AHMED AVNl KONUK .
Mevlana Celaleddin Rumi
Mesnevi-i §erif §erhi
■ -7-
Terciime ve §erh
AHMED AVNI KONUK
Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar
Dr. Selcuk Eraydin
Prof. Dr. Mustafa Tahrali - Doc. Dr. Necdet Tosun
Yayin Koordinatorii
Prof. Dr. Mustafa Tahrali
KlTABEVl
m^r AHMED AVNl KONUK
Mesnevf-i §erif §erhi'nin Yedinci Cild Fihristi
-Mesnevi IV. Cildinin ilk Yansi-
Takdim 9
[Mesnevf-i §erif in VII. Cildinin DIBACESl] .' 1 1
a§ikin hikayesinin tamarmdir ki, polisten kendisinin mechulu olan bir baga
kagip ma'sukayi bagda buldu 32
vaizin hikayesidir ki, her va'zin basjangicmda zalimlerin ve kati kalblilerin ye
i'tikadsizlann duasim ederdi 43
Isa (a.s.)dan: "Ya Ruhullah, viicudda butiin mu§killerden daha mii§kil nedir?"
diye sordular ■ 50
A§ikm hiyanet etmesi ve ma'§ukamn onun iizerine bagirmasi kissasi 53
Kansmi yabanci ile beraber tutan o sufinin kissasi 63
Omer (r.a.)in ahdinde olan o hirsizin hikayesi 65
Kadimn ma'§uku car§af altinda gizlemesi ilh 70
Kadinin, "0 cihaz kaydi'nda degildir, onun muradi setr ve salahtir" demesi ilh 73
Hak Teala'nm kendisine Semi' ve Basfr ve Alfm demesindeki garaz beyanindadir .... 77
Misal-i diinya, kiilhan gibidir ve takva hamam gibidir 83
debbagin kissasidir ki, misk satanlarm gar§isinda ltr ve misk kokusundan
bi-hus, ve hasta oldu 88
Debbagin kardesjnin debbaga gizlice kopek pisligi kokusu ile mualece etmesi 95
*$$&>
g|pr^~ MESNEVI-i §ERlF §ERHI / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
a§ikin telbis ve nikab ile kendi giinahindan oziir dilemesi ve ma'sukamn onu
anlamasi 100
A§ikin ozrunii ma'§ukun reddetmesi ve onun telbisini onun yuziine carpmasi .. 104
Ali (k.v.)ye o yahudinin, "Eger Hakk'm muhafizhgma i'timadm varsa, bu koskiin
ba§mdan kendi at!" demesi ve Emirii'l-Mu'minin Ali'nin ona cevab soylemesi ..112
Mescid-i Aksa'nm kissasi ve keci boynuzu agaci bitmesi ve Davud (a.s.)in
Siileyman' dan evvel o mescidin binasina azm etmesi 123
inneme'l-mii'minune ihvetiin, "Ve'1-ulemau ke-nefsin vahidetin," ayet ve
hadisinin §erhi 129
Mescid-i Aksa binasi kissasinin bakiyyesi % 149
Osman (r.a.)m hilafetinin ba§langicinin ve onun hutbesinin kissasi ilh 154
Onun beyanindadir ki, hukema "Adem alem-i sagfrdir" derler ve hukema-yi
ilahi "Adem alem-i kebirdir," derler 164
Bu hadis-i §erifLn tefsfridir ki, "Benim iimmetimin meseli, Nun gemisinin meseli
gibidirilh 169
Belkis'in Seba §ehrinden Siileyman (a.s.) tarafina hediye gordermesinin kissasi .. 177
§eyh Abdullah Magribi'nin (kaddesallahu ruhahu) keramati ve nuru 186
Siileyman (a.s.)m "Belkis'in resullerini o hediyeler ile beraber geri cevirmesidir
ki, Belkis tarafina geri getirmis, olsunlar : 190
Bir attann kissasidir ki, onun terazfsinin dirhemi ba§ yikayici kil idi ilh. 194
Siileyman (a.s.)m Belkis'in elcilerine dildarhk etmesi ve ok§amasi ilh 200
Bir dervisjn cemaat-i mesayihi rii'yada gormesi ve ibadetten kahyorum diye
onlardan, kesbe me§gul olmaksizm, helal nzik niyaz etmesi 207
dervism, "Mademki ben mesayihin keramati sebebiyle nzik buldum, bu altini
o odun tasjyana vereyim!" diye niyet etmesi 209
Siileyman (a.s.)in elcjleri fman igin Belkis'in hicretinin ta'ciline te§viki 216
Ibrahim b. Edhem (kaddesallahu sirrahu'l-aziz)in sebeb-i hicreti ve Horasan
mulkunii terki 218
susamis, adamin hikayesidir ki, ceviz agacimn iizerinden gukurda olan su
irmagina ceviz dokerdi ve suya eri§emezdi; ta ki ceviz du§mesiyle suyun
sesini i§itsin ve onu latif sema' gibi, suyun sesi taraba getirsin 225
Siileyman (a.s.)in "Sjrk iizerinde israri du§unme ve te'hir etme!" diye Belkis'in
oniine tehdid gondermesi 235
Siileyman (a.s.) in: "Senin imamn hakkinda halis olarak emr-i ilahf igin benim
cehdim vardir. Ne senin nefsinde ve ne hiisniinde ve ne mulkunde benim bir
zerre garazim yoktur. Allah (azze ve celle)nin nuruyla goziin acridigi vakit,
kendin gorursiin" diye Belkis'a izhar etmesi 244
@j^®" AHMED AVNf KONUK ^Ml
Ibrahim Edhem (rahmetullahi aleyh) kissasmm bakiyyesi 248
Ehl-i Seba kissasmm bakiyyesi ilh 252
Belkis'in miilkten azad olmasi ve onun §evk-i imandan sarhos, olmasi ve vakt-i
hicrette onun himmetinin tahtindan gayri miilk-i diinyanin hepsinden
munkatr olmasina iltifati 257
Belkis'in tahtinin Seba'dan ihzan hakkmda Suleyman (a.s.)m tedbir etmesi 271
Mustafa (s.a.v.)i, memeden kesilmesi akabinde gaib ettigi icin Halime'nin
putlardan muavenet istemesi ilh - 276
Halime'nin putlann istianesine delalet eden o ihtiyar Arab'in hikayesi 280
Muhammed (s.a.v.)i Halime'nin gaib etmesinden Mustafa'nm ceddi olan
Abdiilmuttalib' in haber bulmasi ve onu §ehir etrafmda aramasi ilh 289
Mustafa (a.s.)in ceddi Abdiilmuttalib'e Ka'be'nin icinden cevab gelmesi 292
"Onu nereden bulayim?" diye Muhamed (s.a.v.)in mevziinden Abdulmuttalib'in
ni§an istemesi ilh 302
Belkis'i rahmete da'vet kissasmm bakiyyesi 304
Ademfnin diinyaya kani' olmasinin ve talebde onun hirsinin meseli ve onun
ruhanilerin devletinden gafleti ki, onun ebna-yi cinsidirler ilh 306
Suleyman (a.s.)in, "Firsat ganimettir!" diye Belkis'in da'vetinin bakiyyesi 319
Suleyman (a.s.)in Mescid-i Aksa'yi Huda'nm ta'lfmi ve vahyi ile O'nun bildigi
hikmetler icin imaret etmesi ilh 324
§airin kissasi, §ahin ihsan vermesi; Ebu'l-Hasan adh vezirin muzaaf kilmasi 338
§airin yine ihsan umidi ile birkag sene sonra tekrar gelmesi ilh 341
Bu aleak vezirin, §ahin miiruvvetini ifsad hususundaki kotii re'yliligi, Fir'avn'in
vezirine ya'ni Haman'a benzemesi ,. 358
Cinnin Suleyman (a.s.)m makamina oturmasi ve onun Suleyman (a.s.)in i§lerine
tesjbih etmesi ilh ■. 364
Tamam olduktan sonra her gun Suleyman'm ibadet ve abidlerin ve mu'tekiflerin
irsadi igin Mescid-i Aksa'ya gelmesi ilh 371
Alem-i ilimde mezar kazicihk olmazdan evvel, Kabil'in mezar kaziciligi kargadan
ogrenmesi .- 375
suflnin kissasi ki, giilistan icinde basini dizine koyup murakib idi ilh 391
Mescid-i Aksa'mn ko§esinde harrub bitmesi ve Suleyman (a.s.)in gamgin olmasi
kissasi 396
Onun beyanindadir ki, kotu cevherli kimse icin Him ve mal ve cah husulii onun
fazihatidir ilh 413
"Ya eyyuhe'l-Muzemmil" ayet4 kerimesinin tefsiri 418
s^P?
MESNEVI-i §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Onun beyamndadir ki, cevabm terki cevabdir. "Ahmagin cevabi siikuttur" bu
soziin mukarriridir ilh 432
Mustafa (s.a.v.)in bu hadisinin tefsiri hakkindadir ki, buyururlar: "Muhakkak
Allah Teala melaikeyi yaratti ve onlarda akli terkTb etti ilh." 434
Bu "Kalblerinde maraz olan kimselere gelince, o maraz onlann murdarhklanna
murdarlik ziyade eder" (Tevbe, 9/125) ayetinin tefsiri ilh 446
Aklin nefis ile mucadelesi; Mecnun'un deve ile niza'i gibi ki ilh 448
gulamin noksan iicret sebebiyle padisah tarafina kissa-i §ikayeti yazmasmin
kissasidir 457
biiyiik sankli fakihin ve onun sangini kapan kimsenin ve "Ag da gor, ne
goturiiyorsun!" diye onun bagirmasmin hikayesidir 464
Dunyanin ehl-i dunyaya lisan-i hal ile nasihati ve ondan vefa tutuculara
kendinin vefasizligini gostermesi 467
Onun beyamndadir ki arife nur-i Hak'dan bir gida vardir der ki: "Ben Rabbimin
indiride geceledim; bana yedirdi ve igirdi" ilh 479
"Fe-evcese finefsihi hifeten kulna la tehaf inneke ente'l-aliyyu" ayet4
kerimesinin tefsiri 490
Miiddeinin da'vadan zecri ve ona miitabaat ile emr etmek beyamndadir 497
gulamin iicret talebi ile mektub yazmasi kissasinm bakiyyesi 504
medh edicinin hikayesidir ki, namus cihetinden memduhun sukriinii ederdi ilh. .511
tlahi olan tabiblerin goniil ve din hastahklarim muridin ve yabancinin simasinda
ve onun soziiniin lahninde ve onun gdziiniin renginde ve biitiin bunlar
olmaksizin dahi goniil yolundan anlamasi ilh 528
Ebu'l-Hasan Harakani (r.a.)in dogmasmdan senelerce evvel Eba Yezid'in mujde
vermesi ilh 531
Resul (a.s.)in "Muhakkak ben Yemen tarafindan nefes-i Rahman'i buluyorum!"
kavli 541
Bayezid (kaddesallahu ruhahu) hazretlerinin vefatindan senelerce soma
Ebu'l-Hasan Harakani (kaddesallahu ruhahu) nun dogmasi 546
gulamin ta'yinatimn eksikligi hikayesine rticu' ve suffnin taamullahdan
kalbinin ve canimn ta'yinati beyamndadir 549
AHMED AVNt KONUK
Takdim
Mesnevi'mn 4. cildinin §erhine ait 7.ve8. ciltlerini takdim ederken bu ga-
li§mamizla ilgili birkac. hususu okuyuculara duyurmak istiyoruz. Mesnevf-i
§erif§erhTmn §imdiye kadar yayimlanmis, 1., 2., 5. ve 6. ciltlerini biigisayar-
da dizen merhum Dr. Selcuk Eraydin'in hazirlamis. oldugu eiltler, elinizdeki
bu 7. ciltle son bulmaktadir. Boylece yayimim 13 cilt olarak tasarladigirmz
§erh\n (5) cildini rahmetli arkada§imiz hazirlamis, olmaktadir. Bu 7. cildin
Farsca beyitlerinin muk_bele ve tashihleri, onceki ciltlerde oldugu gibi, arka-
da§imiz Doc. Dr. Necdet Tosun tarafindan yapilmisUr. Ilk 7 ciltteki degerli
yardim ve katManndan dolayi kendisine te§ekkurlerimizi burada ifade etme-
yi bir borg biliriz.
Onceki 3.,4.,5. ve 6. ciltlerdeki noksan Farsga-Arapca beyit ve ibareleri
yazan Dr. Safi Arpagu§ arkada§irmz, §erh'in 8. cildinin tamamini bilgisayar-
da yazmi§, boylece yayina hazirlama gal^malanmiz sona ermi§tir. Bu cildin
birlikte yaptigimiz mukbelesi ise yakinda tamamlanacaktir. 8.cildin bu
7.ciltten kisa bir muddet sonra baskiya verilebilecegini umuyoruz.
^^
MESNEVf-i §ERIF §ERHt / VII. CiLT • MESNEVI-4
Daha once l.ve 2.ciltleri, §imdi de 3.cildi okuyarak tesbit ettigi dizgi ve
okuma yanlistanni bize bildiren Prof. Dr. Ali Osman Kogkuzu Bey'e, gordu-
gii birkac, yanh§i haber veren Doc. Dr. Hiilya Kiigiik Hanim'a ve Farsca beyit
ve ibarelerde, yalmz yazilan veya kelime sonunda yer alan "ya" harflerinin
altmda iki noktamn bulunmamasi gerektigine dikkatimizi ceken Yrd. Dog. Dr.
Nusrettin Bolelli arkada§irmza aynca te§ekkiir ederiz. Teknik sebeplerden ile-
ri gelen bu imla yanh§i 5. ve 6.ciltlerde ve ikinci baskisi yapilan 2.ciltte du-
zeltilmi§tir ve bundan sonra da bu hususa dikkat edilecektir.
l.ve 3.ciltlerin ilk baskisi igin hazirlami§ oldugumuz iki§er sayfalik yan-
h^dogru cetveli, ayn iki yaprak halinde, 7'cilt i?inde verilmi§tir. Elinde bu
ciltlerin ilk baskisi bulunan okuyuculanmizdan ozur diler ve tesbit edebildigi-
miz yanli§lan bu cetvellere gore diizeltmelerini rica ederiz. tkinci baski niis-
halar ise zaten duzeltilmi§ olarak yayimlanacaktir. Bu Mesnevi-i §erif ' §er-
hfrn yayimlamaya te§ebbus eden, son olarak bu Z.cildi ve toplam (5) cildi
hazirlayan Seiguk Eraydm'i, tasavvuf ve kiiltur hayatimiza gok kiymetli tarn
bir Mesnevi-i §erif$erhi kazandiran Ahmed Avni Konuk Bey'i rahmet ve fa-
tihalarla anar, yazim ve muk_beleleri yapilmi§ sonraki ciltleri de en kisa za-
manda yayimlamayi Cenab-i Hak'tan niyaz ederiz.
Prof. Dr. Mustafa Tahrali
24 Eylul 2006/Fatih-istanbul'
<^^
AHMED AVNl KONUK ~^M
[MesnevH §erif in IV. Cildinin
DIBACESi]
jjj~S A^Jlial; o^J^ ( Vj?^ j~j" £»^ ( ji-t J £^ ^""^ ^ £^ ^^ l ^ ^
Li" y> j ^-LiUI «.LLi j t~'_?j^' f^'j' V (*^' s-~i^ Oj-xJI ^-o! j fL*Ji o_j-a; (jicljjil
jLjJI t_„ : k»l 5j*«v» _w iijdJ j Sy jj^iJ <*J i^*xi j Oj>oLJI 4JJ2J j <*Jj^j j jj^»ij^-Jt 4^x>ij
ja j <u~>- ^1 »__^>«Ji (j^U j <uJs (Jl JJjJI J-v*j» ^jiJI j oblj— H J*-l j <j~M o^
t . , * , . , t , , , „ *,,,,, , , a , , , , , ~ -ia, » .1 .< J
J^L" ^ oJij «-j Jj>- j xUa ja5" _^i J**Jij *i*Jl J^U frlj^- JWi j» oLiUJl jj-U>
( j~*Ju£' "WsLiil Jju s-U-^l Ja*~j j <U>Li>ol Jju bill jtS^j <Jr\JUUJl ij^ Jjij j t>UUl
O
jjpJK®" MESNEVf-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
* »- »* - *> , -o i ,i t -0 - , » , *0, , - ,« * -*-, - - 0-0 o „« -
JUS «uli e^X^iJ Js*jJl <<iSl j£~J j blipll J& j LUw^U jjJ tliyb" h>U> ^ y C-i^-il
^ * * Jl *,- , - -0*0,, -0
i -« o - c J> #, > * .1 oJ *---*-
-— UlSl k_--jfer; i^ ^ J"^ ^^ tl-iS ^ujl Jl>*Jj L-* j
i,i C * 0, , S , - -^«- if J - , , O - -
j^jJI t j~->o Ul£L« }ju 4&1 j^tP ,J *tijj C-Pi jl Jl
i ,4 ,• o, - o 9 t o, , - o J ,, , t o-- o- - o- o —
f JLsJl JJ ^^-iJl C^-i (J- 1 *^ ^W tl*-^ Ul>w« JJ Ji
f jjfclil jlkill cJii UVSi l£jl J '^i ^JJ ciC ^ j
- - _ - - , , , o * ,-* o - - *-.<»,- a ^> o - - # , ,* o .* s -
AjU*J j -o'Vl Jj^>- J 'O.^S' j aL>jL ^J^^uJIj (JJ^J^-Jlj (jO^^L? tJyJJilJI aJJI ^j
- , - - -0-0 _- &,t,,Hi,., $ o ,1 9 - - o * .f o- - - ,0
cs^ J a^/" Ui ^ J >****+ ^ ^ <J-* j ujpJJI o^ 1 *^ <3*jj J «-il»^ jgf- j uyj^l
. jj*J UJI ejj I ^>«l (^L-^l j j-UM ^v«j>-
Terciime ve izah:
. _i*j Ul <u"Uji j <&x~p j «*JI j -W>t* *ui>- ^>- ^1p /»^>LJIj SjIsaJI j o-U^- j?- <dl -UJ-I
"Allah Teala'ya hamdin hakkiyla hamd ederim ve halkin hayirlisi olan
Muhammed'in aline ve ashabma ve ziirriyyatma salat ve selam ederim. Son-
rasina gelince:"
^LJI >l j ^1 pl^l Jl ^l> ^tll u^
"Bu dorduncli gog, bahara mahsus olan ikametgahlann en giizeline ve
menfaatlerin en buyugiinedir."
"Za'n", bir yerden bifcyere intikal ve goq etmek ma'nasinadir. "Merabi"'
ilk baharda oturacak yerler demektir. Ya'ni "Bu Mesnevi-i §enf in 111. cildin-
den, IV. cildine intikal, bahar mevsiminde teferriic igin intikal olunan mahal-
lerin en giizeli mesabesindedir; ve bu intikal, ma'nevi menfaatlerin en biiyu-
giine vaki' olur.
- Ml 0J1, ,0 0, * tt s ,,)■ s f >f &s >
/*LJl i Jaj il)j-*Jl (j«jl j >»UaJI Oj-A> (j^ljjl J}j~£ <U*JUa-»J ,>ijUJI i_Jjii J--J
© '
AHMED AVNl KONUK
"Arifierin kalbleri onun miitalaasiyla, bulutlann sadasiyla, bahcelerin sii-
ruru ve gozlerin latif uykuya enis olmasi gibi mesrur olur."
Bahceler, bulutlann gok giirlemesi sadasiyla ve gozler latff uykunun em-
si oldugu vakit nasil mesrur olur ise, bu IV. cildin miitalaasiyla arifierin kalb-
leri de dylece mesrur olur.
Hind niishalannda "bi-savti'1-gamam" yerine "bi-savbi'1-gamam" vaki'
olmu§tur. "Savb", yagmurlu buluta ve sjddetle dokiilen yagmura derler. Bu
surette ma'na: "Bahceler, bulutlann sjddetle dokiilen yagmuru sebebiyle
mesrur oldugu gibi" demek olur.
"Onda ruhlann ferahlanmasi ve cisimlerin stfasi vardir."
Bu cild-i rabi'deki maarif ve hakayik sebebiyle ruhlann ferahlanmasi ve
cisimlerin de ilel ve emraz-i suriyyeyeden §ifasi vardir. Cisimlerin §ifasi budur
ki, tefekkiir ruhun hassasidir, ruh fikr-i latif ile me§gttl oldugu vakit ferahla-
nir ve ruhun ferahlanmasindan a'sab da rahat olur. A'sab rahat olunca da-
marlardaki kamn deverani ve kalbin darabani da muntazam olup, cisimde
sihhat ve sjfa eseri zahir olur. Nitekim bu ma'nada Mesnevf-i §enfde:
"Ey biradersen ancak diisuncesin; senin miitebakm kemik ve elyaftir. Egerse-
rim diistincen gtil ise, gulsene mensubsun ve eger diken olursa, sen kulhana
mensub olan odunsun" buyurulmus idl
"Ve o muhlislerin istedikleri ve sevdikleri gibidir; ve salikler onu isterler ve
kasdederler."
Ve o IV. cild, ihlas sahibi olanlann tarn istedikleri ve sevdikleri gibi olan
maarif ve hakayiki muhtevidir; ve tarik-i Hak salikleri o maarif ve hakayiki
isterler ve kasd-i siilukleri onlan ogrenmektir,
"Gozlerin aydim ve nefislerin meserretidir. Toplayan kimse icin, yemisje-
tin en iyisi, muradlann ve maksMann en biiyiigudiir."
<^g>
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"tctina", agagtan meyve toplamak ve dev§irmek ma'nasinadir. Bu IV.
cild-i Mesne vf kalb ve akil gozlerinin nuru ve talib-i ma'rifet olanlann nefis-
lerinin, ya'ni kendiliklerinin sevinci ve siirurudur. Bu IV. did bir ma'rifet aga~
cidir ve her bir beyti onun yemisjdir, Ragbet edip toplayan kimseler igin,
ma'rifet yemisjerinin en iyisi ve ehU siilukun muradlannin ve maksudlannin
en buyiigudur.
"Ve o alili tabibe ulasdnci ve muhibbi de habibine hidayet edicidir. Ve o
Allah Teala'nm hamdi sebebiyle mevhibelerin en biiyiigu cinsindendir ve
mergub olan §eylerin en nerlsidir."
Bu IV. cild §imdiye kadar ilhamat-i ilahiyyeye vaki' olan hamd sebebiyle,
mevahib ve ataya-yi ilahiyyenin en biiyiikleri ziimresindendir; ve salikler in-
dinde mergub ve makbul olan maarifin en nerlsidir.
• ./,. ,.,»»**,>, - «.» > , f* , >
"Ahdin ulfetini bekleyicidir; kiilfet sahiblerinin giiglugunu kolayla§tinci-
dir."
Alem-i ervahdaki "Elestii bi-Rabbikiim" hitabinda "Bela!" cevabi ahdinin
ulfetini ve aliskanligim, bu alem-i kesafette yenileyicidir; ve tarik-i Hak salik-
lerinin mu§killerini halledip, kendilerini kulfetten kurtanr ve gugluklerini de
kolayla§tinr.
"Ona nazar, uzak olan kimse igin esefi ve said olan kimseye siiruru ve
sukrii ziyade edicidir."
Bu IV. cilde nazar edip miitalaa etmek, buna nazardan uzak kalmi§ olan
kimse igin teessiifu ve onu miitalaa ederek, mucibi ile amel etmek suretiy-
le nail-i saadet olan kimseye dahi siiruru ve Cenab-i Hakk'a sukrii ziyade
edicidir.
J«jJI j ^1*J1 JaU i\yr JUJ1 <y oLiUJI j j-W> l y>~^i U tjX^o j^Jcj
"Onun gogsii, ganiyelerin gogtisleri siislerden tazammun ettigi §eyi, ilim
ve amel ehli igin cezayi tazammun eder."
©
AHMED AVNl KONUK ^M
"Ganiye" kelimesini Ramus dort ma'nada gosterir:
1 . Nas kendisine ragbet edip, kendisi kimseye talib olmayan kadm.
2. Pek gtizel olup, siise ihtiyaci olmayan kadin.
3. Ebeveyninin evinde ikamet edip, oradan uzakla§mayan kadin.
4. Zevci olsun, olmasm afffe ve geng ve guzel kadin.
Bu ibarede, dorduncii ma'na miinasibdir. Ya'ni bu IV. cildin sadn ve igi,
afffe ve geng ve giizel kadinlann gdguslerini siisledikleri pirlanta ve miicev-
heratin ig yiizii olan letafetleri tazammun eder; ve ilim ve amel ehli igin de,
maddf ve ma'nevi miikafati tazammun eder.
"Imdi o ayin on dordu gibidir ki dogdu ve ced gibidir ki, rucu' etti."
"Cedd", buyiik baba ve onun babasi; ve baht ve iyi tali'; ve haz ve nasib;
ve kadir ve vak'; ve nzk ve kismet; ve irmak kenan ma'nalannadir. Ve "rec"\
geri dondiirmek ve soz muhataba nef vermek; ve yagmur ve su duragi yer
ki, orada su anafor yapar; ve gol ve sel suyunun mumted oldugu yer; ve ytik-
sek su akintismin yukansina denir ki, orada su toplanmaz. §urrah-i kiram
"Bir bahttir ki, geri geldi" ma'nasim miinasib gormusjerdir. Fakir dahi §u
ma'nayi da miinasib goruriim; "Bu IV. cild ayin on dordii gibi gayet parlak
olarak dogdu; ve maarif-i ilahiyye ve ulum-i lediinniyye selinin mumted ol-
dugu bir mahaldir ki, III. cilde kadar akar; o ulum seli geri geldi."
iaJUuil ^JJS\j j'jaUSl jj: 'J* ll j
"Umuculann ummasi uzerine ziyade edicidir; amillerin revdi igin zaiddir."
"Amil", timid ve reca ma'nasina olan "emel"den, iimfd edici ve umucu; ve
"te'mfl", ummak demektir. "Raid", degirmenin sapi, otlak aramak igin ileriye
gonderdikleri adam ma'nasinadir. "Revd", esen riizgar ve taleb etmek, oteye
beriye gidip gelmek, ya'ni piyasa etmek. "Amil", amel edici ve bir isjn miite-
vellfsi demektir. Ya'ni "Bu IV. cild ma'rifet tahsilini umanlann umduklan
ma'rifetten daha ziyadesini muhtevidir; ve tarik-i Hak miitevellfsi olan kamil-
lerin kafile-i salikfne zad-i ma'nevi olan ma'rifetin talebi igin ileri gonderdik-
leri adam mesabesindedir."
Hind nushalarmda 'u^uii /jJtiT jtfii vaki'dir. "Zevd", def ve tard etmek ve ko-
yun siirusunix siirmek; ve "zaid",'hurmet ve hakikati himaye eden hamiyetli
adam ma'nasinadir. Bu surette ma'na: "Bu IV. cild, amillerin ve hakimlerin def
ve tard etmesi gibi, batili tard ve def ve hakikati himaye edicidir" demek olur.
<^pa
MESNEVI-1 SERlF SERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
, ' ,0,0-, * f t „ , , 0,0,,,,. .1,0,
o , rfo, , , * t o ,5i,, - , 0,0 —0 ,
"Emeli algalmasindan sonra yiikseltir ve iimfdi inkibazdan dolayi bast
eder. Giines. gibidir ki, dagilan bulut arasmdan israk eyledi. Ashabimiz igin bir
nur ve a'kabimiz igin bir hazfnedir,"
Bu IV. did, emeli ve iimfdi algalmasindan sonra yiikseltir ve kuvvet verir.
Ve recayi, havf galebesiyle vaki' olan inkibazdan sonra bast eder. Ya'ni kalb-
deki recayi takviye eder; ve giines. gibidir ki, I. ye II. ve III. cildin mutalaasiy-
la sema-yi kalbinden pargalamp dagilan sifat-i nefsaniyye bulutlan arasindan
parladi. Zamammizda bizimle sohbet eden kimseler igin bir nur ve bizden
sonra gelecek olup, bizim tank ve silkimize salik ihvan-i dinimiz igin bir ha-
zfnedir.
"Biz onun sukrii igin Allah'dan tevfik isteriz; zfra o mevcudun bagidtr ve
mezfd igin sayddir. Ve Allah 'in diledigi §eyin gayri mevcud olmaz."
Biz bu IV. cildin sukrii igin Allah Teala hazretlerinden tevfik isteriz; ya'ni
bunun izhan hakkindaki irademizin, kendi iradesine muvafik getirmesini
niyaz ederiz. Zfra o sukiir, mevcud olan ni'meti tesbit eden bir bagdir ve zi-
yadenin de avidir. Ya'ni §ukr etmek, ni'metin ziyadesini avlamak demektir.
Nitekim ayet-i kerfmede JJ&oV '/JCs. ^J (Ibrahim, 14/7) ya'ni "Eger
sukrederseniz, elbette ni'metinizi ziyade ederim" buyurulur. Ve Allah'in di-
ledigi §eyin gayri, bu alem-i §ehadette mevcud olmaz ; nitekim hadfs-i §erif-
de ^ pJ Uo jj ^ j jir «Ui ^u, u ya'ni "Allah'in diledigi §ey mevcud olur ve di-
lemedigi §ey mevcud olmaz" buyurulmusto. §iir:
*- * • * J>' '*" . >- > / , , - , ,
^JA J>~>^. Ul£w>. iyj aSvj! <>^ lS* «"^JJ ^^-^ ^' ls^'
"Beni mahzun eden §eydendir ki, ben serin havadan latif teneffus ile me§-
gul oldugum halde, me§e dahndaki guvercinin da'vetine kadar naim idim.
Yuksek ses ve latff elhan ile dttii. Onun aglamasi guzel terenniimle idi."
"§ecv", Kamus'un beyanina gore, iki zid ma'nayi cami* bir kelimedir.
Hem bir adami gamnak etmek ve hem de tarabnak etmek ma'nasinda mus-
ta'meldir. §urrah-i kiram gamnak ve mahzun etmek ma'nasini almi§lardir.
0^^,
g^ 5 " AHMED AVNl KONUK
"U'allilii", "ta'lfl" masdanndandir. Ve "ta'lfl", bir §ey ile me§gal olmak ma'na-
sinadir. "Tenessiim", teneffus demektir. "Verka"', giivercin; "eyke", me§e
agaci; "tegarrud", "gard" ma'nasinadir ve "gard" dordiincti babdan masdar
olup, kus, yiiksek sesle ve latif elhan ile teganni etmek ma'nasinadir. Hind
niishalannda "tagarrud" yerine "teferriid" kelimesi miindericdir. Bu surette
ma'na "Onun aglamasi, hiisn-i terenniim ile teferriid etti ve sairlerinden
miimtaz oldu" demek olur. Ya'ni ben nefes-i rahmanf ile latff teneffus ile me§-
gul oldugum halde, me§e agaci mesabesinde olan bu viicud-i izaff §eceresi-
nin bir dah olan bir cisme taalluk eden bir run giivercini, beni Mesnevfyi in-
§ada da' vet edinceye kadar, bu in§ad emrinde uykuda idim. ruh-i latif yiik-
sek ses ile ve latif elhanla ottii; ya'ni zamirini harf ve savt ile ve elfaz ile iz-
har etti. Onun bu hakayika olan aski sebebiyle aglamasi giizel terennumle
idi. Veyahud sair giivercinlerin aglamasindan teferriid etti ve miimtaz oldu.
Ben, o beni uyandinncaya kadar sakit kaldigima mahzun ve gamnak oldum.
Veyahud beni uyandirmasindan tarabnak oldum.
"Guvercin"den murad, Mesnevi-i §enf\n izhanni taleb eden Hiisameddin
Qelebi efendimiz hazretleri oldugu ebyat-i atiye ile anlasriir.
>widl Li cr Jd\ o-jj-i (j-U^J ^W' <^-~^ J . Ulx~4 JJ j\i
f JJkUJ J*iiJI C-Iai UlSo l>Ji ^J t^J JJ cS*> J>J j
"Imdi eger onun aglamasindan evvel, su'daya muhabbet cihetinden ben
aglaya idim, nefse nedametten evvel sjfa verir idim. Velakin benden evvel
agladi. Onun aglamasi, beni aglamaya tahrik etti. Oyle ise fazl miitekaddim
igindir, dedim.
"Su'da", "saadef'ten ism-i tafdilin miiennesidir. Lisan-i Arab'da ruhun
miiennes i'tibar olunduguna i§aret buyurulur. Nitekim I. cildde 1997 numa-
rah beyitte §6yle buyurulmus, idi: oi>- ^ x+> j^jL- ft oW- ,? v^— yt JaiJ \ JS *>- j>)
Ya'ni "Bu humeyra ve lafz-i can dahi te'nisdir. Bu Arablar ona te'nls namini
koyarlar." Binaenaleyh "su'da" kelimesi, miiennes olan ruh-i said demek
olur.
Ya'ni Hiisameddin ^elebi'nin ruh-i §erifinin aglamasindan evvel, onun
ruh-i saidine muhabbetten na§i, benim ruhum aglaya idi ve hakayikin teren-
niimiine ba§laya idi, nefis aleminde puyan olan saliklerin nedametinden ev-
vel, bu Mesnevf-i §erif ile, onlann nefislerine stfa ve saghk verir idim. Vela-
kin cenab-i Hiisameddfn'in ruh-i §erifi, benim ruhumdan evvel agladi ve
cg^g>
MESNEVf-1 SERIF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ^^
Mesnevtnm izhanna talib oldu. Onun aglamasi, beni de aglamaya tahrik et-
ti. Oyle ise bu izhar-i hakayikin talebi hususunda benden ileriye gecti ve fazl,
ileriye gecmi§ olan kimseye mahsustur.
j 4jN1 Jj_>>- j- 4-«jS' J 4-L*aj ^j^uJI j ^j^juJIj ^^-bJlj j^ry-UxJl aJJI ^s-j
"Allah Teala ileri gecenlere ve geri kalanlara ve va'dini yerine getirenlere
ve ahdini tekelliifle ffa edenlere, fazl ve keremi ile ve cok atiyyeleri ve ni'met-
leri ile rahmet etsin. Hak Teala mes'ulun hayirhsi ve me'mulun ekremidir.
Allah Teala hayirli hifz edicidir ve 0, rahmet edenlerin en ziyade rahmet ede-
nidir. Ve munislerin hayirhsidir ve varislerin hayirlisidir ve arkaya kalanin
hayirhsidir; ve ekip bicici olan abidlerin Rezzak'idir. Ve sallallahu ala seyyi-
dina Muhammedin ve alihi'l-ekremin ve ala cemf'-i'l-enbiyai ve'l-miirselm.
Amin ya Rabbe'l-alemfn."
°m>?
AHMED AVNt KONUK
C^
(JjjJu» OjjJJ Aa jl C^Z'JS' aS~ ^y" ,y.^ fU«j>- fj>-\ s\~J2 (Jl
1. 6y Uiiisameddin, Diakk'm ziyasi sensin; zira J/Hesnevi senin nurunla ay-
dan (je^ti.
Diger cildlerde dahi izah olundugu iizere, bu Mesnevi-i §erif, Hz. Pir efen-
dimizin mumtaz ve pek sevdigi miiridlerinden Qelebi Hiisameddin hazretleri-
nin talebi uzerine insad ve (immet-i Muhammed'e taraf-i Hak'dan ihsan bu-
yurulmustar. Ve cenab-i Pir efendimizin nihayetsiz bir derya-yi hakikat olan
kalb-i §erfflerinden, bu Mesnevi-i ^erifincilerini gekip cikaran, Qelebi hazret-
lerinin gayet vasi' olan isti'dad~i serffleri olmustur. Nitekim J* <SJ-\ jak ^i 01
cc^uJ.i jIjuc^i jXk>. ujkpijJi oU ya'ni "Allah Teala hikmeti, dinleyenlerin isti'da-
di mikdannca vaizlerin lisam uzerine telkfn eder" buyurulmustar. Bu ma'na,
yukanlarda gegtigi gibi, atfde de gelecektir. Ya'ni "Ey Hakk'in ziyasi olan
sevgili mundim Husameddinr sen Hakk'in ziyasisin; zira bu Mesnevi-i §erif
senin isti'dadimn ma'nevf olan nuru sebebiyle ayin hissf ve zahin olan nu-
runu gecti." Zira hissi olan nuru hayvanlar bile hisseder; fakat ma'nevf olan
nuru, ancak insanlar idrak eder.
-« *
[>S JLJb \Jo^ \j ji\ XtS ^ Ujy <j\ y *J\* C^JS.
2. 6y miirteca, senin yuksek olan himmetin, bunu nereye <pker, l/tuda hllir!
"Ey recanin mahall-i husulii, senin isti'dadm gayet vasi' ve himmetin da-
hi bu isti'dadm fcabi olarak pek yiiksektir. Senin yuksek olan himmetin artik
<^^,
MESNEVf-I SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
bu MesnevM §enf'i hangi mertebeye ve ondaki esrar ve hakayiki nerelere
kadar cekecegini Allah Teala bilir!" Zfra isti'dadat, a'yan-i sabitenin ahvalidir
ve a'yan-i sabite ahvali ise sirr-i kader olup, ale'l-kaide ancak zuhur ettikce
ma'lum olur ve mustesna olarak enbiyaya ve evliyaya Hakk'in ke§f ettigi ka-
dar mek§uf olur. Bu hakikate binaen Kur'an-i Kerim'de '_> JSj\ '^ ul ds U j»
J\ j>-y. £ Sl\ y 1 ai ^ Sf j ^ f fii l. lsJ^ \* (Ahkaf, 46/9) ya'ni "Ey Resuliim, de
ki: [Ben peygamberlerin ilki degilim.] Ben benim ile ve sizin ile ne i§lenir bil-
mem. Ben ancak bana vahy olunan §eye tabi' olurum" buyurulur. Binaena-
leyh varis-i kamil olan Hz. Pir dahi bu ayet-i kerime hiikmune tebean buyu-
rurlar ki: "Ilham-i ilahi ile in§ad ettigim bu Mesnevfyi, senin yliksek olan
himmetin[in] nerelere kadar cekecegini ben bilmem; ancak Hak Teala bilir.
Ve ben ancak ilhama tabiim ve senin cezbin sebebiyle ne kadar ilham olu-
nursa, o kadar soylerim."
3. ^u <IAiesnevtnin yerdanini ha(jlami§sin, hilmis oldugun o tarafa gekiyorsun.
§ahsiyyet-i ma'neviyyesi olan bu Mesnevi-i §enf in boynuna himmetinin
ipini takip, ayn-i sabitenin isti'dadmca, malum olan tarafa gekiyorsun.
4. uWesnevi kosucu, gekici nayeduldir, hir gafilden na-pediddir ki, onun tjorii-
sii yokiur.
Silsile-i kelimat ve elfaz uzerinde bu Mesnevi-i ^er/Tkosucudur ve onu
gekip ileriye gotiiren senin himmetin ise zahirde gizlidir. Fakat bu geken, ba-
sar-i basireti olmayan bir gafilden gizlidir; zira basar-i basireti olanlar, ceki-
lene mutlaka bir cekici lazim oldugunu goriirler.
5. <Jviademki uViesneviye sen mebde olmussu.n, eger ziyade olursa, onu sen zi-
yade etmissin.
Ey Hakk'in ziyasi olan Hiisameddfn, mademki Mesnevfye ba§langic olan
sensin ve onu senin parlak olan isti'dadm cekiyor, eger cildler ve cildlerdeki
esrar ve hakayik-i ilahiyye ziyade olursa, o ziyade dahi senin yiiziinden va-
ki' olur.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
6. uMddemki sen loyle istersin, Uiuda dahi hoyle ister; Diak miittakiierin ar-
Zttsmtu verir.
Bu beyt-i §erifde Qelebi Hiisameddin hazretlerinin makam-i ittihadda bulun-
duguna i§aret buyurulur. Zira bu makamda Bayezfd-i Bistamf hazretleri §6yle
buyurmu§tur: "Otuz yil vardir ki Hak buyurdu, ben onu yaptim; §imdi otuz yil
var ki, ben soylerim, Hak onu yapar." Sipehsalar hazretleri bu soziin tefsirinde
buyururlar ki: "Zira mebadi-i sulukde heniiz onun iradesi, irade-i Hak' da miis-
tehlek de|il idi, otuz yd kendi nefsini Hakk'm evamir ve nevahisine mutavaata
sevk eyledi ve otuz yildan sonra onun iradesi, irade-i Hak' da fani oldu; ve on-
da Hakk'in iradesinden gayri kalmadi ve ondan ancak Hakk'in diledigi sadir
olur ve onun diledigi ancak Hakk'in buyurdugudur." Bunun gibi Qelebi Hiisa-
meddfn hazretlerinin istedigi ancak Hakk'in istedigi olur ve Hak miittakiierin ar-
zusunu verir, zira muttakilerin arzusu, ancak Hakk'in irade ettigi §eydir.
7. CMcizule "ZKane lillak" olmu$ idin; id ki ceza olarak ^^Kanallah" one geldi.
Ey miittakr, sen gecmis, olan hayatinda "Allah igin olmus, idin," ya'ni bil-
ciimle muamelatini nza-yi ilahf dairesinde tedvir etmi§ idin; senin bu tarz mu-
amelenin mukafati olarak online akibet "kanallahu lehu" ya'ni, "Allah'in da
senin icin olmasi" vaki' oldu. Nitekim hadis-i §erifde «J -JJi air *u oir ^ ya'ni
"Kim ki Allah icin olursa, Allah onun igin olur" buyurulmu§tur; bu hal ittihad
makaminda vaki' olur, nitekim yukanda izah olundu.
8. CAlesnevt senden hinlerce sukiir tuttu. ^Duada ve sukiirde eller kaldudi.
Ya'ni Mesnevf kable'z-zuhur alem-i gaybda idi ve alem-i gaybdan, alem-i
§ehadette zuhur, rahmet-i ilahiyyeye mazhariyettir. Zira viicud, ayn-i rah-
mettir, Binaenaleyh Mesnevf mertebe-i gaybdan, viicud-i izatT alemine senin
cezbin sebebiyle gelmek suretiyle, rahmet-i ilahiyyeye mazhariyetinden do-
layi sana te§ekkiir etti ve dua ve sukur hususunda el kaldirdi.
9. Uiudd onun dudacjinda ve elinde senin sukriinu gordu; fazl etti ve lutuf ve
ziuadelih huyurdu.
o
g|pr^ MESNEVI-I §ERIF §ERHt / VII. CILT • MESNEVI-4 •
Hak Teala Mesnevf nin §ahsiyyet-i ma'neviyyesinin dudaginda ve elinde
senin §ukrunii gdrdii; ona fazl ve ihsan etti ve lutuf ve ziyadelik buyurdu. Ya-
hud "Mesnevf nin dudagi"ndan murad, iki misra'dan ibaret olan beyitlerdir;
ve her bir misra' bir dudak mesabesindedir. Ve "keff 'den murad, Mesnevf sa-
hffeleridir ki, bunlarda munderic olan kelimat ve maani, cenab-i Hiisamed-
dfn'in himmet-i alfsiyle vaki' olan cezbine §akirdirler.
10. jLua $akire ziyade olmak va'dedu; nitekim kurb, secdenin ucretiAir.
Bu Mesnevf §iikr edicidir ve ^IjiJ Jj^ 'Jb (Ibrahim, 14/7) ya'ni "§iikr
ederseniz, sizin ni'metlerinizi elbette ziyade ederim" ayet-i kerfmesinde, §ukr
eden kimseye ni'metin ziyadele§tirilecegi va'd-i ilahi iktizasmdandir. Nitekim
Hakk'in inayetine §ukr igin vaki' olan secdenin ucreti de, Hakk'a yakla§mak-
tir. Nitekim ayet-i kerimede L>sf> JiJ-ij (Alak, 96/19) ya'ni "Secde et ve
yakla§[" buyurulmu§tur.
11. mslikimiz \Secie ef ye yakla$!" buyurdu. 'Dizim bedenlerimizin secdesi,
canin yakla$masi oldu.
12. 6tfer ziyade olursa bu yiizden olur, hod-niimaiik ve hay u huy igin olmaz.
"Bevs/\ kerr u fer ve hod-niimaiik, > a'ni kendini gostericilik ve halka ken-
dini saticilik demektir. "Hay u huy", etrafma adamlar toplayip debdebe ve ih-
ti§am goruntiileri yapmak demektir. Ya'ni "Eger Mesnevf-i §erif'm cildleri ta-
addiid edip, ziyadele§ir ve metn-i gerifinde esrar ve hakayik cogahr ise, bu
§iikur yuziinden olur, yoksa ilim ve ma'rifet satip, halka kendini gostermek
ve basma bircok e§hasi toplayip debdebe ve ihti§am goriintuleri peyda etmek
icin degildir."
13. liiz seninle asma $ubugunun yaz mevsimiyle olduau gibi hosuz. Uiukihr,
tutarsin, agah ol, fefc, biz de ^ekelim 1 .
Asma cubugu yaz mevsiminde mahsul verir ve iizumunden §arab yapip
ioerler ve §arho§ olurlar. Ey Hiisameddfn, sen yaz mevsimi gibisin, ben de as-
AHMED AVNl KONUK
ma cubugu gibiyim ve bu Mesnevf ebyati da iiziim salkimlan gibidir; ve eb-
yat-i §erife icindeki maanf de, ruhun sarab-i ma'nevisidir; onu icen salikler
sarhos. oluriar. Binaenaleyh ey Husameddfn'im bu Mesnevf senin hiikmiin
altindadir, onu alem-i gaybdan, alem-i §ehadete gek ki, biz de gekelim ve
Mesnevf ebyatinin in§adma devam edelim.
14. Hiu. kervani hacca kadar aiizel <pk; ey siirurun anahtan olan sabrin emiri!
"Bu Mesnevf-i §erff in silsile-i ebyatini, isti'dadinm kasdi olan Ka'be-i za-
ta kadar giizel gek ve batimndan onun bir an evvel itmamim isteme ve bu
hususda acele etme; zira hadis-i §erifde ^>Ji ^ ^ ya'ni "Sabir, siirurun
anahtandir" buyurulmu§tur. Ey siirurun anahtan olan sabnn mutasarnfi Hu-
sameddfn'im!"
Ba'zi niishalarda sabir ile miftah arasinda vav-i atifa vardir. Bu surette
ma'na "Hem sabnn kendisinin ve hem de sabrin sifati olan siirurun anahta-
rinin mutasarnfi ve emiri" demek olur. Ve ba'zi niishalarda da; "ey emir" sab-
ra muzaf olmayip, bir hitab-i miistakildir; ve "sabir" harf-i ta'nf ile olup, ay-
nen hadis-i §enfin ibaresi nakl edilmis, bir tarzdadir. Bu surette ma'na: "Ey
emfr r sabir siirurun miftahidir" demek olur. Ankaravi hazretleri sahih olan
niishada "harf-i ta'nf" olmadigim beyan buyururlar.
15. \j\ac, haneyi ziyaret etmeh olur; heyt sahihinin hacci merdane olur-.
"Hac", liigatte kasd etmek ve istilah-i §er'fde usulii dairesinde Ka'be evi-
ni ziyaret etmektir. Kuvve-i bedeniyye ve maliyyesi olan her mii'min icin bu
farzi eda etmek kolaydir; fakat evin sahibi olan Zat-i Hakk'i kasd ve ziyaret,
her yigidin kan degildir, merdlerin iskiir. Beyit:
"Haa Ka'be yolunda ve ben ise didar-i Hakk'm talibiylm; o evi arar ve ister,
ben ise hanenin sahibini arar ve isterim. "
Bu beyt-i §enfdeki niikte budur ki Mesnevf nin sureti elfaz ve ebyat ve
tiirlu tiirlu sanayi'-i sjiriyye ve hikayaM latffedir; biraz akil ve zekasi olanlar
buna miiteveccih olup, zevk alirlar, fakat MesneviMen maksud olan bunlar
degildir, vahdet-i zatiyyedir; nitekim Mesnevf de buyurulur:
G ^^ a
MESNEVf-t SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
"Bizim Mesnevtmiz vahdet dukkamdir; o vihidin gayri olarak her neyigoriir
isen o puttur. "
Ve Mesnevf den bu vahdet-i zatiyyeyi gormek ve onu kasd ve ziyaret et-
mek merdane olur.
U-*-^J j* Cf- J iJ-^jy 1 - y *£ 'y 0^ f^- <f*£ ^ ^j
16. Vy Uiusameddin ondan dolayi sana ziya dedim ki, sen aiinessin; ve bu ihi
vasijlar,
ilfcM -Lib Lsi j\ J^jjyi- *_J fj\A C ...So L»,b -jA j *L*^~ ijrvj
1 7. L/u, bu Utiisam ve bu ziya birdir aaah ol! {jiinesin kilici muhahhah ziya-
dan olur.
Ey Husameddfn'im, sana ondan dolayi "ziya" dedim ki, "hiisam", Iugat-
te keskin kihg ma'nasinadir; kuflirde muannid olan kafirleri kesip, zulmet-i
kiifrii izale eder; ve sen gtine§sin, gune§ dahi ziyasiyle zulmet-i leyli izale
eder. §u halde "husam" ve "ziya" bu iki vasiflar birdir, zira giinesjn kilici zi-
ya cinsinden olup, zulmet-i tabfiyyeyi keser.
18. 9VGr aym layikidir ve ziya aiinesin layikidir. Dunu Oiur'anda oku!
"Nur" aym layikidir; gunkli ay giinesten aldigi ziyadan munewer olur ve arza
o nuru ne§r eder, onun nuru kendinden degildir. "Ziya" ise gtinesm layikidir; zi-
ra giinesm ziyasi zatindan zuhur eder. Ve ziyamn men§ei hararettir ve o hararet
giineste vardir, ayda yoktur. Cenab-i Hak giines, hakkinda Uu, U^-. (Nebe', 78/
13) ya'm "Qok yamci bir kandil" vasfiyla tavsif buyurdu. Ve Kur'an-i Kerim'de
\jji ^\ j jU> u Zlxi\ j^- csJJi ja j (Yunus, 10/5) ya'ni "0 oyle Allah'dir ki giinesj
ziya ve ayi nur yapti" buyurulur. Bu giinesjn ve ayin vasfini Kur'an'dan oku!
"Neba", nun'un fethiyle, haber ma'nasinadir; "haber"den murad Kur'an-i
Kerim olur. Ve nun'un zammiyla "nubi", Kur'an demek olup, kafiyeye riaye-
ten "ya", elife kalb olunmu§tur.
y^ 'j <Ji\ ^y>- jy \j ^ Ol_j jJj <^l -X\y>. Ljp C)\J \j L/ ~<^
19. By baba, Oiu/an aunese ziya ta'bir etti; ve o kamere de nur ta'bir eiii, bu-
na bak'.
r&P?
ggX^ AHMED AVNI KONUK
20. Vakiuki gune§ muhakkak aydan duka alx yd&i, hinaenaleyh cah sebebiyle
ziyayi da nurdan efdal hill
Gimes, agik bir surette kadir ve menzilet i'tibariyle aydan daha ytiksek
olunca, ziyayi da nurdan efdal bil. Bunun gibi insan-i kamilin ve ulema-yi
billamn aydinhgi kendi zatindan ve hakikatindendir; ve ulema-yi zahirin ve
insan-i nakism aydinfigi anzidir, kendinden degildir.
Jujo Jii d\<-r>\z>\^ y, dy? -J^ £-f~* «-* jy j-^' (_r^ <jr\
21. Qoh kimse aym nurandan agih yolu gormedi; vakiaki giine§ zahir oldu, o
a$ikar oldu.
Ay aydinhgi gune§in ziyasi mertebesinde olmadigi igin gok kimseler, es-
na-yi seferde agik ve dogru yolu goremedi; ancak gune§ dogdugu vakit, o yol
zahir oldu. Bunun gibi ulema-yi zahirin ilminden dogru yol olan hakikat-i
tevhidi ibadullahin gogu goremediler; ancak giines. mesabesinde olan insan-i
kamillerin telkfn ettikleri ulum-i lediinniyye ziyasiyla o dogru yolu gordiiler.
Mesela ulema-yi zahir "Hak, bu vucud-i kesif sahibi olan alem-i §ehadeti il-
mi ile ihata etmistir ve Zat'i ile ihata etmemistir ve sereyan-i Zati yoktur; zi-
ra Zat-i Hak bu alemden munezzehdir," derler. Eger kendilerine hitaben: "Bu
alemin fezada kapladigi bir mahal vardir, bu mahal Zat-i Hakk'm vucudun-
dan harig midir? Eger harig ise, Hakk'm hududu ayn ve bu esyanin hududu
ayn olur. Bu ise Zat-i Hakk'i tahdfd oldugundan batildir!" diye sorulsa, asla
mukni' bir cevab veremezler. Fakat ulum-i lediinniyye sahibi olan insan-i ka-
mil, Hakk'i hem tenzih ve hem de tesbih suretiyle gayet mukni' cevaplar ve-
rir. Nitekim Mesnevi-i gerifde ve Muhyiddfn4 Arabi (k.s.) hazretlerinin Fu~
susu'l-Hikem'mde ve sair asara aliyyesinde bu cevablar gayet agik ve muk-
ni' bir surette mundericdir.
22. Qune§ a'razi kamil aosterdi; $vhhesiz pazarlar cjiindiizde oldu.
Giines. renk ve vasif gibi birtakim arazlan kemaliyle gosterdi; onun bu
gosterisjnden dolayi pazarlar ve alls, verifier gundiizde yapildi; zira gece ay
aydinliginda ve sun'f lsiklar altinda yapilan alis. verisjerde, hem alia ve hem
de satici aldamr. Alia, aldigi kuma§m rengini layikiyla fark edemez. Mesela
©
MESNEVI-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^^i©
san rengin muhtelif derecati vardir, onlar bu i§iklar altinda fark olunamaz ve
satici da ba'zan kalp parayi layikiyla temyiz edemez. l§te ilm-i zahirfnin ay-
dinhgi da, ay aydinhgi kadardir. Fakat ulum-i ledunniyye, gune§in ziyasi gi-
bidir. Nitekim bu Mesnevfyi okuyanlar, aradaki farki derhal goriirler.
"A'raz", "araz"in cem'idir. Araz, renkler gibi, kendi zatiyla kaim olmayip bir
cevherin ve maddenin viicuduyla beraber zahir olan §eye derler; cevherin
ziddidir; ve meta' ma'nasina da gelir.
23. Ta hi kalv ve nakd iyi zuhura aele, id hi aabinden ve luleaen uzak ola!
"Kalp", gecmez para; "nakd", gecerpara ma'nasinadir. "Gabn", ah§ veri§-
te aldanmak demektir. Ya'ni "Herkes geger para ile, gegmez parayi teftik et-
mek ve ah§ veri§te aldanmaktan ve hfleden uzak olmak icjn gundiizii bekler
ve gece ahs, veri§inden tevakkf eder."
24. id hi onun nu.ru, ueryuziinde tdcirlere, dlemlere rahmet olarak kamil cjelai.
Ya'ni "Giinesin nuru ve aydinhgi yeryiizimde zahiri ticaret edicilere ve i§-
lerini layikiyla gormek icin alem halkina rahmet-i ilahiyye olarak kamil bir
halde zahir oldugu gibi, giines, gibi olan insan-i kamilin nuru da ahiret tacir-
lerine ve hidayet ve selamet-bah§ olmak hususunda umuma rahmet olmak
tizere kamil olarak geldi." Zira ehl-i §erfati, §erfat dairesinde ve ehl-i tarikati,
tarikat dairesinde ve ehl-i hakfkat ve ma'rifeti de, hakikat ve ma'rifet daire-
sinde ir§ad eder. Ve ehl-i felsefeyi ve munkirleri akil ve mantik dairesinde il-
zam ve iskat eder. Nitekim Mesnevi-i §enTm munderecati bu sozlerimizin
acik delilidir.
25. jfakat halh~zene [=kalvazanl pek mehguzdur; zud ondan dolayi onun i$in
nakid ve ve raht kdsid oldu.
"Kallab", kalb-zen [=kalpazan] ve sahtekar ma'nasinadir. Ya'ni "Zahir bir
giine§, kalp para siirmek ve kotii e§ya satmak isteyenlerin indinde pek meb-
guzdur. Onlar gece ali§ verisjnden pek memnun olurlar; ve giinkii onlann i§-
leri temiz degildir ve onlann siirecegi kalp nakid ve ciiruk e§ya, giine§in nu-
^
AHMED AVNI KONUK
rundan kasid olur." t§te g(ine§ mesabesinde olan insan-i kamilin oniinde kalp
para ve ciiriik mal mesabesinde olan ulum-i istidlali de boyledir. Bu ilmin sa-
hiblerini, ilimleri ancak zulmeM tabiat iginde siirebilirler. Nitekim ulum-i za-
hiriyyede allame-i cihan olan Fahreddfn-i Razi (rahmetullahi aleyh)i, Nec-
meddin-i Kiibra (k.s.) hazretlerinin oniinde "Vikud-i Hakk'i bin bir delfl ile
isbat etmi§tir!" diye medh ettikleri vakit, hazret: "Demek ki, bin bir subhesi
varmisj" cevabini vermis, ve medh edenleri hayrette birakmisdr, Zira delil,
§ubheyi izale icin ikame olunur.
26. Dmli kalp, sarrajin cuninin Hu$mani(lir; Aervi$in lu^mani kbpekten gayri
kim olur?
Kalp para, kendisinin kalpligmi meydana cikardigi icin, sarrafm du§man-i
canidir. Binaenaleyh sarraf mesabesinde olan dervisjn ve fakr-i ihtiyari sahi-
binin dii§mani da, kalp para mesabesinde ve kopek, mesreb ve tabfatinda
olan nefsani kimselerden ba§ka kim olabilir?
27. &nbiya &u$manlar ile ugra$irlar; arka&an meiekler \Rawi sellim! vururlar.
"Teniden", dokumak, bir seyin etrafinda dola§mak, peyda etmek ve te-
veccuh ve iltifat etmek; ve "firib daden", ya'ni aldatmak ma'nalannadir. §ur-
rah-i kiram "cenk etmek" ma'nasini vermisjerdir. Liigatlerde bu ma'nayi bu-
lamadim; ve bir §eyin etrafinda do!a§mak, o §ey ile me§gul olmak demek ol-
dugundan, bu ma'nayi miinasib gordiim. Ya'ni "Peygamberler hakikat dii§-
manlanni dogru yola getirmekle me§gul olurlar ve melaike-i kiram dahi "Ya
Rab, sen selamet ver!" diye dua edip derler,
28. [Xi: "^u hir $eratji ki, o nurludur, hirsizlann nefeslerinin piifiinden uzak
iui'."
"Gar", edat-i failiyyettir; "nur-gar", nurlu ve nur sahibi demek olur. Ya'ni
melaike derler ki: "Ya Rab, bu yeryiiziinde yakmi§ oldugun bu nurlu hidayet
Seraeim, iman ve hidayet hirsizlannm nefeslerinin piif diyerek sdndiirmesin-
den uzak it!" "Hirsizlar"dan murad, miinkirler ve "nefeslerinin piifii"nden
murad, batil sozleri ve iddialandir.
°&P?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Bu beyt-i §erffin birinci misra'inda 'uL> j \jjj '_, i^jC. j ij^ia 'dL.°J\ ui ^ji i^i u
(^ Uij- j *^ «w Ji (Ahzab, 33/45-46)' ya'ni "Ey Peygamber'im, biz seni §a-
hi'd ve 'mub'e§'sjr ve'nezir ve O'nun izniyle Allah'a da' vet edici ve nurlu bir ge-
rag ve kandil olarak gonderdik" ayet-i kerfmesine ve ikinci misra'da da sure-i
Tevbe'de vaki' '^ijii. aBi 'jJ, lyt&J oi OjlJ (Tevbe, 9/32) ya'ni "Onlar Allah'm
nurunu agizlanyla soridurmek isterler" ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur.
29. CA/firan diismani ancak hirsiz ve kalb-zendir. By ferydda erisici, bu ikiden
ferydda eris!
"HirsizMan murad, §eyatfn-i cin ve insdir, ya'ni gorunmeyen §eytanlar ile,
goriinen insan §eytanlan ve miinkirlerdir. Ve "kalb-zen"den murad, ehl-i riya
ve nefis sahibi olan miiddei-i kazib ve miirsjdlik da'vasmda bulunan nakis-
lardir. Bunlar nur-i niibuvvetin diismanlandir. Melekler, "Bu iki sinifin elin-
den feryad eden kullannin imdadina yeti§!" diye Hakk'a niyaz ederler.
J** */ fjW cA J ] ^^ *•* f ^ >*■* J cr^JJ
30. ^Borduncii did iizerine aydinlik dok; zird aunes dordiincii felekten kiyam
etti.
Bu hitab melaike lisanmdan Hakk'a niyaz olduguna gore: "Ya Rab, nur-i
niibiivvet olan ulum-i batineyi, ruh-i kiillf-i Muhammedi mertebesinden, va-
ris-i kamil olan Hz. Celaleddfn'in in§ad buyurdugu bu MesnevT-i §erif\i\ IV.
cildi iizerine dok. Zira ruh-i kiilli-i Muhammedf giine§i, senin viicud-i hakf-
kfnin tenezztilati feleklerinin dordiincii feleginden kiyam etti." felekler
dahi, felek-i Ahadiyyet ve felek-i Vahdet ve felek-i Vahidiyyet ve felek-i ruh-
dur demek miinasib olur. Ve cenab-i Pir lisanmdan olduguna gore, Hiisa-
meddfn £elebi hazretlerine hitab olur. Ya'ni: "Ey Hakk'in ziyasi olan Hiisa-
meddin, sen giine§sin; vasi' isti'dadin ile bu IV. cild Mesnevi iizerine, nur-i
niibiivvet olan o ulum-i batineyi dok; zira bu zahirf giine§, arza nazaran,
dordiincii felekten kiyam etti ve mihveri etrafindan devir ve hareket etti ve
arzi ziyalandirdi."
31. £n§a\i ol, giines awi dordiinciiden nur ver, id hibeldeler ve diydr iizerine
dog
sun:
s ^^>
AHMED AVNl KONUK
Ey HusameddTn'im Mesnevi-i §ertf'm IV. cildi, dorduntii felegin mumasi-
lidir ve sen de gijne§sin; binaenaleyh giines, gibi IV. cildden nur ver, ta ki se-
nin nur-i hakikatin §ehirler ve memleketler iizerine dogsun!" Hadisat-i asriy-
yemiz bu beyt-i §erffin sidkina fiilen delalet etmektedir. El-Yevm Mesnevi-i
§erif Amerika'da, Ingiltere'de, Fransa'da ve Almanya'da ve Isvicre'de ellerde
gezip, terciime edilmektedir. Ve Ingiltere'de miiste§nk Mr. Nicholson tarafin-
dan III. cilde kadar tercume ve tab' edilmi§tir. Ve Almanya'da tedris olunmak-
tadir. Hindistan'da mecusilerin evlerinde bile birer aded Mesnevi bulundugu,
oranin ahvaline vakif bir zat tarafindan haber verilmi§tir.
(JLwl <Uby» 5j>- JJIJ (JiJLp A^jij C— »1 dj'L-il Jjly^j 4JLJI JiS' jA
32. Dier him ona masal derse f masaldir; ve himse- hi onu nahd gordii, merad-
nedir,
Ya'ni Mesnevi-i §erffde hikaye perdeleri arkasinda Kur'an ve ahadis-i §e-
rifenin maanf-i batineleri ve nefsin ve §eytamn hal ve desaisi ehl-i zekavete
tefhim edilmekte oldugundan idraki noksan ve muhakemati sakfm olan ehl-i
zahirden bir taife Mesnevi-i §enfl hikaye kitabmdan ibaret gormektedir. Bi-
naenaleyh "Her kirn bu Mesneviye masal kitabi derse, onun anlayi§ina go-
re masaldir, zira yalniz perdeyi ve hikayenin zahirini goriiyor. Nazan per-
denin arkasina nufuz edemiyor;" veyahut "0 kimsenin kendi varhgi bir efsa-
ne ve masaldir, ya'ni kiymetsiz bir mevcudiyettir; fakat hikaye perdeleri ar-
kasinda, kendi nefsinin sifatlanm ve noksanlanni gdrup miitenebbih olan ve
kendinin hal-i hazmni bilen kimsenin hareketi mertgedir."
33. V^fil suyudur ve Otibti'ye kan goriindii. CMusamn havmine kan elegit idi,
su idi.
Bu Mesnevi-i £enf Misir'in Nil nehrinin suyu gibidir. Musa (a.s.)a muhalif
ve Fir'avn'a tabi' olan Kibtfier'e Nil suyu kan goriindugu gibi, Fir'avn mesabe-
sinde bulunan nefislerine tabi' olan kimselere nahos, goruniir. Halbuki yine
Nil suyu Musa (a.s.)a tabi' olanlara, kan degil idi, harareti sondiiren su idi. Bu-
nun gibi Musa-yi ruha tabi' olan kimselere bu Mesnevi-i §enfab-i hayattir.
J^ jO;l Oj& j^ Jt^r xi >J ^ <o jA ^^ jA ^j
34. ^Jju soziin diismani sakarda ha§ a$agi olarak, hu demde nazarda miimessel
oldu.
c a^ a
Cg^ MESNEVI-t §ERfF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^®?
"Sakar", Abdiilkerim Cilf hazretleri el-lnsanu'1-Kamil ismindeki eserinde
buyurur ki: "Sakar, tabakat-i cehennemden miitekebbirlere mahsus olan bir
tabakadir. Hak Teala hazretleri ona Miizill ismiyle tecellf buyurdu." Ve
Kur'an-i Kenm'de Kureys/in ekabirinden Velid ibnii'I-Mugire Kur'an'i dinle-
digi vakit: ^Ji Jy Vi ijt* ji j$, y>^ V\ \l* 01 ya'ni "Bu ancak sahirlerden taal-
liim olunan sihirdir ve ancak be§er sozudiir" dedi; ve tekebburiinden fman et-
medi. Cenab-i Hak onun hakkinda >- iu (Miiddessir, 74/26) ya'ni "Ben
onu sakara idhal edecegim!" buyurdu.
Bu beyt-i senfin sebeb-i in§adi hakkinda Nefehatii'l-Uns'de Mevlana Ca-
mi hazretleri Qelebi Husameddin hazretlerinden naklen §6yle buyururlar:
"Cenab-i Mevlana'nm mundleri MesnevN §erifi muctemian okuduklan va-
kit, ehl-i huzur onun nurunda miistagrak olurlar ve ricalii'1-gayb ellerinde
sopalar ve kiliclar oldugu halde o mecliste hazir olurlar; ve her kim kibir ve
enaniyeti ve adem-i ihlasi cihetiyle i'tiraz edip, kabul etmezse, imaninin ko-
kiinu ve dininin dallanni keserler ve geke geke sakara goturiirler; ben ke§fen
boyle goruyorum." Bu mukaddimeye gore bu beyt-i §enfin izahen ma'nasi
boyle olur: "Ey Husameddin'im! Bu Mesnevf-i §enf'm mu'terizi ve diismam
bu demde cehennemin sakar ismindeki tabakasina ba§ a§agi gittigi, sana
alem-i misalde gosterildi."
35. 61/ D'lusdmedd.in, sen onun. hdlini gordiin, Diak onun fiillerinin cevabini
sana gosierdi.
Mesnevi-i §erffi begenmeyen ve i'tiraz eden munkirin halini gordiin.
Hak Teala hazretleri onun fill— i inkannm cevabini ve cezasim sana alem-i
gaybda suret-i misaliyyede gosterdi.
36. CAiademki senin gayh goziin, gayh gibi iistaddu, cihandan hu goriis ve insaf
eksih, olmasin!
Malum olsun ki, ahval-i gaybiyyeyi miisahede uc. suretle olur: Birisi akil
ve zeka vasitasiyladir ki, bu musahede havass-i be§eriyyedendir ve bu mu-
§ahedenin kuvveti akil ve zekanin derecatina tabi'dir. Mesela zengin olan bir
akil israf ve sefahet, fakr u zarureti intac edecegini goriip, tevakkf eder. Bu
hal, olacak §eyi, olmadan evvel gormek demektir.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
ikincisi kuvve-i ruhiyye vasttasiyladir ki, olacak §eyi alem-i misalde his
goziiyle gortir gibi, kalb goziiyle mii§ahede etmektir. Bu mu§ahedenin kuv-
veti dahi, ruhun derece-i kuvvetine tabi'dir.Bu hal emir ve nehy-i striate ta-
mamiyle riayetkar olmakla beraber, miirsjd-i kamil terbiyesiyle nefsin sifati-
m, sifat-i ruhiyyeye maglub etmek suretiyle olur. Bu babdaki tafsilat-i saire
§eyh-i Ekber Muhyiddfn Arabi hazretlerinin et-Tedbfritu'1-Mhiyye ft Islahi
Memleketi'I-lnsiniyye namindaki eser-i §erffinin , pn yedinci babimn, birinci
ve ikinci bablannda miinderic olup, fakir tarafindan yazilrms, olan §erhde fzah
edilmi§tir.
Uciinctisii, dfn-i Hakk'a salik olmadigi halde, riyazet ve sifat-i nefsaniy-
yelerine muhalefet suretiyle, kendilerinden ahval-i ruhiyye sadir olan kimse-
lerdir. Fakat onlarm mti§ahedeleri galatat-i vehrniyye ve ilkaat-i Iblisiyye ile
kan§ik oldugundan, kesjfleri mu'teber degildir ve onlardan kuvve-i ruhiyye-
leri sebebiyle vaki' olan harikalara lisan-i §er'de "istidrac" derler. Hind fakfr-
leri ve Tibet lamalan ve sair edyan-i mensuha miicahidleri bu siniftadirlar.
Imdi Qelebi Husameddin hazretlerinin miisahedat-i gaybiyyeleri, ikinci si-
niftan oldugundan, cenab-i Pir buyururlar ki: "Senin gayb goziin, ya'ni kalb ve
run goziin, alem-i gaybin kendi gibi ustad ve muallimdir. Bu kalb goziiyle go-
rii§ ve ona gore hukiimde insaf, bu cihandan, ya'ni bu alem-i kesafetten eksik
olmasin ve bu gibi sahib-i velayet kimseler bu alemde daima zuhur etsin."
Birinci misra'daki "o sitad"daki "o" zamir-i gaib ve "sitad", kaim olmak
ma'nasina olan "istaden" masdannm muhaffefi olarak mazi oldugu takdirde
ma'na: "Mademki senin gayb goziin, gayb gibidir, o gayb goziin kaim oldu,
bu cihandan, bu goru§ ve insaf eksik olmasin" demek olur.
37. Ilu hihaye- ki, hizim vahtimizin nahdidir, eger burada onn iamam edersm
reva&u.
"Hikaye"den murad, III. cildin nihayetinde na-tamam kalan "A§ikin hika-
yesi"dir ki, polis korkusundan gece bir baga kagmis, idi.
OL-j u *^^* j j. OLIj \j <u*S o\ — £* jfc ^ £j \ji~S\i
38. JCesler iptn, na-kesleri terh ei; kissayi nihayete adtiir ve mahlasa eri$tir.
Mesnevf-i §etff'm miinkirlerinin ve mu'terizlerinin ahvahni soylemekten
vazgeg de, Mesnevf a§iki olan muhlislerin ve ehliyet sahibi olan kimselerin
*$%&>
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
istifadelerini te'min et; bizim vaktimizin nakdi olan a§ikin kissasini neticeye
eri§tir.
39. ^u hikaye ecjer orada iamam olmadi ise, 4- cM vardir, onu nizama gdir!
O a§ikm hikayesinin tamamidir ki, polisten kendisinin mechulu
olan bir baga kacip, ma'sukayi bagda buldu ve sevincinden polise
hayir dua ederdi ve derdi ki . . . . jJi \^£ oi '^ (Bakara, 2/216)
ya'ni "Gah bir seyi kerih gdriirsunuz, halbuki o sizin icin
hayirhdir ve gah bir seyi seversiniz, halbuki o sizin icin serlidir"
40. Onda idik ki, o sahis polisten ziyade havfindan dolayi haga at siirdii.
III. cildin nihayetinde bu asik kissasmda orada kalmis idik ki, o ma'suka-
sini arayan a§ik, gece polis korkusundan dolayi bir baga atini surmus, ve ora-
ya kagmis, idi.
41. O sahib-cemal hag i$inde idi ki, hu onun gamindan sekiz ytl mesakkat i$in-
de idi.
a§ikin ma'§uku olan cemal sahibi kadin, o kactigi bagin icinde idi ki, bu
bicare a§ik, o kadinin gam-i a§kmdan sekiz yil renc ve me§akkat icinde idi.
j. <^#>
AHMED AVNt KONUK
42. Onim golgesini gormenin imkani olmath, anka hu$u cjwl onun aami i$itir
iai.
43. "-Bir miilakattan gauri \i, ibtidil kaza rihetinilen onun iizerine vaki' oliu; ve
onun i$in aoniil hama ollu.
Ya'ni "0 bicare a§ik bidayette kazara ve tesadiifen vaki' olan miilakatdan
gayri, onu bir daha gdremedi ve ilk tesadiifte o ma'§uk o delikanlinin gonlii-
nii kapici oldu." "Lakye", masdar bina-i merredir. "Bir kerre vaki' olan mu-
lakat" demek olur.
44. Onion sonra o $ok ydi$ti, halbuki o sert huylu ona metal vermeil
delikanli a§ik, ma'§ukasim gormek igin gok gali§ti, halbuki o sert huylu
ma'§ukasi o a§ika gormek mecalini vermedi.
45. Ona ne yalvarma ile, ne de mal ile care ollu. nihdl tok gozlu ve tama'siz
icli.
Hind niishalannda "ge§m-i pur" yerine "siyr-ce§m" vaki'dir; o da '"tok
gozlii" demek olur. "Nihal", taze fidan ma'nasina olup, delikanlinin ma'su-
kasmm sifat-i te§bfhiyyesidir.
46. Uier bir san aim ve matlabm asiki ki vardir, Utah onun i$inin evveline.
bir hxdak bulashrdi.
"Leb aluden", ya'ni "dudak bula§tirmak", ge§ni ve zevk vermekten kina-
yedir. Ya'ni "Bu alem-i viicudda her bir san'atin ve her bir matlabin a§iki var-
dir. Onun o san'ata veya matlaba a§ik olmasi, Hak Teala hazretleri tarafin-
dan ba§langicta o a§ika ve talibe bir oe§ni ve zevk duyurmasindan ileri gelir.
Ve a§ikm ruhunun dudagi o ce§niye bula§inca, artik ma'§ukasinin ve matla-
bimn arkasmdan ko§ar.
c^o
MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 • ^@
47. Vaktaki o astb seheUyle ialehz geldiler, onlann ayahlannin oniine her giin
hacj hoyar.
"Asib", tesadum ve carpi§mak ma'nasinadir. Ya'ni "Vaktaki o a§ik ve ta-
lib olan kimselere bidayette ma'suk ve matlublan olmasi mukadder olan §ey-
le ansizin garpisma ve tesadum vaki' oldu, bu garpi§ma sebebiyle ruhlan
mahzuz oldu. Ondan sonra, onun arkasindan ko§tular; fakat onlar, ma'suka
ve matlublannin arkasindan ko§tukga, Hak Teala onlann ayaklannin oniine
bag koyar ve onlar o bag ve mania yuziinden me§akkate giriftar olurlar."
Qiinki mezahir-i kevniyye, esma-i ilahiyyenin meclasidir; onlarda asar ve ah-
kam-i esma zuhur etmek icab eder ve Hak Teala hazretlerinin "Mu'tf ' ism-i
celfli, bir seyin i'tasim icab ettigi gibi, "Mani"' ism-i celili dahi o §eyin viiru-
duhu men' etmege te§ebbiis eder. Ve bu men', talibin as,kini ve galismasim
tezyid eder.
48. Uahiaki onu harm ciist u cusuna hiraktx, ondan sonra kabin getir diye ka-
piyi haglacli.
"Kabin", nikah-i §er'ide, gelin igin ta'yih olunan mihr-i mueccel ve muac-
cel demektir. Bu beyt-i §erifde talibin matlubu olan §ey, "gelin"e ve o matlu-
ba vustil, "zifaf'a ve talibin matluba vusuliine kadar vaki' olan sa'y ve gay-
reti ve me§akkati, "mihr-i mueccel ve muaccel"e tesbih buyurulmu§tur. Ya'ni
"Hak Teala talibin ruhunun dudagina bir lezzet ve ge§ni suriip onu o matlu-
bun cust ii cusuna biraktigi vakit, araya birtakim hailler ve mani'ler koyup
der ki: "Matlubuna kavusmak igin, mihir mesabesinde olan sa'y u gayret ge-
tir ve mesakkat ve zahmet gek!"
49. koku iizerine de dolamrlar ve.cjiderler; her hir dem umucu ve me'yus olurlar.
Ya'ni "Talibler, Hakk'in ilk koklattigi koku iizerine dogru giderler ve onun
etrafinda dolasular. Her an o matluba vusulii umarlar; fakat araya hail olan
manialar sebebiyle de ona vusulden me'yus olup, iimidsiz kahrlar ve birbiri-
ne zid olan bu iki duygu iginde imrar-i vakt ederler." "Ayis", dorduncu bab-
dan "iyas" masdanndan ism-i faildir, "me'yus" ma'nasinadir.
<^cg>
AHMED AVNl KONUK
50. Dier bir kimsenin bir meyveye azim uniili varaxr ki, bir gun ona o husus-
ia hir kam ashlar.
"Umidf'de "ya" ya-yi ta'zimdir. "Ber", meyve ve semere ve matlub
ma'nalarmadir. Ya'ni "Her bir kimsenin bir meyveyi ve matlubu elde etmek
icin azim iimidi vardir ki, o umfdin arkasinda ko§ar ki, nihayet bir gun o ta-
libe matlubu hususunda bir kapi agtrlar."
51. Tekrar ona fcapiyi kapaclilar; ve kamya ta-pia vine o timid iizerine ate$-pa
olmu$tur.
"Ate§-pa suden", ya'ni "ate§ ayakli olmak", hararetle yurumek ve gabuk
olmaktan kinayedir. Ya'ni "Evvela matluba vusul umidinin kapisini acarlar
ve sonra yine kaparlar; ve talib o agilmis olan kapimn tekrar acilmasma inti-
zaren bekler ve o kapiya tapici olur ve o kapiyi kendine kible ittihaz eder ve
kapimn tekrar agilmasi iimidi iizerine hararetle gali§ir."
52. Vaktdki o delikanh o baga ho§ olarak girdi, onun ayagi ansizin defmeye
hath.
delikanli polls korkusundan, gece o baga gonlii ho§ olarak girdi; ma'§u-
kasini hig ummadigi halde, orada goruverince, ayagi yer altinda gizli olan bir
hazineye batmi§ gibi oldu ve son derece sevindi.
t_~i f'l ji jjj j) *^> j \J v_~~- Objj 4^>-L* \j (j-^^p y
53. uMukakkak Uialik polisi sebeb kilmxshr, ta ki o korkudan gece baga kossun.
54. 0, bagin irmaginda cerag ile ytiziigun ial&i olarak o ma'$ukayi gorsiin.
Ya'ni "0 a§ik gece polise yakalanmak korkusundan dolayi baga kagmak
ve orada yuzugunii bagm irmagina du§iirup bir fener iie o yuzugii aramakla
me§gul olan o ma'sukasini gormek igin Hak Teala muhakkak polisi sebeb kil-
mi§tir."
C $$ S S°
PpT^ MESNEVt-1 §ERIF SERHi / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
55. ^oyle qlunca o dem zevkinden Uiakk'in senasina o volisin iuasini karin
etti.
a§ik delikanli bagda polis yiiztinden ma'§ukasmi bulunca, o anda ke-
mal-i zevkinden Hakk'a sukr etti ve Hakk'm §iikiir ve senasina polisin du-
asini da zamm etti de dedi:
y~y. ^j ^ jj j ^ ou ^ c — -■ y-f -> l '-> o — p {*/ 0L -J ^
56. !Xi: **J<La$madan ase.se ziycln ettim, yirmi kadar gumiis ve alhm onun uze-
rine aok!'
"Ya Rab, kactigim igin, polise zaranm dokundu, zira beni tutmus. olsa idi,
zabita nizami mucibince benden ceza-yi nakdi alacakti; kactim, beni tutama-
di ve ceza-yi nakdiyi de alamadi. Ilahi ben ondan kactim, ma'suku buldum,
ona mukafat olarak benden alacak oldugu yirmi kadar gumiis, ve altini, onun
iizerine dok ve ona diger bir sebeble ihsan et!"
Bu ve atideki beyt-i §enflerin mufadindan, eski zamanlarda alinacak ce-
za-yi nakdflerin, polislere tahsis olundugu anlasrimaktadir.
57. " S^lvvanliktan onu azad et, hen sad oldugum a&i, onu da sad et 1 ."
"Ya Rib, onu zabita me'murlugundan azad et; ben onun yuziinden nasil
sevinmis, isem, onu da bu §erli i§ten azad etmek suretiyle sevindir!"
jUj \j J>\ jL* j ^IjP jl CApr Ol j dip*- jj\ J^j\s Jj<^
58. n<r Bu cikdndan ve o cikdndan onu sa'd tut, avvanliktan ve kopeklikten onu
kurtar!"
"Beni korkutan polisi bu dunyada ve o ahirette miibarek ve sa'd tut; ve
onu said olan kullann ziimresine ilhak et! Polis neferliginden ve onu bunu isi-
ran kopeklere mumasil bir ya§ayi§tan kurtar!" Zira zabita me'murlannm pek
gogu her bir devirde halka zalimane muamele ederler ve kopekler gibi onu,
bunu lsinrlar. Bu beyt-i §enf Selcuk hukumeti devrinde in§ad buyurulmu§tur
ve o devirdeki hurriyyet-i kelami agik bir surette isbat eder. Asnmizm mede-
niyet devrinde bu sozlere tahammul edecek hiikumet adamlan enderdir.
Csg^
AHMED AVNl KONUK
59. M 6i/ Diuda, gerci o avvanin huyu vardxr ki, ddimd halk icin held ister.'
"Ey Huda, gercj o polis me'muru daima halkin basma bir bela gelmesini
istemek huyuna maliktir ve ister ki birisi hukumetin nizamina ve kanununa
muhalefet etsin de, bu da ona musallat olup, kesesinden parasim alsin,"
60. "6oer sahm hir ciirum koydugu haberi gelse, o miislumanlar uzerine havi ve
sad olur.'
"Eger zabita me'murluguna hiikumdar-i zamamn beyi bir fiil-i memnu'
vaz' ederek, onu isjeyenlerin ducar-i ceza olacagi haberi gelse, polis me'mu-
ru o flile miitecasir olanlan yakalamak icin bir faaliyete gelir ve bir av tuta-
cagi fikriyle mesrur olur.
61. xr Ue eger sahm rnerhamet gosierdigi, miislumanlar dan cud lie onu haldirdi-
cji haberi gelse;"
62. "OWan onun camna hir matem diiser, avvdn yiiz boyle idbarlar tutar."
Ya'ni "Hukiimdar, halka rnerhamet edip, cud ve kerem sebebiyle evvelce
vaz' ettigi yasagi kaldirsa, polis me'murunun camna bu miisaade-i §ahiden
dolayi bir matem ve elem dii§er. polis me'muru bu nevi'den yiiz misli baht-
sizlik tutar." Ya'ni bu musaadenin vuku'undan ve yasagin kaldinlmasindan
miiteessir olup halki tecrim icjh bahaneler aramak bahtsizhgina giriftar olur.
Bir insan icin bundan daha buyiik idbar ve bahtsizhk olmaz; binaenaleyh
boyle bir kimsenin bu idbardan kurtulmasina dua etmek lazimdir.
63. avvani dudya cehii; zird avvdndan ona boyle rahmet eristi.
"Avvan" ba'zi §arihlerin miitalaasina gore feth ve te§did ile, miibalaga ile
ism-i fail olup, lugaten, "gok yardim edici" demek olur. Te§dfdsiz "avan" su-
retinde okunmasi zariiret-i vezn icindir. Zabita ve polis me'muru ma'nasmda
o^e^
Pp 3 " MESNEVM §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
miista'meldir. Ya'ni "A§ik o avvani duaya gekti ve onun igin hayir ile dua et-
ti; zira avvandan ona boyle bir lutuf ve rahmet vaki' oldu."
64. Ciimle iizerine zehir ve onun iizerine tiryak idi; o avvan o mii$takin rabt-
tasi oldu.
Polis me'muru, umuma nazaran zehir gibi idi; fakat o a§ik delikanli iize-
rine tiryak ve panzehir gibi idi; zira o polis, o ma's,ukuna mus,tak olan a§ikin
matlubuna vusuliiniin bir rabitasi ve bagi oldu.
65. Ilinaenaleyh cihanda hubh-i mutlak olmaz, kotii nisbet ile olur, bunu da bill
Ya'ni "Cihanda higbir §ey suret-i mutlakada kotudiir denemez. Kotiiluk
nisbet iizerinedir; ya'ni birine nisbeten kotudiir ve digerine nisbeten iyidir."
Nitekim polis me'muru umuma nisbeten kotudiir; fakat a§ik delikanliya nis-
beten iyidir; oiinku onu ma'sukuna kavu§turdu.
66. ^Lamanda asla zehir ve §eker yoktur; zira birine ayak, digerine bay degildir.
"Bu viicud-i izafinin devami zamaninda ve hicbir vaktinde mutlakan ze-
hir ve mutlakan §eker yoktur; zira birine ayak degildir, yuriimesi igin ayak
bagidir; ve digerine de ayak bagi degildir, yuriimesine mani' olmaz." Mesela
ate§, evi yanan adam igin iyi degildir; yemek pi§iren ve soguktan ii§iiyen
adam igin iyidir. Ve keza bal hakkinda Hak Teala hazretleri ,_/uJ ^ *-» (Nahl,
1 6/69) ya'ni " Onda nasa §ifa vardir" buyurdugu halde, viicudunda hararet
olan kimse igin muzirdir; viicudunda burudet bulunan kimse igin de sjfadir,
l§te e§yanin hepsi boyledir.
67. uvluhakkak birine ayak, digerine ayak bagidir; muhakkak birine zehir, di-
gerine $eker gtbidir.
Viicud-i izaff alemindeki e§yadan her bin muhakkak birine faide ve dige-
rine zarardir.
=3^
AHMED AVNl KONUK
obr x$>[> ^y-ol U J^~~~J oU -Lib \j jU 01 j I* y> j
68. ^ilanlann zehri yilana hayai olur; o ademe nisbetle memat olur.
69. 6uyfl mensufc halk vein derya bay gibi olur; to-praya mensub hulk icin o oliim
ve dag olur.
"Dag", kizgin demir ile et iizerine nis,an vaz' etmek ma'nasinadir, aci ve
elem demek olur. Nitekim "dag-i derun" derler. Ya'ni "Deniz, suda ya§ayan
balik vesair mahlukat igin latif bir bag gibi olur; karada ya§ayan mahlukat
icjn oliim ve elem olur." Eger bin denize du§se ya bogulup oliir veyahud kur-
tuluncaya kadar elem ve zahmet geker.
70. 6y is adami, hunun nishdini birden yiiz Vine kadar boyle say 1 .
"Yuz bin" ta'biri, hasr igin degildir, kesret ma'nasinadir. "1§ adami"ndan
murad, hikem ve maarif-i ilahiyye talibi olan kimsedir. Ya'ni "Ey ma'rifet-i
ilahiyye ve hikem-i rabbaniyye talibi olan kifnse, bu viicud-i izafi aleminde-
ki esjanin birbirine olan nisbetlerini ila-ma-la-nihaye boyle say!"
j^j jliaJL- £j$ { j^i-J^ jf- ji zy. jlkji 01 j*- j-^1 Jjj
71. Zeyd onun hakkinda seytan olur; dujer bir sahsin hakkinda sultan olur.
Mesela Zeyd, ya'ni herhangi bir §ahis, birisi hakkinda §eytan gibi menfur
ve diger birisi hakkinda da sultan gibi makbul ve mu'teber olur.
72. der ki: "JLeyd siddik ve aVuLir"; ve bu der ki: ".Zeyd kafir ve olduruV
mege lamkhr."
"Seni", all ve yuce; "gebr", mecusf demek ise de, burada mutlakan kafir
ma'nasinadir. "Kii§teni"deki "ya", ya-yi liyakattir.
73. Zeyd bir zathr, o bir iizerine kalbdir; o dicjeri iizerine hep renc ve ziyan-
du.
C ^P?
&^ MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Halbuki Zeyd bir zat ve bir §ahistan ibarettir; fakat o bir zat, birine kalb
gibi sevgili ve kiymetli ve dfgerine zahmet ve zarar gibi menfurdur.
74. Gger sen isiersen ki o senin vein seker olsun; imdi ona onun a$ikinin adzun-
den bak!
Cenab-i Pfr-i destgif, buraya kadar tefazul ve tekabiil-i esma cihetinden
olan nazan saliklere beyan buyurdu. Bu beyt-i §erifde de salikin nazanm,
cem'iyyet-i esmaiyyeye tevcfli edip buyururlar ki: "Ey salik, sen niseb ve ha-
sais-i esmaiyye dairesinde mahsur kalma. Nazanm bu mertebeden yiikselt de
muhalefetten kurtul ve kainat ile sulh-i umumi akd et; ve herkese bir merte-
beden degil, onlarin kendi mertebelerinden nazar edip, ma'zur tut!" Eger boy-
le yaparsan, nazannda zehir ile §eker biriesjr. Nitekim bu ma'nada arifin bin
lisan-i Hak'dan §6yle buyurur:
"Izhar ettigimiz her bir sureti, sen yakisikli gor ki, biz yaki§ikh koyduk. Kendi
zulfumiizden bir kil ucu gosterdik, cihani kavga arkasma koyduk. §a§i olma,
musemma birden baska degildir, gergi biitiin bu esmayi koyduk. "
75. O gtizele kendi cjozunden bokma; matlubu, taliblerin goziiyle nor!
Alem-i viicudda bir §ahsin giizel gordiigii §eye, kendi goziinden ve kendi
zevk ve mertebenden bakma, herhangi bir matlubu, o matlubun taliblerinin
goziiyle ve onlann mertebeleriyle tema§a et!
jl (jLij^ jl *-iU^- ^ C-jjU J> »^>r Jf>y>- olj Xj j y &^<>r
76. Sen o ho§ cjozaen dolaut kendi goziinii bagla, onun asiklanndan adz driyet
et'.
Malum olsun ki, ma'suk ya hakikf veya izafi ve mecazf olur. Ma'suk-i
mecazi eshasa gore tahalluf eder, birinin ma'suku olur, digerinin olmaz. Fa-
s m^ >
AHMED AVNl KONUK
kat ma'suk~i hakMnin a§iklan arasinda ihtilaf yoktur, onlar nisebden kurtul-
mus. ve bilcumle esjada niseb sahibi olan Viicud-i vahidu'1-aym mu§ahede
etmekte bulunmu§lardir. Bunlar insan-i kamillerdir ve bunlann gayri olan
kimseler insan-i nakis olup, daire-i nisebde mahsurdurlar, onlarda insan-i ka-
milin gozii ve gondii yoktur. Bu ma'naya binaen cenab-i Pfr efendimiz bu
beyt-i §enfde buyururlar ki: "Sen insan-i kamilin o latif olan goziinden ve go-
rii§unden dolayi, kendi gozunii ve gdru§un(i bagta; o viicud-i hakikfnin a§i-
ki olan bu kamillerden ariyet olarak goz ve gorii§ all" Ya'ni insan-i kamilin
goriip soyledigi ilim ve irfani al ve e§yaya bu ilim ve irfan ile nazar et ve ken-
di gdziinu ve gorusunii terk et,- demek olur.
Bu beyt-i §enfde "tevhid-i ilmr' mertebesine i§aret buyurulur.
f^ j 1 <jjj j 1 H^" '■> cri J& j r^ ^^ cf 5$ &*
77. I^elhi cjozil ve gorii§ii ondan ariyet et; binuenaleyh onun goziinden, onun yii-
ziine hah!
Bu beyt-i §erffde, yukanda zikr olunan "tevhid-i ilmi" mertebesinden "tev-
hid-i half mertebesine terakkfye tesvik ve makam-i ittihada i§aret buyuru-
lur. Ya'ni "Gozii ve gdrti§u onun u§§akindan ariyet almak mertebesinden ile-
riye gegerek, ma'§uk-i hakikfden ariyet al! Binaenaleyh *J \^S Lu*. c~~>-i iji
. . . £Ji j^i ^ j jkj y, j J ^ hi ^ j ^^j ^j iju j tiLJ j \ r +> _, u*-. ya'ni "Ben kulu-
mu sevdigim vakit onun sem'i ve basan ve lisani ve eli ben olurum. Imdi be-
nimle isitir, benim ile gorur, benim ile soyler ve benim ile tutar ilh..." hadfs-i
kudsfsinde bey an buyuruldugu vech ile, Hak Teala senin basann olsun,
O'nun basanndan, O'nun vech-i pakine bak! Nazannda <ui **-_, p i^jy Liu
(Bakara, 2/115) ya'ni "Nereye donersen, Allah'in vechi vaki'dir" ayet-i ken-
mesinin sirn sana zahir olsun.
Bu ma'naya i§areten Seyyid Nizam hazretlerinin mahdumu Seyyid Sey-
fullah hazretleri buyururlar. Beyit:
Gorunen 0, gosteren 0, hem goren
Yi Nizimoglu iki gormek neden?
Ve diger bir zat dahi buyurur. Beyit:
Goren Oldur O'nu goz nice gorstin
Tutan Oldur O'nu el nice tutsun
G£^>
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^Xg
78. ui ki, tokluktan ve bikkinliktan emin olasin; bundan dolayi JJa, l-cela
"OtanaUahu len" buuurdu.
Bu beyt-i §erffde makam-i ittihadda vaki' olan "seyr-i fillah"a i§aretbuyu-
rulur. Zira "seyr-i fillarTda tecelliyat-i Hakk'a doymak ve ondan bikmak ve
usanmak yoktur. Ve gunki bu seyrin ne tekerriiru ne de nihayeti vardir. Doy-
mak ve bikmak nihayeti olan ve tekerriir eden §eyden olur.
Hulasa-i ma'na budur: "Gozii ve g6ru§ii, ma'§uk-i hakikiden ariyet aldigin
vakit tokluktan ve usanmadan emin olursun; zira senin gozun ve gortisun,
O'nun gozii ve goriisu olur ve ittihad vaki' olur. Bu makama ve bu seyre i§a-
retten dolayi Cenab-i Zii'l-celal hazretleri hadis-i kudsisinde *J c~^ ya'ni "Ben
onun igin olurum" buyurdu. ikinci misra'da «J *u\ ois* ya'ni "Allah onun igin
olur" buyurulmasi ve «j c~r ibaresinin aynen zikr olunmasi zaruret-i sj'riyye-
den dolayi vaki' olmu§tur. Ve ma'nasi, hadfs-i kudsinin ma'nasidir. Ancak si-
ga i'tibariyle biri mazf-i gaib ve digeri mazf-mutekellimdir. Ve atideki beyt~i
§erif fakire layih olan bu ma'nayi miieyyiddir. Esasen -J aji jir 4J oir ^ ["Kim
Allah igin olursa, Allah da onun igin olur"] hadis-i §erffi de, bu hadis-i kudsf-
yi te'yiden §eref-varid olmustar.
79. Onun gozii ve eli ve onun kalhi hen olurum; id ki onun mukhilligi mud-
hirlikten kurtulur."
u j \ r +> Ai o^T ya'ni "Ben onun basan ve eli olurum" hadis-i kudsisine isa-
rettir. "Mukbillik"den murad, ruhaniyet ve "mudbirlik"den murad, nefsani-
yettir. Ya'ni "Zii'l-celal olan Hz. Hak bu makam-i ittihadda bulunan kullan
hakkinda: "Ben onun basan ve eli ve kalbi olurum, ta ki onun ruhaniyeti,
nefsaniyetten kurtulur."
80. Lster ne sey ki mekruhtur, senin mahbubunun iarafina delil olduau vakit
habibdir ve ceMdir.
Ya'ni "Zahirde kerih goriinen herhangi bir §ey, eger senin mahbubunun
tarafma delil olup, seni mahbubuna kavu§turur ise §ey her ne kadar za-
hirde mekruh ise de, senin indinde mahbubdur ve azimdir." Nitekim bu
ma'nayi tavzihen atfdeki kissa irad buyurulur.
*£«>
AHMED AVNl KONUK ^^
C 5 ^
vaizin hikayesidir ki t her va'zinin ba§langicinda zalimlerin ve kati
kalblilerin ve i'tikadsizlann duasini ederdi
81. O vaizin hid kiirsiye fikttgt uafi.it/ yol kesenlere dud edici olurdu.
oLpUs> j OIx*jL* j jlwb ^j olj *^-j "-Hj^ <-^-ib ^ jJ C~^i
82. €1 kaldtnrdi, (derdi ki:) "^a 5Rafc, merhamet sur, kbiiiler ve miifsidler ve
lagiler uzerine!
83. "IButun. ehi-i haynn istihza edicilerine, hutiin kafir cjbnullulere ve kilise eh-
line!"
84. O, o iuaut asjiuaya etmezdi, habislerden oa$kasina dud etmezdi.
85. Ona dediler ki: "Cfyluhakkak hu ma'ruf degildir, ehl-i dalaleiin dudsi mii-
riivvet degildir 1 ."
"Ma'hud", ma'ruf ve mukarrer ma'nasinadir. Kotiilere dua eden o vaize
dediler ki: "Zalimlere dua etmek inde's-suleha ma'ruf ve mukarrer bir §ey de-
gildir; esasen ehl-i dalalete hayir dua etmek, kerem ve muriivvet degildir!"
86. 'Dedi: ^Dyiligi hunlardan gormiifum, hinaenaleyh onlarin duasini hu sebeh-
den ihtiyar etmi§im!'
*$%&>
MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
87. "O kadar hubs ve zuliim ve cevr ya-ptdar ki, beni §erden hayra athlar."
"Hubs", murdarhk ve "cevr", haddi tecaviiz etmek ve yoldan gikmak de-
mektir. Ya'ni, "0 fena kitnseler benim hakkimda o kadar murdarhk ve zuliim
yaptilar ve haddi tecaviiz ettiler ki, nihayet beni §erden hayra attilar."
88. "Dier bir vakit ki, dunyaya tevecciih ederdim, ben onlardan yara ve darbe
yerdim."
89. ^^arbeden dolayi o tarafi melee' yapardim, kwtlar tekrar beni yola aetirir-
lerdi."
"Ben diinya tarafma tevecciih ederdim; onlar beni hasedlerinden beni yir-
tarlardi ve ben de onlann elinden Hakk'a iltica ederdim. Binaenaleyh kurt
me§rebinde olan zalimler tekrar beni tarik-i Hakk'a getirirler idi. Ben fesada
meyl ettikge, onlann darbeleri yiiziinden salaha riicu' ederdim."
90. "Uaktaki benim saldhima sebeb duziicii oldular, binaenaleuh eu dhd, onla-
[90] , .,....,„ , ,„ If if '
nn duasi benim uzenme lazimdir:
91. DCul derdinden ve m$den Uiakk'a feryad eder, kendi rencinden yiiz sika-
yet eder.
"Ni§", an ignesi ve ucu sivri ve batici §ey ma'nasina geldigi gibi, zehir ma'na-
sina da miista'meldir. Burada zehr-i keder ma'nasim vermek miinasib olur.
>/ C^\j j OUT AjV \J y. iji j gj j^*£ Jujf ^ Jp-
92. Zrlak der ki: 'Dtfihauet me§akkat ve deri seni ualvarici ve doaru yavh\"
Ya'ni, "Sen rahat hali iginde beni hatinna bile getirmez idin; hastahk ve
fakr u zaruret gibi sikintilar nihayet seni bana yalvanci ve sadik yapti ve:
Aman ya Rab demege basjadin!"
<^cg>
AHMED AVNf KONUK "^®
X& Cj$j)*a j jji U ji j\ JJj C-i" jT ( _ 5 l**J 0Tj <dS jjI
93. ^u sikayeti o bir ni'metien et ki seni vurur; seni hizim kapimizdan azak
ve matrud eder" ,
"Dert ve mes,akkat, mademki seni bizim kapimiza tevcfh ediyor, ondan s>
kayet etme! Asil sjkayeti ni'met ve rahattan et ki, senin dogru yolunu vuru-
yor ve seni gaflete du§uriip, bizim kapimizdan uzak ve matrud ediyor."
94. Uiakikatte her diisman senin ildcindtr; senin himyan ve nafi in ve gonul
araywindir.
Seni dert ve megakkate diisuren her diisman, hakikatte senin illetinin ila-
cidir; senin bakir gibi olan nefsini altin yapmak igin kimyadir ve sana faide
vericidir ve senin gonliinu arayip teshfr edici olan bir mahbubundur. O dug-
man sana zahirde menfur ve mel'un goriiniir ise de, hakikatte ve ma'nada
senin salahina hizmet ediyor.
95. ,Ztra sen ondan naivete kacarsin, ^Ruda'nin luifundan yardim isiersin.
Dii§manin sana faideli olmasmin sebebi budur ki, sen o dii§mamn §errin-
den tenha bir yere kacarsin ve onun belasindan kurtulmak icin Hakk'm lut-
fundan yardim istersin. Senin Hak'dan gafletin, en biiyiik felaket ve bedbaht-
hktir; Hakk'a tevecciihiin ise biiyiik bir deviet ve ikbaldir. l§te bu devleti sa-
na dii§man te'mfn ediyor.
96. Uiakikatte senin dostlann dusmandular , zira seni Diazret' den uzak ve
mescjul ederler.
Diinyanin ahvali, ma'na cihetinden aksidir; diinyanin rahati, ahiretin me-
§akkati ve diinyanin me§akkati, ahiretin rahatidir. Ve diinyamn dostu, ahire-
tin dii§mani ve diinyanin dii§mam, ahiretin dostudur. Binaenaleyh hakikat-
te senin diinya dostlann, senin ahiretinin du§manidirlar; zfra seni Hz.
Hak'dan uzakla§tinp, diinya ile me§gul ederler ve seni ale'd-devam gaflete
du§ururler. Nitekim bu diinya dostlan hakkinda Kur'an-i Kerim'de buyurulur:
<™e^
gjX^ MESNEVI-i §ERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEV1-4 •
•iy» '^3 j UjTi ^ Js uui>i ^ ^U V j (Kehf, 18/28) Ya'ni "Kalbini bizim zikri-
mizden gafil kilan ve heva-yi nefsanisine tabi' olan kimselere itaat etme!"
97. ISir hayvan vardxr ki, onun adi porsuklur, o sopa darhesiyle iri ve semiz olur.
"U§gur" ve "iisgur", porsuk denilen hayvandir.
98. Sen ona so-pa vurdukca iyi olur; o sopa darhesiyle semiz olur.
99. uMil'minin nefsi muhahhak hir porsuk geldi, zira o darhe ve renc ile iri ve
semizdir.
"Nefis"den murad, burada mu'minin zati ve varhgidir ki, nefs-i natikasi-
dir. Onun nefs-i natikasi muhakkak bir porsuk mesjebindedir; riyazet ve mii-
cahede sopalannin darbelerinden iri ve semiz olur, ya'ni sufliyetten ulviyete
terakkf eder.
100. 13a sehehden enhiyd uzerine renc ve inkisdr cihdn halkimn cumlesinaen
a 1 aha ziyddedir.
Nitekim hadis-i §erffde j^Vii j^Vi ^ ft u,Vi ^ ^i J* c^Ji xti ya'ni "Bela-
nin en sjddetlisi enbiya uzerinedir, sonra evliya, sonra ale't-tevali onlara ben-
zeyenler uzerinedir" buyurulmu§tur.
^"i ^y %_ jl jujuju *£ J cJj -Li OLi oU- IgJU- j Ij"
101. O^ihayet onlann cam, canlardan daha cesim oldu, zira o helayi haska hir
taije g'ormeailer.
Nihayet peygambeflerin nefs-i natikalan ve canlan, ba§kalannm nefs-i
natikalanndan daha cesim oldu. Zira onlann ma'ruz kaldiklan belalan ba§ka-
lan gdrmediler.
102. \Dert ildcian held-hes olur; laij sahtiydm aibi latif olur.
<^P^
AHMED AVNi KONUK
"Hayvan derisi birtakim kimyevf ilaclar suriilmek suretiyle terbiye edilir
ve bu eczalar altinda bela gekici olur. Ondan Taif §ehrinde yapilan sahtiyan
gibi latif bir hale gelir."
Taif, Mekke-i Miikerreme'nin 18 kilometre garbinda vaki' bir §ehrin ismi-
dir; orada yapilan sahtiyanlann letafeti mesfturdur.
103. Ue eijer aciyi ve keskini ona siirmese idi, kokmus, nahos ve -pis kokulu
olur&u.
Ve eger deriye kirec vesaire gibi aci ve keskin mevaddi siirmese idi, o de-
ri Ie§ gibi kokmu§ bir hale gelir ve etrafa pis koku nesj ederdi.
ti)\jS j o~ij «-ii i^ijinj j\ Ota f-jj-J-* L< <ju~"jj \j ( _5 / '- 3 '
104. JPlcUmvyi dtbagat olunmamis deri bit, miubetlerden firkin ve sah.il olmus-
tw.
insan tab'an dibagat olunmamis, bir deri gibidir; onun ahkam-i tabflyye
dairesinde ya§amasi ve nefsinin huzuzatina mecluben yemesi ve icmesi do-
layisiyla cismi rutubetlerden muteaffin ve sakil olmu§tur. Bir taraftan terler ve
viicudunun mesamatindan yag sizar ve bir taraftan karmndaki taaffunat ve
mulewesat kendisini sakil bir hale getirir.
105. Qok aciyi ve keskini ve siiriis ver, id ki temiz ve latif ve ziyade olsu.nl
"Ey salik, hayvan postu gibi olan nefsine, cok aci olan riyazeti ve keskin
olan miicahedeyi ve ibadat-i muhtelife ilacmi sur, ta ki temiz ve latif ve por-
suk gibi ziyade ve semiz olsuft; ya'ni ruhaniyet mertebesine terakki etsin!"
"Firih", ziyade ma'nasma olup, burada "fazilet" ma'nasi vermek de miinasib
olur.
106. Ue eijer kudir de^il isen ey ayyar, eger Uiuda sana iktiyarsiz renc verir-
se, nza ver!
"Ayyar", gok dola§an ve gok hareket eden kimseye derler. "Ayar", sahf-
hu'1-vezn ve halis demektir. Ve "lyar", azik ve taam getiren deve ma'nasina-
<^^
MESNEVf-i §ERIF §ERHi / VII. CiLT • MESNEV1-4 •
dir. Burada her ugii de birer vecih ile tevcfh olunabilir. "Ey hakfkate vusul igin
kapi kapi dola§an salik; veyahut ey imam halis olart; veyahud ey ahirete azi^
ve taam getiren nefis devesi, sen kendi iraden ve ihtiyann ile riyazete ve mii-
cahedeye kadir degil isen, eger Hak Teala hazretleri sana, senin ihtiyann ol-
maksizin bir me§akkat verirse, ondan sjkayet etme, razi ol!"
c— L_i ^jj (j^l jl *1p c-^U-i jjjh" c—-jj (j%. <S"
107. 2Srci dostun helasi, sizin tathirinizMr; onun ilmi, sizin teJbirinizin hala-
siiu.
"Hakikf dost olan Hak Teala hazretleri eger size bir bela verirse, sizi temiz-
lemek igindir. Ciinki O'nun ilmi, sizin tedbfrinizin fevkindedir. Hak Teala si-
zin hakkinizda hayirli olan muameleyi bilir." Cenab-i Pir efendimiz Divin-i
KebffWmde bu ma'nayi izahen §u gazeli in§ad buyurmusjardir:
jLp j ijj, \^>- b" jl <U-A JeJ' fjj C— U>- j Ol 4j ij ^j>r (JjJ j <6" L ^S
J^PH j\ J^ Ol ij-io Ojy, LS *A ^» ul^> jl y Ojj^> C-~jUjLp
jI-X-j O j ^y^j 45" J:> t,0j^j Sjj Ol il-ijl ^Jul f^-j j$j j Lb»- jfy
j\$J> j3sj Ol (j\ ^ho^ j jb c?U>- ^uj ji v-'ljix; <Sjt_fi" ^y^. £\
jUJ U»5" jj> C— Ij ^jX^J^t* ^l^j C—Hj^- C~S"*>U ^j aj ^yr ^ly
j 15 y*-l ^LL^s -L>1*^j !j e-i-4 O C~^*j*>- <_£>- (Jj^ ^ 4-«-* i^_~~- /pijl
j'i* jL; jlj* Ij 01 aJL ^Jt> Ui-^i J- 5 f ^ ^ ^-^-^J^ OH M
jLc-j j .jJjl j JJl-lJ O-^jj <fc>- ^i I Ol-^J C~Lp C~" «j jl Jjj Oj^j b 4S"
"Birkimse hi, Mime sopa vurur, o cefadan dolayi degildir; fakathep ondan ga-
raz, tozdan aynlmak igindir. Senin kalbinde benlik hicabmdan tozlar vardir, o
toz birden bire gikmaz. Her bir cefa ile ve her bir darbe ile o azar azargah uy-
kuda ve gih uyanik olarak gonul gehresinden gider, Eger uykuya kagar isen,
yarin cefasmi o iyi fiillinin tekdirlerini uykuda gdriirsiin. Tahtanm yontulmasi,
tahtanm helaki igin degildir, dulgerin elinde bir maslahat igindir. Bu sebebden
Hakyolunun butiin §erri hayirdir; zira kula onun safasi isin sonunda gorunur.
Deriye bak ki debbag, murdarhklar iginde onu bin deta bin [antirt] Ta ki deri-
den gizli Met disanya giksm,- her ne kadar deri azdan ve goktan bilmezse de. "
'^p?
gg)£®- AHMED AVNt KONUK
108. Vaktaki safa goriir, held tath olur; sihhat goriicii oUujjii vakit ila$ ho$ olur.
Belayi ceken kimse, bu beladan saffet hasil oldugunu gordtigu vakit, ar-
tik bela ona tath olur ve §ikayet etmez. Nitekim hasta, kendisine iyilik geldi-
gini gordugii vakit, aci ilag artiK ona latff gelmege basjar ve ilacin aciligmdan
§ikayet etmez.
109. CMaim aym i$inde kendini hiird goriir, lindenaleyh "TIfcfuluTH yd sikatl' <ler.
"Mat", maglub ve "biird", galib ma'nasma olarak §atrang oyunu lstilahin-
dandir. Ya'ni, "Surette aci olan bela, ma'nada tath olunca, maglubiyetin ay-
ni iginde kendini galib goriir ve acilik iginde tatlihk bulur; binaenaleyh Hz.
Mansur'un ou J& J a\ ou; l j^\ ya'ni "Ey mu'temedler, beni oldurun,
muhakkak benim katlimde hayat vardir!" buyurdugu gibi, oU; i jja\ ["Ey
mu'temedler beni oldurun!"] der. "Sikat", "sika"mn cem'i olup, "mu'temed-
ler" ma'nasmadir.
Jli sjij* >y>- jp- jJJl JLi xi. *y* iSji* £>• j> My- Ji* 1
110. ISu avvdn baskasimn hakkinda fdide oldu, fakat kendi hakkinda merdud
[110] ii
oldu.
Fakat bu zikr ettigimiz polis memurunun hali, yukandaki beyammizin ter-
sine oldu; ya'ni galibiyetin aym iginde maglub oldu; suret-i zahirede galib ve
fakat ma'nada maglub ve makhur oldu; ve ba§kalan hakkinda faide ve ken-
di hakkinda merdud oldu.
111. 3mdna mensub olan merhamd ondan kesildi; seyiana mensub olan kin
onun iizerine sarildi.
Imanin sanmdan ve muktezasindan olan merhamet, o zabita me'murunun
kalbinden kesildi ve nez' olundu. Nitekim hadis-i §etifde J^o*^ **»■> ifi ^
ya'ni "Rahmet ancak §aki olan kimseden nez' olunur" buyurulur. Ve keza
^j Vi *Jr\ j^jo V ya'ni "Cennete rahtm olan kimsenin gayri girmez" buyuru-
lur. Ve rahmet nez' olundukdan sonra, onun yerine §eytana mensub olan kin
ona mustevlf oldu.
™^
MESNEVI-i SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ^1
112. DCindlijjin ve ofkenin karaahi oldu; dalalin ve kafirlitfin ashni kin hill
avvan, kin tutuculugun ve ofkenin menba'i ve fabrikasi oldu; dalaletin
ve kafirligin ash kin oldugunu bil; zfra §eytanin §eytanligi ve merdudlugu be-
nf-Adem'e olan kfnindendir.
C^
Isa (a.s.)dan "Ya Ruhullah viicudda butiin mu§killerden
daha mii§kil nedir?" diye sordular
113. ^if l?a?t akilli Dsaya "Ciimleden daka mii$kil nedir? '" dedi.
Ya'ni fsa (a.s.)m ahd-i nubiivvetinde akh ba§mda ve idraki yerinde olan
bir kimse, Isa (a.s.) hazretlerine, "Bu varhk aleminde ve isneyniyyet merte-
besinde mevcud olan giigluklerden en mii§kil olan §ey nedir?" diye sordu.
Bu beyt-i §erif, su hadis-i Nebevf'ye miisteniddir: lS ~^ b Jl« ^^ jt- ^j ji
jLup £jj oi c~^ isi Ju «i4 suJi ^ j jui ^Ji t_->p ju S.LJ.VI jjm L. Ya'ni "Bir kim-
se Isa (a.s.) a sordu ki: "Ya Isa, e§yanin e§eddi nedir?" "Rabb'in gazabidir,"
dedi. kimse yine sordu ki: "Ondan kurtulu§ ne iledir?" Dedi ki: "Ofkelendi-
gin vakit, ofkeni terk etmendir."
114. Ona: By can, Diahh'm cjazabidtr ki, ondan cehennem de hizim gibi iit-
rer!" dedi.
115. Diudanm hu gazahmdan aman ne olur?" dedi. "JLamanwda kendi of-
kesini terk etmekiir" dedi.
s^P^
fiSjkr^ AHMED AVNI KONUK
kimse tekrar Hz. Isa'ya, "Bu gazab-i ilahiden aman ve necat ne ile
miimkin olur?" diye sordu. Hazret dahi: "Ofkelendigin zaman, kendi ofkeni
terk etmek ve ofkenin hiikmu ile amel etmemektir" buyurdu.
Ma'lum olsun ki, dfkd elinde olmayarak zuhur eden bir hal ve bir §e'ndir.
Onun terk-i vukQ'una imkan yoktur; terk olunacak §ey ofkenin iktizasi olan
ameldir. Binaenaleyh ofke vaktinde sabr edip o ofkenin sevk edecegi fiili ic-
ra etmemektir. Nitekim "Ofke ile kalkan, ziyan ile oturur" darb-i meseli
me§hurdur. Ve Cenab-i Hak ofkesi olmayanlan degil, ofkelendigi halde, bu
ofkesini hazm edenleri '-M 'u>*k&ii j (Al-i lmran, 3/134) ["Ofkelerini yutar-
lar"] ayet-i kerfmesinde sevdigini beyan buyurur. Ve hadis-i kudside de
w-**i &- JjTii ^±ks i^ JJ"*\ ^~j>) L . ya'ni "Ey Adem oglu, ofken vaktin-
de beni zikr et ki, ben de ofkem vaktinde seni zikr edeyim" buyurulur.
116. Omdi avvan ki, bu ofkenin ma'deni oldu, onun firkin ofkesi yirhcidan da
tmdi zalim olan zabita me'muru ki, halka kar§i bu ofkenin menba'i ve fab-
rikasi oldu, onun ofkesi yirtici hayvanlann ofkesini bile gegti.
1 1 7. Onun rahmete ne iimidi vardir, meger ki o hiinersiz bu sifattan geri done'.
Zabita me'muru halka kai§i, mahza dfkesinin muktezasi olarak zalimane
muamele ettikge, rahmet-i ilahiyyeden hissemend olmak iimidini beslemesin.
Ba§ka bir hiineri ve ma'rifeti olmadigi cihetle bu vazffeyi deruhte etmi§ olan
o kimse, meger ki bu zulum ve gazab sifatini terk edip, insaniyet duygusuy-
la harekete riicu' etsin ve halk hakkinda adilane muamele yapsin. vakit
rahmet-i ilahiyyeye mazhar olmak iimfdinde bulunabilir.
118. £/erf£ dlerne onlardan fare yoktur, bu soz onlan dalalete birakmamakliktir.
Gerci alemin avvanlardan kurtulacak yolu yoktur ve zabita me'murlan
muhakkak aleme lazimdir; zfra alemde avvanlar olmasa, Hakk'in hi§im ve
• gazab sifati muattal kahr ve sifat ve esma ise ta'til kabul etmez. Ve eger on-
lar olmasa, alemde kotu fiil isjeyenlerin cezasi verilmez ve halbuki ceza-yi
c^cg,
MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
a'mal onlann a'yam iktizasinca zarurfdir. Fakat bu hakikat boyle soylendigi
vakit, bu hizmetle muvazzaf olanlar kendilerini insanlann hayirhsi telakkf
ederek dalalete d(i§erler ve halkin ba§ina biisbutun bela kesilirler. Binaena-
leyh onlara bu gibi sozleri soylemekten ziyade, insaf ve adalet tavsiyesi da-
ha hayirli olur. Cenab-i Pfr'in bu beyanat-i aliyyesi, zabita me'murlannin
ale'l-kaide halka kar§i hasmane muamele etmek adetinde bulunduklan igin-
dir. Bunlann arasinda zulme ma'ruz kalan benf-be§erin muavenetinde bulu-
nanlan da vardir. Nitekim Ubeydullah Ahrar hazretleri Risale-i Validiyye'sin-
de buyurur ki: "Yasavulun (zabita me'murunun) birisi salah-i hal ile me'luf
oldugundan ara sira Hizir (a.s.)la miilakat eder imi§. Bir gun kendi kendine
demi§ ki: "Kudretim yettigi kadar ibadat ve taata gayret ediyorum, Hizir
(a.s.)in §eref-i sohbeti dahi nasib oldu; bundan sonra bu me'muriyet dagda-
gasindan bir ko§eye gekilmek suretiyle istirahat-i kalb dairesinde ibadetle
me§gul olayim!" der ve me'muriyetinden isti'fa eder. Hizir (a.s.) mumailey-
hin sohbetine gelmez olur. Yasavul bundan ziyade muztarib olur. Bir giin ce-
nab-i Hizir yine zahir olur, yasavul der ki: "Sultanim, ben senin §eref-i soh-
betine daha ziyade miiserref olmak icin me'muriyetimden cekilip ibadetle
me§gul oldugum halde, beni terk ettiniz; sebebi nedir?" Cenab-i Hizir buyu-
rur ki: "Sen evvelce yasavul idin ve zabita eline du§en muslumanlann imda-
dina kosup, onlan zalimlerin zulmunden kurtanr idin. Ben de senin bu hiz-
metini tahsfnen gelip seninle sohbet eder idim. Zfra Hakk'in abid kullan gok-
tur, fakat zaleme elinden mazlumlari kurtaran kullan azdir, vaktaki sen bu
hayirli i§i terk ettin, ben de senin sohbetini terk ettim." Yasavul bu cevabi
alinca, tekrar eski vazffesini taleb etmek iizere, hiikumete miiracaat etmi§tir.
Zabita me'muru olmakla beraber be§eriyetin ve nefsaniyetinin icabatina
tabi* olmayan kimseler pek az oldugu icjn, cenab-i Pfr avvanlik vazffesini
takbih buyurmu§lardir.
119, Cifidna dahi ^emmden $are yohtur, fakat o $emin ma-i main olmaz.
"Qemfn", sidik ve kazurat ve kokmus, su ve murdarlik; ve "ma-i main"
akarsu ma'nalannadir. Cihana kokmu§ su da lazimdir, ciinki o gibi murdar-
hklann vucudu da bir hikmet iktizasidir; fakat kokmus. su, akan temiz su gi-
bi olmaz, o ba§ka, o ba§kadir. Bin insanlann indinde menfur, digeri makbul-
diir; zfra vucudda habfs ve tayyib vardir; habfs olan §eyler habfsler ve tayyib
olan seyler de tayyib olanlar icmdir.
C^^)
AHMED AVNI KONUK
(_£j j) Aij-iot- Oij J jjjb _J <jj»^ ^^_f ^^- S-4-***
A§ikm hryanet etmesi ve ma'§ukanin onun uzerine bagirmasi kissasi
120. Uaktdki o sade adam onu yalniz yordii, o hemen kucaklayi-p, opmecje kasd
eiil.
Zabita korkusundan baga kacan a§ik ve o duz ve basft adam vaktaki
ma'§ukasini ansizm o bagda gordii, hemen kucaklayip opmege kasd etti.
121. niipr, "ZKiisiah gitme, edeb iqin akil tut!" diye ona heybetle bacjirdi.
A§ik delikank kadina sanhnca, o manuka, "Edebsizlik etme, edebini mu-
hafaza igin akil dairesine gel!" diye ona heybetle bagirdi. Zfra terbiyesizlik ve
edebsizlik, akilsizlik fcabidir; ve akil, insani daima muhitinin kavaid-i mer'iy-
yesine da'vet eder. Ve "edeb", kaide ma'nasinadir. Binaenaleyh bir kimsenin
akil olup olmadigini anlamak icin elde mizan edebdir.
122. c Dedi: "Wihayet tenhalik vardir ve halk yohiar; su, henim gibi susami$
hazirdir."
A§ik o ma'§ukanin soziine cevaben dedi: "Benim fiilime nigin i'tiraz edi-
yorsun? Burada sen ile benden ba§ka kimse yoktur. Sen susamis. bir kimse-
nin oniinde su gibisin ve ben de susamis, bir kimseyim. Su ile susami§ bir
kimse bir yerde ictima' edince, sabr etmek mtimkin olur mu?"
^y cy-J c^ ^""^ j^^ ^»~S &. <£ yr U- jij> ^ ,y ^
123. nr Burada riizgardan baska kimse kimddamaz; hazir olan kimdir, bu mu-
raddan mani olan nedir?
CgXg*
MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVf-4 •
Ikinci misra'daki "zfn murad" yerine, Hind niishalannda "zfn giisad" va-
ki'dir; ve "giisad", inbisat ve ho§ vakit olmak ma'nasina olup, burada "vus-
lat" murad olunur. Ankaravi nushasinda her ne kadar "murad" yazilmis. ise
de, terciimede "fetih ve zaferden mani' kimdir?" denilmi§tir. Ve "feth"in Fa-
risisi ise "ku§ad"dir.
s,ozy2»j iD^A5Lc- jj (f^ijl *- t: >y. ^*V^ y" *^M ^ ^-^
124. 'Dedi: "By ahnak, sen deli olmussun; ahmaksin ve akillerden i$itmemis-
sin."
Ma'suka, a§ikm soziine cevaben dedi: "Ey ahmak, sen biisbutiin akildan
tecerriid edip deli olmu§sun. Evet ahmaksin ve cunki akillerin soziinii dinle-
yip zihnine naks, etmemi§sin."
125. tyuzgan cj'ordiin kimildiyor; onunla heraber hurada ruzcjar surucii olan hir
riizadr himtldatici vardir.
Ya'ni, riizgar kendi kendine hareket etmez, elbette onu kimildatan bir se-
beb vardir; ve o sebebin dahi bir mlisebbibi vardir ve musebbib sebebi sevk
ediyor ve o sebeb de ruzgan kirmldatiyor.
126. Tasrx/f yelpazesi ZH,alik'in sun'udar, o riizgar uzerine vurur ve onu kimil-
dahr.
"Mirveha", yelpaze ve "tasrif", dondiirmek ve idare etmek ma'nalanna-
dir. "Mirveha"dan murad, ruzgan tahrik eden sebebdir. Ya'ni "Ruzgan tahrik
eden sebebin tasrifi ve idaresi Halik'in sun'u ve fiilidir. sebeb veya fiil riiz-
gar uzerine vurur, onu kimildatir." Ruzgan tahrik eden sebeb budur ki: Sicak
hava, soguk havadan ve ratib hava, yabis havadan daha hafif oldugundan
tazyik-i hava her vakit arzin her noktasinda bir olmaz. Hadd-i vasati olan
760 milimetreden ba'zan fazla, ba'zan eksik olur. Tazyik-i hava, hadd-i va-
satfden ziyade olan noktalara "yiiksek tazyik-i nesimi merkezi" ve az olan
yerlere de "aleak tazyik-i nesimi merkezi" vardir denir. Hava seyyal bir cisim
oldugundan, daima muvazenesini muhafazaya gali§ir; fakat havanm sicakli-
gi miitebeddil oldugundan algak ve yiiksek tazyik-i nesimi merkezinin te§ek-
kiilu, hava zerrelerinin bir tarafta gok, dfger tarafta az olmasim intac eder ve
<>&&
AHMEP AVNt KONUK ^Pl
muvazene bozulur. Tekrar muvazene husulu igin hava zerreleri birbiri iize-
rinden kayar ve bu suretle tebdil-i mevki' etmeleri, riizgar husuliine sebeb
olur. Binaenaleyh ruzgarlar, yuksek tazyik-i nesimi merkezinin bulundugu
mevki'den, aleak tazyik-i nesimi merkezinin bulundugu mevki'e dogru eser.
Hulasa yuksek tazyik-i nesimi gosteren yerler, riizgar tevlid eder ve bunlara
cografya-yi tabii istilahinda "antisiklon" derler; ve algak tazyik-i nesimi gos-
teren yerler ise, riizgarlan celb ve da'vet eder,- ve bunlara "siklon" derler.
Mfm'in fethiyle "merveha", ova ve sahra ve her taraftan riizgar esen ma'na-
smadir. Eger "merveha" bu ma'naya alinirsa "mervaha-i tasrif" ta'biriyle,
yuksek tazyik-i nesimi gosteren merkezler ile, aleak tazyik-i nesimi gosteren
merkezlere isaret buyurulmus, olur ki, riizgarlan dondiiren bu mervehalann
sun'-i Hak oldugu vareste-i izahdir.
127. ZRiizgara mensub olan ciiz hi, bizim hukmumtodedir; sen yel-pazeyi Kt-
mddatmadikca stcramaz.
Mesela oda icindeki hava, ruzgara mensub olan bir ciiz'dur ve bizim mes-
kenimizde ve hiikmumuzun altmdadir; fakat sen yelpazeyi kimildatmadikga
hareket etmez ve havada cereyan vaki' olmaz. "Be-hukm-i ma der-est"deki
"der" tekmil-i vezn icin zaid olarak gelmi§tir. "Der-hiikm-i mast" takdirindedir.
128. Gy sade adam, bu riizgann diziiniin hareketi, sensiz ve yelpazesiz zuhur
etmez.
"Ser kerden", §uru' etmek ve zuhur etmek ve peyda olmak ma'nalanna
gelir. Burada zuhur etmek ma'nasi miinasibdir. Ya'ni "Ey akli zayif olan
adam, bu oda igindeki riizgann cuz'iinun hareketi zahir olmak igin, senin vii-
cudun ve yelpazenin vucudu lazimdir."
129. £A~a\zda olan nefes ruZcjdnnin hareketi, canin ve halibin idaresine tabi'dir.
Mesela bir ate§i iiflemek igin, agzindan gikaracagm riizgann hareketi ev-
vela canimn iradesine ve kalibmm idaresine tabi'dir. Canin iradesi olup da,
agzinin sihhati ve selameti yerinde olmasa, iiflemek mii§kil olur; ve eger ca-
nin olmasa, cismin busbiitiin hareketsiz kalir.
c^^
MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
130. \Nejesi gah meah ve habere mensvib edersin; nefesi gah hicve ve sogmeye
mensub edersin.
Ya'ni "Nefesini ba'zan bir kimsenin medhi veya bir haberin teblfgi igin ve
ba'zan dahi birisini hiciv ve zem ve sogup saymak igin kullamrsin." Binaena-
leyh nefesi iradene gore tahrik eden senin varhgindir ve senligindir.
131 . IZoyle olunca riizgarlann diger hallerini bil, zira bir ciiz'den akil kullii goriir.
"Senin nefesin, riizgann bir cuz'iidiir ve sen bu ciiz'u iraden vechi ile gah
iyilikte ve gah fenalikta kullamrsm. Riizgarlann hallerini de buna kiyas et.!"
Zira riizgann muharriki vardir ve bu muharrik riizgan kendi iradesine gore
tahrik eder; gah lutuf icm ve gah kahir i$in kullanir. tmdi sen kendi halini
boyle bildigin vakit, aklin ile, ciiz' olan nefesinden kiil olan riizgarlann ba§-
ka ba§ka hallerini goriirsiin. "Niiha", akil demektir.
132. Diah riizgan gah bahdra mensub hilar, his vaktinde onu bu lutuf tan an
hilar.
Hak Teala riizgara bahar vaktinde letafet verir ve ki§ vaktinde yine o riiz-
gan bu lutufdan an kilip kar tipisi ve firtinalar §eklinde kahharane estirir.
133. J^ld in giiruhu iizerine sarsar yapar, yine onu Diud iizerine muattar eder.
Hak Teala Ad kavminin iizerine riizgan ceza olmak iizere §edid ve giiriil-
tulii ve soguk yapar; yine o riizgan o kavmin peygamberi iizerine lutuf ola-
rak muattar yapar.
j» jOS ^j>- jS y \jL*a y ^y^ jbjj \j jb dh. -US' y
134. Uiahk bir riizgan semum yapar, sabanin kudumunu da hurrem yapar.
"Semum", sam yeli demek olup, pek sicak eser ve hayvanat ve nebatati
helak eder. Ve "sumum", zehir ma'nasma "semm"in cem'idir. Burada iki
ma'na da miinasibdir.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
135. Die-r riizgan onun uzerine kiyas etrnen if in, nefes ruzganni o senin uze-
rine esas koudu.
Senin nefes riizgann savt ile elfaza tebeddul ettigi vakit ya medh eder ve-
ya zemmeder. l§te afaki olan riizgan da, kendi nefesinin riizganna kiyas et;
o da lutuf ve kahir igin eser.
j*j C~~~*y j, j Afi ^j/ ji jV 3 ^ iJ J^ >>& (°
136. OVefes, lutufsuz ve kahusiz soz olmaz; hir giiruh Uzerine had, hir kavim
uzerine zehirdir.
Ya'ni, nefes, ya lutuf veya kahir igin soze tebeddul eder ve soz kisvesine
buruniir. Ve soz libasina biirundugu vakit, bir taife hakkinda bal gibi tath ve
bir taife hakkinda da zehir gibi aci olur.
> J^Hj* A> ^ji jj lT^ f W <J, ^W ^3j*
137. ^Jelpaze hir kitnsenin in ami i$in ve her sivrisinegin ve sinegin kahri i$in
hareket edicidir.
Ya'ni, bir kimse yelpazeyi salladigi vakit, bir kimsenin istirahati ve ni'me-
ti igin ve fakat sivrisinek ile adf sinekleri kahir ile kagirmak igin sallar.
138. ^Takdir-i rabhani uelvazesi nicin imiihandan ve ibtiladan dolu olmasin?
Takdfr-i ilahi yelpazesi tarafindan tahrik olunan riizgar, nigin lutuf ve ka-
hir ile imtihan ve ibtiladan dolu olmasin?
x * t , t
139. fjMademki riizgann diz'u olan nefes uahud yelpaze if sad ve islah edici-
nin flayri degildir,
140. ^u simal ve hu saba ve ha hah riizgan ne vakit luiuftan ve inamdan
uzak olur?
(>^- ^1 -Lib <cLj>- OlS" J? +-$2 J^j <Jjlj\ j (•-US' (JlT <Sk
141. ^Bir anhardan hir atmp bugdayi gor, aula hi ciimlesi boyle olur.
C £P?
MESNEVI-t SERIF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
d\j .ib jl t.<3- jy tj> .%>- ^ jbwXib rj> j\ Jsb ^
142. Uliizgann kiillii, o riizgar siiriiciiniin yelpazesi olmaksizin, g'dgiin riizgar
burcundan ne vakit si$rar?
Burg hakkindaki izahat III. cildin 2392 numarali beytinde bir mikdar geg-
ti. Burada da biraz izahat miinasib gdriildii: Ehl-i niicum arzin viis'atine na-
zaran gogu on iki burca taksim etmisjerdir ki, onlar da §unlardir: 1 . Hamel,
2. Sevr, 3. Cevza, 4. Seretan, 5. Esed, 6. Siinbiile, 7. Mizan, 8. Akreb, 9.
Kavs, 10. Cedy, 11. Delv, 12. Hut. Bu on iki burcu tiger tiger dorde taksim
edip, her birini anasir-i erbaadan birisine nisbet etmisjerdir. Bunlardan "Ha-
mel, Esed, Kavs" ate§f; ve "Sevr, Siinbiile, Cedy" hakf; ve "Cevza, Mizan,
Delv" badi; ve "Seretan, Akreb, Hut" abfdir..
Bu beyt-i §erifde "gogtin riizgar burcu"ndan murad, "Cevza, Mizan ve
Delv" burclandir. Cografya-yi tabffde riizgarlann sebeb-i zuhuru ve enva'i, bir
dereceye kadar tesbit ve bu cereyan-i havailerin ktire-i arzin hareket-i mih-
veriyyesi sebebiyle ducar-i inhiraf oldugu da tasdik edilmis, ise de, hareket-i
mihveriyyesi esnasinda, arzin hangi burcun hizasmda ne gibi te'sfre ma'ruz
kaldigi ke§f edilmis, bir §ey degildir. "Stiructinun yelpazesi"nden murad, cog-
rafya-yi tabiide beyan olunan riizgarlann esbab-i zuhurudur.
.ib -X^iyr Jp- j jU-^ lILj iUxjl CJiji iyj>- j^ y,
143. Uiarman ba§mda intihad vaktinde iyi jellahlar, Utah' dan riizgar isierler.
"Intikad", burada bugdayi samandan ayirmak demektir. "Riizgar siirucii"-
niin Hak oldugunu bilen iyi ve fmanli rencberler harman ba§inda bugdayi sa-
mandan ayirmak igin riizgarlar isterler. Zamanimizda, yine Hakk'in in'ami
olan akil ve zeka sayesinde bu tefrik ba'zi yerlerde icad olunan makineler sa-
yesinde icra olunur.
l^Ur b Jjj <jJjLI <u b 1^*15' {Xf j iSJ? 1.1*- b"
144. id id samanlar Ijugdaydan ayn ola, ya anbara aide, yahud huyulara!
Rencberler riizgan, samanlan bugdaydan ayinp ya bugday anbanna veya-
hud bugday saklamak igin anbar ittihaz ettikleri kuyulara koymak igin isterler.
jLS" <^y j>o ^j \j aL^>- oljj ib jT yj> JJb> jjjj-
145. esici riizgar ge$ haldicji vakit, ciimleyi Diakk'a yalvana goriirsiin.
^\
m^ AHMED AVNl KONUK ^M
Ruzgann esmesi geciktigi vakit, rencberlerin hepsi: "Ya Rab bize riizgar
ihsan et, islmizi gorelimf" diye Hakk'a yalvarmaga basjarlar.
1 46. dogwn yeli de, a|n. vaktinde hoyledir, eger gelmezse, aman diye dert sa-
dasi gelir.
Ya'ni, dogum vaktinde kadimn rahminde, Hakk'in izni ile birtakim yeller
(gazlar) peyda olarak, rahmin elastiki olan civanm tazyik edip geni§letir ve
genisjeyen rahimden cocuk mehbile dogru kayar ve kolayhkla disanya gikar.
Ve bu yollar kafT derecede peyda oluncaya kadar, kadin agri gekip, aman di-
ye baginr. Uzvun te§ekkiilune ait olan mu§kilat bittabi' bu kaide haricindedir
ki, ahval-i miimasilede tibben ebe doktorlara ihtiyag nasil olur.
147. Baer onu siiriicii o olduaunu hilmezler ise, hava i$in fiaan etmek tie huydur?
"Eger o ruzgan suriicu Hak oldugunu bilmiyor iseler, ciftcilerin hava talebi
icm figan etmeleri nasil bir hay u huy olur?" Ya'ni onlann Hakk'a yalvarma-
lan bo§ bir guriiltuden ve hay u huydan ibaret olmus, olur. Onlar bu duayi ve
niyazi mahza ruzgan bir siiriku ve sevk edici oldugunu bildikleri icin yaparlar.
Hind niishalannda c—y> "hust" yerine c— >* "hust" vaki'dir. Bu surette ma'na
"Hava icin figan etmek ne huydur, ya'ni nasil bos, bir huydur!" demek olur.
iUJl k-jj ^ji J^>{a\j^ <d*^- it iS^ij*- U^r^^ Jr^ J-*'
148. fjemi ehli dahi houle riizgar isteyicidirler; hepsi onu ibadin iRahh inden is-
teyicidir.
Yelken gemisi halki dahi gemilerinin yuriimesi icin riizgara muhtacdir ve
hepsi o ruzgan kullann murebbfsi olan Hak'dan niyaz ederler.
Zaman-i Hz. Pir'de gemilerin yelken ile yuriiduklerini beyana hacet yok-
tur; zira buhar makineleri ile yiiriiyen gemilerin icadi 1222 sene-i hicriyye-
sinde vaki'dir. Cenab-i Pir efendimiz ise 672 sene-i hicriyyesinde alem-i
bekaya rihlet buyurmusjardir.
149. ^elden olan dis acjnsi da hoyledir, suz ile ve i'tikad ile defi isiersin.
<WP?
SP 4 *"
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl. / VII. ClLT • MESNEVl-4
Romatizmadan ve yel kapmasindan dolayi vaki' olan di§ agnsi da boyle-
dir. Ya'ni o yeli oraya sevk eden vardir, sen o yelin def ini, o yeli sevk ede-
nin viicuduna i'tikad ve niyaz ile istersin.
Oi^lT ,s\ j& ib oJb £
Ol-u*. oToLT <uN Iji>. jl
150. ciinMer, "Gt/ kamran, zafer riizcfan ver!" diye Diudadan niyaz edi-
cilerdir.
"Ciind", ordu ve "aindi", orduya mensub demektir. "Kam", maksud ve
murad; ve "ran", "randen" masdanndan emr-i hazir, "kamran" vasf-i terkf-
bidir; "muradini siiren" ve "iradesini infaz eden" demek olur. Evvelden tam-
mu'1-i'tikad olan gazfler indinde harbe miiba§eretten evvel riizgar kendiieri-
nin arkasindan eserse, galebeye ve onden ve dii§man tarafindan eserse mag-
lubiyete i§aret oldugu tecriibe edilmis, oldugu icjn, orduya mensub olanlar:
"Ey iradesi nafiz olan Hahk'imiz, bize zafer riizgan ver!" diye dua ederler
imi§. Veyahud "Dii§man tarafmi harb esnasinda §a§irtacak ve isjerini boza-
cak kadar kuvvetli bir firtina ve kasirga ver!" diye dua edilmis. olmak ma'na-
si da varid olur.
151. iKadinin docjiim aqnsi i$kencesinde dahi, her azizden nusha kagidi isterler.
"Ta'vfz", birtakim ma'nevf mazarratlardan masun olmak igin ta§inan niis-
ha (muska) ve "ruk'a", yazilmi§ kagit ve "talk", dogum agnsi demektir. Ya'ni
"Kadinin dogum agnsi tuttugu vakit, bu eziyetten kurtulmak igin mazanna-
dan olan her bir zattan yazilmi§ bir niisha kagidi isterler. tmam-i Gazzalf haz-
retleri el-Munfazu mine 'd-Dalil ismindeki kitabmda §6yle buyurur: ^lyM &
: J^iJl Li* jUJl l^U ^p j\\ J^U-I tLU J <ij&\ i~>Jl
i
J*
t_j
£
*
j
C
\
J
i
<\
T
r
V
A
^
"[
^j jjjjl £y~J l^»Ji C~£ Ug.»..>J _J l^-fu J^U-1 U$Jl )a£ J frill l » j ; .•, « ■■ J oP/ ^ <-r-^i
CJ>* J 1 ( - !uL| Ya ' ni "Dogum agnsi muskil olan hamilenin mualecesi hakkinda
bu §ekil, miicerreb olan havass-i acfbedendir. Bu §ekiller, hig yikanmamis.
*$$&>
g|p>~ AHMED AVNl KONUK
olan iki bez pargasi iizerine yazihr ve hamile goziiyle onlara bakar ve iki
ayaklanmn altina vaz' olunur, gocuk fi'l-hal huruca acele eder."
Ve Ankaravi hazretleri dahi buyurur ki: "Eger bir kadinin dogurmasi giic
olursa, bu ayetteri bir kagida yazip, suya birakmali; o kadm o sudan yuziine ve
gozune siirup, biraz da icmeli; cok gegmeyip bi-iznillah kurtulur. Ayetler budur:
'ctiL>i '^ IjLbr j Jj\ \j>\j u Jp. Si j ^ui V j pi ^ <Ju 4u (Kasas, 28/7) ["Mu-
sa''mn anasina: Oriu emzir,' kendis'ine zarar gele'ceginden endi§elendiginde
onu denize birakiver. Hi? korkup kaygilanma; giinki biz onu sana geri vere-
cegiz ve onu peygamberlerden bin yapacagiz! diye bildirdik".] ,^1 jJ^ *U\ ^
°cZ- ) (£j (tnsjkak, 84/1-5) ["Gok yanldigi, Rabb'ine kulak verip boyun ege-
cek hale getirildigi zaman, yer diimdiiz edildigi, icjnde bulunanlan atip bo§al-
digi ve Rabb'ini dinleyip, O'na itaate mecbur kihndigi vakit."] £>-* *U\ ^
vifjji j JuJi 'oJ 'j* £>J . ^i ^ ^j-iJi (Tank, 86/7) ["Sirt ile gogiis kafesi ara-
sindan'gikar."]
152. Ilinaenaleuh hep yakinen bunu bilmislerdir hi, ueli alemlerin Ulabb i gbn-
derir.
153. ^Houle olunca her bilicinin akli nezdinde bu vardir ki, kimildayan ile be-
raber, himildatan vardir.
tlim sahibi olan her bir kimse aklen hiikm eder ki, kimildayan bir §ey ile
beraber, mutlaka onu bir kimildatici vardir; zfra hicbir §ey bila-sebeb siikune-
tini harekete tebdil edemez.
154. 6^er sen onu nazarda gormiiyor isen, onu eserin izhdri sebebiule anlal
Eger sen kimildayan §eyde kimildataru asjkare olarak gozle gormiiyor
isen, kimildamak eserini izhar etmesi sebebiyle, onun varhgini anla!
155. Ten can ile himildar, sen cam aormiiuorsun, fakat tenin kimildamasindan
cant bil!
CpK^~ MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
156. dedi: Ecjer ben edebde ahmah isem, vefada ve talebde zek-iyim.
Ma'§ukanin tevbihi iizerine o kiistah olan a§ik dedi: "Ey ma'sukam, eger
ben edebde ahmak isem, sana kar§i vefakar olmakta ve seni talebde zekiyim."
di y ^Jta ^*J* $j>- lj y7"i jt J-i eJu^ *& Syi- Jjj ^1 t-Jil C~aS"
157. Wf IWi: Giebin bu idi \d, isie cjoriilmiis oldu; o dujerini de sen cedel edici
hilirsin."
"Liid", cedel edici ma'nasinadir. Kamus'da diger ma'nalan da vardir.
Muntehabii'l-Liigat da bu ma'na gdsterilmi§tir. Ya'ni iffet sahibi olan manu-
ka, a§ika cevaben dedi ki: "Evet, bana miilaki olur olmaz, beni kucaklamaga
ve opmege kasd etmek suretiyle edebini gdsterdin. bana kar§i vefakar ol-
mak ve beni taleb etmek hususundaki zekavetini ise, vakt-i miilakatta be-
nimle cidale kiyam etmis, olan senin senligin bilir. Zira a§kta vefa, ma'suka-
ya miilakat zamamnda, onun muradinca hareketi iktiza eder; yoksa onun
muradina muhalif edebsizlik, hayvaniyetten ba§ka bir §ey degildir; ve hay-
varida ise, insanlara mahsus olan a§k yoktur, nitekim Mevlana Cami hazret-
leri bir rubaisinde §6yle buyurur. Rubai:
"Eger a§k, nesl-i Adem 'in kemali olmasa idi, ..^m siyt u §ohreti cihanda na-
kis olurdu. Ve eger nefsin §ehveti a§k olaydi, e§ek ve okiiz alemin a§iklanmn
defterinin ba§mda olurdu. "
158. uMuhakkok edeb bu idi ve dicjeri defin idi; o bizim bu, yakmen gordiicju-
miizden beier olur. "
Bana miilakatin zamamnda kemal-i iffetle hareket etmen muhakkak edeb
idi; ve senin sdyledigin vefakarhgin ve talebdeki zekavetin, senin senliginde
medfun ve mestur idi. Mademki biz edeb-i zahindeki zekavetini gordiik, za-
hir batinin iinvani oldugundan, o batmdaki halinin dahi zahirinden daha ber-
bad olduguna hiikm ederiz.
s^p 3
AHMED AVNl KONUK
159. I7ier ne sey hi hundan soma hu testiden sizar, hepsi hoyle hir minval ola-
cakhr.
v u £s.ji t ui jr ya'ni "Her bir kap, icinde olan §eyi sizdinr" kaidesince, ey
ask ve vefa ve taleb da'vasinda bulunan kimse, senin viicudunun testisinden
bundan sonra hep yapmis, oldugun edebsizligin nazfri sizacaktir.
Kansini yabanci ile beraber tutan o suftnin kissasidir
160. *jBir sujt giinduz evi tarafina geldi; ev hir hamli ve hadm hunduraci ile
beraber tdu
"Sufi" ta'bfri hakkinda muhtelif sebebler zikr ederler. Bir taife tabi'-i §en-
at olan ehl-i mucahede ve riyazettir, derler; ve ba'zilan "suf ", ya'ni yiin libas
giyenlere verilen isimdir derler; ve ba'zilan da suffyi "safa" ve "safveften
mii§tak addedip safvet-i kalb sahibi olanlara mahsus isimdir derler. Ya'ni
"Sufinin birisi giindiiz ansizm evine geldi; evi gayet basit bir kapili idi ve ka-
dm dahi zanparasi olan kurduraciyi iceriye almis. ve onunla zevke dalmis. idi."
<J* Lf^J^J J^ ^^^ ^i OljJJl Oj J^.y* Ij^j^. ^^ CJ&r
161. DCadm ten vesvesesinien nasi o hir oda icinde, kendi hendesiyle $ift olmus
idi.
"Ten vesvesesi"nden murad, burada mesju' ve gayr-i mesju' olan mii-
nasebet-i cinsiyyedir. "Rehi", kole ve bende ma'nasinadir. "Saika-i §ehvet-
le kadina kole olmu§" ma'nasi murad buyurulur. Hind niishalannda "rehi"
yerine "harif ' vaki' olmusftir. Ve "harif", i§te ve san'atta mu§terek ve hem-
ni§in ma'nasma gelir. Ya'ni "Kadm, cisminin vesvesesinden dolayi vaki'
<^S£3
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
olan ate§ §ehvetini sondurmek igin, kendisine esfr olan zanparasiyla veya-
hud zinada kendisiyle mii§terek olan kunduraci ile gift olmu§ ve mukarenet
kilmi§ idi."
162. HJaktaki sufi did ile hu§luk vaktinde kapiyi $aldi, her ikisi adz kalddar.
CTVe Kile ne de yol var idi.
Sufi adeti olmadigi halde ansizm ku§luk vaktinde evine gelip kapiyi galdi.
Her ikisi de aciz kaldilar; giinki kagmak igin ne tedbfr ve hileye imkan ve ne
de kacacak bir yol yok idi.
^ _ • *•
163. iSftsla onun ma'hudu degil idi hi, o zaman dukkandan ev iarafina fieri
donsiin.
Boyle bir vakitte sufinin evine gelmesi mu'tad degil idi.
164. 'DCasd edici olarak o gun o korkutulmu$ hir hayalden dolayi eve kadar va-
kitsiz riicu etii.
korkutulmus, olan sufi, kadini basmak hayalinden dolayi o gun kasden
eve kadar boyle vakitsiz olarak riicu' etti.
jlTj jl j^U <uU- U Ol«j jA j\j «^* jS' d\ji dj ^U^pI
165. iKadinin i timadi, onun iizerine idi hi, hichir kerre hu zaman o i$ien eve
gelmedi.
Kadimn kocasi olan sufinin higbir kerre isjnden boyle vakitte eve gelmi-
yecegine dair kat'iyyen i'timad etmis, idi ve hig ummaz idi.
166. Unun o kiyasi haza cihetinden dogru aelmedi, vakia o settardu, layiki
verir.
Kadimn kocasinin hareketi hakkindaki bu kiyasi, kaza-yi ilahf cihetinden
isabet etmedi ve dogru gelmedi. Vakia Hak Teala hazretleri kullannin ayipla-
°$gp?
AHMED AVNl KONUK
nm ve kabahatlerini son derece ortucudur; fakat kabahati icrada israr edince
Adil ism-i §erifiyle tecelli buyuruD, Jayik olan cezasmi verir. Nitekim ayet-i
kerimede J-iiii Lawi ^ JS* 01 '_, J-^J! ^'i ui *J\ &\* [£ (Hicr, 1 5/49,50) ya'ni
"Ey Resul'um kullanma haber ver ki, muhakkak ben Gafur ve Rahfmim ve
muhakkak benim azabim azab-i elimdir" buyurulur.
167. Vaktahi kotiiluk ettin, kork, emin olma; zua ki tohumdur ve Diuda onu
hitirir.
Vaktaki nefsinin vesvesesine uyup, emr-i ilahiye muhalefet ve kotuliik et-
tin kork, tekrar o kotuliigii yapmaga cesaret etme ve Hakk'in seni hemen
muaheze etmedigine bakip azabindan emin olma! Zfra kotiiluk arz-i vticuda
tohum ekmek gibidir ve Hak Teala o kotiiluk tohumunun meyvesini inbat
eder ve bitirir. Nitekim ayet-i kerimede i&* K* ~«C* Ay* j (§ura, 42/40) "Ve
kottilugun cezasi, onun gjbi bir kotuliiktur" buyurulur.
168. kotiiliikten sana m§manlik ve uianma cjelmek i$in, o ne kadar vakit orter.
Ya'ni "Ey asi, sen birtakim fenahklar yaparsin, fakat Hak Teala hemen o
kotuliiklerin cezasmi vermez; seni afv etmek igin pi§man olmani ve utanma-
m ister; ve bircok vakit senin kabahatlanni setr edip, meydana cikarmaz ve
halk nazannda seni rezil etmez."
■ <**
JjJ <UP 4JUI ^£>J j*S* J^P ji *£ Zji 01 OjI^U-
Omer (r.a.)m ahdinde olan hirsizm hikayesi
\ 169. Omer'in ahdinde mil' minlerin emtri hirstzi cellada ve zahita me'muru-
na verdi.
*$%&>
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Hz. Omer (r.a.) hilafeti zamaninda, hakkinda hadd-i §er'i ikame olunmak,
ya'ni eli kesilmek iizere bir hirsizi cellada ve zabita memuruna verdi.
170. O husiz: "By memleketin heyi, aman, henim riirmum hirinci defadir, di-
[ 168 1 t - j
ye bafiirdi.
\y>- ji ij\j j$i Jjl Jo \J&- <& <d! JA>- jaS' CJ&
171. Omer ieii: *Dia$a lillah ki, Diudd cezada ilk defada kahu yagdtr-
Hz. Omer (r.a.) hirsiza cevaben buyurdu ki: "Allah Teala hazretlerini nok-
san sifatlardan tenzih ederim ki, o Huda-yi muteal, seni birinci def a yaptigin
hirsizkk sebebiyle yakalatarak, hakkinda kahnni yagdirsin. Sen mutlaka bu
hirsizlikta musirr oldun ki, bu kahr-i ilahi sana geldi; zira Hak Teala hazret-
leri hadis-i kudside ^^ J* j^-j oi~- ya'ni "Benim rahmetim gazabimi gec-
mi§tir" buyurur.
Jap jL^I j, j\ ijf jl J>i j\^\ ^ x$,j, Ujb
172. Dzhar-i fazl i$in def'alarca drier, izhdr-i adl i$in daki yakalar.
Hak Teala hazretleri kabahat yapan kullan hakkinda fazhni ve lutfunu iz-
har etmek igin, o kabahatlan def alarca orter, meydana gikarmaz ve ceza ver-
mez; fakat kul edebsizliginde devam ederse ve yaptigmdan utanip pi§man ol-
rriazsa, adlini izhar etmek icjn de onu yakalar ve kabahatini meydana gika-
np rezil eder.
Malum olsun ki, bu diinyada Hakk'in muahazesi adamina gore tiirlii
tiirlii vaki' olur. Eger halktan utanip ma'siyete gizli devam eden bir adam
ise, onun aybini halk nazannda meydana gikarip riisvay eder; ve halktan
utanmayan bir adam ise, onun cismini tiirlii tiirlii ta'zib eder. Kimine has-
tahk verir, kiminin elindeki serveti ve sarnam alir, kimine hiikiimet me'mur-
lanni musallat eder ve sair bu gibi esbab-i ta'zibi o kulunun iizerine havale
eyler.
173. Tfl ki, hu her iki sifat zahir ola; o mube$$ir ola, hu miinzir ola!
AHMED AVNI KONUK
Ta ki, Hakk'in lutuf ve kahir ve fazl ve adl sifatlan, ya'ni bu iki miitekabil
sifatlar zahir ola; fazl sifati, iyiligin mujdecisi ve adl sifati da kotiilugun kor-
kutucusu ola.
1 74. 'Def'alarca kadin dahi hu hotuliigii yapmi$ idi; holay gecii ve ona holay
gbriindii. ?
Suffnin kansi dahi bu kotii olan fiil-i zinayi defalarca yapmi§ idi; yap-
tiklan kolay gecU ve mestur kaldi ve bir mu§kilata ma'ruz kalmadi; binaena-
leyh ona bir kotii fiilin icrasi, atisi igin de kolay gdriindu.
175. S^yagi gev$eh olan ahil hunu hilmedi hi, testi daima umaktan saglam
cjelmez.
Tenin vesvesesine kar§i ayagi gev§ek olan akil, bu hakikati bilemedi ki,
testi her vakit irmaktan saglam gelmez, ba'zan da yolda kinhr. Bunun gibi bu
fiil-i zinadan dahi her zani saglam kurtulamaz, fiil-i haddi tecaviiz edince, ya
belsoguklugu veya firengi ve verem gibi hastaliklara giriftar olup, akibeti pek
vahim bir hale gelir.
L>j SjA JuS" \j JsLa <& UeJ b\ ijj\ ijJb" ^iJU^jl
176. kaza onu oyle dara getirdi hi, fiiceien oliim miinafiija yavar.
kadin fiil-i zina ile me§gul iken, kaza-yi ilahf ile kocasmin birden bire
eve gelmesi onu oyle bir tazyik haline getirdi ki,, fiic'eten olumiin miinafigi
yakalamasi gibi oldu. Ya'ni fiic'eten oliim geldigi vakit miinafik ne hale ge-
lirse, kadin da ansizm kocasintn gelmesiyle hale girdi.
Ma'lumdur ki, miinafik zahiren mii'min goriiniir, fakat iginden munkirdir;
zahiren mii'min goriinmesi maddi menfaati elde etmek sevkiyledir. Vaktaki
ansizm oliim gelir, maddi menfaat perdeleri kapanir ve alem-i ma'na acilir ve
onun ic yuzuniin rezaleti meydana gikar; bu kadin da bunun gibi oldu.
i$w <j^ as^j oT a ^ c— i ow j _, jjj j j jj> j
1 77. CATe yol ve ne arhada§ vene.de eman vardir; meleh can tarafina el at-
<^3
MESNEVI-f $ERIF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
miinafigin kagacagi ne bir yol ve ne de kendini himaye edebilecek bir
arkadas, ve ne de sigmacak bir mahal vardir. Olum melegi olan Azrafl (a.s.)
onun cam tarafina el atmi§. I§te o munafik boyle sikintili bir vaziyet icin-
dedir.
178. utfiiekim bu kaciin o hiicre-i cefa&a ve onun harifi wtiladan kuru olau.
Nitekim kotii fiiliyle zevcini incittigi o odada ve onun harffi ve zanparasi
bu baskin ibtilasindan dona kaldi.
j~<mj ^J *-ii" i^S U-i j\ jS" j^ (j\ *£ sj>- Ji L J*y**> c^j£
179. Sufi kendi kalhi ile deii ki: "6y iki kafir, sizden intikam alauvm, lakin
sabr ile!"
SufT zaten evine vakitsiz olarak §iibhelendigi igin gelmis, idi; kapinm geg
acilmasi busbiitiin §tibhesini takviye ederek kendi kendine dedi ki: "Ey iki
kafir, sizin kotii flilinizin intikarmm alayim, lakin sabir ile hareket edeyim."
180. "jFakai bu demde bilmemi§ aeiiririm, id ki her bir kulak bu g,inairagi isii-
mesinl
"Bu fesada vakifim, fakat sjmdilik kendimi bilmemis, olan kimse yerine
koyanm, ta ki bu kotiilugun vuku'u dostun ve du§mamn kulaklanna gitme-
sin ve etrafa yayilmasin; zira dostun kulagma giderse, muteessir olur ve dti§-
manlar isjtirse sevinirler."
181. (Jviuhikk sizden iniikami azar azar dikk hastahgi gtbi gizli geker.
"Muhikk", ihkaktan ism-i fail, ihkak-i Hak edici demektir ki, murad Hak
Teala hazretleridir. "Dikk", vlicudu yava§ yavas. eritip, insam oldiiren bir ne-
vi' marazdir. Ya'ni "Ihkak-i Hak edici olan Hak Teala hazretleri adliyle sizden
gizlice intikam alir. "Dikk" hastaligina miibtela olan kimse giinden giine eri-
digi halde, kendini iyi olur ve sihhat bulur zannettigi ve helakinin farkina va-
ramadigi gibi, Hak Teala da sizden farkina varmaksizin yavas, yavas, gizli in-
tikam altr." Nitekim ayet-i kerimede L.UJ1 JjGti oi jj ^ J \JJJ j '^ Ji \JJ '_>
G ^p=
AHMED AVNt KONUK
'o 3J lx Si JJi j iSJ (Ziimer, 39/55) ya'ni "Size ansizin azab gelmezden evvel,
Rabb'inize riicu' edin ve O'na teslim olun; azab geldigi halde suurunuz ol-
maz" buyurulur. Filhakika da bu alemde gok kimseler tiirlu tiirlu azablara du-
car olduklan halde, yaptiklan fenahklann mukabili oldugunun asla farkinda
olmazlat.
182. ^tkk adamx hva, gtbi her lahzada ehsih olur; fakat her demde daha lyi-
xjim zanneder.
Dikk illetine miibtela olan adam, her an buz gibi eriyip zayiflar; fakat da-
ima kendisinin daha iyi oldugunu zanneder.
183. Strtlan gihi hi, onu tutarlar, o o soziin magrurudur hi, Vf jQu sirtlan nere-
dedir?"
Ya'ni, avcilar sirtlani yuvasinda gordukleri vakit, "Yahu burada sirtlan
yoktur, sirtlan vardir diyorlar, hani ya sirtlan nerededir?" derler ve sirtlan
da, beni gormiiyorlar, diye aldanip yerinden kimildamaz imi§. Avcilar niha-
yet yaklasarak, ayagina ip takarlar ve bu suretle avlarlar imi§. "Keftar", sirt-
lan demektir. Giinah yapip da, Hakk'in miisamahasina aldananlar, ahmak
sirtlan gibidir; nihayet bir gun ceza ipi ayagina takildigi vakit tutuldugunu
anlar.
i^J sL ej j jj^s j &■*■**' ^j? 'j ^J *-)' < ^^ s " ^U-H ff^*
184. hadimn hie gizli odasi yoh idi, hotlrum ve hapi aralicji ve tavan arasi
yoh idi.
jj-i 01 >^l>tj- *£ ^yz ij ^j^ ^U^ ^j* ^ l£jj^ {J
185. \Ne hir jinn vardi hi, onda gizlensin, ne hir cuval vardi hi, onun perdesi
olsun.
186. Jxiyamei fliiniiniin arsasi gtbi hi, ne cuhur ve ne iepe, ne de hacaoah uer
71/1 r'
s^P?
SgpT®" MESNEVM §ERlF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
"Gev", algak zemin ve cukur ma'nasinadir, diger ma'nalan da vardir. Kadi-
nin evi, arsa-i kiyamete tesbih buyurulmu§tur; ve arsa-i kiyamet hakkinda
Kur'an-i Kerim'de soyle buyurulur: U» UjAj llJ ^ 1*1^. ja JUJ 1 & 'JijL* j
b.1 v j u-'jp L^i ^ j V LCtiU (Tana, 20/105-107) Ya'ni "Ey Resultim sa'na kiyamet
gununde'dag'larin nasil olacagim soruyorlar, de ki: "Rabb'im onlan bir parcala-
yi§ parcalar ki, arzi dondiirur birakir, sen o arzda inis, ve yoku§ goremezsin."
Kadinin ma'§uku car§af altmda gizlemesi, kadinin
telbis ve bahane cihetinden soz soylemesi. Zira "Inne
keydekiinne aziml"
Kadm, zanparasini saklayacak hicbir yer bula'madigindan, iizerine ken-
di biirundugii gar§afi orttii ve onu kadm kryafetine soktu ve zevci olan su-
fiye de telbis ve hile cihetinden de soz soyledi; zira Hak Teala ayet-i kerf-
mede kadinlar hakkinda "Ey kadmlar, sizin mekriniz azimdir" (Yusuf,
12/28) buyurur.
187. Qabuk kendi par$a/*tn.i onun iistiine orttii; erkegi kadm yaph ve kapiyi a$h.
188. Qar§af alh erkeh i$in riisva ve a$ikar<hr; oluk iizerinde deve a\bi pefc za-
hirdir.
Kadin garsafi altinda'erkek rezil ve belli bir haldedir; oluk iizerinde deve-
nin durmasi ne kadar nazar-i dikkati celb eder ve miinasebetsiz olursa, erkek
de gar§af altinda oyledir.
189. Sufi taaccubden, Ur Bu nedir; ben bunu hi$ cjormedim, bu kimdir?" dedi.
*#%&>
AHMED AVNl KONUK
190. "Sehrin a'uanmdan bir hanimdir; muhakkak ona mat ve ihhalden nasw
[188] v „ *
vardir,
"Behr", behrenin muhaffefidir, hisse ve nasib demektir. Ya'ni "§ehrimizin
e§rafindan bir hanimdir, mal ve ikbal sahibidir."
191. y>abcinci bir kimse bilmiyerek hemen i$eriye airmesin diye, kaptyi haya-
dim.
Ma'lumdur ki, yer odalannda oturan fakir aileler hava ve aydmhk almak
igin ekseriya sokak kapilanm a$ik bulundururlar; ba'zi fakir mahallelerinde
zamammizda da emsali goktur. SufTnin evi de bu kabilden imi§ ve sufT evine
geldigi vakit, kapiyi acjk bulup girer imi§. Bu hale binaen kadin kapinin ka-
pali olmasmm sebebini de fzaha mecbur olmu§ oluyor.
192. Sufi dedv. "Onun i$i nedir, ta ki §ukursiiz ve minnetsiz vjd edeuim?"
Ya'ni "Bu mu'teber ve zengin hanimin ne i§i varmi§ ki bize gelmi§; eger
bir hizmeti varsa, bana kar§i te§ekkiir etmesine ve minnet altinda kalmasina
hacet olmayarak onun o hizmetini ffa edeyim."
193. ^Dedi: *Onun meyli akrabahk ve ula§makliktir , iyi hanimdir, Dink bilir
hi kimdir?"
"Peyvestegf", ittisal ve ula§mak demektir ki, burada sihriyet murad olu-
nur.
194. ^Dsiedi ki, el alhndati kxzi gore, kiz da icsadujen mektebdedir."
"Zir dest", el altmdan ta'bfri, gizliden kinayedir. Ya'ni "Bu iyi hanim bi-
zim kizimizi gizlice gormek kin "gorucii" olarak gelmi§; kizimiz da tesadiifen
mektebe gitti, goremedi."
*$%&>
&^ MESNEVI-t §ERlF §ERHt / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
195. Jtem dedi hi: gereh un, yereh heveh olsun, onu can u dil ile gelin ede-
rim."
Ya'ni "Kiziniz ne halde olursa olsun makbuliimdur, onu candan ve gontil-
den kabul edip, gelin olarak ahnm."
196. "Ttir oglu vardu ki, §ehirde yoktur, giizel ve zekl ve cevik ve kdttbdir.
"Mekteb", masdar-i mimidir ve "mekteb-kun", vasf-i terkibf olup, "kitabet
edici" demektir. Hind niishalannda "Mekseb kiinist" suretindedir; ma'nasi,
"kesb edici" demektir. Ya'ni "Bu hammin bir oglu vardir ki, §ehirde nazfri
yoktur, guzeldir, zekidir ve hamaratar ve katibdir, yahud kesb edicidir.
197. Oaji dedi: nix fakiriz ve zayijtz ve nakisiz; hammin ailesi miin'am ve
muhiesemdir.
"Mun'am", ism-i mef til, in'am olunmus, ve "muhte§em", debdebeli ve kul
ve halayik sahibi. Ya'ni "Fakiriz ve emr-i taayyii§te zayif ve nakisiz; ham-
min ailesi ise, Hakk'm ni'metlerine mazhar olmus, ve kul ve halayik ve ihti-
§am sahibi bulunmu§lardir.
198. Dzdivacda kiijviyet sari olur; hir kavi tahtadan ve dijjer kapi fildisinden!
Halbuki izdivacda zevc ile zevce halen ve §erafeten birbirinin dengi olmak
§arttir. Kiifviyetsiz izdivac, bir kanadi tahtadan, diger kanadi fildismden ya-
pilmis, kapiya benzer ki, cjrkinligi ve miinasebetsizligi meydandadir.
199. VVihahda her ihi cift hiifiiv cjerekiir ve yohsa dar gelir, irtiyah halmaz.
irtiyah", ferahlanmak, rahat etmek demektir. Ya'ni "Nikahda kan koca,
halen ve s,erafeten birbirinin dengi olmak lazimdir; aksi halde onlann ya§a-
yi§lanna darlik ve gecimsizlik gelir, aralannda rahat ve huzur kalmaz." Za-
mammizda bu halin zahir misalleri pek coktur.
*#%&>
AHMED AVNl KONUK
.<**>
Kadinin, "0 cihaz kaydinda degildir; onun muradi setr ve salahdir"
demesi ve sufinin buna ba§i drtiilmus. olarak cevab vermesi
200. ^Dedi ki: "lien ona hoyle hir ozrii soyledim ve o, "Oiayir hen eshab isie-
yici degilim!" dedi.
Kadin sufiye cevaben dedi: "Ben bu hanima senin soyledigin fakirlik ve
kufuvsiizluk oziir ve bahanesini soyledim, o da bana dedi ki: "Hayir, ben ci-
haz ve para pul isteyici degilim!"
201. ur Biz mal&an ve alhndan kkmisiz ve doymnsuz, oiz avam aibi Kirs ve
cem'de degiliz. 1 ."
r^ JLiL; OlJo i_p=- JU- Ji j* 7-%^ J ^Ij C^-jXw- U -U*3
202. "IKzim maksaitnuz setrdir ve temizlik ve salahdir; muhakkak iki aiem-
de felah onunladir."
"Bizim maksadimiz mesture ve kalbi temiz ve salah sahibi bir kiz almaktir
ki, muhakkak diinyada ve ahirette felah ve necat kadin icin bu meziyet iledir."
203. Sufi vine fakirlik ozriinii soyledi ve aizli olmamak icin onu tekrar etii.
Sufi yine fakirlik ozriinu soyledi ki, bundan maksadi iffet ve namus cihe-
tinden kansimn fakirligine i§aret etti ve bu nukte gizli kalmamak icin onu ka-
nsina kar§i tekrar etti.
G £p s
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 • ~^&
204. DCadin dedi: wr Ben </e fefcrSr eimisim, cihdzsizligt mukarrer etmi§im."
Kadinm sufinin i§aretini anhyamayip kelami zahirine haml ederek dedi:
"Evet ben de bu fakirlik meselesini tekrar ettim ve cihazimiz olmadigini
kat'an soyledim."
205. Onun i'tikadi daijdan daka sabittir, zua ona yiiz fakrdan sikuh gelmez.
"§ukuh", hasmet ve buyiikliik ve mehabet ve san ve §evket; ve "§ikuh"
korku ma'nasinadir (Burhin ve Giyasu'l-Liigat) .
206. "O iiyor fei, murddim iffettir, sizden maksud olan sidk ve himmettir ."
"0 hanim diyor ki: "Benim muradim zenginlik degil, ancak iffettir; sizden
matlub ve maksud olan kizmizi bize vermek hususunda sidk ve himmettir."
Bir fahi§e kadimn §erik-i ciirmu muvacehesinde, setr-i ciirm icin sdyledigi bu
all sozlerin nazfrini zamammizda da ahlak du§kunlerinden dinlemekteyiz.
U>- j \-Xjj* -Xx*) ^j* _j Jji L» J Li j jL$j»- iyi- ^y& C~aS"
207. Sufi dedi: HZizim cihazimizi ve malimizi aordu ve asihar ve aizli olarak
aoruyor.
Hind nushalannda "Hiiveyda nihafa", ya'ni "Gizli degil, asjkar olarak go-
riiyor" demek olur. Bu beyt-i §enf dahi kadina ta'rizdir. Ya'ni "Bu kadin ye-
rine koydugun erkek, bizim cihazimiz olan iffetimizi ve mahmiz olan zevce-
mizin kiymetini gordii ve asjkar olarak da goruyor" ma'nasinadir.
(jJ j j- -^Lc OL^j jj^ <T ■ jj i^Lj f\l* ^3 s.<£\>-
208. ^^Dar hir ev, hir kisilik mahal ki, onda hir igne gizli kalmazl"
Sufi bu soziiyle hem kadina ve hem de car§af altmdaki erkege ta'nz et-
mektedir.
209. "Setri ve temizliqi ve ziihd ve salahi da, kabul-i nasihat hususunda o hiz-
den iyi hilir!"
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
Bu da car§af altindaki erkege ta'rizdir. Ya'ni "Bu sahte hanim, mestureli-
gin ve temizligin ve zlihd ve salahm bizde olmadigim, bizden daha iyi bilir."
Binaenaleyh ona bu yolda nasihat kabul ettirmege ihtiyag yoktur.
210. setr hallerini ve setrin arkasinx ve oniinii ve tastru ve kuyrugunu biz-
den daha iyi hilir."
Bu sozler dahi zii'l-vecheyndir. Bir vechi "0 mu'teber ve §erafetli hanim,
mestureligin ne oldugunu, tepeden tirnaga kadar bilir" demektir. Dfger vechi:
"Bu sahte hanim ki, senin zanparandir, seninle uryan mlinasebette bulundu-
gu cihetle, senin mestur olan cemf-i a'zani bizden daha iyi bilir," demek olur.
211. "0 zahiren cihazsizdir ve hadimsizdir; ve o salahdan ve setr den muhak-
kak alimdir."
Ya'ni "Bizim kizimizin cihazsiz ve hizmetcjsiz oldugu zahirdir, bunu isba-
ta hacet yoktur. Salaha ve mesturelige gelince, seninle miinasebette bulunan
bu gar§af altindaki erkek hanim bizim ailemizde salah ve mesturelik olup ol-
madigini alimdir; bu hallerimizi o pek yakindan bilir."
212. LMestureligin §erhi, hahadan $ari degildir, futiiu onun iizerine giindiiz gi-
bi aydinlikhr.
Binaenaleyh kizimizin mestureligini §erh ve tafsil etmek ve isbata kalk-
mak babasma taalluk eden bir mesele halinden cikrm§tir; ciinki o gar§af al-
tindaki hanima giindiiz gibi aydinliktir ve zahirdir.
Ma'lum olsun ki, suff kansmdan §iibhe etmi§ ve ansran evine gelip, zan-
parasiyla beraber basmi§ ve kansmin hilesini anladigi halde, vaki' olan mii-
kalemesinde onu fkaz igin iki vecihii cevablar vermekle iktifa edip rezaletini
meydana gikarmami§tir. Nitekim yukanda 180 numarali beyitte «-Jb u cJLJ
. . . jji ^x j>\ {j ["Fakat bu demde bilmemis, getiririm, ta ki her bir kulak bu
cingiragi isjtmesin"] demis. idi. Sufi bu tarz-i hareketi sure-i Nur'da olan
iyt.% LjJI j> *fS\ Lilp p ^T^iJi j il^-iiJ! '^x o! 'j^lJ ^jtfi oi (Nur, 24/19)
ya'ni "0 kimseler ki mu'minler arasinda fahi§e muntesjr olduguna hosjanir-
lar; onlara diinyada ve ahirette azab vardir" ayeM kenmesi hukmune tebean
<^X^
MESNEVI-1 §ERlF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
ihtiyar etti; ve 181 numarah beyitte de . . . £ii j^ ^W-j -^ *^s* l*^ j' ["Mu-
hikk sizden intikami azar azar dikk hastaligi gibi^ gizli geker"] deyip, onlann
emrini Hakk'a havale eyledi. Cenab-i Pfr bu hikayeden maksud ne oldugunu
beyanen buyururlar ki:
213. 1$u hihayeyi o sebeble soyledim, fa Ki asdsiz da va etmiyesin, $iinki kaha~
hat riisva oldu.
"Laf", hadden ziyade soz ve asilsiz da'va ve ogiinmek ma'nalanna gelir.
"Laf baffden", ogiinmekten kinayedir. Ya'ni, "Ey kendini medh eden miid-
dei-i kazib, kendini az 6v; zira nefsinin rezaleti benim dniimde zahir ve rus-
vay oldu."
214. By da'vada miistezad olan, muhakkak sana dahi ictihad ve i'tihad hu ol-
mustur.
Ey batmi, suffnin kansi gibi bozuk oldugu halde, iffet ve salah da'vasin-
da hadden ziyade soz soyleyen kimse, senin ictihadm ve i'tikadin dahi suff-
nin kansi gibi aybini lisan ile ortmek cihetine masruf olmu§tur.
Ma'lurn olsun ki, evliya-yi Hak herkesin rezalet-i batiniyyesini ke§fen go-
riirler ve rezaletlerini stiff gibi izhar etmeyip, onlan fkaz icin iki vecihli soz
soylerler. Fakir bu hali kendi nefsimde mursjdim Selanikli Mesnevfhan Meh-
med Es'ad Dede efendi (k.s.) hazretlerinden defaatle mu§ahede ettim. Hazret
benim ayiplanmi ya bir hikaye ile veyahud iki vecihli sozler ile anlatirlar idi.
215. Qiinki sen sufinin kansi gibi hain olmussun, hUeharlikta mekr tuzagim
a$missin.
Ya'ni, "Sen, suffnin-kansi gibi igi baska, di§^ baska olmu§sun ; ve icin ha-
in, dism dost goruniir. 'Hflekarhk emrinde lisaninla halki aldatmak tuzagim
kurmu§sun."
216. JLua her yiizil yiKanmamisian dolayi laf vurursun, utanirsin ve kendi
ZKuda'ndan decjil.
< ^% s
AHMED AVNt KONUK
Ya'ni kalblerinin yuzii sifat-i nefsaniyye kirlerinden yikanmamis, olan hal-
ka kai§i, kendini medh edip ma'rifet ve iffet ve husn-i ahlak da'vasmda bu-
lunursun ve aybin, onlann muvacehesinde meydana gikmaktan utamrsin.
Lisanla onlara hflekarane sozler soylersin, halbuki senin zahirine ve batmina
vakif olan Semf ve Basfr ve Alim olan Allah'indan utanmazsin, onu kendi
dolaplanndan gam zannedersin.
Hak Teala'mn kendisine Semi' ve Basir ve Alim
demesindeki garaz beyanindadir
217. Diak onun icin kendisine IZasir dedi ki, O'nun goriisu seni her dem kor-
kutucu ola.
Ya'ni Hakk'm zat-i ahadiyyesi bir sifatla mevsuf ve na't ile men'ut ve isim
ile miisemma olmaktan miinezzehdir. Zira sifatla mevsuf ve na't ile men'ut
ve isim ile mevsum olsa, ma'Ium olmak icab eder. Halbuki zat-i ahadiyyenin
higbir suretle idraki mumkin degildir. Onun igin hadis-i §erifde "Allah'in za-
tinda tefekkur etmeyiniz!" buyurulmustar. Sifat ve esma ancak uluhiyetinin
zahiri olan alem-i kevnde mevzu'-i bahs olabilir. Zira ala' ve niam-i ilahiyye
alem-i halkta zahirdir; onun igin hadfs-i §enfde "Allah'in alasinda ve ni'met-
lerinde tefekkur ediniz!" buyurulmu§tur. Binaenaleyh Hak, mertebe-i vahde-
tinde uluhiyetle muttasiftir; ve uluhiyet ile muttasif olunca, onun zimnindaki
Hayat ve Ilim ve Semi' ve Basar ve trade ve Kudret gibi sifatlar ile de mutta-
sif olur. Bunun igin Hak Teala alem-i kevnde zahir olan kullanna inzal bu-
yurdugu kelam-i §erifinde onlan korkutmak igin \ JS ^ { \j^- *«U oir *;i (Isra,
17/30) ya'ni "0 kullanndandan haberdardir ve gorucudiir" buyurulmu§tur.
218. Diak onun vein kendisine Semi dedi, ia ki sent sb'zden dudagim bugla-
yasm.
*$%&>
Ppr^ MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Nitekim Kur'an-i Kenm'de pj*i\ £~~Jiy>j (Bakara, 2/137) ["0 isjtendir, bi-
lendir"] buyurulur.
*-> j js c£.il~i ^^ij-LJ Ij ^Ac \j $y~ Jp- CAS 0l ^ jl
219. Diak onun i$in he-ndisine S^llm dedi ki, id ki sen korkudan hir fesad iii-
sunmeyesin!
220. I^unlar Diuciu iizerine ism-i alem degildir; zua zencinin dahi "DCafur"
[218] j .
aax vardu.
Yukanda isim, sifatin zahiridir demis, idik, binaenaleyh isimler sifatlardan
mu§tak olur; ve ism-i alemlerde ise ma'na-yi vasff yoktur. Nitekim zenci bir
kolenin rengi kapkara oldugu halde, ona ism-i alem olarak "Kafur" derier.
Halbuki "Kafur" denilen madde beyazdir ve zencide ise beyazlik sifati yok-
tur. t§te Hakk'm Basir ve Semi' ve Alfm gibi isimleri, ma'na-yi vasfiyi haiz
olduklanndan bittabi' ism-i alem degildirler. ism-i alemlerde ma'na-yi vasff
olmadiginin her an misalleri goziimuz ontindedir. Mesela bir kimseyi "Semfh"
diye cagmnz. Halbuki onda semahat sifati yoktur, bil'akis bahfldir. Sairleri de
bu misallere kiyas olunsun.
j»JL* ^Jj\ cAp Jli* ^ v;Ji oUsjl j C^AicJ^ *-J
221. Dsim mii$iakhr ve. evs&f kadimdir, illei-i ula misali sakvn degildir.
Hakk'm ismi sifatlardan mu§taktrr ve O'nun vasiflan zat-i uluhiyyeti gibi
kadfmdir. Mesela Halikiyet sifati kadimdir ve bu sifat Halik ismini icab eder ve
mahluk ise bu ismin mazhandir. Binaenaleyh isimlerin sebeb ve illetleri sifat-
lardir ve mezahirin zuhurunun sebebleri ve illetleri de isimlerdir; fakat bizim
soyledigimiz bu sebeb ve illet, hiikemanm "illet-i ula" nazariyyesi gibi sakfm
ve yanhs, degildir. Zira hiikemamn hiikmu, istidlali ve nazandir ve bizim so-
ziimuz ilm-i tecellfdir. Hiikema "Illet-i ula, akl-i evveldir ve illetlerin illeti
Hak'dir" derier. Bunlann bu soziinden alemin Hak'la olan munasebeti illet ve
maluliyyet cihetinden olmak ve alemin zuhuru zatinin iktizasindan olup,
Hakk'm iradesiyle olmamaklazim gelir; ve Hak, alemin halkina mecbur olmak
iktiza eder. Bu ise yanhs, ve batildir. Halbuki ilm-i tecellfde de illet ve ma'Iuliy-
yet vardir, fakat hiikemanm dedigi gibi degildir; o da budur ki: "Muhakkak il-
let, kendisinin illeti olan ma'lulun illeti olur." §6yle ki "illet," zat-i ahadiyye-
c^P?
AHMED AVNl KONUK
dir. "Ma'lul," ademde sabit olan "§ey"dir. Zfra ademde sabit olan §eyin fcadi-
ni mucib olan Hakk'in viicududur ve bu ademde sabit olan §eyin icadinda il-
let viicud-i Hak'dir ve sabit olan §ey ise ma'luldur. Ve illetin kendi ma'lulii icin
ma'lul olmasina gelince, o da bu vech ile olur. Ma'dum olan a'yan-i sabite ki,
illet olan zan ahadiyyenin ma'luludiir. tsti'dad ve kabiliyetleriyle ilm-i ilahfde
subutlan halinde illet olan zat-i ahadiyyeden, kendilerinin fcadim taleb eder-
ler; zfra "ma'lul" olan a'yan-i sabitenin talebleri olmasa idi, onlann "illet"i olan
zat-i ahadiyye, onlan icad etmez idi; ve zat-i ahadiyye olmasa idi, onun ma'lu-
lii olan a'yan-i sabite dahi mevcud olmaz idi. Binaenaleyh mucid olan Hak,
mevcudun icadinda illet oldugu gibi, Hakk'in icadatina illet dahi, a'yan-i sabi-
tenin kendi isti'dadlanyla Hak iizerine hiikm edip, fcadi ondan taleb etmesi ve
Hakk'in dahi onlann zuhurunu irade buyurmasidir. §u halde "illet," illet ol-
makla beraber, kendi "ma'lul"unun dahi ma'lulii olur. Ve kezalik ma'lul dahi,
ma'lul olmakla beraber, kendi illetinin illeti olur; ta'bir-i diger ile zat-i ahadiy-
ye hem "illet" ve hem de "ma'lul" oldugu gibi, a'yan-i sabite dahi hem ma'lul
ve hem de illet olur. Bu ilm-i tecellf, beyt-i §enfde beyan buyuruldugu vech i-
le, isimlerin sifatlardan mu§tak ve sifatlann dahi kadfm olmasi esasma miiste-
niddir. Hind niishalannda birinci misra' £■& J»i^j\ j c~~ ti* ^i suretindedir.
Ma'nasi "Isim, evsaf-i kadimden mu§taktir" demek olur. Bu babdaki tafsilat ve
misSl-i kevnf ile fzahat, fakir tarafindan Fususu'l-Hikem'de yazilan §erhde
Fass-i tlyasi'de miindericdir.
Lsi? \y\jjj^a *-«Lj \j £ \jo j yds j wA-ilj jP^^-3 <> j j
222. Ue yoksa ieshar ve- tarvz ve delta olur, satjir vein i§iiici, korler icin ziya.
"Teshar", tef al ve anber vezninde "suhur"dan mu§taktir, bir adami istih-
za etmek ma'nasinadir. "Tanz", ta'n etmek. "Deha"mn birkac ma'nasi var-
dir, burada ciir'et demektir.. Ya'ni eger Hak, evsaf-i kadime ile mevsuf olma-
sa ve isimler dahi sifatlardan mus, tak bulunmasa, zenciye "Kafur" demek ka-
Minden alay ve istihza olur veyahud cahil bir kimseyi ta'n icin "allame" de-
mek kabilinden olur ve Hakk'a kar§i ciir'et ve cesaret olur. Ve keza sagirda
sem'iyyet sifati yok iken isjtici ve korlerde goriiciiluk sifati olmadigi halde,
ehl-i ziya, ya'ni gozleri aydin demek olur.
223. ijanua utanici nam vakihin alemi olur, yahud firkin zenciye sahthin adi
G 3« 3
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Hakk'in isimleri, evsaf-i kadimesinden mu§tak olmasa, hayasiz bir kim-
seye, "Utamci" ism-i alemi verilmis, olur; veyahud girkin, kara yiizlii bir zen-
ciye "Guzel" ism-i alemi konulmus, olur.
224. ~%eni dogmu§ $ocufla "Diaci" lakahim, ydhud neseb vein Qazi lakabini ko-
yarsm.
Bunlar da sifatsiz isimlerdir ki, hakikat degildir; belki kevn-i lahik alaka-
siyla mecazdir, ya'ni atfde gocugun buyiiyup-, "haci" olmasmi temenmdir; ve
keza bu gocugun babasi "gazi" idi, babasinm sifatina ittibaen, ona da "gazi"
diyelim gibi bir mutalaadan dolayi "Gazi" ismi veriliyor. Hak Siibhanehu ve
Teala hazretlerinin "esma-i husna"smdan higbirisi boyle degildir.
225. 6cjer memduh hakkinda h\x lakablan soyleseler, o sifaia malik olmaiikca
sahih olmaz.
Ya'ni bu "Haci" ve "Gazi" lakablan, hacca gidip gocuk haci olmadikga ve
muharebeye gidip gazi olmadikga sahih ve hakfkat olmaz; ancak kevn-i la-
hik alakasiyla mecaz olur.
jjilJaJl JjjSj l*S- J>- jJl dj^r b d\ 3ji <jyb j jk-J
226. O istinza ve ia n veyahud dinun olur; Utah zalimlerin dedigi §eyden mti-
kaddestir.
Hakk'in isimlerini bu kabilden bilmek istihza ve ta'n veyahud delilik olur.
Hak Siibhanehu ve Teala hazretleri zalimlerin dedikleri §eyden pak ve mu-
kaddestir.
227. xr Ben visdlden evvel seni hilirdim ki, iyi y&zliisun ve fakat fend ahlak-
lisin!"
Bu beyt-i §erifde polisten baga kagip, ma'§ukasim bulan a§ikin kissasma
riicu' olunur; ve ortun ma'sukasi, kendisine hitaben der ki: "Ben senin bana
burada vuslatindan ewel iyi yiizlu, ya'ni §eklen yaki§ikli ve fakat ahlaken
ve sfreten fena oldugunu bilirdim."
<^*g>
AHMED AVNl KONUK
228. n< ~Ben mulakattan evvel sent bilirdim hi inaddan sek&vette sabitsin."
"Ben seninle vaki' olan mulakattan ewel, senin hazz-i nefsine muanni-
dane bir surette mail ve §ekavette sabit oldugunu bilirdim."
cr-*-^ <*^ £\ J J J ty u^'- 3 Jr** J- 5 -V*^ £j~" p-* *" ^J^"
229. nr Uaktaki hizd goz amende olur, ejer onu az gorsem de, onu o dertten bi-
lirim."
"Ame§", goz kapaklanni kipkirmizi eden tarahon hastaligidir; goziin kuv-
vetini kesr eder. Bu beyitte sarihlerin ihtilaflan vardir, fakat fakirin anladigi
budur: "Ame§ denilen marazda goz kirmizi olur. Eger ben o gozii az gorrmis.
olsam bile, onu ya'ni o goziin halini, o hastaliktan bilirim." Ya'ni ben senin
kalb goziinde §ehvet hastaligi oldugunu, evvelce bana gondermis oldugun
mekrublardan gordum. Her ne kadar onu fiilen gormeyip az, ya'ni tarik-i is-
tidlal ile gdrdiim ise de, senin gorii§unun halini o marazdan bilirim, demek
olur. Vallahu a'lem!
OL**l> f jl-u iJ^j ol*S" y OL-i ^ is^ 6 j. ^y? \j* y
230. "tSen beni tpbansiz kuzu gibi gordiin, sen bekpm olmadtgint zanndtin."
"Sen beni bu bagda gobansiz bir kuzu gibi goriip, benim bekgim ve mu-
hafizim olmadigim zannederek uzerime kurt gibi saldirdin."
231. J4§tklar ondan dolayi deriten inlediler ki, nazari mahal olmauan yere siir-
mii§lerdir.
Ya'ni, mezahir-i kevniyyede zahir olan giizellikler, hiisn-i mutlak sahibi
olan Hakk'indir. Bu giizelliklere a§ik olanlar nazarlanni, o mazharm "ayn"ma
diktikleri igin, bu nazarlar mahalline dikilmi§ olmaz. l§te o mecazf as,iklar, fa-
nf olan o mezahiri gaib ettikleri vakit, bu yanhs, nazarlan sebebiyle dertten in-
lediler ve agladilar.
\j i j^ 01 Ail <u~Jb OlSCij \j j^Js* ji JJl Ax^Jb OL-i ^
232. ahuyu gobansiz bilmi§lerdk, o esiri bedava bilmi$lerdir.
C £P?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Zaby", ahu; "Seby", esir demektir; burada husn-i mukayyedden kinaye-
dir. Ya'ni, "0 mecazi a§iklar, sahra-yi hiisnde gezen ve ahular mesabesinde
olan mazhar-i cemili sahibsiz ve gobansiz bilmisterdir ve o husn-i mukayye-
di bedava ve kiymetsiz bilmi§lerdir."
233. iS/Lktbet "Oiaris henim, heyhude nazar eimel" diye gamzeden ciger iizeri-
nc ok geldi.
"Akibet o husn-i mukayyedin sahibi ve harisi benim; o mazhann aynina,
beyhude nazar etme!" diye hiisn-i mutlak sahibi olan Hakk'in gamzesinden
o a§ik-i mecazfnin cigeri uzerine kahir ve gayret oku geldi."
Nefehatii'l-Uns'de evliyaullahin birinden menkuldiir ki: "Bir giin goziim
bir sahib-i cemal kimseye ilisti, dikkatle bakttm; onu miiteakib yanimdan sir-
tjna bircok kebe yuklenmis, bir adam gecjyordu. kebelerden birisinin ucu
goziimun icjne dokundu, dyle bir aci peyda oldu ki, gdzum cikti zannettim.
Sirnma nida olundu ki: "Bir nazara bir tokat! Eger sen nazanni ziyade eder-
sen, biz de tokati artinnz!"
234. wr Ben ne vakit kuzudan a§agiyim ve oglaktan a$acjiyim ki, henim kuyru-
gumdan haris olmasin!"
"Berre", kuzu; "biizgale", keci yavrusu, oglak.
235. ^''Bir hek$im vardir ki, miilk ona layikhr, henim uzerime esen riizgan o hilir!
"Benim gizlide ve asjkarede bir bekgim vardir ki, bilciimle e§yanin malik-i
hakikfsi olan Hak Teala hazretleridir ki, miilk O'na layiktir. Nitekim ayet-i ke-
nmede j>pj oijllji jL aU j (Maide, 5/17) ya'ni "Goklerin ve yerin miilkii
Allah'indir" buyurulur. Ve bilciimle tasarrufat yerde ve goklerde O'nundur.
Binaenaleyh benim uzerime esen tecelli riizgarlanni bilir."
236. "O ruztj&r soguk mudur, yahud sicak midu bilici gafil degildir, gaib de-
gildir ey sakim!"
"Benim uzerime esen tecelli riizgarlan celali midir ve kahri midir, yahud
cemali ve latif midir? miibalaga ile bilici olan Hak Teala hazretleri onlan bil-
c^P?
AHMED AVNl KONUK
mekten gafil degildir. 1^ Q> jr j^ iLi j (Mucadele, 58/6) ["Ve Allah her §e-
ye §ahiddir"] ayet-i kerfmesi mucibince gaib degildir, hazirdir, ey fikri sakirn
olankimse!"
237. *§ekvani olan nefis Uiak'dan sagir ve kardiir; ben senin korliigunii uzak-
tan kalb ile gardum."
§ehvanf olan nefis, ya'ni kendisinde hayvanhk sifati galib olan kimse,
hak sozleri isjtmekten sagirdir ve Hakk'i gormekten kordiir. Ben seninle mu-
lakatdan mukaddem, bana gonderdigin mektublardaki sozlerden senin korlii-
gunii uzaktan kalb ile ve basar-i basfretle goriiyor idim."
gat &$ J J*^ j f^ «^j4 & g& f 'V'j^ <^j ^^ * i ~ i **
238. "Ondan dolayi sent sekt2 yd htp sormadim, zlra sent cehiUen ve egri biig-
riilukten dolu gordiim."
"Senin nefsani ve hayvani oldugunu bildigimden dolayi seni sekiz yil hig
arayip sormadim, yazdigin mektublanna cevab vermedim, ciinki senin kalbi-
ni cehilden ve egri bugriilukten dolmus. gordiim. "
239. "!7ia/Wu huUianda olan o kimseyi, sen nasilsin, o ni$in ma'kusdur diye
ne soramm!'
"Tabiat-i hayvaniyye kiilhani icjnde ya§ayan kimseyi, sen nasilsin diye
kendisine hitaben ve yahud o ne haldedir ve nicin o boyle tabiat kuyusuna ba§
a§agi dusmu§tur diye ba§kalanndan nigin sorayim, zira senin halin bellidir."
^Lo- Cij>r (Jj2> J (j 3 *" < - } ^?" ^ J^*
MisaM diinya kiilhan gibidir ve takva hamam gibidir
240. ^iinyamn $ehveti kiilhan misalidir hi, lakva hamami ondan aydtnhkiir.
csep^
MESNEVI-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"§ehvet", bilcumle huzuzat-i nefsaniyye ve ezvak-i maddiyye-i diinye-
viyyedir. Feridun ibn Ahmed Sipehsalar hazretleri menakibmda buyurur ki:
"Takvanin zahiri Hak Teala'dan havf sebebiyle maasiden perhiz etmekten
ibaret oldugundan **ijZ}\ <->w JJ*»i»*. tjyd\ ya'ni "Takva adab-i§eriatin muhafa-
zasidir" denilmistir. Ve takva, kendisinde huzuzat-i nefs oldugu igin, Hak (cel-
Ie ve ala) hazretlerinin haram ettigi §eylerden perhfz etmekten ibaret oldugu-
na nazaran ir *Ji &jk>- 6; ^yJi ya'ni "Takva, huzuz-i nefsin terkidir" denil-
mistir. Ve takva, husul-i kemale mani' olan her §eyden imtina' olduguna gd-
re ■ > i jp aW j> iij*s u jr ^j^\ ya'ni "Takva seni Hak Teala'dan teb'id eden
§eylerin kaffesinden ictinabdir" denilmi§tir: Ta ki mukteza-yi siiluk ve vusul
olan §ey o kimseye hasil olsun. Takvada zikr olunan bu makam, salik-i miit-
takfnin ibtida-yi makamidir. Zira takvanin makam-i a'lasi, nazan masivallah-
dan bilkulliye kat' edip, gayr ile me§guliyeti kendine haram-i mahz bilmektir.
Nitekim Ca'fer-i Sadik (r.a.) buyurmu§tur: JU; 4Ji ^y, iui elk j ^ V 01 ^^Ji
Ya'ni "Takva, kalbinde Hak Teala hazretlerinden gayri bir §ey gormemendir."
Ve §eyh Nasrabadi buyurur ki: J\*i *ii\ ^ j- \* ^xj&sja d\ <_s jU\ ya'ni "Takva,
abdin Allah Teala hazretlerinin gayrinden ittikasidir."
24 1 . jfakat miittaki kismi bu kulhanlan safiu, zira ki hamam i$indedir ve te~
mizliktedir.
Ya'ni, takva sahibi, diinya kiilhanindan safdir, gunki o takva hamami igin-
de §ehevat ve huzuzat-i nefsaniyye kirlerinden yikanip, temizlenmektedir.
d)b ajU^ OijS' <J^ j& d\^S Ctfj** t*-^-* W^
242. JZenainler hamamctlara ate§ etmekten iolayi tezek gekicilerdir.
Ma'lumdur ki, zenginlik insanlar tarafindan alelumum huzuzat-i nefsa-
niyyenin kemali ile icrasi maksadma miisteniden arzu olunur. Bunun istisna-
si da bulunur ise de kaiije degildir. Mesela bir kimse fukaraya muavenet ve
muhtaglann imdadina yetismek ve kendisi ancak zaruret mikdan intifa' et-
mek niyeti ile zenginlik isteyebilir; fakat bu niyette bulunan gayet nadirdir.
Ve ^JUJi jrjs Jiii p6 ya'ni "Mai, salih adam igin ne giizeldir!" hadfs-i §erffi,
bu gibi nadir olan suleha hakkindadir. Bunlara "agniya-yi sakirin" dahi der-
ler ki, indallahda mertebeleri buyiiktiir. Fakat bunlar da ehl-i takvadan
ma'dud olduklan cihetle, beyt-i §erifde beyan buyurulan zenginlerden harig
GvgpjD
AHMED AVNt KONUK
kahrlar. Ya'ni, "Diinya kiilhandir ve takva hamamdir ve zenginler ise, takva
hamamini kizdirmak igin tezek ta§iyan kiilhancilar mesabesindedir." Ya'ni
ehl-i takva, zenginleri, §ehvet-i.nefsaniyye kesbinde gorurler ve o §ehvetin
hayali kalblerine gelir, onu yakarlar ve ondan ihtiraz ederler; onlann iginde
temizlendikleri takva hamami ziyade krzismis, olur.
\y Lj *£ <u\aJ> SjJ \j ^ »i-Vi U^y ^^ J^
243. Diamam sicak ve azihli olmak i$in Diudd onlara hirs koymustar.
Ehl-i takvanm, iginde temizlendikleri takva hamami sicak olmak ve tana-
ret levazimi tamam olmak igin, Hak Teala o hamam kulhanina giibre ta§iyi-
ci olan zenginlere hirs §ehveti[ni] onlann iizerine havale etmistir.
jb aAsJ* oT J^ \j dy A J Ci\j **\ȣ ji j iSjp ^>y o>) ^S
244. Uti kiilham terk et ve hamama stir ve killhamn terkini o hamamin aym hill
"Bu §ehvet-i nefsani kulhanim terk et ve himmetini takva hamami tarafi-
na sur ve §ehvet kiilhaninin terkini, o takva hamaminin aym bill" Ya'ni §eh-
vet-i nefsanfyi terk etmek, takvanm aynidir.
C~«w« jU- j c— -jjUs *£ \jj y> ^ — oU- dy>r jl O-JjJ ji <o y*
245. Dier kirn kiilhandadu, o hadim gibidir; o kimseye sdhirdir ve hdzimdir.
§ehvet-i diinya iginde olan her bir kimse, o §ehvete sabr eden ve hazm ve
ihtiyat eden kimse, hizmetgi gibidir.
j* (j^ij & ji ^ «^-* * j 1 i_sW" ■***• f ^ j^ *& y
246. Dier kim hi hamama aitti, onun aldmeti, onun aiizel yanagi iizerinde zd-
hirdir.
"Sima", yiizdeki alamet ve nisan ve kirmizi renk ma'nasinadir. Ya'ni
"Takva hamami iginde yikananlann yiizlerinde alamet-i taharet vardir." Ni-
tekim ayet-i kerimede /^itt }\& '^j J °^> W- (Fetih, 48/29) ya'ni "Onla-
nn yiizlerinde, secdeler eserihden onlann alameti vardir" buyurulur.
jLp jl j Ol^o jl j ^U jl jlS^Tu^ jJ lyUy
247. DCulhana mensub olanlann simasi da, libasdan ve dumandan ve tozdan
asikdrdir.
*&$&>
MESNEVM SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^
"Kulhana mensub olanlar"dan murad, ehl-i diinyadir ki, onlar ahval-i ah
reti diisunmek istemezler, huzuzat-i diinyeviyyeye can verirler. "Libas"da
murad, onlann zahirf susleridir; ve "duman"dan murad, iglerinde kaynaya
§ehvet kazanmin dumanlan olan sozleri ve kelam-i zahirfleridir. Nitekim ayet
kerimede S^ j^ J °^p j (Muhammed, 47/30) ["Sen onlari konusma tar2
lanndan tanirsin"] buyurulur. Ve "toz"dan murad, onlann ef alidir. Ya'ni "Ehl
diinyanin alameti de zahirdir. Onlar elbise-i muzeyyenelerinden ve sozlerinde
ve fiillerinden belli olurlar." Nitekim ayet-i kerimede J^U-* o^jt«J» *SJ^ (Rah
man, 55/41) ya'ni "Mucrimler alametleriyle taninir" buyurulur^
248. Gcjer onun yuzunu cjoreme.zse.Ti, onun kokusunu at; koku her hor icin as
geldi.
- "Koku"dan murad, ahlaktir. Ya'ni "Eger sen o diinya ehlinin vech-i bati-
nisini goremiyor isen, insanin batimmn aynasi olan ahlakina bak; zfra ehl-i
diinya, yalanci, menfaatperest ve cem'-i mala haris olur."
^ j\j OU* y Jl~>^ ji ch^J* J* J J* Ji <^J^ £
249. Gger koku luimaz isen, onu soze gelir, yeni sozden eski razx hit!
"Eger sen ehl-i dunyadan herhangi birinin ahval ve ahlakina vakif degil
isen, onu soze getir; o soylesin, sen dinle, onun yeni sozlerinden, batininda-
ki eski sirnni bill" Zira herkes sozunde kendi batimmn ahvalini izhar eder. Ne
kadar setr ederse etsin, mutlaka soziinden mahiyyet-i asliyyesi anla§ihr.
' <—-*> u r^jt £j~ <L* O— vj ^^j^i <^-j>-Lms ^Jjj -UjSxj
crt
250. Dmai kulhana mensub olan alhn sahibi, Sftksama kadar yirmi kiife pts-
lik lasidim!" der.
Ya'ni o soze getirdigin ehl-i diinya sana, kalbinin meyil ve alakasindan
bahse basjayip, "Bugun ak§ama kadar yirmi kese akce kazandim!" der ki, bu
soz bir kiilhancinin: "Ben bugiin kiilham kizrtirmak igin ak§ama kadar yirmi
kiife tezek ta§idim!" demesinin naziridir. "Selle", sepet ve kiife demektir.
"Cirk", giibre ve pislik ve kir pas ma'nasinadir.
251. Senin hirsin cihanda ales gibidir, her zehanesi uiiz aaiz apnis.
o^s^
AHMED AVNl KONUK
"Zebane", ate§ alevinin ucu demektir. Ya'ni, "Ey ehl-i dtinya, senin hir-
sin dunyada ate§ gibidir; o atesm alevinin her ucu, yuz agiz acmis, muzahre-
fat-i diinyeviyyeyi yutmak ister."
^— "-^ij) Cj$ V 1 d J*r **r/ c~~i^ U jf ^ y? jj j>\ J^ J~l
252. Slkil indinde hn alhn, gubre gibi nakosiur; gerti giihre gibi alexin ziyasidtr.
Ya'ni "Gixbre ve tezek hamami kizdirmak icm lazim olan bir maddedir. Her
ne kadar tezegin boyle bir hizmeti olur ise de, yine kendisi ve kokusu naho§-
tur. Ehl-i diinyanin ragbet ettigi altin dahi her ne kadar diinyayi ma'mur
edip, gozler kama§tmci tezyfnat vucuda getiren bir madde ise de, akl-i kamil
indinde gubre gibi naho§tur; ve alem-i batinda kokusu fenadir." kokuyu
ruhaniyeti kuvvetli olanlar duyup istikrah ederler.
253. Hlir gunes ki aiesten dem vurur, raid) gubreyi atesin laytki eder.
"Giines/'den murad, insan-i kamildir. "^irk-i ter" ya'ni "ratib giibre"den
murad, zahir akin ve mal, "ate§"ten murad, ate§-i takvadir. Ya'ni "lnsan-i
kamil ki, ate§-i takvadan dem vurur, lslak tezek mesabesinde olan zahirf al-
tini ve mail ate§4 takvaya layik eder."
jjt> Jw? J^il ijtj*- Oyj \j jj *_f p-* *j <L&~" jTwUsf
254. 0iine§ o ta$i da alhn dti, ia ki htrs kulhamna yuz §erer diise.
Ya'ni "tnsan-i kamil o tas, ve cemad olan cismi de altina, ya'ni altin gibi
kiymetdar olan riiha tebdil eder; nihayet hirs kiilhanina takva atesmden yiiz
kivilcim du§er, ya'ni hirsi yakan"
255. kimse ki der: "Mal cem etmisim!" O^edir? ^a'ni "^u kadar gubre
aotiirmiisum!"
§ehvet-i diinya kulhaninda olan kimse soze geldigi vakit: "Bu kadar mal
kazandim ve topladim!" der. Bu ne demektir? Bu soz hakikatte "Bu kadar pis-
lik ta§idim!" demek olur.
256. rDu soz gerd ki, riisvaylik arhriadir, kiilhancdar arasmda fahrlar vardir.
G^^t,
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
Ehl-i dunyanin: "Bugiin su kadar para kazandrm!" demesi hakikatte rtis-
vayhk ve kepazeligi ziyadelestirir; fakat ne yapalim ki bu kiilhancilar arasin-
da bu nevi' iftihariar vardir."
257. "Bger sen cjeceye kadar alh kiife qektin ise, ben zahmetsiz yirmi kiife $ek-
timl"
Ya'ni kiilhancilar arasinda muftehirane sozler cinsinden olmak iizere biri-
si digerine: "Eger sen geceye kadar alti kiife -gubre ta§idm ise, ben senden da-
ha fazla olarak yirmi kiife ta§idim, hem de nig zahmet gekmedim ve yorul-
madim!" der. "Kereb", bf-aram olmak ve gamnak olmak ma'nasinadir {Ken-
zii'l-Lugat).
258. kimse ki kiilhanda dogru ve lemizlifli cjormedi, misk kokusu onun uze-
rine bir renc olarak zakir cjelir.
Ya'ni bir kimseye ah§tigi fena bir §ey, iyi gelir ve hakikatte iyiyi gorse, on-
dan zahmet ve elem geker.
C^
debbagm kissasidir ki, misk satanlann car§ismda itr ve
misk kokusundan bi-hu§ ve hasta oldu
259. fcirisi aitarlar $arsisina eristicji vakit, bi-hus olarak diistii ve iki kat oldu.
260. Diakim olan atiarlardan ona ihr kokusu $arvh, akibei onun bast dondii,
yer iizerine diistii.
<^g>
AHMED AVNl KONUK
"Rad" kelimesinin dort ma'nasi vardir. "Kerfm" ve "suca"' ve "hakim" ve
"soz soyleyici". Burada hakim ma'nasi munasibdir; zira itnyat tertib ve icadi
emr-i hikmettendir.
jif 9J ou ja;i jjj ^j j^. j ^&y j\>j* j^~*>
261. aiinun yansinda yol ortasmda les gibi bi-haber olarak duslii.
debbag, misk kokusundan bayilip herkesin gelip gectigi yol iizerinde yi-
kildi ve bir olii gibi havassi muattal oldu.
OUT Ot»ji jf Jj>- N Olf.d**- O.Uj oT<jjj^ jU .ul ^-js-
262. zamaii W/ttn hepi "la havle" cleyici, dermdn ectici olarak onun iizcri-
ne tonlandi.
Debbagin baygin bir halde dii§rugunu goren halkin ciimlesi "La havle ve
la kuvvete ilia billah" ["Guc. ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur"] diyerek
onun tedavisine ko§tular.
263. Urisi avucunu onun kalbi uzerine siirdu ve o aujeri onun uzerine gul
suyundan sack.
264. bilmezdi ki, ona o vakxa, otlakia fil suyundan geUi.
"Mertea", otlak ve otlayacak mahal (Veil Muhammed Ekberabadi). Ve
§eyh Muhammed Efdal buyurmustar ki: "Mertea", otlamak ma'nasmadir ve
burada mecaz tarikiyle "pazar" murad olunur. Ya'ni "0 debbagin yuziine gul
suyu doken kimse bu bayilmak vak'asimn o debbaga gul suyundan hasil ol-
dugunubilmedi."
265. Urisi onun elini ve ha§ini ogilu; ve o Higeri ya§ samanli $amur getirdi.
"Kehgil", "kah"in muhaffefi olan "keh" ile "gil"den murekkebdir, saman
kanstinlrms, camur demektir. Ya'ni "Halk, baygin bir halde olan debbagin ba-
sma ii§tuler; kimi onun elini ve basmi ogu§ tururdu ve kimi lslak samanli ca-
mur getirip basma koyardi." Tabiatinde son derece burudet galib olanlara
Cg^g>
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
boyle samanli gamur koymak suretiyle baygmligi izale edilmek, tababet-i ati-
kada mu'tad olundugu anla§ihyor.
266. O tirist fcuhtiru. ve udu ve §eheri birbirine hath; ve o dweri onun Iwdsin-
dan eksiliti.
Toplanan halktan birisi de buhuru ve 6d agacim ve §ekeri birbirine kansti-
np tiitsii verdi ve dumanini burnuna getirdi; ve bir ba§kasi da onun elbisesin-
den ba'zilanni viicudunda hiffet peyda olmak iizere soymak suretiyle eksiltti.
267. Ue o dicjeri onun nahzint hi, acaba nasil ahyor; ve o dweri onun aazindan
hohu ahyor.
Birinci misra'da mahzuf vardir. u Ta", taacciib icmdir. *£ «*£ j~±j /> oij
M*- ^ ^y? i* ya'ni "Ve o dfgeri acaba nasil atiyor diye onun nabzini tutmu§"
takdirindedir.
Hind niishalannda bu beyt-i §erff su surette miindericdir: *af j~±> $*> oij
•***■ <s d J*r j 1 J** L " >^ ^ J 1 Ya'ni "Ve o digeri onun nabzini tutup, aca-
ba onun nabzi nasil atiyor diye akil cihetinden muntazir ve miitefekkir bir
halde" demek olur.
268. i^Acaba §arab mi icmi§tir, yahud esrar ve ajyon mu yemi§tir; halh onun bi-
hu§lucjundan adz haldilar.
Birinci misra' yukanki beytin ikinci misra'imn maba'didir. Ya'ni "Birisi
"Acaba sarab mi igmi§tir, yoksa esrar mi icmi§tir, yahud afyon mu yemi§tir?"
diye onun agzini kokluyor idi; velhasil halk onun bayginliginm sebebini bir
tiirlii anhyamadilar ve aciz kaldilar."
269. ^oyle olunca, "{Jalan orada hardb bir halde- du$mu$tiir", diye acele ahra-
basina haber goiiirduler.
c^JJs o~ola! ^L jS JJ* <o$- L c^iS~ f ^j**A Oj^- aS* Job j: ^S
270. \Kimse bilmiyor hi, ni$in masru oldu, yahud ne oldu hi lecjeni damdan
dii§tii.
I
AHMED AVNI KONUK
"Sar"', lugatte bas, asagi du§mek ve "masru"', ba§ a§agi du§mu§ demek-
tir. Ve "ta§t ez bam uftaden", ya'ni "legen damdan du§mek", riisvaylik ve
harabliktan kinayedir.
271. Omm irt, giirpiiz ve alim bir biraderi var idi, cabuk ve hararetle geldi.
"Gurpiiz", ifrat ile zeki ve mekkar ve muhfl ma f nasinadir. Ya'ni "Baygin
olan debbagin iri ve fart-i zeka sahibi ve alim bir kadesj var idi, aldigi haber
iizerine, hemen hararetle ko§up geldi."
272. ~$eninde biraz kopek pislicji oldugu halde, halki yardi, kanin ile geldi,
"Hanin", ah u nale ma'nasinadir.
cr J^ d>J" Iji J\> s-r- ^J*r ^~*r j f b lT* J^j a* ^
273. ^Dedi ki: Wr Ben. onun marazini biliyorum, nedendir, sebebi bildicjin vahii,
ilac yapmak cl§ikardir."
Ya'ni, "Bir hastamn evvelen marazini te§his etmek lazimdtr; hastalik an-
lasrimadan korii koriine ilac. yapmak dogru degildir. Ben onun hastahginin
neden ileri geldigini biliyorum; hastaligm sebebi belli oldugu vakit, tedavfsi
kolay ve ilaci da zahir olur."
274. Sebeb malum olmadigi vakit, marazm ilaci mu$kil<lir ve onda yiiz ihtimdl
vardu.
275. Uaktaki sebebi bildin, o kolay oldu; sebeblerin bilisi cehlin defi oldu.
Marazm sebebini bildigin vakit, onun tedavfsi kolay olur; zira her bir §e-
yin sebebi malum olunca, ilmin ziddi olan cehil miindefi' olur ve cehil mun-
defi' olunca da ihtilaf kalkar.
276. \Kendi kendine dedi: Onun beyninde ve damannda kat kai o kopek pis-
lijji'kokusu vardu."
c^,
MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVf-4 •
Debbagm kardesj kendi kendine dedi ki: "Kopek pisliginin kokusu, derile-
ri dibagat ettigi miiddetge, onun igine i§lemi§tir."
277. "O ak$ama kadar, heline kadar pislik i$indedir; o nzk ialeb ediri oldugu
halde debba^lx^in Qarkidu."
"Hades", burada pislik demektir. "Ruzf taleb", vasf-i terkibfdir. "Taleb",
"talebiden" masdar-i ca'lisinden emr-i hazirdir. Ya'ni "Derileri kopek pisligi He
terbiye ettiklerinden, o benim debbag olan kardesjm ak§amlara kadar, yan
beline kadar pislik igine batmis, ve nzk taleb edici olarak dibagat san'atinda
miistagrak olmu§tur."
278. IZinaenaleyh biiyuk CalinosboyU demisiir: ^Uiasia o $eyi ki add eimis-
tir, onu ver!"
Binaenaleyh tib fenninde ustad olan Calinos, tibbi bir kaide vaz* edip, de-
misiir ki: "Hasta, marazindan evvel yemede, igmede ve giymede ne §eyi adet
etmis, ise, o hastaya o §eyi ver!"
279. "JZira onun o marazi hilaf-i adeiiendir , binaenaleyh onun marazinin ila-
ctni mu'iaddan isiei"
Ya'ni "0 hasta, ah§tigi §ey hilafinda hareket ettigi igin, ona o hastalik gel-
mistir; binaenaleyh onun marazinin ilacini, ah§tigi §eye rucu' etmekten bek-
le!" Bu esas, tababetin ruhudur ki, biz bunu her an nefsimizde tecriibe etmek-
teyiz. Mesela yazdan ki§a intikal ederken viicudumuz ah§tigi sicaktan ayn-
lip, soguga ma'riiz kahr; bu sebeble nezle ve girip gibi hastahklar peyda olur,
bunlann tedavfsi ise, alismis, oldugu sicak iledir.
280. irislik gekicilikten bok bocegi gibi olmustur; bok bocegine gill suyundan
bayyinltk gelir.
"CuuT, Turkge'de "bok bocegi" dedikleri bir hayvandir ki, pislikler iginde
ya§ar ve onlan yuvarlak yuvarlak yapar. Ya'ni "Debbag daima kopek pisligi
Csf^
AHMED AVNt KONUK
ta§imaktan, bok bocegi gibi pislik kokusundan zevk alir hale gelmi§tir, ona
ltnyat kokulan bayginlik verir."
c~-^>- _j ib«-* lj +jt, \j j\ J\j *£ c^~»j\ <_£jjb JX» {J* j*> Oijl p.*
281. "Oram ilaa dahi o kopek pisligiruUnilir, zira onun vein onun uzerin&e
mu'tacl ve huy varhr."
"Mademki benim karde§im kopek pisligi icjnde ya§amaga ah§mi§tir, onun
ilaci da o ah§tigi kopek pisligi kokusundan olur."
282. Diabislerin habiselerini oku, hu soziin uuziinii ve arkasim acik hiV.
Bu beyt-i §erffde sure-i Nur'da olan Ommu'l-mu'minin Hz. Ai§e (radiyal-
lahu anna) hakkindaki ayet-i kerfmeye i§aret buyurulur. Ya'ni j^^ oiiJj!
oLkUoJjfj ctJ^ol^rjoLU) jjLJf, (Nur, 24/26) ya'ni "Habis olan ka-
dinlar, habis olan erkekler icfndir ve habis olan erkekler de, habis olan ka-
dinlar icjndir; ve iyi olan kadmlar, iyi olan erkekler icmdir,- ve iyi olan er-
kekler, iyi olan kadinlar icmdir" ayet-i kerfmesinin zahirini ve batmmi iyi
anla! Zira ayet-i kerimenin ma'na-yi zahinsi, kadinlar ile erkeklerin iyi ve
kotiilerine aiddir. Ma'na-yi batinfsi dahi gayet vasi'dir. Latif ma'nalar, latf-
fu'r-ruh olanlara mahsustur; ve habis ma'nalar dahi, habfsti'r-ruh olanlara
mahsustur.
<-_->b «X* j^j JJjL^ \ji ^» <-/yS b j~ju \j j\ jb>t-^U
283. O^fasihhr feth-i hab icin, ona anher ve gill sm/u ile (leva iertib eclerler.
Diinya kiilhamnda mahbus olanlara ruh-i latifin kapisini acmak icin nasf-
hatcilar onlara anber ve gtil suyu gibi latif kokulu olan ma'nalan soyleyip,
tiirlu tiirlu nasfhat ederler,
oUi i_$\ JJ*\*j jjj N j jj>- ji ^-"bJs JjL-J \j>\X-^>- j*
284. uMuhakkak tayyxbat habisleri iiizeltmez, ey sikat munasib ve layik olmaz.
"Sika", mu'temed ma'nasina olup, "sikat", onun cem'idir. "Ey akil ve di-
rayetlerine i'timad olunmus, olan kimseler, muhakkak tayyib ve latif olan na-
sayih ve maani, ruhlan habis olan §eyleri duzeltmez ve lslah etmez, zira o le-
tafet-i ma'na, ona munasib ve layik olmaz."
*$%&>
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
285. Uaktaki vahyin ttnndan egri ve giim oldular, onlann figani ^Taiayyerna
bikiim" diye oldu.
Vaktaki o habfsler, peygamberlere vaki' olan vahyin ltnndan ve evliyaya
vaki' olan ilhamin miskinden bayilip egri oldular ve dalalete du§tiiler; bina-
enaleyh onlann feryad ve figanlan: "Biz sizinle te§e'um ediyoruz!" demek su-
retiyle vaki' oldu. Beyt-i §enfde, sure-i Yasfri'de olan ^ ^ ^ ^ '^J* u [ J^
*ji L lii kt'f&Ljj'j jJcLi-^J (Yasfn, 36/18) ya'ni "Miinkirler dediler ki: Biz si-
zinle te§e'iim ediyomz, eger vazgegmezseniz, biz sizi elbette ta§lanz; ve biz-
den size elbette azab-i elim temas eder" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur.
286.* ^Bu soz bize clem ve hasialtktu; sizin va'ztmz bize falda iyi decjildir.
Bu beyt-i §erife de munkirlerin lisamndandir. Ya'ni, enbiyaya ve evliyaya
derler ki: "Sizin bu sdzleriniz bize elem ve hastahk veriyor; zfra siz maaddan
ve oliimden bahs ediyorsunuz; biz oliimii ve ahireti du§unerek kendimizi
hasta etmek istemiyoruz, binaenaleyh sizin va'zimza bizim igin bir fal-i ha-
yirdegildir."
jL~S^» \j L~i jo &\ *~£ ^ jlxil if^--*J -bjli-L j*
287. "Gger a$ik bir nasthaia baslarsaniz, o decide b'.z sizi recm ederiz."
"Biz hayaM diinyayi kendimize zehir pmak istemeyiz; eger siz bize
kar§i agik bir nasihata basjayip keyfimizi kacirmaga basjarsaniz, biz de sizi
ta§lanz."
288. nr Biz laijv ve lehv ile semiz olmusuz, kendimizi nasihate bulastirmamisiz."
"Lagv", burada resim ve adeti kaldirmak ve kayd altmdan gikmak ma'na-
sinadir. "Lehv", oyun ve eglence demektir. Ya'ni, miinkirler nasihlere derler
ki: "Biz bu dlumlu dunyada kayd ve kulfet altinda ya§amak istemeyiz; biz
kayitsizhk ve eglence ile vucudumuzu semirtmisjz; binaenaleyh kendimizi
nasihata bula§tirmaytz." "Siristen", yogurmak ve kan§tirmak ve bula§tirmak
ma'nasinadir.
°$Tg>
AHMED AVNt KONUK
289. nr Bizim pclamiz yalan ve ho§ soz ve-fcrahhr; bu a$tk teblig&en hize mi ae
kan$tklifli varciir."
"Bizim gida-yi ruhumuz yalan ve bos, sozler ve gulunecek latffelerdir, biz
bunlardan hoskninz. Sizin acik tebliginiz bizim keyfimizi bozar ve mi'demi-
zi bulandinr."
290. * JMarazi yiiz hat ziyade ediyorsunuz, akla afyonla ila$ ediyorsunuz!"
Bu beyt-i §erif, debbagin kardesj tarafindan halka hitaben soylenmis, ol-
mak miinasib olur. Ya'ni, "Ey halk, baygin bir halde olan karde§ime yaptigi-
niz ilaglar ile, onun marazim yiiz kat ziyade ediyorsunuz. Mesela akla afyon-
la ilag yapiyorsunuz, halbuki afyon bil'akis akli ma'lul eder."
(^
Debbagin karde§inin debbaga gizlice kopek pisligi ile mualece etmesi
291. delikanh onclan halki surdii, td ki onun ildcini o kimseler gormiyeler,
Baygin debbagin karde§i olan zekf debbag, onun basma ii§mu§ olan hal-
lo, onun tarafindan surdii ve bu tedbiri, karde§ine yapacagi ilaci o kimselerin
gormemesi igin yapti.
292. Sir soyleyici gibi basim onun kulafiina tplurlu, sonra o seyi onun burnu
uzerine koydu.
zekf debbag, baygin debbagin kulagina guya gizli bir §ey soyluyormu§
gibi, basmi onun kulagina gotiirdii, sonra da o getirdigi kopek pisligini onun
burnu iizerine koydu.
*$$&>
gfp^ MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
293. ,Ztr£ o avucuna h'6-pek -pisligi siirmiis idi; murdar heynin ilaci onu fl'ormiis
idi.
Zfra o zekf debbag, avucuna kopek pisligi surmus. ve herkes farkina var-
maksizin, baygin kardesjnin burnuna tutmus, idi. giinki murdar olan debbag,
kendisine ilac olmak iizere, o kopek pisligini gormus, idi.
294. ^Bir saat oldu, adamt kimddama tuttu; halk dediler hi: nr Bu hir aab ef-
sun oldu!'
Debbag, kopek pisligi bula§ik olan avucunu, baygin debbagin burnuna ru-
tup koklatmak suretiyle, bir miiddet zaman gegti, hareketsiz yatan adam ki-
mildamaga ba§ladi. Halk bu hali goriince, kopek pisligi kokusundan ayildigi-
ni anlamadiklan igin, "Bu adamin yaptigi efsun acib ve miiessir bir efsun ol-
du!" dediler.
•k^j JpsXjjki Oj— il ijj sSjA -Lo jl ^jSo Oj~-jl Jjl_pxj (jS
295. xXra hu efsun okudu, onun hulagtna iifurdii; olmiis idi, onun feryadina
eristi.
296. Shl-i fesadin hareketi o iarafa olur hi, zina ve cjamze ve has olur.
"t§te ehl-i fesad dahi, pislik kokusundan ayilip, harekete gelen debbaga
benzerler. Onlar onlerinde fiil-i zina imkam hasil oldugu vakit, canlamp ha-
rekete gelirler; giizellerin goz i§aretleri ve giizel kasjannin tema§asi onlan
tehyfc edip, harekete getirir." Ve eger onlara hakayik ve esrar-i ilahiyyeden
ve ahval-i berzahdan ve ahiretten bahs agilsa, debbagin misk kokusundan
uyu§up bayildigi gibi, uykulan gelir ve cisimleri hareketsiz kahr ve rehavete
dugar olurlar. Zfra onlar hakikatte kopek pisliginden daha berbad olan §ehe-
vat-i nefsaniyye ve huzuzat-i dimyeviyye kokusundan zevk ahrlar.
Hind niishalannda, ikinci misra' *y jj j »>p j jU j «r suretindedir ki,
ma'na boyle olur: "Ehl-i fesadin hareketi o tarafa olur, zfra nazdan ve gam-
zeden ve ka§tan olur."
*$$&>
AHMED AVNI KONUK
297. Dier kime nasihat miski fdide decjildir, §iihhesiz fend koku lie hut) etmek
layikhr.
Her kime ki ma'nada misk ve anber olan nasayih-i enbiya ve evliya fa-
ide-bah§ olmazsa, o kimsenin layiki muhakkak, huzuzat-i nefsaniyyenin pis
kokulanyla iilfet etmek olur.
of . -
298. Diak ondan dolayi mii$riklere *neces" okumu§tur; zud sehakdan -pu§k
i$inde dofldular.
Bu beyt-i §enfde, sure-i Tevbe'de olan *J^ iy'JiJi Ui (Tevbe, 9/28)
ya'ni "Mu§rikler ancak necesdir" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Zfra
mu§rikler §ehevat-i nefsaniyye ve huzuzat-i diinyeviyyenin bendeleridir;
halbuki cisme taalluk eden §ehevat ve huzuzat-i cisim de, kendi gibi pis ve
murdardir. "Bundan dolayi Hak Teala miisriklere "neces" ta'bir buyurdu. Zi-
ra onlar ezelden cisim gubresi icjnde dogdular ve ruhaniyetten zevk almadi-
lar." "Pu§k", kegi ve koyun ve deve ve at vesaire giibrelerine derler.
299. DCurt ki, fend giihre i$inde dogmuftur, anber ile kendi huyunu dondiirmez.
"Nitekim pis olan gubre icjnde dogup peyda olan kurtcagiz, zahiri anber
ile kendinin giibreden haz almak huyunu tebdil etmez." Bunun gibi cisim
glibresi icmde dogan o mu§rikler dahi, anber mesabesinde olan nasayih-i en-
biya ve evliya ile, §ehevat-i nefsaniyye ve huzuzat-i cismaniyyeye dalmak
adetlerini terk ve tebdil etmezler.
* <■
jj^J dy? Jj ,j C~^~*r <^a j\ jy jj jliJ ijj j sy dy>r
300. Uaktdki ress-i nurun nisdn onun uzerine carvmadi. o kabuklar qtbi hiiiiin
[298] ....,! v 3
tfsiz cmmdir.
. Bu beyt-i §enfde jyi\ jJi # am ^ »j> & ^ j-j ^ **u» J jJ^-i j^ *w o»
Li*, y-%^, j^ jju W-i j* j tf-uAi xz ya'ni "Muhakkak Allah Teala halki zulmet-
te yaratti, sonra onlann uzerine kendi nurundan serpti, bu nurdan isabet
eden kimse muhakkak miihtedi oldu; ve hata eden kimse muhakkak uzak
dalalet ile dalalete du§tu" hadis-i §erffine i§aret buyurulur.
C ^S B
MESNEVI-i SERIF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "®>l}§&
Ma'lum olsun ki, bu hadis-i senfin ma'na-yi zahirisi ve batinfsi vardir.
Ma'na-yi zahirisi budur ki: "Hak Teala ecram-i semaviyyeyi ve iizerlerin-
de mahlukati, tabiati karanlik olan fezada yaratti; ba'dehu kendi nurundan
onlann zahirine nur ve ziya verdi. Bu nuru kabule miistaid olan ecram, Ce-
nab-i Hakk'in murad buyurdugu kadar yasamak yolunu buldu; ve bu nu-
iu kabule miistaid olmayan ecram ise, fezada uzak ve §askin bir devr icin-
de mahv oldu." Ma'na-yi baunisi budur ki: "Hak Teala halki zulmani olan
hal-i ademde takdir buyurdu ki, bu ilm-i ilahf mertebesidir; sonra onlara
nur-i hidayetini serpti. Kendisine bu nur isabet edenler said ve isabet etme-
yenlersakf oldular."
"Nisar", burada "inayet" ve "ihsan" demektir. Ya'ni "Vaktaki nur-i hida-
yet serpilmesinin inayet ve ihsani o kimsenin uzerine carpmadi, dyle bir
kimse meyvenin ici olmayan kabuklari gibi cisimden ibarettir ve onu tahrfk
eden hayvanlarda olan ruhdur. ruh-i hayvaninin batini olan ruh-i izafion-
larda yoktur." Bu beyt-i serifde, nefh-i ruhun, alem-i cismaniyette isti'dad
husuliinden sonra yaki' olduguna isaret buyurulur. Nitekim ayeti kerimede
•&-JJ j* v qa> j «ij^ ^ js4* ti> ^j* ii^C y aLj j**- pj j&> y diUjVi jL>- ijj j (Secde,
32/7,8)' ya'ni "Allah'feala ins'amn halkina gamurdan basjadi, sonra onun
neslini zayif sudan olan siilaleden yapti; sonra onu tesviye etti ve ona ken-
di ruhundan nefh etti" buyurulur. "Kusur", kabuk ma'nasina olan "ki§r"in
cem'idir.
^j fcs cj£s* s** r" J f^ ^ tr^ &~ jy J-j J jj
301. ve eger re$$-i nurdan Utah ona hir naslb vere iai, c/VLsir m adeii awi
gubre -pili$ dogurwdu.
Ya'ni "Eger Hak ilm-i ilahisinde nur-i hidayetin serpintisinden o kimseye
bir hisse ve nasib vere idi, gubre yigmmdan ibaret olan bu cesedden ruh-i iza-
ff kusu dogardi." Nitekim Misir'da giibre yigini icine tavuk yumurtalanm ko-
yarlar, giibrenin daima Jbir derecede olan hararetinin te'siriyle, kulucka tavu-
gun altindaki yumurtadan cikan pilicler gibi pilicler gikar.
302. {Jakat hasis olan tavuk degil, belki ilim ve ferzanelik fcu$u.
Ya'ni "llm-i ilahide ayn-i sabitesi nur-i hidayetten nasib alan kimsenin
giibre yigini mesabesinde olan cisminden cikan §ey, hasis ve edna olan ta-
c^23e«wi
AHMED AVNl KONUK "®>$
vuk pilici degildir; belki ilim ve irfan ve hakimlik ve ariflik ku§udur ki, o da
ruh-i izaffdir." "Ferzanegi", hakimlik ve zu-funun ariflik ve kuyud-i nefsanf-
den tecerriid ma'nasinadir.
303. Sen ona benzersin ki, o bir nurdan bossun, zira ki barnunu murdarhk
iizerine koyarsm!"
Bu beyt-i §erif bagdaki ma'§uka lisanindan polis korkusuyla baga kagan
a§ika hitabdir. Ya'ni "Ey bf-edeb olan a§ik, sen nur-i hidayetten nasib al-
mamisa benziyorsun; ciinki burnunu §ehvet-i cismaniyye murdarligi iizeri-
ne koyuyorsun ve tenin vesvesesine tabi' oluyorsun, gulgule-i ruhdan bi-
habersin!"
304. x jfirakian senin yanacjm ve yiizun san oldu; sen hir san ya-praksin, ol-
mamis meyvesin!"
"Benim aynligimdan dolayi yandin ve tutu§tun ve bu sebebden dolayi yu-
zuniin rengi san oldu, ya'ni benzin sarardi ve soldu. Fakat bu ate§-i a§k se-
ni pisjrmedi, yalniz sarartti. Binaenaleyh sen bir san yaprak gibi kaldin, ol-
mami§ bir meyve halindesin." Bu kissada miirsjd-i kamil ile, kemale gelme-
ge isti'dadi olmayan miinde i§aret buyurulur.
305. nr lencere aiesten kara ve duman renkli oldu; et katdiktan boyle ham kal-
mistu."
Bu beyt-i §enfde cisim tencereye ve a§k ate§e ve askin cisim (izerindeki
te'siri tencerenin dumanlanmasina ve islenmesine ve et, kalb ve riiha ve sert-
lik, aderrw isti'dada tesbih buyurulmu§tur. Ya'ni, "Ey murfdim, sende a§k
atesj vardir ve ondan dolayi rengin sararmi§tir, fakat kalb ve ruhundaki is-
ti'dadsizhk senin boyle ham ve nakis kalmana sebeb olmu§tur."
JUJ j <L_*»L>- oji ,jjj wLiJ pS" <j\j» ji >ob Jryr cJL- C-~i~*
306. x &ekiz sene firak i$inde sana kaynayis verdim; senin hamligin ve nifa-
kvn bir zerre noksan olmadi."
eg^p
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Ey muridim, seni terbiye igin sekiz sene terk ettim ve sana bu suretle ba-
tininda bir kaynayis, verdim; fakat bugiinkii mulakatimda goriiyorum ki, se-
nin hamligm ve igindeki i'tiraz ve nifak bir zerre bile eksilmemistir."
^l>- y j X>y_y» yS 1 LAj »P *uL»> j\ <U~»o {JJC^m y f.ejyi
307. Sen illetten tas hacjlamis hir horuksun, simdi horuklar huru uziim oldu-
lar ve sen ham!"
"Sen batininda olan nifak hastahgindan tas. gibi kaskati kalmi§ bir koruk-
sun, halbuki senin gibi koruk olarak gelmis. olan murfd arkadasjann, illet-i ni-
faki ve nefsani emrazi terk edip, kemale gelip iiziim oldular, ya'ni makam-i
cem'e geldiler, sonra da kuru uziim oldular, ya'ni cem'u'1-cem' makamina
geldiler; ve sen ise hala ham ve fark icinde kaldin!"
a§ikm telbis ve nikab ile kendi giinahmdan
oziir dilemesi ve ma'sukamn onu dahi anlamasi
j**** Aj f Juy— y /t-^i u Jlr^ f ■* S Ob*£«l (j-i^' C-«J
308. jAsih deai: Umiihan ettim muaheze etme, ta hi aoreyim sen harif misin,
yahud setir mi?"
"Harif ', i§i ve san'ati bii olan kimsedir. Mesela demirci, demircinin ve §e-
kerci, §ekercinin harifidir. Ve fikirde ve meslekte miittehid olan adamlara da
denir. Misra':
Bizimle gun harif oldun, gikar hitirdan efkin
"Setir", setrden, sifat-i mii§ebbehe olup perhizkar ve afff ma'nasinadir.
Ya'ni, a§ik, ma'sukuna dedi ki: "Ben senin huzurunda laubalf ve bf-edebane
AHMED AVNt KONUK "^S
olan hareketimle seni imtihan ve tecrube ettim. Bakalim heva-yi nefsani hu-
susunda bana harif misin, yoksa perhizkar misin, anlamak istedim."
Hind niishalannda "harffi" yerine "hankr yazihdir, "perde yirtici" demek-
tir. Bu suretde ma'na: "Bakalim sen yirtici misin, yoksa ortucii musun?" de-
mek olur.
309. "Den seni imtihansiz hiliyor idim; fakat ne vakit haber, muayene ojfax
olur?"
"Ben kemalini bu miilakattan evvel imtihan etmeksizin dahi istihbar tari-
kiyle biliyor idim; fakat haber, gormek gibi degildir." Nitekim hadfs-i §erifde
o.uiir ja ^ ya'ni "Haber, muayene gibi degildir" buyurulmu§tur.
310. *Sen giine^sin, senin adin meshur ve zdhirdir; eger hen onu imiihan ettim
ise, ne ziyan vardu!"
Ya'ni, "Ey mursjdim, sen nas arasmda kemalat ile me§hursun ve giine§
gibi etrafina nur sacarsin; eger ben o ilim ve irfan gune§ini edebsizlik ederek
imtihan ettim ise, o giine§e bu imtihandan ne ziyan vardir?" Bey it:
Kazara bir sapan ta§i bir altm kaseyi kirsa
Ne artar hymeti ta§m ne kiymetten du§er kase
311. Sen hensin; hen her giin fdide ve ziydn icinde kendimi imtihan ediyorum.
"Ben senin muhabbetinde mustagrak oldugum cihetle sen bensin, ya'ni
benim benligim, senin senliginde mahv ve miistagraktir. Mademki sen ben-
sin, ben bu hareketimle kendimi imtihan ediyorum, zira ben zaten her giin
faide ve kar ve zarar ve ziyan iginde kendimi imtihan etmekteyim, bundan
ne zarar olur?"
i OLioji y*U? «Jui \j olap otjf jU^«l \j LJl
312. <5rf.davet ediciler peygamherleri imtihan etmis, akibet onlardan mil cizeler
zahir olmustw."
Ggwg>
MESNEVI-1 SERIF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
313. ZKendi cjozumii nur tie imiifian effim ey himse; K-otii ^02, senin gozlerin-
den uzak olsun!"
"Sen benim gozumsun, ben seni imtihan etmekle, kendi gdziimti, senin
nur-i ilminle ve nur-i sidkinla imtihan etmis, oluyorum. Ey benim gozum olan
ma'§ukum ve miirsjdim, kotii goz, senin gozlerinden uzak olsun ve sana
kimseler fena gozle bakmasin!"
314. lr Bu cihan virane gibidir ve sen definesin, eger senin definenden tefahhus
ettim ise incinmel
315. "Ondan dolayi Voyle heyhude bi-nurdegi ettim, id hi her defa diismanlara
ogiineyim!"
"Giizaf ', beyhude ve abes. "Hurdegf", kardanlik ve niiktedanhk demektir.
"Bi-hurdegf" nadanlik demek olur. "Laf zeden", ogiinmek. Ya'ni, "Senin hu-
zurunda seni tecriibe etmek nadanligim abes olarak ondan dolayi yaptim ki,
senin dii§manlanna kar§i sadakat-i halinden bahs ederek ogiineyim. Ben onu
tecriibe ettim, §6yledir, boyledir diye medh edeyim!"
JL*J l^Jbl^S" aJLp jjjl (t-^- JLgJ ^»\j \j> djz? fi>j \j
316. xr Ca hi dilim sana hir ad koydugu vakit, goz bu gorulmiisien sakidlikler
Ya'ni, "Dilim seni medh ederken, goziim de gordiigii mucib-i medh ahva-
le §ehadetetsin!"
317. Gger hiirmet yolunda yol vurucu oldum ise, ey ay, kili$ ve kef en ile geldim."
Ya'ni, "Eger hiirmet ve riayet yolunda §ekavet edip, yol vurucu oldum ise,
ey ay gibi muhftine nur sacan efendim, i§te sana kilig ve kefen ile geldim,
ya'ni beni ciirmumun cezasi olarak kihcla oldiir ve kefene sar, defn et, kanim
sana helal olsun!"
ffve^a
AHMED AVNl KONUK
318. Kxr Benim ayacjimi ve uasvm kendi elinin gayri ile kesme; zira hen feu elde-
nim, haska elaen decjilim 1 .
Bu beyit, yukanki beytin tetimmesidir; ya'ni "Ben kilici ve kefeni huzuru-
na getirdim, eger beni oldurmek istersen, kendi elin ile oldiir, ba§kasina 61-
durtme, zira ben senin elinin perverdesiyim, ba§ka elin perverdesi degilim!"
319. "S^ynliklan acik soz siirersin, her ne istersen yap ve fakat onu yapma!"
"Ey benim ma'sukum, aynliktan a§ikare sozler soylersin; ben senin ftra-
kina dayanamam, bana her ne cezayi istersen yap ve fakat bu aynkk ceza-
sim yapma!"
JLi o\£~> dj^- C~wJ jliC*! CJiZ' -Li o\j {* <y) iljl J>*~" j3
320. Sb'zde hu iemin aba&i yol oUu, soz miimkin degiUir, cunki gee oldu.
Bu beyt-i §erif hakkmda surrah-i kiram muhtelif beyanatta bulunmu§lar-
dir. Kimi Hz. Pfr'in lisanindan ve kimi a§ikin beyanindan demisjerdir. Fakat
Hz. Pfr'in lisanindan oldugu anla§ihyor. Ibareye verilmis, ma'nalar dahi muh-
teliftir, fakir kendi zehabimi §6yle arz ediyorum: "Abad" kelimesi "in dem"in
muzafidir. Ve "abad," ma'mur demektir. "Dem", nefes ve soz ma'nasinadir.
"Rah", kaide demektir. Ya'ni, "Kelam emrinde bu soyledigimiz sozu abad ve
ma'mur etmek yol ve kaide oldu; fakat soylemek miimkin degildir, cunki geg
oldu." Ve bu beyan-i aliden maksud bu olur ki, biz bu asik ile ma'suk kissa-
sim soyledik, fakat maksad ne oldugunu fzah etmedik; sozumiizu fzahat ile
ma'mur etmek kaide fcabindan idi; velakin bu bahsi burada uzatmak igin gee
kaldik.
321. DCabuklan soyledik ve 've deftn cjeldi; eger hiz kahr isek, hu hoyle hdmaz.
Ya'ni, bu a§ik ve ma'suk kissasinda soyledigimiz sozler, kissamn ki§n ve
kabugu mesabesinde olan zahiri idi ve onun ic. yuzii kapah kaldi; eger Hak
Teala omur ihsan edip de bu alemde daha kahr isek, bu boyle kalmaz, o kis-
samn icjni ve maksadimizin ne oldugunu beyan ve fzah ederiz.
°mtf
MESNEVt-I §ERfF SERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4
A§ikin ozriinu ma'§ukun reddetmesi ve onun telbisini
onun ytiziine garpmasi
322. O yar onun cevabtnda Audak acti, dedi hi: "^iztm tarafimizdan giindiiz,
senin iarafin gecedir."
Miir§id-i kamil, fikrini saklayan miirfde cevaben soze ba§layip dedi ki:
"Havatir-i kalbiyye bizim tarafimizdan giindiiz gibi a§ikardir ve fakat senin
tarafin gece gibi karanlik oldugu cihetle, senin indinde bu hatirat-i kalbiyye
meghuldiir."
323. nc Bulamk hileleri hukumet vakiinde goriiciilerin oniine nvcin getirirsin?"
"Baska ttirlii dusumip, baska turlii soylemek gibi bulanik tedbfrleri hiikiim
ve adl zamaninda batm gozii goren kamillerin oniine nigin getirirsin ve onla-
n hile ve telbisler ile aldatmaga gabalarsm?"
jjj j*~ * ^ j l ^-j ^ J^, jyj jj^i 1 l$j^ J^ j-> **r f>
324. uMekir ve ramuzdan goniilde her ne iutarsan, hizim onumiizde giindiiz
gtbi riisvdy ve asikdrdir."
"Kalbinde hileden ve'gizli sozlerden her ne var ise, bizim gibi kamillerin
oniinde, giindiiz gibi meydandadir, sen ise gizledim zannedersin."
325. "Gger onu hende-perverlikten nasi drier isek, sen nicin yuzsiizliigii hadden
*£P?
AHMED AVNl KONUK
"Biz senin gun gibi asjkar olarak gordugiimuz kalbindeki fena hatiralan,
bende perverligimizden ve lutfumuzdan dolayi ortiiyor ve senin yiiziine garp-
miyor isek; sen yuzsiizlugu nigin haddinden fazla ileri gotiiruyorsun?"
sISnjIj ijy^i J*»\ s jji ,Py>- tk& js {&* jy*\ j*^ j^
326. '^abadan 'Syren ki, JTlilem yunahda mertebe tarafina hof tenezziil eiii."
"Paygah", mertebe ve menzilet demektir. Ya'ni "Bf-edeb be§erin babasi
olan Adem (a.s.)dan edeb ogren ki, o hazret giinah iginde kendi kusurunu
i'tiraf etmek suretiyle zillet tarafina ho§ga bir tarzda tenezziil etti; onun bu te-
nezzulii, hakfkatte ind-i ilahfde kadir ve menzilet tarafina oldu. Tevazu' etti,
Allah Teala onu yukseltti."
327. Uaktaki o esrar alemini apr&u, istigfar icin iki ayah iizerine cturdu.
Adem (a.s.) esrar alemini goriip, ahkam-i esmaya vakif oldugu vakit, is-
tigfar igin iki ayak iizere durdu; ya'ni magfiret talebine kiyam etti.
Ma'lum olsun [ki], Adem ruh-i latif ile nefs-i kesifden miirekkebdir.
Ruh-i latifi Hakk'a ve nefs-i kesifi halka nazirdir. Melaike ve alem-i mele-
kut ehli, nefs-i kesif sahibi olmadiklanndan, onlardan ma'siyet sadir ol-
maz. Ma'siyet sadir olmaymca, onlar Hakk'in Gafrar ism-i §enTinin, ma-
hall-i tecellisi olmazlar. Bu ism-i §erifm mahall-i tecellisi ancak nefs-i kesff
sahibi olan be§er olur ve bu ism-i §erffin celb-i asar ve ahkami da ancak ta-
leb-i magfiret iledir. Binaenaleyh be§er kendisinden ma'siyet sadir olunca,
derhal istigfar etmek icab eder..Adem-i istigfar, giinahda israr ma'nasim
miis/ir oldugundan, neuzubillah §ekavet alametidir. Resul-i Ekrem Efendi-
miz Eba Eyyube'l-Ensari hazretlerinden bize mervi olan bir hadfs-i §erifle-
rinde bizlere bu hakikati tebyin buyururlar: S W j ^ aji ^__a-XJ j^j-L- ^\ >! ji
^jiij *ui oj>ai^ oy-L fji> Ya'ni "Eger siz giinah yapmasaniz, Allah Teala
sizi giderir ve bir kavim getirir ki, giinah yaparlar, sonra da Allah Teala' dan
magfiret isterler, Allah Teala da onlan magfiret eder." Yanhs, anla§ilmasin,
bu beyanattan insanin mutlaka gunaha meyl etmesi lazim gelecegi zehabi
hasil olmasin! Insanin nefs-i kesifi halka nazir oldugundan, ondan hie, is-
temedigi halde aksink gibi gunahlar sudur edebilir. Hadis-i serifde derhal
istigfar tavsiye buyurulmaktadir. Adem (a.s.) l^ *u-Ui ^i"^ i (Bakara,
2/31) ["Allah Adem'e butun isimleri ogretti"] ayet-i kenmesinde beyan
<^^
jJPJK®" MESNEVf-t §ERfF §ERHi / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
buyuruldugu iizere, alem-i esrarda bu hakikati gordugiinden derhal istigfa-
ra te§ebbus etti.
0*0-
328. 0am kiilu iarafina oturdu, bahaneden daldan data siyramadi.
"Enduh", "enduh"un muhaffefidir. "Ehl-i matem gamimn §iddetinden
kulliiklerde oturup iistunii ba§iru Rule ve topraga bula§tirdigi igin Adem (a.s.)
kendisinden sudur eden zelle iizerine matem tutup, gam kulii tarafina otur-
du; yoksa §6yle bdyle oldugu igin ben yaptigim kusurda ma'zurum, diyerek
daldan dala, ya'ni bir hileden bir hileye sigramadi."
329. JTlncak, "By hizim ZRabb'imiz, hiz zulm ettik!" dedi. Qilnki onde ve ar-
kada can tutuculan gordii.
Ancak curmunii i'tiraf edip, "Ya Rab, biz nefsimize zulm ettik!" dedi. Qun-
ki zahirde ve batinda can tutucular oldugunu gordii "Can tutucular"dan murad,
zahirde kuva-yi tabiiyye ve batinda melaike-i azabdir. Nitekim bircok kavim-
ler kuva-yi tabiiyye ile helak olup, berzahda melaike-i azab ellerine gegtiler.
330. Zrier birinin yasahci degnegi gone haiar olan can tutuculan, can gtbi giz-
[528] j. „ j„
ft gordu.
"Dur-ba§", eski zamanda yasakgilann halki ta'zfb igin kullandiklan deg-
nek ma'nasinadir ki, iki gatalh idi. Hz. Adem, Hakk'in zahirde ve batinda asi-
leri ta'zibe me'mur buyurdugu can tutuculan, can gibi gizli gordii ki, her bi-
rinin elinde goge kadar uzanmi§ yasakgi degnegi vardir. "Yasakgi degneginin
semaya kadar oldugu"nun beyam, can tutuculann kuvvet ve azametini ve el-
lerinden kurtulmak miimkin olmadigim tasvirdir. can tutucular derier:
33 1 . OCi kendine gel, Siileyman m huzurunda kannca ol, id ki sent bu yasak-
ft so-past varcalamasin!
"Siileyman"dan murad, mutasarnf-i hakikf olan Hak'dir. Ya'ni "Ey §am
adem olan viicud-i izafi sahibi, viicud-i hakM sahibi ve mutasarnf-i asli olan
e 3Spp
AHMED AVNt KONUK
Hakk'in muvacehesinde, kannca gibi zayif ve la-sey ol, ta ki seni bu kuva-yi
tabu ve melaike-i azab, bu yasakgi sopalanyla seni parcalayip helak etmesin!"
332. ^Bogruluk makaminm gayrinde bir dem durma; adem vein asla goz gibi la-
la olmaz.
"Lala", cocuk murebbisi demektir. "Ey insan, bu hayat-i diinyeviyyede
sidk ve istikamet makaminin gayrinde bir an olsun oturma ve hicbir nefes hf-
le ve hud'a yolunu tutma; zira egriligin akibeti felaket oldugunu, bu gibilerin
bastanna gelen felaketlerden ibret almak suretiyle gormek miimkindir. Bina-
enaleyh adem icin asla bu basar-i basiret gibi bir murebbi olmaz."
333. Dior, egerci nasihattan saf olur ise de, o her bir clem ylne bulasik olur.
Basar-i basireti kor olan kimse, her ne kadar nasihat dinledigi vakit onun
te'siriyle saf olur ise de, o her bir dem yine nefsinin sifatiyle mulevves ve bu-
lasik olur.
j-^Jl ^ L>aJl f.U- lil (jJU Jsj j\ jjS~ ,J~~^> y Lot
334. 6u adem, sen nazar cihetinden kor degilsin, fakat kaza geldigi vakit, goz
kor olur.
Ey adem, sen nazar-i akil cihetinden kor degilsin; aklinm gozii seni daima
dogru yola gotiirebilir, binaenaleyh sana ni'met-i ilahi olan o akil gozunii
agip, yerinde kullanmak lazimdir, o akil gozii ancak kaza-yi ilahi geldigi va-
kit kor olur. Beyit:
Hikim-i Mkm-i kaza. infaz ig'm takdfrini
Selb eder erbab-i aklm re'yini tedbirini
&l>v Juil Uki jl Lj *£ \j o\f t>\f jib aAj \j»j~£-
335. Omiirler gerektir ki ara sir a, gorucii nadir en kaza cihetinden kuyuya
diissiin,
Ve kaza-yi ilahi dahi oyle her vakit vaki' olmaz; omiirler, ya'ni cok vakit-
ler lazimdir ki, aklinin goziiyle goriicii olan kimse, kaza cihetinden nadiren,
*$%&>
Pp^ MESNEVl-l §ERfF §ERHi / VII. CiLT • MESNEVf-4 •
3
ara sira bir kuyuya du§sun! Binaenaleyh kaza-yi ilahf mechuldiir diye akil j
goziinun gosterdigi yolu ta'kib etmemek hamakat olur.
336. Diahuki kor {fin bu kaza onun hem-rahulir, zira onun i$in tab' ve hmj-
dur.
Halbuki akil gozii kor olan kimse igin, bu kaza onun yolunda kendisi ile
beraberdir; zira korii koriine yuriiyen kimse igin, kaza kuyusuna dii§mek bir
tabiat ve huydur.
337. '[Pislige diiser, hilmez ki koku nedir; bu koku benden midir, yahud bula-
sikhk m'tdu?
Mesela zahiri bir kor, pislige dii§er, bir koku zahir olur, bu kokunun men-
§eini bilmez, der ki: "Acaba bu koku benden midir, yoksa bana harioden.mi
bula§mi§tir?"
338. Ue ecjer bir kimse onun uzerine bir misk sa$sa dahi, yarin ihsamndan de-
gil, hendinden bilir.
Aklimn goziinii ta'til etmis. olan bir muride, mur§idinin nazanndan bir hal-i
latif vaki' olsa, onu miirsjdinin ihsamndan degil, kendi isti'dadmdan bilir.
339. Oyle olunca, ey nazar sahibi, ihi aydm adz, senin 'vein yiiz ana ve yiiz ba-
badxrl
Binaenaleyh ey nazar-i akil sahibi olan insan, Cenab-i Hakk'in sana ihsa-
m olan iki aydin goz, seni himaye ve muhafaza emrinde yiiz ana ve yiiz ba-
ba hukmundedir!
340. Uiususiyle goniil gozii ki, o yetmis katttr ve bu iki his gozii onun hu$e-<$-
nidu.
*#$&>
m^ AHMED AVNl KONUK
"Hususiyle kalb gozu ki, o goz akil goziinden yetmis, kat daha fazla goriir
ve bu iki zahin goz, o kalb goziiniin tufeylfsi ve hu§e-gfnidir." "Hu§e-gin":
"Hu§e" ba§ak ve salkim demektir; "cm", "ciden" masdanndan emr-i hazir
olup, iki kelime vasf-i terkibi te§kil eder, "basak toplayici" ma'nasinadir; ve
ba§ak toplayicihk, harman sonundaki dokiintiileri toplayan fakirlerin fiilidir.
Ya'ni bu iki his gozii, rii'yette kalb gozuniin kuvvetine muhtacdr demek olur.
341. Gyvah, yol vurucular oturmu§lardtr, henim dilimin alhna yiiz dugiim lag-
lami§lardir.
Gonul gozuniin, his goziinden yetmis, kat daha fazla oldugunu isbat igin
sdylenecek gok sozler vardir, fakat teessiif olunur ki, §eriat namim vesile it-
tihaz ederek hakfkat yolunu vurucular vardir. Fitne koparmak isterler; ben de
o fitnenin koptugunu istemem, Bu sebeble o yol vurucular benim dilimin al-
tina yiiz diigiim baglamisjardir.
342. Sfyyayi haglanm.i$ nasil hos-rahvar gider! ^u $ok agir bir bacjdu, ma'zur tut!
"Rahvar", yorga yiiriiyen e§kin at demektir ki, halk galat olarak "rahvan"
derler. Cenab-i Pir efendimiz "kelam"i rahvar ata, "nakis anlayanlar"i da
ayak bagina tesbih buyururlar. "Latif rahvar atin ayagi baglanirsa nasil yii-
riiyebilir? Bunun gibi, bizim hakayik ve maarif-i ilahiyyeye dair olan sozleri-
miz dahi, idrakleri nakis olan kimselerin oniinde layikiyla cereyan ederriez,
onlar gok agir bagdir. Ey mutafattm olan sami', eger bu bahisleri agik soyle-
mez isem, beni ma'zur tutf"
343. Gy gonul, hu soz kink geliyor; zlrd ha soz incidir ve gayret degirmendir.
Ey gonul, soylemek istedigim maarif-i ilahiyye sozleri kink dokuk geliyor;
ciinki bu maarif-i ilahiyye sozleri incidir ve gayret-i ilahiyye ise degirmendir.
sozleri ezip, kink ve ddktik bir hale getiriyor ve gayret-i ilahiyye o esrar ve
maarifin na-mahremlere tevdflni men' eder.
344. Unci her ne kadar ufak ve kirilmi§ olursa, hasta aozun tutiyasi olur.
°mz>
jpK 1 ^ MESNEVf-1 §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Gergi gayret-i ilahiyye, maarif-i rabbaniyye hakkindaki kelam incilerini
ezip ufakhyor ise de, §ayan-i teessiif degildir; zira inci ne kadar ufalanip do-
gulmii§ bir hale gelirse, hastalanmi§ bir goziin tutiyasi ve ilaci olur. Ve tibb-i
atikde goze, inci tozu siirmesiyle ilag yaparlar.
OJwi J^f>\j>- ( _y-ijj ^JL^S^Jm j5 <Jy>j** j> 5y>- tl*Ail jl jJ (_jl
345. By inci hinlmakligindan gam etme; zira hinlmakian aydinlih olacakhr.
"Ber ser zeden", magmum olmaktan kinayedir. Zira ehl-i matem iki elle-
riyle ba§lanna vururlar. "Ey inci gibi olan .sozlerim, gayret-i ilahiyye degir-
meni altinda kinlmak ve ogiitulmekten magmum olma, zfra inci ddguldiigii
vakit, goziin kuvvetine sebeb olur."
346. ^oyle hinlmis, baglanmis soylemek layikiu; nihdyet Diak onu. dogru ya-
■par, ganidir.
Ya'ni, zekf ve anlayi§li olan talib, Hakk'in inayetiyle bu sozden maksad
ne oldugunu anlar.
C-^j-i <1>U tlL <ti" Jul JlS'i j <Jl~~£-i ji jtJt jl j C^£j^> j\ *^
347. Bger bugday kinldi ve birbirinden inkisar veinde oldu ise, "Dste nan-i
der!" dir diye dukkan iizerine geldi.
"Nan-i der"; "der" nanin sifatidir ve Arabf'de te§dfd ile telaffuz olunup iyi-
lik ve ganfmet ve hayir ma'nalanna gelir. Burada "nan-i hayr" ya'ni hayirh
ekmek ma'nasi vermek miinasib olur. Ya'ni "Kinlmak her vakit fena bir §ey
degildir; nitekim bugday kinlir ve degirmende birbirinden aynlip un haline
geldikten sonra, ekmekci diikkaninda vucud-i be§ere iyilik ve hayir olan ek-
mek olur."
348. 6y asik mademki kabahahn a§ikar oldu, sen dahi suyu ve ya'gx terh et,
miinhesir oil
"Ab u revgan", dogru ile yalanin kan§tinlmasindan kinayedir (Bahar-i
Acem). Ya'ni, mur§id-i kamil, maksadini setr igin hile yapan miiridine hita-
ben buyurur ki: "Ey miind-i a§ik, mademki benim huzurumda kabahatm za-
V
AHMED AVNI KONUK ^M
hir oldu, artik dogruya yalani kan§tmp beni ikna'a gah§ma ve inkisar ve te-
vazu'u ihtiyar et!"
s _ _
349. O kimseler hi, <S%dem'in has evladidular, "Dnna zalemna" ufiirugiinii
okurlar.
Adem (a.s.) zellesinden ve hatasmdan dolayi, Havva ile beraber ufc IT,
^i^-Uji ^ ^j£J ull-y j UyUj JJ 01 j bLy (A'raf, 7/23) ya'ni "Ey bizim
Rabb'imiz, biz nefsimize zulm ettik ve eger sen bizi magfiret etmez [ve esir-
gemezsen], biz ziyan edicilerden oluruz" dediler. "Hz. Adem'in has evladi
olan kimseler dahi onlann isrine tebean, bir kabahatlan vaki' oldugu vakit,
"Ya Rab, biz nefsimize zulm ettik!" munacatiyla nefes sarf ederier ve nefisle-
rini tezkiyeden tevakkf ederier."
350. Diendi ihtiyacim arz d, pek yiizlii hir Dhlis-i lain a&i hiiccet soyleme!
Binaenaleyh ey miind-i a§ik, kendi nevakis-i ahlakryyeni mursjdine kar§i
acikca soylemek suretiyle ihtiyacat-i ma'neviyyeni arz et; pek yiizlii ve arsiz
bir tblfs-i lain gibi, kendini kabahatsiz gdstermek igin hiiccet ye delil fradma
ciir'et etme. Zira iblis Cenab-i Hakk'a hitaben 'p-fcLji jii^ ^ oluiti JZja ui
{A'raf, 7/16) ya'ni "Sen beni azdirdin, ben de onlar igin senin dogru'yolun'a
oturayim", ya'ni beni-Adem'i dogru yoldan azdirayim, dedi.
351. U*ek yuzliiluk ecjer onun i$in aytb ortucu oldu ise, git sen de inada ve pefc
yuzluiiige calls!
Iblis igin Hakk'a kars,i hiiccet ikamesiyle pek yiizliiliik ve arsizlik, kaba-
hati ortucu ve afv ve magfirete sebeb oldu ise, git sen de bu inad ve arsizlik
yolunu tut!
> _
352. €bu Cchil \Peygamber' den kinli hir Quz Tiirk'ii gihi hir mu'cize is-
tedi.
"Guzz", Asya'da Turk kavminden bir taifedir ki, gayet zalim ve hun-riz
olurlar.
<^g>
MESNEVf-i SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
353. jfahat o Lstahh'in Siddthi mu'cize- isiemedi, dedi hi: ur Bu yiiz muhah-
hah dofirudan ha$kasmt soylemez!"
Ya'ni, Ebu Cehil inad ve da'va tarikini ve Hz. Siddik-i A'zam ise muvafa-
kat ve tevazu' yolunu ihtiyar etti. Binaenaleyh Ebu Cehil Peygamber'den
mu'cize istedi ve Siddik-i Ekber hazretleri ise ^>& ^4 ^rj i-i* ya'ni "Bu bir
yuzdiir ki, kazib degjldir!" buyurdu. Biri enaniyetle imtihan etti, digeri tev3-
zu'la ittiba' etti.
354, tSenin gibisine ne vakii layih olur hi, henlihten henim $oi hir yarx imtihan
edesin!
Senin gibi bir nakisa, benlik saikasiyla benim gibi nefsiyle alakasi kalma-
mi§ olan bir dostu imtihan etmek layik olur mu?
Ali (kerremallahu vechehu)ya o yahudmin, "Eger Hakk'm
hafizligma i'timadin varsa bu ko§kiin ba§indan kendini at!"
demesi ve Emiru'l-Mu'minm Ali'nin ona cevab soylemesi
JijJ ol \J>>- *^Ja*j J jS~ ijiP Lib (Jjjj CL-aS lj ^siu^
355. uMuriaza'ya hir giiji ia'zim-i Diudadan ayah olmayan hir anud dedi:
Aliyyii'l-Murtaza (kerremallahu vechehu) efendimize, Allah Teala hazret-
lerinin azametinden gafil bulunan bir inadci yahudi bir gun dedi ki:
356. *6i/ ahilli, hir dam iizerinde ve peh yuhseh hir ho$h iizerinde de Diahh'm
hifzma vahtf misin?"
•^PS 3
AHMED AVNl KONUK
"Sen yer iizerinde Hakk'in hifzindan bahs ediyorsun; pek yiiksek bir bina
iizerinde de Hakk'in bu hifzina i'timadin var midir?"
357. ^edi: "Bvet 0, hizim varhcjimizi cocuklukian, mendikien heri hifz e-dici
ve ganidir!"
"Mem", kelimesinde Arabi ve Farisi olmak ihtimalleri vardir. Arabi olursa,
"nutfe" ma'nasina gelir ve Farisi olursa "ya"-yi masdariyye ile, "benlik" demek
olur. Ya'ni, Imam-i All (k.v.) yahudiye cevaben buyurdu ki: "Evet bizim vii-
cudumuzu cocuklugumuzdan ve ana rahminde nutfe halimizden beri ve yahud
cocukluktan ve enaniyet zamamndan beri, hifz edicidir; ve O'nun hifz etmesi,
kendisine bunlann hifzi lazim olmasmdan degildir, zira ihtiyacdan ganidir!"
358. ^Dedi: ^Uiakk'in hifzina tamamen i'timad et, kentlini damdan hirakl"
359. "Ta ki hana senin ikamn ue hurhanli olan giizel i'tikadm yakin olal"
Ya'ni, "Hakk'in hifzina yakfnin oldugu benim indimde fiilen tahakkuk et-
mi§ olmak igin kendini damdan a§agiya at ve senin hifz olundugunu goreyim
ve i'tikadinin kuvvetini anliyayim." Yahudinin inadi bu sozlerinden dahi za-
hir oluyor. Eger §ah-i velayet bilfarz kendisini damdan atip Hakk'in muhafa-
zasini gorse, yahudi ancak Hz. §ah'in i'tikadinin kuvvetine inanacak, yoksa
kendisi iman etmiyecekti.
if Olyr ^j CJU- jj^J \2 3 j jf J*\* Cjf J>^ Lr i
360. T$'6vle olunca €mu ona dedi: x Senin canin \>u cur etten renin olmamak
[358] . . *
i$in sus, git!
Emiru'l-mu'minin o yahudiye cevaben dedi: "Bu ciir'et ve cesaretten do-
layi canin kahr-i ilahfnin mahbusu olmamak icin bu fikrini beyandan vazgec,
sus ve git!"
361. nr Bendeye ne vakit lauik olur ki, Jiuda ile. ihtila cihetinden tecruheyi ile-
ri cjdirsin!"
c £p°
MESNEVI-1 SERIF SERH! / VII. CtLT • MESNEVf-4 •
"Ibtila", imtihan etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Kula layik degildir ki, Allah
Teala hazretlerini imtihan etmek igin, herhangi bir hususta tecriibeye te§eb-
biis etsin!"
362. "By sersem ve akmak ben&emn ne vakit mecali olur ki, juzulluktan
Isiakh'i imtihan etsin?"
"Gic", pen§an ve perakende-hatir, dimagi perf§an olmus. ve hayran ve ser-
sem. "Gul", ahmak ve nadan ma'nasinadir. "Fuzul", vazffesinden hang ve
zaid is, yapan kimse. Ya'ni, "Hakk'i imtihan etmek kul igin fuzullukdur,
Hakk'in azameti muvacehesinde zerre kadar bile bir mevcudiyeti olamayan
kulun ne haddi vardir ki, Hakk'i imtihan etsin?"
363. "O Jiuda'ya layik olur hi, o imtiham her bir demde kullanna ileriye
getire!"
Ya'ni "Imtihan ve tecriibe hususu ancak Hakk'a layik olur ve Hak kul-
lanni daima imtihan ve tecriibe iginde tutar." Nitekim sure-i Bakara'da
jj^U-J! jtj j oij*iJ!j ^-iiUi j Jij^Ui ^ ^^ j j^Jij ^^ <y is-i p-^jM j (Baka-
m,' 2/155) ya'ni "Ve biz sizi korku ve aglik ve'emvalden ve nefislerden ve
semerattan noksanhk cinsinden bir seyle imtihan ederiz; ve ey Resuliim
sabr edenlere miijde ver!" buyurulur. Ve imtihana miiteaUik olan ayat-i
kur'aniyye miiteaddiddir.
364. "Ta hizi hize a§ikur gostere ki, sularda akideden ne tutanz?"
"Sirar", ya miifaale babmdan masdar olur ki, ma'nasi "sir soyle§mek"tir.
Veyahud sirnn cem'i olan "esrar"in muhaffefidir ki, ma'nasi "gizliler" ve "6r-
tululer" demek olur. Akrpbu'l-Mevarid'de-. "Serar", aym son gecesi ve sinin
kesriyle "sirar", avug igindeki gizgiler ve alindaki gizgiler ve her bir §eydeki
hutut ma'nalan gosterilmi§tir. Bu ma'naya gore "Hak Teala bizi, bize asjkar
gostermek ve alnimizin yazisinda gizli olan i'tikadimizdan neye malik oldu-
gumuz zahir olmak igin, bizi imtihan eder" demek olur.
Ma'lum olsun ki, imtihan-i ilahide iki vecih vardir. Bir vechi budur ki: Rab-
bii'l-erbab olan Hak Teala, her biri bir rabb-i has olan esmasi ahkarmndan
*$%&>
AHMED AVNl KONUK "&M
marzi ve magzub olanlann temyizini irade buyurur. Bu temeyyiiz ise zuhur-i
ahkamdan sonra olur; ve zuhur-i ahkam ise, ba'de'l-imtihan mumkiindur.
Eger bu imtihan olmasa, her ayn-i sabitenin isti'dad ve kabiliyyet-i zatiyyesin-
den ibaret olan huccet-i baliga fiilen zahir ve suhud ile tevessuk edememi§ olur
idi. Nitekim Hak Teala buyurur: ul^s. *Sf > 'J* jAa*. j j-*-^ **' J^ & W ^ S&*
(Nisa, 4/41) Ya'ni "Her ummet peygamberlerini sjihid'getircligimiz vakit, onla-
nn hali nasil olur? Ey Resuliim, seni de onlann uzerine §ahid getirdik." Bina-
enaleyh bu imtihan bizi, bize a§ikar gostermek olur. Ve beyt-i §erifdeki "sirar",
alin yazisi ma'nasina geldigine gore, sirr-i kadere isaret buyurulur.
Imtihandaki ikinci vecih budur ki, Hak Teala Kur'an-i Kerfm'de 'f&j5 j
JJkL. ^jiaWJi 'fii j=~ (Muhammed, 47/31) ya'ni "Biz sizi imtihan ederiz, ta ki
sizden mucahid olanlan bilelim!" buyurur. Bu imtihan ancak Hakk'in bizi bil-
mesi igindir. Malum olsun ki, ilm-i ilahide iki i'tibar vardir. Birisi mertebe-i
vahdette ve taayyiin-i evvelde, Zat-i uluhiyyetin cemf'-i sifat ve esmasina
mucmelen ilmidir. Bu ilim, kendi Zat'ina olan ilimden ibaret oldugundan, bu
mertebede ilim, alim ve ma'lum arasinda asla temeyyiiz yoktur, ciimlesi
§ey'-i vahiddir ve bu ilim, ma'luma tabi' olan nevi'den degildir. Zira Zat-i ka-
dim ile beraber kadimdir. Ikincisi mertebe-i vahidiyyete ve taayyiin-i saniye
tenezzuliinden sonra kendinde miindemig olan bilciimle sifatm ve esmasinin
suretleri yekdigerinden miitemeyyiz olarak ilm-i ilahide peyda olduklannda,
her birinin iktiza-yi zatileri olan kabiliyyet ve isti'dadati ne ise, inki§af eder
ve bu kabiliyyet ve isti'dadat ba'de'l-inki§af Hakk'in tafsilen ma'lumu olur-
lar. l§te Hakk'in bunlara taalluk eden ilmi, onlann ma'lumiyetlerinden sonra
oldugundan, "Ilm-i Hak, ma'luma tabi'dir" denildikte "ilm-i sifati ve esmaf
anla§ilmahdir. tmdi her iki vecihde de imtihan edici Hak'dir; kula, Hakk'i im-
tihan etmek asla caiz degildir.
365. I7iif SUem Diakk'a dedi mi ki: ur Bu dirum ve hatada seni imiihan ettim?
Ya'ni, hie. Adem (a.s.) hatayi irtikab ettikten ve Hakk'in itabina mazhar
olduktan sonra, Hakk'a hitaben dedi mi ki: "Ya Rab, ben bu curiim ve hata-
yi, ancak senin lutuf ve keremini imtihan etmek icin irtikab ettim!"
366. ia ki senin hilminin gayesini goreuim!" Sih hu kimin mecali olur, kimin?
*$%&>
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. CfLT • MESNEVI-4 •
Hz. Adem: "Ya Rab, bu kabahati senin hilminin derece-i gayesini gormek i$in
irtikab ettim!" demedi. Ah! Bu imtihana kullardan kimin mecali olur, kimin?
jit y eU^ j\ JL>jlf- C—Jb j~» t>j£>- X*\ *S~ (J *o j\ y Jif-
367. Senin akhn cok cihetten sersem geldi; senin ozriin, senin giinahindan he-
terdir.
Ey kamili imtihan eden nakis! Senin aklin gok vecihden sersem geldi ve
sen imtihan etmek soziinii bir oziir dilemek igin kamile kar§i soyledin; fakat
ozriin kabahatinden biiyiik oldu.
368. hi goniil hubbesini yukseltti, onu imtihan etmeyi sen ne bilirsin?
oijZJi g'j t^JUi 4i\ (Ra'd, 13/2) ya'ni "Oyle Allah'dir ki gokleri yukseltti"
ayet-i kenmesi mucibince kubbe-i semayi yiikselten Allah Teala hazretlerini
sen imtihan etmeyi ne bilirsin ve onu kendi mahdud dimaginla nasil imtihan
edersin? Zira imtihan etmek icjn, evvela iyiyi ve kotuyii tefrik etmek lazimdir,
halbuki senin kisa nazarlann bircok iyileri kotii ve birgok kbtiileri de iyi goriir.
369. 6y hayri ve serri hilmemis olan himse, hendini imtihan et, soma da bas-
hasmi!
Binaenaleyh ey bu alemde dar olan fikri ve nazan ile hayn ve §erri bilme-
mis. olan kimse, evvelen kendinin bu halini imtihan ve tecriibe et de, ondan
sonra kendi nefsinin haricine gikip, ba§kalanni imtihan et!
d\_£j* OUi«l j (j/^jli 0"& ij\ <£*£ y>r Sy± OU^I
370. Gy filan, eger kendini imtihan ettin ise, ba§kalarimn imtihamndan farig
gelirsin.
Ey filan, eger iyiyi kotuyii tefrik edebilip edebilemedigini imtihan ve tec-
riibe ettin ve bu hususta kendi nefsinin aczini anladin ise, artik ba§kalanmn
imtihaniyla me§gul olamazsm.
» #., » .(-
f,4i\j>- _pj^ JjilS' ^ylJu l _ r j s.<ub jSw a£ ^y^JlJb dy>?
371. <$eker danesi olduguna bildigin vakit, seher-hanenin ehli oldugunu da bi-
lirsin.
<^&>
AHMED AVNl KONUK
Eger kendini imtihan ettikten sonra, eger nefsinin §ekerdanesi, ya'ni ilim
ve ma'rifet ve husn-i ahlak ile tatlilik menba'i oldugunu bildin ise, §eker-ha-
nenin ya'ni mertebe-i ma'rifetin ehli oldugunu bilirsin ve o zaman kalbine ge-
len varidat-i esrar-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye §ekerleri olur.
372. Dmdi bil ki, imtihansiz Dlak, na-mahal yere s'ana bir seker yondermez.
Ey miind bil ki, Hak Teala seni turlu tiiriu imtihanlardan gegirip, mertligin
ve vefakarhgin ve emfnligin tahakkuk ettikten sonra, sana §eker gibi tatli
olan esrar ve maarifini tevdi' eder ; yoksa o §ekeri bila-imtihan nahak yere
gordermez.
Menkabe: Nefehitii'l-Ons'de mundericdir ki: Bir kimse Ziinnun-i Misrf
hazretlerinin huzuruna gidip, kendisine esrar-i ilahiyyeden bahis buyurmasi-
ni niyaz eder. Hz. Ziinnun: "Peka'la, bahs edeyim, fakat ondan evvel bir i§
var, o hizmeti ffa edip gel!" buyurur. Ve o adamin eline kapah bir kutu verip,
bunu al, boylece falan mahalde, falan kimseye gotiir der. O adam da kutuyu
ahp, yola cikar. Esna-yi rahda kutunun iginde bir §eyin hareket ettigini his-
seder. Merak edip, iginde oynayan §eyin ne oldugunu anlamak igin kutunun
kapagini agar. Fare varmi§, kapak agihnca fare sigrayip kagar, o kimse mtite-
hayyir kalir; kendi kendine diisunur: "Bos, kutuyu, soyledigi zata mi gotiire-
yim, yoksa avdet edip, meseleyi Hz. Zunnun'a mi arz edeyim?" der. Avdet
etmeyi miinasib bulur, keyfiyeti Hz. Zunnun'a arz eder. Cenab-i Ziinnun bu-
yurur ki: "Kendin gibi bir mahlukun sana tevdf ettigi bir sirnn muhafazasm-
da emin degilsin, Hak Teala'nin esranna nasil emfn olursun?"
373. Dmiihansiz bunu bil ki, mademki sen sakm ilminden bassin, seni -pay-fla-
ha aondermez,
Ya'ni, Hakk'in imtihanina hacet yoktur, sen ilm-i ilahide ba§ oiarak sabit
oldun ve ayn-i sabiten refs olmani iktiza etmi§ ise, Hak Teala seni, isti'dad-i
ezeline muhalif oiarak dun bir mertebeye indirmez; zfra Hak Hakim'dir, her
§eyi yerli yerine koyar.
374. Laif akil hiymetli inciyi, pislih dolu olan held i$ine birahir mi?
CM23(^3
g|pr®" MESNEVf-l SERfF SERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Bu beyt-i §erff, yukanki beytin ma'nasmi te'yid igin bir misal-i zahindir.
375. JZ.ira hi bir agah olan hakim, bagdayi asld saman anbanna gondermez.
Bu da ikinci bir misal-i zahindir.
376. U^isva ve rehber olan $eyhi, eger bir murid imtihan ederse, o esehtir.
Hak yolunda kendisine iktida olunan bir mur§id-i kamil, ma'nevf hasta-
liklann tabibidir. Eger bir murid onu imtihan ederse ahmaktir. Nitekim haza-
kati halk nazannda sabit olan bir doktoru, ilm-i tibba vakif olmayan bir kim-
se, onun tababetdeki ilmini imtihan etmege te§ebbiis ederse, bittabi' agk bir
hamakat olur. Zira imtihan etmek, imtihan olunan kimsenin ilminin fevkin-
de bir ilim sahibi olmasma tevakkuf eder.
Menkabe: Muhammed Bahaeddfn-i §ah-i Naksjbend hazretleri bir gun as-
habiyla otumrken birisi gelip, bir sepet armudu hediye olmak iizere getirerek,
hazretin onlerine koymu§; o hazret siinnet-i Peygamben mucibince, armutla-
n sepetten cikanp haziruna dagitmi§lar ve "Herkes aldigi armutlan yemesin!"
demister. Hediyeyi getiren zata sormus. ki, "Bunlan ne niyetle getirdin, dog-
rusunu soyle!" kimse de: "Efendim sizin keramet sahibi bir zat oldugunu-
zu soylediler, ben de imtihan icin bu armutlan getirdim. Kendi kendime de-
dim ki, bu armutlardan ikisine gizlice i§aret ettim, bu armutlan goturdugiim
vakit adet-i vech ile haziruna taksim ederler; eger dedikleri dogru ise, bu i§a-
ret ettigim armutlan bana versinler." Cenab-i §ah: "Bak bakalim, o armutlar
sana verilmis midir?" buyurmusjar. da: "Evet efendim, bana vermi§siniz!"
demi§; onun iizerine Hz. §ah buyurmu§lar ki: "Bir kimse ki, tarik-i peygam-
bende yurur, onu imtihan etmek caiz degildir. Eger biz o armutlan sana ver-
mese idik, sen bizden yiiz oevirip gidecektin ve bundan zarar gorecektin."
377. Bger sen onu din yolunda imtihan edersen, ey yakmsiz, sen dahi miimie-
han olursun.
Ey kamilin haline yakin ve husn-i i'tikad sahibi olmayan kimse! Eger sen
o kamili din yolunda imtihan ve tecriibe edersen, sen dahi imtihan olunmus,
olursun.
°$%g?
AHMED AVNf KONUK
Menkabe: Nefehatii'l-Uns'de §eyh Ebu'l- Abbas el-Miirsi (k.s.) hazretlerinin
menakibinda mu§arunileyh hazretleri tmam-i Yafu hazretlerinden naklen bu-
yurur ki: Selatfnden bin, me§ayihden birini imtihan etti ve §eyhin dergahina et
getirdi. Ba'zisinda bogazlanmis, ve ba'zisinda olmus. koyun eti var idi. §eyh
eteklerini beline toplayip muridlerine hitabem "Ey dervisjer, bugiin taamda ga§-
nicilik benim vazifemdir!" diyip, kap igindeki etleri ayirdi ve bogazlanmi§ hay-
van etlerini dervi§lerin oniine koydu ve olmus, hayvan etlerini de sultanin as-
kerleri i^in tefrik etti. Ve askere ait olanlan ayinrken: i->JU t-J-^ ^4^ v^
ya'ni iyi olan iyi igin ve habis olan da habis igindir" derdi. Bu hal sultanin go-
zii oniinde cereyan ettigi cihetle, sultan o imtihandan pi§man olup istigfar etti.
Diger menkabe: Keza Nefehatii'l-Uns'de mezkurdur ki; §am ulemasmdan
Abdullah isminde bir zat nakl eder ki: Tahsil-i ilim igin Bagdad'a gittim. Ibn
Sekka isminde bir arkada§im var idi. Bagdad'da Nizamiye Medresesi'nde iba-
dete me§gul olup, salihleri ziyaret ederdik. Ve o vakitte Bagdad'da bir aziz var
idi, gavs oldugu ve istedigi vakitte gdriiniir ve istemedigi vakit gorunmez,
derler idi. Ben ve tbn Sekka ve henuz delikanh olan §eyh Abdulkadir (k.s.)
gavsin ziyaretine gittik. tbn Sekka yolda dedi ki: "Ben ondan, onun bilemi-
yecegi bir mes'ele sorayim." Ve ben dedim ki: "Ondan bir mes'ele sorayim,
bakahm nasildir?" Ve §eyh Abdulkadir dedi: "Maazallah ki ben ondan bir §ey
sorayim! Ben huzuruna vanp, onun berekatina muntazir olurum." Vaktaki
huzuruna gittik, onu yerinde bulmadik; bir miiddet oturduk, gdrdiik ki yerin-
de oturur. Ba'dehu gazab ile Ibn Sekka'ya bakti ve dedi: "Yazik sana ey Ibn
Sekka! Benden, benim bilmedigim bir mes'eleyi mi soracaksm? Soracagm
mes'ele budur ve cevabi da budur. Senden kiirur atesjnin alevini goriiyo-
rum!" dedi. Sonra bana bakti da dedi ki: "Ey Abdullah, beni imtihan igin,
benden mes'ele sorarsm ha! mes'ele budur ve cevabi da §udur. Dunya se-
ni, muhakkak iki kulagma kadar gark edecektir, zfra benim hakkimda terk-i
edeb ettin." Ondan sonra §eyh Abdiilkadir'e bakti ve onu kendine yakla§tir-
di ve muazzez tutup dedi ki: "Ey Abdulkadir, edebin sayesinde Allah'i ve Re-
sul'unu razi ettin; guya seni gorurum ki, Bagdad'da kiirsfye cikmi§sin ve der-
sin ki: «i)i J j Jf Uj J* a* ^ Ya'ni "Bu benim iki ayaklanm, butiin veliy-
yullahin boynu iizerindedir." Ve gorurum ki, o vaktin evliyasi sana iclal ve
ikram igin boyunlanni indirmisjer." Ve bunu soyledikten sonra, derhal naza-
nmizdan gaib oldu ve sonra nig gdrmedik; ve §eyh Abdulkadir igin dedigi §ey
vaki' oldu. Ve tbn Sekka akranma faik olacak derecede ilim tahsil etti; halffe
onu elgi olarak Rum'a gonderdi. Ve Rum imparatoru ona hiristiyan alimleriy-
*$$&
MESNEVI-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
le miinazara ettirdi; hepsini ilzam etti. imparatorun nazannda muhterem go-
riindii; imparatorun guzel bir kizi var idi, ona a§ik oldu; imparatordan istedi, )
hiristiyanhgi §art koydular, o da tanassur edip, kizi aldi ve daima Hz. Gavs'in -j
sozunii yad ederdi. Ve beni §am'da zor ile evkaf tevliyeti iizerine nasb etti-
ler; ve diinya bana muteveccih oidu ve Hz. Gavs'in sdzii benim hakkimda da
tahakkuketti."
J^\zi\ d\j :>j-i ^ <J*ji ji J»\£ j ObjP ■ij-i C-if>- j olyr-
378. Senin air' din ve cehlin dsikdr olur. hu iftiiasdan ne vakit iiryan olur! .
Kamili imtihan ve tecriibe etmenden dolayi, ancak senin batimndaki kiis-
tahlik ve edebsizlik ve cehalet apagik zahir olur; senin o kamili iftita§indan
ya'ni teftfs, ve tecriibe etmenden, onun ahval-i batmesi kat'a meydana 51k-
maz; zfra kamilin batini bi-renktir.
379. Bger zerre cjelir dagi iariarsa, ey delikanh, dacjlan onun terazisi var$a-
lanir.
Bu beyt-i §erffde insan-i nakis "zerre "ye ve insan-i kamil "daga;" ve in-
san-i nakism akli "terazf'ye te§bih buyurulmu§tur. Ya'ni "Insan-i nakisin in-
san-i kamili akli ile muhakemesi ve onu tecriibesi, bir zerrenin dagi tartma-
sina benzer. Binaenaleyh boyle bir imtihanda onun akli hayrete dii§er ve ser-
sem olur." Nitekim yukandaki menakibda zikr olunan ahval, tavr-i akil hari-
cinde olan §eylerdir ve akillar hayrette kalmi§tir.
380. xSra kendi kiyasinctan terazi peyda eder; merd-i Diakh'i terazide eder.
Nakis, kamili kendi kiyasat-i akliyyesinden icad ettigi bir terazi ile tartar.
381. Uaklaki akil mizanina sicjmaz, binaenaleyh akil terazisini variolar .
y^* ^^ 0U>- j <Jij**j jj y>s- jb i_ij-^j Oj^«-»-a Ol=>w»l
382. By amca, imtihani tasarruf aibi bil; sen oyle bir sah iizerinde tasarruf is-
ieme!
<^£5
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni, insan-i kamili imtihan etmek, onun mevcudiyeti iizerinde tasarruf
ve tahakkiim etmek gibidir. Halbuki insan-i kamil surette begeriyet ve abdi-
yet ile zahir ise de, onun ma'nasinda hakikat vardir; zira "Ben bir kulumu
sevdigim vakit, onun sem'i, basan ve lisani ve eli ve cemf -i kuvasi olurum"
ma'nasmdaki hadis-i kudsf mucibince, ondan zahir olan Hak'dir ve Hakk'in
sifatidir. Binaenaleyh kamil iizerinde tasarruf etmek isteyen kimse, Hak iize-
rinde tasarruf etmek isteyen kimse gibi olur. Boyle olunca, aklini ba§ina al
da, boyle bir §ah iizerinde tasarruf etmek isteme!
383. Vtfakislar, oyle hir nakkas iizerinde imtihan i$in, ne tasarruf edecehtir?
tnsan-i nakisin viicudu, Hakk'in nak§idir; ve insan-i kamilin viicudunda
mutasamf Hak oldugundan, o insan-i kamil, nakkas, olan Hak menzilesinde
olur. Bu ma'naya gore naki§lar, oyle bir nakkas. olan kamil iizerinde, onu im-
tihan icjn nasil tasarruf edebilecektir,- zira onu imtihan ve tecrube, Hakk'i im-
tihan ve tecrube etmek olur.
■ 384. Bger hir imtihan gordu ve hild-i ise, onu daki nakkas onun iizerine $ekme-
di mi?
"Eger o Hakk'in nak§i olan insan-i nakis, imtihanin ve tecriibenin ne de-
mek oldugunu bildi ve gordii ise, nakka§ olan Hak, ilm-i ilahisinde sabit olan
onun isti'dadma miisteniden bu bilmeyi ve gormeyi de, o naki§ iizerine gek-
, medi mi?" Ya'ni kamili imtihan etmek isteyen bir kimseye, bu imtihan etmek
haurasini, onun ayn-i sabitesi hukmiince, onun iizerine musallat eden dahi
nakka§ olan Hak'dir.
385. Onun Uminin oniinde olan sureilerin oniinde, ne kaderi olur? <j\iuhakkak
hu suret himdir?
"Kader", burada kuvvet ve takat ma'nasinadir. Ya'ni, "Hakk'in ilminde
olan a'yan-i sabite suretlerinin oniinde, bu suver-i unsuriyyenin ne kuvvet
ve takati olur? Bu suretleri kukla gibi oynatan suver-i ilm-i ilahfdir. Binaena-
leyh muhakkak bu suver-i unsuriyye kimdir ki, o suretteki havass-i hamse-
«^^
PpT^ MESNEVI-i §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
nin akla verdigi idrakat neticesi olarak bir kamili imtihan etmek daiyesinin
kiymeti olsun!"
386. Uaktdki hu imtihan vesvesesi sana geldi, kotii tali' hit ki, geldi ve senin
boynunu vurdu.
Ey murid, sana insan-i kamili imtihan ve tecriibe etmek vesvesesi geldigi
vakit, bunun sana muteveccih bir su'-i kaza oldugunu bil! Eger onun
hiikmiinu icra edersem, ma'nen senin boynunu vurur.
387. Uakiaki hoyle vesvasi gordixn, ^abuk $ahuk Uiudu'ya don ve siicuda gel!
Sana boyie bir vesvese geldigi vakit, cabuk cabuk tovbe ve istigfar edip
secdelere kapan!
388. n 6y Diuda, bu zandan beni kurtar!" diye akan aoz yasmdan secde ma-
hallini islat!
lnsamn kalbine def i elinde olmayan birtakim fena hatiralar gelir ve o hati-
ralann vurudunu istemedigi halde, onlar kalbe musirran varid olur. Bu-gibi ah-
valde derhal Hahk-i havatir olan Hak Teala hazretlerine niyaz etmek icab eder
ve niyaz icin de secdeye kapanmak miinasibdir; zira be§ere kurb-i ilahi ancak
secde halinde vaki' olur. Nitekim Kur'an-i kenmde ^jSij A^-tj (Alak, 96/19)
ya'ni "Secde et ve yaklasj" buyurulmu§tur. Ve secde hali, abdin gaye-i tezel-
luliidur ve tezellul esnasinda aglamak, kabul-i niyazda gayet mtiessirdir.
389. Dmtihan mailub olduflu zaman, senin dminin mescldi -piir-harrub oldu.
"Harrub", kegi boynuzu demektir. Ve kegi boynuzu, ne§v u nema bulan
mahaldeki ma'murelerin harab olmasi, bu agaglann hassiyetinden imi§.
Ya'ni, "Ey murid sana insan-i kamili imtihan etmek hatirasi gelir ve sen de
bu hatiramn hiikmiinu fiilen icrr ^ebbus edersen, bil ki dininin bina-yi
mescidi olan mahalde, kegi boynuzu agaclan bitti; ya'ni kalbindeki fman
ma'muresi harabe-zara dondii."
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
/»*>LJI <Jp jjb j-i^S" ry- j J^j "-r'js*- i is***^ J ^-^- a *■*■***
Mescid-i Aksa'mn kissasi ve keci boynuzu aga-
ci bitmesi ve Davud (a.s.)in Suleyman'dan ewel
o mescidin binasina azm etmesi
lLw-j , j-sA*l -bj**~^» i j^~H *j
3jt
ijJtiSj <JSj\l ?}£■ X.I ji Jj^-
390. Uakiaki CM,esdd-i <JAksayi tas ile ya-psm diye, ^avud'a mensub olan
[ 388 ] i ii.
aztm aara ^etai.
Ya'ni, vaktaki Mescid-i Aksa'yi tag ile yapmak azmi Davud (a.s.)i batinin-
dan tazyik etti ve mutlakan bu binayi yapmak kasd ve azminde bulundu.
Ol£U , v l JuU
j *£ Ol>u J> ^J *f &~ J*>/ uTJ
391. Diak ona vahy etti hi: "^Bunim terkini oku; zuci bu mekan senin elinden
zukura cjelmez!"
Ya'ni, Hak Teala hazretleri Davud (a.s.)a vahiy tarikiyle bildirdi ki: "Ya
Davud, Beyt-i Makdis binasmin terkini oku, ya'ni bu husustaki azmini terk
et, zfra bu mahallin binasi senin elinden zahir olacak degildir!"
392. xv O bizim iakduimizde yoktur ki, sen bu CM,esdd-\ JAksayi zukura geti-
Ya'ni, "Bizim ilm-i ezelfmizde senin bu Beyt-i Makdis'i bina etmen mu-
kadder degildir!"
.393. ^Dedi: "€y sir bilici, ciirmum nedir hi, bana mescidi yapma, diye soylersin?
c^e^
MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
Vahy-i ilahiye cevaben Davud (a.s.) dedi ki: "Ey bilcumle umurun sirnm
bilici olan Hahk'im, benim kabahatim nedir ki bana Mescid-i Aksa'yi yapma,
diye emir buyurursun?"
394. 'Deii: "Sen kabahatsizsin; sen kanlar etmissin, mazlumlann kanim hoy-
nuna goturmiissiin.
Cenab-i Hak, Davud (a.s.) a cevaben buyurdu ki: "Ya Davud, filvaki' se-
nin kabahatin yoktur; ve fakat insanlann kanlanni dokmu§sun, mazlumlann
kamm boynuna almi§sin."
j\>~5> \y\ JJJLi j JJ-iLb 01^- jl*J° ij> jLil^ y jljT j <S~
395. ",Zira senin sesinden sayisiz halayik can veriiler ve ona sihar oliular."
y jb^j 0U- Uj> (j\j^ff j> y" jtjl j C~~s£*j lS ~~j dy>-
396. Senin avazin, senin can-peridz olan giizel sadan iizerine cokluh, han gii-
mistir.
Ma'lum olsun ki, Davud (a.s.)in kan dokuculugu iki suretle vaki' olmu§-
tur; ve bu iki suretle kan dokulmesinde o hazretin asla kabahati yoktur. Bi-
risi budun Emr-i ilalu iizerine kiiffar ile gaza etmis. ve gaza-yi me§ru' ile kan-
lar dokmiistiir. Ikincisi budur ki: Davud Ja.s.)m sadasi pek giizel ve pek
muhrik olup miinacata basjadigi ^kJf, '^ ^ji Jt>- C (Sebe\ 34/10) ["Ey dag-
lar ve ku§lar, onunla beraber tesbih edin!"] ayet-i kerimesinde beyan
buyuruldugu iizere, daglar ve kusjar, onun miinacatma i§tirak ederler idi. Ve
orada hazir olup dinleyen insanlardan birgoklan azfm cezebat-i ilahiyye
te'sfriyle can verirler idi. Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi hazretleri
Fususu'l-Hikem'de Fass-i Yunusf'de birinci suretten bahs edip buyururlar ki:
eLi ^^-J-Hil c~j OLj ^"%J\ -Up j>jli i\j\ <dJl J 5^1 ^ X\s-)\i, j^-1 4JUI ^Lp JU> ilLtJI jl *Ip!j
tl-jJl jJJu* j* ij^i J& ^y\ ^l-i* J~>. ti\ -*Jl <*JJ1 i y-j\i aU! ^1 jJUi iSLii f J14; 9j Li£i Ijly
iS-k ^ ^^ J* 5 ^ Vj ^ <-!^> t^^LjV '>-«5! («-f^ j u^ J^S (JLL— <<» t-JUS l y^i J I vj^ ^j*- 5 J^Ii
j SjLjVI eLidl ojji sIpIj> ki\£j-\ 9 JLa ^* ^yJU <u^> OUX* i^bl Ol <u!l iiJI ^- jLi j^ _^a j^
. . . jJi v-aa ^ jji i^ui 0! Ya'ni "Bil ki, Allah'in kullan uzerine §efkat, ffllah
gayretten riayete ehakdir. Davud (a.s.) Beyt-i Makdis'i bina etmek istedi. 1m-
di onu miraren bina etti; her ne vakit fang olsa yikilir idi. Boyle olunca Allah
Teala'ya bunu sjkayet etti. Allah Teala ona vahy eyledi ki, "Muhakkak benim
*$?$&>
AHMED AVNt KONUK
bu beytim kanlar doken kimsenin iki eli uzerinde kaim olmaz!" imdi Davud
(a.s.) dedi: "Ya Rab, bu senin yolunda olmadi mi?" Hak Teala buyurdu: "Evet,
velakin onlar benim kullanm degil midir?" Cenab-i Davud dedi: "Ya Rab, onun
bunyamm benden olan kimsenin iki eli uzerinde hi!" Boyle olunca Allah Te-
ala ona vahy etti ki: "Muhakkak senin oglun Suleyman onu bina eder." Imdi
bu hikayeden garaz bu ne§'et-i insaniyyenin muraatidir ve muhakkak onun
ikamesi hedminden evladir." Ve Hakk'in kuffann "katlini emr etmesiyle bera-
ber, kan dokuldupnii ho§ gormemesi hakkindaki tafsilat, fakir tarafmdan ya-
zilan Fususu'l-Hikem §erhinde tafsfl olunmu§tur, burada beyani uzun olur.
tmdi, cenab-i Pfr efendimiz dahi bu Mesnevi-i §enfde ikinci vechi beyan
buyurduklan ve her iki suretteki ma'na birlestigi cihetle, Fusus ile Mesnevi
arasinda ihtilaf yoktur; ve cenab-i Ptr efendimizin ikinci sureti beyan buyur-
malan, atideki esrar ve hikemin beyanina bir mukaddime te§kil etmi§tir.
397. 'Dedi: "Senin maglubun, senin sarhosun idim; henim elim, senin elinden
haglanmis oldu. '
Davud (a.s.) Hakk'a cevaben dedi ki: "Ya Rab, ben senin §arab-i askmin
maglubu ve sarhosu idim; o maglubiyet icjnde etrafimi goren goziim yok idi;
o hal iginde benim iradem ve kudretim, senin iradene ve kudretine baglanmis,
oldu."
398. n< Degil midir ki, sahin her maglubu merhum ola; deijil midir ki, maglub,
ma' dam axbi ola 1 ."
Ya'ni, "fena-fillah" hali iginde abd kendisinden sadir olan ef 'alden dolayi
ma'zurdur ve rahmetin mazhandir. Zira maglubu'1-hal olan, ma'dum gibi
olur. Artik o abdin vucud-i abdanfsine aid olan ahkam ve asar zuhur edemez
bir hale gelir.
399. r Dedi: "liu maglvh hir ma'dumdur ki, o nishetin gayri ile ma'dum degil-
dir, ikan edtnizl"
Hak Teala tekrar Hz. Davud'a hitaben buyurdu ki: "Ya Davud, bu fena-
fillah icmdeki maglub bir ma'dumdur ki, o ma'dum nisbetin gayriyle degildir;
c^P^
MESNEVt-t §ERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVt-4 • " B ^§ji
ancak nisbetle ma'dumdur. Ya'ni izaff ve mukayyed olan bir ma'dumdur,
yoksa ma'dum-i mutlak degildir. Bu ma'dumiyetin boyle nisbf bir ma'dumi-
yet oldugunu yakfnen bilinizl" Bu beyt-i §erff Hind niishalannda §6yledir:
lj;.,*ii pj-Xxa C-~~J C-«-w~i; yr <S <JL~~**>Xa^ <-j r*** <-£' '— ■ '^
Terciime ve fzah: Hak Teala buyurdu ki: "Ey maglubu'1-hal olan Davud, se-
nin ma 'dumlugun nerede? Ma 'dum, nisbetin gayriyle degildir, bu hususta su-
sunuzl"
Bu nushamn §erhinde tmdadullah (k.s.) ,§6yle buyururlar: "Hulasa-i ce-
vab budur ki: Gerci maglub idin ve ma'dumu'l-ihtiyar oldun; lakin mademki
bekabillah ile baki oldun, binaenaleyh viicudun kamildir ve sen Hakk'm ih-
tiyariyle muhtar oldun. Bu ise ihtiyar-i kamildir; ve bu ihtiyar ile, lztirar ola-
maz. Boyle olunca, ihtiyann dahli vardir. Her ne kadar bu ihtiyar icinde mer-
hum isen de, benim bu beytimin, ihlak-i be§er ile ve bu ihtiyar ile cem' olma-
si mumkin degildir." Ve yine bu nushamn §erhinde, Hind §arihlerinden Mu-
hammed Emir buyurur ki: "Sende hasil olan yokluk ve fena, cemi'-i esma ve
sifata nisbetle degildir; ve senin cemi'-i esma ve sifatin fanf olmus, degildir;
belki senin ba'zi sifatin, zat-i Hakk'm ba'zi sifatmda fanf ve mustehlek ol-
mu§tur. Zira mukayyed ve gun icin, Zat-i mutlak ve bi-cun olmak muhaldir.
Ve lezzet-i visal dahi bundan sonra sabit olur. Beyit:
"Ne yaparsm, bir dilberin vaslmi ki, onu gormek senin igin helak-i can gelir. "
Binaenaleyh bendeye fenamn faidesi, o. Ja §aibe-i takayyiid ve ubudiy-
yet bakf kalmamaktan ibarettir.
Yine Hind sarihlerinden Muhammed Eyyub, Mir Abdii'l-Fettah ve Bah-
ru'1-Ulum Abdii'1-Alf hazarati dahi bu niishayi, bu mealde §erh etmisterdir.
400. noyle ma awn ki, o kendinien qitti, varliklann iaha iyisi ve havTsi va-
[398] j ., * j „
ki oidu.
Hakikati bakf ve sifati, sifat-i Hak'da fanf olmakla ma'dum hukmiinde
olan o kimse, kendinin kendiliginden gitti ve onun varhgi biitun varliklann
daha iyisi ve kuvvetlisi vaki" oldu; zira onun varhgi Hakk'in varhgidir; bina-
enaleyh onun varhgi kamildir.
=2^
AHMED AVNl KONUK
tL~vliLi \j j\ U* j$ cJLa>- j$ CL~*»\zi fj>- cJ\AsP b C~w~> y
401. Diakk'm sifatina nishetle fenadir , hakikatte. fend i$inde onun i$in heka
vardir.
ma'dumun sifat-i be§eriyyesini, sifat-i Hak ifna etmis, ve o sifaM be§e-
riyye yerine, Hakk'm sifati kaim olmu§tur. Evvelce o maglub viicud-i be§erf-
si ile kaim ve miiteharrik iken, sjmdi viicud-i hakfki-i Hakkanf ile kaim ve
muteharrik olmu§tur. Binaenaleyh hakfkatte o maglub igin, bu fena icmde
beka vardir; giinki viicud-1 mecazi fani, viicud-1 Hakkanf bakfdir. Bu beyt-i
§erff cenab-i Pir'in lisan-i §enTmden, salikleri ir§aden beyan buyurulur.
402. Grvahin airnlesi onun tedbtrindedir; eshahin cumlesi de onun iirindedir,
Ya'ni, viicud-1 Hakkanf ile bakf olan insan-i kamil, ervahda tasarruf etti-
gi gibi, ecsamda da tasarruf eder. "E§bah", "§ebah"m cem'idir, ecsam ve
uzaktan gorulen siyahliklar ma'nasinadir. Ve "tfr" kelimesinin muteaddid
ma'nasi vardir, burada "kudret" ma'nasinadir. Ya'ni sifat-i Hak'la kaim olan
bir kimse, bir kimsenin ruhuna tevecctih ettigi vakit, ona te'sfr ilka eder; ve
keza ecsamda da tasarruf kudretini haizdir. Menakib-i evliyada kamillerin er-
vahda ve ecsamda tasarruflanmn misalieri pek coktur. Ve bu Mesnevi-i Se-
rif de de §imdiye kadar gegmis, ve atfde de gelecektir. Bu beyt-i §erff dahi Hz.
Pir lisan-i §eriftndendir.
403. "0 kimse hi hizim lutfumuzda maglubdur, muztar decjildir, helhi muhtar-i
veladir."
"Vela"', dostluk ve yakinhkma'nasina gelir. Bu beyt-i §erff Hz. Davud'a
olan hitab-i ilahfdendir. Ya'ni, "0 kimse ki, lutf-i tecellfmizde maglub ve rani
olmu§tur, artik o kimse muztar ve aciz degildir, dostlugun ve yakinhgtn muh-
tandir, ya'ni onun iradesi, Hakk'in iradesidir."
J-aif W*-^' - S-5 J p (Aj^"" ^J**" *^-~*-'' j^* - ' {£'-&***
404. DhUydnn miintehasi ise odur ki, hurada onun ihliyan muftekad olur.
"Mtiftekad", gaib edilmis, [demektir.] Ma'lumdur ki, irade Hakk'in sifatla-
nndan bir sifattir. Hakk'in bu sifati, efrad-i be§erden her birine isti'dadi nis-
G^XS^i,
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
betinde aks edip cuz'iyetle zahir olmu§tur. Binaenaleyh insan irade ve ihtiyar
sahibidir; fakat onun bu ihtiyannin bir miintehasi vardir. Bu munteha dahi,
kendine ciiz'iyetle mun'akis olan iradeyi, kendi kiillune terk etmektir ki, bu-
rada onun ihtiyan, gaib edilen olur.
405. Gger o nihdyet henlikien mahv olmasa idi, hir ihtiyar i$in qe§ni olmaz idi.
trade-i kiilliyye-i Hakk'in, efrad-i be§erden her birine mun'akis olan pef-
tevi, onlarda bir mustakil ihtiyar vehmi viicuda getirir; onlar dahi bu ihtiyar-
ianm gaib etmemek icin, ona sanhrlar. Eger bu ihtiyarlanni gaib etmek kor-
kusu olmasa idi, efrad-i be§er, kendi ihtiyarlannin zevkini ve ge§nisini duy-
mazlar ve ihtiyarlannin benligine ve varligina kar§i lakayd kalirlar idi. Bina-
enaleyh her bir §eyin lezzeti ve ge§nisi, onun iftikan ve gaib olmasi mulaha-
zasihdan nes/et eder. Mesela insanin gozti, gaib etmek korkusundan dolayi
zevkli ve kiymetlidir.
406. Cihanda gerek lokma ve gerek §erbet olsun, onun lezzeti, Iezzetin mahvi-
nin fer'idir.
"Lokma"dan murad, ekl ve yeme ve "§erbet"ten murad, igme demek olur.
Ya'ni, "Nitekim cihanda yemenin ve icmenin lezzeti, Iezzetin mahvimn
fer'idir; zira insanin yemeden ve icmeden duydugu lezzet ve gesni, o Iezzetin
mahvindan bir fer'dir." Ve nitekim bir kimse hastahk sebebiyle yemenin ve
igmenin lezzetini gaib ettigi vakit, ke§ke sihhatim yerinde olsa idi de, sogani
kinp tath tatli ekmekle yese idim, dedigi defaatle isjtilmistir. Bundan anlasriir
ki, zidlar birbirinin fer'idir; ya'ni zevk, zevksizligin ve zevksizlik dahi zevkin
fer'idir; ciinki bu zidlar birbirinin vucudundan inki§af eder.
-Li jS' OJJ j j\ ijj ^jjJJ -Li j^\j ^ o!iJ jl ^r^
407. jyerci lezzetlerden te sirsiz oldu; o hir lezzet oldu ve lezzet tutucu oldu.
Ya'ni, ihtiyanni, ihtiyar-i Hak'da fani kilan kimse, gergi bu ihtiyannin lez-
zetlerinden ve ge§nilerinden te'sirsiz oldu; fakat o lezzetsizligin ziddi bir lezzet
ve bir zevk oldu ki, o daima lezzet tutucu oldu." Zira onun ihtiyar-i ciiz'fsinin
zevki, ihtiyar-i kullf-i Hak'da fani oldugu cihetle, artik o maglub, ihtiyar-i kul-
lf-i Hakk'in zevki ile mutezevvik oldu ve onun ihtiyannin miintehasi bu oldu.
c ^»
AHMED AVNl KONUK
C^
jLwjL- j ijb jU-I '^>\>- So^lj ^J^ pUkJI j S_^l jj^.Ji! \i\ ^-^
OUI (jj-i ^SCl* Olijljl lj j^Ss ^1 aS" c%JI j»^JLp Lj! yL- j
Oljl «j\>- ,jjj £\ <& Cwol*2| c^te- ,y\ j wLiU C--jJ ^ ^t^J
s'jUiOjLjii tfi (Hucurat, 49/10) Ya'ni "Mii'minler karde§tirler" ve *LWi
ijb>fj ^^T ya'ni "Ulema nefs-i vahide gibidir" ayet ve hadisinin §erhi.
Hususiyle Davud ve Siileyman ve sair enbiya (aleyhimu's-selam)in
ittihadi ki, eger onlardan birini miinkir olursan, hicbirine iman diirust
olmaz; ve bu ittihadm alametidir; zira o binlerce evlerden bir evi viran
edersen, onun hepsi viran olur ve bir duvar kaim olmaz. Zira ^ J> Si
'pgl. ji-i (Bakara, 2/136) ya'ni "Biz onlardan birini tefrfk etmeyiz." Ve
akile i§aret kafidir; halbuki bu beyan i§aretlerden ileri gecti
uj £j> j^j^ ^jf (^ir ijbt ji ijU x.r^Ua^ ^
408. J7m<ii Diuda dan r Davud'a hitab geldi ki: "61/ ii/i feWli olan aiizide pey-
aamber!
y jji * j^ b ^^^-^ *^y y jjj j -^f^ ^v ^^
409. *£jerci senin celiim ue kuvvetin ile zakir olmaz; fakat mescidi senin o$-
lun yapar!"
410. "6u hakim, onun fiili senin fiilindir; mii'minler icin kadim hir ittisdl hill'
[407] V ' J j
Malum olsun ki, iman iki nevi'dir: Birisi iman-i tahkikf, dfgeri iman-i tak-
lididir. Her iki simf dahi mu'min iseler de ijL* L-. oW ; : J& j (En'am, 6/132)
<^5^
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVf-4
["Herkesin yaptiklan isjere gore dereceleri vardir"] ayet-i kenmesi mucibince,
her iki iman arasmda fark-i kiillf vardir. Maahaza iman-i tahkiki, bir ma'na-yi
kiilli oldugu gibi, fman-i taklidi dahi bir ma'na-yi kiillidir. Ve her iki iman,
iman olmakta muttehiddir. Bunlann her iki nev'i, ma'neviyetleri i'tibariyle te-
cezzf kabul etmez; fakat bu iman sahiblerinin suretleri, her zamanda taaddiid
eder. Suretlerin taaddiidii, ma'namn taaddudiinii icab etmez. imdi suretleri
miiteaddid olan mu'minler, ma'na-yi kiillide ittihad ettikleri igin, ayet-i kenme-
de X°^\ 'oy* pi ui (Hucurat, 49/10) ["Mu'minler karde§tirler"] buyurulmu§tur.
Ayet-i kerimenin bu ma' nasi hakiki ve taklidi iman sahiblerine §amil ve amm-
dir. Ve s-^ij U J^ *LU ["ulema nefs-i vahide gibidir"] hadis-i §erifi, bu umumi
ma'nayi hususilestirir ki, ulemadan maksad, ulum-i lediinniyye sahibi olan en-
biya ve onlann varisleri olan evliyadir. Bu zevatin imanlart, tman-i tahkikidir.
Binaenaleyh beyt-i §erffin birinci misra'inda iman-i hakiki sahibleri arasindaki
ittihada ve ikinci misra'da da umum mu'minler arasindaki ittihada i§aret buyu-
rulur. Ya'ni, "Iman-i tahkiki sahibi olan oglun Hz. Siileyman'in flili, senin fi-
ilindir ve zaten alelumum iman-i tahkiki ve iman-i taklidi sahibi olan mu'min-
ler arasinda tmanin ma'neviyeti i'tibariyle kadim bir ittisal ve ittihad vardir."
^j OU- j£J sjJju* oL
iSh l)UI jAJ jjJu^ ob»J-*
411. CMii'minler ma' duddxxr, fakat iman birdir; onlann cisimleri ma dud, fa-
kat can birdir.
"Mu'minler cisimleri ve suretleri i'tibariyle taaddiid eder ve birbirinden
ayn goriiniirler; lakin onlann imanlari bir §eydir ve surette birbirinden ayn
olan mu'minler, ma'nada muttehiddirler." Nitekim mii'minlerin cisimleri de
ba§ka ba§kadir ve miiteaddiddir; fakat §e'n-i ilahf olan ruh-i kiilli birdir ki, o
da ruh-i a'zamdir. Ma'na-yi kiilli olan iman, eshas-i muhtelifeye taalluku su-
retiyle tecezzi etmedigi gibi, ruh-i kiilli olan ruh-i a'zam dahi kezalik mii'min-
lerin e§has-i muhtelifesine taalluk etmekle tecezzf etmez.
412. Okiizde ve e$ekte olan fekim ve canin gauri, ddemi icin ba§ka bir akil ve
can vardir.
Bu ve atfdeki ebyat-i §erifenin ma'nasi tavazzuh edebilmek igin Aziz Ne-
serl hazretlerinin run ve cisim hakkindaki beyanatindan muktebes olan bir
hulasayi, mukaddime olarak arz ediyorum:
<^o
mp^- AHMED AVNl KONUK ^X(^
"Malum olsun ki, run birdir ve fakat ruhun meratibi vardir ve her mer-
tebede bir ismi vardir. Bu mertebelerin isimleri hasebiyle ruhun gok oldugu-
nu zannederler. Halbuki ruh birden ziyade degildir. Velakin cismin dahi ruh
gibi meratibi vardir ve her birinin de bir adi vardir. Toprak, su ve hava ve
ates, ummuhattirlar. Her birinin bir sureti ve bir ma' nasi vardir. Sureti zulmet
ve ma'nasi nurdur. Suretlerine "unsur" ve ma'nalanna "tabfat" derler. Bina-
enaleyh ddrt unsur, dort tabfat olur; ve bunlann ciimlesine "ummehat" der-
ler. Vaktaki bu ummehati birbirine kanshnrlar, bir "mizac" peyda olur; ona
"cisim" derler. Ve bu iimmehati birbirine kan§tirdiklan vakit, onlarin ma'na-
sim da kan§tirmi§ olurlar; ve ondan dahi bir mizac peyda olur, ona da "ruh"
derler. Binaenaleyh mizac hem cisimde ve hem de ruhda olur. Ummehat bir-
birine kari§mami§ olduklan muddetge, onlara "anasir" ve "tabayi" derler ve
kan§tigi vakit "mizac" peyda olur, "cisim" ve "ruh" derler. Cismin muhtelif
meratibi vardir. Her bir mertebe bir isim ahr; "cism-i cemad," "cism-i nebat,"
"cism-i hayvan;" ve keza ruh dahi meratibde zahir olur ve her bir mertebe-
de bir nam ahr. "Ruh-i cemad," "ruh-i nebat," "ruh-i hayvan "dir; ve "insan"
enva'-i hayvandan bir nevi'dir, t§te hakikat-i mizac ve hakikat-i cisim ve
hakikat-i ruh budur. "Cisim", alem-i miilkdendir ve "ruh" alem-i melekut-
tandir; ve "cisim", alem-i halkdandir ve ruh alem-i emirdendir. Ruh cevher-
dir ve cismin mukemmili ve muharrikidir. Mertebe-i nebatta bittab', merte-
be-i hayvanda bi'1-ihtiyar ve mertebe-i insanda bi'1-fiil. Adem "ruh-i neba-
ti" ve "ruh-i hayvanf" ve "ruh-i nefsanf'de hayvanlar ile mii§terektir; ve
"ruh-i insan" bu ug ruh kabilinden degildir; zira alem-i ulvidendir. Ve neba-
tf ve hayvanf ruhlar, alem-i suflfdendir. Ruh-i hayvanf ciizlyati mudriktir ve
ruh-i insani ciiz'iyyati ve kulliyati mudriktir. Ruh-i hayvanf nef ve zaran
mudriktir ve ruh-i insani nef ve zaran ve enfa' ve ezarri miidriktir; ve alim
ve miirfd ve kadir ve semi' ve basfr ve mutekellimdir. Bilme vaktinde butiin
alimdir ve gorme vaktinde serapa basfrdir ve isltme vaktinde tamamen se-
mf dir ve kelam vaktinde de butiin mutekellimdir. Bilciimle sifat hakkinda da
boyledir."
Ma'na-yi beyit: "Insanin ruhu ve idraki, okiizun ve e§egin, ya'ni hayvan-
lann ruhunun ve idrakinin gayridir." Nitekim yukanda izah olundu.
413. i)iw ademinin akd ve caninin flauri olarak bir veliie o deme mensub hir
can vardir.
S£^
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
Aziz Nesefl hazretleri buyurur ki: "Hayvanatin viicudunda i§ yapanlar
vardir ve daima is, icindedirler; ve onlarin i§i budur ki, nuru zulmetten tefrik
ederler. Evvela gidayi agza koyarlar, agiz kendi i§ini tamam eder ve kalbe
verir; ve kalb kendi i§ini tamam edip, dimagina verir; vaktaki dimaga eri§ir
ve dimag kendi i§ini tamam eder, uruc tamam olur ve nur zulmetten aynhr
ve nurun sifati zahir olur ve hayvan bilici ve isjtici ve goriicii olur. Ve bu
iksfrdir ve hayvanat daima bu iksir igindedir; ve insan bu iksfri nihayete eri§-
tirir ve iksir ademin yaptigi bu iksirdir, her ne yerse, o §eylerin daima canini
alir ve e§yamn ziibde ve hulasasim zabt eder. Ya'ni nuru, zulmetten oyle ayi-
nr ki, nur kendini kemahi bilir ve goriir ve bu insan-i kamilin gayrinde ol-
maz. Insan-i kamil bu iksfri kemale eristirir ve bu nuru zulmetten tamamen
tefrik eder. Zira bu nur hig ba§ka bir mahalde kendini kemahi bilmedi ve gor-
medi; ve insan-i kamilde kemahi bildi ve gordii. l§te bu iksir-i kamil, nlh-i
menruh-i ilahidir. Binaenaleyh alelumum insanlann akil ve idraki, hayvan-
lann ruhundan ve idrakinden alidir ve insan-i kamilin ruhu ve idraki ise, sa-
ir insanlann ruh ve idraklerinden alidir."
414. Isiayvana mensuh olan can ittihad iutmaz, sen hava ruhundan hu ittiha-
di isteme!
Hayvanhk mertebesindeki ruhda ittihad yoktur; ruhun bu mertebesiyle di-
ri olanlar arasinda daima muhalefet ve cenk vardir. Sen hava-yi hariciden
muvellidu'l-humuza gazini almak ve cigerdeki karbon gazmi di§anya cikar-
mak suretiyle diriligi devam eden bu ruhdan bu ittihadi isteme!
Malum olsun ki, insanlar ruh-i hayvanfde, hayvanlar ile mii§terektir ve
bu ruhun ahkami altinda zebun olanlann ruh-i insanileri kuvvede kalmis. ve
fiile gelememi§ olur. Binaenaleyh mur§id-i kamil terbiyesiyle miicahede ve ri-
yazat ve tahsil-i ma'rifet hep bu kuvvede kalmis. olan ruh-i insanf ahkaminin
flilen zuhuru maksadina miisteniddir; bu maksadi miidrik olmayan insanlar-
da ruh-i hayvani ahkami ^zahir olup, daima birbirleriyle muhalefet ve niza
igindedirler ve birbirlerini hayvanlar gibi yirtip helak ederler ve biri digerinin
halinden miiteessir olmaz.
415. 6ger hu ekmek yese, o tok olmaz; ve efjer hu, yuk gekerse, o sakil olmaz.
^p 5
AHMED AVNl KONUK
Mesela eger biri karnim doyursa, digerinin karni doymaz; ve birisi arkasi-
na yiik yiiklense, digeri onun sikletini duymaz.
j\ Ijji Js*> t>- ijy J~~&- \\
j\ Sy j\ JjS" tjsli jjI *£i
416. ISelhi hu onun oliimiinden sevinir; vakiaki onun nzkim gore, hase&inclen
olur.
Ruh-i hayvanf le diri olan kimseler, o kadar bifbirine muanz ve muhalif-
dir ki, birisi digerinin dlumunden sevinir; ve keza birisi digerinin servet ve
ni'mete miistagrak oldugunu gordiigu vakit hasedinden patlar.
417. OCurtlann ve hopehlerin cam her hiri ayrilir; canlan miittehid olan, Diu-
aa nxn arslanlandir.
Kurt ve kopek mesjeb ve tabfatinda olan kimselerin ruh-i hayvanileri bir-
birinden ayndir; zfra ruh-i hayvanf cismin te§ekkuluyle beraber peyda olur.
Ve mademki cisimler ayndir, o ruhlar dahi ayndir. Canlan miittehid olanlar,
Hakk'in arslanlan olan insan-i kamillerdir; zfra onlann ruhu, menfuh-i ilahf
olan, ruh-i izafidir. Her bin, digerinin halinden muteessir olur.
418. Onlann canlanna hen isim ile cem' souledim; zira hu can, cisme nishetle
yiiz olur.
Ya'ni, ben, miittehid olan insan-i kamillerin canlanna da ism-i cemi' ola-
rak "canha" dedim. Bu ta'bfrden, ruh-i hayvanf gibi onlann canlannin dahi
ayn oldugu zehabi hasil olur ise de, cismaniyet aleminde boyle soylemek
icab eder; zfra mufred olan bu' ruh-i izafT, cisme nisbetle cok ve miiteaddid
gdriiniir.
1^jL>- -j>x^tu o-~~J ijj -w> l*^- xJ*jj>- jy dJi 0' y?-*^
419. Cjofliin giine§inin o hir nuru aihi, evlerin sahmna nishet yiiz olur.
Ruh-i izafmin hakikatte bir olup, cisimlere nisbetle cok gorunmesinin na-
zfri budur ki, gogiin giinesj birdir ve onun nuru da kezalik birdir; fakat o nur
ve ziya her evin sofasina ayn ayn aks eder ve evlerin sofalanmn adedince
cok gdriiniir.
g^P^
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
il)L« jl j\y„$ y L$j^~ ji '& > 3 : ? *^Li jV <u -* -^^ iJJLj jJU
420. Ijakai sen ortadan duvan haldirdwm vakit, onlann hep nurlan bir olur.
Ya'ni "Giinesjn bir olan ziyasini ve nurunu ayn gosteren §ey, sofalan bir-
birinden ayran duvarlardir. Duvarlan kaldirdigm vakit, sofalara aks eden zi-
yalann hepsi miittehid olur." Bunun gibi, ruh-i izafi giines, gibi birdir, onu ay-
n ve cok gosteren sofalann duvarlan mesabesinde olan cisimlerdir. Fakat
ruh-i hayvani" mertebesi boyle degildir; zira o cisimlerle beraber te§ekkiil edip,
cismin fenasryla mahv olur. Ve yanan bir mumun sonmesi kabilindendir; bu
i'tibar ile ayn ayndir ve asla aralannda ittihad yoktur.
JU* xiL jA Ji« ^jJ a^jTj JLL« jjj ju! oVlSwl j 3j
42 1 . Hiu sozden farh ve iskaller gelir; zira ki bu misl olmaz, misal olur.
"Misl", bir §eyin naziri; ve "misal" bir §eyin mumasili ve mu§abihi ma'na-
smadir. "Misl"de, bir §eyin bir §eye mutabakati oldugu ve "misafde de, bir
§eyin diger §eye ba'zi hususatta musabeheti oldugu anlasriir. Ya'ni yukanda
ruh-i izafinin cisimlere olan taalluku, ziya-yi §emsin, evlerin sofalanna in'ika-
sma benzer denilmis, idi. Halbuki bu misalden ba'zi aynliklar ve mii§killer gi-
kar. Aynliklar budur ki: Ziya-yi §ems evin sofasina ve duvanna inkisam su-
retiyle du§er ve ruh-i izafiise, cisimlere taallukda boyle miinkasim olmaz; bel-
ki bir hakikat bunlarda miiteayyen olur. Ve nur, gimesjn mtibayinidir ve gii-
nesten mimfasildir. Ruh-i izaff ise, latife-i ilahiyye olup, Hak'dan munfasil de-
gildir ve Hak onunla beraberdir ve ruh hakikat-i kiilliyyedir; ve mevcud olan
nur, ciiz'-i hakikfdir. (Hind §arihlerinden tmdadullah hazretleri).
Ve musWUer budur ki, mademki ruh bir hakikat olup, muhtelif ecsama ta-
alluk etmi§tir, su halde birinin viicudunda olan run, digerinin viicudunda
olan run olurdu ve bunun bildigini, onun dahi bilmesi lazim gelirdi; ve keza
insan-i nakisin ruhu ile, insan-i kamilin ruhu arasinda da fark olmamak icab
ederdi. (Ismail-i Ankaravi hazretleri) .
Binaenaleyh bu soyledigimiz misl ve nazir degil, belki ba'zi cihetlerden
benzemesi hasebiyle ancak bir misaldir.
422. tS%rslamn sahsindan, sect' olan bem-iS^ldem in sahsina kadar, hadsizfark-
lar vardu.
Cs^
AHMED AVNt KONUK
Mesela §ecaatli adama, arslan derler; ve cesareti ve §ecaati cihetinden ars-
lana benzetirler; halbuki arslanin §ahsi ve §ekli ile, Adem oglunun sahsi ve
§ekli arasmda nihayetsiz farklar vardir.
423. J2akin en latif bakisli, vaki-i misalde, canbazlxk cihetinden olan itiihada bak 1 .
"Canbazlik" burada "ma'na oyunculugu" demektir; ve ma'na oyunculugu
da iki §eyin birbirine benzemesine sebeb olan ma'nadir. Arslanla insan ara-
sindaki cesaret ve §ecaat ma'nasi gibi. Ya'ni bir §eyin misaii, o §eyin aynen
naziri demek degildir; belki birbirinin arasmda bir veya daha ziyade vech-i
mu§abehet vardir demek olur. "Binaenaleyh, ey latif bakish o kimse, sen mi-
sal vaktinde iki §eyin miittehid oldugu ma'naya bak ve aralanndaki vech-i
mu§abeheti gor!"
ijJw «.<*i*^- ji jJ^ Jit* C~~J Sy, jcA J&» j>-\ j)* 0\S
424. 2jira o seci nihayet arslan misaii oldu; ta'rijahn ciimlesinde arslanin mis-
li degildir.
§ecr ve cesiir olan insan, nihayet §ecaatte ve cesarette arslanin misaii
ve benzeri oldu; yoksa butun arslanin ta'nflerinde ve vasiflannda arslanin
misli ve naziri degildir.
\J u* f-^ 'j J^ ^ U " [ s" O^ ^ J^ **** ,
425. ^u diinya evi miittehid hir nakis tutmaz; ta hi hen sana bir misaii acik
gostereuim.
"Alem-i hisde, ruhun sifatlanyla muttehid olan bir nakis, ve bir suret bu-
lunamaz ki, ben sana bu hususta a$ik bir misil ve bir nazir gostereyim." Zi-
ra bu diinyanin nakiglan famdir ve inhilal kabul eder; ve ruh ise sahib-i
bekadir ve inhilal kabul etmez. Binaenaleyh alem-i fenada, alem-i bekaya
mensub olan ruhun misli ve naziri bulunamaz.
426. JTlhli hayrankhtan satin almam vein, nakis bir misaii bile ele getiririm.
Binaenaleyh akli hayranhgin esaretinden kurtarmak icm, nakis olan bir
misaii bile ele alarak, satin almak mecburiyeti hasil olur; o misal de budur ki:
*$%&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
427. Onun nuru sehehiyle zulmetten kurtulmalan vein, qece her bir oia if in bir
r^era'a koyarlar.
428. O fera^ feu ien olur, onun nuru run gihiiir; hunun ve onun fitilinin muk-
taculir.
Bu misal, evvelki zamanlarda musta'mel usul-i tenvire aid bir misaldir.
Evvelki zamanlarda topraktan ma'mul ayakli bir ganak yaparlar ve bu zarfa
"gerag" derler idi. Bu zarfin igine zeytinyagi ve pamuktan fitil yapip, zeytin-
yagi ile me§bu' olan fitili yakarlar; bu geragin i§igi sayesinde gecenin karan-
hgmi izale ederler idi. Sonralan mum yakmak taammum etti ve ba'dehu pet-
rol gazi lambalan fcad olundu. Hal-i hazirda ise elektrik tenvfrati taammum
etmege ba§ladi. Ya'ni, gecenin zahin zulmetinden kurtulmak igin, her evde
gerag yakarlar. Hak Teala hazretleri dahi adem-i izafi zulmetinden kurtulma-
lan igin, be§erin topraktan mahluk olan cisim geragim yakti. Nur-i can zahir
olmak igin bu geragin ve ruh-i hayvaninin fitiline muhtagdir; ve cisim gera-
gimn ye ruh-i hayvaninin bekasina sebeb olan alti §eydir ki, onlar da tib ki-
tablannda "sitte-i zaruriyye" namiyla zikr olunur: 1. Hava, 2. Me'kul ve
me§rub, 3. Uyku ve uyaniklik hali, 4. Hareket ve siikun, 5. istifrag ve ihti-
bas, 6. Agraz-i nefsaniyyedir. l§te bu ahval, geragin fitilleri mesabesindedir.
429. JAlit jitilli <pracj, hu havas hep uyku ve yemek iizerine esas iutar.
alti fitilli olan gerag-i cisim, havass-i hamse-i zahire ve batine hep uy-
ku ve yemek esasi iizerine miisteniddir ki, bu iki hal geragin alti fitilinin en
muhimlerindendir.
430. ijemeksiz ve uykusuz yartm nefes ya§amaz; taam ile ve uyku lie dahi ya-
[428]
$amaz.
cisim geragi dlinyada yemeksiz ve uykusuz ya§ayamaz; ve fakat yemek
ile ve uyku ile dahi ya§amaz; zfra bilcumle e§ya her an-i gayr-i munkasimde
tecellf-i kahn ile ma'dum ve onu miiteakib, nefes-i rahmani ve tecelli-i lutfi
^^
AHMED AVNl KONUK "^®
ile senan mevcud olur. Buna istilah-i muhakkikihde "teceddiid-i emsal" der-
ler. cismin busbiitun inhilali mukadder olan zamana kadar yemek ve uy-
kuya ihtiyaci bu alem-i kesifin iktizasmdandir. Binaenaleyh bir bakima gore
cismin ya§amasi yemek ve uyku iledir; ve bir bakima gore de degildir.
431. jfitilsiz ve yapiz ona beka olmaz, fitil ile veyag ile de o vejasizdir.
Bu alem-i surette cisim geragmin fitili ve yagi olmazsa, ondan zahir olan
ruh-i hayvani nurunun devami ve bekasi olmaz. nur soner. Eger nurun
sonmesi mukadder ise, yukanda zikr olunan alti nevi' fitilin ve ekl ve surb
yaginin faidesi olmaz. Binaenaleyh cismin eceli geldigi ve kiyameti kopacagi
vakit, o cisim geragma hizmet etmenin higbir faidesi ve te'sfri olamaz.
•^—j' -V cr'jj jjj *& *ij ^y? ^^yr ^^^ jy *&ij
432. JZira ki onun illeie mensub olan nuru oliim isteyicidir. V^asil ya$ar ki, ay-
dinlik giindiiz onun olumiidiir.
Zira ki o ruh-i hayvaninin illete ve emraza mensub olan nuru tab'an oliim
isteyicidir. ruh nasil ya§ar ki, aydinlik olan gundiiz, ya'ni tecelli-i zati-i
Hak, alem-i kesafete ve zulmete mensub olan o ruh-i hayvaninin oliimudur,
ya'ni aydinlik karanligin oliimudur; ve keza karanlik dahi, aydmligin olumii-
dur. Iki ziddan birisi galib olunca, digerini olduriir.
433. Hiese-rin ciimle hisleri dahi hekasizdir, zira ki ha$r cjiinuniin nuru onunde
ladir.
"Has,r", toplanmak ve cem' olmak demektir. "Ha§r giinii"nden murad, bu-
tunun zuhura munkalib oldugu giindiir; ve "0 giiniin nuru"ndan murad, vii-
cud-i hakiki-i Hak nurunun inki§afidir ki, o giinde izaft olan benlikler, fani
olur. Beyit:
Gel Hudayi'den al haber erken
Ben diyen gafil utanir yinn
Ya'ni, cisim geraginin tevabiinden olan ve be§erin enaniyetini viicuda ge-
tiren havass-i zahire ve batinesi, cisim ile beraber bekasizdir. Zfra ki hasjr ve
cem' giiniiniin huzurunda hepsi ladir ve fanidir; ve onlann yoklugu ve fena-
Ggjpg)
ggpf^ MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
si, hakikf olan yokluk ve fena degildir, belki izafi olan yokluktur. Zfra viicud- j
da sabit olan bir §eyin adem-i mahz olmasi imkani yoktur. Nitekim bu haki-
kati erbab-i fen dahi sezmisterdir.
434. IJiztm habalarimizin hissi ve cant, ol cjihi kiilliyyen jam ve yok degildir.
"Binaenaleyh bizim gecmis, ve vefat etmis, olan babalanmizm hissi ve ea-
rn, alem-i ma'nayi ve ahireti inkar edenlerin dedigi gibi kiilliyyen fani ve yok
olmus. degildir."
Hind nushalannda "babayan-i ma" yerine "na-payan-i ma" yazilmistir,
ma'nasi "Bizim hissimiz ve nihayetsiz olan canimiz kiilliyyen fani ve la de-
gildir" demek olur.
435. Jakat yddiz ve mehtah gibi, hep cjiine§in $uaindan mahvdir.
Bizim hissimizin ve canimizin hasjr ve cem' giiniinde fani olusu, giinesjn
§uainin sjddetinden yildizlann ve mehtabin nurlannin mahv olmasina ve gd-
runememelerine benzer. Halbuki gundiiz yildizlann ve aytn nuru mevcuddur,
kiilliyyen mahv ve fani degildir; ancak giinesjn §iddet-i ziyasi onlann nuru-
nu bastinp, goriinmez bir hale getirmis.tir.
kJ^Jl jU Jj\ jj dy*- 5S_p y^> CX$ fi^j ^J- 1 J jj-"" 0\JL~^
436. OVitehim pirenin darhesinin yakmast ve actsi, sana yilanin yarasi geldigi
vak.it mahv olur.
"Keyk", pire; "ileyk" Arabi terkibdir, "sana" demek olur. Bu beyt-i §enf
dahi diger bir misaldir. Ya'ni, "Pirenin lsirmasindan hasil olan aci ve yanma,
o anda yilanin sokmasindan hasil olan aci ve elem altinda gizlenir; ve yilan
sokmasimn acisi, pire lsirmasimn acisini bastmr."
437. \fsiiekim fiplafe., suda anlann zahmindan kurtulmak i$in suya sic.radi.
Bu da dfger bir misaldir. Ya'ni, "Mesela ciplak olan bir adamm uzerine an-
lar hiicum eder, o da onlann hiicumundan ve sokmalanndan kurtulmak igin
suya dalar."
^
gfK 19 " AHMED AVNl KONUK ^>ff®
438. Slnlar onun fevkinde tavaf ederler; bas pkardicji vakii, onu rn.ua/ tutmazlar.
Ya'ni, anlar onun suya daldigi noktada, ba§i iizerinde doniip dola§irIar; o
kimse sudan basmi di§anya cikardigi vakit anlan yine ona musallat olurlar.
"An"dan ve "su"dan murad ne oldugu ebyat-i atiyede izah buyurulur.
o^ oTj dy& jA it c— j> ot»j jj) Jjjj j j>- j£"} v*
439. Su, Diahk'm zikri ve an bu zaman, bu falanm ve o falanin yadidir.
Ya'ni, "Hakk'in zikri" saf olan su gibidir ve "an" dahi Hakk'in bu zikri za-
maninda, bu falan ve o falan §eyin hatirasidir. Kalb Hakk'in zikriyle me§gul
oldugu vakit, ona masiva hatiralan ve fikirleri musallat olup, anlar gibi o kal-
bin etrafinda dola§ip dururlar.
^ ^^j ^ jl tjtj \S £ j~* jj'i <J\ ji jy~ {*
440. ^Zikir suyunun ipniU nefesi yut ve sabr et, ta hi fikirden ve eski vesve&e-
den kurtulasm.
Ey salik, ab-i saf! gibi olan Hakk'in zikri esnasinda nefesini yut ve sabr
et, ta ki habs-i nefes ile vaki' olan zikir esnasinda, Hakk'in gayrinin dii§un-
cesi ve kendini bildigin zamandan beri, sana anz olan cisminin vesveseleri
sana musallat olmasin. Nitekim suya dalan kimse, nefesini habs edip, su icin-
de kaldikca, ba§inda dola§an anlar onu sokamazlar.
L \jju* (j^JL^- iSjfo. $y>- Ustf c->t ji *^> y Oljl Jjo
441. Ondan sonra o saf a suyunun tab'im muhakkah hep basdan ayaga kadar
tutarsin.
Ya'ni, habs-i nefes tarikiyle -Hakk'i zikr ettigin esnada masiva diisunce-
sinden ve tenin eski vesveselerinden kurtulduktan sonra jf> ^ ^^W- ui
ya'ni "Ben, beni zikr eden kimsenin celfsiyim" hadfs-i kudsfsi mucibince, Hak
senin celisin olur ve Hak senin celfsin oldugu vakit, senin sifatin, onun sifa-
ti alunda mahv ve miistehlek olur. Binaenaleyh sen o safa suyunun hem-
tab'i olursun, ya'ni artik sende zahir olan Hakk'in sifati olur.
442. Oyle hi, o ser ansi sudan ka^ar, senden de korku iuiar.
*£P?
jjpp^ MESNEVl-I SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddih Arabf (k.s.) Fususu'l-Hikem'de Fass-i
Yunusf de buyurur ki: <oU *i* ^^iA\ /&\ <JJi /"* j* H\ ~<jLSi\ slsJi «JL» jji ^ M
jTli ^ ^-W y> tf oil jJ-l jTUJl x»Uo. ^ ^ j jTIaU j_^ u-s^-'j '^ ^r 4 o"^ J 1 *"
. . . £ji ^u 4jUb o/'i ^ "V juJi ^^ ^ <_?jU --JJi jTi ou Ya'ni "Muhakkak bu
nes/et-i insaniyyenin kadrini, ancak ondan matlub olan zikir ile Allah Te-
ala'yi zikr eden kimse bilir. Zira Hak Teala, onu zikr eden kimsenin celfsidir
ve halbuki celfs, zakirin me§hududur ve zakir kendisinin celisi olan Hakk'i ne
vakit mu§ahede etmezse zakir degildir. Zira zikrullah abdin hey'et-i mecmu-
asinda sandir; onu zikr eden kimsenin lisanina has degildir ilh..." Ya'ni za-
kirden matlub olan layiki vech ile zikir, Allah Teala'yi cemf'-i kuva ve a'za-
siyla havatinm toplayarak bir kimsenin zikr etmesidir. Ciinki Hak Teala ken-
disini zikr eden kimsenin celfsidir ve cells olan kimse hazirdir, gaib degildir.
Binaenaleyh Allah Teala zakirin me§hududur; ve zakirin, kendisinin celfsi
olan Hakk'i esna-yi zikirde mii§ahede etmedigi vakitlerde, o kimse Hakk'i za-
kir degildir; ve zakirin bu mu§ahedesi suver-i maddiyyenin mu§ahedesi gibi
hissf degildir, belki zevkfdir. Ve Hakk'in zevkan mu§ahedesi, ancak insana
mahsus olan bir keyfiyettir. §u halde Hakk'i zevkan mii§ahedenin mahalli
olan bu nes/et-i insaniyyenin kadrini esna-yi zikrinde Hakk'i mu§ahede eden
bilir. imdi ey salik, Hakk'i lisanen zahirin ve ruhen ve kalben batmm ile zikr
edersen ba§mda dola§an §er anlan, senden korkup kagarlar ve asla masiva
hatirasi hutur etmez olur.
443. Ondan soma istersen sen suclan uzak ol, zira ey kapi yoldasi sen suda su-
yun hem-tah' isin.
Ya'ni, "Sen masiva hatiralanni nefy ederek, Allah Teala'yi cemf'-i kuvan
ve a'zan ile zikr ettigin vakit, Hak senin bilciimle kuvanin ve a'zanin celisi
olacagindan, bundan sonra istersen, lisan-i zahir ile Hakk'i zikr etme; zira ey
Hak kapisinda bizim ile yoldas. olan salik, artik sen batinda zikr-i Hak'la
hem-tab' olursun!" Ya'ni senin nefesin zikr-i Hak olur ve senin sifatin, O'nun
sifati altinda mahv ve miistehlek olur. Bilfarz Hakk'in zikrinden kurtulup,
masiva ile me§gul olayim desen bile, yine zikr-i Hak'dan farig olamazsin. Ve
senin halin Jji jTi '^ ^ S '_, (/u; °^J3 Si jWj (Nur, 24/37) ya'ni "Adamlar
vardir ki, onlan ticaret ve satis. Allah'in zikrinden me§gul etmez" ayet-i kerf-
mesinin ma-sadaki olur ve bu hal senin icjn bir mevt-i ihtiyarf olur.
*$%&>
AHMED AVNf KONUK
444. Coli. kimseler ki cihdndan ge$mi§lerdir, yok degiliirler ve sifata kan§mi$-
lardir.
Ya'ni, gok kimseler vardir ki, bu diinyada iken ihtiyarf oliim ile 61memi§-
ler ve bu alemden tabff ve iztirarf oliim ile oliip gitmisjerdir. Bu gidenler,
ma'nayi ve ahireti miinkir olanlann iddiasi gibi, yok olmamis.lardir. Ancak
Hakk'm sifatina kan§mi§lardir. Zfra oliimun hakfkati adern degildir, belki ru-
hun bedenden ve ma'namn suretten alakasini kesmesidir.
445. Ciimlesinin sifatlan, Diakk'm sifatlannda, o aiine$in huzurunda yildizlar
gihi hi-ni$anairlar .
Iztirarf oliim ile diinyadan gidenlerin sifatlan, giinesjn ziyasi huzurunda
nurlan ni§ansiz ve esersiz kalan yildizlar gibi, Hakk'in sifatimn nuru altinda
zebun ve bf-ni§an kalirlar; ilm-i ciiz'ileri, ilm-i kiillf-i Hak'da ve hayat-i
cuz'iyyeleri sifat-i Hayat-i Hak'da ve irade-i cuz'iyyeleri, irade-i kiilliyye-i
Hak'da fanf olup, ilm-i ilahideki hakikatleri bakidir.
446. Gy serke$, ecjer OCur'andan nakil istersen "Onlann hepsi hlzim indimiz-
de ihzar olunmu$lardtr" i oku!
Ey oltimu adem sayan inadgi ve Kur'an'i te'vil eden miinkir!' Eger
Kur^an'dan olumun adem olmadigina delfl-i naklf istersen Yasin sure-i §enfe-
sindeki dj^>~ M *^r U JT oi ' 3 (Yasin, 36/32) ya'ni "Muhakkak biitun
halk cem' edilip, bizim indimizde' ihzar olunmu§lardir" ayet-i kerimesini oku!
447. Dyi hah, * jMuhzarun" ma'dum olmaz, id ki ruhlann bekasmi yakinen
hilesin.
Ya'ni, ayet-i kerimede "Muhzarun" buyurulduguna nazaran, ihzar olun-
mus, olanlar, mevcud olanlardan olur, yoksa ma'dum olanlan bir yere topla-
mak miimkin olmaz. Binaenaleyh bu ayet-i kerfmedeki "Muhzarun"dan ruh-
lann fani olmayrp, bakf olduklanni yakinen bil; onlann ma'dumiyetleri izafi-
dir, hakiki degildir. Nitekim yukanda izah olundu.
*$%&>
MESNEVf-t §ERiF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
448. uMahcubun ruhu onun hekasmctan azahdadir; vasihn ru/iu hekada hicab-
dan yaktir.
Ma'lum olsun ki, hicab iki kisimdir. Birisi hicab-i zulmani ve digeri hicab-i
nuranidir. "Hicab-i zulmani", nefsin sifatlan ve "hicab-i nuranf dahi ruhun
sifatlandir. Salik bu hayat-i diinyeviyyede bu iki sifatin lezzatindan fani ve
bu iki nevi' perdeleri yirtip, Hakk'm sifatlan altinda mahv ve miistehlek ol-
madikga Hakk'a vasil olamaz ve her insan-i nakism ruhuna evvelen nefsinin
ve saniyen ruhunun benlikleri hicab olur. Ve mevt-i lztirarf ile oldiikten son-
ra, bu run, kendisinin bu hicab icmdeki bekasmdan azabda olur. Fakat bu
alemde insan-i kamil terbiyesiyle ve Hakk'in inayeti ile siiluk ve mucahede
neticesinde Hakk'a vasil olanlann ruhlan lztirarf oliimden sonra, ruhlannm
bekasi iginde bu iki hicabdan pak ve an olur. Gergi hicab-i ruhda bulunanlar
dahi, ehl-i cennetten iseler de, onlann makami, kamillerin makami oian cen-
net-i has degildir. Nitekim Aziz Neseft hazretleri Mebde' ve Mead risalesinde
§6yle buyururlar: "Her kim cennet-i has iginde bulunursa, rahat-i mutlaka
igindedir. Bu cennetin bakfsi, derecat-i cennetin diger mertebeleridir. Bu dere-
catta olanlar lezzet ve rahat-i mutlak iginde olmazlar; ve elem ve renc-i mut-
lak iginde de olmazlar. Cehennemden gegmisterdir, bu vecihden lezzet ve ra-
hat igindedirler; ve fakat kurb-i hazret-i Zii'l-CelaTden mahrumdurlar. Bu ve-
cihden ate§-i flrak igindedirler."
449. IRu hayvan hissi serayindan mmadx sana soyledim; acjak ol, ia ki iitihad
istemiyesin!
Bu hayvan hissinin ve ruhunun geragi olan cisimden murad ve maksud
ne oldugunu yukanda sana soyledim. Sakin sen o ruh-i hayvamnin ittihadi-
ni bekleme ve bu ruh-i hayyanf ile diri olan insanlann arasmda iilfet ve itti-
hadm devamim timid etme! Bugiin bir hususta ittihad ederlerse, yann bir ih-
tilaf neticesinde birbirlerini yirtarlar.
450. €y falan, kendi ruhunu gibuk, salikhrin ervah-i hidsiine mtdiasil eil
°$2p?
AHMED AVNt KONUK
Yukanda izah olundugu vech ile ittihad ve i'tilaf ancak hakikat-i vahide
olan ruh-i insanfnin hassasidir, o run, ruh-i kudsidir; binaenaleyh ey falan
kimse vakit fevt etmeden, cabuk kendi ruhunu, tarik-i Hak saliklerinin kud-
si olan ruhlan safina muttasil kil ve ruhundaki hayvaniyet sifatini insaniye-
te tahvil et!
451 . Senin yiiz ^erdgvn, flerek olsunler, gerek dursunlar, imdi ayndiriar ve mut-
tehid deijildirler.
"Mirend", "mirend" muzari'-i cem'-i gaib sigasimn muhaffefidir. "Bis-
tend", "istaden" masdanndan muzari'-i cem'-i gaib sfgasidir, "bayistend"in
muhaffefidir. Ya'ni, "Senin ruh-i hayvam sahibi olan yuz cerag, ya'ni cisim
musahibin olsa, ister oliip ahirete intikal etsinler, ister diinyada diri olarak
dursunlar, onlar birbirinden ayndirlar ve asla aralannda ittihad yoktur."
Ljl jJJt JUJJ U ^S~ dX&r L« »_->U^s^t ^1 J^S^r <u*A (Jlj
452. HSundan dolayi hu hizim ashabirmz kev niza ederler; enhiyada kimse ni-
za' isitmedi.
Ya'ni "Ruh-i hayvanfler arasmda ittihad olmamasindan dolayi, bu bizim
musahiblerimiz arasmda daima niza' ve muhalefet mevcuddur; zira onlarin
ruhu heniiz, ruh-i insani mertebesini iktisab edememi§tir."
"In ashab-i ma" ta'biriyle, Hz. Pfr efendimizin zaman-i §eriflerindeki mii-
ridlerine i§aret buyurulmus, olmasi variddir. Zira zaman-i §erfflerinde*ba'zi
kimseler: "Hz. Mevlana kamil bir zattir, fakat miindleri yaramaz adamlardir"
demisjer ve bu soz Hz. Pir'e vasil oldugu vakit: "Eger onlar iyi adamlar ol-
mus, olsa idi, ben onlann muifdi olurdum" buyurmusjardir. Velhasil ruh-i
hayvanf arasmda ittihad yoktur; o ittihad ancak ruh-i insanfye mahsusdur.
"Nitekim ruhlan ruh-i kudsf ve izafl olan enbiya-yi izam ve onlann varisleri
olan evliya-yi kiram aralannda kimse niza' ve muhalefet isjtmedi."
*j* J £*^ J '%}sz ^ cr^ jy *y- -^jj^ W^ jy *^j
453. JZira ki enhiyanm nura gilne§ idi; bizim hissimizin nuru gerdg ve sem' ve
dumandir.
Ya'ni, "Peygamberlerin ervah-i kudsiyyelerinin nuru gune§ gibidir ve gii-
nesjn ziyasi ve nuru bir menba'dan ctkar; bu sebeble odalara aks eden nur-
c^
&^ MESNEVl-1 §ERiF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
lar arasinda ihtilaf yoktur. Fakat hissimizin ve ruh-i hayvanfmizin nuru, ce-
ragin ve mumlann nuruna ve onlardan gikan dumanlara benzer; binaenaleyh
birbirinden ayndir."
454. ""Birt sorter, biri giindiize kadar kahr; biri soluk, digeri pariah olur.
"Mesela yanan geraglardan birisi daha giindiiz olmadan soner, digeri sa-
baha kadar yanar, yahud birisi pejmiirde ve soniik soniik yanar, digeri de
bol alev ile parlak parlak yanar." Cisimlerin ruh-i hayvanileri de boyledir,
biinyelerin icabina gore kimi kuvvetli yanar, kimi pejmiirde ve soniik soniik
yanar. Ya'ni kimi kaviyyii'l-biinye olarak ya§ar, kimi zayif ve ma'Iiil olarak
ya§ar.
455. Uiayvana mensub olan can gidddan diri olur; o her bir iyide ve kotiide da-
rn olur.
Ya'ni, cism-i unsuriye taalluk eden ruh-i hayvani, gerek salih olan ve ge-
rek fasik olan kimselerde alelumum yemeden ve igmeden diri olur ve kuvvet-
lenir; ve biinye gida ile kuvvet buldukga, o ruh-i hayvaninin kuvve-i dafia
ve cazibesi, ya'ni gazabi ve §ehveti dahi sjddetli olur; fakat o ruh-i hayvani
ister salihde ve ister fasikda olsun neticede oliir ve fani olur.
456. Gger hu cerag sorter ve duriiliiv buhiiliirse, komsunun evi ne vakit haran-
lik olur?
Ervah-i hayvaniyye arasinda ittihad olmadigina misaldir. Ya'ni, "Sun ce-
rag, yagi bittigi icin soner; veyahud birisi tarafindan fitili biikiiliip sondiirii-
liirse, kom§unun evi karanhk olmaz; zira onun evindeki cerag yanar ve son-
mez. Bunun gibi bir cisimdeki ruh-i hayvani zail olup o cisim oliirse, kom§u-
nun ruh-i hayvanisi devam eder."
457. tjVlademki o evin nuru hunsuz dahi ayaktadir, binaenaleyh her evin his
cerafji ayndir.
<^^>
AHMED AVNl KONUK "®^S
Mademki o kom§unun evinin ceragi, bu komsunun geragi sonse dahi ya-
niyor,- ve birinin ruh-i hayvanisi oldiigii ve sdndiigii vakit, digerinin ruh-i
hayvanfsi ayakta duruyor; bundan anla§ihyor ki, her cismin ruh-i hayvanisi
digerinden ayndir.
*y- J^-j ^ ^ (J *f- J^y?~ ^ J^* c^
458. niu, hayvana mensuh olan camn misali olur ^ZRabbarii olan camn misali
olmaz.
Bu, yukandan beri verdigimiz izahat, ruh-i hayvanfnin misalidir, Rabba-
nf ve kudsf olan ruh-i insanfnin misali degildir. menfuh-i ilahf olan ruh-i
insani ve izaft ba§kadir.
459. {jece hindusu tarafindan vaktaki ay dogdu, her bir pencerenin iizerine bir
nur diistii.
"Baz" kelimesinin cok ma'nasi vardir, burada "canib ve taraf' ma'nasi-
nadir. "Gece hindusu" ndan murad, ruh-i hayvanfdir; zira ruh-i hay vani zul-
met-i tabfattan miinbaisdir. "Ay "dan murad, ruh-i izafidir. "Hindu", zenci
kole ve cariye ma'nasinadir. Ya'ni, "Cism-i insanfnin hamil oldugu ruh-i
hayvani, ruh-i insanf isti'dadma gebedir; vaktaki ruh-i insamisti'dadma ge-
be olan ve zenci cariye mesabesinde bulunan ruh-i hayvam tarafindan,
ruh-i insani ayi dogdu,- cisimlerin her bir his pencerelerine bu nur dii§tii ve
in'ikas etti." Binaenaleyh ruh-i insani ayi ile nurlanan her bir cisim, o nuru
bir menba'dan aldi.
460. O uiiz evin nurunu sen bir sav: zira arhk onsuz, bunun nuru kalmaz.
[458] y y '
Ya'ni, o ruh-i insani nuruyla munevver olan yuz cisim evinin nurunu
sen bir say; zira o ruh-i insanfnin nuru olmaksizin, artik bu evin nuru kal-
maz; ve birkac cisim evi bu nur ile munevver olmus. ise, onlann nuru da
kalmaz.
Bu beyt-i §enfde enbiyanm ve her asirda viicudlan iksfr hukmiindeki va-
ris-i hakiki olan evliya-yi kiramm ruh-i kudsflerine isaret buyurulur. Zira en-
biyanm ve varislerin ruhlan giine^ gibidir ve sair efrad-i beserin cisimleri ev-
c^s^
MESNEVt-t §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
ler gibidir. Efrad-i be§eriyyenin ruh-i hayvanileri, onlann giines, gibi olan
ruh-i kudsilerinden miinevver olur; ve bunlann gurubu halinde cisimlere
miin'akis olan onlann nuru zail olup, be§er ruh-i hayvanilerinin zulmeti al-
tinda kahrlar. Nitekim Mesnevi-i §enTm I. cildinde bu ma'naya i§aret buyu-
rulur. Mesnevi:
C-~» Jb lj ji >yrj ^f fJx-J C— byi« j tl—l J^IS" OLf=^ jl
0!^s (j I JJl Jjii? j S'LjI <JL^- t)L»l j -C^-v^ til d\ 01$*- 3y>-
"Muhakkak cihan o bir kimsedir ve agehdir; felek uzerinde her biryildiz ay in
ctiz'udur. zit-i cihan kamil ve miifreddir. Niisha-i kull-i vticud, onun igin ol-
mustur. Muhakkak cihan o bir kimsedir ve bakileri hep etbi' ve tufeyldir. "
Ve bu ma'na Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddih Arabi hazretlerinin et-Tedbfra-
tu'1-Mhiyye namindaki kitab-i §eriflerinin ibtidalannda izah buyurulmu§tur.
461. U^arlayici aiine§ ufuk uzerinde olduk$a, onun nuru her evde misajirdir.
"Kunuk", "konuk", Tiirkge "konmak" masdanndan ism-i masdar olup,
misafir ma'nasmadir. Ya'ni, "Enbiyanin ve enbiyadan sonra varis-i kamilin
ruh-i kudsisi giinesj ufuk-i vticud uzerinde bulundukca, onun nuru, cisim ev-
lerindeki ruh-i hay vani iizerlerinde misaflrdir ve cisim evleri onlann nurunun
tufeylfleridir."
jjji JJij \-$J\>- #aLj>- jjj 5y$> Jil 0U- -V^JJ 3 *" Oj?r jlj
462. Tehrar can aune§i afil oldutju vakit, biitiin eulerin nuru zail olur.
Ruh-i kudsi sahibi olan zamanin peygamberi ve onun varisi olan kutb-i
zaman afil oldugu ve alem-i kevnden alem-i ma'naya gurub eyledigi vakit,
onun ervah-i hayvaniyyeye 5 miin'akis olan nuru zail olur ve ancak §enatule-
masinin yildizlar gibi olan ruhlanmn nuru kahr.
<yj*J lj j^p.^U \j y> J >• ^ jy J^ ji ]
463. ^u nurun misali geldi, misli degil; muhakkak senin icin had?, dii$man
icin reh-zendir.
<^P£D
glp^ AHMED AVNl KONUK "®>^
Ya'ni, bu yukanda zikr olunan misaller, ruh-i ilahi nurunun misali geldi;
yoksa tamami tamamina mutabik olan o nurun misli ve naziri degildir. Ey
miistaid olan salik, sen o misallerde vech-i miisabehetleri anlayip vasil-i hida-
yet olursun ve ma'rifetin dogru yolunu bulursun. Fakat kendi idrak ve irfani-
ni yiiksek goriip, i'tiraz ve cidali kendisine rehber ittihaz eden hakfltat yolu
du§manm bu misaller yolunu keser; ve mesela i'tiraz edip der ki: "Sen ruh-i
insaniye "hakikat" dedin ve onun nurunu miittehid gordiin; ve enbiya ve ev-
liya igin "o nuru hamillerdir" dedin. §u halde enbiya ve evliya aralannda fark
olmamak lazim gelir. Ve hususiyle enbiya aralannda jL, 'J* o*J\ jL> uil>i j
(Isra', 17/55) ya'ni "Biz enbiyanin ba'zisini ba'zisi iizerine tafdil ettik" ayet-i
kerimesi mucibince faziliyyet ve mefzuliyyet sabittir."
l§te bu kimsenin i'tirazi, ma'rifetteki noksanindan vaki' olur. Zira bu mi-
salin inceliklerini idrak edememistir. Mesela giinesm nuru menba'-i vahidden
gikar ve evin muhtelif pencerelerinden iceriye aks eder. Halbuki nurun hakf-
kati birdir; fakat pencerelerin vtis'ati ve isti'dadlan muhteliftir. Enbiya ve ev-
liya aralanndaki fark dahi hakfkatte itnMd lie beraber boyledir.
464. O firkin kuylu orumcek misali iizere kokmus -perdeler orer.
kdtu huylu mu'teriz ve miicadil, o oriimcekler tab' ve me§rebinde olup,
ulum-i enbiya ve evliyanin onune zayif olan kendi nazar-i fiknsi ile peyda et-
tigi birtakim hayal perdelerini orer; ve bu ciiriik perdeler ile o maarif ve
hakayik-i enbiya ve evliyayi setr ettigini, ya'ni ibtal ve cerh eyledigini zan-
neder.
465. j\,emi saluasindan nurabir perde yaph, kendi iarakinin goziinu kor etti.
O drumcege benzeyen mu'teriz, oriimcegin gikardigi ince salyalar mesa-
besinde olan kendi sozlerinden mahz-i nur olan ulum-i enbiya ve evliya-
nin oniine bir perde geker; bu gektigi perde ile, ancak kendi idrakini kor
eder.
466. Gger attn boynunu tutarsa, murdeji olur ve eger aim ayagini tuiarsa iep-
*£P?
MESNEVI-1 SERIF §ERHf / VII. CiLT • MESNEVf-4 •
"At"dan murad, kelam-i enbiya ve evliyadir; ve "atin boynu"ndan murad,
o kelamm liibbii ve esasi ve batmi; ve "ayak"indan murad, o sozlerin zahiri-
dir. Ya'ni, "Eger kelam-i enbiya ve evliyanm liibbiinu ve esasini tutarsan, o
sozlerden miistefTd olursun; ve eger zahirini alip, kryasat-i fikriyyen ile i'tira-
zata kalkarsan, o ma'nevi atin tekmelerini yersin."
467. Serke§ ai iizerinde yularsiz az otur; akh ve clini mukieda et vesseldm!
"Boyle olunca, sert huylu at mesabesinde olan ma'rifet-i enbiya ve evli-
yaya ihtiyat yulanni takmaksizin binme, ya'ni o ma'rifete ihtiyatsiz yakla§-
ma; bu hususta akl-i selimi ve dinin gosterdigi diisturlan mukteda yapf" Zira
akl-i selim anliyamadigin maanfye i'tiraz cur'etinde bulunmamayi icab eder
ve dfn-i kibara hurmeti tavsiye eder. Filhakika erbab-i tarikden ba'zilanna te-
sadiif olunur ki, onlar §eyh-i Ekber hazretlerinin maarif-i aliyesine "darlik"
isnad etmek kiistahliginda ve bu Mesnevi-i §enf\n vahdet-i viicuda miiteal-
lik olan beyanatim dogru gorememek edebsizliginde bulunur ve bu i'tirazi bir
zevk meselesi telakki edip, kendilerini ma'zur goriirler. Halbuki dinin bu iki
muktedalannin sozlerini adem-i kabul, liibb-i Kur'an ve ahadise muhalefet
oldugundan, pek biiyuk bir zevksizlik ve azfm terbiyesizlik olur. Bunlann bu
hakayika i'tirazlan, cenab-i Pir efendimizin yukanda buyurduklan gibi orum-
cek salyasiyla ag germek ve bu ordiikleri aglar vasitasiyla bu hakayiki ort-
mege cah§mak kabilindendir.
468. 'Du ahenge cjev$ek ve a$acji bakma; zira bu yolda sabtr ve nefsin me$ak-
katleri vardir.
"§ikk'\ mesakkat ve sikinti ve zorluk ma'nasinadir. Nitekim sure-i Nahl'de
^Jui ji, Sli -ui \/j£ Jj aL J\ Jifoii jJJ 'j {Nahl, 1 6/7) ya'ni "Rakib sizin yiik-
lerinizi'bir'§ehre kadar'yuklenir, siz ona ancak nefislerin mesakkati ile balig
ve vasil olursunuz" buyurulur. Ya'ni, "Bu enbiya ve evliyanm aheng-i ma'ri-
fetine gevsek ve algak bakma; zira bu ma'rifet yolunda nefislerin sabn ve me-
sakkati vardir." Ya'ni bu maarif ve hakayikm bila-i'tiraz kabulii icin ruhun,
nefs-i hayvaninin te'sfrati altindan kurtulmasi icab eder; bu da akl-i selim
kuvveti ve din dtisturlanyla nefsin benligini ve enaniyetini ezmek ile olur. Bu
enaniyeti ezmek ise, gayet mesakkatli ve sikintilidir ve gok sabir lazimdir.
G^^>
AHMED AVNl KONUK
d 3 *
Mescid-i Aksa binasi kissasimrtbakiyyesi
469. Uaktaki Suleiman, Oiabe gibi mukaddes ve CMina gibi mubarek olan
binaya ba$ladi.
"Humayun", burada "mubarek ve meymun" ma'nasinadir. Ve "Mina",
Mekke-i Mukerreme'de hacilann kurbanlanm kestikleri mahallin ismidir.
£$ (jUb dy>r «-5 j— i ,J } J _£ -*-i ^ »-^ ^ ^ j- 5
470. Omin binasmda kerr u fer gorunmu§ oluyordu; ba§ka binalar gtbi donmu§
[468] , . .j.
oe^u utt.
"Kerr u fer", lugatte pehlivanlann harbde ileri geri hareketlerine denir; bu-
rada canlilik ve hareket-i acibeden kinayedir. Ya'ni, "Mescid-i Aksa'nm bina-
si esnasinda canlilik ve acib harekat gorulmus. oluyordu. Bu mescidin binasi,
baska binalar gibi cansiz ve cemad halinde degil idi."
471. ^inada her ia§ ki dagdan kinlu idi, acik olarak tbtidadan benim ile seyr
ediniz derdi.
"Sfru bi", terkfb-i Arabi'dir. "Ba", maiyyet icin olursa, "Benim ile beraber
gidiniz" ma'nasinadir. Ve "ba", miiteaddf igin oldugu takdirde, "Beni gotiiru-
niiz" demek olur. Ya'ni, "0 binanin canliligi bu idi ki, bina esnasinda uagdan
kmlacak olan tasjar daha kinlmazdan mukaddem asMre olarak "Beni kinn
ve gotiirun!" diye soz soyler idi.
Malum olsun ki bilciimle e§yada sereyan-i Zati vaki' oldugundan, ce-
madda dahi sifat-i ilahiyyenin tecellisi vardir. Fakat onlann taayyiinleri, bu
sifatin zuhuruna miisaid olmadigindan batindir. Bu halin delil-i Kur'anf si
G^^
MESNEVI-I §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4
ri >~~3 dtfix V £& j »-u^ £~*. V! j^ji ^ oi j (lsra' 1 7/44) ya'ni "Hakk'i hamd
ile tesbih etmeyen higbir §ey yoktur velakin siz onlann tesbihlerini idrak ede-
mezsiniz" ayet-i kerfmesidir. Ve hamd ve tesbih ancak zf-hayattan vaki' olur
ve onlann bu hamd ve tesbihi his kulagiyla isrtilmez, ancak can kulagiyla isj-
tilir. t§te bu bina esnasinda Siileyman (a.s.) gibi bir nebiyy-i zf§anin feyz-i
nazanyla binayi yapmakla me§gul olanlann can kulaklan faaliyetle gelmis, ve
ta§lann kelamini asjkar olarak i§itmi§lerdir.
472. JPldem evinin suyundan ve gamurundan oldugu $oi, kire$ par$alanndan
nur -parlatjici olmu$ idi.
"Kede", hane, ev; "ahek" kireg ve alci ma'nasinadir. "Adem evi"nden mu-
rad Adem'in vucududur. "Ab ve kil"den murad, ademin viicudunu terkib
eden anasirdir. Ya'ni, "Ademin cismini te§kil eden anasir-i muhtelifeden
Hakk'in Nur sifati zahir olugu gibi, Mescid-i Aksa'nin binasini te§kil eden ki-
reg veya algi pargalanndan dahi Hakk'in Nur sifati zahir olurdu; ve o sifatm
nurunun zuhuru fcabindan olarak, onun tasjari ve kiregleri adem gibi nutuk
ederdi."
473. Ta? humalsiz aelici olmu$ ve o kamlar ve duvarlar diri olmu§ idi.
binanin ta§lan cism-i insan gibi, kendi kendine hareket eder ve kapila-
n ve duvarlan soz soyler ve dirilik eseri gosterirler idi.
A7A. Uiak huyurur ki: ^Cennetin duvan, duvarlar aibi cansiz ve cirkin de-
gildir.
Bu beyt-i §erifde sure-j Ankebut'da vaki' o\ _> ^ j J£ Vi uji sij^Ji «!» U j
o'jX \yW ') oijJJi ^J i^i jjJi (Ankebut, 29/64) ya'ni "Bu hayat-i diinya
nedir? Ancak oyun ve eglencedir; ve muhakkak dar-i ahiret igin hayat var~
dir, eger bilseniz" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni "Hak Teala buyu-
rur ki, cennetin duvarlan ve binasi, diinyanm duvarlan ve binalan gibi suret-
te cemad ve cansiz ve manzaralan ta§ ve toprak ve kum ve kerpig gibi girkin
degildir."
*&P?
AHMED AVNl KONUK
Hind §arihlerinden Mir Nurullah bu beytin §erhinde vaki' olan bu ayet-i
kerimenin tefsfrinde soyle buyurur ki: "Lafz-i "hayevan" iki fetha ile , aslin-
da "hayat" ma'nasinda masdardir ve onun asli "hayeyan"dir. Ve ikinci "ya"
harfini "vav" harfine tebdfl etmisjerdir. Ve "hayevan" lafzi, sahib-i hayat
ma'nasinda olarak daha cok musta'meldir; ve orfde, ikinci harfin siikunuyla
[.■hayvan] §ohret bulmu§tur. Her ne kadar miifessirler lligatin ashna nazaran
"hayevan"i hayat ile tefsir etmis, iseler de, Hz. Mevlana bu makamda "hay-
van" kelimesini, "can sahibi" ma'nasinda isti'mal buyurmu§lardir. "Madem-
ki dar-i ahiret mahall-i hayattir, guya kendi hayattir" ma'nasini vermek da-
hi diger bir vecihdir.
o~~^-jUALi ys^ aj\s>- -lib oJUj c— vvp 1 U ^ j^ji^ j j- 5 ^_yr
475. Uaktaki tenin kaptsi ve duvari hir dcjdh ile heraberdir, §ahen$aha mensuh
hane gihi Hiri olur.
Nitekim cism-i be§erin goz, kulak ve burun ve agiz gibi kapilan ve duvar
mesabesindeki be§eresi ve adalati, agah olan ve idrak sahibi bulunan bir run
ile beraber bulundugu vakit o cisim, §ahensaha mensub hane ve saray gibi
diri olur ve'o evde hareket ve envar zahir olur.
476. Diem aaa$ ve meyve ve hem ab~i ziilal, cenneiltk ile sozde ve makaldeAir.
Cennet dahi nlhun ruhu olan Hak ile beraber oldugu icin, o cennetin agag-
lan ve meyveleri ve leziz sulan, cennetlik olan kimseler ile konusurlar ve on-
Iara soz soylerler.
Ma'lfim olsun ki, bu alem-i kesafet olan diinya dahi viicud-i Hak ile kaim-
dir; fakat bu kesafet ve hiss-i hayvani ve sifat-i nefsani, ruh-i izafiye perde ol-
mus ve her bir suretin batinindaki kelam ve idrak gibi sifat-i ruhaniyye mestur
kalmishr. Vaktaki alem-i ahirette bu kesafet ve hayvaniyet hissi ve nefsaniyet
sifatlan zail olup, ruhaniyet galebe eder, gizliler asjkar olur. Nitekim kendisinin
kesafet ve cemadlik sifatlan zail olup, sifat-i ruhaniyyesi ahkami zahir olan ze-
vat ecza-yi alemin sozlerini ve tesbihlerini bu diinyada dahi isjtirler. Nitekim
Hz. Pfr III. cildde 1018 numarada ji^ ^ tfij*i J«)p Jyj V^ ^ ^ jL ^ J 1
ya'ni "Cemadliktan canlar alemine gidiniz; ecza-yi alemin gulgulesini i§itiniz!"
buyurmu§lar idi. Bu hali iktisab eden zevat-i aliyenin kiyametleri kopmus, olup,
cennet-i 'acil iginde ya§amakta bulunmus. olurlar.
rgwg>
MESNEVl-I. SERIF §ERHf / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
477. ,Ztra cenneii aleiien baglamami§lardu, helki amellerden ve niyetlerden bag-
lami§lar<hr.
Zira ki cenneti kesif olan mevadd-i unsuriyyeden yapmami§lardir; belki
cennet ameller ve niyetler gibi a'razdan bina olunmu§tur.
478. HZu bind olii olan su ve camurdan olmu§tur; ve o bind taattan diri olmu$tur.
Bu diinyanin binalan cemad cinsinden, sudan ve camurdan yapilmi§tir; ve
o ahiretin binalan ise bu diinyada Hakk'a olan taat ve ibadatin suretleridir.
479. jBu. piir-Juuel oio-ra/t hendi ashna benzer; ve o hendi aslma hi, ilim ve
ameldir.
Bu diinya binalannin ash daima istihalat iginde olan ta§ ve toprak cinsin-
den oldugundan, bunlar ile yapilan binalar dahi payidar olmaz; fakat ahire-
tin binalan ilim ve amelden yapildigi ve ilim ve amel ise mevadd-i unsuriyye
gibi bozulur bir §ey olmadiklan cihetle, o binalar dahi kendi asillan gibi payi-
dar olurlar.
vb*- j- 5 J Jlj- j- 3 ij^i \i V^ 3 ^ r* 3 r+* 3 J-r* f-*
480. Jiem iaht ve hosk ve hem iac ve elbise. cennetlih ile sualde ve cevabdadir.
[478]
Cennetin hem mekani ve hem de libaslan, ehl-i cennet ile mukaleme eder-
ler; ve sual ve cevabin hakayik ve maarif ve esrar-i ilahiyye iizerine olacagi
vareste-i izahdir.
481. ^o'^eme do§emecisiz bukulmii^, oda siipiirgesiz suprulmii^.
"Miknas", siipurmek ma'nasina olan "kens" masdanndan ve ikinci bab-
dan "miftah" gibi ism-i alet olup, "siipurge" ma'nasmadir. Ba'zi nushalarda
"kennas" vaki'dir ki, miibalaga ile ism-i fail olup, "supuriicu" ma'nasina ge-
lir. "Cennetin do§emesi, dd§emeciye hacet kalmaksizin devsjrilip bukiilur ve
odalan siipurgesiz veya siipurucusuz supuruliir."
^
AHMED AVNt KONUK
482. fjoniil evini gor! fiamdan -peri^an oldu, siipiiriiciisuz tovbeden supiirulmu$
oldu.
Cennetin odasi supurucusiiz nasil siipuriilur diye taacciib etme, onun bu
alemde de misali vardir. "Mesela goniil evi gamdan tozlanip peri§an olur, za-
hirde bir supuriicii olmadigi halde, tovbe ile kalb evinin tozlan supiiriilup gi-
der; binaenaleyh istigrara devam kalbde gam ve gubann izalesinde miiessir
olur."
483. Onun tahti hamalsiz seyr edici oldu; halkasi ve kavisi mutrih ve kavval
oldu.
"Mutnb", saz calan kimse,* "kavval" kasaid ve gazel okuyan kimse de-
mektir. Ya'ni, "Cennetin tahti bir hamal tarafindan nakl edilmeksizin kendi
kendine yuriir; ve halkasi ve kapisi agilip kapanirken sazendelik ve hanen-
delik vazffesini yapar."
484. fjoniilde dirilik darul-huluddur, mademki dilime gelmiyor, nefdide vardir?
"Zindegi", darii'l-huluda muzaf olursa "Gonulde darii'l-huludun diriligi
vardir" demek olur. Ve eger muzaf olmazsa "Gonulde dirilik darii'l-huluddur"
demek olur. Ya'ni, "Gonlun diriligi ahvali madem dile gelmiyor, lafz velbare
ile anlatmak miimkin olmuyor, bundan bahs etmek istemekte ne faide var-
dir? Zfra ahval-i kalb zevkfdir ve vicdanfdir ve onunla ittisaf, riyazat ve mii-
cahedata mevkufdur."
485. vahtaki Siileyman her sabah ihadi ir$ad vdn, mescide aider idi.
486. Qah soz ve lahn ve ierlib ile, gah jiil ile ya'ni ruku a mensub namaz ile
nasihat verirdi.
"Lahn", burada savt-i mevzun ma'nasinadir. Ya'ni, "Siileyman (a.s.)
mescide ibadullahi ir§ad icin gah soz ile nasihat eder ve gah Davud (a.s.)m
*$$&>
MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVf-4 •
Mezamir'ini mevzun sada ve teganni ile okurdu ve ibadet saflanni tertib
ederdi. Gah fiil ile nasfliat ederdi, ya'ni namaza mensub olan riiku'u ta'lim
ederdi.
487. jfiile mensub nasihat, halki daha ziyade cezb edicidir; zua her kulakUmn
ve sacjinn tanvna erisir.
488. Onda emuin vehmi az olur; hasemde onun te siri muhhem olur.
"Fiili olan nasfhatta nasih, yaptigi fiil ile, halk arasina kan§mi§ ve kendi-
sini halk ile miisavf bir derecede tutmus. olacagmdan, halk nazannda boyle
bir nasihin emiriigi vehmi az olur ve halk onun emirliginden ve tahakkumiin-
den ziyade, kendilerinin menfaat[in]e hadim olduguna kanaat getirirler. Bi-
naenaleyh tevabi' ve taraftar peyda etmek hususunda o fiili nasihatin te'siri
kuvvetli olur." "Ha§em", tebaa ve hademe ve lesker ma'nalanna gelir.
(^
tJjJU Jl^5 TW'Lj j\ Aj JUi ?w?ti
Osman (r.a.)in hilafetinin ba§langicinm ve onun
hutbesinin kissasi ve fa'al olan nasihin, kavl ile kawal
olan nasihden iyi oldugunun beyani
c*6j xJlJ^j c~9L)iC~i*>^ dy>- ^-*&y jr* y, ^ oUi*- s.«uaj»
489. Diissa-i Osman dir fci, hilafeli huldugu vakit hararetle acele eiti, minber
iizerine gitti.
Bu kissa cihar-yar-i giizfn efendilerimizden Osman Zinnureyn (r.a.) haz-
retlerinin kissasidir ki, nevbet-i hilafet kendilerine geldigi vakit, hararetle ace-
le edip minber-i hitabete gitti.
Csg^
AHMED AVNi KONUK "«>®
490. jWinber-i a'zam ki, uc basamak olmustw, 6bu llekir gitti ve ikinci ba-
samatita oturdu.
Resul-i zf§an Efendimiz'in hutbe okuduklan minber-i a'zam, o hazretin
ahireti tesnflerinden sonra tig basamak olmu§tur. tkinci basamakta Ebu Be-
kir es-Siddfk (r.a.) hazretleri oturdu.
491. Omer kendi devrinde jslam'm ve dmin hiirmeti icin, iifuncit basamak
iizerinde idi.
Hz. Siddik'dan sonra minber-i §enfe bir basamak daha ilave olunup, Hz.
Omer (r.a.) kendi devr-i hilafetinde tslam'in ve dmin hiirmeti ve §erefi icin bu
ilave olunan iiguncu basamak ustiinde oturdu.
492. Osman'm devri geldi, o iahhn yukansi uzerine gitti ve o hahh mahmud
olan oturdu.
Hz. Osman-i Zinnureyn'in devr-i hilafeti geldi, o minberin yukansina,
ya'ni Resul-i Ekrem'in oturdugu basamaga cikti ve o bahti mahmud, ya'ni
a§ere-i miibesjereden olan zat-i muhterem orada oturdu.
493. Hoyle olunca ona hii'hfudui olan bir sahis sual etti hi: "0 ihi, ^esul'iin
yen iizerine oturmadilar .
Hz. Osman'in o makamda oturdugunu goren bir bosbogaz kustah, o haz-
rete hitaben dedi ki: "Senden evvelki iki halife Resul-i Ekrem'in yerine otur-
madilar."
(JJ^S jLijjl y <^j. Oyr tJjs. ^'Atj' Jr^ ^J^ -? U~t
494. "Hinaenaleyh sen nicin onlardan daha yukseklik tsiedin, mddemhi riitbe-
de onlardan asa^ism?"
Ya'ni, "Sen sira i'tibariyle bu iki halifeden daha a§agi rutbede oldugun
halde nigin Peygamber'in makamma oturup, onlardan daha yiiksek olmak
kasdinda bulundun?"
°$^
MESNEVM §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
> ,4 t _
495. ^Dedi: "&jjer iipincii basamaga gidersem, Omer misaliyim, diye vehim gelir." \
Hz. Osman cevaben buyurdu ki: "Eger iicuncu basamakta otursam, hal-
ka ben Omer misaliyim da'vasinda bulundugum vehmi gelir ki, ben payede
Omer' den dunum."
496. Ue eger ben ikinci basamakta yer isteyici olursam, dersin ki, 6b& IZe-
kir'dir, bu da onun mislidir."
"Ve eger ben ikinci basamakta otursam, o vakit dersin ki: "Bu basamak Ebu
Bekir hazretlerinindir ve bu da onun yerine oturmakla o hazretin naziri ve mis-
li oldugunu iddia ediyor." Hind niishalannda ikinci misra' j\ c— ^ y Jt. ^/
ya'ni "Bana dersin ki, o Ebu Bekir mislidir" suretindedir.
497. I^u yukansi, makam-i CAiustajadu, benim i$in o sah ile misliyei veh-
mi yoktur."
Bu oturdugum yukandaki basamak, makam-i Mustafa (s.a.v.)dir. Ben
burada oturdugumdan dolayi, hicbir kimseye benim ile o §ah-i enbiya arasin-
da misliyet vehmi gelmez ve hicbir kimse benim tarafimdan boyle iddia vuka'
bulabilecegine ihtimal vermez.
498. Ondan soma o vedud, huibe yerinde ikindi yaklasincaya kadar, sakit du-
dakh oldu.
"Vedud", mahbub veya muhib ma'nasinadir. Cenab-i Pir efendimiz Fihi
Ma Fifr'lerinin 3 1 . fashnda bu kissayi ve bu kissanin sirnni §6yle beyan bu-
yururlar: "Osman (r.a.) halffe oldu, minbere cikti; halk ne buyuracak diye
muntazir idiler, sakitane nazar edip hicbir §ey soylemez idi. Halk iizerine bir
hal ve vecd nazil oldu; oyle ki, di§anya gikmaga mecalleri kalmadi ve yekdi-
gerine nerede oturduklanna §uurlan olmadi. Yiiz tezkir ve va'z ve hutbe ile
onlara oyle bir hos, hal vaki' olmamis, idi. Oyle fevaid ve miika§efat hasil ve
esrar malum oldu ki, bu kadar amel ve va'z ile olmamis, idi. Meclisin niha-
yetine kadar boyle nazar eder ve bir §ey buyurmaz idi. A§agiya inmek iste-
°&P
AHMED AVNt KONUK
dikte Ji> (U ,y j^Ji Cr ->.\ j jjs*. jUi ^u ^ oi ya'ni "Sizin igin fa'al olan imam,
kavval olan imamdan hayirii ve ahsendir" deyip indi. Dogru buyurdu. Ma-
demki kelamdan murad faidedir ve tebdil-i ahlaktir, soz soylemeksizin bu fa-
idenin ez'afini hasil etmi§ idiler ve bu faidenin husulii miiyesser oldu; bina-
enaleyh buyurduklan ayn-i savab idi, Gelelim kendisine "fa'al" demesine.
Gercj minberde o hal icjnde zahiren bir fiil icra etmedi ki onu, goz ile gormek
miimkin olsun. Namaz kilmadi, hac etmedi, hutbe okumadi, bunlardan higbi-
ri vajd' olmadi. Imdi ma'lumumuz olsun ki, amel ve fiil denilen §ey, yalniz o
suretler degildir; belki bu suretler, o amelin suretidir, o amel ise candir. Nite-
kim Mustafa (s.a.v.) ^.axaI ^oai ^i f j*^ J^>~*\ ya'ni "Benim ashabim yil-
dizlar gibidir; hangisine iktida ederseniz, hidayet bulursunuz" buyururlar idi.
Bir kimse yildizlara bakip kat'-i rah eder, hig yildizlar ona soz soyler mi? Ha-
yir! Ancak miicerred o yildizlara bakmak ile yolu tanir ve menzile vasil olur.
i§te boylece senin evliya-yi Hakk'a nazar etmen ile, onlann sende tasarrufu
ve bi-kelam ve bahs olarak maksudlann husulii ve seni menzil-i vasla eri§-
tirmeleri miimkindir."
499. DCimsenin mecali yok idi ki, *i5%cjah ol, oku!" desin, yahud o zaman mes-
cidden di$anya gelsin!
?\j _j ,y>t~a 01 IJj>- jjj e-Li j*. At- j (j^^*- j> ^ <cu~J^j iJhiP
500. Uias ve dram uzerine bir heisbet oturmus idi. o sofa ve tavan nur-i Uiu-
[4981
da dolmu$ idi.
501. Uier him goriicii idi, onun nuruna nazxr olurdu; kore dahi o giine$ten tia-
raret gelirdi.
Kalb gozii agk olanlar o halife-i zfsamn nur-i batinina nazir olurdu ; kalb
gozii kor olanlara dahi, o hakikat giinesjnin nurundan kalblerine bir hararet
gelir ve miiteessir olurlar idi.
502. Dmdi koriin gozii hardretien fehm ederdi ki, jiitursuz bir giine? dogdu.
"Imdi batin gozii kor olan kimseler za'fsiz bir giines, dogdugunu, onun ha-
raretinden anlardi." "Fiitur", za'f ve gev§eklik ma'nasinadir. Kuvvetli bir ha-
*$%&>
l M^ r MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
kikat giinesj dogdugunu kalbinde husule gelen hararetten ve teessiirden an-
lar demek olur.
503. Jrakat gozii bu hararet agar, ta ki her i§itilmi§in "ayn'im aorsun.
Ya'ni, "Kalb gozii kor olanlar bir veliyy-i kamilin huzurunda bulundugu
vakit, onun nurundan kalbi hararetlenir ve miiteessir olur. tste bu hararet ve
teessiir, kalb goziinu agar ve salik esrar ve hakayiktan isjttiklerini aynen bu
agilan kalb gozuyle goriir." Binaenaleyh evliya-yi Hakk'm huzurunda otu-
rup, onun tevecciihiinden kalbi hararet bulmak ve miiteessir olmak, kalb gd-
ziiniin agilmasina sebeb olur.
504. Onun hararetinin bir zacreti ve bir haleti vardir, onun o hararetinden kalb-
de bir afdma, bir geni$lik vardir.
"Zacret", kararsizlik ve lztirab; "fiishat", genis. olmak ve genisHk demektir.
Ya'ni, "0 hakikat giinesj olan veliyy-i kamilin kalblere miin'akis olan nuru-
nun bir lztirabi ve bir hali vardir ki, onun o hararetinden kalblerde bir feth-i
ma'nevf ve acilma ve bir genishk hasil olur." Ya'ni kamilin nuru kalblere aks
ettigi vakit bir zacret ve bir kararsizlik verir; fakat o hararetin zacretinden
kalbde fetih ve genisUk vaki' olur.
505. LAor, nur-i kidemden sicak oldugu vakit, ferahindan der ki: nr Ben gorucii
oldum'."
"Kalb gozii kor olan miirfd, insan-i kamilin hamil oldugu nur-i ilahinin
kalbine aks etmesinden dolayi hararetlendigi vakit, kalbinde hissettigi geni§-
lik sebebiyle, "Artik ben kemale geldim ve kalb gozum goriicu oldu!" der."
Bu hal birgok saliklerde vaki' olmu§ ve bu hal iginde, kendilerini miirsjd-i ka-
mil zannedip, halki ir§ada kiyam edenler de bulunmu§tur. §eyh §ihabiiddin
Suhreverdf (k.s.) hazretleri Avarifu'l-Maarif namindaki kitabinda, bunlar
hakkinda "salik-i ebter" buyurur. Bunlar tecellf-i ruhaniyi, tecelli-i rabbanf
zannederler.
°&P?
AHMED AVNl KONUK
Oo-i Lj \j c~v^atj «.ojIj (j*-J-^ jj <j\ ,Jj <j L ~ a J^y^ <^~^'
506. CPek hos sarhossun, fakat ey hii'l-hasen, aoriicu olmaya haaar bir -paryi yd
vardir.
Ya'ni, "Ey tecelli-i ruhaniye nail olan kimse! Sen insan-i kamilin nurunun
te'sfriyle nail oldugun bu tecellf-i ruhanfden latif sarhos, bir haldesin; fakat ey
bii'l-hasen tecelli-i rabbaniye nailiyetle gdriicu olmaya kadar bir parca daha
yol vardir." "Ebii'l-hasen" ta'biri bu tecelli-i ruhaniye mazhar olan kimseye
hitab olundugu anla§ihr; zfra run ashnda hasen ve latfftir, ctinki halffe-i
Hak'dir. "Ebu" ta'biri Arabf de malikiyet ma'nasi ifade eder; mesela "Ebu'd-
dfnar", altin babasi demektir.
507. n^u, yiiz hunun gtbi koriin giinesien nasibi olur; ve <S%llah dogruyu en $ok
bilicidir.
"Bu hal ve bunun gibi yiiz hal, basar-i basireti acilmamis, olan kimsenin,
hakikat giinesj olan insan-i kamilin batmindan nasibi olur." Ma'lum olsun
ki, insan-i kamilin terbiyesinde bulunan saliklere, o kamilin nurunun bere-
katiyla ba'zi ahval zahir olur; o salik bunlan kendinin mail ve hali zanne-
der ve bu rniinasebetle kendisinde "Oldum!" vehmi hasil olur. Halbuki eger
insan-i kamil nazanni ondan cevirirse, o hallerin hepsi kapamr. Bu hal, he-
niiz yuriimege heveskar olan bir kiicuk cocugun kollanndan tutup babasi-
mn yuriitmesine benzer. £ocuk yiirurken sevinir, kendisi yiiriiyor zanne-
der; eger babasi kollanni biraksa, dii§er. Binaenaleyh o salik, kamilin bati-
ninm nurunu gdrmemi§tir, ancak kendisine mtin'akis olan hararetinden
hissetmi§tir.
508. t/e o Kimse, ki o nfiru gbrixcii olur, onun serhi ne vahit Ebu Sina nin ha-
rt olur 1 .
"0 nur-i ilahiyi gorucu olan kimsenin §erhi, htikemamn guzidesi olan
me§hur Ebu Ali Sina'nm dahi kari degildir." Zfra Ibn Sina akil ve zeka sahi-
bidir ve basar-i basiret sahibi degildir. Nefehitu'l-Uns'dc masturdur ki: §eyh
Necmeddin-i Kubra hazretlerinin halifeleri Mecduddin-i Bagdadi hazretleri va-
kiasinda Risaletpenah (s.a.v.) Efendimiz'i goriip i~- jji j>- ^i J>" u ya'ni "Ya
C $P?
MESNEVI-f SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Resulallah, Ibn Sfna hakkinda ne buyurursunuz?" demi§, Server-i alem Efen-
dimiz dahi jU! j io~i u&k <s^ c^^i j^^j ^ *& Ji J-** c>\ ^j 1 J^j j* ya'ni "0
bir adamdir ki, benim vasitam olmaksizin Allah'a vasil olmak istedi, iki elim-
le §oyle ittim, nara sukut etti" buyurmu§lardir. Bundan anla§ilir ki Ibn Sfna
Peygamber'e degil, akil ve zekasina tabi' olmus, bir kimsedir. Insan-i kamilin
batim ise akil ve zeka ile bilinmekten pek uzaktir.
509. Ue eger yiiz kat olsa, hu dil kim olur ki, eliyle ayan perdesini kimiliat-
sin?
"Ve eger Ebu Ali Sina'nin ve emsali hiikemamn kuvve-i akliyyesi ve ze-
kasi yiiz kat olsa, bu dil kim olur ki? Ya'ni kelam-i zahirfnin vus'ati ve kud-
reti nedir ki, eliyle ya'ni belagat-i zahirfsi ile, o kamilin batinina 6rtulmu§
olan ayan ve hakikat perdesini kaldirmak icin kimildatsin!" Ya'ni kamilin ba-
tinmdaki nur, nur-i Hak'dir ve onu ancak o kamil gibi kamil olan bir zat go-
riir; fakat o nurun beyam harf ve savta gelmez ve o nur iizerine gekilmi§ olan
viicud-i izaff perdesi, akil ve zeka kuvveti ile agilmaz.
510. way onun iizerinel Eger perdeyi siyinrsa, <S%llatia mensub olan fttltf
onun elini ciida eder.
Eger bir kimse o perdeyi akil ve zeka kuvveti ile siyinrsa, vay onun hali-
ne! Allah'a mensub celal ve kahir kihci onun elini, ya'ni o kuvvetini kesip
oradan ayinr.
511. El ne olur? tj\huhakkak onun ha§ini ko-panr; o hir ba§i ki t cehilden sirlar
yapar.
"El ne demek? kahr-i ilahi kihci muhakkak onun zahirf olan ba§ini ko-
panr; ya'ni boyle bir kimsenin akil ve zekaveti §6yle dursun, onun kamilen
vucudunu izale eder ve o kahir kilicinin kestigi ba§ bir ba§tir ki, bilmedigi ve
idrak etmedigi esrardan, tahmfnat-i akliyyesi ile bahs etmege kalkar."
Ismafl-i Ankaravi hazretleri ikinci misra'i §erhan buyururlar ki: "Lakin o
bir ba§i kopanr ki, cehil ve gafletten miicerred tefahur igin esrar-i ilahiyyeyi
c^^
AHMED AVNt KONUK
namahrem olanlara izhar eder ve izn-i ilahi olmaksizin o esrardan bahs
eder." Imdadullah hazretlerinin miiridleri Hasan Sahib hazretleri buyurur ki:
"Kendi cehli sebebiyle Mr ba§i ba§lar yapar; ve bu ma'na gurur ve tekebbiir-
den kinayedir." Su halde ikinci misra'daki (i*^) "esrar" degil, "basjar"
ma'nasina olur.
\^S 01 j L^S" J^*2 iy>- *J j _j \j? *zj£' { j>^^ ji'&i <y)
512. niunu sana soz takdiriyle soyledim; ve yoksa onun eli nerede ve o neredel
Benim sana, "Dilin eli ayan perdesi acamaz!" dedigim soz takdiriyledir ve
istiare-i tahliliyye kabilindendir. Binaenaleyh bu beyanim bilfarz, dilin eli
olaydi, demek olur ve yoksa nur-i Hak nerede, o lisanin muhayyel olan eli
nerede!
cjJb _jl j\ c~*-x«1 ji^j jj^ c£-ui jJL>- ijx «oU- \j <*JU-
513. "Teyzenin hay est olaydi dayi olurdu", hu takdir tie- gelmistir, eger olaydi.
Mesela "kadin olan teyzenin hayasi olaydi, erkek olan dayi olurdu"
darb-i meseli bu takdir ile gelmi§tir ve soylenmi§tir. Olmamis. bir §ey hak-
kinda "eger olaydi" demek olur.
514. ^Dilden, inkisardan vak olan adze Kadar, yiiz binlercesine soylersem,
azdir.
Ya'ni, "Lisan-i zahinden, za'f ve inkisardan pak olan kalb goziine vasil
oluncaya kadar gecilecek akabeleri ve bu ikisi arasindaki farki ve mesafe-i
ma'neviyyeyi yiiz binlercesine* soylesem, yine bitiremem."
515. Sakin nd-umid olma, Utah dilerse nur gokten hir anda erisir.
Ey salik, kiyl u kal mertebesinden, mii§ahede mertebesine kadar cok me-
safat-i ma'neviyye olmasmdan dolayi sakin me'yus olma ve Hak' dan iimidi-
ni kesme! Zfra Hak Teala hazretleri eger dilerse, batin goziiniin nuru sana
bir anda semadan, ya'ni alem-i ulviden eri§ir.
"Sema"dan murad, mertebe-i ahadiyyettir, sema-i mer'i degildir.
<^W3
jpK^ MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
516. ^jildizlardan kanlara, onan kudreti her zamanda yuz eser eri§tirir,
"Kan"dan murad, arzdaki maadin menba'landir. Bu beyt-i §erif, yukanda-
ki beyt-i §enfde beyan buyurulan ma'nanin miisteb'ad olmadigina dair hissf
ve zahiri misaldir. "Hakk'm ihsanindan umfdini kesme; nitekim pek uzak
mesafat-i hissiyye ve zahiriyyede bulunan yildizlardan Hak Teala hazretleri
arzin maadin menba'lanna her zamanda bir gok te'sfrler ilka buyurur." Ve
ilm-i niicuma nazaran "yildizlar"dan murad, manzume-i §emsiyyemizi teskil
eden seyyarattir. Ve ilm-i niicuma nazaran ba'zi seyyaratm, ma'deniyat iize-
rine te'sfri §unlardm Mii§teri, kalay, elmas, tutiya, ktxkurt, zernih-i ahmer ve
beyaz ve san renkteki ta§lar; Merfh, demir, bakir, miknatis ve zencefre; Ziih-
re, inci, zeberced ve altin ve giim% Utarid, civa, kehruba, fMze, kireg ve
algrilh... Bu hususta daha ziyade tafsilat Hindistan'da tab' edilmis, olan Mat-
la'u'1-Ulum ve Mecmau'l-Ftintin namindaki eserin, ilm-i niicum bahsinde
miindericdir.
517. Jelegin ytldizlan zulmetleri bozucadurlar; Diakk'm ytldizlan, onun si~
fatlannda rasihtirler.
Felegin yildizlannin arz iizerindeki te'sfri, ancak gecenin kesff karanligmi
bozup hafifle§tiricidir. Hakk'in yildizlan olan insan-i kamiller ise, Hakk'in si-
fatlanm hamil ve bu sifatlann hiikmii altinda sabit ve rasihtirler.
518. 6y yardim isteyen! ^es yuz yillik yol olan felek, eserde yeryiiziine yakm
geldi.
"Ey viicud-i unsurisine felekten maddi yardim isteyen insan! Pek uzak
mesafede olan felegin te'sfri, yeryiiziine yakm geliverdi." Nitekim ilm-i niic-
uma nazaran nutfe, rahm-i maderde takarrur edince, Ziihal seyyaresinin
terbiyesinde olur. Ikinci ayda Miisteri terbiye eder; iiciincii ayda Merih, dor-
diincii ayda Giine§, be§inci ayda Ziihre, altinci ayda Utarid, yedinci ayda
Kamer terbiye eder. Sekizinci ayda yine Ziihal, dokuzuncu ayda yine Mu§-
teri terbiyelerine girer; Maadine olan te'sirat dahi yukanda bir nebze zikr
olundu.
c^^
AHMED AVNt KONUK
519. JZ,uhal'e kadar up Ijin he§ yuz seneclir; onun hassvyyeti dembedem amel ge-
tirir.
Cenab-i Pir efendimiz Ziihal'e kadar olan mesafeyi muneccimler indinde
ta'yih edilmi§ olan mikdara gore beyan buyurmusjardir; maksad Zuhal'in ar-
za olan uzakhgini beyandir, ya'ni pek uzak mesafede bulunan Zuhal'in has-
siyyeti, arz uzerinde datma icra-yi faaliyyet eder.
520. tfolge gibi geri gehilmek hususunda onu derhem getirir; giine§in oniinde gol-
genin talii nedir?
Hak Teala o Zuhal'in te'sirini izale etmek hususunda onun hassiyyetini
nizamsiz bir hale getirir ve izale eder. Viicud-i hakikf giinesjnin oniinde vu-
cud-i izafT golgesinin uzayi§inin ve te'sfrinin ne hukmu olur?
"Derhem", bi-nizam ve perfsan ve bi-demag ma'nasmadir (Bahir-i
Acem). Burada bi-nizam ma'nasi miinasib gdriildii.
-^-j «y ^J 1 cslv^i (jj-" ^ J'i j*\ &\ ^j* jj
521. Ue nufus-i yak-den yddizlar gibi, felegin yddizlan tarafina meded e-ri§ir.
"Nufus-i pak"den murad, sifat-i ilahiyyeyi hamil olan insan-i kamildir.
Ya'ni, "Yildizlardan arza yardim geldigi gibi, sifat-i ilahiyyeyi hamil olan in-
san-i kamillerden dahi felegin yildizlan tarafma imdad erigir." Zfra alem-i su-
retten maksud insan-i kamilin vucudu ve zuhurudur. Nitekim a§agilarda be-
yan buyurulacaktir.
Lw ^ij» vjJ" U jbl U fly Ol^i OMyU?
522. O yddtzlar, zahiren bizim kaim kilialarimizdir; bizim bdhnwiiz semanin
kaim hdtcisidir.
"0 seyyarattan bizim viicudat-i unsuriyyemizin kivamina yardim gelir;
fakat bizim batinimiz ve ma'namiz, o semanin ya'ni seyyaratm viicudlanmn
kivamina sebebdir." Eger alem-i suretin hilkatinden maksud olan insan-i ka-
mil yeti§mez bir hale gelse, onlann viicudlanna da liizum kalmaz. Nitekim
J^V! cju. li JV^ ASJ ya'ni "Sen olmasan eflaki yaratmaz idim" hadis-i kud-
sfsi bu ma'namn burhamdir.
<£p?
MESNEVI-1 §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEV1-4
(^
Onun beyanmdadir ki, hiikema, "Adem, alem-i sugradir"
derler; ve hiikema-yi ilahi, "Adem, alem-i kiibradir" derler
ui-y j£\ ^ j**. cri ls>-s J^ r^ ^jt* uri
523.' ^oule olunca surette alem-i asgar sensin, boyle olunca ma na&a alem-i ek-
her sensin.
Ya'ni hukemamn insana alem-i sugra "en kiigiik alem" demeleri, sureti-
ne nazarandir; binaenaleyh suret aleminde arz ve semavat insandan buyiik
ve insan ise onlardan pek kiicuktur. Nitekim ayet-i kerimede oijllJi ji±J
^uii jL ^ y\ ^jGi'j (Gafir, 40/57) ya'ni "Semavatin ve arzin halki elbette
nasin halkmdan ekberdir" buyurulur. Ve hukema-yi ilahinin insana "alem-i
kiibra" "en biiyiik alem"dir demesi ma'nasina nazarandir. Zfra hadis-i kud-
sfde insan-i kamil hakkinda ^jii is-^- ^ j*~> ^ j J 1 — ^ j ^j 1 ^*~>- ^
jd\ jd\ ya'ni "Ben yerime ve gogiime sigmadim velakin taki ve naki olan
mii'min kulumun kalbine sigdim" buyurulur. Bu ma'naya binaen Imam-i Ali
(kerremallahii vechehu ve radiyallahii anh) efendimiz §6yle buyururlar.
Beyit:
^Vl jjUJl (Jj^u\ dlJ j j^> ^y S^\ pt-y j
"Senin Mem sendendir, halbuki senin vukafun yoktur; ve senin illetin senden-
dir, halbuki sen gormuyorsun; ve sen apagik bir kitabsm ki, onun harfleriyle
muzmer ve gizli olan zahir olur. Ve sen kiigiik bir cirim oldugunu zu 'm ediyor-
sun, halbuki sende alem-i ekber durulup biikuldu. "
C $P 3
AHMED AVNl KONUK
c~~& ?-li JiA jJ> jfy LUli c-*-1 aj^> J-^l r-li- 01 i^Ui
524. ^ahiren o dal meyvenin ashdir; h&hnen dal, meyve i$inde mevcud olur.
Zahirde agacin dah, meyvenin ashdir ve yemis, o daldan peyda olur; fakat
batinina bakilirsa, o meyvenin zuhuru icin agac, dikilmis, ve dal mevcud ol-
mu§tur. Meyvenin zuhuru maksud olmasa idi, agac dikilmez idi.
525. Gger meyve meuli ve iimuli olmasa idi, bahcivan agacin kokunii ne vakit
diher idi?
526. IZoyle olunca, her ne hadar onun dogumu agactan ise de, o agac ma nada
meyveden dogdu.
Her ne kadar meyvenin dogumu agactan ise de, o agac. ma'nasina naza-
ran meyveden zuhur etmistir; giinkii ondan maksud olan meyvedir ve §ece-
re-i kevnin semeresi Adem'dir. Binaenaleyh bu kevn ii mekan agaci, kendi-
sinden zuhur edecek olan Adem igin halk olunmu§tur.
527. nundan dolayi iMusiafa buyurdu hi: <IAaem ve enbiyd sancah alhnaa
henim arhamda olurlar."
Bu beyt-i §erifde >j ^ _, ^UJi ^ J\J cJ- <±p ^ ^ (o~ya'ni "Adem ve on-
dan gayri olan enbiya, yevm-i kiyamette benim sancagim altmda bulundugu
halde, benim iftiharim yoktur" hadis-i §erifine i§aret buyurulur.
Malum olsun ki, hakikat-i muhammediyye felek-i muhit-i ammdir. Her
ne olmus. ve olacak var ise, hepsi o hakikatin taht-i hitasindadir. Alem-i
kevnden maksud, bu hakfkati hamil olan insan-i kamilin zuhurudur. Bina-
enaleyh o insan-i kamil sonra gelmis, olan ondur; nitekim atfde buyururlar.
528. zu-fiinun nr Biz sabih olan ahirleriz" remzini hunun icin huyurmustur.
Bu zikr olunan ma'nadan dolayi, o zu-funun olan Server-i alem (s.a.v.)
Efendimiz hazretleri hadfs-i §enflerinde o^Ui Oj>*^i j^> ["Biz sabik olan
C £P?
MESNEVI-i §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
ahirleriz"] buyururlar ki, "Biz vucud-i unsuride sonradan geldik, halbuki ha-
kikatimizs nazaran, bu alem-i kevnden eweliz!" demek olur.
Ankaravf hazretleri buyururlar ki: "Biz" ta'bfr buyurmalanndaki niikte,
o hazretin verese ve tebaasi dahi bu hukiimde dahil oldugunu i§rab eder.
u>Wj ^i oy. (J j W ^ ya'ni "Adem su ile gamur arasinda oldugu halde ben
nebi idim" hadfs-i §erffi dahi bu ma'nayi te'yid buyurur.
529. n $er$i suretie ben iSAdem'den dogmu§um, ma'ndda ben ceddin ceddi vaki''
olmu$um."
Cenab-i Pfr efendimiz verasetleri hasebiyle lisan-i nebeviden yukanki ha-
dis-i §erifi tefsir buyururlar; ya'ni "Ben her ne kadar surette Adem neslinden
dogmus, isem de, ma'nada silsile-i mevcudatin ceddinin ceddi vaki' olmusum."
530. "JZird ki melejjin secdesi ona henim i$in olmtt§tur; ve o henim i$in yedin-
ci felege aitmi§tir."
Ya'ni, "Ben Adem (a.s.)in sulbiinde idim, onun igin o mescud oldu ve
kendi mi'racmda benim hakikatimden feyz almak icm, yedinci felege gitti."
(§erh-i Imdadullah) (k.s.)
531, binaenaleyh peder ma'ndda benden dogdu; binaenaleyh ma'ndda aga$
meyveden dogdu.
Suret-i unsuriyyemin ash olan babam, ma'nada benden dogdu; zira ba-
bam bir agac, mesabesinde idi ve ben ise meyve menzilesinde idim; binaena-
leyh babamm §ecer-i vticudu, meyvenin zuhuru icjn olmakla, ma'nada aga<;
meyveden dogmus, oldu.
Jjl ijwsj Sjj £ ij^» *<wl>- J**- j^ x»\ j^\ £j> Jjl
532. jikrin evveli amelde dhir geldi; hususiyle bir fikir ki, o vasf-i ezel ola.
"Fikir"den murad, suret-i ilmiyye ve zihniyyedir. Mesela bir mi'mar evve-
len zihninde yapacagi binanin suretini ihzar eder ve ba'dehu o suret-i ilmiy-
yeyi haricde fiilen vucuda getirir; binaenaleyh fikrin evveli amelde ahir gel-
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
mi§ olur. Bu hal idrak sahibi olan be§erin iktiza-yi zatisidir. Hususiyle bir su-
ret-i ilmiyye ki, o vasf-i ezel ola, ya'ni Ilim, sifat-i ilahiyyeden bir sifat olup,
Zat-i uluhiyyet gibi kadimdir ve ezelidir; bilciimle e§yanin hakayiki evvelen
ilm-i ilahide sabittir, ba'dehu hakayik, vucud-i ilmfden, viicud-i ayniye gelir.
533. Blhasil i$te bir anda gokten kervan gidiyor ve.geliyor.
"Asuman"dan murad, vahidiyyet ve a'yan-i sabite mertebesidir; ve a'yan-i
sabite, suver-i ilm-i ilahidir. Ya'ni, "Elhasil suver-i ilm-i ilahi mertebesinden i§-
te bir anda bu viicudat-i izafiyye alemine kervan geliyor ve gidiyor."
Bu beyt-i §erifde sure-i Seb'e ibtidasinda olan \#* %j™ L. j j>p j^.\*^L
L4J Jr^ u, t'ulii 'ja 'S'Ji I* j (Sebe* , 34/2) ya'ni "Allah Teala afza giren §eyi ve
oridan cikan §eyf ve gokten inen §eyi ve goge uruc eden §eyi bilir" ayet-i ke-
rfmesine isaret buyurulur. "fder", burada ve §imdi ve i§te ma'nalanna gelir.
534. IZu kervan iizerine bu yol uzun degildir; mefaze ne vakit miifaz olana
azim gelir?"
"Mefaze", necat ve zafer ve helak ma'nalanna gelen "fevz"den mu§tak-
tir; ve mahall-i necat ve mahall-i helak olan susuz col ve beyabana denir. Bu-
rada "mefaze"den murad, alem-i sufli ve suret olan diinyadir. Ve "miifaz",
ifal babindan ism-i mef'ul olup, "muzaffer kilinmis/' demektir. Ve "mu-
faz"dan murad, ma'nadir. Ya'ni, "Ma'na kervanina bu alem-i suret yolu uzun
ve uzak degildir; mahall-i helak ve fena olan dunya sahrasi ve suret alemi,
ne vakit muzaffer ve hakim olan maanf kervanina azfm ve mii§kil gelir? Zi-
ra suret helak olursa, ma'na bakfdir."
535. Diet zamanda goniil Oia be ye gidiyor; tisim ihsandan goniil tab mi tutar.
Ma'naya alem-i suret yolunun uzak ve uzun gelmediginin misali budur ki,
goniil her zaman hayalen Ka'be'ye gidiverir; fakat cisim yerinde durur, hay-
al ise ma'nadir. Binaenaleyh insan hayalinde olan bir mahalle siir'at-i berkiy-
ye iie gider. Bu hal umum insanlara §amildir ; fakat kamillerin baska bir hali
olur ki, da ihsan-i ilahi ile cisimlerinin goniil, ya'ni run tabfat ve hassiyye-
tini iktisab etmesidir. Binaenaleyh bu halde olan bir kamil ruhiyle miitevec-
*$%&>
MESNEVM SERIF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
cih oldugu bir mahalde, ruhunun sur'ati ile, cismini de beraber ihzar eder.
Onun igin kamiller u-ijjt U-Lti 3 u»-u.i u-ijji ya'ni "Bizim ervahimiz cisimle-
rimizdir ve cisimlerimiz ervahimizdir" buyurmu§lardir.
536. ^u uzun ue kisalik muhakkak cisim t^inAir; uzun ve kisa netlir, orada hi,
Uinda vardir 1 .
Bu uzunluk ve kisalik ve eb'ad-i saire, kesif olan cisme ve cismin ahkami
altinda zebun olan ervaha mahsustur. Cismin ahkamindan kurtulup, sifat-i
Hak'la muttasif olan ervah ve ecsam icin uzunlugun ve kisaligin ve sair
eb'adin ne hukmii ve te'siri vardir?
537. Diuda cismi tebdil ettigi vakit, onun gitmesini fersahsiz ve nidsiz etti.
"Mil" burada ma'na-yi lugavfsi i'tibariyle yeryiizunde "goz erimi" kadar bir
mesafedir (Burhin). Ve "fersah," dort bin adimdir. Ya'ni "Hak Teala cismi ru~
ha tebdil buyurdugu vakit, onun suret aleminde yuriimesini fersahsiz ve mil-
siz eder. Nitekim Server-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'in mi'rac-i §erifleri hak-
kmda Kur'an-i Kerim'de ^,-siii a>*Ljt ji fi^Ji j^>«Ui '^ \fi «juu ^\ ^jui o\*L-
(isra 1 7/1) ya'ni "Nakaisden munezzeh olan Allah Teala hazretleri kulunu bir
gecede Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksa'ya isra eyledi" buyurulur. Halbu-
ki bir gecede Mescid-i Haram'dan Kudus-i §erif e gelinmesi cisim igin miimkin
degildir.
538. i$u zamanda yuz iimid vardir; adimi a§ih,$a haldir, eu delikanu, helami
terk ett
"Bu zamanda" ta'biriyle cenab-i Pir efendimiz, zaman-i §enflerini murad
buyururlar; zira kendileri varis-i kamildir ve onlann huzur ve terbiyeleri u§-
§ak-i ilahf igin biiyiik bir firsattir. Ya'ni, "Benim tarikime salik ve isrime tabi'
olan delikanh, kiyl u kali terk et de, Hak yolunda adimlanni a§ikca kaldir; zi-
ra bu zamanda lutf-i Hak'la veraset-i nebeviyyeyi haizim ve benim feyz-i na-
zanm sebebiyle senin cismini ruha tebdil icjn cok iimidler vardir." Nitekim ce~
nab-i Pir bu ma'nayi §u beyt-i §erfflerinde sarahaten beyan buyururlar.
AHMED AVNl KONUK
Nazmen terciime:
"Agtilar kenz-i fiiyuzu olunuz hil'at-pus
Mustafa geldi yine, cumleniz iman ediniz. "
<^JJ <_r* °j ******* <u ^ u J* ij J ls* ?? S- r^ **U ^r
539. £jer$i cf'oz hapacjim birbirine vuruyorsun; gemi i$in&e yaimi$sin, yol cjial-
yorsun.
Ey salikim, gergi siilukiinde goziin kapalidir ve sana alem-i ruhaniyyetten
bir §ey goriinmuyor; fakat me'yus olma ki, sen gemi icinde yatmis. ve uyumu§
oldugun [halde] , kat'-i mesafe ediyorsun ve alem-i hakikate dogru gidiyorsun.
Bu beyt-i §erif salik-i tank olanlara bir teb§ir-i azfmdir. Ma'lum olsun ki,
salikin kesjfsiz ve gdzii kapali olarak gitmesi, kesjfli gitmesinden daha hayir-
lidir; zira ke§if yolu pek muhataralidir. Salik igin sukut tehlikeleri coktur.
Ubeydullah Ahrar hazretleri Risale-i Validiyye' sinde buyurur ki: "Bayezfd-i
Bistamf hazretlerinin bir miindi var idi, daima $ah§ip, zikr-i Hak'la me§gul
olur idi; fakat kendisine ruhanf bir kesjf vaki' olmaz idi; arkada§lan onun
boyle fiitur getirmeksizin sa'yine taactiib edip, Hz. Bayezid'e bu taaccubleri-
ni arz ettiler. Hz. Bayezid onlann soziinu dinledikten sonra buyurdu ki: Oy-
le ise ona "sultanu'z-zakinn" diyelim!"
Bu hadfs-i §erifin tefsiridir ki, "Benim ummetimin meseli, Nun
gemisinin meseli gibidir. Ona temessiik eden kimse necat buldu ve
ondan tahalluf eden kimse boguldu."
540. r Bunun i$in ZPeycjamber buyurdu ki; wr Ben zamanin tufamnda gemi gi-
[538] .. . .„
biyiml
<^m?
MESNEVf-1 SERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Bu, yukanda izah olunan ma'nadan dolayi Resul-i zi§an Efendimiz bu-
yurdu ki: "Ben zamamn hicabat-i zulmaniyyesinde ve cehalet tufaninda ge-
nii gibiyim!" Bu beyt-i §erifde yukandaki hadis-i §erffin diger bir rivayetine
i§aret buyurulur. Zfra "Meselii ummetf" rivayet olundugu gibi, "Meself ' ya'ni
"Benim meselim" dahi rivayet olunmu§tur.
f f& JjL JL!j jX>\ <JU~0 aS' jA 7-y \J^~£ ^>yZ n^>^>\ J L*
541. vr Biz ve ashabimiz CAfefi aemxsi gibiyiz; her kim el vurursa, fiituh hulur."
Bu beyt-i §erifde dahi rivayet olana i§aret buyurulur. §arihlerden Bahru'l-
Ulum hazretleri bu bey tin §erhinde §6yle buyururlar: "Resul-i Ekrem Efendi-
miz'in "ummet" lafzmdan, sahabe-i kirami murad buyurduklan anlasrtir ve
zahir olan dahi budur. Eger kamilen "ummet" murad olunsa, gemiye miite-
messik olacak kirn olur? Ve bunda i§aret vardir ki, ashab-i kirama muhabbet
farzdir ve eger bir kimsenin ashaba muhabbeti olmazsa, necat bulamaz."
U^S j:> j LijW- s-~^ j jjj Ij^j j l jj* y <jh^ ^ *&y?
542. <§eyh lie olduaun vakil, sen $irhinlih,ien uzaksin; tjunauz ve cjece seyyarsm
ve aemi icindesin.
Bu beyt-i §enfde «*i J ^ir **y J £-sJi ya'ni "Kavmi iginde §eyh, umme-
ti iginde peygamber gibidir" [buyurulmu§tur] . Peygamber'e miitemessik
olanlar nasil Hz. Nuh'un gemisine temessuk edip kurtulanlar gibi ise, bir
§eyh-i kamile temessuk edenler dahi Peygamber'e miitemessik olup kurtu-
lanlar gibi olur. "Ve kemal-i sidk ile bir §eyh-i kamile sanlan salik, gece ve
gundiiz yuriiyen gemi icjndeki bir kimse gibi, Hak yolunda seyr ii seferdedir,
fakat kendisinin kat'-i mesafe ettiginden haberi yoktur."
543. TZir can haaislayictnin cantnin hijzindasin, aemi icinde uyumussun ve yol
gidiyorsun.
"Can-bahs/'dan murad, §eyh-i kamildir; zira salikin ruh-i hayvanisi altin-
da zebun ve maglub olan ruh-i insanisini faaliyete getirir.
J~>.y+ ^ j. j j» j {/ ^ *& J^-f- f ^ s~*l J 1 J~^
544. fjunlerinin peyqamberinden munkah olma, hendinin fennine ve adimina
i'timad eime!
AHMED. AVNl KONUK
"Ey salik, kendi asnmn ve zamanmin §eyh-i kamilini bul ve onun sohbe-
tinden munkati' olma! Tarfk-i Hak'da kendi aklina ve ilmine ve zekavetinin
adimlanna i'timad etme." Zira senin aklin ve ilmin ve zekavetin, §eyh-i ka-
milin ilim ve irfani oniinde gayet guruktiir. Beyt-i Misrf (k.s.) ,•
Pirinle olan ahdi gut, nen var ise ko git
Bildiklerini terk et, irfana kern dersen
cMj i J^> j=> *^jj y^ J^-> ^ fl j ^jj ^y* <Sj^ <*r?
545. Diet ne, kadar arslan isen de, eyer yola delilsiz yidersen, tilhi flibi dalal-
desin ve zelilsin.
Her ne kadar ilimde ve zekada arslan gibi kavi ve §ecf isen de, eger Hak
yoluna delilsiz gidersen, ilmin ve zekavetinin vasil olamadigi birtakim mu§-
kilata dii§up, tilki gibi korkak ve zelil bir hale gelirsin.
546. Sakin seyhin kanatlannin gayri ile ucma, la ki seyhin askerlerinin yardi-
mini aoresin!
Sulukiinde ancak §eyhin re'y ve tedbiri ve vesayasi dairesinde hareket et,
asla kendi aklini ve tedbfrini kullanma ki, o §eyh-i kamilin tasarrufat-i
ma'neviyyesini ve yardimini goresin!
Menkabe: §eyh Ebu'1-Vefa hazretleri bir miirfdini halvete koymu§. Her
gun hadim bu dervi§e bir canak taam ve bir testi su getirirmi§; dervis, dahi ta-
ami yer ve suyu iger, zikrullaha devam edermi§. Bir gun kendi kendine de-
mi? ki: "Tarfkde riyazet ve mucahede vardir, ben ise her gun bir ganak dolu-
su yemegi yer ve bir testi de suyu igerim, bu nasil halvettir? Eger hadim ya-
nn taam ve su getirirse almam!" der ve oyle yapar. gece halvet-hanesinde
pek ziyade acikir ve bir lokma ekmek igin kivranir durur; asla kalbinde huzur
kalmaz. Ertesi gun §eyh Vefa hazretleri gelip ona der ki: "Yahuf bu gece se-
nin halin ne idi, sabaha kadar taam zikrinde idin! Nigin getirilen taami yeme-
din; miir§idin senin tabibindir, senin mizacim ve tarz-i tedavfni bilmez mi?"
Hadime iki ganak taam ve iki testi su getirmesini emr eder.
547. TZir zaman onun lutfunun dalaasi, senin kanadindir; onun kahnnin ale-
si bir dem senin hamahndir.
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"§eyh-i kamil ba'zan lutuf ve merhamet ile zahir olur; onun bu lutuf ve
merhameti, senin ruhuna bir kanat olup, seni yukanya ugurur ve alem-i me-
lekuta eri§tirir; ve ba'zan kahir ile zahir olur, o da senin igin faidelidir." Zfra
seni dalalet algakhgindan, hidayet yiiksekligine gikanr. Meskenet ve tevazu'
ve zillet-i nefis yolunu gosterir. Mesela Hz. Hudayfnin §eyhi, dimaginda ka-
dihk mertebesinden kalmis. olan kibir ve enaniyet bakiyyesini izale etmek
igin pazarda ciger sattirmi§tir. Bu ise surette kahir ve ma'nada lutuftur. Me-
nakib-i evliyada bunun naziri goktur.
J& j-^ 1 Ox P j* ^ j*^ ^ Jr*^ -^'jj 1 ^
548. Onun kahrtni, onun lutfunun ztddi sauma; nazarda her ikisinin ittihadi-
nx aorl
Ya'ni, §eyh4 kamilin kahnndan muteessir olma ki, onun altinda lutuf giz-
lidir; binaenaleyh onun muamele-yi kahriyyesini de lutuftan ibaret gdr ve na-
zar-i aklide bunlann ikisini de miittehid gor!
jjS ^j* o >yS j ib js_ jUj i^Jj xS ^> o y*~» ^Jl^ 0_^>- Ol«j <lX>,
549. 1?ir zaman seni toprak gibi ye§il eder; bir zaman piir-bdd ve kahn eder.
"Pur-bad", tekebburden kinayedir. Ve "gebz", kahn ma'nasina olup, gu-
rur-i nefsani ile §i§kinlikten kinayedir. Ya'ni, "§eyh-i kamil bir zaman seni
toprak gibi miitevazi' ve zelil kilar; ve topraktan yesjllikler bittigi gibi, bu ha-
lin icinde senden dahi hiisn-i ahlak ve ilim ve irfan yesUlikleri nesv ii nema
bulur. Sen o vakit kendinin kemale geldigini zannedersin. Binaenaleyh seni
sana gostermek igin bir zaman dahi seni pur-bad ya'ni miitekebbir ve kahn
ve gurur-i nefsani sebebiyle §i§kin yapar." Evvelki hal-i tevazuun ile, bu
ikinci hal-i gururunu ve §i§kinligini mukayese edip, heniiz nefsani sifatlann-
dan kurtulamamis, bir nakis oldugunu anlarsm.
550. iSrf-rijin cismine cemad vasfini verir, id ki latij olan gill ve nesrin hiisin.
"§ad", burada latif ma'nasinadir. "Gul", malum olan gigektir. "Nesrin",
beyaz gul ma'nasinadir. Ya'ni, "Seyh-i kamil, arifin cismini cemad vasfiyla
tavsif eder veyahud tasarruf-i ma'nevisiyle muridini mertebe-i irfana getirir
ve ona cemadiyet vasfini verir, ta ki ondan maarif-i ilahiyye gulleri ve es-
rar-i ilahiyye nesrinleri biter."
G^^,
f|^- AHMED AVNl KONUK
Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Fiituhat-i Mekklyye'lennm yetmi§ ikinci
babinda buyururlar ki: "Cemadat, sair miivelledatdan daha ziyade Hakk'i
arifdir ve O'na abiddir; zira o, ma'rifet mertebesinde halk olunmu§tur, akli,
§ehveti ve tasarrufu yoktur. Onun takallubu nefsiyle degil, gayriyledir ve an-
cak musamfi Allah'dir ve tasrif-i ilahf ile musarrafdir. Binaenaleyh insanda
sifat-i cemadiyyetten a'la sifat yoktur. Ba'dehu nebat ve ba'dehu hayvani-
yettir; ve ondan sonra da derece-i cemadiyyetten yiikseldigi kadr olan §ey
uzerine, iddia-yi uluhiyyet eden insandir. Ve bu rif atten, onun igin suret-i ila-
hiyye hasil olur ve onun sebebiyle aslindan cricar. Binaenaleyh ta§lar ne§'et-
lerinde asillanndan gikmadiklanndan abfd-i muhakkikindir."
ji JlU- JUJu iSL y<S t y>- j! jS* -Uj <o -XU; ji diJ
551. fjahai o goriir, onun gayrl gormez; cennet pak olan dimagin gayrine koku
vermez.
Fakat cemadiyet mertebesinde olup, kendisinden gal ve nesnn biten ari-
fin halini ancak §eyh-i kamil goriir. Zira arif cennet-i 'acil icindedir ve cen-
net ise, da'va-yi uluhiyyet ve enaniyetten pak olan dimagin gayrisine ko-
ku vermez.
552. n^imaaini yarin inkannclan hali ei, id ki ydrin cjiilzdnnaan reyhan hulsun!
Boyle olunca enaniyetini terk edip, dimagmi yar-i sadik olan §eyh-i kami-
lin inkanndan hall kil; ta ki o dimagin, o yarin giilzan olan ruh-i latffinden
maarif ve esrar-i ilahiyye reyhammn kokusunu bulsun!
553. Ta ki CMruhammed ^$emen ! den ^Jlahmanin kokusunu huldugu gihi, he-
nim ydrimden cennei kokusunu hulasm!
Rivayet olunur ki t Resul-i zf§an Efendimiz ara sira Yemen tarafma miite-
veccih olup koklarlar imi§. Sebebi kendilerinden soruldugu vakit ^ -^ j\
^\ jj -j* j^j] ya'ni "Ben nefes-i Rahman'i Yemen tarafindan buluyorum"
buyurmu§lar. Bu kokunun menba'i Usam-i Yemeni veyahud Uveys Karani
hazretleri oldugunu muhakkikler beyan etmisjerdir. Herhangisi olursa ol-
sun, insan-i kamilin ruh-i latffinden cennet-i zat kokusu geldigine i§aret
buyurulur.
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
554. Bger mi'raca mensub olanlarin safinda durursan, yokluk seni HZurak gibi
yukanya ceker.
"Mi'raca mensub olanlar"dan murad, evliyaullahdir; ve Burak onlann
amellerinin suretidir. Ya'ni "Eger evliyaullah safinda kaim olur ve onlann
amelleri gibi amel edersen, varliktan, yokluk tarafina gelirsin ki, "fena-fillah"
mertebesidir. Bu yokluk, ya'ni "fena-fillah" seni Burak gibi yukanya, ya'ni
"beka-billah" mertebesine geker."
_^>«i> Lj ^jj^Ij tt^j** ^y^ &*i s** ^ <_sV*j r j** yr (^
555. SArua mensub olantn mi'raci gibi kamere kadar degil, belki bir kamism
sekere kadar olan mi'raci gibidir.
"Zemine mensub olan"dan murad, iman sahibi olan alakat-i diinyeviyye-
den tecerriid edememis. mu'mindir. Nitekim Aziz NeserT hazretleri Ziibdetii'l-
Hakayik'mda buyurur ki: "Bir kimsenin ruhu makam-i fmanda iken, beden-
den mufarakat ederse, o ruhun terakkisi felek-i kamere kadar olur." Ya'ni
"Mi'racilerin safinda bulunanlan, yoklugun Burak gibi yukanya cekmesi,
makam-i fmanda iken olenlerin ruhlannm mi'raci gibi felek-i kamere kadar
degildir. Belki kami§m, §ekere kadar olan mi'raci gibidir." Ya'ni kamis, kami§-
lik sifatini birakip, §ekerlik sifatim iktisab eder. Bunun gibi bu mi'racda vii-
cud-i abdaninin viicud-i Hakkanf ye tebeddiilii vaki' olur ve abd bu mertebe-
de sifat-i Hak ile zahir olur.
0& b " <J**~ £}j** JrT J* i^\J (Jj\^j ^}j^ dy>r J
556. iZir buhdnn sem&ya kadar mi'raci gibi degil, belki bir ceninin akla kadar
olan mi'raci gibidir.
Bu zikr ettigimiz mi'rac, bir buhann semaya uruc edip heva-yi nesfmiye
kadar kan§masi gibi cismani degildir; belki ana karnindaki bir ceninin dogup,
buyiiyup kemale gelerek, akil mertebesine kadar gikmasi gibi ma'nevf bir
mi'racdir.
JU~J jf OJjt JL~A i£ys ^ JL~~j jj^ C^S' J»\ji Jffr-
557. fiokluk ah nos bir liiirak oldu; eger yok isen, seni varlik tarafina getirir.
c^e^
AHMED AVNl KONUK
"Hmg", siyahi beyazina galib olan at ma'nasinadir. "Yokluk, ya'ni fena-
fillah ati latff bir Burak oldu; eger viicud-i mevhumundan fanf isen, o Burak
seni varhk, ya'ni beka-billah taraftna getirir." "Burak", Resul-i Ekrem Efen-
dimiz'in mi'rac gecesinde bindigi hayvan suretinde bir rekibedir. Ve bu rekibe
onlann amellerinin sureti idi. Ve her bir mu'minfe] derece-i ilmine gore bir re-
kibe muhassasdir. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber efendimiz Fususu'l-Hikem'de
Fass-i Salihf de bu rekaibden bahs buyururlar.
■^ <y crib o*^ ^U*- ^ ^ <f a*" 4 J~*^ ^-j- 5 J *J^
558. ±)aQ ve denizler onun hrnamni messeaer, haiia his alemini arhaya eder.
"Sum", hayvan tirnagi demektir. Ya'ni, "0 yokluk ati o kadar sur'atie yii-
riir ki, daglar ve deniz onun tirnagina degemez,- hatta his ve kesafet alemini
kamilen arkada birakir" ve bu Burak, seyrindeki siir'at ve sjddet sebebiyle
diinya ve ahiret afakindan bir anda ucurup, onlann verasi olan alem-i haki-
kate fsal eder.
Oljj OU- OU- 3y^** ij,y Oyz ^Jj _}j {j* J \s~*^ j- 5 i_r^ \
559. Cjemide, ayagi $ek ve revan olarak yiiru! Canin ma'suku iarafina ruh-i
revan gwi.
Hakikat §ehrine seferde gemi mesabesinde olan seyh-i kamilin hifz u hima-
yesinde akici olarak ayagim gek, terakki icin oraya buraya basyurmaktan
vazgeg! Can kendisinin ma'suku olan Hak tarafina, nasil akip gidici ise, sen
dahi oylece ruh-i revan gibi o tarafa, §eyh-i kamilin hifz u himayesinde akip git!
560. 61 yok ve ayah yok, kuleme kadar git; nasil ki canlar ademden kostu.
Ya'ni, hakikat §ehrine gidi|te, elin ve ayagm, ya'ni cismaniyetin dahl ve
te'siri yoktur; oraya elsiz ve ayaksiz olan ruh-i revan, ya'ni ruh-i izafi ile gi-
dilir. Binaenaleyh sen dahi elsiz ve ayaksiz olarak ruhunla kideme, ya'ni
Zat-i Hakk'a kadar git! Nitekim o ruhlar adem-i izafi aleminden, viicud-i iza-
fi alemine elsiz ve ayaksiz olarak kostalar.
561. Sger sami'in sem'inde uyku mukaddimesi olmasa idi, sozde ktyas perdesi
yiridu idi.
*$%&>
W^ MESNEVI-t §ERIF §ERHi / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
"Nuas", uyumak ve uyku mukaddimesi. Ya'ni, "Eger soziimuzii dinleyen
kimsenin sem'-i ruhunda uyku veya uyku mukaddimesi olmasa idi, ruhun
hakikat-i mi'raci hakkindaki kiyasat-i fikriyye perdesi kelamimiz esnasinda
yirtihridi." Ve ona hakikat-i mi'rac miinkesjf olurdu; fakat sami'in sem'i, tan-
minat-i akliyye uykusu icjndedir.
562. By felek onun kelami iizerine gevher yagdir; ey cihtin onan cihamndan
uian!
Cenab-i Pir efendimiz ruh-i §erfflerini gaib farziyla buyururlar ki: "Ey fe-
lek-i zahiri, o ruhumun cismimden harf ve savt ile gikardigi kelamlanna gev-
her yagdir! Ey dar olan suret cihani, o ruhumun genis, olan ma'nevf cihanin-
dan utan!"
* Menhec-i Kavi'de buyurulur ki: "Felek ta'biri, kutb-i zamana raci'dir, zf-
ra felek zahiri nasil muhit ise, kutb-i zaman dahi sureti ve ma'nayi muhft-
tir."
563. Bger ya.ah.rvc isen, senin gevherin yiiz hat olur, senin camidin gorucii ve
soyleyici olur,
Ey felek, eger sen ruhlu sozlerim iizerine camid gevher yagdmr isen, se-
nin o gevherlerin o ruhlu sozlere mukarin olmakla, yiiz kat olur; zfra o camid
olan gevherler zf-ruh olup, goriicii ve soyleyici olur. Nitekim camid olan ek-
mek, zf-ruh olan insana gida olmakla goriicii ve soyleyici olur.
564. tlinaenaleyh hendin vein nisar etmis olursun; ciinki senin her sermayen
yiiz olur.
Boyle olunca sen gevherlerini kendin icin bezl ve nisar etmis, olursun;
cunki senin camid olan her sermayen zf-ruh ve kamil olmakla yiiz olur; ve
kamil nakisa imdad ettigi cihetle, senin o bezl ve nisann, yine kendin icjn
olur. Nitekim 521 numarah beyt-i §erifde yildizlara kamilin batmindan imdad
vaki' oldugu beyan buyurulmu§ idi.
c^^
AHMED AVNl KONUK
C^
Belkfs'm Seba §ehrinden Siileyman (a.s.) tarafina hediye
gondermesinin kissasi
565. nZelkis'in hediyesi kirk deve olmu§tar; onlann yiikii hep altm kiil$esi ol-
ma§tur.
"Belkis", Yemen'de Seba §ehrinin melfkesi olan bir kadinin ismidir; onlar
giine§e ve yildizlara taparlar idi. Siileyman (a.s.) ona mektub gondererek di-
ne da'vet etti; o da Siileyman (a.s.) a kirk deve hediye gonderdi ki, her biri-
nin iizerinde altin kiilgeleri var idi. Nitekim bu kissa Kur'an-i Kenm'de , su-
re-i Neml'de beyan buyurulur. Ve hediye hakkindaki ayet-i kerime budur:
djUjJ\ £fr°j (H s>ii C4 r*3 l sL'j^ ^ j (Neml, 27/35) Ya'ni "Muhakkak ben
onlara hediye gonde'riciyim; imdi gAnderilmisjerin ne ile doneceklerine nazar
ediciyim."
566. Uaktaki Siileyman a mensvh olan sahraya eri§ii, onun fer$ini hey halis
alhn gordii.
Bu hediyeyi Yemen'den Kuds-i §erif e getirmekte olan me'murlar vaktaki
Kuds-i § erif e yakla§tilar, o civardaki sahranin fersini ve zeminini hep halis
altmdan do§enmi§ bir halde gdrdiiler.
Xti Ji J* j* \j jj *f \j M\j> J>* J^- U j j ^ j
567. Silhnin oasi iizerinde kirk menzile kadar siirdii, ta ki nazar da alhnin
revnaki kalmadi.
hediye kafilesi kirk menzil kadar altin do§enmi§ zemin iizerinde yiirii-
dii, nazarlannda hediye olarak getirdikleri altimn revnaki ve letafeti kalmadi.
*#$&>
MESNEVt-I §ERfF SERHt / VII. ClLT ♦ MESNEVI-4 •
568. r Def'alar ile dediler ki: xx <JAltini hazinemizm larafina fieri goiurelim, biz
ne cenkteylz?"
Hediyeyi getiren memurlar birbirleriyle konu§up dediler ki: "Yahu! kirk
menzil vardir ki, altin do§enmi§ arazf iizerinde yuriiyoruz; getirdigimiz hedi-
yenin burada ne krymeti olur. Bu getirdigimiz altmlan kendi hazinemize geri
gotiirelim. Biz nicin miinazaa ediyoruz?" "Peykar", cenk ve niza' ve "bi-kar",
faidesiz ve Iagv ve "abes" demektir. Ba'zi niishada (J? J) "bi-kar"dir; bu hal-
de ma'na: "Biz bunca abes icindeyiz", demek olur.
569. IZir arsa hi, onun iopragi halis alhnd.tr, oraya hediye alhn goturmeh ah-
* makltkiir.
"Dehdehf", halis ve kamil-ayar demektir.
570. By akh ilaha kadar hediye goturmu$ clan himse, akd arada yolun iopra-
gmdan daha asagidu.
Ey akli ve zekavetine kiymet verip bu hediyesiyle huzur-i ilahfde kendi-
sinin makbul kullar sifasina gecmesini zanneden bigare, akil dedigin cev-
her-i ma'nevi, huzur-i ilahfde yollarda clgnenen topraktan daha a§agi ve
kiymetsizdir.
571. uaktaki hediyenin hesadi orada zahir oldu, onlann utanmaklwi hepsini
geri cekti.
572. ^ine dediler: *£}erek kesad ve gerek rayic olsun hize ne? liiz emir kuluyuz'."
c— «j^jj! (j\*j tJul»j» ja\ c~~J>5j> \j U l5l>- jf j j j £
573. "fiereh altxn ve gerek ioprak, bizim vein goturmeh layikiu; emir vericinin
emrini yerine geiirmek lazvmdir!"
G\gJ(56VB
AHMED AVNl KONUK
"Eurdeni" ve "averdeni" masdarlanmn nihayetindeki "ya"lar "ya-yi liya-
kaftir.
574. 6yer emr ederlerse \ti, nr Bunu gen aoturiin! Jerman ile heraber hediyeyi
de fieri fiotiiriin! '
Ya'ni, "Biz resuliiz ve elciyiz; risalette tasarruf caiz degildir. Gonderilen,
gonderenin emrine tabi'dir. Hukumdanmiz olan Belkis, Hz. Suleyman'a bun-
Ian hediye gonderdi. Bunlann kiymeti olsun olmasm, yerine goturmekle mii-
kellefiz. Eger Hz. Suleyman: "Bunu geri goturun ve benim Belkfs'a verdigim
ferman ile beraber hediyeleri de yine geriye getirin! diye emr ederler, o vakit
emre tebean geri gotiiriiruz!" deyip huzur-i Siileymanfye girdiler."
575. HJaktaki Suleyman onu fi'ordii, ona fiiilme fieUi. (^ZWi) ki: "''Ben sizden
ne vakit tirit isiedim?"
Suleyman (a.s.) onlann getirdikleri altin kiilcelerini, taamin gayet muhta-
san ve ednasi olan tiride tesbih buyurdu. Ba'zi niishalarda "send" yerine
"mezid" vaki'dir. Ma'na: "Ben sizden din uzerine ziyade bir §ey istemedim!"
demek olur.
Jbj-i -UJIA JjV *ii^ 4&L -XJO "OAA \y> ^jZ ^ y
576. n< ~Bana hediye veriniz demiyorum, helki hediyenin layiki olunuz! dedim.
Ya'ni, "Siz beni bir padi§ah-i surf zannedip, nezdime hediye ile geldiniz;
ben ise nubiivvetim hasebiyle sizden hediye degil, fman taleb ediyorum ve
fmanmizin neticesinde Hak Teala tarafindan ihsan buyurulacak olan ma'ne-
vi hediyelere layik olunuz! diyorum."
577. ",Zira cjayhdan hana mahsus hediyeler vardir h,i, he§er onu istemecje dahi
kadir olmaz."
Bu beyt-i §erifde j&* Ui J* J^ N j ^— oil V j olj j* V u a«J-UJi c^ui ojopI
ya'ni "Ben salih kullanm icin goz gormedik ve kulak isttmedik ve be§erin kal-
bine hutur etmedik §eyler hazirladim" hadis-i kudslsine isaret buyurulur. Ya'ni
^p,
MESNEVI-i SERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
be§er, gordugu ve isjttigi ve kalbine hutur ettigi §eyleri isteyebilir; bunun hari-
cinde §eylerin ne oldugunu bilmez ki, isteyebilsin.
578. nr Bir yildiza taphniz hi, o altin ya-par; ona ievecciih eAin ki o yildiz yapar.
"Arz iizerine vaki' olan te'sirinden altin husule gelen bir yildiza taptiniz.
Bu yildiza tapacagimza, o yildizi yaratana teveccuh edip tapiniz." Bu beyt-i
§erifden Sebe' kavminin Ztihre yildizina da taptiklan anla§ilir; zfra arzda te'si-
riyle altin husule gelen yildizin Ziihre yildizi oldugu, ilm-i niicum kitablann-
da tasrih olunmu§tur. Nitekim yukanda 516 numarali beyitte gecti. Veyahud
"ahter"den murad gune§tir, zfra giine§ dahi altin ma'denini terbiye eder.
Ij rj J>{& jU>- t>sj> j\j>- \j £y>r i__>b»T <±~*jl ,y
579. n ^)uksek hahah olan cam haku eclvp, $erhin giinesine taptiniz!
Bu beyt-i §erifde sure-i Neml'de vaki' olan §u ayet-i kerimeye i§aret buy-
Umlur: J--JI js- pjox^ti ^L^l oUa^iJl p-il j>j j aUI Op j* u ~sJ^i jj^r^i ^j* j V-^- 1
bjj^ Vp (Neml, 27/24) Ya'ni "Hiidhiid Suleyman (a's.) huzurunda dedi:
Sebe' melikesini ve kavmini, Allah'in gayri olarak giine§e secde eder bul-
duk ve §eytan onlara amellerini soyledi, onlan Allah'in yolundan geri birak-
ti; imdi onlar muhtedf degildirler." Yukanki beyit ile, bu beyte nazaran Sebe'
kavminin hem yildizlara ve hem de giine§e taptiklan anlasrtir.
c— "t-A^ jl n-£y> *$ -Li>L l ~^>) o— L> f-Lb jp- y\ jl
-»l»l
580. "£funes, Diakk'in emrinden tahhahwuzdir; ahmakhk olur ki o Diuda'dxr
[578] j. . .„
diyeyim'.
Ya'ni, "Giines, arza hararetini sahverip Hakk'in emriyle, bizim bahgeleri-
mizdeki meyvelerimizi ve hububatimizi pismcidir. Benim ona Huda'dir diye
tapmam ahmakhk olurl"
L5 ^S Ojjj dyr y jj c^W &\ ^J& Oj^r Zjps y ^^
581. "6ger senin gilnesini tutarsa ne yaparsin? siyahhcji sen ondan nasil dv
§anya eder sin?"
"Sen gune§e Halik diye tapiyorsun, ya o giinesj yaratan Halik o gune§in
nurunu izale edip karartirsa, o karartiyi sen ondan nasil di§anya gikarabilir-
5Ne^>
AHMED AVNi KONUK "^®
sin?" Nitekim bir kiisuf vaki' oluvermekle, gundiiziin latff olan revnaki kaci-
veriyor ve o manzaradan igin sikihyor.
582. "Siyahluji gotiir ve §ua't geri ver, diye Diudanin dergahma suda' getir-
mez misin?"
"Suda"', ba§ agnsi demektir. "Suda' burden", ba§- agnsi goturmek ma'na-
smadir. Ya'ni, "Gunes, karanp, ortalik zulmet iginde kaldigi vakit, giinesjn
ma'bud oldugunu unutup: "Ey bu karanhgi giine§e musallat eden, onun
sua'mi ve ziyasim geri ver!" diye Huda'mn dergahina ba§ agnsi gotiirursun."
"Huda'mn dergahrndan murad, eger huddam-i ilahi olan melaike mec-
ma'i olursa ind-i ilahfde isti§fa' igin, onlara bas agnsi vermek olur. Eger
dogrudan dogruya huzur-i Ban olursa, ala-tariki't-te§bfh Hakk'i, sifat-i kev-
niyye ile tavsif olur. Nitekim bu tavsiftn, Kur'an-i Kerim'de de naziri vardir:
Hi- IS) 4L1 i^Ji j (Hadfd, 57/18) Ya'ni "Allah'a karz-i hasenle ikraz edi-
niz!" ve J^-/> j'*ui oi>' '&& oi(Ahzab, 33/57) ya'ni "§u kimseler ki, Allah'a
ve Resul'iine eziyet ettiler" ve ^0 j 3w j»iaJ ^ '_, (Enfal, 8/13) ya'ni "Kim
ki Allah'a ve Resul'iine mesakkat verirse?'' Velhasil "istihza" ve "istihya" ve
"mekr" gibi Hakk'in ala-tariki't-tesbm Kur'an-i Kerim'de sifaM kevniyye ile
ittisaft mezkurdur. Bu beyt-i §erifdeki "suda"' ta'bfri dahi kabildendir. Bu
hususta Fususu'l-Hikem'de Fass-i Eyyubi'de izahat vardir.
583. Gger seni gece yansi oldiirseler, giine§ neredei Ta ki feryad edesin yahud
ondan aman diliyesin.
Ey giine§e tapan kavim! Bilfarz gece yansi seni dldiirmege kasd etseler;
giine§ nerededir ki, aman ey ma'budum olan giine§, beni kurtar diye feryad
edesin?
584. Diadhai ekseriya gecede vaki' olur, halbuki zaman senin ma'hudun ga-
ib oh
ur.
Ehl-i fesad tarafindan tecavuz hadiseleri, ekseriya geceleri vaki' olur. Hal-
buki kendine ma'bud ittihaz ettigin giine§, gece vakti meydanda yoktur.
<^^>
Pp*" MESNEVl-I §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
<_£j-i fj>v» b\j&-\ j\ ^j lj (Jy* ps*- ajU-'Ij £ £>• iSy*
585. Gger dogruca Diak tarafina hukiilur isen, yildizlardan kurtulursun, mah-
rem olursun.
"Eger masiva-yi Hakk'i kalbinden cikanp dogruca ve kemal-i hulus ile
Hak tarafina biikiilur ve meyl edersen, zahiren yildizlan ma'bud ittihaz et-
mekten ve batmen onlann miiessir olduklanna i'tikad eylemekten kurtulur-
sun; ondan sonra Hakk'a ve Hakk'in enbiyasina ve evliyasina mahrem ve
musahib olursun." Bu beyt-i §enfde te'sirati yildizlann zatindan bilen miinec-
cimlere de ta'nz vardir.
<^J* p-J ^bil L? u f j 'J l_J jj i> fS^S" ^jP^» (Jj£ dj?r
586. jMahrem oldugun vakit sana dudak acanm, akibd gece yansmda giinesi
goriirsiin.
Imdi Hakk'a ve Hakk'in enbiya ve evliyasina mahrem oldugun vakit, sa-
na esrar-i ilahiyyeye dair sozler soylerim, akibet gece yansmda hakfkat gii-
ne§ini goriirsiin; ve bu zulmet-i tabiat iginde nur-i Hakk'i mii§ahede edersin.
587. Ulevdn-i pakden gayri onun sarki yoktur, onun tuluunda gecenin ve giin-
duzun farki yoktur.
Revan-i pakden, ya'ni menfuh-i ilahf olan ruh-i izaffden gayri o hakikat
gunesmin sarki yoktur,- o giines ancak ufk-i ruhdan dogar ve o giines. gece
ve gundiiz ile mukayyed degildir. Ufk-i ruhdan tutu' ettigi vakit, ister alemin
sureti gecesi ister giindiizii olsun miisavfdir.
ij-i 3J^>. jl jf v*^ ^^ s-~^ ~'j*" ^j^ 1 ^ *-> ^**\*. ^ j_jj
588. [junduz o olur ki, o sank ola, o hank oldugu vakit, gece kalmaz gece!
Asil giindiiz, o hakikat giinesjnin dogdugu vakit olur; o giines. parlayici ol-
dugu vakit, zahiren ve' batmen gece ve karanlik kalmaz.
<— jU j-Ul i_jbil c— -JU>wJfc c^lxil J}~j aj'i JjLc 0_^*-
589. fyixnesin oniinde zerre nasil goriiniirse luhabda giines oyledir,
"Liibab", Muntehabu'l-Lugat da her bir §eyin halisi ma'nasinadir. §u hal-
de "lubab"dan murad, nur-i halis olan nur-i ilahfdir. Ya'ni, "Zahirf giinesm
eg^>
AHMED AVNl KONUK
onunde zerreler nasil kuguk ve ehemmiyetsiz bir halde gorunurse, nur-i saf-i
ilahmin onunde de o zahin gunes. zerre mesabesinde kalir."
Hind niishalannda bu ikinci misra' ^f 3 j\y\ o7 j3 j-ii, ob- jy e- suretindedir
ki, ma'nasi "0 envar ve tab icinde gunes, oyle olur" demektir.
590. ''Bir gunes ki parlayici olur, goz onun onunde kamasik ve hayran olur.
Zahin gune§ ki, afakda parlayici olur, his gozu o gunesjn onunde kama-
§ik ve hayran bir halde kalir ve ona bakmaga kadir olamaz.
591. <5\r$m nurunda arsin hadsiz mevfur olan nurunun onunde onu zerre gihi
goriirsiin.
Sen o goz kamasuran zahin gimesj, nur-i saf ve halis olan ar§in nurunda,
arsm hadsiz gok olan nurunun onunde zerre gibi gortirsun.
j&ijS' j\ oXi> JL>y \j «Jlp j\jh>. b j' ls^ 0&~~-* 3 ^y*~
592. froze DCirdigar'dan kuvvet oluv, onu hi-karar olarak zelil ve miskin go-
rursiin.
Bu beyt-i §enf, sual-i mukadderin cevabidir. Birisi gikip diyebilir ki: "Zahi-
n gune§e bakmaga begerin takati yoktur; ondan pek gok §edfd ve kavi olan
hakikat giinesmin ru'yeti nasil kabil olur ki, goz onun indinde zahin gune§in
zerre mesabesinde kaldigini gorebilsin?" Cevaben buyururlar ki: "Be§erin go-
ziine fail-i hakiki tarafindan fevkalade bir kuvvet ihsan olunur; o kuvvet sa-
yesinde goz, o zahin gimesj bi-karar, ya'ni kendi mihveri etrafmda la-yenka-
ti' devr edici olarak zelfl ve miskin bir halde gorur."
593. 'Hir kimyager hi, ondan duman iizerine hir eser dusiu, o hir yddiz oldn.
"Me'ser", masdar-i mfmidir, "eser" ma'nasinadir. "Kimyayf'deki "ya", is-
bat-i san'at igin kimyaci ve kimyager demektir. "Kimyager" den murad,
Hak'dir. Ve bu beyt-i §erifde, su hadfs-i §enfe i§aret buyurulur: ju JU; 4S\ ji
fr iii j* ^s d\f j ujuj ^jVij oij*Ji ya'ni "Allah Teala bir buyiik inci yaratti,
*$%&>
MESNEVI-I §ERlF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Celal ve heybeti ile nazar etti, hayadan eridi. Onun yansi su ve yansi ate§ ol-
du; ondan bir duman hasil oldu, semavati dumandan ve arzi onun kopuguh-
den halk eyledi. imdi onun ar§i su iizerinde vaki' oldu." Manzume-i §emsiyye-
mizin te§ekkiilu hakkmda 1896 sene-i mfladfsinde Laplace tarafindan ileri sii-
riilen nazariye, bu hadis-i §enfin tefsir ve izahindan baska bir s,ey degildir. Bu
nazariyyeye gore, manzume-i §emsiyyenin men§ei, sehabe halinde gaz ve bu-
hardan miirekkeb yek-viicud bir kiitle olup, hey'et-i umumiyyesiyle birlikte
kendi etrafinda donmekte idi. Yavas, yavas, bu kitle sogumus, ve tekasuf etmi§
ve bu tekasiiru ta'kib eden takallus sebebiyle gittikce daha fazla bir siir'at sa-
hibi olmu§; vasat kismi giinesj te§kil etmi§ ve bundan kopan ve aynlan par-
galar giines, etrafinda ve kendi etraflannda donmekte devam etmisjerdir. Bina-
enaleyh arz ve gtines. ve sair seyyarat, dumandan ibaret olan sehab-i muziden
peyda olmu§lar ve ba'dehu buhar-i nariden, mayi'-i nariye inkilab edip tasal-
lub etmisjerdir. Velhasil yildizlann men§e'i duman, ya'ni sehab-i muzfdir ve
1>jiL L?i uii u/" jl i^> Q\ j^'ps j i^j jiii oikl [y» j ft uJi j\ Jf~\ ',j (Fussilet,
41/1 1) ya'ni "Ba'dehu viicud-i mutlak-i Hak semay'a istiva'etti, halbuki o du-
man idi. Imdi semaya ve arza tav'an veya kerhen geliniz! buyurdu. Onlar
dahi: Biz itaat edici olarak geldik, dediler" ayet-i kerimesinde de bu ma'naya
i§aret buyurulur. Bu babda daha ziyade tafsilat, fakir tarafindan Fususu'1-Hi-
kem'e yazilan §erhin mukaddimesinde zikr edilmi§tir.
594. i5?ldb hir iksir hi, ondan yanm pertev hir haranlih iizerine vurclu, onu qu-
ne$ kddi.
Bu beyt-i §erffde dahi »jj ^ ^ j>j ^ ufe J ^ j^ *a\ oi ya'ni "Allah
Teala halki zulmette yaratti, sonra onlann iizerine nurundan sacu" hadis-i
§enfine i§aret buyurulur. "Zalam", gece ibtidasinin karanhgi ma'nasinadir.
Ehl-i hey'et indinde ma'lumdur ki, feza-yi bi-nihaye, ayn-i viicud olmak-
la nur-i siyah halindedir. Bu viicud higbir vasif ile mevsuf ve na't ile men'ut
degildir; ve bu mertebe "kenz-i mahff" mertebesidir. Eltaf-i latif olan viicud-i
vahid-i hakikf, kendi kemalatini, zevk-i §uhudiile bilmege ve gayriyyet-i i'ti-
bariyye yiiziinden bilinmege muhabbet ettiginden, muhit oldugu feza-yi bi-
nihayede hubb-i zuhurun harareti ile, nefes-i rahmanfsini tenffs ve irsal ey-
ledi. Bu tenffs neticesinde feza-yi la-yetenahide, ya'ni kendi viicud-i latifinde
obek obek inbisat eden nefes-i rahmani, avalim-i bf-nihayenin heyulasi oldu.
Ve nefesin §iddet-i irsalinden, hareket hasil oldu. Ehl-i hey'et indinde bu
^
AHMED AVNt KONUK
madde-i ulaya "sehab-i muzf* ta'bir olunur. Nitekim yukanki beytin fzahin-
da bir mikdar beyan olundu. Velhasil viicud-i hakikinin yanm bir tecelli-i nu-
rfsi, bir karanlik iizerine garpti, onu giines. yapiverdi.
595. Qck aclb hir mina-gerdir ki f hu amelclen hu kadar hassiyyeti 2,uhal iize-
rine hagladi,
"Mina", Hind Iisamndan me'huz olup, Farisfde altin veya bakir iizerinde
yapilan bir nevi' naki§ ma'nasinda musta'meldir ki esasi billurdan ibarettir.
Ve bir nevi' mat ve laciverdi ta§ ki, onunla ma'deniyat iizerinde enva'-i na-
ki§ icra olunur; ve sirga ve billur ve surahf ve §i§e denilen kap ve gokyiizii
ma'nalanna da gelir. "Kimya" ma'nasinda da musta'meldir. Burada "kimya-
ger" ma'nasini vermek miinasib olur.
"Bir amel"den murad, tecelli-i vahidden ibarettir. llm-i niicuma gore Zu-
hal'in hassiyyetleri §unlardir: Evvelen Ziihal nahs-i ekber addolunur. Turk-
ey 'de "en biiyuk ugursuzluk" demek olur. Ve arzda bu seyyareye mensub
olan §eylerden ba'zilan numune olarak zikr olundu:
Ma'deniyattan: Demir paslari ve kara ve sert taskr.
Hububattan: Karanfil, karabiber, zeytin, ek§i nar, mercimek ve keten.
Agaglardan: Mazi, helile, ceviz, zeytin, badem ve yemisjerinin kabuklan
sert olan agaclar.
Hayvanattan: Okiiz, kecj, deve ve sincap, samur, kedi, fare, biiyiik kara
yilan ve akrep.
Tabayi' ve ef al ve ahvalden.- £ok fikir, vehim, hayret, uzlet, fisk ve hile,
fakr-i §edid, buhl ile beraber servet ve hiyanet ve hikd.
596. Hlaki ytldizlan, ve camn xsvherlerlni dahi, ey talib ??u mikyas iizere hill
Ziihal 'den gayri olan seyyarata dahi, Ziihal gibi birtakim hassiyyetler ve-
rilmi§tir ki, onlann ba'zilan yukanda zikr olundu. Ey talib-i ma'rifet, sair yil-
dizlann te§ekkiilatim dahi bu kiyas iizere bil ve zahirdeki yildizlar nasil bir
hassiyyet sahibi iseler, ruhun cevherleri dahi, ma'nada boyle hassiyyet ve
te'sfrat sahibidir.
597. Uiisse mensub olan gbz, gh'ne§in zebunudur; hir rahhani cjozti isie ve hull
c^ep^
MESNEVI-I SERIF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Bu zahiri cismin gozii, zahiri olan giinesjn zebunu ve maglubudur. £iin-
ku bu unsuri olan goz, unsurf olan gune§e bakamaz, derhal kama§ir. Fakat
Rabb'in nuruyla miinevver olan kalb ve run gozii, boyle nan olan i§iklar ile
asla kama§maz. Binaenaleyh boyle bir goz iste ve bul!
jjj* [i t^j&l Ol*Jrt«w< yaJ 0' <_/"-*i *ij> ^Jij ^
598. Ta ki §ererli olan giine$in §a'§aalan, o nazar oniinde zebun olsan!
Ta ki §ererli ve nan olan giinesjn §a'saalan ve huzemaM ziyaiyyesi, o bul-
dugun rabbam goziin nazan ve baki§i oniinde zebun olsun!
599. 2,ua o nazar nura ve hu nara mensub olur; nar onun nurunun oniinde ka-
ranlik olur.
Zira o kalb ve ruhun nazan, nur-i ilahiye ve bu his gozii ise hararet-i ga-
nziyyenin te'sfriyle fa'al oldugundan nara mensub olur. Binaenaleyh nar,
riih goziiniin nurunun oniinde soniik ve karanlik ve zebun olur.
§eyh Abdullah Magribfnin (kaddesallahu ruhahu)
keramati ve nuru
600. <$eyh tStfhdullah uMagrihi dedi: "iStfltmis yil ben aeceden bir gece aor-
medim."
Nefehatu'l-Uns'de Mevlana Cami (k.s.) §eyhu'l-tslam hazretlerinden nak-
len buyurur ki; ^Js \j jU ^[4-^y »j»m ^>" jfy* ^.j^ -JJi jup cjf ^ ^uVi ^-J-
iS^y. j^jj \j>j <s*y, ya'ni "§eyhu'l-lslam buyurdu: Abdullah Magribf asla ka-
ranlik gormemis. idi, oradaki halk icm karanlik olurdu; onun icin aydinlik
olurdu."
AHMED AVNi KONUK "®^iS
601. ^Ben altrms yil icinde ne giinduzde ve ne de gece.de ne i iilal cinetinden
zulmet gordiim."
"i'tilal", illetlenmek ma'nasma; burada aydinhk menba'i olan giinesjn kii-
suruna ve ayin husufuna i§aret buyurulur. Abdullah Magribi hazretleri buyu-
rurlar ki: "Ben altmis, yil iginde ne glindiizde bir jtaranhk yere girdigimde ve
ne de gecede ve ne de aydinhk menba'i olan giine§in kiisufu ve aym husufu
cinetinden, bir zulmet gormedim." Ba'zi niishalarda J^pI j j yerine Jia»i ji
vaki'dir, Bu surette ma'na: "Benim icjn hasil olan i'tidal tab'i cihetinden ve-
yahud gece ve giindiizun miisavf olmasmdan" demek olur.
j! jLo ji ~Jsj ^«jfc i_~i> j\ J 15 <i-Us> -UiaS" OUj-^
602. SujUer onun sidk-i hfilini decider: fyece onun arkasinda gider idik.
Suffler o hazretin bu husustaki beyanini tasdikan dediler ki: "Biz gece ka-
ranhginda, onun arkasinda gider idik."
jj Jr$ b ^ j-k b ^ y? j 1 £ j J^- j 1 j, ^ U^L j*
603. n<r Dikenlerden ve cukurlardan dolu olan sakralarda o mak-i hedir gibi hi-
ze pisrev idi."
"0 hazret dikenli ve camurlu sahralarda ayin on dordii gibi karanhklarda
bizim onumiizde aydinhk vererek gider idi."
Vf ^J-*" ^ cf J^ J -* t £ <J&* i ^i J^ ij* **/" ^ u~i <-^Jj
604. "Qece arkaya tevecciih etmeyiv, derdi: *<S%gah ol, cukur geldi, sol tarafa
meyl ei!'
605. ^HZir dem sonra yine der idi: *<Sag tarafa meyl ei, zua ki onumiizde oir
diken vardtrl"
606. yiindiiz olurdu; hiz onun ayagmi ayak ovum olmu§ idik ve onun ayak-
tan gelin auagi gibi idi."
G c£p 3
MESNEVI-t §ERtF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
607. ^CA/e toprakian ve ne ^amurdan, ne liken hrmalamasindan ve ta§ carvma-
smdan onun iizerinde eser var idi."
Ya'ni o hazretin ayaginda hicbir anza yok idi.
608. Uinda CAiagribi'iji hir ma§nk edip, magrihi ma$nh gibi nur iocjcJurucu ey-
lemis idi.
Hak Teala Magrib diyanna mensub olan Abdullah hazretlerinin viicud-i
§enfini, nur-i ilahisinin tulu'u icin bir ma§nk yapip, onun ruhunun magribi
olan cismini masjik gibi nur dogurucu etti.
609. Ilunun nuru binici olan auneslerin giinesidir; has ve ammin gunduziinu,
o harisdir.
"Gunesjer"den murad ervah-i mu'mininin nurudur. "Onlann gune§i"nden
murad, ruh-i kamilin nurudur. Ya'ni, "Abdullah Magribi hazretlerinin nuru,
ecsad merkeblerine binici olan ervah-i mu'minin gune§lerinin giinesjdir; has
ve ammin eyyam-i ruhaniyyelerini hifz edicidir."
Bu beyt-i §erifde surrah-i kiramin muhtelif miitalaati vardir; fakirin an-
ladigi budur. Ankaravf hazretleri birinci misra'm ibaresini §6yle yazmislar-
dir: c — -ji» ^-j^ u ~~ i jdi jy ve boyle de ma'na vermisjerdir: "Bu §emusa
mensub olan §emsin nuru farisdir." "§emus", sjnin fethi ile, serkes, ve ha-
run ve miitekebbir ma'nasina dahi gelir. Nitekim "feres -i §emus" derler,
serkes. at demektir. "Recul-i §emus", serkes, ve miitekebbir adam demektir.
Ya'ni, "Bu alf-kadirlige mensub olan felek-i velayet gimesjnin nuru, mey-
dan-i ask ve muhabbette farisdir; ve avam ve havassin eyyamim o kamilin
nuru harisdir."
610. nur-i mectd nasil lidris olmastn hi, binlerce giines zuhnra getirir.
Kamilde i§rak eden o nur-i ilahf, nasil haris ve hafiz olmasin ki, o feza-yi
bf-nihayede binlerce giines, ve manzumeler zuhura getirir.
G ^^>
AHMED AVNl KONUK
oboes' j Ui j\ ol« ji 01*1 ji jj ^ ji j_^j y
611. Sen onun nuruyla ejderhdlar ve akrebler arasmda eman icinde axil
"Yilanlar ve akrebler" den murad, sifat-i nefsaniyyedir; zira kamilin nuru
sayesinde salik, zulmet-i tabiat icinde gizlenmis, olan bu nefsin sifatlanna
muttali' olup tevakkf eder ve kamilin nuru onu bunlardan hifz ve eman icin-
de bulundurur.
^ ^ \j jj*j j»^£ ^ ^\ jy M >jj <j> ^i~~^ j^
612. pafc olan nur senin onunde ileri aider, her hir rehzeni parfa parpa eder.
Malum olsun ki, tarik-i Hakk'a tevecciih eden saliklerin yollanni vuru-
cular birkac nevi'dir. Birincisi nefis, ikincisi §eytan, iicunciisii idrak-i
hakayika isti'dadi olmayan insanlardir. Idrak-i hakayika isti'dadi olmayan
insanlar dahi iki nevi'dir. Ya mute§erri'dir, ya fasiktir. Miite§erri' olanlar Ki-
tab ve sunnetin zahirine bakip liibbiinden ve hakfkatinden gafil olanlardir.
Fasiklar ise, nefsanf kimseler olduklanndan, tarik-i Hakk'a tevecciih etmek,
onlann hie. i§lerine gelmez ve tevecciih edenleri de yollanndan ahkoymaga
cali§irlar. I§te bu yol vuruculardan saliki kurtarabilecek olan ancak kamilin
ruh-i pakinin nurudur. Bu nur saiike rehberlik edip, bu gibi rehzenlerden
korur.
C)\y^> j*-f|jjl j-j ty^~i jy ^ *-^~"'j 'j (^1 <£y*H * (y
613. fyevme la yuhzi n-nehi' ul doom hil; "CMirt yes' a heyne eydihim* i oku!
Bu beyt-i §enfde, sure-i Tahrfm'de olan §u ayet-i kerfmeye i§aret buyu-
rulUF: U **Jl bj CijiyL ^jUjU j *-§jJji jt> { j^^>. ^jy **■* '>^' <y^ } ,_5~" *^' i£}>h ^ {y
jiji Q^ jr J* 'Jl\ \SJeAj h'jy '(tahnm, 66/8) Ya'ni "Allah feala nebfyi ve
onufila beraber fman edenleri- yevm-i kiyamette riisvay etmez, onlann nuru,
onlann onlerinde ve sag yanlannda ko§ar. Derler ki: Ey bizim Rabb'imiz, bi-
zim nurumuzu itmam et ve bizi magfiret et; muhakkak sen her §eye kadir-
sin." Ya'ni, "Peygamberin nuruna tabi' olanlan Allah'm riisvay etmiyecegini
dogru bil ve o nurun mii'minlerin onlerinde ve sag yanlannda ko§tugunu
ayet-i kerimeden oku!"
614. Cjerci hiyametie o nur ziyade olur; Utuda'dan hurada iecriibe isteyiniz!
*£»
MESNEVt-1 SERtF SERHt / VII, CtLT • MESNEVI-4 •
Gerci nebihin ve ona tabi' olanlann nuru kiyamette ziyade olur; ya'ni Hak
Teala 'u jy U "(vJi'uTj (Tahrim, 66/8) ["Bizim nurumuzu tamamla!"] duasinika-
bul buyurup, bu nurun kuvvetini gogaltir; fakatbu hayat-i diinyeviyyede da-
hi bu nuru kendi nefsinizde zevkan bulmak ve vicdanen tecriibe etmek iize-
re Hak'dan isteyiniz!
^yji jJpI 4i\j <jw jy £1* p* _> ^ ^ jju*~> jf
615. JZird o hem buiuia ve hem sise can nuru bagi$lar; ve JAUah belacjim en
coh biliciAir.
"Mig", bulut ve siyah ma'nalanna gelir. "Mag"in iic. ma'nasi vardm 1 .Sis,
2. Siyah renkli su ku§u, 3. Siyah ve beyaz giivercin. Burada "sis" demektir.
"Buluftan murad, nefs-i emmare ve "sis"ten murad, nefs-i levvame ve mul-
himedir. Ya'ni, "Hak Teala hazretleri lutuf ve inayeti ile hem kesff bulut me-
sabesinde olan nefs-i emmare ve hem de sis mesabesinde bulunan nefs-i lev-
vame ve mulhimeye can nurunu bagisjayip, nefs-i mutmainne mertebesine
getirir; ve Allah Teala nur-i cam kime isal edecegini ve bu nuru kabule kimin
miistaid oldugunu en cok bilicidir."
l f~*j}\j i^j^j JJ^jj &■>■ '. [
Suleyman (a.s.)in Belkis'in resullerini o hediyeler ile beraber
geri cevirmesidir ki Belkis tarafina geri getirmis. olsunlar
616. ^6y utanan elciler, geri doniin, altm sizin olsun, hana goniil cjetirin gonul!"
Bu beyt-i §erifde sure-i Neml'de olan '^-j^ 'j \+> '^ Ji Si >J*, J^JL-Lli J^Ji '^.'j
jj>'u {* i iiii i*L (Neml, 27/37) ya'ni "Onlara geri don, biz' elbette bir ordu'ile'
geliriz ki, onlar o orduya mukabele edemezler; biz elbette onlan zelil ve hakfr ol-
duklan halde memleketlerinden gikanriz" ayet-i kerimesine isaret buyurulur.
C £P?
AHMED AVNl KONUK
617. ^Henim hu alhnimi, o alhn iizerine koyunuz; tenin horlucjune kahnn fer-
cine veriniz!"
"Belkis tarafina donerken, benim kirk menzillik arazi iizerine yayilmi§
olan altmlanmi da, o bana hediye olarak getirmi§ oldugunuz altinlar iizerine
koyup gotiirunuz. Altina nans ve mail olan cismin korltigime, katmn fercine
veriniz!" Katir hamile oldugu vakit helak olur, onu-haml ve helakten muha-
faza ve erkek hay van tarafindan mukarenet vaki' olmamak icin fercine bir
kilit koyarlar. Zenginler bu kilidi evailde altin halka olarak koyarlar imi§. Ce-
nab-i Pir efendimiz ehl-i diinyanin muhabbet ettigi altini tahkfr igin lisan-i
Siileymanf den bu ma'nayi beyan buyururlar.
618. Diaixnn ferci altin halkamn layikxdxr; asikin altini sari ve asfar yiizdiir.
Kalb-i insani, muhabbet-i ilahiyye mahalli olmaga layik iken, ona altin ve
mal ve diinya muhabbetini koymak, o kalbi katir ferci derekesine indirmek
demek olur. Binaenaleyh boyle seffl bir derekeye indirilmi§ olan kalbe de, al-
tin halka ve bag layiktir. Amma kalbinde muhabbet-i ilahiyye meknuz olan
a§ikm altini, onun sapsan olan yiizudur.
jLT c~* -L-ijj^- jUil Jsu -J? oTc— JJ_jU>- t>\fjk; aT
619. jLvxa hi o Uiuclavena"in nazargahidir, zira ma' den, aune$in nazar-endaz-
licjindandu.
Zira ki o a§ikin kalbi Hakk'in nazar eyledigi mahaldir; zahirde arzdaki al-
tin ma'deninin menba'i, nasil zahiri giine§in nazar aticiligmdan husule gelir-
se, hakikat giine§i olan nazar-i ilahfnin kalb-i a§ika tecellfsi dahi, onun altm-
dan daha kiymetli olan yiiziinde sanlik peyda olur. Nitekim bir gazellerinde
Hz. Pir §6yle buyururlar. Beyit:
^^OioL.^^/^ j* J^j&j j^^-j j-W p* jx t
"Bana ve benim zagferan gibi sapsan olan iki yanagima, benim o cihana
mensublugumun turtu tiidu alametlerine bak!"
620. 0iines sua mm mohall-i nazan neredel JZvbab sahibinin mahall-i naza-
l 6l7 l j t
n neredel
*&!&>
MESNEVl-l SERIF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
Ya'ni, "Zahiri giinesjn §ua'imn mahall-i nazan olan altin ma'deninin
menba'i nerede; akillann mutasarnfi ve sahibi olan Hakk'in mahall-i nazan
bulunan kalb-i a§ik nerede!" Msinin arasinda mertebe i'tibariyle azfm farklar
mevcuddur.
62 1 . " Dter ne liadar $imdi daki benim giriftanm iseniz de, benim girijtimden
candan siper ediniz!"
Ma'lumdur ki, Siileyman (a.s.) BelkiVa yazdigi mektubda j/\ '_> 'J^^ '^
jA^ (Neml, 27/31) ya'ni "Benim iizerime yukselmeyiniz ve bana muslimin
ve miinkad olarak geliniz!" buyurmu§ ve onlan tebaiyyete da'vet etmi§ idi.
Bu ma'naya binaen buyurur ki: "Benim sizi giriftimden ve ahzimden, can ve
raa'na cihetinden siper ve kalkan ittihaz ediniz! Zfra benim zahiren sizi tut-
mam ve esfr etmem ve sizin iizerinizdeki tahakkumiim, hakikatte camniza
muteveccih olan azab-i ilahiye kar§i bir kalkandir. Ve ben tasarruf-i sun ve
ma'nevi sahibi bir peygamber oldugum cihetle, siz sjmdi de benim giriftanm
ve esirimsiniz."
j! C~wb £*i~j t>s\jS ji j\ C~-v<Ij j> *Jb «.<UX9 '9jA
622. r Danenin meftunu olan hu§ o dam iistiindedir; kanat actu, o iuzagtn bag-
lanmi§idir.
Bu beyit ve atfdeki beyt-i sender, yukanki bey tin ikinci misra'ini miieyyid
olan bir misaldir. Ya'ni, "Sizin sjmdi fiilen benim giriftanm olmayip da
ma'nen giriftanm olmamz suna benzer ki, bir ku§ dam iistiinde serbest bir
halde durur; fakat batim danenin meftunudur. Zahirde kanadi agik ve serbest
olmakla beraber, ma'nada o danenin tuzagina tutulmu§tur."
623. <jMddemki o can ile kalhini daneye verdi, tululmami$ iken, muhakhak onu
tuiulmu§ bill
"Mademki o kus, cam ve ma'nasi ile kalbini daneye rabt etti, o tutulmamis,
ve serbest bir halde iken, sen onun akibetine bak da tutulmus. bill" Sizin ha-
liniz de bu kusun haline benzer; zfra sizin melikeniz olan Belkfs resullerinin
ne ile geri doneceklerini anlamak icin, benim tarafima nazirdir. her ne ka-
G^eg>
AHMED AVNt KONUK
dar zahirde taht-i hukumranfsinde serbest ise de, mademki onun nazan, be-
nim tarafimadir, onu benim kaydim altina girmis, ve tutulmus, bil!
-^j or* J ^ J 5 ' ^ a J* ^ J ^* ^^ ^ \*)fr C>\
624. nazarlan ki, daneye eder, onu dugiim hit ki, o aya^a vurur.
Kusun nazarlan dane tarafina oldukga, onun o nazarlanni bilahare ayagi-
na baglanacak olan dugum bil!
625. ^Dane der: "Gger nazar $aldm ise, hen de senden sabir ve firar $aldim.'
"Mefer" masdar-i mimidir, "firar" ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda "makar"
vaki'dir, o da "karar" ma'nasina olur. Ya'ni, "Dane lisan-i hal ile ku§a der ki:
"Eger sen nazar caldm, ya'ni bana olan nazanni gizledin ve iginden bana ha-
risane nazar ettigin halde, di§andan lakayd goriindun ise, ben de senden sa-
bir ve firar caldim; ya'ni gizlice sabir ve firar yolunu tuttum." Ya'ni sen bana
olan gizli nazanndan dolayi ve benim vasitamla iman tuzagma tutuluncaya
kadar, suret-i zahirede sabn ve senden firan ihtiyar ettim.
626. ^L/Mddemki o nazar sent henim arkama ceker, binaenaleyh hilirsin ki hen
senden flafil degilim."
"Mademki o gizli nazar nihayet seni benim tarafima ceker ve bana ta-
bi' kilar, binaenaleyh sen o vakit, benim senden gafil olmadigini anlarsm."
BeMs'in gizli nazan budur ki: Hediyelerini Siileyman (a.s.)a gonderdigi
vakit dedi ki: "Eger hediyeleri kabul ederse padi§ahdir, biz ona mukabele-
ye muktedir oluruz; ve eger kabul etmezse peygamberdir, o halde biz ona
mukabele edemeyiz." Bu beyitlerin ziibde-i ma' nasi budur ki: "Ey ehl-i Se-
be', sizin hakikatinizin nazan benim nubiivvetim tarafmadir; ve sizin her
ne kadar zahiriniz sjmdi mahluka tapar ise de, batinimz ve hakfkatiniz
Hakk'a tapicidir. Mademki hakikatinizin nazan benim tarafimadir ve be-
nim ruhum, sizin ruhlanmzin imamidir, sonunda benim tuzagima tutulma-
niz muhakkaktir ve tuzagima tutuldugunuz vakit, benim sizden gafil olma-
digimi anlarsiniz,"
c $P> a
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
Bir attann kissasidir ki, onun terazisinin dirhemi bas,
yikayici kil idi ve kil yiyici olan musterinin $almasi
627 \ %oz seker ve has ve in nebat seherini satin almak icin, hir attann oniine
hir kil yiyici gitti.
"Ebluc", beyaz §eker ve dogulmus, §eker ma'nalannadir; ve "kand", nebat
§ekeri; "gil", camur ma'nasinadir. Burada, hamamlarda ba§ yikadiklan "kil"
ta'bfr olunan bir san madde-i tayyibedir ki, Haleb'in kili giizel kokulu oldu-
gundan makbuldiir. Bu kili yemege ali§mi§ olan bir kimse, §eker almak igin
attar dukkamna gitti.
J^ *y. jjj ^^ ^r & j j j 1 ^ j^- j en
628. Dmdi iki gonullii tarrar olan attarin nezdinde terazinin dirhemi yerinde
kil var idi.
Attann "iki gonullii" olmasi, mu§terinin hesabma ba§ka ve kendi hesabi-
na ba§ka tiirlii dii§unmesi; ve "tarrar" yankesici demek ise de, burada terazi-
yi eksik tartip, mu§terinin hakkim galmaktan kinaye olur. "Kil yemege ali§-
mi§ olan kimse zikr olunan vasifli attann nezdine gitti ki, terazisinin dirhem
mahallinde bir kil parcasi var idi."
629. 'Dedi: ^Sger senin seker almaga meylin var ise, henim terazimin dirhemi
kildir."
Attar o mu§teriye dedi: "Eger sen §eker satin almak ister isen, benim te-
razimin dirhemi kildir, alacagm §ekeri bu kil ile tartacagim, razi olursan al!"
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
630. ^Dedi: Uf l?tr miihimde seker isteuici oUum, terazmin dirhemi her ne ister-
16281 - -- y."
sen ol
Mu§teri dedi: "Bir muhim ihtiyag icjnde §eker isteyici ve arayici oldum. Te-
razinin dirhemi ister ma'denden ve ister ta§tan ve isterse kilden olsun, bana
acele §eker lazimdir."
C~vjJ ji J> j>J J5 $y 4^- <JJ^>» C^~»jyf- Jj OsJl ( ji«j ijs^- L C~«5
631. Oiendi kendine dedi: *DiH yiyici olan o kimsenin indinde dirhem ne olur,
Kil alhndan daha iyidir!"
Mu§teri kendi kendine iginden dedi ki: "Benim gibi kil yemege ali§mi§ olan
bir kimsenin indinde dirhemin ne ehemmiyeti vardir! Kil altindan daha kiy-
metlidir."
632. O kdavuz gibi ki, dedi: "6y ogul, ay gibi birini gelin huldum."
"Dellale", mubalaga ile, "delalet edici kadin" demek olup, gencterin teehhii-
liinde kilavuzluk eden kadin ma'nasinadir. Ya'ni, "Attarin mu§teriye terazisinin
kilden oldugunu soylemesi, bir kilavuz kadinin bir delikanhya, "Sana giizel bir
kiz buldum!" demesine benzer." Hind niishalannda ) j <^^- ^ ^ ^jf y su-
retinde vaki'dir "Pek giizel ve parlak bir yeni gelin buldum" demektir.
C— J> \jl>- J&-* tjv** Oli <*1~*~* j-p*- ^Jj *j» ijJJ L;j C»>t->
633. u CPek yaki§iklulir, lakin bir §ey daha vardir ki, o mest&re helvacmm ktzidir,"
Bu beyit dahi kilavuzun tavsifmdendir.
*y- J cs~j^ j ^jt j' s*-* >y. £ ^y* Cti^) jm ^~*s"
634. ^Dedi: "Sger muhakkak boyle ise pek iyidir; onun kxzx daha yaglx ve tath
olur!"
Kilavuzun tavsifini i§iten delikanli dedi: "Eger bu kiz dedigin gibi ise, pek
iyidir; helvacmin kizi daha yagli ve tath olur!"
Attar ile mu§teri arasmdaki dirhem tavsifi miikalemesi dahi buna benzedi
de, mu§teri attara dedi:
°m&
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
635. "Bger iirhemin yok ise, senin dirhemin kilden ise, bu iyi ve iyidir; kil be-
nim gonlumiin meyvesidir.
"Eger dirhemin yok ise iyidir ve eger senin dirhemin kilden ise, helvaci kr-
zi gibi daha iyidir; zfra kil benim zevk duydugum bir §ey oldugu igin gonlu-
miin meyvesidir."
■>i$j \j jf jTjIL. is^h ji i\jcf-\ j jj\j S.4J6' d\j^\
636. ^Terazinin kefesi i$ine haztrdan, dirhem yerine kili koydu.
Terazinin dirhem kefesi icine attar, dirhem yerine, hazirladigi kili koydu.
<JL~SL$ ^j* \j JLZ* Ci\ jXaj -Ji C-^Jj ^poi «.<uS~ (j\jj ^
637. Soma diger kefe i$in eliyle, kadar da seker kirardi.
Kili terazinin kefesinde birakip, diger kefeye kil agirhginda, eliyle §eker
kirmakla me§gul oldu.
638. Onun keseri olmadtgindan gee kaldi, miisieriyi orada muntazir oturttu.
Attann §eker kitlesini kiracak gekici veya keseri olmadigindan, eliyle par-
galayincaya kadar mu§teriyi diikkaninda oturtup bekletti.
639. Onun yuzu iarafa idi ve kil yiyici sabirsiz olarak kili ondan gizli cal-
mafia basladu
Attann yiizii §eker tarafina miiteveccih idi; kil yiyici musteri ise, kile sa-
bir ve tahammul edemeyip, attardan gizli kil pargalanni calmaga basjadi.
640. "Olmaya ki anstzin onun gozu, imtihan cihetinden benim iizerime- diis-
siin! diye korka korka.
Bu beyH §erff, yukanki beyt ile bir riimle te§kfl eder. Ya'ni, "Attann yii-
zii §eker tarafina miiteveccih idi; kil yiyici musteri ise, olmiya ki ansizin atta-
nn gozii, benim hareketimi tarassud ve imtihan cihetinden benim, iizerine
C ^^ B
AHMED AVNl KONUK
dii§sun diye korka korka, terazinin kefesindeki kil parcalanm attardan gizli
calmaga baskdi.
641. iS%ttar onu gordii ve: "By sari yiizlii, agah ol ve Haha ziyade $all" diye
kendini mesgul eiti.
Attar mesela bir okka agirhgi i'tibariyle terazinin kefesine koydugu kilin
musteri tarafindan calinip, tenkis edildigini gordii ve hosuna gidip, gorme-
mezlige geldi; cunki attann tab'inda tarrarlik var idi. Derdi ki:
<jjy^* >j*- iSjki Ji r* *£ jj <£j. l$* J* £ jj <J*jM ?
642. "Gger $aldin ise ve henim kilimden goiiiriirsen, yiirii ki yine kendi yanin-
dan yersin!"
"Kendi yamndan yemek", kendi mahndan yemek ma'nasinadir.
643. "Sen henden korkuyorsun, lakin esekliklen; hen ise sen az yersin diye kor-
kuyoruml"
"Sen, gorurse yedirmez diye benden korkuyorsun, fakat senin korkun ah-
makliktandir; ben ise, az yersin de, dirhem tarafi agir kahr ve §eker 50k gider
diye korkuyorum!"
*j jl y ^S ^jj*\ y^ ^ ?■* <j~»-t ^^ (Jj**^ **?£ "
644. n £jer$i mesguliim, oyle ahmak degilim ki, sekeri kamisimdan ziyade ce-
kesin!"
Ya'ni, "Gerci ben me§gulum, fakat §ekeri, §ekerin peyda oldugu kamistan
fazlasiyla kaciracak derecede bir ahmak degilim. Eger senin fiiline ehemmi-
yet vermiyor isem, senin zaranna ve benim faideme oldugu igindir."
Ba'zi niishalarda ikinci misra'in nihayetindeki "neyem" yerine "peyem"
vaki'dir. Bu halde ma'na "Oyle ahmak degilim ki, §ekeri arkamdan ziyade ce-
kesin" demek olur.
645. nr Uaktaki sen sekeri iecriibe cihetinden goriirsiin, ondan soma hilirsin ki
ahmak ve gafil kim olur?"
*$%&>
MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
"Sen benden caldigin kil kadar noksan olan §ekeri aldiktan sonra tecriibe
ve muayene edip, mikdanm gorursiin ve noksanini anlarsin. Ondan sonra
ahmak ve gafil kim oldugunu bilirsin."
Ankaravi hazretleri bu beyitlerin ma'nasindaki remzi §6yle tavzfh buyu-
rurlar: "Ba'zi kimseler zevk-i ruhani §ekerini almak igin tarikat pazannin at-
tan olan mur§id4 kamil dergahina gelirler. §ekeri alacaklan esnada, kil me-
sabesinde olan yeme ve igme kaydina dus,erler. Ahmakliklanndan, miirsjd
kendi hallerinin farkina varmadi zannederler. Mur§id der ki: Bu hali kendiniz
igin karh ve faideli saniyorsunuz, yevm-L kiyamette imtihan giinii kimin za-
rarh oldugunu ve kimin gafil oldugunu anlarsiniz!"
*j ^ J*b j j* J 1 r* **> *& if J-r- J* ^ W is
646. ZKus o daneden nazan hos eder, dane dahi uzakian onun yolunu vurur.
Bu beyt-i §erifde yukanda gegen, ku§un daneye olan nazan sebebiyle tuza-
ga tutulmasi hakkindaki beyana riicu' olunup buyurulur ki: "Kusun o daneden
nazan hosjamr, dane dahi uzaktan te'sirini icra edip o ku§un yolunu vurur."
^jy- ^ ***■ iSjki J 1 v 1 ^ J ^y. if J^ (t-^s- ^j J"
647. Scjer nay-i $e§mden bir haz aoiuriirsen, kendi yanindan kebab yemez mi-
sin?
"Nay", burada kasaba, bogaz ma'nasinadir ve girtlaga da denir. Nayin ge§-
me izafeti, mu§ebbehin, mu§ebbehun-bihe izafeti kabilindendir. Ya'ni, goz yo-
lundan viicuda gelen haz, bogazdan gegen me'kulat ve me§rubatin haz ve
zevkine tesbih olunmu§tur. Goz bogazindan gelen zevk ve hazz-i nefsani ise,
namahreme gehvetle vaki* olan nazarlardir; ve eger "zina", Arabf kelime-i va-
hideden ibaret olursa, "ez" edati mahzuf olur ki, "ez zina-yi ge§m" takdfrinde-
dir. Bu surette ma'na: "Eger goz zinasindan bir haz gotiiriir isen" demek olur.
ou> d\~? ya'ni "Gozler.zina ederler" hadfs-i §erfflne i§aret buyurulmus, olur.
648. "iJu nazar uzakian ok ve zehir aibidir; a§kin ziyade olur ve sabrtn nakis!
"Bu na-me§ru* olan nazar, uzaktan atilan bir ok gibi gelip kalbe saplamr
ve zehir gibi viicuda te'sir eder; zira bu nazar sebebiyle o namahrem tarafina
a§kin ziyade olur ve sabrin da nakis olup nihayet fiska atihrsm!" Nitekim ha-
<y^g>
AHMED AVNI KONUK
dis-i serffde oU^i (\+* & f j~~. ^ >Ji ya'ni "Nazar, §eytamn oklanndan,
zehirli bir oktur" buyurulur.
<Jeuj$i d\£-j* Ai Lap jJH* yJt^P d^y f b Lb JU
649. 'Diinya mall zayif ku§lann tuzagidir; ukba mulku §erif ku§lann tuzagidir.
Diinya malt ve diinyanin huzuzati zayif ruhlu olan ku§lann, ya'ni salik-
lerin tuzagidir; ve ukba, ya'ni ahiret mixlkii ise §erif ruhlu olan saliklerin tu-
zagidir. Birini diinya avlar, digerini de ahiret avlar.
<Ss>^J^> b\s>y> JJjTjl^Li ji ^jj c— «-*b j I *£ t^^ 4 CJ-*^- ^
650. ZKatta bu hir mulk sebebiuh ki, o hir buuuk tuzakhr, azim ku§lan $ikara
[648] . y »
gehnrler,
Hatta bu ahiret mulkii sebebiyle ki, bu da hakikatte bir biiyiik tuzaktir ve
bir biiyiik kayiddir; azim kusjan ya'ni ervah-i kiimmelmi avlarlar.
Bu Iki beyt-i §erifde dUj*. u* j l-jJi j*i J* Aj>- s^ij s^i j*i J* <v u-Ui
*u» J»i ^> ya'ni "Diinya ahiret ehline haramdir ve ahiret dahi ehl-i dunyaya
haramdir ve her ikisi de ehlullaha haramdir" mefhumu beyan buyurulur.
Ya'ni diinya zayif ruhlann tuzagidir, onlar mal-i diinya kaydinda kalirlar; ve
ahiret, §erif ruhlann tuzagidir, onlar da niam-i uhreviyye ile rnukayyed olup,
bununla Hak'dan hicaba dti§erler. Ve azim kusjar olan ehlullah ise, miilk-i
ukba yemi ve danesi sebebiyle diinya sahrasmdan avlamrlar ve bilahire o ka-
yiddan dahi kurtulup, Hakk'a vasil olurlar. Binaenaleyh dam-i ahiret Hakk'a
vusul icjn bir berzah olur.
OlxSvi&yb jl f\*j JA a£1> Ol^oL* |^*ly*j' jtL-jL- y
651. "lien Siileymari 'im, sizin mulkiinuzu istemem, belki hen sizi her helah-
ien hurtannm!"
"Hulk", "ha"nin harekat-i selasesiyle, helak olmak ve olmek ma'nasina-
dir. Ya'ni, "Ben sizin miilk-i zahinnizi istemem, belki ben sizi helak-i zahin
ve ma'neviden kurtannm!"
dlU j ji JL^»v 4>ji ^JLU ijJJU jJUU dijJLf sy- -X~~~& ol*j j&
652. "jlira hu zaman siz muhakkak mulkiin memlukusuniiz; miilkiin maliki
odur ki o helakten si$raya!"
s aspp
MESNEVf-1 SERfF SERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"Ey Sebe' ehli, siz bu hayat-i dunyada, diinya mulkunun kolesi ve esfri-
siniz ve asla hiirriyetinize malik degilsiniz. Miilkun maliki ve htirriyet sahibi
o kimsedir ki, surf ve ma'nevi helak olmaktan yakasini kurtarmi§ ola!"
653. '6y cihanin esiri, tersine olarak, kendi nammi hu cihanin emiri ettinl"
Bu beyt-i §erff Belkfs'a olan hitab zimmnda, esfr-i diinya olan umera-yi ci-
hana da §amildir. "Ey diinyamn miilkunu kendisine efendi yapmis, ve onun
kolesi ve esiri olmu§ olan kimse, sen hakikatte kole ve esfr iken, adini tersi-
ne olarak bu cihanin htikumdan ve beyi olarak i'lan ettinl"
654. v 6t/ sen ki, cam mahbus olarak hu cihanin hendesisin, kendine nice hir ci-
hanin efendisi dersin?"
"Ey sen ki, haddizatmda hiir olan canini, sifat-i nefsaniyye kuyudati ile
baglayarak, bu dar olan karanlik dunya zindamnda habs ettin ve bu cihanin
kolesi oldun. Boyle bir hal icinde ne vakte kadar kendini cihanin hakimi ve
efendisi sayip duracaksm?"
Stileyman {a.s)in Belkis'm elcilerine dildarhk etmesi ve
ok§amasi ve onlann kalbinden vah§etin ref i ve hediyeyi
kabul etmemesi ozriinun onlara §erhi
655. "6y elciler, sizi resul olarak gonderdim, henim reddim, sizi kahulden daha
iyidirl"
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
"Ey elgiler, siz bana Belkis tarafindan gonderilmis, elgisiniz; fakat ben sizi
sjmdi kendi tarafimdan Belkis'a elgi olarak gonderiyorum. Sizi ve hediyeleri-
nizi reddimden dolayi miiteessir olmayin; zfra benim suret-i zahirede olan
reddim, hakikatte hakkimzda hayirlidir."
656. "IZelkis'in oniinde acebden, alhn sahradan aordixgunuz seyi apk soyleyiniz!"
"Belkfs'm huzuruna gittigmiz vakit, benim huzurumda gordiigiiniiz acib
ahvalden ve altin do§enmi§ sahradan agikga bahs ediniz!"
657. "ZH-aita hilsin hi, biz alhna tama edeci degiliz; biz alhm, alhn yarattci-
dan getirmisizl"
ijuhj j^ j ^^y jj s~i y uyj ^^ <u ^* *^*'j 3 *' P A ^'
658. "O hi, eger isterse yeryiiziinun butiin tovragi banian ba$a alhn ve kiymet-
li ind olur."
"0 altin yaratici Allah Teala ki, eger isterse, yeryuzuniin topraklanni ba§-
tan ba§a kamilen altin ve kiymetli inci daneleri yapar."
659. "By alhn ihtiyar edici, Dial, onun i$in mak§er guniindebu yeryiiziinii au~
milslii eder!"
"Ey hayat-i dunyeviyyesinde altina muhabbet edip, evkatmi onu kazanma-
ga sarf eden harif, Hak Teala hazretleri kiyamet guniinde ^ jui > '^ jGi J j1- }'#
(Ibrahim, 14/48) ya'ni "0 giinde arz, arzin gayrine tebdfl olunur" ayet-i ken-
mesinde beyan buyuruldugu iizere arzin, ya'ni kure-i arzm sathini dtiz ve par-
lak giimusju bir hale getirir ve mal-i dunyanin kiymeti olmadigini anlatmak
igin, o gumiisu ehl-i mah§ere gignettirir."
660. n <5%ltmdan farigiz, zira hi hiz $ok fen dolnyuz; to-pracja mensub olanlan
bastan basa alhna mensub ederiz."
"Bizim surf ve unsun olan altin ile i§imiz yoktur; giinki biz suret ve ma'na
alemlerinde tasarruf igin sifat-i ilahiyyeyi hamilleriz, binaenaleyh biz haki ve
c^p^
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
unsun olan insanlan altina mensub ederiz. Ya'ni onlann hakf olan ruh-i hay-
vanilerini, altindan daha mu'teber olan ruh-i insanfye tebdil ederiz."
661. ttr Btz sizden ne vakit alhn taleb ediyoruz? ^tz stzi kimyafler ediyoriiz."
"Gedye", sual ve taleb ma'nasinadir. Ya'ni, "Biz enbiya taifesi sizden altm
mi istiyoruz? Sizi altin yapiciliga ve kimyagerlige da'vet ediyoruz. Baku olan
ruh-i hayvaninizi, altm olan ruh-i insaniye tahvil etmek ilmini ogretiyoruz."
662. 6^er Seha meliki olsa, onu lerk ediniz; zua ah ve kilden hari$ $ok melik-
ler vardir.
* Ey alemin zahirine meclub olan kimseler, elinizde Seba §ehrinin mulkiye-
ti ve tasarrufu olsa bile, o mulkiyet ve tasarnifu terk ediniz; zira Hak Teala
hazretlerinin anasirdan miite§ekkil olan bu diinya miilkunden haric, pek 50k
miilkler vardir. Nitekim I. cildde Hakim Senaf hazrederinin c*Vj j> c— i«JU,r
oi**- ou-r^u> jir d\sr ["Can vilayetinde gokler vardir ki, cihanin gogiine
is. buyumcudur"] Bu beyt-i §erifin §erhinde cenab-i Fir efendimiz izah buyur-
dular. I. cildin 2065 numarasma miiracaat olunsun.
663. lahta bacjdir, ki ona taht okumu§sun, sadir zannedersin, halhuhi kapula
kalmi§stn.
Ey hukumdar-i zahiri, taht ismini verip tistiine oturmu§ oldugun
makam, tahtadan bagdir ve bukagidir ki, hurriyyet-i ruhaniyyeye dogru yii-
riiyememek igin, ayagina baglanmi§tir; sen makami, sadir ve yuksek bir
mevki* zannedersin, halbuki hademe taifesi gibi kapi oniinde kalmi§sin ha-
berin yok!
664. Sana kendi sakahmn bnunde padi§ahlik yoktur; iyi ve hotii iizerine nasil
■padi§ahhk edersin?
Sen.- "Miilkbenimdir!" diye padi§ahhk da'vasindasm, halbuki dikkat eder-
sen senin sakalma bile hiikmun gecmiyor; iyiler ve kotiiler iizerine nasil pa-
°&P?
AHMED AVNl KONUK
di§ahlik ve tasarruf edersin? Ya'ni sakalina bile hakim olamayan kimsenin
halk tizerine hakimlik da'vasi ayip degil midir?
665. Senin muradm olmaksizm sakaltn heyaz olur, ey eijri iimidli sakahndan
utan!
Sakalmin genclikteki rengi degi§ip beyaz olmamasim istedigin halde, sa-
kalm senin muradina itaat etmeyip aganyor. Ey halk-i alemin muradi iizeri-
ne donmesini ve hareket etmesini isteyen egri iimidli hiikiimdar! Senin mu-
radini hige sayan sakalina bak da, bu egri olan umfdinden utan!
666, <3Waliku'l-rrwlktur herkes ha$ hoyar; toprak cihdn olmaksizm ona yiiz
mulk verir,
Malikii'l-mulk ancak mucid-i kainat olan Hak Teala hazretleridir ki, her
kim O'nun emrine ve muradina ba§ koyar ve itaat ederse, bu toprak ve un-
suri olan cihan olmaksizm o mutf olan kimseye, gozler gormedik ve kulak-
lar isjtmedik bircok miilk verir.
667, Joked Diuda'mn oniinde secdenin zevki, sana iki yiiz devletten daha hos
yelir.
Fakat sen itaatina miikafat olarak Hakk'in ihsam olan niam-i ruhaniyye-
nin zevkinden ziyade, lutufkar olan Hakk'in huzurunda ettigin secdenin zev-
ki sana hos, gelir ve ba§mfsecdeden kaldirmak istemezsin.
668. ^inaenaleyh n <jWulkleri isiemem, hana o secde miilkiinii miiselhm et!
diye nale ederdi.
"Secde mulku"nden murad, kurb-i ilahfdir. Nitekim ayet-i kerfmede
L»>ij l^l-G (Alak, 96/19) ya'ni "Secde et ve yakla§!" buyurufmu§tur.
Gerek miilk-i surf olsun ve gerek mulk-i ruhani olsun, onlar mezahir-i si-
fat-i ilahiyye oldugundan perde-i zattir. Vaktaki kurb-i ilahf hasil olup, per-
deler kalkar, bu hal icinde abd, elbette tekrar hicabata dii§mek istemez ve ab-
diyyet-i mahza iginde kalmayi ister.
^m?
MESNEVt-t §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
669. Cihan pacli§ahlan kotii damarkktan, hendelik $arabindan koku adturmediler .
"Reg", damar ma'nasinadir, fakatburada tabfat ma'nasindadir. "Bedregi",
kotii tabfatlilik demek olur. Tiirkge'de dahi "tabiatsiz" ma'nasma olarak "da-
marsiz" derler. "Kotii tabfatliliktan" murad dahi, hodbfnlik ve benlik ve te-
kebbiirdiir. Ya'ni, "Cihan padi§ahlan ve hiikumdarlan, benliWerinden ve ena-
niyetlerinden dolayi, kulluk §arabimn lezzetinden taam ve koku alamadilar."
670. \)e yoksa Edhem gihi hayran ve hi-hu§ olarak, tnulkii ieemmiilsiiz hirhiri-
ne varurlar idi.
Ve eger o §arabdan koku almi§ olsa idiler ibrahim b. Edhem hazretleri gi-
bi hig diisunmeksizin tac ve tahti terk ve miilku birbirine vururlar [idi].
"Deng", dfvane, bi-hu§ ve yolunda hayran olmus, kimseye derler; diger
ma'nalan da vardir, burada "bi-hu§" ma'nasi rminasibdir. "Dereng", teemmul
ve tevakkuf ma'nasinadir. "Bi-dereng", bila-tevakkuf ve la-teemmiil demek-
tir. Ibrahim b. Edhem hazretleri Belh padisahi idi. Cezbe-i ilahf neticesinde tac
ve tahtim terk etti. Dervfsjerin kasaidinde ism-i §enfi gok geger; ve nitekim
Yunus Emre hazretleri §oyle buyurur. Beyit:
Koyup ibrahim Edhem tac u tahti
Ki ser-gerdan olubdur a§k dinden
Terciime-i halleri Nefehatu'l-Uns'de miindericdir.
OUj j (t ^>- j> jI^j d\£>j$* L>\#>r y) olJ j& j>- ^iXJ
671. jrakat Uiak hu cihdnm sebah icin, onlann gozleri ve acjizlan iizerine mii-
hiir koydu.
Fakat Hak Teala bu cihan-i suri umurunun sebati ve tahkfmi icin onlann
dimagina suri saltanat sevdasim koydu ve saltanat-i ma'nevfnin debdebe ve
ihti§amini gormemek icin goziine ve bendelik §arabinm lezzetini doymamak
i?in de ruhunun agzina muhiir koydu.
672. la ki onlara, cihan tutuculardan harac alahm diye, taht ve tac tatlt ola.
G cffi?
g|pr^ AHMED AVNl KONUK
"Cihandar", hukumdar; "harac", hukiimdann §ahsina mahsus olarak, es-
ki zamanlarda alman vergi ma'nalannadir. Ya'ni, "Hak Teala zahiri hiikum-
darlara ma'na alemini kapadi ve nizam-i alem icm onlann kalblerine taht ve
tac muhabbetini ve htikumdarlan maglub edip, onlardan vergi alarak §ehin-
§ah olmak emelini koydu."
jJij oly> JJU y j\ d\ y>-\ JJjj yrr jj l£j\ £**- jl ^J>- j*
673. 6ger hara$dan hum g'hi alhn toylasan, nihayet o senden arhaya kalir.
"Miirde-rig", oliinun basmdan arta kalan e§ya ma'nasinadir. "Ey hukum-
dar, eger sen haracdan kum gibi altin toplasan, nihayet oleceksin ve oldugiin
vakit, onlar basjndan arta kalacaktir."
674. uWiilk ve alhn senin camnm yolda§i olmaz; alhm vex, nazar itin siirme all
Ey hukumdar! Mademki senin icm olum vardir ve topladigin altinlar ve
mulk ve saltanat senin caninla beraber gitmeyip basmdan arta kalir, o halde
o altinlan muhtac olanlara bezl ve ihsan et de, onun mukabilinde basar-i ba-
sfretinin acrimasina hadim olan irfan ve hikmet siirmesini al!
675. Td goresin hi, bu dhan dar bir huyudur; o ipi ^usuf gibi ele geiiresin.
Ya'ni, bu cihanin dar bir kuyudan ibaret oldugunu gdrmek icm, irfan ve
hikmet siirmesini al; basar-i basfretine siir ve o irfan ve hikmet ipine, Yusuf
(a.s.)in kuyuda, kervanin ipine sanldigi gibi sanl!
lkinci misra', sure-i Yusuf da olan kissa 7 i me§hureye isarettir; o ayet-i ke-
rime budur: ~*i\-±. « j^i _, ^ Li*- ^^ I ju «^ J^u ^ji _> ^ J& SjW- cJU- j (Yu-
suf, 12/1 9) Ya'ni "Bir kervan geldi, onlann levazimmi tedarik edici olan kim-
se, kuyuya kovasim sarkitti; ve Yusuf (a.s.) kovaya sanhp yukanya cikinca,
kovayi geken kimse dedi ki: "Mujde bana! tste bir kole!" Ve onu sermaye ola-
rak sakladi." Kissanin tafsili tefsir kitablannda mundericdir.
>^U- ^J \1a <j\j£j b <>J\j>- fL ^1 eb>- j Oy*- -Mj^J \j
676. la hi Kuyudan bama geldigin vakil, can: unujdcj i§te benim vdn bir ho-
le!" desin.
^«
MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ^®
"Bam", dam ve sakf ma'nasina ise de, burada "kuyunun agzi" murad
buyurulur. Ya'ni, misal-i evvelden, misal-i saniye giden bu insan kervani-
nm sefer ihtiyacatim te'mine hadim olan enbiya ve evliyanm, bu muzlim
ve dar olan diinya kuyusuna sarkittiklan ilim ve irfan ipine sanhp, o ku-
yunun ba§ina ve agzina giktigin vakit can-i saf olan o nebi ve onun varisi
olan veliyy-i kamil: "Bana miijde! l§te bir kole ve mutf!" der ve onu Hak
yolunun sermayesi olarak saklar. Ya'ni onu da halkm ir§adma me'mur
eder.
677. DCuyuda nazann in'ikaslan vardu; en asagisi odur ki, tas altin goriiniir.
Gerci be§er biisbutiin nazarsiz degildir; bu alem-i tabfat kuyusunda da na-
zar-i insaninin in'ikaslan vardir ki, o nazann en a§agisi, ta§i altin goriir. Ya'ni
unsuriyattan her neyi kullanirsa altina kalb etmek icin kullanir. Mesela ta§
ocaklanndan bircok zahmetler ile tas, gikanr ve demiri atesjerde eritir ve diger
ma'denleri tiirlii tiirlii §ekillere sokar. Bunlar hep altm kazanmak icindir. Bi-
naenaleyh onun nazannda her §ey altm goriiniir. Halbuki altin dahi digerle-
ri gibi topraktan gikan bir maddedir; yalmz kiymeti ba'zi havassinda ve azh-
gindadir ve parlakligi hissi nazarlan teshfr eder.
678. Oyun vaktinde ihtildlden, o hazefler cocuklara altin ve mal goruniir.
Bu beyt-i §erifde ^J j L-J U Ji s^Ji ui (Muhammed, 47/36) ya'ni "Ha-
yat-i diinya ancak oyun ve lehvdir" ayet-i kerimesine isaret buyurulur.
Ya'ni, ehl-i diinya gocuklar gibidir ve hayat-i diinya ancak oyun ve eglen-
ce nev'inden oldugundan, akillannin ihtilalinden dolayi gocuklar nasil bo-
yali ve yaldizli tabak ve canak parcalanm toplayip altin ve mal nev'inden
addedip eteklerine doldururlar ve birbirlerinden bu parcalan gasb ettikleri
vakit, kavga ederlerse,. ehl-i diinya dahi altin denilen ma'den parcalanm
toplayip, mal ve miilk diye sarilir; ve bunun tgin birbirlerini dldiiriirler. Iste
nazann en a§agisi budur.
JJjfi oLiol j Lulls' JLi- *£ \J JJl a^S ^\~*S J^>\ij[g-
679. Onun drifted kimyacjer olmu$lardu; ta ki menba'lar, onlann indinde ha-
kir oldu.
C £$£ B
AHMED AVNl KONUK
Hakk'in arifleri kimyager olmu§lar ve onlar topragi iksir olan vucud-i §e-
rifleriyle altina kalb etmisjerdir. Hatta onlann bu kimyagerlikleri te'siriyle al-
tin menba'lan, onlann indinde hakfr oldu. Nitekim bir gazelinde Hz. Pfr efen-
dimiz buyururlar. Beyit:
"Mademki benim avucumda toprak, atom ve gumu§ oluyor; fitneci olan altm
ve gumu§ para nasil benim yolumu vurur?"
J^ Isjjj O-s^s" c— lj^ jj j v'j^ j- 5 b £>l-^ c-pU*- u^jj-5 O-io
Bir dervi§in cemaat-i me§ayihi rii'yada gormesi ve ibadetten
kaliyorum diye onlardan, kesbe me§gul olmaksizin, helal nzik
niyaz etmesi ve onlann onu ir§ad etmesi ve dagligin aci ve ek§i
meyveleri o me§ayihin atasi sebebiyle ona tatli olmasi
680. dervi$in birisi yece soKbdincU dedi: nr Ben rii'ydda Ditzr'a mensub
olanlan cjorctiim."
"Semer", gece sohbeti ve gece vakti soylenen masal demektir. "Hizrf-
Ier"den murad, ilm-i lediin sahibi olan evliya-yi kiram hazeratidir. Ya'ni, bir
dervfs, gece sohbeti esnasmda kendi halinden haber verip dedi ki: "Ben rii'ya-
da evliyaullahi gordum."
Jl j jjj jl aT j^ijj L>T jl J^U Is jjj *£ \j>\^>\ f&
681. Onlara leiim ki: "Dtelal nzki nereden yiyeyim ki, o vebal olmaya?"
<^pg>
MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
682. nr Beni daghk iarafma siiriiiler, o ormandan meyveler silkiiler."
683. (SDeAiXer) hi: " Dinia bizim himmetle-rimiz lie. o meyveyi seniti agzitida
fafli yapfi."
684. *jAgah ol, iemiz ve helal ve hesabsiz ve has agnsiz ve yukan ve asagi na-
kilsiz olarak ye.'"
"Bu nzik hem helal ve hem de zahmetsizdir; bunu hesabsiz ve tedariki ar-
kasinda ko§maksizin rahatla ye!"
685. Dmai o nzikian hana bir nutuh yuz aosiercli; henim sozumun zevhi ahil-
Ian ka-par iai.'
"Ben o helal nzki yemege baskdiktan sonra, bende bir kudret-i kelam zu-
hur etti ki, soz soyledigim zaman, dinleyenlerin akillan hayrette kalir idi."
686. ^XWim: "Gy cihamn ^Rabh'i, bu fiinedir; bana butiin halayiktan gizli bir
bahsis ver!"
Ben kelarmmin halk iizerindeki te'sirini goriince, nefsimin sifatindan
emin olmadigim icin dedim ki: "Ey cihamn Rabb'i, bende olan bu kudret-i
kelam fitnedir. Bana halkin muttali' olamiyacagi gizli bir lutuf ve ihsan-i bf-
dirig buyur!"
687. KX<r Benden soz giiti, hos goniil huUum. Otfar gibi zevhien yanliim."
"Munacatim ve tazarruum iizerine Hak Teala hazretleri benden zuhur
eden miiessir soz soylemek kudretini izale buyurdu. Onu miiteakib zevkli bir
goniil buldum, ya'ni kendi kalbimi zevk iginde buldum; zevkin tathligindan
olmu§ bir nar gibi gatladim."
Ggg^C
AHMED AVNl KONUK
688. "Dedim: "6^er cennette, tab'imda iuttutjum hu §adulen gayri hir $ey olmasa.
689. ^!7itf ta?ka ni'met arzusu aelmez; hundan dolayi ceviz ve §eker kamt$i-
na me$qul olmam!"
"Kalbime mustevlf olan bu zevkin lezzetinden kendi kendime dedim ki:
"Eger cennette §imdi tabiatimda mevcud olan bu §adiden ve siirurdan ba§ka
bir §ey olmasa, benim igin ba§ka bir ni'met aramaga hacet kalmaz!" Bu zevk
sebebiyle ceviz ve §eker kami§i ile me§gul olmam. "Kalbin zevki" ile zevk-i
ruhani ve "ceviz ve §eker kami§i" ile suretten gelen zevke i§aret buyurulur.
690. "Otazandan ciihhemin iieninde dikilmis hir iki habbem kalmi$ ill."
[688] °
"Habbe"den murad, altin daneleridir. Ya'ni "Evvelce yapmis, oldugum ka-
zangtan bir iki altin danesi tasarruf edip ciibbemin yenine dikmis. ve saklamis,
idim."
dervi§in, "Mademki ben me§ayihin keramati sebebiyle nzik
buldum bu altmi o odun ta§iyana vereyim!" diye niyet etmesi ve
odun ta§iyanin onun zamirinden ve niyetinden incinmesi
691. hir dervi§ odun ta§irdi, hasta ve adz olarak ormandan eri$ti.
692. Dmdi hen dedim: "ZRiziktan jariaim, hundan sonra nzhim icin aam yoktur.
<^cp
Ppr®" MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Bundan sonra benim igin gah§ip para kazanmak gami yoktur, gidam ha-
zirdir."
693. L/viekruh olan meyve bana ho§ olmusiur; cisim ig-in hususi nzih ele gel-
mistir."
"Daglarda biten yabani meyveler, evliyaullahm himmeti ile bana hos, ve
latff olmustar; cismimin kivami igin hususi nzik ele gelmi§tir."
694. "uMadetnki ben bogazdan farig olmusum, birkac habbe vardir, bunu ona
vereyim!"
"Mademki ben bogazimi doyurmak igin gah§mak, para kazanmak kaydin-
dan'farig olmusum, ciibbemin yeninde bu husus igin sakladigim birkag altm
habbesi vardir, bunu o odun ta§iyana vereyim!"
695. wr Bu altini, bu mesakkat cekene vereyim, id ki iki ii$ giincegiz gidadan hos
olsun!"
"Bu altin habbelerini mesakkat ile odun ta§iyan bu fakire vereyim; hig ol-
mazsa iki iig giincegiz gida tedariki cihetinden hos, olsun ve rahat etsin!"
696. ilAiuhakkak o benim zamirimi bildi, Zira hi onun semi Din sem'inden
nur tuiardi."
"0 odun ta§iyan muhakkak benim zamirimi ve kalbimdeki niyeti bildi; zi-
ra ki onun caninin sem'i, hiiviyyet-i ilahiyye §em'inden nur tutardi; ya'ni nur
ahrdi."
Ikinci misra'da atfdeki suretler de nusha olarak gosterilmi§tir:
1 . y» ^w ji c-s-b jj j~*^* «&ij Ya'ni "Zira ki onun cammn sem'i, sifat-i
sem'iyyet-i ilahiyyeden nur tutardi."
2. y> ^ ji c-ib jy j*~$, 4<;ij Ya'ni "Zira ki onun caninin §em'i, sifat-i
sem'iyyet-i ilahiyyeden nur tutardi."
3. >* ^*-i ji c«ib jy ju^i, a<jIj Ya'ni "Zira ki, onun caninin §em'i, hiiviy-
yet-i ilahiyye §em'inden nur tutardi."
^
AHMED AVNi KONUK "®^®
697. Onun oniinde her bir endisenin sun, sise iginde bir gerag gwi idi.
odun ta§iyan velinin nazan oniinde her bir diisuncenin sirn ve hakika-
ti, §i§e iginde yanan gerag gibi asjkar idi.
698. "Ondan zamir hi$ gizli olmaz idi, gonullerin mazmunu iizerine o emu idi."
"0 odun ta§iyan veliden bir kimsenin kalbindeki niyet ve diisunce asla
gizli olmaz idi. Goniillerdeki ma'na ve havatir iizerine o zat-i §erif hakim ve
emir idi."
699. ^indenaleyh o hu'l-aceb benim dusiincemin cevabinda dudak alhndan
hendi hendine muudanudi.
"Bii'1-aceb", ziyade acfb; "mengid", "mengiden" masdanndan mazidir, ofke
ile homurdanmak ve minldanmak ma'nasmadir. Ya'ni, "0 veil benim dii§unce-
mi ke§f edip agzinm iginde kendi kendine minldanarak cevab verdi, dedi"
700. DCi: n <jWiiluk i$in boyle mi diisiiniiyorsun, eger onlar sana nztk vermese-
ler, nzha nasd vasil olursun?"
"Ey gafil, sen Hakk'in alem-i surette de tasarruf ihsan eyledigi miiluk ve
padi§ahlar hakkinda boyle mi du§iiniiyorsun? Ya'ni para vererek onlann za-
ruretlerini tahfff etmek niyetinde misin? Bu helal nzki sana o miiluk verdiler
de, ciibbene dikili olan altm pargalanndan kurtuldun; onlar bu nzki sana ver-
meseler idi, sen nasil o nzki eline gecirebilirdin?"
^ «^h J*S& *}? f» y. d)-J (Hi lj J>^ $*£ <J- Cf
701. nr Ben sozii anhyamadim; fahat onun itabi benim kalbime iyiden iyiye
garph."
"Filvaki' ben o velinin soyledigi sozleri layikiyla isftip anhyamadim; giin-
ki agzinm iginde minldandi; fakat onun bu mealdeki itabi, benim kalbime iyi-
den iyiye, ya'ni subhe birakmiyacak surette aks etti." Bu hal evliyaullahm
<^^
MESNEVI-I SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
§anindandir, terbiye ettikleri mundlerin kalbine sozlerini ve maksadlanni ilka
ederler.
jij jl^j sj>- j \j ^yj> dfe j^ y^^ , ^-~?& J - 4 ' if <^y
702. "S^rslan gibi heybelle henim larafima gel&i, odun denqini kendisinden
a§aijiija koydu."
"Bu sozii soyledikten sonra arslan gibi bir heybetle benim tarafima gelip,
arkasindaki odun yukiinu a§agiya indirdi."
il=i ^ jJftP cJla y* ji tj) ilfJ c>* y *£ ,J\*- yj.
703. nr Bir halin pertevi ki, o odunu koydu, henim her yedi uzvuma titreme
dii§iu.
"0 velfnin arkasindaki odunu yere koymasi halinin pertevi, benim viicu-
dumun a'zalanni titretti." Ya'ni arkasindaki odunu yere heybetle bir indiris,
indirdi ki, o halin heybetinden ben bila-ihtiyar titremege basjadim.
704. 'Dedi: "^a ^ah, eger senin hasslarm var ise ki, dualan miiharek ve iz-
leri ugurludur."
Ankaravi hazretleri "Heyend", "hestend" lafzindan muhaffefdir" buyurur-
lar. Hind niishalannda "heyend" yerine "hay end" yazilidir. "Eger senin hass-
lann diri ise" demek olur. Ve Hind §arihlerinden Muhammed Efdal hazretleri
buyurur ki: "Mir Cemaleddin Hiiseyin, kendi Ferhenginde "hey" kelimesini
"hest" ma'nasina yazmi§tir ve demi§tir ki: Bu ma'na Den ve Hindi lugatlan-
mn her ikisinde de miista'meldir. Mesnevi-i §erif\ri bu beytini de sened ola-
rak zikr etmigtir." Ya'ni, "0 odun ta§iyan veli dedi: "Ya Rab, eger senin du-
alan miibarek ve izleri ugurlu hass kullann var ise, yahud senin hass kulla-
nn tasarruf sahibi olarak diri ise" demek olur. Bu beyt-i §erif §arttir, onun ce-
zasi atideki beyittir; ya'ni bu beytin mealf, atfdeki beyit ile tamam olur:
*j~" jj s*>* c -^ J " <y^ '-^J u^ ^y* £^ ^ ^y^ y *— ^
705. "Senin lutfunu isterim ki minacjer olsun; simdi hu odun dengi, alhn olsun!
"Mfnager", "mfna", Ferheng-i Cihingfrfde "kimya" ma'nasina gosteril-
mi§tir. Bahar-i Acem'de, diger ma'nalan da vardir. Burada "mfnager", kim-
C £P?
AHMED AVNt KONUK
yager ma'nasmadir. Ya'ni, "Ya Rab, senin lutfim kimyager olsun da, bu der-
vf§i ir§aden §imdi bu odun yiiku bastan basa altin olsun!"
J>yt- cJ\S <j> <jyj j JJ\ y?-J» J^j* ^ jj *& C^ ^Uj J- 5
706. n<r Derhal aordiim ki, onun odunu altin oldu, yer iistiinde ates aibi laiif par-
ladi."
707. "Hen o anda ge$ vakie kadar bi-nod oUum, vaktaki ben hayretten kendi-
me geldim;"
708. Ondan soma deli: "61/ Diuda, eger o kibar <pk qayur ve i$tihardan kagar
iseler,'
Ya'ni, "Ben odun yiikunun altina inkilabini goriince, bir hayli vakit ken-
dimden gectim, vaktaki ben hayretten farig olup kendime geldim; ondan son-
ra o veliyy-i kamil dedi ki; "Ya Rab, eger senin kibar-i be§er olan hass kulla-
nn senin esranni halk nazanndan saklamak hususunda gayur ve kiskanc
olup, havank ile halk arasinda meshur olmaktan kacarlar ise;"
*y ^ J^~ ^j- r* ^y <j *jj $~" f>* ^ ^ y J^-
709. "Sen tekrar bunu ^abuk odun denal, yine bi-tevakkuj oldugu o bir hat iize-
rine ya-pi"
Bu beyt-i §enf dahi, yukanki beytin cezasidir ve ciimleyi itmam eder.
Ya'ni, "Ya Rab, yine bu yiiku cabuk altinliktan gikar da odun dengi yap ve
bila-tevakkuf yine evvelki haline cevir!" demek olur.
710. \Der/iaZ o altin dallan odun oldu. onun karinda akd ve nazar sarhos oldu.
[708]
"Agsan", agac dah ma'nasina olan "gusn"un cem'idir. Odun, agac dalla-
nndan ibaret oldugundan altina inkilab edince, agac dallan §eklinde oldu; bu
miinasebetle "agsan-zer" buyurulmu§tur. "0 altin dallann tekrar odun dalla-
n oldugunu gordugii vakit, akil ve nazar sarhos, oldu ve ahkla§ti."
GsQ^g>
MESNEVI-t §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
711. "Ondan soma odunu haldirdi ve henim onumden, sehir iarafina hizli ve
hararetli gitti."
712. Dstedim hi ondan mushilat sormah ve dinlemeh i$in o sahin arhasinda
gideyim!"
Ya'ni, "Hak yolunda tesadiif ettigim mu§kilati sorup anlamak icin o §ahin
arkasindan gitmek istedim, fakat gidemedim!"
713. x Onun heyheii heni hagladi; hasslann huzuruna ammeye yol olmaz!"
"Qunki onda zahir olan Hakk'm heybeti, benim ayaklanmi bagladi; zira
Allah Teala'nin hass kullannin huzuruna, avam taifesinin yolu olmaz!" Ya'ni
avam kendi iradeleriyle onlann huzuruna gidemez; eger giderse, onlann
da'vet-i ma'neviyyeleri iizerine gider. Nitekim §eyh Galib-i Mevl?vf buyurur:
Gelenler isMn-i evliyiya
Btitiin da 'vetlidir Galib safaya
Sakin surette kalma aldanirsm
Komazlar, yoksa sen gitmem sanirsm!
OLioJ^»- j\ j (JL~«j»-j jl 2ji Oo OlJus j*j* ji ^j~* *j >j (_s**^
JJ
714. Ue eger hir himseye yol olursa, has feda et del jlira o onlann rahmetin-
den ve cezhinden olur.
Ve eger bir kimse veliyy-i Hakk'm huzuruna yol bulup girerse, ey arif sen o
kimseye "Bu lutfa mukabil, sen basmi bile feda et!" de! Zira onlann huzuruna
yol bulmak, yine o Hakk'in velilerinin rahmetinden ve cezb ve da'vetinden olur.
715. liinaenaleuh siddtkin sohheiini hulducjun vakit, o tevfiki gariimet tut!
«!j j (O 01 -X» jj OLvl j jU— ' »Lj« i^jji JjL aS" aJLjI 01 y? ,J
716. O ahmak gibi degil hi, sahin hurhiinii suhuletle ve holay hulur, o dem yol-
dan duser.
C £P=
AHMED AVNI KONUK
Avamin, huzur-i evliyaya takarrubu, tevfik-i ilahiye miitevakkiftir. Ba'zi
kimseler bu saadete nail ve kolayhkla huzur-i evliyaya dahil olurlar; fakat bir
mfras yedi kolayhkla buldugu bir servetin kadir ve kiymetini bilmeyip, bil-
ahare nasil bir fakr u zarurete dugar olursa, boyle kolayhkla huzur-i evliya-
ya dahil olan ba'zi humeka dahi, sohbet-i velfnin kadrini bilmez ve onu sair
ahad-i nasin sohbetine kiyas eder ve elindeki devleti kacmr. Ey salik sen
boyle bir ahmak gibi olma; huzur-i velfnin kadrini bill
71 7. ^Vakiaki hir kurhandan ona peh ziyade verirler, sonra, "l^u ancak okiiziin
hududur!" der.
Mesela bir ahmaga kurbandan pek ziyade et verdikleri vakit, o bu atanin
coklugunun farkina varmayip, "Koca bir okiiz kurban ettikleri halde, bana
verdikleri ancak bir buttan ibarettir!" der ve azimsar.
"Kurban" nza-yi Hak icm kesilen hay van ma'nasina olduguna gore, ter-
ciime boyle olur: Eger "yakinhk" ma'nasina olursa: "Huzur-i veliye kolayhk-
la dahil olan bir ahmaga ziyade iltifat-i ma'nevf vaki' olursa, bunu, bir okii-
ziin budu kadar az bir §eydir diye hakfr goriir ve bu gdriisunden dolayi soh-
bet-i veliden istifade ve terakkf edemez."
(jy- jl JL.LC ^ Cjj\f d\j <Sj** L*' jLf C)\j jl jj! 0-~J
718. By mil] ten, hu okiiziin hudundan degildir; e§eklikten sana okiiziin hudu ao-
riiniir.
Ey iftira eden, bu sana verilen ve ruhunun gidasina mahsus olan maarif-i
ilahiyye, bu nefis okiiziiniin budundan ve onun ilkaatmdan degildir, sana
ahmakligindan dolayi okiiziin budu, ya'ni ilkaat-i nefsaniyyeden dogan ilim
goriiniir.
719. IZu bir rii§veisiz, bezl-i sahanedir. 1$u hir rahmetten saf bahsi§iir .
"Bu maarif ve hakayik, senin zannettigin gibi hakfr bir §ey degildir; belki
miilk-i ma'nevf padi§ahlarma layik, rii§vetsiz bezl ve ihsandir. Bu rahmet-i
ilahiyyeden kopan saf bir bah§i§ ve atadir. Ba'zi niishalarda "§ahane est" ye-
rine "§ahan est" vaki'dir; "§ahlann bezli" demek olur.
°&p?
MESNEVI-t SERIF §ERHf / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
(^
Siileyman (a.s.)in elcUeri, iman icin Belkis'in
hicretinin ta'cfline tesviki
720. ^NUekim $ah Siileyman cenkte r Belkis'in le§kerini ve haylini cezh etti.
Ru§vetsiz bezl-i §ahanenin misali budur ki, saltanat-i zahiriyye ve ma'ne-
viyyeyi cem' etmis, olan Siileyman (a.s.) Seba hukumdan olan Belkis ile va-
ki' olan cihadda o Belkis'in piyade askerini ve siivarfsini kendi taraflna cezb
etti, dedi
721. Oii: "By azizler cjeliniz, cabuk cahuk, ztra kerem denizinden dalcjalar cjeldi!"
Siileyman (a.s.) Belkfs'a ve tebaasina hitaben buyurdu ki: "Ey insan su-
retinde yaratilip, mahlukat-i sair iizerine magnlr olan kimseler, cabuk gabuk!
geliniz, zfra kerem-i ilahi denizinden fuyuzat dalgalan koptu!"
722. Onun dalgasimn haynayisi her hir zamanda sahil tarafina hatarsiz yiiz
giiher sacar."
"0 denizin dalgasimn kaynayi§i, her bir zamanda vucudat-i kesife sahili-
ne bircok tehlikesiz ilim ve irfan gevherleri sacar. Ya'ni o gevherler kolayhk-
la toplanir, hig zahmet cekilmez."
723. ^6y ehl-i xesad, es-sala dedik; zua hu zaman ^Jlxdvan cennet kavtsim achl"
"Re§ad", dogru yol; "es-sala", bir hususa da'veticjn vaki' olan nida; "Rid-
van", liigatte, ho§nud olmak demektir ve "cennet kapicisfnin ismidir.
AHMED AVNl KONUK
"Ey dogru yol ehli, ya'ni ehl-i saadet, es-sala diye sizi iman tarafina
da' vet ettim. Eger iman edeise[niz], Allah Teala sizden razi olur; zira bu za-
man cennetin kapicisi olan Ridvan, ya'ni nza-yi Ban cennet kapisini agti,
cennetliklerin viiruduna muntazirdir."
724. r Ba'dehu Siileym&n dedi: *€y -peykler, ItelUis tarafina gidiniz ve hu di-
ne i'timad edinizl"
"Peyk" kelimesinin birkag ma' nasi vardir, burada, mektub getirip gotiir-
mege me'mur olan ve hadim ma'nasinadir. Ya'ni, Suleyman (a.s.) o elgilere
dedi ki: "Ey peykler, haydi gabuk Belkis tarafina gidiniz ve sizi da'vet ettigim
bu dfn-i Hakk'a inanmiz ve i'timad ediniz!"
^ — \[> IjpJu aJLSI d\ *£ Jjj fix 1>«jjI L JfX^^j ( _ r j
725. ninaenaleyk ey elciler ona, lamdmen $ahuh huraya gel! deyiniz; zira
iSAllah selama da'vet eder."
^£1 u^ ji *UJ ^ <s-Hi j r Sui > 'j\ \^L 4Ji j (Yunus, 10/25) Ya'ni "Al-
lah'feala dar-i selama da'vet eder ve diledigi kimseyi sirat-i mustakfme hida-
yet eyler" ayet-i kerimesine i§aret buyurur. "Daru's-selarrTdan murad, ism-i
Selam'in daire-i tecellfsine da'vettir ki, o da mahall-i selamet olan cennettir.
cjL «a j Ol»j /jI o— *>• fi *£ u-»lii cJji t-JU? is\ Uj t>*
726. 6y devlet talibi ayah ol! Steele gel, zira hu zamdn fiituh vefdh-i hah vardir.
"Ey ma'nevf devleti isteyen kimse, gaflet uykusundan uyan, acele insan-i
kamil tarafina gel,- zira insan-i kamilin zuhuru zamamnda tiirlii tiirlii kapila-
nn fetihleri vardir ve en biiyiik kapi olan Hakk'a vusul kapisinin agilmasi
vardir." Bu beyan-i all, Hz. Pir efendimiz tarafindan umum mu'minlere hitab-
dir ve huzur-i §enflerine da'veti mutazammmdir.
lij j\j jjjl ^»L i^JLia L" Lj *J* y" f.AJ i_JUs> y" *S~ (j\
727. 6y kimse ki, sen tdltb degilsin, sen daki gel, ta ki hu yar-i vefadan taleh
hulasml
Ey Hakk'a vusul talebi akhna bile gelmeyen kimse, huzurumuza sen da-
hi gel ki, suret-i insaniyyede mahluk olan kimselere kar§i bir vefakar dost
*m&>
MESNEVM §ERlF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
olan insan-i kamilden kalbinde taleb duygusu hasil olsun. Zira insan-i kami-
lin huzuru, gafllin kalbini Hakk'a tevcih eder.
Hz. Pir efendimiz atideki rubailerinde dahi bu da'veti yaparlar:
"Yine gel, yine gel, her ne isen yine gel! Eger kafir ve mecusi ve putperest isen
yine gel! Bu bizim dergahimiz, iimidsizlik dergahi degildk; egeryuz kerre tov-
beni bozdun ise, yine gel! "
C^
Ibrahim b. Edhem (kaddesallahu sirrahu'l-azfz)in sebeb-i
hicreti ve Horasan miilkunii terki
728. Qabuk sen Gdhem mbi mulkii hirhirine vur, id ki onan a$ox miilk-i huludu
bulasm.
Ey Hak yolunun sadakatli tatibi! £abuk sen de Ibrahim Edhem hazretleri
gibi fani olan diinya miilkunii altiist et; ta ki baki ve ebedf olan ahiret miil-
kiinii bulasin!
729. O §ah geceleyin tahhnda yatmis idi; bek$iler dam iizerinde kavgada idi-
ler.
Belh sultani Ibrahim b. Edhem hazretleri saraydaki odasinda tahti iizerin-
de gece vakti yatmis. idi. Kale tarzinda olan saray binasimn burclan ve darm
iizerinde bekcjleri uyamk olup giiriiltii ve patirdi ederler ve rebab ve saz ca-
lip, uykulanni def edip, vazife-i muhafazayi ifa ederler idi.
Cggpp
ggftf^ AHMED AVNl KONUK
iyj J Otajj *b O'j &£ *£ -5j^J Oi *-* OL-jL>- jl kZ>
JU*4
730. Ilekcilerden sahtn kasdt da o deqil idi ki, ondan hirsizlan ve rindleri def
[728] . . * a
etsw.
"§ahin, bekgileri saray iistunde ikamesinden maksudu, oradan hirsizlan
ve ve mufsidleri def etmek degil idi." "Runud", rindin cem'idir ve "rinud"
kesr ile; miinkir ve mutemellik ve muhil olan kimseye derler ki, maksad
"mufsidler" demektir.
731. O hilirdi hi o adildir. ^Vakiadan farigdu, cj'onlii emindir.
Qiinki Ibrahim b. Edhem hazretleri kendisinin adil oldugunu bildiginden,
idaresi altinda rahat yasayan halk tarafindan, kendisine kar§i bir fesad yapil-
mayacagindan gonlii emindir; binaenaleyh bir vakia zuhuru fikrinden farigdir.
732. CMwadlann hek$isi adl olur; qecede damlar iizerinde so-paak vuranhr decjil!
Taht-i saltanatta musterihane hukiim siirmek muradinin bekcisi, ancak
tebaaya kar§i icra -yi adalet etmektir. Yoksa dam uzerinde eli sopah adamlar
degil.
t_^Ua>- OljL>- OUbiU-. y*^A e-)bj *jJjL> jl J^Zy**!* Jj jiJ *
733. jfakat onun rebah sesinden maksudu, mustahlar cjibi hitahin naualidir.
"Sema", " sfn'in fethi ve kesriyle, herkesin mesmu'u olacak zikr-i cemil ve
siyt-i hasen ma'nasina musta'mel olur, (Ka/nifc'dan hulasa.) Giizel ses ile va-
ki' olan teganni ve terennum hakkmda birgok kiyl ii kal vardir. Abdiilgani
Nablusi hazretleri Mhu'd-DelilatfiSemai'l-Alitismm&eki arabiyyu'Ubare ri-
salesinde sema'i "mendub", "mubah" ve "haram" nevi'lerine ayirmi§tir.
"Mendub", zikrullah meclislerinde vaki' olup, ehl-i zikrin kalblerindeki §evkin
izdiyadina sebeb olan teganni ve terenniimdiir. "Mubah", bir kimsenin kendi
evinde def -i gam ve celb-i surur icin yaptigi terennum ve tegannfdir. "Ha-
ram", fisk u fiicur meclislerinde yapilan teganni ve terenniimdiir ki, ehl-i fis-
kin kalbindeki hiss-i tugyam artmr. Binaenaleyh husn-i savt ile teganni ve
sazlar ile terennum hakkindaki hukiim ahvalin tahawuluyle muhtelif olur.
0^3^
MESNEVM SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4
Bu beyt-i §erffde beyan buyurulan rebab calgisimn sesini dinlemek "men-
dub" olan kisimdandir. Ve "mendub" istilah-i §er'fden olup, isjemesi §er'an
caiz ve iyi olan §ey ma'nasmadir. Beyt-i §enfdeki "hitab", alem-i ervahda va-
ki' olan "^ IilJ i (A'raf, 7/1 72) ya'ni "Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?" hi-
tab-i Uahfsidir. Bu alem-i suflideki ehl-i zikir, o hitabin hayalinin mu§takidir.
Nerede bir nagme-i musiki isjtirlerse, ruhlan o hitabin Iezzet-i hayaliyle mii-
telezziz olur. Ibrahim b. Edhem hazretlerinin rebab calgisini dinlemekten
maksudu da bu idi.
JT jjiU o\Jj -^U ^ ' jpf Jjo JUJLjj _j \jj*> &aJU
734. JZurna sadasi ve davulun tehdtdi, birazcik o nakur-i kiille henzer.
"Tehdfd", burada, savt-i galiz ma'nasina olan "hedde" ve "hedede"den
mii§taktir. "Nakttr" agiz ile ufuriilen boru ve "genk" denilen saz ma'nasmadir.
Israfil (a.s.)in suru ma'nasina da gelir. Nitekim ayet-i kerimede Jjii\ J >' m
(Miiddessir, 74/8) ["0 sura ufruldugii zaman"] buyurulur. Beyt-i §erifd'e
"nakur-i kull" ta'bfriyle bu sura i§aret buyurulur. Ya'ni, "Sur-i Israfil'in sada-
si nasil olulerin dirilmesine sebeb olur ise, zurnanin sadasi ve davulun ahenk-
dar olan savM galizi de, bu alem-i kesafette olii haline gelmis, olan ervahi di-
riltip, harekete getirir."
u r^-^ &* ^ $
l$jj- ^ Jol <ui£~ OL^U- ( _ r o
735. TZinaenaleifk hakimler demi$lerdir ki: Ur Bu lahnleri, hiz jerkin devirlerin-
den aldtk."
736. Jelecjin donu§lerinin sesidir hu ki, kalk tanhur ile ve hogaz ile onu te-
<janm ederler."
Ya'ni, hiikema, musikideki yedi perdeyi, yedi seyyareden aldiklanni soy-
lemisjerdir ki, bunlar notada:
Sol
La
Si
Do
Re
Mi
Fa
East Diigah Segah Qargah Neva Hiiseynf
perdeleridir.
Eve
°&®P
jF*
AHMED AVNt KONUK
Ve on iki makami da on iki burca mukabil tutmu§lardir ki, onlar da:
Makam isimleri:
Isfahan
Irak
Kugek
Buzurk
Hicaz
Buselik
Us#
Hiiseyni
Zengule
Neva
Sevr
Cera
Sextan
Esed
Siinbiile
Mizk
Akreb
Km
Cedy
ddv
burc isimleri [dir],
Bunlardan baska yirmi dort saat mukabilinde de, yirmi dort §u'be ihtira'
etmisjerdir ki, tafsili edvar kitablannda mimdericdir. Hiikemamn beyamna
gore "Bu halkin tanbur ve sair sazlar ile ve hancereleriyle teganni ettikleri la-
hinler ve sadalar felegin doniislerinin sesidir." Cenab-i Pit bu beyitlerde hii-
kemanin kavlini beyan ile iktifa buyurmusjardir.
C-ij jljl jl» ^\sj> J«J <^Hi jIj^T -^ij^ d\^>y>
737. CMii'minler derler ki: "Cenndin eserleri her firkin sadayi, latif dti."
Ya'ni, "Mu'minierin hakikati, ism-i Hadfnin mazhan olup, ehl-i cennet-
tirler. Binaenaleyh cennete mensub olan onlann hakikatlerinin te'siri, bu
alem-i kesafetin her girkin olan sadasini latif yapti; ve keza bunun aksi ola-
rak, ehl-i §ekavetin hakikatleri cehenneme mensub oldugundan, onlann ha-
kikatlerinin te'siri de bu alem-i unsuriyyatin latif sadalanni girkin yapti." 1§-
te mu'minierin sdziinun remzi budur.
738. Ur Biz hep £Adexr\in eczast olmu§ idik, cennette o lahinleri i$itmi§ idik.'
"Biz hep Ademln, ya'ni Adem-i hakiki olan ruh-i kiillfnin eczasi olmus,
idik ve cennet-i zatta o lahinleri, ya'ni hitab-i ilahi lahinlerini dinlemis,
idik."
739. x Uier ne kadar bizim iizerimize su ve $amur §eh doktii ise de, onlar dan
hizim yadimiza oirazah aeldi!
"Her ne kadar biz sjmdi unsuriyat alemine geldik ve bu unsuriyat alemi
ezeldeki mesmuatimiza hicab olup, bizi bir zanna ve §ekke diisurdii ise de, bu
alemde latif nagamati dinledigimiz vakit, o lahinlere ve nagmelere bir mik-
darcik olsun ruhumuz asjna olup, kulak kabartti."
*$%&>
jgK^ MESNEVM SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
740. "jfakat maiemki bu gam verxci tvpraga kan§h, bu zir ue feu Wm ne vakit
o tarabi verir?"
"Zir", istilah-i musikfde kaba perdeye ve "bem", tiz perdeye derler. "Ke-
reb", gamli olmak ma'nasinadir. Burada murad, "gamli edici" demektir.
Ya'ni, "Bu lahinler, alem-i ervahin letafetlerindendir, fakat mademki o er-
vah, bu gam verici topraga ve unsuriyat alemine kan§ti; onun letafetleri de
beraberce bu toprak aiemine kansmis. oldu. Binaenaleyh o alem-i ervahdaki
tiz ve kaba perdeler, kendi aleminde verdigi tarabi ve §evki, bu alem-i kesa-
fette veremez."
741. Su vahtaki heme, ve hazurata harish, han§i§indan dolayi onun mizda act
ve heskin oldu.
Mesela saf olan su, bevl ve kazurat ile kan§tigi vakit, o safiyetini gaib eder
ve bu kansmadan dolayi onun mizaci bozuk olur. Bu unsuri ve uzvf cesede
taalluk eden elhan ve nagamatin safveti dahi boyledir. "Gimfz", bevl ve gait
ma'nasinadir; ve kaf-i Arabf nin zammi ile "kiimiz" dahi liigattir, [bir yigin
toprak ve kum ma'nasma gelir.]
742. Onun cesedinde hirazak sudan vardir; r -u b ; ~ ates sondiiriir bevl tut!
Adem'in cesed-i unsunsinde, su gibi „ t,af olan o alem-i ervahin na-
gamatindan birazcik vardir. Sidik ile kan§an saf su, bir atesj nasil sonduriir-
se, o cesed-i unsurideki birazcik elhan ve nagamat dahi oylece gam ve hii-
ziin atesjerini sondiirur.
743. Bcjer su necis oldu ise, onun bu tab't kaldi hi, ates-i aami kendi tab'i ile
s'dndiirdu.
Eger su gibi saf olan o nagamat-i latife uzvu ve kokmus, olan cesede ka-
n§tigi igin necis ve miilevves oldu ise, onun gam atesjni sondurmesi tabfati
kalmi§tir; onun bu tabiati bozulmami§tir.
^^^
AHMED AVNl KONUK
744. niinaznaleijh, sema' asikiann gidasi ol&u; zua onia hayal-i idima' vardir.
Bu beyt-i §erffin §erhinde, kirk sene cenab-i Pit efendimizin hizmet-i ali-
lerinde bulunmus. olan Sultan Alaeddfn Selcukfnin seraskeri Ferfdim ibn
Ahmed Sipehsalar hazretlerinin menakibinda sema' hakkinda beyan
buyurulan miitalaati hulasaten zikr etmeyi munasib gordiirn; onlar buyu-
rurlar ki:
"Hz. Hiidavendigar'imiz ibtida-yi hallerinde, peder-i alileri Hz. Mevlana
Bahaeddm el-Veled efendimizin tank ve siretleri iizere ders okutmus. ve va'z
etmek ve mucahede ve riyazet eylemek gibi ahval ile me§gul olurlar idi ve
asla sema' etmemister idi. Mevlana §emseddm-i Tebrfzi (k.s.) hazretleriyle
vaki' olan sohbetleri esnasmda o hazret buyurdular ki: "Sema'a gir ki, ara-
digin sema'da ziyade olacaktir. Sema'in halka haram olusu, onlann heva-yi
nefs ile me§gul olmalanndan nasjdir. Onlar sema' edince o mezmum ve
mekruh olan hal ziyadele§ir ve hareketler lehv ve batar sebebiyledir. §ubhe-
siz sema' boyle taife iizerine haram olur, taifenin muhalifi ve a§ik-i Hak
olan zumrenin ise, o a§k ve taleb hali ziyade olur ve o vakitte onlann naza-
nna Allah'm gayri bir §ey goriinmez. Binaenaleyh boyle bir ziimre iizerine
sema' miibah olur." Bunun iizerine cenab-i Mevlana efendimiz sema'a gir-
diler ve ahir omurlerine kadar bu siyak iizere amel edip, onu tank ve ayin
ittihaz eylediler; ve me§ayih ve urefa-i sahib-i vecdin sema' ettikleri mervf-
dir. Ve sema'in asli budur ki, bir gun A'rabfnin biri necdde giizel ses ile bu
beyitleri okur idi:
Nazmen terciime:
"Her sabah her zaman-i i§rakda
Qe§mimi i§tiyak eder ibka
Sinemi hayye-i heva soktu
Rukye-han u tabib yoktur ona
Beni me§guf eden habibimde
Bulunur yahniz bu derde deva "
*$%&>
MESNEVI-t SERIF SERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
Resul-i zfsan Efendimiz bu beyitleri isjttikleri vakit, kalb-i munewerlerin-
deki ma'rifet ve muhabbet ve §evk deryalan cusa gelip, bu beyitleri tekrar et-
mesini A'rabiye i§aret buyurdular; ve zat-i hazret-i risalet-penahileri gayet-i
§evkden dest-i mubareklerini agarak hareket-i anff eylediler, o vech ile ki, ri-
da-yi miibarekleri iizerinden du§tii. Ibahat-i sema'in beyanma dair ehlullah
pek cok risale tasnff etmister ve ehl-i tahkTk onu caiz gormiisterdir. Hz. Hii-
davendigar'imiz hakayrk-i sema' hakkinda kelimat-i aliye in§a buyurmusjar-
dir." Hz. Sipehsalar bu beyanattan sonra Mesnevf-i §erif in bu beytini zikr et-
misterdir.
Hulasa-i ma'na bu olur ki: "Sema', a§iklarm ruhunun gidasidir; giinki on-
da ictima' hayali vardir." ktima'in hayali budur ki, salik-i tarik-i Hak, kal-
binde hasil olan §evkin sevkiyle sema'a basjadigi vakit, muteferrik hayaller-
den kurtulup, ma'§uku olan Hak ile ictima' ettigini tahayyul eder ve hayali-
nin kuvveti derecesinde tecelli-i Hakk'm kabuliine isti'dad hasil olur. Bu hal-
lerin enva'ini Sipehsalar hazretleri Menakib'mda beyan buyurmu§tur. Fakir
tarafindan terclime olunan isbu Menakib'm 69. sahffesine miiracaat buyu-
rulsun. Velhasil sema' hakkinda gerek ulema-yi zahirenin ve gerek ulema-yi
batinenin birgok miitalaalan vardir; ve Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Ara-
bi (kaddesallahu sirrahu) sema' hakkmdaki hukiimlerini Futuhat-i Mekkiy-
ye'lerinin 280 ve 558. bablannda ve et-Tedbfratu'l- llahiyye ftlslihi Mem-
leketi'l-lnsaniyye namindaki kitab-i §erfflerinin 28. babinda beyan buyur-
mustar. Burada onlann beyani uzar. Hulasasi Sipehsalar hazretlerinin beya-
nat-i aliyyesi gibidir.
745. ^camirin hayalati hir kuvvet tutar; helki saiadan ve safirien suret olur.
Musikfnin mevzun sadalanni dinleyen kimselerin kalblerinde merkuz olan
hayalat kuvvetlenir ve nihayet o sadalardan kalbdeki hayaller ve niyetler
a'za ve cevarih-i be§erden fiilen zahir olup, bir suret baglar. Mesela kalbinde
bir mahbubeye muhabbeti olan kimsenin muhabbeti ziyade olup nihayet o
sada onu o mahbubeye miilakata sevk eder ve bu suretle o hayal, muiakaH
fiiliye inkilab eder. Ve keza mustemi'in kalbinde Hakk'm ask ve muhabbeti
mevcud ise, o teganni ve terennum onun ruhunu hicab-i masivadan tecnd
edip alem-i ulviye tevcih eder. Binaenaleyh sema' hakkmdaki hukiim, §ahsa
gore degisjr. Nitekim §eyh Sa'df (k.s.) Bosfan'inda §6yle buyurur:
eg^
AHMED AVNl KONUK
£lo jAJl j,jji *jS. j <j£ f^l 3 ^ jb j c— _#J -V /* j ,
"£7 bidder, eger dinleyen kimsenin kim oldugunu bilirsem, sema'm ne oldu-
gunu soylerim. Dinleyen kimsenin kanadi ve ugmasi ma'na evcinden ise,
onun seyrinden melek aciz kalm ve eger miistemi' eglence ve oyun ve mizah
adami ise, onun dimaginda seytani daha kuwetii olur. "
jij jj^r 01 <_£ol OvU>iJl jJ oJuS Lftljj ji 3*~ s ' u~*
746. JA§kin die§i ceviz dohiicunun 5ie§i cjihi nev&lardan §edul oUu.
Sema' eden a§ikin kalbindeki ask ate§i, atfdeki kissada zikr olunan ceviz
dokuciinun ate§-i muhabbeti gibi, sadalardan §edfd ve keskin oldu.
*£ V^ L$yr j$ C^*Jj i** jyr C/Jyt- j~* jl *J <^J -5j-* 01 C-jISo-
ijjl ^* <^->jb jJjl <— 'I i^JJb ^j^- f-bw _^>-
susamis. adamin hikayesidir ki r ceviz agacimn iizerinden
cukurda olan su irmagina ceviz dokerdi ve suya eri§emezdi;
ta ki cevizin du§mesiyle suyun sesini isjtsin ve onu latif
sema' gibi, suyun sesi taraba getirsin
JJbii ^ c^jj*- jyr C^-ji j -Ulj 41JJ 01 e_>l ^ J>J ->?-^-. .
747. <Su Mr cukurda idi, susami§ ceviz agacina hrmandi, cok ceviz silkti.
"Negul", liigatte gece koyunlann bannmasi igin yaptiklan genis. kuyu
ma'nasinadir. Burada "derin bir cukur" ma'nasinadir. Ya'ni, "Su, derin bir gu-
kur iginde akar idi; bir susami§ adam dahi suya inemedigi cihetle gukurun
^cSP?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
kenanndaki ceviz agacma siirdii ve tirmandi, agag iizerinden bir gok ceviz
silkti." "Cevzf'deki "ya", kesret icjndir.
7 AS. Ceviz aflacindan su icine ceviz dixserdi, ses jjelirdi; o su kaharciklarmi go-
riirdii.
"Cevz-biin", ceviz agaci; "habab", su uzerindeki kabarciklar. Ya'ni, "Susuz
adam agagtan su igine cevizleri attikca cum cum diye ses gikardi ve suyun sat-
hinda ceviz danelerinin §iddet-i sukutundan kabarciklar peyda olurdu; o su-
sami§ hem bu sesleri isjtir, hem de suyun bu kabarciklanm tema§a ederdi."
749. ^ir akd ona dedi ki: "60 delikanli, hirak! Cevizler muhakkak sana su-
suzluk getirir!"
Akil ile mukayyed olan bir kimse susami§a dedi: "Ey delikanli, bu ceviz
silkmekten vazgeg, zira bu me§gale senin vucuduna hararet getirip, seni su-
satir. Halbuki su pek uzaktadir, ona vasil olamazsin ki, susuzlugunu izale
edebilesin!"
J JJ> y J ! i^~r~i j> ^ j^ ^ ^ ^ j> s-^-
750. "uWeyve daha ziyade suya dusuyor, su senden pek uzak alcakliktadu .'
"Bu me§gale ile hem susayacaksin, hem de cevizleri derin suya inip top-
layamiyacaksin ve suyu da igemiyeceksin."
751. "Sen yukandan zor ile asagiya yelinceye kadar, irmagm suyu onu uzacja
kadar gotiirmiis olur."
"Bilfarz sen agacin tepesinden mu§kilat ve zor ile a§agiya ininceye kadar
irmagin suyu dii§en cevizleri alip uzaklara kadar gdturmus, olacaktir."
C~~vJl* jb\]p ^j J*jj jyZ C~~ J jyr 0-JJLii jtj ^X**i CJ&
752. ^Dedi; "HZu silkmekten henim kasdm ceviz decjildir; -pek keskin hak hu
zahir iizerinde durma!"
c^pp
AHMED AVNl KONUK
susami§ olan kimse cevaben dedi ki: "Ey akil mertebesinde baglamp
kalmis. olan kimse, benim bu silkmeden kasdim ceviz toplamak degildir. Sen
aklinin zahir goziiyle bakiyorsun; aklinin batm goziinii de kullan da, benim
ef alime keskin bir nazar ile bak, zahirde durma!"
753. nenwi hasaim odur hi, suyun sesi gelsin, htm ae su iizerinde bu habar-
aklari goreyim!"
"Ben susami§im, mademki suyun kendisine vasil olamiyorum, hie olmaz-
sa onun §uunatmdan olan sesini his kulagim ile i§itmek ve onun viicudun-
daki kabaraklan da his gozum ile tema§a etmek zevkinde bulunayim!"
754. Cihdnda susamism suglii mahahhah ne olur? 'Daima havuzun basamagi
etrafini Ma§ir.
Ya'ni, "Susamis. bir kimsenin bu cihanda isj gucii ancak daima su havuzu-
nun basamaklan etrafinda dola§mak olur." "Su" ile viicud-i hakikiye ve "onun
basamagi" ile esma ve sifata ve "havuz" ile insan-i kamile i§aret buyurulur.
^>\j^a s.a^h5 i_JijUa t^r^~ y?-*^ '■r'' <jjju ) »_ji sjz j {£yr $j£
755. Drmagin etrafini, suyun ve suyun sesinin etrafini iKa be-i savabi tavaf
eaici haci gibi.
"Susami§in me§galesi, hacimn Ka'be-i savabi tavaf ettigi gibi, daima irma-
gin etrafini, suyun ve suyun sesinin etrafini tavaf etmektir." "Susami§"dan
murad a§ik-i Hak, "irmak"dan murad, ism-i Zat'in mazhan olan insan-i ka-
mil ve "su"dan murad, Zat-i Hak ve "suyun sesi"nden murad sifat ve esma-
yi ilahiyye ahkam ve asandir. Ya'ni Hak a§ikinm i§i ve giicii, hacimn ism-i
Zat'in mazhan olan Ka'be-i savabm etrafini tavaf ettigi gibi, keza ism-i Zat'in
mazhan olan insan-i kamilin ve onun zimninda Zat-i Hakk'in etrafini ve si-
fat ve esma-yi ilahiyye ahkam ve asannin etrafini tavaf etmektir.
(jy (jjJjI ^L~>- ( ji~\ «.Lv? <j\ <Sj£* ,y.j <y ^y**-* OL^i^a
756. VVitehim benim bu uMesneviden mahsudum, ey Diahh'm ziydsi olan
DtiisameMin, sensinl
ssp?
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
758*. uMesnevi fiiruda ve usulde hev senin amndu, Kabul ettin.
"Bu Mesnevf-i §erif, fiiru'da, ya'ni elfazda, ve usulde, ya'ni ma'nada hep
senin isti'dad-i ezelinin Kabul ettigi husiin ve letafettir"; yahud "Bu Mesne-
vf nin fiiru'u olan kissalar ve hikayeler ve onlann zimnindaki ma'nalar hep
senindir ki, kabul ettin."
•*j u~^ *j^ -^ Jj^* ^yr -^ _j <--^ d)ULi Xij\ J^i jj
759. §ahlar iyiyi ve kotiiyu kabule getirirler, kabule getirdikleri vakit, arhk
xnerdud olmaz.
Sen alem-i ma'na §ahisin; sahlar iyiyi ve kotiiyu kabul ederler ve kabul
ettikten sonra, reddetmezler; binaenaleyh sen dahi kabul ettigin bu fiiru' ve
usulunii emfnim ki reddetmezsin.
e^S~ LiSu f.6^\i ( ji^Lii' 0^>- s^ J^>\ ( J^'^ ^r^ ^y?
760. uMddemki blr fidani ekdin. ona su vex; mademki ona acdma vermissin
[757] J
dugumu $oz:
Mademki bu Mesnevi fidamni alem-i suret bostanina diktin, ona vasi'
olan isti'dadmla su ver, ya'ni onu cezb et ki biiyiisun; ve mademki ona ba-
tindan zahire acdma salahiyeti vermis, sin, dugiimunii coz de, serbestge zuhur
etsin!
761. Onun elfdzmdan kasdim, senin rdzmdu; onun insasvndan kasdim, senin
dvdzindu.
Bu Mesnevi-i §enf in elfazindan ve zahiri kissalanndan maksudum, senin
onlann zimmnda olan sirnndir; ve onun beyitlerinin in§asmdan maksudum
da, senin canimn avazi ve na'ralandir.
762. 'TSenim indimde senin avazm, Diudanxn avazidir; hasa ki dsik ma'suk-
dan c&da olstin.
Burada bir numara, yani 757 atlanmi§tir.
AHMED AVNl KONUK
Ma'lum olsun ki, Hakk'in kurb ve ittisali iki nevidir. Birine "kurb-i neva-
fil" ve digerine "kurb-i feraiz" derler. Kurb-i nevafll, "fena-fillah" mertebesi
olup, Hak bu mertebede . . . jJi u* j UU j ^ j u*- <J c~^ ["Onun istaiesi, gor-
mesi ve dili ve eliyim"] hadis-i kudsisi mucibince, abde alet olur. Binaenaleyh
abd Hak'la soyler ve Hak'la isitir ve Hak'la goriir ve Hak'la tutar ilh. Bu su-
rette Hak abdin fiillerinin faili olur. "Kurb-i feraiz", beka-billah mertebesi olup,
bu mertebede abd, Hakk'a alet olur. Binaenaleyh bu mertebede abd, Hakk'in
fiillerinin faili olur; ve Hak sifat-i Kelam ile zahir oldugu vakit, o abdin lisani-
ni kullanir. Nitekim hadis-i serifde oj*»- J^4S\ ^»j^ jUL *ui J>_ ya'ni "Allah
Teala kulunun dili ile, semiallahu limen hamideh! der" buyurulur.
Imdi bu beyt-i serifde Celebi Hiisameddin (k.s.) hazretlerinin bu kurb-i fe-
raiz mertebesine nailiyetlerine isaret buyurulur. Ya'ni, "Ey Hiisameddin'im
senin lisanmla Hak mutekellimdir; a§ik bir mertebeye eri§tigi vakit, a§ik ile
ma'suk arasinda aynlik kalmadigi igin, benim suhudumda senin avazin
Hakk'in avazidir." Binaenaleyh bu mu§ahede icjnde ma'suk, ayn-i a§iktir; ve
a§ikin alati, ya'ni a'za ve kuvasi, ma'sukun alatidir.
763. O^dsin ZRabh'inin, nasm canma keyfiyetsiz ve hiyassiz hir ittisali vardir,
"Ittisal", birbirinden ba§ka olan iki §eyin birbirine bitisjp birlesmesine
derler. Halbuki nasm Rabb'inin, nasm canma ve ma'nasma olan ittisali bu
kabilden degildir; ta'rife ve keyfiyete ve kryasa sigmayan bir ittisaldir; zira
viicudda vahdet vardir ve kesret i'tibandir. Bu hal bir misal ile bir derece-
ye kadar akla takrib olunabilir. Mesela su ile buz arasinda bir ittisal vardir.
Birbirine muhalif olan iki §eyin birle§mesi veyahud birbirinin icine girmesi
kabilinden degildir; belki buz, sudan ba§ka bir §ey degildir. Aralannda an-
cak taayyiin ve suver perdesi vardir. Zat-i Hak ile e§ya arasindaki ittisal
dahi '^ u? '^L. "^ j (Hadid, 57/4) "Nerede olursamz, sizinle beraber-
dir" \>j)>\ J^- ja <Ji ^Ji o^ J (Kaf. 50/1 6 ) " Ve biz o kimseye §ah damann-
dan daha yakimz" o Jjr ^l- V ^ j °^sL «J' vj> o^' j (Vakia, 56/85) "Biz o
kimseye sizden daha yakimz velakin siz gormezsiniz" ayet-i kerimeleri
mucibince boyle bir ittisalden ibaret ise de, su ile buzun ittisali ta'nfe ve ki-
yasa sigar; cunki su ma'lumdur, fakat Hakk'in zati ve hakTkati meghul ol-
dugundan, onun e§ya ile bu kabilden vaki' olan ittisalini ta'rif ve kiyas ile
anlatmak miimkin degildir. Bunu zevkan anlamak igin, evvela ki§i kendi
MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
ruhuna zevkan vakif olmak ve ondan sonra vukaf-i zevki ve vicdani ile ru-
huna Hakk'in ittisalini idrak eylemek lazimdir.
764. Jakat ben nas deiim, nesnas decjil! V^fas canm camni iamyanm gayri
degil.
"Nesnas"in ma'nasi hakkinda muhtelif rivayetler vardir. Kamus'da bir
ma'nasi da "insan suretinde bir nevi' mahluktur ki, insandan harig ve ahval-i
kesirede insana muhaliflerdir. Lisanimizda bunlara "yaban adami" derler" de-
nilmi§tir. Ve tarih-i tabiide maymun cinsinin bir nev'ine ltlak olunur. Ebu Hii-
reyre hazretlerinin rivayet buyurdugu hadis-i §ertfde Lr i~J\ ^ j ^.ui v*^ ya'ni
"Nas gitti ve nesnas kaldi" buyurulmu§tur ki, sureti insan olan maklukattan
ma'na-yi insaniyet gitti ve hayvaniyet baki kaldi" demek olur. Ya'ni "Ben yu-
kanki beyitte "nas" dedim, "nesnas" demedim; gunki "nas" canin cam olan
Hakk'i zevkan ve vicdanen ve irfanen taniyan kimsenin gayri degildir; tanima-
yanlar ise, suret-i insaniyyede nesnas denilen hayvandir ki, dimaglan henuz
tekemmul edememi§tir."
^ i J^X L X> fljA j** y ( yJ//jXHj|Vj' li
765. CAfes adorn olur; ve hani bir adam? Sen adamin basmi gormedin, kuyruksunl
Ya'ni, "Nas, Kur'an-i Kenm'de, hakkinda \\\ J>\Zf Jd j (Isra, 17/70)
ya'ni "Biz benf-Adem'i miikerrem kildik" buyurulah adam olur. Hani o mu-
kerrem olan adam? Ey gafll, sen suretine bakip, adamim diye geziyorsun.
Sen adamin ba§i olan ruh-i menfuh-i ilahfyi gormedin, yalniz adamin kuyru-
gu olan cisimsin ve ruh-i hayvani ile dirisin." Ankaravi hazretleri bu beyt-i
§erffdeki "ser" kelimesinin "sir"; ve "dum" kelimesinin "dem" olmasi ihtima-
line binaen, ikinci bir ma'na daha veriyor: "Sen adamin sirnm bir an gorme-
din" ya'ni "Sen adamin nefh-i ilahf olan ruh-i insanisini bir an bile gormedin,
nasil ademlik da'vasinda bulunabilirsin?" demek olur ki, bu da evvelki
ma'nayi miieyyid olur.
766. "c/Vta rameyie lz rameyie'yi okumussun; fakat cisimsin, iaharride kalmissm.
Ya'ni sure-i Enfal'de olan 'Jij '«ui '^ 'j c^'j si c^j 'u> (Enfal, 8/17) ya'ni
"Ve ya habibim, attigm vakit sen atmadin velakin Allah atti" ayet-i kerfme-
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
sini okuyorsun, fakat henuz mertebe-i cismiyyette bulundugun icin, ma'nasi
apacik olan ayet-i kerimeyi te'vil edip, Hakk'i aramakta kalmi§sin."
762 numarah beyitte fzah olundugu uzere, "kurb-i feraiz" mertebesinde
abdin Hakk'a alet oldugunu ne zevkan ve vicdanen ve ne de irfanen anliya-
mami§sin. Tenzih-i vehmi sebebiyle sirr-i vucuddan gafil olmu§sun.
767. By gabi, cisminin miilkunu Reikis gibi, Suleyman nebi i$in terk et!
"GabP\ akilsiz, anlayi§siz demektir. "Hak ile senin aranda hicab olan cis-
minin mulkunti ve tasarrufaU akliyyeni, vaktinin Suleyman nebfsi olan in-
san-i kamil igin terk et!" Binaenaleyh Kur'an'a ve ahadis-i §erifeye, tahmi-
nat-i akliyyen ile birtakim te'vilat yapmaktan vazgec, o insan-i kamilin gos-
terdigi ilim ve irfani ve imam kabul et!
768. Hien "la havle" ediyorum, kendi soziimden deflil, helki o diisiince mezheb-
linin vesvdsindan.
Ben bir meclisde bu maarif ve hakayiki soylerken jti\ *tti ^i 5j» V j J^ V
pWi ["Havl ve kuvvet yiice ve azifn olan Allah'a mahsu'stur"] deyiveriyo-
"rum; fakat bunu kendi soziimun uygunsuzlugundan soylemiyorum; belki
dinleyenlerin arasindaki o dii§unce mezhebli olan kimsenin vesvesesinden
dolayi boyle "la havle" diyonim.
Jt> j oljl&l j ^j^j jl J^ j> cr* ^ ^ ^ ^ J^ £
769. £ira o bizim soziimuz hakkinda, kalbinde vesveselerden ve inkarlardan ve
zandan bir hayal ediyor.
Ya'ni, o du§unceyi, ya'ni nazar-i fikriyi kendine mezheb ittihaz eden kim-
se, bizim esrar ve hakayik-i ilahiyyeye dair soyledigimiz sozlerin butlani hak-
kinda, kendi zan ve tahmfnat-i akliyyesi sebebiyle bir hayal yapiyor ve bin-
netice inkar ediyor.
C~-~saT f X>j Jj ji \J djs? C~~ -3 &j\>r ^*i dy~ ^ f£ (_f*
770. "J2a havle!" ediyorum, ya'ni mademki senin cfonliinde benim ziddtma bir
soylemek vardvr, $are yoktur.
csgpja
MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ""^^Pl
Ey kendi diisuncesine i'timad eden kimse, ben la havle diyorum ve bu soz
ile mademki senin kalbinde benim sozumiin ziddi olan fikirler ve ma'nalar
vardir, artik senin ma'rifette dogru yolu bulmana care yoktur, demeyi murad
ediyorum.
yC *j>- tiTy pf J~+ ja yf ji CJif j» C^€ &>y>?
771. CMademki henim soziim senin boflazim tuiiu, hen susium; sen kendi layi-
kini soyle!
Ey miinkir, mademki benim bu esrar ve,hakayika miiteallik olan soziim,
senin isti'dadinin bogazmi tuttu ve sikti, bunlan yutup hazm edemedin; o
halde ben sustum, sen kendi isti'dadinin layikini soyle, bakahm ma'rifet na-
mma ne cevherler dokeceksin?
772. hir nayi ki, lattf ney ^almishr, ansizm onun mak' adindan hir yel sicradi.
Yukanki beyit ile, bu beyit arasmda Hind niishalannda §6yle bir unvan ya-
Zllmi§tir: j& J j ^ y&. Cr* J 1 y £ ] *? ^ u^j y. b J* £~~*i iS&. J»**** J 1 *& J^ ^ j J
Ya'ni, "Bir ney galanin beyanindadir ki, onun mak'admdan bir yel firladi. "Eger
sen benden daha iyi cahyor isen, al! diye neyi yere koydu." Bu iinvan Ankara-
vi' de yoktur.
Oy Ob~j Jj^rV.y/ cf J ^ J 1 3 V - u ** S- ^
773. "Eger sen henden daha iyi $aliyor isen, al, $al!" diye nayi mak'adina koydu.
Cenab-i Pir kamilin huzurunda iginden onun sozlerine i'tiraz eden ve ken-
di fikrini dogru goren kimsenin bu vesveselerini nay calanin mak'admdan 51-
kiralana te§bfh ve onu bu te§bih ile te'dfl? buyururlar.
774. By miisliiman, muhakkak talehde edeb, her edebsizden hamlin gayri degildir.
Ey tarik-i Hakk'in saliki olan miisliiman, talebde ya'ni siiluk esnasinda
edeb budur ki, her edebsiz olan kimselerin, sozlerine ve fiillerine ve halle-
rine tahammiil edip sabir ve siikut etmektir. Ve onlar ile mubahase ve mii-
nazaraya giri§meyip, ancak kendi halini lslaha gayret etmektir. Nitekim
°^LJ{\ o^Uj j Ji '^lji djy £ 1 (Bakara, 2/44) ya'ni "Nefsinizi unuttunuz da,
AHMED AVNl KONUK
nasa birr ve takva ile mi emr ediyorsunuz?" ayet-i kerimesi, heniiz nefsi-
nin sifatindan kurtulmadan halki lslaha sa'y edenleri tevbfh buyurur.
775. Uier kimi floriirsen ki, "{Jalan kimsenin iabiah ve huyu kotiidiir!" diye
§ikayet ediyor.
776. 1M ki, til $ihayet$i kotii huyludur; zira ki o kotii huylu i$in, o kotii soyle-
yicidir.
Ya'ni, her kim birinin huyunun kotuliigiinden bans ederse, onun aleyhin-
de soyliiyor ve §er'an haram olan giybeti icra ediyor; binaenaleyh bil ki, bu
sjkayet ve giybet eden kimsenin kendisi kotii huyludur, eger iyi huylu olsa
idi, onun kotii huylanna kar§i sabr edip sukut edecek idi.
777. JZira iyi huylu o olur ki, giimndmlik i$inde, kotii huylu ve kotii tabtatldar-
dan hamul olur.
"Humul" ( J j**) , bir kimsenin kendisini halkin nazanndan diisurmesi ve
ismini ve resmini mechul birakarak §6hretten tevakkisi demektir. Ya'ni, "iyi
huylu olan kimse, halk arasmda bi-nam ve nisan olarak yasar ve kotii huy-
lulann ef'alini ve akvalini ve ahvalini tenkid etmez; onlann fena huylanna
kar§i sabir ve tahammiil eder."
C-^-lj* j oijUf j *-ic^ ^j ,J c-^Ij^- y>\j 4J5" ji «*i jj JjJ
778. {Jakal §eyhte o §ikayei emr-i Diak'dandir, ofke ve husumet ve heva i$in.
Bu beyt-i §erif, sual-i mukaddere cevabdir. Ya'ni, "Eger dersen ki, §eyh
ba'zi miiridlerin su-i hallerinden sjkayet ediyor; bu sjkayet giybet olmaz mi?"
Cevaben deriz ki: "§eyh kendi nefsinden fani ve Hak'la bakidir; binaenaleyh
o "kurb-i feraiz" mertebesindedir ve Hakk'in aletidir. Eger bir miiridin su-i
halini soylerse, kendi nefsinin sifatlan olan gazabim ve icjndeki husumetini
ve hevasini tatmfn igin degildir." "Miimarat", husumet ve miicadele ve mii-
nazaa ma'nasinadir.
<^^
MESNEVl-1 SERtF SERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
OIj^JLj b>j£ C-jl£i Oj^- OW- ^La\ C~~J» C-~~J <JL~>\>J^ Ol
779. $ikayet decjildir, peygamberlerin §ikayet etmesi gibi islah-i candxr.
Binaenaleyh §eyhin sjkayeti, her ne kadar zahirde sikayet goriiniirse de,
hakikatte sMyet ve giybet degildir. Peygamberlerin iimmetlerinden §ikayet
etmeleri gibi, onlarin canlanmn lslahidir.
OLi*JL>- IjJj c~~Jl*>- <u jj Ota y\ jl LJl ^Jy*^ ^
780. Peygamberlerin iahammulsiizlxigunu emirden hil ve yoksa onlarin hilmi
koiuniin hammalidu.
Bi-edeblerin edebsizliklerine karsi peygamberlerin tahammiilsuzlugunu
Hakk'in emrinden bil de, i'tiraz etme! Onlann ve varisleri olan evliya-yi kira-
min tahammulsuzlukleri de bu kabildendir; yoksa gerek enbiyanin ve gerek
vans olan evliyanin hilimleri ve yumu§akhklan, kotuliikleri yiiklenicidir ve
tahammul edicidir.
781. ^Xahiati hotuliigu hamlde oldiirduler; eger tahammuisiizluk olursa, Dtahh'a
mensuhdur.
Bu enbiya ve onlann varisleri olan evliya, nefsani olan tabfatlanm, halkin
kotiiluklerine tahammul etmek hususunda oldurdiiler. Onlann tabfatlannda
kotuluklere karsi sabirsizlik ve tahammuisiizluk hali kalmadi. Eger onlardan
na-hamulliik ve tahammiilsuzluk vaki' olursa, o ancak Halik Teala hazretle-
ri tarafindan vaki' olur. Zfra onlar Hakk'in aletleridir; binaenaleyh onlann ga-
zabi, Hakk'in gazabi ve hilmi Hakk'in hilmidir.
jL~j ij\£-j» <ujk L jJj l j>- rt-U- jL j ?-ij Ol?* ji Ou^L. i (j\
782. By Siileyman, karga ve dogan arasinda, Oiakh'in hilmi ol, biitiin kuslar
ile uyusi
"SuleymanMan murad, cenab-i Pir efendimizin zat-i §enfleridir. "Karga"dan
murad, bilir bilmez soze kansan ve akli ermedigi halde gene galan kimselerdir.
Ve "dogan"dan murad, ulema-yi zahirdir. Ve "hep ku§lar"dan murad, salikler-
dir. Ya'ni, "Ey zamanin Siileyman'i olan Mevlana, karga ve dogan mesrebinde
olan kimselerin arasinda Hakk'in Halfm ism-i §erifme mulabis olarak zahir ol;
bilciimle salikler ile uyu§ ve onlann mertebe-i idraklerine gore konusj"
S£p*
AHMED AVNt KONUK "^S
783. t!7lti yiiz Reikis senin hilminin zehunudur, ey "ZKavmime hidayel et, zi-
ra onlar hilmiyorlarl" diyen!
Ey, "Ya Rab, benim kavmime hidayet et, zira bilmiyor!" diye Hakk'a yal-
varan Fahru'l-murselin (s.a.v.) Efendimiz'in varisi olan kamil! Belkis mesje-
binde olan pek cok kimseler senin hilminin zebunu ve maglubudur.
Bu beyt-i §enfde Uhud gazasinda Resul-i Ekrem'in mubarek di§leri day-
man okunun darbesinden kinldigi vakit buyurduklan hadis-i §erife i§aret
buyurulur. Server-i alem Efendimiz'in yuzlerl yaralamp, disjeri kinldigi vakit,
ashab-i kiram cok mahzun oldular ve: "Diismanlar aleyhine dua et ya Resu-
lallah!" dediler. Fahr-i cihan Efendimiz buyurdular ki:" <j& j uu o~i ^ ^i
jjjju V ^u ^ji jl*i j^iJi i*»-j j Ub c^v ya'ni "Ben kogucu olarak gonderilme-
dim ve da'vet edici ve rahmet olarak ba's olundum! Ey benim Allah'im kav-
mime hidayet et, zira onlar bilmiyorlar!"
Siileyman (a.s.)ui "§irk uzerinde israri dii§unme ve
te'hir etme!" diye Belkis'm online tehdid gondermesidir
jj-i Jb'y j>j-i c~+~*>- o^Sv-iJ 2y5> Jj ^ j j ^t-aL L ,jjt>
784. "By Reikis, aaah ol, gell ve yoksa fend olur; senin askerin senin hasmm
olur, miiried olur!"
Siileyman (a.s.) Belkis'in elctferiyle haber gonderip buyurdu ki: "Ey Bel-
kis, gafletten uyan da, bizim tarafimiza iman ederek gel, aksi halde isjn fena
olur, guvendigin askerin senin hasmin olur ve sana itaattan irtidad eder!"
-US" { j<^tst- y OW I y" OU- &£ ji lj Oj-S y" jb 8-5 jJ
785. "U^erdedann kapmi kopanr; cdmn, senin damn ile dixsmanhk eder."
*#%&>
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
"Ey Belkis, bana muhalefet edersen, senin makam-i saltanatmda istihdam
ettigin perdedann sana dii§man olup, kapini yikar. Senin en azfz bildigin canin
bile, ruh-i hayvanme diismanhk eder ve onun benligini ve enaniyetini yikar."
l)U*^*I olT Jii>- ^SwJ J)Lw<l j ijryj Olji «0Uj>-
786. Omtihan vahtinde hiitun yerin ve gogiin zerreleri Diakh'm ordusudur .
Hak Teala hazretleri insan suretinde yaratdgi bir mahluk-i miidriki,
hayvaniyet sahasinda serbest bir halde birakmaz. Nitekim ayet-i kerimede
^^ iijs, o'\ a'uM s — >h i (Kiyamet, 75/36) ya'ni "Insan ba§ibo§ birakilmis,
hay van gibi terk olunmus, oldugunu mu zanneder?" buyurulur. Binaena-
leyh bu mahluk daima imtihanat-i ilahiyyeye ma'ruzdur. Imtihan vakti
geldigi zaman butiin yerin ye spgim zerreleri Hakk'in askeridir. Nitekim
ayet-i kerimede ^j'^ij otjllji >y*r & j (Fetih, 48/4-7) ya'ni "Goklerin ve
yeryuzuniin ordulan Allah 'indir" buyurulur.
787. *[Ruzgari gordun hi S^dlar'a ne yaph? Suyu gordun hi tufanda ne yaph?
Eger yerin gogiin ordulannin ne oldugunu anlamak istersen, bak gor ki,
riizgar Allah 'in emriyle Ad kavmine ne yapti ve onlan nasil helak etti; ve su-
ya bak ki, Nun (a.s.)a muhalefet eden kavmi o su tufan icinde nasil berbad
etti? Bunlann §ehirlerinin harabeleri ve mustahaseleri bugiin goz oniindedir.
788. O §eyi ki, o kin denizi Jir'avn iizerine vurdu ve o §eyi hi, < J(aruna ha
Zemin cj'6siermi§tir ,
"An ci", "an gi didi" takdfrindedir. Ya'ni, "0 §eyi gordun ki, o bahr-i kin,
ya'ni Bahr-i Ahmer, Musa (a.s.)a muhalefet eden Fir'avn iizerine hucum
ederek onu bogdu. Ve yine o §eyi gordun ki, keza Musa (a.s.)a muhalefet
eden Karun'a, bu yeryuzu gostermi§tir." Ya'ni Karun'un yere battigim gor-
diin. Nitekim bunlann kissalan Kur'an-i Kenm'de miinderigdir.
$jy- ijj c«iS" <uio A^Jl j $£ J-j 01 b J-jU d\ ^J\ j
789. Ue o $eyi hi, o cbabu o file ya-pti ve o §eyi hi, sivrisinek O^emrud'un hel-
lesini vedi.
°&P?
AHMED AVNl KONUK
Ve yine o §eyi gordiin ki, o Ebabfl ku§lan, Ka'be'yi yikmaga gelen Ebre-
he'nin filini ne yaptiklanni Kur'an'da 'Sf"}fi (Fil, 105/1) "Elem tere keyfe"
sure-i §erifesinde okuyup gordiin ve Ibrahim (a.s.)a muhalif olan Nemrud'un
beynini sivrisinegin nasil kemirdigini de Kisas-i Enbiya'da. okudun ve gordiin.
C— Xi ^Jii j ojb JU*^~i C^S C~~*A; (JSj\s C-^-l-Ul dX~>j Osjlj
790. Ue onu ki, hir ^Davud eliyle fa? etii, alh yuz-parpi oldu ve or Imp, hozdu.
Ve onu da gordiin ki, Davud (a.s.) 'Jjw V>b ja j (Bakara, 2/251) ["Davud
da Calut'u oldurdu"] ayet-i kerfmesinde beyan buyuruldugu iizere eliyle du§-
man askerine ta§ atti ve alti yiiz parga olup o askeri bozdu ve maglub etti.
791. jZui'un dii^manlan uzerine ta§ yagardi, hatta ki kara suya daldilar.
Lut (a.s.) a muhalefet eden kavim iizerine §ehirleriyle beraber kara su igi-
ne dahp helak oluncaya kadar ta§ yagardi. Nitekim sure-i Hud'da buyurulur:
>y±L> jl^ '^ 'i}>^. i^L h'j£\ j l^iiL l^JiP Lw t£.i ftU uii (Hud, 1 1/82) Ya'ni
"Vaktiki bizim emrimiz geldi; onlann §ehirlerinin ustiinu altma getirdik ve on-
lann uzerine lavlardan mute§ekkil ta§lar yagdirdik". Bu ayet-i kerimeye gore,
Lut kavminin bulundugu mahalde bir biirkan zuhur edip, bu volkanm yagdir-
digi lavlar ile beraber §ehrin zelzeleler ile gogerek yerinde elyevm Bahr-i Lut
denilen pis kokulu bir su ciktigi anlasilmakta; bu suda krom ma'deni ve kib-
rit-i karbon bulunup bu pis kokulan vucuda getirdigi rivayet olunur. Velhasil
kuva-yi tabiiyye ve anasir-i maddiyye Hakk'in emrine tabi' askerlerdir.
792. Gger cihanm cemadahndan peygamberlerin akilane yardimini soylersem,
Eger bu unsurf olan cihanm cemadlanndan, akil olan zi-ruhlar gibi, pey-
gamberlere ne gibi yardimlar vaki' oldugunu soylersem,
j) j\j jl ij-i j = f^' "^~^ J* j^ A*? *& i J-i l)1*Uj>- (_£ y£j>
793. uWesnevi o kadar olur ki kirk deve $ekerse, yuk gotururiilukten adz olur.
794. 61, kafir uzerine sehadel verir, Zftakk'in leskeri olur, has koyar.
sgjfflesga
MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / VII. CtLT • MESNE Vl-4 •
* t *, t - , >>>*.,*, , . * *,j t . - , . ,~
dj-Sj \y\f Lj ,^k-ji j^-ij j ^JjI L*i& j j^ftijii J^ ^ pjJi (Yasin ,36/65)
Ya'ni "0 giinde onlann agizlarini miihurleriz, bize kazandiklan seyi elleri
soyler ve ayaklan sehadet eder" ayet-i kerimesi mucibince, kafirlerin benim-
dir diye sanldiklan kendi viicudlan, aleyhlerine hiicum eden Hakk'm leskeri
olur ve Hakk'in emrine itaat ederler.
U'Ji ^ J^ ^ J* U"J"> J** J* &- ^ "^ ^S
795. 6y fiilie Otahk'm ziddint ciers gostermis, onun leskeri arasindasin, hork!
Ey Hakk'in enbiyasi vasitasiyla kullanna teblig buyurdugu evamir ve ah-
kama fiilen muhalefet edip, bu muhalif olan flili, muhitine ders olarak goster-
mi§ ve ta'lim etmis. olan kimse! Sen gerek kendi vucudunda ve gerek viicu-
dunun haricinde her an Hakk'in emrine rmiheyya olan askerlerin igindesin,
bu muhalefetten kork!
796. Senin cuz'iin cuzu, onun leskeridir; vifakda muhakkak $imdi sana nifak
cihetinden muti dirler .
insanin cuz'unun ciiz'u, her bir uzvunu teskil eden hiiceyrat ve viicu-
dunda mevcud olan faideli ve faidesiz mikroblar ve anasir-i erbaadan her bi-
ridir. Bunlar senin emr-i ilahiye muhalif olarak sarf ettigin iradene tabi' olup
surette muvafakattadirlar; fakat onlann bu itaat ve muvafakatlan, sjmdi bu
hayat-i diinyeviyyede nifak cihetindendir.
Malum olsun ki, vucud-i insanfyi te§kil eden anasir, cemaddirlar; ve ce-
mad ise Fususu'l-Hikem'de Fass-i lshakfde Hz. §eyh-i Ekber tarafindan be-
yan ve fzah buyuruldugu iizere, a'ref-i billahdir ve Hakk'a mutf olup, onun
tasarrufuyla inkilab igindedirler. Binaenaleyh emr-i ilahiye muhalif hareket
eden insanin viicudunu teskil ettikleri cihetle, her ne kadar ona mutf iseler
de, nifak cihetinden mutf dirler.
jlo X*p $j\y. y jl j*-""^ *j5 jLi^ \j ji lj it-*i>^- A!_j>h y
797. lie eger cj'6ze der ise ki: "Omi sik!" goz agrist senden yiiz intikam cjetirir.
"Demar", helaklik ve intikam ma'nasinadir. Ya'ni, senin vticudunun a'za-
si, Hakk'in emri altmdadir. Sen her ne kadar kendinin olup, istedigin gibi em-
rine itaat ettirecegini zanneder isen de, eger Hak Teala senin kullandigin go-
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
ze: "Onu sik!" diye emr ederse, goz agnsi dedigimiz maraz, senin viicudun-
dan yiiz intikam almaga kiyam eder ve o zaman anlarsin ki, onun sana mu-
vafakati nifak icjnde imi§.
798. Ue eger o di§e "Siklet poster!" derse, binaenaleyh sen disinden kulak bur-
mast goriirsun.
Ve eger Hak Teala hazretleri sana ni'met olarak verdigi di§e: "Onun viicu-
duna agirhk ver \" diye emr ederse, sen emrine tabi' oldugunu zannettigin
[di§in] , sana azab oldugunu gdrursiin.
"Gu§mal" kulak gekmek ve te'dib etmek ma'nasinadir.
799. Ti&ki ap, illetlerin babini oku, ia ki ten leskerinin amelini goresin!
Tib kitabim ac, illetlerden bahs eden babi oku da, cismindeki ciinud-i ila-
hiyyenin yaptigi i§leri gor! Hususiyle tababet-i hazirada kiireyvat-i hamra ve
mikroplar bahsi, viicuddaki tiinud-i ilahiyyenin muharebatini acik bir suret-
te tasvir etmektedir.
dw iS OL«i OU- <^U- Ij j^u-^i c~*~jj <Sjr^ J* ^W- *^W *^yz
800. uWademki her bir seuin cdmnin camO'dur, cdninin camna diismanlik ne
vakit kolaudu?
Ya'ni, alemin hey'et-i mecmuasi sifat ve esma-yi ilahiyyenin mazharlan
olup, cemadda meknuz ve nebatta mahsiis ve hayvanda zahir ve insanda
azhar olan hayat, Hakk'in sifat-i Hayat'inin pertevidir. Binaenaleyh Hak her
bir §eyin caninin camdir ve her §eyin Kayyum'udur. Boyle olunca caninin
cant ve her §eyin Kayyum'u olan Hakk'a muhalefet ve husumet kolay olur
mu?
801. *$euian ve peri askerini birak ki, can arasmtlan bana saf-derlik ederler.
"Ey Bellas, §eytanlann ve perilerin benim emrim altmda bulunup, dii§-
manlara kar§i bana candan pehlivanhk ettiklerini dii§unerek korkmak sure-
tiyle bana tabi' olma, onlan zihninden gikar; zira bunlann hepsi alem-i miilk-
*&$&>
MESNEVI-i §ERIF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
tendir ve onlann maliki Hak'dir; ve o Malik-i hakfkf beni halffe ve naib ola-
rak gonderdi; binaenaleyh ancak niyabet-i Hakk'i haiz oldugum igin bana ta-
bi' ol!"
802. "6y Reikis, tbtidadan mulkii birak, vahtahi beni bulasin, miilk senin la-
yihmdir."
"Ey Belkis, evvelen alem-i miilkii birak ve malikiyet da'vasmdan vazgeg!
Malik-i hakikinin naibi olan zatim tarafina gel, beni buldugun vakit, nefsini
anlarsin ve nefsini anladigin vakit, miilk senin layikin olur!"
t$Jj *A*/ JJu y> ^ y *£ i£jJ j* J df? j\-ij lj^
803. ^^Uaktaki benim nezdime aelesin, muhakhak bilirsin hi, sen bensiz ha~
mam naksi iiin."
"Ey Belkis, sen benim nezdime gelip sohbetimden mustefid olarak kendi-
ni anlar isen, muhakkak bilirsin ki, sen bensiz, ya'ni benim sohbetime gel-
mezden evvel, hamamlann duvarlanna nak§ edilmis, olan suretler gibi cansiz
ve ma'nasiz idin."
804. ( ^Nakt§ gerek suliamn, uahud ganinin nak$i olsun, kendi cunindan $esni-
siz surettir.
Ya'ni, duvarlardaki naki§, gerek muayyen bir sultamn veyahud bir zen-
gin kimsenin nak§i olsun, mademki kendisine mensub olan sultamn veya o
zengin kimsenin canindan bir gesni ve zevk sahibi degildir, o kupkuru bir su-
rettir. Bunun gibi, cisimlere taalluk eden ruh-i insaninin zevkinden ve gesni-
sinden bi-haber olan kimseler, ister sultan olsun, ister diger bir zengin olsun,
ancak bir surettir.
805. Onun zineti baskalanndan dolayi beyhude goz ve agvz agnislu.
"0 suretin susii ve nizami ba§kalan igindir, kendi igin degildir. Bo§ yere
goz ve agiz agmi§tir." Ya'ni o naksm kendinden haberi yoktur, onu baskala-
n tema§a eder. Nitekim nefsini arif olmaksizin agiz agip, halka hakayiktan
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
soz soyleyen kimselerin kelamlan beyhudedir ve onlann kendi tahmfnat-i
akliyyeleriyle gordiikleri §eyler hata-aluddur.
42>-LdJ ij>- j y" lyljSuJ <U>-Ij ij 5y>- j\>^J j-5 y" L$\
806. 6y sen ki, cenkie kendini oynamissin; sen haskalanm kendinden tamma-
missin.
Ey sen ki, bu hayat-i diinya cidalinde kendini "oynamis, ve nefsinle me§-
gul olmu§sun; ba§kalanm kendinden, ya'ni kendinde miistagrak olmandan
dolayi tanimami§sin ve her hususta kendi nefsinin varhgini gormus, ve ba§-
kalanmn varhgindan gafil kalmi§sin.
ji^J y OT^JI }y>\ f**£ <J~~^. <J.\ &jy# Jri y
807. Sen her surette ki, V( ~Bu henim!" diye cjelsen, dursan, vallahi o sen degilsin!
Halbuki sen, sen misin? Her surette "Bu benim!" diye gelsen ve o surette
dursan, vallahi o suret sen degilsin; zfra insan, suret-i cismaniyye ile suret-i
ahvalden ibarettir; ve suret-i cismaniyye daima miitebeddildir ve suret-i ah-
val ise, asla sabit degiidir. Gah kabz ve gah bast ve gah gam ve gah siirur
gelir, gider. Binaenaleyh bu suver-i cismaniyye ile, suver-i ahvalden bir hal
icinde durup, "Bu benim!" desen, asla dogru olmaz. Qiinki o zaildir; ondan
sonra gelene de, yine "Benim!" diyemezsin. Bu hal mutemadiyen boyle gi-
der. Senin senligin boyle oldugu gibi, ba§kalannin benlikleri de boyledir.
808. Sen hir zaman halkian tenha kalsan, hogazma kadar gam ve endisede ka-
lirsin.
Kendi nefsini ve ba§kalarinr tanimamis, olmanin alameti budur ki, sen bir
zaman halktan ayrilip yalniz kalsan, icin sikilir ve bogazina kadar gam ve
dii§iince icinde kahrsin. Eger kendi nefsini ve ba§kalanni bilse idin, bu kese-
ratm, viicud-i vahid-i hakikfde oldugunu anlar ve O'nda miistagrak olmak
zevkiyle mutezevvik olur idin.
iJZyi- C~~^ j V-jj j J>y>- *£ <J-^J l 01 y & ,^1* ^ y ,y\
809. O^le vakit hu, sen olur sun ki, sen evhadsin ki, kendinin sermesii ve zibasi
ve hosusun.
^cSp?
MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Evhad", vahdetten ism-i tafdfldir, mtibalaga ile "bir olan" demektir. Ya'ni
sen "Bu benim!" demek ile, sen olamazsin. Senin benligin vehminden miite-
velliddir. Sen abid ile ma'budun ayn ayn vucud-i miistakilleri vardir zanne-
dersin; halbuki Hak sende ve senin gayrinde kendi vahdeti ile zahirdir. Bu ta-
ayyiinatin ve §uunatm kesreti, Hakk'm vahdet-i zatiyyesine kadh vermez.
Senin mevhum olan senligin, o vahdet-i zatiyye icjnde mutekevvin olup, sen
kendinin sarho§u ve kendinin yaki§iklisi ve ho§u olmu§sun, ya'ni ancak
kendini begenmi§sin.
Re§ehaC da. mezkurdur ki Ubeydullah Ahrar (k.s.) hazretleri buyururlar:
"§uhudun iki ma'nasi vardir: Biri Zat-i mukaddesi, libas-i mezahir ile zuhur-
dan muarra mu§ahede etmektir; ve biri dahi oldur ki: Zat-i mukaddesi bir-
lik ve ferdaniyet na'tiyle, hemelik vasfi olmaksizin, perde-i mezahirde mu§a-
hede etmektir. Sufiyye (kaddesallahu ervahahiim] bu §uhuda "§uhud-i aha-
diyyet der-kesret" derler. Hz. Risalet-penah (s.a.v.) bi'setinden sonra bu su~
hudda idiler." Ve yine buyurdular ki: "Halk tasavvur ederler ki, kemal "ene'l-
Hak!" demekte. Kemal odur ki, "ene"yi, ya'ni "ben"i ortadan kaldinp, asla
benligi anmamaktir."
JHf- f ^ u^y*- J 1 ) ur+y^ j-^ J^j* f ^ ur^y- -^ u^j* £/•
810. ZKendinin ku§usun, kendinin avisin, kendinin tuzagisin; kendinin sadn-
stn, kendinin fer§isin, kendinin hamistn.
Ey bu alem-i kesffde muteayyin olan insan! Senin ilm-i Hak' da §ey'iyye-
tin vardir ve o §ey'iyyetin Hakk'in "Kiin!" emri uzerine, ancak kendi nefsini,
kendi fcad etti; velakin Hak'la ve Hak'da fcad etti. Ve o §ey'iyyetin bir ismin
mazhan olup, sen vucud-i hakiki semasinda ucan bir ku§sun ve bilcumle
mevtmda avlayacagin § eyler bu ismin hazinesinde meknuz olan §eylerdir; ve
senin igin hakikatinin dairesinden cikmak imkani olmadigmdan, sen kendi-
nin tuzagisin. Hayirdan sana isabet eden §eyle kendinin sadnsin ve §erden
isabet eden §ey sebebiyle kendinin fersjsin. Ve gerek hayir ve gerek §er sana
kendi hakTkatinden geldigi cihetle, sen kendinin bamt ve §akfsisin. Nitekim
hadis-i §erifde -u-ii Mi ^y, *>u jtfi > j^j & } *U\ ju»Jii \^ j^j & ya'ni "Kim ki
hayir bulursa Allah'a hamd etsin ve onun gayrini bulan kimse dahi, ancak
nefsine levm etsin!" buyurulmu§tur. Bu ma'nanin tafsili Fususu'l-Hikem'de
Fass-i Salihi'de "Tekvfn" bahsindedir.
trg^p
AHMED AVNt KONUK
811. Cevher o olur ki, kendiyle haimiir; o araz olur ki, onun fer'i olmustur,
Cevher, kendi kendine kaim olan §eye derler; ve "araz" kendi kendine
kaim olmayip, kiyamda ba§kasimn viicuduna muhtac, olan §eye derler. Imdi
senin senligini viicuda getiren §ey'iyyetin kendi kendine kaim olan bir §ey
degildir ki, sen bu senligine dayamp, benim diyesin. Binaenaleyh Hak'da
miitekevvin ve Hak'Ia kaim olan senin hakikatinin, Hakk'm vucud-i hakikf-
sinin fer'i olan bir arazdir.
812. Bcjer sen S^dem o'alu isen, onun cjtbi otur, hiitiin zurriyuetleri kendinde gorl
Eger sen cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar olan Adem oglu isen, bu vu-
cud-i izafT aleminde o Adem gibi otur ve hakikatinin mazhar oldugu ismin
hazinesinde meknuz olan butun zurriyyati, ya'ni suunati kendinde ve kal-
binde gor ve suunat-i ilahiyye ile mutehakkik ol!
813. ZKiiv icinde ne vardir ki, o nekir icinde uoktur? 6vin i$inde ne vardir ki,
o sehir icinde yoktur?
"Kainat" kupe ve eve ve "kalb-i insanf' nehre ve §ehre tesbih buyurul-
mu§tur. Ya'ni, "Kiip icinde olan su, nehirde ve evin icinde olan e§ya §ehirde
oldugu gibi, alemdeki hakayik-i tafsfliyye-i ilahiyye, zubde-i alem olan insa-
nin kalbinde de mevcuddur demek olur. Zira alem ve Adem "Allah" ism-i ca-
miinin mazhandir; ve Adem, alemin ruhudur.
814. TJu tihan kuvtiir ve cjoniil umak suyu gibidir; hu cihdn evdir ve goniil add)
hir sehir dir.
Bu beyt-i §erif ^ >i 4±* ^ j—>. ^ _> ^ V j ^ j*~. >. V ya'ni "Yerime
ve gogiime sigmadim; velakin mii'min kulumun kalbine sigdim" hadis-i kud-
sisi mucibince mu'min-i kamilin kalbinin alemden daha vasi' olduguna is>
ret buyurulur. Ya'ni alemde ne kadar tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyye-i ila-
hiyye mevcud ise, kalb-i kamilde dahi o tecelliyatm kaffesi mevcuddur.
c^p^
MESNEVI-t SERfF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
ijst y fcilL. j y ^-ff- j y ^-i ji 4j \j* c— j ,_/>> eji iJi y
Siileyman (a.s.)m "Senin imanin hakkinda halis olarak emr-i ilahi
icin benim cehdim vardir, Ne senin nefsinde ve ne husniinde ve
ne mulkunde benim bir zerre garazim yoktur. Allah (azze ve
celle)nin nuruyla gozun acildigi vakit kendin gorursiin" diye
Belkfs'a izhar etmesi
815. "iSacjak ol, hen ciaveie mensub resuliim, sehveie mensub elegit; ecel gihi seh-
veti olcturuaiyum!"
"Ey Belkfs, ben seni nefsime da'vet eden bir hiikumdar degilim; belki se-
ni Hakk'a da'vet eden bir peygamberim. Zira ben cismimin §ehvetine ve lez-
zetlerine mensub degilim; bu lezzetler ile alakam kalmami§tir. Ben hadimii'l-
lezzat olan oliim gibi, cisimlerdeki §ehveti ve lezzetleri olduriicuyum ve bu
atesteri sondurucuyum!"
816. nr Ue eger sehvet olursa cla, sehvetin emiriyim; sehvetin ve vuiun yuziinun
esiri degilim."
"Ve eger cismiyyetim ve unsuriyyetim i'tibariyle bende §ehvet olursa da,
bu o cism-i unsurfmin fcabi olan §ehvete hiikm ederim; zira ben o §ehvetin
emiri ve hakimiyim ve §ehvet benim kolemdir. Yoksa ben §ehvetin esiri ve
kolesi degilim; ve put gibi guzel yiizlii ve "Veniis heykeli gibi miitenasibu'l-
endam" olan mahbubelerin bendesi ve esiri degilim."
Malum olsun ki, bu cism-i unsuri gerek enbiyada ve gerek evliyada §eh-
vetten muaf degildir. Onlar da nikah ile kadin alip goluk gocuk sahibi olurlar
c^j^a
AHMED AVNl KONUK
ve §ehvetlerini ancak emr-i ilahf dairesinde isti'mal ederler ve emr-i ilahf ha-
ricinde vaki' olacak takazaya asla kulak vermezler ve §ehvetlerine hiikm
ederler. Ve kaza-yi §ehvet halinde de onlar Hakk'i mu§ahede ederler; ve o
mu§ahedede miistagrak olurlar. Yoksa mahbubenin ve kadinin suretinde de-
gil. Bu babdaki fzahat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Muhammedf dedir.
LjI s.«d«^- j i y- J^>- dy? L* J-^l J-^l c^^sy j^xi o~>
817. nr Bizim aslwuzin ash, Dtakk'm DiaM'i've ciimle-i enbiya ffbi put Stri-
ct olmu$tur.'
"Birinci asil"dan murad, hakikat-i muhammediyye (s.a.v.)dir ki, hadis-i
§erifde usM 3 6 ni ck ^ j Lici" ya'ni "Ben Adem su ile gamur arasinda iken
peygamber idim" buyururiar. Binaenaleyh bilciimle enbiyanin ash, (S.a.v.)
Efendimiz'dir. "Ikinci asil"dan murad, viicud-i unsunde Ibrahim Halilullah
(a.s.) hazretlerine isaret buyurulur. Resul-i Ekrem Efendimiz Ka'be'deki put-
Ian kirdiklan gibi, Ibrahim (a.s.) dahi kezalik Nemrud'un hukiimdarligi za-
marunda putlan kirdi. Tafsilati Kisas-i Enbiya'da mezkurdur.
818. "€y esir, biz puth&neye cjelseh, ma'bedde put hize secde getirir, hiz deyil!"
"Rehf\ esir ve kole ma'nastnadir. Ya'ni, "Ey Belkis, eger biz puthaneye
girsek, putlar bize secde ederler. yoksa biz putlara secde etmeyiz."
819. iS^hmed ve Ehu Cehil puthaneye cjitti; bu fliimekten, pime^e kaiar azim
fark vardu.
Bu beyitlerde mezkur olan put, zahirf putlar ma'nasina oldugu gibi, suver-i
aleme de i§aret buyurulur. Zira bu diinya bir puthanedir ve ondaki mevcud olan
suretlerin her birisi birer puttur ve suretlere muhabbet edenlerin her biri birer
putperesttir. Ya'ni, "Ahmed (a.s.v.) Efendimiz ile, Ebu Cehil bu puthane olan
diinyaya geldiler; fakat her ikisinin bu gelisjnde pek biiyiik fark vardir."
Ol^i dy? J^j ju» Jbl jj 0\ d\zt \j y J-gJ j~> X>\ jj ^y\
820. r Bu yelir, putlar ona bas hoyar; aelir, iimmeiler aibi bas koyar.
Ahmed (a.s.) ve onun varisieri olan evliya bu diinya puthanesine gelirler,
bu suver-i alem onlann emri altinda olup, onlara bas. koyar ve itaat ederler;
egjpp
MESNEVM SERIF SERHi / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
ve onlann her biri e§yada tasarruf ederler. Fakat Ebu Cehil ve onun me§re-
binde olanlar gelirler, bu suver-i alemin kolesi ve esfri olurlar.
821. 'Jju §ehvete mensub olan bu cihan bir ■puihdnedir . Cnbiyamn ve hajirlerin
yuvasidir.
Bu §ehvete ve lezzat-i cismaniyyeye mensub olan bu diinya bir puthane-
dir. Bu puthaneye enbiya ve evliya cism-i unsurf ile gelirler; zira bu cihan-i
§ehvet, her iki taifenin yuvasi ve mekanidir.
822. jfakat sehvet, paklerin bended olur; alhn yanmaz, zira hi kanm nakdidir.
"Fakat bu sehvet aleminde §ehvet, ezelde pak ve temiz olanlann bendesi
ve esfri olur. Onlar bu §ehvet atesj iginde yamp mahv olmazlar. Nitekim al-
tin ate§e girdigi halde yanmaz; giinki ma'den menba'inin halisidir ve kamili-
dir." Kimyagerler indinde altina gelinceye kadar tabfatta mevcud olan ma'de-
niyat hastadir ve ma'luldur. Onlardaki illetler ve marazlar zail oimadikga, al-
tina inkilab etmezler. Kiminin marazi az olur, iksfre temas edince o maraz gi-
dip derhal altin olur; ve kiminin marazi eok olur. Iksfre mukarin olmakla al-
tin olmaz. Kendisinden daha az illetli olan ba§ka bir ma'dene inkilab eder.
Ba'zilan da asla iksfrden miiteessir olmaz.
823. Oiafirler kalphrlar ve pokier alhn atbidir; bu iki taife bir pota i$indedir.
Ezelde ism-i Mudill'in mazhan olan kafirier ve miinkirler, iksfre temas et-
mekle asla altina inkilab edemeyen ma'denler gibidir; ve ezelde ism-i Ha-
dfnin mazhan olan mii'minler ise, altin gibidirler. Bu iki taife bir pota iginde
ve §ehvet ate§i tistundedirler.
il)L^ jl \Sj j -*— 5» -1*1 ji j j OUj jJ Jli <u~» X»\ dy>- i_Ji
824. Dialp ate$e yeldigi vakil derhal kara oldu; alhn aeldi, onun alhnlicji dsikdr
oldu.
Ezelde ilm-i ilahide mii'minin ve kafirin hakikatleri miittehid oldugu gibi,
bu alem-i surete geldikleri vakit dahi cisimde ve surette dahi muttefuddirler;
fakat kalp olan kafirier, §ehvet ate§ine ma'ruz kaldiklan vakit, derhal kara-
AHMED AVNt KONUK
rip, kalp olduklan meydana gkar; fakat altin gibi olan mu'minler bu ate§e gir-
dikleri zaman, altm gibi parlak bir halde cikarlar, Binaenaleyh surette ittihad
da'vasmda bulunan kafirferin mahiyetleri sehvet ate§i icjnde belli olur.
825. SMtin, elini ve ayajjim potaya ho§ aih, letafetten na$i aie§in yiiziine guler.
Altm mesabesinde olan enbiya ve evliya, §ehvel:ate§i iistiinde bulunan bu
cisim potasina ho§ ve iyi bir surette el ve ayak atti; kendisinin letafet-i bati-
niyyesi hasebiyle bu §ehvet atesjnin yiiziine giiler.
Hind nushalannda bu beyt-i §erif su surette mundericdir:
"Altm poteya el ve ayak atti; ate§ yiiziine giine§ gibi guler. "
Bu niisha dahi aym ma'nadadir."Ge§", ho§luk ve letafet ve guzellik ve ke-
mal ma'nasmadir.
dip j* <T jA jtj \>j* y~ U OLp- ji^iL. ^jj jj U p~z-
826. Cismimiz tihanda hizim hekamiz oUu. ^iz hu samamn alhnda gizliie
ierya gibiyiz.
Cismimiz ve suretimiz, bizim ma'namizm yiiz ortusii ve nikabi oldu. Cisim
saman ve ma'na deniz gibidir. Biz bu cisim samamnin altinda gizlenmis, olan
derya gibiyiz. Surette cisimiz, fakat ma'nada deryayiz.
827. 6y cahil dinin §ahvna camur sebebitjle hakma, zua hu nazan Dblis-i lain
yapmi^tir.
Ey cahil, dinin §ahi olan enbiya ve evliyaya topraktan mahluk olan cisim-
leri sebebiyle hakfr bakma; zira dergah-i Hak'dan matrud olan Ms, Adem'e
bu nazar ile bakarak & ^ !£k j > ^ J£^ (A'raf, 7/12) ya'ni "Beni ate§-
ten ve onu camurdan yarattm" demis/ve'baki§ sebebiyle batin goziinun kor
oldugu meydana gikmi§tir.
\y yC\ £, y Jf J& I I j XJUjyi- jA JjJJi &$•</
828. Ik gune^i ne uakit Ur auuf camur tie swamak mumkin olur, niKayei sen
Wna soyle!
as^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Enbiya ve evliyamn ma'nalan ve batinlan birer giine§tir; bu giinester bir
avug topraktan ibaret olan cisim ile ortiilebilir mi? Ve koca bir giine§, bir avug
gamur ile sivanabilir mi?
Jr* j> ^Jy. shy s* j Lfs-^^ ^ j ^ LSjiy. J*
829. Sger ona, nwun ba§i uzerine io-prak ve yuz kul doksen, onun hast iizerine
$ikar.
Mesela bir yere aks eden giine§in nuru uzerine toprak doksen veya birgok
kiil doksen, o giine§in nuru o topraklann ye kiillerin altinda kalmaz, ustiine
gikar. Bunun gibi enbiyanin ve evliyamn cisimlerine aks eden ruh-i kiilli gii-
nesmin nuru onlann o toprak cisimleri altinda kalmaz, o cisimlerin iistune gi-
kar; bu sebeble onlann cisimleri run hukmiinu ahr.
830. Saman him olur ki, suuun yiiziinii ortsiin; gamur kim olur hi, giinesi ortsiin?
Ya'ni, enbiya ve evliyamn ma'nalan saf ve berrak bir su ve cisimleri ise
saman gibidir. Saman suyu ortebilir mi? Ve keza onlann ma'nasi gune§ ve ci-
simleri topraktir, toprak gtinesj ortebilir mi?
ji j> ojjj <*~» ji v^JOU ^jjjl 5j5 j^_j aLi *-*-^ y$ L-Jil; y^>-
831. y 6y Reikis, Bdhem sah gibi kalk, hu iki ii$ gunluk miilkien Human $ikar!'
"Ey hukiimdar olan Belkis, Belh padisahi olan Ibrahim b. Edhem hazret-
leri gibi kendi mevhum olan varhgmin mezbelesinden kalk; bu iki iig gunluk
miilk-i faniyi yakip, dumanim savur!"
ibrahim Edhem (rahmetullahi aleyh) kissasinin bakiyyesi
832. iyi adh ve takt iizerinde gece damdan, hir tah tah ve hay u huy isitti.
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
Ibrahim b. Edhem hazretleri gece iizerinde iken damdan bir giiriiltu ve pa-
tirdi i§itti.
\J> t>j*j o^>^ ij>- b CJo \j^ ^U J X3 (Jills'
833. Saraym dami iisiiinde sert adtmlar. DCendi kendine dedi: "UCimin hoyle
mecali vardir?"
Dam ustunde i§ittigi tak tak ve hay u My dahl sert adimlardan vaki' olan
gurultii idi. Kendi kendine dedi ki: "Boyle gece vakti padi§ah sarayimn dami
ustunde giiriiltu, patirdi etmege kimin takati vardir? Bu cesaretinden kork-
maz mi?"
834. \fC'6$kun venceresi iizerinde himdir o? H^u ademl deaildir, henzer hi -pe-
ridir!"
Cenab-i Ibrahim ko§kunun penceresi iizerine cikip, dama dogru tevecciih
ederek: "Kimdir o? Bu giiriiltu edenler beni-Adem olmamali, periye benziyor-
lar!" diye bagirdi.
835. Qok aab hir taife ha§larmi egdiler: nr Biz taleb vein gece dola§iyoruz!" (de-
diter).
836. "<JAflah olun, ne isiiyorsunuz?" 'Dediler: ^Develeril" Dedi: "<5%gah
olun, dam iizerinde kim deve aradi?"
Viz. Ibrahim onlara hitaben dedi: "Kendinize gelin, damda ne anyorsu-
nuz?" Onlar da: "Develeri anyoruz," dediler. Cenab-i Ibrahim cevaben: "Ya-
hu! dam iizerinde kim deve aradi ki, siz de deve aramak icm dama giktiniz ve
dam iizerinde devenin ne isj vardir?"
837. Sonra ona dediler ki; nr taht ve oak iizerinde JMlak'm muWiahni nasd
anyorsun?"
acib olan taife, Hz. Ibrahfm'e dediler ki: "Bize damda deve aranmaz di-
yorsun, ya sen taht ve hukiimdarlik riitbesi ustunde, nasil Allah'a kavu§mak
<^^
MESNEVf-t SERIF SERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
talebinde bulunuyorsun? Senin bu halin de, damda deve aramak kabilinden
degil midir?"
838. uMuhakkak ancak o oldu, arhk onu himse gormedi; yen gibi adeniiden na~
pedid oldu.
Muhakkak ancak o sebeb oldu ki, Ibrahim (k.s.) hazretleri terk-i saltanat
buyurdu ve ondan sonra artik onu kimse gormedi; peri gibi benf-ademlerin
nazannda gizlendi.
J^ 3 Jhj j^ -^ LS^ &*" >&~ J^ J-* J 1 J ti^i J*?**
839. Onun ma nasi gizli ve o halkin oniinde; halk ne vakil sakal ve delkm gay-
r'xni goriirler?
"Delk", dervfsjere mahsus eski libas. Ya'ni, "Ibrahim Edhem hazretlerinin
ma'nasi ve batmi halk nazannda gizli idi ve fakat onun sureti ve cismaniye-
ti halkin oniinde idi. Zahir-bin olan avam-i halk sakaldan ve dervisjere mah-
sus olan eski libasdan ba§ka bir §ey goremezler; onlann asla batina ve
ma'naya niiruz-i nazarlan miimkin degildir.
Xi jj^Ji^ 0\-^- j-S LiuP _^-*A -Li jjJ 0^L>- j l Jijj>- *-i^- J Oy>r
840. Uaktaki akrabasimn ve halaikin goziinden uzak oldu, cihanda anka gihi
[837] i~li
meshur oldu.
"Hi§", akraba ve taallukat ma'nasma geldigi gibi, "kendi" ma'nasina da
gelir. Ya'ni, "Vaktaki Ibrahim (k.s.) hazretleri akrabasimn ve halaikin goziin-
den uzaklash, anka ku§u gibi kendisi nazarlardan gaib iken, adi herkesin di-
linde destan oldu." Veyahud "Vaktaki kendi goziinden ve halaikin goziinden
uzak oldu; ya'ni makam-i saltanatta kendi nefsini goriicu ve benliginin hiik-
miinii suriicii idi ve halkin nazannda da heybetli bir hukiimdar idi; terk-i sal-
tanat etmekle hem kendi. nazanndan ve hem de halkin nazanndan uzakla§-
ti, anka kusu gibi dillerde destan oldu."
841. Dier bir kusun cam hi, Otaf'dan gelir, alemin cumlesi ondan lafhulurlar.
"Kus/'dan murad, salik-i tarik-i Hak; "Kaf 'dan murad ruh-i kiillfdir ki, bil-
ciimle ervahi muhittir. Ya'ni, "Tarik-i Hak salikinin ruhu, ruh-i kiillf tarafin-
*$%&>
AHMED AVNI KONUK
dan gelince, ehl-i alemin ciimlesi, onun hakkinda hadden fazla soz bulurlar
ve onu medh ve sena ederler." Hind niishalannda "Yabend laf yerine "La-
fend laf ' vaki'dir ki, "Mesjiur ve ma'ruf kilarlar" ma'nasinadir.
842. ^Vaktaki parkin bu nuru Sebaya eri$ti, Reikis' a ve halka bir aulaule dii$tii.
Vaktaki Suleyman (a.s.)in haberi Seba §ehrine-eri§ti, gerek Belkis'da ve
gerek halkta, iman duygusu ve Hak tarafina bir meyil viicuda getirdi.
843. Olmii§ ruhlar h&p kanat vurdular; oliiler ien mezarmdan ba§ kaldirddar,
Ruh-i hayvanilerinin tagalliibu altinda ezilen ve olmus, olan ruh-i izafiler
hep alem-i ulviye ucmak icin kanatlandilar; 6\ix olan o ruhlar, cisim mezann-
dan ba§ kaldirdilar.
jL_J jl -Uvj ^» ^Lu til; d)U -lob ^ oiy* \j ^jj£j
844. "l%jo?i olun, i§ie gokten bir nida eri$iyor!" diye birbirine miijde verirler idi.
Ruh-i izafflerin kanatlanmast ve dirilmesi, da'vet-i enbiya ve evliyaya ku-
lak kabartmasi oldugundan, ehl-i Seba dahi bu hal icinde olup, birbirlerine bu
da'veti mujdelerler idi.
845. nidddan dinler kavi olurlar; kalbin dah yapragi ye$il olurlar.
enbiya ve evliyanin da'veti nidasindan dinler, ya'ni Hakk'a olan inki-
yadlar ve teslfmiyetler kuvvetlenir, kalb-i insaninin ne§v ix nemasi ve tara-
veti husule gelir.
"Gebz", kavf ve kalin ma'nasinadir.
jyi jl JLJLftj Ij lyo iy> jy* t^ ^y? u^ ^ Ol*J~" j>
846. Suleyman dan olan o nefes, nefh-i sur cjlbi, oliileri kabirlerden kuriardi.
Bir nebiyy-i zi§an ve halife-i Hak olan Suleyman (a.s.)dan sadir olan o
nefes-i rahmanf, lsrafil (a.s.)in yevm-i ba'sde ufledigi sur gibi, cisim kabirle-
rinde olu bir halde olan ruhlan kurtardi. Siileyman-i zaman olan insan-i ka-
millerin nefesleri de boyledir.
e jqps 9
MESNEVt-1 SERfF SERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
847. Hundan soma muhakkak saadet riizgan senin olsun, hu ye$ti. Slllah ya-
hini en $ok hilicidir.
Ey hakikat talibi, hadisat-i kevniyyeden birisi olan Siileyman (a.s.)in
veya Ibrahim b. Edhem hazretlerinin devirleri gegti. Bundan soma saadet se-
nin icm olsun ki, biz varis-i kamiliz ve sen bizim sohbetimizde bulunmak su-
retiyle miistefid oluyorsun. gegen devirlerdeki ahvalin tafsiiatini yakinen
en gok bilen Allah Teala'dir, biz bu kissada icmalen soyledik.
(^
cr^ - y ^*£ J v^ J J 1 J* J uP O^ISC^. j ijat j^ jJJl lj ^ y>
Ehl-i Seba kissasinin bakiyyesi ve Siileyman (a.s.)in al-i Belkis'in
her birine kendi layikmda nasihat ve onun dininin ve kalbinin
muskilatim irsad etmesi ve zamire mensub olan her cins kusu, o
cins kusim safiri ve onun tu'mesi sayd etmesi
848. cAiusiuk gibi Seba dan kissa soylerim, ginki lalezar tarafma saha aeldx.
"Saba"dan murad, nefes-i rahmani ve "lalezar"dan murad, cenab-i Pir
efendimizin kalb-i §erifleridir. Ya'ni, "Maarif ve hakayik-i ilahiyye lalezan
olan kalbime nefes-i rahmani estigi icm, mustakane ve asikane mazideki Sa-
ba kissasim soyliiyorum ve onun zimmnda da, hale isaret ediyorum.
liij 'Jy^ i'Nj'Vl o'/lp IfJUj f^ C^ 1 ^
849. Gshafi, kendilerinin vash aiinune mulaki oldu; evlad kendi asillan tarafi-
na avdet etii.
AHMED AVNl KONUK
Cisimler, bu alem-i hicabda insan-i kamili bulmaga Hakk'a vasillan gii-
niine miilaki oldu. Ervah-t kulliyyenin evladi mesabesinde olan, ervah-i
citz'iyye, insan-i kamili bulmakla, kendi asillan tarafma avdet etti. Nitekim
r+AAi Ju\ JT Ijpoj rji (Isra, 17/71) ya'ni "0 giinde biz nasin kaffesini imam-
lanna da'vet ederiz" ayet-i kerimesinde, bu asillara da'vete i§aret buyurulur.
» - tf t * s *,» , t Jo , t i -• 00JISJ
850. nXmmeiler icinde qizli olan askm iimmeii, cud qibidir hi, onun havlinde
[847] , , . ? ? *
Ebu'l-Cennab Necmeddfn-i Ktibra hazretleri Usul-iA§ere ismindeki kitap-
lannda buyurur ki: "Allah'a yol, halaikin nefesleri adedincedir. Tariklar kes-
ret-i adediyle beraber iic nev'e miinhasirdir. Birisi ma'lumaM §er'iyye erba-
binin tarikidir ki, kesret-i savm ve salat ve tilavet-i Kur'an ve hac ve cihad
ve buniann gayri a'mal-i zahire ile mukayyed olur. Bu, "tarik-i ahyar" dir.
Bu tarik ile uzun zamanda Hakk'a vasil olanlar azin da azidir. Ikincisi as-
hab-i miicahedat ve riyazat tarikidir ki, tebdil-i ahlaka ve tezkiye~i nefse ve
tasfiye-i kalbe ve tecliye-i ruha ve imaret-i batma miiteallik olan §eye cali-
girlar. Bu da "tarik-i ebrar"dir. Bu tarfkla Hakk'a vasil olanlar, evvelki ferik-
den daha coktur; lakin onlardan bu tarikla vastl olanlar da nevadirdendir.
Uciincusu Allah'a seyr edenlerin tarikidir. Bu da ehl-i muhabbetten "tarik-i
§uttar"dir. Bu tarik ile, ya'ni a§k ve muhabbet ile seyr ti siiluk edenlerin bi-
dayetlerinde vuslatlan, onlarin gayrilerinin nihayetlerinde olan vuslatlann-
dan daha goktur."
Imdi cenab-i Pfr'in tarikat-i aliyyeleri "tarik-i suttar" oldugundan, buyu-
rurlar ki: "A§k taifesi, sair taifeler arasinda mahffdir. Onlar zahirlerini ve ba-
tinlanni a§k-i ilahinin zebunu ve maglubu kildiklanndan, tavir ve hareketle-
ri nizam iizere degildir. Bundan dolayi nizam ve intizam ehlinin melametine
ma'ruz kahrlar. Nitekim comertlik, buhl ve imsak sakametinin levmine
ma'ruz kahr. Ya'ni Hak yolunda akl-i maa§in tavn, illet ve sakamettir; bina-
enaleyh ehl-i a§kin etrafinda, akl-i maas, ile sakim olan ehl-i diinyanin levmi
vardir. Bunun gibi, comert kimselerin etrafinda da buhl ve imsak ile sakim
olanlann levmi vardir."
851. Grvahm zilleti, cisimlerindendir; cisimleri izzeti ruklarindandu .
G ^r£ B
gjK^ MESNEVI-t §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
Ecsam, alem-i siiflidendir ve alem-i suflf "Miizill" ism-i §erffinin mazhan-
dir. Eger ervah, ecsamm ahkami altinda zebun olursa zelil olur; ve ervah,
alem-i ulvidendir ve alem-i ulvf "Muizz" ism-i §erifinin mazhandir; eger ci-
simler ruhlann ahkamina tabi' olursa, aziz olurlar.
Ji3 ujf> byui *^\ ^ lLji JLsJjl l^j
852. Gy asiklar, sukya size mahsustur; siz bakdersiniz, beka size maksustur.
Ey a§iklar ij_^ Uji ^j ,^-s-. 3 (insan, 76/21) ya'ni "Rableri onlara temiz
§arab igirdi" ayet-i kenmesinde beyan buyurulan a§km tahur olan §arabi si-
ze mahsustur, onu ancak siz icebilirsiniz; siz baki olan ma'§uk-i hakikinin
vuslatiyle bakisiniz; ve hal-i beka ancak size mahsustur. Beyit:
"Sekahum Rabbuhum" hamnn igen a§iklar ey Nak§i
Erer ma '§ukuna onlar mekandan la-mekan soyler
Bu §arab hakkmda Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz lii AflJj'il *op1 uiy. *n ji
\j*l* \ y &> lii j \y\iff \ 3 £~, lii j ij>L \j,jS. ya'ni "Muhakkak Allah Teala'mn evli-
yasi igin hazirladigi bir §arab vardir ki, ictikleri vakit sarho§ olurlar ve sarhos/
olduklan vakit tiyb ve nes/edar olurlar ve tiyb olduklan vakit samit ve sakit
olurlar" buyurur.
> > t t - > o - , f t - t« &■
853. Gy gamdan bos olanlar, halkiniz ve asik olunuz! IZu ^usuj'un kokusu-
dur, koklayimz!
Ey kalbleri diinya gammdan bo§almi§ ve ahirete miiteveccih olmus, olan
ahyar ve ebrar taifesi, kalkiniz! Tarfk-i §tittara intisab ediniz ve a§ik olunuz.
Bende ma'suk-i hakikinin kokusu vardir, koklayimz!
Bu beyt-i §erifde cenab-i Pir, cism-i §eriflerini Hz. Yusuf un gonliine te§-
bih buyurmusjardir. Ve filhakika insan-i kamilde ma'suk-i hakfki olan
Hakk'in tecelliyat-i mutenevviasi vardir ve bu tecelliyat-i esmaiyye "koku"-
ya te§bfh buyurulmuijtur^
854. 6y Siileyman'a mensub olan kus dili, gel! Dier bir kusun sesi, ki cjelir,
onu ierenniim et!
"Ku§ dili"nden murad, maarif-i ilahiyyeye ve hakayika dair olan sozler-
dir. "Ku§"dan murad, efrad-i be§erdir. Ve efrad-i be§erden her birinin isti'da-
c^a^,
AHMED AVNl KONUK
di muhtelif oldugundan, ma'rifetteki mertebe-i idrakleri de muhteliftir. Bina-
enaleyh insan-i kamil her bir kimsenin ma'rifetdeki mertebelerine gore soz
soyler. Bu hitab, Hz. Pir tarafindan nefs-i nefislerine ve onun zimninda
bilumum insan-i kamilleredir. Ya'ni, "Ey bu Mesnevf-i §etifde ma'rifet-i ila-
hiyyeye ve hakayik-i rabbaniyyeye dair soz soyleyen Mevlana, her sinif in-
sanin isti'dadina gore bu Mesnevf-i §enfde ibzal-i maarif et! Herkes kendi is-
ti'dadinin kabul edecegi ma'rifeti alsin!"
855. IJaktaki Diak sent kuslara cjonderdi, her hir kusun nagmesini sana ders
ve-rdi.
Hak Teala seni efrad-i be§erin ir§adma memur ettigi vakit, sana her bir
ferdin isti'dadimn kabul edebilecegi maarifi de ta'lim buyurdu.
856. Cehri hu§una cebir dilinden soyle; kanadt ktnlmis kusa, sabirdan soyle!
"Cebir" iki nevi'dir. Birisi cebr-i mezmum, digeri cebr-i mahmuddur. Ceb-
riler, kullar ef alinde mecburdur, muhtar degildir diyerek §eriati ta'til eden ta-
ifedir ki bu cebir, cebr-i mezmumdur. Cebr-i mahmud, Ehl-i Sunnet'in ihtiyar
ettigi cebr-i mutavassittir. Bu cebirler hakkinda I. cildin 625 numarali beyti-
ne musadif olan c— ot*- y» c^^ «; jd ["Bu cebir degildir, Cebbarligm
ma'nasidir."] beytinde izahat verilmi§tir. Ya'ni "Cebr-i mezmuma kail olanla-
ra cebr-i mahmudu anlat!" demek olur. Eger "zeban" yerine "ziyan" olursa,
"Cebr-i mezmumun zaranm ve ziyanini soyle!" demek olur.
lkinci misra'daki "kanadi kinlmis, ku§" ile de "Kaderi" taifesine i§aret buyu-
rulur. Zira Kaderiler, Cebriler'in ziddi olarak, kendilerinde iradeyi bi'1-istiklal
isbat edeler ve bu iradenin insanlar arasinda istiklalini tahayyixl etmek, hayat-
ta be§erin yekdfgerine kar§i sabirsizligim ve sjkayetini mucib olur. Ehl-i Siin-
net hem Hakk'in iradesini ve hem de kulun iradesini isbat ettikleri cihetle, on-
lar tarik-i Hak' da bu iki kanat ile ugarlar. Kaderi'nin bir kanadi kinktir, bina-
enaleyh Kaderi'ye Hakk'in iradesindeki istiklali isbat edip, kendi iradesi hari-
cinde vaki' olan hadisata sabir tavsiyesi lazimdir.
857. Sabr edici kusu sen hos ve muaj tui, anka kusuna \Kaf m vasijlanni oku!
°&FP
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Sabr edici ku§"tan murad, ahyar ve ebrardan olan kimselerdir ki, onlann
halleri yukanda izah olundu. "Anka kusu"ndan murad, §iittari olan ehl-i a§k-
tir. "Kaf 'dan murad, zat-i Hak'dir. Ya'ni, "Ahyar ve ebrar taifesini kendi ta-
vir ve mesreblerine ho§ ve ma'zur tut! Ehl-i a§ka dahi ma'suklan olan zat-i
Hakk'm evsafindan bahs et!"
858. Quvertin i$in do^andan hazer butjur; ctocjana hilimden ve ihiirazdan soule!
"GuvercirTden murad, miibtedf olan salikler ve dervisterdir. "Dogan"dan
murad, ulema-yi zahirdir ki, onlar dervislere ve erbab-i tarikate ta'n ederler
ve fena muameleler yaparlar. Mesela bir Mevlevi dervisjnin sema'ina, ulema-
yi zahirden her biri mu'terizdir ve ftrsat buldukga geriati vesile ittihaz ederek
o dervisj incitirler. Ya'ni, "Ey miir§id-i kamil, miibtedf bir dervis, icin ulema-
yi zahirden hazer et, zira onu yolundan alikoyarlar; ve ulema-yi zahireye de
hilmi ve dervi§lerden ihtirazi tavsiye et!"
859. Ue o bir yarasa kusu ki, o bi-neva kaldi; onu nur ile es ve asina et!
"Yarasa kusu"ndan murad maarif ve hakayik-i evliyayi, kendi anlayi§ma
gore, §erfate muhalif goriip inkar eden kimselerdir ki, bunlar ebrar ve ahyar
arasinda ve mti'minlerin her sinifinda bulunurlar. "Ey miirsjd-i kamil, maarif
ve hakayiktan bi-neva ve bi-nasib kalan ve nur-i ma'rifetten gozleri kama-
§an bu gibi yarasalan bu nur-i ma'rifete mahrem ve asma et!"
860. Uiusumete mensub olan kehliqe sen sulk oqret, horozlara subh alametleri-
[857] . 3 d
ni goster.
"Cenge mensub olan keklik"ten murad, bahis ve miinazaraya miibtela
olan saliklerdir. Zira hentiz nefislerinin sifatmdan kurtulamamis. olan salikler
igin bahis ve miinazara, safa-yi kalbe mani' olur. Nitekim Nefehatii'l-Uns'de
mezkurdur ki: "Ariflerden birisi meclis-i urefada bir mesele hakkinda muba-
haseye tutu§ur ve bahis kizi§ir. Ondan sonra o zat meclisten miinfailen kal-
kar; bir miiddet sonra avdet edip bahs ettigi kimselerin basjanni operek on-
lardan afv diler. Hazirundan ba'zilan derler ki: "Bu bahiste hak senin idi, ne-
den maglub vaziyetini ihtiyar ettin?" Cevaben der ki: "Vaktaki meclisten
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
kalktim, o §6yle dedi, ben boyle dedim diye kalbim havatir icinde kaldi. Her-
kes ne fikirde olursa olsun, bana kalbimin safveti lazimdir."
Kekliklerin adeti daima birbiriyle cenk etmek oldugundan bahhas olanlar
keklige te§bih buyurulmu§tur. Ve "horoz"dan murad, hakikat giinesjnin te-
cellisi sabahi[m] idrake miistaid olan taliblerdir. Ya'ni, "Ey mur§id-i kamil,
bahs ve cidale ali§mi§ olan kimselere sulh tarfkmi ogret ve onlara anlat ki,
mutlakan batil olan bir i'tikad yoktur. Her bir batil i'tikadin, hak olan i'tikada
bir vechi vardir. Mesela Cebriligin ve Kaderiligin batil cihetleri oldugu gibi,
hak olan cihetleri de vardir, nitekim yukanda izah olundu. Ve hakikat giine-
§enin tecellisi subhunu idrake isti'dadi olan taliblere, o subhun nisanlanni ve
alametlerini goster ve onlan ayn-i sabitelerinin kemaline eri§tir de, bu saba-
hi, ehil olanlara i'lan etsinler!"
861. Uiiiclhudden iav§ancda kadar hoyle git, yol goster; ve iSffllah dogruyu en
cok bilicidir.
"Hudhud"den murad, sahib-i hidayet arif. "Ukab"dan murad, pencesiyle
ariflerin eteklerine sanlip, onlan taklid eden kimselerdir. Ya'ni, "Ey miirsjd-i
kamil, sahib-i hidayet olan ariflerden tut da, mukallidlere vanncaya kadar yol
goster; ve Allah Teala %L> '<s^ '?> °o~ '^ '^) (isra, 1 7/84) ["Bu durumda
kimin dogru bir yol tuttugunu Rabbinlz en iyi bilendir"] ayet-i kerimesi mu-
cibince Allah Teala dogru yolu kime gosterecegini bilir.
(^
Belkis'm miilkten azad olmasi ve onun §evk-i imandan
sarho§ olmasi ve vakt-i hicrette onun himmetinin tahtindan
gayri miilk-i diinyamn hepsinden munkati* olmasina iltifati
\j <d*^ j\ c^*~j $j* tSjJutO (jJLj L~« Cjte'j* cij~- jLJ~* Oj^-
862. Uaktaki Suleuman Seba kuslari tarapna bir safir eiii, o cumlesini bagladi.
G m^ >
MESNEVt-i SERfF SERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 ♦
"Saffr", lslik galmak ve kus. sadasma derler. Burada "kus sadasim takliden
ishk galmak" demektir ki, murad, Siileyman (a.s.)in, ehl-i Seba'nm anhyabi-
lecegi lisanla onlara hitab buyurmasindan kinaye olur. Ya'ni, "Siileyman
(a.s.) Seba ehlini anliyacaklan lisan ile imana da'vet buyurdu; bu safir, on-
lann hepsini bagladi."
863. <j\ieger hlr ku$un gayri ki, cansiz ve kanatsiz idi, yahud halik gibi ashn-
da dilsiz ve sagir idi.
"Giing", dilsiz ma'nasmadir. Bu beyt-i §erffin her bir misra'i, ilm-i ilahide
hakikatleri sekavetle sabit olan taifenin birer misalidir. Ya'ni, "insan-i kami-
lin da'vetinden miiteessir olmayanlar cansiz ve kanatsiz kusa benzerler ve-
ylhud esas-i hilkatte dilsiz ve sagir olan baliWara benzerler."
J^O L f*w \ijS J^J J~> x& ^ f / <£ f£ -^ J
864. Diayxr, galat soyledim; zua sagir, eger vahyi Dtibriya online has koyarsa
ona sem! verir.
Hayir, bu taifeyi his kulagi sagir olana tesbih etmekle yanhs. soyledim;
gunki his kulagi sagir olan kimse, eger vahy-i ilahiye itaat ederse, Hak Teala
hazretleri ona can kulagiyla isitmek hassasim bans eder ve bu ihsan-i ilahi
sebebiyle hakayiki ve maaniyi idrak eder.
865. Uaktaki Reikis gonulden ve candan azm eiti, gitmis zaman iizerine de
efsus yedi.
Vaktaki Seba melikesi olan Belkis, Siileyman (a.s.) tarafina candan ve go-
niilden azm ve tevecciih etti. Sure-i Neml'de vaki' olan j ^ c-Uk ^i ^j
'uoJuii 'J j Jj olX '^ c-Xi (Neml, 27/44) ya'ni "Ya Rab, nefsime zulmettim
ve Siileyman ile beraber alemlerin Rabb'ine inkiyad ettim" ayet-i kerimesin-
de beyan buyuruldugu iizere kiifur iginde gecirmis. oldugu zamana da teessuf
etti.
866. Oyle ki, o mat ve miilku, dsiklann nami ve an terkiyle, terk etti.
c^p^
AHMED AVNi KONUK
Koca bir hiikumdar olan Belkis, Siileyman (a.s.)a oyle bir inkiyad etti ki,
a§iklar siyt ve §6hreti ve kibir ve azameti ve an nasil terk ettilerse, Belkis da-
hi mal ve mtilkii oylece terk etti.
jL e-L^jj j>«-* l J~*2L3~ ( J^ jL; b\j£" d\ j f ^Ap jl
867. O koleler ve o nazh cdriyeler, onun gozuniin oniinde g,uriimu§ sogan gtbi
oldu.
868. ^aglar ve kaskler ve akarsu, ashian nasi gozu oniinde kiilhan gorundu.
*JU>«j t^jLLJaJ JJta^ST C— ij rt— ■"■>■ j j^Ujj) ^ iSjla jJ (J--^
869. J^$fc tsMa ue hiddet vaktinde, lattfleri goze $irhin yavar.
Ask-i ilahf kalbi kaplar ve hiddetle hiicum ederse, bu diinyamn latff olan
suretlerini goze cnkin gosterir ve kalbi onlara meyilden sogutur.
870. S^shm gayreii her zumrudu' yirasa gosterir, la'mn ma nasi budur.
"Asfon gayreti, kiymetli ta§lardan olan her bir ye§il zumrudu, yesjl pirasa
gibi kiymetsiz gosterir. "La ilahe illallah" kelimesindeki nefyin, ya'ni la'mn
ma'nasi ancak budur." Zira a§k, miistevlf olan bir kalbde kendisinden ba§ka
bir §ey birakmaz; ve "a§k" kelimesi "sarma§ik" ma'nasina olan "a§eka"
(«ls#) dan me'huzdur; ve sarma§ik, sanldigi bir agacin yesjlliklerini kurutup,
ancak kendi yesjlligini birakir. A§k da boyledir. Kelime-i tevhiddeki "la" ile
muvahhid, mevhum olan varhklan nefy edip, ancak Hakk'in varhgini isbat
eder,
' aU- ^Jji \J 4a JbU aT cLj ij\ C— • ijl y> *)1\ *)\ ^
871. "jCa ilahe ilia Dtu" budur. Gy periSh, ki ay sana kara $omlek. goriiniir.
"Ey penah" ibaresinde §arihlerin ihtilafi vardir; fakfre layih olan ma'na bu-
dur ki: "Ey", edat-i nida olrnayip, Arabf de "ya'ni" ma'nasina olan "ey" keli-
mesidir. Ve "penah", melee' ve si|inacak mahal demektir. §u halde ma'na,
"La ilahe ilia Hu budur, ya'ni penahdir ki, ay sana kara comlek gibi goriiniir."
Bu beyt-i §erffde ^\ j-^ j j*o & _, ^^ j*=o j*>j& J>. # w H\ *J! V &\ u j\
u<ii* cy ya'ni "Muhakkak ben oyle Allah'im ki, benden ba§ka ilah yoktur; tev-
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVf-4 •
hidini soyleyen kimse benim kal'ama girer ve benim kal'ama giren kimse
dahi, azabimdan emm olur" hadis-i kudsfsine i§aret buyurulur. Ya'ni, "La ila-
he ilia Hu'yu kavlen ve fiilen ve halen demek vucud-i mecazi azabindan 51-
kip, viicud-i hakiki kal'asina ve penahma dahil olmak demektir ki, bu hal icin-
de sana bu viicud-i mecazi alemindeki ay, kara bir comlek gibi goriinur."
872. Dii$ mat ve hi$ hazine, hi$ esya, tahtmdan cjayri ona airig gelmedi.
"Vaktaki Belkis, Suleyman (a.s.) taraftna rmiteveccih oldu, malini ve ha-
zinesini ve e§yasini terk ettigine asla miiteessif olmadi ve bunlan terk ettigi
igin kalbinde gam duymadi. Ancak tahtmdan aynldigina miiteessif oldu."
Ya'ni salik vaktaki Hakk'a muteveecih olup, mur§id-i kamil huzuruna gelir,
her §eyden kat'-i alaka eder, fakat kolay kolay ruhunun tahti olan cisminden
ve nefsinden aynlamaz.
J_i a\j jl Ji \3 j\ Jj jS" -Li ali"t ^J jl OU-Lw ^j
873. ^Binaenaleyh Suleyman onun kalbinden aaah oldu, zira onun kalbinden,
onun kalhine Tutelar yol oldu.
Suleyman (a.s.) Belkis'in kalben her §eyden gegip, tahtmdan gegemedigine
vakif oldu; ciinki salikin kalbinden, insan-i kamilin kalb-i §erifine yol vardir.
874. O bir kimse ki, kanncalann sesini isitir, uzaklann sirnmn figanim da
isitir.
Suleyman (a.s.) ki, »>$*■ _> juX- '^m»h V p&s'i^ iy^oi jlJi U? l - ^ ^
UJy ^ Is^-u '^12 . Ojj^' "if ^ j (Neml, 2 7/ 18- 19)' ya'ni "Kanncadan bir ka-
nnca dedi ki: "Ey kanncalar, meskenlerinize girin, bilmiyerek Suleyman ve
ordusu sizi ezmesin!" Bunu miiteakib Suleyman (a.s.) kanncamn soziinden
miiteaccib olarak tebessiim etti" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu uze-
re, kanncalann sozlerini isjtirdi. Uzaklarda olan kimselerin batinlanmn fi-
ganuu da isjtir; zfra Hak, insan-i kamilin sem'i olunca, isjtmek igin uzak ve
yakin, gizli ve asMr onun indinde miisavidir.
875. O kimse ki "LXciei nemletun" sirnni soyler, bu eski takm sunni da bilir.
GVJJK^kJS
AHMED AVNl KONUK
"'Kalet nemletun" tie kanncanin his kulaklanndan gizli olan soziine isaret
buyurulur. "Eski tak"dan murad, manzume-i §emsiyyemizdir. Ya'ni, "0 in-
san-i kamil ki, his kulaklanndan gizli olan sdzlerini sem'-i ilahi ile i§itip soy-
ler; elbette bu manzume-i §emsiyyemizin sirnni ve batinim da bilir."
876. 0, o teslim mezhehliyi uzaktan gordu hi, ona o hendi tahhnin ayriligi act
geldi.
"Dure§"deki zamfr, Siileyman (a.s.)a rati' olmaklazim gelir. Ya'ni, "Suley-
man (a.s.), o kendisine teslimiyeti mezheb ittihaz eden Belkfs'i uzaktan gor-
du ki, onun teslfmiyetinde eksiklik vardir; [ve] o noksan dahi kendi taht-i hu-
kiimranisini terk etmesi nefsine aci ve agir gelmesidir."
877. Sge-r o sehebi soylersem hi, o nicin tahhna ash dilziicii oldu? Ilzun olur.
Ya'ni "Eger Belkfs'in her §eyden gonlunii gegirip de, tahtina merbut.kalma-
sinin sebebini soylersem uzun olur." "Ask-saz" vasf-i terkibidir. Hind niishala-
nnda "ask" ile "saz" arasinda "vav" vardir; bu surette "saz", muvafakat ma'na-
sina gelir. Ya'ni "Onun tahtina a§ki ve muvafakati nicin oldu?" demek olur.
878. Qerci hu harms haUm, muhahhah hissizdir, onun cinsi degildir; hatib ona
hir munisdir.
"Kilk", kamis, kalem ma'nasmadir. Ve "kalem", mutlakan alet-i tahrfr de-
mektir ki, alet-i tahrir her cins §eyden olabilir. Ya'ni canh olan Belkis'in, can-
siz olan tahtina a§kimn nazirleri bu alemde coktur. Mesela kalem cansizdir
ve hissizdir, katib canlidir; fakat bu kalem katibin daima munisi oldugu igin,
katibin kendi cinsinden olmadigi halde, o katibin bu kaleme a§ki vardir. Bu-
nun gibi, ruhun dahi hadd-i zatinda camid ve hissiz olan bu cism-i unsunye
birgok zamanlar vaki' olan iinsiyetinden dolayi a§ki ve onun ahkamma mu-
vafakati vardir.
879. Dier hir san'athann aieti hoyledir, cansizdir, her hir canhnin munisidir.
G £$^
MESNEVI-1 SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Her bir san'at sahibinin kullandigi cansiz aletler de boyledir; ya'ni aletler
cansizdir ve san'atkarlar canhdir. Bu cansiz aletler canh olan san'atkarlann
munisidir.
^ \j C^S ^Lg* <J*J? / (JT*^
u*"a*b s-^" u?
880. Sger senin fekim gbziiniin nemi olmasa idi, hen hu sebebi muayyen olarak
I 877 ] .. i i.
soylerdim.
"Nem", yashk ve rutubet ma'nasinadir. Ya'ni, "Canhnm cansiz olan alet
tarafina meyil ve a§kinin sebebini muayyen ve a§ikar olarak soylerini; fakat
basar-i basireti ma'lul ve ya§armakta ve bu yashk, gormelerine mani' olmak-
ta olan kimselerin yanh§ anlamalan ihtimaline binaen soylemedim." Bu se-
beb hakkinda Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum ve tmdadullah (kaddesallahu
sirrahiima) buyururlar ki: "Her san'at sahibine Hak Teala alat mukarrer kil-
mishr ve o san'at sahibi kendi san'atini itmam icin bu alat tarafina muhtag-
dir. Aletin bir taayyun-i hassi vardir ki, Hak onunla zahir olmu§ ve alet tara-
fina ihtiyacini, kendi tarafina ihtiyac kilmisfor. Ve zahir olan Hak, bu san'at-
ta, sahib-i san'atm isjni itmam eder. Binaenaleyh bu cihetle san'at sahibi, alet
tarafina muhtac olur ve alet ile iinsiyet tutar; ve bu ihtiyac. hakikatte, alette
zahir olan Hak tarafinadir. Nitekim Allah Teala -OJi J\ Ii>ii jS (Fatir, 35/15)
["Allah'a muhtac olan sizsiniz"] buyurur. Boyle olunca Allah'in gayri tarafi-
na fakr u ihtiyag munteffdir; ve zahirdir ki biz alat ve esbab tarafina muhta-
ciz; binaenaleyh bu fakr u hacet o alat ve esbabda zahir olan Allah Teala haz-
retleri tarafinadir." Bu mukaddime, viicud-i hakiki-i Hakk'in cemf-i e§yada
sereyanim kabul etmek demektir. Halbuki ulema-yi zahir e§yada Hakk'in
yalniz ihata-i ilmiyyesini kabul edip, ihata-i zatiyyesini dar olan fikirlerine
sigdiramazlar ve bu sebeble ehl-i hakikate i'tiraz ederler. Cenab-i Mevlana
efendimiz bu sebebden dolayi bu hususdaki fzahati burada terk buyurmus.
oluyorlar. Ruhun, camid olan cisme taa§suku sebebi dahi, ehl-i fitnat tarafin-
dan bu mukaddime iizerine du§iinulebilir.
881. lahim huyuklugiinden )ii, hadden ziydde idi, tahh nakl eylemege imkan
olmadi.
Belkis Siileyman (a.s.) gelirken biitiin malim terk etti, fakat tahtmi terk et-
mege bir turlii gonlii razi olmadi; ve onu beraberce nakl etmek istedi, fakat
c^
AHMED AVNl KONUK
tahtin hadden ziyade biiyiik olmasmdan dolayi, o zamanki vesait-i nakliyye-
ye gore o tahtin beraberce nakline imkan olmadi.
882. ^edenin hirhiriyle olan vasillan aibi, ince i§lenmi§ idi; onu ayirmak ieh-
like idi.
Ya'ni, Belkfs'in tahti cok biiyuk olmakla beraber, gayet musanna' ve kii-
glik kiiguk pargalar birbirine yapistalmak suretiyle yapilmis, ince bir is. idi.
Pargalann birbirlerine biti§tirilmesi, cism-i insanfdeki damarlann ve sinirlerin
ve adalatin birbirine biti§mesine benzer idi. Binaenaleyh onu ayirmak ve ec-
zasini tefrik etmek, musanna' olan hey'eti igin tehlike idi. Bu sebeble yerin-
den kimildatmak caiz degil idi.
883. Dmdi Siileyman dedi: n £jer$i sonunda onun iizerine tac ve taht soguk ola-
cakiui"
Siileyman (a.s.) kendi kendine dedi ki: "Gergi sonunda Belkfs'in iizerine
tac ve taht dahi soguk olacak ve kalbinde onlann da alakasi kalmiyacaktir!"
tj} ijj _jl } b \j p^r (Js* ->j! djj OU- OO^j j Oy?
884. Can, vahdetten harice hir has (fetirdigi vahii, onun ferri ile cisme hir fer olmaz.
Salikin cam, sifat-i be§eriyye kaydindan kurtulup, sifat-i ilahiyye ile mut-
tasif oldugu ve bu hal iginde keserat aleminden intikal ve vahdet-i Hak'dan
ba§ cikardigi vakit, o vahdet-i Hakk'm ferri ve nuru ile, kesret aleminden olan
cismin, asla feri ve revnaki kalmaz ve nazannda altin ile ta§ miisavi olur.
j\j>- iiLib>- j i_JiS' jJUl c5j5uj jUij j*5 j\ ji<f Jj\ji Oy?
885. ^enizin dihinden yevher pktigt vakit, kopii^e ve corcope hakir hakarsm.
Vahdet-i Hak "derya"ya ve onun feri ve revnaki "inci"ye ve suver-i e§ya
"kopuk"e ve "gdrgop"e tesbih buyurulmu§tur. Ya'ni, "Denizin dibinden inci
giktigi vakit, nazarlar onunla me§gul olup, deniz sathindaki kopiige ve gorgo-
pe ehemmiyetsiz bir nazar ile baktigi gibi, vahdet-i Hak deryasimn incisi olan
nur-i vahdet zahir oldugu vakit, o deryanin sathinda yuzen kopiikler ve
gorgopler mesabesinde olan suver-i e§yayi hakir gorursiin."
c^px)
gpp^ MESNEVI-I §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "®^®
Hind niishalannda "be-nigen" yerine nun-i nafiye ile "ne-nigerf vaki'dir.
Bu suretle ma'na istifham ile "Denizin dibinden gevher zuhura geldigi vakit,
kopiige ve gorgope hakir nazar etmez misin?" demek olur.
886. Oiwdcimli olan cjiine§ ha$ $ihanrsa, akrehin huyruijunu him miistakar hilar?
Bu beyt-i §erif dahi bir misaldir. Ya'ni, "Insan karanlikta akrebi gormez,
onun zehirli olan kuyruguna yakla§ir ve onu mahall-i karar ittihaz eder. Fa-
kat huzemat-i ziyaiyyesiyle her tarafi aydinlatan giine§ ba§ gikardigi vakit,
kim akrebin yanina yakla§ir?" Burada vahdet-i Hakk'in nuru "giine§"e ve
suver-i alem, insani sokan "akrebin kuyrugu"na tesbfh buyurulmu§tur.
887.' "jfakat muhahkak hunun hevsi ile- heraber, nakd-i hal iizere, onun iahh-
na intihal istemeh aerek!'
"Nakd-i hal", §imdi ve acele demektir. Ya'ni, Siileyman (a.s.) kendi ken-
dine buyurdu ki: "Belkis her §eyden sogudu, fakat tahtinin muhabbetinden
gegemedi; bu boyle olmakla beraber, hemen sjmdi onun tahtinin buraya in-
tikal etmesini istemek lazim geliyor!"
Ijj -i-i^S" (J ti>-U- <i\S'^jS' UJ /»lScj& Ki^sf- h^j \j
888. la hi miilakat henaaminda hasta olmasin, onun $ocuh$a olan haceti re-
va olsun!"
"Belkis miilakat hengaminda tahtindan aynlmi§ oldugundan dolayi, has-
ta ve magmum olmasin, onun tahtina olan gocukga ihtiyaci reva olsun!"
jj jji o\jy~ oi_^ ji ijj 1; jijp ^ lj j\ j J#- u j c— »
889. " r Bizim iizerimize hakir Air ve onun i$in fok azizdir; nihayet hurilerin sof-
rasi uzerinde seytan' olsun!"
"Onun tahtina olan ihtiyaci, bizce hakfr ve ehemmiyetsizdir; halbuki onun
igin bu ihtiyag gok biiyuk ve azizdir. Binaenaleyh biz onun tahtini buraya ge-
tirelim; varsm hurilerin sofrasinda §eytan dahi bulunsun!" Siileyman (a.s.)in
huzur-i alisi, "hurilerin sofrasi"na ve Belkis'in tahti ise, "§eytan"a te§bih
buyurulmu§tur.
c^5e^>
AHMED AVNl KONUK
890. naz fahit, J^yaz'in oniinde delk ve canh gibi, onun canina ibret olsun.
"Ayaz", Sultan Mahmud-i Gaznevrnin kuranasindan birinin ismidir. Mu-
maileyh bidayet-i halinde eski esvabh ve ayagi gankli bir koylu imi§. Vakta-
ki Sultan Mahmud'a takanub ederek, onun sayesinde servet ve ihtisam sa-
hibi olmus. Bu debdebe ve ihtisam kendisine gurur- getirmemek ve eski hali-
ni hatirlamak igin, koyliiliik zamanmdaki o pejmiirde libasini ve gariklarmi
saklayip, her an ziyaret eder ve bununla nefsindeki gururu kesr eder imi§.
Bu kissa, bu Mesnevi-i £erifin V. cildinde gelecektir. Ya'ni, "Belkfs bizim
huzurumuza gelip, feyz-i ma'nevfye mazhar ve devlet-i hakikfyeye nail ol-
dugu vakit, evvelki siifli olan halini ve muhabbetini mukayese edip, ibret al-
mak igin, iizerinde oturup nazlandigi tahtini ihzar edelim. Nitekim Ayaz, na-
il-i devlet oldugu vakit eski libasindan ve cangmdan ibret alirdi."
891. "Ta hi o, yine mubiela oldugunu, o nerelerden, nereye kadar eri$tigini
bilsinl"
"Evet, onun tahtini mutlaka ihzar edelim; o Belkis evvelce ne gibi bir hal-i
siiflfye miibtela oldugunu ve simdi nasil bir hal-i ulvfye nail oldugunu ve bina-
enaleyh nasil bir makamdan, nasil bir makama terakki ettigini bilsin!"
892. Topra^t ve nutfeyi ve mudcjayi Oiuda bizim goziimuziin oniinde iutar.
Cenab-i Pir efendimiz "ibret-i can" ta'binnden, umum-i ahval-i be§ere in-
tikalen buyururlar ki: "Ey insan, sen de evvelki haline ve simdiki haline ba-
kip da ibret al! Zira sen evvelen toprak idin. Sonra babanin sulbiinde nutfe
olup, anamn rahmine munsab oldun, sonra orada pihtilasmis, kan haline gel-
din ve sonra da et pargasi oldun. Dogdun, buyudiin, mutenasibii'l-a'za cisim
ve idrak sahibi bir insan oldun. Evvelki toprak halini ve sonra bir idrar deli-
ginden, dfger bir idrar deligine akan birkag katre suyun pargasi oldugunu,
Ayaz'in palaslan ve ganklan gibi daima goziiniin oniinde tut da, zekavetin
ve surf giizelligin ve servetin ile nazlanma ve azamet satma!" Nitekim Hak
Teala hazretleri bizim mevhum olan kibrimizi ve enaniyetimizi kirmak igin bu
evvelki hallerimizi, Kur'an-i Kerfm'de gozumiiziin oniinde tutup, sure-i
cggvg>
MESNEVM §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Mu'minun'da buyurur ki: c^C J\j j '£k> '&&- ^ ^ °cy <&- °u* VLJih uiL la3 '_,
j>-\ Ul>- «ULiJl J> L^J >UajJI \jj^Si L«UaP 4*>d! LiUj 4Ju>> ilLJl Lflii»i iiip iiJaJl UlL>- »j
(Mu'minun, 23/12-14)Ya'ni "Biz insam gamurdan olan siilaleden yarattik; son-
ra o siilaleyi nutfe yapip, bir karargahda mekin kildik; sonra nutfeyi uyusmus,
kan yaptik; muteakiben uyusmus, kani et pargasi yaptik; et pargasmi dahi kemik
yaptik; sonra kemige et giydirdik, sonra onu dfger bir halk olarak insa ettik."
893. DCi "61/ hed-niyet, seni nereden getirdim! Ondan sana bir kerahei gelir."
"Hufrik", hfnin zammi ve "hafrik", fethi ile girkin ve kotii huyluluk ve
bedbaht ve igreng ma'nalannadir. Ya'ni Hak Teala buyurur ki: "Ey fena ni-
yetli ve fikirli olan insan! Ben seni nereden gikanp, boyle miitenasibu'l-a'za
bir hey'ete getirdim? Sen bidayetini dii§unursen, sana ondan igrenmek gelir.
Zira bugiin senin aslin olan nutfe eline bula§sa yikarsin; miitemekkin oldu-
gun rahmin kani bir tarafina bula§sa, igrenerek yikarsin. Halbuki ana rah-
minde sen kani igerdin."
01* j jl <j}jj J->s ^1 p^j> Dl jji ji <_£Ju. J-i^- OlJj y
894. Onun devrinde sen ona asik idin; zaman bu fazh miinkir idin!"
"Sen igrendigin ve siifli gordugiin §eylerin devrinde ve mertebesinde bu-
lundugun zaman, insan mertebesine gelmek fazlini ve ziyadeligini lisan-i ha-
linle inkar ederdin. Ve: "Ben topragim, sulb-i pederde nasil nutfe durum?" Ve
nutfe olduktan sonra da, yine inkanna devam edip: "Ben §imdi birkag katre
suyum, sudan nasil insan olurum?" der durur idin!"
895. 15u kerem nasil senin inkannin def'i ise ki, tovrah oriasmda ihtida eitin.
Ya'ni Hakk'in sjmdiki halde seni mukemmel bir insan yapmak keremi, se-
nin heniiz toprak ortasmda iken basjadigin inkar halinin def'i oldugu gibi.
896. Senin insann, inkdnn hiicceti oldu; senin hu hastaligtn devadan daha fe-
nd oldu.
Senin bu suretle ihyan, oldiikten sonra dirilmek hakkindaki inkannin hiic-
ceti oldu. Ya'ni sen cemad halinde iken boyle bir zi-ruh olacagmi halen miin-
c^p^
P^ AHMED AVNI KONUK
kir idin; fakat bu inkar haline ragmen bircok istihalattan sonra, sen suret-i in-
saniyyeye geldin. l§te senin bu insan suretine gelmen, halen o inkannin def i
oldugu gibi, insan olduktan sonra, tarik-i idrak ile kavlen ha§r-i ecsadi inkar
etmenin aleyhine de fiilen ve halen bir hiiccet ve bir burhan-i cell oldu. Ve
senin cemad halinde, lisan-i hal ile vaki' olan inkann bir hastalik idi; Hak Te-
ala hazretleri bu inkar halinin zevali icin seni insan mertebesine getirip bu is-
tihalati tasdfk etmen icin sana akil ve idrak ilacmi verdi. Fakat senin inkar
hastahgin, bu ilac-i idrak yuziinden daha beter, daha fena bir hale geldi. "01-
diikten sonra hie insan dirilir mi?" dedin.
Bu beyt-i §enfler ha§r-i ecsadi rminkir olanlara hitabdir. Nitekim hiikema-
dan Me§§aiyyun taifesi ha§r-i ecsadi inkar ederler; ve Ebu Ali Sina dahi Meb-
de' ve Maac/ ismindeki kitabinda der ki: "Nutfede niimuvv isti'dadi vardir, su-
ret kabul eder; vaktaki a'za suret baglarlar, nefsin bedene taallukuna miista-.
id olurlar, Binaenaleyh nefls peyda olup, bedene taalluk eder ve onunla kalir.
Oliim geldigi vakit, bedende kabiliyyet ve isti'dad-i taalluk kalmaz. Eger kabi-
liyyet-i taalluk kahrsa mevt anz olmaz ve bedene nefsin taalluku zail olmaz.
Binaenaleyh mevtten sonra ecza dagihrlar ve asla onda taalluk-i nefs isti'da-
di kalmaz. Boyle olunca, nefsin bu eczaya taalluku ve bu eczanin suver-i a'za
baglamasi muhaldir. Zira nefsin taalluku ve suver-i a'za ile tasavvuru, isti'dad
olmaksizin muhaldir." l§te goriiluyor ki, Ebu Ali Sina gibi cemad mertebesin-
den, insan mertebesine gelip, akil ve zeka ilaci ile ewelki inkar hallerinin te-
davisi kabil iken, bu ilac. onlann ewelki inkar hastaliklanni tezyid etmistir.
897. lovraaa bu i§in tasvui neredendir, nutjeue du§manlik ve inkar neredendir?
Ya'ni, ha§r-i ecsadi inkar eden hukema, topraga ve cemada bu insan mer-
tebesine gelmenin ve insan suretini iktisab etmenin nereden oldugunu ve
aciz bir nutfeye, istihaleler gecjrip insan §ekline girdikten sonra, hakikate kar-
§1 dii§manlik ve inkar nereden oldugunu dusunememi§lerdir.
Bu beyt-i §enfde ^ j *>£ u L>^ j *>- ,*~^ j* t ju i&» & «u& ui oUvi y . ^\
pi* jii- j& j* j iy. Jji ulsji t^JJi \+&*i jij^ Ju »j fUa-Ji U > H j* jv* A&f. (Yasfn,
36/77- 79)'ya'ni* "Insan gormez mi ki, biz onu muhakkak nutfeden yarattik;
ondan sonra o apacik du§mandir. Kendi yaratili§ini unuttugu halde: "0 ciiru-
mii§ kemigi kirn diriltir?" diye bize mesel darb etti. Ey Peygamberim de ki:
Onu ewelki def ada insa eden diriltir ve 0, yaratmanin hepsini ziyade bilici-
dir[" ayet-i kerimesine isaret buyurulur.
<^g>
&^ MESNEVf-I §ERIF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 • "^S§
Bir gun Resul-i zi§an Efendimiz'in huzurunda Kureys/in biiyukleri bulun-
dugu bir sirada As ibn Vail veya Ebu Cehil veya Obey ibn Halef, elinde curii-
miis, bir kemik bulundugu halde gelip: "Bu giirumus. kemikleri kim diriltir?"
dedi. Cenab-i Peygamber Efendimiz bu ayet-i kenme ile ona cevab verdiler.
Ma'lum olsun ki, her bir ferd-i insanfnin ilm-i ilahide bir hakikati vardir;
o hakfltat zahir olmak icin kesafet aleminde bir mazhar ister ve kesafetle zu-
hur dahi ancak madde ile mumkin olur ve madde ise daima istihalat kabul
eder. Emr-i ilahf o hakikatin kesafet aleminde zuhuruna taalluk ettigi vakit,
ona giydirilecek olan unsuri ve maddi merkeb, cemad ve nebat ve hay van
mertebelerini kat' ederek "ahsen-i takvim" iizerine insan mertebesine gelir.
Vaktaki oliim gelir, o merkebin eczalan yine, bu alem-i kesafet icinde dagi-
lir; fakat o olen insanin hakikati berzahda dogar. Mevtin degistikce Hak Te-
ala o hakikate o mevtinm mayesine muvafik diger bir merkeb verir. Bina-
enaleyh insani maddeden ibaret zannedenler, zaruri ha§r-i ecsadi inkar sem-
tine giderler.
898, Uaktaki o demde kalbsiz ve sirsiz ilin, fikrete ve inkdra miinkir idin.
Ey insanlik mertebesine gelip, oldukten sonra ha§ir ve cem' yoktur di-
yen kimse! Sen toprak ve nutfe halinde iken, kalbsiz ve sirsiz, ya'ni ruhsuz
idin. Binaenaleyh o mertebelerin hal dili ile "Toprak ve nutfede du§iinmek
olmaz ve inkar ve ikrar gibi haller bende olamaz" derdin ve diisunmeyi ve
efkan inkar ederdin. Zira dtisunmek ve inkar etmek icin kalb ve ruh ve di-
mag lazimdir.
899. Uaktaki senin inkann cemadlihian bitti, bu inkar iizerine dahi senin has-
nn sabit oldu.
Vaktaki topraktan maftgur oldun ve akil ve idrake geldin, bu akil ve idrak
sebebiyle sende, gelecek hasnn fikr-i inkan nesv ii nema buldu. Boyle olun-
ca senin bu inkanndan dahi ha§ir sabit oldu. Zira senin hicten boyle du§iine-
bilecek bir hale gelmen, evvelki inkanni ibtal etti; ve bu inkarimn ibtali, ge-
lecek hasnn delilidir. Mademki senin evvelki inkann, mahsur olman ile miin-
defr oldu, gerek bu ha§ir ve gerek gelecek ha§irda bir fark yoktur ve senin
inkann ayn-i ikrar oldu.
s ^S a
AHMED AVNl KONUK
900. ^Binaenaleyh senin misalin halka-zen gihidir ki, efendi iceriden ona, "Efen-
di yoktur'." der.
Bu tesbihde nazar-i i'tibare almacak, mu§ebbehim-bih ancak inkann,
ayn-i ikrar olmasidir. Ya'ni, "Bir kimse bir efendinin evine gidip kapismi ga-
hyor. Efendinin kendisi iceride oldugu halde.- "Efendi evde yoktur!" diye ken-
dinin varhgini inkar ediyor." Efendinin kendi vucudunu inkan, burada ayn-i
ikrardir. Bunun gibi insan mertebesinde iken, miinkir-i ha§r olan kimsenin,
kendi ba§indan gegen ha§r u cem'i inkar etmesi, efendinin kendisini inkar et-
mesi kabilinden olup, inkan, ayn-i ikrar olmu§ oluyor.
901. Dialka-zen hu "yoktur" dan anlar ki vardtr; hindenaleyh elini asla halha-
dan kaldirmaz.
Ya'ni, bu misalde kapiyi galan kimse, efendinin bu inkanmn, ayn-i ikrar
oldugunu anlar ve bilir ki, efendi mevcuddur; binaenaleyh inkara ehemmiyet
vermez ve elini de halkadan kaldirmaz. Ya'ni, "Efendi inkar etme! buradasin,
kapiyi ac!" diye israr eder.
Ya'ni cemad halindeki inkar-i halfsinin, ayn-i ikrar oldugunu anlayan
mii'minler, ha§r-i ecsadi inkar etmezler ve bu kapiyi galmakta israr ederler.
902. IZoyle olunca senin inkann dahi a$ikar eder ki, o cemaddan yiiz fen hasr
eder.
"Binaenaleyh senin inkann akil olan kimseler indinde, Hak Teala hazret-
lerinin cemaddan yiiz fen ha§r u cem' edecegini mubeyyen ve a§ikar Mar."
Zira suver-i alem maddiyattandir ve maddiyyat cemaddir. Binaenaleyh Hak
Teala kemal-i hikmeti ile bu suver-i e§yada turlu turlu e§kal zuhura getirir ve
insani da cemaddan akil ve zeka mertebesine gelebilecek bir surette tasvir bu-
yurur.
903. 6y inkar, su ve camur "Uiel eta!" dan, inkar dogurucuya kadar ne kadar
san at vaki' oldu!
°m&
MESNEV1-I SERIF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Bu beyt-i §enfde ij/*Ju Ea 'j£ Jj j*oJi ^ ^ oLNi ji Ji ji (insan, 76/1)
ya'ni "Muhakkak insan iizerine uzu'n zarriandan bir vakit geldi ki, zikr olun-
mus, bir §ey olmadi" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Cenab-i Pir efendimiz
bir §ahsiyet farziyla inkara hitaben buyurur ki: "Ey inkar, su ve gamur, ya'ni
cemad, "Hel eta"dan, ya'ni hfgten insandaki inkann sahsiyyetini dogurunca-
ya kadar, ne kadar san'at-i ilahf vaki' oldu. Nitekim bu san'atlar, bu [IV.] cil-
din evahirine dogru: Usii ji ^Jcjfe- JjU j ji>i ol ["Ibtida cihetinden Adem'in
hilkatinin tavirlar ve menzilleri"] surh-i §erifmde §6yle buyurulmu§tur:
^j j\ ijj\j ib c^iL*j>- jj $£ j»& ^"bJ jJJl L^JL-
■>b gJ* JU JU ^.ub ila ^Ij^j Jj^- ^bJ jj
Bu ebyatin terciimesi ve izahlan in§aallahu Teala orada beyan olunacaktir.
904. 6u ve $amur, * <J[tuhakkak inkar yoktur!" derdi; ihhar yoktur diye haher-
siz bacjinr idi.
Bu beyt-i §erifde surrah~i kiramm muhtelif sozleri vardir. Ankaravi haz-
retleri "Agmez-i ebyatdandir!" buyurur. Filhakika birinci misra'daki "inkar"
Arabf olarak, ikrann ziddi ma'nasina alindigi vakit, beyt-i §erifde gamizhk
zuhura gelir. Zfra cemad ve su ve gamurun halen inkar iginde oldugu beyan
buyurulmus, idi; burada inkar yoktur, demelerine ma'na vermek mii§kil olur;
fakat eger "engar" kaf-i Farisi ile, "tasawur etmek ve zannetmek" ma'nala-
nna olan "enga§ten" ve "engarden", masdarlanndan miistok olursa, tasavvur
ve pindar ma'nalanna gelip, beyt-i §erifdeki gamizhk bertaraf olur. Ve bu su-
rette beyt-i §enf, yukanda beyan buyurulan ma'nalann ve misalin hulasasi
olur. Ya'ni, "Velhasil su ve gamur, ya'ni cemad ruhsuz bir halde iken, insan-
hk mertebesine gelmek tasavvuru ve engan yoktur derdi. Ve bu mertebeye
gelecegini istib'ad ederdi. Nitekim insaniyet mertebesine gelen miinkirler da-
hi -l-o ^j jjj'i Uji ur j\L iii j (Kaf, 50/3) ya'ni "Biz oldiikten ve toprak ol-
duktan sonra, ha§r olur muyuz? Bu riicu' uzaktir" derler. Ve bu cemad, efen-
dinin igeriden, "Efendi yoktur!" diye vaki' olan ihban gibi haberi olmaksizin
C SSP 9
AHMED AVNl KONUK
baginr idi. Halbuki efendinin kendisini inkan, ayn-i ikrar oldugu gibi, suyun
ve camurun kendilerinden haberleri olmaksizin hal dili ile vaki' olan inkarlan
da, ayn-i ikrar idi ve vaki' olan ihbarlanna, ihbar degildir, derler idi. t§te ce-
sedi sudan ve topraktan miirekkeb olan insanin, vuktt'unu istib'ad ettigi in-
san mertebesine geldikten sonra dahi, ha§n inkar etmesi, efendinin kendisi-
ni inkar etmesine benzer.
905. IZen hunun se-rhini i/iiz yoldan soylerim; fakat hatir ince sozden kayar.
Ya'ni, ben bu ha§r-i ecsadin ve oldiikten sonra tekrar viicuda gelmenin
§erhini birgok vecihler ile soyler ve isbat eylerim; fakat akillar ve idrakler
muhteliftir; soyliyecegim ince sozleri yanhs, anliyarak, ba§ka ma'nalara ka-
yarlar; bu sebeble dalalete du§melerine sebebiyet verilmis. olur.
Belkis'm tahtinm Seba'dan ihzari hakkmda
Suleyman (a.s.)m tedbir etmesi
906. Dfnt dedi ki: "Oram tahhnifen ile sen hu medisien gulinceye kadar ha~
zu getiririm!"
Malum olsun ki, Suleyman (a.s.)m da'veti iizerine Belkfs, pek ziyade
sevdigi tahtini metfn bir yere koyup, kilitliyerek, askeriyle beraber Suleyman
(a.s.) tarafina miiteveccih oldu. Onlar gele dursunlar, bu tarafta Suleyman
(a.s.) meclisde hazir olanlara hitaben buyurdular ki: ifi'^ j& ^ j&i U? b -
'<jJ~L jyX bs jj (Neml, 27/38) Ya'ni "Ey nas, Belkfs ve kavmi gelip muslu-
man olmazdan ewel onun tahtini bana hanginiz getirirsiniz?" j^\ j* o> Ji»
*cjJ\ "l$j^ 4* j\ j liuuu 'j* 'fjs oi JJ *> cULrt u (Neml, 27/39) ya'ni'"Ciri taifesin-
de'n bir i'fnt de'di: Sen makamindankalkmadan ewel o tahti ben sana getiri-
rim, ben bunu icraya kadirim ve kudretime emniyetim vardir."
*$%&>
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"Ifrit," cin taifesinin habis olan kismina denir. ifritin tahti ihzar etmesi
fenn-i sihir ile olacagi a§agida beyan buyurulmu§tur; ve fenn-i sihir, tahyila-
ta miistenid oldugundan, Siileyman (a.s.) ifritin hizmetini makbul gormeyip,
siikut buyurdu.
907. <S%saf dedi: ^en onu ^ism-i a'zam" ile senin huzuruna hir anda hazir
cjetiririm 1 .
Siileyman (a.s.)m siikutii uzerine o hazretin veziri olan Asaf b. Berhiya:
ji»> jji x°y_ °oijj * liL-Tui (Neml, 27/40) ya'ni "Ben o tahti, nazann senin ca-
nibine riicu'dan evvel getiririm" dedi. Bunun uzerine Siileyman (a.s.) o tah-
ti derhal yamnda durur gordii.
908. Qer^i ifrit slhrin iistadi idi, lakin o JTlsafm nefhinden yiiz gosterdi.
Gergi ifrit sihrin iistadi oldugundan o tahti tahyilen huzur-i Siileymaniye
ihzar edebilirdi. Lakin o tahtin gelmesi hakfki bir surette olmak icab ettigin-
den, Asaf hazretlerinin nefh-i ma'nevfsinden yiiz gosterdi.
Ve "ism-i a'zam"dan murad, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyyetle, ta-
sarruf-i e§yaya kudret husuliidiir. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber Fususu'1-Hi-
kem'de Fass-i Siileymanf de tahtin huztir-i Siileymaniye ne suretle geldigi-
ni izah buyururlar. ya'ni, "Bizim indimizde Belkis'm tahti tarfetii'1-ayn
iginde ve ittihad-i zaman ile Sebe' §ehrinden, Siileyman (a.s.) in mekani-
na intikal etmedi, zira intikal igin mutlaka araya az cok zaman girmek la-
zimdir. ve siir'atle goz agip kapamak dahi bir zaman iginde vaki' olur, an-
cak bunda ittihad-i zaman vardir. Zira basann goriilen §ey tarafina hare-
keti igin gegen zaman, basann goriilen §eye taalluk etmesi zamammn ay-
mdir. Halbuki Asaf hazretleri "Ben tahti goz agip kapamadan evvel getiri-
rim" dedi. Binaenaleyh tahtin bir mekandan bir mekana ittihad-i zaman ile
intikal ettigi miilahazasi varid olamaz; zira miirur-i zaman vaki' degildir.
Bu hal ancak tahtin Seba §ehrinde i'dami ve Siileyman (a.s.)nin mekamn-
da icadi suretiyle vaki' oldu. Ve bu icad ve i'dam keyfiyeti bir haysiyetle ol-
du ki, buna higbir kimsenin vukufu ve suuru olmadi. Bu keyfiyeti ancak
an-i vahidde i'dam ve fcadi bilen ve her an iginde halk-i cedidi mii§ahede
eden kimse bilir."
*$%&?
AHMED AVNt KONUK
909. "iJelkts'tn tahti o zaman hazir aeldi; fakat JAsaf'dan, if rite mensuh olan-
lann fenniruten decjil!
Belkfs'in tahti, Asaf b. Berhrya hazretlerinin: "Ben o tahti goz agip kapa-
madan evvel getiririm!" demesiyle beraber, derhal huzur-i Siileymanide ha-
zir oldu.; fakat o Asaf in tasarrufundan dolayi hakikaten ve teceddiid-i emsal
suretiyle hazir oldu. Ifrfte mensub olanlann tahyfle' mensub olan fenninden
degil!
910. U^abbul-alemin den gordiigiim, hunun ve uiiz hunun aObi iizerine elham-
dulilldh!" dedi.
Siileyman (a.s.) tahtin derhal meclisinde hazir oldugunu goriince "Rab-
bu'l-alemfn olan Hak Teala hazretlerinden gordiigiim bu lutfa ve bunun gi-
bi daha bircok lutuflara ve ni'metlere hamd ve siikiir olsunf" dedi. Nitekim
ayet-i kenmede buyurulur: ^j ji*i j* iJub ju 4 jl^ \jjl~a »\j U* (Neml, 27/40)
Ya'ni "Vaktaki Hz. Siileyman o tahti kendi indinde miistakar gordii: "Bu be-
nim Rabb'imin fazlindandir!" dedi." Beni-Adem ile cinnin ma'rifetdeki fark-
lan ve Siileyman (a.s.) in, tahtin gelmesinde bizzat tasarruf etmeyip, bu bab-
daki tasarrufu Asaf a birakmasinm sebebi Fususu'l-Hiketri&t Fass-i Siiley-
manfde mezkurdur, burada zikri uzun olur.
911. Sonra Siileyman taht iarafina habit, dedi: *Gy afla$, pok ahmak tuiucusun!"
Siileyman (a.s.) huzuruna gelen tahta bakip dedi: "Ey oymali ve nakish
agac, parcasi, sen bu siislii hey'etin ile cok ahmaklan aldatip, kendine bende
edersin!"
912. TaKiarun ve aiizel naki§h ta§m oniinde ey, $ok ahmaklar ha$ kouarlar.
"Nak§ kend", "nak§-i Kandehar"in muhaffefidir; ve "nak§-i Kandehar"
guzel nakistan kinayedir. Ya'ni, "Siislii tahtalann ve guzel naki§li tasjann
oniinde, hey gidi hey!., gok ahmaklar secde ederler ve onlan kendilerine
ma'bud ittihaz edip taparlar!"
G^a^>
MESNEVM SERIF §ERHl / VII. CfLT • MESNEVl-4 •
913. Socio, ve mescui candan hahersizdir; candan hir ciinbu$ ve az eser gormii$tur.
Suslii putlara secde eden kimse, kendinin ruh-i insanisinden habersiz ol-
makla, secde olunan put gibi cemad hiikmiindedir ve her ikisi de menfuh-i ila-
hi olan candan bf-haberdir. Puta tapan kimse candan ancak bir kimildayis, ve
gdrme ve isjtme ve cuz'iyat-i umuru anlama gibi az bir eser g6rmu§tur. Miis-
liimanlann ta§tan ma'mul olan Ka'be'ye secde etmeleri, camn cam olan
Hakk'tn zatmadir; yoksa Ka'be'nin ta§ma topragina degildir. Beyt-i Gul§en-i
Raz:
"Eger kafir puttan agah olsa idi, kendi dminde nerede gurnrah olurdu?"
914. ^Ta^in soz soyledigini ve i§aret ettiflini a'6rmii§ oldugu hir vahitie hayran ve
01-n.Uf olan,
"Deng", dfvane ve bi-hus, ve hayran kalmi§, demektir. Bu beyt-i §erifin ve
atideki kissanin sirn layikryla anla§tlmak igin bir mukaddimeye iuzum vardir.
Ma'lum olsun ki, suver-i e§yadan her bir suret, bir ism-i ilahinin mazha-
ndir ve o §eyin rabb-i hassi ya'ni miirebbisi o mazhar oldugu isimdir. maz-
hardan bu ismin hazinesinde meknuz olan ahval zahir olur. Fakat her bir
ism-i ilahide bilciimle esma miindemicdir. Mesela "Rezzak" ismini alalim.
Rezzak, Hay olmali ki, nzik verebilsin; ve Senrf olmali ki, nzik isteyeni isjt-
sin; ve Basir olmali ki, mahall-i nzki gorsiin; ve Alim olmali ki nzki ve mer-
zuku bilsin. Sairleri de buna kiyas olunsun. Boyle olunca her bir ismin maz-
hannda sifat-i Hayaftan ve sifat-i Kelam'dan dahi mutlaka bir hisse bulun-
mak lazim gelir. §u kadar var ki, bu sifatlann asan gizlenmekte ve meydana
gikmakta o §eyin taayyuniine tabi'dir; ve eger o §eyin taayyunii bu sifatlann
zuhuruna miisaid ise, zahir olur, aksi halde batinda kahr.
lmdi eger zat-i Hakk'in mesjyyeti, batindaki sifatin zuhuruna taalluk eder-
se, o Hayat ve Kelam, zuhurlanna taayyiinleri miisaid olmayan, ta§tan ve
topraktan ve nebattan ve Kelam dahi zf-hayat olan hayvandan zahir olur. §u
kadar ki, akli gozimde olan insan-i cahil bu hakikatten gafil olup, bu sifatla-
nn ancak insanda mevcud olabilecegine kani' oldugundan, kanaati hilafinda
olarak, bu sifat-i batmenin ta§tan ve agagtan ve hayvandan zuhurunu gor-
<^^>
AHMED AVNt KONUK
diigii vakit hayrette kalir. Dalalette bulunan bir kavme Hak Teala hazretleri
hidayet bahs, etmek murad eyledigi vakit enbiyasina ve evliyasina, o kavmin
gormege ah§tigi ahval hilafinda, ba'zi haller gostermelerine miisaade buyu-
rur. Bu harikalar, onlardan isti'dadi olanlan fman tarafina ceker; ve dalalette
kalmalanni murad ettigi bir kavme de, yine adet hilafinda cemaddan ve hay-
yandan ba'zi sifatlar izhar eder; ve ta§lardan ve agaglardan soz zuhurunu go-
vern, cahiller §a§inrlar.
915. i$a/u kizmei oyununu vakiaki na-mahal uere oynadi, ia§a mensub arslam
bir arslan tanidi.
"Nerd", tavla oyunu demektir. Dunya tavla gekmecesine ve kaza-yi ilahf
zara ve abdin vucudu tavla pullanna te§bih buyurulmu§tur. Ya'ni, "§aki ve
ehl-i dalalet, hizmet ve ibadet oyununu mahalline oynamadi ve ta§tan yon-
tulmu§ bir puta tapti ve ta§ arslam, ya'ni ma'bud-i batili, ma'bud-i hakiki ola-
rak tanidi."
916. Uiakdil arslan kereminden cua 1 eiti; kopek tarafina $abuk bir kemik alii.
"Hakiki arslan, ya'ni zat-i Hak keremi ve ihsam hazinesinden comertlik
etti, kopek tarafina cabuk bir kemik atti." "K6pek"ten murad, hizmet ve iba-
det oyununu yerinde oynamayan putperest ve "kemik"ten murad, o camid
putun batinindaki Hayat ve Kelam sifatlanndan cuz'f bir §ey izhandir ki, ey-
yam-i Cahiliyyet'te Arap'lann putlannda bu gibi harikalar vaki' olmu§ ve ati-
lan kemikten mahzuz olan kopekler gibi mesrur olmusjardir.
9 1 7. r Ded'i: "£}er$i o kopek kwam iizerinde decjiUir, fakai hizim icin kemik bir
luif-i ammclir."
Ya'ni, Hak Teala buyurdu ki: "Gerci o kopek mesabesinde olan putun abi-
di, kivam iizerinde, ya'ni insanhgin icabi olan nizam-i akil iizerinde degildir;
fakat bizim icin kopeklere, onlann isti'dadina munasib kemik atmak lutf-i
umumfdir." Zfra yed-i Feyyaz'da buhl yoktur. Her §eye isti'dadi nisbetinde
ihsan-i ilahf olmak O'nun keremi iktizasmdandir.
c 2»
MESNEVI-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
O-sb'^ljT j Ob ^o-brc^. j O^jjJ j $£ Js \j JL- j -dip
Mustafa (s.a.v.)i memeden kesilmesi akabinde gaib ettigi
icin Halime'nin putlardan muavenet istemesi ve putlann
sarsilmasi ve secdesi ve onlarm Mustafa (a.s.)m azamet-i
kan iizerine §ehadet etmesi kissasi
C~«-e- jl Ob*b Jubj Ij C-j>.jS' "uJLs- jlj «.4_^S
918. Sana Uialime nin hissasinin simni soyliyeyim, ta hi onun destani senin
gamim silsin.
Bu kissa, yukandaki 916 numarah >yr *f J^ j~> (/" ji ["Hakiki arslan
kereminden cud etti..."] beyt-i senfi.ne merbuttur. Halime (radiyallahu anna)
validemiz, Resul-i zisan (s.a.v.) Efendimiz'in siit nineleridir ki, Bern Sa'd kabi-
lesine mensub idi. Atide beyan buyurulacagi uzere, Nebiyy-i zi§an Efendimiz'i
Ka'be'de gaib etmi§ ve feryadi iizerine, ihtiyar bir adam onu putlan olan "Uz-
za" tarafina tazarru' etmek uzere gotiirmiis. ve putlardan sada zuhur etmi§ idi.
Bu sada, kopeklerin online mahzuz olmalan icin kemik atmak kabilinden idi.
919. Uakiaki o uMustafa m siiUen geri etti, onu elinin iizerinde reyhan ve gill
gibi tuttu.
"Reyhan", feslegen dedikleri kokulu yapraklar; "verd", giil demektir. Hz.
Halime, Resul-i Ekrem Efendimiz'i siitten kestigi vakit, onu elinde feslegen
ve giil demeti gibi kiymetli bir halde tutardi.
920. O $ehin$ahi ceddine ieslim edinceye hadar, onu her iuiden ve hoiuden ha-
firir idi.
)
cm?
AHMED AVNt KONUK
*Ja^~ jJji jl X>\ j V^V ^ f-^ J L> ^^ -^JJ^ (.j*-* ( ^^"
92 1 . TJa/ttaJu korkudan emaneti gelir&i, ZKaheye gitti ve Uiatlm i$ine gelii.
"H&tim", Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi, "Ka'be'nin garb
tarafina miiteveccih olan duvar-i haricfsidir" diyor. Ankaravi hazretlerinin
beyamna gore, Harem-i §eri?in iginde bir mevzi'-i miibarekin ismidir,
Ka'be'nin sjmdiki binasindan mukaddem, bu mevzi' binamn rmi§temilatin-
dan imi§ ve el-an hiiccac bu mevzi'i de beraberce tavaf etmekte imisjer. Ya'ni
"Halime hazretleri Resul-i zi§an Efendimiz'de gorulen harikulade ahval iize-
rine korktu ve Server-i alem Efendimiz'i ceddine teslim etmek iizere getirip
Ka'be'ye girdi ve Hatim denilen mevzi'-i mubareke geldi."
922. Uiavaian hir ses i$itti, derHi hi: "6y Diaivm, senin uzerine $ok hiiyuk gii-
nes dogctu!"
2y>- X2*jy>- j\ jy jljIjA X*£> 5jj y y. Ju\ jjj*\ fi&>~ <j\
923. "By Diatim, huaun senin uzerine ail giinesirulen cuhuk, yuz hinlerce nur
geliyor!"
924. *Ey Diaivm, hugun senin uzerine hir muhtesem sah esya getirir hi, onun
■peyki hahitir 1 ."
"Raht averden", e§ya getirmek demektir ki, niizul etmekten kinayedir.
Ya'ni, "Ey Hatim, senin uzerine bugiin muhte§em bir sah niizul eder ki, onun
etrafinda doia§an hizmetgi[nin] bahti saiddir!"
925. *6y Diailm hugun subhesiz hir yeniden, halaya mensub olan canlann
menzili olursun!"
Ya'ni, "Bugiin bir yeni Peygamber-i zfsandan dolayi alem-i ulvfye men-
sub olan ervah-i mukaddesenin menzili olursun ki, onlar o Peygamber'in
iimmetinden olan ehass-i evliyadir."
(3j-S> c~~« if~\y j* j^ ^^ t^yr <ij^* j >— -li? <-*Mp Od L jU-
926. "^ahlerin cam gurvih guruh ve fevo fevc her nahiyelerden sevkm mesti
olarak sana qelir."
c^^
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Talb talb", yahud "telb telb", giiruh guruh; ve "cevk", fevc ve boliik
ma'nasmadir. "Can-i pakler"den murad, umum-i timmet-i Muhammed
(s.a.v.)dir. Ya'ni, "Ey Hatim, §arktan ve garbdan ve her taraftan guruh gu-
ruh ve boliik boliik iimmet-i Muhammed, §evk-i lmanm mesti olarak sana
gelip tavaf ederler."
927. Dtalime o sadadan hayran oldti; ne onde, ne arkada hir kimse yok!
Iji OU- lj l^J JiJ ^Lj ->-i I^J JJ_J Cjjy& j ^U- C~£>- J^i-
928. S^iti cihet suretten hall ve hu nida hir&iri arkasina ve hu nidaya can
feda.
Ya'ni, "Onde, arkada, sagda, solda, yukanda ve a§agida hicbir insan su~
reti yok idi. Boyle tken bu sada birbiri ardinca gelirdi ki, bu latif sadaya can
feda olsun!"
929. latif sadayi arashrmak xein, <IMtisiaja yi o yer iizerine koyda.
Halfme hazretleri bu mechul taraftan gelen sadanin men§eini ara§tirmak
igin kucaginda olan Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'i yer iizerine birakti.
930. demde nr Bu sir soyleyici §ah nerededir?" diye iaraf taraf aoz atar idi.
93 1 . (^Derdi) ki: *£fi\\ ses soldan ve sagdan erisiyor, yd ZRab, eristirici nere-
dedir?"
932. Uakiaki aormedi, o hi-hus ve iimidsiz oldu, rismi socjiit dak aibi tiireyki oldu.
Vaktaki Halfme hazretleri bu sesin men§eini gormedi, bf-hus, ve hayran
oldu ve bu sesin alelade bir §ahis tarafmdan geldiginden umfdini kesti; ve
binaenaleyh men§ei mechul olan bu sesten korkup sogiit agacinin dali gibi
titredi.
G $p^
AHMED AVNl KONUK
JOJj ;•>■ flil* ^j \j My*.** ^Aj J J « S ^ lSj^ *^ j^
933. re$ui olan $ocugun yanina geldi, CAiustafayi kendi makami iizerinde
gormedi.
Ya'ni, Hz. Halime o sahib-i riisd olan cocugun yanina geldi, Mustafa
(s.a.v.)i biraktigi yerde goremedi.
934. Oram kalbine hayret i$inde hayret geldi; onun menzili gamdan $ok karan-
lik oldu.
Ya'ni Hz. Halime gelen sesin men§eini bulamadigi igin zaten hayrette idi,
Resul-i Ekrem'i koydugu yerde bulamaymca, bu hayretin icjnde iken, ikinci
bir hayrete dustii. Onun menzili, ya'ni bulundugu Hatim mevzi'i gamdan ka-
ranlik oldu.
c~iU5' OjIp p\ <ob ji j> *&" \j c-ib ojVj j -Mjj W-'j** <-£j*"
935. uMenziller tarafina ko§tu. nr Benim inci danem uzerine kirn garet havale
etii?" diye bagirdi.
civardaki evler tarafina kosta. "Benim inci danesi gibi olan cocugumu
kirn kapti?" diye bagirdi.
936. uWekkdiler dediler ki: nr Bizim ilmimiz yoktur; biz orada bir cocuk oldu-
gunu bilmedik."
Evler tarafinda oturan Mekkeliler dediler ki: "Bizim, senin gocugundan
haberimiz yoktur; biz senin gosterdigin yerde cocuk oldugunu bile bilmiyo-
ruz."
937. O, o kadar goz ya§i doktu, cok fyan eM ki, ondan ba§kalan da aglayia
oldular.
938. Qogus dogerek oyle cok ajjladi ki, onun giryesinden yddizlar agladilar.
*$%&>
MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVT-4 •
Hz. Halfme'nin gogiis dogerek aglamasmdan felekte yildizlar miiteessir
oldular. Yildizlann aglamasi suret-i zahirede miibalaga-i §airane goriinur ise
de, batinda bir sirra i§aret buyurulur ki, o da bilcumle e§yanin batini bir ha-
kikatten ibaret olmasidir.
Halime'yi putlann istianesine delalet eden o
ihtiyar Arab 'in hikayesidir
939. ^Bir ihtiyar adam asa ile one yeldi dedi ki: "6y Dialime nihayet sana ne
vaki oldu?"
940. "Dti goniilden hoyle ate§ ■parlathn, maiemden bit cigerleri yakhn?"
J^j f jb—o O ^ijjLj ( _ r «j -l*^* pju+joj \j X»s*-\ C-ji5
941. ^Dedi: *<S%hmed'in mu'iemed sut ninesiyim; imdi cjetirdim hi, ce.dd.im tes-
lim edeyim."
Halime hazretleri ihtiyar Arab'a cevaben dedi ki: "Ben Ahmed (a.s.)in siit
ninesiyim; ceddi olan Abdiilmuttalib'e teslim etmek iizere getirdim."
942. "Uaktaki Diailm'e eri§tim, sadalar eri$irdi ve sular i$itir idim.'
\X^> d\j \sr oT^ol^j \j j£L> \y> j\ j«JLJ-i 0U-1 j^j^- ^
943. "Uakiaki ben havadan o elhdni i$Hiim, o sadadan dolayi cocugu oraya
hoydum." «
944. nr Cd ki bu nida kimin avazidu, cjoreyim, zva cok latij ve cok tailidir."
Gg%cg>
AHMED AVNt KONUK
"§ehi", her tath ve mergab olan §ey ma'nasinadir.
jUj jjj JJm AJaJb" ^j* \jj j' jLio iyi- i^J j»-bJ tf*-^ jl *tJ
945. UCendi etraj inula ne hir kimseden nisan gbrdum, ne hir zaman nida
munkati oldu."
"Mi munkatf sud", "munkati' mi §ud" takdirindedir. Ef ale dahil olan "mf,
zaruret-i vezinden dolayi "munkati"' kelimesinden ewel zikr olunmusrur.
946. uaktahi goniil hayretlerinden geri dondiim, cocugu orada gormedim; vay
henim katbime!"
947. Ona dedi: *By evladim, sen gam tutma ki, sana hir sehriyar gostereyiml"
Ya'ni, o ihtiyar asali adam, Hz. Halfme'ye dedi ki: "Enduh, ya'ni gam tut-
ma; zira ben sana bir kuvvet sahibi gostereyiml" lhtiyann "§ehriyar" deme-
sinden murad, kendilerinin taptigi "Uzza" ismindeki puttur.
948. "ZKi, eger isterse cocugun Iratini soyler, $ocugun menzilini ve irtihalini o
hilir."
"Tirhal", go? etmek ve nakl-i mekan etmek ma'nasinadir. "0 sana goste-
recegim §ehriyar eger isterse, gocugun ne oldugunu soyler, cunki gocugun
niizul ettigi mahalli ve nakl-i mekan etmesini o bilir."
949. 13a dehu Uialvme dedi: By kimse, canim sana feda olsun! By giizel ve
latif nidali ihtiyar 1 ."
j*>- ja JiJs> JU- jl $y JlS" Joj eLi jl ij\^j \y JJ*>
950. "JAgah ol, o nazar sahini hana goster ki, henim cocugamun halinden onun
haheri olur."
§arihlerden Bahru'1-Ulum hazretleri buyururlar ki: "Bizim i'tikadimiz, Hz.
Halime'nin mii§rik olmadigi ve puta tapmadigi merkezindedir. Binaenaleyh
<^a^
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"0 nazar §ahim bana goster " demesinden murad put degildir. Zahirde gocu-
gun gittigi yeri Men bir §ahs-i kenmi anlami§tir."
r^ ^ j^- 1 j j c —- fe f~* J^ ^sy J~*. b j 1 >j
951. Onu llzza'mn oniine gotiirdu, dedi ki: "IJu -put ihbar-i gayhule ganimet
olunmustur.
"Mugtenem", "igtinanTdan ism-i meful olup, ganimet olunmu§ ve gani-
met sayilmi§tir demek olur. ihtiyar Arab, Halfme hazretlerini Uzza ismin-
deki putun oniine gotiirdu de dedi ki: "Bu putun viicudu ahval-i gaybiyyeyi
haber vermek hususunda bizim igin bir ganimet sayilmi§tir!"
952. "nSiz kizmei ile onun iarafina kosiugumuz vakit, hinlerce gaib olmusu on-
dan btdduk."
ihtiyar soziine devam ile dedi ki: "Biz gaib ettigimiz pek gok §eyleri bu pu-
tun hizmetine ve ibadetine ko§tugumuz vakit bulduk."
iyr j*o <_jl i^jjf- JJ^jiJ^- {j\ ijj C-ii j Sy*-** \j jl s£
Jti
?53. Dhtiyar hemen ona secde etti ve dedi ki: "6y ^Axah'xn kudavendi, ey cud
denizil'
"Hudavend", "Huda" ile "vend"den miirekkebtir. "Huda", kendinden olan,
"vend" edat-i nisbettir; "Ey viicudu kendinden olana mensub!" demektir.
954. ^Dedi: *Cy r LLzza, sen cok ikramlar etmissin; katid tuzaklardan kuriul-
i"
nui&nz'
955. "Senin ikrammdan SArak uzerinde kak vardu; farz olmushxr ki nikayet
iHArab sana miinkad oldu.'
956. nu Sa d'm Utalvme si senin iimulinden, senin soaiit dahnm cjolcjesine
C ^^ B
AHMED AVNl KONUK
Sogiit agaci, yemi§siz bir agag olup, suret-i zahiresi ye§il ve latif oldugu
gibi bunlann dahi batinlan bo§ ve zahirleri siislu olduguna i§aret vardir.
Ya'ni, "Bu Bern Sa'd kabilesine mensub olan Halime, hacetinin kazasini sen-
den iimfd ederek, senin sayene iltica etti."
957. "JEtra ondan bir erkek cocuk zayi' olmustur; o coaic/un adi uM-uhammed.
gelmistir."
"0 Halime hazretlerinin bir erkek cocugu gaib olmu§tur, onun adi da Mu-
hammed (s.a.v.)dir."
jUj j! -br-Lu JLa»t5 dS>Jj~» Ota <JLj>- <jl C~aS -U^>*^ Oj?r
958. ^Uaktaki " <jWuhammed" ileAi, butun o -putlar, o zaman bas a$acji secde edi-
ct oldular.
959. i^DeMer) ki: *$it ey ihtiyar, o jMukammed' i ne arayishr ki, bizim az-
limiz ondandir."
Putlar secde etmekle beraber, onlann batinlannda olan sifat-i kelam zuhu-
ra ba§layip dediler ki: "Ey ihtiyar, o Muhammed (a.s.)i ne arar durursun! Bi-
zim makam-i izzetten ve ragbetten azlimiz onun yuziindendir."
960. ur Bi2 ondan altiist ve mercum fleliriz; biz ondan revacsiz ve ayarsiz geliriz.'
"Biz putlar, o Resul-i zi§amn din-i alfsinden dolayi altiist oluruz ve insan-
lar tarafindan tasjaninz; bMenaleyh biz o zat-i pakin zuhuru sebebiyle kalp
ve ayarsiz ve kiymetsiz bir hale geliriz,"
961. "Obir haydldh ki, ehl-i hevd ara sua fetret vaktinde bizden goriirler idi.'
"Fetret", "fa"nin fethi ile iki peygamber arasinda kalan zaman-i cahiliyyet
ma'nasinadir. Ya'ni "Heva-yi nefsanilerine tabi' olan insanlar, ara sua bizden
birtakim hayaller goriirler idi ve bu hayalatin zuhuru da zaman-i fetret ve ca-
hiliyyete mahsus idi."
c^p^
jgp^ MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Bu beyt-i §erif 91 7 numarali beyte merbuttur. Ya'ni "Putlardan boyle ha-
yalat zuhuru, onlara tapan kopek mesjebindeki insanlara Hakk'in bir kemik
atmasi kabflinden idi."
Jjj^ \j *»«_J jA Xm (_j1 ^v»j jl ^ j\-i ^y? ^y* f*
962. Onun hariaahi eri§tigi vakit, gatb olur; su geldi, muhakkak teyemmumii
yirttu"
"0 Muhammed (a.s.)in divan-i alisi kuruldugu vakit, bizden zahir olan o
hayalat gaib olur; cunki onun dini ile putperestlik su ile topraga benzer; su
geldigi vakit, toprak ile teyemmum batil olur. Jk'u 'j*j j jiJ IW- (isra, 17/81)
Ya'ni "Hak geldi, batil gitti."
963. "6y ihtiyar uzak ol, fitneyi az narlai, sahin SWimed'e mensuh olan gay-
ret atesinden hizi yakmal"
y J.-& J^\ j <JJy~J ^ y j£ <J\ ^ A>. y* jj- 9
964. "Ey ihtiyar, (Stfllah i$in sen uzak ol, fa ki ates-i iakdirden yanmiyasm!"
"Ey ihtiyar, ism-i Mudil hazretinin galebesi ve saltanati, ism-i Hadi haz-
retinin yed-i kudretine intikal etmek iizeredir ve Ahmed (aleyhissalatti ve's-
selam) hazretleri ism-i Hadfnin mazhar-i etemmidir; binaenaleyh onun gay-
reti ate§inden bizi yakma, Allah icm bizden uzak ol! Ta ki takdir-i ilahi ate§i
bizim ile beraber seni de yakmasin!"
965. Hr Bn ne ejderha kuyrugunu sikmakhr, hi$ hilir misin, ne haber getir-
mehiir?"
Ya'ni, putlaragore, (S.a.v.) Efendimiz'in ahvalinden bahs etmek, ejderha-
nin kuyrugunu sikmak rriesabesindedir; giinki putlann helaki ve izmihlali o
hazretin yiiziindendir.
966. v>r Bu haherden deryamn ve ma'denin i$i kaynar, hu haherden yedi g'ok tit-
reyici olur."
s^P?
AHMED AVNt KONUK
"Derya"dan murad, vucud-i hakikidir ve "ma'den"den murad, viicud-i
izaffdir. Ya'ni, Resul-i Ekrem Efendimiz Zat-i ahadiyyede mebtun ve meknuz
olan bilcumle esma ve sifatin mazhan oldugundan, onun zuhuru haberinden
viicud-i hakiki deryasimn batini ve viicud-i izaff aleminin ici kaynar ve yedi
gok titreyici olur; giinki "hakikat-i muhammediyye" yedi gogu muhittir.
Onun viicud-i izaff aleminde zuhuru, bir kiyamettir.
967. Uaklaki ihiiyar, ia$lardan hu sozii i$itti, derahab o ihiiyar asayi aih.
968. TZinaenaleyh titremeden ve o niianin korkusundan ve urkiintiisiinden, ih-
ivyar di§lerini hirbirine vurur idi.
969. [Ki$ vakiinde ciplak adam gibi o tilrer idi ve der idi: "6y helaki"
"Subur", se'nin zammi ile helak olmak ve ziyan cekmek ve vaveyla de-
mek ma'nasinadir.
970. ^Vaktaki o ihtiyan hu hdl icinde gordii, o iaaccubden kadm tedhirini gad?
etti.
Putlann bu kelami ve ihtiyann bu hali, Halime hazretlerini taacciibe dii-
§urdii ve bu taacciibde istigraki hasebiyle, gaib olan Server-i alem Efendimiz'i
bulmak hususundaki tedbfrini gaib etti.
f j^~ j-^\ '— J j^~ j^ ^- ' j^~ fir^** j' 3 ,y* ^ p 'jii *^-~&
971. H^edi: "6y ihtiyar, ger$i hen mthnet icindeyim, hayret i$inde, hayret icin-
de hayretteyim!"
Halfme hazretleri buyurdu: "Ey ihtiyar, gergi ben bu dakikada gocugu-
mu gaib ettigim igin mihnet icindeyim; ve bir def a havadan ses i§ittigim
igin ve ikinci def ada ortada higbir kimse yok iken gocugumu gaib ettigim
igin ve iicuncii def ada dahi ta§tan olan putlann hitabini i§ittigim igin hay-
retteyim!"
d^p^
MESNEVI-t §ERfF SERHi / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
-UT ^ ^1 ^, js-L* x£ ^ ^J^ ^L ^L-
972. nr Bir mixdtUi bana hava hatiblih eder; bir miiddet ta§ bana edtblik eder."
"Bir miiddet Hatim civannda hava bana hatiblik eder; bir miiddet dahi tag-
tan olan putlar bana ediblik ve muallimlik eder."
973. M Diava bana harfler ile sozler verir; tas ve dag bana esyftmn fehmini
verir.
"Hava bana lisan-i kal ile sozler sdyler; dag ve ta§ ya'ni cemad alemi ba-
na e§yanin batimndaki esran anlatir." Bundan anlasjlir ki, Resul-i Ekrem
Efendimiz'in berekatiyla Halime hazretleri cemadhk mertebesinden, canlar
ve ma'nalar alemine girmistir. Nitekim III. cildde: ^ ^jj i*u- ,*JIp ^u^ ji
juj^l jju ^ijsj-i ya'ni "Cemadliktan canlar alemine gidiniz, ecza-yi alemin gul-
gulesini isjtiniz!" buyurulmus, idi.
974. yah $ocucjumu gaybiler, gogiin yesil ortiicu gaybi&eri ha-pmi§tu.'
Halime hazretleri Resul-i zi§an Efendimiz'i emzirdigi esnada, birtakim ha-
rikalar mu§ahede etmi§tir. Bu beyt-i §erifden anlasjldigina gore Resul-i Ekrem
Efendimiz'i yesjl libash alem-i gaybiye mensub olan zevatin Halime hazret-
lerinin goziintin oniinde kaptiklan ve sonra getirdikleri anla§ilir. Ankaravi
hazretleri §akk-i sadr vak'asma isaret oldugunu beyan buyurmuskrdir.
975. "Oiimden jeryad edeyim ve bu sikayeti kime soyliyeyim; ben simdi yiiz go-
nullii sevdayi oldum!"
"Sevda", burada hayal ma'nasinadir. "Sad dile" yiiz gdniillii ma'nasina
olup, "peri§an olmak"tan kinayedir. Ya'ni, "Ben gordiigiim harikulade ahval
yiiziinden, hayale mensub olarak gonlii perf§an oldum."
976. Onun gayreii, gaybm serhinden benim dudagimi bagladi; bu kadar soyle-
rim ki, $ocugum gaib olmu$tur."
G $P 3
AHMED AVNl KONUK
"Benim o gocugumun gayreti, gordiigum ahval-i gaybiyyenin §erhinden
ve namahrem olanlara if§asmdan benim agzimi bagladi; binaenaleyh soyli-
yemem. §u kadar soyliyebilirim ki, benim o gocugum gaib olmustar."
^y^ j£y. (•^ Jcj . ji>- ^>y£ cf p^-* y& f-y^- J*
977. "Sger hen simdi haska sey soylersem, hulk heni delilik zincirinehaglar-
tar.
"Eger ben §imdi halkin gormege ah§tiklan §eylere muhalif olan gordiigum
§eyleri ve harikalan soylersem, halk beni, deli oldu diye zincire baglarlar."
978. Dhtiyar ona dedi: "Gy Dialime, mesrur ol, siikilr secdesi getir ve yuziinii
hrmalama!"
jjJul zijf aiU Jlp <t^L jl oiL ajT <> *£ ~s- jj>^> jj
979. "iSen gam yeme ki, o gaib olmaz, helki alem onda zayi' olur!"
Bu beyt-i §erif putperest olan ihtiyann mertebe-i tefekkuriinden olursa,
demek olur ki: "Putlann miijdesinden ma'lum oldu ki, o gaib ve zayi' olmaz;
belki onun ahvalindeki fevkaladelik sebebiyle biitun alem onun hakkinda
kendilerini gaib edip, hayran olurlar."
Fakat, mertebe-i hakikatten olursa, demek olur ki: "Senin gocugunun ha-
krkati bir derya-yi azim ve alem o deryanin muvacehesinde bir katre gibidir;
binaenaleyh o alemde gaib olmaz; belki alem onun hakfkatinde nabud olur."
980. "Dter zaman resk ve gayreiten onde ve arkada yuz hinlerce heh^i veha-
fiz vardir."
"Her an o gocugu kiskandiklan ve onun hakkinda gayret hissettikleri
igin, onun onunde ve arkasinda alem-i gaybin pek cok bekcileri ve hafizla-
n vardir."
981. "Onu gormedin mi ki, o fiinun sahibi olan patlar, o senin Qocugunun adxn-
dan nasd has asagi oldular?"
MESNEVf-t §ERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVl-4
982. x ~$erijiizunde bit adb bir karndir; ihtiyar oldum, ben bunun cinsini aorme-
diml"
"Karn", muayyen birkag seneye derler ki, mikdan ihtilaf-i orf ile muhtelif
olur. Ulema-yi muteahhinnin fetvasina gore, yirmi senedir. Ihtiyar der ki:
"Bu icinde bulundugumuz karn, taacciib olunacak bir karndir. Ben bu kadar
ya§ yasadim, boyle harikalar gormedim!"
983. I^u risaletten ta§lar nale tuttu; acaba giinabkarlar iizerine ne havale ola-
cakiu?
Bu ve atideki dfger iki beyit, cenab-i Pir efendimiz tarafindan zahir ve
batin putlanna tapanlan ir§aden beyan buyurulur. "Ey suver-i faniye ve
mevhumeye tapanlar! Hatem-i Enbiya (s.a.v.) Efendimiz'in risalet-i seniy-
yelerinden ta§lar miiteessir olup, feryad etti; acaba onun §eriat-i mutahha-
rasina muhalefet edenlerin ba§lanna ne felaketler gelecektir!" "Ta", taacciib
icindir.
984. To? kendinin ma'budlucjunda kabahatsizdir; sen muztai
bende oldun.
Tas, kendi iradesi ve ihtiyan ile ma'budluk da'vasma kiyam etmedigi igin
o kabahatsizdir. Ey putperest, senin iraden ve ihtiyann var idi; binaenaleyh
ona kulluk etmek igin lztirar sahibi degilsin, ona kendi ihtiyann ile taptin ve
o bfcare ta§ parcasim ma'bud yapan dahi senin ihtiyann oldu.
C— j Jjjfclj^- L^>- ? j>tj> j> <o ti c~wA*i jLv_^J fj^uj\ jh>'** o jl
985. ki muztardtr, boijle korkucu olmu$tur; acaba miicrim iizerine neler bacj-
hyacaklardir?
putlar ki, irade sahipleri olmayip, muztar bulunduklan halde, boyle kor-
kucu olmu§lardir; acaba irade ve ihtiyar sahibi olduklan halde, §eriat-i Ahme-
diyye hilafinda olarak vucudda Hakk'a §erik ittihaz eden mucrimlerin iizeri-
ne nasil bir hiikiim verilecektir?
<"$%&>
AHMED AVNl KONUK
(^
j <ulp <dJl jJUp 1j Xok «uJL>- dij^ fS j\ *-~llait Xp ^aks^.* Jbr 0**^ _/r
Muhammed (s.a.v.)i Halime'nin gaib etmesinden
Mustafa'nin ceddi olan Abdulmuttalib'in haber bulmasi ve
onu §ehir etrafinda aramasi ve onun Ka'be-i miikerreme
kapisi iizerinde nale etmesi ve Hak'dan istemesi ve bulmasi
986. Uaklaki (jMustafantn ceddi, Dialime den ve onun rids arasmda figanin-
dan haber buldu.
"Mela", asjkar ve sahra ma'nasinadir; ve "mela"' (^) cemaat-i nas de-
mektir. Burada her iki ma'na da caiz olur. Ya'ni, "Vaktaki Halime hazretleri-
nin asjkar olan veyahud nasm kalabaligi arasinda vuku* bulan figanindan,
Mustafa (s.a.v.)in ceddi bulunan Abdiilmuttalib haberdar oldu.
987. Ue oyle naralan yiiksek olan ses ki, ondan sada bir mite erisirdi.
"Mil", tulu her memlekete gore muhtelif olan mesafe olcusii demektir ki,
o zamanki ehl-i Mekke indinde milin mikdan en yiiksek sesin vasil oldugu
mesafe imi§. Ya'ni, "Halime hazretlerinin na'ralan oyle yiiksek bir ses idi ki,
§ehrin en uzak mahallerine kadar gider idi."
988. iS^hduimuUalU} cabuk bildi ki nedir, elini goipu iizerine koydn ve ajjladi.
Abdiilmuttalib bu yiiksek sesli na'ralann ne oldugunu bittahkik anladi ve
torununun gaib olmasindan miiteessir olup, elini gogsiine vura vura agladi.
^
Pp^ - MESNEVf-1 SERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNE Vf-4 •
989. Qamian DCahe ka-pist iizerine hararetle geUi, (dedi) ki: "By yecenin sir-
nndan ve gundiizun sunndan Kabul"'
"Gece"den murad, burada alem-i gayb ve "giinduz"den murad, alem-i §e-
hadettir. Ya'ni, "Abdulmuttalib gamindan dolayi Ka'be'nin kapisina kemal-i
hararetle gelip Hak Teala'ya hitaben miinacata baslayrp: "Ey gayb ve §eha-
det alemlerinin sirnndan, ilm-i zevkf ile haberdar olan Halik'im!"
^a bf~>* y j\j*J> Zj> \S . _ J* f~t <J tf \j J^ij^
990. nr Ben kenclimi fenne mensvb gormiiyorum, id ki henim gihisi, senin hem-
razin ola!
"Ben kendimde bir kemal ve ma'rifet gormuyorum, ta ki benim gibi boy-
le fensiz ve kemalsiz bir kimse senin hem-razin ve sirdasm olup, seninle mu-
kaleme ve muhataba selahiyetini haiz olsun!"
991. Hr Ren heniim i$in huner gormuyorum, id ki hu mes'uH kavimn makhulii
olayim.
2j£ d\j^- (j^J'i (»>-ilj li ^Ji (£j-& \j* t-6-1***" J j~* li
992. *y>a henim hasimm ve secdemin hir kadri olsun, yahud goz yasim ile hir
devlei handdn olsun."
"Bende senin ind-i Kibriya'nda makbul olan bir hunerim olmali idi ki, ya
benim yere egdigim basjmin ve secdemin bir kadri olsun, yahud goz ya§im
sebebiyle bir devletin ve saadetin yiizu benden tarafa tebessiim etsin; bina-
enaleyh benim secdemin ve goz yasjrmn asla kiymeti yoktur."
Hind niishalannda ikinci misra'daki "devletf yerine ""dii lebf vaki'dir,
ma'nasi "Yahud goz ya§im sebebiyle bir iki dudak, ya'ni bir agiz gtilucii ol-
sun" demek olur.
993. "jfakat o diirr-i yeivmin simasm&a, ey kerim senin lutfunun eserlerini
gormusiiml"
"Fakat o inci gibi olan oglum Abdullah'm yetfminin simasinda, ey kerim
olan Halik'im, senin lutfunun eserlerini goriiyorum!"
^cSp?
AHMED AVNl KONUK
994. ",2tra Ker ne hadar bizden ise de, bize benzemez; biz hep hakinz ve £flh-
med kunyddtr."
"Zira yetfm her ne kadar cismen bizim sulbumuzden ve kabilemizden
ise, asar-i lutfa bakihrsa batmen nig de* bize benzemez. Bizim zahirimize ve
batimmiza bakihrsa, hep bakir hiikmundeyiz; hazretin batmi ve zahiri ise,
bakirlan altin yapar kfmyadir ve iksirdir."
^ y. j J j y. r^^ o* J J f -^ o* ^ ^^ ^
995. "0 acibeleri hi, ben onun uzerinde flordiim, ben onlari dosiia ve diismanda
gormedim."
"0 yetimin uzerinde gdrdugiim ahval-i acibeyi ve harikalan ne dostta ve
ne de du§manda gormedim."
^Lp- <dL* jl^j jlauj OLiJ cr f ^b J^JJ^ 1 jtj* y" J-^i "&\
996. "Onu hi, senin fazlin ona $ocuhlugunda verdi, yuz senelih cihad ile him-
se nisan veremez."
"Ya Rab, fazl u keremin ile yetime gocuklugunda vermis, oldugun §ey-
lerden, bir buyiik adam yiiz sene nefsiyle miicahede ve riyazet etse, hicbir
eser ve ni§an gosteremez."
y iS^.j* jl c— jji j\ (j j j y (JU^^ f ^ Cj^k ^>yr
997. "Uaktaki uzerinde senin inayetlerini yakinen gordiim, senin derydndan
bir incidir."
"0 cocugun uzerinde senin inayetlerini ayne'I-yakin mii§ahede ettigim
vakit, senin derya-yi inayetinden cirrus, bir inci danesi oldugunu anladim."
998. Ur Ben iia/it onu sana se/t' aetiriyorum, ey hat bilici, onun halini bana
soyle!"
"Ben dahi gaib olan yetimi, kendisinin bulunmasi emrinde, sana §efaat-
cj getiriyorum. Ey kullann halini bilici olan Rabb'im, onun ne halde oldugu-
nu bana soyle!"
csepja
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4
C*
Mustafa (a.s)in ceddi Abdiilmuttalib'e Ka'be'nin
iginden cevab gelmesi
999. Diahe'nin i^inden ^abvik ses tjelAi ki, *$imM sana yuz gosierecektir!"
*.*§imdi sana o gaib olan cocuk yiiz gosterecektir!" diye derhal Ka'be'nin
icmden ses geldi ve attdeki beyanat muteselsilen devam etti.
o „ of
1000. *0 i/ti 1/U2 ifeial tie bizim mahzuzumuzclur; iki uuz melek boliiqu ile bi-
[997] » * *
zxni malijuzumuzdur .
"Tulb", yahud "tiilb" (*JL-) bollik ma'nasinadir.
1001. Omin zahirini cihanin meshuru ecteriz; onun baiinim ciimleden gizli
yapanz."
Onun zahiri nubiiwet olup, halka taalluk ettigi icin, cihan halki indinde
me§hur kilar; devletler onun nam-i §erffini dostlukla ve muhabbetle anarlar ve
ehl-i §ekavetten olan du§manlan onun nann §erffini adavet ve inkar ile zikr
ederler. Velhasil '&/> 'liiTu^ j (tnsjrah, 94/4) ya'ni "Biz senin zikrini yukselt-
tik" ayet-i kenmesi mucibince, onun nam-i §erifi ve zahiri, §arkta ve garbta
meshur olur ve onun batim velayet olup, Hakk'a taalluk etmekle ehl-i cihan-
dan gizli ve mestur olur.
1002. Su ve $amur menba in cdtim itii; biz huyumcuyuz hi, ona aah halhal ve
yah yiiztik keseriz."
*$P?
AHMED AVNl KONUK
"Su ve gamur, ya'ni anasir-i maddiyye kanin ve menba'in alum idi; biz de
o altim i§leyip tiirlu turlii suretlere koyan kuyumcuyuz. Oyle ki o altini gah
ayaklara takilan halhal ve gah parmaklara takilan yiiziik olmak iizere kese-
riz." Ya'ni topraktan yarattigimiz insanlann bir kismmi safil ve bir kismini alf
yapanz demek olur. Nitekim hadfs-i §enfde <^ij s-*-^ 1 o^u-^ ^-Ui ya'ni "Nas
altm ve gumu§ ma'denleri gibidir" buyurulur ki, kimi altm, kimi kiymette alf
ve kimi gumu§ gibi krymetge altindan a§agi demek, olur.
1003. "fjah kdwin hamailleri yapanz; gah onu arslamn hoynuna hag yapanz,"
"Hamail", "himale" ve "hamfle"nin cem'idir. Omuzdan aykin asilan kilig
ve ni§an bagi, boyuna asilan muska ma'nalannadir. Ya'ni, "Altini ba'zan ki-
licin baglan ve ba'zan arslamn boynuna tasma yapanz." "Hamail"den mu-
rad, erbab-i hiikumet, "kilig"dan murad hiikm-i §enat, "arslan"dan murad,
yirtici bir miifsid olan efrad-i be§er. "Tasma"dan murad, ulu'l-emr olan hu-
kiimdann viicududur. Zira erbab-i hiikumet, hiikumdann kullandigi, §eriat ve
kanun-i ilahf kilicimn hamailidir. Ve hukiimdann viicudu, yirtici arslan gibi
saldiran miifsidlerin boynunun tasmasidir ki, onlar ulii'I-emrin viicudu ile
zabt olunurlar. Ya'ni altm gibi olan topraktan biz bunlan yapanz demek olur.
1004. "0ah ondan tahtin turuncunu, gah miilk isteyicihrin tepelerinin iaci ya-
panz."
"Turung", portakal familyasindan malum bir meyvenin ismidir. Burada
altindan tahtin ko§elerine yapilan ba§liklar demektir. Ya'ni, "Biz topraktan al-
tin yaptp, altindan da hiikumdarlann oturduklan tahtin turung §eklindeki
bashklanni ve basjanna giydikleri tac yapanz."
1005. vr Biz hu toprak ile, a$klar tutanz, zira ki nza ka desinae uaki' olmustur."
"Biz bu topraktan olan ktireye muhabbetler ederiz ve bilciimle esma ve si-
fatimizin mezahirini ondan gikannz; zira o toprak dairna riza-yi half iginde
oturmu§tur." Yukanya atilsa, a§agiya sukut eder. Tevazu' o topragin hali fca-
bindandir, ate§ gibi degildir; ate§ daima istilaya maildir. Daima iiste gikmak
ister; binaenaleyh tevazu' onun §amndan ve isti'dadindan degildir. Biz teva-
^p 2
MESNEVM §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
zu'-i halfsinden dolayi onu yiikseltiriz. Hadis-i §enfde de «ui **j *ii g*\y &
ya'ni "Allah icjn tevazu' eden kimseyi Allah Teala yukseltir" buyurulur.
1006. "Qah ondan hoyle hir $afi izhar ederiz ki, onu da §ahin oniinde deli ederiz."
"Gah o topraktan biz Hatem-i Enbiya (s.a.v.) gibi boyle surf ve ma'nevi ta-
sarruf sahibi olan bir §ah gikarmz ki t onu da, kendi hakikati olan biz §ah-i ha-
kikinin huzurunda a§k ve muhabbetle deli ederiz. ziibde-i cihan ve Server-i
alem, bizim asjamiz ile §urfde olur."
1007. "Ondan yiiz binlerce a§ik ve ma'§uk, figan ve feryad ve dist ii ax icin-
dedir."
" Arzdaki mezahir-i ilahiyyenin cumlesi arzm cinsindendir; ve onlann ara-
sinda yiiz binlerce a§ik ve ma'suk bulunur ve her bir a§ik kendi ma'§uku igin
feryad ii figan eder ve onu arar."
Ma'lum olsun ki, bu a§ik ve ma'suk yalniz insanlardan olmaz. Cemadat
arasinda da vardir ki, onlann a§k-i halfleri imtizacat-i kimyeviyyeleri esna-
sinda gorulur ve bu imtizac neticesinde de onlardan bir netfce ve veled zuhur
eder; nebatatta ve hayvanatta zahirdir. Nev'-i beni-be§erde ise azhardir. Bun-
Iann cumlesi de topraktandir ve bu keseratin men§ei, vahdettir.
1008. nr Bizim i§imiz onun korliijjune hudur ki, hizim kanmiza meyl-i can
tutmaz."
"An" zamfrinin merci'i, bu keseratin mensd, vahdet oldugunu gormeyen
ve basar-i basfretleri kor olan kimselerdir. Ya'ni, "Bizim bir topraktan bu ka-
dar muhtelif esja gikarmamiz, bizim emrimize ve §ammiza camnm meyli ol~
mayan kimselerin korliigiinedir ki, biz bu ef alimiz ile vahdet-i viicudumuzun
misalini her an gdstermekteyiz." "An" zamirinin merci'i, atesten mahluk ol-
mak i'tibariyle, miitekebbir olan Iblis olmak dahi caizdir.
1009. xr Bu jazileti topraija o yiizden venriz, zua ki ni'meti aziksizlar online
koyanz."
*#$&>
AHMED AVNt KONUK
"Bu kadar fazaili topraga vermemiz, onun miitevazi' ve miiflis ve aziksiz
olmasindan na§idir. Zira biz, ni'metimizi muhtag ve aziksiz olanlann online
koyanz, miitekebbir olanlann online degill"
(jjji\ olw ijb djj* jj <Sji>\ j£i $&- Jjb *&lj
1010. "2&S hi toprak.afjhere mensub olan $ekli tutar ve i$inden nurlara men-
sub sifatlar tuiar."
"Agber", toza bula§mi§ demektir ki, burada bulanik ve miinkedir renkli
ma'nasinadir. Ya'ni, Topragin zahiri bulanik ve miinkedir bir haldedir; hat-
ta birinin ustiine suriilse, o kimse silker; fakat topragin ici, nurlara mensub
olan sifatlara maliktir." Guller ve gulistanlar ve agaclar ve meyveler ve latif
cjgek kokulannin menba'idir.
1011. "Onun. zahiri, hahm ile cenkte olmustur; onun hahm gevher gibi, zahiri
tas gibidir.
"Topragin zahiri batinina muhalefettedir. Zahiri abus ve batim besustar;
cunki onun batim cevher gibidir ki, gayet giizel yuzlii insanlar ve latif renkli
gigekler gikanr ve dokiilen necasetleri ve muzahrefati onun batim tahlil edip
leziz yemistere ve latif sebzelere tahvil eder; ve zahiri ta§ gibi sakit ve hare-
ketsiz goruniir."
1012. "Onun zahiri ' xr Biz ancak buuuz!" der. Onun hahm "Onii ve drkayi iyi
garl" der.'
"Topragin zahiri, "Biz ancak bdyle yenmez ve icHmez ve ayaklar altinda
gignenir ve ustiine her turlii levsiyat atilir ve defn olunur kiymetsiz bir mad-
deyiz!" der. Batim ise, "Bizim hal ve §ammizin ibtidasini ve sonunu nazar-i
teemmul ile gor!" der."
1013. "Onun zahiri nr Bahn hujbir §ey degildiri" diye miinkirdir; onun hahm
der hi\ s<r Dur gosiereyim!"
1014. "Onun zahiri onun hahm ile cenhtedirler; svbhesiz bu sabudan nusret ce-
herler."
cvepja
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Cali§", cenk ve niza' ve miitekebbirane yuriimek ve naz ma'nalannadir.
Burada "cenk" ma'nasi miinasibdir. "Topragin zahiri ve sureti, batini ve
ma'nasi ile daima cenk ve niza' igindedirler; zira mevsim-i baharda topragin
batini zahirine galebe edip, her tiirlu kemalattm izhar edip, giiller ve gicekler
ve yesjllikler gikar; ve o madde-i hakiden giizel giizel insanlar ve enva'-i
hayvanat peyda olur; fakat ki§ mevsiminde topragin zahiri gulleri ve gigekle-
ri ve meyveleri ve yapraklan mahv edip, kendi suret-i zahiresine kalb eder ve
ale'd-devam gikardigi giizel suretli insanlann ecsadini yutup, hazm eder. Ve
bu cenge sabirlan yiiziinden hem zahir ve hem de batin kendi hukumlerini
infaz igin Hak'dan tasarruf ve yardim gekerler." Hind nushalannda "nusret"
yerine "nefret" vaki' olmu§tur. Bu surette ma'na, "Zahir ile batinin hukiimleri
birbirlerine muhalif oldugundan ale'd-devam yekdigeriden nefret gekerler"
demek olur.
1015. Hr Bu ek§i yiizlu io-prakian suretler yapanz; onun cjizli gulu§iinii izhar
ederiz."
"Suret-i zahiresi sevimsiz ve ek§i yuzlii olan topraktan tiirlu tiirlii nebat
ve hayvan ve insan suretleri yapanz, onun batmindaki letafetini ve gizli gii-
liisterini meydana gikannz."
C-«U^ d\j\_)A> A*d> (J LJ_jjJ jj C~>"1^ a J^\ •^^*- j*^ *&>\j
1016. Jixra hi topragin zahiri gam ve bukdair; onun hdtinmda yiiz hinlerce gii-
lii$ler vardir."
1017. ^Sim ke§f ediciyiz ve i§imiz ancak hudur hi, gizlileri yerden $iharuiz."
1018. $erg,i kusiz munhirlihien sukut eder; polis onu sikmaktan izhar eder.
"Ten zeden", sakit olmak ve "§ihne", eski zamanda "suba§i", "§ehir zabi-
ti", "zabita me'muru" ma'nalannadir ki, zamanimizda "polis" demek olur.
"Asr", sikmak ma'nasinadir. Ya'ni, "Her ne kadar hirsiz, gaidigi malm kendi
yedinde mahfuz oldugunu inkar igin siikut ederse de, zabita memuru onu sik-
mak ve tazyik etmek cihetinden meydana gikartir."
G^^,
AHMED AVNl KONUK
1019. "'"Bu to-praklar fazdlar ^almi§lariir; hiz onlan ihtiladan ikrar edici geti-
ririz."
"Fazl" kelimesi muhtelif ma'nalarda miista'meldir; ma'na-yi lligavisi
"naks"in ziddi olan ziyadelik ve artiklik, meziyet ma'nalannadir. Kerem, ina-
yet, ihsan, ilim, hiiner ve irfan ma'nalanna gelic.
Bu toprak bizim vucudumuzun ve varligimizin hazmesinden meziyetler
ve hiinerler ve ma'rifetler salmi§lardir. Mertebe-i cemadiyette tabakatii'1-arz
ilminde tafsil olunan muhtelifu'l-e§kal billurati ve enva-i maadini ve ahcan;
ve mertebe-i nebatatta la-yuad ve la-yuhsa fasileleri ve hayvanat aleminde
turlii turlu hayvanlan; ve mertebe-i insanda da irk-i ebyaz ve asfar ve esved
ve ahmeri izhar ederler. Biz o topraklan kuva-yi muhtelife-i tabiat altmda ib-
tilaya ve imtihana gekip, bizden galdigi fazillan ikrar ettiririz. Mesela gune§-
le kizdinnz ve zemheri ile dondururuz ve yagmurlar ile lslatinz; velhasil tiir-
lu ttirlii ibtilalara ma'ruz kilanz."
C*- wi "jjii "W& y. JU^-I lIXJ C~ -I sly. \j <fi" •&)_? <-*>*£■ l _^i
1020. "Onun cok acib evlddi olmusiur, fakat JAhmecl ciimle iizerine zivdde ol-
[1017] 7 '-> u
mu$tur.
"Cok acib evladlar"dan murad, enbiya-yi salife hazaratidir; ya'ni, "0 top-
raktan cok acib tecelliyatin mazharlan olan enbiya zahir olmu§tur; ve bu zahir
olan evladlar arasinda Ahmed (a.s.v.) hepsinin iizerine mufazzal olmu§tur."
1021. u "^er ve gok, hiz iki ciftien hoyle hir $ah dogdu, diye handdn ve §ad oUu.'
iki gift, ya'ni "zevc ve zevce"den murad, yer ve gdktiir; gok "zevc" ve yer
"zevce" mesabesindedir. Nitekim hiikema felekiyata "aba"; ve unsuriyata
"iimmuhat"; ve cemadat ve nebat ve hayvanata, "mevalid-i selase" derler.
1022. "fjok onun siirurundan aptltr; toprak onun dzddeli^inden susam ciceiji ol-
mu$tur."
"Dogan bu veled-i latff ve §erffden dolayi gok sevincinden gonca gibi aci-
lir,- toprak onun azadeliginden ve kuyud-i masivadan hiirriyetinden dolayi
8|pr^ MESNEVM §ERlF §ERHi / VII. CiLT • MESNEVl-4 •
susam gigegi gibi olmu§tur." Ya'ni Ahmed (aleyhissalatii vesselam)in zuhu-
ruyla alem-i ma'na gogii gonca gibi agilir ve alem-i suret dahi onun §eriat-i
mutahharasiyla susam gigegi gibi ter ii taze olur.
1023. Gu lati] io-prah, senin zahirin ile hahnin cenkie ve izhrah i$inaeair.
1024. "!7ier him onun ma nasi kokunun ve- rengin hasmi olmak i\in, kendisiy
le Diak igin cenkie olursa;"
Ikinci misra'daki "ta", ta'lil igindir. Ya'ni, topragin zahiri ve batim oldu-
gu ve zahiri ile batim yekdigeriyle cenkte bulundugu gibi, ondan miitevel-
lid olan ademin dahi zahiri ve batim vardir. Her kimin ma'nasi ve batim,
kokunun ve rengin, ya'ni alem-i suretin hasmi olmak igin, kendi nefsi ile
ve zahiriyle Allah igin cenkte ve miicahedede olursa;" Hind §arihlerinden
ba'zilan "ta"yi "elbette" ma'nasina alip, §u ma'nayi verirler: "Her kirn Hak
igin kendisiyle cenkte olur, elbette onun ma'nasi kokunun ve rengin hasmi
olur."
1025. Onun zulmeti, onun nuruyla hiidlde oldu; onun cantnin giinesine zeval
olmaz.
rmicahede eden kimsenin zulmet olan cismi ve nefsi, onun nur olan
ma'nasi ve ruhu ile kitalde oldu; ve bu miicahedeye sabir neticesinde Hakk'in
nusretini ve yardimini gekici oldugundan, onun giines. gibi cam galib olur ve
ona asla zeval olmaz.
1026. Jier him Dtzim i$in imiihanda $alisir, ooft onun auaginin alhna arfuisi-
nx getirir.
Ya'ni, Hak Teala uL ^j^J L» i'^'w '^A) {Ankebut, 29/69) ya'ni "0
kimseler ki bizim hakkimizd'a miicahede ederler, biz elbette onlara dogru
yollanmizi gosteririz" buyurur; ve Hakk'in dogru yol gosterdigi kimseler,
alem-i ulviye ayak basarlar.
c^^
AHMED AVNl KONUK
1027. (Senin zahirin hulamklikian efyan eAiciAir, hahntn cjiilisian i$inAe cjiilis-
tandir.
"Senin zahirin ve cismaniyetin kesafetten dolayi kivranici ve efgan edici-
dir, batmin ve ruhaniyetin ise, giilistan icinde gulistandir." "Ikinci giilis-
tan"dan murad, "ruh-i kiillf'dir; ve "birinci giilistJm"dan murad "ruh-i ciiz'f-i
mu'min"dir.
,jS*i jy jfi> I; -Uj^LJ (J ^jy jj d^jy^ Oy>- jt -U*i
1028. Onun kasAi, ek$i yuzlii suffer gibidir, ia ki her nur sonAumcu ile kan§-
mayalar.
"Senin cismaniyetinin kasdi, her nur sondiiriicu olan namahrem kimse-
ler ile ihtilat etmemek icin, ek§i yuzlii ve somurtkan sufiler gibidir." Ya'ni su-
filer nasil ki kendi cinslerinin gayri ile ihtilat etmemek igin, somurtkan bir
halde dump, onlan yanlanndan kagmrlar ise, senin topraktan olan cismin ve
zahirin dahi, nur-i ruha kar§i oylece somurtkan ve ek§i yuzliidiir; binaena-
leyh cismani olan kimseler, ruhani ve nurani olan kimseler ile ihtilat etmek
istemezler.
C~ij.i j\^- j$ »5j^ jlf^ J~£- CL~^jj^>- Oy>- J*y jj d\ij\&
1029. €k§i jjiizlii arifler kir-oi aibidir, serf Aiken icinde aust cjizli eimi$tir.
Onun igin arifler, cismanflere kar§i ek§i yuzlii ve somurtkandirlar; onlar
kirpi gibidir. Kirpiler nasil kendilerini sert dikenli olan postlan iginde saklarlar
ise de, onlar da nurani ve zevkf olan ruhani yasayi§lanm, bu kirpi dikeni gi-
bi olan cismin somurtkanhgi igine saklarlar.
1030. ^o^ gizliAir, hagin etrafinia o Aiken a$ikardu, Aer ki: u 6t/ Aii§man olan
Kirsiz, hu iiziim asmasmAan uzak oil"
Mesela bag, kendi etrafma dizilmis, olan diken yigmlan iginde gizlidir; o
meydanda ve zahir olan dikenler, hal dili ile derier ki: "Ey dii§man olan hir-
siz, bu iiziim asmalanndan uzak ol!" Hind niishalannda "rez" yerine "der"
vaki'dir. "Bu kapidan uzak ol" demek olur.
Gsgp*
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1031. By kiryi, dikeni muhafiz etmi$sin; ba$ini su.fi gibi yakamn i$ine goiiir-
m.u?suni
"Kirpi"den murad, ek§i yuzlii ve somurtkan olan arif-i billahdir. Binaena-
leyh hitab arifedir. Ve "sufT'den murad, talib-i ma'rifet olan saliktir ki, kese-
rattan miictemben basmi yakasimn igine gekip, dizinin basmda vahdete mii-
teveccihen murakib bir halde oturur. Arif ise cemf'-i murakabati gegip, kese-
ratra vahdeti mu§ahede etmekte oldugundan, onun namahremlerden tesettii-
rii ancak, ahval-i cismaniyyesi sebebiyle vaki' olur. Ya'ni, "Ey arif, sen kir-
pinin dikeni gibi olan ek§i yiizluliigu ve somurtkanhgi, ahval-i batinene mu-
hafiz ve bekgi yapmi§sin, ba§mi talib-i ma'rifet olan sufT gibi, libas-i cisminin
yakasina goturmu§sun."
1032. la hi senin aysinm danginin dugun olan dihen huylu giil-ruhlardan bir
himse gaib ola.
Ankaravf hazretleri bu beytin agmez-i ebyat-i MesnevMen oldugunu beyan
buyurmus ve miiteaddid vecihler ile, ma'nayi tavzihe mecbur kalmishr. Fakir,
Hind nushalannda bu beyti: yr jU ju^if ^ ^ <S y j^ d& A ^ ^ fc
suretinde gordiim. Bu surete gore beyitte gamizlik yoktur ve yukanki ma'na-
lara rabti da gayet kolaydir. Fakat Ismail-i Ankaravf hazretleri gayet miidak-
kik bir zat oldugundan, bu iki sekilden hangisinin daha mureccah oldugunda
tereddud hasil oldu. Nihayet meseleyi Konya Asar-i Atika Miizesi mudir-i
muhteremi Mehmed Yusuf beyden mektupla sordum, aldigim cevab §udur:
"Miizede mevcud olup, Hz. Mevlana'mn vefatindan be§ sene sonra, niisha-i
asliyyeden istinsah edilip Sultan Veled ve Htisameddfn Qelebi efendilerimiz ha-
zarati tarafmdan mukabele ve ba'zi yerleri tashth buyurulmus, olan 677 tarih-
li Mesnevi-i§enTe baktim, tekrar tekrar okudum, su netfceye vasil oldum: (Sa-
hife 329, satir, 26.) ^ jU- jU->f j>j ^ ^f y u s-p Jk Mp ^ b- beyt-i §e-
rff aynen boyledir. Bu tedkike nazaran Hind ntishalari, niisha-i asliyyeye mu-
halif olmus, oluyor. Binaenaleyh bu niishaya gore izah zarundir. Birinci vecih:
"Dugar", iki kimsenin nagah ve habersiz, birbirine miilaki olmasi. "Dang", bir
dfnarin altida biri. "Gul-ruhlar"dan murad vech-i batmi parlak ve ayn-i sabite-
si said olan kimselerdir. "Har-htV'dan murad, sifat-i nefsaniyye ile ittisafi
mu'tad olan kimselerdir.
^P=
AHMED AVNl KONUK
Bu beyt-i §erifde, viicudun cemf-i meratibini cami' olan insan-i kamil "df-
nar"a tesbih buyurulmus. ve onun altida biri ile, suret-i beseriyyesine i§aret
edilmis, oluyor. Zira insan-i kamil, viicud-i mutlak-i Hakk'in meratib-i tenez-
ziilatindan altinci mertebedir ki, ahadiyyet, vahdet, vahidiyyet, run ve misal
ve alem-i sehadettir. Ve insan-i kamilin suret-i be§eriyyesi mertebe-i sehadet-
tendir. Hulasa-i beyit: "Sifat-i nefsaniyye ile ittisafi kendilerine huy ve adet
etmis, olan ehl-i saadetten bir kimse, senin dinar gibi olan vucudunun ya§a-
yismm dangine, ya'ni, altida biri olan be§eriyetine ansizin mulakf oldugu va-
kit, kendiliginden ve sifat-i nefsaniyyesinden gaib ola."
Ikinci vecih: "Dti gar-i dang" ta'birinde "dii", iki ma'nasinadir; ve "Ta kesf du"
"ta ki bir iki kimse" demek olur. "£ar dang", Giyasii'l-Lugatm beyanina gore
"dort kisim" ve "dort ko§e" ve "dort taraf ma'nasinadir. Nitekim "Car dang-i
Hindustan" derler. Bu "gar dang"den murad, makam-i nefis, makam-i ruh,
makam-i kalb ve makam-i sir olmak miinasib goruniir. Nitekim §eyh Abdiillatff
Makdisi hazretleri Kitab-i Tuhfe'sinde bu makamati beyan etmistir. "Giil-ruhan-i
har-M" ya'ni "diken huylu gul-ruhlar"dan murad, ariflerdir. Bu veche gore, yu-
kariki beyte merbutan hulasa-i ma'na §oyle olur: "Ey kirpi gibi olan arif, sen di-
ken gibi olan ek§i yuzluliigu bekgi yapmi§sin, ta ki senin gibi diken huylu olan
giil-ruhlardan ve ariflerden bir iki kimse, senin aysmin etraf-i erbaasinda gaib ve
miistagrak olsunlar." Ya'ni namahremler senin ya§ayi§ina istirak etmesinler ve
musahib olmasinlar. Mahrem olanlar, senin makamatinin zevk ve halinde miis-
tagrak olsunlar diye dikeni bekgi yapmissm, demek olur. (Vallahu a'lem!)
1033. "Senin $ocucjun her ne kaiar ki $ocuh huylu olmu$iur, her iki alem onun
tufeyli olmu§tur."
Malum olsun ki, iislub-i Mesnevi-i ^erifacibdir. Cenab-i Pir gah isneyniyet
ve gah vahdet yuziinden soylerler. Isneyniyet yiizunden soyledikleri vakit, li-
sanlari Hakk'in alet-i tekellumii olur ve ondan Hak soyler. Nitekim hadfs-i
kudside . . .jJibUji^jiwJ ^r buyurulmustur. Mesela biraz yukanda
mezkur olan dL* ^ j». ^ ^ i *r y. [1024 nolu] beyti isneyniyet cihetin-
den; ve onun biraz a§agisindaki oUx«i jiL.^ ^g £ /> [1026 nolu] beyti,
vahdet cihetinden vaki' olmustur. Bu ve atideki beyt-i §enfde yine vahdet ci-
hetinden intikalen buyurulur ki: "Ey Halime, senin gaib olan gocugun suret i'ti-
bariyle gergi gocuk huyludur; fakat dunya ve ahiret onun ma'nasimn ve haki-
katinin tufeyli olmustur!"
<^sg>
MESNEVl-i SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
f& »Xf J^^- j> \j £j* f~£ ^j J^ lj Jh* U
1034. tt( i$iz cihana mensvb olanlan onunla diri ecleriz; cerhi onun hizmetinde
bende ecleriz."
"Biz Azfmu'§-§an alem-i kesafetin ahkammda miistagrak olanlan, alem-i
latifin nuruyla diri ederiz; eflaki onun emrine tabi' kilanz; o gokte kameri §ak-
keder."
C~w«lj elj ei OLiJ j*~l\ »JLp <j\ C-wWvS" ^ CxS" v^' ^ ^-^
1035. S%duimuttalib dedi hi: n< Du dem nerededir? By sir hilici dogru yolun ni-
$anini ver!"
Miinacatta bulunan Abdiilmuttalib bu hitablan Ka'be'den i§itince dedi ki:
"Ey sirlan bilen Halik'im, gaib olan gocugum §imdi nerededir? tnayeten bize
dogru yolun ni§anim ve alametini goster!"
u il> t S' aS" Jl* j <Up aJUI LS JUs Ju^^« f^y j' <-JJail -^ Cf-^^j*- OLiJ
"Onu nerede bulayim?" diye, Muhammed (s.a.v.)in
mevziinden Abdulmuttalib'in ni§an istemesi ve Ka'be'nin
i^inden cevab gelmesi ve ni§an bulmasi
1036. iKabe nin i$inden ona avaz eristi, dedi: By resid olan $ocuau arayan!
1037. {jalan vadide ajjacin alhndadir!" <j\iuieakiben iyi hahtli olan ihtiyar
cabuh, revdn oldu.
Ya'ni, Ka'be'nin icinden Abdiilmuttalib'e ses gelip dedi ki: "Ey ru§d sahi-
bi olan cocugu arayan! §imdi falan vadide ve falan agactn alundadir!" Bu
hitabi miiteakib, iyi talihli ihtiyar, ya'ni Abdiilmuttalib hemen tarafa gitti.
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
1038. Diureus'in beyleri onun rikabinda idi, zxra ki onun ceddi *JCureu§in
a uamndan idi.
Abdiilmuttalib, Resui-i Ekrem Efendimiz'i aramaga giderken, onun rika-
binda Kureys/in beyleri dahi beraber idi; giinki Resul-i zf§an Efendimiz'in
cedd-i allien bulunan Abdiilmuttalib Kurey§'in a'yan ve esrafindan idi.
1039. Sddem'in zahrtna kadar onun biitun eslafi, bezmin ve rezmin ve melka-
menin en biiyukleri idi.
Ebu'l-be§er olan Hz. Adem'in sulbiine kadar Resul-i Ekrem'in biitiin esla-
fi, cem'iyyet-i be§eriyyenin ve harb ve kitalin reisleri idi. Nitekim hadis-i §e-
nfde (Jy ^m\j>\ s-U J u* JAi 3 ^j> ^±^ j ^r j ^\^±^ J j?^ J\ «w ^*u
Jai ^\L* j* LtL ^ ^ y \ jx L ^r J >-\ j>- »y»UaJ! f u-jVi j ic/jt Vj i^Vi ^ ^ul, J>, ya'ni
"Allah Teala beni sulb-i Adem'de arza indirdi ve beni sulb-i Nuh'da kildi ve
beni sulb-i Ibrahim'e kazf etti; sonra beni daima aslab-i kerime ve erham-i ta-
hireden nakl etti, hatta asla zina iizerine iltika etmeyen ebeveyn arasindan
beni cjkardi" buyurulmu§tur.
1040. ^u neseb ise onun vostu olmu$tur ki, hiiuuk §ehinsahlardan $uzulmu§-
iur.
Bu neseb, Resul-i Ekrem Efendimiz'in cism-i §eriflerine ait olup, bir post
ve kabuk mesabesindedir ki, bu post dahi biiyiik §ehin§ahlar olan enbiya
(aleyhimii's-selam) nesillerinden suzulmu§tur.
1041. Onun maazi ise nesebden uzak ve pakiir; semekien Simah e kadar kim-
se onun cinsi degildir.
"Magz", ic "semek", bahk ma'nasinadir. Burada esfelden kinayedir. "Si-
mak", iki parlak yildizm ismidir ki, birine "Simak-i A'zel", digerine "Simak-i
Ramih" derler. Burada a'ladan kinaye olur. Ya'ni, "Resul-i Ekrem'in kabuk
mesabesinde cism-i §erffleri, enbiya neslinden suziiliip gelmi§tir; onlann
c\otc3^)
MESNEVl-t §ERIF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
magzi ve igi ise asla neseb ile alakadar degildir. Alem-i esfelden, alem-i a'la-
ya kadar, higbir kimse onun cinsi ve naziri degildir."
1042. Diakk'in nam i$in kimse dogma ve olma arayamaz; Diakk'tn hit ah
icin iar u puda ne hacet!
Ya'ni, "Hakk'in nuru dogmadan ve nesebden munezzehtir. Higbir kimse
o nur igin bir mebde' arayamaz. Hakk'in kullanna giydirdigi mibiiwet ve ve-
layet hil'at ve libaslan igin eni§e [an§] ve argaca ya'ni nesce hacet yoktur."
"Bud", viicud, varlik ve olma; "hil'at" padisahlar tarafindan te§rffen ve ikra-
men verilen libas; "tar u pud" kumasm alt ve list orgiileri ki, eni§ [an§] ve
argag denir.
1043. Gn asacji hil'at ki sevahda verir, giine$in hrazi uzerine ziyade olur.
"Tiraz"in miiteaddid ma'nalan vardir, burada elbise kenarlanna dikilen
sirmadan gigekler ve nakisjar demek olup, gune§in huzemat-i ziyaiyyesinden
kinaye olur. Ya'ni, "Hak Teala hazretlerinin sevab hususunda en a§agi ver-
digi hil'at-i ikram, giinesjn huzemat-i ziyaiyyesinden daha ziyade parlak ve
latif olur."
C^<^>-j) (j-vjiij Cjjf-i fU*i i' A ^ u .
Belkis'i rahmete da'vet kissasmin bakiyyesi
1044. By Reikis, kalk gel ve miilk gorl Diahk'in deryasinin kenannda inci
topla!"
"Mulk"den maksud, mulk-i ma'nevidir. "Leb-i derya-yi Yezdan"dan
murad, alem-i ruhanf ve hakikaM insanidir. inci"den murad, esrar-i ma'ri-
Pp^- AHMED AVNl KONUK
fettir. Hitab, zahiren Siileyman (a.s.)dan Belkis'a ve zimnen Hz. Pir efendi-
miz tarafmdan bilciimle malikiyyet da'vasinda butunan niifusadir. Ya'ni,
"Ey Belkis, oturdugun gopliik ve mezbele iisttinden kalk da gel, bizim indi-
mizde miilk-i ma'neviyi gor ve Hakk'in deryasinin kenan olan ruhaniyet
aleminde ve hakikat-i insaniyye sahasinda, esrar-i ma'rifet-i ilahiyye inci-
lerinitopla!"
1045. * Senin kiz kardeslerin all olan $erhin sakinidir; sen hir mnrdar lie. niye
suitanlik edersin?"
"Nefis" muennes oldugu igin, cenab-i Pir efendimiz niifus-i salihaya "kiz
karde§" ta'bir buyururlar. "Ey Belkis ve ey nefs-i magbun, senin salih olan
kiz kardesjerin, alem-i ulvinin sakini olmusjardir, sen nicjn bir murdar ve ci-
feden ibaret olan bu diinya ile sultanlik ediyorsun?" Nitekim hadis-i §erffde
v*^ i^JU* j A**. uaJi ya'ni "Diinya cifedir ve onun talibi kopeklerdir" buyu-
rulmu§tur.
1046. " Diic hiliyor musun ki, o sultan-i azim, senin kiz kardeslerine hahsisler-
den ne verdi?"
"Rad", comert ma'nasina olup "bah§i§ha-yi rad", comert bah§i§ler ve ata-
lar demek olur ki, mebzul ve azim bah§i§lerden kinayedir. Ba'zi niishalarda
"rad" yerine "zad" vaki'dir. Bu surette ma'na "Azik bahsjsjerinden ne verdi?"
demek olur. Ve "azik"tan murad, ahiret azigi oldugu zahirdir.
J~£ lT*J 3 sLi r+ *? ^ J J^ J*f d J*r i* 3 ^ j y
1047. "Sen kiilhamn sahi ve reisi henim diye siirurundan nicin davul calici lut-
iun?"
"Kulhan"dan murad, §ehvet-i diinyadir. Nitekim yukanda bu cildde 240 nu-
marada cenab-i Pir efendimiz c-i ^jj isy* fU*. jj\ <6 c— i j^£ Jb- ^ ^^
["Dunyamn §ehveti kiilhan misalidir ki, ondan takva hamami ru§endir"] bu-
yurmusjar idi. Ya'ni, "Ey Belkis, diinya ve §ehvet-i diinya kiilhan misali iken,
sen bu kiilhamn sahi ve reisi oldugundan dolayi nicin sevindin de, sarayimn
kapisinda davulcular ve mizikacilar tuttun?"
s$xsg>
MESNEVt-t §ERlF §ERHi / VII. CiLT • MESNEVI-4
(f 5 *
Ademmin diinyaya kani' olmasimn ve talebde onun hirsinin
meseli ve onun ruhanuerin devletinden gafleti ki, onun ebna-yi
cinsidirler; ve: "Ne olaydi kavmim bilseler idi!" diye na'ra
vuruculardir
, Ya'ni, insanin diinyaya ve diinyamn huzuzatina kanaat etmesi ve bu hu-
zuzati taleb ve tahsil emrinde vaki' olan onun hirsi hakkinda ve mesel iradi
ve bu insanin kendi ebna-yi cinsinden olan ve Yasin-i §erif suresinde beyan
buyuruidugu iizere: "Ne olaydi kavmim benim ne saadet ve devlet icinde bu-
lundugumu bilseler idif" (Yasin, 36/26) diye na'ra vuran riihani insanlarm
devletinden gafil bulunmasi.
1048. O bir k'dpek mahallede kor dilenciyi gordii, hamle etti ve onun eski liba-
smt mrth.
Bu beyt-i §erff, yukanda va'd buyurulan meselin iradidir. "Delk", fukara-
nin giydikleri eski ve yamah yirtik pirtik libas.
1049. TJarat dtger defa demi§ idik, fakat haberin le'kidi i$in milker rer oldu.
11. cildde bu meseli tur kere irad etmi§ idik; fakat goniillerde bu ma'nanin
te'kid ve tesbfti igin burada mukerrer oldu. Faidesi vardir, zaran yoktur.
1050. ZKor ona dedi: "V^fihayet senin o arkadaslann §imdi dagda av arayan
avcilardir."
*$%&
AHMED AVNl KONUK
jjT y fSjf ^ ^y< 0L- ji jjf Mjf ^ OjT ji y ^
1051. Senin kavmin dagda yaban eseiji tutuyorlar, sen mahalle oriasmda kor
tutuyorsun!"
"Gur", yaban e§egi dedikleri hayvandir ki, avcilar indinde makbul bir av-
dir. Ve bu temsilden murad ne oldugu atide beyan buyurulur.
JJ? ■^T •*/ £«*- LSjyS* «->l jyx> fai ^ y 3 y jjl Ay
1052. By nejret edict seyk, tezviri terk et; birkac korii cem etmis act susun!
"Tezvfr", kizb ve hile etmek. "K6r"den murad ilm-i hakfkf ile ilm-i taklidf-
yi temyize muktedir olamayan kimseler. "Aci su"dan murad taklidf ve tahmf-
nf olan ilim. Ya'ni, "Ey ehl-i halin yoklugundan ve miicahedesinden nefret
edici olan §eyh-i miizevvir, yalan ve Me ile halka kendini satmayi terk et!
Sen etrafina birkac temyizsiz kimseleri toplamis, bir aci su mesabesindesin.
toplanan kimseler senden aci suyu igerler ve sen lisan-i hal ile dersin"
1053. !7u: Wr Bu muridlerimdir ve ben act suyum; benden icerler ve kor olurlar!"
Avami ba§ina toplayan ve onlann mallanna ve hurmetlerine tama' edip
evliyalik taslayan miizevvir §eyhlerin halleri, daima bu hitabda bulunur; fa-
kat onlann hallerinden bu hitabi avam anhyamazlar, pervane gibi etrafinda
dola§irlar.
1054. Oiendi suyunu lediin denizinden tatlv et, fend suyu bu kbrlerin tuzagi etme!
"Fena su"dan murad ulum-i taklfdiyye ve nazariyyedir. "Bahr-i lediin"den
murad, ulum-i yakiniyye ve zeykiyyedir. Ya'ni, "Ey §eyh-i miizevvir, halka
ulum ve ma'rifet bans, etmek bahanesiyle kendini satma; ve aci ve fena su
mesabesinde olan ulum-i taklfdiyye ve nazar ile iftihar etme; ve bu ulumu
korleri avlamak icjn tuzak yapma!" Eger halki ir§ad hevesinde isen, taklidf
ilimleri, ulum-i yakiniyye ve zevkiyyeye tahvil et!
1055. yCalk, yaban esegi tutucu olan Uiuda nxn arslanlanni gor; sen kopek gi-
bi nicin zerk ile kor tutucusun?
"asps 3
MESNEVM SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
"Huda'mn arslanlan"ndan murad, insan-i kamillerdir. "Yaban e§egi"nden
murad, henuz kuyud-i nefsaniyye ile mukayyed olan talib-i sadik; "kor"den
murad temyizsiz olan ahmak kimselerdir. "Zerk", riya. Ya'ni, "Ey §eyh-i mii-
zevvir, icinde yuvarlanmakta oldugun nefsaniyet mezbelesinden kalk, ehl-i
zeka olan talib-i sadiklan avlayan, insan-i kamilleri gor! Sen nicjn boyle ko-
pek gibi, zerk ve riya ile ahmaklan kandinp, etrafina toplayici olmu§sun?
1056. ^fiaban e§egi nedir 1 , ^Dostun cjayrisinin saycknclan uzakhr. Uiepsi arslan-
&xr ve arslan tutucu ve nurun sarho$uaur.
Biz kamillere gur, ya'ni yaban e§egi tutucudur dedik; fakat bu, yaban e§e-
gi tutmak onlann indinde ehemmiyetsiz bir §eydir, onun ne kiymeti vardir!
kamiller, dost-i hakiki olan Hakk'in gayrisinin saydindan uzaktir. Hepsi ars-
landir ve hakikat arslanim tutucudur ve hepsi Hakk'in nurunun sarhosudur.
1057. $ahin avi ve avcilitjimn nezzaresinde, sayii terh etmi$ ve hayret i$inae
olmu$lerdir .
Ya'ni, "Kamiller, §ah-i hakiki olan Hakk'in avini ve avciligini tema§ada,
talib-i sadiklan avlamayi terk etmisjerdir ve bu temasada hayret icinde 61-
muskrdir." Ya'ni Hak'da fani olmuster ve bu avcihgi Hak'dan gormiisjerdir.
Bu beyt-i §erifde "kurb-i feraiz"e isaret buyurulur; zfra ibaddan zahir olan
ef aide, fail Hak'dir ve ibad Hakk'in aletidir. Ve bu hal kamilin me§hududur;
binaenaleyh veliyy-i kamil muridin saydim, ya'ni ir§adim hep Hak'dan goriir
ve kendini Hakk'in aleti bilir.
1058. onlann cinsini avlamak i$in yar, onlari olmii$ hti$ Cjwi tutmu$.
Bu beyt-i §enf, yukandaki ma'nanin misalidir. Ya'ni, "Mesela avci 61mu§
bir kusu elinde tutar, bu 61mii§ ku§un cinsini avlamak icjn, bu hal avcinin bir
tedbiridir. Yar-i hakiki olan Hak dahi kendinde fanf olmus, ve varhgmdan 61-
mii§ olan bir kamili, o kamilin cinsini avlamak igin yed-i kudretinde tutar."
Binaenaleyh surette avlayan olii ku§ mesabesindeki kamil goriinur ise de,
hakikatte avlayan Hak'dir.
Gggpg*
AHMED AVNl KONUK
1059. Olmu§ hu$ vasdda ve firkatde muziardxr. "61-kalbii beyne'l-isbaayn"
okumu$sun.
"Olmiis. ku§"tan murad, Hak'da fam olan insan-i kamildir. Ya'ni, "insan-i
kamil, nazanndan halki gaib edip, Hakk'm vaslinda mustagrak olmakda veya-
hud irsad igin vasl halinden, halka rucu' etmekte muztardir. Onlarin iradeleri,
Hakk'in iradesinde mahv ve miistehlektir. 04 W^ cr^)^ c w & ^^ &• ^ ]
*Lia ya'ni "Kalb, Rahman'in parmaklanndan iki parmak arasindadir, nasil di-
lerse onu donduriir" hadts-i §enfini okumus isen, bu ma'nayi anlamissindir."
1060. !7ier o kimse ki, onun olmii$ ku§una §ikar oldu, gordugu vakit, $ehr ina-
rm §ikan oldu.
Ya'ni, "Her bir kimse ki, kurb-i feraiz mertebesinde olan bir kamilin §ika-
n oldu ise, o kamilin ahvalini basar-i basfretle gordiigii vakit, §ehriyar-i ha-
kfkf olan Hakk'in sMn olur ve anlar ki, kendi dahi bu olmus. kusun cinsin-
dendir ve Hak kendisini bu dlmiis. ku§ ile avlami§tir."
1061. Dier kim bu olmii§ ku§tan ba§ donduriirdii, o avcmin elini asla bulmadu
Ya'ni, "Bu olmus. ku§ mesabesinde olan insan-i kamil, avci mesabesinde
olan Hakk'in yed-i kudretinde idi; her kim bu olmug kuston, ya'ni insan-i
kamilden yuz gevirdi ve onu hige saydi ise, o kimse avcimn ya'ni Hakk'in
yed-i kudretini bulamadi." Hak onu tabiatm terbiyesine birakti. tabfat,
ayn-i cehennemdir.
1062. der ki: nr Benim murdarlicjima bahma, benim nicjahdarlicjimda §ahm
a§ktm aor\"
"Murdarlik"dan murad, insan-i kamilin cismi ve suretidir. Ya'ni, "Hakk'in
yedinde olmus. ku§ gibi olan ve insan-i kamil, zahir-perest olan kimseye der
ki: "Sen benim cism-i unsunme bakip, i'tiraz etme,- benim muhanzhgimda
sah-i hakikfnin a§kini gor!" Zfra ben §ahin alet-i saydiyim; sayyadin aletini
hifz etmege a§ki ve muhabbeti vardir.
^
MESNEVI-i SERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4
1063. * ,r Den murdar decjilim, heni sak bldurmiistur; henim suretim oimiise mii-
sabik olmustur."
"Gergi alelumum ecsam ve suver murdardir; fakat ben a§k-i ilahf ile dlmiis.
ve beni §ah-i hakiki oldurmus, oldugundan, ben murdar ve pis degilim. Be-
nim suretim ve cismaniyetim oliiye mu§abih olmu§tur." Yoksa hakikatte olii
degildir; zira cismim ruhaniyet hiikmiinii iktisab etmistir.
1064. ^^Rundan evvel henim hareketim hal u perden idi; simdi henim kareke-
iim adilin elindendir ."
"Ben kemale gelmezden mukaddem benim bu hayat-i diinyeviyyedeki
hareketim, nefsimin gazab ve §ehvet kanatlanndan idi. Binaenaleyh nefs-i
zalimin hiikmuyle hareket eder idi; sjmdi ise o zalim olan nefsim oldii; artik
benim hareketim padi§ah-i adil olan Hakk'in yed-i kudretiyledir."
1065. nZenim fani olan hareketim -posttan disanua aitti; simdi henim kareke-
Hm hakidir, ginki O'ndandir."
"Benim fani ve nefsani ve ruh-i hayvani sebebiyle olan hareketim artik bu
cisim postundan ve kabugundan disanya gikti. §imdi benim hareketim baki
olan ruh-i sultam iledir; ve ruh-i sultani" ise, Hak'dan menfuh olan ruhdur, bi-
naenaleyh bakfdir."
r^ ^ tS-> ] J <L~~s-j*~* ^/ jt-i^- J^i •>**■ £ *£ j*
1066. "Oier kim henim karekeiimin oniinde ecjri karekei ederse, ker ne kadar
simura ise de onu zar olarak bidiiriiriim!"
"Ben Hakk'in sifat-i Hayat'i ile kaimim; binaenaleyh benim harekatim
Hak'dandir. Her kim Hakkanf olan benim hareketimin oniinde, egri ya'ni
nefsani hareket ederse, isterse cismaniyet aleminin simurgu ve en kuvvetlisi
olsun, onu zayif bir halde olarak dlduriirum!"
1067. &%w diri isen, sakxn heni olii aorme; eger hende isen, hana sakin kejjin-
de hak!"
<¥%$&>
(gj]^ AHMED AVNl KONUK
"Eger dirilere mahsus olan idrakin var ise, beni cismaniler gibi fani ve olii
gorme; eger Hakk'in kulu isen ve nefsin kulu degil isen, bana §ah-i hakiki-
nin avcunda bakf"
fJ- 5 lt*^ J^- ^ cf f/" J 1 ls~^ *£ 6 ^J °>S
1068. "Dsa kerem cihetinden oliiyu diri etii; ben Dsanin Dtalik'min kejfin-
deyim."
"isa (a.s.) Hakk'in keremi cihetinden, niibuvvet-i alfsini te'yfd igin oliiyu
diriltti. Ben ise, isa (a.s.) in Halik'inin avcundayim."
Bu beyt-i §erif velfnin, nebi iizerine fazlini beyan degildir, belki bir kiyas-
dir. Ya'ni, Isa (a.s.) kul iken, onun elinde olii diri oldu; ben ise Isa (a.s.)in
Halik'inin elindeyim, nasil olii olurum? Nitekim atide buyurulur:
hj r* ^ j^ ls~^ ^ y- ^ ^^ j j °-v f u - </
1069. nr Ben Diuda'nin kabzasinda ne vakit olii kahnm? IZunu Dsa'nxn kef-
fi iizerinde bile caiz tutma!"
1070. " Dsamm; lakin her o kimse ki. benim nefsimden can buldu, o cavidan
[1067] p J
kalu.
5j~j> ^-^ (Ji-Jj 0U- jS 01 .iLi 5 j* jb ,j>w eJJj if""? j -*-*
1071. "Dsa'dan diri oldu, lakin tekrar oldu; §ad o kimse ki cam bu Dsa'^ua fes-
lim eiti."
Bu iki beyt-i §erifin zahirine bakihrsa, veil nebi iizerine tafdil edilmis. gibi
goriiniir, fakat oyle degildir. Veil hicbir vakit nebmin mertebesine vasil olamaz.
Burada Isa (a.s.) in mu'cize-i nebeviyyesi ve harika-i kevniyyesi ile cismani
olan oluleri diriltmesine isaret buyurulur. Ya'ni, "Isa (a.s.) 61mu§ bir cesede,
emr-i Hak'la ruh-i hayvani bans, etti; fakat ruh-i hayvanide beka olmadigi igin,
o cesedin ruh-i hayvanisi yine sondii." Yoksa fsa (a.s.) kendi zaman-i saadet-
lerinde hayat-i ma'neviyye ile insanlan diriltemedi demek degildir.
Isa (a.s.) hig §iibhe yok ki, hem hayat-i suriyye ve hem hayat-i ma'ne-
viyye ifazasina kadir idi. Evliya-yi kiram ise, keramat ve havank-i kevniy-
yeden miictenibdirler, onlann her biri bir peygamberin kalbi ve me§rebi iize-
rine olup, bu peygamberlerin haiz olduklan velayetin zevki iizerinedir ve bi'l-
verase be§erin miistaidlerine hayat-i ma'neviyye ve ebediyye ifaza ederler.
Osg^
MESNEVf-1 §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
1072. lien henii uMusamin elinde asayim; benim ijMusam gizlidir ve ben
onde zahirim."
Burada "Musa"dan murad Hak'dir. Ya'ni, insan-i kamil der ki: "Ben ken-
di Musa'm olan Hakk'in yed-i kudretinde asayim ve onun ef alini icrada ale-
tiyim; fakat benim Musa'm olan zat-i Hak, suret perdesi arkasinda gizlidir ve
benim suretim onde zahirdir." Halk beni goriirler, benim asa-yi viicudumu
tahrik eden Hakk'i gormezler.
1073. u\iusliimanlar iizerine derydnin k-ovrusu olurum; Jir avn iizerine leh-
rdr ejderha olurum."
'"Ben muslumanlar tizerine, tabiat deryasi iizerinde ruhaniyet alemine
gegmek igin koprii olunim. Nefsani Fir' avn tizerine, kahir bir ejderha olurum.
1074. "6y o'gul, bu asayi yalmz gorme; zua ki DiahK'in eli olmaksizin asa
boyle olmazl
"Ey hakikat-i halden gafil olan gocuk mesabesindeki insan! Bu asa-yi cis-
mimi yalmz ba§ina hareket eder bir halde gorme; zfra bu cismim asasinda
gordiigiin acib ahval, Hakk'in eli olmaksizin boyle zahir olmaz."
1075. Tu/antn aalgasi aahi asa iai ki, o dertten sihirbazlara tavanlann kerr
u ferrini yedi."
"Derd", agn, sizi, maddi ve ma'nevi nahosjuk. "Tantana", kerrii fer ve
alayi§. "Tufan"dan murad, Fir'avnilere kar§i fasilali beliyyelerden olan tu-
fandir. Nitekim sure-i A'raf da buyurulur: j!j& j iiJtJi j 'b\*j^\ ,^> uL>
o->ui- oiJ r jJij ^ll>J!j (A'raf, 7/133) Ya'ni "Biz onlarin tizerine tufan ve
"gekirge've kurbaga ve kan ayat-i mufassalalarmi gonderdik." Tafsfli tefsir
kitaplanndadir. Ya'ni, "Fir'avnilerin Musa (a.s.)a kar§i yaptiklan nahos. mu-
amelelerden dolayi Hak Teala'nin gonderdigi tufan dalgalan dahi asa mahi-
yetinde idi; o asa Fir'avn'in sihirbazlanna tapanlann alayisj ve kerr ii ferri-
ni yedi, yuttu."
AHMED AVNI KONUK
1076. "Gger Uiudanin asalanni saysam, bu Jir 'avmlerin zerkmi ytrtarim!"
"Fir'avniler"den murad, nefsanf ve miinkir-i evliya olan kimselerdir.
"Zerk", riya ve gosteri§ demektir. Ya'ni, "Ulema kisvesinde bulunup, halki ri-
yalanyla ve gosterisjeriyle aldatan kimselerin perdelerini Hak Teala'nm asa
mahiyetinde olan azablanni ve belalanni saymak suretiyle yirtanm!" demek
olur.
•^jt lt 4 & jjj -^ ^ cf ^J -^yj l?*^ cs-j^ oo ^
1077. ^{jakat birak, birka$ aiin bu zehirli tatli ottan otlasinlar!"
"Fakat huzuzat-i nefsaniyyelerine maglub olan bu riyakarlan kendi halle-
rinde birak, varsinlar diinyanin zahiri tatli goriinen ve batini zehirli olan lez-
zetlerinden istifade etsinler." Nitekim Kur'an-i Kenm'de sure-i Hicr'in ibtida-
sinda buyurulur: OjJuJ Ls^li j/ili ^^L j \y!2 '_, lyrC 'p*J> (Hicr, 15/3) Ya'ni
"Onlar birak yesinler ve temettu' etsinler ve emel onlan me§gul etsin! Yakin-
da bilirler."
1078. Gaer {jir avn m mansibi ve riyaseti olmasa iai, cenennem-perverligi ne-
reien bulurdu?
Bu beyt-i §erifde murad buyuruian §ey Fir'avn'in §ahsi degUdir, zira
Fir'avn'in garktan evvel tovbe edip iman ettigine Kur'an-i Kerim §ahiddir. Ve
§eyh-i Ekrber Muhyiddfn Arabi (k.s.) gerek Fususu'l-Hikem'&e Fass-i Muse-
' vf'de ve gerek Futuhat-i Me/c/vye'lerinin miiteaddid bablannda Fir'avn'in
imanini tasrih ve izah buyurmu§tur. Ve yukanki beyt-i §enfde "Fir'avniler"
buyurulduguna nazaran cenab-i Pfr efendimizin kasd-i alileri dahi Fir'avn'in
fmandan ewelki hali iginde bulunan her asirdaki miitekebbir ve magrurlardir.
"Bunlar kendi mansiblannin ve makamlannin fcabi olan kuvvete istinaden
ibadullahi tahkir ve kahr ederler ve bu sifatlan yiizunden cehennem ta'bir olu-
nan mahall-i kahnn sermaye-i azabi olurlar ve cehennemi beslemis, olurlar."
1079. Gy kasab onu semiz et, onian sonra onu olctiir; zira hi k'6-pekler cehen-
nemde aziksizciir.
GV^
MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4
"Kasab"dan murad, Fir'avnflere mahsus can ve mansibdir ki, ewelen on-
lan kibir ve gurur ile besler ve semirtir, sonra da kahr eder. Nitekim bircok
miitekebbir ve magrur hiikumdarlann su-i akibetleri tarihlerde mufassalan
mezkurdur. "K6pekler"den murad, suver-i hayvaniyyede zahir olan ahlak-i
rezfledir ki, bunlar mahall-i kahr-i ilahi olan cehennemde sahiblerinin etrafi-
m ihata edip didiklerler.
1080. Bqer dhanda hasim, ve diisman olmasa idi, binaenaleuh ademlerde olan
[1077] » .. > a
ojke soner idi.
Ya'ni, "Hasmin ve du§manin viicudu ademlerde ofkenin viicuduna sebeb
olur. Eger bir kimsenin cihanda hicbir dii§mani olmasa, o kimsedeki ofkelen-
mekhassasi 61mii§ ve sdnmus, olurdu."
1 1>^
1081. Cehennem o b'fkedir ve ona bir diisman laztmcUr, ta ki ya§asm; ve yoksa
onu bir rakim sonaiirilr.
Ya'ni, Hak Teala zat-i uluhiyyetini ^ *jUi v-** _, (Fetih, 48/6) ["Allah
onlara gazab etmis/'] ayet-i kerfmesinde, du§manlarma kar§i gazab ile ve
^ *ui '^j j (Beyyine, 98/8) ["Allah kendilerinden ho§nud olmus,"] ayet-i
kerfmesinde de, dostlanna kar§i nza ile vasf etmi§tir. Gazab intikami ve nza
ikrami icab eder. Mahall-i intikam cehennem ve mahall-i ikram ise cennet-
tir. Binaenaleyh cehennem Hakk'in gazabidir ve sifat-i gazabm muattal ol-
mamasi igin ona du§man lazimdir, aksi halde rahmet-i rahfmiyye sifati onu
sondururdti.
1082. binaenaleyh lutuf kahtrsiz vefenahksiz kahr idi; boyle olunca padi$ak-
lujin kemali ne vakil olur idi?
Bu hakikate binaen aks-i halde sifat-i lutuf ve rahmetin asan mevcud olur
ve sifat-i kahnn ve intikamm asan ma'dum olur idi. Halbuki herhangi bir
isim alinsa, onda cemf-i esma miindemig oldugundan, birinin fikdani, dfger-
lerinin dahi fikdanini iktiza eder. Bu ise, kemal-i uluhiyyetine mugayirdir.
Mesela ism-i Hadi, ehl-i hidayetin viicudunu ve ehl-i hidayetin viicudu dahi
c ^p 3
AHMED AVNl KONUK
Miin'im ve Latff isimlerinin vucudunu ve bu isimlerin viicudu dahi, mahall-i
in' am ve ikram olan cenneti iktiza eder. Ve keza Mudill ismi dahi ehl-i
§ekavet ve dalaletin vucudunu ve ehl-i §ekavetin viicudu da Miintakim ve
Kahir isimlerinin vucudunu ve bu isimlerin viicudu dahi, mahall-i intikam ve
kahr olan cehennemin vucudunu iktiza eder.
Binaenaleyh bir sifat ve ismin ahkami muattal olsa, hepsinin ahkami mu-
attal olmak icab eder; ve bundan da cami'-i cemf-i esma olan uluhiyetin ke-
malati zahir olmamak lazim gelirdi. Beyt-i §enfde "bi-kahr" kelimesine "bi-
df terdif buyurulmu§tur; giinki kahir fenahgin ve seyyienin cezasidir. Ve ^IL
isL, hi* A'?- (§ura, 42/40) ["Kotuliigun cezasi, onun gibi bir kdtuluktiir"]
ayet-i kerimesi mucibince, fenahgin cezasi, onun gibi bir fenahktir.
1083. O miinkirler vaizlerin heyani ve meselleri uzerine ns-hand etmislerdir.
"Ri§-hand", mustehziyane bir surette giilmek. Ya'ni, "Biiytik menasib-i
diinyeviyyede nefislerinin hazzina dalmis, olan kimseler, vaizlerin ve nasihle-
rin birtakim meseller iradtyle, miinkirlerin ahval-i uhreviyyesini bey an etmele-
rine kar§i, miitenebbih olmayip, bil'akis istihza ile giilmuster ve hazz-i nefisle-
rine devam etmislerdir." Bu beyt-i §erifde i>£ U* Jji >\} iiU OjJyj ij^r ^i u _,
(Bakara, 2/26) ya'ni " Ve kafirlere gelince, derler ki: Allah bu misaller ile neyi
murad eder?" ayet-i kerimesine isaret buyurulur.
1084. Gger sen dahi istersen ris-hand et, ey murdar, ne kadar ya$ayacaksin?
Ey bizim Mesnevf mizdeki nasayihi ve meselleri dinleyen miinkir! Ister-
sen sen dahi gegmi§ gitmis, olan emsalin gibi istihza ile gul; nihayet bu diin-
ya mezbelesinde ne kadar ya§ayacaksm ve ne kadar miiddet daha hazz-i
nefsinle me§gul olabileceksin? Sonunda feryad edecek degil misin?
1085. By muhihler, niyazda mesrur olun hu horn uzerine ki, hugiin ayik olurl
"Muhibler" ta'bfri, umuma hitab olduguna gore, "Ey mii'minler, bugun
acilmis, olan va'z ve nasihat kapisinin oniinde mesrur olup niyazda olun!" de-
mek olur, Ve havassa hitab olduguna gore cenab-i Pir efendimizin tarikat-i
*$&>
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
aliyyelerine salik olup, hulus ile bu Mesnevi-i §enfm mutalaasiyla me§gul
olanlaradir. Ve "acik olan kapi"dan murad dahi, bu MesneviA §erif'd\i.
jf 3j*» $Q^ j- 5 J* (£>/ J^^ J*Hf~ j*
1086. ^ag i$iniU sarmisakian ve kebertlen her bir sebze i$in baska bir ocak
vartlir.
"Havic", umumen sebze ma'nasinadir. Bahir-i Acem'de bu lugatin, kii-
tiib-i arabiyye ve farisiyyenin musaadesi olmadigi halde, nereden alinmis, ol-
dugunun ma'lum olmadigi bey an ediliyor. "Kurd", kaf-i Arabi ile, bostanlar-
da kabak, patlican ve domates gibi sebzelerin her bir nevi'leri icjn, ayn ayn
yapilmis, ocaklar ve gukurlar ma'nasinadir. "Sir", sarmisak ve "keber", kaf-i
Arabi ile tur§usunu kurduklan bir nevi' sebzedir ki, "kebere" derler. Ya'ni,
"Alem bostan gibidir; her bir sebzenin ayn bir ocagi olup ve o ocaklarda ter-
biye'olundugu gibi, insanlann^hali de boyledir, her birinin terbiye ve ne§v ii
nema buldugu ocak baskadir."
1087. Uier bin kendi cinsi ile kendinin ocagmda olmusluk icin rutubet i$er.
Ya'ni, "Sebzelerin her bir nev'i, kendi cinslerine mahsus olan ocaklarda ve
tarlalarda olmak ve pi§mek iizere su igerler ve rutubet cezb ederler." Bunun
gibi, efrad-i be§er dahi muhtelif esma-i ilahiyyenin mazhandirlar. Her birer-
leri kendilerine aid isimlerin terbiyesi altmda nesv ii nema bulurlar.
1088. Sen ki za'feran ocagisin, za'feran ol ve baskalanyla ihtilat etme!
Ey salik sen mademki esma-i cemaliyyeden birinin mazhan olan za'feran
ocagisin, o ism-i latifin terbiyesinde ol ve esma-i celaliyyenin mazhan olan
muhalifler ile ihtilat ve sohbet etme!
1089. 6y zajeran, su if, ta hi yetisesin) za'feransin o helvaya erisirsin!
Ey mazhar-i ism-i Hadi olan salik, sen mademki miihtedfsin, maarif-i ila-
hiyye ve ulum-i ledunniyye suyunu ic, ki kemale gelesin; ve za'feran olmak,
ya'ni mazhar-i ism-i Hadi olmak i'tibariyle isti'dadin bulundugu icin, za'fe-
Csg^
AHMED AVNt KONUK
ran zerde tatlisina eri§tigi gibi, sen de tatli ve latif olan makam-i ittihada eri-
§irsin.
1090. ZKendi aazini §alqam ocagina koyma ki, o seninle hem-tab' ve hem-mez-
t 1087 ] 111 i
neb olmasin:
"§algam", ehl-i diinyadan kinayedir ki, onlar " §el-i gam"dir, ya'ni gam-i
diinyanm colaklandir. Elleri ulum-i enbiya ve evliya taranna erismez. Ya'ni,
"Ey hakikat yolunun saliki! tdrakinin agzini ehl-i diinyanm ocagina ve ora-
daki ulum-i istidlaliyyeye koyma ki, o seninle hem-tab' ve hem-mezheb go-
runup seni ikna'a cabalamasm; zira boyle yaparsan o seni yava§ yava§ ca-
lar." Nitekim Mesnevf-i §enfde buyurulmu§tur:
"Hava o suyu azar azar galar; ahmak dahi sizden boyle galar. "
<U~-tj Xil 4JJI ^j) <tXitj <£Sy (J2j& jl (S^j^-l y
1091. Sen hir ocaga, hir ocaga ievdi olunmu$tur; zira ki <J7lllah in arzi geni$
gelmi§tir.
Ey salik seni bir terbiye ocagina, onu da diger bir terbiye ocagina komu§-
lardir. Her biriniz ayn ayn isimlerin te'siri altinda ne§v ii nema bulursunuz.
Varsin 0, bu alemin bir bucagmda, kendi mesjebinde ya§asin; sen de kendi
mesjebinde diger bir bucakta ya§a; zira efrad-i be§eriyyeye nazaran Allah Te-
ala'nin arzi ve diinyasi geni§tir.
1092. Lfiususiyle hir arz hi, geni$liginden dolam, §eylan ve -peri sejerde gaib
olmu$tur.
Bu beyt-i §enfdeki "arz"dan murad, misal-i mutiak alemidir. Ma'lum ol-
sun ki, vucud-i mutlak-i Hakk'in meratibi vardir. Her bir mertebe, digerinden
daha vasi' ve ekberdir. Mertebe-i sehadet, ya'ni dunya, alem-i misalden dar-
dir; ve alem-i misal, alem-i ervahdan ve alem-i ervah hakikat-i insaniyye
mertebesi olan vahidiyyet mertebesinden ve vahidiyyet mertebesi, hakfkat-i
muhammediyye mertebesi olan mertebe-i vahdetden ve mertebe-i vahdet,
mertebe-i ahadiyyetden dardir. Ve mertebe-i ahadiyyet ise "vucud-i mutiak"
G ^^ 3
jgpf^ MESNEVl-1 §ER1F §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
olup namiitenahidir. Misal-i mutlak alemi, bu mertebe-i §ehadetteki suretle-
rin nazairini cami' oldugu gibi, bu aleme sigmayan suretleri de haizdir. Leta-
feti i'tibariyle, alem-i ervaha ve suretleri ihtiva etmek i'tibariyle de alem-i ec-
sama mu§abihdir. Binaenaleyh alem-i ervah ile, alem-i ecsam arasinda bir
berzahdir. Alem-i §ehadet ve ecsam yalniz bizim arzimizdan ibaret olmayip,
feza-yi bi-nihayede mevcud olan alemler dahi alem-i ecsamdan oldugundan,
misal-i mutlakda o la-yuad ve Ia-yuhsa olan avalimin suretleri de mundemic-
dir. Binaenaleyh ecsam~i latifeden olan §eytanlar ve periler bu aleme sefer et-
seler, fart-i vus'atindan dolayi gaib olurlar.
1093. O deryada ve sahrada ve daglarda, evham ve hayed munkah olur.
Ya'ni, o misal-i mutlakin deryalannda ve sahralannda ve daglannda ev-
ham ve hayal munkatr olur; zira o alemde bizim bu diinyada gordugiimuz
suretlerin haricinde suretler vardir, bizim evham ve hayalatirmz ise gdrdugii-
muz suretlerin dairesinden ileriye gegemez.
1094. r Burmus su ki, onun gizli seyri vardir, akici irmaklardan daha faze, da-
ha latiftir.
Bu beyt-i §erff, yukanda 1089 numaradaki ^-j t iii>*j jj>- ^ ^ya'ni "Ey
za'feran, nesv u nema bulmak igin su ig!" beyt-i §enfine merbuttur ve arif-i
rabbanfnin haline intikaldir. Ya'ni, "Ey za'feran, muhaliflerin ocaklanndan ve
tarlalanndan kagmak igin ne alem-i §ehadette ve ne de alem-i misalde sefere
hacet yoktur. Senin nesv u neman igin durgun su halinde olan arif-i rabba-
nfnin huzuru katTdir; zira onun ab u irfamnda gizli bir cereyan ve seyr vardir
ki, gizlice kalblere can olur ve elfaz ve kelam ile akici olan ilim ve ma'rifet su-
lanndan daha latif ve daha tazedir."
1095. 2Sra o can ve revan aibi kendi hahmnda gizli seyr ve yuruyiicii ayah tutar,
"Can" ile, ruh-i hayvanfye ve "revan" ile, ruh-i insaniye i§aret buyurulur.
Ya'ni, "Arifin kendi batimnda viicuddaki ruh-i hayvani ve kalbe alakasi olan
ruh-i sultani gibi gizli seyri ve yuriiyen ayagi vardir."
C £P?
AHMED AVNt KONUK
1096. CNlusievnx uyumustur, hiiabt kisa et, ey hatib, sen hu naksi su iizerine
az yap!
Dinleyen kimse, gaflet uykusundadir, binaenaleyh bu zemindeki hitabi ki-
salt ve ihtisar et; ey hatib-i maarifM ilahiyye olan Mevlana, bu elfaz ve keli-
mat nakisjanni su iizerine az yap, ya'ni kelami zayi' etme!
(5*
c~~>l c-^p <jl~*2j» aS" \j ( j-^> OUk-L- Ojpj $,<Jl>
Siileyman (a.s.)in "Firsat gammettir" diye
Belkfs'i da'vetinin bakiyyesi
jif <j^*' 2>\**S d\~~~^>- (jjj j-J C~-ojljb *£ L~JLL y^-
1097. **Jtalk ey Reikis, zira revacli hir pazar vardir; hu kesad huakta hasis-
lerden kac!"
"Ey Belkfs mesrebinde olan neflsler, gokiip kaldigimz bu suret aleminden
kalkiniz; zira arif-i billahin revach bir ma'rifet pazan vardir, o ma'rifet paza-
nna kesad birakici olan aleak tabiath miiddeilerden kaciniz!"
1098. "6y Reikis simdi ihtiyann ile kalk, ondan evvel ki, oliim cenk getirir!"
"Ey Belkis, bu hayat-i diinyeviyyede, bu suret mezbelesinden ihtiyannla
kalk ve onun muhabbetini iradenle terk et; zira dntinde lezzetleri yikici olum
vardir; o oliim ansizin geldigi vakit, seni goktiigiin bir mezbeleden cebren ve
lztiraren gotiirur, fakat hayat-i uhreviyyede sana cenk ve niza' belalan getirir,"
jb^ OU- 4^k-ij ^1 jji y~ aS~ jb>ol £j> XiS cJ^£ Oljl -Uj
1099. Ondan sonra olum senin kulagmi oyle ceker hi, polls ile, can ceki§erek
husiz gibi gelirsin."
*$%&>
MESNEVI-i SERIF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVt-4 •
"Polis, hirsizi nasil siiriikleye siiriikleye goturiirse, oliim de seni oylece
amellerinin hesabini vermek iizere, geke geke mahkeme-i kiibra huzuruna
goturiir."
1100. "CATe zamana kadar hu eseklerden nal calici olursun; eaer cedar isen qel,
110981 la'lfal!"
"E§ekler"den murad, halki Hakk'a da'vet etiiyoruz diye kendilerine hiir-
mete da'vet eden ve ma'rifet da'vasinda bulunan yalanci ve riyakar §eyhler-
dir. Ve "nal"dan murad, onlann zevksiz olan ma'rifetleridir; ve "laT'den mu-
rad, ulum-i enbiya ve evliyadir. Ya'ni, "Yalanci ve riyakar miiddeilerden ne
zamana kadar e§ek nali mesabesinde olan kiymetsiz ve zevksiz ma'rifet ga-
larsm; eger galar isen kiymetli ve zevkli olan ulum-i enbiya ve evliyayi gal!"
1101. Senin hemsuelerin ehedi miilkii hulmuslardir; sen igrenc miilkii tui-
mussun.
"Senin hemsjrelerin olan birtakim nefisler, insan-i kamilin huzurunda
ebedi olan miilku bulmu§lar ve beka aleminde miisterih olmu§lardir; sen ise
heniiz bu fani olan diinyanin mulkiine kanaat edip kalmi§sin."
1102. "6y saadet ona ki hu miilkten sicradi, zua ecel hu miilkii harah edicidir."
"Saadet o kimseyedir ki, bu fani olan mulk-i diinyaya meyil ve muhab-
betten kurtuldu, zira ecel bu mulk-i faniyi akibet harab edicidir."
Malum olsun ki, mulk-i diinyadan sigramak, hayat-i diinyada oliiler gi~
bi higbir §eye malik olmamak degildir; zira temelliik-i suri bu hayat-i fani-
ye icabidir; ya§amak igin mal ve miilk lazimdir, malsiz ve miilksiiz igtimaf
hayatin devamma imkari yoktur. Burada cenab-i Pir'in maksud-i allien mal
ve miilke hasr-i muhabbetten nehydir; zira mal ve miilke hasr-i muhabbet,
Hak'dan ve hayat-i uhreviyyeden gafleti icab eder. Nitekim I. cildde o~-~-
oj j -uj> j^j j^Ui j, ox J»u> \x+ j\ Lb ya'ni "Diinya nedir? Huda'dan
gafil olmaktir; yoksa kumasjar, gumiisjer, goluk gocuk ve kadin degildir!"
buyurmu§lardir.
^^
AHMED AVNl KONUK
1103. "*IKalk ey Reikis gel, hir kere $aklann ve din sulianlarmm miilkiinu
gor!"
"§ahlar ve din sultanlan"ndan murad, enbiya ve onlann varisleri olan ev-
liya hazaratidir.
1104. "IRahnda gulistan i$inde oturmu§lardir, zahiren dostlar arasinda hadidir."
"Hadi", "hady"den ism-i fail olup, "devesini teganni ve terrennum ile sii-
ren deveci" ma'nasina gelir. Ya'ni, "Din sultanlan olan enbiya ve evliya, ba-
tinda giilistan-i hakikat ve ma'rifet icjnde oturmusjardir; zahirde dostlan ara-
sinda develerini terenniim ve teganni ile suren deveciler gibi, o dostlanm la-
tif va'z ve nasihatlar ile, alem-i hakikat tarafina surerler."
Bu ma'na Ankaravi niishasma goredir. Hind niishalannda ikinci misra'
oix-jj oL- ^jW^Ait suretindedir, "Zahirde dostlar arasinda ahad-i nasdan bi-
ridir" demek olur. Ya'ni, "Enbiya ve evliya batmda hakikat ve ma'rifet gtilis-
tani iginde oturmu§lardir; halk onlann batmlanna muttali' degildir; cunki on-
lar zahirde dostlar arasinda ahad-i nasdan biri suretindedirler ve kendi batin-
lanni bu vech ile gizlerler." Dfger bir nushada dahi "hazf (<j^^) vaki'dir ki,
"Zahirde dostlar ile beraber oturucudur" demek olur.
1105. n^ostan onunla revan olarak her yere aider; jakat o hmktan aizli olur.
Ya'ni, "Hakikat ve ma'rifet bostani, o din sultam ile beraber yiiriir ve her
tarafa gider; fakat halk o bostandan ve bostanin onunla beraber yiirudugun-
den haberdar degildir. "
1106. cMeyveler, "llenden oilal" diye yalvanadir; ab-i hayat, "llenden \$Y
diye gelmistir.
Arifin batinindaki bostanin ma'rifet-i ilahiyye meyveleri, "Beni kopar, ru-
hunun agzina at!" diye yalvanrlar; ulurh-i lediinniyye ab-i hayati akip "Ben-
den ic!" diye online gelmistir.
cs^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1107. fyunes gibi ve bedir gibi ve hilal gibi felek iizerinde kanaisiz tavaf et!
"Alem-i miilkun felegi ve fevki olan alem-i melekutta, giine§, bedir ve hi-
lal afak-i miilkte nasil tavaf eder ve doner ise, sen de oylece don!" Gune§, be-
dir ve hilal ile, salikin meratib-i terakkiyatina i§aret buyumlur. Ya'ni, "hilal"
ile mubtedilere, "bedir" ile mutevassitlara ve "giine§" ile mixntehilere i§aret
buyumlur.
^J C?l>- *U-flJ Cjy -U* iSjy^/i ^ (j\* j Oijj (^^ ^'jj ^J-T
1108. levari gibi revan olursun, halhuki ayagin yoktur; yiiz iadm yersin, hal-
buki lokma cigneyici yciktur,
Birinci "revan", ruh-i izafi ve ikinci "revan", "reften" masdanndan ism-i
fail olup "gidici" ma'nasmadir. Ya'ni, alem-i melekuta cismaniyet ile girilmez,
suret-i misaliyye ile girilir. Bu suret-i misaliyyenin cismaniyet ile, ruhaniyet
arasinda berzah oldugu, yukanda beyan edilmis, idi. Ya'ni, "Alem-i melekuta
suret-i misaliyye ile ruh-i izafi gibi gidici olursun; fakat cismani ayagm yok-
tur. alem-i melekutun turlii turlu taamlanm yersin, fakat lokma cigneyici
olan cismani di§lerin yoktur."
1109. 0am timsahi senin geminin iizerine car-pmaz; olmekten senin cirhinligin
zahir olmaz.
Gam timsahi senin viicudunun gemisine carpip, seni tehdid etmez. Kalbin
selim ve batmin latff oldugu igin, zahiri, batina kalb eden olum, senin girkin-
ligini degil, batinindaki letafeti izhar eder.
Oi-sj y" -»* (C^^t C*J>rJ jS\J y" *•* C~>*j y *-*> jSv-iJ y ^Aj eLi y ~_*
1110. San da sen. lesher de sen, taht Ha sen. iiii ialihli de sen, haht da sen
[1108] , , V
olursun:
Vaktaki suret alemini terk edip, ma'na alemine daldin ve ma'na aleminde
makam-i cem'e gelip, nazanndan Hakk'in gayri goriinen e§ya zail oldu ve
senin senligin dahi derya-yi vahdette eridi ve anladin ki, senin hakfkatin
Hak'dir; binaenaleyh §ahhk ve le§kerlik ve taht ve iyi talihlilik ve baht ve ta-
lih nisbetleri hep senin hakikatinde birlesti.
°$%&>
AHMED AVNl KONUK
cJj cj>*j <jjjj c~~j jS- cJ**j cJj OlkL. j { j^j j^Lj y _f
1111. 6^er sen ii/i faUJvli ue sulfan-i azim tsen, taht senin gayriniir; bir gun
baht gitti.
Eger sen cismaniyet aleminde iyi talihli olup bu talihin iktizasi olarak sul-
tan-i azfrn isen, iizerinde oturup hukm ettigin taht-i surf senin gayrindir;
ciinki sen ma'na-yi vahdeti mudrik oldugun icih, nazannda ikilik ve keserat
sabittir ve bu keserat-i mevhume ise fanidir. Ve talihin ve tahtin ise, bu ha-
yat-i faniye ile kaimdir. Bir gun gelir ki, muhakkak surette baht gider.
1112. Sen dilenciler gibi bi-neva kahrsin; ey miicteba, kendi devletin aahi sen
oli
Taht gittigi vakit sen alem-i ma'nada dilenciler gibi bf-neva kahrsin. Ey
miicteba, gel, sen kendi devletinin "ayn*'i ve zati ol ve kendinin ayni ve zati
olan devleti bul; zira bu sun devlet ve baht ve talih, senin gayrin oldugu igin
elbette bir gun fani olur.
t£y» <S ^f *j>- j J&h & y (j-J i£y** <j\ zy- Oi^j ij^l y Oyr
1113. By ma'nevi, vakiaki sen hentli bahhn olursun, imdi sen ki bahisin, ken-
dinden ne vakit gaib olursun.
Ey ma'na aleminde makam-i cem'e gelen salik, vaktaki sen Hakk'm §e'ni
olan baht oldugun vakit, bahtm ayni olmak i'tibariyle ne vakit kendinden ga-
ib olursun. Zira e§ya, Hakk'in mezahir-i sifatidir ve baht ve talih, suunat-i
Hak'dan bir §e'ndir ki, senin vucudunun aynasmda zahir olmu§tur. Aynada-
ki suret-i miin'akiseyi nazardan kaldinnca, akis olan sifat kahr ve sifat ise
zatla muttehiddir.
JU j ^}]j> .li \j y (j& A^jy>- JU*>- Jry*- (J I <Sy* fS ^f *y>- j y"
1114. By nos-hisdl, sen ne vakit kendinden gaib olursun? unademki senin gay-
bin sana miilk ve mal oldu.
Ey huylan iyi olan salik, senin zatin ve gaybm sana miilk ve mal ol-
dukca, sen ne vakit kendinden gaib olursun. Makam-i cem'in hal-i zevkf-
si budur.
<^T*?
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
C^
*-Lo /»*^J1 <uIp jL~L- \j L*Sl Jb>*~~« Ji^ Ojl*£- s.<u*3 f.<tJb
Siileyman (a.s.)m Mescid-i Aksa'yi Huda'mn talimi ve
vahyi ile O'nun bildigi hikmetler icin imaret etmesi ve asikar
olarak melaikenin ve seytanlarm ve perilerin ve insanlarm
muavenet etmesi kissasinin bakiyyesi
1115. "6y <Suiei/nwm cMescid-i S^ksayi yap, ^Belkis'in askeri namaza gdii'."
Bu kissamn zahiri Siileyman (a.s.)in Mescid-i Aksa'yi bina buyurmasidir;
fakat ic yiizii her bir zamanda vaki' olan tecelli-i Hakk'a isarettir. Ya'ni, "Sii-
leyman" 'dan maksud, insan-i kamildir. "Mescid-i Aksa"dan murad, salikle-
rin kalbidir. "Belkis"dan murad nefisdir. Ve "Belkis'in ordusu"ndan murad,
vucud-i salikteki kuva-yi muhtelifedir ki, bu kuvamn "akil" gibi salihi ve
"emir-i heva" gibi fasidi vardir. Bunlar hakkindaki tafsilat cenab-i §eyh-i Ek-
ber Muhyiddin tbn Arabi (k.s.) hazretlerinin Et-Tedbimtii'1-Mhiyye fflslahi'l-
Memleketi'l-lnsaniyye ismindeki kitab-i seriflerinin on birinci ve on ikinci
bablannda miinderigdir ve fakir tarafindan bu kitaba yazilmis, olan serhin o
bablannda acizane izah edilmi§tir, burada tafsili uzun olur.
1116. Uohiaki o, o mescidin hiinyadim koydu; cin ve ins geldi hedeni kara verdi.
Siileyman (a.s.) o Mescid-i Aksa'nin temelini kurdugu vakit, cinler ve in-
sanlar geldiler ve bedenlerini o Mescid'in binasryla me§gul ettiler. "Cin" ile
kuva-yi batineye ve "ins" ile kuva-yi zahireye i§aret buyurulur. Ya'ni, "In-
san-i kamil salikin kalbinin temelini kurdugu vakit, havass-i zahire ve bati-
nesi dahi o kalbin binasina me§gul oldular.
C^^J
AHMED AVNl KONUK
1117, I^ir giiruh, ash ciheiinden, hir havim muraclsiz olarak, iaai yolun&aki
hullar gtbi.
Ya'ni, "Hz. Siileyman Mescid-i Aksa'mn temelini kurdugu vakit ins ve
cinden bir taife a§k ve muhabbet cihetinden o mescidin binasina me§gul ol-
dular ve bir taife dahi isteksiz olarak zor ile bina-yi Mescid'in hizmetinde bu-
Iundular. Nitekim Hakk'a itaat ve emr-i ilahfye tebaiyet yolundaki kullar da
boyledir." Kimisi Hakk'in emrini seve seve yaparlar ve kimi de maa'l-kerahe
ve istemiyerek yaparlar. Insan-i kamilin hizmetinde tasfiye-i kalb ile me§gOl
olan salikler de boyledir. Bir kismi mursjd-i kamilin verdigi vazifeyi seve se-
ve icra ederler ve evrad ve ezkarlanna muntazaman devam eylerler; bir kismi
da sifat-i nefsaniyyelerinin galebesiyle istemiyerek o vazifeyi yaparlar, hatta
terk ve musamaha cihetine de giderler.
1118, Uialk seytanlar&u ve sehvet zincirdir, onlan dukkan ve cjalle tarafina
ceker.
"Diikkan", is, ve ticaret mahalli ve "galle", zahire ve mahsul ma'nasina-
dir. Burada §eddesiz okunmasi, zaruret-i vezn icindir. "Dfvanend" kelimesin-
de iki ihtimal vardir: Birisi "divane end"in muhaffefidir, "Halk delidirler ve
§ehvet-i nefsani o delilerin boyunlannda zincirdir" demek olur. Yahud §eytan
ma'nasina olan "div"in cem'idir. Ma'nasi, "Halk §eytanlardir ve nefsafif §eh-
vetler onlann boyunlannda zincirdir ki, onlan geke geke is, ve ticaret mahal-
lerine ve mahsul ve zahire tarafina gotiirur." Fakat "divane end" ma'nasi da-
ha munasib goriinur. Zfra bu halk, mebde' ve maadini idrak edemiyecek de-
recede §ehevat-i nefsaniyyelerinde miistagraktirlar ve bu §ehevat zincfrlerine
bagh olduklan halde, cilginlik gosterirler.
1119, *i?u zinctr horhu&an ve hayrettendir; sen hu halki zincirsiz cjorme!
Bu zincir korkudan ve hayretten ma'muldur, zfra ahval-i atiye mechuldiir
ve mechul bir atf ise korku ve hayret tevlfd eder. Binaenaleyh sen bu halki
ma'nen korku ve hayret zinciri ile bagh gor; onlann zahirine bakip serbest ve
zincirsiz gdrme!
*$$&
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 • "®^j§&
1120. Onlari kesh ve §ikar iarafina geker, onlan han ve hihar tarafina geker.
Bu korku ve hayret zinciri onlari kazang ve §ikar tarafina [geker] ; ve ati-
de fakr u zaruret atesme diismemek korkusuyla gahsdar. Ve bu zincir onlari
kan, ya'ni ma'den menba'Ianndaki kuyularda gah§mak ve daglar gibi dalga-
li denizlerde ticaret etmek tarafina geker.
1121. Onlan iyi iarafa ve kotu iarafa geker, Diak huyurdu: "Onun hoynunda
hurma lifinden iv vardir."
Ma'lum olsun ki, bu korku ve hayret zinciri sirr-i kaderin her bir ferd in-
dinde mechul olmasindan ne§'et eder. Birgok mahallerde de izah olundugu
iizere sirr-i kader her ferdin ayn-i sabitesinin lisan-i isti'dad ile Hak'dan va-
ki' olan talebi iizerine, Hakk'in hiikum ve kazasidir. Efrad-i be§er kendi ted-
bfri ile bu hayat-i diinyeviyyede daima kesmekes. igindedir; fakat onu iyi ve
kotii tarafina geken hep kaza-yi ilahi bagidir. Bu bag, her bir kimsenin maz-
har oldugu ism-i hassin ahkamidir; ve bu ahkam onun hakfkatinin boynun-
da iptir. O bagin liften 6rulmu§ olmasi, viicud-i mevhumuna isarettir; zira ha-
kikatte vucud Hakk'indir, viicud-i keserat ise mevhumdur. l§te "Tebbet ye-
da" sure-i §erifesindeki j^ [y j£- Ux> j (Tebbet, 111/5) ["Boynunda hur-
ma lifinden bukulmiis. bir ip vardir."] aye't-i kerfmesinin ma'na-yi i§arisinden
birisi de budur; ve bu ayet-i kenmenin tefsfr-i isMsi III. cildin 1659, 1660
numarah beyitlerinde bir mikdar tafsfl olundu. Ve i§ari olan ma'nalanndan di-
ger biri de in§aallah VI. cildde jju if* oij c— -; ca^ j 3J ji— J^- ujl*- j j* J\
ya'ni "0 hiiner nefsin boynunda hurma lifinden driilmus, bir iptir, oliim gu-
niinde o fenlerden meded yoktur" beyt-i §enfinde gelecektir.
1122. "1^12 onlarm hoyunlannda mukakkak ij) kddik ve ijti onlann ahlakin-
dan Utihaz ettik."
Ya'ni, Hak Teala Yasfn sure-i §erifesinde dahi '^ Sl^i '^vii j lj*^ u
dj^j^ pp jiiiSfi Ji (Yasfn, 36/8) ya'ni "Biz onlann boyunlannda zincirler kil-
dik ki, o zincirler genelerine kadar sanlmi§tir; binaenaleyh onlar basjan yu-
kanya kalkmis. ve gozleri yumulmus. bir haldedirler" buyurur.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
Birinci misra'da bu ayet-i kenmeye i§aret buyurulur; ikinci misra' "ag-
lal" kelimesinin lisaiM Hak ile tefsiridir. Ayet-i kerime her ne kadar mun-
kirler hakkmda ise de, yukanki beyt-i serifde fzah olundugu iizere bu "ag-
lal" iyi ve kotu olan bilciimle efrad-i be§erin boynundadir; zira her bir fer-
din bir rabb-i hassi vardir ki, o rabb-i has o ferdin ayn-i sabitesinin mazhar
oldugu bir ism-i ilahidir; ve bilciimle mevatinda o fertten zahir olan ahval,
bu ismin hazinesinde meknuz olan ahkam ve asardir, binaenaleyh o ismin
hassiyyeti, o ferdin hulku ve tabfatidir. Mesela Darr isminin mazhan olan
bir ferdin tab'i, zarar irasidir; boyle bir kimse faide irasini kasd etse bile,
zimmnda zarar hasil olur. Ve keza Nafi' isminin mazhan olanin tab'i, men-
faat irasidir; boyle bir kimse zarar irasini kasd etse bile, zimmnda menfaat
hasil olur. Bu bahiste daha pek 90k sozler vardir, fakat tafsili uzun olur. tm-
di fena ahlak iki nevi'dir, birisi aslf ve dfgeri anzfdir. Hulk-i asli terbiye ile
zail olmaz, zfra kalb-i hakayik miimkin degildir ve hulk-i anzf terbiye ile za-
il olur.
ills- ^ oJ\b Ml Jai <UAX~v« jOi^~« ja ^J
1123. CAiusUikzuden, mustenkihxten hifoiri yoktur, ilia ki onun hoynunda hir
tair varAxr.
"Miistakzir", istifal babindan ism-i faildir, siilasisi "kazer"dir. "Pek pis"
ma'nasinadir ki, gunahla pis olandan kinayedir. "Mtistenkih", Ankaravi haz-
retlerine gore kezalik istifal babindan ism-i faildir, siilasisinin masdan
"nekahet"dir ; sihhat ve ifakat sahibi ma'nasinadir ki, gtinah hastaligindan,
sihhat ve ifakat bulandan kinayedir. Hind §arihierinden Veil Muhammed Ek-
berabadrye gore "istinka"dan ism-i faildir ki, siilasisi "neka'"dir, temiz ve
pak olmak ma'nasinadir. "Mustenkih" kelimesinin ash "mustenkf'dir;
"ya"mn hazfiyle "ha" ilavesi, zaruret-i kafiye icindir. Bahru'1-Ulum hazretle-
ri her iki §ikka gore de ma'na vermi§lerdir. Beyt-i §erifin ma'nasi budur ki:
"lyiden ve kotuden ve pisten ve temizden hicbir kimse yoktur ki, onun boy-
nunda rabb-i hassimn hazinesinde meknuz olan ahkam ve asar zahir olma-
sin!" Eger ism-i Hadrnin mazhan ise, onun boynuna bu ismin iktizaatina go-
re ve eger Mudill isminin mazhan ise, kezalik bu ismin fcabatina gore hii-
kumler yukletilir ve bu yukler kimselerin isti'dadina gore kendilerine agir
gelmez. "Taifden murad, ayn-i sabitesinin mazhar oldugu ism-i hassin ha-
zinesinden ucup, bu alem-i kesafette kendi mazhan olan §ahsin boynuna ko-
nan ahkamdir.
*$$?£>
MESNEVI-t SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Bu beyt-i §erffde sure-i Benf israil'de olan ^>j j <l* J *ju* »£$ otJi jr ]
\ jy i^ «iiL lur uj3i rji aj (Isra, 17/13) ya'ni "Her bir mukellef olan insana,
onun tairini boynuna lazim kildik; biz yevm-i kryamette onun igin bir kitab
gikannz, yayilmis, olarak ona miilaki olur" ayet-i kenmesine isaret buyurulur.
1124. Senin hirsin hotu iste ate§ gibidir; hor, aie§in ho§ olan renginaen hostur,
Malum olsun ki, furs hakiki, baki ve sabit olan bir sifattir, asla tebeddiil
etmez. insan kendinde olan bu hakfkati iyiye ve kotuye tevcih edebilir. Leza-
iz-i diinyeviyye tahsiline tevcih olunan hirs fena ve maarif4 rabbaniyyeye ve
taata ve nza-yi banye tevcih olunan hirs iyidir. Bu husustaki ma'lumat-i mu-
fassala §eyh-i Ekber Muhyiddin Arabf hazretlerinin Et-Tedbiratu Mhiyye ki-
tabinin on ikinci babinda ve acizleri tarafindan bu kitaba yazilan §erhte mun-
dericdir. Bu ma'naya binaen, beyt-i §enfde hirs, "kotii iste" kaydiyla takyid
buyurulmustur. imdi gerek iyi ve gerek kotii olsun, her bir fiilin bir hakikati
vardir. §er'in takbih ettigi ef al, ruha birtakim zulmani ve elem verici hakayik-
tir ki, bu hakayik diinyada ef al suretiyle zahir olur. Havass-i be§er bu hakayi-
km zulmaniyyetini idrak edemediginden parlak ve iezzetli goriir ve daima bu
lezzetlerin tahsiline haris olur. Beser dliim vasitasiyla bu havasden kurtulup,
alem-i berzaha intikal ettigi vakit, bu hakayikin zulmaniyeti ve elem vericili-
gi munke§if olur. Diinyada bu girkin hakayiki parlak ve suslii gosteren hirstir.
Bu mukaddime anlasjldiktan sonra bu ve atfdeki beyitlerin zevkine van-
hr. Ya'ni, bu cirkin ef alin hakayiki kara komur gibi ve hirs dahi bu kara ko-
miire anz olan alevli ate§ gibidir ki, nazarlarda bu cirkin fiilleri nur halindeki
ates. gibi, parlak ve latif manzarali gosterir ve senin hirsin, nefsine zevk-aver
ve latif goriiniir; fakat hirsimn tevecciih ettigi girkin fiil, o hirsin zevkinden
daha latff ve daha zevk-aver gelir. Mesela birinin parasini galmak ve gasb et-
mek, girkin bir fiildir. Ve farz edelim ki, bir kimse dahi bu girkin fiilleri icraya
harfsdir; bu hirs ona zevkli gelir; vaktaki o fiili icra edip, paralan elde eder.
paralann manzarasi nefsinin goziine, kor atesj gibi latif gelir; fakat bu fiilin
zulmani olan hakikati ruhu te'lim eder.
1125. O komuriin siyohligi afe$ iftrafe gizlidir; vakiaki afe? cjitti, siyahhh zahir
oldu.
c »3pf
AHMED AVNl KONUK
"0 kotii fiilin karahgi, hirs ate§i icmde gizlidir. Hirs ate§i zail oldugu vakit
o kotii fiilin karahgi zahir olur." "Ate§-i hirsin gitmesi," alem-i zahirde, ya'ni
diinyada birkag vecih ile olur; ve alem-i batinda oliim ile olur. Diinyada
bilfarz zinaya haris olan kimse, sjddetli bir firengiye veya diger bir hastaliga
tutulup, o hastahgin sjddeti altmda zebun oldugu vakit, zinaya haris olmak
degil, adini bile anmaktan istikrah eder veyahud viicuduna ihtiyarhk ilel ve
emrazi miistevli olur. Gengliginde haris oldugu fiil-i.zinanm kerahati nazann-
da zahir olur. Oliim halinde ise, havas zail ve o kotii fiilin cirkinligi ve elem
vericiligi a§ikar olur.
1126. [Kara komiir senin hirsmdan kor oldu; hirs gittigi vakit, o herhdd komiir
kaldi.
Kara komiir mesabesinde olan o kotii fiilin hakikati, senin hirsindan do-
layi, kor gibi latif renkli gorundii; hirs zail oldugu vakit, o berbad ve kapka-
ra komiir halinde kaldi.
1127. zaman o komiir kor goriindii, o isin giizelligi degil, hirsin atesi idi.
Kotii fiilin sana kor ates, gibi parlak ve latif renkli goriinmesi, o fiilin gii-
zelligi ve letafeti degil, hirsin alevli ate§i idi.
1128. Uiirs senin isini siislemis idi; hirs gitti ve senin isin kehud kaldi.
"Kebud", mai renge derler ve maf renk ehl-i Furs indinde alamet-i matem-
dir. Jh«L*i jilalsJi ^ Jj j (Enfal, 8/48) Ya'ni "Onlarin amellerini §eytan siis-
ledi" ayet-i kerimesi mucibince §eytan senin hirsini tahrik etti ve hirs vasita-
siyla kotii amelini siisledi, imdi §eytamn vasita-i tesvili olan hirs gitti ve se-
nin isjn matem libasim giydi.
1129. r>ir korugu ki, seytan siisledi, hir kimse olmus zanneder ki, ahmakhr.
"§eytanin siislemis, oldugu bir korugu, ancak ahmak olan bir kimse olmu§
zanneder." Bu beyt-i §enf, bir temsildir. Ham bir korugu §eytan-i vehmin tes-
*$%&>
MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ~®^$j[
vili iizerine olmus, zanneden kimse nasil ahmak ise, kotii isteri de §eytan-i
vehmin hirsi tahrik etmek suretiyle siislii gostermesinden dolayi iyi zannet-
mek hamakattir. Ankaravi mishasmda "gure" yerine "gavle" vaki'dir; ve §a-
rih hazretleri buyurur ki: "Gavle" ham ve na-puhte bir aci ve ek§i ottur, onu
bir kimse cignedigi vakit, disterini kama§tinr." Fakir Hind niishalanndaki
"gure"yi daha miinasib gordiim.
jl jlJu.5 dyj\ j 5$j> JcS" jl JU- JM dy? J~iS*$
1130. ^Vaktaki onun cam iecruhc oosienr, onun di$i tecrvheden kama§ir.
"Korugu olmus, zanneden kimse vaktaki korugu yer ve onun cam tecrube
gosterir, bu tecriibeden di§i kama§ir". Kotii fiili de iyi gorenin hali dahi buna
benzer.
* *y, f b j_^ jTj ^j^ J_^ ^Ss- iji ^ 4Jb f b d\ ^y j\
1131. Diirs cjuliinun aksi, hevesten nasi o tuzagi dane aoslerdi, halhuki o mu-
hakkak tuzak idi.
Gulyabanf gibi olan hirsin aksi, sende kotii fiili icraya bir heves uyandinr
ve bu heves sebebiyle o hakikati zulmanf ve seni te'lim edici olan fiil-i kabi-
hi sana latif bir dane gosterdi; halbuki o gosterdigi letafet ve lezzet muhak-
kak surette senin murg-i ruhunun tuzagi idi.
ij j~ -^ o^jr -^ ^yr j*- j^- j c/-* j^ j^ u*s~
1132. Uiirsi dm i$inde ve hayirda tste; vaktaki Kirs kalmaz, lati] uiizlii olur.
Yukanda 1 124 numarah beyitte izah olundugu tizere, hirsin baki ve sabit
olan bir hakikati vardir ki, asla degi§mez. Ancak onu iyi ef ale tevcih etmek
lazimdir. Binaenaleyh hirsi din i§inde ve hayirda iste; vaktaki oliim sebebiy-
le havassin zail ve hirsm fani olur, arazdan ibaret olan senin fiilin latff yiizlii
bir suret olarak sana zahir olur.
1133. Diayirlar latiftirler, aayrin aksinden deyil; hirsin harareti aitse, hayrin
revnaki kalir.
Hayirlann ve giizel fiillerin hakikatleri latif ve ho§turiar; onlann letafeti
kendi zatindandir; ba§ka bir latffin haricten vaki' olan aksinden degildir. Bi-
<^>pf
AHMED AVNl KONUK
naenaleyh eger bu diinyada vaki' olan hirsin harareti, dium vasitasiyla gitse,
alem-i berzahda o giizel fiilin revnaki ve parlakligi kalir ve o parlaklik senin
suret-i misaliyyenin enisi olur.
C-a^J j>^>-\ jt sJJU -Lib ffj>ti '*-^J. ^y? W^ J^> j' [jf j" "-r^
1134. r Diinyd linden hirsin harareti gittigi vakit, hararetli hordan homiir hal-
mis olur.
Bu fanf olan hayat-i diinyeviyyede, diinya umuruna ve lezzat-i cismaniy-
ye tahsiline tevcih olunan hirsin harareti, oliim sebebiyle gittigi vakit, parlak
ve hararetli kor mesabesinde olan o kotii ef alin komiir gibi kapkara kaldigi
miinkesjf olur; ve bu bos. ve dipsiz mes/aleye tevcih olunan hirs sebebiyle
hasret ve nedamet oekilir.
1135. [jirar, $ocuklara hirs getirir, nihayet goniil zevhinden ddmensuvdr oiurlar.
"Nitekim noksanhk cocuklara oyun hirsi getirir ve nihayet bu hirs sebe-
biyle goniillerinde bir zevk hasil olur ve bu zevk sebebiyle entarilerinin arka
eteklerini bacaklan arasindan, onlerine gekip, ata binmi§ olduklanni zanne-
derek kosarlar." Bu kosmadan viicudlanna ancak beyhude bir yorgunluk anz
olur. "Girar", "kitab" veznindedir, mtiteaddid ma'nalan vardir; burada "nok-
san" ma'nasmadir. Zfra gocuklar cismen ve aklen noksan olduklanndan on-
larda oyun hirsi hasil olur.
1136. ^Uaktaki $ocuktan o fend olan hirs gider, diger cocuklar iizerine ona cjiil-
me gelir.
Vaktaki cocuk biiyiir, o fena ve adi bir §ey olan oyun hirsi gider, baska
gocuklan oyle oynar bir halde gordugii vakit guler de der
jSj\ Sy^, ^J^ ^^ j ^ ^iji (Jj.i ^ *3~ {*/ ^^T^
1137. ZKi: "CA/e ya-par idim, bunda ne goriir idim, hirsin aksinden sirhe, hat go-
riindu?"
Ya'ni, cocuklann oyle dipsiz ve ma'nasiz oyunlanni gordiigu vakit der
ki: "Qocuklugumda ben de bunlar gibi yapardim; fakat bu yaptigim ne idi ve
c^™,
Spf^ MESNEVM §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
bu ma'nasiz me§gnliyet icinde ne gibi bir faide goriir idim. Oyun hirsinin
aksinden, sirke gibi ek§i olan bu harekat, beyhude bana bal gibi tatli goriin-
dii." I§te Hak'dan gafil ve diinya umuruna hans olan insan-i nakis dahi,
mertebe-i kemale geldigi vakit, ehl-i dunyamn haline bakip guler ve boyle
soyler; zira bu hayat-i diinya laib ve lehvden ibarettir. Nitekim ayet-i kerf-
mede ^ j v-J IJji s^Ji Ui (Muhammed, 47/36) ya'ni "Hayat-i diinya an-
cak laib ve lehvdir" buyurulur.
1138. fe.ijgamhe.rhnn hinasi kussiz idi; ondan doiayi hoyle revnaklar ziyadz
oldu.
Ehl-i dunyadan birisi gikip derse ki: "Diinya umuruyla me§guliyetin oyun-
cak ve bo§ oldugundan bahs olunur; halbuki peygamberler dahi birtakim
diinya isjyle me§gul olup kimi Mescid-i Aksa'yi ve kimi Ka'be'yi bina etti ve
kimi mescid ve ma'bed yapti; ve hayat-i diinyaya lazim geyleri tahsile sa'y
ettiler?" Biz cevab veririz ki: "Evet oyle oldu, fakat onlann sa'yleri diinyala-
n, suret-i diinyeviyyenin kendilerini tahsile hans olarak degil idi; belki onla-
nn hirslan, umur-i uhreviyyeye tevcfh buyurulmus, idi. Ve hicbirisi yaptigi bir
i§te Hak'dan gafil degil idi; binaenaleyh onlann hirslan yukanda 1 132, 1 133
numarah beyitlerde fzah olunan nevi'den idi ve onlann amel-i diinyevileri
pek biiyiik bir kasd-i ilahiye miistenid idi. Binaenaleyh o binalann revnakla-
n ve parlakliklan inde'n-nas ziyade oldu.
1139. 6y kimse, kerim olanlar g.ok mescid hina etmiflerclir, fakat onun adi
J/Hescfi-t iS%ksa olmaz.
Ey ibret almak isteyen kimse, bu alemde birgok kerem sahipleri cok mes-
cid yaptirmisjardir; fakat o mescidlerden hicbirinin adi Mescid-i Aksa degildir
ve nas arasinda bir peygamberin bina ettigi Mescid-i Aksa kadar parlakligini
muhafaza edememi§tir. Bu hal, ibret alinacak bir §eydir; zira higbir ferdin ih-
lasi, bir peygamberin ihlasi derecesinde saf degildir.
ijj *-*ljjl oU>!)U-l j 01 sjji tjjz- ^j jA oS" lj <u*i~
1140. UCahe'nin ker hir dem izzeti arth; o iklasat Dhrakim den idi.
[1138]
*<&$&?
AHMED AVNl KONUK
Ka'be ilk evvel Ibrahim (a.s.) tarafindan bina olundu. Kiyamete kadar
ehl-i Islam indinde izzeti daima ziyade olmakta ve §arktan ve garbdan fevc
fevc tavaf ve ziyaret olunmaktadir. Ka'be'nin boyle izzetinin tezayudii Ibra-
him (a.s.) in ihlaslannin kuvvetinden ve safvetinden idi.
1141. O mescidin fazh tonraktan ve tasian de^ildir i jakat onun hanisinde hirs
ve cenk uohtur.
"Benna", gok bina yapici ma'nasina miibalaga ile ism-i faildir ve "mi'mar"
ma'nasina da gelir. Ya'ni, "0 Mescid-i Aksa'mn ve Mescid-i Haram'm sair
mescidler iizerine fazli, topragindan ve tasmdan degildir. Onun mi'marlan en-
biyamn nefislerinde hirs ve niza' sifatlan olmamasindandir." Zira onlann ne-
fislerinin bidayeti, "nefs-i mutmainne"dir.
1142. Onlann hiiablan, ha§kalannin kitablan gibi degildir; ne mescidler i, ne
kesbleri ne hanumanlan.
"0 peygamberlerin kitablan vahy-i ilahi olmak i'tibariyle, ba§kalannin
yazdiklan kitablara benzemez; mescidleri ve hayat-i diinyeviyyede kesbleri
ve hanumanlan ya'ni ehl ii lyali ve mameleki ve evi barki, ba§kalanmnkine
benzemez. Zira onlann kesblerindeki safvet, baskalarimn kesblerinde bulu-
namaz." Zira enbiya hakayik-i e§yayi goriirler ve gordiiklerini bilirler ye bil-
diklerini soylerler; ba§kalannm kitablan ise akil ve vehmin te'siri altmdadir;
ve kesblerinde cehil hasebiyle §ubheli mevadd kan§ik olur ve hanumanlann-
da te§ettut ve teferruk bulunur.
1143. CA/e edehleri, ne gazahlan, ne ukvhetleri, ne uykulan ve ne kiyas ve ne
makali.
"Nekal", ukabet ve azab; "nuas" uyku demektir. Bu beyt-i §enf, yukanki
beytin maba'didir. Ya'ni, "Enbiyamn bu halleri de ba§kalanmnkine benze-
mez demek olur. Zira onlann bu hallerinde zerre kadar riya ve sum'a gibi si-
fat-i nefsaniyyeden bir §ey bulunmaz. Ba§kalanmn edebleri muhitlerine hos.
gorimmek suretiyle vikaye-i nefs icindir; gazablan ve ukubetleri, uykulan
nefsanidir ve kiyaslan ve makalleri nef'-i nefisleri mulahazasiyla vaki' olur."
s 3^& 3
MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
f* A J 1 J^> ^^^ & f* ) Jh Lr^ Jh j*
1 144. Onlann her birinin bir ba$ka ferri variir; onlarin can ku$u ba§ka hanat~
tan upiaxlw.
Ya'ni, enbiya-yi izam hazaratindan her birinin bir ba§ka revnaki ve parlak-
ligi vardir; her biri ism-i Hadfnin mazhar-i kamili olmakla beraber, rabb-i hass-
Ian i'tibariyle aralannda tefazul vardir. Nitekim ayet-i kerfmede uu* y)\ JU;
J-t'J* ?+**< ( Ba kara, 2/253) ya'ni "Bu resullerin ba'zisim, ba'zisi iizerine taf-
'dil ettik" buyurulur. Bu rabb-i hasslannin te'siriyle kimi tenzihe ve kimi tesbi-
he ve kimi kah tenzihe ve kah tesbihe ve kimi tesMhde tenzihe ve tenzfhde
tesbihe da'vet ederler. Binaenaleyh her birinin ruh-i alfsi ba§ka kanattan ugar.
OUJUil U jUil i.*L* OLiJU- ^Ti j $)) ^^a J:>
1145. Onlann Kalinin zihrinden gonul Hirer; onlarin fiilleri, bizim fiillerimi-
zin hiblesiiir.
Enbiyanin hallerinin zikrinde gonul titremesinin sirri budur ki, insan-i ka-
mil, viicud-i mutlak-i Hakk'in son libas ile tecellisinden ibarettir; ve enbiya
(aleyhimusselam)m her birerleri bi'1-asale birer insan-i kamildir. Evliya-yi
kummelfnin kemalleri ise bi'1-verasedir. Binaenaleyh bi'1-asale insan-i kamil
olan enbiyanin zikr4 ahvali, viicud-i mutlak-i Hakk'in etvar-i tecelliyatini be-
yan olur ki, bundaki azamet, muhtac-i izah degildir. Bu azametin oniinde tit-
remek tabiidir. Bu ma'na-yi Cenab-i Seyh-i Ekber hazretleri Fususu'l-Hikem'de
Fass-i Ilyasi'de *JL.j j*^ ^ ^\ 4Ji -Oil j-j (En'am, 6/124) ya'ni "Allah'in re-
sulted, Allah'dir. risaletini nerede kilacagim daha ziyade bilir" ayet-i kerime-
sinin bir vechi olarak beyan buyururlar. Tafsili fakir tarafindan yazilan bu fas-
sin §erhindedir; ve cenab-i Pir efenalmizin bu ma'nadaki "Mustezad"im bura-
da zikr etmek erbab-i irfan icin faideden half degildir. §i'r-i miistezad:
(_5^iSj C-*j ij>- iSjf- \&Jo \jj\-fr?r $£ j -Li 7- y o
JLA jTjl jf jj\ X*T j jU J^ j JJL>- cL-ii* *f
jjlp Js^.jj lT^** i^u-ji ^ j\ j X^> <Jfi~»y
o&P?
AHMED AVNl KONUK
J>\J» s^ ^ Uiw ju jM\ *£ ijj j! pj> aS' &>-
-Li j^S ^p** Otj *k*l ji j^ 4 C-jL/s jj _j -*-i •>r J ^" J J
£>" ^ J 1 ^ <>*-> ^J-> ^ ^ 1^° ^-^ <y
Jl^< dibs' ?»-~-J -t»i ^j jlj-> -U^S" jj j A*i L? ~«^
tjjj} <& sj j* oij ^ _j J-«l ^ aT i_^ jl ^ aL^-L
^ Ojj^ jj j^\ Ul c~if ^ *T ^ jl ^ <6" ^ j
JLi OUC ObU x«T^ jb oTjj aS" oTi^ jj^«i«
"KesM 't-tecelli olan ma '§uk-i hakikiher lahzada blr §ekil He zahir oldu; goniil
kapti ve gizlendi. Yar-i hakiki her dem ba§kalannm libasiyla zahir oldu; gah
ihtiyar ve gah delikanh oldu. Gah Nuh oldu ve ciham duasi He suya gark etti.
Kendisi gemiye gitti. Gah Ibrahim HaW oldu ve ate§ iginde zahir oldu, ate§ on-
dan giilistan oldu.Yusuf oldu ve Misir'dan alemin ru§en-geri olan birgomlek
gonderdi. Ya'kub'un goziinden nurlargibi zahir oldu. Nihayetgozu a§ikar ol-
du; muhakkakMusa (a.s.)m yed-i beyzasmdan olan dahi idi. Qobanhk eder-
di, asaya gitti, ydan sifati uzerinde zahir oldu. Ondan buyiiklerin fahri oldu; ni-
ce birdem, teferriic cihetinden buyeryiizu uzerinde dola§ti. Isa oldu ve donucii
kubbe-i felek uzerinde zahir oldu; tesbih edici oldu. Gelip gittigini gordugiin her
ferd dahi hep idi Nihayet §ekl-i Arabi'den zahir oldu, cihamn darasi oldu;
hayir hayir ki, birsaf-derun suretinde "ene'l-Hak" diyen dahi idi. daraga-
cmda zahir olan Mansur degH idi; cahil olan §iibhede oldu. Mevlana-yi Rumi
kiifiir soziinu soylememi§tir, soyleyemez, ona munkir olmaymiz! Kafir o kim-
se olur ki, inkar Re zahir oldu, cehennemliklerden oldu. "
tmdi bu izahattan bu beyt-i §erifdeki "titreme"nin ve "enbiyamn fiilleri, bi-
zim fiillerimizin kiblesi olmasrmn sirn ve ma 'nasi anla§ilir.
1146. Onlann ka§lanmn yumurtalan alhndan olmu§tur; onlarm cam flece yd-
nsinda seher vaktini aorucii olmu§tur.
sim?
PX^~ MESNEVl-l SERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Malum olsun ki, ervah-i miicerrede, mertebe-i sifattadir; vaktaki ecsada
taalluk ederler, mertebe-i ef ale gelirler ve "ef al," ruh ku§lannm yumurtalan
mesabesinde bulunur. Enbiyamn ef ali, asla nefsin sifati kan§mami§ bir hal-
de bulundugundan, altin gibi kiymetlidir. Zira onlann ruhlan pek karanhk ve
kesif olan tabiat ve cismaniyet aleminde hakikat giinesjnin nurunu gosteren
seher vakti gibi olmu§tur.
fjj> (Jjf ,j*fo *2^£ <*zj£ ^yuu fji (Jj£~> d\^> y f_£~ <&r j»
1147. nen kavmin iyiligini can ile her ne soylersem, eksih soyledim, havmin
eksih soyleyicisi olmusum.
"Ben enbiya taifesinin, iyilikleri hakkinda her ne soylersem, eksik soyle-
mis, olurum; binaenaleyh ben o taife-i aliyyenin eksik soyleyicisi olmu§um-
dur." Zira niibiivvet half, zevki ve vicdanfdir; ve niibuvvetle muttasif olma-
yan kimsenin Nebbiyy-i zi§an hakkindaki sozleri ilm-i zevki ve hibret iizeri-
ne olmaz, boyle olunca da o soz nakis olur. Mesela padi§ah olmayan kimse-
nin, padi§ahhgin zevki hakkindaki sozleri tamam olmaz.
1148. 6y kerimler, uHescid-i Slhsa ya-piniz, zira iehrar Siileyman aeldi ve's-
selam!
"Ey ruhlanna kar§i kenm olanlar, Aksa mesabesinde olan kalbinizi bina
ediniz; zira veraset-i Suleymaniyi haiz olan insan-i kamil geldi ve varis ile
muris §ahs-i vahid hukmiinde bulundugundan, Hz. Siileyman yine gelmis, ol-
du." Hz. Siileyman cihet-i nubiivveti ile zahiren Mescid-i Aksa'yi ve cihet-i
velayeti ile batmen kalbleri bina etti. Insan-i kamil ise cihet-i velayeti hase-
biyle kalbleri ma'mur eder. Binaenaleyh i'mar-i kalb hususunda Siileyman-i
zamamn emrine tabi' olunuz. Bu beyt-i §erifde cenab-i Pir efendimiz "Siiley-
man" ile zat-i §enflerine i§aret buyururlar.
1149. Ue e~ae,r hu divlerden ve perilerden has ceherlerse, melekler hepsini cen-
here cekerler.
Ve eger kuva-yi §eheviyye ve gazabiyye ve vehmiyye ve uciib ve kibir ve
hased gibi §eytanlar ve periler, bu kalb Mescid-i Aksa'simn i'manndan ba§
gekerler ve imtina' ederlerse, melekler idadinda olan insan-i kamilin kuvasi
onlan genbere ve bukagiya gekerler.
G ^^=
AHMED AVNt KONUK
Jji .FT J^ y- J'-kJ^jK ^JJ J £* J 1 >3J "/ f -^ Ji J
1150. $eyian mekr ve riyddan hir dem egri aider se, onun hasi uzerine simsek
[1148] .1.1 i.
gwi kamci aeixr.
Eger nefis §eytam mekr ve riyadan dolayi, bu i'mar-i kalb hususunda eg-
ri hareket ederse onun ba§i uzerine insan-i kamilin §im§ekgibi tasarruf kam-
gisigelir.
1151. Siileyman gibi ol, ta ki senin seytanlann senin hinan vein tas getirsinler.
Binaenaleyh ey salik, sen ihlas hususunda Siileyman gibi ol, ta ki senin
sifat-i nefsaniyye §eytanlann, senin bina-yi kalbin icin giizel ahlak ta§Ianni
getirsinler!
1152. Siileyman gibi vesvesesiz ve hitesiz ol, id ki tin ve seyian senin fermd-
nvnx gotursun'.
Siileyman (a.s.) gibi sahib-i ihlas olup, umurunda vesvesesiz ve hilesiz ol;
ta ki cin ve §eytan mesabesinde olan viicudundaki kuva sana mutf olup fer-
manini icra etsinler!
1 153. Senin miihriin hu goniildiir ve ayik ol, la ki miihriin seytana sikdr olfnasin 1 .
Ey salik, senin kuvanda tasarrufuna sebeb olan muhiir, senin bu gonliin-
diir; aklim ba§inda tut ve miiteyakkiz ol ki, sebeb-i tasarruf olan o muhrii
§eytana kaptirmayasin! Eger kaptinr isen, senin vucudunun miilkiinde mu-
tasarnf olan ancak §eytan olur:
1154. nSoyle olunca seyian senin uzerine ddimd Siileymdnltk eder; hazer et,
vesseldm!
1155. By goniil, o Siileymdnlik mensuh degildir; senin hasinda ve sirnnda Sii-
leymdnltk edidlik vardir.
c^P?
jgK^~ MESNEVI-i §ERIF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVI-4 • ^?f
"Suleymanf'deki "ya" masdariyet, "Suleymanf kiln" vasf-i terkfbi, "kii-
nf'de "ya" keza masdariyettir. Ya'ni, "Ey goniil, eger nefis §eytani muhrunii
kapar ve senin miilk-i viicudunda tasarruf ederse me'yus olma; zffa o Siiley-
manlik mensuh degildir. Insan olmak i'tibariyle senin ba§inda ve batimnda
ya'ni rfihunda Siileymanlik edicilik isti'dadi vardir, nefis §eytaninda ise bu is-
ti'dad yoktur.
1156. <$eytan Hahi hir vakit Suleymanlik. ecter; fakat her $ulha ne vakit atlas
dokur?
Nefis §eytam dahi viicud-i be§erde bir vakit Siileymanlik edip, mutasarnf
olur; fakat bu tasarrufu ile Siileyman olmasi lazim geimez; cunki her culha-
nin dokudugu kuma§, kiymetli atlas olamaz.
1 157. 0, onun eli axbi el kimilclahr ve fakat her ikisinin arasmda $ok hir farh
vardu.
Ya'ni, "Ruh-i hayvanf sahibi olan nefis dahi, ruh-i izafinin eli gibi el ki-
mildatir ve viicudda mutasarnf olur; ve fakat ruh-i hayvaninin tasarrufu ile,
ruh-i izafinin tasarrufu arasmda cok fark vardir.
C^
^U ,>*■>-! j{\ jijj &$_£ lJlpU*-* j oL>i Jib <*L*3j ^pli $.<u*S
§airin kissasi, §ahin ihsan vermesi, Ebu'l-Hasan
adh vezirin muzaaf kilmasi
1158. iSir sair hit at ve ihram ve mansih iimuli iizerine sahtn hva.nxxx.na hir si-
ir cjetirii.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
1159. <$ah miikrim iii; o ona kizd alhndun hin ve kerametler ve nusar emr eiti.
"Nusar", nunun zammi ile te§rffen ve ikramen bir kimsenin basma serpi-
len §ey ma'nasmadir. Ya'ni, "§ah ikram edici bir zat idi, §airin §iirine miika-
fat olarak ba§i iizerine bin kizil altin sagilmak suretiyle ikram edilmesini emr
etti."
1160. uMuieakihen onun veziri ieli ki: "13a az olur; qitmek i$in ona on hin
[1158] i i. ,« J
he&vue verl
Adi Ebu'l-Hasan olan vezir padi§aha dedi ki: "Emir buyurdugun bu bin al-
tin azdir, memnunen gitmesi igin ona on bin altin hediye ve ihsan ver!"
s ° *
1161. Onun gihi sair-i akl i$in, sen cierua elliaen, on hin ki aeaim, aza.tr.
"Ez gun"deki "ez", ta'lfl igindir. "Nus", burada nus. ve §uur ve akil ma'na-
smadir. "Ez tu bahr-dest"deki "ez", intiza' igindir. "Bahr-dest", "derya elli"
comertlikten kinayedir. Ya'ni, "Oyle kemal-i akil sahibi olan bir §air igin, se-
nin gibi bir kenm ve comert olan padisahdan, soyledigim on bin altin bile az-
dir!" demek olur.
1162. 0,o saha kissa ve felsefe soyleii, ia ki kefeden harmamn osru Cfelel
"Felsefe", ilm-i hikmet; "kefe" harmanda dogen ile dogulmemis, bugday
ve arpa ba§aklan ma'nasinadir, Ya'ni, "Vezir Ebu'l-Hasan padi§ahi ihsana
tesvik igin gegmis, zamanlardaki comert padi§ahlann kissasmi ve sehavetin
fazailine aid ilm-i hikmet sdyledi; ta ki dogiilmemis. bugday cinsinden har-
mamn onda biri tahsil edilmis, olsun!" Ya'ni §aire dedigi derecede bir ihsan
veriisin.
1163. Ona on hini ve onun layikmcla hil'ai verdi, onun o sirnni siikiir ve sena
evi yaph.
G $T# >
MESNEVl-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Vezfrin te§viki iizerine §ah o §air-i mahire on bin altin ihsan etti ve ken-
disine layik derecede elbise-i fahire de verdi; §airin batinini §ukiir ve medih
menba'i yapti.
1164. ^inaenaleyh n<r Bu kimin sa'yi idi, henim ehliyetimi $aha kim yosterdi?"
diye iefahhus eiii.
Ikram-i vaki* iizerine §air: "Acaba bu ikram ve ihsan kimin gayreti ile va~
ki' oldu ve padi§aha benim sjirdeki maharetimi ve ehliyetimi gosteren kim
idi?" diye tecessiis ve tefahhus etti.
j^° J J^- Cr-^ J ft Cr~^ ^ jOj CS-^ ^ u^-^^ cri
1165. ^innetice ona dediler ki: " ^ildniiddin vezu, o adi Uiasan ve hulku ve
zamui hasen!"
§airin tefahhusu ve suali iizerine cevaben dediler ki: "Senin ehliyetini pa-
di§aha gosteren vezfrin adi Hasan'dir; ve huyu ve kaibi hasendir ve giizeldir;
ve lakabi da "Filaneddm"dir." "Filaneddin" ta'bfriyle o zamanda iakablara
izafe olunan "ed-dfn" kelimesinin mu'tad olmasina i§aret buyurulur. Mesela
Celaleddfn, Nureddin, Sadreddin, Bedreddin, Bahaeddfh gibi isimler kullaml-
masi, evvelki zamanlarda adet olmus, idi. Zamammizda nedret iizere miis-
ta'meldir.
jb cJj <u'l>- t£y* j C~V y_ j\ji <Jy-^ ^i jl <j\£ j-5
1 1 66. Onun medhinde uzun hir $itr yazdi ve iekrar hdne tarafina tjitti.
§air vezfrin lutfunu anlayinca §ahin medhinde degil, o vezfrin medhinde
uzun bir sjir yazdi ve hanesi tarafina geri dondii.
1167. <§ahin ni'metlerive §ahin hil'atlan, dilsiz ve dudaksiz olarak $ahi medh
ederdi.
Ciinki §ahin kendisini lafzan ve lisanen medhe hacet yok idi; ancak onun
ni'metleri ve hil'atlan ve ihsanlan, dilsiz ve dudaksiz, ya'ni elfaza ve lisana
hacet olmaksizin §ahi medh ediyor idi.
Gsgj^
AHMED AVNl KONUK
C-^>w ^jI O C~a5 l^*Li ^Li t j— »■ »-ft jj jijj u^y~ f -^^* _/ 8 ^i
§airin yine ihsan iimidi ile birkac sene sonra tekrar gelmesi ve §ahm
kendi kaidesi iizere bin dinar emr etmesi. Hasan adh yeni vezfrin dahi
§aha: "Bu pek coktur ve bizim masraflanmiz vardir ve hazme bo§tur ve
ben onu, onun onda birine hosnud ederim!" demesi
oJuS ?rb>^4 j 3 y j j* j\ jt^t iJL^S j <jjj jfc -^- (JL>^ Jju
1 168. 'Birkac sene sonra sdir fakr ve hdletien nasi nzk ve dolasmak vein muh-
tac oldu.
Birinci misra'daki "ge§t" dola§mak ve ikinci misra'daki "ge§t" ise "oldu"
ma'nasinadir. Ankaravi nushasinda ikinci misra'da "avaz" vaki'dir. Hazret
bu kelimeye "Met" ma'nasini vermi§tir. Fakir Kamus'da bu kelimeye tesadiif
edemedim. Hind niishalannda "avez" (jy) yazilmi§tir, Kamus'da "ihtiyac ve
fakr" ma'nasina oldugu mezkurdur.
1 169. 'Deal: fjakx ve el darlicji vakii, iecriibe olunmusnn ciist ii cusu cok iyiair.
§air kendi kendine dedi ki: "Fakr ve el darligi vaktinde faidesi tecriibe
olunmus, olan §eyin taharrisi cok iyidir."
1170. n( ~Bir dercjahi hi, keremde iecriihe ettim, yeni haceti de o tar of a cjotiirtirum."
"Yeni ihtiyaci dahi, keremini tecriibe etmis, oldugum bir dergah tarafma
arz edeyim."
egXgz
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1171. O tSi&evey/i JAllah'in ma'nastni, ^Utavayicde onlar Onun incline iliica
eylerler" dcdi.
Sibeveyh nahiv alimlerinin refsidir. Bu zat "Allah" lafzinin ma'nasim lu-
gat i'tibariyle beyan edip "Mahlukatin kendi ihtiyaclanni Hak Teala tarafina
arz etmeleridir" demi§tir.
Ma'lum olsun ki, "Allah" ism-i §erifinin i§tikakmda ulemamn ihtilafi var-
dir, bu ihtilafat ilm-i liigata ait bir mesele oldugundan bunlann birer hirer bu-
rada zikri mucib-i tatvfl. olur. Sibeveyh'in kavli budur ki: Bu isim "eleh"den
mu§taktir, ash "veleh"dir; binaenaleyh "Allah" aslinda "ulihe ileyhi" ya'ni
"kendisine iltica olunan" olmus, olur. Bu §ekilden birinci "ha" ile, ikinci hem-
zeyi hazf ve lami lama idgam ve "ya" harfini de elife tebdfl ettiler, "Allah"
oldu.
1 172. ^Dedi ki: ttr Biz hacetlerimizde sana iltica ettik, inuLi hiz onlan iltimas ey-
ledih; onlan senin indinde hulauk.
Sibeveyh "Allah" lafzinin i§tikakim, yukandaki vecih ile beyan ettikten
sonra, ma'nasim izahen dedi ki: "Ya Rab, biz hacetlerimizde sana iltica ettik
ve onlan senden iltimas ve niyaz ettik ve o hacetlerimizi senin ind-i rububiy-
yetinde bulduk."
zj jlo Ol (jS-j 0^/U 4JL^- jji cij jJJl J5U- d\j\y> -W?
1 1 73. ~)^uz hinlerce akd, dert vaktinde o Jevd olan ^Deyyan'in oniinde feryad
edicidir.
."Deyyan", ceza verici ve muhasib ma'nasmadir. Ya'ni "Yiiz binlerce akil
def ve izalesi, be§erin yed-i kudretinden haric. olan dert ve belalar vaktinde,
kullannin efalini muhasebe edip cezalanni verici olan o Hakk-i Ferd'in hu-
zurunda feryad ederler ve "Aman ya Rab, bu belayi iizerimizden def et!" di-
ye yalvanrlar."
1 1 74. Diichir ahmak deli hunu yapar mi? ^ir hahil hir adz uzerinde ieseul
etsin!
<^g>
AHMED AVNl KONUK
"Feliv", beyhude ve faidesiz ve ahmak ma'nasina olup, dfvanenin sifati-
dir. Ya'ni "Allah hacetlerin melcei olmasa idi, binlerce akiller O'na sikinti vak-
tinde niyaz etmezler idi; zfra hicbir ahmak deli bile, bir bahil ve aciz olan kim-
senin kapisma gidip hacetini arz etmez."
1 1 75. Scjer hinlerce hereden ziyade akiller cjormeseler idi, ne vakit onun huzu-
runa can ceherlerdi?
Eger akiller yiiz binlerce kereden ziyade Hakk'in rahmetini ve mevhibesi-
ni gormeseler idi, ne vakit onun huzuruna canlanni pi§ke§ gekerler idi?
1176. iZelhi ciimle haliklar dalgalarda, kwflann hepsi yuhanlarda.
1 1 77. {Jil ve hurt ve av arslani dahi, id ejderhd ve harxnca ve yilan dahi,
1178. nielhi toprah, hava ve su ue fier hivilam, hem hista, hem haharda ondcm
mdye hulurlar.
Allah'a arz-i ihtiyac eden yalniz akil olan beni-adem degil, belki denizde-
ki baliklar, havada ugan ku§lar, ormanlarda ve daglarda gezen filler ve kurt-
lar ve av avlayici haydar ya'ni arslan, cesfm ejderhalar ve kiicuk kanncalar
ve her nevi' yilanlar gibi zi-ruh olanlar ve cemad nev'inden olan toprak ve
hava ve su ve ate§ cinsinden olan her kivilcim, ya'ni ate§ ve elektrik kivil-
cimlan her mevsimde ondan maye bulurlar ve tabfatlanna miilayim olan ih-
tiyaclanm Hak'dan ahrlar.
1179. I^u gok her dem, "6y Utah, heni hir zaman a§acjiya hirahmaf diye ona
yalvanr.
1180. n< ~Benim dire/jim, senin ismetin ve hifzindir; lief si o ihi elin huvveiinin
vuhulmu§udiir ."
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Bu beyt-i §erifde sure-i Ziimer'de vaki' *~~* ^lJ 3 -* cS\yLs\ 3 (Ziimer,
39/67) ya'ni "Gokler onun yed-i kudretinde'bukuUmuslerdir" ayet-i keri-
mesine i§aret buyurulur. "iki el"den murad, "esma-i cemaliyye" ve "cela-
liyye"dir. Esma-i cemaliyyeden kuvve-i cazibe ve esma-i celaliyyeden
kuvve-i dafia hasil olur. "Yemin" liigatte sag el ma'nasmadir, Burada kuv-
vet ve kudret ma'nasinda musta'meldir. "Ustun", direk ma'nasma olan
"sutun"un muhaffefidir.
j\j^ J^>/ y fjj £ <j\ j\J y. f jb aT lyf J^j C/)
1181. Ue bu arz der ki: ^H^eni karar uzerine tut, ey xai ki, beni su uzerine
sixvar ettin!
Ve bu yeryiizu der ki: "Ey beni su uzerine bindiren Zat-i ecell ve a'la, be-
ni dagitma da karar uzerine tut!" Ma'lumdur ki, denizler sath-i arzin tahmi-
nen-onda yedisini i§gal eder. Denizlerin mesaha-i sathiyyesi 383 milyon ki-
lometre murabba'i ve karalann mesaha-i sathiyyesi de 136 milyon kilomet-
re murabba'i hesab edilmi§tir. Dfger taraftan karalarda akan sular da vardir
ki, bunlar da yiiksek daglardaki karlann ve ciimudiyyelerin erimesinden ve
yer altinda vaki' cereyanlann tevlid ettigi menba'lardan ve sellerden hasil
olur. Velhasil karalar, su uzerine bindirilmi§tir; ve bu kadar su icinde karalar
sulann te'siratina mukavemet edip dagilmaz ve karar uzerinde durur; ve su-
re-i Neml'de vaki' olan ayet-i kenmede \jj 'j*°p j^- °^\ (Neml, 27/61)
["Yoksa yeryuzunii oturmaya elveri§li kilan mi?..."] buyurulmasiyla bu ka-
rara i§aret buyurulur.
1132. Uievsi keseyi onaan diktiler, hacet vermeyi ondan ogrendiler.
"Kise ber duhten", keseyi doldurmaktan kinayedir. Zfra bilcumle mevcu-
dat mezahir-i esma ve sifat-i ilahiyyedir. Varliktan ve sifat-i miitenevviadan
onlarda olanlann hepsi Hakk'in varliginin ve sifatinin aksidir. "Hacet ver-
mek" dahi sifat-i ilahiyyeden bir sifattir. Binaenaleyh bu halk, "hacet ver-
me"yi de Hak'dan ogrendiler.
1183. Lster bir nebi ondan berat getirmistir: "Ondan sabir ile yahud salat ile
yardim isteyinl"
AHMED AVNl KONUK
"Berat", liigatte "mektub" demektir; burada "ferman" ve "emirname-i ila-
hf demek olur. "Sabir", kisj nefsini ceza' ve feza'dan habs etmektir. "Salat",
dua ma'nasinadir. Ya'ni "Her bir peygamber Allah Teala tarafindan emir ve
ferman getirmistir ki, o emirnamede: "Ey insanlar, sabir ve dua ile Hak Te-
ala'dan istiane edin!" buyurulmu§tur. Bu beyt-i §erifde \j±*L\ i^r^jJi i^iL
'j,ji£*\\'g'&\ oi sWj jLa, (Bakara, 2/153) ya'ni "Ey iman eden insanlar, sa-
bir ve dua ile Istiane 'edin! Muhakkak Allah Teala sabr ediciler ile beraberdir"
ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur.
Ma'lum olsun ki, abdin havayici her mevtinda kendi rabb-i hassimn hazf-
nesinden nazil olur ve bu niizul def f degildir, anen-fe-anen vaki' olur; nitekim
ayet-i kenmede de /_>£• lx* H\ «J>j u ^ o e i>- i£u> Si i ^ ^ "oi j (Hicr, 15/21) ya'ni
"Hicbir §ey yoktur,' ilia 'ki bizim indiniizde onun hazmeleri vardir ve biz onu
ancak mikdar-i ma'lum ile indiririz" buyurulur. Bu niizul her mevtinda abdin
isti'dadi tekevviin ettikge iner; isti'dad-i mec'uliiniin tekevviiniinden mukad-
dem inmez. Nitekim bir gocuk dogdugu vakit konusamaz; fakat miirur-i za-
man ile biinyesine isti'dad geldikge konusmaga baslar; binaenaleyh abd, bu is-
ti'dad-i mec'uliinun tekewiiniine intizaren, nefsini ceza' ve feza'dan habs et-
mek ve sabr etmek lazimdir. Bununla beraber °fo L*«s-t j^\ (Gafir, 40/60)
["Bana dua edin, kabul edeyim"] ayet-i kerimesindeki em're imtisalen dua-yt
lafzi dahi lazimdir; ciinki dua ve taleb abdiyetin sanidir.
yr t_iXi*>- j\ y^» yr £jl <~~>\ y j& jl *j X&\y- jjl J^
1184. iS^tgah olun, ondan isieyin, onun gayrinclen itijil! Suyu ienizien isie, ku-
ru irmaktan isieme!
"Binaenaleyh agah olun, havayicinizi Rabbiil-erbab olan Allah Teala'dan
isteyin; taayyiin cihetiyle Hakk'in gayri olan erbab-i muteferrikadan isteme-
yin!" Nitekim ayet-i kimde j&\ Jb-iji Jji f\ ^ dy^L J\!j \ (Yusuf, 12/39)
ya'ni "Miiteferrik olan rabler mi hayirlidir^ yoksa Vahid-i Kahhar olan Allah
mi hayirlidir?" buyurulur. Zira miiteferrik olan erbabin mezahirine imdad,
Rabbii'l-erbab olan Allah'dan gelir. Rabbii'l-erbabi birakip, erbab-i miiteferri-
kadan havayicini taleb etmek, denizi birakip, bir kuru irmaktan su istemek
kabilinden olur.
1185. Ue eger ha§ka kimse&en istersen, O verir; onun meylinin keffine seha-
veti O koyar.
'cSP?
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Ve eger Onun gayri i'tibar olunan kimseden ihtiyacim istersen ve o da Sa-
na verirse, yine Allah Teala verir; zfra o baskasinin meyil eline sehaveti ve
comertligi yine Allah Teala koyar.
1186. ki i'rdz edeni alhndan ZKarun eder, eger yilzii iaai ile ona aeiirirsen
nasd yapar?
zat-i Hak ki, kendisinden yiiz ceviren kimseyi, altin cinsinden ni'met-
lere gark edip, Karun ismindeki §ahis gibi.zengin eder; ve kendi du§mam-
na bu suretle lutuf ile muamele eyler; eger yuziinu Hakk'a dondiirup, onun
emrine imtisal edersen, sana nasil lutuflar ve ni' metier ihsan eder var ki-
yas et!
Karun, Musa (a.s.) zamanmda ya§ayan ve o hazrete muhalefet eden bir
§ahsin ismidir ki, kissasi Kur'an-i Kerim'de mezkurdur.
1 187. $dir ata sevddsindan dolayi diger def'a yiiziinii o ihsan edici sahm tara-
fina hoydu.
Ya'ni, "§air, ihsan-i padi§aha nail olmak sevdasiyla, tekrar o padi§ah ta-
rafina geldi ve yeni yapmis, oldugu sjirini getirdi."
1188. §airin hediyesi ne olur? ^eni siir; muhsin tarafina getirir ve rehin ko-
yar.
"Rehin" ta'biri, istiare tarikiyla mezkurdur. "Rehin", bir bore mukabilinde
bir mail habs etmek demektir. §airin sjiri guya bir mal olup, padi§ahin verdi-
gi ihsan mukabilinde habs edilmis. addedilmektedir.
1189. C/Muhsinler yiiz aid ve cud ve ihsan ile, altin hoyup, sairlere muntazir-
dular.
"Cud", kenmlik ve cdmertlik; "birr" hayir ve hasene ve iyilik ma'nasina-
dir. Ya'ni, "Ihsan ediciler, bircok ata ve cdmertlik ve iyilik ile altinlan onleri-
ne \^j „;, sairlerin medhiyeler ile gelmelerini beklerler."
*$%&>
g|p^ AHMED AVNl KONUK
j*3 j $j\ jp j5" yXZ> <u*L>- yJ^ jjj Jws jl <; (_?j*-i JLi jj^j
1190. Onlann oniinde hir §iir yiiz denk "sa'/'dan iyUir; hnsusiyle ka'rdan
gevher geuren sair.
"§a'r", kil ve ipekten ma'mul libas ma'nasina gelir. "Teng" kelimesinin on
kadar ma'nasi vardir, burada "denk" ta'bfr olunan "e§ya yiiku" demektir.
Ya'ni, "Ihsan edici olan §ahlann nezdinde medhiyeyi mutazammin olan bir
§iir, yiiz denk ipekli Hbastan daha makbuldiir; hususiyle deiya-yi maaninin
dibinden ma'rifet incilerini gikanp getiren bir §airin §ahsi pek mu'teberdir."
1 191. Jndem, evvelen ekmegir. harisi olur; zua cjida ve ekmeh camn dizgini olur.
Ademoglu bu hayat-i diinyeviyyede evvelen ekmegin ve gidamn harisi
olur; giinki gida ve ekmek ruh-i hayvanfnin dizgini ve muharriki olur.
1192. ZKesh tarafina, gash ve yiiz hileler tarafma, hus ve emelden olan kef
iizerine can koymu§tur.
Ademoglu gidasim ve ekmegini kazanmak tarafina ve bu kazanci te'min
icin de gasb-i emval ve turlii turlu hfleler tarafina, hirs ve emel ellerinin uze-
rine camni koymu§ ve can fedasim goziine almi§tir.
1193. Uaktaki nadir sehehiyle ekmekten miistagni oldu, namm ve sairlerin
medhinin asikidir.
"Nadir", az ma'nasinadir; ve bundan murad hiikumdarhk, vezaret gibi
makamat ve menasibdir ki, rhilyonlarca niifusdan murekkeb olan bir huku-
mette bu makamlan pek az kimseler ihraz edebilir ve bu makamlara nail
olanlar bittabi' te'min-i mai§et gamindan kurtulup, kendilerini medh edecek
§airler ve edfbler ve hatibler isterler; ve iyi nam almak icin §airlerin medhiye-
lerine a§ik olurlar.
1194. Ta ki onun asl n faslina meyve vexeler, onun fazlinm heyani hakkinda
minherler koyalar.
<^ 2
MESNEVf-t §ERIF SERHi / VII. ClLT • MESNEVI^4 •
"Asl"dan murad, baba ve ecdad; "faslMan murad, mensub oldugu ka-
vim. Hind niishalannda "fasl" yerine "nesil" vaki* olmu§tur. "Ber dehend"de
iki ihtimal vardir. "Ber", meyve ma'nasina olduguna gore, medh olunan
kimsenin asl u faslimn bu medh sebebiyle iyi ve memduh bir meyve verdi-
gini gostermek olur. "Ber", yiiksek ma'nasina olduguna gore, bu medh se-
bebiyle memduhun asli fashm yiikseltmek olur. Ya'ni, "Mai§et derdinden
miistagni olan hiikumdarlar ve vezirler, asillan ve nesilleri yiikselmis. ve
kendileri gibi iyi bir meyve vermis, oldugu izhar edilmi§ olmak ve fazl u hii-
nerlerinin i'lanma hadim minber kurulmak igin §airlerin medhiyelerinin a§i-
kidirlar."
1 195. Ta ki onun altva bagi§lai)icdiflimn herr ii fed, cjiift ii giiAa anber (jtbi ko-
- ku vere!
Ta ki o hiikumdarlar veya vezfrlerin altin vericiliklerinin kerr u feri ve tan-
tanasi, §airlerin giift u gulannda ve medhiyelerinde, anber kokusu gibi halk
arasina yayilsin!
1196. n^izim hulkumuzu Qtak kendi sureii iizerine yaptt; bizim vasfimiz,
O'nun vasfindan sebak tuiar.
"Bizim huyumuzu Hak Teala hazretleri kendi sifat-i aliyyesi iizerine yap-
ti." Nitekim hadfs-i §erifde *jj* J* ^fjU *ui oi ya'ni "Muhakkak Allah Te-
ala Adem'i kendi sureti iizerine yaratti" buyurulur. Ve cenab-i Pfr efendimiz,
"suref'i "sifat" ile tefsir buyurdular; zfra sifatlar zatm zahiri olmak i'tibariyle,
onlara "suret" denebilir. "Ve bizim sifatlanmiz Hakk'in sifatlanndan sebak tu-
tar ve ders alir." "Sebak", liigatte, at yan§inda ileri gecene verilecek ondiil ve
miikafat ma'nasinadir; ve bu miikafati, bu miisabakayi tertib eden verir. Bu-
nun gibi, bizim sifatlanmizin yekdigerine vaki' olan miisabakalannda da bu
sifat ondiil ve miikafatim Hak verir, demek olur. Zfra mudebbirul-umur ka-
inatta ancak Hak'dir ve viicud-i e§ya O'nun sifatlannin mezahiridir.
1197. Qiinki o Lslallak $iikur ve hamd isteyiciiir; adem icin dahi medh isieyi-
cilik huydur.
*$%&>
AHMED AVNi KONUK
Mademki o Hallak-i cihan olan Hak Teala hazretleri, kullanndan sukiir ve
hamd ve sena isteyicilik sifatini haizdir ve kullann sifati dahi Hakk'in sifat-
lanndan muktebestir, binaenaleyh elbette beni-ademde dahi medh isteyicilik
huyu ve sifati vardir.
1198. Lfiususiyle Utah, ademi, hi jazdda cevihtif; o havadan saqlam tulum cji-
bi dolu olur.
"Hususiyle merd-i Hak, ya'ni ahlak-i ilahiyye ile miitehallik olan insan-i
kamil fazl u kemalde geviktir." ^jX\ ^>h *ii\ oi ya'ni "Allah Teala medhi sever"
hadfs-i §erifi mucibince, Hak Teala nasil medhi se verse, o insan-i kamil dahi
oylece medihten hosjamr ve medih havasindan Hakk'a §ukr ile dolar; "ve
saglam bir tulum havadan §i§ip doldugu gibi, o da Hakk'in sifatlanndan bir
sifatin kendinde zuhuruna kar§i hamd ve §iikur ruzgarlanyla §i§er ve dolar."
fcjj **? ^f c ~" ^-^- "^ &■)* ^ ^ J*' "^ JJ
1199. Ue eger eh.il olmazsa, o yalan havadan j)irtilmi$ tulumdur; ne vakit fii-
rut
hilar?
"Ve eger medh olunan kimse o medhe ehil olmazsa, o medih yalan olur
ve ehliyetsiz kimse dahi, yirtik tulum gibidir; o yalan medihden parlaklik tut-
maz." Nitekim yirtik tulum havadan §i§ip, sathi gerginlikden dolayi parlak ol-
maz; zira medh olunan kimse kendisinde o evsaf-i memduhanin bulunmadi-
gini bilir, her ne kadar zahiren hosjamr ise de o medihleri iginden kendisine
mal edemez. "Hik", kaf-i Arabi ile, "buyiik siyah tulum" demektir ki, Arab-
lar "raviye" derler.
1200. 6u refill, bu meseli hendimden sovlemedim. ehil ve munk isen serseri din-
[1198] j / V ' J
lemel
"Serseri", ma'nasiz ve bi-teveccuh; "mufTk", ifakattan ayik ve hastaligi
iyilige doniicu demektir. Ya'ni, "Bu yukanda soyledigim tulum meselini ve
medihden hosjanmak mes'elesini kendi ictihadimdan soyledim zannetme!
Eger bu ma'nayi kavramaga ehil ve ayik isen, bu sdzleri ma'nasiz olarak
dinleme!"
*$%&>
MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
t--U ~L*j-l .ij-i Aj^9 \j>r o ?-Ji -^wL«ij Oj^- C-Ai _/^°-si 0*
1201. ^S^lrimed medh ile nicin semiz oluyorl" diye kadhi i$ittitji vakit, hunu
U^eygamher dedi.
Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz hakk-i alfterindeki medihten ho§lanirlar
idi. Mii§rikler bunu gorunce dediler ki: "Peygamber, bende hazz-i nefs yok-
tur, diyor, halbuki medihten gogsii kabanyor ve ho§laniyor!" Cenab-i Pey-
gamber mii§riklerin bu kadhini isjttigi vakit * jy + J* (Jji* ^ ] ^ ya'ni "Allah
Teala Adem'i kendi sureti iizerine yaratti" buyurdu. Zira Hak Teala hamd ve
§iikru sever, kullar dahi sifat-i ilahiyyenin mezahiri olduklanndan, onlarda da
elbet bu sifatin eseri zuhur eder, demek olur. Dfger taraftan Resul-i zi§an
Efendimiz ashabdan Hassan (r.a.)in sjirlerini dinler ve ol^. ^ ^xn\ CJJ 01
ya'ni "Muhakkak Ruhu'1-Kuds Hassan ile beraberdir" buyururlardi. Ve Has-
san hazretleri Resul-i Ekrem'i medh eder ve hicv edeni de hicv eylerdi. Mii§-
rikler bu hali bildikleri icm Peygamber'e ta'n ederlerdi. Beyt-i §enfde bu hal-
lere i§aret buyurulur.
sj. jlS' jL-j-l j j>J^ jjul jJ^ Sjj j oUi jl i£y^> ^pLi c-ij
1202. <$>air o §ah iarafina gitti ve olmeyen §ukiir ve ihsan hukkindaki siiri cj'6-
iiirdu.
Velhasil §air olmeyen §ukiir ve ihsani beyan eden §iirini alarak §ah tara-
fina gitti.
1203. Dhsan ediciler oldiiler ve ihsanlar haldi; ey saadet o himseye hi, bu mer-
hehi siirdu.
Ihsan edici olan kimselerin suretleri oliim suretiyle fanf oldu ve ma'nalan
olan ihsanlar baki kaldi. Ne mutlu o kimseye ki, bu ihsan merkebi iizerine
bindi ve saadet-i ebediyye iklfmine bu merkebi siirdu.
lao j jL> JUS" j? ^U- <_£lj L^JUi J\M\a j Jbiy OliUi
1204. ^Slimier oldiiler ve o zuliimler haldi; vay hir carta hi o mekr ve rule eder.
Zalimler dahi, muhsinler gibi oldiiler; fakat muhsinlerden indallah ve in-
de'n-nas makbul olan ihsan kaldi ve zalimlerden ise indallah ve inde'n-nas
Cg^g,
AHMED AVNl KONUK
mezmum ve mebguz olan zuliim kaldi. Mekr ve hile ile zulm eden bir canin
vay haline!
j>-> J** jjl JJU U.5 j -Li jl <tS" lyl ,_Lii>- j~*juj C-aS'
1205. O^eygamher huyurdu: *&aadet ona ki, o diinyddan gUU, ondan iyi Ur fi-
ll kaUil"
Bu beyt-i §erffde j* cs aJ *i cr ^ ^ u* s? ] j u^t <di iu^ ;u- ^ m-Vi j ^ &
•■**>. j* I* J** <>» j jj J l*j jj ap jir ^- ^. f %, Vi ^i ^ ^ j ^ (^jj^l cy a*^ ^
ts^ (^j'jj 1 <y u^i & j* cs ya'ni "Bir kimse tslam'da iyi bir adet ittihaz etse,
onun icin bunun ecri vardir ve o kimseden sonra, onlann ecirlerinden bir §ey
eksilmeksizin, onunla amel eden kimse igin de ecir vardir. Ve bir kimse 1s-
lam'da kotii bir adet vaz' etse, onun giinahi o kimse iizerinedir ve o kimseden
sonra, onlann gunahindan bir §ey eksilmeksizin, onunla amel eden kimseye
giinah vardir" hadis-i §erffine i§aret buyurulur. Ve «L* Cr ^ j a^ Jit J. L5i >
ya'ni "Saadet o kimseyedir ki, omrii uzun oldu ve ameli de guzel oldu" ha-
dfs-i §enfinde dahi bu ma'naya i§aret vardir.
1206. uMuhsin oldu, fakat onun ihs&ni olmeii; Diahk'm nezdinde dm ve ih-
san ku$uk degildir.
Hahk'in indinde dfnin, ya'ni inkiyadin ve ihsamn kiymeti vardir; zira
ayet-i kenmede 'u^J^Ji L^J aji oi (Bakara, 2/195) ya'ni "Muhakkak Allah
muhsinleri sever" buyuruL
1207. vay o kimseye hi o oldil ve onun isyam olmedi, td zann etmeyesin hi
oliim ile o can gotiirdu.
Usatin olmesinde iki muhtemel ma'na vardir; Birisi, tovbe etmemek sebe-
biyle isyamn magfiret olunmamasi; ve digeri, bir kimse kotii bir adet vaz'
ederek, yukanda zikr olunan hadis-i §enf mucibince kendisi oldiikten sonra
o kotii adetin giinahi bakf kalmasidir; boyle bir kimsenin vay haline! kim-
se, oliim ile caninin azabmdan ve elemden kurtuldugunu zannetmesin!
jj £^ iSy j c— jU.lj jSf j. y^Li aSoIj ^f Uj J\
1208. liunu hirak, zira ki sair gecii iizerinde horcludur ve alhnm pelt mulitdcidu.
c^a
MESNEVt-1 §ERlF SERHI / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Ya'ni, "Ya Mevlana, bu hasene ve seyyie bahsini birak, ciinki izah ve taf-
sili gok uzun surer ve bu bahis uzadikga sairin kissasi gecikir; halbuki §air
borcludur ve borcunu odemek igin pek ziyade altina muhtagdir."
1209. <$air §iiri, bah§i§ ve cje$en senenin ihsani umtdi iizerine sehriyar tarafi-
na goiiirdii.
"Par" kelimesinin birkac ma'nasi vardir; burada "par-sal", gecmis, sene
ma'nasinadir. Ya'ni "§air gegen sene aldigi -ihsani almak iimidiyle sjirini pa-
di§ah tarafina goturdu."
1210. Saqlam incilerden dolu olan bu siiri evvelki timid ve ikramm kohusu
[120&] J
uzenne.
Bu beyt-i §erff yukanki beyte merbuttur ve onun te'kfdidir. Ya'ni, "§air
saglam ve sahih olan ma'na incileri ile dolu zanf ve nazenfn bir suri evvelce
aldigi on bin altini yine almak iimfdi ve o evvelki ikramin kokusu iizerine pa-
di§ahin huzuruna goturdu."
1211. <§ah yine hendl huyu iizerine ona bin dedi; $iinki o sehriyartn adeti boy-
le idi.
§air sjirini padi§aha takdfm etti, padi§ah dahi yine kendi huy ve adeti iize-
rine o §aire bin altm ihsan verilmesini emr etti; ciinki padi§ahin ikramda i'ti-
yad eyledigi hadd-i ihsan boyle idi. Fazlasim emr etmek adeti degil idi.
*ji ^j Lb j jp o\y. y. >yr j ji jijj ^j^. y} ^
1212. {Jakat bu dej'a comertlikten dolu olan o vezxx, izzet buraki uzerinde diin-
yadan gitmi$ idi.
"Burak", merakib-i ma'neviyyeden bir merkebin ismidir, "sjm§ek" ma'na-
sina olan "berk"dan mii§taktir. Ervah bu merakibe binip, alem-i ulviye
sur'atle uruc ederler. Ya'ni, "Padisah §aire on bin altm verilmesini emr ettigi
bu def ada, evvelki comert vezfr yok idi, o zatin ruh-i §enfi izzet burakina bi-
nip, alem-i siiflfden, alem-i ulviye gitmis. idi."
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
1213. Onun mak&mi iizerinde yeni vezir revs olmus, lakin -peh, merhametsiz ve
hash idi.
1214. ^edi: By sah, hizim masrajlanmiz vardir yhu §aire hu kadar hah§i§ mii-
kafai olmaz."
Bu yeni vezir padi§aha hitaben dedi ki: "Umur-i memleketin tedviri igin
ihtiyan zaruri olan masraflanmiz vardir; bu §aire bah§i§ olarak bin lira mu-
kafat i'tasi coktur."
1215. By mafltenem, hen hunun onda hirinin dortie hid ile sair olan adamx hos
ve razt ederim!"
"Ey lutfu cok olmakla ganimet ilahi olan §ah, ben bunu bin altimn, onda
bin olan yiiz altimn, dortte biri olan yirmi be§ altina razi ederim, o da mem-
nun olup gider," dedi.
1216. [stalk ona dediler h.i: *0 evvelki sadirdan, o dilaverden hir on hin cjoliir-
miistiir.
"Halk"dan murad, yeni vezirin yaninda bulunan erbab-i menasib. "Dest"
kelimesinin dokuz kadar ma'nasi vardir, burada "sadr" ve "vezir" ma'nasi-
nadir. Ya'ni "Vezirin bu sozii iizerine, orada hazir olan erkan-i hiikumet ve-
zfre dediler ki: "0 §air, evvelki sadnn ve vezirin tedbiri cihetinden o dilaver
padi§ahdan on bin altin ihsan alip goturmu§tur."
-US' dy>- ^>\jf jyUflJL- JOu -US' Oj=r ^>- jJUT jSCi -bu
1217. §ekerden sonra hamis g,igneyiciligi nasil yavar? Sultanlihtan sonra di-
hncilicji nasil yapar?"
Bu beyt-i §erff temsildir. Ya'ni, "Evvelce aldigi on bin altin, §eker ve §im-
diki aldigi yirmi be§ altin, kuru kami§ gibidir. Ve keza evvelki ikrama nailiyet
sultanliktir; sonraki yirmi be§ lira ikrami kabul, dilenciliktir."
c ^»
MESNEVM SERIF §ERHl / VII. ClLT ♦ MESNEVI-4 •
1218. ^IWi: "Onu siJu$ i^lnie sikanm, ahibet intizardan nale edici ve zayij
olur."
Vezir onlara cevaben dedi: "Ben o sairi bir tazyik icinde sikanm ve o taz-
yik dahi onu uzun bir zaman ihsan intizannda birakmaktir. Binaenaleyh o
akibet bu intizardan feryad edici ve zebun bir hale gelir,- bu elemden bir an
evvel kurtulmak ister."
1219. Ondan sonra eqer ona yoldan toprak ve-rsem, gemenden aiil yapragi gibi
hapar.
"Bu bekleme sikintisindan sonra, ona yerden toprak alip versem, geme-
nistandan kopanlip verilmis, bir giil gibi elimden kapar."
1220. nr Bunu bana birah; zua iakazaci. ctemir qtbi olsa daki bunda iistadim!"
[1218] v
Ya'ni, "§airi yirmi altin ile razi etmek keyfiyyetini bana birakin! Zira ala-
cagini isteyen kimse demir gibi kavf olsa bile, ben onu zebun kilmakta iista-
dim. " "Takaza", taleb-i deynde sikisurmak demektir,
^ s- ° * ' s' *' ■*
\j» jl J^J j} >5^ ?j \J U 2j~l _f V>,j> j\
1221. &$& r Siireyya dan serdya kadar upsa, o beni goriirse yumusak olur."
"Sureyya", Ulker denilen top yildizlar ki, alti adeddir; "sera" toprak ve
nemli toprak ma'nasmadir. Ya'ni, "Alacak talebinde olan kimse bilfarz Siirey-
ya'dan, ya'ni semadan arza ucsa ve ehl-i semadan olmak i'tibariyle kavf ol-
sa, beni gordugii vakit tabfati yumu§ar."
1222. Sultan ona dedi: " Qii, ferman senindir, jakat onu mesrur et, zua bizim
iyi soyleyicimizdir!"
Vezfrin §ah ve diger erkan muvacehesinde boyle sozler soylemesi uzerine
padi§ah ona dedi: Pekala "Git, sana istedigin gibi hareket etmek salahiyetini
verdim, ferman senindir; fakat bizim hakkimizda iyi sozler soyleyip bizi
medh eden o §airi mesrur et!"
c ffl? >
AHMED AVNl KONUK
o-ty cr" j- <y- ] j j 1j ^ c/- y u^- ^ -^ J* -> ] -> ->' ^
1223. Dedi: "Onu ve iki ytiz timid yalaytcvyi sen bana birak ve bunu benim
uzerime yaz!
Yeni vezfr tekrar padi§aha cevaben dedi: "0 §airi memnun etmek mesele-
sini ve onun gibi bircok ihsan iimfdi yalayici olan kimseleri, sen benim ted-
bfrime birak ve bu i§i benim uzerime farz et!"
1224. Doyle olunca sahib onu intizarda buahii; his gitti ve bahar geldi.
"Sahib", musahib ve vezfr ma'nasina miista'meldir. "Zemistan" ve "dey"
ki§ ma'nalanna gelip vezin icin yekdfgerinin miiradifi olarak zikr buyurul-
mu§tur. "Bu miikaleme bittikten sonra yeni vezfr §airi ihsan intizannda bi-
rakti; ve §airi reddetmedigi icin iimfdsizlik ki§i ve soguklugu gitti ve bahar gi-
bi llik olan umid bahan geldi."
1225. <§air onun intizannda ihtiyar oldu, bindenaleyh bu gamin ve tedbirin ze-
bunu oldu.
"ihtiyar olmak", cok vakit gecmesinden kinayedir. Ya'ni, "§air o ihsani
beklemekte ihtiyar oldu ve 50k vakit bekledi; higbir haber gikmadigi icin bu
intizar gamimn ve vezfrin tedbfrinin zebunu ve maglubu oldu."
1226. ''Dedi: "Cger altm yoksa ki, bona dusndm veresin, ta ki canim kurtula,
sana kole olayim!"
§air vezfre hitaben dedi: "Eger bana ihsan buyurulacak altin yoksa, bana
sov ve agzini boz, ya'ni ya menfi veya miisbet cevab ver, ta ki canim bu bek-
leme eleminden kurtulsun!"
1227. Dntizanm oldiirdu, ban git del Ta ki bu miskinin cam rehinden kur-
tulsun 1 ."
"Ihsan iimfdi ile beklemek beni uzdu ve oldiirdii bari menfi bir cevab ver,
git de! Ta ki bu fakfrin cam bu iimide rehin ve mahbus olmaktan halas olsun!"
°&P?
MESNEVl-1 SERfr SERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
1228. Ondan sonra ona onun onda birinin, dortte hirini vertli; sair aaxr dii§un-
cede kaldt.
§airin miisbet veya menffbir cevab-i kat'i istemesi uzerine, yeni vezir ona
yirmi bes altin verdi, §airi derin bir diisiince aldi ve kendi kendine dedi
1229. ^Ci: "O oyle na/ui ye oy/e cok tdt, feu ki ^ef a$ddi diken desiesi idi.
"0 evvelki ihsan on bin lirahk bir nakid idi ve o kadar gok idi. Bu kadar
bekledikten sonra gelen bu ihsan demeti ise, bir giil demeti degil, diken de-
meti idi."
.iUi CjSja \Jj>- Lii jl C^j ilj jjS~0 01 ^ J^Jj^ij ( _ r i
1230. <jMuieaktben ona dediler hi: "0 corned vezir. dunitadan qitti. Diuda sa-
[1228] . „ ' D d >
na ecu versml
"Dehad"in asli, "daden" masdannin emr-i gaibi olan "dehed"dir; "ha" ile
"dal" arasina ilave olunan "elif", dua icindir. Binaenaleyh "dehad", siga-i du-
aiyye olur.
1231. n J£ira o ata ondan muzaaf olurdu, bahsi$e hata az vaki' olurdu."
"Zira o padisahm atalan ve ihsanlan, eski vezfrin tedbirinden ve husn-i
ahlakindan kat kat olurdu; binaenaleyh bahsjskrde ve ihsanlarda az hata ve
kusur vaki' olurdu."
iji OL-j-I ^Jj j^-1 ^y. jl ^ \j 0L«>-1 j cJsj jl Ol*j ^1
1232. "i^u zaman o qitii ve ihsani goturdii, elhak o oldii, evet onun ihsani ol-
medi."
Hind niishalannda "bell" yerine "veil" vaki'dir; bu suretle ma'na: "Elhak
o comerd vezir oldii; fakat onun ihsani olmedi" demek olur.
1233. v 'Comerd ve re$id olan musahih bizden gitti, fakirlerin derisini yiizen mu~
sahib eri§ti.'
G $P 3
AHMED AVNl KONUK
"Comert ve akil ve rii§t sahibi olan evvelki musahib aramizdan gitti; onun
yerine, fakfrlerin derisini yiizen bir vezfr geldi." "Sellah", miibalaga ile ism-i
fail olup, hayvanlann derisini yiizen kimseye derler,
1234. *$it bunu al ve buradan gece kac! Ta ki bu vezir seninle inad tutmasin!
"Ey §air-i mahir, haydi git, o verilen yirmi be§ altm ihsarii al ve buradan
geceleyin kac! Ta ki bu vezfr seninle inad ve husumete bashyarak ba§ina be-
lalar getirmesin; zira aleak tabfatli adamlann i§leri boyledir."
1235. "By hizim sa'yimizden hi-haber olan, Uz bu ihsanx ondan yiiz rule ile aldxk."
"Srla", burada "bahsj§, caize" ma'nasinadir, cem'i "silat" gelir. "Biz bu yir-
mi be§ altm bahsjsj dahi bircok tedbfr ve hile ile kopardik, senin bizim bu hu-
sustaki sa'yimizden haberin yoktur."
0\y> {j\ -\iiy>J X^\^S jl o\julZ*j> <j\ C-aS" j ly? OUioU jj
1236. ^jiizunu onlara $evirdi ve deli: *6y mu§fikler, soyleyin bu avvan nere-
den geldi?"
"Avvan", bilhassa zabita me'muru ve burada "hukumet me'muru"
ma'nasinadir. §eddesiz isti'mali zaruret-i vezinden dolayidir. Ya'ni "§air,
kendisine nasihat edenlere hitaben dedi ki: "Ey mu§fikler, bu hukumet
me'muru olan yeni musahib ve vezfr nereden geldi?"
1237. nr Bu esvab soyucu vezirin adi nedir?" DCavim ona dediler ki: "Onun adx
nZii'l-Diasan'dir."
"Kavm"den murad, §airin miikaleme ettigi kimselerdir.
1238. 'Dedi: "^a ^ah, onun adi ve bunun adx nasxl bir geldi? ^azxk ey
<3labb-i din!"
§air bu ismi isjtince dedi: "Ya Rab, o giden vezfr ile, bu gelen yeni vezfrin
adlan nasil oldu da bir geldi; ey Rabb-i din, eger bu yeni vezfrin adini zikr ede-
rek bir hicviye soylesem, hangisine ait oldugu anla§ilmayacak, yaziklar olsunf"
°m#>
MESNEVI-1 §ER1F §ERHi / VII. CJLT • MESNEVI-4 • "^®
1239. "O Diasan aili ki, onun bir kaleminden, corned huylu yuz vezir ve sa-
hib gelir."
"Adi Hasan olan o evvelki comert vezirin bir kaleminden, ya'ni bir ifade-i
tahririyyesinden bircok comert vezfrler zahir olurdu; zira onun ifade-i tahririy-
yesi sair viizerayi sehavete ve comertlige tesvik ve tahrik edip, onlan comert
yapardi."
1240. 'TJu ooyledir hi, bu Uiasan in cirhin sakalmdan, eu can ytiz ip bukmek
[1238] .. i.j. //
mumk.ma.ir.
"Bu, soyledigim gibidir ki, bu adi Hasan olan yeni vezirin kaba sakalin-
dan yiiz ip bukmek miimkindir; kendisi ba§ka bir i§e yaramaz, ancak saka-
lindan ip yapilabilir."
1241. "UtaHa vaktaki $ah boyle sahibi linleye, §ahi ve onun mulkiinu ebedi
rusvau eaer.
"Hatta padi§ah boyle bir h'asfs ve seciyesi aleak olan bir vezirin sozunii
dinleyip, onunla amel ettigi vakit, o vezir, hem §ahi ve hem de onun mulkii-
nu ve saltanatini halk nazannda rezil ve rusvay eder."
Bu aleak vezirin, sahin muriiwetini if sad hususundaki kotii
re'yliligi, Fir'avn'm vezirine ya'ni Haman'a benzemesi
f^' ^ Ls^r J J 1 tS-M* 5, tiff ?\j j fj xi ^ jji>> ol -u^
1242. {jir'avn, uMusadan bu kelami i$iitiai vakit/ ne haiar uumu$ak ve
ram olur iii.
G }&P?
PpT^ AHMED AVNi K0NUK
Misir hiikiimdan olan Fir'avn, Musa (a.s.)dan din-i Hakk'a da'vete dair
olan latif ve ma'kal sozleri i§ittigi vakit, ne kadar yumu§ak ve miinkad olur idi.
1243. kelami ki ia§, o bi-nazu olan kelamin leiafetinden siit verir idi.
Musa (a.s.)m vahy-i ilahf olan o kelami ki, kemal-i letafetinden ve
hiisn-i te'sfrinden dolayi kati ta§tan bile siit cikanr idi.
y*- *y J^ *& <3*jf ^jy^ j 1 *j>. J'jijj *£ ^^a ^yr
1244. Diamdn ih oldugu vakit ki, o onun veziri idi, mesveret ede idi ki, onun
huyu km idi.
Fir'avn, vezfri olan Haman ile beraber oldugu vakit, Musa (a.s.)m da've-
ti hakkinda onunla mesveret ede idi ki, o Haman'm huyu ve tabiati Musa
(a.s.)a kar§i kin tutmak idi.
y-s- b is^y '"^J iSijZ' a-k; y^ <J*y. ^y^ ^ <_r^ i_r^
1245. ^Dinaenaleyh derdi ki: "<$imdiye kadar hidiv idin, htleli hir jendeyusa
bende mi olur sun?"
"Hidiv", padisah, efendi, vezfr ma'nalannagelir. "Jende-pu§" eski, piiskii,
yamah esvab giyen fakir kimse demektir. "Rfv", mekr ve firib ve hile ma'na-
sinadir. Ya'ni, "Hz. Musa'nm sozlerinden kalbi yumu§ayan Fir'avn'a veziri
olan Haman derdi ki: "§imdiye kadar padi§ah ve efendi idin, bundan sonra
eski piiskii, yamali esvab giyen Mekar bir fakire kole mi olacaksm?"'
1246. IZir mancinik last atbi yelirdi, bu soz onun sise-hanesine vururdu.
"Mancimk", top ve barut icadindan evvel kale ve du§man ordusu iizeri-
ne biiyiik ta§ atmak icin kullamlan alet. "§ise-hane"den murad, hafif bir dar-
be-i fikr ile miinkesir olan kalbdir. Ya'ni, "Haman'in fikr-i fasidi ve kavl-i ba-
tili, manciniktan atilan bir ta§ gibi gelirdi. Bu kavl-i batil Fir'avn'in kalb-i za-
ifine vurur ve miinkesir kilardi."
1247. Dier neyi ki, o hos-hitab olan DCelim yiiz aunde diize idi, o hir demdc
harab ederdi.
MESNEVt-I §ERIF SERHt / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
Musa (a.s.)in bircok zamanda yumu§atip lslah ettigi kalb-i Fir'avn'i, ve-
ziri olan Haman bir anda harab eder ve bozardi.
1248. S^klxn, vezu ve kevdmn macjlubadur; senin viicudun da Dtudamn rek-
zenidir.
"Diistur", burada vezfr ma'nasmadir. "Ey salik, vucudun bir memleket,
ruhun §ah ve aklin dahi o §ah-i ruhun veziridir; fakat vezir olan aklin heva-
yi nefsinin zebun ve maglubudur; binaenaleyh senin viicudunun memleke-
tinde Hakk'in rehzenidir ve yol vurucusudur."
AfJ ^J^ jAi j\ \j j>*** jl _UJ> Oii f-^.J f^- 5 ^
1249. liir nasih-i rabhani sana nasvhat verir; o, o soze fen ile hir tark koyar.
"Nasih-i rabbanf'den murad, nebi veya velfdir. "Fen", miiteaddid ma'na-
si vardir; burada "hfle" demektir. "Tarh", atmak ve tertib etmek ma'nasma-
dir. Ya'ni, "tlmen ve amelen Rabb'e mutf ve mensub olan bir nasfhatgi sana
nasihat verir. hevanm maglubu olan akil ise, o nasihin soziine hile ile bir
tertib yapar da der"
1250. ZKi: Xr Bu yerinde degildir, sakin yerinden cjitme, o kadar degildir, ken-
dine gel, deli olma!"
Bu nasfhatcmin soziinu maglub-i heva-yi nefs olan akil isjttigi vakit,
memleket-i vucudun hakimi olan sah-i ruha der ki: "Bu soz yerinde ve mu-
vaftk degildir. Sakin bulundugun makami ve vaziyeti terk etme; zira bu so-
ziin kiymeti, vaziyetini terk edecek kadar degildir; kendine gel, hurafata al-
danma ve deli olma!"
1251. TAiy o §aka ki, onun veziri hu olur; ker ikisinin yeri km dolu cekennem
olur.
Vay o zahiri hiikumdann haline ki, onun veziri Haman me§rebinde olur;
ve keza vay o sah-i ruhun haline ki, onun veziri olan akil, heva-yi nefsani-
sinin maglubu olur. Binaenaleyh oyle sahin ve vezfrinin yeri mahall-i in-
tikam-i ilahi olan cehennem olur.
G£^>
AHMED AVNl KONUK
jijj uwsl dyr JS" j-Xj\ -Lib j^^-5 lj jl'^S" (^*L^ Ot iLi>
1252. Siirur o §aha hi, i§de u^-saf cjtbi vezir ona destair olur.
Sevinsin o §ah ki, isterinde Siileyman (a.s.)in veziri Asaf b. Berhiya haz-
retleri gibi bir vezfr ona yardimci olur.
>y. c^ jj lM jj ^ r u ^ ^ &f ^y? ^ ^ ^
1253. iSniil olan §ah onun karini oldugu vakil, o *nur iizerine nw'un nami bu
olur.
Adil olan §ah, boyle Asaf gibi bir vezirin karini oldugu vakit, bu iki zat
"nurun ala-nur" ya'ni "nur iizerine nur" ma'nasinin timsal-i miicessemi olur
ve bu ta'birin nami ve §ani, §ah-i adil ile vezir-i akilin birle§mesi olur.
j^s- ji j^s- j c— "jjj ji jy J-JJ t-iwl <^yr *^ <l)l*~L« 0^>-
1254. Suieyman gibi $ah, <Sn$af gibi vezir, nur iizerine nur ve anber iizerine
anber dir.
"Anber", ma'ruf giizel koku. "Ka§alo" (cachalot) ya'ni "anber baligi"
denilen baligin, mevadd-i gayr-i miinhazimesinden ibarettir. Ekseriya "giizel
koku" ma'nasinda isti'mal olunur. "Abir", ho§ kokulu otlardan terkib edilen
bir nevi' ltnyat.
1255. jfi/avn gibi §ah ve Diaman gibi de ona vezir, her ihisine bedbahthhtan
care olmaz.
Ya'ni boyle iki menhus, birbirine karfn olursa her ikisi de bedbahtliktan
kurtulamaz.
1256. IZinaenaleuh zulmetlerin ba'zisi bazisinin jevhtnde olur; arz giinii ne
ahu, ne devlet uardir.
Bu beyt-i §erifde sure-i Nur' da olan ayet-i kerfmeye isaret buyurulur: ji
»-L> £y>-l 'J' a*** ^y LfrM»*j oUij> l_jU*~" <Uji y ry a* y y* py aLi*j ^ynJ y^> ^ oHiiS"
jy ja aJ Li \ J y J Jji jlL, jj °y 'j uij JK '(J (Nur, 24/40) Ya'ni "Kafirlerin amel-
leri derin denizde olan karanhklar gibidir; o denizi dalga ve onun iistunden
<¥%&>
jpK^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
bir dalga ve onun iistiinden bulut yiiriir ve orter. Onlann ba'zisi ba'zisinin iis-
tiinde zulmetlerdir; o amelin sahibi elini gikarsa, onu gdrmege yakla§amaz.
kimse icm ki, Allah Teala ezelde nur kilmiyaj imdi onun icin bu dunyada nur
yoktur." Ya'ni, hukiimdar-i zalimin zulmu bir zulmet ve vezfr-i fasidi, o zui-
metin iizerinde diger bir zulmettir. Onlar bu zulmetler arasinda basdiklan ye-
ri goremez bir hale gelirler ve neticede bir intikam-i ilahi cukuruna dii§erler.
1257. nen leimlerae sekavetten gayri gormeiim; eger sen goraiin ise, benden se-
lam eristir!
Ben algak kimselerin ef'alinde §ekavetten ba§ka bir §ey gormedim. Ey
mustemi', eger sen bu §ekavetin gayri olan bir saadet eseri gordiin ise, o kim-
se §akflikten saadet mertebesine teveccuh etmistir, binaenaleyh benden ona
selam soyle!
1258. §ah can gibi ve musah'ib akil gihi olur; fasid. olan akil ruha nakl getirir.
Zahin memleketlerde hakim olan sah ve hiikumdar, beden-i insanide olan
"can" ve onun veziri dahi "akil" gibi olur. Beden-i insanide fasid ve heva-yi
nefse maglub olan akil, salih olan ruhu taraf-i fesada nakl ettigi gibi, vezir-i
fasid dahi, §ah-i salihi oylece zulme ve fesada nakl eder.
1259. akil melegi, Uiarui gibi oldu, iki yiiz tagutun sihir ogreticisi oldu.
"Tagut", kahin ve put ve §eytan ma'nalannadir. "Harut", be§eriyetle Ba-
bil §ehrine nlizul eden iki melekten birinin ismidir ve digerinin ismi " Ma-
rut" dur. Nitekim sure-i Bakara'da vaki' olan ayet-i kerfmede beyan buyuru-
lur: /& *& is* j>^> UJl 'iyj ^ -Xa-1 ^4 jLJUj U j OjjU j ^JJ^ Jta t >r^ 1 J^ J>" ! ^ J
(Bakara, 2/102) Ya'ni "Ve Babil §ehrinde vaki' Harut ve Marut isminde iki me-
lege tabi* oldular ve o iki melek bir kimseye sihir ta'lim etmezlerdi, meger ki o
kimseye ta'limden evvel, biz Hak tarafmdan halka fitneyiz; sen sihir ile amel
edip kafir olma, derlerdi." Bu Harut ve Marut kissasi I. cildin 3361 ve 3385 ve
III. cildin 799 numarah beyitlerinde gegti. Ya'ni, "0 melek gibi olan akil, nef-
saniyet mertebesine teveccuh ettigi vakit, Harut ve Marut ismindeki melekler
gibi oldu; iki yiiz, ya'ni birgok insan §eytanlanna hile ve mekr ogretici oldu."
<*$%&>
AHMED AVNt KONUK
jijj JlkU ,j\ jL, \j \f Jap Ji^ >y* jljj lj tfjj*- J^
1260. J^ltl-i ciiz'n/i hendinin veziri iuima, ey sullan, akl-t kullu vezir yapl
[1258]
"Akl-i ciiz'f'den murad, akl-i maa§dir ki, ruhu daima telezzuzat-i cisma-
niyye ve huzuzat-i 'acile tarafina geker. Ve "akl-i kul"den murad, ukul-i en-
biya ve evliyadir ki, ruhu alem-i hakikate ve telezzuzat-i ruhaniyye ve hu-
zuzat-i acile tarafina gekerler. "Sultan"dan murad, ruh-i izafidir. Ya'ni, "Ey
ruh-i izaft, seni nefsaniyet ve hayvaniyet mertebesine geken akl-i cuz'iyi
kendine vezir yapma, belki seni alem-i hakfkate geken akl-i kullu vezir itti-
haz etl"
j\s j\ c-TIj oW- j^jJ j> <£ j\-*^> sy*- jijj y b ^ y
1261. Dievayi sen kendinin veziri yapma, zira senin pafc olan camn namaz-
dan yukan cjelir.
Ey salik, sen heva-yi nefsaniyi kendine vezir ve musahib yapma, zfra o he-
va senin hadd-i zatinda pak olan camni, huzur-i Hakk'a tevecciihden ibaret
olan namazdan di§anya gikanr ve seni huzuzat-i 'acile-i diiny^viyye tarafina
tevcih eder. Nitekim Kur'an-i Kerim'de buyurulur: 4Ji J^- & ^u^ is^\ gf ^ j
(Sad, 38/26) Ya'ni "Hevaya tabi' olma, akibinde seni Allah'in yolundan §a§ir-
tir" ve hadis-i §erifde ^ _, iS ^ i ^i ou ^ j ^ ya'ni "Heva-yi nefsaniden
sakinm, zira heva kor ve sagir yapar." Ya'ni heva-yi nefsine tabi' olamn go-
ziine Hak ve hakikat gorunmez ve kulagi dogru sozit isjtmez olur.
*y> C/-* o- t^.^ L> S^ >y. c&, J^- j u^y- a b* <j£
1262. ,Zira hu heva hirs dolu ve hale mensubu gorucii olur; akla yevm-l dinin
endisesi olur.
Ya'ni, bu heva-yi nefsani Ve hevanin maglubu olan akl-i maas, pek hans-
tir ve hal-i hazira mensub olan ezvak-i 'acileyi ve telezzuzat-i cismaniyyeyi
goriicu olur. Der ki: "Ben yanni du§unemem, zevk ve hazzimi istifa igin su
dakikada elimde firsat vardir, nigin istifade etmiyeyim?" Fakat akl-i kulle ta-
bi' olan akl-i maad ise der ki: "Ezvak-i faniyeyi, ezvak-i bakiyeye feda etmek
lazimdir, binaenaleyh alem-i bakinin ma'muriyetine aid amele ragbet ede-
rim." Beyt-i Misn Niyazf hazretleri:
Ig ol zehri ki bal ola sonunda
Sonunda zehr olan bah nidersin?
ff^pja
gpf^ MESNEVI-t §ERlF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
1263. SQklin ihi aozix isin sonnnad.tr; o gut vein, o (liken zahmeiini $eker.
Akl-i maadin iki gozii, zaman-i hale degil, miistakbele ve i§in sonuna ba-
kar. Binaenaleyh o akil, miistakbeldeki giil igin, hal-i hazirdaki o sabir ve
miicahede dikeninin zahmetini geker ve telezziizat-i cismaniyyeye ve huzu-
zat-i 'acileye kulak asmaz.
1264. Sonhaharda ne solar, ne dokuliir; her ahsemin hortumu ondan uzak olsunl
"Ah§em", burnu koku almayan kimse demektir. "Hortum", ashnda fil bur-
nuna derler; burada mutlak "burun" ma'nasinda rmista'meldir. Ya'ni, "Akl-i
maad hakikat gulu i^in bu alem-i fenanin diken gibi sabir ve me§akkatlerini
ceker, o hakikat giilii sonbaharda ya'ni cismin fenasi halinde ne solar, ne de
dokuliir. Bu giiliin kokusunu almayan her bir kimsenin burnu, o gulden uzak
olsun!"
Cinnin Siileyman (a.s.)m makamina oturmasi ve onun
Siileyman (a.s.)in isterine tesbfh etmesi ve Siileyman ile
cinnin her ikisinin arasinda fark zahir olmasi ve cinnin
kendisini Siileyman yapmasi
Ba'zi miiverrihlerden avamin lisamna dii§en hurafattandir ki, bir giin bir
ifrit, Siileyman (a.s.)inyuzugunii eline gegirdi, kendini Siileyman (a.s.)in su-
retine koydu ve onun tahtina oturup, "Ben Siileymanim!" diye hukm etme-
ge ba§ladi. Bu uzunca bir masaldir, hakikat-i halde bu iftiradir. Ve cenab-i Pir
efendimizin Mesnevi-i §erffde bu ve emsali kissalan zikir buyurmalan, onla-
Gsyp?
AHMED AVNt KONUK
nn sihhatlerine i'timaden degildir; zira o hazretin adet-i seniyyeleri hurafat
icmde ibret alinacak noktalan gostererek, halki irsad buyurmaktir.
1265. By -peeler, her ne kadar akhn olsa da, dujer akil ile yar ol ve mesveret til
Ey sinni kemali bulup baba makamina gelmi§„ olan kimse, her ne kadar
cok yasamis. ve tecriibeler ile aklm parlamis. ise de, kendin gibi diger bir kim-
senin akli ile yar ve refiik ol ve umurunda onunla me§veret et! Zira Resul-i
zi§an Efendimiz a'kal-i nas olduklan halde kendilerine y&\ J <+*jj^ _> (Al-i
Imran, 3/159)ya'ni "Isterde ashab-i kiram ile mesveret et!" emri geldi. Ve her
i§te ashab-i kiram ile miisavere buyurmak adet-i seniyyeleri idi.
1266. Dki akil ile fofc helalardan kurtulursun, kendi ayagim feleklerin ievesi
uzerine koyarsin.
Iki aklin mahsulii daha muessir olur, binaenaleyh diinya umurunda dfger
bir akil ile miisavere etmen, seni birgok belalardan kurtanr ve ahiret umurun-
da bir mur§id-i kamilin aklinin gosterdigi yola gidersen, ayagim feleklerin us-
tiine koyar ve alem-i ulviye terakki edersin.
1267. [)er$i cin kendisine Siileyman adim yapii, mulkii gotiirdu ve memleketi
ram etti.
Cin gercj hikaye ettikleri gibi, kendisini cenab-i Suleyman'in suretine ko-
yup, "Ben Suleyman'im!" dedi ve bu hile ile saltanat-i suriyyeyi aldi ve mem-
leket halkini kendine ram ve miinkad etti.
1268. Suleyman'in isinin suretini gormiis idi; suret icinde seytanlik sun goriindii.
§eytanin cinsinden olan cinnin i§i, ma'na ile degil, suret ile idi, binaena-
leyh o Siileyman (a.s.)in §ahsimn ye isterinin ancak suretini gormus. idi,
ma'nasmdan gafil idi. Bu gafletine binaen o giizel suretler icinde, kendisinin
ma'nasi olan §eytanlik sirn gorunurdii. Onun §eytanliklanni o giizel suretler
setr edemez idi.
°$2$&>
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1269. bir uyanik gibidir, bu. uyku gibidir; o Uiasanin, bu Uiasan ile oldu-
gu gtbi.
"Vesen", uyku ma'nasmadir. Ya'ni, "Siileyman (a.s.), i§lerinin ba§mda
uyanik bir §ahis gibi ve bu cin ise bir uyku gibidir. Aralanndaki fark, §aire on
bin altin ihsan ettiren vezir Hasan ile, bin altinin onda birinin dortte birini,
ya'ni yirmi be§ altin veren hasis Hasan gibidir."
1270. 'Dw derdi ki: "Diak benim seklim iizere Ghrimen iizerinde hos bir su-
[1269]
ret yapmi$ur.
Miiverrihler tarafindan beyan olunan bu hurafede Siileyman (a.s.) in yuzii-
giinii gasb edip, yerine oturan mahlukun taife-i cinden oldugu beyan edildigi
halde, ebyat-i §enfede "div" ya'ni "§eytan" ta'bfri mezkurdur. Zira iblis cin
cinsindendir. Nitekim onun sure-i Kehf de mezkur olan ij-il-i i&Ui us ii j
4j j.1 °^ 'S~Z *cj& 'cf oir '^4>\ \\ ij^li r 'iU (Kehf, 18/50) ya'ni '"Vaktaki biz
melaikeye, Adem'e secde ve serfiiru edin dedik, miiteakiben secde ettiler,
ancak Iblis etmedi ki, cin cinsinden idi; binaenaleyh Rabb'inin emrinden hu-
ruc etti" ayet-i kenmesinde tasrih buyurulmu§tur. "Ehrimen", §eytan ve fe-
na yola sevk eden ma'nasmadir. Ya'ni, "Siileyman (a.s.) in yiizugunu gasb
edip §ekl-i Siileymani'de yerine oturan §eytan, asil Siileyman (a.s.) hakkin-
da derdi ki: "Bakiniz Hak Teala hazretleri §eytani benim suretime koymus, ve
benim suretim vech ile §eytanm iizerine latff bir suret yapmi§tir. benim su-
retimdedir, sakm onu Siileyman zannetmeyin!"
1271. "Diak §eytana, benim suretimi vermi§tir, ta hi sizi tuzaga atmiya!"
Ya'ni, "Meydanda Siileyman suretinde iki kimse goriiyorsunuz, onun bi-
risi §eytandir; zira Hak §eytana benim suretimi vermi§tir, dikkat edin ki sizi
hile ile tuzaga du§urmesin!"
1272. Gger da va ile zahir gelirse, sakin onun suretine i'tibar lutmayin!
c ^^
AHMED AVNI KONUK
Ya'ni, "Eger ben Siileyman'im, bana tabi' olun, diye da'va ile zuhur eder-
se, sakin onu Siileyman suretinde goriip, i'tibar etmeyin ve onun suretine al-
danmayinr Malum olsun ki, bu kissada "Siileyman-i hakikf'den murad,
miir§id-i kamil ve "§eytan"dan murad, mur§id-i kamil suretinde zahir olup,
halki kendisine da'vet eden yalanci §eyhlerdir. Bircok zamandan beri bu ya-
lanci §eyhler safdil olan halki aldatmisjardir. Hiisn-i niyyetle miiesses olan
tekyeler, ilim ve ma'rifet ve edeb menba'i olmak lazim gelirken, tenbelhane-
ye donmiis, ve nefsani ve cahil §eyhler yuziinden, bir menba'-i cehalet ol-
mu§tur ve nihayet kahr-i ilahf gelmi§tir.
1273. ^Dw onlara mekr cihetincien hunu ier idi; fakat iyi gonullerde hu aks go-
runurdu.
"Siileyman suretinde olan §eytan, hfle ve mekr yiiziinden halka boyle der
idi; fakat onun bu sozleri iyi ve temyiz sahibi olan gonullerde ters ve aks go-
runiirdu" ve ehl-i temyiz onun hilesinin farkma vanrlar idi.
1274. c/Uumeyyize onun uoktur, hususiyle o himse hi, onun temyizi ve akli
gayb soyleyici ola.
Temyiz sahibi olan kimselere kar§i, mufsidlerin oynayacaklan oyunun ve
hilenin asla te'siri yoktur; hususiyle temyfzi ve akli alem-i gaybin esranna
niifuz edip bu alemden soz soyleyici olan evliya-yi Hakk'a kar§i, hicbir rule
ve oyun miiessir olamaz.
1274*. r Devletler ehli uzcrine hl$ sihir ve hi$ ielbis ve Kile perde hacjlamaz.
"Diivel", devletin cem'idir. "Devlet", burada saadet-i uzma ma'nasinadir.
"Ehl-i diivel"den maksad, saadet-i uzma sahibleri olan evliya-yi Hak'dir. "Si-
hir", gdzbagcilik, biiyuculuk. "Telbis", tahlit edip kan§tirmak, suret-i Hak'dan
goriinup aldatmak. "Degal", hfle ve habaset. "Perde-besten", saklamaktan ki-
nayedir. Ya'ni "Saadet-i uzma sahibleri olan evliya-yi Hak iizerine gozbagcilik
ve suret-i Hak'dan goriinup aldatmak ve hfle asla mestur kalmaz demek olur."
Bu nutnara miikerrerdir.
C ^P?
MESNEVI-I §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1275. IBot/Ze olunca cevahda kencli kenciilerine: "6y ecjri hiiabh, ters gidiyor-
sun!" decider.
Ya'ni, Siileyman suretinde olan §eytamn hitabina cevaben ehl-i temyfz
kendi iclerinden dediler ki: "Ey egri hitabh, soyledigin sozler tamamen aksi-
nedir, Siileyman suretinde goriinen Ehrimen, o degil sensin!"
jjiiL- jjjl i jL*\ £jj* (jy ate*** t^y- ^j ^j^ j^
1276. Esjel-i sdjilmde cehennem tarafina hoyle iers aideceksin.
"Ey egri sozlii, bugiin nasil dogruya egri diyor ve ma'nada tersine gidiyor
isen, yannki giinde de, esfel-i safilin icinde dar-i intikam olan cehennem ta-
rafina dylece tersine gideceksin." Bu beyt-i §erifde u?-ui *i*/J* \&* L5 ^ ^J\
rJLl> iij^ 'J* iy* jLL, °Ja\ (Miilk, 67/22) ya'ni "Yiiz ustu'suriinerek yiiruyen
kimse'mi ehdadir, yoksa dogru yol iizerinde dosdogru yiiriiyen kimse mi?"
ayet-i kenmesine isaret buyurulur.
1277. Sgerci ma'zul ve fakir olmustur, onun almn&a hedr-i miinu vardir,
Cenab-i Siileyman gergi tasarruf-i zahinden ma'zul ve zahiren fakra ducar
olmu§tur; fakat onun alninda gayet parlak tasarruf-i ma'nevi ayi vardir.
Bu beyit, bir diistur-i hakMdir. Mesela hiikumet-i zahirede bir miifsid ca-
hil, hile ile bir salih alimin mansibim gasb eder, o salih olan alim her ne ka-
dar o mansibdan ma'zul olur ve suret-i zahirede fakra ducar olur ise de, onun
alninda salah ve ilim ayi panl panl parlar; ve halk nazannda makbul ve
mu'teber olur. Amma miifsid cahil her ne kadar mansibinm verdigi kuvvet
sayesinde halk iizerinde tasarruf ederse de, halkin menfuru olur; giinki onun
alninda fesad ve cehil zulmeti zahirdir.
1278. Qerci sen hlr uiiziiQU aoturmu§sun, cehennemsin, zemherir aibi donmussun.
Ey miifsid, gergi sen hile ile bir tasarruf yiizugunii hamil olmu§sun; fakat
halk nazannda cehennem gibi menfursun ve zemherir gibi soguk ve don-
mussun.
*$$&
AHMED AVNt KONUK
S~^ p^ ls** >f- *£ \*£ f S-'J* J i3^» J c/'J 1 * J <A>* ^
1279. I&z, azamet ve le§ker-i azim ve tumturak He, ba$ nerede hi, mukakkak
hayvan timacji bile koymayiz.
"Bev§", azamet; "anz" miiteaddid ma'nalan vardir, burada "biiyuk ordu;"
"tak u turenb" kerr u fer ve alayis, ma'nasinadir. "Senb", hayvan tirnagi.
Ya'ni, "Ey miifsid, biz halimizin azameti ve le§ker-i ma'neviyatimizin buyiik-
liigu ve bu kadar tumturak ve alayis, ile senin dntine ba§ koymamiz ve itaat
etmemiz nerede! Ba§ degil, senin online hayvan tirnagi bile koymayiz!"
1280. HJe eger gafletle ona aim koyar isek, yerden bir mani'in penfesi zahir olur.
Ve eger biz gaflet ile oyle bir miifside aim koyar ve ba§ eger isek, bizi ona
itaatten men' edici olarak yeryiiziinden bir penge zahir olur da der
1281. ZKi: "0 ba$t bu ser-niauna koytna, saktn bu beSbahia serfiiru elmel"
"Ser-zir", ser-nigun ve ba§ a§agi ma'nasinadir. "idbir", ash "idbaf'dir,
miidbir ve bedbaht demektir. Ya'ni, "Yeryuziinden zahir olan bir penge der ki:
"Hakikatte ve ma'nada ba§i asagi donmus, olan o miifside ve bedbahta serfii-
ru ve itaat etme!"
1282. Ue eger Diudanin gayreti ve re§ki olmasa idi, ben bunun $erhini cok
can-feza olarak $erh ederdim.
"Can-feza", taze hayat veren ve insjrah-i kalbe bais olan; "gayret", liigat-
te ikdam etmek, ayak basmak, miicidd olmak ve §ecaat ve kasd ma'nalanna
gelir; "re§k", kiskanmak. Ankaravi hazretleri "can-feza"yi kissamn sifati ola-
rak almi§tir, bu surete gore: "Ben cok in§irah-i kalbe bais olan bu kissamn
serhini soylerdim" demek olur. Ve eger "can-feza" §erhin sifati olursa: "Ben
bu kissamn §erhini gok can-feza olarak soylerdim; fakat ne yapayim ki
Hakk'in gayreti vardir ve esrann ifsasini kiskamr, miisaade buyurmaz" de-
mek olur. Ve meskut birakilan §erh, kotiilerin hali ile, iyilerin hali ve onlann
efalidir. Bu §erh e§hasi temeyyuz ettirir ve esjiasm.temeyyuzu ise bu diinya
aleminde caiz degildir. 'o ry ^S\ i«? 'fjl\ ijjb-ij (Yasfn, 36/59) ya'ni "Ey miic-
°s£»
MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
rimler aynlin!" ayet-i kerfmesi mucibince bu tefrik, eshas-i ahirete mahsus-
tur. Nitekim zaman-i Peygamberfde munafiklar Resul-i zf§an indinde
malum iken if§a buyurmazlar idi, meger ki izn-t ilahf ola. Zfra izn-i ilahf ol-
dugu vakit bittabi' gayret-i ilahf mevzu'-i bahs olamaz.
1283. Sen bu kadan dahi kabul et, kanaat et, id ki bunun §erhini ba$ka vakit
soyliyeyim.
Ey sami' sen bu bahisteki esrann soyledigimiz mikdanni kabul et ve bu-
nunla kanaat et; biz mimasib du§tukge baska bahislerde bu esrann §erhini
soyleriz.
Burada bir sual varid olur. "Mademki bu esrar burada gayret ve resk-i ilahf
sebebiyle terk buyuruluyor, baska vakit §erh buyurulmakla bu gayret-i ilahiy-
ye yine vaki' olmaz mi?" Cevab budur ki: "Hakk'in tecelliyati isti'dada tabi'dir,
binaenaleyh adem-i isti'dada mebni bir vakitte ke§f ve §erhi caiz olmayan es-
rar, dfger bir vakitte isti'dad hususuna mebni muvafik olur ve gayret-i ilahiy-
ye namahreme vaki' olan ke§fe mebnfdir, vaktaki namahremde kabul-i esrara
isti'dad hasil olur, o vakit mahrem olur ve artik gayret-i ilahiyye mevzu'-i bahs
olamaz; ve bu vakit, kasif-i esrar olan zat, canib-i Hak'dan me'zun olur.
<j^ y j -^v* ^y, (Jjj ^ d ^* ^/^r- f u
1284. Diendinin advni Siileyman-i nebi etmi§, her bir sabiye ruyu^luk eder.
"Velhasil mufsid §eytan, cenab-i Siileyman suretine girip adini da Suley-
man peygamber diye i'lan etmi§, sabi idrakinde olan her bir kimseye yiiz 6r-
tucultik eder ve onlan kandinr." Bunun gibi mufsid ve riyakar olan birtakim
kimseier dahi kendilerini ehl-i irfan suretine koyup, adini vaktin mursjdi diye
i'lan etmis. ve her cocuk mesjebinde olan saf dilleri kandirmakta bulunmustar.
1285. Suretten ae$ ve namdan hoik, lakabdan ve namdan ma'naya ka$!
Ey talib-i hakikat, mademki suretlerde ve namlarda boyle telbfsler ve ka-
n§ikhklar vaki' oluyor, o halde tumturakh lakablardan ve namlardan kag ve
hakikat ehlini, lakab ve nam sahibleri arasinda arama; sana ehl-i hakfkatten-
dir diye gosterilen kimsenin ma'nasina ve batimna nazar et!
c^s^
AHMED AVNl KONUK
1286. nSin&enaleyh onun had&inclen ve onun fiilinden sor, onu hud ve fiil ara-
sindan iste!
"HadcTin, miiteaddid ma'nasi vardir, burada "derece ve mertebe" ma'na-
sinadir. Ya'ni, birisi miirsjdiik da'vasinda bulunursa, sen onun mertebesine
bak. Ruhaniyet mertebesinde midir, yoksa nefsaniyet mertebesinde midir,
buna dikkat et; ve onun ef aline bak, eger ruhaniyet mertebesinde ise, onun
efali de saika-i ruhaniyetle vaki* olur ve eger nefsaniyet mertebesinde ise,
onun efali de, saika-i nefsaniyyet ile zahir olur; zira mertebe-i ruhaniyyenin
iktizasi olan ef aide tevazu' ve hilim ve afv ve tahammul gibi ahval zahir
olur; ve mertebe-i nefsaniyyenin iktizasi olan ef aide ise kibir ve ucub ve ga-
zab ve intikam gibi ahval peyda olur. Bunlar ise bir adamin haddini ve mer-
tebesini ve ma'nasim gosterir.
Tamam olduktan sonra her gun Suleyman'm ibadet ve
abidlerin ve mu'tekiflerin ir§adi igin Mescid-i Aksa'ya
gelmesi ve mescidde akakir bitmesi
"Akakir", kafin te§didi ile "akkar"in cem'idir. "llaclann asli ve kokii olan
nebat" ma'nasinadir.
(_?Jui iJ +*i\ Je>w~. jJJl £f\>- (J^ l>L*~L< Oy? ,J>-^ _/>
1287. Siileuman her hir sahah geUicji vakil ZMesduL-i SQksaia hazt olurdu.
"Hazi\ "huzfi'dan ism-i faildir; ve "huzu"', a'za ve cevarih ile vaki' olan
tevazu' ma'nasinadir. Ya'ni, "Her bir sabah Suleyman (a.s.) Mescid-i Ak-
sa'ya geldigi vakit, orada huzur-i Hak'da bilcumle a'za ve cevarihi ile miite-
vazi' bir vaziyette bulunur idi."
cgxstf
MESNEVf-i §ERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVf-4
jSsj J_p- «jU j ^U LS «>o ^vo Jj-iJi <JJjJ. Ai^j ^LS y
1288. Oncfa t/ent ttfm.i$ tir of gore idi, muteakiben derdi ki: "J^ith ue nefini
soylel"
Siileyman (a.s.) Mescid-i Aksa'da yeni bitmis. bir ot goriir gormez 6 ota,
"Ismin nedir ve faiden nedir?" diye sorardi.
1289. *<Sen ne ila$sm, nesin, adm nedir, sen kimin ziydntstn ve senin faiden
himedir?"
"Ey ot, sen nasil bir ilagsin, mahiyetin nedir ve adin nedir, zarann kime
ve faiden kime olur?" Ya'ni hangi tabiatteki adamlara zararsin ve hangi tabi-
atteki adamlara faidesin?
1290. Dmdi her hir ot fiilini ve adini derdi hi: nr Ben ona camm ve huna olu-
[1290] „ J
miim.
"Himam", kesr-i ha ile olum ve sitma ma'nalanna gelir. Ya'ni, "Siileyman
(a.s.)m suali uzerine otlar cevab verip derlerdi ki: "Ben falan tabiatta olan
kimselere hayat veririm ve faideliyim; ve falan tabiatta olan kimselere de
Slum veya sitma iras ederim ve zararliyim."
1291. v>en huna zehirim ve ona sekerim; hader cihetinden henim namim levh
iizerinde hudur."
Malum olsun ki, bilciimle e§ya zf-ruhdur. Qunki hepsi mezahir-i sifat ve
esma-i ilahiyyedir. §u kadar ki sifat-i Hayat, e§yanin ba'zilannda batin ve
ba'zilannda mahsiis ve.ba'zilannda zahir ve ba'zilannda azhardir. Ve sifat-i
Kelam ile diger sifatlar dahi boyledir. Binaenaleyh e§yamn batinina nufuz
edebilen insan-i kamillerin cemad ve nebat ile miikalemeleri miisteb'ad degil-
dir; ve Siileyman (a.s.)m nebatat ve hayvanat ile vaki' olan mukalemeleri bu
kabildendir. Cenab-i Siileyman 'in suali uzerine nebatat, ilm-i ilahide sabit
olan hakikatleri ne ise, ondan haber verirler ve kime zehir, ya'ni zarar ve ki-
me §eker, ya'ni nafi' olduklanm soylerler idi.
°m&>
AHMED AVNl KONUK
1292. ^Bindenaleyh tabtbler Siileyman dan o oiun cinsinden alim ve aana ve
mvkteda olwlar idi.
Siileyman (a.s.) zamanmdaki tabibler, o hazretin ke§finden istifade ede-
rek, o otun cinsinden, ya'ni faidesinden ve zaranndan agah olup, ona gore
hastalara ilag yaparlar ve bu sebehle hastalann muktedasi olurlar idi.
1293. Uiatia tabMik kiiabini iertib ettiler, cismi marazdan halt kdddar.
"Hatta bu kesjfler iizerine o zamamn tabibleri miifredat-i tibba miitealhk
kitablar te'lif ettiler ve bu sayede hasta olan cisimlere §ifa-bah§ oldular."
"Perdahten"in yedi ma'nasi vardir: 1. Half kilmak, 2. Teveccuh etmek, 3. Saz
galmak ve 4. Teganni etmek, 5. Kaldirmak, 6. Farig olmak, 7. Nihayete eri§-
rnek, 8. Tutmak ve 9. Kapmak. Burada birinci ma'nayadir.
1294. TJu. niicum ve ih enhiyamn vahyidir; aklm ve hissin tarafsiz olan iarafa
yolu nerededir?
"Nucum"dan maksad, ilm-i nucumdur, ilm-i hey'et degildir. "ilm-i hey'et"
ulum-i zahire ve mahsusedendir; "ilm-i niicum" ise ulum-i batmedendir ve
ulum-i bahne ke§f tarikiyla anla§ilir. "Ilm-i tibb"m bahs ettigi edviyenin dahi
ilm-i zahinsi ve ilm-i batinisi vardir. Ilm-i zahinsi tecriibe ile ve ilm-i batinisi
ke§f iledir. Zira ulum-i batine esjanm hakayikina miisteniddir. Mesela man-
zume-i §emsiyyemizi teskil eden seyyarelerden her birinin arz iizerine ve arz
iizerindeki mahlukatm terbiyesine olan te'siri, esasi kesfe miistenid olan ilm-i
niicum ile bilinir. Hiikema bu ilm-i niicumu mek§uf olan kavaid-i esasiyye-
sine bakip, istidlalat-i akliyye ile tevsf ve tafsil ettiler ve bu ilme onlann zan
ve tahmfnleri kansft. Bu sebeble ilm-i niicum ile istihrag edilen ahval ve ha-
disat-i gaybiyyeden bir kismi vaki'a mutabik gikmamaktadir. "Ilm-i cifir" ve
"ilm-i reml" dahi boyledir. §arihlerden Bahru'1-Ulum hazretleri buyururiar ki:
"Hadfs-i §erifde <~>jf j>\j> ,J ,y j Jj^> 4=>- jiij ^ ik>- i^ cU^i ^Uoi ya'ni
"Peygamberlerden bir peygamber bir gizgi gizdi ki, ondan gaib ve gelecek
olan hiikiim malum olur. Imdi ashab-i niicum ve reml ve cifirden bir kimse-
nin gektigi gizgi, eger peygamberin hattina tevafuk ederse, istihrag ettigi hii-
°£P?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
kiimde dogru olur ve eger gektigi hat, peygamberin hattina tevafuk etmezse,
cikardigi hiikiimde kazib olur," buyurulmu§tur."
Tibda kullamlan edviye hakkinda da ayni hal vaki' oldu ve olmaktadir.
Binaenaleyh ulumun ibtidasi vahiy ve ir§ad-i enbiyadir, aklin ve hissin taraf-
siz olan ulum-i batmeye yolu yoktur; zfra ulum-i batine, tarafsiz ve cihetsiz
olan ruhun ilmidir ve ulum-i zahire ise, cihat icjnde mahsur olan havass-i ci-
sim vasitasiyla tahsil oilman ilimdir.
1295. S%kl-i riiz'i, akl-i istihrac decjildir, fenni Kabul etmeKien ve ia'lime muk-
ia$ olmaktan aayxi dejjildir.
Binaenaleyh havass-i cisme tabi' olan akl-i ciiz'f, ulum-i batmeyi gayb-
dan cikarabilecek bir akil degildir; hatta ulum-i zahireyi de kendi kendine bu-
lup gikaramaz. Bidayette mutlak bir muallime muhtac. olur. akl-i ciiz'i, an-
cak gosterilen bir yolu ve fenni ta'kib eder. Ve her bir §eyde bir ustadin ta'lf-
mine muhtag olur.
1296. ^Hu akil ta'limi vcfehmi Kabul edicidir; lakin ona vahy sahibi ia'lim verir.
Boyle olunca anlasriir ki, bu akl-i ciiz'i bir muallimin ta'limini ve ta'lfm
edilen §eyi anlamayi kabul edici bir akildir; lakin ona vahy sahibi ta'lfm eder.
1297. ^akin budur ki, buiun hirfetler evvelen vahiyden oldu, fakat akil onu zi-
ydde etii.
"Hirfet", san'at demektir. Ya'ni, "Beyne'l-be§er malum olan san'atlann
ibtidasi vahy ile oldu." Mesela evvelen kalem ile yazi yazmayi IdriSs (a.s.)
ta'lfm buyurdu; sonra efrad-i be§er kendi akillanna gore bu yazinin §ekilleri-
ni ta'dil ve tebdil edip, tiirlii turlii harfler fcad ettiler. Ve keza igne ile dikis, dik-
meyi de, yine ldrfs (a.s".) ta'lfm buyurdu; zfra ibtidaf olan insanlar hayvan de-
rilerine biiruniirler idi, ukal-i be§er terakki ede ede bu dikis, usuliinii miikem-
mel bir hale getirdiler ve makineler fcad ettiler.
k*"jl <jL CJ^-y^ jl -^* L* J^ <ixS~ ow b cJy- ^a
1298. fyor Ki hi$bir san'ati bizim aklimiz, iistadsiz Syrenm-ege Kadir olur mu?
*&$&>
AHMED AVNl KONUK "®>p|
Bu yukanda soyledigimiz hakikatin delilini istersen, bu gunkii hale bak!
Hicbir san'at bir iistad tarafindan ta'lfm edilmedikge ogrenilebilir mi? Mesela
kunduracihk, terzilik mutlaka bir iistada hizmet etmekle ogrenilir.
1299. £}er$i hile de kd yarici oUu, hicbir san'at iistadsiz ram olmadi.
Gercj akl-i maa§ hilede ve tedbirde kill kirk yarar ve ?ok ince dusunur.
aklin bu hiinerine ragmen higbir san'at ustadin ta'limi olmaksizin o akla ram
ve miinkad olmadi.
ijXi- J~sU- buwji ^ f,Ki^ ij^. j\ Jitf- ^y.jl <£~i. J^^
1300. Gqer bu aktUan san'at hilqisi olavdi, iistadsiz bir san'at basil olurdu.
[1300] " V o
Akl-i ciiz'iden san'at bilgisi gika idi, her bir ferd-i be§er, kendi kendine iis-
tadsiz bir san'ati yapabilirdi. Halbuki bir yemek pisjrmek bile ta'lfme muhtacdir.
(5 s -
Alem-i ilimde mezar kazicihk olmazdan ewel, Kabil'in
mezar kaziciligi kargadan ogrenmesi
Ma'lum olsun ki, evlad-i Adem'den Kabil, karde§i Habil'i dldurdiigii vakit,
kanla ve toprakla mulemma' olan cesedini nasil sakliyacagim bir tiirlu bile-
medi ve bir muddet diisunerek sirtmda ta§idi; nihayet Hak Teala bir kargayi
gonderdi ki, agzinda olmus, bir kargamn cesedi var idi. Kabil'in goziinun
oniinde gagasiyla yeri kazdi ve olu kargayi oraya defn etti. Nitekim bu vak'a
KUr'an-i Kerim'de sure-i Maide'de vaki' §u ayet-i kerfmede beyan buyurulur-.
W^ '^Ji *JvS'yM '^jfi J\j& (Maide, 5/231) Ya'ni "Kardesmin la§esinm
nasil setr olunacagim Kabil'e gostermek igin Allah Teala bir kargayi gonder-
di ki, arzi kazardi. Kabil dedi: Yazik bana ki, bu karga gibi olmaktan aciz mi
oldum ki, kardesjmin cesedini orte idim. Imdi nadim olarak sabahladi."
S £P?>
MESNEVf-t §ERlF SERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
Malum olsun ki, "vahy", liigatte, "kelam-i haff" ma'nasinadir. Bu ma'na-
ya gore her mahluk-i zi-ruhun batimna varid olan ilka, vahiydir. Nitekim
ayet-i kerimede J^Ji J\ 'J^j '^\ j (Nahl, 66/68) ya'ni "Rabb'in bal ansina
vahy etti" buyurulur. Ve vahyin bir ma'na-yi hassi da vardir ki, o da enbiya-
ya vaki' olan ta'lim-i ilahi ve tefhim-i rabbanidir ki, ba'zisi Hz. Cibril'in su-
ret-i melekiyyeden hey'et-i be§eriyyeye tenezziil ve temessulii ile ve ba'zisi
da Cibril'in bir suret-i temsilf olmaksizm, kalb-i §erff-i nebeviye [inzali ile] va-
ki' olur. Yukanda 1297 numarali beyitte "Butun san'atlar vahiyden oldu"
buyurulmasiyla, vahyin hem ma'na-yi hassina ve hem de ma'na-yi ammma
i§aret buyurulmu§tur ve bu kissada dahi yalmz ma'na-yi umumfsine i§aret
vardir.
1301. TZir mezar kazmak ki, en a§agi sanat idi, ne vakit fihirden ve endi$e-
den oldu.
Akl-i ciiz'i en asagi bir san'at olan mezar kazmak usulunii, kendi kendi-
ne diisuniip bulamadi; binaenaleyh zarun olan akil her icadin bidayetinde bu
kadar acizdir. Bir muallim ona yol gosterirse, o yolda yiiriir ve o icadin teka-
miilune hadim olur.
1302. Bger ZKcibil i$in hu fehim olaydi, o ne vakit ZKabil'i ha§i iizerine ko-
yardi.
Eger bidayet-i halde evlad-i Adem'den olan Kabil'in akl-i diz'isinde bu
anlayis. olaydi, o oldiirmus, oldugu karde§i Habil'in cesedini basmda ta§ir mi
idi? Derdi
\j <ujup1 ji ^y~ j oiy*j (jji ij -cuts' jji ^s~ t_ju- \^s *£
1303. CXt: nr Bu bimii§ii,.hu kan ve topraga hulanmt$i nerede cjatb edeyim?"
Ya'ni, "Kabil, Habil'in cesedini ta§irken derdi ki: "Bu olmiisu ve bu kana
ve topraga bulanmi§i nasil yok edeyim ve gozlerden gaib edeyim?"
1304. ^ir kargayi gordii ki, agzinda olmu§ kargayi tutmu§, oyle htz ile geldi.
c^P?
AHMED AVNt KONUK
1305. Uiavadan geldi ve o fen ile ona ta'lim i$in mezar kazici oldu.
1306. c/Uuiea/ufcen pe/ipesit/le yerden toz ko-pardi, hemen olmii$ karyayi mezar
ig.ine hoydu.
of ~ ^
1307. ^Kahil dedii "tSah, tuk henim akhma hi, hir karga san'aita henden ziya-
de oldu!
"§iih", nefret ve kerahet mahallinde musta'mel bir kelimedir.
> y, s> j^t ^ a;jj* S** j^ tl^ ^ '-> <¥ &*
1308. <5%kl-i kiille "(31a zacja'l-basar" dedi; akl-i ciiz'v her iarafa nazar eder.
"Akl-i kiil" ile "hakfkat-i muhammediyye"ye isaret buyurulur ki, Hatem-i
enbiya (s.a.v.) Efendimiz'in akl-i §erifleridir ve nitekim Hak Teala hazretleri
sure-i Necm'de vaki' IsJ&i *tj o'u ^ J\j oii 'J\> U j ^Jl\ £ij u (Necm, 53/1 7-
1 8) ya'ni "Hatem-i enbiyamn basan higbir §eye meyl etmedi ve tecaviiz et-
medi, muhakkak Rabb'inin pek biiyiik olan ayetlerini gordii" ayet-i kerime-
sinde, Resul-i zf§an Efendimiz'in akl-i kiilluniin gozii, Hak Teala'nin miilkii
ve melekutu ve sun ve ma'nevi ayetlerini gordugii vakit higbirisine meyl edip
kaymadi ve haddini tecaviiz edip, Hakk'm gayrine nazar etmedigini gordii.
Akl-i ciiz'fhin gozii ise, miilkiin ve melekutun suver-i muhtelifesi tarafina ba-
kip hayran olur ve maksud-i asli olan Hak'dan gaflet eder.
d\fiy jjf iU~-l f-lj Jap 0l5w?U- jy C— > pljU Jip
1309. Qtasslann nuru akl-i md-zagdu; zag olan akil, bimii§lerin mezarinm iis-
iadidir,
Hak Teala'nin has kullan olan evliyamn akillan bi'1-verase jA> i* j ^ £Jj l*
(Necm, 53/18) ["Basan higbir §eye meyl etmedi"] ayet-i kerimesinin mazha-
ndir. Onlann nuru bu akildir,- fakat karganin akli, ya'ni nefsin akli olan akl-i
maas, ve akl-i ciiz'i, olmiisterin mezannin iistadidir; ya'ni bu akil, hak-i be-
dende ruhun mezanni kazmayi ogretir.
0^3^,
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^®
1310. O can ki, kargalann arkasmdan u$ar, karga onu kahristan tarafina go-
turiir.
"Kargalar"dan murad, nefsin sifatlandir; "kabristan"dan murad, cisim ve
alem-i tabiattir. Ya'ni, "0 can ki, ya'ni salik ki, karga mesabesinde olan nef-
sin sifatlannm arkasinda ucar; o tabi' oldugu her bir karga ve her bir nefsin
sifati onu cisim ve tabfat alemine defn etmege gotiiriir; veyahud cife-i ecsam
tarafina goturiir." "Can" ta'biriyle salik-i tarikata isaret buyurulur.
Q ^J-" J ** ^jjfa jf ' £j j yr u~*J ut j^ jy Os*
1311. Sakin karga gibi olan nefsin arkasinda giime; zira o hag tarafina elegit,
kahristana goturiir.
.Ey salik, sakin la§eye giden karga gibi olan nefsin arkasinda gitme ve
onun sifatlanna tabi' olma; zira o seni bag-i maarif-i ilahiyye tarafina degil,
cisim kabristamna goturiir.
1312. Gger gidersen, gbniil ankasinin arkasinda, goniil ZKaf'inm ve <Jriescid-i
S^ksasmm tarafina git!
Ya'ni, "Ey salik eger tabi' olup gidersen, goniil, ya'ni run ankasinin arka-
sinda git ve goniil Kaf mm ve Mescid-i Aksa'simn tarafina git!" "Kaf", mec-
hulti'l-mekan me§Mr bir dagin ismidir. Latffe-i kalb dahi, alem-i ma'nadan
oldugundan Kaf a tesbih buyurulmustar.
y <jL*il Jk>^^> j$ XO ^ y" {jSzy* jl fi J* (jr *L£' y
1313. Dier dem senin sevdandan, senin £Aiescid-i S^ksanda yeni hir ot hiter.
"Sevda"dan murad, burada a§k ve hirs ma'nasmadir. "Giyah"dan murad,
kalbe varid olan havatirdir ki, Hakkani, meleki, §eytam ve nefsani olur.
"Mescid-i Aksa"dan murad kalbdir. Ya'ni, "Her dem senin ask ve hirsindan
kalbinde yeni yeni birtakim iyi ve kotii hatiralar ve fikirler peyda olur."
<U* (J j y ij (j\j (J j jl y ^/ aJj j\ i\i jlj jl*J— y
1314. Sen Siileyman gibi onun hakkmi ver, ondan iz gotiir, onun iizerine red
auagint kouma!
^
AHMED AVNt KONUK
Bu beyt-i §enf \^.\l jt JJ i^-u ya'ni " Muhasebe olunmazdan evvel, nef-
sinizi muhasebe ediniz" hadis4 §erffine i§aret buyurulur.
Malum olsun ki, Mescid-i Aksa-yi kalbde biten havatir otlannin kimi
nafi' ve kimi muzirdir. Hakkani ve meleki olanlar nafi' ve nefsanf ve §eyta-
nf olanlar ise muzirdir. Bu havatinn hakkini vermek, Hakkani ve meleki
olanlan tefrik edip, saha-i fiile getirmek ve icra etmekle olur. Ve keza nef-
sanf ve §eytani olanlan da temyfz edip, icra etmemek ve muhalefet etmek-
ledir. Binaenaleyh kalbe gelen havatinn mahiyetlerini tedkik etmek ve her
geleni reddedip, ehemmiyet vermemek dogru degildir. Velhasil muhasebe
lazimdir.
1315. Jjxa ki sebatli olan bu zeminin halini nebahn nevi leri sana ag-ik soyler.
Ya'ni, yerde biten nebatatin nevi'leri, o yerin mahiyetini ve isti'dadmi
gosterdigi gibi, zemin-i kalbde biten havatinn enva'i dahi, kalbin isti'dad-i
zatisini agiktan agiga gosterir.
1316. ^ceminde gerek seke.r kamisi ve gerek adi kami§ olsun, her zemin kendi
bitiminin ieraimanilir .
Mesela ba'zi arazide §eker kami§i ve ba'zi arazide de adf kamis, ne§v ii ne-
ma bulur. Ve bu kami§lar bittikleri arazfnin isti'dadmi beyan eden birer tercu-
mandir. Bunun gibi, eger bir kalbde daima havatir-i nefsanf ve §eytam biter
ve bunlan fiile getirmek ve icra etmek sahibinin zevki ve hazzi iktizasmdan
bulunursa, o kalbin isti'dadi belli olur ve §ekavet-i asliyyesi anlasilir. Bilakis
bir kalbde havatir-i Hakkani ye meleki biter ve bunlan icra etmekten sahibi
zevk ahrsa, saadet-i zatiyyesi zahir olur.
1317. Dmcti goniil zemini ki, onun nebti fikir idi; fikirler kalbin sirlanni acik
gosierdi.
Mademki goniil zemfninin nebatlan havatirdan ve fikirlerden ibaret idi, i§-
te o havatir ve efkar, o kalbin sirlanni, ya'ni isti'dad-i ezelfsini acik bir suret-
te gosterir.
*$$£>
MESNEVl-I §ERtF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
1318. €ger mecliste soz $ekici hulursam, amende yiiz hinlerce giil hitiririm.
Ya'ni, goniil vardir ki, onda maarif-i ilahiyye cigekleri bitmek isti'dadi var-
dir. Boyle bir kalb sahibi bir arifin huzurunda bulundugu vakit, gocuk
memeden stitu gektigi gibi, arifin kalb-i §erifinden ma'rifeti geker ve emer.
"Eger mecliste boyle bir soz gekici bulursam, onun cemenistan-i kalbinde,
yiiz binlerce maarif-i ilahiyye giillerini bitiririm."
1319. \)e eger o demde soz oldiiriicu deyuus hulursam-j nukteler goniilden hirsiz
gibi kagar.
"Zen be-muzd", kansini ikretle kullandiran kimseye derier ki, Arabfde
"deyyus ve kavvad" ve Tiirkge'de "pezevenk" derier. Ya'ni, bir goniil de var-
dir ki, maarif ve hakayik-i ilahiyyeye dair olan sozleri kabule asla isti'dadi
yoktur ve boyle bir kalbde ne§v u nema bulan fikirler daima tezvir ve fesada
ve ehl-i Hakk'i inkara miiteallik olur. "Ve eger meclis-i sohbetimde benim
maarif-i ilahiyyeye miiteallik olan sdzlerimi inkar ile olduriicii bir pezevenk
bulursam, benim gonlumden nukteler hirsiz gibi kacar ve gelmez olur. Veya-
hud soyledigim nukteler o deyyusun gonliinden hirsiz gibi kacar."
1320. Dierkesin hareketi cazib iarafinadu; sadikm cezbi, kdzibin cezbi gibi de~
[1321] ..ii.
gildir.
Ya'ni, hareket igin mutlaka bir muharrik ve bir gekici lazimdir; ve insanin
muharriki ve gekicisi, onun fikri ve havatindir ve havatinn menba'i da sadik
ve kazib olmak iizere iki nevi'dir. Havatir-i rahmani ve meleki sadik ve nef-
sani ve §eytani olan havatir ise kazibdir. Zira evvelki dogru yola ve ikinciler
egri yola gekerier. Binaenaleyh dogru ile egri bir olmaz ve sadikin cezbi ile,
kazibin cezbi ba§ka baskadir.
XLS ^ 0>Jl j ^ I_Lj <u*ij -^"j J^ "" J 8j-o o i_£jj [j^
1321. Qah egri uolda ve gah dogru uolda aider sin, riste ve o kimse ki ceker, za-
hir degildir.
°$%3?
AHMED AVNl KONUK
"Ey salik, sana ba'zan havatir-i nefsani ve §eytani galebe edip, egri yol-
da gidersin; ve ba'zan havatir-i rahmanf ve melekf galib gelip dogru yolda §.-
dersin. Sana bagh olan ip ve seni geken kimse zahir ve meydanda degildir."
"Ri§te"den murad, sirr-i kaderdir; ve sirr-i kader, a'yan-i sabiteden her bir ay-
nm viicudda zaten ve sifaten ve fiilen ancak kabiliyyet-i asliyyesinin ve is-
ti'dad-i zatisinin hususiyeti mikdannca zuhuru keyfiyetinden ibarettir. Bina-
enaleyh alem-i kevnde her bir ferdin sifati ve flilr kendi ayn-i sabitesine bag-
lidir. Ayn-i sabitesinin isti'dadi kabil-i hidayet ise, onu geken bizzat Hak ve
bi'1-vasita melektir; ve eger kabil-i dalalet ise, onu geken bi'1-vasita nefis ve
§eytandir. Ve hakikatte ciimlesinin gekicisi Hak'dir. Ve bizzat ve bi'1-vasita
gekenlerin higbirisi de zahir degildir. imdi insan, viicud-i mutlak-i Hakk'in li-
bas-i ahfr ile tecellisinden ibaret oldugundan, cemi'-i esmamn mazhandir. Bu
mazhariyeti hasebiyle onda, gah ism-i Mudill'in ve gah ism-i Hadi'nin ah-
kam ve asan zahir olur. Bu i'tibar ile, higbir ferdin ef aline nazaran §ekavet
ve saadet-i asliyyesi malum olamaz. ^iinki sirr-i kader meghuldiir; ancak
yukanda 1316 numarah beyt-i §erifin miifadina gore, ahval-i kalbiyyesi hak-
kmda bir hiikiim verilebilir.
ov b <^M* uy. <j* Jr^ y i&A y" jW" <Sjy^ r^
1322. Sen kor devesin, yulann emindir, sen cekisi aor t yulan gorme!
"Yular"dan murad, sirr-i kaderdir ve sirr-i kader tebeddulden ve inkilab-
dan emindir. Binaenaleyh sen gekisj gor, yulan gorme; giinki sirr-i kaderden
ibaret olan bu yular, mestur ve meghuldiir.
Ba'zi niishalarda "emin" yerine "renin" vaki'dir; ve "rerun", liigatte sabit
ve daim ma'nasma da gelir. Bu surette ma'na: "Sen kor devesin, seni yula-
nn gekip gotiiriir; o bu yularin sirr-i kaderden ibaret olup, daim ve sabittir ve
tebeddulden ve inkilabdan arfdir," demek olur. Ve ba'zi niishalarda dahi "me-
tih" vaki'dir. Bu surette ma'nasi: "Sen kor devesin, yulann olan sirr-i kade-
rin metin ve kavfdir; higbir mevtmda diigumii senden gdzulmez," demek olur.
1323. Gtjer cekici ve yular mahsiis olaydi, imdi hu cihan darii'l-girdr kalmaz idi.
"Girar", Kamus'un beyanina gore "kitab" vezninde, "noksan" ma'nasina-
dir. Binaenaleyh "darii'l-girar", dar-i noksan demek olur. Qekici olan Hak ve
yular olan sirr-i kader, eger bu alem-i his ve sehadette mahsiis olaydi, bu ci-
*$$&
Pp^ MESNEVI-i SERIF SERHt / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
han-i his ve §ehadet, "noksan evi" olarak kalmaz idi; zira bu alem-i diinya,
alem-i kesafet olup, hakayik-i e§yamn perdesi ve hicabidir. Hakayik ancak bu
kesafet zail olduktan sonra zahir olur. Nitekim Hak Teala Kur'an-iKerim'de
(Kaf, 50/21-22) Ya'ni "Her bir nefis ken'disi ile berate saik ve'sahid oldugu
halde gelir ve ona denir ki: "Sen bundan gaflette idin, biz senden perdeyi kal-
dirdik, bu gunde senin basann keskindir" buyurur.
1324. tjWecusi gore idi hi, o kopegin arkasinda gidiyor, kuvvetli olan seytanm
maskarasi olutjor.
"Sitenbe", burada inatgi ve serkes. ma'nasinadir. "Eger Mecusi dergah-i
Hakk'in kopegi ve ism-i Mudill'in mazhar-i etemmi olan §eytanin arkasmdan
gittigini ve inatgi ve serkes, olan §eytanin maskarasi oldugunu gore idi."
1325. ZPust gibi nc vakit onnn arkasinda giderdi? uMecusi acele ayagini geri
gekerdi.
"Meful," failin arkasmdan gittigi gibi, Mecusf de kendinin faili olan §ey-
tanin arkasmdan gider mi idi? Eger hakikat-i hal, bu alemde meksuf olaydi,
Mecusf derhal §eytana tabi' olmaktan vazgegerdi.
1326. Bger okuz kasaplardan vakif olaydi, ne vakit onlann arkasmdan diikka-
na giderdi?
Mesela okiiz, kasaplann kendi hakkinda verdikleri hiikme vakif olaydi,
hig onlann arkasinda gider mi idi?
Bu beyt-i §erifde Mecusi "6kuz"e ve §eytan "kasab"a tesbih buyurulmustur.
1327. ^akud onlann eiinden kcpek yer mi idi? ~%ahvul onlara lemelluk cihe-
iinden silt verir mi idi?
Ya'ni, "Inek, kasaplann kendisini kesecegini bilse idi, onlann ellerinden
gida yemezdi, yahud onlann ok§amalanna ve temelluklanna aldanip sutunti
GsgpgO
AHMED AVNt KONUK
vermezdi; bilakis tepme atar ve ellerinden kacmaga gabalar idi." "Cablus" ve
"capitis", tath dil He halki aldatan kimsedir. "Sebus" ve "sepus", kepek
ma'nasinadir.
1328. IJe eger yxye idi, yem ne vakii ona hazm olurdu, eger yemek maksudun-
dan vakif olaydx.
"Alef", hayvan yemi demektir. Ya'ni, "Kasabin okixze yem yedirmesinden
maksadi semizletip kesmektir. Eger okiiz buna vakif olup da achk iztiranndan
dolayi onun verdigi yemi yiye idi, oliim garni ile bu yem hazm olur mu idi?"
1329. ^inaenaleyh hu cihantn diregi muhakkak gaflettir; devlet nedir ki, hu
devddev let iledir.
"Dev", ko§mak ma'nasina olan "deviden" masdanndan emr-i hazirdir.
"Dev-a-dev", iki emr-i hazirdan miirekkeb bir kelime olup, aradaki elife elif-i
rabt ve ilsak veyahud elif-i mukabele ve tevessiil dahi derler ki, ko§mak, ko§-
maga merbut ve miilasik demek olur ki, Turkge'ye tercumesinde "ko§ bire
kosj" demek miinasib olur. "Nu§-a~nu§", "ig bire ic" dahi boyledir. "Let" dog-
mek ve darb etmek demektir. Sirr-i kaza ve kader efrad-i be§ere mechul oldu-
gu igin bir dakika sonra basjanna ne gelecegini bilmezler; hayatlan "ko§ bire
ko§" ta'birine masadaktir. Binaenaleyh bu cihanin temeli muhakkak cehil ve
gaflettir. Esasen devlet-i diinya nedir? "Dev" ile "lef'den miirekkebdir. Bu da:
"Ko§, dayak ye!" demek olur §u halde "dev-a-dev", "let" ile beraberdir.
jp~
■V ^ *i\jij ou*.j?r JS~- ^ J^i J-> 3* l^J 1
1330. Onun evveli ko§, ko$tur, ahirinde dayak ye! 'TZu viranede e$ek oliimiin-
den ha$kasi olmaz.
devletin eweli lafiz i'tibariyle "dev"dir, ya'ni "ko§!"dur; ma'na i'tibariy-
le de §iddetli sa'y ve miicahededir ve ma'nevf ko§madir. Ve keza lafiz i'tiba-
riyle bu kelimenin ahiri darbe ve dayak ma'nasina olan "lef'dir. Ma'na i'ti-
bariyle de devlet, diinya gururu iginde darbe-i mevttir ki, boyle bir gurur icin-
de vaki' olan oliim, e§ek olumiinden ba§ka bir §ey degildir. Zfra boyle bir
kimsenin hayvandan farki yoktur.
*$$&>
MESNEVl-1 <?ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
1331. <Sen ciaa tie for ($ ki e?^e tuitun, onun aybi bu dem sana mestur olmustur.
Sen nefsinin arzu ettigi umur-i diinyeviyyeden olan bir isj, kemal-i ciddiy-
yetle tuttugun ve o i§i icraya cah§tigin vakit, o ism alem-i ma'nadaki girkin-
ligi sana mestur kalmishr ve sen onun hakikat-i halinden gaflettesin.
1332. Onian dolayi isi kabul edebilirsin hi, Oiirdiaar senden onun aybtm ortiii.
"Ten daden", razi olmak ve kabul etmekten kinayedir {Bahar-i Acem ve
Burhin). "Kirdigar" fail-i hakikf demektir. Ya'ni "Sen umur-i diinyeviyyeden
nefsinin istedigi bir i§i mahza fail-i hakiki olan Hak onun girkinligini orttiigii
icin kabul edebilirsin ve onu icraya razi olursun. Eger Hak Teala o isjn girkin-
ligi ve aybi iizerindeki perdeyi kaldirmis, olsa, sen onu kabul ve icradan te-
vakkf edersin."
OL4J y jl C~--wLi O^Xa jl <^~£- jljJs ^£ *£ £& jA t jU>«_*
1333. Dier fikir ki onda bbyle hararet vardu , fikrin aybi senden cjizli olmustur.
Hak fikrinin gayri olan her bir fikir ki, onu icra hususunda senin nefsinde
bir hararet ve isti'cal vardir, fikrin aybmi ve cirkinligini Hak Teala hazret-
leri senden gizlemi§tir; sen onu zahirde giizel ve siislii gordiigiin icin icraya
sa'y edersin.
1334. Sqer sana ondan ayb ve seyn zahir olaydi, senin canxn ondan iki masrik
uzakligi kadar iirker idi.
"§eyn", ma'nevf leke, noksan; "bu'du'l-ma^nkayn" ile j! JL 3 J* 'Jl L
j,^\ ^ ^jj^Ji (Zuhruf, 53/38) ya'ni "Senin ile benim aramda iki ma§nk
uzakligi rries'afe olaydi, .ne olurdu. Imdi ne kdtii arkada§sin!" ayet-i kerimesi-
ne i§aret buyurulur. "iki masnk" ta'biriyle miihim bir ma'na-yi fenniye i§aret
buyurulur. Ya'ni, mutemenni olan kimsenin bulundugu noktaya nazaran onii
ma§nk ve arkasi magribdir. Halbuki magrib aym zamanda mutemenni olan
kimsenin semt-i kademinin ma§nkidir. Gunes, gurub ettigi noktadan, semt-i
kadem tarafina tulu' eder, binaenaleyh mutemenni bulundugu noktaya nisbe-
ten, evvelen mas,nk ve saniyen magrib mesafesi kadar bir uzaklik istemis. olur.
^s^
AHMED AVNi KONUK
Ya'ni, "Ey nefsinin arzusuna tabi' olan kimse, eger nefsani olan fikirlerinin
aybi ve noksani sana agikga goriine idi, sen o fikirlerden, bulundugun nokta-
dan hem §arka ve hem de magribe kadar mesafe mikdan kacar idin."
1335. HZir hal ki sonunda ondan pi§man olursun, eyer bu hal sana evvel olay-
dx, ne vakit ko§ardxn?
Bu ve emsali ebyat-i §erife sirr-i kader mechiil olmasmdan dolayi diinya-
mn mahall-i gaflet oldugunu tavzihen beyan buyurulur. "Hal", her §eydeki
vasf-i miitegayyir, sifat-i mutegayyire, her §eyin icmde bulundugu keyfiyet
ma'nasinadir. Burada, bir fikr-i varidin icrasi halidir. Ya'ni bir fikir varid olur
ve sen onu icra edersin, bu halin neticesinde o yaptigm isten pisman olup,
"Keski yapmaya idim!" dersin. Eger bu pi§manhk hali sana o i§i icradan ev-
vel mek§uf ve zahir olaydi, o i§in icrasi tarafina ko§ar mi idin? Seni o i§e ko§-
turan, akibetin mechiil olmasindandir. Misra':
Eger meghul ararsan her i§in encami kalmi§tir
1 336. ^byle olunca evveld onu bizim canvruz iizerine orttii, ta ki o isi kazd
vefkx iizerine yapahm.
Boyle olunca Hak Teala hazretleri ezeldeki kaza-yi ilahisi ahkammin bu
alem-i diinyada infazi icjn bizim ef alimizin hakikatini bizim canimiz iizerine
kesafet-i nefsiyyemizi perde yaparak orttii; nihayet biz dahi bizden zuhuru,
kaza-yi ilahi iktizasmdan olan o i§i icra ettik.
*X~*j ^JL_JLj l? JL* I j *->i^- ^i^J ^J*- fh>^- 2jj\ L*i dj^r
1337. Uaktaki kazd kendi hukmiinii zahir e yetirdi, y'oz a$ih oldu, nihayet pis-
manlik eristi.
Vaktaki bizden zuhuru kaza-yi ilahi iktizasmdan olan fiil-i nefsani vukua gel-
di ve kaza bu alem-i imkanda kendi eserini izhar etti, bundan sonra gozumiiz
acriip o fiilin cjrkinligini gordiik ve "Keski yapmiya idim!" diye pisman olduk.
1338. nZu pismanlik dahi kazd-yx dxgerdir; bu pismdnlxcji da bxrak, Diakk'a tap 1 .
*$$&>
MESNEVf-t §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
§imdiye kadar bircok mahallerde dahi izah olundugu mere "kaza,"
hukm-i kiilli-i icmalidir ve "kader" onun tafsilidir, soyle ki: A'yan-i sabite,
iktiza-yi zatileri olan isti'dad ve kabiliyetleri dairesinde Hak'dan zuhuru ta-
leb ederler; bu taleb lafzi degil, halidir. Ve mesela ya§amak igin baligin vii-
cudu su ve insanin viicudu hava-yi nesimi taleb etmek gibidir. l§te her bir
"ayn," iktiza-yi zatisine gore, Zat-i uluhiyyetten tecellf talebinde bulundu;
onlarin isti'dad ve kabiliyyetleri ma'lum-i ilahf oldukda, taleblerini is'afen
Hak ma'lumiyetleri dairesinde tekvinlerini murad eyledi. Binaenaleyh
Hakk'm trade'si ilmine ve ilmi de ma'lum olan a'yan-i sabiteye tabi' oldu.
l§te onlarin kaffe-i meratibde isti'dad ve kabiliyyetleri iizere zuhurlanna
Hakk'in hiikm etmesi "kaza-yi ilahf'dir.
"A'yan-i sabite "ye gelince, onlar suver-i ilmiyye-i esmaiyyeden ibaret ol-
duklanndan, viicud-i haricileri yoktur ve onlar mec'ul degildirler; zfra "ca'l"
muessirin te'sirinden ibarettir. A'yan-i sabite ise mahall-i te'sir ve infial olma-
diklanndan, mec'uliyetleri mevzu'-i bahs olamaz. Ya'ni bunlar yapilarak vii-
cuda gelmis, §eyler degildir; gunki §uunat-i zatiyyeden ibarettir; ve sutinat,
zatin iktizaatidir ve zat ile beraber kadimdir. Ve suunat-i zatiyye bir cailin
cali ile mec'ulen mevcud olmadiklan gibi, bir muessirin te'sfri tahtinda da de-
gildirler. Mademki zat-i viicud mevcuddur, elbette onlar da onunla beraber
mevcuddur. tmdi a'yan-i sabite esmamn zilleri ve abdin her mevtindeki vti-
cud-i izafisi dahi, ayn-i sabitenin zilli olunca, onda zahir olan bilciimle ahval,
kaza-yi ilahf asan olur, Binaenaleyh abdin evvelen bir fiili istemesi, ayn-i sa-
bitesinin ahvalinden bir hal oldugu gibi, istedikten sonra tab'ina gayr-i mii-
layim gelince pisman olmasi dahi, o birinci hali ta'kib eden, ikinci hal olur.
§u halde beyt-i §erifin birinci misra'inda bu zikr olunan hakikate ve ikinci
misra'inda da suunat-i zatiyyeden kat'-i nazar ile, sahib-i suunat olan Zat-i
Hakk'a rticu'a i§aret buyurulur.
1339. Ue eger diet edtersen pisman yiyici olur sun, hu pismanlihian daha -pie-
man olursun.
Ya'ni e§ya, mezahir-i esma-i ilahiyyedir ve onlardaki hukm-i kaza, bu es-
mamn hassiyetlerine miisteniden, onlann musemmasi olan Zat-i Hak tarafin-
dan vaki' olmu§tur ve senin viicudun dahi e§yadan bir §eydir. Sende can
olan asar-i kaza dahi, Hakk'in iradesiyledir. lmdi senden bir fiil sadir olup,
neticesi tab'ina mulayim gelmedigi vakit, pisman olursun. Halbuki o netfcesi
<™^
AHMED AVNl KONUK
tab'ma mulayim gelmeyen kaza-yi ilahf zimmnda vaki' olan mahfl faidenin
inki§afi halinde bu pi§manhgindan dahi pi§man olursun. Mesela hareketi mu-
ayyen olan bir vapura binip, ticaret kasdiyla seyahati tasmim edersin; sonra
gitmemek daiyesi zuhur edip, gitmezsin; ve sonra kazamlmasi me'mul olan
menfaatin fevtine pisman olursun. Ba'dehu binmedigin vapurun garkina va-
kif oldugun vakit, bu pi§manhgina dahi pi§man olursun. l§te bu iki pi§man-
hk dahi eser-i kazadir ve senin hakikatinden sana hazil olur.
1340. Omrunun yansi verisanlih i^inde aider ; dmer yansi da vismanlth i$inde
[1341] .
tjider.
Eger sen vech-i vahdete tevecciihii terk edip, keseratta miistagrak olur-
san, omrunun yansi gaflet ve perf§anhk iginde geger ve yansi da pi§manhk
icjnde gecer.
1341. ^ufikrin ve vismanligm terkini soyle! Oialin ve yarin ve isin daha iyi-
sini isiel
Binaenaleyh bu keserat ve gayriyet flkrini ve onun iktizasi olan hicabat
sebebiyle sana anz olan pi§manhgi terk et; halin iyisi olan vasaya-yi ilahiy-
yeyi ve yarin en iyisi olan zat-i Hakk'i ve isjn daha iyisi olan feraiz-i ilahiy-
ye ve siinen-i peygamberiyi iste!
1342. H)e eger elde i§in iyisini iutmazsan, imdi senin pismanlicfin nenin fevti
iizerinedir?
Eger bu zikr olunan en iyi i§lere te§ebbiis etmezsen, neyi fevt ettigine na-
dim olursun? Zira nedamet iyi bir §eyin fevtinden dolayi vaki' olur; zfra bu
iyi i§lerin gayri olan isjerin fevti, pi§manlik getirecek bir hal degildir.
C— 0* ovT J>\j^ dy? ^Ui j j C— ^ j^J «j ^b ^ f
1343. Gcjer iyi yolu hilirsen lav ve eger hilmezsen, nasil hilirsin ki hu kotudiir?
Eger iyi yolu bilirsen, o yolda hizmet et ve yaptigm hizmetten ve ibadet-
ten pi§man olma; eger bilmezsen, onun ziddi olan kdtiiyu nasil bilirsin de,
yapmis olduguna pi§man olursun?
c^p^
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
^ (_?1 -bi d\y XJfi jl \j -Ui> \j !jjLJ tj\jj \j ^yUj Jj
1344. Oyiui bilmedikce kotiiyii bilmezsin, ey delikanlt ztddt ztddan gormek
miimkindir.
1345. Uakiaki bu fikrin ierkinden adz oldun, o vakit gunahdan da adz oldun.
Yukanda, "Pi§manlik dahi diger bir kaza-yi ilahfdir; binaenaleyh bu pi§-
manligi birak da Hakk'a tap!" buyurmu§lardi. Burada da varid olan fikrin, ka-
za-yi ilcihi eseri olduguna i§aret buyurulur. Ya'ni, "Vaktaki sana bir fena fikir
varid oldu ve sen de onun terkinden aciz oldun; zfra bu fikrin infazi, kaza-yi
ilahi icabindandir; binaenaleyh o vakit gunahdan dahi aciz oldun, ya'ni o
terk edemedigin fikri, fiile getirmekle giinahin terkinden dahi aciz oldun."
1346. Uakiaki adz oldun, pi$manlik nedendir? ^fiine acizligi ara ki kimin
cezbindendir?
"Vaktaki giinahin terkinden aciz oldun, bu acz icinde pismanlik nedendir?
Zira pismanlik, terki kabil olan bir §ey hakkinda olur; binaenaleyh bu acizli-
gin dahi kimin cezbinden oldugunu ara!" Ya'ni, senin aczin eser-i kazadir ve
mukadder olan bir §eydir. Nitekim hadis-i §erifde buyurulur: \j*~ j^ j^ JT
Lr Si\ j j*ji Ya'ni "Her bir §ey mukadderdir, hatta acz ve kiyaset dahi."
1347. Cihanda bir kadirsiz adzlik, kimse gormemisiir ve olmaz, bunu bill
Ya'ni, "Nerede bir acizlik varsa, onun kar§isina mutlaka bir kadir dikilir.
Ve acz, kudret muvacehesinde tahakkuk eder; binaenaleyh sen dahi herhan-
gi bir §eyde aczini goriirsen, bil ki, senin fevkinde olan bir kadirin tasarruf ve
kudretinden dolayi bu acz zuhura gelmi§tir." Bu bahiste cebir meselesi hati-
ra gelir ve bu cebir meselesinin dekayiki dahi I. cildde o^.jUr y~» c^^r * J>
["Bu cebir degildir, Cebbarhgin ma'nasidir."] beytinde izah olunmustar. Bu
beyit o cildin 625 numarasindadir.
1348. Uier arzu. hi boyle goiurursiin, sen onun aybindan bir hicab icindesin.
G£Wg>
AHMED AVNl KONUK
lste bu hayat-i diinyeviyyede boylece icra ettigin ve fiile getirdigin her bir
arzunun aybindan ve kusurundan hicab ve perde igindesin; arzun olmak i'ti-
bariyle senin nefsine ho§ goriinur. Onun zimnmdaki nahosluklar bu ho§luk-
lar ile 6rtulmu§tur. Zira bu alem mezahir-i esma-i ilahiyyedir ve viicuh-i es-
mantn aynalandir. Icabat-i esmaiyye mutlaka zuhur edecektir; eger sana
sirr-i kader meksuf olsa, tab'ma mulayim gelmiyecegini gordiigun ef alden
kagarsin. Beyit:
Hakim-i htikm-i kaza tenfiz igin te 'sirini
Selb eder erbib-i aklm re'yini, tedbirini
1349. ^Ue eger o arzunun illeti goriine idi, muhakkak senin canin o arzudan
iirker idi.
"Met" burada fenahk ve maraz ma'nasinadir. "CarTdan murad, ruh-i hay-
vanidir. Ya'ni, "Eger senin o istediginin fenahgi ve illeti sana goriine idi ve
sirr-i kader sana meksuf olaydi, muhakkak senin nefsin o arzunun tab'ina
mulayim gelecegini gordiigu igin iirker ve kagar idi."
1350. Gger o isin aybim o sana yostere idi, kimse seni <pke geke o iarafa aotu-
[1351] ,j.
remez idi.
Malum olsun ki, bir "kaza" ve bir de "makzf' vardir. Kaza-yi ilahi,ayn-i
hikmettir; binaenaleyh kazaya nza ve mutavaat lazimdir. Fakat makzfden fi-
rar ve nefret zarurfdir. Ve kaza ile makzf aralanndaki fark ve bu husustaki
tedkikat, III. cildin 1362 numarali beyt-i §enfinden 1365 numarah beyt-i §e-
rifme kadar olan mahallerinde feah olundu; burada tekrar fzahi mucib-i tatvil
olur. Ya'ni "Hak Teala hazretleri makzf olan o ism aybim ve girkinligini sana
gostere idi, higbir kimse seni geke geke o fill tarafina gotiiremez idi."
jy& j J ^\_hf *? >y. $j jyv j^-* $£ iJj^ f> ^j
1351. Ue o diger bir isi ki, sen ondan nefret edici oldun, ondan dolaui olur ki,
onun aybt zuhura geldi.
Makzf olan ba'zi isterin aybim Hak Teala senden gizledi, icra ettin; fakat
ba'zi isterin aybim ve girkinligini de senin aklinin goziine ke§f etti, sen de o
C $P?
MESNEVt-t SERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
fiilin kotuliigunu ve girkinligini gordiin, o i§ten nefret edip kagtin ve icra et-
medin. Iste bundan anladm ki, sen bir kor deve gibisin, yulanm nereye ge-
kerler ise, oraya gidersin.
1352. By hos sozlii sir hilici DinMl UCotii isin aybtni bizden gizli eime!
Ey sifat-i Kelam'i latif olup esrar-i kaderi bilici olan Hak Teala, zahiri hos,
ve batini kotii olan fiilleri bizden gizleme; sureti ho§ gorunen fiillerdeki aybi
ve girkinligi bizim akiimizm gozii oniinde izhar et!
La j Sj^> J*jj jl f,*^ ^ Lc. L*^ lj i-^y j^" v^
1353. Dyi i$in aybmi bize gosterme, id ki gidi$den soguk ve heba olmayalim.
-"Revi§", gidi§ ve siiluk, tarz, tavir, iislub; "heba" ashnda giine§in huze-
mat-i ziyaiyyesi arasmda ugu§an tozlar ma'nasinadir; "israf ve telef ve ber-
heva" ma'nalannda miista'meldir. Ya'ni bu alemde suret-i zahiresi nefse gir-
kin ve suret-i batinesi latif olan ameller oldugu gibi, suret-i zahiresi nefse ho§
gelen ve suret-i batinesi gayet girkin olan ameller de vardir. Nitekim bu
ma'naya binaen Resul-i Ekrem Efendimiz oi^^jJi _,Ui cj&- j *ji£ii ^li cj*-
ya'ni "Cennet mekruhlar ile 6rtulmu§tur ve cehennem §ehvetler ile 6rtulmu§-
tiir" buyurmu§lardir. Ve yine bu ma'nadan dolayi Resul-i Ekrem Efendimiz
^ ur fr LiVi liji n^iii <oL^-i Uijjij y^i juji Uji j apU Ujjij u>- jJ-i Uj» c^ui ya'ni "Ey
benim Allah'im, bize hakki hak olarak goster ve bizi ona uymak suretiyle ir-
zak buyur ve bize batili batil olarak goster ve bizi onun ictinabi ile irzak bu-
yur ve bize esjayi oldugu gibi goster!" diye miinacat buyururlar idi.
Bu beyt-i §enf bu miinacat-i nebevinin tefsiridir. Ya'ni, "Ya Rab, birtakim
iyi ve hayirli ameller vardir ki, suret-i zahirede biz onu girkin ve ma'yub go-
riiruz, o hayirh isjerin girkinliklerini, bizim nefsimizin goziine gosterme, ta ki
bizim §erfat ve tarikat dairesindeki gidisjmiz berheva olmasin!"
Lf^JJ ^^ -^>«— v« ji c-ij ig~» U .1." ojIp o\ji ,♦-*
1354. (Mil olan Siileyman yine o ddet iizerine rusenlik \$inde mescide giiii,
Bu beyitte kissamn evveline rucu' buyurulur. Ya'ni, "Riitbe-i aliyye sahi-
bi olan Siileyman (a.s.) sabah aydinligi iginde, adet-i seniyyeleri vech ile na-
sihat ve ibadet etmek iizere Mescid-i Aksa'ya gitti."
AHMED AVNl KONUK
1355, i$a/i Ker atiruin haidesini isterdi hi, mesciaae yeni ot gore.
Ya'ni, Suleyman (a.s.) her gun can olan adet iizere mescide giderken, ye-
ni bitmi§ bir ot gormek ve onun hassiyetini sorup anlarnak isterdi.
1356. fjoniil safi olan goz ile sirn goriir; hasayi§i hi, ammeden hap oldu.
"Siileyman (a.s.) her giin Mescid-i Aksa'ya giderken nasil yeni bir ot go-
riip onun hassasina vakif olur idi ise, arif-i billahin kalbi dahi oylece salt olan
gozii ile avamdan gizli olan otlan goriir." "Otlar"dan murad, zahin otlar
olabilecegi gibi, kalblerde biten havatir-i muhtelife otlanna da i§aret olur. Ay-
ni zamanda cenab-i Pir efendimiz kendilerinin safi olan kalb-i §erfflerinin ha-
line de i§aret buyurmus, olurlar.
(^
Jusiff (ji-jljb ij> *-^i^ o^^> y\y. j*» Jills' OL* ji *S" ^y-e jTs--wtS
sufinin kissasi ki, gulistan icinde basmi dizine koyup murakib idi.
Dostlan ona dediler ki: "Ba§ini yukan kaldir, gulistan ve reyahin ve
ku§lar ve Allah'm rahmetinin eserleri iizerinde teferriic et!"
1357. IZir $&fi aglma i$in, hag icinde yiiziinii safke dizi uzerine hoydu.
"Gu§ad", kaf-i Farisi ile, acma ve acdma demektir. Ya'ni, "Sufinin birisi
gonlii acdmak igin, bir baga gitti; ve bagda sufflere mahsus olan tavir iize-
re yiiziinu dizi uzerine koydu."
Jj->i J^y*" ^jy^> ji dy^ -^ Jj*J j-^\ ^j^i ^ ^j jj o^i
1358, Dmdi hendinde derine, a§agtya gitti; onun uyhusunun suretinden juzul
melul oldu.
^«
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
"NugQl", amik ve derm; "fuzul", fodulluk, ya'ni hadden ve vazifeden ha-
ng ef al ve akval; burada "ahmak" ma'nasinadir. Ya'ni, "Yuziinii dizine da-
yayip, murakib oturan stiff dalmis, ve kendinin kendiliginde derin olarak a§a-
giya gitmi§ idi. Bag icjnde onun bu halini goren bir fodul ve ahmak, onun uy-
kusunun suretinden melul oldu da dedi"
1359. \KX: \Ne uyursun, nihayei asma $ubuhlanna hak, hu aaa$lari ve asar-i
htulan yorl"
"Hudar", hi'mn zammi ve dad'm fethi ile, "kbku derin olan ot" ma'nasi-
nadir.
jj j\ C~**-j jUI jA (£j*> ^3j^ '^-^^ *£ y^>. J*- y\
1360. Lstakk w etnrini ainle hi. r LLnzuru!" buuurmustur; bu asar-i rahmet
[1361] , r - ,. ,// y
Sure-i Rum'da olan ayet-i kerimeye i§aret buyurulur: -III sU-], ji\'j\ >!u
^jki Q-, jr 'J* '^ ) 'JjJ\ JJj 'js\i 'a\ \f'y '1L '^jiii J^'Sf (Runi, 30/50) Ya'ni
"Allah'in rahmetinin eserlerin'e bak! Oldiikten sonra arzi nasil diriltir. t§te
boyle muhakkak oliileri dirilticidir ve her §eye kadirdir." Ya'ni, "Allah Te-
ala'nin "Nazar et!" ermine tebean Allah'in rahmetinin eserleri olan bagin le-
tafetine ve arzin bahar mevsiminde nasil dirildigine ve taravet kesb ettigine
bak da, ibret al!"
1361. ^Dedi: "6y hii'l-heves, onun asan gonulctiir; o hari$ olan ancak asarm
asaridir.
"Bti'l-heves", akilsiz, cahil ve budala olan kimseden kinayedir. Murakib
olan sufi o ahmak kimseye cevaben dedi ki: "Ey bu'1-heves, Hakk'm asan
goniildiir; zfra kalb hakikat-i camia-i insanfden ibarettir ki, mevcudan alem
onun mezahir ve asandir." kaibin haricinde olan yestflikler ve guller ve tur-
lii turlii gigekler ve baglar ve bostanlar ve sair letaif ve suver bu gdntil asan-
nm asandir. Ya'ni goniil, asar-i rahmet-i ilahiyyedendir, bu umur-i hariciyye
ise onun asandir. Ve burada "gonul"den murad arifin kalbidir. Bu hikmet-i
kalbiyye, Fususu'l-Hikem'de, Fass-i §uaybfde mezkurdur, burada tafsili
uzun olur.
*£»
AHMED AVNl KONUK
1362. nZaglar ve ye$illiMer ayn-i cdndadu; hari$ iizerinde onun aksi akwi su
iizerinde gtbidir.
Bu beyitlerin zevk-i ma'nalanna vusul igin bir mukaddimecik lazimdir:
Malum olsun ki, esma-i ilahiyye suretleri, mertebe-i vahidiyyet ta'bir olu-
nan, hakfkat-i insaniyye mertebesinde yekdfgerinden aynldi ve temeyyiiz
etti. Bu suretlere "a'yan-i sabite" ve "suver-i ilm-i ilahi" derler. Beyt-i §e-
rffdeki "asar"dan murad, hakikat-i insaniyye mertebesinde sabit olup, yek-
digerinden temeyyiiz eden bu suretlerdir ve bu suretler mertebe mertebe
ala-tariki'1-aks mertebe-i §ehadete kadar niizul eder. Insan ise, viicud-i
mutlak-i Hakk'in libas-i ahir ile tecellisinden ibaret olup, bilciimle meratibi
haizdir; ve "insan"dan murad, insan-i kamildir, insan-i nakis degildir. Ve
"kalb"den murad, dahi insan-i kamilin kalbidir; zira insan-i kamilin kalbi
bilciimle esma ve sifat-t ilahiyyenin meclasidir. Nitekim hadis-i kudside
jd\ jd] ^p iSJ^e- ^Ji jj^j J& j ^l, V j ^j\ j*~j V ya'ni "Ben yerime ve
gogiime sigmadim; velakin naki ve takf olan mu'min kulumun kalbine sig-
dim" buyurulur. Binaenaleyh arif kendi kalbine tevecciih ettigi vakit, Hak
Teala'nin ke§fi mikdan bu suver-i esmaiyyeyi, mertebe-i misalde miisahe-
de eder. Viicud-i izafi alemi olan diinya ise, bu alem-i misalde olan suret-
lerin aksinden ba§ka bir §ey degildir. §u halde bu suretler, alem-i misalde-
ki asann asan olur. Viicud-i izafi alemi ise, alem-i misal gibi besaitden mii-
kevven olmayip, miirekkebattan mahluk oldugundan, daima fena ve ta-
gayyurat icmdedir. Binaenaleyh alem-i misalden, alem-i §ehadete aks eden
suretler, akan su iizerine aks eden suretlere benzer. Su calkandikga, bu su-
retler dahi calkanir. Boyle olunca, alem-i §ehadetin baglannm ve yesjllik-
lerinin ash camn zatindadir.
1363. O su i$inde olan baym haudlidir ki, o sauun leiafeiinden o ydkanmaui
yapar.
Ya'ni, "Bu alemin baglan ve bostanlan, su icjnde olan bagin aksi ve ha-
yalidir. Suya aks eden suver-i hayaliyye, suyun letafetinden dolayi nasil gal-
kamr ve sabit bir halde durmazsa, hey'et-i mecmuasi a'razdan ibaret olan bu
alem-i §ehadetin suretleri dahi, iki zamanda baki kalamaz ve daima tebeddiil
eder ve calkamr durur."
°^sg»
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVt-4 • "^®
1364. i$aglar ve meyveler goniildedir; onun leidfeiinin aksi hu su ve ftrnmr iize-
rindedir .
Baglar ve meyvelerin ash, ilm-i ilahidedir ve goniil gozii o aleme nazirdir;
.0 alemin letafetinin aksi, alem-i unsuriyattan ibaret olan, bu alem-i §ehadet
iizerindedir.
1365. Bger o servin ve siirurun aksi olmasa idi, hinaenaleyh Dialik ona gurur
evi' demezdi.
Eger bu alemin bagi kalbin servisinin ve siirurunun aksi olmasa idi, Halik
Teala hazretleri Kur'an-i Kenm'de jj>Ji ^b. Sl\ IIui SjlJi U '_, (Al-i Imran,
3/185) ya'ni."Hayat-i diinya nedir?' Ancak gurur meta'idir" buyurmaz idi.
"Gurur", aldanma demektir, "darii'l-gurur", "aldanma evi" demek olur; ve al-
danma ise ancak hayale ve akse i'timad ile olur.
1366. ^u gurur olur, ya'ni hu Kauai, ricalin katbinin ve caninin aksinden
mevcuddur.
Bu gurur ve aldanma, diinya baglannin ve bostanlanmn aksi ve hayali ol-
masidir ki, bu akis ve hayal dahi insan-i kamillerin kalblerinin ve canlannin
baglanndan ve bostanlanndan vaki' olmu§tur. Nitekim yukanda 1362 nu-
marali beyitte fzah olundu.
1367. r Butiin magrurlar hu akis uzerine gelmis, hir zan uzerine ki, cermet ma-
halli hu ola.
Bu hayat-i dunyaya aldanmis, olan nasin hepsi, insan-i kamilin kalbinin
bu aksi uzerine istinad etmi§ bir zan iizerindedir. Derler ki, "l§te cennetin ma-
halli ve zevk ve siirurun yeri bu diinyadir!"
1368. haglann asdlanndan ka^arlar, laglan hir haual uzerine ederler.
s^P?
AHMED AVNl KONUK
"Lag", latife, hezl ve §aka ma'nasinadir. Ya'ni, "0 aldanmi§ olanlar bu
akislere ve hayallere dahp o baglann asillan olan hakayiktan kacarlar. hez-
liyyati bir hayal iizerine, ya'ni bu anasirdan miirekkeb olan alem-i §ehadet
iizerine miin'akis bulunan o hakayikin hayalleri iizerine yaparlar."
jjaj 0\ vl—*.i^w As-r j Jjjlj C~**\j j*~j Ol^» ^ <lJls> >-j\j>- 4 ^_^-
1369. Uaktaki onlann gaflei uyknsu uca gelir, dogru goriirler, o nazar m fa-
idedir?
Ya'ni, "Bu diinyada goriilen suretler, hayalat-i miin'akiseden ibaret oldu-
gundan, uykuda goriilen rii'ya kabilindendirler. Vaktaki gaflet uykusundan
ibaret olan bu hayat-i diinyeviyye uca gelir ve nihayet bulur, bu hayalata da-
lan kimseler uykudan uyamrlar, ondan sonra hakayik-i e§yayi goriirler; fa-
kat bu goriisun onlara asla faidesi olmaz." Ciinki kendilerini maksud-i aslf-
den uzak goriirler. Nitekim hadis-i §enfde i^^ti lyL. isu r Lj ^ui ya'ni "Nas uy-
kudalar, vaktaki oliirler, uyamrlar" buyurulur.
1370. nZoyle olunca, kabrisianda girw ve ah, bu cjalatdan kiyamete kadar "Ua
hasreta!" vaki' oldu.
"Guristan"dan murad, alem-i berzahdir. Ruh-i insani bu alem-i suretteki
kahbdan alakasim keser kesmez, alem-i berzahda kendisine tahsis olunan bir
kaliba taalluk eder; hayat-i diinyeviyyede sifat-i hayvaniyyeden hangisi ga-
lib ise, bu kalib o surete miinasib olup, alem-i unsuriyatta mahbus olur ve
alem-i illiyyfne uruc edemez. l§te kabir azabi bu sikintili hayat-i berzahiyye-
dir. Binaenaleyh kabristanda bu sikintili hayattan doiayi feryadlar ve ahlar
vaki' olur ve hayat-i diinyeviyyedeki galat-i rii'yet sebebiyle kryamete, ya'ni
yevm-i ba'se kadar, "Va hasreta!" diye teessiifler olunur.
1371. Gy saadet o himseye hi, oliimden evvel oldu, onun cam bu asma cubugu-
nun ashndan koku aoturdu.
Saadet o kimseye ki, bu hayat-i diinyeviyyede kendinin mevhum olan
varligindan gecti; gerek kendinin ve gerek mevcudatin suretleri Hakk'in zi-
lal-i esmaiyyesinden ibaret oldugunu ilmen ve halen ve zevkan gordii ve bil-
di. Ve \yjs oi JJ \jSja ya'ni "Olmezden ewel olun" hadis-i §erifine ittibaan
C^g3
MESNEVI-t §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
mevt-i ihtiyari ile nefsini oldurdii ve insan-i kamil olup, onun cam bu alemin
bagindaki asma cubuklannin ash olan Hakk'm tecelliyat-i esmaiyye ve sifa-
tiyyesinden koku aldi.
(^
Mescid-i Aksa'mn ko§esinde harrub bitmesi ve Suleyman
(a.s.)in gamgin olmasi kissasi
Arabi'si "harrub" ve Farisf si "harnub", keci boynuzu dedigimiz nebattir;
Tiirkge "harub" dahi telaffuz olunup, ondan §erbet yaparlar ve "harub §erbe-
ti" derler.
1372. Dmli Suleyman hir ko§eAe salh.im <pbi hitmi§ yeni bit nebai gorctii.
1373. CPefe. ye§il ve $ok aclb bir nebai aorlu; onun ye$illicji aozixn nurunu ka-
pardi.
1374. ^a'dehu o oi derhal ona seldm vercli, o ona cevob soylecli ve onun ho§lu-
^undan iaaccub etti.
1375. 'IWi: "JTldin nedk? £%$izsvz soyle!" <r De&i: "6y cihamn §ahi harrubHw."
Agizsiz soylemek, batindan tekelliim etmek ma'nasinadir. Nitekim her bir
§eyin batinina sifat-i kelamin sereyam yukanlarda izah edilmis, idi.
^j-i Oljjj olSv« (t-ivj jj-* o-o jjj c~«^L>- *^- jj j-Ui ti~is
1376. ^eii: "6en.ie ne hassiyet olw?" dedi: "''Ben bittim, mekan viran olur."
°$g$g?
AHMED AVNl KONUK
Suleyman (a.s.) o nebata: "Senin ne hassiyetin vardir?" diye sordu; o ne-
bat dahi: "Benim bittigim ve ne§v ii nema buidugum mekan viran olur; be-
nim hassiyetimde mekanlann vfranligi vardirl" diye cevab verdi.
1377. n<r Ben ki harrubum, menzilin harabiytm, bu suyun ve camurun temelinin
haiimiyim."
Nebat sdziine devam edip dedi ki: "Bana harrub agaci derler; mekanlann
harabligma sebeb olur[um], bu suver-i unsuriyye temellerinin yikicisiyim."
1378. Hiinaenaleyh o zaman Suleyman hemen hildi ki, ecel geldi, sefer cjoriine-
cektir.
Ya'ni, harrubun bu cevablan iizerine Suleyman (a.s.) kendisinin eceli gel-
digini bildi.
1379. ^Decli: yKr Ben al<Luk$a bu mescid yakinen yeryiizuniin dfeilerinden halele
cjelmez."
Ya'ni, "Ben ya§adikga bu Mescid-i Aksa muhakkakdir ki, yeryuziinun her
tiirlu afetinden bir guna bozukluga ugramaz."
1380. "Ta ki ten olurum, benitn vUcuAum olur, uMescil-i <5%ksa ne vakit mu-
halhal olur?"
"Muhalhal", eczasi birbirine giizelce yapismamis. ve biti§memi§ olan §eye
denir (Giyasu'l-Lugat). Bu ma'na Ramus' fa munderic degildir. Ya'ni, "Ben
oldukga ve benim vucudum bulundukga, Mescid-i Aksa'mn eczasi bitisme-
mi§ olmaz" demek olur. Ba'zi niishalarda "muhalhal" yerine "muhallel" va-
ki'dir ki, "halel-pezfr" ma'nasinadir.
1381. nr Binaenaleyh bizim mesciiimizin harabi §ubhesiz ancak bizim olumu-
miizden sonra olur."
*£»
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1382. UHesciddir o cjoniil hi, onun cismi saeiddir; kotii dost harrubdur, her yer-
de hi, mescid vardxr.
Cismi secde eden gdniil, o cismin kuvasmin secdegahidir; o cismin biitiin
temiz duygulan kalbde toplanip secde ederler. selim olan kalbe tabi' olur-
lar. Eger bu duygular arasmda kotii dostun muhabbeti bitmis, ve nesv ii ne-
ma bulmus, ise, o muhabbet harrubdur, o mescidi harab eder. Binaenaleyh
mescid olan yerde, kotii dost harrubdur.
1383. Uaktaki sende kotii dostun muhabheti hitti, agah o\, ondan ka$, giift ii cjii-
yu az et!
±£ j> \jj^^ j \j ja ajj^ s* / <r jj^> ji jT j>
1384. Onu hokiinden hovar, ztra eger has yukan vurursa, sent ve senin mesci-
dini hovaru.
kotii dostun muhabbetini kokiinden kopar, eger kalbinde yerle§ip yuka-
n dogru siirerek zahir olursa hem seni ve hem de senin mescidin olan kalbi-
ni yerinden kopanr ve kalbinin selfmligini bozar.
(J jp ^j* j_^>- j£" (£j~* 0*>U1? j^*j> <s'^ ^ y V js*- L^^-
1385. By asik, egrilik senin harrubun geldi, $ocuklar gibi ecjri tarafma ni$in
siirtiiniirsiin?
"Gajiden", cocuklar gibi, oturdugu yerde siirtiinerek gitmek ma'nasinadir.
"A§ik"dan murad, tarik-i Hak salikidir. Saliklerin kalblerinde tiirlii tiirlii egri
havatir olup, bu havatinn ahkamtna tabi' olurlar ve terakkfden geri kalirlar.
Ve ba'dehu miirsjdlerinin lutfuyla yine yuriimege basjarlar. Velhasil bu egri
havatir, tarik-i Hak'da, cocuklar gibi siirtiinerek gitmelerine sebeb olur.
^ji ils-. I 01 y jl iiji 4j \j ^j^ £ {J** j Ob f yr^> Jr>_y^
1386. Diendini miicrim bil ve miicrim sh'yXe, korhma; ia hi senden o ustdd ders
calmasm.
"Ustad"dan murad, miirsjd-i kamildir. Ya'ni, "Ey salik, tarikate siiluk
edip, bir iki vakiat gormekle kendini magfurih ziimresine ilhak etme; kaba-
AHMED AVNl KONUK
hatli ve gunahkar bil ve giinahkarligim i'tiraf et! Namus-i dervi§aneme doku-
nur diye korkma; ta ki iistadin olan murs,id-i kamil senin i'tiraf-i kusuruna
merhameten sana fazla tevecciih ile ikram etsinf Kendini magfftr bilme ki,
miirsjd senin gururuna bakip, sana verecegi ders-i hakayiki gizlemesin, ver-
diklerini de galip, kalbinden silmesin!" Zira rmirsjd isterse verir ve isterse ver-
diklerini nez' eder.
1387. "Cahilim, ta'lim verl" dedigin vakil, boyle insaf namustan iyidir.
"Namus", burada ar ve utanma demektir. Ya'ni, "tnsan-i kamilin huzu-
runda "Bilmiyonim, bana ogret!" demekten arlanma ve utanma; zira bu hal
insaf yoludur ve insaf ise nefsin kibir ve enaniyetinden mutevellid olan ar ve
namusdan daha iyidir."
jij\ J^ lulk j c-iT bj Cfrfr Cr*3J <-^ JJ-* 1 J-H ^
1388. 6y aim ayk, babadan oflren; bundan evvel "'Jlabbena zalemna" deli.
"Ru§en-cebin", aim agk demek oldugu gibi, gorunmekten kinayedir. "Ey
oldugu gibi goriinmek isteyen salik, Adem babamizdan ogren! bundan ev-
vel nasil Hakk'a kar§i i'tiraf-i kusur etti de, ul^°y /^jx ^ ^ j i^-*i ^ ^j
^j-UJi 'j* 'Jj$3 (A'raf, 7/23) ya'ni "Ey bizim Rabb'imiz, biz Hawa ile bera-
be'r nefislerimize zulm ettik ve eger sen bizi magfiret etmezsen ve bize mer-
hamet eylemezsen, biz elbette ziyankarlardan oluruz" dedi.
1389. CA/e bahane yaph ve ne iezvir diizdil, ne mekir ve hile bayragini kaldirdi.
Ya'ni, "Hz. Adem yaptigi kusur igin kendisini ma'zur gostermek iizere
Hakk'a kar§i ne bahane buldu ve ne de kusurunu tervic icin fiilini hakli gos-
terecek sozler soyledi ve ne de mekir ve hfle bayragim kaldirdi; belki oldugu
gibi kusurunu i'tiraf etti. "
>jj f^/ jj t^ <y c^ ^ ^ jurd^v^i oi >
1390. O Oblis de bahse basladi ki, Ur Ben. kirmizi viizlu idim, beni sari etiinl"
[1391] V
Iblis'e gelince, o iblfs Hakk'a kar§i bahs ve munazaraya basjayip dedi ki:
"Ya Rab, ben evvelce sana abid bir kul idim ve asla kusurum ve kabahatim
<^g>
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
yok idi ve yuziim latif ve kirmizi idi. Benim yuziimu, beni bu gunaha sevk
etmekle sararttin ve utandirdin!"
1391. u< iRenk senin renainlir, benim boyaam sensin; kabahatimin ve afeiimin
ve aaaimin ash sensin!"
Malum olsun ki, Iblis bu sdzlerini hamakatinden ve hakayika olan ceh-
linden soylemi§tir. Zira vahdete nazaran viicud ve §uunat her ne kadar
Hakk'in ise de, isneyniyete nazaran tekvin abdindir. Hakk'in yalntz "Kim!"
emri vardir. "Kim!" emri iizerine, isti'dadina gore zuhur abdindir ve zuhurda
Hakk'in cebri yoktur. Viicudda Hak cebbariyeti ile bilciimle e§yayi muhittir.
Cebir ancak abdin kendi hakikatinden, yine kendinedir. Bu babdaki tafsilat,
I. cildde 625 numarali beyitte gectigi gibi; bu tekvin bahsi de Fususu'1-Hi-
kem'de, Fass-i Salihfde miindericdir. Ve Cenab-i §eyh-i Ekber Bu fass-i mii-
nifde bir misal-i zahiri ile bu hali izah buyurmusjardir: Bir kimse, bir nehir-
den gegmek iizere tulumu sjsjrmis, ve agziru da baglami§, ustiine binip nehir-
den gecerken yolda tulumun agzi acilip feryada ba§lami§. Sahilde bulunan bi-
risi de £* ^j» j uTji ^ ya'ni "Agzm iirurdii ve elin bagladi!" diye cevab ver-
mis^ Binaenaleyh Iblfs'in Hak' dan sjkayeti, ancak cehlinden ve hamakatin-
den olmus. olur.
1392. JTlcj&h ol, "ZRabbi bima agveyient'yi oku, ta ki cebri olmayasm ve egri-
ye teveccuh eimxyestnl
"Teniden" masdanmn alti kadar ma'nasi vardir. Giyasu'l-Lugatm beya-
ntna gore "teveccuh ve iltifat etmek" ma'nasina da gelir. Burada o ma'na mu-
nasib goriildii. Ya'ni, "Ey ilm-i hakayik ile me§gul olan salik, kendine gel de,
sure-i Hicr'de olan JZJmIh Sj (Hicr, 15/39) ya'ni "Ey Rabb'im beni azdiran
ve dalalete atan sensin!" ayet-i kerimesini oku; ve Iblfs'in egri fikrinden ibret
al ve cebrf olma; ve egri'fikre teveccuh ve iltifat etme!" Bu mesele vahdet-i
viicudun gamiz olan bir meselesidir. lhata sahibi olamayanlann burada ayak-
lan iblfsiyete dogru kayar. Neuzii billah!
1393. C?Ve vakte kadar cebir acjacina sicrarsin, ihtiyanni bir tarafa koyarsm?
*£P?
AHMED AVNl KONUK
Kaza-yi ilahf, abdin hakikatinin lisan-i isti'dad ile Hak'dan taleb ettigi §e-
yin Hak tarafindan hiikm olunmasindan ibarettir. Vucud-i izafi aleminde ab-
din iradesi, bu kaza-yi ilahf ahkammin infazina taalluk eder. Binaenaleyh
Hakk'in fiili, abdin talebine ve iradesine ifaza-i viicuddan ibaret oldugundan,
Hak tarafindan cebir yoktur. o^Juj Uj 'J&- -Jiij (Saffat, 37/96) ya'ni "Allah
Teala sizi ve amellerinizi yaratti" ayet-i kenmesinde bu ma'naya i§aret
buyunilur. Cebir abdin kendi hakikatinden, yine kendinedir. §u halde abdin
intihabi ve ihtiyan evvel ve ahir sabittir. Bu hakikate binaen beyt-i §erifde
buyurulur ki: "Ne vakte kadar cebir agacina tirmamp duracaksin ve kendi ih-
tiyar ve intihabini bir tarafa birakacaksin da, "Ben ef'alimde mecburum!" di-
yeceksin?"
1394. O Dhlis ve onun ziirriyetleri gibi, Uiuaa ile cenhie ve giift u gvLaasin.
Ya'ni, "Ne zamana kadar kendinin nefsani ve kotii oian ef alini, lblfs gibi
ve Iblis'e tabi' olan kimseler gibi Hakk'a isnad edip, Hakk'a kar§i kavgada ve
dedikoduda olacaksin?" Ve ne zamana kadar Hakk'in juu ^ *&-* & [i)XJ>i>
(Nisa, 4/79) ya'ni "Sana kotiilukten bir §ey isabet ederse, senin nefsinden-
dir" kelamim tekzib edip duracaksin?
(_r~^ Cf^ c?** ^-r** j j y ^ lt^j^ cf'^ ^ *L^' ^y ^y$~
1395. Dkrah nasil olur? HZu kadar hosluk ile sen isyanda eiek gekici olur sun.
"Sen, bu yaptigim giinahlarda "Mukreh ve mecburum!" dersin. Halbuki
sen etegini beline toplayip, giinahlar ile me§galiyete oyle bir zevk ve ho§luk
ile dalmi§sm ki, seni o zevkten kimse ayiramaz." Bu senin halin ikrah ve ic-
bar olunan kimsenin haline benziyor mu? Fisk ve fucura, kemal-i zevk ile
can atan kimsenin "Ben bu isde icbar ve ikrah olunuyorum!" demesi giilung
bir hal degil mi?
1396. uWukrehlik iginde kimse oyle hos olur mu ki, gumrahluja oyle raksdn
olarak gitsin?
Ikrah ve icbar hali iginde hicbir kimse oyle senin gibi ho§ ve keyifli olur
mu ki, oyle oynaya oynaya dalalet ve fisk ve fiicur tarafina gitsin! icbar olu-
nan kimse kederli oiur ve aglaya aglaya ve siiruklene suriiklene gider.
C S^ 3
MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
d\^Jl d\ JLJ -Uita lS *a C-S~ Olji {£*£ ^ jjc^r &Sj* C— ^
1397. Onda yirmi adamkh cenk ederdin hi, sana o cligerleri nasihat vender
idi.
Sen oynaya oynaya o ma'siyete giderken, sana ba§kalan: "Yapma, etme,
gunahtir!" diye nasihat verdikleri vakit, o hal icinde o nasihlere kar§i yirmi
adam kuvveti ile cenk ve niza' ederdin de derdin
1398. Dii: "^Dogru hadur ve yol ancak hadur, hie olan himseden hasha harm
him ta ne vurur?'
"Benim ya§ayi§im ve ta'kib ettigim yol dogrudur; bana ancak akil ve id-
raki hig olan kimseler i'tiraz eder!" der idin. Bu soz ise ihtiyar ve intihab
ma'hasini ifade eder.
C~~&j ji £ l ^S jSc^r tju^- Oj^r C~~&^X* £ ^S Sj£ tju^- J?
1399. *3/e vakit hoyle soyler hir kimse hi, o mukrehdir, nasd cenk eder hir kim-
se ki o yolsuzdur?
Ya'ni, bu yukandaki sozler icbar ve ikrah olunan kimsenin sozleri degil-
dir. Ve mesela bir seferde yolunu gaib edip, yolsuz kalmis, olan kimseye biri-
si cikip: "Bu yol fenadir ve tehlikelidir!" dese; o kimse: "Hayir ben bilirim, bu
yol dogrudur!" der mi? Belki icbar olunan kimseye i'tiraz olundugu vakit o
kimse: "Ben ne yapayim, beni bu yola zor ile gotiiruyorlar, ben ise asla iste-
miyorum, ah beni bu beladan bir kurtaran olsa!" der.
1400. Uier neyi nefsin istedi, ihtiyar tutarsin; her neyi hi ahlin istedi, izhrar
geiirirsin.
Ey cebrf, nefsinin lezzet buldugu ve hosjandigi her §eyde ihtiyann vardir;
seni o lezzetten ve hazdan geri gekmek isteyenler ile miicadele edersin; fakat
aklmin ve ruhunun istedigi ezvak-i ma'neviyyeye gelince, o tarafa yana§ma-
yip: "Ne yapayim ibadat ve taati bana yaptirmiyorlar, bu ezvak-i ma'neviy-
yeyi terk hususunda muztanm!" dersin ve kendini ma'zur gostermek icin ze-
kavetin ve dirayetin kadar feylesofane kiyasata ba§larsm.
<^p^>
AHMED AVNl KONUK
1401. niilir o kimse ki iyi hahtli ve adamdir; zeyreklik Ohlis'den ve a$k
<Sn,dem'denIir.
Hakikat-i mes'eleyi iyi bahtli, ya'ni saadet-i ezeliyye sahibi ve Adem me§-
rebinde olan kimse bilir. ism hakikati budur ki, bilciimle mezmumatin men-
§ei, abdin viicud-i izaffsidir. Mesela katl-i nefs ve zina gibi ef al-i menhiyye,
ancak abdin vticud-i kesffine vabestedir. Bu viicud-i kesife olmasa, bu ef al
zuhura gelmez, viicud-i izaff alemi ise, taayyiin cihetiyle zat-i Hakk'in gayri-
dir; binaenaleyh abdden bir fiil-i mezmum zuhura geldigi vakit, Zat-i Hakk'a
degil, nefs-i abdamsine izafe etmesi pek agik bir meseledir. Fakat cebriler bu
kadar acik bir meseleyi taglit edip derler ki: "Bu alem-i kesafet, viicud-i mut-
lakin meratib-i tenezziilatindan bir mertebedir. Ve bu mertebede zahir olan
ef alin men§ei, e§yanin hakayiki ve a'yan-i sabitesidir; ve a'yan-i sabite ise
sifat ve esma-i ilahiyyenin suver-i ilmiyyesidir; ve sifat ve esma ise mevsu-
fun ve miisemmanin aymdir. Binaenaleyh bilciimle meratib, viicud-i Hakk'in
meratibi olup, cemf -i mevatinda Hakk'in iradesinden baska bir irade yoktur.
Boyle olunca, abd, efalinde mecburdur." Bu ifade ile abdin gayriyeti nefy
edilmis. oluyor ki, bu bir maglatadir. Bu maglata iginde azim bir cehil ve gaf-
let de hasil olmus. oluyor ki, o da cebnnin kendisine viicud verip, Hakk'a kar-
§1 mecbur oldugunu beyan etmesidir; zira cebir icin "cabir" ile "mecbur"un ay-
n ayn viicudlan olmak lazim gelir. Bakilirsa, bu ifadeye gore cebri, kendi
viicudunu nefy edip, ancak Hakk'in viicudunu isbat etmeli ve dedikodulan
kaldirmah idi. Halbuki boyle yapmadi da, Hakk'a kar§i serkesUk etti. t§te
onun bu zeyrekligi ve zekaveti, Iblis'in zeyrekligi ve zekaveti cinsindendir; fa-
kat tblfs kadar, Adem dahi vucud-i mutlak-i Hakk'in tenezziilatim bilir idi.
Viicud-i izaff aleminin zat-i Hakk'a olan gayriyetini ve bilciimle mezmumatin
bu gayriyete taalluku ve kendisinin ash olan ma'§uk-i hakikiden aynlik igin-
de oldugunu bildigi icin: "Ya Rab, nefsimize zulm ettik!" demekle iktifa etti ve
a§k-i Hak onu i'tiraf-i kusura sevk etti. Binaenaleyh a§k-i ilahf ile i'tiraf-i zu-
nub keyfiyeti, Adem'den evladina miras kaidi.
j IS" OLb j\ c~~ J> wUj <S jl>v ji jJ ^L^ <jfjij
1402. ^Zeyreklik denizlerie yuziiciiluk geldi; az kurtulur, i$in sonundu o garkhr.
"llm-i hakikat gayet engfn bir deniz gibidir. Bu ilimde zekavet-fiirusjuk
yapmak, engin denizlerde yiizmege benzer. Bu ilm-i hakikat deryasinda, ken-
'^p 3
MESNEVl-I §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
di zekavetlerine giivenip yiizenlerden pek azi kurtulur. £ogu sonunda bogu-
lup helak olur." Mesela bir kismi, "Bilciimle meratib Hakk'in vucudunun mer-
tebeleridir; kim kime ibadet edecektir?" diye ta'til-i §erfat eder; ve bir kismi yu-
kanda izah olundugu iizere "cebrf olur, bir kismi mubahf; velhasil bircok fir-
kalar peyda olur ki, bunlann kism-i a'zami bogulup helak-i ma'nevfye ducar
olurlar. Nitekim hadis-i §erifde sa^ij Vi jii\ j ^ y> j*~* j vys j>\ 6y*~> ya'ni
"Benim iimmetim yakinda yetmis, iig firkaya aynlacaktir, birisi mustesna ol-
mak iizere hepsi nardadir" buyurulur.
1403. ~%iizmeyi birak, kibir ve kini terh et; Ceyhun degildir, umak degildir, bu
deryadir.
Binaenaleyh bu ilm-i hakikatte kendi akil ve idrakin ile ytizmeyi birak ve
mik§id-i kamile kar§i kibrini ve kinini terk et de, onun terbiyesine teslim-i
nefs eyle! Zfra yiizmek istedigin saha-i hakikat Ceyhun nehri gibi, mahdud
bir irmak gibi dar bir saha degildir, azfm deryadir.
1404. Ue ondan soma derin penahsiz deryadir, yedi deryayi soman gi-pii gibi
hapar.
Bu ilm-i hakikat deryasi, ayni zamanda gayet derin ve siginacak bir sahi-
li goriinmeyen bir deryadir ki, alem-i suretin yedi engin denizlerini bir saman
gopii gibi yutar ve yok eder.
1405. (S%sh havas i$in gemi gibi olur, az afet olur, ekseriya holds olur.
Ask, ma'sukun muradi onunde, kendi muradmdan gecmeyi iktiza eder.
Meydanda iki irade kalmadigi vakit, niza' dahi kalmaz. Zfra niza' ve husu-
met iki iradenin carpi§masindan hasil olur. Binaenaleyh bu derya-yi hakikat-
te a§k-i ilahi Hakk'in has kullan igin bir gemi gibi olur; ve bu a§k gemisi icjn-
de az afet olur. Ya'ni fena-flllah makaminda kalan az olur; cogu fena-fillah-
dan sonra "beka-billah" mertebesine vasil olup, insan-i kamil olur.
)* J^ j c — & t/y-J y~- J^jf j Lfjy 1 - i/x)
1406. ^ceyrehligi sat ve hayranltai satin ah, zeureklik zandir ve nayranlik na-
zardu.
AHMED AVNl KONUK
"ZeyreWigi sat da, onun yerine hayranligi satin al; zira Hakk'in ef ali mu-
vacehesinde zeyreklik ve zekavet ki§inin kendi zan ve tahmininden ibarettir.
Ve hayranlik ise, Hakk'in tecellf-i esma ve sifatmi ve ef alini mu§ahede et-
mektir." Ve hayret iki nevi'dir: Birisi, "hayret-i mahmude"dir ki, bilmek ve
bildigini gormekten ne§et eder. Resul-i Ekrem Efendimiz'in \J- d^ j*j vj
ya'ni " Ya Rab, senin hakkindaki hayretimi ziyadele§tir!" buyurmasi, bu hay-
rete i§arettir, tkincisi, "hayret-i mezmume"dir ki, bilmemek ve biiemedigi §e-
yi gdrmekten ne§et eder.
1407. (S%klt (jMustafantn oniinde hayran et, "<S%llah'im kafidirl" diye
" Diasbiyallah!" de!
Ey zeyrek ve zeki oldugunu iddia eden kimse, o da'vayi birak da aklini
Sultan-i enbiya hazretlerinin huzurunda hayran et ve onun gittigi yola git; zi-
ra o Nebiyy-i zf§an gok iyi goriir ve gordiigiinu bilir ve bildigini ve gdrdiigii-
nii soyler. Sende ise o hiddet-i nazar yoktur; binaenaleyh o hazrete tabi' ol,
"Hasbiyallah!" de ki, bu soz "Allah'im bana yeti§ir!" demek olur. Hind niis-
halannda "hayran" yerine, " kurban" vaki'dir.
1408. DCenan gtbi gemiden ba§ $ekme ki, onun zeyrek olan nefsi, ona gnrur
verdi.
Ken'an, Nun (a.s.)in oglunun ismidir. Tufan basjadigi vakit Hz. Nun, mer-
hameten onu gemisine da' vet etti; o yiizme bildigini ve bir dagin ba§ina gikip
kurtulabilecegini iddia ederek gemiye binmekten istinkaf etti. Onlar bu miika-
lemede iken, aralanna bir dalga gelip Ken'an'i kapip bogdu. Nitekim Kur'an-i
Kenm'de sure-i Hud' da Ken'an'dan naklen buyurulur: tUi j* j-+-**i J*- J 1 tf j£-
(Hud, 1 1/43) Ya'ni "Ken'an Hz. Nuh'a cevaben dedi: Ben yiiksek bir daga il-
tica ederim, beni sudan hifz eder." i§te Ken'an, bu gururuna binaen, kendi ken-
dine dedi
1409. ZKi: "^/juksek dagm ba$ma $xkanm, bana V^uh'un minneiini ^ekmek ni-
$in olsun?"
MESNEVl-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
"Sudan kurtulmak igin nigin Nuh'a minnet edeyim! Benim akil ve diraye-
tim ve meharetim vardir, yiiksek bir dagin zirvesine gikip, kendimi bu bela-
dan kurtarayim!"
1410. 6u hi-resed. onun minnetinden nicin iirkersin ki, Dtuda dahi onun min-
[1411] %. . \'
"Minnet", burada imtinan ve nazlanmak demektir. "Minnetini gekmek"
Tiirkge'de, "nazini gekmek" demek olur. ..
Ma'lum olsun ki, Hakk'in kullan umumen iki siniftir. Birisi "ehl-i naz" ve di-
geri "ehl-i niyaz"dir. Ehl-i naz, Hakk'in mahbub ve ma'suklandir ki, onlar pey-
gamberlerdir ve ehassu'l-havas olan evliya-yi kiramdir ki, onlan ancak Hak Te-
ala bilir; ve Hak Teala onlann minnetini ve nazini geker; ve iki alemi onlarin
emirlerine amade kilmi§tir. Nitekim Stileyman Efendi hazretleri Mevlid-i §enfln-
de Sultanu'l-ma'sukin Efendimiz hakkmda Hak lisaniyla beyan eder. Beyit:
Ben sana asik ohcak ey serif
Senin olmaz mi dii Hem ey latff!
Ve ehl-i niyaz, Hakk'in a§iklandir. Onlar halk nazannda belli olan evliya-yi
kiram hazaratidir ve ala-meratibihim Hakk'i taniyan ve Hakk'a tapan kullardir.
Ya'ni, "Ey dogru yoldan gafil olan kimse, sen peygamberlere serfuru edip,
onlann nazini gekmekt'en nigin urkiiyorsun? Onlar Hak indinde mahbub ve
ma'suk olduklanndan Halik-i kainat hazretleri onlann nazini gekip, onlan
medh ve sena buyurur."
\j^>- -Uj5 ,jioi> j jSw oOj^- U 0U»- j> jj^-« -i-iLJ <3_^>-
1411. Onun minndi nasil hizim cantmiz uzerine olmastn, mddemki Uiuda
onun §ukur ve minnetini soyler.
Hak Teala'mn medh ve sena ettigi ve nazini gektigi kimsenin minnetini ve
nazini gekmek ve ona itaat ve serruru etmek nasil olur da bizim canimizin
uzerine terettiib etmez!
1412. Gy hasecl dolu olan magrur, sen [ne] hilirsin, onun minnetini muhakkak
Uiudd $ekiuor.
G ^p a
AHMED AVNI KONUK
"Garare", gafil ve tecriibesiz demektir ki, burada gafil ve magrur murad
olunur. "Ey kendi zekavetine ve ilmine magrur olup, mahbub-i ilahi olan en-
biya ve evliyaya hased eden gafil, senin bildiklerin nedir ve onlann ne kiy-
meti vardir ki, kendini begenip o Allah'in ma'§uklanna tabi' olmaktan istin-
kaf ediyorsun ve onlara minnet etmiyorsun; onlann minnetlerini muhakkak
Hak Teala gekiyor, huzur-i ilahide sen kimsin?"
j^-js j^S j ^y ^ gS> u J^y^ U-iT^T J^\?
1413. ^Ke$ki o yiizuculuk ogrenmiye idi, nihdyel Wuk'a ve gemiye lama dike
idi.
Ke§ki Hz. Nuh'un ogiu Ken'an, yuziiculuk ogrenmese idi de, Hz. Nuh'dan
ve onun gemisinden kendisini mustagnf bilmese idi; ve onlara tama' edip bas.
egmis, ve itaat etmi§ olsa idi.
1414. \jCeski o $ocuk qibi cakil o\aydx, la hi $ocuklar yfoi anasma -pen$e vura idi.
Ke§ki o kendisini peygambere uymaktan miistagni goren kimse, gocuk gi-
bi cahil olup, kendisini mevki'-i aczde gore idi ve cocuklar aczleri halinde na-
sil analanna kosup sanlir ve pence vurursa, o da peygamberlerin ve ariflerin
muvacehesinde kendisini oyle hal-i aczde goriip, onlara sanla idi.
Jj j\ <J>y.j J^ ^j (Jp J* <S>y. ff J* pi** l^
1415. ~$ahud ilm-i nakl ile az dolu olaydi; veliden aoniil vahyinin ilmini kapa
idi.
"llm-i nakl"den murad, ulum-i nazariyye ve taklidiyyedir. "Vahy-i dil"den
murad, evliyaullahm kalbine varid olan ulum-1 lediinniyyedir. Ya'ni, "Varis-i
enbiya olan evliyanin kulub-i §erifelerine varid olan ulum-i lediinniyyeden is-,
tifade icin evvelen ulum-i nazariyye ve taklfdiyyeden bo§a!mak lazimdir. Bu
ilm-i taklidi ile alim olanlar, ulum-i lediinniyyeye egri bakarlar. Keski onlar-
da bu ilm-i taklidi hie olmasa veya az olsa idi!"
i^Lp OjTy (jL-l ^j 0W- <~->^" tjj\ J^j y>r (Jj_y ayzr ^
1416. Hioyle hir nur ile vahiaki kilahi one aeiiresin, senin vahy dinlendirici ca-
nxn itab aelirir.
S£f*?
MESNEVt-I SERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
"Vahy"dan murad, evliyanin kalblerine varid olan ilhamat-i rabbaniyye-
dir. Ya'ni, "Boyle ilhamat-i ilahiyye ile kalbine ulum-i ledunniyye varid olan
bir velf, nur-i ilahidir. Boyle bir nur-i ilahf huzurunda bulundugun vakit,
onun varidat-i kalbiyyesini cerh igin, taklfdf olan ulumu havi bir kitabi delil
olarak frad edersen, vahy-i Hak ile asude olan ve rahat eden canin sana ba-
timndan itab eder."
OUj «_Jai *.> Ij ( JLaJ rt-U- Ob c-*l Syr j L; (»-*^ Oy?
1417. Dlm-i nakliyi, kuib-i zamamn sozii ile, suyun viicudu ile ieyemmiim gi-
hi bat
Ya'ni, "Su mevcud iken tx>prak ile teyemmum caiz olmadigi gibi, kutb-i
zaman olan bir velinin, ilhamat-i ilahiyye olan sozii ve ilmi mevcud iken,
ilm-i naklinin hicbir kiymeti kalmaz."
"Kutb-i zaman", kalb-i Muhammedf uzere bulunan zat-i §enfdir ki, her
asirda viicudu bir olur ve kaffe-i mahltikata, isti'dadlanna gore fuyuzat-i Hak
onun kalbi vasitasiyla tevzf buyurulur. Bu mertebe ne ilim ile ve ne miicahe-
de ve riyazet ile tahsil olunamaz. Bu inayet-i ezeliyye-i Hak'dir. llm-i zahiri
ile miinewer bir zata ihsan olundugu gibi, ba'zan ilm-i zahinden bi-behre ve
basar-i basireti gayr-i meksuf, ahad-i nasdan birine dahi ihsan olunur. Nite-
kim Bayezid-i Bistami gibi havass-i evliyaullahdan bir zat-i §erffin zamamn-
da, kutb-i zaman iimmi bir demirci idi ki, bunun halini Aziz NesefT hazretleri
Zubdetu'l-Hakayik'mda fzah buyurur. Ve bu sirr-i kutbiyyet, bilciimle be§eri
kendi nefsine takdim edip, onlann alamini yiiklenmek me§rebini haiz olmak-
tir ki, onlar "Nefsi, nefsf!" diyenler degil, "Ommeti, iimmetf!" diyenlerdir.
1418. DCendini ebleh yap, arkasina tabi' olarak $1; kuriulmakhcji ancak bu eb-
lehlikten bulursun.
"Ebleh", ahmak ve safderun ma'nasmadir; burada "safderun" demektir ki
murad, diinyadan gafil ve Hak'dan agah olan kimsedir. Ya'ni, "Kendini tah-
sil ettigin ulum-i dunyeviyyeden half kil ve kalbini ve dimagini, seni magrur
eden zekavet ve dirayetten saf et! Boyle bir zat-i §erifin arkasina tabi' ol da,
Hak yolunda yiirii! Ma'na ugurumlanndan kurtulmayi ancak boyle bir safde-
run olmakliktan bulabilirsin!" Senin ilmin ve zekavetin seni o ucurumlardan
kurtaramaz.
°$$&>
AHMED AVNI KONUK
en, is o > o ,
1419. By yeder, u 6Jil-i cennetin $oflu eblehtu'i Sultan-i be$er bunun i$in bu-
yurmu$tw.
Ya'ni, "Sultan-i be§er (s.a.v.) Efendimiz 4, oM j»i yri ya'ni "Ehl-i cenne-
tin cogu eblehlerdir" hadis-i §erifini, bu vahy-i kalbfye tabi' olan kimselerin
kurtulduklanm beyan igin buyurmu§tur.
1420. ^eyreklik mademhi sana kibir koparici baddxr, bir ebleh ol, id ki fl'oniil
duriist kalsin!
Akl-i maa§m zeyrekligi ve zekaveti mademki senin arz-i viicudunda kibir
tozunu kopanci bir riizgardan ibarettir ve sen bu riizgann kopardigi kesif to-
zun hail olmasi yiiziinden, ehl-i hakikati goriip tabi' olamiyorsun,- binaena-
leyh gel, bu kibir tozunu koparan zeyreklikten gee. de, ebleh ol, ta ki gonlun
saglam ve saf kalsin ve bu safvet-i kalb sebebiyle ehl-i Hakk'a tabi' olasinl
1421. n^ir ebleh degildir ki, o maskarahk ile tki kattu; bir eyle ki o n Diu'nun
valih ii hayranidir.
"Bizim "ebleh" dedigimiz kimse halkin ma'na-yi lugavisi i'tibariyle anladi-
gi "ebleh" degildir; zira o ebleh halkin oniinde akilsizhgi sebebiyle iki kat mas-
karadir, ya'ni pek maskaradir. Bizim muradimiz, e§yada gordiigii esmadan,
musemmaya intikal edip, hiiviyyet-i ilahiyyenin valih ix hayrani olan kimse-
dir." Bu hayret hayret-i mahmudedir; nitekim biraz yukanda fzah olundu.
1422. O el kesici kadmlar eblehlerdir; el cihetinden ebleh ve ^usufun yuzii ci-
hetinden nuziirdiir.
Ya'ni, Yusuf (a.s.)in cemal-i latifini temaga igin Zuleyha'mn da' vet ettigi
kadmlann ellerini kestikleri Kur'an-i Kerim'de sure-i Yusuf da hikaye buyurul-
mu§tur. "t§te cemal-i Yusuf u temasaya dahp, ellerindeki meyveyi bicakla ke-
serken, ellerini de beraber kesen kadinlardir; ebleh ve gafildirler. Fakat onla-
nn gafletleri elleri cihetindendir ve elleri hakkindadir. Yusuf un yiizu cihetin-
den nuzurdurler." "Nuztir" kelimesi hakkmda §arihler tiirlu tiirlu ma'na ver-
G^^
MESNEVl-t SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEV1-4 •
misterdir. En muvafiki tsmail-i Ankaravf hazretlerinin verdigi ma' nadir. "Nii-
zur", inzar ma'nasmadir ve "inzar," korkudan ve deh§etten haber vermege ve
bu korkuyu bildirmege derler. Binaenaleyh burada Yusufun yuziinun deh§e-
tinden ellerini kesmek fiiliyle haber verici oldular. Ya'ni, "0 kadinlann ellerini
kestiklerini gorenler, cemal-i Yusuf un deh§etinden haberdar oldular" demek
olur. Bu beyt-i §erff bir misaldir. "Cemal-i Hakk'in mu§ahedesinde miistagrak
olanlar bu cemalin deh§etinden haber vericidirler ve kendi cisimlerinden ve
vticud-i izafflerinden ve akillanndan ebleh ve gafil olurlar" demektir.
1423. JTUdt, dosiun aski oniinde kurban ei, akillar fi'l-ciimle o taraftandir ki,
o vart
hr.
"Barf, fi'1-cumle ma'nasmadir. "Akhm dost-i hakfkf olan Hakk'in a§km-
da kurban et, zfra yalniz senin aklin degil, cumlede olan akillar, Hakk'in var-
hgi canibindendir ki, o canibde ancak Hakk'in viicud-i mutlaki vardir." Vii-
cud-i mutlak-i Hak kenz-i mahfidir ki, biitun akillar o hazineden cikti ve o
mertebede akillar ancak O'dur.
1324. cAhvl, akillanm o iarafa gondermistir; ahmak bu iarafia kalmishr hi,
ma'suk degildir.
"An su"dan murad, vahdet-i mutlaka tarafi; ve "akal" siga-i mubalaga
veya sifat-i mii§ebbehedir. "In su"dan murad, alem-i siiflf olan bu diinyadir.
Ya'ni, "Akli cok olan kimseler, akillanm o vahdet-i mutlaka tarafina gonder-
mi§tir. Ahmak olan kimse ise, o vahdet-i mutlaka tarafina gonderebilecek ak-
li olmadigi icin, bu alem-i siiflf olan dunya tarafina yapi§mi§ kalmi§tir. Bina-
enaleyh o ma'§uk degildir." Ma'suk degildir lafzi "in su"ya rati' olursa, "Dun-
ya ma'§uk degildir" ve eger ahmaga raci' olursa, "Ahmak ma's,uk-i Hak de-
gildir" demek olur.
1425, Sijer hauretten nasi senin aklin bu basdan giderse, senin her kdimn bast
bir ba§ ve bir aktl olur.
Eger bu hayretten dolayi, senin aklin bu surf basmdan gider ve fanf-fillah
mertebesine gelir isen, beka-billah mertebesine nailiyetle miikafat olunursun.
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
Bu halde de senin her bir kilinin ucu, akl-i kamil sahibi bir ba§ olur ve viicu-
dunun her tarafi ile goriir ve taakkul edersin.
1426. JZ,ua o tarafta dimdjj uzerinde fikir zahmeti yoktur; zua poE ve hacj, di-
mag ve akd hitirir.
Dost-i hakfkinin aski tarafmda, bu cismin dimSgi uzerinde uzun uzadiya
du§iinmek zahmeti ve it'ab-i zihn etmek yoktur; o tarafta sen diisunmeksi-
zin hakayik ve esrar-i ilahiyye ulumu kalbine riizgar gibi eser; zira o a§kin
colu ve bagi, senin vucudunda dimag ve akil bitirir.
1427. Qol tarafinda golden niikte dinlersin; bag iarafina gelirsin, senin nahlin
suya kanta olur.
"Q61 tarafi"ndan murad, bu viicud-i izaft alemidir ki, esma ve sifat-i ila-
hiyyenin meclasidir. "Bag"dan murad, arifin kalbidir ki, onda bu mecla-yi
mu§ahededen ma'rifet-i Hak giilleri nesv u nema bulur. "Nahl"den murad,
arifin viicud-i abdanisidir. Ya'ni, "Esma ve sifat-i ilahiyyenin meclasi olan bu
viicud-i izaff golii tarafmdan, esma ve sifat-i ilahiyye tecelliyatimn niikteleri-
ni ve sirlanni dinlersin. Maarif-i ilahiyye bagi olan kalbine tevecciih edersin.
Senin nahl-i viicudun irfan suyuna kanici olur." "Revi", sifaM mii§ebbehe-
dir, "suya kanici" demek olur.
a> , of i t
<_^>^ y X±4 Cjjflti \j ^ i ) s _J <i^ if ^S °J JiJ^
1428. I^u yolda tak u turunbu terk et; kilavuzun kimildamadikpi, sen kimildama!
"Tak u turunb" ve "tak u turunb" (vv j <3U») ve "tak u turum", tumturak
ve kerr ii fer ve hod-numahk, gosteri§, debdebe ve tantana ma'nasina gelir.
"Kilavuz" dahi Tiirkge ve "rehber" ma'nasinadir. Ya'ni, "Hak yolunda kendi-
ni gostermek duygusundan vazgec. Zekavet ve bilgicilik da'vasinda bulun-
ma,- senin rehberin olan mur§id-i kamilin ne yolda hareket eder[se], kendi
hareketini ona tabi' kill
}y {^jS" J^>- dy>- J^J^r Sy (O ^>i j** ^ J ^ J*
1429. Uier him o bassiz hareket ederse, kuyruk olur, onun nareketi akrebin ha-
reketi gihi olur.
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Ba§"tan murad, Hakyolunun rehberi olan mursjd-i kamildir. Ya'ni, "Hak
yolunda miirsjdsiz hareket eden kimse, kuyruk gibi arkada kahr ve onun
hayvan kuyrugundan farki olmaz ve onun kendi ba§ina olan hareketi dahi,
akrebin hareketi gibi olur.
1430. Sgri gidici ve yece kor ve firkin ve zehirlidir; ve onun sanah iemiz ci-
simleri sokmaktir.
Akrebin yuriiyusji egridir ve gece vakti kordiir ve hey'eti cfrkindir ve ze-
hirlidir ve onun san'ati ve ma'rifeti, salim olan cisimleri sokmaktir.
Hind nushalannda birinci misra' Jto^j _, c-s-j jj/j c—jjjT ya'ni "Egri
gidicidir ve kordiir ve cirkin ve zehirlidir" suretindedir.
1431. Onun basini ez ki, onun sun hu olur, onun hulku ve huuu ddimd hu olur.
Rehbersiz vasil-i hakikat olmak niyetiyle kendi akil ve zekasina giivenen
kimse nefsinin maglubudur; ve nefsinin maglubu olan kimsenin batini akreb
tabiatindadir, onun ahlaki ve huyu, daima selamet-i sadr sahibi olan kimsele-
ri incitmektir; binaenaleyh boyle bir kimsenin basmi ez ve halki onun dest-i
zulmiinden kurtar.
1432. Onun hasini ezmek, muhakkak onun salahtdir, id ki onun can ktnnhsi
o ienin ugursuzlugundan kurtulsun.
"Bu tabfatta olan kimsenin basini ezmek ve ona firsat vermemek, onun hak-
kinda iyilik etmektir. Qiinki ba§i ezilmekle onun can kinntisi olan ruh-i hayva-
nisi, cism-i unsurfsinin ugursuzlugundan kurtulmus, olur." "Can kinntisi"ndan
murad ruh-i hayvanidir; zira "ruh-i hayvani," cism-i unsurfnin iktizasi olan bir
§e'ndir. Nitekim bu cildin.evailinde bu babdaki izahat gecti. Bu ruhun hakikati,
Hakk'in sifat-i Hayat'inin esjada sereyanidir; ve her ferdin cism-i unsurfsi ayn
ayn oldugu gibi, onlarin ruh-i hayvanileri dahi ayn ayndir. Bu hususdaki tafsi-
lat yukanda 412 numarali beyt-i §erifden i'tibaren yazilmisUr. "Ruh-i insani"
ise, bir hakikatten ibaret olup, insan suretindeki kahplara aks eder. Can kinntisi
olan bu ruh-i hayvanf, ruh-i insaninin bir kesif perdesi ve hicabidir. Bu kesif per-
de mevcud oldukca, insan suretindeki mahlukun bir hayvandan farki yoktur.
G S^ )
AHMED AVNl K0NUK
p-%ya j J.U- jjji. { jJp\j y j lJ £-*>L* Ajlji^ C~~o jl 0^ ij
1433. ^Delinin elinden silahi aeri al, ta ki adl ve saldh senden razi olsuni
Bir mufsidin sebeb-i ifsadi ohn ruh-i hayvanfsini izale etmek, delinin elin-
den silahi almaga benzer. Eger boyle yaparsan, adalet ve salah ma'nalan
senden razi olur. Nitekim ayet-i kerimede sii- ^uii j Jj3 j (Bakara, 2/1 79)
ya'ni "Sizin igin kisasda hayat vardir" buyurulur. Zfra bir canfnin cinayet ic-
rasindaki birinci aleti, ruh-i hayvanfsi ve ikinci aleti de silahidir; ruh-i hayva-
nfsi olmasa, silahi muessir olamaz. Binaenaleyh ruh-i hayvanfsi izale edil-
mekle, birinci alet-i fesadi elinden ahnrms, ve hey'et-i ictimaiyye-i be§eriyye
onun taarruzundan muhafaza edilmis, olmakla, hayat-i be§eriyye idame
olunmus, olur.
1434. Uakiaki onun silahi vardir ve akh yoktur, onun elini bacjla ve yoksa yiiz
zarar geiirir.
Akilsiz kimsenin elinde silah bulunmasi tehlikelidir; binaenaleyh oyle bir
kimsenin eli baglan[mah] ve halka zarar getirmeyecek bir hale konulmahdir.
Iste §eriatte kisasm ve habsin hikmeti budur. Nitekim cem'iyyat-i be§eriyye-
yi idare eden ukalanin ceza kanunlanna vaz' ettikleri i'dam ve hapis cezala-
n da bu du§uncelere musteniddir.
Onun beyamndadir ki, kotii cevherli kimse icin ilim ve
mal ve can husulii onun fazfhatidir. Yol vurucunun
eline bir kihc dusmiis. gibidir
"Fazihat" ve "fazahat", riisvaylik ve kotuliigiin aciga cikmasi demektir.
Ya'ni, tiyneti ve cevheri bozuk olan kimse ilim ogrenir veyahud zengin olur
*$%&>
MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
veya bir mansib ve riitbe sahibi olursa, bu ilim ve mal ve mansib, onun ci-
billiyetini ve emelinin bozuklugunu meydana gikanp rezalete basjar. Bu ve-
sait, daglarda yol kesen bir sakfnin eline gegen bir kilica benzer.
ojj»\j c— <*u lS *j jib cM-y\ <y J ^ b j£ Jj -
1435. ZKotu cevherli kimseye ilim ve fen ogretmek, yol vurucunun eline hilic
vermektir.
1436. Sarho$ zencinin eline kilic vermeil, iyidir Id, nakesin eline ilim gele.
Cevheri bozuk ve cibilliyetsiz bir kimsenin eline ilim gegmesinden ise, sar-
hosun ve kapkara bir zencinin eline kilic, vermek daha ehvendir. Zfra zenci
elindeki kihcja nihayet birkag ki§iyi harab eder; halbuki bir miifsid, ilme mus-
tenid olan tezvfratiyla bir cemiyeti peri§an eder ve koca mulkii harab eder.
1437. Dlim ve mal ve mansib ve ru%e ve yakmlik, kbtii gevherlilerin elindefit-
ne geldi.
"Kiran", yakmlik ma'nasinadir. Burada hukumdarlara yakmlik demektir.
"Kotii gevherli olan kimselerin ellerinde ilim ve mal ve mansib ve riitbe ve
hukumdarlara yakmlik fitnedir ve alet-i fesaddir."
1438. nZinaenaleyh gaza hundan dolayi mii'minler iizerine farz oldu, id ki
rnecnunun elinden mizragi aldilar.
Mademki akilsizlann eline silah verilemiyor, binaenaleyh mertebe-i akla
da'vet eden mu'minlerin iizerine silahla hucum eden deli miinkirlerin elinden
bu silahi almak igin, o mu'minlere, bu deli munkirlere kar§i gaza etmek farz
oldu.
1439. Onun cam deli, onun ieni onun kilicidir; o cirkin huyludan kilici geri all
Munkirin cam, ma'kulati idrakten aciz oldugu cihetle delidir; ve cismini bu
inkannin yolunda tahrik ehl-i hak ve hakikate zarar fras etmekte oldugun-
°m&>
AHMED AVNl KONUK
dan, o delinin elinde bir kiligtir; binaenaleyh o batini cirkin olan bu kimsenin
kihc mesabesindeki cismini muattal birakmak lazimdir.
1440. O $eyi Li manstb fazihattan cahillere eder, ne vakit yiiz arslan edehilir?
Mansibin ve yiiksek makamin cahillere yaptigi. fazahati ve rezaleti, yiiz
yirtici arslan yapamaz.
1441. Onun ayoi mahficlir, vaktdhi o diet huldu, onun yuani aelikten sahrdya
acele elti.
miifsidin aybi ve fesadi, suret-i insaniyye altinda gizlidir. Ilim ve mal ve
mansib gibi alet-i fesadi buldugu vakit, onun yilan olan nefsi, saklandigi de-
likten hemen sahra-yi Me cikti ve kuvvede olan fesadi, fiile geldi. "Mar ber
sahra sjtaften", zuhurdan kinayedir.
1442. Cahil act kiikmun $dhi olctugu vakit, hiitiin sahra yilan ve akre-ple Aolu
olur.
Cahil mevki-i iktidara gegip aci ve zalimane hiikumler verdigi vakit, onun
maiyetindeki zalimlerin nefs-i emmare yilan ve akrepleri faaliyete gecip,,hal-
ki sokmaga basjarlar. Binaenaleyh biitiin etraf ve eknaf, yilan ve akreple dol-
mus, bir hale gelir.
1443. ^Bir nakes ki, mal ve mansibi ele getire, o ken&inin rusvdiiyini tdlih ol-
mustur.
"Nakes", aleak, deni ve zelil ve hasis ma'nasmadir. Ya'ni "Aleak tabiatli
bir kimse mail ve mansibi elde ettigi vakit, o kimse kendisinin riisvaligini is-
temi§tir."
1444. ^a huhl eder ve atalan az verir, ydhut sehdveti na-mevzi e kayar.
^
ggK^ MESNEVf-l §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Denf kimsenin riisvaliklan budur ki, ya ihsan olunacak mahalden ihsam-
ni esirger ve verdigi vakit de, gayet az bir §ey verir; veyahud sehavet izhar
etmek isterse de, bu sehaveti ehline ve layikina kar§i yapmaz, bilakis layik
olmayanlara kar§i yapar.
1445. <§ahi heydak hanesine koyar, ahmajjin verdifli aid hoyle olur.
"§ah", burada §atranc oyununda musta'mel "muhre"lerden, ya'ni tasjar-
dan birinin ismidir. "Beydak", piyade demektir ki, bu da o oyunun ta§lann-
dan bir ta§in ismidir. Bu oyunun fcabinca, sahi piyadenin yerine koymak ca-
iz degildir. l§te mansib sahibi olan ahmak dahi ihsanlannda ve atalannda §at-
ranc oyununda sahi piyadenin yerine koyan acemiye benzer.
1446. Uaktaki hukiim hir giimraliin elinc du§tu, call zanndti, ffiha du§tu.
Hiikum bir azgin nefisli kimsenin eline du§tugu vakit, o kimse bunu man-
sib ve bir makam-i all zannetti, halbuki ma'nada kuyuya du§tugunden habe-
ri yoktur.
1447. ^olu hilmez, kilavuzluk eder, onun $irkin olan cant cihan yakicilik eder.
"Gerek zahirde ve gerek batinda dogru yolu bilmeyen bir kimsenin kila-
vuzluk ve rehberlik etmesi cok muzir bir §eydir. Onun cirkin ve noksan ve si-
fat-i nefsaniyye ile miilevves olan cam, cihan yakicilik eder." Cihani yakma-
si budur ki, boyle bir kimse zahirde kilavuz olursa, zulmu "adl" zannedip hal-
ki o yola sevk eder. Eger batinda rehber ve mursjd olursa, Hak yolunu bilme-
digi icin muridlerini hazz-i nefse ve fasid i'tikadata sevk eder.
1448. [jcAvr yolunun cocuau vaktaki pirlik tutiu, peyrevleri idbar aulu tuitu.
"Fakr yolunun cocugiTndan murad, fena-fillah ve beka-billah mertebele-
rini idrak edememis, olan saliktir. Daha kendisi bir mur§id-i kamilin terbiyesi-
ne muhtac iken, gordiigii ba'zi rii'ya ve ahval iizerine kendini mursjd adde-
dip, ir§ad-i ibada kiyam eder. "Idbir", "idbafin imale olunmus, bir suretidir,
<^^>
AHMED AVNl KONUK
"miidbir" ma'nasinadir. "Gal", yukanlarda dahi beyan olundugu iizere sah-
ralarda yolculara temessiil edip, yollanni §a§irtan bir nevi' cinnin ismidir. "Id-
bar", geri gitmek ve bahtsiz olup perf§an olmak demek oldugundan, idbar,
gule tesbih buyurulmu§tur. Ya'ni, "Kendisi heniiz salik iken, mur§id oldum
zanniyla ir§ad-i nasa kiyam eden kimseye tabi' olanlan idbar gulyabanisi tu-
tup yollanni sa§irtti ve hepsini helak-i ma'nevi vadfsine sevk etti. Boyle kim-
seler nasi ir§ad ile iktifa etmeyip, heniiz nefsinin hukrmi altinda zebun ve za-
hin terbiyeden bile an olan kimseleri de ir§ada me'mur ederler. Yunus Emre
hazretleri bu gibi mursjdlere remz ve i§aretle buyururlar:
Iplik verdim gulhaya sanp yumak etmemi§
Becid becid ismarlar gelsin alsm bezini
Ya'ni "Kalb-i peri§animi bir mur§id4 nakisa teslim ettim; heniiz makam-i
cem' olan fena-fillaha getirmemi§, kemal-i ciddiyyetle beka-billah makamina
geldin, gel hilafetini al! diye da'vet eder de der"
1449. L/Ci: [jel, id hi sana ayi aostereyim!' O safasiz asla ayi gormedi.
"Ay"dan murad, miiridin hakikati olan ayn-i sabitesidir ki, bu hakikat gu-
nes, gibi olan hakikat-i muhammediyye mertebesinden parlami§tir, zira a'yan-i
sabite vahidiyet ve hakikat-i insaniyye mertebesinde miiteayyin olurlar. Ve bu
mertebe-i vahdetin, ya'ni hakikat-i muhammediyye mertebesinin tenezziiliin-
den zuhura gelmi§tir. Ya'ni, "Heniiz sifat-i nefsaniyyesinden kalbi saf olmarms,
ve temizlenmemis, olan bu salik, kendi hakikat-i insaniyyesini gormedigi hal-
de, mimd-i cahiline: "Gel, sana hakikat-i insaniyeni gostereyim!" der."
j~* ^- <j\ (i-* ^ j* ** <j~xp j**J. { J^^.^ ^>y$ ^Lc Oy*-
1450. O^asxl gosierirsin ey ham olan gafil, mddemki ayin aksini rniiddet-i om-
riinde su i$inde dahi gormedin!
"Gumr", ahmak ve tecrubesiz kimse demektir. Cenab-i Pir, mur§id-i naki-
si hazir farziyle ona hitaben buyururlar ki: "Ey tarik-i Hak'daki mu§kilati ve
gecitleri goriip, tecriibe etmemis, olan ahmak ve ey riyazet ate§leri iginde pi§-
memis, olan gafil! Sen o hakikat-i insaniyyeyi nasil gosterirsin? Mademki o
hakikatin aksini, miiddet-i dmriinde su mesabesinde olan ruh-i izaffnin igin-
de goremedin!"
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 • "S^Jg
Malum olsun, ki bu ayn-i sabite her bir ferdin rabb-i hassi olan ism-i ila
hfdir. Salikin tamam-i siilukii, ayn-i sabitesinin kendisine inki§afiyla olur v<
miirsjd-i kamil mund-i mustaidlerini bu ke§fe getirmekle mukelleftir. Nitekin
Ebu'l-Hasan §azeli (kaddesallahu sirrahu) hazretleri: Miirsjd odur ki, san<
^jj cj! u ya'ni "t§te sen, i§te Rabb'in!" diye, buyurmus,lardir.
1451. S^hnwhlar server olnutslardtr ve akiller horhudan ha§lanm aba ifirw
$ekmi$lerclir.
Cenab-i Pfr, hitabdan hikayeye riicu' edip buyururlar ki: "Ahmaklar ser-
ver ve refs olmusjar; gerek zahirde ve gerek batinda nasa hiikm etmekte bu-
lunmusjardir. Bu hali goren akiller ve kamiller, onlann bu ugursuzluklannin
korkusundan basjanni aba igine gekmisjer ve nasdan ihtifa edip, meydani o
cehele giiruhuna birakmiskrdir."
"Ya eyyuhe'l-muzemmil!" ayet-i kerimesinin tefsiri
Bu sure-i §erffenin sebeb-i niizuliinde ulemanin ihtilafi vardir. Cenab-i Pfr
efendimizin zehab-i alilerine muvafik olan sebebi Ismail-i Ankaravi (k.s.)
hazretleri §erh-i §enfinde hiilasa edip, §6yle buyururlar:
Peygamber Efendimiz'in bi'set-i seniyyeteri ibtidasmda Kureys, kabilesinin
biiyukleri kibir ve enaniyetleri sebebiyle Resul-i Ekrem'in da'vetinden istin-
kaf ettiler ve bir yere toplanip miizakerata basjadilar; iglerinden birisi dedi:
"Siz bunu zemmederken miitenakiz sozler soyliiyorsunuz. Kiminiz kahin, ki-
miniz §air, kiminiz deli, kiminiz yalanci diyorsunuz. Halbuki sjmdiye kadar
higbir kimse onun kehanet ve falcilik ettigini ve sjir soyledigini gormemi§tir;
ve ondaki aklin kemaline ve bilciimle umurundaki dogruluguna herkes §eha-
det eder. Binaenaleyh sizin bu sozlerinizi i§itenler saika-i garaz ve nefsaniyet
ile iftira ettiginize hiikm edip, asla ehemmiyet vermez; bari isjten kimselerin
kabul edebilecegi bir soz soyleyiniz!" Velfd b. Mugfre dedi ki: "Ben ona pek
C £P?
AHMED AVNl KONUK
ziyade miinasebeti olan sihirbazlik vasfini dusundum, ona sihirbaz diyelim;
zira sihirbazin §ani, dostu dostan ayirmak ve birtakim harikulade ahval izhar
etmektir; bunda ise bu haller tamamiyle mevcuddur." Hazir olanlann hepsi
bu vasfi muvafik bulup dagildilar. Bu haber Sultan-i kevneyn (s.a.v.) Efen-
dimiz'e vasil olunca, kalb-i §erifleri mahzun olup, hane-i saadetlerine gittiler
ve bir kilim ortunup yattilar. Hz. Cibril o anda bu ayet-i kerimey^getirdi.
"Muzzemmil", "kilim ortiinen ve esvabma biirunen" demektir. j/jJi \#\ I
(Muzzemmil, 73/1) ya'ni "Ey kilime veya esvabma biirunen!" demek olur.
1452. O^ebtye: "61/ Bbu'l-Uiereb kilimden disanya yk\" diye bu sebebden
muzzemmil okudu.
"Bii'l-hereb", "hereb" kagmakve "bii'l-hereb", gok kagici demektir ve "ih-
tifa sahibi" demekten kinaye olur. Ya'ni, Hak "Siibhanehu ve Teala hazretle-
ri, ahmaklann refs ve hukiim sahibi olup akillerin, onlann ugursuzluklann-
dan kilim icjne ortunmeleri sebebinden dolayi, kilim igine ortunen Peygam-
ber-i zf§amna: "Ey benim kilime buriinen Resul'um! kilimden disanya gikl"
diye hitab buyurdu.
J*y» y Ob/ 5 j*. c~~~~*- Olf>- *f J'jf jj j p-lT jJJl j£* j^
1453. nr Basim kilime cekme ve yiizunii ortme; cihan hay ran bir cisimdir ve sen
akdsinl"
"Cihan halki bir cism-i camid gibi akilsiz ve anlayi§sizdir, asla hakayiki
mudrik degildirler; sen ise akl-i tamsin ve akl-i kiilsun, halk-i aleme senden
anlayi§lar ve idrakler hasil olacaktir, Binaenaleyh di§anya 51k, yiizunu ortme!"
ls*"* ji ~ : ' is*~3 t*^ 1 <-£j^ y *$. cs^*^ 4 *— ^ J ^^-fi j~~* u>*
1454. Sakin miiddemin dnndan gizli olma; zira sen sa saaya mensub olan
vahyin sem'ini lutarsin!"
"§a'§a"\ parlamak ve yaldiramak; sonundaki "ya" nisbet icindir. Vahy-i
ilahi §em'e te§bih buyurulmu§tur. "§a'§ai," bu §em'-i vahyin sifatidir.
"Neng-i muddef'den murad, munkirferin Resul-i Ekrem'e tabi' olmaktan ar-
lanmalan ve tekebbiir etmeleridir. Ya'ni, "Ey Resul-i Ekrem'im, sen munkir-
ierin ve cahillerin kendilerini biiyuk gorup sana tabi' olmaktan utandiklann-
dan dolayi mahzun olarak saklanma, di§anya 51k! Zira sende parlamakliga
cgm*
MESNEVI-t §ERtF §ERHI / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
mensub olan benim vahyim projektoru vardir ki, onunla zulumat-i tabflyye
alemini aydinlatacaksm!"
^Lj jJJl j^j t_«i< jjjl *aJ< ^Ljk (^1 j^-i *£ Al!l *i (j>*
1455. iSngah ol, gece kalk ki, ey hiimam sem'sin, sent gecede ktyamda olur.
"Humam", buyuk ve padi§ah ve alf-himmet kimse. "§em'", her asra go-
re degi§en alet-i tenvirdir. Eski zamanlarda bal mumundan yapihrdi ve §em'
denilirdi; sonra petrol lambalan gikti. Hal-i hazirda elektrik isti'mal olunma-
ga basjadi. Binaenaleyh "§em"' kelimesine alet-i tenvir ma'nasi verilmek
miinasib olur. Bu beyt-i §erffte J^jJi i«? L (Miizzemmil, 73/1) ayet-i kerime-
sinin maba'di olan \)Jj oi>& j6 j & Vj> '%£ «i* "o-^iji ^ W* ^' LM 1 ^ (Muz-
zemmil, 73/2-4) ya'rii "Gecehin bir siilusiinde veya'iki suliisunde kaim ol ve
kelimat-i kur'aniyyeyi vazih bir surette oku!" ayet-i kerfmesine i§aret buyu-
rulur. Ya'ni: "Ey ali-himmet Resuriim, geceleri kalk, zira sen alet-i tenvirim-
sin, seninle zuliimat-i tabiiyyeyi izale edecegini; zira alet-i tenvir karanhk-
larda kaim olmak icab eder."
1456. * Senin ziyan olmaksizin, aydmlik olan giindiiz dahi gecedir; senin pe-
nahin olmaksizin, arslan iavsamn esuidir."
"Erneb", tav§an demektir. "Senin nur-i ma'nevin olmaksizin, sungune-
§in viicuda getirdigi aydinhk giindiiz dahi, gece hukmiindedir; zira o aydin-
lik be§erin tab'-i hayvanisini izale etmez, bilakis cismaniyetin zulmetini
takviye eder. Senin penahin ve himayen olmaksizin, ma'na arslanlan ol-
duklanm iddia eden feylesoflar ve hakimler, tav§an gibi hilekar olan nefsin
maglubudur."
Menkabe: Hiikema-yi yunaniyye zamamnda gayet giizel ve meshur bir
fahi§e varmi§; bundan feylesoflann hallerini sormusjar cevaben demi§ ki:
"Ben onlann ne dusundtiklerini ve ne yaptiklanni bilmem, yalniz §unu bili-
rim ki, ak§am olunca onlar da sair insanlar gibi, bizim kapiyi galiyorlar."
1457. nr Bu safa denizinde gentici ol, zira sen ey uWustafa, ikinci O^uh'sun!"
Ya'ni, "Peygamberim olan Nun, tufan-i surtde kesff olan sularda gemicilik
yaptigi gibi, ey mahbubiyetle muhtar kildigim Resul-i Ekrem'im, sen dahi bu
CcSP?
AHMED AVNl KONUK
safa denizinde ve ilm-i ledun deryasinda ikinci Nuh mesabesinde bir gemici
ol ve kullanmi zuliimat-i tabfiyye tufanina kar§i helakten kurtar!"
Bu ma'na bu cildin 540 numarasina musadif olan & *r j~^> *yj &\ a>.
jaj ou> j r i j^S y^x ["Bunun igin Peygamber buyurdu ki: "Ben zamanin
tufaninda gemi gibiyim."] beyt-i §erifinde de munderic olup & ^ j*\ >
j> l^p ute+> ^ j \4 in du~J ja ya'ni "Benim ummetimin meseli, Nuh gemisi-
nin meseli gibidir; ona temessiik eden kimse necatbuldu ve ondan tahalluf
eden kimse boguldu" hadis-i §erifini fzah buyurur.
1458. Hlhdaya her yol vein, hususiyle su yolunda bir yol iamyici lazimdir.
"Lubab", her §eyin iyisi ve guzidesi ve halisi demektir ve "akillilar"
ma'nasina da gelir. Burada ikinci ma'na miinasibdir. Ya'ni, "Zahirde ve ba-
tinda yol bilmeyen akillilara rehberlik etmek iizere bir yol taniyan kimse la-
zimdir. Hele o yol zahirde cisimler igin tehlikesi gok olan deniz yolu olursa,
mahir bir kaptan ve batinda ruhlar igin tehlikesi ve gegitleri pek gok hak yo-
lu olursa, muhakkak bir insan-i kamil lazimdir."
1459. "DCalk, yolu vurulmu§ kervana bah! Dier iarafla gemici olmu§ bir gul-
yahani varlirl"
"Kalk, Iblfs-i §akf tarafindan yollan vurulmus, be§er kervanma bak! Her
tarafta dogru yolu gosteriyorum diye be§erin idrak-i hakikat yollanni sasutan
goriinen ve goriinmeyen bir gulyabanf vardir."
1460. "Uaktin Diizu'isin her fleminin mededi sensin, ^uhullah aibi tenha ai-
dicilik eimel"
Birinci misra' hakkmda §arihlerden Bahru'1-Ulum hazretieri buyururlar ki:
"Hizir" ta'biri, "ulum-i lediinniyye ifaza edici" ma'nasindan istiare olunmu§-
tur; binaenaleyh ma'na, "Bu vakitte ilim ifaza edici ancak sensin, ba§kasi de-
gildir!" demek olur. Yoksa maksad Server-i alem (s.a.v.) hazretlerinin Hizir
(a.s.)a tesbihi degildir. Zira a'lamn ednaya te§bihi caiz olmaz." Fakir derim
ki: Kamus'xm beyanma gore Hizir kelimesi "ketf" vezninde "hazr" yesjl fida-
na ve taze ekine ve taze sebzeye ve cayira ve gimene itlak olunur. Bu suret-
*#%&>
&^ MESNEVI-I §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
te "Hazr-i vaktf, "Sen nubiivvetin taze fidamsrnl" ma'nasina ahnirsa tekel-
liife ve a'lamn ednaya tesbihine de mahal kalraaz. Ikinci misra'da "Ruhul-
lah"dan murad Isa (a.s.)dir. Bu misra'in ma'nasi cenab-i Pfr efendimiz Fihi
Ma FiTi'lerinin 21. faslmda soyle tavzih buyururlar: "Peygamber (a.s.) "La
rehbaniyyete fi'l-lslam" ya'ni "Islam'da ruhbaniyyet yoktur" buyurdu. Ruh-
banlar igin tarik-i halvet ve daglarda sakin olmak ve kadin almamak ve diin-
yayi terk eylemek vardir. Hak Teala (azze ve celle) ince bir yolu Peygamber'e
gizlice gosterdi; o da nedir? Cevirlerini cekmek ve onlann muhalatmi dinle-
mek ve onun uzerine sa'y etmek ve kendini miihezzeb kilmak icin kadin al-
maktir." Ve yine o fashn bir fikrasinda da §6yle buyururlar: "Isa (a.s.)m tari-
ki, miicahede ve halvet ve §ehvetten ictinabdir; ve tarik-i Muhammedf ise ka-
dimn ve erkegin cevirlerini gekmektir."
Beytin hiilasaten ma'nasi: "Sen bu vakitte nubiivvetin taze fidamsin ve
bu'viicud-i izaff deryasinda tabiat ve nefsaniyet firtinalan arasinda yiizen,
her bir cism-i be§er gemisinin yardimcisi sensin; zfra biz seni bilumum be§e-
rin selameti igin gonderdik. Nitekim ^ui air Si\ JuLjil. j (Sebe' 34/28) ya'ni
"Biz seni ancak nasin kaffesine gonderdik" buyurulur. Binaenaleyh sen Isa
(a.s.) gibi halve ti ve nasdan uzleti ihtiyar etme!"
1461. Qiinki sen hu cent iyetten evvel gog&n semi idin; inkiia' ve halvet geiiri-
cilicji hirah!
"Gogiin §em'i"nden murad, j>M j *Ui j* ^\j u c~^ ya'ni "Ben nebf idim,
halbuki Adem su ile toprak arasinda idi" hadis-i §erffinde i§aret buyuruldugu
uzere, Resul-i Ekrem'in alem-i ervahdaki nubiiwetleridir. Ya'ni "Sen bu
alem-i cismaniyyette efrad-i be§er cem'iyetine gelmezden evvel, alem-i ervah-
da cem'iyyet-i ervahin §em'i ve nebisi [idin]. Bu aleme geldikten sonra sana
halktan inkita' ve kesilmek ve halvete cekilmek caiz degildir; bu hali terk et!"
1462. "Dtalvei vakti degildir, cem'e gel 1 . 6y ^Jiesnl'um hiida 3Caf gihi ve sen
hiimd gibisinl"
"Ey Resul-i Ekrem'im, tenha ya§amak vakti degildir; cem'iyyet-i be§eriy-
yeye kan§! Zfra benim ism-i Hadf'min mazhar-i etemmisin. Hidayet Kaf da-
gi gibi ve sen Kaf daginin sakini olan anka kusu gibisin!" "Kaf dagi" eslaf ta-
G^^
AHMED AVNi KONUK
rafindan, dunyanin etrafim kaplayan bir dag olarak tahayyiil ve ismi mev-
cud, cismi ma'dum olan anka kusunun o dagda sakin oldugu tevehhum olu-
nur idi. Cenab-i Pfr efendimiz bu tahayyul ve tevehhum uzerine, lisan-i
Hak'dan bir tesbih yapmisjardir. Bu tesbflideki nukte budur ki, Resul-i Ekrem
hazretlerinin zuhuruyla afak-i alemi hidayet istQa etmis, ve rahmet-i ilahiyye
kaplamisnr. Ve hakikaM muhammediyyeleri anka kusu gibi, ehl-i cihan ta-
rafmdan layikryla idrak olunamamisUr.
oi^L J^u ji jjiJ& \j j~* ol_jj »_-i -^ ^ j^* J- ^
1463. " f IWir / felegin sain uzerine. gece flid oUti; kajjeklerin hacjirmasmAan
seyri terk etmez!"
Mesela "Ayin on dordu, arza nazaran evvelki felek iizerinde gece devr
edici oldu; fakat onun devri esnasinda arz uzerindeki kopeklerin bagirmala-
nndan dolayi ay devrinden vazgecmez." "Sadr" her §eyin evveline denir.
"Sadr-i felek", felegin evveli demek olur ki, arzin peyki olduguna i§aret bu-
yurulur.
y jX^ tSy* Xjb ^ JL y j^. y. C>€~* dy^»* OUpU^
1464. "Senin heAr-i miinirine ia'n elidler kopekler cj&i&ir, senin salnn tara-
jina haauma tutarlar.
"Sadr" burada, yuksek mertebe ma'nasmadir. "Senin bedr-i miinir mesa-
besinde olan nubiivvetine ta'n edenler, aya kar§i havlayan kopekler gibidir;
senin o yuksek merteben tarafina ta'n ederler ve onlann bu ta'nlan kopekle-
rin av'avasidir."
y jJb y OLS" 9j f- j aa- jl \y~*>\ y\ j ^jS" OlSw. J>\
1465. v,r Bu kopekler "Bnsita'." emrinden sagudular. Senin heirine sefahet ci-
hetinden hav hav edicilerAir."
Bu beyt-i §erifde o^w |i& ^j '<i \y^L\i ofjsJi is) w j (A'raf, 7/204)
ya'ni "Kur'an okundugu vakit, onu dinleyin ve susun, merhamet olunmaniz
me'muldiir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Kopek mesabesinde
olan bu ta'n ediciler, Hak Teala'mn "Susun!" emrinden sagirdirlar. Onlann bu
gibi emirler kulaklanna girmez, sefahetleri ve akilsizliklan cihetinden senin
bedr-i nubiivvetine kar§i hav hav diye baginrlar."
«£p?
MESNEVt-1 §ERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
1466. 61/ $t/a, sen saktn hasiayt, sajhnn ojkesinden dolayi, koriin asasim ierk
etmel
"Ey viicudu, emraz-i ma'neviyye ile hasta olan be§ere ayn-i §ifa olan Re-
sul-i Ekrem'im, sen sakin hasta olan be§eriyetin tedavisinden vazgegme ve
sagir olan munkirlere kar§i ofkenden dolayi Hak yolunda kor olan bicarele-
rin asasi olan evamir-i ilahiyyemi tebligden gekinme!"
1467. "(Sen demedin mi ki, a'mayi yola kaid olan, ilahdan yiiz sevab ve ecr
htdurt"
Bu beyt-i §erifde '«js & (jjs u aJ j* i^. &»j ^\ *i» ^ ya'ni "Kim ki, bir
gozii gormeyeni kirk adim yeder ve gekerse, onun gegmis, giinahlan magfiret
olunur" hadis-i §enfine i§aret buyurulur.
1468. "Dier kim bir korii kirk adim gekerse magfur olur ve resed bulur."
"Re§ed", hayir ve rahmet ve hidayet demektir. Bu beyt-i §erif, yukanda
zikr olunan hadis-i §enfin nazmen terciimesidir.
jUai jOJl jUaS lyljjS* tjyr j\ J ^ Ol^r j>j y J&> ^
1469. vr Binaenaleyh sen bu kararstz cihandan, korlerin bolugiinii katar katar
cek!"
"Cevk", boluk ve fevc ma'nasmadir. "lmdi mademki sen alem-i hakikatin
yolunu goriir ve bilirsin, binaenaleyh her biri bu yolda birer kor olan efrad-i be-
§eri fevc fevc ve katar katar bu fani olan cihandan, alem-i hakikat tarafina gek!"
f <js\Jj lyUj j>-\ j/U 1$^ y *y. ,y) <J*{* j&
1470. Uiddinin isi bu olur: sen hddisin, ahir zamanin matemine sadisin!
[1471]
"Ey habibim, sen benim ism-i Hadfmin mazhar-i etemmisin, boyle bir
mazhanmm i§i, ancak halka hidayet-bahs, olmak olur. Ve sen diinyanin ahir
omriinde meb'us oldun ve ahir zaman peygamberi oldugun icin, hayat-i
maddiyye-i be§erin son gimlerinin matemine surur-i ruhamsin!"
^p 3
AHMED AVNl KONUK
Malum olsun ki, Peygamber'imiz (s.a.v.) Efendimiz'in bi'set-i seniyyele-
ri, alamat-i kryamettendir; ve zat-i §erifleri "Hatem-i enbiya"dir. §imdiye ka-
dar hicbir peygamber zuhur etmedi ve bundan sonra da zuhur edecek degil-
dir. Nitekim hadis-i §erifde ovh*' ^LJ> j w buyurulmu§tur. Ya'ni Resul-i zi§an
Efendimiz §ehadet pannaklanyla orta parmaklanni acip: "Benim ile kryamet
arasi boyledir" buyurmusjardir. Ve kiyametin ta'dad buyurduklan kiicuk ala-
metlerinden ba'zilanm zikr edeyim: "Qocuklar analanna ve babalanna asi
olur, me'murlar arasmda irti§a cogalir, ickiler miibah surette kullamhr, rakslar
gogahr, halk arasinda emniyet kalmaz, cami'lerde Kur'an-i Kerim kaside oku-
nur gibi cehren kiraat olunur. llm-i dine ragbet kalmaz; halk namaz kilmaz
olur; faizler miibah haline gelir, zuliim cogalir ve zina ve fuhu§ inti§ar eder ve
tiiccar hilekar olur, erkekler kadin ve kadmlar erkek elbisesi giyerler. Kafirle-
re ve zalimlere hiirmet ve riayet olunur. Qok yiiksek binalar yapihr ilh."
1471. "6y miitiakderin imami, hu hayal dusunuciileri yakine kaciar cjidici et!"
"Takva", seriata nazaran "adab-i §eriatin muhafazasi"dir; ve tankate naza-
ran "nefsin hazlanni terk'tir; ve hakikate nazaran "Hak'dan uzakla§tiran her
§eyden miicanebeftir. Binaenaleyh takvanin en yiiksek mertebesi, kalbi Al-
lah'in gayrinden kiilliyyen kat' edip, gayr ile me§guliyeti haram-i mahz bilmek-
tir. Resul-i Ekrem Efendimiz bu iic nevi' takvanin imamidir. "Hayal dii§unucu-
ler"den murad, suver-i aleme goniil baglayanlar ve Hakk'in gayriyle me§gul
olanlardir; zira suver-i alem hasten basa hayalden ibarettir. "Yakin"den murad,
viicud-i hakiki-i Hak'dir. Ya'ni, "Ey muttakilerin imami olan Resul-i zi§anim,
goniillerini Hakk'in gayrine rabt edenleri, Hakk'a gidinceye kadar teslik et!"
Jj iLi y fj Cf ! j J**/ if J* *P y ^ ^ & j*
1472. " Dier kim senin mekrincle cjonliinu renin tuiarsa, onun hoynunu hen vu-
rurum; sen mesrur olarak git!"
"Her kim senin vazife-i nubuvvetine ve senin zatina kar§i, mekr ve hile
husuliine gonliinii ve fikrini merhun ve mahsus tutarsa, kahnm ile onun
boynunu ben vururum; sen vazffe-i nubuvvetine §ad ve mesrur olarak de-
vam et!" Nitekim Hak Teala hazretleri '^^^ '&J& ui (Hicr^ 15/95) ^ya'ni
"Muhakkak biz, seninle istihza edenlere kifayet ederiz" ve »^ ufa, *a\ ^-Ji
(Ztimer, 39/36) ya'ni "Allah kuluna kaft degil midir?" buyurur. *
*$$&>
m®- MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4
1473. "Onlann kbr ba§lan iizerine korliikler koyanm; o $eker zanneder, halbu-
ki ona zehir veririm."
"0 miinkirlerin ta'nlan iizerine korliiklerini iki kat yapanm, seni gormez-
ler. Nitekim ayet-i kerfmede b * 3j JL V '^ j Ujji b j>j '^'j j (A'raf, 7/1 98) ya'ni
"Ya Habfbim, sen onlann sanabaktiklannigoriirsiin, halbuki onlar gormez-
Ier" buyurulur. Onlann korlukleri o mertebededir ki, ben onlara kahnmla te-
celli ederim ve zehir veririm, onlar ise bunu lutuf ve §eker zannederler."
Menkabe: Bayezfd-i Bistamf hazretlerinin mundlerinden birisi o hazretin
kabrini ziy arete gitmi§, o sirada Sultan Mahmud-i Gaznevi dahi oraya gelmis,
ve dervi§e: "Bu sizin §eyhiniz ne der idi?" diye sormu§. Dervis, cevaben de-
mis, ki: "Bizim §eyhimiz, "Beni goreni cehennem ate§i yakmaz!" buyururdu."
Sultan Mahmud: "Acib §ey! Senin §eyhin Peygamber'den daha biiyiik mii
idi? Ebu Cehil Peygamber'i gordii, halbuki onu cehennem atesj yakacaktir,"
dedi. Dervis, cevaben dedi ki: "Hayir, Ebu Cehil Hatem-i Enbiya (s.a.v.) Efen-
dimiz'i gormedi, o ancak Abdiilmuttalib'in yetimini gordii, eger Hatem-i En-
biya Efendimiz'i gore idi, onu da cehennem ate§i yakmaz idi." Sultan Mah-
mud dervism bu cevabmi tahsfn etmi§tir. Miinkirler Resul-i Ekrem'in ancak
suretini goriirler, ma'nasim gormekten kat kat kordiirler.
1474. n <S%killarini benim nurumdan parlallilar, mekirleri benim mekrimden ojj-
rendiler!"
Ya'ni, "Onlann akillan, benim mertebe-i vahdetimin nurundan parladi
ki, o mertebeye "uluhiyyet" ve "hakikat-i muhammediyye" ve "akl-i kill"
mertebesi derler. Ve miinkirler mekirleri, benim mekrimden ogrendiler." Ni-
tekim ayet-i kerfmede ^"iJi "^ iifl j lui "£* j h£* j (Al-i imran, 3/54) ya'ni
"Ve onlar mekr ettiler, Allah da mekr etti ve Allah mekr edenlerin hayirhsi-
dir" buyurulur. Ve Hak (Siibhanehu ve Teala) hazretlerinin sifat-i kevniyye
ile ittisafinin cevazi hakkmda ayat-i kur'aniyye coktur, ba'zilan §unlardir:
j^ \#Ji ^(Bakara, 2/15) ya'ni "Allah Teala onlar ile istihza eder." Ve
aj^j j 4)1 oys'ji '^ oi (Ahzab, 33/57) ya'ni "Allah ve Resul'iine eza eden
kimseler." Ve «JjJ.j j'Jji jsUo ^ '_, (Enfal, 8/13) ya'ni "Allah ve Resul'iine
me§akkat veren kimseler. "
AHMED AVNl KONUK
- ■» * *
1475. Ciharwi erkek filler inin ayagi oniinde o lurlvmen in ulla$uhu nedir!
"Cihanin erkek filleri"nden murad, enbiya ve onlann varisleri olan ehass-i
evliyadir. "Ullacuk" sahralarda gogebe halinde bulunan Tiirkmenler'i kildan
yapilmi§ cadirlan ve cergileri ma'nasinadir. Bundan murad, miinkirlerin kud-
ret-i tasarruflandir. Ya'ni, "Enbiya ve evliyanin kudret-i tasarruf-i ma'nevile-
rinin oniinde, mtinkirin kudret-i tasarrufiyye-i zahirelerinin ne hiikmii olur!"
demektir.
1476. By hiiyiik V^eygamber' im, onun o $eraQi, henim sarsanmin oniinde ne
olur 1 ."
"Ey benim ulti'I-azm ve biiyiik Peygamber'im! miinkirlerin kendi ciiriik
akillannca nur dedikleri batil fikirler, benim bad-i sarsar gibi olan nur-i vah-
yimin oniinde nedir; o batil fikirler bu sjddetli riizgara tahammiil edebilir mi?"
1477. "Oialk, sen korkanc olan sura ufle, id ki binlerce olii iapraktan hiisinler!"
jh^j jl J-^ jt» ijj^wj y?~ c^\j j£j Jilj-I y ^y?
1478. "Qiinki sen muhakkak vahtin 3 srafil' isin, kalk, kiyametten evvel kiya-
met diiz!"
"Sur", ktyamet-i ktibrada ihya-yi emvat igin Hz. Israfil'in iifiirdiigii bir bo-
rudur ki, keyfiyetini Hak Teala hazretleri bilir. Resul-i Ekrem Efendimiz'in hal-
ki da'vet ve ir§adi sur-i Israfil'e tegbih buyurulmu§tur. Bunun korkunc olma-
si, halkin ah§tiklan huzuzat-i nefsaniyye ve hayvaniyyeden aynlmalan ken-
dilerine aci gelmesinden kinayedir. "Oliilerin topraktan bitmesi" budur ki, halk
cehl icinde haki olan viicud-i unsurileri kabirlerinde olii idiler, ulum-i vahy ile
bu kabir iginde ruhlan dirilip kalktilar. "Kiyametten evvel kiyamet diizmek"
budur ki, Resul-i Ekrem Efendimiz'in bi'set-i seniyyeleri enva'-i kiyametten
bir nevi'dir; zfra kiyamet halkin hasj u cem'ini miistelzimdir; halkin ictimaiya-
tinda bir inkilab-i azim vaki' oldugu gibi, kiyametin dfger nevi'leri de vaki' ol-
mu§tur, §oyle ki: Resul-i zi§an Efendimiz'in irsad ve da'veti iizerine, iimmeti-
nin havassi arasinda mevt-i iradt ve lztiran vaki' olmu§tur ki, bu mevt onla-
^^
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
nn kiyametleridir. Onlar bu mevt ve kiyametten sonra, bu hayat-i diinyeviy-
yede ne§'e-i uhreviyye iizerine ya§arlar ve meyyite miinkesjf olan ahval,
bunlara da munkesjf olur. Buna "kiyamet-i sugra" derler. Ve dfger bir kiyamet
daha vardir ki, bunlar ariffn-i billah hazeratma "fena-fillah" ve "beka-bil-
lah"dan sonra "vahdet-i tamme" ve "inkihar-i keserat" halinin zuhurudur.
Arifin nefsinde vaki' olan bu tecellfye "kiyamet-i kiibra" derler. iste bu kiya-
metler Resul-i Ekrem Efendimiz'in bi'set-i seniyyeleriyle vaki' olmu§tur.
1479. L/ler \dm, hard kiyamet? ierse: Gy sanem iste kiyamet henim, aiye ken-
dini goster!"
"Sanem", burada mahbub ve ma'suk ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey benim
mahbubum olan Peygamber'im! Sana, "Kiyamet hani?" diye soranlara: "t§te
kiyamet benim viicudumdur!" diyerek kendini goster!" Zira Resul-i zi§an
Efendimiz yukanda izah olunan kiyametlerin enva'ini cami'dir.
1480. Gy mihnet-zeae sail, hak ha kiyametten yiiz cihan kiiim olmu$tur!'
"Ey Habibim, o kiyameti soran kimseye de ki: "Ey cismaniyet ve kesafet
aleminin mihnet-zedesi olan sualci! Bak benim kiyametimin bir nev'i olan
bi'set-i seniyyemden birgok cihanlar kaim olmu§tur. Onlardan ba'zilan budur
ki, mutabeat-i Resulullah sayesinde, nefsin her bir mertebesinin peyderpey
kiyametleri kopar; ya'ni mesela "nefs-i emmare"nin kiyameti kopar, "nefs-i
levvame" dirilir; ve nefs-i levvamenin kiyameti kopar, "nefs-i mulhime" ha-
yat bulur; ve onun kiyameti kopar, "nefs-i mutmainne" dirilir; ve her bir mer~
tebedeki nefsin bf-nihaye sifatlanndan her birinin ayn ayn kiyametleri kopar
ve mukabilinde birer cihan peyda olur.
1481. xxr Ue ecjer ha zikir ve kunutun ehli olmazsa, imcii ey sultan, ahmagin ce-
vabi sukuitur."
"Kunut", itaat etmek ve sakit olmak ve dua etmek ma'nasinadir. Burada
"itaat" ma'nasi miinasibdir. "Zikr", "zal"in kesriyle, medh u senadan lisan
iizerine can olan sey; ve "zaT'in zammi ile ["ziikr"] , tefekkiir ve tedebbiir
Gg%eg>
g|p^ AHMED AVNt KONUK
ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey Sultan-i enbiya, kiyametten soran kimse, eger bu ki-
yamet ma'nasini miidrik ve sana itaat ehli olmazsa, o kimse ahmaktir; bina-
enaleyh onun cevabi senin siikutundur; zira o kimse kemal-i hamakatmdan,
senin verecegin cevabin idrakinden acizdir. Binaenaleyh kendini yorma!"
1482. "6y can, hm na-miisteeab olursa, Diakh'in asumamndan cevab olarak
siikut gelir."
"Asuman"dan murad, levh-i kaza ve kaderdir ki, bu levhin ahkami, vii-
cud-i izafl arzina anen-fe-anen nazil olur. Ma'lum olsun ki, duanin miistecab
olmamasi, abdin isti'dadina muhalif olan talebinden na§fdir. Eger duasi ve ta-
lebi isti'dadina muvafik olursa, flilen icabet vaki' olur, eger muvafik olmaz-
sa, Hak tarafindan kavlen "lebbeyk" ile icabet olunup, ya isti'dadina muva-
fik bir §ey verilir veyahud isti'dadm husuliine te'hir olunur. Bu sua! ve icabet
bahsi Fususu'l-Hikem'de Fass-i §isfde tafsil olunmu§tur. Binaenaleyh Hak,
cemi'-i mahlukattna isti'dadlanna gore tecelli eder. Akil ve zeki olan kul ken-
di isti'dadim miidrik olup, dualanm bu isti'dadina gore yapar. Mesela abd,
san'ata veya ilme olan isti'dadim gdriip, Hak'dan onlan taleb eder ve levh-i
kaza ve kader asumamndan cevab-i fiili ahr; ve san'atta mahir ve ilimde
miimtaz olur. Bunlara isti'dadi olmayan bir kul, eger bunlan taleb ederse,
levh-i kaza asumamndan cevab olarak sukut-i fiili goriir, ya'ni talebinin ese-
ri saha-i fiile gelmez.
Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma FiMerinin 39. faslinda terk-i cevabin cevab
oldugunu beyanen buyururlar ki: "Ademin her icra eyledigi bir hareket sual-
dir ve onun kar§isina ne gikarsa, cevabdir. Mesela achk, "Hane-i tende bir
halel vardir; bir kerpic. ve biraz gamur ver!" diye tabiatm sualidir. Yemek,
"All" diye cevabdir. Ve yememek; "Heniiz hacet yoktur ve o siva heniiz ku-
rumami§tir, onun tistiine bir ba§ka siva yakismaz!" diye cevabdir. Tabibin
nabzi tutmasi, sualdir ve damann hareketi, cevabdir. Karureye nazar, sualdir
ve cevabi kelamsizdir. Qekirdegi yere dikmek, "Bana falan meyve lazimdir!"
diye sualdir; ve agacin ne§v ii nemasi, kelamsiz cevabdir. Ve eger gekirdek
curiiyiip gikmazsa, hem sual ve hem de "Benim mayem yoktur. Ben ne ve-
reyim?" cevabdir, Onun terk-i cevabi cevabdir."
Beytin hulasa-i ma'nasi: "Ey Habfbim! ham kiyamet? diye soran kimse,
senin zuhurundan hasil olan neticeyi ve semereyi goriip, idrak etmemi§tir.
Binaenaleyh onun suali isti'dadinin hilaftnda oldugu igin, cevabi sukuttur.
<^&
jgp 3 " MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVf-4 •
Nitekim isti'dadimn hilafinda bir §ey taleb eden kimselere, Hakk'm kaza ve
kader levhi asumamndan cevab olarak siikut vaki' olur."
1483. Byvah vakii harman vakti oldu, faked hizim giinumuz bahhmizdan va-
kitsiz oldu.
Buraya kadar olan ebyat-i §erffe Hak tarafindan Nebbiyy-i zi§amna hita-
ben vaki' olmu§tur. Bu beyitten i'tibaren cenab-i Pir efendimizin ir§adat-i
aliyyeleridir. *' Vakt hirmen-gah" terkib-i izafT degildir, bir ciimle-i haberiyye-
dir, ona gore terciime olunmu§tur. Ya'ni, "Eyvah vakit harman vakti oldu;
Resul-i zi§ana miitabaat ve sunnet-i seniyyesiyle amel tohumunu ekenler
bictiler ve harmanianyla me§guldiirler. Bizlere gelince, biz su'-i isti'dadimi-
zm neticesi olarak miitabaat ve amel tohumunu ekmedik, vaktimizi bo§ ge-
girdik. Harman vakti iki ellerimiz bogriimiizde kaldi." Cenab-i Pir efendimiz
ba§kalanni ir§aden iislub-i hakfmane iizere bu teessiife zat-i §eriflerini de il-
hak buyururlar.
cb^ /^ jj -^ ij* ^^ (^ o^ tj^^j j c~~-Ssj cJ_j
1484. HJahit dardir ve \>u kelam cjeni§tir, omr-i devam onun iizerine dar gelir.
Bu beyt-i §enfde J j ^j our luL- oi jj J.JI IlS Jj oU&J bu. j^Ji ois* ') Ji
bx.<dLuW (Kehf, 18/109) ya'ni "Ey habibim, Rabb'in'in kel'ime'lerini yazmak
igin'de'nizler miirekkeb olsa, Rabb'inin kelimeleri bitmezden mukaddem, de-
niz biterdi; eger onun mislini meded olarak getirsen" ayet-i kenmesine i§aret
buyurulur. Zira arifin kelami, Kur'an-i Kerim'in tefsiridir ve bu tefsir, ilham-i
ilahidir. "Binaenaleyh dar olan vakitlere bu geni§ kelam sigmaz ve pek mah-
dud olan dmr-i be§erin devami kifayet etmez!"
1485. ijViizrak oyunculuau hu dar $ukurlarda, mizrak ouunculanni ara getirir.
Bu beyit, yukanki beyt-i §erifi fzahen vaki' olan bir temsildir. Ya'ni, "Vak-
tin dar ve kelamin geni§ ve uzun olmasi, mizrak oyunculannin dar gukurlar
iginde kar§i kar§iya gegip, mizrak oynamalanna benzer. Ellerindeki mizrak-
lar uzun ve gukur dar oldugu igin, orada oyunlanni iyi oynayamazlar ve si-
kilirlar ve vakitlerini bo§ yere zayi' ettiklerinden dolayi, kendilerine ar gelir."
Arif-i billah olanlann maarif ve esrar-i ilahiyye mizraklanni dar vakitlere sig-
*$%$?
AHMED AVNt KONUK
dirmaga galismalan da onlann kendilerine mahsus olan evradlanndan alikoy-
dugundan sikilirlar. Nitekim ahval-i nazikf-i evliya hakkinda cenab-i Pir efen-
dimiz FihiMa F/Ti'lerinin 29. faslinda §oyle buyururlar: "Evrad-i vasilana ge-
lince, anlayacak kadar soyleyeyim, §6yle ki, sabahleyin ervah-i mukaddese
ve melaike-i mutahhara ve & Sfi °^L S {Ibrahim, 14/9) ["Onlan Allah'dan
baskasi bilmez"] mucibince, Hak Teala'nm isimlerini mahff tuttugu halk, is-
lam gayretinin §iddeti sebebiyle o vasillann ziyaret ve selametine gelirler. Ni-
tekim isaret buyurulurt <i)i & j> o>l' '^& 'cjj ) (Nasr, 110/2) ["lnsanlann
Allah'in dinine girdiklerini gorursun"] ve J\*. js' cs rf^ d J^- Xj - "*^y^h (Ra'd,
13/23) ["Melekler de her kapidan onlann yanina varacaklardir"].'sen onlann
yaninda oturmus. oldugun halde gormuyorsun ve onlann kelamlanm ve se-
lamlanm ve handelerini is,itmiyorsun ve buna neden taaccub ediyorsun? Has-
ta olum haline karib olunca birtakim hayalat gdriir ki, yaninda bulunan kim-
senin haberi olmaz ve ne dediklerini isrtmez; o hakayik, bu hayalattan bin
def a latfftir ve hasta olmadikca boyle hayalati gormez ve bu hakayiki i§itmez
ve olmeden evvel olmedikge o hakikatleri gormez; ahval-i naziki-i evliyayi ve
onlann azametini ve seher vakti onlann huzuruna bu kadar sayisiz melaike
ve ervah-i mutahhara geldigini bilen ziyaretciler, boyle bir evrad arasinda da-
hil olup, §eyhe zahmet vermemek icin tevakkuf ve intizar ederler."
1486. 6y oaul, vakti dardir ve avamm haiin ve fehmi ise, vakitien yiiz merte-
he daha dardir.
1487. jWademki ahmagin cevabi hamu§luk cjeldi, Unaenaleyh ni\in sozde
uzunluk $ekersin?
Bu beyt-i §enfde beyan buyurulan "ahmak"dan murad, her bir asirda Re-
sul-i Ekrem Efendimiz'in niibuvvetleri semeratini goremeyen ve Kur'an-i Ke-
rim'in ve ahadis-i §enfenin dekayikim idrak edemeyip kendi tahminat-i ak-
liyyelerine tabi' olan kimselerdir ki, bu hususda onlan ikna" igin soylenen es-
rar ve maarif-i ilahiyyenin asla te'siri olmaz. Binaenaleyh temyiz sahibi ol-
mayan bu gibi ahmaklara cevab olarak siikut ile mukabele olunmak icab
eder. Nitekim cenab-i Pir efendimiz bir beyt-i §eriflerinde bu ahmaklar hak-
kinda §6yle buyururlar:
o^^>
MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"Boyle bir kimse ulum-i zahiriyyede zekiyy-i mutlak olsa da, mademki kendi-
sinde bu matlub olan temyfz yoktur, ahmaktir. "
Cehilden mtitevellid hamakata gelince, bu hamakat avamin hamakatidir
ki, ilim ile ve rahmet-i ilahiyye ile ve cezbe-i rabbaniyye ile zail olur. Atfde-
ki beyt-i §erdifde bu ma'naya i§aret buyurulur.
f j OljU \j ojj£ j* jjo ^ {/ ^y j c~^j JUT j\
1488. ZRohmetin kemalinden ve keremin dalgasindan her goraga yagmar ve ru-
iubei verir.
Hak Teala'nin rahmetinden umid kesilmez; zira Hak (Subhanehu ve Teala)
hazretleri rahmetinin kemalinden ve kereminin dalgalanndan, maarif-i ilahiy-
ye ye§illtkleri bitmeyen her bir corak kalbe, o rahmet yagmurlanni yagdinr ve
rutubet verip, kati bir kalbi yumu§atir ve ask ve muhabbetini ilka buyurur.
d 5 *
^J \j» ^ «-** jijS ji jA ^A^yi OjSL,
Onun beyamndadir ki, cevabin terki cevabdir. "Ahmagin
cevabi siikuttur", bu soziin mukarriridir; bu kissada bu her
ikisinin §erhi soylenmis, gelir
Bu unvan, yukanda gecen 1481 numarah beyt-i §erife merbuttur.
beyt-i §erifde o_^L- oU=L- ^ i j**-i ^»\y~ ^, ojj j /"* ^i j*i xtu J} buyurul-
mus idi. Ya'ni bu bahiste "Cevabin terki cevabdir" sozii izah olunur ve "Ah-
magin cevabi siikuttur" sozii, bu "Cevabin terki cevabdir" soziiniin mukar-
riri ve miiekkididir; bu kissada bu iki soz §erh olunur.
1489. Hiir padi$ah var idi, onnn hir hendesi var idi, akli olii ve §ehveti did idi.
^
AHMED AVNI KONUK
^l^i\jsj jSsj \j i J\S^m -b ( juil-0y ( ji%i«Jj>- ^\mj>-
1490. Onun hizmetinin incelerini terh ederdi, hotii fikirliliqi ivi zanneder idi.
[1491] ' J T /
1491. <$ahen§eh: "Onun ucretini eksiliiniz ve eger cenk ederse, onun admi def-
ter den ciziniz!" dedi.
"Cira", vazife ve maa§ ve ta'yin ma'nalannadir. Ya'ni, "Padi§ah o bende-
nin bu haline gazab edip: Onun ucretini tenkis ediniz,- ve eger iicretinin tenkf-
smden dolayi niza' ederse, admi busbiitiin me'murin defterinden siliniz!" dedi.
djj>- j J3 Xi Js* q£ \j>e 0_^ Oj> j\ ^j^ j Jjj j^T jl Jap
1492. Onun ahli nahts ve hirst ziyade idi; vaktaki ucretini noksan gordii, serf
ve serke§ oldu.
1493. JAhli olaydi, kendi etrafini tavaf ederdi; dhtbet kendi hahdhatini gorur-
du, muaf olurdu.
tSj«* j\ $$£ <i^-j Jij\j ji j» ^J^" j' ^"^ ^^^i i£j>~ ^y?
1494. JAyagi haglanmt§ hir e§eh, esehlikten dolayi serhes olursa, onun her iki
ayagi ha§indan haglanmis olur,
Ya'ni, "Bir kul, ba§ma gelen belanin, kendi kusur ve gtinahindan mute-
vellid oldugunu bilmeyip, Hakk'a kar§i serke§lige ve niza'a kiyam ederse,
serke§liginden dolayi ayagmi bagladiklan bir e§ege benzer; eger serke§ligine
ve niza'ina devam edip, yine kendi kusurunu gormezse, bu def a onun her
iki ayagim ba§mdan baglarlar; ya'ni yeniden dfger bir bela verirler." Bu gibi
hallerde kulun kendi kusurunu bilip, afvi icin Hakk'a yalvarmasi lazimdir.
C—^~>- jT J*i j ji d\S" d\X* *y>- C~~~*j f JUJ l!Jj *£ j>- -AjjSy ^j
1495. Dmdi, eseh der hi: "HZana hir hag yeti§ir. CMuhahhah bilme hi, o ihi, o
alcagtn fiilindendir.
E§ek lisan-i hal ile der ki: "Bana bir bag kafi idi; bu iki bag ne oluyor? Bu
iki bag, bana kar§i bir zulumdiir!" Ey akil, onun bu soziinu sen muhakkak
bilme; zira o iki bag dahi o aleak e§egin kendi kotii fiilinin netayicindendir.
<^s^>
MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
j*Jl$J j* ^il _^i 4ip <u"^ t-it ^ j a&**U ^ Js\ tf* a;_^ -dip yip- j*»
Mustafa (s.a.v.)in bu hadisinin tefsiri hakkindadir ki, buyururlar:
"Muhakkak Allah Teala melaikeyi yaratti ve onlarda akh terkib etti; ve
hayvanlan yaratti ve onlarda sehveti terkib etti; ve bem-ademi yaratti,
onlarda akh ve §ehveti terkib etti. imdi kimin akh §ehvetine galebe etti
ise, o meleklerden a'ladir; ve kimin §ehveti akhna galebe etti ise, o
behaimden ednadir!"
av • s t iij§ p ltflfy a^itrah "kt Uj§ ih e F e vCvt°? iv^t^ 11 * "h^nh ibi §-
nin inceliklerini ihmal eden bir bendenin ferman-i padisahi ile iicreti tenkis
edilmis, idi. Akh nakis ve nefsinin arzulanna haris olan o bende, isti'fa-yi ku-
sur edecegi yerde, busbutim serkeshk etti; zfra onun nefsinin arzusu ve seh-
veti, akhna galib idi. Binaenaleyh nefsine miiteveccih olan bu beladan miite-
nebbih olmadi. Ma'lum olsun ki, "Bela-i nefs", muhtelif sebeblere mustenid-
dir. 1 . Ref -i derecata vesile olmak igindir. Bu bela Hakk'in evliyasma mah-
sustur ki, sure-i Enfalde: u~i- 7%. *> '^jj» JU '_, (Enfal, 8/17) ["Bunu,
mu'minleri guzel bir imtihanla denemek icin yapti"] buyurulur. 2. Salikin nef-
sini kiisturup, diinya muhabbetinden sogutmak icindir. 3. Muhalif-i emr-i ila-
hf olarak yaptigi huzuzat-i nefsaniyyeyi kusturup, ahiret azabini diinyada
cektirmek igindir. 4. Kufran-i ni'mete mukabil, ceza olmak igindir. l§te yuka-
nki kissada mezkur olan bendenin hali bu idi.
1496. Oiadlsde cjeldi ki, mecid olan Uialik, alemin halkim uc turlu yarath.
1497. ^ir tdifeyi hej) akil ve ilim ve cud etti; o melektir, o siicuddan ba$kasini
bilmez.
g§p£®" AHMED AVNt KONUK "^®
"Cud", kerem ve seha ma'nasinadir. Melaike cemf'-i umurda fuyuzat-i
uluhiyyetin halka tevziine vasita olduklanndan, cud sifati kendilerine izafe
buyurulmustur. "Siicud", serruru ve itaat ma'nasinadir ki, meleklerin hal-i
daimisi budur. Nitekim ayet-i kerfmede onlar hakkinda ^*> U '3s\ o^^u Si 3
(Tahriin, 66/6) ya'ni 'Allah'in emr ettigi §eyde Allah'a isyan etmezler"
buyurulur.
1498. Onun unsurunda hirs ve heva uokiur; a§k-i Uiuda dan diri nur-i mut-
lakhr.
"Unsur", asil demektir. Ya'ni "Meleklerin asl-i viicudlannda nefsin hirsi ve
hevasi yoktur; onlann her biri nur-i mutlak ve ruh-i miicerred olup, gidalan
ask-i ilahidir ve ask-i ilahi ile diridirler."
1499. ^Dvtfiex bir giiruh, dani$den bo§iur, hayvan ofoi alefden semizlikiedir .
'—* x~" i' J C— J^Lp OjULi jl cJlU- j J j . W .s ^ I <S" j^- Jj-j <j jl
1500. Dsiabl ve alefden ba§kasim aormez; §ekavetten ve §ereflen yajildir.
"Alef", hayvan yemi; "istabi" ahir, hayvan hifzina mahsus mahal. Bu iki
beyt-i §erif hayvan cinsinin beyanina mahsustur. Ya'ni, "Hak Teala mah-
lukatindan bir taife daha yaratti ki, onlarda ilim ve irfan namina hicbir §ey
bulunmaz. Cisimleri yemden semirir. Bu taife ancak yemi ve ahm bilir; asla
§ekavetten ve seref ve saadetten haberleri yoktur. Yemi buldugu vakit, kimin
mah olursa olsun dalar; disiyi buldu mu, kime mahsus olursa olsun tanimaz,
derhal asar; edeb ve haya ve namus ve vefa bilmez."
1501. I^u iicuncu <5%dem oglu ve be§erdir; onun yansi melekien, onun yansi
esektendir.
*Ji J^ J 51, ^ H >J>- J^ J^ ^ J^ H
1502. ~^an esek, muhakkak suflinin maili olur; dujer yansi da akla mensvh
olanin maili olur.
*$$??
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Be§erin e§ek cinsinden olan yansi, siifliyata mensub olan huzuzat ve lez-
zat-i hayvaniyyeye meyl eder; melek cinsinden olan diger yansi da akla ve
ilim ve hikmete mensub olan §eylere meyl eder.
1503. O iki kavim, cenkten ve muharebeden asudedir; ve bu be$er iki muhalif
ile azab vftndedix.
iki kavim, ya'ni melekler ve hayvanlar, kendi varhklannda cenkten ve
muharebeden azadedirler; zira gerek meleklerin ve gerek hayvanlann ter-
kiblerinde akil ve nefis gibi birbirine zid olan §eyler yoktur. lnsan ise akil ve
nefisten murekkeb oldugundan, onun viicudunda bu akil ve nefis daima
birbiriyle mucadele igindedirler ve cenab-i Pir bu ma'nayi Fihi Ma Fih'in 1 8.
fashnda §oyle izah buyururlar: "Mahlukat iic siniftir. Bir kismi melaikedir ki,
onlar akl-i mahzdirlar ve onlann taati ve ibadeti ve zikri, tabiatlan ve gida-
lan ve taamlan ve hayatlandir. Mesela sudaki baliklann hayati sudandir;
yatagi ve yastigi hep sudur. Onlar hakkmda bunlar kulfet degildir; cunki
§ehvetten miicerred ve paktirlar. Binaenaleyh eger o pak olup asla §ehvete
tabi' degil ise, yahud saika-i nefs ile hevaya meyl etmez ise bir hiiner mi
olur? Qiinki bunlardan paktir ve onun asla mucahedesi yoktur. Eger taat
ederse, onu taat etmis. addetmezler; cunki onun tabfati odur ve onsuz ola-
maz. Ve sinif-i diger behaimdir ki, onlar mahz §ehvettirler; akl-i zacirleri ol-
madigindan, onlara teklff vaki' olmami§tir. Kaldi, akil ve §ehvetten miirek-
keb miskin ademi. Onun yansi melek, yansi hayvan ve yansi yilan ve ya-
nsi baliktir. Bahkligi su tarafina, yilanhgi toprak tarafina ceker, ke§ake§ ve
niza' igindedir. Ademilerden ba'zilan, o kadar akla miitabaat eylediler ki,
kiilliyyen melek ve nur-i mahz oldular; onlar enbiya ve evliyadirlar; ve havf
ve recadan kurtulmu§lardir. Nitekim Kur'an-i Mecfd'de beyan buyurulur:
djy~ 'fj> Sf j J^Jp S^- Si (Yunus, 10/62) ["... Onlara korku yoktur ve onlar
uziilmeyecekler de."] Ba'zilannin akillanna §ehvet galib oldugundan, aki-
bet kiilliyyen hayvan hukmumi iktisab eylediler. Ve ba'zilan miinazaada
kaldilar; ve onlar o taifedir ki batinlannda bir derd ve renc ve hasret ve ef-
gan zahir olur ve ya§ayi§lanndan razi degildirler. Bunlar mu'minlerdir. Ev-
liya onlan kendi menzillerine eristirmek ve kendileri gibi yapmak icin, on-
lara muntazirdirlar. Ve §eyatin dahi onlan esfel-i safilfne, kendi taraflanna
gekmek icin muntazirdirlar. §iir:
CgWg>
AHMED AVNl KONUK
c— »ji ^y- \£ *y. \£ <^*i ^ JLjbiy*^ dsi^sLi jr-jtiy*-* U
"Biz gaginyomz, ba§kalan da gaginyorlar. Bakahm baht kimindir, kime yar
olacaktir?"
1504. ^e bu be$er doki imtihan cihetinden kismet oldular; cAdemi §ekillerdir
ve uc ummet oUular.
Sl* VU.! °^5 '^'jji o'uJi j o^Ji 'jL ^JJi (Mulk, 67/2) ya'ni "0 byle Al-
lah'dir ki, hanginizin ameli daha giizeldir diye sizi imtihan etmek igin olumii
ve diriligi yaratti" ayet-i kerfmesi mucibince, hayvaniyet ile melekiyetten mii-
rekkeb olarak yarattigi be§er, imtihan cihetinden kisim kisim oldular. Vakia
hepsi §eklen insan goriinur; fakat ma'nalan i'tibariyle suret-i umumiyyede
be§er tig ummet ve taife oldular ki, yukanki beyitte zikr olundugu iizere, bi-
risi "akl-i mahz" olan enbiya ve evliya ve digeri §ehevat-i hayvaniyyesine ta-
bi' olan kimseler ve ugiincusu de gah akla ve gah nefse tabi' olup, akil ve
nefsi ile miicadele iginde bulunan insanlardir.
1505. TSir aiiruh mutlaktn musta^rahi olmu§tur; Dsa fltbi meletje miilhak ol-
mustur,
Birinci taife nefis ve tabiatin baglanndan kurtulan ruh-i mutlakm miistag-
raki olup, tsa (a.s.) gibi melege mulhak olmu§tur ki, bunlar enbiya ve evli-
ya-yi kiramdir.
1506. < J^ak§i ddemdir, lakin ma' nasi Cebrad'dir; hi§im ve hevadan ve hal ii
hiylden kurtulmustur.
enbiya ve evliyanin nak§i ve cismi, ademdirj fakat ma'nasi, mazhar-i
akl-i ktil olan Cebrail'dir. Nefsin gazabindan ve heva ve heveslerinden ve de-
dikodulanndan kurtulmu§lardir.
1507. Uliycizetien ve ziihd ve cihaddan kurtulmustur; guya o, muhahkak ade-
miden doflmadi.
^
MESNEVl-1 §ER1F §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
Sifat-i nefsaniyyelerinden kurtulan zevat-i kiram, riyazetten ve ziihd-
den ve miicahededen dahi kurtulmus, olurlar; ciinki riyazet ve miibahattan
perhiz ve miicahede, nefsi lslah etmek igindir. Bunlarda ise, nefsin sifatla-
n kalmamis, ve ruh-i mutlakin ahkaminda miistagrak olmusjardir. Ve ruh
ise Hak'da fanidir ve ahlak-i ilahiyye ile miitehalliktir; ciinki halife-i
Hak'dir. Binaenaleyh onlann ziihd ve perhfzleri, ancak Hakk'm nehy etti-
gi §eylere inhisar eder. Nitekim Fahreddfn-i Iraki hazretleri Kitab-i heme-
at inda bu ma'nada §6yle buyurur: "Eger muhibb, na-marzfde Hakk'in
vechini gorse bile nza vermemelidir; zfra onun na-marzfde vechi, ona razi
olmamasidir. >s3i «/u '^j Sf j (Ziimer, 39/7) ["Kullannm kufrune razi ol-
maz!"] Bir muhib ki,' Hakk'i, Hak ile goriir ve alemi Hak goriir , munkera-
ta Hak ile, Hak uzerine, Hak igin inkar eyler ve bu inkarda hticcetini ikame
edip, §er'an haram olan her seyde cemal-i Hakk'i gormez; §iibhesiz ondan
ictinab eyler. Belki ona tab 'an ragbeti olmaz. Burada bir subhe muzahame
eyler, §6yle ki: "Muhib, mademki mahkum-i tecellfdir ve tecellf biitun e§-
yayi §amildir, tecelliyi nazanndan def edebilir [mi?] " Buna cevaben deriz
ki: "Tecellf iki nevi'dir: Tecelli-i zat ve tecelli-i esma ve sifat. Tecellf-i zatf-
yi kuvvet ve istflasi hasebiyle def edemez. Amma tecelli-i esma ve sifati
def e kadirdir. "Qiinki bu tecellf kuvve-i temeyyiiz ve tasarrufu ref edecek
kuvveti caiz degildir." Tecelli-i kahrfyi, tecellf-i lutfi ile def edebilir ve
name§riV olan her §eyde kahir ve celali ve marzi olan her §eyde de nisan-i
lutuf ve cemali goriir. Burada j^~- ^ ^iU^ ij*i ya'ni "Senin gazabindan,
nzana sigininm!" der. Ve tecelli-i zatide d** d* *j*\ ya'ni "Senden sana si-
gininml" der. imdi bu gibi kemal-i irfana vasil olan zevat, her ne kadar cis-
miyet i'tibariyle beni-ademden ise de, guya ademden dogmamis, olan bir
melek hiikmiindedirler.
1508. ^iger kisim e$ehlere miilhuk oldular; hi§m-i makz ve- §ehvet-i mutlak ol-
dular.
Insanlann bir kismi tab'an e§eklere ve hayvanlara iltihak etmi§tir, tabfat-
lan saf ve halis gazab ve hicbir kayd ile mukayyed olmayan §ehvet esaslan
uzerine miistenid bulunmu§tur. Hazz-i nefislerine mani' olan her bir §eyi ga-
zab-i §edfd ile e§ekler gibi cifteler atip mahv etmege cali§irlar ve her an nefis-
lerinin §ehveti ve hazzi arkasmda ko§arlar.
<*$%&>
AHMED AVNl KONUK
1509. Onlarda Cibrillik vasfi var idi ve cjittl; o Kane dar ve o vast] cesim idi.
Suret-i insaniyyede mahluk olmak i'tibariyle onlarda Cibrillik ve meleki-
yet vasfi var idi; tabiatlanna hayvaniyet galebe ettigi igin o vasif onlardan
gitti. Qiinki hayvanlik evi dar ve o Cibrillik ve melekiyet vasfi ise btiyuk ve
cesim idi; bu biiyiik vasif, o dar eve sigmadi.
>jS> Ol ^ jl OW- djzr ij-i j>- Sjj OLst- ^ <f tj*>^> *>£ **j*
1510. Cansiz olan sahis olmiis olur; vaktaki onun cam ansiz ola. esek olur.
[1511]
"An", letafet ve hiisn ve cazibe ma'nalanna gelir. Burada vasf-i Cibrili
ve akl-i maad ma'nasini vermek munasib olur. Ya'ni, "Olmiis, olan sahis,
ruh-i hayvanisiz ve cemad olur ve ruh-i hayvani ile ya§ayan bir §ahsin bu
ruhu ansiz, ya'ni akl-i maaddan ve vasf-i Cibriliden muarra olursa, o §ahis
bir e§ek olur." Bu beyt-i §erifde be§erin tig mertebesine isaret vardir ki, on-
lar da: Cemad, hay van ve insandir. Ya'ni ruhsuz olan suret-i be§eriyye ce-
maddir ve akl-i maaddan an ve ruh-i hayvani sahibi olan suret-i be§eriy-
ye dahi hayvandir, ve akl-i maad ile muttasif olan suret-i be§eriyye de in-
sandir.
1511. 3ilxa ki, an tuimayan hir can alcakhr; hu s'oz hakdir, sufi s'6ylemi§tir.
Qtinki akli, maglub-i §ehvet olup an ve letafet sahibi ol[may]an bir can ai-
gaktir, zfra meyli alem-i suflfyedir. Bu sdz dogrudur ve bu sozii stiff soylemi§-
tir. "Suff'den murad, sufflerin sultam olan (S.a.v.) Efendimiz olmak munasib
olur; giinki bu surh-i §erifdeki hadis-i §erifde ^L^Ji ^ ^\ & && ^^ ^Ji- ^ j
ya'ni "§ehveti aklma galebe eden behayimden edna ve algaktir" buyurulmus,
idi. Ve §ehvetine maglub olan bir insamn ma'nasinda hiisn ve letafet olma-
digi meydandadir.
^ I^jjVS' tjjLijlj OLfst- ji -k£ jbr- J^jJ> W^jr*" J j'
1512. O hayvanlardan daha ziydde can cekisir; cihdnda ince i§cilikler yapar.
"Barik", ince ve "kar", is, ma'nasma olup, "bank-kar" vasf-i terkibidir,
"ince i§gilik" demek olur. "Karf'deki "ya" masdariyettir. Ya'ni, "§ehveti ak-
GjqggD
MESNEVl-1 §ERfF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
lina galib olan kimse hayat-i dtinyeviyyesinde, hayvandan daha ziyade can
gekisfr; ya'ni mihnet ve zahmet geker. Zira cihanda te'min-i mai§et etmek
ve hirsini tatmin eylemek icin birtakim ince i§cjlikler yapar." Ma'lumdur ki,
insan dahi hayvamn bir nev'idir. Sair hayvanat arasinda akil ile mumtaz ol-
mustar. Aklm iki sifati vardir ki, birisi ebedi olan, maadindan agah ve fani
olan maadindan gafildir; ve digeri ebedi olan maadindan gafil ve fani olan
maa§mdan agahdir. Ewelki vukQf ve gaflet memduh ve ikinci gaflet ve
vukaf ise mezmumdur. Aklin ewelki sifati, ruhun hiisnu ve letafetidir; ciin-
ki ayn-i zekavet ve kiyasettir; ve ikinci sifati, ruhun kubhu ve rezaletidir,
cunki ayn-i hamakattir. Fakat akl-i maad lie ittisaf-i kamil, her insanin ka-
n degildir; ancak inayet-i Hak'dir. Ve maaddan gaflet dahi hikmet-i ilahiy-
yeye miisteniddir. Nitekim FihiMa Fffi'in 19. fashnda cenab-i Pir efendimiz
§6yle buyururlar: "Diinyayi ma'mur etmeleri icin Hak Teala bir kavmin goz-
lerini gaflet ile bagladi. Eger bir kismim gafil kilmasa, higbir alem ma'mur
olmaz. Gaflet ma'murluklara ve abadanhklara baisdir. Nihayet cocuk gaflet-
ten buyur. Akli kemale vasil olunca artik buyiimez olur. Binaenaleyh
ma'murlugun sebeb ve mucibi gaflettir ve harabligin sebebi de hu§yari ve
intibahdir."
JbJu Jul; £ s d\ji>- j 6\ a«J -Ub _jl aS" f^^Jj _j £*»
1513. ,r Bir mehr ve telhisi hi, o izhar etmeyi hilir, o ba§ha hayvandan zahir
flelmez.
"Telbfs", bir §eyi kan§ik ve subheli kilmak demektir ki, mekr ve hilenin
miiradifidir. "Tenfden" masdanmn muteaddid ma'nasi vardir; burada "peyda
ve izhar etmek" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Insan akl-i maas. sifati ile dyle
bir hile ve te§vi§at peyda etmeyi bilir ki, onlan ba§ka hayvanlar izhar ede-
mez; zira ba§ka hayvanlarda bu sifat yoktur."
1514. Sirmacduja mensub libaslan dohumayi, denizin dtbinde incileri balmayi
bilir.
1515. Dlm-i hendesenin ince i§cilihlerini, niicum ve ilm-i itb ve jelseje ile be-
raber bilir.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
1516. UCi onun iaalluku ancak hu dunydyadu, onun nef'inin ueAinci aok yolu
yoktur.
Ya'ni, "AkI-i maas, sahibleri sirmali kumasjar dokumayi ve denizin dibin-
den inciler gikarmayi ve miihendisligin ince i§cUiklerini, ilm-i niicumdan ah-
kam istinbatini, ilm-i tibbi ve felsefeyi bilir ki, bunlann hepsi ancak hayat-i
diinyamn zahirine taalluk eder. Nitekim bunlar hakkinda ayet-i kerimede
Ojlilp ^* s^vi jp (f A i gjji 5j>Ji ^ \j*\b dj*±*i (Rum, 30/7) ya'ni "Onlar hayat-i
dunyadan'zariir olam bilirler, halbuki onlar ahiretten ve alem-i bekadan ga-
fildirler" buyumlur. lmdi bu ulumun nePi, ancak bu hayat-i dunyeviyyeye
taalluk eder; nefsin yedinci mertebesi olan "nefs-i safiye" ve "bakiye" tarafi-
na bu nefin asla yolu yoktur." Cenab-i Pir efendimiz Fihi Mi Fih'in 4. fas-
hnda da bu ma'naya dair bircok hakayik beyan buyurmu§lardir.
1517. nZu hep ah.tr hinasinin ilmi&ir ki, okuzun ve devenin vucudunun siitu-
nudi
ur.
"AhirMan murad, cism-i be§erin mahall-i tekevvun ve tefessiidii olan
diinyadir. Ve "okiiz" ile "deve"den murad, ruh-i hayvanf sahibi olan ec-
sam-i be§eriyyedir. Ya'ni, "Bu yukanda sayilan ilimlerin hepsi fani olan
diinyayi bina ve ma'mur etmenin ilmidir ki, okiiz ve deve mesabesinde
olan cism-i be§erin viicudunun diregidir. Bu direkler olmazsa, viicud-i be-
§erin kivami hasil olmaz."
1518. nZirka^ gun hayvamn istxbkMsi {gin, hu ahmaklar onun adim rumuz et-
tiler.
Birkac. giinluk hayat-i hayvaniyyenin bekasim taleb igin, hayat-i ebediy-
yeden gafil olan bu gibi ulum-i zahiriyye erbabi, kemal-i hamakatlanndan
dolayi, bu ilimlerin adini yekdigeri arasinda, birtakim rumuz ve i§aretler vaz'
etmek suretiyle konu§tular. Mesela altin yapmakla me§gul olan kimyagerler,
civaya ve ni§adira ve kukiirt aksamina ve zirnik enva'ina "ervah ve an" der-
ler. Altina ve giimuse ve kursuna ve demire ve bakira "ecsad" derler. Sahf-
hu'1-mizac olan delikanlilann ba§lanndaki siyah saga "hacer-i esved" derler
GWX3&
MESNEVI-I SERIF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
ki, iksfr i'malinde kullanihr. Bu kimyagerler daha bunlar gibi birgok elfaz-i ru-
muz vaz' etmisjerdir. Ve ilm-i tib ve hendese ve niicumun dahi boyle bircok
istiIahat-1 i§arileri vardir ki, erbabi kendi aralannda kullanip, izhar-i fazflet et-
tiklerini zannederler ve hayat-i bakryelerine zerre kadar faidesi olmayan bu
ulum ile iftihar ederler.
1519. L/iak yolunun ilmini ve onun menzilinin iltnini, sahib-i Ml, yahua onu,
onun dili hilir.
Hak yolunun ilmine ve o yolun menzilinin limine gelince, bu ilmi, goniil
sahibi bilir veyahud o goniil sahibinin gonlii bilir.
"Hak yolu"ndan murad, ki§inin mebde'ine riicu' yoludur ve bu yolun
menzilleri ji^i ^1*1 jju, Ai\ ji j>ji ya'ni "Allah'a yol mahlukatin nefesleri
adedincedir" kavlince, her ferdin isti'dadina nazaran gayr-i kabil-i ta'daddir.
Ancak bu yolun kapisi Peygamber'in getirdigi §enata ve onun ahvaline ke-
maliyle ittiba'dir; ve striata ve ahval-i peygamberiye kemaliyle ittiba' eden-
ler, goniil sahibi olup, bunlar da iki kisimdir: Birisi "ehl-i miika§efe"dir ki, bu
zevata kalblerinin bildigi ahval mestur olmaz; ya'ni kalblerinin bildigini go-
riir ve bilirler. Ve digeri ehl-i miika§efe olmadigindan, kalbinin bildigini gor-
mez ve fakat kalbinin sevkiyle hareket edip, bu sevkin sebebini, alem-i za-
hirde hadis oldugu vakit, ge§m-i zahir ile goriir.. Nitekim III. cildde mezkur
olan "Abdal-i seb'a" ile, §eyh Dekukf hazretlerinin halleri bunun delilidir. Bu
ma'naya gore beyt-i §enfdeki "ya" terdid icjn olur.
1520. Dmdi ha terlubcle hayvan-i latif yarath ve Hani$e elif etti.
Ya'ni, "Hak Teala hazretleri akil ile §ehvetten ve melekiyet ile hayvani-
yetten murekkeb olmak iizere, bu alem-i kevnde bir hayvan-i latif yaratti ki,
o insandir. Ve ona "hayvan-i latif buyurulmasi, latif ile kesiften miirekkeb
olmasindan na§fdir. Zira hayvaniyeti, kesif ve melekiyeti latfftir. Ve bu hay-
van-i latffi dani§e ve ilme dost ve elif yapti." Zira, ister zahin ve ister batmi
olsun, bu her iki nevi' ilim ile tevaggule hahi§ger olan ancak bu hayvan-i la-
tifdir. §u kadar ki, ulum-i zahiriyye ve diinyeviyye ile biitiin omrunii israf
edip §ehevat-i tabiiyyesine maglub ve ulum-i batiniyye ve uhreviyyeden bf-
haber kalan insanlar, yukanda izah olundugu iizere hayvana mulhaktirlar.
eg^g.
AHMED AVNl KONUK ^M
1521. O kavmin ahm "Gn am. 3&i" eifi, zira /u uyhunun uyamklicja nisheii
hani?
Bu hayvana miilhak olan insanlara Hak Teala hazretleri sure-i A'raf da
vaki' olan Sf ^i '$ '_, {& 'd'^ii Si Lyi ^ y^'j ofJ 1 y '^ '^^J Wji ^' j
o^iWi JJ» jdji jl>i "ji jjyuISlir dij! I* o^ll^ V oisi"^ j In ^3j^. (A'raf,
7/179) ya'ni "Biz insan'lann ve cinlerin gogunu cehennem igin yarattik;
kalbleri vardir, idrak etmezler; gozleri vardir, gormezler; kulaklan vardir,
iskmezler; i§te onlar hayvanat-i ehliyye gibidirler ve belki onlardan daha
saskmdirlar; onlar gafildirler" ayet-i kerfmesinde "Ke'1-en'am" ["Hayvanlar
gibi"] adini takti; zfra bu insanlar uyku igindedirler ve rii'ya mesabesinde
olan bu diinyamn hayalatryla mesguldiirler ve akl-i maaslanm, akl-i ma-
ada tahvil etmek liizumunu hissetmeyip, ulum-t diinyeviyyenin tahsiline
hasr-i omr etmisjerdir. Ve ruh-i insanilerinden gaflet igindedirler. Velakin
akl-i maad sifatim haiz olan insanlar, bu diinyamn uyku halinden farki ol-
madigim bildiklerinden, onlar uyaniktirlar. Bu iki taife arasindaki nisbet,
uyku ile uyamklik arasindaki nisbetlere benzer. Hig uyku hali, uyaniklik
haline benzer mi? Bu zikr olunan ayet-i kerime, II. cildin 3071 numarah
beytinde dahi J~ ^ o~c—^. A *^f j->i p* J* ju r u^ir &\ ["0 kimse ki,
en'am gibi, belki onlardan daha sa§kin oldu, o koltugu kokmus. her ne ka-
dar mekr dolu ise de."] suretinde miirur etti.
(J* ^J b cr^* ^h->- f> j^ ^ laJ J^ cm
1522. Jiuh-i hayvaru uykuaan ha§kasini hilmez; kavm miin'ahis hisler tutar.
Ya'ni "Insamn ruh-i hayvanisi, alem-i hakikatin muvacehesinde uykudan
baskasini bilmez ve rii'ya mesabesinde olan suver-i alemden baska, suver-i
ruhaniyye oldugunu inkar eder. Mesela uykuda olan bir kimse ancak gordii-
gii rii'ya ile mesgul olur ve o suretlerin mii§ahedesinde miistagrak bulunur.
Uyamklik halindeki tarz-i mafgetinden ve evinden barkindan ve san'atindan
bf-haber kahr. Uyamklik halinde denizde yuriimek ve havada ugmak ve ga-
yet ytiksek bir mahalden bir adimda a§agiya inivermek miimkin olmadigim
bilirken, rii'ya aleminde hig gekinmeksizin bunlan yapar. Binaenaleyh rii'ya-
sindaki hisleri, uyamklik halindeki hislerinin aksi olur." Bunun gibi bu dun--
yada ruh-i hayvanilerinin ahkamina tabi' olan kimseler dahi, alem-i ahiret ve
hakikate nazaran miin'akis hislere maliktirler. Mesela ruh-i hayvamnin olu-
^
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
mix, hayattir ve hayat-i diinyeviyye ise olumdiir. Nitekim Hz. Pfr bir gazelle-
rinde soyle buyururlar:
ijji 01.0 jj Af Ota jjjii **-\y>- JL« o>* -u£i ^f j; «.<jL>-
Nazmen terciime:
"Mevt hayattir ve hayattir dliim
Kafir onun aksini eylergiiman
Geryikihrsa ten 6vi aglama
Mahbesini yiktm efendi inan!"
Velhasil ruh-i hayvani ahkaminda miistagrak olanlann sair hisleri dahi
boyle mun'akisdir. Binaenaleyh hakikat-i hali mu§ahede eden enbiya ve ev-
liya bu diinyanin ezvakindan miictenib olmu§lar ve zaruret mikdanyla iktifa
etmi§lerdir.
1523. ^Tiyaniklik gelii, hayvanlih uykusu kalmacli; kendi hissinin in'ikasim
levhden ohuHu.
Uyamklik iki suretle olur. Birisi "mevt-i ihtiyan" ile ve digeri "mevt-i izti-
rari" iledir. Mevt-i ihtiyan bilcumle heva-yi nefisden ve lezzat-i cismaniyye
ve mti§teheyat-i nefsaniyyeden ve muktezeyat-i tabiat ve §ehvetten fani ol-
maktir. Mevt-i lztiran, ruhun cisimden alakasim kesmestdir. Havass-i be§er,
mevt-i lztirarfden evvel uyanip, bu alemin ru'ya oldugunu bilirler ve be§erin
ehl-i gaflet olanlan, mevt-i lztiran ile uyanirlar; kendilerinde hayvanhk uy-
kusu kalkmayinca diinya, rii'yasindaki hislerinin berzahdaki hislerin tama-
miyle aksi oldugunu, kendi hakikatinin levhinde okur. Mesela diinyadaki si-
fat-i kibrin, alem-i berzahda zillet ve zenginligin, fakr oldugunu kendi nefsin-
de mu§ahede eder.
1524. kimsenin hissi gibi ki, onu uyku kaph, vahtaki hi&ar oldu, aksligi go-
Nitekim diinya uykusunda insan, hayat-i diinyeviyyesindeki tarz-i ma-
i§etinin aksi olan birtakim rti'yalar goriir. Fakfr iken, kendisini rii'yastnda
<^p
AHMED AVNl KONUK "*^Sl
zengin bir halde veya hasta iken kendisini hal-i sihhatte rmi§ahede eder.
Uyandigi vakit, gordiigii suretlerin tamamiyle tersine oldugunu anlar. Ez-
cumle insan, "ahsen-i takvfm" iizere yaratilmi§ bir mahluk iken, hayat-i dun-
yeviyyesinde sifat-i insaniyye ile ittisafi birakip, sifat-i hayvaniyyeyi ihtiyar
ettiginden dolayL oliim vasitasiyla uyandigi vakit, kendisini suret-i insaniy-
yeden muarra ve hangi hayvamn sifati galib ise, o hayvanin suretiyle mu-
sawer bulur. Nitekim II. cild-i MesnevPmn 1408 numarali beyt-i serffinde
§6yle buyurulmus, idi:
"Bir stet ki, o senin viicudunda galibdir, o tesvfr iizerine de hasrin vacibdir. "
Ve Hakim Senai hazretleri dahi Zadu's-Salikin ismindeki eser-i alflerinde
soyle buyumrlar:
b^ y j£»s*~ C~^l Ai^ji L W*-^ {£y* C~istf 4z5>j* J>
jfi S.0L* jl ijyp- L ^^ 1 (*-* jy^ ^-^y. ^jj^ 1 ^* y j_j
"Eger bu dunyada melek-sifat isen, yann senin hasrin melek iledir; ve eger
kopek tabfatli isen vakt-i niisurda dahi kabrin iginden bir kopek olarak kal-
karsin. "
1524*. [§ubhesiz o, safillercten daha siifll olur; orux ierk et! nr Ben uful edenleri
sevmemf")
Boyle olunca o kimse isti'dad-i insanfsinin kiymetini bilmedigi igin, safil
olan hayvanlardan daha siiflf olur. Binaenaleyh insanlar arasmdan uful eden
ve hayvanlar arasinda zahir olan boyle kimselerin sohbetini terk et; zira ben
uful edenleri sevmem.
Bu beyt-i §enfde, sure-iKehf'de vaki' sl*JI ^ Oj*j* j>ti\ ^ s~* j~*\j
Ub> "y\ oir j Vja '^j (Kehf, 18/28) ya'ni "Sabah ve ak§am Rab'lerinin vec-
hini isteyip, Rab'lerini zikr edenler ile nefsini habs et; hayat-i diinyamn zine-
§arih bu beytin sadece izahmi yazmi§, Farsgasmi ve tercumesini yazmayi, belki de temize
gekerken, atlami§tir. Atlanan bu beyit ve tercumesi tarafimizdan hazirlamp mukerrer olarak
1524 ile numaralandinlmigtir. (Yayina hazirlayanlar)
<^3e^>
MESNEVf-1 SERIF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
tini taleb ederek onlardan gozlerini cevirme ve kalbini bizim zikrimizden gafil
kilan ve hevasina tabi' olan kimseye itaat etme, onun isi berbaddir" ayet-i
kenmesine isaret buyurulur.
^
> t t, , - a
Bu "Kalblerinde maraz olan kimselere gelince, o maraz onlarm
murdarhklanna murdarhk ziyade eder" (Tevbe, 9/125) ayetinin tefsiri
ve Hak Teala'nin "Kur'an sebebi ile 50k kimseleri ldlal eder ve cok
kimselere hidayet verir" (Bakara, 2/26) kavlinin tefsiri beyanindadir
1525. 2Xra onun iehdil ve mucakede isti'dadi var idi ve onu al$aklic)indan do-
layi fevt etti.
Ralblerinde hayvanhk hastahgi olan kimselerin murdarhklannm cogalma-
si ve dalalete diismeleri sebebden vaki' oldu ki, onlarda hayvaniyet sifatla-
nni, miicahede ile melekiyet sifatina tebdil etmek isti'dadi var iken, tabiatlan-
na hayvanhk daha ho§ geldi; bu isti'dadlanni fevt ettiler ve dalalete dustiiler.
1526. Diayvan i$in dahi, mademki isti'dad yoktur, onun 02.ru hayvanhk iptn-
de pek rusendir.
Hayvanda melekiyet sifatini iktisab etmek isti'dadi olmadigindan, hay-
vanhk iginde kalmakta ma'zurdur.
1527. uM,ademki rehber olan isti'dad ondan aitti, her hir cjidayi ki yer, esek
heynidir.
gw^d
AHMED AVNl KONUK
"E§ek beyni yemek," dimagin kuvvetini izaleye sebeb oldugundan "magz-i
har horden", akh olmamaktan ve bo§ laf soylemekten kinayedir (Bahar-i
Acem). Ya'ni "Hayvaniyet tarafim iltizam eden kimsede selamet-i fikrin reh-
beri olan isti'dad-i melekiyyet gitmis, oldugundan, artik ondan akilane fikir ve
mixtalaa beklemek abes olur." Kur'an'i ve ahadis-i nebeviyyeyi ve kelam-i ev-
liyayi yanli§ ve tersine anlar. Mesela evfiyaullah §iirlerinde "mey"den ve
"mahbub"dan bahs ederler; bunlarda hayvaniyet galib oldugundan,
"mey"den murad §arab-i maddidir ve "mahbub"dan murad, sun giizellerdir
diye iddia ederler. Velhasil bunlann fikirleri fasid ve muhakemeleri sakim olur.
1528. Gger helddur yese, o afyon olur; ona sekte ve akilsizltk ziyade olur.
"Beladur", bir agacin meyvesidir ki, emraz-i baridede isti'mal ederler. Bli-
rudet dimaga te'sir ederek bf-hu§luk hadis oldugu vakit, beladur ile tedavf
ederler. "Afyon" malum maddedir ki, uyku verir ve akli izale eder. "Sekte"
bir hastaliktir ki, tecvifat-i dimaga rutubetin te'sirinden hadis olur. Bu sebeb-
le tamamiyle bedenin hissi ve hareketi gider. "Beladur", bu hastahga nafi'dir.
Ya'ni, "Isti'dad-i melekiyyetine sekte gelmis, olan bir ruh-i hayvani maglubu-
na "beladur" mesabesinde olan fikr-i mustakfm ilka olunsa, afyon gibi onun
gaflet uykusunu artinr ve sektesini ve akilsizltgi cogaltir."
1529. ^Dtger hir kisim, uansi hayvan, yansi redact ile diri olarak cihadda kaldi.
Yukanda izah olunan ug siniftan ikisinin hali zikr olundu. Bir smif kaldi ki,
melekiyeti ile hayvaniyeti birbirine galib gelmek kasdiyla daima miinazaa ve
cihad igindedir. Bu sinif busblitun hayvan hiikmunde degildir; biisbutiin me-
lek hiikmunde de degildir. Gah huzuzat ve §ehevat-i nefsaniyyeye meyl eder
ve gah melekiyet tarafina nazar edip bu hayvaniyet halini takbih eder. Ve re-
§ad ile, ya'ni dogru yolu bulup gitmek suretiyle dirilik eseri gosterir; ve sonra
yine galebe-i hayvaniyet ile yolunu §a§inr ve tekrar uyanir, yine dogru yola
teveccuh eder. Velhasil bu iki muhalif sifatin te'siri altinda miicahede eder.
J^J ^ iz/i" A "/ ^^joiij^ji^
' J J3J
1530. {jece ve giindiiz cenk i$inde ve ke§meke$tedir, onun ahiri, evveli ile niza'
eimi$lir.
s^P?
MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVf-4 • "^Pi
"Ahir"den murad, ruh-i hayvanf ve "evvel"den murad, ruh-i insani ve iza-
fTdir. Ya'ni, "Bu uciincu sinifta bulunan insanlann ruh-i hayvanileri, ruh-i iza-
ffleriyle gece ve giindiiz cenk ve niza' icindedir.
0U1^«J UU j ^1 j cs^l ^Ui j Jfe- j&\i \jJ»
Akhn nefis ile mucadelesi, Mecnun'un deve ile niza'i gibi ki,
Mecnun'un meyli hurre tarafma ve devenin meyli geriye,
yavru tarafinadir. Nitekim Mecnun dedi: "Devemin
muhabbeti benira arkama ve benim muhabbetim oniimedir.
Ben ve o, muhakkak ihtilaf edicilerdir"
Cenab-i Pir efendimizin Fihi Ma Ffh'in 4. faslmda bu surh-i §erifi mu-
vazzih olan beyanat-i aliyyeleri vardir ki, §6yle buyururlar: "Senin igin
alemde bu hab u nor gidasindan ba§ka, nur-i Hak'dan bir gida vardir ki,
jJl~j j ,^-jJflj ^j jl* c-jI ["Ben Rabb'imin indinde gecelerim, beni yedirir ve
igirir"] onun burhanidir. Bu alemde o gidayi unutmus, ve bu gida ile me§-
gul olmu§sun ve gece ve giindiiz teni beslersin, nihayet bu ten senin atin-
dir ve bu alem onun ahmdir; onun gidasi, yiyicinin gidasi olamaz. Onun
meyli hab u nor ve tena'umadir. Sebebi odur ki, hayvanhk ve behimelik
sana galebe etmi§tir. Sen onun iistiinde, onlann ahinnda kalmi§sm ve
alem-i bekanin padi§ahlan ve emirlerinin simfinda makamin yoktur, gon-
lun oradadir. Fakat sen galib olunca, tenin hiikmune girip ona esir olmu§-
sun. Nitekim Mecnun Leyla'nin §ehrine kasd edip, akli ba§inda oldukca de-
vesini o tarafa surdii. Vaktaki bir lahza Leyla'ya miistagrak olup kendini
ve devesini unuttu. Devesinin koyde bir yavrusu oldugundan, firsat bulup
geri dondii ve koye vasil oldu. Mecnun kendine gelince, iki giinliik yoldan
geri donmiis, idi. Boylece uc, ay yolda kaldi. Akibet "Bu deve benim belam-
dir!" diye baginp, deveden asagiya atladi ve ma§iyen gitti ve dedi:
°m#>
AHMED AVNl KONUK
0LU=£ UU j ^1 j tij^il ^ US j J&+ ^U tijA
Nazmen terciime:
"Devemin arkadadir meyli, benimki onde
Iki sevdi-yi muhalif arasmda kaldim!"
1531. oMecnun ve onun devesi flibidider; yaklnen o, one ve hu, km lie geriyc
$eker.
Ya'ni, "Ruh-i insani bir ki§iyi Mecnun gibi one ve alem-i a§k ve ma'rife-
te; ve ruh-i hayvani dahi Mecnun'un devesi gibi kin ve gazab ile geriye ve
alem-i siiflfnin §ehevati ve huzuzan tarafina ceker,
^J* J*f <j, cri ^ > ^ ] jj J^ ^<M ^y^ J**
1532. L/viecnunan meyli o JZeyla'mn oniine gidicidir; devenin meyli arkaya
yavrusu icin ho§ucudur.
Mecnun gibi olan ruh-i insanfnin meyli, Leyla-yi hakikf olan Hakk'm hu-
zuruna gidicidir; ve deve gibi olan ruh-i hayvanfnin meyli, yavrusu mesabe-
sinde olan kuva-yi nefsani icm, geriye ve alem-i suflf tarafina ko§ucudur.
ljX>\ ( _ r -j \j j {£■&}£ 45 IJ <_£Jb J5lp Syl- j djis^> j\ f S dk
1533. Sger uMecnun hir clem kendinden gafil olaydi, deve donerdi ve pe/r geri-
ye gelir idi.
1534. Onun hedeni ask ve sevda dolu oldugundan, hi-hod olmaktan ona $are ol-
madi.
Mecnun'un cismi ask ve sevda dolu oldugundan, kendinden gecmek ha-
linden kurtulmak igin ona care yok idi; zira ask ile dolu olan cismin hali budur.
}y,j jj l JJ (j\sj** \j Jip iji Jip w-Sly* wLil j\ 4Xjl
1535. O kimse hi muraktb olur, akl idi. SQhli ise, JZeyla'mn seudasi kaph.
Viicud-i be§erde, efkar ve ef alin murakibi akil idi; halbuki akli Leyla'nm
a§k ve sevdasi kapti; binaenaleyh murakib-i efkar ve ef al kalmadi.
c^pp
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
CI— — > J^>y>- jlf* j\ (S-b-k tiy? C~-^*- j Sjj v*Lr* o"*"- **^ l ^r
1536. jfakal naka g-ok murakib ve $evik idi, o ytdanni gev$ek gordiigii vahit,
1537. Ondan anlardi hi gafil ve hi-hu§ oldu, bila-te'hu, geriye yavruya ievec-
cuh ederdi.
"Deng", divane ve bi-hu§ ve hayran kalmis, olan kimseye denir. Ya'ni
"Mecnun'un viicudunda murakib olan akil, a§k-i Leyla ile zail olmakla bera-
ber, bindigi deve, yavrusu tarafina cok murakib ve gevik bir halde idi. Mec-
nun devenin yulanm gev§ek biraktigi vakit, deve Mecnun'un bf-hu§ ve gafil
oldugunu anlar ve hemen geriye, yavrusu tarafina tevecciih ederdi."
1538. Uakiaki yine kendine gelir idi, goriirdu ki o yerinden $ok fersahlar geri-
ye gitmiftir.
"Fersah ve ferseng", ug mil, ya'ni 7500 zira' uzunlugunda olan mesafe-
dir. Ya'ni, "Mecnun o bi-hu§luk ve istigrak halinden kendine geldigi vakit,
bulundugu yerden birgok fersah mesafelerce geriye gittigini goriirdu."
1539. r U$ giinluk yolda hu ahvailer ile uWecnun seneierce tereddiid i$inde hxddi.
"Ahvalha" kelimesi cem'u'l-cemdir. Birgok hallerin miictemian tekerrurii
ma'nasim beyan igin isti'mal buyurulmu§tur. Ya'ni "Ruh-i izafi, merkebi olan
nefsl ile, ma*§uk-i hakikf olan Hak tarafina tevecciih eder ve onun gafletini
ve bihusjugunu anlayan nefis, hemen kendi kuvasi tarafina doner. Salik ug
giinliik yolda seneierce tereddiid iginde kalir." "Ug gunliik yol"dan murad,
fark ve cem' ve cem'u'1-cem' halleridir.
1540. ^Dedi: "6u deve, mademki her ikimiz asikiz, hiz iki ziddiz, hindenaleuh
[1542] ' '„ »
layiksiz yolaasiz.
Ba'zi niishalarda ikinci misra'daki "pes" yerine "bes" vaki'dir. Bu halde
ma'na: "Biz iki ziddiz; gok layiksiz yolda§iz!" Ya'ni "Mecnun devesinin ma-
c$^>
AHMED AVNt KONUK
ni'-i vuslat-i ma'§uk oldugunu gdriince, devesine hitaben dedi: "Ey deve, ben
Leyla'ya a§ikim, sen de yavruna a§iksin. Benim teveccuhum ileriye, senin te-
vecciihun ise geriyedir. Biz bibirimize zid olan iki yolcuyuz, binaenaleyh bir-
birimize refakatimiz layik olmaz!"
1541. "Senin muhabhetin ve ytdann henim vefkim iizere degildir; senden soh-
heti dondiirmeyi ihtiyar etmeh lazimdir."
"Senin muhabbetinin taalluk ettigi cihet ve seni gekip gotiiren yular, be-
nimkilerine muvafik degildir. Binaenaleyh senden sohbeti dondiirmeyi ihti-
yar etmek icab ediyor." "Gerd" kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir; bu-
rada "donmek ve dondurmek" ma'nasinadrr.
j; j JjU jy J" dW d\ \y£ <Jy'j b £ "^ 6 j Mji _?■> Oi 1
1542. HSu ihi ijolda§ blrhirinin uol vurucusudur; eger ienden a§agiya gelmezse o
can azgindir.
Mecnun ve deve misali vech ile, ruh-i izafi ile ruh-i hayvani birbirinin yol-
lanni vuran iki yolcudur. Eger ruh-i izarT, devesi olan cismin hiikmunden
kurtulmaz ve onun sevkine tabi' bulunur ise, o rtih azgindir ve §akfdir.
s*3U djtr ji jU J^P j J! *4ili jM\ J>f j>^ j jU-
1543. Can ar$in hecrinden faka icindedir; ten diken agacmin a$kindan deve gi-
hidir,
"Ar§" kelimesinin bircok ma'nalan vardir, burada <sjL\ j.^i\ 'J* j^-Ji
(Taha, 20/5) ["Rahman ar§a istiva etmistir"] ayet-i kerimesinde mezkur
olan "ar§-i Rahman" murad buyuruiur ki, onun keyfiyetinin beyam ve ta'rf-
fi §er'an caiz degildir. Qunki ar§a vusul keyfiyeti zevki ve vicdanfdir ve
"cem'u'I-cem"' makamidir ve bu "mak'ad-i sidk"dir. Nitekim ayet-i kerime-
de j-^L ^xi> j!p j'ju» jui. j (Kamer, 54/55) ya'ni "Muttakiler, muktedir olan
melfk iridihde'mak'ad-i sidikdadir" buyuruiur. Ya'ni, "Can boyle bir ar§dan
aynldigi igin, ona vuslat ihtiyaci icindedir. Ten ve cisim ise, diken agaci me-
sabesinde olan bu alem-i kesffm a§kindan deve gibidir; ve deve, diken ye-
meyi sevdigi gibi, cisim de bu alemin diken mesabesinde olan ezvakiyla
mahzuz olur.
*$%&>
P^ MESNEVI-i §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 ■
1544. Can yukan iarafa kanailar acur; ten zemine penceler vurmustur.
Can, yiiksek olan alem-i ervah tarafina kanatlar agar, cisim ise siifli olan
arza yapi§mistir; asla o kesafet ve siifliyetten aynlmak istemez.
u* <JW -^ J3> J^ J u-i u^J * e -V ^ ur^ Cf ** J b "
1545. "Gy vaianin murdesi, sen henim ile oldukca, benim canun jCeyladan
uzak kalu!"
"Miirde", lugaten "61mu§" ma'nasina ise de, burada "a§ik ve firifte"
ma'nasina gelir. Ya'ni, "Senelerce gah§ip makarn-i "cem'u'l-cem'"e vusul
hususunda nefsinin mumaneatim goren salik, nefsine hitaben der ki: "Ey
alem-i suflf olan bu diinyamn a§iki ve aldanmi§i! Bu seferde sen benim ile
beraber oldukga, benim ruh-i izaffm, ma'§uk-i hakfkiden uzak kahr."
1546. 'I^u tiirlii hallerden dolayi Txh ve kavm-i CMusd gibi, senelerce vaktim
ge$ti!"
"ikimizin arasinda vaki' olan muhalif hallerden dolayi, senelerce maksu-
duma vasil olmaksizin vaktim gecti. Benim halim Tih Sahrasi'nda kirk sene
hayran ve perf§an bir halde kalan Musa (a.s.) in kavmine benzedi."
1547. ur Bu yol visale kadar iki adim idi; senin tuzagindan alimis sene yolda
kaldim."
Bu beyt4 §erifde ow^ Lj* j uji j*i J* r i^ ij&\ j s^i j*i j* ^ udi
*Ui j* i js. ya'ni "Diinya, ehl-i ahirete haramdir ve ahiret, ehl-i dunyaya ha-
ramdir ve her ikisi ehlullaha haramdir" hadis-i §erifme isaret buyurulur. Bi-
naenaleyh "iki adim"dan murad, birisi diinyadan gegmek ve dfgeri de ahi-
retten gecmektir. §iblf hazretlerine birisi: "Ya §eyh! abd He Rab arasinda kag
menzil vardir?" diye sormu§, o da: "Iki adimdir, gegtigin vakit vasil oldun"
diye cevab vermi§tir. Emir Hiisrev dahi bu iki adimi bir beytinde §6yle be-
yan etmi§tir:
*&#>
AHMED AVNI KONUK
"B;r adim kendi nefsin iizerine, digerini dostun mahallesine koy; her ne goriir
isen dostu gor, bununla ve onunla i§ yoktur. "
Fakat dikkat buyurulursa, iki soziin de ma' nasi bir yola cikar. Zira gerek
diinya lezzetini ve gerek ahiret ni'metini kisj hazz-i nefsi icin ister; binaena-
leyh nefsinden gecmek, diinya ve ahiret lezzetlerinden ve ni'metlerinden
gecmek demek olur ki, ikinci adim vuslat-i Hak'dir. Gerek diinya ve [gerek]
ahiret talib-i zat-i Hak olanlann hicabidir. Diinya, hicab-i zulmani ve ahiret,
hicab-i nuranidir. Bu iki hicabdan gecenler ancak zat-i Hakk'in a§iklandir.
Mertebe ve makam talibleri olan salikler, hicabat-i nuraniyye igindedirler.
Imdi himmeti all olan salik der ki:
1548. ^%ol yakindir, halhuki hen -pek ye$ kaldim; hu siivarilikien doymamn io-
hu olarak doudum.'
Ya'ni, "Ma'suka giden yol, iki adimdan ibaret olarak pek yakm iken, ben
pek gee kaldim; bu ten devesine olan binicilikten pek doydum ve biktim."
Hakim Senai hazretleri dahi Zidu's-Salikin ismindeki risalelerinde yolun
yakinhgi hakkinda §6yle buyururlar:
"Bu yolun hepsi iki adimdan ziyade degildir; yol yakm oldu ve soz kisa. Bir
adimi varhgm ve viicudun ba§i iizerine korsun ve o diger adimi da Hz. Ve-
dud'un kapisma koyarsin.
"Siivar", binici, "ya" masdariyettir. "Siivari" binicilik demek olur.
1549. DCendini deveden ba§ a§acji birakh, "CTVe zamana kadar, ne zamana ka-
dar yamdan yananm?" dedx.
1550. Qeni§ sahra onun iizerine dar oldu, kendisini ta$lufa ath.
c^je^,
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1551. UCendisini oyle siddetle asagiya ath ki, o cesurun cismi muhalhal olmi.
"Muhalhal", "halhale" masdanndan ism-i meful olup, kemik iizerindeki
etin ciimlesini siyirmak ma'nasinadir. Ya'ni, "Mecnun, vuslat-i yare mani'
olan devesinin iizerinden kendisini tashk uzerine oyle §iddetle atti ki, cismi
tasjara carparak kemikleri iizerinde etler siynldi."
C~~ SJ* J^St (♦-* *h£- 01 L>5 jl C~~ •j tSy-» lj *y>- •k&*\ 0l^>- ^y?
1552. Uaktaki kendisini oyle al$ak iarafa aih, kaza cihelinden o Lanza onun
ayagi da kinldi.
Ya'ni, Mecnun dort turlti mesaib ihtiyar etti. 1. Ba§ a§agi dii§mek. 2.
Kendini tasjiga atmak. 3. §iddetle atmak ve etleri siynlmak. 4. Ayagi kiril-
mak. Bunlann her birisi Hak yolu salikinin ihtiyar etmesi lazim gelen halle-
re i§arettir. "Bas, a§agi diismek," ruh-i rakibin, nefsin iradesine muhalefettir.
"Tashga atlamak," nefse hos, gelmeyen miicahedat ve riyazattir. "§iddetle
atilip, etleri siynlmak," nefsin sifatlanndan soyunmaktir; ve "ayagi kml-
mak," ruh-i izafinin alet-i me§y ve hareketi olan ruh-i hayvaninin kuvveti-
ni kesr etmek ve onu mevt-i ihtiyarf ile dldurmektir.
1553. S^yagmi hagladi. "Top durum, onun ^evganinin kivrimmda yuvarlana-
rak giderim!" dedi.
"Gu", top ma'nasina olan "guy" kelimesinin muhaffefidir ki, bu top cirit
oyununda cevgan ile cdinir. "Ham", bukliim ve kivnm ma'nasinadir. "Cev-
gan" iic. bukumlu ve egri bir sopadir ki cirit oyununda top bu egri sopa ile ge-
linir ve yuvarlanir. Bu beyt-i §enfde salikin ma'suk tarafina olan seyr-i ruha-
nfsine isaret buyurulur.
j; j jJi jj ^ (jj\^ j> ch^ J* 3* r^~ &■>" ^ 0*'J
1554. Dios sozlu hakim hundan dolayi nejrin eder, hir siivariye ki, o ienden
asagiya gelir.
Ya'ni, "Latif sozlu olan Hakim Senai hazretleri Hadika naminda eser-i §e-
rifinde ten ve cisim merkebinden asagiya inmeyen bir siivariyi, bu yukanda
zikr olunan sebebden dolayi, takbih ve zemmeder." Nitekim o hazret-i Ha-
kim-i Kabbani Zadu's-Salikfn ismindeki eserinde §6yle buyurur:
°tg$&>
AHMED AVNl KONUK
jr-iL <\j % <^JLj a5" Ob (jjij ks^- ^y" o^ fjfi*^* y <^y?
"Nefis gok kafirdir, iste bu sozyeter. Eger nefis ile beriber oldun ise, ne kadar
nakessin. Eger sen kendi nefsinin mahkumu olursan, yakinen bil ki, pek kotti
olursun. Egeronu kahredersen nefis olursun ve egeronun muradmi veririsen
algak olursun, Senin div-i nefsin yola delii oldukga, CebrM seninle beraberlik
edemez. Sen nazarsizhktan dolayi Yusufu terk ediyorsun da, kurdun musahi-
bi oluyorsun, iste eseklik!"
*y- Jj ( j 1 At ^^ <•$/ ** JJ J 1 r^ <f Jr ^
1555. <j\ievlanin a§ki ne vakU Jleyla'dan nakis olur? Onun i$in top olmak
evla olur.
"A§k-i Hak ile top olarak seyr etmek evla olur" ta'biriyle "vuslat-ilallah"in
cisim kaydindan kurtulan ruh ile vaki' olacagina isaret buyurulur.
1556. Sidk pehlusu iizerinde, a§k $evqammn kwnminda yuvarlanici olarak
top oil
"Galt-i galtan", terkib-i teradiifidir, te'kfd ma'nasim mutazammindir.
"Sidk" ile "a§k" kelimelerinde kafiye "kaf" harfleridir ki ehl-i kafiye, bir ve iki
harfin kafiye olmasini caiz gormemisjerdir. Ya'ni "Ey salik, Mecnun, a§k-i
Leyla igin ten ve cisim kaydiyta mukayyed olmayip ma'suku tarafina top gi-
bi yuvarlanarak gitmeyi tasvib etti. Hakk'in aski, Leyla'nm a§kindan asagi
degildir. Binaenaleyh o ma'§uk-i hakikfye vuslat igin cisim kaydindan kami-
len kurtulmak ve top gibi yuvarlanarak ruh ile gitmek lazimdir." A§kta sada-
kat bu hali iktiza eder.
1557. X,ira hu sefer, hundan sonra Uiudd'nin cezbi olur ve o naka iizerinaeki
sefer, hizitn seyrimiz olur.
'cSP?
MESNEVI-1 §ERfF §ERHf / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "®^®
Ma'lum olsun ki, ehl-i iman igin cezb-i Hak iki nevi'dir: Birisi "cezb-i
amm," digeri "cezb-i hass"dir. Cezb-i amm ile kulun kalbinde Hakk'a tevec-
ciih duygusu hasil olur ve kulcagiz Hakk'a teveccuh edip nefis ve tabiat kay-
di arasinda seyr eder. Gah ileri gider ve gah geriye dii§er; vaktaki sebebsiz bir
inayet olarak cezb-i hass-i ilahi vuku'a gelir, salikin benligi ve enaniyeti za-
U olmakla ten ve can kaydmdan gecer. Salikin cezb-i amm uzerine vaki' olan
seyrine, "seyr-ilallah"; ve ikinci cezb uzerine vaki' olan seyrine de, "seyr-bil-
lah" derler j>umi J*p ^j'y j**-j\ oil.- ^ iJk- ya'ni "Cezebat-i Rahman'dan bir
cezbe ins ve cinnin ameline muvazi olur" hadfs-i §enfinde bu cezbe-i hassa
i§aret buyurulur. Hazret-i Misri-i Niyazf bu cezbeye i§areten buyurur. Beyit:
Aldm gu beni benden gegtim bu can u tenden
Akhm dahi her vanm yagmadir alan alsm!
Ve cenab-i Pir efendimizin bir gazellerinde buyurduklan §u beyt-i §enfde
de kezalik bu cezbeye i§aret buyurulur:
"Kul tealev" (En'am, 6/151) ["De ki: Gelin!.. "] ayet-i kerimesi cezb-i Hak'dan
ni§andir; biz Hak Teala'nm cezbi ile gidiyoruz. "
1558. 'Hoyle hir seyr cinsden miistesnadu; zira o ins ve cinnin ictihadindan zi-
yddedir.
Boyle cezb-i hass-i ilahi uzerine vaki' olan bir seyr, dfger cezbler ile vaki'
olan seyr cinsinden miistesnadir; zira bdyle bir seyr ^j\y j+*-J\ oLW ^ ^
<jt&& J*^ ["Cezebat-i Rahman'dan bir cezbe, ins ve cinnin ameline muvazi
olur"] hadis-i §erifi mucibince ins ve cinnin amel ve ictihadindan efdaldir.
1559. ''Boyle hir cezb vaxhx, her amrnin cezhi deyildir ki, onu fazl-i S^-hmed
koydu vesseldm!
Malum olsun ki, jJ^i ^lai ^ *u\ J\ J>Ji ya'ni "Allah'a giden yollar mah-
lukatm nefesleri adedincedir" kavli mucibince, halaik suret-i umumiyyede, bil-
sin bilmesin, Hakk'a muteveccihen seyr ederler; zira Hak, bilcumle mahlukatin
nasiyesinden ahizdir. Nitekim sure-i Hudd'a vaki: \#~J\n *i*\'J* Vi u> ^ i. (Hud,
G $P?
AHMED AVNl KONUK
1 1/56) ya'ni "Hak Teala'nm nasiyesinden tutup gekmedigi bir dabbe yoktur"
ayet-i kerfmesinde bu cezbeye i§aret buyurulur. Ve bu cezb-i amm, her bir
kimsenin rabb-i hassi olan isim vasitasiyladir. Binaenaleyh mu'min ve kafir
hepsi Hakk'a miincezibdir ve hepsi seyr-ilallahdadir. Fakat ism-i Hadf'nin cez-
bi, ism-i Mudill'in cezbi gibi degildir. ism-i Hadf cemale ve ism-i Mudili celale
geker. Her iki smif, kendi sirat-i mustakimleri uzerinde seyr ederler. Yukanda
fzah olundugu iizere, ism-i Hadf'nin mazhan olan ehl-i fman arasindaki cezb
dahi ya umumf veya hususf olur. Bu beyt-i §erifdeki cezbler, bu umumf ve hu-
susi cezblerdir. tmdi bu cezblerin hepsi, cezb-i ilahf cinsinden ise de, ism-i Ha-
di mezahiri arasinda vaki' olan bu cezb-i hass-i ilahi iizerine vaki' olan seyr-
billah, diger seyrlerin cinsinden miistesnadir; gunki ins ve cinnin amel ve igti-
hadindan efdaldir; ve bu cezb-i hass, sair iimemin ehl-i imam arasmda da va-
ki' olmami§tir. giinki o cezbi, Ahmed (a.s.)m fazh izhar eyledi. Nitekim bu faz-
la isjireten bu Mesnevf-i §erif in II. cildinde vaki' 354, 355, 356 numarali be-
yitlerde §6yle buyurulmustar:
■V- 1 <s* <J£ £^> JjAJli' Jp y jjl Jljj ^ja &y>r
["Bu devir senin devrindir, Musa-yi Kelim senin devrinde bulunmayi isterdi.
Qtinki Musa senin devrinin parlakligim ve onda tecelli sabahmm zuhura gele-
ceginigordu. De ki: "Ya Rab, o nasi! bir rahmet devridir; hatta o devir rahme-
ti de gegmistir ki, onda rti 'yet vardir! "]
Bu fazl-i ilahf hakkindaki tafsflat ve izahat bu beyitlerde beyan olundu.
©LSoU <Sy j>r\ 0L*Jb C-jl^i s.a-^3 t^ jl Cf~~j *<U*3
O gulamm noksan ucret sebebiyle padi§ah tarafina kissa-i
sikayeti yazmasinin kissasidir
Bu kissa yukanda 1489 numarali beyt-i serffden i'tibaren beyan buyu-
rulan kissanin maba'didir.
0^3^,
jjpj^ MESNEVI-i §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
ri5621* •^' ls5a y i kwalf, ° pf«» ifin fc.i, o padi^dh tarafina kelam yazmi§hr.
Bu beyt-i gerif cenab-i Pfr efendimiz tarafindan zat-i §eriflerine hitaben va-
ki' olmustar. Ya'ni, "Ey Mevlana, iicreti tenkis edilmesinden dolayi ofkelenen
gulamin kissasini beyan ederken, araya bircok hakayikin beyani giriverdi. Bu
hakayiki kisa kes de o gulamin kissasini itmama basja ki, o gulam padi§ah
tarafina, sjkayeti havi bir istid'a-name yazmisUr."
1561. \Kin ile ve varhk ile ve cenk ile dolu bir kissayt, nazenin olan jjadi$a-
hin tarafina gonderdi.
, gulamin padisaha gorderdigi istid'a-namenin meali, nefsanf bir kin ve
enaniyet ve niza' ile dolu idi.
1562. Uialbiid, namedir, onun i$ine bak, $aha layik midu? Ondan soma aoliirl
"Kalbud" ve "kalbed", insan ve hayvanatm bedeni ve kalip ve §ekil ve ci-
sim ma'nalannadir. Ya'ni, "Ademin bu kalibi ve cismi, §ah-i hakikf olan
Hakk'a hitaben yazilmis, bir mektubdur. Ve mektubun sureti ve ma'nasi var-
dir. Mektubdan maksud olan onun ma'nasidir ve mektub mesabesinde olan
kahb-i insanfnin ma'nasi efkar ve endisderdir. tmdi ey Allah 'in kulu olan in-
san, senin cisminin mektubunda §ah-i hakikiye arza layik efkar var ise, onu
huzura gotiir!"
1563. iSir k'6$eye yii, mektubu a$, oka! [jor ki, onun kelami §ahlara layik mi-
dir?
Mahff bir ko§eye cekil ve orada fikirlerini ve endf§elerini tedkik et, gor ki
o du§uncelerin §ahlara, ya'ni enbiyaya ve onlann varisleri evliyanin huzur-
lanna arza layik midir? Zfra insan diisunceden ibarettir, nitekim II. cildin 275
numarali beyt-i §enfinde ^j ^ oiji^i \j j, u ^aji oL* y ^ ^ ya'ni "Ey
birader sen ancak endfgesin, baki olan §eyin kemik ve elyaftir" buyurulmus.
idi.
^^
(gK^ AHMED AVNi KONUK
cf a jW j a~ij &* *^ u cf *jk ] Jjy~ j- 5 -^ £
1564. Sger layik olmazsa onn far^ala, ba$ka bir mektub yaz w ieSbu ei\
Eger o gu§e-i mahfide yaptigin tedkfkat neticesinde kalibinda §ahlara la-
yik efkar ve endf§eler olmadigim anlarsan, onlan yirt ve bu fikirleri tarik-i se-
dad iizerinde degi§tir ve bu layiksiz fikirlerin tebdfli carelerini ara§tir!
1565. {Jakcd ten mekiubunun apnasim kolay bilme; ve yoksa herkes fjoiuu sir-
rini a§ihar qorurdu.
"Zeb", kolay ve bedava ma'nalanna gelen bir kelime-i Farisfdir. Ya'ni,
"Mahff bir ko§eye gekilip, mektubu okumak icin acmak kolay degildir; veya-
hud mektubu acmak bila-bedel ve bedava miimkin olmaz. Uzun uzadiya mii-
cahede ve riyazet lazimdir; ve bu miicahede ve riyazet bir mur§id-i kamilin
ve tabib-i hazikin tertibi dairesinde olmak lazim gelir."
Malum olsun ki, insan, efkannin sakamet ve istikametini kolay kolay
ta'yfn edemez. Pek gok vaki' olur ki, egriyi dogru ve dogruyu da egri goriir.
Zira nefsinin sifatlarmdan kurtulmami§ olan kimseler, hakikat-i halden hi-
cab icindedirler ve muhakemeleri bu sifat-i nefsaniyyelerinin ve enaniyet-i
mevhumelerinin te'sirati altinda vaki' oldugundan olciileri bozuktur, Bina-
enaleyh kendi nefislerine insafi takdim edenler pek nadirdir ki, bunlar da an-
cak sifat-i nefsaniyelerinden tecerrud etmi§ olan insan-i kamillerdir.
1566. uHektuhu agnak m cjii$ ve mii§kildir! (jHerdlerin i$idir, oyun $ocukla-
nmn degil.
"Mektubu acmak, ki§iye fikrinin mahiyetini ta'yfn edebilmektir ki, bu pek
giig ve mu§kildir. Bunu ta'yfn etmek her ki§inin kan degildir. Bunu hakkiyla
ta'yfn edebilenler ancak enaniyyet-i mevhumelerinden kurtulmu§ olan in-
san-i kamillerdir, oyun gocuklan degildir." "Oyun gocuklarTndan murad, ha-
yat-i diinyanin zahirine aldanan kimselerdir. Nitekim Hak Teala hazretleri
Kur'an-i Kerim'de LJ j ^J Vi Lull \^Ji\ , X» u ' 3 (Ankebut, 29/64) ya'ni "Ve bu
hayat-i diinya nedir? Ancak lehv ve laibdir" buyurulur. Fikrin mahiyetini
ta'yin edebilmek giic. olduguna misal olarak Fihi Mi Fih'de mezkur olan fik-
ralar kaffdir. Mezkur kitabin 22. faslinda §u fikralar mundericdir:
*#$&>
MESNEVI-1 SERIF SERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"§eyh-i mahalle dedi: Evvelen mu§ahede, ba'dehu soylemek lazimdir. Ni-
teklm sultam herkes goriir, velakin hass olan kimse, padi§ahin tekelliim etti-
gi kimsedir.
Hz. Pfr-i destgfr cevaben buyurdular: Bu fikir egridir, fezahattir ve aksidir.
Musa (a.s.) soyledi ve dinledi ve ru'yet istedi. Makam-i kelam Musa (a.s.)m,
makam-i ru'yet ise Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'indir. Binaenaleyh soz nasil
dogru gelir?"
Velhasil efkar ve havatmn mahiyetlerini ta'yfn etmek keserat-i mevhume-
ye ve suver-i faniyeye baglanmis. kalmis. olan cocuk tabfath insanlann kan
degildir.
1567. Ciimlemiz jihrist iizerine kani' olmu$uz, lira hi hus ve hevatja bula$mi§iz.
BU beyt-i §enf, bir sual-i mukadderin cevabidir. Ya'ni, "Bir sail der ki: Biz
muhakkiklerin gosterdikleri esas uzerine kalbimize gelen efkar ve havatmn
menba'i ve bu menba'a gore de mahiyetini ta'yfn eder ve bu suretle mektu-
bumuzu okuyabiliriz; ve biliriz ki havatmn menbai dorttiir: Rahmanf, nefsa-
ni, melekf ve §eytanfdir. Rahmanf olan havatir hayra miiteallik olarak kuv-
vetli gelir ve nefsanf olan havatir dahi kezalik kuvvetli olarak ve fakat §erre
mutealhk olur. Melekf olanlar hayra mutealhk ve fakat zayif olarak gelir ve
seytanf olanlar da keza zayif ve §erre miiteallik olur."
Cenab-i Pfr, bu suale cevaben buyururlar ki: "Bunlar bir kitabm fihristi
mesabesindedir ve bunlann her birisi bir bab ve faslin iinvamdir; biz ise fih-
ristten ibaret olan bu ma'lumata kanaat etmisizdir. Qiinki her bir babm uzun
uzadiya miitalaasina mubtela oldugumuz hirs-i dtinya ve heva-yi nefs ma-
ni'dir."
Bu bahis bir menkabe ile tavazzuh eder: Hz. Attar'in Tezkiretu'I-Evli-
ya'sinda mezkurdur ki, Fudayl b. iyaz (k.s.) pek miisinn olmakla, farz na-
mazlan oturdugu yerde kilar imi§. Bir gun bulundugu §ehirde cihad igin se-
.ferberlik i'lan edilmi§, Hz. Fuzayl, nefsinde cihada istirak fikri kuvvet bulup
gazilere iltihak etmek iizere ayaga kalkmis, ve fakat bir fiil-i hayra te§vfkden
ibaret olan bu flkrin tedkikine liizum goriip nefsine hitaben demis. ki: "Ey ne-
fis! Cihad farz-i kifayedir, namaz ise farz-i ayndir. Ben ihtiyarhgim ve kuv-
vetsizligim hasebiyle bu farz-i aym oturdugum yerde eda ederken, senin bu
farz-i kifayeye istirake meylinin sebebi nedir? Eger bunu bana fzah etmez-
sen, seni azfm bir riyazet altina koyanm!" Nefsi cevaben demis, ki: "Ben ri-
^P^
AHMED AVNl KONUK
yazete tahammul edemem, bu meylimin sebebini soyliyeyim: Sen sjmdi kih-
cim alip, gazflere iltihak icin giktigin vakit, halk seni goriip: "Bakimz su Fu-
zayl'a ki, bu kadar ihtiyar oldugu halde, gayret-i din ile gazaya istirak edi-
yor!" diye alki§larlar. Ben bu alkisjardan son derece magrur ve mesrur du-
rum." Hz. Fuzayl der ki: "Ey nefis, bu alkisjar nihayet §ehir icjnde olur, §e-
hirden disanya Qikinca herkes kendi ba§inm derdi ile me§gul bulunur ve sen
aciz bir ihtiyarsin. Seninle kimse me§gul olamaz. Nihayet dtismanlara miila-
kf olur ve maktul olursun. Sana olumden ne zevk olur?" Nefis cevaben der
ki: "Ey Fuzayl sen beni her gun oldurmektesin, ben bu cihad iginde oliip, se-
nin nefsin olmaktan kurtalmaga raziyim; ve oldiikten sonra da, Fuzayl mer-
tebe-i §ehadeti ihraz etmistir, diye namim dillerde soylenir." Hz. Fuzayl bu-
yurur ki: "Nefsimin suret-i hakdan gorimerek, ihlaszmi kokunden koparmak
istedigini anladim ve cihada i§tirakten vazgegtim."
Havatir ve ilkaaM §eytani de boyledir. §eytan ya biiyiik bir hayirdan
men* igin, kiigiik hayn ilka eder; nitekim II. cilddeki Muaviye ile lblis arasin-
daki kissa bunun delflidir; veyahud zimnmda bir §er olan fikr-i hayn ilka
eder; veyahud nefsi huzuzatina ve §ehevatina te§vik eder. tmdi yukandaki
fihristi bilmekle bunlar temyfz olunamaz. Bunlan anlamak ve okumak, Hz.
Fuzayl gibi merdan-i ilahinin kandir.
1568. O fikrisi ammeye bir tuzak olur, haiia mekiubun meinini oyle bilirler.
Malum olsun ki, emr-i dfnde fihristlerin enva'i goktur. Bir nev'i yukanda
zikr olundu; bir nev'i de Islam'in binasidir ki, bu da orug, namaz, hac, zekat
ve kelime-i §ehadettir. Bunlann her biri kitab-i Islam'in birer babinin iinvani-
dir; ve keza imanin alti sartindan her biri dahi, kitab-i imanin birer babinin
unvamdir, Bunlar bu kitablann fihristidir. Avam bu fihristleri bilmekle bu ki-
tablann metnini bu kadarcik zanneder. Mesela Islam'in binasimn birisi, "ke-
lime-i §ehadef tir; ve bu kelime "La ilahe illallah" lafzini, ma'nasini bilerek
soylemek ve viicud-i Hakk'i tevhid etmekten ibarettir; fakat vikud-i Hakk'in
vahdetini zevk-i irfan ve vicdan ile idrak etmeyenler, lisanlan ile soyledikle-
ri bu kelimenin ma'nasina, birgok fikirleriyle ve fiilleriyle muhalefet ederler ve
bunun farkinda bile olmazlar. Bununla beraber kendilerini muvahhid zanne-
derler. Nitekim Aynu'I-Kuzat Hemedanf (k.s.) buyurur: "La ilahe illallah" de-
mek baska ve "la ilahe illallah"i bilmek ba§ka ve "la ilahe illallah" olmak ba§-
kadir." Mesela avam, basjanna bir felaket geldigi vakit, imanin §artlanndan
°$2&e>
MESNEVI-t SERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • "^®
birisi olan "Hayir ve §er Hak'dandir" dusturunu unutup, bunu halktan bilir-
ler ve Hak'dan gafil olarak halk ile miicadele ederler. Binaenaleyh tslam'da
ve fmanda bu fihristler avamin tuzaklan olur ve avam bunlan bilmeyi kaff
addetmekle, tuzaga tutulmus, bir kus. gibi baglamp kahr ve sema-yi zevk-i ir-
fan ve vicdana dogru ugamaz.
1569. Sernameiji of ve hu sozcien hoyun hiik! Ue ifAllah TeaZa dogruyu pek
$ok hilir.
"Ey hakikat talibi olan kimse, kitabin unvanini ag ve bu sozden ya'ni ke-
lam-i unvandan boynunu gevir ve kalbini Hakk'a tevcih eyle! Ve o unvan-
dan maksud olan ma'nanm en dogrusunu Allah Teala hazretleri bilir!" Ve ke-
mal-i tevecciihun hasebiyle Hak Teala hazretleri o unvamn tafsilini senin
kalbine ilham ve ihsan eder.
Bu ma'na "be-tab" kelimesi emr-i hazir olduguna goredir. Hind niishala-
nnda nehy-i hazir sigasiyla "me-tab" yazilmistir. Bu surette ma'na, "Serna-
meyi ag ve tedkfk et ve bizim bu sozumiizden boyun gevirme ve Allah Teala
dogruyu pek gok bilir; ve biz ise naib-i Hak oldugumuzdan soziimuz Hakk'in
sozudiir, binaenaleyh soyledigimiz dogrudur."
1570. O unvan, dilin ikrari qibidir; mehtuhun metni olan sineni imtihan et!
[1572] ' B '
"Unvan"dan murad, ef al-i zahiriyyedir. Ya'ni, "Unvan mesabesinde olan
ef al, dilin ikran gibidir. Mesela namaz kilmak bir fiildir, bu ikrar-i lisana ben-
zer ve kitabin unvani gibidir, bu kitabin metni ise kalbde munderigdir. lmdi
bu namaz fiili, kalbde vaki' bir ihlasa mi miisteniddir, yoksa zahiren ve bati-
nen bir menfaat iimidiyle mi vaki' olmu§tur, bunu bir tecriibe et! Zira surf
menfaat elde etmek igin namaz kilanlar gok oldugu gibi, cennete girip yiyip
igmek ve huri kizlanni kucaklamak iimidiyle Hakk'a tapanlann adedi de mil-
yonlara baligdir. Birinci sinif imandan an olan munafiklardir; ve ikinci simf
ise, Hakk'a ibadet perdesi altmda amel eden gafil mii'minlerdir. Hakk'a mah-
za azametinden dolayi tezellul edip tapanlar pek azdir.
Beyt-i serffdeki "gii" edat-i te§bih olduguna gore, ma'na yukandaki vech ile-
dir. Edat-i illet olduguna gore ma'na: "Qiinki o unvan, dilin ikrandir, bu unvan
ile iktifa etme, mektubun metni olan kalbinin halini imtihan et!" demek olur.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
y" jlS" Syj jlj JsLl* Ij" y" j\j*\ b C— ~* J»^ *^
1571. 3Ci senin ikranna muvafik midir? Ta ki sentn i?tn miindftk ghi olmasm.
Mektubun unvani ile metnini imtihan et ki, o metn-i kalbi, senin ikrar lis-
amna tevafuk ediyor mu? Ta ki a'mal-i zahiriyyen munafiklarin amellerine
benzemesin!
tJ^i L$J j-5 & ^ JiW 0Tj iSj>_ ^ J\/ ^ J\y>r dy~
1572. Qok agir bir $uvah gotiirdugun vakit, ondan vazge$mezsin hi, ona bahasin.
"Kern ameden", Bahar-i Acem'm beyamna gore M guza§ten'\ ya'ni terk et-
mek ve vazgegmek ma'nasinadir. "Agir guval"dan murad, efkar ve havatir-i
muhtelife ile dolu kalbdir. Ya'ni, "Zahirde agir bir cuvali ta§idigm vakit, igin-
de ne oldugunu anlamak igin bakmaktan vazgegmezsin."
1573. !Xi acidan ve ho§tan $uval i$inde nen vardu? Gger ia$imaga degerse ia§i!
agir guvalin iginde acidan ve tathdan nen vardir diye bakmaktan
vazgegmezsin. Binaenaleyh agir bir guval mesabesinde olan kalbine dikkatle
bir bak, imandan ve inkardan ve sakfmden ve miistakimden ne fikirlerin var-
dir. Eger bu fikirleri, kalbde ta§imaga degerse ve bunlann bir kiymeti varsa
ta§i ve huzur-i Hakk'a gotur!
157 '4. HJe yoksa cuvahni ia§ian bo§all, kendini bu cenh ve ardan kurtar!
"Baz harfden", bir §eyden kendini halas etmek ve kurtarmak ma'nasina-
dir. "Peykar", cenk ve tidal ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda "bf-kar" vaki'dir.
Ma'nasi, "i§siz" demektir. Ya'ni, "Kendini i§e yaramaz ve ayb olan bu hamal-
liktan kurtar" demek olur. Efkar-i vahiye ve batile bu beyt-i §erffde "tas/'a
te§bih buyurulmu§tur.
wUij OULi j OUUaL- ijy* XJ^ JjIj ^ <T ^f jT Jlj*- ji
1575. Quval i$ine onu hoy hi, re$id olan sulianlann ve §ahlann tarafina ta$i-
mah lazim ola.
"Sultanlar ve §ahlar"dan murad, enbiya ve onlann varisleri olan evliya ha-
zaratidir. Ya'ni, "Ahval-i kalbe vakif olan enbiya ve evliya hazaratinin huzur-
*&$&>
MESNEVI-i SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
lanna fena fikirleri ta§ima! Zira onlar senin kalb cuvalimn iginde neler oldugu-
nu goriirler." Nitekim Hz. Pir efendimiz bir gazel-i §eriflerinde §6yle buyururlar:
\yj \j -ubysj jJLijj (_iXJ oS^Jj j y op j j^i jjIoj y jji JU- jj^j
Nazmen terciime:
"Reng-i rencuru gorunce tiled anlar tabib
Boylece renginden anlar dmini bina olan
Hal-i dm u Mnini gordukte renginden bilk
Setr eder likin seni etmez o rusvay-i cihan
Gozleri mektubdadir etmez kiraat lebleri
bilk ferda bu hamilden ne surettir dogar"
biiyiik sankh fakihin ve onun sangim kapan kimsenin ve "A?
da gor, ne goturuyorsun!" diye onun bagirmasinin hikayesidir
1576. 'Uir acib fakih eskiler topiami§ icli; kenii sanpna sarmi§ idi.
"Yek fakihf *de "ya" taacciib icjndir; "bir acib fakih" demek olur.
1577. Ta fe-i cesvm ola ve o, hatimde mahfil tarafina cjeliicji vakit biiyuk goriine!
Ya'ni, "llm-i fikha vakif olan acib bir kimse, cami'deki mahfilde va'z igin
tefrik olunan bir mahalde, ba§indaki sank halka cesim ve azfm goriinmek
<^o
AHMED AVNl KONUK
icjn, sangin icine birgok eskiler sikisftrmis, idi." Mmu&un beyanina gore "ha-
tfm" kelimesi hakkinda muhtelif rivayetler vardir. Hulasasi beyt-i §erffden
muhrec ve miifrez bir mahallin ismidir. Burada cami'deki mahfilde bir mahal
murad buyuruldugu anlasriir.
1578. Clhiselerden eskileri teriib etmis, sangin zahirini ondan suslemis idi.
Ya'ni, o fakih eski elbise parcalanm tertib ve tanzim edip, sangin zahirini
onlardan suslemis, idi.
1579. 6an^tn za/iirt cennet hullesi gibi, icerisi miinafik gibi riisvay ve firkin
idi.
Ya'ni sangin di§ tarafi eski elbiselerin temiz parcalanndan tanzim ve ter-
tib edilerek sanlmis, oldugundan, cennet hullesi gibi siislii ve parlak idi; igeri-
si ise birtakim pacavralar ile doldurulmu§ oldugundan, bir miinafigin kalbi gi-
bi riisvay ve girkin idi.
1580. ^arca varca eski ve -pamuk ve postekiler o sangin i$inde gomulmiis tii.
1581. Ok namus ile fiituh hulmak vein sabahleyin medrese tarafina teveccuh
etti.
"Namus", vakar ve sahib-i sir ma'nasinadir. "Subuh", sabah vakti de-
mektir. "Fiituh", bir §eyin kendisinden iimfd olunmayan bir §eyin husulii
ma'nasinadir. Burada parga ve sair menafi'-i maddiyye murad olunur. Ya'ni,
"0 fakih koca sank ile takmdigi vakar yiiziinden bir menfaat-i maddi ele ge-
girmek igin sabahleyin erkenden medrese tarafina tevecciih etti."
1582. *J(.aranlik yolda elbise soyuax adam, fen i$in muntazir durmu§ idi.
"Fenn", miiteaddid ma'nasi vardir; burada bir adami muamelede aldat-
mak ve renc ve zahmet ma'nalan munasibdir.
MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
1583. on-un basindan sangt fcapft, akabinde is yapmak i$in kosucu oldu.
"0 soyucu adam fakihin sangini kapar kapmaz, is, yapmak, ya'ni satip pa-
ra kazanmak igin, ko§ucu oldu." Ba'zi niishalarda "devan" yerine "re van"
ya'ni "gidici" vaki'dir.
1584. ^Ba'dehu fakih ona: "Sancji of da, ondan soma goliir ey ocfuV." diye ba-
gudi.
1585. ur Boyie hi, dort kanatli u$ayorsun, o hediyeyi a$, kime aoturiiyorsun?"
IkincL misra'daki "ki", kaf-i mevsule olduguna gore ma'na: "Goturdiigun
o hediyeyi ac!" demek olur.. "Qar perre", "dort kanatli" ta'biri, sur'atle ko§-
maktan kinaye olur.
1586. "Oral a$, kendi elin ih swa, ondan soma istersen aotur, helal ettim!"
1587. Uaktahi ona afft, ondan soma ka$ti; biv$ok eski, yola dokiildii.
Fakihin bagirmasi iizerine hirsiz, sangin bumbar dolmasi gibi doldurulmus,
olan igini acd, ondan sonra i§i anlayip kacti ve bircok eski kmntilar yola do-
kuliip sagildi.
1588. Oram nd-bayest olan cesim sarujindan, bir arsin bir eski onan elinde
kaldi.
"Na-bayest", lazim olmaz ve i§e yaramaz ma'nasinadir.
1589. "6y ayarsiz, ba kdeden nasi bizi isien ahkoydun!" diye eski bezi yere
farph.
^^
AHMED AVNi KONUK
"Bwyar", teraziye ve dirheme gelmeyen demektir ki, "kiymetsiz" ma'na-
si murad olunur. Burada ahlaki, mizan-i ahlaka tevafuk etmeyen kimse de-
mektir. "Degal", hfle ve mekr ma'nasinadir.
'^
>-U jt^aS jL; -
{ J c& J" ^r^- ^
1590. ^edi: l/Vde gosterdim, fakat nasikat dhetinden sana macerayi ayk.
[1592] „ ji.//
soyledim.
Bu sank kissasimn yukanya ve asagrya rabti budur ki, yukanda 1 567 nu-
marah beyitte "Cumlemiz fihrist iizerine kani' olmu§uz, zfra ki hirs ve heva-
ya bula§mi§iz" buyurulmu§ idi. Bu kissada "diinya," biiyiik sankli fakfhe; ve
"di§i miizeyyen igi bozuk olan sank", diinyamn miizeyyenatina ve suver-i
cemilesine; ve "haris-i diinya olan kimseler" dahi sangi kapana tesbfh buyu-
rulmu§tur. Nitekim atideki siirh-i §erifde fzah buyurulur.
C^
£*±* Ujj 0:>y: \j *jt- y.\»j ^ j JU- dly, \j Lb J* I Lb c^~a±
Diinyamn, ehl-i dunyaya lisan-i hal ile nasfliati ve ondan vefa
tutuculara kendinin vefasizhgini gostermesi
*-^ U^J^ l^*J l^ * J r* *-^ C~s>-i Jfyt- **r jZ\ Lo uv^?"-*
1591. ^unun gtbi cjerti diinya latif apUi, fakat hem de hagudi, kendi vefasiz-
liijini soyledi.
Diinya dahi fakihin sangi gibi siislii ve latif bir surette agildi ve zahir ol-
du; fakat onun suver-i cemUelerine ve lezzatina yapi§anlara bagirdi ve fiilen
kendi vefasizhgini soyledi.
1592. "6y iistad, hu kevn u fesad idnde, o hile kevndir ve nasihat o fesaddir."
MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
"Ey ilm-i zahirfde ustad olan kimse, bu diinya suretlerinin tekevviinu ve
peyderpey viicuda gelmesi ve bir taraftan bozulmasi halleri iginde, o "tekev-
viin-i suver," hile ve onun "bozulma"si, o suretlerin meftunlanna ve a§ikla-
nna nasihattir.
1593. OCevn, "fjel hen Ko$ izliyiml" der ve onun o fesadi, n $it hen la-seyim!"
demistir.
Dunyanm peyderpey tekewiin eden giizel suretleri lisan-i hal ile.- "Ben la-
tif izliyim, gel beni ta'kfb et!" der; ve o suretlerin bozulmasi dahi, yine lisan-i
hal ile: "Git, bo§ yere arkamdan ko§ma, ben la-§eyim ve higim!" der.
1594. 6u hahann giizelliginden dudak isxnci, sonhahdnn o sogukluauna ve sa-
riliaina oak!
*-r > _) J & <-^~*j {£ J ^ lj jl -^y* ^y~ ^"jy*" coils' L$*k5 j_jj
1595. Cjiindiiz gunesin cemalini giizel gordun, gurvh vaktinde onun olumiinii de
udd etl
1596. liedri hu hos <fir-tak uzerinde gordun, onun hasretini de muhakda gor!
"Car-tak", Tiirkge'de "gardak" dedigimiz §eydir, Burada te§bih tankiyla
"gok" murad buyurulur. "Muhak", Arabi aylann sonunda ayin kamilen go-
riinmez bir hale gelmesidir. Meshuru mimin zammiyladir. Ug hareke ile de te-
laffuzu caizdir: "Muhak, mihak" ve "mehak".
1597. H^ir cocuk giizellikte halkm efendisi oldu, uanndan soma bunak ve hal-
km riisvayi oldu.
Ter ii taze bir §abb-i emred cocuk, letafet-i cemali hasebiyle halk tarafin-
dan hiirmet ve riayet goriir; fakat onun bir kere de atisine bak! Yas,adikga o
guzellik peyderpey zail olur ve dimagi zayif olup bunak bir hale gelir ve sag-
ma sapan sdylemege bashyip, halk indinde riisvay olur. "Harif, feth-i ha ve
kesr-i ra ile "bunak ihtiyar" ma'nasmadir.
<^P?
AHMED AVNl KONUK
1598. 6j|er seni stmin-ienlerin teni sikar etii ise, ihtiyarlikian sonra pamuk iar-
lasi gibi ten Qor!
Ey suret-perest olan kimse, eger seni cisimleri giimus gibi beyaz ve par-
lak olan guzellerin teni avladi ve meftun kildi ise, onlann sonraki hallerine
bak! giizeller ihtiyarladiktan sonra yuzleri gozleri burusur ve saglan aganp,
viicudlan pamuk tarlasina doner.
1599. Gy yagli taamlar aormus olan, kalk onun fuzlasim helacla gor!
"Cerb", yagh ve leziz; ve "lut", taam ve gida; "fuzla", bir seyin artigi de-
mektir. Burada gidanin bagirsaklardan cikan artigi, murad olunur. "Ab-rfz",
su dokiilecek mahal demektir ki, hela murad olunur.
1600. hahise de ki: "Senin o giizellicjin hani? Tabak uzerindeki o letafei ve
o zevk-i azun ve hoku nerede?"
Ya'ni, o bagirsaklardan mundefi' olan ifrazat-i habiseye de ki: "Sen evvel-
ce tabaklar uzerinde latif taam idin ve sende zevk-i azfm ve giizel kokular var
idi, senin o guzelliklerin nereye gitti?"
OL4J *0b Jui JL-^? y <jJ^ <by>- oT>»b <y -V *j\* 0\ ^jj^
1601. der: "0 dane ve hen onun tuzagi idim, vaktaki sen sayd oldun, ddne
niha.n oldu."
Ya'ni, habis olan kazurat sana cevaben der ki: "0 neffs taamlann evve-
li olan giizellikler dane ve yem idi ve kevn-i latif idi ve ben de ahiri olan tu-
zak idim. Vaktaki sen onlann letafetlerine ve kevnlerine sayd oldun, dane ni-
han oldu ve kevn gitti, sjmdi fesadi kaldi." Nitekim yukanda 1593 numarah
beyitte "Kevn, "Gel ben hos izliyim!" der ve onun fesadi: "Git, ben la-§eyim
ve higim!" der" buyurulmu§ idi. Bu beyt-i serif, mezkur beytin izahidir. Ya'ni
hal-i kevnde olan giizel taamlar: "Gel, ben hos. izliyim!" diye seni da' vet etti
ve sen de ona aldanip sayd oldun; ba'dehu onun kevniyeti gizlendi ve fesa-
di olan hubs zahir oldu, simdi lisan-i hal ile sana: "Git, ben la-seyim ve hi-
cim!" diyor.
C ^P?
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
1602. Qok parmaklar sandatda iistadlann mahsuAu almusiur; akibet titreyici ol~
mustw.
Qok ehl-i san'atm parmaklan mahirane isjer ve san'atlar yaparak o san'at
ustadlanmn hasedini celb etmistir; fakat sonunda o san'atkann ihtiyarhk se-
bebiyle kudreti zail olup, parmaklan titrek bir hale gelmis, ve artik o mahare-
ti gosteremiyecek bir hale gelmi§tir.
1603. Can ^il»i olan. bir mahmw nergis-$esmi, nihayet a'mes ve ondan su cia/Tr
lay
tci aorl
["Nergis-] ge§m", mahmur, siizgiin baki§h goz; "a'me§" Miintehabu'1-Lu-
gaht hastalik sebebiyle goziinden su akan kimseye derler; "cipil gozlii" de-
mek olur. Ya'ni, "Evveli gayet giizel ve sevimli olan bir goziin, ahiri boyle se-
vimsiz ve girkin bir hale gelir. Ewelki hal kevniyeti ve ikinci hal fesadidir.
1604. H^ir hoydar ki, arslanlann safinda gider, nihayet o hir farenin maglubu olur.
"Haydar", arslan demektir; burada §eci' bir kimse murad olunur. Ya'ni,
"§ecaatli bir kahraman, kendi gibi §ecaatli kahramanlann safinda giderken,
sonunda za'f-i pin sebebiyle, fare gibi korkak ve kuvvetsiz kimselerin mag-
lubu olur."
1605. <3\iuhierif uzak gorucii olan ke.sk.in tab'im, sonunda ihtiyar csek gihi hu-
nak gor!
"Muhterif, san'at sahibi; "harif, bunak ihtiyar ma'nalannadir.
1606. JTlkil gotiirilcu musk-har kivircik zulj, sonunda uyuz esegin firkin kuy
racju. gtbidir.
"Zulf", ba§in yanindan sarkan saclar; "ca'd", kivircik; "hink", umumen
beyaz olan her§ey; hususiyle "beyaz kilh at" demektir (BurMn-i Kati'). Bu-
osj^
AHMED AVNl KONUK
rada, "ihtiyarligi hasebiyle tiiyleri agaran boz e§ek" ma'nasma gelir. Hind
niishalannda "zenb" yerine "dum" vaki' olmustar. "Diimm-i zisT dahi aym
ma'nayadir.
1607. Omin evvelden sadili olan kevnini hos ve sonunda o riisvayligim ve je-
sadint fl'or!
Ya'ni, "Suver-i diinyanm ibtidadan sadili ve tarabli olan kevnini ve olu-
§unu ve sonundaki o riisvayhgim ve fesadini gor de aldanma!" "Gu§ad", ho§-
luk ve §adi ve tarab ma'nasinadir.
\j f\>- cJL- -US' j J> (J ~j \j f b iJwo ^j^aj jl oJlj
1608. £ira ki, o iuzalji asikar gosterdi, senin oniinde hamm hiyigmi hrpardt.
"Zira ki o diinya, kevnin tuzak olan hiisn ve letafetini agiktan agiga gos-
terdi ve senin oniinde o fanf olan hiisn ve letafete miibtela olan hamlann bi-
yigini kopardt." "Seblet kenden", biyigim koparmak, aciz birakmaktan kina-
yedir (Bahir-i Acem) .
1609. Hinaencdeyh diinya heni kzvxr ile aldath ve yoksa henim akhm onun tu-
zagindan kagardi demef
Hind niishalannda ikinci.misra'daki "mi giiriht" yerine, "mi-§igfft" va-
ki'dir; "sabr ederdi" demek olur.
1610. Diele zerrin qerdanlik ve hamaili qor! 'Demir halka ve zincir ve silsile
[1612] j * - »
"Gull", demir halka; "tavk", gerdanlik, omuzdan gecjrilen kilic. askisi demek-
tir. Ya'ni, "Hele o sirmah gerdanlik ve hamailin kalbinde sakladigm muhabbet-
lerine bak! Seni bu alem-i stiflfye baglayan demir halka ve zincir ve silsile ol-
mustar. Bunlann muhabbeti senin alem-i ulviye terakki etmene mani'dir."
1611. SMemin her ciiziinii hoyle say, onun evvel ve dhirini nazara cjetir!
*£$&>
MESNEVI-t SERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
s* ■
1612. Dier kim ahiri ziyade gorucii ise, o ziyade mes'uMur; her kim ziyade
akin gorucii ise, o ziyade meb'uddur.
"Her kim bu kevnin sonu fesad oldugunu ziyade goriicu ise, o ziyade
mes'uddur." Ve "ziyade goruculuk"den murad, suver-i kevniyye ne kadar
giizel ve cazib olursa olsun, goniil baglamamaktir. Boyle bir kimse kuyud-i
nefsaniyye ve tabuyyeden yakasmi kurtarmis, olacagindan elbette o kimse
pek mes'uddur; zira o kimse Peygamber'e mutabaat etmi§tir. "Ve her kim zi-
yade ahin, ya'ni hayvaniyetin ahiri olan bu diinyanin suretlerine aldanmis,
ise, o kimse Peygamber'e miitabaattan ve Hakk'a takarriibden uzaktir."
Malum olsun ki, bircok kimseler ibadet-i zahiriyye ifasiyla Peygamber'e
miitabaat ettiklerini zannederler; bu miitabaat degil, ancak mubayaattir, zira
Peygamber'in siinnet-i §erffesine kemal-i miitabaat, ancak tabiat kaydindan
ve mevhum varhk bagmdan kurtulmak ile olur. Nitekim cenab-i Pir efendi-
miz FihiMa Fift'm 63. fashnda Emir Pervane'nin "Ey Mevlana, asl olan mii-
tabaat midir?" sualine cevaben §6yle buyururlar: "Evet, amma halkin anla-
diklan bu miitabaat degildir. Miitabaatin ma'nasi odur ki, mesela ihsan ve
atasi bol, adil, halim, kenm ve enva'-i mehasin ile muttasif ve asakiri kesfr
ve memleketi ma'mur olan bir padi§ah, irtihal eder. Onun veliyy-i ahdi olan
varisini tahta gikanrlar. u^i Xjj *ulji ["Alimler nebilerin varisidir"] hiikm-i
miinifine tebean o vans, padi§ah-i miintekillin sireti ve ihsan ve atasi ve ah-
laki iizere sa'y eder. l§te mutabaat buna derler. Yoksa her bir dilenci ve kiil-
hancmin mutabaat da'vasma kiyami degildir. Mutabaat ba§ka, miibayaat
ba§kadir."
(jrw j>-\ xi> fl-Ui J_jl •ooj^- Ow j*^ ** ^y? <^i J* <*£jj
1613. Dier hirinin yiizunii fakir ay gihi gor! CAiademki evvel goriilmiis oldu,
ahiri gor!
Ecza-yi alemden her birinin yiizunii giizel ve nefis olarak tekevviin etti-
gini gor! Fakat onun ibtida-yi tekevviiniindeki giizelligine meclub olup kal-
ma, onun sonundaki tefessiidiinii ve bozulmasim da gor!
<SJ$ Ojjj- ^^i^^ cij^i o~4>\ y?** ^^> ^
1614. la ki Dhlis gfai hir gozii kor olmayasin, hir ebier gtbi yansvni goriir, ya-
nsim gormez.
c ^^ a
AHMED AVNt KONUK
"A'ver", bir gozii kor olan kimse; "ebter", hayir ve nef ve husn-i zikirden
munkati' olan kimse ma'nalannadir. Ya'ni, "Iblis, Adem'in suret-i zahiresini
gordii ve ma'nasini gdrmedi; binaenaleyh zahire bakan gozii agik ve batina
bakan gozii kor idi. Ey talib-i hakikat, sakin sen dahi Iblis gibi bir gozlii ol-
ma; ecza-yi alemin hem tekevvuniinu ve hem de tefessiidiinu gor!"
OjJj J^Xj 01^- d\ JjJ Olf*- ji) AjAJ Jl~p j {l\ jb JjJ
1615. £$dem'in kynini gordii, dinini gormedi; fru ciham gor in, onun o ciham
cforuaisunii gormedi.
iblis Adem'in topraktan mahluk olan cismini gordii ve onun ruhuna taal-
luk eden dmini gdrmedi. yalmz bu cismanf olan ciham gordii, Adem'in o
ma'na cihamm goriicii olan kalbini goremedi; ve onun kalbini[n] esma-yi
Hakk'm hakikat-i camiasi oldugunu bilemedi.
£Li> j l. — S" j Cjj> ju C^^> ^W-i y. ci> OUj ji Oby JJti
1616. By secaat sahibi, erkeklerin kadinlar iizerine fazh, kuvvet ve kuzanc ve
emlak icin degildir.
"Ziya\ {*«-*) "zay'a"mn cem'idir ki, arz ve akar gibi miilk ma'nasmadir.
Bu beyt-i §erifde *LJi 'J* 'dj*\j> j'Oi {Nisa, 4/34) ya'iu "Erkekler, kadinlar
iizerinde kawam ve miidebbirlerdir" ve a*-jj cJ^- S^rJ^ (Bakara, 2/228)
ya'ni "Kadinlar iizerinde erkekler icin bir derece vardir" ayet-i kenmelerine
i§aret buyurulur. Ya'ni, "Bu ayetler mucibince kadinlar tizerine erkeklerin
fazli, kuwette, kar ve kesbde ve emlak sahibi olmakda tefevvuk etmelefin-
den dolayi degildir." ,
1617. i/e yoksa ey amcam, arslanin ve filin kuvvet icin beni-ddem iizerine faz-
li olurdu.
Eger erkekler kuvvetten dolayi kadinlar iizerine tefevvuk ede idi, ey am-
cam kuwette arslanlar ve filler insana kat kat faik oldugundan, bu hayvan-
lann benf-adem iizerine fazli olmak lazim gelirdi.
^-^y Ok ^^ *y> ^ *y o\j <*^~"y ^^ o?' <^j y. Ohy J**i
1618. By hali-perest, erkeklerin kadin iizerine fazli ondan olur ki, erkek ziyd-
de son goriiciidiir.
o^p?
JP^ MESNEVI-i §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Half" deki "ya", ya-yi tenkfrdir. "Ey bir hale tapici" demek olur. Zira ecza-
yi alemden her birinin suret-i tekewunii bir haldir ve o suretin evvelidir, onun
sonu fesaddir. Bu ma'naya binaen beyt-i §enfde ya-yi tenkir isti'mal buyurul-
mu§tur. "Ey kevnin suretlerinden herhangi birine tapici" demek olur. "Erkek-
lerin kadinlara tefevvuku ancak erkekler akil gozleriyle daha ziyade her §eyin
sonunu goriicu olduklanndandir." Kadinlann akillan hale nazir oldugundan
nakisdir. Kadinlann bu hallerini isbat igin ba§ka delil aramaga hacet yoktur.
Moda denilen illete mubtela olmalan kaftdir. Her kaca mal olursa olsun, tezey-
yiinatta moda olan §eyi ele gegirmege cah§irlar. Bir mliddet sonra o modanin
hukmu zail olup, paralannm israf edilmis, olacagini asla du§unmezler.
1619. Brkek ki, akxbet cjorikuluhte hamclir, o ehl-i aktbetten ka&m aibi nakisdir.
"Ham", egri demektir; ya'ni "Her §eyin sonunu goriiculukte egri ve nakis
olan erkek, isterse pehlivan olsun, akibeti goren ve dii§unen kimselerin
onunde kadin gibi nakistir."
1620. Cihdnaan zul ile iki sada qelir, acaba sen hanaisine miistaidsin?
[1622] 3 »
Ta kudamin"de "ta", taacciib icmdir. "Bu cihanin suretlerinden birbirine
zid olan iki tiirlu ses gelir; acaba sen bu iki zid olan sadalardan hangisini ka-
bule miistaidsin?"
1621. Onun saaasimn hirisi niisur-i etkiyddir; ve onun sadasinin biri He eski-
yanin hilesia'ir.
"Nusur"un Kamus 'da miiteaddid ma'nalan vardir. Biri hastaya rukye ve ef-
sun etmek ma'nasinadir ki, illeti ne§r ve izale eder; ve biri de dirilmek ve hayat
ma'nasinadir. Bu beyt-i §erifde bu ma'nalar munasibdir. Ya'ni, "Cihandan
birisi cemalf ve dfgeri celalf olmak iizere birbirine zid iki sada gelir. Sen nida-yi
cemalfyi mi, yoksa nida-yi celaliyi mi kabule miistaidsin. Zfra nida-yi cemalf
etkiyanin, ya'ni ehl-i takvamn ya§ayi§idir ki, onlar bu cihanin kevnine aldan-
mazlar ve fesadint goriirler, kevninden perhfz ederler; veyahud nida-yi cema-
lf, etkiyanin hastaya okuduklan rukye ve efsun mesabesindeki da'vetleridir.
Onlar, "Bu cihanin kevnine bakma, fesadina bak!" derler. Ve digeri ehl-i celal
c^e^,
AHMED AVNl KONUK
olan e§kiyamn da'vetidir ki, onlar da, "Bu cihanin fesadina bakma, kevninden
istifade et ve lezaiz-i cihan ile me§gul ol!" der, halki aldatirlar.
1622. Gy latif hararel iuiucu! ^en dikenin cjiiliiyum, cjul dokuliir, ben diken da-
h olarak kalinm.
Cihanin yeniden zuhur eden suver-i unsuriyyesi hakikat a§iklanna hitaben
der ki: "Ey hamiyet ve gayret sahibi, ben diken gibi olan fesad icinde bitmis.
bir giiriim. Gul gibi olan letafetim ve giizelligim gider ve dokuliir; ve benim
benligimi teskil eden anasir, diken dali gibi bir halde kalir." Hind niishalann-
da "Ey ho§ germ-dar" yerine "ey fahr-i kibar", "ey kibarm fahn" vaki'dir.
1623. Onun giiliinun sesi budur ki: "Dste, gul satici!" Onun dikeninin sesi ki:
nr Bizim tarafimiza say etme!"
Ya'ni, diinyanin yeni tekevviin eden suretlerinin sesi diyor ki: "Ey mef-
tun-i letafet olan kimse, i§te giil satici ve letafet arz edici buradadir. Bizim ta-
rafimiza gel! "Cihanin diken gibi olan fesadinin sesi dahi diyor ki: "Sakin bi-
zim tarafimiza sa'y etme ve ko§ma!" Cihanin kevni ile fesadi, lisan-i hal ile
daima boyle bagirmaktadir.
1624. IZunu kabul ettin, o digerinden kaldin; zira muhib, mahbubunun ztddin-
dan sajjirdu.
"Bu iki zid da'vetten birisi hosuna gidip kabul ettigin vakit, bittabi' o df-
ger buna zid olan §eyin da'vetine icabetten geri kaldin. Ya'ni diinyanin kev-
ninin nidasini kabul ettin, fesadinin nidasim isjtmekten sagir oldun. Zira mu-
hib, kendi mahbubunun ziddi olan §eyin sesini isjtemez." Nitekim hadfs-i §e-
rifde r+i j iS ^> j^i cX*- ya'ni "Sen bir §eye muhabbet ettigin vakit, bu mu-
habbetin onun fenahgim gormekten ve isjtmekten seni kor ve sagir eder"
buyurulmu§tur.
rj>-\ j~Ul P^. J^Jl JJuIj tj^a\j>- ijjbji aS" -j I jJjL f S-i Ol
1625. sesin birisi bu ki, "Dste hdzinm!" ^Dujerinin sesi, "^Bak ki, ben sonum!"
°&?
MESNEVl-I §ERlF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
O sesin birisi budur ki, kevn-i diinya: "I§te ben hazinm ve 'acilim!" der;
ve digerinin sesi budur ki, fesad-i diinya: "Bak ki, ben sonum ve acilim!"
der.
oW J.}' t-^} j j>-\ (_rii jyS j jX^ dy$- C— •*> f\ <jj^\s-
1626. 'Benim hazirligwi mekr ve pusu flibulir; ahirin nak§im, evvelin ayinesin-
den gor!
Ya'ni, diinyamn kevni der ki: "Benim hazirhgim ve 'acilligim mekr ve hf-
le ve pusu gibidir. Bana sanlan fesadi da kabul etmi§ olur ve bundan haberi
olmaz. Benim letafetim zail olup, fesadim zahir oldugu vakit feryada basjar.
Binaenaleyh ey miitefekkir insan, ahirin nak§im ve suret-i fesadim ewel
olan kevnin ayihesinden gor!"
1627. Uaktaki hu iki $uvalclan hirisinin i$ine cjittin, o (tigere ztd ve na-layih
oldun.
Ya'ni, "Suret-i cihamn kevni, alem-i §ehadeti ve onun fesadi, alem-i ahi-
reti tevlfd eder. Vaktaki sen kevnin da'veti tarafina gittin, huzuz ve lezzati-
nin cuvali igine girdin, artik alem-i §ehadetin ziddi olan alem-i ahiretten haz
almaga na-layik oldun." Nitekim sure-i §ura'da vaki' olan ayet-i kenmede
(§ura, 42/20) ya'ni "Kim ki hars-i ahireti isterse, o ahiretin harsi hakkinda
onun igin ziyade ediriz; ve kirn ki diinya harsini isterse, ondan ona veririz ve
onun icm ahirette nasi!) yoktur!" buyurulur.
1628. Gy ne mutlu o kimseye ki, o onu evvelden isitti ki onu. merclanm akilla-
n ve mahall-i sem'leri isitti.
"Mesma\ " ism-i mekandir "mahall-i sem'" ma'nasinadir. Ya'ni, "Hakyo-
lunda yiiruyen erkeklerin akillannin ve kulaklannin bu alem-i kevn ve fesad-
dan isjttigi §eyleri ve nasayihi ewelden i§iten kimse ne saadet sahibidir!"
Ba'zi niishalarda "ukul-i mustemi' " yazilmi§tir. Bu suretle ma'na "Merdan-i
ilahfnin isjtici olan akillannin isjttigini isjten kimseye ne mutludur!" demek
olur.
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
cui^-i Lj JLjlx _jS" J$ j* eJj? j^ b U- c-i^ JU «Sl>-
1629. Dianeyi ho$ huldu, yeri o iuffu, oruin ^ai/ri eijrt yahud aab (joriinur.
Kalb evini hangisi bo§ buldu ise, o iki ziddan birisi girip yer tuttu. Mese-
la huzuz ve lezzat-i diinyeviyye ile istigal ve inkar-i ahiret fikri tuttugu
vakit, bu fikrin ziddi olan terk-i huzuz-i dunyevi ve iman-i ahiret fikri egri
veyahud acib goruniir. tnkar ehii, iman ehline nazar-i taacciible bakip: "Bu
zavalli hurafata dalip, nefsini lezzat-i diinyeviyyeden mahrum etmi§tir!"
der.
1630. y>eni hir hardak hi. kendisine hir hoku cehti, o huhsii su ke-semez.
[1632] u
"Topraktan ma'mul olan yeni bir bardak kendisine bir fena koku gektigi
vakit, o habis kokuyu su kesemez ve izale edemez." Hind niishalannda "bu-
yf ' yerine "bevlf vaki'dir, Ya'ni, "Topraktan ma'mul yeni bir bardak, kendi-
sine bir sidik gektigi ve massettigi vakit, icine i§ler, o fenayi su temizleyemez."
1 63 1 . Cihanda her sey hir seyi ceker; hafiri kiifiir, irsad olunmusu da resedl
"Miir§ed", ism-i mef'ul sigasiyla, "ir§ad olunmus/'; ve "re§ed", dogru yo~
lu bulmak ma'nasinadir. "Bu cihan, mezahir-i celaliyye ve cemaliyye ile do-
ludur. Binaenaleyh cihanda her §ey, kendisine miinasib olan bir §eyt kendi
tarafma geker. Mazhar-i celal olan kafire miinasib bulunan §ey kiifurdiir, onu
kiifiir kendi tarafina ceker; ve ir§ad olunmus, ve dogru yolu bulmus, olan
mii'mini de, dogru yol olan iman geker."
1632. Oiehriha da vardu ve- mxknahs da vardvc; sen demir yahud saman olduk-
fa tuzaya gelirsin.
"Kehriba"dan murad nefis ve §eytan; ve "miknatis"dan murad enbiya ve
onlann varisleri olan evliya hazaratidir. "Saman"dan murad, huzuz-i dunye-
viyyeye kar§i metanetsiz olan insanlar; ve "demir"den murad, sahib-i meta-
net olan ve dunyanm vefasizligini idrak eden insanlardir. Nitekim Hz. Attar
buyururlar. §iir :
CSQXgZ
gK^ MESNEVf-t §ERlF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
c.<JU~*l b j c~*bb b j c~~o'j>- b oiS {.<uljy jl ^wL^^j 0L^>- Jt_p-1 j~"
t <Jljjj b j O- «*»-i b j C—i^ b oiS jaP C~w^c»- b jSo U y>s- Jl^>-I ^jLaXo
t<j|jjj b j C~~^~* b j C-~»jj5 b CiS' J^j ^ Jj ^jj-iJlS ^jS 4j>- Ij ( __ r SJl ^sJ6
"Ahval-i cihanm sirnm bit ferzane-i ilahiden sordum. "Ya ru'yadir veya riizgar-
dir veya masaldir, " dedi, Ona "Bizim omriimuzun ahvalini soyle, acaba dmiirne-
dir? " dedim. "Ya §im§ekdk veya §em 'dir veya pervanedir! " dedi. "Buna goniil ve-
ren kimse igin ne dersin?" dedim. "Ya kordtir, ya sarho§tur veya delidir, " dedi.
lt 7 ur* J l -A^ y ^ jj " <J^ y j 1 ^^ >j>.
1633. Cger sen demir isen, mihnahs gotiirdii; ve eger soman isen, kehrtba iize-
rine tevecciih edersin.
Ya'ni, "Bu cihanda iki turlii tuzak vardir. Birisi demirin, digeri samamn tu-
zagidir. Eger demir isen seni miknatis geker ve eger saman isen kehriba ta-
rafma tevecciih edersin." "Tenfden" masdanmn buradaki ma' nasi "iltifat ve
tevecciih etmektir" (Bahir-iAcem).
jU- j[>t£ l$jL$j AJi fjr V jb jL>-l b C — J dj^r ^j. elf
1634. bin, mademki ihtiydr ile yar degildir, subhesiz fiiccann yamna komsu
oldu.
biri, ya'ni saman copii mesabesinde olan fesaka ve miinkinn, madem-
ki Allah 'in hayirh kullannin dostu degildir, subhesiz kendileri gibi olan er-
bab-i fucurun musahibi ve arkada§i olurlar,
1635. uWiisa ZKibtinin indinde $ok mezmumdur. Didmdn Sibti indinde fo/t
rahimdir.
"Kibti", Fir'avn'in tebaasi; ve "Sibti", Musa (a.s.)a tabi' olan Benf-lsra-
il'dir. "Haman", Fir'avn'in vezirinin ismidir. Ya'ni, "Musa (a.s.) Fir'avn'in te-
vabii olan Kibti kavminin indinde mezmumdur ve fenadtr; ve Fir'avn'in ve-
ziri olan Haman dahi Musa (a.s.) in iimmeti olan Sibti indinde matrud ve
mel'undur; zira bunlar yekdtgerinin cins-i muhalifidir."
1636. Gsecjin mi'desi ictizabda otu $eker; <S4dem'in mi'desi hugday $orbasini $e-
kicidir.
g^^x>
AHMED AVNI KONUK
"Aghk ve ictizab-i taam vaktinde e§egin mi'desine ot ve saman layiktir.
Onun mi'desi bu samani istiha ile geker ve hazm eder; ve ademin mi'desine
de bugday gorbasi layiktir; o da bu latif gidayi geker." Bunun gibi kafirin kal-
bine saman mesabesinde olan kiifiir ve inkar miinasibdir ve mu'minin kalbi-
ne de, gida-yi latif mesabesinde olan Iman layik olur.
1637. Ejjer zulmetlerden dolayi sen bir kimseyi tanimaz isen, ona bak ki, o onu
imam yaptm^ftr.
"Eger sende tabfat karanligmdan dolayi firaset-i §er'iyye ve cehil karan-
ligmdan dolayi flraset-i hikemiyye olmadigi igin, bir kimsenin halini ve
meyl-i kalbisini taniyamaz isen, nazar et ki, o kendisine kimi imam etmi§tir
ve nasil bir kimseye tabi' olmu§tur!" Ya'ni tabi' oldugu kimse peygamber mi-
dir, yoksa peygamberin ziddi olan §eytan midir? Zira peygambere tabi' olan-
lar ile olmayanlan tefrik igin elde mizan vardir ve o da Kur'an'm ahkami ve
§er'-i Ahmedfdir. Efali Kur'an'a ve §er'e tevafuk etmeyenlerin, §eytani
imam ittihaz ettigi derhal anla§ilir, zira ef al zahirdir.
(^
Onun beyamndadir ki, arife nur-i Hak'dan bir gida vardir. Der ki:
"Ben Rabb'im indinde geceledim; bana yedirdi ve igirdi"; ve "Aglik
Allah'in taamidir ki, onunla siddiklann bedenlerini diri kilar"
(A.s.)in kavlidir. "Aglikta Allah'in taami vasil olur" demektir
Bu siirh-i §erif, yukandaki 1636 numarali beyte merbuttur.
if j. -
1638. xJira ki her hayvan yavrusu anasmin arkasindan aider; nihayet onunla,
onun cinsiyeti zahir olur.
^^
MESNEVl-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Ya'ni tabi'e baktigm vakit, metbu'un mahiyetini anlarsin; zfra metbu* ta-
bi'in ve tabi' dahi metbu'un cinsindendir. Metbu' §erff ise, tabi' dahi §erifdir.
1639. ■ r Beni'ademin siitii gocjusten eri§ir; e$ecjin siitii a$acfiya mensub olan yan-
dan
en$ir.
Ya'ni, "Beni-ademin emdigi stit, anasinin gogsiinden ve kism-i ulvisinden
gelir; e§egin emdigi stit ise, anasinin yan belinden a§agisindan ve kism-i siif-
lisinden gelir." Bu vaz'iyet-i cismaniyye birinin §erafetine, digerinin hasase-
tine i§arettir. Bu beyt-i §enfde "siit" ile hayatin zevkine i§aret buyumlur.
Ya'ni insanin ezvak-i hayatiyyesi sineden dogan ilim iledir; ve hayvanin
zevk-i hayati ise, kism-i siiflisindeki alet-i §ehvetinden husule gelir. Binaena-
leyh zevk-i ilme arkasim doniip, zevk-i §ehvete miiteveccih olanlar, insan
sufetinde hayvan olmus, olurlar.
1640. JAcil taksim ediciiir ve taksim etmeqe de lamkhr. H^u acehdir hi. cehir
yoktur ve zulum de yoktur.
Ya'ni adl-i ilahi her ferdin hakkim taksim ve tevzf edicidir ve o adl hak-
kiyla taksim etmege de layiktir; zfra ondan zerre kadar bir hata vuku'u mel-
huz degildir; binaenaleyh bu azim taksimat ve tevzfat esnasinda bir cebir ol-
madigi gibi, zulum de vaki' degildir.
Malum olsun ki, "a'yan-i sabite"den her bir "ayn"m bir isti'dadi ve kabi-
liyyet-i mahsusasi vardir, asla biri digerine benzemez. Ve a'yan-i sabiteye vii-
cud-i ilmi bans, eden ata-yi zatfdir. Ve adl ve dad-i ilahi olmasa, hicbir suret
mertebe-i ilimde peyda olmaz ve onlann isti'dad ve kabiliyyati dahi mevzu'-i
bahs olmaz idi. Bu isti'dad ve kabiliyatta asla Hakk'm cebri yoktur. Ata-yi za-
ti ve tecellf-i ilahi ve "nefes-i rahmanf" ale's-seviye vaki'dir. TenfTs-i rahma-
nfyi miiteakib, her bir ayn, kendi isti'dadina ve kabiliyet-i zatiyyesine gore
miiteayyin olmu§tur. Binaenaleyh her bir ayn, kendi kendine cebr etmi§tir.
Misal: Bir kimse zemheride la-yenkati' bir cam iizerine nefesini irsal etse,
bi-suret olan bu nefes cam iizerine ale's-seviye temas eder; fakat §iddet-i bii-
rudet hasebiyle bu nefes cam iizerinde tekasiif ederek incimad eyledigi va-
kit, turlii §ekiller zahir olur ve bu zahir olan e§kalin hicbirisi ne tulen ve ne
de arzan yekdfgerine benzemez. Bu eskalin her biri bi-suret olan o nefesde
6 3^
AHMED AVNf KONUK
miindemig idi, bittekasuf boylece zahir oldular. Ve bu suretle, kendi isti'dad
ve kabiliyetlerini irae ettiler. Bu isti'dad ve kabiliyetlere asla miitenefflsin ic-
ban yoktur, belki ayn-i nefesde onlar, isti'dad ve kabiliyetlerine gore, kendi-
lerini yine kendileri icad ettiler. Ancak muteneffisin vucudu, onlarrn illet-i
izhari oldu ve onlar ma'lul oldular. §imdi bu eskal icinden birisi gikip da
bilfarz muteneffise hitaben: "Sen beni nicin yanimda rmitekevvin olan su
giizel cicek gibi tersim etmedin, boyle upuzun bir sekilde kaldim?" sualini
soramaz. Sorsa, muteneffis ona cevaben der ki: "Bu sekilde hudusiin igin be-
nim tarafimdan senin iizerine higbir cebir vaki' olmadi, ben ancak seni ten-
fis ettim. Sen de biikuwe mevcud ve bilfiil ma'dum olan kabiliyet ve isti'da-
din hasebiyle boyle tekewiin ettin; cebir ancak senden sana vaki* oldu, ni-
gin bana tevcfh-i hitab ediyorsun?"
Imdi nefes-i rahmanfnin hfn-i tenfisinde her bir ayn, o nefesde "Klin!"
emrine imtisalen, kendi isti'dad ve kabiliyeti dairesinde, kendi kendini tek-
vin etmis^ve ona o surette tekevviinu igin cebir vaki' olmamis. oldugundan
Hak fi Up jL, Si (Enbiya, 21/23) ["Allah yaptigindan sual olunmaz"]dir.
Zira Hakk'in fiili onlan tenfis etmek ve onlara ifaza-i vucud eylemektir. Bu
ise ata-yi Zatfdir. Hig ata-yi Zati'sinden dolayi Hakk'a sual teveccuh eder
mi? Belki sual, isti'dad-i all dururken, isti'dad-i siifliyi begenip, o isti'dad
dairesinde miitekevvin olanlara teveccuh eder. o^iZJ jj* j (Enbiya, 21/23)
["Onlar ise sorguya gekileceklerdir"] onlar hakkindadir. Cenab-i Hak Zeyd'i
cebren canib-i saadete ve Amr'i da cebren sekavete sevk etmekten miinez-
zehdir. Hakk'in mesiyyeti ancak isti'dad ve kabiliyete taalluk eder; zira
Hak Tealailminde sabit olan seyi murad eder ve murad eyledigi §eyi isler.
dfik. f-t^ i/ir ^0 j j^blfe l. j (Nahl, 16/118) ya'ni "Biz onlara zulm et-
medik, velakin onlar nefislerine zulm ettiler" ayet-i kerimesinde bu hakika-
te isaret buyurulur.
1641. Cebir olaydi, ne vah.it pi§manlik olurdu? Milium olaydi, ne vakit ntifeh-
hanlik olurdu?
Eger insanin efkan ve batini uzerinde bir cebr eden olaydi, o fikre musteni-
den isledigi flilin fenahgi zahir oldugu vakit, onda pismanlik duygusu peyda ol-
mazdi; zira pisman olmak, fiilinde muhtar olup hata ettigini i'tiraf etmektir; ve
kezalik Hak tarafindan kula zuliim olsa idi, Hak Teala onlann ef alinin hafizi
olup, onlara kitab ve peygamberler gondererek dogru yolu gosterir mi idi? Fus-
csep^
gp^ MESNEVf-1 SERfF SERHl / VII. CtLT • MESNEVl-4 • ~^W
silet slire-i senfinde buyurulur: jlJJj p&L ji^ u j ijui *L-i ^ j <Jilii UjL. jJ> ^
(Fussilet, 41/46) Ya'ni "Kim ki amel-i salih isledi, o amel kendi nefsinin lehi-
nedir; ve kirn ki kotiiluk yapti, o da nefsinin aleyhinedir ve senin Rabb'in, kul-
lanna zulm edici degildir." Bu cebir hakkinda I. cildin 625 numarali beytine
miisadif c^.j^ «^ c~-^ * J\ ["Bu cebir degildir, Cebbarhgm ma'nasidir"]
beytinde de izahat verilmistir.
*jt ^^ c/" jjj h u j ! j ■>.# b y J^ -^ ^ jjj
1642. fyun ahir oldu, ders yann olur; hlzim sirnmizi giin ne vakit sigdirwi olur?
"Giin ahir, ya'ni aksam oldu, binaenaleyh bu bahisteki dersi yanna ta'lik
etmek lazim gelir. Bizim sirnmizi elfaz ve ibarat ile beyan icin bir giin kafi gel-
mez, giinler lazimdir." thtimal ki bu bahisler cenab-i Pfr efendimiz tarafmdan,
cenab-i Hiisameddin efendimize gimdiiz imla ettirilmekte idi, bahis bitmeden
aksam oldu; onun tizerine bu beyt-i §erif ile o meclise hatime verildi. Ankara-
vi hazretleri gtinii, "diinya" ile ve yanm da, "ahiret" ile te'vil buyurmuslardir.
^yL^ta ^jiAsr ji j ?1 j (_s^_J- -^L*^' eJ j^! <J\
1643. By hir fasikm demine ve cahlusluguna hir muhkem i'timad eimis olan!
"Fasik", daire-i §er'den harig olan kimsedir. "Dem", burada firib ve hile;
"cablus" ve "gaplus", aldatici ve tath dilli demektir. "gaplus" telaffuzu ga-
lat-i amm oldugunu Hind §arililerinden.§eyh Abdiillatif yaziyor. Hind rriis-
halannda bu beyt-i §erffden evvel su tarzda bir siirh ve unvan miindericdir:
^ d\jbij" j Ui oijj>. l <_^ ya'ni "Diinya magrurlanna ve nefis esfrleri-
ne hitabdir." Fakatbu siirh Ankaravi'de miin/ierig degildir. Ya'ni, "Ey mur-
sjdlik da'vasma kiyam edip bir fasikm hflesine ve tath dille aldatmasina
muhkem i'timad etmis. olan kimse!" demektir.
1644. Diahahdan hir kuhhe diizmussiin; nihayet o, hnahi $ok aevsek olan $adudir.
"Habab", "sehab" vezninde su iizerinde peyda olan kabarciklardir ki, igin-
de hava mahbus olup, muhfti sudan ibaret olur. "Vahf", gev§ek ve zayif ve
aciz demektir. "Tinab", gadir ipi ma'nasinadir. Ya'ni, "Fasikm hilesi ve tath
dili, su kabarcigindan hasil olan kubbeye benzer. cadirin ipi gev§ektir. Su
kabarciklan nasil bir pufle soner ise, bu Meier ve tath diller dahi bir sebeb-i
c c£^
AHMED AVNI KONUK
hafif ile zail olur. Binaenaleyh senin bu kadar gev§ek bir §eye muhkem i'ti-
madin caiz midir?"
1645. jierk, §im§ek gibidir, onun nurunda yolculann yol gormesi miimkin de-
gildir.
"Zerk", riya ve hile demektir. Ya'ni, "Riya ve hilenin parlakhgi pek mu-
vakkattir, §im§ege benzer. Karanlikta yolcular §imsegin isigi sayesinde ne de-
recede yolu goriip istifade edebilirlerse, hile ve riyamn sahte i§igindan da,
Hak yolunun salikleri o kadar istifade edebilirler. Bu ise asla istifade degildir,
bir tehlikedir."
1646. Du cihan ve onun ehli hi-hasildirlar; her ikisi li-vefahkta miittehiddirler .
Bu diinya ve dunyanin ehli bi-hasildiriar; zira dunyanin halinde beka ve
sebat olmadigi gibi, ehl-i dunyanin halinde dahi kezalik beka ve sebat yok-
tur. Her ikisi de vefasizhkta miittehiddirler; binaenaleyh diinyadan ve diin-
yanin ehlinden vefa ve sadakat beklemek abestir.
C~v-La5 jj jl yj ij\ jj *3-r^ C~^lij ^ lJ-3 y>7 Lp:> s.olj
1647. JZade-i diinya , diinya gibi bi-vefadir; her ne kadar sana yiiz getirir ise
de o yiiz, hafadir.
Dunyanin oglu, ya'ni ehl-i diinya babasi olan diinya gibi vefasizdir. Her
ne kadar sana yiiz gosterir ve yiiziine giiler ise de, bil ki o yiiz, arkadir; ya'ni
senin yiizune giilmesi, bilahire seni helak etmek igindir. Zira dunyanin zahi-
ri ni'met ve batim nikmettir.
1648. alemin ehli, o alem gibi, ihsan cihetinden ehede kadar ahd ii peyman-
da miistemirdir.
"Birr", iyilik ve ihsan ma'nasinadir. "Miistemir", daim ve muttasil olan.
Ya'ni, "Run aleminin ehli, o ruh alemi gibi ihsan cihetinden vaki' olan ahd ii
peymanda ebede kadar daim ve sabittir, asla bi-vefa degildir. Binaenaleyh
ruh aleminin ehli olan enbiya ve onlann varisleri olan evliya hazarati halk-i
ff^Sesga
jP^ MESNEVf-f SERIF §ERHf / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
cihana iyilik etmek hususundaki ahd u peymanlanna daima sadik kalmi§lar
ve iyiliklerine ve ihsanlanna mukabil cihan halkindan ne mal ve ne can iste-
misterdir."
1649. Dhi peygamber muhakkak hirhirhjle ne vakit zid oldular, ne vakii hirhi-
rinden mu'cizat alddar?
Zfra ziddiyet tehaliif-i efkardan hasil olur ve tehaliif-i efkar ise hakikatin
adem-i miisahedesinden ne§'et eder. Peygamberler ise, halki mu§ahede ettik-
leri bir hakikate da'vet ettiler. Alem-i hakikatte televvun yoktur, televvun
alem-i §ehadettedir. Onun icm ehl-i dunyanin ahvali miitelewindir, ehl-i ha-
kikatin ahvatinde asla televvun ve tehaliif yoktur; ve ciimlesi aldiklanni ha-
kikat-i vahideden alirlar. Binaenaleyh birbirinden mu'cize almalanna ihtiyac
yoktur.
1650. cihamn meuvesi ne vakii peimurde olur? StfMa mensuh olan surur
[1653] , . fl ? >
gamlar olmaz.
"Enduhan", "enduharTin muhafFefidir. "Enduh", gam ma'nasinadir.
"Zi-ruh"un gayri lisan-i Farisfde "ha" ile cemi'lenmek lazim gelirken bu
kelimenin zi-ruh gibi "an" ile cemi'lenmesi gayr-i kiyasidir (Burhan). Ya'ni,
"Alem-i hakikatte televvun olmadigindan, onun meyvesi ve mahsulii,
alem-i kevn u fesad olan dunyanin maddi ve ma'nevf mahsulati gibi pej-
miirde olmaz. Zira alem-i ma'na alem-i suretin ziddidir; ve zid, ziddiyle ic-
tima' edemez. Nitekim aklin siiruru ve sevinci, kendisinin ziddi olan gam-
lar olmaz. Zira inkilab-i hakayik miimkin degildir."
1651. Wefis hi-akddir, o ahetten bidiirmege layih.hr; o al^akhr ve onun -kMe-
aaki da al$aktu.
Nefis, nakz-i ahd eden bir diismandir. Nakz-i ahd eden bir du§man ile
harb etmek lazim geldigi gibi, nefse kar§i da cihad ve harb i'lam ile onu 61-
durmek layik olur; ve nefis, alem-i siifli olan bu diinyadan mutekevvin oldu-
gu icin alcaktir ve onun kiblesi ve tevecciih ettigi yer dahi alcaktir. Binaena-
leyh ondan vera ve fazflet ve meziyet beklemek abestir.
™^
AHMED AVNl KONUK
1652. \Nejislere bu cemiyet layihhr, oliiue- mezar ve kefen lauih. olur.
"Encumen", cemiyet demektir ki, alem-i keserat olan bu diinya-yi deni
murad olunur. Ya'ni, "Nefisler bu alemden miitekevvin oldugundan, onlann
alem-i hakikat ile alakasi olamaz. Onlara ancak bu dunya-yi deni layik oiur;
ve nefis hakikat-i vahide muvacehesinde olii mesabesindedir. Binaenaleyh
oliiye mezar gibi dar olan alem-i cismaniyyet ve kefen gibi diki§siz ve nizam-
siz sifat layik olur."
1653. ^erfi nejis zekulir ve ince bilicidir; onun hiblesi dunyadu , onu olmu$ bill
Insanin nefs-i hayvaniyyesi gergi idrak hususunda zekfdir ve ince §eyleri
bilicidir; fakat onun zekavetinin ve bilgilerinin tevecciih ettigi kible diinyadir,
alem-i hakikat degildir. Cenab-i Pfr efendimiz FihiMi Fih'in 13. fashnda §6y-
le buyururlar: "Bu diinya ve ezvak, ademin hisse-i hayvaniyetidir. Insan
bunlann cumlesini, kuvve-i hayvaniyyesine verir. Halbuki insaniyetten iba-
ret olan ash za'f igindedir. Nihayet insan, hayvan-i natiktir, derler. Binaena-
leyh insan iki §eydir. Kuvve-i hayvaniyyede miindemig olan §ey, §ehevattir
ve arzulardir; amma onun hlilasasi ve gidasi olan §ey, ilim ve hikmet ve df-
dar-i Hak'dir. Adem'in hayvaniyeti Hak'dan ve insaniyeti diinyadan girfzan-
dir." lmdi nefs-i insam cemad alemi olan bu diinyadan mahluk oldugundan,
o da ashna tebean olii ve cemaddir Ve hayat-i hakikiyyeden uzaktir.
-LjJj oJJJ f,a$j* jJL>- J Xi> ■^-"j 6$j* /ji-^i J>>- i^~J s* '^
1654. Uiakk'in vahiy suyu bu olmu§e eri§ti, olmu§ topraktan din zahir oldu.
"Vahy"den murad, burada cezbe-i ilahi ve ilham-i rabbanidir ki, istilah-i
sufiyyede "vahy-i kalb" derler. Ya'ni, "Olii mesabesinde olan ehl-i nefsin kal-
bine Hakk'm cezbesi ve ilhami eri§tigi vakit, olmiis, toprak mesabesinde olan
cisminden insanhgi dirilir ve magrur oldugu idrakat-i nefsaniyyesindeki ze-
kavetinin hie; oldugunu anlar.
1655. Sana vahy gelmeaik$e, onun behasinin uzunlugu diizgiiniine maarur
5\g«)(JGV3
MESNEVI-1 SERIF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"Giilgune", kadmlann yiizlerine siirdiikleri diizgiin. "Kal", kavl ma'nasina
geldigi gibi, "tal" dahi tul ve uzunluk ma'nasina gelir. "Beka§"daki "§m" za-
mir-i gaibi, nefse raci'dir. Ya'ni, "Hakk'in sana cezbesi ve ilhami gelmedikge,
nefsin idrakatina aldanma! Nefis sana hayat-i hayvaniyyesinin bekasi hak-
kinda , kadin diizgiinii gibi siislii fikirler verir. Mesela bir cenaze ile kabrista-
na gittigin vakit, bir gun bu oliim halinin senin de ba§ina gelecegini dii§iin-
mege bastersin. Bu diisunceden nefsinin keyfi kagip, sana: "Hayir bunu dii-
sunme, sihhatin yerindedir, biz daha gok ya§anz ve ezvak-i diinyeviyye ile
miitena'im oluruz!" diyerek o flkr-i hakiki iizerine yalanci bir diizgun surer.
1656. H^ir sxyi u sadd iste ki, o nazardan sakii olmaya; hir giinesin ziyasim is-
te ki, o gurub etmiye!
"Hamil", nazardan dii§ucii ve tarn ve ni§ansiz demektir. Ya'ni, "Ulum-i
zahiriyye kiyl u kallerini kemal addetme; zira bu dedikodulann alem-i haki-
katte hicbir kiymeti yoktur, giinki oliim ile fena bulur. Alem-i hakikatde na-
zardan sakit olmayacak bir kemal iste ki, o tabi' oldugun Nebi'nin batim
olan §ems-i velayetinin sana aksidir, bu giine§in ziyasim iste ki, o asla gu-
rub etmez.
1657. ince hiinerler ve kal ve kiyl, ^Jir'avn'in kavmidirler, ecel He CMI su-
yu cjibulir.
"Ince hiinerler" den murad, diinyanin sanayi' ve maarif-i dakikasidir; ve
"kal ve kiyl"den murad dahi, ulum-i zahiriyye jdedikodulandir ki, bu ulumun
alimleri, birbirlerine kar§i tefewuk ve iftihar-i nefsanf igin daima bahs ve mii-
nazara ederler. Imdi bu hiinerler ve dedikodular mademki nefsamdir,
Fir'avn'in kavmi ve tebaasi mesabesindedirler. Zira vucud-i be§erde "nefis,"
Musa-yi ruha muhalif olan Fir'avn'dir ve ecel gelince vaki' olan "oliim" dahi
Nil suyu gibidir. Nil suyu kavm-i Fir'avn'i nasil bogup bf-nam ve ni§an etti
ise, oliim dahi bu alimlerin hiinerlerini ve kiyl ii kallerini oylece nabud eyler.
Malum olsun ki, cenab-i Pir'in murad-i al&eri, diinyevi hiinerlerin ve ma-
arif ve ulumun ibtali degildir; vazife-i insaniyyenin ancak bunlari tahsflden
ibaret oldugu kanaatim izale etmektir. Bu ulum-i zahiriyyenin tahsfli ile bera-
ber, Hak'dan gafil olmamaktan ibaret olan vazife-i insaniyye ihmal edilmez-
GN25CS^3
AHMED AVNt KONUK
se, kemal iizerine kemal olur. Nitekim I. did [997. beyit]de bu ma'nayi te'yi-
den cenab-i Pir efendimiz soyle buyurmusjar idi: j oo, J»u> u* j\ i^ ^~~?
^ J j * J> 3 *J" 3 J-^ Ya'ni, "Diinya nedir? Huda'dan gafil olmaktir, yoksa ku-
mas. ve giimus. ve evlad ve kadin degildir."
jLio 0ij3 JJuS I^jUJL>- A^-^5 ^\Jji j>*sj* j V^^r" J t ^" a J <J^3J
1 658. Onlann revnaki ve tak ve twunhu ve sihri, gerp halaiki cehren $eker.
"Tak u turunb", kerr ii fer ve gosteris, demektir. Ya'ni, "Ehl-i dunyanin
revnaki ve zahirf parlakhgi ve gosteri§i ve nefisleri avlayan sihri, gergi hala-
iki cebren diinya tarafina ve kendileri tarafina geker."
boj! 01 -X^ *& jta ^y? &j* \j d~**- Ob 0^»-L« (j\Aj>t~*
1659. !7iepsin.i sahirlerin sihri hit; olumu hir asa hil ki, o ejderha oldu,
Ehl-i dunyanin bu gosterislerini ve parlakliklanni, sihirbazlann sihirleri
mesabesinde bill Olumu dahi Musa (a.s.)in ejderha olan asasi mesabesinde
bill Asa nasil sihirbazlann sihirlerini yuttu ise, oliim dahi ehl-i dunyanin o
revnak ve tak u turunblanni yutar.
Sjj*- ?iwj \j>\ Jj i_~i> j_ Ol^»- dX>, $^ <**J jii *-+*> \j L^jj^U-
1 660. r Butiin sihirbazhklanm bir lokma etti. ^ir cihan qece dolu idi, onu sahah
[1663] .. D
yedi.
Fir'avn'm sihirbazlanna kar§i, Musa (a.s.)in asasi ejderha olup, onlann si-
hirbazliklanm bir lokma ederek yuttu. Bir cihan, ya'ni kavm-i Fir'avn'm
alem-i hayati gece ile, ya'ni sifat-i nefsaniyye zulmetleri ile dolu idi. Musa
(a.s.)in sabah-i niibiivveti o zulmetleri yedi ve yuttu.
Ma'lum olsun ki, vak'a-i sihir hakkinda iki kavil vardir; birisi budur ki:
Musa (a.s.)in asasi sahirlerin sun'i olan sihirlerini ibtal ve onlann hilesini
ve keydini yuttu. Ya'ni ejderha yine asa oldugu vakit, sahirlerin ipleri ve
degnekleri kema-kan ip ve degnek olarak kaldi. Nitekim sure-i Taha'da va-
ki' j>-L j^r \yZ* Ui i'j*L i, *J& jl^ j U J\ j (Taha, 20/69) ya'ni " Ya Mu-
sa sag elindeki asayi birak, sihirbazlann tasnf ettikleri §eyi yutsun; onlann
tasnf ettikleri sey, sihirbazin hilesidir" buyurulur.
Ikinci kavil budur ki: Asa ejderha oldugu vakit, sihirbazlann sihirledikleri
ipleri ve degnekleri yuttu; tekrar asa oldugu vakit, meydanda bunlann higbi-
*$%&>
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
rinden eser kalmadi. Asa bu kadar asan yutmakla viicudu ziyadele§medi ve
kahnla§madi. Cenab-i Pir efendimiz bu ve atfdeki beyitlerde bu iki kavle de
i§aret buyururlar.
1661. CTViir onu yemekien arhk ve ziyade olmadi, helki ancak evvel oldugu gi-
hi oldu.
Niibiivvet sabahinin nuru olan asa, sihir zulmetini yuttugu igin o asanin
viicudu artmadi ve ziyadelesmedi, belki evvelce ne halde idiyse, onu yuttuk-
tan sonra da, o halde oldu.
J oliT j j^\ \j ob J ob ^ j xi Oj>l J\ j>
1662. Bserde ziyade oldu. ve zaila elegit; zat i$in ziyadelik ve afat yoktur.
Gergi asanin halinde bir ziyadelik goriildii, asa iken ejderha oldu; fakat bu
ziyadelik asanin zatinda degil, eserinde vaki' oldu; zira her §eyin zati ve ha-
kfkati, mazhan oldugu bir ism-i hassin suret-i ilmisi oldugundan, alem-i
kevnde zahir olan eseri, o hakikati ve ayn-i sabiteyi ziyadele§tirdi. Meydan-
da ziyade gortinen ancak eserdir, yoksa zat degildir. Boyle olunca zat igin zi-
yadelik ve noksanhk olamaz.
-LiJ dyS"\ 2>yj d\ Jjl A^Jl JLiJ Djjit l>L^>- $\?&\ j <j>-
1663. Uiak cihantn icadtndan ziyade olmadi; o §ey hi o, evvel olmadi, $imdi de
olmadi.
Cami'-i cemi'-i esma ve sifat olan Hak Teala'nin nur-i viicudu, eserden
ibaret olan cihanin icadindan dolayi ziyade olmadi; zira cihan, esma ve si-
fat-i ilahiyyenin suver-i ilmiyyesinin zilalinden ibarettir; ve zillin zuhuru igin
iig §ey lazimdir: 1. Zillin zahir oldugu mahal, 2. Zillin sahibi, 3. Zillin zuhu-
runu icab eden nurdur. Zillin mahall-i zuhuru, bu alem-i kesif-i §ehadettir ki,
bu mertebe, viicud-i mutlakin bir mertebe-i tenezzuliidiir. Sahib-i zil Hak'dir
ve zillin zuhurunu icab eden nur dahi, Hakk'in ism-i Zahir'idir.Ve bu tecel-
liyat, Hakk'in kendi vucudunda oldugundan esma ve sifat eserlerinden iba-
ret olan mezahir-i alemin zuhuruyla Hakk'in zati ziyade olmaz ve onlann
ma'dum olmasiyla da Hakk'm viicudu eksilmez. Bu bahsin tafsfli Fususu'l-
Hikem'de Fass-i YusufTdedir.
^
AHMED AVNi KONUK
1664. JZakxn icaa-i halktan eser ziyaae oldu; hu iki ziyadeligin arasinda fark
vardir.
Ya'ni bir, zatin ziyadeligi ma'nasi ve bir de eserin ziyadeligi ve zuhur-i vii-
cudu ma'nasi vardir. Eserin ziyade olmasindan, zatin ziyade olmasi lazim
gelmez. Mesela denizin zati ve nefsi vardir ve dalgalann dahi zati vardir. Dal-
galann taayyiin-i zatileri zahir oldugu vakit, denizin zati ziyadele§mez, fakat
dalgalann zevat-i muteayyineleri zat-i derya tizerinde bir ziyadelik gosterir.
l§te bu iki ziyadelik arasinda fark vardir. Zira deniz, deniz olmak igin dalga-
lann viicuduna muhtac, degildir; fakat dalgalar, dalga olmak igin, denizin vii-
cuduna muhtacdirlar. Imdi dalgalar zat-i deryadandir ve taayyiinleri i'tibariy-
le o derya-yi azfmin gayridirler; fakat hakikatleri ve zatlan deryamn "ayn"idir
ve hey'et-i mecmuasi deryadir.
Diger bir vecih de budur ki: Hak cihanin icadindan ziyade olmamisftr, fa :
kat alem-i kesafette bu halk-i mlidrikin dahi icadi vardir ki, o halkin icadin-
dan dolayi eser ziyade olur. Nitekim insanlar tayyareler, tahte'l-bahirler, tor-
pidolar, diritnotlar, radyo aledleri ve turlii tiirlii makineler icad etti ve pey-
derpey de etmektedirler. Bu icadlardan eserler ziyade oldu. Hakk'in alemi
icad etmesi bu kabilden degildir. Bu iki icad ve ziyadelik arasinda fark-i kiil-
li vardir; zira insan ile, onun masnu'u ve eseri arasinda gayriyyet-i hakflciy-
ye-i liigaviyye vardir ve hicbir vecih ile ayniyet ma'nasi varid degildir; fakat
viicud-i Hak ile e§ya arasinda boyle gayriyyet-i hakikiyye-i liigaviyye yok-
tur, belki gayriyyet-i haktkiyye-i istilahl ile ayniyyet-i hakikiyye-i istilahl
vardir. Mesela aynaya bakan bir §ahsin zati ve sifati o aynada zahir olur ve
sifatimn zuhuru budur ki, o §ahsin her bir hareket ve sukunu, giilmesi ve
aglamasi ilh. akisde goriinur. Bu cihetten §ahis, aksin "ayn"idir ve bu ay-
niyyet, ayniyet-i hakikf-i istilahidir. Eger liigavi olsa idi, akisde vaki' olan
her bir keyfiyetin, §ahista dahi vuku'u vacib olurdu. Eger akis iizerine bir
boya atsalar, §ahis onunla boyanmaz, kendi halinde kalir. t§te bu cihetten
de gayriyyet-i hakiki-i istilahl sabit olur.
1665. Eserin ziyadeligi onun izharidir, ia ki onun sifati ve kdn zahir gele.
Ma'lumdur ki, sifat-i ilahiyye, niseb-i zatiyyedir, Zat ise kendi nisbetleriy-
le ziyadele§mez. Mesela vahidin birtakim nisbetleri vardir 1/2, 1/3, 1/5, 1/8
*&$&>
MESNEVM §ERlF §ERHl / VII. CtLT • MESNEV1-4 •
ilh... Bu nisbetlerin ciimlesi vahidde miindemigdir ve asla vahidi ziyadele§tir-
mez; fakat nisebin izhan, iktiza-yi zati oldugundan, Hak bu iktiza-yi zatisi
iizerine, onlan kendi viicudunun meratibinde, o meratibin icabina gore izhar
eder. Eserin ziyadeligi, ancak onun viicudunun tecelli-i sifatiyye ile zuhurun-
dan ibaret olur. Nitekim I. cildde 1814-1815 numarah beyit[ler]de §oyle bu-
yurulmu§ idi:
"Bu beni ve bizi bunun igin yaptm, ta ki sen kendin ile hizmet tavlasmi oy-
nayasm, ta ki benler ve senler hep muttehid ola; akibet cananm miistagraki
ola. "
1666. Uier hir zahn ziyadeligi delildir ki, o hails ve illetler ile altl ola.
Herhangi bir zatin bir sebeble ziyade olu§u ve tekessiir edi§i, o zatin ha-
dis ve Metier ile ma'lul olmasimn delflidir. Halbuki yukanda izah olundugu
iizere, zat-i Hak asar ile ziyadele§mez. Binaenaleyh hudusdan ve illetler ile
ma'lul olmaktan munezzehtir.
"Fe evcese ft nefsihi ilh... (Taha, 20/67) ya'ni "Musa (a.s.)
nefsinde havfi gizledi. Biz dedik: Korkma! Muhakkak sen
a'lasin!" ayet-i kerimesinin tefsiridir
Bu ayet-i kerfme Taha sure-i §erifesinde vaki'dir.
1667. (Jviusd dedi: 'tSi/iir dahi -pek hayran edicidir; nasil edeyim hi hmkin
iemyizi yokturl"
AHMED AVNt KONUK
Bu surh-i §enf, yukaridaki 1664, 1665 numarali beyitlere merbuttur.
Ya'ni "Icad-i Hak vardir, bir de icad-i halk vardir. Asanin ejderha olmasi
icad-i Hak'dir ve degneklerin ve iplerin yilan suretinde goriinmesi dahi sihir
vasitasryla icad-i halktir. tmdi icad-i Hak, hakikat icinde halk ve icad-i halk,
hayal icinde hayaldir. Ya'ni asamn zati ve hakikati ejderha idi, hayal olan
bu viicud-i izaff aleminde asa libasryla zahir oldu; ve degnekler ve ipler ken-
di hakikatlerinin hayali idi ve sihir ise bu hayallere mustenid olan hayal idi.
Imdi Hakk'in kisve-i hayalden soyarak izhar ettigi hakikat ki, onun tcadidir,
bu fcad halki hayrette birakicidir; fakat hayal icinde hayal ve icad-i halk olan
sihir dahi hayran edicidir. Fakat ne yapayim ki, halkta bu iki icad arasini
fark ve temyiz edecek kuwet yoktur!" demek olur.
Bu beyt-i §erif cenab-i Musa tarafmdan Hakk'a hitabdir.
1668. Uiak huyurdu: n< ~Ben iemyvzi -peyda ederim; temyizsiz olan akh goriicii
ederiml"
Hak Teala hazretleri Musa (a.s.)a cevaben buyurdu ki: "Ben icadim olan
mu'cizeyi ve icad-i halk olan sihiri temyiz edecek kadar halkin akillanna
kuwet veririm ve onlarda temyiz peyda ederim."
1669. *{)er$i derya aibi hopuh. pkardilar, ey O^Ausa sen galih gelirsin, korkma!"
"Sihirbazlar gerci denizin dalgalanip kopiik gikardigi gibi, alem-i hayal
olan bu viicud-i izaff deryasinin kopugii mesabesinde sihir gosterdiler; ey
Musa, benim icadim olan mu'eizen ile, onlann icadi olan sihirlere galib gelir-
sin, korkma! Zira hakikat daima hayale galibdir."
jlp C^S l^ji j\j» Xi Lap 0_^5" jUx^il j>*~m ij^- -X^p j-VJl Sy.
1670. ZKendi zamamnda sihir ifiihar ill. vaktaki asa mlan oldu, onlar ar
[1673] J V
oidu.
Ya'ni, Musa (a.s.) zamamnda sihir, halkarasmda §ayan-i iftihar bir san'at
idi. Vaktaki asa yilan olup, kendi hakikatiyle zahir oldu, onlann sihirierinin
ancak hayalden ibaret oldugu anla§ildigindan, artik sihir ve sihirbazhk ar ve
§ayan-i ta'yfb bir san'at oldu.
*$%?£>
MESNEVf-t §ERfF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVI-4
1671. !7ier for kimsenin husn u letafet da' vast vardu; olum ta§i, leiafe&erin
mihehhi geidi.
"Nemek", tuz demektir; burada mecazen letafet-i ma'nevf murad buyuru-
lur. "Her bir kimsenin meharet ve letafet-i ma'nevi da'vasi vardir; fakat bu
da'va, sihirbazlann da'vasina benzer. Zira bu da'va, hayat-i dunyeviyyeye
merbutiyet esasina miisteniddir. Vaktaki bu hayat-i diinyeviyyeyi yikan
olum mevzu'-i bahs olur, bu da'va sahibi korkar ve titrer. £iinki olum, bu le-
tafet-i ma'nevinin mihekkidir." Hakikatte boyle bir letafete sahib olan zatin
asla muzhir-i batin olan oliimden korkusu yoktur.
1672. Sihir giiti ve uWusanin mtx'cizesi gecii; viicud damindan her ikisinin le-
gem diistii.
"Ta§t ez bam tiftaden", ya'ni "legen damdan du§mek", ma'denibir lege-
nin damdan dii§mesi bir giiriiltu peyda edip, halkm nazar-i dikkatini celb ede-
ceginden bu ta'bfr, "§ayi" olmak"tan kinayedir. Ya'ni, "Bu viicud-i izaff ale-
minde sihirbazlann sihirleri gitti, Musa (a.s.)in mu'cizesi de gecti; fakat on-
lann arasindaki bu hadise, nas arasinda sayi' oldu ve tarih sahifesine gecti."
1673. Sihir legeninin sesi, la'netden ga-yri halmaai; din legeninin sesi rij aiin
gayri lie kalmadi.
Ya'ni, sihrin §6hret-i §ayiasi ancak la'nete ve matrudiyete mukarin oldu,
din-i ilahfnin sohreti ancak rif at ve ulviyet ile beraber yasadi ve hala dahi
ya§amaktadir.
Oj <J^ bj£\ t-ii l?I I Jfuj) ji Oj j sy> jl <JL~»JJ- il)L^ jj&^> dy>r
1674. tjMademki mihek erkekten ve kadindan gizli olmu§tur, ey halt) simdi sa-
fa gel, ogiinl
"Mihek"ten murad, oliim; "erkek"ten murad, alayi§-i dunyeviyyeye al-
danmayan kimseler; ve "kadmMan murad, alayi§-i diinyaya kapilan kimse-
ler; "kalp"dan murad, kendinde olmayan kemalati da'va edenler; "saf'tan
murad, kamillerin safidir; "laf zeden", dgunmek ve kendini medh etmektir.
<¥%&>
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni, "Ey halki basjna toplayarak ir§ad da'vasmda bulunan meftun-i diinya,
mademki hal-i hayattasm ve Slum mihekki heniiz gizlidir; ey kalp ve yalan-
ci miirsjd, bari kamillerin safma gel de oyle ogun!"
1675, CMademki mihek gaibd-ir, senin ojj&nme vaktin olmustur; azizlik cihetin-
den seni elden ele aotiiriirler.
Ey muddei-i kazib, mihek olan olum gaib ve senin hayat-i diinyeviyyen
devam ettikge, senin ogiinme vaktindir. Temyiz sahibi olmayan halk sende
izzet ve rif at tahayyul ederek seni elden ele gotiirurler.
1676, Oialv, kibirclen na$i her dem hana der hi: "By Kalis akin, hen senden ne
vakit nakisim?"
Mur§idlik da'vasmda bulunan kalp ve riyakar efendi, her dem bana kar§i
tekebbur ederek der ki: "Ey halis altin, ya'ni ey miirsM-i kamil, sende ulum-i
akliyye ve nakliyye varsa, bende de var, ben senden ne vakit nakisim?"
1677, JAlhn der: "By kapi yoldasi, fakat mihek aeliyor, hazir oil"
Altin gibi olan miirsid-i kamil, muddei-i kazibe cevaben der ki: "Ey kapi
yoldagi, kalp ile halisi birbirinden tefrik eden olum mihekki yakla§ti, eger aya-
nn tamam ise o mihekke hazir oil" "Hace-ta§", bir efendinin bendesi ma'na-
sinadir; zfra gerek insan-i kamil, gerek insan-i nakis, Hakk'in bendeleridirler.
1678, Lenin oliimu ashab-i raz uzerine hediyedir, halis alhna makasdan ne
noksandtr?
Ya'ni, mihek mesabesinde olan tenin oliimu ve cismin fenasi, ashab-i raz
olan insan-i kamil uzerine hediyedir; nitekim hadis-i §erifde ^p *»j o^li
ya'ni. "Oliim mii'minin hediyesidir" buyurulmu§tur. Eger makas halis altini
kesmis. olsa, o altinm halisiyetine bir noksan gelmez; ve keza insan-i kami-
lin halis altin mesabesinde olan cismini, oliim makasi keserse, o olumden ona
noksan gelmez. Nitekim a§iklann olumii hakkmda cenab-i Pfr efendimiz Di-
van-i Kefrirlerinde §6yle buyururlar:
^s^
MESNEVI-t SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
JJ^ jXi Oj^- L?j-i*j jjivj •&_#* j:?* ^ *$ ^jULilp
-Uj-» j>oi s-Oj^i f ^ j JJjjj^- t S^Xij <_;! C— Jl jl
"^jS^ jJ Dj^J jl, jl>w Oj^- jj J\jJm *£ iS j>. iff* OVoS" y
"Asiklar ki, hayir ih oliirler. Ma'sukun ontinde §ekergibi olurler. "Elestu bl-
Rabbikiim" (A'raf, 7/1 72) ["Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?"] hitabi bezmin-
den dirilik suyunu igtiler; siibhesiz baska sivede oliirler, sen zannedersin ki
arslanlar dahi, kopeklergibi kapmin dismda oliirler. "
(_£Xi J jl jl wUi jt-^S A~* «jl ' <_£jj jju j>-\ J^J.y*- j-5 _f\ iw-l*
1679. \Kalv eger kendi hakkinda ahir goriicii olaydi, o siyeh ki, ahir oldu, o ev
vel olurdu.
.kalp altm mesabesinde olan riyakar, kendi ahvalinin sonunu goriicii
olaydi, o sonunda, ya'ni ahiretinden olan kara yiizliiliik, evvelinde, ya'ni
diinyada olurdu ve kendi haddini diinyada iken bilir ve bu kara yuzliiliikten
kurtulmanm garesini arar idi.
li-i. jl j (3lij j! ij^ji jj-i UJ j-Ul sL^i Jjl <_£~Li jj^-
1680. 6ger likada evueld siyah olaydi, nifaktan ve sikaktan uzak olurdu,
Eger insan-i kamile miilaki oldugu vakit, batini siyah oldugunu, ahirete
intikalden evvel gore idi, nifaktan ve §ekavetten uzak olur ve ancak kendini
lslah ile me§gul bulunur idi.
(jjj t_JU- jl (jijj j jl JJip sj^t i_JlL> \j Jjti (jL+S
1681. Gger jazl kvmydsmi talib olsa idi, onun akli, onun riydsina aalib olurdu.
"Kimya-yi fazl"dan murad, insan-i kamildir; zira insan-i kamil yeryiiziin-
de fazl-i ilahidir ve bakir gibi olan nakis insanlan, altina kalb eden kimyadir.
"Eger da'va-yi ir§ada kryam edip, miir§id-i kamil ile boy olcii§mege kalkan
riyakar, kendini nakis gorilp, fazl-i ilahinin kimyasi olan insan-i kamilin ter-
biyesine talib olaydi, onun akli, riyakarligi iizerine galib olur idi, ya'ni riya-
karligi terk ederdi."
1682. Gger kendi hdlinden miinkesir-i kalb olaydi, kinklar sariciyi onde goriirdii.
c^P^
Pp*~ AHMED AVNl KONUK
"Cabir", cebir masdanndan ism-i faildir; ve "cebr", liigatte kinlmi§ a'zayi
baglamak demektir. Nitekim I. cildde 1089 numarada vaki' ^^^^
\j *^~X Sj jL^jj i \j *uXii ya'ni "Cebir ne olur? Kinlmi§i baglamak, ya-
hud kopmus, daman biti§tirmektir" beyt-i §erffinde mezkur idi. Burada "ca-
bir-i i§kestegan"dan murad insan-i kamildir. Ya'ni, "Eger ey miiddei-i kazib,
kendinin nakis oldugunu bilerek kalbin miinkesir olaydi, kmklar sanci olan
insan-i kamili oniinde goriirdiin ve onun lutfuna nail olurdun."
1683. akwdi qoriii ve miinkesir oldu; kink haglauiciian derhdl haalanmis oldu.
kimse ki kendi haline baktr ve akibetinin fena oldugunu gordii ve bu se-
bebden kalbi miinkesir oldu. Boyle munsifane nazan sebebiyle kink baglayi-
ci olan insan-i kamilden, derhal kingi baglanmis, oldu. Ya'ni onun kink me-
sabesinde olan sifat-i nefsaniyyesi bera-yi tedavf, kamil tarafindan baglandi.
1684. jfazl, hakirlan iksir tarafma siirdii; o kalf alhn, keremden mahrum kaldi.
Fazl-i ilahf ve inayet-i rabbani bakir gibi olan nakislan, iksir gibi olan in-
san-i kamil tarafina siirdii ve iksire mukarenet hasebiyle o bakirlar altin ol-
du; fakat kendisini kamil addedip, kamil ile miicadeleye cur'et eden riyakar,
bu altm olmak kereminden ve fazl-i ilahiden mahrum kaldi.
1685. Gy kalv alhn,! da'va etmel fyor ki senin miisterin ooyle- kor kalmaz.
Ey muddei-i kazib, insan-i kamil ile miisavat da'vasini etme, sen i§in so-
nuna bak! Zira sjmdi hayat-i diinyeviyyede, sende kemal tasavvur ve tahay-
yiil eden musterilerin ve tevabiin ile'1-ebed boyle kor kalmaz.
1686. ( ^Nur-i mahser ordann gozlerini goriicu eder; senin aozbacjctlicjini rusvay
eder.
Ey sifat-i nefsaniyyesi baki iken, halki irsada kiyam eden yalanci §eyh
efendi! Sen halka sahte kemalat gostermekle, kendi batinini setr ettin, onlar
seni goremediler; fakat emin ol ki, mah§erin nuru senin halktan sakladigin
batinini meydana cikanp, bilciimle fena sifatlanni onlara gosterecektir ve se-
<^2?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
nin gozbagciligini ibtal ve seni riisvay ve rezil edecektir. Nitekim ayet-i kerf-
mede jJ\± S ' 3 sy ^ 'Jul y'ijLii jlj '^ (Tank, 86/9-10) ya'ni, "0 giinde ki sir-
lar asjkar olur' imdi onu men' edecek kuvvet ve yardimci yoktur" buyurulur.
1687. Onlara bak ki, ahiri aormusler&ir, canlann hasreti ve gozlerin reskidirler.
Ey talib-i tarikat ve hakikat, mevtin-i diinya ile, mevtin-i ahiretten hica-
ba du§mu§ olan nakislan birak da, ahireti goren kamillere bak! Bu kamillerin
haline canlar hasret gekerler ve gozler onlann safvet-i batinlanna gibta ede-
rekbakarlar.
Jo! aJu^ j** ( j^>\ j JL-li j— JJl o-U3 JU- <T Ijlfi! ^>
1688. Onlara hak ki, bir hal aormiislerdir; fasid olan sun, basin ashnian fe.es-
mislerdir.
Bu beyt-i §erif yukanki beyt-i §erifin te'kididir. Ya'ni, "0 kamillere bak ki,
onlar bir hal ve bir cezbe-i ilahi gormu§lerdir; fasid olan batini, basm kokun-
den kesmisjerdir." "Fasid olan batin"dan ve "sir"dan murad, havatir-i nefsa-
niyye ve §eytaniyyedir. Bunlann menba'i ve esasi nefsin diriligidir. Eger ne-
fis ',X-ii » J jiSu (Bakara, 2/54) ["Nefislerinizi oldurun!"] ayet-i kerimesindeki
i§aret vech ile oldiirulmus, olursa, bu sirr-i fasidin ba§i kokiinden kesilmis,
olur. Binaenaleyh tarikatte salike lazim olan evvelen nefsin lakirdilanni kes-
mektir; ve nefislerini olduren kamiller ahir goriicu olan taife-i aliyyedir.
1689. Ilir nali goriiciinun oniinde ki, cehilde ve sekdedir, svhh-i sadih, suth-t
kdzib her ikisi birdir.
Ya'ni, "Miistakbel olan ahireti gormeyip, ancak hal olan diinyayi goren kina-
se , ahval-i ahiretten cehil ve §ek icinde oldugundan, onun oniinde subtw sadik
ile subh-i kazibin her ikisi de birdir." "Subh-i sadik'tan murad, hayat-i bakiye-i
uhreviyye ve "subh-i kazib"den murad, hayat-i faniye-i diinyeviyyedir.
1689*. By delihanh, subh-i hdztb bir$ok karbdnt helak riizaanna verdi!
* Bu numara mukerrerdir.
°tm?
AHMED AVNl KONUK
Ey talib-i hakikat olan geng efendi! Subh-i kazib gibi parlayan bu diinya,
bircok kafile-i be§eri helak riizgarlanna kaptirdi. Nitekim sure-i Enbiya'da va-
ki' ayet-i kerimede 'jts^Vj UjuJ uuJi j sjit Uir ^ '^ \LJ» JJr j (Enbiya,
21/11) ya'ni "Biz ne kadar kura ehlini kirdik ki, ohlar zalim idiler ve ondan
soma ba§ka kavimler insa ettik" buyurulur.
1690. I&r Tiftfeitl yoktur hi, o cfalat-endaz degildir; vay o cana ki, onun mihek-
ki ve makasi yoktur.
"Nakd", pe§in ve muaccel demektir. Ya'ni, "Hicbir pesjn ve muaccel olan
§ey yoktur ki, insani galata du§uriicu olmasin! Binaenaleyh pesjn ve muaccel
olan ezvak ve lezzat-i dunyeviyye, miieccel olan niam-i uhreviyyeden insan-
lan mahrum eder; ve galata dii§en canlar, mihek ve makas mesabesinde olan
§eriaM peygamberiye ve ahlak ve sffet-i evliyaya vakif olmayanlardir. Bun-
lardan cehil iginde bulunan canlann vay haline!" Fakat Kur'an-i Kerim'in ve
ahadfs-i nebeviyyenin ikaziyle miiteyakkiz olan canlar, diinyanin pesin ve
muaccel olan ezvak ve huzuzatimn ayn-i ate§ oldugunu idrak edip, tevakki
ederler. Nitekim hadfs-i §erifde de «ji&b M-i co»- oi^X ja\ cj*~ ya'ni "Ate§,
§ehevat-i nefsaniyye ile 6rtulmu§tur ve cennet de mekruhat-i nefsaniyye ile
6rtulmu§tur" buyurulur.
C^
Miiddeinin da'vadan zecri ve Oiia miitabaat ile
emr etmek beyamndadir
1691. 6bu CMiiseylcm dedi: ,<( 13en de <SM.med" im; ^Mmed'in dinini hile ile
kan§hr ay im!"
"Ebu Museylem," Resul-i Ekrem Efendimiz hazrederinin son zamanlann-
da peygamberlik da'vasiyla zuhur eden bir sahsin adidir. Bu habis, Server-i
*$%&>
jjpji^ MESNEVM §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
a em Efendimiz'e: "Allah'in resulii Museyleme'den, Allah'in Resulii Muham-
med'e" adresiyle bir mektub da gondermi§tir. Benu Hanife taifesi, bu habise
fman etti; Kureys/den ba'zilan da irtidad edip ona iltihak etti. Resul-i Ekrem
Efendimiz'in irtihalinden sonra efdalii's-Siddikfn Ebu Bekir (r.a.) hazretleri ta-
rafindan ona kar§i harb olundu. Hamza (r.a.) efendimizin katili olan Vah§i,
onu oldurmu§tur. Merkumun ismi ondan sonra "Miiseylemetii'l-Kezzab" kal-
mi§tir. Bu beyt-i §enfde "Museyleme"den murad, nefsinde kemal olmadigi hal-
de, halki irsada kiyam eden miizevvir ve yalanci §eyhlerdir ki, bunlar insan-i
kamil ile miisavat da'vasini edip, birtakim sade-dilleri basjanna toplarlar ve
topladiklan adamlann her birinden inde'1-icab bir menfaat-i diinyeviyye istih-
sal edebileceklerini teemmul ederler. Mesela icab ettigi vakit bedava hekfm el-
de edebilmek igin bir hekfmi ve evlerine ucuzca esja tedariki icjn tacirleri ba§-
lanna cem' ederler ve bu menfaatler tarikat perdesi altinda vaki' olur. Halbu-
ki insan-i kamil kimseden bir §ey beklemez, ibadullaha hizmeti Hak igindir.
p^ j>-\ c~>J Jjl jj" J* J&. J? <f£ jN b jt-W- y.
1692. €hu Uvluseulem e de ki: xr Baian az et, sen evveli birak, fihirin la neti-
ne hak!
"Batar", §iddet-i ferah ve tekebbtir ma'nalannadir; burada "kibir" demek-
tir. Ya'ni, "Ey sahib-i kemal, sen Ebu Miiseyleme tabiatinda olan miizevvire
de ki: "Halkin sana olan teveccuhiinden dolayi kibri ve enaniyeti az yap! Bu
hayat-i diinyeviyye, senin nefsine vukufunun evvelidir. Bir de hayat-i uhre-
viyye vardir ki, o da senin nefsine vukufunun ahiridir. Bu evveldeki makbu-
liyet, ahirde matrudiyete sebeb olur; binaenaleyh evveldeki makbuliyeti birak
da, ahirdeki la'nete ve matrudiyete bak!" Beyit:
Biraceb sevdaya du§tu tutu§ur §emsf mtidarn
Hakk'a makbul olmak ister, halka menfur olmadan
1693. Uius-i cem' den dolayi bu kilavuzlucju etme; arkadan gidicilik et, id ki
onde sent' aide. 1 .
Ya'ni, ba§ina halki toplayip onlardan hiirmet ve maddi menfaat beklemek
hirsindan dolayi Hak yolunda kilavuzluk ve rehberlik da'vasindan vazgec!
Miirsjd-i hakikf olan bir kamilin arkasindan git ve ona tabi' ol ki, onde giden
o §em'-i ilahinin i§igi ile, nefsinin zulmetleri arasinda dogru yolu goresin.
crs^
jppT^ AHMED AVNt KONUK
olSs^b Sj>- \j j o~*l Ajb i_3^U jjjjS' *L» j^*j*> JbLx lj j-^ia jcw
1694. c^em', wr Bu faro/" danedir, veyahud tuzak mahallidir!" diye maksadi ay
gibi gosterir.
Ya'ni, §em' gibi olan miir§id-i kamil, Hak yolunda. sana rehberlik edip,
"Bu tarafta dane, ya'ni feyz-i ilahi vardir, veyahud o tarafta tuzak mahalli,
ya'ni kahr-i ilahi tuzagi vardir!" diye sana maksad-i hakiki olan tarik-i vus-
lati ay gibi apagik gosterir.
£]j J^ j & J^ **£ «^ t}sf ^ ^f~ J-? ^y~- £
1695. Dsiesen istemesen, doganin naksiyla harganin nakst, $erag sebehiyle go-
rulmiis olur.
Ey talib-i hakikat, cerag-i ilahi olan kamilin nuruyla, doganin sureti, ya'ni
veliyy-i Hak ve karganin sureti, ya'ni muzevvirin hali, ister istemez sana go-
riilmu§ olur.
Jl^-j^I Jl^ ^'J4 <JJJy Jl^»-j il ,po Ol^-'j /wl aj jj
1696. Ue uoksa hu kargalar hile parlatidar, akdoganlann sesini ogrendiler.
"Kargalar"dan murad, miizevvir ve riyakar olan §eyhler, "akdogan-
lar"dan murad, hakrki miirsjdlerdir. Ya'ni, "Bu miizevvir §eyhler, kamillerin
sohbetlerinde bulunup, onlardan birtahm istilahat-i sufiyyeyi ogrendiler ve
kitablardan ba'zi menakib-i evliyayi ezberlediler." Meclislerde bunlardan
bahs edip halki avladilar. Halbuki baunlan nursuz idi. Zahirlerini kelam-i ev-
liya ile parlattilar. Nitekim I. cildin 324 numarali beyt-i §erifinde dahi ayni
ma'na §6yle buyurulmus, idi:
"Algak olan adam, bir selim uzerine o efsundan okumak igin, dervi§lerin kela-
rmm galar. "
1697. €ger delikanh hiidhudun sesini ogrense, hiidhudun sun hani ve sahanin
haheri hani?
Hind niishalannda "feta" yerine ^LUi (kuta') vaki'dir; ve "kuta' " bagirtlak
ku§u ma'nasina olan (5Ua») "kutaf'in cem'idir. Bu surette ma'na: "Eger bagirt-
cgwp
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVI-4 •
lak kuston hiidhud ku§unun sesini ogrenir ise, derin mahallerde havada ugar-
ken suyu gormesi hassryeti nerede ve Suleyman (a.s.)a Yemen'de vaki' Sa-
ba §ehrinin hixkumdan olan Belkis'dan haber getirmesi nerede!" Bu hassryet-
ler hiidhud kusundadir. Onun sesini ogrenip taklid etmekle bagirtlak kusuna
intikal eder mi? Bunlar gibi miizewir §eyhler, kamillerin kelammi ogrenmek-
le onlann esranndan haberdar olabilirler mi?
1698. nier-restenin sesini, ler-hesieden hil, sahlann tacini hudhudlerin tacin-
dan hil!
"Ber-reste", bi-edeb adamdan kinayedir (Burhm). "Ber-besten", faideye
malik olmak ma'nasmadir. "Ber-reste"den murad, Hak yolunda edebsiz olan
miizewir §eyhlerdir. "Ber-beste"den murad, feyz-i ilahiyi hamil olan miir§id-i
karhildir. Ya'ni, "§eyh-i muzevvirin sozlerini, miir§id-i kamilin sozlerinden fark
et! Nitekim surf padi§ahlarm taci iie hudhudlerin taci arasmda fark vardir. Ev-
velkilerin taci masnu'-i insan, sonrakilerin taci masnu'-i ilahidir; binaenaleyh
masnu'-i halk ile, masnu'-i Hak arasini iyice tefrik ve temyiz et!"
1699. ^Bervislerin kelamim ve arijlerin niiktesini hu hayasizlar dil iizerine
bacjlamislardir.
1 700. Dier ummet-i mdziyenin helaki ki oldu, o sebebden idi ki, $akil ia$ini od
acjaci zannetiiler.
"Cendil", cakil ta§i ma'nasmadir. Ya'ni, "Gegen ummetlerin sebeb-i helaki
kendilerine dogru yolu gosteren kamilleri birakip, fasidlere tabi' olmalan idi."
"Cakil ta§t" ile murad, asla batimndan bir eser zuhur etmeyen fasidlerdir; ve
"6d [agaci]"ndan murad dahi, batinlannm kokusu latff olan kamillerdir.
•^ £ j jj^ J> j o^f ^ ^ j*^* ^ j*? ^ *y-
1701. Onlann temyizi var idi ki, onu izhar olunmus ede; fahat hirs ve lama
hor ve sacjir eder.
"0 helak olan iimem-i maziyenin akillan ve temyizleri var idi; Zira hepsi
suret-i insaniyyede mahluk olup onlarda o akli ve temyizi izhar etmek has-
s^a^
AHMED AVNI KONUK
sasi var idi. Fakat alayi§-i dunya hirsi ve huzuzat-i nefsaniyye tama'i, insa-
nin batin kulagini sagir ve akil gozimii kor eder." "Muzhar", if al babmdan
ism-i mef uldiir.
1702. iKorlerin korliigii rahmet-i ilahiden uzak degildir; Kir sin korliifliidur ki,
o tna'zur degildir.
Zahir gozleri kor olanlann bu korlugu sayan-i merhamettir ve Hakk'in
rahmeti bu bfcarelerden uzak degildir; fakat hirs-i diinyadan miitevellid olan
kalb goziinun korlugu, insanm insanhgina yaki§mayan bir kabahat oldugun-
dan §ayan-i ma'zeret degildir; binaenaleyh kabahat sahibi cezaya tmistehak
olur.
1 703. $ahin iskencesi rakmetten uzak degildir; bir hdsidin iskencesi magfur de-
gildir.
"§ah"dan murad, §ah-i hakikf olan Hak'dir. "Bir hasid"den murad, benf-
ademe hased eden §eytan-i laindir. Ya'ni, "Zahir gozuniin korlugu, §ah-i ha-
kikf olan Hak tarafindan bir hikmet iizerine bina olunmus, bir i§kencedir ve
Hakk'in tecelli-i celalfsidir ve tecelli-i celalinin akibeti cemale muteveccih ol-
dugundan bu i§kence-i §ah rahmetten uzak degildir; fakat beni-ademin mak-
buliyetine hased eden Iblis-i Iafnin bir iskencesi olan kalb korlugu magfur de-
gildir." Zfra kalb korlugu enbiyaya muhalefet ve lblfs'e muvafakattan tevel-
liid eder.
*o C-**J j9"l p^Zr iAy-> ■■k C-vwwi-j J^*{ jSsj j>~> L***-*
1704. Gy batik, nihdyet oltaya iyi bak! CPts bogazhk, senin ahir goriicu olan g'6-
zunu baqladi.
"Ey bu vikud-i izafi deryasinda yiizen insan! §ehvet-i nefsaniyyeye ve
huzuzaM diinyeviyyeye hirs ve tama' oltasina iyi bak! Pis bogazhk sebebiy-
le o huzuzatin ancak evveline nazar edersin. Onlann berbad olan ahirini go-
remezsin; zfra tama'-i lezzat senin akil gdziimi kor ve batin kulagini sagir et-
mi§tir." Nitekim hadfs-i §enfde ^ _? l ^t £*Wi ou ^Jjij ^s"i\ ya'ni "Tama'dan
sakinin, zfra tama' kor ve sagir eder" buyurulmu§tur.
c ^»
MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1705. tJrci jjoz ile evveli ve aJuri ao'r, sakvn Dhlis-i lain gibi bir gozlii olma!
Iki goz ile, ya'ni zahir goziiyle diinyamn suver-i zahiriyyesini ve huzuzat-i
maddiyyesini gor, fakat batin goziiyle de onlann ahirlerine nazar et, sakm mat-
hM olan Iblis gibi bir gozlii, ya'ni yalniz zahir gozlii olma!" Zira Iblis-i lain
ancak ademin suret-i zahiresine nazar etti, batim gormekten kor oldu.
1706. ''Bir gozlii o olur ki, ancak hale mensubu gbriix; hehauim gibi ileriden ve
geriden bi-haberdir.
"Bir gozlii olmak"tan murad, ancak hal-i hazira mensiib olan huzuzati ve
lezzati gormek ve muaccel olan bu huzuza saldmp, hayvanlar gibi bunlann
ilerisinden ve gerisinden bi-haber kalmaktir; ve her bir hazz-i dunyevfnin ar-
kasinda bircok elem gizli oldugunu gorememektir." Nitekim ariflerden bin bu-
yurmu§tur ki: "Bizim fitne-i evlad ile ibtilamiz, me§ru* olan lezzetlerimizin ce-
zasidir; artik gayr-i me§ru' olan lezzatin cezasini buna kiyas et!"
1707. Qunki okiiziin iki gozii, ciirm-i telefie bir goz gibiiir, zira. onun §erefi
yokiur.
Evveli goriip ahiri gdrmemek, ya'ni zahiri ve hal-i hazin gortip, batim akil
gdzii lie gdrmemek pek biiyiik bir §erefsizliktir ve hayvaniyet mertebesine te-
nezziil etmektir. Nitekim bir kimse zulmen birinin okiiziiniin iki goziinii ci-
karmi§ olsa, o kimseye §er'an insan goziiniin msf-i diyeti lazim gelir. Bina-
enaleyh hayvanlann iki goziiniin hiikmii ademin bir gdzii hiikmiindedir. Zi-
ra hayvan ancak zahir goziiyle gdrdiigiinu bilir ve onun ahirini ve akibetini
goremez ve taakkul edemez.
1708. Onun iki gozii msj-i kiymet deger, zira senin goziin onun iki goziine
mesneddir.
Okuziin iki goziiniin dfnde, insan gozii diyetinin yanm kiymetine muadil
olmasinin sirn ve hikmeti budur ki, okiiziin iki gozii, ancak insanin gozleri-
ne istinaden is, gorebilir ve insanin gozii okiiziin goziine rehber olur.
c^^)
AHMED AVNI KONUK "^®
1709. Ue eger hir ddem-zddenin hir goziinu pkarsan, biiyiik caddeden yanm
kiymet lazimdir,
"Cadde", §eh-rah, geni§ yol demektir. Ahirindeki hemze ya-yi ta'zfme
mukabildir. Murad, "§eriatin geni§ yolu" demek olur. Ya'ni, "Ademin iki go-
ziiniin kiymeti diyet-i kamiledir; eger bir gozii gikanhrsa, bu diyetin msfi la-
zim gelir, hiikm-i §er'f boyledir" Mesela bir okiiziin kiymeti elli lira ok a, gika-
nlan iki goziiniin kiymeti, msf-i kiymeti olan 25 lira olur, Fakat bir kolenin
kiymeti iig yiiz lira olsa, onun bir gozii gikanldigi vakit, nisf-i kiymeti olan
150 lira olur ve iki gozuniin kiymeti ise, diyet-i kamilesi olan 300 liradir.
■k£ <j> iSj^ jIj p-^r j-» ^ iy^> Lp" ^\ ^^ ^j
1710. ,Ztra hi ademinin gozii yalmz kendisi ile, ydrin iki gozii olmaksizin hir
is yapar.
Qiinki insanin bir gozii kaldigi vakit, o goz kendi ba§ina ve bir yardimci-
nin iki goziine muhtag olmaksizin bir is, gorebilir. Halbuki okiiziin iki gozii i§
gormek igin kendisine yardimci olan insanin gozlerine muhtacdir.
1711. Bsegin gozii, mademki onun evveli dhirsizdir, eger onun iki gozii olsa da,
onun hiikmii a'verdir.
Mesela e§egin zahiren iki gozii vardir ve e§ya-yi mahsuseyi mu§ahede
eder; fakat gordiigii §eylerin netayici ve avakibim idrak edemez. binaenaleyh
onun bu iki gozii, bir goz hiikmiindedir ve kendisi bir gozlii i'tibar olunur. In-
san ise hem alem-i miilkii ve hem de alem-i melekutu goriir.
1712. 13u soziin nihaydi yoktur, o hafif, ragif tama'i iizere ruk'a yazar.
"Hafif'ten murad, ta'yfni tenkis edildigi igin padi§aha danlan bendedir.
"Ragif", pide ve "fodla" ma'nasmadir. "Ruk'a", mektub demektir. Ya'ni, "Yu-
kandan beri soyledigimiz sozlerin nihayeti yoktur, tedkfk ve ta'mfk ettikge
uzar. gulamin hikayesine riicu' edelim, o hafTfii'l-akl olan gulam, pideye ve
fodlaya tama'indan dolayi padi§aha mektub yaziyor."
c ime
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / VII. CiLT • MESNEVf-4 •
gulamin iicret talebiyle mektub yazmasi kissasinin bakiyyesi
{ J*->* aLi 7^* j\ Jus*; (j\^ . i J>^* J^t> <*\j j\ ^tjJ ^j
1713. CTAekivhdan evvel maibah mildurunun yamnu gitti, dedi ki: "6y comert
§ahxn maibahindan bahvl olan kimsef
hafffu'1-akl olan kole, padi§aha mektub yazmazdan evvel, matbah-i
amire muduriinun yamna gidip, ona ta'riz etti ve dedi ki: " [Ey] o cdmert olan
padi§ahm matbahindan verilen ta'yinleri cok goriip buhl eden miidtir efendi!"
1714. "Ondan ve onun kimmeiinden uzakhr ki, benim ia'yinimden bu kadan
onun nazanna gele!'
"Cirf, ta'yin ve vazife ve nafaka ma'nalannadir. Ya'ni "Benim ta'yinim-
den kesilen mikdar-i ciiz'f, muhakkak padi§ah tarafmdan kesilmemi§tir. Qiin-
ki o cdmert padi§ahdan ve onun alt olan himmetinden bu ciiz'i mikdann na-
zar-i dikkate alinip benden kesilmis, olmasi musteb'addir."
1715. ^Dedi; "CWe buhl ve ne de el darligi i$in degil, maslahai i$in emir buyar-
mu§tur!"
Matbah mudurii o gulama cevaben dedi ki: "Comert olan §ah, senin ta'yf-
ninin kesilmesini ne buhlunden ve ne de biitce darligindan dolayi degil, siya-
set ve maslahat igin bizlere emir buyurmu§tur."
1716. ^Bedi: "Uallah bu soz dehlize mensubdur; §ahin indinde eski alhn bile
to-prakhr!"
"Dehlfz", iki kapi arasi demektir. "Zerr-i kiihen", eski altm; halisiyeti tec-
riibe edilmi§ olan altindan kinayedir. Gulam matbah miidurime cevaben de-
'^p?
AHMED AVNt KONUK
di: "Vallahi bu senin soyledigin soz, §ahm indinden hadis olmu§ bir soz de-
gildir; belki iki kapi arasinda gezip dola§an bendegandan sadir olmus, bir ifti-
radir. §ah benim cuz'i mikdardaki ta'yinimi nasil gok gorup, tenkisini emr
eder ki, onun indinde halis altin bile toprak mesabesinde kiymetsizdir."
1717. J/Hflffcflh- mudiirii yuz iiirlu huccet kal&ircU, o malik ol&uga hirstan n&fi
hepsini reMeiii.
Matbah mudurtt, ta'yihin tenkisi padi§ahin emriyle vaki' oldugunu isbat
igin birgok deliller ve burhanlar ikame etti; fakat gulamin goziinu hirs biiru-
mu§ oldugundan bu delillerin hepsini reddetti.
1718. IJahlaki ia'yin kufluk vaktinde ona eksik geldi, o pMuk h§ni ederdi,
bir faide tutmadi.
Gulama kendi ta'yini kuskik vaktinde tevzf olundugu vakit, fena fena
soylendi durdu; fakat bu soylenmesi, hig faide etmedi.
U *-?\*j #.oJjj *£" ^ c-sS" L«-i \-^i\ -^-^ ft* wU<?l5 c~J5
1 719. r Dedi: "Siz hunlan bana hasd eclici olarak yaviyorsunuzf" IDedi: " Dia-
yu, zira biz emir kuluyuz!"
Gulam, matbah muduriine hitaben dedi ki: "Siz bu dzrii bana kasden ya-
piyorsunuz, padi§ahin bundan haberi yoktur!" Matbah mudiiru cevaben de-
di: "Hayir, bizim sana kar§i bir garazimiz yoktur, biz emir kuluyuz; padi§a-
hm bize olan emirlerini icraya me'muruz!"
J o-jjU jl o j ^ OUT ^ J 1 J*>l jl ji\ £> ji j$^ ji\
1720. "'Dana fer'den tatma, bana astldan tat uaua az vur ki, ok bazudandtrl"
[1724] J U °.
"Biz emr-i idarede fer'iz, padi§ah asildir; ve keza bizler okun yayi gibiyiz
ve padi§ah yayi geken bazu hiikmundedir; ve onun emirleri ok mesabesinde-
dir. Binaenaleyh sen hakkindaki muameleyi fer* olan bizlerden bilme, o mu-
amele asl olan padisahdan munbaisdir ve emr okunu atan §ahdir, yaylann
atilan oktan dolayi ne kabahati olur?"
Bu beyt-i §erifde, sure-i Zuhruf da vaki' \Ll\ s_^Ji j f-p^* ^ ii*l» j>^
(Zuhruf, 43/33) ya'ni "Biz hayat-i diinyada, onlann m'ai§etlerini aralannda
taksim ettik" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Eger hayat-i dunyeviyyede
°$^S>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
bir kimse,- diger bir kimsenin tenkis-i mai§etine sebeb olursa, bu tenkisi o
kimseden gorup ta'n ve te§nf etmemek icab eder. Zira Hakk'in taksim ettigi
nzki hicbir kimse kesemez; ve keza Hakk'in tenkis ettigi bir nzki dahi ehl-i
alem bir araya gelse, tezyfd edemez. Binaenaleyh efrad-i halk yekdigerinin
erzakim tevzT hususunda ancak alettir. Menba'-i tevziat, hazine-i ilahiyye-
dir; o hazineden gikanlar, ancak Hakk'in emriyle gikar.
1721. "u/Vla rameyte iz rameyie" ibtilaclir; nebi iizerine kabahati az koy o
Diuid'dandir.
Bu ayet-i kenmenin tefsiri II. cildin 1299 ve 1300 ve III. cildin 3644 ve 3647
ve bu cildin 766 numarali ebyat-i §erifesinde gegti; ve bu cildin nihayetine dog-
ru ve VI. cildin birkac mahallinde de gelecektir. Ya'ni "Ve attigin vakit sen atma-
din velakin Allah atti" ma'nasinda olan J»'j 'Ji\ ^J j 'cZ] \\ o^j U j (Enfal, 8/1 7)
ayet-i kerimesi kullar igin ibtila ve imtihandir. Zira bu ayet-i kerime vahdette is-
neyniyeti ve isneyniyette vahdeti isbat eder. tmdi isneyniyet iginde miistagrak
olanlann tevhidleri nakistir; zira onlar bu e§yada sereyan-i zatiyi nefy edip, yal-
niz ihata-i ilmiyye isbat ederler ve sifahn kendi mevsufundan ayri olarak bizati-
hi kaim olabilecegi ma'na-yi gayr-i ma'kultine kail olurlar. Binaenaleyh onlara
gore esjanin viicudu sabit oldugundan, "Attigi vakit kul atmi§hr;" Hak ancak
onda atmak fiilini halk etmistir. Fakat esjada sereyan-i zatiyi isbat eden ehl-i
vahdet, vucud-i mutlakin her mertebede bir hukmu olup, ba§ka bir isim ile mii-
semma oldugunu ve binaenaleyh abdiyet kisvesinde zahir olanin dahi bir haki-
katten ibaret olup, bilciimle tasarrufat hakfkatte Hakk'in oldugunu ve abdin vii-
cudu bir alet mesabesinde bulundugunu beyan ederler. Imdi bu vucud-i izafT ale-
minde abdin viicudu, mademki Hakk'in fiilinin aletidir, o halde demek ki, Pey-
gamber harbde insanlara silah atti da, oldurdii diye onun fiiline kabahat bulma!
Zira ]hJ5 «iji ^ i j °^jki JJi (Enfal, 8/17) ya'ni "Siz onlan oldurmediniz, velakin
onlan Allah feala oldurdii" ayet-i kerimesi de bu hususta bir burhandir.
1722. By ho§una ofkelenen, su hastan bulamhtir, daha ileriye hak, hir meriebe
(jozunii af .'
"Hire", burada "beyhude ve bo§" demektir. "Ab ez ser tire est", ya'ni " su
ba§tan bulaniktir" bir darb-i meseldir. Ya'ni "Ey ef al-i ibadi naho§ goriip 6f-
kelenen kimse, senin ofken bo§unadir. E§ya mezahir-i esma ve sifat-i ilahiy-
°m&>
AHMED AVNl KONUK
yedir,- onlardan zahir olan ancak Hakk'tn §uunatidir. Gozunii, bulundugun
mertebeden daha ileriye bakmak iizere ag da, efal-i ibadi Hak'dan gor!"
Ef'alin kotuliigii kula izafe edilmek nisbetiyledir, yoksa Hakk'a nisbetle bu
efalin cumlesi hikmettir.
1723. Ofkeden ve cjamdan bir mekamn icine flilti, sah iarafina ofkeli hir mek-
tub yazdi.
Ya'ni, ta'yini kesilen gulam matbah muduriinden bu sdzleri dinledikten ve
onlara kar§i i'tiraz ettikten sonra, ofkesinden ve gamindan dolayi bir yere git-
ti, padi§aha hitaben ofkeli bir mektub ve bir arz-i hal'yazdi.
1 724. mektubun icinde §ahin senasim soyledi, §ahin cud ve sehasimn cevhe-
rini deldi.
gulam, yazdigi mektubun igine evvelen §ahin medh u senasina dair
sozler yazdi, o medih sirasinda §ahin comertliginden ve sehavetinden bahs
etti, §6yle
1725. IXi: "6y hacat isteyenlerin hacetinin kazasmda senin elin denizden ve
haluttan ziyadedirl"
"Ey §ah-i sahf, muhtag olanlann ihtiyaglanm kaza etmek hususunda se-
nin elin, denizler gibi inciter ve cevherler verir ve bulutlann yagdirdigi yag-
murlar gibi ihsanlar yagdinr.
-L^J d\y>- ^Lj l)1-Ll>- y Js£ JJO ObjS' JJO *>jl y) &>\j
1726. * 2-ira buhxt o verdlcji seyi aalayarah verir; senin elin yiilerek hir hiri ar-
dinca sojra Koyar."
"Evet senin elin ihsan hususunda buluttan ziyadedir, gunki bulut verdigi
§eyi, aglayarak verir." Bu beyt-i §enfde bulutlardan yagan yagmurlar sebe-
biyle arzm hububat vermesi, bulutlann ihsamna ve yagmurlar, bulutlann ag-
lamasina te§bih buyurulmu§tur.
1727. fyerci mektubun zahiri medh idi; medihten ofke kokusu eserler gosterdi.
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
^•S-* jy j l JJ* (SjJ* y *£ C-A j j Csjy ,j y j\? *~* Olj
1728. Ondan dolayi senin biitiin isin nursuz ve cirkindir, zua sen niir-i cibil-
lulen uzaksm, uzak!
"Nur"dan murad, nur-i tevhiddir. "Siri§t", tiynet ve hilkat ve tabiat ma'na-
sinadir. Ya'ni "Ey talib-i hakikat olan kimse, senin muamelat ve ibadat gibi
bilciimle isterinde nursuzluk ve girkinlik olmasimn sebebi, senin nur-i halkf
ve tabu olan, nur-t tevhidden uzak olman ve Hakk'i halkin ayinesinde mii-
§ahede edememendir."
Jj-i X*i\& jj »j\j S-*y** y^*^ Sy* A~*o jL*^ JS ^jjjj
1 729. J7ll<pk.lann isinin revnaki kasid olur, taze meyve ffbi gabuk fasid olur.
Bu alem-i mahsusati her vech ile viicud-i Hakk'in gayri goriip, ona rabt-i
kalb eden algaklann i§inin revnaki kasid olur ve ulum-i diinyeviyye ile iktisab
olunan parlaklik ve sohret gabuk soner; taze meyve gibi cabuk bozulur.
1 730. ^Diinyamn revnaki $abuk kesad getirir, zira ki kevn il fesad alemindendir.
Dunyamn revnaki ve parlakhgi pek gabuk i'tibardan sakit olur. Cunki
diinya kevn iX fesad alemindendir, onun suretleri bir taraftan tekewiin eder
ve bir taraftan bozulur. Bir zaman igin mu'teber olan revnak-i diinya, diger
zaman igin kasid olur ve revacini gaib eder.
1731. Uakiaki medh edicide kinler ola, hir meMxden sineler hos olmuz.
"Medih" kelimesini Ankaravi hazretleri mef ul ma'nasina alip "memduh"
i'tibar buyurmu§tur, "medh olunmu§" demektir. Bu surette ma'na: "Bir medh
edicinin kalbinde kin oldugu vakit, onun lisanen yaptigi medhden dolayi, bir
medh olunmu§tan sineler hos, olmaz" demek olur. Hind §arihlerinden Imda-
dullah ve Veil Muhammed Ekberabadi hazarati "medih"i masdar ma'nasina
alip, "sutuden", ya'ni medh etmek mukabilinde almi§lardir. Bu surette ma'na:
"Bir medh edicinin kalbinde kinler ve du§manliklar oldugu vakit, oyle bir me-
dhden memduhun kalbinde siirur ve hosjuk hasil olmaz!" demek olur.
1732. 6y cjbnul, kinaen ve kerahetien vak ol ve ondan sonra x el-hamdu' oku,
$evik ol!
c ^^ )
AHMED AVNI KONUK
Yukanki beyitte "medh" ve bu beyt-i gerifde dahi "hamd" ta'birleri irad
buyurulmu§tur. Bu kelimelerin her ikisinin ma'nasi da Tiirkge'de "6gmek"tir.
Fakat "medh," isteyerek ve istemeyerek vaki' olan ogmelere rati' olur.
"Hamd" ise ancak bir cemili isteyerek ogmektir. §u halde "medh" ammdir ve
"hamd" ise hassdir. Ya'ni her ogmek medihdir, fakat "hamd" degildir, belki
ba'zi ogmek hamddir. lmdi bu ma'naya gore, bir kimsenin kalbinde kaza-yi
ilahfye kar§i kin ve kerahet ve adem-i memnuniyyet bulunsa, onun "el-ham-
dulillah" demesi, indallahda makbul degildir. Onun igin cenab-i Pir bu beyt-i
§erifde buyururlar ki: "Ey mii'min kullann kalbi, Cenab-i Hakk'a kar§i kin ve
kerahetten ve adem-i memnuniyyetten pak ol! Ondan sonra lisanen "el-ham-
dii lillah" de ve evamir-i ilahiyyeyi icrada gevik ve galak ol!"
Oj~i L JLiL j~Jj jUj jl ^jj^ t\^£\ j JujM l)Ijj j>
1733. ^Dil uzerinUe el-hamHii ve kalhin ikraki; Mden ielhis, yahucl fiisun olur.
Ya'ni, "Kalb, ef al-i Hak'dan gayr-i memnun oldugu halde, dilin "el-ham-
dii lillahi rabbi'l-alemin" demesi, ya telbis ya'ni zamirini gizlemek ve kalbin-
de §iibhe ta§imak olur veyahud halki aldatmak igin bir fiisun ve hile olur."
Malum olsun ki, kalbdeki ikrah ve Idnin sebebi, abdin nefsine miilayim
gelmeyen tecelliyat-i Hak'dir. Abdin nefsi diri ve enaniyeti bakf oldukga, kalb-
den bu adem-i memnuniyyetin izalesi gayet miiskildir. Bu ikrahi ve ef al-i
Hakk'a i'tirazi izalenin garesi evvela lutuf ve inayet-i Hak'dir; ve saniyen bir
miir§id-i kamil bulunabildigi takdirde, onun feyz-i sohbetine miiracaat ve bu-
lunamadigi takdirde evliyaullah tarafmdan beyan buyurulan maarif ve hakayi-
kin dikkatle ve kendine mal ederek miitalaasidir ki, bu sayede abd Hakk'a kar-
§1 kendi haddini bilmeyi ogrenir ve bu ilmi ile iutf-i Hakk'in tecellfsi esbabina
tevessul edebilir. Atfdeki menkabe bu ma'nayi tamamiyle tavzih eder:
[Menkabe:] "Seyyid Ahmed er-Rifai hazretlerinin yegeni Ebu'l-Hasen Ali
nakl eder ki. Bir giin Seyyid hazretlerinin halveti kapisinda oturmu§ idim.
Huzurunda bir kimsenin sesini i§ittim, baktim, nig gormedigim bir zat var. Bir
hayli miiddet sohbet ettiler; sonra o zat odanin penceresinden gikip, havada
ugarak gitti. Hz, Seyyid'in huzuruna gittim, §u miikaleme cereyan etti:
Ben - Efendim, bu zat kirn idi?
Hz. Seyyid - Sen onu gordiin mii?
Ben - Evet, gdrdiim.
Hz. Seyyid - kimse Hak Teala'nin Bahr-i Muhft'i viicudu ile hifz ettigi
bir zattir ve rical-i erbaamn biridir. tig giinden bed mertebesinden mehcurdur;
fakat kendisi bilmez.
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Ben - Efendim, mehcurluguna sebeb nedir?
Hz. Seyyid - Bu zat, Bahr-i Muhit adalanmn birinde mukimdir; orada iig
gun, tig gece yagmur yagdi, bu zatin kalbinden: "Ke§ki bu yagmur ma'mur
yerlere yagsa idi, hatirasi gecti!.." Ondan sonra istigfar etti, bu i'tirazi sebe-
biyle mehcur olmustar.
Ben - Ona mehcurlugunu bildirdiniz mi?
Hz. Seyyid - Hayir, utandim, soyliyemedim.
Ben - Eger emr ederseniz ben bildireyim.
Hz. Seyyid - Bildirir misin?
Ben - Evet bildiririm.
Hz. Seyyid - Ba§ini yakana gek!
Ben buyurduklan gibi yakami ba§ima gektim, kulagima: "Ya All, ba§mi
kaldir!" diye bir ses geldi; kaldirdim. Kendimi Bahr-i Muhft cezfrelerinin birin-
de gordum. Bu i§e hayrette kaldim, kalkip biraz yuriidum, o zati gdrdiim, se-
lam verdim ve kissayi soyledim. Bana and verip, "Sana her ne dersem yap!"
dedi. Ben de "Peki yapayim!" dedim. "Hirkami bogazima tak ve beni yeryii-
ziinde suru ve bu Hak Teala'mn ef aline i'tiraz eden kimsenin cezasidir diye
bagir!" dedi. Ben de dedigi gibi, hirkasini bogazina gegirdim ve onu yerlerde
suriimek istedim. Canib-i gaybdan: "Ey Ali, onu birak, zfra gogiin melekleri
onun icjn niyaz ettiler ve agladilar ve Hak Teala ondan ho§nud oldu!" diye
bir nida geldi. Bu sesi i§ittigim vakit, kendimden gegtim; aklim ba§ima geldi-
gi vakit, kendimi dayimin huzurunda [buldum] ; vallahi nasil gidip geldigimi
bilmedim." (Nefehatu 'I- tins' den muktebestir.)
1734. Ue ondan sonra Diuda huyttrmnsim hi: ur Den zahire hakmam, hen ha-
hna hakarim!"
Hak Teala'mn zahire degil, batina nazar buyurdu|u Kur'an-i Kenmln
muhtelif ayat-i kerfmesinde miindericdir. Ezciimle J\ ^ Sfi d^> Si j jl. ^L Sf ^
^ sJiiLi (§uara, 26/88,89) ["0 gun, ne mal fayda verir, ne de evlad; an-
cakAllah'a kalb-i selim ile gelenler (fayda bulur")] ayet-i kerimesinde sela-
met-i kalb ve batinin mu'teber ve makbul oldugu musarrahdir. Ve keza su-
re-i Nahl'de vaki' ouui *JX* ^ j \f\ °^ Sfi *k\ ^ '^ «k "je 'J, (Nahl, 1 6/106)
["Kim iman ettikten' sonra Allah! inkar'edeVse-kalbi iman ile dolu oldugu
halde (inkara) zorlanan ba§ka-..."] ayet-i kerimesinde, kalbi iman ile mut-
main oldugu halde ikrah ve icbar iizerine zahiri kufr eden kimselerin bu kuf-
c^e^j
tytf*' AHMED AVNI KONUK "^®
iine bir hukiim terettub etmevece|i vazihtir. Ve keza sure-i Enfal'de vaki':
,& Ihj j i>' J^jto ^ i^> '^juV i^ v j (Enfal, 8/47) Ya'ni "§unlar gibi ol-
layiniz ki, memleketlerinden harbe gidecekleri vakit, kibir ile ve nasa gosteris.
larak gikarlar" ayet-i kenmesi, hulus-i kalb ile olmayan a'mal-i zahireye i'ti-
ar olmadigina delfldir. Ve bu babdaki ayat-i kur'aniyye'nin hulasasi olan bir
adts-i §enfde Resul-i Ekrem Efendimiz soyle buyururlar: ^j^> J» M V *M &
&y j ^ji! J\ p, j, ^u^i Ji V j Ya'ni "Muhakkak Allah Teala sizin suretle-
nize ve amellerinize bakmaz; belki kalblerinize ve niyetlerinize nazar eder."
(^
medh edicinin hikayesidir ki, namtis cihetinden memduhun §iikrunu
ederdi; halbuki onun batinimn keder ve gam kokusu ve onun zahir olan
yamali hirkasinin eskiligi o §ukriin laf ve yalan oldugunu gosterirdi
<j\j jl JljL JJJU-jj jl lily- jt x.t'jb L ^i 0!
1 735. kirisi Orak'&an eski libas ile gelcli; ciostlar dahi firakdan sordular.
""Delk", yamali hirka veya aba. Ya'ni, "Eski abali dervis, kryafetinde bir
kimse Irak cihetinden avdet etti; dostlan memleketinin aynligindan mutees-
sir olup olmadigini sordular."
1736. Idedi'. "€vei firak var idi, ancak sefer hana pofc mubarek miljdeli oldu!"
dervis, dostlann sualine cevaben dedi: "Evet memleketin ve dostlann
aynligindan teessur var idi; §u kadar ki, sefer ve seyahat benim igin cok mu-
barek ve saadet-i halden miijde verici oldu."
L l j r-x> j^o> .si J^.j* *£ ^y <^*&- »■* ■>!■> ajLU- *£
1737. * jLita halife hana on hil'at verdi ki, yuz medh u send onun karini olsun 1 ."
MESNEVt-t §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
"Hil'at", mansiba ta'yfn olunan veyahud ziyarete ve arz-i bendegfye ge-
len zatlara padi§ah veya vezir tarafindan te§rffen verilen libas. Ya'ni, "Ben
Irak'da halffenin ziyaretine gittim, bana te§nfen on kat hil'at ve libas verdi ki,
o comerd padisah pek gok medh ii senalara layiktir!"
1 738. $ukurler ve medihler saydt, haiia hi §iihrii had ve endazeden goturdii.
§ukiir hakkinda cenab-i Pir FM Ma Fiti'm 47. faslmda soyle buyururlar:
"§ukur, ni'metleri avlayip bagiamaktir. Sada-yi §ukrii i§ittigin vakit tezyid-i
ihsana amade olursun. §iikur bir tiryaktir ki, kahn lutfa tebdil eder, Akil ve
kamil, huzur ve bela iginde Huda'ya sukr eden kimsedir. §iikur maksuda fsa-
li ta'cil eder. §iikur, ni'met memesini emmektir. §fikre mani' olan §ey, ham-
tama'hktir; zira bu tama' sahibi, kendisinin eline gegen §eyi daha evvel ta-
ma! etmi§ idi. l§te o tama'-i ham, onu sukiirsuz kildi. "Ni'metlere hamd et-
mek" ile "sukr eylemek" arasindaki fark budur ki, "Onun cemaline ve §eca-
atine §likr ettim" denilmez. Hamd ise sukiirden eamdir."
"Medh" ile "hamd" arasindaki fark da yukanda 1 732 numarali beyitte
izah olundu. Ya'ni "0 dervis, halffe hakkinda o kadar sukiirler ve medihler,
saydi doktii ki, haddini ve dlgusiinii tecaviiz etti."
1739. <j\iuteokiben ona dediler hi: ^ZPejmiirde olan holler, senin ualanin iize-
rine $ahidlik vender."
"Pejmurde", solmu§, kurumus, ve eskimis, ve harab ve mutegayyiru'1-ah-
val olan. Ya'ni, "Dostlan onun bu medih ve sitayi§ine kar§i cevaben dediler
ki: "Evet, senin ustiinun basmin pejmurdeligi bu medh u senanin yalan ol-
duguna §ehadet ediyor!"
1740. "Ten pplak, ha§ $iplak, yanmi§sm. <§iikru pa/rm?, yahul ocjrenmi§sin!"
"Tenin giplak, ba§m giplak ve esna-yi seferde giinesjn te'sfrinden yanmi§-
sin! Halffenin ihsani olan libaslar nerede? Galiba sen, §ukru halffenin perver-
delerinden galmi§sin, yahud te§ekkiir etmek usuliinii onlardan dgrenmi§sin!"
Qalmakla ogrenmenin farki budur ki, galmak, kendinde olmadigini bildigi bir
hali, ba§kalanna var gostermektir; ve ogrenmek, kendi halinden gaflette ola-
rak §iikurde ba§kalanm taklid etmektir. Evvelki hal, ikinciden e§na'dir.
Cs^
AHMED AVNt KONUK
y j^y l^ <-^ J- j j~* s- y~ j?* -^ > " j P^ ^^^
1741. Senin beyinin siikiir ve hamdinin nisani, senin tevhirsiz olan basintn
ve ayacjimn iizerinde hard?"
Hind niishalannda "kaf ' ile "tevkfr" yazilmi§tir. Ma'nasi: "Senin riayetsiz
ve ta'zfmsiz olan ba§inin ve ayaginin iizerinde, senin beyinin hamd ve stik-
riinun alameti olmak lazim gelen pabug ve kulah nerede?" demek olur. An-
karavfde "fa" ile "tevfir" yazilmi§tir. "Tevfir", gok etmek ve bir kimsenin
hakkini tamam vermek demektir. Bu surette ma'na: "Senin tamamen hakki
verilmemis, olan ba§imn ve ayaginin iizerinde, o halifenin hamd ve sukriinun
ni§ani nerede?" demek olur. Zira ayagm hakki pabug verilmek ve basm hak-
ki da kulah giydirilmek idi. Bu haklar tamamen verilmemistir; binaenaleyh
halifenin §iikrunun alameti ba§inda ve ayaginda yoktur.
-US ^» OjISw* C-^lwUt C-Jlx> Jsj ^g» <ui 0\ T~^ CJbj J>
1742. fyerci dilin o sakvn medhini izhar eder, senin yedi a'zan sikdyet eder."
"Teniden", dokumak ve ormek ve izhar etmek ma'nalanna gelir. Burada
"izhar etmek" ma'nasi munasibdir. Ya'ni, "Senin zahiren dilin padi§ahi medh
ediyor; fakat senin yedi a'zandan miirekkeb olan vlicudun, halen: "Padi§a-
hin bana olan ihsani yalandir; ve ihsan yalan olunca bu adamin medhi de
yalandir!" diye sjkayet ediyor.
17 A3. O sahin ve cad sultanimn sehasinda, sana mahsus bir vabuc ve valvar
olmadi."
"0 ihsanmdan bahs ettigin §ahm ve comertlik sultanimn saha-i sehave-
tinde sana mahsus olarak bir pabug ve salvar mevcud olmadi."
1 744. ^edi: verdigi seyi ben isdr etiim; bey mihribanlik cihetinden bir tak~
sir etmedil"
"tsar", kendi muhtag iken, elindekini ba§kalanna bahs, ve i'ta etmek de-
mektir. "lftikad" burada, mihribanlik ve gam-harhk ve hal soruculuk ma'na-
sinadir. Dervfs, dostlann i'tirazina cevaben dedi: "Ben halifenin bana verdigi
§eyi muhtaglara isar ettim; yoksa bey, muhabbet ve §efkat cihetinden bana
kar§i asla kusur etmedi!"
G^ea^
i
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
jjii ji j p£i ji pSjS jj*^; jiA jl L^UaP 4l»j>- ^Jju~j
1745. nuiun ihsanlan emirden aldim, yetime ve jakire hah$ ettim."
j\j lib (Ojj 4S" \jjj lj^- ji jlji j*p j»Jd«j ob Jt«
1746. "J/Hal verdim, cezada uzun omiir aldxm, zira ki vak-haz idim."
"Pak-baz", oyunda asla bir hile etmeyen ve kendi levazimini tedarik eden
ve zahid ve mucerred ve ma'suka temiz nazar ile bakan a§ik ma'nalanna ge-
lir; burada "zahid ve mucerred" ma'nalan miinasibdir. Ya'ni, "Ben halffeden
aldigim mail muhtac. olanlara verdim ve bu infak mukabilinde miikafat ola-
rak j~*S\ \y j frSJi ij: <5jlm»J! ya'ni "Sadaka belayi red ve dmrii tezyfd eder" ha-
dis-i §enfi mucibince uzun omur aldim; zira ki ben mucerred ve zahid idim ve
ziihdum icabinca boyle yapmam lazim idi."
1747. Sonra ona dediler hi: By mubarek, mal gitti, senin batimnda olan bu Hu-
man ve hararet nedir?"
Dervisjn bu sozlerine cevaben dostlan dediler ki: "Ey mubarek zahid, hay-
di mail infak ettin, elinden gitti; ya senin icjndeki bu fakr u zaruret ate§inin
dumani olan ah ve van nedir? Mademki mal-i dlinyadan goniil nzasiyla te-
cerrud ettin, artik batimnda fakr u zaruret atesj ve garni olmamak fcab eder-
di." Ankaravi hazretleri "mubarek" kelimesini harf-i nidasi mahzuf bir muna-
da addedip, yukandaki ma'nayi vermi§tir. Hind §arihleri "miinada" addetme-
mister ve "mubarek olsun" ma'nasi vermisterdir. Ya'ni, "Infakin mubarek ol-
sun; bu infak ile mal gitti, ya senin batimndaki hararetin dumani nedir?" de-
mek olur. Ve Hind ntishalannda "dud", "teft"e muzaf-muzafunileyh olarak
yazilmisftr. "Hararetin dumani" demektir ki, bundan "ah" murad olunur.
jLisil OiJlj aJul iv ^S jb>- y*- y jj$ j$ lLJ&I^j -X+&
1748. Senin i$inde diken gi%i yiiz kerahet vardir; gam ne vakit ibti§ann ni§a-
m olur?"
"Senin batimnda fakru zaruret fikrinden dolayi, diken gibi batip seni
ta'zib eden bircok kerahet vardir. Gam ne vakit meserret ve mujdelenmek
alameti olur?"
1749. O ?eyv ki gecmi§te soyledin, eger dogru ise, askm ve isarin ve rizanin
alameti nerede?"
c^pa
AHMED AVNt KONUK
£ J-^ ^U- c~ijX _/*! J~* jT J~* xi. j»i* JU ^ijS* sj>-
1 750. " Diayii iutaltm ki, mat gaib oldu, meyl hani? Sger sel gecti ise, selin ye-
[1754] , j _„
n nam:
Ankaravf hazretleri "meyl"i sah tarafma atf edip, buyururlar ki: "Haydi tu-
talim ki, §ahin ihsam olan mall infak ettin ve elinden gitti, bu ihsanin sahibi
olan §ah tarafina, ya'ni onun hizmeti tarafma meylin hani?" Ve Hind §arih-
ierinden Imdadullah hazretleri buyururlar ki: "Meyl" Hak tarafina raci'dir,
ya'ni "Hak tarafina meylin hani?" "Eger mail Hak yolunda sarf ettin ise, mu-
habbet ve ask-i ilahf nerede?" Ve keza Hind sarihlerinden Hasan Sahib bu-
yurur ki: "Eger mal gitti ise, gma-yi kalbf ve canib-i ahirete meyl bakf kalma-
li idi; halbuki sende asla muhabbet ve meyl-i ahiret yoktur. Binaenaleyh
ma'lum oldu ki, her ne soyledin ise, libas-i sidktan muarradir." Fakir de mey-
li, canib-i "fakr"a raci' zannederim. Ya'ni, "Mademki ziihd ve tecerriid saika-
siyla sahin ihsamm fukaraya dagittin, o halde kalbinde fakr-i ihtiyarf canibi-
ne meylin olmali idi; maahaza senin icinden fakr u zaruret ate§inin dumani
olan ahlar gikiyor!" demek olur. ikinci misra' bir temsildir ki, bir §ey eserin-
den belli olur ma'nasmi miieyyiddir.
1/51, "Bger senin gozun hara ve can-feza idiyse, o can-feza kalmadi ise, nicin
vnktiir?"
Bu beyt-i senf dahi temsilen frad buyurulmustur, Ya'ni, "Mesela sen,
gencligimde ben gayet giizel ve can-feza bir kara goze malik idim, §imdi ben-
de o can-feza goz kalmadi, diyorsun; halbuki senin bu giinku gozuniin ren-
gine bakiyoruz, onu gok ve maf goriiyoruz, bir insan ne kadar ihtiyar olsa,
goziiniin rengi degismez; binaenaleyh gozuniin hal-i hazin, da'vanin yalan
olduguna §ehadet ediyor."
«. • ■• •*
J~*>- Jul ^j** --f lJ^/ (jy J*J tj\ (jjUTL} jUj jT
1752. "6y suratsiz, pakhazlih alameti hani? Ggri laf kokusu geliyor, sus!"
"Turii§", ek§i ytizlii ve suratsiz. "Pak-baz"in ma'nasi yukanda 1746 nu-
marada gosterildi.
lj jl5 jSs^J c. ■■»<>* C*~ *ys- iXuff Ij jLbl 0_jj^ Juiu jLiuj X**
1753. "^ahnda Tsann yuz nisam olur, iyi isin yiiz alameti vardtr!"
°$$?e
MESNEVl-i SERIF §ERHl / VII. CILT • MESNEVl-4 •
"Niku-kar", terkib-i tavsiffdir, "iyi amel" demektir. Ya'ni, "tsar, efal-i hase-
neden biridir; efal-i hasenenin ve iyi amelin batinda ve kalbde birgok ni§anla-
n ve alametleri olur ki, bunlardan ba'zilan safvet-i kalb ve gma-yi kalb ve dun-
yadan ihtiraz ve ahirete tevecciihdur; sende bunlann hicbirisi mevcud degildir."
1754. "Scjer mal isar hususunda telef olursa, hatinda yiiz dirilik halej gelir."
"Halef", ivaz ve bedel ma'nasinadir. Bu ve atideki ebyat-i §erifede sure-i
Bakara'da olan §u ayet-i kerimeye i§aret buyurulur: j-1 J J^Vi djfri jt^ J^
j^ip *^ij aJJIj ^uuj jJ oipUt. Jji j i^~ «u ^U- jt ij JjU— *^- o=ji v*- jiui' 4L1 (Baka-
ra, 2/261) Ya'ni "Allah yoluncla mallanni infak edenlerin mes'eli, yedi ba§ak
bitiren bugday veya arpa habbesinin meselidir ki, her bir ba§akta yiiz habbe
vardir. Allah Teala diledigi kimse icin muzaaf ve katmerli yapar, Allah Te-
ala'riin varhgi geni§tir ve ZaM gerffi, miibalaga ile bilicidir." ayet-i kerfmesi-
ne i§aret buyurulur. §urrah-i kiramdan Bahru'1-Ulum ve lmdadullah hazara-
ti buyururlar ki: "Zemin-i kalbde a'mal-i salihadan her ne tohum ekilirse,
kalbde maarif-i ilahiyye ba§aklan zahir olur. Ve bu beyitlerde lisan-i i§aretle
maksud olan dahi budur, iyice teemmul et!"
j, J^j «SJI _j ill ijl^j iJ^j^ ^-^jj &~ uyj j*
1755. "Oiak zemininde temiz tohumlan ziraat etmehlih, soma da mahsul ol-
mamak ha!"
Ya'ni, "Zemfn-i Hak olan kalbde, hiisn-i amel tohumlan ekilsin de, sonra
mahsul olmasin ha! Bu asla rmimkin degildir. amel-i salih tohumunun,
mahsul-i latif vermesi muhakkaktir."
j>j -dJI ,y?jl J-il a*"^ ^- (j*j j& i - J ^ ff 3J j^ ^y*- ^i^y y
1756. Bger ZRax hahgelerinden salkim hiimez&e, kalde soyle Slllah'in arzi na-
sil vasi' olur?
"Hu§e", salkim ve ba§ak demektir. "Hu bahcderTnden murad, kalb-i
mii'min-i arifdir. Zfra hadis-i §enfde is-^ *_-** j*^ 3 J^ 1 J J^* ^s ut^j 1 lt*-^ ^
^1 jd\ j^p ya'ni "Yerime ve gogiime sigmadim velakin taki ve naki olan
mii'min kulumun kalbine sigdim" buyurulur. "Kalbe sigmak"tan murad,
kalbdeki maarif-i azfme-i ilahiyyedir ki, maarif, tecellf-i zatiyi celb eder;
yoksa hiiviyyet-i zatiyye bilciimie e§yayi muhittir. Ya'ni, "Eger hiiviyyet-i
*c£p?
Pp^- AHMED AVNt KONUK
ilahiyye bahceleri olan ariflerin kalblerinde, onlann a'mal-i hasene tohumla-
n olan maarif-i rabbaniyye ba§aklan bitmezse, o halde soyle, Allah'in arz-i
melekutu nasil genis. olur?"
1757. ijMddemki hu fend arzi rrmksulsuz decjildir, o azim miistevsa olan ar-
zullah nasil olur?
Mademki Allah'm bu fani olan arzi ve alem-i mulkii, mahsulsiiz degildir
ve ekilen hububat-i maddiyyenin ba§aklan kat kat peyda olmaktadir, o hal-
de Allah'in alem-i melekutu olan ve pek genis. bulunan o arz-i ma'namn
mahsulati nasil olacagini var kiyas et!
1 758. ^u zemin i$in, onun mahsulii muhuhkak hadsizdir, hir dane i$in en a§a-
jji muhahkak yedi yiiz vardir.
Ya'ni, "Alem-i ma'naya nisbeten dar olan bu alem-i miilktin topragindan
hadsiz ve hesabsiz mahsul peyda olur. Bir bugday danesinden yedi ba§ak gi-
kar ve her bir basakta da, yiiz bugday zahir olur. Dar olan bu alemin mah-
sulii boyie olursa, genis, olan bu alem-i melekutun mahsulu nasil olur?" Ni-
tekim sure-i Neml'de l& ^ '& CUu tW ^ (Neml, 27/89) ya'ni "Kim bir ha-
sene ile geldi ise, onun icin o haseneden hayirlisi vardir" buyurulur ki, o ha-
sene tohumunun mahsulu ziyade olduguna delalet eder.
1759. " Diamd dedin, hamidlerin ni§ani hani? Otfe i$inde, ne di$mda eser vardir!"
Bu beyit, hususiyet cihetinden Irak' dan gelen dervise dostlannm i'tirazi-
dir. Umumiyet i'tibariyle bir sual-i mukadderin cevabidir. Mesela bir sail cikip
der ki: "Ben lisanm a'mal-i hasenesinden olan vazife-i hamdi ffa ediyorum ve
bu amel-i salih tohumunu ekiyorum; fakat Hakk'in zahirf ve batinf olan
ni'metleri benden eksiliyor!" Cenab-i Pfr cevaben buyururlar ki: "Ey efendi,
sen lisaninla, "Allah'a hamd ve sena olsun!" diyorsun, fakat sende hakiki
olarak hamd edenlerin alameti yoktur. Senin ne icinde ve ne de disjnda o
soyledigin hamdin eseri yoktur. Hamd edenlerin icinin eseri budur ki, onlar
Hakk'm hicbir tecellfsine kalblerinde sikinti duymazlar; belki Hakk'm gerek
lutuf ve gerek kahir suretindeki tecelliyatina asiktir." Nitekim Hz. Pfr, ileride
bu Mesnevi-i £eriflerinde §6yle buyururlar:
<^^>
MESNEVM §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
-^ J* j* <J> ^^ cs s-*^ y Jj ^ J - j^ y. j a* j ^>^
"Ben o Hakk'm kahnna ve luttuna cidden §§ikim; pek acib §eydir ki, ben her
iki ziddm a§ikiyim, "
Ve keza E§ref-i Rumi hazretleri de soyle buyurur:
Gelse celalinden cefa, yahud cemalinden vefa
Ikiside cana safa senden o ho§turhem bu ho§
Ve boyle hamd edenlerin dismin eseri budur ki, zahirleri ahval-i kalbiyyele-
rinin te'sfriyle §en ve §atir olup, lisanlanndan asla bir kelime-i sjkayet igitilmez
ve bilciimle a'za-yi bedenlerini emr-i ilahi ve adat-i peygamberi dairesinde kul-
lanirlar. l§te boyle bir hamd, kalbde maarif-i ilahiyye mahsullerini peyda eder.
Nitekim sure-i Neml'in ahirinde buyurulmustur: V>>* aAa'^jL «!) ol^Ji js j
(Neml, 27/93) Ya'ni "El-hamdii lillah de! Allah Teala size ayetlerini gostere-
cektir, miiteakiben siz o ayat-i ilahiyyeyi bileceksiniz."
1760. iSdrifin Diudaxia hamdi dogrudw. zira onun hamdinin $ahidi eli ve
[1764] - 11 * V
ayagi oldu.
Ya'ni, "Arif Hakk'a zahiren ve batmen hamd ettigi cihetle onun hamdi dog-
rudur ve onun hamdi yukanda 1 733 numarali beyt-i §erifde mezkur olan eg-
ri hamd kabilinden degildir. Arifler bilciimle uzuvlanni emr-i ilahi dairesinde
kullandiklanndan, elleri ve ayaklan Hakk'a hamd ettiklerinin sahididir." Zira
o uzuvlan Hak Teala ne vazife icin ihsan buyurmus, ise, ancak o hususta kul-
lamrlar. Ezvak-i cismaniyyeleri miisaade-i ilahiyye dairesine mahsurdur. Me-
sela gozlerini asar-i ilahiyyeden ibret almak ve kulaklanm hikemiyat-i ilahiy-
yeyi dinlemek ve dimaglanni tecelliyat-i Hakk'i ve mebde' ve maadlanni du-
sunmek ve ferclerini ancak tevlfd-i veled etmek hususunda kullanirlar. Mese-
la bir hiikumdar birisine elmasli bir baston ihsan etse ve o kimse dahi o bas-
tonu hay van siirmek hususunda kullansa, bu tarz-i isti'mal o ihsana hamd et-
mek degil, bilakis hakaret etmek olur. Bunun gibi bir kimse her bir uzvunu, hi-
laf-i emr-i Hak ef aide kullansa, ihsan-i ilahiye hakaret etmi§ olur.
1761. Onu cisminin karanlik kuyusundan $ekti ve onu dunya zindanimn di-
binden satin aldi.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
"0 hamd veya hamd sebebiyle Hak, arifi, karanlik kuyu mesabesinde olan
cismaniyet aleminden ruhaniyet ve nuraniyet alemine cekti ve o arifi diinya
zindaninin dibinden satin aldi." Nitekim ayet-i kenmede '^P 1 'j* ^'j^ ] ^ ! '^
i^Ji ^ al ^\y\ j j^f-iii (Tevbe, 9/111) ya'ni "Allah Tealamii'minlerden ne-
fislerini ve mallanni cennet mukabilinde satin aldi" buyurulur.
1762. takva atlasi ve uljei eaici olan nur, onun omuzu iizerinde Kami alametiair.
Ma'lum olsun ki, takvanin derecati vardir. Birinci derecesi, HakTeala'dan
korkmasi sebebiyle abdin gunahlardan sakinmasidir, Ikinci derecesi, huzu-
zat-i nefsaniyyenin terkidir; uciincii derecesi, abdi Hak'dan uzaklashran §ey-
lerin hepsinden ictinabdir. Bunda mubahat ile istigal dahi dahildir. Ve takva-
nin en yiiksek mertebesi hakkinda Fususu'l-Hikem'de Fass-i Hudfde §eyh-i
Ekber Muhyiddin Arabi hazretleri soyle buyururlar: *ui \jj*j\ &M\ i*i oy& ^
^Jr) Jjs- olji! j *i>-\ _j ^Ul jjipl jA j o^Uiil *J>jj^> CfS- ij\ ^yt\^> jJ-l jl£i ajISj ya'ni
"Miittakiler nerededir ki, Hak onlann zahirleri oldu; ya'ni onlann zahir olan
suretlerinin "ayn"i oldu; ve o muttaki inde'1-cemr nasm a'zami ve ehakki ve
akvasidir." Arif bu takva derecati ile miizeyyendir ve sirtmda bu takva atlasi
vardir. "Nur-i mu'telif'den murad, nur-i maarifdir ki, canib-i gaybdan ale't-te-
vali onun omuzu iizerine varid olmaga alismi§tir ve halk arasinda o arif bu
nur ile yiiriir. Nitekim ayet-i kenmede §6yle buyurulur: uw _? siC^u iv ^ o*i
{^ ^.j'uh 'Ji c/l&Ji j X Vlr ^ui j «o jLi \j'y A (En'am, 6/122) Ya'ni "0 kim-
se fa cehl ile olii mesabesinde iken, biz onu iman ile diri kildik ve onun Icin
nur-i irfan halk ettik. ma'rifet ile nas arasinda basiret ile yiiriir, cehil karan-
liklan icinde olan kimse gibidir ki, ondan gikmaga mecal yoktur." l§te takva
atlasi ve nur-i irfan, arifin omuzu uzerinde hamd-i kamilinin alametidir.
1763. Slriyet olan cihandan kurtulmus, aiilzann ve akici pmann sakini olmustur.
Bu beyt-i §erif de, siire-i Gasjye'de olan sJU i^ j i~^\j ifJJj a**i; As*^ a^_?
Xj* *^ l^i 'O^ i^-i '^U V (Ga§iye, 88/8-12) ya'ni "0 gunde yiizler vardir ki
asar-i ni'metle be§a§ette ve sa'yinden na§i razidir, all olan cennettedir; ora-
da beyhude soz i§itmezler; kelamlan zikir ve hikmettir, orada daima akici pi-
narlar vardir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur ki, urefa-i billah bugiin cen-
net-i acil icindedirler ve bu viicud-i izafi kuyudundan, mevt-i ihtiyari ile kur-
5^9^
MESNEVf-t §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
tulmusjardir. Ardi arasi kesilmeyen hikem ve esrar-i ilahi peyderpey kalble-
rine varid olur. Onlar kendi aralannda bu cennet-i irfan icinde asla bos, ve
beyhude sozler konu§mazlar, musahabeleri zikir ve hikmettir.
1764. Onun meclisi ve mahalli ve makami ve riiibesi, onun dli-himmet olan su-
nnin tahti iizerinde&ir .
Ya'ni, arifin meclis-i maarifi, alf-himmet olan sirnnin tahti iizerindedir ki,
o taht o sirnn hakikatidir ve o hakikat onun ayn-i sabitesidir; ve keza o sir-
nnin tahti iizerinde onun mahall-i mahsusu ve makam-i miimtazi ve ism-i
hassi iktizasinca riitbesi vardir.
1765.* HZir mak'ad-i sidh&ir ki, siddikler, onda hep latif ve mesrur ve taze-ru-
durlar.
"0 alf-himmet olan sirnn tahti bir mak'ad-i sidkdir ki, o hakikatu'l-
hakayik olan viicud-i mutlaktir. Siddiklann hakikat-i zatiyyeleri o taht iize-
rinde latif ve kesafetten an ve mesrur ve inkilabdan muana ve taze-rudurlar."
Nitekim Kur'an-i Kenm'de bu makam hakkinda §6yle buyunilur: cJ^ ] ^
jsL> viXLi jIp til^p -ui. j 'ji> j obr j (Kamer, 54/54,55) ya'ni "Muhakkak
muttakiler cennetlerde ' ve n'ehirlerdedir; melik-i muktedir indinde olan
mak'ad-i sidkdadirlar." "Ser-sebz", taze, gene, ve ikballi ve tali'i uygun olan
ma'nasinadir,
1766. Onlarm hamdi, hahardan gul§enin hamdi aibidir, yiiz ni§an ve yiiz air u
dar tutar.
"Gfr u dar", emr edicilik ve hukumranhk demektir. Ya'ni "Kamillerin ham-
di, bahann te'sfrinden ve tecellfsinden, giil§enin hamd-i fiilfsi gibidir, zira giil-
§en bahann tecellfsinden gullerini izhar eder; bu izhar-i letaif onun hamd-i
flilfsidir. insan-i kamil dahi Hakk'in tecelliyat-i mutenewiasindan, turiii tiir-
lii maarif gullerini izhar eder. Bu da giil§enin bahardan olan hamd-i fiilisi gi-
bidir. Onlann bu hamd-i fiililerinin bircok alameti ve bircok hiikumranligi var-
dir. hiikumranliklar dahi onlarda asar-i esma ve sifat-i ilahiyyenin zuhuru-
dur ki, oliiyu diriltirler ve diriyi bir nazar ile oldiirurler.
eggecg>
ppT^" AHMED AVNl KONUK
1767. Omin bahan iizerine mnar ve nahl ve otlar, o giilisidn ve nigaristan sa-
hiddir.
Ma'lum olsun ki, arif-i kamil, cem'iyyet-i esmaiyyenin mazhan ve kaina-
tin ziibdesidir. Binaenaleyh esma ve sifaM ilahiyyenin mezahiri olan alemin
hey'et-i mecmuasinda her ne varsa, onlarin nazfri kamilin viicudunda zahir-
dir. Nitekim Hz. Pfr'in peder-i alileri Sultanu'l-Ulema Bahaeddin el-Veled
(k.s.) hazretleri Bagdad'da bir ay besmele-i §erffi tefsir buyurdugu sirada zabt
olunan ifadat-i miinffelerinden me'huz olan §u parga bu ma'nayi te'yid eder:
"Oyle gordiim ki, Allah ciimle hubani bende ve benim eczamda munderig kil-
di. Benim eczamin cumlesi onlann eczasinda kan§mi§tir. Benim her ctiz'um-
den siit akti, cemalden, kemalden, muhabbetten, lezzetten ve hosjuktan vii-
cud-pezir olan her suret benim alti cihetimde Zatullah'dan zuhura geldi. Ni-
tekim bir kimse parlak elbise giyse, o cameye turlii tiirlii nakisjar aks eder.
Allah hiisiinden ve onu bulmaktan ve suver-i cemileden ve hubandan ve on-
lann ask-bazliklanndan ve mevzunluklanndan ve suver-i akliyyattan ve hur
ve kusurdan ve ab-i revandan ve acaibat-i saire-i bi-nihayeden bende kendi-
sinden yiiz bin suret gosterir. Nazar edip bu suretleri miisahede ediyorum ki t
bu kadar cemal-araste bende goriiniiyor; ve istedigim her sureti Allah bana
gosteriyor. Ve bunlarm cumlesi benim eczamda zahir oluyor. Ve Allah Zii'I-
celal hazretlerini gordiim ki, yiiz bin reyhan ve giil ve gtilistan ve san ve be-
yaz yasemen izhar buyurdu ve benim eczami giilzar eyledi ilh."
lJju* jJ j*£ y>^**> ^j^ j- 5 <^)>Jp y> Oljly -uLi A*Li
1768, Quzelin binlerce §akidi, her tarafia sadefin i$indeki inci gibi, sahidlikiedir .
Birinci "§ahid", §ehadet masdanndan ism-i fail ve ikinci "§ahid" Farisi
olup guzel ve mahbub ma'nasinadir. Yukandaki izahat bu beyt-i §erife dahi
raci'dir. Ya'ni, "Mahbub-i hakiki olan Hakk'in cemalinin binlerce §ahidi, in-
san-i kamilin ayinesinde, sadefin icjndeki inci gibi, §ehadet etmektedir." Zfra
insan-i kamil, cem'iyyet-i esmaiyyenin mazhandir ve Hakk'in endam ayfne-
si mesabesindedir. Binaenaleyh insan-i kamil Hakk'in giizelligidir.
_ ° ' *
1769. Senin nefesinden fenu sir hokusu geXir, ey l&foi, senin gamin basindan
ve uiizilnden parlar.
c ^£ 3
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Bu beyt-i §enf yukanda geoen 1 742 numarah beyte merbuttur. beyt-i
§enfte "Gerci dilin o §ahin medhini izhar eder; senin yedi a'zan sjkayet eder"
buyurulmus, idi. Ya'ni "Ey miiddei-i kazib, senin batinin ahkam-i ilahiyyeden
mii§teki oldugu halde, dilin hamd ile me§guldiir. Fakat ey kemal da'vasinda
bulunan yalanci, iginin garni ve sikintisi di§indan belli olur."
(_3ljS^ •jS' *S y> j c$L* (J-tb^. y t-*L** ji (jiU- JLJLvLi y_
1 770. <y\iesafda mahir koku taniyialar vardir; sen cur'etle heyhude hay u rtii-
yu az yap!
"Mesaf", "mesaff *in cem'idir; cenk icin durduklan mahaller ma'nasina ge-
Iir, "Mesaf'dan murad, esma-i miitekabilenin mahall-i miicadelesi olan bu
vucud-i izaf! alemidir. "Koku taniyanlar"dan murad, ahval-i bevatina nazir
olan insan-i kamillerdir. "Hay u huy", giiriiltu ve §amata ma'nasinadir ki,
murad kemal da'vasi hakkindaki dedikodulardir. Ya'ni "Hadi ve Mudill ve
Darr ve Nafi' gibi miitekabil olan esma-yi ilahiyyenin mahall-i cidali bulunan
bu dunyada, efrad-i be§erin ahval-i batine ve kalbiyyesine nazir olan kamil-
ler vardir. Binaenaleyh sen ciir'et ve cesaretle bos, dedikodulan az yap!"
jlj ^ ytS^* xs ^j* y ?$ jl jLj iSy. ^^ jXz** jl *— i% %* y
1 771. Sen milsgten laf etme, zira o soganin kokusu senin nefesinden razi rnek-
suf ediyor.
Sen iginde mii§g oldugundan bahs ederek ogiinme ve kemalatindan ba-
hisle kendini satma; zira mi'dendeki soganin kokusu, solugundan icindeki
maddenin mahiyetini izhar ediyor ve kelamindan sogan kokusu mesabesin-
de olan nefsani sifatlann kalbinde muzmer oldugu anlasriiyor.
1772. " 0iilbeseker yedim!" diyorsun; halbuki sarmisakhkian koku $arpiyor, he-
zeyan soyleme!
"Sir", sarmisak; "geh", "gah" edatinm muhaffefidir. "Sir-gah" ism-i me-
kan olup "sarmisaklik" ve "sarmisak mahalli" demek olur. Burada "sarmisak-
lik"dan murad, alem-i ruhaniyyette pek fena kokan sifat-i nefsaniyyenin
miistevlf oldugu kalbdir. "Giil-§eker"den murad, sifat-i ruhaniyyedir. Ya'ni
"Ey muddei, sen benim kalbim sifat-i ruhaniyyenin mecma'idir diyorsun.
cg^
AHMED AVNi KONUK
Halbuki kelamindan kalbinin bir sarmisak tarlasi gibi sifat-i nefsaniyye mec-
ma'i oldugu anlasdiyor. Bos, sozler soyleme!"
1773. fjonul hiiyuk ev cjibidir; gonul evinin gizli komsulan vardu.
1 774. ^Pencere ue duvarlann araltgindan esrarlara muttali olurlar.
kalb penceresinin ve duvariannin araligmdan, o gizli kom§u!ar bircok
sirlara vakif olurlar.
1 775. IZir araltkian ki hi$ vehim tutmaz, hane sahibi hi$ sehim tutmaz.
"Gizli kom§ular"dan murad, ariflerin kalbidir. Ma'lum olsun ki, bir insanin
kemaliyle kendisini bilmesi gayet mu§kildir. Kalbin o kadar derin sirlari vardir
ki, onlar ancak bir saikin te'siriyle saha-i fiiliyyata geldikce zahir olur. Insan-i
kamilin nazarlan ise, asla vehme gelraeyecek olan araliklardan, kalblerin en
derin ko§elerine kadar niifuz edip o kimsenin ahvaline muttali' olur. Ve onla-
rm bu suretle vaki' olan lthla'larma kalb sahibinin asla vukufu olmaz. "Sehm",
nasib ve hisse ma'nasinadir. Ya'ni, "Kalb sahibinin, arifin vukurundan asla na-
sibi ve hissesi yoktur" demek olur. Ba'zi nushalarda "sehm" yerine "fehm" va-
ki'dir. Bu suretde ma'na "Kalb sahibi, arifin vukafunu anlayamaz" demek olur.
1776. ZKur'andan oka ki, seuian ve onun havmi, insana mensub olan halden
sir ve koku goturiirler.
Ya'ni, "Ey salik, arifin gizli araliklardan kalbinin ahvaline muttali' olma-
sim istib'ad etme! Bunun dehlini istersen Kur'an-i Kerim'i oku ki, sure-i
A'raf da vaki' olan ayet-i kerimede §6yle buyurulur: ^>- & aJlJj ^ ^\ y , -ji
'byJj, u 'jiStt ftU ji '{£>Cs& lw ui °^°j) u (A'raf, 7/ 27) Ya'ni "Zifa §eytan ve ka-
bilesi, siziri onlan gormediginiz bir haysiyetle sizi goriir. Biz §eytanlan, iman
etmeyenlerin dostu yaptik."
1 777. O hir yoldan ki, insan ondan dgah degildir, zua hu mahsiisden ve hu es-
hahdan degildir.
*$%?(?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / VII. CtLT • MESNEVI-4 • "^SS
Ya'ni, "Ecsam-i §eytani, son derecedeki rikkat ve letafetlerinden dolayi
mahsus ve bu alem-i kesifin mu§abihleri olmadigindan, sizin nazanmza gel-
mez." Onlar ise sizi, sizin cisimlerinizin gilzati ve kesafeti ve mahsusiyeti ha-
sebiyle goriirler. Binaenaleyh onlann letafetleriyle sizin latif olan batinlanniz
arasinda cinsiyet vardir. Ve bu cinsiyetleri hasebiyle sizin batmlanniza mu-
sallat ve kalblerinizin ahvaline muttali' olup vesvese ilka ederler. Ve siz on-
lann size musallat olduklan yola vakif olamazsimz.
dy ^ 0_jJ t_J5 ij\ dw Lf J-» ijjj OUSLi jL« ji
1778. CA/afcti/ar arasinda riya izhar eime. Gy asagi olan kalb, mihenk ilzerin-
de bir laf vurma !
"Nakid", halis ile kalpi ayiran demektir. Ya'ni, "Halis ile kalpi birbirinden
ayiran arifler arasinda riya izhar etme !" "Me-ten", "teniden" masdanndan
nehy-i hazirdir. Burada "izhar etmek" demektir. "Mihekk"den murad, keza kalp
ile halisi ayiran ariflerdir. "Ey sifat-i nefsaniyye ile dolu olan muddei-i kazib, mi-
hekk olan insan-i kamilin huzurunda kemal da'vasini etme ve kendini ogme!"
1779. Dier mihekk icin kalhm sirrina yol olur ki, Uiuda onu cezr ve celhin
emiri etti.
"Zira her mihekk ta§i icm kalp olan altimn gizli olan kalpligina yol olur.
Qtinkii Huda o mihekki kalpin geri atilmasina ve halisin ileri gekilmesine ha-
kim kildi." Ya'ni insan-i kamil sadik ile kazibi tefrik igin bir mihekk ta§idir.
Hak Teala hazretleri kazibi dergahindan red ve sadiki dergahina celb igin o
kamilleri me'mur etti. Bu beyt-i §enf Hind mishalannda §6yledir: ej \j d** ^
^Ji j ^ j,a >j" jjjei. *f Jij^ij^j; Ya'ni, "Muhakkak mihekkin halis
ve kalp (izerine yolu olur. Zira Huda onu cisim ve kalb iizerine emir etti."
"Mihekk" den murad, insan-i kamildir ki, Hak Teala o insan-i kamili cisim ve
kalb iizerinde tasarruf sahibi yapti.
1780. By iyi mezhebli, mademki seyianlar kendi gallzlikleriyle hizim sirnmiz-
dan vakiflardir;
1781. ^ahnda $ahnmi$ bir meslek tuiarlar; biz onlann hirsizhklarindan ba$
a§agiyiz.
<rg^g>
gpp^- AHMED AVNl KONUK "^®
§eytanlar Ietafet-i viicudlan hasebiyle bizim latff olan batimmizda galm-
mis, ve gizli bir meslek tutarlar.ve biz onlann bu hirsizliklanndan dolayi ba§
a§agi oluyoruz.
1 782. r Dembedem fesada verme ve azim ziyan yaparlar. ^elmek ve yarmak ve
pencere sahibidirler .
"Habt", sehv etmek ve unutmak ve agaca vurup yapragi dokmek ve fe-
sada vermek ma'nalanna gelir. Burada "fesada vermek" ma'nasi miinasibdir.
1 783. ^inaenaleyh cihanda rusen canlar, ni$in gizli halden hi-haber olsanlar?
Ya'ni, "§eytanlann insanlann batmina olan tasallutlan bu suretle olunca
ve onlann nan olan ruhlari beni-adem uzerinde boyle tasarrufa kadir olunca,
ruhlan nun olan kamiller bu cihan-i kesffde nicin gizli olan ahval-i kalbiyye-
den bi-haber olsunlar?"
1784. Sirayeiie seyianlardan daka asaai mi olduiar, o ruhlar hi $adm felek iis-
tiine vwdular?
"Sirayet", kendi te'slrini etrafa yaymak demektir. Ya'ni, "Ervah-i nuriyye-
den olan ve kesif alem-i taayyiinatin ustiine gadirlanni kuran insan-i kamiller,
te'sir hususunda ervah-i nariyyeden olan §eytanlardan daha asagi mi olduiar?"
1785. (§eytan felek tarafina hirsizca aider. O sihab-i muhrikdan mat' tin olur.
"§ihab", ates. §u'lesi ve ugan yildiz; "mat'un", vurmak, cezb etmek
ma'nasina olan "ta'n" masdanndan ism-i mef uldur; "vurulmus/' ma'nasina-
dir. Bu beyt-i §enfde sure-i Cin'de vaki' oui ^^ ^ ^Ji j^u. l^ o*u ur uij
\xjj Ciii % '^w (Cin, 72 / 9) ya'ni "Biz mukaddema gokte'melekle'rin kelami-
ni i§itmek igin bir mahalde oturur idik. §imdi kirn ki dinlemek kasdmda bulu-
nursa, kendi igin hazir bir sihab bulur" ayet-i kenmesine ve keza sure-i
Hicr'de vaki' & U) ^j oUa-i Jr & uuiii^j ^.>^J ub jj Wj^ *l-J! ^ lw jlsJj
j^a u^i. ajJu '^Li\ ^i'jLi'(Hicr, 15/16-18) ya'ni "Biz gokde burglar yarattik ve
bakanlar igin onu siisledik ve onu her bir §eytan-i racimden sakladik. §u ka-
fi »S a
MESNEVI-t §ERIF §ERHi / VII. CtLT • MESNEVl-4 •
dar ki, meleklerden soz calmak isteyen seytam apagik bir sjhab ta'kib eder"
ayet-i kerimelerine i§aret buyurulur.
Malum olsun ki, melek kuvvet ve §iddet ma'nasinadir. Ve melaike iki ki-
simdir: Birisi tabu, digeri unsuridir. "Melaike-i tabiiyyun" anasinn bulunma-
digi fezada suver-i tabfiyyeden mutekewin olan ervah-i ulviyyedir. "Mela-
ike-i unsuriyyun" anasira mensub olan ervahdir. Melaike-i unsuriyyun ava-
Iim-i bi-nihaye-i kesifenin tedbfrine me'murdurlar. Bunlann a'dadi hasr ve
ta'dada geimez. Melaike alem-i his ve §ehadette eshas-i kesife gibi gdriin-
mezler; zfra ervahdir. Alem-i hayalde suver-i muhtelifeye mutemessilen
me§hud olurlar. Bu temessul rainin ahval ve' i'tikadati ile munasebetdardir.
Hz. Cibril'in cenab-i Meryem'e ve diger melaike-i kiramin Lut (a.s.) ve sair
enbiya (aleyhimu's-selam)a temessulleri gibi. Onlann bu temessulleri esna-
sinda rainin nezdinde hazir olanlar, bu melaikeyi mii§ahede edemezler. Zfra
alem-i hayale dahil olan ancak raidir. Meger ki huzzardan dahi alem-i haya-
le dahil olanlar bulunsun; bu temessiilii bunlar da gorebilirler.
tmdi anasirdan miirekkeb olan ecramm mafevkinde ervah-i ulviyye mev-
cuddur. Ve bu ervah suver-i tabfiyyeden oldugundan bunlara "melaike-i tabi-
iyyun" dahi derler. Zira kendi mertebelerine gore bunlarda dahi zuhur vardir.
Ve "nefes-i rahmanf' ise bunlara nazaran batmdir. Bu ervah dahi a'yan-i
anasira nisbeten batin ve a'yan-i anasir bunlara nazaran zahirdir. Ta'bfr-i di-
ger ile ervah-i ulviyye insanin nefesini ihrac, ettigi vakit, yava§ ve bila-sada
soz soylemesine ve a'yan ve anasir ise cehren ve sada ile tekellumune mii-
§abihdir. Bundan anlasriir ki, melaike-i tabfiyyun ile melaike-i unsuriyyun
arasinda zuhur ve butun i'tibariyle miinasebet-i daime vardir. Zfra melaike-i
tabuyyun ilm-i ilahide sabit olan ahkami ve emr-i ilahiyi melaike-i unsuriy-
yun vasitasiyla alem-i kesafete inzal ederler. \'J\ oi^Uu (Naziat, 79/5) ["...
1§ diizenleyenlere and olsun!"] ayet-i kerimesinde bu melaikeye i§aret buyu-
rulur. Ervah-i unsuriyye-i nariyyeden olan §eyatin ise f bi'set-i seniyyeden
evvel, letafet-i cismaniyyeleri hasebiyle fezaya suud edip melaike-i tabfiyyun
ile melaike-i unsuriyyun arasindaki esrara muttali' olurlar ve onlann miika-
Iemat ve tebiigatini calip ziyade ve noksan olarak kahinlere soylerler ve ka-
hinler de onlann etba' ve mukallidi olarak onu efrad-i be§ere ihbar ederler idi.
Bu kahinlerin ihban ekseriya dogru ve ba'zan dahi bu §eytanlann kendi
re'yleriyle bu habere ilave ettikleri yalanlar sebebiyle de yalan olur idi. Ser-
ver-i alem (s.a.v.) Efendimiz'in bi'set-i seniyyelerinden sonra §eyatin isti-
ma'dan memnu' oldular; ve eger kasd-i istima' ederlerse bu melaike-i tabfiy-
°m&
AHMED AVNl KONUK
yun ve unsuriyyun, o §eyatfni sMblar ile vurup yakmaga basjadilar. Ya'ni
§ihablann kuvve-i nariyyesi, §eyatfnin kuwe-i nariyyelerinden §edid oldugu
cihetle, onlan kendi kuvvetlerinde mahv ve miistehlek kildilar. Nitekim yu-
kanda mezkur olan ayetler bu hali mubeyyindir.
1 786. jfelekten asagiya oyle has asagtya Mser ki!..§aki cenkde mvzrak yara-
sinlan a 1 user.
"Felek"den murad, melaike-i tabiiyyunun bulundugu felek-i esfrdir ki,
ugar yildiz veyahud ugar yildiz §eklinde goriinen §u'le-i ate§, o ervah-i nariy-
yeyi, kendi kuvve-i galebesiyle o sahadan a§agi lskat ve tard eder. Nitekim
§akfyi de cenkde ehl-'i cihad mizrak darbesiyle boyle vurup du§ururler.
1787. Ail-pesencl ruhlann gayrdin&en dolayi, onlan felekden has asacji hira-
hirlar.
Ya'ni, "Makbul olan ervah-i enbiya ve evliya, eflake suud edip, melaike
arasindaki esrara muttali' olurlar. Eger ervah-i §eyatfn bu sifatta onlara §erik
olsa, bu ervah-i makbuleye re§k ve gayret vaki' olur. Bu ervah-i makbulenin
re§k ve gayretinden dolayi melaike, §eyatini felekten ba§ a§agi atarlar." Ve
onlardaki bu gayret ervah-i nariyyenin ervah-i nuriyye mertebesine irtika
ciir'etini kesr igindir.
1788. Gcjer sen colak ve topal ve kor ve sayir isen, o ay ruhlar iizerine sekketme!
Ey muddei-i kazib, senin ruhunun kolu golak olup kamillerin makamma elin
eri§mezse ve ma'nevi ayagm topal olup onlarin meratibine vusul kudretin yok
ise ve basar-i basiretin kor olup onlarin all mertebelerini gdremiyor isen ve ru-
hunun kulagi sagir olup onlarin alem-i melekuttaki medh ve senalanni isjtmiyor
isen, ban kendi haline insaf edip o ay ruhlann ya'ni ervah-i nuriyyenin kadr ve
menziletleri hakkinda §ubheye dii§me! Onlann huzurunda miitevazi' oil
1789. r Utan ve az oyiin, can cekisme 1 . jtZra o cisim tarajina cokluk casus varlir.
Ey yalanci m(ir§id ve miiddef-i kazib! Kamilin huzurunda, kendi batinimn
noksamna bak da utan ve kemalatmdan bahs ile az dgun ve miibahasat-i li-
o$2®e
MESNEVf-i SERIF SERHt / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
saniyye ile onu maglub etmek igin beyhude yere can gekisme! Zira senin o
cismin ve cisminin kuvasi ve efkann tarafina kamilin cok casusu vardir ki,
senin ahvalini tecessiis eder.
!lahi olan tabfblerin goniil ve din hastaliklanni, miindin ve
yabancinm sfmasinda ve onun soztiniin lahninde ve onun
goziinun renginde ve biitun bunlar olmaksizin dahi goniil
yolundan anlamasi beyamndadir. Zira muhakkak onlar
kalblerin casuslandir. Binaenaleyh onlar ile sidk ile oturun!
Ya'ni, tabiban-i ilahi olan insan-i kamiller, goniilde bulunan sifat-i nef-
saniyye ve din hakkmdaki §ek ve §ubhe hastaliklanni, gerek muridlerinin
ve gerek yabancilarm simalannda ve onlann sozlerinin tavnnda ve gozleri-
nin bakismda goriirler. Nitekim ayet-i kerfmede, J^Ji ^ ^ ^A (Mu-
hammed, 47/30) ya'ni "Sen elbette onlan kavlin lahninde arif olursun" ve
^aL^o J^ijL- (Bakara, 2/273) ya'ni "Sen elbette onlan sfmaiariyla arif olur-
sun" buyurulur. Bu anlayi§a "firaset-i hikemiyye" derler ki, zahirde goriilen
alametten ahval-i batina intikal olunur. Mesela bir kimsenin zahiren lisani
miilayim olur; fakat icindeki gazabi ve ofkesi sadasimn ihtizazindan veya-
hud kullandigi kelimelerin birinden veyahud goziiniin baki§indaki halden
anla§ilir. Bu anlayi§ta ehl-i zeka olan nakis insanlar ile kamiller mii§terek-
tir. Fakat insan-i kamillerin anlayi§inda asla hata olmaz ise de, nakislarm
anlayisjannda ba'zan hata vaki' olur. Zira insan-i kamillerde firaset-i ser'iy-
ye vardir; nakislarda bu firaset yoktur. Nitekim siirh-i §erifde, biitun bu ala-
metler olmaksizin dahi kamillerin goniil yolundan anladiklan beyan buyu-
rulur. Bu firaset-i §er'iyye hakkinda -dJi j_* M ^ csP '^j ] j^ 1 y a ' ni
"Mii'minin firasetinden sakimn, zira o Allah'm nuriyle nazar eder!" hadis-i
§erffi varid olmustar. Firaset-i hikemiyye ile firaset-i §er'iyye hakkinda
§eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (k.s.) hazretleri, et-Tedbiritii'1-Mhiyye fi
*&$&>
AHMED AVNl KONUK
Islahi Memleketi'l-lnsiniyye namindaki eser-i alflerinde izahat i'ta buyur-
duklan gibi, Futuhit-i MeMzyyelerinin "Firaset" babmda dahi ma'lumat-i
miifide beyan buyururlar. Siirh-i §erifdeki <-»_>tfJi ^rs-ij* ^ ibaresi ^~JU-tii
ya'ni "Ehl-i sidk ile miicaleset ettiginiz vakit, sidk ile oturunuz! Zira onlar
kalblerin casuslandir,- kalblerinize girerler ve himmetlerinize nazar ederler"
hadis-i §enfinden muktebesdir.
1790. ^Bu cisim tabibleri, ilim sa$icidirlar; senin hastaligina senden daha ziya-
de vakifdirlar.
^L* Aljf jA Aj y j\ Jjj y f 5 j p* J dfcj j p* J J*j j f*
1791. Diem nabzdan, hem renkden, hem de demden, senden her tiirlii hastali-
aa hoku gotururler.
Ya'ni, "Bu zahirf doktorlar ilm-i tibba a§ina olduklanndan senin hastaligi-
na senden daha ziyade vakif olup nev'ini te§hfs ederler. Nabzinin atismdan,
yiiziinun renginden, hem de deminden ya'ni kanimn tahlilinden; ve "dem"
nefes ma'nasina olduguna gore, nefesinden, ya'ni sana nefes aldinp cigeri-
nin halinden, sendeki hastahgm nev'ini anlarlar."
0L*J (JL-iT ^ y jl JjtfUi dy*r OLf^- j^ j^l l)LJs ^-o
1 792. 'Hindenaleyh tabiban-i ilahi cihanda, senden acjzm sozii olmaksizm ni-
g,in oilmesinler?
"Cisim tabiblerinin hali, yukanda zikr olundugu gibi olunca, ilahi olan ta-
bibler, sen kendi halinden lisanmla bahsetmeksizin, onlar senin ahval-i bati-
neni nicin bilmesinler?" Zira ilahi tabibler insan-i kamildir. Ve insan-i kamil
hem ism-i Zahir'in ve hem de ism-i Batin'in meclasidir. Binaenaleyh onlar
hem cisim hastahgini ve hem de ruh emrazini tedaviden aciz degildirler. Ni-
tekim Menakib-i Sipehsalai'da miinderic. su menkibe bu ma'nayi izah eder:
"Ashabm ekabirinden bulunan Mevlana Fahreddfn-i Sivasi (rahimehul-
lah) humma-yi muhrikaya tutulup bir miiddet esfr-i flras, oldu; etibba onu te-
daviden aciz kaldilar. Hz. Mevlana (r.a.) iyadetini tesrff edip, emir buyurdu.
Soyulmus, sarmisak getirtdiler; dogiip ka§ik ile ona verdiler. Etibba hastaya
sarmisak yedirildigini isjtince, onun sihhatindan iimidlerini kesdiler. Lutf-i
*$%&>
MESNEVf-1 §ERlF §ERHf / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
Huda, o gece terledi, sihhat bulmaga ba§ladi. Etibba bunu mu§ahede edince:
"Bu hal kaide-i tibba ve kanun-i hikmete miistenid degil, belki hikmet-i ila-
hidir" dediler." Nitekim Hz. Pir buyururlar. Beyt:
f-Jj *^>^ y? jj£j <y j* ^* *£" &^y*^> *}* (j~^ j jmW jL-x^-
"Biz hakimiz, biz tabtbiz, Bagdad' dan erisdik. Biz gok illete mensub olanlan
gamdan kurtardik. llahi hakimleriz, kimseden ucret istemeyiz. Zira biz haste
olan cisme endise gibi kosanz. "
^J* ij. y J* -^ p-**" ■*-" <^&J j f* C-»— 05- j j^A CUJeJ j j^a
1 793. Senin hem nahzindan hem cisminden hem renainden sende hild-tevakkuj
yiiz hasialih aoriir.
iyt C^-U- OLi obi (jjJj O ij>- JUjj^l ^j ^b-J" <ji'
1794. I^u tabibler muhakhah yeni oqrenicidirler . ,Zira onlannbu alametlere
haceti olur.
Hani olan tabiblerin ilmi, hem ruhaniyete ve hem de cismaniyete taalluk et-
tigi ve ruhaniyet cismaniyetden mukaddem oldugu cihetle, onlann ilmi, cismani
olan doktorlann limine nazaran eski ve cismani doktorlann ilmi ise onlara naza-
ran yenidir. Binaenaleyh onlar bu yeni olan ilmi ogrenicidir; ve bu sebeble on-
lann nabiz ve renk ve kan ve idrar muayenesi [gibi] delaile ihtiyaclan vardir.
1795. Otamiller senin ah.ni uzakdan i$iiirler; senin hal ve hudunun dtbine ka-
dar aider,
"Bad ve bud"a, Ankaravi hazretleri "kevn ve viicud" ma' nasi vermi§dir.
Fakir bu terkibi Heft Kulziim, ve Bahar-i Acem ve §emsii'l-Lugatve Giyasii'l-
Liigatve Qerag-i Hidayetve Burhan ismindeki liigat kitaplannda bulamadim.
Binaenaleyh ne gibi ma'nadan kinaye oldugu nazar-i Fakfrde layikiyle tavaz-
zuh edemedi. "Bad" ile "bud"un ayn ayn ma'nalan vardir. "Bad", nahvet ve
gurur ve kibir ve hod-bini ma'nasina da geliyor. "Bud", viicud ve varlik
ma'nasinadir. Eger bu ayn ma'nalar birle§irse, "kibir ve varlik" demek olur.
Fakat Hind niishalannda "bad u bud" yerine "tar u pud" vaki' olmu§tur ki,
bir kuma§in eni§i ve argaci demektir. Ya'ni kuma§in mensuc oldugu iplikle-
rin uste ve alta ve enine ve boyuna gelen kisimlan demek olur. Ba'zi niisha-
^
AHMED AVNI KONUK
tarda "pud u taret"; ve ba'zi niishalarda da "zad u pudet" vaki'dir. Fakat ge-
rek "bad u budet" ve gerek "tar u pudet" ibarelerinin her ikisi de burada mu-
nasib olur. Ya'ni, "Kamiller senin adim uzakdan isjtirler. Senin enaniyetinin
ve varligimn kevnine kadar giderler veyahud nescinin esasina kadar gider-
ler" demek olur ki, bunlardan murad senin ayn-i sabitenin isti'dad-i ezelfsidir
ve mazhar oldugun rabb-i hassin hassiyetidir.
1796. ^Detki clocjmandan senelerce mukaiUem sent, senin hallerin ile heraber
cjortnii§ olurlar.
Nitekim Sadreddin Konevi hazretleri, kendi §eyhi olan Muhyiddin-i Arabi
(k.s.) hazretlerinden nakl edip buyururlar: "§eyhim buyurdu ki: "Hak Teala
hazretleri, senin pederin Ishak bin Muhammed'in sohbetini ve senin sohbetini,
ahvalini ve ulumunu ve ezvakim ve makamatmi ve tecelliyatini ve mukasefa-
tini ve Hak Teala'dan bilcumle huzuzunu, benim Enduliis'den Rum taranna ha-
reketimden mukaddem, bana gosterdi." Ve Hz. Sadreddin (k.s.), Kitib-i Fu-
Mk'de buyururlar ki: "Bizim §eyhin hususi bir nazan var idi. Bir kimsenin ha-
line muttali' olmak istedigi vakit, ona bir nazar ederdi. Onun uhrevf ve diinye-
vi ahvalinden haber verirdi." Velhasil rnenakib-i evliyada bu gibi ahval gokdur.
l§te bu gibi zevat, nakislan terbiye kudretini haizdirler. Kendilerinde bu nazar
olmayan evliya, nefislerinde kamil iseler de, ba§kalanm mertebe-i kemale fsale
muktedir degildirler. Artik me§ayih-i riisuma ne kalacagi kiyas olunsun.
I4JU jl J^ vj> -sJJI ^j ^j>- j-J-l y\ Oitj jl JujjU O^b ay
Ebu'l-Hasan Harakam (r.a)in dogmasindan senelerce ewel Eba
Yezid'in miijde vermesi ve onun suretinin ve siretinin bir bir
nisamni vermesi ve tarih yazicilarm onu rasad icin yazmasi
Siirh-i §enfin nihayetindeki "cihet-i rasad" ifadesi yerine, Hind niishala-
nnda "cihet-i sidk-i 0" yazilidir. "Rasad", bir §eye dikkatle bakip ahval ve ha-
c^^,
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
rekatim gozetlemek demekdir. Ya'ni, "Bayezid-i Bistami hazretleri Ebu'l-Ha-
san Harakani hazretlerinin dogacagim ve evsaf ve ahlaki §6yle ve boyle ola-
cagini haber verdi; ve muridleri o haberi kayd edip bu zatm zuhurunu gozet-
lediler. Veyahud bu haberin sidkina intizaren kayd ettiler" demek olur. Bu iki
zat-i §erffin terciime-i halleri Nefehatii'l-Uns'de miindericdir.
1797. O ^Boyezul'in hikayesinl i$ittin hi, €bu'l-Diasan'in halinden evvelce
aordu.
Bayezfd-i Bistamf hazretlerinin menakibinda mazbut olan bir kissayi
i§ittin ki, Ebu'l-Hasan Harakani hazretleri dogmadan evvel onun halinden ve
evsafmdan haber verdi. §6yle ki:
c~£o j \j>^0 <_Jb>- O^j^ \> c^ijSv-4 ijjij OUaL- Oi (Sjjj
1798. HSU cjiin o takvd sultani miirulleriyle heraber, sahra ve col tarafina geci-
yor idi.
OUjL>- iSy^ j iSj s\j*# ji OlpLi \j j\ y> ^ J^j^ <Sy.
1799. Ona anstzin Diarakan iaraftndan, 'JZey §ehri eirafmda laiij hohu
aeldi,
"Harakan", Bistam'a yakin Horasan'dan bir karyenin adidir. "Ha"mn
kesri ve "ra"nm siikunuyla "Hirkan" dahi derler. "Sevad", miiteaddid
ma'nalan vardir.Burada "§ehir etrafi" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Baye-
zid-i Bistami hazretlerinin me§ammina Harakan karyesi tarafindan bir ko-
ku geldi."
1800. Diem orada nale-i miistak etti: hohuuu havadan hohladi.
[1805] ' • a
1801. J^atif hohuyu d§ihca cehiyordu. Onun cam havadan hade tadiyordu.
duydugu latif ma'nevf kokuyu a§iklara mahsus olan bir tavr ile igine ge-
kiyor idi. Onun ruhu, hava-yi nesfmiden ilahf olan badeyi tadiyor idi.
*$2$&>
AHMED AVNl KONUK
.ij-i IwLj J*ja\}3 ji Jj^p Oyz -5 jj j> *>\ ?h j\ fi * a J_r
1802. ^Bir bar dak hi, o huzlu sudan dolu olur, onun zahirinde ier gtbi peyda olur.
C—jf Ojjj! f tjjZ' Ojji j\ C— « -X^> ^1 \jfi> t-{Jij^> j 01
1803. O, havanin socjuklugundan bir su olmustur; o bardagin i$inden dtsanya
ruivbd si^ramadu
1804. [Koku getirici hava ona su oldu; su dahi ona halis sarab oldu.
Bu iic. beyt-i §enf, ma'nevi latif koku getiren havanin ne vech ile bade ol-
dugunu akla takrib igin irad edilmis, olan bir misaldir. Mesela bir surahmin
icine buzlu su konuldugu vakit, onun sathmin etrafinda bir bugu peyda olur
ve onun etrafi terler. Surahinin dismdaki ter ve rutubet, icmdeki suyun ha-
rice ne§f etmesinden degildir; belki onu muhit olan sicak hava-yi nesimi, o
siirahiye temas edince soguyup tekasiif etmistir. Zira bi'1-kimya hava-yi ne-
simi ile suyu terkib eden esas-i anasir muttehiddir ki, miivellidu'l-ma ile mii-
vellidu'l-humuzadir. Binaenaleyh hava-yi nesimi suya istihale etmi§tir. Ve
suver-i e§yada fennen istihalat-i rmitemadiye sabittir. l§te bunun gibi, o
ma'nevi latif kokuyu getiren hava suya ve su dahi Bayezid-i Bistami hazret-
leri icin halis §araba istihale etmi§dir. Viicudda istihale sabit olduktan sonra,
evliyaullah icin aklen bu nevi' istihalat dahi mixsteb'ad degildir.
1805. Uaktaki onda asar-i mesii zahir oldu, o demde bir murid ona erisdi.
Bayezfd-i Bistami hazretlerine havadan istihale eden §arab-i ma'nevi eri-
§ip ondan sarho§luk eseri zahir oldugu vakit, onun huzuruna bir miind geldi.
1806. (jMiiteakiben ona sordu ki: * r Bu'ahval-i latif hi, bes ve alii hicabindan
hari$dir ?"
"Be§"den murad, havass-i hamse-i zahire ve "alti"dan murad, alt, list,
a§agi, yukan, sag ve sol cihetlerdir ki mukteza-yi taayyunattir. Bunlar
alem-i ervahin hicablan ve perdeleridir. Miirid, §eyhi olan Bayezid-i Bista-
mi hazretlerine sordu ki: "Sende zahir olan bu ahval-i latif, be§ havas ve al-
ti cihet perdelerinin haricindendir ?"
c^eago
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
1807. Senin yiiziin gah hirmizi ve gah sari ve gah heyaz oluyor. CVe haldir
ve ne besareitir?'
"Bu ahval-i latif sebebiyle sen renkten renge giriyorsun; o hal ne haldir ve
nasil bir miijdedir?"
1808. "Oioku cekiyorsun; halbuki zahirde giil yoktur; subhesiz gaybdandu ve
giiliin giilzanndaruhr?"
"Gul"den murad, mertebe-i uluhiyyet ve hakikat-i muhammediyyedir ki, bu
mertebe, kaffe-i esma ve sifat-i ilahiyye cem'iyyetini haizdir, Bu sebeble ona
"mertebe-i kiill" dahi derler. "Gulzar"dan murad, mertebe-i ervahdir. Ya'ni,
"Zahirde koklanacak bir giil olmadigi halde, sen muttasil koku cekip duruyor-
sun. Anla§iliyor ki, bu koku sana gayb tarafindan gelmekdedir,- ve bu koku
subhesiz kiill olan mertebe-i uluhiyyetin giilzan olan mertebe-i ervahdandir?"
1809. "6y sen, her bir hodkamenin canvnxn hamtsin. Dier dem sana gaybdan
bir haber ve nam* vardir"
"Kam", maksud ve murad ve arzu ma'nasinadir. "Hod-kame"nin ma'na-
yi liigavisi "kendini begenen ve hod-pesend" demek olur. Ankaravf hazretle-
ri "kendi muradina vasil olan ve kendi kendini seven ve murad eden" ma'na-
sini vermisdir. Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadf buyurur ki:
"Hod-kame"den murad, a§ik-i Hakkamdir; ve a§ik-i hodkam odur ki, kendi
maksudunu ihtiyar hususunda hicbir kimse ile mesveret etmez ve kimsenin
sdziiyle kendi maksudundan donmez. Nitekim Hafiz-i §frazf buyurur:
"Benim biittin i$im hodtemhkdir; nihiyet beni bed-namhga gektl "
Ya'ni "Ey a§ik-i Hakkani, sen bir ruhun maksudusun. Her an sana ca-
nib-i gaybdan bir haber ve bir mektub gelir" demek olur.
1810. ^Uier bir dem ^a'hvh aibi bir ^usuj'dan senin mesdmmina bir sifa erisir."
osq^
AHMED AVNi KONUK
"§ifi" t §ifa kelimesinin imale olunmus. §eklidir. "Yusuf 'dan murad, ervah-i
kamilandan birinin ruh-i §erffldtr.
jSj U \j Oll-iS" (1)1 j £<U-i j*~» (1)1 j U jj jjj ^j JaJ
1811. "0 testiden hizim uzerimize bir Voire, dok; o fliilistandan bize bir semme
soyle!"
Ya'ni, "0 §arab-i a§k-i ilahi ile dolu olan testiden bizim uzerimize de bir
katre dok! Biz de o zevk-i sekr ile miitezevvik olalim ve o gulistan-i ervah-
dan bize de bir §emme izahat verf"
1812. "6y buyiihliigun cemali, add tutmadik ki bizim dudagimiz kuru, sen yal-
nxz icesin!"
Ya'ni, "Bizler senin miirfdin ve ma'nevi evladiniz. Ey biiyukliik ve
uluvv-i cenab ma'nasimn cemalini ve giizelligini temsil eden iistadimiz!
§imdiye kadar canib-i gaybdan aldigin fuyuzattan bize de taksim ve tevzf
buyurdun ve ihsan-i ilahiden bizi mahrum etmedin, biz bu hale ah§tik. icti-
gin §arabin lezzetinden bize de tattirdm. Dudaklanmiz o §arabdan kuru kal-
madi. Binaenaleyh §imdi bu §arabdan da bize ihsan et!"
1813. 6y jelegi atvik tauuedici ve cevik kalkici, i$tiain seyden bizim iizerimi-
ze bir air' a dok!"
"FelekMen murad, meratib-i viicuddur ve etvar-i seyr-fillahdir; ve "gevik
kalkmak"dan murad, hal-i sekirden siir'atle hal~i sahva gelmekdir. Ya'ni,
"Ey vucudun meratibini sur'atle tayyeden ve seyr-i fillahdaki etvan cabuk
cabuk kaf eyleyen ve o meratib ve etvann ahkaminda istigrakdan cabuk
ayilip hal-i sahva gelen iistadimiz! Bu seyr esnasinda ictigin §arab-i ma'ne-
viden bizim uzerimize de bir air' a dok!" Zira sen kamilsin ve higbir merte-
benin ahkamiyla hicab iginde kalmazsin!
1814. n< Devranda arhk senden basha meclisin beyi yokiur. By sah, hartjlere
nazar ell"
"Harff" , i§i ve san'ati bir olan ve dost ve musahib ma'nasmadir. Ya'ni,
"Bu devirde bizim igin senden ba§ka bizim cem'iyetimizin beyi ve reisi ve iis-
e$wg>
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4 •
tadi yokdur. Biz ta'lim-i maarif ve hakayik hususunda, ancak seni iistad itti-
haz ettik. Ey §ahimiz, yaramna ve musahiblerine nazar et!"
1815. nr Bu meyi el alhnda ignek ne vakit miimkin olur? CNieu muhakkak
adamx riisva edicidir!"
"Bu §arab-t ma'nevfyi gizli icmek mumkin degildir; o §arab, mutlaka ese-
rini meydana cikanp adami riisvay eder. "Riisvay etmek"den murad, hal-i
temkfnden gikanr demekdir."
1816. "OCokuyu mestur ve mekmin eder] kendinin sarho$ goziinii nasil yapar?
Ya'ni, "§arab icen kimse, onun kokusunu karanfil gibi ba'zi kokulu §ey-
ler yemek suretiyle setr eder ve saklar. Kendinin sarhos, goziinii ve mestane
baki§lanni nasil saklayabilir?" Sen dahi bu sarab-i ma'nevinin kokusunu, ta-
sarrufat-i miir§idanen ile bizim me§amm-i ruhumuzdan saklayabilirsin. Fakat
senin cism-i §erffinde zahir olan o sarhoshik eserini ve evza'im bizim zahiri
gozumiizden nasil saklarsin? Biz senin evza'indan §arab-i ma'nevi igtigini
anlamaktayiz.
1817. wr Bu ise, koku degildir ki, cihanda uuz binlerce perde onti gizli ivial"
"Ey iistad, bu senin kokladigin kokunun te'smni bu alem-i surette, yiiz
binlerce tedbir ortiip nazarlardan saklayamaz; zfra ma'na surete hakimdir."
1818. "Onun keskinliginden sahra ve $ol dolu oldu; $ol nedir ki I ^Dokuz fele-
gi de getfil"
Ehl-i ke§fe nazaran dokuz felek §unlardir. 1. Felek-i Ars/dir ki, "cism-i
kiill" dahi derler. 2. Felek-i Kiirsfdir ki, "felek-i sevabit ve "feleku'l-buruc" da-
hi derler. 3. Felek-i Zuhal 4. Felek-i Musterf 5. Felek-i Mirrih 6. Felek-i §ems
7. Felek-i Ziihre 8. Felek-i Utarid 9. Felek-i Kamer. Ehl-i ke§fin bu beyanati
ilm-i hey'et ulemasinin nokta-i nazanndan ba§kadir. Zfra ehl-i kesf feza-yi bi-
nihayede peyderpey tekewiin ve tefessiid eden alem-i cisme "felek-i Ar§" ve
"cism-i kiill" dahi derler ki, ehl-i hey'etin kesfiyyat-i rasadiyyesi bu felek-i Ar§
*#$&
AHMED AVNt KONUK
ve cism-i kull dairesinde vaki' olur. "Ar§" , lugatte miilk ve taht ve bina
ma'nalanna gelir. Ve cism-i kiill ve viicud-i izafi alemi ise Rahman'm mulkii
ve tahtt ve binasidir. Zira vucud-i mutlak-i Hak bu viicud-i izafi Ar§'ina sari-
dir. J£~.\ j.'^\ J* 'jl^Ji (Taha, 20/5) ["Rahman ars. uzerine istiva etti"]
ayet-i kerimesinde bu ma'naya i§aret buyurulur. Arzin sekenesinden olan
ehl-i ke§f, munasebat ve irtibatat-i halkiyye sebebiyle, felek-i Ar§'dan, ya§a-
diklan arza mizul suretiyle, meratib-i felek ta'yinine" liizum gordiiklerinden,
bu felek-i Ar§'dan felek-i Kamer'e kadar dokuz felek i'tibar etmister ve bu do-
kuz felek arasindaki niizul ve uruc hakkinda da bircok tafsflat ve fzahat i'ta
buyurmu§lardir. Ma'na-yi beyt-i §enf budur: Ya'ni, "0 kokunun keskinligin-
den dolayi te'siri, sahrayi ve colii doldurdu. Sahra ve col ne demek! Dokuz
felegi, ya'ni cismaniyet ve mulk alemini gecti, alem-i melekuta yayildi!"
1819. nr Bu kit-pun ha§ini siva ile tuima, zira ha $tplak muhahkak Mix kabul
edici de^ildir!"
"Kehgil", saman ile kansik camur ma'nasinadir ki, siva murad olunur.
"Hum", kiipden murad, vucud-i be§erf; "srva"dan murad, evza'-i cismanl ve
elfaz-i lisanidir. "giplak"dan murad, nefes-i Rahmanfdir. Ya'ni, "Ey ustad, vu-
cud-i be§erinin kiipunun agzini evza'-i cismani ve elfaz-i lisani ile sivayip ka-
patma.ya'ni sukut etme! Zira bu taayyunden muarra ve ciplak olan nefes-i
Rahman!, kemal-i sjddetinden dolayi, ortii kabul edici degildir. her bir ortti-
yu yirtip meydana cikarir."
£ 'h J**^ -^ ^J^ ^'OT ^ }\j ^ iL> <j\ cf "-^
1820. Xaff et, ley sir bilen], sir soyleyici olan! O seyi hi senin do'aanm onu
sayi etti, acih soyle!"
"Dogan"dan murad, Hz. Bayezid'in ruh-i §erifidir. Ya'ni, "Esrar-i gayba va-
kif olup o esrari haber veren iistadimiz, senin dogan kusu gibi olan ruh-i §eri-
finin asuman-i gaybdan avladigi §ey, ya'ni sir ne ise, onu bize acik soyle!"
1821. Dedi: "O^ebiye ^emen'den gelii'ai gibi hana cok aab bu koku geldi!"
Bayezid-i Bistami (k.s.) hazretleri muridin sualine cevaben buyurdu ki:
"Resul-i zi§an Efendimiz'e Yemen cihetinden gelen bir koku gibi, bana da
acib bir koku geldi!"
*#$&>
MESNEVM §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVt-4 •
1822. "Oi/Ie /d, CAiuhammed "Sabamn eli ile bana ^emen'den Diudamn
kokusu geliyor!" buuurdu."
"O koku hakkinda Server-i alem Muhammed (s.a.v.) Efendimiz, "Saba
riizgan vasitasryla bana Yemen'den Hakk'in kokusu geliyor" buyurdu." Bu
beyt-i §erifde ^i Ji ^ j»^j\ ^ j^S/ ^i ya'ni "Ben Yemen tarafindan ne-
fes-i Rahman'i buluyorum" hadis-i §enfine isarettir. Bu hadis-i §enfin ma'na-
si hakkinda ulema ihtilaf etmisterdir. Ba'zilan "Rahman'a mensub olan ne-
fes", "Medine'de sakin bulunan ensar-i kiram taifesidir; zira Resul-i zi§an ile
ashab-i kiram Kureys, miinkirlerinin eza ve cefasindan bu taife-i kiram sebe-
biyle halas oldular; ve ensann ash Yemen tarafindan olup Medfne-i Miinev-
vere'de tavattun etmisdir" demisjerdir. Ba'zilan da, "Ahalf-i Yemen'den olan
Uveys Karani hazretleridir." demisterdir. Atideki beyt-i §enfln sarahatma na-
zaran Hz. Pir efendimiz Uveys Karani ma'nasim iltizam buyurmusjardir.
Metn-i hadfs-i §erffde "saba" lafzi bulunmadigi halde beyt-i §erifde "saba"mn
zikri, saba ruzganmn Yusuf (a.s.)in kokusunu peder-i Ya'kab (a.s.)a getiren
latif bir riizgar olmasindan nasjdir ki, yukanda 1810 numarah beyitte bu
ma'naya i§aret buyurulmu§tur. Ve ayet-i kerfmede de Ya'kub (a.s.)dan hika-
yeten 'o^y. c .j Irfi ^i (Yusuf, 12/94) ya'ni "Ben muhakkak Yusuf un koku-
sunu buluyorum" buyurulur. Ve a§iklar bu riizgan ma'sjiklannin muhbiri ve
resulii addedip ekseriya sjirlerinde ona hitab ederler. Misra":
Gel ey nesim-i saba kuy-i yardan ne haber
Ve:
In nilte ya riha's-saba yevmen Ha arzi'l-Harem
Bellig selami Ravzaten She 'n-Nebiyyu 'I-muhterem
"Ey saba ruzgan,eger sen bir gun arz-i Harem' e nail olursan, benim sela-
mimi, kendisinde Nebiyy-i muhterem medrun bulunan Ravza'ya teblig et!"
Bu sebebden §eyh Ebu Ali Dekkak (k.s.) JU^Ji J_^j ^Ji ya'ni "Riizgar
a§iklann elcisidir" buyurmu§tur.
<_Hj' J* p-* "^jif" ^ji <Sy. (j-zj oW- jl -^jz* <L&*\j <Jy.
1823. Uis'in canindan '[Rdmin'in kokusu erisirdi; ~$e-zdan'm kokusu da
llveus'den erisir.
*$%&>
jgp^ AHMED AVNl KONUK
"Vfs" ve "Vise" a§ikin ve "Ramfn" dahi onun ma'§ukasmin ismidir. Ya'ni,
"Vfs'in cam ma'suku olan Ramfn'in a§k ve muhabbeti ile dolrnus. oldugundan,
o ask ve muhabbet, tenefrusii vasitasiyla ve ahlanyla di§ina ta§ar; esen ruz-
garlara kan§ir; ve riizgarlardan kendisine, ma'§uku olan Ramfn'in kokusu eri-
§ir idi. Bunun gibi Uveys Karani hazretlerinin can-i latff! de a§k-i ilahf ile do-
lu oldugundan, onun viicud-i §enfinden, seher vakitlerinde pek ziyade ta§an
bu a§k ve muhabbet dahi saba riizganna kan§ir ve bu riizgar vasitasiyla Re-
sul-i zfsan Efendimiz'in me§amm-i nubiivvet-penahilerine vasil olurdu."
1824. livers' den ve UCaran dan aab koku, muhakkak V^eWyi sarho§ ve pilr-
iarab eiti.
"Karan", Yemen karyelerinden birinin ismidir. Ya'ni, "Uveys hazretlerin-
den ve Yemen'in "Karan" karyesinden inti§ar eden Hak kokusu, Resul-i Ek-
rem hazretlerini sarho§ ve ziyade mesrur etti." Ma'lum olsun ki, mesamm-i
cism, alem-i ecsamin iyi ve kotu kokulanm duydugu gibi, me§amm-i run da-
hi, alem-i ruhamnin iyi ve kotti kokulanm duyar. Me§amm-i riihaniyyeti,
me§amm-i cismaniyyet ile mesdud olan kimseler bu ruhani kokulan duya-
maz. Mesela alem-i cismaniyyette, gayet latff esans Kokulan iginde vaki' olan
fuhsjyatin alem-i ruhaniyyete inti§ar eden kokulan gayet pis ve murdar olur.
Bu kokulan ancak me§amm-i ruhaniyyeti acik olanlar duyar. Bu gibi zevat,
bu sebeble o gibi mahallerden siir'atle kacarlar. Ve alem-i ruhaniyyete miin-
te§ir olan bu kokular, ric'at-i kahkariyye ile tekrar alem-i cismaniyyete yayi-
lip turlii tiirlii mikroplann tekevvuniine bais ve kolera ve veba gibi turlii tiir-
lii hastahklann inti§anna sebeb olur. Nitekim I. cildin 88 numarah beyt-i §e-
rffinde oi^ jjji Lj j&\ u_j j j ya'ni "Zinadan dahi her tarafa sari hastalik miis-
tevlf olur" buyurulmus, idi. Fakat me§amm-i riihaniyyeti mesdud olan cisma-
nf kimseler, boyle kokular oldugunu, kemal-i cehillerinden inkar ederler.
1825. vaklaki HXveys hendinden fani olmu$ idi, o zcmine. mensub, asumana
mensub olmus idi.
Ya'ni "Uveys Karam hazretleri vaktaki kendinden fanf ve Hak'la baki ol-
mus, idi, binaenaleyh o zemine ve cismaniyete mensub olan zat-i §enf, asuma-
na ya'ni ruhaniyete mensub olmus. idi ve ondan ruhaniyet asan zahir olurdu."
crs^
MESNEVI-t SERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVl-4 •
1826. tielue §ekerie perverie olmufHur, arttk onun acdiginin fe^nisi olmaz.
"Helfle" ve "helilec", Hindistan erigi dedikleri §eydir ki, ta'mi aci olur ve onu
dogiip tabiati telyin igin verier, Beyt-i §erifde cismaniyyet-i be§eriyye aci olan
"helfle"ye ve tecelli-i Zati-i Hak "§eker"e tesbih buyurulmu§dur. Ya'ni "Aci olan
heine, §eker lie mezc edildigi vakit, artik onun aciligi kalmadigi gibi, cism-i be§e-
re vaki' olan tecelli-i Zati dahi; o cismin aci olan sifat-i nefsaniyyesini izale eder."
^j -jiL> aJLLa jl ijta iJLi , ^a j U j\ az^j 4JLJL* Ol
1827. Keltle bizlikden ve bentihden kudulma^dur , heMeden naki$ tuiar, ia'm
deifil.
helfle mesabesinde olan suret-i be§eriyye, "ma" ve "menf" den, ya'ni
enaniyyet-i nefsaniyyesinden, bu tecelli-i Hakkani ile kurtulmu§dur ve sifat-i
rabbaniyye ile kaim bulunmu§dur. Gergi halk arasmda suret-i be§eriyye ile
oturur, kalkar; fakat onda hassa-i be§eriyyet olan enaniyyet-i nefsaniyye
ta'mi yoktur, belki enaniyyet-i Hakkaniyye vardir ki, nzasi Hakk'm nzasi ve
gazabi da Hakk'm gazabidir. Bunlann suret-i be§eriyyelerine bakanlar, kendi-
lerine kiyas edip aldanirlar.
1828. I^u soziin nihdydi yokdw, rucu et! S%caba arslan adam gaybin vah-
yinden ne soylecli?
"Bu Hak'da fani ve kuyud-i cismaniyyetden kurtulmak sozuniin nihaye-
ti yoktur, kissaya rucu' et! Acaba arslan adam, ya'ni Bayezid-i Bistamf
(kuddise sirnhu's-sami) hazretleri, alem-i gayba aid olan vahy ve ilham-i
Hak'dan ne soyledi ve ne haber verdi?" "Ta gi" deki "ta" taacciib igindir.
1829. ^edi: yxr Bu taraftan bir yarin kokusu eri$iyor ki, bu koyde bir $ehriyar
eri§ecekiir,"
Hz. Bayezid gaybin vahyinden haber verip buyurdu ki: "Bu taraftan,
ya'ni Harakan karyesi tarafindan bir yar-i ma'nevinin ruhani kokusu eri§iyor
ve bu koku haber veriyor ve diyor ki: "Bu karyede sahib-i iktidar bir §ah-i
azim zahir olacakdir." "§ehriyar" ta'bfriyle Ebu'l-Hasan hazretlerinin sahib-i
tasarruf bir kutb-i zaman olduguna i§aret buyurulur.
^
AHMED AVNI KONUK
C? 36 -
Resul (a.s.)m "Muhakkak ben Yemen tarafmdan nefes-i
Rahman'i buluyorum!" kavli
Bu surh-i §ertf yukanda gecen 1823 numarah beyt-i §erife merbut ve
onun ma'nasim mueyyiddir. Surh-i §erifi ta'kib eden beyitlerde Hz.
Uveys'den bahs edilmeyip, ancak Ebu'l-Hasan Harakani hazretlerinden ba-
his buyurulmasi, bu hadis-i §enf ma'nasinin, erbab-i ruhaniyyet arasinda
umumiyetini ve her zamanda vuka'unu isbat igindir.
1830. nr Bu kadar sew soma hir §ah dogar, cjokler uzerine hir foitr kurar!"
[1835]
Hz. Bayezid yine gaybin vahyinden olmak iizere buyurdu ki: "§u kadar se-
ne sonra bu Harakan karyesinde ma'nevi bir §ah dogar, gokler ya'ni alem-i
taayyunat uzerine hakimiyet ve tasarruf cadmni kurar." Nefehatu'I-Uns'M
beyanina gore, Bayezid-i Bistami hazretlerinin irtihali 234 sene-i hicrisinde ve
Ebu'l-Hasan Harakani hazretlerinin irtihali ise, 435 sene-i hicrisinde va^i' ol-
duguna nazaran, aralannda iki yiiz sene kadar bir fark vardir.
1831. "Onun yuzii, Dtokk'in giilzanndan (jultjun olur, o makamia henden zi-
ydde olur."
Ya'ni, "0 Ebu'l-Hasan Harakani'nin zat-i §erifi Hakk'm sifat ve esmasi
giilzanndan miilevven olur. Binaenaleyh o esma ve sifat-i ilahiyyeye mazha-
riyet hususunda ve meclaiyyet makaminda benden ziyade olur." Bu beyt-i
§erifde Bayezid-i Bistami hazretlerinin havass-i evliyaullahdan olmakla bera-
ber, makam-i kutbiyyetde bulunmadigina ve Ebu'l-Hasan Harakani hazretle-
rinin, makam-i kutbiyyetde bulunduguna i§aret buyurulur ki, Aziz Neseff
hazretlerinin Zubdetu'l-Hakayik' daki beyanat-i aliyyelerini miieyyiddir. Ve
Zubdetu'l-Hakayikda §oyle buyurulur: "Sultanii'l-arifTn Bayezid buyurmu§-
ff^^B
MESNEVt-1 SERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
lardir ki: "Benim vaktimde kiimmelin-i evliyadan yetmis. bin kadar veil var
idi; ve onlann her bin ibadet ve riyazet ve kestf ve keramet sahibleri idi. On~
lann madununda gok velfler var idi. Lakin o asnn kutbu heniiz ke§fe eri§me-
mi§ ummi bir demirci idi ki, gece ve gundiiz evlad u iyal nafakasi igin diik-
kaninda demircilik san'ati ile me§gul idi. Ben ise hayretde kalmis, idim ki, aca-
ba sin-i kutbiyyet nedir ki, bu kadar velilerden birisine verilmeyip de bir iim-
mi ve heniiz dfde-i basireti kiisade olmamis. bir demirciye verildi?" der idim.
Bir gun o demircinin diikkamna vardim, selam verdim; demirci elimi optii ve
dua istedi. Ben dedim ki: "Ben senin ayaklanni dpeyim, sen bana dua et!" O
zat buyurdu ki: "Yalniz sana dua etmeWe behim igimin derdi sakin olmaz."
Dedim ki: "Derdiniz nedir? Soyleyin, caresine bakalim?" Buyurdular ki: "Aca-
ba mah§er giinunde bu kadar kullann hali nasil olacakdir?" deyip, zar zar ag-
lamaga ba§Iadi. Banana te'sfr edip, beraber agladim. vakit sirnma nida
olundu ki, "Bunlar "Nefsi, nefsi!.." diyenlerden degildir. Belki bunlar "Umme-
tf, ummeti!.." diyenlerdendir." Hemen kalbimdeki hayret ref olunup, bildim
ki bu zatlann isti'dadi ba§kadir. Bunlar kalb-i Muhammedi iizere vaki' olup,
mazhar-i hakikat-i muhammediyye olmusjardir. Lakin o halde heniiz hal-i
kesjfde olmadigindan, kendisinin kurub oldugundan haberi yok idi."
o" j j^ J ^^ h Jrh^- o-^- 1 y- <J~*^ lJL ~ i ^' J~"^ c — *?
1832. "Omm adi nedir?" "Onun adx Bhu'l-Diasan dxr" dedi. Onun hiluesini
ka§mdan ve cenesinden acik soyledi.
Bayezid hazretierinin muridi, "Onun adi nedir?" diye sordu; o hazret de,
adi[nin] Ebu'l-Hasan oldugunu haber verdi ve onun §ekil ve §emailini, kas>
m ve goziinii ve cenesini acikca soyledi.
1833. Onun hoyunu ve onun rengini ve onun sehlini, sa$mdan ve yuziinden
acik soyledi.
Ebu'l-Hasan hazretierinin boyunu bosunu, rengini ve e§kalini, sagini ve
yuziinun bicimini agik soyledi.
1834. Onun ruhunun hilyelerini dahi sifahndan ve iarikmdan ve makammdan
ve viicudundan gosterdi.
*£P?
. AHMED AVNl KONUK
Ya'ni, "Hz. Bayezfd, o hazretin zahir viicuduna ve cismine aid nisanlan
ve alametleri soyledigi gibi viicudunun batmina ve ruhuna ait alametleri da-
hi bir bir beyan etti ki, onlar da sifatlan ve ta'kib ettigi meslek ve ind-i ilahi-
deki makami ve viicud-i Hakkanfsi idi."
o~*l ^L- ijL oi *£ <i *S oi j> Jj c— 1 ij+j^- c/ ^v"-* <y fr<v s^
1835. ^Tenin hilyesi, ten $o\ ariyetdir; onun iizerine az tj'oniil ver ki, o bir saatdir.
Ya'ni, "Cismin §ekil ve §emaili, cisim gibi fanf ve ariyetdir. Binaenaleyh
evliyaullahin cismani olan §ekil ve §emaillerine cok merbut olma. Zira o ci-
sim ve cismin §emaili bir saatdir; ya'ni her an-i gayr-i munkasimde bir tecel-
lf ile ma'diim ve bir tecellf ile mevcud olur ki, ona "teceddiid-i emsal" derler."
<ju~-U~< ji OlS~ >_Jl1s> 0W- oTs.«uU c—L* *j* L f^ k> rjj * 4 ^-
1836. Uluh-i tabunin hilyesi dahi fenadu; o canin hilyesini taleh et ki, o gok
iizerindedir.
"Ruh-i tabiT'den murad, ruh-i hayvanidir ki, insan bu run ile hayvanlar-
da mii§terekdir. "Hilye"den murad, bu ruhun sifatlandir, yemek ve icmek gi-
bi hayvaniyetin iktizaatidir. Ya'ni "Ruh-i hayvanmin hilyesi dahi, ten gibi fa-
nidir. Binaenaleyh famyibirak. Besateti hasebiyle fenadan ariolan ruhun hil-
yesini ve sifatim iste ki, o gok uzerinde, ya'ni alem-i taayyunatin fevkinde-
dir ve taayyiinata hakimdir."
1837. Onun cismi, yer uzerinde hir cerag gibidir; onun nuru, yedinci sakfin yu~
kansmdadu.
Ya'ni, "insan-i kamilin cismi, yeryiizunde yanan bir mum gibidir. Mumun
kesafet-i viicudu yerde ve nuru yukanya muntesjr oldugu gibi, insan-i kami-
lin nuru da yedi kat gogtin iistiine mimtesirdir."
J>UajL>- olf^ j^jl j\ (t^y t5\5j j-^1 <-j1^j1 f-U-i jl
1838. O cjiinesin sua'i eulerde onun kursu dordiindi $ardaktadir.
"Dorduncii gardak"dan murad, mahrek-i §emsdir ki, bu mahrek arzdan
i'tibaren dorduncudur. 1. Utarid, 2. Zuhre, 3. Arz, 4. Gune§. Ya'ni, "Giine-
§in kendi kursu ve cirmi, dorduncii mahrekde bulundugu halde, arzda bulu-
egwp
MESNEVf-t §ERlF §ERHi / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
nan evlere ziya sacar. Bunun gibi insan-i kamilin gune§ gibi olan hakikati,
alem-i §ehadete nazaran dordiincu felek olan mertebe-i vahidiyyetden, cisim
evlerine nur-i illahiyi ifaza eder. Mertebe-i vahidiyyetin dordiincu felek ol-
masi §udur: 1. Mertebe-i §ehadet, 2. Mertebe-i misal, 3. Mertebe-i ervah, 4.
Mertebe-i vahidiyyet veya hakikat-i insaniyye ve a'yan-i sabite mertebesi.
Bu miitalaa, "gune§" insan-i kamilin ayn-i sabitesi olduguna goredir. Eger
ruh-i §erffi murad olunursa, "dorduncu felek" alem-i ervah olur ki, tertibi §u-
dur: 1. Insan-i kamilin suret-i cismaniyyesi, 2. Alem-i §ehadet, 3. Alem-i mi-
sal, 4. Alem-i ervah.
1839. 0ulun naksi lattfeden dolayi hu renk alhniai.tr, giilun kokusu dimag ey-
vanuwi iavam iizerinieiir .
"Lag", latife, mizah, dil §akasi ve eglence ma'nalannadir, "Eyvan", yiik-
sek bina ve divanhane. "Dimag", viicud-i be§erde, fikir kalabaliklannin top-
landigi bir mahal oldugundan bir padi§ahin dfvanhanesine tesbih buyurul-
mustar. Ya'ni, "Guliin nak§i ve sureti insanin burnunun altinda tutulur ve in-
san onun suret-i cemflesini goriip eglenir, fakat onun kokusu, dimag dfvan-
hanesinin tavamna kadar gikar; bunun gibi insan-i kamilin sureti yerde ve
niirugoklerdedir."
tjjf- e^L»l (*-"**- J 01 i y^S- d>j* «-Lp O^S- jJ <UA>- ly
1840. Tit/urmi^ adam SUen'ie korku gormiisdiir, cisim iizerinde onun aksi ter
1.1845] ^i ./ ] ■)
vahx otmusdur.
"Aden", Yemen'in cenubunda Babii'l-Mendeb Bogazi civarmda bir §ehrin
adidir. "Farak", korku ma'nasmadir. "Mesela uyumus, bir adam ru'yasmda
kendini Aden §ehrinde bulup, orada korkunc. bir hale ma'ruz kahr; bu mii§a-
hedesinde cisminin dahli ve hareketi yokdur. Maahaza bu korkunun te'sfri
cismine aks edip terler." Bu beyt-i §enf ruhaniyet aleminde olan §eyin, cis-
maniyet alemine olan te'sfrinin misalidir.
1841. Cjomlek OMisu'da hir harisin rehinidir; o gomlecjin kokusundan ZKen'an
dolu otmusdur.
Csgj^
AHMED AVNt KONUK
Bu beyt-i §erif ruhaniyetin te'siri icm uzaklik ve yakinlik olmadigina mi-
saldir. Ya'ni, "Yusuf (a.s.) pederi Ya'kab (a.s.)a goturulmek iizere gdmlegini
haris-i dunya olan Yahuda ismindeki bir kardesjne verdi. da gomlegi alip,
Misir'dan sahraya gikti ve Ya'kab (a.s.) in sakin oldugu Ken'an iline mute-
veccih oldu. Bu mesafeden Ken'an ill gomlegin kokusu ile doldu." Ma'lum-
dur ki, bu kokuyu Ken'an ilinde ancak Ya'kab (a.s.) duydu. Qunki ancak
onun me§amm-i rfihu, sifat-i nefsaniyye ile mesdud dep^l idi. Nijekim ayet-i
kerfme bu ma'nanin sahididir Xjjjs °b\ UjS 'o^y. ^ s*$ j\ ^i ju ^ cX*i Uj
f &\ jj£* Ji jii Jjij ijlu (Yusuf, 12/94-95) ya'ni "Vaktlki kafile aynldi, on-
lann babasi,' ben muhakkak Yusuf'un kokusunu buluyorum, dedi. Etrafinda
buiunan ogullan, Allah'a yemin ediriz ki sen eski §askmligindasin!" dediler.
§u halde beyt-i §enfde "Ken'an'in koku ile dolu olmasfndan murad, Ya'kab
(a.s.) in me§amm-i ruhu olmus, olur. Ve bu ta'bfr zahiren zikr-i kiil, irade-i ciiz
kabilinden mecaz olur. Fakat nazar-i hakfkatla bakihrsa, mecaz degil, ayn-i
hakikat olur. Ciinki Ya'kab (a.s.) nebiyy-i zi§an olmakla asildir ve metbu'dur
ve diger halk fer' ve tabi'dir; binaenaleyh Ken'an ili hakikatte ancak Hz.
Ya'kab'dan ibaret olur.
1842. O zaman tarihi yaztlilar, o §i§i kebabdan iezyin eylediler,
Bayezid-i Bistami hazretleri bu zikr olunan haberleri verdigi zaman Ebu'l-
Hasan Harakani hazretlerinin bu haber verilen tarih-i veladetini yazdilar,
alem-i misali delip, alem-i §ehadete niifuz eden o haber-i gaybi §i§ini suver-i
kelimat ve elfaz kebablanyla tezyfn ettiler.
1843. Uahtaki o vakil ve o dogru tarih eri§ti, o $ah docjmu§ oldu ve miilk tav-
lastni oynadt.
Vaktaki Ebu'l-Hasan Harakani hazretlerinin dogum vakti ve Bayezid haz-
retlerinin haber verdigi o dogru tarih geldi. kutb-i zaman ve §ah-i cihan
dogmu§ oldu. Ve alem-i miilk ve §ehadette kaza-yi ilahiye miisteniden tasar-
rufat tavla oyununu oynadi. "Tavla" oyununa tesbihin sebebi budur ki, tav-
la oyununda oyuncular zann hukmiine tebean oyun pullannda tasarruf eder-
ler ve aktab hazarati dahi tavla pullari mesabesinde olan efrad-i be§er iizerin-
de, zar mesabesinde olan kaza-yi ilahiye miisteniden tasarruf buyururlar.
^e^>
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVf-4
Bayezid (kaddesallahu ruhahu) hazretlerinin vefatindan senelerce
sonra Ebu'I-Hasan Harakani (kaddesallahu ruhahu) nun dogmasi
1844. Ebu'l-Dlasan, llayezul'in vefahndan sonra, o seneleri miiteakib zahir
cjeldi.
1845. Onun ctimle huylan imsak ve cuddan oyle geldi hi, o sail soylemis idi.
"Ebu'I-Hasan Harakani hazretlerinin biitun §ekil ve §emaili ve ahval ve
sireti, kabz ve bastdan ya'ni esma ve sifat-i mutekabileden, o §ah-i ma'nevi
Bayezid-i Bistamf hazretlerinin soyledigi vech ile zuhura geldi." "lmsak"den
murad, kabz ve "cud"dan murad, bastdir. Zira insan-i kamil bilciimle esma
ve sifat-i ilahiyyenin mazhan oldugundan, onda Kabiz ve Basit ve Mani' ve
Mu'ti ve Hafid ve Rafi' gibi esma-i mutekabilenin ahkami da zahir olur. Vel-
hasil Bayezid hazretlerinin kesfi tamamiyle dogru gikti.
Ua>- jl Jbyi>xj> C~*\ ^>jA>^> <L>- jl lj-~-> 'j jl C~+*\ ^>yu^A f-ji
1846. Ona pisva levh-i makfuzdur. Vtfeden mahf&zdur? Diaiadan mahfuzdur.
Zira Bayezid-i Bistami hazretlerinin pi§vasi ve muktedasi levh-i mahfuz-
dur ki, onda alem-i suretde zuhuru lazim gelen §eylerin hepsi mundericdir.
levhin munderecati hatadan mahfuz oldugu icin, ona levh-i mahfuz de-
misterdir. Hind §arihlerinden Abdii'l-Fettah kendi §erhinde §6yle buyurur:
"§eyh Abdiilvehhab §irazi Levimi'u'l-Envir'fa Futuhat-i Mekkiyye' den
naklen yazar ki, levh-i mahfuzun altinda iig yiiz altrms, alti levha-i mahv ve
isbat tutulmusdur ki, ahkam-i mutereddide merkumdur. Eger saliklerin na-
zari bu mahv ve isbat levhalanna miisadif olursa, kesjflerinde hata olur.
c^P?
AHMED AVNt KONUK
Eger kesjfleri levh-i mahfuzdan vaki' olursa, o vakit hata olmaz." tmdi na-
zarlan levh-i mahfuza miisadif-olanlar ancak kummelfn-i evliyadir ve onla-
nn kesiflerinde hata vaki' olmaz. Saliklerin haber verdikleri kestf, mahv ve
isbat levhlerinden oldugu icin, gogunun haberleri dogru cikmaz.
1847. I^u ne necmdir, ne remliir ve ne ruya&ir, vahy-i Diak'dir; ve uMlah
dogruyu en fok bilicidir.
Bu beyt-i serif, Mesnevi-i §enftedris eden iistadlar tarafmdan her dersin
nihayetinde, l.^ ^Uji^i <jui,ir i« <ju^ ^^> cx^J ["Hakk'm sirlanm agik-
layan Mevlanamiz boyle buyurdu ki"] beytine terdifen okunup o dersin fati-
hasi cekilir.
Ya'ni, "Bu alem-i gaybdan alimp, soylenen sozler ilm-i nucum veya ilm-i
reml ile gikanlmis olan ahkanw gaybiyye degildir; ru'yada goriilen taayyixnat
cinsinden dahi degildir, belki levh-i mahfuza nazaran alinmis. olan esrar-i ila-
hiyyedendir ve vahy-i Hak'dir."
Ma'lum olsun ki, "ilm-i ahkam-i nucum", seb'a-i seyyaratin bu arz iize-
rinde hayir ve §erden vaki' olacak te'siratini kable'1-vuku' bilmekden ibaret-
dir ki, buna dair aynca kitablar yazilmisrir. "Ilm-i reml", birtakim eskal-i
mevzu'a vasitasiyla zamair ve esrara vukafdan bahs eder ki, bu ilme mah-
sus olan eskal-i mevzu'a ve kavaid-i mahsusa aynca yazilan risalelerde
miindericdir. Bu §erhin ba§ka mahallerinde de sirasi diigtiikge izah olundugu
iizere rii'ya iic, kisimdir: 1. Ke§f-i rmicerred, 2. Ke§f-i muhayyel, 3. Hayal-i
mucerreddir. "Kesf-i miicened", ru'yada goriilen suretin ayniyla zuhurudur.
"Kesf-i muhayyel", ru'yada goriilen surete miinasib bir ma'nanin, hal-i ya-
kazada zuhurudur ki, bu rii'ya erbabi tarafmdan ta'bfre muhtagdir. "Hayal-i
mucerred", ruh-i hayvaninin mizacina bir tagayyiir anz olur; o illet sebebiy-
le naim bu illete munasib ve muvafik seyleri miilahaza eder. Mesela mizac-
da eger hararet galib olursa, ru'yada ate§ goriir ve eger burudet galib olursa,
kar ve soguk goriir ve eger rutubet miistevlf olursa yagmurlar ve seller ve de-
nizler goriir; ve eger yiibuset galib olursa, toz ve toprak ve daglar ve taster
ve onlann emsalini goriir. Bu nevi' rii'yaya i'tibar yokdur.
1848. Ileuanda ammenin yiiz ortusu olmak i$in, ona sufiler vahjj-i dil derler.
*$&>
MESNEVl-t §ERfF §ERHt / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
"Hakk'm evliyasina bu suretle olan vahyine, avamin i'tirazma mahal kal-
mamak icin sufiler "vahy-i dil" derler. "Vahy-i Hak" yerine boyle bir istilah
vaz' edip kullamrlar." "Avam"dan murad, ulema-yi mukallidindir. Onlann
indinde "vahy-i Hak" yalniz peygambere mahsusdur; ba§kalanna vahy-i
Hak vaki' olmaz ve ayet-i kerfmede ^y ^ J\ C-'/j (Kasas, 28/7) ya'ni "Biz
Musa'nm validesine vahy ettik" oaj^ j\ c^} \\j (Maide, 5/111) ya'ni
"Hani ben havariyyuna vahy ettmislim" ve'j^Ji J\^.j J-X (Nahl, 16/68)
ya'ni "Rabb'in bal ansina vahy etti" buyurulmasini'da "ilham" ile te'vil eder-
ler. Zfra onlann zu'munca, eger evliya hakkinda dahi vahy-i Hak kabul edil-
se, enbiya ile miisavi olmalan lazim gelir. Halbuki "vahy," i§aret, risalet, ki-
tab, ilham ve kelam-i hafT ma'nalanna gelir. Binaenaleyh evliyaya olan il-
ham-i ilahfye "vahy-i Hak" demekle, evliyamn enbiya ile miisavf olmalan la-
zim gelmez; fakat avam bu ta'bfrden iirktukleri igin sufQer "vahy-i dil" lstila-
him kullamrlar.
1849. Onu vahy-i Ml tut hi, onun manzar-aahiA.tr, mademki goniil onttn agahi-
iir, nasil hata olur?
Ey mustemi', evliyaya vaki' olan o vahy-i Hakk'i, sen avamin nefretinden
ictinaben, sufilerin dedigi gibi, "vahy-i kalbi" farz et! Bu faraziyeden hata etmis,
olmazsin; cunki goniil Hakk'm nazar ettigi mahaldir. Goniil Hakk'm agahi olup,
onun zikriyle me§gul bulunursa, oyle bir kalbin idrakinde hata olur mu?
(_£_L«! i y*j\ jfcM j Ua>- jl (_5-Ui» <uJI jyt j&^i \^*y*
1850. Gy mii'min, S^llah'tn nuruyla nazar eder oldun; haia ve sehvden emin
aeldin.
Ya'ni, "Ey mii'min sen 4J! jy, J^. *;U ^p i-i> \ys\ ya'ni "Mu'minin firase-
tinden sakinm, zfra o, Allah'in nuruyla nazar eder" hadfs-i §erffi mucibince,
mademki Allah'in nuruyla nazar eder bir haldesin, nur-i ilahide sehv ve ha-
ta olmak ihtimali olmadigmdan, sen dahi sehv ve hatadan emfnsin." "Imin",
"amin" kelimesinin imale olunmu§udur.
Menkabe: Ciineyd-i Bagdadf hazretleri va'z ederken, meclis-i va'za bir de-
likanli gelip oturdu ve Hz. Ciineyd'e hitabem "Ey §eyh, Resul-i Ekrem haz-
retlerinin buyurdugu; ,yp i-i> \ys\ ["Mii'minin firasetinden sakimniz!"] ha-
dis-i §enfinin ma'nasi nedir?" [dedi.] Hz. Ciineyd bir miiddet ba§im oniine
egdi ve sonra ba§im kaldinp dedi: "Ey delikanli, miisliiman ol ki, senin miis-
<?$%ag>
AHMED AVNl KONUK
liiman olmak vaktin gelmisdir." Meger o delikanli islam kisvesiyle meclise
gelen bir hiristiyan imi§. Bunun iizerine delikanli derhal tslam'a geldi.
gulamin ta'yinatinm eksikligi hikayesine rucu' ve sufinin
taamullahdan kalbinin ve caninin ta'yfnati beyanmdadir
"Ecra"', "cerv" kelimesinin cem'idir, bah§i§ ve faide ma'nasinadir. Diger
cemi'leri de vardir ki, "ecr, ecriye" ve "ecra" ve "cira' " suretleridir. Burada
"ta'yinat ve maa§" ma'nasinadir. Bu siirh-i §erff Ankaravi niishasmda <3Ui
*ii\ f u. ji jjs Jj j oW <s\j>A Ya'ni, "Sufinin taamullahdan dil ve caninin ta'yi-
natinm noksam" suretinde v&ki'dir.
1851. ^ir sufi fakrHan ni$in gam i$inle. olstin? Onun ayn-i fakn iaye ve
mat am olur.
"Bir suf!, fakr ve ihtiyac-i suriden gamnak olmamalidir; zfra onun bu fak-
nnin "ayn"i onun ruhunun dayesi ve miirebbisi ve mahall-i it'ami olur ve
o fakr icinde ruhu taam-i ma'neviyi yiyerek kuvvet bulur." Cisim, taam-i su-
riden kuvvet bulursa da, run zayif olur ve taam-i surfyi bulamamakdan ci-
sim zayif olur ise de, ruh kavi olur. Vaktaki ruh kuwet bulur, bu kuwet bi-
lahire cisme de sari olup, salik gida-yi suriden pek az bir mikdar ile iktifa
eder. Nitekim hadis-i §erifde a?^\ aui * ^t j»J$\ J «iJt ^ £>i Ya'ni, "Aq-
hk yeryuzunde Allah'in taamidir ki onunla siddiklann ebdani hayat bulur"
buyurulmu§dur.
1852. jLua ki, cennei nwkruklarclan hitmi§lir; merhatnei adzin ve munkesirin
nasHbi&ir.
"Kism", hisse ve nasib ve bolmek ma'nasinadir. Bu beyt-i §erifde
flJ i£li *iir\ Ya'ni, "Cennet mekruhlar ile 6rtulmu§dur" hadis-i §erifine i§aret bu-
*$%&>
MESNEVM SERfF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 • ^^
yurulmu§dur. Ya'ni, "Cennet bu diinyada nefse firkin goriinen achk ve su-
suzluk ve a'mal-i hasene ile ortulmusdiir ve insanm cenneti bu nefse firkin
goriinen §eyleri ihtiyar etmekle tekevviin eder; zira nefse muhalefetden dola-
yi, o nefis aciz ve mimkesir olur. Ve merhamet ise acizlerin ve miinkesir olan-
lann hissesi ve nasibidir; zira dii§kun ve aciz olanlara herkes acir."
1853. himse hi tdiivden ha$lar hirar, onun tarajtna Di,ahh'in ve halkm rah-
mi gelmez.
Ya'ni, "Uliiv ve kibirden na§i herkesin ba§lanm kiran kimseye kar§i ne
Hakk'in ve ne halkin merhameti miiteveccih olmaz; zira kibir ve uliiv, ma-
hall-i merhamet degildir."
1854. 1$u soziin nihayeti yoh&ur. 'Ve o civan, ekmek ta uinahnin noksanligin-
dan natuvan oldu.
Achgm taamullah olmasi ve cennetin mekriihlar ile drtulmiis, olmasi soz-
lerinin nihayeti yokdur; o ta'yfnati tenkfs edilen gulamin kissasma gelelim.
Velhasil o delikanh kendisine mahsus olan ekmek ta'yinatimn tenkfs edilme-
sinden dolayi aciz kaldi.
^. * » _ ~
1855. Cniesrurdur o suji hi, onun nzhi noksan ola, onun o sebesi inci ve o de-
niz ola.
"§ebe", bir ta§in ismidir ki siyahdir ve parlaklikda ve yumu§akhkda ve
hafiflikde kehriibaya (kehribara) benzer ve ondan boncuk yapip, inci dizisi-
nin basjna gecirirler. "§ebe"den murad, salikin bulanik olan kalbi; ve "in-
ci"den murad, kalb-i saf; ve "derya"dan murad, nur-i yakm veya nur-i
ma'rifetdir. Ya'ni, "Bir sufinin cismani olan gidasi noksan oldugu vakit, mes-
rur olur; giinki kesret-i taam ile kararmis, olan kalbi, achkdan ve riyazetden
saf ve inci gibi parlak olur; ve kendisi nur-i yakin deryasi olur veya ma'rifet
deryasi olur." Menakib-i Sipehsalai'da miindericdir ki: "Hz. Mevlana (r.a.),
evail-i stiluklerinde tig giin ve bir hafta ve kirk gun orug tutup iftar ederler
idi. Velakin ramazan-i §erifm nihayetinde iki def a iftar buyururlar idi. Ve bii-
tiin ramazan-i §erifde, bayram gunii iftar buyurduklan biddefaat gorulmu§~
5^^
g^" AHMED AVNI KONUK
diir. Sultanu'l-mahbubin Mevlana §emseddin-i Tebrizi (azzamallahu zikre-
hu) hazretlerine ilk def a miilaki olduklannda tamam alti ay her ikisine ekl
ve §iirb ve hacet-i be§eriden bir ihtiyac vaki' olmamak iizere oturmu§lar idi.
Ve iftar buyurduklan vakit, bir nevi* gida ile iktifa buyururlar idi. Ve en cok
taam yedikleri vakit dahi on Iokma yemezler ve bir muddet sonra tekrar
mi'delerini tathir ederlerdi; ve buyururlar idi ki: "Benim sinemde bir ejderha
vardir ki, gidaya tahammul etmiyor." Ve vakt-i istifragdaki mucahedeleri
mucahede-i cu'dan ziyade olup, miibarek ahnlanndan katre katre ter doker-
ler idi." Ve achk hakkinda §6yle buyururlar. §iir:
"Senin can ku§un, yemekden ve mi'de fesadmdan bu vticud yumurtasi iginde
kapanip kalmi§dir. Bu yumurtadan cik ki, kanatlarm buyusun! Aghkdan safra
kabarmasi gergi hayalat-i dimagiyyeyi ziyadek§tmr; fakat i§te bu hayalitdan
yed-i beyzayi ve nur-i kudreti bulurlar. "
JLi t\f \yr\ j <^>J (jl>- j\ -^ <tfT\ *£ j* ^1^- <jl^ iL)T j
1 856. has olan nafahalardan her him agah olchi, o hurba ve nafaha mahal-
li olmaya layih oldu.
"Cera"', "cerv" kelimesinin cemi'lerinden birisidir, nitekim bu siirh-i sen-
fin ibtidasmda beyan olundu; "bahsjster ve faideler ve nafakalar" demekdir.
Ya'ni, "Her kim Hakk'in hususi nafakalanndan ve taamlanndan agah olup,
siyama devam etti ise, o kimse Hakk'a yakfn olmaga ve bu nafakanin ma-
halli ve ehli olmaga layik oldu."
1857. Uaktaki ruhun nafahalan nohsan olur, onun com own nohsanindan
lerzdn olur.
Vaktaki ruhun o has olan nafakalan eksilir, salikin cam o nafakalann ek-
silmesinden dolayi, titreyici olur.
1858. ^Binaenahuh hilir hi, bir hata vaki' olmusdur hi, nzd yasemenligi pm-
san olmusdur.
MESNEVM SERtF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
Ya'ni, "Salik bu ruhanf nafakalann eksilmesinden kendisinden bir hata
zuhur etdigini ve bu hata, yasemenler gibi nur-i ma'rifet bitiren nza-yi ilahf
bahgesini perisan etdigini bilir ve anlar."
1859. O^itekim ki o §ahis, mahsuliin noksamndan dolayi, harman sahihi tara-
fina mektub yazdx.
Nitekim kissasim beyan etdigimiz gulam padi§ah taraftna ta'yinatinm ten-
kfs edilmesinden dolayi, kendi nefsine hata isnad etmeyip, baskalanni kaba-
hatli gordii ve harman sahibi olan, ya'ni, veliyy-i ni'met olan padi§ah tarafi-
na mektub yazdi.
1860. Onun mektubunu adalei beui huzuruna qoiiirduier: mektubu okudu. son-
[1865] . y *
ra bir cevab vermedu
1861. ^edi: "Onun vein yiyecek derdinin cjayri yokdur, binaenaleyh ahmagin
cevabi siikut daha evladir."
Padi§ah o gulamin mektubunu alip okudu ve dedi ki: "Bu gulamin derdi
ancak yemek ve icmekden ibaretdir; bundan ba§ka bir derdi yokdur; halbuki
bu cihanda yemek ve icmek derdinden ba§ka bir derdi olmayan kimse ah-
makdir ve kendi varliginin hikmetinden ve sirnndan gafildir. Binaenaleyh
boyle bir ahmaga verilecek cevab, ancak siikut etmek olur."
g? J^i ^ $ c^\ i/^. g** ckj j i3i> *j* J^*~J
1862. Ona asla vasl ve firaktnin derdi yokdur, fer'in bendidir, o hie aslx istemez.
Ya'ni, "Huzurumuzdan ve visalimizden aynldigi icm, bu gulam kalbinde
asla derd ve elem duymaz/o ancak bizim fer'imiz olan sifau in'am ve ihsa-
nimizin a§ikidir. Bu fer'in ash olan zatimizi hie, istemez."
Ma'lum olsun ki, insanlar tic kisimdir: Bir kismin himmetleri, hayat-i
diinyanin zahiridir ve maksad-i aslileri, hayat-i diinyanin meta'i olan kadm,
evlad, para, mal ve miilkdur. Bunlann hayat-i uhreviyye ile asla alakalan
yokdur. Eger bunlar Hakk'a ibadet ederlerse, meta'-i diinyevinin ziyadeligi-
ni taleben ederler. Eger niam-i diinyeviyye ellerinden giderse, Hakk'a ve ka-
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
za-yi ilahfye mugber olup, §ikayet ederler. Allah'a hamd etmek icin bunlara
niam-i ilahiyyenin temadisi lazimdir. Binaenaleyh bunlar hicabat-i zulma-
niyye igindedirler. tkinci kismin, himmetleri meta'-i ahiret ve derecat-i cen-
netdir. Meta'-i diinyevfye ihtiyag ve zaruret mikdan sa'y ederler. Bunlar
"ashab-i yemin" olan mu'minlerdir ki, dunyadaki ni'metlere sukur ve bela-
ya sabr ederler ve fakat ahiretin ni'metlerine pek harts olup, derecat ve
makam ihrazina asjkdirlar ve azab-i ahiretden cok korkarlar; binaenaleyh
bunlar hicabat-i nuraniyye igindedirler. Ugimcii kisim "mukarrebler"dir. On-
Iar hicabm en buyugii olan hubb-i nefisden gegtikleri igin, niam-i diinyeviy-
ye ve uhreviyyeyi ve derecat ve makam hayallerini kendilerine haram et-
mi§lerdir; zira onlann kalbleri tecelliyat-i rabbaniyyenin meclasi ve ayinesi-
dir. Bir ayinede hubb-i nefs ve ask-i enaniyyet olmadigi gibi, bunlarda da bu
duygu kalmami§dir.
1863. S^hmakiir ve hizlicjin ve henlicjin murclesiclir; zira ona fer'in (jamindan,
ashn ferafli yokdur,
"Miirde", "61mu§" ta'biri, meftun ve a§ik olmakdan kinayedir. "Ferag",
bosalmak ve ddkiilmek ve kasd etmek ma'nalannadtr. Burada "kasd" ma'na-
sinadir. "Ma vu menf", bizlik ve benlik, alem-i keseratdan kinayedir ki, ba§-
lica mensei kismin kendi varhgina ve vticuduna i'timadidir. Ash birakip fer'e
ve golgeye yapi§an ve i'timad eden bir kimsenin ahmak oldugunu isbata ha-
cet yokdur. Ya'ni, sah, gulam hakkmda diyor ki: "Mademki bu gulamda asil-
dan aynhgin derdi yokdur; o fer' olan sifatlara ve golgelere baglanrm§dir o
ahmakdir ve golgeden ibaret olan kendi varligma dayanmi§dir ve fer'in ve
golgenin gamindan, asla teveccuhii ve kasdi yokdur."
1864. Cjokleri ve yen hir elma hil ki, Diakk'm ku&rei acjaandan ayan oldu.
Ecram-i semaviyyeyi ve arzi birer elma mesabesinde kiirevi cisimlerden
ibaret bil ki, bunlann her bin, vucudda ve varlikda asl olan Hakk'in agac me-
sabesindeki kudretinden peyda ve zahir oldu. Ve her birerleri de o ashn
fer'idirler; ve kudret agacinin bagbani ise viicud-i mutlak-i Hak'dir ki, bunla-
n terbiye edip yeti§tirir. Binaenaleyh bu fer'Ieri birak da, asl olan Hakk'a te-
veccuh et!
^^^
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / VII. CtLT • MESNEVI-4 •
1865. 6en o elmamn icinde bir kurt gtbisin ve agacdan ve bir bah$wandan bi-
haberl
"Ey mahluk-i miidrik olan insan, sen o elma gibi yuvarlak olan kiire-i ar-
zm iginde bir kurt gibisin ki, agag mesabesinde olan kudret-i Hak'dan ve
bagban mesabesinde olan vucud-i mutlak-i Hak'dan, elma igindeki bir kurt-
cagiz gibi gafilsin ve iginde yasadigin kiire-i arzin suret-i tekevvuniinden bf-
habersin." "Sib-der"de "der", tekmfl-i vezn igin zaiddir.
1866. Elma icinde baska bir hurt dahi vardir; fakat onun cam hari$den sahih-i
alemdir.
"Sahib-i alem", bayrak sahibi, metbu' ve refs olmakdan kinayedir. Ya'ni,
"Ehl-i cihan, elma iginde yasayan kurtlara benzerler. Bunlar da iki kisimdir.
Bir kismi, yukandaki beyt-i §erffde zikr olundu; ve ikinci kisim kurtlar, enbi-
ya ve evliya hazaratidir. Onlann canlan ve ma'nalan, bu alem-i suret hari-
cinden, ilim sahibi ya'ni, metbu' ve refs olarak gelmisdir."
1867. Onun hareketi elmayi yarar, elma o sadmeye takat getiremez.
sahib-i alem olan enbiya ve evliya hazaratimn can-i latiflerinin hareke-
ti o elmayi ve o alem-i sureti yarar, elma ve o suret alemi o sadmeye ve hii-
cuma takat getiremez. Bu beyt-i §erffde y ijJuw o'\ jJ&Lt a\ ^jiiij ^ jZ*At
ouJL ui b jlw u ijiilu j*'$j oi'jllji j\£\ (Rahman, 55/33) Ya'ni, "Ey ins ve
cin taifesi, aktar-i semavat ve arzdan gegmege kudretiniz varsa geginiz! Ge-
gemezsiniz, ancak sultan ile, ya'ni, kudret-i ruhaniyye ile gegebilirsiniz"
ayet-i kerimesine i§aret buyurulur.
^J 1 ij^ J ^— ' (•? <_r>jy^ U-*V, j 1 J~^ ftOjjj j>
1868. Onun hareketi -perdeleri yirtmistu, onun sureti kurtdur ve ma' nasi ejder-
nadir.
Ya'ni, "0 enbiya ve evliyanm suret-i cismaniyyeleri elma igindeki kurda
mii§abih ve ma'nalan ve ruh-i ulvileri ejderha oldugundan bu ruhlanmn ha-
reketi zulmani ve nurani perdeleri yirtmisdir; bin'aenaleyh onlann sair cisim
sahiblerinden farklan, ervah-i aliyyelerinin kuvvet ve §erafetidir."
c^^
SgK^ AHMED AVNf KONUK
1869. ^Btr ofej fci, evvela demirden sx$rar, o kadenti harice $ok zayif koyar .
Bu beyt-i §erif evliyayi kendilerine miirebbi itdihaz eden ehl-i siiluk hak-
kmdadir. Yukanya rabti budur ki: Elmanin icindeki kurtlardan, ruhlan elma-
yi yarmak icin hareket eden saliklerin irade-i cismaniyye sadmesi ibtida za-
yiftir. Onlann bu sadmesi, demirden sicrayan kivilcima benzer. Kivilcim ilk
adimini di§anya zayif ve gev§ek olarak koydugu gibi, salikin iradesi dahi cis-
maniyetden gikmak igin ibtida bir hucum-i zayif yapar.
jj\ \j \j l g g I- ■* juL-j ^ j^\ \dX) J_jl c— < Vd t/ 1 ' ^' J
1870. Onun dayesi olan pamukdur; lakin sonra $u'lelerinl esire kadar eri$tirir.
sicrayan kivilcimm dayesi ve miirebbisi evvela yumu§ak pamukdur;
sonra firladigi noktadan ittisa' edip, §ehri tutu§turur ve §u*lesi esire, ya'ni,
havaya kadar yiikselir.
1871. iSfidem evvelen uyhunun ve taarrnn baglanmisidir; nihayetul-emr melek-
lerden daha yiiksekdir.
Bunun gibi, salik olan adem, evvelen sabika-i be§eriyyet ve hayvaniyyet
ile uykuya ve taama baglanmi§dir ve tabfati demir gibi bariddir. Bir kamil ta-
rafindan onun isti'dadina nazar sebebiyle ruh-i hayvanisinden bir irade^ates>
nin kivilcimi sigrar; pamuk gibi yumusak ve leyyin olan isti'dadi ve kamilin
kibrit gibi olan nazarlanna ma'ruz kalir. Zira adem evvelen hayvan olarak bu
alemde zahir olur; fakat onun isti'dad-i ezelisi meleklerden yuksektir. Beyit:
"Ey Stub, insanm rutbesini meleklerden isteme, zira sirsiz bir ayna ne suret
gosterebilir?"
1872. *[Pamucjun ve kibritlerin hifzinda onun $u'lesi ve nuru Svka iizerinde
zahir olur.
Ya'ni, "0 salik pamuk gibi mulayim ve latif olan isti'dadi ve kamilin kib-
rit gibi olan nazarlan penahinda terakkf eder ve ruh-i insanisi inki§af ederek,
cffi?
gfp^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
su'lesi ve nuru Siiha iizerinde zahir olur." "Siiha", Benat-i na'§ yildizlanndan
gayet kiiciik goriinen bir yildizdir ki, haik gozlerinin kuwetini onunla tecrii-
be eder. Ya'ni, o salikin ruhunun nuru, alem-i ulvide zahir olur.
1873. ZKarankk alemi aydtnltk eder, demir bukagiyi icjne tie hopanr.
"Kiinde", mucrimlerin ayaklanna gecirdikleri "bukagi" ma'nasinadir. "Bu
salik-i tarik-i Hak o derece terakki eder ki, onun nuru gayet karanhk olan
gaflet ve hayvaniyet alemini aydinlik eder. Demir bukagi mesabesinde olan
nefsin sifatlanni igne gibi ince ve sivri olup, ruh-i hayvaniyi acitan riyazet ve
miicahede ile kopanr."
1874. Qerci aie$ dahi cismanidir, ne ruhdan ve ne de ruhariiden degildir.
Gerci salikin ruh-i hayvanisinderi sicrayan irade ate§i dahi cismanidir. Ne
ruh-i izafi cinsinden ve ne de ruh-i izafiye mensub olanlann cinsinden degil-
dir; zira irade cism-i hayvaninin icabindandir. Nitekim hayvani "muteharrik
bi'1-irade", ya'ni, "iradesiyle hareket eden" diye ta'nf ederler. Ve ruh melek
cinsinden oldugundan, o ancak Hakk'in iradesine tabi'dir. Hakk'm iradesine
muhalefet, nefs-i hayvani ve cismaniyet iktizasidir. Ruhanilere gelince, onlar
da kendi iradelerinden kurtulmus,lardir, cunki mevt-i iradi ile 61mu§lerdir. Si-
pehsilir Menikibi'nda mezkurdur ki, Sultaniil-Arifin Bayezid-i Bistami
(k.s.) buyurmu§dur ki: "Otuz yil vardir ki, Hak buyurdu ben onu yaptini;
sjmdi otuz yil var ki, ben soylerim Hak onu yapar." Zira mebadi-i siilukde he-
niiz onun iradesi, irade-i Hak'da miistehlek degil idi. Otuz yil kendi nefsini
Hakk'in evamir ve nevahisine mutavaata sevk eyledi; ve otuz yildan sonra,
onun iradesi, irade-i Hak'da fanf oldu ve onda Hakk'in iradesinden ba§ka ira-
de kalmadi; ve ondan ancak Hakk'in diledigi sadir olur ve onun diledigi an-
cak Hakk'in buyurdugudur.
ta^iai j_^>- OW j>tj Ji^j *~~?r f-OjH j* 0\ j\ JjJ \j j»— •*-
1875. Cismin o izzetden hehresi olmaz; cisim, can hahrinin oniinde hir katredir.
Cismin ve cisme ait olan kuvvetlerin, ruha ait bulunan izzetden behresi ve
nasibi yokdur; giinki cisim, can bahrinin ya'ni, ruh-i kulifnin oniinde bir kat-
re mesabesindedir.
a ^S a
AHMED AVNt KONUK
1876. Cisim canian gun arhria olur; vahtaki can gider, gor hi cisim nasil olur?
"Ruz-efzun", ya'ni, "giin artmci" olmak, ya§amakdan kinayedir. Ya'ni,
"Cisim candan yasar ve kaim bir halde bulunur ve kokmaz ve giirumez. Vak-
taki can cisimden alakasim keser; o cisim tefessiih eder ve kokusunu duy-
mamak icjn herkes burunlanm tikar ve nihayet kokusu halki bizar etmemek
igin topraga defn olunur."
1877. Senin cisminin haddi muhakhak bir iki ar§indir, ziyade degildir; senin
canin goge kadar cevelan edkidir.
Ey insan, senin cisminin boyu, bir iki ar§indan ziyade degildir, binaena-
leyh bundan daha ziyade irtifa'i olan bir yere elin yeti§emez; fakat canirun
eni ve boyu mahdud degildir. Senin canin cisminin yeti§emedigi goklere ka-
dar cevelan edicidir.
1878. By buyuk, ruhun iasavvurda Bagdad' a ve Semerkand'a kadar yarxm
adimi vardir.
Ey fitraten miikerrem olan insan, cismin Bagdad'a ve Semerkand'a gide-
bilmek icin hayvan ve araba ve otomobil ve sjmendifer gibi vesaite muhtac-
dir; ve masiyen gitmek icjn yuz binlerce adim atmak lazimdir. Halbuki ruhun
Bagdad'a ve Semerkand'a gitmeyi tasavvur edince, yanm adimda oralara gi-
der ve an-i vahidde elektrik cereyani gibi oralarda dola§abilir.
1879. fioziirmzun yogi iki dirhem veznindedir; onun ruhunun nuru asuman
nevahisine kadar dir,
"Anan", nevahf-i asuman ve onun etrafi demekdir. if> dJ ^ u sUJi ou
ifjai Yi\ ya'ni, "Ananii's-sema' demek, ona baktigin vakit, sana zahir olan
§ey demekdir" [Akrabu'l-Mevatid) . "Seng", ta§ ma'nasma oldugu gibi, vezin
ve agirlik ma'nasma da gelir. Burada vezin ve agirlik demekdir. Ya'ni, "Ey
insanlar, gozuniiz cismen gayet kiictikdur ve onun yagi iki dirhem agirligm-
c c£P?
MESNEVf-1 §ERlF SERHl / VII. ClLT • MESNEVI-4 •
dadir; fakat onun ruhunun ve ma'nasimn nuru, gokden gorebildigin nahiye-
lere ve taraflara kadar gider."
1880. O^fur, bu goz olmaksizm rii'ya goriir; bu nur olmaksizm goz harabdan
baska tie olur?
Goziin cismi uyku ile faaliyyet-i zahiriyyeden sukut eder ve etrafindakile-
ri gdremez; fakat goziin cismaniyetinde mahfi olan nuru, faaliyetini muhafa-
za edip, rii'yalar goriir, tmdi bir sebeb-i maddf te'sfriyle nuM mahfisi zail olan
bir goziin cismaniyetinde ne kiymet kalir, birharabeden baska ne olur?
1881. Can cismin sakalmAan ve biyujindan farigclir; fakat cansiz cisim, cife ve
' siiflidir.
1882. iSu, ruh-i hayvamnin esbab-t tecemmuliidur, ileri git ve ruh-i insaniyi
gor!
"Bar-name", esbab-i tecemmiil ve ha§met ve buyiikluk ma'nasinadir; ve
tefahur ve gurur ma'nasina da gelir; ve icazetname ma'nasina ve diger
ma'nalara da gelir. Burada esbab-i tecemmiil ve tefahur ve gurur ma'nalan
miinasibdir. Ya'ni, "Bu sakal ve btyik, ruh-i hayvamnin siisii ve tefahiirii ve
gururudur; ruhun sakal ve biyik ve suret ile isj yokdur. Binaenaleyh ey sa-
lik, suretden ve cismaniyetden geg ve ruh-i insaniyi gor!"
1883. Dnsandan ve ktyl u kslden dahi gee, Cebratl'in canimn deryasinm ke-
ndnna kadardtrf
Ya'ni, insan bu alem-i §ehadetde hayvaniyet ile melekiyet terkibinden
hasil olan bir mahlukdur. Onun kesif olan hayvaniyetine, latif olan ruhunun
pertevi aks etdigi icin, hayvaniyeti, sair hayvanatin fevkindedir. Ve onda
hasil olan zeka-yi hayvani sebebiyle ulum-i diinyeviyye ve zahiriyye dedi-
kodulan ile me§gul olur. "Gerek bu suret-i be§eriyye ve insaniyye ve gerek
bu insaniyetin ve be§eriyetin icabi olan kuvve-i miifekkire vasitasryla elde
edilen uliim-i diinyeviyye dedikodulan hep hakikatin hicabidir, Bu hicablar-
c^p^
AHMED AVNt KONUK
dan gecmedikge, ruh-i insani Hz. Cibrfl'in caninin deryasinin kenan olan
mahall-i vahye vasil olamaz. Binaenaleyh "Ey salik, gerek insan mertebe-
sinden ve gerek onun dedikodulanndan gee ki, mahall-i vahy olasm!"
1884. Ondan soma sana JAhmed'in cam d-udak tstrtr; Cebrail senin horkun-
dan yen geriye surlunur.
"Hazfden", gocuklarm surtiinerek geri geriye yuriimesi ma'nasinadir.
Ya'ni, "Sen, mahall-i vahye vasil oldukdan sonra, makam-i mahmud ve
ruh-i a'zam sahibi olan Ahmed (a.s.v.) hazretlerinin bu ruh-i kiillisi sana du-
dak lsmr ve Cebrail (a.s.) senin himmetinin ulviyetinden ve etvanndan kor-
kup geri geriye surtixnur." Hind §arihlerinden tmdadullah ve Bahru'1-Ulum ve
Veil Muhammed Ekberabadi hazarati buyururlar ki: "Can-i Ahmed'in dudak
isirmasi"ndan murad, saliki opmesi ve muhabbet etmesidir. Beyt-i §erifin hu-
lasa-i ma'nasi budur ki: Bu yiiksek mertebeye vasil oldugun vakit, Server-i
alem (s.a.v.)in ruhu sana muhib olur. Sana birtakim ulum ve maarif ifaza
eder ki, oraya Cebrail giremez. Resul-i Ekrem Efendimiz'in tufeyli olarak o
makama eri§irsin ki, Cebrail (a.s.) der ki: "Eger bir kavis mikdan bu makama
yakla§irsam, yananm. Burasi "fena fi'r-resul" makamidir." "Cebrail (a.s.)in
korkmasi"ndan murad, hakikat-i muhammediyye mertebesinin inkisafindan
iirkmesidir ki, bu ma'na, bu cildde vaki' atfde gelecek olan §u:
Ya'nt, "Eger Ahmed (a.s.) o celfl olan kanadmi acarsa, Hz. Cibril ebede ka-
dar medhus, kalir" beyt-i §enfinde beyan buyurulmu§dur.
eggpp
1. Cildin ilk baskisi igin YANLI§-DOGRU CETVELl
SAYFA/SATIR
YANLI§
DOfiRU
SAYFA/SATIR
YANLI§
DOGRU
19/21
tal'ati
tal'at
149/11
Jl*jV
>v
26/7
gibi gekilde
§eklinde
149/27
Esb-tazi
Esb-i tazi
35/29
] y
6y
150/11
sui'1-kaza
suu'1-kaza
35/30
c-Ual
c^Ujjl
152/17
o akil, cariyesi
o akil cariyesi
37/10
kudsi
kudsi-i
159/13
DMn-i Kerbir
Divan-i Kebh
37/12
evvel-i
evvel
176/12
jf^
uOy
37/24
lil
183/23
olsaycli
oinwsayii
38/27
mu'ciz-nizam
mu'ciz-nizam-i
195/14,18
iohmunu
loWnurm
38/29
nemegin-i
nemekin-i
207/3
J^
j^J J
48/10
>i^
<jL$~~*
209/10
/
r*
48/29*
&
*4J
215/10
j'u*
yj*.
59/25
zevtiiuler
rawanuer
217/14
me§e'idir
mensddir
59 / 26
k&Ukrin
h&ilelerin
217/27
mesetti
messetti
63/15
>jy- f '/ •>*
ijji^/ijL.
226/3
.^Lii
SuUi
66/27
^ ,yf fr.fr
(<-*V
226/27
y-»
^
69/18
Urmu
[Urmiye]
226/28
cim-i Jsa
din 3s<xn
78/20
79/6
94/13
94/19
101/26
104/23
119/3
119/29
121/9
123/3
123/3
126/23
130/30
144/30
isti'dad mazharlanna
Hafz
Urn, \m
fep
f
>
razi olmuSj
nev'i insani,
yonul
miilakl
isti'dad-i fitrilerine
Hafs
'dm, [neu aibi] len
razt olun.fnu§
J*
nev'i, insani
U 5 F*
miilakf
234/1
239/21
240/17
241/21
246/1
249/21
252/26
253/24
256/11
259 / 14
264/10
269/4
273 / 23
282/3
Bunu gibi
9iani
tdokusi
efs-i
Bunun gibi
Ulan i [sanul
ulamell
nefs-i
SAYFA/SATIR
YANU§
DOGRU
SAYFA/SATIR
YANL1§
dogru
285/31
<sW
tfj*»
440/4
aikima
aklima
285/31
LeyJI
i-py;
442/1
•/>
,//>J*
293/19
m&rekkebini
merlieWi
444 / 4
§ey'un" yerine
§ey'in" yerine
298/11
y*
Jj*"
444/4
"mar!
"ma fihi
304/5
tfrj
c*;
444/8
U>i
U»jJa>
307/26
keduret-i
kuduret-i
445/25
C-^l CjAwW
C...,* a Jlj*
310/20
Sj^>
J^A*
446/22
hiiiamn
hmanm cantata
310/28
^i
d-
452/10
<)jjijc~i
jj^ii^J
314/18
'¥.
'&
452 / 30
merteb-i
mertebe-i
326/14
I'jj
byJUJI^
454/21,25,28
Diakem
jiikem
326/15
haneler
[daglardan] haneler
468/14
f(&
/Jf^
330/19
J'fr
J 1 //-
472/1
CJfi*
CiSJ
334/26
Olj-Uj
OljUw
473/3
eU
iiii
341/11
. r 1 "
^flw
479/7
V*
^
346/13
Ci>r
4j O
480/23
i^
C^
348/22
•/
'J
496 / 20
/
/
350/13
s&ret
su.
498/25
dij^
^
351/2,3
miieyyed
miieyyid
510/29
^V
j^'V
352/9
d/i
J>'V
519/10
-V
jj>
353/8
'<$
>
525/23
j*
y
369/18
4aU
Hik
526/5
/iun-t bahdmm
afta-taaamat
381/10
M~*
^
527/9
h'u akd
ta ttfe.il
384/16
01^*- y
Obf
528/25
J'-J?*
^
396/4
Miirde r&
Miirde-rig
532/14
muvafik
demek muvafik
397/29
hafiz
/w2&
534/22
^
U <JU
398 / 23
iU Jj
JU_, oTj
536/27
c&niian
ctttimdaa
412/5
W
W
545/29
oLJT
our
419/11
d^
jjpitW
552/4
' 4\
^
422/10
kii§d
ku§e'd
555/3
J
i
423/7
iT*
rf
556/13
ho$ca$izlur
fe.usca|t2lar
423/10
jir
«-iU
558/19
Jt\xji
JLiU^tf
423/14
kesifim
kesifimin
564/10
by
by
423/16
.- ft*
4j
"^
567/2
4ils.LiU
jir «w pLiu
423/20
>/■
^
570/5
objk*
Objln
3. Cildin ilk baskisi igin YANLI§-DOGRU CETVELt
SAYFA/SAT1R YANLIS,
DOGRU
SAYFA/SATIR YANU§
DOGRU
17/6
>l-
J>L
91/33
arasindaki ve hadd-i
arasindaki hadd-
18/12
a'tiyyat
a'tiyat-i
94/1
/
$
18/24
OUj
jTjlj
96/18
at,;*
jijj*
19/24
duvargibi
duvar nakp gibi
97/2
W 1
ausin
20/15
Viicud-u hakfki
Vucud-i hakiki
100/6
f-*
f>
21/6
nur-i Baki'yi
nur-i Baki'yi,
113/21
o>
Jb-
23/29
Jk ^
jL VjLi
114/15
£~*j
c— jj>j
27/25
Ztti hir fopmJi
PlWdftfeij W foprafe.
117/9
^Uj
^Lij
[i/ar bulk]
120/21
jjV
j;V
29/3
uyamak
uyumak
128/4
*^*>
<UuU-
29/4
pr**^
*~»*y
130 / 15
danifc
dttfltf
32/9
omak
olmak
130/17
Danik
Dang
35/7
£j
jiir tfi /
131/1
jlji
Jij
35/7
kildi
kilan
131/10
&:
tf
38/26
0\>K~*
^^
135/10
v>.
Cjj^I
39/15
JL-j
JUj
141/18
w
01/?
44/5
"Hak be-ruy"
"Hak ber vey"
156/2
zekv-i
zevk-i
46/10
js.*.
1ST*
165/25
/
«T.
49/2
hakkani
Hakkani
167/27
ou
JU
53/22
J>j'
J>jl
180/5
crbfe.fe.Ier
erfedtler
54/8
/?1
//tfl
182/10
(t-iil
,*iil*
55/15
ol/
^ f
184/4
o o/ar
o, o fllur
65/22
gayri gonulden
/a^ya/7 d/iden/
185/2
kaldim
kaldin
73/11,12
mukaddemat
mukaddimat
188/30
v^t
^ib
76/5
tW
cj)i^'
190/22
iLij
Olj
82/28
iH
^
193/22
nesjr-i miiretteb
ne§r-i mureto
89/8
c^
C— ^r
194/29
Ebf
Ebu
SAYFA/SATIR YANLIS.
DOGRU
SAYFA/SATIR YANLIS.
DOGRU
285/31
*'j#»
285/31
Lf/Jl
293/19
miirekhlh
298/11
3P
304/5
£*J
307/26
keduret-i
310/20
J^
310/28
^)
314/18
'Q
326/14
Q
326/15
haneler
330/19
j/r
334/26
Jlj-Uj
341/11
^
346/13
CJ*
348/22
'/
350/13
s&ret
351/2,3
miieyyed
352/9
jji
353/8
'J
369/18
<uL>
381/10
ir~*
384/16
01^- j
396/4
Miirde rik
397/29
hajh
398/23
Ju^Tj
412/5
W
419/11
OA^f
422/10
kii§d
423/7
^
423/10
jit
423/14
kesifim
423/16
4,
423 / 20
*/■
merkebini
kuduret-i
[daglardan] haneler
Sit
rmieyyid
&*
Murde-rig
kii§ed
^'
Jli
kesifimin
'4
440/4
442/1
444/4
444/4
444/8
445 / 25
446/22
452/10
452/30
454/21,25,28
468/14 -
472/1
473/3
479/7
480/23
496/20
498 / 25
510/29
519/10
525 1 2d
52b 1 5
527/9
528/25
532/14
534 / 22
536/27
545/29
552/4
555/3
556/13
558/19
564/10
567/2
570/5
alkima
§ey'un" yerine
"mar!
hazicintn
merteb-i
Diakem
j r
han-t bttlwmai
fetr afctl
muvafik
wnulan
oik
'&
J
ha^caliziar
«UlfrlJU
aklima
§ey'in" yerine
"ma 5hi
Jw2ictmn canmin
mertebe-i
Uiikem
j4-
C^
/
A*
fwn-Wiamttt
^ ■
demek muvafik
carundan
^lllT
i
kuscaijizlar
JIT <D! ft LlL.