni ki, onu acxk gormediler, maasda gizli, onUr ile heraber ill 

"Zira sah-i hakiki olan Hakk'i onlar bu hayat-i dunyeviyyelerinde acik 
gormediler. Halbuki §ah-i hakiki batm cihetinden bu hayat-i dunyeviyye- 
lerinde ve maasda onlar ile beraber idi." Nitekim ayet-i kerimede, ^ yj 
°^k u "J (Hadid, 57/4) ya'ni, "Nerede olsaniz, sizinle beraberdir" buyu- 
rulur. Malum olsun ki, ehl-i zahir "Hak Teala bu e§yayi ilmiyle muhftdir" 
derler ve ihata-i zatiyyeyi kabul etmezler. Halbuki ilim sifatdir, sifatin mev- 
suf olan zatdan infikakini izah edemedikleri halde bu i'tikadlannda israr 
ederler. J^l ^ J& Z\ u'f (Fussilet, 41/54) ya'ni, "Agah ol f her§eyi mu- 
hitdir" aye't-i'kerimesini ihata-i ilmiyye ile te'vfl ederler. Bunlann zevk-i il- 
mileri sifata kadardir ve sirr-i viicuda vukuflan yokdur. Cenab-i Pfr efendi- 
miz atfdeki misaller ile ihata-i zatiyyeye ir§ad buyururlar. 

3663. O^iiekim akil seninle heraber Hir. Dier ne kadar senin hn aormen ondan 
kasir ise de senin tenin uzerine yiiksekden nazar eder. 

"Mu§rif\ burada "yiiksekden nazar edici" ma'nasinadir. Ya'ni, "Maiy- 
yet-i Hakk'm misali budur ki, senin aklin her nerede olsan seninle beraber- 
dir. Boyle olmakla beraber senin bu zahir gozun onu gormekden acizdir. "1§- 
te benim akhm budur!" diye gosteremezsin. Fakat, akil senin cismin uze- 
rinde senin ef aline yiiksekden nazar eder." 

3664. By filan, senin sukunundan ve hareketinden imtihan vaktinde onun for- 
med kasir degildir! 

Ya'ni, ey kimse! Akil senin fevkinden senin sukununu ve hareketini mura- 
kabe eder. Hareket fcab eden yerde seni harekete ve siikun icab eden yerde de 
sukuna da'vet eder. Binaenaleyh sen onu gormedigin halde daima seni goriir. 

y&£~*j> y *4J dy>- Jl^-Ij y I jj Jap C)\ jil>- yf wr*^ ^ 

3665. Gger aklin Dialik'i dahi seninle heraber olursa ne aabdir? Sen ni$in 
cdiz Julia degilsin? 



c^S^ 



AHMED AVNt KONUK 

Eger o aklin zati seninle beraber oldugu gibi o aklin Haliki'mn zati dahi 
seninle beraber olursa taacciibe §ayan bir hal midir? Nigin ihata-i zatiyyeyi 
caiz gormezsin de ayat-i kur'aniyyeyi te'vil edip "Hakk'm e§yayi ihatasi iha- 
ta-i ilmiyyedir" dersin ve sure-i Kaf da olan, <~x «* ^-j-y L* (X : j 0L-jUI LjU jjJj 
Jiji J^- |y aJi VJ! ^j {Kaf, 50/16) ya'ni, "Biz'insani yarattik, onlann ne- 
fislerinin ilka ettigi vesveseyi biliriz; ve biz ona §ahdamartndan daha yaki- 
niz" ayet-i kerimesi, sarin bir suretde ihata-i zatiyyeyi beyan buyurdugu hal- 
de onu te'vil edersin. 

wLS"^ c-»^U J^**- &\ jl ^ JuJ.JU ^ ij-i J»Ip i^ jl 

3666. Slkildan gafil olur, fenalik iizerinde dolasir. Ondan soma onun akli 
melamet eder. 

Mesela bir kimse aklin kendisini murakabe ettiginden gafil olur. Bu aklin tav- 
n haricinde bir fenalik tarafinda dola§ir. Ondan sonra akil iginden onu "Nigin bu 
fenaligi yaptin? Bunun neticesi boyle bir vehamet tevlid eder" diye levm eder. 

3667. Sen ahlindan gafil oldun. <S%kd dead. 2%ra melamet etmehlih, onun hu- 
zurundandu. 

Sen aklimn seni murakabe ettiginden gafil oldun. Fakat akil, seni mura- 
kabeden gafil degildir. Zfra senin yaptigin fenaligi melamet etmesi onun hu- 
zurundan miinbaisdir. 

3668. €ger hazu olmasa idi ve gafil olsa idi, melamet hususunda ne vakit sa- 
na hir tokat vurdu? 

Eger aklin senin efalini goriicu olmasa idi, nig sana melamet tokatim vu- 
rur mu idi? 

3669. Ue eger senin nefsin ondan gafil olmasa idi, ne vakit senin ciinunun ve 
hararetin hoyle yapardi? 

"Ciinun", vehmin akil setr etmesidir; ve "tefes", sicak olmak ve sicaklik. 
Ya'ni, "Eger senin nefsin aklin huzur ve murakabesinden gafil olmasa idi, 
onun tavn haricine gikip vehmin sevki ve nefsin harareti sebebiyle birtakim 
fenaliklar yapar mi idin?" 



*$%&> 



MESNEVI-t §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

3670. r Bindenaleyh sen ve senin aklin usturlab gibidir. Uiiaxd aiinesinin km- 
bunu bundan bilirsin. 

"Usturlab", giinesjn terazisi ma'nasina olarak lafz-i Yunam'dir. Zira "us- 
tur", terazi; "lab", giine§ demekdir. Giine§in irtifa'ini ve kurb ve bu'dunu 
ta'yfn igin tarn bir daire §eklindedir. Rivayete nazaran bu daire Batlamyus ta- 
rafindan icad edilmi§dir. Sonralan §emsin irtifa'i doksan dereceyi gecmedigin- 
den rub'-i daire §ekline irca' edilmisdir. Bu beyt-i §erifde vucud-i insani ve 
onun akli "usturlab"a ve zat-i Hak "giine§"e tesbih buyurulmu§dur. Ya'ni, 
"Usturlab ile giinesm kurbu bilindigi gibi, senin vucudun ve aklin ile de vu- 
cud-i Hak giine§inin kurbu bilinir." 

3671. Senin ahlimn sana bi-g-un olan kurbu vardir. Solda ve sagda ve arkada 
veua uiiz bniinde degildir. 

Sen aklinin sana olan yakmligini ta'rif edemezsin. Zira onun yakinligi ve 
beraberligi bi-keyfiyetdir ve ona bir cihet ta'yini miimkin degildir. 

\j s\j d\ AaP C^>*j JuLJ a5" \j ©U> -Lily dy? ^y?^. ^j 

3672. <$ah i$in bi-cun olan kurb nicin olmasm ki, akil o uola bahis bulmaz. 

Mademki aklin zatimn ta'nfe sigmayan bir yakinligi vardir, o aklin Hahk'i 
olan §ah-i hakTkfnin zatimn ta'rife sigmayan bir yakinligi nigin olmasm ki? 
zat-i Hakk'in kemal-i letafetinden dolayi aklin ondan bahs etmeye asla yolu 
yokdur. 

3673. Senin parmaginda olan o hareket, varmajjin oniinde yahud onun arka- 
sinda yahud solunda ve sagmda deijildir. 

Ya'ni, hareketin parmaga ta'nfe sigmayan ittisali ve yakinligi vardir. 

■^cr 4 J^-} ^J 1 -^ ^J >-)->l?" ^J J 1 -V -J V 1 ^ ^J 

3674. I^Ajku ve olum vaktinde ondan aider, uyamkhk vaktinde onun karini 
olur. 



<?&$&> 



AHMED AVNt KONUK 



ta'rife sigmayan parmakdaki hareket uyku ve oliim vaktinde parmak- 
dan gider. Fakat uyamklik vaktinde tekrar onun kanni ve yakim olur. 



3675. Senin parmagina ne yoldan geliyor ki, senin -parmacjm onsuz menjaat 
tutmaz? 

"0 hareket senin parmagina hangi yoldan gelip gidiyor ve yakinligi na- 
sil bir yakinlikdir, asla ta'rife sigmaz. Zira o hareket olmasa senin parmagi- 
nm asla sana faidesi olmaz." Ma'lum olsun ki, a'zanin harekati ruh-i hay- 
vaniden munbaisdir; ve bu hareket iki nev'dir. Birisi kasidsizdir ve digeri 
maksada makrundur. Mesela uyuyan kimsenin viicudundaki hareketler ka- 
sidsiz ve ruh-i hayvamnin te'sfriyledir. Fakat uyamklik halindeki harekat bir 
fikir ve arzudan munbaisdir. lmdi senin viicudunda a'zani tahrik, muharri- 
kin sana olan kurbu ve beraberligini ta'rife sigmaz ve bf-cun olursa onian 
halk eden Hahk'in senin vticuduna kurbu ve yakinligi ve tasarrufu elbette 
ta'rife sigmaz. 

3676. Qozxin ve adzbebecjinin nuru, senin goziine alh cihetden aayn ne yoldan 
cjelir? 

Goziin ve gozbebeginin nuru, ruhun bedene olan taallukunun te'sirinden- 
dir. Ve ruhun vucuda olan kurbunu ve beraberligini ta'nf etmek kabjl degil- 
dir. Zira ta'rife sigan §eyler alti cihetle mukayyed olan e§yadir. 

3677. Uialk alemi cihetler tarafinadir. Bmir ve sifat alemini cihetsiz bill 

Halk alemi ve kesafet ve taayyiinat mevtini cihetler tarafinadir ve cihetler 
ile mukayyeddir. Emir ve sifat alemini ma'na mevtimni cihetden ari bil. 

3678. 6y sanem, alem-'i emri cihetsiz bill <§iibhesiz amir daha cihetsiz olur. 

Ey cism-i unsuri sahibi olan insan, ma'nadan ibaret olan alem-i emri ci- 
hetsiz bil! §ubhesiz bu emir aleminin amirinin zati daha cihetsiz olur ve ta'ri- 
fe sigmakdan munezzeh bulunur. 



"#$& 



MESNEVI-t §ERIF §ERHt / VIII. CfLT • MESNEVf-4 • 

3679. J^fe-ii cihetsiz oldu ve S%llamul-heyan akddan daha aktl ve candan da- 
ha candir. 

Akil kemal-i letafetinden dolayi alti cihet ile mukayyed olmadi. Ailamu'l- 
beyan olan Hakk'in zat-i §erifi ise, aklin Halik'i oldugundan, akildan daha la- 
tif ve candan daha latifdir. Binaenaleyh, elbette cihat ile mukayyed olmak- 
dan munezzehdir. 

3680. liir mahluk ona taalluksuz degildir. 6y amca, o taalluk hi-cundiir. 

Ya'ni, "Her bir mahlukun Hakk'in zat-i latifine taalluku vardir. Zira her bir 
mahluk o vucud-i vahid-i hakikide miitekevvindir. Ve onlann varhklan ve go- 
riinusjeri hakiki degil, izafidir. Fakat onlann bu tekevvimlerinin zat-i Hakk'a ta- 
alluklan ta'rife sigar bir §ey degildir." Mesela senin hayalin senin viicudunda 
miitekevvindir ve senin mec'ulundur ve elbette sana taalluku vardir. Fakat bu 
taalluku ta'rif etmek miimkin degildir. Zira senin her ciiz'unu parca parca etse- 
ler ve bu hayalini gdrmek isteseler hicbir yerinde bulamazlar ve goremezler. 

3681. 2Xxa ki ruhdafasl ve vasl olmaz. Uehitnfasl ve vashn gaynni dusunemez. 

Alem-i emirden olan ruhda aynkk ve bitisjklik olmaz, zira o ma'nadir. Me- 
sela bir kagit iizerine "insan" kelimesi yazildigi vakit, bu kelimeye taalluk 
eden ma'na bu nak§a bitrsjk degildir. Eger ona bitisjk olsa.bu naki§ mahv 
edildigi vakit ma'nasi da mahv olmak icab eder; ve ondan munfasil ve ayn 
da degildir. Zira bu nak§i gdriince ma'nasina intikal olunur. Binaenaleyh, 
ma'nanin suret hakkinda fash ve vask mevzu'-i bahs olamaz. Fakat vehim 
ve zan ancak fasl ve vasl hallerini diisunebilir. 

Jip XUu, City. J, dAJ J^ j\ y. ^ J^j j J^i > 

3682. ^eM dhetinden fashn ve vashn gaynna iz gotiir. jfakat alti olan iz a'6- 
tiirmeh teskin etmez. 

Ya'ni, ruhun bedene taallukunda onun faslimn ve vaslimn gayn olan bir 
fikri ta'kfb et ve bu fikri takviye ve tahkfm icin delfl ara ve misaller dii§un. 
Nitekim biz bu bahisde o misalleri irad ettik. Fakat akli ahkam-i tabiat ile 



=^^ 



AHMED AVNt KONUK 

ma'lul olan kimselerin fikrini, bu delfller ve misaller teskfn etmez ve kandir- 
maz. kimsenin fikrine ruhun cisme olan alakasinda fasl ve vasldan gayn 
bir hal sigmaz da der ki: "Run cisme ya muttasildir veya munfasildir." Hind 
niishalannda "alii" yerine "galil" vaki'dir. "Susamis. olan kimse" demekdir. 
Bu suretde ma'na, "tdrak-i hakikate susamis, olan kimseye fasildan ve vasil- 
dan gayn olan bir hali anlamak icin delil kaff degildir" demek olur. Bu ma'na- 
lar beyt-i §erifdeki "deliTin delil-i ilmi ve fikn.olmasina goredir. Eger "de- 
lfl"den murad, miirsjd-i kamil olursa ma'na §6yle olur. Ya'ni, "Vehim ve zan 
ancak levazim-i ecsam ve mekan ve cihet olan fasl ve vasl hallerini diisune- 
bilir. Ey hakikatin idrakine susami§ olan kimse! Sen hakikat yolunun delili ve 
rehberi olan mur§id-i kamilden fasl ve vashn gayn olan hali izle. Fakat, is- 
ti'dad-i nakis ile ma'lul olan kimseyi bu izleyis. de kandirmaz" demek olur. 

3683. Gger asildan uzak isen, -peyder-pey nisan bul, ta ki mertlik daman seni 
vasl iarafina aoimei 

Ey kimse, eger sen fikren o hakikf asil olan Hakk'in ihata-i zatiyyesinden 
uzak isen, bu ihata hakkinda miitevaliyen dehlde ni§an ve alamet ara ve bul! 
Ta ki, mertlik ve insanlik daman seni o asla vusul tarafma gotiirsun." "Pey- 
burden", "nisan bulmak" ve "izlemek" ma'nasmadir. 

3684. I^u taalluka akd nasil tz goturiir? HZu akd, vashn ve faslin baglanmi- 
sxdxr. 

Malum olsun ki, bu akl-i cuz'f, Hakk'i ve e§yayi yekdigerinden ayn go- 
riir. Hak ve e§ya arasmda saniiyyet ve masnuiyyet nisbetinden ba§ka bir §ey 
gormez. Onun igin tenzih-i sirf erbabi Hakk'i kamilen bu e§yadan ayn gorur; 
ve onlann akli ancak fash kabul eder. Ve Miicessime ve Hululiye taifesi de 
Hakk'i bu e§yaya muttasil goriirler. Halbuki evvelki taife esyayi viicud-i nef- 
sii'1-emri ile mevcud bildikleri igin §irk-i hafidedirler; ve ikinci taife de cehl-i 
sirf icindedirler. Binaenaleyh, bu iki taife vashn ve faslin baglanmi§idir. Bu 
akl-i cuz'inin bulabilecegi ni§an ve iz bu kadardir. 

3685. HZundan dolayi bize OMusiafa, "JEaH Diuda'da hahsi istemeyiniz!" li- 
ye vasiyet buyurdu. 



c^> 



MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEV1-4 • 

Ya'ni, akl-i ciiz'f, fasl ve vasl hallerinin baglanmi§i oldugu igin Server-i 
alem Mustafa (s.a.v.) Efendimiz hazretleri bize, J \jj^ ^iU^ <¥ J hJ^ 
*ii» oii ya'ni, "Her §eyde tefekkiir edin ve Allah'in zatinda tefekkiir etmeyin!" 
buyurur. Ve keza, \J^> *ui j \ 3 ^jj "ilj 4J! jL*. j \ 3 ^jg ya'ni, "Allah'in halkm- 
da tefekkiir edin ve Allah hakkinda tefekkiir etmeyin, helak olursunuz!" bu- 
yurur. Zira, Allah Teala'nm zati hakkinda, "Acaba ne keyfiyettedir ve nasil- 
dir ve nasil varlikdir?" diye tefekkiir etmek, bu tefekkurde mustagrak olduk- 
ga akl-i cuz'ihin helakini miicib olur ve insan gildinr. Ve keza, m^\j \j/js 
<dJi j \ 3 ^jh V j ya'ni, "Allah'in alasim, ya'ni esma ve sifatin[da] diisuniiniiz; 
ve Allah hakkinda tefekkiir etmeyinizj" buvurur. Bu sebebden dolayi ayet-i 
kerimede Hak Teala hazretleri, aU^ L» jl'j '*tt(j <U£ ^ 'ff'J^ij (Al-i Imran, 
3/30) ya'ni, "Allah Teala sizi keridi riefsinden ve zatindan tahzir eder. Ve Al- 
lah kullanna Rauf dur" buyurur. Rahmet-i kamile ve re'fet-i §amilesiyle kul- 
lan[mn] nkirlerini bo§ yere yormamalanni emreder. 

3686. ki, O'nun zahnda tefekkiir etmeklikdir , hakihatde o nazar zalda de- 
tjildir. 

Ma'liim olsun ki, Hak Siibhanehu ve Teala hazretlerinin zat-i §erifi bil- 
ciimle kuyud ve izafatdan miinezzeh olan bir varlikdir. varhga i§aret olun- 
mak iizere cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabi (k.s.) hazretleri "vii- 
cud-i mutlak" ta'bir buyurmu§dur. Bu alem-i kelama mahsus olan bir lstilah- 
dir. Yoksa hakikatde o varlik mutlakiyyet kaydindan dahi mutlakdir. Bina- 
enaleyh, Zat-i Kadim'e ilm-i hadisin taalluku muhaldir. Bu hususda insamn 
ilmine ne varid olursa o mahltikdur ve o kimsenin mec'uludiir. Zat-i Hak ise 
bunlann ciimlesinden munezzehdir. Binaenaleyh, o kimsenin nazan hakikat- 
de zat-i Hakk'a degildir, belki kendi vehminin icad ettigi ma'nayadir. 

3687. JEtra o vehim yoldadtr. Dlaha kadar yiiz binlerce -perde geldi. 

"Zira Zat hakkindaki hayali icad eden vehim yoldadir, cunkii mahlukdur. 
Binaenaleyh Allah'in zatina kadar yiiz binlerce zulmani ve nurani perdeler 
vardir." Nitekim hadis-i §erifde buyurulur: Ufa _> jy - ^ ^\>^ jsS\ j*^ jw *u j! 
s^ 4J1 ^1 l. *«*-_, ok- cJ>^V ^jLiioi ji ya'ni, "Muhakkak Allah Teala'nin 
nurdan ve zulmetden yetmi§ bin hicabi vardir. Eger inki§af etse, O'nun vec- 



"a^S 3 



AHMED AVNl KONUK 

hinin ve zatimn nuru kendine miintehi olan basan yakar." Ya'ni, tecelli-i za- 
tide isneyniyet ve ikilik kalmaz. Ve §ah-i velayet lmam-i Aliyyu'l-Murtaza 
(k.v.) ve (r.a.) buyurur ki: -ttfu -JJu «Jii* ^ju u ^f ya'ni, "Senin aklmin id- 
rak ettigi her bir §eyin hahki Allah Teala'dir." 

c^y> jjp jy- OlS' c— jT jl j**j c-~«j>- Sy^y ' a -V, J 15 <j^ ./* 

3688. I7ter fcirist W periede vasil olmus huylwluf. Onun vehmi olur ki, o m-u- 
hahkak " Diu'nun aumdu. 

Ya'ni, "Bu alem-i kesafetde Hakk'i arayanlardan her biri bu zikrolunan 
yetmis, bin hicabin birisine yapi§ip kendisini zat-i Hakk'a vasil olmus, farze- 
der ve vasil olmus. olanin huyunu tutar. Boyle bir kimsenin vehmi odur ki, 
muhakkak o hiiviyyet-i ilahiyyenin aym olmusdur." Halbuki "viicud-i mum- 
kin"in "viicud-i vacib" olmasma imkan yokdur. Hak Hak'dir ve abd de abd- 
dir. Nitekim §eyh-i Ekber hazretleri Fususu'l-Hikem'dQ Fass-i Ademf'de §6y- 
le buyururlar: -w; ^ <gi£.^ *sjj>.\ ^j^> J\ ajUaij rfjjb- c~s-js cLo^i 01 ^ ^ 

j& j- ^^i ya'ni, "Ve §ek yokdur ki, muhakkak muhdesin hudusii ve kendi- 
sini ihdas eden muhdise onun iftikan onun kendi nefsinde imkanindan na§i sa- 
bit oldu. Imdi onun viicudu onun gaynndandir. Boyle olunca o irtibat-i iftikar 
ile murtabitdir; ve miistenedun-ileyhin li-zatiht vacibii'l-viicud, kendi nefsiyle 
vucudunda gam, gayr-i muftekir olmasi labiiddiir." Imdi zulmani ve nuranf hi- 
cablardan her bir perde hadis oldugundan o perdenin hukmiinde miistagrak 
olanlann "ayn-i Hu" olmasma imkan yokdur. Ve bu ayniyet ve gayriyet 
mes'elesi Hindli Imdadullah (k.s.) hazretlerinin Vahdetu'l-Vucud risalesinde 
mevcud olup fakir tarafindan tercume edilmis. ve bu bahis fakir tarafindan Fu- 
susu'l-Hikem'e yazilan §erhin mukaddimesinde de miinderic bulunmusdur. 
Burada zikri uzun olur. Bu beyt-i §enfin birinci misra'indaki c~^ J_^ r Hind 
niishalannda c~^ ^y dur. Bu suretde ma'na "Her birisi bir perdede mev- 
sul isteyicidir" demek olur. Fakat evvelki niisha zevk-averdir. 

_jl jj bj*- Jalp ji J-iLi \j j\ jl'^j ,y) >_£ ^ j^d. cri 

3689. IZinaenaleyh, ^Peygamher ondan hu tevehhumii Hef eiti, id ki yalai i$in- 
de sevda pisirici olmaya! 

"Sevda", burada hayalat-i faside demekdir. "Pez", "puhten" masdanndan 
emr-i hazirdir. "Sevda-pez", vasf-i terkibi olup "hayalat-i faside pisjrici" ve 



c^p^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

"hayalat besleyici" demek olur. Ya'ni, "Resul-i Ekrem hazretleri yukandaki, 
«ui oij j \ 3 JJu V ["Allah 'in zatinda du§unmeyiniz!"] ve uS\ o^ Ji~" ^ o\ 
**& 3 jy cf vW*^ ["Allah Teala'nin nurdan ve zulmetten yetmis, bin perdesi 
vardir!"] ilh. hadis-i §erfflerinde bu perdelerde mevsul huylu olmak vehmini 
birtakim galat ve yanhs, goriister icinde hayalat-i faside pi§irici olmamak igin 
boyle diisunenlerden def etti." 

i_^j jta ^Jy-j j~» \j ^r ^ <-r°' ^J> j\ (t-*_j j**jI *&\ j 

3690. Ue o kimse ki onun uehminde lerh-i edeb vardir, Utah hi-edebe ser-ni- 
[3705] . 

cjimluk verdu 

"Bi-edeblik"den murad, mahluku Hakk'in zati addetmekdir. Malum olsun 
ki, ba'zi kimseler muhakkiklann asanni miitalaa edip zat-i latif-i Hak ile bu 
e§ya-yi kesffe arasindaki rabitayi layikiyla anlayamadiklanndan, ya biisbu- 
tiin "tenzih"de ifrata veyahud "te§bfh-i sirf 'a diisuyorlar. Miinezzihler, Hak 
ile e§ya arasinda saniiyyet-masnuiyyet nisbetinden ba§ka bir nisbet tahayyiil 
edemiyorlar; ve mu§ebbihler dahi zat-i Hakk'i mahluk mertebesine tenzfl edi- 
yorlar. Evvelki diisunce yanm ma'rifet ve ikinci diisunce ise bir cehl-i sirfdir 
ve edebsizlikdir. 

3691. Ser-nigunluk o olur ki o, a§cuji iaraja gider. O zanneder ki, o meiin 
dacjdtr. 

"Ser-nigun", bas, a§agi demekdir. Ya'ni, "Zat-i latif-i Hakk'i zulmani ve 
nuranf olan hicablardan birinin "ayn"i bilmek, ba§ asagi gitmek olur. Zfra o 
alem-i halk olan alem-i sufliye dogru gider. Bununla beraber o kimse zanne- 
der ki, ma'rifetde metin bir dag gibidir," 

3692. 2,ira ki sarho§un haddi boyle olur ki, o fj'oiju yzrden hilmez. 

"Hadd", burada "ta'rff" demekdir. Ya'ni, "Sarhosu ta'rff ederken boyle 
ta'rff edip derler ki, "0 sarhos, gogii yerden fark edemez!" Ya'ni ba§i o kadar 
d6nmii§dur ki, gordiigu yer midir yoksa gdk miidur ayirt edemez." Binaena- 
leyh, gok mesabesinde olan zat-i Hakk'i ve yer mesabesinde olan mahluk- 
dan tefrik edemeyenler dahi ba§lan donmus. sarhosjar gibidir. 



c ^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

wbjj, ^ c~«i^» j j ^ib* ji -^ijj j^ £*>. ijS-^U^^ j J 

3693. Onun acayihinde Jikre gidiniz. S^zvmlihAen ve mehabetden gaib olunuz. 

*UI i.'iTji \jJJu ["AUah'm ni'metlerini du§ununuz!"] hadis-i senfine i§aret 
buyurulur. Ya'ni, Hakk'in zatmda tefekkuru terk edip onun acib olan asar ve 
sifatlannda tefekkiir ediniz ki, onlarda ahkam-i esma ve sifatini gdresiniz; ve 
bu esma ve sifatiyla vaki' tecelliyafon azametinde ve mehabetinde hayran 
olup kendinizi gaib ediniz. 

3694. Uaktaki onun sun'undan sakalim ve btyigini zayi' ede, kendi haddini 
Sani'den hilir, susar. 

Vaktaki bir kimse zat-i Hakk'in sun'unun azametinden sakalim ve biyigi- 
ni zayi' ede, ya'ni, kendinin varligmi ve enaniyetini gaib ede, artik kendinin 
haddini bilir ve Sani' Teala hazretlerinin zatindan bahs edemeyip susar. Zira, 
zaM Hakk'in azametini ilm-i hey'et okuyanlar feza-yi bi-nihayeyi tasavvur 
ettikleri vakit idrak ederek sa§mp kahriar. 

3695. O candan "JZa uhsi'den gayn soyleyemez. jLira o heydn add ve hadden 
hari$tir. 

Bu beyt-i §enfde, JLjj Jp c-# US' cji JUp *l* ^*»i V ^i ya'ni, "Ey be- 
nim Allah'im! Ben senin nefsine sena ettigin gibi senayi sana ta'dad ede- 
mem!" hadis-i §erifine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Acaibat-i sun'-i ilahiyi goren- 
ler bu hadis-i §enfden baska soz soyleyemez. Zira Hakk'in senasi ferd-i afe- 
ridenin lisamyla ta'dad ve ta'rif olunamaz. Her ne soylense pek nakis kahr." 
Hind §arihlerinden Veli Muhammed Ekberabadi buyurur ki: "Senadan aczi 
i'tirafin birkac. vecht vardir. 

1 . Bu senayi lisan-i sun ve cisim ile yaparlar. Halbuki zahirin batini iha- 
tasi kabil degildir. 

2. Bir mahluk sena-yi Hakk'i ffa edemez. Ancak Hak cemf-i mevcudatin Ii- 
saniyla kendine sena eder. Nitekim ayet-i kerfmede, «ju»- ^ ui fr(/ i & d\j (Isra, 
1 7/44) ya'ni, "Hakk'i hamd ile tesbih etmeyen hicbir §ey yokdu'r" buyurulur. 

3. Mademki §uhud itibanyla bende, Hakk'i fail ve kendini alet gorur, bi- 
naenaleyh o §ahsm senasi yine Hakk'in kendisini sena etmesidir. 



c^^o 



gp^ MESNEVI-I SERIF §ERHl / VIII. CtLT • MESNEVI-4 • 

4. Mademki vahdet-i vticud i'tibanyle bende, hakikatde adem-i mahzdir, 
binaenaleyh, mertebe-i §iihudda oisun olmasin, Hakk'a lisanryla sena ettigi 
vakit, sena eden yine Hakk'in kendidir. 

5. thsa edilemeyen sena sena-i kavlidir; ve Hakk'in senasi kendi zatina 
sena-i fiili veya halfdir. 

6. ihsa-i senamn adem-i imkani, Zat'm adem-i idraki miilahazasiyladir. 



<5* 



Zulkarneyn'in Kaf dagina gitmesi ve "Ey Kaf dagi! Hakk'in sun'unun 

azametinden bize soyle!" diye rica etmesi ve Kaf dagimn "Onun sifat-i 

azameti soze gelmez. Zira O'nun indinde idrakler fani olur!" diye cevap 

vermesi ve Zulkarneyn'in "Onun sanayi'inden hatinnda tuttugunu ve 

soylemesi sana pek kolay geleni soyle!" diye niyaz etmesi 



Ma'lum olsun ki, §urrah-i kiram hazarati bu siirh-i §erifde Zulkarneyn 
hakkinda muhtelif miitalaalar beyan etmisjer ve ismine de "Iskender" demi§- 
lerdir. Fakir burada bir delQ-i kat'iye mustenid olmayan bu ihtilafati yazma- 
ya luzum gormedim. Zira Kur'an-i Kerfm'de Iskender ismi mezkur degildir. 
Yalniz, "Zulkarneyn" lakabiyla kissasi zikrolunmusdur. AyaM kur'aniyyenin 
zahirine nazaran bu zat aksa-yi §arka dogru seyahat etmi§ ve orada pek ib- 
tidai akvama mlilaki olmu§dur. Nebi veya veil veya hukumdar oldugunda da 
ihtilaf vardir. Ebu't-Tufeyl'den menkuldiir ki, tmam-i AH (k.v.) hazretlerine, 
"Zulkarneyn peygamber mi" idi yoksa padi§ah mi idi?" diye soruldu. Buyur- 
dular ki: "Ne nebi idi ve ne de padi§ah idi. Bir abd-i salih idi ki, Allah Teala'yi 
severdi. Allah Teala dahi onu severdi!" 

Ma'lumdur ki, elyevm be§er, kiire-i arzin etrafini denizden ve karadan ve 
havadan dairen-madar devr etmektedirler. En biiyuk daglann mahalleri ve 
sath-i bahrdan irtifalan cografya kitablannda miinderictir. Binaenaleyh eb- 



eg^ 



AHMED AVNt KONUK "'^S 

yat-i atiyede beyan buyuruldugu lizere kiire-i arzin etrafim ku§atmi§ sari 
zumriidden mute§ekkil bir daga zahirde higbir kimse miisadif olmami§dir. 
Halbuki Kopernik'den iic. yiiz sene evvel giines, bir tarafdan gurub ettikden 
sonra obiir tarafin altini ziyadar edecegini buyuran, (cilt II, 42. beyit) ve 

["Eygiine§, arzm altmi aydmlatmak igin bugul$eni terk edersin!"] 

["Zerreler gdrdiin agizlan hep acik; eger onlann yemegini soylersem uzun 
olur!"] (did III, 26 numarah) beyt-i §erifinde mikroplann viicudunu ke§fen 
haber veren cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz arzin etrafinda maddeten boy- 
le bir Kaf dagi olmadigim yine ke§fen bilirler idi. Binaenaleyh bu siirh-i §erif- 
de bir remz-i azim vardir. da budur ki, "Kaf dagi"ndan murad, her asirda 
mevcud ve vahidu'z-zaman olan kutbii'l-aktab hazretleridir. Nitekim cenab-i 
Pir efendimiz I. cildde, (2967 numarada) buyururlar: 

c~,o, \j j\ zyrj \f \>_j o-l i>-j c— I J-IT 0t^ j! 

"Muhakkak cihan bir kimsedir, eblehdir. Felek iizerinde her bir yildiz 
ayin ciiz'udiir. zat, cihan-i kamil ve mufreddir, Niisha-i kull-i viicud onun 
igin olmu§dur. Muhakkak cihan bir kimsedir ve bakfleri hep etba' ve tufeyl- 
dir, ey mustemi'!" 

Ve cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri dahi, et-Tedbiratii'1-llahiyye fi Islah-i 
Memleketi'l-lnsaniyye kitabinin temhidinde buyururlar ki: ce~ > ^ v^ 
r*-ji cy f^s- ^j <^^.j (JbJi j»\]z> js. j\fi\jx^s ^ j tj^h J^ 1 * J^j ^^ '^^ 3*1 

^v«*Ji cUii ciUl s.»d! j/j <u.j fljK! p ^i ^^ ya'ni, "Kutub ma'lum-i gayr-i muay- 
yendir, ya'ni halk onu.tammaz. Ve halffe-i zaman ve mahall-i nazar ve te- 
cellidir. Ve alemin zahirine ve batimna asar ondan sudur eder. Ve rahm olu- 
nan kimseye onun sebebiyle rahm olunur ve azab olunan kimseye onun se- 
bebiyle azab olunur. Ve onun sifatlan vardir. Eger sifatlar halffe-i asirda ic- 
tima' ederse kutubdur ve medar-i emr-i ilahf onun uzerinedir. Ve eger icti- 



^^ 



MESNEVM §ERIF §ERHl / Vfll. ClLT • MESNEVf-4 • 

ma' etmezse onun gayndir. Ve bu asnn huktimdanna madde ondan tekev- 
viin eder." 

Ve onun "zumrud"den olmasina gelince, kezalik §eyh-i Ekber hazretleri ay- 
ni eser-i §eriflerinin on yedinci babinda hacer-i ziimriid bahsinde buyururlar ki: 
"Alem-i kebifde mevcud olan ziimriid tasina mukabil insanda dahi bir sir ve la- 
tife vardir, Kur'an-i Kerim'de bu sirrin ayeti, dik-sJi & j«sit jh— isi \yd jl±i\ oj 
Oj^ jjb ilu fj^sTJL; (A'raf, 7/201) ya'ni, "§unlar ki ittika ederler, §eytan tarafin- 
dari onlara'vesvese dokunsa tezekkiir ederler. Imdi onlar dogru yolu gdrurler" 
ayet-i kenmesidir. Alem-i kebfrdeki ziimrudun hassiyyeti peri§an rii'yalara ma- 
ni' olmak ve kalbe kuvvet vermek oldugu gibi, kuvve-i miizekkirenin hassiy- 
yeti dahi Iblfs'i hilesinden men' etmekdir ve onu tedhf§ eylemekdir. Ve ziimriid 
tasmin havassmdan birisi de yilanin goziinii kor etmekdir. Bundan dolayi ce- 
nab-i Pit efendimiz III. cildin 2538 numarasma miisadif olan beyt-i §erffde, 

ya'ni, "Nefis yiiz kuwetli ve hileli ejderhadir. §eyhin yiizu goz kopanci ziim- 
ruddiir" buyurmusdur. Ve V. cildin 1951, 1952 numarah beyitlerinde bu 
ma'na mezkurdur. Imdi, kutb-i zaman bu hassiyyetin kemalini cami'dir. Bu 
siirh-i §erifden anla§ilacagi iizere Ziilkarneyn kendi asnnin kutbuna miilaki 
olmus. ve atfdeki sualleri ondan sormus, ve cevab almi§dir. 

3696. Ziilkarneyn 'Diafdaai iarafina aitti. Onu aordii hi, saf ziimriidden idi. 

Bir abd-i salih ve veil olan Ziilkarneyn zamanin kutbuna miilaki oldu, 
onun vech-i mubarekini nefis ve §eytan yilanimn goziinii kor edici bir saff 
ziimriidden ibaret gordii. 

-k~~j jL>- d\ jJjl d\jz>- ^JL« Ja-?** jl A^iS 4JLU- Jlp >j> 

3697. alemin etrdfma ihaia edici halka olmu§; o halk-i hasii hakkinda hay- 
ran kaldi. 

"Basit", burada vasi' ve geni§ ma'nasmadir. Ya'ni, "Bir veil olan Ziilkar- 
neyn batm goziiyle gordii ki, o kutbu'l-aktab hazretlerinin ma' nasi emr-i ta- 
sarrufda alemin etrafim ihata edici bir halka olmu§ ve alem onun halka-i ta- 
sarruru icjnde kalmi§dir. Binaenaleyh, Hz. Ziilkarneyn o ma'nasi vasi* olan 
mahluk-i ilahi ve abd-i rabbani hakkinda hayretde kaldi. 



*£p? 



AHMED AVNl KONUK 

3698. \Dedi: Sen dagsin, digerleri ne derler? jLira senin huyiihliiguniin na- 
ninda oyuncakdirlar." 

Zulkarneyn dedi: "Sen ma'nasi vasi' bir veliyy-i Hak'sin. Fakat senin ya- 
ninda diger velilerin hali nedir? Zfra onlar senin buyiiklugiinun yaninda 
oyuncakdirlar." Ya'ni diger velilerin vus'at-i ma'nalan senin vus'atinin ya- 
ninda pek kugiik kahr. Nitekim cenab-i Pfr efendimiz yukanda zikrettigimiz 
beyt-i §eriflerinde, c— +a ^ ^ ./.•>- y> ["Felek iizerinde her bir yildiz ayin 
cuz'udiir"] buyurmu§lar ve kutbu'l-aktabi tl ayin parlakligfna ve diger velile- 
ri de "yildizlann parlakligi"na tesbih buyurmusjar idi. 

^ J Cr^~ j* -^ <y J 1 * U^j^ ci\x^ (j{$fj <lj£ 

3699. 'Dedi: "O daglar benim damarlarimdu . Jtiisn ii bahada benim mislim 
olmazlar." 

Kutb-i zaman Zulkarneyn' e cevaben buyurdu ki: "0 sair evliya benim 
damarlanm ve tabi"lerimdir. Giizellikde ve kiymetde benim mislim ve nazf- 
rim olmazlar." Malum olsun ki, kutbu'l-aktab, kalb-i Muhammedi iizere va- 
ki' olup hakikat-i muhammediyyenin mazhandir. Ve bu i'tibar ile "Umme- 
tim, ummetim!" diyenlerdendir. "Nefsim, nefsim!" diyenlerden degildir. Sair 
evliyada bu mazhariyet yokdur. Onlar kutbu'l-aktab'in tasarrufu altmdadir 
ve fuyuzat-i ilahiyye cumlenin kalblerine kutbu'l-aktabin kalbinden,tevzf 
olunur; ve bilcumle ekvanda tasarruf eder. Binaenaleyh, ekvana olan tecel- 
liyat-i lutfiyye ve kahriyye onun kabzasindan zahir olur. 

3700. xr Ben her bir §ehir ig,in gizli bir damar tutarim. 6traf-i cihan benim da- 
marlanm iizerine baglanmi§dtr ." 

"Ben her bir §ehrin halki igin gizli bir kuwe-i tasarrufiyyeye malikim. Et- 
raf-i cihan benim tasarrufum iizerine baglanmi§dir." 

3701. "Diak bu §ehrin zelzelesini istedigi vakit o bana soyler, bir daman stc- 
rahnm." 



^ 



MESNEVt-t SERIF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Hak Teala hazretleri bir §ehrin halkina kahr ile tecelli etmek igin bir §eh- 
rin zelzelesini murad ettigi vakit bana emreder. Ben de o §ehire mahsus olan 
bir damanmi oynatimn, ya'ni, himmetimi o §ehrin kahnna tevcih ederim." 



_ / fJ. C~~ "Ji£ Js*i* Sj Oljj 'S' j£i \j Sj OT^yi f^^J. 



urt, 



3702. ^ r Binaencdeyh l hen o Adman kahr ile kimdHatinm ki, ?e/iir o Aamara 
muiiasd olmusdur." 

3703. "Uaktaki, "Diafulir!" der, damanm sakin olur. Sakinim ve fiil ciheiin- 
aen sa y i$indeyim." 

Ya'ni, "Kutbu'l-aktab yeryuziinde hazme-i ilahiyyenin eminidir ve yed-i 
kudret-i Hak'da bir aletdir. Ve bir alet nasil ki, bir iistadin isti'maline muh- 
tac olursa, bu halife dahi oylece Hakk'in isti'maline muhtag olur ve Hakk'in 
iradesiyle hareket eder ve onu taklib eden Hak'dir. Kutbun vazifesi telakki 
ettigi emr-i ilahi iizerine esma-i ilahiyyeden bir ismin hiikmii zahir olmak 
icjn bir tevcih-i kalbiden ibaret oldugundan zahirde sakindir ve batinda sa'y 
icjndedir." 

3704. "uMerhem tjtbi sakin ve cok is yapictyim. JTlkd aibi sakin ve onian soz 
hareket elici&ir." 

"Kutbun ekvan iizerinde tasarrufu, yara iizerine konulan merhemin tasar- 
rufuna benzer. Zahirde merhem sakindir ve yara iizerinde bila-hareket durur. 
Fakat bu siikunet iginde yara iizerinde i§ler yapar. Ve keza onun tasarrufu 
viicudda akhn tasarrufu gibidir. Akil sakindir ve ondan maanf ile dolu olan 
elfaz ve kelam hareket eder," 

3705. O kimsenin neziincieki onun akli bunu hilmez. Zelzele arzm huhdra- 
hndandir. 

Akli ekvanda tasarruf eden kutbu'l-aktab oldugunu bilmeyen kimsenin 
indinde zelzele arzm buharatindan vaki' olur. Ya'ni, onun akhnin gozii an- 
cak zelzelenin vuku'una sebeb olan esbab-i maddiyyeyi goriir; ve bu esbabi 
tahrik edenin kirn oldugunu bilmez. Zfra eger zelzelenin sebeb-i mustakilli ol- 



<?g°pg> 



AHMED AVNi KONUK ^^ 

sa o esbab-i maddiyye daima mevcuddur; ve zelzele de daima mevcud olmak 
lazimdir. Arazi-i biirkaniyyeden olan yerlerde uzun sender zelzele vuku' bul- 
maz. Sonra hig beklenmeyen bir mahalde zelzele zuhur ediverir. Binaena- 
leyh, o esbabin muharriki vardir; Nttekim atideki siirh-i §erffde bu ma'na bir 
misal ile tavzih buyuruluyor. 

Bir karinca kagit uzerinde giderdi. Kalemin yazmasmi medhe ba§ladi. 

Diger bir karinca daha keskin idi. "Parmaklan medh et ki, bu huneri 

onlardan goruyorum" dedi. Diger bir karinca her ikisinden daha parlak 

gozlti idi. "Ben kolu medh ederim, parmaklar kolun fer'idir" dedi 



3706. IZir kanncaak hir kajjit uzerinde o kalemi gordii. ^u strri da ha$ka ka- 
nncaya soyledi. 

3707. 'Dedi ki: "0 kalem, feslegen ve susen $i$eklicji ve gill aihi, acaib naki$- 
lar yaph." 

3708. O kannca dedi: "0 sanatkar parmakdir ve hu kalem fiilinde fer' ve 
eserdir" 

Ya'ni, "Bir kiigiik'kannca bir kagit uzerinde kalemin tiirlii turlu nakisjar 
yaptigini gordii ve taacciib edip, kendince sir addettigi bu hali diger bir kann- 
ca va ke$f etti ve, "§u kalemin hiinerine bak, ne giizel nakisjar yapti!" dedi. 

kmncanin nazan bundan daha ileri oldugundan ona cevaben dedi ki: "0 



*$$&> 



Pp*' MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

nakisjan yapan san'atkar, kalem degil parmakdir ve bu kalem parmagin fiili- 
ne ve eserine tabi"dir." 

3709. O uguncii kannca dedi: "^azudandir. j&xa zaif olan parmak onun 
kuvvetinden naki§ bagladx." 

Ucuncii kanncamn nazan daha keskin oldugundan onlara i'tirazen dedi 
ki: "Hayir, bu nakisjar ne kalemden ve ne de parmakdandir. Belki koldandir. 
Zira zaif olan parmak, kolun kuwetinden naki§ bagladi." 

3710. CM/uiyef hirisi boylece yukartya gitti. ^Jianncalann en buyiigu biraz fa- 

[3725] , 

tin tax. 

3711. 'Dedi ki: Uf J?u hiineri smetden gbrmeyiniz. ^Lxra ixykixda ve oliimde bi- 
haber olur." 

Nihayet bir dorduncu kannca fikren onlann fevkine gikti. Zira onlann en 
biiyiigu ve biraz daha cok fikirli ve dikkatli idi. Dedi ki: "Bu hiineri ve naki§- 
lan kalemden ve parmakdan ve koldan gormeyiniz. Zira, bunlar suretdir ve 
suretler ise uykuda ve olumde bi-haber bir hale gelir." 

Ljjuij _Ly£ 0U- J AS*- <> y>r Lap dy>r j ^fU dy? X«l C^jj+a 

3712. "tStiref libels aibi ve a&a gibi geldi. <5%kd ve camn gaurt ile naki$lar ha- 
reket etmez." 

Ya'ni, "Cism-i be§erin miidebbiri ancak akil ve candir ve ancak akil ve ca- 
mn te'siriyle suret-i cisim harekete gelir." 

3713. bx-haber idi ki, bu akxl ve kaVo, iahllb-i Diuda olmaksizin cemad olur. 

Ya'ni, suretin harekatim akil ve candan bilen bu dordiincii kannca her ne 
kadar digerlerinden daha yiiksek gormekde idiyse de bu da ma'rifetde nakis 
idi. Bilmezdi ki, bu akil ve kalb dahi Hak Teala hazretlerinin taklibi ve don- 
diirmesi olmasa cisim gibi cemad hukmiinde kahr. 



s ^pg 9 



AHMED AVNl KONUK 

Jj^^y. l^L\ ^jj JiP ±£ J. C-jUp (J j jl Ot«j siij 

3714. I^tr zaman ondan indyeii h&parsa, zekv olan akil ahmahlildar yapar. 

"Akil cismin tasarrufunda ve tedbirinde mustakil degildir. Onu taklib ve 
tasrff eden dahi Hak Teala hazretleridir. Eger Hak Teala ondan inayetini ve 
imdadim kaldinrsa o zekf olan akildan tiirlu tiirlu ahmakhklar zahir olur." Bu 
beyt-i §erifde kutbu'l-aktabin viicudu bir suretden ibaret olup hakfkatde 
alemde mutasarnf olan o olmayip ancak Hak Teala hazretleri olduguna iba- 
ret buyurulur. 



3715. Uaktaki onu soyleyici buUu, vatydki ZKuf dap nutuk incisini deldi, 
Zulkarneyn dedi: 

Zulkarneyn hazretleri vaktaki kutbu'l-aktab hazretlerini hiiccete ve mii- 
kalemeye miitemayil buldu ve inci mesabesinde olan maarif ve hikemiyat-i 
ilahiyye sozlerini soylemeye ba§ladi, o hazrete hitaben dedi. 

OL ^y h ^>o fjP- cAjup jl Ob jlj j^ ij_y {/**** <-£^ 

3716. tXt: *Gy soz soyleyici, habir ve sir bilici, bana Uiakk'in sijatlanndan 
beyan eti" 

"Habir", "hibrefden sifat-i mu§ebbehedir. "Hibret", ilm-i zevkf demekdir. 
Zira kutbu'l-aktab cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz ve onlann asanni kendi nef- 
sinden zevken arifdir. Zulkarneyn dedi ki: "Ey Hakk'in sirnm bilici ve ilm-i 
zevkf sahibi olan soz soyleyici! Bana sifat-i ilahiyyeyi agikga beyan et!" 

3717. ^edi: "£jit ki, o vastf ondan daha hdildir hi, beyan onun iizerine hud- 
ret fl'otiire!" 

"Dest", burada "kudret" ma'nasmadir. Kutbu'l-aktab Ziilkarneyn'e ceva- 
ben dedi ki: "Hakk'in vasfi be§erin kullandigi mahdud liigatler ve lafizlar ile 
beyan edilmek mertebesinden alidir; ve insam pek ztyade korkutucu bir mer- 
tebededir. Zira sifat-i ilahiyyeden bize bildirilenleri bile layikiyla idrak edemi- 
yoruz. Halbuki, mecla-yi sifat ve esma olan feza-yi'bi-nihayedeki mukewe- 
nati bizim idrakimiz ihata edemez. Alat-i fenniyye vasitasiyla vaki' olan idra- 
katimiz bugun akillanmizi durdurup tedhis. ediyor." Bu hale igareten cenab-i 



*$%&> 



(fjft' ^ MESNEVI-t SERIF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • "^iS9 

§eyh-i Ekber (k.s.) hazretleri Fususu'l-Hikem'de hikmet-i rahmaniyyeye 
mukarin olan Fass-i Siileymanf'nin nihayetinde, J* ^tU-Ji fUli J* l^j $$ 
.-*. ^tvi dJ^. iyi cJ^J *Jd ya'ni, "Ve eger biz makam-i Siileymani'ye tama- 
mi iizere tenbih ede idik, sen bir emri goriir idin ki, onun iizerine lttila' sana 
hevl verirdi" buyurur. Zfra, rahmet sifat-i ilahiyyeden bir sifatdir. Ve Siiley- 
man (a.s.) ise rahmet-i imtinan ile rahmet-i viicubu zevkan arif idi. Nitekim 
tafsili mezkur fasdadir. tmdi bir sifat-i Hakk'in mazhan olan zatm makami 
hail olursa, diger sifatlann beyaninda ne kadar hevl-nak maani zahir olur. 

jy>- jl j L Ju\>^ i a y X^jy ji j~»j O -Liu 9j^j >j jt-W w 

3718. *^>ahucl kaleme, um ile lakat olur mu ki, sahifeler iizerine onlan habcr 
yaza?" 

Ya'ni, "Boyle lisanen soylemek imkam olmayan sifat-i ilahiyyeyi kalem 
dahi sahffeler iizerine yazmakdan acizdir." Ya'ni, sifat-i ilahiyye ala-tariki'l- 
ihata ne soylenebilir, ne de yazilabilir. 

3719. r IWi; "6t/ fok alim, Diakk'm aceblerinclen en a^agi hir desiam a$ik 
soyle 1 ." 

"Habr", "ha"nin fethi veya kesriyle [hibr] alim ve fazil kimse demekdir. 
(Sarrah) Bu kelimenin diger ma'nalan da vardir. Burada bu ma'nayadir. "Ni- 
ku", burada "50k" ma'nasinadir. "Destan" kelimesinin miiteaddid ma'nalan 
vardir. Burada "soz" demekdir. Ya'ni, "Ziilkarneyn tekrar kutub hazretierine 
dedi: "Ey gok alim ve fazil olan zat-i muhterem! Hakk'in acib olan tertibat-i 
kevniyyesinden en a§agi olan, ya'ni bizim elfaz ve lugatimiza ve aklimiza si- 
gan sozleri soyle!" 

ali C~*» 62 ji jj Ojj <_£Lg-* S o\j 'UL^ JLju~» O-ii dJ^} C-ii 

3720. 'Deli: ^Dsie uf yuz ydhk yol olan sahrckjt, §ah, kar datjlan doldurmu$dur ." 

"Kar daglan"ndan murad, atfde gelecek olan 3725 numarali beyt-i senf- 
de goriilecegi iizere gafillerin suver-i miiteayyineleridir. Kutbun taayyiin-i su- 
rfsi "Kaf dagfna te§bih buyuruldugu gibi, gafillerin suver-i miiteayyineleri 
dahi "kar daglan"na tesbih buyurulmu§dur. "SahraMan murad, sahra-yi fi- 
kir ve hayaldir; ve "iic yiiz yillik yol"dan murad, kutbu'l-aktab hazretlerinin 
mertebesine vanncaya kadar olan efrad-i beserin meratib-i fikriyyesinin 



c^^ 



■AHMED AVNt KONUK 

uzakhgmdan kinayedir. Bu meratibde olanlann fikir ve hayal-i gafilaneleri 
soguk karlara tesbfh buyurulmu§dur. "§ah"dan murad, mutasamf-i hakfki 
olan Hak Teala hazretleridir. 

3721. n(r Dag dag ustiine hesahsiz ve adedsiz; her zamanda ona kar meded ola- 
rak ulasir." 

Ya'ni, "Hadsiz ve hesabsiz olan ehl-i gaflet birbiri iizerine yigilmi§dir. Her 
birinin ayn ayn meslek-i fikrisi ve hayalisi vardir. Onlann her birine soguk 
karlar mesabesinde olan fikir ve hayal meded ve yardim olarak eri§ir." Nite- 
kim tiirlu tiirlii i'tikadlar ve felseff olan meslekler meydandadir. 

3722. ' xr Bir kar dagi digeri iizerine sarpar, kar soguklugunu seraya eristirir." 

"Sera", merkez-i hak ve nemli toprak ve alet ma'nalannadir. Ya'ni, "Me- 
sela bir kar dagi olan feylesof efendi, diger bir kar dagi olan feylesof iizerine 
garpar ve onun meslek-i fikrisine i'tiraz eder. Onlara varid olan fikir ve ha- 
yal, soguklugu halkm en a§agi tabakasina kadar eristirir." 

3723. "''Bir kar dagi hadsiz ve derin anhardan kar dagi iizerine $ar-par." 

"Bir kar dagi olan gafil hadsiz ve derin olan ism-i Mudill'in hazinesinden 
varid olan fikr-i batil ve hayal-i fasid sebebiyle diger bir kar dagi iizerine gar- 
par ve i'tiraz eder." 

3724. "6y saki Eger hoyle vadi olmasa idi, cehennemin harareti ciimleyi yakar 
idi." 

"Ey sah-i ma'na olan Ziilkarneyn! Eger bu kar daglanmn soguklugu ol- 
masa idi, cehennemin harareti gibi yakici olan §evk-i ilahf atesj ciimle halki 
yakar ve mahvederdi. Bereket versin ki, bu ehl-i gafletin soguk fikirleri ve 
hayalleri bu hararete mani' oluyor." Bu siirh-i §enfde fakire layih olan bir 
ma'na da budur ki, "Kaf dagrndan murad, cenab-i Pir (r.a.) efendimizin vii- 
cud-i §erifleridir; ve "Ziilkarneyn"den murad, Hiisameddfn Qelebi (k.s.) haz- 



eg^ 



MESNE Vl-1 §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

retleridir ki, "iki karn" ile ism-i Zahir ile ism-i Batin'in ahkamim haiz olmala- 
nndan kinayedir. Hatta ba'zi nushada "cumle ra" yeririe "mermera" vaki'dir. 
"Bizi yakardi" demek olur. 

3725. Jakillerin yerdeleri yanmamak i$in, gafilleri kar daglan bill 

Ya'ni, "Akillerin perde-i be§eriyyetleri §evk-i ilahf ate§i ile yanmamak igin 
gafillerin viicudlanni kar daglan bil!" Zira akilleri icabat-i be§eriyye ile me§gul 
eden ve bu atesm sjddetine mani' olan bu gafillerdir, Nitekim Malik b. Dfnar 
hazretlerini pazarda halkin kalabaligi arasinda gezerken gormuster ve "Bura- 
da ne yapiyorsun?" diye sormu§lar. hazret dahi, "Gaflet celbini istiyorum!" 
diye cevab vermi§dir. 

3726; Syer kar lokuyucu olan cehlin aksi olsa idi, o ZKaf dagi §evkin aie§in- 
den yanar idi. 

Eger kar gibi biirudet peyda edici olan ehl-i gafletdeki cehlin insan-i ka- 
milin kalbine aksi ve te'siri olmasa idi, o insan-i kamil §evk-i ilahfnin ate§in- 
den yanar ve bi'l-kiilliyye be§eriyet haricine cikar idi. Zira insan-i kamilin ir- 
§ad-i halk icjn hicab-i be§eriyyete riicu'u lazimdir. 

* _ 

3727. £Aie.$ muhakkak Diuda'nin kahnndan bir zerredir. (5%l$aklann iehdidi 
i$in bir turadu. 

"Dine", turadir ki, iplerin biikulmesinden hasil olan kamgi gibi bir §eydir. 
Gerek maddi ve gerek manevi olan ate§ Hak Teala hazretlerinin sifat-i kahir 
ve celalinden bir zerredir. Ya'ni, "Kalbe anz olan bu §evk atesj Hak Teala'nin 
kahnndan bir zerredir. Algak olan nufus-i be§eriyyenin te'dibi ve hayvanhk- 
dan teb'fdi icm bir turadir ve kamgidir." Zira, nefs-i leim bu ate§-i sevk ile mii- 
eddeb olur. 

3728. <S%zun ve faik olan boyle bir kahr ile beraber, lutfunun serinliaini gor ki, 
aic§ iizerine sabxkdtr. 



c ^^ ) 



AHMED AVNl KONUK 

"Azim ve maddi ateglere faik olan boyle bir kahir ate§i ile beraber Hak Te- 
ala'nin lutfunun serinligini gor ki, o ates, iizerine sabikdir." "Berd-i lutf 'dan 
murad, Hakk'in nizam-i alem igin vaz' buyurdugu hal-i gafletdir. Ve §evk 
atesj be§eriyetde bu gafletden sonra oldugu icjn lutfun serinligi bu ate§den 
mukaddem ve sabikdir. QixnkiX insanlar bu alem-i keserata geldikleri vakit 
fark-kable'1-cem' halinde bulunurlar. Sonra makam-i cem'e gelirler ve nar-i 
§evk makam-i cem'de ba§lar. 



3729. Sebh. nitelikslz ve nasilliksiz ma'nevidir. Dkilihsiz sahiki ve meshuku 
gordiin mil? 

Ya'ni, liitrun kahirdan sabik olmasi bf-cun ve bt-cjgunedir ya'ni, ta'rife sig- 
maz, ma'nevidir. Zira her ikisi de sifat-i ilahiyyedendir; ve sifat-i ilahiyyenin 
ciimlesi kadim ve ezeli oldugundan bir sifatin diger sifatdan mukaddem ve sa- 
bik olmasi, varid degildir. Sabikiyet ve mesbukiyet nisbetleri ancak bu sirat-i ka- 
dimenin asan mezahir-i kevniyyede zahir oldugu vakit belli olur. Zira, viicud-i 
mahz, liitufdur, kahir ondan sonradir; ve ciinku kahir viicuda ve varliga teret- 
tiib eder. Vticud ve varhk olmayinca kahrm taalluk edecegi mahal olmaz. Bina- 
enaleyh bu i'tibar ile liituf sabik ve kahir mesbukdur. Ikiliksiz sabikiyet ve mes- 
bukiyete gelince bu hal a'yan-i sabite alemine aiddir. Zira bu alem, suver-i il- 
miyye-i ilahiyye mertebesidir. Ve ilm-i ilahi mertebesinde ise ikilik yokdur ve bi- 
cundur. Ya'ni, niteliksiz ve nasilhksizdir ve ma'nevidir. Qunkii bu mertebe zat-i 
Hakk'in kendi zatina, kendi zatinda, kendi zatiyla vaki' olan tecellisinden iba- 
retdir. Bu mertebeye "mertebe-yi vahidiyyet" ve "hakikat-i insaniyye" derler. 



*yr 



iZX>, OlS' Oi j jJL>- Jjip *£ c~^.y OL*ij o\ (JJjJJ 



3730. Bqer qorme&in ise, o senin noksanmdan&ir . jlira. halkin akillan o men- 
[3745] 1/1*1.1 
ba dan bu ar-padu. 

Eger bu ikiliksiz sabikiyet ve mesbukiyeti gormuyor isen, senin mertebe- 
nin ve aklinin noksanindandir. Zira halkin akillan bu hakikat-i insaniyye 
mertebesinden bir arpa kadar ya'ni, o mertebeye nisbeten halkin akillan 
ciiz'fdir. Nitekim ayet-i kerfmede, lyi ui ,JL3i '& *^\ u'j (tsra, 1 7/85) ya'ni, "Si- 
ze ilimden verilen §ey ancak azdir" buyurulur. Hind niishalannda birinci mis- 
ra' c_~> (H* J 1 >y. Mis^ix jf suretindedir. "Eger gormuyor isen o senin anlayi- 
§inin alcakhgindandir" demek olur. 



ssp? 



MESNEVf-I SERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3731. JAyibi kendi iizerine koy, din ayah iizerine degili 9Ve vakit camurlu kus 
din felecji iizerine erisir? 

"Ayat-i dfrTden murad, ehl-i hakikat olan kamillerdir. Onlar Kur'an-i Ke- 
rim'in ve ahadis-i §erifenin batinlanm ve inceliklerini gosterirler. Ya'ni, "Ey 
kimsef Viicud-i Hakk'm meratibini ve onun vahdetini gormiiyor isen, bu hal 
senin noksamndan ve anlayismin alcakhgindandir. Binaenaleyh, kusuru ve 
ayibi kendi nefsine isnad et! Yoksa dinin ayati olan ehl-i hakikatin ke§fen va- 
ki' olan beyanat-i aliyyelerine degil! Sen alem-i stiflinin havass-i hamsene 
verdigi ma'lumat iizerine birtakim delail irad edip ya tenzih-i sirfa veya te§~ 
bih-i sirfa hukmedersin. Bu ulum-i istidlaliyye ile senin ruhun .ve aklin ka- 
natlan camurlanmis. bir ku§ mesabesindedir. Boyle bir camurlu ku§, dinin fe- 
legi olan vahdet-i sirfa ne vakit eri§ebilir?" Boyle bir kus, ancak alem-i suflf- 
de ve ikilik aleminde girpmip durur. 

3732. ZKusun all olan cevelangahi havadir. 2Xra ki onun nesvi sehvetden ve 
hevddandir. 

"Kusun yiiksek olan cevelangahi eflake kadar degil, ancak havaya kadar- 
dir ve hava-yi nesfmf icinde ucabilir. Zfra ki onun nesv ii nemasi §ehvetden 
ve hevadandir." Ya'ni, kusun vucudunun tekevvunii nutfeden degil, belki er- 
kek kusun disj kusun uzv-i tenasiiliine §ehvetle biraktigi havadandir. Bina- 
enaleyh ucusu da kendinin ne§'etine muvafik olarak hava icinde olur. Bunun 
gibi insanin tekevviinii de §ehvetden ve kesif olan nutfedendir. Binaenaleyh 
onun ruh-i hayvanisine merbut olan akl-i maasmm ucabildigi saha dahi bu 
alem-i kesafetde ancak havass-i hamsesinin verdigi ma'lumatm dairesidir. 
Birinci misra'da "heva", hava-yi nesimfdir. Ikinci misra'daki "heva", heva-yi 
nefs oldugundan kafiye sahihdir. 

J*** jJc^~> C-^j j b" Jj 3 V^ ^b Oljj*. y ^ 

3733. binaenaleyh sen hayir ve evetsiz hay ran oil Ta ki senin onune rahmei- 
den hir mahmil aelsin. 

"Mahmil", masdar-i mimi olup, merkeb ve develerin uzerindeki hevdec 
ma'nasinadir. Ya'ni, "Eger sen ayat-i din olan ehl-i hakikatin kelamini nok- 



fi £P? 



AHMED AVNIKONUK 

san fehim ve aklindan dolayi anlayamiyor isen, ne hayir de, ne de evet! 
Ya'ni, ne inkar et ve ne de tasdik et! "Ben bunu anlayamadim" deyip tevak- 
kuf et! Ta ki rahmet-i ilahiyyeden sana bir mahmil-i ruhani gelip seni o an- 
layamadigin ma'nalara kadar gotiirsun." Zira anlamadan hayir ve tvet de- 
mekde zarar vardir. 

3734. <J\4,ademhi bu acaihin fehminden ahmaksin, eger evet dersen tekelliif 
edersin. 

Mademki, ehl-i hakikatin vahdet-i sirf hakkindaki beyanat-i acibelerini 
anlamakdan acizsin, eger anlamadan bas, sallayip evet dersen tekelliif etmis. 
olursun ve tekelliif batinda olmayan §eyi zahmetle cikarmakdir. Bu hal mak- 
bul bir haslet degildir. Bunun igin (S.a.v.) Efendimiz, u&>\ & ^^i j*\ *wsi 
ya'ni, "Benim iimmetimin etkiyasi tekelliifden gok uzakdir" buyururlar. 

3735. ve eger hayir dersen, hayir senin hoynunu vurur. [Kahir, o hayir ile se- 
nin fencer eni hatjlar. 

"Ve eger anlamadan hakayik-i ehluilahi inkar edip hayir dersen, senin bu 
inkann senin boynunu vurur. Kahr-i ilahi senin kalb goziinii kor eder ve ak- 
hmn penceresini kapatir. Bu kahir hem ma'nen ve hem de zahiren vaki' olur." 
Nitekim vaizin birisi Ayasofya cami'-i §erifinde esna-yi va'zmda §eyh-i Ekber 
Muhyiddin ibn Arabf (k.s.) hazretlerinin maarif-i aliyyelerine i'tiraz eder imi§; 
ve bu i'tirazinda musirr bulunup ekser-i dersinde tekrar eder imi§. Bir gece rii- 
yasinda Hz. §eyh zuhur edip, "Benden ne istiyorsun? Bir daha i'tiraz edecek 
olursan seni bu elimdeki kilic ile kirk parca ederim!" buyurmu§. Vaiz bu 
rii'yadan havf edip bir muddet siikut etmi§. Fakat yine bir gun her nasilsa 
ru'yayi unutup va'zinda co§arak hazret-i seyh aleyhinde bulunmu§. Dersden 
giktigi vakit herkes dagilmi§, o da avlu tarafina dogru giderken iizerine bir fe- 
nalik gelmis. ve avluda bulunan bir agaca dayanmi§, bir muddet sonra da yi- 
kilmi§. Gorenler alip Gulhane'ye goturmusjer, orada teslim-i ruh etmis,. ak- 
§am evine gidemedigi icin hanesinin halki aramaya mecbur olmusjar. Niha- 
yet Giilhane'de oldugunu haber alip oraya gitmisjer. Fakat Giilhane'de bu va- 
iz vefat ettigi vakit doktorlar kimsesiz bir adam zanniyla te§rihhaneye gotii- 
riip orada talebeye ders gostermisjer. Bilahare boyle ailesi oldugunu haber 



0^9^ 



MESNEVt-f §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVf-4 • 

ahnca doktorlar telas. edip derhal pargaladiklan a'zalanm birle§tirip tekfm et- 
mister. Ve ailesine kar§i da beyan-i i'tizar edip kefenin agilmamasim giinkii 
cesedinin kirk parga edilmi§ bulundugunu soylemisjerdir. Ve Hz. |eyh'in ma- 
arifine iginden i'tiraz edip zahirde Futuhat tercumesim okumak isteyen bir za- 
tin agzi kapamp dudaklan igeriye goktugiinu ve bir kelime bile okuyamadtgi- 
ni fakir kendi goziim ile gordiim. 

3736. Hioyle olunca ancak hayran ve valih ol ve i§ie hu kadar! Ta ki ZHakk'tn 
yardtmi b'nden ve arkadan gelet 

Ya'ni, hakayik-i ehlullaha akhn ermedigi vakit.ne inkar et ve ne de tas- 
dik et, hayran ol! Bu hayretin ve sarvet-i kalbin sebebiyle sana Hakk'm yar- 
dimi onden ve arkadan gelir. Anlayamadigin ma'nalan zevkan anlamaya 
ba§larsin. Sakin evliya-i Hakk'a ta'riz etme! 

3737. Uakiaki hayran ve peri§an ve fani oldun, hal dili ile "Dhdina!.." dedin. 

"Vaktaki ehl-i hakikatin haline ve kaline i'tiraz etmeyip hayretde kaldin 
ve akl-i ciiz'in perisan oldu ve kendi dirayetine i'timaden o hali ve kali mu- 
hakeme etmekden fani oldun, senin bu halin, r *L~J\ J»f^*Ji uui (Fatiha, 1/6) 
ya'ni, "Ya Rabbi, beni sirat-i mustakfme hidayet et!" demek ma'nasim muta- 
zammin oldu." "Gfc", dimagi perisan ve muhtel olan ma'nasinadir. 

3738. Qetinin $etinidir; ve terzan olduijun vakil, o $etin mulayim, ve miisievi 
ohtr. 

"Zeft", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "sert ve getin" de- 
mekdir. Ya'ni, "Hal ve kal-i evliya getinin getinidir, ya'ni, pek getindir. Vak- 
taki onlara kar§i titreyici olursan o getin olan §ey mulayim ve duz olur ve sa- 
na basit goriinur ve idrakine kolay gelir." 

C— vOjj j i^Juhi i$X*\ y>r\s- oJj^- C~**>j>j> j$> <^-*j JSw oJ) J 

3739. JZird ki, getin olan §ekil munkir icindir. Uaklahi adz fjeldin, lutuf ve 
ihsandu. 



*<&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, enbiyanin ve onlann varisleri olan evliyanin hal ve kalleri §eklinin 
getin olmasi miinkirler icindir. Zira, munkirler inkar ettikge onlann hakikati 
bu munkirlere mestur kahr. Fakat ey kimse! Onlann oniinde kendi aczini ve 
kusumnu i'tiraf edip inkan ve tasdiki terk ederek hayretde kalirsan, bu aczin 
sana lutuf ve ihsan olur; ve neticede bilmedigin ve anlayamadigin hakayika 
muttali' olursun. 



-U*^aa jl j J^ij*- ^jj~*i (^aJa^C \j *y>- *%JI <uU ^j^r CJiji 

Cebrail (a.s.)m kendisini Mustafa'ya kendi suretiyle gostermesi ve 

vaktaki onun yedi yiiz kanadindan birisi zahir oldu, ufku tuttu ve gune§ 

bu kadar §ua'iyla beraber mahcub oldu 



Malum olsun ki, vucud-i mutlakin hakikat-i muhammediyye mertebesin- 
den hakikat-i insaniyye ya'ni, suver-i ilmiyye mertebesine tenezzulunden 
sonra bu mertebenin ma-dunundaki meratibe tenezziilu sifat-i Kudret'in me- 
zahiri ya'ni kuva ile vaki'dir. Zira, ef al kuwet ile tezahiir edeceginden efal-i 
ilahiyye dahi melaike-i kiram vasitasiyla zahir olur. Kuva-yi ilahiyyenin is- 
mi lisan-i §eriatda "melaike"dir. Zira "melek", kuwet ve §iddet ma'nasmadir. 
Melaike alem-i his ve §ehadetde eshas-i kesife gibi goriinmezler. Zira ervah- 
dir, alem-i hayalde suver-i muhtelifeye temessiilen me§hud olurlar. Bu te- 
messiil rainin ahval ve i'tikadati ile munasebetdardir. Hz. Cibrfl'in cenab-i 
Meryem'e ve diger melaike-i kiramin Lut (a.s.)a vesair enbiya (aleyhimiisse- 
lam) a ve evliyaya ve sulehaya temessiilleri gibi. Onlann bu temessiilleri es- 
nasinda rainin nezdinde hazir olanlar bu melaikeyi mu§ahede edemezler. Zi- 
ra alem-i hayale dahil olan ancak rafdir. Meger ki, huzzardan dahi alem-i ha- 
yaie dahil olanlar bulunsun. Bu temessulii bunlar da gorebilirler. Yoksa me- 
laikenin hakikat-i asliyyeleri iizere rii'yeti be§eriyet aleminde mumkin degil- 
dir. Bu hakikate binaen sure-i En'am'da kafirlerin Peygamber'e "Bir melek 
gondere idi de, keske bize peygamber oldugunu soyleye idi!" demelerine kar- 
§1 Hak Teala, ik- j *&*l &> «uu*- '/_> (En'am, 6/9) ya'ni, "Eger o resulu bir me- 



egXcp 



MESNEVl-1 §ERIF SERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • ^§) 

lek olarak gdndere idik, elbette adem suretinde yapardik" buyurur. Bunun 
igin Hz. Cibril, Resul-i Ekrem Efendimiz'e adem suretinde temessiil ederdi. Ve 
kezalik sure-i Meryem'de, Cp \'A ti S^ ^j'j G &/£' (Meryem, 19/17) 
ya'ni, "Biz Meryem'e ruhumuz olan Cibril'i gonderd'ik, ona be§er-i seviyy su- 
retinde temessiil etti" buyurulur. Tefsir-i Ka§anMe sure-i Fatir' da, s&O j*w 
luJ t. jwi ^ Jiji j-Cj '^3 JZ* **^-» jy ^j (Fatir, 35/1) ["Melekle'ri ikiser, 
tiger, ddrder'kanatli elgiler yapan Allah'a hamdolsun. 0, yaratmada diledigi 
arttirmayi yapar."] ayet-i kenmesinin tefsfrinde buyurur ki: "Herhangi bir 
melegin kendisinden miiteessir olan §eye bir te'sir ile ittisali onun kanadidir. 
Binaenaleyh her bir cihet-i te'sir bir kanat olmus olur. Melaikenin kanatlan 
ya'ni, vucuh-i te'sirati adede miinhasir degildir. Belki onlann te'sfrat-i mute- 
newia-i kesfresi hasebiyle kanatlan gayr-i kabil-i ta'daddir. Onun igin 
(S.a.v.) Efendimiz leyle-i mi'rac'da Cebrail (a.s.)i alti yiiz kanath olarak mii- 
§ahede ettiklerini hikaye buyurmusjardir. Maksad-i allien, *C^ £ jUJi <J My. 
["0, yaratmada diledigi arttirmayi yapar"] (Fatir, 35/1) ayet-i kerimesi muci- 
bince viicuh-i te'siratimn kesretine isaret buyurmakdir. 

3740. jMustafd Cebrail' in oniinde dedi ki:"6u DiaW. OVasil ki senin suretin 

[3755] , ,/ a 

vardu. 

3741. "liana sen mahsiis, asikar olarak Rosier, la ki nazar ediciler vjdoi cjoreyim!" 

Ya'ni, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz Cebrail (a.s.)a hitaben buyurdu ki: "Ey 
dost! Senin suret-i asliyye-i melekiyyen nasil ise, bu alem-i his ve §ehadetde 
bana onu hissen ve zahiren goster, ta ki ben senin o suretini bir cismi tema- 
§a edenler gibi goreyim!" 



3742. 'Dedi: "DCadir olmazsin ve senin takatin olmaz. Diis zaif ve incedir, 



sana zor gel 



lirl" 



Hz. Cibril cevaben dedi: "Ya Resulallah! Sen simdi bu alem-i taayyiin-i be- 
§eri iginde benim suret-i asliyye-i melekiyyemi alem-i hisse naklen miitemes- 
sil olmama kadir olmazsin ve buna takat getiremezsin. Zfra his alemi zaifdir 
ve incedir. Bu suret-i rrwtemessile his goziine zor ve sedfd gelir." 



<^3g> 



(gK^ AHMED AVNI KONUK 

3743. 'TWi: "fjoster, ta ki bu cesed gorsiin. <5%caba his ne hadde kadar nazik- 
dir ve mededsizdir?" 

Ya'ni, Resul-i Ekrem Efendimiz Hz. Cibril'e israr edip buyurdular ki: "Su- 
ret-i asliyyeni bu alem-i hisse naklen miitemessil o\, bu cesed gdrsiin. Baka- 
lim bu hissin tahammulu ne kadardir ve nezaketi ve mededsizligi ne hadde 
kadardir, anlayalimf" 

?£* ^ J^- cM j j ^V r^ J> u-^ c ~~* ! j ^ 

3744. JTtdemin'in teninin hissi sakimdir. Jakal bahninda bir halk-i azim vardir. 

Benf-Adem'in havassi sakimdir ve ma'luldiir ve gayet tahammiilsuzdur. 
Fakat batmmda Hakk'in bir halki vardir ki, azimdir, asla cismine benzemez. 
Zira onun hakikati hakayik-i cami'dir ve emanet-i ilahiyyeyi hamle miistaid 
olmu§dur. 

3745. ^u cisim ia§ ve demir misali iizeredir. jFakat o, sifatda ^akmakdir. 

"Ate§-zene", gakmak demekdir. Ya'ni, "Bu cism-i insani ta§ ile demire 
benzer. Her ikisi de suret-i kesffe sahibidir. Fakat onlarda bir sifat vardir ki, 
ona da "gakmak" derler. Batin ve ma'na itibariyle ate§ izhar edicidirler." 

jljt* J>S\j ji j JJ\z\j jU ilsjol ^y ^ j JjL 

3746. Tas ve demir ate§ icadinin mahal-i tevelliidudur . <S?lte§ iki valid uzerine 
kahr yagdirtci oldu. 

Ya'ni, "Ta§ ile demirin hey'et-i mecmuasina "ate§-zene" sifatim verirler. 
£unkii onlann batimndan ate§ zuhur eder ve atesjn icadi bunlardan dogar; ve 
ta§ ile demir ate§in valididir. Vaktaki ates, bunlardan zuhur eder, bu iki valid 
uzerine kahir yagdinci olur. Zira ate§ ta§i yakip pargalar ve demiri kipkirmizi 
yapip yumu§atir." Hind niishalannda, jJIj ^ j, yerine ^j ^ ^0 vaki'dir. "Bu 
iki validden kahir yagdinci ates, dogdu" demek olur. 

3747. Suites dahi ten vasjinm kadindir'. Onun ieni iizerinde kahirdir, sule-zendir. 



csgp^ 



PpT^ MESNEVl-l §ERIF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

"Dest-gar", kaf-i Farisi ile "kadir" ma'nasinadir. "Ate§"den murad, kahr-i 
ilahfdir ki, bu kahir Adem'e cennet-i zattan "Ihbitu!.." emriyle vaki' olmu§- 
dur. Ve Adem bu taayyiin-i kesffl ile zat-i Hak'dan hicaba ve gaflete dii§mu§- 
diir. Binaenaleyh bu cism-i kesff, o ate§-i kahnn dest-gan ve kadiridir; ya'ni, 
o kahnn eserini izhara kadir olan bir cism-i unsuridir; ve bu kahir ve Hak'dan 
uzaklik ate§i, bu cism-i unsurf uzerinde kahir ve galibdir; ve onda daima si- 
fat-i nefsaniyye §u'lelerini vurucudur. Bu beyt-i §erffde biraz yukanda gegen. 
[3728] numarah 

["Azfm ve faik olan boyle bir kahr ile beraber, lutfunun serinligini gor ki, 
ate§ iizerine sabikdir."] beyt-i §enfine merbutdur. 

3748. TemJe Dhrahim cjibi §u'le vardir hi, aie§in hurcu ondan mahhur olur. 

Fakatyine cisimde Ibrahim (a.s.) gibibir §u'le-i ezelf vardir. Ibrahim (a.s.) 
viicud-i §erifiyle Nemrud'un atesmi nasil giilzare dondiirdii ise, o §u'le dahi, 
ate§-i kahnn burcu, bu taayyiin-i kesifi ve onun asan olan sifat-i nefsaniy- 
yeyi kahr eder ve onu gulzar-i hakayik ve maarife tebdfl. eder. 

3749. O zu-fiinun olan VZesul, la-cerem, "O^ahnul-ahirune ' s-sabikuh" remzi- 
ni dedi. 

§ubhesiz, zu-fiinun olan Sultan-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz, Oj^Ni ^»j 
OjiLJi ya'ni, "Biz sabiklardan olan ahirleriz!" hadis-i §erifinde, bu §u'le-i 1b- 
rahimi'nin ewel ve taayyiin-i kesifinin ahir olduguna i§aret buyururlar. Bu 
hadis-i §erif de bu cildin 528 numarah beyt-i §erifinde dahi gecti. 

3750. JZahirde bu iki bir orse zebundur. Sifatda demirlerin menba indan ziya- 
C3765] dedir. 

"Zahirde ta§ ve demirin her ikisi de demircinin orsiine zebundur. Demirci 
ors uzerinde bunlari cekig darbesiyle parga parga eder. Fakat, onlann her ikisi- 
nin bir sifati vardir ki, demirlerin menba' i o sifata kar§i zebundur ki, o da her 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

ikisinde mundemic olan ate§dir; ve ates. bilciimle maadini ve ta§lan yakar ve 
eritir; ve hatta §ekillerini tebdfl edip buhar haline bile getirir." l§te insanin cis- 
mi de zahiren boyle zebundur. Fakat onun sifat-i mahfiyyesi biitiin zevahiri al- 
tust eder. "Sendan", demircilerin uzerinde demir dovdukleri ors ma'nasmadir. 

3751. ^inaenaleuh, tS^aem surelte cihantn jer'i&ir. ^Ue sifat ciheiinden ciha- 
nm aslidir, hunu bill 

Ya'ni, "Adem'in cismi bu kesif olan dunyanin ciiz'undendir ve ondaki 
anasirdan mute§ekkildir. Fakat onda miindemig ve mahff olan sifat cihetin- 
den bu cihan-i kesifin ashdir." Nitekim agacin meyvesi agacin cuz'iidiir. Fa- 
kat agag meyve igin dikilip terbiye olundugu cihetle meyve, agacin ash olur. 
I§te, J^i cjju. n JV^J isyj ya'ni, "Ey insan-i kamil! Sen olmasa idin, eflaki 
yaratmaz idim!" hadis-i kudsfsi bu ma'nayi beyan buyunir. 

?~j>? C-i* -**->«-* XiU { J^Js>\j t~J^ *J^ **£*> \j L f , j* , 'v2 

3752. Onun zahirini bir sivrisinek $arka getirir. Onun bahni, ueii felegi mu- 
nxi olur. 

"insan-i kamilin cismini bir sivrisinek soksa garka ve harekete getirir. Fa- 
kat onun batim bu manzume-i §emsiyyenin hey'et-i mecmuasmi ihata edici- 
dir. Cimki onlann viicudu bu insan-i kamilin zuhuru igindir." Birinci mis- 
ra'daki "gerh", donmek ve ikinci misra'daki "gerh", felek ma'nasinadir. Bina- 
enaleyh kafiye-i beyt sahihdir. 

3753. Uahiahi ilhah etii hiraz, bir heybet gosierdi hi, dag ondan mundehh olur. 

"Mundekk", infial babindan ism-i mefuldiir. Masdar-i siilasisi "dekk"dir; 
"vurmak ve dovmek ve parga parga etmek" demekdir. Binaenaleyh "miin- 
dekk", "parga parga olmu§" ma'nasma olur. Bu beyt-i §erff Cibril (a.s.)m 
hey'et-i asliyyesiyle gorunmesi kissasina riicu'dur. Cenab-i Pir bundan ewel 
cism-i zahirfnin derece-i za'fini ve fakat batinimn kuwetini bir mukaddime 
halinde beyan buyurdukdan sonra kissaya riicu' etmi§lerdir. Ya'ni, "Resul-i 
Kibriya (a.s) Efendimiz Hz. Cibril'e hey'et-i asliyyesi ile gorunmesi igin ilhah 
ve israr buyurdular. Hz. Cibril dahi biraz kendi suret-i asliyyesinden bir hey- 
bet gosterdi ki, o suretin heybetinden dag parga parga olmu§ olur." 



^ 



MESNEVl-I §ERlF §ERHI / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • ^P§ 

<J^~** Jr^iJ- ' Z - J ^ ^hV J 1 b ^j* J ^r" ^J^- 'Sj^ 

3754. IZir $ehperi §ark ve garbi tutmu$, ^Mustafa mekabetden U-hu$ oldu. 

"§ehper", ku§ kanadinin en uzun tiiyii demekdir. Burada Hz. CibriTin vu- 
cuh-i te'sfratinin en muhimlerinden birisini temsfl-i cismani ile izhar etmesidir. 
Zira ma'nanin bu alem-i hisde suretden ait olarak gdriinmesi mumkin degildir. 
Binaenaleyh Hz. Cibril, bu ma'naya miinasib bir suret ile Resul-i Ekrem Efendi- 
miz'in his gozlerine zahir oldu. Ve onun azameti §arki ve garbi tuttu ve afaki 
kapladi. Bu temessul, ancak Resul-i Ekrem Efendimiz'in his gozlerine miinhasir 
oldugundan, onu afakda bu mehabetle miisahede eden dahi ancak o Hazret 
(a.s.) idi. Efrad-i sairenin his gdzleri bundan mahcub idi. Nitekim temessul eden 
ervahdan ba'zilanni ba'zi zevat gordiigu halde onun yamnda bulunanlann gor- 
medigi menakib-i evliyada cok vaki'dir. Cenab-i Cibril bu mehabetle zahir olun- 
ca Mustafa (s.a.v.) Efendimiz o mehabetden bi-hus, oldu ve kendilerinden gecti. 

3755. Uaktaki korkudan ve heybeiden onu bi-hu$ gordii, Cebraxl geldi onu 
acju$una fefcii. 

Vaktaki Resul-i Ekrem Efendimiz'in cism-i zahirlerinin bu heybetden bi-hus, 
oldugunu Hz. Cibril (a.s.) gordu, suret-i be§eriyyeye temessul edip, geldi o Ser- 
ver-i kainati kucagma aldi ve onu o bi-hu§lukdan ve baygmlikdan ayiltti. 

3756. mehabet yabanalann nasibidir; ve bu iltifat dostlara mebzuldur. 

"Tecemmu§", kelimesinin siilasisi "cems/'dir. Ve Kamus'un beyanma gore, 
"cem§" mahbub ile mulaabe edip otesini ve berisini siki§tirmak ma'nasinadir. 
"Tecemmu§", tefe'ul babindan masdar olup, tekelluf ile miilatefe etmek ve go- 
nul almak demek olur. Ya'ni, "Hz. Cibril' in bu mehabeti cismani olan yabanci- 
lar icjndir. Bu gonul almak dostlar igin mebzuldur. Nitekim cismani ve nefsani 
olan Lut ve Semtid kavimlerine heybetle zahir olup onlan helak etti. Fakat 
Hakk'in dostlan igin onlann liituflari ve gontil almalan mebzulen vaki' olur. 

3757. <§ahlar i$in uukan oturma zamani vardu. Qavu§lann hevli ve elde kes- 
hin kdiflar vardu. 



<r^£^) 



AHMED AVNl KONUK 

Bu ve atideki ebyat-i §erffe yabancilara kar§i olan muamele ba§ka ve dost- 
lara ve mahremlere olan muamele ba§ka oldugunu tavzih icin misaldir. Ya'ni, 
"Bir zaman olur ki padi§ahlar tahtlan iizerine kurulup mehabetle otururlar ve 
etrafina da musellah ve heybetli muhafizlar dizilir." 

3758. ^asakgdar ve mizrahlar ve kili$lar vardir hi, mehabetden arslanlar Hi- 
rer, 

"Dur-bas/\ asil ma'nasi "uzak olf" demekdir ki, "yasakgi"dan kinaye olur. 

3759. Qavu$lann sesi ve o $evgdnlar vardu hi, onun heybeiinden canlar cjev$eh 
olur. 

"Qevgan", ucu egri sopalardir ki, cirit meydanlannda onunla top gelerler. 
"Nihfb", nihab" kelimesinin kajde-i farisiyye iizere imale olunmu§udur; "hey- 
bet ve azamet" ma'nasinadir. Bu hal, padi§ahm resmi bir alay yaptigi vakit- 
lerde olup etrafindaki bu muhafizlann hey'etinin heybetinden ve azametin- 
den gorenlerin canlan gev§er; ve fesada meyledecekler varsa kuvve-i ma'ne- 
viyyeleri gev§er. 

3760. ^JBu reh-fliizerin hassi ve ammt i^indir ki, onlara bir §ehin§ahdan haber 
vere. 

Bu heybet ve azamet yollarda olan havas ve avama padi§ah alayinin gel- 
digini haber vermek icindir. 

3761. ISm heybet avam i$indir, ia ki o taife ktbir kulakim koymasinlarl 

Evvelki beyitde mezkur olan "has ve amm" ta'birinde hassin amm ile be- 
raber zikri alayin geldigini umuma ihbar ma'nasinadir. Burada yalniz avamin 
zikri heybete ma'tufdur. Binaenaleyh, ma'nada tenakuz yokdur. Ya'ni, "Pa- 
di§ah bu heybetini ve azametini bilhassa avam-i nas taifesine gosterir. 
ayak takimlan kibir ve serkeslik kiilahmi basjanna giyip hiikumete karsi is- 
yan edemesinler!" 



*$$&> 



MESNEVt-I §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVl-4 • 

wUS' ~£ jti j <U3 Jy_ >y>- ^^Ju JjSviu OL^jI <_£UU j ^ \j 

3762. Ta ki onlann benlikleri ve bizlikler i kuila, hocthin olan nefis fitneyi ve 
serri az ede! 

"Men u ma-ha", benlikler ve bizlikler demekdir; murad, enaniyetdir. 
Ya'ni, "Padi§ahin heybetinden bu ayak takimimn dimaglannda olan benlik- 
ler ve bizlikler kinlmak ve kendini goriicu olan nefis fitneyi ve §erri az yap- 
mak igindir." 

>j/jrj> j-^ 1 j J b j\ij& ^ ^ j*l $ j j a^ 

3763. <$ehir ondan emm ola, ztra sehriyar hiikumetin zakminin kahrini tuiar. 

"§ehriyar'\ sahib-i kudret padisah demekdir. Ya'ni, "Padi§ahm bu heybe- 
ti, fltneye ve fesada mail olan avamin cur'etlerini kirarak §ehir onlann fesad- 
lanndari emm olmak igindir." "Imin" [Eymin] "amin" kelimesinin imale olun- 
musudur. Zira, sahib-i kudret olan hiikumdar ehl-i fesad olanlara kar§i hii- 
kumetin darbe-i kahnna malikdir. "Gir ii dar", cenk ve kavga ma'nasma 
olup, bu da hiikumet ma'nasmi mutazammindir. 

3764. ^inaenaleyh, o hevesler nefislerde olur. $ahin heybeti o ugursuzluklar- 
aan men edici gelir. 

"§ahin heybetinden ve satvetinden na§i nefislerde olan fitne ve fesad ate- 
§ini sonduriir ve §ahin heybeti, o ugursuzluklan men' eder." "Nuhus", 
"nahs"in cem'idir, "ugursuz olmak" ma'nasinadir {Akrebu'l-Mevarid) . 

,_/»L*i b cJLfr* \£\ ijj ^ ^jflK^- fj> <jj+~j Jj\ dy>? }\> 

3765. Uokioki hezm-i has iarafina fieri gelir, orada kisas ve mehabet ne vakit 
olur! 

§ah o heybetli ve mehabetli alaydan vaktaki sarayina avdet edip bir 
bezm-i has ve meclis-i i§ret tertib edip sevdiklerini ve mahremlerini meclisi- 
ne kabul eder, artik o medisde hususiyet ve §evk ii §etaret hiikiim surer; ve 
orada asla kisas ve mehabet olmaz. Gerek §ah ve gerek ehl-i meclis inbisat 
iginde olur. 



Cg^g, 



AHMED AVNl KONUK 



J'jj* j> j ilka* jS- j\ (jyJ^ Jhyv. ^*^J <^~ 

3766. Diilim hilim i$inde<Lir ve rahmetler di^daciu. Qencjden ve neyden ba$ka 
hwu§ i$itmezsin. 

"Hilm", yumu§aklik ve miilayemet; "cu§", kaynamak ve galkanmak ve 
hareket etmek; "geng", galgi aleti; "huru§", gagn§ma ve bagn§ma ve samata 
demekdir. Ya'ni, "0 meclis-i hasda §ahm hilmi ve yumusakhgi kat katdir ve 
merhamet ve ihsani hal-i harekettedir. Orada gengden ve neyden baska bir 
giiriiltii ve patirti i§itmezsin." 

ckz? j\j\ tj^y*- ^ £->j£>& cJj ilk* cJj -Lib Jj* ^jfi _j J-V 

3767. 0(,u$iih davulun ve huyuk davulun hevli cenk icindir. Qeng sesi havas ile 
izzet vaktinde olur. 

3768. uMuhasOjin dvvant avam icindir; ve o peri yuzliiler kadehin hanfidir. 

"Divan", biiyuk meclis; "muhasib", mufaale Mbmdan ism-i faildir, "hesab 
edici" demekdir. Ya'ni, "Hesab sorucu olan biiyuk meclis veya mehakim 
avam igindir. Havassm harekati ma'kttl ve hesabh oldugundan omriinde o gi- 
bi meclislere ve mahkemelere cikmayanlar gokdur; ve o peri yiizlu giizel sa- 
kiyeler ve sakiler, i§ret meclisinin musahibidirler ki, bunlar havasdir.*' Hind 
niishalannda ikinci misra* \j f W- «*/ objj iSj, 3 j suretinde vakj'dir. "Ve o pe- 
ri yuzliiler ve giizeller meclis-i hasda kadeh tutmu§lardir." Bu misra' dahi ay- 
m ma'nayi ifade eder. 

3769. O zirh ve o tolga cenk icindir; ve ipek ve saz ia'rt$e mahsusdur. 

"Zirih", eski harblerde demir halkalardan ma'mul caketdir. "Hud", harbde 
basa giyilen demirden ma'mul kiilahdir ki, ona Tiirkce "tolga" derler. Arabf si 
"migfer" dir. "Qali§", harb ve cenk demekdir. "Rud", kelime-i Farisi olup, bir- 
kag ma'naya gelir. Burada bir sazin adidir. "Ta'n§", iizerine ba'zi nebatat sar- 
mak iizere yapilan gardakdir. Burada "kameriye" dedigimiz gardakdir ki, ehl-i 
zevk, iizerine hammelleri ve menek§e gulleri gibi kokulu riebatat sarmak iize- 
re yapilir ve altinda sazlar ile isret ederler. Ya'ni, "0 zirh ve tolga harb ve darb 



G m^ 



PJX^" MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VIII. CiLT • MESNEVt-4 • 

esnasmda kullanihr; ve ipekli do§emeler ve libaslar ve sadasi latif olan sazlar 
da kameriye zevki alemine mahsusdur." 

3770. Gy cevad, fru sbziin nihayeti yokdur, haim eil Ue JAllah ^Zeala dotjru yo- 
lu $ok hilitidir. 

Ey beyan-i hikemiyyat ve maarifde nefsi comerd olan Mevlana! Mehabe- 
tin yabancilara ve lutuf ve iltifatm dostlara oldugunun misalleri cokdur ve bu 
soziin nihayeti yokdur. Bu bahsi bitir de sadede riicu' et! Ve Allah Teala dog- 
ru )'olu cok bilicidir. 

C-~»t <-Jjb jL>- jij fi jjjl <«i>- C— jjLp ji l£*~*~ ^ -*-•*- 1 j-*jl 

3771. O hir his hi JAhmed'de guruh edicidir, simdi ^e-srih'in tovragi altmda 
uyumusdur. 

"His"den murad, havass-i zahire-i cisimdir. "Yesrib", Medine-i Miinevve- 
re §ehrinin ismidir. Ya'ni, "Server-i enbiya Ahmed (a.s.) Efendimiz'de fani ve 
gurub edici olan havass-i zahire-i cisim, §imdi Medine-i Miinevvere'nin top- 
ragi altinda uyumus, ve faaliyetten sukat etmi§dir. 

3772. Ue o azimul-hulk hi, o saf ytrttctdir, tagayyursuz mak'ad-i sidkdadtr. 

Bu beyt-i §erifin birinci misra'inda sure-i Kalem'de vaki', ^ jy- J^ dw, 
(Kalem, 68/4) ["Ve sen elbette ytice bir ahlak iizeresin"] ye* i'kirici misra'da 
dahi sure-i Kamer'de vaki' j-uL dS, '1* jlu* £L j ^ o£- J 'jJ^J) oi (Ka- 
mer, 54/54-55) ["Takva sahible'ri cennetlerde ve irmaklann kenarlanndadir. 
Guglii ve Yiice Allah'm huzurunda mak'ad-i sidkdadir"] ayet-i kerfmelerine 
i§aret buyurulur. Ya'ni, "Server-i alem Efendimiz'in azim olan hulkuna ve 
ma'nasina gelince bilciimle meratib-i ervahi cjgneyip hepsinin fevkine geg- 
mi§dir; ve onun ruh-i kullf-i Muhammedf'si hicbir tagayyiire ugramaksizm 
melik-i muktedir olan huzur-i ilahfde mak'ad-i sidkdadir." 

3773. ^Tagyuahn mahalli tenin vasiflandu. ^aki olan ruh pariah, giinesdir. 

Ya'ni, be§er surer, ve ma'nadan ve cisim ve ruhdan murekkebdir. Cismin 
sifatlannda turlii tagayyurat olur. Zfra cisim bircok tavirlar ve istihaleler ge- 



*$%&> 



(gK^ AHMED AVNl KONUK ~&X$^ 

. girir ve nihayet fani olur. Fakat ruhun sifatlannda asla tagayyur ve istihalat 
yokdur. bakidir ve parlak bir gime§dir, daima nurunu sacar. 

3774. ^Bir tayuusizdir ki, sarka mensuh depldir; hir iebMsiz&ir hi, cjarha men- 
sub dec/ildir. 

Ya'ni, cism-i be§er cemadlik mertebesinden dogar ve olur; ve nebat mer- 
tebesinden dogar ve olur; ve sonra hayvaniyet mertebesinden dogar ve olixr; 
ve sonra da insanlik mertebesinden dogar ve cenin olur ve cocuk olur ve de- 
likanli olur, sonra ihtiyarlar. Bu keserat aleminden gurub eder. Binaenaleyh 
o cisim hem sarki ve hem de garbi olur. Ruha gelince, rfihda bu tagayyura- 
tin higbirisi yokdur; ve turlu turlii istihaleler gecjrip tebeddul etmez. Binaena- 
leyh, onun icin suruk ve gurub yokdur. Ve cisim mekan ile mukayyeddir. 
§arkda ve garbda bulunur. Run ise, mekan ile mukayyed degildir. Ne §arka 
mensubdur ne de garba! 

3775. [Junes zerreden ne vakii medhus oldu? <§em yervaneden ne vakit hi-hus 
oldu? 

"Giine§"den murad, ruh-i kullf-i Muhammedi (a, s.)dir. "Zerre"den mu- 
rad, o ruh-i kullinin tevabi'idir ki, Hz. Cibril de bunda dahildir. Nitekim ha- 
dfs-i §erifde, iSjy cr oy*p 3 *ii\ & ui ya'ni, "Ben Allah'danim ve mu'minler be- 
nim nurumdandir" buyurulur. Ve "§em'"den murad, keza o ruh-i kullfdir; ve 
"pervane"den murad, Hz. Cibril (a.s.)dir, "medhus/*, hayretden dolayi akli 
gitmis, olan. Ya'ni, "0 ruh-i kullf-i Muhammedi, zerre mesabesinde olan ken- 
di tevabi'inden ve cenab-i Cibril'den medhus, olur mu? Ve kendinin pervane- 
si olan Hz. Cibril'den o §em'-i a'zam bf~hu§ olur mu?" 

OUj JLiL J> 0\ j*i ^jI j^ -^ jl*w lj -^-^ p — *- 

3776. Cism-i JAhmed if in ona iaalluk oldu; hu tagayyiir tenin layiki oldu, hit! 

"Cebrail (a.s)m azametini musahededen na§i vaki' olan bi-hu§luk, Ahmed 
(a.s.) Efendimiz'in cism-i §erifine taalluk etti. Bu tagayyur ancak cismin la- 
yiki oldu. Ey hakikatin talibi olan salik, bunu boyle bil! Yoksa bu bf-hu§lu- 
gun ruh-i kulli-i Muhammedi'ye asla taalluku yokdur." Ankaravf hazretleri, 
"bedan" zamirini ruh-i a'zama irca' buyurmu§dur. Bu suretde ma'na §6yle 



*$%&> 



MESNEVf-1 SERIF SERHl / VIII. CtLT • MESNEVf-4 • 

olur: "Ahmed (a.s.)in cism-i §erifinin o ruh-i a'zama taalluku oldu. Bil ki, bu 
tagayyiir tenin layiki olur." 

3777. I&r fiasfa ^ffct ue uyku ve elemgihi, can bu evsafdan pak ve miinferid olur. 

Ya'ni, hasta olan ve uyuyan ve elem geken ancak cisimdir. Ve bunlar 
ruh-i hayvaninin cisme verdigi hassa-i his ile mahsiis olur. Cevher-i mucer- 
red-i nurani olan can bu evsafdan pak ve ayn ve miifred olur. 

3778. Ue eger camnvasfini soylersem, muhakkak kadir olmatn; bu hevn u me- 
kana zelzele diiser. 

"Ve eger canin ya'ni, ruh-i kiillf-i Muhammedrnin vasfini sdylesem, 
onun vasfini bizim mahdud olan lugatlanmiza sigmayacagi igin, ifadeye 
kadir olamam; ve miimkin olabildigi kadar soylesem kevn ii mekana zelze- 
le dii§er." Ya'ni, ukul-i zaife erbabinin havsala-i idraki bu ifadeleri kabul ede- 
meyecegi igin herkesi bu beyanat aleyhine ayaklandirmis. olurum. Qiinkii 
ruh-i a'zam halife-i ilahidir ve halife ise mustahlifin "ayn"idir. Iste bu kadar 
remiz kafi olur. 

3779. Gger onun tilhisi bir dem ■perisan oldu ise, guya hi o dem, can ar slam uyu- 
mus idi. 

"Mana", sibih ve nazir ve manend ve sanki ve guya ki, ve zannedersin 
ki, ma'nalanna gelir. "Tilki"den murad, Server-i alem Efendimiz'in cism-i sa- 
adetleridir; ve ruh-i a'zamlan arslana tesbm buyurulmu§dur. Ya'ni, "Hz. Cib- 
rilln kendi hakikatine miinasib bir suretle temessiil ettigi vakit Server-i alem 
Efendimiz'in cism-i saadetleri asufte ve bi-hus. ve pen§an oldu ise, guya ki o 
anda ruh-i a'zamlan uyumu§, ya'ni kendi evsafiyla zuhuru terk etmis. idi." 
Zira Resul-i Ekrem hazretlerinin teklif-i allien Hz. CibrS'in suret-i asliyyesi- 
ne his goziiyle nazar etmek idi. Binaenaleyh, o sureti his goziiyle mii§ahe- 
de buyurmak igin tamamiyla alem-i hisse miiteveccih olmu§lar idi. Bu se- 
beble cism-i senfleri o mii§ahededen miiteessir oldu; ve bittabi', cism-i §enf- 
lertnin faaliyetini arzu buyurmalan iizerine, ruh-i a'zamlannin faaliyeti[ni] o 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

anda bertaraf etmi§ olurlar idi. Nitekim bu kadar mu'cizat ve havarik ruh-i 
a'zamlannm faaliyeti ile zuhura geldi; ve harbde yaralanmak gibi ahval da- 
hi cism-i §enflerinin faaliyeti ile vaki' oldu. 



.ilLu^* Jlu~»J> jJm c*jj\ .iib c— -j\j>- j* jz^> Ol -i 



3780. O arslan uyumu§ idi ki, uykudan pakdir. D$te yumu$ak bash korkun$ 

[3795] j . 

arslan'. 

Ya'ni, "0 arslan olan ruh-i a'zam-i Muhammedi uyumu§ idi. Ya'ni, cisim 
uzerinde kendi sifatiyla zuhurunu terk etmis, idi. Zfra cisim gibi ona uyku anz 
olmakdan pakdir. l§te sana bir arslan ki, hem yumu§ak bash ve hem de kor- 
kuncdur," "Nerm-sar"; "nerm", yumu§ak, "sar", ba§ ma'nasinadir; "yumu- 
sak bash" demek olur. "Sar", miibalaga ma'nasi da ifade eder. Bu ma'naya 
gore "pek yumu§ak" demekdir. 

3781. ZKendi arslamm oyle uyumus yapar hi, bu kopekler onu iamamen olmiis. 
hilirler. 

"Kendisini uyumus. yapmak"dan murad, makam-i abdiyyet ile zuhurdan 
kinayedir. Ve "kopekler"den murad, ehl-i nefis olan miinkirlerdir. Ya'ni, 
"Server-i alem (a.s.) ekser-i evkatde makam-i abdiyyet ile zahir oldugun- 
dan ehl-i nefis olan miinkirler ve mlinafiklar o Hazret'i tasarrufatdan ve 
mugayyebata lttila'dan gafll addederlerdi." Bu beyt-i §erifde ariflere, 
makam-i abdiyyetde olup, hicbir vech ile tasarruf etmemek suretiyle siin- 
net-i seniyyeye ittiba'a i§aret vardir. (Bahru'1-Ulum ve Imdadullah hazara- 
ti§erhlerinden). 

3782. Ue yoksa dlemde himin mecali olurdu hi, hir zaifden bir go-pukapa idi. 

"Tiirbud" ve "tirbid", ici bo§ cop ve kami§ ma'nasinadir. Ya'ni, eger o ha- 
kikat arslam kendisini bi'1-iltizam uyumu§ bir hale koyup, halkm ahvalinden 
tecahiil etmese idi, hicbir kimsenin bir zaffin elinden bir cop almaya ve ona 
zulum etmeye mecali olmaz idi. Server-i alemin ve onun varisi olan kamille- 
rin bu tecahulleri, ahkam ve asar-i esmanin zuhuruna musait bulunmak icm 
oldugu vareste-i izahdir. 



*$%&> 



MESNEVI-t SERfr §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

3783. JAhmed'in kefi o nazardan mandu§ oldu; onun denizi muhabhet kofu- 
gunden viir-cu§ oldu. 

"Kef 'den murad, cisim ve cismin havassidir. Ve "bahir"den murad; ruh4 
kiillf ve onun kemalatidir. "Mahdu§", tirmalanmis, demekdir. Ya'ni, "Hz. Cib- 
ril'in hey'etindeki heybete olan nazardan miiteessir olan Ahmed (a.s.) Efen- 
dimiz'in ancak cism-i §enfi oldu. Onun ruh-i kullf-i Muhammedfsi muhabbe- 
ti ilahf kopugiinden piir-cus, oldu." Ya'ni, zahiri ba§ka ve batini ba§ka bir hal- 
de oldu; ve mu'teber olan da onlann batm-i §erffleri idi. Zira, cisimde sair nas 
ile mii§terekdirler. 

3784. S%y, biitiin nur soviet mu'ti olan kefdir. Gger auin keffi olmazsa, ol- 
ma de! 

Ya'ni, Server-i alemin batini olan ruh-i kullileri ay gibi bilciimle meratib-i 
kevniyyeye nur sacan eldir. Nur sagan ayin eli olmaga liizum olmadigi gibi, 
onlann el mesabesinde olan cism-i §erifleri de miiteessir olup faaliyetden kal- 
mi§ ise, varsin kalsm de! Zira ruh-i kiillileri faaliyetde ve cus, ii huru§dadir. 

3785. 6cjer JAhmed celil olan o kanadi a$arsa, Cebrail ebede kadar medhu$ olur, 

Eger Ahmed (a.s.) Efendimiz, eger o azfm olan ruh-i kiillileri kanadim 
acarsa Cibrfl (a.s.) ebede kadar medhu§ olup kendinden geger idi. Zira o 
ruh-i a'zam, hazret-i Cibril'i dahi muhitdir; ve ciinku Server-i alem Efendi- 
miz "ebu'l-ervah"dir. 

3786. Uaktaki S^lhmed Sidre'den ve onun mersadmdan ve Cebrail in 
makamtndan ve onun haddinden ge$ti, 

"Sidre", liigatde, "kenardaki agac" ma'nasinadir. Ve §enatda, "Sidretii'l- 
miinteha", yedinci gokdeki bir agacm ismidir. "Mersad", mahal-i tarassud. 
Ya'ni, "Ahmed (a.s.) Efendimiz vaktaki mi'rac gecesinde Sidretu'l-miinteha- 
dan ve Cibril'in mersadmdan ve makamindan ve haddinden ileriye gecti;" 



Gggpp 



AHMED AVNl KONUK 

fs 3 y ^if CS JJ JJ "^ (•■* J^' 1 J^^ ! Jj' ^-^ 

3787. Ona dedi: "Diaydi hemm arkamdan u$!" ^edi: "[jit, git! "iW senin 
harifin decjilim!" 

Resul-i Ekrem Efendimiz Cibril'e dedi: "Haydi sen de benim arkamdan 
geg, bu Sidretu'l-muntehadan ileri gecelim!" Cenab-i Cibril dedi ki: "Hayir sen 
git, ben buradan ileride senin reffkin ve musahibin olamam!" Zira, Sidretiil- 
munteha alem-i suretin nihayetidir; ve Resul-i Ekrem hazretlerinin mi'racla- 
n kendi hakikatlan olup cenab-i Cibril'in burada suret-i cibriliyyet ile onlara 
refakat etmesi miimkin degildi. Eger kendi makamindan bir adim ileriye at- 
mi§ olsa, onun suret-i cibriliyyesi o hakfkatde mahvolurdu. 

3788. ^Tekr&r ond dedi: "£jel ey perde yakici! ^Ben heniiz kendi evcime gitme- 
mi§imdir." 

"Perde-suz", alem-i surete ma'na indiricilikden kinayedir. Zira Hz. Cibril 
enbiya (a.s.)a vahy-i ilahiyi inzal eder,- ve Hz. Meryem'e de ma'na-yi fsevi'yi 
tahmil etti. "Eve", burada "yiiksek mertebe" demekdir. Ya'ni, "Resul-i Ekrem 
Efendimiz tekrar Hz. Cibril'e hitaben buyurdu ki: "Ey perde-suz, ey emfn-i 
vahy-i ilahi! Gel bana refakat et. Zira ben heniiz kendi yiiksek mertebem olan 
hakikat-i muhammediyyem makamma gitmemisjmdir ve mi'racim tamam ol- 
mami§dir." 

3789. 'Dedi: "By henim ko$-ferim. 6ger hu hadden hari$ kanai pirparsam, he- 
nim kanadim yanar.' 

"Fer", §an, §evket ve rifat demekdir. Ya'ni, "Ey benim §an ve §evketi ve 
rif'ati giizel ve latif olan refikim! Benim makamim bu sidretii'l-muntehadir. 
Bu makamimin haricine cjkamam. Eger bu hadden harig hareketim vaki' 
olursa benim kanadim ve suret-i cibriliyyem yanar ve kendimden geger ve bi- 
hu§ kahrim." 

3790. Ilu kissalar, kaslarin ekass kakkmda hi-hu§luc}U, hayret i$inde kayret 

[3805] , j. 



^^^ 



MESNEVt-1 §ERIF §ERHl / VIII. CtLf • MESNEVf-4 • 

"Hass"dan murad, Hz. Cibril ve "ehass"dan murad, ResuH Ekrem Efen- 
dimiz'dir. "Kisas", kissamn cem'idir. "Kissa"mn cemi' olarak zikri, bu bahis- 
de iki kissa mezkur olmasindan na§idir. Birisi Resul-i Ekrem'in alem-i hisde 
Cibril'in miisahedesinden bi-husjugudur; ve ikincisi de Cibril'in kendi 
makamini tecavuzii ve hakikat-i muhammediyyenin inki§afi takdirinde ya- 
nacagi ve bi-hus, olacagidir. Binaenaleyh, bu iki kissada ewelki hal hayreti 
mucib oldugu gibi, ikinci hal de hayreti mucibdir. Binaenaleyh, bu kissalar 
hayret icinde hayretdir. 

3791. Cilmle bi-husluklar burada oyuncakdir. O^e kadar can tutarsm hi, can- 
dan fa-rig oluculuk vardir. 

Bu beyt-i §erif, haslann ehass hakkindaki bi-hu§luklanmn tefsfridir. Ya'ni, 
"Butiin "bi-husjuklar haslann ehass hakkindaki bi-hu§luklanna nisbeten bir 
oyuncakdir ve kiicuk bir haldir. Senin caninin kuweti ve mukavemeti ne ka- 
dardir? Ve onda canlik mertebesinden gececek kadar pehlivanlik var midir? 
Zira bu mertebedeki bi-husUikda can ugiiruculuk ya'ni, can.feda edicilik var- 
dir.'' Beyt-i Niyazi-i Misri (k.s.): 

A§k yolu belahdir 
Her ten cefakdir 
Camndan timidin kes 
Canana erem dersen 

Eger bir pehlivanlik yoksa Hz, Cibril'in, ci>^V *is\ ojo J ya'ni, "Bir par- 
mak yaklagirsam, yananmC' dedigi gibi, sen dahi yanmakdan korkup kendi 
makamindan bir parmak ileriye gegemezsin! 

3792. By Cebrail, gerci sen, serif ve azizsinf Sen pervane degilsin ve sem da- 
hi degdsin. 

"Ey Cebrail, sen her ne kadar §erif ve aziz ve melek-i mukarreb isen de, 
bu alem-i kevnin §em'i degilsin. Zira, §em'in hadimisin; ve pervane da- 
hi degilsin, zira §em'in tevabi'inden dahi degilsin. Senin makam-i malu- 
mun vardir. §em'in pervaneleri be§erden olur." Beyt-i Saib-i Isfahani 
(k.S.): 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 
-bUjJ Oj^tf 4j>- C— ij ^j «.4Jj! l)L«JI £~}>j <—Jja<« ^iJj^C»j S-J^ 

"£y Stub! Mertebe-i insiniyyeyi melaikeden isteme! Zira, sirsiz bir ayna suret 
gostermez," 

3793, U^arlama vahtinde §em' pervaneyi da'vei etUhAe pervanenin cant yan- 
makdan perhiz etmez. 

Zira yanmak vaktinde §em' da'vet edince pervanenin cam yanmakdan ge- 
kinmez. Nitekim, Resul-i zi§anm, efrad-i be§erden olan hakikati pervaneleri, 
derhal onun da'vetine icabet edip canlanm feda etmisjerdir. Ve nitekim hic- 
ret-i nebeviyye esnasinda Hz. Siddik-i A'zam ile tmam-i Ali (k.v.) asla can- 
lanm ve nefislerini hesaba katmadilar; ve ashab-i Bedir ve ashab-i Uhud'un 
ve de§t-i Kerbela suhedasimn halleri meydandadir. Sen ise, ey §enf ve azfz 
olan Hz. Cibril! Resul-i Ekrem'in taleb-i refakati iizerine yanmakdan korkup 
o refakati terk ettin. Zira refakatin ve can fedasinin saiki ask idi. Nitekim 
Mevlid-i §erifde Suleyman (Qelebi) Efendi hazretleri Resul-i Ekrem Efendi- 
miz'in lisanmdan §6yle buyururla'r: 

Qun ezelde bana a§k oldu delil, 
Yanar isem ben yanayim ey Halil! 

Ankaravi hazretlerinin bu beyt-i §erffde beyan buyurdugu vecih dahi su- 
dur: Burada "Cibril"den murad, mertebe-i akilda olan akl-i kamil sahibleridir. 
"Pervane"den murad, (S.a.v.)in varisleri ve cemal-i Ahmedfnin a§igi olan 
ashab-i fena ve erbab-i safadir ki, melek-i mukarreb onlann mertebesine va- 
sil olmaz. Bu sebeble cenab-i Pir Cebrail (a.s.)a hitab ve akl-i kamil s&hible- 
rine takriz edip buyururlar: "Ey makam-i akilda ve mertebe-i melekiyyetde ve 
ruhaniyyetde kalan ve haslar zumresine.dahil olan kimse! Gergi sen dahi nef- 
su'1-emirde azfz ve §enfsin; velakin sen pervane gibi a§ik degilsin; ve §em' 
gibi ma'suk dahi degilsin. Zira §em'-i hakikl olan insan-i kamil tecelli-i zati 
amnda pervane gibi olan a§iklanm kendi visaline da'vet ettigi vakit, perva- 
nenin cam yanmakdan ve fani olmakdan perhiz etmez. 

3794. ^u munkalxb olan kelami defn ell J^rslani aks uzere yaban e§eginin 
saydi etl 



cxep^ 



MESNEVl-1 SEFUF SERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

"Munkalib olan kelam"dan murad, cism-i Muhammedfnin suret-i Cib- 
ril'den bf-hu§Iugu ve Cibril'in dahi, hakikat-i muhammediyyenin inki§afin- 
dan ebede kadar medhtisjugu ki, bu haller birbirinin aksi ve mimkalibidir. 
"§ir"den murad, cenab-i Mevlana efendimizin ruh-i §erffleridir; ve "yaban 
e§egi"nden murad dahi, cism-i unsurileridir. Nitekim yukanda gegen 3779 
numarali beyt-i §erifde cam, "arslan"a ve cismi de, "tilki"ye tesbfh buyur- 
musjar idi. Ve "Te§bfhde hata olmaz" kaidesi me§hurdur. Ya'ni, "Ey Mevla- 
na! Bu munkalib ve aks iizere olan beyanati defn et! Namahremler nazann- 
dan 6rt de, arslan gibi olan ruhunun ahkam ve asanni yaban e§egi mesabe- 
sinde olan cismine avlat ki, ruhaniyet aleminden cismaniyet alemine doniip 
suret-perest olan bu halki irsad edesin!" demek olur. 

!j C-j-iLJli d^j\ Cr^^J ^ ^-~i^, Cf*- 1 * <^~~* C^~ "^ 

3795. Sen soz sapahk hirhasini hacjla; sen hos soz soyleyicilik dagaracjini agna 1 . 

"Pasjden", sagmak; "suhan-pa§" vasf-i terkibidir. "PasTdeki "ya" masda- 
riyet, ve "ta" hitab igindir. "Kalma§", herze ve beyhude ve ma'nasiz ve na- 
ma'kal soz demekdir (BurMn). "KalmasTdeki "ya", masdariyet ve "ta", hi- 
tab igindir. Fakat, "kalma§ft" (^~iUi) kelimesinin "Kul ma §i'te" (c^ u j>) 
ibare-i arabiyyesinin muhaffefi olmasi da muhtemeldir, Zira Mesnevi-i §e- 
zifde bu gibi tasarrufat gokdur. tbarenin ma'nasi, "lstedigini soyle!" demek- 
dir ki, "agza geleni soylemek"den kinaye olur. Evvelki ihtimale gore ma'na: 
"Ey Mevlana, sen soz sagicilik tulumunu ya'ni, cismi bagla! Avama nazaran 
herze ve beyhude goriinen kelam dagarcigim agma!" Ikinci ihtimale gore, 
"Agzma geleni sdylemek dagarcigini agma!" demek olur. Ankaravf nushasin- 
da "pasft" yerine "sasit" vaki'dir. Bu kelime "§asjden" masdanndandir. "l§e- 
mek ve ratib olmak ve tera§§uh etmek ve sizmak" ma'nalanna gelir. Burada 
"sizmak" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Sen soz sizdincihk tulumunu kapa!" 
demek olur ki, esrara miiteallik olan kelimati sizdirmakdan kinayedir. 

3796. kimse ki, onun eczasi zemmclen flepnedi, onun onunde senin kalmas- 
liflimn ma kusii (jdr! 

Ecza-yi viicudu anasir-i arziyye mertebesinden ileri gegemeyip can alemi- 
ne ayak basmamis, olan kimselerin indinde, senin bo§ sozculugiinden miite- 
vellid ma'kus sozlerden ibaret bil! Zira, bu gibi cismanflerin esrar-i rUhaniy- 



G^^S^ 



AHMED AVNl KONUK 

yeye vukQflan yokdur. Onlar senin bu miinkalib ve ma'kus kelamlanni sag- 
ma ve beyhude hayalatdan ibaret zannederler. 

3797. By onlann *ev"ine aar'h olarak nazil olan habibim! Onlar a muhalefet ei- 
me, mudara d\ 

"Hiim", zamir-i gaibleri, akillan cismaniyet aleminden ileri gegemeyen 
kimselere raci'dir. Birinci misra'daki "dar", mufaale babindan emr-i hazirdir, 
"mudara et!" demekdir. Ve "mudarat", bir kimsenin bir kimseye kar§i iginde- 
ki muhalefeti saklayip, zahirde hiisn-i muamele ve iltifat etmek demekdir. 
tkinci misra'daki "dar", "ev" ma'nasinadir ve murad, cismaniyetdir. "Garib", 
vatanindan aynlmis. ve yabancilar icinde kalmis. olan kimseye derler. Bu hi- 
tab, ya cenab-i Mevlana efendimizin kendi ruh-i §eriflerine veyahud Ankara- 
vi hazretlerinin buyurdugu gibi Hiisameddin £elebi (k.s.) hazretlerine olmak 
variddir; ve bunun zimninda bilciimle ehl-i dillere de tavsiyedir. Ya'ni, "Ey 
cismaniler arasina garib olarak nazil olan ruh-i habibim!" veyahud, "Habibim 
Hiisameddin Celebi, o cismanilerin seviye-i idraklerine muhalif soz soyleme! 
Zahirde onlara mudara et!" Nitekim cenab-i Pfr efendimiz VI. cildde bu 
ma'nayi te'yiden soyle buyururlar: ' 

"Ey suret-perest! Mademki bin iki goren §a§ilarm arkada§iyiz, mu§rikge ko- 
nu§mak lazim gelir!" 

3798. 6y onlann arzinda sakin olan misafir! Onlann murad ettikleri ve iste- 
dthleri seyi ver ve onlan razi et! 

"A'ti", if'al babindan emr-i hazir; "ramu", "revm" masdanndan fiil-i ma- 
zi, "taleb" ma'nasinadir. "Arzi", if al babindan emr-i hazirdir, "razi et!" de- 
mekdir. "Zain", sefer edici ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey cismanilerin arz-i cisma- 
niyyetinde sakin olan ruh-i misafirim! cismanilerin muradi ve talebleri vech 
ile soz soyle ve onlann batinlanni razi ve mutmain kil!" 

J'.r- J^lt" ^jjs ^ L -Jb J , y t ~ J^ j> J ^ -P ^-V-j ^ 

3799. <§aha ve naz-ho$a eri$inceye. kadar ey Uley'li, CTAerv'li ile hos ae^tn! 



G^^ 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

"§ah"dan murad, §ah-i hakflu olan Hak Teala hazretleridir. "Naz", bura- 
da yeni bitmis, ve yeni zahir olmus. demekdir; ve "ho§", burada "buse" 
ma'nasma gelir. "Naz-ho§", "yeni zahir olan buse" demek olur; ve bundan 
Hakk'in yeniden zahir olan tecelliyat-i latifesi murad olunur. "Razi", "Rey" 
§ehrine mensub demekdir. "Rey" kelimesinde "ya" harfini "elif 'e kalb ve bir 
de "ze" harfi ilave ederek "Razi" derler. "Raz", sir ma'nasma olmak i'tiba- 
riyle "sirra mensub" demek dahi olur; "ehl-i hakikafden kinayedir. "Merve- 
zi", Horosan'da vaki' "Merv" §ehrine mensub demekdir. Nisbet vaktinde, 
"Merv"in "vav"mdan sonra bir "ze" harfi ziyade ederler. Hulasa-i ma'na §u- 
dur: "Ey alem-i hakikate mensub olan ruhum, Hakk' a ve O'nun yeni buse- 
si olan tecelliyat-i latifesine eri§inceye kadar, ehl-i suret olan cismaniler ile 
ho§ gecin!" Bu beyt-i §erifde, sL LjJi '{&*** «j1oju d(f ^ j .di ^)\ 3 a&UJi ^ 
iLi- \*L* °J^\i (Maaric, 70/4-5)" ya'ni, "Melaike ve ruh, Hakk' a mikdan elli bin 
yil olan bir giinde uruc eder. Binaenaleyh, sabr-i cemfl ile sabr et!" ayet-i ke- 
rimesine i§aret buyurulur. 

3800. Ey ijMusa, zamanenin ^fir'avn't inclinde miilayim soz ile yumusak soy- 
lemek lazimdir. 

Musa'dan murad, ruh-i §erffi Hz. Mevlana veyahud Celebi Husameddfn 
hazretleri olmak caizdir. "Zamanenin Fir'avn'mdan murad, ehl-i diinya ve 
cismani olan kimselerdir. Ya'ni, "Hak Teala Musa ve Harun hazretlerine hi- 
taben, U Uy '<i u'jii Ji Z\ "o'^'j J\ uli {Tana, 20/43-44) ya'ni, "Ikiniz 
Fir'avn'a gidiniz. Zfra azdi! Ona miilayim soz ile soyleyiniz!" buyurdu. Bi- 
naenaleyh, sen dahi "Ey Musa-yi ruhum veya Hiisameddin Qelebim! Ehl-i 
nefs olan cismani kimseleri ir§ad igin onlara miilayim sozler soyle!" 

3801. Sger kaynayan yai] icine su koyar isen, ocagi ve gomlegi harab eder sin! 

Bu cismani kimselerin sifat-i nefsaniyyeleri viicutlannda kaynayan yag- 
lara benzer ve onlara kar§i sert sozler ile yapilan nasihatler de soguk su ka- 
bilindendir. Bir comlek veya tencere icjndeki yag fokur fokur kaynarken igi- 
ne birdenbire soguk su ddkuliirse §edfd bir tearmil-i kimyevi husule gelip yag 
ta§ar, gomlek ve yag karmakan§ik bir hale gelir. Binaenaleyh, bu gibi cisma- 
ni kimselere miilayim soz soylemek lazim gelir. 



G $p» 



AHMED AVNl KONUK 

3802. <J\iulayim soyle, lakin gayr-i savab soyleme! Diiiab-x muldyemeide.ves- 
vese satma! 

Ey murid-i hakfkf olan Husameddfn'im! Ehl-i nefis olanlara yumu§ak soz- 
ler soyle fakat, onu Hak yoluna celbedecegim diye nefsinin hazzina miinasib 
ve gayr-i savab soz de soyleme! Ve keza bu mulayim sozler arasinda onu 
vesveseye diisurecek kelam dahi sarf etme! Zfra, salikin kalbinde hasil olan 
her nevi' vesvese onun batinim terakkfden mahrum eder. 

3803. Dkindi vakti geldi, sozix kisa et! By kimse ki senin asnn asn ayah edi- 



a 



idir. 



Yukanlarda dahi beyan olundugu iizere bu Mesnevt-i §enfi cenab-i Pir soy- 
ler ve Hiisameddin Qelebi hazretleri de yazar idi. Bu beyt-i §enfden anla§ildigi- 
na gore, buralann yazilmasi ikindi vaktine miisadif olmusdur. tkindi vakti ak- 
§ama yakin oldugundan Hz. Pir efendimiz, zat-i §erfflerine hitaben, "Ey Mev- 
lana, artik ikindi vakti geldi ve aksam yaklasd. Sozii kisa kes! Ey sen ki, se- 
nin asnn ve zamanin, ehl-i asn gafletden uyandincidir." Ankaravi hazretleri 
ikinci misra'daki birinci "asr"i, "sikmak" ma'nasina alip buyururlar ki: "Ey ha- 
kim-i ilahi, senin nerm ve hilm ile halki sikman ehl-i asn agah edicidir." 

3804. Sen $amur yiyene de ki: "§eker iyidir!" jfasid yumusaklik etme, ona 
gamar Vermel 

"Camur"dan murad, telezziizat-i nefsanf ve mu§teheyyat-i cismanf; ve 
"§eker"den murad, gida-yi ruh olan hikem ve esrar-i rabbanfdir. Ya'ni, "Cis- 
manf kimsenin hazz-i nefsarusine muvafik suretde halimane soz soyleme ve 
ona bunlann fena oldugunu yumusaklik ile anlat! Zfra salikin hazz-i nefsa- 
nisine muvafik sozler yumu§ak ve halimane olsa da onun batimni bozar. Bi- 
naenaleyh, sen ona yemeye ali§ugi camuru yedirmis, olursun. 



3805. Canin nutku vein sen,, cana mensub olan ravzasmdu; ve fler$i harf ve 
savidan miistagnisindir. 



egX3g> 



MESNEVI-t §ERfF §ERHJ / VIII. CtLT • MESNEVi-4 • 

Ya'ni, "Sen gergi harf ve savtdan ve elfaz isti'malinden miistagnisin. Canin 
harfsiz ve sadasiz olan nutkuna mahsus olan cana mensub bir hakayik ve ma- 
arif bahgesisin." Bu beyt-i §erff Husameddin Qelebi hazretlerine hitab olunmak 
munasibdir. Zira yukandaJ5803 numarali beyt-i §erifde cenab-i Pir efendimiz 
zat-i §eriflerine hitaben, "tkindi vakti oldu, sdzti kisa kes!" buyurmu§lar idi. Bu 
beyt-i §erifde de, "Ey Husameddin Qelebi hazretleri! Gergi sen benim harf ve 
savt ile soyleyecegim elfaz-i zahiri kisvesi altindaki hakayik ve maarifden 
miistagnisin. QilnkiX benim canimm harfsiz ve savtsiz kelarru igin, sen benim 
canima mensub olan bir bahgesin. Sana elfaz ile cammdan tulu' eden hakayik 
ve maarifi soylememis, olsam bile benim cammin varidati senin caninin giilza- 
nna aks eder ve bu hakayik ve maarif-i ilahiyye gigekleri o giilzarda biter. 

3806. <§eheristan ifiraJe hu e$ek ha$i, ey $ok himseye ki liken koymu§iur. 

3807. Ilzak&an zan (jotiirAii ki o, ancak o&ur. <7\iafllub olan ko$ atbi cjeriye cjitti. 

"§ekeristan"dan murad, harfsiz ve savtsiz olan candan zuhur eden 
hakayik ve maarif-i ilahiyyedir. "E§ek ba§i"ndan murad, atfdeki beyt-i §erff- 
de beyan buyuruldugu iizere elfaz-i suriyyedir. "Diken"den murad, adem-i 
idrakdir. Ya'ni, "Ruhun harfsiz ve savtsiz olan ulum-i lediinniyyesi §ekeris- 
tani icine elfaz-i zahiriyye vaz'i, bircok kimselere karsi adem-i idrak dikenini 
koymu§dur. Cyle bir kimse zannetti ki, ma'na ancak o elfaz-i zahiriyyenin 
delalet ettigi §eyden ibaretdir." Mesela Mesnevn £en?deki esrar ve hakayik, 
kissalar ve hikayeler altinda mezkurdur. Bunlar §ekeristan igine e§ek ba§i 
koymak mesabesindedir. Bu Mesnevf yi okuyanlardan birgok kimseler zan- 
nederler ki, Mesnevf ancak bu kissalardan ve hikayelerden ibaretdir. Bina- 
enaleyh, gok kimseler adem-i idrakleri sebebiyle maglub olan kog gibi, "Bu 
okunacak kitab degildir!" diye geriye giderler. Hatta fakfr ba'zi kimselerden 
isjttim ki, "Cenab-i Mevlana biiyiik bir zatdir. Ama kitabi muhim bir kitab de- 
gildir!" derler. Bunlan o §ekeristan-i hakayik ve maarifden iirkiiten o e§ek ba- 
§1 mesabesinde olan kissalar ve hikayelerdir. 

c/'j o*JV J <y** jj j^ uA ^^ / r & ^>f ^jj** 

3808. iKelimenin suretini ma'na asmalannda ve firdevs'i dliae uaktnen o e§ek 
ha§i hill 



vg^p 



AHMED AVNl KONUK 

"Rez", iiziim asmasi; "firdevs", iginde yemi§ agaglan olan bostan ma'na- 
sinadir. Ya'ni, "Kelimelerin suretlerini bu kitab-i MesnevMekl ma'na asma- 
lannda ve esrar ve hakayik meyveleri ile dolu olan bu firdevs-i alide muhak- 
kak e§ek ba§i bil! Bu e§ek ba§i bostanlarda vuhu§ ve tuyuru iirkuttiigu ve ka- 
girdigi gibi kelimelerin sureti ve yukanda beyan olunan miinkalib sozlerde id- 
raki nakis olanlan bu kitab-t Mesnevi den kacmr. 

3809. 61/ Diahk'in ziyasi olan UiusamedAvnl IJu e§eh ha$tnt kavun-harpuz 
larlasma gdir. 

"Bittih", kavun ve karpuz; "zar", edaM mubalagadir. "Bittih-zar", kavun 
ve karpuz tarlasi demek olur. Kavun ve karpuzdan murad, Mesnevi-i §enf in 
kissalan ve hikayeleri ve hezliyatidir. Vech-i §ebeh budur ki, kavun ve kar- 
puzUn di§t tatsiz kabuk ve ig. lezizdir. Bu kissalann dahi zahiri kabuk ve ba- 
tini zevk-aver bir takim hakayik ve esrar-i rabbanidir. Ya'ni, "Ey Hakk'in zi- 
yasi olan Hiisameddin Celebim! Bu e§ek ba§i mesabesinde olan benim soyle- 
digim elfazi, kavun ve karpuz tarlasi gibi olan bu Mesnevi-i £etfTkitabina 
yaz!" demek oiur. 

3810. Ta hi e§eh ha§i, selhhaneden oldiigii vakit, Kavun ve karpuz tarlasi ona 
ha§ka ne$v hagi§lasin! 

"Meslaha", hayvanin derisi yuzuldugii mahal ya'ni, selhhane demekdir. 
"Mebtaha", kavun ve karpuz biten mahal ma'nasmadir. Ya'ni, "Nihayet 
e§ek ba§i mesabesinde olan elfaz meslahadan oldiigu ya'ni, ma'nalan zahir 
oldugu vakit, bu kavun-karpuz tarlasi mesabesinde olan Mesnevi-i §erif, 
elfaza yeniden ba§ka bir ne§v ve dirilik bagisjasin!" 

y jd\pA *yt- yj f* ji\ J2A* J y j OU- j iJf^Sjf* L-jo^ 

3811. Jficjah ol, suret yapiahk hizden ve can sendendir. Otauxrl yanh§, hu da 
senden da sendendir. 

Ya'ni, "Elfazin suretlerini tertib edip soylemek bizden ve onlann cam olan 
ma'nalanm beyan ve serh etmek sendendir. Hayir, bu soyledigim yanh§dir. 
Qunkii Mesne vi-i §enT'm elfaz ve kelimati da sendendir. Onun ma'nalan da 



°$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

sendendir." giinku onlan cezb eden senin o geni§ olan havsala-i isti'dadin- 
dir. Nitekim hadis-i §erifde: p**^ jXl, u^\J\ ou j± k£J-\ j&.Jte aU! oi ya'ni, 
"Allah Teala hikmeti vaizlerin lisam iizerine onlann himmetleri mikdannca 
telkin eder" buyurulur. 

3812. 6y ofife fliine§, felek iistiinde mahmiiAsun, zemin iizerinde de ebede ka- 
dar mahmud oil 

Bu beyt-i §erifin birinci misra'inda, Ojjy^j *u~Ji j*i ow ^>jj~ ^M^ 1 *LJji & &\ 
u*j^ J* 1 us ya'ni, "Allah'in pek gizli evliyasi vardir ki, gok ehli arasmda 
ma'ruf ve arz ehli arasmda mesturdurlar" hadis-i §erffine i§aret buyurulur. 
Ya'ni, "Ey Husameddfn Qelebi hazretleri, alem-i melekut ehli olan ervah-i ali- 
ve arasmda mahmud ve memduhsun. §imdiye kadar arz ya'ni, alem-i miilk 
ehli arasmda gizli idin. Bundan sonra yeryuztinde de ebede kadar mahmud ve 
memduh ol!" 

Malum olsun ki, evliyanm meratibi ve evsafi muhtelifdir. Bu ma'nayi ce- 
nab-i Pfr'in mundlerinden Feridun bin Ahmed Sipehsalar hazretleri yazdiklan 
Menakib'da Sultan Veled hazretleri'nden naklen, §6yle beyan buyurur: 
"Hakk'm a§iklanyla, ma'suklari uc, mertebedir. Mansur-i Hallac (r.a.) asMk 
makaminm birinci mertebesinden idi. Onun mertebe-i vustasi, "azim" ve ahir 
mertebesi "a'zanTdir. Bu Ug mertebenin ahval ve akvali alemde zahir oldu. 
Velakin ma*§ukan-i ilahmin ug mertebesi gizlidir. Kamil ve vasil a§iklar birin- 
ci mertebeden olan ma'suklann yalniz namini isjttiler ve onlann yuziinu gor- 
mek temennfsinde bulundular. Ma'suklann mertebe-i vustasmdan bulunanla- 
nn nam ve nisanina kimse eri§emedi. Ahinnden olanlan ise hig isjtmediler!" 

3813. Ta ki uere mensub olanlar, goge mensub olanlar ile bir kaJbli ve bir kib- 
leli ve huylu olsunlar. 

Ta ki ehl-i miilk ile ehl-i. melekut senin medhinde bir kalbli ve bir kibieli 
ve bir huylu olsunlar; ve yer ve gok ehli miittehiden senin ezkar-i cemileni 
lisanlanna getirsinler! 

3814. Te/rifca ve sirk ve ikilih, kalksm; vucud-i manevtde vahdet vardir. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

"Viicud-i manevi", isulah-1 sufiyede ikinci dogu§tan ibaretdir ki, bu dogus, 
salikin mesjme-i tabfatdan ve onun ahkamindan harice cikmasidir. Nitekim 
Isa (a.s.), uyy ^y. ^ cs u^j^'j ^'j*- 51 ^j&> ^ c) ya'ni, "Iki dogmayan kim- 
se semavat ve arzin melekutuna giremez!" buyurur. Salikin viicudu bu mer- 
tebeye vasil olup, tabfatdan ve tabiatm ahkamindan gikarsa tefrika ve viicud- 
da mii§areket duygusu ve ikilik kalkar. Vahdet-i mahza nail olur. (Abdullatif 
ve ImdaduIIah hazaratinin §erhinden terciime). Ya'ni, "Senin medhinde ehl~i 
melekut ile ehl-i mulk rmittehid olup suretde olan tefrika ve ikilik kalksin ve 
ruhda ittihad hasil olsun! " 

3815. Uakiaki henim camm, senin canini tamya, maceranm ittihadmi yada ye- 
tirirler. 

Ya'ni, vaktaki benim camm alem-i esrar ve ma'nada senin camni taniya, 
ruhiyet alemindeki maceranm ittihadini hatira getirirler. Zira can hadd-i za- 
tinda birdir ve cisimler ma' dud ve muteferrikdir. Nitekim bu cildin 411 numa- 
rasma musadif olan beyt-i §enfde, 

^j 0W- ,jSvJ ijJot* jLiv>~^- ^jSvj jUJ ,jJLJ >jJuv> d\^*y> 

["Mii'minler ma'dud, fakat iman birdir; onlann cisimleri ma'dud, fakat can 
birdir"] ve keza II. cildin 186 numarasina musadif olan beyt-i §enfde dahi, 

["Tefrika ruh-i hayvanfde olur; ruh-i insani ise nefs-i vahid olur"] buyur- 
musjar idi. Bu beyitlerin fzahi oralarda mezkurdur. 

(jwvJI j jJjj j>t^A ^j*- -jsh>z^ Cfc*j j*^' -Vi ♦i ( -'_}j^"* _J rj - \y* 

3816. ^eruuziinde <J\itisa ve Uiarun siit ve hal gibi lattj ihtilai edici olurlar. 

Ya'ni, ruhiyet alemindeki vahdet ve ittihadin eseri bu suret ve cismaniyet 
aleminde dahi zuhur eder. Nitekim hadfs-i §erifde, ^J>: Li s^^v >y>- ^ijjVt 
^jk*\ \^» f\s Uj oJbJi if> ya'ni, "Ervah tertib olunmus. bir ordudur. Onlardan 
muarefeleri olanlar i'tilaf etti ve yabancihklan olan muhalefet etti" buyurulur. 

38 1 7. Uakiaki az tanir ve miinkir olur, onun miinkirligi ortucii perde olur. 



G^wa 



Pp>- MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • "^Pf§ 

Bu beyt-i §erifdeki hitab umumadir. Ya'ni, "Vaktaki bir kimsenin cam be- 
nim cammi az tanir ve benim esrar ve maarifime miinkir olur, onun miinkir- 
ligi kendisinin camna ortticii bir perde olur." Binaenaleyh, benim cammi gd- 
remez ve ezvak-i maarifimden nasib alamaz. 

3818. nZinaenaleyh lanvyialih ondan yiiz cevirdi. ay onun $ukursuzlugun- 
den hi$im etti. 

"Ay"dan murad, insan-i kamilin ruh-i §erifidir. Ya'ni, bir insan-i kamili az 
taniyan kimse o kamili herhangi bir vecihden mtinkir olursa, o az tamyicilik 
dahi biisbiitun o miinkirden yiiz gevirir ve biisbiittin taniyamaz bir hale ge- 
lir. Bunun sebebi budur ki, o kimsenin o az tanimasma kar§i suktirsiizluk 
edip inkar etmesi tizerine ruh-i insan-i kamilin gazab etmesi ve ona kahr ile 
tecellf etmesidir, Birinci misra'daki "pes", 50k ma'nasina olan "bes" oldugu 
takdirde ma'na, "Az tamyip da mtinkir olan kimseden gok tamyicilik da yiiz 
cevirdi ve onu kemaliyle taniyamaz oldu" demek olur. Ve "az tammak" su- 
rete nazar etmekledir. Zira suret batinin perdesidir. 

3819. Ilu sehehden dolayi U^eygamber'in camni kotii can tanimayici oldu ve 
tepme vurdu. 

Ya'ni, az tamyip inkar etmesinden dolayi kotii can Peygamber'in cam- 
m tanimayia oldu ve bu inkan sebebiyle biisbutiin tepme vurdu, ya'ni, bil- 
kiilliye muhalefet etti. Zira inkar-i cuz'i gitgide inkar-i kullfye miibeddel 
olur. Nitekim zamammizda kulliyen Peygamber'i inkar edenlerin ibtida 
halleri ba'zi ahkam-i §er'iyye hakkindaki inkarlanndan ve i'tirazlanndan 
ba§lar. 

3820. IZunu hep okudun. "JZem uekun'ii de oku! Ta hi eski ktbrin inddim 
[3835] r O- 

Cjoresinl 

Ya'ni, suret-i nazar ile az tammanin ve bu sebeble kismen inkann, biis- 
biittin inkara miieddi oldugunu bizim sozlerimizden okudun. Kur'an-i Ke- 
nm'den de, *tt\ ^ <]y*j ^Ji ^"t j>- up^> ^y^Jij c->i=Soi j»i ja \ 3j j^ jjjJi j£j jj 



AHMED AVNt KONUK 

Li *Jk l$j \j&L u^U p„ (Beyyine, 98/1-3) ya'ni, "Ehl-i kitabdan ve mu§rik- 
lerden kufreden kimseler, onlara huccet geldigi vakit dahi kiifurden munfekk 
olmazlar. Allah'dan bir Resul'diir ki, temiz sahifeleri okur ki, onda dogru ya- 
zilar vardir" sure-i §enfesini oku! Ta ki o eski kufrun inadini goresin! Ma'lum- 
dur ki, Resul-i Ekrem Efendimiz'in zuhur edecegi ve ahvali ve §emaili Tevrat 
ve Incil'de mezkur oldugundan yahudiler ve nasranfler zuhuruna muntazir 
idiler. Ve o Hazret'i kitaplannda mezkur olan suret i'tibanyla tammis. idiler. 
Vaktaki meb'us olup, onlan tslam'a da'vet etti, kalplerinde eskimi§ olan kii- 
furden riicu' etmeyip inad ettiler. Ve evvelce kitablanndan suret i'tibanyla ta- 
nidiklan Peygamber'i kiilliyen inkar ettiler. Nitekim atideki ebyat-i §erifede 
beyan buyurulur. 



C^ 



Bi'setten ewel Cenab-i Hazret-i Peygamber (a.s.)in §am , 
hakkinda yehud ve nasaramn i'tikadi ve onun namim 
hirz-i can etmesi ve onun zuhurunu isteyici olmasi 
beyamndadir 



Bu siirh, Ankaravi niishasinda munderic degildir, Hind nushalannda mu- 
harrerdir. Fihristde kolaylik olacagi miilahazasryla derc olundu. 

3821. Ondan ewel ki iS%hme&'in nah§i fer gosierii; onun na'h her Kafir i$in 
ia'viz i&i. 

"Nakis/'tan murad, suret-i cismaniye; "fer", §an ve §evket; "na't", mak- 
bul ve memduh olan sifatlar, "gebr", mecusi ve kafir; "ta'viz", beladan 
mahfuz kalmak icin halkin boyunlanna astiklan "muska" ma'nalannadir. 
Ya'ni, Ahmed (a.s.) Efendimiz'in suret-i cismanileri bu alemde zahir olmaz- 
dan ewel kafirler kitablarda gordiikleri o Hazret'in evsaf-i cemflesini kagit- 



c $p?> 



jJPJK^ MESNEVI-1 §ERtF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

lara yazip muska yaparak boyunlanna asarlar idi. Resul-i Ekrem Efendi- 
miz'in bi'set senelerine dair gerek Tevrat'da ve gerek tncil'deki beyanat 
hakkinda §imdiye kadar bir^ok kitablar ve risaleler yazilmi§dir. Ezciimle, 
1288 tarihinde tab' edilmis, olan Izahu'l-Meram fi Ke§fi'z-Zalam ismindeki 
kitab ile son zamanlarda muntesjr Asr-i Saac/ernamindaki eserde bu husus- 
da izahat vardir. 

-U*^ olib Jjjj JL^ jl -uu jJ\5 <z~~» ^S o^=r cxX 

3822. nioyle hir kimse vardir , id hi zahir yelsin diye, onun yiiziinun hayalin- 
den onlarin kalbi firptn-tr idi. 

"Tapiden", cirpinmak demekdir. Ya'ni, "Kitablarda gelecegi haber 
verilmi§, "Boyle zat-i miibarek vardir. Aman gelsin de gdrelim!" diye o 
Hazret'in cemal-i latiflnin hayalinden dolayi kalbleri sabirsizlik ile cirpimr 
idi." 

3823. "By he§erin UlahhV. Dier ne ise onu peh <phuk zahire fldir!" diye secde 
ederler idi. 

Ya'ni, o kafirler, "Ey nev'-i be§erin miirebbisi olan Hak Teala hazretle- 
ri, o zuhurunu kitablarda ihbar buyurdugun zat-i §erif nasil bir vucud ve 
ni§an ise onu pek gabuk bu alem-i surete getir!" diye secde ve munacat 
ederlerdi. 

3824. DiattcL "~$esieftihun" dan onlan yacjileri S^hmed'in adi ile has asagi 
olurlar i&i. 

"Yagf", asi ve §aki demekdir. Hind niishalannda "bagf yazilmi§dir. Ikisi 
de bir ma'naya gelir. "Ser-nigun", bas, a§agi ve maglub demekdir. Malum ol- 
sun ki, yahudiler Resul-i Ekrem Efendimiz'in bi'setinde evvel Tevratto. zuhu- 
ru haber verilmis, Server-i Alem Efendimiz'in vttcud-i mubareki ile Hak'dan 
du§manlan iizerine galebe ve fetih taleb ederlerdi. Ve Arab mu§rikleri de ya- 
hudileri taklfd ederek bu nam-i §erif ile Hak'dan nusret isterler idi. Vaktaki 
Resulji Ekrem Efendimiz Kur'an-i Kerim ile alem-i viicuda geldi, gelmezden 
evvel nam-i §enfi ile fetih ve nusret taleb ettikleri bu zat-i zisam inkar edip 



cvg^> 



AHMED AVNl KONUK 

kafir oldular. Nitekim sure-i Bakara'da vakf olan, 4U1 -up j^ ^bT ^u- LJj 

jiyi^Ji jk (Bakara, 2/89) ya'ni, "Vaktaki onlara kendileriyle beraber olan ki- 
tabi (Tevrat ve incil'i) tasdik edici Allah indinden bir kttab, (Kur'an) geldi, 
halbuki bu kitabin mizuliinden evvel kiifreden kimseler iizerine fetih taleb 
eder oldular idi. Imdi vaktaki bildikleri kimse. geldi ve ona kafir oldular. Al- 
lah 'in la'neti kafirler uzerinedir" ayet-i kenmesinde bu hakikat beyan buyu- 
rulur. Ve bu beyt-i §erifde, "Yesteftihun" ile bu ayet-i kerimeye isaret buyu- 
rulmu§dur. 

ijjj a*?-I l£j\^ OLijy- <sx»\ ^Jji* <-r>j>- {^S' jfi> 

3825. Diex nerede korkunc hir harh gele idi, otilann yavsi Sihmed'in kerrar- 
hp olur idi. 

"Mehul", ism-i mefuldur; korkulmu§ ve korkunc demekdir. "Mehulfde 
"ya", vahdet icindir. "Kerrar", hamle edici, ahirindeki "ya" masdariyet icin- 
dir. "Gavs", feryad edip yardim istemek. Ya'ni, "Resul-i Ekrem Efendimiz'in 
zuhurundan evvel o kafirlerin oniine her nerede korkunc bir harb gelse idi, 
onlann yardim istemesi, Ahmed (a.s.) Efendimiz'in ruhaniyetlerinin hamle 
ve hucum ediciligi olur idi." 

3826. Dier nerede hir miizmin hasta olaudx, O'nun yadi onlara §afi itac olur- 
du. 

"Miizmin", iizerinden zaman gegip eskimis, ve topal ve koturum ma'nala- 
nnagelir. 

3827. Onlann yollannda, gbniillerinie ve hilahlarindu ve agizlarinda onan 
nah$i olur idi. 

kafirlerin caddelerinde gelecegi haber verilmis, Resul-i Ekrem hazretleri- 
nin kendi kitablannda mezkur olan ism-i §erifi levhalar iizerine yazilmis. olur- 
du. isim onlann kalblerinde yer tutmu§ idi; ve kulaklan birbirlerinden o is- 
mi isjtir ve agizlannda da o isim dola§ir idi. 



eg^g> 



MESNEVl-l §ERlF §ERHt / VIII. ClLT • MESNEVt-4 • 

3828. Dier $akal onun nak§im ne vakit hulur? HZdki onun nak$inin fer'i 
ya'ni hayal idi. 

"Cakal"dan murad, ruh-i hayvaniyye ve sifat-i nefsaniyye ahkaminda 
miistagrak olan kimsedir. Ya'ni, her nefsani ve cismani olan kimse Resul-i 
Ekrem Efendimiz hazretlerinin nakis, ve suret-i hakikisini bulamaz ve gore- 
mez. Onun ma'na alemindeki gordiigu, o Hazret'in nak§imn fer'i ve hayali- 
dir. Qok kimseler rii'yalannda cenab-i Peygamber'i gormek §erefine nail ol- 
duklanni beyan ederler. Resul-i Ekrem Efendimiz'in suret-i hakikileriyle mu- 
serref olan kimselerin ahvalinde azfm tebdil vaki' olmak lazim geldigi halde 
bunlar yine kendi naki§lannin ahkaminda istigrakdan ba§lanni kaldirmazlar. 
Binaenaleyh onlarin gordiikleri suret suret-i hakikf-i Peygamberi degildir. 
Belki o suretin fer'i olan bir hayaldir ki, bu hayali goren kendi dimaginda onu 
yine kendisi icad etmi§dir. 

3829. Onun nak$i eger duvann yiiziine, du§e idi, duvann i$inden cjdniil kant 
damlar idi. 

"Duvar"dan murad, cemaddir. Ya'ni, "Resul-i Ekrem Efendimiz'in hakikf 
olan suret-i §erifesi cemad iizerinde bir §emme olsa idi, o cemadin batminda 
hakikat-i insaniyye hasil olup ondan goniil kani damlar ya'ni, a§k-i ilahi ate- 
si parlar idi." Nitekim I. ciltde vaki' "Sutun-i Hannane" kissasi bu ma'nanm 
§ahididir. 

Jj J- 5 j' J^*" j-* j^y** *^*j *^~ JJ t_r~~£> *y. rj? 0^>- b\ 

3830. Onun nak§i onun iizerinde oyle miiharek olurdu ki, duvar derhal iki uiiz- 
den kuriulur. 

"Server-i alem hazretlerinin suret-i hakfkfsi o kesff cemad iizerinde oyle 
miibarek olurdu ki, duvar o iki yuzlulukden ya'ni, kesafetin icabindan kurtu- 
lur ve letafet kesbederdi." "Ferruh", miibarek ve meymun ma'nasmadir. As- 
li, "fer-i ruh"dur. "Fer", giizel ve yaki§ikh ve "run", yiiz ma'nasma olup "gii- 
zel yiizlii" demek olur. 



°$2$&> 



AHMED AVNI KONUK 



3831. Ghl-i safamn hir yuzlulugiine nisheten Invar i$in o iki yiizluluk ayib ol- 
mu§dur. 

Ya'ni, insamn cismi cemad oldugu gibi, duvar dahi cemaddir. Ve iki yuz- 
liiluk kesafetin lcabindandir, Fakat duvar cemad nev'inden oldugundan onun 
iki yiiziuliik aybindan kurtulmasi mumkin degildir. insan ise, ruh-i hayvanf 
ile ruh-i insanfden miirekkebdir. Binaenaleyh, onun duvar gibi iki yuzluluk- 
de ve kesafetin ahkarm dairesinde kalmasi ayibdir ve kusurdur. Ruh-i insa- 
ninin asanndan istifade edip kalbini ahkam-i kesafetden halas eden ehl-i sa- 
faya nisbeten insamn bu iki yuzluliigu ayib ve kusurdur. Nitekim (S.a.v.) 
Efendimiz hadfs-i §eriflerinde buyururlar ki: <j^\ u&r^j* ^^ ?y- u-^ 1 P ° W 
Atr.ji ^>j ^ry_ C V> ^"t ya'ni, "Kryamet giiniinde nasm §erlisini iki yixzlii bu- 
lursunuz ki, bir vecih ile oyle ve bir vecih ile boyle gelir." 

3832. Uaktaki onu suretle aordiiler, hutun ia'zvm ve tefhim ve muhabheti hava 
cjotiirAii. 

Ya'ni, ehl-i kitab Resul-i Ekrem hazretlerinin evsaf-i cemflesini ve §ema- 
il-i latffesini kendi kitablanndan okuduklan zaman yukanda zikrolundugu 
vech ile son derece ta'zim ve muhabbet ederlerdi. Nitekim, elyevm hiristiyan- 
lann ellerindeki Yuhanna'nin Incillnde Hz. Isa (a.s.)m §u sozleri nakledili- 
yor: "Ben artik sizin ile cok s6yle§mem. Zira bu diinyamn sultani geliyor. 
Ama bende onun hie alakasi yokdur." "Alakasi olmayan"in ma'nasi budur 
ki, Sultan-i kalnat (s.a.v.) Efendimiz Arabi ve Kureysf dir. isa (a.s.) ise, Be- 
nf-lsrail'dendir. Beynlerinde bu vecih ile bir alaka yokdur. Miistakil bir kitab 
ve §enat sahibi olduklanndan cenab-i Mesfh ile bu hususda bir alakalan mev- 
cud degildir, Vaktaki Sultan-i kevneyn Efendimiz bu alem-i surete geldi, ve 
ehl-i kitab riiesasimn o gryabi olan ta'zim ve tefhfmleri ve muhabbetleri ber- 
heva olup gitti o Hazret'e du§man olup, hakk-i alilerinde fena sozler soyledi- 
ler ve aleyhinde kitablar yazdilar. 

. &\j c~*-> $ jj l S" i^i5 jj \j i__Jj> eLw- ?3 jj xt" j -Lo i J^>\ i^Si 

3833. Oial-p ate$i gordii ve Herbal siyah olda. DCal-pm katbe ne vakii yolu, ol- 
mu§iur. 



MESNEVI-i SERfF SERHI / VIII. ClLT • MESNEVI-4 



Kalp altm atese ma'ruz kaldigi vakit derhal karanr. Kalpin enbiya ve ev- 
liyanin kalbine girmeye yolu yokdur. Zfra Resul-i Ekrem'in zuhurundan ev- 
vel ehl-i kitabdan ve mu§riklerden bir kismimn muhabbetleri ve ta'zfmleri 
kalp altm mesabesinde idi. Hazret'in ate§ mesabesinde olan suret-i seniy- 
yeleri zahir oldugu vakit o ta'zfmler ve muhabbetler karardi ve adavete mii- 
beddel oldu. Zfra kalp olan muhabbet ve ta'zfmler kalbe ve batina niifuz et- 
mek icin asla yol bulamazlar. 

3834. *3Caly mihekk §evhlerinin lafini vurur, id ki muruileri §ekke aia! 

Ya'ni bu ehl-i kitabin miinkir olan reislerinin numunesi ve drnegi ola- 
rak her zamanda batinlan kalp altin mesabesinde olan kimseler vardir ki, 
onlar mihekk olan enbiyaya ve evliyaya olan §evklerinden bahsedip ovii- 
niirler. Bunlar bu oviinmeyi kendilerinin bir veliyy-i kamil olduklan hak- 
kmda mundlerin kalblerine §ek ve §ubhe ilkasi icin yaparlar. Halbuki onla- 
nn batinlan hevesat-i nefsaniyye ile doludur. Onlann bu i§tiyaklan kalpdir 
ve sahtedir. 

3835. Onun mehrinin tuzacjina bir na-hes du^er; bu §ek her bir dinden zahir 
olur. 

Boyle bir miizevirin hflesinin tuzagina ancak akilsiz ve adf bir kimse dii- 
§er ve onu kendisine miir§id ittihaz eder. muzevirin bir mur§id-i kamil ol- 
masi §iibhesi her bir akilsiz ve dirayetsizin kalbinde zuhur eder. Akil ve dira- 
yet sahibi olan bir kimse boyle bir miizeviri sozunden ve halinden derhal id- 
rak edebilir. 

(_£-Li (--i-lj jL>ti«! dJx~*> ^ (jJo *jS\ -^ *J j£"\ ijS" 

3836. "Der hi: Cger bu temiz nahd olmasa idi, tecriibe ta§ma ne vahit rdgtb 
olur idi?" 

Ya'ni, o subheye dii§en akilsiz kimse der ki: "Eger bu zat sifat-i nefsaniy- 
yeden temizlenmi§ bir mur§id-i kamil olmasa idi, mihekk ta§i olan enbiya ve 
evliyanin muhabbeti ile yanar tutu§ur mu idi? Bu zamanimn evliyasinin ve 
ariflerinin huccetine mu§tak olur mu idi?" 



c^^, 



AHMED AVNl KONUK 

3837. mihekk isier, anuria oyle ki, ondan onun kalpligi a§ikar olmayaf 

Ya'ni, bu miizevir ve kalp olan kimse kendisinin kalpligmi ve mtizevir- 
ligini meydana cikarmayacak olan bir mihekk ya'ni, bir veil ister ki, o ve- 
il onun ayibini yiizune vurmasin ve onu kamil addedip halka medhetsin! 
Ve hatta kendisini ir§ada me'mur etsin ve o da bu sayede tezviratina de- 
vam etsin! 

3838. O mihekk ki o, sifah gizli tuiar, ne mihekk olur, ne &e nur-i ma'rijel! 

Halbuki boyle bir miizeviri ve kalpi medh edip onun sifat-i rezflesini giz- 
leyen mihekk ne mihekkdir ve velfdir ve ne de ma'rifet-i ilahiyyenin nuru- 
dur. Zira veliyy-i kamil ayna gibidir ve onun vucud-i §erffi ma'rifet-i ilahiy- 
yenin nurudur. Beyt-i Niyazf-i Misrf (k.s.): 

Halk igre bir aymeyim 
Her kim bakar bir an goriir 
Her ne goriir kendi yiiziin 
Ger yah§i ger yaman goriir 

OLdlS yi> Jh\>- (j\y t j\ OLgJ jjb jj <_~p j£~ ol 

3839. JAytne ki o, her kaltabamn hahn i$in yiiziin ayibwu gizli tuiar. 

"Kaltaban", kendi zevcesinin fuh§unu gbriip, razi olan deyyus ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Her deyyusun hatin icin onun batininm yiiziindeki ayibini sak- 
layan bir ayfne!" 

3840. <S4yine olmaz o, miinafik olur! ^oyle ayineyi kafar oUuk$a isteme! 

[3855] 

Bu beyt-i serffin birinci misra'i yukanki beyt-i §enfin miitemmimidir. 
Ya'ni, "Senin kalbinin yiizundeki nefsani kusurlan ve ayiplan gostermeyen 
kimse kamil degildir. Belki ici di§ma uymayan bir miinankdir ve miir§id de- 
gildir. Boyle bir kimsenin mursjdligini giicun yettikce isteme ve arama! Ve 
boyle bir kimseye musahip olma!" Hind nushalannda ikinci misra', j&r j*i 
^ £ j* \j ^fsuretindedir. "Boyle bir ayineyi asla arama!" demek olur. 



c^p^ 



jgpf^ MESNEV1-I SERfF §ERHl / VIII. ClLT • MESNEVI-4 • 

(iUjJb jJpI aUIj jT ^ 3>\ii ^ j/ CU-^lj j*- *i|i 

384 1 . n^ogru soyleyici ve nifaksiz hir ayine iste! Diatm et! Ue J/Mah ^eala 
vijaki en $oh, huenixr. 

Binaenaleyh, nifaksiz ve senin kalbinin kotu sifatlanm hatira ve gonule 
bakmayarak sana agikga ve dogruca soyleyen bir rmirsjd ara! Ey Mevlana bu 
IV. cild Mesnevf-i §erifi burada bitir. Ve Allah Teala hazretleri vifaki ya'ni, 
tevfikini kime refik edecegini pek ziyade bilicidir. 

Cenab-i vahibu'l-ataya hazretlerine bi-nihaye hamd u sena olsun ki, bu 
IV. cild Mesnevi-i §erWin §erhi dahi20 Zilhicce 1352 ve 5 Ntsan 1934 ef- 
renci taribinde Per§embe gtinti saat 1 i 10 gege tamam oldu. Her bir cil- 
din §erhinde birkag ay hastahk sebebiyle inkita ' hasil oldugu gibi bu cil- 
din §erhinde de iig buguk ay kadar bir inkita* vuku'a gelmi§dir. 



MESNEVl'NlN IV. CtLDtNlN 

SONU 



G £»>