Mevlana Celaleddfn Rum!
Mesnevi-i §erif §erhi
-6-
Terciime ve §erh
AHMED AVNt KONUK
Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar
Dr. Selguk Eraydm - Prof. Dr. Mehmet Demirci
Prof. Dr. Mustafa Tahrali - Dr. Safi Arpagus - Dr. Necdet Tosun
Yayin Koordinatoru
Prof. Dr. Mustafa Tahrali
KlTABEVi
AHMED AVNl KONUK
Mesnevi-i §erif §erhi'nin Altinci Cild Fihristi
-Mesnevi HI. Cildinin Devami-
Davud Nebi .(zus.Jin okiiziin arzusundan vazgeg diye hiikm etmesi ve okiiz
sahibinin Davud (a.s.) uzerine tesni'i H
"Kendi malinin hepsini ona ver!" diye okiiz sahibi uzerine Davud (a.s.)m hiikm
etmesi 12
Sim asikar etmek ve huccetleri, hepsini kaf etmek igin Davud (a.s.)in halki
sahraya gagirmasi ■• 16
Bu diinyada dahi elin ve ayagm ve dilin, zalimin ba§i uzerinde §ehadet etmesi .... 19
Halkin o agag tarafina dogru disanya gitmesi 24
Onun uzerine hiiccet ilzamindan sonra Daviid (a.s.) in katil igin kisas emir
buyurmasi , „ 27
Onun beyamndadir ki, nefs-i ademi, okiizu oldiirenin miiddeisi olan katilin
yerindedir ve o okiizu olduren akildir ve Davud Hak'dir veya naib-i Hak
olan seyhdir ki onun kuweti ve yardimi ile zalimi oldiirmek ve helal nzik ile
zengin olmak miimkindir 32
Isa (a.s.)in ahmaklardan dag tepesine kagmasi 52
Ehl-i Sebe'in ve onlann hamakatinin ve nasihat-i enbiya te'sir etmemesinin
kissasi • 59
uzak goriicii koriin ve o keskin isitici saginn ve uzun etekli giplagm §erhi 65
Sebe' ehlinin hurremliginin ve onlann §ukiirsiizlugunun tavsifi 74
c^p*
MESNEVM §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Hak peygamberlerinin Sebe' ehline nasihat ile gelmesi 7?
Kavmin peygamberan (aleyhimu's-selam)dan mu'cize istemesi 87
Kavmin enbiya (aleyhimu's-selam)i muttehem tutmasi 93
"Bu su pmanndan hazer etmen icin ben senin oniinde gogun ayinin elcisiyim,
de!" diyerek tav§anlann filin risaletine gonderdikleri bir tavganin hikayesi 94
Peygamberlerin onlara cevabi ve onlara mesel darbi 98
Onun beyanmdadir ki, mesel getirmek herkese layik olmaz, hususiyle
kar-i ilahi hakkinda • ™7
Gemi yapmak zamamnda kavm-i Ntih'un istihza ile mesel darbi 1 1 1
hirsizin kissasidir ki, "Gece yansi bu duvarda ne yapiyorsun?" diye sordular,
"Davul gahyorum!" dedi 1 * 2
meselin cevabidir ki, gogun ayi tarafindan tavsamn file haberi risaletinden
bahisle, munkirler demi§lerdir 114
Hazmin ma'nasi ve hazim olan adamin misali 123
Hirstan dolayi terk-i hazm eden o kusun i§inin vehameti 128
Her ki§, kopeklerin, bu yaz geldigi vakit, kis. igin muhkem ev yapalim diye nezr
etmesi 134
Miinkirlerin enbiyayi nasihat etmekten men* etmeleri ve cebrice huccet
getirmeleri 137
Enbiya (aleyhimu's-selam))in cebnlere cevabi 139
Kafirlerin cebrice olan huccetleri miikerrer etmeleri 142
Enbiya (aleyhimu's-selam)in tekrar onlara cevabi 143
Enbiya (aleyhirmi's-selam) fizerine terciyenin i'tirazini kavmin tekrar etmesi .... 149
Enbiya (aleyhimu's-selam)in tekrar cevabi 151
cihanin cehenneminin ve bu cihanin zindatunin halk olmasimn hikmeti ilh.. .. 157
Onun beyanmdadir ki, Hak Teala mulukun suretini Hakk'in miisahhan olmayan
cebbarlan musahhar etmesinin sebebi yapmi§tir. Nitekim Musa (a.s.) Kudus
kal'asina kuciik kapi yapmi§tir 162
Bo§ sofra uzerine sufinin a§ki kissasi 167
Yusuf (a.s.)in yuziinden cam-i Hakk'in tatmanin ve Yusuf un kokusundan
Hakk'in kokusunu gekmenin Ya'kub (a.s.)a mahsus olmasi ilh 172
Begin ve namazi seven ve namazda ve miinacatda iins tutan kolesinin
hikayesi 178
Enbiya (aleyhimu's-selam)m miinkirlerin kabuliinden iimidsiz olmalan. Nitekim
Hak Teala J-jJi ^U-l lil j>. buyurdu 182
Onun beyamdir ki, mukallidin imam havf ve recadir 186
<=#P?
AHMED AVNt KONUK
Onun beyamdir ki Resul buyurdu: "Muhakkak Allah'in gizli velileri vardir." 189
Enes (r.a.)in ate§ dolu finna mendil atmasi ve yanmamasi 192
Resul (a.s.)in Arab kervaninin feryadina eri§mesi kissasidir ki ilh 196
kdlenin su tulumunu mu'cize ile gaybden su dolu etmesi ilh 203
Efendinin kendi kolesini beyaz yuzlu gdrmesi ilh 207
Onun beyamndadir ki, Hak Subhanehu ve Teala goklerden ve yerden ve a'yan
ve a'razdan her ne verdi ve yaratti ise hep hacet istid'asiyle yaratti ilh 214
Mustafa (a.s.)m huzGruna bir siit emen cocugu ile kafir kadimn gelmesi ilh 219
Tav§ancil kusunun Resul (a.s.)in muzesini kapmasi ilh 223
Bu hikayeden ibret almak vechi ve "tnne maa'1-usri yusran" ma'nasim
muhakkak bilmek 227
adamin Musa (a.s.)dan hayvanlann ve kusjann dilini istid'a etmesi 231
Hak Teala'dan Musa (a.s.)a "istedigi seyden ba'zisim ona ogret!" diye vahiy
gelmesi 235
talib olan adamin, kopegin ve tavugun ve horozun dilini ta'lime kani*
olmasiilh 240
Horozun kopege cevabi 242
us va'de de yalan olmasi sebebiyle horozun kopek indinde hacil olmasi 245
Horozun, efendinin olumunden haber vermesi 249
Kendi dlumuniin haberini i§ittigi vakit o sahsm korku ile Musa (a.s.) tarafina
kosmasi 255
Diinyadan Iman ile gitmesi icin Musa (a.s.)in o §ahsa dua etmesi 258
Musa (a.s.)in duasim HakTeala'nin kabul buyurmasi 260
kadimn hikayesidir ki, onun evladi ya§amaz idi ilh 262
Hamza (r.a.)in harbe zirhsiz oiarak girmesi 267
Zirhsiz harb hakkinda Hamza (r.a.)in halka cevabi 269
Alim-satimda aldanmanin def i garesi 286
Bilal (r,a.)m §adi ile vefati 5 291
Tenin oliim ile harab olmasinin hikmeti 296
Tesbih-i dunya ki zahirde geni§tir ve ma'nada dardir; ve uykunun tesMhi ki,
darliktan halasdir 299
Onun beyamndadir ki, her ne ki gaflettir ve tenbelliktir ve zulmettir hep arzi ve
siifli olan tendendir 304
Kiyas ile nassin tesbihi 310
§eyhin lisamndan hikmet ta§masi indinde mustemi'lerin ve miindlerin adabi 315
Her hayvamn koku ile kendi du§mamni tammasi ve hazer etmesi ilh 319
*$%&>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Bir seyi misal ve taklid ile bilmek ile, o seyin mahiyetini bilmek arasindaki fark .. 324
Nisbet ve ihtilaf-i cihet yiiziinden bir seyde nefy ve isbat arasim cem' ve tevflk
etmek beyanindadir 330
Dervi§in fenasi ve bekasi mes'elesi 334
Sadr-i Cihan'in vekilinin kissasidir ki, muttehem oldu ve can korkusundan
Buhara'dan kagtiilh 338
Ruhu'l-Kudiis'iin suret-i ademi ile Meryem'e zahir olmasi ilh 342
Ruhu'l-Kudiis'iin Meryem'e: "Ben sana Hak'm resuliiyiim, perisan halde olma ve
benden gizlenme ki emr u ferman budur" demesi 360
Ask cihetinden laubalice Buhara'ya rticu' eden vekilin azm etmesi 367
Bir ma'^ukun, garib olan kendi a§ikindan, "§ehirlerden hangi §ehri daha latif
buldun?" diye sormasi ilh 371
Dostlann onu Buhara'ya riicu'dan men' etmesi ilh 372
Buhara'ya mensub olan a§ikinin levm ediciye a§k cihetinden laubali soylemesi ..376
a§ik ©Ian bendenin Buhara taranna tevecciihu 386
laubali olan asikin Buhara'ya girmesi ilh 389
A§igin melamet edicilere ve tehdid edenlere cevab soylemesi 392
asigin candan el yikadigi vakit, kendi ma'§ukuna erismesi 400
mescidin sifati ki, adam olduriicu idi ilh 402
mescide misafir gelmesi , 404
Gece orada yatmasindan dolayi, ehl-i mescidin misaflri tehdid etmesi 406
Melamet edicilere a§ikin cevab soylemesi 408
Calinus'un a§ki, bu hayat-i diinyaya idi ki, onun huneri burada ige gelir ilh 411
Ehl-i mescidin misafiri gQcc mescidde yatmaktan melamet etmesi 420
§eytamn Kureys'e: "Ahmed'in cengine geliniz ki, ben size yardimlar ederim..."
demesi ilh 431
misafir oldiirucu mesciddeki o misafire melamet edenlerin, nasihati tekrar
etmesi 443
Misafirin onlara cevab vermesi ve mesel getirmesi ilh 445
Mii'minin kacmasinin ve onun lztirar ile belada sabirsizhginin temstli, nohud ve
diger havaicin tencere kaynayisinda kararsizligi ilh 465
Belamn sirnna ve menfaatine vakif oldugu vakit mii'minin sabr edici olmasinm
meseli 476
Ev hammimn nohuda oziir soylemesi ilh 478
misafir olduriicu mescidin misafiri kissasimn bakiyyesi ilh 482
Kasir fehimlerin kotii hayal du§iinmesinin zikri 485
s^P?
AHMED AVNt KONUK
"Muhakkak Kur'an'm zahn ve batm vardir ilh." hadis-i serifinin tefsiri 490
Onun beyanmdadir ki, enbiya ve evliyamn daglara ve magaralara gitmesi,
kendilerini gizlemek icjn degildir ilh 492
Suret-i evliyamn te§bihi ve kelam-i evliyamn Musa (a.s.)m asasi suretine ve Isa
(a.s.)m efsununun suretine tesbihi 495
Jal\j ^ ^jt JLss- I sure ayet-i kerimesinin tefsiri 498
Kendi fehminin kusurundan nasi MesnevTye ta'n vurucunun cevabi 502
Seyislerin lsligi sebebiyle at yavrusunun su icmekten urkmesi hakkinda darb-i
meseldir 504
misafirin ve misafir oldurucii mescidin zikri kissasimn bakiyyesi 510
Jdst-j j jytj*u j^Jp ^JUrl j sure ayetinin tefsiri 511
Gece yansi misafirin kulagina bir tilsimin sadasi erismesi 516
asikin Sadr-i CMn ile mulakati 524
Terkib-i ademide kendi cinsinin gayri ile muhtebes olmus olan her bir unsurun
kendi cinsini cezbi ^35
Canin ervah alemine muncezib olmasi ilh 538
Malik ve Kahir oldugundan haberdar etmek icin azimetlerin feshi ilh 546
Peygamber (a.s.)in esirlere bakmasi ve tebessiim etmesi ilh. 548
Bu ^s«W ffe.\* -ii» lj>ui«j d\ ayet-i kerimesinin tefsiri ilh 552
Resul (a.s.)m Hudeybiye'den muradsiz olarakgeri donmesinin sirn ilh 556
ju> jt ^y. J* Jy^*£ Y hadisinin tefsiri 559
Peygamber (a.s.)in mesrur olmasi uzerine esirlerin ta'mndan agah olmasi 564
Esirlerin zamirlerini Resul (a.s.)in anlamasi •• 566
Onun beyanmdadir ki, tag! kahirligin ayninda makhurdur ilh 573
Asigin bilmedigi ve ummadigi ve kalbine hutur etmedigi cihetten ma'sukun asigi
cezbi ilh 583
asik-i Buhara'nin Sadr-i Cihan'in huzuruna erismesi 587
Sivrisinegin Suleyman (a.s.)m ftuzurunda riizgardan insaf istemesi 589
Suleyman (a.s.)m mutezallim olan sivrisinege hasmin hukiim divanma
ihzariyle emr etmesi 595
Bi-hus olan asiki tekrar akla gelmek igin ma'sukun oksamasi 599
Bi-hus olan asikin tekrar kendine gelmesi ilh 609
Bir hicr iginde ve cok imtihana mensub o asigin hikayesi 624
Asigin ma'suku bulmasi ve onun beyanmdadir ki, isteyici, bulucu olur ilh 631
Csg^
AHMED AVNl KONUK
Davud-i nebi (a.s.)m okiizun arzusundan vazgeg diye
hukmetmesi ve okiiz sahibinin Davud (a.s.) iizerine tesni'i
J~ ^T ojlf j lj OUU. ^1 J* jj jT J~* J>j> c-if
2410 'Davud ona dedi: "Sus, ait bu miislumam birak, okiizun cihetinden nela-
[2419] i 1. - 1. ?/"
Ie ma/isus Jul:
"Hill", kesr ile ve tesdid ile "helal" ma'nasinadir. "Be-hill" kelimesindeki
"ba" tahsis igindir. Ya'ni "Davud (a.s.) okiiz s^hibine dedi: "tkinizi de dinle-
dim ve bu i§in sirnna vakif oldum. Sus, bu musliimamn yakasim birak ve
okiiz cihetinden olan malini bnun hakkinda helale tahsts etr
2411. "6y civan mademki Diuia senin uzerinde stir eiti, aii siikut d Sei-
iar'lujmtn hakkini hill"
"Ey delikanli, mademki Hak Teala hazretleri senin yapmis oldugun gu-
nahlan, senin uzerinde setr etti ve izhar edip halk nazannda seni rezil ve riis-
vay etmedi, ban sen de git Hakk'in bu settarligimn hakkini ve sukriinu ifa
icm siikut et ve okiiz mes'elesinden dolayi lisan-i §enaati uzatma!"
O
MESNEVt-t §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
^ ^j* y £A CS i4 J 1 jb ** Ji ] ^ r^ ^ ^O l J ^^
2412. ^Dedi: "Uaveyla! ^u ne huhiimdur, ne adldir! Hienim vein yeni serial
mi hoymah istersin?"
"Vaveyla" ve "vaveyli" hiiziin ve tehassiir ifade eden "eyvah" "yazik ba-
na!" gibi nidadir. Davud (a.s.)in bu hiikmiinden soma, okiiz sahibi baginp
dedi: "Ya nebiyallah eyvah! Bu nasil hukiimdur ve nasil adalettir? Benim igin
yeni §eriat mi koymak istiyorsun?"
2413. Senin adlinin saadsi oyle gitmi§tir hi, yer ve gbh muattar oldu.
2414. "ZKor hopehler iizerine bu siiem vahi' olmadi; bu iaaddiden ias ve dag
. hararetle yanldi."
2415. uMeldya boyle "€s-sala zuliim vaktidir, essaldi" diye tesni vururdu.
"es-Sala" bir i§e hazir olmak igin edilen nidadir. Mesela "Taama, namaza
hazir olun!" denecek yerde "Taama sala, namaza sala!" diye nida olunur.
"Mela"', halk ve cemaat ma'nasinadir. Okiizun sahibi Davud (a.s.)in bu hiik-
mtinii zem ve takbih edip halka hitaben "Ey ahali! Zuliim vakti geldi, zulme
hazir olun!" diye baginr idi.
(^
"Kendi malinin hepsini ona ver!" diye okiiz
sahibi iizerine Davud {a.s.)m hiikmetmesi
2416. Ondan sonra 'Davud ona dedi: *By inaici cabuh mahnm hepsini ona
bacjisla!"
*£P?
AHMED AVNt KONUK
1 (J j j\ jaUp n^j \j CL^JS i-iji O**— ^j& *J
JJ
2417. "Ue yoksa senin isin pek sedid olur. Sana soyleMm, id hi senin ona
mahsus olan zulmiin zahir olmasm!"
csj ji deki "ez" tahsis igindir. "Ona mahsus" demek olur. Ya'ni "Malinin
hepsini bu faMre ver, yoksa i§in pek §edid ve sikinuh olur. Iste sana soyle-
dim, boyle yap! Ta ki bu fakir hakkinda, ona mahsus olarak yaptigin zulmiin
meydana gikmasin!"
2418. *Dter an zulmii ziydde ediyorsun!" diye hasma toprak sa$h ve elbisesi-
ni yirtk.
Okiiz sahibi Davud (a.s.)in hiikmiine i'tiraz edip, "Her an benim hakkim-
da bir zulmii ziyadelestiriyorsun!" diye bagirarak basina toprak sacn ve ofke-
sinden kendi elbisesini parcaladi.
2419. I^ir dem yine hu tesm iizerine surdu; ^Davud onu iekrar kendi huzuru-
na yafyxrdx.
Okiiz sahibi yine bir miiddet Davud (a.s.)in zulmiinden bahisle te§d'e de-
vam etti. Fakat Davud (a.s.) onu tekrar kendi huziir-i §erifine gagirdi.
2420. ^Dedi: "By kor tali'li, mddemki senin tali' in olmacli, senin zulmiin yavas
yavas zuhura geldi."
Buyurdu ki: "Ey ayn-i sabitesi aybimn mazhar-i settariyyet olmasina mii-
said olmayan kimse, mademki sirr-i kaderin, aybimn ve giinahimn mestur
kalmasim Icab etmedi, binaenaleyh senin zulmun yav^s. yavas. zuhura gel-
mek ve meydana gikmak lazim geldi."
2421. *iPislenmissin, soma sadr ve pts^aK ha! By kimse senin gtbi esege mah-
sus gjr^jop ve samana yazikhr!"
"Riden" ve "listen" "pislemek ve tegawut etmek" ve "ding" "yazik"
ma'nasinadir. y o^- j\ deki "ez" ihtisas igindir. "Zahir ve batinim zulm-i azim
c ^s^
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
ile berbad ve miilewes etmi§sin, sonra da temizlerin oturacagi sadn ve hu-
zur-i sam istersin ha! Bu miimkin degildir. Sen insan suretinde ve e§ek sire-
tinde bir kimsesin; senin gibi e§ege tahsis olunan cercop ve samana ya'ni
diinya malma yaziktir."
2422. "^Beyhude feryad etme, git hi, senin evladtn zevcenle her fiber onun hen-
deleri oldular. jliyade soyleme!"
"Qocuklann ile zevcen bu fakirin kole ve cariyesi olduguna hiikmettim, zi-
yadelaflazimdegil!"
2423. J7ki eliyle gogsiine tas vururdu. ZKendi cehlinden yukanya asagtya kosarfa.
Davud (a.s.)in bu hiikmu uzerine okiiz sahibi kemal-i teessiiriinden bir
tas alip iki eliyle gogsiine vururdu ve Davud (a.s.)in bu hukumlerinden ken-
di rezaletinin ke§f olunduguna da muttali' olamayip cehlinden dolayi yukan-
ya ve a§agiya kosup dururdu.
2424. Dtalk dahi melamete geldiler, zira onun isinin zamuinden gafil idiler.
Davud (a.s.)in zahirde cjrkin goriinen bu hukmiinii duyan halk dahi,
okiiz sahibine muvafakaten, bu hiikmu levm ve takbih icm geldiler. Qiinkii
okiiz sahibinin isinin ic yiizunden gafil idiler.
2425. HZir kimse zalimi mazlumdan ne vakU hilir hi, o bir pop gibi hevanvn
maglubu ola.
Bir gop gibi heva ve hevesat-i nefsaniyyesinin maglub ve esiri olan bir
kimse zalim ile mazlumu tefrik edemez. Nefsinin sifatlan basar-i basiretinin
oniinde perde olur.
ij iy>- fy% ^ ^ £ Sj.^u^ <tf(jlji, j\ ,Jlb
2426. iJviazlttmdan zalime o kimse iz goturur hi, o zalum olan kendi nefsinin
hasini fcese.
<*&$&>
AHMED AVNl KONUK
Zulmiin izini ta'kib ederek, mazlwndan zalime intikal ettirebilecek olan
kimse, ancak son derece zalim olan kendi nefs-i emmaresinin ba§mi arzula-
nna muhalefet suretiyle ba§ini kesen ve sifatlannin alevlerini sonduren kim-
sedir.
dyer ji jl *y, dl*y%* (*-*>■ ^JJ^ j' £^»\ l j^ *£ <Jlk Dt Aj jj
2427. De yoksa o zalim hi nefisdir, ptyinlihian dolayi i$eriden her mazlumun
hasmi olur.
Nefs-i emmaresi henuz dlmemis. olan kimsenin harigte zalim aramasina
hacet yoktur. Onun nazannda en biiyiik zalim nefs-i emmaresidir. Zfra o za-
lim olan nefs-i emmare, gilginligindan ve akilsizhgindan dolayi boyle bir kim-
senin batinindan, her mazlumun hasmi ve zalimin muini olur. ^unku ikisi bir
cinstendir ve cins cinse meyleder.
2428. iXopek ddima miskin uzerine hamle edex, h&dir olduh$a zahmi miskin
uzerine t/urur.
Nefs-i emmare kopek mesrebindedir ve kopek daima eski elbiseli aciz fa-
Mrler uzerine havlayarak hiicum ettigi ve miimkin oldukga bu gibi fakirieri
lsirdigi gibi, nefs-i emmare de mazlumlara hiicum edip rencide eder.
2429. r \X\anma arslanlar i$indir, kopek icin deailf Hiil hi homsulardan sand
tuimaz.
Haya ve utanma arslan mesrebinde olan insan igindir, kopek tab'inda
olan insan igin degildir. Bil ki arslan, kom§ulanmn avladigi avi tutup yemez.
ou , "danisten" masdanndan emr-i hazir oldugu gibi "ba" meftuh okunmak
suretiyle "an" ism-i isaretine lahik olmus ba-i sebebiyye dahi olabilir. Bu sy-
rette ma'na "Utanma arslanlar igindir kopek igin degildir, o sebepledir ki ars-
lan, komsulanndan av tutmaz." Ya'ni arslan, komsusu olan arslanlann av-
lamis olduklan ava mahza hayasindan dolayi asla iltifat ve tecaviiz etmez
ve yemez, demek olur. Binaenaleyh nefs-i emmaresinin hiikmu altmda ze-
bun olan kimselerden utanma ve haya ve adalet beklemek abes olur. Ve
bunlann imandan nasibleri olmadigma hadis-i nebevi §ahiddir. Nitekim buy-
<^p^
MESNEVt-t §ERIF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
rulur: j>^\ £j Uj>»^i £j liii oii>_ V oUjyi. ou Vij *LM Ya'ni "Haya ve iman bir-
birlerinden ayrilmaz iki karindir, onlardan bin kalktigi vakit digeri de kalkar."
2430. <j\tazlwn olduriidi, zalime tapici olan avam, pusutlan kopek gibi ^Davua
[2439] ■ [ j
tarajina st$radi.
Davud (a.s.)in dktiz sahibi hakkindaki hukmiinii duyan, mazlum oldiiru-
cii ve zalime tapici avam, pusudan kopekler gibi Davud (a.s.) tarafina sigradi.
2431. O fai/e ^Davuil' a teveccuh ettiler (dediler) ki: "6y bizim iizerimize §efik
olan nebiuy-i muhidrl
t>^ l J J*^ IS*/- jV l> U °- j L5^ U^ J 1 i 1 " b - LSJ Oi 1
2432. "tSeruien. bu layik degilciir, zira bu a$tk zulumdur. ^Bild-^ey bir giinahsi-
za hahrellin."
"Bi-Ia§", "bi-Ia-§ey" kelimesinin muhaffefidir, "bila-sebeb" demek olur.
Ya'ni: "Ey nebiyyallah, okuziin sahibi aleyhine verdigin bu hukiim senin
§an-i nubuwetine layik degildir. Zira bunun apagik bir zuliim oldugu mey-
dandadir. Bila-sebep bir kabahatsiz kimseye kahr ile muamele ettin."
JjS' ^Jai <*a t$*>*>- j JuT IjlCiTjij aT l^sw*
Sim asMr etmek ve huccetleri, hepsini kat' etmek i£in da-
vud (a.s.) in halki o sahraya fagirmaga azm etmesi
2433. \0eai: 61/ dostlar, onun zamam eri§ti ki, onun mehium olan sirrt zahir ola.'
<^^
AHMED AVNl KONUK
Davud (a.s.) mu'teriz olan halka hitaben buyurdu ki: "Ey dostlar, bu
da'vacinin mektum olan sirnmn zahir ve asikar olmasi zamam geldi."
2434. u Diepiniz kalkintz, id ki di§anya aidelim, taki gizli sura valuf olakm!"
"Ta", ta'lil igindir. Ya'ni "Di§anya gikmamiz gizli sirra vakif olmamiz
icm, hepiniz kalkiniz!"
2435. "jfilan sahrdia cesim hir aga$ var&ir, onun dallan muciemi ve $ok kub-
helidir."
"Enbuh", "enbuh" kelimesinin muhaffefidir, "kesir" ve "kalabahk"
ma'nasinadir; ve "geft" §emsu'I-Lugatm beyaninagore "takgibi kamburlas-
mi§ tavan" ma'nasinadir ki "kubbeli" diye tercume edilmistir, Yani, "Agacin
dallan birbirine girift olmus. ve kubbeli bir hale gelmistir" demek olur.
jl rt-; ji f«AjLy* (I) J>- (_£ »J jl rt^* j 00 <**?>- 7<~*\j (Jl-^w
2436. "Onun haymeqahi, onun rmhi pek muhhemcLir. Onun hokunclen hana
kan kohusu geliyor."
"0 agacin sayesini saldigi dallann hey'et-i mecmuasi ve onun mini ya'ni
kdku pek muhkem ve kavidir. Onun kokiinden bana kan kokusu geliyor."
2437. "O latij acjacin difoincle kan olmustm; hu uqursuz tali'li, efendisini oliur-
miistiir."
"0 latif agacin dibinde bir katl vaki" olmustur; ugursuz tali'li oian bu okiiz
da'vacisi orada kendi efendisini dldurmiistur."
2438. tymdiye kacLar Diu&anin hilmi onu oritu. O^ihdyet pezevenain sii-
kiirsuzlugunden"
"Hak Teala hazretlerinin hilmi simdiye kadar bu katilin habasetini halk-
tan setr etti, fakat nihayet pezevengin bu setr Iutfuna kar§t sukretmemesi
cinsindendir,"
=£p?
MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
2439. "OCi efenclisinin iyaiini ne O^evruz'da ne bayram mev&imlerinde bir gun
flbrmedi."
2440. nr Bi-nevalan bir lokma ile aramadi, o ilk haklan yada adirmedi."
[2449] * 3
2438. numarah beytin ikinci misra'i, onu ta'kib eden bu iki beyt ile ta-
mam bir cumle te§kil eder. Ya'ni "Bu mei'un, efendisini oldurdiikten sonra
onun bi-kes kalan ailesini eyyam-i mubarekeden ma'dud olan ne Nevruz'da
ne de bayram giinlerinde bir hediye ile ziyaret ederek bir gun bile gormeme-
si ve o aziksizlan bir lokma ile olsun aramamasi ve onlann bidayette kendi
iizerinde olan haklanni yada getirmemesi, o mei'un pezevengin bu setr lut-
funa kar§i §ukursiizlugu cinsindendir."
2441. "OVihayet §imdi o lain, bir okiiz i$in onun oglunu yere gar-piyor"
"0 hain, bu fakir kalan ailenin hatinm sormak §6yle dursun, oldurdugii
efendisinin oglu olan bu muddea-aleyhi, bir okiiz igin yere carpryor."
Ma'lum olsun ki, Hak Teala hazretlerinin settarhgi, kullar hakkinda bir
ni'met-i azimedir. Binaenaleyh bu ni'metin §iikrii ancak mestur kalan seyyi-
ata mukabil yapilan hasenat ile lfa edilmek icab eder. Zira ayet-i kerimede
oU-J' u^X oiUJi oi (Hud, 1 1/1 14) ya'ni "Muhakkak hasenat seyyiati gide-
rir" buyurulur. Ve Resul-i zi§an Efendimiz dahi \^»d "*~*- *u- jr \j*j\ ya'ni
"Her seyyienin arkasindan hasene yapin ki, onu mahvetsin" buyurmu§tur.
2442. "[junahtan perdeyi o kendi kaldirdi ve yoksa Dlah onun curmunu orttii idi."
2443. UCafir ve fdsik bu zarar devrinde kendi -perdelerini kendileri yiriarlar.
"Devr-i gezend"den murad, bu hayat-i diinyeviyye devridir. Zira bu ha-
yat-i diinyeviyyede Hak Siibhanehu ve Teala hazretleri bevatin-i e§yayi ta-
ayyunat perdesi arkasinda setr etmi§tir. A'mal-i seyyiede musirr olmadikca
bu seyyiat mestur kahr. Israr halinde kafirler ve fasiklar kendi perdelerini yirt-
*&!&>
AHMED AVNt KONUK
mis olurlar; ve Hak Teala bu suretle onlarin kotii amellerinin asanni meyda-
na cikanp kendilerini zelil ve riisvay eder.
2444. jLtdiim esrar-i canda mesturdur; zalim, adamlann oniine koyar.
"Camn esrar"mdan murad, onun ayn-i sabitesindeki meknuzattir. Ya'ni
"Zulum bir sifattir ve o sifatlar dahi sair sifatlar gibi camn esrarmda mahfl ve
mesturdur. Bir kimse alem-i ef al olan bu dunyada amel-i zulmii icra ettigi va-
kit, o ma'na-yi zulmu suret-i zulm olarak insanlann oniine koyar ve gosterir
ve ona da "zulum" denir; ve zalimin muahezesi igin, onun bu fiili nezd-i
Hak'ta hiiccet-i baliga olur."
2445. ^Der ki: nr Beni cforiin ki hoynuzlanm vardu; cehennem okiizunii zahir-
den cjoriin."
Zulmu, ma'na mertebesinden fiili ile suret mertebesine tenzil eden zalim
der ki: "Beni gorun ki, ben gazab ve sehvet boynuzlan olan bir cehennem
okuziiyum. Eger cehennem okuzunii zahirde gormek isterseniz kuwe-i ga-
zabiyye ve §ehvaniyye boynuzlanmla yaptigim zuliimlere bakiniz."
Bu dunyada dahi elin ve ayagm ve dilin,
zalimin ba§i uzerinde §ehadet etmesi
2446. Dmai hurada da senin elin ve ayagm, zarar hahkinda senin zamuine $e-
hadet verirler.
Mademki zulmu ma'na mertebesinden fiilin ile suret mertebesine tenzil
ediyorsun, binaenaleyh bu dunyada dahi senin elin ve ayagm, ika' ettigin
*&&?
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
zuliim ve zarar hakkinda senin zamirine ve batinina §ehadet ederler. Zira za-
mirinde zuliim niyeti takarrur etmemis olan kimsenin a'za ve cevarihinden
halka zuliim ve zarar zahir olmaz.
2447. uMademki senin iizerine zamirin: "6en hir i'tikad soyle ve geri tutmal"
diye miivehkel oluyor.
Mademki senin batimn: "tyi ve kotii i'tikadin her ne ise onu soyle ve sak-
lama ve cekinme!" diye senin iizerine miivekkel olup o batindaki i'tikadin iz-
hanna seni icbar ediyor. ?
ja <t y \j £jjvi jfi>\]>> -U>w« jS j C*J& j rf-^ f OviA jj A^a\>-
2448. Uiususiyle gazab ve dedikodu vaktinde senin sirnni mu-he-mu zahir eder.
O miivekkel olan batimn, hususiyle dfkelendigin vakit ve bir husus-i diin-
yevi hakkindaki dedikodun vaktinde senin gizli olan isti'dadim inceden ince-
ye meydana koyar.
*
2449. uMademki zuliim ve cefa: "6y el ve ayah, heni asikar etl" diye miivek-
kel oluyor.
Mademki zuliim ve cefa: "Ey el ve ayak, bizi ma'na mertebesinden suret
mertebesine indir de meydana gikalim ve alem-i ma'nada ma'kal iken alem-i
surette mahsiis olalim!" diye batindan a'za ve cevarih iizerine miivekkel ve
musallat oluyor;
2450. L/viddemki sirnn sehddeti yulan tutuyor, hususiyle izhrab ve ofke ve in-
tikam vaktinde.
Mademki yular, sirnn, ya'ni batimn §ehadetinin elindedir, hususiyle o ba-
tin mademki lztirab ve ofke ve intikam vaktinde kendi isti'dadmi gosteriyor;
JJj \j>r^O j> j\j tj\j} \j j£** \f y* jAf ^S OUa ^-J
2451. Dmdi o kimse ki, bayragi sahrd iizerine vurmak vein hunu miivekkel
ediyor.
*£»
AHMED AVNi KONUK
imdi o Allahu Zu'l-Celal hazretleri ki, zuhur bayragim fiil ve amel sahrasi
uzerine dikmek igin, yukanlarda izah olundugu vech ile, mademki batim za-
hir uzerine miivekkel ediyor, nitekim cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fih'te
§6yle buyururlar: "insanin viicudu bir bayrak gibidir. Bayragi evvelen hava-
ya kaldmrlar; ondan sonra her taraftan akil, fehm, hisim, gazab, hilm, kerem,
havf ve reca ahval-i bi-payan ve bi-had sifat, askerlerini o bayragin altina
cem* ederler. Uzaktan bakan kimse yalniz bayragi gorur, amma yakina ge-
len kimse bayragin altinda sayisiz halki gorur. Ya'ni gafil teni goriir ve akil
onda ne gevherler ve ne kadar ma'nalar oldugunu bilir."
2452. Hiinaenaleyh ruz-i ha§r(le ne§r i$in clujer milvehkeller ae yaratabilir.
Hayat-i diinyeviyyede zikr olunan muvekkelleri yaratan Hak Teala
hazretleri, ba'de'1-mevt hayat-i uhreviyyede dahi zamirlerin nesri ve lzha-
n igin diger muvekkelleri dahi yaratmaga kadirdir. Nitekim ayet-i kerime-
de dj~£i \j3\S" Li jv^k-j' j^&sj (H*j$ UJ&j j^jbiy* J* ^i fjlii (Yasin, 36/65)
ya'ni "Hayat-i uhreviyye gunimde biz onlann agizlanm muhiirleriz ve bize
onlann elleri soyler ve kesbettikleri seye ayaklan sehadet eder" buyrulur.
2453. 6y zulumde ve kinde on etc flelmi§, senin gevherin zahirdir, huna hacet
yoktur!
Ey zulumde ve kinde on def a ele gelmis ve tecriibe edilmis olan kimse,
senin kotii efalin sebebiyle gevherin ve batimn zahir olmus. ve meydana
gikmistir. Zira her bir kotii fiilin bir sureti zahir olup senin yakana sanla-
caktir. Binaenaleyh senin igin nlz-i hasrde elin ve ayagm sehadetine hacet
yoktur.
Jjji\j C-j^iJl j**-^' y. •&? j- 5 u^j °ji^ £~??\>- C—*vJ
2454. XAirarla meshur olmaaa hacet yokiur; senin atesm olan zamirin uzerine
vaktfhrlar.
Maahaza bu hayat-i diinyeviyyede zarar ve zulumde ef al ile sohret bul-
maga hacet yoktur. £unki ehl-i basiret olan kimseler, senin atesin ve nefsa-
ni olan zamirine kesfen vakiftirlar.
*$%&>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2455. Senin nefsin: nr Beni goriln, hen askab-i nardamm!" diye her dem yiiz
sex ax getixix.
Senin nefsin, gazab ve §ehvet atesterinden etrafina birgok kivilcimlar sa-
gar ve bu kivilamlan izhar etmekle: "Beni goriin ben ates. ehlindenim!" der.
Ma'lum olsun ki, gazab, hakikati sabit olan bir sifattir ki, asla onun haki-
kati tebeddiil etmez. Binaenaleyh saik ve muharriki nokta-i nazanndan ya
mahmud veya mezmum olur. Hakkani olursa mahmud ve makbul, nefsani
olursa mezmum ve merdud olur. Enbiya ve evliyada olan gazab Hakkani ol-
dugundan makbul olur ve gazab-i Hakkani tesbit-i hak ve ibtal-i batil igindir.
Gazab-i nefsani ise bunun aksine olup tesblt-i batil ve ibtal-i hak Igin olur. Ni-
tekim hadis-i serifte j^\ & ^J^, V v^ 1 ai ya'ni "Muhakkak gazab beni
haktan ihrac etmez" buyrulmustar. Nar-i §ehvet dahi bu kiyas uzerinedir.
2456. SAiesin c&z'uyum, kendi kiilliime gidexim. IZen nur ctegilim ki Uiazxel
tarafina gideyim.
Nefis, etrafina gazab ve sehvet ateskrini sagarak der ki: "Ben atesm
cuz'iiyum, "cins cinse meyl eder" kaidesince kendi kiilliim tarafina giderim.
Ben can gibi degilim ki huzur-i ilahiye gideyim!"
2457. O^fiiekim hak tanimuyia olan hu zdlim, bir okuz i$in bu kadar ilt&as etti.
"iltibas", ortulii olmak ve belirsiz olmak ve kari^ik olmak ma'nasmadir.
Nitekim okiiz da'vacisi olan bu zalim, hukuk-i sabikayi tanimadi da, bir okiiz
igin Davud (a.s.) huzQrunda hak ve hakikati inkar ederek bu kadar iltibas et-
ti, ya'ni hakikati ortucu olan birgok miiddeayatta bulundu.
j* <-£j j' J'H ^ c ~ w ^ <j^ i_r^ j^ •*-" J *j y^ J ^° $ ^ ^
2458. O, ondan yiiz okiiz ve yiiz deve gotiirdii. By haba, nefis hudur! Ondan
miinkah ol!
Halbuki o okiiz da'vacisi, bu miiddea-aleyh olan fakirden birgok okiiz ve
birgok deve alip gotiirdii. Ey nefis aleminde ihtiyarlamis. olan baba, iste nefsin
hali budur ve bu kadar insafsizdir. Binaenaleyh ondan yiiz gevir ve miinkati ? ol.
csgp^
AHMED AVNl KONUK
2459. ^Bir ^iin. fcile Diuiaya zari eimeit, onian hir gun dert ile ""^a Slabhi!"
gelmedi.
okiiz da'vacisi, yapmis oldugu zuliimden dolayi nedamet edip bir gun
bile Hakk'a niyazda ve tazarru'da bulunmadi ve bir gun olsun nedamet edip
ici yanarak "Aman ya Rabbi, kusurumu afvetr. diye o habisten bir munacat
zuhura gelmedi ve demedi:
2460. 0(,i "6y Diuda, henim hasmimi ho§nud et, eger hen ona ziyan etiim ise,
[2469] fr. .„
sen jaute ev.
2461. "6j/er hata etiimse, diyet akile iizerinedir; henim canimin akilesi elestten
sen oldun."
"Diyet" hataen katl olunan bir kimsenin varislerine katil tarafindan verilen
mala derler, mikdan kutub-i fikhiyyede mezkurdur; ve "akile", istilahat-i fik-
hiyyeden olup, katil olan kimsenin babasi tarafindan olan akrabasma derler
ki, bunlar hata ile dldurulmiis olan kimsenin diyetini verirler; ve bu akile hak-
kindaki ahkamm tafsili de kutiib-i fikhiyyede miinderictir.
Ya'ni "0 okiiz da'vacisi Hakk'a yalvanp demedi ki: "Ya Rab, eger hata et-
tim ve hata ile elimden fiil-i katl sudur etti ise, maktuliin diyeti sef'an akile
uzerine terettub eder. Benim canimin akilesi ise "Elestii bi-rabbikum" hitabi
vaki' olan zamandan beri sen oldun. Binaenaleyh benim diyetimi ver ve ka-
bahatimi setr et!"
ikinci misra'in izahi budur ki: "Akile" yukanda beyan olundugu iizere kati-
lin baba tarafindan akrabasidir. Baba bu vucud-i izafide asildir ve vucud-i
mutlak-i Hak dahi bu viicudat-i izafiyyenin aslidir; ve mertebe-i ervah vu-
cud-i hakiki-i Hakk'in gayriyyet libasiyla zuhur ettigi ilk mertebedir ve bu
mertebede isneyniyyet basjar. Vucud-i Hak vitr iken sef olur. imdi alem-i er-
vah, alem-i isneyniyyet oldugu cihetle "Elestii bi-rabbikum" ya'ni "Ben sizin
Rabbiniz degil miyim?" hitabi vaki' olmus ve bu mertebede benlik ve sizlik
nisbetleri zuhura gelmistir. Binaenaleyh canin ash, Hakk'in varligi oldugun-
dan bu misra'da "canin akilesi" ta'bir buyurulmustur ve bu akilelik icin "Eles-
tii bi-rabbikiim" hitabi vaki' olan zaman mebde' gosterilmistir.
*mg>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
2462. To.?, tnci ^tii olan istigfan vermez; ey hiir olan can, nefsin insaji hu olur.
"Be-istigfar"daki "ba" zaidedir. "istigfar-i durr" mu§ebbehiin-bihin mii-
§ebbehe izafeti kabilinden terklb-i izafidir. "tnci gibi olan istigfar" demektir.
"Can-i hiir" terkib-i izafi olmak caiz oldugu gibi terklb-i tavsif! de olabilir.
Ya'ni "hurrun cam" veya "hiir olan can" demek olur. Malum olsun ki, kas-
vet sahibi olan kalb tas. gibi ve hatta tastan daha katidir. Nitekim ayet-i ke-
rimede s^Li jja 'j ij^k '^ liJUl joJ ^ J^S oli ^ (Bakara, 2/74) buyrulur.
§ekavet-i ezeliyye sahipleri'nin ahval-i kalbiyyeleri boyledir. Yaptiklan meza-
limden dolayi nedamet etmek akillanna bile gelmez ve nedamet ve istigfar
kalbe nazil olan rahmet-i ilahiyyenin kabuliinden dolayi zuhur eder. imdi tas.
rahmet-i ilahiyyeyi kabul etmez ki, ondan istigfar ve nedamet incisi zuhur et-
sin. Bu rahmet-i ilahiyyeyi sadef gibi agzi actk olan ehl-i saadetin kalbleri ka-
bul eder. "Binaenaleyh sifat-i nefsaniyyenin istilasi sebebiyle tas gibi kati
olan bir §akinin kalbi, inci gibi olan istigfan vermez. Ey nefsani sifatlann kay-
dindan kurtulmus, ve hiir olmu§ olan can, nefsin insafi bundan ibaret olur."
Ya'ni her yaptigi fenaligin iizerine bir fenalik daha zammeder.
Hind niishalarinin ba'zisinda jj jUo^i, ^^ jL ya'ni "Ta§ istigfar ile in-
ci olur mu?" ve ba'zisinda ^ jU^-i .uj~. dL ya'ni "Ta§ istigfar ile inci verir
mi?" suretindedir. Fakat muraccah olan Ankaravi niishasidir.
<^
C^jS l)1 {£j~» Aj jji>- J&j bjj>
Halkm o agac tarafina dogru di§anya gitmesi
C-i*~»< -^-^j <j**?* J-u*^*^ 15 ^-j& o>-j.> 01 (Sy* ^is*j C)jj> 0_^>-
2463. Uaktaki o agac iarafina dogru disanya gittiler, dedi ki: "Onun elini ar-
hasina siki haalaym."
Vaktaki Davud (a.s.)'in hiikmunden sjkayet eden halk, cenab-i Davud ile
beraber o agac tarafina dogru gittiler, Davud (a.s.) halka hitaben buyurdu ki:
"Bu okuz da'vacisinin ellerini arkasina siki baglayin."
<W^
AHMED AVNl KONUK
2464. ur Ta ki o/mrc Qunahint ve curmiinu izhar edeyim, ia ki adl hayrajjini sah-
ra iizerine dikeyim."
2465. ^Dedi: "6t/ kopek hunun ceddini oldiirmiissiin; sen kolesin, hu yilzden
efendi olmussun!"
Miiddeinin ellerini arkasina bagladiktan sonra Davud (a.s.) ona hitaben
buyurdu ki: "Ey kopek, sen bu okiizu kesen fakirin ceddini 61durmu§sun, sen
onun kolesisin. Bu katl yuziinden efendi olmussun,"
j\ JU- Ijl^iTobjj sj? jl JL* c£->^ j t/-^ L> **-\y*-
2466. ^Gfendiyi oldurdun ve onun malini goturdun; ^ezdan onun hdlini dsikar
etii."
"Ey mel'un, bunun ceddi olan efendini oldurdun ve sonra da onun mali-
ni zabtettin; iste bugiin Halik Teala hazretleri onun halini meydana cikardi."
2467. O senin kadmm onun cariyesi olmus idi; hu ejendiye o da cefa <psier-
mx&iir!'
"SJmdiki halde senin taht-i nikahinda bulunan zevcen, oldurdugiih efen-
dinin cariyesi olmu§ idi. Bu cariye dahi sana tabi* olup efendiye seninle bera-
bercefa etmigtir."
2468. Onian it$i ue erkefc her ne doadu ise, onlar haslan hasa vdrisin rnulkii
olur."
2A6Q. Sen kolesin kesh u kann onun miilkudiir; serial istedin, sertati al, git iyi
midir?"
"Sen bu fakirin ceddinin kolesisin ve zevcen dahi onun cariyesidir; ve bir
kole ile cariyeden dogan cocuklar dahi, asla tebean efendinin kolesi ve cari-
c ^£^
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
yesi olur. Ve kole oldugun igin senin kar ve kisbin dahi efendine aiddir; ve bu
okiizii kesen fakir ise, o dldiirdugun efendinin varisidir. Binaenaleyh sen ve
zevcen ve malin ve miilkun ve cocuklann hep bu varisin olur. Mademki sen
gasb ettigin maldan bir okiizii, asil sahibi olan varisten esirgeyip §er!at iste-
din, al §eriati de git, bak iyi mi oldu! Eger okiizu bu fakire birakip da'vadan
vazgege idin, Hak Teala hazretleri senin bu hiyanetini hayat-i diinyeviyyede
mesturbirakacakidi."
jW^J ^-J^ ^J^ W^jl j p-*> jlj jlj ^1 4j J~^£ Ij **r\y-
2470. "Gfendiyi zulm ile zar zar oldiirdufi.; efendi de burada aman deyki idi."
2471. "fjorducjun korkunc bir hayalden dolayx, bigugi aceleden toprak altina
cfomdiin."
2472. "D§te onun ba$i bt^ak ile beraber yer alhndadir, bu yeri boyle tekrar kazm."
"Bu yeri boyle tekrar kazin" ifadesinden Davud (a.s.)in kazilacak mahal-
lin dairesini ta'yin buyurdugu anlasihr.
2473. IZu kopegin adi dahi bi$ak uzerinde yazilmi§hr; efendiye boyle mekr ve
zarar yaph."
Bu beyt-i §erife iki tiirlu ma'na vermek caizdir. Birisi budur ki: "Ey halk,
eger fiil-i katlin faili bu zalim oldugunda §iibheniz varsa, yer altindan gikan
bigaga bakiniz. Zira fiil-i katl bu zalimin kendi bigagi ile vaki' olmustur ve
hatta bigagin uzerinde kendi nami mahkuktur. zalim efendisine benim be-
yan ettigim vech ile boyle mekr ve zarar yapti. Bu bicak dahi, sahididir."
Diger ma'na da budur ki: "Ey halk, fiil-i katlin bu miiddei tarafindan ya-
pildigina §ahit isterseniz bigagin ustiinde taraf-i gaybdan yazilmis. olan yazi-
lara bakiniz ki, onun ismi ve efendisine yapmis oldugu boyle mekr ve zarar
tamamiyle muharrerdir."
2473. Oyle yaptilar; vaktaki kazddar, yerde o btgagt ve ba$i btddular.
Cgg^
AHMED AVNt KONUK
Halk Davud (a.s.)m emri vech ile hareket ettiler ve gosterdigi mahalli kaz-
diklan vakit, orada o bigagi ve efendinin basmi buldular.
dL» j! J*;* jUj Jsj j* Obj oTibil jls* j* Aijj
2474. O zaman halk i$ine velvele dustii, her birisi helden ziinnan kesti.
Halk Davud (a,s.)m bu mu'cizesini gordiigu zaman, kemal-i teessurlerin-
den bir velvele kopardilar ve mukaddema Davud (a.s.)in verdigi hukme i'ti-
raz edenler inkar ziinnanni bellerinden kestiler.
oW" iSjj i)\>^ O^wvj lj>- ib o\y>- .ib (j\ L J^Jt^ <J>\ j\ -Uj
2475. Ondan sonra ona deli: *6y adalet isieyici gel! O kara yuz ile kendi add-
letini all"
Hakikat-i hal zahir olduktan sonra Davud (a.s.) dktiz da'vacisi olan kati-
le hitaben buyurdu ki: "Sen verdigim hiikme razi olmayip adalet istedin, gog-
sunii ta§Ia dogmekte idin. Gel bakahm §imdi o kara yiiz ile hakkinda icab
eden adaleti al!" Hind niishalannda ikinci misra' «l- jj j>\ ji y ou^ ^ *b
ya'ni "Kendi dadini bu kara yiizliiden all" suretinde vaki' olduguna gore bu
hitab, okiizu kesen fakir hakkinda olmak lazim gelir.
Onun uzerine hiiccet ilzammdan sonra Davud
(a.s.)m k|til ipn kisas emir buyurmasi
2476. O i/ine o bigak ile ona kisas emretti; onun mekri Uiakk'tn ilminden ne
vakit holds olur?
JjS~ \Xj, OJU; Jj>- jl C)j*r JJJ JLS" UL-tj^. <^- ^f J>- JLv
2477. Uiakk in hilmi miivdsalar eder, lakin hadden gittigi vakit vzhar eder.
c^P?
MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Muvasa", ash "muvasat" (su r ) olup §iirde uslub-i Farisi iizere "muva-
sa" (uy) suretinde kullanihr. Miidara ve kolayhk ve imhal ma'nalanna ge-
lir ve diger ma'nalarda da miista'meldir. Burada miidara ve imhal ve kolay-
hk ma'nalan miinasibtir. Ya'ni "Bir zalim zulmiinii icra ve turlu tiirlii mekr-
ler ve hileler ile bu zulmiinii halk nazanndan setre galistf. Hak Teala hazret-
leri dahi sifat-i hilmi ile miidara ve imhal buyurup onun zulmiinii ve kaba-
hatini meydana cikarmaz. Fakat onun zulmii ve mekri hadden astigi vakit,
onu bir suretle izhar ve halk nazannda riisvay ve kepaze eder."
2478. ZKan uuumaz; her bir goniile cust ii cu ve bir miiskilin ke§fi diiser.
Husiisiyle icra edilen zultim katl-i nefs olursa pek berbaddir. Zira haksiz
dokiilen kan uyumaz; goniillerde cust ii cu ve miiskilin ke§fi meraki uyamr.
2479. Vlabb-i dinin hakimlujinin ikiizasi, bunun ve onun zamirinden ba§ ctkanr.
Dinin Rabb'i olan Hak Teala su ^Udt J °fc'j (Bakara, 2/179) ya'ni "Si-
zin icln kisasta hayat vardir" ayet-i kerfmesiyle katilin kisasina hiikiim bu-
yurmu§tur. Onun bu hakimliginin iktizasi olan nailer, bunun ve onun bati-
mndan, iztirap vermek suretiyle ba§ gikanr. §oy!e:
il~iS jljiT j\ X^yr *g Ob^A C^f ^ J^~ X$> Ai$ Xt> dy>r Ci^ 0^
2480. DCi, "jfilan nasd oldu, onun Kali ne oUu, ne bicti?" QJUekim camur-
luktan ekin fiskmr.
Haksiz yere kam dokiilen maktule kar§i halk lakayd kalmaz. Onlann ba-
tinlannda o bigarenin tefahhus-i ahvali icin birtakim duygular ve meraklar
hasil olup derler ki: "Filan nasil oldii, onun hali ne oldu ve mezraa-i haya-
tmda ne bicti?" iste bu duygular batinda camurluktan ekinlerin fiskirdigi gi-
bi fi§kinr.
Beyt-i §erifin birinci misra'indaki kafiye "kitten" masdanmn fiil-i mazisi
olan "ki§t" olmasi miinasib olur. "Ziraat etmek" ve "tohum ekmek" ma'nasi-
nadir. §emsii'l-Lugat ta "diiruden" ya'ni "ekini bicmek" ma'nasina da geldigi
beyan olunur. §urrah-i Mramdan ba'zilan "ku§ten" masdanndan fiil-i mazi
olarak "ne oldurdii" ma'nasina almi§lar ise de, ikinci misra'daki "ki§t" kesr ile
svgp^a
AHMED AVNl KONUK
oldugundan bu surette kafiyede adem-i muvafakat hasil olur. Binaenaleyh
"kisten" masdannin fiil-i mazisi olmak muvafiktir.
2481. aramalar ve gonvllerin izhrabint ve bahs ve macera kanm kaynayisi olur.
Halkin maktuliin ahvalini sorustarmasi ve gonullerindeki lztirabat, o
maktuliin dokulen kamnin ma'nen kaynayi§indan miinbais olur. Zira bem-
adem yekdigerinin a'zasidirlar ve mecmuu, nefs-i vahide hiikmiindedir.
y ji j <jili X$> ijb %y><**» _jl J& j** c~ZS l-U *£ Oy?
2482. Uaktaki onun i$inin sirn zahir oUu, ^Davud'un mu'cizesi asikar ve iki
kat olhx.
Vaktaki okiiz da'vacisi olan zalimin muamelesinin sim ve ic. yiizii meyda-
na gikti ve kendisinin mazlum degil, bilakis zalim ve katil oldugu anla§ildi,
Davud (a.s.)in mu'cizesi asikar ve diger mu'cizatina munzam olmak suretiy-
le iki kat oldu.
2483. Dialk hep ba$i acik gel&iler, baslanm scale ile yerlere vur&ular.
2484. nr Biz asli korler olmusuz, biz senden yiiz iiirlix acaib gormusuz!"
Halk Davud (a.s.)m bu mu'cizesini gorunce, kemal-i teessurlerinden §u-
rlde bir halde huzur-i §erifme basjan acik bir halde gelip, arz-i zillet ve acz
igin baslanni secde vaz'inda yerlere vurdular da dediler ki: "Bizler birtakim
basar-i basiretleri kor olan kimseleriz. Zira senden bircok mu'cize ve
harikulade haller gordugumiiz halde, bu okiiz da'vasinda ve hukmunde sa-
na muanzolduk."
2485. nr tas, ^talut'un gazasindan ilolayr. nr Beni tut!" diye seninle zahiren sei-
ze geldi."
2486. "Sen uc sapan ta§i lie geldin, yiiz binlerce adami birbirine vurdun.
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
2487. * Senin ta$lann yiiz binlerce par$a oUu, her hiri her hasvm i$in kan ifi-
ci o\Hu."
Bu uc beyt-i serif ile atideki beyitlerde lisan-i halk ile Davud (a.s.)in
mu'cizeleri ta'dad buyurulur. Ma'lum olsun ki, Davud (a.s.)m zamamnda Be-
ni Israil'in padisahi olan Talut, Calut nammdaki, zalim bir hiiktimdar ile har-
be kiyam ettigi sirada Davud (a.s.)a uc ta§: "Calut'un katli bizim vasitamiz ile
olacaktir, bizi al!" diye soz soyledi. Cenab-i Davud dahi bu ta§i aldi. Harb
meydamna vasil oldugu vakit sapamna koyup am ve tas. binlerce parca olup
bir parcasi Calut'u oldtirdu ve diger parcalan dahi Calut'un askerini helak et-
ti. Tafsili tefsir kitaplannda sure-i Bakara'da vaki' 'duLii *ui otfj ojA*- *y* Jrf j
sl&Ji'j (Bakara, 2/251) [ya'ni "Davud Calut'u oldurdii. Allah ona (Davud'a)
hiikumdarlik ve hikmet verdi"] ayet-i kerimesinde mezkurdur. Bu tig beyt-i
§erifte Davud (a.s.)m bu mu'cizesi bey an buyurulmustar.
-Li fy** lj y tSj^ °jj <^y? ^ f y* ^jT y £**»$ j^ <ja!
2488. ^^Demir senin elinde mum $oi oUu. Qiinku ztrh yaptcilik sana ma'lum
oUu!"
"Ey nebiyy-i zi§an, Hak tarafmdan sana zirh yapicilik i'lam buyruldugu
cihet ile, demir senin elinde mum gibi yumu§ak oldu, sen o demirleri yumu-
§atip zirh yaptm." Nitekim ayet-i kerimede '-uaUi ^ uf, (Sebe, 34/10) ya'ni
"Onun igin demiri yumu§attik" buyurulur.
jy.j lSj** tiy$ -kj\y**-i» y b jy^ *^ ^^j y ^ \^*y>
2489. daglar sehur oU-uklan halde seninle hem-avaz olcLu; muhri qibi senin-
le X,ebur okudular."
"Resail", "resil".kelimesinin cemldir. Hem-zeban, ve hem-avaz ve hem-
rah ve peygamber ve gonderilmis, ma'nalannadir. "Peyrev" ma'nasina da ge-
lir. Bu beyt-i §erifte hem-zeban ve hem-avaz ma'nalan murad buyrulur. "§e-
kur", "ziyade §iikr edici" ma'nasina sifat-i mu§ebbehedir. Zebur Davud (a.s.)a
nazil olan kitab-i mukaddesin ism-i §enfidir. Ve bu beyt-i §erifte ^ J} JL^C
(Sebe", 34/10) ya'ni "Ey daglar onunla beraber teganni edin!" ayet-i kerirrie-
sine i§aret buyrulur. "Ey nebiyallah, daglar, Hakk'a ziyade sukredici oldukla-
n halde seninle hem-zeban ve hem-avaz olup insan cinsinden olan bir oku-
yucu gibi seninle beraber Zebufu okudular."
ff^p^,
AHMED AVNl KONUK
2490. v "^uz hinlerce aonul qozii a$ilmi§ oldu, senin deminden gayba dmade ol-
[2500] 1 „
an.
"Senin bu mu'cizelerini goren yiiz binlerce adamin gonullerinin gozu
agildi ve senin nefha-i miibarekinden alem-i gayba teveccuh isti'dadini kesb
etti."
2491. ur fe 0, onun hepsinden daha kavidir hi daimdir, dirilik bah§ edersin hi
daima haimdir."
"Ve senin kalb gozlerini acman ve nefha-i miibarekinden o kalblere alem-i
gayba teveccuh isti'dadini bans etmen, tasla diisman dldiirmek ve demiri yu-
mugatmak mu'cizelerinden daha kavidir. Zira bu mu'cizeler fan! ve kalb go-
ziiniin acilmasi ve alem-i gayba teveccuh isti'dadini kesb etmesi mu'cizesi
daimdir. Qunkii bu mu'cize ma'nen olmiis. olanlan diriltmektir ki, bu dirilik
daima kaimdir."
2492. Hiutun mucizelerin ruhu muhahkak budur hi, o olmu§e can-i ebed bah§
eder.
Hadd-i zatinda bilcumle enbiyadan sadir olan mu'cizelerin ruhu, munkir-
leri Imana getirmek suretiyle olmiis olan batinlanm diriltmek ve onlara ebedi
olan can-i insaniyi bah§ etmektir.
2495. JZalim olmti? oldu, bir cihan diri oldu. Dter bin yeniden Uiudaya ben-
de olda.
Davud (a.s.)in hukmii ile o okiiz da'vacisi olan katil kisas edilerek dlmiis,
oldu. Fakat sC- ^uiit j Jjtfj (Bakara, 2/170) ["Sizin igin kisasta hayat var-
dir"] ayet-i kerimesinin hiikm-i §erifi mucibince bir cihan-i azim diri oldu. Zi-
ra bu kisastan halk ibret ahp katl-i nefisten tevakki ettiler; ve bu mu'cizeyi
ve Hakk'm tasarruf ve tedbirini goren halkm imam kuwet bulup cumlesi ye-
niden Hakk'a bende oldu.
<Wa*)pGW)
MESNEVI-1 SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
<^
Onun beyamndadir ki, nefs-i ademi, okiizii oldurenin mxiddeisi
olan katilin yerindedir ve o okuzii oldiiren akildir ve Davud
Hak'tir veya naib-i Hak olan §eyhtir ki, onun kuweti ve yardimi
ile zalimi oldurmek ve helal nzk ile zengin olmak mumkin olur
2494. DCendi nefsini oUiir, ciham diri etf Bfendiyi oldiirmiistiir onu hende d!
Ey Hak yolunun yolcusu, nefsini arzulanna muhalefet etmek suretiyle 61-
dur ve nefis igin dort tiirlu Slum vardir ki onlar da: "Mevt- ahmer", "mevt-i
ebyaz", mevt-i ahdar" ve "mevt-i esved"dir. Mevt-i ahmer, nefsin seheva-
tina muhafelettir. Mevt-i ebyaz aghktir. Zira aglik ile batin munewer ve
vech-i kalb beyaz olur. Mevt-i ahdar, kiymetsiz ve eski piisku yamah esvap
giymege derler. Mevt-i esved, halkin ef alini kendi mahbubunun fiilinde fan!
ve nasm eza ve cefasi canandan oldugunu bilerek cefalanm ihtimale derler.
imdi nefis bu ddrt olum ile oldtigii vakit halk-i cihan nefsinin eza ve cefasin-
dan kurtulup diri olur.
"Dar" (jb) ismindeki bir veliyy-i kamile bir dervis gelip demis. ki: "Ey seyh
diinyayi dolastan, ne rahat ettim, ne de rahat etmis bir kimse buldum. Geldim
ki birkac gun seninle asude olayim." Hz. Dar cevaben buyurmus ki: "Ey der-
vis, nicin nefsinden el gekmedin ki, hem sen ve hem de halk-i cihan rahat
olalar idi?" "Cihamn diri olmasi" bu suretle tefsir olunabilecegi gibi diger bir
ma'na ile de tefsir olunabilir. da budur ki: Her ferd-i beser kendi kendine bir
alem ve bir cihandir ve bu cihamn hakiki hayati ruh-i insani iledir. Hayat-i
izafisi ise ruh-i hayvani iledir. tmdi nefis diri oldukca bu cihamn hayat-i ha-
kikisi yoktur ve oliidur. Vaktaki nefis yukanda zikr olunan olumler ile olur,
<^g>
AHMED AVNt KONUK
ruh-i insani dirilir ve bu suretle de olmiis. bir cihan-i hakiki hayat bulur. Bi-
naenaleyh nefsi oldiir, zira o nefis, efendisi olan ruh-i insaniyi oldiirmu§tur.
Onu efendinin oglu olan akla bende et!
2495. <yiflah ol, okuziin muddeisi senin nefsiniir; kenclisini ejenii ve buyuk et-
mislir.
2496. okuzu oilmen senin ahiin&ir, ait okiizii olduriiciiye miinkir olmal
ji> j> C~*Ai j £^j <jjjj J>- j A*lj>wJ* j C— I ^1 Jap
2497. J^fei/ estriir ye Utah' tan zahmetsiz rizik ve tabak fahisu ni'met ister.
Akil nefsin esiridir ve onun isti'dadi ve §ani Hak'tan zahmetsiz rizk-i
ma'nevi ve bol bol kemalat-i insaniyye ni'metlerini ister.
2498. Onun zahmetsiz nzkt neye mevkuftur, ona hi kotuliigun ash olan okiizii
olaiire.
Aklin Hak'tan istedigi zahmetsiz nzkin ihsam, kotiiliigiin ash ve menba'i
olan cisim okiizunii dldurmege miitevakkiftir. Zira cismin hukumlerinden za-
il olan her bir hukum yerine bir hiikm-i ruhani kaim olur. Ve bu cismin iki ra-
kibi vardir ki, biri run, digeri nefistir. Nefis rakib oldugu vakit cism okiizu
onun sevk u idaresinde bulunur ve saha-i fesadda kuwetli olarak kosar ve
oniine geleni siiser; ve ruh ise kendi aleminde yaya ve aciz kalir. Binaena-
leyh nefsi yaya birakmak ve ruhu irkab etmek icm cism okiizunii riyazet ve
mucahede ile oldiirmek lazimdir.
cs J^ "^ ur* j» ^ j j* ^ y lt^ ^y? ^r cr*>
2499. CA/e/is der hi: ^<Sen benim okiizumii nicin olduriiyorsun? JZira ki nefsin
okiizii tenin naksi olur."
Nefis akl-i selime der ki: "Sen benim bindigim okiizii nicjn birtakim riya-
zat ve miicahedat ile olduriiyorsun?" Nefis akla bu suali sormasinin sebebi
budur ki, nefsin bindigi okiiz cismin sureti olur. Binaenaleyh nefis kendi mer-
kiibunun oldiirulmesine bittabi* razi olmaz ve akla muhalefete baslar.
*#%&>
MESNEVl-t SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2500. Gfendinin ofllu olan akil hi-neva kalmi§, hMil olan nefis efendi ve muk-
teda olmu§.
Nefsin muaraza ve muhalefetinden dolayi ruhun sifati olan akil bi-neva
ve aciz kalmis. Run sultammn katili olan nefis ise, cisim okiizu iizerine binip
bilciimle kuva-yi cismaniyyenin efendisi ve muktedasi olmu§tur.
2501. .Zahmeisiz nzik hilir misin ki nedir!* 6rvahin §ulasi ve nebinin erzaktdir.
Akl-i selimin Hak'tan istedigi zahmetsiz nzik nedir bilir misin? nzik er-
vahin gidasi olan ulum-i lediinniyye ve nebinin erzaki olan ask-i ilahi sara-
bidir. Ve ruhun gidasiyla cisim dahi nurlanir; ve bu gida ve erzak hakkmda
Cenab-i Pir efendimiz bir gazellerinde soyle buyururlar:
"B/r Aimse fo'gece "Kabe kavseyn" meyhanesindedir, onun nur dolu olan go-
ziiniin igi tema§a-yi cemalin mahmumdur. meyhaneye jJ~i ^u ^j m* c-J
ya'ni "Ben Rabbimin indinde gecelerim, beniyedirir ve igirir" meyhanesi derler
ki, bu meyhaneye Peygamberimiz Efendimiz' den ni§an verUmi§tir. "
jlT *£ ,j\ Ob j\f jJJt yyf j\f dlj j> c~*l. <~*j*y c^J
2502. ^johat oknzixn kurhanina mevhuftur, ey ko§e kazici, hazineyi okuziin
i$incle bill
Fakat bu ervahin gidasi ve nebinin erzaki nefsin merkubu olan tenin
"mevt-i ebyaz" ile kurban edilmesine ve dlduriilmesine mevkaftur. Binaena-
Ieyh hazine-i erzaki bu cisim okiizii iginde bil, ey koseyi bucagi kazip tefahhus
edici olan salik! Nitekim hadis-i serifte j&ju*}\ ow *> ^^ j>jV\ J -*JJi ^ ^\
ya'ni "Achk yer yiizuride Allah Teala hazretlerinin ta&midir, onunla siddikla-
nn bedenleri hayat bulur" buyrulmustur.
2503. ^Diin yece bir §ey yemi§im; ve yoksa senin fehminin eline tamamen yu~
Ian verir {Aim.
AHMED AVNl KONUK
Bu beyt-i serifte iki vecih vardir: Biri "gida-yi batim"ye ve digeri "gida-yi
zahifTye aiddir. Gida-yi batiniye ait olan ma'na budur: "Ben dun gece "Kabe
Kavseyn" meyh&nesinde bir §ey yeyip igtim ve mest ve miistagrak oldum.
Eger sahv iginde ola idim, bu gida-yi ma'nevi hakkinda senin anlayi§ina
miinasib surette tamamen tafsilat verir idim. Bu yemek cenab-i Pir efendimi-
zin nefs-i alilerine izafe buyuruldugu takdirde ma'namn boyle olmasi miina-
sib olur. Zira Menakib-i Sipehsalar'da §6yle buyurulur-. "Achgi mertebe-i
gayeye isal buyurmus/olan hazret-i Hudavendiganmizdan: "Tamam kirk se-
ne benim mi'demde taam uyumadi" buyurduklan mesmu'dur. Ve en gok ta-
am yedikleri vakit dahi on lokma yemezler ve bir miiddet sonra mi'delerini
tathir ederlerdi; ve buyururlardi ki: "Benim sinemde bir ejderha vardir ki, gi-
daya tahammiil etmiyor." Ve vakt-i istifragdaki miicahedeleri, achk mucahe-
desinden ziyade olup miibarek alinlanndan katre katre ter dokerler idi."
Ma'na, gida-yi cismani ve zahiriye aid oldugu takdirde, cenab-i Pir iislub-i
hakimane iizere, salikleri irsaden, bu gida-yi cismaninin mani'-i ulum-i le-
diinniyye oldugunu beyan icm bu yemeyi kendi nefislerine izafe buyurmus.
olurlar.
d~v-l 4Jl>- OI^j j JbL* 4j>- y> c**\ <0L«il *l 6*jj>~ {£}&? ij'j*
2504. "^Dun gece bir §ey yemi§im" e-fsdnedir; her ne gelirse haja hdnedendir .
Ey muhatabim, hakayik ve maarif-i ilahiyyenin beyanma bir §ey yedigi-
min mani' oldugunu soyledigime bakma! Bu "Bir sey yedim"*sozu,,bu vii-
cud-i izafi alemine aiddir ve efsanedir. Qiinki bu viicud-i izafi aleminin
hey'eM mecmuast efsanedir ve masaldir. Hakikatte her ne gelirse kenz-i
mahfi mertebesi olan mertebe-i uluhiyetten gelir.
^>-ja\ *£>£ dl«J^>- ^y- j _? t*?*~3* ^ j' V^r-"' J p^T
2505. Gfier biz lattf gozlerden giri§me ofirendik ise, flozu esbab uzerine neden
diktik?
"Kiri§m" ve "kirisme", dilberlerin naz ve slvesi ve kas. ve goz ile olan i§a-
retleri ma'nasmadir. "Eger biz Hakk'in mahbublan olan enbiya ve evliyamn la-
tif gozlerinden bize verdikleri i§aretleri ogrendik ise, gozumuzu nicin esbab-i
zahiriyye uzerine diktik?" §u i§ §u sebeble §6yle ve boyle oldu diyoruz. Hind
nushalannda ikinci misra' f yerine f ile baslar. Bu surette ma'na "Gozu-
muzu onuh igin esbab-i zahireye diktik ki, latif gozlerden i§aret ogrendik; zi*-
*$%&>
MESNEVf-i §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
ra enbiya ve evliya hifz-i meratib icin esbab-i zahireye riayet ederler. Biz de
onlann sunnetini icra ettik." (§erh-i Imdadullah'tan hulasadir)
J& ^t d\ji JUa ^^ ji £* ^Lv-I tyU-l j C— J*>
2506. Sebepler U2erinde ba§ka sebephr varclir. Sebebe bahna, nazan ona bi-
rak!
. Bu esbab-i zahiriyye iizerinde batmi olan ba§ka sebebler vardir ki, o se-
bebler esma-i ilahiyyedir; ve esma-i ilahiyye ise zat-i Hakk'a merbuttur. tm-
di enbiya ve evliyanin siinnetlerine tebean esbab-i zahireye riayet vaktinde
onlann batini olan esbaba bak, bu esbab-i zahireye bakma!
2507. Enbiya esbabm kai'inda geliUer. D(mcU mu cizelerini JLiihal seyyaresi
iizerine vurdular.
"Keyvan", Zuhal seyyaresinin ismidir. Eski ilm-i hey'ete gore manzume-i
§emsiyyemizin nihayeti Zuhal seyyaresi ve yedinci felek addolundugu icjn
Cenab-i Pir efendimiz dahi enbiyamn mu'cizeleri mertebe-i kusvaya vasil ol-
dugunu beyan sadedinde Ziihal seyyaresini zikretmisjerdir. Ya'ni "Enbiya es-
bab-i zahiriyyenin kat'i igin gelmisjerdir. Binaenaleyh esbab-i zahiriyyeye
i'timad etmeyip esbabi ve musebbibati Miisebbibu'l- esbab olan Hakk'a bi-
rakmak lazimdir ve bu hal esbab-i zahireye riayete munafi degildir. giinki na-
zan Musebbibii'l-esbab'a atf ederek esbab-i zahireye riayet, ef al-i enbiya
(aleyhimu's-selam)dir; ve zira zuhur-i mu'cizat dahi esbaba te§ebbiis ciimle-
sindendir. (§erh-i Imdadullah ve Bahru'l-Ulum'dan hulasa)
-UssL ^JjlS <j^^ C-P-ljj*; JjalSwij \j j>*j jA ^_..;^...o
2508. Sebepsiz denizi yardilar; ziraatstz bugday ytgmtm buldular.
"Cas", samandan. tefrik olunmus. bugday yigimna derler. Cim-i Arab! ile
"cas" dahi derler. Bu beyt4 §ertfte Musa (a.s.)m asasim vurup denizi yararak
yol acmasina isaret buyurulur. Fir'avn'in Bahr-i Ahmer'de garki kissasi me§-
hurdur. Ve ikinci misra' dahi Resul-i zi§an Efendimiz'in mu'cizelerine i§aret
olmasi muhtemeldir. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz, Medine'de Ebu Eyyub
Ensari'nin corak ve ham tarlasina mubarek eliyle ekin ekerek bir gunde hem
yetisjnis. ve hem de bicilmis. ve yine o giinde yertilmistir.
CVJJ^SVB
AHMED AVNt KONUK
dliS jS jl.1 f^~ij> y. ptj OLL*~» jl -Li ij p*- Ip^.j
2509. Onlann sa'yimUn kumlar dahi un oliu, he$inin yunii $eke $eke ipeh
geldi.
Birinci misra' Ibrahim (a.s.)in mu'cizesine ve ikinci misra* Hud ve Ismail
ve Eyyub (aleyhimu's-selam)in mu'cizeleri ile Musa (a.s.)m harem-i muhte-
remleri Safura validemize vaki' olan keramete i§aret buymlmustar.
Cenab-i tbrahmVin mu'cizesi budur ki: Nemrud zamaninda kithk vaki' ol-
dugundan Hz. Halilullah hizmetgisini bir dostuna gonderip, biraz un veya
bugday istemi§, o zatta dahi un ve bugday bulunmadigindan hizmetgi man-
zunen eli bos. donmu§; fakat hizmetcj eli bos, olarak hane-i Halilullah'a var-
maktan ise cuvallan kumla doldurup §ehre girerken bir gosteris. yapmak da-
ha munasib olur deyip cuvallan kumla doldurmu§ ve guvallan evin online in-
dirmi§ ve kendisi de utandigindan kaybolmu§. Aile efradi evden cikip guval-
lan actiklannda temiz un bulmuslar.
Hud ve Ismail ve Eyyub (aleyhimu's-selam) ile Safura validemiz dahi ke-
ginin yununu cektikge ellerine ipek teli ve ibrisjm olarak uzar idi.
imdi gerek denizin asa ile yarilmasi ve gerek kumun un olmasi ve kegi ki-
limn ipege tebeddiilu, esbab-i zahiriyyenin kuwetle dayamlacak bir §ey ol-
madigim gostermektedir. Bununla beraber Musa (a.s.)in, asasini denize vur-
masi ve hizmetcinin cuvallara kum doldurmasi ve Safura validemizin kegi ki-
lim gekmesi hep esbab-i zahiriyyeye tegebbusten ibaret olur. Zira alem-i su-
rette esbabin ta'tiline imkan yoktur.
2510. Oiur'an hep sebebin hd'i. dervisin izzeti ve 6bu jCeheb'in helaki hak-
[2520] , i i r
kindaau. i.
Ya'ni butiin Kur'an-i Kerlm sebeb iizerine olan itimadin kat'i hakkindadir.
Zira Kur'an-i Kerim'de Halik-i haklklnin Zat-i Hak Siibhanehu ve Teala haz-
retleri ve Kadir-i mutlak oldugu bey an buyurulur; ve bu beyan, esbab-i zahi-
riyyeye riayeti munafi degildir. Zira esbab, Hak Teala hazretlerinin kemal-i
hikmeti ile bu vucud-i izafi alemine vaz' buyurulmu§tur. Ve bu beyt-i §erifte
maksud-i ali-i Hz. Pir, esbaba riayetin memnu' oldugunu beyan degildir. Qiin-
ki Kur'an-i Kerim'de tahsil-i esbab ile de emir vaki'dir. Ve Ebu Leheb ve em-
salinin helaki de ehl-i tslam'm izzeti ve galebesi ciimlesindendir. (§erh-i 1m-
dadullah ve Bahru'i-Ulum (kuddise sirruhuma)dan hulasatan miitercemdir)
c^a
MESNEVl-t §ERIF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
Filhakika da tevekkul esbab-i zahiriyyeye tevessiilden sonra olduguna
gore mucerred esbab-i zahiriyyeye dayamlmamak lazim gelir. ^itejum
"Tebbet yeda" sure-i §erifesinde Ebu Leheb hakkinda ^~S Uj «uu ^ ^i u
(Mesed, 11/2) ya'ni "Onu mall ve kazandigi §ey, o helakten kurtaramadi"
buyurulur ki, mal ve muktesebat-i saire vikaye-i nefsin esbab-i zahiriyyesin-
dendir. Ebu Leheb ise bunlara i'timad etti ve bu i'timadi bosuna gikti; ve ne-
ticede ^sj** J>A\ ["Fakr iftihanmdir"] buyuran sultan-i dervisan (s.a.v.) Efen-
dimiz'in izzeti zahir oldu.
juSv^j \j J~>- cJj jSCiJ -Lixil diL- «~« J* ^M '^y>
2511. HSir ebabil ku$u iki v^, ia§ birakir, Diabe§'in azun le§kerini bozar.
Sure-i Fil'de oian Sji^~ '^) J*M /> '^ 'yL (Fil, 105/3) ya'ni "Hak
onlann iizerine Ebabil ku'sjarini gonderdi ki onlara tas, atardi" ayeU kerime-
.sine i§aret buyurulur.
2512. Jill ddih delik biraku, bir ku§un ta$i ki o yukaruia kanad vurm.
Tefsirlerde beyan olundugu iizere, Resul-i Ekrem Efendimiz'in dogduklan
senede, Habes. hiikumdan olan Neca§i tarafindan Yemen valisi ta'yin edilmis
olan Ebrehe ibn es-Sabbah el-Esrem, halki Ka'be tavafindan alikoymak igin
San'a'da "Kalis" isminde bir kilise yapti. Kenane kabilesinden birisi gece giz-
lice o kiliseye girip mihrabina kaza-i hacet edip duvarlanna necaset siirdu.
Ebrehe bunu duydugu vakit, Kabe'yi yikmak igin yemin etti ve onlerinde bu-
yiik bir fil oldugu halde Mekke-i Mukerreme iizerine asker sevketti. sirada
kirlangic. biinyesinde Ebabil kustan peyda olup asker iizerine tas yagdirmaga
basjadilar. Kendisine tas isabet eden kimse helak olurdu ve bu taster filin vii-
cudunu da delik delik etti. Bu suretle Ebrehe'nin ordusu miinhezim ve peri-
gan oldu. Tafsili tefsir kitaplanndadir.
jiS" ji /o 0U-* aJJj ij-i' Ij Oj Jj=i« j *zZ£ jli ^
2513. "Olmiis okiiziin kiiyrugunu maktul iizere vur, ia ki o demde kefeninde
diri olsun"
Jriy>- <jVl dy>- j ■Xi.yr *y>- dy>- J^HJ^ <-SW jl M*~ d ^yri <jjk"*
2514. ur Bopzi kesilmi§ olan yerinien si$rasm, kendi kamm suzenlerden kam-
m istesin."
<^^
AHMED AVNt KONUK
Bu beyt-i serifte sure-i Bakara'da vaki' s> i^i J\ ^ ' yi &\ b\ -uji ^^ Ji> ijj
(Bakara, 2/67) Ya'ni "Vaktaki Musa (a.s.) kavmine dedi ki: Allah Teala size
okiiz kesmenizi emreder" ayet-i kerimesinde isaret buyurulan Musa (a.s.) in
mu'cizesine isaret buyurulur. Hulasast budur ki: Ben! Israil'den bir kimse katl
olundu ve katil bulunamadi. Musa (a.s.) emr-i ilahi mucibince kavmine dedi
ki: "Bir okiiz kesiniz, onun kuyrugu ile maktule vurunuz, dirilip katilini ha-
ber versin!" Oyle yaptilar, maktul dirilip katilini haber verdi. Tafsili tefsir ki-
taplanndadir.
2515. ^JCur'anin ha§lanflicin<lan iamamina haHar hoyle lerh-i esbab ve illet
vox fax vesselam.
Ya'ni Kur'an'da esbab ve ilelin te'strinin nefyi vardir. Belki te'sir esbab
mezahirlerinde zahir olan zat-i Hakk'mdir ve bu nefy-i Kur'ani, Musebbibii'l-
esbab'i mu§ahede etmek suretiyle esbaba riayeti miinafi degildir. (Hz. Imda-
dullah ve Bahru'1-Ulum §erhlerinden terciimedir) Velhasil Kur'an-i Kerim, es-
bab-i zahireye tevessiilii men' etmiyor. Belki bu vucud-i izafi aleminde vaki'
olan te'siratm esbabdan bilinmesini reddediyor. Mesela doymak taamdan de-
gil, belki taam perdesi arkasinda gizlenmis olan ZaM Hak'tandir. Ve keza
zenginlik ticaretten degil, belki ticaret perdesi arkasinda mestur olan Zat-i
Hak'tandir vesselam.
:>j-i IXj \J b" ^f ^-^ *j> lj»l J& Ja^ jl ^ jj! .Jui^
2516. niunun kesfi is artrna olan akil cihetinden olmaz, sana zahir olmak i$in
kulluk etl
Mu'cize, aklin daima gQriip alistigi tavir haricinde vukU' bulan bir haldir.
Mesela bir gekirdek topraga dikilir, akil bu gekirdegin filizlenmesi ve agag olup
meyve vermesi igin uzun zamanlar lazim olduguna kani'dir. Cunkii gordtigii
ve ali§tigi hal budur ve bunu kanun-i tabtat bilir. Eger bu gekirdek derhal fi-
lizlenir ve agag olup meyve verirse bu hal acib geldigi igin akil sasmp kalir.
Halbuki aradaki fark zaman mes'elesidir, Maahaza topragm meyve haline
gelmesi, bu zaman mes'elesinden ziyade san-i taacciibdiir. Fakat akil buna
alistigi ve tabiatin kaidesi gordiigii igin taacciib etmez. Binaenaleyh akil tavn
haricinde zahir olan mu'cizat-i enbiya ve keramat-i evliyantn kesfi, dedikodu
isini gogaltan akil cihetinden olmaz. Ancak ahkam-i tabiat kaydindan kurtul-
c^a
MESNEVf-t SER?F SERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
mak suretiyle zevkan ve halen anlasilir ve tabiat kaydindan kurtulmak icin
de tabiat kullugundan ve esaretinden gikip Allah'm kulu olmak Iazim gelir; ve
Allah'in kulu olmak icin dahi tamamiyle emr-i ilahiye ittiba' ve nehy-i ilahi-
den ictinab etmek iktiza eder.
l^s X*\ Jap Ji& jl j .>..^ ^ e ,U X»\ O 3 y»* A*>
2517. Jfelsefi ma'kulahn haglanmi§i geUi; safe olan, akhn ahlmin §ehsiivan fjeUi.
"Felsefi", felsefeye mensub olan kimsedir. "Felsefe", "fila-sof" («-»j* %»)
lafz-i Yunanisinden miistaktir. "Fila" (^"muhib" ve "sof "hikmet" ma'na-
sina olup, "muhibb-i hikmet" demek olur ki, "hakim" demektir. Ya'ni "Ha-
kim, ma'kulatin ve akl-i nazarinin baglanmi§idir. Bu sebeble esbab-i zahiriy-
yeye te'sir atf etmekten harice cikamaz. Fakat kesafet-i tabiiyyeden safi olan
zat, akhn akli olan akl-i kulliin sehsiivan geldi." Zira aklin, akl-i kiille kadar
blrcok meratibi vardir. Aklin en a§agi mertebesi "akl-i maas/'tir. Binaenaleyh
akl-i maa§, kendi tavnna aid tecelliyat-i ilahiyyenin mukayyididir. Onun fev-
kindeki aklin tavnndan gafildir.
d— «j?r <*1wjj <L~*Jfc d\j~- 'oJjl* iJL^ji C— J IjLp j jk» C~WP Jip
2518. ^Sentn- aklinin akli i$tir ve senin aklin kahukiur; hayvanin mi'desi da-
imd kabuk isteyicidir.
Ey tabiatin esiri olan feylesof, senin aklinin akli olan akl-i kiil ictir ve se-
nin bu akl-i maa§in, o igin kabugu mesabesindedir. Senin hayvan olan nef-
sinin mi'desi ve havsalasi daima tagaddi icin kabuk ister. Nitekim kavun ve
karpuzun icini insanlar yer ve kabuklanm hayvanlara verirler.
2519. tUf iskyici olan, kahukian yiiz melal tvdar, laiif olan if ona helal geldi helal!
Akl-i kulliin talibi olan kimse kabuk mesabesinde olan akl-i maa§tan ve
onun mahsulatindan yiiz fiitur ve usanc. tutar. Latif olan akl-i kiil ve onun
varidati boyle talibe helal geldi helal!
X$j jUji ^ ^ ^ JT Jip Jjb} d\*>ji X^> Jip j£3 *£ by~
2520. ijMademki aklin kabuqu vuz hurhan verir. akl-i kul ne vakit tkansiz
[2530] 3 3
adim atarr
AHMED AVNt KONUK
Mademki akl-i maa§, akl-i kiillun kabugu mesabesinde iken, kendi mer-
tebesine aid umur igin bircok delail ve burhan veriyor, o kabugun igi olan
akl-i kul butiin meratib-i akliyyeyi muhit oldugu halde ne vakit, yakini ol-
maksizin bir adim atar?
aU j ^ j>jb (iliT Jap Ji* el~- j~&t ^ \*j*!> J^-
2521. £%kd, defierleri hir ha§tan hir ha§a kara yapar; aklm akli afaki aydan
dolu tuiar.
Akl-i maa§ kendi malumatini ve idrakatim tesbit igin beyaz defterlere ya-
zilar yazip, ba§tan ba§a kara yapar; aklin akli olan akl-i kill, afaki ulum-i le-
diinniyye ve maarif-i ilahiyye ayiyla dolu tutar.
2522. Siyahhktan ve heyazhktan fariglir; ontin ayimn nuru kaUf ve can uze-
rine (tofjuwdur.
"0 akl-i kul, defterden ve beyaz defterleri kara yazilar ile karartmaktan fa-
rigdir. Onun ulum-i ledunniyyesinin ve maarif-i rabbaniyyesinin nuru, tevec-
ciih ettigi kalb ve can uzerine dogucudur." Nitekim bircok kimseler akl-i kiil-
lun mazhan olan insan-i kamilin tevecciihu ile mir-i ilim ile munevver ol-
mu§tur. Onlardan birisi de Yunus Emre hazretleridir ki, D/wSn'mdaki e§'ar-i
arifanesi §ayan-i hayrettir.
2523. Bger bu kara ve heyaz kadr huUu ise o *Jiadir gecesindedir ki, yddizi
■parladi.
"Kara" ve "beyaz"dan mjirad, ulum-i akliyye-i istidlaliyyedir. Ve "Kadir
gecesi"nden murad, akl-i kttldiir. Ya'ni "Beyne'1-halk kadr ve menzilet ve
i'tibar bulan bu ulum-i istidlaliyye dahi bu i'tibart akl-i kulden bulmu§dur."
Zira akl-i cuz'i ve akl-i maa§ akl-i kulden bir lattfedir. Ve onun nuraniyyeti
akl-t kiildendir. Lakin alem-i tabiat icjndeki efkara mustagrak oldugundan
ve istidlalat ile me§gul bulundugundan nur-i ke§ifden geri kalmi§tir ve tabi-
atin batinina niifuz edememi§dir.
2524. DCemerin ve kesenin kiymeli alhndandir; o kemer ve kese alhnsiz ehierdir.
*&!&>
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
"Hemyan" mesinden ma'mul ganta ve kemer ma'nasmadir. "Ebter" bura-
da "faidesiz ve hayirsiz" ma'nasmadir. Akl-i cuz'i, kemer ve kese; ve akl-i
kiil altin gibidir. "Iginde altin bulunmayan kemer ve kese faidesiz oldugu gi-
bi akl-i kullun nur-i ulumundan bi-behre bulunan akl-i cuz'i dahi bos kemer
ve kese gibi ebterdir ve kiymetsizdir."
2525. U^fUekim tenin kaclri catidan olur; camn kadri cdndndan olur.
Cismin kiymeti kendisinde can-i aziz bulundugu igindir. Can, cisimden
alakasim kestigi vakit cisim bir lase olup taafrun ve tefessuh edecegi igin onu
topraga gomerler. Camn kadri dahi canan-i hakiki olan Hakk'a muzaf olma-
sindan nasidir ve O'nun sifat-i Hayat'imn pertevi oldugu igindir.
OjV \j OljiLS" jiiS &* dy^ yj~* «-*Jj OW- cS-U jf
2526. Eger $imAi can, pertevsiz diri olaydi, hi$ kafirle-re "oluler" der mi idi?
Bu beyt-i serifte sure-i Neml'de vaki' is) *S*^\ ^ £*~j Uj jj*l\ £~~j U liW
csJ/* Glj (Neml, 27/90) ya'ni "Muhakkak sen oliilereisittiremezsin ve on-
lar yiiz gevirdikleri vakit, sagirlara imana da'veti isittiremezsin." Ve keza Su-
re-i Fatir'da vaki' j_3 J '^ £-11 cJt ^ '_> (Fatir, 35/22) ya'ni "Sen cisim me-
zannda mahbus o'lan kimse'lere l§ittirici degilsin" ayet-i kerimelerine isaret
buyurulur.
Ya'ni "Hakk'in sifat-i Hayat'inin pertevi oian can, eger Hakk'in sifat-i
tlm'inin pertevi olmaksizin diri olaydi, Hak Teala hig kafirlere "oliiler" der mi
idi?" Malum olsun ki, Hakk'in sifat-i Hayat'i bilciimle esyaya saridir. Ve
hadd-i zatinda her sey zi-ruhtur. Hayat, cemadda batin ve nebatta mahsiis
ve hayvanda zahir ve insanda azhardir; ve run, Hakk'in sifat-i Hayat'imn
pertevidir. Velakin camn kemali, onda Hakk'in sifat-i Ilm'inin kemaliyle zu-
hur eder. Bu isti'dad ise ancak ahsen-i takvim iizre mahluk olan insana mah-
sustur. Eger insamn cam ulum-i lediinniyye ve maarif-i ilahiyye nurlanyla
diri degil ise, o can hayvanlann canlanyla hem-payedir. Ve belki ^ ulCir dtfy
S*'r* J* ( Arar "» 7/ l 79) ["Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da saskindirlar"]
ayet-i kerimesi mucibince onlardan daha asagidir. Ve o can, cisim mezan igin-
de mahbus kalmis bir olii mesabesindedir. Imdi munkirlerin cam kendi mu-
cidlerinden ve vazifelerinden bi-haber oldugundan Cenab-i Hak Kur'an-i Ke-
rim'inde onlara "oliilerdir" ta'bir buyurdu.
Cg^g>
AHMED AVNl KONUK
2527. Sdyah ol v& souU ki: lX( IHahhi irmak kazar, id ki bizden sonra bir kar-
na bir su erisel"
Bu beyt-i §erifte Cenab-i Fir zat-i §eri£lerine hitaben buyururlar ki: "Ey
ruh-i necibim agah ol, soyle! Zira senin alet-i zuhurun olan natika, ilim lrma-
gini kaziyor, Ta ki ulum-i lediinniyye sulan gerek zamammizda ve gerek biz-
den sonraki karna kadar vasil olsun."
"Karn" kelimesinin miideaddid ma'nasi vardm Zaman i'tibariyle seksen
veya otuz sene ve munferid kiicuk dag ve bir yasta olan kimse. Bu ma'nala-
nn her bin birer vecihle bu beyt-i §erife miinasib olur. Bir vechi "Bizden son-
raki zamanlarda geleceklere ilim suyu vasil olsun!" demek olur. "Munferid
kiicuk dag" ma'nasma gore olan vecih dahi "Bizden sonra gelip mursid-i ka-
mil bulamayarak munferid bir halde kalmi§ olan talib-i hakikate bir ilim su-
yu vasil olsun!" demek olur. Nitekim Cenab-i Pir *£ ^ j^ uji* u ji j* ya'ni
"Bizden sonra Mesnevi seyhlik eder" buyurmusjardir. Ve "bir ya§ta olmak"
ma'nasina olduguna gore "Bizden sonra gelecek olan akrammiza vasil ol-
sun!" demek olur. Filhakika da Hz. Fir'den sonra Cenab-i §ah-i Naksbend ve
Hacegan ve emsali ekabir-i tarikatin hepsi muridlerini ebyat-i Mesnevfyi
okumak suretiyle terbiye buyurmuslardir.
2528. $er$i her bir karnda bir soz getirici olur, fakal sabihlann sbzuuardima
olur.
"Vakia her bir zamanda bir kamil zuhur edip maarif-i ilahiyyeyi talipleri-
ne bezl eder. Fakat kendilennden ewel kamillerin sozleri terbiye-i muridan
hususunda onlara yardimci^olur." Nitekim yukanda izah olundu.
2529. €u sekur, Teuraf ve Dncil ve .Zebur, OCur'anvn sulkina bir sahid olma-
dx mi?
"Ey iimmet-i merhumeye mensub oldugundan dolayi siikr-i daimi icmde
bulunan mu'min4 Muhammedi! Kuttib-i semaviyye-i sabikadan Tevrat ve In-
cil ve Zebur, Kur'an-i Kerim'in sidk-i beyanatina §ehadet etmedi mi?" Ve sa-
biklann kelami sonradan gelen Kur'an-i azimu'g-sana yarhk etmedi mi? Nite-
G $*s^
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT ♦ MESNEVl-3 •
kirn ayet-i kerimede 'J$\ Jj Jb % (§uara, 26/196) ya'ni "Bu Kur'an'in
ma' nasi evvelki kitaplarda da mezkurdur" buyurulur ve buna miimasil ayat-i
Kur'aniyye miiteaddiddir.
2530. ^.ahmetsiz ve hesabsiz nzik isie ki, C&ril sana cennetten elma qetirsin.
[2540] °
Yukanda buyurulmus idi ki: "Agah ol soyle ki, natika ilim irmagini kazi-
yor, bizden sonra bir karna kadar bir ilim suyu eri§sin!" §imdi burada buyu-
rurlar ki: "Kitaplara yazilmis. olan ulum-i ledunniyye ve maarif-i ilahiyye
nzk-i ma'nevisinin, kitab satirlanndan tahsili zahmetli ve o kitabda yazilan
mikdarda olur. Sen o nzk-i ma'nevinin zahmetsizini ve hesabsizim iste ki,
mazhar-i akl-i kiill olan Cibril cennet-i zattan sana elma gibi yusyuvarlak ve
latif olan sirr-i vahdet ilmini getirsin." Zira Cebrail (a.s.) hazain-i gayb-i ila-
hide olan maani-i hafiyyeyi alem-i surete isal ve ifaza eder. Binaenaleyh her
ferdin kalbine alem-i gaybdan nazil olan maani-i latifeyi kuwe-i natika vasi-
tasiyla harf ve savt ile izhari ve batimndan haber verip izhar etmesi viicuh-i
Cibril'den bir vechin te'siriyle vaki' olur.
2531. IJeWti cennetin sahibinden, hah$wanvn has acjnsi ve ziraat zahmeii ol-
makstzin bir nzk gelsin.
Bu beyt-i §erifte evvelki mertebeden terakkiye i§aret vardir. "Belki sana bir
nzk-i ma'nevi gelsin ki, o nzk dogrudan dogruya cennetin sahibinden olsun.
Araya ne kitab miitalaasi zahmeti ve ne de Cibril'in tavassutu girsin. Sana bir
fena-yi kulli hasil olup, makam-i ittihada aid maarif-i ulum-i zevkiyye gelsin."
*&
Js^jXj *jjJ Jl OJL*Jj C-**jl -ib JlJ d\ jl OU f-ii -Oji j
2532. .Zira ki, ekmegin nefi o ekmekte O'nun ia&ultr. Sana o ne.fi kahuk
tavassutu olmdksizin versin.
"Zira her bir suretin altmda miistetir olan ma'na ve menfaat, o surete
Hakk'in atasi ve ihsanidir. Nitekim ekmek bit surettir, onun tahtinda doymak
menfaati gizlenmistir. ekmek suretine mevdu* olan bu menfaat, Hakk'in ata-
si ve ihsanidir." Bunun gibi hadd-i zatmda kitaplann nakis, ve suretleri altinda
muhtefi olan maani ve maarif-i ilahiyye dahi o suretlerde Hakk'in ihsanidir. Bi-
°m#>
AHMED AVNt K0NUK ^"®
naenaleyh Hak Teala sana o menfaati bu gibi suretlerin ve kisirlann tavassu-
tu olmaksizin versin ve bu maarif ve hakayik senin kalbinden nebean etsin.
2533. JZevk gizli, ekmek naks-i sofra gtbiAir; sofrastz ekmek velinin hehresidir.
"Ekmegin nef'i olan zevk o ekmegin suretinde gizlidir; ve ekmegin sureti
ve naksi ise sofra gibidir. Mesela ac olanlar sofradaki ekmegin gizli olan zev-
kine ve nefine nail olmak igin sofraya oturmak mecburiyetindedirler. Sofra-
siz ekmege nailiyet veliyyullahin behresi ve nasibidir." Bunun gibi yenabi'-i
hikmet kalbinden kaynamayan kimselere, ekmek sofrasi makaminda olan
kiitub-i evliyamn mutalaasi lazimdir. Miitalaat-i kiitubden vareste olanlar
ancak kalblerinde hikmet-i ilahiyye menba'lan kaynayan evliya-yi kiramdir.
2534. Cana mensub olan nzki, sa'y ve taleh ile ne vakit gotiiriirsun seyhin ad-
linin gayn ile ki, o senin ^Ddvutl undur?
Bununla beraber kiitub-i evliyayi kendi kendine miitalaa zahmeti ile va-
ki' olan sa'y ve taleb netlcesinde, cana mensub olan nzk-i ma'neviyi tahstl
edemezsin. Bunun igin sana Davud (a.s.) menzilesinde olan bir seyhin ve bir
mursid-i kamilin adli lazimdir ki, o adaleti ile senin ruhunu oldurrmis. ve cis-
minde efendi olmus olan nefsinin kisasina hiikmetsin.
y cL> j' -^ ^^ cf- j' y r "^ c 3 ^ 1 ^ ^-^ ( - r ^
' 2535. ^efis vaktaki senin ahmvnx seyh ile gore, o irade cihetinden senin ra-
mm olur.
"Nefis senin mur§id-i kamile tabi* oldugunu gordugii vakit, irade cihetin-
den seninle beraber miirsidin gosterdigi yolda yuriimege ram olur ve muha-
lefetten vazgegip itaat eder." "Biin-i dendan" kinayat-i Acem'den olup Heft
Kulziim ve BaMr-iAcem ve Burhan'm beyamna gore "itaat" ve "ferman ber-
dari" ve "inkiyad" ve ragbet-i tamam" ve "maksad" ve "irade" ma'nalanna-
dir. Burada irade ma'nasi miinasib olur.
2536. okuziin sohibi o vakit ram oUu ki, o c Davu£un nefhasindan agah oUu.
*#$&>
MESNEVt-i SERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
zikrettigimiz kissadaki okiizun sahibi olan da'vaci, Davud (a,s.)in nef-
hasi ve kelami yuzunden yaptigi fenahgin vakt-i cezasi geldigine vakif oldu
ve hicbir i'tirazi kalmayip sesini kesti ve neticede kisasan oldii.
jL «^i -U.L *£ c ii dC j jl5w ji Jul <_Jl* ^^ Jip
2537. SAkil sikarcla nefis kopegi iizerine hir vakitte gold) gelir ki seyh yar ola.
Akil, cana mensub olan nzki sikar etmek hususunda ancak senin Da-
vud'un mesabesinde olan seyhin ve miirsidin sana yar ve muin oldugu va-
kit nefis kopegi iizerine galib gelebilir; ye aksi halde o nefis kopegi senin bu
sikanna mani' olur.
^ a-lo iyj \j j\ ^i> ijjj ^ j jjj Jw> I C— Ujijl ^
2538. CA/e/is yuz huweili ve htleli ejderhaclir. <$eyhin yiizii yoz kapartct ziim-
riicUur.
Ahcar-i zi-kiyemden her birinin birer hasryyet-i ma'neviyyeleri vardir.
"Zumriid" tasmin hassiyyetinden biri de ef inin goziinii kor etmektir. "Nefsin
kuweti"nden murad, sifat-i mezmume-i muhtelifesidir ve "hilesi"nden murad,
daima kalbe ilka ettigi tiirlu tiirlu haciseleridir. Nefis, "yilan"a ve miirsid-i ka-
milin vech-i mubareki dahi "zumriid"e tesbih buyurulmustur.
2539. €y harun, eqe-r sen okiiz sahibini zebun istersen, esekler gibi onu o tara-
fa sislei
"Harun", vurup yuriitmek istedikleri halde duran serkes ata derler. "Ey Hak
yoluna gitmek hususunda serkes olan kimse, eger sen okuz sahibi olan da'va-
ciyi zebun ve maglub etmek istersen, harun esekler gibi onu o tarafa, ya'ni
Hak yolunun rehberi olan insan-i kamil tarafina §is ile diirte diirte sevk et!"
*yi> a$£ J,£ j^> oUj oT sj£ JJl ^jSj cXi^jJ ^ dj^-
2540. Ueliyullahin yakintnda oldugu vakit, onun yuz arsin olan Mi kisa olur.
[2550J
"Eger sen cisim dkuziiniin sahibi olan nefsi sisleyip huzur-i veliye sevk
edersen, o veliyy-i kamilin yakimnda ve huzurunda bulundugu vakit onun
yiiz ar§in kadar uzun olan dili kisa olur." Ya'ni alim ve arif geginen o nefis
kendisinin pek cahil oldugunu goriip susar.
C $P 3
AHMED AVNi KONUK
2541. Onim i/u2 itfc ve her ddinde yuz luflati vardir; riyasi ve k&esi vasfa gelmez.
Nefsin sifatlan coktur ve her sifatm bir dili vardir ve her dilin de muhtelif
beyanlan vardir. Mesela "hased" sifatinin dili ve "kibir" sifatinin dili ve
"uciib" ve "hirs" sifatlannin dilleri ba§kadir. Mesela hased dilini kullandigi
vakit, senin ni'metinin zevalini murad ederek zahirde muhikk nasihatlar
eder. Sen o nasihat ile arail olup da felakete ma'ruz kaldigin vakit mahzuz
olur. Sair sifatlar da boyledir. Onun riyasim ve hilesini tamamiyle vasf etmek
mumkin degildir.
2542. Qkuziin muddeisi olan nefis fasih olarak geldi; yuz binhrce flayr-i sahih
huccet getirir.
"Cisim okuzuntin muddeisi olan nefis, riyada ve hilede kemaM fesahat ve
belagat ile sozler soyleyerek zahir olur; ve zahirde ma'kul gibi goriinen ve
hakikatte gayr-i sahih olan bircok huccetler getirir." Mesela sifat-i kibr ile za-
hir olacagi vakit z^ ^li Ji j&\ ya'ni "Miitekebbire kibr etmek sadakadir"
hadis-i §erifini delil getirir. Ve sifat-i ucb ile zahir olacagi vakit kendini med-
heder ve kemalatim halka kar§i izhar edip '^aki lii/, C^ uf> (Duha, 93/1 1)
ya'ni "Rabbinin ni'metini haber ver!" ayet-i kerimesini huccet getirir. Ve si-
fat-i §ehvetinin hukmunti infaz ve icra igin i* j>> uJ~k> d^a ya'ni "Nefis se-
nin binek hayvanindir, ona nfk ile muamele et!" hadis-i §erifini delil olarak
beyan eder. Sair sifatlan hakkmdaki delilleri de bunlara benzer.
2543. <§ehri aldaiir, §ah musfesnadir. uAgah olan §ahin yolunu vuramaz.
"0 nefis, bir sehir halkini ya'ni avami aldatir, fakat §ah-i hakikat olan in-
san-i kamili aldatamaz," Zira hile ve telbis o §ahm indinde miiessir degildir.
Zira Iblis 'ui-*u*J! ^ ^C* Ui (Hicr, 15/40) ya'ni "Ya Rab, senin muhlas olan
kullann miistesnadif, onlan azdiramam" dedi. Binaenaleyh nefis, kendisinin
riyalanna ve hilelerine vakif olan o sah-i hakikatin yolunu vuramaz.
2544. Otfefsin sag elinde tesbih ve uMushaf, yeninde hanger ve hdic vardir.
I
MESNEVt-t SERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Ya'ni "Nefsin dis yuzu iyi ve ic yiizii berbaddir." Nitekim yukanda izah
olundu.
2545. Onun uWuskaf'ina ve riyasina i'Umad etme, keniini onunla sirdaf ve
hafaclar etme!
2546. Seni abdest i$in havuz tarafina gotiiriir ve seni irmagtn dibine aiar,
Nefis, evvela sana tarik-i Hak'tan dem vurur ve ruy-i Hak'tan gdriiniir.
Sen onun delillerini sahih zannedip onun muradi uzere hareket ettigin vakit,
seni oyle bir girdab-i felakete atar ki, kurtulmak miiskil olur.
tlwl i^Jlp dy? j\ j (^L*!^ ,_r*> C—-I i»_JUs> jXJ j ^\jy J-*^
2547. <S%kd, nurdmdir ve iyi idltbidir; zulmani olan nefis rdcin onun iizerine
galibdir?
Bu beyt-i serif sualdir. Ya'ni, "Akil, nura mensubdur ve nurun talibidir.
Zuliimat-i tabiiyyeye mensub olan nefis, nicin o nurani olan akil iizerine ga-
lib oluyor, bunun sebebi nedir?"
2548. JZXra hi evindedir, senin akhn gartbdir; hopeh kendi kaptsinda korkunc
arslan olur.
Nefs-i zulmaninin akl-i nurani iizerine galebesinin sebebi budur ki, nefs-i
zulmani, cism-i zulmanide ve kendi evindedir. Ruh-i insaninin sifati olan akl-i
nurani ise, bu zulmani olan evde garibdir ve misafirdir. Nitekim kopek mensub
oldugu evin kapismda korkunc. bir arslan gibidir.
<JjjjN W- 01 jjS' OlSw jij -Ujj a^j <jj~» Oij~i \j ^t
2549. Sabret, ta hi arslanlar orman iarafina gitsinler ve hu kor ko-pehler orada
iasMi ederler.
"Ey basina birtakim ehl-i nefs ve hevayi toplamis olan muddet-i kazib, dur
sen! Arslan mesabesinde olan kamiller senin sifat-i nefsaniyyen ormani tara-
fina gitsinler ve orada bu sifatlan avlayip halkin online koyarak izhar etsinler.
^e^
AHMED AVNl KONUK
Bu senin basina topladigin kopekler mesabesinde olan ehl-i nefs ve humeka
bu zuhur mahallinde, o arslanlann kadr ve menziletini tasdik ederler." Nite-
kim Ubeydullah Ahrar (k.s.) hazretlerinin zamamnda ona muanz olan ehl-i
nefs feylesoflardan biri "Halk bu adama neden bu kadar i'tibar ediyorlar, onun
asla ahval-i batindan haberi yoktur; ben onun meclisine gider ve gizlice afyon
yutanm, haberi bile olmaz" demis ve filhakika da birkac tabi'i ile beraber o
hazretin huzuruna bu niyetle girip oturmus. ve o kadar kalabahk icinde yenin-
de sakladigi afyonu gizlice agzina atmistir. Fakat afyonu yutmak istedigi hal-
de bogazinda tikilip kalmi§ ve nefesi kesilip mosmor bir renge girmigtir. Bu ha-
li gdren Ubeydullah hazretleri "Ensesine bir yumruk indirin!" buyurmasiyla
birisi kalkip bir yumruk indirmis. ve bogazinda kalan afyon orada halkin onli-
ne firlamistir. Merkum o veliyy-i kamilin tasarrufu sebebiyle enzar-i halkta re-
zil olup, halk, Ubeydullah hazretlerinin tasarrufunu tasdik etmisjerdir.
2550. O^ejsin ve tenin mekrini sehrin avamt hilmezler. O vahy-i haJbin gayri
ile kakr olmaz.
"Nefsin ve cismin mekr ve hilesini §ehrin avam simfindan olan halki bi-
lemezler. Nitekim okiiz da'vacisi aleyhinde Davud (a.s.) tarafindan vaki'
olan hiikme bu avam-i §ehir i'tiraz ve muhalefet ettiler. mekr ve hile an-
cak kalbin vahyi ile makhur olur." "Vahy", burada ilham ma'nasinadir ve
"ilham" bilciimle evliyaya vaki' oldugu gibi "nefs-i mulhime" makaminda
olan saliklere de nefsin fucuru ve takvasi ilham olunur. Nitekim ayet-i keri-
mede ui^i-j Uj^ Q1^3G ui^l. u'j J!£^ buyurulur.
2551. Dier kim onun cinsi ise onun yar'x olur. J7lncak ^Davucl Aejljil ki o senin
seyhin olur.
"Her kim ki o nefsin ve nefsaninin cinsi ise, nefsin ve nefsaninin dostu ve
muini olur. Ancak o senin §eyhin olan Davud mesrebindeki zat, nefse ve nef-
saniye muhalif olur." tkinci misra'daki £* lafzi te'kid icin zaid olarak gelmistir.
2552. Jjvra Qiak her himi goniil makaminda oturttu ise, o mvbeddel oldu, onun
cinsi kalmacli.
s^P?
MESNEVl-i SERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Zir& Hak Teala hazretleri her kimi gdnul makaminda oturttu ise, onun si-
fat-i nefsaniyyesini sifat-i ruhaniyyeye tebdil buyurdu ve o zatin makam-i
nefsaniyyetteki hali kamilen degisti ve onda artik nefsin cinsi kalmadi ve bu
* sebeple o nefse ve nefsaniye meyletmez oldu.
^cij cJs- Jj-iw* ^--^ j^ u^ j^ -^ iJ^ *i*^- jA^
2553. Dialk tiimhien heminclen illete mensubclurlar; muhahkakhr hi illei, ille-
tin yari olur.
"Halk-i alem suret-i umumiyyede fcatm cihetinden illete mensubdurlar.
Her bir illet mutlaka diger illetin yari ve muini oldugu igin, onlar da birbirinin
yari ve muini olurlar." "Batm cihetinden olan illef'ten murad, nefsin kotii si-
fatlandir. Ya'ni kotiiler kotiilerin yari ve muini olur. Nitekim ayet-i kerimede
oiLUj OjLkiij uji^Jb oiLiJi (Nur, 24/26) ya'ni "Fena olan kadinlar fena olan
erkekler igin ve fena olan erkekler dahi fena olan kadinlar icindir" buyurulur.
Beyt (Ankaravi'den):
Cahili cahil bulur, danayi dana, dunu dun
Cinsine meyl eyler elbette cihanda her ki§i
-Xj <Jj J-> 0& j~*~» *£ jA &£ t$\jb (Jjt-s l ^>- j»
2554. Ztter hir al$oh ^DavuA'luh da'vasi eder. Dier him. lemyvzsiz ise elini ona
vurur.
"Heniiz nefs-i leiminin hukmii altinda zebun olan her bir aleak Davud'luk
ya'ni mursidlik da'vasi eder; ve her kim sifat-i nefsaniyye illetiyle ma'lul ola-
ni fark edemeyecek derecede bi-temyiz ise, ona elini vurur." Ya'ni gidip mur-
sid-i kamil zanmyla ona intisab eder ve onun terbiyesi ile kendisinin kemale
gelecegini zanneder. Boyle illet sahibi olan her M kimsenin ictima'indan ne
faide hasil olur?
2555. n^ir avctdan has sesini isitir, ahmah has o taraja ydriir.
"Avcrdan murad, yalanci seyh, "kus sesi"nden murad evliyaullahin
hakayik ve maarifine miiteallik sozleri, "ahmak kus"tan murad, seyh-i mu-
kallidin taklidini fark ve temyiz edemeyen kimselerdir. Ve bu beyt-i serif ev-
velki beyt-i serifin te'kididir.
G^gpp
AHMED AVNt KONUK
2556. DJakdi nakUden tanunaz gavtiir; ayah ol, her ne kadar ma'nevi ise de
ondan ka$l
Malum olsun ki, yalanci §eyh iki nevi'dir. Birisi tamamiyle nefsinin si-
fatlanna maglub olmakla beraber, evliyaullahm ulum ve maarifini, zekasi
ve dirayeti hasebiyle iyi ogrenmis. olur; ve talakat-i lisaniyyesi olmak i'tiba-
riyle halka vazih beyanatta bulunup onlan kendi tarafina celb eder; ve bun-
dan maksadi istifade-i nefsaniyyedir. Bunlann halki bastenna toplamak icin
gigutkanlan vardir. §eyhlerinin kutbii'l-aktab oldugunu i'lan ederler. Bun-
Iar sirf suret §eyhleridir. Diger simf, stiluk ve ibadat ile nefislerinin ba'zi si-
fatlanndan kurtulmus, olurlar ise de ba'zi muhim sifatlan bakidir. Tarikatte
terakki edip kendilerine tecelliyat-i riihaniyye vaki' olur. Bu tecelliyat-i ru-
haniyyeyi, tecelliyat-i rabbaniyye zannedip suluklerinin tamam olduguna
htikmederek kendilerini mur§idden mustagni goriirler ve halki ir§ada kiyarri
ederler. Bunlar, dahi ma'nevi olan yalanci §eyhlerdir. "Zira her iki simf da-
hi nakd ile nakli ya'ni sahih ile kalpi fark edemezler ve Hak yolunun azgi-
ni ve sasfomdirlar. Binaenaleyh ey zeki olan talib, bunlardan kac, hakiki
murskiara!"
§eyh §ihabuddin Siihreverdi hazretleri Avarifii'l-MaarifXe bu ma'nevi
olan yalanci §eyhlere "murid-i ebter" ta'bir buyururlar. Zira kendilerinde
mevcud olan enaniyet sebebiyle, bir kamile itaat ve inkiyad luzumunu his-
setmezler. Bunlar daima kendilerini medh edip halka miinasebet dii§tukce ke-
rametlerinden bahs ederler ve tasarruflanni soylerler ve suri kiyafetlere pek
ziyade ehemmiyet verirler; ve bi-temeyyuz ve ahmak olan kimseler de bun-
lara aldanip murid olurlar.
2557. Onun onunde "rusfe" ile "her-hesle" hirdir. Uier ne kadar if akin da va
ederse de o §eh igindedir.
"Ruste", kendinden bitmis, ya'ni hudayi nabit olan; ve "ber-beste", nema-
si olmayan ma'nasinadir. Ya'ni "Bu yalanci §eyhlerin onunde terakkiye is-
ti'dadi olan ile olmayan muridler musavidir. Onlara lazim olan teksir-i murid-
dir. Muridler oogaldikca neflsleri mahzuz olur. Maahaza insan kendi nefsine
basiret iizere oldugundan, zahirde miiridlerine kar§i her ne kadar mertebe-i
yakine vusul da'vasinda bulunsa da, batim ve kalbi §ek ve §ubhe icmdedir."
<^s^
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
2558. I&i/Je kimse her ne kadar zekiyy-i mutlak ise de, mademki ona hu tem-
yiz olmaz, ahmakhr.
"Boyle "ruste" ile "ber-beste"yi fark edemeyen kimse, her ne kadar halk
ile olan miinasebetinde ve muamelatinda zekiyy-i mutlak olsa bile, madem-
ki kendisinde bu temyiz ve tefrik dirayeti yoktur, ahmaktir." "Ahmak" akli
az olup bir §eyi kendi mevki'inin gayri bir yere koyan kimseye derler.
jSs Ub (j\ t_;Li*» j! (Jy* jJ* j y>\ C)y>- jij**> j\ j\ cb*
2559. £Aaak ol, ahu arslandan kacivfli gtbi ondan hag,, ey cesur olan arif onun
tarafina acele etmel
Ey tarik-i Hak talibi, miiteyakkiz ol, ahu arslamn §errinden nasil kacarsa
sen dahi o temyiz sahibi olmayan ahmaktan oyle kacf Ey mur§id aramakta
cesur olan arif, sakm o ahmak tarafina isti'cal etme!
Isa (a.s.)m ahmaklardan dag tepesine kagmasi
J -j '
Lpv j 1 ^ r- L^r j^ ^^h^x* <j*£ *>. fs cr-^
2560. uMcryemin Dsa'sx hir daga kaciyor idi, guya arslan onun kanvni dok-
[2570] i ■ l 1-
mek isierdi.
2561. hir kimse onun arkastnda kostu ve dedi: "Uiayrola, senin arkanda
kimse yohiur, kus gibi ne kaciyor sun?"
2562. O acele ile cift olarak oyle kosuyordu ki, acelesinden onun cevabim s'oy-
lemedi.
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
Hz. Isa (a.s.) acele denilen ma'nanin esi ve mucessem reflki olarak oyle
kosuyordu ki, aceleden dolayi o arkasindan kosup sebeb soran adama cevap
vermedi.
2563. ^ir iki meydan Dsamn arkasindan siirdii, soma ciddin ciddi tie Dsayi
cagirdi.
sual soran adam Isa (a.s.)m arkasindan bir iki meydan kosta, sonra cid-
din ciddi, ya'ni kemal-i ciddiyyet ile fsa (a.s.)i cagirdi, dedi:
2564. Dii: "^Rizd-yi Diak tcin bir lahza dur, zxra senin kacmanda benim icin
bir miiskil vardu."
2565. *6y kerim, kimden hu tarafa kactyorsun? SZrkanda ne arslan ve ne diis-
man ve ne havf ve korku vardu!"
"Havf", Arab! ve "bun", FarisT olarak "korku" ma'nasina olup, ikinci mis-
ra'da yekdigerinin muradifi olarak te'kiden mezkurdur. Hind niishalannda
ikinci misra' ^ j ^- ^jyt- ^ j ^ o^ j suretindedir. Ma'nasi "Arkanda ne
arslan ve ne diisman korkusu ve sair korku vardir" demek olur.
2566. 'Dedi: "<S%hmaktan kaciayim; git, kendimi kurtanyorum, hana hag olmai"
Isa (a.s.) o kimsenin lsraniizerine cevaben buyurdu ki: "Ahmaktan kaci-
ci bir haldeyim. Git, kendimi ahmagin seametinden kurtanyorum, bana bag
olma ve beni yolumdan ahkoyma!" Hadis-i serifte <$$& j~^ l j J».^ J* 1 * 11
ya'ni "Akil benim dostumdur ve ahmak dusmammdir" buyurulur.
2567. 'Dedi: "O^lihayet o LMesiha sen degil misin ki, senden kor ve sagir mus-
ievi olur?'
"Mustevi", iyi ve sahih ve tammu'l-hilka ve diizgiin ma'nasinadir. "Me-
siha", Isa (a.s.) in ism-i serifidir. Kesret-i seyahatinden veyahut hastalara
C £P? >
MESNEVM §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
mesh edip §ifa bah§ etmesinden dolayi bu isim ile tesmiye olundu. Arkasin-
dan kosan kimse Isa (a.s.)a hitaben dedi: "Nihayet sen o Mesih (a.s.) degjl
misin ki, kdrler ve sagirlar senin bir sivayismdan sifa bulup tlmmu'l-hilka
olurlar?"
2568. "Suet.'" buyuriu. Decii: "Sen o sak degil misin ki aayb fusununa
me'vastn?
Isa (a.s.) o kimseye cevaben: "Eyet," buyurdu. kimse dahi tekrar dedi
ki: "Sen o §ah-i nubiiwet degil misin ki alem-i gayba mahsus olan efsunun
mahallisin?" "Efsun"dan murad, esma-i ilahiyyedir.
*«jj_jl X~fi jJ* dy$ J^>r j *t>Sj* j, Dj— i l>! ^y+i tiy?
2569. *Sm efsunu hir olu uzerine okudugun vakii o, bir av aeiirmis arslan gi-
bi si$rar."
2570. *6vet ben oyum!" buyurdu. Dedi: "By auzel yiizlii, $amurdan kuslar ya-
[2580] i _.i . . ->«
pan sen defiil rtusmf
Isa (a.s.) cevaben: "Evet, o benim!" buyurdu. kimse tekrar sordu ki
"Ey giizel yiizlii olan nebiyy-i muhterem, camurdan kuslan yapan sen deg
misin? Nitekim >Ji £& j-Ji 'j* Jjtf *J^\ J (Al-i imrna, 3/49) ya'ni "Ben si
zin icjn kus, hey'eti gibi yapanm, Allah Teala'mn izni ile bir ku§ olur" dedin.
2571. 'Dedi: "Svei", Dedi: "IZbyle olunca ey yak olan ruk, her ne istersen ya
viyorsun, korhu kimindir?"
Isa (a.s.) yine "Evet!" buyurdu. kimse cevaben tekrar dedi: "Mademl
senin bu kadar mu'cizatin vardir. Ey ruh-i celili pak olan nebiyy-i zi§an, boy
le her istedigini yaptigm halde, artik kimden korkup kagiyorsun?"
2572. * Doyle burhan ile cihanda him olur hi, senin bendelerinden olmasin!
AHMED AVNt KONUK
2573. J?sa buyurdu: "Diakk'm zal-i yakine yemin ederim ki, tenin miibdi i
ezelde cdnin hdlikidir."
2574. ^Onim zaf ue sifahnm hiirmeti hahhi ki, fdek onun yaka par^alayicistdir."
Bu iki beyit-i gerif Isa (a.s.) tarafindan vaki' olan yemtndir. "Giriban-cak-i
o" felegin ifrat iizere agzk-i Hak oldugu ma'nasindan kinayedir.
2575. "^Ci, o /iisun ve ism-i a'zami ki, ben sagir ve hfir iizerine okudum iyi
oldu."
"Hakk'm Zat-i pakine ve esma ve sifat-i celilesine yemin ederim ki, o fu-
sun-i gaybi ve ism-i a'zami sagir ve kor iizerine okudum, sihhat buldular."
2576. "JAgir dag iizerine okudum yanldi, hirkayi kendi uzerinde gobegine ka-
dar yirth."
"0 ism-i a'zami, cismi sakil olan dag iizerine okudum; cisminin hirkasini
gobegine kadar yirtti ve parcaladi." Ya'ni sifat-i nefsaniyye agirhklanm hamil
olan diri bir cism-i kesif iizerine okudum, ahkam-i cismaniyye hirkasini yirt-
ti, batininda olan ahkam-i ruhiyye sadir oldu.
2577. n Olmii§ ten iizerine okudum, did oldu. JZd-sey bast iizerine okudum,
§ey oldu.
Yukandaki beyt-i §erif diri cisim hakkinda idi. Bu beyt-i §erif dahi dlmiis.
cisim hakkmdadir. "Mevt-i tabii ile olmus. bir cisim iizerine o ism-i a'zami
okudum, diri oldu. Ma'rifet-i Hak'tan bi-behre ve la-§ey bir ba§ iizerine oku-
dum, arif-i Hak ve bir §ey oldu."
2578. "Otxu ahmaijin katbi iizerine muhabbetle yiiz binlerce kerre okudum, bir
Herman olmadi."
"<&$??
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVI-3 •
"Vttdd", "muhabbet" ma'nasmadir, Bu kelime her ne kadar dal'in te§didiy-
Ie ise de kafiyeden dolayi tahfif ile irad buyurulmu§tur. Ya'ni "0 efsun-i gay-
biyi ve ism-i a'zami, ahmagin kalbine, saika-i muhabbet ve §efkat ile bircok
def alar okudum. Hamakat-i asliyyesi gidip yerine zekavet ve temyiz-i sahih
gelmedi."
2579. "uMermer last oldu ve o huydan donmedi. Dium oldu ki, onclan hi$ ekin
bih
.mez.
"Mermer tasi gibi kaskati olup imam kabul etmedi ve inad huyundan don-
medi; veyahut suret-i zahirede imam kabul edip yumusaklik eseri gosterdi ise
de, kendisinden asla ekin bitmeyen kum gibi oldu ve asla irfana kabiliyet gos-
termedi." Nitekim hadis-i §erifte j**-"^ £L*\ ^ cjy^ ur j±\ *l^i & o>p u
ya'ni "Ahmagin lslahindan aciz oldugum gibi ihya-i mevtadan aciz olmadim"
buyurulur. Malum olsun ki, Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin Arabi hazretle-
rinin Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'knbi'de beyan buyurduklan vech ile, enbi-
ya (aleyhimii's-selam) "emr-i teklifi"ye hadimdirler, "emr-i iradi"ye hadim
degildirler. Binaenaleyh ezelde hamakati sabit olan kimseleri akla da'vet ettik-
ge hamakatleri te§eddud eder. Onlar tabib gibidirler, helake meyl-i kat'tsi olan
bir hastayi tabib tedavi ettikge helakine hadim olmus, olur.
J*— \j oTijJ I^jjI ijZ' Zj*» <jp* *-*\ \£\£ C—-^- C~*5o- d-aT
2580. ^Dedi: "Diikmet nedir ki, burada ism-i Diak faide eiti, burada onun
[2590] . . ,. . . ? „
i$m ia lim olmadi:
Hz. Isa'mn arkasindan kosan kimse dedi: "Ya nebiyyallah, hikmet ne-
dir ki ism-i Hak orada, ya'ni korler, sagirlar ve dluler uzerinde te'sir ve faide
etti de, burada ya'ni ahmaklar uzerinde miiessir olup ta'lim-i akl edemedi?"
2581. M da marazdir, bu da bir marazdir; ni$in a buna deva olmadi ve- ona
oldu?"
"Heman" kelimesi hasr, takrib, isti'cal ve istimrar igin kullanilir. Burada
takrib igindir. Nitekim Turkge'de dahi "Hemen ikisi birdir" tarzinda miis-
ta'meldir. Ya'ni "Korliik ve sagirlik bir maraz oldugu gibi hamakat dahi bir
s^P?.
AHMED AVNt KONUK
marazdir ve maraz olmak i'tibariyle bunlann hemen ikisi birdir. ism-i Hak
nigin bu sQri maraz ve illet sahiplerine ilag oldu da, bu ma'nevi maraz ve il-
lete ilag olmadi?"
25S2. ^Dedi: "JTlhmakltk marazi Uinda'nm kahrdu, kbrluk marazx kahir de-
gildir, o ibtiladu."
Kahr-i ilahinin sebebi hakkinda Fususu'l-Hikem'&e Fass-i Ya'kubl'de Ce-
nab-i §eyh-i Ekber hazretleri soyle buyururlar: J-\-±i> »\U\ V_> *i_^ J-\ «lk*i Li
SI pit ^ J ^W 1 W-l *U» *-ii "ill 0-L^> Vj 4-ii V! ^jj y* L>w_j tfli ^ j* J* »>
rj Li ^ ,jlji Ya'ni "Abde hayn kendi zatimn gayri vermedi ve ona zidd-i hay-
n kendisinden baskasi i'ta etmedi. Belki abd zatini miin'im ve muazzibdir.
ancak kendi nefsini zemmetsin ve ancak kendi nefsine hamd etsin. §u halde
Hakk'in onlara ilminde, Allah icjn hiiccet-i baliga sabittir. Zira ilim ma'luma
tabi'dir."
tmdi abdin ayn-i sabitesindeki hal neyi iktiza ediyorsa, Hakk'in o hal uze-
re ma'lumudur; ve Hakk'in iradesi ise ilmine tabi'dir. Nitekim suret-i ilahiy-
ye uzerine mahluk olan insan dahi malum olmayan bir §eyi murad etmez.
Eger abdin ayn-i sabitesi hal-i §ekavetini muktezi ise, sekavetle Hakk'in
ma'lumu olur ve §ekaveti hakkinda da irade-i ilahiyye taalluk eder, §ekave-
tin kahr-i ilahi olmasina gelince: A'yan-i sabite esma-i ilahiyyenin zilalidir.
Kahr-i ilahiye mazhar olan abdin ayn-i sabitesi esma-i kahriyyeden birinin
zilli olur. Esma-i ilahiyye dahi Hakk'in zilalidir. Bundan anlagilir ki, cemi'-i
mevcudatin viicudu zilden baska bir sey degildir. Vucud ancak zi-zill olan
Hakk'mdir. Tehaluf ve tenazii' ancak yekdigerine miitekabil olan esma-i ila-
hiyyenin tenazii' ve tehaliirudur. Bu hakikati anlayan anladi ve anlamayan
inkarda kaldi. Beyt-i Hafiz |irazi (k.s.):
Nazmen tercume: "Miiddei istedi ki mzi tema§a etsin
Dest-i gayb geldi de na-mahremi gekti geriye. "
*j/|^J & C-.I Jrj LJ **~\ >Jf~j & c-l J-j !sbl
2583. "Dhtild hir marazdir ki, merhamet getirir; ahmakhk hir marazdir ki o si-
kmh getirir.'
cgxsp
MESNEVt-t SERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Korluk ve sagtrlik gibi ibtila bir marazdir ki, onu gorenler acir ve merha-
met eder. Fakat ahmaklik bir marazdir ki, onun hali ehl-i idrake sikinti ve
zahmet verir," Maraz-i cismani hakkinda Resul-i Ekrem Efendimiz: v*- 1 Bl
**s*s ^J abbi ixp 4Ji ya'ni "Allah Teala bir kulunu sevdigi vakit, onun tazar-
ru'unu ve niyazini dinlemek igin onu miibtela kilar" buyurur. Maraz-i ma'ne-
vi hakkinda da: ^uii jy «i # ^\ *i«^ .--*•* &»H\ o\ ya'ni "Ahmaga cehli se-
bebi ile isabet eden §ey facirin rucurundan daha biiyuktur" buyurur.
2584. vv O ki onun dofltihr, muhru o yafmi$hr. 61 onun iizerine hir $are flotiir-
mege kaiir ohnaz."
Yukanda izah olundugu uzere, mademki Hakk'in iradesi o kimsenin ha-
makatine ve sekavetine taalluk etmistir ve onlar hakkinda da ^Ji J* *ui f+
s jCiP "(WtjUji Js-'j 'jh*^- J* j (Bakara, 2/7) buyrulmu§tur. Artik'e'nbiyamn ve
onlann veresesi olan evliyanin nesayihi onlara te'sTr etmez; zira resul ve va-
ris emr-i teklifiye hadim olup suret-i umumiyyede Hakk'in emrini teblig eder-
ler, yoksa onlar emr-i iradiye hadim degildirler.
2585. <S%hmahlardan ka$, $unki Dsa (a.s.) ka$h; ahmapn sahheii $ok hanlar
doktil.
2586. Diava suyu yava§ yavas $alar, ahmak dahi sizden oyle $alar.
Hava-yi nesimi, tebahhur eden suyu nasil ki, yavas yavas ve azar azai
galarsa, ahmak sak! dahi sendeki nur-i imam dylece yavas. yavas calar ve her
gun senin saf i'tikadmdan bir sey bozar ve seni imanmda sekke diisiire du-
sure dinsiz eder.
2587. Diarareii <>alar ve sogukluk verir, o kimse aibi ki kt$min alhna hir ias
koyar.
Ya'ni "Tas iistiine oturan kimsenin hararet-i gariziyyesini o ta§ nasil cahp
kendi soguklugunu verirse, ahmak da sendeki hararet-i ask-i ilahiyi ve ima-
m dylece ahr ve burudet-i kufriinii ve inkanm verir." Nitekim her giin bu ha-
lin binlerce misalini goriiyoruz. Ebeveyni sulehadan olup onlann terbiyeleri-
C £P?
AHMED AVNl K0NUK
ni alan birgok zeki evladlar, birkac sene dar-i ktifr iginde imrar-i hayat etmek-
le, onlann zulmet-i kiifr ve inkarlanna biiriiniip gelmi§ler ve diger vatanda§-
lanni da idlale gah§ rmglardir.
2588. O firar-i Dsevi korkudan degil idi; o eymindir ia'ltm i$in idi.
tsa (a.s.)in ahmaktan firan kendisine ondan bir zarar gelir korkusuyla va-
ki* oldu zannetme! Enbiya-yi izam hazarati makam-i emndedir. Onlar hicbir
hava ile muteharrik olmayacak surette metanet ve mekanet sahipleridir. Onun
bu firan her renge boyanmak ve her hava ile muteharrik olmak isti'dadim ha-
iz bulunan za'f-i kalb ashabina ta'lTm igin idi; ve onlann veresesi olan evliya-
yi kiram hazarati dahi by^I ]^ iT> '^ IS^- U <dJi \\S} oi Of (Yunus, 1 0/62) ["Bi-
lesiniz ki, Allah'm velilerine korku'yoktur; onlar asla'mahzun olmayacaklar-
dir"] ayet-i kerimesi muktezasinca her turlu mahaviften emindirler.
2589. B^er zemherir afaki ctoldurursa hurstd-i ha-israk i$in ne qam, vardir?
Enbiya ve onlann varisleri olan evliya i§rak sahibi olan giine§e benzer-
ler. "Eger ki§ mevsiminde soguk afaki tutsa, giine§e ne te'siri olur?" Bina-
enaleyh bu saadetlilerin ahmaklara karin olmasinda kendileri igin higbir
mahzur yoktur. Fakat nakislann musahabe-i humakadan igtinab etmeleri
vacibdir. Zira onlar hentiz §ems-i ba-i§rak olmadiklanndan, kendilerindeki
hararet-i iman-i ciiz'T biirudet-i kiifr ile soner.
£*
Ehl-i Sebe'in ve onlann hamakatinin ve
nasihat-i enbiya te'sir etmemesinin kissasi
\jj JJm (l)LiLv? <J+^-\ {$ £
L- J* I **-jti J^i (}\j
2590. Sebe ehlinin kissasi hahnma qeidi ki. ahmaqm deminden saba onlara
[2600] . u V ' if
veba oldu.
G ^^>
MESNEVt-t SERIF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Saba", seher vaktinde esen latif riizgar; "veba", helak-i umumiye sebeb
olan sari hastahk demektir. Sebe' §ehri ahalisinin kissasi bu cildin ibtidalann-
da gecti. Burada onlann tafsil-i ahvaline siiru' buyurulur. Ya'ni "Sebe' sehri
latif bir sehir iken, ahmagin deminden ve soziinden harab oldu; ve latif olan
saba riizgan o sehrin halki hakkinda veba oldu."
2591. O Sebe $ok biiyuk bir §ehre benzer ki, masalda 0cuklardan dinlersin.
Qocuklann lisanindan masal olarak dinledigin o Yemen'de kain Sebe' §eh-
ri biiyuk bir sehre benzer ve masalda boyle tasvir olunur.
2592. Qocuklar masallar fletirirler; onlann masallannda $ok sir ve nasihat vardir.
2593. uWasallar i$inde hezller soylerler; hazineyi butun vuaneler i$inde araf
"Hezl", latife ve alay tarzinda sozler soylemektir. Ya'ni "Masallar iginde
akil ve mantiga sigmayacak latifeler soylerler. Ma'na hazinesini ve defmesi-
ni hep bu virane ve harabe mesabesinde olan hezller icinde ara!" Nitekim co-
cuklara masallarda derler ki:
2594. Qok azun ve cesim bir §ehir var idi, fakat onan mikdan kase mikdan,
ziyade elegit."
"Siikurre", topraktan ma'mul kase ma'nasinadir. "Sukure" ve "uskiire" de
derler. Bu beyt-i §erifte hezl tarzinda bir hakikat beyan buyurulur. Ya'ni "Bu
Sebe' sehri zahirde azim ve cesim idi, fakat hakikatte gayet dar idi ve sureti
biiyuk ma'nasi cok kiigiik idi demek olur." Nitekim viicud-i beserin sureti ale-
min hey'et-i mecmuasina nisbeten gayet kiigiik ve ma'nasi pek biiyiiktur ve
alemin sureti ise insana nisbeten pek biiyuk, fakat ma'nasi kiiguktiir.
2595. Qok biiyuk ve $ok genis ve cok uzun, pek cesvn ve sogan olcusii kadar
idi."
Gsgpp
AHMED AVNt KONUK
Bu beyt-i serif dahi yukanda izah olundugu gibi hezl tarzinda beyan-i ha-
kikattir; ve diinyamn viicuduna i§aret buyurulmasi muhtemeldir. "Zira diin-
yamn geni§ligi budur ki, bircok esma-i ilahiyye mezahirini cami'dir. Ve darh-
gi budur ki, bu mezahirin kaffesi viicudaM izafiyyeden ve hayalden ibarettir."
2596. "SUamlar $ehirde foplamru? idi; lakin onda heysi yuzii yikanmami§ tip
hi§i idi."
"Na-siiste-ru", kiymetsiz ve i'tibarsiz ma'nasmdan kinayedir. "Bu sehirde
cok adam var idi, fakat haMkatte orada ancak kiymetsiz uq ki§i var idi." Ni-
tekim atide vasiflan beyan buyurulur. Hind niishalarinda birinci misra' « r v
ji jo;i {j*py j^ ya'ni "On sehrin adamlan onda mecmu' idi" suretindedir.
2597. "Onda sayistz hulk ve halayih var idi, fakat o he-psi, pi§mi§ yiyici up ham
idi."
"0 sehirde sayisiz mahluk ve ahali var idi, fakat onlann hepsi pismis yiyi-
ci, ya'ni lupcu ve hazira konuk ug ham ve nakis kimseden ibaret idi." "Halk",
mahluk, ve "halaik", ahali ma'nasinadir. Hind niishalarinda birinci misra*
jUA-j ^hf- £y ji jju! ya'ni "Onda halaikin enva'i sayisiz idi" suretindedir.
2598. Canana ko$u yaymami§ olan can, eger binlerce olsa yanm ki§i olur.
Canan-i hakiki olan Hak tarafina kosu yapmamis olan canlar, ya'ni §ahis-
lar, eger adeden binlerce ki§i olsa bile yanm kimse hukmiindedir. Binanena-
leyh bu §ehrin halki da bu kabilden idi.
jy <J^i °*^P j j£> JL-L- jl jjfi" «^ j oh jj* o^ ls^ ^
2599. "0 hirisi cok uzak gorucu ve aozu kor idi; Suleyman dan kor ve kartn-
camn ayagim gormii? idi.'
Ya'ni - "Birisi haris-i diinya olup umur-i diinyamn dekayikim gorecek de-
recede uzak goriicii idi ve fakat kendi nzkinm mikdarim goremeyecek dere-
cede kor idi. Siileyman 'dan ya'ni hakikatu'I-hakayiktan kor idi. Halbuki diin-
ya menafVinin en incesini gormus. idi."
*$%&>
[
JJ
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
2600. *Ue o dtaeri cok keskin isitici ve pek saqu idi. Dtazinedir, hir arpa ahv
[2610] \ \ v v r 3
n alhn yokiur.
"Ve o hazira konuk olan iic. kimseden digeri dahi mesalih-i dunyeviyyeye
aid sozler hakkmda cok keskin isjtici idi ve hakayika miiteallik oian sozlere
kar§i pek sagir idi. Suret-i zahirede diinyaya muteallik ma'lumatt toplamig bir
hazine idi, fakat onda ma'na cihetinden kiymetli olmak iizere bir arpa agirh-
gi kadar olsun ma'lumat yok idi."
2601. "Ue o digeri fir ve uryan latest a$ik idi, fakat onun libasimn etekleri
uzun idi."
"Ve o iic. lupgiiden digeri de cml giplak, avret mahalli agik idi; fakat uze-
rindeki libasin etekleri uzun idi; ya'ni hayasiz bir fasik idi ki, libas-i takvadan
ari ve fakat emel gomlegi uzun idi." "La§e" den murad avret mahallidir. Hind
niishalannda "la§e-taz", ya'ni "la§eye ko§ucu" siiretindedir.
2602. DCor de.lv. *3§te hir asker geliyor, hen ne hwim ve ne kadar olduhlan-
m goriiyorum.
Bu ug §ahs-i nakisin ahvali atideki bahiste Cenab-i Pir efendimiz tarafin-
dan izah buyurulacaktir.
2603. Sagir dedi: Svet, onlann sesini i§iitim hi, acik ve gizli ne soyliiyorlar."
^b (Jj\ji j\ £>j*> *£ ^» jij OL-y cJif <uj>j> d\
2604. O $vplak adafn dedi: "Stegimin uzunlugundan keserler diye hen hundan
korkucuyum."
•Mi J ff-j jl jrsj f.jtX* j?~ ^^ ^y *i <^ <^ jX
2605. DCor dedi: "D§te yakina geldiler, kalkin zahm ve hendden evvel ka$alim!"
"Gelen asker bizi dogiip esir etmeden ewel kacalim!" dedi.
<^e
AHMED AVNt KONUK
2606. Sagir diyor idi ki: "Svet, ey Hostlar hele me$gale pek yakm oluyor!'
"Hele", kelime-i tenbihtir. "Gaffl olmayin, askeii gulgulesi pek yaklasti"
demektir.
2607. pylak dedi: "Syvah henim eiefmi iama'dan kesecekler ve hen na-ey-
menim!
"Eymen", burada sag el ma'nasina olan "yemin" den miistekk olup "kuv-
vetli" ma' nasi murad olunur. Ya'ni "Gelecek asker benim uzun etegimi kese-
cekler, halbuki ben onlara karsi kuwetli degilim."
2608. *$ehri hirakhlar ve di§anya geUiler; hezvmet i$inde hir koye giitiler.'
"Hasil-i kelam bu tig liipcu askerden korkarak sehri birakip kagtilar ve na-
nce giktilar. Hezimet icmde bir koye gittiler."
2609. w O koyie semtz fcu?lar btMular; fakat onun uzerindezerre kadar et yok,
2ayif"
Bu tavsifat, cocuklann soyledikleri masallardaki tavsifattan olup "semiz
kus"tan murad, diinya ve "onun uzerinde zerre kadar et olmamasi" lezzat-i
diinyeviyyenin hayal olmasma i§arettir.
j-b dy? <ai5 j\j \^j\p^^>\ 9yS" ^sf-j j j LiXi*>- fay '^j»
2610. n Olmiis kus kuru ve kara karqa darhesinden kemikleri iplik qtbi ince ol-
[2620] * » r v
mu§ tax.
"Ktilag" , (£*0 "kara karga" ; "penag" , lif telleri ve iplik ve oriimcek agi-
nin telleri ma'nasmadir. Ya'ni "Kus. olmiis ve kurumus. idi ve kargalann di-
diklemesinden kemikleri iplik gibi incecik bir hale gelmis. idi." Ankaravi
hazretleri buyurur ki: "Iplik gibi kemikler"den murad, diinya ve "olii ku§-
lar"dan murad, emval ve erzak-i dimyeviyye, "kargalar"dan murad, ehl-i
diinyadir.
C $P>°
MESNEVt-i §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVf-3 •
2611. "Slrslanin avdan yedigi gibi ondan yediler; her bin onu yemekten fil gi-
bi tok oldu."
"Arslan avladigi hayvam kemal-i i§tiha ile yedigi gibi onlar dahi bu olmus,
ku§dan yediler ve her bin fil gibi doyup §i§ti." Ya'ni huzuzaM dunyeviyye-
den nefislerini mesbu' kihp her birinin nefsi fil gibi cesamet peyda etti.
2612. u !7fer ilg.il ondan yediler ve co\ semiz oUular, uc fil g$oi cok iri ve bti-
yuk oldular."
2613. Ui/Ie hi her bir delihanh semizlikien cesametien cihana stgamadilar.'
"Q ug lupgii huzuzat-i diinyeviyyeden o kadar doydular ki, her bin nefsi-
nin semizliginden ve enaniyetinin azametinden "menem diger nist!" na'ra-
siyla cihana sigmaz oldular."
C-ij j Jjz~s*- djj j* <— *lSw» j\ C-ij ^l-Ul C-i* j i£jS U&? ^
2614. ^^oyle kaltrdih. ve cesvn olan yedi endam tie ku.pt yartgmdan di$an sif-
raddar ve giitiler."
"Gebz", kavi ve kalin sey ma'nasinadir. "Lezaiz-i diinyeviyye ve huzu-
zat-i nefsaniyyeden bu kadar kalin ve semiz olan bu iupculer, dium kapisi-
mn yangindan, disanya sicradilar ve alem-i suretten gittiler."
C— I ^j L^-j l)T aS" Jut JaJ jA C-— I ^jAj IJLjU (j>l>- iT^ alj
2615. L/ialkin oliim yolu gayr-i zahir bir yoldur, nazara gelmez, zira mehan-
siz bir yoldur.
2616. <!7$fe keryanlar birbiri arhasindan miitetabi' gibidirler, bu kapi yarigindan
hi o muhiefidir.
^j Cf-^ J 1 J J ^ ^-^ ^^ ^c^LJ ^j^ jl j* j
261 7. 6^er o yangi kapi iizerinde arasan bulamazsin, -peh gayr-i zahir dir ve on-
dan bu kadar zifaf vardir.
^ap?
AHMED AVNl KONUK
"Zifaf, cem'idir ve "zafP\ gelini zevci evine gondermek ma'nasinadir ve
acele gitmek ve acele surmek ma'nalanna da gelir. Burada murad, halkin da-
ru'1-karara gonderilmesidir. Ya'ni "Bu halkin cumlesi olum yolunun yolcusu-
dur; Mat olum yolu suri seferlerin yollan gibi meydanda gorunen yollardan
degildir. Yalniz yolculan goruniir ve yol gorunmez. l§te dlu kervanlan katar
katar birbirinin arkasindan, o gizli olan kapi yangindan gitmektedirler. olum
kapisimn yangi ve araligi cismam bir §ey olmadigi icin gayr-i zahirdir. Halbu-
ki o gayr-i mer'i olan kapidan bu kadar halkin acele surup gitmeleri vardir."
j>b jlji 'vjtji OT j ft jJ £ d\ j Oh jji j£ Ol £jt>
O uzak gorucii koriin ve o keskin i§itici sagirin
ve o uzun etekli ciplagin §erhi
JuJJ *f>- Juij j -UJJ ij>- zijA xJ* \a £jA &£ Ob \j J**l £
2618. Bmeli sayir bil ki, hizim oliimumuzu i§itti, kendi oliimiinii i§itmedi ve
kendi nakliw gormedi.
Cenab-i Pir §ehirdeki iic. nakis §ahsin remzini beyanen buyururlar ki: "Ey
salik, vucudunun §ehrindeki "sagir"i tul-i emel bil ki, bizim dldiigumuzu i§it-
tigi vakit, bir gun gelip ben de olecegim diye kendi olumimu bu haberden i§it-
mez ve miitenebbih olmaz ve bir gun elbette alem-i ahirete nakl edecegini ba-
sar-i baslreti ile goremez."
jS <U f *^J-N J OLai>- i_* *P j* *>j j* >Aijj O— 'Uju ij^f~
2619. Diirs kordiir; halaiktn aybim inceden inceye gorur ve mahalle mahalle
soyler.
Haris-i dunya olan kimsenin baslret gozu kordiir; herkesin birtakim ayip
ve kusurlanni inceden inceye gorur ve her yerde if§a eder.
fr <~r^ y C— J* <s»- f -*-«--* y jj^ c^T d j^ *-^i *f*~ S-rs*'
2620. her ne kadar aytp arayta ise de, kendi aybini bir zerre onnn gozii aormez.
MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
haris-i diinya olan kimse her ne kadar halkin kusurlanni arayici ise de,
zerre kadar olsun kendi kusurunu ve aybini goremez. #inku kendi tarafina
gozii kordiir.
2621. Qtplak onun etegini keserler diye korkar; $tplak adamin etegini ne vakii
keserler?
"Libas-i takvadan ari olan bir kirasenin ma'nevi hirsiz olan §eytandan as-
la korkusu olmamak lazim gelir. Zir^bu grplak bir adamin etegi kesilmek ih-
timali yoktur. Zaten giplaktir." Yahut "Dunya adami hirs ile mal-i dunyayi
cem' etmis. ise de, bu mal hadd-i zatinda onun degildir, birakip gidecektir ve
hakikatte giplak ve miiflistir. Ciinkii ahiret icm bir §ey cem' etmemistir."
2622. ^Bunya adami miiflistir ve korkakitr, onun vein asla hirsizlardan korku
yoktur.
Diinya adami hakikatte muflis olmakla beraber korkaktir, her an mall yix-
ziinden kendisine bir tehlike geleceginden ve.hirsizdan korkar. Mademki
miifiistir, onun icm ne madd! ne de ma'nevi hirsizlardan korku olmamak icat
eder.
2623. $vplak geldi ve pplak gider; halbuki htrstz gammdan onun cvgeri kun olur.
diinya adami zahirde dunyaya giplak olarak geldi, hem zahirde ve hem
de batinda vine ahirete ciplak olarak gider, Hakikat-i hal boyle iken o zaval-
hnin hirsiz gamindan cigeri hun olur. Ahirete giplak gidecegi hakkindaki de-
lil sure-i §ura'da vaki' «^«i ^ s^lJi j J C) iJL. J£ LjJi Ii/^. oj bir ^j (§ura,
42/20) [ya'ni "...Kim diinya kanni istiyorsa ona da diinyadan bir §eyler ve-
ririz, Fakat ahirette bir nasibi olmaz."] ayet-i kerimesidir. Ve hadis-i §enfte de
UJI j*i j* f\j>. s^ij ya'ni "Diinya ehline ahiret haramdir" buyurulur.
Lhy L <_rv cf-J b cr 3 ^ • b - 1 tX ^ J^ *^y •*** *j- *f J^ S ^j
2624. Glum vaktinde ki, ona t/uz nevha ziyade olur, kendi korkusundan onun
canina gulme gelir.
o^^
AHMED AVNl KONUK
HaMkatte miiflis olan kimsenin muhabbet ettigi malini ve mulkunu geri-
de birakip gitmesinden dolayi nevhasi ve garni artar. Fakat hayatinda kendi-
sinin olmadigi anlasilan bu malimn hirsizlar tarafindan calinacagi korkusunu
cekmis olmasindan dolayi bu oliim vaktinde onun canina taacciib ve giilme
gelir de der ki: "Benim olmayan bir mal igin hirsiz korkusunu gekmek ne ha-
makat imis!"
.jte jl ijt & Mb ^j j»jb jj cu~ J j£ j& JJb OUj d\
2625. Jlenain olan kimse o zaman fciltr ki, onun alhni yoktur. £eki dahi hilir
ki o hunersiz idi.
Hayat-i dunyeviyyede zengin olan kimse oliim geldigi vakit, bilir ve anlar
ki, kasalanna ve bankalara yigdigi altinlar ve paralar kendisinin degil imis. Zi-
ra oliim halinde bu paralar ile hicbir miinasebeti kalmaz. ZeM ve dan! olan
kimseler dahi oliim vaktinde hayat-i diinyeviyyenin devami miiddetince ken-
dilerinden zahir olan hiinerler ile higbir miinasebetleri kalmadigini bilirler.
2626. Tabak yar$alarvndan dolu olan hir qoaiqun kucayi gibi ki, o onun uzeri-
ne mal sahibi gibi tiireyici olur.
Bu beyt-i §erifde dunya zenginlerinin hali, renkli cam ve tabak pargalann-
dan para yapip kucaklanna dolduran ve hakiki bir mal sahibi gibi o pargala-
nn uzerine titeyen gocuklara tesbih buyurulur.
2627. Bger hir yar$a alusan aglayict olur, -pargayt geri verirsen gulucu olur.
"Eger cocugun kucagindaki cam parcalanndan birini alsan mukedder olup
aglar ve eger geri verirsen sevinip giiler." Ehl-i diinya dahi bu cocuklar gibidir.
2628. uMademki ^ocuga ilim Itbdsi olmaz, onun gulmesi ve aglamasi i'iibar
iutmaz.
"Disar", cubbe ve hirka gibi iiste giyilen libas ki "siar"in ziddidir; ve "si-
ar", disarm altma giyilen Iibastir. "Mademki cocuk ilim libasindan aridir,
onun giilmesi ve aglamasi yerinde olmayacagi icm higbir i'tiban yoktur. Iste
ff^,
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
ehl-i diinyanin sevinmesi ve kederlenmesi ve gulmesi ve aglamasi da gocuk-
lannki gibi yerinde degildir." Binaenaleyh muhakkiklar, ehl-i diinyanin agla-
masma ve giilmesine asla ehemmiyet vermezler.
2629. <7ttuhie§em olan kimse vakiaki ariyeti mulk flordu, binaenaleyh o yala-
na mensvb olan mat iizerine $irpin<h.
thti§am ve debdebe sahibi olan ehl-i diinya, vaktaki kendisine Hak tara-
findan ariyet olarak verilmis. olan bu tnal ve miilkii, kendisinin miilku gordii
ve ariyet oldugunu bilemedi. Binaenaleyh o igreti ve yalanci olan mal iizeri-
ne, aman zayi' olmasm diye girpindi durdu ve eksilir diye korkup fukaraya
infak etmedi.
2630. ^Ruya goriir hi malt vardir, torbayi hapar diye hirsizdan horhar.
"Mesela bir kimse rii'yasinda kendisini zengin bir halde goriip paralanni
hirsiz calar diye korksa, uyandigi vakit zenginliginin ve hirsiz korkusunun
pek beyhude oldugunu goriir." i§te dunya zenginlerinin hali de boyledir. Ni-
tekim hadis-i §erifte ij^u lyu liu r L; ^-Ui ya'ni "Nas uykudadirlar, oldiikleri
vakit uyamrlar" buyurulur.
J,jj y^J J^j*- ^y j ^ jS J,£ OjLp- J ^f*- j dy?
2631. Uahtaki kulak $ehici onu uyhudan stQratu, binaenaleyh hendi horhusun-
dan ona istihza fjelir,
"Vaktaki rii'ya goren kimsenin kulagim birisi c/ekip uykudan uyandinr, o
kimse uyandiktan soma rii'yadaki hirsiz korkusundan dolayi kendisiyle is-
tihza eder." Bunun gibi diinya zenginlerini, kulak gekici olan dliim gelip uy-
kudan uyandinr ye alem-i hakikate intikal ettirir. kimse diinyanin ahvali-
ni rii'ya ve mel'abe-i sibyan goriip kendisiyle istihza ve beyhude olarak oek-
tigi gamlara ve korkulara teessiif eder.
2632. ^Bu alimlerin titremesi de boyledir hi, onlara bu cihanin ahli ve ilmi var
idl
cg^p
AHMED AVNt KONUK
"Alimler"den murad, ulum-i istidlaliyye ve nazar-i akli sahipleri olan kim-
selerdir ki, bunlar akil ve zekalanm sirr-i vahdeti idrake imale etmeyip vu-
cud-i hakikinin golgeleriyle ve derya-yi hakikatin kopiikleriyle me§gul ol-
mu§lar ve mertebe mertebe hakikatten hicablar arkasinda kalip hem kendile-
rinin ve hem de e§yamn hakikatine yabanci kalmi§lardir.
2633. Hh. zu-fiinun alimler icin Diak ^leala Otur'anda "la-yalemun" bu-
uurdu,
ilm-i niicum ve tib ve hikmet ve kimya ve mantik ve nahv ve fikih ve
usul-i fikh ve ilm-i kelam gibi ulum-i zahireyi tahsil ve bu ilimler ile i§tihar
eden bu zu-fiinun alimlerin hicbirisi kendilerinin ve e§yanin hakikatini bilip
sirr-i vahdete zevkan ve ke§fen muttali' olmadiklanndan ve Hakk'm viicu-
dunu ayn ve e§yamn viicudunu da ayn gordiikierinden, Halik Teala hazret-
leri Kur'an-i Kerim'de 'aJSi u JJ/jsl jj ii '^ 3ii (Neml, 27/61) ya'ni "Allah ile
beraber bir ilah var midir, belki onlanh cogu bilmezler" buyurur. Ma'lum ol-
sun ki "ilah" esma'-i ecnasdandir. Hak olsun batil olsun her ma'buda ltlak
olunur. Nitekim ayet-i kerimede '.i>» '<J\ a*ji y '<$$ (Casiye, 45/23) ya'ni
"Heva-yi nefsanisini ilah ittihaz eden kimseyi gordiin mii?" buyurulur. Ve
"ilah" kelimesinin muhtelif ma'nalan vardir: "Zikriyle kulub mutmainn ve sa-
kin olan §ey"e ilah derler. o^» c^Ji dedikleri vakit *Ji o^L- ma'nasim murad
ederler. Imdi bu ulum-i zahiriyye ile i§tigal edenler sifat-i nefsaniyyelerinin
elinde zebun ve nazarlannda, bir olan "Vucud" kesir goriindiigunden Hak Te-
ala onlar hakkinda OjJ~ V "Bilmezler" buyurdu.
2634. Dicr biri bir kimsenin hirsizlwindan korkuai, kenctisi icin cokluk ilim
zanneder.
2635. der ki: xxr Uaktimi goturiiyorlar. DiaHbuki faideli vakti tutmaz."
2636. ^Der ki: "Dtalk beni i§ten ahkoudular." Onun cant hofiazina kadar i§-
sizligin garkidir.
^^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Bu ulum-i zahiriyye ile me§gul olan kimselerin her bin, kendilerinin pek
muhim ilimleri oldugunu zannederek, bir kimsenin hirsizhgmdan korkup der
ki: "Halk gelip beni lafa tutuyorlar ve vaktimi zayi' ediyorlar ve beni muhim
olan mesguliyetimden ahkoyuyorlar." Halbuki o bigarenin faideli bir vakti
yoktur ki galsmlar ve onun cam bogazma kadar issizlige gark olmustur. Halk
onu hangi isjnden ahkoyacaklardir? bigarenin ruh-i izafisi i§siz ve cismi ve
ruh-i hayvanisi fa'aldir.
0LiJlS^>- jl ^yta ^Uj Oj^- oUi' j»b ^> *£ dl*J jjp
2637. Qiplak: wr Ben eiek <pkiciyim,?onlann nicdcrinden etefii nasd kurian-
nm? diye horkuctidur.
Bu ulum-i zahire alimlerinin nefisleri oi> oL-ir ya'ni "Giyinmisjerdir,
giplaktirlar" hadis-i §erifine masadakdirlar. Zahirleri ulum-i zahiriyye ile gi-
yinmis. ve batinlan ciplak olan bu gibi alimler eteklerinin gahnacagindan kor-
karlar. Zira oliim onlann bu ulum-i zahire etegini kesince, canlan girgiplak
kalir.
2638. Tiiurrukn. yiiz hinlerce fasil hdirler, o zalum. kendi camni hdmez.
"Bu ulum-i zahiriyye erbabi, ulumdan birgok fasil bilir ve oliimu ile bera-
ber cismi gibi mahv olacak olan ulum-i nazariyyeden bahs eder. Kendi nef-
sine mubalaga ile zulm etmis. olan o kimse, kendi camni bilmez." Ankaravi
hazretleri bu beyt-i §erifm §erhinde buyururlar ki: "Ulema-i kelamiyyenin
ruh hakkindaki ma'Iumati, cam bilmek degildir. Nitekim onlar yalniz ruhun
emr-i ilahi ve nefha-i rabbam oldugundan ve cissimde, susamdaki yag gibi
sereyan kildigindan bahs ederler. Bu kadar bilis cam bilmek degildir. Belki ea-
rn bilmek, canin Rabbi ile kaim oldugunu ve daima O'ndan feyz ve nur aldi-
gini ve O'nun kemal-i kurbunu ve O'na mazhar ve mir'at olmasmi ve evsaf
ve ahlaki ile ittisafim maa'l-yakin bilmektir." Filhakika ulema-i kelamiyye
Hakk'i tenzih edecegiz diye Hakk'in alem ile miinasebet-i vucudunu beyan
igin birtakim anla§ilmaz sozler lead edip ukul-i nakisa erbabim taglit etmister-
dir. Ve ezciimle Hakk'in alemi ihatasi "ihata-i ilmiyye"dir derler. Halbuki ale-
min feza-yi namutenahi iginde kapladigi bir yer vardir. Eger Hakk'in ihatasi
zati degilse, onun zati bu aiemin kapladigi yerden harig kalir. §u halde
Hakk'in viicudunun hududu ile aiemin viicudunun hududu aynlmis. olur. Bu
°&p?
AHMED AVNt KONUK
ise Hakk'a isnad-i nakisadir. Bundan ba§ka "tlim" sifattir ve sifat mevsuftan
miinfekk olmaz. Binaenaleyh Zat-i Hakk'in ihata etmedigi bir hayyizde mev-
suftan ayn olarak bir sifatin ihatasi nastl olur? Bunu akil asla kabul etmez.
t§te nazar-i aklinin tenzihi bu kadar olur.
(Jj>- djs? *y~ jbyr OU* j* t-$j*yr j* ^-^>- $ -^
2639. O her bir cevherin hdssvyyetini bilir. Dien&i cevherinin beyaninda bir
esek flibidir.
Nazar-i akli sahibi olan alim-i zahir kendi zannina gore her bir §eyin ve
cevherin hassryyetini ve hakikatini bilir; ve mesela insanin hakikati nedir?
Bir mantik alimine sorulsa, cins ile fasildan bir terkib yapip, hakikat-i insan,
hayvan-i natiktir. Ve bu ta'rif ile insanin hakikatini bildim zanneder. Halbu-
ki bu ta'rif nerede, insanin hakikati nerede? Binaenaleyh kendisi de insan ol-
dugu icm kendi cevherinin ve hakikatinin beyaninda bir e§ek gibi hamakat
ve beladet sahibidir.
2640. ^er hi: wr Ben caiz oluru ve caiz olmazi bilivorum." Sen muhahhak ca-
[2650] ... n 1.1.-
tz nustn, ya acuzmusun, bumezsin.
Mesela yalmz fikih mesailini ve ahkam-i §er'iyyeyi tahsil ile vaktini gec>
rip Rabbisini bilmek igin kendi nefsini bilmege hasr-i himmet etmettus/ olan
bir alim-i zahiri der ki: "Ben fikihta ve ahkam-i §er'iyyede caiz oIan*mu%ie-
le ile olmayani ogrendim ve liizumu derecesinde biliyorum." "Halbuki ey alim
efendi, sen mizan-i hakikatteki vezne gore caiz misin, yoksa kciz ve nakis
mism? Bilemezsin. "Acuz", pek ihtiyarlamis kadm ma'nasinda olup Sir£h\n
beyanina gore u ile "acuze" okumak hatadir. Fakat avam arasmda u ile
telafruzu sohret bulmustur. Beyt-i serifte, ma'rifet-i nefs hasil etmemi? olan
bir alim-i zahirinin ma'rifet-i nefs hususunda bir ihtiyar kadimn i'tikadindan
farkli bir i'tikada malik olmadigina i§aret buyurulur.
^ y~ dw ^jj^ k bj y «^y j J^ hj^ ^ j hj c^
2641. IZu revayi ve o na-revayi bilirsin; ve fakat sen reva mism yahui na-re-
va mism, iyi gorl
"Reva", caiz, layik ve beca ve gidici olan ma'nasmadir. "Sen ilm-i zahirin
ile hayat-i dunyeviyyede bu muamelenin ve o muamelenin caiz ve layik olup
s^P?
MESNEVl-I SERIF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
olmadigini bilirsin; ve fakat hayat-i uhreviyyede huzur-i Hakk'a takdime laytk
bir nefsin var midir, yoksa yok mudur? Bu ilmi burada tahsil et ve iyi bak!"
2642. Dier meta'in kiymetini hilirsin nedir; kendi kiymetini bilmezsen ahmak-
lihhr.
"Bu viicud-i izafi aleminde, her meta'in ve e§yamn kiymetini giizelce ted-
kik edip bilirsin. Eger bu bilgiler arasinda kendi kiymetini ve insanhgini bil-
mezsen ahmaklik olur." Ya'ni insan hayat-i diinyeviyyesinde bircok ilimler
ogrenir; fakat kendinin nereden geldigini ve nigin geldigini ve nereye gittigi-
ni ve nigin gittigini ogrenmege gayret etmezse o kimse, kendi zatina lazim
olan ma'lumatin tahsilini ihmal ettigi ve bu liizumu idrak edemedigi igin ah-
maktir. Ma'lum olsun ki, Hz. Pir'in bu beyanat-i aliyyeleri ulum-i zahire tah-
sili aleyhinde degildir. Bu ulumu tahsil etmekle beraber, ma'rifet-i Hakk'in
dahi tahsili liizumunu tavsiyedir. Zira zat-i §erifleri ma'rifet-i Hak'ta yekta ol-
duklan gibi, ulum-i zahiriyyede dahi bi-naztr idiler. Nitekim bu Mesnevi-i §e-
nFsahididir.
2643. Sa'dleri ve nahsleri bilmissin; sen sad raisin yd nahs misin hahmazsin.
tlm-i niicuma vukttfun hasebiyle seyyaratin hangisi sa'd ve hangisi nahs
oldugunu bilmi§sin? fakat sen said misin yoksa §aki misin? Ef al ve hareka-
tim tedkik edip bakmazsin.
2644. ^iitiin ilimlerin cam hudur, bu hi yevm-i dvnde ben kimim? diye bilesin.
Butiin ilimlerin ruhu ma'rifet-i Hak tahsliinden ibarettir ve ma'rifet-i Hak
ise, ki§i nefsini bilmekle olur. Nitekim ^ Jt^ ju* ^ J»^ ^ buyurulmu§tur. Ve
bu alemde nefsini bilemeyen ve Rabbi'sini anlayamayan kimse, ahirette de bi-
lemez ve anlayamaz. Nitekim hadis-i §erifte oyy ur o Jr i^ j oy~~ ur oyy
ya'ni "Yagadigimz gibi oliirsunuz ve oldugiinuz gibi ha§r olursunuz" buyuru-
Iuf. Binaenaleyh yevm-i kiyamette kendisinin kirn oldugunu bildirecek olan il-
min mahall-i tahsili diinyadir ve sermayesi hayat-i diinyeviyyedir. Ulumun ru-
hunu ihmal edip yalmz suret-i zahiresiyle me§gul olmak ayn-i hamakat olur.
<^g>
AHMED AVNl KONUK
jlj c^a £ jj>- j^i jjlji j^j <^y y tZ-J^ op J^ 1 oT
2645. O usul-i Jtni fcilitn- ve fakat kendi aslina hak, eger iyi ise,
"DTnin usulunu aklin ve zekavetin dairesinde tahsil edip bildin. Eger ashn
iyi ve idrak-i hakayika mustaidd ise, kendi ashna ve hakikatine bak ve onu
anlamaga sa'y et!" Hind niishalannda ikinci misra'daki "ger" edat-i §arti ye-
rine f vaki' olmustar, Bu surette ma'na "Kendi ashna bak ki, o iyi midir?"
demek olur. "Usul-i din"den murad, usul-i fikh ile usul-i kelamdir. "Kendi as-
h"ndan murad, ilm-i ilahide sabit olan kendi hakikati ve ayn-i sabitesidir ki,
bu ayn-i sabite esma-i ilahiyyeden bir ism-i hassin mazhandir ve bu ism-i
hass o abdin rabb-i hassidir. Rabb-i hassi esma-i cemaliyyeden olanlar said-
dir ve iyidir; ve esma-i kahriyyeden olanlar §akidir ve fenadir. Bu bahsin taf-
slli Fususu'l-Hikem'de Fass-i Uzeyri'de ve Fass-i Ismailt'de mfindericdir.
Malum olsun ki, gerek usul-i fikh ve gerek usul-i kelam, Kur'an ve Hadis ve
kiyas-i rukaha ve icma'-i iimmet gibi dort delil-i §er'iden istinbat olunmus.
ilimlerdir; ve bu ilimlerin tedvininde Kur'an'dan ve Hadis'ten cikanlan
ma'nalar muhakemat-i akliyye ve istidlalat-i fikriyye neticesidir. Ve kiyas ve
icma' dahi bu muhakemat ve istidlalatin te'siri altmdadir. Fakat hakayik-i
Kur'aniyye ve ahadis-i §erife hakkinda muhakkikinin kulub-i §erifelerine na-
zil olan ulum-i lediinniyye ve ilm-i tecell! bu akli ve istidlali olan hukiimlerin
fevkindedir. Onun igin usul-i fikh ve ilm-i kelam alimleri kendi muhakemele-
rine ve istidlallerine muhalif gordiikleri ulum-i ledunniyeyi ve ilm-i tecelliyi,
striate muhalif goriip inkar ederler; ve giinki ancak kendi muhakemeleri ve
istidlalleri iizerine verUen hukiimleri geriat bilirler.. Gerci ulum-i akliyye ve is-
tidlaliyye ahkam-i §er'iyyeniri te'yidi igin faideli ise de, ulum-i ledunniyyenin
yanmda pek cabuk yikihr. Nitekim sahib-i §eriat olan Musa (a.s.) ile alim-i
ulum-i lediiniyye olan Hz. Hizir'in muameleleri Kur'an-i Kerim'de mezkur-
dur. Buna binaen bu beyt-i §ertfte Cenab-i Fir efendimiz buyururlar ki: "Ey iki
usuliin alimi olan efendi, bu usul-i dini bildin, fakat seni sana bildirecek olan
ilimden gam oldun. Binaenaleyh bu ilmi de tahsil et de kendi hakikatine bak
ki, iyi misin, yoksa fena mism?"
<* Sj* ij\ Zj>- i La>\ ^Uj *£ *j J^j*- Jj-^l £~~$j+£>\ j\
2646 r Usuleynden kendi usuliin iyidir ki, ey hiiyiik adam, kendi aslini bilirsen.
"Usuleyn"den murad, usul-i fikh ve usul-i kelam; "kendi usulun"den mu-
rad esma ve sifat-i ilahiyyedir; ve "kendi ashn"dan murad Vacibu'l-vueud
°#g$&>
MESNEVl-t §ERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
olan Hak'tir. Ya'ni usul-i fikh ile usui-i kelami bilmenden kendi usulun olan
esma ve sifat-i ilahiyye asar ve ahkamini kendi viicudunda zevkan mtisahe-
de edip bilmen ve bu miisahededen o esmanin miisemmasi ve o sifatin mev-
sufu ve kendi ashn olan Zat-i uluhiyyete zevkan ve siihuden intikal etmen
daha iyidir.
Imdi bu hususta tic hal vardir. Birinci hal, yalniz ulum-i zahiriyye tahsi-
liyle mesgul olup kendi hakikatinden gafil olmak. tkinci hal, ulum-i zahiriy-
ye tahsilinden fang olup, ancak bir insan-i kamilin nazan ve terbiyesiyle ken-
di hakikatine agah olmak. Ucuncii hal ulum-i zahiriyyenin tahsiliyle beraber
bir insan-i kamilin nazan altinda kendi hakikatine vakif olmaktir. Bunlardan
birinci hal, diinya icjn hos. ve fakat ahiret icjn bos; ve ikinci hal hos ve iigun-
cu hal ise aliyyu'1-a'la ve daha hostur.
Sebe' ehlinin hurremliginin ve onlarin sukursuzlugunun tavsifi
2647. Onlarin ash kfitu idi. O ehl-i Sebe lika esbabindan iirkerler idi.
Sebe' sehri ahalisinin asli ve hakikati ilm-i ilahide sekavetle sabit oldugu
icin, onlar lika esbabi olan, Hakk'a hamd ve §ukiirden ve husn-i hulk ve iba-
dat ve taatten iirkiip yuz cevirirler idi.
g\j jH jl c— »lj jl j c_j>- jl 9\j j £Ij j fee d\J^ Oli jb
2648. iferag i$in onlar a soldan ve saffian bu kadar meia ve bag ve rag verdi.
"Ziya"', meta' ve bostan ve "bag", malum ve "rag", ekin tarlasi. Ya'ni "Hak
Teala hazretleri Sebe' sehri ehline vus'at-i nzk hususunda goniil feragi ve ra-
hati hasil olmak icin bostan ve bag ve tarlalar ihsan buyurdu." Nitekim Su-
re-i Sebe'de *i 'jj^ij ^j <$jj & ^ JU-ij c&+>. c/- ^^ ^ (H j ^~* <j ^ ^ -^
jj* Jji LL sjUL ya'ni "Seb'e'sehri halki'igin meskenlerinde'sani'ih'viicud ve
O
AHMED AVNt KONUK
kudretine alamet olarak sag ve sollannda bostanlar var idi. Peygamber onla-
ra dedi ki: Rabbinizin nzkindan yiyiniz ve O'na siikrediniz. Belde hog ve Rab
da gafurdur." buyurulur,
2649. ^emislerin dolalugundan, cohluk ki duserdi, yolun fle$idi, ge$en kimse
iizerine dar olurdu. r
Agaclann yemisler ile dolu olmasindan dolayi yol gegidinin, oradan gegen
kimseler iizerine dar olmasi cokluk vaki' olurdu.
2650. O meyvehrin saplmasi yolu iuiardx; meyvenin doluluflundan yolca iaac-
[2660] cnbdeUi.
Ya'ni "Agaglann meyveleri o kadar $ok idi ki, halkin gece[cegi] yollara
dokiilur idi ve yolcular da bu meyve bolluguna taacdibde kalirdi."
* ,
2651. Onlann a^a^khlarmda, has iizerindeki sepet meyve, silkicisinden isiemek-
sizin dolardi.
Onlann agaglan altmdan, birisi, basmda sepet oldugu halde gegerken,
agaci bir kimsenin silkmesine hacet kalmaksizin, o sepet meyve ile dolar idi.
2652. O meyveyi bir kimse deflil, ruzgar silker idi. O meyveden $ok eiekler do-
lar idi.
*
2653. Dri salkimlar asagiya kadar gelmis, giden kimsenin ha$i ve y&zii iizeri-
ne carymis idi.
2654. DCulhan kizdiria adam alhnin dolnlngundan beline strmalt kemer bagla-
mxs idi.
§ehir halkinin en a§agi tabakasindan bulunan kulhanci bir adam, malik
oldugu altinin coklugundan dolayi beline sirmah kemer baglamis. ve altinlan
bu sirmah kemer iginde saklarms idi.
^^
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
\y jl \j*~0 Sjf (JSj* A^J b J.} ji jpf *^4^ dh
2655. OC'dpek, ekmek somununu ayak alhnda gtyner idi. Sahranm kurdu Qula-
dan tuhme olmu§ idi.
"Kelige", ekmek kiilgesi ya'ni ekmek somunu ve "tuhme", cok yemekten
mi'denin su-i hazma ugramasi demektir. Ya'ni "§ehrin kopekleri o kadar
doymus, idi ki, onlerindeki ekmek somunlanni ayaklan altinda cjgnerler ve
tokluktan yiyemezler idi. Ve §ehrin etrafindaki sahramn kurtlan dahi yedik-
leri gidamn coklugundan tuhme illetine mubtela olmus. idiler."
iff* £f jl f* tSX^jJ y, iff j ■> jJ jl a j 'jfi jS\ «if
2656. t^e/itr ve koy hirstzdan ve korkudan emin olmu§ idi; ke$i dahi kuvveili
fatrttan harhnaz idi.
Lutf-i Hak ile §ehir ve §ehrin koyleri emniyet-i tamme iginde idi.
2657. Gijer havmin ni' metlerinin §erhini soylersem ki, o fliincUn giine. ziyade
olurdu.
"Eger Sebe' §ehri ahalisine Hakk'in ihsam olan ni'metlerin §erhini soyler-
sem ki, o ni'metler taraf-i Hak'tan gunden giine ziyade olurdu." Bu beyitteki
cumle, atideki beytin birinci misra'i ile tamam olur.
*Ji^«li j»\ JJ-s^j LjI *-f> (jip&x^M jl Ju\ *iU
2658. uWiihim sozlerden men edici gelir. ^eygamberler "Je'siakim!" emrini
gotiirdiiler.
"Gunden giine ziyade olan ehl-i Sebe'in ni'metlerini §erh ve beyan etmek bi-
zi miihim sozlerden men'eder. Binaenaleyh maksada riicu' edelim. Velhasil Se-
be' §ehri halkina peygamber, Hakk'in "Festakim" emrini getirdiler." Bu beyt-i
§enfde, sure-i Hiid'da ve sure-i §ura'da vaki' dC L>i : '&j 'tfj> is'^b (Hud,
11/1 12) ya'ni "Emrolundugu gibi miistakim ol ve tovbe eden kimseler senin-
le beraberdir!" ve J^j \^\°^f \'/JJ\is '^i f, (§ura, 42/15) ya'ni "Emrolun-
dugun gibi miistakim ol ve onlanri hevalanna tabi' olma!" ayet-i kerimeleri-
ne i§aret buyurulur. Ya'ni enbiya bu §ehir halkina sukr-i Hak'da sabit-kadem
olmalan emrini getirdi.
C^23C£gB
AHMED AVNl KONUK
<**
Hak peygamberlerinin Sebe' ehline nasihat ile gelmesi
2659. Orai/a on tip peyyamber gelcli. Diepsi azgmlara rehber olciular.
2660. C'De&iler) ki: *£%Qah ohm, ni'mel goflaUi, §ukur nerede? Gfier §ukur
merktbi yatarsa iahrik ecliniz!
"Hele" edat-i tenblhdir. Hind niishalarinda "hela" (**) suretinde vaki'dir
ki, bu da edat-i tenblhdir; ya'ni "Agah olun!" demek olur. Ya'ni "Agah olun,
Hakk'in ni'metleri ve ihsanlan cogaldi. Siz bu ni'metlere nicjn sukretmiyor-
sunuz? Eger siikiir merkebi olan kalbiniz ve lisamniz, zahiren ve batmen sii-
kurden gafil olmus ise, siz o merkebi harekete getiriniz!"
2661. S^kilcla mun'itnin §ukrii vaab gdir; ve yoksa /iijwt ebei kafisi ngilu.
Ni'met veren Hak olsun4ialk olsun, akil tavnnda o ni'meti verene karsi bir
tesekkiir vacib olur. Akil insam mutlaka ni'mete karsi tesekkiire sevk eder.
Nitekim Kur'an-i Kerim'de ni'met-i Hakk'a karsi sukrun vucubu '^jd. J&
jeJid yjU* oj *£x y'j 'jj^jti (Ibrahim, 14/7) ya'ni "Eger sukrederseniz size
ni'metimi ziyade ed'erim ve' eger kiifran-i ni'met ederseniz muhakkak azabim
siddetlidir" ayet-i kerimesinde beyan buyurulur. Beyt-i serifteki "hism-i ebed"
ta'biriyle kufran-i ni'met halinde isabet edecegi ayet-i kerimede beyan buyu-
rulan "azab-i §ed!d"e isaret buyurulur. Ve halkin in'amina karsi olan sukrun
vucubu hakkinda, hadis-i serifde «JUt f^. ^ J& f*s* ^ cs ya'ni "Nas'a tesek-
kiir etmeyen kimse, Allah'a stikretmedi" buyurulur.
^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
x£ < _ r j {Sy^» *i C~*jo <j&~ £ ^ ^ >y>- jj! j J*~>. {J> u±*>
2662. iSngah olun, keremi goruniiz ve bunu mvhahkak bir Kim.se eder mi hi
boyle ni'metden dolayi bir §iikr ile ikiija edef
Ey halkf Miistagrak oldugunuz ni'metlere ah§tiginiz icjn onu bir lutuf ola-
rak gormekten gaflettesiniz. Miiteyakkiz olunuz da Hakk'm bu nihayetsiz lu-
tuf ve keremini goriinuz; ve bu in'am ve ihsam cud u ata sahibi olan Hak'dan
ba§ka bir kimse yapabilir mi ki, boyle mebzul olan ni'metten dolayi Hakk'a
bir kerre te§ekkiir etmek kifayet etsin! Binaenaleyh her ni'mete ayn ayn §u-
kurler lazimdir. ?
2663. ^as bagi§lar, bir seale-i siikr isier; ayah bafli§lar, bir ka'de-i siikiir ister.
Ankaravi hazretleri bu beyt-i §erifin §erhinde §6yle buyururlar: "Her uz-
vun ayn ayn kendine miinasib bir §ukru vardir. Nitekim Ebu Hazim der: ^
\jj^> L^j *«.-^i o "i/j \j&- U^> «,i,.-.„,. 1 ; 01 jVfjJiVl j^-^j ^-Jl frLiVlj flj=Ji ^ y 1 ^' l/^J 5jJJ»Jl
ya'ni "Ba§in §ukrii secde ve ayagin §iikru taatda otxirmak ve hayir ve ibadet
igin yuriimek ve iki goziin §iikru ibret ve asar-i kudrete bakmak ve haram-
dan ve e§ya-yi menhiyeden goz yummak ve iki kulagin §iikru onlar ile hay-
n i§itmek ve §erri dinlememekdir."
2664. DCavim demi§lerdir hi: nr Bizim sukrumuzii gvl goturdu. HSiz sukurden
ve ni'metten bikhh."
Peygamberlerin bu nasihatlerine cevaben demi§lerdir ki: "Bizim §ukrii-
miizu gulyabani ahp gotiirdu. Biz bu §ukiirden ve ni'metten biktik usan-
dik."
2665. ^iz atadan oyle pejmurde olduk ki, bize ne taat ho§ gelir, ne haia!"
"Biz ata-yi ilahinin bollugundan oyle harab ve mutegayyiru'l-ahval olduk
ki, bizde ne ibadet zevki kaldi ve ne de kabahat §evki kakh. ikisinden dahi
ho§lanmaz bir hale geldik!"
<^p^>
AHMED AVNt KONUK
2666. wr Biz ni'meUeri ve fea^t isiemiyoruz, biz esbab-i ferajji isiemiyoruz!"
"Biz ferag-i kalb esbabi olan ni'metleri ve baglan ve bostanlan istemiyo-
ruz. Onlardan biktik!"
2667. ^eygamberler dediler ki: "ZKatbinizde bir illet vardxr ki, onAan dolayi
hak-§inaslikta bir afete mensvbdur."
Onlarin bu kiifranina karst peygamberler buyurdular ki: "Ey ehl-i Sebe' , si-
zin kalblerinizde bir illet-i ma'neviyye vardir ki o illetten dolayi Hakk'i taniyi-
cihk hususunda o kalbiniz bir afete ve zarara mensubdur." "Afete mensubi-
yet"ten murad, kufran~i ni'mete mensubiyettir. "Afeti"de "ya" nisbet i§indir.
2668. "Oti'met ondan butun diet olur. %aam hastada ne vakit kuwet olur?'
"Hakk'in ni'metleri kalblerdeki illet ve hastahktan dolayi size illet ve ma-
raz oluyor. Nitekim nefis ve leziz taam hasta icln hicbir vakit sebeb-i kuwet
olamaz." Cunkii mi'desi bozuk ve zayif oldugundan o nefis ve leziz taamlar
onun hastahgini artinr ve bir illet olur. Iste sizin iginizdeki illet dahi Hakk'm
latif ni'metlerini illete tahvil etti.
2669. By musir, senin oniine ne kadar kos aeldi, cmruesi nahos ve onun safi bu~
lantk oldu.
i
"Musirr", "israr"dan ism-i faildir. Aleddevam ma'siyet uzerinde durmak
ma'nasinadir. "Ey cahil ve hamakatte musirr olan kimse, senin oniine
Hakk'm ne kadar latif ni'metleri geldi. ni'metlerin hepsi nahos. ve berragi
ve durusu bulamk oldu. Sen o ni'metleri azab zannettin ve "Bu hayat cekil-
mez bir bar-i elemdir!" dedin.
2670. Sen o hosluklann dusmam qeldin. Dier ne ki onun uzerine d vurdun,
[2680] u *
nahos oldu.
c^pp
MESNEVl-t SERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Sen ihsan-i ilahi olan o zevklerin ve hosluklann diismam oldun ve kalbin-
de onlara karsi diismanlik hissi besledin. Bu diismanlik duygusu sebebiyle
elini bu hayatin zevklerinden hangisine vurdun ise sana nahos ve zevksiz
geldi ve bu zevksizlik seni siikursiizluge sevk etti.
2671. Uier kim ki, o asina ve senin yarin oldu, senin nazannda hakir ve ze-
M oldu.
"Oteden beri tamdigin ve arkadaslik ettigin bir kimse lutf-i ilahi ile seni ta-
rik-i Hakk'a irsad igin nasihat else, senin nazannda hakir ve zelil olur." Zira
onun irsad ve nasihati, kibir ve hased sifatlan hasebiyle nefsine agir gelir. Ni-
tekim sanadid-i Kureys'e Resul-i zisan Efendimiz'in da'veti ve nasayihi agir
geldi; ve Nebiyy-i zisan Efendimiz onlann arasmda zuhiir ettigi igin hakir ve
zelil gorduler.
Pj>*-* J 0*"l 4* l j~i j\ y" Jf**^ (*-* y 4 -Lib 4ilS*-j y O y*
2672. Uier kim ki, o seninle yabanci olur, o ilahi senin onunde cok biiyuk ve
muhteremdir.
Oteden beri tammadigin ve masebak-i ahvalini bilmedigin yabanci bir
kimse ruy-i Hak'tan goriinerek seni egri bir yola sevk igin sozler soylese in-
dinde makbul olur; ve o kimse senin onunde biiyuk ve muhteremdir.
<JL^»\ (Jj\~* d\^APr <*!**- ji jl yt>j <JL**\ c£jW Ol j-SU" j\ *-* ^1
2673. IJu da o hastalwin ie'sirindendir, onun zehri cumle a'zada saridir.
"Bu hayirhahin olan asinayi ve dostu hakir ve zelil; ve yabanci kimseyi
bedhahin olsa bile biiyuk ve muhterem gormen dahi o senin battnindaki nef-
sani hastahgin te'sirindendir. hastaligin zehri biitiin a'za-yi viicuduna sira-
yet eder." Fakat kalbin bu marazdan ari olursa, Msetin parlak olur, gerek
asina olsun ve gerek yabanci olsun hayirhahini derhal tanirsin. Nitekim Ce-
nab-i Siddik-i A'zam (r.a.) hazretleri Resul-i zisan Efendimiz ile kable'l-bi'se
beraberce diisiip kalktigi halde, vaki' olan da'vet iizerine derhal imam kabul
edip inkiyad buyurdular.
Syi S*\y>- <1jJL>- d\ \j y>~5> *£ ijj ly? UjL; dJp Ol A*i
2674. illetin refini cabuk yavmak lazimdir, zira seker onunla necis aoriin-
mek isier.
AHMED AVNt KONUK
"0 nefsani olan illetin kalbden cabuk defi caresine bakmak lazimdir. Zira
tath ve latif olan §eker bu Met sebebiyle necis goriinur;" ve latif olan maarif
ve nasayih bu maraz-i ma'nevi yuziinden, girkin ve aci goriinur.
$jj* jjijl x^j y d\y>- <— >T -ij-i J^y*^ y *4 ^j^j is^y* j*
2675. Sana gelen her hir hosluk nahos olur; eger ah-i hayvan erisse ates olur.
C-Jilp dig*- d\ j *Sy &y* C~is^ d\ C~*»\ dX*~>r j 3y t^L«-S"
2675. sifat, olumiin ve derdin kimydstdir, senin haydttn ahbet ondan olum olur.
Ya'ni, "Bir ma'nevi maraz olan o sifat-i nefsani, ruh-i izafi dliimimun ve
derd ve rencin kimyasidir. Senin ma'nevi olan hayatin akibet, o iyiyi kotiiye
kalb eden sifatdan olum haline gelir;" ve insaniyetin munkati' olup yalniz
hayvaniyetin kahr.
2677. nZirfflk aula ki, aanvl ondan did oldu, vaktaki senin ienine aeldi, kok-
mu§ oldu.
Bu beyt-i §erifte iki vecih ma'na miimkindir. Biri zahiri, biri batinidir. Ya'ni
"Bircok gida-yi zahiri var ki, senin kalbin ondan kuwet buldu ve dirildi; o le-
ziz olan gida-yi zahiri senin tenine ve cismine girince karmnda kokmus ne-
cis oldu;" veyahut "Gida-yi ruh olan birgok maarif-i evliya vardir ki, kalb on-
dan nurlamp diri olur. Senin lisamna ve dimagina geldigi vakit te'sirini kay-
bedip senin nefsinle kokmus. oldu."
J-i yy*~ y y X$> OjlSvi y*? Xt* jlSw>l j\J *j o iSyy* (j*i
2678. ^Bir^ok azvz ki, naz ile sikdr oldu, senin sikann oldugu vakit senin in-
dinde hakir oldu.
"Naz ve ni'met ile sjkar edilen birgok azizii'l-vucud olan kimseler sana s>
kar olduklan vakit, senin indinde hakir oldular." Qunki senin kalbindeki illet,
onlann izzetini gormege mani' oldu. Eger sende o illet olmasa idi, o krymetli
kimsenin aklindan ve sihhatinden istifade ederdin.
"b/j jJ^\j djy {* j* ij-i tiy? Lis*? jl ^ U Jip (ji^l
2679. tSdkhn aktl He sofa aheiinden dsinaiwi olduau vakit, her dem muhabhet
ziyade olur.
*&$&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Zira iki sahib-i akhn safvet cihetinden birbiriyle a§inahgi ve sohbetleri ol-
dugu vakit, her an aralanndaki muhabbet ziyade olur.
2680. V^fefsin her al^ak nefis He asinaltgim, sen yakinen hil hi, her dem kem-
[2690]
terdir.
"Hadd-i zatinda aleak olan her iki nefsin birbiriyle asmaligi ve dostlugu
daima pek a§agidir." Zira her iki nefis sahibi birbirleriyle dost ve musahib ol-
duklan vakit, sifat-i nefsaniyyelerinin gajebesi yiiziinden pek cabuk dostluk-
lan adavete munkaiib olur. Nitekim ayet-i kerimede bu hakikat beyan buyu-
rulur: is&Ji i\ jjp j*4 * r <?>»? ii# tiUGi (Zuhruf, 43/67) ya'ni "Bu giinde mut-
takiler rniiste'sna 6lmak iizefe dostlar birbirine du§mandir."
2681. £ira hi, onun nefsi illei etrdfinda doiasir, ma'rifeii gabuk fasid eder.
"Zira her iki sahib-i nefis bir illet-i ma'neviyye olan sifat-i nefsaniyye
etrafinda dola§ir, asla kalblerinde safvet bulunmaz. Binaenaleyh aralann-
daki muarefe ve a§inahk cabuk bozulur." "Ma'rifet" kelimesinden murad,
asjnahktir.
2682. Byer doslu yann nefrei edici isiernezsen, dostlugu akxl lie ve aki lie tut!
Eger yann alem-i hakikatte nefret edici bir dost istemiyorsan, bugiin dost-
lugu akil olan insan-i kamil ile ve nefsinle dep, aklin ile et!
tr^'j J 9 j* y ^j^ *r j* J^ ^ d J* u~* fj~* 1 ]
2683. cMademki nefsin semumundan illetlisin, her ne tutarsan sen maraza
aletsin.
"Senium", sam riizgan; "sumum", zehir ma'nasma olan "semm"in
cem'idir. Her iki ma'na dahi miinasibdir. Ya'ni "Mademki nefsin tarafindan
daima maraz ika* eden sam riizgan esiyor ve sen dahi o ruzgara ma'ruz kal-
digin icin illetlisin." Yahut, "Mademki sifat-i nefsaniyye zehirlerinden illet sa-
hibi oldun, her neyi tutarsan bu illetin ona da sirayet eder. Binaenaleyh sen
marazin intisanna aletsin."
•^^
fr
AHMED AVNI KONUK
2684. 6ger hir gevheri tutarsan hir tas olur ve e$er gonul muhahheti tutsan hir
cenk olur.
Eger kiymetli bir cevheri, ya'ni sahib-i zeka bir §ahsi kendine bend etsen,
o da nefsani olup kalbi tas. gibi kaskati olur verger bir sahsa gonul muhab-
beti tevcih etsen cenk ve cidal zuhur eder. Velhasil senin muradimn aksi za-
hir olur.
tJi-ii J Lfj-^s! C~ii> C-> j
uJuJbJ (J^j '«u& t£j£>i j j
2685. Ue eger hir hikr-i laiif olan nukteyi tutsan, senin derhinclen sonra zevk-
siz ve kesif olur.
"Nukte", fehim ve idraki akil ve zarafete miitevakkif olan nazik ma'na;
"bikr", burada heniiz idrak edilmis olan bir ma'na demektir. Ya'ni "Ey nefsa-
ni olan alim-i miiddei, eger ma'na aleminden heniiz idrake gelmemis olan la-
tif bir niikteyi tutsan ve idrak etsen, o nukte senin idrakinden sonra alem-i
kelamda zevksiz ve kesif ve zulmani olur. Bir kamilden bir niikte isftigin va-
kit, kibir ve ucbiinden dersin..."
2686. OCi: nr Ben hunu cok dinledim, eski oUu, ey azui ondan yayri iliger sey
soylel"
"Azud", bazu ma'nasinadir; burada rnuavin ve yardimci ma'nasmadir. Bu
beyt-i §erif alim-i nefsaninin, kamilin beyan buyurdugu ulum ve maarife
ta'rizidir. Der ki: "Ey ulunuve maarifte yardimci olan kimse, ben senin bu
soylediklerini gok dinledim, bu ma'nalar artik eskidi. Bundan ba§ka beni i§it-
medigim bir §ey soyle ki haz ve zevk duyayim!"
j£> J j? <^P °~ J b > J 1 .
y j°j
u
2687. ^Jiger taze ve yeni seyi dahi soylenmis tut, yann yine ondan tok ve nef-
ret edici olursun.
Bu beyt-i §erif kamilin alim-i muddeiye cevabidir. Ya'ni "Eskiden bikan
efendi, farz et ki diger taze ve yeni nukte-i maarif de muradinca soylenmi§
oldu, yann yine ona da eskidir diyecek ve ondan nefret edecek degil misin?"
<^po
MESNEVt-t SERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Aj-t y o-^ ^ Ji^>- j* ^ y- , ^ p y? c/ ^^* £"
2688. ^Def'-i illet et! Dllet miinkati olduau vakit her eski soz senin bniinde ye-
ni olurf
"Hav", kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir; burada koparmak ve kes-
mek ma'nasinadir. "Ey nefsinin kibir ve uciib ve hased gibi zehirli sifatla-
nndan illet sahibi olan alim efendi! Bu illetin tedavisini bilen tabiban-i ila-
hiye miiracaat et! Bu illetler kesildigi vakit, her dinledigin eski soz senin
oniinde yeni olur; ve o eski sozden yeni yeni niikteler, Hletsiz olan kalbine
aks eder." ?
yf j *^>y- JU<» *±£ oToi^Lio y Sj 2j\ j> *^ 01 *S" U
2689. Ta ki o eski, yeni yaprak getirsin. O eski, pikurclan yuz salkim afstnf
"Gev", kaf-i Farisi ile cukur ma'nasinadir. "illeti kalbinden def et ki, o es-
ki ma'nalar yeni ma'rifet yapraklan doksiin; o eski sozler sifat-i nefsaniyye
molozlanndan temizlenmis. olan kalb gukurundan birgok maarif-i ilahiyye
salkimlarim acsml" Hind niishalannda ikinci misra' yf j ^y- x* <£■*&&**
ya'ni "Eski yiiz salkimi gukurdan acttrsin" suretinde vaki' olmustar.
jLUli lj U JLp /»jii y*j
ObjS LS< --JLjJ* U
2690. xy<r Biz labibleriz ve Diakk'm sakircLleriviz. DCulzum denizi hizi qordu,
[2700] u „ * V >
yantdi.
Bu beyt-i seriften i'tibaren enbiya (aleyhimu's-selam) taraflanndan Sebe'
§ehri ehline verilmis olan cevaplardir ki, bu ma'nalar umum enbiya (aleyhi-
mu's-selam)in limmetlerine verdikleri cevaplara da gamildir ve onian varisleri
olan kummelm-i evliya dahi el-an bu ma'nalan beyan buyururlar. Ya'ni "Biz-
ler ilel-i nefsaniyyeyi tedavi eden tabibleriz ve bu usul-i tababeti Hak'tan 6g-
rendik ve Hakk'tn sakirdleriyiz. "Bahr-i Kulziim" ya'ni Bahr-i ahmer bizi gor-
dii yanldi." Bahr-i Kulziim'un yanlmasi jftii ^Ji liCJu L^i of ^ r J\ CJfi
(Araf, 7/60) ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere Musa (a.s.)in mu'ci-
zesidir. Fakat umum enbiya lisanmdan beyani, &*j '& ^\ '& J> u (Bakara,
2/285) ["Resullerinden hicbirini tefrik etmeyiz"'] ayet-'i kerimesinde beyan
buyuruldugu [iizere] enbiya (aleyhimu's-selam)in ma'na-yi nubiiwette sahs-i
vahid hiikmunde olduklanna isarettir.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
Jb^ ( _ r >J o\j j\ Jj 4j <T -Uj^ ^^**J* ^W" ^
2691. w O iabwhn idbMeri ha§kadirkr; zira kalbe, nabza mensub olan yoldan
hakarlar,"
"0 tabiata hizmet eden hekimler baskadirlar. Cismin sihhat ve fesadim an-
lamak icm kalbe nabiz yolundan bakarlar. Onlann vazifeleri suret alemine
mahsustur."
2692. nr Biz kalbe vasttasiz ho$ nazar ederiz, zira hiz firaset ciheiinden yuksek
penceredeyiz"
Bu beyt-i serifte 4U1 j&Jfr* *M ^jJi *->> ^ ya'ni "Mu'minin firasetinden
sakimniz, zira Allah'in nuruyla nazar eder" hadis-i serifine isaret buyuru-
lur. Ve firaset iki nevi'dir: Birisi "firaset-i ser'iyye", digeri "firaset-i hikemiy-
ye"dir. Firaset-i ser'iyye kesf-i kalbidir ve firaset-i hikemiyye kesf-i aklidir.
Ewelki enbiya ve evliyaya ve ikinci hiikemaya ve ukalaya mahsustur. Bu
hususta Cenab-i §eyh-i Ekber hazretlerinin et-Tedbiritu'l-Mhiyye naminda-
ki eser-i alilerinde tafsilat vardir. Ya'ni "Biz ziimre-i enbiya ve evliya, halkin
kalblerine vasitasiz ve dogrudan dogruya bakanz; ve onda olan efkar ve ma-
aniyi, esya-yi.mahsuse gibi miisahede ederiz. Zira biz firaset-i ser'iyye cihe-
tinden yuksek pencerede oturup temasa ederiz."
jljS~-l OLijJj ^J\j^- OW- jUj _j JLliIJIp OUJ» Ol
2693. nr Bunlar aida ve yemislerin iahMeridir; mh-i hayvant hunlar ile muh-
kerrulir."
"Bu tabiata hadim olan tabibler gidalann ve yemislerin tabibleridir. Ya'ni
cisimdeki emrazin tedavisi icjn gidalar ve meyveler tertib ederler. Qunki ruh-i
hayvani bu gidalar ve yemisler ile kuwet bulur ve muhkem ve metin olur."
2694. nr Btz fuller ve sozler uzerine tabMeriz. HBizim ilham edicimiz nur-i ce-
lalin perievidir."
"Bizim tababetimiz, tababet-i efal ve akvaldir; bize bu tababeti ilham edi-
ci olan celal-i ilah! nurunun pertevidir." "Nur-i celalin pertevi"nden murad,
<^p^>
MESNEVf-f §ERfF §ERHl / VI. CfLT • MESNEVl-3 •
vucud-i mutlakin "hakikat-i muhammediyye" mertebesidir ki, bu mertebeye
"akl-i kiil" dahi derler. Bilciimle enbiyaya ve evliyaya vahiy ve ilham bu
mertebeden vaki' olur.
sji ^Ltf \j ( _ s Ui 0l^>- jT j *y. £»U \J L? U* cj&? j£
2695. (fDeriz ki): ^Doyle hir fiil sana nafi' olur, ve oyle hir fiil sana hah' olur."
Bizlere akl-i kiil mertebesinden vaki' olan vahiy ve ilham ixzerine halka de-
riz ki: "Boyle fiil senin hastaligina nafi' olur ve oyle bir fiil de senin hayat-i
ma'neviyyeni kaf edici ve oldurucii olur."
2696. " r B'6yle hir soz sent one geiirir ve oyle hir soz sana sohna ve elem geiirir .
"Nis", igne, an ve akrep sokmasi ve zehir ma'nalanna gelir.
2697. "0 iaJcnbler i$in hir idrar Mil olur; ve hu hizim delilimiz CeWin vahyi olur."
"Cismani olan tabibler cismin illetini anlamak i?in idranm tahlil ederler.
Teshis-i maraz icin hastamn idran onlara delil olur; ve ma'nev! marazi anla-
mak igin bizim delilimiz ise Cel!lu'§-§an olan Hak'in vahyi olur."
2698. xxr Biz himseden hir ucret istemeyiz; hizim ucretimiz Diak'tan cokluk va-
sil olur."
"Biz yaptigimiz tedaviye mukabil kimseden vizite ve ayak teri istemeyiz.
Bizim ucretimiz Hak canibinden bize cokluk erisk." "Besi", kafi ma'nasma ve
ahirindeki "ya" nisbet olursa kifayete mensub olarak ya'ni kafi derecede ve
nisbette bize gelir demek olur. Bu beyt-i serifte ui '<s )?' d\ JJ '& 4* "^u C 3
ifrJUi Vj J* (En'am, 6/90) {§uara, 26/109) ("Ey peygamber/de ki:) Ben o
da'vetim iizerine iicret istemem, benim iicretim Rabbu'l-alemin uzerinedir"
ayet-i kerimesine i§aret buyrulur.
2699. "£%gak olun, nasur hastaligina said! ^Bizim ilacuniz hirer hirer hasia
icindir."
c^esesga
AHMED AVNt KONUK
"Nasur", igi fasit olmakla daima akan yara ve gatlak ma'nasinadir. Cem'i
"nevasir" gelir. Emraz-i nefsaniyye bu onulmaz yaraya tesbih buyurulmustur.
Kavmin peygamberan (aleyhimu's-selam)dan mu'cize istemesi
^U j t-J* jJIp eljf jS"
t/^ ajjf <J?! -U«f f ji
2700. DCavim dedder: *Gy miiddei olan iaife, dm-i iibhtn ve nafi'lijjin sakidi
[27W] hani?"
Peygamberlerin bu beyanat-i sertfelerine cevaben muhalefet eden taife de-
diier M: "Ey miiddei olan ziimre, biz tabibiz ve hastalara ilacjanmiz vardir di-
yorsamz, kuru soz ile inanamayiz, ilm-i tibba vukufunuzun ve halka faide-
nizin isbatmi isteriz."
2701. "cMademki siz de hu uykuya ve taama hacflanmisstniz, hizim gibi olur-
sunuz ve hoyde otlarsimz."
Bu beyt-i serifte ^JM j ^^T, ' f ui« jH iVJi & ju i^JUj (Furkan, 25/7)
ya'ni "Bu Resul'e ne oldu ki taam yer ve sbkaklarda yliriir? dediler" ayet-i
kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni, "Ey peygamberlik da'vasmda bulunanlar,
mademki siz de bizim gibi yer, iger ve uyursunuz, muhakkak bizim gibi olur-
sunuz; ve bu dunya koyiinde otlar ve yasarsiniz, bizden ne farkimz olur?"
2702. uviddernki siz de ou su ve gamw tuzagmdasiniz, siz ne vahit goniil si-
murgunun avcisistniz?"
"Simurg", anka ve ziimriid-i anka kusu ma'nasinadir. Saydi miiskil olan
matiubdan kinayedir. Ya'ni "Mademki siz alem-i unsur tuzagindasimz, say-
di miiskil olan goniii ankasimn avcisi olabilir misiniz?"
5^3^,
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
2703. "Onun iizerine hubb-i cah ve serverlik tutor hi, kendisini peygamberler-
den say sin."
"Ki'\ ta'lil igindir. Ya'ni "Kendisini peygamberlerden saymak icjn, o mak-
sad iizerine mansib ve riyaset muhabbeti tutar" demek olur. Yukanki beyit-
lerde muhaliflerin beyanati hitab tarzinda iken, bu beyt-i serifte giyab tarzin-
daki ifade, kizmis. bir adamin kendi kendine soylenmesi kabilindendir. Nite-
kim beyne'n-nas her vakit bu tarz vaki' olur. Mesela bir baba evladina ofke-
lendigi vakit: "Sen soyle boyle ister yaptin, u^anmadin mi?" diye hitab eder-
ken "Adam olmus. da i§e kansmaya ba§lami§!" diye hitabim giyaba gevirir.
2704. ^Iliz boyle lafi ve yalam dinlemek ve kdeyi yutmak isiemeyiz."
"Ender gus kerden", dinlemek ve kabul etmekten kinayedir; ve "iiftaden
be-dug", "firib horden" ya'ni yalam ve hileyi yutmaktan kinayedir.
2705. Bnbiyd dediler ki: wr Bu o illettendir, korliigun mayasi myelin hicabidir."
Peygamberler buyurdular ki: "Sizin bu inkanmz kalbinizdeki o nefsani il-
lettendir, nitekim sizi §ukursuzliige sevk etti. Korlugiin mayasi ve ash ve esa-
si gormege perde olmaktir." Ya'ni bir seyin goriilmesine hicab ve mani* olur-
sa, o mani' olan §ey korliigun mayasi olur. Qiinki korliige ve adem-i rii'yete
sebeb oldu. Hind niishalannda ^-~~ih v 1 ^ j lSj_? V- suretindedir. §u hal-
de <^~~ijj ^^ ibaresi "maye-i kuri"nin atif tefsiri olur. Bu halde ma'na soy-
le olur: "Bu sizin bizi inkanmz dam* korlugiin mayasi ve rii'yetin hicabi olan
kalbinizdeki illet-i nefsaniyyedendir. Nitekim miistagrak oldugunuz Hakk'in
ni'metlerini goriip siikretmediniz ve o ni'metlerden biktiniz ve usandiniz."
2706. ,f Bt2im da'vamizi isiiiiniz ve siz bizim elimizde bu flevheri gormediniz."
"Gevher"den murad, sidk ve hakikattir. "Bizim da'vamizi isjttiniz, halbu-
ki bizim elimizdeki sadakat ve hakikat gevherini gormediniz." Ztra da'vamiz
sidk ve haklkatin misal-i zahirtsi idi ve da'vamizin dogrulugunu isbat igin
baska §ahide hacet yok idi. Qiinku biz, "Hakk'in ni'metlerinin kiymetini bilin
™^
AHMED AVNt KONUK
ve siikredin, biz sizin ilel-i ma'neviyyenizi tedavi edelim, buna mukabil siz-
den iicret istemeyiz," dedik.
2707. ur Bu flevher mukahkak halk i$in imiihandu, hiz onu gozlerin eirajmda
geviririz."
"Bu sadakat ve hakikat gevheri halkin gpzluleriyle korlerini tecriibe ve im-
tihan etmek igindir. Binaenaleyh biz o gevheri gozlerin etrafinda dolastinnz.
Gozliiler goriip ona sanhrlar ve korler goremezler." Ma'lum olsun ki, Rabbii'l-
erbab olan Hak Teala, her biri bir rabb-i has olan esmasi ahkamindan marzi
ve magzub olanlann temyizini irade buyurur. Bu temyiz ise zuhur-i ahkam-
dan sonra olur; ve zuhur-i ahkam ise ba'de'l-imtihan mumkindir. Nitekim
Hak Teala buyurur: '^Cp VJJ '$ '^'fy Wj 0^1 jk i* JUi (Miilk, 67/2) ya'ni
"0 Allahii Zii'l-Celal ki, mevti ve hayati, hanginizin ameli daha guzeldir, sizi
imtihan etmek icin yaratti." Ve keza buyurur: ^ ^a^UrJji 'jju; j>- ^'jHj
(Muhammed, 47/31) ya'ni "Biz sizi imtihan ederiz, tl ki sizden mucahid
olanlan bilelim." Eger mertebe-i azhar olan hazret-i sehadette irsal-i rusiil olu-
nup marzi olan sirat-i mustakim ile magzub olan sirat-i mustakim ta'rif olun-
mamis olsa, her ayn-i sabitenin isti'dad ve kabiliyyet-i zatiyyesinden ibaret
olan huccet-i baliga fiilen zahir ve suhud ile tevessuk edememis olurdu. Nite-
kim Hak Teala buyurur: u-^ *u> Jp jjl GW j jl^o C\ JT ^ bW lit S& (Nisa,
4/41) ya'ni "Her iimmet, -peygamberlerini gahid'getirdigimiz vaki't onlann ha-
li nasil olur? Ya habibim, seni de onlann iizerine sahid getirdik." SiJiii *«Ji *&
(En'am, 6/49) ayet-i kerimesi mucibince §iihud ile tevessuk eden huccet-i ba-
liganin ikamesinden sonra mukbiller ile miicrimler ve ehl-i kurb ile ehl-i bu'd
aynlarak J~& j *&} } 2uJi j jj (§ura, 42/7) ["Bir ftrka cennette, bir firka da
alevli cehennemdedir"] sirn'tu'hura gelir.
2708. Uier kim; "Dtani §dhid?" derse, onun sozu §ahiddir hi, o gevheri gor-
mez, korliifliin habsidir."
Her kim enbiyamn da'vetine karsi bu da'vamn sidkina ve hakikatine sa-
hid ister, "Bu sahid nerede?" derse, o kimsenin "sahid neredir?" sozii o pey-
gamberlerin ellerindeki sadakat ve hakikat gevherini gormedigine ve korliik
icinde mahbus kaldigina sahiddir.
CgWf
MESNEVf-1 SERfF SERHf / VI. ClLT • MESNEVf-3
2709. Hiir giines: "Dialk ki giinduz zahir oldu ve st$ra, az indd et\" diye soze
geldi.
Bu ve atideki beyitler enbiya ve evliyamn sozleri sidiklarinm sahidi oldu-
guna bir misal-i mahsiisdiir. Mesela bir gtines. lisana gelip derse ki: "Haydi
kalk, gunduz zahir oldu, uykuda musirr olma!"
e\yi- «JLp l j>- j! jjS" ij\ OJb^f
dljS j£~ bbii («!_K^ y
2710. Sen: "Gy mines hani sahid?" desen, sana: "Ey hor, Utah, tan aoz isle!
[2720]
der.
2711. Sfydmltk olan gunduzde her kim $erdg isierse, ialebin ayni onun hSrlii-
flune hifayet tutar.
"Belag", Arabi olduguna gore terdime boyle olur; ve "belag", vusul, viirud
ve kifayet ve fazilet ve kemal ma'nalanna gelir. Burada ma'na-yi miinasibi
"kifayef'tir. Aydmlik olan giinduzde mum ve lamba ve elektrik gibi vesait-i
tenviriyye istemek, bu talebde bulunan kimsenin kdrlugtine bir delil-i kafidir,
demek olur. "Lag", kelimesi Farisi olursa, istihza ve alay ma'nasina olup, "ba"
meP uliin-ileyh edati olur; ve ma'na "ayn-i taleb onun kdrlugiinu istihzaya tu-
tar" demek olur.
2712. Ue eger fl'ormiiyorsan, sabahhr; ve sen perde i$indesin diye hir zan aotiir-
miis isen,
2713. DCendi korliigunii hu sozden fas eime; sus ve fazhn intizdnnda ol!
Yukandaki beyit ciimle-i §artiyye ve bu beytin ilk misra'i cumle-i ceza-
iyyedir. Ya'ni "Eger sen giine§i gormuyor isen ve belki sabah olmustur,
ben perde icinde kaldigim icin goremiyorum, diye bir zanna diismus isen,
sakin bu sozunii ifsa edip kdrliigunu meydana cikarma, siikut et ve fazl-i
ilahinin viirudunu bekle ki, basar-i basiretin acilip o ma'nevi giinesleri go-
resin."
s c£P?
AHMED AVNt KONUK
yr jjj <j\ «1—1 iis/' \j*»j J-Lj* £ jJJ J& JJJ •!>*#• J*
2714. Qundiiz oriasinda: "[jiinAuz hani?" demek, ey guruluz iskyici kerdini
rusvay etmeklir.
C-w-l cJLp OLiJ juj>- OLiJ jj_j iJL-wi C~k>-j vj*^" tx^'J /, ^ : " J j^*
2715. Sabtr ve- sukut rahmetin cezubudur, ve bu nisan istemek iiletin nisanidir.
Enbiya ve evliyanin da'vetine kar§i iginde siibhe varsa, siikut et, onlar ile
muarazaya kryam edip da'valanmn sidkina burhan isteme, zira sabir ve su-
kut edebdir ve edeb rahmet-i ilahiyi gekicidir. Bu ni§an istemek ise, illet-i ha-
makatin alametidir; zira su'-i edebdir ve su'-i edeb ancak ahmaklarm kandir.
\jz**j\ (j\yr OUL>- jl -bl y OU- J b j>A# \jz**J>
2716. *6nsitu!"yu kabul d, id hi senin camn iizerine cananAan w 6nsitu"rui7T
cezasi aelsin.
Ya'ni dj^-'j JiSj i>Uir, 4 ijLLii oCjai is) i'i£j (A'raf, 7/204) ya'ni "Ve
Kur'an okundugu vaki't onu dinleyin ve siikut edin, merhamet olunmaniz
me'muldur" ayet-i kerimesinde beyan buyurulan "Ensitu" emrini kabul ve ic-
ra et, ta ki senin camn iizerine canan-i hakiki olan Hak'dan bu "Ensitu!" em-
rine ittiba'in cezasi olan rahmet-i ilahiyye gelsin. Kur'an'a mahsus olan "En-
situ" emrini, da'vet-i enbiyaya ve evliyaya da te§milindeki rabita budur ki:
Kur'an kelam ve emr-i ilahidir ve Peygamber'in lisamndan sadir olmustur.
Nitekim Hz. Fir bu Mesnevi-i §enf\t ■&- ^./ & j» ^ j?*** s^ J 1 &\j **■ /
c-i >if ji cj& buyurmu§tur ve Hak'ta rani olan enbiya ve evliyadan sadir
olan mev'iza ve nesayih dahi vahy ve ilham ile vaki' olur. Binanealeyh Kur'an
okunurken susup dinlemek nasil cazib-i rahmet olursa, insan-i kamilin sozle-
rini susup dinlemek dahi oytece cezub-i rahmet olur. Zira JWy oUiVij ji^ji
ya'ni "Kur'an ve insan-i kamil ikizdir ve tev'emdir" buyurulmustar.
2717. 6ger nuksu isiemezsen, ey akil gabuk bu iabtbin oniinde ba§i yere vurf
"Niiks", zamm ile, hastahgin avdet etmesi ve nun'un fethiyle "neks", bas
asagi olmak ve nunun kesriyle ["niks"], zayif ve bon adam ma'nasmadir.
Burada tabib karinesiyle ewelki ma'na miinasibdir. Ya'ni "Ey enbiyaya ve
evliyaya karsi siibhede olup sukut ederek rahmet ve fazl-i ilahiye muntazir
c^^a
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
olan akil ve. ihtiyatkar kimse! Hastaligin nuks ile te§didini istemezsen, gabuk
tabib onunde serfiirii et ve ona itaat et ki, subheden dahi kurtulasm."
27 IS, Juzuli kelami sen sat ve can bezlini ve cah hezlini ve alhn hezlini sa-
tin all
Enbiya ve evliyamn huzurunda ma'lumat ve ma'rifet izhari maksadiyla
fuzulf ve zaid sozii sat da, onun mukabilinde onlara can feda edercesine hiz-
met et; ve onlann ugrunda mansib ve altin ve mal ve miilk bezlini satin all
2719. Ta ki fazl-i Din senin senani soylesin ki, felek senin manstbm iizerine
hased getirsin.
Ta ki Hak yolundaki fedakarligin senasim fazl-i Hu soylesin; oyle bir hal-
de ki, felek senin mertebene hased etsin.
Jv ^y*" jt ^y^ j -^*o^ ^y~ <->■* -^u^ 4 -*^ ^j *^W1* ^yr
2720. Uakt&ki tabiblerin kalhini gozetirsiniz. kendinizi aorursiinuz ve kendi-
[2730] .11.1, V ^
nizden hacil olursunuz.
Lafz-i "dil", "tabiban-ra" iizerine takdim olunur. o^b <& ij olj* Jj o_^>- tak-
dirindedir. Ya'ni "Ma'nevi tabiblerin kulub-i §eriflerini gozetir ve onlann hu-
zurunda edeb ve ihlas dairesinde muamele ederseniz, onlann tedavi-i ma'ne-
vi ve ruhaniyyeleri neticesinde kendi hakikatinizi mu§ahede eder ve o vakit
kendinizin kendiliginden utanirsiniz." Zira kendi hakikatinizi miisahede etti-
giniz vakit ortada senliginiz kalmaz.
2721. HZu kfirliigiin refi halkin elinde degildir, fakat tahMerin ikrami hii-
dadandir, *
"Bu korliigun reft ve kaldinlmasi \ isL ^ l$^> '<m\ ^<fj 'cZA '^ &*$ J Jw
(Kasas, 28/56) ya'ni "Ey resulum, sen sevdigi'ne hidayet-bahs olmazsin ve'
lakin Allah diledigi kimseye hidayet ihsan eder" ayet-i kerimesindeki sarahat
mucibince haikin ya'ni beserin elinde degildir. Fakat be§er cinsinden olan
etibba-yi ilahinin ikrami ve iltifati dahi Hak Teala hazretlerinin bans, buyur-
CS^B
AHMED AVNi KONUK
dugu hidayettendir." Ya'ni insan-i kamiller, firaset ile erbab-i hidayeti goriip,
du§tukleri varta-i nefsaniyyetten kurtarmak icin ikram ve iltifat ederler ve er-
bab-i §ekavete kulak asmazlar. Yalniz teblig-i emr-i ilahi ve nesayih ile ikti-
fa ederler. Ve yahut enbiyaya ve evliyaya ikram, hidayete mazhariyettendir.
2722, liu tabiblere can ile oenUe olunuz, id ki misk ve anher ile clolu olasmiz.
Ey insanlar, kendi cinsinizden olan bu tabiban-i ilahiye muhabbet edip
can ile bende olunuz. Ta ki asari ve kokusu cirkin olan sifat-i nefsaniyyeden
temizlenip asari ve kokusu misk ve anber gibi olan sifat-i ruhaniyye ile dolu
olasimz.
(^
Kavmin enbiya {aleyhimu's-selam)i muttehem tutmasi
^j j Juj jl JuS" i^jU Ijl>- l5 S" £j» j c— I i3jj *-** (jA ■XzJS ^j5'
2723. ZKavim deiiler hi: Ur Bu tie, hutiin riya ve mekrdirf Diuda ne vakit
rileyd. ve ^ekr'den nmb yapar?"
Peygamberlere muhalif olan taife dediler ki: "Da'va-yi nublivvet eden
kimsenin bu da'vasi hep riyadir ve gdsteri§tir ve hiledir. Hak Teala be§er cin-
sinden olan Zeyd ve Bekr'den hie kendisine naib ve halife yapar mi?"
yT^iljJU^jf JV
jl l j>*&r ^>\j «Li Jj-^j j*
2724. "Dier §ahin resulii onun cinsi lazim. Su ve camur nereUe, Dialik-i ef-
lak neredel"
"Her §ahin elcisi, §ahin cinsinden olur. Topraktan ve camurdan mahluk
olan beser nerede, gokleri yaratan Allah Teala neredef Gnun elgisi de kendi
cinsinden olmak lazim gelir."
MESNEVt-I §ERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Ua j\j -jb fjb !j 4-io L-i dy? U \j f,*jy>- j>- j*-*
2725. "6§ek heyni mi yedik, id ki biz sizin gtbi sivrisinegi humdntn sirdast
tutaUm!"
"Magz-i har horden", ahmak olmaktan kinayedir. Miinkirler sirr-i viicuda
vakif olmadiklanndan, enbiyayi ve onlann varisleri olan evliyayi sivrisinege
ve Hakk'i huma kusuna tesbih edip derler ki: "Biz ahmak mi olduk ki, sizin
gibi sivrisinek mesabesinde olan bir mahluku makamina yaklasmak miimkin
olmayan huma kusunun mahremi ve muhibbi addedelim!"
\j aji Sy 4s~ rj$ (^>l=it j \J&- y^ IS jS" a£j jS~ La jS"
2726. x Ultima nerede, sivrisinek nerede! Qamur nerede, Uiudd nerede! jfele-
gin giinesinden zerreye ne olur?
2727. nr Bu ne nisbet, bu ne itiisal olur, id ki bir akla ve bir dimajja aide!"
Ya'ni "beser ile Hak arasinda hicbir nisbet ve ittisal yoktur ki, bu nisbet
ve ittisal akil ve idrake sigsin da vucudlan tasdik olunabilsin!"
•<^
"Bu su pmarindan hazer etmen icin, ben senin oniinde
gbgiin ayinm elgisiyim, de!" diyerek tavsanlann filin
risaletine gonderdikleri bir tavsanin hikayesidir. Nitekim
Kettle kitabmda tamami mezkurdur
Bu kissa miinewer ve akil gecinen munkirlerin, enbiya hakkindaki
ta'nlanm te'yid icin getirdikleri misaldir ki, bir hakim-i Hindi tarafindan ya-
zilmis. olan Kettle ve Dimne namindaki kitabda munderictir. Bunun Farisi li-
C £P?
AHMED AVNl KONUK
saniyla oian terciimesi Envir-i Siiheyli ismiyle Hindistan'da matbu'dur. Ve
Turkge've de terciime edilip ismine Hiimayun-name denilmistir.
2728. HZu ona henzer hi hir Uw§an: nr Ben ayin resulutjum ve ay ile ciftimt deal.
"Ey niibuvvet da'vasmda bulunan kimseler, bu sizin da'vaniz ona benzer
ki, bir tavsan "Ben ayin resuluyum ve ay ile beraberim ve musahibim" dedi
ve bu beyhude da'vayi etti."
JLj jJu\ ujjj i}\j&*£*j <Lj>-
J^j *<~i^ d\ j> o%> *<t*j £
2729. £ira filler siirusiinden o iailx su vinan uzerine dimle nahcuan vebalde
tdiler.
"Zulal", saf ve hafif ve tath ve soguk su; "nahciran", av hayvanlan ma'na-
sinadir. "Vebal", siklet, vehamet, mazarrat, siddet ve sonu fenahk olmak ve
su'-i akibet ma'nasinadir. Ya'ni "Tavsanlann bu tedblre tesebbiisleri, tath su
pmanna mustevli olan fillerin suriislinden, o pman kurtarmak idi. ^iinkii fil-
ler surusiinden dolayi o latif pinardan su icemedikleri icin vebalde idiler."
2730. Cwrdesi mahrum ve korkudan -pinardan uzak idiler; kuwet ax oldugun-
dan kite ettiler.
hayvanlann hepsi o pinann suyundan mahrum ve fillerin korkusundan
dolayi pinardan uzak idiler. Kendileri kiicuk ciisseli ve az kuwetli olduklann-
dan biiyiik ve kuwetli olan filler ile mucadele edemez idiler; binaenaleyh bu
kissadaki hileye te§ebbus ettiler.
2731. Dhiiyar tav§an hilal gurresi gecesinde dag ha§indan filler iarafina hagirdi:
"Gurre"nin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada ayin eweline ve yeni hila-
le derler. Nitekim gurre-i ramazan ve gurre-i §ewal denir. "Zal", ihtiyar ve
eski ma'nasinadir.
2732. *JCi: "6t/ fil §aht, pinann icinde hit deltli hulmak icin on dorduncude gel!"
G £P?
MESNEVM SER?F SERH! / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Ey fil cinsinin §ahi, benim ayin elcisi oldugumun delilini ve isbatini pina-
nn iginde bulmak icln ayin on dorduncii gecesinde gel de gor!"
2733. *6y fit §akx, hen bnde Huruca, resuliim; efyiler uzerine hay ve yam ve %a-
zab yoktur."
(c~~,i) o^u~>i "be-ist", "istaden" masdanndan emr-i haztrdir. c-oL j^, ve
^~* J^ vasf-i terkibidir. Ya'ni "Ey fil cinsinin sahi, ben onde duran bir elci-
yim" ve "Elciye zeval yoktur" darb-i meseli meshurdur.
Juj-i y* dk jjj c-~*U d\^^j>r ^jjj 0%$ ij\ *£ My^ *^*
2734. l%/ iiyor ki: "6y filler, yitliniz, ptnar hizim&ir, huruHan Ur iarafa autiniz!"
"Bu pinar bize mahsustur, siz su icmek igin ba§ka tarafa gidiniz!"
2735. n Ue yoksa hen sizi kor ederim; sitemi soyledim; hoynumdan di§anya
attun!
Bu beyt-i §erifte §arihlerin ihtilafi vardir. Ankaravi hazretleri j_f a\s cs^jj-
f\*f sozunu aya ve ^Ijui Ojj d>f jt ^f ^ sdziinti elgi olarak tavsana atif
buyurmu§tur. Ya'ni tavsan fillere der ki: "Ay diyor ki: Eger siz bu pinan terk
etmezseniz sizi kor ederim". iste sitemi ve soziimu boynumdan di§anya at-
tim!" Bu surette birinci misra'daki "sitem" ikinci misra'a ma'tuf ve "guff
ism-i masdar ve "guftem" terkib-i izafi olur ve "benim sdziim" ma'nasina ge-
lir. Fakat bu ma'naya gore elginin sozii bitmis. olmak lazim gelir. Halbuki ati-
deki beyt-i §erife gore ay tarafindan fillere teblig edilecek soziin bitmedigi an-
lasilmakta oldugundan bu beyit dahi elcj olan tavsan tarafindan fillere teblig
olunan ayin sozii olduguna hiikmedilmek iktiza eder. Hind sarihlerinden Mir
Nurullah buyurur ki: "Sitem" kelimesinin iki ma'nasi vardir: Birisi zuliim ve
taaddi ve digeri "dide ve daniste" ya'ni "gorme ve bilme"dir. Burada ikinci
ma'na miinasibdir. Bu surette ma'na: "Ay diyor ki: Eger bu pinan terk etmez-
seniz ben sizi goriip ve bilip kor ederim. Soziimu boynumdan di§anya attim
ve sizi ikaz ettim" demek olup "sitem" kelimesi birinci misra'a ma'tuf bulu-
nur. Veli Muhammed Ekberabadi buyurur ki: "Lafz-i "sitem" misra'-i saniye
merbuttur. Ya'ni: "Pinanmdan su icmek suretiyle sizin bana ettiginiz zulmii
ve sitemi size sdyledim ve izhar ettim, ve ansizin size ceza etmek vebalini
c $pfc B
AHMED AVNl KONUK
boynumdan di§an attim" demek olur. Ve bu beyit elgi tarafindan soylenmis.
olan ayin sozii olup attdeki beyte de merbut olur.
■*oj J •**& '
■jt*J
2736. ur Bu yinan terk edin ve g'vdin, id ki henim kiltcunm yarasindan emin
olunuzl"
Bu da elgi tavsan tarafindan Mere teblig olunan ayin soziidur.
2737. u J7^fc nisdn olur ki, pinarda ay, su i$en filden cir-pmici olur."
Bu beyt-i §erif elgi tav§amn sozudur. "Benim risaletimin sidkinin ve dog-
rulugunun alameti odur ki, fil o pinardan su igmege geldigi vakit iginde gorii-
nen ay cirpinmaga ve hareket etmege ba§lar."
JJ:> jij J^ <u^ Ojj^ u
Xj ali (jl I j^s\>- t*-J* 0^ l)I
2738. "By fil sahi, o fildn gece hazir gel, id ki -pinann i$inde hundan delil hu-
lasm."
"Ey fil cinsinin sahi, o ayin on dordiincu gecesi, pinar ba§mda hazir ol; ta
ki pmann iginde benim risaletimin sidkina delil olan ayin hareketini ve galka-
lanmasini goresin." "§ah-i fil" ta'biriyle Cenab-i Pir efendimiz ilm-i hayvanat-
ta mezkur olan fillerin tarz-i mai§etlerine isaret buyururlar. Filler siiru ile ge-
zerler ve en ihtiyar ve tecrube-dide olan fil onde ve diger geng filler arkada
yuriirler ve geng filler ihtiyar fillerin tecriibelerinden istifade ederler.
2739. HJakidki ay dan yedi ve sekiz ge$ii, fil sahi aeldi, pinar iarafindan oi-
ladi.
Vaktaki Arab! ayinin yedi ve sekiz giinu gegti, gokteki ay biiyumege bas-
ladi. Tecriibe igin fil §ahi o pinar tarafindan otladi.
40. Uakiaki o gece fil suya horium vurdu, su $alkalandi ve ay cirpindi.
Pinar suyuna mun'akis olan ay, suyun galkalanmasiyla harekete geldi.
°<m?
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
2741. fjil ondan o hiiabx iasdtk etii, cilnhi vinar icinde ay calkandi.
Fil pinar igine miin'akis olan ayin calkandigim goriince, elgi tavgandan
vaki' olan o hitab ve tebltgi tasdik etti; ve "Bu tavsamn ay tarafindan soyle-
digi sozler dogru imi§!" dedi.
2742. "6y fluruh, biz o ahrnok fillerden demliz ki, ayin izhrabi bize heybet ae-
tirsinl'
Enbiya ve evliyayi inkar edenler Kettle kitabindaki bu misali soyledikle-
rinden sonra dediler ki: "Ey nubiiwet ve velayet da'vasinda olan taife, biz o
kissada zikr olunan ahmak fillerden degiliz ki, onun su iclndeki aksinin gal-
kanmasi bize heybet getirsin! Ya'ni zenginlik ve riyaset gibi birtakim huzu-
zatin menba'i olan diinya pinanni size terk edelim ve ondan sizler istifade
edin, biz mahrum olalim; biz bunu yapacak ahmaklardan degiliz!"
Peygamberlerin onlara cevabi ve onlara mesel darbi
2743. Bnbiya dediler: "6yvah ey sefihler, camn nasihati sizin bagmizi dana ka-
viyajpti,"
2744. By yaztk ki, ilac sizin marazinizda can $ekici kahnn zehri oldu."
"Ahenc", cekmek ve atmak ma'nasina olan "ahenciden" masdanndan
emr-i hazir olup "can-ahenc" vasf-t terkibidir, can cekici demek olur. "Zehr-i
kahr-i can-ahenc" terkib-i tavsifi olur. "Zehr-i kahr" terkib-i izafidir. Malum
=3^
AHMED AVNl KONUK
olsun ki Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kabi'de izah ve tafsil buyruldugu vech
ile herkes, tabibi, tabiata hizmet eder ve islah-1 mizac igin tabiati takviye
maksadiyla tedavi eyler bilir. Halbuki etibba nefsii'l-emrde ahval-i mumki-
nata hizmet ederler; ve tabibin maksadi da hastalann islah-i emzicesi oldu-
gu halde, ba'zi ebdan derece-i i'tidalden batd oldugundan ve tedaviye kabi-
liyeti olmadigindan, tabib tedavi ettikge marazi mii§tedd olur; ve bu surette
tabibin hizmeti hastamn salah-i tab'ina degil, onun bedeninin isti'dadina ol-
mus. olur. i§te bunun gibi herkes rusul-i kirami ve onlann varisleri olan evli-
yayi zevi'I-ihtirami, umum hakkinda emr-i ilahiye hizmet eder, bilirler. Hal-
buki onlar nefs-i emrde ahval-i mumkinata hizmet ederler. Ya'ni rusul ve ve-
resenin maksadlan ervah ve enrusiin emraz-i ma'neviyyelerini izale oldugu
halde, ba'zi niifusun isti'dad-i gayr-i mec'ulu hasebiyle, hidayete kabiliyeti
olmadigindan, onlar da'vet edip ir§ad ettikge bunlann dalaleti tezayiid eder.
Bu beyt-i §eriflerde tamamiyle bu hakikata i§aret buyurulur.
2745. Wr Bu V&afy, o $>z kin hiranhgt arhrdi, Q&nki Diuda gazab perdesini
nasb etti."
"Hidayet geragi olan bizim bu nasayihimiz, siz[de] o kalbinizin gozunun
karanligmi artirdi. Qunkii Hak Teala hazretleri jkj J^-H- Jpj '^Ji J* *ui '^m-
ip* °t*jLZ\ (Bakara, 2/7) ya'ni "Allah Teala onlanri kalbleri uzerine muhiir
basti ve' kulaklan ve gozleri uzerine perde gekti" ayet-i kerimesi mucibince,
onlann kalb gozleri uzerine gazab perdesini nasb ve havale etti."
2746. *Sizden ne riyaset isteyecegiz ki, hizim riydsdimiz semadan efzundur."
Munkirler yukanda d\j> *js <jjjs" _> «U- *-*■ ya'ni "Mansib ve riyaset mu-
habbeti tutarlar ve da'valan da onun uzerine miisteniddir" demi§ler idi. Bu
beyt-i §erifte enbiya ve evliya miinkirlere cevaben buyururlar: "Biz sizden ne
riyaset isteyecegiz ki, bizim riyasetimiz efl&k uzerine olan riyasetten daha ile-
ridir." Zira eflak, insan-i kamil gibi cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz degildir.
2747. Dnci denizi bir gemiden ne serefbtdur, hususiyle gubreden dolu olmu§ bir
germ?
cs^
MESNEVl-t SERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
^¥8
"tnci denizi"nden murad, enbiya ve evliyanin viicududur ve "gemi"den
murad dahi munkirlerin vucududur. Ya'ni "Inci sahibi olan deniz, iizerindeki
gemi iizerinde dalgalar ve sulann cereyam ile tasarruf ettigi icin, o gemiden
ve onun iizerindeki bu tasarrufundan dolayi bir seref bulmadigi gibi, maarif
ve hakayik incilerinin deryasi olan enbiya ve evliya dahi, sizin iizerindeki ri-
yasetleri ve tasarrufian sebebiyle hicbir §eref iktisab etmis. olmazlar. Hususiy-
le sizin gibi yukleri giibreden ve necasetten ibaret olan bir gemi olursa, onla-
rane seref olur?"
2748. By yazik o kotii halli ooze, ki, onda bir gune$ zerre goriindii.
"Kur u kebud", "kdr" ile mai ma'nasina olan "kebud"dan miirekkeb bir la-
fiz olup Bahir-i Acem In beyamna gore kara giinltiliik ve kotii hallilik ve gam
ve endiih ma'nasinda miista'mel kinayattandir. Ve "gozun kotii halli" olma-
si bedbinlik demek olur. Ya'ni: "Ey yazik ki, sizi selamete da'vet eden kim-
seyi, goziiniiziin fena goriisiinden dolayi bir menfaat-perest telakki edersiniz;
ve kotu halli ve goriisto olan goziiniizde bir giines mesabesinde olan insan-i
kamil bir zerre gibi hakir goriindii. "
2749. Hiir tSddemden ki misilsiz ve naztrsiz idi, Dhlts'in gozii bir ^amurun
gayrini gormedi.
Nitekim ma'nada misli ve naztri olmadigi igin, cemi'-i mahlukat iizeririe
miikerrem olan bir Adem'den iblis'in gozii, arza mensub olan bir suret-i cis-
maniyyeden ba§kasini goremedi ve onun goziiniin kotii halli olmasi Adem'in
ma'nasina niifuza mani* oldu.
ijj 4jl>- !j £ JLusr d> Js> d\
>j* <J* JrMi ^y.* f^r
2750. Dblxs e laytk olan goze, onun hahan ki$ goriindii; o taraftan harekei etti
ki, ona kane idi.
"tblis'e layik olan goze Adem'in bahar gibi latif olan ma' nasi, kis. mesabe-
sinde muncemid olan cisimden ve anasirdan ibaret goriindii. Zira iblis unsur-i
nardan halk olundu ve onun hanesi ve makami alem-i unsuriyyat idi." Bina-
enaleyh Adem ile kendisini mukayese hususunda kendi makamindan hareket
edip Hakk'a karsi, unsuriyat aleminden bir kryas yapti ve '& J&i-'L^*^. Ji
C^Cg>
AHMED AVNl KONUK
& '# *k£+ } p (A'raf, 7/12) ya'ni "Ben ondan hayirliyim, beni nardan halk
ettin ve onu'topraktan yarattin" dedi. Ve ate§ ile toprak anasirdan olup, ate§
topraga nazaran daha latiftir ve toprak kesiftir; ve "latif olan kesif olana ser-
furu eder mi?" dedi, ve onun fena baki§h olan gozii ancak Adem'in cism-i un~
surisini gordii, ma'nasina niifuz edemedi.
elj j _jl H_^j cJjXj J^j o\f els' Jj\ <S" cJj* Lw (j\
2751. By fofc devlet ki vakit vakit aelir, ievletsizin onunde o yoldan doner.
Adem cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar insan-i kamil oldugundan, iblis'e
secde etmesi teklifi Hak tarafindan bir lutuf ve devlet idi. Fakat Iblis o lutfa
kabiliyeti ve o devlete nailiyet isti'dadi olmadigini gosterdiginden o lutf-i ila-
hi tblis'in oniinden geri dondu. Bunun gibi enbiya ve evliyanin da'veti de
munkirlere olan bir lutf-i Hak ve tevcih buyurulan bir devlettir. Onlar da bu-
na ehil olmadiklanndan o lutuf ve devlet o devletsizlerin ve saadetsizlerin
oniinden geri doner.
(jl^-u (3-i*p JuiJU l5 >*j Ju jisjj C— >-uJjU -bis (3vi**-« L*j <_£>
2752. By cok ma§uh hi, na-§inakt olarak bir bedhakhn oniine gdir, a§k oyna-
mayi bilmez,
"Na-§inaht", tamnraadik ve na-ma'lum demek olup, ma'§ukun sifatidir.
Ya'ni "Hey gidi hey!., taninmadik gok ma'§uk vardir ki, bir bedbahtin ve §a-
ki-i ezeltnin oniine gelir, o ma'§uk ile a§kbazlik etmeyi ve ondan istifadeyi
bilmez." Bu beyt-i §erifte ma'§ukan-i Hak'tan olan §ems-i Tebrizi (k.s.) haz-
retleriyle, Konya'da o hazrete muhalefet edenlerin hallerine i§aret vardir. Ni-
tekim tafsili Menakib-i Sipehsalar'da mezkurdur. Umumi ma'nasi, "na-ehil
olanlar ellerine gegen devletin kadrini bilemezler" demek olur.
2753. fyoze bu galat ve-rici bizim humdnimizdu; ve kalbe bu mukallib suii'l-ka-
Zadir.
"Bizim goziimiize fenayi iyi ve iyiyi fena gostermek suretiyle galata du-
§iiriicu olan §ey, bizim ezeldeki mahrumlugumuzdur. Biz onu lisan-i isti'da-
dimiz ile Hak'tan istedik ve kalbimizi bu suretle dondiiren §ey dahi bizim ta-
leb-i ezelimiz iizerine vaki' olan Hakk'm su'-i kazasidir ve fena hiikmudiir."
Bu babdaki ma'lumat Fususu'I-Hikem'de Fass-i Uzeyri'de miindericdir.
^
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2754. Uaktaki iasa mensvfo olan -put sizin i$in ktble oldu, la'net ve korliik si-
zin icin golgelik oldu.
"Vaktaki ezeldeki isti'dadimzm talebi uzerine vaki' olan su'-i kaza netice-
si olarak bu alemde, alem-i unsuriyyata mensub olan suretler sizin kibleniz
oldu ve masivallahtan ibaret olan o suretlere muhabbet ettiniz, binaenaleyh
ma'na aleminden matrudiyet ve korliik sizin basimzin iizerinde zulle, ya'ni
sayeban ve gdlgelik oldu." Gdlgelik altinda oturan adam nasil istirahat eder-
se, siz de o matrudiyet ve korliik icinde oylqce miisterih oldunuz.
2755. uWademki sizin iaslanmz Diakk'in seriki olmaga layik olur, akd ve
can Diakk'in mahremi olmaga nicin layik olmasm?
Ey miinkirler, mademki suver-i cismaniyyeye muhabbeti Hakk'm muhab-
betine tesrik etmek sizin indinizde layik oluyor, o halde mahza akil ve can
olan enbiya ve evliyamn Hakk'in mahremi oldugunu nicm miinasib goriip
kabul etmiyorsunuz?
till* jij *-* oJJj JbUUJ *^- ^ij^ -^ 'j '■*■* **j* ^-*4
2756. Olmii§ siurisinek hiimaya serik oldu; diri ni$in uMelik'in hem-razi ol-
maga layik olmasm?
Put ittihaz edip muhabbetle taptigimz olmiis. sivrisinek mesabesindeki su-
ver-i cismaniyyeyi miistakillu'l-vucud goriip, hiimaya ya'ni viicud-i hakiki
sahibi olan Hakk'a §erik yaptiniz, ya diri olan enbiya ve onlann varisleri olan
evliya nicjn Melik-i muktedir olan Hakk'a mahrem olmaga layik olmasm?
2757. Uiendilerinin ve kendi yapttginin dsikidirlar. ^tlanlann kuyruguna yi-
lan ha§i adettir.
Bu beyt-i §erifte hitabdan gaibe intikal buyururlar. Nitekim aym tarz miin-
kirler tarafmdan dahi yukanda 2533 numarali beyitte enbiyaya hitaben vaki'
olmus idi. Ya'ni "Bu miinkirler kendi varhklannin ve enaniyetlerinin ve kendi
yaptiklan putlann a§ikidirlar. Yilanlar coreklendikleri vakit ba§lan kuyruklanna
gelmek adettir, ya'ni fenanm fenayi bulmasi adettir." "Kis", mezheb, din, ve
*#%&>
AHMED AVNl KONUK
adet ve huy ma'nasmadir. Burada adet ma' nasi munasibdir. Velhasil iyi olan
iyiyi ve kotu olan dahi kotuyii bulur. Nitekim hadis-i gerifte J*"5li j_^ i£u *u ai
>V\ j\ ya'ni "Allah* in bir melegi vardir ki ehli ehline sevk eder" buyrulur.
2758. 9Ve o kuyrukta bir devlei ve ni'met vardxr, ne de o basta bir rahai ve lez-
zet vardir!
2759. O yilanin kuyrugu ba§i etrafinda donudi olur, her iki yar Urbirine luyik-
dular ve miinasibdirler .
2760. 6ger ii/t dinler sen Diakim-i fiaznevi <Dlahmame'de oyle soyler:
Hakim-i GaznevT ile Hakim-i Sena! hazretlerine i§aret buyrulur ve Mhmi-
me dahi o hazretin eser-i §erifidir; ve Mhinime'de atideki mefhumu beyan
buyururlar:
2761. "Sen hukm-i kader haktun&a az fuzulluk ei, e§egin $ahst e§ek hula^ina
layik yeldi.
Hakim Senai hazretlerinin Mhiname 'sindeki beyt-i serif §udur:
jt-jJ^. Csjj* ji j>- J>j
j>, ^jji>. *&* j ! J>** y
"Sen bo§ sozleri ortadan diganya gottir, e$egin kulagi e§egin ba§ma layiktir. "
Malum olsun ki, alem-i kevnde zahir olan her bir suretin ilm-i iiahide
bir hakikati sabittir ve bu hakikat onun ayn-i sabitesi olup esma-i ilahiyye-
den bir ismin mazhandir ve o ismin muktezasi olan ahval o ayn-i sabitenin
isti'dadidir ve isim musemmanm "ayn"t olup mec'ul degildir; binaenaleyh o
ismin hassiyyeti de mec'ul degildir. imdi bu ayn-i sabite ilm-i iiahide ne hai
iizere sabit olmus. ve isti'dadlan neyi iktiza eylemis ise Hakk'm hiikmu ona
goredir. Boyle olunca hukm-i kader hakkinda i'tiraz edip bos. sozler soyle-
mek eser-i cehalet ve hamakattir. Kisjye ne gelmig ise, ancak kendinden
gelmi§tir. Hak Teala ilm-i ezelisinde olan §eye ifaza-i viicud buyurup onu
alem-i kevne ve vucud-i izafi alemine gikarmigtir. Kendi taleblerinin gayn
<^^>
MESNEVl-i SERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
olan bir hal ile zahir olmalan igin asla cebr etmemistir. Nitekim ayet-i keri-
mede DjitJ J^j jli ui JlJ U (Enbiya, 21/23) ["Allah yaptigindan sorumlu
tutulamaz; onlar ise sorumlu tutulacaklardir"] buyurulur. Hak Teala her
mahluka lisan-i isti'dadi ile taleb ettigi §eyi vermis, oldugundan, e§egin §ah-
si da esegin kulagina layik olarak zahir olmu§tur. Kaza ve kader hakkinda-
ki tafsilat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Uzeyri'dedir.
2762. ^VLznvlar ve bedenler miinasib oUu, vasiflar canlar ile miinasib oldu.
Her mahlukun a'zalan ve bedenleri surette birbirleriyle miitenasib oldugu
gibi, ma'nada dahi vasiflan ve canlan birbirine uygim oldu.
2763. -3ier bir carun vasfi ona miinasib olur. $ubhesiz cana ki onu Diak yontar.
Her bir riihun vasfi, o riihun ayn-i sabitesinin taalluk ettigi isim iktizasin-
ca kendisine miinasib olur. Bu munasebet siibhesiz Hakk'in ruh-i kulliden
yonttugu o ruh-i ciiz'iye aid olur.
JJ J f-^" ^J^^ J^
Ju <_-*vLl«
urt,
> *$£ jtj* OU- b cJup Oy>r
2764. ufylademhi sifah cana o karin etmistir, binaenaleyh onu yoz ve yiiz gibi
miinasib bill
Hak Teala mademki her bir canin sifatim, mademki o canin kendine mii-
nasib bir surette karin etmistir, binaenaleyh Hakim ism-i serifi iktizasinca o
karin ettigi cam da, yiize yakistirdigi iki goz gibi yaki§ikli olarak koymustur.
2765. £jiizelde ve cirkinde vasiflar miinasib oldu. Diahk'vn yazdyji harjler mii-
nasib oldu.
Giizelin ve iyinin camniri vasiflan o canin kendisine miinasib oldugu gibi,
cirkinin ve kotiinun camnin vasiflan dahi kezalik o canin kendisine miina-
sibdir. Zira canlar ve canlann vasiflan ilm-i ilahideki ayn-i sabiteleri iktiza-
sinca, Hak tarafindan kitab-i kainat iizerine yazilmis olan harflerdir. Binaena-
leyh bu alem-i kevnde iyi sifatlar iyi ruhtan ve kdtii sifatlar dahi habis olan
ruhtan zahir olur; ve arifler bu sifatlardan o riihun hakikatine intikal ederler.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
2766. ^02 ue tjonul iki parmak arasindadir. Gy hiiseyn, kalem kdiibin elinde
oldugu a&i.
Bu beyt-i §erifte *lj* J»S U-Ll &*>-J\ ^U*i ^ uy-^i ux ^P v^ ya'ni
"Mii'minin kalbi Rahman'm parmaklanndan iki parmak arasindadir, onu nasil
isterse donduriir" hadis-i serifine i§aret buyrulur. Ya'ni: "Ey guzelcik, kalem
katibin elinde oldugu gibi, insamn gozu ve gonlii dahi Rahman'm iki parmagi
arasindadir ve o iki parmagin birisi lutuf ve cemal ve digeri kahir ve celaldir."
2767. JZutuf ve kahir parmagi vardir, arada cjonul kalemi hu -parmak uclarin-
dan hir kabz ve hast iledir.
"Benan", parmak uglan demektir, cem'i "benane" gelir. Ya'ni "Rahman'm
birisi lutuf, ve digeri kahir parmagi olup gonul kalemi bu iki parmak arasin-
da ya kabz halini ve yahut bast halini yazar." Abd kabz hali iginde gam ve
elem duyar; ve bast hali iginde de ferah ve surur hisseder; ve kabz eser-i kahr
ve bast eser-i lutuftur. jJTj 'j^.ty (Bakara, 2/245) ya'ni "Allah Teala kabz
eder ve bast eder" ayet-i kerimesinde bu iki tecelliye isaret buyrulur.
2768. Gy kalem, tdale mensvb hen, oak ki kimin iki parmaai arasindasm?
"iclal", ululuk ve azamet ve ta'zim etmek ma'nasinadir. "Iclali" deki "ya"
hisbet ve ikinci "ya" hitab igindir. Ya'ni "Eger mertebe-i ma'rifette ululuga ve
biiyukluge mensub isen, ey esabi'-i Rahman arasmda kalem olan gonul! Bak
ki, kimin iki parmagi arasindasm ve sana kahir ve lutfu ve kabz ve basti yaz-
diran kimdir?" Bu ma'na "iclaf ' muhataba raci' olduguna goredir. Eger Hakk'a
raci' olursa ma'na boyle olur. "Eger Hakk'm ta'ztmine mensub isen ve nefsa-
nt olmayip Hakkan! isen, ey goniil bak ki, kimin parmagi arasindasm?"
2769. Senin hiiiun kasd ve hareketin hu parmakiandir ■, senin iepen dort yol
uzermde mecma'dir.
"Fark", ba§in tepesi ma'nasinadir ve "mecma"', mahall-i ictima' demek-
tir. Ya'ni "Ey gonul, senin biitun kasdin ve hareketin Rahman'm bu iki par-
*#$&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
magindandir. Senin basmin tepesi dort yol agzidir ve dort yolun mahall-i ic-
tima'idir." "Isbi"', "parmak" ma'nasina olup "isba"* ve "asbi"' ve "usbu"' ve
"usba"' suretlerinde dort vech ile telaffuz olunur. Ma'lum olsun ki, kalbi bir
maksada ve bir harekete sevk eden Hakk'in bu lutuf ve kahir parmaklandir;
ve kalbin basmin tepesi dort yol agzidir ve dort yol orada birlesir ve bu yol-
lar Hakkani ve meleki ve nefsant ve §eytant olan yollardir. tmdi kalbi
Hakkani ve meleki olan yollardan lutf-i ilahi parmagi ve nefsani ve seytani
olan yollardan dahi kahr-i ilahi parmagi tahrik eder.
2770. 13u senin hallerinin harfleri onun neshindendir . Senin azim ve feshin
dahi onun azim ve feshindendir .
"Nesh", burada tahrir ve yazma ve "azm", kasd ve teveccuh ve "fesh",
bozma ve ibtal ma'nalannadir. Ya'ni "Ey insan, sen bu zikr olunan dort yol-
dan riizgar gibi esip gelen havatir ile her anda bir sandasm, ve senin her bir
samn bu alem-i ef'alde, kitab-i kevn uzerine Hakk'in neshinden ve yazma-
sindan vaki' olur; ve bir seye kasd ve tevecciihun ve kasd ve iradeni boz-
man ve ibtal etmen hep Hakk'in iradesinden ve bozmasindandir." Nitekim
ail ^1^ 01 Ui o J( .uj Uj (insan, 76/30) ya'ni "Siz ancak Allah Teala'mn diledi-
gi seyi dilersiniz." ayet-i kerimesinde bu hakikate isaret buyrulur.
2771. Otfiyazdan ha$ka ve tazarrudan ha§ka yol yoktur. ^Bu takallubden her
halem agah degildir.
Mademki kalb kalemi Rahman'in iki parmagi arasinda olup ona muradi
vech ile yazdinyor, halde kalem tepemizde birle§en dort yoldan nefis ve
seytan yollanna aid kelimeler yazmamasi icm Hakk'a niyaz etmek ve yalvar-
maktan baska yol yoktur. Fakat Rahman'in bu dondiirmesinden ve tasarru-
fundan her kalb haberdar degildir, belki ba'zi kalbler haberdardirlar.
Jo j <jJLj j* Jj£" LLj iy>- jJS >j^- jJJ j> ^Jj M\> *J3 jj\
2772. ZKalem hnmi hilir ve fakat kendi kadri uzerine; iyide ve koiude kendi
kadrini izhar eder.
Haberdar olan bu ba'zi kalem-i kalb dahi kendi kadri ve menzileti derece-
sinde bilir. Mesela Mu'tezile taifesi "Kul fiilinin halikidir" derler ve bu sozle-
fi agpp
AHMED AVNt KONUK
riyle fiilin muharriki kalbe varid olan hatira ve hatira hurufunu yazan dahi
Rahman'in parmaklan oldugunu bilmediklerini izhar ederler; ve Ehl-i Sim-
net'in mukallidleri bunu iman-i taklidt ile bilirler; ve Ehl-i Siinnet'in avam-i
evliyasi icmal tarikiyle ke§fen bilirler; ve Ehl-i Siinnet'in ehassu'l-havassi
kendi ayn-i sabitesinin inkisafi sebebiyle tafsilen bilirler. Binaenaleyh her ka-
lem-i kalb iyi ve kotu haller iginde kendi derece-i kadrini izhar eder. Mesela
bu taklib-i ilahlyi iman-i taklidi ile bilenler ba§lanna bir bela geldigi vakit bu
taklibi derhatir edip niyaz ve tazarru' ederler; o bela gectikten sonra yine bu
takiib-i ilahiyi unuturlar. Avam-i evliya bu tekallubii ke§fen bildikleri cihetle
onlann niyaz ve tazarru'lan kendi vukaflanna gore ve diger meratib ehlinin
niyaz ve tazarru'lan dahi iyide ve kotiide kendi kadr ve menziletleri derece-
sinde olur.
2773. O seyi ki iavsana ve file ashlar, ezele kadar htie ile kanshr Hilar.
§ekavet-i ezeliyyeleri hasebiyle, enbiya ve evliyaya muhalif olan kimseler,
onlan ilzam ve da'vetlerini ve risaletlerini ibtal ipin, Kettle ve Dimne kitabin-
daki tav§an ve fil hikayesini darb-i mesel olarakirad ettiler de, bir hiikm-i eze-
1! olan risaleti ibtal icm, ezele kadar hile kanstirdilar. Ya'ni hilelelerinin te'siri-
ni ezele kadar uzatmak istediler.
d 3 *"
Onun beya&idir ki, mesel getirmek herkese
layik olmaz, hususiyle kar-i ilahi hakkinda
{j&-\X>\ lib elS ji j! {£j~» (J/i>-U l^li* jA JL?U-^j ^
2774. °75u meselleri terttb etmek o aUraah-x pah tarajina atmah ne vakit size la-
yik olur?
Ey munkirler, tedbirat-i ilahiyye hakkinda misaller irad etmek sizin had-
diniz degildir.
°£p?
MESNEVl-t §ERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2775. O meseli getirmek o hazretin layikulir hi, o sirr u cehrin ilminde ayei&ir.
§urrah-i kiram hazarati "an hazret" ta'birini Hakk'a irca' etmislerdir ve bu
irca dahi giizel bir vecihtir. Fakat ikinci misra'daki "ayet" karinesiyle fakir, bu
ta'biri halife-i Hak olan peygamberana ve onlann varis-i kamillerine rati' gor-
diim. Ya'ni "Kar-i ilahi ve tedbirat-i Rabbani hakkinda darb-i mesel irad et-
mek gizli ve asMn bilmek hususunda bu viicud-i izafi aleminde Hakk'in aye-
ti olan resule ve onun varis-i kamillerine mahsustur demek" olur. Ve nitekim
Cenab-i Mevlana (r.a.) bu Mesnevi-i £enfte?bircok darb-i meseller irad bu-
yurmus ve halife-i Hak plmak i'tibanyle her bir meselin zevki ve letafeti oku-
yanlari ve dinleyenleri mest etmekte bulunmustur; ve zaten bu bahsin unva-
ninda olan "her kes ra ne-resed" ya'ni "herkese layik olmaz" ta'biri dahi bu
ma'nayi te'yid buyurur, insan-i kamilin Hakk'in bildirmesiyle gizliyi bilmesi
Jj-j °cs ^*j\ o* ^'^ *^ J* *j& & (Cinn, 72/26-27) ["Hicbir kimseyi gaybi-
ha muttali' kilmaz. Ancak diledigi peygamber bunun disindadir."] ayet-i ke-
rimesiyle sabit oldugundan mahall-i kiyl ix kal depdir.
2776. Sen hir seyin simni ne bilirsin? Ta ki sen kel, ya zuif ile veya yanak
ile mesel getiresin!
"Kel", FarisI'de basindan sagi dokulmiis olan kimseye derler; ve Arabi'de
feth ve tesdid ile (kell) , yorgunluk ve dili tutuk olmak demektir ve sair ma'na-
lan da vardir. Ya'ni: "Ey hakayik-i esyadan gafil ve cahil olan kimse, sen bu
alem-i kevnde mevcud olan herhangi bir seyin ig yuziinii ne bilirsin? Ta ki
basinin keli ile, sah-i hakiki olan Hakk'in harimine girip onun hakkinda ya
ziilf ile veyahut yuz ve yanak ile mesel getirebilesin!" Gergi ariflerden ba'zi-
lan lisan-i Hak' tan birtakim sozler soylemislerdir ki birisi ber vech-i atidir:
f^ ^> LriJ 21 ^^ j€^y >r- <->Jjj <sys*
"Her o naksi ki alem-i viicuda gikardik, sen onu yakisikli gor ki, biz onu yaki-
sikli vaz' ettik, ZuMmuzden birkil ucu gosterdik, cihan halkim dedikoduya ve
*$»>
AHMED AVNt KONUK
niza'a du§urdiik. Adem'i kenz-i mahfi mertebesi olan Zat-i ahadiyyemizden
vucud-i izafi mertebesine ve harice gonderdik, kendi cemalimizi izhar ettik. Bu
gizli sirdan bizim cemalimizi gor! Egergozun varsa, o cemalimizi agikar olarak
ortaya koyduk. "
imdi bu sozleri takliden kendilerinde §iir kuvveti olan ehl-i hicabin sjir
soylemeleri indallah da mucib-i muahezedir. ?
2777. Onu hi <JViusd asd gordu, halhuki degildi, ejderha idi, onun sirn dudah
"Musa (a.s.) bir peygamber-i alisan iken elinde tuttugu asayi hiss-i zahi-
rin galebesi sebebiyle asa gordii. Halbuki o asanin sirn bu vucud-i izafi ale-
minde gorundugii gibi degil idi. Bir buyiik ejderha idi ki, onun vasfi bu cildin
ibtidalannda gegti. asanin sirn ve ic. yuzii vakti gelince asahk ve degneklik
nikabim yiiziinden kaldirdi ve agiz agti." §eyh-i Ekber buyururlar ki: "Bura-
da ayn-i vahidenin ancak suretle zuhuru vardir. ayn-i vahide, asa sureti li-
basi ile zahir oldugu vakit asadir ve yilan suretinde zahir oldugu vakit dahi
yilandir, ya'ni bu isimler ile yad olunur. Bunun icm Allah Teala hazretleri asa
hakkinda Jji\ (fj~» u!uL (Tana, 20/21) ya'ni "Biz onu evvelki stretine iade
ederiz" buyurdu; ve "siret", maddi meslek ve gidis, ma'nasina olup, o ayn-i
vahidenin bu vticud-i izafi alemindeki streti dahi asa suretinde goriinmek idi.
Avn-i vahide, yilanlik vazifesini lfa ettikten sonra Hak Teala onu ewelki su-
retine, ya'ni asa suretine iade buyurdu. Binaenaleyh buradaki ihtilaf ancak
siret, ve surettedir. Bu suretlerin hakikat-i kabilesinde degildir. tgte asanin sir-
■n bu idi." imdi ey sirdan ve hakaik-i egyadan cahil olan kimse, bir nebiyy-i
zisamn hali boyle olur ve Hak Teala bildirmedikce hakaik-i esyaya muttali'
olamaz ise, bak senin halin ne olur?
V^ J f b Oi ] S* (J
Jb.
■y
^St T*
JjLu (^aI^ OU^- dy?
2778. jMddemhi boyle bir sdh defynepn sirrtra bilemez, sen bu tuzagtn ve ia~
neleri
in sir rim ne biiusin!
bilir,
Musa (a.s.) gibi boyle bir §ah-i niibiivvet elindeki asanin sirnni ve ic yii-
ziinti bilemezse, bu dunya tuzaginin sirnni ve icindeki suver-i muhtelife ta-
nelerinin sirnni sen ne bilirsin ki, kar-i ilahi hakkinda durub-i emsal iradina
cesaret edersin!
^P 5
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2779. Uakiaki uMusamn gozii meselde galal oldu, bir fuzuli sican nasil delik
yapar?
"Mesel", burada temsil ma'nasmadir. "Muddehal", delik demektir. Nite-
kim ayet-i kerimede *Ji \$) ik!u y oij& '} tl. 'a^i J {Tevbe, 9/57) ["Eger
sigmacak bir yer yahut magaralar veya bir delik bulsalardi, ko§arak o tarafa
yonelip giderlerdi." buyurulmugtur.
Ya'ni "Musa (a.s.)in his gdzii, asanin simni ve hakikatini kendi hayaline
ve limine degnek ve asa suretinde naks. ve temsil etmekte galata dii§tu ve
Hak Teala hazretleri tarafindan ^yC lii^l juL- l.j (Taha, 20/17) ya'ni "Ya
Musa sag elindeki §ey nedir?" hitabi vaki r oldugu vakit: Qp \f'f\ 'lsC^ 'j>
jy\ Ljt ii 'Jj ^ J*i$>. '"J*\ 3 (Taha, 20/18) ya'ni "Ya Rab o asadir, ben
onun uzerine dayanmm ve onunla koyunlanma yaprak kopannm ve benim
igin onda diger hacetler vardir" diye cevab verdi. Binaenaleyh elindeki asa-
nin kat'iyyen asa olduguna hiikmetti ve sirnndan gafil oldu. Bu.boyle olun-
ca bir fuzuli, ya'ni vazifesinden haric bir i§e kan§an ve hirs-i dunyaya mag-
lub olmak i'tibariyle sican mesabesinde bulunan bir kimse, esjamn hakikati.
ve esran tarafma nasil delik acabilir?"
2780. O senin tnisallerini ejderha yapar, id hi cevab ile seni ciiz cuz hopanr.
Hak Teala hazretleri senin kasir olan tahminat-i akliyyen ile irad ettigin
misallerini alem-i berzahta ve misalde ejderha yapar veyahut alem-i dunya-
da sana birtakim suver-i muazzibeyi musallat kilar. alem-i misaldeki ejder-
ha veya alem-i diinyadaki suver-i muazzibe senin irad ettigin misallere ce-
vab olmak iizere seni lokma lokma kopanr ve didik didik eder.
^jjj ry_ \j ^>- Oj*l* -Li «o \j iji*J ,j*«JjI ij_jl <J^ (jjl
2781. ^Du misali Dblis-ilain aeiirdi, id ki kiyameie kadar Diakk'in mel'unu
oldu.
Bu galat ve yanh§ olan temsili iblis-i lain getirdi, Adem'in sirnni ve ic. yti-
ziinu goremedi; alem-i surette onu topraktan mahluk bir gey gordii ve kendi
ilminde ve hayalhanesinde onun hakikatini toprak olarak temsil etti. Ve ha-
yalhanesindeki bu naki§ ve temsil uzerine bir kiyas-i fasid yapip emr-i
Hakk'a muhalefet etti; kiyamete kadar Hakk'in mel'unu ve matrudu oldu.
CS^,
AHMED AVNl KONUK
2782. DCarun ina& cihetinden bu misali getirM, nihayet taht ve tact ile yere hath.
Karun, Musa (a.s.)in ahd-i nubiiwetlerinde yasayan zengin bir kimsedir.
Diinyamn zinet-i zahiresine aldanip Musa (a.s.)a muhalefete kiyam etmis. ve
kendisine nasihat eden ulemaya: "Benim nail oldugum zenginlik benim il-
mim sebebiyle hasil olmustur, hicbir kimsenin onda tasarrufa hakki yoktur.
Binaenaleyh ben malimi §unun bunun emrettigi yere sarf edemem!" diye bir
kiyas-i mantiki yapti. JJi 4)i 'jl^i ur 'jJJtj (Kasas, 28/77) ["Ve Allah sana
ihsan ettigi gibi, sen de itisan et!"] ayet-i kerimesinde beyan olundugu vech
ile kendine emr olunan ihsanin hakikatini bilemedi; ve bunu Zeyd'in ve
Amr'in kendi mahnda bir tasarrufu addetti, nihayet yere batti. Nitekim bu kis-
sa sure-i Kasas'in nihayetinde, tefsirlerde tafsilen beyan olunur.
jLuL>- s^> JLi lL— • j jliJ jl *£ ota *j) j iAj y*- \j cJli* jj\
2783. Senin bu misalini karga ve bayku§ bil ki, onlardan yuz handan sefd oUu.
Ya'ni, "Ey hakikatten cahil olan kimse, senin kiyasat-i akliyyen ile getir-
digin misaller, beyne'n-nas mes/um ve ugursuz addolunan kargalann ve
baykuslann otmesine benzer. Kargalann ve bayku§lann musallat olduklan
evler harab oldugu gibi, senin misallerinin nezairinden dahi yuzlerce handan
sefil ve peri§an oldu; ve Hak Teala onlann misallerini, onlan ta'zib eden su-
retlere kalb edip azab etti."
tj^L* L g^' OUj ji Ij^^l *i f^LJl <uU- *-y *y jij Igii*
Gemi yapmak zamaninda kavm-i Nuh'un istihza ile meseller darbi
2784. Otuh colde gemi yapti; yiiz mesel soyleyici isiihza icin ko§tu.
c~»\ l ^L) obli <^ i^S" >k£~* ^-^ v' °^ *£ ls 3 ^ J*
2785. ^IZir coUe ki su huyusu bile yoktur, gemi yaavyor, ne cahil ahmakhrl"
c^23es£5>
MESNEVf-t SERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Kavminin inkarda ve muhalefette israri iizerine Nun (a.s.) emr-i ilahiye
imtisalen qolde gemi yapmaga basladi. Nitekim Sure-i Hiid'da buyrulur: ^j
a , a )t~ e„ S , . it , , a.* a J -a ., * >, » t * H > „ - $ a V t „ - 9 - - , to t ' , a* a
4*y ja \L» aJs- y> LlS'j ^tliiJl ^s^jj Oj»jfc« *^i1 I^JJi ^JJl ^ ^yJsU-j U_j Lrj9-Jj ^~p^. cLliiJl
" a >f , _- ' ,, a - - >,.,, a- ,, /, a - , - a A, t, a - *, i ' U'. , a - - *c t '* '
<M,y*i t— jIAp <ljLi j^ Oj-»i»u i— *_aw 0jj>*~-j t*s" »£■> ^^-j UL* l> ijy^—j o! Ju <u^ 'j^^*— Ya'ni
"Ey Nuh,'bizim nazanmiz ve vahyimiz lie bir gemi yap! Zulm edenler hak-
kinda bana dua etme, muhakkak onlar mugraklardir. Gemiyi yapmaga ba§-
ladikda kavminin esrafindan her biri onun uzerinden gectikce istihza ederler
idi. da, eger siz bizimle egleniyorsaniz, sizin eglendiginiz gibi biz de sizin
ile egleniriz, yakinda bilirsiniz ki riisvaylik azabi kime gelir, der idi." Miinkir-
ler istihza cihetinden tiirlu tiirlu mesef soylerler idi. Ezciimle birisi gelip der idi
ki: "Su kuyusu bile bulunmayan bir cdlde suda yuzmesi icab eden bir gemi
yapiyor, bu adam ne cahil ahmaktir!"
2786. Ue o biri der idi ki: "Gy gemi ko§!" 1/e o biri derdi ki: "Ona kanad da-
hi yap!"
CUTIS' C—io Jlftl l£*j \^£jj?r 4j -jA C-— j!Jj»- jLtji <<b Vjjl C~aSL«jb j\
2787. derdi ki: n< ~Bu Oiakk'in emri iledir. ^u, istihzalar ile ekdk olmaya-
cakhr."
"£urbek" kelimesinin birkac ma'nasi vardir. Burada istihza ve ta'n ma'na-
smadir. Ya'ni "Nuh (a.s.) onlann istihzalanna cevaben buyururdu ki: "Benim
bu gdlde gemi yapmam emr-i ilahi iledir; bu gemi ve yahut benim bu fiilim
sizin istihzalanmz ile eksilmez ve munkati' olmaz.
.£*
hirsizin kissasidir ki, "Gece yansi bu duvarda ne
yapiyorsun?" diye sordular. "Davul galiyorum!" dedi
2788. ^Bu meseli dinle ki, gece inatci hirsiz duvar d&inde cukur kesiyor idi.
AHMED AVNl KONUK
2789. ^Bir yari uyanik ki o hasia idi, onun yavas tak iakini isidiyor idi.
2790. ^XWi iizerine Qttti, hasmt a§agiya sarkith, ona dedi: n 6y haba ne istesin?"
2791. "Diayrolal Qece yansi ne yapvyorsun, sen kimsin?" "Gy, yiiksek davul
$alictywi!" dedi.
J**" J* CS* Jw Jul jS" C-if Ja^ (Tj^~. C-iS* iSjlS' ^ ji
2792. "^TVe istesin?" "'Davul ^altyorum!" dedi. "Ey yollar sahibi, davulun sesi
hani?" dedi.
Dam iistundeki uyanik adam hirsiza "Ne igle mesgalsiin?" dedi. Hirsiz da-
hi "Davul galiyorum!" dedi. Uyanik adam tekrar sordu ki: "Ey yolcu, galdigm
davulun sesi hani?"
2793. 'Dedi: Wr Z?u sesi, i/a hasreia, yd veyleta! na'rasim yann isitirsinl"
Hirsiz dedi: "Bu benim caldigim davulun sesini ve nefsinden vaki' olacak
olan ya hasreta ve ya veyleta na'ralanni kendi kulaginla yann i§itirsin." "Ya
hasreta!" nida-yi tahassiir ve "ya veyleta!" nida-yi nedamettir.
<ct>-LuiJ ^ y \j js j! j*» ax>-L« j> j y$ j cUv-1 ^jj-i 0)
2794. O yalandir ve egridir*ve diizmedir; sen o egrinin sirnm daki anlama-
mtssin.
Ey munkirler o sizin Hak ile enbiya hakkmdaki mimasebetin higligini be-
yan icjn irad ettiginiz tavsan ve fil misali, hadd-i zatmda vaki' olmus. bir
vak'a degildir, esasi yalandir. Maddiyat aleminde tatbik olunamiyacak bir eg-
ridir ve Dabsdim nammdaki hakim-i Hindi tarafindan hisseden kissa almak
igin duziilmiis bir masaldir (JUL.) (meseldir). Fakat ey munkir, sen o egri
masalm sirnm ve ig yuziinii dahi anlamadin. Bunu kemal-i hamakatin sebe-
biyle enbiyanin ve onlarin varisleri olan evliyanin aleyhine tatbik ettin.
MESNEVl-t SERIF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
mesdin cevabidir ki, gogiin ayi tarafindan tavsamn file
haberi risaletinden bahisle, munkirler demislerdir
2795. tavsamn strnni fuzuli olan $eytan hil ki, senin nefsinin oniine resul
geldi.
*Cenab-i Pir-i destgir efendimiz, enbiyayi ilzam igin munkirlerin Kettle ve
Dimne kitabmdan iktibas ettikleri meselin yanlishgini ve egri ma'na verdikleri-
ni izahen buyururlar ki: "0 kissadaki tavsamn sirnni ve ma'nasim fuzuli olan
seytan bil! senin fil mesabesinde olan nefsinin online resul olarak geldi."
2796. Ta ki ahmak olan nefsi mahrum etti, hir ab-i hayaiian ki Diizu ondan
"Ab-i hayaf'tan murad, ulum-i lediinniyye ve maarif-i ilahiyyedir. Ya'ni
"§eytan, senin fil gibi ahmak olan nefsini, Cenab-i Hizir'in igtigi ulum-i le-
diinniyye ve maarif-i ilahiyye ab-i hayatindan mahrum etti."
2797. Onun ma'nastnt iers yapmissm. 'Jiiifur soyledin, igneye musiaid oil
mahrumiyet sebebiyle tavsan ve fil kissasinin ma'nasim ters ve ma'kus
yapmissm ve onu Hakk'in enbiyasi ve evliyasi aleyhine tatbik etmissin. Bi-
naenaleyh ey cahil ahmak, kufiir soyledin, Hakk'in ignesine ve azabina
mustaid ve hazir ol!
2798. "JZiilal icinde ayxn tzhrdbini, filled mu§ajjale korhtdiu," diye soyledin.
*$$&>
AHMED AVNi KONUK
kissada "Tatli su icindeki ay aksinin calkanmasi ve miisagale filleri kor-
kuttu" dedin. "§igaT\ cakal denilen hayvan ma'nasina degildir. Zira kissada
cakal ismi gecmedi. Bu kelime "imifaale" babinin ikinci masdan olan "sigal"
olup musagale ma'nasinadir ki, filleri av hayvanlannm filler ile mutekabil
olan mesguliyetleri korkuttu demek olur.
V t>v>l j> ** j d%> C~£+ J\ j (j/ja, J J 1 / 'j> *****
2799, Tav^amn ve filin ve suyun kissasini, izhrabda olan aydan fillerin kor-
hnsunu getirdin.
Ya'ni bunlart Hak hakkinda ve enbiyasi aleyhinde misal olarak getirdin.
2800. By ham korler, nihayet bu bir ay a ne benzer ki, has ve dm onun zebunu
[2811] ,j
olan.
Ey hayvanlik mertebesinden gikamamis ve pisip insanhk mertebesine ge-
lememis ve basar-i basiretleri kor kalrais olan mahluklar! Siz gokteki ayi ve
onun aksini Hakk'a ve filleri halka ve peygamberleri de tavsana tesbih etti-
niz. Halbuki vucud-i hakiki-i Hak ile vucud-i izafi-i alem bu misale mutabik
degildir. gtinki ewelen ay mekan sahibidir, Hak degildir. Saniyen sudaki
aym aksi ayin mekamndan baska olan bir mekandadir. Halbuki esma ve si-
fat-i ilahiyyenin vucud-i izafldeki akisleri boyle degildir. Salisen ay ile tavsan
arasinda ne zahirde ve ne de batinda bir munasebet yoktur. Halbuki Hak ile
enbiyasi arasindaki munasebet boyle degildir.
Ma'lum olsun ki, insan-i nakisda istiklal-i vucud ve gayriyet vehmi galib
oldugundan, kendisinden zahir olan sifati ve ef ali nefsine izafe eder ve vu-
cudunda istiklal gordiikce emr-i vucudda_ da'va-yi i§tirak eyler. Bu ise zulm-i
azimdir. Nitekim Hak Teala^buyurur. "^ Jjw '^JIm o| (Lokman, 31/13)
["Muhakkak §irk biiyuk bir zuliimdur."] Zira "zulum" iugatte bir§eyi mev-
zi'inin gayrine vaz' etmektir. Bu da emr-i viicudda saika-i vehm ile da'va-yi
istirakten tevelliid eder. Boyle olunca sirkin mensei kendi nefsinden ve mu-
hitindeki e§yamn hakayikindan ve onlann mucidinden cehl ve bu cehl hase-
biyle zulmet-i tabiiyye ahkammda istigraktir. Imdi hazret-i sehadet, a'yan-i
sabitenin isti'dadat ve kabiliyyat-i zatiyyeleri hasebiyle "vucud"un libas-i
gayriyyet ile zuhurundan ibaret oldugundan, ziibde-i alem olup suret-i ilahiy-
yeyi kabul ve cumle taayyiinleri miisaid olan insanlara bu hakikati ta'lim ve
onlan zulmet-i tabiiyye sahasindan cevirip asl-i hakiki tarafina irca' tern, yi-
C £P> 3
MESNEVl-I §ERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
ne o vucud-i hakikinin, enbiya (aleyhimu's-selam) libaslanyla miitelebbis ol-
masi iktiza etmistir. Binaenaleyh enbiya, meratib-i vucudun bir i'tibariyle be-
serdir ve bir i'tibariyle Hak'tir. Ve vucudun her mertebesinin bir hiikmu oldu-
gundan bu hususta seriati ta'til eden kimseler zindiktirlar.
2801. JAy ne, ve giine§ ne, ve felek ne; ukul ne, ve niijus ne, ve melek ne!
Hakk'in zat-i ahadiyyesi taayyiinden munezzeh oldugundan onun indin-
de her bin kendi mertebesinde taayyiin sahibi olan ay, giines, ve felek ve
ukul ve niirus ve melek nedir ki Hakk'in zatitia tesbih olunsun!
<-j\yt- aj *z*~j> y\* Z_y~* ^ <y) t-jbil t-)lal <_jIx»I
2802. [jiinefin fliine§inin aune§i, hanu ne soyliiyorum, galiha uykudaytm.
Birinci giines, "surf giines" ve ikinci giines "hakikat-i muhammediyye" ve
iiciincii giines "zat-i ahadiyye" olmak munasib olur. Zira bu suri giines haki-
kat-i muhammediyyeden ve hakikat-i muhammediyye zat-i ahadiyyedendir.
Ve bu misra'da tesbih mevcud olup vech-i sebeh nuriyettir. Nitekim hadis-i
serifte »j> & ^ js.j ^ Ui. j jbM 4Ji ji* ya'ni "Allah Teala halki zulmette
yaratti, sonra onlann iizerine nurundan sach" buyrulur. Ikinci misra'da dahi
"Bu tesbihi ne soyliiyorum, galiba tenzihten gaflette ve uykudayim?" buyu-
rurlar ki, bu da tenzihi miis'irdir. Binaenaleyh bu beyt-i serif \°^ ^Ls'^Jl (§u-
ra, 42/11) ["Onun misli gibi bir sey yoktur"] ayet-i kerimesf gibi zevk-i
Muhmmedi iizre hem tesbihi ve hem de tenzihi cami' olmus olur; ve aym za-
manda da kissada Hakk'in "ay"a tesbihi de nefy buyurulmustur.
2803. i)VLZ hinlerce §ehri sahlann hi§mt, ey koiu azamlar, ba§ a?ajji etmistir.
Bu beyt-i serifte dahi enbiyamn tav§amn risaletine tesbihi nefy buyurul-
maktadir. Ya'ni "Ey munkirler, enbiyamn ahvali nasil tavsamn haline kiyas
ve tesbih olunabilir ki, o sahlann gazabi yiiz binlerce sehir halkim altiist et-
mistir, ey kotu azginlarl"
cJl^i? j.5 ^^ dy~- ^Uil <->lSw> X*s> Oil^Liw. $y- j_ ay?
2804. ^dag kendi iizerine yiiz yank yardu; hir yiines hir deairmen qibi tavaf-
tahr.
c\g5gsv»
AHMED AVNt KONUK
Birinci misra'da Cenab-i Musa'nin yiiziinden "Tur daginin yanlmasi"na
ve ikinci misra'da dahi "gurub etmek iizere olan gunesjn rucu'u"na i§aret
buyurulmu§tur. Bu mu'cize Resul-i Ekrem Efendimiz'den ug defa vaki" ol-
mu§tur. Birincisi Resul-i Ekrem efendimiz, Imam All efendimizin dizlerine ba-
§im koymus. ve vahy-i ilahiyi almakla me§gal iken guriib vaki' olmus, idi.
Hazret-i All ikindi namazim kilmak igin gune§in reddini niyaz etmi§tir. Ikin-
cisi Hendek vak'asinda Resul-i Ekrem ikindi namazim kilamadigi vakittedir.
(Jcuncusii Mi'rac'ta vaki' olmu§tur. Bu mu'cizenin Suleyman (a.s.)dan dahi
vaki' oldugu rivayet olunur.
(_->ly>- IflU- i^S" l$b ~2~>- «_jU*~- JJb^ tjLiu>- Ota^* ^>-
2805. uMercidnin b'fkesi, buluiu hum yapar. fjonullerin hi*<; alemleri harab
etmi§tir.
Enbiyanm ve onlann varisleri olan evliyamn ofkesi bulutlaj kuratup yag-
mur yagmaz olur. Onlann gonullerinin hismi ve gazabi alemleri narub etmi§tir.
2806. Bu kejensiz oluler, £M §ehristanimn siuasei mahalUr hakiruzl
Ey suret-i zahireleri diri goriinen ve fakat ma'na alenrride olii olan kimse-
ler, "Enbiyanm hi§minda ne vaki' olmu§tur?" derseniz, Lul (a.s.)in meb'us ol-
dugu §ehrin yerindeki Hakk'in siyaset mahalline dikkatle bakiniz ki, Hak on-
lann §ehrini zelzele ile yere yatirdi ve elyevm o mahalde "Lut golu" denilen bir
gol peyda oldu ki, suyu kokmus. bir haldedir. Hie bu §ahlar tav§ana benzer mi?
0\js<£~m\ \j OISvJLj il)l ■XuijS' d\j l 9j* «u^ AS' ijj A^- Sy>- J-j
2807. jFti ise, ne olur hi, ugiax ii$ ku§ o filcegizlerin kemigini doktiller.
Ey miinkir, tezyif-i enbiya icjn bey an ettigin kissadaki fil nedir ki, hava-
da ucan birkac zayif ku§ o filcegizlerin uzerine kiigiik ta§lar atmak suretiyle
delik delik ettiler ve kemiklerini kirdilar.
jjj ■ijj-i^j j -^j-ij lj (U jl J C~wl J^M d\£-j* i_i**^l
2808. UCwflann en zayifi Gbabit' d-ir; o fili yirth ve uama habul etmez.
Kissasi "Elem tera keyfe" sure-i serifesinin tefsirinde beyan olundugu iize-
re Mekke-i Miikerreme'yi tahribe gelen Ebrehe'nin filleri uzerine kusjann en
*$»>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3
zayifi olan Ebabil kuslari, kiicuk tasiar yagdinp o filleri yaraladilar ve yarala-
n yama ve iedavi kabul etmedi.
r-jj j ^_^y j^-iJ uJUa* b ry Oli^is l)I J-liJ jS £~~S
2809. Oiimdir ki o iufan-i Ofuh'u yahut ^fir'avn'in askerinin ve ruhun saf-
lanm isitmedi!
"Mesaff *, feth-i mim ve tesdid-i fa ile "mesaff" kelimesinin cem'idir, saf
baglamak ma'nasinadir. Lakin mecazen "cenk mahalli" ma'nasina miis-
ta'meldir. ?
Hind sarihlerinden Bahru'1-Ulum Abdul-Alt hazretleri buyururlar ki: "Za-
hir budur ki, "ruh"tan murad, Musa (a.s.)dir. Zira Musa (a.s.) ednas-i bede-
niyye ve be§eriyyeden pak idi; binaenaleyh ona ruh lafzmm ltlaki caiz olur."
Ankaravi hazretleri dahi "ruh"tan murad Cibril-i Emin'dir buyururlar. Zira
Musa (a.s.) Bahr-i Ahmer'i asasiyla yarrp denizde agilan yoldan kendi teva-
bi'iyle gectigi vakit, Fir'avn bu denizdeki yoldan onlan ta'kibe cesaret edeme-
yip tereddut etti. Cenab-i Cibril bir kisrak uzerinde Fir'avn'in oniinde mute-
messilen zahir oldu; ve Fir'avn'in bindigi aygir, kisragi gordiigu vakit derhal
denizdeki yola daldi ve deniz kapanmak ile Fir'avn gark oldu. Bu surette Mu-
sa (a.s.)in tevabi'i Cibril-i Emin'nin legkeri olmus. olur.
C->t*~OS;V* J L)Uijl flji ftji
io jLio»-jj
2810, ^uk onlan, kvcfa, ve suva loktu. su onlan zerre zerre kesti.
[282i] r
Hz. Musa veya Hz. Cibril o Fir'avn'i ve leskerini maglub edip Bahr-i Ah-
mer'e doktil Bahr-i Ahmer'in dalgah sulan onlann cisimlerini garpa carpa
zerre zerre kesti pargaladi.
>y.j?b
oLoIp
jH>r*
*&T
jj^j Jij>-i Aij-iJ j5 i
2811. ZKim&ir ki ahval-i Semuci 'u isitmedi ve onu ki, sert riizgar J4<Ta men-
sub olanlan kayardi.
Semud kavmi Salih (a.s.) in ummeti olup, hazretin mu'cizesi olan disi de-
veyi oldiirduler ve korkunc bir sayha ile helak oldular; ve Ad kavmi dahi Hud
(a.s.)in iimmeti olup onlar da muhalefetleri hasebiyle §iddetli bir ruzgar ile
helak oldular ki, tafsilati tefsir kitablannda munderictir. Imdi bu kavimlerin
ba§lanna gelen felaketi i§itmeyen kimlerdir?
Gg%Sg>
AHMED AVNl KONUK
U-j jJjl jS Jj (^JJJb <6" \^f d"%J d^ ji {J Jo (%-i^-
2812. QbznnH hir kere oyle fillere ap hi, cenkte fil oUiiriidi idiler.
Ey munkir, kissalar beyamyla enbiyaya ve onlann varisleri olan evliyaya
muhalefetten vazgec. de, gozunii Ad ve Semud kavmi gibi fillere ac. ki, bun-
lar pehlivankkta sizlere faik ve cenklerde filleri dldiiriicu idiler. §ahlann ga-
zabmdan yakalanni kurtarabildiler mi?
2813. Oyle filler ve zalum $ahlar, goniil hi§mimn alhnda daima ia§lanmaktadu.
"Oyle filler"den murad, azgin insanlar ve "zalum §ahlar"dan murad da-
hi Nemrud ve Fir'avn ve §eddad gibi zalim hiikumdarlardir ki, bunlar ken-
dilerini dogru yola da'vet eden peygamberlerine muhalefet ettiler ve onlann
gonullerinin gazabi altinda hayat-i dunyeviyyede tiirlii tiirlu ukabetlere ug-
radiklan gibi, hayat-i uhreviyyede dahi el-an ta§lanmakta ve muazzeb ol-
maktadirlar.
ji^j Jjf- C~~J j JJj^ jJ& ji ju&> jl JJ \5
2814. 6We kadar hir zulmetien hir zulmete cjiderler; hir avn, hir rahmet yokiur.
Bu miinkirler ebede kadar kahr-i ilahinin te'siri altinda alem-i zulmet igin-
dedirler. Ya'ni dunyada zulmet iginde olduklan gibi hayat-i berzahiyyede de
oyledirler; ve yevm-i ba'sde ve cehennem-i cismanide ve azab-i cehennemtn
zevalinden sonra muteselsilen tekewiin eden diger alemlerde dahi ebede ka-
dar boyle zulmet igindedirler,- ve onlan bu kahirdan kurtaracak bir yardim ve
rahmet yoktur.
■X>l e-iplJ L~i> j JJJlo <d«j>- Jul o-UuiJ jSs* Jo j cJ& f l>
2815. fialtba iyi ve kotii adt i§Umediniz; hep abrdvder ve siz gormediniz.
Ey miinkirler, gegmi§ olan akvamm iyi ve kotix adlarim galiba i§itmediniz,
onlann ahvalini tarihlerde ciimle alem okudu ve gordii. Siz ise gormediniz.
(jJLJ i3j-» JuLi-5 I • \j Olx«-ij>- »jJLJ -^ijW* *^ J ^ \j s-^P
2816. ^oriilmii^u floriilmemi§ getiriyorsunuz; lakin sizin gozuniizu blum iyi
a$ar.
MESNEVf-t §ERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
Umem-i maziye munkirlerinin gorulmu§ ve i§itilmi§ olan hallerihi siz go-
riilmemi§ ve i§itilmemi§ addediyorsunuz. Cunki hayat-i dunyeviyyenin zahi-
ri sizin gozlerinizi kapadi ve kulaklannizi tikadi. Fakat sizin gozuniizii ve ku-
lagimzi oliim hali iyi agar.
2817. Tuf'fci, diem qiine§ten ve nurdan dolu olsun; kor atbi bir zulmet i$ine ait-
iigin vakit,
2818. nur-i azimden nastbsiz gelirsen, kerrm olan ay clan, penceresi hxvpan-
mi$ olwsun.
2819. Sen ko§hten kuyu icine fjittin, aeni$ olan alemlerin ne fliinahx vardu?
Sen gtine§ gibi ali olan ruhiyyet makamindan, kuyu gibi zulmam olan
nefsaniyet derekesine indin, geni§ ve nurant olan alem-i ervahin ne kabaha-
ti vardir?
2820. Canki kurtluk vasfmda kala, o "^usuf'un yiizunu nasil goriir, sbylal
[2831]
Nefsin kurtluk ve yirticihk sifatiyla muttasif olan bir can, hakikat aleminin
Yusuf u ve mahbubu olan enbiyayi ve onlann varisleri olan evliyamn cemal-i
batinisini nasil goriir? Onlar enbiya ve evliyamn yalmz suretlerini gbriirler.
Nitekim Sultan Mahmud Sebiiktekin, Bayezid-i Bistami hazretlerinin kabr-i
§erifinde onlann bir muridini goriip: "Sizin §eyhiniz ne soylerdi?" diye sorar.
Dervi§ de: "Benim §eyhim: Beni goreni ate§ yakmaz! derdi" diye cevap verir.
Sultan Mahmud: "Bu soz dogru degildir, Ebu Cehil Peygamber'i gdrdii, hal-
buki onu ate§ yakacaktir. Senin §eyhin Peygamber'den de buyiik degil a!"
demi§ ve dervi§: "Hayirf Ebu Cehil Peygamber'i gormedi, o ancak Abdulmut-
talib'in yetimini gdrdii, eger Peygamber'i gore idi onu da ate§ yakmaz idi!"
demi§ ve Sultan Mahmud bu sozii tahsin ve tasdik etmi§tir.
2821. ^dvud'a mensub olan lahn ia§a ve daya eri§li; o fa$ yiireklilerin hulagi
i§iimedi.
*&!&>
AHMED AVNt KONUK
Davud (a.s.)in teganni ettigi miinacati daglar ve ta§lar isjttiler ve o tegan-
niye muvafakat ettiler, o ta§ yurekli miinkirlerin kulagi o latif negamata
mukarin olan miinacati i§itmedi.
2822. Dier zaman akil uzerine ve insaf Uzerine rdferin olsun! *Ve S^llah dog-
ru yolu $ok hilir.
Da'vet-i enbiyanin dogrulugunu idrak eden akildir; ve icab-i akil olan in-
sofar ki, insan bu akil ve insaf ile her §eyi bitarafane diisuniip muhakeme
eder ve akibet dogru yolu bulur. Binaenaleyh akil ve insaf sayan-i tahsin ve
aferindir. Enbiya [Hakk'in] halifeleri oldugundan da'vet ettikleri yol elbette
dogru yol olur. Zira Allah Teala dogru yolu cok iyi bilir.
,,,,,.., t t * * , , . * , „ >t t * *
L** ^ UL-» U-jj \jtX*fi> L~p L \j\£ *?L»j \yX^s>
2823. Bu Sebe', kerim olan resulted iasdtk edin! liir ruhu tasdik edin ki, onu
esir eden esir ettil
ikinci misra'daki "ruh"tan murad, enbiyadir. Zira herhangi bir neb! zul-
met-i tabiiyye ve be§eriyyeden pak oldugundan onda ahkam-i ruhiyye galib-
dir. Binaenaleyh o ayn-i ruhtur. Bu surette "ruh" lafzi evveki misra'daki ru-
- siil-i kiramin tafsil-i hali olur. Imdi bu beyt-i §erife birkac. vecih ile ma'na ve-
rilebilir. Bir ma'na budur ki: "Ey Sebe' sehrinin halki, kerim olan resulleri tas-
dik edin, muhalefet etmeyin! Bir ruhu tasdik edin ki, o ruhu alem-i cismani-
ye esir eden Hak esir etti."
Bir ma'na dahi budur ki: "Ey Sebe' sehrinin halki, kerim olan resulleri tas-
dik edin. Bir ruhu tasdik edin ki, o ruhu kuvvet ve hakimiyyet-i zahiresi ha-
sebiyle, Nemrud ve Fir'avn %M bir hukiimdar-i zalim esir edip cefa etti. Siz
onu tasdik edin ve ona muin olun!" Bu surette ikinci misra'daki "seba" keli-
meleri "siba", "esir etmek" masdanndan fiil-i mazi olurlar.
Bir ma'na dahi budur ki, sin'in kesriyle "siba" masdarinm doit ma'nasi var-
dir: 1. Esir etmek, 2. §arabi bir yerden bir yere gdturmek, 3. Ma'sukun, a§ikin
gonliinii kapmasi, 4. §arab. Hind sarihleri misra'-i sanide ucuncii ma'nayi al-
miskirdir ve birinci misra'daki "Seba" sehrin ismi olmakla beraber, satmak igin
sarab almak ma'nasma da gelir. Bu surette ma'na: "Ey muradat-i nefsaniyyesi
sarabim almak ve satmakla me§gul olan miinkirler, kerim olan resulleri tasdik
edin; bir ruhu tasdik edin ki, onlarin gonliinii kapan ma'§uk-i hakiki kapti."
<*$^
MESNEVt-i §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVI-3 •
,0 , , o > t t « t ,, + ttttttt**
2824. Onlan iasdik edin, onlar do'auax guneslerdir. Sizi kujdmeiin msvahhla-
nndan emin ederler.
* & t t t, I t , t, , ,+ttttttt**
2825. Sizi Sahire'ye ilka eimezden evvel onlan iasdik edin, onlar herrak aylardu.
"Sahire" kiyamet giiniindeki yeryuzii ma'nasinadir.
, i t ss , t a t t o < , it ,,tt»***r
2826. Onlan iasdik edin, onlar karanham kandilleridir . Onlara ikram edin,
onlar iimidin anahiarlartdir.
*>,<,, its, it, » t , »- t <,, *t, l , t * ,
(^V IjJ-*" ^ ljUJ ^ ^ j^ yrjt o^ Cj* Ij*J-^
2827. <Sizcfen /uiyir umid eimeyen kimseleri iasdik ediniz, aayrvnvzx sa$utma-
ytn, men eimeyin!
Enbiya da'vetlerine ve hizmetlerine mukabil sizden iicret ve menfaat bek-
lemezler. Onlann bu hizmetleri Allah Teala hazretlerinin nzasi icin vaki' plur.
"Binaenaleyh sizden hicbir hayir beklemeyen bu zevat-i §erifeyi tasdik edi-
niz. Birtakim fasid zihniyetler ile muhalefet edip ba§kalanni da §a§irtmayin
ve tarik-i Hakk'a ittiba'dan men' etmeyin!"
2828. IjarisX soyleyelim, agah ol, Slrahvyi hirak! By su ve $amur, o liirk un
Uiindusu oil
Bu hitab Hz. Fir efendimizin ruhaniyetlerinden cismaniyetlerine vaki' olan
hitabtir. Zira suret-i kelam ve elfaz cismaniyet alemindendir. Buyururlar ki:
"Bu Mesnevi-i §enf\ hadd-i zatmda Farisi olarak soylemege kasd ettik, Ara-
bi olarak soylemeyi birakalira da, cedd-i a'lasina "Ah! Tlirk" denilen Hiisa-
meddin Qelebi'mize Farisi olarak soyleyelim! Ey su ve camur, ya'ni ey cisma-
niyetimiz, o Tiirk'iin Hindusu gibi, ya'ni Husameddin Celebi'nin gulami ol ve
onun isti'dad-i §erifinin haddine gore soyle!"
2829. £Aaah ol, sahlann sahidliklerini dinleyin; cjbkler inandilar, inamn 1 .
*£P?
AHMED AVNl KONUK
Ey mtinkirler kendinize gelin, her biri birer sah olan enbiyanin ve onlann
varisleri olan evliyamn vahdet-i Hak hakkindaki sahidliklerini dinleyin!
Hakk'in vahdet-i vucuduna gokler inandilar, siz de inanin!
f jU- Ay Jti* j f y>- j~>
Hazmin ma' nasi ve hazim olan adamm misali
^j, j j lyy^ ^ j*~\ i^y h
JUj5o OlJji jUy k
2830. ^a evvele mensiib olanlann haline hakiniz, yahut ahir iarafa bir hazm
[2841]
ile
ujcun.
Ey miinkirler, ya gecmis olan akvamin haline bakip baslanna gelen fela-
ketten ibret aliniz, yahut ahiret tarafina bir hazm ve ihtiyat ile ucun ve inka-
n birakin.
2831. Diazm ne olur? Dki tefibude ihtiyattu, o ikiden hubdttan uzak olam tu-
iasin.
"Hazm", liigatte hayvanin yiikunu baglamaktir ve mecazen muhkemlik
ve agahhk ma'nasina gelir; ve muhakkiklardan ba'zilan yazmislardir ki,
"hazm" umurun akibetini diisiinmek ve mumkin oldugu kadar o isin halel ve
zelelinden ihtiraz etmektir. "Hubat", delilige mtisabih bir illettir; ve kendini
deli olmadigi halde sahte olarak deli gdstermektir; ve "uyku" ma'nasina da
gelir. Ya'ni "Hazm neye derler bilir misin? Mesela bir hususta iki tiirlu tedbir
olur. Onlann birini kat'I surette ihtiyar etmek icin ihtiyat eder ve o iki tedbir-
den hangisi hab-i gafletten uzak ise onu intihab edip tutarsin."
jj-
(_£u ilXlj d-~~A J i
jjj CiA «j y) j* Jjj? ^j, oT
2832. O biri der ki: xxr Ba yolda yedi gun sit yoktur ve ayah yaktci kum var-
du."
<^™g>
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Mesela sefere gidecegin vakit yolun ahvalini sorarsin. Biri der ki: "Bu gi-
decek yolda yedi giin su menba'ina tesadiif edemezsin. Bununla beraber
yollarda da ayak yakici kum vardir. Binaenaleyh bu seferde su tedarikini
unutma!"
d\jj ^ *<u-ic>- i_-i y» 4j & d\j ^ c— i fjj^ -bjS' y s 01
2833. dtyeri der ki: ""^oiaraltr, burnt siir ki, her gecede bir aktci $esme go-
riirsiin."
Diger birisi de der ki: "Yolda su bulunmamasj. yalandir, bu fikri hatinndan
siir cikar! Zira yolculugunun her bir gecesinde, yolunun iizerinde bir akici pi-
nar ve su menba'i gorursun."
«-*'><* y. ls*"^ j yJ jl l?*j ^ v* y" <Jj£ y. *£ ■ x ^. ^ fy-
2834. Diazm o olur ki, sen su alasin, ta ki korkudan kuriulasxn ve sevdb uze-
rine olasm.
Ya'ni, iki kimseden birisi su lazim ve digeri lazim degil diyor, "Hazm"in
ma'nasi, burada su lazimdir diyen tarafi kabul edip su almaktir. Zira yolda su
cikarsa gotiirdiigun suyun sana zaran olmaz ve eger su goturmezsen ve yol-
da da hakikaten su bulunmazsa vay senin haline! Binaenaleyh korkudan
emin olmak icm su almak lazimdir ve bu dogru bir hareket olur.
j-- -V y <s\j -^1-j jj y,y, ij <y\ v* °'j j* *y. y
2835. Gcjer yolda su olursa, bunu dok ve eger olmazsa, vay inatci adama!
2836. 6y halife-zadeler bir adalei ediniz, hazmi bir rruad fliinii icin yajnniz!,
Ey Allah'in halifesi olan Adem (a.s.)in evladi, bir adalet ve insaf ediniz de
bir miad gunii olan ahiret ve kiyamet giinu igin hazm ve ihtiyat yapiniz ve
hayat-i uhreviyyeye luzumu'oldugu enbiya tarafindan beyan buyurulan zad
ve zahireyi tedarik ediniz.
2837. bir diisman ki, sizin babamzdan km $ekti, onu illiyymden zindan ia-
rafina ^ekti.
'ffi?
AHMED AVNl KONUK
bir dusman olan seytan ki, sizin babaniz olan Adem (a.s.)a Hak tara-
findan secdeye me'mur oldugu igin kin tuttu ve onu alem-i illiyyinden, bir
zindan olan dunya tarafina gekti.
i/olil
Oj^r^ { j^~^i j\
$£ cjI* \j Ji ^jki *-i oT
2838. O gfo/itii satrancimn §afuni mat etti. Onu cenneiien afetlerin giriftan
etti.
goniil satrancimn sahi olan Adem (a.s.)i, dusman olan Ms hilesiyle
mat ve maglub etti. Hz. Adem'i cennetten ayirdi ve dunyaya hiibutuna se-
bep olup tiirlii tiirlu afetlerin giriftan ve eglencesi olmasma sebeb oldu. Nite-
kim kissasi Kur'an-i Kerim'de miiteaddid mahallerde mezkurdur.
2839. Cenkde onu kac yerde hag ile tuttu. O^ihayet onu flureftilikle yiizii san
olarak &u$urlu.
"Adem'in seytan ile vaki' olan musaraasinda ve cenginde, o §eytan, onu,
kac. yerde maglub etti ve gure§cjlik san'ati ile o Iblis Adem'i hacil olarak ye-
re dii§urdu ve yendi." "Kusti", "musaraa" demek olup ash sin ile "kustiMir.
"Kuften" ma'nasina olan "kiisten" masdanndan mu§taktir. iki pehlivan bir-
biriyle tutusup birini yere vurmak istedigi igin bu istilah vaz; olunmu§tur (Gi-
yasu'l-Lugat).
OtjS^o <j\ Jj,j£s* t
oiy^j 01 b c~* <>*£ <j&r (jjl
2840. pehlivdna hoyle etmi§iir, ey ba§kalan ona aev§eh qev§eh kakmayin!
[2851]
Adem-i Safi gibi bir pehlivana o Iblis boyle oyunlar yapmisttr. Ey Adem-i
Safi'nin gayri olup sifat-i nefsaniyye ile kalbieri bulanik olan insanlar, siz o
tblts'e gevsek gevsek ve ehemmiyetsiz bir nazarla bakmayin! Oyle bir pehli-
vani yenerse, size neler yapmaz!
284 1 . O hased$i anamizin ve habamizm taunt ve zinetini $evihlih ile kaph.
Hawa anamizin ve Adem babamizin ind-i ilahideki izzetine hased eden o
tblts, onlann tac-i izzetlerini ve zinet-i cinaniyyelerini gargabuk kapti ve bu
hususta el gabuklugu yapti.
c ^»
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
2842. Onlan orada fiplak ve zaif ve hakir eiti. tSddem senelerce zar u zar afy-
ladu
Kutiib-i tefasirde tafsil olundugu iizere, iblis'in igvasiyle Adem ve Hawa
cennette §ecere-i menhiyeye yaklasftktan sonra uzerlerindeki libas ve zinet
ref olunup girgiplak, zayif ve hakir bir halde kaldilar. Binaenaleyh Adem ba-
bamiz senelerce zar zar agladi ve bunlara sebep olan iblts-i lain idi.
^ %j*j>- j-ul \j^ *£
C-J ^dijj jl j*-"-^" tli-il j 4i
nicin cerulede "la" sebt oldu diye onun aoz yastndan nebat hitti.
2843. Otjleki,
Birinci misra'da Hz. Adem'in aglamasimn sjddeti de'b-i §airane iizre ala-
tariki'l-mubalaga tasvir buyurulmu§tur. Nitekim "Goziimun ya§i sellere tut-
tu" derler; ve bu mubalagada bir halukate de isaret buyurulur. Ya'ni "Hz.
Adem o kadar agladi ki, gozuniin ya§indan rahmet ve magfiret bostani ne§v
u nema buldu" demek olur. ikinci misra' birinci misra' igin illet vaki* olmu§-
tur; "la" harf-i nefydir ve "ceride"den murad, v^i ^ olu/j c~L'j *uJ £ «ui ij^L]
(Ra'd, 13/39) ["Allah diledigini mahv ve isbat eder; ve ummu'l-kitab onun
indindedir."] ayet-i kerimesinde mezkur olan "ummu'l-kitab"dir ki, vticud-i
mutlakm mertebe-i vahidiyyetidir; ve bu mertebede a'yan-i sabitenin kendi
isti'dadlanyla siibutu vardir. Ya'ni Hz. Adem "Ummii'l-kitabda olan benim
ayn-i sabitemin isti'dadi nicm emri- ilahiye adem-i imtisali iktiza etti?" diye
pek cok agladi, demek olur. Ve bu sjkayet kendi ayn-i sabitesinden olup ka-
za-yi Hak'tan degildir. Zira kaza-yi Hak ayn-i savabtir.
2844. Onun tarrarlujini sen hir kiyas tui ki, oyle server oncian sakalim koparu.
"Tarrar", yan kesici ve hirsiz demek olup murad, iblis'tir. "Ri§ kenden",
sakal yolmak, gam ve gussadan kinayedir. Ya'ni "Ey salik sen o §eytamn
yan kesiciligini bir kiyas et ki t Adem-i Safi (a.s.) gibi bir server ondan gam
ve gussaya du§tit
J*S" jJJl JJj Jy~ S £j
J,^ jl C3\^j> Jf tfl j-U-1
2845. By comma tayicdar, onun §errinden korkun. "Jla havle"ye mensub olan
klllCl i
■ hasina i
C^3^6V3
AHMED AVNl KONUK
"Camura tapicilar"dan murad, topraktan mahluk olan cisim iizerine titre-
yen nefsani kimselerdir. "Ey heniiz cismin ve tabiatin te'siri altinda zebun
olan mu'minler, o Iblis'in igvalanni batinimzda duydugunuz vakit "La havle
ve la kuvvete ilia billah" ya'ni "Hareket ve kuwet Allah iledir" zikrine
ma'nasiyla beraber devam edip bu zikrin ma'nasi kihcini o ma'nevi hirsizin
ba§ma vurun.
2846. xJtra o sizi pusudan goriir hi, six onu ayah olun goremezsiniz.
Zira o ma'nevi hirsiz olan seytan, sizi, suret pususu arkasindan gorur ve
siz ise, onu bu suret perdesi arkasinda gdremezsiniz.
Uo OL^j j wLil \Xj <ub L$jb ijjj }L*£> Ub
2847. £%va daima daneler Hoker, dane zahir olur ve kite gizli.
Avci, ku§Ian tutmak icjn daneleri dokiip kendisi saklanir. §eytan da ef-
rad-i beni-Adem'in avcisidir. Onun tuzaklan huzuzat-i nefsaniyyeyi ve lez-
zat-i cismaniyyeyi mucib olan suver-i dunyeviyyedir. §eytan beni-Adem'in
hayaline o suretlerin hazzim ve lezzetlerini arz edip tesvik eder. Kendisi de
bu danelerin arkasina saklanir.
A J J^ y J {^ iJc + ^ jJLJ-l c£-b-b <Jb b-*f y>
2848. Dier nerede hi daneyi abrdiin horh ha! Ta hi dane senin iizerine holu-
nu ve hanadini hafjlasm.
Bu yukanda zikr oiunan daneleri nerede goriirsen kork, yaklasma! Ta ki
o dane ve hazz-i nefsani ve lezzat-i cismani senin alem-i balaya ucmana va-
sita olan imtisal-i emr-j ilahi kanadim baglamasin!
2849. x,ira hir hu$ hi o ierh-i dane etii, daneyi tezvusiz sahradan yedi.
Ya'ni dtinyamn hazz-i nefsantye ve lezzet-i cismaniye sebep olan suret-
leri arkasinda tezvtr vardir. Fakat ahiretin hazz-i nefsantye ve lezzet-i cis-
maniye sebep olan suretleri arkasinda tezvir yoktur. Nitekim Hak Teala
&& a£j u Jft\ 4^3 i. Qj'j (Zuhruf, 43/71) ya'ni "Cennette nefislerin istiha
ettigi ve gozlerih lezzet'buldugu seyler vardir" buyurur. "Imdi bir mii'min
MESNEVt-t SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
bu dunyanin tezvirli danelerini terk eder ve nefsine sabr ederse tezvirsiz
olan sahra-yi cennetin danelerinden yer; veyahut alem-i diinyada sabr
ederse yine bu alemde cennet-i 'acile vasif olup ruhun gidasi ve daneleri
olan tezvirsiz ulum ve maarif tahsil eder."
2850. Onunla da kani' oldu ve tuzaktan sicradi, hi$bir tuzak onun kanadmi
kolunu batjlamadi.
"0 tezvirsiz sahranin ve alem-i ruhaninin daneleri olan ulum ve maarif, o
kusu kandirdi ve doyurdu. Artik oniine dunyanin tezvirli daneleri ddkiilmus.
olan hicbir tuzak onun kolunu ve kanadmi baglamadi." Zira tahsil ettigi ilim
ve ma'rifet, kendisini danelerin tezvirinden agah edecegi cihetle asla tuzak
tarafina yakla§madi.
Hirstan dolayi terk-i hazm eden o ku§un isjnin vehameti
c~~j ^b *.ub (jj~> o-bi c~-Juj <jj\ji* i3y <y-j* jV
2851. ^fiine bir kus bir duvann usiiinde durdu, goziinu bir tuzajjin danesi iara-
fina bajjladi.
"Dami"deki "ya" nisbet igin olursa ma'na: "Gdziinu tuzaga mensub olan
daneye bagladi" demek olur.
JLl>v*« 4jb <u h~*oj>- Jaj dX> JjS^» Ij^w (Sy* j' j& <^i
2852. bir nazart sahra iarafina eder, onun hirst bir nazan daneye $eker.
kus bir nazarim tezvirsiz olan sahra-yi hakikat tarafina atf eder, fakat
ondaki hirs-i nefsani onun bir nazanm da tezvirli olan dane, ya'ni suver-i
dunyeviyye tarafina geker. Bu hal ehl-i sulukden gogunun bagmdadir. Onla-
nn bir gozleri ruhaniyet ve bir gozleri de nefsaniyet tarafindadir.
^
AHMED AVNl KONUK
2853. Hiu nazar o nazar tie miicadele etti; ansiztn onu aktidan halt etti.
Bu dunya lezzati tarafina olan nazar, ruhaniyet tarafina olan nazar ile
miicadele etti. Bu dunya tarafina olan nazar, o ku§u ya'ni saliki ansizm akl-
dan tecrtd edip, o lezzat-i 'acile-i diinyeviyye tarafina cekip tuzaga giriftar
etti.
-iUi \j**fi> j, j JjS" J JaJ d\ j
\j »J dfr J- j* jb
2854. *Diger hir hu§ hi, o iereddudu hirakh, o nazar dan kopardi ve sahraya ha-
vale etti.
Diger bir kus. ki her iki tarafa olan miitereddid nazan birakti ve kalbini
diinya tarafina olan nazardan kopardi ve sahra-yi hakikat tarafina tevcih
etti.
j\ JLi ObljTiJL*- fUl L"
J U»j _jl JL j jj ^LS.
2855. Onun perr ii halt $addir, onun icin dferin vardu. Diaiia o hutun azad-
larm imami oldu.
"Bahh" kelime-i tahsin olup "Aferin ne giizel!" ma'nasinadir. Bunu "bah
bah" diye mukerrer soylerler ve Turkce'de "pen pen!" suretinde miintakildir.
Ya'ni "Nazanni tereddiidden kurtarip kamilen sahra-yt hakikate tevcih eden
kimsenin perr ii bali, ya'ni akli ve fikri siirur ve ferah iginde ulum ve maarif-i
ilahiyye aleminde ucar. Onun igin kelime-i tahsin vardir. Nihayet o kimse bil-
cumle nefis ve tabiattan azad olan saliklerin imami ve mursjdi olur."
2856. Dter kim onu muhteaa yaparsa hurtuldu, emniyet ve azadlih makamm-
da oturdu.
Herhangi bir salik bdyle bir miirsjdi kendisine mukteda yaparsa nefis ve
tabiat esaretinden kurtuldu; ve nefis ve §eytanin tasallutundan emin [oldu]
ve hiirriyet makaminda rahat rahat oturdu.
2857. 2Xra ki onun kalbi hazimlerin §ahi geldi; nihayet onun menzili giilistan
ve cemen
oldu.
*&$&>
MESNEVt-l SERlF SERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Bu beyit-i serif yukanki beytin illetidir. Ya'ni "Nazanm diinyadan, sahra-
yi hakikat tarafina ceviren kimse, hazm ve ihtiyat edicilerin sahi olarak zahir
oldu; ve onun menzili ve makami, akibet giilistan-i hakayik-i ilahiyye ve ce-
menistan-i maarif-i rabbaniyye oldu."
2858. Diazm ondan razi ve o hazmdan razi. Sger tedbir ve azm edersen hoy-
le yap.'
Ya'ni, "0 kimse hazm ve ihtiyatm netice-i fcasenesini, enzar-i nasta tem-
sil ettigi icjn ma'na-yi hazm ve ihtiyat ondan hosnud ve razidir ve o kimse
dahi hazm ve ihtiyatin netice-i hasenesine fiilen nail oldugu icm hazm ve ih-
tiyattan hosnud ve razidir. Ey salik, eger Hak yolunda tedbir ve azmi murad
edersen, boyle hazm ve ihtiyati kendine rehber ittihaz et!"
*o^b OJb^j jj Ij ij>- jl>- *ol=»' ^j" f ta j-5 IajU
2859. ^Defalarca hirs tuzajjina du§mussun, kendini hogaztm hesmege vermissin.
Ey salik, birgok def alar terk-i ihtiyat ile huzuzat-i dunyeviyye hirsi tuza-
gina dusmu§sun. Ruhunun bogazim kesmek icm seytan kasabimn eline tes-
11m etmissin.
2860. ydne seni Jlaiif olan o Tewab azad etii; tovbevi kabul etti ve sizi mes-
[2871] u J ' V
r&r etti.
"Lutf ', Tevvab'm sifatidir ve Tewab, esma-i ilahiyedendir ve mubalaga ile
ism-i fail olup "ziyade riicu" edxi ma'nasinadir. Murad, Hak Teala hazretleri-
nin kullanmn gunahlanndan dolayi muahezelerinden vazgegmesidir. Ve Tev-
vab-i lutf ', recul-i adl kabilindendir ki "recul-i adil" demek olur. Bu da "Tev-
vab-i Latif" demektir. §eyh-i Ekber hazretleri bir risalelerinde buyururlar ki:
"Miiridlerden birisi tovbesini bozdu ve dusimdii ki: "Eger Hz. Hakk'a riicu*
edip tovbe edersem onun hiikmu nasil olur, mahall-i kabulde vaki' olur mu?
Yoksa olmaz mi?" Nagah hatiften bir nida geldi ki: isTy ^ JU^Lii tail o* i*
iLU Ui oap jii ju^-u ya'ni "Ey fulan, bizim emrimize itaat ettin, senden ka-
bul ettik; ve ondan sonra bizi terk ettin, muhlet verdik ve muaheze etmedik
ve eger bize riicu edersen seni kabul ederiz."
c $pa
AHMED AVNl KONUK
f^Jl jUiJl bt-j j j^ Off Ujlp US' jtJAp 0] cjf
2861. 'Detli ki: "Gger avdet ederseniz, sizin avdet ettifliniz atbi hiz de avdet ede-
riz. ^iz fiilleri cezaya gift eyledik!"
Birinci misra'da sure-i Isra'da olan \j~**~ \j.j^ 'r*=r &j ^ '?'•**■ &b (k -
ra, 17/8) ya'ni "Tovbeden sonra eger' ma'siyete avdet ederseniz biz de
ukubete avdet ederiz. Kafirler igin cehennemi ebedi zindan yaptik" ayet-i ke-
rimesine ve ikinci misra'da dahi i«b. h~* *v *i^j (§ura, 42/40) ya'ni "Kdtu-
niin cezasi onun gibi bir kdtiidur" ayet-*i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni
Hak Teala buyurdu ki: "Eger siz tovbe ederseniz ve taate avdet eylerseniz,
ben de sizi afva avdet ederim; ve eger tovbenizi bozup yine ma'siyete avdet
eder ve tbvbe etmezseniz ben de ukubete avdet ederim. Zira biz her fiilin
mukabilinde bir ceza yaptik. Eger tovbe ederseniz, bu fiiliniz iyi oldugundan
onu cezasi da iyi olan afv muamelesi olur; ve eger ma'siyette musirr olursa-
niz, bu fiiliniz kotii oldugundan onun cezasi da kotii olur."
2862. Uaktaki hir gifti kendi indime fldiririm, onun o gifti lacerem kosarak aeVxr.
Ya'ni "A'mal-i ibadi huzur-i ilahiyyeme celb ettigim vakit, herhangi bir
amel kendisine miinasib olan e§i ve arkada§i ile gelir." Mesela insan bir da-
ga kar§i bagirdigi vakit, sadasi kendi tarafina aks suretiyle gelir. Bu akis onun
sadasmm gifti ve e§idir. Eger sadasi latif ise onun e§i olan akis dahi latif olur,
ve eger sadasi kerih ise onun esj ve gifti olan akis dahi kerih ve girkin olur.
f s ^r J^j j&r ^j dy~ J\ I \j J** ^ $>/ c -* 3! "
2863. HSu amdleri esere gift ettik; hir gift eristifli vakit differ hir gift erisir.
"Efrad-i be§erin bu amellerinden mutlaka bir eser zahir olur ve o eser bir
amelin gifti ve e§i olur. Binaenaleyh giftin birisi olan amel peyda olur olmaz,
onun e§i olan eser dahi peyda olur." Mesela bigagi ahp eline vurdugun vakit
derhal elin kesilir. Elinin kesilmesi bigagi eline vurmak fiilinin ve amelinin
eseridir. Binaenaleyh amel ile eser asla birbirinden miinfekk degildir.
2864. Uaktaki hir yagmaa giftten zevci kayar, onun ardinca zevci arayia ola-
rak gift gelir.
MESNEVf-t §ERlF §ERHI / VI. CtLT • MESNEVl-3
"Mesela yagmaci olan bir taife bir e§ten zevci ya'ni kadinin kocasini esir
ettigi vakit onun arkasindan kocasini isteyici ve arayici olan zevcesi gelir."
Bunlar birbirinden nasil la-yenfek ise ameller de eserlerden ve cezalardan
miinfek degildir.
JLoj Ajjj 'eJjJ) jJUl ^y- JUJuTfb ^1 i£y* £oJi j\j
2865. ^iger def'a da hu tazak tarafina geldiniz, tovhenin gbz&ne tovrak vur-
dunuz.
Ey salikler tovbe ettiniz, fakat diger def a yine bu nefis ve §eytanin tuza-
gi tarafina geldiniz; tovbenin goziine toprak sagtiniz, ya'ni tovbenizi korletti-
niz ve hiikumsuz birakttniz.
2866. Te/trar size ^Tevvab o dugiimu a$h, dedi: ^Sn^ak ol, ka$, yiizii hu tarafa
koymal"
Sizi muaheze etmekten vazgegici ve riicu edici olan Hak Teala hazretleri
tekrar size tutuldugunuz tuzagm diigumunu agti ve buyurdu ki: "Haydi mii-
teyakkiz ol, kac ve bir daha bu tarafa muteveccih olma!"
xjS
-a*- 1
( jiji t^t>- \j <l)Li>W- -^"j OU~-J ***J^jj4 tijT j^i
2867. ^ine pervane gibi nisyan eristi, sizin canimzi aie§ tarafina cekii.
Ya'ni "Bir pervane kandilin etrafinda dolasip kanadim ate§e garparak ya-
kar ve cam acir. Fakat biraz sonra evvelki yaptigim ve caninin acisim unu-
tup tekrar kandilin etrafinda ddnmege basjar. Bunun gibi siz de nefis ve gey-
tan tuzagi etrafinda dola§ip bu tuzaga tutuldunuz ve canimz yandi. Fakat
pervane gibi size unutma hasil oldu. Bu unutkanhk sizin canimzi tekrar o
ate§-i §ehevat tarafina gekti." Beyitteki "gun" edat-i tesbih ve "pervaneiMe
hemze-i meksure vahdet igindir. Bazi sarihler "pervane"yi "nisyan"a muzaf
kilmisjardir.
2868. "6t/ pervane, nisyam ve sehhi az yap; yannus kanaikna sen hir iyi hak!"
"Pervane"den murad, bir gozu huzuzat-i diinyeviyyede ve bir gozii
sahra-yi hakikatte olan saliktir. "Ey pervane unutkanhgi birak ve acaba
GSQX£j/d
AHMED AVNl KONUK
hazz-i nefsani tarafina gidersem zevk-i ruhaniyi kaybeder miyim? tarzin-
daki §ek ve siibheyi az yap, ya'ni yapma! Zira sen her ne zaman hazz-i
nefsani tarafina adim attin ise, akil ve idrakinin zevki kanadi yandi ve
sukat-i hale ugradin. Binaenaleyh bu yanmis. kanadina dikkatle bak da
mutenebbih ol!"
2869. "Uaktaki kurtuUun, onun §ukrii olur \d, hi$ o dane tarafina pSp-t pi5p tut-
mayastn"
"Pig pig", meyl ve ragbet ma'nasinadir. Ya'ni "Tewab olan Hak Teala
hazretleri kemal-i kereminden, tutuldugun tuzagin dugiimunu agtigi vakit, bu
kurtulusun sjikrii, asla o nefis ve seytan tuzaginin danesi olan huzuzat-i nef-
saniyye tarafina meyl ve ragbetin olmamaktir."
jJs- t^jy^i j ^Xj <_£ jjj j\ JJi3>*j i^.y> jSw dy~ >_y Ij
2870. "Uaklaki $ukur Hiyesin, nihayet sana o tuzaksiz ve dii§man korkusu ol-
masizm bir nzh bagi§lar."
"Vaktaki bu kurtulusun sjikrunii, dane tarafina meyl ve ragbet etmemek
suretiyle Ifa edersin, nihayet o tarz-i siikrune miikafat olarak Hak Teala sa-
na tezvirsiz ve tuzaksiz ve diisman korkusu olmayan bir nzk-i ma'nevi ve
maddi bagistar." Nitekim ayet-i kerimede ^ & ^jy. 3 W>~> ^ J«w «iJi &> j»j
L-XJ u (Talak, 65/2) ya'ni "Kim ki Allah'in nehyinden perhiz ederse Allah
Teala onun igin bir mahreg yapar ve onu hesap etmedigi bir cihetten nziklan-
dinr" buyurulur.
SjS" zl JuL \
\j Js- C~**j
$£ iljl OIj *£ (JU*AJ Ol J$J^
2871. O ni'meiin §ukrii hi sizi azdd- etti, Diahk'm ni'metini yadetmek az-
rehtir.
Ya'ni "Tuzaktan kurtulusun sukr-i fMsi, bir daha o tuzak tarafina yaklas-
mamaktir. Bu siikr-i fiili sizi ebedi tuzaktan azad etti; ve size tuzaksiz ve diis-
man korkusuz rizik ihsanina sebep oldu. Binaenaleyh sizin bu sukr-i fiiliniz
ve bu sukr-i fiilinize tuzaktan kurtulup korkusuz bir rizik ihsani, Hakk'm bi-
rer ni'meti oldu. Boyle olunca Hakk'in bu ni'metlerini aleddevam siikr-i lisa-
n! He tahattur etmek lazimdir."
"m*
MESNEVl-i SERlF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
IJbt (j\ o3 Uj ^b jl ( jif "% jS j i+i-j jJj\ J&~
2872. "9Ve fcaiar render de ve belada dedin ki: "By Diudd bana tuzakian ne-
cai ver!"
2873. "Ta ki boyle hizmet edeyim, ihsan edeyim, $eyianm gozune toprak saca-
P
J"
Sen muhabbet-i dtinya sebebiyle ne kadar me§akkatlara ve belalara girif-
tar oldun da dedin ki: "Ya Rab, beni bu tutuldugum tuzaktan kurtar, §6yle ve
boyle ibadet ve taat icra edeyim ve taatimda da ihsan edeyim ve senin emri-
ni icra ve nehyinden ictinab etmek suretiyle §eytamn gozune toprak saga-
yim!" "thsan", ii^ *i\» »\j ^ ^ oi» »\j jjfc *ili ju; oi ol^-Vi ya'ni "ihsan, senin
Allah'i goriir gibi ibadet etmendir. Imdi sen O'nu goriir olamazsan, O seni go-
riir gibi ibadet etmendir" hadis-i §erifinde beyan buyurulan haldir.
£38.
\j Ol*w**j j& j\ {Cj^* - ^^ ^Ati , -'j i 5" ^^»~Aj
Her kis. kopeklerin, "Bu yaz geldigi vakit kis. igin
muhkem ev yapahm!" diye nezr etmesi hikayesidir
2874. OCopegin kemtkleri ki§vn cent olur, sogugun zahmi onu boyle hum yajpar.
Kopek ki§tn zayiflayip kemikleri birbirine geger. Sogugun darbesi onu oy-
le kiigiik ve gelimsiz bir hale koyar.
2875. O Jer fe-t: "llenim bu viicudum kadar bana ta§tan bir oda yapmak ge-
rektir."
6 $P?
AHMED AVNt KONUK
2876. ^az geldxgi vakil hen pen$em ih sojjuk i$in la§lan bir ev yapaymtl"
iUi c~*>y WjT ( -f^ L^jl fJrJu-xl ^Lio j\ JUL; Dli— ;U o Oj^-
2877. ~%az geldigi vakil ho$luklan kemikleri aeni§, jjosUi $ck olur.
"Gu§ad", hos. ve ho§luk demektir. "§ad" kelimesi "mesrur" ma'nasina ise
de burada "pur ve bisyar", ya'ni dolu ve gok ma'nasinadir. Nitekim "Qok su-
lu" ma'nasina "§ad-ab" derler. Ya'ni "Yazin kopegin kemikleri irilesjr ve tiiy-
leri de cok ve kabank olur" demektir.
LT (j\ +>z£ aJU- ^IaT ji lj J-iy- -^ i^~»j dy? y ^JjT
2878. kendisini in gomnce tier: w 6y ulu, hangi odaya stgarun!"
%\j }y>- (J_f- {Sj?* tj*^ V* - J- 5 - Li ^' ^ ^J^ ^~*j
2879. Jri olur; for kahil, hir lok, hir gafil, hir hodbin oldugu halde bir golgede
ay ok $eker.
"Gir", gafil ve tecrubesiz kimse ma'nasinadir. "Yazin hosktktan ve letafet-i
havadan kopek semirir ve surada burada bol yiyecek bulur, doyar ve tembel
olur; ve kism me§akkatinden gaflete diiser ve hodbin olup kendi semizligi ha-
sebiyle oda yapmak zahmetinden kendini mustagm gdrur.
2880. Ona gonul der ki: *6y amuca hir oda yap!" der ki: "Odaya ne vakil
sigarun, soylef
2881. Senin hirsinin kemikleri derd vaklinde hirhirine girer, kwranh i$inde
Kurd olur.
Hz. Pir efendimiz kissadan maksud olan hisseye rucu edip buyururlar ki:
"Ey heva-yi nefsinin maglubu olan kimse, ba§ina bir derd geldigi vakit senin
hirs-i nefsaninin katihgi ve sertligi kopegin kemikleri gibi zayif olup mii§ev-
ves olur. Nihayet o derd ve bela ipndeki kivnntinin sebebiyle hurd u has olur
ve ezilir."
<^g>
MESNEVt-1 SERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
VJbuxl f-^lj O^L*- * j jJ **j\s* P jL-o 4jjJ jl (_jij^
2882. 'Dersin ki: "Tovbeden bir ev yapayvn; kis icinde bana bir kd§ane olsun!"
"Kis gibi soguk ve tahammul-fersa olan bir derd ve bela iginde bana sigi-
nacak bir [yer] olmak igin kendime tovbeden bir ev yapayim ve bir daha o
belamn mucibi olan dane-i miizewir tarafina gitmeyeyim!" dersin."
2883. Uaktaki derd gitti ve senin o hirsin iri oUu, senden kopek g&i bane sev-
dasi giti.
Jjj eL~**j {£yj> iS OjL jSw< iy C~**J jl J*$>y>- (J1~**J ^Sw
2884. V^i'metin suhru ni'meiien daha hos olur. $ukre muhibb olan ne vakit
ni'met tarafina aider?
"Bare", dost ve muhib demektir. "Hakk'in ni'metine siikretmek, ni'metin
kendisinden daha hos. ve latif olur. Qiinki siikr-i mun'im, ni'meti degil
mun'imi gormektir; ve mun'imi gormek elbette ni'metin kendinden daha la-
tif olur. Binaenaleyh mun'imin siikrune muhib ve harts olan kimse, hig
ni'met tarafina gider mi? Zira ni'met tarafina gitmek, ancak ni'meti gormek
ve mun'imi gormemektir."
d-f O iSj^ u • J -5 jl S*£> Ool j C.~«." y y*- C»oiw3 ) C~»*J OW* y>~*
2885. $ukiir, ni'metin cam ve ni'met -post gtbidir. Jlira hi §uhur sent dostun
mahallesine kadar gotiiriir.
Ya'ni "Mun'imin ni'meti vermekten muradi, kendini ve keremini izhar et-
mektir; ve sukiir, mun'imi gormek olduguna gore, elbette ni'metin cam ve ic.
yiizii olur ve ni'met sukrtin yamnda kabuk mesabesinde kahr. Zira siikiir
mun'imi gormek oldugundan seni dostun mahallesine ve onun mu§ahedesi-
ne kadar gotiirur."
aLi y>J* *b <U {ji C .. ■>■■■! JL*^> aLxii ^SLi j C-iiP Jji C~**J
2886. \Ni met gaflet ve §ukiir intibah getirir; sahvn §ukruniin tuzagi ile ni me-
ti saydet!
Ni'metin lezzeti ve letafetiyle mesgaliyet, mun'imden gaflet ve §ukiir ise
mun'im hakkinda intibah getirir; ve mun'im hakkinda intibah ve teyakkuz
<^pp
AHMED AVNt KONUK
hasil olunca mun'imin lutfu ve ni'meti tezayiid eder. Nitekim ayet-i kerime-
de ]i£bji °<S& 'J {ibrahim, 14/7) ya'ni "Eger sukrederseniz elbette ni'me-
timi ziyade ederim" buyurulur. Binaenaleyh §ah-i hakiki olan Hakk'm sukrii
tuzagi ile onun bi-payan olan ni'metlerini avla!
2887. <§iikiir ni'meti seni iok gozlii ve hey yayar, ia hi yuz ni'meti fakire isar
edesin. f
Ya'ni "§ukur ni'meti senin niam-i zahiriyye ve batimyyeni o kadar ziya-
delestirir ki, bu ni'metlerin goklugundan gozun doyar ve hemcinsine kar§i
bey ve veliyy-i ni'met olursun. Ve bircok niam-i zahire ve batineyi muhtag-
lara bezl ve isar edersin.
2888. Diokk'm taam ve nuhliinden meshu olursun, id ki senden sihemharhh.
ve cjeclalih, gider.
"Nukl", meze ve gerez ma'nasmadir. "§ikem-har", obur ve ekul ve "dakk",
burada gedalik ve dilencilik demektir. Ya'ni "Hakk'in ma'nevi taamindan ve
nuklunden o kadar doymu? olursun ki, suri taam oburlugu ve halkin kapila-
nni galarak dilencilik etmek hali senden gider."
C^
•tijjJr Oij/ <L^>- J dlj?
Munkirlerin enbiyayi nasihat etmekten
men'etmeleri ve cebrice hiiccet getirmeleri
2889. Jiavim dediler: "By muhalafla ile nasihat edwUr, eger hu Iwyde hir kin
se mevcud ise hu soyledVjjiniz sey hafi olurl
*$%&>
MESNEVl-t SERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
Hususiyet i'tibariyle kavm-i Sebe* ve umumiyet i'tibariyle her asirdakl
munkirler, kendilerinin nasihi olan enbiyaya ve onlann varisleri olan evliya-
ya dediler ki: "Ey bizlere nasihat etmekten bikmayan ve usanmayan kimse-
ler, eger sizin nasthatiniz ile amel edecek bu koyde bir kimse varsa, onun ign
bu soylediginiz sozler kifayet eder, uzatip durmamn ma' nasi yoktur."
2890. " Diak bizim kalblerimiz iizerine kilit koydu. ^Bir kimse Dialik iizeri-
ne sebak goturmeyi bilmez!"
J^jli J* lii '^t. (Bakara, 2/7) ya'ni "Allah Teala onlann kalbleri iizerine
muriiir koydu" ayet-i kerimesi mucibince Hak bizim kalblerimiz iizerine ezel-
de kilit koydu. Bir abd-i hadis Hakk-i Kadim'in fiil-i sabikindan ileri gegme-
sini bilemez." Bu beyt-i §erifte sure-i Fussilet'te vaki u_^lu i*. ^ri j ilji* i^u_>
'b^\p bi jllii Lbro. jlTj (^ 'c/j *}} && ' J3 4\ (Fussilet, 41/5)'ya'ni "Ve miin-
kirler dediler ki: "Bizim kalblerimiz' sizin bizi onun tarafina da'vet ettiginiz
seyden perdeler igindedir. Bizim kulaklanmizda sagirlik vardir ve sizin ile bi-
zim aramizda hicab vardir; sen amel et, biz de amel ediciyiz" ayet-i kerime-
sine i§aret buyrulur.
2891. ^ yr Bizim nahstmizi o tasvir yaptci boyle yaph; bu arhk fliifi ii <p, ile git-
meyecektir.
Ya'ni "Halik Teala hazretleri bizim vasiflanmizi bdyle halk buyurdu ve
ezelde kaza-yi ilahl bizim hakkimizda boyle vaki oldu. Bu kaza-yi ilahi bu
alem-i suretin giift ii gusu ile gitmeyecektir."
y t/^ L^y J^* 1 *^ 'j <u f^' y* cH L&y d^ ^° 'j '-***
2892. nr Ca§a yuz yil "JZa'l ol!" desen, eskiye yiiz yd ""^eni ol!" desen"
2893. ^Topro^a "Suyun sifahm tut!" desen, suya nc Bal yahut hi sut ol! desen,
^j\ ij\ J^P ii £. ^ <*J\ JJj-i djf' j£jS (_>L?jI 6\j\ g~*
2894. w Oii$ o evsaftan baska turlu olurlar mi? By aztz, su ne vakit bal olur?"
AHMED AVNl KONUK
2895. "Gflahin ve ejlake mensub olanlann Oiahh'i, suyun ve topragm ve toy-
raga mensub olanlann Dialik'i oAur."
2896. ^ojje devran ve safa, suya ve $amara bulahik yiizluluk ve ne§v il nema
verdi."
^ij>- £jja+* JS' j c^l'-uty j^ -k>^ c^-^j- 5 OL*-*l Ally ^^
2897. * < IA/e ua/uf gofc. kesafeti kabul edebilir, ne vak.it su ve $am ur safveti sa-
tin alu?"
"Hakk'in kesif olarak yarattigi kesif ve latif olarak yarattigi da latiftir. Bi-
naenaleyh kesif latif, ve latif dahi kesif olmaz. Her §ey kendi mertebesinde,
kendi hiikmunu muhafaza eder."
2898. *Dter birine bir yol kismet etmistir, ne vakit bir Hag cehd He bir soman
foptl gtbi olur?"
"Hak Teala hazretleri suver-i esyadan her birine bir yol ve mesreb kismet
etmi§tir. Ne kadar cehd ve gayret edersen et, bir koca dag higbir vakitte bir
saman gopu gibi hafif ve kucuk bir hale gelemez. Binaenaleyh taksim-i eze-
linin tebdili kabil degildir."
i
Enbiya (aleyhimiisselam)in cebrflere cevabi
2899. Bnbiya ded-iler ki: *6vet, ondan bas $ehnek miimkin olmayan vasiflan
yaraiti."
=£»
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
"Netan", "netiivan" kelimesinin muhaffefidir. Peygamberler miinkirlerin
cebir yolunda vaki' olan cevablanna kar§i dediler ki: "Evet, Hak Teala hazret-
leri kendisinden ictinab miimkin olmayan birtakim kiifiir ve iman ve saadet
ve §ekavet gibi vasiflan yaratti ve bunlan kaza etti, ve bunlann "kaza-yi miib-
rem" olanlanndan ictinab dahi kabil degildir. Zira bunlar evsaf-i asliyyedir."
kJ^J •
*" J* J*?* (j*-^ *£
^jlp tfl^j j\ Jj„jXj
2900. "^e o anzi vasiflan da yaratti ki, mehauz olan hir kimse razi olur"
"Ve fakat Hak Teala hazretleri anzi olan vasiflan da yaratti ki, bu sifat-i
anza terbiye ile zail olur ve onun altindan iyi olan vasf-i asli gikar; ve bu su-
rette o sifat-i anzi sebebiyle mebguz olan bir kimse, iyi olan sifat-i asliyyesi
sebebiyle razi, ya'ni kendisinden ho§nud olunmus. olur." Ve onun bu evsaf-i
kabihasi, onun hakkinda "kaza-yi muallak" olur ve kaza'yi muallak ise, da-
ima tebeddiil eder. Imdi bu hal sirr-i kadere taalluk eder ve sirr-i kader ise
mechul oldugundan, behemehal bu alem-i surette nasayih-i enbiya ve evli-
yayi kabul edip amel etmek lazim gelir. Zira herhangi bir miinkirde zahir olan
sifat-i kiifiir ve §ekavetin anzi olmasi muhtemeldir.
2901. nr iasa "<S%lhn oil" dersen bo§tur; hakira "Stfltin oil" dersen yol vardu."
Kimya nokta-i nazanndan ta§ anasir-i basitadan degildir. Birtakim anasir-i
basitanin imtizacindan terekkiib etmi§tir. Fakat altin ile bakir anasir-i basita-
dandir. Ve bakir ulum-i muhtefiyyeden olan "kimya"daki "iksir" vasitasiyla
altma tebdil olunur. Fakat muhtelif anasirdan terekkiib eden ta§in altina in-
kilabi miimkin degildir. Nitekim son kegf olunan elektron nazariyesiyle ma-
adin-i basitanin yekdigerine inkilabi miimkin oldugu fennen sabit olmu§tur
ve bu kimya nokta-i nazanndan altin, emraz-i ma'deniyyeden kurtulmus.
olan bir ma'dendir; ve diger maadin ise, emraz-i ma'deniyye ile ma'luldur.
Kiminin marazi coktur, kiminin marazi azdir. Bakir ve giimiis. ve civa bu az
marazli olan ma'denlerdendir. Iksire mukarin oldugu vakit altina inkilab
ederler ve marazlan gider*, ve kiminin marazi asli olup iksir ile izale-i marazi
miimkin degildir. I§te §ekavet-i anziyye ile §ekavet-i asliyye de boyledir.
C~*l jfW- £ jf *£ ^ lj iilst C-l jsj-Ip ^i Jf & ij.£ 'j.^o
2902. "DCuma "Qamur oil" dersen dcizdir. ^Tvpraga "Qamur oil" dersen cdizdir."
*&$&>
AHMED AVNt KONUK
C— I ^s- j J& J J^ Jt- -4 OT C-w a A lj 015" e^ <ob lf£j
2903. " Diasiakhlar vermi?iir hi ona fare yoktur, o topallik ve yassi hurunluluk
ve korluk mislulir."
2904. vv Jtasialiklar vermi§tir ki ona gdre varfot, a lakve ve ba§ agrisulir."
"Lakve", agzin ve gozun garpilmasidir ki, asabi bir hastalik olmak i'tiba-
riyle kabil-i tedavidir.
2905. "TSu ilfylan i'Kla/ ifin jfapfa.; fcu deriler ye tloftar heyhuik degiltlir."
"Hak Teala hazretleri bu ilaclan kabil-i tedavi olan hastahklarin islam igin
yapti. Bu alem-i surette marazlann ve ilaglann vucudu beyhude ve ma'nasiz
degildir. Ciimlesi mezahir-i esma-i ilahiyyedir."
Malum olsun ki, Hakk'in bir "emr-i iradi"si bir de "emr-i tekifT'si vardir.
Emr-i iradisi abdin ilm-i ilahide ayn-i sabitesinin hin-i subutunda Hakk'a ver-
digi ilim neden ibaret ise, irade-i ilahiyyenin bu ilme taalluk etmesidir. Emr-i
teklifisi, resulleri vasitasiyla Hakk'iri ibadina tebltg buyurdugu ahkamdir.
Halbuki emr-i iradiye nazaran efrad-i insaniyyeden ba'zilan said ve ba'zilan
§akidir. Bu emr-i iradi, ibadin evsaf-i asliyye ve zatiyyesi oldugundan asla te-
beddiil etmez. Fakat bu alem-i sehadette gerek said ve gerek saki olanlar, ah-
kam-i nefsaniyye ve hayvaniyyenin galebesiyle ale's-seviye evsaf-i $ekavet
iginde bulunurlar. Enbiyamn da'veti vukuunda saadet-i asliyye sahipleri
iman ve §ekavet-i asliyye ashabi muhalefetederler; ve bu suretle saadet-i as-
liyye sahiplerine anz olan §ekavet zail olur. Ve bunun aksi de vakj' olur.
Ya'ni sekavet-i zatiyye ashajnndan bulunan kimseler peygambere tabi' ol-
makla onlarda muvakkaten evsaf-i saadet zahir olur. Fakat herhangi bir te'sir
yiizunden bu saadet-i ariziyyeleri zail ve §ekavet-i asliyyeleri zahir olur. Bi-
naenaleyh enbiya, anzt emraz-i ma'neviyyenin tabibidirler.
2906. Hettti agleb olarak hasialtklara fare vadir; ciU ile isUdi'gin vakit o ele
cjelir.
Beiki madd! ve ma'nevi hastahklarin gogunun garesi ve ilaci vardir. Eger
kemal-i ciddiyet ile o hastahklann izalesi esbabini ister ve ararsan, elde ede-
MESNEVl-I SERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
bilirsin. Qaresi olmayan emraz azdir. Ancak emrazm garesi olan veyahut ol-
mayan nevi'lerden oldugu meghuldur. Zira sirr-i kadere taalluk eder ve ma-
demki bu husus meghuldiir, o hastaligin def ve izalesine galismak elbet aki-
lane bir hareket olur.
<**
\j dbj?r ij\^>^>- OlylT Jj^f jji*
J
Kafirlerin cebrice olan hiiccetleri miikerrer etmeleri
2907. ^Jiavim dediler hi: *6y taife, bu bizim marazimiz deva habul eden bir
marazdan degildir?"
Miinkirler enbiyamn bu sozlerine karsi cebrilere mahsus i'tiraza kiyam
edip dediler ki: "Ey enbiya taifesi, bu bizim muhalefet marazimiz gare ve ilag
kabul eden maraz cinsinden degildir. Binaenaleyh biz muhalefete mecbtiruz."
wUj 4JaJ- jA d\ j iJL-tSL»
J^ j dj~~*\ jij
l^JL-
2908. *Senelerce bu efsun ve nasihati soylediniz, her lahza ondan bag -peh ha-
vi oldu."
"Senelerce bizi teshir etme[si] lazim gelen sozlerden ve nasihatlerden soy-
lediniz; siz soyledikge o sozlerden ve nasihatlerden bizim muhalefet ve
§ekavet bagimiz siddetli ve kuwetli oldu. Ya'ni size karsi muhalefetimiz art-
ti ve siddetlendi."
(jjj, Jitj **j* ^_j jl ^T ^ J.U J?y> J\ \j \p f
2909. "Gijer bu maraz devdya habit olaydi, nihayet ondan bir zerre zail olurdu."
"Eger bizdeki maraz-i muhalefet ve §ekavet, sizin nasihat ilacinizi kabul
edecek maraz cinsinden olaydi, nihayet bu kadar devam eden o nasihatler-
den bu marazin bir zerre kadan olsun zail olurdu."
c^a
AHMED AVNl KONUK
/> J* >sj ^ >jr- f
>- jJ -blj ^1 JLi 0^- ft-*-"
2910. * Sudde oldajju vakii su cigere gelmez, ejjer denizi t$se haska yere gtder."
"Sudde", bir nevi' hastaliktir ki bu illete mubtela olan kimse, ne kadar su
igse kanmaz. Zira igtigl su vucudunun suya muhtac olan cigerine gitmez,
bagka a'za-yi dahiliyyeden niifuz ederek idrar ile gikar ve burnu koku almaz.
Enbiyamn nasayihi "su"ya ve munkirlerin ma'hevi hastahgi dahi "sudde"
hastaligina tesbih buyrulmustur.
Lai--I d\ wUxiJ \j i_p^»5
<S>U ^
2911. *$ubhesiz el ve ayah, §is iuiar; o su ipnek susuzluyu kirmaz."
"Bu sudde illetine mubtela olan kimsenin cigeri faaliyetten kahnca igtigi
su vucuduna dagihp eli ve ayagi siser, onun bol bol su icmesi susamisligini
kesmez."
Enbiya (aleyhimusselam)m tekrar onlara cevabi
2912. Snbiya ddiler H: "Hlmidsizlih.'kotuaur, Jtalik'm rahmeilerinin ziyade-
ligi hadsizdir ."
2913. nSbyle uWuhsin'den na-umtd olmak layik deflildir, hu rakmetin fitraki-
ne el vuru.nl"
"Fitrak", atin online ve arkasina astiklan torbadir ki, ona "i§kar-bend" de
i derler ve icjne av ve saire koyarlar. Ya'ni "Boyle rahmeti vasi' olan Muh-
jsin'den umid kesmek layik degildir. timid elinizi onun rahmet atinin fitraki-
|ne koyun, Hakk'in rahmetine yapisin!"
6 £p 3
MESNEVM §ERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
2914. 61/ fofc i?Zer ki, evueli gii$ oUu, ondan soma ag.ik oldu, zorlujju gecti."
2915. ^limihizlikien soma gok umidler vardir. JZulmet afkasmdan cok au-
nesler var&ir."
J^iXtt <j&^u UJ- o *z*J* ^ >*""
2916. u 9iayJi iutayim ki siz sennit oUarmz ve» kulagmiza ve. katbinize kilit-
ler vurdunuz."
Farz edelim ki siz tas yiirekli oldunuz ve §ekavetiniz de zati ve aslidir ve
bu sebeple kulaklarimza ve kalblerinize kilitler vurdunuz ve sozlerimizi din-
lemekistemediniz."
2917. £%sla fcizim fca&ul tie isimiz yoktur; hizim isimiz teslim ve ferman d-
mekliktir."
Ya'ni "Tarafimizdan vaki* olan teklif-i ilahiyi halkin kabul etmesi ile ala-
kadar degiliz. Zira yazifemiz Hakk'in emrini tebligden ibarettir. Cenab-i Hak
bize 'Jj\ Jj!) C '£ j^ji l^iC (Maide, 5/67) ya'ni "Ey Resul, sana inzal olunan
§eyi teblig' et!" buyurdugu icin bizim igimiz bu emr-i ilahiye teslim olmak ve
Hakk'in kullanna, bu emr-i ilahiye tabi' olun, diye emir ve ferman etmektir."
c/W <y) *<?- jl 'j I* c~~ J ^/^ ^1 oL^ r > jl
2918. vr Bu bendeligi bize emreimistir; bu soyleyicilik bize kendimizden dejjildir."
"Bu teblig ve risalet kullugunu bize Hak Teala hazretleri emir buyurmus-
tur. Binaenaleyh bizim size vaki' emrimiz dahi bizim heva-yi nefsanimizden
degildir. Nitekim Hak Teala j^ ^ Ui ^ 01 J^\ ^ '&L (*) (Necm, 53/3)
ya'ni "Resul heva-yi nefsaniden soylemez, 6 ancak kendisine vahy olunan
vahy-i ilahiyi teblig eder" buyurur.
2919. xr Biz cant onan emri i$in tutanz; eijjer derse, biz kumluga ekeriz."
*&$&>
AHMED AVNI KONUK
"Bizim bu hayat-i diinyeviyyede yasayisimiz ancak Hakk'in emrini ibadi-
na teblig etmek icindir. Binaenaleyh eger, gorak olan kumluga ekin ek, diye
emir buyurursa ekeriz." Ya'ni sekavet-i asliyye ve zatiyye erbabini da da'vet
ederiz ve nefesler sarf edip nasihatler ederiz. Zira hayatimiz bunun igindir.
Ma'lumdur ki JJC^ Jjd cUri'^i (Maide, 5/3) ya'ni "Bu giin sizin dininiz ek-
mel oldu" ayet-i kerimesi nazil oldugu vakit Hz. Ebu Bekir es-Siddik (r.a.) ag-
lamaya ba§ladi. Sebebi kendilerinden sual olundukda buyurdular ki: "Resul-i
Ekrem Efendimiz'in aramizdan iftiraki vaki' olacagini bu ayetten anliyorum.
Zira Resul-i zisan Efendimiz'in vazife-i allien teblig-i ahkam-i ilahiyyedir. Di-
nimiz ekmel olunca Resul-i zisan Efendimiz'in risaletleri de hitam bulur ve
vazifeleri bitince de hayat-i dunyeviyyeyi terk buyururlar." Ve Hz. Siddik'in
buyurduklan gibi de vaki' oldu.
~J jlT J^y- ->j j J_^i \j
~* >. Ij
^ OU-js- jj>
2920. OJebinin camna Diahk'in gayri yar deqildir; halkm kabul ve reddi ile
ona is yoktur.
Zira nebi yeryuziinde Allah Teala hazretlerinin halifesidir ve halife miis-
tahlifin "ayn"i oldugundan nebinin ma'na ve canina Hakk'in gayn olan halk
yar ve dost olamaz. Binaenaleyh hin-i da'vette nebinin nazan halka degil
Hakk'adir ve halkin kabul ve reddi ile alakadar degildir.
2921. "Onun risaletinin teblig ucreti ondandir, dost i$in ve cirhin ve diisman
yiizlii olduk."
"Hakk'in risaletinin vazife-i tebligi igin iktiza eden iicret yine Hak'tandir.
Nitekim 'coJUJi 1/j j* \<j^\°^°cj* & J^-i u, (§uara\ 26/109) ya'ni ("Ey
resuliim de ki:) "0 da'vet iizerine sizden iicret istemiyorum, benim iicretim
ancak alemlerin Rabbi uzerinedir" buyurulur. Bizim cammizin yan Hak oldu-
gundan, bu dost-i hakikinin emrini ifa igin halk indinde girkin ve menfur ve
dusman yiizlii olduk."
I Jju J Ij
pju^j oVjU tfji jA j> U
2922. "IJtz bu dergahta meluller decjiliz, id hi yolun uzahligindan her yerde
oturalim."
^
MESNEVM §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 ■
"Biz bu dergah-i Hak'ta ve Hakk'in kullugu kapisinda usanmi§ ve sikil-
mi§ degiliz. Ta ki risalet yolunun uzakhgmdan ve gugliigunden her bir yerde
yorulup ve usamp durahm ve nasihatten geri kalalim."
*y. u^r* 1 * j* jk &j £
jjj { jS Ol Jji* j <i—j $j Ji
2923. "fionlu baglanmi§ ve melul olmu§ o kimse olur ki, yarin firakindan mah-
bes i$inde oh,."
"Gonliinun timidi baglanmi§ ve sikilmi§ o kimsedir ki, kendi dostundan
ayn dii§mu§ ve mahbes iginde kalmi§tir." Umidsizlik ve sikinti ve usanc. bu
kimselerin halidir. Halbuki bizim zahirimiz halk ile ve batmimiz Hak iledir; ve
batimmiz dost-i hakiki olan Hak iledir.
2924. jMailvb olan clilher bizim ile bazxrhx, onun rahmetinin saplmasvnda can
^akirdir.
"Nisar", sacmak ve diigiinde sagilan para ma'nasinadir. Burada "rahmet,"
diigiinde sacrtan paraya, te§bih buyrulmu§tur. "Biz gerek nefsimizde ve ge-
rek e§yada dilber-i matlub olan Hakk'in huzurunu mu§ahede etmekteyiz ve
cammiz O'nun rahmetinin sagilmasinda daima §ukredicidir."
2925. ur Bizim gonlumiizAe bir lalezar ve gulden vardir; ihtiyarliga ve -pejmur-
(lelige yol yokiur,"
"Bizim batimmizda hakayik ve maarif-i ilahiyye lalezan ve gul§eni vardir,
daima bahar igindeyiz. Binaenaleyh bizim gonlumiizun ihtiyarligina ve so-
lukluguna yol yoktur. Bizler bu sifat-i be§eriyyeden kurtulduk."
2926. Waima gen$ ve latif Serviyiz, iaze ve handan ve $uin ve zarif.
Daima sifat-i ruhaniyye ile muttasif bir haldeyiz."
2927. Hizim onwnuzHe yiiz yxl ve bir saai birlir, zua ki uzunluk ve kisaltk
bizden miinjektir."
c ap?>
AHMED AVNi KONUK
"Biz be§eriyet ve cismaniyet ahkamindan kurtulup ruhaniyet ahkami al-
tma girdigimizden bizim oniimiizde, ahkam-i ruhaniyye icabinca yiiz yil ile
bir saat miisavidir. Qiinkii cismaniyet alemine mahsus olan uzimluk ve kisa-
hk bizden aynlmisttr."
cUvUo 0L>- jJJl £^ j jlj^ Ol ti-wl^*— -st ji ^£y j j'j- 5 Ol
2928. nr llzunluk ve kisalik cisimlerdedir; o uzunluk ve hisahk canda nerdedir?"
"Uzunluk ve kisalik cismaniyet alemindedir, ma'na aleminde degildir."
Mesela rii'ya ma'na alemidir. Bir kimse rii'yasmda bir dakika icinde uzak bir
sehre gider ve orada birtakim kimseler ile goriisiip ba'zi i§ler yapar ki, bunla-
n bu alenvi surette yapmak lazim gelse aylar kafi gelmez.
2929. O JAshab-i ^Kekfin u\ yiiz dokuz senesi, onlann oniinde gamsiz ve fe-
essiifsuz hir gun idi.
Sure-i Kehfte CLs \?>\>j\ 3 '&~ au iUJ '^^ J ij*J> (Kehf, 18/26) ya'ni
"Onlar magaralannda' ug yuz dokiiz'sene kaldilar" buyuruldugu vech ile, as-
hab-i Kehfin magarada gecjrdikleri bu us yiiz dokuz yil gamsiz ve teessiif-
siiz gegen bir gun mesabesinde idi. Zira gam ve teessiif ehl-i gafletin hayat-i
cismaniyye ve ruhaniyyesine taalluk eder. Bunlar ise muhabbet-i Hak sar-
hosten idi.
^ap jl p-\ *j\ x»l jL /J 4j aS~ --a jjj <^L OLioj**>
01
2930. Ue o hir vakit dahi onlara hir gun goriindu. JLira ervah ademden tekrar
[2940] . . j.
cisme fletdi.
Ma'na ve ruhaniyet alernifideki zaman olciisii, cismaniyet alemindeki za-
man olcusiine kabil-i kiyas olmadigindan, alem-i cismaniyetin iic yiiz dokuz
yili onlara bir giin goriindii.
2931. uMademki gece ve fliinduz yakut ay ve sene ohnaz, ne vakit gezinti ve
ihtiyarlik ve melal olur?
Ruhaniyet aleminde, gece ve giindiiz ve ay ve sene hesablan yoktur.
Bunlar cismaniyet alemine aiddir. Uzun ve uzak yollarda yiiruyiip yorulmak
c^p^
MESNEVt-t §ERtF §ERHl / VI. CILT • MESNEVl-3
yoktur ki, seyirden usang gelsin; ve aylar ve seneler gegmez ki, ihtiyarhk
peyda olsun. Velhasil ruhaniyet aleminde cismaniyet alemi gibi seyr-i meka-
ni ve seyr-i zamani yoktur.
C~-i <JiyJ iJ»iaJ (Jlyi^ jl { J~~* C— <! (JZj^yj djs? f^ jli-iS ji
2932. uWaclemki adem giilistdninda bihodluk vardir, Oiakk'a mensub olan lu-
tuf kadehinden sarho§luk vardir.
"Sagrak" ve "sakrak", liileli kase ve bardak ma'nasmadir. Ba'zilan bu lii-
gatin Tiirkge oldugunu beyan ederler; ve mecazen "§arab" ma'nasinda da is-
ti'mal olunur. "Alem-i mahsiisattan adem giilis*tanina intikal olundugu vakit,
bu hayat-i cismaniyyeden gegmek ve bihodluk vardir. Hakk'in lutuf kadehin-
den ya'ni sarab-i ilahiden sarhosjuk vardir."
^ J3 ^Ui J«s- ajl (h»j aj J" jjyj £ ^ j* jjj <J t3±i (J
2933. Onu igneyen her bir kimse tatmaz ve bilme-z. Hiok bocegi ne vakit giil
kokusunu vehme getirir?
§arab-i ilahiyi igmeyen her bir kimse, onun tadi ve lezzeti nasil oldugu-
nu bilmez ve hadd-i zatinda boyle bir §arab oldugunu vehmine bile getire-
mez. Ciinki o levsiyyat-i nefsaniyye iginde imrar-i hayat etmege ali§mi§ ve
ondan lezzet alrm§tir. Ezvak-i ruhaniyyeyi diisjinemez. Mesela bok bocegi
pislik iginde ya§amaktan lezzet ahr ve hayat bulur ve giil kokusundan miite-
essir olup helak olur. Binaenaleyh o hayvancagiz giil kokusunu nig vehmine
getirebilir mi?
l)1 ^jJjf (j^ d\*y>y ^>«-* Ol f y-y (j-h jl *-*y £~~~j
2934. UAuvehhem degildir, eger mevhum olaydi o mevkumlar gibi ma'dum olurdu.
Ya'ni "0 bahsettigimiz sagrak ve §arab-i ilahi, asilsiz hayalden ibaret ola-
rak vehme getirilmis, bir §ey degildir. Onun viicudu evliya-yi Hakk'in uzerin-
deki eserler ile sabittir. Eger. mevhum olaydi, diger mevhum olan §eyler gibi
onun dahi viicudu yok olur ve alem-i viicudda asan goriinmez idi."
^•^j ^j* j' ^y- isjj ^ ^* ^-^a *j\ ^j^ (t-*j j-^i j^jj-*
2935. Cehennem cenneti nasil vehme getirir? Dii§ firkin yuzden giizel yiiz do-
txar mi?
G $P?
AHMED AVNt KONUK
Ya'ni ezdad bir yerde cem' olmaz, cehennem ile cermet birle§mez ve gir-
kin yiizden giizel yuzliiluk beklenemez. Bunun gibi nefis cehennemi iginde
bulunanlann vehmine ruhaniyet cenneti gelemez.
2936. Sakin kendi hoaaztnt kesme! S%aah ol, ey haktr olan kimse, afiza kadar
boyle lokma eri§mi§!
Ey nefsani olan kimse, muhalefet bigagi ile sakin ruhunun bogazini kesme!
Agah ol, ey e§ref-i mahlukat olan insan suretinde yaradilmis. olup da sifat-i
hayvaniyye mertebesine du§erekhak!r olmus, olan kimse! Da'vet-i enbiya ile
iman ve lkan lokmasi agzina kadar gelmistir. Firsati ganimet bilip fevt etme!
2937. 0ii$ yollan nihayette floturmii$iiz, ehlimize yolu kolay etmisiz.
Bu zulmet-i tabiat iginde hakikat tarafina giden uzun yollan nihayete go-
turdiik ve kisalttrk. Bu hakikat yolunu ehlimize, ya'ni bize tabi* olanlara ko-
layla§tirdik.
(5*
Enbiya (aleyhimiisselam) iizerine terciyenin
i'tirazmi kavmin tekrar etmesi
"Terciye", ummak ve iimidvar olmak demektir, Ya'ni enbiya (aleyhimu's-
selam) sirr-i kaderin meghuliyetine binaen, mimkirlerin kiirur ve inkarlan an-
zi olmak ihtimali bulundugunu bey an buyurmuslar idi. Miinkirler tarafindan
bu umid ve ihtimal hakkmdaki beyanata da tekrar i'tiraz olundu.
murteddimizsiniz.
Sj2 &2~- Jut** La^utf <)
?y
2938. *J(avim dediler: "Sger siz said iseniz bizim naksimiz ve ziddimtz ve
Gg^p
MESNEVt-t SERIF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Miinkir olan taife i'tirazan dediler ki: "Eger siz saadet sahibi iseniz, biz de
sekavet sahibi isek, bizim ziddimiz, bizim miirteddimiz, ya'ni bizim reddolun-
musumuzsunuz ve bize kar§i ugursuzsunuz."
2939. ' ,r Bizim canuniz endt§elerden fa-rig idi, bizi gama ve andya hirakhniz!"
"Biz hayat-i diinyeviyyenin ezvak ve icabatina dalmis. idik ve canimiz
akibet-i hayat diisuncelerinden farig idi. Siz geldiniz bizim onumuze ahiret
gamini ve rencini biraktimz. Bu sikintih du§unfeler keyfimizi kagirdi."
ijl^al -W? Olsiij Jli j JLi
(jliji j ijj a£" i
^
2940. "jievk-i cem'iyyet ve ittifah ki var idi, sizin $irkin falimzdan yuz ifti-
[2950] * i] in
jak oldul
"Bizim kavmimizin cem'iyyetinde zevk ve ittifak var idi. Birbirimiz ile gii-
zel giizel gecmmekte idik. Sizin cjrkin falimzdan cemiyetimizin zevki ve itti-
faki bozuldu ve efradimiz arasinda bircok iftirak hasil oldu."
2941. >,r Biz §eker nukliinun tuiisi idik. Sizden oliim dusunikii ku§ olduk!
"Biz §eker mezesi mesabesinde olan hayat-i diinyeviyye lezaizinin tuti
kusu idik. Halbuki siz geldiniz, bizim onumuze bu hayatm ve lezaizin fanili-
gi fikrini koydunuz. Biz sizin yuzuniizden artik oliim dusuniicii kus. olduk."
c~*\ (j^z~~* **jljl W^" y> c-*l <Jj~5 *■£■ VJL—i! \*S j*
2942. "Dier nerede hir gam ya-pici bir efsane vardir, her nerede bir mustenker
avaze vardir..."
"Miistenker", inkar edilmis. demektir. "Her nerede gam veren bir masal
vardir ve her nerede bir munker ve kabih avaze ve sada vardir."
2943. "Dier nerede cihan i$inde bir kotu fat vardir, her nerede bir mesh, bir
nekal, bir me'haz vardir..."
"Mesh", giizel suretin kotu surete tebdili ve "nekal", azab ve "me'haz",
muaheze mahalli demektir. Ya'ni "Bu cihanda her nerede bir kotii fal, ya'ni
Vg^
AHMED AVNl KONUK
te§e'um vardir ve her nerede bir iyi suretin kotu surete tebdili mes'elesi mev-
zu-i bahistir ve azab ve mahall-i muaheze mevcuddur..." Bu iki beytin
ma'nalan atideki beyt-i serif ile tamam olur.
2944. "Sizin misalinizde ve kissanizda vejaltnizda mevcuddur. £}am-enaizlik-
te- sizin icin musteha vardu!"
Ya'ni "Yukandaki iki beyitte ta'dad olunan ahvalin cumlesi, sizin masal-
lannizda ve kissalannizda ve tese'umimuzde miindericdir. Gam vericilikte siz
istiha sahiblerisiniz, bu hayat-i dlinyeviyyeyi insanlara zehir edersiniz.!"
Enbiya (aleyhimu'sselam)in tekrar cevabi
2945. Bnbiya dediler ki: ^Qirhin ve kotu fal sizin caninizin oriasmdan meded
ivdar."
Enbiya munkirlere cevaben dediier ki: "Qirkin ve kotu faia sizin caninizin
icinden yardim gelir ve ugursuzlugun menba'i asil sizin caninizin ortasinda-
dir ki iyiyi kdtii gorursunuz." Bu beyt-i serifde Sure-i Yasin'de vaki' u j* w ijJis
{Yasin, 36/18) Ya'ni "Antakya'ahalisi kendilerine nasihat eden resullere de-
diler ki: "Biz sizinle tese'um ettik, eger donmezseniz sizi taslanz ve bizden si-
ze azab-i eltm dokunur." Resuller dediler ki: "Sizin ugursuzlugunuz sizinle
beraberdir. Siz nasihat olundugunuzu tese'um mii addedersiniz; belki siz
musrif olan kavimsiniz" ayet-i kehmesine isaret buyrulur.
r* i£y j\ y ^«** j* ^"jl J&>- \i ^^>. *zi>- (jiW- y £
2946. "Gfler sen, ejderha has tar of tan senin kasdinda olarak hatarli yerde
uyumus olsan,"
t^stf
MESNEVf-J §ERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
^jy '
Z>[* p )l 4J il i » j 45-t) <ti"
2947. Qahuk sicra, yoksa seni ejderhd yuttui" diye muhakkak hir sefkatli aaah
eiti.
2948. "6en ntfin. koiilfal vwursim?" desen, ^Jal nedir? Stera aydmlikta gorl"
2949. Ijen seni muhakkak koiu fal arasindan kurianyorum, ev tarafina ao-
tiiruyorum," der.
2950. CA/e&£ ^ifei gizliden agah edicidir ki, ehl-i cihamn gormeduji seyi gordii.
"Cun", edat-i tesbihtir. Ya'ni "Mihriban olan nebi gibi, seni gormedigin
ejderhadan agah etmistir. Halbuki nebiyy-i zisan ehl-i cihamn gormedigi
seyi gormustiir. Sana ejderhanin viicudunu haber veren kimseye karsi
ugursuzluk isnad etmedigin halde, peygambere ugursuzluk isnadi kar-i akil
olur mu?"
2951. Sger hir tabib sana: "DCoruk yeme, zira hoyle hir hastalik sur u ser
getirir" dese,
2952. Sen der misin ki: "CMftn. koiii fal vuruyorsun?" "Dmdi sen nasthatci-
yi kahahaili yapar nustit?"
"Fal-i bed zeden", tese'iim etmek demektir. "Miiessem", tefil babindan
ism-i meful olup, giinahkar ve kahahatli ma'nasinadir. Ya'ni bir tabib: "Sa-
kin konik yeme, sana hastalik getirir've sihhatini bozar, diye nasihat etse,
sen korugu ugursuz addediyorsun deyip, tabibi kabahatli goriir musiin?"
£~~j jJu\ ^^j» (^j\S" 0b>- 01
£*■* jiy^ ^jf r*^ j j
2953. Ue eger miineccim sana dese ki: nr Bvjjiin sefer ieddrikinde hi$ oyle hir
is yapma!"
w
AHMED AVNl KONUK
"Besic", umumiyetle ise hazirlanmak ve hususiyetle sefer tedariki ve kasd
ve irade ma'nalanna gelir.
2954. Sger miinecrimin yiiz here yalamnt gorsen, hir ihi kere iogru gelse sahn
alirsin.
Miineccimin bircok def a yalanim gordiigiin halde, onun soziiniin butla-
mna hiikm etmezsin. Bir iki def a sozii dogru giktigi igin, onun gaibden ver-
digi habere inanirsin.
J»y& ji ji jl JUL. dyx J^»*+0 <J»y&- jfyfc JuiJ l« f y?- j>\
2955. ^Bu hizim niicumumuz asld hilaf olmadi. Onun sihhati ni$in senden §v
laf i$inde kaUt?
Bu bizim nucumumuz, ya'ni gaibden haber vermemiz, asla hakikate mu-
halif olmadi ve yalan gikmadi. Binaenaleyh bizim soziimuzun dogrulugu ni-
cjn senden gilaf icinde ve perde arkasinda kaldi? Muneccime inandigin kadar
nicm bizim sozumiize inanmadin?
0U- jl ij^ U J olfT-X^** jUj" jl f>*^ 0T_j y^Ja d\
2956. iabib ve miineccim, zan cihetinden a^ah ederler; ve hiz muhakkak
Iranian.
Tabib muayene ettigi kimsenin hastahgim re'ye'1-ayn gormez, zan ve tah-
min iizerine hastahgi te§his edip seni agah eder; ve miineccim de hayir ve
§erri, keza zan ve tahmin cihetinden soyler. Bizler ise muhakkak gordugii-
muzii soyleriz.
2957. 'Dumani ve aie$i kenardan miinkirler taraftna hamle getirir goruyomz.
Bu beyt-i §erifte '^yi^b 2^J '^ of> (Tevbe, 9/493) ya'ni "Muhakkak
cehennem sjmdiki halde kafirleri kaplanii§tir" ayet4 kenmesine isaret buyru-
lur. Celaleddin Devvant hazretleri Zevri ' kitabinda 3^J (le-muhttatiin) ke-
limesindeki "lam"a lam-i haliye ma'nasim vermi§tir. Bu beyt-i §erif dahi bu
ma'nayi te'yid buyurur. Ya'ni "Biz enbiya taifesi bu hayat-i diinyeviyyenin
15 yiiztine de nazar edip gdriiruz ki, el-an cehennemin dumani ve atesj miin-
kirler tarafina hiicum etmektedir."
°£p?
MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Jli fj£ Jli c—L* Obj *£ JLL. jjj ^ J^>- ^p^jt y
2958. Sen bizim dilimiz, ugursuz olan falin kalidir diye Wr Bti makaUen sus!"
dersin.
Ey miinkir, biz nasihat ettigimiz vakit sen, bizim dilimiz ugursuz olan fa-
lin ayn-i kalidir, ya'ni dilimizde ugursuzluk vardir, diye "Bu nasihat cinsin-
den olan kelamdan sus!" dersin. Hind nushalannda "zeban" yerine "ziyan"
vaki'dir. Bu surette ma'na: "Bu makalden sus ki, ugursuz olan falin kali bi-
zim ziyammizdir" demek olur.
2959. By nasikatcilerin nasthaiini dinlemeyen kimse, her nereye gidersen hotu
J at seninledir.
Ey azgin hefisli miinkir, her nereye gidersen nefsinle beraber oldugun icm,
kotii fal her yerde seninle beraberdir ve sana, hakkinda hayirh nasihatleri
dinletmez.
JU5" oT^iJu^ ^{j j jl
ijs? j y ^~H jt ^
2960. 1$ir engerek yilani senin arkan uzere aider, o bir damdan gorur, agah
[2970]
eder.
Alem-i batinda yilan suretine mesh olunmus. olan nefsinin, senin arkan si-
ra gittigini alem-i batim mii§ahede eden insan-i kamil, kendi makam-i alisin-
den gordugii bu yilandan seni haberdar eder.
Ch^ ^\ cJj i_p- J^L Jfyt- j\ -bji J>^> ^£*£> J'yy- Jr*-Jp
2961. Sen ona dersin: "IJeiu gamli etme!" der ki; ^Dios ol ve o soz vaki'
oldul"
Seni yilandan haberdar eden insan-i kamile dersin ki: "Benim keyfimi bo-
zup beni gamli etme!" kamil dahi der ki*. "Sen smidilik hos, ol ve keyfine
bak ve o benim haber verdigim hal vaki'dir."
2962. Uaktaki yilan senin boynuna agiz vurur, senin sixrur iskmekligin act
olur.
AHMED AVNt KONUK
Yilan senin boynuna sanltp soktugu vakit keyfin ve zevkin kacar ve tatli
hayat sana aci olur.
2963. Dmdi ona dersin ki: "By filan bu rmi idi, nicin jifjanda yakani ytrimadm?
lmdi kamilin haber verdigi hakikat-i hal zahir oldugu vakit, kendini levm
edecegin yerde, ona ta'riz edip dersin ki: "Ey filan, bana yapacagin iyilik bu
kadarcik mi idi, nigin yakani yirtip feryad ederek arkamdan gelen felakerin
vucuduna beni ikna etmedin?"
2964. #afouf yukaridan bana bir tas vura idin, ta ki bana o cidd, bu kotuliik
gorune idi!"
"Kaski yukandan bana tas atmak suretiyle o nasihatinin ciddiyeti ve bu
arkamdan gelen kotuliik bana goriine idi! . . "
2965. der\ *jlira ki sen incinmi§sin!" ' , Sen dersin: "HSeni iyi sad eimissinl"
insan-i kamil o bela-dideye der ki: "Sen benim kelamimdan incinmistin,
tas. atmak suretiyle seni fiilen nasri ikaz edebilirdim? Ey bela-dide efendi!"
Sen de ona dersinki: "Beni cebir ve siddet isti'maliyle ikaz etmediginden do-
layi simdi iyi mi sad etmis oluyorsun?"
2966. 'Dedi: wr Ben seni hu siki haydan kurtarmak i$in nasihat ile avanmert-
lik eiiim."
kamil cevaben dedi: "Ey bela-dide efendi, ben seni bu siki olan nefis ba-
gindan kurtarmak igin nasthatlerimle seha-yi fiili gosterdim," "Husk", "kuru"
ma'nasinadir, burada siki ve §ed!d ma'nasinda miista'meldir.
2967. ' Jlewnlikien onun hakkini iantmadin, iza ve tugyan mayasi yaphn."
"Leim", nefsi aleak olan kimseye derler. "Sen nefsinin algakligmdan dola-
yi benim nasihatlerimin hakkini tanimadin. Zira nasihatlerin hakh dinlemek
c $p?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3
idi, sen dinlemedin. Belki o nasihatlerimi bana eziyet ve azgmlik sermayesi
yaptin."
igS ^j^SsJ j^- Jj v Jc5 Jo
Js. OU^l (j j?- }j> ji\
2968. ^Deni olan Uvmlerin nnyu bu olur, iyilik etiwin vakit sana fenalih
eder."
"A§agi tabiatli olan algak nefisli kimselerin bu huyu olur, seniti yaptigin
iyilige fenahkla mukabele eder."
2969. Ofefsi bu sahirdan miinhani et, zira ki lexmlir ve onu iyilik diizeUmez.
Nefse cjrkin goriinen §eylere karsi sabretmek suretiyle o nefsi iki kat yap,
zira o nefis zatmda aleak bir §eydir ve iyilik ile algakhgini lslah etmez.
2970. ISix kerime ihsan etsen layik olur, o her hirine yell yiiz wax verir.
Kerim olan ruha ihsan ile muamele etsen layik olur. Qunki o kerim bu
yaptigin her bir ihsana mukabil yedi yuz lvaz ve bedel verir.
tt,l
>J> *oJcj
J 4 u-i »y ^J> "^ \*r j & j£ dj^- ^J> I
2971. Bir lewie kahr ve cefa ettigin vakit, sana cok vefah bir bende olur.
Kafirler ve munafiklar Mm olduklan iyin Hak Teala hazretleri Kur'an-i Ke-
rim'de <^u Ikkf, '^bjf> jtikji ^ 'Jji (JC (Tevbe, 9/73) ya'ni "Ey nebiyy-i
zisamm, kafirler ve miinafiklara kargi cihad et ve onlar iizerine siddetle mu-
amele et!" buyurulmustur.
2972. Diaf trier ni'met icinde cefa ekerler; cehennem vcinaeki niMari "ZR.ab-
bena'dir.
Nitekim kafirler dunyada ni'met iginde bulunurlar ve diger bir ni'met-i uz-
ma olmak iizere Hak Teala onlara peygamber gonderir. Onlar bu niam-i ila-
hiyye iginde cefa ve zulum tohumunu ekerler, gunku leimdirler iyilik yara-
maz. Vaktaki ahiret olur cehenneme girip sjddetli muameleye ma'ruz kahrlar;
<^£>
AHMED AVNt KONUK
o vakit Allah'i tamyip b^Jik uu £ip bu Ql. bs-^-i bj (Mu'minun, 23/107) ya'ni
"Ya Rabbena bizi cehenn'emden gikar, eger kiifre avdet edersek biz zalimler
oluruz" diye feryad ederler.
O cihanm cehenneminin ve bu cihanin zindanmm halk
olunmasinm hikmeti, u/' ji u> i~si ya'ni "lster istemez gelin"
hiikmunce mutekebbirlerin iba'dethaneleri olmak igindir
Hak Teala hazretleri alem-i ahirette cehennem yaratti ve bu diinya ale-
minde de suri ve ma'nevt hapisler ve zindanlar yaratti. Bu renc ve me§akkat
mahallerinin yaradilmasindaki hikmet emr-i ilahiye muhalefet eden mute-
kebbirlerin ibadethaneleri olmak icjndir. Qiinki onlar yalniz aciz kaldiklan va-
kit kerhen "Allah" derler. Miitevazi'ler ise tav'an "Allah" derler. Nitekim su-
re-i secdede u'Jr jt u> \J\ (Fussilet, 41/11) ["isteyerek veya istemeyerek ge-
lin!"] buyurulmu§tur.
JjjJi (5*^- $y- ' Jc ^n > . \*j <^yr JJj-i ^U^ U*- j* OU-d *£
2973. 2Xra leimler cefa i$inde saft olurlar, vefd gordukleri vakit ise cefa elici
olurlar.
2974. Dmii onlann taatlerinin mescUi cehennemdir; vahsi ku§un ayagimn ha-
i[ji tuzakhr.
"Fan", kafes ve okse ve kapan gibi ku§ tuzagi ma'nasinadir. Turkoe "fak"
derler; ve nitekim "faka basti" denir. Ya'ni "Serkeslerin enaniyetleri azab ile
, zail olur ve onlar ancak cehennemde Hakk'a mutt' olurlar. Nitekim vahsj ku-
§un ayagimn bagi tuzaktir. Ya'ni kafeste habs olunur. Ehli kuslar ise serbest
gezerler."
c 338& 3
MESNEVl-t SERIF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3
2975. JZindan al$ak kirsizm ibadethdnesidir. Onun if in mukim olarak Dtakk i
zakir olur.
2976. uMddemki be§erden maksud ibadet idi, muiekebbirin ibadet mahalli ce-
hennem oldu.
Hak Teala o/-W A^JyO *jj» ciiu Cj (Zariyat, 51/56) ya'ni "Ben ins ve cin-
ni ancak ibadet igiri yarattim" buyurdugu cihetle, insamn halkindan maksud-i
ilahi onun ibadet etmesi ve peygamberleriyle goncferdigi emirlerihi tutmasi idi.
Halbuki insanlar iki kisma aynldilar: Bir kismi bu diinyada itaat etti ve kendi-
sinden beklenen kasd-i hilkate muhalefet etmedi. Bir kismi da kibir ve inad
edip peygamberlere muhalefet ettiler ve emr-i ilahiye itaati tezelliil addettiler.
Bu diinyada kasd-i hilkate muhalif hareket etmi§ oldular. Halbuki Hak Teala
hazretlerinin kasd ve iradesine muhalefet imimkin degildir. Binaenaleyh o mii-
tekebbirlerin ibadet etmeleri igin Hak Teala hayat-i uhreviyyede onlara ma'bed
olmak uzere cehennemi tahsis etti. Nitekim ayet-i kerimede buyrulur: a^J^Lt
'^b '^. dJ^'jL Jilt °^ (Gafir, 40/60) ya'ni "Benim ibadetimden istikbar
edenler, zelil oldukla'n halde cehenneme gireceklerdir. "Gerden-kes", mtitekeb-
bir ve muannid demektir; ve "sakar", cehennemin bir tabakasinin ismidir.
■ cyyzy+A* jj
3^
,ir
Sj*
his*
2977. JAdeminin her iste isti'dadi vardir, fakat ondan maksud bu hizmei ol-
mustur.
insamn her iste ve her bir ilimde isti'dadi vardir. Nitekim bu kadar sana-
yi'-i latife ve kesfiyyat-i ac ft> e meydandadir. Fakat bunlann hepsi bu hayat-i
zahiriyye-i diinyeviyyeye taalluk eder. Insamn kendi baki olmadigi gibi, iize-
rinde ya§adigi kiire-i arz dahi baki degildir ve elbette onun bir gun fezada bo-
zulup gidecegi fennen dahi kabul edilmistir. imdi bu fan! cisim ile fan! alem
ttzerinde onun zuhurundan elbette bir maksud vardir ki, onu Hak Teala enbi-
yasi vasitasiyla kullanna bildirmistir ve o maksud dahi baki olan Hakk'a iba-
det ve kulluk etmektir.
2978. HSu "cTWa halaktul-cinn vel-ins'i oku, cihandan maksud xbadetin gay-
xi degildir.
<»*?
AHMED AVNt KONUK
"Bu o>Jj Ul'^uij ^Ji cju l.j (Zariyat, 51/56) ya'ni "Ben ins ve cinni
ancak ibadet etmeleri icln yarattim" ayet-i kerimesini oku. Ve bu ayet-i keri-
menin mufad-i alfsinden anlasilan budur ki, bu fani cismin ve cihamn yara-
dilmasindan maksud, Hakk'a ibadet etmek ve O'nu tanimaktan baska bir sey
degildir." Bir kimse bilciimle ulum-i diinyeviyyede bir bahr-i bi-payan olsa,
fakat Hakk'i tammasa ve O'na kulluk etmese, hicbir hizmet yapmamis ola-
rak alem-i ahirete gider.
2979. $er$i kitdbdan maksud o fenn olur, ecfer sen onu yastxk dahi uaparsari olur.
Mesela herhangi bir fenne aid yazilmis olan bir kitabdan maksud o fennin
tahsili olur. Fakat sen onun tahsiliyle mesgul olmayip yastik yapsan, olmam
demez, sana yastiklik da eder. Bunun gibi bu kitab-i kainattan maksud-i as-
B Hakk'a hizmet ve ibadettir. Sen bu kitabi, halk olundugu seyin hilafina kul-
lanabilirsin.
jj^ j -ilijl j Juita j ijj ^Ip
i^J ^tJlj j)} Sy+1* J jl tiXJ
2980. fjakat ondan maksud bu yastik olmadx, ilim ve ma'rifet ve ir§ad ve fd-
[2990] .j .j.
xde vox.
\j jIjI Jib j eS-Ujf j \j j~^> J&-1* J>~* J f
2981. Syer sen kdici bir $ivi uaytxn ise, zafer uuerxne 'xdbarx ihtiuar ettin.
Ya'ni "Kilici harpte kullanmak igin yaparlar. Fakat bu maksadla yapilmis
olan bir kilici duvara mihlayip bir givi yaptin ise, dusmana zafer iizerine id-
bar-i hezimeti ihtiyar etmis oldun. Ciinki elinde silahin kalmadi."
2982. Qer$i beserden maksud ilim ve hiidadxr, fakat her bir ddem i\in bir
ma'bed vardxr.
Bu beyt-i §erifte muhim bir hakikat beyan buyurulur, §oyle ki: Yukanda
insamn hilkatinden maksud o>£i ui 'Jtyi j*Ji viiu (*j (Zariyat, 51/56)
["Ben ins ve cinni ancak ibadet etmeleri igin yarattim"] ayet-i kertmesi mu-
cibince ibadet oldugu beyan buyurulmus. idi; ve ibadet bilinmeyen bir seye
olmaz, mutlak idrak olunan seye olur. Ve Hak Teala hazretleri sure-i Isra'da
oM Ui \JjZs iSi d£, Jii'j (Isra, 1 7/23) ya'ni "Senin Rabb'in ancak kendisinden bas-.
kasina ibadet etmemenizi kaza etti" buyurulur. Halbuki bu alemde Hakk'm gay-
c ffi^>
MESNEVl-t SERfF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
nna ibadet edenler goktur. Hak bir seyi kasd etsin ve o kasdin vukuuna hukiim
dahi etsin de, alemde onun hilafi vaki' olsun, bu mumkin olur mu? Beyt-i §erif
bu suale cevabdir ve bu cevabin tavzihi igin bir mukaddime icab eder:
Malum olsun ki, kullann her biri esma-i ilahiyyeden bir ismin mazhandir
ve o isim onun Rabb-i hassi olup, o kul ancak o Rabb-i hassin kendisine ver- '
digi §eyle zahir olur; ve Rabb-i hassin ona verdigi §ey dahi abdin ayn-i sabi-
tesinin lisan-i isti'dad ile taleb ettigi seydir. Binaenaleyh ibad Rabb-i haslan-
nin kendilerine verdigi §eyle temeyyuz ederler, Ve kullar arasindaki temey-
yiiz erbab-i hassa arasindaki temeyyuzdur. Ve erbab ise yekdtgerinden ha-
vass-i zatiyyeleriyle aynhrlar. Nitekim Cenab-i Pir efendimiz bu ma'naya isa-
reten I. cildde <jJi u u ji jljw o^a ^~ j^ & J-**. Mji ["Ewela dinle ki,
muhtelif olan halk, ya'dan elife kadar muhtelif candirlar" CI, 2955] buyur-
mu§lar idi. lmdi, kullar ile Hak arasindaki ahid iki nevi'dir: Birisi kulli, digeri
ciiz'idir. Ahd-i kiilli ism-i cami'-i ilahi ile kullar arasinda vaki'dir ve ahd-i \
cuz'i bu erbabdan her birisi ile onlann abdleri arasindaki ahiddir. I§te bu ha- \
kikate binaen herkes Allah'in kuludur. Fakat her bir kul esma-i hakime cine- ;
tinden Hakk'a tapar. Boyle olunca herkesin bir i'tikadi ve kendisine mahsus 1
bir ilmi vardir. Baska birisinde kendi i'tikadimn gayn olan bir i'tikadi gordiik-
te onu ibtal eder; ve her bir abd kendi Rabb'inin sirat-i mustakimi iizerinde ;
yiiriir, ve bu isimlerin her biri kendi abdlerinden razidir ve her birinin sirat-i
miistakiminin nihayeti ba§kadir. Mesela ism-i Hadi'nin sirat-i miistakiminin
nihayeti cennet olup ijLi il. *cJ^'^ j&j (Ahkaf, 46/19) ["Herkesin yaphkla-
nna gore dereceleri vardir"]'ayet-i kerfmesi mucibince her birinin sirat-i miis-
takiminin nihayeti olan cennette de derecat-i bi-nihaye vardir. Ve keza ism-i
Mudill'in sirat-i miistakiminin nihayeti dahi cehennem olup J& v-V *v- t«J
\^L Tyr J^ vC (Hicr, 15/44) ya'ni "Cehennemin yedi kapisi varclir. Her bir. ;
kapi igin cehennem cinsinden taksim olunmus. ciiz' vardir" ayet-i kerimesi mu-
cibince derekat-i bi-nihaye vardir. Boyle olunca bu diinyada ve ahirette her bir
adem igin Rabb-i hassimn hukmiine gore bir ma'bed vardir. "Ma'bed" kelimesi
ism-i mef ul olursa [ya'ni "mu'bed"], "bir ibadet olunmus/' vardir demek olur.
Ism-i mekan olursa [ya'ni 'ma'bed"], "bir ibadet mahalli vardir" demek olur; ve
ism-i alet olursa [ya'ni "mi'bed"], "bir alet ve sebeb-i ibadet vardir" demek olur.
2983. *3(,erim olan ademin mibecU senin ona ihram etmenclir, levm olan ademin
mi heai senin onu sah,un eimenair.
<^»
AHMED AVNt KONUK
Ankaravi hazretleri -t~ [mi'bed] kelimesini ism-i alet olarak almi§'ve bu
zikr olunan ma'nayi vermistir. Ve bu beytin ikinci misra'i yukanda gegen
2973 numarah beyitte mezkur "Zira leimler cefa iginde safi olurlar ve vefa
gordiikleri vakit ise cefa edici olurlar" ma'nasim te'yid buyurur. Ya'ni "Kerim
olan adam senden ikram goriince, bu keremin sukriinii ifa igin sana hizmet
eder ve bu kerem, onun bendeligine sebep ve alet olur. Leim olan adam ise
senden ikram gdrdiikce simanr ve rezalete ba§lar. Binaenaleyh ona karsi ce-
bir ve §iddet lazimdir; ve bu cebir ve siddet onun sana kar§i bendeligine se-
bep ve alet olur. Hind §arihleri -l*. [ma'bed] kelimesini ism-i mekan ve k*/\
ve 4su-i kelimelerini de mutekellim sigasi uzre almislardir. Bu surette ma'na
"Kerim olan adamin ibadethanesi benim ona ikram etmemdir, leim olan ada-
min ibadethanesi de benim onu sakim etmemdir" demek olur.
2984. <IMuhakkak levm olanlara vur, id ki muit olsunlar. <J\iuhahkak kerun
olanlara vex, id hi meyve versinler.
"Ser nihaden", mutt' olmaktan kinayedir. Ya'ni "Leim olan kimseler cebir
ve §iddetle itaat edecekleri cihetle onlara vur! Ve kerim olanlar ikram ile mey-
ve-i taati vereceklerinden onlara da in'am ve ikram et!"
2985. ^vbhesiz Diak her iki mescidi yaraih, onlar igin cehennemi ve hunlar
igin mezuli.
Kerimlere in'am ile ve leimlere de sjddetle muamele lazim oldugu igin §lib-
hesiz Hak Teala hazretleri her iki mescidi, ya'ni cenneti ve cehennemi yarat-
ti. Said olanlar Hakk'in tecelliyat-i cinaniyyesini mu§ahede edip Hakk'i yad
ederler ve ona zikr ile kulluk ederler; ve §akiler tecelliyat-i cehennemiyyeyi
miisahede edip Hakk'i zikr etlerler ve bu zikir ile Hakk'a kulluk ederler. Ve bu
ibadet ve zikir tabiidir, teklifi degildir, sevk-i tabiatla vaki' olur. Ve tecelliyat-
l cinaniyyenin mu§ahedesi tecelliyat-i cehennemiyyenin mu§ahedesinden a'la
ve etemdir. Binaenaleyh said olan musahede-i etemde ve §aki olanlar mu§a-
hede-i enkasdadir. Bu hikmete binaen Hak Teala §akiler igin cehennemi ve sa-
idler igin ni'metin ziyadeligini yaratti.
2986. J/Vtusa DCwLus'ie hiicvk hapi yaph, id hi ig agnsi olan kavim basi asa-
gi getirsinler.
<™^>
MESNEVl-1 SERtF §ERHI / VI. CtLT • MESNEVl-3
(ja ^Ji), {^ai ji) takdirindedir. "Zahir", ig agnsi ve kann agnsi ma'nasi-
nadir. Cebbar ve mutekebbir olan kavme "ig agnsi" ta'bir buyurulmu§tur.
Ya'ni "Musa{ a.s.) Kuds-i §erif te yaptigi hisann duvanndaki kapiyi kuguk
yapti, ta ki asla bas egmek ganlanndan olmayan cebbar ve mutekebbirler, o
hisara girerken basjarim egmege mecbur olsunlar.
2987. ,Zira ki ha$lan yuksekte cebhar i&iler; cehennem o huguk, hapi ve niyaz
ka-pisi&u.
Ya'ni "0 taife kibir ve azametleri sebebiyle basjan yuksekte cebbar idiler.
Ancak boyle kuguk kapidan girerken tab'an bas. egmek mecburiyetinde kalir-
lar idi. tste cehennem dahi sakiler igin boyle kiigiik kapidir ve niyaz kapisi-
dir." Bu ma'naya binaen tarikat-i mevleviyyede bas. egmek ve riiku' etmek
usuiii vardir.
(^
J>*~jt a£~ d\j\^~ 0^^" J*~~» v_~~* \j Jji« ^JJ-* <_s^ J 5 " *^ &\ ^
o* * t * •* S * '* t ft a _
<Jaj>- IjJjii j IJu>w< <— »LH ljL>ol 45" OJL«l ji lIJj J-j^' ^ ^j^" f_J^J «^~£^
Onun beyamndadir ki Hak Teala mulukun suretini, Hakk'in
miisahhan olmayan cebbarlan musahhar etmesinin sebebi
yapmistir. Nitekim Musa (a.s.) Kuds-i §erif in hisar duvan iizerine,
Beni-israil cebbarlannm iceriye gelmek vaktinde riiku' igin kiigiik
kapi tertib etti ki h*>- \jjfj ij*1 L»yi ijkoij buyurulmustur
"Rabaz" (^j) §ehrin etrafi ve her §eyin etrafi ve kalenin etrafi ma'nasina-
dir. Kalenin etrafi duvar oldugu igin burada "duvar" ma'nasi verilmistir. Zikr
olunan ayet-i kerime sure-i Bakara'da vaki'dir. Ma'na-yi §erifi "Ey Ben! isra-
il, secdeler edici oldugunuz halde kapidan giriniz ve "hitta" lafzini soyleyiniz!"
(Bakara, 2/158) demekolur. Hitta (SJ»-) kelimesinin ma'nasi hakkinda ihtilaf
c^^o
AHMED AVNt KONUK
vardir. imam-i Alt (kerremallahii vechehu) efendimiz ^J\ cr^J ] ^ r~< ( bis ~
millahi'r-rahmani'r-rahim) ibaresinin mukabilidir buyururlar; ve Ikrime haz-
retleri de *ui Vt *Ji V (la ilahe illallah) demektir, buyurur. Ve ba'zilan dahi, Bern
tsrail lisaninda "kelime-i istigfar"dir, derler.
2988. S^gah ol, oyle hi Diak etien ve kemikten olan ^ahlarctan hir kiipik ka-
pt t/apft.
Juu~2o I j \*jS ^Jur*-* 4j «■
JLuT OLijI *sJbrw» Ui JaI
2989. 6/il-t diinya onlara secde ederler, gxnhx Oitbriyamn secdesine £u§man-
dirlar.
Etten ve kemikten olan gahlann ve hiikiimdarlann vucudlannt Hak Teala
hazretleri, bu zikr olunan kiicuk kapi mesabesinde yapti. Ehl-i diinya Hakk'a
kar§i serfiiru ve tezelliil etmedikleri halde onlara kar§i tezellul ederler. Ve
Hakk'in huzurunda namaz kilip secdeye yatmayi zillet addederler.
OIjJ^j j j** vLr*-* Ol ^U d^>\j>^» ^J><j\* u£j^ C->-L»
2990. ^ir flubrelik$ifli onlartn mihrabi yapti; o mihrabm acli hey ve pehlwanclir.
"Sergin", giibre ve "dan" edat-i mekan ve "kaf tasgir icindir ki, bu tasgir
de, tahkir ma'nasmadir. Ve "giibrelikcjk" ta'birinden maksad dahi cism-i be-
§erdir. Ya'ni "Hak Teala kendisine karsi tezellul etmeyen ehl-i diinyaya giib-
re mahalli olan beylerin ve pehlivanlann cisimlerini ve suretlerini mihrab
yapti, onlar bunlann oniinde egilirler."
jlj ^U- U-i OlTL j>liJ Oil ij ^L o^ j>\ jj'i/
2991. 13u pake mensub olan hazreiin layih. degilsiniz; pokier seker kamt§i, siz
ho§ kamissintz.
Ey giibre mahalli olan cisimleri mihrab yapan ehl-i diinya! Pake mensub
olan Hz. Hakk'in veyahut Hz. Hakk'in halifeleri olan insan-i kamillerin hu-
zuruna layik degilsiniz ki, Hakk'in ve O'nun halifelerinin muhabbetini mih-
rab ittihaz edesiniz. Size layik olan mihrab boyle giibre mahalli olan hii-
kiimdarlann ve beylerin ve pehlivanlann cisimleridir. Pak olan insan-i ka-
miller dahi cisim iseler de, onlar seker kami§idir; onlarda nur-i yakin ve
^
MESNEVl-1 SERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
zevk-i irfan vardir. Sizler ise bos kamissiniz, nur-i yakmden ve zevk-i irfan-
dan arisiniz.
2992. ^u ol$aklar o kaveklere hazi olurlar; arslanlara ar&tr ki onu iasclik et-
sinler.
"Alcaklar"dan murad ehl-i diinyadir. Zira diinya alem-i siiflidir. Siifliye
meyl ve muhabbet eden elbette siifli olur. "K6pekler"den murad" dahi zalim
ve mutekebbir olan hiikiimdarlar ve beyler ve,kuwet-i maddiyye sahibi peh-
livanlardir. Ya'ni "Bu aleak olan ehl-i diinya zalim hiikiimdarlann ve beyle-
rin zenginliklerine ve riitbelerine tamaan onlann oniinde miitevazi' olurlar.
Halbuki hadis-i §erifte <w dJU s^iJui »UJ u> ff\ & ya'ni "Kim ki zenginligi
igin bir zengine ikram ederse, muhakkak onun dininin iicte biri gitti" buyu-
rulur. Binaenaleyh her biri Hak Teala hazretlerinin bir arslani olan enbiya ve
onlann varisleri olan evliya, onlann hayat-i dunyeviyyelerindeki revisterini
begenip tasdik etmek ar olur. Bu zevat-i aliye o cebabirenin egri hareketleri-
ni daima kendilerine soylerler ve asla onlann zuliimlerinden korkmazlar.
2993. Dier st$an huylunun zabiti keai olur; si$an kirn olur, takio arslanlardan
korksun.
Zalim htikiimdarlar ve beyler "kedi"ye ve ehl-i diinya "sigan"a ve enbi-
ya ve evliya da "arslan'lara tesbih buyurulmustur. Ya'ni "Sigan tabiatli olan
ehl-i diinyanin zabiti ve polisi, kedi mesabesinde olan hiikumet erbabi olur.
Bu sican tabiatli olan ehl-i diinya, Hakk'in arslanlan olan enbiya ve evliya-
dan korkacak payede degildirler." Filhakika da, siganlar arslamn gezdigi yer-
lerde gezerler, kendilerinin ehemmiyetsizliginden dolayi, arslan onlan avla-
maya tenezziil etmez. Fakat kediden son derece korkarlar,
2994. Onlann korkulan Diakk'tn kopehhrinden olur. Onlann korkulan ne
vakit Uiakk in gune§inden olur?
Ehl-i diinyanin korkulan Hakk'in kopekleri mesabesinde olan kudret-i su-
riyye sahiplerinden olur. Onlann korkulan her biri Hakk'in giinesi olan enbi-
ya ve evliyadan olur mu?
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
&W ui 1 J J+ J* <J>\ SO
01^ 01"^; C~-l JLpV!
LS*J
2995. biiyuklerin virdi xx ^Rabbiye'l-ald"dir; bu akmaklann laytfli rabb-i ed-
nadu.
biiyuklerin, ya'ni enbiya ve evliya hazaratinin virdleri ve vazifeleri, her
bir hususta "Benim Rabbim a'ladir" zikrini yapmaktir. Zira onlar, hakiki olan
sahib ve murebbi ancak Hak Teala hazretleri oldugunu goriirler ve ondan bir
an gafil olmazlar. Ehl-i dunya ahmaklan ise, bu hakiki sahib ve miirebbiden
gaflette olup, onlar hiikumdarlan ve beyleri ve erbab-i ginayi kendilerine sa-
hib ve murebbi bilirler. Binaenaleyh onlara da kendileri gibi edna olan sahib
ve murebbi layik olur.
2996. &\$an cenk mahallinin arslanlanndan ne vakii korkar? IZelki o aku ai-
disli misk aobekli olanlar korkar.
Nefis ve seytan ile olan muharebe meydani bu dunyadir ve bu cenk ma-
hallinin arslanlan da enbiya ve onlann varisleri olan evliyadir ve ehl-i dun-
yanin mevcudiyetleri sicanlar gibi la-§ey mesabesinde oldugundan, onlar bu
cenk meydamnin arslanlanndan korkmazlar. Belki onlardan, ahu mesrebli
olan ve kalbleri misk-i tmanla dolu olup azamet-i Hakk'i ve enbiya ve evli-
yanin §an-i ulvilerini miidrik bulunan kimseler korkar.
2997. By Comtek yalayici, canak yalayicimnhuzuruna ait, sen onu huddvend ve
veliyy-i ni'met yazl
"Kase-lis", canak yalayici ve dalkavuk ma'nasma olup diinya hukiimdar-
lannin. sifatidir. Zira onlar Hakk'in ihsanma muhta^tir ve Hak sofrasi olan
dunyanin kinlmaga mahkum olan suret kaselerinden haz almakla me§gul
olurlar; ve onlann ihsanma intizar eden diger ehl-i dunya dahi, onlann dal-
kavuklandir. Bu beyt-i serifte dunya hukumdarlannin ve beylerinin vucu-
duyla Hak'tan hicaba diisen ehl-i gaflete tezyif ve istihza tarikiyla hitab
buyurulur. "Ey dalkavuk, haydi kendin gibi bir dalkavugun huzuruna git ve
onu kendine efendi ve veliyy-i ni'met yaz!"
2998. Dktifa ei, eger uzun bir serh soylersem, bey htsim tuiar ve olam da bilir.
c^^a
MESNEVM SERfF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
Bu beyt-i serifi cenab-i Pzr, nefs-i §enflerine hitab buyururlar: "Ey hakikat
soyleyici olan nefsim, bu kadarla iktifa et, eger §ahlann ve beylerin ve peh-
livanlann ahvalini uzun uzadiya serh ve tafsil edersem, benim bu dogru soz-
lerimden dfkelenirler ve soyledigim vaki' olan §eyler oldugunu da bilirler. Bu-
nunla beraber nefisleri dogru sozleri dinlemege tahammul edemeyecegi icin
yine dfkelenirler."
2999, 6t/ kerim, hasd hu geldi ki, leimlere fend muamele et, id ki leim muti olsun.
"Ey kerim olan kimse! Hulasa-i kelam budur ki, kerem tohumunu gorak
yere ekme, leim olan kimselere galiz ve hasin muamele et; ta ki o leim olan
kimse simarmasin ve sana muti' olsun." "Gerden nihaden", "boyun koymak"
muti' olmaktan kinayedir.
Jj£~ b\j£ Jj ^jJu OU-il Oj^-
-U5 jL^>-l 0_^*- (j«AJ **p '
3000. Jlerni olan nefse vaktaki ihsan eler, lewder gxbi kdtii nefis kiifrdn eder.
"Bir kerim olan kimse, aleak tabiath bulunan nefse ihsan ettigi ve ona
hiisn-i muamele eyledigi vakit, leim olan insanlar gibi, o kdtii nefis o kerime
kar§i kufran eder." Binaenaleyh nefse hiisn-i muamele etmek caiz degildir.
Bu sebeple Resul-i zi§an (s.a.v.) Efendimiz: i\^ •& \^\ i ly^y^-f, ijli-yu^i
r^-j^ j^ cf V»^'j p&J* j^ ] ^jJ ya'ni "Nefsinize hasin muamele ediniz, onu
nesv u nemadan halt kuru odun haline getiriniz ve tarik-i Hak'ta beseriyet
pabucunu gikanp yahn ayak yurtiyun, kalbleriniz ile Hakk'i gorursuniiz ve
nefislerinizin serrinden kurtulursunuz" buyurmustar.
JJ^U j jjLpUs c~**j J*i -U^Li i
l<T ju,
1 OO
3001. 'Uu sebebden oUu ki, ehl-i mihnet sdkirler&ir; ehl-i ni'met ladder ve ma-
kirleriir.
Ehl-i mihnetin Hakk'a siikredici olmasimn sebebi budur ki, onlar leim nefis-
lerine karsi hasin muamele ederler ve daima mucahede ile nefislerinin simar-
masina meydan birakmazlar. Nefis bu acz icjnde Hakk'a sakir olur. Ehl-i ni'met
ise, nefislerine karsi daima lutuf ve ihsan ile muamele ettiklerinden onlann ne-
fisleri kabanp Hakk'i unutur ve azgin ve mekr edici olur. Nitekim ayet-i keri-
mede j>'$\ J !>J «u jjji iLi J=1J % (§ura, 42/27) ya'ni "Ve eger Allah Teala
nzki kullarina bas't'etse yeryuziinde bagy ve fesad ederlerdi" buyurur.
c $p 3
AHMED AVNl KONUK
Up i_^~L^ *<u«o : - £\J$i c...»«.fe li (jij j J^i ij^ Cm«>
3002. tStrmaii Itfcask olan. frei/ler taai&ir, abali olan hasia §akirdir.
"Beyler", Tiirkce ism-i cem'dir. "Zerrin-kaba" onun sifatidir. Hey'et-i mec-
muasi Farisi kaidesi uzere terkib-i tavsifidir. "Hasta" burada munkesirii'l-kalb
fakir ma'nasinadir. "Miistagrak-i niam olan siislii elbiseli beylerin cogu tag? ve
azgindir. Onlar iginde ni'met-i Hakk'a sukr ede'n ve §ukrunu a'mal-i hasene-
siyle te'yid eden pek azdir." Nitekim Hak Teala buyurur: jj&Ji &C* ^ jjjij
(Sebe', 34/13) ya'ni "Kullarimdan aleddevam siikredenler azdir." Zira niam-i
diinyeviyye Hakk'a hicab olur. Halbuki arkasina kabaca bir aba giymis. olan
munkesirii'l-kalb faMrler hicab-i niamdan art olduklan igin, Hakk'i unutmaz-
lar ve daima Hakk'a siikiir ve niyaz ederler.
3003. Gmlak ve niamdan ne vakit §uhiir biter? <§ukur bela ve hastahhian liter .
"Diinyanin miilklerinden ve ni'metlerinden §iikiir ne§v u nema bulmaz.
§ukiir ancak beladan ve hastahktan nesv u nema bulur." Zira ni'metlere
mustagrak olan kimse hazz-i nefsanisine me§gul olup Hakk'i zikredemez ve
O'nun §iikriiyle me§gul olamaz. Fakat bir kimse bir belaya giriftar veya bir
hastaliga dtigar olursa, bunlardan kurtulmak igin Hakk'a tazarru' ve niyaz
eder ve O'nun sukriiyle mesgul olur.
LS* 1 'Oj**" J <Jf &** *****
Bos. sofra iizerine sufinin a§ki kissasi
3003*. liir giin bir stifi piut uzerinde bir sofra gordii, $erh vurdu dhiselerini yuth.
Sufinin biri bir gun bir cjviye asilmis. taam sofrasi gordii, vecde gelip do-
nerek sema' etti ve siddet-i vecdinden elbisesini yirtti.
Bu numara miikerrerdir.
*&$&>
MESNEVM §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
3004. *D§te aziksizin azigi, i§te kitliklara ve dertlere (leva!" diye ba^irdi.
3005. Uakidki onun derdi ve §uru $ok oldu, her kim sufi idi onimla yar oldu.
"0 sufinin derdi ve cezbesindeki siddet cogaldigi vakit, sufi olanlar ona
muvafakatla sema'a ve tevaciide basladilar." Zira sufilerin kaidesi boyledir.
Biri vecde gelince digerleri de ona uyarlar.
3006. ^ir kih kih, bir hay u huy vurdular, id ki bu kadar mest ve bihod ol-
dular.
"Kin kin" ta'birinin iki ma' nasi vardir: "Birincisi giilmeden hasil olan ses,
ikincisi zecr ve nefret mahalinde soylenen sozdiir. Sahih-i Buharfde mez-
kurdur ki: Resul-i ztsan Efendimiz'in huzur-i risaletlerine sadaka olarak
hurma getirmister idi. imam-i Hasan (r.a.) efendimiz kiiciik bir cocuk olduk-
lanndan o hurmadan bir tane ahp agizlanna atnlar. Server-i alem Efendimiz
"kih kih" buyurup mubarekparmaklanyla tmam-i Hasan efendimizin agiz-
lanndan hurmayi gikardilar ve "Al-i Muhammed sadaka yemezler!" buyur-
dular. Ve kelime Farisi oldugu haide Resul-i zisan Efendimiz bunu mahall-i
zecr ve nefrette is.ti'mal buyurdular. Fakat bu beyt-i §erifte evvelki ma'na
iizerine isti'mal buyurulmustar. Ya'ni "Sufiler cok cezbelendiler ve bu cez-
be esnasinda kendilerinden gulme sadalan ve hay hay zahir oldu Nihayet
bu kadar mest oldular ve kendilerinden gectiler." "Qendin" kelimesine An-
karavi hazretleri "nige kat" ma'nasmi vermis ve Hind §arihleri de "Sufiler-
den birkagi yahut sufilerin hepsi birkag saat mest ve bihod oldular," ma'na-
smi vermi§lerdir,
3007. *J?tr bosboijaz, sufiye dedi ki: "CTVe vardir, bir sofra asilmis ve ekmekien
bosturl"
Sufilerin hay u huyu bittikten sonra bir bosbogaz, vecde gelen sufiye de-
di ki: "Yahu, ekmekten bos olarak duvardaki civiye asilmis. olan bir sofra icin
ne vardir ki, bu kadar §evk ve vecd hasil olsun?"
*$%&
AHMED AVNl KONUK
LS i~J jpU- & ^jl*. ft j^«j jJ
(_r~
! Cr^ JJ JJ
3008. ^Dedi: "Qii, flit sen ma'nastz suretsin. Sen varhk isie ki asik degil-
sin!"
Sufi o bo§bogaza cevaben dedi ki: "Sen ma'nasiz suretsin, ya'ni suretin
insan ve batinin bi-irfandir. Sen viicudun ve varhgin talibisin. Ve biz ademin
ve yoklugun talibiyiz. Binaenaleyh bizim bos. sofra iizerine olan a§kimiz on-
daki yokluk cihetindendir. Zira sofra halinin bizim halimiz ile ittihadi vardir."
Cenab-i Pir sufi lisanindan ashab-i viicuda ta'riz buyururlar.
3009. Ekmeksiz ekmegin aski asikm gidasulir, her him sadih ise varligm ben-
di degildir.
Ankaravi hazretleri "ekmeksiz ekmegin gidasi"na "muradsiz murad"
ma'nasi vermistir. Hind §arihleri, "ekmeksiz ekmek"e achk ma'nasi vermi§-
lerdir. Ya'ni, "Ey bu'1-fudui, senin a§kin sofrada mevcud olan ekmegedir ve
bizim a§kimiz sofrada mevcud olmayan ekmegedir ki, o achktir; ve achk sid-
diklann taamidir ve a§iklann gidasidir. Binaenaleyh her kirn Hak yolunda sa-
dik ise, o kimse varhgm bendi degildir ve onun Hak muvacehesinde viicud
ile alakasi yoktur. "
3010. Sisiklann viicud ile kan olmaz, a§iklar icin sermdyesiz kdr vardir.
A§iklar viicud-i hakiki-i Hak muvacehesinde kendi izafi olan varhklanni
gormezler. Onlar bu vucud-i imkani ahkami olan irade ve kudret ve enaniyet
gibi nisbetlerini terk edip, Hakk'in iradesinde ve kudretinde ve enaniyetinde
fan! olmuslardir. Binaenaleyh boyle asiklar icin ortada bu vucud-i izafi ser-
mayesi olmaksizin, kar ve menfaat vardir.
3011. Oianat yoktur ve alemin etrafinda ucarlar. El yoktur ve to-pu meydandan
kaparlar.
Onlarda bu viicud-i izafi ahkami muessir olmadigi ve onlar bu kanatlar-
dan ari bulundugu halde alem-i imkamn etrafinda ugarlar. Kudret ve irade gi-
*&p?
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
bi tasarruf elleri yoktur; halbuki kudret ve tasarruf vasitasiyle, halkin eide et-
tikleri menafi'-i maddiyye ve ma'neviyyeyi elde ederler.
C~»b J*yj L? ** a-^j-J C—O C-ib iSy. (J*-* j jr <-£js** ^
3012. bir fakir ki manadan koku htddu, eli kesilmi§ olarak zenhil orer Ml
"Fakirden murad, §eyh-i Akta' Ebu'1-hayr Tinati hazretleridir ki, kissasi
bu cildin ibtidalannda gegti. Ya'ni "A§iklann sermaye-i viicud olmaksizin in-
tifa'lan ma'nasindan koku bulan Ebu'1-Hayr Tinati hazretleri suret-i zahirede
eli kesilmis, iken, elin vticuduna ihtiyaci olmayarak zenbil orer idi.
3013. (S%$iklar ademde faiir kurlular; adem $oi bir renk ve nefs-i vahiMirler.
Allah'in a§iklan, alemin suretleriyle mestur ve ma'dum gorunen ma'na
aleminde gadirlanm kurdular ve bu alem-i ma'nada mukim oldular; ve bu hal
fena-fillahtan ibarettir. Ve fena-fillah makaminda mukim olan zevat ise bir
renkli ve bir halli ve bir nefisdirler. Ya'ni adem-i mutlak gibi, hal ve renk ve
nefis i'tibariyle aralannda temayiiz kalraaz. Ve bu fena-fillah hali bir nevi' ki~
yamettir. Nitekim cenab-i Ptr efendimiz FihiMa Fih'te §6yle buyururlar: "Vah-
det bu alemde miimkin olmaz, ancak kiyamette hep bir olurlar. Yevm-i kiya-
mette climlenin isj Hak'la olunca hepsi bir olur. Naziri boyledir ki: Birtakim
kimseler karanlik gecede bir hane icjnde her tarafa muteveccih olarak namaz
kilarlar. Giindiiz olunca teveccuhlerinde hata edenler kibleye donerler; ve la-
kin zaten gece kibleye miiteveccih olan kimse nicm riicu etsin? Cunki herkes
onun dondiigii tarafa doner, imdi biitiin bu dunya gecesinde yuzlerini Hakk'a
tevcih edip masivadan i'raz eden kullar hakkinda kiyamet hazirdir."
Ojj j OjJ J-iL c5jj \j {Sj, y> o_jJ Jiji A*xU*5» ^ fij^y* js**
3014. Sut emen ne vokit ioom zevkini iamr? LMuhakkak pert icin yiyecek ve
icecek koku olur.
Stit emen cocuk taamin zevkini tammadigi ve bilmedigi gibi, suver-i alem
memelerinden haz ve zevk alan kimseler dahi taam-i ilahinin zevkini tamya-
maz. Zira boyle bir kimse alem-i kesafetin hazziyla me§guldur. Alem-i leta-
fetin huzuzatindan bihaberdir. Hak a§iklan ise lattftirler. Binaenaleyh onlann
gidalan da alem-i letafetten olur. Nitekim periler cism-i latif olduklanndan,
cs™^
AHMED AVNt KONUK
onlann gidalan dahi latif olan kokulardan olur. Cin taifesinin latif kismina
"pert" derler. Bunlann gidalan latif kokulardan olur ve habis kismina da "if-
rit" derler, onlann gidalan fena kokulardan olur.
j\ (J j* J^> c~* j! iSj^ £ by? j\ ijji jl Sj> ji f ,yol
3015. iSAdemi onun kokusundan ne vakil kohu aoiiirur? Qiinki onun huyu,
onun huyunun ztddulir.
Cism-i kesif sahibi olan adam, cism-i latif sahibi olan perinin aldigi koku-
yu ne vakit koklayabilir? Zira kesifin tabiati, latifin tabiatmin ziddidir.
J"j>- ^J ^ x^ j d\ ^jLj y jS (jj> (jji ol jj jt wbb
3016. DCoku $ekici olan peri, onu kokudan hulur. Sen onu yiiz hatman laiif ia-
amdan bulamazsm.
Koku gekici olan latif kokudan buldugu zevki ve hazzi, sen yiiz batman
kesif taamdan bulamazsm. Bunun gibi, ehl-i ma'namn ma'nadan buldugu
zevki ve hazzi, ehl-i diinya, diinya suretlerinin pek cogundan bulamaz. Iste
boylece her cins, kendi cinsine layik olan nasibi ve zevki bulur.
J?**- ls^ trs* ^ V^ Js 3 ^b\if by- JaJ J^,
3017. ZKtbtmin onunde o 9Vtl suyu kan olur, cenid olan Sibtinln onunde su
"Kibt", ehl-i Misr'a ve Fir'avn'in tebaasina ltlak olunur. "Kibti", ehl-i Mi-
sir'a ve Fir'avn'in tebaasina mensub olan demek olur. Ve "Sibt", Musa
(a.s.)in kavmine denir ve "Sibti", Musa (a.s.)in kavmine mensub olan de-
mektir. "Cemil" kelimesi Sibti'nin sifatidir. Ya'ni "Musa {a.s.)m kavmi Mi-
sir'm Nil nehrinden su iceceTderi vakit onu halis bulur ve Fir'avn'in tebaasi
igecegi vakit, bir ceza-yi ilahi olarak o suyu kan olmus, bulurlar idi."
O'^p by- j j J-iL *£ a5^p OLLjI^! j j>*j Jt-ilj eiU-
3018. ^Deniz DsraM,er'den caMe olur; serkes jfir'avn'dan mahall-i gark olur.
"Bahr-i Ahmer, Musa (a.s.)in iimmetiyle beraber gecmesi icin genis bir
cadde olur ve serkes ve zalim olan Fir'avn igin dahi caddeligi zail olup ma-
hall-i gark olur. Ve Fir'avn'i, avenesiyle beraber orada bogar." Binaenaleyh
Hakk'in tecelliyati her smifin isti'dadina gore olur.
csgp^
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Yusuf (a.s.)m yiizunden cam-i Hakk'i tatmamnve Yusufun
kokusundan Hakk'm kokusunu gekmenin Ya'kub nebi (a.s.)a
mahsus olmasi ve bu ikiden karde§lerinin hirmani
-U~*j ^S OIjpH 4j OJ -^ _jl (j^^S" ^^ i—iu-ji rj jl i_J_ji*J 4^- d)i
3019. O ?eyi fci ^a'kvh ^usuf'un yuziinden Qorclii, ona mahsus idi, o ihvana
ne vakit eristi?
Ya'ni "Ya'kub (a.s.)in, Hz. Yusuf un yuzunde gordiigii tecelli-i Hakk'in
zevkini, o Hz. Yusufun kardeskri gdremediler de ona ihanet ettiler."
•^&i* *?■ jl j& jl dft^ ** Ol j J -^* ^ j-* J^.y^ J*****" j tjil
3020. \Bu onun askindan kendini kuyucla eder; ve o kin sebebiyle onun i$xnku-
[303 1 J -•
yu kazar.
"Bu Hz. Ya'kub, o Hz. Yusuf ta gordiigii tecelli-i Hakk'in a§kindan kendi-
ni kuyuya atar. Ya'ni hayat-i diinyayi kendisine zulmam bir kuyu yapar. Ve
o kardesteri ise, o tecelliyi goremeyip ona karsi olan hasedleri ve kinleri se-
bebiyle, onu kuyuya atarlar." Nitekim kissasi Sure-i Yusuf ta mezkurdur.
c ""' ijf^ 4 jf J, *^-*i ^y*i J~$ ^"-1 ^ ^ j' Cj& (_r=i j' VA*
3021. Onun sofrasi hunun oniinde ekmekten hosiur; ~$akvb'un onuncie doludur
ki o mustehidir.
Hz. Yusufun sofrasi kardesterinin oniinde gida-yi run olan hazz-i ma'ne-
viden bostur. Fakat Ya'kub (a.s.)in oniinde o sofra hazz-i ma'nevi ile dolu-
dur ki, her an o sofra ruhun istihasini celb eder.
j_j4JaJl Ml £JS o^> V jy~ <Jjj -L~j 42~~iU (J jj
3022. ^ikanmamts yuz hurilerin yuzunu goremez. ^ZNamaz ancak tabard ile-
dir," huyurdu.
°£»>
&^ AHMED AVNt KONUK
"Zahiri ve batini levsiyattan temizlenmemis olan kimse alem-i ma'na ehli
olan hurileri ve o alemin zevkini goremez. Zira Resul-i zisan Efendimiz s^u* V
j_^wl Vi ya'ni "Namaz, ancak taharet-i kamile iledir" buyurdu." Ve taharet-i
kamile dahi zahiren viicudun necasetlerden ve batmen kalbin levsiyat-i
ma'neviyye olan sifat-i nefsaniyyeden temizlenmesi suretiyle mumkin olur.
Lg->W- Oji ci—^l c£jj <y) j\ f y ^jfe- ^jj j ^y XZ>\* i j£»&
3023. Canlann yiyecegi ve i$ecegi a$k olur. £%$lik hu. yiizden canlann gidasidir.
"Cu"' ve achk, burada istek ve irade ma'nasinadir. Ma'lum olsun ki, insa-
nin isteginde iic. mertebesi vardir. Birisi "meyl"dir ki, istedigi seye tevecciih-i
zaifidir. Ve digeri "muhabbefdir ki, meyl mertebesinden daha kuwetlidir.
tJcuncii mertebe "ask"tir ki, istedigi seye derece-i kemalde teveccuhtiir. "Ve
ask canlann yiyecegi ve icecegi olan bir gida-yi ma'nevidir. Bir seye karsi ne
derece aghk ve istek olursa, camn gidasi o nisbette verilmis olur."
3024*. O ^fia'kvb i$in ^fiusufun apii^t vox idi; onun ekmeijinin kokusti uzak
yerden erisir idi.
Ya'kab (a.s.) icm Hz. Yusuf a karsi achk ve istek ve ask var idi ve onun
ekmeginin kokusu, ya'ni Hz. Yusuf a has olan tecelli-i Hakk'in kokusu ve
duygusu, Hz. Ya'kab'un mesamm-i camna uzak yerden erisir idi.
lZ*&\-~~* i^Jt** OJ OtAI rO <_£ 4J
C-Jliiwy* Ij ,j^J^ -Xl»^J O (1)1
3025. kimse ki flomlegi alii, acele ederdi. ^usufun gomleflinin kokusunu
hulmaz idi.
Hz. Yusuf un Yehuda nammdaki biraderi, pederi Ya'kab (a.s.) tarafina go-
turmek uzere onun gomlegini aldi ve pederi tarafina goturmek igin acele eder-
di. Hz. Ya'kab'un gomlekten duydugu kokuyu duymaz idi. Zira Hz. Yusuf a
karst onda achk yok idi.
jj .Xo »~y» i_;iiu Jj O t^-
J ] *JiS"
0\ J (jJ^x^f* ~U^ *>»jl J
3026. Ue o kimse ki o iaraftan yiizfersenkte idi, cunki o ^a'kub idi, onu kok-
lardi.
Bu numaradan 3039 a kadar verilen beyit nuraaralan tarafimizdan diizeltilerek verilmi§tir.
c^^o
MESNEVt-t SERtF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3
"Fersenk" ve "fersah" tig millik mesafeye denir, Yehuda gomlekten Yu-
suf un kokusunu duymaz idi. "Halbuki Hz. Yusuf'un bulundugu mahalden
yuzlerce fersah uzakta bulunan kimse, cenab-i Yusufun asigi olan Hz.
Ya'kub oldugundan o kokuyu duyar idi."
3027. Gy, $ok alim vox ki ilimden nasibsizdir; o kimse hafiz-i ilimdir, hahib de-
gildir.
"Ey miistemi', cok alim vardir ki, Hz. Yusufun gomlegini ta§iyip kokusu-
nu duymayan Yehuda gibidir. Bildigi ilmin zevkinden nasibsizdir. Boyle bir
alim ilmin hafizidir ve sandigidir. kimse habib ve makbul degildir." Zira
bircok zahmetler ile topladigi ilimlerden intifa' edemez ve o ilmin oziinden ve
zevkinden hissedar olamaz. Nitekim hadis-i serifte J~\ ^-ui ^ c$iJi ^uii Js-
*-** ^j^-j u"^ is***- ^V^ ^ **" ii cHj y a ' m "Nasa hayir ta'lim eden ve nef-
sini unutan alim, nasa ziya veren ve nefsini yakan kandile benzer" buyrul-
mu§tur, Boyle bir alim bildigini nasa soyler ve nas igindeki ehl-i zeka ondan
zevk ahr, fakat alimin kendisi o zevkten bthaberdir.
3028. iAiiisiemi her ne kadar avam cinsinden ise de, miistemi' ondan kokla-
ma hulur.
"0 alimin takririni dinleyenler her ne kadar avam cinsinden ve ilimsiz
kimseler olsa da, icjnde bulunan zekavet-i fitriyye sahipleri o takrirden bir ko-
ku ve zevk bulurlar." Fakat o alim bu zevkten bi-nasibtir. Onun zevki ilim
hafizligiyla iftihar etmekte ve kendisini satmaktadir. "Mesamm", burunlar ve
koklamak mahalli ve koklamak ma'nalannadir.
3029. Jjira ki gomlek onun el\nde ariyettir. hir esircinin elinde cariye aibidir.
"Zira ilim gomlegi o alimin elinde ariyettir. Onun ilmi bir esir satan kim-
senin elindeki cariyeye benzer," Esirci, elindeki cariyenin husniine ve letafe-
tine ancak kazanacagt para cihetinden meftundur. hiisn ve letafetten ken-
di nefsine aid bir zevk ve haz yoktur. "Nahhas", cariye ve kole ve at ve de-
ve satan kimse ma'nasinadir. Bu kelimenin nihayetindeki "ya" vahdet igin-
dir. Beyt-i §erifte §eddesiz okunmasi zaruret-i vezinden nasidir.
c^Stf
AHMED AVNt KONUK
\<jj^ c^Uj 1 j 1 <-**' j j
' iSj^j" cr - ^ J^ *o^
3030. Carive bir esircinln onunde serserulir. onun elinde musteri icindir.
[3041] V , ? *Y
"Sersert", ma'na-yi meshuru furu-maye kimse demek ise de, burada ko-
lay is. ve teemmulsuz isten kinayedir. Zira esirci, cariyenin zevk-i istifra§iyle
me§gal degildir. Bir cariye onun indinde, at ve deve gibi satilik hayvan me-
sabesindedir. Binaenaleyh cariye onun elinde ancak mu§teri icmdir.
J e^j £i* l£j~> \j ^i j* J^ LSjJj t^-l <y- C_*~i
3031. ^Rizifc vermeklik Dtahk'm htsmetUir, Dier hirinin ha$ka tarafa yolu
uoktur.
Gerek suri ve gerek ma'nevi olan nziklan vermek Hak Teala hazretlerinin,
kullann isti'dadina gore yaptigi bir taksimdir. Nitekim ayet-i kerimede uIIj ^
Udi sCJi j °(^I^ '^Z {Zuhruf, 43/32) ya'ni "Hayat-i dunyada biz onlann ma-
isetlerini onlann arasinda taksim ettik" buyurulur. Binaenaleyh Allah Teala ki-
mine ilmin suretini verir ve ic. yuziinti ve zevkini vermez ve kimine ilmin su-
retini vermez, ilmin ic, yiizunu ve zevkini verir. Nitekim §eyh Bereke-i Heme-
dani, NefaMtti'l-Uns'te beyan olundugu iizere, Fatiha-i §erife ile birkac ayet-i
kenmeden bagka bir §ey bilmez ve onlan da dogru okuyamaz idi. Ulum-i za-
hiriyye ve batinryyede ustad olan Aynii'l-Kudat Hemedani buyurmustardir ki:
"Ben ayat-i Kur'aniyyeden ba'zilanmn ma'nalanna muttali' oldum ve bu ltti-
la'im tefsir kitaplannin miitalaasindan degil idi, belki §eyh Bereke'nin sohbeti
berekatindan idi." Ve kimine hem ilmin suretini ve hem de ic. yiiziinu ve zev-
kini verir. Ve ba'zilanna da hicbir §ey vermeyip sirf dunya igleri ve muamela-
tiyla mesgul eder. Velhasil herkesin isti'dadina gore bir §ey ihsan eder.
3032. HZir iyi hayal onun boat olmaz; bir firkin hayal bunxin yolunu vurmu§.
Bir giizel hayal, o bir kimsenin bagi olmu§ ve o bag-i hayal icmde tath tat-
li yasami§tir; ve bu bir kimsenin rahat ve huzurunun yolunu bir cirkin ve
korkung hayal vurmu§, onu azab icinde yasatmistir.
3033. bir Dtuda ki, bir hayalden bag ve bir hayalden cehennem ve erime ma-
halli yaph.
csgpja
MESNEVf-f §ERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3
Huda-yi azTmii's-san ki, vucud-i insanide bir hayalden latif [bir bag] ve
bir hayalden de cehennem ve azab mahalli tertib buyurdu.
jl <_£lg^vlS' (j,\^r Jib <^ (j-J jl ijifJiif a\j JUb *£ t _ r o
3034. DmAi onun gul^enlerinin yolunu him hilir? Dmdi onun hiilhanlarimn
yerini him hilir?
tmdi O'nun bu hayali olan gul§enlerinin yolunu ve menba'irii kim bilir?
imdi O'nun bu hayali olan kulhanlannm ve azab mahallerinin yolunu ve
menseini kim bilir?
3035. Qonul ijozcusu cevelanda gormez ki, hayal camn hangi renginden gelir?
"Dide-ban", yiiksek bir mahalde oturup her tarafi tarassud eden kimseye
derler ki, Tiirkce'de "gdzcii" denir ve gemi kaptanlanna derler. tyi ve kotii ha-
yalin, camn hangi renginden geldigini goniil gozciisu cevelaninda gdremez.
"Camn renkleri"nden murad, esma-i muhtelife-i Hak'tir,
J 1 ^ J 1 ^ j* *Li (J*/" -^
JL&-I j !j J**&l* c^Jb-b £
3036. €ger onun mailaini goreydi, ihiiyal cihetinden her naho§ hayalin yolunu
baglardi.
Eger gontil gozciisii o hayalin dogdugu mahalli goreydi, hile yapmak ci-
hetinden her nahos. ve firkin hayalin yolunu baglar ve kalbe viiruduna ma-
ni' olurdu.
3037. Jndemin derbendi ve mirsaii olan o iarafa casusun hademv ne vahit erisir?
"Adem"den murad adem-i izafi alemidir. "Derbend", kale ve hisar demek-
tir ki, burada ilm-i ilahi mertebesidir ve "mirsad", rasadgah ve vasi' yol de-
mektir. "Adem-i izafi kalesi ve mirsadi olan suver-i ilmiyye-i ilahiyye merte-
besine ve hayalin matla'ina casusun ayagi ne vakit erisir?" Zira her ferde ge-
len hayal, onun ilm-i ilahide sabit olan "ayn"imn mazhar olugu rabb-i has-
simn hazinesinden gelir ve bunu men'etmek kabil olmaz.
jlj^ <j\ if jA ^1 j*J jljjjf ^ Jig * jUu ^b
3038. Onun fazlinin eiegini hor g&i elde ell Gy sehriyar a'manin hahzi bu olur.
fjgj^ AHMED AVNi KONUK
Mademki hayalin matla'ma goniil gdzciisuniin lttila'i miimkin degildir, o
halde o hayalin saiki olan esmanin musemmasi olan Hakk'm fazlimn etegi-
ni korler gibi siki siki tut! Ey $ehriyar, hakikat-i esyayi gormekten kor olan-
lann kabzi budur, ya'ni tutacagi etek bu etektir.
C~^ i$j OU- ^Ja *£ fj^j dX*> £~*>\ (j j jL*y j y\ jl j^b
3039.* Onun eteqi onun emir ve fermanidir. ZNik-hakt o kimsedir ki takva onun
[3050] ^ , v t J
canxdu.
Hakk'in fazlimn etegi onun emir ve ferman-i ilahisidir. Mademki sirr-i ka-
dere vakif degilsin, Hakk'in emrini tut! Her ne kadar sirr-i kader mechul ise
de abdin halinden bir dereceye kadar mahsiis olur. Zira tali'i yaver ve said
olan o kimsedir ki, bu hayat-i dunyeviyyede emr-i ilahiye imtisal ve nehy-i
ilahiden ictinab suretiyle vaki' olan takvasi onun canidir. Ve boyle bir kimse-
nin takvasi cebri degil, hal-i tabtisidir.
.3041. bin $emenlikte ve su irmaginda ve o biri onun yaninda azab i$inae.
Yan yana oturan iki kimseden birisi giizel hayalinden dolayi gemenlikte
ve su irmagi kenannda §en ve §atir ve digeri de girkin hayalinden dolayi si-
kinti ve azab icindedir.
3042. acebde kalmis ki, bunun zevkl nedendir? De bu acebde kalmt§ ki, bu
himin habsi icindedir?
0, azab ve sikinti iginde olan §en ve §atir olan kimseyi goriip kendi ken-
dine "Acaba bunun zevki nedendir?" diye sorar; ve keyfi yerinde olan kimse
dahi o gamh kimseyi goriip, "Acaba bu kimin habsi icindedir ve bunu ta'zib
eden kimdir?" diye sorar.
3043. "uAgak ol, nicin kurusun ki, burada -pinarlar vardir. SAaah ol nicin sa-
nsin ki, burada yiiz deva vardir!"
3023 numarah beyttten sonra numaralamada bir kan§ikhk olmu§tur. Bu kan§ikligi duzeltir-
ken 3040 sira numarasim veremedik. Zira 3041 'den itibaren numaralama duzgun olarak de-
vam etmektedir.
^
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
Mesrur olan kimse gamli kimseye der ki: "Yahu, burada geometer ve pi-
narlar oldugu halde sen nicm kurusun ve susuzsun? Ve nicm yiiziin sarar-
mista ki, burada bir illete kar§i yuz ilag vardir!"
3044. "By birlikie oturan, agah ol, cemene gel!" ^Der ki: *By can, benim gelme-
ge takatun yoktur!"
Zevk icjnde olan gam iginde olan ceKsine der ki: "Ey benim ile beraber
oturan kimse agah ol, gemenistan tara£ma gel!" Gam ve azabda olan dahi ce"-
vaben der ki: "Ey can, benim o gemenistan tarafina gelmege takatim yoktur."
l§te arif-i billah ile ehl-i gafletin hali bu mukayeseye tevafuk eder.
(^
Beyin ve namazi seven ve namazda ve
munacatta tins tutan kolesinin hikayesi
"Bare" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada dost ve muhib
ma'nasinadir. "Namaz-bare", namaz muhibbi demek olur.
3045. HZey seherde hamama muhtag. oUu. HZagtrdi ki: "jAgah ol Sunhur, ba-
£im kalfarl"
"Sunkur", §ahin kusu ma'nasina olup, burada efendinin kolesinin adidir.
3046. n< Ta$t ve silecegi ve kili JAltun'dan all By na$ar, ia ki hamama giddim!"
["Kil"] sabun yerine kullamlan bir nevi' camurdur. Hali hazirda "Halep ki-
li" demekle ma'ruf bir kokulu kil vardir ki, ba'zi kimseler hamamlarda kutta-
mrlar. "Altun" cariye ismi. "Sunkur" ve ""Altun" isimleri Turk isimleri oldu-
gundan, kissa eshasimn Turk oldugu anlagilir. "Na-guzlr", zaruri ve caresiz
ma'nasinadir. Koleye "Ey garesiz!" hitabi, kolenin beyin emrine caresiz mun-
!
G JSP« a
AHMED AVNl KONUK
kad oldugu icindir. Ya'ni, "Ey caresiz emrime mufi' olan kolem, Altun'dan ta-
si ve silecegi ve kili al da hamama gidelim!"
3047. tSunkur o demde last ve up. silecegi aUt ve (mania heraber gttti.
3048. ^oUa frir mesdd var idi. Sankur'un hdagma hoik icinde ezan sesi geldi.
3049. Sunkur namaza nek harts idi, dedi: ™By henae-nevaz dan heyim!"
3050. Sen hu dukkdnda hir zaman sahrei, ia hi jarzt edd edeyim ve "lero
[3060] i_- » i «
yekun okuyaytm.
"Lem yekun", "olmadi" demek olup burada vucud sahibi olmamaga i§aret
buyurulur. Ya'ni "Namazin farzini eda edeyim, o fans icjnde bu vucud-i meca-
zi ahkamindan gegp fiflen "Lem yekun" okuyayim. j*^ cs *&* ^M* j* J* J»
ijjhi* iLi ^ "pj (insan, 76/1) ya'ni "Insan uzerine dehrden blr hin gelmedi
mi ki sey'-i mezkflr degil idi" ayet-i kerimcsinin simndan bir zevk alayim.
3051. Uaktaki imam ve cemfiat Aisaruja geltt&er, namazaan ve virdlerinden fa-
rig oldular.
Efendi kolesine namaz kilmak icjn izin verdi ve mescidden gikmasim bek-
ledi. Vaktaki imam ve halk namazlanm ve virdlerini bitirip disanya giktilar,
Sunkur cikmadi. ^
C— ib *-i^- iJ^j 'j J&-* j?* C—iL>- liJjiji t -AJb» Us- l)I jii-*
3052. Sunkur kusluga yakin zamana kadar orada kaldi, hey hir zaman Sun-
kur'a iniizar etti.
"Qesm dasten", gdz tutmak ve intizardan kinayedir.
3053. ^Dedi: *Gy Sunkur ntcin disartya gehnezsin?" ^Dedi: u &y zu-funan le-
nt buakmtyorlar!"
MESNEVl-t §ERIF SERHf / VI, CfLT • MESNEVI-3 •
Beyefendi kolesine hitaben dedi ki: "Ey Sunkur nicjn disarrya gikmryor-
sun?" Kole cevaben dedi: "Ey fenler sahibi olan beyefendi, beni birakmiyor-
lar." "Zu-funun" ta'birinde ma'na-yi istihza vardir. Zira fen sahibleri hakika-
ti idrak ettiklerini zannedip enbiyaya tabi' olmaktan istikbar ederler ve Al-
Iah'in vucudunu Kabul edenteri olsa bile, §eriati ta'til ederler.
3054. "By aydinltga mensvib, sabr ei, isie aeldim, gafil deailim, sen benim kala-
gimdasm!"
"Rusem", ta'birinde dahi istihza ma'nasi vardir. Zira bu gibi zu-funun ge-
ginen kimseler kendilerini miinewer tabakadan addedip, namaz kilmak ve
orug tutmak cahillerini isjdir, derler. Ya'ni, "Ey miinewer geginen beyim, sabr
et iste geidim. Ben senin gagirmandan gafll degilim. Kulagim sesini i§itiyor."
$j* (ji'W j' C-JUS y>-\f- <o Ij $£ (jjjb j $£ j^ C-jjJ c~i*
3055. ^edi kere sahretti ve hagirdi, iaki o adamxn inlizanndan adz oldu.
"Tiba§'\ defetmek ve birinin soziinii reddetmek ve intizar ve i§ve ma'na-
lanna gelir. Burada "intizar" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Bey yedi def a ko-
ieyi gagirdi ve viiruduna intizar etti ve nihayet onun intizanndan aciz oldu."
3056. Onun cevabi bu idi ki: ur Beni birakmiyorlar, ey muhierem, id ki simdi-
ki halde disariya pkayun!"
JULio cS U- d\ Jj\JL-* \j £.«£ JLjLc ^jS jUjl JLs>«v* j>-\ CJ6
3057. (fBey) dedi: "Nihayet mescidde kimse kalmadi, kimdir seni orada geri
tuiar, seni kim oturtur?"
3058. CJCole) dedi: "0 kimse ki, seni dis&rula hafyamvslir, heni de o i$eride
baglamistu."
Ojj> fJS' \y> *j\J&j
J -^
Ojji J& \J *j\&> *£ d\
3059. "0 kimse seni huakmaz ki ioeriye gelesin, heni birakmaz ki disanya
geleyim!"
G £P> 3
AHMED AVNl KONUK
3060. kimse huakmaz ki hu iaraftan ayak koyastn, o hu kfilenin ayagini hu
tarafa haglami§hr."
Bey, Sunkur'u mescidden disanya cagirdi. da: "Beni birakmryorlar," de-
di. Bey: "Mescidde kimse kalmadi, seni disanya birakmayan kimdir?" dedi.
da: "Seni igeriye birakmayan, beni de disanya Birakmiyor," dedi. Ya'ni seni
senin isti'dadina gore, beni de benim isti'dadima kullaniyorlar, dedi.
3061. ^Deniz, haliklan disanya huakmaz; to-praga mensub olanlan, deniz ioe-
riye huakmaz.
Her muhitin kendisine mahsus ve miinasib bir halki vardir. Baliklar deniz
muhitinde peyda olurlar ve orada ya§ar. Deniz onlan kendi muhitinden di§a-
nya birakmaz, ve kara muhitinde peyda olan mahlukat dahi ancak kendi
muhitlerinde ya§ayip deniz onlan kendi muhitine kabul edip ya§atmaz.
3062. nZalijjin ash sudur, hayvan to-praktandir; hurada hile ve iedhu hahldu.
Bahk sudan ve kara hayvanlan toprakdan peyda olur. Birinin digerinin
mertebesine ve muhitine gegmesi hile ve tedbir ile kabil degildir. Bu hususda
hile ve tedbir batildir.
3063. L/Ciitf cesundir ve a$m Diuiadu; eli ieslime ve xxzaya vuri
"Kilirten murad, hadis-i serifte beyan buyurulan nurdan ve zulmetten
yetmis bin hicabdir. Ya'ni "V^ch-i Hakk'a hicab olan kilid azim ve cesimdir;
ve o kilidin agicisi ve o perdeleri yirtici Hak'tir. Bu hususta senin sa'yin bey-
hudedir. Eger ezelde kaza-yi ilahi vaki* olmus ise, muhakkak o kilit acrtir ve
o perdeler yirtihr. Binaenaleyh elini emr-i Hakk'a teslime ve kaza-yi ilahiye
razi olmak cihetine vur!"
3064. Sger zerre zerre anahlarlar olsa, hu kusayis OCibriyanin gaynndan degildir.
Eger alem zerre zerre anahtarlar olsa, bu zulmetten ve nurdan miirekkeb
olan yetmis bin hicabi kaldiramaz ve bu azim kilidi agamaz. Onun agilmasi
(^^
MESNEVf-t §ERlF SERHt / VI. ClLT * MESNEVf-3 <
Hakk'in gayrindan de|ildir. Nitekim ayet-i kerimede sure-i Fatir'ta beyan
buyrulur: 3 j-'^ ui dL-L u, g 's^L i£ £/, ^ ^UJ % ^L u (Fatir, 35/2) Ya'ni
"Allah Teala'nin nasa lahmet cinsinden a^ngi seyi imsak eden olmaz ve im-
sak ettigl seyi irsal eden olmaz."
3065. Uakiaki keiuLi ieSntin sanaferamu§ ola, o taze fcohii keruli jnrinden ba-
lursan.
Insamn kendi nefeinde tevehhum ettigi varhk ve enaniyet ve bu enaniye-
tine mustenid olan tcdbirleri vech-i Hakk'a hicabdir. Bir salik kendi tedbitini
unutup, hafife-i Hak olan insan-i kamilin tedbtr ve iradesinde fan! olursa "fe-
na fi*§-§eyh" mertebesine gelip taze baht ve yeni bir alem bulur.
3066. *Uahiahi ketulinin feramn§usttn, seni yatl ederier; hende oUun, o zaman
azxuL ederier.
§eyhin iradesinde fan! olmaktan Sbaret olan "fena fi's-seyh" mertebesin-
den terakki edip, vaktaki kendi mevhum olan vucud-i izafini vucud-i haMki-
yi Hak'ta fan! kilasin ve kendi enaniyetini unutasin, ^\ *1M jTJlT, (Ankebut,
29/45) ya'ni "Allah'in zikri ekberdir" ayet-i keriinesi hukmunce seni yad
ederier. O vakit Hakk'in bendesi olursun ve sana "abdullah" derler. Ve iste o
vakit seni masiva-yi Hakk'in kulluklanndan azad ederier. Ve bu mertebeye
"fena-ffllalr mertebesi derler, ewelki mertebenin fevlondedir.
Enbiya (alcyhimus-selam)in munkirlerin kabulundcn umidsiz olmalan.
Nitekim Hak Teala jl^ft 'Jl*\ isj J^ (Yusuf, 12/110) buyurdu
Ya'ni enbiya (aleyhimu's-selam) munkirleri da'vet ettiler ve onlar da'vet \
etukce bunlann azginhklan ziyade olur idi ve Hak Teala hazretleri de onlara
c *p?
AHMED AVNl KONUK
niam-i ilahiyyesini inzal buyurmak suretiyle miihlet verirdi. NMyet bu
ayet-i kerimede beyan buyruldugu iizere, "Enbiya hazarati me'yus olup
kendilerine vaki' olacak nusret ve galebeden zanna diistuler." Bu ayet-i ke-
limenin miifad-i alisi 2025 numarah beyt-i serifte gecti.
3067. Bnbiya hahrda dediler hi: "Office hir hund ve ona va'z ve nasiW veri-
yoruzi"
Mukerreren vaki' olan da'vetlerine karsi mimkirlerin inkarda israrlan uze-
rine, enbiya (aleyhimu's-selam) me'yus olup kendi kendilerine dediler ki:
"Nice bir §una buna va'z ve nasihat verecegiz!"
3068. * Office hir abes ciheiinden soguk dentin dogeriz; djjah ol kafese ujlemeh
ne zamana kadar?"
"Bizim bu azgin munkirlere nasihat vermemiz soguk demiri dogmege ve
asla iginde hava durmayan kafese ufiirmege benzer. Ne zamana kadar biz
boyle abesle istigal edecegiz?"
I O-Ut* jj~» j Ol-U-3 \Sj$
\ dJ.pj j Lii jl jL*- J^r
3069. Dtalkm harekah kazadan ve vadedendir; ve disin keskinligi mi'denin
hararetindendir.
Bu halkin hareketi ve kendilerinden sadir olan efal, ezelde onlann ayn-i
sabitelerinin lisan-i isti'dad ile vaki' olan talebleri iizerine, Hakk'm kazasin-
dan ve va'desinden nes'et eder. Binaenaleyh ezelde sakl olana va'z ve nasi-
hat bostar. Said olanlara ise bir soz kafldir. Zahirin harekati batinin tazyikin-
den ve te'sirinden olur. Nitekim dism keskinligi mi'denin hararetinden ve
kuwetindendir.
(° jj»/**£s* j 1 ^ 1 * f J J U^ Ji ^J J.? 1 u^
3070. OVefs-i ewel nejs-i sani iizerine surdu. ^alik ha§ian kokmu§ olur, kuu-
ruktan degil.
"Nefs-i ewel"den murad, Hakk'm suver-i ilmiyyesinde takarrur eden vu-
cud-i ilmidir, ya'ni ayn-i sabitedir. Ve ikinci nefis, vucud-i ayni-i haricidir ki,
G i&$&>
MESNEVf-i §ERlF SERHf / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
onda fiilen said ve §aki takarrur eder. Yahut "nefs-i evvel" den murad, nefs-i
kuldur; ve nefs-i kul levh-i mahfuzdan ibarettir. Ve "kalem"den ibaret olan
akl-i kul, nefs-i kul iizerine her ne ifaza ederse hemen bu alemde zahir olur;
ve nefs-i kiilde ancak a'yan-i sabitede mukarrer olan §ey mevcud olur. Ve ser-
cesme-i mevciidat a'yan-i sabitedir. Ve cesmenin basi kokmus. olunca, bitta-
bi' sonu da kokmus. olur. Nitekim bu hal "balik hasten kokar" darb-i meseli-
ne tamamiyle mutibiktir.
jiji\j wUi J^- C~if kit &£ Oy? jZ y>- b\jz* j>- j OlJL* jtJk kjJLJ
3071. jfakat Ul de ok $oi hazmi sur, gxnku Diak ^Helliyl" dedi, zaruri olciu,
Fakat bahgin bastan kokmasi hakikatini bil de hazm ve ihtiyati ok gibi ile-
riye siir ve^halki da'vetten farig olma! gunkii Hak Teala hazretleri jJJj\ ($>
uJi J^i (a £> (Maide, 5/67) ya'ni "Ey Resuliim, sana inzal olunan §eyi teblig
et!" buyurdu. Binaenaleyh ahkam-i ilahiyyeyi bila-tefrik halka teblig etmek
caresiz ve zaruri oldu.
j^r &*> *& oU ^ cf M* K j^f p ^ f J^j y
3072. Sen hilmezsin ki, hu ikisinden kimsin, cehd et; o kadar ki goresin- ne ve
nesin?
Ya'ni sirr-i kader madem mechuldur ve sen §aki misin, yoksa said misin?
Bunu bilmezsin. Mechul olan bir akibete kar§i umid ile ve hazm ve ihtiyat ile
cahsmak Iazimdir. Binaenaleyh o kadar calis ki, akibet-i hal senin nazannda
miitecelli olsun.
Mesela yuz bin lira ikramiyesi olan bir piyangonun sana gikacagi mechul
iken iimid ile para verip biletlerini ahrsin. Vaktaki piyango cekilir, o vakit ne-
tice malum olur. Umur-i diinyeviyyede mechule kar§i umid ile sa'y ve gayret
ettigin halde umur-i uhreviyyede akibet mechuldur diye sa'y ve gayreti birak-
mak dogru degildir. Bu beyt-i serif cenab-i Pir lisammndan talibleri ikazdir.
3073. vaklaki y'Skil gemi iistHne koyarsm, o ise tevekkiil eder sin.
l^ u b * >- j^ 1 w > /jVJ 1 ^ J>^ y
3074. Sen humezsin ki her ikiden kimsin, seferde garka mtsin, ya naci misin?
*&?
AHMED AVNi KONUK
Ey mallanm gemiye yukleyen tacir, sen bu deniz seferinin akibetini bil-
mezsin! Bu gemi batar mi, yoksa selametle maksud olan limana vasil olur
mu? Hal boyle iken, deniz seferini ve ticareti ta'til etmezsin.
3075. Gger dersen: nr Ben kim oldugumu bilmedikge gemi ve deniz uzerinde ko$-
mayacagim!'
3076. nr Ben bu yolda naci miyim, yahut garka miyvm, ke§fet ki hangi firkada-
mm?"
J\j£j2 dy^*J> jX^- -^*l jJ OLi' b dj jj\ C~ij j*^y*J ,y
3077. nr Ben zan ile ba?kalan gibi kuru iimtd ilzerine bu yola giimek isiemem."
"Ben, benim icin helak ve ticaretten hangisi vaki' olacagini bilmedikce ye-
rimden kimildamam ve beyhude sa'y etmem!" diyecek olursan cevaben Sa-
na derim ki:
Jj ^ <j^ J*" l *-~ M \ S-s*' J* * t -*^ J
y j ^-' u ^ j jh gf
\U:
3078. *Dii$ senden bezirganlik gelmez; zira ki bu iki vechin sim gaybdadir,"
"Oyle ise sen asla ticaret edemezsin. Zira ticarete siilukiin bidayetinde kar
ve zarann sirn gayb icindedir ve mechuldur."
3079. O^azik canli olan korkak iabiailt iacir, Udebde ne kar tuiar, ne de zi-
yan! *
Boyle bir tacirin hali "Korkak bezirgan ne kar eder, ne de ziyan!" darb-i
meseline masadaktir.
j\y>- di*-i. Jui\j *£ Aj\j j\ jjj j\_p- j C-^\ * *fJ^A a5" ij\i OVij Jj
3080. IZelki ziyan tuiar ki, mahmmdur ve- hakudir. 9Vuru o bulur ki, pile, uu-
[3090] J
Gercj "Korkak bezirgan, ne kar eder, ne de zarar!" darb-i meseli meshur ise
de, hakikat-i hale bakihrsa korkak bezirgan ziyan tutar. giinkii ticaret netice-
^
MESNEVl-t §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
sinde kazang zann-i galibdir. iste o sa'y etmedigi icin husulu pek muhtemel
olan kazanctan mahrum olur ve muamelatinda hakir ve zelil olur. Miikafat
nurunu o kimse bulur ki, sa'y ve mucahede atesmin su'lelerini yutucu ola.
U J cs& Oi 1 f Jj 1 &> J^ U J^ ^ ^ ^Jiji^ ^JT
3081. Mademki hutun isler uc Belki!" uzerinedir, din isi eulddir ki, handan
necat hulursun.
Mademki dunya umurundaki butiin mesa! "Belki mauub olan neticeyi el-
de ederim!" fikri iizerine miisteniddir, o halde, "Belki said olurum!" fikriyle
din umuruna cahsmak daha evladir ki, bu sa'y ve miicahededen hayat-i ebe-
diyyeye vasil olur ve kayd-i elem ve azabdan necat bulursun.
<->\j*l)\l jA Jjl JL*I jsj-
■>. £/ ^ oi-^ <Jjy**>
3082. nZurada kavi $almaga izin yoktur, umuiden flayri. JMlah Teola dojjm-
yu en cok bdicidir.
Bu strr-i kader bahsinin kapisini calmaga izn-i ilahi yoktur. Bu bahiste an-
cak Hakk'a hiisn-i zannetmek ve O'nun lutuf ve keremini iimid etmek var-
dir. Nitekim ayet-i kerimede *a\ C^j ^ \j£s U 'p+JA J* ly'JLi ^JJi '& jUL ji (Zii-
mer, 39/53) ya'ni "Ey nefisleri uzerine israf eden kullanm, AUah'ih rahme-
tinden iimid kesmeyin!" buyurulmu§tur. Zira sirr-i kaderden ancak sirr-i vah-
det arifleri bahsedebilirler. isneyniyet iginde miistagrak olan gafillerin bu ba-
histe cok zararlan olur. Qiinku neticede Hakk'a zulum ve cebir isnad ederler
ve onlann sirk-i hafileri bu hiikumlerine sebeb olur.
(^
Onun beyanidir ki mukallidin imam havf ve recadir
3083. Uier san ahn ddisi umtddir ve xxr Betki(" ' dxx , ger$i onlann hoynu sa'y den
ifi gibi oldu.
cv^,
AHMED AVNl KONUK
"Duk", yiin biikmege mahsus olan ince ve uzun bir agagtir. Her bir kim-
seyi bir san'ata da'vet eden iimid-i menfaattir ve "Beiki kazaninm!" fikridir.
Bu daiye onlan cahsmaga sevk etti. Ve calismaktan da onun boyunlan ig gi-
biinceldi.
jjJL* <Jjjj Jjj j JL»I j> ijj DlTi {Sy* Oj^- ObU«b
3084. Uaktaki sabahleyin, hdki nzik kosar umtdi uzerine dukkan iaraftna
3085. Sana nzik umidi olmazsa ni$in aidiuorsun, mahrumluk korkusu vardir,
sen nifin kavisin?
Ey tacir efendi, sana nzik umidi olmazsa nicm dukkan tarafina gidiyor-
sun? Ticarette kardan mahrum olmak korkusu var iken bu ciheti hig du§iin-
mezsin, yureginde kuwet vardir.
3086. fiida keshinde ezd mahrumlu^u korhisu seni cud u cuda nicin yevsek et-
medi?
Ey tacir efendi, esbab-i mai§etin kesbinde, "Belki ezelde kismetim mukad-
der degildir", fikri ve kardan mahrumluk korkusu, seni diinyada nzik ciist u
cusundan me'yus etmedi ve bu husustaki sa'yini gev§etmedi, ya emr-i din-
de saadet ve §ekavet korkusu nicm sa'yini gev§etti?
J~* *-*.** a* 1 J*^ j^ * = — * lH c ~~* ^jt ^y* *t J 1 Kj-fi
3087. ^Dersen ki: "HJakta bSide mahrumluk korkusu vardir, tenbellikte hu kor-
ku zhjadedir'."
3088. *Qalismada umidim daha ziyadedir, tenheUtkte haiart ziyade iularun!"
Bu iki beyit, tacirin i'tiraza cevabidir. Dersen ki: "Ticarette kardan mah-
rumluk korkusu vardir." Derim ki: "Tenbellikte bu mahrumluk korkusu daha
ziyadedir. Calismada kazanmak umidim ziyadedir ve tenbellikte daha ziyade
tehlike ve korku gdrurum."
•asps 8
MESNEVt-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
3089. nZoyle olunca ey hottl zan sahibi, ni$in din i§inde bu ziyan korkusu Be-
nin etegini tutuyor?
Bu beyt-i §erif tacirin cevabma cevaptir. Mademki ticaret i§inde galismak-
tan faide goriiyorsun, ya din isjnde nigin bu ziyan korkusu gah§mak husu-
sunda senin etegini geri gekiyor ve seni gah§maktan men'ediyor, ey su'-i zan
sahibi efendi?
Ujl j Lj! jjjj^. ^u*- j^
U^jljl jj\ J»l aT <^JbJJ b
3090. fia sen gormedin mi hi, bu bizim -pazanmizin ehli olan enbiya ve evliya
ne faide i$indedir?
Ey sirr-i kaderin meghuliyeti sebebiyle gahgmak istemeyen gafil, ya sen
gormedin mi ki, bu bizim sa'y ve mucahede pazanmizin ehli olan enbiya ve
evliya, bu gah§mak neticesinde nasil faideler ve karlar tahsil etmistir?
^j— Jsz~> dy~ jtjL ji\ jUJl iy jj OLiJlT 4s? j&j d\^i jij
3091. HSu dukfiandan gitmek onlara kan gosterdi. Ilu pazar icinde nasd faide
bagladilar!
"Zin dukkan reften", kesb etmekten kinayedir. Ya'ni "Kahillik tarafindan
sa'y ve mucahede dukkam tarafina gitmek, o enbiya ve evliyaya ne menba'
ve ma'den gosterdi ve bu gahsma pazan iginde nasil faideler ve karlar hasil
ettiler, bunlan gormedin mi?"
Jwi JL*>- -Li j»tj \j d\ j>v -Li JUJL>- dytr ?\j \j Ol ^\
3092. Suites ona halhal gtbi ram oldu; deniz ona ram oldu, hamal oldu.
"Halhal", eski zamanlarda kadmlarm ayaWanna taktiklan altin ve giimus
halkalara denir. Elyevm Arabistan'in ba'zi mahallerinde de musta'meldir.
Kola takilana "bilezik" ve ayaga takilana "halhal" derler. Ya'ni "Ates. onlara
halhal gibi mutf ve miinkad'oldu. Nitekim Ibrahim (a.s.) Nemrud'un atesm-
de yanmadi ve deniz Musa (a.s.) a mutf ve munkad oldu ve ona yol verip
onun hamali oldu."
3093. 1)emir ona ram oldu, mum gibi oldu; riizgar ona bende ve mahkum oldu.
*$%&>
AHMED AVNi KONUK
lakJ) d LJfj (SebeV 34/10) ve "Ve biz ona demiri yumusattik" ayet-i keri-
mesi'mucibince, demir Davud (a.s.)a muti' olup mum gibi yumusak oldu.
*£. v-ijjj "^ Uj!^ '^Ji bCu, (Sebe', 34/12) Ya'ni "Biz Suleyman'a ruzga-
n teshir ettik ki, sabahtan ogleye kadar bir ayhk ve aksama kadar da bir ay-
lik yol giderdi" ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu uzere ruzgar Suleyman
(a.s.)a bende ve onun mahkumu oldu. Bu zikr olunan ve diger zikr olunma-
yan enbiyanm mu'cizati, bu bazar-i sa'yde onlann mucahedeleri nettcesinde
hasil olan faideler ve karlardir. Eger dersen ki: "Nubuwet sa'y ile ve miica-
hede ile kazanilmis bir sey degildir, belki Hakk'in inayet-i ezeliyyesidir!" Ce-
vaben deriz ki: Evet inayet-i ezeliyyedir; fakat bu inayet-i ezeliyye onlarca
malum iken, asla tenbellik cihetine gitmemislerdir. Bu mevtin-i diinyada
Hakk'in matlubu olan sa'y ve mucahedeyi bir an elden birakmamisterdir. Ni-
tekim Server-i alem Efendimiz miibarek ayaklan §isinceye kadar namaz kil-
di, Hz. Aise (r.a) validemiz "Ya Resulallah, Hak Teala senin gecmis ve gele-
cek ziinubunu magfiret ettigini sana tebsfr ettigi halde, nicjn nefs-i serifine bu
kadar eza buyursun?" deyince cevabem \^ Up djf\ *i ya'ni "Ben gok suk-
redici bir kul olmayayim mi?" buyurdular. Zira sukiir ni'meti tezyid eder. Bi-
naenaleyh enbiya ve evliya igin de sa'y ve miicahede vardir. Artik sair nasa
cali§manm liizumunu izah zaiddir.
Onun beyanidir ki Resul buyurdu: "Muhakkak
Allan'm gizli velileri vardir"
Hadis-i §erifin tamami budur: lii ^yrj *jA^ ^-h **^ *^' s ^^ J^ ^ 0l
*u~Ji j Ojjj^^j j?^) j d^^^ pjk j ijJLfii ,J lyu Ya'ni "muhakkak Allah Te-
ala'mn gizli velileri vardir ki, baslanmn sacjan perisan, yiizleri tozludur. Emi-
rin yanina girmek igin izin istedikleri vakit izin verilmez, kaybolduklan vakit
aranmazlar ve eger hazir olsalar da'vet olunmazlar ve hasta olsalar iyadet
olunmazlar ve olseler cenazesine kimse hazir olmaz ve bunlar yeryuziinde
bilinmezler, gokte meshurdurlar."
Gsgpp
MESNEVf-I §ERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
3094. ^Diger iaife fek gizli aiderler, zahir olan fadaflun ne vakit me§hum
olurlar?
Allah Teala hazretierinin sa'y ve mucahede ile mesgul olan kullanndan
enbiya (aleyhim'us-selam) hazarati halk nazarlannda malumdur; ve sa'y
ve mucahedede onlann varisleri olan evliya-yi kiram hazaratindan ba'zilan
malum ve ba'zilan mechuldiir. Ve bu mechul olan evliya-yi kiram hakkin-
da Hak Teala hazretleri hadis-i kudside t*> ^ j». V^^ «0J jVi ya'ni "Be-
nim velilerim vardir, onlar kibabim alundadirf onlan benden baskasi bilmez"
buyurulur.
3095.- ^Buiun hunti itdarlar ve higbir kimsenin aozu bunlann vhduklartna bir
nejes vaki olmaz.
Allah'm bu gizli velileri biitun bu yukanda zikr erugirniz harikulade ahva-
le maliktirler ve enbiyamn bu gibi mu'cizan onlara bi-hasebi'1-verase "kera-
met" namiyla intikal etmistir. Fakat halk nazannda meshur olmadiklan igin
hicbir kimsenin gozu onlann buyiiklukleri tizerine bir nefes olsun mun'atif
olamaz.
3096. Onlann hem herameUeri hem hendtleri haremdedir, onlann adtni tibial
dahi i§iimez.
Bu gizli veKlerin hem kendileri hem de keramederi harem-i ilahide ve per-
de-i gaybde mesturdur. Abdal-i ilahl bile onlann ism-i §eriflerini isitemez. Ni-
tekim Fenduddin Attar (k.s.) hazretleri Tezkiretii'l-Evliya'smda Ebu Bekir
Kettani hazretierinin menkabesinde soyle yazar ki: "Ebii Bekir Kettani haz-
retleri Harem-i §erif in bir tarafinda oturmus ve bir tarannda da muhaddisin-
den Abdiirrezzak hazretleri va'z ve nasihat etmekte bulunmus idi. Hizir (a.s.)
Ebu Bekir Kettani hazretlerine gelip: "Nigin Abdurrezzak'in meclisine gitmez-
sin ki, istifade edesin?" demis ve Hz. Ebu Bekir dahi cevaben: "llmi, Rez-
zak'tan alan kimsenin Abdurrezzak'a ihtiyaci yoktur!" demis. Cenab-i Hizir:
"Bu da'vaya sahid lazimdir!" deyince Cenab-i Ebu Bekir-. "§ahidim odur ki,
sen Hizir'sin," demis. Ve Hizir (a.s.) taaccub edip: "Ben zannederdim ki bu-
G 3^ 5 >
AHMED AVNt KONUK
tun evliya-yi Hak benim ma'Iumumdur; sjmdi anladim ki, Allah Teala'nin be-
ni bilen ve benim onlan bilmedigim evliyasi varmis!" demi§tir."
b aT y„ oT Jilyw \j £ Ijj>- (jU*^ ■^■M ^
3097. ~%a Uiudd'nm keremlerini MmecLin mi ki, o seni *Qel\" Hiye o iarafa
gajjirir.
Ya'ni, "Ey kahil sen Hakk'in kereminden nicin me'yus oldun ve cahsmayi
terk ettin? Enbiya ve evliya galistilar. Yukanda zikr olunan karlara nail oldu-
lar, sen bunlan gormedin mi? Eger bunlan gormedin ise, senin vucud-i zahi-
rini muhit olan Hakk'in keremlerini de mi gormedin? Nitekim sana bir varlik
verdi ve o senin variigina taalluk eden birtakim hazlar ve zevkler ihsan etti.
Mesela aciktigin vakit, seni ni'meti tarafina da'vet eder ve o ni'metten haz du-
yarsin. Ve vucudunun istirahati igin seni uyku tarafina gaginr, zevk-i hususi
icinde, tath bir uykuya dalarsin. Susadigm vakit seni latif su tarafina da'vet
eder, kemal-i haz ile suya kandmr. Hakk'in keremlerini bu misailere gore ki-
yas et ve en buyiik ikrami, enbiyasi ve evliyasi vasitasiyla seni cehilden ilme
da'vet etmesidir." Velhasil bu alem-i viicudda seni Hakk'in enva'-i niami ve
keremleri kaplamistir. Nitekim ayet-i kerimede fctiTj \j& 'He '^L 'QI 3 (Lok-
man, 31/20) ya'ni "Allah Teala sizin iizerinize ni'metlerini zahiren ve batmen
itmam etti" buyurdu.
3098. tSnlemin alh ciheti O'nun ikramtdu; her iarafa baksan O'nan a'lamtdir.
"Alemin aln cihetinden, ya'ni onden, arkadan, iistten, alttan, sagdan ve
soldan senin vucuduna Hakk'in ikrami vaki* olur. Alemin herhangi tarafina
baksan Hakk'in keremlerinin^anlanni ve alametlerini gorursiin." "A'lam",
w alem"in cem'i olduguna gore ma'na boyledir. "t'lam", if al babindan masdar
olduguna gore ma'na, "Her ne tarafa baksan Hakk'in keremlerinin i'lami va-
ki'dir," ya'ni her taraf Hakk'in keremlerini ve lutuflanni bildirir. Onun icin su-
fiyye hazarati buyururlar ki: "Mevcudat-i alemden her bir mevcud Allah'in
nebisidir."
\ y sjj^, £* j a j j \j^\ Xj> jut o.bjf ^ m f dj^r
3099. HJakiaki bir kerim sana ^i^Aiese gel!" Aese, $abuk ael; ve wr Beni yakarl"
aemei
C^gj,
MESNEVt-t §ERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Vaktaki kerim olan Hak Teala, seni ates gibi nefsini yakici olan taata ca-
ginrsa cabuk gel; Ve "Beni yakar ve huzuzat-i nefsaniyyemden beni mahrum
eder" deme!" Ve yahut "Kerimut-tab' olan Hakk'in enbiya ve evliyasindan
birisi seni tarik-i Hakk'a ve ates gibi yakici olan riyazet ve miicahedata da'vet
ederse, bu riyazet ve mucahede benim vucudumu yakar ve hasta eder, sih-
hatim harab olur, deme!"
£38.
Enes (r.a)m ate§ dolu firina mendil atmasi ve yanmamasi
' a-Li ^0>tJj> j\ ^JL^ aj <o
c~-» o-^l dJJL* JJjjt it-jl jl
3100. c/Vtaltfe. oglu 6nes'ten gelmi§lir hi, onun misafirligine hir §akis gitmi§tir.
Ashab-i kiramdan Enes b. Malik hazretlerinin hane-i serifine bir sahis mi-
safir olarak gitmistir.
3101. O hikaye etti hi: ^Gnes taamdan sonra gordu. hi, yemek sofrasi san
renhli."
3102, \J\Xrli ve hula§ik!" ^Dedi: "Gy hadim, hir dem onu ftnna at!"
Hz. Enes'e misafir olan sahis hikaye etti ki: "Taam bittikten sonra Hz.
Enes yemek sofrasim sararmis ve kirli ve bula§ik bir halde gordii ve hizmet-
gi olan kadma: "0 sofrayi biraz finna at," buyurdu."
-U*-ij^ \j o\y>- jC~»$ il)l*J d\ Jc&i ji ijl J jj j c3 ji
3103. iSakuli, o zaman sofra yaygisini aie§ten dolu olan firina ath."
"Akilh olan hizmetci kadin, bu emir iizerine derhal yaygiyi ates dolu olan
finmn igine am."
Cv^,
AHMED AVNt KONUK
3104. wr BiUun misafirler onda hayran oldular, yayflintn dumanina muntazir ol-
dular."
"Misafirlerin hepsi Hz. Enes'in bu emrine ve cariyenin dahi bu emri derhal
icra etmesine hayran oldular ve yaygimn yanip tutmesine muntazir oldular."
3105. Wr Bir muddet soma temiz ve beyaz ve o kirlerden uzak olarak finndan
cihardi."
"Hizmetgi bir miiddet sora, o yemek sofrasim temiz ve beyaz ve uzerinde-
ki kirler gikmis. oldugu halde finndan gikardi."
Jj ll*Jlf JCsA J Jo jy^> dj^r
nj* J*~* ^ -^ ry
3106. Oiavim dediler ki: "6y aziz olan sahabi, nicin yanmadt ve iemizlenmis
de oldu?"
Misafirler bu hali gdrunce Hz. Enes'e hitaben dediler ki: "Ey aziz olan sa-
habi, bu yaygi nigin finnda yanmadi ve finndan temizlenmis. olarak cikti?"
3107. ^edi: * jLira ki CMusiafa elini ve agzim bu yemek sofrasina $ok surdii.
Hz. Enes onlara cevaben buyurdu ki: "Seyyid-i alem olan Mustafa (s.a.v.)
Efendimiz hazretleri miibarek elini ve agzini bu yemek sofrasina ba'de't-ta-
am gok def alar sildi." Ankaravi hazretleri bu vak'ayi Niizhetii'ii-Nazmrtfexi
naklen Katade b. Nu'man'm rivayeti iizerine hikaye buyururlar.
3108. Gy atesten ve azabdan korkucu aonul, boyle bir eU ve dudaga iktirab el!
Cenab-i Pir efendimiz bu kissadan hisse olmak iizere buyururlar ki: "Ey
atesten ve azabdan korkucu olan gdniiller! Boyle bir ele ve dudaga yaklasjn
ki, o el ve dudak esrar ve ezvak-i muhammediyyeyi hamil olan evliya-yi ki-
ram hazaratinin elleri ve dudaklandir."
3109. uaktaki bir cemada boyle bir iesrif, asikm camna never a$acaktir?
MESNEVM SERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
Vaktaki o el ve o dudak cemad nev'inden olan bir yemek sofrasina ate§-
te yanmamak gibi bir sereflendirme verdi, zi-ruhun mukemmeli olan bir in-
san-i asikin camna enva'-i §erafetten neler agar, var kiyas et!
3110. DCa'he'nin ker-picini nastl kible etti? By can nuicdhedede merdlerin fop-
[3120]
fit oil
raflt
Ka'be ashnda birkac. parca kerpic ve tasdan ibarettir. Vaktaki nebiyy-i zi-
san olan ibrahim Halilullah (a.s.) o kerpicjeri ve ta§lan birbiri iizerine
vaz'edip "Beytullah" ve "Ka'betullah" namini verdi ve bu bina hakkinda Hak
Teala w'oir '&■'> V^ (Al-i tmran, 3/97) ya'ni "Ona giren kimse emin olur" bu-
yurdu. Ve nihayet Resul-i zi§an Efendimiz onu emr-i ilaht ile kible ittihaz bu-
yurdu. iste enbiya (aleyhimu's-selam)in cemad olan tasa ve topraga temasi
mademki onlara boyle §eref-bah§ oldu, oyle olunca ey can, verese-i enbiya ol-
duklan cihetle her biri vaktinin peygamberi hukmiinde evliyamn bastigi toprak
ol, ya'ni onlann oniinde mutevazi ol! Ve nefsin ile cenk etmek hususunda on-
lann huzurunda kendini zelil ve hakir tut ve onlara tabi' ol! Nitekim Cenab-i
Pir [iv], cildde [b. 544]: j^> f \r j j j j j? ^ *& j^y*. f y ^ ji jX
[Gunlerinin peygamberinden munkati' olma; kendinin fennine.ve adimma i'ti-
mad etme!] buyurmusjar idi.
<**' ui' ^ *?>■ J^- ij-y^ y
<Uol>. OTb Jczif 0^ jt Jby
3111. Ondan soma o hadimeye deiiler hi: *Sen hu dimleue kendi halini soy-
lemez i
Misafirler bu acibeyi mu§ahede ettikten sonra o hizmetcj kadina hitaben
dediler ki: "Sofranm yanmamasi sebebini anladik, fakat sen dahi haziruna
kendi halini soylemez misin? Zira bizler senin haline de hayrette kaldik."
3112. Onun soziinden dolayi nicin hemen onu athn? Tuialvnx ki o esrara iz
goiurmustilr ."
"Efendin olan Hz. Enes'in bir emriyle ve sozuyle nicin o sofrayi derhal
ate§e attin? Tutahm ki Hz. Enes, Resul-i zisan Efendimiz'in mubarek elinin
ve agzinin temas ettigi bir seyin ateste yanmayacagi sirnna vakif idi. Sen ona
vakif olmadigin halde:
*£«>
AHMED AVNt KONUK
3113. By nanim, hu hiymeili sofra ortusunu ni$in aiese aihn?"
"Sitti", "Seyyideti" kelimesinin muhaffefidir. Ya'ni "Resul-i zi§an Efendi-
miz'in isti'mal buyurdugu bu kiymetli sofra drtiisumi feda ederek nicin ate§e
attin ve yanmasindan korkmadin?"
■VlU OUiul f\^\ j jt^-J jL^-1 oU^ j> f jta cj£
3114. ^Jeai: uienmlere i'timdi tuianm, onlann ikramtndan iimulsiz
Aegilim!"
i'timid", "i'timad" kelimesinin imale olunmusudur. Ya'ni "Kerim olanla-
nn emirlerinde bir hikmet gordugiim icm, onlara i'timadim vardir. Binaena-
leyh onlann emirlerinin zimninda kahr ve azab degil, belki lutuf ve ikram
vardir. Ben onlann ikramindan umidsiz degilim."
f ^ u^ 1 ^ J-^ JJ J* ^-/ J 1 f^ *Ji **T ^Jji*
3115. Hir ortii ne olur, eger o hana nedemsiz aiesin koziine git derse"
4
0*«! ^ fjta 4JJI jL> jl jLjpI JUT jl »») j-Ul
3116. x DCemal-i i'timdci ile x$ine duserim, ibadullahian fok iimul iutanm.
"Mizer", jjMi ve jj*U ve 5jjA\ ve jij&i ve ^\jN\ bunlann hepsi "ortu" ma'na-
sinadir. (AkreM7-Mevaricfden) Ya'ni, "Bir sofra ortiisu ne demek olur? Eger
. kerim olan Hz. Enes bana: "Pesfrnan olmaksizin ve tereddud etmeksizin ate-
§in koziine, ya'ni en alevli tarafina git," derse, ona olan kemal-i i'timadim-
dan dolayi kendimi atesin icine atanm. Zira benim Allah Teala hazretleri-
nin kullanndan gok iimtdim vardir." Beyt-i §erifte "ibadullah" ta'biriyle, ab-
diyyet-i mahza makarmnda bulunan kamillere i§aret buyrulur. Zira sifat-i
nefsaniyyesinden bir kil ucu kadar kendisinde eser olan kimse, hentiz haki-
katte "abdullah" olmami§tir, kimse "abdu'n-nefs"tir.
^ jl> f.£ j* iL * J * 1 J ^J^ J^ 0^-* f J 1jjI J* s"
3117. "tSir hilici olan her kerunin i'timaitndan dolayi hu sofra ortiisunii degil,
ta?unt aiarvm."
"Esrar-i muhammediyeye vakif olan her kerime ve abdullaha i'timadim-
dan dolayi bu sofra ortusiinu degil, kendi ba§imi ate§e atanm."
MESNEVf-f §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
3118. 6y hirader kendini hu iksir iizerine vur; erkegin siikt kadintn sidkindan
noksan olmamak lazimdir.
"Iksir", kimyada bakin altma tahvil eden bir maddedir ki, erbabi onu sak-
larlar. Burada "iksir"den murad, sidk ve i'timaddir. "Ey birader, insan-i ka-
milin huzurunda kendini bu sidk ve i'timad iksiri iizerine vur ki, bakir olan
nefsin altina inkilab etsin. Bu hssadan ibret al! Erkegin sadakati ve i'timadi,
bir kadinin sadakatinden ve i'timadindan a§agi olmamahdir."
3119. O hir erkegin kalhi ki, kadmdan noksan ola, o hir gonul olur ki, kann-
dan asagi olur.
"Yuksek duygularda kadimn kalbinden a§agi olan bir erkegin kalbi kadr
ve menzilet i'tibariyle, icerisi necaset dolu olan kanndan ve i§kembeden a§a-
gi olur." Ciinku levsiyyat-i ma'neviyye, levsiyyat-i maddiyyeden daha ber-
baddir. Zira levsiyyat-i maddiyye su ile kolayca temizlenebilir, fakat levsiy-
yat-i ma'neviyyenin izalesi pek mu§kildir.
(^
Resul (a.s.)m Arab kervaninm feryadina eri§mesi kissa-
sidir ki, susamishktan ve susuzluktan yolda kalmi§-idi
ve gonullerini olume koymuglar ve develer ve kervan
halki dillerini digariya sarkitmi§lar idi
i— 'ji ^jSLJljlj *Jai jl Jjj (jJLi^>-
v/ j 1 <j*j/ &b ^j^ 1
3120. O vadi i$inde <S%rab'dan hir taifenin kirhalan yagmur kiUigindan kuru
[3130]
oldu.
^^P 3
AHMED AVNt KONUK
"Kireb" ve "hrebat" kafin kesriyle "kirba"mn cem'idir; ve kirba, deriden
dikilip ictiie su doldurulan kaba derler. Kirbalann kuru olmasi, iglerinde nig su
kalmamis olmasindan kinayedir.
3121. O sahramn oriastnda kalmi§ hir kervan kendi olumunii gagirmi$ idi.
3122. J/lnsizin o iki kevnin yardxmcxsi olan djWusiafa yardtm icin yoldan za-
hir oldu.
Kervan bu hal iginde iken, diinyada ve ahirette kullann yardimcisi olan
Server-i alem Mustafa (s.a.v.) Efendimiz o bigarelere yardim igin yoldan za-
hir oluverdi.
£jL* J K^X^P flj _} iJJjj <_ij ji
Jjji o^- JhJf ^ ^Top
3123. Orada kumun harareti ve gxi$ ve $etin yol uzerinde $ok hiiyuk hir kervan
gordii.
"Suttirg" ( Jjfc.) , "gok biiyiik ve sert ve getin ve muannid" ma'nalanna gelir.
3124. Onlann develeri dillerini sarkiimi§lar, halk kumda her iarafa dokulmii§ler.
Kervanin develeri susuzluktan ve hararetten dillerini disanya sarkitmisjar
ve kervan halki da son derece susuzluktan bitab kalip kumlar uzerinde her
tarafa serilmisler idi.
1 3125. Onlara audi; huynrdu hi: *£dgah olan, peh $abuk gidiniz, hirkac arka-
da$ o him tepeleri tarafina ko§unuz!"
"Kusban", kum tepeleri demek olup "kesib" in cem'idir.
126. \Ki hir zenci deve uzerinde tulum geiirir, kendi heyi tarafina sur'aile
goiurur."
C ^^ B
MESNEVt-t SERfF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"gabuk kum tepeleri tarafina kosunuz, bir zenci kole deve uzerinde bir su
tulumu getiriyor, o efendisi tarafina siir'atle goturuyor, yetisin!"
3127. "O sit/a/i deveciyi devesiyle heraber act emr ile henim tarafima adirin.
"0 zenci deveciyi devesiyle ve tulumuyla beraber aci emr ile, ya'ni cebren
benim tarafima getirinizl "
3128. O fabler kum tepeleri tarafina aeldiler, hir saat soma oyle gorduler.
Resul-i zisan Efendimiz'in emirleri iizerine kervan iginde takati olan bir-
kac. kisi kum tepeleri tarafina geldiler ve bir muddet sonra Resul-i Ekrem
Efendimiz'in ta'rff-i alileri vech ile oyle bir kole gorduler.
3129. 6u iota fcuyiik tulumlu hir deve ile hir hediye Qoturueu phi hir siyah ha-
le giderdi.
3130. Dmdi ona decider ki: *Seni hu tarafta heserin fahri ve halktn hamrUsv
13,401 «%,,<"
3131. "^Deit: wr Ben oral tamtnam, kimdir o?" ^Dedi: u ay yiizlil ve seker
huylal.."
siyah kole dedi: "Ben sizin soylediginiz kimseyi tanimam, o ta'rif ettigi-
niz kimdir?" Onu getirmege gidenlerden birisi dedi ki: "0 parlak yiizlu ve se-
ker gibi tath huylu bir zattjr."
3132. Onda olan nevi'ler ile ta'rif ettHer, 'Dedi: "0 galtbd o §aire henzeyicidir."
"Mana", "benzemek" ma'nasina olan "manisten" masdanmn emr-i hazi-
n bulunan "man" ile failiyet "elif'inden miirekkebdir, "benzeyici" demek
olur, Ya'ni "Server-i alem Efendimiz'in suri ve ma'nevi ahval-i senfesini bil-
G $P?
AHMED AVNI KONUK
dikleri kadar ta'rif ettiler. Siyah kole dedi ki: "Bu sizin ta'rifinize bakilirsa o
zat ahvali sayi' olan §aire benzeyicidir."
lub etti. Hen onun iarafina yarvtn kan§
\J)J& till J6Jjjj\ jjiJLio ijS
3133. "!7Ct o hir iaifeyi sihir ile ma§
1 "
flelmem.
3134. Onu $eke $eke o iarafa aetirdiler; o ie$nide ve hararette fycln tuttu.
Siyah kole Server-i alem Efendimiz'in huzur-i saadetlerine gelmekten im-
tina edince, o birkac. kisi zorla geke geke o tarafa getirdiler. Kole ise ofke igin-
de soge saya baginr idi.
3135. Uakiaki otvu o azizin huzuruna $ektiler, huyurdw. xx &uyu i$iniz ve kal-
dxnnxz da!"
siyah koleyi azizii'l-viicud olan huzur-i Risaletpenahiye gektikleri vakit
Server-i alem Efendimiz buyurdular ki: "Kolenin tulumundaki sudan icmiz ve
ondan tulumlanniza da ahniz!"
3136. Onun tulumundan hepsini suya kandirdt. ^Develer ve her hir kimse on-
dan su 'xcti.
3137. Onun tulumundan Viiyuk, iulumu ve hiicuk tulumu doldurdu; jelegin hw
lutu onun hasedinden sersem kaldi.
"Raviye", biiyuk tulum ve kirba ve su tasjyan deve ma'nasinadir. Bura-
da ewelki ma'na murad buyrulur. Ya'ni "Kolenin bir biiyuk tulumundan ker-
van halkimn hem kendileri ve hem de develeri suya kandi ve su kaplanm da
doldurdular. Suyun mebzuliyetine felegin bulutu hased ederek sersem kaldi."
ikinci misra' suyun kemal-i mebzuliyetini beyanda miibalaga buyrulmu§tur;
ve bu miibalaga ayn-i hakikattir. Zira bulut yagmurun niizulune mahsus
olan bir sebeb-i mahduddur. Halbuki mu'cize-i Risaletpenahi sebebe ve had-
*$$&>
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3
de tabi' olmayan bir lutf-i ilahidir. Mahdudun gayr-i mahduda resk ve hased
etmesi hakikattir.
3138. nSunu bir kimse yormus mudur ki, bir deve yuku sudan bu kadar cehen-
nemin harareti soguk olsunl
"Haviye", cehennemin yedi tabakasindan bir tabakasimn adidir. Burada
her bir susamis. insan ve hayvan nefislerinin harareti murad buyurulur. Zira
nefs-i hayvant cehennem cinsindendir.
<^t\Ja*j>\ ^ £ jX^* (jj!-^- C-ii' v' iZXZ~* dk p £~>* *.Xp ij~S jA
3139. Hiumi bir kimse. gormus mudur hi, bir su iulumundun bu kadar tulum vz~
hrabsiz dolu oldu!
"Iztirabsiz", garpinmaksizin ve zahmet gekmeksizin tulumlann kolayca
doldurulmasi demektir. Zira bir tulumun gesmeden doldurulmasi bile epeyce
bir lztiraba muhtagtir.
uM j*h J l J 1 r 1 J 1 ^jt* J^ %y J >j! dry, jj *>* ^*
3140. Tulum. muhakkak nikab idi; ve bahr-i asddan. onun emrinden fazl dal-
[3150] J
yasi eristi.
Kolenin su ile dolu olan tulumu, kervamn muhtag oldugu suyun istihsa-
linde, muhakkak bir perde ve nikab idi. Kolenin suyu yerinde durdugu hal-
de, kervan halkimn igtigi ve aldigi ve hayvanlanna igirdigi su, bahr-i asildan,
ya'ni viicud-i hakiki-i Hak'tan Peygamber-i zi§anm emrinden, fazl-i ilahi dal-
gasi olarak eri§ti. Zira, bu dunyamn nizami, mukteza-yi esbab iizerine kurul-
mus oldugundan ehl-i gafletin gdzleri de, bu esbab perdelerine dikilip kalmis-
tir. Hak Teala bu esbab perdelerini enbiyasina mu'cize olmak uzere yirttigi ve
kudretini esbab haricinde gosterdigi vakit halk hayrette kahrlar.
3141. Su kaynayistan hava olur ve o hava sofluklukian su olur.
Hadd-i zatinda bu esbab aleminde su kaynadigi vakit, buhar olarak hava-
yi nesimiye kan§ir ve hava olur. Ve o hava soguyarak kesafet peyda edip bu-
lut olur ve ba'dehu su olarak yere dii§er. Iste dogdugumuz giinden beri gor-
mege ah§tigimiz istihalat boyledir.
<^^,
AHMED AVNl KONUK
3142. Helki illetsiz ve bu hihmeilerden hari$ olarak, tekvin, ademden suyu bi-
iirdi.
Fakat Resul-i zisan Efendimiz'in bu mu'cize-i seniyyelerindeki su bdyle
istihalat dairesinde vaki' olmadi. Belki sebepsiz ve hikmet-i tabiiyyenin bu
kaidelerinden haric. olarak, Hakk'in sifat-i tekvim, adem-i izafi aleminden ve
kendi derya-yi vucudundan bu suyu icad etti.
■ j J*** j 1 s*j- j j '•^ U*** ^y? J^ j y
3143. Sen vaktaki $oaMuktan sehehleri aormussiin, cekUden dolayi sebebe ya-
pt$nu$stn.
Ey kudret-i Hak'tan gafil olan kimse, sen vaktaki cocuklugun zamanindan
beri, bu alemde ef al-i ilahiyyenin esbab perdeleri arkasindan zuhur etmesi se-
bebiyle, o sebeblerin kendilerini gdrmussiin ve o efali bu sebeplerden bilmi§sin,
o sebeplerin arkasindaki miisebbibe cehlinden dolayi, sebeblere sanlmigsm.
3144. Sebebler ile miisebbibden yafdsin, ondan dolayi bu niktiblar larafina md-
ilsin.
Bu daima gormege alistigin sebebler ile musebbibu'l-esbab olan Hak'tan ga-
filsin. iste bu gafletinden dolayi, bu esbab perdeleri ve nikablan tara&na inailsin.
j£~? Ubj j Lj js* s* j ^j U*r* ^sr
3145. Uaktaki sebebler gilti ba&xna vmursun n( Jlabbena ve ^abbena'/'lar edersin.
Sen bu esbab perdelerine o kadar yapismigsm ki, mesela nzkini ticaretin-
den ve me'muriyetinden bilirsin; ve ticaretin ve me'muriyetin yolunda devam
ettikge nzkin hususunda kalbin pek musterih olup Rezzak-i hakiki olan Al-
lah Teala'yi hatinna bile getirmezsin. Vaktaki bu sebepler zail olur, ticaretin
bozulur ve me'muriyetin elden gider, "Aman ya Rab!" diye miinacata ve fer-
yada baslarsm.
3146. ^Jlab der ki: "By aceb, mademki sun'umdan yad eitin, sebeb iarafina flit!"
*$%&>
MESNEVf-1 SERlF SERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3
Sebebin zevali halinde Hakk'a rucu'un vuka' bulunca, Rab Teala hazret-
leri sana der ki: "Aceb seyf Sen sebeb yolunda gittikge Ben'i asla hatinna ge-
tirmiyordun; ve vaktaki benim sun'um olan sebeb gitti, bana rucu'un benim
icm degil, sebebin iadesi igin vaki' oldu. halde sebeb tarafina git ve kendi-
ne onu Rab bill" tste ehl-i gaflete bu aci itab-i ilahi vaki olur.
3147. ^Dedi: u<r Bundan soma hev seni goreyim, sebeb ve o demdeme tarafina
bakmayayim!"
gafil dahi bu aci itaba cevaben der ki: "Ya Rab, bundan sonra hep seni
goreyim ve asla esbaba iltifat etmeyeyim ve o demdemeye, ya'ni esbab title
ve mekrine bakip aldanmayayim." "Demdeme", muhtelif ma'naya gelir. Bu-
rada hile ve mekr ma'nasinadir.
3148. Ona der: " < 3luddu leadu" senin isindir. By sen ki, tovbede ve misakta
gevseksin.
Bu beyt-i serifte sure-i En'am'da vaki' o^iiSJ ^ij wi^U i^ui \^j jJj
(En'am, 6/28) ya'ni "Ve eger reddolunsalar, kendisinden nehy olunan seye
avdet ederlerdi; ve onlar muhakkak yalancilardir" ayet-i kerimesine isaret
buyurulur. Ya'ni "Hak Teala o gafilin cevabina cevaben buyurur ki: "Eger
seni zail olan esbab indine iade etsek, sen yine gaflete diiserdin. Zira ewelki
haline reddolunsan, yine kema-fi's-sabik gafletine avdet etmek senin i§indir.
Ey gafil, sen ki tovbede ve misakta gevseksin, tovbeni bozarsin ve misakin-
da sadik kalamazsin."
3149. jfakat hen ona hakmam, rahmei ederim; rahmetim doludur, rahmet iize-
rinde dolasuim." *
"Fakat ben senin, benden gafil ve esbaba mail olduguna bakmani; zail
olan esbabdan doiayi vaki' olan feryadina ve niyazina merhamet ederim. Is-
tedtgini veririm. Zira t'Js, jr °^J 3 J^-'j) (A'raf, 7/156) ["Rahmetim her seyi
vasi' olmustar"] buyurdugum cihetle benim rahmetim alem-i emrimi ve hal-
kimi ihata etmistir. Ben rahmet iizerinde dola§inm."
c £pj a
AHMED AVNl KONUK
( r J^jh* yr p u*' $/ j (
UaP *-AJj OJb JL^e- ^^P^'
3150. *Senin kotu olan ahdine hakmam, ala veririm, mademki hu demde ke-
rem. cihetinden heni istiyorsun."
Ya'ni "Senin curiik ve gev§ek olan ahdine bakmam, kemal-i keremimden
ihsan veririm. Mademki zail olan esbabdan dolayi kendini acz icinde gorixp
benim keremim cihetine bakarak, beni istiyorsun ve "Rabbena, Rabbena!" di-
ye bana niyaz ediyorsun, sana atalanmi bezl ederim."
3151. DCafile onun icinde hay ran oldu. "~)ja JWuhammed, hu nedir, ey derya
huylu?"
3152. ^Bir kiig.uk tulumu nikah etmissin, hem SArah'x hem OCurd'ii aark ettin!
kervan ahalisi susuzluktan helake yaklasmis bir halde ve esbabtan
kat'-i iimid etmis. iken Hak Teala'nin rahmeti imdadlanna yetisti, Server-i
alem (s.a.v.) onlan, esbabi hark etmek suretiyle mu'cize gosterip onlan suya
kandirdi. Bu kafile Resul-i zi§an Efendimiz'in mu'cizelerini goriince hayrete
dugar oldular. Dediler ki: "Ya Muhammed (s.a.v.) bu ne haldir? Ey derya-yi
hakikat huylu zat-i pak, bir kiiciik su tulumunu perde yapip kafilenin miite-
§ekkil oldugu Arap ve Kiird efradim suya gark ettin!"
ft ~
^W aJJI jib fo£ jj J*~* \j «L- {*$* d\ j
kolenin su tulumunu mu'cize ile gaybden su dolu etmesi
ve kara koleyi Allah Teala'nin izni ile beyaz yuzlii etmesi
ju j jJLj «ji_»ISw ji (_c!j^ ^ ^y~ ^X^* Oh j, y ^y& ' ^?& i£<
3153, "61/ Iwle, sen kendi tulumunu simdi dolu gor, ta ki sikayette iyi ve Jwtu.
soulemeyesini"
c^P?
MESNEVl-I SERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVf-3
Resul-i zi§an Efendimiz zenci kdleye hitaben buyurdular ki: "Ey kole, biz
senin tulumunun suyunu zahirde almis. goriindiik, fakat o su, batinda bize
Hakk'in ihsam idi. Binaenaleyh sen kendi tulumunu §imdi yine dolu bir hal-
de gor! Ta ki, suyumu gasb ettiler, diye ileri geri §ikayette bulunmayasin!"
3154. zenci, onun burhanindan hayran oldu, onun imam la-mehandan tulu
ettl
"Demiden", ogiinmek, kendini berbad etmek ve hiicum etmek ve nebatat
ne§v u nema bulmak ve nefes ahp vermek ve tulu'-i subh ma'nalannadir.
Burada "tulu"' ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "0 zenci kole Resul-i Ekrem ve
Server-i alem Efendimiz'in burhan-i nubiiweti olan mu'cizesinden hayrette
kaldi. kolenin subh-i imam "la-mekan", ya'ni' mekandan munezzeh olan
Hak Teala hazretleri canibinden onun kalbine tulu' etti. "
3155. niir ce§me gordii havadan dohulucu olmu§; onun tulumu o feyzin niktfbi
olmu§.
Kolenin kalb gozu aplip, batinda bir cesme gordii, havadan dokiiliicii ol-
mus. idi ve kervan halkina gelen su bu gesmeden idi. Ancak onun tulumu o
ata-yi ilahinin nikabi ve perdesi olmus, idi. ce§meyi goremeyenlerin gozle-
ri zahirde bu tulumu goriirler idi. "Feyz", ta§ip dokiilmek ve §ayi' olmak ve
bah§i§ ve ata ma'nalanna gelir. Burada "ata" ma'nasi miinasibdir.
3156. nazardan nikablari da yvrtii, ta ki gayba mensub main bir $esme gordii.
Resul-i zi§an Efendimiz o kolenin nazanndan nikablan ve perdeleri de
yirtti, nihayet gayba mensub olan ce§menin akici suyunu gordii. "Main",
ma'-i can ma'nasma olduguna gore ikinci misra'in ma'nasi zikrolunan tercii-
me suretinde olur, ve Ankaravi hazretlerinin buyurdugu vech ile tef il babin-
dan ism-i mef ul olarak "muayyen" olursa ma'na: "Ta ki gayba mensub ola-
rak taayyiin etmis. ve.tegekkul etmis. bir ge§me gordii," demek olur. Birinci
ma'naya gore terkib, terkib-i izafi ve ikinci ma'naya gore de terkib-i tavsifi
olur.
<»*?
AHMED AVNt KONUK
3157. fivlam o demde afia&i, ona ef enlist ve makamt taraftndan feramus oUu.
"Qesm pur-ab kerden" ya'ni "gozii su dolu etmek" aglamaktan kinayedir.
Ya'ni "Kole o mu'cizeyi ve o cesme-i gaybin sulanni goriince aglamaya ba§-
ladi. Bu hal-i ma'nevmin dimagina verdigi sarhosluk sebebiyle efendisini ve
evini barkini unuttu."
3158. Onun eli ve ayagi yola giimekien kaUi. Onun canina ilah zelzele hirakh.
Bu hal icjnde o kolenin eli ve ayagi yorulup yola gitmek kuwetini kay-
betti. ot^ 1 J-* <jj\y j^-J\ oiJUr # LJU- ya'ni "Rahman'in cezbelerinden bir
cezbe, ins ve cinnin ameline tekabul eder" hadis-i §erifi mucibince, nazar-i ik-
sir-i Risaletpenahi sayesinde kolenin camna Hak Teala hazretleri zelzele ve
ihtizazat-i acibe birakti.
- <-£' }j J h - ' J^j^
,aT
A~iS
u»jh
' ji>. J4
3159. Tekrar maslahat i$in onu farka $ekti ve decii hi: ^Oiendine gel, ey mus-
tefia iehrar axil"
"Baz" kelimesinin on yedi kadar ma'nasi vardir. Birinci "baz" tekrar ve vi-
ne; ve "bazes" kelimesindeki "baz" "fark ve temyiz" ma'nasmadir. Ucuncii
"baz" dahi "tekrar" ma'nasmadir. Ya'ni, "Kole o cezbe icmde fena ve cem'
makamina gelip nazanndan e§ya-yi zahireyi gaib etmis ve eli ayagi amelden
kalmis idi. Resul-i zisan Efendimiz hazretleri bu koleyi maslahat igin tekrar
fark ve cem'u'1-cem' mertebesine gekti ve buyurdu ki: "Ey fuyuzat-i rabba-
niyyeden miistefid olan kole, kendine gel ve tekrar suyun ile beraber efendin
tarafina git!"
■ j ^w h> °j j j ^ u ; u^ 1
i ( ji-j-O jrt >- C-*~j <
■^*J
3160. ^Diayrd vahti degiUir, hayrei senin dnundeHir. ^Bu zaman $evik ve fa-
buk yola girl"
"Hayret vakti degildir, ya'ni fena ve istigrak ve sarhosluk iginde kalmak
vakti degildir. Belki beka ve sahv ve ayiklik mertebesine riicu' edip, senin yii-
zunden kullara Hakk'in hidayeti vasil oldugunu gorerek hayrette kalmak hali
Gg%gg>
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
senin onundedir. Binaenaleyh bu anda hemen yola gir ve gabuk kabile tara-
fina git ki, bu hayrete kavu§asin!"
3161. uWustafamn ellerini yuziine koydu, a§ik$a $ok buseler verdi.
Kole emir ve nazar-i Risaletpenahi ile beka ve sahv haline gelip seyyidii'l-
ekvan Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'in miibarek ellerini yiiziine goziine stirdii
ve o miibarek ve latif elleri as^klara layik tavr ile bircok optii.
3162. O zaman Server-i diem uWustafa (s.a.v.) Gfendimiz mubdrek elini
onun yiiziine siirdii ve onu saddeHi etii.
"Ferruh", ugurlu, muteyemmen ve miibarek ve saadetli ma'nasmadir. Re-
sul-i zi§ah Efendimiz ikinci bir mu'cize gdstermek igin kolenin yiiziine miiba-
rek elini surdii ve bu temas ile onu miibarek ve saadetli yapti, §6yle ki:
3163. zengi ve Diabesi-zade beyaz oldu, onun gecesi bedr gibi aydtnlik gun
oUu.
Bu temas-i nebevi ile o zenci ve kara renkli olan Habes>zade kole, beyaz
renkli oluverdi. Onun gece gibi kiifiir ile karanhk olan kalbi mlr-i tman ile ve
kara yiizii de beyazhk ile ayin on dordii gibi parlak bir hale geldi ve zahiren
ve batmen miinewer oldu.
3164. Cemdlde ve deldlde bir ^usuf oldu. Ona dedi: "$imdi koye git, hdli a$ik
soylel"
"Delal", dilberlere mahsus olan naz ve i§ve ve gamze. Ya'ni "Kole giizel-
likte ve naz ve i§vede Yusuf (a.s.) gibi bir mertebeye nail oldu. Server-i alem
Efendimiz ona buyurdu ki: "Haydi §imdi koyiine git ve vaki' olan hali koyti-
nun halkina agik bir surette soyle. "Va", na-reside ve ku§ade ve cuda ma'na-
lanna gelir. Burada "va giiften", acik soylemek demektir.
3165. sarnos olarak bi-ser u pa aider di; giimekte elden ayacji iammaz idi.
*#$&>
AHMED AVNt KONUK
Kole kendisinin zahiren ve batmen letafete miibeddel oldugunu gorunce
sarhos. oldu ve emr-i Peygamberi'ye imtisalen bi-ser u pa ya'ni suride bir hal-
de giderdi ve gitmekte elden ayagi fark etmezdi. Ya'ni sarhosHiktan ve suri-
delikten nasil yiiriidugunun farkinda degildi.
3166. Dmdi iki dolu iulum tie pAid oUufi halde, kervan iarafinJan efendisi
iaraftna geldi.
<**
jtif j c: — -jl *£ jy-LiU j J~~* \j ij>- {*$& a*-\j>- 0-Lo
-Lul -
0"
«*'y
^ tJi>- j c-ijS cJj^ *«iii5' jJ iy» ^ *>\p <6"
Efendinin kendi kolesini acik yuzlii gormesi ve o oldugunu
tanimamasi ve onun "Sen benim kolemi oldurmugsun, seni
kan tuttu ve Huda seni benim elime atti!" demesi
"Kan tutmak" odur ki, bir katil birisini oldurdugu anda kendisi miitegay-
yiru'1-hal olur, dimaginda sersemlik peyda olup ba'ziian fiil-i katli bizzat za-
bitaya ihbar ederler ve ba'ziian da cinayeti meydana gikaracak efal ve hare-
katta buiunurlar. Kolenin efendisi de bu hale zahib olmustur.
3167. Gfendi onu uzaktan cjordii ve hayran kaUi; kudan o koyun eklini cafyirdi.
K61e iki tulum ve deve ile koye girerken, efendisi onu uzaktan gordii ve
kolenin beyaz olmasina hayrette kaldi ve kemal-i tahayyiiriinden koyluleri
cagirdi ve dedi ki:
3168. ISu hizim tulumumuz, hizim devemizdir. O halde Zend alinh olan ko-
le nereye giiti?"
fisgp^
MESNEVl-t SERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
"Cebtn", aim ma'nasinadir, "Zengl-cebin", zenci ahnh demek olup zikr-i
ciiz' ve irade-i kill kabilinden mecaz olarak "zenci yiizlu" demek olur.
jy J'jj J 1 Jx> jy j <&}? j >> j ^L* ^~- 1 l$ j^. <Jh j&
3169. Wf Bu bir behdir, uzaktan gdiyor, Onun yiizunden gundiiziin num ute-
rine nur vurur!"
"Bu uzaktan gelen zenci degil, aym on dordii gibi birisidir ki, onun yuzu-
niin parlakhgi, giindiizun aydinhgim tezyid ediyor!"
3170. Vf Bizim kolemiz hani? fjaliba serge§te oldu. ^fyahut ona bir hurt eri$ti ue
[3180] „j „ jj .„
olmus oldu:
"Ser-geste", ba§i ddnmu§, §a§irmi§ ve sersem olmus. ma'nasinadir. Ya'ni
"Bizimf kole meydanda yok, galiba sersemlikten gaib oldu da bu adam bizim
deveyi yiikuyle beraber getiriyor. Yahut onu bir kurt paraladi!" Efendi, kole
yaklasjncaya kadar koyluler arasinda boyle soylenip durdu.
Jr~~?j L. j (jjlj ^ j\ Jr*^? Jr^ lM *^ ^J*r
3171. H/ahiaki o kole geldi, ona dedi ki: ^ZKimsin, ^emenden mi dogdun ve-
ya Turk'e mi mensubsun?"
Vaktaki beyaz olan kole efendinin online geldi, efendi ona dedi ki: "Sen
kimsin, Yemenli misin, yoksa Turk irkina mi mensubsun?" Yemenliler ve
Tiirkler'in beyaz irka mensub olduklan i§aret buyurulur.
3172. Uiani, benim kolemi ne yajthn? ^Dogru soyle, eger oldurdun ise actk
gosier, hile arama!"
"Va niimuden", acik gostermek, ya'ni "Sen benim kolemi oldurdtin ise,
sebebini acik gdster ve saklamak icin hile arama!"
3173. ^edi: Bger oldiirdum ise, sana ni$in geldim, hendi ayaatm tie bu hana
nasd geldim?"
Kole efendinin sualine cevaben dedi ki: "Eger koleyi oldurdiim ise, sana ni-
cm geldim? Bir adam, bir efendinin kolesini oldurunce nig onun yamna gelir
°&p?
AHMED AVNt KONUK
mi? Kendi ayagim ile bu kan ve katl hususunda nasil gelirim? Ya'ni bu kani
ve katli haber vermek icm kendi ayagim ile nasil gelirim? Bu mumkin mil?"
3174. nc Benim kolem hani?" 'Dedi. *Dste benim, ^ezddn'in fazlinin eli beni
boyle miinevver yaph!"
Efendi koleye cevaben dedi: "Bu soyledigini dinledim, fakat benim kolem
nerede? Bana onu haber ver!" Kole cevaben dedi: "Senin kolen i§te benim,
eger zenci iken beyaz olma seni §a§irtiyor ise, Hahk Teala'mn fazl ve inayet
eli olan sultan-i enbiya beni boyle miinevver etti ve beyazlatti."
tZ ~"b **■ j* u* J 1 c — 'J ts*'>^ Ca* c^J^S ja ("&■ ^jfcs *>- ^
3175. *Diey ne soyliiyorsun? OColem nerededir? JAgah ol, benden dogrudan
baskasi kurtulmayacakhr!"
Efendi tekrar koleye hitaben dedi: "Ne soyliiyorsun yahu? Bir zenci kole
nasil beyaz olur? Dogru soyle, kolem nerededir? Agah ol, benim elimden se-
ni dogru sozden ba§kasi kurtarmayacaktir!"
3176. Wedi: kole ile olan senin esrdnni ben hep bir bir tumamen acik soy-
leyeyim."
Kole efendiyi ikna igin dedi ki: "Senin kolen olmayan bir kimse; senin o
kolen ile olan esranni biiemez. esran ben hep bir bir sana tamamen acrit bir
surette soyleyeyim ki, benim senin kolen olduguma kanaat gelsin."
3177. O bir zamandan ki sen beni satin aldin, simdiye kadar olan macerayi
acik soyleyeyim!"
"Benim senin kolen oldugumu isbat igin, senin beni satin aldigm bir za-
' mandan bu ana kadar aramizda gegen hadisati, miibhem bir surette degil,
a#k olarak soyleyeyim!"
3178. w< Ta bilesin ki, viicudda ben oyum, gerp. benim karanlik gecemden bir sa-
bah a$lxl"
s^P?
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"§eb-diz", §eb-renk ve kara demektir ve Husrev-i Perviz'in atimn ismidir
ki, rengi kara idi. Bu kelime "§eb" ile "diz" den miirekkebdir. Ve "(Hz" renk
ma'nasina gelir. §u halde "§eb-diz" kara renkli demek olur. Ya'ni "Her ne ka-
dar Hak Teala hazretleri benim kara rengimden bir subh ve bir beyazlik acti
ve rengim tebeddiil etti ise de, viicudda yine o ayni kole oldugumu bilesin."
3179. "[Renfc ba§ka oldu; ve lakin -pah, olan can, renkien ve erk&ndan ve ioy-
rakian jarxgdir."
"Cisminin rengi ba§ka oldu ve kara iken beyazlandi; velakin ruh renkten
ve erkan-i tabiattan, ya'ni kuruluk ve ya§hk ve sogukluk ve sicaklLktan ve
topraktan, ya'ni kesafetten farigdir ve ruhta bunlann viicudu yoktur."
3180. "Ctstm taniyicilar cabuh hizi kaybederler. Suyu icenler o tulumu ve fefi-
[3190] » , t j I "
pa terfc ederler.
"Suver-i cismaniyyeyi tamyanlar ve bizi suver-i cismaniyyemizie anlam-
ak ve tanimak isteyenler, bizi cabuk kaybederler. Zira. biz zevkiz ve ma'na-
yiz ve ruhuz. Fakat bizim ab-i hayat gibi olan zevkimizi ve ma'narmzi igen-
ler, cisim ve taayyiin tulumunu ve kupiinu terk ederler."
3181. Can tamyicdar adedlerden farijjdirler. DCeyfiyetsiz ve kemmiyetsiz olan
deryamn garkasulular.
Ruhu ve ma'nayi tamyanlar, adedlere ve kesrete sebep olan cismaniyet-
ten ve taayyiinattan farigdirler ve asla suretlere bakmazlar. Onlar ta'rife sig-
mayan ve sayidan art olan ruh ve ma'na denizinin mustagrakidirlar.
3182. Can ol ve can yolundan cant iani! 0oru§iin yan ol, hiyasm oglu degil!
Cam bilmek ve anlamak istersen can ol ve can yolundan tarn! Zira ruhu,
ruh mertebesine gelmedikge ve onu kendi nefsinde mu§ahede etmedikge ta-
nimak mumkin degildir. Binaenaleyh goru§iin yari ve dostu ol, kiyasin ve is-
tidlalin oglu ve onlann tabi'i olma! Zira ruhun ne oldugu kiyasat-i mantikiy-
ye ve istidlalat-i akliyye ile bilinemez.
*!&$&>
AHMED AVNi KONUK
3183. Vakiaki melek akil ile hir iplik ucudurlar, htkmet icin iki suret oliular.
Melek ile akil bir hakikattirler ve hadd-i zatinda ikisi dahi muttehiddir. Fa-
kat bu bir haMkat iki muhtelif taayyiin ile zahir oldu. Bu taayyunun birisi
melaike aleminde, digeri alem-i insanide vaki'dir. Alem-i insanide mevcud
olan bu hakikat kuva-yi insaniyyeden ibarettir. Ve kuvve-i akliyye bu kuva-
yi insaniyyeden birisidir. Binaenaleyh melek ile akil hakikat-i vahideden iba-
ret iken hikmet-i ilahiyye sebebiyle iki suret olmusjardir.
3184. melek ku$ jpbi hal ve per tuilu; ve hu akd kancuti htrakh ve revnak tultu.
melek alem-i melekutta Hak Teala hazretlerinin sure-i Fatir'da J*4
\\jL u juJi j \y. Qj'j iiiTj JZ s^i-t Jjf iLj 4&0 (Fatir, 35/1) Ya'ni "Allah
Teala melekleri'iki§er ve iiger ve dord'er kanat'sahipleri resuller kildi. Dilerse
halkta ziyade eder" buyurdugu vech ile, kus, gibi kanada malik oldu. Ve bu
akl-i insani ise kanadi birakti, cem'iyyet-i esmaiyye ilminin revnakina malik
oldu. Nitekim WKlCGi' r X(ij (Bakara, 2/31) ["Ve Adem'e isimlerin hepsini
ogretti"] buyurulur. Tefsir-i M§anMt sure-i Fatir ibtidasinda buyurulur ki:
"Allah Teala melekut-i semaviyye ve arziyyeden enbiyaya vahy ile ve evli-
yaya ilham ile ve onlardan gayri olan e§has-i insaniyyeye ve sair esjaya
umurun tasrifi ve tedbtri ile resuller yaratti. Muteessir olanlara onlann te'si-
riyle vasil olan §ey onun "kanad"idir. Her bir cihet-i te'sir bir kanaddir. Me-
sela nefs-i insani igin kuvve-i ilmiyye ve nazariyye iki kanaddir ve nefs-i
hayvaniyye igin kuvve-i miidrike, muharrike, baise ug kanaddir. Ve nefs-i
nebatiyye igin kuvve-i gaziye, namiye, miivellide ve musavvire dort kanad-
dir. Ve onlann kanadlan adede munhasir degildir. Belki onlar igin te'siratin
tenewiiati hasebiyle kanadlar vardir.. Bunun igin Resul-i zi§an Efendimiz
leyie-i mi'racda Hz. Cibril'i alti yiiz kanadh olarak gordiiklerini hikaye ve
onun kesretine i§aret buyurmu§lardir.'* Ve Ruzbihan Bakli hazretleri Tefsiru
■Araisi'l-Beyin' da zikrolunan ayet-i kerimenin tefsirinde buyururlar ki: "Allah
' Teala meleklere, ba'zilanni ba'zilanna tafzil ettigi makamat-i meratibi uzeri-
ne ma'rifet kanadlarmi halk etti; ve ervah-i kudsiyye igin dahi kanadlar var-
dir ki, onlar da ma'rifet ve tevhid ve muhabbet ve §evk kanadlandir. Ma'ri-
fet kanadiyla alem-i sifata ve tevhid kanadryla alem-i zata ve muhabbet ka-
nadiyla mu§ahedeye ve §evk kanadiyla visale ugarlar."
MESNEVt-t SERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
JJ*Xmi 3o-L»jh i
H j j ijy- _>■> y
JIJJL»1 j^ca j :> yb fj*"^
3185. t$ufefiesiz her ikisi hirhirine yardim edici geldiler. Dier iki hos yiizlii hir-
hirine arka oldular.
Melek ile akil hakikat-i miittehideden olduklan igin, her ikisi birbirine yar-
dim edici oldular; her iki hos yiizlii ve latif mahiyetli olan melek ile akil bir-
birine zahir ve mum oldular.
3186. Diem melek hem akil Utah. icin hir vdeiddir; her ikisi ademe yarduna
ve saciddirler.
Melek ile akil, Hakk'i bulmak hususunda birdir ve ikisi de Hakk'i bulucu-
dur. Ve akil ile melegin asla ademe muhalefetleri yoktur. Daima ademin hiz-
metindedirler ve ademe secde ve serfiiru ederler ve tarik-i Hak'ta ademe da-
ima yardimci olurlar.
3187. Vtfefis ve seyian evvel hire mensub idiler; Sldeme hir dusman ve hasid
olmuslardu.
Nefis ve seytan Mudill isminin mazhan olduklanndan, bu bire mensub idi-
ler. Adem ise Mudill ve Had! gibi bilcumle mutekabil esmamn mazhan oldu-
gu cihetle, hem derekat-i siifliyyeye sukuta ve hem de derecat-i ulviyyeye
uruca miistaiddir. Nefis ve §eytan alem-i siifliden olduklan icjn Adem'in bu
cem'iyyetine hased edip kendi siitli olan mertebelerine gekmek isterler ve da-
ima yiikselmemesi igin ona tiirlli turlii diismanlik ederler.
-Lj*^- a! JLp yj£ \a jjj OsJl j
X*j jl -bJ 0^ \j f il <& 01
3188. ki Sddem'i heden yordii ve iirkiu; ve o ki nur-i muiemen Qordu o efiildi.
Adem'i cesedden ibaretgoren kimse ondan iirktii ve nefret etti. Nitekim
Iblis, Adem'in topraktan mahluk olan cesedine nazar etti, onu kiymetsiz ve
kendini daha kiymetli bir mahluk gordii; ve keza kiiffar, enbiyayi kendileri
gibi cisimden ibaret gordiiler ve ji^-tii ^ ^^ilTj } ^ Jm* Jj-J 1 &> ju (Furkan,
25/7) ya'ni "Bu resule ne oldu ki taam'yer ve sokaklarda yurur!" dediler ve
o ademlerin, ya'ni insan-i kamillerin huzurunda bas egmediler. Ve o kimse ki
Adem'i emin kihnmis nur gordu, ya'ni emanet-i ilahiyye nurunun Adem'e
°$ps s
AHMED AVNl KONUK
tevdi' buyurulmus oldugunu gordu, o kimse onun huzurunda secde etti ve
bas egdi; ve boyle kimse bu hususta melaike ile muttehid oldu.
3189. O iki aoz bundan munevver oldular; ve. bu ikisinin aozu $amurdan bas-
kasiru aormedi.
melegin ve aklin gozleri bu Adem'den ve Adem'de gordiikleri emanet-i
ilahiyye nurundan miinewer oldular; ve nefsin ve seytamn gozleri Adem'in
Gismine baktilar ve onda camurdan ve topraktan baska bir §ey gormediler;
ya'ni ewelki gozler Adem'in batimna, ikinci gozler zahirine baktilar.
xlj^ J-^-l ^j&? y. «\[^«*j ^yz £\&, ^4 j^ y~ y* ^j*^' ^W <y-
3190. ^u bevan simdi esek qibi buzda kaldi. ciinki cehud uzerine Dncil oku-
[3200] » * '
mak dm degudir.
Beyan ettim ki, akil ayn-i melektir ve nefis ayn-i seytandir ve akil ile melek
arasindaki tegayiirun hangi i'tibar ile ve nefis ve seytan arasindaki temayuziin
dahi hangi i'tibar ile oldugunu ve melegin Adem'e secde etmesinden murad ne-
den ibaret bulundugunu ve tblis'in Adem'i inkan neden kinaye oldugunu tafsil
etmedim. "Ve bu beyanat, esegin buz iizerinde yuriiyemeyip kaydigi ve kaldigi
gibi tevakkuf etti. Zira bu beyanat-i dakikayi ukal-i zaife erbabi anlayamaya-
rak derhal inkar eder. Nitekim bir yahudi, incil okumak miinasib olmaz/'
£ Jr*, j> &* J ^ij ^y ^ ^ji^f^ijjly^
3191. <$iaya Omer'den soylemek ne vakit miimkin olur? Sagtnn onunde bar-
but $almak ne vakit hdhil olur?
"Barbut" bir nevi' calginin ismidir. Bu beyt-i serif yukanda zikr olunan
hakayiki dinlemege isti'dadi olmayanlar igin getirilmis. birer misaldir. Ya'ni
"§ia taifesi Hz. Omer (r.a.) efendimize bugz ettiklerinden, onlara bu timsal-i
adalet olan zat-i seriften bahs edilemez, derhal gazab eder. Ve saginn onun-
de de barbut calgisini galmak bostur, cunkii kulagi isitmedigi igin sazin nag-
melerini duyup zevk alamaz.
Cw.1 ^ f*jj\ J. *£ ^y> _j l5^a ^— <l fj-^" <^M <z*y ** a jj y> *-^
: 3192. Jfakat koyde kosede bir kimse varsa, aetirdiijjim bir hay u hay kdftdir.
6 £»>
MESNEVf-I §ERfF §ERHt / VI, CtLT • MESNEVf-3 •
Sahib-i firaset olan kimseye, bu beyan ettigimiz icmal ve i§aret, melegin
ayn-i akl ve nefsin ayn-i §eytan oldugu hakkinda tafsil ve tasrihtir. Binaena-
leyh ira"d ettigim bu hay u huy, ya'ni elfaz ve ibarat-i miicmele erbab-i fira-
sete kifayet eder.
CJ^J ^ C^ **■£ <J^ tJ^ J ^L> \j ^i. j>«^
3193. jerkin miistahakkina ia§ ve kerfa riisuh tie mii§errih olarak bir nahk olur.
Qunkii bu misallerin §erhine istihkaki olan kimseye tasjar ve tuglalar rii-
suh ile ve ha§ivden art §erh edici olarak bir%6yleyici olur. Nitekim §eyh Sa'di
hazretleri de buyurur:
-"Yesil agaglann yapraklanndan her biryaprak akilin nazannda ma'rifet-i ila-
hiyyeyi tafsil eden bir kitabdir. "
C^
Onun beyanidir ki Hak Subhanehu ve Teala goklerden ve yerden ve
a'yan ve a'razdan her ne verdi ve yaratti ise hep hacet istid'asiyle yaratti;
kendini bir §eye muhtac etmek lazimdir; ta ki »i« i jl >lkJi s-^ ^ ayet-i
kerimesi mucibince versin; lztirar istihkakin §ahididir
Bu ayet-i kerime Sure-i Neml'de Vaki'dir. ejlii u^j »i« tSj >l*Ji t--?w ^i
j»Ji\ piiL ]3&wj (Neml, 27-62) Ya'ni "Muztar olanlar dua ettigi vakit icabet
eden ve zaran kesi eden ve sizi yeryiizunde halife kilan Allah Teala mi, yok-
sa ona §erik tuttuklan mi hayirhdir?" Ya'ni Hak Teala hazretlerinin verdigi ve
yarattigi §eyler hep o mahlukatin talebi ve arz-i ihtiyac. etmesi sebebiyle zu-
huf etti. Binaenaleyh Vahibu'l-ataya hazretlerinin huzurunda insan kendini
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
bir seye muhtac etmek lazimdir ki, Hak Teala hazretleri mezkur ayet-i keri-
rme mucibince onun talebini is'af buyursun. Zira ihtiyag ve zaruret, o muhtac.
I oldugu §eye miistahak oldugunun §ahididir. Nitekim "istemeyen cocuga me-
I me vermezler" darb-i meseli Turkge'de meshurdur.
*£ jW j^ Jj&> o\i3* aT iji j c— t»j> j^.j* jU d\
^ 3194. cMeryem'e mensuh olan niyaz ve ierttir ki, oyle bir cocuk soze bashdi.
Kissasi sure-i Meryem'de beyan buyuruldugu iizere, Hz. Meryem nefti-i
I ile Isa (a.s.)a hamile oiup dogurduktan sonra kavminin levm ve takbi-
nden pek ziyade sikilip "Ne olaydi bu hadiseden ewel oleydim ve namim
i nisamm unutulmu§ olaydi!" dedi. Kendisini kavmine kar§i zinadan tebrie
ekbir delil arardi. Emr-i Hak'la Isa (a.s.)a isaret etti. Ve kavmi dediler ki:
|e§ikteki bir cocuk laf soyleyebilir mi?" Bunun iizerine Isa (a.s.) soze bas-
^ buyurdu ki: "Ben Allah'in kuluyum, bana kitap verdi ve beni peygam-
r kildi." Bu hal Hz. Meryem'in Hakk'a niyazindan ve batinindaki derdden
i vaki' oldu.
C-a^ ji ij\i
J ijr* 35*
^-^. y <sSj- $ i^ $ 55*
J 3195. Oram ciiz'ti, onsuz onun if in soytedi. Senin ciiz'untln cuz u jjizliae so2
| tutar.
I Hz. Meryem'in cuz'ii olan Hz. Isa onsuz, ya'ni Hz. Meryem'den munfekk
olarak onun kulliyeti lehine ya'ni beraeti hakkinda soz soyledi. Bunun gibi
ey insan, senin ciiz'un olan a'zalanmn ctiz'leri olan efalinin batinda nutuk-
l Ian vardir. Zira a'razdan ibaret olan ef alin alem-i ma'nada birer suretleri te-
i kewiin eder ve o suretlerin nutuklan vardir.
3196. 6y kul, el ve ayak sana sahiai olurlar. H^ir milnkere nice bir el ve ayak
koyarstn?
"Ey Allah'in kulu senin uzvun ve ciiz'un olan el ve ayak ve onlann
ciiz'leri olan a'mal, alem-i ahirette sana §ahid olurlar. Hal boyle iken efendin
olan Allah'm ermine muhalif olan bir miinkere, ya'ni kotii bir fiile nice bir el
|f: ve ayak koyarsin ve o kotii ameli icra edersin?" "Miinker", ism-i mef ul ve
"ya" ya-yi vahdettir. Nehy olunan ef al ma'nasinadir.
*$$&>
MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
^H-tj j JlO \j> jlsU '-uisU
CJ& J £j-i £>*~«*
iJ^^ JJ
3197. €jjer serhin ve kelanun mustehakhi olmazsan, ndUkin nattkast sent gor- ]
dii ve uyudu.
Ya'ni "Ata-yi ilahi hacet istid'asina miisteniddir ve ihtiyag ve lztirar ise is-
tihkakm §ahididir. Eger sen hakayik ve maarif-i ilahiyyeye mtiteallik olan ke-
lamin ve tafsilatm miistehakki degil isen, bu hususa dair natik olan kamilin na-
tikasi, senin adera-i ihtiyacim ve binnetice istihkaksizhgini goriir ve uyur, ya'ni
sakit olur. Zira hadis-i §erifte ca*~^ ^ j^. u^-^ ^£ J* a *^ L| cA ^ & va ' n i
"Allah Teala hikmeti vaizlerin kalblerine mustemi'lerin himmetleri kadar teflon
eder" buyurulur.
3198. JJier ne bitti ise muhiacian dolayi bitti, id ki bir sey isteyen bir ial&i
bulsun.
Alem-i vucudda zuhur eden ve nesv u nema bulan her bir §ey, o s,eye
muhtac, olanlar igin zuhur etti, ta ki o biten ve nesv u nema bulan §ey, ken-
disini isteyen ve arayan bir talibi bulsun.
3199. Diak Teala efyer aohleri yarath ise, hacetlerin refi icin yarath.
3200. Dier nerede bir derd vardir, deva oraya aider. Dier nerede bir fahr var-
dxr, i
azik oraya aider.
3201. Dier nerede miiskil vardir, cevab oraya aider. Dier nerede ekin vardir,
su oraya aider.
3202. Suyu az hie, susamislih ele aeiir, id ki su yukaridan ve asagidan kaynasm.
"Su"dan murad, hakayik ve maarif-i ilahiyyedir. Ve "suyun yukandan
kaynamasi," hakayik ve maarif-i melekutinin zuhurudur, ve "a§agidan kay-
namasi," hakayik ve maarif-i mulki ve kevninin zuhurudur. Ya'ni "Hakayik
^^P?
AHMED AVNl KONUK
ve maarif-i mulki ve melekutinin zuhurunu az iste! Miinhasiran teveccuhun
bunlara olmasin. Zat-i Hakk'a vusul a§kim ve susuzlugunu ele getir Bu a§k
ve taleb neticesinde vuslat hasil oldugu vakit ^J c*j ^ ^> &* >j£~U (Ma-
ide, 5/66) ya'ni "Onlar yukanlanndan ve ayaklannin altindan' yerler idi"
ayet-i kerimesindeki i§aret vech ile, bu hakayik ve maarif-i ilahiyye hem yu-
kandan ve hem de a§agidan kaynasin. Zira ata-yi ilahi ihtiyaca gore olur.
j\ jJ* Oliw j J^^P C)\jj tj>
Jf J jli Jit JL-Iji &
3203. nioaazi nazik olan $ocukcagiz dogmalifap memeden onun sutu ne vakit
akta olur?
Bu taleb ve susuzluk neticesinde senin tifl-i isti'dadin dogar ve o vakit se-
nin umm-i rakabun olan bu alem-i kevnin memesinden, ya'ni esma ve si-
fat-i ilahiyyenin mezahiri olan her bir suret-i kevniyyeden maarif ve haka-
yik-i mulkiyye ve melekutiyye sutler! akici olur. Nitekim bogazi nazik ve za-
yif olan cocukcagiz dogmadikga, anasimn memesinden onun sutu ne vakit
akici olur?
3204. ffii, yiikseklerde ve abpklarda ko§, id ki susamts ve harareie rehin olasin!
"Git, bu ask ve heva ile yukseklerde ve alcaklarda ko§! Ya'ni esna-yi su-
lukte ruhaniyet ve cismaniyet alemlerinde kos. ve cahsj Ta ki vuslat-i Hakk'a
susamis ve hararetin mahbusu olasin." "Girev", rehin demektir.
3205. Ondan soma heva ansmm sadasmdan, ey hiiyuk, trmak suyu sadasim
i$itirsin.
"Heva", burada, a§kve mutiabbet demektir. "NiyusMen" (oo-i^) , isjtmek
ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey himmeti all olan ulu salik, bu kosma ve calismadan
sonra basmda donen ve dola§an bu a§k ve muhabbet ansinin viziltisindan,
maarif ve hakayik-i ilahiyye lrmaginm akmasi sadastm isjtirsin ve kalbine la-
yenkatr varidat-i gaybiyye nuzul eder."
jl (J j*- iSjS \j v 1
. jl JLiUy ^S y C-^-U-
3206. Senin hacetin ha§tslen noksan olmadt; suyu iuiarsm, onu, onun iarafina
$ekersin.
S ^P 55
fr
MESNEVl-1 SERtF SERHt / VI. CiLT • MESNEVl-3
"Hasis", ot ve sebze ve nebatat demektir. Ya'ni "Sen, insan olmak i'tiba-
riyle mahlukat-i saire iizerine mukerrem oldugun icin, senin hacetin ottan ve
sebzeden noksan ve a§agi degildir. Sen nebatatin suya olan ihtiyacmi idrak
edersin ve suyu tutup onlann tarafina ceker ve onlan sularsin."
^y*- ±>k ^ ^>- £jj <Jy cf^* y L> ^(Sjt? J'y
3207. Sen kulagi tutarsm, suyu hosluk hulmak i$in kuru ekin iarafina $eker-
sin.
"Gus giriften-i ab", suyun kulagmi tutmalj, suyu zor ile akitmaktan kina-
yedir. Ya'ni "Letafet ve taravet bulmak igin sen suyu kuru ekin tarafina zor
ile ve zahmet ile akitirsin. Zira sen bunlann suya muhtac oldugunu bilirsin.
Onlann suya olan ihtiyaci seni bu fiil tarafina geker."
* C— I JjS" ^\ j j. C~»*-j j\ C~*l j*J*» j*\yr jS \j d\*r £j j
3208. Can zer'ine ki, onun cevherleri muzmerdir, rahmet hulutu 'JCevser su-
yundan doludur.
"Hakayik ve maarif-i ilahiyye cevherleri gizli olan can tarlasinin iizeri-
ne saye salan rahmet-i ilahiyye bulutu Kevser suyundan, ya'ni tecelliyat-i
ilahiyyeden doludur." rahmet bulutu o tecelliyati can tarlasina yagdirma-
ga ba§layinca, onda gizli olan hakayik ve maarif-i ilahiyye cevherleri bas
gosterir.
i_j|j^«Jlj Af-\ <dJI Jf\j ciJ t _j\j as i. Jul ptyj ^[L* \j
3209. OVihayd "Onlann ^Jlabh'i onlan suladi" hitahi gelsin; susamts ol, JM-
lak docjruyu $ok hilicidir.
Nihayet bu rahmet-i ilahiyye neticesinde i^ u> ^ '^L '_, (insan,
76/21) ya'ni "Onlann Rabb'i, onlara temiz sarab icjrdi" hitabi gelsin. Bina-
enaleyh sen vuslat-i Hakk'a tesne ol ve susa! Ayn-i sabiten ve isti'dad-i eze-
linin iktizasi ne ise, Allah Teala onu bilir ve lisan-i isti'dad ile vaki* olan ta-
leb ve ihtiyacina gore sana atalar eder. Beyit:
Sekahum Rabbuhiim hamnn igen a§iklar ey Nak§i
Erer ma'§ukuna onlar mekandan la-mekan soyler.
c^p^
AHMED AVNt KONUK
(^
*^)LJ1 aJLP ^-AJx**^ uJj-ij^ ' a J^y i ~ JT" Jk^ j^ ^J ^-^
Mustafa (a.s.)m huzuruna bir siit emen gocugu ile kafir kadinm
gelmesi ve Resul (a.s,)m mu'cizatiyla Isa gibi konu§masi
d\^a*\ j Jui- 'o\j$ jr**ii. iSy*
OlylT j\ Jj jij ti d\j\ j^a
3210. O koyden, kdfirlerdcn hir kadm dahi, imtihandan dolayi ^eygamber ta-
rajina ho$ucu oldu.
Resul-i zl§an Efendimiz'in mu'cizesiyle beyaz olup avdet eden zenci kole-
nin koyunde sakin kafirlerden bir kadin dahi, peygamber olup olmadigim tec-
riibe ve imtihan icjn Resul-i Ekrem hazretleri tarafina ko§ucu oldu.
jLT ji \jj ^U jj ^sj?
jU>- I Aa\ jJ j^j J^.
3211. Dki aylik ipcuh, kadintn hucaginda olarakj ha§ bdusuyle peygamber' in
huzuruna cjeldi.
"Himar", bas, ortusii demektir.
3212. £ocuk dedi: ^uftllah sana selamet versin, yd Ulesulallak, hiz sana geldik."
3213. Omm anasi ofkesinden ona dedi: "Uley susl senin kulagina bu $ehade~
ti him btrakh?"
3214. '6t/ ktifuk focult, turai sana kim ogretti, senin dilin $ocuklukia cenr oldu."
"Cerir", cekmek ma'nasina olan "cerr"dendir. "Zeban-i Cerir", timd-zeban
ve soyleyici olmaktan kinayedir. Ve Cerir, me§hur bir sairin ismi olup, bura-
c ^gS a
MESNEVt-f SERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
da fasih ma'nasma istiare olunmustur. Kadin cocuguna hitaben, ofkesinden
dedi ki: "Ey kiigiicuk cocuk, bu biiytik adamlar gibi sdz soylemeyi sana kirn
ogretti ki, senin dilin boyle cocuklukta fasih oldu?"
3215. Deli: y Diak ogretti, oncUn sonra Cebrail. HZeyanda ben Cebrail tie re-
silim."
"Resil" kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir; burada hem-zeban ve
hem-avaz ma'nasinadir. Qocuk anasinm sualine cevaben dedi ki: "Bu soyle-.
digim sozleri, isti'dad-i ezelim muktezasinca Hak ogretti. Ondan sonra bu
alem-i kevnde, bu isti'dadimin icabi olan sozleri Cebrail (a.s.) ta'lim etti. Bi-
naenaleyh ben beyan-i ma'na hususunda Cebrail (a.s.) ile hem-zebamm ve
bir dil ile tekellum ederim."
3216. Deal: Diani? Deli: H&asinvn iistiinde gormuyor musun, nazanni
yukartya etl"
Anasi gocuga dedi: "Hani Cebrail?" Qocuk cevaben dedi: "Iste, basmin its-
tiinde duruyor, gormuyor musun, nazanni yukanya kaldir!"
"Manzar", ism-i mekandir, bakacak mahal demektir. Ve insamn nazar
edecegi mahalli ve a'zasi goziidiir. Ya'ni, mahall-i nazar olan gdzunti yuka-
nya dik, demek olur.
JJ.5 4jj5 X^u «uAS" \jA j* ^jfr y j-" ji «^^-»i'
3217. Senin basmin uzerin&e Cebrail lurmus, muhahkak hana yuz nevi' ile
leM olmustur."
3218. 'Dedi: "Sen goruyor musun?" Deli ki: "Svet, senin bastntn iizerinde bir
belr-i kamil gibi -parlayictdu."
Cocugun anasi: "Sen goruyor musun?" dedi. Cocuk dahi ona cevaben de-
di ki: "Evet, senin basimn iizerinde, ayin on dordii gibi parlayici bir haldedir."
3219. Dana LKesuliin vasfint bgretiyor; beni o yuksek cihetten bu yere bat-
mahian hurtarvyor."
G $P?
AHMED AVNl KONUK
"Hz. Cibril, all mertebeden bana Resul-i zt§an hazretlerinin evsaf-i nebe-
visini ta'lim ediyor; o yiiksek mertebeden beni yere batmaktan ve algak-
liklara gdmulmekten kurtanyor."
3220. iSa'dehu ona ZResul buyurdu hi: "61/ silt emen $ocuh! Sldm nedir?
<S%cik soyle ve mail oil" t
j?- C-i- dX; J\ J~$ sjjf- Xs- y,yS\ Xs- J*- J~j ^u cJS
3221. ^Bedl: nr Benim adxm Diak indinde <5%dulazizdir. ^Bu bir avac mef til
indinde S%d-i HJizza'du."
Emr-i Risaletpenahi iizerine cocuk dedi ki: "Benim adim, Hak Teala haz-.
retlerinin ilm-i iiahisinde Abdiilaziz'dir. Ve benim ayn-i sabitem Aziz ism-i §e-
rifinin mazhandir; fakat bu alem-i kevnde bu bir avug §eytamn duzdiigii
mefuller indinde Abd-i Uzza'dir." "Hiz", liigatte pu§t oglana ve mef file der-
ler. Burada, §eytamn tahM tasarrufunda olan kefere murad buyrulur. "Uzza"
zaman-i cahiliyyette Arab'larm taptiklan bir putun ismidir ki Neon sure-i §e-
nfesinde JJSj oVft '<3}\ (Necm,53/19) ["Gorduniiz mii Lat ve Uzza'yi..."]
ayet-i kerimesinde ismi zikr olunmu§tur.
3222. "Sana peygamberligi veren zai hahki vein, ben llzzadan pak ve bizar
ve bervyim"
3223. CAiak-i bedir gtbi olan iki atjlik cocuk, ashab-t sadr gibi baligin dersini
soyledi.
Yiizu, aym on dordu gibi parlak olan iki aylik bir gocuk, senelerce medre-
selerde, mekteblerde ilim tahsil edip, makam-i sadra ve riyasete gegen bir
kimse gibi balig olan adamlara mahsus dersi ve ma'nayi soyledi ki, ders ve
ma'na dahi tevhid-i Hak ve tasdik-i nubuwettir.
3224. \Ba derm demde cenneiien hanut eri§ti; hatUi coaiflun ve ananin dima-
gi kohi cekli.
•^P 3
* MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
"Hanut", burada latif koku ma'nasinadir. Ya'ni "Resul-i zisan Efendimi-
z'in bu ikinci mu'cizesi dahi zahir olduktan sonra, sual ve cevabi miiteakib,
cennet tarafindan bir latif koku eristi. Bu koku gocugun ve anasinin dimagi-
na kadar vasil oldu." Zira onlann isti'dad-i ezelisinde, imana kabiliyyet oldu-
gundan, onlann mesamm-i ruhlan, bu alem-i gaybdan gelen latif kokuyu
cekti. Nitekim bu alem-i ervahdan gelen latif kokulan, el-an dahi duymakta
olan ehl-i ma'naya tesaduf olunmaktadir.
3225. Dier ikisi dediler ki: "ZKorkudan ve sukuidan ise hu hanut kokusu iize-
rine can ieslvm- etmek evladir."
Mu'cize-i Risaletpenahi ile, mertebe-i biiluga vasil olan gocuk ile, kiifur
icmde olan validesi ba'de'l-!man bu latif kokuyu duyunca, dediler ki: "Diin-
yada ya§ayip, tekrar kiifiir ve inkara diismek korkusundan ise, bu hanut ko-
kusu uzerine can teslim etmek evladir." "Hanut", Akrebu'l-Mevirid'm beya-
nina gore olulerin kefenlerine ve cisimlerine konulan her nevi' giizel kokuya
ve bozulmayi men' eden her nevi' edviyeye derler. Burada, onlann imanlan-
nin fesadim men' eden koku ma'nasina gelir.
o iS - o *-t
3226. kimse ki, omin muarrifi Diak ola, camid ve nami ona 1/iiz saidak vurur.
"Muamf ', bir kimsenin vasfim ta'rif ve beyan eden kimseye derler. Ve za-
man-i Hz. Pir'de bir cenazenin namazi kihnmak icin musallaya vaz" olundu-
gu esnada one gecip, evsaf-i meyyiti ve tcab ettikge, evsaf-i ekabiri haziru-
na hitaben beyan eden kimseye derler. Nitekim Menikib-i Sipehsalafda Hz.
Pir-i destgirin alem-i bakaya intikallerinde soyle vaki' olmustar: j ^ku ^
Lf U**j *li jUj <iX>,sy ^Uj ^U-ijLj JJJJb^ ^ jji !j jl>- <-sj>? j j—i^t-io 4i£b j> lj ^J-aj \y>\
ijJLt Uji <LJ& <uLe- a\}\ Xa^-j ijyi fji^ j-W» hi** '— 'j^ -^ Jr& ^^ OjIa a5jLl>- <J}jw JJJLrfj
\j*iy 0^i> u^- 7>jtiil tjji* 4f jb J^jf i— ol lJj/u* C.af i_.j.k ■j)JS\ A*i"! UV_^* «jUAI
* rj i cJ^j j >j, Ya'ni "Nuvvab-i saltanat ve iimera, na'si kaldmp kilig ve so-
palar ile ahaliyi teb'id ederler idi. Biiyiik bir. kalabahk ile, aksam namazina
yakin musallaya eri§tiler. Adet oldugu iizere muarrif one gecip, §eyh Sadred-
din Konevi (k.s.) icin: "Buyur, meliku'l-me§ayih" dedi. Mevlana Ekmeliidd-
in Tabib dahi: "Muanif, edebi muhafaza et, zira meliku'l-me§ayih-i hakiki
Hz. Mevlana idi ve rihlet buyurdu" dedi.
c^s^,
AHMED AVNt KONUK
Ya'ni "0 Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz'in muarrifi Hak Teala hazretleri
oldugundan, onun huzur-i saadetinde nebatat ve cemadat kelam-i nebevileri-
ni tasdikan yuz "saddak" vurur." "Saddak", tefil babmdan, fiil-i maztdir, tas-
dik etti, demektir.. Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi der ki: "Bu
kelime "daT'in tesdidiyle degil, tahfifiyle olmakicab eder. Te§did ile olmasi, za-
ruret-i vezn igindir; zira tasdikten siga-i mazinin burada ma'nasi yoktur."
3227. kimsenin ki Diuda Diafizi ola, ku§ ve hahk muhahkak onun hekfisi olur.
Tav§anal ku§unun Resul (a.s.)m muzesini kapmasi ve havaya
gotiirmesi ve ba§ a§agi etmesi ve muzeden kara yilan dii§mesi
"Ukab", tav§ancil kusu; "muze", cjzme, ig edik, mest, lapgm ma'nalanna-
dir ki, abdest ahndiktan sonra iizerlerine mesh olunur.
^ ^J* - j' J * L -J {Jl&um* *%& jijlS' AJZji (jiJ-^'
3228. IZunun vcinde- idiler ki, dAiustafd yukart tarafian, said sadast isitti.
Bu kiiciik cocuk, anasi ile jnesguliyet icinde iken Mustafa (s.a.v.) Efendi-
miz hazretleri, yukandan ezan sesini i§ittiler. "Ala", feth ve med ile, yiiksek-
lik ma'nasinadir; ve zamme ile de ["ula"] telaffuz olunur.
3229. tSu istedi ve abdesti tazeledi; o socjuk sudan elini ve yuziinii yikadi.
3230. Uier iki ayacjim yikadi ve re'yini lamina etti; hir lap$m kapici, lap$ini
kaph.
G »S
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Resul-i zisan Efendimiz abdest almak igin ayaklanndan mestlerini gikar- j
mis. idi. Abdest bittikten sonra, mestlerini giymek istedi ve re'ylerini lapcmlan |
tarafina tevcih etti; fakat bir iapcm kapici, lapginlan kapiverdi.
c^laP (jS-i-o jl Sjtji \j ojj* i _ r >\ja^- J*j>- Ol Sj> ejy {£y* £~~»5
3231. hos-hitob, elini lappm tarafina aotiirdu, lap$ini onun elinden tavsanal
kusu kaptu
3232. O lappni riizgar gibi kavaya aotiirdu, sonra has asagi etti ve ondan bir
ydan diistii.
3233. uMestten bir kara ydan dustu; o indyetten ona tavsanal kusu iyilih iste-
yici olciu.
Tav§ancihn havada tersine dondiirdugii mestin iginden bir kara yilan ye-
re dustu; Hak Teala hazretlerinin inayetinden dolayi bir ku§, Server-i alem
Efendimiz'in iyiligini isteyici oldu.
jLc (jj^ jj j Oli.^ (jrjA cJS j\j Jjjl \j tjy 01 *— 'Up ^
3234. Sonra o his, o mesii geri getirdi, deli: ^^Agok ol, ai ve namax tarafina gitl"
3235. nr Bu kustahligi zaruret cihetinden yantim; ben edebden bir boynuzu kud-
mislik tutar im."
"§ikeste-§ahi", ya'ni "boynuzu kirilmishk" menkub ve ba§ a§agi olmak-
tan kinayedir. Ya'ni tavsanal ku§u, huzur-i Risalet-penahiye tekrar mestleri-
ni getirdigi vakit, dedi ki: "Ya Resulallah! Ben bu edebsizligi zaruret sebebiy-
le yaptim, yoksa ben seniri huzur-i saadetinde kemal-i edebden na§! menkub
ve basi asagiya egilmis. bir haldeyim."
3236. "*Vay o kimseye ki, o kiistah olarak bir ayak koyar, zamretsiz ki, ona
heva fetva verir."
6 £p?
AHMED AVNi KONUK
"Vay o kimsenin haline ki, o senin huzur-i saadetine zaruret olmadigi hal-
de edebsizce bir adim atar ve bu adimi atmak hususunda ona heva-yi nefsa-
msi fetva verir."
3237. Hadehu Ulesul ona §ukr etti ve dedi: Uf Uiz burnt cefa gor&uk ve bu ise
veja imis."
Tav§anciUn bu beyanim miiteakib Resul-i Ekrem hazretleri ona te§ekk(ir
etti. Nitekim M ft* ^ ^Ui f^. ,J # ya'ni "Nasa sukr etmeyen kimse, Allah 'a
sukr etmez" buyururlar. Ve kusa te§ekkiirden sonra buyurdular ki: "Biz se-
nin bu yaptigin hareketi cefa ve eza gorduk, halbuki o fiil ve hareket cefa de-
gil, vefaimi§."
3238. *J2ap$im kaphn ve ben mii§evve§ oldum; sen benim gamimt goturailn ve
ben flamda oldum."
"Ey ku§, sen benim lapcinimi kaptin ve senin bu tecavuzunden dolayi ben
miisewes. oldum. Sen benim gamima sebeb olan yilani def ve izale ettin,
boyle iken ben gamda oldum; ya'ni ben gamimin gitmesinden dolayi, gama
ducar oldum."
3239. fyerci her bir gaybi DtuM bize gosierAi, gon&l o lahza icinde kendisiyle
me§aul itli.
ismail-i Ankarav! (k.s.) bu beytin serhinde buyururlar ki: "Bu beyt-i §e-
rifde enbiya ve evliya hazaratinin daima ahval-i gaybiyyeye muttali* ol-
madiklanna ve ekser-i zamanda kendi halleriyle ve ahval-i kalbiyyeleriyle
mesgul olduklanna ve bu me§guliyetleri alemde oian gaybi mii§ahede etme-
lerine hicab olduguna i§aret vardir. Ve keza bu ma'naya gore, gaybi bilenin,
bUmeyenden efdal olmasi lazim gelmedigine de i§aret buyurulmustur."
Ve yine sarihlerden Bahru'1-Ulum hazretleri buyururlar ki: "Nebiyy-i zi-
samn kalb-i §erifi, kendi kalb-i §erifinin zatmi ve hakikatini miisahede eder-
di. Ve Zat-i Hak, cemi'-i esmasimn ahadiyyeti ile insan-i kamilin gonlunde-
dir. Binaenaleyh bu miisahedede istigrak sebebiyle kamilin ekvan tarafina te-
vecciihu miimkin olmaz. Bu surette ekvanin ba'zisi ondan hicaba diiser." Bi-
*&$&>
MESNEVl-I SERIF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
naenaleyh bu adem-i lttila' ve ihticab, ehl-i gafletin haline kiyas olunamaz.
Nitekim ku§ lisamndan atide izah buyrulur.
3240. ^Decfo: "fiaflei senden uzaktir, senile hitti. O gayhi flormem dahi senin
[3250] i , i. h
aksindu.
Kus. dedi: "Ya Resulallah! Senin gonliinun zatiyla me§guliyyeti, ehl-i gaf-
letin kendi nefsiyle olan mesguliyetine kiyas olunamaz ve gaflet senden uzak-
tir; zira senin kalb-i §erifin "Allah" ism-i camttnin tecellisi tahtinda olup, Hak
bilcumle esmasinin cem'iyyeti ile, senin kalb-i §erifine sigmi§tir." Nitekim ha-
dis-i kudside buyurulur: jti\ ^i & jli ^^ <J* { j^ i ^ 3 jjL- V 3 ^j\ ^^ V
Ya'ni "Ben yerime ve gogume sigmadim, velakin mii'min-i taki ve naki kulu-
mun kalbine sigdim." Boyle olunca butiin ahval-i zuhur ve butun, mezahir-i
esmaiyyeden ibaret oldugundan, sende bitti ve senden nesv ii nema buldu;
ben dahi bir mazhar-i nagiz olup, o cem'iyyet-i esmaiyye arasmda bulundu-
gum icin, benim o gaybi gdrmem dahi, senin kemalatimn aksindendir.
3241. pliant havada mest iginde goriiriim, ey uMusiafa, henden degildir, se-
nin aksindir."
"Ya Resulallah! Eger ben havada lapcm icmdeki yilani gordum ise, bu go-
riis benim kendimden degildir, belki senin miisahedenin aksindendir."
Ankaravi hazretleri bu beyt-i §erifin §erhinde buyururlar ki: "Varis-i nebe-
vi olan bir kamilin miiridi bulunan kimse, bir ma'naya vakif ve bir teceffiye
nail oldugu vakit, onu o kamilin batinimn aksinden bilmek tarik-i edebdir."
Filvaki' I. cildde katib-i vahyin miirted olmasi kissasinda beyan olundugu
iizere, o katib-i vahy, kendi kalbine aks eden vahyin pertevini, kendinden
bildi ve neticede miirted oldu.
3242. \Niiraninin aksi hep rusen olur; zulmaninin aksi de hep hulhan olur.
Nuran! ve riihani olan zevat-i §erifenin aksi hep nuran! ve ruhani olur; ve
zulmani ve nefsani olan kimselerin aksi de, hep kiilhan mesabesinde olan bu
alem-i suffiye mensub ve nefsani olur.
=£»>
AHMED AVNt KONUK
3243. SQhdttllakin aksi hep nura mensub olur; yabanctnin aksi hep korluk ohxr.
"Abdullah "dan murad, abdiyyet-i mahza mertebesinde bulunan insan-i
kamildir; zira bir kimse, kimin taht-i irade ve tasarrufunda ise, o onun ilahi-
dir. Nefsin tasarrufu altinda bulunanlara "abdu'n-nefs" ve ruhun ezvaki ve
tasarrufu altinda bulunanlara da "abdu'r-ruh" derrir. Ancak kendi irade ve ta-
sarrufunu, Hakk'in irade ve tasarrufunda mahv eden kamillere "abdullah"
denir. Binaenaleyh boyle bir abdullahin aksi, hep nura mensub olur; ve
Hak'dan gafil ve ona yabanci olan kimselerin aksi de, hep korliik olur. Ve ha-
sih Hak'dan gafiet olur.
3244. Uierkesin aksini bil, ey can ajorl Dstettiflin bir cinsin yantna otur!
Ey Hak yoluna salik olan can, her musahib olacagin kimselerin akislerine
dikkat edip, kalbine olan te'sirini bil ve gor; ondan sonra istedigin bir cinsin
yamna otur ve onunla musahib ol! Zira sohbetin te'siri ve tabiat sankdir,
Onun icjn ayet-i kerimede 'a^UJi '^ \j/ j '«ii \jz\ ij^f^JUi i^j L (Tevbe, 9/119)
ya'ni "Ey iman eden kimselef, Allah'dan korkuri ve sadiklar ile beraber olun"
buyrulmustur.
^
Bu hikayeden ibret almak vechi ve "inne maa'l-
usri yiisran" ma'nasini muhakkak bilmek
3245. 6y can, bu kissa muhakkak sana ibrettir, id ki DtuOanin hukmiincie rd-
2x olasm.
Ey tarik-i Hakk'a salik olan can, bu kus ve mest ve yilan kissasim, ibret
ahp, Hakk'in hukmune ve kazasma razi olman icjn beyan ettik. Zira gok gir-
<^^
MESNEVt-t SERIF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
kin goriinen seylerin altinda gizlenmis iyilikler ve giizellikler vardir. Nitekim -1
ayet-i kerimede Jjtf "j. 'y> j ijs. \jJ &\ JS j |j3 ^ y. j i£a ij*£; bi ^ (Baka-
ra, 2/2 1 6) ya'ni " Ola ki kerih gordiigiinuz sey, sizin icin hayirli olsun; ve ola
ki mahbub gdrdiigimuz sey, sizin igin serli olsun" buyurulur.
OLfTlJ ju 'a*5Ij j^jj dj^- JUS' jXJ j ^j-iL £ji j <TlJ
3246. Tift /it anstzm ?to/ti tir uafcia gorctugiin vakit, zekive hiisn-i zanli olasm.
Bu hayat-i suriyyede basma kotii bir vak'a hadis oldugu vakit, bu kissa-
dan ibret alarak, zekavet ve dirayetini kullamp, bu fena vak'anin zimmnda-
ki hayn ve faideyi teemmul ve Hakk'm hukiim ve kazasma kar§i hiisn-i zan
edesin. Nitekim ayet-i kerimede iJU ^ £* ai 1^4 ^ £• ou (msjrah, 94/5-6)
ya'ni "Muhakkak giigliik ile beraber kolayhk'vardir; muhakkak gugliik ile be-
raber kolayhk vardir" buyrulur.
Malum olsun ki, esma-i ilahiyye Cemal ve Celal ve Nafi' ve Darr ve Ha-
di ve Mudil ve Kahhar ve Latif ilh... gibi miitekabildir; ve alem-i suret ise bu
esma-i ilahiyyenin mahall-i tecellisidir; ve esma ise asla ta'tfl kabul etmez.
Binaenaleyh kahir ile vaki' olan tecelliyi, tecelli-i lutfl ve Darr ismi ile vaki'
olan tecelliyi, tecelli-i nef'i ta'Mb eder. Ve cemalinde celali, celalinde de cema-
li gizlidir. §u halde bir fena vak'a hadis oldugu vakit, mutlak onun zimmnda
bir lutuf gizlidir.
Jbj j 3j+* Af d\JC>- jf yf y ^ fit j' ->jj -*JSy> Ol^^O
3247. Ilaskalari onun korkusundan san olurlar; sen ise faide ve zarar vakti
giil gibi handan!
Ey salik, bu zikr olunan hakikati bilince, goriirsun ki, baskalan ya'ni bu
hakikate vakif olmayanlar, o fena vak'anin korkusundan sararip solarlar.
Sen ise, agilmis. bir gul gibi tecelli-i kahri ve lutfinin ikisinde de handan bir
halde bulunursun.
jUa *}£> >j\3& »j^- Jg ^ j£ j Sj £ jf a5jIj
3248. JZ,ira ki aulii yaprak yaprak koparsan, handeyi hirakmaz, miinsem olmaz.
"Mimsent", iki kat olmak, bukiilmek demektir. Ya'ni "Gulii yaprak yaprak
koparsan, onun gullugu ve Ietafeti gitmez ve bu kopanlmak kahnndan hali
degisip, pejmiirde olmaz ve gamdan beli bukiilmez." Ba'zi nushalarda "mun-
seni" yerine "muntehi" vaki'dir; ve "miinteni", fena kokmus demektir. Ya'ni
<^g>
AHMED AVNl KONUK
"Gill yaprak yaprak kopanlsa letafetini gaib edip, kokmus, bir hale gelmez"
demek olur.
{\ a-ijjl jL>- j *y- j* \j eAi>- ^k> f&\ \j^- <Jj\>- jl -bjT
3249. ^Ber ki: * xr Bir dikenden ni$in gama duseyim? Diandeyi ben muhakkak
dikenden geiirmisim." ,
Gill lisan-i hal ile der ki: "Ben bir dikenden doiayi nicm gama du§eyim; zi-
ra ben agihp latif kokular sagmayi sakimdaki dikenlerden peyda ettim," Bu-
nun gibi, Hak yolunun salikleri de giil gibi der ki: "Ben alem-i ruhaniyetteki
agilmayi, alem-i nefsaniyetteki kahir dikenleri yuziinden buldum; binaena-
leyh tecelli-i kahri ile nicm gama du§eyim?"
%
US
>>- y J 1 ** j*
3250. DCaza dhetinden senden her ne zayi' olursa, sen yakln bil ki, seni bela-
dan satin aldu
Kaza-yi ilahi yiiziinden, eger senden bir mal zayi' oldu veya bir hastahga
ducar oldun ise, muhakkak bil ki, o kaza-yi ilahi, senin ba§ina gelecek olan
bir buytik belayi def etti.
> ,i .» ... ,,, » ~* > -> . - & - * -
3251. nr Casavvuf nedir?" dedi: ^ L^Aesahkai aelmesi indinde, kulbde ferah bul-
mahhr.
Birisi, birine "Tasawuf nedir?" diye sordu. da: "Me§akkat geldigi vakit,
kalbde ferah bulmaktir," diye cevab verdi.
Tasawuf hakkinda evliyMlahin sozleri pek coktur. Eger hepsi toplansa,
miistakil bir kitab olur. Ezciimle numune olarak ba'zi zevatin bu babdaki soz-
leri ber-vech-i at! zikr olunur: Bayezid-i Bistami hazretleri buyurur: "Tasawuf
rahat kapisini kendi iizerine kapayip, mihnet dizinin arkasinda oturmaktir."
Ebu Bekir §ibli buyurur: "Tasawuf, bir kimse vucuda gelmemis. oldugu
zaman nasi! idiyse, oyle olmasidir."
Ebu Ishak buyurur: "Tasawuf salai-i esrardir ve Cebbar'in nzasina mute-
allik olan ameli istemek ve ihtiyan olmaksizm halk ile sohbet eylemektir."
Sumnun-i Muhib buyurur: "Tasawuf odur ki, hicbir §ey senin miilkun ol-
miya ve sen hicbir §eyin miilku olmiyasin."
^
MESNEVl-f SERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3
Ebu Bekir Kettani buyurur: "Tasawuf, safvet-i miisahededir. Tasawuf,
biitun ahlak-i hamidedir? kimin giizel ahlaki ziyade ise, tasawufu dahi zi-
yadedir."
Ciineyd-i Bagdad! buyurur: "Tasawuf bir zikirdir, sonra bir vecddir; sonra
ne budur ve ne de odur; cunkii bunlar nasil yok idiyse, yine oylece kalmazlar."
y~ uiJ-J d\j \j ejj-» d\ ijJj ji
1 ^Jb , jUp
\j ^Up 01
3252. Onun ikabim hir tav§anal ku§u bil ki o, o lap$tm o iyi huyludan kafh.
* — - i -
Hak Teala hazretlerinin ikabim ve tecelli-i kahrisini, hakkinda JA dt\ j
^ J^ {Kalem, 68/4) ["Ve sen elbette yuce bir ahlak uzeresin"] buyrulan
b iyi'huylu Resul-i zisanin mestini kapan bir tavsancil ku§u mesabesinde bil
ve anla ki, o tecelli-i kahri senden biiyiik bir belayi def etmek igin vaki' ol-
mustur.
3253. Ta ki onun ayagini yilanin yarasindan kuriarsm. By, ne mutlu bir akla
ki isarsiz ola!
"isar", kitab vezninde olup, insamn ve hayvamn ayagi kayarak yere ka-
panmasi ma'nasinadir. Ya'ni "0 tavsancil kusu Resul-i zisanin miibarek aya-
gmi yilanin sokmasindan kurtarmak icjn, mestini kapmis idi. Ey ne mutlu 6y-
le bir akla ki, boyle bir bela-yi ilahi ve kaza-yi rabbani geldigi vakit, Hakk'a
i'tiraz suretiyle ayagi kayip, esfel-i safiline yiiz ustu diismiye!"
3254. ^Buyurdu ki: "Sizdenfevt olan $ey iizerine me'yus olmayin; ejjer kurt ye-
lirse ve sizin koyununuzu helak ederse de."
Hak Teala hazretleri Kur'an-i Kerim'de sure-i Hadid'de buyurdu ki: y&
fed u 'J± \jJc (Hadtd, 57/23) Ya'ni "Sizden fevt olan §ey iizerine me'yus ol-
mayin!" Binaenaleyh eger kaza-yi ilahi cihetinden kurt gelip sizin koyunu-
nuzu helak ederse, onun fevtinden ye'se diismeyin!
3255. Dd o held, hiiyilk belalann defidir; ve o ziyan, cestm ziyanlann menidir.
kaza-yi ilahi cihetinden gelen bela, yine kaza-yi ilahi cihetinden gele-
cek olan biiyiik belalann def'i icindir; ve o ziyan dahi, cesim ziyanlan men'
*£«>
AHMED AVNt KONUK
etmek icjndir. Nitekim i^i */. uaJi ya'ni "Kaza, kaza ile reddolunur" buyu-
rulmu§tur.
adamin Musa (a.s.)dan hayvanlann ve ku§lann dilini istid'asi
3256. cMusaya bir delihanli adam dedi hi: xx<r Bana hayvanlann dilini ogret!"
3257. "Ta ola hi hayvanlann ve yirticdann dilinden hendi dinimde hir xbret
hasil ederim."
"Eger ben bu hayvanatin dillerini ogrenip anlar isem, kendi dmim ve ah-
lakim hakkinda bir ibret ve nasihat almi§ olurum."
3258. "Qiinhii bem-ademin dilleri hey, su ve ehmeh ve demdeme arhasindadir."
"Beni-adem sozlerini te'min-i menfaat igin soylerler ve maksadlanm hile
ile saklarlar; binaenaleyh onlann sozlerinden ibret almak ve mutenassih ol-
mak kabil olmaz."
3259. *Caiz hi hayvanlann intihal hencjdminin iedhirinden bir ba§ha derd olsun"
"Belki hayvanlann bu alemden intikal vaktinin tedbirinden, insanlarm
derdlerine benzemeyen ba§ka dertleri vardir; ve ben onlann dillerini ogren-
mekle, onlann derdlerine muttali' olup, ibret almi§ olurum."
o~i j J^ j* ^ *J* J^ bf u*y> <yj c£ ^ jj ^y ^
3260. Diz. CMusa dedi: *£}ii, bu heveslen vazjje$, zira onde ve arhada bunun
iehlihesi vardir."
s^P?
MESNEVl-t SERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
3261. "jhreti ve uyamklitji Dtakk'dan isie, hitabdan ve mutalaadan ve har-
den ve dudaktan deflil!"
>s £? j ! l^* **f j t£ *£ ^ u^ ^ -v ^ j 7 r /*
3262. Sldam onun ettigi men den daha harts olan; ki§i men den harts olur.
hayvan dilini ogrenmek isteyen adam, Musa (a.s.)in men'inden, bu ta-
lebde daha harts oldu. Nitekim ^ u J* j^^ oljVi ya'ni "tnsan men' olun-
dugu seye haris olur" fehvasinca, bir seyden men' olundugu vakit, daha zi-
yade haris olur.
<^~*L( y jl <_£jsT *Ji j&r **? J* C-ibj y jy y>r ^y i£\ <JL~&
3263.. Dedi: "6y uMusd, vaktaki senin nurun yarladt, her ne ki hir sey oldu,
seyligi senden huldu."
adam dedi ki: "Ey zamanin peygamberi olan Hz. Musa, vaktaki senin
nur-i niibuvvetin bu alem-i kevnde parladi ve tulu' etti, her ne ki bir §ey ol-
du, ya'ni kemal gosterdi ise, o seyligi ya'ni kemali ve feyzi senden buldu."
s\yr <j\ J-iLj viJjaJ J^V s\y jij O.ijS' f jy>** \yy
3264. "By cevad, heni hu murdddan mahrum etmek, muhakkak senin lutfunun
layiki olmaz."
"Ey herkesin istedigini veren cdmert, beni bu hayvan dilini ogrenmekten
mahrum etmek, muhakkak senin lutfunun layiki olmaz."
ijy* £jU \jA J> xt\> ^U <sy <y>- fit* j^Jli Ol* j ^1
3265. lr Bu zaman DiahK'tn h&im-makamt sensin, eger hana mani' olursan,
yes olur."
"Bu zamanda Hakk'in sifati ile muttasif olarak zahir olan insan-i kamil ve
nebiyy-i zisan sensin, ata^yi ilahiyye halka senin elinle tevzi' olunur; eger
bana mani' olursan, ye'se duserim ve Aliah'in bir kulunu ye'se diisurmek,
senin kerim olan hulkuna munasib olmaz."
(»^"J Ji* y^ Jr^^J* *J*^ ^4*" *y ^1 \^>j t u*>y CJo
3266. uMusd dedi: n ^d Utah, hu hon adamdtr, QalJba seytan-i roam onu mas-
kara etmisiir."
"asps 3
AHMED AVNt KONUK
^
"Selim", burada saf ve bon, ya'ni sade-dil ve cahil ma'nasinadir. "Racim",
tasjanmis ve kogulmus. demekdir. Ya'ni "Musa (a.s.) bu adamin israri uzeri-
ne dedi: "Ya Rab, bu saf ve bon adamdir; istedigi seyin hakkinda fena bir ne-
tice verecegini idrak edemiyor. Galiba onu, bab-i izzetinden kogulmus, olan
seytan maskara etmistir."
>j~" U"J
fj&kj
Or^-.
3267. "Gger bgretir isem, ona ziyankar olur; ve eger bgreimez isem onun gonlii
fend olur."
"Eger hayvanlann dillerini ogretir isem, onun hakkinda bu ilim zarar ve-
rici olur ve eger ogretmez isem, gonlii kirihp ye'se diiger ve benden i'raz eder;
ve benden i'razi ise, Sen'den i'raz demek olup, hakkinda gonlii fena olur."
3268. nZuyurtlu: ^6y (jWusa, ona bgret ki, hiz kerem cihetinden asld auayi rea-
deimeyiz."
Hak Teala hazretleri Musa (a.s.)a buyurdu ki: "Ey Musa, o adama ogret
ve istedigini ver; zira biz keremimiz cihetinden asla kullann duasim reddet-
meyiz."
Sjs jt \j Lf*U- UjI>- c— o
'jy*- ^^^i j 1 vj b .
icjf
3269. ^Dedi: "~$i 'Dlab, o -pismanlik yer, elini cigner, elhiselerini yuiar!"
Musa (a.s.) o sade-dil adama sefaaten cenab-i Hakk'a niyaz edip dedi ki:
"Ya Rab, o bigare bu ilimden pisman olur ve ugrayacagi felaketin siddetinden
elini signer ve elbiselerini yirtip feryad eder!"
JS js*j> *4*li J4> y>7*
j^S
jL> I j ^S j* OjOi cu
3270. "Otudret, her bir kimseye uyaun dejjildir, acz yerhizkdnn en iyi tnayesidir."
"Ya Rab, ma'lum-i ilahindir ki gerek maddi ve gerek ma'nevi kudret, her
bir kimsenin isti'dadina muvafik ve uygun degildir. Ba'zi kimselere zenginlik
verilse, fisk u fesada meyl eder; ve ba'zi kimselere tasarruf-i ma'nevi verilse,
su'-i edeb edip, liizumsuz yerlerde tasarrufata kiyam eder. Binaenaleyh nef-
sinin sifatlanndan perhiz edici olan kimseye, bu gibi kudretlerden acz, en iyi
bir mayedir; ve bu acz, onun sebeb-i saadeti olur."
*$$&>
MESNEVl-t SERiF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
3271. jfakr o yixzden ebe&% fahr geldi; zira eli yeti§meyen iakva ile kaldu
Faknn ebedi iftihar olunacak sey olmasimn sebebi budur ki, birtakim kim-
selerin elleri zugurtliik sebebiyle fisk u fucura yeti§emez ve bizzarure takva
ile kalir, ya'ni takva cihetine meyl eder.
JLi ■ijj'^J L*j^V £->j<& j o
Xt> zj*s> ^ Olj j Up Olj
3272. O ciheiden zenainWti ve o dhetden zengin merdud oldu ki, kudretden sa-
hirlar metruk oldu.
"Pedrud", "pa"mn fethi ve kesriyle veda' etmek ve terk etmek ma'nasma-
dir. "Zenginlik ve zengin o sebebden din yolunda merdud bir sey oldu ki, nef-
sin fisk u fucura kar§i olan sabn, bu kudret-i maliye yuziinden metruk oldu."
Ya'ni zengin ve parasi gok olan kimse, para sarfiyla yapilabilecek olan fisk u
fucura kolayca meyl etti; ve fakir olan kimsenin eli, para sarfina mutevakkif
olan bu fisk u fucura yetl§emedi, bizzarure sabr etti ve: "Elimde param yok,
istedigimi yapamiyorum; nig olmazsa bedava olan ibadet tarafina meyl edip,
Hakk'in nzasmi tahstl edeyim" dedi.
3273. Uiirs ve gamlar dolu olan nefsin belasmdan, adem i$in acz vefakr eman
geldi.
Huzuzat-i dunyeviyyeye pek harts ve bu huzuzati elde edemedigi igin
gamlara giriftar olan nefsin belasmdan insani hifz edecek §ey, ancak acz ve
fakrdir.
3274. O gam juzul arzulardan geldi ki, o gulun avx onunla huy etmi§tir.
"0 nefsin garni, onun ziyade olan arzulanndan geldi; zira o gulyabani
olan §eytan[in] avi bulunan nefis, o zaid ve fuzuli arzular ile huylanmisftr;"
binaenaleyh bu kdtii huyundan vazgegmedigi igin gam yiiku olur. Dikkat
olunsun, diinyamn her simf insanlannin medeniyyet nami altinda kivranip
erimeleri, hep bu nefsin fuzuli olan arzulanndan nes'et etmektedir ve bu ga-
min adim safa ve gece gundiiz rahatsizligin adim rahat koymuslardir. Misra'.-
Elemin an-asil alemde emeldk ash
^
AHMED AVNl KONUK
3275. Qamar yiyicvye, $amur arzusu olur, o htgareye fliil-§eker sinmez.
Rahatsizligi rahat ve garni safa bilen kimseye, rahat-i hakiki muvafik gel-
mez; ve fenaya ali§an kimse iyinin kadrini bilmez.
(^
Hak Teala'dan Musa (a.s.)a "Istedigi seyden
ba'zisini ona ogret!" diye vahy gelmesi
3276. Didlik huyur&ii: "Sen onun laztmini verl Ohtiyar i$inae onun o elini a$l"
Halik Teala hazretieri Musa (a.s,)m §efaatine cevaben buyurdu ki: "Ya
Musa! Sen onun matlubunu ver; o, hayvanlardan ba'zilannm dillerini anla-
sin; ve bu anlayigi neticesinde kudretini ihtiyariyle isti'mal etsin ve amelinde
muhtar ve serbest olsun."
3277, Ohtiyar ibaddin tuzu geldi; ve yoksa hu felek ihtiyar siz donuyor.
. insanda sifat-i subutiyye-i ilahiyyenin ciiz'i olarak hepsi mevcuddur. Ya'ni
insandaki Hayat, ilim, Sem\ Basar, irade, Kudret, Kelam ve Tekvin sifatlan
ciiz'idir, kullisi Hakk'indir. Binaenaleyh insan, irade-i cliz'iyye sahibidir. Fa-
kat insamn gayri olan cemadda ve nebatta bu irade yoktur; ve hayvanatin
irade ile hareketi, sevk-i tabu oldugundan, iki halden birini begenip icra ede-
mez. insan ise iki emirden, begendigini yapar ve begenmedigini yapmaktan
vazgeger. imdi cemad, nebat ve insamn gayri olan hayvanat, murad-i ilaht
vechi ile hareket ettiklerinden, hepsi ibadet ve kulluk icindedirler; fakat onla-
<^2se«g3
MESNEVU §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVI-3
rin bu kulluklarmda zevk ve letafet yoktur. Qiinku hepsi bostan dolabini don-
diiren hayvan gibi zevksiz bir hareket igindedirler; fakat insan begendigini
yaptigi icm, onun harekati, zevk ile vaki' olur, zira begenmek bir emr-i zev-
kidir. "Boyle olunca ihtiyar ve irade, ibadetin tadi ve tuzu ve zevki geldi. Ec-
ram-i felekiyye ve manzume-i gemsiyyeler emr-i Hak'la donmek suretiyle
ibadet iginde bulunduklan halde, onlann bu ibadetlerinde, insanin ibadetinde-
ki zevk yoktur."
l_jL-j»- CJ>j j£> <-^l Ji~s>-\S
j\}& 4J
j j?r\ «u \j _ji ^
£■>,
3278. Ontin <fon.ii$une ne ecir ve ne ikab vaxhx; zira ihtiyar, vakt-i hesdbda hu-
ner geUi.
"Felegin ihtiyarsiz olarak donu§une ne sevab ve ne de azab vardir; zira
hesab vaktinde i'tibar ihtiyaradrr." Fiilinde mecbur ve muztar olan kimseye
hesab sorulmak bo§tur; ancak iradesi ve ihtiyan olan kimsenin fiili hesaba
almir.
^ss>5y> (_g j+>- w^-J Jl C~w«J -U-L*l 7v— •* ij>- *JIp 4jL»j>-
3279. Ciimle diem ise, ieshik edici gelcliler; tesbihden bir $ey iicretli deaildir.
ri>~r~3 dji^s Sl'j&j «o^ ^ VI Q* 'ja j i j (Isra, 1 7/44) ya'ni "Hicbir §ey
yoktur, ilia ki Hakk'i hamdiyle tesbi'h eder; velakin siz onlann tesbihlerini bi-
lemezsiniz" ayet-i kerimesi hiikmiince, biitun alem Hakk'i bila-ihtiyar tesbih
ve tenzih edicidirler; ve bu gayr-i ihtiyan olarak yaptiklan tesbihden dolayi
ucret olarak bir §eye nail degildirler."
Hind niishalannda "cizi" yerine "cebri" vaki'dir. Bu suretde ma'na: "Ceb-
ri tesbihden dolayi, iicret sahibi degildirler" demek olur. Ve "cebri" nushasin-
daki ma'na daha zevklidir.
^ j*L> h ^ $*£ <£J& ^^ j^j Jhy** jl *j Jr-** j* <v
3280. LAutct onun eline hoy, onu acizden kopar; id ki o ya gazi ydhud. yol ke-
sici olsun.
"Ya Musa, onun eline ihtiyar ve irade kilicini ver ve onu ef alinde kuvvet-
li yap ve acz halinden kopar ve ayir; ta ki o adamin nefsiyle olan mucahede-
sinde ya gazi oldugu sabit olsun; veyahud o ihtiyar kilicini kaza-yi ilahiye
kar§i kullanarak §aki ve yol kesici oldugu anla§ilsm.
•^p 3
AHMED AVNl KONUK
jl> pj jni ( y~s- jj^j pj jl^l j f jTxi b^T -4&I j
3281. JZiraki £%dem iHftg/2r ciheiinden "herremna" oldu. ~$anst bal arisi, ya-
nsi yilan oldu.
Zira beni-Adem'in 'fi J^'Cf luJ j (isra, 17/70) ya'ni "Biz beni-Adem'i
mukerrem kildik" beyamyla miiserref olmasi, ancak kendisinde ihtiyar ve ira-
de oldugu igindir. Ve Adem'in yansi ruh-i insanisi olup, bal arisi mesabesin-
dedir ve yansi dahi nefs-i hayvamsi olup, o da yilan menzilesindedir. insan
iradesini bu iki cihetden istedigine sarf edebilir.
3282. (jMii'minler an a'doi bal menba'tdir; hafirler ise yilan aibi bir zehir men-
ba'idir.
ism-i Hadi'nin mazhan olan mu'minlerden, ruhlannm asan zahir oldu-
gundan, an gibi bal menba'idir ve onlardan daima letafet ve tatlilik zuhur
eder; kafirler ise ism-i Mudill'in mazhan ve sifat-i CelaTin meclasi bulunan
nefsin ahkaminda mustagrak olduklanndan, onlar yilan gibi zehir men-
ba'idirlar ve kendilerinden daima acihk ve sekalet zahir olur.
^W^ j\ Jij CJ^t ^J^j *£ lJ oLi 6^,pH *jj>- tyy* &)\j
3283. JEtra hi, mii'min nebatin auzxdesini yedi; id hi bir an, onun rifct hayai
oldu.
"Nebatin guzidesi"nden murad imandir. "Nahl", bal arisi, "rik", tiikriik ve
salya demektir.. Ya'ni "Mu'min bu mezahir-i ilahiyye giilistamnda nebatin
makbuliinu yedi, ya'ni imam kabul etti; nihayet bir bal arisi oldu ki, onun
salyasi, ya'ni agzindan gikah maarif-i ilahiyye ve hikemiyat-i rabbaniyye
sozleri, hayat vericioldu."
3284. IXfl/ir dahi sadidden serbet i$ti; onun hutundan da onda zehir zahir
oldu.
"Sadid", irinii ve kanh su demektir. Sure-i Ibrahim 'de vaki' m^> A* & J^-
(Ibrahim, 14/16) ya'ni "Irinii sudan icirilir" ayet-i kerimesine igaret'buyrulur.
Ve "sad!d"den murad, nefsin ilkaati olan kiifur ve inkar. Ya'ni "Kafir dahi
MESNEVf-I §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3
irinli su mesabesinde olan nefsin kiifur ve inkara miiteallik olan ilkaatim yut-
tu. Bu kiifur ve inkar gidasindan o kafirin viicudunda ve kelaminda zehir za-
hir oldu; hem kendi dalalette kaldi ve hem de zehr-alud olan sozleriyle her-
kesi zehirledi."
oUll *-w \ja Jjj-J JaI <^LJ-' Co* ^ f 1 ^' J*'
3285. Diu&anin ilhdminin ehli hayahn pinarulir; hevanin ehl-i iesv&i olumun
zehriiir.
"Tesvil", fena §ey soyleyip, iyi gostermek. Ya'ni "Mu'minlere ruhlan yo-
lundan ilham-i ilahi vaki' olur ve bunlar sozlerini ilham-i ilah! ile soylerler.
Binaenaleyh onlann beyan ettikleri maani ve kelam, hayat-i ma'nevinin ge§-
mesi ve pmandir. Ehl-i nefs olan kimselere gelince, heva-yi nefsani onlara
girkin ve fena olan §eyleri soyleyip, guzel ve iyi gosterdiginden, onlann
ilkaat-t nefsaniyye ile vaki' olan sozleri, ma'nevi olumun zehiridir."
3286. Cihanda hu meAih ve "jAferin!" ve "CMz giizel!," demek, ihtiyar daniir
ve acjahlicjin muhafazasindandir.
"ihtiyar", iki emirden birini begenip icra etmek demektir. "Bir kimse medh
olunursa, fenayi birakip, iyi fiili ihtiyar ettigi igindir; ve "aferin" ve "§u i§i ne
giizel yaptin!" demek dahi ihtiyanni ve iradesini iyi kullananlar hakkinda va-
ki' olur. Zira bu medhe ve aferine §ayan olan kimsede iyiye ve fenaya kar§i
vukufanu muhafaza etmek hassasi vardir; ve bu vukuf sebebiyle iradesini ve
ihtiyanni iyi kullanir." "Hifaz", mufaale babimn ikinci masdan olup, muha-
faza ma'nasinadir.
3287. Ciimle rindler mddemki zindanda olurlar, muttaki ve zahid ve Uiak ga-
girici olurlar.
"Rind", fitne-kar ve dinde ve ahlakda laubali olan kimse ma'nasinadir.
"Rindler kabahatlerinden dolayi habs olunduklan zindanda kaldikca, dest-i
ihtiyarlan fenahktan gekilip, bizzarure muttaki olurlar ve zindandan kurtul-
mak igin Allah'a yalvanci olurlar; fakat onlann bu takvalan ve fenahktan
perhizleri ve Hakk'i zikr etmeleri, ihtiyarlan ile olmayip, habs icinde firsat bu-
lamadiklan igin oldugundan, asla kiymeti yoktur."
Gsg^
AHMED AVNt KONUK
3288. Uaktaki kudret aiiii, amel kasid oldu; ofldh ol ki ecel sermayeni almasirt.
Vaktaki dmr-i diinyevinin nihayetinde ihtiyanm isti'mal etmek kudreti
gitti ve amel kasid oldu, firsat elde iken kendine gel ki, saadet-i uhreviyi ka-
zanmak igin elinde sermayen olan ihtiyann ile amel etmek firsatini almasin.
3289. S%cjdh ol, senin kudreiin, sermaye-i menfaattir; kudret vahiini hifz ei ve
hil!
Ey insan, agah ol, bu hayat-i diinyeviyyede ihtiyann ile amel etmek kud-
reti, hayat-i uhreviyye menfaatinin sermayesidir,- binaenaleyh kudret vakti
olan hayatim hifz et ve bu hakikati bil, istifade et!
jLx^t OUa J^ji U& ji
j\y*
L./'dEi
JiT*
3290. <Sddem "kerremna" nin heuaz ah iizerine siivardu: onun derkinin elinde
[3300]
ihtiyar dizaini vardir.
"Hing", kesr ile ve kaf-i Fans!, [ile] beyaz ma'nasinadir ve hususen be-
yaz ata derler. (Re§idi ve Giyisu'l-Liigat) Ya'ni "Beni-Adem 'fij^ £/ lai ' 3
(isra, 1 7/70) ["Biz beni-Ademi mukerrem kildik"] imtiyazryla miiserref ol-
mus. ve beyaz at mesabesinde olan bu ma'na iizerine binmi§tir. Onun idra-
kinin elinde ihtiyar ve irade-i ciiz'iyye dizgini vardir." Onun idraki bu ihti-
yar yulanni giizelce kullamp, bu ati kendisinin hilkatinden maksud olan ci-
hete sevk edebilir.
3291. ^Tekrar dAiusa ona: "Senin muradm, senin yuziinii sari edecehtir" diye,
muhabheth nasihat verdu
adamin talebde isran iizerine Musa (a.s.), onun hakkmda muzir olan
talebin is'af buyrulmamasi icin, huzur-i ilahide gefaat etmis. ve fakat Hakk'in
keremi, olunan dualann reddine cevaz vermedigi igin, canib-i Hak'dan o kim-
senin duasi ve talebi kabul buyrulmus. idi. Bu def a Musa (a.s.) yine o adam
tarafina riicu' edip §efkat ve muhabbetle ona nasihat verdi ve: "Senin bu is-
tedigin §eyin husulii, sonunda senin igin muzir olacak ve dehsetinden senin
yuziinii havf ve endi§e ile sarartacaktir" buyurdu. Bu husiisdaki vahy-i ila-
eg^p
MESNEVt-t §ERiF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVt-3
hi, vahy-i icazet idi, vahy-i kat'i degil idi. Bu sebeble Musa (a.s.) icra edip et-
memekte muhtar oldu.
3292. ^u sevdayi ierk ei, Utah.' dan kork! Sana $eytan mekrden ders ver-
mi$tir.
Musa (a.s.) o adamin isti'dadmda hayvanatin lisamm ogrenmege kudret
ve tahammul olmadigim bildigi igin, buyurdu ki: "Bu sevdayi ve muhabbeti
terk et ve tahammul edemiyecegin §eyi Hak'daji istemekten kork! Sendeki bu
sevda ve muhabbet, §eytanin igvasindan hastl olmu§tur ve o mel'un sana
mekr ve hile cihetinden ders vermi§tir."
Ankaravi hazretleri buyurur ki: "isti'dadi olmayan ilme ragbet etmek
mekr-i geytani ve hatira-i nefsanidir; ve mur§idden onu ta'lim etmege ikdam
etmeK kendisine zarardir. Hele iistadi razt olmazsa, talebde israr caiz de^ildir.
Nitekim Hak Teala sure-i Maide'de buyurur: 01 \&\ °j> ij£J V lyf^iJi ii C
'^yJ'fc'xs (Maide, 5/101) Ya'ni "Ey mii'minler, ba'zi §eylerden sual etme-
yin, eger size izhar olunsa magmum olursunuz."
€*
O talib olan adamin, kopegin ve tavuk ve horozun dilini
ta'lime kani' olmasi; ve Musa (a.s.)m icabeti
l1 ~*'j4 J*^ lt^ £/* ^ C ^ J1 J :> J- J^ ^*" <J^ <-£j^ c ~^
3293. ^)eai: \Bari kam uzerinde olan kopeain nutku ve kanad ehli olan ho-
rozun ve tavugan nutku. olsun."
Hayvan dilini ogrenmege talib olan adam dedi ki: "Mademki bana hayvan
dilini bgrenmek ihsan buyrulacaktir; bari evimin kapisim bekleyen kopegin
ve kanad sahibi olan tavuk ve horozun nutku olsun, onlann dillerini ogren-
mis. olayim."
<^g>
AHMED AVNl KONUK
3294. cTHusa dedi: "jAgah ol, sen hilirsin, git, eristi. TSu her ikinin nuiku Sa-
na zahir olsun!"
Musa (a.s.) o adama cevaben dedi ki: "Miiteyakkiz ol, haydi git, istedigin
sey sana vasil oldu. Bu her iki nevi' hayvanin dilleri ve nutuklan sana zahir
ve ma'lum olsun!"
3295. Sabahleyin tecrvbe i$in o esik uzerinde muniaztr durdu.
adam, bu hayvanlann dilleri kendisine hakikaten zahir olup olmiyaca-
gim tecriibe igin, kapisinin e§igi uzerinde kopegin ve horozun arasmda nasil
bir miikaleme vaki* olacagtna muntazir oldu.
3296. Diademe sofrayi silkti ve asar-i zad olan bir par-pa bayat ekmek dustu.
adam kapida beklerken, hizmetgi kadin gelip, iginde taam kinntilan olan
sofrayi silkti ve iginden bir parca bayat ekmek dii§tu.
3297. IStr horoz onu renin gtbi kaptt; hfiyeh dedi: *Sen hize zulm eitin, ait!"
Mevcud hayvanlar arasindan bir horoz o silkilen ekmegi bir alacaklimn
rehini kapmasi gibi kapti. Horozun bu hareketine kar§i kopek dedi: "Sen bi-
ze zulm ettin, git!"
>j j J ^jr- ^ j> fj*-\* cf j >jf- J\y ^ '^ b
3298. Sen bugday danesini yiyebilirsin; ve ben vatan iginde ddneyi yemehde
"Ey horoz, sen bugday danesini yiyebilirsin, ben ise bu ev iginde dokiilen
daneleri yemek hususunda acizim; binaenaleyh benim hakkima tecavtiz ile
zulm ediyorsun."
3299. by \arw>, bugdayi ve ar-payi vesair hububah sen yiyebilirsin, ben yiyemem."
C J£P?
MESNEVl-1 §ERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Tarub", pek mesrur olan kimse demektir ve kopegin ifadesinin devamidir.
3300. wr Bu bir clilim ekmek ki, o bizim kismetimizdir; bu kadarcwi kopehler-
[3310] ii///
den kapvyorsun:
"Leb-i nan", dilim ekmekten kinayedir.
Horozun kopege cevabi
£} C-l>j Jfi^- -U-Xj !-X>- aT jy*s p* dj Ji C-iT J^Jj^ u~i,
3301. tSonra Jioroz ona dedi: "Sus! Qam yeme ki, Diuda sana bundan basku
tvaz venr.
dy- ^ *i* jyt- j~» by jjj Oxi vUlj*- JaJL- a^-Ij>- jj! c_- -I
3302. nr Bu efendinin ah olecekiir; yann doya doya ye,, garni az eil"
"Sin"in fethi ve "kaf 'in sukunuyla "sakt", dort ayakh hayvanlann olme-
si demektir; ve her ikisinin fethi ile ["sekat"] , "titremek" ve "diismek" ve "ki-
tabetde ve hesabda hata etmek" ma'nasinadir. Burada "kaf 'in sukunuyla ol-
masi icab eder; ve "kaf 'in fethi ile telaffuzu zaruret-i vezn igin olur. Yahud
"s!n"in ve "kaf'in fethasiyla "du§mek" ma'nasina olup, bundan olmek
ma'nasi murad buyrulmus olur. "Sir horden", doya doya yemek demek olur.
"Hazen", gam ve gussa ma'nasinadir.
3303. x S%hn olumii kopeklerin her birine bayram olur, sebebsiz ve kazan$siz
$ok nzik olur!"
ijj <Sjj Jr** 'js* ^' *■***' »-**" <j***j ^j* A t * ' ***.' ^j^ *-* 9 "jj j *; 'j *?■'"'
3304. Uaktaki adorn isitii, ah saih; onun o horozu, hdvegin indinde sari yuzlu
oldu.
G &l&
AHMED AVNl KONUK
kimse atin olecegi haberini igitince, hemen ati satti; horoz kopegin in-
dinde mahcub oldu; gtinkii dedigi vaki' olmadi.
3305. ^Diqer qunde o horoz oulece ekmegi kaph ve ka-pek onun uzerine dudagi
Ba§ka bir giinde o horoz yine dylece silkilen ekmegi kapti ve kopek horo-
zun uzerine i'tiraz dudagim agti §6yle:
3306. Oii: "61/ aldatia horoz! DJice hir bu ualan, zalimsin ve kaztbsin ve nur-
suzsuni
"t§ve", aldatma demek olup "i§ve-dih", aldatici ma'nasinadir. "Furug",
pertev ve ziya demektir.
C-. ii j j (jtjj*** iSy J^^ jy C~vl^rO j-i^T JalL* ^jsS) JfS <_— -I
3307. Oliir dedigin at nerededir? ^fiddiz soyleyici kor, dogrudan mahrum-
sunf"
"Haniya at olecekti de, kdpeklere bayram olacakti? Senin bu haberin, ko-
riin gokteki yildizdan bahsetmesine benzer. Dogruluktan mahrumsun; sozle-
rinin hepsi yalandir!"
3308. O haberli olan horoz ona dedi hi: "Onun ah ha§ka yerde oldix."
3309. J^fi sath ve o ziyandan $t$radi; o ziyam o, ha$kalanna alii."
£319- x ^akai yann onun kahn oliir, o ni'met ancuk kopeklere mahsus olur"
3311. O /urns fafcuk fcafiri saftt; o demde gamdan ve ziyandan necat huldu.
^
MESNEVl-I §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
^ jS~ j Jifl \j Obits' j*A (j\ LfJj^ ^ ^ '-k* ^^ ^^ J_}J
3312. Tiipiincu gun kopek o Koroza deli: "By yalancdann davullu diimbeU
heyi!"
3313. ^Dedi: tt O acele kahn saiti; fakat yann onun kolesi rriusab flelir."
"Musab", ism-i mefuldiir, "musibetlenmi§ gelir" demektir. Ya'ni "Yanrr|
onun kolesinin ba§ina musibet gelir ve olur" ma'nasmadir.
3314. "Onun. kolesi oldugii vakit, akrabasi kopehlere ve dilencilere ehnehler t
kerler."
3315. I^urai t^iWt ve o kolesini sath; ziydndan kurtuldu ve yuzii parladv.
Kolesini satip, ziyandan kurtuldugu igin, keyfinden ve meserretinden yii-|
zii parladi ve be§u§ oldu,
jaj jJJl «*Slj <u* j\ pju*j ja if Ifcpli s^ ,y U^Sw
3316. nr Ben zamanede vuc vak'adan kurtuldum!" diye sukiirler ve sadM
ederdi."
3317. "ZKustin ve kopegin dilini ogrendigim i$in, su'-i kazanm goziinu diktim.
"Horozun ve kopegin dillerini ogrendigime ne kadar iyi ettim; iizerime
miiteveccih olan uc. fena kazanm gozlerini diktim ve kapadim ve kendimi za-
rardan kurtardim."
3318. mahrum olan kopek differ fjiinde dedi ki\ "6y herze cigneyici koroz, tek
ve $ift nerede?"
"Jaj", herze ve hezeyan ve beyhude ma'nalannadir. "Ha", "hayiden"
masdanndan emr-i hazir olup "jaj-ha", vasf-i terkibidir; herze gigneyici ve
*&!&>
AHMED AVNl KONUK
hezeyanci ma'nasma gelir. Tak ve ciift", Tiirkge'de "tek, gift" demek olup,
burada turlu turlu vaadlerden kinayedir. Ya'ni kopek dedi ki: "Ey hezeyanci
horoz, hani senin turlu turlu vaadlerin nereye gitti? Hig birisi vaki' olmadi!"
(^
iig va'de de yalan olmasi sebebiyle,
horozun kopek indinde hacil olmasi
3319. "OJice hir, nihayet nice hir, senin yalanin ve mekrin! Senin yuvandan
muhahkuk yalamn QQ-yri ugmaz!
Kopek horoza der ki: "Ey horoz, senin yalanin ve mekrin nice bir nihayet,
nice bir devam edecektir. Senin kalbinin yuvasindan, muhakkak yalandan
ba§ka bir sey tigmaz; ya'ni fikrin ve kelarmn ancak yalandan ibarettir."
3320. c Deii: " Otasa, hencien ve henim cinshnden ki, yalana mensub olmakian
imtinan olunmu§ olalim!
"Hasa", kelime-i tenzihiyyedir. Ya'ni "Ben horozum ve horoz cinsi yalan-
dan munezzehdir; biz yalancilik cihetinden imtinan olunmus. degiliz."
3321. xxr Biz horozlar, muezzin flibi dofiru soyleyiciyiz; hem de aiinesin rakwi ve
vakit araytciyiz."
"Raklb", nigahban ve bekgi ve gozcu ma'nasinadir. "Biz horozlar miiez-
zinler gibi namaz vakitlerinin geldigini dtmek suretiyle i'lan ederiz ve bu dtii-
sumiiz tarn vaktinde vaki' olur. Hususiyle sabah vakitlerinde giinesjn tu-
lu'unun bekgisiyiz. Ve sabah namazi vaktinin arayicisiyiz; binaenaleyh biz-
den yalan sadir olmaz."
s^P?
MESNEVf-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
Bu beyt-i §er!fde ijL*i) fit** *Ji» S*A |j--j V ya'ni "Horoza sogmeyiniz, zi-
ra o sizi namaza uyandinr" hadis-i §erifine isaret buyrulur.
3322. '*Gger bizim uzerimize bir legem ba§ a$afli etsen, iceriAen fliine§in bek$i-
siyiz."
"Eger bizim uzerimize bir iegeni ba§ a§agi kapatsan ve bizi bir tekne ala-
lia habs edip, karanhk bir yerde biraksan, biz o habsin iginden gune§in bek-
gisi olup vaktimiz gelince, yine oteriz, asla vaktimizi §a§irmayiz."
3323. Gvliya giine$in bek$isidirler; be§er iginde esrar-i Dinda'Aan dgahdirlar.
"•Gune§"ten murad, nur-i semavat ve arz olan "hakikat gune§i"dir ve o da
Zat-i Hak'dir. Hz. Pir, horozlann ahvalinden, evliya-yi Hakk'in ahvaiine in-
tikal edip buyururlar ki: "Allah'in velileri, Zat-i Hakk'in gozcusudurler; be§er
mertebesinde Hakk'in sirlanndan agahdir." Zira be§er hakikat-i camiadir ve
insan-i kamilin vakif oldugu esrar-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye hicbir
mahluka miiyesser degildir.
3324. Wr Btzim aslimizi Oiak, ezancian dolayi, cehazda ademiye heUiye vercii."
"Cehaz", "cim'ln fethi ile biiyuk genii, gelin veya mevta veya sair umur
icin tertib ve hazirlik ma'nasinadir; ve devenin palanina da derler. "Cehiz",
bu kelimenin imale olunmu§ suretidir. Ve burada tertib ve hazirlik ma'nasmi
vermek miinasibdir. Ya'ni "Hak Teala insam suver-i ilmiyye mertebesinden,
bu alem-i kesafete ve viicud-i harici alemine gonderirken icra buyurdugu ter-
tibat iginde, bizim aslimizi ve hakikatimizi, namaz vakitlerini ihbar igin o in-
sana hediye olarak ihsan buyurdu." Bu beyt-i §erifde, insan-i kamilin niifus-
l nakisa arasinda bir hediyye-i Hak olduguna isaret buyurulur.
3325. "Gger bizlen ezanda vakitsiz bir sehv gulerse, o bizim maktelimiz olur."
"Maktel", masdar-i mimi olursa ma'na, bizim katlimizi mucib demek olur;
ve ism-i mekan olursa "mahall-i katl" ma'nasina gelir. Ve Hind §arihlerinden
c #» >
AHMED AVNl KONUK
ba'zilan "m!m"in kesriyle ["miktel"], ism-i alet ma'nasma almistardir. Ya'ni
"Vakitsiz otmek, bir bigak gibi bizim alet-i katlimiz olur" demektir. Herhangi
suret olursa olsun bu beyt-i serif Tiirkge'de: "Vakitsiz dten horozun basmi ke-
serler" ma'nasini beyan buyurur.
C^J J^jr ^ «y ! j u ^y-
c^* J* u^ c ^* ^ ^-^
3326. '"Vakitsiz "Diayye ale'l-felah" kelami, hizim kanimizi zeM ve mubah
eder."
"Vakitsiz felaha ve necata da'vet hakkmda soyledigimiz soz, bizim cin-
simizin kanini zelil ve mubah eder; "Vakitsiz dttii, bu horoz mes/umdur"
diye ba§imizi keserler." Bu beyt-i §erifde, insan-i kamilin felaha da'vet hu-
susunda isti'dadata ve sair ahval ve seraita riayet buyurduklanna i§aret
vardir.
■Wai X»\ 0W- LS >'J t/'Jj^ <^\ iaip jl -lib j XiT fy<*** *>3\
3327. O kimse ki, aalaUan ma' sum ve pah geldi, o ancak vahtfin catuntn ho-
rozu gel&i.
"Can"dan murad, "Ruhu'1-Emin" olan Hz. Cibril'dir. "Vahyden murad,
enbiyaya gonderiien vahy-i ilahidir; ve "horoz"dan murad, Hz. Cibril'in ge-
tirdigi vahyin lafzini harf ve savt ile, alem-i halka izhar ve teblig buyuran en-
biya ve onlann varisleri olan kummelin-i evliya hazaratidir.
Ya'ni "Horozlarda vakitsiz otmek gibi galatlar ve yanhshklar vaki' olur ve
bu hal onlann baslannm kesilmesine sebeb olur; fakat canin vahyinin horo-
zu olan enbiya ve onlann varisleri olan kummelin-i evliya, galatdan mahruz
ve ma'sum ve pak olarak zahir oldular. Hakk'a da'vet hususunda, asla ho-
rozlar gibi hata etmediler." *
3328. Onun o kolesi musteri indinde oldii. O, hir basian hir basa musterinin zi~
yani oldu.
"0 efendinin o satilan kolesi musteri nezdinde oldii. olen kole bir bas-
tan bir ba§a musterinin ziyam oldu." Ya'ni musteri bir kere kolenin bedelini
verip satin aldi, saniyen kole oldii; cenazesini hazirlamak ve kaldirmak icin
de masraf yapti.
6 £P?
MESNEVl-I §ERlF SERHf / VI. CtLT • MESNEVf-3 •
tiXJ <^\j jJu\ tU*jj \j lj>- dyf- dXS J lj <J^* -^jir J*
3329. muhni kaprdi ve faked kendi kanmt doktii, iyi anlal
efendi malini kacirdi ve ba§kalanm zarara soktu; ve fakat bu muamele-
siyle binnetice kendi kamni doktii. Bunu iyi anla da ibret al!
3330. Hiir ziyan, ziyanlann def'i olurdu; hizim cismimiz ve maltmiz, canlara
[3340] r j~j
jedadu.
"0 kimseye isabet edecek bir ziyan, basina gelecek miiteaddid ziyanlann
define sebeb olurdu. Nitekim bizim cismimiz ve malimiz canlanmiza feda
olur." Canin muhafazasi igin mal sarfi malumdur. Cismin cana feda olmasi
budur ki, ruhlanni tasfiye kaydinda olan kimseler, cisimlerinin rahatlanni fe-
da edip tiirlii riyazetler ve mesakkatler gekerler ve cisimlerinin kaydinda ol-
mazlar ve bu hususta oliimden bile korkmazlar.
3331. <§ahlann indinde siyaset-giisterlikde sen malt verirsin ve hast satin alu-
sin.
Milletlerini mutlakiyetle idare eden sahlann ve hukiimdarlann indinde, si-
yaset-i umur ve idare-i maslahat hususunda, sen onlann gonullerini kazan-
mak ve binaenaleyh basini satin almak igin malini verirsin ve onlann ugru-
na feda edersin.
3332. OCazada ni$in acemi oldun? ^averden malt kactnrsin!
"A'cemi", cahil ve acemi kimse; "daver", hiikiim sahibi olan kimse. Ya'ni
"Alem-i suretde hiikum sahibleri olan mecazt padisahlarm ve hukiimdarlann
oniinde, idare-i maslahat ilebasim kurtarmak igin malini feda ettigin halde, ka-
za-yi ilahmin oniinde nicin cahil ve acemi oldun da, hakim-i hakiki olan
Hak' dan malini kacirryorsun." Binaenaleyh kaza-yi ilahi oniinde de malini fe-
da etmekten kacmamalidir. Nitekim hadis-i serifde W %\y\ & uy <>~- £•* a-A-Ji
ya'ni "Sadaka, enva'-i belayadan yetmis nevi' belayi def eder" buyrulmu§tur.
AHMED AVNt KONUK
(^
Horozun efendinin olumiinden haber vermesi
C& 9 - J- 1 '-'J J '
' JLftl
l^jU
uA ^V _j l Jj>\j>- iij» dW
3333. "Jakal yann muhakkak o olecehiir; varisi nale i$inde okiizu oldiirecektir"
"Hanin", arzumendlik ve gokluk aglama ve nale ma'nalannadir. Ya'ni
"Horoz kopege dedi ki: "Efendi zararlan baskalanria yiikledi amraa, yann
muhakkak kendisi olecektir ve onun varisi aglaya aglaya onun riihu igin
okuz kurban edecektir. "
iJLJj 0_jJ Oi-rfj jjj l^y J
JJJ
0*j j *j* -UIj^j
-Ul *£*j ajL>- < ?-U<9
3334. w 6u saJiiM yannki aun olup cjUecektir; isie sana azvn aula eristi."
3335. *Ckmek j)ar<planni ve sofra artiaim ve iaamx, has ve am, mahalle oria-
sinda bulur."
"Laleng", yemek kaplannda kalan artik ma'nasinadir. Ya'ni "Hane sahi-
binin riihu igin yemekler pisecek ve hass ve amma yedirilecektir ve bircok ek-
mek parcalan, sofra artiklan ve taamlar kopeklere dokulecektir."
ijj--* ^jij ^J^^*-* J <l)Owi ji
3336. "ZKurbana mensub okiizii ve latif ehmekleri, kapehler ve dilenciler iize-
re acele ioker."
"Tuniik", zammeteyn ve "kaf-i Arab!" ile, ince ve az ve nazik ve latif
ma'nalannadir. (Medarii'l-Liigat, Bahar-i Acem ve Giyasu'l-Ltigat). Ve "Se-
biik", "sin"in fethi ve "ba"nin zammi ile, hafif ve ciist u calak ve bi-taalluk
ve ta'cil ve sitab ma'nalanna gelir. Giyasu'l-Lugat'm beyamna gore, lehce-i
amme[ye] gore "sin"in ve "ba"nin zammeleriyle ["subiik"] ; ve ehl-i Iran leh-
<^p^>
MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3
gesine gore, feth-i ewel ve zamm-i sani ile telaffuz olunur. Ya'ni "Kurban et-
tikleri bkuzii ve latif ekmekleri efendinin varisi, onun ruhu icjn kopeklere ve
dilencilere acele doker."
3337. n <JAhn ve kahrm dlumii ve kolenin bliimu, bu magrur hamtn kazdsim
dZndurucu idi."
"Bu magrur hamin uc, nevi' mahmn telef olmasi, kendisinin ba§ina gele-
cek olan kaza-yi ilahiyi tebdil edecek idi."
ti^oj jH-f*" ^y*~ ^J* ^JJ*^ J^* ^-~>*ij5 C)\ iji JL« dbj j\
3338. uM,alin ziuanindan ve onun derdinden kach; malt ziydde etti, kendi ka-
nini doktii.
CwL^jW- ij\h JS {j% l)IS~ C^>\j>f Otijjji ijK^Ajj jjI
3339. ^Derviflerin bu riuazetleri ne icindir? £ua o bela-yi ten canlann bekasidir,
Dervigler tiirlu tiirlii riyazetler ile cisimlerini hirpalarlar; bu nicindir bilir
misin? Qiinkii o tenin belasi ve cismin cefasi, ruhun bekasina sebebdir. Ya'ni
cismin ahkami muattal ve ruhun ahkami can olmak igindir.
^U j ^ \j ji s£ df?
( JOLu JliLj .ij>- ijiki \j
3340. IZir salik kendi bekasim bulmadikca. ieni nasd bir sakwi ve hdlik eder?
[3350] ^
Hak yolunun saliki, kendi zatimn bekasim buldugu icin, cismini riyazet-
ler ile hirpalar. Eger boyle bir menfaat bulmami§ olsa, cismini nasil ma'lul ve
helak eder?
J-b ^jiuJU- \j »^b jLlJ U
J*p _, jliL x^ ^ c-
3341. Onun cam, verilmi§e bedel gormedikce, el ne vakit isar ile ve amelle ha-
reket eder? *
"isar", kelimesinin birkac. ma'nasi vardir. Burada ata vermek, ba§kasmin
hazzini, kendi hazzi uzerine ihtiyar etmektir. Ya'ni "isar ve amel garazsiz de-
gildir. Binaenaleyh elin cam ve ma'nasi verdigi §eye ve yaptigi amele
mukabil bir bedel teemmul etmedikce ve fikrinde bu bedeli gormedikge, asla
isar ile ve amel ile hareket etmez."
G £pa
fr
AHMED AVNI KONUK
3342. O kifaideler iimidi olrrwksizin verir; o Diuiaixr, o Diudd'iir, o Uiu-
&aa\r.
Misra'-i sanide tig def'a tekrar eden cumle, ata-yi ilahinin faide ve ivaz
mukabilinde vaki" olmadigi te'kid ve te'yid icindir. Ve bir de tekvinin, "ferdiy-
yet-i selasiyye" uzerine vaki' olduguna i§arettir. V
3343. 'Yfdhui Diahk'm huytinu tutan Utahk'm velisidir. Ofur oUu ve mutla-
kin tdbi§ini tuttu.
Yahud faide ve bedel mukabilinde vermeyen kimse *ut J!>ub i^skj ya'ni
"Aliah'in ahlaki ile ahlaklanmiz" hadis-i serifine mazhar olup, Hakk'in huyu-
nu tutan Hakk'in velisidir; zira o veliyy-i kamil, kendi sifatini, Hakk'in sira-
tinda fan! kihp nur oldu ve viicud-i mutlak-i Hakk'in nuruyla munewer oldu.
3344. 2Xra ganuiir ve O'ndan ba$kasi hep fakirdir; bir fakir ne vakil be-
Msiz "£W"der?
Zira Hak ve O'nun mustahlefl olan veliyy-i kamil ganidir ve Hak'dan ve
O'nun halifesinden baskasi hep fakirdir ve muhtacdir. Bir fakir ve muhtac.
olan kimse, bedelini almaksizin, elindeki bir seyi ne vakit birisine "Al!" diye
verir?
3345. Hiir'focuk elma oldugurm g'6rmedik$e, o kokmu$ sogam elinaen vermez.
Ya'ni bir gocuk elma mukabilinde elindeki kokmus sogam feda edip, verir.
J*y> iSy. j> ^+~z, IfilTa j
u*j? ui ] j¥ j'JV
\t -UJb /
O* 1
3346. TJu pazar hep, bu garaz icindir; dukkanlar iizerinde ivaz kokusu uzere
oturmus.
"Bu dunya pazan hep bu ivaz icin, ya'ni ahp-verme igin kurulmustar; bu
pazann halki diikkanlan olan cisimler iizerinde hep ivaz ve bedel kokusu
uzere oturmusjardir." Sadaka verirse, bire on gelecek diye verir; amel ederse
*£«>
MESNEVl-t SERfF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
mukabilinde cennete nail olacagim diye amel eder. *'"§este", "niseste"nin
muhafFefidir.
3347. y>uz guzel meta't arz ederler, gonul i$inde wazlar Aokurlar.
Bu dukkan-i fenada, halk birbirlerine yiiz tiirlu giizel meta'lar gosterirler;
halbuki gonullerinin iginde o meta'lar mukabilinde ivaza ve bedele nailiyyet
fikrini dokurlar.
3348. By din adami, bir selam isitmezsin ki, nihayet o senin yenini hxtmasm.
"Ey din adami, bu halkin sana selam vermesi, giiniin birinde senden bir
menfaat iimldiyle senin yenini tutmak igindir." Filhakika da boyle oldugu cok
kereler vaki' olmus ve tecriibe de edilmistir. Seninle yeni muarefe peyda eden
bir adam, birkac giin sonra ya "Benim su isimi gdruver" veyahud "Bana bir-
kag kuru§ ikraz et" diye miiracaat ediyor. Halbuki onun i§ini gormek igin su-
na, buna yiiz suyu dokmek lazim geliyor. Nitekim Hz. Pir efendimize de za-
man-i alilerinde bu gibi miiracaatlar vaki' oldugu bir gazellerindeki §u beyt-i
serifden anlasihyor:
"Yildizlann kasesinden ve felegin sofrasmdan farigim ve miistagniyim; dilenci
yuzluler igin ben, §unun bunun kapismda gokluk kaseler siyirmi§im ve dalka-
vukluk etmi§imdir.
3349. Gy-birdder, ben hdss ve dmdan tama'siz bir selam isitmemisim ve'sselam!
Ehl-i dunyanin havassiridan ve avamindan selam verenlerin hepsi, bir
menfaat istihsali fikriyle selam veriyorlar.
3350. <Selam-i Jxank, in gayri. Sen agon ol, ev ev ve yer yer, mahalle mahal-
le onu ara!
AHMED AVNl KONUK
Bu beyt-i serifdeki "Cuz selam-i Hak" yukanki beytin istisnasidir. Ya'ni,
"Ey birader havas ve avamdan tama'siz selam isftmedim; tama'siz selam an-
cak selam-i Hak'dir. Binaenaleyh sen ev ev ve yer yer, mahalle mahalle o
Hakk'in selamim ara ve iste," demek olur. Hakk'in selami ne oldugu atideki
beyitlerde izah buyurulur.
f!>U ^* fAjii Jp- fL pA fUv» J>yf- *^ol OUo ji
3351. Uios-mesam olan alemvnin atjzmdan hem Diakk'in haberini, hem sela-
mim isitiim.
. "Me§amm", "me§emm" kelimesinin cem'i olup burunlar ve koku alacak
mahaller demektir ve "me§emm" ism-i mekandir. Ya'ni "Me§amm-i ma'ne-
vileri latif olan enbiyanin ve onlann varisleri olan evliyanm agizlanndan hem
Hakk'in haberini ve hem de selamim istoim." Ve onlann miibarek agizlan
hakayik-i ilahiyye ve esrar-i rabbaniyyeyi higbir menfaat gozetmiyerek ibzal
buyurdular; ve "Esselamu aleykum" diye Hakk'in selamim verdikleri vakit,
faide umidi ile vermediler.
3352. *Ve haktierin hu selamim onun kokusu iizerine -pek hos olarak goniil ile
candan dinlerim.
"Nusem", "niyusMen" masdanndan muzari'-i miitekeUim vahdedir ve
dinlemek ma'nasina olan "§eniden" masdanmn muradifidir. "Enbiya ve evli-
yanin gayri olan mii'min kimselerin verdikleri selami, ancak Hak selamimn
kokusu iizerine pek ho§ ve goniil ile candan dinlerim." Eger o Hak selamimn
kokusu olmasa, onlann kasd-i menfaat ile verdikleri selam dinlenir seylerden
degildir. *
3353. Ondan dolayi onun selami, Diahk'm selami olmusinr ki, aks kendi dtid-
manina vurmustur.
"Dudman", hanedan ve kabile demektir. Ya'ni "0 baki mu'minlerin sela-
mi, ondan dolayi Hakk'in selami olmu§tur ki, mii'minler imanlan sebebiyle
onlann tevabii ve kabilesidir. On 1 inn ate§4 tevhidi kendi hanedam ve kabi-
lesi olan mu'minlere vurmustur. Bu munasebetle o mu'minlerin selami dahi
selam-i Hak diye kabul olunur." Yahud ma'na §6yle olur: "Ho§-mesamm
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
olan ademinin selami, ondan dolayi selam-i Hak olmustar ki, ates-i tevhid,
kendi kabilesi olan vucudunun nefsam ve ruhani olan kuvasma vurmusftir
ve hepsini yakmisnr; binaenaleyh onun selami ve kelami Hakk'm selami ve
kelami olmustur."
3354. Qlmu§lur, kendinden gUmi§tir, Zkabb'i ile diridir. O cihetden onun iki
dudacjinda Uiakk'in esrarx olur.
veliyy-i kamil mevt-i ihtiyari ile dlmu§ttir; kendi varhgim terk edip git-
mistir. Varhgi Rabb'ine birakmis ve kendisi O'nun varligi ve hayati ile din ol-
mustur. Velhasil kendinin viicud-i mevhumundan yakasini kurtarmisnr. On-
lann halleri atideki nazma muvafiktir:
Nazmen terciime:
"Onlar ki mbude-i elestir
Baglanmi§ ayagi derd evinde
Kendinden o fanf, dostla baki
Bu zumredir ancak ehl-i tevhid
Xp-y LaI JJl <uJUs> jA
Ta ahd-i elestden o mestdir
Can vermek igin kii§ade destdir
Hayret ki o nistdir ve hestdir
Bakisi cihinda hod-perestdir. "
3355. lenin riyazet idnde olmesi, dirilikiir; bu tenin rend ruh itin baktiikdir.
Riyazat-i §akka iginde ten ahkamimn muattal olmasi ve cismin hukmen
olmesi, hakikatte dirlliktir; zira cismin ve nefsin strati ve asan muattal olun-
ca, ruhun sifati ve asan zahir olur. Binaenaleyh bu tenin ve cismin me§ak-
kati, esir-i nefs olan ruh igin bakilik olur.
<L~>A>- d\ J^>JJ^ j\ jl 2j^ ,y d-~^ *j* OToj eil^j J,^
3356. O hams own adam, kulak komus idi; o kendi horozundan o kelami isit-
ti.
<^g>
AHMED AVNl KONUK
menfaat-perest ve habis olan adam, hayvanat dilini ogrendikten sonra,
kulak tutmus. ve kendi horozundan o kelami isitmis. idi. Halbuki bu dili og-
renmek isterken dinine faidesi olmak igin ibret almayi mevzu'-i bahs etmis.
idi. Neticede dinini unuttu, mahnin kaydina diistii.
f^LJI <u!p ig^y iSy-** u*^*" ^ ^^J*
■V-* ^j* j^ u*3j*- J ! ^y? J^ji
Kendi dlumuniin haberini i§ittigi vakit o § ahsm
korku ile Musa (a.s.) tarafina kosmasi
"Zinhar", kelimesi eman ve rmihlet ve ahd u peyman, emanet ve diyanet
ve korku ve §ekve ve sikayet ve perhiz ve ictinab, hasret ve efsus, §itab ve
ta'cil ve akil ve ag&hhk ma'nalanna gelir. Burada "korku" ma'nasinadir.
C-ij <dM ^JS" ^»y ji j> C-«J _j j-j j Jlji {&j\ -^ dj^-
3357. Uaktaki bunlan i§itii, ho§arak ve acele ve harareile dAlitsa jKelunul-
lah'in kafisina aitti.
r^ ^ oO <s~> *^-j ^^ ^.jj^ j* -^ is tjjj
3358. 0: By Oielim, hundan henim jeryadtma yeti§l" itye korkudan yiiziinu
toyraga surerii. i
Olecegini horozdan haber alan o efendi: "Ey Kelimullah, bu olumden be-
nim imdadima yetisj" diye yalvanr ve korkusundan yuziinu topraklara surer
idi.
3359. ^Decii: *Q\i, keniini sal ve kuriul; pinku usta olmu§sun, kuyudan svyral"
Musa (a.s.) ona istihza tarikiyle cevaben buyurdu ki: "Ey htlekar efendi,
git, simdi de kendini sat ve oliim musibetinden kurtul bakahm! Qiinku sen,
°m>e>
MESNEVt-t §ERfF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
olecegi satip para kazanmakta usta olmu§sun. Kendin icin de bir tedbir yap
da, bu olum kuyusundan disanya sicra!"
y j* cf IjU-J^*-* _} *~~£
J jl-Xjl Obj l)IjUJ— -» y.
3360. "Sen musliimanlara ziyan at, keseyi ve kemerleri sen iki kat yap!
"Musliimanlara ettigin ziyan mukabilinde, keseni ve kemerlerini para ile
ikikatdoldur!"
3361. ttf 3en ker-pi^in i$inde hu kazdyt gordum ki, sana dyinede tyan oldu.
"Kerpic/'den murad, cism-i hakidir. "iginden" murad, o cismin batini olan
hakikati ve "ayn-i sabite"sidir. Ve bu cism-i haki o ayn-i sabitenin ayinesidir
ki, onun ahvali, bu cism-i hakiye mun'akis olur. Ya'ni, "Ben senin cism-i ha-
kinin batini olan ayn-i sabitende bu kaza-yi ilahiyi gordiim ki, sen o kazayi,
o ayn-i sabitenin ayinesi olan cism-i hakinde zuhur ettikten sonra gordun ve
bildin."
• ■» -, -.
Ji* J^Jta j\ AJLj j>-\ jX>\ JJU \j jtA JLU; Jjl JSIp
3362. <Sakil akin kafai ile evvel gorur, ma' rifetden fakir olan ahirde gorur.
"Mukill", fakir ve az yapici ma'nasinadir. Ya'ni "Akil bir emri teemmiil
edip, o emrin ahirini evvel gorur; fakat akil ve irfandan bi-behre ve fakir olan
kimse, o emrin neticesini vaki' olduktan sonra gdriir", ve neticesi fena oldu-
gu zahir olduktan sonra def ve izale caresi de kalmaz.
J^ iJ J>^j* s" S.^S S
JU*-i ^J (j\£ $£ (£j\j jlj
3363. Tekrar zdri etti ki: xx £y iyi ahlakli, henim hasima vurma ve yiizume
in
surmel
Efendi, Musa (a.s.)in bu ta'n ve tekdirlerine kar§i tekrar aghyarak dedi ki:
"Ey iyi ahlakli olan nebiyy-i zigari; yaptigim kabahati ba§ima vurma ve yii-
zume siirme!"
Ij4-I (j—^- •■> y lj dy* ^ l>- ^ r*y. aS* Ji«l 01 ^ j\
3364. nr Benden o geldi ki na-seza idim, nd-sezaligtma sen hiisn-i ceza ver!"
c^se^a
AHMED AVNl KONUK
"Benden o fiil zahir oldu ki, ben o lutuf ve ihsana layik degil idim ve bu
zahir olan fiilimden na-seza oldugum meydana Qikti; fakat sen kefimsin, be-
nim na-sezahgima sen, su-i ceza. ile mukabele buyurma, hiisn-i ceza ile hak-
kimda muamele buyurl"
3365. ^Dedi: "By ogul, hir ok, yaydan fuladi; add degildir ki, o geri hasa gelsin.'
Musa (a.s.) ona cevaben buyurdu ki: "Ey ogul, kaza-yi ilahi oku, senin
ayn-i sabitenin yayindan, bu viicud-i izafi alemine firladi. Onun, giktigi yere
geri donmesi adet-i ilahiyye degildir."
3366. "JZakin adil olan sah-i azvmden isieyeyim; taki o zaman unam kendin
ile goiiiresin."
"Daverf'deki "ya", ya-yi ta'zimdir ve "niku daveri"den murad Zat-i
Hak'dir. Ya'ni "Zat-i Hak'dan niyaz edeyim. vefatin zamani, imanini bera-
ber gotiiresin!"
'aJUiL l£jj i)\*} ^ &>yz e °^j lS*^ °*J 1 - ^^' ^^y?
3367. "Uaktaki unam goturmiis olasm dirisin, vaklaki man ile gidesin, hakisinl"
3368. Diem o demde efendi uzerinde hal dondii; hatia gonlii hulandi ve legen
geiirdiler.
Bu mukaleme esnasmda efendinin iizerindeki hal tebeddiil etti, hatta gon-
lii bulandi ve istifrag hali zuhur etti, kay etmek igin legen getirdiler.
3369. Olum kan§ikligtdu, taamin su-i hazmi degildir, ey hedbahi ve ham, kay
sana ne fdide tuiar?
Ey bedbaht ve cig adaml Bu sendeki bulanti, olum kan§ikhgi ve alameti-
dir; yedigin yemegin, mi'dedeki hazimsizhgi yuziinden degildir. Binaenaleyh
kay etmenin sana ne faidesi vardir?
3370. ^Dort ki§i eve kadar gotiirduler; o hacagini, hacagi iizerine siiriistiirur idi.
°mg>
MESNEVt-i §ERfF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3
"Vtisak", "vav"in zammesiyle, "ev" ma'nasmadir; ve fethi ["vesak"] ve
kesriyle ["visak"] "bag" ve "ku|ak" demektir. Bu beyt-i §erifde, "La Uksimu"
sure-i §enfesinde vaki Jilli ^ 'J>'j j\ tiUb jui cJSf, (Kryamet, 75/29-30)
ya'ni " Muhtezmn bacaklan birbirine dbla§ir,' o giinde mahall-i sevk
Rabb'inedir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "0 efendiyi hal-i ihti-
zarda olarak dort ki§i evine kadar goturduler; o ise oliimun §iddetinden ba-
caklanni birbirine suru§turur ve dola§tmr idi."
ijj <£>*$£ fc> ji l&ijr*- J^ (jr^^ <jy*^> ^y -^
3371. uWusanm nasihahni dinlemezsin, hustahhk edersin, kendini celik fe-tltf
uzerine vumrsun.
y jT j^ji (j\ jj\ 0~J d\
y JL^- j\ !j AjJ JjU ^j-i
3372. iSenin camndan kdtca haya gelmez; ey bir cider, bu senin layikindir, Be-
nin layikin!
"Qelik kihg"dan murad, kahr-i ilahidir. Ya'ni "Musa (a.s.)in nasihatini din-
lemezsin, kiistahhk edersin ve kendini kahr-i ilahi kihci uzerine carparsin. Sen
kendini kilig uzerine carptigin vakit, kilig seni kesmekten utanir mi? Ey bira-
der, ba§ma gelen bu felaket senin layikindir." J^ali 'cZs Li 4*~ '^ *fe£J\ u,
(§ura, 42/30) Ya'ni "Musibetden size isabet eden §ey, sizin'e'llerinizin kazan-
digi §ey sebebiyledir" ayet-i kerimesi, herkesin basina gelen bela, kendi fiili-
nin cezasi oldugunu beyan buyurur.
<^
Dunyadan iman ile gitmesi icin Musa (a.s.)in o sahsa dua etmesi
3373. CMusa o seller munacdia yeldi hi: "6y Diuda, ondan imam alma, giderme!"
Hz. Musa (a.s.), hal-i ihtizarda bulunan o kimse icm o guniin seher vak-
tinde Hak Teala'ya munacat eyleyip dedi ki: "Ey Huda, ondan imam alma,
giderme!"
G 3^
AHMED AVNI KONUK
3374. ^^aii^ahlik et, ona hafala hi, o sehv ve kiistahlik ve guliivv etti."
"Hire-rui", kiistahlik ve korkusuzluk ve serkesjik demektir. Hind sarihle-
rinden Veli Muhammed EkberaMdi: "Hire", "tire" vezninde kiistah ve korku-
suz ve serkes ve zayif ve beyhude ve karanlik ve aciz ve miitehayyir ve her-
ze-gu ma'nalanna gelir. Binaenaleyh miirekkeb oldugu her bir lafzm ma'na-
sma munasib olan bir ma'na anlasdmak lazim gelir. Meseia "hire-kiisi"de za-
yif olduriiculuk ve "hire-serTde "serke§lik" ve "hire-gui"de herze soyleyicilik
ve "hire-gesmi"de goz kararmak ma'nalan anlasihr. "Guliiw", hucumda
haddi tecaviiz etmek demektir. Ya'ni "Ya Rab, o adam sehv etti ve kiistahlik
etti ve haddini tecaviiz etti. Sen padisahlik et de, onun kusurunu afv et("
'J'j
JlmiJUj
&
J ijj^ J> J ^ U^ J"*^
3375. Ona de&im: u< ~Bu ilim senin layikin degil; soziimii def ve gevseh zannetti."
"Ben ona: "Bu ilim senin isti'dadma miinasib degildir, tahammu! edemez-
sin" dedim. O benim soziimii, mumkin olan bir §eyi kendisinden ding ederek,
talebini def etmekten ibaret zayif ve gev§ek bir sdz zannetti."
Bu beyt-i §erifde nakislara esrar-i ilahiyyenin ke§fi muzir oldugu beyan
buyurulur. Ehl-i siilukden ba'zilan, cahstiklan halde, kendilerine ahval-i gay-
biyye miinkesjf olmadigindan miiteessif olurlar; halbuki bu adem-i inkisaf
haklannda hayirlidir.
3376. himse elini ejderhaya vurur hi, onun eli asavi ejderha yajiar.'
Ahval-i gaybiyye ejderhaya tesbih buyurulur. Vech-i §ebeh, salik-i nakis
hakkmda muzir olup, onu helSk etmesidir. Ya'ni "Esrar-i gaybiyyeye lttila', ta-
hammiile isti'dadi olan kimseye layiktir." Ve bu beyt-i §erifde Musa (a.s.)in is-
ti'dad-i nebevilerine de isaret buyurulur. Nitekim elindeki asa, ejderha olur idi.
3577. "fiayhin swnm ona o^retmeh layik olur hi, souhmekten dudaflim dikebdir."
"Gaybin sirrim ketum olan kimseye ogretmek layik olur; zira onun isti'da-
dindaki ketm ve saklamak hassasi, o sirnn ifsasma mani* olur." Zira muame-
lat-i diinyeviyyede bile agzi pek olmayan kimselere sir soylenemez.
fi ^P B
MESNEVl-t §ERlF SERHl / VI. CtLT • MESNEVl*3 •
V 1 ^^ p-W ^ J cf p** «-r^£/ i J*" "^^ ^ JJ^ j- 5
3378. "6u fcu^urajji jjat/ri, derydya layik olmadi; fehm et ve <5%llah dogruyu en
ziyade hilicidir."
"Derya-yi hakikate isti'dadi olanlardan baskasimn dalmasi layik olmaz,
bunu iyi anla! Ve Allah Teala ilm-i ilahisinde sabit olan hakayika nazaran
kimlere esrar-i gaybiyye ihsan buyuracagini bilir; binaenaleyh esrar-t gaybiy-
yeye lttila'a heveskar olma!"
3379. "O deryaya aitii, su kusu dead idi, qark oldu. €y Uedud, onun elini tail"
"0 kimse hakikat deryasinin ehli olmadigi halde fuzuli talebinden ve beyhu-
de heveskarkgindan dolayi o deryaya gitti ve boguldu. Ey kullan tarafindan se~
vilmis ve yahud kullanni sevici olan, onun ruhunun elini tut ve imamni bagj§la!"
^*>LJI aJp ^y ,j\fi.i ^U; j>. d>^ c-jM
Musa (a.s.)in duasmi Hak Teala'nin kabul buyurmasi
3380. iluyurdu: Cvet, ona vnian haqisladim; eger sen istersen simai onu diri
edeyim.
Hak Teala hazretleri Musa (a.s.)in munacatina cevaben buyurdu ki: "Pe-
ki, ya Musa, ona iman bagisladim, istersen §imdi dirilteyim ve hayat-i diin-
yeviyyeye iade edeyim.".
C :.>5>jj W-LT jJsJl dlpr Ol il~~ Jiy OLp- jjI ^y <
3381. uWusa dedi: ' 1r Ba, olmeh cihanidu; o cihana has et ki, orasi aydinlihhr,"
Musa (a.s.) dedi ki: "Ya Rab, bu diinya oliim yeridir ve hayat-i diinyeviy-
ye fanidir. Sen onu aydmlik ve baki olan run alemine ba's et ve onu orada
iman ile diri kil!"
C £P?
AHMED AVNf KONUK
3382. nr Bufena yen mademki viicud alemi degildir, binaenaleyh ariyet olan ru-
cu faide degildir."
"Bu fena yeri olan diinya mademki vucud-i haktki alemi degildir, onun
varhgi mevhum olan bir ariyetdir; binaenaleyh -ariyet olan bu viicud-i izafi
alemine geri donrnek faideli bir sey degildir."
{jjj+jw* L>jJ *4j\^- jl^j j$ Oj^j *-* iliUiol j> OL^*> ij~+*~j
3383. w Jiem §imdi onlann uzerine "Jledeyna muhdarun" nihan-hdnesinde bir
rahmet
sap:
/"
Bu beyt-i serifde Yasin sure-i serifesinde vaki' o Jr >^> M &** IL JT 01 j
(Yasin, 36/32) ya'ni "Nasin hepsi bizim indimizde hazir olunurlar" ayet-i
kerimesine i§aret buyurulur ki, nasin hepsi mertebe-i sehadetimizden, mer-
tebe-i gaybimize ihzar olunur demek olur. Beyt-i serifte bu mertebe-i gaybe
"nihan-hane" ta'bir buyurulmustur. Enbiya ve evliya-yi kiram hazarati
alemlere rahmet oldugundan, Musa (a.s.) munacatinda duasini ta'mim edip
buyurur ki: "Ya Rab, bu alem-i fenadan, bilciimle intikal etmis olanlann tize-
rine, alem-i gaybinde rahmet-i ilahiyyeni sag!"
3384. Saktbet hilesin hi, cismin ve malm ziyani, camn jaiaesi olur, vebalden
hiriarir.
Bu kissanin hitamina mebni, Hz. Pir-i destgir nasihate bastayip buyurur-
lar. ki: Bu kissayi beyanimizm sebebi budur ki, cismin riyazetler ve mesak-
katler iginde zarar-dide olmasi ve malin ziyan ve telef olmasi, camn faidesi
oldugunu ve seni vebalden kurtardigim bilesin.
3385. Dmck can ile riydzele mii§teri.ol; vaktaki teni hizmeie ievdi ettin, cam
| ipturdun.
Boyle olunca, cisme ziyan olan riyazete can ile, ya'ni seve seve miisteri
ol; vaktaki cismi Hak yolunda ihtiyann ile hizmete tevdi* ettin, canini nefse
ve tabiata esir olmaktan kurtardin.
«N23e£gB
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
jL-IS' (j\ oj 4J\£~S> o j**
J*
Lis^\ , j O-Lil Cw?l>
*JJJ
3386. ^Ve eger sana ihiiyarsiz riyazet gelirse, ey muradtna yar olan kimse, ha§
hoy, suhrane ver!
Ve eger sen ihtiyannla cismini riyazete tevdi' etmeyip de, senin ihtiyann
olmadigi halde Hak tarafindan cismine bir hastalik veya mahna yanmak ve
cahnmak ve sair suretle telef olmak gibi belalar gelirse, bunlar gayr-i ihtiyari
riyazetdir. Bundan dolayi sakin sikayet etme; Hakk'a teslim ol ve sukrane
ver. Ya'ni elinden geldigi kadar fukaraya tasadduk et ve sevin ki, Hak Teala
bu belalar lie senin iizerinden maddi ve ma'nevi bir gok ytikleri kaldirmistir.
3387. riyazeii sana Uiak verdi, sen yapmaim, scni **J(mi' emrinden o felitt.
gayr-i ihtiyari olan riyazeti sana Hak ihsan etti. Sen ihtiyann ile yap-
madm, cunkii sana agir geldi; fakat Hak Teala sana lutf etmek igin "Kim!"
emri canibinden seni o riyazet tarafina gekti.
"Klin!" emrinden murad, abdin ayn-i sabitesinde olan halin, alem-i ef ai-
de zuhuruna irade-i ilahiyye taallukudur.
C^
O kadinm hikayesidir ki, onun evladi ya§amaz idi; Hakk'a
nale etti, cevab geldi ki: "Bu senin riyazetinin bedelidir ve
senin icm cihan yerinde rmicahededir"
3388. hir kadin her sene oglan docjurur idi; alh aydan ziyade omiirlii olmazdi.
3389. ~)Ja tif ayda, ya dort ayda helak olurdu; tahi o kadin efgan etti hi: "6y iWii"
*&$&>
AHMED AVNt KONUK
c^ 5 o*y J 1 jj Jjj r**' zf r* u *■"*-> ^-^j 1 * r* -4 ^
3390. \Dolui2 au hamlair, ilf ayim ferahtif; henim ni metim, alaim~i semaaan
daha $ahuk gidtaMr."
"Kavs-i kuzah", yagmurlu vakitlerde havada goriinen renkli kavsin adi-
dir. "Kavs", yay ve "kuzah", bir dagin ve §eytamn adidir; alaim-i sema dahi
derler. Tiirkce'de muharref olarak "Elim (^i) sagma" denir ve Farisi'de "ke-
man-i Rustem" ta'btr ederler. Bu kavsin sebeb-i zuhuru hikmet-i tabiiyye ki-
tablannda miindericdir. Ya'ni kadin sMyetinde der ki: "Ya Rab, dokuz ayim
senede haml ile ve ancakiic. ayim ferahhk ve rahat iginde gecer. Benim ni' me-
tim ve rahatim, havada peyda olan alaim-i sema gibi pek gabuk zail olur."
3391. kadin, korkutucu derdden dolayx, Diak adamlannin huzurunda hu $i-
kayet cinsinden fcryad ederdi.
"Korkutucu derd"den murad, olumdiir. Ya'ni "Kadin evliyaullahin huzu-
runa gidip, cocuklanmn olumiinden sjkayet ederek feryad ederdi."
3392. ^irmi oglu hoylece mezara gitti, kdrr hir ate§ onun canina du§tii.
3393. ^ihayet hir gece ona, ye§illige mensub, letafete mensub, huhlsiil hir hag
olarak hir cennet gorundii.
"Bagi"deki "ya" vahdet ve "sebzi" ve "host' deki "ya"lar nisbet icindir,
"Zinnet", buhl ve imsak "bi-zmnet" buhlsiiz ve imsaksiz, ahirindeki "ya" zi-
yadelik ma'nasinadir. Ya'ni il Nihayet o kadma bir gece ma'nasmda, ye§illige
ve letafete mensub, ni'metleri ziyade buhlsiiz ve imsaksiz ve mebzul bir bag
olarak bir cennet gonindu. "Cennet", ye§illikleri arzim drten ma'nasinadir.
3394. Hi-keyf olan ni'mete hag dedim; zird ni'meilerin ash ve baglann mec-
ma'tdir.
Ta'rife sigmayan o ni'mete "bag" ta'bir ve onu "bag" lafziyla ta'rif ettim;
zira o cennet, butun ni'metlerin ash ve baglann mecma'idir, ya'ni "mecma'-i
ezvakdir".
^sgP?
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVf-3
3395. T^e uoksa gozun gormedigi ne hag ueridir? Dialik nur-t gayfea "£e r ojf
buyurdu.
Biz o bi-keyf olan cennete, herkesin goziinun gordiigu "bag" dedik. Hal-
buki Hak Teala hazretleri Buhari-i £erff de munderic hadis-i sertfde buyurur
ki: jAj v~ii J* Ja* V j c^-w- oit V j o!j ojp V u j^-u«ji <^lj ojop! Ya'ni "Ben
salih kullanm igin, goz gormedik ve kulak igitmedik ve kalb-i be§ere hutur et-
medik §eyler hazirladim." Binaenaleyh gozlerin gordiigu bag nerede, bu bi-
keyf olan cermet nerede! Maahaza tefhim igin temsil zaruridir. Zira Halik Te-
ala hazretleri nur-i gayba "gerag" ta'bir buyurdu. Nitekim ayet-i kerimede
mezkurdur: ^-U-jJl ^W- j ,j ^C-ii ^C~ Qj i'^^S »jj jt. j»'y^(j oijl-Ji jy *ii\
isji *J?°/ t^tr (Nflr, 24/35) Ya'ni "Allah* Teala semavat ve arzin nurudur.
Onun nurunun meseli kandillik gibidir ki, onda gerag vardir. Oyle gerag ki,
sirga kandil igindedir ve oyle sirga kandil ki, guya parlak yildizdir."
ijj d\j~>- j\ aSsjT \jy> Sj U }j) jTjli* d\ *yj Ji*
3396. uMisil olmaz, o onun misali olur; ta ki hayran kimse kohl gotursiin.
cennet, bagin ve nur-i gayb, geragin misli olmaz, onun misali olur; ta
ki bunlann ne gibi seyler oldugunu zihnine sigdiramayip hayrette kalan kim-
se, bu misalden o ma'nalara intikal igin bir koku alabilsin; zira misal ile
ma'kul, mahstis olur.
3397. Glhasil o kadin onu gordu, sarhos oldu. zayif, o iecelltden elden gitii.
Ya'ni "Zaifu'l-isti'dad olan o kadin, bu tecelli'-i Hakk'a karsi metanetini
muhafaza edemeyip hos oldu ve kendinden gegti."
3398. ^Hir haskle, kendi adi yazdmt$ gordu. mahbvb-ki^, onu kendinin hildi.
"Kis", mezheb ve din ma'nasinadir. "Mahbub-kis" terkibi vasf-i terkibidir,
mahbub mezhebli demek olur. Ya'ni "0 kadin, gordiigu cennet igindeki bir
koskde, kendi adi yazilmis oldugunu gordii. mahbub mezhebli o kosk ken-
dinin oldugunu bildi."
o^^
AHMED AVNI KONUK
3399. Ondan sonra dediler ki: wr Bu ni'met onun i$indir ki, o cdnbazltkda $a~
dikm gayri kalkmadu"
Ondan sonra ehl-i melekuttan ba'zilan kadina dediler ki: "Bu ni'met an-
cak Hakk'a kar§i, sidk ve ihlas ile can fedasina kalkan kimseye mahsiistur."
Lbt.
Udl jJ>j\ (JZjj Ja\? y dy>-
3400. *Uaktaki sen ilticada kahil oUun, Diuda sana o musibeileri ivaz verdi."
[3412]
"Vaktaki sen Hakk'a ilticada tenbel oldun ve ten-perverlige sa'y ettin, Hak
Teala sana o musibetleri, bu ni'mete bedel ve ivaz verdi ve bu ni'meti, o mu-
sibetlerin yiizunden buldun."
3401. ^Dedi: n ^$a Ulab, ynz seneye ve ziyadeye kadar hana boyle ver, sen hen-
den kan dok!"
Kadin bu ni'meti goriince, o musibetlere razi olup dedi ki: "Ya Rab, ytiz
seneye ve daha ziyadeye kadar bana boyle musibetler ver ve sen benden lo-
husalara mahsus olan nifas kamni dok; ben dogurayim ve gocuklanmi gaib
etmek musibetine ugrayayim."
3402. hag i$inde vaktaki daha ileriye geldi; onda kendi ogullarinin hepsini
gordii.
•^ fV u~^ v^ p^f ^ ij. xiJ ^ y jl xi ^ ^ jl cJ&
3403. ^Deii: nr Benden gaib oldu, senden gaib olmadi. Dki gayb gozu olmaksi-
zm kimse adam olmadi."
"Benim evlatlanm, benim huztirumdan gaib oldu, fakat senin huzurundan
gaib olmadi; zira sen alem-i gayb ve §ehadeti muhttsin. Nitekim ayet-i keri-
mede jC «Li jup u '_? ji!J '(jrlu* £ (Nahl, 16/96) ya'ni "Sizin indinizde gaib olan
gey, AUah'in fndinde bakidir" buyurulur. Iki gayb gozii olmayan, kalbinin ve
batimmn iki gozu olmayan kimse, adam olmadi." "Merdum", gozbebegine de
itlak olunur ve insan-i kamil, gozbebegi mesabesinde oldugundan "merdum
olmadi" ta'birinde, o kimse insan-i kamil olmadi ma'nasi da miindemicdir.
*$$&>
$F*
MESNEVl-1 SERtF SERHi / VI. CtLT • MESNEVt-3
>u*j cjU- •—•'J ^ ^_jj*' ^ j^
Jjji ^jij j! J-^i iji^i jj
3404. (Sen /asi etmedin, hurnundan ziyade kan akh; nihayet senin camn sii-
madan kurtuldu.
"Fasd", kan almak demektir. "Sen viicudundan kan almadm, fakat ihtiya-
nn olmaksizm burnundan ziyade kan bosandi. Bu hal senin viicuduna, senin
iraden olmaksizm bir faide te'min etti; nihayet senin camn, ya'ni ruh-i hay-
vamn sitmadan ve hararetden kurtuldu."
Bu beyt-i serif, bir kimsenin kendi ihtiyanyla yapamadigi riyazet maka-
mma kaim olmak iizere, Hak Teala tarafindan muteveccih olan mesaibin mi-
salidir.
J^»j$ jl jk* j \j Ji Ob C-^jj
0*^3$ j' < ~~* *& a Jz* J* j**
3405. Dier meyvenin i$i, onun kabugundan iyidir; teni kabuk ve onun v$ini o
dasiu hill
insan, secere-i kevnin meyvesidir; cismi, o meyvenin kabugu ve onun ha-
kikati olan Hak, onun igi ve batimdir. Her zahiri olan meyvenin igi, onun ka-
bugundan iyi oldugu cihetle, insanin hakikati olan Hak ve ma'suk-i hakiki
dahi, elbette cisimden daha ziyade matlubdur ve o matlubun indinde cismin
asla ehemmiyeti yoktur.
3406. \Nihayet adem hir laixj if tutor, eger o demden xscn, bir dem onu istei
Soziin hulasasi budur ki, ademin bir latif igi ve hakikati vardir ki, o da vu-
cud-i hakiki-i Hak'dir. Sure-i Secde'de vaki' iLJ j^- ^ a& '^ oCJ^i jii- uj j
^jj °<y v '^ j *>.*" (* a^ ^ 'u* <&- 'cr 4 {Secde, 32/7-9) ya'ni' "Hak Teala in-
sanin halkina gamurdan basladi; sonra onun neslini zayif su stilalesinden kil-
di; sonra cismini tesviye edip, ona kendi ruhundan nefh etti" ayet-i kerime-
sinde beyan buyurulan "neftTden ve "dem"den isen, bir dem olsun kendi vii-
cudunda o nefhi ve demi iste ve o demin askina dtisl Ey salik zannetme ki
Hak senin viicudundan haricdir. Sen Hak'dasin ve Hak dahi sendedir. Senin
bu viicud-i kesifin, sana bir aynhk vehmi iras etmistir; bu vehm-i vucudiden
ve viicud-i vehmiden yakayi kurtarmak lazimdir. Cenab-i Pir efendimiz Fihi
Ma Fih'de su rubaiyi buyururlar:
°^>
AHMED AVNt KONUK
C^-j^SJ ijU y ijjj XJ*jy>- j+& <UJb jM\ *£ l5^ ls -^' (J^
"Ey ten, senin sirtmda kirn oldugundan haberin varmidir? Ayagim felegin te-
pesine koy ki, senin yarin latifolan pendir. BMn omriinde bir kimsenin ba-
mah oldun ki, giinespn] senin yuziine bakmaga takati olamaz. "
Yunus Emre hazretleri de §u beyitlerinde bu ma* nay a igareten buyururlar:
Dervislik basdadir, tacda degildir
Kizdirmak oddadir, sagda degildir
Ararsan Mevla'yi kendinde ara
Kudiis'de, Mekke'de, bacda degildir.
(^
ojj ^ <-r>j>- j-> <& *U\ ^j oj*^ ^-^ J- 5
Hamza (r.a.)m harbe zirhsiz olarak girmesi
3407. Sonda Diamza saf vmdugu vakit, gazaya zirhsiz sermest olarak gelir idi.
Hz. Hamza (r.a.) efendimiz ki, Resul-i zi§an Efendimiz'in amcalan idi;
ahir omurlerinde muharebe safina, o vaktin harblerine mahsus olan zirhini
giymeksizin mestane bir suretde girer idi.
J*>y- j^w Js^> ji c^J-lSo ji J^ J^. <u*j> <y j jb *iv*
:■ 3408. ffdcjsu a$ik, teni $vplak olarak kendini kili$ sajinda <pk ihri atardi.
"Sine-baz", gogsu agik ve "ten-biirehne" , teni giplak ma'nasina geldigi gi-
bi; "sine" gogsii, "bazu" kollan, "ten" teni, "burehne", giplak ma'nasi da ve-
•rilebilir. Ya'ni sinesi, kollan ve teni giplak olarak demek olur.
J_j*J uLi J>J^ iJws jy» <j\ <lj*"j p-^ ^ *^*V*'j4 (j^-
3409. Uialk sordular ki: "By ^esul'un amcasi, ey saf yarici olan arslan, ey tr-
ier in sahil"
pp-
MESNEVl-t SERtF §ERHt / VI. CiLT • MESNEVl-3
"Hizebr", yirtici arslan demektir. "Fuhul", "fahl'ln cem'idir; fahl, erkek
deve ve her hayvanin erkegi demektir. Burada "insanlann kahramani"
ma'nasi murad buyurulmu§tur;
,to , ,»t»* ttt f
3410. "Sen Diudanin haberinden aSU^JI JI^juI IjiL' V [ n( J£endi ellerinizle
kendinizi tehlikeye atmayin"} yi okumadm nw?"
"Peygam-i Huda"dan murad, Kur'an-i Kerimdir. i^Ji Jt '^j! ijil- Si j
(Bakara, 2/195) ya'ni "Kendinizi elleriniz ile tehlikeye atmayimz" afyet-i ke-
rimesini Kur'an'da okumadin mi?" demek olur.
^ S" j> u&r <_f j ldjl j-s ^ <^V j* \j J->y± y" \yr <_r%
3411. Uyle olunca, boyle ma'rekede nicin sen hendini tehlikeye ahyorsun?"
"Mademki zirhsiz muharebeye gitmek tehlikedir; binaenaleyh boyle harb
meydanina zirhsiz giderek nigin kendini tehlikeye atiyorsun?" "Ma'reke",
harb meydam demektir.
6 jj ^ <-**«* i^y J* j J- y 6 J " = ^~ I j ^-*j j <J>y. &yr <^yr
3412. "Uaktaki sen delihanli ve cjiirbiiz ve kavi idin, saf tarafina zirhsiz flil-
mez idin."
"Zeft", cesim ve gurbiiz ve kavi ma'nalanna gelir. "Saht-zih", kuwetli ol-
maktan kinayedir. Zira "saht", sedid ve "zih", yay kirisi demektir. Yay kirisj
gergin ve §ed!d olunca, o kiri§i gekip ok atacak olan kimsenin bazusu pek
kuwetli olmasi tcab eder. Ya'ni: "Ey Hamza hazretleri sen delikanli iken giir-
btiz ve kuwetli idin, fakat harb safina zirhsiz gitmez idin."
3413. "Uaktaki ihiiyar vezayif ve huhilmus oldun, "la-ubali' -perdelerini vu-
"Perde", pencerelere ve kapilara asilan ortuler ve musiM istilahinda nag-
meleri teskil eden sadalardan her biri. "La-ubali", terkib-i Arab! olup "kork-
mam ve cekinmem" ma'nasinadir. Orfde korkusu olmayan kimse demektir,
Ya'ni "Vaktaki ihtiyar ve zayif ve blikulmus oldun, §imdi korkusuzluk nag-
melerini ve perdelerini galiyorsun."
<»#>
AHMED AVNt KONUK
3414. JZavbalice kili$ ue mizrak ile hay ve huy ve imtihan gosterirsin.
"Dar u gur", ferman edicilik, emir ve nehy ve hay u huy ma'nalannadir.
Burada son ma'na miinasibdir. Ya'ni "Korkusuzca kilic. ve mizrak ile hay ve
huy ve kahramanhk imtihani gosterirsin."
1 j j* j & jJ *y <J"
b j£ ^J 1jJ (jr* '
•Cf
3415. "ZKilictn thiiyara hurmeti yoktur; hilicm ve ohm ne vakit iemyizi olur?"
"Kilig faaliyete bastedigi vakit: "Bu ihtiyardir, buna hurmet edip, kesmiye-
yim" demez. Hie, kilig ve ok ihtiyan ve genci teMk eder mi?"
3416. ^i-haber olan apm, yiyiciler, ona gaurei cihetinden hu iislubdan nasihat
vercliler.
"Hz. Hamza (r.a.)m kasd-i alilerinden bt-haber olan riifeka-yi muhtere-
mesi onun boyle zirhsiz harbe gitmesinden dolayi gam gekerler ve ona dost-
luk gayretinden dolayi nasihat verirler idi." "Giyer", burada mutegayyir ol-
mak ve halden hale donmek ma'nasina, mufred miizekker olan isimdir. Hz.
Hamza'nm riifeka-yi muhteremesi onu zirhsiz harbde gordukleri igin, du§-
mandan zarar gelecegi korkusuyla halden hale dondiikleri igin nasihat verdi-
ler demek olur.
b &■ y 6 jj <j v^ j> **■ *W lH'j 6 > > - ^y
Zirhsiz harb hakkinda Hamza (r.a.)m halka cevabi
3417. Diamza huyurau: "Uaktaki hen delikanh Uitn, hu cihamn terkini olum
Qoriir idim."
c^^a
MESNEVt-I SERIF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3
Seyyidu's-siiheda Hamza (r.a.) efendimiz telas eden rufeka-yi muhte-
remesine cevaben buyurdu ki: "Ben delikanh iken, bu cihamn terkini oliim
gdrdiigum icin, bu dlumden korkar ve meydan-i harbe zirhsiz gitmez
idim."
ij-i ^ 4XAj Uj-ajl jt-j Jjj ^f £~*j>. ^£ &*j* tjj^
3418. ' xr Bir kimse raflhet U2ere olmek tarafina ne vakit aider? Bjderhdmn
onilnde ne vakit $tplak olur?"
3419. {Jakat hen $imdi <jMuhamme<L' in nurundan, hit jam §ehre maglub cU-
gilim!"
Ya'ni "Kalbime mun'akis olan Muhammed (s.a.v.) Efendimizin nuru ile,
sifat-i nefsaniyyemin karanhgi ve aklima mustevl! olan vehmin zulmeti kalk-
ti. Alem-i gaybin ve cihan-i bekamn ahvalini, batimmin iki gozu ile gordum.
§imdi ben fan! olan bu dunya sehrine zebun ve maglub degilim."
e{ r* <J^ jy J r* ls*-* ji
«Li dtS' j>Jd iJ *>- djj jl
3420. u Uiis haricinden §ahin le^ker-yahim, nur-i Diak'dan dolu aorilyorum."
[3432J
"Havass-i hamse haricinden, sah-i hakiki olan Hakk'in alem-i melekuta
mahsus ordugahim, O'nun nurundan dolu goruyorum."
<~>\j>- j fjl^ $£ *£jl p^ 1 i_^Li? jJJl c-iLd» (U^ jj <u->
3421. Qadir cadxra, hnab hnaba. <§iikiir O'na ki, heni uykadan uyandtrdi.
Giyasu'l-Lugatm beyamna gore "tinab", "ta"mn fethi ve kesriyle, gadir
ipi ma'nasmadir. "Tinnab"m muhaffefidir. Tiirkge'de "kinnab" denir ki, tm-
nabdan muharrefdir. Bu beytin birinci misra'i, yukanki beytin maba'didir.
Ya'ni "His haricinden sahin lesker-gahini cadir cadira ve cadtr iplerini gadir
iplerine muttasil olarak mir-i Hak'dan, ya'ni cevher-i miicerred-i nurani olan
ervahdan dolu goriiyorum" demek olur ki, hulasasi: "Havass-i hamse ile id-
rak olunan bu alem-i sehadetin haricinde, alem-i ervahi goruyorum" demek-
tir. Ve ikinci misra', mustakil bir ciimledir. Ya'ni, "§ukur, Server-i alem olan
o Nebiyy-i zisana ki, beni gaflet uykusundan uyandirdi ve gozumu alem-i er-
vaha acft" ma'nasmadir.
^
AHMED AVNi KONUK
C— Oj jl ^^ Ijilj V ^1 C—l *&$j Jt-M i^- JLjj d*j* &\
3422. "O kimsenin ki, olmek onun aozunun bniinde iehlikedir, J2a tulku em-
rini o eliyle iuiar."
"Olmeyi tehlike goren kimse si^ii J\ ^.jJI \j&v (Bakara, 2/195) ["El-
lerinizle kendinizi tehlikeye atmayiniz"]'aye't-i kerimesine dort el ile sanlir.
Zira o havass-i hamse haricinden §ahin lesker-gahmi gormuyor ve bu ale-
mi terk etmek, onun igin dliim goriiniiyor. Boyle bir kimse, elbette olmemek
ister."
3423. "Ue o kimse ki, olmek onun onunUe feth-i hab oldti; muhakkak ona hi-
iab&a "Sarin" gelir."
"Bir kimsenin indinde olmek, alem-i gayb kapisimn acilmasindan Mret
olunca, hitab-i ilahide, ya'ni Kur'an'da ona mahsus olan emir J\ \j*jL _,
'^ftSuij ojpI ^»jS/ij oi^Lli U^'j- <£• j I^j o* s >^ (Al-i Imran, 3/133) ya'ni
"Rabb'inizden olan magfirete vegenisligi goklerin ve arzin genisHgi gibi olup,
miittakiler igin hazirlanan cennete musaraat ve acele ediniz" ayet-i kerime-
sindeki emr-i tesviki olur."
\y-y\ OLj j£ <j\ *>Ui
\y-j\ OL4 UdJ (j\ tiUJt
3424. "Saladir ey lutuf abrixmler, ferahlamn! 'TSeladir ey kakir goruculer, gam-
Ian
„i"
"Sala", taama hazirlanmak igin nidadir. Namaza ve sair ibadata hazirlan-
mak igin dahi bu nidayi isti'mal ederler. Ya'ni: "Ey lutuf goriiciiler, ol dem-
den sevinin ki oliim, visal ni'metinin salasidir. Ey kahir goriiciiler, oliimden
gamlamn ki, oliim bela-yi perr ii baldir."
3425. * Dier kim ^usuf gbxiu, ona can feda etii; her kim onu kuri abrlu,
huda&an rum etti."
"Her kim dliimii Hz. Yusuf gibi giizel gordii, ona can feda etti; her kim
folumii kurt gibi yirtici ve cjrkin gordii, kimse hiidadan, ya'ni matluba tsal
Kedici olan [hid]ayetden riicu' etti."
«^^
MESNEVl-i §ERlF SERHl / VI. CtLT ♦ MESNEVl-3 ♦
3426. 6y oijul, her hirinin olumil, onun hem-rengidir, diisman bnunde dusman
ve dost uizrine dosttur.
Ya'ni "Olum zalime kahir ve mazluma latif olarak gelir; binaenaleyh dliim
her bir kimsenin hem-rengi olmus. olur."
• ol ,
°J <_r3
^J J- 'J* b *^ ^J Jr*,
3427. Turk'un bnunde ayna latif renklidir ve zencinin bnunde ayna da zenci-
Ya'ni "Oliim bir ayna gibidir. Ayna, giizel yiizlti olan Turk'un kar§isinda
latif renkli ve suretlidir ve kara renkli olan zencinin oniinde de zencidir ve ka-
ravegirkin suretlidir."
jb j.yt 0U- <j\ jl^j *j>- j oT j\j jjs\ Sja j ^j~»
a£\
3428. Gy kimse hi, firdr icinde blumden horkuyorsun; o kendinden korhiculuk-
tur; ey can, akil tut!
"Tersan", korkucu demektir; ahirindeki "ya" masdariyettir. Hind niishala-
nnda ikinci misra* > j>y> ^W (j\ c—i j+yt- ji c— j suretindedir ki, "Senin kor-
kun kendindir ey can, aklina sahib ol!" demektir.
3429. <Senia fir/tin yuzundur, blumun yiizii degildir; senin canin agac ve olum
yaprak gibidir.
"Oliim aynasmda gordugiin cjrkinlik, senin cjrkin yuzundiir; ya'ni su'-i
ahlakin ve a'malindir. Senin canin agac ve oliim dahi yaprak ve meyve gibi-
dir." Mesela eger canin zakkum agaci cinsinden ise, onun meyvesi de ancak
zakkum olur.
O-Oj* j! ^j^fi jA J*j>* j J»y^
l^.,.ttjj J> !—.««.)
Jj£j
»^j'
3430. fyereh iyidir, gerek hbtiidur, senden hitmi§tir; nahos ve hos senin her za-
mirin kendindendir .
Saadet olsun, §ekavet olsun, senin agac mesabesinde olan canimn hassiy-
yetidir. Binaenaleyh alem-i ef aide, gerek iyi ve gerek kotii ameller senden
c^^,
AHMED AVNt KONUK
bitmis. ve nesv u nema bulmustar. Qirkin ve giizel efkann her bin senin ken-
dinden ve zatindandir."
3431. 6cjer bir (liken ile mecruh olmu$ isen, kendin ekmissin; ve eger mensuc
vpeh ve ibris im icinde isen, kendin bukmiissiin,
"Ki§tei", "kitten", "kasten" ya'ni ekmek ma'nasinadir. "Harir", mensuc
ve matbuh ipek; ve "kazz", bukulup ibri§im yapilmis. ipek demektir. Ya'ni
"Eger bu alemde sana bir fenalik gelmis ise, kendi yaptigm kotu fiilin aksidir;
ve eger hosluk ve letafet icinde isen, o da senin a'mal-i salihamn eseridir."
3432. jfakat Jul cezamn hem-rengi olmaz; hizmet hie atanm hem~rengi de-
gildir.
Ya'ni "Fiilin sureti ile, cezamn sureti ayndir, birbirine benzemez; fakat
ma'nalan i*Js, "«-* is~* ^ j (§ura, 42/40) ya'ni "Kotulugun cezasi, onun mis-
li bir kotiiluktur" ayet-i kerimesi mucibincedir. Zira fill kotu oldugu gibi, ona
terettub eden ceza dahi, her ne suretle olursa olsun kotudiir. Iyi fill dahi bdy-
ledir. Hiisn-i hizmete mukabii verilen miikafat ve ata dahi surette baskadir ve
o hizmetin suretine benzemez." Bu ma'na, atideki ebyat-i serifede tafsilen
izah buyurulur.
tldju • L..J
J*yr jij J* j* ife
j&j jjU ^ ^j^y *y
3433. ^licreililerin iicreti, ise benzemez; zira o araz ve bu cevherdir ve baktdir.
Bir isin ucretiyle, mustahdem olanlann aldiklan iicretin sureti, gordiikleri
ism suretine benzemez; zira gordiikleri is arazdir; ve "araz" kendi vucuduy-
la kaim ve iki zamanda bakl olmayan seye derler. Ecirin fiili de kendi kendi-
ne degil, belki ecirin vucuduyla kaimdir ve evza'-i harekat iki zamanda baki
kalmaz. Fakat bu ise mukabii alman ucret, maddi bir para veya esyadan bir
§ey oldugundan, o cevherdir ve zamanlarda bakidir; binaenaleyh araz cevhe-
re benzemez.
ji» _j c—jj j *;— ' (I-** ■*** jij <ij* _) ^-~"JJJ J lT^ **"* ^
3434. biitiin siddei ve kuvvei ve ierdir; ve bu hep, aumu$ ve alhn ve iabakhr.
MESNEVi-t §ERIF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVI-3
EcTrin fiili biitun §iddet ve sikinti ve kuwet sarfi ve terlemektir; ve ona
mukabil aldigi iicret ise, hep gumtis. ve altindan ma'mul paradir veyahud ta-
bak icmde bir yiyecek ve ni'mettir.
^>xa j* Uo C~*jiJa-« *jf
<J^V <J* J ^ 1/
3435. 6c}er sana hir yerden tohmet Qelirse, hir mihnet i$inde sana mazlum dua eiti.
Eger sana bir tarafdan bir kabahat isnad olunursa, bil ki senin iras ettigin
bir mihnet icmde, mazlum olan, ya'ni senden zuliim gormus olan bir kimse
sana beddua etti ve sana isnad olunan kabahat cjahi senin o mazluma Iras et-
tigin zulmun cezasi oldu.
3436. Sen dersin ki: xxr Ben azadeyim, hen hir kimse nzerine tohmet koymamtsmil"
Ey mustemi', sen dersin ki: "Ben zuliimden ve bir kimseye cefa etmekten
azadeyim; ve bir kimseye de bir tdhmet ve kabahat isnad etmedim, bununla
beraber bana yine bir taraftan fenahk gelmistir."
jaj X\a ^ <ib l jj£ <Gb £ ' z j£i *8i^r ^^5 y
3437. Sen haska hir sekilde hir aiinah yaymxssin. ^ane ekctin, dane ne vakii
semere henzer?
halde sen ba§ka bir sekilde gunah yapmi§sin ki, sana bu fenahk geldi.
Dane ekdin, o nesv u nema bulup semere verdi; fakat dane ile onun semere-
si suretde birbirine benzemezier. Bu sebebden, yaptigin giinah ile, gelen fe-
nahk arasinda miinasebet goremiyorsun.
>yv b u^ f ->j i/ Cf J [ ^ *f ^S? ^ b*- j ij' U J J 1
3438. O zina etti, cezasi yiiz degnek oldu; o der ki: xxr Ben ne vakit hir kimse-
ye ml ile xmrdum?"
"Od", giizel kokulu agagdir ki "dd agaci" deriz. Ya'ni "Mesela o bir kimse
zina etti, onun cezasi §er'an yiiz degnek vurmak oldu. Nitekim ayet-i keiime-
de de buyrulur: sow s'u u^L j^fj jr ijXu j\^ *il-j\ {Nur, 24/2) Ya'ni "Zina
eden kadin ile, zina eden e'rfcegin her b'irine'yuz degnek vurun!" zina eden
kimse der ki: "Ben higbir kimseye dd agaci ile bile vurmadim ki, bu degnek
ile dayak yemek o fiilimin cezasi olsun."
C $PS 3
AHMED AVNt KONUK
*>U ji \j bj a;U ^f ^y>-
^ j£ *Jl bj tf tf\j>r J
3439. ^Bu held, o zinanin cezasi olmadi mi? ^Tenhada olan zindya degneh ne
vakit benzer?
Cevaben deriz ki: i$£* L- ^ ^ j (§ura, 42/40) ["Kotiilugun cezasi,
onun misli bir kotuliiktur"] ayet-i kenmesi mucibince, kotiiluk olan zinanin
cezasi, kotiiluk olan dayak yemektir; fakat bu Hd kotuliiklerin suretleri birbi-
rine benzemez. dayak yemek belasi, zinanin cezasidir; fakat bu dayak su-
reti, tenhada olan zinanin suretine asla benzemez.
p£» <j\ \j \j* jjU ^ aja
t& isWj Up JJU J >
3440. By kelim, ydan ne vakii asaya benzer? By hekvm, derd ne vakit devdya
[3453] benzer?
"Ey soyleyici kimse, Musa (a.s.)in asasiyla yilan birbirine benzer mi?"
Fususu'l-Hikem'de Fass-i Musevi'de mezkur oldugu iizere o asa, Musa
(a.s.)in da'vetini kabulden istinkafinda Fir'avn, cenab-i Musa'ya ne §ey ile
asi olmu§ ise, o seyin suretidir. Ya'ni Fir'avn, Hz. Musa'ya "nefs-i emma-
re"si sebebi ile as! olmus. idi; asa Fir'avn'in bu nefs-i emmaresinin sureti idi.
asa bu sebeble yilan oldu. Fir'avn'in nefs-i emmaresi, kdtii ve yilan dahi
kotu idi. Bunlar kotuliikte bir iseler de, suretde asla birbirine benzemezler.
"Ve keza, ey hikmet sahibi, derd ve illet ilaca benzemez; ya'ni illet fena ve
aci, ilag dahi fenadir. Bunlar fenahkta bir iseler de, suretlerde baska baska-
dir." Bu beyt-i §erifde zulmiin derd ve illet olduguna ve onun mukabUi olan
cezanin dahi ilag mesabesinde olduguna isaret buyurulur.
3441. Sen o asa yerine, mem suyunu biraktiijjin vakii o, sahs-i sent oldu.
"Seni", parlak ve yiice ma'nalannadir. Ya'ni bir seyden suretde hig mtina-
sebeti olmayan diger bir §ey peyda olmasimn misali goktur, "MusS (a.s.)in o
asasimn yilan olmasi makaminda, sen mem suyunu kadinin rahmine akittin,
o men! suluk mertebesinden, ali bir sahis oldu."
y V^p' tj>) ^- "<jy? Up Olj jj <-r>\ Ol -A-i jb> b Xi jb
3442. senin suyun, ya ydr oldu, ya yilan oldu. asddan senin i cabin ne
icindir?
<^g>
MESNEVl-t §ERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
Kadimn rahmine akittigin o senin mem suyun yalmz bir sahis olmakla
kalmadi, o sahis sana karsi ya yar ve mum oldu, yahud seni sokucu bir yi-
lan oldu. halde Musa (a.s.)in o asasimn tebdil-i §ekl edip yilan olmasindan
dolayi nigin taacciib ediyorsun? Bu tebeddiil-i suret keyflyeti daima gdziimu-
ziin oniindedir.
3443. Uiic su, o velcde henzer mi? Uiic $eker karni§i, §ekere henzer mi?
§u suretlerin tebedduliine bak! Hig men! suyu, peyda olan gocugun sure-
tine benzer mi? §eker kamismdan gikardiklan §eker,. hig surette seker kami-
sina benzer mi?
c—i^j JIp Jlji j\ $j>t~>i xi
*j* ls^j^j ^ t-^j**** ^y?
3444. 'iJaktahi hir aAam hir sucui, ya hir ruhu ekdi, onun siicudu o alemde cen-
net oldu.
Bir §eyden, surette hig munasebeti olmayan diger bir sey peyda olmasimn
bir misali de budur ki: "Bir adam bu diinya tarlasinda siicud veya riiku' to-
humunu ekdigi vakit, onun siicudunun sureti alem-i ahirette cennet suretine
tebeddiil eder." Onun igin Resul-i zisan Efendimiz: :ijJi» .^i\ ^\j> # \^\
. jjLfji j £~ji : r ^U! *u ju ?4J! Jj-j Ui>Ji ^.s/. u j Ya'ni, "Cennetin agaglanm
gogaltimz" buyurdular. Ashab-i kirarm "Cennetin agaglan nedir ya Resulal-
lah?" dediler. Server-i alem Efendimiz: "Tesbih ve tehlildir" buyurdular. Bu
suretlerde peyda olan cennete, "cennet-i a'mal" derler. Muhakkikler: "Herkes .
cennetini ve cehennemini bu diinyadan goturiir" dediklerinin ma' nasi budur.
3445. Uaktaki onun agzindan DiaWi'in hamAi uctu, ZR.abbu'1-jelak onu cen-
net hu$u yaph.
"Felak", yarmak ve §akk etmek ma'nasmadir. "Rabbii'l-felak", (Felak,
113/1) yarmamn ve §akk e'tmenin Rabb'i, demek olur. Nitekim ayet-i keri-
mede J^/Jti'd&'ish'tt {En'am, 6/95) ya'ni "Muhakkak Allah Teala dane-
yi ve gekirdegi yahci ve sakk edicidir" ve ^-lUvI jju (En'am, 6/96) ya'ni "Se-
her vaktini yanci ve izhar edicidir" buyunilur. Hak Teala, alem-i zahirdeki
lafz-i hamdden, alem-i ma'nada cennet ku§u gikardigi igin, bu beyt-i §erifde
"Rabbii'l-felak" ile tavsif buyurulmustar.
cr^SXp
AHMED AVNl KONUK
] J* J>'
3446. cSenin hamdin ve ieshihin kusa benzemez; yer$i kusun nutfesi riizgar ve
havadir.
"Senin hamdin ve tesbihin cennet ku§unun mayasi ve tohumu olmakla
beraber, suretde kusa benzemez. Vataa diinya kuslanmn mayasi ve nutfesi
dahi, erkegin disisine ilka ettigi yelden ve havadan ibarettir." Ve cennet ku-
sunun mayasi ve tohumu dahi, senin havadan ibaret olan nefesinle, agzin-
dan gikardigin hamd ve tesbihdir; fakat bu iki nevi' maya dahi yine birbirine
benzer §eyler degildir. tmdi sen tavugun ve horozun ve sair kuslann viicudu,
erkegin disisine ilka ettigi havadan olduguna taacciib etmezsin; senin hava-
yi hamd ve tesbthinden bir suret peyda olacagina nicin taaccub edersin?
3447. Uaktaki senin elinden isar ve zekdt hitti, hu el o tarafda nahl ve nebat
oldu.
"Bu diinya aleminde senin elinden sehavet ve zekat sadir oldugu vakit,
bu el, o alem-i ahiretde agag fidani veya nahl ve nebat oldu." "Nahl", hurma
agaci ma'nasina geldigi gibi, eski zamanda, gigekler ve meyveler ve zi-kiy-
met ahcar ile donatihp gelinin oniinde goturiilen agag ma'nasina da gelir. Ni-
tekim Fasih-i Mevlevi bu ma'nada su beyti soyler: Beyit:
Rast geldim yare bir nahl-i revan olmu§ gelir,
Serde gill, destinde gal, ceybinde, damanmda giil
Avam, galat olarak "natal" derler; ve cigekle donanmis bir sey gorunce:
"Natal gibi donanmis" derler. Ve yemisi cok olan agaca "piir-nakl" ta'bir
ederler. Hind niishalannda "gest" yerine "kist-i in dest" suretindedir; "Bu elin
zer'i" demek olur.
**A* ■ s ^- jr* <-£yr
JLi JlU- (Jyr v' •— ' 'jf& < -r J '
3448. Senin sabnntn suuu, hull irmagimn suuu oldu; huldiin siit irmacji, senin
mihr ii muhabheiindir,
"Huld", daim ma'nasina olup, cennetin sifatidir, "cennetii'1-huld" denir.
vYa'ni "Senin sehvet suyunu na-mesru' olarak sarf etmeyip, nefsini habs et-
| men ve sabr etmen, cennet-i huld irmaginm suyu oldu ve cennet-i huldda
lakan slit irmagi da, senin ibadullaha §efkat ve muhabbetinin sureti oldu."
*$$&>
MESNEVl-t SERtF ?ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 <
C&i y^ (Jy? y <$y" j fjz**** c£p^' ^J^ '■-- ' Otf-u» tij^
3449. Taaf zevki hal irmam olilu, senin sarhoslugunu ve sevkini sarab irmajji gor!
Ey mii'min, senin taat-i ilahiyyedeki zevkinin sureti cennet-i huldde bal
irmagi oldu ve ask-i ilahi ile olan sarho§lugu da ve §evk-i Hak ile cus. u hu-
rusunu da §arab irmagi gor.
.AjUSJ d\ (j\jr fj^y? -AjUj ^jS"
JUlc \j \aJ\ Oft^jw. ji\
3450. nZu sebebler, o eserlere benzemedi; kimse bihnez ki, onu onun yerine na-
[3463]
dikii?
Bu sebebler, ya'ni diinyadaki amellere mukabil, ahirette zahir olan o eser-
lere ve suretlere benzemedi. Kimse bilmez ki, Hak Teala hazretleri o eserieri,
o amellerin yerine nasil dikti ve ikame eyledi?
ijS: Ol*y \j y *-* yr jl^- ^y y di*yv dy*- lfj-~- ^1
3451. Uakiaki bu sebebler senin emrin ile mevaxd oldu, dort irmak daki mu-
hakkah sana ferman gosierdi.
"Alem-i diinyadaki bu sebebler ve ameller vaktaki senin batinindan zahi-
rine ve a'za ve cevarihine varid olan senin emrin ve fermanin ile mevcud ol-
du, o halde cennet-i huldde bu amellerin asan olan dort irmak dahi muhak-
kak senin fermamna ve emrine tabi' oldu." Ve bu dort irmak hakkinda sure-i
Muhammed'de soyle buyurulur: *j$ j ^ > *u '^ j(£\ (^ Oji!u opj ^i oLi ji
jl^> j~p j* ji^ji j axjizM sJJ j**- ^ j\+>\ j ^h jJcj jjjJ^ (Muhammed, 47/15)
Ya'ni' "Muttakilere va'd olunan "cennetin meselidir kf, onda bozulmarms. su
nehirleri ve ta'mi bozulmayan siit nehirleri, icenlere mahsus lezzeti olan sa-
rab nehirleri, saf bal nehirleri vardir." Ve muhakkiklerin "Zahirde teklif, ba-
tinda tekvin icindir" buyurduklannm ma'nasi da budur.
3452. Dstedtyin her taraja onu ahici edersin; o sifai nasil idi ise, onu oyle
edersin.
Ya'ni "Eserieri su, siit, sarab ve bal nehirleri olan diinyadaki sifatlara na-
sil hakim olmus. isen, bu dort nehre de hakim olup, onlan istedigin tarafa aki-
ci edersin."
S£p?
AHMED AVNt KONUK
3453. iSe/iin menin gibi ki, senin fermanindadir, onun nesli cabuh sarin ermi-
ne yelirler.
Diinyadaki ameiin ve ahiretteki onun eseri, senin menine benzer. Senin
menin bu alemde senin arzuna ve fermamna tabi'dir; sen onu iraden ile
rahm-i madere birakirsin; ondan veled peyda olur ki, bu veled o meninin ese-
ridir. Bu eser olan veled dahi senin emrine tabi' olur.
3454. Senin veledin senin gem yapUgm dizHnum dlye, senin emrin uzerine gider.
"Geru", oriimcegin yaptigi kagida miisabih bir beyaz perdedir ki, onda to-
humlar ve yavru gikanr. Rahm-i madere dusen nutfe murad buyurulur. Ya'ni
"Senin veledin lisan-i hal ile senin rahm-i madere doktiigun ciiz'iiniim diye,
dogduktan sonra da senin emrin uzerine gider."
Oljj \j»yr 01 i
Otf>- ^ Jjj y y\ jl Cjufi 01
3455. sifat hu cihdnda senin emrinde idi; o trmaklar dahi akici olarak senin
emrindedir.
Jjj! I cJU^s j\ Ol^-jj 0l£" Jj^JUy \J ja Oli>- ji 01
3456. O aga$lar sana muii'dirler; zira o afiaclar senin sifdiindan meyvelidirler.
Bu beyt-i serifde el-Hakka sure-i §erifesinde vaki' '** J *~>\j z^ j ^
*£jb i^ijU gu (Hakka, 69/21-23) ya'ni "0 salih kimse.'razi bldugu" bir ya§a-
yis iginde'yuksek cennettedir ki, onun agaclanmn dallanndaki meyveler ya-
kmdir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni "Bu agaglar ve meyveleri se-
nin diinyadaki ibadatimn ve sifat-i hamidenin eserleridir. Sifatin, zatina mu-
tt' oldugu gibi, onlann meyveleri de sana mutt* olurlar."
Cj\yr Ol Urt CU**J y\ jJ ^^j CAiup ^y\ \s^i\ <1~~ 3 y\> dy>-
3457. Hu stfdt mddemki burada senin emrindedir, bindenaleyh orada o senin
cezan da senin emrindedir.
3458. Uaktaki senin elinden mazlum uzere zahm hitti, o bir agog, oldu, ondan
zahkum bitti.
MESNEVI-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
"Bu diinyada senin elinden bir mazluma zuliim ve fenalik ciktigi vakit, 1
zuliim, alem-i ahirette zakkttm agaci suretinde zahir olur." Nitekim ayet-i 1
rimede ^Sfl ' r ui rj £ji i^jh. %\ (Duhan, 44/43-44) ya'ni "Muhakkak zakkan
agaci astnin taamtdir" buyurulur.
3459. Uaktaki ofkeden aoniillere senin aiesin vurdu, cehennem atesinin mayasi%
geldin.
Vaktaki ofken ve gazabm sebebiyle fena sozlerinden ve fena fiillerinden,"
ibadullahin goniillerine senin ate§in vurdu, bu sebeble sen, kendi cehenne- 1
minin atesinin mayasi ve asli olarak zahir oldun.
3460. tjvladeniki senin aiesin iurada adem yakici oldu, ondan dogan sey adem
parlahci oUu.
Mademki senin gazabinin atesj bu diinyada adem yakici oldu, alem-i ahi-
retde bu halden dogan §ey ki, cehennem atesjnin mayasidir, o da orada adem
parlatici oldu.
^j c-v j. ^'j ^j £ j u *£ LS* f v - L ^ 5 y j^
3461. Senin aiesin insanlara kasd eder; ondan dogan ates de, adem Hzerine vumr.
Senin ates-i gazabm, diinyada insanlara kasd eder, onun eseri olarak Shi-
ret aleminde dogan ates. de, adem iizerine, ya'ni sahib-i esere vurur, baska
taraflara gitmez.
3462. Senin yilan ve akreb aibi olan sozlerin, yilan ve akrep olwp, senin nefe-
sini tuiar.
Senin diinyada yilan ve akrep gibi halki sokan fena sozlerin, ahirette yi-
lan ve akrep suretine girip seni sokarlar ve onlann sokmalan acisindan nefe-
sin tutulur.
3463. Gvliyayi intizdrda tuiiun, kiydmet aiiniiniin intizan sana yar oldu.
s^P?
AHMED AVNl KONUK
"Evliya" burada insan-i karail ma'nasina degildir, alelade dostlar demek-
tir. Ya'ni "Bu dunyada dostlanndan ba'zilan, senin elinden gelen bir i§de
kendilerine muavenet etmen igin sana miiracaat ederler ve sen de: "Yann ve
dbiir gun" diye va'dler ederek onlan intizarda tutup goniillerini uzersin. i§te
bunun cezasi da kiyamet gununde seni sikacak ve iizecek bir suretde bir in-
tizara giriftar olmandir."
3464. Senin: "^$ann ve ohiir gunl" va'den, sana hasnn intizan gz\di t vay sana!
j\jSJ[i>- i^>\zs\ j <_jL~>- ji j\ji jjj ll)ljJ ^U J&Z*
3465. uzun giinde muniazir hahrsin, hesabia ve. can eriiici giinesde.
Hayat-i diinyeviyyede kure-i arzin kendi mihveri etrafindaki devrinden
hasil olan gundiiz ve gecenin olciisu ma'lumdur. Bu arzin kiyameti kogtugu
vakit, arzin ve semavatin ba§ka bir hey'ete tebeddiil edecegi J- j>}i\ Jx? (y.
J\'ylS 5 jZ'ji\ (Ibrahim, 14/48) ["Yer, ba§ka bir yere ve gokler de (ba§ka
goklere) donduruldugii gun..."] ayet-i kerimesinde beyan buyurulur. §u ha-
le gore, manzume-i §emsiyyemiz seyyaratinin vaziyetleri kamilen degi§ecek
ve ehl-i manner gune§e pek yakin olan bir kiire ustimde bulunacak ve o ku-
renin gunleri pek uzun olacak demek olur.
Bu beyt-i §erifde ehl-i mah§erin, miistehak olanlan bu kizgin giines. altin-
da uzun mfiddet ef al-i dunyeviyyelerinin hesabim gormek icin bekleyecek-
leri beyan buyurulur. Begerin ecsami dahi, diinyadaki ecsamin gayri ve ru-
haniyet galib olarak yaratilmi§ oldugundan, pek yakin olan bu giinesten, ya-
nip mahv olmalan varid depdir.
3466. ,Z,ua sen aogu muniazir tuttun, yola yann giderim tohmunu ekdin.
Ya'ni kullann amel-i salihi, arz-i siifliden alem-i ulviye uruc eder, Nite-
kim ayet-i kerimede £^ ^UJi jlliij CJji 'p&\ '*U> 4» (Fadr, 35/10) ya'ni
"Tayyib olan kelimeler, huzur-i Hakk'a suud eder ve amel-i salih onu yuk-
seltir" buyurulur. Imdi sema ve alem-i ulvi senin a'mal-i salihamn suuduna
muntazir oldugu halde sen diinya tarlasina "tank-i Hakk'a yann giderim"
tohmunu ekdin, ahiretde de bu tohumun yemisi olan intizan bicersin. Su-
ver-i evza' ve ef al-i be§erin gaib olmayip havaya inti§ar ettigi fennen sa-
*&$?
MESNEVt-I §ERIF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
bittir; ve sadalann dahi gaib olmayip, keza havaya muntesjr oldugu da bu|
gun telsiz-telefonla mtieyyeddir.
3467. Senin b'fken, cehennemin alevli aiesinin tohumudur. iSdgah o\, bu ceJien-l
nemi sondiir ki, bu tuzaktu.
ikinci misra'daki "Kin fahest", Mresinde iki ihtimal vardir. birisi "Ki in|
fahest" demek olur ki, "ki" edat-i beyan, "in" ism-i isaret olur; ve ma'na "KiJ
bu tuzaktir" demektir. ikincisi "kin", bujz ve hikd ve adavet ma'nasinadir.
"Kin fehast", bugz tuzaktir, demek olur.
j> s t o , ,• , e o r y *
jjXJJI j/*«j LJjLj UL»! .iJjjJ
j& y* *& j^ c/^ ^^
3468. 13u aiesi sondurmek, nurun cjayri ile olmaz; senin nurun bizim aiesimi-
xi soniuriu; biz sekuruz.
"Cehennem tabiath olan nefsin, her biri alevli ates. olan bu sifatlanm, in-
san-i kamilin nur-i batimndan ba§kasi sondiirmez ve izale etmez. Ey kamil
olan miirsidimiz, senin nurun bizim atesjmizi sondiirdii; biz ale'd-devam sukr
ediciyiz." Nitekim hadis-i §erifde, yevm-i kiyametde mu'min cehennem iize-
rinden gegerken, cehennem i*jU Uw A jy - o\i ^y l ^ ya'ni "Ey mu'min geg!
Zira senin nurun, benim ate§imi sondurdii" diye hitab edecegi beyan buyu-
rulmustur. Cenab-i Fir efendimiz bu hitabi nefs-i cehennemin sahibi olan mu-
rid lisamndan, mu'min-i hakiki olan insan-i kamile nakil buyururlar.
c~^j^~£\>- jj j viwJJj c-iot c—^^ <j*b~ ^ iSjy <j. ji* s>
3469. Bger sen nursuz isen, bir hiiim yaparsan fenadir; atesin diridir ve JtiiJ.
i$indcdir.
Eger sen nur-i yakin sahibi olmadigin halde, bir hilim eseri gostersen, bu
hilim senin batinin icm fenadir; ciinku senin halin degildir, bu perde altinda
nefsinin atesji olan sifetlan diridir ve kill iginde mesturdur.
u^ jy j^i
J-i-5sJ 1 1 tU
.j JU
C&* Jfjt, jj j -*-^k i_a!>J Dl
3470. O iekelluf ve -perde olur, agah ol, aiesi nur-i dinin gayri sondiirmez.
Sende nur-i yakin yok iken, hilim eseri gostermen tekelliif olur ve nefsinin
diri olan sifatlanna bir perde olur; bu da makbul bir §ey degildir; giinkii di§in
AHMED AVNt KONUK
halim ve igin gazubdur, i'tibar ise insanin batininadir; ve batindaki atesi an-
cak dindeki nur-i yakin sondiiriir.
J,\i jjj ^l syt, Ot^ jJS' J^ j£) JP jy J~? ^
3471 . y^ur-i ami Qormeclik$e emin olma, zua gizli aies bir aiin fas olur.
Batimnda dindeki nur-i yakini gormedikge, nefsinin sifatindan emin olma,
ztra o gizli ates ne kadar tekelluf edersen et, yine bir gun bir sebeb tahtinda
fa§ olur ve meydana gikar.
^j* jJ\ j\ ^V^jb &JZT ^j-azt <J\j> p* j Ob ^ jy
3472. 9Sferu bir su bil ve suya da ya-pisl Vakiaki suyun vardu, aiesien hork-
mal
Nur-i yakin, bir su gtbidir; o senin nefsani olan sifatimn atesjerini sondii-
rur; binaenaleyh o nura yapisl nur-i yakin kalbinde peyda oldugu vakit, ar-
tik nefsinin ates. sifatindan korkma!
3473. Su aiesi sondiiriir, zua aies iabiah tie, onun evladlanmn neslini yakar.
"Su"dan raurad, nur-i yakin-i iman ve "ates/'den murad, sifat-i nefsaniy-
ye; ve "suyun evladlanmn nesli" sifat-i ruhaniyyedir. Ya'ni "Nur-i yakin-i
iman, sifat-i nefsaniyye ateslerini sonduriir; ciinkii o sifat-i nefsaniyye, ken-
di suyu ve tabiati ile, sifat-i ruhaniyyeyi yakar, Bu sebeble nur-i yakin, si-
fat-i nefsaniyyenin dugmanidir."
3474. Hirkat gun, suya mensub hxslar tarafina $it, ia hi seni hayaia mensub
olan suya geksinler.
Ey nefsani olan kimse, birkac gun nur-i yakin sahibi olan evliya-i Hak
tarafina git, ta ki seni riiha mensub olan sifat alemine geksinler.
j^jj j <J\^>\j^ ^XJ Jus ^ ^^ '{j* <_^ \j*
3475. Suya mensub kus, iovracja mensub kus hem-iendirler; fakat zxdlardxr, su
ve yagdirlar.
*&$&>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Murg-i abi"den murad, ruhani ve "murg-i haki"den murad, nefsani olan
kimselerdir. Ya'ni "Ruhani kimse ile, nefsani kimse, surette cismen birbirinin
naziridir, fakat ma'nalan ziddir; biri ruhani ve digeri nefsanidir. Su ile yag na-
sil birbirleriyle imtizac etmezlerse, onlar da oyle birbiriyle imtizac edemez."
3476. Dter hid muhakkak kendi asdlanna hendedirler, ziyade ihtiyat etl l&r-
hirinin mii§ahihidirler .
Ya'ni "Ruhani olan kimse, kendi ash olan ? ism-i Hadt'nin bendesidir ve
"abdu'l-HadiMir; ve nefsani olan kimse dahi, kendi ash olan ism-i Mudill'in
bendesidir ve "abdu'l-Mudil"dir. Suretde ve mahsusatda, birbirinin mu§abihi-
dir; her iki tarafin da'vetine bakip ziyade ihtiyat etmek elzemdir; zira her iki-
sinin ma'nalannda fark-i azim vardir."
3477. O^itekim vesvese ve vahy-i elest, her ikisi ma'huldiirler, lakinfarh vardir.
Nitekim ilkaat-i nefsani ve §eytani vardir ki, ona "vesvese" derler; ve
ilkaat-i rabbani ve meleki vardir ki, o da vahy-i elesttir. Bunlann her ikisi de
yukandakiler gibi mahsusatdan degildir, ma'kalat cinsindendirler. Yukanda-
kiler mahsusat cihetiyle birbirlerine mu§abih olduklan gibi, bunlar da
ma'kalat cihetinden birbirlerine mu§abihdirler; fakat aralannda azim fark
vardir.
Ma'lum olsun ki, insamn kalbine varid olan "havatir" dort nevi'dir. "Ru-
hani" ve "meleki" ve "nefsani" ve "§eytani"dir; ve bu havatir maddi ve hissi
§eyler olmayip, ma'nevi ve aklidirler. Aralanndaki fark budur ki, "hatira-i
Rahmani" hayra miiteallik olarak kuvvetli bir surette varid olur. insan o
hatirayi icra etmedik^e rahat edemez. "Hatira-i meleki" de hayra miiteallik
olarak varid olursa da, zayif olur; ve insan icra edip etmemekte tereddiide dii-
§er. "Hatira-i nefsani," §erre v taalluk eder ve kuwetli olarak gelir. insan onu
terk hususunda azim miicahedeye ve zahmete dii§er. "Hatira-i §eytani" keza
§erre taalluk eder ve fakat zayif olarak gelir; insan daima ona galebe galabi-
lir; fakat bu hatira-i §eytani, nefsin hazzina aid §eyler oldugundan, araya ne-
fis girince, defi giic olur. Cenab-i Pir efendimiz bu beyt-i §erifde nefsani ve
§eytani havatira "vesvese" ve Rahmani ve meleM olan havatira da "vahy-i
elest" buyurmusjardir. tbn Mes'ud (r.a.) hazretlerinden mervi olan hadis-i §e-
c ^p=
AHMED AVNt KONUK
nfde Jiiii & w j jJ-i s-jiSi j yJi jMj Jii^Ji 51 l-u si JU) j f ^i ^ *L oUa-jJU ji
4JL iiujj tgj^Vl J*- j j^ j aJUI -U>JU 4)1 ^ <ol (JUJi JUi J^_j ^ jJ-b Ji*U«J j ^sH iUAi
fr ulijL Jj^£ j 'jiiJ! JJrlJ iiiaiji tj» (W oUa-tJi ^ ya'ni "Benl-Adem'e seytamn do-
kunmasi vardir ve melegin dokunmasi vardir. §eytamn dokunmasina gelin-
ce, serri va'd ve hakki tekzibdir; ve melegin dokunmasina gelince, hayn va'd
ve hakki tasdikdir. imdi bunu bulan kimse, Allah'dan oldugunu bilsin ve Al-
lah'a hamd etsin; ve digerini bulan kimse, §eytandah Allah'a siginsin" bu-
yumlmusmr. Resul-i Ekrem Efendimiz bdyle buyurduktan sonra: "§eytan si-
ze fakri va'd eder ve fahsa ile emr eder (Bakara, 2/268) ma'nasindaki ayet-i
kerimeyi kiraat eylemistir."
3478. jLamir pazanmn her iki ctellallari meialan medh ederler, ey emu!
Ya'ni "Batin car§ismin dellallanndan her birisi, kendi meta'lanni mtisteri-
lerine medh ederler. Hak ve melek, a'mal-i saliha mu§terilerine, onlan siisler
ve medh eder; ve nefis ve seytan dahi ef al-i kabiha miisterilerine, fisk u fu-
curu siisler ve medh ederler. Ey vucud-i beserde halife-i Hak ve emir olan
run!" "Ey emir" hitabi asagidaki beyt-i §erife de rati' olabilir.
3479. Sger sen goniil sarrafi isen, fikri tarn; esir dellali gibi iki fikrin simni
fark ef.'
"Fikret-sinas", fikir tamyici ma'nasina vasf-i terkibi olabilir; bu suretde
ma'na: "Eger sen fikir tamyici goniil sarrafi isen" demek olur. Veyahud "fik-
ret", mef ul ve "sjnas", emr-i hazir olup, ma'na: "Fikreti tamf" demek olur ki,
terciime bu tarzda yazilmisnr. "Nahhas", feth ve testfd ile kole ve cariye alip
satici ma'nasinadir ve hayvan dellali ma'nasina da gelir. Burada zaruret-i
vezn igin §eddesiz okunmak icab etmistir. "Eger goniil sarrafi isen, kalbine
varid olan bir fikrin mahiyyetini iyi tani! Esir alip satan kimse kolenin ve ca-
riyenin etvanni ve ahlakim nasil tedkik edip fark ederse, sen de efkan oyle-
ce tedkik etr
3480. Ue eger bu iki fikri §ubhe cihetinden bilemezsen, "Xa hdabel" de ve ace-
le etme ve surmel
s^P?
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
ikinci misra'da bir hadis-i §erife i§aret buyrulur. Ashab-i kiramdan Hz.
Hibban, Resul-i zi§an Efendimize gelip dedi ki: "Ya Resulallah, ben ahs. veri§-
te aldamyorum. Server-i alem Efendimiz cevaben buyurdular ki: V ji» ol^-u
f u ssis j\J~\ j j i^>- Ya'ni "Ya Hibban, de ki: Aldatmak yoktur ve benim igin
iic. gun muhayyerlik vardir." Cenab-i Pir efendimiz yukanda battni gar§iya ve
liimme-i meleki ve §eytani sebebiyle varid olan havatin, metalara ve hatira
sahibini de mu§teriye te§bih buyurmu§ idi. Burada buyururlar ki: "Eger sen,
bu iki tarafin medh ettigi meta'lann iyiliginde ve kotiilugunde §ubheye dii§er
isen: "Aldatma yoktur. Ben bir miiddet teemmul edeyim ve anlayanlar ile is-
ti§are edeyim; binaenaleyh ben bir miiddet kabul ve adem-i kabulde muhay-
yerim" de! havatm icraya acele etme ve onun tarafma ko§ma!"
C^
Alim satimda aldanmanin def i caresi
3481. yarin birisi ZPeygatnber'e deii ki: nr Ben sah§larda aldanma ile e$im."
Yukanda izah olundugu iizere ashab-i kiramdan Hz. Hibban dedi ki: "Ya
Resulallah, ben satiglarda aldanmayi kendime refik ettim."
3482. "<S7llan, ya saian her bir kimsenin mekri sihir gtbulir ve beni yoldan §o-
iuriir."
"Benden mal alan veyabana mal satan bir kimse, aldatmak icjn bana kar-
§i mekr ve hile yaparlar; ohlarin bu mekrleri sihir gibi bana te'sir ettiginden
aldaninm ve beni dogru yoldan ve muameleden ahp gottiriir."
3483. IZuyurdu, hi: n< ~Bir sah§ta aldanmaktan korkarsan, keruline ii$ gun ihii-
yan §art eti"
°1&I&>
AHMED AVNt KONUK
Resul-i Ekrem Efendimiz cevaben buyurdular ki: fU fcis ji^-i J j ^ ^ J»
"Bir satista aldanmaktan korkar isen, aldatmak yoktur ve benim igin tig giin
muhayyerlik vardir, de; ve kendine bu ahm satimin kabul ve adem-i kabulii
hususunda uc. gun ihtiyan sart et. Fikihta Kitabu'l-Buyu'daU hiyar-i siramn
cevazi bu hadis-i serife musteniddir.
3484. ",Ztra kennt yakinen 'Jlahnan dancLir; senin ta'cdin, §eytan-i laindendir.
"Zira umurda teenni ile hareket etmek, muhakkak Rahman'in ilka buyur-
dugu hatira musteniddir; ve senin isterde acele etmen ise, Hak'dan matrud
olan seytanin ilka ettigi havatirdandir." Nitekim Resul-i Ekrem Efendimize bir
kimse gelip: "Ya Resulallah, bana vasiyet etl" dedi. Server-i alem Efendimiz
buyurdular ki: viJ — ■ u *-. cj^- q\ j <u~i> i^ «iu J cjj ou ^jdi, ^i ju Ya'ni
"Emri tedbir ile tut, eger onun sonunda bir hayir goriir isen, onu icra et; ve
eger ondan korkarsan, imsak et!" Bu beyt-i serifde, Hz. Enes'den mervi olan
oUa-iJi j* iU^Jij cr ^)\ & J6\ ya'ni "Teenni Rahman'dandir ve acele §eytan-
dandir" hadis-i serifine i§aret buyrulmugtur.
i js*j> (j\ Sjy>- oJTj -US' j> ij^ ^ *"■*-*' ^y* < -^~" i_ra!
3485. DCo-peflin onune hxr lohna ekmek atttcjin vakit koklar ve ondan soma yer,
ey i'tina edicV.
Ey isinde i'tina edici olan adam, teenni hususunda kopekten a§agiya kal-
ma, zira kopegin oniine ekmek attiklan vakit, ihtiyat ve teenni ile ewela
koklar, ondan sonra yer.
3486. burnu ile koklar, hiz onu akd ile, hem akl-i miintekad ile koklanz.
"Miintekad", ism-i mef uldiir, intikad olunmus. ve halis kilmmis olan akil
demektir. "Akl-i halis ve safi"den murad, akl-i selimdir. Zira insanlann hep-
sinde akil vardir; fakat onlann selimi ve gayr-i selimi olur. Binaenaleyh bir
i§in akibetini teenni ile derk etmek akl-i selimin i§idir.
3487. 13u yer ve gokl&r ieennt ile nihayet alii aiinde Diudadan mevcud oldu.
G^^
MESNEVf-t §ERlF §ERHI / VI. CiLT • MESNEVf-3 •
Bu beyt-i §erifde f u ?L j '^yjir, of^Lji jk ^ JJi ^ ^ 01 (A'raf, 7/54)1
ya'ni "Muhakkak Rabb'iniz dyle Allah'dir ki, gokl'eri ve yen alti giinde halkj
etti" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Burada "gun"den murad, "devre-i kul J
liyye"dir. Birinci devre goklerin ve arzin, "sehab-i muzi" halinde muttehidbirj
halde bulunmasi; ve ikinci devre, aynlmasidir ki, bu "devre-i ratkryye ve fet- j
kiyye" Ca£& \£j Ok 'jt>'ji\j of^Ltt 01 ij>r '^jJi " y . ^Jji (Enbiya, 21/30) ya'njl
"Miinkirler akiUarmiri goziiyle gormezler mi ki gokler ve yer biti§ik idi, bizl
onlan ayirdik" ayet-i kertmesinde beyan buyrulur. Ucuncusii, "devre-i nariy-i
ye", dordunciisii "devre-i maiyye", be§incisi "devre-i tiirabiyye", altincial
"devre-i nebatiyye ve hayvaniyyedir". Bu devreler, bizim olcumuzdeki sene-f
lere gore milyonlarca seneler zarfmda istihale gecjrmi§tir. Binaenaleyh Hak |
Teala yeri ve gokleri yava§ yavas. ve teenni ile terbiye buyurarak yaratti.
3488. O $ah Sadem'i yavas yavas, nihayet onu kirk yilda tamam eder.
§ah-\ Via\uk\ o\an Hak ademm bunyesmi ve aWimyava§yava§kttkyk-j
da tamam eder ve bir adam, kirk yilda kemale gelir.
^S aU^j JoT d)ljj {Js- j\ u J>j jJL j^JlS" Sji jjU *o?j
3489. ^erpt dli kisiyi hir nefesde ademden ucuca etmege kadir idi.
Hak Teala hazretleri her ne kadar elli ki§iyi bir anda adem-i izafiden, bu vii-
cud-i izafi alemine ugup gelici etmege kadir idiyse de, teenni sebebiyle boyle
yapmadi; bir ademi tedricen bircok etvar ve istihalatdan gegirerek peyda etti.
\j oSja oAJip- \j ijiiy ^
Uo dJU j\ jS' Jjj jiU L?**^
3490. Dsa kadir idi ki. hir duadan tevakkufsuz oliivu sicrata.
[3504] J 3
!sa (a.s.) bir duasiyla, tevakkufsuz, ya'ni derhal bir oltiyu diriltmege kadir idi.
fi y *J f V ^y ^ ^^ ^Jr*- ls~^ ^
3491. Dsa run ^hahk'i \jadir olmaz mi ki, o tevakkufsuz kat kai adem getirsin.
Isa (a.s.)in Hahk'i derhal kat kat, adem viicuda getirmeye kadir olmaz mi?
3492. xxr Caleb, inkitd'siz aheste gerektir!" diye, bu teenni senin talunin icindir.
ss^P?
AHMED AVNt KONUK
"§ikust", inkita' ma'nasinadir. Ya'ni "Bu vticud-i izafi aleminde her bir ta-
lebin bila-inkita' teenni ile ve yavas yavas yapilmasi lazim geldigini sana an-
latmak ve ta'lim etmek icin, Hak Teala hazretleri bu teenmyi gostermistir."
3493. ^ir kxicuk irmak ki daim aider, ne necis & olur, ne hokmus olur.
"Daima akip giden kugiik bir gay, temiz bir haldedir. Onun suyu ne mur-
dar olur, ne de kokmus bir hale gelir," Bu beyt-i serifde ehl-i siilukiin terak-
kide acele etmeyip, ustadi tarafindan verilmis olan evrad ve ezkanna bila-fa-
sila devam etmeleri lazim olduguna isaret buyrulur.
JJS" J lM ^! ( j ^ Jij
gar; hu teenni yumuria, devlet huslar ai-
jjA, dj^. cJji -u^j ^l; ^1
3494. nZu ieenniden ihhal ve siirur ,
hidir.
Umurda teenni ve ihtiyat ile yavas yavas hareket etmek gayet makbul ve
hakimanedir; zira bu teenmden sonunda muradlar hasil olur ve ikbal ve sii-
rur dogar. Binaenaleyh bu teenni, kus yumurtasi ve devlet, kuslar gibidir.
3495. By inadci, has her ne kadar yumurtadan zahir olur ise de, ne vakit yu-
murtaya henzer?
Teenmyi yumurtaya ve devleti kusa tesbih ettigimizde, iginden mu'teriz
olan inadgi efendi, nigin bu tesbihe i'tiraz edersin? Kus yumurtadan giktigi
halde, hig yumurtaya benzer mi? Bunun gibi, ikbal ve siirur devleti de teen-
niden giktigi halde asla birbirine benzemezler.
l^jl jJj\ AiAj \^i-j» W-vk^ dy? j> <j\y>r\ ^ Jr^.
3496. Sahr eil Senin ciiz'lerin yumurtalar axbi, intihada kuslar dogursunlar.
Sabr et! Bu hayat-i diinyeviyye munkatr olsun, senin ciiz'lerin olan a'za-
lar, yumurtalar gibi, ahirette ef al ve a'mal kuslanm dogursunlar.
3497. fiilamn yumurtasi, nazir olmakta aerci ser$enin yumurtasina henzer, yol
uzakhr.
*$$&>
MESNEVl-1 §ERtF SERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Yilanin yumurtasiyla, serge kusunun yumurtasi, surette birbirine benzer-
ler; fakat ma'nalan ve batinlan arasindaki yollar birbirine pek uzaktir. Birin-
den yilan ve digerinden kus gikar.
jjjp <j\ Ota L$Sy <XiU **?£ js> s-***" ^^ <_s*' *^^
3498. JTlrmudun cekirdegi dahi gerci, elmamn cekirdegine benzer, ey aziz,
farhlan bill
_£ * ^y J y. <^i y* ^*j?* J^ j j -^ tJu/^* ^p j>
3499. Otfazarda yaprahlar bir renk olur, meyvefarin her hiri ba§ka bir nevi' olur.
Jul eJJ_J tfJji (_e>U- j* *-^ -^ oJUU L^o-^s^- (j\^ ji
3500. Cisimlerin yaprahlan birbirine benzerler, fakat her hir can hir mahsul ile
, diridirler.
Yukandaki misallere mutabik olarak ecsam-i be§er dahi yapraklar gibi bir-
birine benzerler. Fakat onlann batinlan olan her bir can, birbirine benzeme-
yen mahsulier ve meyveler ile diridirler ve eser-i hayat gosterirler.
Beyt-i §erifde, cisimlerin yapraklara te§bihindeki vech-i §ebeh, yapraklar
bidayeten yesU olmasi ve sonra saranp dokiilmesi ve mahv olmasidir.
3501. Uialk yazar icinde yeksan giderler, o hiri zevkde ve difleri derdlidir.
Nitekim halk, kalabalik bir gar§i iginde, suret-i be§eriyyede birbirine mii-
savt bir halde giderler, fakat ma'nalan ve batinlan hie. birbirine benzemez; bi-
risi zevk iginde ve digeri de gam ve keder iginde miistagrakdir; ve zevk ve
mesenet ile, gam ve keder birbirine benzemez.
3502. Hioylece oliimde beraber flideriz, yanmiz husran icinde ve yarvmiz husreviz.
Suret-i be§eriyyede miisavi olarak gar§ida gezen efrad gibi, olmek husu-
sunda da zengin ve fakir ve alim ve cahil hep miisavidir; fakat car§ida gezen-
lerden bir kismi mesrur ve bir kismi da magmum bir halde oldugu gibi, olum
hali de boyledir. Giden halkin yansi husran ve ziyan iginde ve yansi da §ah-
dir ve husrevdir; ve ahiret aleminde suitandir. Cenab-i Pir efendimiz bir be-
yitlerinde bu ma'nada §6yle buyururlar. Beyit:
C £P*?
AHMED AVNl KONUK
"Ben tahtmdan tabuta giden §ah degilim; benim men§urumun yazisi "Halidi-
ne ebeda" oldu."
Bilal (r.a.)m §adi ile vefati
3503. Uaktaki H^ildl za'fdan hilal fl&i oldu, ^ilal'in yiizune oliim xena'x dii§tii.
Vaktaki Bilal-i Habefi (r.a.) hastalanip, zayif oldu, viicud-i serif! hilal gibi
inceldi. hazretin mubarek yiiziine, artik oliim rengi ve hali dustu.
^ )* *J <J J °^ LT^ LTi
ljbi£
J"*> J 1
3504. Onun refikasi onu flordii: "Ua harab!" dedi. <j\tuteakiben ^ilal ona de-
di: ^Diayu, hayir, va tarab!"
"Va hareb", "va" ile "hareb" kelimelerinden miirekkebdir. "Va" kelime-i
nidadir. Hos ve na-hos. manali kelimelerin eweline gelir. "Hareb", burada bi-
behregi ve nasibsizlik ve gam ma'nasina olup terkib, "ah nasibsizlik" demek
olur. "Va tarab!" dahi "ah surur ve sadi!" ma'nasinadir.
"Hz. BilaTi, zevce-i muhteremesi boyle elim bir halde gdriince, "ah nasib-
sizlik" diye nida etti. Hz. Bilal dahi ona cevaben: "Hayir, hayir, ah surur ve
§adi" dedi." Ve soziine devam edip, atideki sozleri de ilave buyurdu:
C«~^- j C-~ « J^S- Qy*- Uj» ^ta 4s»- jj C~- jj j fly. ^f j^' OyS \j
3505. *$imdiye kadar yasamakdan gamda idim; sen ne hilirsin hi, oliim nasil
ya$ayi§ttr ve nedir?"
3506. uunu soylerdi ve onun yuzii, ayn-i kelam i$inde nergis ve fliil ve Idle
agardi.
eg^
MESNEVf-i SERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Hz. Bilal hal-i ihtizannda bu sozleri soylerken, mubarek yiiziinde surur
eseri ve be§aset zahir olurdu; ve onun bu hali, sozixnun hakikatine delil idi.
3507. Onun uiizuniin -parlakligi ve onun nurlar dolu olan aozu, onun soziine $e-
hadet ederdi.
Bu sozleri soyledigi vakit Hz. Bilal'in yiiziinde nazar-i dikkati calib bir par-
laklik ve gozlerinin iginde nurlar lemean ederdi. Ve onun bu hali batinindaki
zevkin ve siirurun viicuduna sehadet ve delalet ederdi.
\y>r ±*\ <u^ eJjj *5jA \jj (JJ^Jl <y ^j* J-S <~» j*
3508. Dier kalbi kara, onu kara goriirdu; gozbebegi nicin kara geldi?
Hz. Bilal'in cisminin rengi kara idi; cunkii kendisi Habes irkina mensub
idi; fakat onda bir nur-i ilahi var idi; her kalbi kara ve batin gozii kor olan
kimse onun suretine nazar edip, kara goriirdii; ve ondaki nur-i latifi goremez
idi. Suretde kara renkli olmak, sebeb-i tahkir olamaz. Eger suret-i zahirede
kara olmak sebeb-i hakaret ise, gayet kiymeddar olan gozbebegi nigin kara
olarak zahir oldu? Hie. gozbebegi kara renkli oldugu igin hakir goriiliir mii?
3509. ^a-dide adem kara uiizlii olur, merdiim-i dide aym aynasi olur.
"Merdiim-i na-dlde"den murad, teni beyaz ve endami miitenasib oldugu
halde, sifat-i ilahiyye eserlerinden ve Zat-i Hakk'in nurlanndan, higbir sey
gormemis olan kimsedir. "Merdiim-i dlde", gormiis adam ma'nasina oldugu
gibi, gozbebegi ma'nasina da gelir. Arabi'de "insanu'l-ayn"derler. Birinci
ma'naya gore, suretde rengi kara olsa bile, sifat-i Hak eserlerini ve Zat-i
Hakk'in nurlanm gormiis olan adam, ay mesabesinde nur sacan viicud-i ha-
kikinin aynasidir. ikinci ma'naya gore gozbebegi mesabesinde olan insan-i
kamil, sems-i hakikatden nur alan mah-i niibuwetin aynasi olur demektir.
Ve bu ma'nalar ile Hz. Bilal'in san-i alisine isaret buyrulur.
3510. (jMuhakkah.hr hi seni merdiim-i dide goriir, tihanda ancah goz artutci
[3524] j .
adam:
c^e^t)
AHMED AVNl KONUK
Ey Hz. Bilal, seni gozbebegi olan kimse goriir. Cihanda ancak rii'yet arti-
nci kimse goriir.
Ankaravi hazretleri bu beyit hakkinda §oyle yazar: "Hod kirn goriir? ya'ni
gormez, senin goziiniin bebegini cihanda ilia ki merdum-i dide-feza, ya'ni
rii'yet ziyade eyleyen goz ki, rii'yet ve muayene, merdiim-i ce§me mahsus-
dur, gayri a'zaya degil." Bu ibarelerde alaka olmakla beraber, fakirin anladi-
gi ma'na budur ki: "Senin goziiniin bebegini kirn goriir? Vine gozbebegi go-
riir. Cihanda ancak rii'yeti ziyade eden gozbebegidir. Mesela insan, kendi go-
ziiniin bebegini gormek igin aynaya baksa, goziiniin bebegini o ayna icjnde
yine goz bebegi ile gorur; ve rii'yeti ziyade eden ancak gozbebegidir." Bu be-
yitteki hulasa-i ma'na: Gozbebegi mesabesinde olan kamili, yine gozbebegi
mesabesinde olan diger bir kamil gorur, demek olur.
•X^-»j t_f*^J j^ ^
J ] J& uri
JuJu
o"
eJlo
f -V j*> ^yr
3511. uMddemki oriu gozbebeginin gayri gormeii, hinaenahyh onun gayri onun
rengine him eri§ti?
"Mademki gozbebegi mesabesinde bir insan-i kamil olan Hz. Bilal' i, onun
gibi gozbebegi mesabesinde olan bir kamilden ba§kasi gormedi, binaenaleyh sa-
ir kimselerden onun batimnin rengine kirn eristi?" Cenab-i Pir'in miirsjd-i alile-
ri Seyyid Burhaneddin Muhakkik Tirmizi hazretleri soz soyler idi. Birisi: "Senin
medhini falan kimseden isjttim" dedi. Buyurdular ki: "Ibtida goreyim, o kimse
nasil bir kimsedir; onda o mertebe var midir ki, beni anlayip medh etsin. Eger
o beni soz ile tammis. ise, muhakkaktir ki tammamigtir; zira bu soz ve o harf ve
savt ve o dudak ve agiz kalmaz, bu arazdir. Ve eger fiil ile tammis, ise, yine boy-
ledir. Ve eger benim zatimi tammis, ise, suret zata uymaz ki medh etsin!"
-Lb »Aj_j pSjA Oli-i> jJ JJJ^l jJULa 4l*j»- ji y*~ ( -o
3512. nioyle olunca, onun gayri, all olan gozbebeginin sijatlannda hep mukal-
lia. geliile-r.
"Mademki insan-i kamili, ancak insan-i kamil tamyor, o halde gozbebegi
mesabesinde olan insan-i kamilden ba§kalan, mertebesi all olan gozbebegi
mesabesindeki bir kamilin sifatlanni anlamak hususunda hep taklidci geldi-
ler; ve onun evsafini beyanen medh ve sitayis. hususunda kamillerden
dgrendikleri kelimeleri takliden sdylediler." Nitekim yukandaki menkabede
izah olundu.
°m&>
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3
JL»j)1 C-JUjJi J J C~if JL*^ J>y- {£\ i}\jd\ J^**- ^
3513. Ontrn refikasv. "Sl-firak, ey latif ahiakhf" dedi. ^Diaytr, hayir: 6l-vi-
sal el-visaldir!" dedi.
Bilal-i Habesi hazretlerinin zevce-i muhteremeleri, irtihallerinin kat'l oldu-
gunu anlayinca: "El-firak, ya'ni aramizda eyvah, aynhk vardir!" dedi. Bilal
hazretleri dahi "Hayir hayir, visal, visal vardir!" dedi. Zira keseratdan aynhk
vahdete vuslatdir.
3514. 'Jleftkasi dedi; wr Bu gece bir garib olarak gittiyorsun; kavim ve kabilen-
den fliiib oluyorsun."
Hz. Bilal'in zevcesi tekrar: "Bu gece kavim ve kabilenden aynliyor ve
garib ve kimsesiz olarak gidiyorsun" dedi.
I^L,
i y^J6
3515. ^Dedi: "Diayir hayir, belki bu gece benim camm, nuihahkak garMihien
vatana eri$iyor."
"Ruhum, bu aiem-i kesafette, cisme taalluku hasebiyle, kendi aslindan
ayn dii§mus ve garib kalmistir. Bu gece Slum vasitasiyia bu alem-i kesifi ve
cesed-i kesifi terk ederek, kemal-i sevk ile aslima gidecegim ve gariblikten
kurtulup vatanima kavusacagim."
Ma'Ium olsun ki, olum mu'minin tuhfesi ve Hak tarafindan hediyesidir;
fakat nefs-i insan oliimu adem tahayyiil ettiginden, ondan istikrah eder; ruh
ise olume asiktir. Zira ruh ashni arifdir ve nefis aslindan gafil ve cahildir. Bi-
naenaleyh nefsant sifatlanndan kurtulamamis olan mu'minler dliimden istik-
rah eder ve korkarlar. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arab! haz-
retleri Fususu'l-Hikem'de Fass-i Muhammedi'de su hadis-i tereddiidu beyan
buyururlar: >f\ u j o^li ^ ^p is^ ^jj j*** j <j^v -Jpu u y^ ,j o^y l.
j\ii ja.a ju V j ^u» Ya'ni "Ben fail oldugum bir §eyde, mevti kerih goren
mu'min kulumun ruhunun kabzinda tereddud ettigim gibi tereddiid etmedim
ve ben onun mesaetini kerih goruriim; halbuki ona benim likam lazimdir."
imdi Hak Teala mukarrebin olan kullanni cemi'-i ahvallerinde musahid ol-
makla beraber, Hakk'in onlara §evki sabittir. Binaenaleyh hicab olan bu be-
den-i kesif-i unsurinin taayyiinii ortadan kalkmakla, Hak Teala bu mukarre-
6 $» >
g|fer^ AHMED AVNl KONUK
binin kendisini bila-hicab miisahede etmelerine muhabbet eder; ve makam-i
dunya, mucib-i kesret oldugundan, bu rii'yeti men' eder. Zira bu beden-i ke-
sifde hicab-i tabtat ve be§eriyyet vardir. Hz. Bilal dahi bu mukarreblerden idi.
U -^lo L>o I
-OJ
c^r
3516. ^Dedi: "lliz senin yiiziinu nerede gorelim?" ^Dedi: "DiuM'nin hdssi-
nm halkasinda!"
Bilal-i Habesj hazretlerinin zevce-i muhteremeleri tekrar dedi: "Ey benim
muhterem zevcim, biz senin miibarek yiiziinu bizden aynldiktan sonra nere-
de gorelim?" Cenab-i Bilal buyurdu ki: j£*> dS> '1* S^> ■^ J (Kamer,
54/55) Ya'ni "Muktedir olan melikin indinde mak r ad-i sidkda" ayet-i kerime-
sinde beyan buyruldugu uzere, HakTeala hazretlerinin havassa mahsus olan
halkasinda goriinuz ve bu mertebeye vusule cah§iniz."
3517. Gger nazan siijltye degil, balaya edersen, onun halka-i hdssi sana mutta-
stl olmasinr.
"Eger siifli olan suret-i zahireye dep, ulvi olan ma'naya ve riihaniyete
bakar isen, Hakk'in halka-i hassimn sana muttasil oldugunu goriirsiin."
"Halka-i hass"dan murad, cem'iyyet-i esmaiyye dairesidir; zira adem bu da-
ireye girmeye miistaiddir, onu bu isti'daddan uzaklasttran, suret-i zahireye
nazan ve alem-i siifliye olan meylidir.
jSj *<ul>- jj _^- JjI; ^ jy u&^ vj j **&>■ jij^
3518. ^u halkada 'Jlabbu'l-aleminden yuziik halkasinda gibi nur parlar.
Bu cem'iyyet-i esmaiyye^halkasinda Rabbu'l-alemin'den ya'ni ism-i cami'
hazretinden ve "Allah" isminden, yuziik halkasindaki pirlanta gibi nur parlar.
Ma'lum olsun ki, kamiller mazhar-i ism-i Zat'dir. Ya'ni cami'-i cemt'-i esma
ve sifat olan "Allah" isminin mazhandirlar. Bu camiiyetleri hasebiyle onlara bu
ism-i cami' hazretinden "tecelli-i Zati" ve "sifati" vaki' olur. Bu beyitlerde
cem'iyyet-i esmaiyye-i Hak ytiziik halkasma ve bilciimle esmamn imami olan
"Allah" ism-i §erifi pirlanta gibi lemean eden yuziik ta§ma tesbih buyrulmu§tur.
3519. ^Bedi: "^azik! ISu ev virdn oldu." ^Dedi: *<S%ya hak, huluia hakmai"
•JfW 8
MESNEVl-t SERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
Hz. Bilal'in zevcesi dedi: "Yazik ki bu cisim hanesi viran ve harab oldu!"
Hz. Bilal cevaben: "Sen sems-i hakikatden ziya alan ruha bak; kesif bir bu-
lut mesabesinde olan bu cisme bakma. Mu'teber olan cisim degil, ruhdur."
3520. ^aha mamur etmek kin viran etti; kavmim kalabahk ve ev dar idi.
[3534]
Hak Teala'mn cisim hanesini viran etmesi, onu cism-i uhrevi ve misali ile
ziyade ma'mur etmek icjndir; zira her bir insanin mazhar oldugu Rabb-i has-
simn hazinesinde meknuz olan ahkam ve asarp kaffesinin zuhuruna bu dar
olan cisim hanesi musaid degildir; onlar icin daha geni§ bir ev lazimdir ki, o
asar ve ahkam ferah ferah zuhur etsin. Bu sebeble muhakkikin hazerati "Bu
alem-i diinya ecma' ve alem-i ahiret evsa'dir" buyurmuslardir.
(^
Tenin oliim ile harab olmasinm hikmeti
^> 3 ^j^ f^r J~J C)j^\ Xi jj ^/ ^j-?- Jjl ^y f*\ yr ,y
3521. nr Ben Srdem gibi evvelen gamin mahhusu idim; $imdi cantmin neslin-
den §ark ve garb doldn."
Ya'ni Adem cennet-i zatda mahbus idi ve lisan-i isti'dad ile habs-i zatdan
azad olmak gaminda idi. Ba'dehu talebt is'af buyrulup bu alem-i kesafete gik-
ti ve ademiyyet mefhumunu temsil eden efrad-i beser, sarki ve garbi doldur-
du. "Ben dahi Adem gibi bu alem-i kesafet iginde azad olmak gamimn mah-
busu idim. SJmdi oliim ile canim bu dar kafesten azad olmak iizeredir; bina-
enaleyh ruhumun nesli olan sifatiardan, alem-i ma'nada sark ve garb doldu."
oLi jfy Jj\j j-^5 ps J iS aLi
iU- tpr «0L>. •
• yr
jij* t*y. ^ 0*
3522. Wr Ben. kuun gibi olan ev kinde fakir idim; §dh oldum, §ah kin ko§k la-
zimdir."
G ^»
AHMED AVNt KONUK
Ben kuyu gibi dar ve karanlik olan bu cisim evi iginde hurriyyete muhtag
idim ve esir idim. §imdi nail-i hiirriyyet olup, esaretden kurtuldum ve §ah ol-
dum; §ah igin boyle siifli bir cisim hanesi miinasib olmaz. Ona, samna mu-
nasib bir ko§k lazimdir.
3523. *ZK'6$kler ise muhakkak sahlar i$in mahall-i unsdur; oliiye hane ve me-
kan olarakbir kabir kafulir."
"Alem-i ma'namn ko§kleri, muhakkak sah olan ruhlar igin unsiyyet ede-
cek bir yerdir. Ruh-i hayvani ile hem-renk olan olu ruhlar igin cisim hanesi
ve cisim hanesine mahsus olan mekan olmak iizere bir kabir kaftdir." Ya'ni
o ruhlar ba'de'l-vefat alem-i illiyyine uruc edemez, belki onlar alem-i sicctn-
de mahbus bir halde kahrlar.
3524. ^u cihan, enbiyaya dar aeldl, la-mekana sahlar flibi aiitiler.
Bu cihan-i kesif, all olan enbiyanin ervah-i §erifelerine dar geldi; nihayet
la-mekan olan viicud-i hakiki-i Hak taranna §ahlar gibi debdebe ve darat ve
ihti§am ile gitdiler. Nitekim Cenab-i Pir Mesnevt-i §erif lerinde bu uriica i§a-
reten §6yle buyururular:
*j£ Ol JjU jt-Aj jX>\ <^iJl fj£> JLy tJ^U jl ^p^o j\j
"Dtger bir hamlede de, be§er mertebesinden olurum; nihayet melaike canibinden
kanat ve bas gikannm. Diger defada melek mertebesinden kurban olurum; o sey
ki vehme gelmez, o olurum. Binaenaleyh adem olurum; adem, erganun gibi ba-
na "inna ileyhi raciun" (Bakara, 2/156) ya'ni "Biz Hakk'a rucu' edicileriz" der.
3525. \ou cihan olulere fer yosterdi. Onun zahiri cesim ve ma'nada ziyade dardir.
Aim ve ma'rifetden bi-behre ve ruh-i hayvani ile hem-renk olmak i'tiba-
riyle olii hiikmiinde olan ruhlara bu suver-i kesife-i alem, debdebe ve azamet
gosterdi. Halbuki onun zahiri cesim gorumir ise de, ma'nada pek dardir.
*$%&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3
i OUii
0* 1
& <J>J* /
C— o j J^. (j j ji aS' y> -Li Ij ji Oj^- O.
3526. Sger dar olmasa idi, bu efflan nedendtr? Onda $ok ya§ayan her bir kim-
se nicin iki kai oldu?
Eger bu alem-i kesif ma'nada dar olmasa idi, halkin acz igindeki figani ne-
dendir? Mesela yuruyen insamn dniine bir deniz gelse, vasitasiz gegemez; ug-
mak istese, vasitasiz ugamaz, cism-i kesifini mekan-i baide nakl etmek istese,
vasita ne kadar sen' olursa olsun, uzun vakte muhtagdir. Halbuki alem-i
ma'nada, zaman ve mekan kayitlan ve taayytin-i kesifin miiz'ig iktizaati ve
ahvali yoktur. Gorulmez mi ki diinyada gok yasayan insan, ihtiyarladigi va-
kit, beli biikulup iki kat olur. Bunlar hep kesafet aleminin darligindandir.
3527. Uaktaki uyku zamaninda o mekandan azad oldu, bak ki can nasd ?ai
oUu?
"Vaktaki ruh-i insant, uyku zamaninda o cisi'm mekamndan ve ruh-i hay-
van! ile olan alakasindan azad oldu, bak ki o kesafetden kurtuldugu igin, na-
sil sad oldu". Mesela rii'ya aleminde onune deniz gelse yurur, batmaz; ve ha-
vada uguverir ve yiiksek bir mahalden merdivensiz bir adimda asagiya iner,
goz erimi kadar uzak bir mesafeyi, bir adimda kat' eder; velhasil boyle birgok
acib hareketler yapar ki, onlann bu alem-i kesafetde icrasi miimkin degildir.
Olum halinde can, cismin kesafetinden kurtuldugu vakit dahi boyle olur. Bu
hale isareten Resul-i zisan Efendimiz 0^1 ^ r >Ji ya'ni "Uyku, dlumim karde-
sidir" buyurmuslardir.
3528. ^Zalim tabudin zulmunden iekrdr kurtulia; zindanltk adorn, hapis fikrin-
den sicradi.
"ZalinY'den murad, nefsine zalim olan kimsedir ki, sure-i Fatir'da onlar
hakkinda <uJu Jjik '^J u/u ^ i^foU ^uii L>t£ii iT, ji (Fatir, 35/32) ya'ni "Biz
kullarimizdan istifa ettigimiz'kimselere kitabi miras verdik ki, onlardan bir
kismi nefsine zalimdir" buyrulur. Ve nefsine zalim olmasi budur ki, nefis ken-
di mertebesine aid olan huzuzati ister, Hakk'in istifa eyledigi bir kul, onun
mertebesinin hukmiinii vermeyip men' etmekle, ona zalim olur. Zira zulum
liigatte bir seyi mevziinin gayrine koymaktir. Ya'ni Nefsine zalim olan run,
egXSkp
AHMED AVNI KONUK
tablatm zulrminden uyku sayesinde kurtuldu; ztra tabiat daima ruhun merte-
besinin hilarindaki ahkami ruha ilbas eder; bu da tabtatin, ruha olan zulmu-
diir. "Merd-i zindani"de "ya" masdariyyet ve nisbet igin olabilir. "Zindanlik"
veya "zindana mensub olan adam" mesabesindeki run, habs dii?uncesinden
uyku halinde sigradi ve halas oldu."
3529. Qok geni$ olan hu yer ve fl'ok menah vaktinde pek dar geldi,
"Menah", niizul etmek ve uyumak ve develeri bagladiklan mahal ma'na-
lannadir. Burada masdar-i mimi olup, uyumak ma'nasinadir. Ya'ni "Nazar-i
cismaniye pek genis. gortinen bu yer ve gok, uyumak vaktinde pek dar gelir,-
zira ru'ya aleminde, bu alem-i kesafete sigmayan ahval me§hud olur."
vjJUi aJUjj^
Jf*^
f bSxt-
Jk^
■>£*
li Jul JUi
(*-"^-
3530. Qeni§ ve pek dar cjoz bacji geldi; ontin cjiilmesi ajjlama, onun fahri hep ardu.
"Cihanin suretde genis olmasi ve vaki'de pek dar olmasi goz bagidir ve sihir-
dir ve o acibdir; yahud ya'ni cihanin suretde genis. olmasi, goz bagidir; halbuki
o pek dardir. Bu alemin zahirde giilmesi aglama ve iftihan da utanacak ve arla-
nacak §eydir." Ya'ni diinyamn ahvali hep tersinedir. Bu cihanin garni hakikat-
de sMr, elemi rahat, aglamasi giilme, giilmesi aglamadir. Nitekim ahval-i diin-
yamn tersligi »ji&i *^i cj*. oi^jl p\ cj*~ ya'ni "Ates, sehevat ile 6rtulmu§tur
ve cennet mekruhat ile ortulmu^tur" hadis-i §ertfinde beyan buyrulmusfar.
(^
Tesbih-i dunya ki zahirde genistir ve ma'nada dardir;
ve uykunun tesbihi ki, bu darliktan halasdir
3531. iKizmi§ olan hamam gibi hi, dar gelir sin, damn kavrulmus olur.
^P 2
MESNEVt-t SERtF SERHi / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
"Puhsiden", pejmiirde olmak, erimek ve kavrulmak ma'nalannadir. Ya'ni
"Diinya kizrms bir hamama benzer ki, oyle bir kizrms hamam iginde insanin
cam, ya'ni ruh-i hayvanisi erimis ve kavrulmu§ olur,"
3532. Uakia hamam en-lulu ve uzundur; onun hararetinden senin canin dar ve
yorgun gelir.
Hamam ne kadar genis olursa olsun, onun sicakligi pek ziyade oldugu va-
kit, senin canin sikilir ve bi-tab kahr.
3533. r Di§anya gelmedikce gonlun acilmaz; o halde senin menzilinin genisligi-
nin ne faidesi geldi?
"Arhan bayildim" diye disan gikmadikga gonlun agilmaz ve ferahlanmaz-
sin. Boyle olunca senin menzilin olan hamamin genisliginin sana ne faidesi
oldu?
3534. ^ahud hi, ey azgxn, hir dar ayakkaht giyesin, genis hir sahrada kosasm.
3535. sahranm genisligi dar oldu; o sahra ve col, senin iizerine zindan geldi.
Bu iki beyt-i serif dahi, suretde genis gdrunen dunyamn, ma'nada darligi-
ni gosteren misaldir.
Oi>-i y *4JV y»- \j>^ft Olji y^ C^JO jji j\ \y y j\ Jbi *£ J*
3536. Dier him seni uzakian gordii ise, "0 sahrada taze late g'hi acdmts?" dedi.
Sen ayaklanni sikan dar ayakkabi ile sahrada azab-i elim icinde gezerken,
seni uzaktan goren bir kimse: "§u adam ne zevk igindedir, sahrada taze lale
gibi acilmis sen ve satir bir halde geziniyor!" der.
jUi ji jl>- j ( yjjf ji djy j\ OllUi dy^J» y *£ X>\X> y 1
3537. hilmez ki, sen zalimler gx%\ haricden gillsen icindesin ve canin figan
igindedir.
°$$&>
AHMED AVNt KONUK
boyle soyleyen adam bilmez ki, sen, diinyada enva'-i zuliirnler yapip,
kosklerde ve saraylarda giilistan icinde yasayan ve fakat canlari, alem-i ahi-
retde baslanna gelecek olan azab-i elimi idrak ettikleri igin feryad ve figan
iginde bulunan zalimler gibisin. Dism latif olan sahrada ve icin sedid bir elem
icmdedir.
3538. Senin uykun o ayakhabini pkarmahhr ki, bir zaman canin, iencien
aza&lu.
Ey nakis insan, senin uyku halin, canma bir dar ayakkabi gibi olan cis-
mini gikarmaktir; zira uyudugun miiddetce canin, cisim dagdagasindan azad-
dir ve tenin esaretinden muvakkaten olsun kurtulmaktir.
3539. By jilan, evliyaya uyku miilkiiir; cihdnda o <S%shab-t iKehj gtbiair.
Ey nakis insan, sen uyku halinde cismin esaretinden muvakkaten kurtu-
lursun; bu hurriyet sana ariyettir, fakat evliyaya cisrnin esaretinden kurtul-
mak hali daimidir; bu hal onlara mtilk olmugtur. Onlar bu diinyada kissalan
meshur olan Ashab-i Kehf gibidirler; onlann harekat ve sekenati Hak'dandir.
3540. Orala rii'ya goriirler, rii'ya clecjiUir; aieme giderler; ve kapi yoktur.
kendilerine mtilk olan uyku icinde rii'ya goriirler, fakat o rii'ya, senin
gordiigiin rii'ya cinsinden degildir; zira senin rii'yalannin bir kismi bu alem-i
sufliden dimagina miintekis. olan hayalattir. Onlarmki boyle degildir, onlar
alem-i melekutu ve ehlini musahede ederler ve a'yan-i sabite alemini goriir-
ler. Onlar bu alem-i kesafetin varligindan, yoklugu alemine giderler; zira bu
kesafet aleminde mustagrak olanlann nazannda alem-i melekut adem ve
yokluk alemi goriiniir ve hatta bu istigrak, inkarlanna sebeb olur. Eger "Biz
o aleme nerede girelim?" diye sorarsan, derim ki: "0 alemin kapisi yoktur,
belki her tarafi a?ik bir alemdir, onu orten senin senligindir."
3541. jDor bir ev ve can, onun icinde eli ve ayagi biizulmii§. ^Pddi§ahlann k~6§-
kunii yapmak vein vtrdn eiti.
ogagga
MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
Bu cism-i be§er dar evdir ve can o dar ev iginde eli ve ayagi biizulup sikis-
mis. kalmi§tir. Hak Teala hazretleri oliim sebebiyle o cismi harab etti ise, ken-
disinin halifesi olan ruha, padi§ahlara layik bir kosk yapmak igin harab etti.
"Cengluk" eli ve ayagi buziilmiis ma'nasinadir.
P$a o^U jA J-i j*xiT <$* aJ ^>-j jJjl a&- ^y? ^j&^r
3542. ^ZRakimdeki cenin a&i, ben eli ve ayagi buzulmu$um; dokuz aylik oUum,
bu iniikal zaruridir."
"Ben cisim iginde, ana rahmindeki cenin gibi eli ayagi buziilmus bir halde
kalmisim. Cenin dokuz ayda kemale gelip dunyaya geldigi gibi, benim dahi
bu cisim iginden vakt-i viladetim geldigi igin intikal etmem ve diger bir aleme
dogmam miihim ve zaruridir."
Bu beyt-i §erif, Hz. Bilal lisanindan zevcesine hitabdir.
3543. €ger anamin iizerinde dogum agrisi olmasa, ben bu zindan iginde ak§
oriasindayim."
"Zih", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir, burada dogurmak demektir.
"Derd-i zih", dogum agnsi demek olur. "Azer", ates. ma'nasinadir. Ya'ni
"Anam mesabesinde cismimde, dogum agnsi mesabesinde olan halet~i nezi'
zahmeti olmasa, ben bu cisim veya unsuriyat zindam iginde mihnet atesi or-
tasindayim."
3544. lab'im anasi kendi olumunun acistnian docjurmayi kopanr, id ki kuzu
koyundan kurtulsun!"
"Mi kuned zih", "kerden" masdanndan oldugu takdirde ma'na, "Ana me-
sabesinde olan tab'im, kendi olumunun acismdan, cisim koyunundan ruh
kuzusu kurtulmak igin dogum yapar" demek olur.
3545. n< TS ki kuzu ye§il sahrada otlasin. SAgak o\, rakmX ac- ki, bu kuzu bu-
yilk oldu."
"Gebz", buyuk ve iri demektir. "Ye§il sahra"dan murad, alem-i ervahdir
ki, bu alemde tecelliyat-i acibe-i Hak meshud olur? ya'ni Hz. Bilal buyurur ki:
<^p^
AHMED AVNl KONUK
"Benim tab'im anasimn dogum agnsi tuttu; artik cisim rahmini ac. ki, kema-
le gelmis. ve buyumus, olan ruh kuzusu, kendisine munasib olan alem-i erva-
ha dogsun ve orada tecelliyat-i acibe-i Hak ile mutegaddi olsun."
Bu beyt-i §erifde bu cism-i unsuri icinde kemale gelmis olan ervah-i kiim-
melinin hay an diinyeviyyeden sikihp, olume a§ik olduklanna i§aret vardir.
Filhakika bir gun ustadim Mesnevihan Es'ad Dede efendi (k.s.) hazretlerin-
den Mesnevi-i §enf\ serh buyurmalanni istirharri.etmis idim. Buyurdular ki:
"Mesnevi-i §enf'm arzum vechi ile §erhi yirmi senede olabilir. Bakalim bizim
yirmi sene omriimuz var mi? Farz et ki yirmi sene dmiir vardir, cammiz si-
kilmadan nasil duracagiz?"
3546. ^Dogum agnsi ger$i gehenin zahmeti olur; cenine zindant kirmak olur.
Bu beyt-i serifde, oliim doguma tesbih buyurulmustur.
3547. fiebe, "^Doflurmaktan, mahall-i holds nerededir?" diye aglayictdir; ve o
cenin, "DCurtulus ileriye geldi" diye guluciidur.
3548. Jelegin alhnda cemaddan ve hayvandan ve nebaidan her ne varsa, iim-
meh&tdirlar.
Felegin altinda olan bu kiire-i arzin maye-i aslisi olan cemaddan ve o ma-
yeden hasil olan nebatat ve hayvanatdan her ne varsa, hepsi bir analardir ve
hepsi kendi hal ve sanina gore bir veled dogurur. Mesela cemaddan nebat ve
nebatdan hayvan ve bunlann mecmu'undan cism-i insan dogar. Her birisinin
kendisine mahsus birer dogum agnlan vardir ve onlarin bu dogumlan esna-
sindaki gulgulelerini ancak ruh kulaklan isitir. Nitekim cenab-i Mevlana efen-
dimiz bu Mesnevi-i §erifde (§erh c.5, b. 1018) JaU -b OJ i^i^ ^ <jpU>- ji
Sij^> (ju ^ij^i ["Cemadhktan canlar alemine gidiniz; alemin eczasimn gulgu-
lesini isitiniz."] buyurmuslar idi.
3549. Dierkesin evinden hosenin hildicji §eyi, kabasakalh hendi evinden onu ne
vakit hilir?
c^P?
MESNEVt-1 SERfF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVf-3
"Belme" ve "bulme", kaba ve uzun sakal ma'nasinadir. Uzun sakalh ada-
ma da derler, hamakatdan kinaye olur. Ve "koselik" zekavet ve fetanetden
kinayedir. Ya'ni "Kose, kemal-i zekavet ve fetanetinden dolayi herkesin
evinde olan ve biten §eyleri bilir; kabasakalh adam ise, kemal-i hamakatm-
dan dolayi, kendi evinde cereyan eden ahvali bilmez demek olur." Ve bu
ma'namn yukanki beyte vech-i rabti budur ki: "Ey gafil sen, kendi viicud-i
unsurinde cereyan eden ahvalden ve dogumlardan bi-habersin; felegin altin-
daki cemadm ve nebatin ve hayvanatin dogum hallerini ne bilirsin?"
y*S- ij,\ Ji\X> Sy>- JU- j y
^ JL>- juIju Jj i_-^-Utf *>oi
3550. O seyi ki, aoniil sahibi senin halinden hilir, ey amca, sen kendi halinden
[3565]
htln
Senin birtakim ahvalin vardir ki, sen onlann farkinda bile degilsin; halbu-
ki gfinii. sahibi olan evliya-yi kiram hazarati, senin bilemedigin o sendeki ah-
vali bilir. Beyt-i Ziya Pasa:
En ummadigin kegfeder esrar-i derunun
Sen herkesi kor, alemi sersem mi sanirsm
(^
Onun beyanindadir ki, her ne ki gafletdir ve tenbelliktir
ve zulmettir, hep arzi ve sufli olan tendendir
3551, tfaflet ienden oldu;"ien ruh olduqu vakit, hie piresiz o esran aoriir.
Hakikat-i halden gaflet ve tarik-i Hak'da sa'y ve gayret hususundaki ten-
bellik ve nursuzluk hep kesif olan cismin iktizaatindandir; vaktaki riyazet ve
miicahedat [ile] tenin iktizaati muattal olup, ahkam-i ruhiyye cisme galib ol-
dugu vakit, hig caresiz bu kesafet perdesi kalkip, ruhun gozii esrar-i gaybiy-
yeyi musahede eder; ve bu musahede zaruri bir haldir.
GNfisea^)
AHMED AVNI KONUK
3552. t5?rz ceuu-i felekden kalkiigi vakit, henim i$in ve senin i$in ne gece ve
ne de golge olur.
"Cevv", boshik, "felek", gok, "cevv-i felek", gogiin bosjugu demektir ki,
arzm fezada ve boslukta bir mahal isgal ettigine isaret buyurulur.
Bu beyt-i §enf, sjmdiki ilm-i hey'ete gore arzm vaz'iyyetini musawir.bir
beyan-i alidir. Ya'ni "Arz, fezada i§gal ettigi mahalden kalktigi vakit, ne ge-
ce ve ne de gunduz ve ne de giindiizun diisecek bir gdlge mahalli kalir." Zi-
ra gece ve gunduz arzin kendi mihveri etrafmdaki devrinden miitehassildir.
Arz fezadan kalkinca, benim ve senin igin gece ve gunduz dahi kalmaz. QiXn-
ku golge igin golgenin sahibi ile beraber bu golgenin dii§ecegi bir mahai la-
zimdir. Arz kalmayinca, benim ve senin kesif cisimlerimiz ve bu cisimlerimi-
zin golgeleri de kalmaz. Ve bu beyt-i serffde, aym golgesi olan kiisufun ve ar-
zin golgesi olan husufun dahi kalmiyacagma isaret buyurulur. Bu ma'nayi,
ilm-i hey'ete vakif olanlar iyi tasavvur edebilirler. Ve Kopernik'den 50k sene
ewel vaki' olan, sultanu'l-arifm Hz. Mevlana efendimizin bu beyan-i alisine
hayret ederler.
3553. Dier nerede golge- ve gece veyahud golge mahalli vardu, eflakden ve ay-
dan degil, arzdan olur.
Ya'ni "Arzm herhangi noktasmda gece varsa, arzm devrinden olur; ve arz
iizerinde her nerede bir golge olursa, golgenin vucudu eflakden ve aydan,
ya'ni eflakin giinesmden ve aydan degildir, arzdandir." Zira arz olmasa, gol-
genin dusecegi bir mahal bulunmamis olacagindan, golgenin vucudu olmaz
ve gdrunmez. Ve keza kusuf vuku'unda aym golgesi arz iizerine diiser, Arz
olmazsa, kiisuf dahi vaki' olmaz ; ve keza husuf vuku'unda arzin golgesi ay
iizerine du§eceginden, arz olmasa bu golge diismez ve husuf dahi vaki' ol-
maz idi. Binaenaleyh golge ve gece ve golge mahalli, eflakin giinesjnden ve
ayindan degil, arzin viicudundan olur. Bu halin boyle oldugu fennen ve his-
sen sabittir. Bu beyitlerin, yukanki beyitlere rabti budur ki, cisim arz mesa-
besindedir, alem-i hakikate karsi vaki' olan golge, ya'ni hicab ve zulmet ve
mahall-i hicab, felek-i hakikatin giinesi olan Zat-i Hak'dan ve onun ayi
olan enbiya ve evliyadan degil, cism-i kesifdendir.
cggpp
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3
3554. Muttasd olan Unman dahi odundan olur, kwilcunli ate§krden olmaz.
Birbiri arkasindan gikan duman siitunu, kesif olan odundan hasil olur. Par
par yanan alevli ve kivilcimh atesterden olmaz; bu atesjer dumansiz yanar.
"Mustencem", necmden me'huzdur; parlak ve kivilcim sagan ates. demektir.
Yukanki beyitlerde kesafetin hicab oldugu beyan buyurulmus idi, burada
da ru'yete hicab olan kesif dumanin, kesif odundan giktigi meselen beyan
buyurulmustur.
Jaii lp>ls\ ji Xib Jap Jalp ji j Ua>- ji 0»l f*j
3555. ^Uehim haiaya ve galaia du$er, isofcefler icinde yalniz afe.il olur.
Viicud-i kesifdeki vehim, ru'yete hicab olan odunun dumam gibidir; akil
ise ziilmeti yirtip esyayi gosteren parlak ates gibidir. Binaenaleyh vehim du-
mam arasindan hayal meyal goriinen §eyler hatali ve galat olur. Parlak ates
mesabesinde olan aklin nuruyla meshttd olan seyler, hatadan ve galatdan sa-
lim olur. Boyle olunca nefsin bir kuvveti olan vehmi, ruhun sifati olan aklin
tahakkiimu altina vaz' etmek iktiza eder.
o aJl*>- C-i
3556. Diet agirlik ve u§enmek muhahkak tendendir, can hafiflihlen hep Uf-
makiadir.
Ey salik, tarik-i Hak'da kat'-i mesafe hususunda vaki' olan her agirlik ve
usenme, cisim ahkamimn galebesindendir. Eger cisim uzerine canin hukmii
galib olursa, boyle bir agirlik ve usenme vaki' olmaz; zira can hafifliginden
dolayi Hak yolunda ugar bir haldedir.
*y. ^j** J~&- j' *jj <-£_jj
>y. W'j* M* J 1 ts* ^
3557. ^Jiumizi yiiz, kanlarin galehesinden olur; san yiiz, safrantn hareketin-
den olur.
"Gulbe", masdar-i bina-i nev'dir; bir nevi' galebe demek olur.
ijj -jot jj & \sj«* jl xi>\j *ji p*^ 'oji jl >A- r « jj
3558. ^Beyaz yiiz, balgamin kuvveiinden olur; sevdadan olur hi, yiiz esmer ola.
C $P?
AHMED AVNt KONUK
Bu vticud-i izafi aleminde her ma'namn bir eser-i zahirisi vardir. Nefsin ve
ruhun galebesi hallerinde viicudda ne gibi eserler zahir olacagi, yukanda zikr
olundu. Bu iki beyt-i §eiif dahi dort halin birer misalidir.
Malum olsun ki, tababet-i atikaya gore alem-i kesafet dort unsur ve dort
tabiattan terekkiib etmistir. Dort unsur "hava, ate§, toprak, su"dur. Bunlara
"erkan-i erbaa" dahi derler. Hikmet-i tabiiyyeye gore bunlann isimleri gaz,
hararet, sulb ve mayi'dir. Dort tabiat dahi, soguk, sicak, kuru ve yastir. Ana-
sinn ma'nalan tabiatlar ve tabiatlann suretleri, anasirdir. Bu dort unsur ile
dort tabiata "ummehat" derler. Bunlar suret-i munasibede birbirine kansmca,
bir hey'et peyda olur, ona da "mizac" derler. Ve mizaci, imtizacdan almislar-
dir. Bu dort unsur ile dort tabiat cism-i beserde dort sey iizerindedir. Balgam,
safra, sevda ve kandir. Bunlara da "ahlat-i erbaa" derler. "Safra"nin tabiati si-
cak ve kurudur, vucud-i insamdeki meskeni oddiir, ya'ni safra kesesidir.
"Balgam"in tabiati soguk ve ya§tir; viicud-i insanide meskeni akcigerdir.
"Sevda" mn tabiati soguk ve kurudur, vucud-i insanide meskeni dalaktir.
"Kan"in tabiati sicak ve yastir ve viicudda meskeni karacigerdir. Safradan ha-
raret, kandan siirur, balgamdan gam ve sevdadan korku hasil olur. Bunun ki-
vami bu ahlat-i erbaa iledir, eger bunlar i'tidalde olursa sihhat yerinde olur ve
bin galib olur ise, hastalik vuku'a gelir. Safrayi soguk ve yas; ve kam soguk
ve kuru; ve balgami sicak ve kuru, ve sevdayi sicak ve yas §eyler ile tedavi
ederlerj zira her bir illetin tedavisi ziddiyladir. Ve senenin dort mevsimi var-
dir, yazin safra ziyadelesir; sonbaharda sevda ziyadelesir ve kisin balgam zi-
yadelesir. Ilk baharda kan ziyadelesir. Safra galebesinin ba'zi alametleri bu-
dur ki, renk ve gozler saranr, agiz acilanir ve dil kurur ve baste cibanlar pey-
da olur. Bu kimse serin havadan hoslamr ve susamak anz olur. Kan galebe-
sinin ba'zi alametleri budur ki; cisim dolgun, yuz kirmizi olur ve kasmmak
anz olur. Bedende agirhk ve cok istifrag vaki' olur. Balgam galebesinin ala-
metlerinden ba'zilan budur kit rengi beyaz ve salyasi cok ve yapiskan ve cis-
mi soguk olur. Sabahlan kahvaltiya istihasiz olur. Ve susamasi az ve mi'desi
zayif ve idran beyaz ve uykusu gok ve unutkanligi ziyade olur; ve cisminde
useniklik olur. Galebe-i sevda alametlerinden ba'zisi budur ki, gozde ve cis-
min her kismmda kuruluk olur ve uykusu az olur, cok su icer ve kam siyah
ve kesif olur; tab'inda vesvese ve fikir ve gam peyda olur ve rengi esmer olur.
3559. , Dtakikaide eserlerin DiaWi 0'dur;fakat posi ehli illeiin flayrini gormez.
°$%&>
MESNEVl-I SERIF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
Her ne kadar cismin ve ruhun ve safra ve kan ve balgam ve sevda ahla-
tinin eserleri zahirde bunlardan goriinur ise de, hakikatde bu eserlerin Hahk'i
Hak Teala hazretleridir; fakat post ve zahir ehli, ancak bu eserlerin sebebleri
olan cisim ve ruhu ve ahlat-i erbaayi goriir.
■jW- L> j 1
C— Lp a »_«J=>
^j^l/l^-.^ jl jT>.
3560. D$ ki, kahuklardan avare degilciir, ona iah^bien ve illetden pare yoktur.
"Avare", gaib olmak ve perakende ve perisan ve na-bud ve bi-nam u ni-
san olmus ve vatandan uzak diismiis ma'nalannadir; burada uzak diismek
ma'nasi miinasib olur. "Ic/'den murad, akil ve "kabuk"dan murad, esbab-i
zahiridir. Ya'ni, "Bir akil ki, esbab-i zahiriyyeden uzak dii§mu§ ve nazann-
da onlari yok etmis degildir, o akla tablbden ve esbabdan kurtulmaga care
yoktur; zira o kimse miiessir olarak Hakk'i gormuyor, ancak tabibi ve esba-
bi goriiyor."
3561. Uaktahi JA&emoqlu (ki def'a dogdu, kendi ayagini illetlerin teyesine
koydu.
Ya'ni "Ademoglu evvelen anasinin karmndan, janiyen mesime-i tabiat-
dan dogmadikca, tabiat alemine mahsus olan sebeblere nazar etmekten kur-
tulamaz. Ancak bu suretle iki def'a dogmus olan kimse, esbab ve illetleri cig-
neyip, miisebbibu'l-esbab olan Hakk'a nazar edebilir." Bu beyt-i serifde Isa
(a.s.)dan menkul olan <» jJ^ ^ ^.oi^-Ji oj£u ^L J ya'ni "iki def a dog-
mayan kimse, melekut-i semavata giremez" kavl-i §erifine isaret buyurulur.
jl ujT jjljj <jjjz- cJp j\ ji* xJ»L Jij\ cJp
3562. Oram dini illei-i ula olmaz; onun kmi illei-i diz X olmaz.
Bu bey tin ikinci mtsra'indaki "illet-i ciiz'i" yerine, ba'zt niishalarda "illet-i
uhra" vaki'dir. Her ikisi de bir ma'nayi ifade eder. Ya'ni hukemadan bir kis-
mi Vacibu'l-Vucud'a "illetlerin illeti" ya'ni "sebeblerin sebebi" derler ve herse-
yi Vacibu'l-Vucud'a kadar sebebe muallak tutarlar; ve mesela derler ki: "Ale-
min sebeb-i viicudu Hak'dir ve alem Hak'dandir. Ve mevsimlerin vucuduna
sebeb alemdir ve ba'zi hastaliklann vucuduna sebeb kis mevsimidir ve so-
guktur derler. Burada "illet-i ula" ve "sebeb-i evvel" Vacibu'l-Vucud ve alem
"ES* 3
AHMED AVNt KONUK
ve mevsimler ve hastahk, illet-i ciizl ve illet-i uhra olur. Imdi, mesjme-i tabl-
atdan harice cikip, ikinci def a dogmamis olan kimse, tabiatin esiri oldugun-
dan, onun mezhebi ve mesleki, hiikemanin dini ve mesleki gibi illet-i ula olur
ve kini de illet-i ciiz'iye olur. Mesela hastalandigi vakit ki§tan ve soguktan bi-
lip, illet-i ciiz'i olan ki§a ve soguga kin tutar; fakat tabiat haricine cikip
hakayik-i esjaya muttali' ve sirr-i viicuda vakif planlar, viicud-i hakiki sahi-
bi olan Hak'dan baskasmi gormezler ve "Sebeb ve miisebbib hep O'dur" der-
ler. Ve onlann mesleki oir UT o^s ^ ^ ^ ^ j *jlji ois" Ya'ni "Allah var idi ve
O'nunla beraber bir §ey yok idi; §imdiki halde yine oyledir" hiikmunden iba-
ret olur. Bu bahisde sual ve cevab coktur; fakat bunlann burada zikrine im-
kan yoktur; sirasi geldikge bu Mesnevt-i §enfde gececektir.
3563. fyiine§ gihi ufukia u$ar, sidk gelini ile ve suret -perde gibi.
Tabiat haricine gikan bir veliyy-i kamilin ruh-i alisi, sidk gelinini koltugu-
na almis. oldugu halde, giines. gibi yuksekufuklarda ucar; ve onun suret-i cis-
maniyyesi ise, ruh-i latifine bir perde olur.
W j z}jj\ y? -^ ^^ ij-' h^-s? ■ j j ^ ji ^jji>. *^
3564. Helki ufuklardan ve feleklerden hari$, ruhlar ve akillar gibi mekansiz olur.
"Belki onun perde mesabesinde olan cism-i surisi dahi. ufuklardan ve fe-
leklerden harice gikar. Kemal-i letafetinden dolayi ruhlar ve akillar gibi me-
kansiz olur." Nitekim (S.a.v.) Efendimizin cism-i latifleri ufku ve eflaki gegip
mi'rac eyledi. "Nuha", "nuhye"nin cem'idir ve nuhye, akil demektir.
3565. IZelhi blzhn akillarvmiz, onun golgeleridir; golgeler gtbi onun ayagina dixser.
Belki bizim akillanmiz, cisim ve ruhu ile beraber afaki ve eflaki a§an o
zat-i pakin golgeleridir. Zira hakikat-i muhammediyye "akl-i ewel"dir. Ve
bizim akillanmiz, akl-i evvelin zilalidir.; binaenaleyh bizim akillanmiz, gol-
geler ayaklar altina diistagii gibi, onun ayaginin altina dii§er.
3566. t/Huciehid her vakil ki nass ianvyia ola, bu suretde kinds diisunmez.
MESNEVl-t SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3
Ya'ni "Bizim aktllanmiz, akl-i ewelin golgesi olup, onun ayagina dii§me-
sinin misali budur ki, din ve tarikat mesailinde sarf-i mesai eden bir mticte-
hid, suret-i mes'eleye tevafuk eden bir nassi bulup tanidigi vakit, o nassa go-
re hukmiinii verir; artik o suret-i mes'ele hakkinda kiyas du§unmez." Ve nass
olan yerde, kiyas suretiyle ictihad caiz degildir. Nitekim fikihda "Mevrid-i
nassda ictihada mesag yoktur" kaide-i umumiyyesi meshurdur.
J j* *i\£ ^T^u j\
ijijj+a jJu\ fjAJ JjU dj^-
3567. nZir suretde nass hulunmadtgi vakit, orada ktyasdan hir i itbar gosterir.
"Bir mes'ele suretinde nass bulamadigi vakit, muctehid kiyas cihetine gidip,
bir hiikum verir ve kiyasa i'tibar eder." "Nass"dan murad Kitab ve Siinnet,
ya'ni Kur'an ve hadisdir; ve "kiyas", usule mensub olan delilleri tasnt 1 etmek-
tir. Binaenaleyh nass vahyt ve kiyas akli oldugu icin, kiyas nassin altindadir.
^
Kiyas ile nassin tesbihi
ji\ cJ- tSlfr JiP ^ d\j
<J!Si
ob,
lT"^ C^ t^J ^
3568. CA/flsst, yakmen 9^ufi-t Diudsinin vahyi hil ve o akl-i ciiz'inin hiyasi
hunun altindadir.
"Nassm neye benzedigini ve kiyasin neye benzedigini bilmek istersen, ya-
kinen bunu bil ki, nass Ruh-i Kudsi'nin vahyidir; ve kiyas ise, akl-i ciiz'inin
mahsulii olup, nassin altindadir." "Ruh-i Kuds!"den murad, Hz. Cibril oldugu
gibi, atideki beyitler karinesiyle, ruh-i kamil dahi olabilir. Hz. Cibril olduguna
gore "nass "dan murad Kitab ve Siinnet olur; ve ruh-i arif olduguna gore ke-
§if ve zevkdir. Ve varis-i nebevi olan arif-i kamilin riihunun ke§fi, akl-i
ciiz'inin idraki fevkinde oldugundan, nass gibidir.
3569. <SAhd candan idrahli veferli oldu; ruh ne vakit onun nazan alhnda olur?
c $p?
AHMED AVNt KONUK
Camn vahyi, akl-i cuz'i kiyasimn fevkinde olmasimn sebebi budur ki, akil
camn sifatidir ve onun mevsufu candir. Binaenaleyh sifat mevsufdan inbias
eder; zira sifat mevsufun zahiri ve mevsuf sifatin batimdir. Zahir batindan
ferli ve revnakli olur. §u halde akil idraki candan buldu. Run htg o aklin na-
zan altmda olur mu?
J^~ <Jjs>X JSp b\ j\ 6\j
Jc£"jJjJi\5 JSp jl OL>- <jXJ
3570. Jlakin can ahlda bir ie'sir uavar, o eserden o ahxl bir tedbir eder.
[3585]
Ruh, akil iizerine bir te'sir yapar, ruhun o te'slri sebebiyle akil bir tedbtre
te§ebbiis eder.
3571. Gger senin iizerine ruh, O^fuh g'dai bir saddah vurdu ise, hani deniz, ha-
ni genii, hani O^fuh'un tufani?
Bu beyt-i serifde "ruh" Nuh'a ve "tasarrufat ve kemalat-i ruhani" denize
ve gemiye ve tufana tesbih buyurulmustur; ve muhatab akildir. Ya'ni "Ey
akil, egergi Nun gibi olan ruh, sana muin oldugunu tasdik etti ise, onun eser-
lerinden bir eserin ve nurlanndan bir nurun sende mevcud olmasi lazimdir.
Hani sende ruhun tasarrufati var mi? Bil'akis sende bir idrak-i nakis meshud
olmaktadir."
3572. Slhd, eseri ruh zanneder; vefakat giinesin nuru, giinesin kursundan pek
uzakttr.
Akil, ruhun eserini, ruhun kendi zanneder; ve fakat giinesin arz iizerine
mun'akis olan nuru milyonlarca kilometre mesafede olan giinesin kursundan
pek uzaktir. Ruhun akl-i dimagi iizerine mijn'akis olan eseri de boyledir.
Jkz> Jj^jl jj^j* iSy* tjjy j ^ "^ ^ J, J*~ i^^^" ls^^ J
3573. O sebebden bir salik bir hursa hani' oldu, akibet onun niirundan hurs ia-
rafina atdmis oldu.
Akil, ruhun eserini, ruhun kendisi zannetmesi sebebinden, bir salik bida-
yet-i siilukiinde, bir ekmek kursu mesabesinde olan o esere kani* oldu ve ne-
tfcede riihun o eserinden ve nurundan, kurs-i sems mesabesinde olan ruhun
kendi tarafina atiimis oldu.
c c£p?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
c~~«f _jl l_— % j jjj *Jb c— «j c— ~UL- jJJi 4i" c5j_jj ,jil 4>jij
3574. xfra feu W ntir fct, safildedir, daim degildir; gece ve gixnduz o afildir.
Zira mertebe-i siiflideki akl-i dimagiye aks eden bu ruhun nuru, daim de-
gildir. Gece ve giindiiz gaib olucudur; ve ruhun bu nuru akla in'ikas etmedi-
gi vakit, vehmin te'siri altinda kahp hataya ve galatata dii§er.
3575. Ue o kimse ki, kursda .olmayi ve yeri tutar, daima o nurun garki olur.
Ve o kimse ki kurs-i ruhda olmayi ihtiyar eder ve mertebe-i ruhda makam
tutar, o kimsenin akli vehmin tasarrufu altmdan kurtulup, daima nur-i haki-
katin garki olur. Zira run, halife-i Hak'dir.
3576. Onun yolunu muhakhak tie hulut vurur, ne gurub. O sine dogudi firak-
dan kuriuldu.
Oyle bir kimsenin aklimn yolunu, ne viicud-i vehmi bulutu, ne de nur-i
ruhun gurubu ve urulu §asirtir. teessiifunden dolayi sine dogucii olan firak-
dan kurtuldu ve ashna muttasil oldu.
3577. nZoyle bir kimsenin ash eflakden olur, yahud ioyraktan ise mubeddel ol-
mus olur.
"Boyle bir kimsenin ash eflakden, ya'ni alem-i illiyylnden olur; ve eger
ash topraktan ise, ya'ni alem-i slifliden ise, hali tebeddul edip, alem-i illiyyi-
ne mensub olur." Asillan alem-i illiyyine mensub olanlar, ervah-i kiilliyye
sahibi olan evliya-yi kummellndir. Ve asillan topraga mensub olanlar ise, er-
vah-i ciiz'iyyedir. Bu ervah-i ciiz'iyye eger bu diinyada kamiller tarafindan
terbiye olunmaz ise, alem-i siiflide, ya'ni alem-i siccinde mahbus kahrlar; ve
eger ervah-i kiilliyye tarafina terbiye olunurlar ise, o ruh-i kiillinin daire-i ke-
malatma dahil olurlar ve alem-i siccmden kurtulurlar.
3578. 2Sra ki ioyraga mensub olamn ona tarafi olmaz ki, onun uzerine onun
suai ebedi farpsin.
*$%%?
AHMED AVNl KONUK
Cism-i unsuri ve hakinin ahkami tahtinda zebun olan kimsenin akli, nur-i
ruhun tecellisine tahammiil edemez ki, riihun suai, o akil iizerine daimi ola-
rak carpsin.
3579. Sger ioprak iizerine giinesin nuru daima vurursa, oyle yakar ki, ondan
nebat gelmez.
"Mesela toprak iizerine giinesin nuru daima aks ederse, o topragi oyle ya-
kar ki, ondan nebatat nesv u nema bulmaz." Bunun gibi, cism-i unsuri ah-
kami altmda zebun olan kimselere ruhun nuru ale'd-devam aks etse, muva-
zene-i akliyyelerini gaib edip, onlardan efal-i ma' kale ve munasibe zuhur et-
mez olur. Zira bu tecelllye isti'dadlan yoktur, meger ki bir kamilin terbiyesi
altinda halleri tebeddiil etmis olsun.
3580. I^aim suda olmah halwin i$idir; yilanm onunla yoldasligi nerededir?
[3595J
Zira daima su gibi berrak olan tecelliyat-i ruhiyye iginde yasamak, haki-
kat deryasimn baliklan olan kamillerin isidir. Yilan tabiatmda olan nefsani
kimselerin bu deryada o kamiller ile yoldasliklan nerededir?
3581. Jakai dagda vur-fen yxlanlar vardu, bu deryada hahkliklar ederXer.
Fakat bu alem-i suret daginda, zahirde gok fen ve hiiner sahibi yilan ta-
biatinda birtakim nefsani kimseler vardir ki, bu derya-yi haktkatde bahkliklar
ederler ve maarif-i evliyayi calip, onlara takliden sozler soylerler ve halka
ma'rifet satarlar. i
x£ \yj OUi <uxU Lji j *_a jjS' 1-U-i Ij jJU^- ^S OU^S*-*
3582. Onlann mekri egergi halki deli ederse de, onlann deryddan gamlan riis-
vay eder.
"Nefsani olup da, kemal da'vasinda bulunanlann mekri ve hilesi, her ne
kadar halki sasirtip deli eder ve halk onlara meclub olur ise de, onlann der-
ya-yi hakikatden gamlari ve nefretleri, halk nazannda kendilerini riisvay
eder." Zira hali olmayan bir seyi da'va eden kimsenin, muhakkak bir gun
kizbi zahir olur.
C^S#>
MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
3583. Ue bu derya i$inde pur-fen bahklar vardir, ytlani sikirden dolayi balik
yayarlar.
Bu vucud-i hakiki deryasi iginde piir-fen yilanlar oldugu gibi, piir-fen ba-
hklar, ya'ni insan-i kamiller dahi vardir ki onlar, Cenab-i Hak taraftndan ken-
dilerine bans, olunan tasarruf yiizunden yilan tablath olan nefsani kimseleri,
balik ya'ni kamil yaparlar.
3584. ^Derya-yi celal ka'nmn baliklan ki, derya onlara sihr-i helal o$retmi$lir,
"Derya-yi celal"dan murad, viicud-i izafi alemi ve "onun ka'nndan ve di-
binden" murad vucud-i hakiki-i Hak'dir. "Sihr-i helal" kelam-i bed!' ve be-
yit arasinda hem kelimat-i sabikanin tetimmesi ve hem kelimat-i l&hikamn
mukaddemesi addolunabilecek suretde bir lafiz veya terkib irad etmekten iba-
ret bir san'at-i edebiyyedir. Burada yilani balik yapmak tasarrufu ma'nasina-
dir; ve istilah-i edebi cihetinden dahi bu bahse latif bir taalluku vardir. tnsa-
nin ruham ve nefsani iki ciheti vardir ve derya dahi iki nevi'dir; birisi derya-
yi miilki, digeri derya-yi melekufidir. dQZ Si ^ il£> d(jZ ^ jJi ^ (Rah-
man, 55/19-20) ["iki denizi birbirine kav'u§mak iizere sahvermi§tir; aralann-
da bir engel vardir, birbirine gegip kan§mazlar"] ayet-i kerimesinde bu iki
deryaya isaret buyurulur; ve insan-i kamil, bu iki derya arasinda berzahdir.
Binaenaleyh sihr-i helal dahi, kelimat-i sabika ile, kelimat-i lahika arasinda
berzah olmakla, derya-yi vucud onlara sihr-i helal ogretmis olur.
3585. Qok muhal onlann takahndan hal oldu; nahs oraya giiii, tuku-fal oldu.
"Muhal", gayr-i mumkin, imkansiz; "hal", mumkin; "nahs", ugursuzluk;
"mku-fal", hayirh akibet demektir. Ya'ni "0 kamilierin tasarrufunda gayr-i
mumkin goriinen seyler mumkin oldu; ugursuzluk oraya, ya'ni kendi daire-
sine cekildi ve hayirh akibet geldi."
3586. Bger kiyameie kadar bu kelamdan soylersem, yiiz ktyamet fle$er, bu na-
tamam kalu.
C $P?
AHMED AVNt KONUK
Eger kiyamete kadar tecelliyat-i muhtelife-i Hakk'a dair kelam soylersem,
yiiz kiyamet geger, bu bahis na-tamam bir halde kalir.
<**
§eyhin lisanindan hikmet ta§ masi indinde
mustemi'lerin ve nuiridlerin Sdabi
3587. lMcIuI olanlara bunu mukerrer etmektir; benim inHinule mukerrer omiir
aotiirmehtir .
Bu soylediginiz ma'nalar ewelce de birkac yerde gecmis idi; o gegen soz-
ler esnasinda bikmig ve cam sikilmi§ olanlara bu def a faidesi olmak igin,
maksadimiz bu ma'nalan tekrar etmektir; ve bir de gecmis, olan omrumu tek-
rar geriye gotiirup, tazelemektir.
3588, $em mukerrer berkden all olur, to-prak miikerrer ziyaHan alhn olur.
"Berk", burada, aydinlik demek olur. Ya'ni "Mumun fltili ibtida yandigi
vakit, kuwetsiz ziya verir; mum maddesinin eriyerek fitile peyderpey su'le
vasitasiyla sirayeti hasebiyle sem'in su'lesi yiikselir. Bu hal su'lenin bila-in-
kita' ve mukerreren mumu eritmesiyle hasil olur; ve keza §emsin ziyasi mii-
kerreren ve ale't-teval! aks etmesi sebebiyle toprak altin unsuruna iminka-
lib olur." Bunun gibi bizim ziya-yi ma'rifetimiz miikerreren kalblere aks et-
mekle, cism-i unsuriler, altin gibi olan ruha inkilab eder.
J^-j Jul. ^ jl cJL-j j\ J^U Ju_ j jjJU* d\j\y> J 1
3589. Sifter binlerce talxb ve bir melul olsa, resul risaletden gen kalir.
Eger birgok hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi ogrenmek isteyenlerin icinde
bir tane bu gibi sozleri dinlemekten usanmis. bir kimse olsa, bu maarifi tebli-
ge me'mur olan resul T risaletden geri kalir ve kendisine futur gelir.
*$»
MESNEVf-I §ERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
f ,
tl j*- 1
*'y>- *-«JU~^
jlj jfW> d^j^j j>\
3590. 'Uu sir soyleyici zamuin resulted, DsrafA huylu miisiemi' isterler.
"Zamif'den murad, insan-i kamilin kalb-i gerifidir ki, esrar-i ilahiyye na- ]
zil olur ve o "kalb-i latif bu sirlan soyleyici olur; ve "Onlann lisan-i §erifleri bu
sirlan ehline teblige me'mur olan resullerdir. Binaenaleyh bu sirlan tevdi' et-
mek igin, o resuller israfil (a.s.) tabiatmda dinleyici isterler." israfil (a.s.)in ta-
biati budur ki, ervahi sum (j^) vucudunda hifza ve emr-i ilahi geldigi vakit
o suru nefha me'murdur. imdi evliya-yi kiramin esrar-i ilahiyyeye miiteallik
kelimeleri birer "run" makammdadir. Miistemr' onlan hifz etmek ve icabinda
ehline nefh eylemek icin israfil huylu olmak lazimdir.
3591. (§ahlar cfoi hir nahvet ve kibir tutarlar, ehl-i tihandan cakerlik isterler.
"Nahvet", kibir, azamet, buyukliik taslamak ma'nasinadir. Ya'ni "Bu
ma'na aleminin sultanlan, suret aleminin padisahlan gibi azamet ve kibir
gosterirler; onlar cihan halkindan, hatta suret padi§ahlan da dahil oldugu
halde, cakerlik ve bendelik isterler." Nitekim cenab-i Pir'in peder-i allien* Sul-
tanu'l-Ulema (k.s.) hazretleri Sultan Alaeddin Selcuk! ile beraber taht uzerin-
de otururlar imi§. Bir gun Sultanul-Ulema efendimiz, Sultan Alaeddin'e hita-
ben buyurmuslar ki: "Melik! Sen padi§ahsin, ben de padisahim; senin salta-
natin gozlerin kapanincaya kadar devam eder, benim saltanatim ise, gozle-
. rim kapandiktan sonra ba§lar."
3592. Sen onlann edehlerini yerine aetirme&ikce, onlann risaletinden nasil mii-
temetii' olursun?
"Ber", meyve ve "hori", "horden" masdanndan muzari' muhatab sigasi
olup "meyve yersin" demektir ki, hizmetten miitemetti" olmak ve behremend
ve feyziyab ve mes'ud olmaktan kinayedir. "Ey salik, sen o ma'nevi sultan-
lara karsi edibane hareket etmedikge, onlann feyz-i maarifinden nasil behre-
mend olursun?" demek olur.
3593. Sen onlann oniinde ihi hat raki' olmaiiikca, o emaneti sana ne vakit
eristirirler?
c ^»
AHMED AVNt KONUK
Sen o sultanlann oniinde, kendi varhgindan ve enaniyetinden bo§alip,
miitevazi' olmadikga, o emanet-i ilahiyye olan esran ve hakayiki ne vakit Sa-
na tevdi' ederler?
3594. ITier ecleb onlara ne vakit mahhul gelir ki, pnlar yuksek divdn-h&neden
geldiler.
Her bir edeb, o ma'nevt sultanlann indinde makbul degildir. Zira insan-i
kamilin huzurunda her bir kimse, kendisinin edeb farz ve tahmin ettigi hali
icra eder; halbuki onun farz ve tahmin ettigi o edeb, insan-i kamilin indinde
makbul bir edeb degildir. Binaenaleyh onlar bu edeb hususunda zamanin ve
mekanin ve halin iktiza ettigi §eylere bakariar; ve salik onlann huzurunda
bunlan gdzetirse, irfan ve zeka sahibi oldugunu isbat edip, onlann mazhar-i
iltifati ve nazar-i hassi olurlar. § eyh Ebu. Ali Dekkak buyurur ki: "§eyhim ha-
mama gitmek uzere idi; ben gidip onun yikanacagi mahalle birkac. kova su
doktiim; vaktaki Hz, § eyh geldi, su dokiildugunu gordii; muridana hitaben
"Bu suyu doken kimdir?" diye sordu. Ben kendi kendime akilsizhk edip §ey-
hi ofkelendirdim, diye sustum. §eyh sualini tekrar etti, miiridler birbirlerine
bakip cevab vermediler. Suali uc. def a tekrar edince, ben ileri gecip: "Ben
doktum," dedim. "Ey Ebu Ali, birgok senede buldugum §eyi, sen iki kova su
ile buldun," deyip iltifat buyurdular, Zira zamanin ve mekanin ve halin ede-
bi bu idi."
"Eyvan-i biilend"den murad, kiillu'1-kul olan ruh-i muhammedidir ki, o
mertebede her bir ruh-i kulli kable'l-ecsad miiteayyen idiler.
3595. By miizevvir, iilenci degiliirler ki, her hir hizmetten iolayt senden bir
minnei tut sunlar.
Ey miizevvir olan kimse, o kamil veliler muzahrafat-i dunyeviyyeye ma-
il birtakim dilenciler degildirler ki, seni irsad icin yaptiklan her bir hizmetten
dolayi, senden bir lutuf ve ihsana muntazir olsUnlar.
jSv !j OLiijj OUaL- V5JU* jf*0 (S\ ^ i'- '. ^ J ^J. ^ >->r
3596. jfakat ragbetsizlikler ile heraber ey zamu, sultamn sadakasini sa$, §eri
tutmal
^
&^
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CiLT ♦ MESNEVl-3
Cenab-i Fir efendimiz, kendi kalb-i §eriflerine hitaben buyururlar ki: "Se-
nin meclis-i maarifinde ibzal ettigin esrar ve hakayika karsi, ragbetsizlikler
vaki' olmakla beraber, ey muttali'-i esrar-i Huda olan kalbim, f&* \t ^\j
v 'ja^Li (Hadtd, 57/7) ["Sizi iizerinde tasarrufa yetkili kildigi §eylerden
harcayin"] ayet-i kerimesi hiikmunce, sultan -l.hakiki ihsan buyurdugu er-
zak-i ma'nevide seni istihlaf eyledigi cihetle, o sultanin sadakasi olmak uze-
re o erzak-i ma'neviyye olan maarifi sag ve infak et, imsak etme!"
3597. By fl'ogun resulii, melullere hakma ve ohm stprai!
Ey alem-i hakikatin resulii olan kalbim, meclis-i maarifinde kendilerine
usamklik hali gelmis olanlara bakma; ibzal-i maarif hususunda himmetinin
atini sicrat!
3598. Saadet o hir < Turk'e ki, mad koya, o aiim ates hendegine si$raia.
Bu beyt-i §erifde cenab-i Fir efendimiz, insan-i kamilin kalb-i §erifini harb-
de §eci' olan bir Turk'e ve meclis-i ma'rifetlerinde usanmis, bir halde bulunan
kimseleri de, ates. hendegine tesbih buyururlar. Boyle bir kimselere karsi
kalblerine futur gelmeyip, ibzal-i maarif buyuran kamilleri medh eylerler.
l)1»**iI r- «l i
\±f*!f
3599. <5%h oyle ktzdxnr ki, gogiin evcine kasd eder.
"Himmetinin atmi oyle bir kizdmr ve tesdid eder ki, ma'na feleginin en
yiiksegine kasd eder." "Aheng" miiteaddid ma' nasi vardir, burada "kasd" de-
mektir.
-j- h y 3
jJLi^
jtil J^*J»
^jj Cjji- j jf jl \j r ^»-
3600. fiozii gayrdan ve gayretden dikip, ates g'doi, karuyu ve yasx yakmts ola.
[3615J
"Gayr" burada masiva-yi Hak olan keserat ve "gayret" burada, kiskang-
lik demektir. Ya'ni "fani fillah" ve "baki billah" olan arif, gozunii masiva-yi
Hak i'tibar olunan keserata nazardan ve keserata nazann Tcabi olan kiskano-
hktan kapamisjar ve ates. gibi kuruyu ve ya§i, ya'ni §akfyi ve saidi ve ma'ri-
fet talebinde hevesliyi ve hevessizi yakip ortadan kaldirmi§lardir.
C^g^D
AHMED AVNl KONUK
3601. Gger ona pi§manhk hir ayvp ederse, aie§ evvela -pi^manli^a vural
Eger o arif-i billah en yiiksek esrar ve maarif-i ilahiyyeyi ibzal buyurdu-
gu igin, pi§manlik duygusu gelip, o pismanlik tarafindan "Bu mecliste melul
olanlar var; bu kiymetli ve yiiksek maarifi ibzal etmek miinasib degil idi" tar-
zmda bir ta'yib vaki' olursa, ate§-i gazabi evvela o pismanhga vurup, yak-
mak lazimdir.
3602. Sahib-i kademin hararetini gordugu vakit, muhakkak ademden pisman-
lik hiimez.
Esasen kamil, kendi varhgindan gegmis. ve yok olmustur. Kadem-i neb!
uzere zahir olan boyle bir velide, soz soylemek hararetini gordiigii vakit,
adem-i izafiden ibaret olan onun viicudundan muhakkak pigmanhk zahir ol-
maz; zira onun lisani, Hakk'in lisamdir ve Hakk'in soyledigi yerde pi§manhk
mevzu'-i bahs olmaz.
(^
^~* 0^ J>> J <^~* 0^ J^ JJ 1 ^ ** ^ 5 s * ^ o^ &
Her hayvanm koku ile kendi du§manmi tanimasi ve hazer etmesi;
ve batalet ve hasaret o kimseye ki, kendisinden hazer mumkin
olmayan ve firar mumkin olmayan kimseye diisman ola
Ijili "tfl ■
iljj?- *??£ lj j~* tjji j lLX»1> Aib c-wl
3603. £Ai arslanm sesini ve kokusunu hilir; ger$i hayvandir, ancak nadiren.
At arslanin sesini ve kokusunu tanir ve bilir; gergi kendisi hayvan oldu-
gundan, atin bu tamyisma ve bilisme taaccub olunur; fakat bu boyledir, onun
tammamasi ve bilmemesi ancak nadiren vaki' olur.
*£»
MESNEVl-i §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3
3604. 'Delhi her zi-ruh ni§andan ve eserden ; muhakkah kendi diismamni hilir.
3605. ^arasactk giindiiz ugnaga kadir olmaz, gece hirsizlar gxbi disanya $ikh
ve otladi.
Bu bahsin iinvani, kendisinden sakinmak ve kacmak miimkin olmayan ev-
liya-yi Hakk'a du§man olan kimsenin batalet ve hasaret iginde bulundugunu
beyan idi. Bu beyt-i serifde, her bin sems-i hakikatden ziyadar olup, giindiiz
gibi zahir olan evliya-yi Hakk'a du§man olanlat yarasa ku§una tesbih buyrul-
maktadir. Ya'ni "Giindiiz gibi zahir olan evliya-yi Hakk'in huzurunda, yarasa
ku§u gibi olan miiddei-i kaziblerin ugmaga ve bahis ve miinazaraya takatlan
yoktur. Onlar o evliyamn giyabmda nefislerinin zuliimati istfla ettigi vakit giz-
lice hirsizlar gibi di§anya cikarlar ve nefislerinin hazzma me§gal olurlar."
3606. Cumleden daha rnahrum olan yarasa husu olan; zira o, zahir olan giine-
sin dusmani oldu.
Her hayvan, kendisine zarar veren mahluKun dii§mamdir; fakat bu yara-
sa kusu tabiatinda olan kimseler, en faideli ve viicudu rahmet olan bir kami-
lin dii§mani olduklanndan, hayvanlann hepsinden daha agagidir. Nitekim
ayet-i kerimede jl*»! '^ ji f ulSlir jd,i (A'raf, 7/179) ["Onlar hayvanlar gibi-
dir; belki onlar daha da a§agidirlar"] buyurulur.
*/ jy>+* J'^ cf-J*. J ^jj^ r^ j J^ 1 ^ j* -^y J
3607. Onun mesafmda yara yemege kadir degildir; onu nefrin ile mehcur et-
mege de kadir degildir.
"Garibdir ki o yarasacik, dusmani oldugu veliyy-i kamilin cenk mahallin-
de yara yemege, ya'ni bahs ve miinazara yerinde zahiren ve batmen sille
yemege kadir olmadigi gibf, nefretini izhar ederek onu acikca terk etmege de
kadir degildir." Ya'ni ne onun huzurunda diismanhgini izhar edebilir ve ne
de izhar-i nefretle onun meclisini terk edebilir.
3608. HZir giines ki, yarasanin gussasi va kahn 'vein ona arkasint $evire.
w
AHMED AVNl KONUK
Jj-i «JLi Is^ JU-iU^- 4j ^T Jjj _}t JUS' j ijdaJ C-J^
3609. Onun gaye-i lutuf ve kemali olur, yoksa yarasa ona nere&e mani' olttr?
Yukanki beytin ma'nasi, bu beytin birinci misra'i ile tamam olur. Ya'ni
"insan-i kamil, yarasa kusu mesabesindeki miiddei-i kazibin ahvaline vakif
olup, eger onu magmum ve makhur kilmak igin ona arkasim cevirir ve onun
ahvalini izhar etmezse, o yarasa kusu hakkindao kamilin son derecede lutuf
ve kemali olur. Zira izhar ederse, onu halk nazannda zelil ve riisvay etmis.
olur. Binaenaleyh onuri halini izhar etmemesi, kamilin lutuf ve kemalidir;
yoksa yarasanin o kamili bu izhardan men' etmesi mumkin midir?"
js-l J\*f & £* Sj> \S
J$ JH-?~ ■**•* ^J* lt-^
3610. Gqer hir diisman tutarsan. kendi haddinde tut, id mumkin ola hi, onu esir
[3625]
edesin.
Eger bir diisman tutarsan kendi huyuna gore ve giiciin yetecegi bir kim-
seyi diisman tut ki, sana rnukabele ettigi vakit, onu maglub ve esir edebile-
sin, giiciin yetmiyecegi kimseler ile ugrasma!
^ lj Ji ^JT L&J J 1
f jl5 \j fljai
3611. Oiatre derya ile nc niza edebilir? ahmakhr, o kendi sakalim yolar.
"Kulziim", bilhassa Bahr-i Ahmer'in ismidir ve Harezm havalisinde bir
nehre de ltlak olunur. Ve Giyasu'l-Lugat'm beyamna gore, "za"mn fethi ile
mutlakan derya ve suyu cok olan kuyu ma'nasinadir. Burada mutlakan "de-
niz" ma'nasina gelir. Ya'ni "Katre mesabesinde olan bir gafil ve cahil kimse,
derya mesabesinde olan bir insan-i kamil ile nasil niza' edebilir ve ona karsi
olan muhalefetinin ne kiymeti olur? Eger niza' ve muhalefet ederse, o kimse
ahmaktir, zira dusmamm giicii yetecegi kimseden intihab etmemistir; ve bu
niza' neticesinde o kendi sacini ve sakalim yolar, ya'ni maglub olur."
ijJ J \j j»S 6j *J>- j^
iji^J J^r* j\ j\ C-L>-
3612. Onun kAesi, hiyiklanndan ge$emez; kamerin hiicresinin $enberesini yir-
tar mi?
gafil ve nefsani kimsenin insan-i kamile kar§i yaptigi hile ve desise,
onun biyiklanndan ileriye gecip, insan-i kamile vasil olamaz. Zira onun hile-
si alem-i siiflidendir ve insan-i kamil ise, ay gibi evc-i felekde kendi mahre-
c $p> a
MESNEVl-i SERtF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
kinde ve mertebe-i ulyasinda devr eder. Hig onun hlle-i suflisi o mertebeye
kadar cjkip o kamile iras-i zarar edebilir mi? .
Hind niishalannda ikinci misra' >j> y. o^ ^ j)*- 3 ^ ya'ni "Kamerin
hangeresini ve bogazim nasil yirtar?" suretindedir.
3613. By gunesin aune§inin du§mam, gunesin du^manma iiab hu oldu.
"Birinci giines/'den murad, Zat-i Hak ve "ikinci giinesMen murad insan-i
kamildir. "Ey Zat-i Hak giinesinin giinesi olan veliyy-i kamilin diismam, is-
te gtines mesabesinde olan veliyy-i kamilin dusmanma itab, bu yukandan
beri vaki' olan hitabimizdir."
3614. * By hir gunesin dusmanx ki, onun azametinden, onun giinesi ve yildizi Hirer,
"Ey bir giinesin diismam, sen oyle bir giine§e diisman oldun ki, o giines
hakikat-i esyadir. Onun azamet ve kudretinden, onun gunesi olan enbiya ve
evliya ve onun yildizlan olan mii'minin titrerler." Zira veliye dusman olmak,
Hakk'a diismanliktir, Nitekim hadis-i kudside "o.M^. jjj\>. >& Uj J l$>\* o>
ya'ni "Kim ki benim bir velime adavet ederse, muhakkak benimle muharebe-
ye kalkti" buyrulur.
3615. Sen onun dusmam degilsin, kendi hasminsin; aiese ne gam hi, sen odun
oldun.
Evliyaya dusman olan kimse, Hakk'in diismam olmus olunca, ey evliya-
mn diismam, sen onun diismam degilsin, kendi nefsinin ve sahsinin diisma-
msin,- zira veli sifat-i Hak'la zahir olur. Sen odun olduktan sonra, ates mesa-
besinde olan veliyy-i kamil elbette seni yakar. Odunu yakmasindan dolayi
atese ne gam olur!
3616. 6y aceb, o senin yanmandan nakis olur mu? ^jahud senin yanmamn ele-
minden -pur-gam olur mu?
ates, odunu yakmak ile eksilmezse veyahud senin yanarken duydugun
acidan pur-gam ve miiteessir olmazsa, taacciib olunur mu?
°$$&>
AHMED AVNl KONUK
3617. Onun rahmeii ademin rahmeti degildir, zira hi ademin rahmeiinin miza-
cx gam olur.
"Hakk'm rahmeti, insanlann rahmetine benzemez, cunku bem-Adem'in
rahmetinin mizacinda gam vardir." Mesela insan bir fakirin dugar oldugu hal-i
zariireti goriip muteellim ve magmum olur, onun haline acir ve ondan sonra
ona lutuf ve ihsan eder. Binaenaleyh insanin rahmetinin eweli rikkat ve aci-
mak ve miiteessir olmak ve ahiri ise lutuf ve ihsan etmektir. Halbuki Hakk'in
rahmetinde magmum ve muteellim olmak yoktur; O'nun rahmeti teessiirsuz
ve gamsiz lutuf ve ihsandir, cunku sifat ve esmasina rahmettir. Ve rahmet-i
amme-yi zatiyye mesjyyeti degildir, iktiza-yi Zati'dir ve Hakk'in iktiza-yi Za-
ti'si olan tecellisinde gam ve teessiir ve infial mevzu'-i bahs olamaz.
3618. uMahlukun rahmeti aussali olur, Diahk'in rahmeii gamdan ve gussadan
-pakdir.
Mahlukun rahmeti, teessiirden ve gussadan ne§*et eder. Yukanda izah
olundugu uzere Hakk'in rahmeti gamdan va gussadan pakdir; cunku bila-te-
essur iktiza-yi Zati'dir ve lutuf ve ihsandir.
J\ yr l$j jl p*j j-^l ^ j^ c^l ^ u&r tiy? ^ <JU*>-j ,
3619. ^i-^unun rahmeti ey haba, hoyle hil, vehme ondan eserden gayrisi gelmez.
Malum olsun ki, rahmet, sifat-i ilahiyyeden bir sifatdir ve onun mevsu-
ru, Zat-i Hak'dir ve sifat, mevsufdan art olarak bi-zatihi kaim olmak miim-
kin degildir; bu cihetle sifat, Zat'dan miinfek olmaz. Ve mecmu'-i sifat-i ila-
hiyye Zat-i Hakk'in aynidir. Zira gayri olsa, biz onlan Zat'dan ayn ve bi-za-
tihi kaim olarak gormemiz ve bilmemiz lazim idi. Binaenaleyh kiinh-i Zat
nasil mechul ise, sifat-i Hakk'in kiinhu ve mahiyyeti dahi bize oylece mec-
huldtir. Bizim, mevhum olan viicudumuza, yine bu mevhum olan alem-i ke-
seratda, o rahmet-i ilahiyyenin eserinden ba§kasi gelemez; Zira ehl-i idrak
bu mevhum olan alem-i keserati, yine Hakk'in viicuduyla mevcud oImu§,
esma ve sifat-i ilahiyyenin ayinesi goriirler ve mezahirde gordiikleri asar-i
sifltdan, Hakk'in sifatina intikal ederler. Bu bilis istidlali olan bir bilistir. Fa-
kat jJi . . ji± J\ jj^, £^i ya'ni "Benim sifatim ile halkima gik! ilh..." ha-
°$^
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVf-3
dis-i kudsisi mucibince, sifat-i be§eriyyesinden tecerriid ve sifat-i Hak'la za-
hir olan insan-i kamiller, sifat-i ilahiyyenin mahiyyatim zevkan ve vicdanen
bilirler ve bu vicdani ve zevki olan sifat-i Hak'dan bahs ettikleri vakit, ehl-i
istidlalin idrakine ve lisanina gore soz soylerler. Nitekim bu ma'na a§agida
tavzth buyrulur:
(^
Bir §eyi misal ve taklid ile bilmek ile, o §eyin
mahiyetini bilmek arasindaki fark
J^~*\-* jl y>r JJta &£ ijJUi
4 ^JJ
Ul.
*>U»
3620. Onun rahmetinin asan ve meyvesi zahirHir, jakai O'nun mahiyeiini,
O'nun flayri kirn, bilir?
Ya'ni Hakk'in rahmetinin eserleri ve meyvesi bu mevhum olan viicud-i
izafi aleminde zahirdir; zira biz biliriz ki yoktan hicbir §ey cikmaz, her §ey var-
dan var olur. Binaenaleyh bizim viicudumuzda hissettigimiz rahmet dahi mi-
ne'1-kadim mevcud olan rahmet-i ilahiyyenin bir eseri ve meyvesidir diye
hiikm ederiz. Fakat bizdeki rahmetin eweli, bizim teessiirumuzle ve elemimiz
ile ba§ladigi cihetle, bizim halimizi Zat-i Hakk'a izafe etmek mumkin degildir.
§u halde O'nun mahiyetini istidlalimiz ile idrak edemeyiz, zira rahmet-i Hak,
Zat-i Hakk'in aymdir. Binaenaleyh O'nun mahiyetini, O'nun gayri ve O'nun
sifatiyla muttasif olan kamilin gayri bilemez.
Jli. j jUl j>- JJlju ^jS JUS" <_*U?_jI oLaI* ^a
3621. Evsaf-i hemalin mahiyetlerini hujbir kimse hdmez, ancak asar ve misal
ile hilir.
Zat-i Hakk'in evsaf-i kemaliyyesinin kunhiinu ve mahiyetlerini kimse bi-
lemez. Ehl-i istidlal olan ukal-i selime erbabi ancak viicud-i izaflye mun'akis
olan eserler ve misaller ile istidlali olarak bilir ki, bu sifatlar, Zat-i Hak'da
^
AHMED AVNl KONUK
mevcuddur. Bu istidlal ile bili§tir. Fena ve beka ashabi olan kamiller istisna-
dir. Nitekim E§ref-t Rum! hazretleri buyururlar. Beyit:
Aceb hayran u mestim ki, bili§den bilmezem yari
Goziim her kande ki baksa, goriinur suret-i Rahman
3622. Qocvk cimam mahiyyetinihilmez, meaer iiyedn ki, *Sana helva atbiair.
Sinn-i biiluga vasil olmamis, bir gocuk, zevk! ve vicdani olan cima'm ma-
hiyetini bilmez; sen ona cima'i ta'rif ederken, onun bildigi bir lezzet-i vicdani-
yi misal getirip, "Bu cima' senin yedigin helvaya benzer, tath §eydir" dersin.
3623. By muta, zevk-i cimam mahiyeii, ne vakii helva mahiyaimm misli olnr?
"Ey ilm-i zahiride halk tarafindan kendisine itaat olunan kimse, zevk-i ci-
ma'in mahiyeti ve gesnisi, higbir vakitde helva mahiyatinin ve ge§nilerinin mis-
li ve naziri olamaz." Sifat-i ilahiyyenin vucudat-i mevhumeye mun'akis olan
suretleri de boyle mahiyyat ve zevk i'tibariyle birbirine benzer §eyler degildir.
3624. jCahin o akd, hosluk cihetinden sana nishet etti; cunku sen cocuk g&isin.
Vucudundaki adem-i isti'dada mebni, cima'in zevkini bilmeyen cocuga,
bir akil-balig olan kimsenin zevk-i cima'i cocuga ta'rif igin zevk ve ho§luk ol-
masi cihetinden helvaya tesbth ettigi gibi, insan-i kamil dahi Hakk'in sifatla-
nni, sendeki sifatlara te§bih etti ve bu tesblhi, zevk ve kemal cihetinden yap-
ti; giinku sen dahi viicudundaizevkini hissedemedigin sifat-i Hak hususun-
da, cocuk gibisin. Mahiyeti ta'rife sigmayan sifat-i Hakk'i, balig olup onlar ile
muttasif oldugun vakit anlayabilirsin.
JU- tjs- 1 o-aU juIju J 1 Jb> jl \J\ JjjT OUA?
3625. Ta ki cocuk onu misalden hilsin, her ne kaclar mahiyeti ayn-i hal ile hil-
mezse de.
Akil ve balig olan kimsenin bu suretle vaki' olan tesblhi, cocuk her ne ka-
dar lezzet-i cima'i kendi vticudunda ayn-i hal ile bilmese bile, lezzet ve ho§-
luk nev'inden bir §ey oldugunu misalden anlasm diyedir.
6 ^P> 3
MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
3626. Dmii eger dersen ki, bilirim!" uzak degildir. ^Ve eger n< ~Bilmem!" der-
sen, yalan degildir.
Bu misal uzerine eger "Ben zevk-i cima'i bilirim!" dersen, istib'ad olun-
maz; giinkii bu bilgin zevke ve ho§luga aiddir. Ve eger "Bilmem!" dersen, bu
soziin yalan degildir, cunkii ayn-i hale aiddir; ztra o halin aynini viicudunda
tatmadin. Sifat-i ilahiyyeyi bilmek ve bilmemek dahi bu misale mutabiktir.
3627. Bjjer hir kimse derse ki: "Ofutiti, o Diahk'xn resuiumi ve ruhun nuru-
i hili
?"
nu bilir mum:
.J jj4^> «*-* j XJ^jy>- jl C— J>> j*$ Jl^ ^MjJ by^ utj^i Ji
3628. Eger dersen, w CNostl hilmem ki, o ay, giinesien ve aydan daha meshurdur.
3629. tt !Xupu/t cocuklar hep mekteblerde ve o imamlar hep mihrablarda."
"Kivttab", burada, mekteb ma'nasinadir.
3630. "Omin oiuw Dim' an da sarifi okwlar, onun kissasint fastft okrak ma-
[3645] „j .. , i //
zwfen soylerler.
3631. !7ier rte fcad&r V^uh-'un kesfinden mahiyet olmadi ise de, vasif ciheiin-
den sen onu dogru soyleyici hilirsin.
Sen her ne kadar Nuh (a.s.)m asnnda ya§ayrp, o hazret ile, ayn-i hal ile
muamelede bulunmadm ve onun ahvalinin mahiyeti sana mek§uf olmadi
ise de, sen Kur'an-i Kerim'i vasif cihetinden dogru soyleyici bildigin icin, o
vasiflan mekteblerde gocuklardan ve mihrablarda imamlardan duydugun ve
Kur'an'da bizzat okudugun cihetle zihninde o ahvalin mahiyetinden bir
mefhum peyda olur; binaenaleyh bu cihetden Nuh (a.s.)i bilirim demen
dogru olur.
c^pp
AHMED AVNt KONUK
l» <j\ \j j\ jub ^ _jl j^M-ft
lj ^jj f b ^ ja ^jfc j j
3632. ^e eger dersen ki, "6y delikanli, hen O^vh'u ne hileyim? Onu hir onun
gtbi olan hilir."
\j Jil^l Mb ^f %±> \j Jj fb a* ja f&l jy
3633. X( j5en fopai kanncayvm, fill ne hilirhn, hir sivrisinek, Osrafil'i ne vakil
hilir?"
3634. "i^u soz daki dojjrudur, ey Jiton onu mahiyeti ile hilmezsin.
3635. Gy amca, mahiyetin idrdkinden acz, avamxn kali olur mutlak acme!
Bilmek iki tiirlii olur: Birisi istidlalT, digeri halidir. tstidlaE olan bilis. curiik-
tur. Nitekim bu Mesnevf-i ^erffde > y . j& ^ ^— &# <Jk *# cxf? oUV^u-i .^l
ya'ni "Ehl-i istidlalin ayaklan tahtadandir, tahta ayak ise pek mekanetsiz
olur" buyrulrnus idi. Sifat-i ilahiyyeyi istidlal tarikiyle bilmek de boyledir. Fa-
kat hal! olan bilgi, nefsinde zevkan ve vicdanen hasil olan bir bilgidir ki, bu
bilgi higbir sebeble zail olmaz. Evvelki bilgi avamin halidir ve burada avam-
dan murad, "fena fillah" ve "beka billah" mertebesine vasil olmamis olan
kimselerdir. Ulum-i zahiriyyede mutebahhir olan ulema ile, cuhela bu husus-
da musavtdirler; §u kadar ki, ulema ciiheladan, ilm-i istidlalideki riisuh ile te-
meyyuz ederler. Fakat insan-i kamiller, hem ilm-i istidlaliyi ve hem de ilm-i
zevki ve vicdaniyi haizdirler; onlann sozleri ehl-i istidlale kar§i tesjblhat ve
tavsifat ile vaki' olur. Ciinkii onlara zevki ve vicdani olan ilmi, bu suretle an-
latmak miimkin olur. tmdi ilm-i istidlali bir vecih ile dogrudur ve bir vecih ile
degildir. Nitekim yukandaki Mh (a.s.) misali ile tavzih buyruldu.
OL^ -Lib J'^»\S' *-ic$- Ji^ 01 j** j* j oL*U <i5olj
3636. Jluci ki mahiyyat ve onun strnnin sirn, kdmillerin gozuniin onunde
ayan olur,
"Mahiyyafdan murad, a'yan-i sabitedir ki, bu mertebeye Vucud-i mut-
lakin "mertebe-i vahidiyyet" i ve "hakfkat-i insaniyye" derler. Ve onun sirri
ve batini, Viicud-i mutlakin mertebe-i vahdetidir ki, ona "mertebe-i uluhiy-
yet" ve "hakikat-i muhammediyye" dahi derler; ve onun sun ve battm, Vii-
*$$&>
MESNEVt-t SERIF SERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3
cud-i mutlakda ve kiinh-i Zat'da mahfi olan sifat ve esmadrr. tmdi bu alem-i
suretde gorunen esyadan herhangi bir seyin mahiyeti ve ayn-i sabitesi,
Hakk'in kesfi ile, kamilin manzuru olur ve kamil bu kesifden o mahiyetin sir-
n olan ism-i ilahiyi ve o isimden de, onun sirn olan musemmayi ayanen go-
riir. Nitekim Hz. Misri Niyazi buyurur. Beyit:
Arife e§yada esma goriiniir
Cilmle esmadan miisemma goriiniir
Bu NiyM'den de Mevla goriiniir
Adem isen "semme vechullah"i bul
Kande baksan o! giizel Allah'i bul!
3637. Uucudda Diahk'xn sirnndan ve O'nun ^at'tndan, fehwuUn ve isfifc-
'sarclan claha uzak hard?
"Istibsar", basiretle bakmak, derece-i vuzuha gikarmak igin teemmul et-
mek ma'nasinadir. Ya'ni "Bu viicud-i izafi aleminde, sirr-i Hakk'i ve O'nun
Zat'im anlamak ve basiretle musahede etmekten daha uzak bir sey yoktur."
Onun igin nazar-i akli ve istidlali ashabi, bu viicud-i izafi aleminde, ancak
Hakk'in ihata-i ilmiyyesini kabul edip zat-i Hakk'i tenzih kasdiyla onun iha-
ta-i zatiyyesini nefy ederler ve ihata-i zatiyyeye dair olan ayat-i kur'aniyye-
yi ve ahadis-i serifeyi, ihata-i ilmiyye ile te'vtl ederler. Halbuki ihata-i zatiy-
yeyi, vucud-i izafi aleminden nefy etmekle, Zat-i Hakk'a hadd-i ta'yin etmek,
ve bu haddi, alemin hududu ile tahdid etmek lazim geleceginden, gaflet eder-
ler. Bu ma'na ancak kalbe varid olan tecelli-i ilmi ile meshud olur ve bu te-
celli dahi, Hakk'in mahremlerine vaki' olur.
JI4J jjU iMT ,
■ f^eij J oii OU^sx* jl -JJlf ^ji^* d\ &>y?
3638. <7\iddemki o, mahremlerden mahfi kalmaix, zat ve hir vasvf nedir ki,
gizli kalsin?
Mademki viicud-i izafi aleminde A Vj ^ \j) u3* (Bakara, 2/1 15) ya'ni
"Ne tarafa donerseniz Allah Teala'nin vechi vaki'dir" ayet-i kerimesinde be-
yan buyrulan hakikat ve Hakk'in vech-i paki mahrem olan evliyaullahdan
gizli kalmadi; su halde esyanin zati, ya'ni mahiyeti ve ayn-i sabitesi ve onun
sirn olan ayn-i sabitenin vasfi ve mesela saadet ve sekavet sifatlan nedir ki
mahrem olan evliyadan gizli kalsm?
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
3639. IZahse tnensub olan akil, XX( i?ii azakltr ve gikurcLur, bir ie'vtisizden bir
muhali az dinle!" der.
"Bahs!"deki "ya" nisbet icmdir. "Gev", cukur ma'nasinadir. Ya'ni "Bahis
ve miinazaraya tnensub olan akil, bizim sozlerimize karsi der ki: "Hakk'in
suver-i alem libasmda musahedesi uzaktir ve derin bir cukurdur,- miitesabi-
hatdan olan ayat-i kur'aniyye ve ahadis-i serifenin ma'nalanm te'vilsiz ola-
rak soyleyen kimseden, bu muhal olan ma'nalan dinleme; zira bu aklin tav-
nna ilm-i tecelli sigmaz ve muhal goriinur."
JU^* J^\ c— J JL» tiy 4>j!
JU- £~~M ^1 I
\j> jA .
'JJ
3640. uttdab, muhahhak sana der hi: "Gy gev§eh halli, o sey hi senin hdlinin
fevkulir, muhal aelir."
Cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar olan kutub, senin bu i'tirazina cevaben
sana der ki: "Ey gev§ek ve zayif halli olan kimse, bu sozler senin halinin fev-
ki oldugu icm, sana muhal gelir. Eger bu tank ve maarifin zevki senin nef-
sinde hasil olaydi, muhal goriip inkar etmez idin."
3641. Gl-an sana apian vakiai dahi evveld sana muhal aorunmedi mi?
Ey bizim beyanatimizi tavr-i akil haricinde ve muhal goren kimse, §imdi-
ki halde sana munkesif olan vakiat vardir ki, senin aklin ewelce onlann
vuku'unu muhal gorurdu. §imdi ise o vakiat sana hal ve zevk oldu, nazann-
da muhal olmasi zail oldu.
*jl*> ^j**?- ,j>w* 5j>- jt\j aJ £j£" jl-Uj «J J O-i-JUj dy$-
3642. Uakiaki sent her em on zindandan holds ede, tmi hendine siiemin habsi
etme.
Ankaravi hazretlerine gore "on zindan"dan murad, be§i zahir! ve besj ba-
tim olan havass-i a§eredir ki, bunlar insana tavr-i akil dairesinde ilim verir-
ler. Akil bu havass-i aserenin haricinde Hakk'in bir tecellisini isittigi vakit
muhal goriir. "Tin", insanin yolunu sasmp, hayrette kaldigi genis. bir sahra-
ya derler. "Teyh", tekebbiir ve hayran olmak ma'nasinadir. Ya'ni "Kerem-i
s^pga
MESNEVf-i §ERIF SERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
ilahi seni bu on havas zindanindan kurtardigi vakit, tekebburu kendine, go-
rup bilmenin habsi etme.", "Sitem" kelimesine burada "dlde ve daniste"
ma'nasi vermek miinasib olur. Bu ma'na Burhan'da ve diger liigatlerde mun-
dericdir. Ya'ni "Nefsin tekebburiimi kendine habs yapma ve havass-i asere-
nin goriip bilmesine miinhasir kalma" demek olur.
Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi, "dih" kelimesini "koy"
ma'nasina almis. ve zindana muzaf kilmi§tir. Bu suretde ma'na: "Vaktaki se-
ni kerem-i ilahi, koy mesabesinde olan cehalet ve tuMyet mertebesinden
halas ede ve o koyden, akil sahrasina eristire ki, o sahranin ehli Zat-i Hakk'm
idrakinden cahildirler. Sen orada ikamet etme ve sehir ve vatan menzilesin-
de olan fena ve kesf makamina gel; ta ki Zat-i Hakk'in sirn sana meksuf ol-
sun," demek olur.
(^
Nisbet ve ihtilaf-i cihet yuzunden bir seyde nefy ve isbat
arasini cem' ve tevfik etmek beyanindadir
Mesela bu viicud-i izafi alemi, bir nisbet ve cihetden vardir; bir nisbet ve
cihetden dahi yoktur. Ve keza yukanda sifat-i ilahiyyeyi bir cihetden bilmek
ve bir cihetden dahi bilmemek mevzu'-i bahs olmu§ ve Nun (a.s.)m bilinme-
si ve bilinmemesi misal olarak beyan buyrulmus. idi; ve boyle bir §eyde hem
nefyin ve hem de isbatin muctemi' oldugu misalleri pek goktur.
3643 . Cihet muhielij, nisbet iki kat oldugu, vakit, o bir §eyin nefyi ve onun is-
bah revaiir.
Bir §eyde birbirine muhalif iki cihet ve iki turlii nisbet mevcud oldugu va-
kit, bir §eyde, o bir §ey hem nefy ve hem de isbat olunabilir. Mesela §ahs-i
vahid, bir cihetden alim ve bir cihetden cahil olur ve bu suretle bir sahisda iki
zid cem' olur; ve hak ile batil ve miisbet ile menfi de boyledir.
*$%&>
AHMED AVNI KONUK
3644. "J/Hfl rameyte iz rameyte" nisbetdendir; nefy ve isbat varhr, her ikisi
mtisbetdir.
Ji '<u\ 'j& j 'o^'j \\ 'cZ"j £ j (Enfal, 8/1 7) ya'ni "Ey Resuliim, attigin vakit
sen atmadin, velakin Allah Teala am" ayet-i kerimesinde "attigin vakit" ke-
larai suret-i muhammediyye cihetinden miisbet ve "sen atmadin" kelarm ise,
hakikat-i viicud cihetinden menfidir. Binaenaleyh bu kelamda hem atmak ve
hem atmamak ve nefy ve isbat vardir; ve nefy ve isbatin her ikisi de miisbet-
tir ve vaki'dir.
3645. "Omi sen athn, plnkii senin elinde idi; sen atmadin, zira kuweti Utah
aosterdi."
Ayet-i kerimenin tefsiri budur ki: "Ya Habibim du§manlar iizerine attigin
§eyi sen attin, giinktf o attigin §ey senin mecazi olan viicudunun elinde idi; o
attigim hakikatde sen atmadin, zira o viicud-i mecazindeki kuweti, vucud-i
hakikisi ile Hak gosterdi,"
3646. <SAdem oglunun kuvvetinin bit haddi olur; bir avu$ topraga ordu ne vakit
maglub olur?
Adem oglunun cismindeki kuvvetin bir derecesi ve haddi vardir; attigi §e-
yin te'siri de o kuvvetin derecesine ve haddine gore olur, Peygamber Efendi-
mizin du§manlar iizerine attigi bir avuc, toprak, bir orduyu, begerin bu kuv-
vetinin haddine nazaran maglub edememek lazim idi, halbuki maglubiyet
vaki' oldu. Binaenaleyh bu kuwet suret-i be§eriyye-i muhammediyyenin
kuweti degil idi; belki o, suret-i be§eriyyeden zahir olan Hakk'in kuweti idi.
3647. " <SAvu$, senin avucundur ve atmak bizdendir." I^u iki nisbetden onun
nefy ve isbah revadir.
Birinci misra', tefsiren hitab-i ilahinin maba'didir. Ya'ni: "Ey Resuliim, bu
alem-i suretde avuc, senin avucundur ve fakat o avuctan atmak bizim tarari-
mizdandir; zira senin elin, benim elimdir," demek olur. ikinci misra', cenab-i
°m#>
MESNEVf-t §ERlF SERHi / VI. CtLT • MESNEV!-3
Pir efendimiz tarafindan Izahdir. Ya'ni atmanin kula ve Hakk'a nisbeti cihe-
tinden nefyi ve isbati caizdir. Eger atmak, Resul-i ztsan Efendimiz'in suret-i
be§eriyyesine nisbet olunursa, o atmi§tir; eger Hakk'a ve hakikat-i viicuda
nisbet olunursa, o atmamisnr.
3648. Gnhiyayi onlann zidlan hilirler, onlann evladina henzemeyen §ey gibi.
Ya'ni "Peygamberlerin zidlan olan munkirler, enbiyayi kendi cocuklanna
benzemeyenleri bildikleri gibi bilirler, zira bu ziddiyet sebeb-i teftik ve imti-
yaz olur."
OLiJ J^a j LJi -Utf L JljSsi* Jli JUb i^ OlJJjy _y^«-*-*
3649. utylunkirler onlan yixz deM ve ni§an ile, kendi $ocuklan gibi hilirler.
Miinkirlerin enbiyayi bilmeleri iki vecih ile olur: Birinci bili§, kendileri on-
lann ziddi olmasindandir; nitekim munkirler, kendi cocuklanna benzemeyen-
leri tefrik edip bilirler ki, yukanki beyitte izah olundu. Ikinci bilis. dahi bu be-
yitte zikr olundu. Ya'ni "Munkir olan yahudiler ve nasramler kendi kitapla-
nndaki vasiflardan dolayi Hatem-i enbiyayi yiiz delil ve ni§an ile kendi ev-
latlanm bildikleri gibi bilirler. Binaenaleyh birinci bilis cihet-i ziddiyyet ve ne-
fiyden; ve ikinci bilis dahi, cihet-i isbatdan vaki' olur. Nitekim ayet-i keiime-
de ^'aljby^us' OjijJ v 1 ^ 1 f*Q~'jiti\ (Bakara, 2/146) ya'ni "Kendilerine ki-
tab verilen kimseler, kendi ogullanni tanidiklan gibi, o Peygamber'i tanirlar"
buyurulur.
J j LS* f ljJ J L> U^iJ^
Jcsb DL^j JL*w>- j (jJLjij Jl clJLJ
3650. Jakcd re$k ve hasedden dolayi gizlerler, kendilerini, ^HBilmem!' uzeri-
ne vururlar.
Miinkirler peygamberleri bu nefy ve isbat cihetinden tanidiklan halde, on-
lan kiskandiklanndan dolayi,* "BilmemI" hukmunii verirler ve onlan bile bile
inkar ederler.
j jj iSff" p-£*jM ^ C~aS" £ ':> tjX?? by- tl~A5 >~Jj*i j^- ^pJ
3651. Dmdi "^fia'riju" buyurdugu gibi, dtger mahalde dahi J2a ya rifuhum
gayrx' huyurdu. binaenaleyh hirakl
6 £P?
AHMED AVNt KONUK
Ya'ni Hak Teala Kur'an-i Kerimde yukanki ayetde oy^ "Onlar bilirler"
buyurdugu gibi; hadis-i kudsisinde dahi l^ ^j** ^ J^ ^- J$£ ya'ni
"Benim evliyam, kubbelerimin altindadir, onlan bendert ba§kasi bilmez"
buyurdu. Binaenaleyh §ahs-i vahid hakkinda miisbet ve menfi ma'nalar-
dan ibaret olan bilmeyi ve bilmemeyi cem' etti. Ve onlann bilinmesi bir ci-
hetden ve bilinmemesi dahi diger cihetden oldu. Taayyimleri cihetinden
enbiyayi ve evliyayi halk bilirler; fakat hakikatleri cihetinden onlan
Hak'dan ba§kasi bilemez. "Fezer", ya'ni "bilmeyi birak" ibaresi hadis-i
kudsiden olmayip, kafiye i?in cenab-i Pir tarafindan ma'naya mutabik ola-
rak ilave buyrulmu§tur.
by'} j JCiJU l)U d\*ji *£ yr djX*\f ^U C^- ^>\
3652. n <7\iuhakkak onlar benim kubbelerimin alhnda bjamxnlerdir, onlan Dta-
hk'dan ba§kasi imtihan cihetinden bilmez!"
Ya'ni Hak Teala hadis-i kudsisinde buyurur ki: "Muhakkak onlar benim,
be§eriyetin icabati olan ahval kubbelerimin altinda saklidirlar; onlar tecriibe
ve imtihan etmekle bilinmezler, onlann batimm Halik'dan baskasi bilmez."
Bu ma'nada Hz. Misrt Niyazi buyurur:
Belirmez ariBn nam u ni§am
Degil irfan Man ibnii Mam
Yerin terk edenin yokdur mekani
HaMkat ehlinin olmaz ni§im
Izi yoktur ki izinden Mine
Dahi tpzmaz ki tozundan Mine -
Sen onu sanma sozunden Mine
HaMkat ehlinin olmaz ni§ani
3653. Hu meftuhu dahi nisbet ile tut ki, ^Nvh'u bilirsin ve bilmezsin.
Bu meftuhu, ya'ni ayet-i kerimede "Enbiyayi bilirler" ve hadis-i kudside
"Evliyayi bilmezler" hukmunii dahi, yukanda gecen "Nun (a.s.)i bilirsin ve
bilmezsin" soziindeki nisbet ile kabul et; zira her iki mes'elede dahi bir nis-
betle bilmek ve bir nisbetle bilmemek varid olur.
*$$&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3
Dervisin fenasi ve bekasi mes'elesi
3654. Oiail decli ki: "Cihanda dervi§ yoktur ve eger lervts olursa, o dervts de-
gildir."
"Fani-fillah" ve "baki-billah" olan bir insan-i kamil dedi ki: "Cihanda der-
vig-i kamil yoktur, eger varsa, o dervis degildir, belki o suretde zahir olan Hak
Teala'dir ve onun zati fan! degil, belki onun sifati, sifat-i Hak' da fanidir." Bi-
naenaleyh bu beyan "fena-yi sifaf'dir. {Bahru'l-Ulum ve Imdadullah hazerati-
nm serhlerinden) Hind sarihlerinden Veil Muhammed hazretlerinin serhi dahi
aym mealdedir. Bu sdzu arif-i kamil ve vasil, zevkan ve vicdanen s6ylemi§tir;
zira Ankaravi hazretleri'nin buyurdugu gibi: JUL? V _, dik V jjui\ ya'ni "Fakir, bir
§eye malik degildir ve kimsenin miilku de degildir". Boyle bir dervis her ne ka-
dar zahirde viicud sahibi gdriinur ise de, hakikatde o mevcud degildir.
3655. JZahnin bekasi akelinden o vardir; Diunun vasfinda onun vasfi yok ol-
mustur.
dervis-i kamilin zati, haMkati olan ayn-i sabitesi ve ayn-i sabitesinin
zilli olan cismani sureti ve taayyiinu vardir ve bakidir. ancak sifat-i bese-
riyyesinden soyundu; ve onun vasfi ve sifati, hiiviyyet-i Hakk'in vasfinda
yok oldu. Mesela ateste kizan bir demirin demirligi bakidir; fakat o demir,
kendi demirlik sifatindan soyunup, ate§in sifatini iktisab etmi§tir. Eger: "Ben
atesim" derse dogrudur ve: "Demirim" derse, yine dogrudur. Binaenaleyh
sey'-i vahidde bu nefy ve isbat vaki' olur; demir hem vardir ve hem yoktur.
»>L~^- o -Lib d~
. JLS.bc-
(^ilal (jivJ K+Jm 4Jbj tijs*-
3656. fiiinesin oniinde mum alevinin uai gibi yok olur, hisabda var olur.
<*&$&>
AHMED AVNl KONUK
Hem var ve hem yok olmanin bir misali dahi budur ki, giinesin oniinde
yanan mumun alevinin ucu, giinesjn siddetli olan ziyasmin oniinde goriin-
mez olur ve o halde iginde o alevin ziyasi yok demektir; fakat hesabda ve
asilda var olur.
3657. Oram zati var olur, nihdyet sen, eyer ilzenne pamuk koyar isen, o serer-
den yanar.
alevin parlayan zati suretde ve cismaniyetde var olur; onun varhginm
alameti budur ki, eger sen alev uzerine bir pamuk koyar isen, o pamuk, o
alevden yanar.
Li \j j\ vL»Tj^L t*y?
\ji -XA^J (_5^ Jj >Xib C~
3658. ^$ok olur, sana aydinhk vermez; giines onu fena ebnis oldu.
Giines muvacehesinde o mumun alevi sana aydinhk vermedigi cihetle, si-
fati i'tibariyle yok olur ve onun sifatim, giinesin sifati ifna etmis. bulunur.
3659. Dki yuz hatman hala, hir okka sirke- athgin ve onda hall oldugu vakit,
"Okiyye" ve "vukye", sikletde vahid-i kiyasi olan bir olcudiir ki, akvam-
i muhtelife arasinda mikdan muhtelifdir. Tiirkiye'de dort yiiz dirhem agirlik-
tir. Ba'zi memleketlerde kirk dirhem agirliktir. "Batman" da boyle muhtelif-
dir. Tiirkiye'de telafruzu malum olan "okka"dir.
lt^ j ^y? ^jj* ^^
Lf*^" t/* ^^ lH" 1**^ *^^ *—" "*^
3660. ^aitiginda sirkenin ta'mi yok olur, iarttujin vakit ohka ziyadedir.
Sirke ile ball, zikr olunan mikdarlarda birbirine kanstirdigin vakit., o mah-
lutda artik sirkenin ta'mi ve lezzeti kalmaz; fakat tarttigin vakit, balm sikleti
bir okka ziyade olmus olur. Bunlardan anlasilir ki, sirkenin zati vardir ve fa-
kat sifati yoktur; binaenaleyh sirke hem vardir ve hem de yoktur. Hal-i fena
ve beka da bir-vech ile buna benzer.
^ J"% JJ ^ ^~~* ^ L r^ Jt> * A - i J"jH tJj*^ <Jjr^ <_r^
3661. Hir arslamn oniinde hir ahu hi-hus oldu, onun varligi, onun varhgina
nikah oldu.
<^P^>
MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3
Bu da diger bir misaldir. Mesela bir arslanin karsisinda bir ahu, kemal-i
havfindan bi-hus. oldu ve kendinden gegti; arslanin varligi, ahunun varhgina
nikab ve perde oldu. Bunun gibi fena ve bekada Hakk'in varligi, abdin varli-
gim orttii ve onun varhgmin nikabi ve perdesi oldu.
jUj
\yj\
.JL J .S-
J»*yr
uj jlT ji 0U*5U ^Li jA
3662. ZRabtiin kan iizerine, naktslann bu kiyasi, ierk-i edebden elegit, a$km
kaynayifidir.
"Nakis"dan murad, hal-i abdiyyettir, zira vucud ve kemalat, hakikatde hep
Hakk'indir. Hak Teala hazretleri bi-hasebi's-sifat ve'1-esma kendi varligi ile,
kendisinin bilciimle raeratibinde zahirdir, Abdin hakikati ancak Hakk'in ilmin-
de sabit olan bir suretdir. Binaenaleyh o vucfld-i ilmlde ve mecazide ve kemal-
de Hakk'a muhtacdir. Abdiyetf i'tibariyle insan-i kamil dahi Hakk'a nazaran
nakisdir. insan-i kamilin kemali, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyyeti i'tiba-
riyledir ve abdiyyeti bakidir. Boyle olunca insan-i kamil hem nakis ve hem ka-
mildir; ve sahs-i vahidde bu suretle yine nefy ve isbat vaki' olmus, olur.
Bu mukaddime malum olunca, beyt-i §erifin ma'nasindaki zevk tavazzuh
eder. Cenab-i Pir (r.a.) efendimiz bu beyt-i serifde nakis ta'birini, abdiyetleri-
ne izafe edip buyururlar ki: "Rububiyyet-i mutlakamn tecelliyati hakkinda
birtakim misaller getirdik ve kiyas yaptik. Hakk'in kemalatina nazaran, bizim
gibi nakis olan kullann bu kiyasi, terk-i edebden degildir; belki bu kiyaslar
ma'suk-i hakikinin askimn kaynayisidir."
3663. JAsihin nahzi bi-edeb olarak afar; kendisini sahm kefesine koyar.
"Edeb", lugatte kaide demektir. "KefFe", avue. ma'nasma olan "keffden
miistakk olup, terazinin taslanna derler. "Kaf'in zammiyle "kuffe" etek
ma'rasina derler. Beyt-i serifde her iki ma'na dahi muvafik olur. "A§ikin nab-
zinda kaide ve intizam arama, o kaidesiz olarak atar. Kendisini kemal-i a§-
kindan dolayi §ahin kefesine koyar, ya'ni kendisini §ah-i hakiki olan Hak ile
mukayeseye kalkar."
3664. Cihanda ondan edebsiz kimse yoktur, gizlide ondan daha edebli kimse
yoktur.
vgwp
AHMED AVNi KONUK
Cihanda erbab-i uktil ve ulema-yi zahire indinde o a§ik-i Hak' dan daha
edebsiz kimse yoktur; fakat batinda ve ind-i Hak'da ondan daha edebli kim-
se yoktur; binaenaleyh asik-i Hak bir cihetden edebli, bir cihetden edebsizdir.
§ahs-i vahidde nefy ve isbat bu mes'elede dahi sabittir.
3665. 6y muniehab, edebli ile, edebsizin bu iki zitUuii dahi ni&eie uuaun bit
Ey akil ve zekavetinden dolayi hitab icm miintehab olan salikim, iste yu-
kanda beyan ettigim birbirine zid iki ma'nadan ibaret olan edebli ile, edebsi-
zi dahi nisbete uygun ve muvafik bil; zira asik, ehl-i zahire nisbeten edebsiz-
dir, ehl-i batina nisbeten edeblidir.
3666. JLahire bakttgtn vakit, bi-edeb olur; zira hi onun a$kuim da' vast beraber-
lih olur.
Eger sen insan-i kamilin zahiri olan abdiyetine nazar edersen, onun
Hakk'a asikhk da'vasi, viicudda ve varlikda Hak ile beraberlik olur; zira "Ben
Hakk'a asigim!" diyen kimse, hem Hakk'in varhgim ve hem de kendi varh-
gim isbat etmis. olur ve Hak huzurunda varlikda beraberlik da'vasi bi-edeblik
olur.
C— 'Ui OUaL- d\ J~$ (Jj&l _} jl C— -U«i' <Jj&3 <jj*~! <j^W ^y?
3667. ^Batina bahtiQin vakit da'va nerededir? O ve da'va, o sultamn onunde
fendiir.
Ve eger onun ic, yiizune ve batinina bakarsan, onun batinimn Hak oldugunu
goriirsun; §u halde da'va nerede kahr? asikin gerek kendisi ve gerek da'vasi,
o sultan-i hakiki olan Hak Teala hazretlerinin huzurunda fan! olmustar.
3668. *Mate jleudun= 2<eul oldii" de £eud aer$i fail olur, fakat fad degil-
dir, zira o ahl olur.
"Mate Zeydiin" ya'ni "Zeyd oldii" cumlesinde, zahire bakarsan, Zeyd olii-
miin failidir; ve oliim fiili Zeyd'in viicudunda zahirdir ve fakat batinina nazar
.; edersen, Zeyd fail degildir; glinku o bu fiilden atildir ve oliidur. ^Vi jyj *ui
Vg^g,
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
(Ziimer, 39/42) ya'ni "Nefisleri Allah miiteveffa kilar" ayet-i kerimesi muci-
bince, hakikatde olumun faili Hak'dir. Binaenaleyh Zeyd hem faildir, hem de-
gildir. I§te a§ikin hali de bu misale mutabikdir; onun hakkmda zahiren ba§-
ka, batmen ba§ka hiikum verilir.
C— aJl* J^j* j Jj*a* _jl <*J jj
C— i^l* <Jy^> i"J ijjj j ji
3669. nahve mensiib olan lafiz ciheiinden faildir; ve uoksa o rueful ve olum
onu olduriicudur.
Zeyd nahiv kaidesince lafiz cihetinden faildir, yoksa o Zeyd'i olum oldiir-
diigu cihetle mef uldur; binaenaleyh Zeyd 'in failiyyeti bir cihetden isbat, bir
cihetden nefy olunur.
J-i jji (j j j\ «tJU^- L&JpU
JLi jj$a* 0^5- j^ *f jJ^^
3670. U&illih nedir? £iw o dyle makhur oldu hi, hiitun faillikler ondan uzak
[3685]
oldu.
Zeyd' in failligi ne demektir? Zira Zeyd olum sebebiyle dyle makhur oldu
ki, onda fiil namina hicbir §ey kalmadi; binaenaleyh biitun faillikler Zeyd" den
uzak oldu.
f
JL>- *~> j\ cJ^j^p \j^. jl j *A-S» p&* *£ 01$*- j*W» J^j ******
\j\U^s- jJil J^ OUU- j# dW J& & cJ*£ OLj jf (J^LIUp jl
Sadr-i Cihan'in vekilinin kissasidir ki, muttehem oldu ve can
korkusundan Buhara'dan kacti, tekrar a§k onun yakasim tuttu;
zira canan igin can emri agiklara kolay olur
3671. nZuhara'da Sadr-i Cihan'in hendesi muttehem oldu, onun sadnndan ni-
han oldu.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
Buhara'da Sadr-i Cihan ismiyle anilan bir padisah var idi f onun veMl-i
umuru olan veziri, Sadr-i Cihan'a asjk olup bir kabahatla miittehem oldu ve
can korkusundan Buhara'dan kagip, padi§ahin ona vermis, oldugu sadr-i hii-
kumetden nihan oldu.
3672. On sene muddet oak Otorasanda, aak daghklarda, aah (filler de sersem
olarak dolasdi.
3673. On seneden sonra, o istiyakdan dolayi, firak aunlerxnden iakaisxz oldu.
vezir boyle on sene sersem sersem dola§tiktan sonra, padi§aha olan a§k
ve i§tiyakindan dolayi aynhk giinlerinden sabirsiz ve takatsiz oldu.
-JJtiJ \j v!-p!^>- JJb jf j^ -ULc ^ j^j -jS^i t^L" c~
3674. ^Dedi: "iZundan sonra firkate takakm kalmadi; sabir ne vakil firak-i
ashi teskin elmeyi hdir?"
"Halaat", Muntehabu'l-Lugatve Letaifu'l-Lugatvz Giyasu'l-Liigat'da ana
ve baba emrinden di§anya gikmak ve bi-saman ve perisln olmak ve fisk u
fiicur ma'nalannadir. Ve ^emsu'l-Lugatdit bu ma'nalardan baska, evladim
terk etmi§ olmak, kadinin mehr-i miieccelini talaka satmak ve firak-i a§ktan
korkmak ve tartmak ve hil'at vermek ma'nalan dahi mezkurdur. Ve'["hila-
at"] "ha"mn kesriyle, marazdan dolayi gam yemek ma'nasma da gelir. Bu-
rada, firak-i asktan korkmak ma' nasi munasibdir.
Ya'ni vezir kendi kendine dedi ki: "On sene ma'sukumun firkatine taham-
mul ettim, artik bundan sonra firkate tahammul etmege takatim kalmadi;
sabr etmek, firak-i a§ki hicbir vakit teskin edemez."
3675. xvr Bu tojjroklar firakdan ^orak olur, su sari ve kokmus ve ialanik olur."
Ya'ni "Topraklan kendi yerinden ayinp, baska bir tarafa nakl etsen, o
yerindeki kuwe-i inbatiyyeyi gaib eder ve su, kendi menbaindan aynlip
bir kaba vaz' edilerek hifz edilse, saranr ve kurtlanip kokar ve bulamk
olur."
«$p?
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CfLT • MESNEVl-3 •
3676. Can artutci riizgar muteajjin veba olur; bir aie§, heba bir kul olur."
"Cam kurtlandinci oian hava bir muteaffin mahalde mahbus olur ve aslin-
dan aynlirsa umumi hastahga sebeb olur." "Veba", sari ve umumi hastalik
ma'nasinadir. "Heba", havada ucusan toz zerreleri demektir. "Bir ate§, ates-
lik halinden aynldigi vakit, tozunun zerreleri havada ucar ve kill olur."
J* J* J^ J ( Xj atjij j ijj J?)S jb J^ C^r dj? Q
3677. Cennet gibi bag, maraz evi olur; onun san ve dokulen yapragt fesad
i$indedir."
"Haraz", helak olmak, fesad-i beden ve fesad-i mezheb ve fesad-i akl ve
a§kgamindan olan hastalik ve oliime sebeb olan hastalik ma'nasinadir. Ya'ni
"Cennet gibi olan bag, bahann firakmdan maraz ve fesad evi olur; onun san
ve dokulmiis. yapraklan bu firakdan fesad igindedir."
OLi" 4s~£wl jiJJl jJ y^-A Obu-ji t}\j jl £\j* Jap
3678. ^^errak olan akd, dostlann firakmdan yayi kmlmis ok aha gflridir."
"Pek ziyade idrak edici olan akil, kendi mertebesindeki dostlann firakm-
dan hissiyatim ve idrakatim anlatabilecek bir kimse bulamadigi cihetle, onun
hali, yayi kinlmis. olan ok aticiya benzer." Ya'ni yayi kink ok atici, okunu
atamadigi gibi, akl-i derrak dahi miidrekatim soyieyemez.
3679. Cehennem firkaiden oyle suzan olmusiur; ihtiyar firkaiden oyle lerzan
olmusiur.
Cehennemin yamci olmasi, cemal-i Hakk'in firkatindendir, zira cehennem
cemal-i Hakk'in hicabidir ve mazhar-i Celal'dir. Ve Celal-i Hak, Cemal-i
Hakk'in perdesidir; ve ihtiyar bir adamin titrek olmasi, gengligin firkatindendir.
jIja X^s j\ ijj jjo C~*\Z L"
jl> dj*r Jl> jl f„j& f
3680. Sger $erar gibi olan firakdan hvyamete kadar bahs edersem, yuz binden
[3695] 1 . (
bir olur.
°&pe
AHMED AVNl KONUK
"§erar", ate§ kivilcimi ma'nasma olan "§erare"nin cem'idir. Ya'ni "Ates ki-
vilcimlan gibi olan firakdan, ne gibi ahval hasil oldugunu kiyamete kadar taf-
silen beyan edersem, o ahvalin yiiz binde birini soylemis. olurum."
(j-H <Jy ^ Vj (4"> vj cr*» ^ j <£ y jy* £j^ J <jri
3681. nZoyle olunca, onun yakict serhinden az nefes vur. ^d 'Jlab selamet ver,
yd ZRab selamet ver! de, yeterl
Bu hitab, cenab-i Pir efendimiz tarafindan, yine zat-i §eriflerinedir. Buyu-
rurlar ki: "Mademki firakin ahvali pek goktur ve uzundur, binaenaleyh o ah-
valin yurek yakici olan §erhinden ve tafsllinden az soyle ve "Ya Rab selamet
ver!" diye miikerreren Hakk'a yalvar, bu kafidir."
3682. Uier ne sey ki, cihdnda ondan sad oldun, o zaman onun firakindan
dusiinl
Ya'ni "Bu rant cihanda seni sevindiren her ne §eye malik olursan, ona ma-
lik oldugun vakit, muhakkak bir gun ondan aynlacagim da du§un."
3683. <§ad oldugun seyden $ok kimse sad oldu, nihayet ondan stcradi ve riizgar
aihi oldu.
Senin sevindigin §eyden, senden ewel gok kimse de sevinmis. idi; o se^
vindiren sey her ne ise, onlann elinden sicradi ve riizgar gibi cikip gitti.
**& y y j\ *H**i jf" ti\jk { j~> *> <J j y. J-* y M^. p-* y y
3684. Senden daki sicrar, sen onun uzerine Qoniil koyma. Ondan ewel ki, sen-
den suprar, sen si$ra!
Bugiin seni sevindiren §ey, senden ewelkileri sevindirip, onlardan sicra-
yip zail oldugu gibi, senden dahi sigrayip gider; binaenaleyh onun uzerine
goniil koyma. §ey senden sicrayip zail olmazdan ewel, sen ondan sicra ve
ona olan alakani terk et!
<?&$&>
MESNEVl-t SERIF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Ruhu'l-Kudus'un suret-i ademi ile Meryem'e zahir olmasi ve
giplakligi ve gusiil etmesi ve Meryem'in Hak Teala'ya siginmasi
3685. <J\hiilkun fevtinden evvel Meryem gibi nak$a de kit "6l-avzii Wr-ZR.ah-
, mani minke!"
Ya'ni, "Nazarmdan bu alem-i mulkiin mevt-i tabu ile fevtinden evvel, Hz.
Meryem gibi, oniinde goriinen nukus-i aleme ve suver-i bediaya "Siginmak,
senden Rahman'adir" de!" Ya'ni Ruhu'l-Kudiis olan Cebrail (a.s.) irmakta
gusl etmek iizere giplak bir halde bulunan Hz. Meryem'e, gayet giizel bir de-
likanh suretinde temessul edip zahir oldugu vakit, cenab-i Meryem, onu ce-
sed-i unsuri sahibi bir delikanh olup, kendisine mukarenet kasdiyla geldigini
tahayyul etti. Zira bir mahall-i mahrlde giplak olan bir gen? kadimn, o halini
goren delikanhnin bi-muhaba o kadina tevecciihiine, alem-i tabiatde baska
ma'na vermek miimkin degildir; bu vaz'iyet mahall-i §aibedir. Cenat-i Mer-
yem ise, huzuzat-i nefsaniyyesinden rani olmus. bir veliyye-i afife oldugu ci-
hetle, bir geng kadin igin son derecede calit-i istiha olan o giizel delikanh su-
retine asla meclub olmadi. Ve u : elk at jl* ^L?)\> >^\ Ji (Meryem, 19/18)'
ya'ni "Sen muttaki olsan bile, ben senden Rahman'a sigininm" dedi.
Bu kissanin tafsili, sure-i Meryem'in ibtidasinda tefsir kitablannda miin-
dericdir. tmdi, ey tarik-i Hak saliki, sen dahi Hz. Meryem gibi bu alemin gii-
zel goriinen nakislanna ve suretlerine gonul verme ve boyle bir suret-i latife
senin karsma giktigi vakit'iizerine atilmayip: "Ben senden Rahman'a sigin-
dim!" de ve tank-i Hak'da bir kadindan asagi kalma!
3686. dMeryem ienhada $ok can-feza, gayet can-feza, gayet dil-ruba bir surei
gbrdii.
ssp?
AHMED AVNl KONUK
3687. O ZRvhu'l-Bmin ay ve gune§ gibi onun onunde ruy-i zeminden bUiu
Ya'ni Hz. Cibril-i Emfn, ay ve giines ufuktan tulu' eder gibi Hz. Meryem'in
onunde zahir oldu. 1*^1. \jiL Qj jLS b-_>j Qi uL j'u (Meryem, 1 9/1 7) ya'ni "Biz
ona ruhumuzu gdnderdik, ona be§er-i sevi, ya'ni, boyu bosu giizel bir.be§er
suretinde temessiil ve tecessiid etti" ayet-i kerimesine isaret buyrulur.
c->BI Jd,jj OjS, £ DU>cjl v^J <j. {jy* ^~"j j>. C&*j y
3688. OJikabsiz bir giizel zeminden bitti; nitehim gune$ §arktan zahir olur.
Apasjkar bir giizel delikanh, gunesm sarktan tulu'u gibi, zeminden peyda
oldu.
3689. uMeruemin a'zasi uzerine Mr erne dii§tu, zira o $vplak idi ve fesdddan
korktu.
Zira bir veiiyye-i afife olan Hz. Meryem, nikah-i §er'i olmaksizm vaki' ola-
cak mukarenetin aklen ve §er'an caiz olmayan bir §ey oldugunu bilirdi. Boy-
le bir fesadin vuku'undan korktugu igin, onun a'zasina titremek anz oldu.
3690. I&r suret hi, eger ^usuf a$ikare g'dreydi, hayretden kadinlar g$oi elini
[3705] ii.
keserdi.
Hz. Cibril'in son derece guzellikte zahir oldugunu beyandir. Ya'ni "Hz.
Cibril oyle bir giizel siiretde zahir oldu ki, eger cemali kemalde olan Yusuf
(a.s.) bile o sureti boyle asikare olarak gormiis. olsa idi, son derece hayrete
dii§erdi ve Misir'da Hz. Yusuf un cemalini goriip, hayrete dii§erek ellerini ke-
sen kadinlar gibi, o da elini keser idi." Nitekim Yusuf (a.s.)m kissasi, sure-i
Yusuf da beyan buyrulmustar,
3691. fyoniilien ba§ pkaran bir hayal gibi, onun oniinae giil gibi ^amurdan biiti.
Hie beklemedigi halde, gdniilde apansizin zuhur eden bir hayal gibi Hz.
Cibril'in miitemessil olan o giizel suret-i be§eriyyesi, Hz. Meryem (radiyalla-
hu anha)mn grplak olan viicudu oniinde bir giil gibi gamurdan gikrverdi.
c^^
MESNEVf-I SERlF SERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
3692. ^Meryem bi-hod oldu ve bi-hodluk i^inde, ^Zttahk'in penahina sifra-
ytrtii" dedi.
Hz. Meryem, kemal-i teessurunden kendinden gecti ve bu bi-hodluk igin-
de "Hakk'in himayesine kagayim!" dedi.
"Penan", himaye ve duvar golgesi ma'nasinadir.
V-* - tjy-t d*ji Cj>-j C~CjA ji S-a^ .liVj 01 Jjf ^j^" OiU 4&lj
3693. ,£«■£ ki o ceybi -pok, heztmetde esbabmi gayb tarafina adiurmeyi adet et-
mi§ idi.
"Pak-ceyb", kemal-i iffetden ve taharetden kinayedir. "Rahfdan murad,
kuva-yi viicudiyyedir. "Hezimef'den murad, takaza-yi nefsani altinda kiv-
ranmaktir. Ya'ni "Hz. Meryem, kemal-i iffetinden dolayi takaza-yi nefsani
altinda kivrandigi vakit, kuva-yi zahire ve batmesini toplayarak *ui 'j\ ij>
(Zariyat, 51/50) ["Allah'a kacm!"] ayet-i kerimesinde tavsiye buyuruldu-
gu iizere gaybe, ya'ni Hakk'a iltica etmeyi adet etmis idi. Adeti vech ile bu
delikanhyi gordugii vakit dahi cemi'-i kuvasiyla Hakk'a iltica etti. Nitekim
Hz. §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i fsevi'de bu hususu beyan bu-
yururlar.
3694. Uaktaki ciham kararsiz miilh aordii, hazm edicihr aihi o hazreiden hi-
sar yaph.
Cenab-i Meryem'in takaza-yi nefsanlden Hakk'a ilticasimn sebebi bu idi
ki, o bu diinya alemini fan? ve kararsiz bir mulk gordu; ihtiyat eden akiller gi-
bi, kendine Hz. Hak'dan bir kal'a yapti.
3695. Ta ki oliim vakline hadar, onabir kal'a ola ki, dusman onun maksa&i-
nm yohxnu bulmaya.
Olum vaktine kadar nefis ve seytan diismanlan igin, Hak Teala hazretle-
ri, cenab-i Meryem'e bir kal'a ola ve bu dusmanlar, onun maksudu olan
Hakk'a vuslat yolunu bulup, kendisini bu tarik-i mustakimden geri cekmiye.
cgXgz
AHMED AVNl KONUK
Jjj5 j> ji Jl ilJj^jJ aSJjjj
JjJJ <l (^jL*P- ,jP- oUj jl
3696. UiaWivn penahindan iyi hir hisdr fl'ormedi; o kal'anin kurbiinde yurt ye-
ri iniihab etti.
"Penan", himaye ve duvar golgesi ma'nasinadir. "Yurt", Tiirkge'dir ve
mesken demektir. "Gen", mahal ma'nasinadir. "Yurt-geh", mesken yen de-
mekolur. "Diz", kale demektir.
3697. Uaktaki o akil yakvcx gamzeleri gordii ki, ondan cigerler ok sajAantci
olurdu.
"Gamze", goz kirpigi ile i§aret ve goz kirpmak demektir. Ya'ni "Hz. Cibril
gayet giizel bir delikanh sureti ile zuhur etmekle beraber, Hz. Meryem'in kar-
sisinda bir kadimn aklim perisan edecek vech ile ahu gibi gozleriyle ma'nidar
isaretler de yapardi ki, o isaretlerden dolayi cigerler ok saplanmis. gibi miite-
essiroluridi."
3698. <§ah ve ordu onun kolesi olmu$, akil hiisrevleri onun bi-ha§u olmu§ idi.
"Halka der gus" kole ve muti' olmaktan kinayedir. Bu beyt-i §erifden
i'tibaren cenab-i Mevlana (r.a.) efendimizin beyanat-i aliyyeleri Hakk'a ra-
ci'dir. Ma'lumdur ki, "melek" liigatte kuwet ve siddet ma'nasinadir ve me-
laike-i kiram hazarati kudret-i Hakk'm mazharlan olan kuva omp, adedleri
sayilmak miimkin degildir. Bunlardan dordii olan Cebrail, Mikail, Israfil ve
Azrail (aleyhimii's-selam) hazarati kuva-yi kul'liyyedir ki, bu babdaki izahat
yukanlarda da gecti. Bu melaike, alem-i hayalde murad-i ilahi olan her bir
§ekilde temessiil ederler. Nitekim Hz. Cibril emr-i ilahi iizerine bdyle gayet
giizel bir delikanh suretinde temessiil ve tecessiid etti. Onlar dahi suunat-i
ilahiyyenin aynalan oldugundan, Hz. Cibril'in bu suret-i cemilesi ve onun
gamzeleri dahi hep Hakk'in tecelliyatidir. Bu miinasebetie cenab-i Pir her
mazharda miitecelli olan Hakk'a intikal edip buyururlar ki: "§ah olan ruh-i
a'zam ve onun ordusu olan alem-i ervah, o miitecelli olan Hakk'in bendesi
ve mutf'i olmu§, akil hiisrevleri olan enbiya ve evliya O'nun tecelliyatmin bi-
husu olmustur."
*$»>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
3699. y>uz binlerce §ah rikk ile memluku olmu§, yiiz binlerce bedri ithka ver-
mi§tir.
"Rikk", kulluk, ubudiyet; "dik", mubtelasim giinden giine eriten hastahk-
tir. Burada eksilmek ve incelmek ma'nasmadir. Ya'ni "Yiiz binlerce alemin
§ahlan ubudiyyetle onun memluku [olmu§,] yiiz binlerce bedr-i tarn halinde-
ki erbab-i akil ve zekayi hilal gibi inceltmi§tir."
* j ^ ^i yt J^ J^ ^ j p l ' ! J 6 j*J y J e J*J
3700. ^Liihrenin dem vurmak icin takah yokitir; akl-i kill, onu gorcLugii vakii
[3715] ■,„ „ 1 „
kuculur.
"Zehre", Arabca'da cjcek ve Farisl'de karacigere miilasik olan 6d ve takat
ve cesaret ve ciir'et ma'nalannadir. "Ziihre", seb'a-i seyyareden birinin ismi-
dir. Felegin tarabi ve hiisiin ve cemal timsalidir. Ya'ni "Hakk'in kemal-i ce-
maliyle zahir olan Ruhu'l-Kuds'iin o suret-i be§eriyyesine kar§i, Ziihre yildi-
zinm hiisn ii cemalden dem vurmaga takati ve cesareti yoktur. Akl-i kiil ki,
ruh-i a'zamin sifatidir, Hakk'in o tecelllsini gordiigii vakit, kendini kiigiik go-
riir." "Kern zeden", kendi kemalatim biiyiik gormemekten kinaye olur.
I-O \j p^£o
3701. IW ne soyliyeuim ki, beni dikmi§tir; benim dem-gehimi, onun dem-flehi
yakmi§hr.
"Denvgeh", nefes mahalli demektir; ve elfaz ve savt, nefes vasitasryla za-
hirdir. Mecra-yi nefesin yanmasi, bittabi' kelamin zuhuruna mani'dir. ikinci
"dem-geh"den murad, nefes-i Rahman!' nin meclasi olan Ruhu'l-Kuds'diir.
Cenab-i Pir efendimiz buyururlar ki: "Ben ne sdyliyeyim, Hak Teala hazret-
leri fa§-i esrardan benim agzimi dikmistir. Nitekim Mesnevt nin bir beytinde
buyururlar: j-^>> ,/jUo 3 x>f _& -u^T^ir j\^\ \f j» Ya'ni "Her kime es-
rar-i kan ogrettiler ise, onun agzini diktiler, miihiirlediler." Ve ikinci misra'da
buyururlar ki: "Onun nefes-i Rahmani'sinin meclasi olan Ruhu'1-Kuds, bu
suret-i beseriyyede zuhuru, benim mahall-i kelam olan mecra-yi nefesimi
yakmi§tir, soyliyemem."
> i , , * _
3702. IQen o alexin dumaniyim, ben ona delilim; ia'bir ettikleri §ey, o §ahdan
uzakhr, bahldir.
C ^^ J
AHMED AVNt KONUK
"Benim vucudum, tecelli-i Hak atesmin dumamdir ve ben bu viicud-i iza-
fim ile onun tecellisinin deliliyim. Erbab-i akil ve nazann, akil ve kiyas ile
ta'bir ettikleri o §ah-i hakikiden uzaktir ve batildir." Nitekim Hz. Niyazi-i Mis-
ri buyurur:
Zahir iken ol am orter delail beyyinat
3703. dMuhakkak Ur Qtine§in Miti, miistatd olan gune§in nuranun flayri ol-
maz.
"Mustatil", giinesjn nurunun sifatidir ki, gttnegin uzayici olan nuru de-
mektir. Ya'ni "Giinesm viicudunun delili, yine giinesm nuru oldugu gibi,
Hakk'in vucud-i hakikisinin delili dahi, O'nun nur-i vucudundan zahir olan
bu mezahirdir," Giinesm nuru bir i'tibar ile giinesm gayri oldugu gibi, bir i'ti-
bar ile de "ayn"idir. Kezalik bu viicud-i izafi dahi bir i'tibar ile Hakk'in gayri
ve bir i'tibar ile de aynidir. Bu gayriyyet-i i'tibariyye O'nun vech-i pakini ort-
mugtur. Bu cihetden Hz. Hiidayi (k.s.) buyurur:
Zuhum perde olmu§tur zuhura
Gozii olan deltl ister mi nura
3704. Save kirn olur ki, onun Aditi olsun; hu ona yeter ki, onun zeliti olsun.
Malum olsun ki, Hakk'in gayri dedigimiz ve alem tesmiye eyledigimiz bu
suver-i kesifenin hey'et-i mecmuasi Hakk'a nisbetle bir adamin golgesine
benzer. Adamin golgesinin bir vucud-i mustakilli yoktur; onun vucudu ada-
min viicuduna muhtagdir. iste tipki alem de boyledir, viicud-i mustakilli ol-
mayip, ancak Hakk'in vucudu ile kaimdir. Ve golgenin harekat ve sekenati
nasil ki sahsa tabi' ise, harekat ve sekenat-i alem dahi oylece vucud-i Hakk'a
tabi'dir. Golge ister mevcud olsun, ister olmasin; golge sahibinin varligi sabit
olmak igin t bu golgeye muhtag degildir. Binaenaleyh "Golge kirn olur ki
Hakk'in varligimn delili olsun? Bu golge olan suver-i alemin, Hakk'in huzu-
runda zelil olmasi kaOdir."
3705. Senin ou Celal'in aelaletcie sakkixr, huiun ilrakat onun gerisinile sabikhr.
ff ffitf >
MESNEVf-1 SERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
Bu beyt-i §erif, yukandaki 3702 numarah beyte merbutdur. Orada cenab-i
Pir efendimiz ^ & ,JLb f > oT^jj ya'ni "Ben o atesjn dumamyim, ben ona de-
Hlim" buyurmu§lar idi. Burada da kendi ism-i seriflerini zikf ederek, Cenab-i
Hakk'a hitaben buyururlar ki: "Senin bu CelaTin, senin esma ve sirat-i ilahiy-
yene delaletde sadiktir." Qunkii lutfunla insan-i kamil olup, cem'iyyet-i esma-
iyyenin mazhandir ve \^\ ^~\ <y _> js^i xa Ax^i ^ j^- J\ j\*-*>. ^>i ya'ni
"Halkima benim sifatimla cik! Seni kasd eden beni kasd etti, seni seven, beni
sevdi" hadis-i kudsisindeki ma'nayi hamildir. Butun idrakat O'nun gerisi olan
senin ilm-i ilahinde sabiktir ki, f^U* joi ^i^i^j «fij* ia» Vi ^ ^ 01 j (Hicr,
15/21) ya'ni "Bizim indimizde hazineleri olmayan bir §ey yoktur, biz onu ka-
der-i ma'lum ile indiririz" ayet-i kerimesi hukmunce, bu alemde bize anen-fe-
anen nazil olur." Yahud ikinci misra'daki "Pes o" terkib-i izafi olmayip "pes",
"ciimle idrakaf'in haberidir. Bu suretle ma'na "Butun idrakler geridir, o sa-
biktir". Ya'ni "Senin Celal'in, cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz ve makam-i kut-
biyyetde sabit olmakla, senin ma'rifetinde bilciimle nasin idrakleri geridir ve
o kutbun idraki hepsini gecmi§tir," demek olur.
3706. nSiitun utrakUr topal esekler uzerindeiir; o riizgara hinmis ok gibi u$a-
cuiur.
Bu beyt-i serifde cenab-i Pir, zat-i kudsilerinin kutbiyetine isareten buyurur-
lar ki: "Ehl-i alemin butun idrakati, topal esekler iizerindedir, ya'ni ala-dereca-
tihim nakisdir. kutb-i zaman olan Hz. Celaleddln ise, idrak-i hakayikda riiz-
gara binmis olan ok gibi ucucudur." Nitekim bu Mesnevl-i §etifomm §ahididir.
Ma'lum olsun ki, kutb-i zaman, her asirda ancak bir kimseden ibarettir. Ni-
tekim 1. cildde cenab-i Pir c— *• _>;*■ ja j •jU- j* c~~*fTji c — S d* oioi^ ^
ya'ni "Cihan muhakkak o bir kimseden ibarettir, o agehdir; her yildiz, felek
uzerinde ziya vermekte aym ciiz'udur" buyurmu§lar idi. Binaenaleyh kutb-i
zamanin idrakati ve ezvaki yaninda, sair evliyanin ezvak ve idrakati, topal
e§ekler iizerindedir, ya'ni nakisdir. Zira kutb-i zaman, kalb-i muhammedt
iizeredir, onun idrakati feza-yi hakayikda riizgara binmis. ok gibi sur'atle
ucucudur.
3707. Sger ka$sa, Kim.se o sahm tozunu bulamaz; ve eijer ka$salar o yolun onu-
nii iutar.
s^P?
AHMED AVNt KONUK
"Eger insan-i kamil ve halife-i Hak otan kutb-i zaman, halkin nazanndan
kacsa ve tesettur etse, hicbir kimse o sah-i ma'namn tozunu bulamaz. Ve eger
halk onun nazanndan kagsalar, o sah-i ma'nevi, onlann yolunu keser ve her
nerede olsalar, onlann onlerine gikar." Zira Hak Teala hallfeye nizam-i akil
iizere, hazret-i sehadetde tasarrufu miibari kildi ve bu tasarruf, ism-i Zahir'in
ahkami tahtinda vaki* olur. Ve onun bu tasarrufu, tasarruf-i Hak oldugundan,
ism-i Batin'in hukmune nazaran halife tasarruftcfn mezcfirdur; zira haktkatde
halifenin viicudu yoktur.
3708. ^utiin idrakata aram yoktur; meydan vakiidir, kadeh vakii degildir.
Cenab-i Pir efendimiz nefs-i nefislerine hitab edip buyururlar ki: "Ey Hz.
Celaleddm, riizgara binmis. ok gibi ugucu olan butun Ldrakatimiza siikun ve
aram yoktur,- zira ki meydan vaktidir ve bu Mesnevi-i §erif\, alem-i batindan
alem-i zahire gikarmak vaktidir, sarab-i ask-i ilahi kadehiyle sarhos. olmak
vakti degildir."
3709. O vehme mensub olan Urisi dogan gibi u$uuor; o dvgeri ok gibi ge$tigi ma-
halli yirhyor.
Bu Mesnevt yi dinleyenlerden vehme mensub olan birisinin idraki keserat
aleminde ma'na avlamak icin bir dogan kusu gibi ucup dolasir; ve diger biri-
nin idraki, gectigi yen yirtan ok gibi, keserati yirtip, vahdet tarafina gidiyor.
01* j y> *sr\j jJLil J"* oTj Olplj b \J^£ djz? J>* Oij
3710. Ue obirisi, yelkenli gemi gibi; ve o dvgeri her zaman ieraci dedir .
Ve o birinin idraki, yelkenli gemi gibi havaya tabi' olup, calkana calkana
gidiyor ve diger birisinin idraki ise, teraci'de ya'ni geri geri gitmekte ve tered-
dud icmde bulunmaktadir.
Bu beyitlerde cenab-i Fir efendimiz sami'lerin idrakatini dort simf iizerine
tertib buyurmustur ki, simdiye kadar Mesnevi yi okuyanlar ve dinleyenlerin
halleri de bu dortten haric. olmadigi goriilmektedir.
3711. Onlara uzakian hir av gdrundiigu vakii, o ka§lartn hepi hamle arhnrlar.
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
Vaktaki bu Mesnevfye muhatab olan saliklere uzaktan, ya'ni alem-i me-
lekutdan bir ma'na ve hal avi gdrundiigu vakit, o saliklerin ku§ gibi olan ruh-
lan hep birden hamle ederler.
jjjJti C)>jij y> iSy il)l^i^ y?-** -Ajj-i> ^'js** ■ij-i i-^j U osjj^f
3712. Uakiakx nd-peyda olur, hayrdn olurlar; bayku§lar gtbi her virdne iaraft-
na giderler.
Ya'ni "0 goriinen ma'na ve zevk-i hal avi, onlann batin gozlerinden gaib
oldugu vakit, her bin bayku§lar gibi, bu dunya viranesi tarafina gider ve su-
ver-i alem ile kendilerini me§gul ederler."
3713. O sayd-i niydz zahir ohun diye, bir cf'ozu bayli, bir aozu a$ik munlazirdu.
niyaz olunan ve beklenen zevk-i hal avi, tekrar zuhur etsin diye, bir go-
zii alem-i ruhaniyyete kapanmi§ ve bir gozii agik olarak intizar ederler.
JL>- *y>- L i_^>tp $j>- Ol 5j> Juv» j!^ j\ J^jS" jji JUlc by?
3714. £je$ kaUiyi vakit meldUen derler ki: "0 acabd av mi, yahud hayal mi idi?"
Hakk'in o zevk-i hal tecellisi gee. kaldigi ve goriinmedigi vakit, melal ve
usaniklik cihetinden derler ki: "0 bize goriinen zevk-i hal acaba hakikaten bir
tecelH-i Hak mi ve ahval-i ruhaniyyeden avladigimiz bir hal mi idi, yoksa bir
hayal mi idi?"
3715. CAAaslahai olur ki, id ki bir miiddet bir rdhatdan kwvet ve zor iutsunlar.
Ezvak-i halin ve tecelliyat-i ruhaniyyenin inkita'indaki hikmet ve masla-
hat, senin ruh-i hayvaninin bir miiddet rahat edip, gelecek yeni tecelliyat igin
kuwet ve zor hasil etmesidir. Eger o zevk daim olsa, sema' ve harekat sebe-
biyle cismin pek ziyade yorulur; binaenaleyh sana bir miiddet siikunet ve is-
tirahat lazimdir.
3716. Gger aece olmasa idi, butun haldik hirstan nd§t olan hareketten, kendile-
rini yakarlar idi.
cvgp^
AHMED AVNl KONUK
Bu cism-i be§er cok yorulmaga ve hirpalanmaga gelmez. Mesela eger hep
gunduz olsa ve hig gece olmasa idi, halk-i alem hirs-i mai§et ve ticaretten do-
layi, ale'd-devam hareket edip gah^ir ve bu hareketten na§i kendilerini harab
ve hasta ederler idi.
J&-J*" l >^ <J*\* [J ^ j» Js^jX>\ ^ ^ffj^ jj ^-y. }\
3717. Dtevesien ve menfaai kazanmak hirsmdan, her hir kimse hedeni yakma-
fla verir idi.
Her bir kimse hevesat-i nefsaniyyesine ve te'min-i menfaat hirsina me§-
galiyet yiizunden cismini yakmaga verir ve harab ederdi.
3718. Uiendi htrslanndan hir miiddet kurtulmalan icin, hir rahmet hazinesi yi-
hi gece zakir oldu.
"Halk-i alem kendi hirs-i nefsanilerinden bir muddet olsun kurtulmalan igin
HakTeala' nin bir rahmet hazinesi gibi zulmet-i leyl zahir oldu." Ve bu karan-
hk ve siikunet ve ta'til-i mesa! uykuyu ve cismin istirahatini mucib oldu. Nite-
kim HakTeala ayet-i kerimede buyurur: v \£~± I jit >■ ^JjVAi (Gafir, 40/61)
Ya'ni "Oyle bir AUah'dir ki, geceyi onda sakin olmaniz igin yapti". Binaenaleyh
giinduzun zail olup, karanlik gecenin gelmesinde insanlar igin faide vardir.
3719. €y yol flUki, vaklaki sana hir kabz gelir, o senin salahindir, kalbi me t/us
olma'.
"Ey salik, senin kalbinden glinduz gibi setaret veren bast hali gidip, ka-
ranlik gece mesabesinde olan bir kabz gelirse, o senin sebeb-i salahindir, sa-
kin bu kabzdan dolayi kalberf me'yus olma." Kabz ve bast, havf ve reca
mertebesinden terakkiden sonra, abdde hasil olan iki haldir. Havf, gelecek
bir mekruha ve reca, gelecek bir merguba miiteallik olur. Kabz ile bast ise,
kalb-i arife, sebebi mechul olan bir varid-i gaybidir. Binaenaleyh kabz ile
bast sifat-i kalbiyyeden ve havf ile reca ise, sifat-i nefsaniyyedendir.
3720. 2Xra ki o hast ve kiisadda hir masraf i$indesin; masraf icin i'tidad cihe-
iinden hir irad lazxmdir.
6 $P?
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"1'tidad", saymak ve mu'teber tutmak ma'nalanna gelir. Ya'ni bast hali
kalbe siirur ve agiklik verir; ve bu hal salikde reca duygusuna mumasil oldu-
gundan, miicahedede atalete ve ruhsat ile amele sebeb olur. Ve atalet ve ruh-
satla amel 6mr-i salikin sarfi ve izaasi demek olur. Ve kabz ise, havf duygu-
sunun galebesine mumasil oldugundan, Hakk'a tevecciih ve niyaza sebeb
olur; Hakk'a tevecciih ve niyaz ise, bir kazangdir ve iraddir; ve masrafla irad
arasinda bir hesab ve saygi olmak lazimdir. Zira hep masraf olursa, iflas va-
ki' olur ve hep Irad olup, hie masraf olmazsa, agir bir yiik olur. Binaenaleyh
masraf mukabilinde irad ve bast mukabilinde kabz olmak icab eder.
3721. Gger daima yaz fash ola idi, giinesin harareti bostana vurur idi.
Bu beyt-i serifde salikin basti yaza ve kabzi kisa tesbih buyurulur.
jt? dTj^l ajlJ f s <& <y- J tr ->' \£ sf 'f M '-> O^*
3722. Onun munbeiini kokien ve dtbinden yakarcli hi, artih o eski faze olmaz&i.
"Miinbet", ism-i mef'ul olup, arzdan bitirilmis. ve inbat olunmus. demektir.
Ya'ni "Yaz mevsimi devam etse o bostanda bitmis. olan nebatatin kokunu ve
dibini yakardi ki, artik o yanan ve eskiyen nebat taze olmaz ve taravet bu-
lunmaz idi."
3723. his her ne hilar ehsi yiizlii ise de miisfiktir; yaz giilucudiir amma
muhriktir.
a&r ji J&h* a&r j J>^. »>" Jy. J*-* tJj j* y <$ J** &>yr
3724. Uakiahi kabz gelir, sen onda bash aar; taze ol, almna buhuntii birahna!
Ya'ni "Kabz Hakk'in celalinden ve bast cemalinden zuhur eder ve Hakk'in
celalinde cemali ve cemalinde de celali gizlidir. Binaenaleyh ey salik eger kal-
bine kabz gelirse, sen onun zimmnda basti gor, taze ol, kabzdan pejmurde ol-
ma ve yuzunii ek§itip, alnint buru§turma!"
3725. Qocuklar avium ve aktller somurtkancLir; gam kararijjer v&n ve sadl ok-
tiger itin olur.
*&!&>
AHMED AVNt KONUK
"Akillan nakis olan gocuklar guluciidurier ve bast igindedirler; ve akibet-
endis. olan akiller somurtkandir ve kabz igindedirler. Ve akiller elbette gocuk-
lardan daha mu'teberdirler. Ve keza gam, adamin cisminde karacigerden olur
ve siirur, ferah akcigerden gelir." Tibb-i atika gore karaciger ruh-i tabu ma-
halli oldugundan, akcigere tefevvuk eder; ya'ni vucud-i be§erde mahall-i §a-
di, niahall-i gamdan daha dun mertebededir demek olur.
O , _ , t _
C— J* j>-\ c^L-j*- ji JSIp *-i<^- c-^y^i ji jf- j^«-«-* ^y &^r
3726. Qocugun gozii e§ek gibi ahtrdadir; akilin gozii sonun hesabindadir.
Qocuklar gibi sathi nazar sahibi olan kimselerin gozii, esekler gibi diinya
ahinndadir, fakat akilin gozii diinyamn fani oldugunu goriir, hissiyat-i diin-
yeviyyenin sonuna bakar.
3727. O ahiria alefi ho§ goriir ve bu, kasa-ptan onun dhirini iehf goriir.
Qocuk me§rebinde olan kisa goren ve dusunenler, bu diinya ahinnda hu-
zuzat-i nefsaniyyeyi ho§ ve lezzetli goriirler; ve bu akil olanlar ise, tabiat ka-
sabindan o lezzat-i nefsaniyyenin sonunu telef ve helak goriirler.
3728. alef aadu, zira bu kasah verdi, hizim etimiz i$in hir ierazi koydu.
"0 huzuzat-i diinyeviyye acidir, ciinkii bunu tabiat kasabi verdi; fakat yi-
yip ictigimiz seylerden hasil olan ve bizim bizligimizi teskil eden cismimiz
icin, o kasab-i tabiat bir terazi koydu." jJ-i J^ i $ij (A'raf, 7/8) Ya'ni "Bu
giinde vezn etmek ve tartmak hakdir" ayet-i kerimesi mucibince bizden, yi-
yip ictigimizin hesabi sorulmak muhakkaktir.
IUp J**** jl C~ob j£>j* ^ \J&- \J& Jals- jj>- 0~»£>» j jj
3729. Qxi hikmetten alef ye ki, onu Uiuda mahz-i aiadan ivazsiz vermi$tir.
Ey salik, mademki gida-yi surinin ve huziizat-i cismaniyyenin boyle he-
sabi vardir, ihtiyac-i zariiriden fazla yiyip icmeyi birak da, git hikemiyat ve
maarif-i ilahiyyeden gida al, bu gida ruhun kemaline hadimdir ki, Hak Teala
hazretleri bu gida-yi ruhamyi sirf ata ve ihsan olmak ve mukabilinde vezn ve
hesab olmamak iizere vermi§tir. Bu hikemiyat ve maarif-i ilahiyyeden istedi-
gin kadar ye ve ruhunu tenmiye etl
C $P? )
@<®" MESNEVl-1 SERfF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
3730. By kul, Dtakk'in ^Ottilu min nzhihi" huyurdugu §eyden hikmet (Ugll,
ekmek anladm.
"Ren!", kul ve kole ma'nasina geldigi gibi "yola mensub" ma'nasiira da
gelir ve salik demek olur. Bu bevt-i §erifde sure-i Mulk'de olan JJd j^. </aJi y.
j^J\ <Ji j 4» jj °^ i'jir j li-TL. ^ ly^ii n/s '^jvi (Miilk, 67/1 5) ya'ni "Allah oy-
le Allali'dif ki, sizin icin arzi miinkad kildi, onun etrafinda yiiruyiinuz ve Al-
lah'm nzkindan yiyiniz ve niisur Allah'adir".
Ya'ni "Ey kul veyahud salik, sen "Allah 'in nzkindan yiyiniz!" hitab-i ila-
hisini, hikmet degil, ekmek anladin." "Allah yiyiniz!" buyurdu diye tika ba-
sa yedin ictin ve cismini sjsmanlattin, hikmet ve ma'rifetten bi-nasib kaldin
ve ruhunu pek zayif ve Mgare bir halde biraktin.
3731 . jHahk'm nzki meriebede hikmet olm ki, akhei senin hogazini hducu olmaz.
Efrad-i mahlukatdan her bir mahlukun kendi mertebesine gore bir nzki
vardir; ve insanda cisim i'tibariyle hayvaniyet ve run i'tibariyle melekiyet
mertebeleri muctemi'dir. Eger yalniz hayvaniyete aid nzk ile me§gul olursa,
hayvan hiikmundedir; ve eger yalniz melekiyete aid nzk ile, ya'ni riyazet ve
ibadet ve taat ile me§gul olursa, melek hiikmiindedir. Ve eger Hakk'm ism-i
Zahir'ine taalluk eden cisminin nzkini i 'tidal dairesinde verip, ruhunun gida-
sim da bol bol verirse, insaniyet mertebesinin hukmiine riayet etmi§ olur ki,
bu mertebeye riayet hikmet ve irfan olur. Ve mertebe-i insaniyyete aid
Hakk'in nzki olur ve iki tarafin hakkina riayet eden arifden hesab sorulmaz;
ve bu nzk akibetde onun bogazinda kalmaz.
3732. ^u agzi haglaclin, hir ajjiz a$il(Li ki, o sir lokmalanni yiyici oliu.
Ya'ni "Vaktaki bu cisim agzim bagladm ve nefsin hayvaniyetini kesr et-
tin, ondan sonra ruhun agzi agildi ve riihun agzi da sir lokmalanni ve ma-
arif-i ilahiyye yemeklerini yiyici oldu."
3733. Bcjer ieni seytamn siiiunden kesersen, onun fitamincla pek cok ni'met yersin.
AHMED AVNI KONUK
"Fitam", gocugu memeden kesmek demektir. "Eger cismi, nefis §eytamnin
siitii olan gida-yi suriden keser ve onu riyazete sevk edersen, onun bu slit-
ten kesilmesi nettcesinde pek gok hikmet ve maarif-i ilahiyye ni'metlerini yer-
sin ve ruhun bu ni'metler ile beslenir."
3734. Tiir/i kaynadi$li, yanm $ifl olarak §erh ettim; tamamini hakim-i fyazne-
vi den dinle!
"Tiirk"den murad, sahra-nism ve mm bedevi bir halde ya§ayan Tiirk-
ler'dir ki, onlar kuvveti gitmesin diye eti yan gig olarak yerler ve 50k kaynat-
mazlar. Ya'ni "Ben bu bahsi sahra-nisfa Tiirkler'in, eti 50k kaynatmayip, ya-
nm gig biraktiklan gibi, yan gig bir halde biraktim; onun tamamini Hakim Se-
nai-i Gaznevi hazretlerinden dinle!"
3735. flayhm hakimi ve ariflerin fahri, hunun §erhini Dlahi-name 'de soyler.
Alem-i gaybin hikemiyatina vakif ve ariflerin medar-i iftihan olan Ha-
kim Sena! hazretleri bu bahsin §erhini Uihi-name nammdaki eser-i §erifinde
beyan buyurur.
3736. fyam ye, aam arhricdarin ehnecjini yeme! x.ira ki akil aam, $owk §elter yer.
Bu hayat-i diinyeviyyede akibet ve ahiret gamim ye; sonunda gam artin-
ci olan ehl-i gafletin sana verdikleri §evk ve ne§at ekmegini yeme! Zira ki,
akil bu hayat-i diinyeviyyede akibet-i mechulenin gamim yer ve gocuk mes-
rebinde olan kimseler ise, ahval-i akibetden bi-haber olduklanndan, hayat-i
dunyeviyyenin lezzetleriyle me§gul olurlar ve giiltip oynarlar.
~*Sp*<
*j o ^
*£■ f-b e Oj^> C^-iLi -tJ
3737. §adi $eheri, aam haginin meyvesidir; lu ferah yaradir ve aam merhemidir.
Siirur ve seving sekeri, gam baginda biten bir meyvedir. Mesela diinyada
gemide ate§cilik eden tayfalar, gam ve sikinti igindedirler ve bu gam ve sikin-
ti neticesinde aldiklan iicrete mukabil hasil olan sad! ve siirur §ekeri, bu gam
baginda biten meyvedir. Bunun gibi, bidayet-i siilukiinde salikin gektigi mii-
<^^
MESNEVt-t §ERIF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3
cahede ve riyazet gam ve sikintilan baginda, vuslat-i Hak meserreti biter ve
diinyada oekilen ibadat ve nehy-i ilahiden ictinab sabn zahmetlerine
mukabil, ahirette siirur ve safa hasil olur. Binaenaleyh diinyada nefsin haz-
zi ve ferahi yaradir ve onun garni, o yaranin merhemidir. Bundan dolayi Hak
Teala o^>Ji L*J V Ai\ 01 J->- V (Kasas, 28/76) ya'ni "Ferahlanma, Allah Te-
ala ferahlananlan sevmez" buyurur; ve hadis-i serifde ji>i ^J$\ v* ^ ^
ya'ni "Muhakkak Allah Teala mahzun kalbi sever" buyurulur.
j^o ^ ^ J&> 0j jj j* jl ji* jS J._>\£ ji ^y _^ ^
3738. ^ara gor&ugiin vakit, a$k ile kucagina pek; iajj ha§indan <§am a nazar eil
"Rebve", Dime§k-i §am'a yakin bir dagin ismidir; o dagin basindan
§am'in manzarasi latif goriiniir; "ra"mn harekat-i selasesiyle telafruz oluna-
bilir. Ya'ni "Mademki gamdan sad! gikiyor, o halde garni gordiigiin vakit §a-
diye ve siirura kavusmak igin, o garni ask ile kucagma gek ve ondan kagma.
Gam tepesinden sadiyi tema§a et!" Burada gam, "Rebve"ye ve sadi, "Di-
mesk-i §am"a tesbih buyurulmustar. Ankaravi hazretleri ikinci misra'in bir
darb-i mesel olarak kullanildigim beyan buyurmaktadir.
3739. Snh.il uzumden daima meyt goriir; a$ik ma dumdan, daima seyi fl'orur.
"Akil evvelen iiziimu ve ba'dehu ondan mey gikacagini goriir; ve a§ik za-
hirde ma'dum olan seyden, atide mevcud olacak bir sey goriir." Mesela bir
kimse rukaraya zekati olan meblagi verir ve o meblag onun indinde ma'dum
olur; fakat o ma'dumdan, atideki miikafat-i uhreviyyeyi goriir. Velhasil akil
akibet-i hale nazar edip, hayaM diinyeviyyede garni sldiye tercih eder. Im-
dadullah hazretleri serhlerinde buyururlar ki: "Ma'dum"dan murad, ayn-i sa-
bitedir. Ya'ni a§ik, ma'dum olan ayn-i sabitede mevcudu goriir; veyahud bir
seyin viicudundan evvel, ayn-i sabitenin mulahazasindan o §eyi goriir."
3740. Svvelki gun hamallar "Onun yukilnu sen $ehme, id ki arslan flibi hen $e-
heuim!' dive kavga ettiler.
Bu ve atideki beyt-i §erifde evvelden ahiri gormenin misali beyan buyu-
rulur.
ssjsp^
AHMED AVNt KONUK
3741. JEtra ki o zahmetien faide gor&rler, yuku her hid iigerinclen kaph.
Hamallar agir yukii ta§imak me§akkatinden, ucret almak menfaatini gdr-
dukleri icim "Sen gdturme, ben goturecegim!" diye birbirleriyle. kavga ederek
e§ya sahibinin yiikunii her bin digerinden kapti. Bunun gibi ey salik, sen de
hayat-i diinyadaki gam yukunii, atideki menfaat icin yiiklen!
j+~s oTj $y <^?^ -^ (Js £ *i\* [j. &\ ^y £ &~ *y
3742. Diani DiaWxn iicreti? Diani o mayasizm ucreti? Hu sana bir nazv-
neyi ve o tesutfu Ucret verir.
"Tesu", ddrt bugday mikdar ve sikletinde oian mangir, Arabi'de "tasuc"
derler. Burada, gayet az bir §ey demektir. "Maye", mikdar ve "bi-maye",
mikdarsiz ve kiymetsiz demektir. Ya'ni "Hakk'in verecegi ucretin kiymeti ne-
rede, o kiymetsiz ve mikdarsiz esja sahibinin hamallara verecegi ucretin kiy-
meti nerede? Bu Hak Teala senin zahmetine ve me§akkatine mukabil iicret
olarak sana bir hazine verir ve o hiz'met ettigin ehl-i diinya efendileri ise, se-
nin zahmetine mukabil tesu ve §ey'-i kalil verirler."
' cJjj ay a-ilJ Ol AJib jJ \j Jjjj jij LS ^>- y? *£ (Jjj ^
3743. Sen bir alhn hazinesisin ki, kum alhnda yatitgin vakii, o seninle olur,
miirde-ria olmaz.
"Ey insan, sen emanat-i ilahiyyeyi hamil oldugun igin bir altm hazinesi
senin olup, kum veya toprak altinda yattigin vakit o haztne seninle beraher
olur; sair e§yan gibi ba§indan arta kalmaz." "Murde-rig", oliinun basindan
arta kalan esja demektir.
3744. senin cenazenin oniinde ileri aider; mezann ve garibligin munis olur.
emanat-i ilahiyye ki senin ruhun ve onun sifatidir, o senin cenazenin
oniinde ileri gider ve defn oldugun vakit mezannda ve garibligin zamamnda
senin munisin olur.
J>\j <*-\j± J*j* j£* \t <JjJ> \j ^>b toy* (A Oil 4/* JJJ j¥
3745. Oliim aunii icin simd-i olmus ol, id ki ask-i sermed ile hace-ias olasm.
C £P?
MESNEVl-1 SERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Hace-tas", bir efendiye hizmet eden koleler ve hizmetkarlara derier. Turk- \
ge'de dahi "kapi yoldasi" derier. Ikinci misra', "a§k-i sermed ile kapi yoldasi ola-
sin!" diye terciime olunabilecegi gibi, "Hace-tas" hitab icjn de olabilir. Ya'ni:
"Ey kapi yoldasi, iyy d\ jj \y y ya'ni "Olmeden ewel oliin!" hiikmiine tebean,
olum giinii icin simdiden 61, ta ki a§k ile sermed ve ebedi olasin", demek olur.
•sty Cx^j j jLJ5 dy? cSjj -sLp^l "a^ j d~i ^ j^>
3746. Sahu, uiihaa perdesinden nar $i$egi gtbi yiizu ve murackn iki zulfuna
gbriir.
"Sabir"dan murad, ehl-i sabirdir. ictihad"dan maksud, nefis ve §eytan ile
harb ve miicahededir. "Nar gigegi gibi yiiz"den murad, ruh-i latifin yiizii; ve
"murad"dan maksad, "tevhid-i Zat-i Hak" ve "Onun iki zulfu"nden murad,
tevhid-i efal ve tevhid-i esma ve stfatdir. Ya'ni "Ehl-i sabir olan salik, miica-
hede perdesi arkasindan nar gigegi gibi latif olan ruhun yiiziinii ve kendisi-
nin gaye-i muradi olan tevhid-i Zat'dan ewel onun iki ziilfii mesabesinde
olan tevhid-i ef al ve tevhld-i esma ve sifati goriir. Zira mahbubun ziilfu, vec-
hinin nikabi ve perdesi oldugu gibi, Hakk'in ef'al ve esma ve sifati dahi
Zat'inin perdesidir."
*^ ^jj J ^ cr 4 ^° «jij^^" M :s ^ A Jh$ •— wJ ' *^t y? (^
3747. uMiidehidin onunde gam ayine g'h'vdix ki, bu ziMm idnde ziddin yiizii
goriinur.
Nefis ve seytan ile mucahede ve muharebe edenin dniinde, bu hayat-i.
diinyeviyyedeki gam, bir ayine gibidir ki, bu ayine icmde gamin ziddi olan
meserretin yiizii goriiniir; zira bu iki zid birbirinin ayinesidir. Hayat-i diinye-
viyyedeki meserret ayinesinde gamin yiizii ve gamin ayinesinde de §adinin
yiizu goriinmek muhakkaktir.
3748. 'Jlendn ztddmdan sdnra o dtger zxd, ya'ni gii§ad ve ken ii fer yiiz verir.
"Giisad" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir, burada fetih ve giilme
ma'nasinadir. Ve "kerr ii fer", harbde pehlivanlann iieri geri hareketleri de-
mektir. Ya'ni "Mucahede ve riyazet, me§akkatin ziddi olan feth ve siirur ve
pehlivanca ileri geri hareketler yiiz verir." "ileri geri harekef'den murad bu-
rada salikin gah run alemine ilerlemesi ve gah nefis alemine gerilemesi de-
c ^^ a
AHMED AVNt KONUK
mek olur ki, salik her doniiste ileriye atlar. Mesela bir hendekten atiayacak
olan kimse ewelen geri geri gider, ondan sonra §iddetle ileriye hucum ve
hamle edip o hendegin ilerisine atlar. iste salikin kerr u ferri de budur.
3749. 1?u &i vasfi dinin pengesinden gor; kabzdan sonra muhakhik basl yum-
rugu gelir.
Bu iki vasif ki, kabz ve bastdir, bunlann nazirini ve misalini sen, kendi eli-
nin pencesinden gor. Mesela elini yummak kabzdir ve agmak bastdir. Sen eli-
ni daima yumuk bir halde tutmazsin, daima agik bir halde tutmazsin; gah yu-
mar ve gah acarsin. Yummayi agmak ve acmayi da yummak ta'kib eder; is-
te kabz ve bast halleri boyledir.
"j\x^ Oj^- Sy jt Ja— t <U^ b
Lib JLib u ±3 £ lj *>**.
3750. U>ence icin eqer daima kabz, ya hep hast olursa, o mubiela gibi olur.
[3765] 3
Bir kimsenin pengesi daima yumuk veyahud hep agik olursa, o penge bir
illete miibtela olmus. gibi bir halde bulunur; binaenaleyh salikin kalbindeki
kabz-i daim veya bast-i daim dahi boyle illet gibi olur.
3751. Onun bu iki vasftndan kar ve mekseb intizama getirictiir; kusun iki ka-
natli gtbi, ona hn iki hal miihimdir.
Pengenin bu yumulmak ve agilmakdan ibaret olan iki vasfindan is. ve ka-
zang mahalli intizama giricidir; zira insamn eli iste ve san'atda kullanilan bir
uzuvdur. Onda tutup birakmak hassasi olmasa, bir is. meydana gelmez idi. Bi-
naenaleyh kusun iki kanadi gibi, o pengeye bu iki hal, ya'ni kabz ve bast hal-
leri muhimdir ve lazimdir.
3752. Zemin iizerinde olan balMar gibi, vakiaki J/Hert/em. bir zaman muzta-
rib oliu.
Vaktaki Hz. Meryem, Hz. Cibril'i guzel delikanli suretinde goriip, ondan
kendisine bir tecaviiz vuku'u ihtimali havfindan miinkabiz olup, bir miiddet
girpindi. Nitekim bahklar denizden karaya giktiklan vakit, sururlan ve bastla-
^
MESNEVt-1 §ERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
n zail olup, kabz iginde girpimrlar. Iste Hz. Meryem'in bu kabzim muteakib
atideki mujde iizerine bast hali zuhura geldi.
eL~J OUy j ^1 ^ ^ jl y^
Ruhu'l-Kudiis Meryem'e: "Ben sana Hakk'in resuluyum, peri§an
halde olma ve benden gizlenme ki, emir ve ferman budur" demesi
Malum olsun ki §eyh-i Ekber Muhyiddin Arab! (k.s.) hazretleri Fususu'l-
Hikem'-de Fass-i Isevi'de buyururlar ki: "Cenab-i Cibril Hz. Meryem'e delikan-
U suretinde zahir oldugu vakit, Cenab-i Meryem pek ziyade munkabiz olup
Rahman 'a sigindi. Eger cenab-i Cibril Hz. Meryem'in bu hal-i inkibazinda
ona nefh ede idi, Isa (a.s.) oyle §eniu'l-hilka olarak zahir olurdu ki, girkinli-
ginden dolayi kimse o hazret ile musahabeye tahammul edemez idi. Binaena-
leyh Hz. Cibril (a.s.) cenab-i Meryem'den bu inkibazm zevalini bekledi ve
ona Hak tarafindan Isa (a.s.)m hamlini tebsir edip inbisat husuliinden sonra
nefh etti." Ve Futuhat-i Meic/qyye'lerinin seksen sekizinci babinda da aynen
soyle buyururlar: -Jyi o^ fr w Jjji _, ^ji^it jl* i jy * J*-Ji J-^j _>i ^u4-i **- o>j iji j
»jli\ jyt £j>d iv-JJi ^Jpi JU-I Lj* A^ka J»-^j ^U^-l -^ 31^1 Sjj^JI Sk ,^1 jki d~>*
5*^1 ^ ^ ^^ ^ y, j t iii dtfi ^ Oj£ i£Ji\ jJjJ) ^ Sj^i JUL- I4JP cjit ^i Ya'ni
"lnde'1-cima' kadin bir surete nazar ettikte veyahud inde'1-vika' ve'1-inzal er-
kek bir sureti tahayyiil eyledikde, cocuk tahayyul olunan suretin hulku iize-
rine olur. Bunun icm hiikema, inde'1-cima' erkek ile kadin, o surete nazar et-
mek iizere emakinde ekabir-i hiikemadan fuzalanm suretlerini tasvir ile emr
ederier. Zira hayalde muntabi' olan sey, tabiatda te'sir eder. imdi o suret iize-
rine olan bu kuvve-i hayaliyye, madan tekewiin eden veledde zahir olur; ve
bu ilim tabiatta bir sirr-i acibdir."
3753. wr Be/i hazretin eminiyim, henden iirkmel" diye kerem numunesi onun
iizerine ses vurlu.
<^l&>
AHMED AVNt KONUK
"Niimudar-i kerem"den murad Hz. Cibril (a.s.)dir. Ya'ni "Ruhu'1-Kuds
olan Cibril (a.s.) cenab-i Meryem'e hitaben: "Ben Hz. Hakk'm eminiyim, be-
§erdegilim, benden iirkme!" diye seslendi.
3754. "Dzzetin ser-efraziarincian ha§ $ekme, hoyle ho§ mahremlerien henclini
$ekme!"
"Hakk'm maka^-i izzetinin ser-firazlanndan, ya'ni seref ve uluw sahib-
lerinden bas. gekme, ya'ni onlara karsi itaatsizlik etme; boyle benim gibi hos.
ve latif mahremlerden kendini gekme ve onlardan yiiz gevirme!"
•^Lw ji ^> ^^J^jl
JL jy ^Lj j
l***0*'
3755. j^umx soulercli, rmr-i -pakin §u'lesi, peyaerpet/ onun dudagindan Simah e
giderdi.
"Ziibale", fitil demektir ki, onun ma'na-yi lazimtsi su'ledir. "Simak" iki yil-
dizm adidir ki, birisine "Simak-i ramih" digerine "Simak-i a'zel" derler. Kifa-
yetu't-Necmeyn nam eserde "Simak-i a'zel"in menazil-i kamerden oldugu
beyan olunur. Ya'ni "Hz. Cibril cenab-i Meryem'e bu sozleri soylerken onun
dudaklan arasmdan nur-i pak, ya'ni nur-i ilahi su'lesi peyderpey Simak'e
ya'ni goge dogru giderdi ki, bu fevkaladelik onun melekiyetini te'yid eder ve
Hz. Meryem'in subhesini izale ederdi."
3756. nr Benim vildidumdan ademe kapyorsun; hen ademde §ahim ve aUm sa-
h.ibii}im!" ^
"AdercTden murad, alem-i gaybdir ve alem-i gayba "adem" buyurulma-
si alem-i hisde ve harigde mevcud olmamasindandir. Cenab-i Meryem Hz.
Cibiil'i delikanli suretinde kendisine takarrubiinu gordiigu vakit, zinadan
havf edip Rahman'a siginrms. ve onun bu hali yukanda 3693 numarah be-
yitte ^ <sy* d> y . c^j cjcj* ji t-tft- iiL t oTjji **/ ojIp A^oij ["Zira ki o ceybi
pak, hezimette esbabim gayb tarafina gotiirmeyi adet etmi§ idi"] suretinde
tasvir buyrulmus idi. Hz. Cibril bu ma'naya binaen buyurur ki: "Sen benden
korkundan gayb ve batm ve ruh tarafina kagiyorsun; halbuki ben alem-i
gaybda ve batmda ve ruh mertebesinde §ahim; ve sancak ve alem sahibiyim
°$?pp
MESNEVt-1 SERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
ve melaike-i mukarrebindenim, benim maiyyetimde ia-yuad ve la-yuhsa me-
laike ve ervah vardu."
' JrA <y Jr** 6 j ] j^
\j** jJj
> j* <y> olSo j j> i_p-
3757. ^^enim aonlum ve e§yami hoydugum yer muhahhak yokluk i$indedir;
hanim oniinde benim nahstm bir siivdredir."
"Bun", kok; "biingah", esya koyduklan mahal; "siti", "seyyideti" kelime-i
Arabisinin muhaffefi olup "hanim" ma'nasmda musta'meldir. Ya'ni "Ben kud-
ret-i ilahiyyenin mezahir-i azimesinden bir kuwetim ve ruhum; binaenaleyh
benim kokiim ve esasim; ve e§yami, ya'ni sifatlmi cem' ettigim mahal benligi-
min yoklugu igindedir. Senin gibi bir hanimm oniinde, benim bu giizel delikan-
li suretim ve nak§im, bir suvare ve temessiildiir; ve bir suret-i misaliyye uzeri-
ne riikubdur; yoksa bu gordiigun suret, benim ashm ve hakikatim degildir."
3758. "6y uWeryem, bah hi, miishil nahsim, hem hilalim, hem halhde hayalim.'
"Ey Meryem, bak ki §u dakikada ben sana zahir olmus. olan bir miiskil
naksim, hem husn-i zahirinle ben semada Mali gordiigun gibi goriinurum,
hem de goniilde peyda olan hayal cinsindenim."
Ma'lum olsun ki, melaike alem-i his ve §ehadette eshas-i kesife gibi go-
riinmezler, zira ervahdir. Alem-i hayalde suver-i muhtelifeye miitemessilen
me§hud olurlar. Bu temsil, ratnin ahval ve i'tikadati ile miinasebetdardir. Hz.
CibriPin cenab-i Meryem'e ve diger melaike-i kiramin Lut (a.s.) vesair enbi-
ya (aleyhimu's-selam)a ve evliyaya ve siilahaya temessulleri gibi. Onlann bu
temessiilleri esnasinda rainin nezdinde hazir olanlar bu melaikeyi mii§ahede
edemezler; zira alem-i hayale dahil olan ancak raldir; meger ki huzzardan da-
hi alem-i hayale dahil olanlar buluna, bu temessiilii bunlar da gorebilirler. Bi-
naenaleyh melaike temessiilde mii§kil nakistirlar; gorenlere gore hem hilal gi-
bi zahir, hem de alem-i hayale dahil olanlar gordiikleri igin, kalbde hayaldir.
*y\i LSjiJ' LS" ^ ^ J*
iJ JL-TcJi ji ,J^>- djz?
3759. Uahiahi senin haVbine bir hayal yeldi, oiurdu, her nereye hi ha$arstn se-
ninledir.
Malum olsun ki, kalbe gelen hayal ya alem-i ulviden veya alem-i siifli-
den olur; ve hayal senin vucudunda tekewiin ettigi cihetle, her nereye gider-
GgZfggi
AHMED AVNt KONUK
sen seninle beraberdir. §u kadar ki, alem-i ulviden gelen hayal, hayal-i asli
ve sabittir; alem-i siifliden gelen hayal ise, hayal-i batil olup, peyderpey su-
ver-i alemden mun'akis hayalat-i siifliyye-i saire ile zaildir. Ya'ni bir hayal,
diger bir hayali bozar ve alem-i ulviden gelen hayal de, alem-i siiflide
mun'akis olan hayali izale eder.
JiT^SlT ^ dy? 3j, jf Jb\> j ^jU JL>- j*
3760. Sanzi ve bahli olan bir hayalin gayri ki, o svbh-i kazib gihi bir afil ola.
Alem-i ulviden gelen hayal sabit olur ise de, alem-i siifliden gelen hayal
anzi ve batil oldugundan, o hayal subh-i kazib gibi gaib ve zail olur.
3761. n( ~Ben ^abb'in nurundan subh-i sacLth aibiyim hi, aiindiizumiin etrafina
hie aece donrnez."
Bu beyt-i serif Hz. Cibril lisanindandir. Ya'ni "Ben alem-i gayb ve §ehadetin
Rabbi olan Hak Teala hazretlerinin nurundan zahir oldugum cihetle, subh-i sa-
dik gibiyim, diger zulmant ve sufli hayalat ile asla zail ve afil olmam."
3762. w 6y Dmran-zadem, sakm bana la-havle deme hi, ben la-havle den bu
iarafa du$mii§um."
"Ey tmran-zadem olan Meryem, beni hayalat-i sufliyyeden §eytan ve cin-
den ve suret-i faside-i alemden zannedip "La-havle ve la-kuwete ilia billah'l-
aliyyi'1-azim" diyerek, benim gerrimden Hakk'a siginma ve bu zikir ile benim
hakkimda Hakk'in kuwetini isbat etme; zira ben "la-havle" canibinden,
ya'ni kuvvet-i Hak canibindenW tarafa geldim ve Hakk'in kudret ve kuwe-
tini te'yid icin, senin tarafina dustiim."
■ a j« Jy j' Jn & Jy~ ^ jy *# ^y~ ^ ]jJ> J^ 1 L-* s
3763. *£Muhahkak benim icin asil ve aula la-havle oldu, bir la-havle nuru ki,
kavlden evvel idi."
"La-havle ve la-kuwete ilh..." demek, alem-i kelamda Hakk'in kuwetini
| r elfaz ile ve kavl ile isbat etmektir. Halbuki Hakk'in kuvveti benim icin asil ve
imebde'dir ve varligimin gidasidir. Ya'ni "Ben kudret-i Hakk'in mezahiri olan
<^3e^
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
kuva-yi kiilliyyeden bir kuwetim; binaenaleyh ben kendi kuwetimi,
Hakk'in kuvvetinin aym gdruriim ve bu "la-havle"nin nuru oyle bir nurdur
ki, alem-i kelamdan ve kavlden ewel, ezelde vaki' olur."
3764. "Sen henden Diahk'a -penah tutarstn, hen sehakda penahtn naks olun-
musuyum."
"Sen benden Hakk'a iltica edersin, ben ise Hakk'in melce-i ezelisinin nak-
§1 ve mutemessiliyim; ya'ni benim suretim ? ve naksim, penah ve melce-i
Hak'dir."
3765. n< T$en o penahwi hi, senin muhlislerin olHu; sen "euzii" getirirsin ve hen
ise o euzii yum. '
"Bud"un "dal"i "zal" suretinde telafftiz olunmak inde'1-icab lisan-i Farisi'de
mu'taddir. Nitekim "kagid", "kagiz" suretinde de telafftiz olunur. Bu i'tibar ile
"buz" ile "euz" yekdigerine kafiye olurlar. "Mahlas", ism-i mekan olabilecegi gi-
bi, "muhlis", ism-i fail de olabilir. Bu suretde ma'na: "Ben o melee' ve penahim
ki, senin halas mahallerin oldu; veyahud seni kurtancilar oldu ve sikildigm va-
kit, Hakk'a iltica ettin ve senin imdadina emr-i ilahi ile ben yetisip, seni o sikm-
tilardan kurtanci oldum. Sen simdi dilinle "tnni euzii bi'r-Rahmani" kelamim
getirirsin; halbuki ben ma'nayi suret alemine inzale me'mur oldugum cihetle o
"euzii"nun kendisiyim. Ya'ni o "euzii" kelimesinin ma'nasim inzal ediciyim."
C^-U (jj-^ (V^ L?J^i ji y C->-U-5i \j j\ jb ijJ < j&\
3766. ^Tammamaktan heter hir afet olmaz; sen yarin indindesin, ask oynaymr
lik hilmezsin.
Bu beyt-i serif Hz. Cibril lisamndan degil, cenab-i Rr efendimiz tarafindan
salikleri irsaddir. Ma'lum ©lsun ki, ehl-i siiluk insan-i kamilin suret-i be§eriy-
yesini goriip, onu Hak'dan gayri kiyas eder ve bu nazar sebebiyle kendi mu-
rebbisi olan kamili birakip, Hakk'a iltica eyler. Halbuki bu nazar, yari, agyar
gormektir ve yari agyar gormek ise bir afettir. Nitekim cenab-i Rr bu ma'na-
yi Mesnevi-i §enfde su beyt ile acrk bir suretde beyan buyururlar: ^ u^ o^
\j *>-Lp ^ _> ju ^ js~ <S \j **r\j* oxj j Ya'ni "Bendeyi efendisinden ayn gor-
dugiin vakit, kitab-i kainatin hem metnini ve hem de dibacesini gaib ettin."
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni "Abdiyyet-i mahz makaminda olan insan-i kamilin huzurunda bu-
lundugun halde, onu tanimamaktan beter bir afet olmaz, Zira sen yarin in-
dinde bulundugun halde, askbazlik muamelesini bilmez bir haldesin."
Ve cenab-i Pir efendimiz Dtvan-i fteWrlerindeki bir beyt-i serifde bu haki-
kati agikga beyan buyururlar. Beyit:
(^
jL»Jbtt»« aL^- *«dLi U
ifJi J J '
^rj^>
0*<
"Bu heykd-l Mem nikabdir; biz baton secdelerin kiblesiyiz. "
3767. #ari, ajjtfar zannedersin, ^dditi^e hir gam adiru koyarsvn.
3768. Doyle hir nahl ki, hizim yarimizin lutfudur; mademki hiz hirsiziz, onun
nahli hlzim danmizdir.
"Nahl", hurma agaci ma'nasina oldugu gibi, "gigeklerle donatilmis, olan
agactan ma'mul tak" ma'nasina da gelir. Tiirkce "nakil" derler. Nitekim bir
§eyi medh igin "natal gibi donatilmis/' derler. "NaW'den murad insan-i kamil-
dir ki, onun suret-i cismaniyyesi sifat-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye ile do-
natilmistir. Ya'ni "Boyle sifat-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye ile donatilmis
bir nahl ki, bizim yar-i hakikimiz olan Hakk'in lutfudur. Mademki biz onu be-
ser goriip, onun etvar ve maarifmi taklid edip calanz; onun nahli, ya'ni hur-
ma agaci, bizim hilekar ve sahir olan nefsimizin daragaci olur."
3769. Doyle mii§kin ki, hizim heyimizin zulfudiir; mademhi hiz aktlsiziz, o hi-
zim zincirimizdir .
"Ziilf 'den murad, insan-i kamilin taayyiin-i be§erisidir. Mahbubenin zii-
lufleri nasil vechine nikab olursa, insan-i kamilin taayyiin-i beserisi de
vech-i Hakk'in nikabidir. Ya'ni "Onun misk kokulu ve nurant olan taay-
yiin-i be§erisi, bizim beyimiz ve amirimiz olan Hakk'in vechinin nikabidir.
Mademki biz onu idrak edemiyecek derecede akilsiziz, o halde o suret-i be-
seriyye bizim Hak yoluna giden ayaklanmizm zinciri ve bagi olur."
^ ls* d J^ ^yr fjyj &>yr >jj <_r* J* yr J^> £&&\
3770. 'Doyle hir lutufki, OVil aihi aidiyor; mademki hir jir 'avniyiz, kan gibi olur.
a m^>
MESNEVl-1 SERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Evliyanin viicudu, halka rahmet ve lutf-i ilahidir. Nitekim Mesnevi-i §e-
nP de oviUJ i*^j ou juT \s oyjj. 'j Uj 1 ->jj ^ 01 j ya'ni "Hak Teala evliyayi on-
dan dolayi yeryuziine getirdi, ta ki alemlere rahmet olsunlar" buyurulmustar.
"Boyle bir lutf-i ilahi Misir'daki Nil nehri gibi oniimuzde akip gidiyor. Ma-
demki bir Fir'avn'a mensubuz ve Fir'avn'in tebaasindan olan Kibtiler mesre-
bindeyiz ve nefs-i Fir'avn'in esiriyiz, o nehir Kibtiler'in oniinde kan oldugu
gibi, o lutf-i ilahi Nil'i olan insan-i kamil de, bizim oniimuzde, kan gibi olur;
ve biz ondan mutenefFir oluruz."
j^A ^ ^y J 1 ££ f^ji y.y o^ f$j* ^-r l^ ^j>~
377\. Dian diyor ki: nr Ben suyum, sakin dokmel By ina&i $ok, hen ^usuf'um,
senden kurdumi"
Senin kan gibi igrenc, gdrdugiin insan-i kamil diyor ki: "Ben ruha letafet
veren suyum, sakin ddkme ve reddetme; ey saadetten yiiz $evirmekde inadi
cok olan kimse, ben Yusuf (a.s.) gibi sahib-i cemalim, senin goru§iinden do-
layi kurt olmusumdur ve senin bana zid olman beni kurt gosterir."
3772. "Sen gdrmez misin ki, halim olan dost, onunla ztd oldugun vakil, ydan
gibi olur."
"Gdrmez misin ki, sana kar§i her bir muamelesinde halim olan bir dos-
tuna, herhangi bir sebebden dolayi danlip bugz ettigin vakit, nazannda onun
dostlugu ve hilmiyyeti zail olur ve sana sokucu bir yilan gibi goriinmege
basfer."
3773. "Onun eii ve yogi ha§ka olmadi; o oyle fend, manzann gayrinden ol-
madi."
"Evvelce dost olup, aranizda ziddiyet vukQ'undan sonra, sana yilan gibi
gorunen o halim dostun eti ve yagi degisip, ba§ka tiirlu olmadi; onun vucu-
du ve cismi yine evvelki vucud ve cisimdir, onun oyle fena olmasi gorusiin
gayrinden olmadi; belki senin nokta-i nazarmdan oyle fena oldu." Evvelce
severdin, ayiplanm gdrmez idin; sonra bir sebeble sevgin zail oldu, aybim
gormege basladin.
*&£&>
AHMED AVNt KONUK
(^
Ask cihetinden laubalice Buhara'ya rucu' eden vekilin azm etmesi
3774. uMeryem §em'ini -parlaim§ olarak huak, zua o yanmi§ IZuharaya gidiyor.
Hz. Meryem kissasi sem'ini sdndiirmeyip, parlak olarak birak ve Sadr-i Ci-
han kissasina riicu' et; zira Sadr-i Cihan'in agkiyla yanmi§ ve tutu§mus. olan
vekili Buhara'ya gidiyor,
jij' if tf &&r J-W? <Sy* JJ j* OUijTji J ^> ^ CJ^-
3775. CPe/t safcirstz ye keskin ate§lik t^inde olarak, Sa&r-i Cihan iarafina te-
vecciih et, hacl
Bu iki beyt-i gerif cenab-i Pir efendimiz tarafindan nefs-i neflslerine hita-
ben vaki' olmu§tur ve bu beytin birinci rmsra'i, birinci beytin ikinci misra'ina
merbut bulunmustar. Ya'ni "Hz. Meryem kissasini parlattm, o kissayi oyle
su'lelenmis. bir halde birak; zira o yanmis. olan Sadr-i Cihan'in vekili pek sa-
birsiz ve keskin atesttk icmde olarak Buhara'ya gidiyor. Binaenaleyh kissa-i
Meryem'i birak da, Sadr-i Cihan kissasi tarafina tevecciih et; o kissadan, bu
kissaya kac!" demek olur.
3776. ^u IZuhara ilim menhai olur, hindenaleyh her kim ki o onun ola, bu-
hara'ya mensub&ur.
"Buhara", buhar'dan mustakdir ve "buhif, Mugan liigatinde "mecmau'l-
ulfim" ma'nasinadir. Ve Ferheng-i Cihanginvz RegM'de ilim ma'nasinadir. Ve
Burhan'da dahi, "gok ilim" ma'nasmda gosterilmis. ve Buhara §ehrinde ulema
ve fuzala cok oldugu icin, "buhaT'dan mugtak olarak bu isim ile mevsum ol-
dugu bey an olunmu§tur. Bu beyt-i §erifde bu ma'naya isaretle buyurulur ki:
"Sadr-i Cihan'in bulundugu ve onun vekilinin tevecciih ettigi Buhara ilim
6 3^S a
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
menbaidir. Her kirn ki o ilim ile muttasif ola, o kimse Buhara'ya mensubdur."
"Buhara"dan murad, ulum-i leduniyye ve maarif-i rabbaniyyeyi ihraz merte-
besidir. Buhara'nin §ahi ve bu mertebenin serefrazi insan-i kamildir; ve "ve-
kil"den murad sahib-i hulus olan muriddir. Nitekim atide izah buyurulur.
3777. iSir §eyhin onuxdz, ^uhara i$indesin, sakin r Buharaya hahareile hak-
mvyasin.
"Ulum-i lediinniyye ve maarif-i rabbaniyye sahibi olan bir §eyhin onun- .
de bulundugun vakit, menba'-i ulum ofan Buhara §ehri igindesin, sakin o
§eyh-i kamilin suret-i beseriyyesine bakip da, o menba-i uluma hakaretle
bakmiyasm." tkinci misra'daki "ta", tenbih icjndir.
3778. Onun iSuhara-yi kalhine, onun mu$kil olan cezr u meddi harltflin gayri
ile yol vermez.
"Cezr", denizin suyu geriye cekilmek ve "medd", denizin suyu ileriye dog-
ru yuriimek demektir. Burada "cezr u med"den murad, Kabiz ve Basit isim-
lerinin iktizaatidir ve bu iki iktizaata "mu§kil" buyurulmasi, ne gibi esbab
tahtinda vaki' oldugu mechul olmasindandir; zira miirid, insan-i kamilin kal-
bine ne gibi bir fill ile girilmesi kabil oldugunu ve ne gibi bir fiil ile merdud ol-
mak tehlikesi bulundugunu bilemez; binaenaleyh menba'-i ma'rifet olan o
kamilin kalbine girmek igin ancak huzurunda zelil ve hakir olmak icab eder,
belki onun huzurunda ihtiyar olunan bu zillet ve hakaret, o kamilin kalb-i se-
rifine girmek icin bir vesile olur.
*~~*j i£*j. *^ b <_r^ <-$h *"**' ^* ^ ^ ^-^ ^
3779. By saadet o kimseye ki t onun nefsi zeM ola; ve ey o kimseye ki, onun
tepmesi helakede.
"Ey saadet o kimseye ki, boyle bir insan-i kamilin huzurunda kendini ha-
Mr gordii ve nefsi zelil oldu; zira bu zillet sebeb-i merhamet ve kabul olur.
Vay o kimsenin haline ki o kimseyi insan-i kamilin vurdugu tepme helak
ede!" "Refs", ayak ile vurulan tepme ma'nasinadir; ve bu redd tepmesi, onun
huzurunda gurur ile o kamili nice saymak sebebiyle vaki' olur. Vay boyle
merdud bir kimsenin haline!
s £«>
AHMED AVNl KONUK
j\ JlS'jl ijj oi^ ojh oj\j jl jL»- j^ Olf?- j-U? tlij*
3780. Onun cannula olan Sadr-i Cihan injirkuti, onun erkdnini pare pare et-
[3795] . .j.
mi? tdi.
"Erkan"dan murad, erkan-i erbaadir ki, cisim onlardan miirekkebdir; ve
onlar su, hava, toprak ve atestir. Istilah-i fen iizere mayi', gaz ve sulb ve ha-
raret-i gaiiziyyedir. Ya'ni "Vekilin camnda olan ma'sukunun firkati, onun bu
zikr olunan erkamm parcalamis. ve hasta etmis. idi."
3781. ^Dedi: n< J£alkayini, yine oraya gideyim, eger kafir oldum ise, iekrar
mii'min olayim."
Vekil kendi kendine dedi ki: "Kalkip yine Buhara'ya gideyim, eger onun lut-
funa ve ni'metine kufran ettim ise, tekrar tecdid-i Iman edip mii'min olayim,"
3782. *~$ine oraya gideyim, onun online, onun iyi du$iinucu olan o sadnmn
online duseyim."
"Sadir"dan murad, sine ve kalbdir. Ya'ni "Onun iyi fikirli olan o kalbinin
ve sinesinin online du§eyim," demek olur.
uV y? L> u jti j^i c£ s ^j J*}* ^ ^-^ f - x ^ £_^
3783. ^Diyeyim ki: "Senin oniine canvnu hirahhm, ya dirilt, ya koyun awi hi-
zim ha§vmxzt kesl"
3784. n 6y ay, senin oniinde oidurulmu§ ve bimii$ olmak, ba§ka yerde dirilerin
$ahi olmakian iyidir."
"Ey bu viicud-i izafl gecesinin ayi, senin oniinde bu mecazi varhgim iza-
le edilmis. olmak, ba§ka yerlerde bu mecazi varhk, dirilik ashabimn iizerinde
hakim ve mutasarnf olmaktan iyidir."
3785. Xxr Ben hinlerce kereden ziyade teavbe ettim, sensiz ya§ayt§imi tath aor-
muyorum."
*$%&>
MESNEVt-f SERIF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVf~3
3786. ^€y henim maksudum, henim i$in lahn-i nii§uru teganni et! By henim
nakam fofc, siirur iamam oldu!"
Sadr-i Cihan'in a§iki olan vektli, Buhara'ya gitmek karar-i kat'tsini verdik-
ten sonra, kendi kendine hitab edip dedi ki: "Ben kabr-i firak iginde sikilmis.
kalmis. idim; ey benim maksudum ve muradim, artik benim igin nii§ur ve ya-
yilmak nagmesini teganni etf Ey cismim devesi, sen ma'§ukdan havfen firar
etmis. ve harekete gelmis idin; artik simdi 56k! Buhara'ya avdet karanm ile
sururum tamam oldu." ?
U^ oi bjj ^ I j,ji,\ Jg as ^ j>j\ I ^h\
3787. "6y arz, henim aoz ya§imi yui; muhahkak elverdi; ey nefsim sulanacak
yerden if, muhahkak duru oldu."
"Ey arz-i cism, artik benim goz yasimi yut, muhakkak aglamak elverdi ve
artik §ehr-i ma'§uka miiteveccih oldum; ey susamis. olan nefsim, su igilecek
mahal safvet hasil etti ve bulaniklik duruldu." Ya'ni ey ma'§ukun miilakati-
na susayan nefsim, §ehr-i ma'suk evvelce bulanik gorunurdii; §imdi naza-
nmda safvet hasil etti ve duruldu. "Vird", pinar ba§i ve nehir kenan gibi in-
sanlann ve hayvanlann su igecek mahalli demektir.
U*JI
£tJj \J C^>-JJ I* **J
\~>-jA bJ\ iS-^f- k ojlp
3788. "6t/ henim hayramxm, hize avdet etiin, merhaba! By sahak ruzaarx ne gil-
zel iervih ettin!"
"Ey ma'§uk ile miilakat etmek bayrarm, bize avdet ettin merhaba! Ey sa-
bah ruzgan gibi latif esen fikr-i murad, ne giizel esdin ve ma'sukun giizel ko-
kusunu getirdin!"
3789. 'Dedi: "By dostlar, emir ve nwia olan Sadr iarafma revan oldum, el-
veda!"
Sadr-i Cihan, asiki bulundugu mahaldeki dostlanna hitaben dedi: "Ey
dostlanm, zahir ve batimn emiri ve fermamna itaat olunmus. olan Sadr-i Ci-
han tarafina gidici oldum, sizlere veda' olsun!"
<^3^
SSF^
AHMED AVNt KONUK
f X> Lf* ^' J ^ '"^ *^~ J*
C-^ <s d ^s- jj~* .>* r^ c ■>
3790. yX( Dembedem hararet i$inde hiryan oluyorum; her ne olursa olsun o iara-
[3805] r . ■, , /;
ja gidvyorum.
JuT ^ IjUo fjp ^ 0U- >^ ^ \j\>- viXL- dy? Ji ^f
3791. "!7ier ne liadar yonlii mermer io$t ^ifct yapar ise ie, benim cflmm 13u-
haraya azm ediyor."
"Ma'sukum her ne kadar gdnlimii bana kar§i mermer ta§i gibi kati yapar
ve bana itab ederse de, bunlan diisunecek halim yoktur; benim camm Buha-
ra'ya azm ediyor ve's-selam!"
3792. *y>arimin meskeni ve §ahunin $ehrUir, a§ikm indirule hubh-i vaian on
olur."
"Zira Buhara yarimin meskenidir ve sahimm §ehridir. t§te a§ikm indinde
vatan muhabbeti demek, bu ma'nayadir." Ya'ni ilm-i ledun §ehri, insan-i ka-
mil makarn ve alem-i batm sultammn §ehridir ve benim viicudum da o §eh-
rin ve o §ehir sultammn agikidir. tste oiOh ^ ^y\ v^ ya'ni "Vatan muhab-
beti, imandandir" hadis-i gerifinin ma'nasi a§ikin indinde budur.
(^
Bir ma'sukun garib olan kendi a§ikindan, "§ehirlerden hangi §ehri
daha lattf ve daha kalabalik ve muhtesem ve daha $ok ni'metli ve
daha gonul agici buldun?" diye sormasi ve asikin cevabi
3793. HSir ma'§uk, a§ikina detli ki: "6y ddikanli, sen gurhetde pok sehirler gor-
mussiml"
«ffi^
MESNEVl-t §ERlF SERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 -
3794. "Dmdi onlardan hangi $ehir daha latifdir?" 'Dedi: "0 bir §ehir ki, on-
da ditber vardul"
"0 gordiigiin sehirlerden hangisi daha hos. ve latifdir?" A§ik ma'sukuna
cevaben dedi: "tginde dilberim ve ma'sukum olan sehir, gezdigim sehirlerin
hepsinden daha latifdir."
JsUU ^ ijj £ \j>*~0 c~~* Js>L~j lj L» «ui wLi-b \>S jt>
3795. r Bt2im sahimizm bisah her nerede olursa, eger igne deligi He olsa, sahradir.
"Bisat", yaygi ve ddgeme demektir. "Semm", dar delik; "myat", igne;
"semmu'l-myat", igne deligi ma'nasinadir. Ya'ni "Her nerede bizim ma'suku-
muzun ve gonlumiizun sahimn yaygisi olursa, orasi igne deligi kadar dar ol-
sa bile, bizim igin sahra kadar genis. ve ferahtir."
3796. Dier nerede ay gibi bir ^usuf ola, her ne kadar hi kuyu d&i olsa da cen-
netlir.
Dostlann onu Buhara'ya riicu'dan men' etmesi ve
tehdld etmesi ve onun laubalice soylemesi
3797. Ona bir nasihai$i dedi hi: u 6y bv-haber, eger nazann varsa, akibeti dusilnl"
3798. w «5%.tl tie gerit/e ve ileriyebah, yervane gibi kendini yahmai"
^^
AHMED AVNt KONUK
3799. Bger nZuhara ya gidersen delisin; zincirin ve zindan-hdnenin laytkistnl"
"Cun", istifham icm olduguna gore, boyle de terciime edilebilir: "Buhara'ya
nasil gidiyorsun? Divane misin, zincirin ve zindan-hanenin layiki misin?"
p-^T ^—jI ly" ^.yr ^ _}' {**•* j *M ^ c/X y J J 1
3800. senden dolayi ojkesinden demiri cignemekie, o seni yirmi goz ile ara-
[3815] i,i a
maktadu.
"Ahen haiden ez hism", siddet-i gazabdan kinayedir. Ya'ni "Sen Sadr-i ci-
han'in askiyla Buhara'ya gidiyorsun; fakat Sadr-i Cihan senin hakkinda son
derece ofkelidir, o senin bir tarafdan zuhuruna pek ziyade muntazirdir."
3801. senin i$in hv^agi keskin ediyor; o kdlih kopegidir ve sen un dagarcigi."
"0 Sadr-i Cihan seni oldiirmek igin bigagim biliyor; kithk vaktinde bir ko-
pek, achktan un dagarcigina nasil saldinr ise, o da sana oyle saldiracaktir,"
.iUi £~Jy>- <Jjj iff* d\JJj tSy" ^ *'j *^}-k*- j iS-^j &y>-
3802. ^^Vaklaki hiriuldun ve Diudd sana yol verdi, zindan iarafma gidiyor-
sun, sana ne vaki' oldu?"
"Buhara'ya gittigin vakit, farz et ki Sadr-i Cihan'in elinden kurtuldun ve
Huda sana olumden yol verdi. Muhakkak zindan tarafina gidiyorsun; sana
ne vaki' oldu ki, bunlan dugiinemiyorsun?"
<J*j (P Oliij aT jl^Aj $& ^.U jT r Ojf •; J y j
3803. M Gger senin iizerine on tiirlu miivekkel gele idi, akd gerek idi ki, onlar-
dan gaib o\a idin."
"Eger Sadr-i Cihan 'dan senin iizerine da' vet icjn tiirlu tiirlu me'murlar ge-
le idi, mukteza-yi akla gore lazim idi ki, sen onlardan kagip gizlene idin."
o^> J lt* y j ^^^ ***»! *? j' <_r^ g?* y y c -*~* J^ ' y ^y?
3804. ^ (jHddamki senin iizerine hifoir kimse miivehkel degildir, neden dolayi
senin iizerine on ve ard haglanmis oldu?"
*$$&>
MESNEVf-f §ER?F §ERHf / VI. CfLT • MESNEVf-3 •
"Mademki o tarafdan seni arayan ve soran yoktur, neden dolayi oniinii
ve arkam hesab etmiyerek, kendi ayaginla mahall-i felakete gidiyorsun?"
3805. £Jizli a$k onu esir etmis idi; o nezu, o miivekkeli gormiiyor idi.
Bu beyt-i latif cenab-i Fir efendimiz tarafindandir; buyururlar ki: "0 veki-
li korkutucu olan nasih, onu esir eden kalbindeki gizli a§ki bilmiyor ve onu
Buhara'ya da'vet eden o a§k me'murunu ve muvekkelini gormiiyor idi."
3806. Uier muvekkel icin muvekkel muhtefuLir; ve yoksa o neden kapek tabi-
athhk kaydindadir?
Zahirde insanlara musallat olan her bir muvekkel icin dahi, gizli bir mii-
vekkelvardir ki, o muvekkel, o musallat olan kimseyi batimndan o tasalluta
sevkeder. Eger ona boyle bir muvekkel olmasa, o musallat neden dolayi ko-
pek tabiat ve mesrebini iktisab edip halki incitmek ve zarara sokmak kaydin-
da olurdu? "Miivekkel-i hafTden murad kaza ve kader-i ilahidir ki, bu kaza
ve kader, o kimsenin hakikatinin ve ayn-i sabitesinin iktizasidir.
3807. S%sk sahintn ntsmx, onun cam uzerine oiurdu; onu awanlik ve kara yuz-
luluk Uzerine hatjladi.
"§ah-i a§k"dan murad, Zat-i Hak'dir ve "hisim"dan murad, celalet-i
Hak'dir. "Avvan", feth-i tesdid ile, zabita me'muru demektir. "Siyeh-ruy-
luk"dan murad zulmettir. "Avvan"in tesdidsiz telafruzu zaruret-i sur igindir.
Ya'ni, Zat-i Hakk'in celali ve azameti o muvekkelin ayn-i sabitesinin ikti-
zasina binaen onun cam uzerine oturdu; onu zabita me'murlugu ve zulm et-
mek fiili uzerine bagladi ve kaza-yi ilahi onun uzerine muvekkel ve o da halk
uzerine muvekkel oldu ve o muvekkel de bu fiilinin a§iki oldu.
3808. "J^p/i ol, ona vurl" diue, ona vurur. llenim efgamm gizli avvanlardandir.
Batmdaki muvekkel, halk uzerine musallat olan o muvekkel uzerine : "Ne
duruyorsun vur!" diye batimndan vurmaga ba§lar. da batimndan gelen o
darbeler uzerine, musallat oldugu kimseye vurmaga basjar.
«*»*
AHMED AVNt KONUK
Ma'lum olsun ki, herkes kendi hakikatinin isti'dadi ne ise, bu alem-i su-
retde o isti'dadina yakisacak ister yapar; ve onun bu isti'dadinin iktizasina
rehberlik eden gizli muvekkeller vardir; onlar da cin ve melaikedir. Cin §er ile
ve melaike hayir ile ilkaatda bulunur. Isti'dadi sekaveti ihtiyar edenler ser ta-
rafina ve saadeti ihtiyar edenler de hayir tarafina meyl ederler ve fiilleri de
ona gore olur. Ve bu gizli miivekkellere su hadis-i serifde de isaret buyurulur:
&%\ & ^j j Jr\& C/.J *i JT j jii j V\ j*-\ .y f&* t Ya'ni "Sizden higbir kimse
yoktur ki, cinden bir kartn ve melaikeden bir karin olmasm!" Ikinci misra'da
bu gizli muvekkellere igaret buyurulur.
3809. Dier kind ki, bir ziyanda gider goriirsiin, her ne kadar yalniz ise de, bir
avvanla gider.
Bu hayat-i diinyeviyyede her kimi, halka muzir ef'al ile gider bir halde gd-
riir isen, o kimse her ne kadar zahirde bir amirin taht-i te'sirinde olmayip,
yalniz olsa bile, bil ki batinda bir awan ve bir miivekkel ile gider; ve onun
batininda bir musallat vardir ki, ona zahirde bu fiilinin icrasim emr eder.
t^Juii OLAJbL* OtkL* 6\ J^
sjzj OU»i <^Jj tjt*lj jjl J"
3810. 6ijer ondan vakif olaydi, efgan vwur idi; o sultanlann sultammn huzu-
[3825]
runa
aiderdi.
"0 zarar ve ziyan icinde yasayan kimse, eger batimndaki musallatin vix-
cudundan haberdar olaydi, onun zalimane olan tasallutundan feryad ederdi
ve sultanlann sultam olan Hakk'in huzuruna gidip, bu musallatin def ini ni-
yaz ederdi." Zira sirr-i kader mechuldiir, caiz ki onun bu zararh efali arizi
olup, niyaz ile mundefi' olacak bir nevi'dendir; onun igin bu gibi ahvalde Hak
Teala'mn dergah-i inayetine muracaatla yalvarmak lazimdir.
3811. $ahin huzurunda basina to-prak dokerdin, id ki korkunc seytandan aman
gore idin.
Eger batimna musallat olan muvekkelin viicudundan haberdar olaydin,
huzur-i ilahide onun tasallutundan matem tutup, basina topraklar sacardin
ve: "Ya Rab, beni musallatin elinden kurtar!" diye yalvanr ve neticede lutf-i
ilahi ile korkunc. seytandan aman goriir ve mahfuz olurdun.
cgXgz
MESNEVM SERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 ♦
3812. Gy hanncadan nakis olan, hendini hey gordiin, ondan dolayx sen kor, o
muvehheli gormedin.
Ey acz ve za'fda kanncadan asagi ve nakis olan me'mur efendi, sen ken-
dini halkiizerinde bey ve hakim gordiin, ondan dolayi ma'nevi gozun kor ol-
du; o batini olan muvekkeli gormedin ve senin iizerindeki tasarrufunu ve ha-
kimligini anlayamadin.
Jlj (Jj^> XiS' yX JU J A JU _J ^ U^JJ* Jij J^ •>
3813. ^u yalanct kanaddan magrur oldun; hir kanad ki, o vebal iarafina $eker.
Bu yalanci ve igreti kanaddan ibaret olan diinyamn devletine ve mansibi-
na magrur oldun; o aldandigm kanad, oyle bir kanaddir ki seni vebal ve yiik
altma §eker.
3814. Dianad hafiflige malik olursa, yolu yukari eder; ^amura bulasta olmsa,
aguliklar yapax.
Diinyamn devleti ve mansibi gercj ariyet bir kanaddir; fakat bu kanad ru-
hun sifati icabatmdan olan husn-i ahlak ve adalet dairesinde kullanihrsa, hif-
fete malik olup, insam alem-i balaya ugurur; ve eger sifat-i nefsaniyye kaba-
tindan olan su'-i ahlak ve zuliim dairesinde kullanihrsa, insam alem-i siiflide
mahbus bir halde birakir.
(?*
Buhara'ya mensub olan a§ikm, nasihatciye ve levm
ediciye a§k cihetinden Iaubali soylemesi
3815. ^Dedi: "6y nasih ne kadar nekadarl Sus, nasihati az ver, hag pek sikulir!"
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
Sadr-i Cihan'in asjki, nasihat veren dosta dedi: "Ey nasih, senin bu nasi-
hatui daha ne kadar zaman devam edecek, artik sus, nasihati az ver; zira ki
beni baglayan a§k, pek siki bir bagdirl"
jj Ai*JUJta c-3-U-io lj tj^s- y ^ j< ^ ^M •^ J> C~^w<
3816. "Senin nasihaiinden, henim hajjim-pek stfc} olau; senin alimin askt tani-
mali."
"Dani§mend", alim ma'nasina olup, nasihin akli murad buyurulur. "Ey
nasih, senin bana verdigin nasihatlerden, benim bagim oian a§k daha ziya-
de sjddet kesb etti; sen zannettin ki, a§iki muhakem&t-i akliyye ile kandirmak
mumkindir, heyhat! Senin alimin olan aklin ask tammamis. ve ahval-i a§ka
yabanci kalmi§tir."
Jj5j ^j$ ^Li j 4jL^ y ijJ ijjil ^ J-lP *£ <-Jje ut
381 7. "0 tarafta ki a§k derdi ziyade etti, Ebu Diantfe ve $afii hir ders etmedi."
tarafda ki a§k, derd-i derunu ziyade etti, ders vermekle ve nasihat etmek-
le izale etmek miimkin degildir. Zira a§k, cezebat-i ilahiyyeden bir cezbedir ve
derd, kalbde asktan nes/et eden bir haldir; binaenaleyh ahval-i a§k, tavr-i akl
haricindedir; bunun boyle oldugunu bildikleri igin, akillan derece-i kemalde
olan Imam-i A'zam Ebu Hanife ve tmam-i §afil ve imam-i Ahmed Hanbel ve
Imam-i Malik hazarati asla asktan ders vermediler. Cenab-i Fir efendimiz Di-
van-i KeZ?iYlerinde bu ma'naya dair olan atideki ebyati beyan buyurmu§lardir:
«J C->i <jJo Jj3 C_~*JL« jU*- J-i* lj>******
.^*}\
y.
-a* <^JJ JJ-> 'jjj*^
C-OsJ (j^ji *J-&>~ y >j J>-~*
"A$kmushafi, gok aclb bir mushafdir. Dort mezhebden onun hakkmda birayet
yoktur. Ask igin Ebu Hamfe ders soylemedi. Hanbeliigin onun hakkinda riva-
yetyoktur. Im&m-i Malik askin kamndan bi-haberdir; Imam-i $afiiigin onun
hakkinda dirayet yoktur."
Zira bu mezheb imamlan, akil ve temkin dairesinde muctehid-i din idiler
ve me§reblerinde a§k-i ilahiye maglubiyet hali vaki' olmadi. Bu sebeble a§k-
dan ders vermek ve ondan bahs etmek vazifeieri haricinde idi.
<^^
MESNEVl-i §ERlF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVf-3 •
3818. "Sen oliiirmekten lehdid eime ki, hen kendi kantma coh susami§tm."
"Zar" kelimesinin mliteaddid ma' nasi vardir, burada "gokluk" ma'nasma
olup, te§nenin sifatidir. £ok susami§im demek olur. Ya'ni "Ey nasih beni 61-
diirmekten korkutma, zira ben olumiin a§ikryim."
3819. *jA§ihlar icin her hir zaman olmeklik vardir; a§tklann olmesi ise hir ne-
"Hakk'a vasil olmak isteyen a§iklar igin her zamanda nefsin ttirlii tiiriu
oliimleri vardir. Ve onlann oliimleri bir nevi' degildir."
Malum olsun ki, "oliim" ehl-i Hak istilahinda "nefsin hevasmi kam' et-
mek"tir. imdi nefsin hevasmdan olen kimse, onun hidayete vasil olmasiyla
diri olur. Ve ehl-i Hakk'a gore tiiriu tiirlii oliimler vardir, onlar: "Mevt-i ah-
mer, mevt-i ebyaz, mevt-i ahzar, mevt-i esved"dir. "Mevt-i ahmer" ya'ni
kizil oliim, nefsin arzulanna muhalefettir. "Mevt-i ebyaz" ya'ni beyaz Slum,
achktir; zira aglik, batim nurlandinr ve kalbin yiiziinii beyazlatdinr. "Mevt-i
ahzar" ya'ni yesjl olum, eski piiskii ve yamah elbiseler giymektir ki, onun hi?
kiymeti olmaz. Ve bu kanaat ile onun alem-i ma'nadaki yasayi§i yesjllenir.
"Mevt-i esved" ya'ni kara olum, bu da halkin ezasina ve cefasina tahammul-
diir-, ve bu hal "fena fillah"da olur; cunkii salik, o ezayi Hak'dan mii§ahede
eder ve o salik, efal-i mahlukati, kendi mahbubunun fiilinde fan! gorur. Ve
bu ddrt oliim esasatdandir, bunlann zimmnda ciiz'iyyat nev'inden pek qok
oliimler daha vardir ki, ta'dada gelmez zevki §eylerdir.
3820. huda canmdan yiiz can iutar ve o iki yiizii her dem feda eder.
"0 salik Hakk'm hidayetine ve inayetine muzaf olan candan bircok can-
lara maliktir; ve onlann hepsini de Hak yolunda feda eder." Burada "can-i
hiida"dan maksad ruhanl sifatlardir. Salik hiida-yi nefsamsinden oliince ve
nefsani sifatlarim terk edince ve bu sifatlann her birine mukabil ruhani sifat-
lar kaim olur ki, bu sifatlar hidayete ve inayete mensub olan canlardir. Sa-
lik-i a§ik, bu sifatlara da iltifat etmeyip, hepsini Hakk'm yolunda feda ve
kendini kamilen Hak muvacehesinde yok eder ve bu mertebede salikin na-
zannda ikilik ve §irk-i hafi kalkar.
t^^
AHMED AVNl KONUK
L^)li*l %jLs- &\j>- ^--j jl 1$j oi JJli*- lyU- LS >^ j*
3821. !7ier for cano on baha akr; ZKur'an'dan "^sreti emsaliha" yi okut
"A§ik feda ettigi bu canlardan her birine mukabil, Hak'dan on baha alir.
Nitekim Kur'an-i Kerim'de i*i£i ^ % CX\» Id- ^ (En'am, 6/160) ya'ni "Kim
ki hasene ile geldi ise, onufi igin onun on misli vardir" buyurulur." tbare-i
kur'aniyye "A§ru emsaliha" oldugu halde, beytri §erifde "asreti emsaliha"
buyrulmasi, zaruret-i vezn igindir ve bu ibare-i kur'aniyyeyi tahrif degildir,-
ayet-i kerimeye isareten vaki' olan bir beyandir.
3822. "€jp o dost yuzlii benim hanmu dSkerse, raks edici olarak onun iizerine
can sacarim."
"Eger benim mahbubum, beni oldiiriirse, oynaya oynaya ona canimi fe-
da ederim."
3823. "Tecriibe etfim, benim oliimiim. diriliktedir; vahtaki bu dirilihten kurtulu-
rwn, ddimlih vardu.
"Ben tecriibe ettim, benim bu fan! hayat ile yasamakligim benim igin
ma'nevi bir olumdur. Vaktaki bu fan! ve ariyet olan dirilikten kurtulurum, on-
dan sonra hayat-i daimi vardir." Nitekim ayet-i kerimede '^ i^i P& oi _,
l^L \'yk ') ii'P-i (Ankebut, 29/64) ya'ni "Eger bilseler, dar-i ahiret igin ha-
yat vardir" buyrulur.
3824. "6y sifcaf, Bern oUiirua, beni bUurun; muhakkak benim katlimde hayat
icinde hayat vardir."
"Ey mu'temed olan dostlar, beni olduriin, beni oldiirun; muhakkak benim
bu fan! hayatimin izalesinde hayat iginde hayat vardir; ya'ni hakikatte olum
yoktur, yeni bir hayata dogum vardir."
UJt
, > , i , , t *
3825. "6y yiiz nurlandirici, ey hekanin rvtku, benim ruhuma cek ve bana mii-
lakat lie comertlik ei\"
°$w
MESNEVf-1 §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
"Ey kalbin yuziine nur veren ma'suk-i hakiki, ey bekanin ruhu ve haki-
kati; benim ruhumu eltaf-i latif olan zatina gek ve bana lika-i zat-i pakin ile
comertlik et!" Ta ki bu gayriyyet libasindan soyunmus olayim. Benim derya-
yi zatinin bir dalgasi olan varligim, o deryada mahv olsun ve ikilik nisbeti
kalmasin.
Li~« ^J^fi- i Js- <J^. Lij ^ LiJ~l tSy^i <•?- t - r -y.'*~ (J
3826. IZenim bir hahibim vardir hi, onun muhabheti, benim kalbimi biryan
eder; efter dilerse yiiriir, benim gbziimiin iizerinde yiiriir."
"Ye§vi", ikinci babdan fiil-i muzari'; "§eva, ye§vi, §eyyen" suretinde tas-
rif olunur. "El-hasa"\ nefes tutulmak ve nahiye ve kalb ve insanin karmn-
daki alat ma'nalannadir, burada kalb demektir. Ya'ni "Benim bir mahbu-
bum vardir ki, onun muhabbeti benim kalbimi yakip kebab etti; o mahbu-
bum eger dilerse yiiriir, benim goziimiin iizerinde yiiriir. Ya'ni benim ben-
ligimle olan gdrii§ii izale edip, goziimiin iizerinde yiiriir ve kendi goriir."
Huseyn ibn Mansur Hallac (k.s.) hazretleri dahi bu ma'nada §6yle buyurur-
lar. Beyit:
<joi oLjI ^ iiLiU- llLiU-
ua^l J u^ U* W f I ^ I
"Aynimda olan bu ayn sen mis'm, ben miyim? IMik isbatmdan hem seni, hem
hem tenzih ederim. "
3827. Z&ex ne hadar JArabi daka latif tse de jfarisi soyle, muhakkak a§km
yiiz ba§ka dili vardir.
Cenab-i Pir efendimiz zat-i §eriflerine hitaben buyururlar ki: "Ey Mevlana,
Arabca soylemeye basjadin, gercj Arabca daha latif ise de, bu Mesnevf-i §e-
nfi bu zamanda halkm isti'mal ettikleri lisan-i Fans! ile soyle ki, istifade
umumi olsun."
Arabi'nin riichanina delil su hadis-i serifdir: ^ &\jH\j ^ ^ &M <-»j«Ji ij^i
^jf. vJr\ J»» ^ j Ya'ni "Uc. seyden dolayi Arab'i seviniz; zira ben Arabiyim
ve Kur'an Arabi'dir ve ehl-i cennetin kelami Arabi'dir." Ve halkin anhyacagi
lisan ile soylemenin faydali oldugunun delili dahi **') oLl H\ j^j ^ uL ji u j
(Ibrahim, 14/4) ya'ni "Biz resulii ancak kavmininlisamyla gonderdik" ayet-i
kerimesidir. Bu boyle olmakla beraber, muhakkak a§kin bircok ba§ka tiirlii dil-
^^p?
AHMED AVNl KONUK
led vardir; a§ik kendinden gectigi vakit oniinu ardim hesab edemez bir hale
gelir ve nasil gelirse oyle sdyler.
3828. Uaktaki o Hitberin kokusu umcu olur, o diller hep hayran olur.
Vaktaki ma'§uk-i hakiki olan Hakk'in tecellisi vaki' olur <;U jr *aji <Jf cy
ya'ni "Allah'i arif olan kimsenin lisani yorulur" hadis-i §erifi mucibince, o
kimsenin lisani kemal-i hayretinden dolayi hareket etmez olur ve o dillerin
higbirisi maksadi anlatamaz.
c_jIj**JL. UpI -dJl y^ j*£ ^Ua^- jj -i«l jj jS> f£ ^j-j
3829. Dktifd eliyorum, dilher hUaba geUi, kulak oil JMlah cLogmuu en gk hi-
lici&ir.
Ben beka mertebesinde olan benligim ile soyledigim sozii kafi gbruyorum;
zira dilber-i hakiki benim benligimden hitaba ba§ladi ve ben beka mertebe-
sinden fenaya riicu' ettim; binaenaleyh kulak ol da, iyi dinle! Allah Teala
dogruyu en cok bilicidir.
^ji jb^j jjS* OIjUp y$ £ ,yj^ dy£'\ $£ *>j> J-^ *&jyr
3830. uMaiemki a§ik rum etti, §imtli kork ki, ayyarlar gihi clar iizerirule
P 845 ] 1 1
ders eder.
"Mademki a§ik mertebe-i isneyniyetten vahdete riicu' etti ve beka merte-
besindeki enaniyyet-i be§eriyyesinden, enaniyyet-i Hak'da fan! oldu, sjmdi
kork ki, hirsizlar gibi daragaci iizerinde halka ders-i ibret verir."
"AyyaT', kesiriil-hareke demektir; fakat haramilere ve hirsizlara da ltlak
olunur. Bu ikinci misra'daki ma/na ile "ene'1-Hak" dedigi icm daragacina asi-
lan Hallac-i Mansur hazretlerinin haline islret buyrulur. Ya'ni makam-i fena-
da bulunanlar, "ene'1-Hak" na'rasini vururlar ve halka bu mertebeden soz
soylerler, demek olur.
3831. 'Vakui hu a§ik Hukaraya pier, ne &ers ile ve ne Hsiao" ile gider,
Sadr-i Cihan'in a§iki olan bu vekil-i umurun Buhara'ya gitmesi, okudugu
ilim dersine veyahud bir iistadin ta:limine miistenid degildir; onu oraya sevk
eden a§ktir; ve a§kin kaidesi yoktur.
C £P?
MESNEVf-t SERlF SERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
3832. iSn$ihlar icin nwderris, dostun hiisnii oldu; ordann Itii^bv ve dersi ve seba-
ki onun yuzudur.
Asiklara ders veren ma'sukun cemalidir; onlann kitabi ve dersi ve miisa-
baka imtihani hep ma'sukun cemal-i latifidir.
3833. tSakiiiitrler ve onlann na'ra-i tekrarlan, onlann yarinin arsvna ve iahlv
na kadar aider. *
Hak asiklan suretde sakit bir haldedirler,- ve fakat onlann batmen vaki'
olan miikerrer na'ralan, ya>i hakMnin arsina ve tahtina kadar gider. Taht,
arsin tefsiridir ve burada "ars" dan murad, alem-i illiyyindir.
3834. Onlann dersi ,Ziydddi ve Silsile'nin babi defyil, aurultjisu ve donmek ve
harekettir,
Ziyadit ilm-i fikih hakkinda imam-i Muhammed'in mezheb-i Hanefi
tizere yazdigi bir kitabin ismidir. Ve Silsile dahi fetva kitablanndan birinin
ismidir. Ve "asub", kavga ve gurultu ve fitne ma'nasinadir. Ya'ni "Ehl-i as-
kin dersi Ziyadat ismindeki fikih kitabiyla Silsile ismindeki kitabin babi de-
gildir; belki onlann dersi galebaM ask ile, hay ve huy ile gurultu etmek ve
donerek sema* etmek veyahud suver-i muhtelife ile hareket etmektir."
Onun igin hal-i asktan haberi olmayan ulum-i zahire erbabi ve hoca efen-
diler, ehl-i tarikm surideliklerini, okuduklan kitablara ve derslere sigdirama-
diklanndan, inkar ederler; ve bu hususda ehl-i gaflet olan cuhelanin fikrine
istirak ederler.
3835. ^u kavmin silsilesi ca'd-i miishbardir; devir mes'elesidir, lakin yarin
devridir.
"Ca'd", kivircik sag; "muskbar", misk yagdinci ma'nasinda vasf-i terkibi-*
dir. Kitab ismi olan Silsile'den cenab-i Pir efendimiz, nazar-i aklt sahibi olan
felasife ve mutekeliiminin istilahindaki "silsile"ye ve "devr"e intikal buyurur-
lar. Felasife ve mutekellimlere gore hulasaten "silsile" budur ki: Viicudda sil-
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
sile yoktur; ya'ni bu bundan ve bu da bundan ve bu dahi bundan ilh... zu-
hur etti, demekle bir asl-i hakikiye vusul miimkin olamiyacagindan, bu silsi-
le batiidir. Ve keza "devr" dahi, mesela tavuk yumurtadan ve yumurta tavuk-
tan gikti hukmii gibi ki, bu hlikumden dahi bir asl-i hakikiye ve neticeye vu-
sul miimkin olmamakla, bu da batiidir. imdi cenab-i Pir efendimiz bu "silsi-
le"den tekrar zincir ma'nasina intikalen buyururlar ki: "Evet asjklann indin-
de de bir silsile vardir; fakat onlann silsilesi, ma'§ukun misk yagdinci olan ki-
vircik sagidir." Ve "kivircik sac/'tan murad, Hakk'in Zat'imn perdesi ve hica-
bi olan mezahir-i sifat ve esmasidir. Zira ehl-i hakikat Hakk'i, mezahir-i kev-
niyyeden mii§ahede ederler ve bu mezahir onlan Hakk'a baglayan ve ceken
bir silsile ve zincir olur. "Ve keza agiklann indinde de bir "devr" mes'elesi var-
dir; fakat bu "devir", vucud-i ma'suk-i hakikinin niizulii ve urucu mes'elesi-
dir; zira bu niizul ve uruc devridir."
3836. 6cjer hir kimse senden kese mes'elesini sorarsa: *' Diahk'tn hazinesi ke-
selere stfltnaz!" de!
"Kese mes'elesi" 6rf-i fukahada odur ki, eger bir kimse para kesesini ve-
dia olarak birinin nezdine biraksa ve paranin mikdanm muda'a haber ver-
mese, o vedianm istirdadmdan sonra, paranin noksan oldugunu da'va etse
muda' zamin olmadigi gibi, ona yemin dahi dus,mez; ve eger mikdanm ha-
ber vere idi, zaman (auj») veya yemin dii§er idi. Ve bu mes'ele fukaha nez-
dinde mesail-i fikhin eacibindendir. Hulasa-i ma'na budur ki, "Eger bir kim-
se a§ikdan kese mes'ele-i fikhiyyesini sorsa, a§ika §6yle cevab vermek la-
zimdir: "Benim isjm Hakk'in hazinesi iledir ve altin hazinesiyle ve kesesiy-
le munasebetim yoktur; Hakk'in hazinesi ise, keselere sigmaz ki, bu mes'ele
ile me§gul olayim."
****** ^
3837. Bger hut ve mvJoara sozu vaki olursa, fend gorme ki, zikr-i ^Buhara va-
\u oluyor.
"Hul"' fikihda, verecegi bir mal mukabilinde zevceyi tatlik etmek ma'na-
smadir. Ve "mubara", "mubarat" kelimesinin muhaffefidir. "Miivasat" ve
"miivasa" gibi ehl-i Fars bu ve emsali lafizlan boyle rahflf ile isti'mal eder-
ler. Ve "mubarat" keza fikihda zevc ile zevce, [bin] birinin hukukundan
*&$&>
MESNEVf-l SERIF SERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
vazgecmek ve yekdigerini ibra etmek suretiyle birbirinden mufarakat et-
mek, demektir. "Ey alim-i zahiri, eger asikdan hul' ve miibara sozii vaki'
olursa, sakin sen onu fukahanin kullandigi istilah ma'nasina ahp, fena gor-
me; bil ki bu sdziin zimmnda Buhara'mn, ya'ni vatan-i aslinin zikri vaki'
olur." Zira "hul'"dan murad, asiklar indinde nefsi bosamak ve "mubarat"
dahi, cismin iktizaatindan ve metalibatindan aynlmak demektir ki, bu vus-
latdan haber vermek olur.
3838. Dter bir §eyin zikri bir hassvyyet verir/zira ki her sifat bir mahiyet tu-
tor.
Ya'ni "Silsile ve devir ve kese ve hul' ve mubarat gibi mesalik-i muhteli-
feye aid her bir istilahin zikri, asika bir hassiyyet ve lezzet verir; zira her bir
sifatih kendisine mahsus bir mahiyeti vardir ve her bir mahiyetin bir zevk-i
mahsusu vardir." Ve keza Buhara lafzindan bir ma'na zevkine intikal olunur
ki, o da mecma'-i ulumdur.
3839. nZuhara'da hunerlere baligsin; vaktaki zillete yuz koyasm, on&an ja-
rigsin.
Buhara mecma'-i ulum oldugundan orada hunerlere balig ve vasil olur-
sun. Vaktaki fakri ihtiyar ettin ve zilleti nazannda tuttun, o Buhara'dan fa-
rigsin, ya'ni Buhara'mn ulumundan miistagni kaldin.
iUf
ji Jr~£ ^t^jy*" /• ^**^r
J*\J& JJ\* *<*** (Jj\±** d\
3840. buhara ya mensub ilim gussasim tutmadi; goziinii ^oru$ gunesi uzeri-
[3855]
asb eiii.
"0 Buhara'ya mensub olan asik, Buhara'da car! olan ilim gussasim tut-
madi; goziinii ma'sukunu'musahede ve muayene gunesi iizerine dikti." Ya'ni
ahval-i ma'sukunun bilisiyle iktifa etmedi, belki onu gormek kasdmda bulun-
du; "ilme'l-yakm"den "ayne'l-yakin"e terakki etmek istedi.
384 1 . Uier kim halvetde goriise yol bulcta, o ilUnlerden dest-gah aramaz.
*&$&>
AHMED AVNi KONUK
"Her kirn halvetde ve vahdetde miisahedeye yol buldu, artik o kimse bi-
lis mertebesinde ve keserat aleminde girpinmaz ve kendisine o ilimlerden
dest-gah yapmaga tesebbiis etmez." Ya'ni ayne'l-yakin mertebesinden il-
me'1-yakin mertebesine tenezzul ve riicu' etmez.
*<U»lj , JUil,
,UM
^JJ^'JU"
iwLiu
lu-lS' ~J* JLi y$ OW JUj>- \i
3842. Vaktaki canin cemali ile hem-kuse oUvl, ona (Marian ve ilimden $am gelir.
"Hem-kase", beraber isret eden, ya'ni "ganak yoldasi" demektir. "CarTdan
murad ma'sukdur. "0 asik ki ma'sukun cemaliyle beraber ve onun musahe-
desiyle miitelezziz oldu, artik ona ma'sukun sifatlanndan haber verenleri ve
onun ahvaline dair ilim ta'lim edenleri dinlemekten gam gelir." Zira bir sey
gormiis olan kimseye, onu gormemis olanlarm; o sey hakkinda istediklerini
soylemeleri ve o seyi gdren kimsenin dinlemesi soguk ve igreng gelir.
3843. {joru!}, hili$ uzerine ziyade galib olur; ondan dolayt dunya, umum iizeri-
ne galib oluyor.
"Fera" kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir, burada "ziyade" ma' nasi
munasibdir. "Cerbiden", galib olmak ma'nasinadir. Ya'ni "Gormenin te'siri,
bilmenin te'siri iizerine galib olur; bu sebebden dolayi hayat-i diinyeviyye,
umum halk tarafindan goriildugu ve hayat-i uhreviyye goriilmeyip ihbar ile
bilindigi igin, onlann uzerine galib oluyor." Ve herkes hayat-i diinyevinin ica-
batinda miistagrak olup, hayat-i uhreviyye igin lazim olan seylerin tedariki-
ni ihmal ediyorlar. Eger hayat-i diinyeviyyede, hayat-i uhreviyyeyi de gor-
seler, asla ihmal etmezlerdi. Bu hal, gorusiin bilis uzerine galebesindendir.
jp Juib LS *jh I j ^l^or j u>p J^-i ^f* \j Lia &\j
3844. JZird dunyayi "ayn" goriiyorlar ve o tihana mensub olam din* biliyorlar.
"Umum halkm diinyaya meyil ve ragbetleri, dunyayi aynen miisahede et-
tiklerindendir ve ahirete mensub olan ahvali de ihbar-i vaki' uzerine bilip,
inamlmasi lazim gelen bir din telakki ederler." Ve gordukleri dunyayi, bildik-
leri ahval-i ahiret uzerine tercih ederler ve hatta bu aynen miisahede, gorul-
meyen ahval-i ahiretin inkanna da sebeb olur.
Terciime ve §erhte "din" okunari bu kelime, "deyn" (=borg) diye de okunabilir (M. Tahrali).
*&$&>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEV!-3 •
L)^ <Jj~* sj*& 0tijj . 01 Oiif* jj
a§ik olan bendenin Buhara tarafina teveccuhii
js> J (V L>^ <-£j-" ^y* <-^ J*J ^j* J-^ ti\ ^Lf5 Jj
3845. O fumlt ya§ dSkiicu a?ifc, kalbi farparak hararetli ve sen ^Buhara iara-
fina ievecciih eiii.
3846. Qoliin kumu onun onunde ipek ^b\, Ceyhun nehri onun onunde su hiri-
hintisi gibi.
Asik, kemal-i a§kindan yolunda tesadiif-i mu§kilati nice sayardi; colun
mudhis. kum yigmlan onun onunde ipek gibi idi ve koskoca Ceyhun nehri,
onun gdziine su birikintisi gibi ehemmiyetsiz goruniir idi.
Oli-> JT djs~ j o-L>- jl iU» ^ 0L~lT 0^>- _jl J~j OIL Ol
3847. O sahra onun onunde gulisian gibi, o giilmeden kaza ile yuvarlanan kan-
hur gibi duserdi.
"Kill", kaf-i Arabi ile, arkasi bukiilmus ma'nasinadir ki, "kanbur" demek
olur. "Sitan", §emsu'l-Lugat\n beyamna gore kaza ile yuvarlanan ma'nasi-
na da geliyor. Ya'ni "0 a§ik meserretinden, yolda gule giile gider ve gulme-
sinin §iddetinden onune dogru egilip, beli biikiilur ve kazara yuvarlanan kan-
bur gibi du§erdi" demek olur.
I J^ ! AX* X£> C)\j C-»b \i)\>*j jl
1«J L«! Ju5 <!~*>JjJj*~m jl
3848. Oiand, Semerkand! dadir , amma onun dudaiji buhara dan buldu ve
onun mezhebi o oldu.
§eker, Sernerkand §ehrindedir; fakat o asikin dudagi ve agzi o sekeri Bu-
hara'dan buldu, binaenaleyh onun mahall-i zihabi ve gidecegi yer dahi o Bu-
hara oldu.
csgjgc^a
AHMED AVNl KONUK
3849. By nZuhara, ahli ziyade edici olmu$sun; jakat henden akd ve dini kav-
mi§sin:
"Ey Buhara §ehri, sen mecma'-i ulum olup, halkin aklini artinci olmussun;
fakat beni ask denilen derde giriftar edip, aklimi ve dinimi kapmissin." "Din"
kaide ve edeb ma'nasinadir.
JUJ <Jl*s> jjjjJ flyr ,j* j-U?
j!>U dy? fTjl (Tjss- ^ j±>
3850. "^edir anyomm, ondan dolayi hilal Q&iyim; hu -pahttsluhia sadr anyorwn."
"Ayin on dordu gibi hakikat giine§inden parlayan bir insan-i kamil anyo-
rum, bu talebden dolayi hilal gibi inceldim. Bu pabucluk mesabesinde olan
dtinyada alem-i ma'na sadnna yukselmek istiyorum."
3851. ^VakiSki o buhara nxn hararhsim aordu, aam zulmetinde heyazlik zahir
oldu.
Asik vaktaki Buhara sehrine yaklasti ve uzaktan sehrin karartisim gordu,
kalbindeki gam karanhgi icjnde meserret beyazhgi zahir oldu.
3852. I&r muddel hi-hu§ ve uzun du§iu, onun akk sir hostanina uciu.
Asik, ma'sukunun sehrini goriince kendinden gecti ve uzanip, boylu bo-
yunca diistu ve bu bi-hodluk iginde onun akli sir bostamna ugtu.
jjjj jwp ji j^p ^yf j\ Jtsj-A jif j^jj j s» j>.
3853. Onun ba$ina ve yuzune aul stiyu serptiler; onun asfe-i am suyundan gafil
idiler.
3854. O aizli hir aiilistan gormii§ idi; a§kin yagmasi onu kendinden kesmi§ idi.
Ma'lum olsun ki, bu yukandan beri zikr olunan ebyat-i serife insan-i ka-
mil ile mMdin ve onun siilGkunun ahvalinden bahisdir. Binaenaleyh bahis-
ler zevke aiddir. Ehl-i suluk, esna-yi siiluklerinde kendi isti'dadlanna gore
<>$$&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
mu§ahedeye nail olurlar ve gordiiklerini bilirler ve sdylerler. Gormeyenler on-
lann ahvaline taaccub edip kimi hayretle kabul ve kimi inkar eder.
ts* 1 **£ % ° jj** ^ l - % r J uA jy 1 " ■>* ***** *
3855, Sen <k>nnM§sun, hu kdanun layiki dejjilsin, her ne kadar kumt$ isen de
$ekere makmn degdsin.
Ey a§kin halinden bi-haber olan kimse, senin kalbin donmus. ve ask duy-
gusundan bT-behre kalrms oldugun igin, bu ehl-i askin ahvaline dair olan ke-
lami dinlemege layik degilsin. Vakia sen de insansin, suret i'tibariyle ehl-i ask
olan sair insanlardan farkin yoktur. Fakat ehfci ask olan insanlar ile, senin
arandaki fark, seker kamisiyla, bos kamis arasindaki farka benzer.
3856. (SAhlimn e§yasi seninle heraberdir ve aktlsm ki "Cunuden Urn ierev-
na'dan gafilsin.
"Aklin e§yasi"ndan murad, akla taalluk eden tekalif ve adab-i muaseret
ve insanliga muktezi ahvaldir. Bunlara riayet eden kimse, halk arasinda akil
goriiniir. \a' 3 ) jJ \>J* (Tevbe, 9/26) ["Gormediginiz ordulan"] ile Huneyn ve
Hendek muharebelerindeki nusret-i ilahiyyeye isaret buyrulur. Hunevn mu-
harebesine aid olan sure-i Tevbe'de vaki' ayet-i kerime budur: <J iiii ^ ' ^ jj3
(*j ^-j ^. l/'j^ 1 ( »>5 p <-^*£* j ^ &*■ cf 3 r^* fer^ (^^ el ^ o&>- fji.j " 6 J£ <J° ] y
1 *,, , * - i - - '- « , -~ ) - **,,, I > - ~ s~ y 'tt , ,., >+ - * > < *&■
h/^ Ji^ V-^ J kjjf (J '■>>*- JjJ) J o^jil ^ J <dj~»j J* <iuC 4lJI Jjil pj jtj^A fdj
'^>isdi ^ Jul j (Tevbe, 9/25-26) Ya'ni "Allah Teala size mevatin-i kesirede
yafdim etti; s'izin coklugunuz size ucub getirdi, goklugunuz size faide verme-
di. Arz genisligiyle beraber size dar geldi, sonra arkaniza doniip gittiniz. He-
zimetten sonra Allah, Resulu iizerine ve mii'minler iizerine sekineti ve it-
mi'namni indirdi; ve gormediginiz orduyu indirdi ve kafirleri ta'zib etti; ve i§-
te bu kafirlerin cezasidir."
Bu muharebe Mekke'nin fethinden sonra vaki' oldu, islam'in adedi on dort
bin ve musriklerin adedi dort bin idi. Ensardan Seleme bin Selame dedi ki: "Biz
bu kadar gok askerle maglub olmayiz." Resul-i zi§an Efendimiz onun bu so-
ziinden miiteellim oldular. Ve sonra Islam'a ewelen hezimet vaki* oldu, sonra
Server-i alem Efendimiz bir avuc ufak taslar alip kiiftara serptiler; bunun iize-
rine Hak Teala onlara korku verdi ve melaike-i kiram gonderdi, kuffar maglub
oldu. Ve Hendek muharebesine aid olan sure-i Ahzab'da vaki' ayet-i kerime de
C ^^ B
AHMED AVNt KONUK
DUdur: \j»js (J \*j*? j \>hj pile LL-jli i_^»- ^U- it (*£> aUI 2u*i 1 jjS'il ^ ^JLil 1*1 l<
(Ahzab, 33/9) Ya'ni "Ey mu'minler Allah Teala'mn sizin iizerinize olan'ni'me-
tini hatirlayin. Size ordu geldigi vakit, biz onlann uzerine riizgan ve sizin gor-
mediginiz orduyu gonderdik." Bu muharebede kuffar on bin ve islam tig bin ki-
§i idiler. Medtne-i Munewere'nin etrafina hendek kazdilar. Ve neticede kuffar
maglub oldular. Tafsili tefsir kitablanndandir. Ya'ni "Ey kimse, sen insan ol-
mak i'tibariyle, halk ile olan muamelen tavr-i akl dairesindedir ve ancak ha-
vass-i hamsen ile gordugunii bilirsin; Allah Teala'mn goriinmeyen bircok or-
dusu vardir ki, a§k dahi o cumledendir."
3857. nZu sozun nihdueti yoktur, hizh sur, id hi o delikanh ^Buhdrd tarafina
gilsin.
d 5 *
OJLi Ijl. jl \j jl Ol^-jj j OljL dijf jiJJ- j IjU«j ^ J>\*\ *J/ <>iU d\dJ^\j2
laubali olan a§ikin Buhara'ya girmesi ve onu
yaranin ve dostlarin zahir olmaktan tahzlr etmesi
3858. ($adman olarak r Buharaua kendi ma'§ukunun oniine ve darii'l-emana
girdi.
Sadr-i Cihan'm a§iki sevinerek Buhara'ya kendi ma'sukunun online ve
hifz u eman evine girdi.
3859. hir sarho$ gibi hi, esir uzerine u$ar; ay onu kucaginda tuiar ve HSe-
ni tut!" der.
"EsTr", fezayi imla eden bir seyyale-i rakikadir ki, olculmez vezn olunmaz
ve ta'rifi gayr-i kabildir. Burada ktire-i arzm harici olan feza ma'nasini ver-
o^s^
PpT^ MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
mek miinasib olur. Ya'ni "A§ikin kendince turlii turlii hayalleri vardir; bu ha-
yaller iginde muhali mumkin gortir ve muhale viicud verir. Mesela bir sarhos.
hayaiinde fezaya ugar ve kure-i arzin haricine gikar ve aya kadar vasil olur;
ve ay onu kucaklar ve ona: "Sen de bana sanll" der."
3860. Uier him onu. ^uharada aordn ise, dedi: ^DCalh, zakir olmadan evvel
oiurtna, ka$!"
a§iki taniyanlardan her kim onu Buhara'da gordu ki: "Kalk, oturma,
gormeden evvel kag!" dedi. '
3861 . K 2Xm o ojkeli §ah seni artyor, id hi on seneltk ktni senin canindan $ek$in!"
Ta ke§ed"deki "ta" illet icindir. Ya'ni "0 ofkeli, senin camndan on sene-
lik kini gikarmak ve senden 6c almak icin seni any or."
J^ij*- Oj-il j {> j> tf *£ *S$ Jriy*" ^y* j* W* j* ^ *M\
3862. "iSMlah hahki i$in, <S%llah hakki icin hendi kanina flelme; hendi dem ve
ejsununa az i'timad etl"
"Tekye", dayanmak ve i'timad etmek ma'nasina, Arabi'dir. "Tekye ker-
den", i'timad etmek ma'nasma masdar-i murekkebdir. "Dem", muteaddid
ma'naiara gelir; burada hud'a ve hfle demektir. "Efsun", burada hile ve tez-
vtr ma'n&sinadir. A§ika nasihat verenler, and vererek dediler ki: "Allah hak-
ki icin ayaginla oliimune gelme; ve kendi hilene ve tezvlrine az i'timad et!"
ili--jl ^x^a tS^ji -W&-* ^jj <£*y <^>^f j-$~0 %£%£>
3863. ^Sadr-i Cihan'm zabtta me'muru ve comerd idin, mu'iemed usiad-t mu-
hendis idin."
3864. Qadx ettin ve cezadan hachn; kurtulmu§ idin, tekrar nicin astldtn?"
"Gadr", bi-vefalik ve mekr etmek demektir. "Avihten", burada, ilismek ve
yapigmak demektir. Ya'ni "Sadr-i Cihan'a kar§i bi-vefalik ettin ve cezadan
kagtm; kurtulmus. idin, tekrar nigin gelip bu §ehre yapi§tm ve asildin?"
^p 3
AHMED AVNl KONUK "^®
3865. #U2 riiJe tie beladan ka$hn, sent buraya ahmaklik mi, yahud ecel mi ye-
tirk?"
3866. 6t/ /arose fci, sen-in. afcltn ^Utarid uzerine dakk eder; akdin ahlini ka-
za, ahmak eder."
"Dakk", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada, bir kimsenin so-
ziine i'tiraz etmek ma'nasinadir. "Utarid" Giines'den aynlan ecram-i sufliy-
yedendir; ya'ni Giines'den, Arz'dan sonra aynlan cirimlerdendir ki, birisi Uta-
rid ve digeri Zuhre'dir. Ve ehl-i nucum indinde "katib-i felek" i'tibar olunur.
Ya'ni "Ey Sadr-i Cihan'in vekili, sen 50k akilli bir me'mur idin; hatta senin
aklm katib-i felek olan Utarid seyyaresinin hiikmiine i'tiraz ederdi; fakat ne
yapalim ki, kaza-yi ilahi akilin aklini ahmak yapar, ve akil, aklinin kuwe-
tinden istifade edemez."
3867. Slrslan araytct olan bir iav§an uaursuzdur; zekdvet ve akil ve cevihlih
hard?
Tavsan, hayvanat arasinda kurnaz bir hayvandir; fakat arslan ararsa,
ugursuz ve ahmak olur, onun zekaveti ve akli ve cevikligi nerede kahr?
U*aJ1 (3Li> UkiJl tXsr lit CUaS L>5 ij[pj^i .jJ-^ -W» O— **>
3868. Diazamn yiiz bu kadar efsanlan vardir; n< Jiaza geldifli vakit feza dar
oldu" buyurdu.
Kaza-yi ilaht hiikmunii Ifa etmek igin birgok hileleri vardir. Nitekim
(s.a.v.) Efendimiz: "Kaza-yi ilahi geldigi vakit, genis olan feza dar oldu" bu-
yurdu.
3869. Sagdan ve soldan yiiz yol ve mahall-i halas olur; kazadan bajjlanmi? olur,
zira ejderhddir.
Tevecciih eden beladan kurtulmak igin sagdan ve soldan yiiz yol ve kur-
tulacak mahal bulunabilir; fakat yollar ve kagilacak olan mahall-i halas, ka-
za-yi ilahiyyeden baglanmis olur; zira kaza-yi ilahi ejderhadir.
c^gpc^s
MESNEVf-1 SERtF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
\j\fjjjS" JU-l$J j l^iU- j^iU JLif ^\yr
Asikin meiamet edicileri ve tehdid edenlere cevab soylemesi
3870. Wedi: "'Ben musteskvyirn, beni su fefcer; ger$i ben suyun beni oldurdu-
I 3884 ] j f.i. »
jjitnu ae buiyorum.
"Musteski", istiska illetine mubtela olan kimsedir ki, ne kadar su igse, as-
la kanmak bilmez; ve bu hastalik sebebiyle eli ve ayagi §iser ve bu hastahk
neticede sebeb-i mevt olur.
3871. ' 6oer ifci i^uz kere onu mat ve harab else, musteski asla sudan kagnaz.
3872. *6jjer benim elim ve karnvm sisse de, su aski benden eksilmeyecektir."
Asik kendisini musteski illetine mubtela olanlara tesbih ediyor.
^ j j* <^ J _# ^jj Cs^- ls^'^' ^y 3 * $ '^-ri- ^ ^ f-y
3873. ^utundan sorduklan vakit, derim ki: "DCeski deniz t$ime ahcx olaydi."
3874. "DCarnimm tvlumuna de ki: *Su datyasindan yirhl, eger oliirsem alu-
miim musieiabdir!"
3875. Vr Ben her bir yerde ki, su irmagt gbrurum, ben onun yerinde olaydtm dx-
ye bana resk gelir."
*&$&
AHMED AVNl KONUK
3876. XX 6I ie/ gibi ve kann davul gibi olarak giil gibi, su a$kintn davulunu ga-
lanm."
Ya'ni, "Hararet-i a§kdan, ma'§ukun her tiirlu tecelliyatina asla kanmam
ve doymam. Gul nasil muhafaza-i taraveti icin suyun a§iki ise, ben de ma'§u-
kumun ab-i hayat mesabesinde olan cemali a§kinin davulunu galanm." "Da-
vul calmak", izhar ve i'lan etmekten kinayedir.
3877. *£ger o ^Jluhu'lSmin henim kanimi dokerse, cenin gibi yudum yudum
kan icerim."
Ma'§uk, Ruhu'l-Emin'e te§bih buyrulmu§tur; zira Ruhu'1-Ermn, ya'ni Hz.
CibriTin, temas ettigi §eyde eser-i hayat zahir olurdu. Nitekim Samiii, suret-i
be§eriyye[ye] miitemessil olan Cebrail (a.s.)in atinin bastigi mahalden bir
kabza toprak aldi ve bir buzagi heykeli yapip, o topragi onun cevherine ka-
n§tirdi. Buzagi sesi verdi. Bu beyt-i §erifde de bu ma'naya i§areten, ma*§uk
Ruhu'l-Emin'e tegbih buyrulmu§tur. Ya'ni "Ma'guk benim kanimi dokerse,
ana karnindaki cento gibi yudum yudum kan iger ve hayat bulurum" demek
olur.
3878. *2emm gibi ve cenin gibi kan icmi§im, \a ki a§ik olmu$um; henim i§im
hudur,"
"Hun horden", kan icmek, me§akkat cekmek ve mustbete tahammul et-
mekten kinayedir.. "Zemin ayaklar altinda gignenir ve her nevi' miilewesat
ona defn olur; ve cenin zulmani ve dar bir yerde hayiz kam ile tegaddi eder.
Ben dahi a§ik oldugum vakitten beri, bunlar gibi birtakim me§akk ve mesaib
gekmekteyim ve i§im budur."
3879. xy 0ece tencere gibi aiefon kaynamaktayvm, gunduz geceye kadar kum gi-
hi kan icerim."
Salik-i a§k der ki: "Ben zulmet-i tabiat i5ir.de bir tencere gibi, ate§-i a§k-
dan kaynamaktayim; mir-i riihun galebesi anindan, ufk-i tabtatda gurubuna
eg^
MESNEVM SERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
kadar, gok mesaib ve mesakkat gekerim ve kum kani igip, nasil harice seye-
lan ettirmezse, ben de bu cektigim mesakkati lzhar etmeyip, yutanm."
3880. H&en jiesimantm hi mekr hopardun, onun ofkesinin murditndan hac-
hm."
"Benim vefasizligima bir ceza olmak iizere, ma'§ukumun ofkesinin ben-
den istedigi gibi intikam almak arzusu ve muradi var idi; ben ise mekr ve
hSe ile kacum ve o arzusunun icrasma mani' oldum; bundan dolayi pisma-
mm." ?
3881. De ki: nr Benim sarhos olan camma kendi hismini sur; kurban bay rami
*odur ve asik su siflirulir."
Asik kendi nefsine hitaben der ki: "Git ma'sukuna de ki: "Benim senin as-
kindan sarhos olan camma ofkenin hukmunii icra et ve beni oldur. Zira bu
ofkeni icra edip beni dldiirdiigun gun, benim igin kurban bayramidir ve asi-
kin cismi, kurban olmaya layik bir su sigindir, ya'ni mandadir."
^J Jj4 ls* J 1 &'* J ^ j¥. >Jf- (jjs*. f j V^ f\ j\f
3882. "Sifter sigir yaiar ve eger bir sey yer ise, bayram ve onun bogazlanmasi
vein beslenir."
"Salik-i askin sigir mesabesinde olan cismi, tab'imn iktizasi olmak iizere
yatar, uyur ve tagaddi ederse, ma'suk-i hakiki ugrunda kurban olmak ve ten
kaydindan kurtulup vuslat bayrami olmak igindir."
*ailjl jA j£»>- Pjj*r jjnr *«^b 0W- \j* Ob < j^j-* _J«
3883. W( lWi uMusamn bir can vermis okuzii bil; benim dizumiin cuz'u, her
azddenin hasruhr." *
Miisa (a.s.) zamamnda zengin bir adam var idi. Mirasina nail olmak kas-
diyla fakir olan amcasimn oglu onu oldiirdii ve cesedini bir karyeye birakti.
Katili bulunamadi. Cenab-i Hak Miisa (a.s.) a vahyetti ki: "Bir okuz kesiniz
ve onun a'zasindan bir uzuv ile maktule vurun." Oyle yaptilar, maktul mu-
vakkaten dirilip katilini haber verdi. Kissamn tafsili Kur'an-i Kerim'de, sure-i
*&$&>
AHMED AVNt KONUK
Bakara'dadir, bu beyt-i §er!fde ona isaret buyurulur. Ya'ni "Hakk'in emriyle
bogazlanan okiiziin cuz'ii, maktuliin hayatina sebeb oldugu gibi, ma'sukun
emriyle olen benim cuz'iim olan cismimin cuz'ii dahi, ruh-i insantnin kaydin-
dan kurtulup, hayvaniyyet mertebesinde kalmi§ ve ma'nen olmiis. olanlann
hasn, sebeb-i hayatidir.
3884. (Jviusanin kurban olmu§ okuzii vox idi, onnn hahir cuz'ii, bir olmu$un
hayaitdtr.
"dkuziin hakir ciiz'ii"nden murad, kuyrugudur. Bu hususda miifessirlerin
ihtilafi vardir. Kimi bu ciiz'un dil ve kimi sag uylugu ve kimi kuyrugu oldu-
gunu beyan ederler. Maahaza cuz'iyyette hepsi miittehiddir.
lg-j**j »jjj-i>l i—jlja^ ji W j ( J~~~»\ j *^S" Ol <^»r y.
3885. "Ddribuku bazahd" hiiabmda, o olmii$ onun sadmesinden yerinden
si$radi.
Sure-i Bakara'da vaki' \^L \y^\ ua (Bakara, 2/73) ya'ni "Biz dedik ki:
maktuie, kesilmis, olan okiiziin cuz'iiyle vurunuz!" ayet-i kerimesine i§a-
ret buyurulur. Ya'ni, "Bu hitab-i ilahi iizerine o maktuie, okiizun bir cuz'ii
vuruldu, onun darbesinden dolayi maktul yerinden sigradi ve katili haber
verdi."
>ji £ijji y^ Jjiji °d\ 'J£\ u* ijLTii J\f i '
3886. *Su benim kerxmlerim, nazarda olan ervahvn ha$nni murad ederseniz, bu
okiizii bogazlayiniz."
"Kerimler"den murad, insan-i kamillerdir; "Ruhlardan murad, riih-1 tabii,
ruh-i nebati, ruh-i hayvant, ruh-i insani ve melekidir. "Nazar"dan murad, bu
ruhlardan her birinin kendi mertebesine aid olan nazandir. "Ha§r"dan murad,
bu ruhlardan her birinin, kendi mertebesinden intikal edip, mertebe-i insaniy-
yede cem' olmasidir. Bu hasir ve cem', onlann nazanmn cem'idir; zira merte-
be-i insaniyye bu ruhlann nazanm, kendi mertebelerine hasr etmeden men'
ve kendi mertebesinde cem' eder. Ruh-i tabu, ruh-i nebatmin ve her ikisi da-
hi ruh-i hayvamnin ve bunlann ciimlesi riih-i insamnin hizmetine nazirlardir.
Binaenaleyh bu ervahin nazarlan, insaniyet mertebesinde ha§r ve cem' olmus,
olur. Fakat mertebe-i insaniyyede bunlann hepsinin, kendi mertebelerine na-
•m*
MESNEVl-I §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
zarlan vardir; onlann kendi mertebelerine olan nazan, ancak nefs-i hayvaniy-
yenin zebhiyle munkatr olur. Bu zebh dahi, insan-i kamilin terbiyesiyle
miimkindir, Onun igin beyt-i §erifde: "Ey benim kerim olan insan-i kamille-
rim, benim nefs-i hayvaniyyemi zebh ediniz; ve eger bendeki ervah-i muhte-
lifenin kendi mertebelerine olan nazarlanni, benim mertebe-i insaniyyemde
ha§r ve cem' etmek isterseniz, beni mevt-i ihtiyar! ile olduriinuz" buyururlar.
Ve atideki beyitlerde dahi, bu zikr olunan ervahin intikalatina ve nazarlannm
ha§r ve cem'ine isaret ederler.
3887. Cemadlihtan oldum ve norm oldum ve nemadan oldum hayvana vur-
dum."
"Ruh-i tabii sahibi olan cemadlik mertebesinden oldum, ya'ni intikal et-
tim, ruh-i nebatt sahibi olan nebat mertebesine geldim ve nemadan, ya'ni
ruh-i nebati mertebesinden intikal ettim, hayvanhk mertebesine geldim."
3888. " Diayvanlikian oldum ve <54dem oUum; hindenaleyh ne korkayim, ol-
mekien ne vakit noksan oldum?"
"Nefs-i hayvaniyye mertebesinden oldum ve mertebe-i insaniyyeye gel-
dim; boyle olunca oliimden ve intikalden nigin korkayim, ne vakit olmekten
ve intikalden noksan oldum? Belki her mertebeden oldiikoe, onun ustiindeki
mertebeye giktim."
3889. U( Di^er hir hamlede he§erden oliirum, id hi meldikeden ayah ve ha§ cika-
nnm.
"Diger bir hamlede dahi beseriyet mertebesinde, kendi mertebelerine na-
zarda olan ervahin ha§r ve cem'i halinden olurum, ruh-i izaflm ile melaike
cinsinden ma'dud olurum."
3890. ur Ue melehlen dahi harm cudan aramah laztmdir; "O'nun vechinden
gayri her hir $ey halikdir!"
Gg^pp
AHMED AVNl KONUK ~®^W
Ya'ni melekiyyet ve ruhiyyet mertebesinden dahi bana hakikat irmagi
aramak lazimdir; zira melekiyyet mertebesi, mertebe-i vahdet degildir, belki
Zat-i mutlakm bi- hasebi'1-esma gayriyyet libasiyla zuhur ettigi bir mertebe-
dir ki, onda ikilik vardir. Binaenaleyh bu ikiligin dahi refi igin, benim vahdet
irmagi istemem ve aramam lazimdir. Zira Hakk'in Zat-i ahadiyyesinden gay-
ri her bir sey halikdir, baki degildir.
^j-i Ol -AjU jtJkj jJu\ A^tjT ^JLi d\jj (JLU j! p>j$ Jo
3891. X( Di^er clef a melekden kurhan olurum; o §ey ki vehme flelmez, o olu-
Mademki melekiyyet ve ruhiyyet mertebesi, ikilik mertebesidir, vahdet-i
hakikiyyeyi bulmak igin bu melek mertebesinden dahi dlur ve kurban olu-
rum; ondan sonra vehimlerden miinezzeh olan Zat-i ahadiyye mertebesinde
kamilen fan! ve mahv olurum; ve ben ondan fan! ve mahv olunca benim i'ti-
bari olan varhgim ve benligim kalkip kamilen olurum.
3892. Kxr Boyle olunca adem olurum ve adem er^anun aibi hana der ki: jSiz
O'na rum edicilerizl"
3887 numarali beyt-i serifden i'tibaren, bu beyte kadar olan ebyat-i aliy-
ye, vucQd-i mutlakin bi-hasebi'1-esma mertebe-i ilmine kadar urucuna taal-
luk eder ve yukanda 3835 numarali beyt-i sertfe merbutdur; zira beyitte sil-
sile ve devir mes'eleleri mevzii-i bahis olmus. idi ve asik indindeki "silsile" te-
celliyat-i esmaiyye ve sifatiyyeden ve "devr," viicud-i mutlakm niizul ve uru-
cundan ibaret oldugu izah edilmis. idi. Bu beyt-i serifde urucun, adem-i izafi-
den ibaret olan, viicud-i mutlakin mertebe-i ilminde nihayet bulduguna ibaret
buyurulur. Ya'ni ben nefs-i tabS ve nefs-i nebati ve nefs-i hayvant ve nefs-i
insani ve nefs-i meleki meratibini kat'dan sonra, riicu' ve urttc tarikiyle ken-
di aslima vasil olurum ki, aslim iim-i ilahide sabit olan suretim ve "ayn"im-
dir; ve mertebe benim viicud-i izafime nazaran adem-i izafi .mertebesidir.
tmdi bu adem-i izafi mertebesi bana, icinden sada veren erganun calgisi gibi:
"Biz O'na riicu' edicileriz!" der. Nitekim ayet-i kerimede Oj«rij Ji w j aU ut (Ba-
kara, 2/156) ["Biz Allah'a aidiz ve O'na donuculeriz"] vt'o^\/Q>\y (En-
biya, 21/93) ["Hepsi bize ddnticulerdir"] o^-'j^j (Bakara,' 2/28) ["O'na
ddnduriileceksiniz"] ilh. buyurulur.
MESNEVt-t SERtF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3
-iJLb OjjJ (_5^j->- v^
A (JU;I oTob Sy
3893. r iimmeiin itiijaki vaxfax hi, ab-i hayat zulmet i$indedir, onu oliim hil!
Ya'ni ummetin "Ab-i hayat zulmet igindedir" diye miittefikan vaki' olan
hukiimlerinden murad olum ve fena zulmetidir ki, mucib-i hayat ve bekadir
demek olur.
389 A. ZNtiiifer a&i irmak iarafindan hit, musleski gibi harts ol ve su isle!
"Niliifer", suda ne§v ii nema bulan bir gicektir. "Miisteski", su igmek ille-
tine miibtela olan kimsedir. Ya'ni, "Niliifer gibi sudan nesv ii nema bul ve
ab-i hayat olan zulmet-i fena tarafindan bit ve miisteski gibi daima suya ha-
ris ol ve ab-i hayat iste!"
^j\j^m]\j JLpI 4JLH j $jy>- ^ v' iS^Lyr _ji j O— ot jl £j*
3895. Onun bliimii sudan ve su isieyiculir, icer ve S^llah lealfi, doyruyu en
cok biliticLir.
miisteskinin oliimu sudur; boyle oldugu halde, su icmekten vazgeg-
mez ve daima icer durur, zira isti'dadimn iktizasi budur ve isti'dadatin iktiza-
atim en ziyade bilen Hak Teala hazretleridir.
x*j ^j* OUW- j OU- *-jj £ •xs tjaSsjj j-iU- oij—i (j\
3896. Gy ayiblx ahanin asihi olan ctonmus himse, can korkusundan canandan
iirker.
"Ayibli aba" dan murad, sifat-i nefsaniyye ile ma'yub olan ten ve cisim-
dir. "Donmus"dan murad, kalbinde hararet olmadigi halde, suret-i da'va-yi
ask eden ve fakat cisminin asiki olan kimsedir. Ya'ni "Ey cisminin asiki olan
kimse ki, dyle bir kimse can korkusundan, canan-i hakiki olan Hakk'a vus-
latdan iirker."
3897. Gy kadxnlann ma'uubu, onun askinm kdta tarafina hak, yuz hinlerce
can el cir-picidirlar.
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
"Destek zeden", mutnb ve sazende ve teganni eden ve hanende ve nadim
ve pisman ma'nalanna gelir; burada kemal-i §evkinden "el girpmak" demek-
tir. "Ey a§k yolunda kadinlardan daha a§agi olan kimse, o ma'suk-i hak!ki
olan Hakk'in a§kmin kihci tarafina bak ki, yuz binlerce merdan-i ilahinin
canlan, kemal-i §evkinden el girpici bir haldedirler."
y.p J-ilj ^ (Jyr ji lj v' jij <~£yr J- 13 .' °jjf C?^^ tJj=r
3898. Drmagi gordun, hardagi irmaga dak; suyun irmaktan hagnasi ne vakit
olur?
"Irmak"dan murad, Hakk'in Zat'i ve sifatidir. "Bardak"dan murad, be§e-
rin zati ve sifatidir. Ya'ni "Zat ve sifat-i be§erini, Hakk'in Zat ve sifatinda fa-
m kil ve Hak ile baki ol. Ve sende ariyet olan izafi varliklan, hakiki varhk
nehrine dok! Hie. su irmaktan kacar mi?"
3899. ^Bardagin suyu, vaktaki irmagin suyunda olur, onda mahv olur ve umak
o olur.
Bardak mesabesinde olan viicud-i bestride pek ariyet olan sifat, vaktaki
irmak mesabesinde olan vticud-i hakikinin siratma miinkalib olup onda
mahv olur, artik irmak olur ve o zaman: "Ben irmagim!" na'rasini vurur.
Ya'ni "ene'1-Hak" der; ve onun lisanindan "ene'l-Hak" diyen kendisi degil-
dir, ancak Hak'dir. Beyit:
Mansur "ene '1-Hak " soyledi
Hakdir sozti Hak soyledi
3900. Onun vasft fdnt ve onun zati beka oldu. ^Bundan sonra ne nakts olur,
[3914] ... \. J ,„ ,
ne prkm yuztu olur.
Onun vasf-i be§erisi fan! ve zati, Hak'la baki oldu. Bundan sonra ne na-
kis olur, ne de girkin yuzlii olur. Ya'ni bundan sonra sifat-i be§eriyye nekayi-
sine sukat etmedigi gibi, o nekayis sebebiyle ruh-i pakinin yiizu dahi cirkin
olmaz.
Malum olsun ki, abdin bir hakikati vardir; bu hal-i fenada abdin hakika-
ti bakidir; fakat gtinesin siddet-i ziyasinda, yildizlann ziyasi mestur kaldigi
<^S£3
MESNEVl-f §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
gibi, Hakk'in tecelli-i Zati'si vuka'unda dahi abdin o hakikati fan? ve miiste-
tir olur. Nitekim ateste kizan demir.- "Ate§im" derse, dogru soyler ve: "Demi-
rim" derse, yine dogru soyler; ztra ates onun demirligini setr etmistir ve de-
mirligi mustetirdir ve bakidir. Binaenaleyh zannolunmasin ki, [ne] abd Hak
olur ve [ne] Hak, abd olur.
r^-jN jj
*r
lyijj
r^O 1 J 1 J^ Ji ] J LTiJ^
3901. Oiendimi onun nahli iizerine asdvm, onun ozrii i$in ki, ondan ka$hm.
"Nahl", burada cjcekler ile ve renkli mumlar ile donattiklan agac. ma'nasi-
nadir. Nitekim Fasih Dede bu ma'nada soylerld:
Rast geldim yare bit nahl-i revan olmu§ gelir
Serde giil destinde giil ceybinde damanmda giil
Hakk'in enva'-i tecelliyat ile zahir oldugu mertebe-i §ehadetden kinayedir.
Ya'ni a§ik der ki: "Nefs-i hayvaniyyemin o ma'sukdan kagmasinm ozrii ol-
mak icin, bu viicikk zahirimi, onun bu mertebe-i §ehadetinde asip helak et-
tim ve kendi irademden gectim." Veyahud "nahl" hurma agaci ma'nasinadir.
Bu ma'naya gore asik der ki: "Ben sahir-i mekkar olan nefsimi Fir'avn'in se-
hareyi hurma agacina asdigi gibi, ondan kacmamin ozrii olmak iizere, onun
nahli iizerine asdim ve helak ettim," demek olur.
Ankaravi hazretleri "nahl"den murad vuslat-i yar oldugunu zikr etmi§tir.
^
a§igin candan el yikadigi (ya'ni cam terk ettigi)
vakit, kendi ma'^ukuna eri§mesi
— ■* * ■* ^
3902. T&r top gibi ha§i ve yiizii secde edict oUugu halde, ba$ goz ile o sadr ca-
ntbine gitti.
c ^^)
AHMED AVNt KONUK
'J J ^ji^ J. ^ ^ jj*^i iT^ \>* J^ J*" J&~** il)LSl>- 4laJ»-
3903. 'TZutun halayih "Onu yakar, ydhud asarl" diye- ha§ havada muntazir.
A§ik, Sadr-i Cihan'in nezdine gittigi vakit, vekilin kabahatine vakif olan
halk Buhara'da: "Sadr-i Cihan sjmdi bu adami ya yakar ve yahud asar!" di-
ye ba§lanm yukan kaldinp, hadiseye muntazir oldular.
3904. xr Bu zaman hu hir ahmak par$asina, onu aosterir ki, zaman heJbahia
gosterir."
"Laht", parga ta'biri tahkir icmdir. Bu ta'bir Turkce'de de vardir. Mesela:
"Bir kayikci veya hamal parcasina kiz verilir mi?" derler. Ya'ni "Halk hem
muntazir idiler ve hem de §u sozleri soylerler idi: "§imdi Sadr-i Cihan bu bir
ahmak parcasina, zamanin bedbahta gosterecegi §eyi gosterir."
3905. ^'iPervdne gibi §ereri nur gordii, ahmakga du§tu, candan kesildi."
"Pervaneler mumun §u'le-i ate§ini nur zannedip, etrafinda dola§arak ken-
diierini helak ettikleri gibi, bu da Sadr-i Cihan'in ihti§am-i zahirisini gordii,
ate§-i gazabim goremedi; kacmi§ oldugu halde, tekrar ahmakca geldi. Buha-
ra'ya du§tu, fakat hig §ubhe yok ki candan kesildi, ya'ni helak oldu."
%jj jjj! ^jj jjjl ^jj
«J fcw< i)\ ^y? J-^ A-*-i> tjJJ
3906. Jakat a§k §em'i, o jem' gibi degildir; aydmlik i^inde aydudik, aydinlik
i$inde aydinlikhr.
A§kin §em'i pervanenirf etrafinda dola§tigi o §em'-i zahiri gibi degildir.
A§k §em'i, a§iki nefs-i saTiye mertebesine kadar is 'ad eder ve her bir merte-
be, aydmhk icmde aydinhktir.
d— > -i^y^ *JUjj- j (jiol -xAx ^>
\ (.glfrn. a . A ,_p>JVi Jt
3907. O, ate$e mensub olan sem'lerin aksinedir; ales gorunur ve hep hosluktur.
A§k §em'inin hali, ate§e mensub olan zahiri §em'lerin aksinedir; gorunii-
§ii ates, gibidir. A§ik yanar ve tutu§ur, ah eder durur; halbuki bu yamp tutu§-
malar hep zevk ve hosjuktur, bunu a§ik olanlar bilebilir.
fi^P^D
MESNEVl-t SERlF SERHi / VI. CtLT • MESNEVt-3
<**
O mescidin sifati ki, "adam olduriicu" idi ve o dliim
isteyici laubali asik ki, onda mihman oldu
3908. By iyi kasicLh, bir hikaye dinlei GRei/ §ehrinin kenannda, mescid var
idi.
"Pey", kelimesinin on ge§it kadar ma'nasi vardir; burada kasd ve irade ve
nak§-i kadem ve iz ma'nalan miinasib olur, "Ey nik-pey", ey tarik-i Hak'da-
ki kasdi ve iradesi iyi olan veya ayaginm izi iyi ve dogru gikan, demek olur.
3909. gece, onun evludi yeivm kahniya idi diye horkudan h.i$bir kimse onda
uynmaz idi.
mescidde, oliirum de evladim yetim kalir korkusundan dolayi, hicbir
kimse o mescidde uyuyamaz idi.
3910. Onda bir$ok Qar$> fiplftfe gitti, sabahleyin yddizlar gtbi habre gitti.
mescidde yatan bircok garib kimseler hayatindan soyunarak, giplak git-
ti ve sabahleyin yildizlann gurub etmesi gibi diinyadan, ahirete intikal etti.
if o\jj^ Ij »_ji_p- Jl*i -£yj> J? «lsT jiji dXj Ij Cf^iy-
391 1. DCendini bttndan iyi agak etl Sabak geldi, uykuyu kisa eil
Bu kissa, saliklerin nakd-i halleri oldugu icin, ondaki hisseyi anlamak icin
iyice uyanik dv$ zira cehil zulmeti zail oldu ve ilim giinesi dogdu, binaena-
leyh gaflet uykusunu kisalt, akhni basina al!
c^a
AHMED AVNl KONUK
3912. Uier bir kimse dedi ki; "Onda kor kil^la misafir oUurutii sert yeriler
vardir."
Rey §ehri halkindan her biri dedi ki: "0 mescidde misafirleri kor kiiig ile
olduriicu olan hadidu'l-mizac periler vardir ve orasini cinler zabt etmislerdir."
jK-JS- J JU- jOp -lib J-^j ojT ^Ui* j C^^^- ^ lT^* X- 3 $
3913. <ltjf/eri tJerii ki: "Sihir ve tdsim vardir ki, bu rasad camn ve cismin
dusmani olur."
"Rasad", burada bekcj ve hafiz ma'nasinadir. Ankarav! nushasinda,
ikinci misra' nihayetinde "Adiiw-i can u hasm" vaki'dir. "Hasm", diisman
ma'nasma olup "tihsm" ile kafiye olamaz, meger ki "tilism" "tilasm" sure-
tinde telaffuz oluna. Hind niishalannda "adttw-i can u cism" yazihdir; ve
hem ma'naya ve hem de kafiyeye muvafikdir. Ya'ni "Ahali-i §ehirden di-
ger bir kimse de derdi ki: "Bu mescidde sihir ve tilsim vardir ki, bu sihir ve
tilsim mescidde camn ve cismin dii§mam olarak bekcj olsun diye yapilmi§-
tir."
JiL. Istwil 0U$~* ijtf J>ji j> J>\i J£> 4i j> &
f>d\
3914. O dvfaeri dedi ki: "Onun ka-pisi iizerine acik nakis koy, de ki: 6y misa-
fir bwada olmal"
oJuLi^j j±S UojI £j* «o j_j ^^ *l)W- £\ W*^ v— **•* S—^
3915. *6c)er sana can lazim ise, hurada qece yatma ve yoksa hurada Slum sana
■pusu acar. *
Ya'ni "Bu mescidin kapisi iizerine ayn ve kalin bir yazi ile naks ediniz ki,
mazmunu bu olsun: "Ey misafir, bu mescidde yatma, eger sana can lazim
ise, gece burada uyuma; aksi halde burada pusu arkasmda oltim seni bekle-
mektedir."
juo <g tjUJi. juT Jilt J^i Jm v- 5, *£ J& U& ^
3916. Ve o biri derdi ki: "Qece kilit koyunuz, bir gafil aelirse siz yol verme-
yinizl"
c^P 3
MESNEVl-I SERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
^
mescide misafirin gelmesi
• eUjv9 (1)1 ^ v aJ-jli ji i_~£> C-Sj *t*l ji (1>L»>^-* le^i ^
3917. O^ihayet flece vaktinde bir misafir yeldi ki, o oak clan styh isitmis idi. .
Nihayet gece vaktinde o mescidin bu hal-i acibi hakkindaki siyt ve §ohre-
ti isjtmis. olan bir misafir geliverdi.
ijj j^ OW- _j *j\$jA ^,-j oJlj ^j^j' (_r* ^>*j^ <-£^ j^
3918. r Denemek icin tecrube eiti, zira ki $ok sea ve cantndan tok idi.
mescidin sohretini isjtmis olan misafir, bakalim mes'ele halkin dedigi gi-
bi midir? deneyim diye tecriibeten geldi; zira o misafir gok sect* ve canimn
muhafazasina harts degil idi.
3919. ^Dedi: nr Bana basx ve iskenbeyi eksih tat, can hazinesinden bir habbeyi
aitmis tut!"
fedakar a§ik kendi kendine dedi: "Ey insani ruhum, ba§ ve iskenbeden,
ya'ni mide ve bagirsak gibi alat-i hazimdan beni art farz et; bu alem-i §eha-
detin ruh-i hayvant hazinesinden, bir habbe mesabesinde olan benim ruh-i
hayvantmi gitmis, farz et!"
(»-S-vjib £j* y~ OjU ^ JJu
f~£ CS Sj/ Cf °J J^
3920. Ten suretine, de hi: *Qit, ben himim? L/Mademki ben bakiyim, nakis eh-
[3934] .i ] «
stk gelmez.
Ey ruh-i insantm, bu tenimin suretine, de ki: "Git, sen fanisin, ben kimim?
Ben bakiyim. Mademki ben bakiyim, sen gidersen, nakis, eksik gelmez."
Ya'ni bana taalluk edecek ba§ka bir nakis ve suret ihsan olunur. Zira bu
c $p?
AHMED AVNl KONUK
alemden insanin intikalini miiteaMb ruha bir suret-i berzahiyye verilir ki, biz
bu suret-i berzahiyyemizin niirnunesini diinyada uyku aleminde, rii'ya dedi-
gimiz mevtinde goriiruz. Zira biz uykuda iken yanimizda iki ki§i konu§sa,
onlann sdzunli kulagimiz isjtmez ve kendilerini gozumiiz gormez; halbuki o
dakikada rii'ya aleminde birtakim kimseleri goriiruz ve onlar ile konusuruz
ve elimiz onlan tutar ve ayagimiz yiiriiyiip, yanlanna gider. Demek ki bu cis-
mimizden ba§ka goren gozumiiz ve isften kulagimiz ve konu§an agzimiz ve
elimiz ve ayagimiz vardir. Cenab-i Pir efendimiz bu ma'nayi Dfvan-i Kebifle-
rindeki bir beyt-i §erif ile beyan buyururlar: Beyit:
"Eger sakl-i baki benim bu kadeh-i vucudumu oliim ile kirarsa, ben asla gam
gekmem; zira onun koltugunun altmda ba§ka bir kadeh-i viicud vardir. "
3921. JMoAemki lutf-i Diok'dan harm U( ^Nefahiii" oUu, ien kami§itulan ayn
olarak Diakk'tn ufurmcsi olurum. *
Bu beyt-i §erifde ^/j '^ v cl^ j o r llu {Hicr, 15/29) ya'ni "Vaktaki
Adem'in suret-i cismahiyyesihi tesviye ettim ve onun cismine ruhumdan iif-
ledim" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ve ikinci misra'da viicud-i adem,
nayzenin iifledigi neye tesbih buyurulmustar. Ya'ni, ey ruh-i izafim, madem-
ki lutf-i Hak'dan benim ayn-i sabiteme ve suret-i ilmiyyeme, sifat-i HayaM
ilahiyye ile iifleme vaki' olmus ve Hak Teala bu ma'naya "Ve nefahtii fihi
min run!" ile isaret buyurmusttir; sen nayzenin iifledigi bir ney mesabesinde
olan bu tenden aynldigin vakit, benim benligim, senin ile beraber Hakk'in iif-
lemesinden ibaret kalir. Zira nayzenin elindeki ney giderse, nayzenin nefesi
kesilmez; kezalik, nefes-i Rahman! de mutlaka ten suretine muhtac. degildir.
Malum olsun ki, viicud-i mutlak, "taayyiin-i sani ve vahidiyyet" mertebe-
sinden sonra, suver-i ilmiyye hasebiyle, mertebe-i ervaha tenezziil eder ve bu
mertebede suver-i ilmiyyeden her biri bir cevher-i baslt olarak zahir olurlar. Bu
cevahir-i basitadan her birinin §ekil ve levni olmadigi gibi, zaman ve mekan
ile de muttasif degildirler. Mertebe-i vahidiyyette nasi! ki bilciimle esmamn su-
ver-i ilmiyyeleri birbirinden temeyyiiz etmis. ise, mertebe-i ruhiyetde dahi, on-
lann zilali olan ervah dahi oylece yekdigerinden temeyyiiz etmistir. Bu ervah-
1 miitemeyyizeden her biri, alem-i misalde ve ba'dehu alem-i §ehadette zahir
olan suretlere taalluk eder. Niizul burada tamam olur, ondan sonra uruc ba§-
c^s^
MESNEVt-t SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
lar. Run, cesed-i unsuriden aynldiktan sonra, alem-i berzahda zahir olur ve bu
alem-i berzahda kendisine verilecek miinasib bir surete taalluk eder.
3922. O^ihayet onun iifiirmesinin sesi ha iarafa iusmez; nihdyei o fjevner w
darca olan sadefcUn kurtulur.
Ten sureti gidince, Hakk'in bu viicud-i nabite ufurmesinin sesi ve nagme-
si, artik bu cismaniyet tarafma diismez olur ve nihayet o nefh gevheri ve in-
cisi, artik bu dar sadefden, ya'ni cisimden kurtulmus olur.
jtj vLiil j \j\sr *3>ly£> <j&&*a <j\ C-iS £jy* \j~*s j>-
3923. Diak: "6y saMdar, oliimii temenni etiin!" huyurdu. Sadikun, hunun
uzerine camrru sacartm.
Bu beyt-i serifde 01 o>i \££ ^-ilif ^ '& A a/ji Jiji ^ j 01 1 ^u ^ OJi i^i i j»
'coiiU Jjlr (Cum'a, 62/6) ya'ni "Ey Resulurri, yahudiler'e de"ki: Eger siz sair
ummetlerden mumtaz olarak Allah Teala'mn evliyasi ve ehibbasi iseniz,
O'ndan mevti temenni edin, eger zu'munuzda sadiklar iseniz!" ayet-i kerime-
sine isaret buyurulur.
Ya'ni adam oldurucu mescidde yatmak isteyen asik dedi ki: "Hak Teala
hazretleri yahudilere, "Eger Hakk'in muhabbetinde sadik iseniz oliimu iste-
yin!" buyurdu. Ben ise Hakk'a muhabbetimde sadikim, binaenaleyh bu imti-
han-i ilahi uzerine canimi sagar ve feda ederim."
<^
Gece orada yatmasindan dolayi, ehl-i mescidin, a§ik
olan misafiri levm etmesi ve tehdid eylemesi
c_~«5' j>w4j*> CJliw OUr- -bj>j U" >__— . >*a \s^cj\ (jj> *£ JfSzzJ& ^j5
3924. DCavim dediler ki: "£%gah ol, hurada uyuma, id ki can altci seni kiishe-
ler gibi dogmesin!"
c £p a
AHMED AVNl KONUK
"Kiiseb", kusbenin cem'idir ve kusbe zeytin tanesi ve pamuk tohumu gi-
bi kendilerinden yag gikanlan hububatin posalanna itlak olunur ki, bu posa-
lan cendereye koyup, tazyik ederler, Ya'ni "Burada yatma ki, goze gorunme-
yen can alici, yag posalanm dogiip ezdigi gibi seni dogmesin!"
jijj ±*\^~ *- aT j* Wot j^ir ju j j>\* <j j ^> &
3925. "jlira sen gartbsin ve balden bilmezsin ki, burada her kim yatti, zeval
geldi."
Ya'ni "Gartbu'd-diyar bir adamsm ve bu mescidin bu korkunc. halini bile-
mezsin; biz sana haber verelim ki, her kim bu mescidde yatti ise, hayatma
zeval geldi ve oldu."
3926. nc Bu ksadufi degildir, biz ve ashab-i ukul bunu defalar ile gormiistlz"
"O mescidde yatan adamin olmesi tesadiifi ve eceli gelerek gitme degildir,-
onun oliimu mutlakan bu mescidde yatmasi yuzundendir. Biz ve akil sahib-
leri bunun boyle oldugunu defalar ile gormustiz ve boyle olduguna kat'iyyen
hukmetmisizdir."
3927. " Dier kim ki, o mesoid ona bir gece mesken oldu, gece yansinda ona ol~
durum zehir geldi."
3928. n<r Biz bunu bir den yiize kadar cjormu$iiz; bir kimseden iahltd ile i§itme-
mi$iz." i
3929. < 3iesul\ "'Din nasihatdir," buyurdu; o nasihai liigatte gululiin z\Mxa\r.
Resul-i zisan Efendimiz ^^i\ ^jJi ya'ni "Din nasihattir" buyurdu. Ashab:
"Kim icm?" diye sordular. Server-i alem Efendimiz wV j *b& j J^J j &
o^jli i.u j c*-^ 1 ya'ni "Allah icjn ve O'nun Resul'ii icjn ve O'nun kitabi igin
ve muslimlerin ve umum mii'minlerin imamlan icm" buyurdular. Ve nasiha-
tin lugatte ma'nasi hiyanetin ziddidir. Ya'ni nasihatin lugat ma'nasi sadakat-
dir ve sadakat, hiyanetin ziddidir. Nitekim "tovbe-i nasuh" derler ki, tovbe-i
C »S
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3
sadik demektir. §u halde hadis-i §erifin ma'na-yi munifi: "Din Allah'a ve Re-
sul'une ve kitabina ve muslimlerin ve umum mu'minlerin ba§inda bulunan-
lara sadakatdir" demek olur.
LS^Ji '
1 j cy
&-JP.
ir-J* J- 5 i/""L>
3930. nasihat dostlukta dogmlukdur; flululde isen hainsin ve kopek kdikhsm.
Ya'ni "Nasihat", dogruluktur ve "gulul", egriliktir. Eger dostlukta dogru-
lukta isen sadiksin ve eger egrilikte isen, hainsin ve kopek kilikli ve tabiatli-
sin ki, ekabire saldinr ve havlarsin." ?
ib j J5^ Jl >£* o^U: ^ ibj jl c^^v jA CJL^ ^
3931. IZu nasdudi sana muhabhei cihetinden hvyanetsiz olarak gosteririz; akil-
dan ;
safdan don
"Dad", adl ve insaf demektir; burada insaf ma'nasinadir.
tyNilp (J-ib- JU6 <_. Ayr
Melamet edicilere a§ikin cevab soylemesi
3932. O fieii: *6y nastiiaiplar , hen nedametsiz dirlik cihanindan tok geldim.
a§ik misafir, kendisine nasihat edenlere dedi: "Ey nasihatcilar, ben bu
adam dldiiriicu mescide geldigimden dolayi pi§man degilim; giinku ben bu fa-
m olan diinya hayatmdan biktim usandim."
3933. "^Ben yara araytci ve yara isteyici hir ok hedefiyim; yolda olan ok hede-
finden afiyeii azalhr."
"Nebel", Giyisu'l-Lugat da ok atmak ma'nasina gdsterilmi§tir; bu suretle
"menbel", ism-i mekan olup, ok atilan mahal demek olur. Bu beyt-i serifin
s^P?
AHMED AVNl KONUK
ma'nasi da bu ma'naya miinasibdir. Ya'ni a§ik misafir diyor ki: "Ben kaza-yi
ilahi okunun hedefiyim, o okun yarasim arayici ve yarasmi isteyiciyim. Bina-
enaieyh yolda olan o hedeften afiyet ve devam-i hay at isteme!" demek olur.
3934. nr Bir menbel vardir ki, o muhakkak nzik azayici olur; ben lauhali oliim
isteyid ok hedefiyim."
"Menbel", tenbel ve kahil ma'nasina gelir. Birinci misra'da bu ma'na ve
ikinci misra'da dahi "ok hedefi" ma'nasinadir. Ya'ni "Bir menbel vardir ki, o
nzik arayici tenbel ve kahil ma'nasina gelir. Ben o ma'naya gelen menbel de-
gilim; belki ben laubali oliim isteyici olan kaza-yi ilahi okunun hedefi ma'na-
sina gelen menbelim."
3935. "Hir tenbel degil ki, eline -oul Qetirir; hir $alak-i menbel ki, bu kopriiden
gecer."
Bu beyt-i §erifdeki menbeller, tenbel ma'nasina olmak miinasib olur. Ya'ni
"Ben oyle bir tenbel ve kahil degilim ki, dilencilik igin kapi kapi dola§ip, eli-
ne pul ve mangir gegirir. Belki bu fan! olan diinya kopriisiinden sur'atle ge-
gen bir tenbelim."
3936. *0, o elegit ki, her bir diikkdn iizerine ugrar; belki kevnden sicrar ve bir
kana ugrar."
tenbel, o ahiret i§inin tenbeli degildir ki, o ahiret tenbeli dunyanin her
bir suretine yapisip kahr. diinya tenbeli ve ahiret hamarati olan a§ik belki
bu alem-i kevnin hey'et-i mecmuasindan gegip, hakikat ma'denine ve men-
baina yapisir; zira o kimse hakkinda J& u j ^Jl\ fy C (Necm, 53/17) ya'ni
"Basan, masivaya kaymadi ve tecaviiz etmedi" buyurulan Resul-i zisan
Efendimizin eser-i alilerine tebean, masiva-yi Hak'dan kamilen goz yumar ve
o yumdugu gozii hakikate agar.
\j £y* d^ijj, J^» ^ dy? lj- jij (Jiii C^f CS-J^ ^J*
3937. "Oliim iatk oUu; bu saraydan naklim, ku$ vein kafesi hrakmak, ucmak
(jpbilir."
g^>
MESNEVl-I §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Bu fan! hayat-i diinyadan biktigim icin, olum bana tath oldu; bu saray-i
diinyadan naklim, bir kusun kafesi birakmasi ve ucmasi gibidir."
3938. O kafes ki, ayn-i hdydaclir; kus aiilistam ve agaclan aorvLr."
Bagin zatmda olan kafesin icindeki ku§, o bagin giilistamni ve agaclanni
goriir.
3939. "Oiuslann fevci, hartyen kafes etrafinda hiirriyetten latif kissalar okurlar."
"Cavk", fevc, boluk ve cemaat demektir. "0 bag icinde asih olan kafesin
etrafina fevc fevc ku§lar toplanip, hiir ve azad olmalan hasebiyle, kafes icin-
deki kusun muvacehesinde civil civil dterler ve latif kissalar okurlar."
j'^jj^^r
-JUL.
lTJJ^ ^ j'j a >" i>\j ^-i* j^il tj £y>
3940. "0(,afesdekikus i$in o sebze-zardan ne yiyi§h ne &*■ sabtr ve karari kal-
[3954]
mistir.
Kafesde mahbus olan ku§, disandaki o ye§illikleri gorunce, yemeden ve
icmeden kesilir ve sabir ve karari da kalmaz.
3941. "Ilasini her delikten disanya eder, ta ola ki, bu bagi ayakian kvpara."
mahbus kus, kafesin parmaklan arasindan basim disanya gikanr ve bel-
ki ayagimi baglayan bu mahbesten kurtulup, hiirriyete nail olurum diye ka-
fesin icinde oraya buraya sicrar ve kacacak yer arar.
*j>. ^y? ^J^ j* b u*** ^ *Ji tijj* U&7 J^r J J-* ^>J?T
3942. ^CMademki onun di{ u cam boyle hari$ olsa, o kafesi a$arsan nasil olur?"
Mademki kafesde mahbus olan ku§un kalbi ve cam boyle o kafesin hari-
cine merbut ola, o kafesi agarsan onun hali nasil olur?
3943, * fiamlarda olan kafes kusu gibi degildir, onun etrafinda kediler oturmustur."
c^P^
AHMED AVNl KONUK
"Bu oliime a§ik olan kimse, kafesin etrafina kediler dizilip dairen-ma-dar
oturmus olan kus gibi gikar gikmaz parcalanacagi gaminda degildir; o bu
gamdan azadedir." "Kafes"den murad cisim ve "kus"dan murad run ve "ka-
fesin etrafindaki kediler"den murad, a'mal-i seyyie suretleridir ki, ruh beden-
den aynhnca, onlar ruhu ta'zib ederler.
DXi djjgs ^ ji cs j jj\ dy>- j <J>f>- #jj lj ji >j> ^
3944. vxr Bti havf u hazen i$incle, ona ne vakit kafesden <hsanya gitmek arzusu
olur?"
Etrafim kediler kaplamis olan kusa, bu havf ve keder iginde hig kafesten
disanya cjkmak arzusu olur mu?
U~j* ui* >£i J-5.1* i^-M -U> ^ C^" ^ijT J*\j*- ^ jl
3945. "0 isfer fei, tii kafesin etrafmda bu dar hafes dnsinden yuz kafes olsun."
<?*
»lil j-* j^> bs~»* J' ji* O ij; Ui Ow>- (jj^J ^jiJb*- (JAP
f^j*j lj ij^ l>»Jol JjI jI>j j(jt /p»j^ "O C—i sJjJjjj aJ (_$jia
-oL. ^ j\ \sjA *& >ii«jj s^h ^ c^* ^^-^
Calinus'un aski bu hayat-i dunyaya idi ki f onun huneri dahi
burada ise gelir; bir hunere sa'y etmemistir ki, o pazarda if e
gelsin, burada kendini avarh ile beraber gorur. "Ve emr bu gunde
Mah'a mahsusdur!" onun emirligi kalmaz
"Calinus" eski Yunan tabiblerinden olup, ahireti inkar ettigi icm, hayat-i
dunyaya asik idi; ve hayati ancak bu dunya hayatindan ibaret bilenler, ha-
kikaten bu dunya hayatina dort el ile sanlirlar ve onlann hiinerieri ve ma'ri-
fetleri ve beylikleri ve reislikleri ancak bu diinyada geger. Onlann inkarlanna
ragmen mevcud olan hayat-i uhreviyyede ise yarayacak bir hiinerieri olma-
digi igin, o pazar-i ahiretde avam ile beraber olurlar ve diinyadaki i'tibarlan
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
ve izzetleri yerine, zillet kaim olur. Ve sure-i infitar'in ahirinde *u j&Jt s%
(Mtar, 82/19) ["Ve emr o gunde Allah'a mahsusdur"] ayet-i kerirnesi mu-
cibince emr ancak Hakk'in olup, onlann re'y ve tedbirlerinin ahirette asla fa-
idesi olamaz.
ily jl j 01$*- j>\ (j\j* jl ilj (j-j-JU- cj£ *£ Ob>^T
3946. \Nitekim hehim olan Calinus, bu cihamn hevasindan ve muraddan dedv.
"Rad" sahi ve fazil ve hekim ma'nalanna gelir; burada hekim ma'nasi
munasibdir. Ya'ni "Calinos hekim, hal-i ihtizannda, bu hayat-i diinyaya olan
muhabbetinden ve murad-i nefsamsinden dolayi dedi:"
0L$*- *~j c5jS-^i Oj£" j aS' OW- (t-J &\*. {/> £ p^J°\j
3947. . Ulaziyini hi, henden yartm can kalsin hi, cihatu hahrin hicindan ao-
reyim."
"Oliim, yok olmaktan ibaret oldugu cihetle, keski boyle busbiitiin ma'dum
olacagima, yan camm kalaydi da, bir katinn kicmda bu yanm camm ile bu
diinya cihamni tema§a ede idim."
jUa* jl O^Oj; azZS ^^jl Jf&j* jUa* Sj^ $J>*i •&?> ,y ^^p
3948. \Kendi etrafinda haiar ile hedi goriir; onun hu$u malar dan nevmid ol-
mu§iur.
"Ayis", "iyas"dan ism-i faildir, nevmid demektir. "Matar", masdar-i mimi
olduguna gore "ucmak", ism-i mekan olduguna gore "ucacak mahal" demek-
tir. Ya'ni "Ten kafesinden gikmak istemeyen run, etrafinda kedilerden murek-
keb bir katar gormiistar de onun igin ugmaktan nevmid olmustur veya uca-
cak mahalden umidini kesici olmu§tur ki, o kedi katan onun ef al-i seyyiesi-
nin suretleri veyahud azab melaikesidir."
0L$j t£jL>- j\ a-loU fJs- ji 01$*- ty\ jS- C— *\ oJui f Ap b
3949. fiahud bu ahamn gayrini adem flormu§tiir, ademde gizli bir ha§n aor-
memi§tir.
Yahud "Ten kafesinden gikmak istemeyen ruh, bu dunya hayatindan ba§-
ka bir hayat ve bir alem olmadigina i'tikad etmi§tir ve onun aklimn gozii,
alem-i hisden gaib ve ma'dum olan gizli bir ha§n ve ba'si gormemi§tir."
^
AHMED AVNt KONUK
<&*$> iSy* ^rr^ j\ *ji/ <jf $£ ^jjti ^^ ^ j£ u&- ^yr
3950. nZir cenin gthi ki, kercm onu disanya ceher, o sonra karin iarafina kacar.
Bu alem-i ahirete gitmekten kagan run, ana karmndaki bir gocuga benzer
ki, kerem-i ilahi onu diinyaya gikarmak igin, anasinm karmndan di§anya ge-
ker, o gocuk ise, anasinm karmnda ya§amaga ahsttgi igin, o gekisten sonra
yine kann tarafina kagar.
juT
iSJ-
,aU
p jL» jl S^ ^ jX**a ijj^ J^ijj cJ>)aJ
3951. Jduinf onu masdar iarafina ievdk eder, o makarnni anasinm arhasmda
ya-par.
Lutf-i ilahi o cenini anasinm rahminden di§anya gikacak mahalle tevcih
eder; fakat o cenin mahall-i karanni, disanya gikmamak igin, anasinm arka-
smda yapar, ya'ni anasmin rahmine saklamr da der;
3952. DCi: "6$er hu sehiraen ve muraddan disanya diisersem, ey acdo, goz iU
hu makami aorur muyiim?"
Ki: "Eger ben bu sakin rahim §ehrinden ve burada buldugum zevk ve mu-
raddan di§anya du§ersem, acaba bir daha bu muhabbet ettigim makam-i rah-
mi goz ile gorebilir miyim? "
3953. ^ahud o saM olan sehirde, hir ka-pi olaydi ki, rahme nezard ede idim."
cenin der ki: "Yahud o sakil ve zararh olan dunya §ehrinde bir kapi
olaydi da, bu zevk ile yasadigim rahim §ehrine nezaret ede idim."
3954. ^ahud hir igne deltyi aibi bana yol olaydi ki, hariylen rahim aorunmus
olaydi.
3955. cenin dahi, o hir na-mahrem olan Calinus a&i hir alemden gafildu.
Hakikate na-mahrem olan hekim Calinus, nasil ki alem-i ahiretten gafil ve
diinyadaki hayata a§ik ise, o ana karmndaki gocuk dahi, diinya aleminden
gafil ve rahimdeki hayata a§ikdir.
^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
3956. hilmez ki, o mt^betler ki mevcuddur, o meded harici alemdendir.
zavalh cemn bilmez ki, ana rahminde mevcud olup, kendisini ya§atan
o rutubetler, anasimn haricten aldigi gida yardimiyla hasil olur. Eger anasi
yiyip icmese, rahim icmde viicudunun hissettigi zevk ve rahat munkati'
olur.
<JlSC» V j4& j ijb sx* J^> OLf>- jJ j**& jL>- *£ b\^u\
3957. Onun fldri ki, cihanda dort unsur, la-mefain sehrinden yiiz meded hilar.
Ana rahmi cenini muhafaza etmek igin haricten yardim gordiigii gibi, bu
arzi te§kil eden su ve toprak ve heva-yi nesimi ve ates. unsur ve riikunleri da-
hi, la-mekan §ehrinden, ya'ni ayn-i vucud olan feza-yi namiitenahiden bir-
cok yardimlar goriir.
Ma'lumdur ki, kure-i arz, giinesjn etrafinda ve kendi mahreki iizerinde
azim bir siir'atle devr etmektedir. Bu kadar siir'at mevadd-i arziyyeden bir kis-
mimn telattuf ederek fezaya inti§anni mucib olmak lazim gelir. Ve eger bir ta-
raftan fezadan imdad-i daimi olmasa, arzin mevaddi boyle dagila dagila biter
ve arz mahv olurdu. Nitekim arzin bu noksanligma sure-i Ra'd'in nihayetinde-
ki ii*i>! °j* (^J£ '^ji\ Jo & \j} jjji (Ra'd, 13/41) ya'ni "Ehl-i idrak gormezler
mi ki, biz arzi etrafindan eksiltmekteyiz" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Ve
sure-i Sebe'de olan Qj ^ u j fr uji '# JjL] u j Q+ ^>J u j j^ji\ j ^l £ ^L (Se-
be\ 33/2) ya'ni "Arza dahil olanlan've'ondan'cikanlari ve gokten'inenleri ve
goge gikanlan Allah Teala bilir" ayet-i kerimesinde de, arzm haricinden me-
vadd-i arziyyeye imdad vaki' olduguna i§aret vardir. Ehl-i fen indinde arzm fe-
zaya ne suretle ne §eyler kagirdigi ve ne §eyleri ne suretle aldigi heniiz miin-
kesjf degildir.
3958. Snyu ve daneyi eger kafesde huldu ise, o hagdan ve hir arsadan zuhur et-
mi§iir.
"Kafesdeki ku§ suyu ve yemi eger kafesin icinde buldu ise, o su ve yem
haricteki bagdan ve bir meydandan zuhur etmi§tir." Bunun gibi beden kafe-
sindeki ruh-i hayvaninin gidasi dahi, tenin haricinden gelir ve bu ruha mu-
allak olan ruh-i izafi dahi bu alet vasitasiyla faaliyyetini gosterir.
<*$%&>
AHMED AVNi KONUK
3959. ^Bu kafesden nakiller ve fe-rag vakUnde, enbiyamn canlan bap goriirler.
Enbiyamn canlan kafes icinde bagi gdren kusa tesbih buyrulmustar.
"Boyle bir kus. nasil kafesten kurtulmak isterse, onlar da bu ten kafesi icmde
olduklan halde, o intikalleri vaktinde ve alem-i §ehadetden feragat zamamn-
da alem-i gayb bagim gdriirler."
Jupjb \^M jjjl eU y*u*A
A^jli jJU- j (j-^JW- j jj-4
3960. < Hindenaleyh Calinus dan ve. dlemden farifldirler; ay avbi feUklerde turn
[3974] j, .j. «
Mademki enbiya ve onlann varisleri olan evliya hazerati, alem-i gaybi
mtisahede ediyorlar; binaenaleyh Calinus'un fikrinden ve fan! olan bu alem-i
sehadetden farigdirler; onlar ay gibi alem-i gayb feleklerinde tulu' edip parla-
yicidirlar.
3961. Ue eger bu soz Calinus dan iftira ise, xmdi benim cevabim Calinus x\in
decjildir.
Calinus zaman-i kadimde gelmis bir adam olup, onun bu sozii bize nak-
len vasil olmustar. Halbuki bu menkal soziin sidka ve kizbe ihtimali vardir.
Eger dogru ise soziimiiz Calinus 'adir ve eger bu soz ona iftira ise, o halde ce-
vab-i reddimiz onun icm degildir.
3962. Hu o kimsenin cevabt geldi ki, bunu soyledi; zira hi ona-pur-nur olan ao-
nul $ift olmamishr.
Bizim verdigimiz cevab-i red, her kirn olursa olsun bu sozii soyleyen kim-
seyedir; zira bu alem-i diinyadan baska alem ve hayat-i diinyadan baska ha-
yat yoktur diyen kimseye nur ilimli ve nur idrakli bir gonul refik olmamisfcr.
Onun kalbindeki zulmet-i cehil bu sozii soyletmistir.
\yr_f- ji Ol>^5 j\ -Lii ^y?
yr £\jj^ Xi J>y JA* 'fry
3963. Onun caninvn kusu delih, araytci sx^an oldu, vaktaki o kedilerden arri-
cu'yu isitti.
G^pga
MESNEVf-t §ERiF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
Ya'ni "0 kafesin etrafindaki kedilerden "arricu"yu i§ittigi vakit, oliimii is-
temeyen kimsenin caninin kusu delik arayici sigan oldu." Ankaravi hazretle-
ri "arricu" kelimesi hakkinda buyururlar ki: "Bir kimse bir §eyin iizerine dur-
sa i^i\ jt-oyi^j* ya'ni "Filan kimse §ey iizerine durdu" derler; musallat ol-
du demek olur. Ve Hind sarihlerinden Veli Muhammed Ekberabadi §erhinde,
"ayn"in fethi ve "ha"yi mu'cemenin zammiyla "arrihu" (j^y^), gazablan
vaktinde kedi ve kopek sadasi ma'nasina oldugu gosterilmis. ise de, fakir lii-
gatlerde bulamadim.
j'j J'y ^ c'j-^ - <y~ j ^
3964. O sebebden bu diinya deligi icinde stean gibi vaian ve karar gordii.
Ku§ kafesinin etrafina dizilmis. olan kediler gibi, bu ten kafesinin etrafina
ef al-i seyyie suretleri veya melaike-i azab dizilmis oldugundan, ef al-i seyyi-
eye miibtela olmus. olan bir ruh, bu diinya deligi iginde sigan gibi vatan itti-
haz edip karar eyledi ve asla disanya gikmak istemedi.
^Ub £\jj* jy- ji
'**/ J& c^ ^ r*
3965. ^Su delik iginde de mi'marlik tuttu, deligin layiki olan ddnalik tvdUi.
Sican gibi korkudan bu diinya deligi icjne saklanan ruh, bu deligi ma'mur
etmek igin mi'marhga tesebbiis etti ve ancak bu deligin ma'murluguna mah-
sus olan ilimleri ogrenmekle iktifa etti ve nefis haricindeki alemin ma'murlu-
guna lazim ilmi tahkir edip, hurafatdir dedi. Nitekim Hak Teala hazretleri on-
lar hakkinda a^u- ^ s'ytf ^ '{* j CuJi SjJ-I 'j* \j*&> d^X] (Rum, 30/7) ya'ni
"Onlar hayat-i diinyada'n z&hir olani bilirler; halbuki onlar ahiretten gafildir-
ler" buyurdu.
^ •bJfe' c'j.^ <y-> x ^ ^y j* 'jj 1 j* ^ J^rH
3966. Onun vein ziyadeltkte olan san'aUar ki, bu delik iginde i§e gelir, ihtiyar
etti.
Kedilerden dolayi ten kafesinden cikmaktan korkan ruh, ne kadar bu dun-
ya deligi iginde ise yarayan ve kendisinin fazail-i diinyeviyyesine sebeb olan
san'atlar varsa, hep onlan ihtiyar etti ve bunlann adini "medeniyet" koydu.
Ve daima bu diinya deligini i'mara cah§ti ve bu delik icindeki pek kisa olan
hayatim, pek buyuk bir §ey sandi. Nihayet kafes kinldi ve kedilerin pencesi-
ne gegti, feryada basladi ve emekleri hep bo§una gitti.
C $P?
AHMED AVNt KONUK
3967. .xiVa ki.kalbi di§arvya gitmehien kopardi, hedenden kurtulmah yolu hay-
lantm§ oldu.
Zira boyle bir run, kedilerin korkusundan ten kafesinden di§anya gtkmak
mulahazasini kaibinden kopardi ve bunu asla du§imemiyecek bir hale geldi
ve bu du§unememek sebebiyle, bundan kurtulmak fikrinin yolu baglandi, ar-
tik kalbine boyle bir fikir gelemez oldu ve: "Yahu, bir gun gideceksin, senin
igin olmek mukadderdir" diyenler ile de istihzaya ba§ladi.
j^\J\ ^ -u^ J*> j\
^y^ib ULp *^s> j\ C^jS^s-
3968. Eger oriimcek, anka tabiatini iuia idi, tie vakit hir saluadan $adir hind
ederdi?
"Oriimcek" den murad, ehl-i diinya ve "anka ku§u"ndan murad, ehl-i ha-
kikat ve ehl-i ahiret, "salya"dan murad, dunyanin hiinerleri ve san'atlan ve
"gadirdan murad, mahkum-i fena olan ma'mure-i alemdir. Ya'ni "Eger orum-
cek me§rebinde olan ehl-i diinya, anka ku§u me§rebmde olup, yiikseklerde
ugan ehl-i hakikat tabiatinde olaydi, ancak salya mesabesinde olan diinya hii-
ner ve san'atlanna baglamp, mahkum-i fena olan bu ma'mure-i alemin i'ma-
nyla me§gul olur mu idi?" Bu beyt-i §eiifde sure-i Ankebut'da olan §u aveM
kerimeye i§aret buyurulur.- oi j £ "oiL-i ojS^Ji jLr \ uji -JJi dj> '^» \^\ ^\ ^
'b'yL i/ir ') ojJ^oi 'oJ ojjf^ji (Anke'but, 29/41) Ya'ni "Allah T in gayri dost-
lar ittihaz edenlerin me'seli, kendisine ev yapan oriimcek meseli gibidir. Hal-
buki evlerin en zayifi oldugu muhakkaktir; eger bilseler idi, yapmazlar idi."
u ** j f ^j*"* J *j* (_r^*^" f ^ <_/*■** j*^' ^y*" < ^* S T °^_p *°.J>
3969. *Jie.di kendi pencesini Jtafese atmi§hr; onun pen$esinin adi derd ve ser-
sam ve magasdir.
"Derd", mutlakan agn ve sanci ve veca' ma'nasinadir. "Ser-sam", bir ne-
vi' dimag hastaligi ve "magas", bagirsaklarda hasil olan illet ve evca' demek-
tir. Bu beyt-i §erifde "kafes"den murad ten ve "kedi"den murad, oliim ve
"penge"den murad ttirlii tiirlu hastahklardir.
3970. DCedi oliim ve onun pencesi marazdtr.Oius ilzerine ve onun kanadi tize-
[3984] . r
nne vurur.
<«£#>
MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
3971 . Oio§e ko§e ila$ tarafina st$rar; oliim kadi, kastalik §ahid gibidir,
Dunyamn ulum ve hiinerlerinde sahib-i faztlet olup, diinya deligini i'mar
ile mesgul olan kimsenin ten kafesine oliim kedisi hastahk pengesini attigi
vakit, o bigare: "Aman bana bir gare yok mu?" diye ko§eden kogeye ve dok-
tordan doktora ilag ve gate tarafina ko§ar; halbuki oliim, ruhun cisimden if-
tirakina hiikm edecek olan bir kadi ve hakim; ve hastahk ise bu iftirakin za-
ruri oldugunu isbat eden sahid gibidir.
olS *£>• I? \j Jjlj>- ( ->jb <5*
olji jj! x»\ i j*»\i *«.sLj Oj^-
3972. ^Bu §ahid, kadinin muhzirt gibi geldi ki, seni hukum yerine kadar da' vet
eder.
"Piyade", burada mahkemenin muhzin ve muba§iri ma'nasma gelir.
3973. Ondan kagrnakia bir muhlet istersin, eger kabul ederse gilti ve eger etmez-
se, "^Jialk!" dedi.
Hakim tarafindan sana hastahk miibasiri geldigi vakit, sen huzur-i hakim-
den kagmak hususunda ondan bir muhlet istersin; eger sana muhlet verme-
yi kabul ederse, o hastahgina gare bulunur ve senden gider; ve eger sana
muhlet vermeyi kabul etmezse, o hastahk: "Haydi bakahm kalk! mutlaka gi-
decegiz!" der.
3974. uMuhlet isiemek ieva ve yirelerdir ki, ten hirkasi iizerine vareler vurursun.
Oliim kadismdan muhlet istemek tedaviye ve ilaglara tevessul etmektir ki,
bu tevessul ile sen ten hirkasi ustiine yamalar dikmis. olursun.
3975. JAkibei bir sabah hisun gibi gelir (^Der ki): "9Ve kadar muhlet olur, ar-
hk utanl'
Ve gok tedavi ve ilag muhletlerinden sonra, akibet o oliim bir gun ofke gi-
bi birdenbire gelip der ki: "Haydi bakahm kalk, kadi huzuruna gidecegiz, bu
*$p?
AHMED AVNi KONUK
ne kadar miihlet vermek olur; artik miihlet istemekten utan!" Si j^-i *W- v&
'byJjLi H j ieL 'cijj^i (A'raf, 7/34) ya'ni "Onlann ecelleri geldigi vakit bir
saat ileri ve geri gitmez" ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur.
3976. 61/ pur-hased, sdkdan kendi ozriinil isie, ondan ewel ki, oyle hir $xn erisir.
Ey hasedi cok olan kimse, §ah-i hakiki olan Hak'dan, sifat-i mezmumen-
den ve ef al-i seyyienden dolayi ozur dile; oyle bir gun erismezden ewel ko-
tuluklerinin afvim niyaz et.
3977. O kimse ki, ah ztdmetde siirer t ondan dolayi kalbin nurunu hir wynrdan
koyanr.
"Bargi", at ma'nasinadir. Ba'zilan atm bir nev'i ve ba'zilan yiik ati demi§-
tir. Ve kudret ve zenginlik ve fahise ma'nalanna da gelir, Burada "at" ma'na-
si munasibdir; murad, matiyye-i nefisdir. Ya'ni "Bir kimse kendisinin binek
hayvani olan nefsini, tabiat zulmeti iginde siiriip kosturur ise, bu surmekten
dolayi kalbindeki nur-i yakini bir ugurdan kopanr ve sonduriir; ve nur-i ya-
kinin sonmesiyle kiirur ve inkar bas kaldmr,
3978. Onun sahidinden ve maksadindan ka$ar ki, sdhid onu kaza tarafina
da'vel eder.
Kalbindeki nur-i yakini koparmis. olan kimse, artik olum kadisimn §ahidi
olan emrazdan ve emrazin tasallutu maksadindan kacar; halbuki §ahid-i
emraz, kimseyi kaza-yi ilabi tarafina da'vet etmistir. Binaenaleyh kimse
kaza-yi ilahlden razi olmamis bulunur ve j\y* to v^W* J^. J*j>. ^ cs Y a ' m
"Benim kazama razi olmayan, benden ba§ka Rab bulsun" hadis-i kudsisin-
deki itaba muhatab olur.
3979. iSundan gef, sakis tarafina sur ki 0, yece mescide misafir olarak geldi.
Bu hitab, Hz. Fir efendimiz tarafindan nefs-i neflslerinedir. Buyururlar ki:
"Ey Mevlana, bu bahsin izahim birak da, kissadaki sahis tarafina riicu' et
ki, §ahis §ehre geldigi gece, adam oldurucii mescide misafir olarak geldi."
*$»
MESNEVf-1 §ERtF §ERHl / VI. CILT • MESNEVl-3 •
■ (^
Ehl-i mescidin, misafiri gece mescidde yatmaktan melamet etmesi
3980. ZKavim ona dediler ki: "Cesurluk etme. qii. Itbdsin ve canin rehin ol-
[3993] ,„ 3
Ehlri mescid misafire dediler ki: "Burada yatmak hususunda cesurluk etme
ve §ecaat gosterme; git, libas-i cismin ve canin olumiin mahbusu olmasinl"
3981. u uzaktan kolay florunur; iyi hak, zua sonunia qe$ii sedid olur."
"Tarik-i a§k uzaktan kolay gortinur; fakat iyi teemmiil et, zira sonunda bu
a§k yolunun gegdi sarp ve §edtd olur." Hace Hafiz buyurur:
"Ey saM, a^/e kadehini devr et ve onu sun! Zira ask evvelen kolay gorundu,
fakat muskiller vaki' oldu. "
3982. "(Toft (wfom- kendini ash, burvdarak herbal oldu; kwranma vaklinde el ta-
iacak seye si$radi."
"Giisest", "giisisten" masdanndan mazldir. (Giyasu'l-Lugatdd) Yumu§ak
bir §eyin burularak kopmasi ma'nasma gosterilmi§tir. Filhakika bir kimse
kendisini asmak suretiyle intihara karar verip, icraya ba§ladigi vakit, can
havliyle girpimp sanlacak bir yer arar. Cenab-i Pir efendimiz tarik-i a§ki, asil-
maya te§bth buyurmu§Iardir. Hind niishalannda, birinci misra' cj~^ i~T ^
c— *. jjjis-o ^ ^ cJj o~^; y\ \j *yt- ya'ni "Qok kimseler ki ibtidadan ken-
dilerini asti, lztirab vaktinde el tutacak bir §ey aradi" suretindedir.
°33p?>
AHMED AVNl KONUK
3983. ZKisinin gonliinde iyinin ve kotunun hayali vakiadan evvel kolay olur.
j\j jlT ^j^Xji ȣ OUj d\ j\jj\^ OjjXl JoJjS by-
3984. H/akiaki harb icine aelir, o zaman' o kimseye is afllamak olur.
tyintn ve kotunun hayali fiilen zuhurdan evvel, gonulde kolay goriiniir.
Vaktaki hayalde kolay goriinen o vak'a? ve mesela zahirde harb ve ma'nada
riyazet ve mucahede-i nefs fiilen icraya ba§landigi vakit, cok kimsenin i§i ag-
lamak olur. Birinci "karzar", cenk ve kavga ma'nasmadir; ve ikincide "kar",
i§ ve "zar", burada aglamak demektir.
J^* c—J 0U- j c— S J> U-l OlS ^ji-j is\ y <^» u&* iSjr" ** tiyz
3985. uMdiemki arslan detjilsin, sakm ileriye ayak koyma; zira o ecel kurttur
ve senin canin koytin.
^ jtj j** y 2ja *f \ tf} xi j-i c~u* j JUI j jj
3986. Ue eger sen *abdal"dan isen ve senin koyunun, arslan oliu ise, emtn ola-
rak yel ki, senin oliimiin has asayt oldu.
Yukanlarda dahi izah olundugu uzerine, alelumum mevt iki nevi'dir. Biri
lztirari ve tabiidir ki, beni-be§erin cumlesi bu mevte mahkumdur. Nitekim
Jy\\ izYi JL jr (Al-i Imran, 3/185) ya'ni "Her bir nefis olumu tadicidir" buy-
rulur. bigeri ihtiyari ve iradidir ki, bu nevi' olum, bem-be§erin umumuna
mahsus degildir. Kiire-i arz iizerinde bir bucuk milyar tahmin olunan efrad-i
be§erden pek azina nasib olur bir devlet ve inayeM Hak'dir. Bu mevt-i ihti-
yaride insamn sifat-i nefsaniyyesi, sifat-i hakkaniyyeye tebdil olundugu igin,
bu saadetlilere "abdaT ta'bir*oIunur.
Ve bu mevt-i ihtiyari ile olenlerin indinde mevt-i rztirari ve tabiinin asla
ehemmiyeti yoktur. Onlar mevt-i tabiiye a§ikdirlar. Bir numune olmak iizere
cenab-i Fir efendimizin sanduka-i §erifleri uzerine yazilmi§ olan bir gazel-i
alilerinin burada dercini munasib gordum. Gazel:
xil Olp- ji\ 2ji \j* a^ j~*dl*f
XAb d\ £j.5 jp\ jJ yj £jX
£o A t-J* '£* -> ^^ & ^ J> -
&J Jlji j&A ^ js? f\ ojb»-
MESNEVl-t §ERlF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVt-3 •
-lib 0U- i y>'%^ -xM l j^~ y* JkJ- ijj tijj-S* ,Jj A;^ '-r'jj*' \j
Jjili OUT jjI c-»LjI *aj1Jj \js £*~»j <6" ,jyj ji tlij jy <Ub f U5"
-Lib OUi 1^^- ^^" '-**" w '^ j ^*^ ^Jji y J '*-■** J ^j* .r^ f^-*^
"O/tim giinunde benim tabutum gidici oldugu vakit, benim igin bu cihamn derdi
oldugunu zannetmel Benim igin aglama ve yazik, yazikf demel Seytanm hilesi-
ne diistiin, o yazik oldu. Cenizemi goturdugiin vakit, firak, Mk demel Benim
igin o zaman miilakat-i visal olur. Vaktaki beni mezara tevdV edersin, veda' ve-
da deme ki, mezar cem'iyyet-i kulubun perdesi olur. Asagiya gitmegi gordugun
vakit, yukan gelmege bak; gunesin ve ayin gumbuna nigin ziyan olsun? Sana
gurub gorunur, fakat suruk olur, lahd hapis gibi gdriiniir, canm kurtulmasi olur.
Hangi dine zemine gomtildu, nesv u nema bulmadi? Nigin senin dane-i insaniy-
yetine bu subhe olsun? Hangi kova asagiya gitti ve dolu olarak disanya gelme-
di. Kuyudan dolayi can Yusufuna nigin figan dial Vaktaki agzi bu taraftan bag-
Iadm, o tarafa ag ki, senin hay ve huyun la-mekan fezasmda olsun!"
^J"* J^ ^ji J**V j' Jfy^ ■ > j-*' <-)-V* j I *&T JLU o— -S
3987. Stfbdal kimdir? O kimsedir hi, o mubeddel ola, onun sarabi Jiahk'in
tebduinden sirke ola.
"§arab"dan murad, enaniyet sarho§lugu veren sifat-i nefsaniyyedir. "Sir-
ke"den murad, sifat-i mahmude-i ruhaniyyedir. Ya'ni "Abdal o kimseye der-
ler ki, onun sifat-i nefsaniyyesi, sifat-i ruhaniyyeye tebdil edilmis. ola; ve ruh
halife-i Hak oldugundan, onun sifati, sifat-i ilahiyyenin pertevi olur."
3988. Jakai zan cihetinden arslan tutucu hir sarho$$un; ve kenciini arslan zan
edersin, sakm da'vd etme!
Fakat ey nefsani olan kimse, sen nefsinin kotii sifatlanmn §arabini igip,
kendi benliginin sarho§u olmu§sun ve o enaniyet sebebiyle, kendini arslan-
a #%&>
AHMED AVNt KONUK
Ian avlayici bir tasarruf sahibi zannetmektesin,- ve kendini arslan zannediyor-
sun. Sakin merdan-i Hakk'm saldirdiklan meydan-i harbe saldirma!
3989. Diak, na-sedid olan ehl-i nifakdan dolayi buyurdu kb "Onlann arala-
rinda olan harb, §edid harbdir."
"Sedid", dogru ve "na-sedtd", egri demektir. Ya'ni egri olan ehl-i nifakdan
dolayi Hak Teala hazretleri sure-i Ha§r'da '^ ji ~^J^ J} j Vi u*Jr ^pk V
OjiiJ V y^ "j^Jl 'jil J-a j^jjls j iL^ j^Jt OjXi ^ -jh-C j-a*- **jj (Ha§r, 59/14)
ya'ni "Sizinle mukatele edemezier, ancak tahsin olunmus. karyelerde, yahud
duvarlar arkasindan harb ederler; onlann aralanndaki muharebeler §ediddir.
Sen onlan muctemi' zannedersin, halbuki onlann kalbleri muteferrikdir. Bu
hal muhakkak onlann taakkul edemez bir kavim olduklan sebebiyledir" bu-
yurur. Ya'ni kavilleri fiillerine uymayan ehl-i nifak, kendi aralannda harbden
bahsederken §6yle vururuz ve boyle keseriz diye biiyiik kahramanhklar gos-
terirler; sozleri fiUiyata miinkalib oldugu vakit, saklanacak yer ararlar.
JUl <Ol>- OUjjP dy? \jf- ji
Jjl Ajby» p JU* OL* j*
3990. ^irbirleri arasinda merdanedirler; qazada xse evin kadtnlan g&idirler.
[4003] * 3
uJj^l JJ J? \j is\s^> M Vji*' jMr* J?**4i lJ -~"*
3991. fjaybin seraskeri olan ^Peyaamber buywdu: "6y delihinli, harblerden ev-
vel $ecaat yokturl"
Alem-i gaybm seraskeri ve zamair-i be§erin vakifi olan Resul-i ztsan Efen-
dimiz, soz ile kahramanhk gosteren birine hitaben: ^»>t J-> ^u^i V j> ij ya'ni
"Ey delikanli harbden evvel §ecaat yoktur" buyurdu. Zira insanin mahiyyet-i
ruhiyyesi ancak, fiiliyyat sahasinda zahir olur. Beyt-i Ziya Pasa:
Aylnesi i§dir ki§inin Ufa bakilmaz
§ahsm goriinur rutbe-i akli eserinde
-Li ^ u>^, djtr <LX*r J>yr cJj &£ <J& j>, t-J _jj£ <-*^ ^J> j
3992. 0aza lafi vaktinde agtzlanm koyvk dolu ederler; cenk ktzi?ft$i vakit, ko-
■puk aibi jensizdirler.
"Aralannda muharebe lafi oldugu vakit, soz kahramanlan agizlanm ko-
piirte koptirte dugmam maglub ve makhur edeceklerinden bahs ederler; fi-
^^
MESNEVl-t §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
ilen harb zuhurunda cenk kizi§tigi vakit kopiik gibi fensiz ve tedbirsiz bir
halde darmadagin olurlar." Hind niishalannda ikinci misra' Ji j j-y cJj
ju» ^ ^ dj^ ya'ni "Galeyan ve cenk vaktinde kopiik gibi du§erler" sure-
tindedir.
jW &f? J^j } ) / ^~»J j'j* J^j^^ J> f> ^J
3993. Qaza zikri vaktinde, onun kilict uzundur; kerr u fer vaktinde onun ki-
hci so^an gibidir.
"Ken: u fer", eski harblerde, pehlivanlann harb meydanlannda dii§mana
kar§i elindeki kihc ve kalkan ile iieri geri vaziyetler gostermesi ma'nasinadir.
Ya'ni "Soz kahramanlannin kihci, muharebe Ian olurken pek uzun olup, diis-
mani kahr eder; fakat ken* u fer vaktinde ve soz fiiliyata intikal ettikde, o kah-
ramanin kihci sogan gibi giis-giidiik ve metanetsiz bir hale gelir."
3994. r Dii§unce vaktinde, onun kalhi yara isteyicidir; sonra hir igne ile onun tu-
lumu hosaldi.
"Harb diisuncesi vaktinde o soz kahramaninin kalbi, dii§man kilicmdan ya-
ra isteyicidir. Harb, fiiliyat sahasina geldikten sonra, onun hayal riizgan ile do-
lu olan viicudunun tulurau, cuz'i bir yara ile bo§alir ve porsiir." Bu beyitlerin
hem harb-i zahiriye ve hem de harb-i ma'neviye sumulti vardir. Tarik-i Hakk'a
siiluk hususunda bircok kimseler ciir'et gosterirler ve hayallerinde yaptiklan mii-
cahedat ile nefis ve geytani maglub ederler; vaktaki onlerine nefsin ve §eytanin
muhacemati gikar, maglub ve perisan olurlar; ve ba§lanna bir bela gelse, feryad
ederler ve tabib-i ilahi olan miirsid-i kamilin tertib ettigi aci ilaclan yutamazlar.
U>- jl Ji-stf vlJj *jl£ y> \*~0 (J^.yr j f jta i»_^P ^
3995. IHen saykal vaktinde cefadan kacan, safa isteyiciden aceb tutartm.
"Saykal", cila vermek ve parlatmak. Ya'ni "Kalbinin safasim ve temizligi-
ni isteyen bir salikin, miir§id-i kamil tarafindan kalbine cila vermek igin riya-
zet ve miicahede cefasindan kacmasina taacciib ederim; zira bir kimsenin is-
tedigi seyin esbab-i husulunden kacmasi, sayan-i taacciibdur."
oL" (JjPi Jli 0~-3 (_s*^ ^y? ^jf ti-b* U»- ijj** dy? J-i*
3996. JAsk da'va, cefa aormek, sahid gibidir. Uaktaki hir sahid yokhir, da'va
tebah oldu.
c^pp
AHMED AVNt KONUK
Salikin aski da'va ve siilukun icabi olan cefayi gormek ve mesakkati gek-
mek, o da'vamn dogruluguna sahid gibidir. §ahid olmazsa, da'va da fasid olur.
%f y <jm
b \s ,L.
jL« j) 6} <*^JJ
^
3997. HZu kail, senin §ahidini isteMfll vakil incinme; uilan iizerine buse hon-
our, id hi sen haztnetji hulastn.
"Kadrdan murad, mur§id-i kamil, "§ahid"den murad, mur§id-i kamilin
tertib ettigi miicahedat ve riyazatdir; ve "yilan"dan murad, zahmet ve me§ak-
kat-i sulukdiir. "Hazlne"den ve "deflne"den murad, salikin arz-i viicudunda
medfun ve mahfi olan hakikattir. Ya'ni "Miirsjd-i kamil, senin a§kina §ahid
olmak iizere, senden miicahede ve riyazet istedigi vakit, miiteessir olma, bu
zahmet ve mesakkati seve seve kabul et, ta ki arz-i viicudunda mahfi olan
hakikat definesine malik olasin."
3998. 6y ogul, o cefa sana olmaz, helhi seniehi hotuliifliin vasfinacUr.
Siilukiinii itmam etmemis. olan bir kimse, na-balig bir cocuk mesabesinde
oldugu igin, cenab-i Fir efendimiz "ogul" diye hitab buyururlar. Ya'ni "Ey na-
balig olan ogul, miirsjd-i kamilin cefasi senin sahsiyetine degildir, belki sen-
de[ki] sifat-i nefsaniyyeye karsjdir." ikinci misra'm nihayetindeki "der" keli-
mesi zaiddir.
3999. tXilim. uzerine bir sovaut hi, ona adam vur&u, onu hilime vurmadi, toz
iizerine vurdu.
Ey salik, senin vucudunjrir kilime ve sendeki sifat-i nefsaniyye de toza
benzer. Mesela bir kimse kilime sopa vurdugu vakit, onun maksadi kilime ce-
fa etmek degildir, belki (izerindeki tozu gikarmaktir. Bunun gibi, miir§id-i ka-
mil sopa mesabesinde olan miicahedat ve riyazati tahmil ederse, bana
hakaret etti diye miiteessir olma; maksadi sendeki sifaM nefsaniyye tozlan-
ni cikarmaktir.
4000. O hin gekici ejjer ata vurursa, onu ata vurmaAi, onun siihsiiflii uzerine
[4013]
vurdu.
s^P 3
MESNEVl-t §ERtF SERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3
"Suksiik", yol tutmayan fena huylu at, ma'nasinadir. Ya'ni "Yurumesin-
den dolayi kalbinde ata karsi kin gekici olan kimse, eger o ata vurursa, vur-
masi onun sahsma degildir; belki onda mevcud olan kotii huyadir." Zira at-
dan maksud olan onun yola gitmesidir. Binaenaleyh bu dayak, huyunun teb-
dili igindir ve huyunadir."
4001. Ta hi siihsuhden kurtulsun, laiif advmlx olsun; sirayi, mey olmah vein
habs edersin.
Bu dogtisun, onun yola gitmemek huyundan kurtulmasi ve latif yuriiyus-
lii olmasi igindir. Ve keza iizum §irasim bir figi iginde habs edersin ve figimn
agzim da siki siki kaparsin; bu hapis cezasi onun saraba ve meye tahawul
etmesi igindir; yoksa bu habsin, siranin zatiyla bir miinasebeti yoktur, bu ha-
pis ancak sifatina aid bir muameledir.
<J*j>) j& j LS^r'jJ dy$-
{JZj \j iJU-i d)l JU^
4002. ^Bedi: w yetimrigi o hadar dogdun, Dtalik'a mensvib olan kakirdan ni-
cin horhmadm?"
Bu da diger bir misaldir. Ya'ni "Bir kimse bir yetimi dogen diger bir kimse-
ye dedi: Yahu "0 bigare yetimcigi o kadar dogdiin. Cenab-i Hak "Jfi "& '^\ uu
(Duha, 93/9) ["Oyleyse sakin yetimi ezme!"] buyurdugu cihetle, sen bu fiilin-
den dolayi Hahk'in kahnndan korkmadin mi?"
<i^jjjj\ jT fjj ijjjj Ol-b ja c— »ji OU- tj\ {* j ^f \j j\ cJiS
4003. ^Dedi: "€y dosiun cant, ona ne vahit vurdum? H&en o hir seyiana vur-
dum hi, onda vardu."
Yetimi dogen kimse cevaben dedi ki: "Ey benim camm, ben o yetime vur-
madim, belki onda mevcud. olan bir seytana vurdum. Ya'ni onun seytan olan
sifatina vurdum. Yoksa yetimin sahsi ve zatina karsi asla kinim ve bugzum
yoktur."
4004. J/lnalar sana, "Oiu/min. olsun!" derse, o huyun olumunu ve fesadin olu-
munu. ister.
"asp?
AHMED AVNt KONUK
Mesela anan senin kotii bir huyundan dolayi ofkelenip, sana: "61, geber!"
diye beddua ederse, senin sahsinin dlumiinii istediginden dolayi degildir; bel-
ki onu hiddete getiren senin o kotii huyunun ve fesadinin olmesini ve zail ol-
masim ister.
4005. tor taife U e&eh&en ka$hlar, merlin suyunu ve merdlerin suyunu
dokiuler.
Bu beyt-i gerif, yukanda gegen 3995 numarali beyt-i §erife merbutdur. O
beyt-i serifde: "Ben saykal vaktinde cefadan kagan safa isteyiciden aceb tu-
tanm" buyrulmus. idi. Bu beyt-i §erifde de, "0 saliklerin bir taifesi ki, edeb-i
sulukden kagtilar, mertligin ve merdan-i ilahinin haysiyyetlerini krrdilar; zira
kendilerine kusur bulmadilar; tarik-i evliyaya levm ettiler."
4006. Jlevm e&iciler onlan cenkden gen s&rHiiler, nihayet hoyle me'hun ve
mej'ul kaldilar.
Levm ediciler bu kagan taifeyi nefis ve §eytan ile miicahededen geri siir-
duler, nihayet onlar boyle nefis ve §eytanm mefulii ve me'bunu kaldilar ve
kadinlar cinsine mulhak oldular.
4007. Dierze yiyicilerin ogunmesini ve gururunu az iinle, hoyleler iU cenk saj-
jina gvtme 1 .
Jjj ^/ J £ — • ^j £ Or ^ %*■ (^ J*G ^ T J
4008. jLxx* ki Utah w 2,advkum hahalen" huyurdu ki, zayif riifekadan vara-
kx dondiir!
Bu beyt-i serifde, sure-i Tevbe'de vaki' 'j^A? %*• ^ '<•*>*> fa ^r J
'j.Ui "^ iij ^ 'dfCL fa ') 'Cd\ '£>£* °fa*+ (Tevbe, 9/47) ya'ni "Eger on-
lar sizinle beraber giksalar,' ancak mekr ve gadr artinrlar idi. Sizin aranizda
fitne ve muhalefet birakmak isterler idi ve casusluk edip sizin kelamimzi on-
lara nakl ederler idi; Allah Teala zalimleri bilir" ayet-i kenmesine igaret buy-
rulur. Ya'ni "Hak Teala hazretleri, cihad-i asgar hakkinda zairu'1-kalb olan
arkadaslardan kalbinin sahifesini gevir, buyurdu. Binaenaleyh bu emrin ci-
•■■)
<»#>
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
had-i ekber olan nefis ve §eytan ile olan muharebeye de tatbiki izaha muh-
tag degildir. Tarik-i Hakk'a siiluk emrinde de kaviyyu'1-kalb rufeka lazimdir.
4009. jlira onlar size refik olurlar ise, gaziler saman gibi icsiz olurlar,
Ya'ni "Bu zairu'1-kalb olanlar emr-i miicahedede size refik olurlar ise, dug-
man ile veya nefis ve §eytan ile gaza edenler, saman gopuniin nasil igi ve om
yoksa, onlann da kuwe-i ma'neviyyeleri zail olup igsiz ve cevhersiz olurlar
ve neticede dahi maglubiyet vaki' olur."
4010. OCendilerini sizin ile hem-saf ederler, sonra kacarlar ve saffin kafbini
[4023] J > v* JJ
turarlar.
zayif kalbli olan kimseler, kendilerini sizinle beraber bir saffa koyarlar,
sonra i§ fiiliyata gelince kagarlar ve saffin kalbi olan sizlerin kuwe-i ma'ne-
viyyelerini de bozarlar.
4011. ^indenaleyh hu nefersiz hiraz svpahi iyidir hi, ebl-l nifak ile miidemi'
gele.
Ya'ni "Bu korkak munank cemaati olmaksizin, biraz asker, ehl-i nifak ile
ictima' eden askerden iyidir."
4012. Dyi se$ilmis az hadem, act ile kansmis coklukian iyidir.
"Bihte", elenmis. demektir, burada segilmis. ve aynlmis. ma'nasina gelir.
Ya'ni "lyice segilmi§ az mikdardaki tath badem, aci badem kan§tk olan gok
mikdardaki bademden iyidir."
J-Lj Ji pjfc *£" il»l Dljl ijMJJ JUl ^ dAj CJjj~MJ £ CS'J?* J t^
4013. JAa ve tath ger$i suretde hir seydirler; naks o cihetden vaki' oldu hi,
hem-dil depUirler.
"Mii'min ile munafik ve aci badem ile tath badem, suret i'tibariyle birbiri r
nin mumasilidir, aralanndaM eksiklik batinlannm ve iglerinin bir olmamasin-
*$%&>
AHMED AVNt KONUK ~^P§
dan vaki' oldu." Zira mii'minin kalbinde iman ve miinafikin kalbinde ise in-
kar duygulan vardir; ve iman inkann ziddidir. Ve keza aci, tathnin ziddidir.
d^r OT JU- j dU ji Jbj ^ dlS j\ £ *y. Ji OUy" jf
4014. J/Vtedist, korhak cjonullu olur hi, o zandan, o cihanm halinden ?efc i$in-
ae ua§ar.
"Gebr", ates-perest ve mecusi ma'nasinadir. Ya'ni "Mecusi kendi mezhebi-
ne iman hususunda korkak goniilludur ve miitereddiddir. Mezhebine taalluku
zan uzerinedir; ya'ni mezhebinin sidkina zan ile hiikmetmistir. Igte bu zanmn-
dan dolayi, alem-i ahiretin halinden sek icjnde ya§ar." Miinafiklar da boyledir,
onlann imam da, zan uzerinedir. Nitekim Hak Teala onlar hakkinda sure-i Ni-
sa'da buyurur: *V> J V '_, *V> J\ Sf jJi o« '^> (Nisa, 4/143) Ya'ni "0 mii-
nafiklar kufiir ile iman arasinda miitehayyir ve miitereddid olup, ne mu'min-
ler ve ne kafirler tarafina mensubdurlar." Binaenaleyh onlar ahiret hakkinda
mutereddid olduklan igin, harbde onlardan fedakarhk beklenemez.
4015. ^%o\la ho§ar, hir menzil hilmez; hir kor goniillu korkarak a&un koyar.
Ashab-i tereddiidun fikri, hayat-i diinyeviyyesinde tefekkurat yolunda
kosar, fakat karar verecek ve siikunet bulacak bir menzil bilemez; ve kat'i
hukmunii verip, kalbinde siikunet hasil olmaz. Kalbi nursuz ve kor oldugu
igin, fikrinin adimlanm korkarak atar; ve imam kat'i ve yakini degildir.
4016. tSe/er e&ici, yol UlmeM^i vakii, nasil guler? Tereifliiiler ve -pur-hUn go-
niil He flitter. i
4017. Dier Kim, *^ahu hn iaraf yol cteyiUir , ilerse, o korkwLan ora&a tevahkuf
eder ue faxr&u.
"Her kirn, bu mutereddid kalbli olan kimseye: "Yahu bu senin gittigin yol,
bir makbul yol degildir, vazgec. derse, o kimse korkudan dolayi oldugu nok-
tada tereddiid edip durur." Binaenaleyh bir kimse bir tarika salik oldugu va-
kit, evvelen sidkina mutmain olmak ve ondan sonra siiluk etmek lazimdir.
Bu itmi'nan hasil olunca, kirn ne derse desin, asla kulak asmaz.
G ^^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4018. Ue efler onun akdli olan kalbi yol bilirse, her hay u huy ne vakit onun
hulagina cjuler?
Kalbinin gozii hakikati goren kimse dedikodulara kulak asmaz.
OtAil X^J J Jfc-^ *—^J Ojlj (3 2.1 J^»\ ( y\ thy,** yt^> -O
4019. ^indenaUuh hu horkaklann reftki olma, ztrd ki darlik ve korhx vakiin-
de afillerclir.
"Ustiir-dil", namerd ve korkak ma'nasinadir. Ya'ni: "Ey salik, bu gibi mu-
tereddidler ve adimlanni korka korka atanlar ile beraber taiik-i Hakk'a siiluk
etme ve onlan kendine refik ittihaz etme; zira seni de korkutup idrak-i
hakayikdan uzakla§tinrlar ve sikildiklan ve korktuklan vakit kagarlar."
jdU
tJV Oil .
^Lft L^j" \j j ^>y._? (_r4
4020. Dvn.ll ka$arlar ve sent yalntz htrakular, ger$i lafda ^abil'in sihiridirler.
^"Hiliden", birakmak demektir. "Sihr-i Babil" sure-i Bakara'da vaki' J$ )
o _,> j o _,> j(L oj^ii i> J jS C j 'Joi '^ui b jX; ij>r 'aa>ili! (Bakara, 2/1 02)
["Lakin §eytarilar kafir oldular. Ciinkii insanlara sihri ve Babil'de Hariit ve
Marut isimli iki melege indirileni ogretiyorlardi"] ayet-i kerimesinde beyan
buyrulan sihirdir ki, yukanlarda Harut ve Marut kissasmda beyan olundu.
Ya'ni "Ehl-i tereddud musabaka vaktinde seni yalniz birakip kacarlar; fakat
her birisi ogunmede ve lafda insam teshir hususunda Babil'in sihri gibi mii-
essirdirler; fiiliyatda bo§durlar."
jlSwi J -^fM» y*f* l)U"_jU» j y"
jljjlT ifr* y>*A jlUPj j y
4021. Sen ra nalardan salun cenq isteme! Sen tavuslardan sayd ve sikar is-
hmel
"Ra'na"', ArabT'de "ra r n"dan ahmak kadin, ma'nasinadir. Farisi'de elif-i
maksure ile ziba ve ho§-niima ve galak ve miitekebbir ma'nalanna ve icj kir-
mizi ve di§i san olan giile de ltlak olunur. Burada zahiri ho§-mima ve naze-
nin ma'nasinadir. Ya'ni "Sen zahiri suslii, ho§-numa olan kimselerden ci-
had-i asgar ve ekber isteme ve onlardan bu mertligi bekleme; nitekim zahi-
ri miizeyyen olan tavus ku§undan dogarilann sayd ve sjkan beklenemez."
*$$&>
AHMED AVNt KONUK
-US' j ci~»LL» j! \j -Uj ?2 x£ c~**\j~*j j c*~> «*jU» *^1>
4022. ^Taburt iavus&ur ve sana vesvcse. eder; seni makdmitulan k&parmak if in
soz soyler,
Tablat, suslu olan tavus kusuna benzer. Insana alakat-i dunyeviyye ve te-
zeyyimat-i suveriyye vesvesesini ilka eder ve sen onun bu ilkaatim kabul
edip, o alakata ve tecemmiilata gonlumi verirsen, esna-^i siilukiinde bi't-te-
rakki nail oldugun makamdan sukut edersin ve cektigin mticahede zahmet-
leri heba olur.
§eytamn Kureys'e, "Ahmed'in cengine geliniz ki, ben size
yardimlar ederim ve kendi kabilemi yardima gagirmm"
demesi ve iki saffin mulakati vaktinde kacmasi
Bu vak'anin hulasasi sudur: Kurey§, Ebu Sufyan'in kervamm vurmak
uzere, ehl-i islam'in Bedir namindaki mevki'de toplandiklanni isftmis. ve ker-
vanin muhafazasi igin, asker toplayip Mekke'den di§anya Qikip, Mekke kur-
bunde vaki' bir mahalle niizul etmis. idiler. Onlar orada iken, Ebu Siifyan ta-
rafmdan bir adam gelip: "Kervaniniz selametle gecip gitti, korkmayin, geri
doniin!" dedi. Ebu Cehil: "Birkac gun burada teferruc edeyim!" diyerek geri
donmedi ve Kureys'in, Bedir tarafma azimeti kararla§ti. Fakat ewelce Bern
Kinane kabilesiyle Kureys arasinda vaki' olmus olan mukatele sebebiyle ada-
vet bulundugundan, onlann taarruzlarmdan korkup, Mekke'ye ddnmeyi mii-
nasib gorduler. Bu kararlan uzerine Ms, Kinane kabilesinin reisi olan Siira-
ka bin Malik suretine temessul edip suvari sekline mutemessil olan yiiz ka-
dar avanesiyle Kureys/e gorundii ve onlara: "Size kimse mukabele edemez,
iste ben de size Bern Kinane'den asker ile yardima geldim" dedi. Bu sozii soy-
lerken seytamn eli, Haris bin Hasim'in elinde idi. Ehl-i Islam ile Kureys Be-
dir'de karsilastiklan vakit, buyiikbir ordu halinde melaike nazil olup saf bag-
's^
MESNEVf-1 SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
ladi, Iblis'in hakikati, alem-i gaybi miisahedeye musaid oldugundan, bu me-
laikeyi gorixr gormez, avanesiyle beraber firara basladi ve Haris'e hitaben:
"Ben sizden muteberriyim, zira ben sizin gormediginizi goriiyorum, ben Al-
lah' dan korkanm ve Allah'in ikabi sediddir" dedi. Nitekim bu vak'a sure-i
Enfalde, su ayet-i kerimede beyan buyrulur: V Jtf j [hJUp! jUxjJ! ^ j>j ii j
ijj\ J\ p&A l$j> J\ Jtf j <uit J*. ^^ ObsiJl cJljJ LU (*5J jW J\ j ^U! j* (.jJl ,^J i_JIp
•jiiJioexJ. JJij 'aLi 1>WJji o°/_; Vu (Enfai, 8/48) Ya'ni "Vaktaki §eytan onlara
amellerini susledi ve bu giinde nasdan size galib yoktur ve muhakkak ben si-
ze yardimciyim, dedi. Vaktaki iki taife birbirini gordii, kendi ardina riicu* etti
ve ben sizden beiiyim, muhakkak ben sizin ?gormediginiz §eyi goriiyorum,
ben Allah'dan korkanm ve Allah'in ikabi siddetlidir, dedi." Cenab-i Pir efendi-
miz bu vak'ayi ve ayet-i kerimeyi, atideki ebyat-i serifede beyan buyururlar.
p£S jb»- ^j\ Oj^jl Jul j>- »£o X^» J-i <U*« ji Olia*^ _f^-«-*
4023. <§eutan gibi yiiz askerde hirinci oldu, ^Dnnenx carun tekiim diue efsun
okudu.
Bu beytin yukanya rabti budur ki: Vesvese veren tabiat, seytan gibi senin
asker gibi olan kuva-yi vticudiyyen icinde birinci ve serdar oldu ve sana mu-
cadele-i hayatda "Ben sinin muininim" diye hileler ve efsunlar okudu. Nite-
kim seytan Kureys/e Bedir'de bu efsunu okumus. idi.
4024. Uakiaki ZKureys onun soziinden hazir oUular, her iki asker miilakuUi
geldiler.
Vaktaki Kureys, mutemessil olan seytamn soziinden dolayi cenge hazir
oldular, islam askeriyle Kureys'in askeri birbirine miilaki oldular.
4025. <$eyian muminhrin safi tarafinda hir yolda melaikeden bir asker gordii.
4026. O gormedikleri hir or in saf vurmtis, onun cant korkudan aies-gede oldu.
§eytan, beserin his goziiyle goremedikleri bir ordunun saf bagladigini go-
riince, kahr-i ilahi korkusundan onun cam ates mahalli oldu, ya'ni cam kor-
kudan tutu§tu.
^^
AHMED AVNl KONUK
4027. ^Den hir acifc asker yomyomml" diye kendi ayagini geri $ekmi$ tuttu.
4028. "^a'tvi "Den uMah'dan korkanm, henim i$in O'ndan avn yoktur; gidi-
niz muhakkak hen sizin gormediginiz seyi flomyorum!
Ya'ni §eytan: "Ben Allah'in gazabindan ve kahnndan korkanm, cunku
bana Hakk'in yardimi yoktur r binaenaleyh bu harbden cekiliniz, zira ben si-
zin gormediginiz seyi goruyorum," dedi.
4029. Uidris dedi: "By Suraka kikkli, dgah ol, dun niftn sen hoyh soylemedin?"
Hans bin Hi§arn §eytana hitaben dedi ki: "Ey Suraka hey'etindeki §ahis,
diin nicin simdi soyledigini soylemedin ve bizi harbe tesvik ettin?"
4030. Dedi: "$imdi hareb gomyomm." Dedi: " Uiayir, sen JArab'in ceatfsi-
ni goruyorsunl'
"Hareb", telef-i mal ve fitende soylenen bir kelimedir; ve burada murad si-
kinti ve zorluktur. Ofkelenmek ve bir kimsenin malim gasb etmek ve harb
ediciler ma'nasma da gelir. Burada "harb ediciler" ma'nasi da munasib olur.
"Cea§i§", "ca'su§"un cem'idir, dilenci ve kisa boylu adam ve aciz ma'nasina-
dir. Ya'ni "§eytan Haris'e dedi: "Dun soylemedim, cunku bugun gordugumii
diin gormedim; §imdi ise sikinti ve zortuk veyahud harb ediciler gdriiyorum."
Haris dahi §eytana cevaben dedi ki: "Hayir, sen Arab'm acizlerini goriiyor-
sun; fakat korkakligindan dolayi, mukabele edemiyorsun." "Arab 'in acizleri"
ta'biriyle Haris, islam askerlerini tahkir murad ediyor.
4031. n<r Bunun gayrini gormuyor sun, fakat ey ma'yub clan sen, o laf zamam
idi, hu cenk vakti!"
Haris sozune devam edip dedi: "Ey Suraka, sen harbin gayrini gormiiyor-
sun; fakat ey insanlann lekesi ve ma'yubu olan sen, bil ki o yardim va'd et-
o^
MESNEVl-1 SERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
tigin zaman, laf ve ogiinme ve atip tutma zamani idi. Bu vakit ise cenk ve fi-
il vaktidir. Laf ile fiil arasindaki fark zamanidir."
4032, n<r Dun der idin ki: LMuteahhid oldum ki size dembedem felh ve nusret
ola!"
"Payendan", pabugluk, zamin ve kefil ve miitevassit ve miiteahhid ve bir
kimsenin kayd ve bendde olmak ma'nalannadir. Burada miiteahhid, zamin
ve kefll ve mutavassit ve kayd ve bendde olmak ma'nalanndan her birisi mii-
nasibdir. Ya'ni Hans dedi ki: "Diinkti giin sen Bize dembedem fetih ve nusret
olacagini taahhiid ederim demis idin; o taahhud ettigin ve zamin oldugun fe-
tih ve nusret bugun nerede?"
4033. "6y lain, dun ordunun kefdi olmus idin ve hu zaman zeM ve zaytfstn."
f.-^ r>* u j lt*j d & y f-^J y f ■> ^ f-*jy~- u
4034. x Diatid senin o kdeni uutiuk ve geldik, sen kulhana gitiin ve biz odun
olduk."
"Dem", burada hile ma'nasinadir ve "tun", kiilhan demektir. Ya'ni, "Yar-
dim edecegine bizi ikna' ettin, nihayet senin bu hileni yuttuk ve Islam ile mu-
harebe etmek uzere, buraya geldik; sen kulhana gidip kulhanci oldun ve biz
de odun olduk, sen bizi bu harbin atesi igine attin."
4035, Uakiaki Uiaris, Suraka'ya buna soyledi, o lain onun Uabindan ojkeli
oldu.
4036. <$eyian onun gogsiine* vurdu ve hack; o bitfirelerin kanim bu mekrden
doktii.
Haris, Siiraka suretinde miitemessil olan seytana yukanda zikr olunan ita-
bi yapti; o rahmet-i ilahiyyeden matrud olan seytan bu itabdan ofkelendi ve
Haris'in gogsiine bir yumruk vurdu ve kacfr. Bu mekri ve hilesi sebebiyle o
bicare insanlann kanim doktii. Mel'iin onlan hayatlan zamamnda kiifre ve
cv^a
AHMED AVNl KONUK
mematlan zamaninda da azab-i uhreviye ilka etti ve hayat-i diinyeviyyeden
istifadelerini de bu harbe sevk etmek suretiyle kat' etti.
4037. Uaktaki o, bu kadar alemi viran etti, sonra "CAiuhakkak ben sizden be-
riyim" dedi.
"Alem"den murad efrad-i ben! beserden her birinin vucududur; zira her bir
ferd bir alemdir, giinkii alem-i kebtrin zubdesidir.
4038. Onun goflsiine vurdu onu ath; sonra kapci oldu, ciinku ona heybet kostu.
§eytan ofkesinden Haris'in gogsune vurdu ve onu yikti; bu miitemessil
olan hali icinde ona beserin heybeti hucum etti ve miistevli oldugundan o
hal-i temessiilde tevakkuf edemeyip, kacti; zira beserin suret-i kesifesi asli ve
iblis'in sureti ise ariyet idi ve Haris'in mukabelesinde maglub olacagi muhak-
kak idi.
4039. 9Ve/ts ve seytan her ikisi bir ten idiler, hendilerini iki suretde gosterdiler.
Nefis ile seytamn her ikisi bir hakikat idiler, zira nefis Hakk'a kar§i serkes.
ve emrine muhalif oldugu gibi, seytan da dyledir. Binaenaleyh ilm-i ilahide-
ki hakikatleri, ism-i Mudill'in mazhandir ve ikisi de bir ismin hukmii altinda-
dir. Fakat alem-i keseratda bu bir hakikat, iki suretde zahir oldu, birisi "ne-
fis" ve digeri "§eytan" oldu ve ikisi de enaniyetten dem vurdular.
4040. uMelck ve akil qtbi. onlar bir idiler: onun hikmetleri i$in iki suret oUular.
[4054] »
Nitekim melek ve akil dahi ism-i Hadi'nin mazhan olup, ikisinin hakikati
birdir ve onlar emr-i Hakk'a daima mutt' bir haldedirler. Bu bir hakikat dahi
alem-i keseratda iki suretde zahir oldu; birisine "melek", digerine "akil" dediler.
4041 . Diendi simnda boyle bir diisman tutarsin; ahlm mani'i ve camn ve mez-
hebin hasmukr.
GvgJgC^*!
MESNEVl-1 SERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
Ey salik, sen kendi batininda daima boyle bir diisman tasirsin. oyle bir
diismandir ki, senin aklimn hukmunii icraya mani* olur ve senin ruh-i insa-
ninin ve mezheb-i sav&bimn du§mamdir. Daima senin aklim eder ve alem-i
ulviden olan ruhunu daima sixfltye tevcih eder ve dogru olan mezhebini ifsad
eder.
4042. HSir nefes kerhnkele gibi hamh eder, sonra firarda bir delige kacar.
senin icmdeki diisman, bir nefes kertenkele gibi siir'atle suriinerek ham-
le eder, sonra firar edip, kalbinin deliklerindeif birine kacar. Nitekim hadis-i
serifde u» ^i -oil ^ iii 3 ^ 3 jy <oji /"i iii» ^\ <j> ^i J* ^v oU^s ya'ni
"§eytan beni-ademin kalbi iizerine miilazemet edicidir. Allah'i zikr ettigi va-
kit, dondu.ve saklandi; ve Allah'i unuttugu vakit onun kalbini yuttu" buyu-
rulur. Ye evliya-yi Hind'den Mesnevi-i §erlf sarihi tmdadullah Qisti (k.s.)
hazretleri ZiyaVZ-ZCuM) ismindeki risalelerinde buyururlar ki: "Salik zikrullah
ile mesgttl oldugu vakit, ba'zi envar zuhiir eder ki, bunlann ba'zilan mahmud
ve ba'zilan gayr-i mahmuddur. Eger nur, gobegin yukansmdan peyda olur
ve ates ve duman rengi tutarsa, vesvese verier hannasin nurudur; "Euzii bil-
lah" okumaklazimdir."
d 3J *J^ C^ ^ J J* °^ Jjb ^^ -J 1 ^ ■>*
4043. §imii o gonulde delihler tutar, basini her delihien ihsariya g,ikanr.
4044. <$euiamn nufusclan gizli olmasmin ve o delige giimesinin adx hunus oldu.
"Hunus", basini iceriye gekip gizlenmek ve geri gekilmek ve riicu' etmek
ma'nalannadir. Ya'ni "§eytamn nefeslerin altinda gizlenrnesine ve kalbin de-
liklerine kagip saklanmasina "hunus" derler, Ve huniis kelimesinin mubala-
gah ism-i faili "hannas" bu saklanan seytanin adidir."
4045. ,Ztra onun hunusu, kir-pinin hunusu gibidir; kirpinin basi gtbt onun iftn
gelme ve gitme var&ir,
Ya'ni "0 seytanin insanin kalbine musallat olup, gaflet halinde tiirlii ves-
veseler ve fena hatiralar vermesi ve zikr-i ilahi te'siriyle kalbin deliklerine gi-
c ^P a
AHMED AVNI KONUK
rip saklanmasi, kirpinin saklanmasina benzer ve kirpinin basi gibi firsat bul-
dugu zaman, basini cikanr ve diismani goriince basini iceriye gekip sakla-
mr." Evliyaullah hazarati bu hannasi tiirlii tiirlii tesbihat ile bey an buyur-
muslar ve ehl-i gafleti bu suretle ikaz etmislerdir. Imdadullah Cisti hazretleri
dahi Ziyau'l-Kulub'unda soyle buyurur: "Ma'lum olsun ki, hannas ejder su-
retindedir ve hortumu vardir ve hortumunda zehir dolu dikenler vardir. Mii-
ridden her ne vakit bir kusur vaki' olur veya siibheli taam yerse, hannas
kuwet bulur; zehir dolu olan hortumu kalbin etrafinda dolasir ve o zehir kal-
be te'sir eder ve siyahlik peyda olur. Murid tovbe ve istigfardan sonra pas-i
enfas tarikiyle zikr-i celt ve hafiye mesgul oldugu vakit, hannas zayif olur
ve goniil dahi saf-pezir olur." "Kunfuz", Arabca kirpi demektir, Farisi'de
"dal" harfi "zal" gibi de okundugundan "sodest", "kunfuzest" ile hem-kafi-
ye olmustur.
jju \j lJ^jI>- 6\ j** j^
Jj\y- ^fXi^- \j y.i b\ l-fc>- *£
4046. !7Ci Dtuda o seyiana "hannas" ia'hlr etti, zira onnn hasi kir-picijje benzedi.
4047. kir-pinin hasi sert satiyadin horkusundan dembedem aizli olur.
Ya'ni "Hak Teala hazretleri o kalbe vesvese veren seytana ^u^i ^-i^-jJi ^ &
^Ui jyL* j *wr*$. <4& (Nas.l i 4/5-6) ["Insanlann kalblerine vesvese veren
Hannasin vesveselerinin serrinden..."] ayet-i kerimesinde "hannas" ta'bir
buyurdu; ciinku basi cikip saklanmakta Mrpiye benzedi. Kirpinin sert bir av-
cinin korkusundan vakit vakit, dikenli olan pusu icinde saklamr." "Harpust",
Farisi'de "kirpi" demektir.
4048. Uiatta firsat huldugu vakit hasim disanya adirir; hoyle bir mekrden yx-
lan ona zebun olur.
"Kirpi dusmamndan firsat buldugu vakit dikenli postundan ba§ini disan-
ya cikanr ve diismani goriince iceriye kagar. Bu o hayvamn bir mekri ve hi-
lesidir; iste bu hilesi sayesinde yilani maglub eder, ba§ini igeriye gekip yilani
postunun sert dikeni ile yaralar ve basini gikanp lsirir. Yilan onu lsiracagi va-
kit, postuna saklamr, bu suretle yilani berbad eder." tste hannasin nefs-i em-
mare yilani ile boyle miicadele vardir. Nefs-i emmare sahibi olan salik zikir
<#$&>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
ile hiicum ettigi vakit, hannas kirpi gibi saklanir; gaflet ettigi vakit, hannas
ona yapacagmi yapar ve nefsi vesveseleriyle azdinr.
4049. Eger nefis iceriden senin yolunu vurmaya idi, reh-zenler i$in senin vaz-
rine ne vakit hir el vurur idi?
Ey salik, eger nefs-i emmare senin batimndan seni azdinp, yolunu §a§irt-
miya idi, yol kesici olan ins ve cin, ya'ni goriinen ve goriinmeyen §eytanlar
ne vakit seni maglub ederler idi? ?
4050. muktezi olan avandan ki §ehvettir, goniil hirsin ve azm ve afetin esiridir.
"Avan", feth ile her §eyin orta yashsi ma'nasma geldigi vakit cem'i "un"
gelir. Ve esir ve yardimci ma'nalanna da gelir; cem'i a'viine ve "a'van" gelir;
burada "yardimci" ma'nasmadir. Ve miibalaga il ; ism-i fail olan "avvan" olup
zaruret-i sjir hasebiyle §eddesiz telaffuz olunmasi da muhtemeldir. Ya'ni "§ey-
tanin hiikm edici olan yardimcisi ki sehvettir, gonul bu §eytamn yardimcisi
olan §ehvetten dolayi hirs ve tama'in ve turlii tiirlii afetlerin esiridir." "§eh-
vet" nefsin her turlii istekleri ma'nasmadir. Ve "az", burada tama' demektir.
4051. O aizXi olan avandan hirsiz ve fasid oldun; nihauet avanlar \$in senin
kahnna yol vardir.
seytanm gizli yardimcisi olan sehvet-i nefsaniyyeden dolayi hayat-i
diinyeviyyede sen hirsiz ve fasid ve kotii ahlakli oldun; ve nihayet diinya za-
bitasi ve me'murlan senin kahnna ve te'dibine yol buldular, ya'ni seni kotii
fiillerinden dolayi tuttular ve pence-i kanuna ve adalete teslim ettiler.
4052. Sen hu iyi nasthah haberde isii, sizin ile iki cenhiniz arasinda sizin vein
diismanlarin en diismam vardir.
Bu beyt-i §erifde d^r on ^ ^i Ay>* <s^ ya'ni "Senin du§manlannin
en ziyade dii§mam nefsindir ki, iki yamn arasindadir" hadis-i §erifine i§aret
buyurulur. Ya'ni, "Ey salik sen bu iyi nasihati Resul-i zi§an Efendimiz'in bu
°Sfa^
AHMED AVNl KONUK
zikr olunan hadis-i serifinden dinle ki, "En biiyiik dusman, senin her an ya-
ninda tasidigin nefsindir." iste bu nefsindir ki sana harigte tiirlii tiirlii dii§-
manlar peyda eder.
•>£■
p c-
-JW dy? *£
jj^T j^a jAP jj! til^kJs
4053. ^Bu diismamn tamhrakini cLinleme ka$; zira inad ve husumetie Obits gi-
Wir.
"Tamtirak",* "tarn" ile "tirak" kelimelerinden miirekkebdir; ve "tarn", dol-
mus bir sey ve "tirak", sebeb-i ferah olan bir sesten ibarettir, ikisinin mec-
mu'u "kerr ii fer" ve kendini gostericilik demektir. "Lecc", inat ve "sitiz", bu-
rada husumet demektir. Ya'ni "Nefsin kendini gdstericiligini ve enaniyeti
da'vasini dinleme, onun bu gibi sozlerini dinlemekten kag, zira o ruhuna diis-
manlik hususunda inat ve husumette seytan gibidir, zira ikisinin da hakika-
ti birdir, ism-i Mudill'in mazhandirlar."
*/ Jf- ^ji^s" v 1 -^ $ *jj j \#* jt». J 1 j 1 y y.
4054. O dilnya ve cenk i$in senin uzerine o azab-i sermeliyi kolay yafh.
dusman olan nefis, bu fan! hayat-i diinya igin ve hayat-i diinyamn ida-
mesi kasdiyla cenk ve cidal igin, seni her tiirlii fenahklara sevk etti ve bu yap-
tigin fenaliklardan dolayi, hayat-i bakiye-i uhreviyyede gorecegin daimi aza-
bi, senin iizerine kolay ve ehemmiyetsiz gosterdi.
4055. Bger sana olumii kolay yayarsa ne aceb&ir; o ken&isi sihirtlen yiiz hu ka~
aanni yapar.
"0 dusman olan nefis eger senin goziine olumii ehemmiyetsiz gosterir ve
seni intihara sevk ederse, asla taaccub olunmaz; zira nefis gayet sihirbazdir,
sihri ve hilesi sebebiyle, oliim gibi muhim bir hali kolay ve ehemmiyetsiz
gostermek nev'inden daha pek cok acibeler izhar eder." Oliimu ehemmiyet-
siz gostermesinin her gun birgok misallerini gormekteyiz. tntiharlar hep.nef-
sani duygulann te'siriyledir ve keza parasint gasb etmek igin, tasavvur ve
tasmim ile adam oldiirenler ve sonra da i'dam olunanlar goktur. Bu haller hep
nefsin olumii ehemmiyetsiz gdstermesindendir.
A. Avni Bey "Tumturak" kelimesini "tamtirak" olarak harekelemi§ ve oylece a?iklami§tir.
eg™?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4056. iSt/ur, Mr samani san'at ile dag yapar, yine hir dagt soman aibl izhar
eder.
"Tened", "teniden" masdanndan fiil-i muzari'dir. "Teniden" Giyasii'l-Lii-
gatm beyamna gore ormek ve dokumak ve peyda etmek ve bir §eyin etra-
finda dola§mak ma'nalanna gelir. Ve Burhan'da bunlardan baska "susmak"
ve "aldatmak" ma'nalan da mukayyeddir, burada "peyda etmek" ma'nasi
miinasibdir. Ya'ni "Sihir, hiss-i basann dogru olan idrakini, egriye tebdil eder.
Mesela koca bir dagi goze saman gopii gibi ve bir saman gopiinii de dag gibi
gosterir. tste nefsin sihiri de bdyledir; insana fenayi iyi ve iyiyi fena gosterir
ve saman gopii gibi olan bu fani hayati biiyiik ve baki olan hayat-i ahireti
kiigiik gosterir."
4057. Qirkinleri fen ile latif eder, latifleri de zan ile girkin kdar.
Nefis, girkin ve fena olan §eyleri hile ile latif yapar; ve latif ve guzel olan
seyleri de, kuwe-i vahimeyi tahrik ederek girkin yapar. Mesela avret mahal-
linin tesettiiriinii §erayi' ve ahlak-i insaniyye iyi goriir, fakat nefis kuvve-i
vahimeyi tahrik edip, insanm agzi ve burnu ile avret mahallinin ne farki var-
dir, uzv-i beserin ba'zisim ortmek ve ba'zisim acmak bir telakkiden ve ali§-
maktan ibarettir hiikmiimi verir ve bu kesf-i avretin fenahklanna dair her ne
soylense dinlettirmez.,
4058. Sihrin isi odur Id, o, ne-fes vurur; her nefes kalh-i hakayih eder.
"Dem zeden", soz soylemek ve iiflemek ma'nalannadir; burada sihir kas-
diyla iiflemek demektir ki, Arabisi {^) "nefes"dir ve "nefes" tuh tuh diyerek
iiflemek ma'nasinadir. Nitekim ehl-i azaim ya'ni hastalar iizerine okuyucular
yapar. Zamammizda onlara tezyif tarikiyle "ufurukgti" de derler. Ve Arablar o
gibi kimselere "neffas" ta'bir ederler. Ve Kur'an-i Kerim'de jUi J otfiLJi j. ^
j (Falak, 113/4). ["Diigiimlere iifuren nefrasatin serrinden.'.."] buyurulur ki,
"Dugiimler iizerine miibalaga ile ufurucu kadinlann serrinden" demektir.
Ya'ni "Sahir olan nefis, her Memesinde veya her anda hakayiki tebdil ve kalb
eder. Bu beyt-i §erifdeki "kalb-i hakayik"dan murad, hakayik-i e§yamn te-
<»!*?
AHMED AVNI KONUK
beddiilu ma'nasina degildir; zira hakayik-i esyamn tebeddiilu muhaldir. Nite-
kim %.ol- *ui iU 'j4 'J ' 3 (Fatir, 35/43) ["Allah'in kanununda asla bir degi§me
bulamazsin"] ayet-i kerimesinde bu tebdilin miimkin olmadigina i§aret buyru-
lur, Buradaki tebdil havass-i hamsenin idrakine taalluk eder. Mesela illetten sa-
lim olan her bir hiss-i basar, karayi kara ve beyazi beyaz goriir ve karanin ka-
ra ve beyazm beyaz gorulmesi alem-i hisde bir hakfkattir. Halbuki sihir, rule ile
karayi beyaz ve beyazi kara gostermek suretiyle, alem-i hisdeki bu hakikati
tebdil eder. Bu alem-i hisdeki suretlere "hakikat" buyrulmasi, zevk-i Yusufi
iizere vaki' olmustur. Nitekim Yusuf (a.s.) sure-i Yusuf da beyan buyruldugu
iizere ui- Jj (^ oi j$ ^ ^iT/j jrf* ^ (Yusuf, 12/100) ya'ni "l§te bu ewelki
ru'yanin te'vilidir, Rabbim onu hak kildi" demis. ve "hak" ta'biriyle alem-i his-
si murad etmi§tir. Bu babdaki tafsilat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Yusufl'dedir.
4059. JAdemtyi hir saal eseh gosterir, hir esegi ademi ve ayet yapar.
Nefis oyle bir sihirbazdir ki, suret-i zahirisi harab.ve batini ma'mur olan
kiymetli bir adami bir anda esek, ya'ni ahmak gosterir. Oyle bir nefsam olan
kimse, zahiri miizeyyen olmayan bir alim ve fazih gordiigu vakit: "Bu adam
pek pejmurde bir haldedir, eger akil olaydi temiz elbiseler giyer ve kendisini
siisler idi, ahmaktir vesselam" der ve hurmet etmez; ve bunun aksi olarak di-
magi her tiirlu ilim ve fazailden mahrum ve fakat, suret-i zahirisi siislu ve ki-
yafeti diizgiin bir kimseyi gorse: "Bu adam akilh ve kibar bir zattir" der ve
hurmet eder; ve onu bir ni§an ve numune-i insan addeder.
*<> , «, . *
jz~~* \j>*^ ^yjh (_g» 01 r» j c— J Ojji yU &s? ,y\
4060. nZovle hir sahir senin icindedir ve sirdu; muhahkak vesvasda hir sihir
[4074] J p
mustetirdir.
Boyle bir sihirbaz olan nefis, senin batimndadir ve gizlidir ve sana yapti-
gi sihirler ile her an fenayi iyi ve iyiyi fena gosterir ve daima icinden vesve-
seler verir; muhakkak vesvese verici olan nefisde bir gizli sihir vardir. Onun
bu sihri sebebiyle beni-be§er hayvaniyet mertebesine sukat eder ve bu
sukatun dahi farkina varmaz.
4061. O alemde ki bu sihirler vardir, caduluk apci sdhirier de vardir.
cg^
MESNEVl-t SERIF SERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
nefis aleminde boyle sihirler vardir; fakat caduluk agici, ya'ni sihirbaz-
hgi def edici sihirbazlar da vardir ki, onlar mursid-i kamillerdir. Bir taraftan
sihirbaz olan nefis, sihirler yapip insanlan dogru yoldan cevirir, fakat bir ta-
raftan da, bu sihirleri bozan ve sihirbazlara karsi daha ustad sihirbazlar me-
sabesinde bulunan mursid-i kamiller vardir.
4062. ISu sahradaki bu. §iddeili zehir hiUi, ey ogul tiryak dahi bi\mi§iir.
Ya'ni "Bu vucud-i izafi ve keserat sahrasinda nefis ve seytan gibi bu sid-
detli zehirler bitti ve nesv u nema buldu. Ey tarik-i Hak'da heniiz gocuk olan
kimse, o zehirlere karsi enbiya ve evliya tiryaki ve panzehiri de zahir olmus-
tur." Zira bu mezahir-i kevniyye, esma-i mutekabile-i ilahiyyenin meclasidir.
tsm-i Mudill'in mazharlan oldugu gibi, ism-i Hadi'nin mazharlan da vardir.
j£i*y r 1 - u* fy j J 4 ^ j^frcf}\ <3lijJ &J*jf
4063. uryak sana der ki: "tStref/eri henden iste, ben sana zehir den daha ya-
kinim."
Tiryak mesabesinde olan insan-i kamil sana der ki: "Ey insan, insaniyete
muktezi olan ahlaki benden iste ve benim ilkaatima i'tibar et; zira ben sana ze-
hir olan nefis ve seytandan daha yakinim, gunkii nefis ve seytan, alem-i his-
de goriinur seyler degildir. Ben ise senin cinsindenim ve senin ile apasikare
musahabet edebilirim ve senin hissi olan nazannda me§hudum." Nitekim bu
yakinhgi Cenab-i Hak Kur'an-i keriminde '^S\ ^ Jjl/, JJ^W j$ (Tevbe,
9/128) ya'ni "Muhakkak size nefsinizin cinsinden resul geldi" ayet-i kerime-
sinde beyan buyurur; zira cins cinse, cins olmayandan daha yakindir. Hind
niishalannda "siyer" yerine "siper" vaki' olmustur; su halde birinci misra'in
ma' nasi "Tiryak olan enbiya ve evliya sana der ki: Zehre kar§i siperi ve tahaf-
fuzu benden iste" demek olur.
4064. x Onun sozii sihirdir ve senin viranliijindir; benim soziim de sihirdir ve
onun sihrini def dir.'
"Sihir", liigatte zebun etmek, aldatmak, ahz etmek, batili hak suretinde iz-
har etmek ma'nalannadir. Ya'ni insan-i kamil der ki: "Nefsin sozii ve ilkaati
sihirdir ve seni maglub ve zebun eder; fakat bu maglubiyette senin viranligin
*$%&
AHMED AVNl KONUK
ve harabhgm vardir ve benim soziim de sihirdir; ve sana te'sir edip maglub
eder, fakat bu sihrim, nefsin sihrini def eder ve benim sihrimden vaki* olan
maglubiyetin senin ma'murluguna hizmet eder."
O misafir olduriicii mesciddeki o misafire melamet
edenlerin nasihati tekrar etmesi
4065. U^eygamber buyurclu hi: ^^Aiahahkak beyanda sihir vardir"; ve o Ko?
jjehlivan, hah dedi.
Bu beyt-i gertfde 'j>— J oUi ^ oi ya'ni "Beyandan ba'zisi elbette sihirdir"
hadis-i §erifine i§aret buyrulur. tkinci misra'in ibtidasindaki "Sihren ve" "sih-
remi" (jO^-) suretinde kiraat olunur; zira tenvin, nun-i sakinedir; vav-i ati-
feye vasl igin miiteharrik okunur. Ya'ni "Resul-i Ekrem efendimiz gayet be-
lig ve fasth konu§an iki kismin sozune halkin hayret ettigini gordukleri va-
kit: "Muhakkak beyanda sihir vardir" buyurdular. ma'na pehlivani olan
Resul-i zisan hazretleri dogru buyurdu."
r^ 4 cf-j c£* ] j u j Jj * w . r^ ! y- ^ is- ^ ^ o^* <>*
4066. "6y hii'l-kerem, sakm qpsurluh eime; git mescidi ve hizi mutiehem hilmal"
Ehl-i mescid misafire dediler ki: "Sakm cesurluk gosterip, gece mescidde
yatma, git burada yatip da basma bir felaket gelirse, bizi ve mescidi kabahat-
li addetme!"
^ by -Uj U y_ jJ\ ij^s j\ ^j^s ^.fi^. &
4067. jLua bir dii§man du$manlihtan soyler; clem yann hizim uzerimize bir
ate§ vurur.
Ya'ni "Sen o mescidde yatip bir felakete ugrarsan, o felaket yann senin
basma gelmez, onun fenaligi bize de sirayet eder ve dtismanin birisi gikip
*$$&>
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
mahza du§manliktan dolayi, bu mahalle iginde bir garib adami oldurdiiler, di-
ye hukumete haber verir. Bir algak me'mur da gelip bizim iizerimize bir taz-
yik atesjni vurur." du§man der:
4068. DCi: "Onu bir zalim bo"aht, o mescid bahanesi iizere bir salim ol&u."
Ankaravi hazretleri "tasarriden" kelimesine "bogdu" ma'nasi vermistir.
Fakir elimdeki Giyasu'l-liigat, Burhan-i Katr ve Qerag-iHidayetvt §emsii'l-
Ltigat, Bahar-i Acem, Heft Kulztim namindakHugatlerde "tasaniden" masda-
nni bulamadim. Hind §arihlerinden imdadullah hazretlerinin §erhinde §6yle
buyrulur: "§eyh Veli Muhammed "ya" ile "bi-yasanid" suretinde almis, ve
katl etmek ve oldurmek ma'nasini vermi§tir. Ve §eyh Muhammed Efdal "ta"
ile okuyup, korkutmak ve bi-karar Mmak ma'nasini vermi§tir. Ve filhakika
§eyh Veil Muhammed Ekberabadl mishasinda "yasa", "ya" ile katl etmek ve
oldurmek demektir. Niisah-i sakimenin ba'zisinda "ta" ile "tasa" dan ahnmi§-
tir; "tasa" bi-kararlik ma'nasinadir. Bu ma'na atideki beytin ma'nasini tut-
maz" denilmistir. Giyasu'l-Lugatm beyamna gore, "yase" ve "yasa" arzu ve
hukum, kanun ve siyaset ma'nalannadir. "Yasaniden" oldurmek demek ol-
duguna gore, beyt-i §erifin ma'nasi budur ki: Bir dti§man hukumete haber
verip der ki: "Mescidde olen garibi, bu mahallede bir zalim oldiirdu veya bog-
du ve mescidin ugursuzlugu §6hretinden bilistifade kendisi salim kaldi."
4069. id ki kaiil bahawsini mescid ilzerine koyar, mademki mescid koiii ad-
luhr, o stcrar."
Du§manin ifadesinin maba'didir. Ya'ni "Bu Arab'i olduren bu mahallede bir
zalimdir, katil bahanesini mescide isnad etti; mademki mescidin fena ve mes/um
bir adi cikmi§tir, katil bundan istifade edip, yaptigi cinayetten sigrar ve kurtulur."
4070. €y pek canli, bizim iizerimize bir tohmet hoyma; zud dusmanlarin mek-
[4084] .j „ i ..i. ii
nnden emm degiliz.
Ehl-i mahalle ve mescid misafire dediler ki: "Ey pek canli, ya'ni oliimden
korkmayan misafir, burada yatip bizi tohmet altmda birakma, zira senin burada
olman, bizi §ubhe altmda birakir ve biz du§manlann mekrinden emin degiliz."
AHMED AVNl KONUK
4071. "fyitj sakm cesurluk etme, sevda pi§irme; zua jLuhal'i ar$mla olpnek
miimkin degildir."
"Sevdapuhten", sevda pisirmek, hayal ve ciinundan kinayedir. "Git her-
kese karsi cesaret gosterme ve sonra da burada yatip sag kalmak hayaline
dusme; zira burada yatip sag kalmak hayaldir ve muhaldir. Bu hayal, arzdan
Ziihal seyyaresinin mesafesini arsin ile olcmege kiyam etmek kabilindendir."
4072. "Senin gtbi $oklan hahtdan laf vurmustur; hirer hirer ve -par<p parfa ken-
di sakalmi yolmustur."
"RI§ kenden", faidesiz zahmet ve mihnet gekilmekten kinayedir. Ya'ni "Senin
gibi coklan tedbirini ve re'yini birakip, i§ini bahta ve tali'e terk etmi§tir ve baht-
dan dem vurmu§tur ve sonra da faidesiz zahmet ve mihnet gektigini gormu§tur."
J^O J* C&h* >> L> L* J Jrif- J 15 J cM u^ C$ ^jf Jji 0^
4073. n <S%flah o\, pi hu dedikoduyu kisali, kendini ve hizi vebale hirakma!" .
"Kendine gel, buradan git ve olume a§iklik kiyl u kalinden vazge$; bura-
da yatip da hem kendini ve hem de bizi vebai ve yiik altinda birakma!"
(^
<J>i (JJJLo c^iS" ,j»j\s- &*£ a*j j O-ijjl Ji* j lyLiol 0U^» i}j&
^yr
Misafirin onlara cevab vermesi ve mesel getirmesi ve
sirtinda Sultan Mahmud'un davulunu galdiklan bir deveyi
tarla bekgisinin tarladan def sesiyle def etmesi
4074. ^edi: *€y dostlar, o seyianlardan degilim ki izim hir "la havW'den za-
yif gelsin.
c £p B
&^ MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 • "^PS
Misafir, o mescid ehlinin i'tirazlanna cevaben dedi: "Ey dostlar ben "La
havle ve la kuvvete ilia billah" zikriyle kacan §eytanlar gibi degilim; o §ey-
tanlara boyle bir zikir kafi gelir ve kagarlar. Ben ise, sizin bana kar§i vaki'
olan korkunc sozleriniz ile adimlanm zayiflatip kacan bir kimse degilim."
4075. HZir focufc. ki, o bir tarlamn bekpsi idi, ku§larin definde bir kuguk da-
vtdu $alardi.
4076. O^ihayet kiiflar o davulcukdan dolayt iarladan iirker idi; iarla fena ku$-
lardan korhusuz olurdu.
f-Jap '*^-i*- <J>j9 01 ij jJS~ j f.Ji" ijA*** oli OUxL- <&y$-
4077. Uakidki kerttn olan r \\Xu Sultan U^Aanmud, ge$tt iizerinde o iarafta bii-
yiik $adu kurdu.
"§ah", burada, ulu ve buyiik ma'nasinadir. "Sultan §ah Mahmud", Biiyiik
Sultan Mahmud demek olur.
jS lJJl* j-Uv? jjj-j j 4-jl x*\ *»j^^ j^s*-*-* i_s*W ^
4078. Bsirin yddizlan gibi kcdabalik ve muzaffer ve saf yulici, memleket zabi
edict bir asker ile.
"Esir", feza-yi bi-nihayeyi dolduran seyyale-i rakikadir ki, ecram-i fele-
kiyye olan yildizlann madde-i asliyyesidir; ve her bin birer alem olan yildiz-
lann viicudu, bu zerrat-i eslriyyenin harekatindan tekewiin etmektedir, taf-
sili hey'et kitablanndadrr. Ve bu beyt-i §erif, yeni hey'etin kesfini mueyyid ve
yukandaki beytin mutemmimidir. Ya'ni "Sultan Mahmud Sebiiktegin o tarla-
mn gecidine boyle 50k bir asker ile geldi ve cadir kurdu" demek olur.
4079. ^Bir deve var idi ki, biiyiik davulun hamuli idi; horoz aibi ileri aidid bir
makbvd deve idi.
Horoz, her bir hayvandan ewel seher vaktini i'lan hususunda nasil ileri
gidici ise, bu deve dahi ordunun oniinde gider ve orduyu kumanda icin gah-
nan gayet biiyiik bir davulu hamil bulunur idi.
^W
AHMED AVNl KONUK
4080. ^Davulun sesini onun uzerinde rucuda ve ialebie calarlar idi.
[4094]
Bu davulu, ordunun riicu'unda ve ileriye gitmesi istenildigi vakitte kuman-
da igin galarlar idi; davul pek buyiik oldugundan, sesi afaka inti§ar ederdi.
*■* ~ — — — —
4081. <ieue, o iarlaua airdi, focufc hufldayi hifz hususunda o davulcugu galdi.
"Bur", bugday ma'nasmadir. Ya'ni "0 koca davulun afaki tutan sesine ali-
§ik olan deveyi def etmek ve bugday mahsulunii muhafaza etmek igin, go-
cuk, ku§lan kagirmak igin galdigi kugiik bir davulu galmaya ba§ladi."
s~'
ljTl
J - J'
'l/^i
j! *£ jJ\A> j» Jzif J5Vp
4082. I&r akil ona dedi: "O davulcuau $alma ki, o davulun beslisidir ve ona
ali§iktir."
4083. x <Sen focu^un ttt teburaki onun oniinde ne olur? jlira o, yirmi kadar
olan sultamn davulunu <pker."
"Teburak", baglarda muzir kuslan kagirmak igin, birbirine vurulup sada
gikanlan iki tahtamn ismidir. "Kifl", Arabi'de nasib ve ecrin za'fi ve mikdar
ma'nasmadir; burada mikdar demektir. Ya'ni "Senin gibi bir gocugun,galdigi
teburakin gurultusu ile o deve kagar mi? Zira o, Sultan Mahmud Sebiikte-
gin'in, senin gurultiinun yirmi kadanni gikaran buyiik davulunu sirtinda ta-
§ir ve sirtinda o davul gahnirken, gurultusu ona nig gelir ve o deve bu davul
igin beslenmi§tir."
4084. ,( lW'la"jitn kurhani olmu§ a$ikun; henim cantm hela davulunun nevhet
mahallidir ."
"La"dan murad "La mevcude illallah" zikrindeki nefy-i viicud-i masiva-
dir. "Nevbet", burada, muayyen zamanlarda hiikumdarlann saltanatlanm
te§r!fen gahnan muzika ma'nasmadir. Ya'ni "Ben viicud-i hakiki-i Hak mu-
vacehesinde, viicud-i izafiyi nefy edip, bu nefyin kurbani olmus bir a§ikim
ve bu nefy neticesinde mevhum olan benim viicud-i izafim dahi, nazanm-
c ^^ >
MESNEVf-1 SERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
da yok olmus. ve ancak isneyniyet zevki benim canimda kalmisftr. Binaena-
leyh benim camm, sultan-i hakikt olan Hakk'in nevbeti caiman bir mahal
olmu§tur ki, o nevbet mahallinde ibtila davulu cahnir. Nitekim hadis-i sertf-
de e*M\ \ju* *ui s-^ 1 M ya'ni "Mah Teala bir kulu sevdigi vakit, onu miibtela
kilar" buyrulur."
4085. ur Bit gozlerin gormii§ oldugu §ey oniinde, bu tekdiiler mukakkak iebu-
rakdir."
"imdi benim camm bela davulunun nevbet mahalli olunca, ey ehl-i mes-
cid, sizin beni oliimle tehdidleriniz muhakkak tarla bekcisi olan gocugun elin-
deki tahtalan birbirine vurarak yaptigi giirultiiye benzer. Binaenaleyh benim
kalbimin gozlerinin gordiigii tecelliyat-i ilahiyye oniinde, sizin bu tehdidleri-
nizin hig hukmii yoktur."
4086. w 6y refikler, ben onlardan cUgdim ki, bir haijalatdan bu yolda durayim."
"Ey refikler, ben tarik-i Hak'da mevhum ve muhayyel olan bir vucudun
zevali havfindan dolayi, tevakkuf eden ve seyrinden geri kalan kimselerden
degilim."
4087. nr Ben korkusuz Dsmailiter gtbiyim; belki Dsmail fltbi ba§tan azadim."
ismaililer, mezahib-i batileden bir mezhebe salik olan taifedir. Bunlara 1s-
mailiyye denilmesi, imameti Ca'fer-i Sadik hazretlerinin Ismail ismindeki bu-
yuk ogluna isbat etmis. olmalan veyahud reisleri Muhammed bin ismail'e ta-
bi' olmalan hasebiyledir. Tarihce ma'ruf olan Hasan ibn Muhammed es-Sab-
bah onlardandir. Bu sahsa tabi' olanlann asla oliimden pervalan yoktur; zira
Hasan Sabbah'm hilesi sebebiyle her biri oldukten sonra gidecekleri cenneti
diinyada gdrdiiklerine kani'dirler. Bu beyt-i §erifde Ismaililer'in bu haline i§a-
ret buyrulur Ya'ni "Ismaililer gibi dliim tehdidinden korkan bir kimse degilim;
belki Ismail (a.s.) gibi Hakyolunda bas. kaydindan gecjp, kurban olmaga ha-
zinm." Zebihin Ismail (a.s.) olarak beyan buyrulmasi, kavl-i me§hura mebni
oldugu, yukanlarda birkac. mahalde izah olundu.
Cg^
AHMED AVNt KONUK
4088. "Twnturakdan ve riyadan farigim; "Oiul tealev" henim comma gel dedil"
"Nefsin kerr u ferinden ve gosterisjnden farigim; Hak Teala hazretierinin
Kur'an-i kerimde \jfc> ji (En'am, 6/151) "Ya HabTbim, ileri gel de!" buyur-
masi, benim canima gel, dedi. Ya'ni bu hitab ile Hak Teala hazretleri benim
cammi alem-i sufliden, alem-i ulviye da' vet buyurou; ve bu hitab cezb-i ila-
hiden ibaret bulundu." Nitekim Hz. Pir Dtvan-i Kebif knnde buyururlar. Beyt:
"Kul tealev!" hitabi Hakk'm cezbinden bir alamet ve ni$andir; biz Hak Te-
ili'nm cezbi ile gidiyomz.
4089. U^eygamber buyurdu ki: " Uialefe ieyakkun eden fe.im.se, selefde ahyye ile
cud eyledi."
Bu beyt-i §erifde uddi j^ jj u^ o*- 1 <y va ' ni "Ivaza yakini olan kimse,
telefden korkmaz" hadis-i §erifine i§aret buyrulur. Ya'ni "Bir kimse elinde
olan bir §eyi feda ettigi ve atiyye olarak verdigi vakit, muhakkak onun
mukabili olarak bir §ey gelecegini yakinen bildigi igin verir ve feda eder; yok-
sa be§erin tab'inda bo§ yere fedakarhk etmek yoktur. Bunun igin Hak Teala
hazretleri insanlan iyilige liJ&i^s* '& iLXilC~ '^ (En'am, 6/160) ya'ni "Kim
ki bir iyilik ile geldi, onun Igin o iyiligin on misli vardir" ayet-i kerimesiyle
te§vik buyurur."
J*?- uij L> ^ >& j> >jj
IJ0J& -U«> \j Uit J* >&?> <& _/*
4090. Dier kim ataya muhak&ak yiiz ivaz priirse, bu yarazdan dolayi atayi
cabuk oynar
Bir ataya ve vergiye kar§i, yiiz ivaz, ya'ni birgok kar olacagim goriirse, o
atayi asla te'hir etmez; bu kar garazindan dolayi o atayi derhal oynar ve fe-
da eder.
4091. Cumle hulk pazarda, ondan dolayi bend oldular, kendi mallanni verrnek
i$in tie jaide vaki' oldu?
S£»>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3
£ar§idaki esnafin ciimlesi ondan dolayi car§ida diikkanlara baglanip kal-
dilar ki, kendi mallanni ellerinden cikarmak igin ne kar hasil olur diye intizar
ederler ve bu kar beklemek fikri onlan diikkanlarina baglar.
i Jbl JUo Jbl ij*- AS' \j
J&xa <u**JiJ LjJLjl ji jj
4092. JAlhn torhalar icinde muniazu oturmus, id ki kar gelsin, hezlde musir
gelsin.
Altin torbalar iginde, kar gelsin ve altm sahibi bu altim hiisn-i nzasryla
sarf etmekte musir olsun diye torbalar iginde pturmu^tur.
J^.y 1 - (J^^ jl J^*& $$£ *s* J~> f.j j -s **JIS" -^rf tiyzr
4093. Uaktaki hir metai karda ziyade aorur, onun aski kendi meiamdan soguk
olur.
Kar etmek garaziyla diikkamnda baglanip oturan bir tacir, kendi sattigi
malin gayri olan bir malin daha ziyade kar getirdigini gordiigii vakit, kendi
malmdan sogur ve o mala muhabbeti ve a§ki eksilir; zira tab'-i be§erin mey-
li karadir.
Joy j «jj \j J*jj>- tS\^\£ -k-ti j? d)l \ ^1— >^iU 01 j f£
4094. Ona ondan dolayi steak kalmi§hr ki, o kendi meialan icin kar ve ziyd-
delik gormedi.
Ziyade karh olan mala ondan dolayi kalbinde hararet hasil olmu§tur ki, o
tacir kendi mallan igin kar ve ziyadelik gormedi ve kendi malmdan sogudu
ve o karli mala ragbet etti.
4095. DUm ve hiinerler ve san'ailar da hoyledir; vaktaki serejde onlardan ej-
zun gormedi.
Ya'ni "Bir kimse malik oldugu ilim ve hiinerler ve san'atlardan §erefde zi-
yadelik gdrmedigi vakit, o ilim ve hiinerler ve san'atlar hakkinda da bu hal
vaki' olur." Ya'ni onlardan sogur ve §erefde ziyadelik gordiigii ilim ve hiiner-
lere ve san'atlara kar§i kalbinde muhabbet besler; zira be§erin tabtaunda her
hususda terakMye ve ziyadelige meyil vardir.
*#$&
AHMED AVNl KONUK
4096. Ta fei candan iyi degildir, can azxz olur; vaktaki iyi gelii, canin adi, ha-
kir §ey oldu.
Ya'ni "Candan iyisi olmadikca, can azizdir ve kiymetlidir; fakat candan
daha iyisi geldigi vakit, canin adi hakir bir sey olur." "Liz", hakir ve az bir
sey ma'nasmadir. Ve candan daha iyi olan sey, canin Halik'i olan Hak'dir.
4097. O buyiiklukte cocuk dogurucu olmadikca olu hebek cocuflun cam olur.
"Lu'bet", gocuklann oynadiklan bebek ve kukla ma'nasmadir. Ya'ni "Kiz
cocuklar cansiz bebekler ile oynamayi, canlan gibi severler ve biiyuyiip ev-
lenerek canh cocuk dogurduklan vakit, o olu bebegin muhabbeti zail olur."
4098. 13u tasavvur ve tahayyiil bebektir, id ki sen cocuksun, ona hdcet vardvr.
Vucud-i hakiki-i Hak muvacehesinde, kendine ve muhitindeki esjaya
varlik tasawuru ve tahayyulii, cocuklann cansiz bebeklere alaka gosterme-
sine benzer; fakat sen vasil-i Hak olmadikca, gocuk mesabesinde olacagin
icin, gerek mevhum olan viicud-i izafine ve gerek muhitindeki e§yaya sanl-
mak ihtiyacin vardir ve havass-i hamseni ve tasavvur ve hayali kullanmak
lazimdir.
4099. Vaktaki can cocukluktan kurtuldu, visalde oldu, hisden ve tasavvur ve
haualden jarUj oldu. £
• Vaktaki can sulukunde calisn, cocukluktan kurtulup, ricalullah mertebesi-
ne geldi ve ma'suk-i hakiki olan Hakk'a vasil oldu, artik o can, havass-i
hamseden ve havass-i batinedeki tasavvur ve hayalden farig oldu ve haki-
kati tamamiyle miisahede etti.
<iuyb pJLpI <dJ1_j ^j j>
&" t> f-J& u f -p** c -
4100. CMakrem yoktur, id ki nifdksiz soyliyeyim, susdum ve uMhh vifaki en
ziydde bilicidir.
Csgp^
MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / VI. CILT • MESNEVt-3 •
Ya'ni "Visalde olmak ve hisden ve tasawur ve hayalden kurtulmak hali
nedir? Bunlan iki veche, ya'ni zahir ve batina taalluku olmaksizin acikca
soylemek icin, mahrem yoktur; binaenaleyh bu sirn ehli olmayan kimselere
if§a etmek haram oldugu cihetle susdum ve Allah Teala hakikata muvafik
olani en ziyade bilicidir."
4101. (j\ial ve tenfenanin dokulucusu olan kardirlar; onun miifterisi Diak air
ki, SUlah sahn alii,
Mai ve ten, fani olan bu viicud-i izafi meydanina ddkuliicu ve eriyip yok
olmaga mahkum kar taneleri gibidir; boyle oldugu halde Hak Teala hazretle-
ri kemal-i kereminden malm ve tenin mii§terisidir ki, ayet-i kerimede be-
yan buyuruldugu iizere onlan Allah Teala hazretleri satin aldi. Nitekim buy-
rulur:-i&ipo^G*Vr^^ (Tevbe, 9/111) Ya'ni "Allah
Teala cennet m'ukabilinde mii'minlefden nefisle'rini ve mallarmi satin aldi."
^*~j J^i J>^ >> y" ^ c^-Jjl ^ j\b\j \$ j.
4102. OCarlar sebebden sana semenden evladir, zira sen §ek i$indesin, sana
bir yakin yoklur.
Ey gafil, karlar mesabesinde fan! olan mala ve cisme sanlmak, bunlara se-
men olan cennete sanlmaktan daha mureccah geliyor; giinku sen §ek icinde-
sin ve bu fani olan mala ve nefse mukabil, semen olarak cennetin verilecegi
hakkinda sana bir yakin hasil olmami§tir. "Acaba!" icindesin. Eger icmde,
acaba oyle mi? diye bir sek olmasa, bu ugurda malim ve nefsini esirgemez
idin.
uyL Oli-vJ sj, ^ *£ CH* l£\ y j- 5 ^~* ^ <-r^* uO
4103. By zayif, bu sende acta zandtr ki, yakin bosiamna u$maz.
Ey imanda zayif olan kimse, beyan-i ilahiye ragmen sende bu mall ve cis-
mi Hak yolunda fedada bir faide olmadigi zanni, oyle bir acib zandir ki, asla
tebeddiil edip yakin bostamna ugamaz.
4104. By ogul, her zan, yatunin susamisidu, tezayudde kol ve kanat ctryar.
eg^>
AHMED AVNt KONUK
Ey sulukde mubted! olan ve cocuk mesabesinde bulunan kimse, her
zan, ilm-i yakinin susami§i ve talibi ve a§ikidir; her dem ilm-i yakin mer-
tebesine terakkt etmek igin kolunu ve. kanadini oynatarak girpinir durur; zi-
ra zan ilim cinsinden degildir. Nitekim dehrilerin zanm hakkinda Hak Te-
ala djk, Mi JJ* °d\ ,JU 'ja lull J^JL. j {Casiye, 45/24) ya'ni "Onlann bu
i'tikadlannda ilimd'en bir §ey yoktur, onlar ancak zannederler" buyurur.
4105. Dime eri§tigi vakit, ay ok uzerinAe olur, onun ilmi muhahhah yahine ho-
§ucu olur.
Ya'ni "Zan mertebesinde bulunan bir kimse, ilim mertebesine eristigi va-
kit, canlanip ayaga kalkar ve onun ilmi yakin mertebesine ko§ucu olur."
Ya'ni zan ile yakin arasinda ilim vardir ve zandan yakine ancak ilim vasita-
siyla gegilebilir.
4106. jlira hi, m&ftelen olan tarikdadir, ilm-i yahinden a$afli ve zannm fev-
hmdeclir.
Malum olsun ki, bir §eyi idrak etmek ilimdir, fakat bu ilmin ug derecesi
vardir: Birisi isjterek bilmektir; bu iskerek bilme, sebat ve istikrar oldugu va-
kit "ilme'l-yakin" olur; ve digeri gorerek bilmektir ki, "ayne'l-yakin" derler;
Ve ugunciisu, kendi nefsinde vuka'u ile bilmektir ki, buna da "hakka'1-ya-
kin" denir. Mesela "secaat" denilen ma'na isjtilmek veya ahlak kitablann-
da okunmak suretiyle bilinir; fakat harb meydamnda bir kimseden §ecaatin
zuhurunu gormekle bu ilim kuvvetlenir; ve bu gecaat kendi nefsinde vaki'
oldugu vakit, evvelki ilimlerdeh daha kavi bir ilim hasil olur ki, bu hal-i §e-
caatle tahakkuk demektir. Bu izahatdan anla§ihr ki, heniiz siibut ve istikrar
bulmayan ilim, zandan yukan ve fakat ilmin bu tig mertebe-i yakininden
a§agidir. Bu sebeble be§erin oniinde fitnelenmis. yol vardir ve be§er bu mih-
net ve me§akkat ta'biye olmus. olan yolda yiirumek ve sefer etmekle mii-
keUeftir.
4107. 'nil hi, ilim yahini isieyici olur ve o yahin musaheae ve vyan isieyici-
lir.
*$%&>
MESNEVl-i §ERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 • "^®
Heniiz siibut ve istikrar bulmayan ilim, ilm-i yakini isteyicidir ve o ilm-i
yakin dahi, ayne'l-yakini ve hakka'l-yakini isteyicidir. Ya'ni ilim gayet kiy-
metli bir §eydir, her an terakkiye mutemayildir.
Oj-U; ji ^ y? ^ j\ o>T \j jA d\y~ r £ tt i\ jXl
4108. <§wuli bunu "Slhakiim'de oku, "kella'dan sonra *lev ta'Umun" dan sonra.
§imdi bu yakin mertebelerini J&i\ ^i [TekasiirJ sure-i serifinde OjlL : ^ ^
(Tekasur, 102/5) ayet-i kerimesinden sonra oku! ^ 'J£s A) J>~ 'j&Si '£$
* > -• ' * *t> ,„ * * , . . *,„ ,»,. , t * , , j ,>, * _»,' # , * .» - m-^i-
*j uySJt ilo^ Lf»j>J *j (t-s^l l)_j/J vifrM 1 (t^* Oj-JUj J? 1 ^ 0«*1*; <_> ,— ^T Ji Oj-J*j l_>^»
(►^Ji^p ii-ji ^k-J (Tekasiir, 102/1-8) Ya'ni "Mezarlan ziyaret edinceye kadar
cogalmahiz sizi me§gul etti. Hayir, yakinda bileceksiniz; tekrar hayir ki yakin- -
da bileceksiniz. Hayir, eger ilm-i yakin ile bile idiniz, elbette cahimi goriirdu-
niiz; sonra onu elbette ayne'l-yakin ile gdrurduniiz. Sonra bu giinde ni'met-
lerden sual olunursunuz." Bu sure-i §erifde pek cok hakayik vardir; tafsili
uzun olur. §u kadan zahirdir ki, ilim ve ilme'l-yakin ve ayne'l-yakin mertebe-
leri zikr buyrulmu§tur. Ve ilim, ihbar-i Kur'an iizerine, cahimin viicudunu bil-
mektir; ve bu ilim birtakim delail-i vaziha ile kalbde sabit olur ve istikrar bu-
lur, ilme'l-yakin olur. Ve bu alemde halkin efal-i seyyiesine mukabil seyyieye
ve ef al-i hasenesine mukabil haseneye ma'riiz kaldigi dikkat edilip gdrulur-
se, bu ilme'l-yakin, ayne'l-yakine ve kendinden sadir olan seyyieye mukabil
ki§i kendi nefsinde seyyieye ma'riiz kaldigim idrak ederse, bu ayne'l-yakin,
hakka'l-yakine miibeddel olur. Sure-i §erifde, hakka'l-yakinin meskut olmasi,
ayne'l-yakinde dahil oldugu icindir. Zira mu§ahede ya haricte veya kendi nef-
sinde olur; binaenaleyh hakka'l-yakin ve ayne'i-yakinin bir nev'i olur.
fir**- <J-^~ri J^ C&*i J f4* <^l J^hii J^^ -^^ <y°
4109. 6y alim, ilim mu§ahede taraftna ceker; eger yakin olauli cahimi goriirler
Ui.
Ey ilme talib olan kimse, bil ki ilim insam mu§ahede tarafina ceker ve da-
ima terakkiye meyyaldir. Eger ihbar-i Kur'anl iizerine mu'minlerde hasil
olan ilim, yakin mertebesine vasil olaydi, bu hayat-i diinyada cahimi, ya'ni
cehennemi gorurler idi; zira bu hayat-i diinyeviyyede elem ve lezzetin mum-
tezic oldugu meydandadir; ancak mahfi ve miistetir olan cihet, elemin ve lez-
zetin isabetindeki sebebdir. Bu sebeb kesjf ve miisahede ile malum olur ki,
bu, ayne'l-yakin mertebesine vusuldiir.
cspxsp
AHMED AVNl KONUK
JL>- -blj ^ jb jT Ob^jT
JU^ (^ uA j' *^j ***■*
4110. ^akinden riyazsiz ruyei dogar; nitektin zandan hayal dogar.
[4124]
Zandan nasil hayal dogarsa, yakinden de derhal rii'yet dogar. Ya'ni ilim
mertebe-i yakine vasil olur olmaz, rii'yet hasil olur; ve rii'yet ya hissi veya
akli olur. Mahsusen mer'i olan seyin hilafina delil ikamesi miimkin olmadigi
gibi, ma'kQlen mer'i olan seyin hilafina da delil ikame edilemez. Mesela akil
zulmiin fena ve adlin iyi oldugunu goriir, bunlann hilafina delil ikamesine im-
kan goremez. Binaenaleyh yakinden rii'yet hasil olur ve zandan da ash olma-
yan hayal dogar. Mesela Halik-i kainatin mevcud olmadigi zanni iizerine yii-
rutiilen miitalaat hep hayaldir; ve hayal, ciiz'i bir darbe-i ilim ile zail olur.
4111. "Glhakiim'cle bunun beyamm gor hi, ilme'l-yahin, ayne'l-yahin olur.
"Elhakiimii't-tekasur" sure-i serifesinde, yukanda izah olundugu uzere il-
me'1-yakinden rii'yet, ya'ni ayne'l-yakin hasil oldugunun beyanim gor!
f-r- *>f J J- ^^ JJ
Sf% uA jl _> 0L*f j!
4112. w Randan ve yakinden daka yukanyim ve melametden benim ba§im ctonmez. "
Ya'ni "Zandan ve ilme'l-yakinden daha yukari olan ayne'l-yakin merte-
besindeyim. Mademki hakikati rii'yet ediyorum, §unun bunun melametinden
ve ilkaatindan dolayi basim zevk-i rii'yetten geri donmez."
Bu beyt-i serif mescidde misafir olan kimsenin nasihlere karsi olan ceva-
bi cumlesindendir, Ikinci misra'm nihayetindeki "serem", "sirem" dahi oku-
nabilir; bu surette ma'na "batinim donmez" demek olur.
j\ (_?Lj j ^jS j-ijj j»-ijf j\ <j\j^>- }\ *jj>- f Uo djs-
4113. "Uaktahi benim agztm, onun helvastni yedi; gozii ay dm ve onun gorucii-
sii oldum."
"Vaktaki benim riihumun agzi, onun helva gibi leziz ve latif olan ulum-i
lediinniyyesini yedi, benim bu kesafet ve zulmaniyyet-i nefsaniyye icinde
goziim aydin oldu; ve bu ilme'l-yakin ile ayne'l-yakine terakM ettim ve be-
nim goziim onun gorticusii oldu ve bu zulmet-i tabiiyye iginde cenneti ve ce-
hennemi goriir oldum."
egXStf
MESNEVt-t §ERIF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
fJJ * S j£ * f ] jJ * k f JJ ^ U d y? t^ 1*^ l -
4114. Dianeye aittigim vakit, kusiah olarak ayah korum; ne ayah tiiretirim, ne
de horce aulerim.
tkinci misra' ^j *\jf <> f\jji \> suretinde yazihrsa "Ayagimi titretmem,
korce gitmem" demek olur. "Hane"den murad olum hanesi olan kabir olmak
munasibtir.
4115. O seyhi Utah aiile dedi, onu handan etti; henim gbnliime dedi, onun yilz
kadanni yavh.
Bu beyt-i §erif Ankaravi hazretleri tarafmdan pek latif bir surette §erh buy-
rulmugtur, hulasasi gudur: Hak Teala'mn Latif ve Cemil ism-i §eriflerinin per-
tevi, herhangi bir insanin vucudunda zahir olsa, ona "letafet" ve "melahat"
derler; ve eger lisanda zahir olursa, ona "hiisn-i beyan" ve "fesahat" derler; ve
eger boyunda ve bosunda zahir olsa ona "mutenasib endam" derler. Ve eger
huyunda zuhur etse, ona "ahlak-i hamide" derler; ve eger kalb ve ruhunda zu-
hur etse, ona "zevk-i batin" derler. Bu isimlerin tecelHsi e§yadan herhangi bir
geyde zahir olursa, o §eye munasib bir ism-i latif verirler. Biilbulun sesine
"ho§-elhan" ve guide zahir olana da "letafet" ve "an" ta'bir ederler; ve bunla-
nn hepsi "latife-i Rabbani" ve "an" dir. Hakk'm soylemesi, bu isimler ile tecel-
lisinden ibarettir. Ya'ni "Hak Teala esma-i cemaliyyesinden ba'zilanyla giile te-
celli buyurdu ve onu latif ve handan etti; benim gonliime, ona ettigi tecelltnin
yiiz katini etti, gunkii insan olmam i'tibariyle bu tecelliye isti'dadim vardir."
>jy^. Jij^ J u~^J <~£J J 1 ^J ^ '^—'j J"** J r" J- * J 4 ^ j!
4116. seydir hi serve vurdu ve onun boyunu dogru yaph; ve o seydir hi, on-
dan nergis ve nesrin yedi.
"Nesrin", bir nevi' guldiir. Ya'ni "0 Latif ve Cemil isminin tecelHsidir ki,
servi agaci iizerine miin'akis oldu, onu boyu bosu muntazam bir agac yapti;
ve nergis cjcegi ile "nesrin" denilen giil, o isimlerin tecellisini yuttu, boyle la-
tif oldu."
4117. O seydir hi, hamisitath canli ve gonullii etti; ve o seydir hi Urpraga men-
sub olan, ondan Qigil nahsini huldu.
c^P^
AHMED AVNt KONUK
"Qigil", Tiirkistan'da bir sehrin ismidir ki, o sehrin ahalisi pek ziyade ce-
mal sahibi olup, ok aticihkta emsalsizdirler. Ya'ni "Hakk'in Latif ve Cemil
isimleriyle tecellisindendir ki, kamis, seker kami§i ve tath igli oldu; ve topra-
ga mensub olan beser, cemalde miimtaz olan Qigil sehri halki gibi giizel na-
kish ve suretli oldu."
4118. O §eydir ki ka§i oyle tarrar yapti, $ehreyi giil renkli ve nar $i$d[fi renkli
yaph.
"Tarrar", yan kesici, hilebaz ve ayyar ma'nasinadir. "0 isimlerin tecellisi-
dir ki, guzellerin ka§lanm tarrar, ya'ni goniil kesesini kapici yapti ve giizelle-
rin gehrelerini ya giil gibi penbe veyahud nar gigegi gibi kirrmzi renkli yapti;
ve o giizeller bu letafetleri ile goniiller kapti."
4119. d^Muhakkak dile yilz efsungerlik verdi; ve o §eydir ki ma' dene Caferi
aliini verdi.
"Efsunger", teshir edici ma'nasinadir. "Zer-i Ca'feri" hulefa-yi Abbasiyye
viizerasindan Ca'fer Bermeki'nin ihdas ettigi sikke-i halisadir ki, bu zat altin-
lardaki magsusati kaldirdi. Binaenaleyh "zer-i Ca'ferf'den murad halis altin
demektir. Ya'ni "Hakk'in Latif ve Cemil ismiyle olan tecellisi, beserin lisani-
na ve nutkuna fesahat ve belagat verip, dinleyenleri teshir etti ve ma'den
menba'ina da halis altin olmak hassasim verdi."
4120. Uaktaki sildhhaneninHiaptsi acildi, adzun gamzeleri ok atia oldu.
"Zerrad", zirh halkalannin birbirine girmesi ma'nasina olan "zerd" kelime-
sinden mubalaga ile ism-i fail olup, "zirh yapici" demektir; ve bilciimle harb
silahlarmi yapan kimseye de "zerrad" denir. "Zerrad-hane", silah i'malat ma-
halli demek olur. Bundan murad, Hakk'in sifat ve esma mertebesi; ve "ka-
pr'dan murad, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyyet isti'dadim haiz olan in-
sandir. Ya'ni "Vaktaki Zat-i ahadiyyede mahfi olan sifat ve esmamn, alem-i
sehadette kapisi olan insan zuhur etti ve bu kapi acildi, Cemil ve Latif isim-
lerinin tecellisi yiiziinden guzellerin goz isaretleri, ask okunu gonullere atici
oldu."
c^^,
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3
■^m
*f r^ £^ -> j^ ^ u *^ r* 13 j- 3 V a j ^ j
4121. n^enim kaSbime ok vurdu ve beni sevdayi etti. ^Beni sut ve §eker cigne-
yicilige a§ik etti.
Mademki giizellerde zahir olan cemal ve hiisn ii an, Hakk'in zuhur-i sifat
ve esmasindan ibarettir, iste mezahirde zahir olan o cemal, benim kalbime ok
sapladi, beni sevdaya mensub kildi ve beni maarif-i ilahiyye siitunii icmege
ve ezvak-i ruhaniyye §ekerini cignemeye asik etti; ve ben mezahirde gordii-
giim guzellige a§ik olunca, halk zannetti ki, o mazhann a§ikiyim. Halbuki be-
nim askim mazhara degil, ancak zahiredir. Nitekim cenab-i Pir efendimiz bir
beyitlerinde §6yle buyururlar:
"Nis indinde muhakkak benim a§ik oldugum sabit oldw, §u kadar ki, benim
a§kimm kime oldugunu bilmediler. "
Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddln Arab! (k.s.) hazretleri bu muhabbet hu-
susundaki hakayiki Fususu'l-Hikem'de, Fass-i Muhammedi'de beyan buyur-
muslardir.
4122. lien onun d§tktyun ki, her an onun antiir; akd ve can onun bit merca-
mnin canddrtdir.
"Candar", kole ve hizmetkar demektir. "Mercan"dan murad, alem-i sehadet-
te iplige dizilmi§ olan latif mercan taneleri gibi, mezahir-i cemilenin her birinde
muntazaman meshud olan husiin ve letafettir. Mesela her bir gigekte ba§ka
ba§ka; ve tulu' ve gurubda ayn ayri ve mevasimde tiirlii tiirlu ve efrad-i be§e-
rin her birinde muhtelif hiisun ve anlar ve letafetler meshuddur. Ya'ni "Ben o
Zat-i Vahid'in asikryim ki, her an ve letafet, o Zat-i Celil'in an ve letafetidir. Akil
ve can, O'nun her bir mazharda zahir olan tecellisinin golgesi ve hizmetcisidir."
Bu beyt-i serifde muhassenat-i kelamiyyeden ism-i isaret olan "an" ile, le-
tafet ma'nasina olan "an" kelimeleri arasinda "cinas-i tarn" ve "can" ile "mer-
can" kelimeleri arasinda "cinas-i nakis" mevcuddur.
4123. H^en ogiinmem ve eger ogiiniir isem, su gibi ate§ son&uruculukte izhrab
yoktur.
AHMED AVNi KONUK
Ya'ni "Benim sozlerimi ogiznmeye ve kuru da'vaya haml etme; eger ben
oguniir ve da'va edersem, mu'terizlerin ate§-i i'tirazlanni sdnduriiciiluk hu-
susunda acz ve lztirab yoktur. Kimin i'tirazi varsa, gelin onun i'tiraz atesjni
derhal sondureyim."
C~« > j\ tf C-io jj £J*~* -JS.L djzr il~*j\ dji>** Jijw- by? (*j-k. &j?r
4124. tTVlademki makzenin haftzi olur, nasil $atar im? CAftftn saht-ru ohmya-
yim? lienim arkam olur.
"Saht-ru"da iki vecih caizdir: "Ru", yiiz ma'nasina olursa, "pek yiizlu"
ya'ni hatira ve gonle bakmiyarak dogruyu soyleyici demek olur. Yahud
"rev", "reften" masdanndan emr-i hazirdir, bu surette terkib ""cesur gidici"
ma'nasina vasf-i terkibT olur. Burada her iki ma'na dahi mimasibdir. Ya'ni
"Ey mu'teriz, eger bu maarif ve hakayiki calmi§sin dersen, cevaben derim ki:
Mademki hazine-i maarif ve hakayikin hafiz-i hakikisi ve korucusu Hak'dir,
nasil calanm? Ben O'nun izni olmaksizin, o hazineden nasil alabilirim? imdi
mademki bu ogunmede ve da'vada benim zahirim ve arkam Hak'dir, nicin
hatira ve gonle bakmiyarak dogruyu soylemiyeyim; veyahud tarik-i Hak'da
cesur gidici olmiyayim."
> JLiu XJm
'Jf- j
*J>
4125. Uier kim giine$ten sicak arkah olursa, saht-rev olur, onun ne korkusu ve
ne uianmasi varlir.
"Saht-rev", burada vasf-i terkibi ve cesur gidici ma'nasina olmak miinasib-
dir. "Her kimin arkasi kizgin giinesten hararetli olursa, yuruyusu cesurane
olur, onun bu yiirumede kimseden korkusu ve utanmasi olmaz; zira onun sa-
iki gunesin §edid hararetidiri" Enbiya ve evliyarun tarik-i Hak'da yuriiyusleri
dahi zat giinesjnin kizdirmasi sebebiyle oldugundan, onlar ^y **J j>u* V j
(Maide, 5/54) ya'ni "Levm edicinin levminden korkmazlar" ayet-i kerimesi
muktezasinca hakki soylemekte cesurdurlar
jl ^ j j_yM p*M>- J^>jj iL-i£ jj*~ ^ ^\ (Jjj y^A
4126. fiune§in korkusuz olan yiizii gtbi f onun yiizii hasim yakici ve yerle ytr-
fict olur.
"Gtines/'den murad Zat-i Hak'dir; "hasim"dan murad tab'lannda muhale-
fet olan nefis ve §eytandir. "Perde"den murad, hicab-i tabiidir. Ya'ni "Zat-i
^P
MESNEVl-t §ERlF SERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
Hakk'm tecellisi, alem-i isneyniyyette tab 'an muhalif olan nefis ve seytam
nasil yakar ve hicabat-i tabiiyye perdelerini nasil yirtarsa, hulefa-yi Hak olan
enbiya ve onlann varisleri olan evliyamn yiizleri de oyle o hasimlan yakar
ve o perdeleri yirtar."
4127. Uier yeygamber cihanda pek yuzlii idi, hir ba§ina §ahlann ordusu uzeri-
ne vurdu.
"Her peygamber bu alem-i sehadette pek yuzlii, ya'ni her kim olursa ol~
sun hatira ve gonle bakmiyarak emir ve nehy- ? i ilahiyi dosdogru teblig buyu-
rur idi ve yalniz basina olup, onlardan kendisine bir fenalik gelecegini asla
dusiinmez ve tek basina saltanat-i zahire sahibi olan sahlann ordulan uzeri-
ne yuriir ve hiicum eder idi." Nitekim Hz. ibrahim ve Hz. Miisa ve Hz. Isa ve
sultan T i enbiya Muhammed Mustafa (aleyhimu's-salatu ve's-selam) Efendi-
miz'in ahval-i tarihiyyeleri ma'lumdur.
4128. DCorkudan ve hir gamdan yuz $evirmedi, yalniz hir ha$ina koca alemi
vurdu.
"AlemiMe "ya" ya-yi ta'zimdir. "Enbiya (aleyhimu's-selam) muhaliflerin
korkusundan ve onlann kavlen ve fiilen iras ettikleri zararlarm gamindan do-
layi asla telkin-i hakikatten yuz cevirmediler ve her bir peygamber yalniz ba-
sina koca bir alemi, bir buyiik hukiimdann alem-i saltanatini altiist etti."
4129. Ta? pek yuzlu ve laubali olur; o kerpi$ dolu cihandan korkmaz.
"Saht-ru", pek yiiziti; ve "cesm-i sun", laubali, acik mesrebli ve bi-haya
ma'nalannadir. Burada "laubali" miinasibdir. Enbiya ve onlann varisleri olan
evliya mesabesinde ve pek yuzliiliikte ve laubalilikte tasa tesbih buyrulmus-
tur, Ve metanetsiz ve gabuk miiteessir olan "kerpic/ler dahi nefsani ve nakis
insanlara benzetilmistir. Ya'ni "Tas gibi pek yiizlu ve laubali olan insan-i ka-
mil, kerpic gibi metanetsiz insanlar ile dolu olan cihandan korkmaz."
4130. JZird o kervi$ hi§t-zenden hir pare oldu; ta§ Diudaya mensub olan
san'attan kah oldu.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
"Hist-zen", kerpig yapici demektir. Ya'ni "0 kerpic dedigimiz madde, ker-
pig yapici tarafindan camurlar yogrulmak suretiyle bir parca haline getirildi;
fakat sert bir tag, Hakk'in sun'u ile dyle kati olarak zahir oldu." Ya'ni bin
masnu'-i abd, digeri masnu'-i Hak'dir. Masnu'-i abd gev§ek ve zayif olur,
masnu'-i Hak ise kavi ve metin olur. "Masnu'-i Hak"dan murad enbiya ha-
zaratidir, zlra niibuwet kesbi degildir, vehbidir. Ve keza "nefs-i mutmainne"
mertebesinden sonra olan "nefs-i raziye" ve "merziyye" ve "safiye" merte-
beleri dahi vehbidir; binaenaleyh onlar masnu'-i Huda'dir. Fakat mur§id-i
kamil terbiyesiyle makam-i "nefs-i mutmainne"ye gelenler, kerpic, gibi mas-
nu'-i abddir, onlarda enbiyamn ve "nefs-i safiye" mertebesindeki evliyamn
metaneti ve kuvveti yoktur.
4131. DCoyunlar her ne kadar hesahdanhari^, olsalar, o kasap onlann kesretin-
den ne vakit korkar?
Koyunlar ne kadar cok olursa olsunlar, kasap hicbir vakit, onlann coklu-
gundan korkmaz; enbiya dahi boyledir. Niifus-i nakisamn coklugu onlan ted-
his. etmez, daima onlara galebe galarlar.
4132. Diefiniz $ohansimz, peygamber de $oban gtbidir; halk sum gibidir; o say
edicidir.
Bu beyt-i §erifde Abdullah b. Omer'den mervi su hadts-i serife isaret buy-
rulur: 5J>lj *~±j ^ Jy~* y> j tt. J»l J* fAj J^lj *~fj j* Jj£~* fig j & <fig
Ill k* Jji_ ja j a .u* Jl. Js- fy y)\ xp Jr ^ tiji^* ^ j »JJj j \^rjj c^ J* Vb
K*j tf J_^ fig j^ij fig Ya'ni "Hepiniz cobansimz ve hepiniz raiyyetten
mes'ulsiinuz; ve erkek ehl-i beytinin cobamdir ve o kendi raiyyetinden
mes'uldur; ve kadin zevcinin evi ve gocugu iizerinde gobandir ve onlardan
mes'uldur; ve kisinin kolesi, efendisinin mah iizerinde cobandir ve ondan
mes'uldur. Agah olun, hepiniz cobansimz ve hepiniz raiyyetinizden mes'ul-
siinuz." Ya'ni "Halk, derecat iizerine kendi maiyyeti iizerinde goban ve onla-
n hifz edicidir. Ve bir kavme meb'us olan peygamber dahi, hepsinin gobam
ve hafizidir; halk dahi onun hifzi altmda surti gibidir. O peygamber onlan za-
hiri ve batini olan esbab-i helakden hifza sa'y edicidir."
MESNEVf-1 SERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4133. Qoban cenk hususunda sumden korkmaz, ancak onlan sicaktan ve soguk-
ian haf xz olur.
"Eger siirii cobanm goturdiigii yere gitmekten imtina' ederse, o surti ile
mucadele ve cenk hususunda goban korkmaz; cobamn vazifesi onlan i'tidal
dairesinde tutmak ve sicaktan ve soguktan hifz etmektir." "Sicak"tan murad,
hararet-i nefs ile hayvaniyyete meyil ve inhimakdir. Ve "soguk"tan murad
dahi, nefsin, §er'-i hakim dairesinde olan ihtiyacatim vermeyip, onu zebun
kilmaktir. Zira bu iki hal, i'tidal haricidir ve peygamberler halki bu alemde i'ti-
dale da'vet ederler.
4134. Eger o siiruye kahir cihetinden hir ses vurursa, ciimle iizenne iuttuhlan
sefkatten bill
"Eger enbiya ve evliya, koyun siirusii gibi olan halka, sjddet ve gazab ile
muamele ederlerse, onlann bu hallerini, umum-i halka olan §efkat ve muhab-
betlerinden bil!" Cenab-i Pir efendimiz varis-i ulum-i nebevi oldugundan,
kendi hallerini ve zevklerini beyanen buyururlar ki:
&M^
ijSk^S- -J6 jjpvfcp \j J> y iJL^rJ *-ij>o SjyT Ot»j jfi>
4135. Dier zaman yeni baki benim kulagima soyler: "Sifter ben serti gam-gin
edersem, gam- gin olmal"
"Bahf'dan murad, isti'dad-i ezeli ve "yeni"den murad, her an icinde o is-
ti'dadin muktezasi olan tecelliyat-i ilahiyyedir; zira tecelliyat-i Hak, her abdin
isti'dadina gore olur. Ya'ni "Benim isti'dad-i ezelimin iktizasi olarak her an
vaki' olan yeni bir tecelli, benim kulagima der ki: "Eger ben seni gamh edi-
yorsam, sakin gamh olma ve celali olan §eklimden muteessir olma!"
*£ jl^j OU> (»-^- j' ^-^ ^ &£ Olj '0\>_£ J (!&>-**• \y {j*
4136. ttr Den. seni ondan dolayi gamlt ve aglaytct ederim, id ki seni kotu gozden
gizli edeyim!"
Ya'ni "Benim celali ve kahri §ekilde zuhur edip seni gamh etmem ve ag-
latmam, sana nazar degdirmemek ve seni kdtii gozden saklamak icindir."
«^^
AHMED AVNt K0NUK
4137. tSenm Kuyunu gamlardan dolayi act ederim, ia ki koiii goz senin uuziin-
den done'."
"Celall ve kahri olan §eklim seni gamli ve giryan ederek, senin huyunu ve
tabiatini aci ve celall etti. Ben bunu, kotii gozler ve ehl-i §ekavet senden yiiz
gevirsinler diye yapum."
^ <j\j 'e^uSo! j sJjj
lt 4 <Jky? 3 C$*W y <J
4138. Sen bir ava ve henim taltbim, benim re'yimin bendesi ve duskiinu detail
mxsvnf
"Sen bu hayat-i dunyada benden sadir olan ahkamm avcisi ve benim ta-
libim olmak i'tibariyle beni isteyici degil misin? Benim hiikmum olan ahka-
min bendesi ve duskiinu degil misin?"
4139. w Utile dusunursun ki, bana erisesin; benim firakimda ve benim talebim-
de bi-kessin."
"Bana vusul icm tedbir du§iinursun; ey benim zillim, benden aynlik ve
beni taleb hususunda bu keserat aleminde bi-kessin." Filhakika tek insanin
tedbirleri hep kendi hakikatinin iktizasi olan ahvale vusul igindir ve bu kese-
rat aleminde kendi hakikatinin zilli olan insan, o hakikatin talebinde bi-kes-
dir ve o ahkamin zuhurunda kimsenin tavassutu yoktur.
y~*s*Jj>j* (>yJ> ,y
y *j* <y l£ -^y? ts* *J
■W
4140. n Senin derdin, benim izimde cure arar: ben senin muieselsil ahini dun
[4154] . „ i
isithm.
"Ey salik, senin bu hayat-i dunyada cektigin dert ve eziyet, benim izim-
de ya'ni benim hukmum dairesinde care arar; ben senin benden iftirakindan
dolayi miiteselsil ahini dim gece, ya'ni ikilik gecesinde isjttim. "ikilik gecesi,"
viicud-i mutlakm bi-hasebi'1-esma ve's-sifat, gayriyet hicabi ve libasryle zu-
hur ettigi mertebe-i ervahdir.
j\JS" olj l~f LaJJ *JO 6 j
jUasil o>\ ^ & p* f\y o*
4141. ^en bu iniizarsxz yol vermeye, sana gec.it yolunu adsiermege de kadirim."
o^P*
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Salikin kendi Halik'i der ki: "Ben bu suri§-i keserat arasmda seni beklet-
raeksizin, benim iktiza-yi Zatlmin gegit yolunu sana gostermege de kadirim."
Malum olsun ki, abd, bu alem-i keseratda kendi haklkatinin iktizasi ol-
mayan bircok yollara suluk eder ve bittabi' onun bu siilukii neticesiz kalir ve
ancak onun hakikatinin iktizasi olan ahval zuhur ve tahakkuk eder. Bu §u-
ris. ve dolasjkhk, abdin irade-i ciiz'iyyesinin, irade-i kiilliyyeye kar§i muzaha-
mesinden nes'et eder. Mesela denize dii§en kimse, dertizin harekatina muha-
lif hareketler yaptigi icin, kurtuluncaya kadar gok zahmet geker ve cektigi
zahmet ve me§akkat kadar, sahile gikmamn zevkini ve rahatim duyar. Fakat
denizin dalgalan, harekati onu kolaylikla sahije atsa, onun sahildeki rahati,
me§akkat ceken kadar olmaz.
4142. ."Ta ki devrdntn hu girdabvndan kurtulasin, henim visalim hazinesinin
hasi uzerine ayah koyastn."
"Ey benim zillim olan salik, sana gegit yolunu gostermem sebebiyle bu
devranin ve bu alem-i keseratin girdabindan ve surisjnden kurtulursun. Be-
nim vuslatimin hazinesinin ba§i ustiine ayak basarsin ve artik sende benim
hazinemde meknuz olan ahval zuhura gelir."
4143. "£akin makarnn lezzetlerinin tatldigi, sefer mesahkatinin olpisii iizeri-
nedir.'
"Lakin makar ve vatan-i aslide siikun lezzetlerinin hoglugu ve tathligi
sefer me§akkatinin derecesine gore olur." Ya'ni seferde ne kadar ziyade
me§akkat gekilirse, makarr-i aslideki siikun ve rahatin lezzeti dahi o nis-
bette ziyade olur. Nitekim "Cefayi gekmeyen a§ik, safanin kadrini bilmez"
demisjerdir.
4144. "0 vakil sehirien ve akraba&an munkatt olur sun ki, gariblihien mesah-
kat ve mihnetler gotiirursiin."
"Seferdeki gariblikten dolayi me§akkat ve mihnetler cektigin vakit, §ehir-
den ve vatan-i asliden ve akrabadan munkati' olursun."
C^j^
AHMED AVNl KONUK
<?*
Mu'minin kacmasinm ve onun lztirab ile belada sabirsizhgirin
temsili ve nohut ve diger havayicin tencere kaynayi§inda
kararsizhgi ve disanya sicramak icin ustiine kosmasi
Mu'min bir belaya diistiigu vakit, suraya buraya kacar ve o bela icjnde sa-
birsizlikla cirpinir durur. Onun bu hali, nohut ve diger havayicin, kaynayan
bir tencere icinde kararsizhklanna ve di§anya sigramak igin, kaynayan suyun
iistiine gikmasina benzer.
Ojjj JUl j -Li y~ Vb JL^- ^ dy? dJjl ji (Jij^J jdj\ J^ki
4145. ^Tenceredeki nohuda hak, aiesien zehun oldufi vakii, nasil yukan si$rar.
4146. < 3Johud kaynayi§ vaktinde her zaman iencerenin hast iizerine yukan yi-
der ve yiiz hums getirir.
"Ber-ameden" burada, yukanya gitmek, alt olmak ma'nasinadir. "Huru§",
aghyarak veya aglamaksizin bagirmak demektir. Burada nohut danelerinin
cizirtisi murad olunur.
4147. CDer) ki: "OJicin hana aies vurursun? uMddemki satin aldm, ni$in he-
rn has asaai edersin?"
Nohud lisan-i hal ile onu pisiren kimseye der ki: "Nicm beni atese koyup
kaynatirsin ve mademki bana kiymet verip satin aldin, nicin beni altiist edip
tahkir edersin?"
j£ J$**a j j J>y* J-j*- J ^ jfc <& j^ X'j ^
4148. Gvin hanimi delMi kepgeyi vurur, der ki: "Diaytr, iyi kayna ve kayna-
tiadan si$rama!"
c £p*
MESNEVl-1 §ERIF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Ked", hane, "banu", hamm ma'nasinadir. "Ked-banu", evin hammi de-
mek olur. "Kefltz", deliWi kepge, "ate§-kun", vasf-i terkibi olup, ates. edici,
ya'ni kaynatici demektir. "Nohud" salike ve "ev hammi" mur§id-i kamile te§-
bih buyurulmu§tur.
4149. "Ondan dolayi kaynatmam ki, henim mekruhumsun, belki id sen zevk ve
$e§ni tuiasin.'
Ev hammi, kaynayip di§anya sigramak isteyen nohudlara elindeki kepge-
yi vurmak suretiyle der ki: "Hayir, ben seni benim mefcruhum oldugun ve
senden igrendigim igin kaynatmiyorum, belki sende pi§kinlik zevki ve ge§ni-
si hasil olmak igin kaynatiyorum."
4150. nr la hi quid olasm ve cana kansasin; bu imtihdn sana hakaret icin de-
[4164] _, u . „ *
"Ey nohud, benim seni kaynatmam, senin gida-yi insan olup, ruh-i sul-
taniye kan§man igindir; zira sen gig iken insana gida olup, ruha kan§amaz-
sin; belki viicud-i be§erde fitne ve fesad kopanrsin; binaenaleyh bu kaynat-
mak mihneti sana hakaret igin degildir, ancak kamil kilmak igindir."
Ma'lum olsun ki, bu kissada "nohud" vucud-i be§ere ve "belalar ve riya-
zetler ve miicahedeler" atese ve "alem-i kevn" tencereye ve "ked-banu" in-
san-i kamile te§bih buyrulmustar.
4151. "^fiesil ve taze olarak bostanda su i$iin, o pinar bu ales i$in olmustur."
"Ey nohud, yesjl ve taze bir halde olarak bostanda su igip, nesv u nema
buidun. l§te o senin su igtigin pinann vucudu bu ates. igin tertib olunmu§tur."
Ya'ni ey be§er, sen bu diiriya bostamnda enva'-i gidalar ve ni'metler ile bes-
lendin ve bol bol yedin ve igtin; iste o ni'met bostam, bu ate§-i mihnet ve ri-
yazet igin tertib olunmustar; zira bu alem-i kevn esma ve sifat-i ilahiyyenin
ayinesidir; ve esma ve sifat ise mutekabildir, Miin'im ismini Muazzib ismi ve
Muazzib ismini Miin'im ismi ta'kib eder. Bu alem-i zahirde mutekabil olan
esma ahkami boylece teselsiil eder ve asla ta'til kabul etmez; ve ahkam-i es-
mamn zuhuru ise, esmaya rahmettir.
C £P?
AHMED AVNt KONUK
4152. Onun rahmeii kahir dan sabikhr. sebebden dolaui ehl-i imiihan rah-
meiien nasi olur.
Hakk'in rahmeti onun kahr ve gazabim gegmi§tir. Zira rahmeti asli ve ga-
zabi anzidir. Nitekim hadis-i §erif-i kudside L5 ^ J* ju^j ci- ya'ni "Benim
rahmetim gazabimi sebk etmi§tir" buyurulmu§tur.^Ve Hakk'in gazabi rahme-
tini gecmi§ olmasindan dolayi, ehl-i mihnetin mihnetleri rahmetten na§i olur.
Zira mihnet kahr-i ilahidir. Fakat bu kahir, ehl-i mihneti avanzdan tecrid icm-
dir. Ve vvicud-i izafi viicud-i hakikinin anzidir.
4153. Onun rahmeti ondan dolayi kahir iizerine sabih olmasiur, ia ki vucudtin
sermayesi ele gele.
"Viicud"dan murad, viicud-i izafi ve "onun sermayesi"nden murad vii-
cud-i hakikidir ki, viicud-i iz&fmin kuvasi ve sermayesidir. Zira viicud-i ha-
kiki, viicud-i izafinin Kayyiim'udur; binaenaleyh kahir, viicud-i izafi-i be§e-
riyyete terettiib eder ve bu kahnn neticesinde viicud-i hakiki-i Hakk'in hica-
bi olan vucud-i izafinin ahkami kalkar ve ehl-i mihnet bu suretle avanzdan
tecerriid edip, viicud-i hakikinin ahkami zahir olur.
4154. Zxra ei ve. deri Uzzetsiz nesv u nema bulmaz; mademki nesv u nema bul-
maz, dosiun aski neyi eritir?
imdi viicud-i hakikinin avarizi olan, bu viicud-i izafi, etsiz ve derisiz za-
hir olmaz; ve et ve deri de niam-i muhtelifenin lezzeti olmaksizin ne§v ii ne-
ma bulmaz. Eger bu avanz ni§v ii nema bulmayacak olursa, isneyniyet ve
muhib ve mahbub ve muhabbet ve a§ik ve ma'§uk ve a§k nisbetleri de zu-
hura gelmez; ve binaenaleyh dostun, ya'ni viicud-i hakikinin a§kina feda
edilecek bir §ey kalmaz.
4155. Bcjer o takazadan kahirlar gelirse, Shtbd o sermayeyi Tsar edesin.
"Takaza", lugatte, alacakh borcludan hakkim istemek demektir. Ya'ni
"Vucud-i hakiki sana karz-i hasen ile ikraz eyledigi viicud-i izafi borcunu
*&$&>
MESNEVf-i §ERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
odemek talebinde olup, sana ondan kahirlar gelirse, onun sana verdigi o ser-
maye-i kuvayi ona isar ve feda edesin."
4156. Onun ozril i$in yine lutuf cjelir, gusl ettin ve hoyunduruktan st^radin diye.
"Cu", burada gift surerken okiiziin boynuna taktiklan boyunduruk ma'na-
sinadir. Ya'ni "Vaktaki borcunu odedin, o tazyikin ve o takazamn ozrii igin:
"Aferin, gayriyet cunliblugiinden gusl edip temizlendin ve ikilik ve enaniyet
boyundurugundan kurtuldun!" diye sana, muknz olan vucud-i haklkiden yi-
ne lutuf gelir ki, b.u lutuf, ewelkinden ba§ka bir lutuftur.
4157. ^Der ki: u 6y nohud, bahdrda otlacUn, mesakkat senin misafirin oldu, omi
*iyi tut!"
Evin hanimi kaynayan nohuda der ki: "Ey nohud, sen bahar mevsimin-
de topraktan gida aldin ve letafetle ne§v u nema buidun; §imdi me§akkat se-
nin misafirin oldu, onu iyi tut!" Bu ve atideki beyitler ev hanimi ve nohud
nikabi altinda miir§id-i kamilin salike hitabidir.
j\j y j\5j\ ySi_y *Jm i^j jL- j\i ^^y J°. ^^S-* *& ^
4158. "Ta ki misafir siikr edtci olarak fieri donsiin, sahvn huzurunda senin isa-
nndan a$ik soylesin!"
"Ey salik, sana gelen bela, §ah-i hakiki olan Hak tarafmdan gelmis. bir mi-
safir-i gaybidir. Eger sen o misafiri istiskal etmeyip husn-i suretle kabul eder-
sen, senden memnuniyyet beyan ve §iikr edici oldugu halde geriye doner ve
huzur-i §ahda senin isanndan ve fedakarhgindan acik bir suretde bahs eder."
4159. n< INihayet ni'met yerine, sana uWiin'im erissin, hiitiin ni' metier senin
uzerine hased gotiirsiin!"
"Ey salik, sen bu suretle hareket edersen, sana Hakk'in ni'metleri yerine,
Miin'im olan O'nun Zat'i erisjr ve takarrub eder; O'nun Zat'i sana eri§tigi ve
aradaki senin senligin hicabi kalktigi vakit buttin ni'metler senin uzerine ha-
sed duygusuyla mutehassis olurlar; zira o ni'metler ile, Miin'im arasinda hi-
*$«>
AHMED AVNl KONUK
cabat pek coktur ve o ni'metlerin ciimlesi Mun'im'in asikidir, binaenaleyh el-
bette kiskamrlar."
4160. \Ben UiaM'im, sen hv^ak oniinde ogulsun; has koy, muhakkak hen se-
nt hogazladijjwii cjoriirum." *
Miirsid-i kamil buyurur ki: "Ey salikim, ben Ibrahim (a.s.) mesrebinde-
yim, sen bicak oniinde benim oglumsun; teslim ol, zira senin senligini bogaz-
ladigimi ve seni kurban ettigimi alem-i misalde gordum." Nitekim cenab-i Pir
efendimiz kamilin bu halini beyanen bu Mesnevi-i £erff de §6yle buyururlar:
"Kamiller senin admi uzaktan isitirler, senin tar u pudunun ka'nna, ya'ni
ayn-i sabitene kadar giderler. Belki sen senelerce evvel dogmadan, seni hal-
lerin He gdrmus olurlar. "
Beyt-i senfdeki "bigek", Ttirkce "bigak" ma'nasinadir, "ezbehuk" ile hem-
kafiye olmak igin "biguk" telaffuz olmak icab eder.
4161, "Cjoniil kardr uzerinde olarah, hast kahir oniine koy, id ki senin hogazi-
nx Dsmaxl cjibi keseyim."
Malum olsun ki, kissa-i zebhin tshak ve Ismail (aleyhime's-selam)dan
hangisi hakkinda vaki' oldugunda mufessirler ihtilaf etmislerdir. Ashab-i ki-
ramdan Omer ve imam-i Ali ve tbn Mes'ud ve Ibn Abbas ve Ikrime ve Said
b. Cubeyr (ridvanullahi aleyhim ecmain) hazarati ve tabiinden imam-i
Ca'fer-i Sadik ve imam-i Ebu Hanife hazarati ile sair zevat, zebihin Ishak
(a.s.) olduguna; ve Abdullah b. Omer ve Said b. Miiseyyeb ve §a'bi ve Ha-
san-i Basri ve Miicahid ve Rebi' ibn Enes ve Imam-i §afn ve Muhammed b.
Ka'b ve Kelbi hazaratiyla, diger ba'zi zevat dahi Ismail (a.s.) olduguna za-
hib olmuslardir. Ve kavl-i meshur dahi, ikinci kavildir. Cenab-i §eyh-i Ekber
Muhyiddin ibn Arab! hazretleri Fususu'l-Hikem'de Fass-i ishaki'de zebih Is-
hak (a.s.) oldugunu beyan buyururlar. Sahib-i Mesnevi cenab-i Mevlana
(r.a.) efendimiz bu Mesnevi-i £ten/lerinde avama Ishak (a.s.) in zikrinden
=£«>
MESNEVM SERlF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
vah§et gelmemek igin, kavl-i meshuru ihtiyar buyurmuslar, yoksa onlara
gore de zebih tshak (a.s.)dir. Nitekim Divan-i Kebfrlennde atideki beyt-i §e-
nfleriyle tasrih buyururlar:
[Ishak peygamber (gibi) olmak gerekir, e$igimin tozuna kurban olmugtu. Sen
benim tshak'imsm, ben de senin babanim. Ey cevherim, seni nasil kiranm?]
4162. nr Ba§ keserim, lakin hu &af o hir hashr ki, kesilip ollurvlmu§ olmaktan
ve blmekien heridir."
"Ey salik, ben senin senliginin basmi keserim, lakin senin senliginin ba§i
kesilir ve yok olur baslardan degildir; zira senin senligin, ilm-i ilahide sabittir
ve senin hakikatindir; onun kesilip 61durulmu§ olmasi ve olmesi miimkin de-
gildir." Benim kesdigim ancak senin vehminin basidir ki, o vehmin, senin sen-
ligini Hak'dan ayn ve miistakil bir viicud zanneder ve bu istiklal da'vasiyla
Hakk'in hukiim ve kazasina teslim ve razi olmayip muhalefette bulunur.
4163. jfakat ezelin maksuiu. senin iesltminiir; ey miisliiman, sana ieslim isie-
mek lazimdiri
"Ezel"den murad, bizim §imdiki varhgimiza nazaran mazide namiitenah!
olan ezmine-i mukadderede vucudun istimrandir. Bizim bizligimiz o viicud-
dandir ve o viicud igindedir. Ya'ni "Ey salik, ezelin senin senligini icaddan
maksudu ancak senin onun hiikiim ve kazasina teslim olmandir; binaena-
leyh ey miisluman, bu alem-i kesafette o vucudun vaki' olan tecelliyatina,
senin igin teslim istemek lazimdir."
4164. H 6y nohud, ibtila i$inde kayna, ia ki senin i$in ne varlik ve ne kendilik
kalsin!"
"Ey salik, bu viicud-i izati tenceresi icjnde, taleb ate§i ile kayna, ta ki se-
nin igin ne Hakk'in viicudundan gayri bir varlik ve ne de senin mevhum olan
kendiligin kalsin."
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
4165. 6^er o feosfart tcirule ^ulmti§ isen- 7 sen can ue ^02 bostanmin ^xXnmn.
"Ey salik, eger vucud-i izafi bostani iginde baran-i beladan nesv u ne-
ma bulup agilmis. ve mtinserih olmus. isen, sen hayat ve goz bostanimn agil-
mi§ bir giiiusun; binaenaleyh sen can ya'ni ruh-i izafi bostanmda miimtaz
olup, hakayik-i esjayi idrak eder ve gorursun." "Handiden", giilmek ve gul
hakkinda agilmak ma'nasmadir.
4166. "Gfler sen su ve ^amur bagmdan cuda oldun ise, lokma oldun ve diriler
iginde geldin."
"Eger sen su ve camur, ya'ni anasir-i kesife bagi olan vucud-i izafi ale-
minden ciida oldun ise, viicud-i hakikinin iokmasi oldim ve onun sifat-i Ha-
yat'ryla diri oldun; ve onun Iokmasi olan sair diriler igine kanstin." Nohuda
hitab olduguna gore: "Ey nohud, sen topraktan aynlip, insana lokma oldun
ise, diriler igine kanstin ve onlara gida oldun" demek olur.
* it
4167. "{yula ve havvet ve fihirler oil Sui idin, ormanlara arslan oil"
"Ey nohud, beserin gidasi ve kuweti ve fikirleri ol, mukaddema seni bir va-
lide yedi, onun memelerinde siit oldun ve gocuga gida ve kuwet oldun; ve
cocuk biiyudu, diisiinceler sahibi oldu; binaenaleyh sen cocukta fikirler oldun
ve sonra gocuk buyuk bir adam oldu, ilim ve irfana muhabbet etti, binaena-
leyh ey nohud, sen bu adamm viicudunda ma'rifet ormanlannda arslan ol!"
4168. "Dbtidada onun sifathnndan hittin, $alah ve cevik olarak yine onun si-
jatlanna mil"
"Ey nohud, bidayette Hakk'm Hayat, ilim, irade, Kudret ve Tekvin sifat-
lanndan dolayi, bu viicud-i izafi aleminde zahir oldun; galak ve sen' bir sy-
rette insan-i kamile gida olmak suretiyle, yine onun sifatlanna riicu' et!" Zi-
ra insan-i kamil halife-i Hak'dir ve bu alem-i §ehadette sifat-i ilahiyye ile za-
hirdir. Nitekim hadis-i kudside . . . £Ji jl* J\ j\*-*> £>i ya'ni "Benim halki-
ma, benim sifatimla gik! ilh." buyurulmu§tur.
MESNEVl-I SERtF SERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4169. IZuluttan ve giine$ten ve felekten geldin; sonra evsaf oldun, jelek iize-
rine gitiin."
Aziz Nesefi hazretleri risalelerinin birinde buyurur ki: "Hak Teala alemde
bir §ey halk etmek murad ettigi vakit, o §eyin sureti olan arsa gelir ve arsdan
kiirsiye gelir ve kiirsiden sabitatin nurunda agilir. Ba'dehu yedi asumani ge-
ger, ba'dehu seyyarelerin nuruyla hem-rah olur ve aleme gelir. Alem-i sufli-
nin padisahi olan tabiat o misafirin istikbaline piskes geker; ta ki Hz. Hu-
da'dan gelen o misafir-i gaybi kabul ede. mjsafirin haline miinasib erkan-i
erbaadan bir merkeb piskes ceker; ta ki o misafir-i gaybt, o merkebe siivar ola
ve alem-i sehadette mevcud ola ve alem-i sehadette mevcud oldukda, Hu-
da'mn ma'lumu olan o §ey halk edilmis. olur. Binaenaleyh alem-i §ehadette
mevcud olan her seyin cam, alem-i emirdendir ve o seyin kalibi, alem-i halk-
tandirl Hz. Huda'dan gelmis olan bu can-i pak ne i§le gelmis ise, o isi tamam
ettikde, tekrar Hz. Huda'ya riicu' eder. ^ aJi } ^Vi ^ L "Emir Ondan bas-
ladi ve O'na avdet eder".
"imdi alem-i emirden nuzul eden her bir ruhu, bu alem-i tabiatta bulutlar
yagdirdigi su ile ve giines harareti ile ve feleklerin her biri, heniiz fennen
mtinkesif olmamis olan te'sirleriyle terbiye ederler. Ba'dehu o sey insan-i ka-
mile gelip gida ve kuvvet ve fikir olmakla, evsaf olur, ya'ni vasiflar nev'in-
den olur ve kesafetten, mertebe-i letafete gelir ve mertebe-i letafetten, alem-i
ulviye rucu' ve uruc eder."
4170. "^fiagmur ve hararet suretinde geldin; miistetab olan stfatta gidiyorsun."
"Ey nohud, senin bir hakikatin ve ruhun var idi, bu alem-i emirden idi;
vaktaki tabiat alemine niizule basladm, yagmur ve hararet suretinde birer
kahbla geldin ve alem-i halkda zahir oldun; vaktaki senin nuzuliinden mak-
sud olan nohud suretin peyda oldu ve mizuliin kemale geldi, ondan sonra in-
san-i kamile gida oldun ve miistetab olan sifat-i ma'rifete biiruniip, meb-
de'ine riicu' ediyorsun."
4171. "{jiinesin, hulutun ve yildizlann cuz'ii oldun, nefis ve kavil ve jihirler
oldun."
c 3^r£ 3
fp*
AHMED AVNI KONUK
"Ey nohud mesabesindeki insan, aiem-i halkdaki kahbm, sendeki hararet-i
gariziyye hasebiyle giinesm ve mayi' hasebiyle bulutun ve miirekkebat-i sa-
ire i'tibariyle de yildizlann cuz'ii oldu; ve run ile kahbm ittihadindan ve kali-
bindaki anasmn terekkiibiinden nefsin viicuda geldi ve bu birlesmelerden,
nefsinin zahirinde kavil ve batininda fikirler peyda oldu." Arzdaki viicud-i be-
§erin -yildizlann cuz'ii oldugu beyamyla- ecram-i semaviyyeyi te§k!l, anasi-
nn bir cinsinden olduguna isaret buyrulur; ve 'j*jfij oi^llj! 'Ji \jjfc ^ jJi ^ ^i
UAbiii uT, iiir (Enbiya, 21/30) ya'ni " inkar edenler,' nazar-i akil ile gormez-
ler mi ki, semavat ve arz bitisik idi, biz onlan ayirdik" ayet-i kerimesi bu
ma'nayi beyan buyurur.
4172. O^ebahn olumunden hayvamn viicuda oldu, ol£ l <JjkM iiogra geWi.
Nebatin tekemmiil edip hayvan mertebesine intikalinden veyahud neba-
tati hayvan yemek suretiyle o nebatin oliip, hayvamn viicudunu tegkil etme-
sinden dolayi, o nebat hayvan oldu, binaenaleyh oUJ u jp\ ya'ni "Ey bii-
yiikler, beni oldiiruniiz!" kelami, cemad, nebat ve hayvan ve insan mertebe-
leri icki dogru bir soz olur. Zira cemad oliince, onun fevki olan nebat ve ne-
bat oliince, kendisinin fevki olan hayvan ve hayvan oliince kendisinin fevki
olan insan ve insan oliince, kendisinin fevki olan melek ve melek oliince,
kendisinin fevki olan viicud-i hakM mertebesine intikal eder.
4173. CM^ademki hizim icin maidan soma boyle bir burd vardir, w Dune fi kat-
li hauatun" r^iibhesiz benim kailimde hayat vardir"] dogru geldi.
"Burd" ile "mat" satranc oyunu lstdahlarmdandir; ve "mat", satrancda §a-
hin maglubiyyetiyle oyunun bitmesidir; ve "burd", bir tarafin miihreleri hep
olmiis olur, yalmz sah kalir ve bu oyun "mat"m msfi menzilesindedir. Bu
ma'naya gore alem-i halk satranc tahtasma ve her bir mertebedeki istihale
"mat"a ve bu istihalat-i miitevaliyenin mecmu'u dahi satranc oyunundaki
"biird"e tesbih buyrulmustur. Ve "burd" oyununda yalmz "sah" kaldigma go-
re, bu istihalat neticesinde dahi ruhun bekasina isaret buyrulur. Ya'ni "Ma-
demki her istihaleden ve "maf'dan sonra, bir "burd" ya'ni sair meratibin za-
il olup, sah-i ruhun kalmasi vardir, o halde "Muhakkak benim katlimde ha-
yat vardir" sozii dogru olur."
*$%&>
MESNEVf-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4174. jjriil ue kavil ve sulk melegin kuvveti oliu, hatta bu mi'rdc sebebiyle fe-
lek tarajtna gilti.
"Melek"den murad, ruh-i izafidir, zira run, melek cinsindendir. "A'raz
nev'inden olan iyi fill ve iyi kavil ve sidk-i dil, ruh-i izafinin kuvveti ve gida-
si oldu ve ruh bunlardan kuwet buldu ve bu sadakat merdiveni ile felek ta-
rafina gitti." Aziz Nesef! hazretleri bir risalesinde §oyle buyurur: "Butun erva-
hin her biri kendi makamindan bu mertebe-i esfel-i safiline niizul ederler ve
merkeb-i kahba siivar olurlar. Ve kahb vasitasiyla kemal tahsil ederler; ve tek-
rar buradan uruc edip evvelki makamlarina erigirler ve kendilerinin ewelki
makamlarina eri§tiklerinde, her birinin uriicu tamam olur; ve her birinin da-
iresi tamam olur. Ve daire tamam oldukta, terakki mumkin olmaz. Ve terak-
ki, her birinin kendi makam-i eweline vusullerine kadardir, ziyade degildir.
Ervah-i mu'minin, asuman-i ewele kadar, ervah-i abidin, ikinci goge kadar;
ervah-i ziihhad, iicuncii goge kadardir. Ve boylece mertebe mertebe, dokuz
mertebe, kendi evvelki makamina kadar uruc ederler. Velakin kendinin ewel-
ki makamindan ileriye ge^emez, yolda kalmak mumkindir. Velakin kendinin
ewelki makamindan ileriye gecmek mumkin degildir. Ve "yolda kalmak"
bundan ibarettir ki, her kimin ruhu, makam-i imanda mufarakat ederse, onun
riicu'u asuman-i ewele, olacaktir. Ve her kimin ruhu makam-i ibadette mu-
farakat ederse, onun riicu'u, ikinci goge olacaktir. Ve makamatin ciimlesini
boyle bill Her kirn bir makamda mufarakat ederse, onun riicu'u, o makamin
ehli ile beraber olur. Her ne kadar o makamin balasindan niizul etmis. olur ise
de. Ve azim teessiif olunur ki, bir kimse evvelki makamina vasil olamiya ve
yolda kala. Ve makam-i imana vasil olmayan kimsenin riicu'u^herhanpi
mertebeden niizul etmis. olursa olsun, asumana olamiyacaktir. i^at jjjJi 01
j»U-i ^ ^ jjli '^ J^. j£ui 'o)±L S/ j jLji L-i^j ^ g& Si (£* \j^L\j b"i£- (A'raf,
7/40) Ya'ni "Bizi'm ayattmizi tekzib'edenler ve onlardan istikbar edenler icin
gogiin kapilan acrimaz, deve igne deligine girmedikge cennete girmezler."
4175. V^itekim o yiyecek, be§erin kuvveti oldu; cemdiliklan terakki etti ve can-
Ix oliu.
Birtakim a'razm gida-yi ruh olmasi taamin, cism-i be§er olmasina benzer
ki, o taam cemad mertebesinde idi, insanin cismine intikal etmekle, terakki
edip ruh-i hayvani oldu.
°&P?
AHMED AVNl KONUK
4176. ^u 502 icin ii^er makamda bir vast terciime denilmi§ flelir.
Ef al ve akval-i hasenenin ve sidk-i dilin, gida-yi run ve cemadin, vucud-i
be§ere intikali ile zi-ruh olduguna dair olan kelamin beyani ve tafsili, bu Mes-
nevi-i §enf in dtger mahallinde denilmistir.
>jj & b ^ u» ^M ^
4177. Ttcaref eimek ve geri gitmek icin, daima jelekien kervan geiir.
Ervah kervani felekteki kendi makamlanndan, bu esfel-i safllin mertebesi
olan diinyaya niizul ederler ve tahsil-i kemalat ve icra-yi ticaret edip, her bi-
ri kendi makamina uruc etmek igin, cism-i kesife rakib olurlar.
4178. Dmli ihiiyar ile lath ve latif git, aahk ile ve kerahet ile husizca degil.
Aziz Nesefi hazretleri buyurur ki: " Ervah, bir miiddet asagrya gelirler ve
bir miiddet dogru giderler; ve bir miiddet dahi yukan gikarlar. Ve ba'zilan
alem-i tabiatten cabuk ve kolaylik ile gegerler ve onlara higbir zahmet eris-
mez. Ve ba'zilan dii§e-kalka gegerler ve onlara bircok zahmet erisir, amma
akibet gegerler. Ve ba'zilan gegemezler ve alem-i tabiatte kahrlar ve alem-i ul-
viye eri§emezler. Ve bu sirat kildan ince, kihgtan keskindir; giinkii ciimle
umurda vasat sirat-i mlistakimdir."
Bu mukaddime anla§ildiktan sonra, beyt-i gerifin ma' nasi budur: "Ey
mii'min, emr-i Hahiye mutavaat ve nehy-i ilahiden ictinab suretiyle kendi
makam-i evveline ihtiyannile tath tatli ve latif bir halde git. Bunlarda birgok
acihk ve mekruhat gore gore, hirsizlar gibi enva'-i azablara ma'ruz kala kala
gitme!"
41 79. Onion dolam sana act soz soyluyomm, id hi seni acdihlardan yikaytm.
Ey salik-i tarik-i Hak, ondan dolayi senin nefsine aci gelen sozleri soylii-
yorum ki, seni alem-i ma'nada aci gidalara giriftar edecek olan nefsinin sifat-
lanndan yikayayim ve seni temizleyip ruh-i musaffa edeyim. Nitekim "Tlirk-
ge'de, "Aci aciyi izale eder" darb-i meseli me§hurdur.
<^cg>
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3
^$
•H*r Ojjn J 1 *^ j iS>r*
Jjitj d5j~~j\ jj
>^>
4180. ^Jonmus wzum, soauk sudan hurtulur; soauklukian ve donmusluhtan dx-
sanya st$rar.
Bu da dtger bir misaldir. Ya'ni "Uziim soguktan donup buz tuttugu vakit,
soguk suya atarlar, buzlan erir ve iizum bozulmaz. Ve eger lhk ve sicak su-
ya atilsa uziim bozulur." Bunun gibi ey salik nefsine soguk gelen sozler, se-
nin donmus, olan kalbini yumu§atir.
4181. Uaktaki sen acdihtan kalhi piir-hun olasin, hinaenaleyh hiitun acdihlar-
dan disanya cjidersin.
Benim aci sozlerim, senin kalbine te'sir edip pur-hun oldugu vakit, sen
nefsinin biitiin aci ve soguk olan sifatlanndan di§anya cikarsin ve o sifatlar-
dan soyunursun.
(f 3 *
2jJ* (_a»Ij *%_ c.,.*a:* j j~* j> <>y? Cr*J* 0^*i j\~0 J^«
Belanin sirnna ve menfaatine vakif oldugu
vakit mu'minin sabr edici olmasinin meseli
4182. <§ikcira men-sub kopeh degildir, onun tasmasi yoktur; $ig ve kaynamamxs
zevhsizin qayri degildir.
Bu iki misra' birer misaldir. Boyunda tasma olmayan kopek, av kopegi de-
gildir, belki ba§i bos gezip, bir ise yaramayan bir kopektir. Ehl-i siiluk olan
mu'minin, kopek mesabesinde olan nefsinin boynunda da riyazet ve miica-
hede tasmasi lazimdir ki, matlubunu avliyacak bir kopek oldugu anlasilsin.
Ve keza gig ve kaynamamis. olan nohud ve hububat-i sairede dahi asla ges-
ni ve zevk olmaz. Bunun gibi ate§-i riyazet ve miicahedede kaynayip pi§me-
mis olan mu'min dahi Hak yolunda zevksiz olur.
eggp?
AHMED AVNt KONUK
L ^ij 8J £jL» A^Jy^j <J»y>- ,J~>> ijS C ■"•«:'«'*• Ojs»- -5_p*J C-aS
4183. V^ohad dedi: "6y henim hanirmm, mademki boyledir, lattf kaynayim, ba-
na dogruca yaruik ver!"
"Sitti", Arabca "seyyideti" kelimesinin muhaffefidir, "benim hanirmm" de-
mek olur. Ya'ni "Nohut mesabesinde olan salik, tarlk-i miirsidinin ikazi lize-
re belamn sirnna ve menfaatine vakif oldugu vakit der ki: "Ey benim miireb-
bim olan zat-i kerim, mademki mesakkatte faide vardir, o halde benim icin
bir usul-i mucahede ve riyazet ta'Hm buyur ki, o ates icinde kaynayip pise-
yim. Bu hususta bana dogruca yardim etf"
ijj l? dry- lt>- ^ & J {sh*? ^ j 1 *^ s? Jr^yr cf-j* y
4184. Wr Du kaynayis icinde sen henim mi'mdnm a&isin, bana kepceyi vur, tX~
ra cok lattf vuruyorsun."
4185. X( ~Ben fil aibiyim, benim basima yara ve dag vur, ta ki m yarn Uivndis-
ian'i ve bap aormiyeyim!"
"Dag" burada, kizdinhp vurulan demir ma'nasinadir; ve mukarrerdir ki fil
rii'yasinda Hindistan'i gorunce kudurup sahibinin emrine itaat etmez olur ve
ondan bu halin def i icin dag vururlar. Nefs-i emmare file tesbih buyrulur ve
nefs-i emmarenin huzuzat-i dunyeviyyeye meyli, filin Hindistan'i gormesine
benzetilir. Ya'ni "Salik mihnetlerin ve mesakkatlerin sirnni anlayinca der ki:
"Benim nefs-i emmarem fil gibi azimdir, onun basina mihnet ve mesakkat ya-
rasini ve te'dib dagini vur; ta ki ^Ui ^ur Lull ya'ni "Diinya uyuyanin rii'ya-
si gibidir" hadis-i serifi mucibince, rii'yadan ibaret olan bu diinyada, benim fil
gibi nefsim, Hindistan'i ve ba|ini, ya'ni diinyanin huzuzat ve lezzat-i acilesi-
ni goriip kudurmasm!"
4186. x *Ta ki ben kendimi kaynamaya vereyim, haita o agusa ben bir yol bulayun!"
"Ey benim mur§idim, bir hadde kadar bana riyazet emir buyur ki, kendimi
bu riyazat ve miicahedat atesteri icmde kaynamaya vereyim, ta ki insan-i ka-
milin agusuna bir yol bulayim, ya'ni tabayi'-i ehlullahin makbulii Olup gonul-
lerine gireyim."
MESNEVl-t §ERfF SERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
4187. xXxa insan ginada tagi olur, ruya goriicu fil gtbi ham olur.
Zira ki insan, bu hayat-i diinyeviyyede zengin olup, ihtiyacat-i nefsaniy-
yesini mebzulen buldugu vakit, kendisini Hak'dan miistagni gortip azgin olur
ve rii'yasinda Hindistan'i goren fil gibi kudurup, senu'z-zeval olan bu dunya
bagina mensub olur veya serkes. ve bagi olur. Nitekim ayet-i kertmede 01 *>\r
^^-i Sj o\ JL) oCJvi (Alak, 96/6) ya'ni "Muhakkak insan, kendisini miis-
tagni goriirse, elbette tugyan eder" ve keza j^ji\ j \J3 o^ui '<//> 2w HJ °) j
(§ura, 42/37) ya'ni "Ve eger Allah Teala kujlanna fizki bast etse yeryiizun-
de bagy ve fesad ederlerdi" buyurulur.
4188. Jfu riiyada Diirul'i gordiigii vahii, filciyi (LinlemeZj hahaset cfdirir.
Ya'ni "Nefs-i emmare bu dunya rii'yasinda huzuzat-i acile ve lezzat-i fa-
niyyeye meyl ettigi vakit, artik filci mesabesinde olan miirebbtsini dinlemez
ve habaset izhar eder."
C 9 *
Ev haniminm nohuda oziir soylemesi ve ev hammimn
nohudu kaynama icinde tutmasmin hikmeti
4189. Bv hanuni ona clef hi: "iZunclan evvel hen de senin gtbi ecza-yi zemin-
den uLim."
Bu ve atideki ebyat-i §erifenin ma'nalanna bir mukaddime olmak iizere
Aziz NeseiT hazretlerinin Resailinden muktebes olan su beyanatm terciimeten
buraya dercini munasib gordiim: "Malum olsun ki, toprak ve su ve hava ve
ates ummehatdirlar ve her birinin bir "suref'i vardir ve "ma'na"si vardir. Her
S£p?
AHMED AVNl KONUK
birinin sureti "zulmet'tir ve her birinin ma'nasi "nur"dur. Her birinin suretine
"unsur" derler; ve her birinin ma'nasina "tabiat" derler. Binaenaleyh dort un-
sur, dort tabiat olur ve bunun cumlesine "ummehat" derler. Vaktaki bu um-
mehati yekdigerine kansttnrlar, o sart ile ki, bu meyanda elbette mute§abihu'l-
ecza bir §ey peyda. ola. i§te o, "mizaC'dir ve mizaci, imtizacdan almisjardir.
Vaktaki bu mukaddimati ogrendin ve ma'na-yi mizaci bildin, §imdi bil ki um-
mehati birbirine kanstirdiklan vakit elbette her dort sureti kanstirmis olurlar
ve her dordiin ma'nasini kanstirmis olurlar. Her dordiin suretinden imitesabi-
hii'1-ecza bir §ey peyda olur, ona "cisim" derler ve her dordiin ma'nasindan
dahi mute§abihu'l-ecza bir §ey peyda olur, ona da "run" derler. Boyle olunca
mizac hem ruhda ve hem de cisimde olur. Ummehat birbirleriyle kan§mami§
olduklan muddetc.e, "anasir" ve "tabayi" derler ve yekdigerine kanstiklan va-
kit "mizac" peyda olur; "cisim" ve "run" derler. Vaktaki cisim ve run ve me-
validin nasil peyda olduklanni bildin; §imdi bil ki, iste bu cisimdir ki meratib-
de zahir olur ve her bir mertebede bir nam ahr: Cism-i cemad, cism-i nebat ve
cism-i hayvan. Ve iste bu ruhdur ki meratibde zahir olur ve her bir mertebede
bir nam ahr: Ruh-i cemad, ruh-i nebat ve ruh-i hayvan; ve insan enva'-i hay-
vandan bir nevi'dir. Ve i§te hakikat-i mizac budur. Ve iste hakikat-i cisim bu-
dur. Ve iste hakikat-i run budur ki soylenildi. Cisim alem-i mulktendir ve run
alem-i melekutdandir ve cisim alem-i halktandir ve ruh, alem-i emirdendir.
imdi ruhun birden ziyade olmadigi malum olunca, ruhun ta'rifi o olur ki: Ruh
cevherdir ve cismin mukemmili ve muharrikidir; ve mertebe-i nebatta bi't-tab'
ve mertebe-i hayvanda bi'1-ihtiyar ve mertebe-i insanda bilfiil."
4190. "Uaklaki atese mensub olan cihadi el ile ivdium. imii revan olucu ve bir
[4204] • • • j f j «
ce%nx vcxnae oldum. a
"NusMen", burada, bir §eyi el ile tutmak ve kabul etmek demektir. "Azer"
ate§, burada asktan kinayedir. "Pezira", kabul edici ve mutl' ve revan olucu;
ve "nor", meze ve lezzet ve gesni; ve "ender", edat-i zarfdir. Ya'ni "Vaktaki
a§ka mensub olan cihadi kabul ettim, binaenaleyh sefer edici ve bir cesni ve
zevk icmde oldum."
Hind niishalannda "cihad" yerine "cihaz" v&ki'dir, bu surette ma'na:
"Vaktaki ate§e mensub olan cihazi el ile tuttum" demek olur. Ve Hind sarih-
leri "cihaz"i, nohut hakkinda tebahhur ve insan hakkinda gida hazm olunan
mi'de demisterdir.
Ggvcp
MESNEVt-i §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
J> jTi djj* jLi JX* jaj j&\ f I t>J^yr JX*
4191. ur Btr miiddet zaman icinde, dtger miiddet ten tenceresi icinde kaynamisun."
"Ey nohud, ben de senin gibi bir miiddet miifredat ve anasir icinde iize-
rimden zamanlar gecjp, hararet-i §emsin ve suyun terbiyesi altinda pi§tim;
vaktaki iimmehat birbirine kan§ip cisim hasil oldu ve cisimde nutfe olup,
rahm-i madere ddkuldiim, bir miiddet dahi o ten tenceresi iginde kaynadim."
4192. ISu ihi kaynayistan hislerin kuvveti oldum. ^Ruh oldum, bindenaleyh sa-
na usta oldum.
"Evvelen bir miiddet alem-i miifredat ve anasir icmde ve saniyen diger bir
miiddet rahm-i maderdeki kaynayisjardan hislerin, ya'ni havass-i hamse-i zahi-
re ve batinenin kuvveti oldum ve bu imtizacdan ruh-i hayvani oldum; binaena-
leyh havassimin idrakati sebebiyle senin terbiyen hususunda sana iistad oldum."
4193. xx Cemadlth icinde der idim ki: "Ondan kosasm, ia dim ve sifai-i ma'ne-
vi olasin!
"Ben cemadhk mertebesinde iken, lisan-i hal ile kendi kendime der idim
ki: "Him ve sifat-i ma'nevi olmak igin, bu cemadhk mertebesinden intikal edip
kosj" Bu beyan-i alt, her ferd-i be§erin lisan-i halidir.
^ J\j*~ J cf £l* J' J* /* & uri £JJ S ( ^ wLi d -&
4194. "Uaktaki sen run oldun, imdi dujer defada baska cus et, hayvanliktan gee!
"Ey insan, vaktaki sen mufredatdan miirekkebata ve miirekkebattan ne-
bata ve nebattan hayvana kadar sefer edip, ruh-i hayvani ve his sahibi ol-
dun, imdi bu ruh-i hayvani mertebesinde de ba§ka bir tiirlii kayna, ya'ni en-
biya ve evliyanin gosterdikleri yol iizerinde yiirii ve nefsin ile miicahede et;
nihayet bu hayvanlik mertebesinden dahi terakki et!"
L^4 \j ^j j <Jjkk jJ> L^SJ jjj \5 a\y>- ^ \X>- j\ ■
4195. Diak'dan niydz et, id Ki bu nukieden kaymiyasin ve miintehaya kadar
vasd olasin.
<^pp
AHMED AVNi KONUK
Ey talib-i ma'rifet, biz bu bahisde birtakim nukteler soyledik ve insan ec-
za-yi zemindendir; evvelce bir mtiddet cemad aleminde ve diger bir miiddet
cisim icjnde kaynadi. Ve bu iki kaynamadan ruh-i hayvani mertebesine gel-
di ve havass-i hamse-i zahire ve batine sahibi oldu. Binaenaleyh hayvanlik-
tan da terakki etmek lazimdir, dedin. Sakin bu niiktelerden tabiilik ve maddi-
lik ve tenasuh mezheblerine kaymiyasin; zira onlann mezheblerinde hakika-
te temas eden ba'zi cihetler olsa bile, esas cihetinden butlan vardir. Bu bizim
soyledigimiz bahis, senin haMkatinin mertebe-i ilimden mertebe-i ayna nii-
zuludiir ve bu niizuliin mukabilinde uruc vardir; ve uruc J^d\ 'd*j J\ ji j
(Necm, 53/42) ["Ve subhesiz en son vans. Rabb'inedir"] ayet-i kerimesi'nde-
ki isaret vech ile senin Rabb'ine kadardir.
-UJji »l ,
iJ ^j d\J j\ aSCjTj
JoXS, as? OjjJ ^y ^j d\j
4196. jLua Oiur'an'dan $okluk gumrah vldular; o iaten hir kav'tm kuyanun
i$ine giiiiler.
Bu beyt-i serifin birinci misra'inda sure-i Bakara'da olan *> ^j** j \jS" «* jj^
'coi-iiii vu jj4 u j \Jr (Bakara, 2/26) ya'ni "Kur'an sebebiyle coklan dala-
lete diisef've' ooklan hidayet bulur ve onunla dalalete dusenler ancak fasik-
lardir, ya'ni ezelde hidayetten haric, olanlardir" ayet-i kerimesine ve ikinci
misra'da da <dii J^ ijL**(j (Al-i Imran, 3/103) ya'ni "Allah'in ipine sanlin!"
ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Ya'ni "Kur'an'in ma'nasini yanh§ anlamak
suretiyle cok kimseler dalalete diistiiler; bir taife dahi, o Allah'in ipine sanlip
tabiat kuyusunun icjne diistiiler. "
>*>
VI
4197, By anuA, muhakkak ipin su$u yokiur; mademki senin hasvnxn sevclasi yu-
kanya degildu.
Ey muhakkiklere tabi' olmak isteyen inatgi, Kur'an, bir ucu alem-i illiy-
yinde, bir ucu alem-i esfel kuyusuna uzatilmi§ olan Allah'in bir ipidir. Eger
sende alem-i ulviye cikmak hevesi ve sevdasi varsa, sen o ipe tutuna tutuna
yukanya ?ikarsin; ve eger esfele meylin ve hevesin varsa, sen onun esfele
dogru uzanan kismma sanlip, tabiat ve zulmet kuyusuna inersin. Mesela
J£*\ j.'JA\ Jp 'j^-ji (Taha, 20/5) ya'ni "Rahman, ars iizerine miistevi oldu"
ayet-i kerimesinin ma'nasini anlamak hususunda muhakkiklerin verdikleri
ma'naya gore Rahman'i, ar§i, istivayi anlar ve idrakin alem-i balaya yiikse-
<^^
MESNEVt-t SERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
lir ve fakat onlara karsi inad edip verdikleri ma'nayi kabul etmez de, alem-i
siifliden olan ma'na-yi liigavilerine tabi' olur isen, "Mucessime" taifesi gibi
Rahman'in cismani olan ars. iizerine bagda§ kurup oturdugunu tahayyiil eder
ve hufre-i butlana dugerstn; binaenaleyh kusur ipde degil, ancak sende ve se-
nin anlayisindadir.
misafir dldiirurii mescidin, misafiri kissasinm
bakiyyesi ve onun sebati ve sidki
4198. Ser-hala ialdj olan o §ehrin yaribi dedi: nr Bu mescidde geceleyin uyurum!"
"Taleb", talebiden masdar-i ca'lisinden emr-i hazirdir. "Ser-bala-taleb"
vasf-i terkibi olur; "basi yukan isteyici" demek olur, "ali-himmet olmak"tan
kinayedir.
4199. By mescid, eger henim OCerbelam olur son, hacet-reva edici kiblem olur-
sun!"
Misafir, nasihat edenlere cevab verdikten sonra mescide hitaben der ki: "Ey
mescid, eger sen benim Kerbelam mesabesinde olup, benim bu alem-i suretden
intikalime sebeb olursan, benim istedigim bir §eyi bana yapmi§ olursun!"
4200. iSagah ol, beni birak ey muniehab ev! Ta hi (jMansur gibi vp oyuncu-
[4214] 1 j.i//
iufx edeyunl
"Dar", ev ma'nasina geldigi gibi "daragaci" ma'nasina da gelir, Bu ikinci
ma'naya gore, ikinci misra'daki Mansur karinesiyle "san'at-i ibham" .vardir.
Ya'ni: "Ey mescid ve ey miintehab ev, agah ol, beni kendi halime birak, sen-
*$$&>
AHMED AVNI KONUK
de yatayim, ta ki Mansur gibi canbazlik edeyim!" Hind niishalannda "dar"
yerine "yar" vaki'dir. Ma'na "Ey miintehab ve makbul dost" demek olur.
4201. u €^er siz nasihatle Cebrail oldunuz ise, UiaM ates i$inde yardvmci is-
temez."
[Ey] akillan ve melekiyetleri galib olan nasihatcriar, eger siz bana nasihat
hususunda Cebrail (a.s.) mesabesinde oldunuz ise, ben de Ibrahim Halil (a,s.)
me§rebindeyim ve a§k ate§ine atilirken yardimci istemem. Nitekim Ibrahim
(a.s.) Nemrud'un ate§ine atilirken Hz. Cibril gelip: "Bir hacetin var mi?" diye
sordu. Hz. Ibrahim: "Var amma, sana degil!" buyurdu. Hz. Cibril: "0 halde
Rabb'inden iste!" dedi. Cenab-i Ibrahim: "Benim talebime ne hacet var, be-
nim halimi bilmiyor mu?" buyurdu.
4202. "Gy Cebrail git ki, ben yamm§, y annus olan od ve anber gibi daha iyiyim!
"Od agaci ve anberin kokulan yandiklan vakit zahir olur; binaenaleyh on-
lann yanmalan, yanmamalanndan daha iyidir; ben de onlar gibiyim, benim
yanmam miireccahdir."
4203. *6y Cebrail, gerci yarhh ediyorsun, birader atbi htfz edkilik yapiyorsun!
Ankaravi hazretleri ikinci misra'daki "birader" kelimesinin "ber" ve "ader"
suretinde ikinci vechi oldugunu ve "gun" lafzinin istifham igin olabilecegini
beyan buyururlar. Boyle olunca ma'na: "Sen ates. iizerinde nasil hifz edicilik
yaparsin?" demek olur.
4204. *6y birader, ben ales iizerinde cabuknm; ben o can degilim ki ziyade ve
eksih olayim!"
4205. Diayvana mensub olan can alefden ariar, atese mensub idi ve odun gibi
telef oldu.
Gg^,
(pp 3 " MESNEVl-I SERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
Ruh-i hayvani atese mensubdur, cimkii hararet-i gariziyyedir; ve ates
odundan ziyadelenip, §iddet buldugu gibi, hararet-i gariziyye dahi yiyecekten
ziyadelesir. tmdi ruh-i hayvani mademki atese mensub idi ve sdnmek atesin
hassasindan idi, binaenaleyh odun gibi yandi ve sondii.
4206. €ger odun olmaya idi, o miismir olurdu; ebede kadar ma'mur ve hem amir
olur idi.
Eger o ruh-i hayvani odun gibi olmasa idi, yesillenip meyve ve bir mah-
sul verir idi. Ve sonunda kamilen fena bulmaz ve ebede kadar hem ma'mur
ve hem de imaret edici olur idi.
4207. * 1M hi ha ales, yakici havadir; atesin pertevi olur, onun ayni detail.
Bu ates dedigimiz sey, yakici havadir, ya'ni kimya fenniyle sabit oldugu
uzere muvellidu'l-humuza ta'bir olunan gazdir, atesin hakikatinin aksidir ve
o hakikatin ayni ve asli degildir.
4208. JAtesin ayni muhakkak estrde geldi; yeryuzunde onun perievi ve sayesidir.
"Es!r", feza-yi bi-nihayeyi dolduran ve tartilip olculmeyen bir seyyale-i
rakikadan ibarettir ki, onun zerratmin ihtizazatindan hararet ve ziya ve elekt-
rik hasil olur. Ya'ni "Atesin asli ve menbai muhakkak esirde geldi. Keslf olan
yeryiizundeki hararet ve ates, esifdeki hararetin pertevi ve aksidir." Zira fe-
zada tekevviin eden ecram-i kesifenin maddeleri ve anasir-i muhtelifesi hep
esirden peyda olmustur ve arz dahi o ecramdan biridir.
4209. $ubhesiz pertev izhrobdan dolayi sabit olmaz, acele ma den tarafma rii-
cu eder.
Mademki arzin harareti, esirin hararetinin sayesidir ve aksidir; ve akis ve
golge daima lztirab ve harekettedir, binaenaleyh golgede sebat olmaz ve acele
hararetin menbai ve ma'deni olan esir tarafina riicu' eder. Boyle olunca hay-
vamn hararet-i gariziyyesi de bittabi' payidar olmayip, kendi aslma riicu' eder.
c^*^
AHMED AVNt KONUK
jljj f-AXj ^i AjjS' £j\ AjL-
jl~o Jwt jt^ jj jJ vi_»U
4210. Senin hoyun, ierltbde her-karar geldi; senin golgen hir dem hisa, hir dem
[4224]
andur.
Golgede sebat olmadiginin misali zahirdir. Nitekim senin boyun, hilkatin
tertibinde sabit ve ber-karardir; ne uzar ve ne de kisahr; fakat senin golgen
ziyamn vaziyetine gore ba'zen uzar, ba'zen kisaltr.
oLf^l (jj~» <jl~zS lj \^S^- Cj\J> ij*S AjLj jJ^j ji oolj
4211. %Xra ki kimse yerievde. sebat bulmaz, akisler ummehat hrafina rucu
etti.
Ya'ni "Muhakkaktir ki, hicbir kimse akisde ve sayede sebat bulmaz; zira
akisler ve golgeler, asillanna ve golge sahibi tarafina rucu' ederler."
4212. Sigak ol, ajjzt bagla vefitne dudak a$h; kuru fletir, <5i\\ah resadi en pofc.
Ulir.
"Husk ar", tegarul et ve sukut et demekten kinayedir. Cenab-i Pir, bu
beyt-i seiifde zat-i ulyalanna hitaben buyururlar ki: "Ya Mevlana, ba'zi es-
rar-i ilahiyyeyi fas. etmege basladin; ke§f-i esrardan agzini kapa, zira fitne
kopanci hasedciler agiz acti ve i'tiraza basladi. Onlann i'tirazindan tegarul et
ve sus! Ve Allah Teala dogru yolu pek cok bilir."
Kasir fehimlerin kotii hayal du§unmesinin zikri
4213. Ifct fctssa mahlasa kadar erismezden evvel, ehl-i hasedden hir fend du-
man aeldi.
C^%eg>
MESNEVl-t §ERlF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Bu sadedinde bulundugumuz kissa, mahlasina, ya'ni nihayetine erismez-
den ewel, ulema-yi zahirin hasedcUerinden, bir fena duman kokusu, ya'ni
bu MesnevTye bir i'tiraz kokusu geldi.
4214. ^en bundan incinmem; faked hu tepme, hir sdde-Min hahnnin sinirini
koparw.
"Pey kerden", ayak sinirini topugun yukansindan kesmek ma'nasinadir
ki, yara iyi olsa bile, ayak yuruyemez olur. Aciz yapmak ve reftarsiz etmek
ma'nasina da kullanihr. Ya'ni "0 hasidin fitne-engiz olan i'tirazindan ben in-
cinmem; fakat bu i'tiraz tepmesi bir saf kalbli kimsenin tarik-i ma'rifetteki
pay-i himmetini yuruyemez bir hale getirir ve aciz birakir." Bu hasidler her
zaman mevcuddur, baskalannda olan kemalat-i ilahiyyeyi gormege taham-
miil edemezler. Nitekim Ankaravi hazretleri buyururlar ki: Minhacu'l-Fukam
ismindeki tarikat-nameyi te'lif ve izhar ettigim vakit, bizim tarikimizin kisve-
sinde ve suretinde olan hasidler: "MesnevT-i §erifvar iken buna ne hacet var
idi?" diye i'tiraz ettiler ve bu i'tiraz, birtakim sade-dillerin istifadesine mani'
oldu."
4215. O hakin-i fiaznevi, mahcublar i$in, misal-i ma'neviyi latifbeyan etti.
Hakim Senai hazretleri, sirat-i nefsaniyyeleri idrak-i hakayika hicab olan
kasirul-fehm kimseler icjn, kendi es'annda latif misal-i ma'nevi beyan bu-
yurmustur, soyle:
4216. \Kx, Eger ^Kur'andan kslin gaurini gormezse, ashab~i dalalden hu aceb
dmaz.
"Mii'min suretinde goriinen ashab-i dalal, eger Kur'an'in zahir ma'na-
sindan ve kiyl ii. kalden ba§ka bir sey gormezse, taacciib olunmaz." Qunkii
onlann isti'dadi budur; zira anlayisjan kisadir, dakayik-i ma'naya niifuz
edemezler. Fakir bunlardan birinin kasr-i fehmine aid bir numuneyi burada
arz edeyim: Ulema-yi zahireden ve cami'-i gerif vaizlerinden bulunan bir
zat, ehl-i tasawuf meclisinde bulunmus ve sohbet esnasinda gegen su:
i*ij±}\ c~UxJ <jl*u o^J* jJ ya'ni "Eger hakikat zahir olsa idi, elbette seriat ba-
c^a
AHMED AVNl KONUK
til olurdu" kelamina i'tiraz etmistir. Halbuki bu soz, Kur'an'in beyan-i al!-
sinden mustenbat olan bir sozdiir. Ma'lumdur ki, Musa (a.s.) sahib-i seriat
ve ulu'1-azm bir peygamberdir. Emr-i ilahl ile, ilm-i lediin sahibi olan Hz.
Hizir'a mulaki oldugu vakit, cenab-i Hizir, onun muvacehesinde na-balig
olan bir gocugu oldurdii; Musa (a.s.) hukm-i seriatle onun fiiline i'tiraz et-
ti. Hizir (a.s.) ona cevaben: &y\ j- *J*» u, (Kehf, 18/82) Ya'ni "Ben onu
kendi emrimden yapmadim" dedi. Ya'ni bu fiifher ne kadar zahirde seriata
muhalif goruniir ise de, haklkate nazaran ayn-i hikmettir. Binaenaleyh ha-
kikat zahir oldu ve seriat burada batil oldu. Bu Kur'an-i Kerim'in natik ol-
dugu bir hakikattir; fakat o vaiz efendinin fehmi kisa oldugu icin, bu ma'na-
ya niifuz edemeyip inkar etti ve bu inkar ile Hizir ve Musa (aleyhime's-se-
lam) vak'asimn ruhunu inkar ettiginin farkina varmadi.
J j? r^r ^ is* isJ 1 J-
jy J a v^Ui f
4217. 2Xra nur&an iolu olan a&ne§in $ua'indan, kSriin gozii hararetin gayrini
hulmaz.
Nur-i ma'rifet dolu ve hakikat giinesi olan Kur'an'in sua'-i ma'nevisin-
den, kalb gozu kor olan kimse, ondan ancak bir hararet bulsa bile, ondaki
nur-i ma'rifeti goremez.
e <UUia CijP* ijjl djj> j~» **ik>- j>- ji »uU ij^.j 1 ^
4218. IZir ahmak ansizm e§ek ahmndan hir ta'ane gibi ha§im fa$anya pkarli.
§arihlerden Bahru'1-Ulum hazretleri buyurur ki: "Harbet" (o^) ve
"harbete", kaza derler ve kaz hamakat ve belahet ile meshur oldugu igin,
ahmak adama da "harbet" ve "harbete" derler. Ve "harbef'in "ti" harfiyle
"harbat" (J^>) yazilmasi galattir; zira bu kelime Farisi'dir ve Farisi'de "ti"
harfi yoktur. Ve sarihlerden Imdadullah ve §eyh Muhammed Efdal hazara-
ti da bu ma'nada muttehiddirler. "Ta'ane" mubalaga ile ism-i failin rmien-
nesidir. Mubalaga ile "ta'n edici bir kadin" demek olur. "Ta'ane" buyurul-
masi, "ta'n eden erkek" dahi nakisatu'l-akl olan kadma musabih olduguna
isaret buyrulur.
4219. Dii, Mr B«. soz, ya'ni uWesnevi asagtdu; U^eygamher'in hissasuttr ve pey-
revliktir"
e ^ s
MESNEVl-t §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3
Ta'n edici bir kadm gibi, kazm biri e§ek ahinndan ba§im cikanp dedi ki:
"Bu soz, ya'ni bu Mesnevi yiiksek bir eser degildir, Peygamber'in kissasin-
dan ve Peygamber'e peyrevlikten bahs eder." Gartbdir ki bu tain, kemal-i ha-
makatindan ta'n etmesini de bilmiyor. Eger bilse idi, bu ta'mn, ayn-i medh
oldugunu anlar idi; zira Peygamber'in alemlere rahmet igin gonderildigi nas-
san sabittir ve alemlere rahmet olan bir zatin kissasinin her biri bir hikmet ve
sirra rmisteniddir; ve Peygamber'in arkasindan gitmek, dunyada ve ahirette
vesile-i saadettir. Demek ki Mesnevi-i §enf, rahmet-i ilahiyyenin esranndan
ve diinya ve ahiretin saadetinden bahs buyurur. Bu mevzu'daki bir eser na-
sil pest ve siiflt ve a§agi olur? Hamakatin bu derecesi sayan-i hayrettir.
X \n . ^
y*
dTUj! jljIjj ^
-UL j!j*«l j *^->*; jS i
4220. xxr Baks ve alt esrann zikri yoktur ki, evliya o iarafa at kostursunlar."
Ahmak tain der ki: "Bahis, ya'ni herhangi bir madde hakkinda tahkik ta-
rikiyle soz ve yiiksek esrann zikri yoktur ki, evliya-yi Hak o Mesnevi kitabi
tarafina himmet atim ko§tursunlar."
\a>- oli^U \j 4jb 4jL
Li \j JsJ ti)ULi* j\
4221. " <7\A,akamal-i tebettiilden fend mertehesine kadar, derece derece Uiu-
dd'nm miilakahna kadar."
"TebettuI", Hakk'in gayrinden munkati' olmak ve giinahi terk etmek
ma'nalanna gelir.
4222. " Dier hir maliamm ve menzilin serhi ve ta'rifi yoktur ki, hir goniil sa-
hibi ondan kanad tie yukanya u^simf"
Yukanki beyit ile bu beyit, bir ciimle-i ram teskil eder. Ya'ni tain der ki: "Bu
Mesnevi kitabinda, Hakk'in gayrinden inkita' makamlanndan, "fena fillah"
mertebesine ve derece derece Hakk'a viisul mertebesine kadar, her bir makamin
ve menzilin §erhi ve ta'rifi yoktur ki, bir goniil sahibi olan salik o MesnevMm
istifade edip, ma'rifet kanatlan ile yukanya ve alem-i illiyyine ugsun!"
4223. ^Vaktaki kitabullah geldi, onun uzerine de o kdfirler hoyle ta'na vurdular.
°»^
AHMED AVNi KONUK
Ey salik, bu ahmak tainlerin i'tirazlanna kulak asma, onlar ilham-i ilahi
ile soylenen ve her bir beytinde esrar-i siiluk miindemic olan Mesnevt-i §e-
nfi okuyamazlar ve okurlarsa da anhyamazlar; onu kissa ve hikayelerden
ibaret goriirler. Nitekim Kur'an-i azimu§san nazil oldugu vakit, kafirler de
Kur'an'a boyle ta'n ve i'tiraz ettiler de, dediler:
4224. ^Ki, "Bsatir&ir ve adi efsanelerdir; uuksek hir ia'rmk ve iahkik de^ddir!'
Bu beyt-i §erifde 'Jfl\ >u Sl\ iJu» oi i/>r '^.JJi J>_ (En'am, 6/25) ya'ni
"Kiiffar dediler ki, bu ancak gecmis akvlmin tarihidir" ayet-i kerimesine i§a-
ret buyrulur. "Nejend", gamli ve muncemid ve a§agi ve adi ve ofkeli ma'na-
lannadir. Burada asagi ve adi ma' nasi munasibdir. Ya'ni, "Kiiffar Kur'an'a,
gecmisjerin tarihidir ve adi masallardir, istifade edilecek bir sey degildir,- zira
iginde ta'mik ve tahkik suretiyle soylenmis, yiiksek bir soz yoktur dediler."
4225. "Oiii$iLk $ocaklar onu fehm eder; makbul ve na-mahhul emrin gayri de-
gildir!"
Kiiffar dediler ki: "Kur'an'da ne vardir!" Kiigiik gocuklann bile anhyabile-
cegi birtakim hikayeler vardir ve emir ve nehiyden ba§ka bir §ey yoktur."
4226. ""^fisttf un zikri, onun kwirak safinin zikri; y>a'h.fib'un ve JZ,uhy-
ha
run ve onun qamintn
Zikri!"
4227. "^ahirdir, her hir kimse ni$an hulur; hard heyan hi, onda akd gaiib olur?
"Pey biirden", "ni§an yaften" nisan bulmak ve ta'kib etmek ve iz gotiir-
mek ma'nasinadir. Bunlann ciimlesi "idrak etmek" ma'nasiyla hulasa edile-
bilir. Ya'ni munkirler dediler ki: "Kur'an'daki hikayelerden mesela Yusuf un
zikri vardir ve onun gtizelligi ve Zuleyha'nin Yusuf'a a§ik oldugu; ve pederi
Ya'kub (a.s.)in firkaM Yusuf ile gama diismesi ve Zuleyha'nin a§k-i Yusuf ile
elem gekmesi mezkurdur. Bunlar ise zahirdir, herkes anliyabilir. Hani icmde
akil gaib olacak olan beyan-i dakik?"
egg^o
MESNEVl-i SERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
_py «jj~" t^i Ou-i ^jys^cA yt /jjl -bbr il)L*l ji i c.aS
4228. ^eii: "6^er fru sano fcoiai/ gorunurse, boyle kolay bir sure soyle!"
Kur'an kafirlerin bu ta'nina cevaben buyurdu ki: "Ey munkir, eger beya-
nat-i aliyye-i kur'aniyye sana kolay goriinuyor ise, haydi bakahm sen de
boyle kolay bir sure soyle!"
jb OU-I jijl ti-jl ^^j j5 jlT J*l j OlivJl _j Obj>-
4229. ^Cinleriniz ve insanlanniz ve ehl-i kariniZ, bundan kolay hir ayet getir-
sin!" de!
Ey Resul-i Ekrem, tainlere cevaben de ki: "Sizin cinleriniz ve insanlanniz
ve belagat ve fesahat arziyla mesgul olan ehl-i hiineriniz, Kur'an'dan kolay
ve kisa bir ayete nazire getirsin!"
Bu beyt-i serifin birinci misra'mda sure-i [Isra'da] olan su ayet-i kerime-
ye i§aret buyrulur: *ilr JjSJ ^ ai^i & ji*. jS oi j* ^ j Ir^ 1 ^*^-' c£ J»
i'^ ^ J^jilu' oir ^' 7(Isra r 17/88) Ya'ni'"Ey Resuluni, de ki: "Eger insanlar
ve cihler bu Kur'an'in mislini getirmek iizere toplansalar ve eger ba'zilan ba'zi-
sina zahir olsa da, onun mislini getiremezler." Ve ikinci misra'mda dahi sure-i
Bakara'mn ibtidasinda olan «uL '^ i/^ i^ii \L£ 'J* Cij \* Jl rJ Jf&'& j (Baka-
ra, 2/23) ya'ni "Bizim kulumiiza indirdigimiz seyden §e*k iginde oldunuz ise,
onun misli cinsinden bir sure getiriniz!" ayet-i kerimesine isaret buyurulur.
(^
jU>) <*~* ^i JUj «uiaJ j Uaj j \j£? OljiiJ d)l c1j^>- jt^
"Muhakkak Kur'an'in zahri ve batni vardir ve onun
batmmn yedi batna kadar batni vardir" hadisinin tefsiri
4230. IZil ki, harf-i DCur'anin bir zahiri vardir. zahirin aliinda cok bir kahir
[4244] ,. ' ■»
bir oatin varair.
AHMED AVNl KONUK
"Harf 'den murad kelimedir, "zahir'den murad liigat ve elfaza miitealhk
olan §eylerdir ve birtakim muhassenat-i kelamiyyedir ki, onlar da meccfc, is-
tiare ve kinay&t ve icaz ile telmih ve Mm, tezad, irsal-i mesel, tenasiib gibi
sanayi'-i bediiyyedir. Ve "batrTdan murad, elfazdan maksud olan maani-i
§er!fesidir ki, bu ma'nalar dahi ic, ige yedi batna kadar gider. tmam-i Ca'fer-i
Sadik (r.a.) hazretleri buyurmu§lardir: utM\ j SjU Vi_, SjU3» *u,i i^j J* M u^
f ">Ui p^e ^u^ jilii-ij t\jps .jflUJij ^i^JU Sjl^ij f\yM SjUii jiUJ-ij Ya'ni "Ki-
tab-i ilahi dort §ey uzerinedir ki, ibare, i§aret, letaif ve hakayiktir. "tbare"
avam icjndir ve "isaret" havas icindir ve "letaif evliya igindir ve "hakayik"
enbiya (aleyhimii's-selam) igindir".
4231. hatintn alhnda bir ucuncu bain vardu ki, onda akdlar hep gaib olurlar.
*
4232. *JCur'an'Aan dordiincu balm, naztrsiz ve misilsiz olan Uindadan gayri,
muhahkak khnse flormedi,
4233. €y oaul, sen ZKur'an'dan zahiri qorme; seyian JAdemi camurdan flayri
gbrmez.
Ey gocuk mesabesinde alim-i zahiri, sen Kur'an'in yalniz liigat ve elfazm
ma'na-yi zahirilerini gorme, sonra §eytan baki§h olursun. Zira §eytan Adem'in
suret-i cismaniyye ve zahiriyyesine bakip, onu ancak camurdan ve topraktan
ibaret gordii ve: "Ben ondan hayirhyim" diye bir kryas-i fasid yapti.
4234. ^Kur'an'in zahiri ademinin sahsi gtbidir ki, ontin nukusu zahir ve cam
hafidir.
Kur'an-i Kerim insamn sahsina benzer, ademin cismi ve nukusu zahir ve
meydandadir, fakat onun ruhu gizlidir, bu sebeble ouly a\ji\ j oljVi ya'ni
insan ve Kur'an ikiz kardestir" denilmistir.
4235. Dii§inin yiiz yd amcasi ve dayisx, bir kil ucu kadar onun halini floremez.
MESNEVM SERtF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 ■
Kisinin ilimde ve tahsilde ve tecriibede, kendisinden daha alim olmasi la-
zim gelen amcasi ve dayisi yuz yil Kur'an'in batinina vukuf talebinde bulun-
sa, bir kil ucu kadar, onun halini goremez, meger ki Hak Teala lutfen ve ina-
yeten ikinci ve ugiincii batnlardan ba'zi ma'nalar ihsan buyursun.
<5*
J^.y- dij? di^i C-^r UjU j Lf*jSv Ujl j Ljl J&j a&T JL j>
< jiL J >tj j C— -JUL*- iLijl C*4^- 4>JL C-~«-j Jj~jyt»j l-9j>- j C~~J
Onun beyamndadir ki, enbiya ve evliyanin daglara ve
magaralara gitmesi kendiierini gizlemek igin degildir ve
havf-i te§vi§ igin de degildir; belki halkin irsadi ve rmimkin
oldugu kadar diinyadan inkita'a te§vik igindir
Jj *Jm OL^j Oio /> (»-«->^" j >j
jljjj aS" ji Ujl JUjS - ' <5jI
4236. Orat ki derler: "SUamlann goziinden flizli olmalan iqin evliya dacjda
olurlar."
Tarik-i Hak salikleri arasinda bir soz sayi' oImu§tur. Onlar derler ki:
"Adamlann gozlerinden gizlenmek igin evliya daglara ve magaralara kagip
saklanirlar." Filvaki' daglara ve magaralara kagip, ehl-i tarikden saklanan-
lar coktur, fakat bunlar salikdirler; ztra saliklere, makam-i velayete kadem
basincaya kadar, halk ile iinsiyyet kalblerine tesvis. verir ve bu salikleri te§-
vi§den muhafaza etmek igin evliyadan ba'zilan da rehber olurlar ve onlan
bu yolda fiilen irsad ederler. Yoksa onlann halktan gizlenmeye ihtiyaglan
yoktur.
4237. Dialkm oniinde onlar yiiz dajjin fevkindedir; acUmlannt yedinci jelek
uzerine koyarlar.
c^^,
AHMED AVNt KONUK
"Evliya-yi Hak, halkin oniinde azamet cihetiyle yiiz dagin fevkindedir. Bi-
naenaleyh onlan kemal-i azametlerinden dolayi dag sakliyamaz; belki ister-
lerse onlar daglan saklarlar. Onlann indinde kiire-i arzin iizerindeki daglann
ne ehemmiyyeti vardir, onlar [yedinci] felegin uzerine ayak basmi§lardir ve
onlar semavata uruc ederler." Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Ftitu-
hat'in I. cildinde avalimi nasil dolastigim beyan buyururlar.
ijj yr *£ Sj*^ Olf^ \j%- ^
i isieyki olsun hi, yiiz derya ve h.
f o ia-
Sjj yj> <l)lj AS' j bji J^a j £
4238. ISoyle olunca ni$in gizlensin, i
rafian olur.
Evliya makam-i fenadadir, kendi varhklanni viicud-i hakiklnin varliginda
mahv etmiglerdir; onlardan be§er diye bir kuru ad kalmi§tir; ve birgok daglar
ve denizler o viicud-i hakiki tarafindan peyda olur. Binaenaleyh onlarda za-
hir olan Hakk'm azameti, onlann daglarda saklanmalanna mani'dir.
4239. Onun dag tarafina kapnaya ihtiyaci olmaz; zua onun -peyinden felek
kiiresi yiiz na'l doktii.
"Pey", ayak izi ve "kiire", Arabi'de, yuvarlak cisim ve Farisi'de at ve e§ek
ve sair hayvanat yavrusu ma'nasinadir. "Na'l rihten", na'l do'kmek; aciz ol-
maktan kinayedir. "Kiire" Arab! oldugu takdirde, ikincl misra'in ma'nasi "0
velinin ayaginin izinden felek kiiresi aciz kaldi" demek olur ki, tayy-i me-
kandan kinayedir. "Kiire" Farisi oldugu takdirde, felek at yavrusuna te§bih
buyurulmu§tur, Tiirkge'de "tay" denir. Bu surette "pey" kasd ve irade
ma'nasina olmak miinasib olur. Ya'ni "0 velinin seyr u seferdeki kasd ve
iradesinden, uzerine bindigUbu felek tayi pek gok na'l doktii" demek olur.
Ikinci misra'da diger bir vecih dahi varid olur ki, bu vecihde "pey", igin
ma'nasina gelir ve na'l karinesiyle "kiire", Farisi olmak miinasib olur. Ya'ni
"Kiire-i felek o veli igin kosa kosa yiiz na'l doktii ve o veltye vasil olamadi"
demek olur. {Vallahu a'lem) Velhasil beyt-i serlfin hulasa-i ma'nasi boyle
olur kir Evliyamn halktan daglar tarafina kacmasma hacet yoktur; zira evli-
ya manziir olan cisim ve suret degildir, belki bir ma'na-yi azimdir. Halkin
arasmda olsa da, halk onu goremezler; binaenaleyh halkin nazanndan mah-
fi olan evliya, nigin onlardan ihtifa igin dag tarafina kagsinlar. Eger onlar ci-
simlerini ve suretlerini de setr etmek isteseler, tayy-i mekan ile derhal hal-
*$%&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
kin nazanndan gaib olurlar. Zira o velinin ayaginin izinden felek kuresi aciz
kaldi; veyahud velinin seyr ii seferdeki kasd ve iradesinden iizerine bindigi
bu felek tayi pek cok na'l doktii.
4240. ^Jelek dondii ve o canin iozunu aormedi, aok ta'ziye Ubasini aiydi.
Felek bu kadar zaman dondiigu halde o canin ve o ma'na-yi azimin tozu-
nu ve eserini goremedi; binaenaleyh gokyuzii mavi renkte olan ta'ziye ve
matem libasim giydi. ?
4241. $erci zahirde o peri aizli olur; ademi ise, perUerden daha gizli olur.
Peri dedigimiz cins-i latif, zahirde ve alem-i hisde gorunmez, fakat insa-
nin ma'nasi o perilerden daha gizli olur, binaenaleyh onu periler de gdremez.
4242. Sikilin nezdinde ademi, muzmer olan o periden, muhakkak yilz kere da-
ha gizlidir.
4243. JAdemi mademki akilin nezdinde hafulir, gayhda olan adem nasd olur
hi o safidir?
"Bir akilin indinde peri gizlidir ve gorunmez; ve insarun ma'nasi ise o
gizli olan periden yuz kere daha gizlidir. lmdi akilin indinde alelumum be-
ni-Adem'in ma'nasi ve cam gizli olunca, ya gaybda ve nefs-i safiye sahibi
olan ademin hali nasil olur? Ya'ni onu bilmek ve gormek miimkin olur
mu?"
Menkuldiir ki, bir gun Hz. Pir'in miirsjd-i alileri Seyyid Burhaneddin Mu-
hakkikTirmizt hazretleri soz soyler idi. Bir §ahis, "Filan kimseden senin med-
hini isittim" dedi. Buyurdular ki: "ibtida goreyim, o kimse nasil bir kimsedir?
Onda o mertebe var midir ki, beni anlayip medh etsin. Eger o beni soz ile ta-
mmis. ise, muhakkaktir ki tammami§tir; zira bu soz ve o harf ve savt ve o du-
dak ve agiz kalmaz. Bunlar arazdir; ve eger fiil ile tammis ise yine boyledir.
Eger benim zatimi tanimis ise, suret zata uymaz ki, medh etsin!"
c^pja
AHMED AVNt KONUK
(^
Suret-i evliyanin tesbihi ve kelam-i evliyanin Musa (a.s.)m
asasi suretine ve Isa {a.s.)in efsununun suretine tegbihi
■ i}j~~i t)j?p*A ^o
»~*j<* t^U^P Oj^^a ij**^
4244. Sldemtj asa-yi £M,usa gibicLir; ddemv Dsanin fusunu flibulir.
Ya'ni insan-i kamilin zahiri ve sureti cisim ve be§er; ve batini ve ma'nasi
Hak'dir. Nitekim Musa (a.s.)in asasinin sureti bir degnek idi ve ma'nasi ise azim
bir ejderha idi. Ve keza insan-i kamil Isa (a.s.)in okudugu efsun gibidir; sureti la-
fiz ve harf ve savt; ve batini oluyu diriltici ve hastalara §ifa verici idi. Velhasil in-
san-i kamilin batini Hak'dir. Nitekim Ebul-Hasan Harakani hazretleri Jr*s j>
^yjbK-J ya'ni "Eger siz beni bilse idiniz, bana secde ederdiniz" buyurmu§tur. Ve
keza Hz. Pir efendimiz dahi pJU.^ «U- us u" j.^ ^ c^*£ j^L» ^j ya'ni "Bu
heykel-i adem nikabdir, biz butiin secdelerin kiblesiyiz" buyururlar.
tjj^r^' Ow ^'■'■"■ ft <j*y* S-"^*
00 ^ J "^ -** ^ <-**' J J
4245. Uiahk'ih yedinde dad i$in ve zeyn i$in, mii'minin halbi iiki yarmak ara-
svndadvr.
Bu beyt-i serifde &*~)\ e u»i ^ a**-*! i&\& fi j*. ^ 01 ya'ni "Muhakkak
beni-Adem'in kalblerinin hepsi Rahman'in parmaklanndan iki parmak arasinda-
dir" hadis-i serifine isaret buyrulur. Bu beyt-i §erifin bu bahse rabti ve hadts-i s>
rif ile te'llfi gayet dakikdir; binaenaleyh tefhim icin bir mukaddime lazimdir:
Ma'lum olsun ki, "Rahman", "Allah" ismi gibi imam-i esmadir. Nitekim
ayet-i kerimede '^)\ \£\ y 'A ij«i J? (Isra, 17/1 10) ya'ni "Ey Resul'um de
ki: Rabb'inizi Allah, yahud Rahman ismi ile gagmn" buyrulur. Imdi Zat-i
ahadiyyesine mahsus olan esmasina "Rahman" ismiyle tecelli edip, onlann
suretlerini ilminde izhar etti ki, buna "rahmet-i amme-i zatiyye" derler. Ve sa-
niyen bu suver4 ilmiyyeyi alem-i kevnde izhar etti ki, ona da "rahmet-i am-
<^g>
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3
me-i sifatiyye" derler.Ve esma miitekabil oldugundan, onlann ahkam ve asa-
n da mutezad olur. Hadi ve Mudil ve Dar ve Nafi' ve Kabiz ve Basit ilh... gi-
bi hadis-i §erifde esma "parmaklar"a ve onlann tekabtilu, "iki parmak"a tes-
bih buyrulmu§tur. Ve beni-Adem'in hepsinin kalbleri Rahman'in bu iki par-
magi arasmdadir. Fakat insan-i kamil, yeryiiziinde halife-i ilahl ve hazine-i
ilahiyyenin emini oldugundan, ism-i Zahir ve Batm'm tecelliyati, cemf-i zer-
rat-i aleme haltfenin kabzasindan vaki' olur ve o kabzadan tevzi' olunur; ve
iman ve kiifiir ve inkar tecelliyat-i esmaiyyeden ibaret olup, bu her iki §e'nin
iktizaati, onlann mezahiri olan mu'minler ile kafirlere taksim olunur. Bina-
enaleyh bu beyt-i §erifde "kalb-i mii'min" ile, ? hazine-i ilahinin emini olan in-
san-i kamilin kalbine ve hadis-i §erifde ise insan-i kamilin hazine-i kalbinden
bilumum beni-Adem'in kalblerine vaki' olan tecelliyat-i ilahiyyeye i§aret
buyurulur. "Dad", burada ata ve "zeyn", zinet ma'nasinadir.
Hulasa-i ma'na: Ataya-yi esmaiyye igin ve ataya-yi esmaiyye vasitasiyla
alem-i kevndeki viicudat-i izafiyye ayinelerini tezyin igin, iman-i §iihudi sa-
hibi olan insan-i kamilin kalbi, yed-i kudret-i Hak'da, esma-i cemaliyye ve
celaliyye parmaklan arasmdadir.
jlS" JjLiisj jsf -uJiJ jjj djZ"
J 1 ch, cfl J ij-yr uV^
4246. Onun zahir i bir so-packr; velakin bogazini a$iigi vakit kevn onun onunde
bir lohmaiir.
"Hz. Musa'mn asasinin zahiri, bir sopadan ibarettir; fakat onun ic yiizii,
alem-i kevni bir lokma edip yutabilecek bir ejderdir." Bunun gibi insan-i ka-
milin sureti dahi etten ve kemikten ve kandan murekkeb bir cisimdir; fakat
onun ic yiizii olan kalbi, alem-i kevni bir lokma edecek kadar geni§tir. Nite-
kim Bayezid-i Bistami hazretleri Ujj ^ Ljij J ij* UJi oJi si. *i^ u 3 j,yi\ oi ji
* ^ u J>j[*i\ vJs ya'ni "Eger yiiz binlerce kere ars. ve onun muhtevasi kalb-i
arifin kosderinden bir ko§esinde olsa, onu duymaz" buyurur. Efdaliiddin
Hakani hazretleri bu ma'nada soyle buyurur. Rubai:
C^>\ oX>\ d\£L* V *SvjT jJS>cf ijb ^ OlJb <_^£- OTlIjcv-j jl
Nazmen terciime:
"Gonul sahrasi efzundur cihandan
O harigdir zeminden, asumandan
<*&$&>
AHMED AVNt KONUK
Acib olmaz, olursa vus'atmdan
Onun mazrufu ancak la-mekandan. "
4247. Oen Jsa run efsunundan harf ve savt gorme; onu gor ki, ondan olum ka-
pict
oldu.
"isa (a.s.) hasta ve olii iizerine ba'zi kelimat okuyup iifler idi; o kelimele-
rin zahiri harf ve savtdan zuhura gelir. Fakat onlann zahirine bakma, ig yii-
zune bak, o kelimelerden dium kagar ve oliiler diri olur idi." Bunun gibi, in-
san-i kamilin zahiri seni aldatmasin.
4248. Oen onun efsunundan pest olan lehceleri gorme; ona hak ki olii sicradv ve
oturdu.
"Lehce", alet-i tekellum olan lisan ve elfaz ve lugat, "pest", ad! demektir.
Ya'ni "Sen Isa (a.s.)in Ibranice okudugu efsundan ahad-i nasin kullandigi o
ibrani liigatleri ve elfazi gorme, o lafizlardan oliinun dirilmesine bak!" Zira o
lafizlan herkes sdyler, amma olii dirilmez. Oluyu dirilten kamilin o elfaza
makrun olan nefesidir.
4249. Sen o asdyi kolay huldu gorme, onu gor ki hahr-i ahzar'i yardi.
Ya'ni "Ey zahir-bin, sen Musa (a.s.) in asasim ve yeryuziindeki agaglar-
dan kolayca kopanhp terk edilmis bir dal pargasi oldugunu gorme, o asanin
Bahr-i Ahmer'i yardigina baLki o, asanin ig yiizudur." insan-i kamilin cismi
de arzda valide ve pederin igtima'indan kolayca viicuda gelmis bir surettir,
ona bakip aldanma, batinina nazar et!
4250. Sen ziyade uzakian kara ^adtr gordiin; hir adxm ayak ileriye koy, aske-
x'x gor!
Sen insan-i kamilin, kara gadir mesabesinde olan sahs-i kesifini gordiin;
zira alem-i ma'nadan pek uzaktasin, bu kesafet aleminden bir ayak ileriye
bas ki, onun batimndaki cem'iyyet-i esmaiyye ordusunu goresin.
g§p^ MESNEVl-1 §ERlF-§ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4251. iSe» pek uzakian iozun gayrini gormuyorsun; hiraz tteritje gel, toz i$inde-
ademi gor!
Sen pek uzaktan insan-i kamilin tozundan, ya'ni evsafindan gayrini gormu-
yorsun; biraz suretden insan-i kamilin huzuruna dogru ileri gel de, uzaktan gor-
diigun ve igittigin toz ve evsaf icjnde merdi, ya'ni insan-i kamilin kendini gdr!
•^ j y ^s 'j vy ^ u-^jj j 1 ■ s / s l> ^^
4252. Omm fozu gozleri ay dm eder, onun erligi daglart kopanr.
Onun tozu, ya'ni evliyanin zikr-i evsafi kalb gozlerini aydinlatir, zira
oJ-LJi /■> jj* i^j\ jys ya'ni "Salihlerin zikri indinde rahmet mizul eder"
buyurulmustur. Imdi onun evsafi boyle kalb gozlerini aydinlatinca, onlann
bizzat icra ettikleri merdlikler, viicud-i mevhum daglanni kopanr ve kisinin
enaniyyet-i nefsaniyyesini izale eder.
4253. Uaktaki uWusa sahranin nihayetinden zahir oldu, Tur 'Dagi onun
makdeminden rahkas oldu.
"Musa (a.s.) zahirde Tin Sahra'sinin nihayetinden gelip zahir oldu. Tur Da-
gi onun kudumundan ve seferden gelisinden raks edici oldu ve ihtizaz eyledi."
"Makdem", seferden gelmek ma'nasinadir, kudum gibi. Ma'na-yi isarisi beyt-i
§erlfin budur ki: "Insan-i kamil, sahra-yi tabtatin nihayetinden gelip zahir oldu
ve onun bu geli§inden, insan-i nakisin Tur-i enaniyyeti yerinden oynadi."
"Ya cibalii ewibi maahu ve't-tayre" ayet-i kerimesinin tefsiri
Bu avtf-i kerime sure-i Sebe'dedir. JJi j *~ ^ JL>- u "su* t> a>b M -^ j
Aiji-i ii Uij (Sebe', 34/10) Ya'ni "Biz tarafimizdah Davud'a mu'hakkak fazil
eggpp
AHMED AVNl KONUK
verdik; ey daglar ve ey ku§lar, onunla beraber sadayt tekrar edin, dedik; ve
ona dentin yumu§attik."
aJLi O^U j^j jOJl I^ajT txt, OUj J^j jl jjb ^ jj
4254. ^autU'un t/uzu onun ferinden taban olmusiur, daglar onun yeyinde na-
lan olmusiur.
Davud (a.s.)in vech-i niibuweti Hakk'm nurundan parlamistir, daglar
onun peyinde ve akabinde nalan olmustur.
4255. ^aa r Dauud"a hir refik olmus, her tki mutrtb hir sahm ashinda sarhos
olmus idi.
_ * - * -
4256. "61/ iajjlar, fera edtnl" emri geldi; ve her ikisi hem-avdz ve hemyerde
olurdu.
Cenab-i Hak tarafindan daglara: "Ey daglar, peygamberim Davud'un te-
ganni ile ettigi miinacati siz de tekrar edin!" emri geldi; her ikisi, ya'ni Davud
(a.s.) ile dag, bir ses ve perde uzerine Hakk'a miinacat ettiler.
4257. ^Dedi: "By ^Ddvud, sen hicran gormuss&n, henim tpin hemdemlerden he-
sdmi§sin.'
Hak Teala hazretleri Davud'a hitaben buyurdu ki: "Ey Davud, sen benim vi-
salimin hicramni ve firkatini gdrmu§sun; benim icin bu alem-i keseratta
hemdemlerden ve musahiblerden munkatT olup daglarda munacata gelmissin."
4258. *By munissiz olmus yaxfo adorn, sevk diesi senin kalbinden su'le vur-
musiurl
4259. "uWutribler ve hanende ve musahib islersen, o Uiadim, dajjlan senin
dnune qelirir."
°&P?
MESNEVl-I SERtF SERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3
"Sen musahiblerden benim igin aynldin, fakat Mezamif'm tilaveti igin Sa-
na muvafakat edecek hanende ve musahib istersen, benim o kadim olan
Zat-i azimu's-samm, senin huzuruna mutriblik ve hanendelik etmek uzere
daglari getlrir."
JuT , jLj jL
*r
•^ <J^J^ i ^J* J Vj* 1
4260. CM.nirM.iik ve hanendelik ve zurnacdik eder: dag senin huzurunda bdd-
[4274] „ V
jjeymalifi eder.
"Bad-peyma", nagme teganm edici olmaktan kinayedir. Zira "bad", hava
ve "peyma", "peymuden" masdanndan emr £ i hazirdir, olgmek demektir.
"Bad-peyma", vasf-i terkibi olur, "hava dlgiicu" demektir. Hadd-izatinda ne-
gamat-i mevzune, nefes vasitasiyla gikan muhtelif sadalan durub ile dlgmek-
ten ibarettir ki, musiktye asjna olanlar bilir. Ve "bad", ah ve nale ma'nalan-
na gelir. Bu suretde ma'na, "nale olgiicu" demek olur.
4261. uMademki dagm nafimesi cdizdir, ia bilesin ki, dudaksiz ve dissiz velx-
nin de naleleri vardtr.
Agzi ve disj olmayan daglardan nale ve negamat suduru caiz olunca, bil
ki, agzini ve dislerini kullanmaksizin, velinin viicudunun dahi daglar gibi na-
leleri vardir.
4262. safi olan cesedin cuz'lerinin naflmesi, her bir dem onun his hulagina
erisir.
"0 safi ve nur olan evliyanin cesedinin eczasinin nagmeleri vardir ve o
nagmeler her dem onun his kulagina, ya'ni zahiri kulagina vasil olur." Bu ve
atideki ebyat-i §erife cenab-i Pir efendimiz tarafmdan irsaden beyan buyrulur.
^j^N ,_r~K
ji-ji; jS OU- d&*- ij\
2 v-isJ 4i JU »i^J Ou^JuxaJ*
4263. Diem-nislnler i§itmezler, o isitir; ey saadetli can ki, o gaybda olanonu
tasdik eder.
Ya'ni "Velinin his kulagi ile isjttigi kendi ecza-yi cisminin nagmelerini ya-
mnda beraber oturanlar isitmez. Fakat madem veil, "Boyle bir nagme vardir
c $» >
AHMED AVNt KONUK
ve ben isitiyorum" diyor, ne saadetli bir candir ki, o can o velinin batinmda
olan o nagmelerin vucudunu inkar etmeyip tasdik eder ve ona inanir."
4264. jiendi nefsinde yilz giift u guya nazar edzr, onun hem-nistni hi$ koku
goiiirmemi^iir .
"Nitekim bir kimse kendi nefsinde icinden birgok sozler soyler ve kendi
kendine konusur. Halbuki onunla beraber oturan arkadasi ve musahibi, onun
iginde soyledigi bu sozlerin hig birini duymaz ve asla koku almaz; onu sakit
duruyor zanneder." Iste akil bunu kendi halinden bir kiyas yapar da, evliya-
mn saf cesedinin nagmelerini his kulagryla o zatm isfttigini inkar etmez.
4265. ^%uz sua! ve yiiz cevSb senin kalbincle, la-mekandan senin menziline erisir.
Malum olsun ki, bu beyitlerde beyan buyrulan kelam ve sual ve cevab,
kelam-i nefsidir ki, onlar havatirdan nes/et eder ve havatir kalbe, alem-i la-
mekandan gelir; ve herkesin menazil-i nefsaniyyeden menzili ne ise, o men-
zile munasib surette gelir. Mesela nefs-i emmare menzilinde olanlara hatira-i
ma'siyet; ve nefs-i lewame menzilinde olanlara kah ma'siyet ve gah tovbe;
ve mulhime menzilinde olanlara ask-i Hak ve zevk-i ma'rifet gelir. Sair me-
nazil-i nefsaniyye de bunlara benzer.
4266. Sen dinlersin, kulaklar ondan isiimez, eqer kulatji senin yakinina getir-
se de.
Senin icinden konustagunu, baskalarmin kulaklan duymaz, eger kulagim
senin yakinina getirse de, seninle beraber oturan kimse, senin o kelam-i nef-
sini asla i§itmez.
ijjjsj i)y>r f 6^ <J^\^* ^yr tSy~*j \j>\ y ^y - y c£^ {jcr*
4267. By sagir, farz edeyim sen onu isitmezsin, onun misalini aordiicfun vakit
nicin isitmezsin?
Ey heva-yi nefsan! ile zahlr ve batin kulaklan sagir olmus. olan kimse, farz
edeyim ki sen evliyamn ecza-yi cesedinin nagmelerini isitmezsin, fakat onun
CgWg,
MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
misalini sen kendi vucudunda gordugiin halde nigin ona inanmayip inkar
ediyorsun?
Kendi fehminin kusurundan na§i
MesnevTye ta'ne vurucunun cevabi
J^ lS* P d JJ W Cf^ JZ ^ jPj* y ^0> LLC <j\
4268. Gy ta'n edici kopek, sen hav hav ediyorsun, DCur'an'm ianina hari$ ol
ediyorsun.
Ey Kur'an ve hadisin tefsir ve izahindan ve birgok hakayik ve esrar-i ila-
hiyyenin beyanindan ibaret olan bu Mesnevi-i §enft ta'n ve i'tiraz eden ko-
pek tabiatli kimse! Senin bu ta'mn, kopeklerin havlamasina benzer; sen ta'n
ederken, "Kur'an-i Kerimin ta'nina hang ol!" Ve: "Benim bu ta'mmda Kur'an
dahil degildir" diyorsun; fakat bil ki MesnevTye ta'n etmekle Kur'an'a ta'n
ediyorsun ve zu'munca bu ta'ndan Kur'an'i harig tuttugunu zannediyorsun.
iSji OlcJ j\ j£ *a^^jj j L iSy. 0W- <Jj £ C^»j~Z> Ol <»j y)
4269. IJu o arslan elegit ki, ondan can aoturesin, yahud onun pence-i kannn-
dan iman goiuresin.
Bu Kur'an ve Kur'an'in hakayik ve dekayikim beyan eden bu Mesnevi
kiikremis bir arslandir; onlann elinden, ey tain canim kurtaramazsin, yahud
onlann penge-i kahnndanimamni selamete gikaramazsin!
4270. ZKiyameie kadar Dim' an nida ediyor: "€y cehle feda olmus tdifef"
4271. " JLvra heni efsane zannettiniz, ta'n ve kdfirlik tohumuna ekdiniz!"
G $P> 3
AHMED AVNt KONUK
Kur'an-i Keiim kiyamete kadar nida edip -diyor ki: "Ey cehalet ve gafletin
kurbam olmus olan taife, siz cok cahilsiniz; zira beni masal zannettiniz ta'n
ettiniz ve kafirlik ve inkar tohumunu beyne'l-beser kalblere ekdiniz."
4272. Ona ki ta'ne vurdunuz, kenctinizi gord.unu.Zj zira siz j am ve efsdne oldunuz.
"Siz Kur'an'a ve Kur'an'in sarihi olan Mesnevtye "Efsanedir ve masal-
dir!" diye ta'n etmekle kendinizi gorduniiz; giinkii sizin kendiniz fani olup,
ahvali elbette bir gun bir masal olacaktir." Halbuki Kur'an higbir vakit sizin
gibi efsane ve masal haline gelmedi; 1351 seneden beri yasiyor ve yasaya-
caktir; ve Kur'an'in hakayik ve dekayikini izah eden bu Mesnevi-i §enf dahi
851 seneden beri elden ele gezmede ve erbabi ondaki hakayikdan istifade et-
mektedir; Hindistan'da otuz kadar serhi vardir. Son zamanlarda Ingilizler III.
cildine kadar terciime ve tab' ettiler. Velhasil Avrupa'da Mesnevi-i ^erf/in
asiklan gunden giine artmaktadir. Memleketimizde ise ulemadan geginen
ba'zi ahmaklar hikaye kitabi telakkisinden utanmiyorlar.
*
4273. nr Ben Diakk'in kelamvyim ve zat tie kaimim; canm canmin hutuyum
ve temiz yakututn!"
Kur'an nida edip buyuruyor ki: "Ben Hakk'in kelamiyim, zira kelam, mu-
tekellimin sifatidir ve sifat zat ile kaimdir ve asla zatdan munfekk degildir; ve
ruh-i hayvaninin cam olan ruh-i izaflnin gidasiyim ve tertemiz bir yakutum
ve cevherim." imdi kelam, sifat-i miitekellim olunca, mutekellimin zati, ken-
di sifati olan kelamda gizli olur. Nitekim bu ma'nayi atideki beyitte arifin bi-
ri giizel tasvir buyurmustur. J3eyit:
' "Kendi gazelimde saklanacagim, ta ki okudugun vakit senin dudagini opeyim. "
Bu ma'nalann zimmnda Mesnevi-i §erif de dahildir. Arife isaret kafidir.
427 '4. xv <Sizin iizerinize diismiis, faked giinesien ciida olmamts olan cjune$in nu-
ruyum."
Sip 3 " MESNEVt-t §ERtF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
4275. J7$fe o ab-t hayahn -pinan henim, akibet asihlan olumden kuriannml"
Bu hitab, Mesnevi-i ^e/iflisamndandir. "i§te ben ab-i hayat olan Kur'an-i
Kerim'in pmanyim. Esrar-i kur'aniyye ve hakayik-i rabbaniyyeyi benden ah-
mz; ben a§iklan olumden kurtaran bir devayim." Zira a§iklan ma'suklanna
kavustarurum.
4276. G<jer sizin hasediniz h'dyle fend koku ko-parmtya idi, sizin koriinuziin
uzerine Diak bir air' a doker idi."
"Ey tain-i Mesnevi olanlar, eger sizin hirs-i §6hretiniz ve hasediniz boyle
fena bir koku nesreden i'tiraz koparmiya idi, Hak Teala hazretleri sizin kdr olan
kalblerinize bir cur'a-i §arab-i a§k ve ma'rifet doker idi." Fakat ne yapalim ki,
sizin sifat-i nefsaniniz feyz yolunu kapadi. "Gur", kaf-i Faris! ile mezar ma'na-
sma oiunca ma'na: "Sizin riihunuzun mezan olan cesedinize," demek olur.
4277. Lsiayir, ben o nah.wn.in soziinii ve nasihaiini tutartm; her bir sakun olan
ia'n ig.in gontil ^evirmem.
Hakimden murad 4125 numarah beyt-i §erifde izah olunan Hakim Senai-i
Gaznev! hazretleridir ki, atideki darb-i mesel onlanndir.
(^
Seyislerin ishgi sebebiyle at yavrusunun su
igmekten iirkmesi hakkinda darb-i mesel
4278. Onu ki, o hitdbda buyurmustur: ^avru ve anasi su i$erler idi.
Hakim Senai-i Gaznevi hazretleri nasihaten vaki' olan hitabinda §6yle bu-
yurmustur ki: At yavrusu, anasi olan kisrak ile beraber su icmekte idi.
^^p?
AHMED AVNt KONUK
4279. O cemaat her dem, "Sdgah ol, su xci" dxye onlar i$in isltk ^alarlar idi.
Onlan su icirmege getiren seyisler, onlara su icmeleri icin mutemadiyen is-
lik calarlar idi.
4280. O isltk $alma, yavruya eri§ti, ha§ini kaldirdt ve i$mehten urkiii.
4281. JAnasv. "&y yavru, her hir saat bu suyu ipnehien ntcin urhuyorsun?" di~
we sordu.
B e
s^SsJu Ajb OLiSjU JjUj! j e J_P Cj^ 1 ^j^"* i<* '/ C-iS
4282. ^Dedi: ' Kr Bu idife islik. galtyorlar, onlann seslerinin ittifakindan heybet
iuianm."
Yavru anasina cevaben dedi: "Bu seyis taifesi miittefikan islik caliyorlar; on-
lann hep bir agizdan galdiklan islik sesinden bana heybet geliyor, urkiiyorum."
4283. "^inaenaleyh kafbim tiiredi, yerinden gidiyor, na'ranin iitijakindan ba-
na korku eri§iyor."
"0 heybetten dolayi kalbim titredi ve yerinden oynadi; seyislerin-muttefi-
kan caldiklan islik sesinden bana korku geliyor, su icemiyorum."
4284. (Stf-nasi dedi: *Cihan yar olaltdan heri yeryiizHnde bu kar artincdardan
mevcud oldular."
"Kar", burada giirultii ve kavga demektir. "Kar-efzayan", vasf-i terkibt
olup giirultii ve patirdi artiranlar, demek olur. Ya'ni yavruya anasi dedi ki:
"Cihan mevcud oldugu zamandan beri yeryiiziinden bu gibi giirultii ve patir-
di koparanlann mevcudu asla eksik olmadi."
4285. By aziz agah ol, sen kendi isini yap, onlar cabuh kendi sakallarim yola-
caklardir.
*&&$*
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3
Ey aziz olan salik, sen esrar-i ilahiyye ve hakayik-i rabbaniyyeden bahis
olan bu Mesnevi-i £erifden istifadeye gali§, ta'n eden ahmaklann ishklanna
ve gurultiilerine kulak asma; bu ge§me-i feyz-i ilahiden istedigin kadar ab-i
hayat-i ma'rifeti ig ; onlar alem-i hakikate intikal ettikleri vakit pek cabuk fer-
yad ve hasret ile sakallanm yolacaklardir.
4286. Uakit dar ve su genis flidiyor, ondan evvel hi hicrden sah sah olasm.
— — *
4287. J4b-i hay at ile dolu meshur bir mecra vardxr, su $eh, id hi senden nebai
bitsin!
Ey talib-i ma'rifet olan salik, dedikodulara bakma, vakit dardir. Eline ha-
yat suyu gayet genis akan Mesnevi-i §enf gegmistir. Bu Mesnevi-i §eiif, ab-i
hayatla dolu bir meshur mecradir. Mevt-i lztirart ile bu alem-i faniyi terk et-
tigin vakit,. bu ab-i hayat mecrasindan mehcur kaldigindan dolayi, alem-i ha-
kikatte sah sah, ya'ni keder ve teessiif hancerinden kalbin dilim dilim olmaz-
dan evvel, bu mecradan ma'rifet suyunu gek, ta ki senden ilm-i lediin ve ir-
fan fidanlan nesv ii nema bulsun.
L JiU- *a^j ij\ f-jj* ^
Ujl jjaj ijyr j!
4288. By susamis olan gafil gel! ab-i Uiizr'i evliyanin nuihu irmagtndan ige-
li
'.imi
"Ey hayat suyuna susamis ve fakat ab-i hayatin mahiyetinden gafil bulun-
mu§ olan kimse, gel o ab-i hayati -ki ab-i Hizir dahi derler- evliyanin nutku lr-
magindan igelim!" Bu hitabda Hz. Pir'in zat-i sertflerini tesnk buyurmasi, iis-
lub-i hakimane iizere daima nasihlerin kullandiklan bir ta'bir-i meghurdur.
^ J ^J* j> y~» jj\ j>r (Jy
JU <>\jj^ v->l J~J
4289. Gger sen suyu gormez isen, testiyi hor gibifen ile irmah tarafina getir, ir-
mak. uzenne vur!
Eger sen daimii'l-cereyan olan bu Mesnevl irmagindaki ma'rifet suyunu
gormiiyor isen, her halde cagiltisim isMyorsun, binaenaleyh korler gibi fen ve
san'atla kalbinin testisini bu Mesnevt irmagina getir ve icine daldirf
*$$&>
AHMED AVNI KONUK
4290. Uakiaki hu irmakta su oUugunu isitiin, Iwre taklid olarak is haglamak
laztmdir.
Bu Mesnevi-i ^e/ffirmaginda, maarif-i ilahiyye suyu oldugunu, kendin
zevk-i mu§ahede ile goriip bilmedin; yalniz §undan bundan i§ittin. halde
korlerin ef aline takltden hareket etmek ve is. yapmak lazimdir. Ya'ni kalb ve
idrak testisini, kdrler gibi irmaga sahvermek icab eder.
\j£jy*- ^jXz** y c5 ~> oi^p \j
\j (jij-Ul v— '1 ciXi-» j> jj yr
4291. Su dilsunucii tulumunu irmakia asagtua gbiiir, ta hi kendi tulumunu ajjjir
goresin.
Ma'rifet suyunu icmeyi dii§un, kalbinin tulumunu bu Mesne vi-i §enf\x-
magina daldir; ta ki kalb ve idrak tulumunu, iktisab ettigi ilim ve irfandan
agirla§mis bir halde goresin.
Ji elSj! i^Xi^- xl»J jl 1
JXt~v» y c?j-i ^j d\y ^y$
4292. ^Vakidhi agvr gorursun, istidlal edict olursun; vahiUgonul hum taklid-
den huriuldu.
Mesmuat uzerine bu Mesnevi-i £en7irmagina kalbinin tulumunu daldmp,
agirlasmis. bir halde gordiigiin ve ilim ve ma'rifet hasil oldugunu idrak eyledi-
gin vakit, bu irmagin ab-i hayat irmagi oldugunu kendi halin ile istidlal edici
olursun. vakit Mesnevi-i §erif in mu'terizlerine ve tainlerine asla kulak as-
mazsm; ciinkii kendi halin ve zevkin sebebiyle kalbin, kuru taklidden, ya'ni su-
nun bunun medhi sebebiyle Mesnevi-i §etff'i takliden all bilmekten kurtuldu.
0)^3 Jc*> j~j» l)j^~ JJl3 4_iJLJ
jLp j>- i- r >\ jjS XuJ J>
4293. £}er$i hor, irmagm suyunu asihar gormez; jahat iestiyi agvr gbrdugii va-
hit hilir.
C-ij v- 'I j xi j\^ j zy dX^> U& <^j>, tj\ y?* j-^ yr j *£
4294. Hxxa irmahian iestiye su giiti, zira hu hafij idi ve sudan veh agir oldu.
"Zeft", burada saht ve pek ma'nasinadir. tkinci misra' a\f cJj j *y. ^ uS
J\ ji xt takdirindedir. Ya'ni "Bu Mesnevi-i §erif'm ilim ve ma'rifet nehri ol-
dugunu acik bir surette goremeyen ve basar-i basireti kor olan kimse, Mes-
c^^,
MESNEVl-i §ERfF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVI-3 •
iiewmutalaasina basladigi vakit, kalbinin testisi o nehr-i ma'rifete batar ve
bi-ma'rifet olan kalb, ab-i ma'rifetle pek agirlasir."
W ^ f^y ^ ^ >y.j ^ j> \y l$^. j* &$j
4295. ',Ztra ki her bir heva, beni kapar idi, heva beni kdpamaz, aflirligim zi-
ydde oltLu."
Nutk-i evliyadan feyz alan kimsenin kalbi der ki: "Ben ewelce bir bos tu-
lum gibi idim, her bir heva-yi nefsani beni kapar ve tahrik eder idi, §imdi ise
ma'rifet irmagindan doldum ve agirla§tinv, artik her bir heva-yi nefsani beni
kimildatamaz." ?
4296. CMahakkak sefihleri her heva kapar, zirahi onlann kuvveilerine aflirlih
.olmadi.
"SefifT, akilsiz ve idraksiz ve miisrif kimseye derler ki, kanni ve zaranni
fark edemez. "Sefih olan kimseleri muhakkak her bir heva-yi nefsani kapar
ve onlann kalblerinde tasarruf eder; zira ki onlann kuva-yi zahire ve batine-
lerinde agirhk ve metanet yoktur." Ve havass-i zahire ve batmeye agirhk ve
metanet veren sey ancak ilim ve irfandir,
4297. <$er adamx, demirsiz gemi geldi, zira egri havadan o hazer bulmaz.
§erre mutemayil olan bir kimse, demir atmamis, olan bir gemiye benzer;
zira dyle demir atmamis olan bir genii her bir muhalif havadan hareket eder
ve asla egri havadan korkusu olmaz.
4298. SAkil demiri, akd i$in emandir; akillerden bir demir dilen!
Viicud-i beser, bu alem-i §ehadet deryasinda bir gemiye ve akil o geminin
demirine benzer. Ve akil demiri, viicud gemisini muhalif havalara tabi' ol-
maktan hifz eder. Binaenaleyh akillerden geminin demiri mesabesinde olan
akli iste ve dilen!
~* •»
4299. O aklm yardimlannt o cud denizinin inci hazinesinden vaktdki kaph.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
Vaktaki o akhn yardimlanm, Hakk'm kerem deryasimn inci hazinesi olan
insan-i kamilden kapti,
4300. 'Boyle imddddan gonvl piir-jen olur, goniilden st$rar, gozii de ru$m olur.
Boyle yardimdan gonial pur-fen ve hiiner olur, ve bu imdad goniilden,
ya'ni ilim ve idrak mertebesinden de sicjar, batin goziinii aydinlatip, insan
gormek mertebesine vasil olur.
~iiaU- jJ *0-LO X5» Ji y* \j
«SJ e-Lp ^j Jj jl jjj Ojlj
4301. ,Zira ki nur goniilden bit goz iizerine oiurdn, naiid goniil gittigi vakil, se-
nin goziin atildir.
Bu imdadin goniilden goze sicramasim istib'ad etme; zira goziin nuru, goniil-
den peyda olur ve kalb kuwetli olunca, havas de kuwetli olur. Hatta eger kal-
bin darabani ve kuweti gittigi ve munkatf oldugu vakit, goz de muattal olur.
4302. fjoniil vaktaki akXa mensub olan nurlar iizerine de vura, ondan hir nasib
dahi iki goze verix.
Kalbe, akla mensub olan niirlar hasil oldugu vakit, gdziimuze dahi o nur-
dan bir hisse ve nasib erisir.
4303. Dmdi hil ki, gokten ab-i miiharek, gonullenn vahyi ve stdk-t beyan oldu.
Bu beyt-i §ertfde x^\ *J>. '_, o£- * S Ir j£ *u *uji ^ uT>5 '_, (Kaf, 50/9)
ya'ni "Biz gokten mtibarek olan suyu'indirdik, onunla bahceler ve bicilen hu- .
bubati bitirdik" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ve sure-i Kaf da olan bu
ayet-i kerimenin, lisan-i i§aretle olan ma'nasi beyanen buyurulur ki: "Gokten
ve alem-i ulvtden inen miibarek su, goklere nazil olan vahy-i ilahi ve lisan-
dan cari olan sidk-i beyandir ki, goniil bahgeleri enva'-i ma'rifetle ter u taze
olur ve gida-yi ruhani olan hububat-i maarif-i ilahiyye hasil olur."
io ^U* ^Ij-^j 01 i£y* f-jy~ y*~ ^ f* a £ 01 J*r ^*
4304. ^iz dahi o hay van yavrusu gibi irmak suyunu i$elim, o tain olan vesvas
iarafina bakmtyahm.
o&P?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Ey salikler, biz dahi o hayvan yavrusu gibi bu Mesnevl-i £erifin tainleri
olan vesvas tarafina ve onlann higbir kLymeti haiz olmayan i'tirazlanna ku-
lak asmayip, ma'rifet-i ilahiyye ve esrar-i batiniyye irmagi olan Mesnevi-i
§enf 'den istifade edelim.
4305. ZPeyaomberlerin peyrevi isen, yolu tayy ei, haldihm ta'nesini hep hir tax-
ia say!
"Siper", "siperden" veya "seperden" masdanndan emr-i hazirdir. Tayy et-
mek ve yola gitmek ma'nasinadir. "Bad", burada insanin veya hayvamn esfe-
linden gikardigi yel ve havadir. Ya'ni "Eger peygamberlere tabi' isen, tarik-i
Hakk'i tayy et; eger bu hususda halk sana i'tiraz ederler ve seninle istihza ey-
lerler ise, onlann bu ta'nelerini asagidan gikan bir yel say!" demek olur.
Jul ozj' ^ 01^- d&i U J>£ -Ul **/ Jo ej S OlJujlJb^ «jT
4306. hudavendler hi yolu tayy etmi§ler<Lir, hulagi ne vakit hSpehlerin sada-
sxna etmifler&ir?
"Hudavendler"den murad, vasil-i Hak olan evliya-yi Mramdtr. Ya'ni "Ta-
rik-i Hak'da kat'-i mesafat edip, maksud-i asli olan Hakk'a vasil evliya-yi ki-
ram hazarati, kopek mesrebinde olan ta'n edenlere asla kulak asmamisjar-
dir." Ey salik-i tarik-i Hak, sakin sen de bu Mesnevi-i §eiif in mu'terizlerine
kulak asma ve onun sana ilka eyledigi esrar-i rabbaniyyeyi ve maarif-i ila-
hiyyeyi anlamaga cah§!
j£ OU-f« JLs^~« j OL^ tjl £"* *<** %j«j
misafirin ve misafiF oldiirucu mescidin zikri kissasinm bakiyyesi
4307. Te/trar soyle hi, o pahhaz olan arslan adorn, o mescid i$inde ne yaph ve
ona ne gorundii?
*$P?
AHMED AVNi KONUK
"Pakbaz", a§ik-i sadik ve cemal a§iki demektir.
4308. tjMesciMe yath, hatbuki onun i$in uyku neredef Drma^a ^ark olmu$
olan nasd uyur?
4309. [jama mensub olan girdabin alhnia a§ihlar i$in ku$ ve hahhlann uyku-
su olur.
Ya'ni gam iginde olan a§iklann uykulan, dalgin bir uyku degildir; belki
ku§ uykusu ve bahk uykusu igindedir.
4310. ^ece yansi: "€y faide isteyici, senin basina geleyim mi? Qeleyim mi?
cliye hir heybetli ses isiiti.
i^J- cJ- -Li l joJ> Ji j -L—j ^ CU>w jtjl tJ&A^t Oj5 «^j
4311. 'Uoyle serf ses fees fcerre erisft ve kalh -par$a -parga olclu.
Gece mescidde yatan misafir, gece yarisi be§ kere: "Senin ba§ina geleyim
mi, geleyim mi?" diye §iddetli bir sada i§itti ki, bu korkunc. sadadan kalb par-
calamr idi.
dM*-j j ^hi (H^- v-^ h *£ ^ o^ J*~^
i
Bu "Ve eclib aleyhim bi-haylike ve recilike" ayetinin tefsiri
Bu ayet-i kerime sure-i Isra'da olup, tamami budur: ^ dii-i & j>s-ij
bj> (Isra, 17/64) Ya'ni "Ey §e'ytan onlardan gticun yettigi kimseyi savtm ile
istihfaf et ve onlann iizerine siivarin ve piyaden ile sayha et ve onlann em-
valine ve evladina ortak ol ve onlara va'd etf Halbuki §eytan onlara ancak
guriiru va'd eder."
*$%&>
MESNEVt-t §ERlF SERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
il^J jJj\ JJj ^ cSjI J** -il^-l ^ ,j£ jj-i f j* y>r y
4312. ^Vaktaki sen ktihad ile azm-i din edersin, iabiai kinde §eytan sana seslenir.
Ey salik-i tarik-i ahiret, sen dtinya alayisinden yuz gevirip, sa'y ve ictihad
ile din tarafma tevecciih ettigin vakit, alem-i tabiatte hukiimran ve senin
tab'inda nihan olan seytan sana baginp der:
<£j^ (jAijj- 5 J £j j?"\ *& (3 J* <J\ u^-^rf J— ti\j Jj* <&
4313. DCi: "6i/ azgxn, o tarafian gitme, dusiinl ,Ztra mesakkatin ve jakirligin
esm olursun.
"Ey benim yolum olan tabiat ve nefsaniyet yolundan azgin olup, ruhani-
yet tarafina meyl eden kimse; o din ve run tarafindan gitme, sonunu diisun,
zira sen biiyiik mesakkat cekersin ve faknn esTri olursun."
4314. "HZi-neva olursun ve dostlardan kesilirsin, hakir olursun ve vismanltk
yerstn."
Iblis batindan vurdugu na'rasinda der ki: "Sen Hak yoluna gidersen kar
ve kesbden munkati' olur ve aziksiz kalirsm ve maigette sikinti gekersin ve
dostlardan aynhrsin; zira dostlar seni sufi ve abid ve zahid goriince, sikihp
senden kacarlar; hakir olursun ve ewelki halini gaib ettiginden dolayi pig-
man olursun."
o^Sj jl cJ%> ji <Jy.y> lj Oi*J jp Ol '•ikk. &^. j y
4315. Sen o lain seytamn saaasinm korkusundan yakindan daldlete geri ka$arsm.
Sen, "Sahih bu tarik-i ahireti ta'kib edi§im, benim diinyevt felaketimi mu-
cib olacaktir" diye korkarsin ve mertebe-i yakin ve hidayetten geriye donixp,
dalalet tarafina kagarsin. .
CU-U Jl~j £j+* *£ jTjj j,^ e\j CL~»\j* liji (j-o j by *A* aT
4316. !Xi: ^Diele yann ve obiir gun henim icindir; dtn yoluna kosanm Id,
miihlet hizim oniimiizdedir."
Ve dersin ki: "Hele daha ya§im miisaiddir ve gencim, ihtiyarhgima daha
cok zaman vardir; yann ve obiir gun benim icmdir, istedigim vakit din yolu-
"fcBBP
AHMED AVNi KONUK ^^
na gidebilirim; zira oniimde zaman ve miihlet vardir, biraz genclikte diinya
heveslerini alayim, sonra ibadete baslanm."
4317. ^Tekrar o/umti flortirstin ki, o soldan ve sagdan kamsuyu oldiimyor, hatta
feryad kalkar.
"Tekrar hadimii'l-lezzat olan oliimii goriirsiin ki, o oliim soldan ve sag-
dan, gene ve ihtiyar komsulan oldiiriiyor; hatta bu oliim sebebiyle evlerden
feryad kalkiyor." "Mi kiised", "oldurur" ma'nasina oldugu gibi, "mi kesed",
"ceker" ma'nasi da burada miinasib olur. Ya'ni "Oliimii gorursiin ki, soldan
ve sagdan komsulan ahiret tarafina cekiyor," demek olur.
4318. ^ine can horkusundan azm-i din edersin, bir zaman hendini adem dii-
zersin.
Kom§ulann birer ikiser oldugiinii goriince, "Yahu oliim gence ihtiyara
bakmiyor, apansizin geliveriyor; binaenaleyh giiniin birinde bana da gelive-
rir, ahirete sifru'1-yed giderim!" diye, can korkusundan tekrar din tarafina ve
ibadet yoluna azm edip, hayvanhktan ademlige gelirsin.
4319. nZinaenaleyh wr Ben, bir horkudan ayagt eksih geiirmem!" diye ilimden
ve hikmetlerden silah baglarsin.
Ya'ni, "Oniimde oliim korkusu vardir, binaenaleyh ben bu oliim korku-
sundan dolayi artik din yolunda nakis adim atmam!" diye ilim ve hikmet si-
lahlanni ku§amrsin.
4320. ^ine senin iizerine: n< Jtorh ve fakr htltcindan geri don!" diye mekir d-
hetinden bir sayha vurur.
iblis yine senin tabiatinin perdesi arkasindan sana baginp der ki: "Hayat-i
diinyada fakr ve ihtiyac kihg gibi kesicidir; senin bu gittigin yol ise seni bu
kihcin oniine gotiiriir. Kork ve geriye don, umur-i dunyeviyyen ile me§gul
ol!" tste bu sana §eytanin bir mekridir ki, tab'ina miilayim gelir.
°&P?
MESNEVM SERtF SERHi / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
4321. ^fiine miinevver olan yoldan hacarsm, o dim ve fen silahim btrakirsin.
Yine nur-i ilahi ile miinevver olan hidayet yolundan kagarsin ve o ilim ve
hikmet silahim birakip nefsin hatalanna ve diinyanm lezzetlerine dalarsin.
4322. Senelerce ona bir ses sebebiyle benciesin; boyle zulmet icine hilimi ser-
missin.
"Senelerce iblis'in senin tarafina vaki' olan'sadasi sebebiyle ona bende ve
muti' olmussun, bu diinya gibi bir zulmet-i tabiat icine kilimi sermissin." "Ne-
med efkenden", kilim sermek, ya'ni ikamet etmek ma'nasinadir.
4323. <§eytanlann sadasimn heybeti halki baglamishr ve bojjazim tutmustur.
Yukanda Izah olundugu vech ile "§eytanlann sadasimn heybeti, halki
alem-i tabiata baglamis ve esir etmistir ve onlann ruhlannin bogazim bog-
mak iizere sikmistir."
4324. Uiatta onlann cam nurdan oyle nevmtd olur hi, ehl-i huburdan olan ha-
firlerin revanulu.
Ya'ni "§eytanm vesvesesinden urkerek zulmet-i tabiat icmdeki cidale da-
lan kimselerin ruhu, nur-i hidayetten oyle bir fimidsiz hale geldi ki, kiifiir
icmde terk-i hayat edip mezarlarda medfun olan kafirlerin ruhuna dondii ve
kafirin ruhu gibi mlr-i hidayetten nevmid oldu."
4325. mel'unun saddsmtn heybeti bu. olur. Uiudaya mensub olanin heybeti
nasil olur?
mel'un ve matrud olan iblis'in sadasimn ve ilkaatimn heybeti ve te'siri
bu zikr ettigimiz hal olur. Ey salik, ya Huda'ya mensub olan sadamn, ya'ni
evliyaullahm nasayihinin ve ilkaatimn heybeti ve te'siri nasil olur? Var kiyas
et!
^
AHMED AVNl KONUK
4326. ^Doganin heybeti netlb olan keklik iizerinedir; o heybetien muhakkak si-
necjin nasibi yckiur.
Bu beyt-i serif, Mr sual-i mukadderin cevabidir; ya'ni birisi diyebilir ki: "Ev-
liyamn ilkaat ve nasayihi, Ms'in ilkaatindan daha muessir olmak lazim geldi-
gi halde, bircok kimseler hakkinda heybet vucuda getirmiyor?" Cenab-i Pir ce-
vaben buyururlar ki: "Evet oyledir, evliyaullah dogan gibidir, onlann heybeti
necib ve mu'teber keklik mesabesinde olan ruhlar iizerinedir; adi sinek mesa-
besinde olan ruhlann iizerinde kelam-i evliya bir heybet hasil etmez."
u^J
JU,
S
(1)Ij yf^S-
l«Sv -iL^ jlj $y> aSvJij
4327. JE-ira ki dogan kusu sinegin avast olmaz; mukakkak sinegi ancak oriim-
cekler tutarlar.
"Dogan kusu tenezziil edip sinegi avlamak icjn arkasindan kosmaz, sine-
gi avlamak hevesinde olan ancak oriimcektir." "Dogan"dan murad, evliya-
yi Hak ve "6rumcek"den murad iblis ve "sinek"den murad dun himmetli er-
bab-i nefisdir.
i_;Up 5 ^JLf
'JJ^
i— jbi y by*- j> jl$ CjyS^S-
4328. Oriimcek seyian senin aihi sinek iizerine kerr ii fer Ivdar, keklik ve tav-
sancil kusu iizerine degil.
4329. $eyianlann sesi, eskiyamn $obanulir; suliamn sadasi evliyamn bekcisidir.
§eytanlann sesi, ilm-i ilariide sekaveti sabit olan kimselerin cobamdir ve
bu alem-i tabiatta o eskyayi istedigi gibi idare eder ve sultan-i hakikat olan
peygamberin sadasi ise, evliyamn bekcisidir ki, onlar ilm-i ilahide saadeti sa-
bit olan taifedir ve bu sada onlan §eytamn tasallutundan hifz eder; zira onlar
sada-yi enbiyaya tabi' olurlar.
JJ- j»i 4 WJ^ j^. J ]
\Jc*
4330. %a ki iki uzak sada birbirine. talk denizden, aci denize bir kaira kans-
[4344]
mtyal
csgp^
MESNEVl-i SERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Ya'ni enbiyanin ve seyatinin sesleri baska baska taifeleri idare ederler. En-
biya ism-i Hadi'nin mazhari olan siiadaya ve §eyatln ism-i Mudill'in mazha-
n olan eskiyaya ilkaatda bulunurlar. ism-i Hadi'nin mazhan tath su deryasi
ve ism-i Mudill'in mazhan da aci su denizidir ki onlar hassiyetleri i'tibariyle
asla birbirlerine kansmazlar. Nitekim sure-i Fatir'da olan li* otj^Ji lSj^> l« j
^U-i ^L. iJu j 4'j^ if* oi> ISS* (Fatir, 35/12) ya'ni "Iki deniz miisav! olmaz
ki, bu biri leziz ve' tatli olup icilmesi kolaydir ve bu bin de tuzlu ve acidir"
ayet-i kerimesinde bu iki sinif mezahire i§aret buyurulur.
Gece yansi misafirin kulagma bir tilsimin sadasi eri§mesi
4331. <$tmii o serf sesin /ussastnt iinle H o nik-baht onun sebebiule yerirulen
aitme&i.
adam oldurucii mescidde yatan misafirin igittigi o korkung ve sert sesin
kissasim dinle ki, o saadet-i ezeliyye sahibi olan misafir, o korkunc. ses sebe-
biyle kendisini gaib etmedi.
4332. ^Mftn horkawm, cunkii bu bayram davuluiur, nihaijei davul horksun ki,
darbe ona eri§ti.
4333. 6y kalWz fcoj Aavullar, sizin nasibiniz can bayramtndan comak aarbi olau.
Ey kalbleri idrakden bos. olan davul mesabesindeki munkirler, sizin kiy-
metiniz ve nasibiniz can bayrami olan mevt ve kiyamet vaktinde gomak dar-
besi oldu. Bu beyt-i serifde sure-i Hac'da olan a*jb* ^ ^.uu J^J j (Hac, 22/21)
ya'ni "0 kiiffar igin demirden comaklar vardir" ayet-i kerimesine i§aret
buyurulur.
c ^°
AHMED AVNl KONUK
Jf* _j^*a OU^>- JLp J* I j^- U J^J Obi ^ A-p c-^U xi
4334. Oiiyamet, bayram ve dinsizler davul oldu; biz bayram ehli gibi, giil gibi
handamz.
4335. ^"^i dinle, vakiaki bu davul ses vurdu, devlet ienceresi corbayi nasd pi-
§irir?
"Ba", corba ma'nasinadir. "Ey din sahibi simdi dinle, kryamet bayrammin
davulu calindigi vakit, devlet ve saadet tenceresi, ikram-t ilahi gorbasi nasil
pi§irir?"
JUP JJa jl Ji X^j dj?r CJif JbJ iy ^ J*i 01 -Sj^t ^J^-
4336. Uaktaki o gorgu adami o davulu i$itti, dedi: "fyonul bayram davulundan
ni$in korkar?"
Ya'ni "Mescidde misafir olan hakikat-i hayati musahede eden misafir, o
korkung sesi isitti ve dedi ki: "Oliim asiklann bayramtdir, zira asiklan ma'su-
kuna kavusturur ve olumiin vuka'unu haber veren sesler de, bayram davu-
lu mesabesindedir; binaenaleyh benim gonliim bayram davulundan nigin
korksun?"
4337. DCendi ken-dine dedi: "Sdgah ol, gonlii tiireime hi, bundan yakinsiz olan
kotii kalblerin cam oldu."
Misafir dedi ki: "Kendine gel, kalbine bu sesten korku getirme, zira buses-
ten, olumiin hayat idi[gine] ye ma'suka vuslat olduguna yaklni olmayan fe-
na kalblerin cam, ya'ni ruh-f hayvanisi oldu ve hayat-i diinyeviyyesi korku-
dan munkatr oldu."
4338. "0 vakit geldi ki, ben Diaydar gibi miilk tutanm, yahud bedeni ucururum."
Ya'ni "Tarik-i Hak'da cihad vakti geldi ki, ben Haydar-i Kerrar olan
imam-i Ali (kerremallahu vechehu) efendimiz gibi, ya diismana galebe edip
onu esir ve temelliik ederim veyahud bu cism-i kesifi feda edip, mertebe-i se-
hadete nail olurum."
*$$&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3
L (JSjA £\ dJUjI fsi>\*- \£ tS^ >jj. CM* j ±&r J.
4339. Si$radi ve; "By tdu, i§ie hazvrvm, er isen gel! diye hagirdu
Mescid misafiri derhal yerinden sigradi ve: "Geleyim mi; geleyim mi?" hita-
bina cevaben: "Ey kabadayi, igte hazinm, er isen 51k meydana!" diye bagirdi.
4340. ^Derhal onun sadasindan hlsim hozuldu, her tarafa kisim kisvm alhn do-
[4354]
kuldil.
misafirin bagirmasindan derhal "Geleyim mi?" diye seslenen tilsim bo-
zuldu ve her tarafa boluk boliik altinlar dokiildii.
ji fllj tSj, J JJ $j&> \5 j^% Ol •^'J *$ JJ Ol-VA^- ^-^ij
4341. fcatW alhn dokuldii ki, ojjul, alhn pMuktan yolunu tulmasm diye
korhtu.
"An puser" [= ogul], buyurulmasi, misafirin siilukun vasatinda olup
heniiz rical mertebesinde olmadigma i§aret buyurulur.
4342. Ondan soma mukeyyd olan arslan kalkh, seher vakiine kadar alhni di-
sanya $ekti.
"Atid", hazir ve miiheyya ma'nasinadir. "0 miicahede ve miicadeleye ha-
zir olan arslan kalkti, seher vaktine, §ems-i hakikatin tulu'u zamamna kadar
maarif-i ilahiyye altinlanm alem-i gaybdan, alem-i §ehadete cekti."
4343. fyomer Ui $uval He ve torha ile, diger def'a alhna gelir iii.
Varidat-i gaybiyyeden olan maarif-i ilahiyye altinlanm elfaz ve es/ar per-
deleri arkasinda setr eder ve tekrar cisminin guvaii ve kalbinin torbasi ile al-
tina gelir idi.
4344. O canhdz, horkucu ve oiurdugu halde suriinerek geriye gidicinin kSrliigii-
ne ondan hazineler koydu.
*$$&>
AHMED AVNl KONUK
"O can fedasina azm eden salik-i tarik-i Hak, camndan korkan ve saha-i
tabiatte suriinerek geri geriye giden kimselerin korlugiine olarak, o bozulan
tilsimdan hazineler tertib etti." "Hazan", "haziden" masdanndandir, "cocuk-
lar gibi oturdugu halde, siiriine siirune gitmek"tir.
^^J, J J J J* JJ^ j* J J j a c—x.1 ^Uo jA\& jj jA
4345. Uier uzah olan alhna tapici koriin hxdhinde, bu zahir altin hahra gel-
mi§tir.
Biz altindan bahs ettik, altina tapan ve akil gozii kor olup, idrak-i
hakayiktan uzak olan her bir kimsenin kalbinde, bizim bahs ettigimiz altin-
dan, bu zahiri altm ma'nasi ve hatirasi peyda oldu. Halbuki bizim sdziimuz
ma'den pargalanndan ibaret olan zahiri altin iizerine degildir.
4346. Qocuhlar esjatteri kirarlar, altin namim koyarlar ve etek i$ine ederler.
Qocuklar oyunlan esnasinda renkli camlan ve tabaklan kirarlar, onlann
pargalanna "altin" adini koyarlar ve aralannda ticaret oyunu oynarlar ve bu
parcalan eteklerinin icine doldurup ticaret sermayesi yaparlar.
jjf ^ijf Ja>\s>- j* j& d\ j j ft ^jf j;*- ij jl oTjJJl
4347. oyun i$incle sen alhmn atkm soyledigin vahii, goaiflun hahnnda o gii-
zer eder.
^ocuklann bu ticaret oyunu esnasinda, eger sen onlara altindan bahs
edersen, cocuklann hatinna, o altin ittihaz ettikleri cam ve bardak kinklan
gelir. Buyiik adamlarm kullandiklan altini diisunemezler.
4348. ^Helki Utakk'a mensub darbm mairubu olancUr ki, o kasid olmaz, ebeM
cjelii.
Bunun gibi, biz "altuTdan bahs ettigimiz vakit, ehl-i diinya sari ma'den
parcalanndan bahs ettigimizi zannederler. Hayir, bizim soziimuz Hakk'a
mensub olan darbin madriibudur ki, hem hayat-i dunyeviyyede ve hem de
hayat-i uhreviyyede kalbin sebeb-i gmasi olan ulum-i lediinniyyedir; o altin
darb edilmekle eksilmez, anen-fe-anen ziyade olur ve ruh-i izafi ile beraber
ebedtdir.
=£»
(PJK®* MESNEVl-1 §ERiF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
4349. for alhndir ki, bu alhn ondan sari ziyayi huliii; puddayicilik gevheri-
ni ve- leid-feti buldu.
"Zer-tab", terkib-i tavsifidir; "zer", "zerd"in muhaffefidir ve "tab", ziyade-
mektir, "sari ziya" demek olur. Ya'ni "Zahiri altin aks-i ziya ile sapsan panl-
damayi, o ma'rifet altintndan buldu; zira ham altinin topraktan farki yoktur,
idrak-i beni-Adem ve ilm-i be§er, onu terbiye edip, latif bir hale getirir.
4350. O bir alhn ki, gonul ondan zengin olur, ruse-nlxkie ay uze-rine galtb olur.
Gina-yi kalbe sebeb olan o maarif-i rabbaniyye altim, i§ik vermekte ay
iizerine galib olur ve alemi aydan daha ziyade nurlandinr.
4351. O mescid sem ve- o, pervane idi; o pervane huylu kendisini jedd etti.
misafir oldurucii mescid §em' ve misafir dahi pervane gibi idi; o perva-
ne huylu olan misafir a§k yolunda kendisini feda etti.
4352. Onun kanadim yakh ve fakai onu duzeltti; hinaenaleyh onun o atmasi
miibarek geldi.
"0 §em' gibi olan mescid, o pervane gibi olan misafirin himmet ve taleb
kanadim yakti; velakin onun varligina bir geki ve diizen verdi; binaenaleyh o
misafirin kendisini o §em'e atmasi miibarek geldi." Hind niishalannda "pes"
yerine "bes" vaki'dir; gok miibarek geldi, demek olur. Ya'ni a§ik, nail-i vus-
lat olmakla, taleb ve himmet kanadi yandi, zira bir a§ik ma'sukuna vasil ol-
dugu vakit, artik onda taleb ve himmet kalmaz ve matlubda fan! olur.
4353. bahh mes'ud olan CM>usd gibi idi ki, o agac iarafinda bir aies gordu.
mescide misafir olan kimse, bahti mes'ud ve inayet-i ezeliyyenin maz-
han olan Musa (a.s.) me§rebinde idi. Nitekim Musa (a.s.) agac tarafinda bir
ates. gordii.
nqs* 3
AHMED AVNl KONUK
4354. Uaktaki onun iizerine inayetler mevfur idi, ates zannetti, halhuki o nur
idi.
"Vaktaki o Hz. Musa iizerine Hak Teala hazretlerinin inayeti gok idi, o
agagta gordiigii sureti, o anda kendinin muhtac. oldugu ates. zannetti. Halbu-
ki ates suretinde goriinen nur idi." Bu tecellide Hakk'fn inayeti budur ki, Mu-
sa (a.s.)in o anda ate§e ihtiyaci var idi ve o sirada Cenab-i Hak Hz. Musa'ya
tecelli buyurmak murad etti; eger onun matlubu olan ates suretinden basjca
bir suretle tecelli etse, Hz. Musa himmetinin matlub-i hassina teveccuhunden
nasi, o suretten yiiz gevirir ve "Hele simdi bana lazim olan atesi bulayim,
sonra bu hitabin ne oldugunu anlamakla me§gal olayiml" der idi. i'raz
edince, Hak Teala dahi, ondan i'raz eder idi; zira hadis-i serifde ^ J* J^i cs
k&, ve. 4Ji j=je\ *d& aH\ je- j>f\ ^a j «j^ Uc Jlji jjt «i£ ya'ni "Kim ki kiilliy-
yeti ile Allah'a tevecciih ederse, Allah dahi ona kiilliyyetle tevecciih eder ve
kim ki kiilliyyetle Allah Teala'dan yiiz cevirirse, Allah Teala da ondan yiiz
gevirir" buyurmustur.
imdi bu kissada "misafir oldiiriicii mescid"den murad, insan-i kamilin der-
gahidir; ve "misafir "den murad kendi varligmdan gecmek ve Hakk'a kavu§-
mak isteyen saliktir. Ve "nasihler"den murad, ehl-i nefis olup, insan-i kami-
le yaklasmak istemeyen kimselerdir. "Tilsim"dan murad, tarik-i Hak'da, ne
olursam olayim diye miicahedeyi ihtiyar eden salikin kalbinden hicab-i nef-
saninin yirtilmasidir. Ve "alhn"dan murad, ulum-i lediinniyye ve varidat-i
gaybiyyedir. "Agac"tan murad, insan-i kamilin viicud-i unsuristdir; ve
"ate§"ten murad suret-i beseriyyesidir ki, ondan "ene'1-Hak" na'rasi zuhura
gelir. "§ecere-i Musa", Hz. Pir ve "mescid[in] misafir"i dahi me§reb-i Muse-
vide olan muridan-i Hz. Pir'den b|ridir.
4355. Bu ofltd, vaktaki merd-i Dtakk'i aoresin, sen onun iizerine heser nanni
zannedersin.
Ey heniiz meblag-i ricale vasil olmamis. ve gocuk mesabesinde bulunmus
olan ehl-i suret, sen Hak adamim ve veliyi gordugiin vakit, kendinde oldugu
gibi, onun iizerinde de be§eriyet atesj olan gazab ve sehvet ve hased ve hirs
gibi sifaM nefsaniyye vardir zannedersin.
Cgwp
MESNEVf-t §ERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 ♦
4356, Sen kendinden geliyorsun ve o sendedir; ate§ ve diken ve zan ve batd bu
iarafdadu.
Ey suretde kalan kimse, sen bu zannin hususunda kendi tarafmdan geli-
yorsun, ya'ni veliyy-i kamili kendi nefsine kiyas ediyorsun, binaenaleyh o
zannin sendendir; be§eriyet ate§i ve sifat-i nefsaniyye dikenleri ve batil olan
sair zanlar hep senin tarafindadir.
Lj c5jL» 0!j>«^ (jijL; d\y>- jjj \f& j> j o*-l ^g^y c^ji 01
4357, O L/Husa'nm agaculir ve piir-ziyadu; gel bir here nur ia'btr et, ona nar
ia'bir etme!
insan-i kamilin vticud-i unsurisi Musa (a.s.)in agacina benzer ki o aga$-
tan Am J,\ (Taha, 20/14) ["Muhakkak ben, sadece ben Allah'im!"] hitabi
sudur etti.'bunun gibi insan-i kamilin ve merd-i Hakk'in lisamndan dahi
"ene'1-Hak" hitabi sudur ederse inkar etme; zira insan agactan efdaldir. Nite-
kim cenab-i Pir-i destgir Dtvan-i KeMrterindeki bir beyt-i §eriflerinde buyu-
rurlar. Beyit:
Tercume ve izah: Hak agagtan "Inneni enellah" buyurdu ve bu hitab Kur'an-i
Kedm'de mezkur olmakla avam ve havas tarafmdan kabul edildi; eyfehmi na-
kis olan kimse, eger agagtan daha efdal olan beserden bu hitabi soylerse, kor-
ltikten bald tutma!
"Binaenaleyh insan-i kamil pur-ziyadir, onun suret-i beseriyyesine bakip,
kendine kiyasen atestir deme, insaf et de bir kere nur del"
4358, ^u cihanin fitami bir nar cjorunmedi mi? Salikler aitiiler; ve o ise nur idi.
"Fitam", cocugu sutten kesmek demektir. Ya'ni "Ey salik, yedirmek ve
igirmek suretiyle seni bir ana gibi emziren bu diinyamn lezzatindan kesildi-
gin vakit, bu fitam ve kesilmek, sana kalbini yakici bir ates goriinmedi mi?
Bu g6runii§ten dolayi, salikler onun bu suri ni'metlerinden yiiz gevirip ma'na
tarafina gittiler. Halbuki ates. gorunen bu cihanin lezzatindan inkita', nur idi.
Ma'na taraftna giden salikler bunun boyle oldugunu gordiiler. Bunun gibi
AHMED AVNt KONUK
vehle-i ulada sana be§er goriinen insan-i kamil, bilahire §ecere-i Musa gibi,
nur-i Hak goruniir .
$y l^iji «^Si (1)j>ia^ <G ^
>j^ ^ j oi* cr 5.
4&u
L/S
4359. Omai hil ki, am §em'i alt olur, hu ate§lerin §em'i a&i olmaz.
"§em'-i din"den murad, insan-i kamildir. Ziraiiur-i din onun viicudundan
inti§ar eder. Ya'ni "Ey salik, bil ki §em-i din olan insan-i kamil ates-i ask-i
ilahi ile yanmakta her an all ve muterakki olur, atesterin §em'i gibi olmaz."
Ya'ni atesten yanan mum, yana yana eksilir ve insan-i kamil ise a§k-i ilahi
ile yana yana ziyadelesjr ve yiikselir.
L> jhj J^ j j u °j>^ d h
\j jl Sjy* j jy -bU ^1
4360. 13u nur goriinur ve vari yakar; ve o suretie nar ve ziuaret$ilere flulaiir.
"Bu suri mum, nur goriiniir ve kendisine mukarin olan kimseyi yakar; ve
o insan-i kamil surette ates, goruniir; fakat ziyaretcllerine ve musahiblerine
gul gibi latif kokular bans eder." Suri seni* ile, ulema-yi zahiriye i§aret buyu-
rulur; zira ulema-yi zahiri henuz sifat-i nefsaniyyeden kurtulmarms, oldukla-
nndan, her ne kadar agizlanndan bal akar ve zahiren nur-i ilim sagar gorii-
nur iseler de, musahiblerine sifat-i nefsaniyye a§ilarlar ve onlann batinlanm
bu suretie yakarlar. Fakat insan-i kamil surette musahiblerine kar§i aci sozler
soylerler ise de, onlann batinlanna giil kokusu verirler, demek olur.
4361. ^u nazim gibiclir ve fakat Ur yahiculir; ve o vuslat vahtinh hir aonul
yarlahcidu.
Bu alim-i zahir senin ahvalini diizeltici gibidir ve fakat enaniyet tohumu-
nu ekerek senin batimni yakicidir; ve o insan-i kamil ise senin matlubuna
vuslatm esnasinda senin gbnliinu parlatici ve nurlandmctdir.
jU y? \j\jj> jy lyi^U jb J u ^ jy '^ J^ 5,
4362. Saz-var olan nur-i pakin su'lesinin sehli, hazirlar i$in nur, uzaklar u^in
nar aibidir.
"Nur-i pak"dan murad, "nur-i muhammedi" ve "onun su'lesinin §ek-
li"nden murad insan-i kamilin hey'eti[dir]. Ya'ni "Ahval-i batineyi tertib ve
^^
MESNEVt-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
tanzim edici olan nur-i muhammedinin §u'lesinin §ekli bulunan insan-i ka-
milin hey'eti, ona hiisn-i i'tikad edip, huzurunda bulunanlar igin nur; ve onu
munkir olup huzurundan uzaga kacanlar igin nar gibidir."
a§ikin Sadr-i Cihan ile?mulakati
4363. ^iihari dahi muhahkak hendisini seme vurdu; o mesahkai onun as-
hmdan dsan olmus idu
Cenab-i Pir §em* miinasebeti ile Buhara'daki Sadr-i Cihan ve onun a§iki
olan vekilin kissasina riicu' edip buyururlar ki: "0 a§ik-i Buhari dahi kendi-
sini, §em' mesabesinde olan ma'§ukunun visaline carpti ve kendisine dfkeli
olan ma'§ukunun edecegi ceza, goziine gorunmedi ve ona o me§akkat, a§-
kindan dolayi kolay gorundii, ne olursam olayim, dedi."
e-L*l j$* il)lf>- j-Ws Ji ji aJj» djSJS <£y i_r^jj-" *'
4364. Onun yakici ahi felek tarafina gitmis icli; Sadr-i Cihan in kalbine de
muhabhet gelmis idi.
Vekilin a§k sebebiyle gikan yakici ahi eflake cikmi§ ve beri tarafta Buha-
ra'da Sadr-i Cihan'm kalbine de, onun muhabbeti aks etmi§ idi.
4365. jxendi hendine seller" vaktinde demis hi: *Eu <S%had, hizim avaremizin
hali nasil olur?"
Sadr-i Cihan seher vaktinde kendi a§iki olan vekilinin halini dii§unerek
kendi kendine demi§ ki: "Ey Ahad olan Huda-yi miiteal! Bizim avaremizin,
ya'ni orada burada bogu bo§una dolagan a§ikimizin hali nasil olur ve ne hal-
dedir?"
*<&$&>
AHMED AVNi KONUK
4366. "O tir pnak efit ye biz abrduk; fakat hizim rahmetimizi iyi bilmedi.
Bu beyt-i §erifde Sadr-i Cihan'dan Hakk'a intikal buyurulur. Bu intikalin
sirn * jr * J* ^&- *u» 01 ya'ni "Allah Teala Adem'i kendi sureti, ya'ni sifati
iizerine halk eyledi" ma'nasimn icabidir. Ya'ni "0 kulum bir kabahat yapti ve
biz de onu bu kabahat icinde gordiik; binaenaleyti bizden korktu kacft, fakat
bizim rahmetimizi iyi goremedi; eger gore idi, nedametten sonra bu kadar
korkmaz ve bizden kagmaz idi." Nitekim *JjJi >i J &Ji v^ 1 ya'ni "Ben ku-
suru, magfiret etmek igin bahane ararim" hadis-i kudsisinde bu lutfumu kul-
lanma teb§ir ettim.
ij, J^~>S j* ^ Ju? jJLJ 3j-i d\~»J U j ^j>** }s>^-
4367. "cTHucrimtn hahn bizden korkucu olur; fakat onun korkusunda t)iiz
uxmd olur."
Fakat ne gare ki kabahatlimn hatm, bu fiilinden dolayi bizden korkar, bu
hal onun hilkati ve kullugu icabidir. Maahaza onun bu korkusunda gok um-
mid-i necat vardir.
4368. "lien herze-gu oian kiistahi korkuiurum; o ki korkar, ben onu ne korku-
tayvm?"
"Vakih", pek yiizlii ve kustah ya'ni arsiz; ve "yave", burada herze^gu ve
galgene demektir. Ya'ni "Ben, bana kar§i olan muamelesinde arsiz ve edebsiz
olam korkuturum; bir kabahatindan dolayi nedamet edip benden korkam ni-
ye korkutayim?"
4369. *J?He$ soguk tencere icin aider, ona degil ki, kaynamadan ba§tan aider."
Bu beyt-i §erif misaldir. "Mesela ate§ soguk olan tencereyi kaynatmak igin
lazimdir; kaynamadan dolayi agzi tasan tencereye ate§in liizumu yoktur."
Ya'ni korkan tekrar korkutulmaz.
4370. Ur Ben emtnleri ilim ile korkuturum, korkanlann korkusunu kilim ile kal-
dinrvm."
[4384]
MESNEVl-I §ERfF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 • "^S
Ya'ni "Benim azabimdan emin olan kustahlann kalbine azametim ilmini
ilka ederek korkuturum ve benim azametimden korkanlann korkusunu da,
hilim ile kalblerinden kaldinnm."
r*° jy*- j^ ^A 'j lt^ S* r^ Cr^ •>* *-^ O^ *^
4371. 'CParpa iikiciyim, -parcjiyi yerine hoyanm, her bir kirnseye He layih ser-
bei veririm."
Her bir ferdin muhtac. oldugu seyi veririm ve her §eyi hikmetim mukteza-
si olarak, yerli yerine koyanm; her bir kimsenin isti'dad-i ezelisine gore tecel-
li ederim ve mizactna gore §erbet veririm. '
£j*^ *_. >j^- j\ Jj*\j?> j. ■^ijy. Oij CU^-j-i ^j dy>r Sty* j^> (JL— ^>
4372. Oiisinin sirn aga$ kokii gibidir, onun yapraklan hah decjnekien, ondan biier.
"Her bir kisjnin ilm-i ilahideki hakikati ve ayn-i sabitesi bir agacin koku-
ne benzer; agacin yapraklan, kokunden gelen kuwet sebebiyle kati olan dal-
lanndan bittigi gibi, bu alem-i kesifde her bir kimsenin cisminden zahir olan
ef al ve a'mal dahi, kendisinin ayn-i sabitesinden gelir." Nitekim ayet-i keri-
mede «k(i> 'J* jUJ jr jS (isra, 1 7/84) ya'ni "Her bir kimse kendi sakilesi
iizerine amel eder" buyrulur.
ls^ j> j cry* j* j ^-j^ j j h^ ' j. *^j ty- ^ jy- j>
4373. Slga$ta ve niifusda ve ukulda yaprafclar onun kokiine layih olarak hUmi§tir.
"Agac/'tan murad cisim, "nufusMan murad nefe-i natikalar ve "yap-
rak"tan murad ef al ve a'maldir. Ya'ni "Cisimde zahir olan ef al ve nefs-i na-
tikalarda peyda olan efkar ve akillarda hasil olan idrakat, hep onun ayn-i sa-
bitesinin isti'dadina layik ve miinasib olur.
4374. jfelek ilzerinde vefa<acja$lanna'an meyveler vardtr, onlann ash sabit ve
fer'i gokiedir.
Bu beyt-i §ertfde sure-i ibrahim'de vaki' i^S y* ''ifc **£* lui 'J^ 'Ss '} '^
(T-frUJ <j*UJ <Jli»^l *ii\ i-if+i j L^j di\j a^- J£* \$£\ ^Jy frL-JI J* \^J j ^U I^U>1 SJ*
dj/^, {Ibrahim, 14/24-25) ya'ni "Gdrmez misin, Allah Teala nasil bir me-
sel darb etti: Kelime-i tayyibe, §ecere-i tayyibe gibidir, onun ash sabit ve fer'i
<^pj.
AHMED AVNl KONUK
semadadir; her vakit Rabbi'nin izni ile semeresini verir ve Allah Teala nasa
darb-i mesel eder, umulur ki tezekkiir edeler" [ayet-i kerimesine i§aret buy-
rulur.] Bu ayet-i kerimenin ma'na-yi batinisi budur ki: "Kelime-i tayyibe"den
murad enbiya ve onlann varisleri olan evliya ve onlara tabi* olan ala-dereca-
tihim ashab-i hidayettir, Zira Cenab-i Hak, Kur'an-i Kerimde Isa ve Yahya
(aleyhime's-selam)a "kelime" ltlak etmistir. Ve cenab-i §eyh-i Ekber hazret-
leri Fususu'l-Hikem'de her bir fassi, bir peygamberin mesreb-i ma'rifetine go-
re tedvin buyurup, her bir peygambere bir "kelime" ta'bir etmistir. Cenab-i Pir
efendimiz dahi bu ma'naya binaen buyururlar ki: "Vefa agaclan olan her bir
nebi ve velinin vesair mu'minlerin §ecere-i tayyibe gibi olan cisimlerinden sa-
dir olan a'mal ve akval-i tayyibe meyveleri, felek iizerine, ya'ni alem-i ulvi-
ye suud eder." Nitekim ayet-i kerimede de **j. ^UJi j*Jij vJJi <&>\ j*** «Ji
(Fatir, 35/10) ya'ni "Tayyib olan kelimeler Hakk'a suud eder ve arnel-i salih
onu ref eder" buyrulur. meyvelerin ash olan kalbler sabit ve onun fer'i olan
ef al ve akval-i tayyibe semadadir,
4375. CM,aAemki meyve a§kian gok iizerinde hitii, Sadr-i Cihan'in kalbinde
nasil hiimez?
Mademki a'mal ve akval-i tayyibe, ask-i Hak yiizunden goklere kadar su-
ud etti, o askm eseri Sadr-i Cihan'in kalbinde nasil bitmez ve nasil te'sir etmez?
Aijjj jj Jj I" Jj> jA j 4T tlf jit- JS> ji > j ^ £f *
4376. Onun gonliinde gunahin afvi daXgalanxrdx, zira her goniilden gonule -pen-
cere geldi.
Sadr-i Cihan'in kalbinde, vekiii olan asikinin kabahatini afv etmek duygu-
lan dalgalanirdi; zira J~- v^ ! J ] v^ 1 j* y a ' ni "Kalbden kalbe yol vardir"
darb-i meseli hikmetince, kalbden kalbe pencere acilmisnr.
4377. JLxra kalbden kalbe muhakkak -pencere olur; iki ten gibi ayn ve uzak oh
maz.
Ya'ni "Kalbler, cisimier gibi degildir; kalbler alem-i ma'nadan olduklan icin
aralannda cisimier gibi hicab ve perdeler yoktur; ma'nalar birbirine aks eder,
fakat cisimlerde kesafet oldugundan birbirinden ayn ve uzak olurlar."
5^3^
MESNEVt-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4378. Dki (praflin ganagi muttastl olmaz, onlann num giizergahda kan§ikhr.
Bu beyt-i §erif, kalbler lie cisimlerin ihtilafina misaldir. "Cisimler geragin ga-
nagina ve kalbler dahi o geragdan inti§ar eden ziyaya benzer; geragin ganak-
lan birbirinden ayri oldugu halde, iglerinden inti^ar eden ziyalar, mahall-i in-
ti§arda birbirlerine kan§irlar." "Mesag", burada ism-i mekandir, guzergah
ma'nasinadir.
4379. LMuhakkak higbir a§ik vasl-di olmaz ki, onun ma'§uku onu isteyici ol-
masin.
"Herhangi bir a§ik ma'sjlkunun vuslatini isteyici olursa, bilmelidir ki onun
ma'§uku da behemehal o a§iki isteyicidir." Nitekim bu beyt-i me§hur dahi ay-
m ma'nayi mus/irdir:
"Her ne kadar apklar cemal-i dilberin mugtaki iseler de, dilberler de a§iklara,
apklardan daha agiklardir. "
4380. ^Jakoi asiklann ash, ieni yay kirisi eder; ma'suklann aski latif ve se-
miz eder.
Ya'ni a§k hem a§ikda ve hem de ma'§ukda mevcuttur. "Fakat a§kin te'si-
ri ikisinin vucudlannda ba§ka ba§kadir. A§ikin a§ki onun cismini ok yayimn
kirisj gibi ince ve zayif yapar, ma'§ukun a§ki ise, onun cismini latif ve semiz
yapar." Zira sevildigini gordiikge hosjamr. A§ik, makam-i niyazda ve
ma'§uk, makam-i nazdadir.
<JU~J*> aS' Ob ^ J^J* J-S OljAi! 0~^r C— 'ji j$* i$j> J-> Jij* tij>r
4381. Uaktaki hu aoniilde dostun muhabheUnin herkt sicradi, hil ki o goniilde
dostluk vardir.
A§k ve muhabbet miitekabildir; bir goniilde birinin muhabbeti oldugu va-
kit, o kimsenin gonlunde de, onun muhabbeti vardir. Nitekim imam-i Ali
<^^,
AHMED AVNt KONUK
(kerremallahu vechehu) efendimize bir adam: "Ya All, ben seni seviyorum!"
dedi. Hz. imam dahi: "Yalan soyliiyorsun!" buyurdu. kimse: "Neden bil-
din?" dedi. Hz. §ah-i Velayet buyurdu ki: "Zira ben seni sevmiyorum ve be-
nim indimde kalb §ahiddir." Beyit:
A§k odu evvel du§er ma '§uka ondan a§ika
§em 7 gor ki yanmadan yandirmadi pervaneyi
y jV J^ <j\jij> c ~~ * y J 5 -^ ^y? <$>- jV y ^ j a
4382. ^Vahidhi senin halbinde ^Jiahh'in muhabbeti ihi hat oldn, Utah i$in da-
hi §ubhesiz senin muhabbetin varctir.
"Hassa-i a§k ve muhabbet boyle mutekabil olunca, senin kalbinde
Hakk'in muhabbeti katmerlestigi vakit, bil ki Hakk'in dahi sana muhabbeti
vardir." Nitekim hadts-i §erifde ou a^ «ui 'A^* >4» ^ **■ <^s* ^>. o> <-*"* ais" cy
t~Ju y juJi *]y\ d«^ juJi Jj^. *ili ya'ni "Kim ki Allah Teala indindeki kendi kadr
u menziletini bilmek isterse, kendi indindeki Allah'in kadr ii menziletine na-
zar etsin; zira Allah Teala abdin kendi nefsinden niizulu haysiyetiyle abde
niizul buyurur" buyurulur. Ve menkuldiir ki, sadat-i Nak§iyye'den Hace Ab-
dulhalik-i Gucdiivani hazretleri gocuklugunda mektebde bulundugu esnada
bir §ahis gelip hocasindan: "Biz Hakk'in bizden razi oldugunu nasil bilelim?"
diye bir sual sormus. ve hoca efendi cevabdan aciz kalmi§; bunun iizerine Ab-
dulhalik hazretleri o §ahsa sormu§lar ki: "Sen Allah'dan razi misin, degil mi-
sin?" §ahis da: "Evet raziyim," demi§. Abdiilhalik hazretleri cevaben bu-
yurmuslar ki: "Bundan bil ki, Hak Teala da senden razidir; zira senden razi
olmasa idi, bu nza sifati sende zuhur etmez idi."
£ * Lf"-" id y~ '"^^'■ i (jj^i jl j-^i -^ &*j yJ*5 ilXi^J t^**
4383. ^ifier bir el olmahsizm, el vurmamn sesi, senin elinden asla hiviya Qelmez.
Eski zamanda ekabirden birisi kapida duran hadimini cagiracagi vakit, el-
lerini birbirine vurup ses gikanr ve bu ses iizerine hizmetcj igeriye girer idi.
Cenab-i Pir efendimiz ask nisbetinin asjkda ve ma'sukda zuhuru igin behe-
mehal ikilik lazim olduguna, bu zikr olunan vaz'iyyeti misal gosterip buyu-
rurlar ki: "Sen iki elini birbirine vurmaksizin, elinin sadasim bir el ile kapiya
kadar isal edemezsin." Nitekim Tiirkge'de "Bir elin §amatasi gikmaz" darb-i
meseli meshurdur.
C $P> 3
MESNEVl-t SERlF SERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
J\yf- <J\ & £ *g jJU *Jt> ^J\ jljT <J\ (j\ <T jJU ^ 4i£J
4384. Susami§: "6t/ hazm olucu su!" diye inter; su daki: w su i$ici nerede?"
diye inter.
Zira su, susamisa ve susamis dahi suya asiktir. Beyt-i Hafiz §irazi (k.s.) :
"£ger ma '§ukun s&yesi a§ik iizerine du§du ise ne vaki ' oldw, biz viicudda 'na
muhtag idik, da zuhurda bize mu§tak idi. "
4385. ^izim cantmizda bu susamvshk suyun cezbidir; biz onun i$iniz ve o da-
hi bizim i$indir.
Tim viicudda susuzluk ve su vardir, bunlar birbirine a§iktir ve yekdigeri-
ni cezb eder. "Binaenaleyh bizim canimizda olan bu susuzluk bizi suyun cek-
mesindendir; giinkii biz su icjn ve su da bizim icjndir." Alem-i keserat boyle
ikilik zevki iizerine kurulmustur.
4386. Diahk'in hikmeti, kazada ve kaderde bizi, birbirimizin a§ihi etti.
"Kaza", a'yan-i sabitenin, lisan-i isti'dadlanyla vaki' olan talebleri iizeri-
ne Hakk'in hiikiim va kazasidir. Bu, hiikm-i kiillt-i icmaltdir. Ve "kader"
hiikm-i kiili-i icmalinin tafsilidir; ve bu tafsil anen-fe-anen bu alem-i sehadet-
te zuhur eder. Ve a'yan-i sabite, esma-i ilahiyyenin suver-i ilmiyyesidir ve
esma miitekabildir ve tekabiil isneyniyyeti ve ikiligi iktiza eder. Iste bu ikilik
iktizasidir ki, "Hakk'm hikmet-i tecellisi, kaza ve kaderde bizi birbirimizin asi-
ki etti" ve a§iklik ve ma'sukluk nisbetini vaz* etti.
4387. Cihanin biitiin cuz'leri o evvelhi hukumden $ift $ifitir ve kendi $ijtinin
asihlartdir.
"Hakk'in bu ezeldeki hiikiim ve kazasindan dolayi, bu alem-i sehadetin
bilciimle eczasi cift cift ve ikiser ikiserdir; ve her bir ciiz'ii kendi ciftierinin asi-
kidir." Nitekim Hak Teala hazretleri Kur'an-i kerimde buyurur: x. ^JUi y _,
'"&pe
AHMED AVNt KONUK
OjjSS ^ oiVjiii (Ra'd, 13/3) Ya'ni "0 Allah Teala ki, arzi do§edi ve onda
daglar "ve'riehirlef ve semeratin her cinsinden yaratti ve onda iki kisim zev-
ceyn yapti. Geceyi gundiiz ile orter. Muhakkak bunda tefekkiir edenler igin
nisanlar vardir." Bu hususta cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arab! haz-
retlerinin et-Tedbiratu'l-Mhiyye Fi Islahi Memleketi'l-insaniyye namindaki
eser-i alilerinin ibtidasmda tafsilat-i saire vardir.
4388. dMuhakkok kehruhd ve soman foptt ^t&t, aletnden her hir cuz cift iste-
yici&ir.
imdi mahlukat gift gift yaratilmis. oldugu igin, bu alem-i §ehadette vaki'
her bir cuz' kendi esini arar ve kendine cezb etmek ister. Nitekim kehruba sa-
man gopiimi ve miknatis demiri arar ve kendine geker.
^j tir*' j o*^ ^^?* r^y ^ ^*~y b i^j ^j^ oL*— i
4389. ^ok yere: "uWerhaba, hen seninle Aemir ve miknatis gi%iuxm\" (ler.
Bu beyt-i §erifde manzume-i gemsiyyeyi te§kil eden seyyarat arasindaki
cazibe kanununa i§aret buyrulur. Ya'ni "Gok arza: "Merhaba! seninle benim
aramda, demir ile miknatis arasindaki cezb kaidesi caridir"[der]. Nitekim bu
cazibe kanunu, ilm-i hey'et kitablannda miindericdir.
4390. iS%ktl indinde gok erkek ve yer ka&inclir; her neyi ki, o ath, hu hesler.
Ya'ni "Gok, tavr-i akla gore infak ve i'ta cihetinden erkek ve arz, gelen
nafakayi kabul ettigi ve kucagmda yetistirdigi mahlukati besledigi igin, kadin
mesabesindedir." Bunun igin Hz. §eyh-i Ekber Futuhat-i Mekkiyye'de arza
"Umm-i rakub" tesmiye buyurmuskrdir.
4391. Onun harareti kalmactiat vakii ona gonderir; tazelitji ve rutubeti kalma-
dvgx vakii ona ver'xr.
Ya'ni arza gokten hararet ve yagmur yagmak suretiyle tazelik ve rutubet
gelir.
<^cg>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
4392. Diaki olan burg, arza mensub olan tovragm mededicLir, suya mensub burg,
ona tazelik zahir hilar.
Bu ve atideki diger iki beyit, ilm-i micum kaidesine gore beyan buyrul-
mu§tur. tlm-i nucuma gore semada on iki burg vardir, onlar da dort kisimdir:
Hakl, abi, badi ve naridir. Bu burglann her birinden anasir-i arziyyeye imdad
gelir. Fakat bu ilm-t niicuraun telakkisi henuz fennen mek§uf degildir ve
mek§uf olmayan §ey taht-i mechuliyettedir ve meghuliyette olan §eyin dahi
inkan muvafik-i akl degildir. Nitekim anasir-i basitamn yekdigerine inkilabi
kimya-yi cedidde fennen mek§uf degil iken, bakinn altina inkilabi inkar ve
bununla me§gul olan eski kimyagerler ile istihza olunur idi. Vaktaki ahiren
elektron nazariyesi ke§f olundu, bu inkar ve istihzanin cehilden miinbais ol-
dugu anla§ildi. Velhasil burglann arz iizerindeki te'sirati bugiin mek§uf degil-
dir, fakat Kur'an-i Kerim'de U-/J *Cji j uw ajlTj {Hicr, 15/16) ya'ni "Biz
muhakkak gokte burglar yaptik", &J\ cS\l *LL)i '_, (Buruc, 85/1) ya'ni "Burg-
lar sahibi olan sema hakki igin" ayet-i kerfmelerinde burglann viicudu sabit-
tir, bunu inkara mahal yoktur.
4393. Jiiidaya mensub olan burg onun iarafina buluiu aeiirir , hatta sakd bu~
harlan geker.
4394. SAies burcu ki, gunesin harareU onlanlxr, arkasi ve yiizii aiesien kizil
olmus iava aibidir.
Bu beyt-i §erifde gune§in kiire-i ate§in olduguna i§aret buyrulur.
jj j$j t_*« Sv» $£ d\$y> yp** ^j j^ *^* ti^yj** C~~£
4395. DCadin igin kesb etrafindaki erkekler glbi, zaman iginde felegin bast d'6-
nucudiir.
4390 numarali beyt-i gerifin te'kididir.
4396. 'Ve bu Zemin ev hammligi eder, veladeiler ve onu emzirmek iizere dolamr.
c^p^
P^ AHMED AVNt KONUK
Felek devr iginde cahsip durur ve yeryiizune su ve hararet ve hava-yi ne-
simi ve ziya verir, kadini infak igin erkeklerin galistigi gibi gali§ir ve yeryuzii
de ev hanimhgi eder, birgok nebatat ve hayvanat ve insanlar dogurur ve on-
lann her birini cinslerine mahsus olan usul dairesinde besler.
4397. liinaenaleyh yeri ve gocjii akdli bil, ciinku akdlilann i§ini yafiyorlar .
Nitekim Hz. §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i tshaki'de "A'ref-i bil-
lah cemaddir" buyururlar.
4398. 6cjer bu iki dilber hirhirinden emmeseler idi, o halde nig-in e$ cpbi birbiri-
ne siirtiiniirler idi?
"Meziden" ve "mekiden", emmek demektir. Ya'ni "Her bin enva'-i beda-
yii ile gonul kapici olan yer ve gok birbirinden emmeseler idi, nicjn erkek ve
kadin gibi yekdigeriyle surtiinur ve mukarenetde bulunurlar idi?"
4399. "^ersiz ne vakit cjiil ve er^uvan hiter, boyle olunca gocjiin ab u iabindan ne
dotjar?
Goge yer lazimdir ki faaliyyetinin eseri zahir olsun.
4400. Onun i$in divide erkege bir meyil vardir, ta ki Urbirinin isi iamam ola.
4401. Diak ondan dolayt erkecje ve kadina meyil koydu, ta ki bu ittihaddan ci-
han bekfi. bvla.
4402. Uier bir ciiziin bir ciiz'e meylini de koyar, her ikisinin Utihadindan bir
dog
nk doaa
"Cenab-i Hak bu alem-i §ehadette ve arzda her bir ciiz'un bir ciiz'e mey-
lini de koyar; her ikisinin ittihadindan diger bir seyi dogurmak dogar." Mese-
c^S^)
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
la muvellidii'l-humuza ile rhiivellidu'1-ma' yekdigerine meyl edip birlesjrler
ve bunlann birle§mesinden su dedigimiz seyyal bir madde dogar; ve keza klor
ile sodyum unsurlan birle§ince, yemeklerde kullandigimiz tuz dogar. Miivel-
ledat-i saire dahi buna makiysdir.
4403. Qece cjunduz lie hoyle i'tlndhAaiir; surette mukielijdir, amma UUjakdaiu .
"i'tinak", kollanni birbirinin boynuna dolamak ma'nasmadir. Ya'ni "Gece
ile giindiiz birbirinin boyunlanna kol atmi§tir; her ne kadar biri zulmet ve di-
geri aydinlik olmak i'tibariyle, surette birbirine zid ve muhalif iseler de, haki-
katte miittefikdirler."
4404. fiiindiiz ve gece zahirde iki zvl dii^manciirlar; fakat her ikisi bir hakika-
h Hokurlar,
"Teniden", ormek ve dokumak ve sakit olmak ve aldatmak ma'nalanna
gelir. Burada "dokumak" ma'nasi miinasibdir.
4405. Dier hirisi kend-i fiil ve karitun iekmiti vein, akrabasi fk\ iigerini iste-
yici&ir.
Ya'ni gecenin ve giindiiziin vucudundan maksad, zubde-i kevn olan
cins-i be§erin hizmeti icindir. Nitekim §eyh Sa'di hazretleri §u beytinde hu-
lasa etmi§tir. Beyt:
"Bulut ve hava ve ay ve gune§ ve felek is igindedirler; ta ki sen eline ekmek
getiresin ve gafletie yemiyesin!"
4406. ,!£«■£ fci gecesiz tcib'a veal olmaz, hinaenaleyh giindilzler hurcda ne geti-
rirler?
Ya'ni "Hep giindiiz olsa, insanlar mai§etleri igin gali§ip, daima kuvvet sarf
ederler ve giindiiz irad ve kuvvet tedariki miimkin olmaz, ancak gece gelin-
cse^
AHMED AVNt KONUK
ce herkes istirahat ko§esine gekilip, vucudlanni dinlendirirler ve gimdiiz sarf
etmek iizere irad kazamrlar." Nitekim Cenab-i Hak bu hakikati, sure-i Ne-
be'de u£ jQji uw j uu jjui ut ^ wl '^^ uu* j (Nebe', 78/9-1 1) ya'ni "Si-
zin uykunuzu viicudunuza rahat kildik ve geceyi ortii yaptik ve giinduzu
vakt-i maas. kildik" ayet-i kerimesinde buyurur.
(^ ' *•
Terkib-i ademide kendi cinsinin gayri ile muhtebes
olmus, olan her bir unsurun kendi cinsini cezbi
*^ js^jh Tu ijj^ ^ OU- &j $£ jl \j j> iiU- m£ ^W
4407, Can, fenin to-pragina ie-r ki: "fjeri ion, ami ierk ef, toz gibi hizim tara-
fimiza gel!"
4408. iSizim cinsimizsin, hizim iniimizde Aaha evlasm, iyidir hi o ienden
huriulasin ve hu. iarafa cpAesin."
Ya'ni vucud-i be§erde kemik gibi toprak cinsinden olan mevad-i sulbiyye-
ye, arzin topragi der ki: "Cam terk et, ufalarak toz gibi incel de, bizim tarafi-
miza gel, zira sen bizim gibi cemad cinsindensin ve sulb bir haldesin; o ten-
deki terkibden kurtulup bizim tarafimiza iltihak etmen daha evladir."
4409. ^er hi: n ^Peki, fakai ayacji haglanmi^m, (jer$i senin gibi hastayim."
Cismin unsur-i kesifi arzin topragina cevaben der ki: "Peki senin tarafina
geleyim, fakat ayagi baglanmis, bir haldeyim; ben de ashmdan cuda ve meh-
cur oldugumdan dolayi gergi senin gibi hastayim."
*£*£?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVf-3 • "^W
4410. Sular, "Ey ya$hh gurbetintlen hizim iarafimiza fieri gel!" diye ienin ya$-
lujim isterler.
Arzin sulari da, viicud-i beserdeki yasligi ve mayiati cisim terkibindeki
gurbetten kendi taraflanna gaginrlar.
4411. lenin hararetini, Sen atestensin, hen&i ashnin yolunu tut! aiye esir
$aguir. ?
Yukanda dahi bir nebze izah olundugu iizere esir, feza-yi bi-nihayeyi
kaplamis olan bir seyyale-i rakika olup, bilciimle ecramin madde-i asliyye-
sidir. Ve esirin zerratimn ihtizazati hasebiyle hararet ve ihtizazat cogahnca
ziya ve' daha cogalinca elektrik peyda olur. E§i'a-i ziyaiyyenin en batisi ki,
kirmizidir, saniyedeki aded-i ihtizazi yfiz tirilyon ve en sur'atlisi ki, menek-
§e rengidir, saniyedeki aded-i ihtizazi bir katrilyon alti yuz milyar mertebe-
sindedir. Bu siir'atten daha fazlalan var ise de, aded-i ihtizazi ma'lum de-
gildir. Bat! tarafimn bidayet-i ihtizazi dahi mechuldur. Bu hararet, ziya ve
elektrik hep esirin muhtelif nikabda zuhurudur. Binaenaleyh bu beyt-i §e-
rifde viicud-i beserdeki hararetin dahi, kendi ash olan esire kadar riicu' ede-
cegine isaret buyurulur.
4412. Dpsiz anasinn cekismelerinden, beienle yetmis ihi illet vardu.
Tablanndaki muhalefet hasebiyle birbirlerine bagli olmayan ipsiz anasinn
yekdigeriyle cekismelerinden ve niza'lanndan dolayi, beden-i insanide yet-
mis iki illet zuhur eder.
4413. ISeHeni viran etmeh icin anasir birbirini terk eylemeh i$in illet aelir.
4414. ^Bu anasir ayagi baglanmis lort kusturlar, oliim ve hastahh ve illet ayak
apcuLir.
c £ftf>
AHMED AVNt KONUK
4415. HJakiaki onlann ayahlanni hirhirinden ach, her hir unsur muhahhak
■pervaz etii.
Ayaklan birbirine bagh olan anasir kuslanmn ayaklanni olum actigi vakit,
her bir unsur muhakkak kendi cinsi tarafina ucar.
4416. ^u asdlarm ve fer'lerin cezhesi, Uzim cismimize her dem hir maraz koyar.
"Asillar"dan murad, arzin topragi ve suyu ve havasi ve esirin harareti; ve
"fer'ler"den murad vticud-i beserdeki toprak ve su ve hava cinsinden olan
mevaddir. Ya'ni "Bu asillar ve fer'ler arasinda bir cezbe ve gekis hasil oldugu
vakit, bizim cismimize her an bir maraz koyar."
4417. Ta hi hit tertibleri yiria, her hir cuz'iin hu$u, kendi ashna uca.
Cisme anz olan bu maraz, cisimdeki dort riikniin terkibini bozmak ve her
bir cuz'iin kusu bu bagdan coziiliip, kendi aslina ucmak icmdir.
4418. Dtahk'm hikmeli hu aceleden hunu mani'dir, onlann cem' ini svhhat ile
ecele kadar tvdar.
Hakk'in hikmeti bu dort unsurun acele ayrilarak, her birinin bir an ewel
kendi aslina gitmesini men' edicidir. Onlann hey'et-i mecmuasim viicudun sih-
hat ve afiyeti ile eceli vaktine kadar tutar ve birbirinden ayrilmaya birakmaz.
4419. 'Der hi: "6t/ ciiz'ler ecel me§hud decjildir, ecelinizden ewel hanat carp-
makia faide yoktur,"
HikmeU Hak, dort unsurdan her birine hitaben der ki: "Ey ciiz'ler, sizin
indinizde bu cismin bozulma zamam meshud ve ma'lum degildir; binaena-
leyh vaktiniz gelmeden ewel, birbirinizden aynlmak icm kanat carpmakta
faide yoktur." Ve eger onun niza'i yuzunden cisimde bir maraz hasil olmus
ise, sebebi zuhur edip sifa husule gelir.
G£P^>
i|jK^ MESNEVl-t SERtF SERHt / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
(Jij* j-Ul S-*i^ *- ) ^" *Ji ^J*7 (JUjjI -Ajj^*j L^jJ^r _/* < *^J i 5"
4420. Uakiaki her bir ciiz' irtifak ister, garife olan can firak xcinde nasd olur?
Vaktaki beden-i insantde olan her bir ciiz'-i unsuri, kendi asillanna kansip
onlan refik ittihaz etmek ister, ya alem-i maddiyatta pek ziyade gartb kalmis
olan ruh, kendi ashna firak ve aynlik iginde ne hale gelir, onu var kiyas etl
C*
Camn dahi ervah alemine miincezib olmasi ve onun takazasi
ve onun kendi mukarrebine meyli; ve ruh dogan kusunun
ayagmin bukagisi olan ecza-yi ecsamdan munkati' olmasi
"Kiinde", miicrimlerin ayaklanna gegirdikleri tahtadan bukagi demektir.
442 1 . 'Der ki: "6y henim fer§e mensub olan aleak ciizlermt, henim gurbetim
daha actd.tr, ben ar§a mensubum."
Ruh-i insani der ki: "Ey benim ferse, ya'ni maddiyyat alemine mensub olan
sufli cuzlerim! Siz alem-i sufliye mensub olan asillanmza kavusmak isterse-
niz t ya ben bu alem-i stiflide sizden daha garibim ve benim gurbetim sizin gur-
betnizden daha acidir; cunkii ben arsa ve alem-i ulviye mensubum. Binaena-
leyh ben sizden daha ziyade aslima kavusmak askiyla yanip tutusuyorum."
4422. Tenin meyli uesilltge ve akan suyadir; ondan olur ki, onun ash ondan
cjeldi.
Bu beyt-i serifden i'tibaren hitab cenab-i Pir-i destgirindir, salikleri irsaden
buyururlar ki: "Cismin meyli ve muhabbeti dunyanin yesilliklerine ve cagil
<£p?
AHMED AVNl KONUK
gagil akan sulannadir, Cismin bu meyli ondan dolayi olur ki, kendisinin ash
ve nesv ii nemasi yegillikten ve sulardandir, elbette aslina meyl eder."
4423. Canin meyli hayaia ve DiayyaHir, zira ki la-mekan olan can onun ashair.
Malum olsun ki, esyanin mebdei olan Viicud, ayn-i hayattir, ztra miite-
harriktir ve onda asla stikun yoktur, eger siikun olaydi, adem olur ve ondan
asla bir §ey gikmaz idi. Zira hikmet-i tabiiyye ulemasini'n su: "Hicbir §ey bila-
sebeb sukunetini harekete ve hareketini de sukunete tebdil edemez" diisturu-
na nazaran, eger bilciimle esyanin mebdei olan viicud-i hakiMde hayat olma-
sa, o vucudun sukuneti harekete gelmek icin higbir sebeb mevcud olmami§
olur. Ve sebeb-i hareket mevcud olmayinca, hareketten zahir olan suver-i
alem tekewiin edememek lazim gelir idi. lmdi aklen ve ilmen anla§ildi ki,
vucudun meratib-i muhtelifedeki tecelliyati onun hareketinden mtinbaisdir ve
hareket olan yerde, muharrik vardir ve muharrik Hay'dir; ve Hayat bir sifat-
tir ve sifat mevsufdan miinfek olmaz. lmdi viicud, suver-i ilmiyye hasebiyle,
mertebe-i ervaha tenezziil eder ve bu mertebede suver-i ilmiyyeden her biri
birer cevher-i baslt olarak zahir olurlar. Bu cevahir-i basitadan her birinin sek-
li ve levni olmadigi gibi, zaman ve mekan ile de muttasif degildirler; zira za-
man ile mekan, cisme terettiib eden i'tibaratdandir, bunlar ise cisim degildir-
ler. Bu mertebe, aynlik ve gayriyyetten bir nevi' iizerine zatin harigde zuhu-
rundan ibarettir; ve haric ta'biri burada, mertebenin gayri demektir. Mesela su
dondugu vakit, buz olur ve su kendi mertebesinin haricine cikar; fakat su, bu-
zu muhittir, buz suyun haricinde degildir. Zat-i Hak'la, ruhiyyet mertebesi
arasindaki nisbet dahi boyledir. imdi ruh kendi zati ile kaim olup, beka husu-
sunda bedene muhtag degildir; tecerriid cihetinden mugayir-i bedendir; fakat
tedbir ve tasarruf cihetinden ibedene taalluku vardir. Bu beden, alem-i seha-
dette ruhun sureti ve kemalinin mazhandir. Binaenaleyh ruh bedenden miin-
fek olmayip, izhar-i kemal icin bedene muhtactir ve ecza-yi bedene saridir.
Onun sereyani bedene hulul ve beden ile ittihad suretiyle degildir. Belki onun
bedene sereyani, vucud-i mutlak-i Hakk'in, cemi'-i mevciidata sereyani gibi-
dir. Ve bu i'tibara gore ruh ile cisim arasinda min-kiilli'1-vucuh mugayeret
yoktur, Nasil ki Hak bir cihetten esyanin "ayn"i ve bir cihetten "gayri'l ise,
ruh dahi bir cihetten bedenin "ayn"i ve bir cihetten bedenin gayridir.
Velhasil ayn-i vahide olan vuciid-i vahidiyyet, yine vahid olarak merte-
be-i ruhiyyete tenezziil etmi§ ve mertebe-i vahidiyyette nasil ki bilciimle es-
*$$&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHl / VI. CILT • MESNEVl-3 •
mamn suver-i ilmiyyeleri yekdigerinden temeyyiiz etmis, ise, mertebe-i ruhiy-
yette dahi onlann zilali olan ervah dahi oylece yekdigerinden temeyyiiz et-
mi§tir. Binaenaleyh bu mertebe zati i'tibariyle vahid ve nisebi i'tibariyle ke-
sirdir. Ve her bir ruh, ayn-i vahidenin nisebinden biridir. Ve zati i'tibariyle va-
hid olan ruh-i kiilli, ruh-i a'zamdir ki, sair ervah-i ciiz'iyye onda mtiteayyen-
dir. Bu mukaddime anlagildiktan sonra, beyt-i §erifln ma'nasi boyle olur: "Bu
alem-i siiflide ecsada taalluk eden canin meyli, Hakk'in sifat-i Hayati'na ve
Hayy olan zatinadir. Zira la-mekan olan ruh-i a'zam ve ruh-i kiilli o canin
ashdir ve ruh-i kullinin ash dahi Hakk'in sifat-i Hayat'i ve la-mekan ve Hayy
olan zat-i azimu'§-§amdir." ,
4424. Canin meyli hikmete ve ulumadtr; ienin meyli hag ve raga ve asma cu-
huhlannadu.
"Rag", ekinlik ma'nasina olup muhmelattan olarak baga Have edilmi§tir
ve "Kurum", "kerm"in cem'i olup, asma cubugu ma'nasinadir.
tjilp _j i_->L^l i^^S ji j> J~« J}jZ> j ^jj jJJl 0W- Jy
4425. Canin meyli terakktye ve §erefedir; ienin meyli eshab ve alef keshinedir.
Ruh-i insaninin meyli alem-i sufliden alem-i ulviye terakkiye ve kemal-i
insaniyyete nailiyyetle §eref kesb etmegedir; ve cismin meyli ise, muzeyye-
nat-i diinyeviyye ve yiyecek ve icecek kazanmak hususunadir.
4426. §erefin meyli ve a§ki da, can iarafmadir. "^uhibhu'yu ve "yuhibhu.-
ne'yi hundan hill
Yukanlarda izah olundugu iizere, meyil ve muhabbet iki tarafdan olur. Can
mademki §erefe meyil ediyor ve § eref de elbette cana meyl eder ve cana mu-
teallik olur; binaenaleyh onun cisim ile munasebeti olmaz. Nitekim Kur'an-i
Kerim'de Cenab-i Hakk'in ^j^. j p**^ (Maide, 5/54) ya'ni "Hak onlan sever
ve onlar da Hakk'i severler" buyurmasini bu iki tarafli olan tecelliden bil!
4427. Diasili odur hi, her kim hi o talib olw, onun matlubunun cam ona ragib olur.
'JSP?
AHMED AVNl KONUK
Hulasa-i kelam odur ki, her kim bir matlubun talibi olursa, o matlubun ea-
rn da o talibe ragib olur.
4428. Bger hunun §erhini soylersem hadsiz olur; cAiesnevi seksen hagida kadar
olur.
"Eger bu a§ik ve ma'suk ve talib ve matlub hakkmdaki tafsilattan bahs
edecek olursam, hadsiz ve nihayetsiz olur. Mesnevi-i §enffo bu bahis sek-
sen kagida kadar olur." Ya'ni seksen kagidi dolduracak kadar ebyat-i Mesne-
viyye yazmak lazim gelir.
4429. cAaem ve hayvan, nebata mensub olan ve cemad, her bir muraa, her mu-
radsizm asikidir.
Adem ve hayvan ve nebat ve cemadin dahi, hep kendi mertebelerinde ta-
lib ve matlublan vardir. Ya'ni bunlann her biri kendi matlubunu bulunca im-
tizag eder ve her bir murad, ya'ni matlub, her bir muradsizin ya'ni muradim
elde etmemis. olan talibin agikidir. Talib matlubunu aradigi gibi, matlub dahi
talibini arar.
j^S" ^ OUot uir Obl^ jlj jju; ,j* is^y y. o\s\j> ^
4430. (Jvluraasizlar. murad tizerine dolasirlar ve o murddlar onlan cezb ederler.
[4444] ' . *
Muradsizlar, ya'ni muradlanni ve matlublanni elde etmemis. olan talibler,
| .muradlannm ve matlublarmin arkasinda ko§ar ve dola§irlar; ve o muradlar
ve matlublar dahi onlan kendi taraflanna gekerler.
|;4431. Jakat asiklann meyli zayif yapar; ma'suklarin meyli guzel ve laiif rev-
nakh eder.
Fakat a§iklann ve taliblerin meyli, kendilerinin cismini zayiflatir, ma'suk-
[lann ve matlublann, a§iklanna olan meyli, onlann suretlerini guzel ve lattf
pevnakli yapar.
R4432. uMa' suklarxn aski iki yanafii parlahr; asiklann askv onun camni yahnishr.
*$$#>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Ma'§uklar, a§iklan tarafindan sevildikge mahzuz olup guzellikleri artar ve
agiklanna da a§ik olurlar; fakat asridann asja, o a§iklann canlanm yaktigi
igin, cisimleri de zayif olur. Ma'§uklar naz ehli ve a§iklar ise niyaz ehlidir,
j\ji «\j Olji s^jf ^ olT jU ^ J^Lij j-iU \tjtf
4433. DCehruha hi-niyaz §eklinde asikhr; faked soman fopil o uzun yolda pilisir.
"Kehriiba gope a§iktir, fakat zahirine bakihrsa, gopten miistagm ve bi-ni-
yaz goriiniir. Omm a§ki ancak gopii ancak kendi tarafma gekmesinden belli
olur; velakin saman gopii kehriibaya gitmek igin kat'-i mesafe edip gah§ir."
Ya'ni bir kehriiba, bir de gop vaz' edilse, kehriiba gope dogru yuriimez, belki
gop kehriiba tarafina yiiriir; fakat kehriibada cezb vardir, eger olmasa, gop
kehriibaya gidemez.
Ol^*- j-W? '<«**> jJUl C-ilj . l)Uj <u>5J d\ J-S-P ^p Uj ^1
4434. livLmi ierk et, o atjzi susamisin asht, Sadr-t Cihan'in svnesinde do'ahx.
Bu hitab, Hz. Pir tarafindan nefs-i §eriflerinedir. Ya'ni "Pek ziyade uzaya-
cak olan bu a§ik ve ma'§ukun a§ki ve talib ve matlub arasinda olan incizab
hakkindaki beyanati birak, o hararet-i a§ktan, ruhunun agzi vuslat suyuna
susamis. olan Sadr-i Cihan'in vekilinin a§kini soyle. Velhasil o inzicabin a§ki,
yukanda soyledigimiz hakikatine binaen Sadr-i Cihan'in kalbine aks etti."
4435. aie§gedenin ashimn ve gaminin dumant onun mahdumuna aiimis ve
mii$fik olmustur.
"Kede", ism-i mekan edatidir, "ate?-kede", ates. mahalli demek olur.
"Mahdum", "hidmet'den ism-i mefuldiir, "hizmet olunmus/' demektir. Pe-
derler tarafindan evlatlanmn infak ve ia§e ve terbiyesine hizmet olundugu
igin, evlatlara "mahdum" demek miitearef olmustar. Burada "mahdum"dan
murad, Sadr-i Cihan'dir. Ya'ni "0 a§k atesjnin mahalli olan vekilin a§ki ve
garni, onun hizmet etmis. oldugu Sadr-i Cihan'in kalbine gitmis, ve vekile kar-
§i §efkat edici olmustur."
4436. jFakat namusdan ve azametten ve ab-i rudan dolayi uianma gelirdi hi,
ondan araya.
<^ept,
AHMED AVNt KONUK
"Bevs,", azamet ve hod-numalik; "ab-i ru", §eref ve haysiyyet demektir.
Ya'ni "Sadr-i Cihan'in kalbinde de vekilin muhabbeti mevcud ise de, kendisi
makam-i hiikumdaride bulundugundan, makamimn Tcabi olan. namusu ve
azameti ve §eref ve haysiyeti haleldar olmamak icin vekilin ahvalini ara§tir-
maktan ve ondan acjktan agiga haber istemekten utanma gelir idi."
4437. Onun rahmeti o miskinm mu$taki olmu$; saltanat hu lutufdan mani' gel-
mi$lir.
Sadr-i Cihan'in rahmeti, o miskin olan vekilin mu§taki olmu§ ve onun
hakkinda tecelliye muheyya olmus, ise de, Sadr-i Cihan'in makamimn iktiza
ettigi siyaset, onun hakkinda bu lutfun tecellisine mani' gelmi§tir.
4438. S%kil, "S^caha hu onu mu $ekti, yahui $eki§ o iarafdan hu tarafa nu
eri§ti? aiye hay rand.tr.
Bahru'1-Ulum hazretlerinin bu beyt-i §erif hakkmdaki beyanat-i aliyyele-
rinin izah suretiyle buraya dercini miinasib gordiim: "Ya'ni, bu iki tarafdan
vaki' olan a§k ve inzicab hep Hakk'in kemalat-i esmaiyyesinin zuhuru igin-
dir. Binaenaleyh Hak Teala kendi isimlerinin kemali icin alem hakkinda miif-
tekirdir. Bunun icin §eyh-i Ekber (k.s.) Hak Teala'nin oiijJU '&& 'S} & £*- '-&
t\MJ^ j *Jb 4ii\ (Al-i imran, 3/181) ya'ni "Allah Teala,' Allah fakirdir ve biz
ze'nginleriz,' diyen kimselerin sozunii i§itti" kavlinde buyururlar ki: "Kiifur,
Allah'a zillet-i fakn ve kendilerine izzet-i ginayi isbat ettikleri icindir; "Innal-
lahe fakirun" kelamimn kendi degildir. Allah fakir demek, o kemalat-i esma-
iyyesine miiftekirdir demektir." Ve §eyri-i Ekber buyururlar ki: "Hak indinde
zillet ile iftikar yoktur velakin mutlak iftikar, kemal-i esmaidedir. Bu iftikar
zillet ile degildir, izzet iledir." Imdi "iftikar" ta'biri Allah Teala hazretleri hak-
kinda ammenin tevahhu§unu mucib oldugundan, Hz. Fir efendimiz bu mev-
zu'un te§rihinden siikut buyurdular."
Filhakika da "iftikar-i ilahi" degme havsalanin kabul edecegi bir §ey degil-
dir; bunu kabul edebilmek icin Hz. §eyh-i Ekber' in ucu bucagi bulunmayan
bir zevk-i ma'rifeti lazimdir. Mademki bu bahis yazildi, bir misal ile bu ma'na-
yi biraz tavzih lazim geldi, §6yle ki: Bir azimiis^an olan hukiimdara bende la-
zimdir ve onun bendeye iftikan vardir; fakat onun iftikan zillet ile ve yalvar-
<^cg>
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
mak ile degildir; belki izzet ve istigna ve kahr iledir. Velakin bendenin iftikan
zillet ve yalvarmak iledir, Iste Hakk'in kendi isimlerinin kemali hakkinda me-
zahire olan iftikan boyle izzet ile vaki' olan iftikardir; fakat bu iftikar, gayre
degildir, belki kendinden yine kendinedir. Maahaza ammenin bu ma'rifete
vusulii mu§kil oldugundan, efkara vah§et ilka etmemek igin muhakkiklerden
ba'zilan "iftikar" yerine "i§tiyak" kelimesini isti'mal buyurmu§tur.
j£-l pJpl <1JI JL^ ^J J»\j U ^ ^ iS^r ^J
4439. Celadeti ierk et ki, bundan bi-habersin; agzi bacjla! JMlah hafiiii en $ok
bilir. ?
Cenab-i Fir efendimiz akla hitaben buyururlar ki: Qeki§ nisbetini a§ik ve
ma'§ukdan higbirisine aid bilme ki, hakikatte gekici olan ne a§iktir, ne de
ma'§ukdur; belki gekici bir emr-i mahfidir ki, onu Hak Teala zevk-i uluhiyye-
ti ile brlir. Binaenaleyh bu bahisten kag ve agzini kapa!
4440. H&unclan sonra bu sozu medfun edeyim; o cekici $ekiuor, ben nasil edeuim?
Bundan sonra bu a§ik ve ma'suk arasindaki a§ka ve cezbe dair olan [ke-
larm] sineme defn edip meydana gikarrmyayim. gekici olan Hak Teala be-
ni ba§ka bahse gekiyor, o tarafa gitmiyeyim de ne yapayim?
4441. Bu mu'tena, kimdir o kimse ki seni cekiyor, o kimse birakmaz ki bu de-
mi varasm.
"Mu'teni", i'tina ve ihtimam eden veya zahmet geken ma'nalanna gelir.
Ankaravi hazretleri bu beyt-i §erife boyle ma'na vermi§lerdir: "Ey zahmet ge-
kici veya ihtimam edici kimse, seni muradin olan taraftan geri tutan kimdir?
kimse seni, bu sozu soylemeye birakmaz," Hind §arihlerinden Veil Mu-
hammed Ekberabadi de §6yle buyurur: "Soz soylemeye bais olan o kimsedir
ki, soz soylemekten men' edicidir, ya'ni Hak Siibhanehu hazretleridir. imdi
talibler suretinde soz anlayan ve taleb suretinde olan O'dur. Ve taliblerin dog-
ru anlayicihgi beni izhar-i esrara getirir; ve keza munkirler ve redd-i bab olan
egri anlayicilar ve belki inkar suretinde olan O'dur ki, beni izhar-i esrardan
geri tutar." Sairleri bu beytin ma'nasim boyle anlarlar: "Ba'zan, izhar et! di-
ye kalbe ilka eden ve ba'zan, sukut et! diyen O'dur. Burada murad olan
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
ma'na bu degildir, galata dii§me!" Ma'na, her ne suretle olursa olsun tasar-
ruf-i Hakk'i beyandan ibarettir.
4442. Sefer i$in yiiz azvmel edersin, muhahkak seni ba§ka yere $eker.
Bu tasarrufu anlamak istersen dikkat et! Mesela bir tarafa sefer icln bircok
kasd ve azimetlerin olur; halbuki Hakk'in tasarrufu seni hig hatinnda olma-
yan baska taraflara cektigi sence tahakkuk etmis bir keyfiyettir.
4443. Ondan dolayi o yulan her iarafa $evir, id ki acemi ai, biniciden haber hula.
Nitekim bir suvari bir acemi ata bindigi vakit, harekatinda serbest olmadi-
gi ve iizerindeki siivarinin iradesine gore hareket etmek lazim geldigini o ata
anlatmak icjn, o siivari, hayvanin yularim o tarafa, bu tarafa gekip, hayvam
kendi iradesine tabi' kilmaga ali§tinr.
4444. £eyrek Kuylu at o sebebden iyi izlidxr ki, o hilir ki, binici onun iistHndedir .
Acemi hayvan iistunde binici oldugundan gafil olup harunluk edip istedi-
gi gibi hareket etmek ister; binaenaleyh suvari onun yulanm oraya buraya
cekip harekatinda hur ve serbest olmadigim anlatir. Fakat iistunde suvari bu-
lundugunu bilen zeyrek ve zeki hayvan harunluk etmez, giizel giizel siivan-
nin sevk ettigi tarafa yiiriir gider. Binaenaleyh insanlar iki kisimdir: Birisi ace-
mi ve digeri zeki ve aliskan ata benzer. Birisi iizerinde suvari gibi mutasaraf
olan Hak'dan gafildir, digeri ise tasarrufat-i ilahiyyeyi miidriktir.
4445. senin kalbini abtiirdii ve yiiz sevda bacjladi; seni muradsiz eiix, bina-
enaleyh kalbini kudu
Birinci misra' Ankaravi hazretlerinin verdigi ma'naya goredir. "Biird",
"burden" masdanndan mazt olup, gotiirdii demek olur. Ya'ni "Hak Teala se-
nin kalbini gotiiriip, ona yiiz sevda ve emel bagladi, sonra senin bu murad-
lanm hasil etmedi; binaenaleyh bundan dolayi kalbin miinkesir oldu." Birin-
ci misra'da "ber du sad" ibaresindeki "ber", kelimesi edat-i isti'la ve "dii" ke-
C ^P^
MESNEVM §ERfF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Iimesi "iki" ma'nasina olduguna gore, birinci misra'in terciimesi boyle olur:
"0 senin kalbini iki yiiz sevda iizerine bagladi."
4446. O vakiaki o ewelki re'yin kanadini kirdi, kanai kincinin varligi ni$in
sabit olma.it?
"0 Hak Teala hazretleri o senin ewelki rey ve kasdinin kanadini kirdi ve
onu alem-i zahirde meydana koymaya mani' oldu. Binaenaleyh bu halden,
senin kasd ve iradenin kanadini kinci olan Hakk'in viicudu ve varhgi sabit
oldu." Eger senin kasdim bozucu bir vucud olraasa idi, sen elbette o kasdini
icra eder ve muradina nail olur idin.
4447. tyakiaki onun kazasi senin te&nrinin ifini kirdi, onun kazast senin
iizerinde nasd sabit olmadi?
lj jl «^U I; J/Lib JL»U j ti$£ U fc~i \j _jl fj£ a\f elT j c— j\
Malik ve Kahir O oldugundan haberdar etmek igin t azimetlerin
feshi ve onlarm nakzi ve ara sira onun azmini feth etmek ve nafiz
tutmak, azm etmege onun tama' tutmasi igindir; nihayet tenbih
tenbih iizerine olmak igin tekrar onun azmini kirar
4448. <JAzimler ve kasilar maceracia ara sua sana Hoym gelir.
Ey Hak yolunun yolcusu, senin birtakim i§ler hakkindaki azimlerin ve ka-
sidlann, ara sira muamelat-i cariyede dogru gelir ve azm ve kasd ettigin §ey-
ler hasil olur.
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
JjSwio I j C^XJ j>oi j\j -US" C-^J cJi Ol A^Uj ^
4449. Ta /u onun. tama'i ile hxdbin niyet ede, diger dej'a senin niyetini kvrar.
Senin kasdinin boyle ba'zan hedef-i husule isabeti, kalbinin azim ve ka-
siddan me'yus olmamasi ve maksadm husuliinii gorup tama' etmesi icindir;
binaenaleyh sen "Niyet ettigim §ey, gahsirsam pek a'la husule gelir!" der ve
baska ba§ka muradlann husuliine niyet edersin; fakat bu diger def ada senin
niyetini Hakk'in iradesi kesr eder ve o kasdin husuliine mani' olur.
^ir j" j,i x*y ^ ji
J^K
»s^.
*J&.
jj
4450. Ue eger seni kulliyyetle muradsiz tuia idi, gonul nevmicl olurdu, ne vakit
emel ekerdi?
Ve eger Hak Teala hazretleri seni hayatinda kasd ettigin muradlannm
hepsinin husuliine mani' olaydi, kalbin kasd ve niyetten nevmid olur ve as-
la emel ve arzu beslemek cihetine mutemayil olmazdi ve emel tohumunu ek-
mez idi.
4451. Ue eger emeli ekmese idi, onun ariligi cihetinden onun iizerinde onun
rnahhurlugu ne vakit zahir olurdu?
Ya'ni insan bu hayat-i diinyeviyyede ba'zan maksadi olan muradmin hu-
sulunii gormekie, diger muradlanni kasd ve icraya heves ve tama* eder ve
ba'dehu bu kasd ve azimetleri tasarruf-i Hak ile bozulur; ve eger emel tohu-
munu kalbine ekmese idi, Hakk'm tasarrufu ile ondan art oldugu vakit ken-
disinin iizerinde Hakk'in kahirligi ve kendisinin makhurlugu zahir olmaz idi.
4452. Soulier kendi murddsizliklanndan dolayi kendi uWevla' sindan kaherli
oldu.
At
4453. CMwadsvzMi cennetin kdavuzu oldu; ey hos taburtli w Diuffeti'l-cen-
ne'yi isiil
Bu beyt-i §enfde or^^a p\ cj»- 3 ej isCi \>. h^\ oi=- ya'ni "Cennet mekruh-
lar ile 6rtulmu§tur ve cehennem §ehvetler ile 6rtiilmu§tiir" hadls-i §erifine isa-
c^^
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
ret buyrulur. Ya'ni diinyada nefsin bircok hazzettigi arzular ve muradlar var-
dir ve bir de asla hazzetmedigi ahval vardir. "Bu hadis-i §erif mucibince nef-
sin muradlarmin Hak taranndan men'i husulu cennetin kilavuzu olur; zira
cennet nefse ho§ gelmeyen §eyler ile mesturdur."
4454. Ha'zan se-nin muraMann hiltiin kinlmi§ ayaklulir, hir$ok himse olur fci,
onun mm aii revaj.tr.
Ey salik, senin muradat-i diinyeviyyen ba'zan busbiitun hasil olmaz, bu
senin hakkinda ayn-i lutufdur. Bircok kimselefin muradlan dahi hasil olur
zannetme ki, onlann husulu muradi onlann hakkinda bir lutuf olsun.
4455. Dmdi o saHthlar onun zebunu oUtdar t fakat hani o a§iklann §ike$teligi?
Boyle olunca o Hakk'in tasarrufunu aklen idrak edip, imanlannda sadik
olanlar, fikirlerinde ve i'tikadlannda Hakk'in zebunu oldular. Fakat bu akil
sadiklardan ba§ka, bir de Hakk'in a§iklan vardir, Bu a§iklann ind-i Hak'daki
zebunlugu ve inkisarlan nerede! Bunlarm zebunlugu ve inkisan higbir sinifin
inkisanna benzemez.
4456. iSdkdler, tzhrar cthetirulen onan zebunudur; d^tklar yuz thtiyar ile §ikestedir.
Akiller kendi murad ve arzulannin husulune hahi§ger olduklan halde,
kar§ilanna Hakk'in tasarrufunun mumanaati cikinca, miiteessir olurlar ve iz-
tirar cihetinden Hakk'a teslimiyet gosterirler; fakat a§iklar ihtiyarlanyla ken-
di muradlanndan gecmister ve Hakk'in muradina muntazir olmu§lardir, bina-
enaleyh Hakk'in muradi zuhur ettigi vakit, onlarda asla teessiir vaki' olmaz
ve onlann muradi ancak Hakk'in muradi olur. Nitekim sultanu'l-arifin Baye-
zid-i Bistami hazretleri: "Otuz yii vardir ki, Hak buyurdu, ben onu yaptim;
§imdi otuz yil var ki, ben soylerim, Hak onu yapar" buyurmu§tur. Zira me-
badi-i sulukde henuz onun iradesi irade-i Hak' da miistehlek degil idi; otuz yil
kendi nefsini Hakk'in evamir ve nevahisine miinkad kildi ve otuz yildan son-
ra, onun iradesi, irade-i Hak'da fani oldu ve onda Hakk'in iradesinden gayri
irade kalmadi; ve ondan ancak Hakk'in diledigi sadir olur ve onun diledigi
ancak Hakk'in buyurdugudur.
cy^
AHMED AVNl KONUK
Jb'l <_$Jdi _j c^j^w- JUUilp Jul iJJjj (JLTJjj ^"^ilp
4457. Onun akilleri, bende mensub bendelerclir, onun a$iklan §ekere ve kande
mensubdurlar.
"Sukker", Arabi'de "§eker" ve "kand", §eker ma'nasinaolan "kend" lafz-i
Farisi'sinden muarrebdir. Ve "kand", "siikkerin muradifi olarak gelmigtir.
Ya'ni "Akiller, akillanmn hukmune baglanmi§ olan kullardir; ve fakat a§iklar
§eker gibi tath ve leziz otan a§ka mensubdurlar."
4458. "ZKerken aeltnl" aktllerin yulartdir; "^Tav'an flelin! a§iklann bahdrtdir.
Bu beyt-i §enfde, sure-i Fussilet'de vaki* uJii u/" j* ' u > C*i a*P* j V.. J&
'^il bl : i (Fussilet, 41/1 1) ya'ni "HakTeala semaya ve arza tav'an vey'a kerhen
geliniz dedi, ikisi de itaat edici olarak geldik dediler" ayet-i kerimesine i§aret bu-
yurulur. Bundan anla§ilir ki, sema ve arz vticudda asillan olan Hakk'a a§ik ve
iradeleri Hakk'in iradesinde fanidir. Ya'ni "Akilleri emr-i Hakk'a geken yular,
"Kerhen geliniz!" emridir; ve a§iklar "Geliniz!" emrini i§ittikleri vakit, ma'§ukun
emrine tabi' olmayi bahar gibi latif bilip, emri canibine tav'an ko§arlar."
€*■
Peygamber (a.s.)in esirlere bakmasi ve tebessiim etmesi
ve: "Bir kavimden taacciibe ducar oldum ki, zincirler ile
ve bukagilar ile cennete gekilirler" buyurmasi
Cenab-i pir efendimiz bu kissayi Fihi Mi Fih'in ibtidasinda Selcuk hukum-
dannin veziri olan Muineddin Pervane'ye hitaben & ,iW J jJ J* Jliy k
J^-j 'j^i- 4J! j '^SJk, j JJcl. lul If |i^ f^. JJejS J il)) (JuJ 01 ^ Vi (Enfal, 8/70)
ya'ni "Ey benimResulum, esirlerden elinizde olanlara de ki: Eger Allah Te-
ala'nin ilm-i ezelisinde, kalblerinizde hayir ve tman var ise, sizden ahnan fid-
■^g 3
MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
yeden hayirlisim size verir ve giinahlanmzi magfiret eder; Allah Teala gafur
ve rahimdir" ayet-i kerimesinin tefsirini beyan buyurduklan sirada nakl et-
misterdir ki, bu Fihi Ma Fih fakir tarafindan terciime edilmi§tir. Bu muhare-
bede ahnan esirler arasinda Peygamber efendimizin amcalan Hz. Abbas (r.a.)
dahi mevcud idi ki, muahharan islam olmu§lardir; ve bu hadis bu esirler hak-
kinda §eref-varid olmugtur.
jju ji OLijI <Xi}ji ^-* *S j~jt\ ^yr t_s^ j***£ "^
4459. ^eyyamber florin ki, hir holilk esir aotururler idi ve onlar nale i$inde idi.
jij jij iJj j* ^^^ J& i$* jiA 6 ^' ^ -*-i J 3 ^^ -^P
4460. dqah olan arslan onlan hend icinde qordii; onda alttan alia hakarlar idi.
[4474] 3 t » /
avakib-i ahvale agah olan arslan, ya'ni Nebiyy-i zi§an o esirleri bag
icinde gordu ki, o esirler bag iginde, basjanm onlerine egip, utanma ve ofke
halleri memzug oldugu halde, alt alta nazar ederlerdi.
i_J J l^jlJJi <j-W> Jj-"J j>. *— sitP jl \l\j j/» Ju;L>- (C*^ U
4461. Uiaiia her hiri Ulesui-i sadik uzerine gazah cihetinden di§lerini ve du-
daklanni $ujiierler idi.
4462. Takat yok idi ki, o gazah ile soz soylesinler; zira on hatman kahir zin-
cirinde idHer.
esirlerin takati yok idi ki, ofkeleri sebebiyle ehl-i Islam aleyhinde soz
soyleyebilsinler-, zira her bin on batman agirliginda kahir ve ceza zincirleriy-
le bagli idiler.
4463. uWiivekkel onlan sehir tarapna $eker idi, onlan kahir ile kafirisUindan
qoiiirur idi.
Esirleri muhafazaya me'mur olan kimse onlan ceke geke §ehir tarafina go-
tiirur idi; onlan kahriyle diyar-i kuffardan, diyar-i islam'a goturiir idi.
4464. "QVe hir fida, ne hir alhn alivor, ne de hir serverden §efaat erisiyori"
*$%&>
AriMED AVNl KONUK
Bu beyit ile atideki beyit, esirlerin kendi kendilerine sdyledikleri sozlerdir.
Ya'ni derler idi ki: "Bizi maglub eden bu Peygamber ne fidye-i necat ne de al-
tin ahyor, ne de bizim halasimiz icjn taallukatimizdan bulunan islamlann bu-
yuklerinden bir §efaat eri§iyor!"
4465. w j4lemin rahmeti! diyorlar, halbuki o, alemin boflazim ve airtla^ini ao-
Uiriiyor!"
Bu Peygamber'e musliimanlar "Alemin rahmeti!" diyorlar, halbuki o rah-
met degil, bil'akis alemin bogazim ve girtlagini kesiyor.
4466. ^udak alhnda §ahin i§ine ia'ne vurucu olduklan halde, bin inkar ile yo-
la giderler idi.
O esirler, §ah-i hakikat olan Peygamber'in, i§ine dudak altindan i'tiraz
ederek ve homurdanarak, bin inkar ile yola giderler idi.
4467. "Qareler yaphk, halhuki burada yireler yoktur; muhakkak bu adamxn
kalbi mermerden noksan dejjildir."
esirler homurdanarak derler ki: "Biz her miiskilata karsi careler ve ted-
birler yaptik, miiessir oldu; halbuki bugiin ba§imiza gelen belanm define ?a-
re ve tedbir yoktur. Muhakkak bu Peygamber dedikleri adamm kalbi katihk-
ta mermer ta§indan daha noksan degildir."
4468. vxr Biz binlerce arslan adamxz, §ea arslamz; iki uc pplak ve zayif ve ya-
wn canhya"
C~~ jj^U- ^_j>-Ij C^U^^-i jb C*~~jjj p jl jrt oJJUji uJ-^!'
4469. xyr Boyle aciz kalmt§tz; eflri aidicilikten midir, yahud yttdtzlardan midir
yahud sihirbazliktan mulir?"
Birinci beyit, ikinci beytin birinci misra'i ile tamam olur. "Ya'ni Kureys. ka-
bilesinin bahadir ve cengaverleriyiz. Boyle birkac giplak ve zayif eline ve ya-
n canh olan kimselere kar§i nasil olup da boyle aciz kalmi§iz. Bu maglubiye-
< J $P?
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
titniz bizim tedbirde egri gidiciligimizden midir, yoksa yildizlann te'strinden
midir, yahud onlann sihirbazhklanndan midir?" demek olur.
^jfji
■\*» L* tJL^xj y C-i-eJ Ol ^Jji ji J l *--~^ > .
4470. "Onun. o bahh bizim bahitmizt yirth; bizim iahiimtz, onun tahhnda ba§
[4484] _ it "
a§acji oldu.
"0 Peygamber'in tali'i bizim tali'imizi maglub etti, bizim taht-i ikbalimiz,
onun taht-i ikbalinden altiist oldu."
4471. "Sger onun i§i sihirbazliktan kavi oUu ise, biz dahi sihirbazlik eitik ni-
$in aiimeii?"
"Eger o Peygamber'in bizim uzerimize galebesi sihirbazliktan oldu ise, biz
de ona karsi sihirbazhk yaptik; bizim sihirbazhgimiz nicin muessir olup, ileri-
ye gitmedi?"
Bu "in testeftihu fekad caekumu'l-fethu" ayet-i kerimesinin
tefsiri; "Ey tainler, dediniz ki bizden ve Muhammed'den her o
kimse ki hakdir, ona feth ve nusret ver! Ve bunu o sebeble
soylediniz, ta zan gele ki siz garazsiz Hakk'in talibisiniz. $imdi
Muhammed'e nusret verdik, ta ki hak sahibini goresiniz"
Bu ayet-i kerime sure-i Enfal'dedir, sebeb-i niizulii budur ki, kiiffar-i Kurey§,
Mekke-i Mukerreme'den, ehi-i Islam ile harb icjn giktiklan vakit, Harem-i Se-
rif in brtusunii tutup: "Ya Rab, iki askerden hangisi sana mahbub ve makbul
ise, ona nusret ver" derlerdi. Hak Teala onlara karsi istihza muamelesi gds-
terip buyurdu ki: _j juj \_pyS oi j fo ^ [#* \&z os _j £&\ ^W *j& \j>c£J; oi
c ^^ >
AHMED AVNi KONUK
'^jj» 'g '«ii 01 j ti/jr 'ji j (£, '^ ^ ^' 'J (Enfal, 8/19) Ya'ni "Eger siz fe-
tih istediniz ise, iste size fetih geldi ve eger muhalefetten vazgegerseniz o si-
zin igin hayirhdir ve eger muhalefete avdet ederseniz, biz de onlara nusrete
avdet ederiz ve eger cok olsa bile, sizin cemaatiniz sizden bir §eyi def etmez;
ve muhakkak Allah Teala mu'minler ile beraberdir."
4472. "^utlardan ve Diuda'dan niyaz etiik ki, eger haksiz isek, hizi kat' ei!"
Ya'ni kuffar-t Kureys dediler ki: "Biz putlardan ve Huda'dan yalvanp is-
tedik ki, eger da'vamizda haksiz isek bizi maglub et!"
j>*j \j jl O^* eJ Jr>j**J j' J ^ j' *^—*s~«lj. J J*- 4>Jl
4473. O fci hizden ve ondan hakcUr ve dogrudur, ona nusret vex, onun nusre-
tini isie!"
"Bizden ve islamlardan hangimiz hakli ve dogru ise, ona yardim et ve
onun yardimim iste!"
4474. IJu (iuai/i po/t etiik; ve JZat onunde ve ^Xizza ve CMenat onunde secde
ettik.
"Salat", kelimesine Ankaravi hazretieri "secde" ma'nasim vermistir. Hind
sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi hazretieri "bahsis" ve "ata"
ma'nasina olan "sila"mn cem'idir ve kesr ile "silaf'dir demistir. "Lat" ve "Uz-
za" ye "Menat" Kureys'in taptigi putlann isimleridir. Nitekim sure-i Necm'de
i^vi '£m\ s& j &-J& j oVji *f$}\ (Necm, 53/19-20) ["Gordiinuz mii o Lat ve
Uzza'yi ve ucunciileri olan otekini, Menat'i?"] ayet-i kerimesinde isimleri
mezkurdur.
if J>^ ^Jij &~ •^ f C/ U^ j' C ^ ^ ^
4475. Oil, "Gger o hak ise, onu zahir kd, eger hak olmazsa, onu hizim zebu-
numuz et!"
Bu beyt-i serifde, sure-i Enfal'de olan Ajup [>• ji-i y. u* oir oi ^i \jfo \\ 'j
P-Si v lu, bi ji *lLii '^ TjUj^- uj^- >u {Enfal, 8/32) ya'ni "Vaktaki dediler: Ey
beriim Allah 'im, bu Peygamber'in dedigi senin indinden olup hak ise, bizim
MESNEVM §ERtF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVt-3 •
iizerimize gdkten ta§ yagdir veyahud bize azab-i elim getir" [ayet-i kenmesi-
ne i§aret buyurulur.] Bu sozii sdyleyenin Ebu Cehil oldugu rivayet olunur.
4476. ^akidki apk cjordiik ki o mansur oldu, biz hep zulmet olduk, o nur oldu."
Bu da Kureys. munkirlerinin soziidur. Dediler ki: "Biz bu kadar putlanmi-
za dua ettik ve hediyeler verdik veya secdeler ettik. "Eger Muhammed hak
ise bize izhar et ve eger batil ise, onu bize maglub et!" dedik. Vaktaki onun
mansur oldugunu ve bize galebesini gordiik ve biz onun oniinde hep zulmet
olduk, o bizim oniimuzde nur oldu." ?
4477. "O isteditjiniz seydir!" diye bu bizim cevabvmizdir, zahir oldu ki, Siz
haksizstniz!"
Kurey§ miinkirleri sozlerine devam edip dediler ki: "Bizim bu maglubiye-
timiz ve muslumanlann galibiyeti "i§te istediginiz §eyi verdim" diye Hak ta-
rafmdan bize verilmis, cevabdir; ve Hakk'in bu cevab-i fiilisi "Siz haksizsiniz!"
diyerek bizlere zahir oldu."
A47&. ^Zekrar bu endlseyi kendilerinin fikrinden kor ettiler, kendilerinin zik-
rinden def ettiler.
Kurey§ miinkirleri yukandaki dii§iinceleri tekrar hatirlanndan sildiler ve
fikirlerinden def ettiler, dediler:
4479. ZKi, ;r Bit tefekkiir dahi bize iSbardan biiti ki, onun dogrulugu goniilde
duriist olur."
"Bizim maglubiyetimiz ve onlann galibiyeti hakli olduklannin delilidir, su-
retinde vaki' olan du§uncemiz idbar-i tali'den bitti ve dogdu; kalbimizde o fik-
rin dogrulugu kalbde takarrur edip diiriist ve saglam olur, yanh§ bir fikri dog-
ru goruriiz."
4480. w Dialbuki eger birka$ kere gaUb oldu ise ne oldu? JZ,aman her bir kim-
[4494] , _ J . 1 . i„
seyi galib gehnr'.
eg^p
AHMED AVNt KONUK
"Halbuki Muhammed (a.s.) birkac kere bize galib oldu ise, bunun ne huk-
mii olur; zaman her bir kimseyi galib getirir, ya'ni galibiyet ve maglubiyet
ba'zi ahval ve §eraitin te'siri ile, zaman zaman vaki' olur bir §eydir."
4481. n< ~Biz dahi eyyamdan saadei-mend olduk, defeat ile onun ilzerine muzaf-
fer cjeldik."
"Nitekim biz dahi ba'zi vakitlerde onlara galib gelmek suretiyle husn-i ta-
li'imizi izhar ettik, def alar ile o Peygamber uzerine muzaffer olduk."
4482. Tekrar derler idi hi: n< Vakui o maglub oldu, Uzim maglubiyetimiz gibi o
$irk,in ve al$ak olmadi.
Mu§rikler, yukandaki fikri muhakemelerinden sonra, tekrar doniip derler
idi ki: "Evet, o da bize maglub oldu, fakat onun maglubiyeti, bizim §imdiki
maglubiyetimize benzemedi; zira o maglub oldugu vakit, bizim gibi elleri zin-
drier ile baglamp zeltl bir surette sevk olunmadi."
4483. "JZ.ua hiisn-i tali' ona maglubiyet i$inde, el alhndan gizli yuz §ddi verdi.
"Zira bu hal de onun giizel olan talii iktizasindandir ki, onun bu talii, mag-
lubiyeti iginde bile kendisine bir sebeb-i mechulden gizlice sururlar ve safalar
verir idi. §6yle:"
4484. *Dii, o asla maglub olmu§& benzemedi, zira onda ona ne gam, ne de kw
ranma oldu."
4485. C'ii^it mii'minlerin alameti maglvibiyettir; fakai muminin maglvtblugun-
da giizellih vardir.
Mu'minler maglubiyetten miiteessir olmazlar, ciinkii onlar alemde
Hakk'in tecelli-i efalini mugahede ederler. Efal-i ilahiyye onunde daima
maglub ve miinkesirdirler; bu sebeble mii'minlerin alameti maglubiyet olur,
fakat mu'minin maglubiyetinde ve inkisannda guzellik vardir, cunkii onu
<^^
MESNEVf-f SERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
efal-i Hak'dan goriir. Nitekim ayet-i kerimede & '«1ji LJsr l. Sli ILJ, J ji (Tev-
be, 9/51) ya'ni "Habibim de ki: Bize Allah Teala hazretlerinin bizim igin ezel-
de yazdigi seyin gayri isabet etmez" buyrulur.
4486. Sger sen hir misk ve anheri kirarsan, alemi reyhamn kokusundan doldu-
rursun.
Ya'ni mu'minler misk ve anbere benzerler. "Eger sen miski ve anberi ki-
np pargalarsan, onun kokusu etrafa yayilir; bunun gibi mii'minlerin inkisa-
nndan suri ve ma'nevi etraf-i aleme birgok fevaid hasil olur."
j~j \j tjSji AiT jj lfiL>- j>- tj^'j** OlpLi L ^SJ^> jj
4487. ^Ve eger anstzin eseyin fliibresini kirarsan, odalan hasian basa ziyade
kokmus edersin.
Ehl-i nefis olan munkirler dahi e§ek gubresine benzerler, onlan kirdigin
vakit, batinlanndaki habaset etraf-i aleme intisar eder ve nasin huzur ve ra-
hati miinselib olur.
C^
Resul (a.s.)m Hudeybiye'den muradsiz olarak geri donmesinin
sirn odur ki, Hak Teala onun lakabim "fetih" koydu, zira "inna
fetahna" surette kapamak ve ma'nada agmak oldu; nitekim miski
kirmak zahirde kirmaktir ve ma'nada onun miskligini sabit
kilmaktir, onun faidelerinin tekmllidir
Tafsilati tarih-i tslam kitablannda beyan olundugu iizere Resul-i zi§an
Efendimiz Zilka'de aymda bir pazartesi gunu, ifa-yi hac igin Medine'den
C £P?
AHMED AVNt KONUK
Mekke'ye sefer ettiler ve kurban etmek igin de yetmis. deveyi beraberce go-
tiirduler. Mekke mu§rikleri bu haberi duydular ve Resul-i Ekrem'i ashab-i ki-
ramiyla beraber lfa-yi hacdan men' etmek igin ittifak ederek "Beldah" namin-
daki mahalle kadar gikip kar§i durdular. Resul-i Ekrem hazretleri de bunlann
ittifakindan haber alip, Hudeybiye ismindeki mevki'de ashab-i kiramla bera-
ber tevakkuf buyurdular. Cenab-i Peygamber bir musalaha akdi igin, Hz. Os-
man'i mu§riklere elgi olarak gonderdi; onlar o hazreti tevkif ettiler ve o sira-
da Hz. Osman'in katli haberi §ayi' oldu. Resul-i Ekrem Efendimiz ashab-i ki-
ramdan bir agag altinda biat istediler ve bir ellerini diger elleri iizerine koyup:
"Bu el Osman'in elidir ve Osman maktul olmamistir!" buyurdular. Ashabin
cumlesi biat ettiler; bu biata "biat-i Ridvan" derler. Mii§rikler bu biat haberi-
ni isjtince vehme diisup taraflanndan Sehl b. Amr'i Resul-i Ekrem tarafina
gonderdiler ve bir sulh akd olundu. Ve bu sulh, islam hakkinda surette gayet
agir idi, ba'zi gartlan §unlardm
On yil islam ile mu§rikler arasinda muharebe ve kital olmayacak ve gerek
gizliden gizliye ve gerek agiktan agiga birbirlerini incitmiyecekler.
Mii'minler bu sene gidip, gelecek sene hacca gelecekler ve miisjiklerden
birisi islam tarafina kagarsa, ehl-i islam onlan miisriklere iade edecekler; ve
fakat musliimanlardan birisi musjiklere kagip, irtidad ederse, onlar bunu isla-
ma iade etmiyecekler.
Bu agir §artli sulhdan islamlarm kalbi munkesir oldu. Hz. Peygamber yir-
mi gun Hudeybiye 'de kaldi ve ashab-i kirama tiras. olmalanni ve develeri kur-
ban etmelerini emir buyurdu; ve mii'minler miinkesiren Hudeybiye'den Me-
dine'ye dondiikleri vakit C uJ£ 'J £>2 ui (Fetih, 48/1) ya'ni "Apagik bir fet-
hi muhakkak biz sana feth'ettik" sure-i §erifesi nazil oldu. Bu Hudeybiye mu-
salahasi islam igin surette zafer kapisim kapamak idi, fakat batmda ve
ma'nada feth-i mubin idi ki, by musalahamn fevaid-i adidesi tarih-i tslam'da
mufassaldir, burada zikri uzun olur.
4488. JZiil ile Uiudeyhiye ric'ati vaktinfa, "Dnna fetahna" devleii davul $aldi.
Nitekim yukanda Izah olundu.
4489. Ona hazretden haber geUi ki: "0U, sen hu zaferin men'inden gam-gin
*$$&>
MESNEVl-I SERlF SERHi / VI. CiLT • MESNEVt-3 •
Cenab-i Hak tarafindan Resul-i Ekrem'e: "§ehrine don, zahirde bu zaferin
men* edilmis olmasindan dolayi rmiteessir olma!" diye vahiy geldi.
C^»\j a*L 0!^» A*i* 0!^» t_tJj c— . *lf>*» o-Lii t£j\y*- <jij-^"
4490. " jlira bu senin nakd clan horlugunda feiihler vardxr, isiefalan kal'e, fa~
Ian buk'a sana mahsustur."
"Buk'a", arz kit'asi ma'nasinadir. Cenab-i Hak vahyinde buyurdu ki: "Ey
Resuliim, gam gekme, Hudeybiye musalahasi hal-i hazirda bir maglubiyet ve
zillettir, fakat bu zillet icjnde fetihler ve zaferler gizlidir; iste falan kal'e ve fa-
lan kit'a-i araz! sana verilmistir, behemehal onlan feth edeceksin!"
4491. Sona hak! Uakiaki hararetle geri dondii, *Jiureyza ve O^fadir uzerine
*ondan ne vaki oldu?
Bu beyt-i serif Hz. Pir efendimiz tarafmdandir, buyururlar ki: Evet Hudey-
biye musalahasinda suretde islama bir zillet hali goriindu, fakat sen onun so-
nuna bak! Vaktaki Resul-i Ekrem hazretleri mahrumiyyet-i hac harareti ve te-
essiirii ile geri dondii, Ben! Kureyza ve Ben! Nadir kabileleri uzerine ne vaki'
oldugu, tarih-i Islam kitablannda mundericdir. Bu iki kabile Hayber ciheti ya-
hudilerindendir, bunlar Mekke musriklerini islamlar aleyhine tesvik ederlerdi.
4492. Dial' alar, hem de o iki buk' alarm etraft ve ganunetlerden menfaatlar
miiseUem oldu.
kabilelerin kal'alan, hem de onlara rmiteallik olan iki kit'a-i arazi ve
mal-i ganaimden bircok menfaatlar ehl-i Islam'a teslim olunmus oldu.
Ja^* .J ^-P^ j -^j j r^ Jt &j tj£ r^- y ^ -^ jj
4493. ^Ue eger o olmazsa, sen bak ki o jerik. -pur-gam ve renc ve meftun ve asik-
dirlar.
4494. .Zillet zehrini seker g&i yerler, gamlar dikenini develer gibi otlarlar.
Bu iki beyt-i serif bir cumle-i tarn teskil ederler. Ya'ni "Bu zafer ve muvaf-
fakiyet olmasa dahi, sen ona bak ki, bu mii'minler taifesi pek ziyade gamh
nsps 8
AHMED AVNl KONUK
ve gdniilleri mecriih ve zaferin meftunu ve a§iki olduklan halde, bu muvaf-
fakiyetsizlik zilletinin zehrini, asla §ikayet etmeksizin §eker gibi yerler; diken
gibi gamlan, devenin tath tatli yedigi dikenler gibi, tath tath yerler."
£j:> dy? OLijl J^ JiUo ^1 gj J& j\ <u pi- u& jM
4495. fjamin aym ifin, §aHt i$in ctegil; hu al^ahnu onlarin include ierece gibiilir.
Ya'ni "Bunlann garni tath tath yemesi, gamda meserret ve §adi buldukla-
n icin degildir, belki garni, gam ve uziicii ve sikici bir §ey oldugu icin kabul
ederler ve aciyi tath tath yerler; fakat o acinm acihgi yine yerindedir. Bu te-
safiil ve alcalma onlarin indinde derece ve mertebe gibidir. Yiikselen kimse
nasil mahzuz olursa, onlar da alcalma iginde oylece mahzuz olurlar."
a*^ j C^»J jl Jlu-jJ ( -*a aS" el^>- jH jJutT JJiLi OU>Jl
4496. Utuyu cUbinde oyle mesrurdurlar ki, tahtian ve kiilahian korkarlar.
Onlar kuyu dibinde, ya'ni derekat-i zillette oyle mesrurdurlar ki, onlara tac ve
taht verilse, korkup kacarlar; ^iinku onlar bunu ma'suklanmn hicabi goriirler.
4497. Uier nereie muhakkak Mber hem-nisin olur, yer alh deyil, feleijjin ustuciiir.
Ma'suk-i hakiki olan Hak her nerede ve herhangi hal icmde beraber olur-
sa, orasi yer alti bile olsa, yer alti degil felegin iistii olur.
Mustafa (s.a.v.)in bu haberinin tefsiridir ki: "Beni, Metta'nin
oglu Yunus iizerine tafdfl etmeyiniz!" buyurdu
4498. ^eyqamher huyuriu ki: ^^Benim mi'ractmin ^unus'un mi'raci iizerine
fazdeti ycktur."
*$$&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
Ma'lum olsun ki, hadis-i §erifde nehiy buyrulan fazilet, niibuwet ve risa-
let hususundaki fazilet-i mutlakadir; zira resul-i ilahi olmak cihetinden higbir
peygamberin, diger bir peygamberden efdaliyyeti yoktur, nitekim ayet-i keri-
mede *l-j "^ Jb-i'^ j>- Si (Bakara, 2/285) ya'ni "Resullerden hicbirinin ara-
sini tefrik etmeyiz" buyurulur. Fakat her peygamber §ahsi ve mazhariyeti ci-
hetinden birbirinden tefrik olunur. Zira her birinin mazhar oldugu isim ba§-
kadir. Ve esma-i ilahiyye arasinda tefazul sabittir. Bu tefazul &>* y)\ 'dis
j*i J* '?+£* (Bakara, 2/253) ya'ni "Bu peygamberlerin ba'zisini ba'zisi tize-
rine tafdil ettik" ayet-i kerimesinde musarrahdir; ve bu cihetten her bir nebi-
den zahir olan ahval, bu Rabb4 hassi olan ism-i ilahinin icabati dairesinde
vaki' olur. Nitekim Salih (a.s.) ism-i Fettah'in mazhan idi, binaenaleyh
mu'cizati da bu ismin dairesinde vaki' oldu. Musa (a.s.) ism-i Zahir'in ve Isa
(a.s.) ism-i Batm'in mazhan idiler; fakat (s.a.v.) Efendimiz bilciimle esmamn
mazhan olmakla beraber, bir ism-i galibin hiikum ve te'siri altinda degildir;
belki cemi'-i esmamn ahkam ve asan daire-i i'tidalde vaki' olur. Bu cihetle
bilciimle enbiya (aleyhimu's-selam) iizerine fazileti sabittir.
Cenab-i Ptr efendimiz bu hadis-i §erifin diger bir i§aretini lisan-i Nebe-
vi'den beyanen buyururlar ki: "Benim mi'racimin, Yunus (a.s.)in mi'raci iize-
rine fazileti yoktur." Cenab-i Fir, fakir tarafindan tercume edilen Fihi Ma
Fih'm yirmi beginci fashnda: ojJ-i ^ j **-jjp oir di j> j>\ ^^ J* JjL±z V
j,s$\ js- t u~Ji j$£ jrif j Ya'ni "Beni Yunus ibn Metta iizerine tafdil etme-
yin, §u sebeble ki, onun uriicu bahgin karninda oldu, benim urucum ar§ iize-
rinde semada oldu" hadis-i §erifini §erh buyururlar.
4499. %mm layikvm felek uzerine ve onun lauiki ini§ iizerineciir; zira ki
Diakk'm uahmlifli hesahian ndri^ciir.
"Hisib", hisab kelimesinin kaide-i Fiirs uzere imale olunmu§udur. Ya'ni
"Benim mi'racim felek uzerine gikis, ve onun mi'raci da ini§ oldu; zira ki
Hakk'in yakinhgi alem-i suret ve taayyiinata aid olan hesabin haricindedir."
4500. ZKurh ne yukanya, ne ie a§ajju)a giimektir; kurh-i Oiak varlik habsin-
den kurtulmaktu .
Hakk'a yakin olmak demek, yukanya cikmak ve a§agiya inmek demek
AHMED AVNt KONUK
degildir; zira yukari ve asagi nisbetleri, bu mevhum olan izafi varhgin Icabi-
dir; kurb-i Hak ise, bu mevhum olan varhgin habsinden kurtulmaktir.
4501. ^Jo/t {fin., yukannin ve a§agmin ne yeri vardir? ^ok vein ne cabvik, ne
uzak, ne de gee vardir.
Vucud-i izafi, viicud-i mahz ile, adem-i mahz arasinda bir berzahdir. Vii-
cud-i mahza nazaran yoktur ve adem-i mahza nazaran vardir; binaenaleyh
onun hali, adem-i izafidir, Bu beyt-i serifde vucud-i izafiye "yok" ta'bir buy-
rulmasi, viicud-i mahza nazarandir. Ve im'di vucud-i izafi, kendi aleminde
bulundukga yukari, a§agi, gabuk, uzak ve gee, gibi nisbetlerin mahsurudur;
vaktaki kendi aleminden tecerriid eder ve vucud-i hakiki muvacehesinde
yok olur, bu hal iginde bu nisbetlerin haricinde kalir. Bu mutalaaya, ya'ni
vticud-i mahza "hest-i nist-numa" ya'ni "yok goriinen var" ve viicud-i iza-
fiye "nist-i hest-numa" ya'ni "var goriinen yok" demisterdir.
4502. Uiahk'in hazinesinin i§ yeri yohluktadir; sen varliqm maflrurusun, ne
hilirsin hi yok nedir?
"Hakk'in hazlnesi"nden murad, ilm-i ilahi mertebesidir. "is yeri"nden mu-
rad, yoklugu yukanda izah olunan bu viicud-i izafi alemidir. Ya'ni "Hakk'in
suver-i ilmiyyesinin ahkami zahir oian mahal, yokluk demek olan bu viicud-i
izafi alemidir. Ey gafil, sen bu izafi olan varhgin magrurusun ve ona aldan-
mi§sin, halbuki o, viicud-i hakiki muvacehesinde yoktur; sen bu mevhum
olan varlik iginde miistagrak iken bu yolun ne oldugunu ne bilirsin?"
"Girre", gafillik, aldanmishk ma;nasinadir. {Akrebu'l-Mevirid) .
4503. Uiasih onlann hu inkisdn, ey ulu, hie hizim inkisarimiza henzemez!
Bu beyt-i serif esirlerin lisamndandir ve birbirlerine sdyledikleri sozlerdir.
Ya'ni "Ey ulu arkada§, bu muslumanlann magliibiyeti ve zilleti, bizim mag-
lubiyet ve zilletimize benzemiyor vesselam."
4504. JZtil ve ielef icinde oyle mesrurdurlar \d, ihhal ve serej vakiinde hizim gibi.
*$$&>
MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Ya'ni "Biz ikbal ve §eref vaktinde nasil mesrur olur isek, onlar da ziil ve
telef ve zararlar iginde oylece mesrur bir haldedirler."
4505. (S%zihsizhk azitji hep onun emlakidir; jakirlih ve zillef oitun iftthari ve
yuhsehli^idir.
Peygamber diinyanm ni'metine ve refahina ehemmiyet vermiyor, onun
indinde aziksizlik aziktir ve ni'met ve emlakdir; fakirlik ve zilletle iftihar eder
ve onlarda yiikseklik goriir.
Bu beyt-i §enfde isj** JM ya'ni "Fakr, benfm fahrimdir" ve i~£~* ^ ^
usTUli ijAj j jj^-\j l£~* j*\ j ya'ni "Ya Rab, beni miskin olarak ya§at ve
miskin olarak oldiir ve ziimre-i mesakin iginde ha§ret!" hadte-i §eriflerine i§a-
ret buyrulur.
4506. O birisi dedi: "Gfler o fertd oyle ise, o ni$in gulclu, zxra bizi baglanmi$
gordu?"
Bu muhavere esnasinda diger birisi, yukandaki sozleri soyleyen kimseye
dedi: "Eger o zafer ile teferrud eden Peygamber senin dedigin gibi ise, bizi go-
riince nicjn giildii? Qiinkii o bizi boyle baglanmis. bir halde gordii."
4507. "uWademhi o miibdel olmustur ve onun meserreti bu zindan degildir,
bundan onun azaclligtndandir."
Ya'ni "Mademki o Peygamber miibdel olmu§tur, ya'ni sifat-i be^eriyyesi,
sifat-i riihaniyyete tebeddiil etmi§tir ve mademki onun meserreti bu diinya
zindamna aid olan huzuzatdan degildir ve onun bu diinya zindamndan azad
olu§undandir;" Ciimle atideki beyit ile tamam olur:
4508. "0 halde dusmanlarxn hahn sebebiule ni$in sad oldu, ni$in bu fetih ve
zafer den pur-bad oldu?"
Bu, yukandaki beytin cevabidir. Ya'ni "Mademki sifat-i nefsaniyyesi te-
beddiil etmistir, o halde du§manlanm makhur bir halde gormesi sebebiyle ni-
c ^p?
AHMED AVNt KONUK
gin sevindi? Nigin bu fetih ve zaferden gurur getirip §i§ti?" "Pur-bad olmak",
Turkce'ye, "magrur olup kabarmak" ile tercume olunabilir.
4509. x Qnun cam §dd oltlu, zirii erkek arslanlar uzerine kolay iasarruj ve fe-
tih ve zafer buldu."
"Erkek arslanlar"dan murad, kendilerini kabadayi ve pehlivan addeden
mugriklerdir.
«) jLlIj j <J J j^~ :> W^ j*
j*
~J iljl jS -_£~oUj ^
4510. nSoyU olunca bildik ki, o azad degildir, dunyanin gayri ile dil-ho§ ve M-
§ad degildir.
Ya'ni "Mademki diismanlannin kahnndan seviniyor, o halde biz onun bu
halinden bildik ki, o bu dtinya zindanmdan azad olmus degildir ve dunyanin
harici olan bir hal ile gonlu hos. ve mesrur degildir, ancak dunyanin huzuza-
tiyla mesrurdur."
Ci\jj^> (ji-i^ -uSsJ * ju ji OL^jf Ol JaI o jx>- Oj^- <J jj
4511. ""^oksa nasti filler idi ki, o cihanin ehli kotii ve iyi uzerine §efkat edici
ve merhamet ediaierdir '.'
"Eger o diinya zindanmdan kurtulmus. bir kimse olsa idi t bizim bu zelil ha-
limizden dolayi nasil mesrur olup giiler idi; zira o ruhaniyet aleminin ehli,
hem kotiiler ve hem de iyiler uzerine §efkat edici ve merhamet edici olurlar."
4512. esirler onun bahsinde birbirleriyle dil alhnda bunu jisildadtlar.
"Mengiden", me§veret etmek^ve ba§kalan isjtmiyecek surette soz soyle-
mek, ma'nasinadir. Tiirkce'de, fisildamak ile tercume olunabilir. Ankaravi
hazretleri bu ma'nayi Tiirkce "sokurdanmak" kelimesiyle tercume buyurmu§-
lardir. Hind nushalannda birinci misra' ol. j y j ^ j*if ^ jA ["Dil altindan bu-
nu soyluyorlardi"] suretinde vaki'dir.
** * '*
4513. Ta muvekkel i§itmesin; bizim iizerimize svcrar, muhakkak bu sozii o sul-
ianin kulagina gotiirur.
c^P?
MESNEVl-i SERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
Yavas yavas konusurken derlerdi ki: "Aman bizi muhafazaya me'mur
olan kimse sozlerimizi isitmesin, eger duyarsa muhakkak bu sdzleri o sul-
tan-i muzafferin kulagina goturiir, sonra is fena olur."
Peygamber (a.s.)m mesrur olmasi iizerine
onlann ta'nindan agah olmasi
"§ematet", bir diismamn diismana isabet eden beladan dolayi izhar-i sii-
rur etmesi ma'nasinadir. Ya'ni Peygamber (a.s.)in kendi dusmanlanmn mak-
huriyyetine sevinmesi iizerine, esirler tarafindan vaki' olan ta'ndan ve i'tiraz-
dan haberdar olmasi beyanmdadir demek olur.
4514. Uakxa o miivehkel o sozii i§itmedi, hir kulaga gitti, *min ledun'den iii.
"Lediin", taraf ve nezd ma'nasinadir; burada murad, "Allah indinden" de-
mektir. Ya'ni "Esirler gayet yavas konustuklan icjn vakia onlann sozlerini
isitmedi; fakat o sozler oyle bir kulaga gitti ki, o kulak da Sultan-i enbiya
Efendimiz'in mubarek kulaklan olup, Allah indinden her seyi isitmege me-
mur idi. Nitekim hadis-i kudside i~- <J o^r ["Onun isitmesiyim"] buyurulur.
■X*z£ tj+iyixj j ijj Jail?- aSoI -bJJ \j <J*~»y. OUi^ <Jji
4515. ^usuf'un aomleginin kokusunu cjorme&i, o kimse ki hijz eiici idi, halhu-
ki onu ^a'kub $ekti.
Esinerin gizli sozlerini miivekkelin isitmeyip, Hz. Peygamber 'in duymasi-
mn naziri budur ki, "Yusuf (a.s.)in gomlegini Ya'kub (a.s.)a getirmege me-
mur ve miivekkel olan kimse, o hifz ettigi gomlegin kokusunu duymadigi
halde, o kokuyu beri tarafinda Ya'kub (a.s.) duyar idi."
Ota L-.~-j.g- ?-j} j*» Ot XiyJ^j OL~> >\ l)Up j> ^jJcLi i)\
4516. O seytanlar gogun anani iizerinde, o flayb hilici olan levhin sirnni i§it-
mezler.
c^p,
AHMED AVNt KONUK
"Anan", ariz olmak ma'nasina olan "anen"den, bulut gibi gokyuziinun
avanzina denir. Nitekim "a'nanu's-sema" derler. "Gayb-dan"; "dan", danisten
masdanndan emr-i hazir oldugu takdirde, vasf-i terkibi olup, "gayb bilici" de-
mek olur. Ve "dan", ism-i mekan edati olduguna gore "mahall-i gayb" demek
olur. Bu surette ikinci misra'in ma'nasi: "0 mahall-i gayb olan levhin sirrim
i§itmezler" demek olur. Ya'ni "§eytanlar gokyiiziinun avanzina kadar ciktikla-
n halde o gayb bilici veya gayb mahalli olan levhin sirnni isjtmezler." Burada
"seytanlar"dan murad hicabat sebebiyle Hak'dan uzak olanlar ma'nasinadir.
Ma'lumdur ki, Resul-i Ekrem Efendimiz' in bi'set-i seniyyelerinden ewel cin
taifesi viicud-i kevmlerinin letafeti hasebiyle goge cikarlar ve keza viicud-i kev-
nileri latif olan melaike-i unsuriyyundan levh-i mahfuzda menkus. olan sirr-i
kaza ve kader-i ilahiye aid ma'lumati galip, yeryiiziindeki kahinlere ilka ederler
idi. Vaktaki Resul-i Ekrem Efendimiz meb'us oldular, goge cikan cinler, mela-
ike-i unsuriyyun tarafindan tard olundular. Nitekim Kur'an-i Kerim'de sure-i
Cin'de cinlerin lisanindan bu hal ihbar buyrulur: C)~ ciu ulW> *Cji ill ui _,
\x^>j bl^-i aJ o^j o jIi £*s~j j*i ***JS jLpli* ip* JjJu UT \j\ j Lfi j Uoi (Cin, 72/8,9)
Ya'ni "Biz goge yakla§tigimizda, biz o gogu melaikeden kavi bekgiler ve sjhab-
lar'ile dolu bulduk, halbuki biz ewelce dinlemek igin gokten oturacak yerlere
oturduk; simdiki halde kirn dinlerse, kendisi igin rasad olan bir §ihab bulur."
4517. tlMuhammed yatmis ve dayanmts, sir onun drafma gelmis, (Luyucu ol-
mustur.
Muhammed (s.a.v.) Efendimiz do§egine yatmis. ve yastigina dayanmis.
iken, taife-i §eyatinin yakla§ip da isjtemedigi esrar-i kaza ve kader o hazre-
tin etrafina gelmis. ve onun etrafim tutucu ve tavaf edici olmu§dur.
4518. Dtelvayi o kimse yer ki, onun nzki agkhr; o kimse iegil ki, onun far-
mahlan uzun olur.
Helva gibi leziz olan ulum-i lediinniyyeyi ve esrar-i rabbaniyyeyi ezelde
nzki ve nasibi olan kimse yer. Bu ni'met sa'y u gayret ile ele gecmez,
jU*- j*> Ju^-1 j (Jiji Jf> *£ &\jji* <j"J^~ * Zj ^ ^^ f"^
4519. Dtusiztyi huak, sun JAhmei'ien a\ d-iye, necm-i safab seuian surudi
bek$isi olmustur.
c^e^D
MESNEVf-i §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
"Sakib", su'le verici ve delici ma'nalannadir. "Necm-i sakib," parlak bir
§u'le ile ve siir'at ile fezayt delip ugan yildiz demektir. Fen bunlan, mahrekin-
den kurtulmus. birtakim ecram addetmektedir. Kur'an-i Kerim bu ugmanin se-
bebini bize bildiriyor, fakat mahiyetleri bizce meghuldiir; ztra onlan uzaktan
ugar yildiz goriiyoruz. Ya'ni Ahmed (aleyhissalatii vesselam) Efendimiz'in
bi'set-i seniyyelerinden sonra ins ve cinnin istinkah-i esrar hususunda mii-
racaat-gahi ancak Zat-i nubuwet-penahileri olmu§tur; taife-i cinnin hirsizli-
gi men' edilmistir.
4520. By iki gozii duhkan iarafina olan kimse, sabahian ayah ol, mescide git,
nzki Dlak' dan istel
Hind niishalannda "du dide" yerine "devide" vaki'dir. "Ey erkenden diik-
kan tarafina ko§mu§ olan kimse" demek oiur. Ya'ni "Rizk-i surf olsun,
ma'nevi olsun, muhakkak surette gali§makla ele gegmez; nitekim sun rizk
igin hararetle gah§anlardan birgogu iflas ettigi gibi, az galisanlardan bir kisim
insanlar dahi gok kazanmi§lardir. Rizk-i ma'nevi olan ulum da boyledir. Bi-
naenaleyh her iki nevi' nzk, Hak'dan taleb olunmak lazimdir."
(^
Estrlerin zamfrlerini Resul (a.s.)m anlamasi
4521. Dmdi 'Jlesul onlann sozunii anladi. "0 aiilme bana cenkien dolayi ol-
madi" buyuriu.
Resul-i z!§an Efendimiz estrlerin gizli sozlerini ve onlann kalblerindeki ni-
yetlerini kesf tarikiyle anladi ve onlara hitaben cevab verip buyurdu ki: "Be-
nim giilmem, cenkte maglub olmanizdan dolayi degildir."
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
*•* (j*r^ L$^j* C<.««J (^fuio HjA Li *8-L*rfjJ j jLiol «Ul ai^
4522. Onlar olmiislerdir ve fenamn CMriimiisudiirler, hizim indimizde bimilsii
oldurtnek erlik degildir "
"0 miinkirler hadd-i zatinda oliiler ztimresine dahil olmuslar ve bu hayat-i
faniye iginde bulunduklan halde ciiriimiislerdir; zira onlarda kuwet-i ma'na
olmadigi gibi, zahirlerinde de bir kuvvet kalmamistir.Bizim indimizde olmii-
sii oldurmek erlik ve kabadayihk degildir."
4523. Onlar ise kimdir? ,Ztra ben cenk mahallerinde ayak basdigim vakit, ay
yank olur."
"Hakk'in bana olan ihsan-i tasarrufu indinde, onlann kuvveti nedir ve on-
lar kim oluyorlar ki, bana mukavemet edebilsinler; zira ben Hak yolunda
cenk ettigim yerlerde sabit-kadem oldugum vakit, ay yanhr." Bu beyt-i geiif-
de insikak-i kamer mu'cizesine isaret buyrulur.
(jU^- fOj.S ^ K~*> \j U-i jA Jp^ J Jj^JJ i\j\^ (_^-Ssjl
4524. "0 vakit ki, azad ve kudreili idiniz, muhakkak ben sizi boyle baijlanmis
cjoriir idim."
"Ey iisara-yi Kureys, siz bu harbde esir olup baglanmazdan mukaddem,
hiir ve kuvvetli bir halde iken, ben sizi alem-i misalde boyle baglanmis-bir
halde goriir idim. Benim sizin bu halinizi goriisum yeni bir sey degildir ki,
makhuriyyetiniz ile mesrur olayim."
4525. By hanedamn miilkii sebebiyle nazlanmis olan kimse, akuin indinde sen
oluk iizerinde devesin.
"Ey her bir asirda mensub oldugu hanedamn asaleti ve zenginligi ile naz-
lamp iftihar eden kimseler! Siz akil olan bir kimsenin nazannda, oluk iizerin-
de duran bir deve gibisiniz. Oluk iizerinde bir devenin sebati ne kadar olabi-
lirse, sizin de miras yediliginizin iizerinde sebat o kadardir,"
Hind niishalannda "navdan" yerine "nerdiiban" yazilmistir; ma'nada mu-
halefet yoktur. Devenin oluk uzerinde durmasiyla, merdiven uzerinde dur-
masi adem-i sebat cihetinden miisavidir. §ah-i Naksibend hazretleri: "Insan
C $P?
MESNEVt-t §ERfF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
neseb ve asaletle bir yere vasil olmaz " buyurmuslardir. Asalet ilim ve irfan-
dir. Nitekim meshur hiikemadan Sokrat'a sefih bir beyzade gelip: "Sen adi bir
kimsenin oglusun, ben beyzadeyim" demesi iizerine Sokrat: "Ey bedbaht, se-
nin asaletin sende bitiyor ve benimki bende bashyor" cevabmi vermistir.
4526. Ten nak$imn legeni damdan du$eliden tart, goziimiin oniinde her bir ge-
lid gelmi§ oldu.
"Tast ez bab iiftaden", "legen damdan diismek", gizli olan halin, asikar ol-
masindan kinayedir. Tiirkge'de dahi "ipligi pazara gikti" derler; gizli olan ha-
li, meydana gikti demek olur. Ya'ni "Cismin sureti bu alemde zahir oldugu an-
dan beri, bana onun levh-i mahfuzda yazilmis olan hali zahir oldu ve istik-
balde gelecek olan her bir hadise, gozumiin oniinde gelmis. bir halde zahir ol-
du" demektir.
4527. xr 3Coruga hakanm, meyi a§ikar goriirjim, yoka hakanm §eyi a§iriar go-
riiriim.
"Mesela korugun suretine ve naksina bakanm, onda iizum sarabim gorii-
riim; ve yoka, ya'ni "adem-i izafi" aleminde olan ma'naya bakanm, o ma'na-
yi viicud-i izafi aleminde asikar olarak bir "sey" olmus goruriim." Mesela ce-
kirdegin igindeki agag, adem-i izafidedir; vaktaki o gekirdek nesv ii nema bu-
lup iginde agag gikar, vucud-i izafi aleminde bir sey olur.
4528. *Swra bakanm, gizli bir alem goruriim; cihandan Sndan ve Lfiavva bit-
memi§.
Bu beyt-i serifde bir ma'na-yi azime isaret buyrulur. "Sir alemine, ya'ni
a'yan-i sabite alemine nazar ederim, gizli bir alem goruriim ki, o cihandan
Adem ve Havva bitmemis ve nesv ii nema bulup, zuhur etmemistir."
Malum olsun ki, hakikat-i muhammediyye mertebesi, viicud-i mutlakin,
mertebe-i ahadiyyeden ve bu mertebe-i ltlakdan, mertebe-i vahdete tenezzii-
liinden ibarettir. Bu i'tibar ile, bu hakikatin ibtidasi ve intihasi yoktur. Bu ha-
kikatin bir mertebeye daha tenezziilii, mertebe-i vahidiyyet olup, bu mertebe-
c^px.
AHMED AVNl KONUK
de ilm-i ilahide a'yan-i sabite zahir olur ve buna "haklkat-i insaniyye" merte-
besi dahi derler. Ve ayn-i viicud olan feza-yi bi-nihayede tekewun ve tefessud
edecek avalimin suretleri bu mertebede yekdigerinden temeyyiiz ederler; zira
fezada bizim alemimiz gibi pekgok alemler vardir ve peyderpey bu alemler te-
kevviin ve tefessud etmektedir, bunlarm iizerlerinde her birinin kavanin-i ta-
biiyyesi mucibince nebat ve hayvan husule gelir ve Ademler ve Havvalar vii-
cud bulur. Bu raa'na Kur'an-i Kerim'de mezkurdur: &ji\ 'j ofjllji jL «ju^ j
ib J* L^i ^ u j (§ura, 42/29) Ya'ni "Semavatin ve arzin halki ve onlarda dab-
be cinsinden olan geylerin negri Allah'in varhgimn alametlerindendir." Diger
ayet-i kerimede j*'j§j o(j*Ji J± Lii^^ ^\ -jj \^L^}is (Neml, 27/25) ya'ni
"Goklerde ve yerde hububat cikaran Allah'a secde etmezler mi?" buyrulur. Ve
insana da "dabbe" buyruldugu Oji£u II ^ ^sj\ ^\ *a\ x^ ^\yi\ > 01 (Enfal,
8/22) ya'ni "Devabbin §erlisi Allah indinde, taakkul etmeyen sagir ve dilsiz
olan kimselerdir" ayet-i kerimesiyle sabittir.
C-~«j j ^jSwt j <M^> u *l a-Lp C...JI olji *^->*J ^j ""--• , j*
4529. x <J\huhakkak sizi elesi alemlnin zerreleri vaktinde ayagi haglanmt§ ve
menkus ve siifli gormii$um(lur"
"Alem-i ervahda herkesin ruhu zerreler halinde miitemessil olup Ji^ 'di
(A'raf, 7/1 72) ["Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?"] hitabina muhatab olduk-
lan vakit, ben sizin ayn-i sabitenize bakip, ayagi baglanmi§ ve bas, a§agi ol-
mus, ve siifli bir halde gormusumdur."
4530. "^Direklersiz tjojjiin hudusundan evvel hilmi§ olduyum, $ey ziyade ohnadi."
"Umud", "imad"in cem'idir. tmad, direk demektir. "Goklerin direkler ol-
maksizm hudusundan mukaddem, a'yan-i sabite aleminde mu§ahede edip
bilmis. oldugum malumat, bu alem-i §ehadette ziyadele§medi." Bu beyt-i §e-
rifde "Asuman-i bi-amed" ta'biriyle L* >» ofjllJi '^ ^JJ! -JjT (Ra'd, 13/2)
ya'ni "Oyle Allah Teala'dir ki, gokleri 'direkler olmaksizin yiikseltti" ayet-i ke-
rimesine i§aret buyrulur. Bu ayet-i kerimede manzume-i §emsiyyeyi te§kil
eden seyyaratm muallakda devr ettiklerine i§aret olunur. Ya'ni manzume-i
§emsiyye fezada tekevviin etmezden evvel, ilm-i ilahide sabit olan suretleri-
ni ruhum ile bilmis, idim. Bu manzumenin tekevviiniinden sonra dahi o
ma'lumatim ziyadele§medi, zira bildigim hal iizere tekevviin etti.
°$^&
MESNEVl-t §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
f\ eJJL JT j <J\ £ oTjl (ji-j fl oOjj ^ OjXJj— Ij U-i. ^
4531. ^uWuhahkak stzt to? a$atft g'6ru§um, ontlan cvvel hi sudan ve $amurdan
bilirim."
"Sudan ve gamurdan" ta'biriyle, cism-i kesif-i unsuiiye i§aret buyrulur.
"Baliden", buyumek, nesv ii nema bulmak demektir. Ya'ni "Ey iisera-yi
Kureys, ben cism-i kesif-i unsuri ile bu alem-i sehadete gelip nesv ii nema
bulmazdan evvel, alem-i ma'nada sizi bas asagi gelmis bir halde gormu-
siimdur."
Ob" JUl Olj-i f JlO ^^Jt jA OUj <JiU *£ b" f JL.JJ y
4532. ^fieni gbrmedim, id hi onunla §adi edeyim; htinu sizin ikhalinlz i$inde
ybriiyor idim"
"Ben sizin bugiinkii maglubiyetinizi yeni gormedim, ta ki bu yeni gdriis.
sebebiyle mesrur olayim; ben sizin bu halinizi, sizin hal-i ikbalinizin icinde de
goruyor idim."
J*j> £J* ^J J* J ^Jj*- l? 4 -^ J*** *^J J*- J& ^
4533. n £jizli hahnn hafllanmi§t, ondan sonra da ne kahir! $eher yer idiniz ve
onda zehir derc idi."
"Hakk'in gizli kahnmn baglanmisi idiniz; o gizli kahirdan sonra alem-i zu-
hurdaki kahir, ne azim kahirdirl Siz mukaddema seker yer idiniz, fakat o se-
kerin iginde zehir mimderic idi."
Jjl Jj\ X^>- C-^- Xtiyj ifj^- 3^"^ J* J j^ J, c£-U U^?-^^
4534. nr B'6yle zehir den dolu hir §eheri eqer dii§man ho§ i$erse, onun iizerine sa-
na ne hased gelir?"
"Eger dusman boyle igi zehir dolu olan bir seker serbetini tath tath igerse,
onun o andaki telezzuziine hased eder misin?"
4535. "O zehiri ne§at ile, nu§ eitiniz, blixmunuz her ihi hulagimzi gizli tuimu$."
"0 zehir dolu olan seker §erbetini sevk ve nesat ile igdiniz; siz onu oyle
zevk ile igerken, olumumiz de iki kulaginizi gizlice tutmus idi."
s^p?
AHMED AVNl KONUK
4536. n< ~Ben omui i$in gazd etmedim, id ki zafer hulayvm, ahum tuiaytm!"
"Ben du§manlara zafer bulmak ve ciham kahir ve galebem altinda tut-
rnak icin sizinle gaza etmedim; benim harbim, insan olduklan halde, hay-
vaniyet mertebesinde kalan ve hemcinslerini de kendi mertebe-i sufliyyele-
rine gekmek igin nahak yere kan dokenleri insaniyet mertebesine gikarmak
igindir."
u+ij" (-^ ^y? j*V u^r J. o**~J !> j^y J c ~" **&■ ^^ ^
4537. ",Ztra o cihdn cife ve murddr ve kiymeisizdir; boyle marddr iizerine na-
stl harts olurum?"
"Cife", dlmiis. hayvanin kokmus. cesedi; "murdar", pis; "rahis", ucuz ma'na-
lannadir. §arih Ankaravi hazretleri "rahis"a kiymetsiz ma'nasi vermi§tir.
» -.» _ » -- at
4538. \Kovek degilim, id ki oliiniin ■percemini koparayim; Dsd yvm, qelirim ki
id din edeyim."
"Ctfeye musallat olup, yemege cali§an kopektir; bu dunya ise cife ve mur-
dardir, binaenaleyh ben kopek degilim, bir lesin pergemini ve sagim didikli-
yerek yemege cali§ayim; ben !sa (a.s.)in tasarrufat ve mu'cizatim da haizim.
Ma'nen olii olan bu be§eri diriltmek icin geldim."
4539. "Ondan dolayi cenk saflanni yardim, id ki sizi kelakden kuriarayim!"
"Ben kilic cekip beserin hart) saflanni, ancak sizi helak-i ma'neviden kur-
tarmakigin yardim."
r^ J } i/ ^ \j* b ' J* ^^ (S J- d h
4540. nr Be§erin airtlaklanni ondan dolayi kesmem, id ki harm her u ferr ve na-
[4554] * „
ser ola.
"Ker ii ferr", harbde ileri geri hareket ederek, kahramanlik gostermek;
"ha§er", cem' etmek demektir. Ya'ni "Beserin girtlaklanni kahramanlik gos-
termek ve etrafima kuvvet toplamak icin kesmiyorum." ■'
6 3^5°
MESNEVl-1 SERfF SERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Uj JjL ^b U^f Ofj L' Ala* ^jif {j ^^ d\j
4541. "Ondan dolayi hirka$ girtlacji kesiyorum, id hi o girtlaklardan alem-i
azun hurUilsunl"
"Be§erin uzerine kahir ve zuliim ve kiifiir ile musallat olan birkac kisinin
girtlagmi kesiyorum, ta ki o kiitle-i be§er bu alem-i azim o rmifsidlerin kahir
ve zulmiinden ve kufriinden kurtulsunlar."
4542. xx jLvca, siz pervane gibi kendi cehlinizdefi aies oniinde hu hamleyi ddet
edersiniz.
4543. » ^en sizi sarkos gifci afese dusmefcien iki el ile men ediyomm.
Bu iki beyt-i serifde su hadis-i serife i§aret buyrulur: ai^\ j^/" ^^ j j^. \*\
i^i o^**^- j^i j ^y>s~. a>Ji\ jitJjxJk j.\jl\ cJ*^i ijU Ya'ni "Ancak benim me-
selim ve sizin meseliniz ates yakan bir adam gibidir ki, pervaneler o atese
diismege suru' ederler, ben ise sizi men' etmek sebebiyle tutanm, siz ise ona
hamle edersiniz". Ya'ni siz cehliniz sebebiyle bu hayat-i beseriyyenin akibe-
tini idrakden acizsiniz; binaenaleyh ayn-i ates olan diinyamn alayisini ve
nefsin huzuzatini kemaliyle elde etmek icin kiifiir ve inkan ihtiyar ediyorsu-
nuz. Ben ise sizi o atese atilmaktan men' ediyorum.
4544. "Onu \d, kendinize fetihler zanndliniz, kendi menhuslugunuzun tohu-
munu ekdiniz."
"Peygambere muhalefetle ona galebe etmeyi fetihler zannettiniz, halbuki
ona muhalefet sebebiyle kendi bedbahthgimzin ve sekavetinizin tohumunu
ekdiniz." Zira s^i i*jy ljjJ\ ya'ni "Diinya ahiretin tarlasidir" buyrulmustur;
binaenaleyh bu diinyada sekavet ve nuhuset tohumunu ekenler, orada
zakkum gibi aci olan meyvesini yerler,
JbJjIj j> ,j»y Ujijl i£y*» A±X>\ys- ^» Aur Aa~ \j j>jJ>o
4545. "HZirhirinizi ciddin ciddi ile da'vd ettiniz, ejderha iarafina at siirdiinuz.
^^P?
AHMED AVNt KONUK
"Peygamber'e muhalefet igin birbirinizi ciddin ciddi ile, ya'ni son derece
sa'y ile da'vet ettiniz, halbuki haklkatte sizi helak edecek bir ejderha-yi
ma'nevi tarafma at surdiinuz."
^* J j£ j& JJ*** L-5- ^ ji* U& J-X\ J M*/" ^ jj
4546. *D£ahir ettiniz ve ayn-i kahirdasiniz, muhakkak siz dehrin arslammn
kahrvnin makhumsunuz."
Ya'ni "Sizin iyiliginize hizmet eden kimseye karsi harb ve niza'a kryam et-
mekle kahir ettiniz ve bu haliniz ile kahnn aym ve zati icjndesiniz, zira siz
muhakkak dehrin arslam olan Peygamber'in kahnnin makhurusunuz."
(^
Onun beyamndadir ki tagi kahirligin "ayn"mda
makhurdur ve mansurlugun "ayn"inda me'surdur
Tagi", azgin; "me'sur", esir olmus demektir. Ya'ni azgin olan bir kimse
kendi madunu olan zayiflan kahr edicidir, fakat o zayiflan kahr edicilik hali
iginde ma'nen kahr olunmustur ve mansur ve muzaffer olmasi hali iginde
ma'nen baglanmis. bir esirdir.
4547. Diirsxz, efendiyi kahr eiii*ve alhnim fefe.fi; o onun ile me$Qui, vcHi ise eri$ti.
Taginin kahirligi iginde makhurlugunun misali budur ki: "Hirsiz, bir efen-
dinin evine girip altinlanni galmak suretiyle o efendiyi kahr etti; o bu altinla-
n galmakla mesgul oldugu sirasinda zabita me'muru yetisti ve onu penge4
kahnna gegirdi."
4548. Gger o zaman efendiden ka$a idi, onun ti.ze.rine §ehrin valisi ne zaman
ko-parth?
MESNEVt-1 SERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Eger zabita me'murunun geldigi o zaman icjnde o hirsiz, efendinin kah-
nyla mesgul olmayip kaca idi ve azginhktan feragat ede idi, onun iizerine
sehrin zabita me'muru kopar ve musallat olur mu idi?
4549. Uiusizin kahirliai onun makkurlugu oldu, zira ki onun kahn, onun ha-
sini kaph.
Hirsizin kahirlik hali binnetice onun makhurluk hali oldu, cunkii onun
yaptigi kahir sonunda onun ba§im ceza belasina ugratti.
4550. Gjentli iizerine flaliblicji, onun tuzacji olur; akhei vdli eri&ir ve kisasi altr.
"Hirsizin efendi iizerindeki galibligi, sonunda kendisinin maglublugu ve
tuzaga tutulmasi olur; cunki zabita me'muru yetisir o fiilinin cezasim verir."
"Kaved", kisas ma'nasinadir.
4551. Gy kimse ki, sen halk iizerine galih olmussun, cencje ve flaUblicfe dalmtssinl
4552. Onlan kasid sebehiule miinhezim etmistir, ta hi seni $ekerek halkaya fldire.
"Ey halk iizerine galib olan kimse, Hak Teala o halki, senin kahnni kasd
edici sebebiyle miinhezim etmistir, ta ki o kasid gekerek seni halkaya getire."
Ya'ni seni bir kimse iizerine musallat edip galib olursan, bil ki senin bu galib-
liginin arkasinda, senin iizerine galebeye ve musallat olmaya kasd eden bir
kimse vardir. tste o kasid akibet seni ceke ceke maglubiyet halkasina getirir
baglar. Ve Hak Teala seni bu halkaya o kasida baglatmak igin onlan maglub
etmistir.
4553. Snaak ol ve dizaini $ek, hu miinhezimin izine surme, id ki sen muhkem
hafllanta olmayastn.
"Miinhazim", infial babindan ism-i faildir, siilasisi "hazm" masdan olup,
ikinci babdandir; ve "hazm" Kamus'un beyamna gore bir seyi muhkem ce-
csgj^^a
AHMED AVNl KONUK
kip baglamak ma'nasinadir; bu suretle "miinhazim", muhkem baglamci de-
mek olur. Hind niishalannda "hi" harfiyle "munhazim" ((>>) yazilmis. ve
"ser-nigun" ma'nasi verilmi§tir. Kamus'da bu kelimeyi ve bu ma'nayi bula-
madim. Hind sarihlerinden Mir Nurullah "hizame"den fa?-) almisUr ve "hi-
zame", devenin burnuna taktiklan halka ma'nasinadir. Ramus' da bu kelime-
nin tefil babimn masdan olan "tahzim" suretinde musta'mel olup, devenin
burnuna burunduruk gegirmek ma'nasina oldugu gosterilmistir. Beyt-i serif-
de bu ma'nada infial babindan isra-i fail olarak isti'mal buyrulmus olmasi da
melhuzdur. Ankaravi hazretleri "munhazim" kelimesine, rahnelenmis, gedik-
lenmi§, paralanmis ve helak olmus ma'nasi vermis ise de, faMr Kamus' da bu
ma'nayi bulamadim. Beyt-i gerifln izahi: Ya'ni "Agah ol, nefsinin yulanni
gek, bu kasid sebebiyle munhezim olamn izini ta'kib etme, ta ki maglubiyet
halkasina muhkem baglamci olmayasm; yahud nefsinin devesinin burnuna
maglubiyet halkasi gecfrilmis olmaya."
4554. Uokioki seni bu sive lie tuzaaa $ekii, ondun sonra kalabalikta hamle go-
rursiin.
Hak Teala hazretleri seni birtakim mazlumlan maglub ve munhezim kil-
mak sivesiyle maglubiyet tuzagina gektigi vakit, senden zulum ve hakaret
gormiis olan kimselerin kalabahgi iginde, hucumlara ma'ruz kalirsin. Nitekim
birgok zalimlerin bu hale ma'ruz kaldiklan her an gorulmus ve goriilmekte
bulunmustur.
iL*j jl ju^ (JjLi i_JIp jiji jj^- ili c-ii* ^ OJ-i <-&& jijl Jap
4555. <S%kil, bu galib olmaktan ne vakit $aH oUu? Qunkii o, bu galib olmakia
fesad gor&ii.
Akil dedigimiz ni'met-i ilahiyyenin ma'nevi olan gozii, sonunda maglubi-
yet gordugu bir galiblikten asla sevinmez; boyle bir galebeden sevinip mag-
rur olan kimseler, kemal-i akildan mahrumdurlar.
4556. iS^kd oniinu gorucii keskin qotJlu geldi, zlra Dtucla ona kenai surmesin-
Hen siirme $e\di.
c^pa
MESNEVl-1 SERfF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4557. ZPeygamber buyurdu ki: *Ghl-i cennet husumetlerde fiinun cihetinden ze-
bun oldular."
Bu beyt-i serifde l-jJJi ^ ^ v^. i*** f^ 1 ^ a-* Vj* ^j 11 ya'ni "Mu'min,
koyunun kurttan urktiigii gibi, husumeti §edtd olan kimseden iirker" hadis-i
serifine isaret buyrulur. Ya'ni "Ehl-i cennet olan mii'minler husumetlerde fen-
ler ve hikmetler cihetinden maglub oldular; zira akibeti dusundiiler."
J~f J^i> j J* -M j o 0Ji j J J^yt- J^\ ty* j fy>- JUT jl
4558. ZKemai-i hazmdan ve kendilerinin su-i zanmndandir; naksdan ve hor-
hakhktan ve dm zajindan deflildir.
Ya'ni mu'minlerin husumetlerde maglub ve zebun oluslan, hazm ve ihti-
yat hususundaki kemallerinden ve kendi nefislerine olan su-i zanlanndandir.
Kendi nefislerinin sifatlanndan emin olduklan icin bu kitalde belki nefisleri-
nin bir hilesi olur ve bu yiizden katl-i vaki'i Allah igin degil, nefislerinin 6f-
kesinden ve intikamindan yaprms olurlar miilahazasiyla husumetten vazge-
cerler. Onlann husumetlerden yiiz gevirmeleri, noksanhklanndan ve korkak-
liklanndan ve dinlerinin za'fiyetinden degildir.
OyAy> JW-j Xji C-*£>- dy$ ji aJ-i-i Jib ay ji
4559. galebe vermekte kumunda olan "J2evla ricaliin mu'minun" hikmetini
isitmis idi.
Bu beyt-i serif, yukanki beytin illetidir. Ya'ni "Ehl-i cennetin husumetlerde
zebun olmalan, kemal-i ihtiyatlanndan nasidir; zira muhasimlara musaade edip
galebe vermek hususunda sure-i Fetih'de olan o\L> Id j dy*y J\*j V % (Fe-
tih, 48/25) ["Eger kendilerini heniiz tanimadiginiz mu'min e'rkeklerle mu'min
kadmlan.."] ayet-i kerimesinin hikmetini isitmisler idi." "Firih daden", galebe
vermek ve ileri gecmeye musaade etmek ma'nalanna gelir. "Kiimun", pusu-
ya gizlenmek demektir. Bu ayet-i kerimenin pusuya gizlenmis olan hikmeti
budur ki, Resul-i Ekrem Efendimiz yukanda zikr olunan Hudeybiye nam mev-
ki'de idi, Musriklerden seksen kisi ehl-i islam 'a baskin kasdiyla geldiler,- ehl-i
islam onlara galebe ettiler ve hepsini esir ettiler. Peygamber Efendimiz bunla-
nn hepsini azad etti; cunkii sure-i Fetih'de jaki' bu Xj j b>*> JU-j V j'j
pLio ^ 4x^~j <j Jj! J>-aJ (J* jm, lym ^p* <S~?*a ^JJaJ 01 ^j*Ur jj oL>)* {Fetih,
s c£P?
AHMED AVNt KONUK
48/25) ya'ni "Eger Mekke'de mu§rikler ile kan§ik erkek ve kadin mu'minler
olmasa, ki siz onlan bilmezsiniz, gafletle sizin onlan helak etmeniz sebebiyle
size onlardan teessiif ve keder isabet ederdi. Allah Teala diledigini rahmetine
idhal eder" ayet-i kerimesinde mu§rikler arasinda atide islam olacak olanlara
i§aret var idi. Binaenaleyh onlan katilde ve helakde hazm ve ihtiyat lazim idi.
4560. c/Hii'mmlerin. halasi i$in kiiffar-i lainden el ktsaligi farz oldu.
Mahfi olan mii'minlerin, kiiffar arasindan halasi icin Allah'm rahmetinden
matrud olan kiiffann katlinden el kisahgi, ya'ni el gekmek, bu ayet-i kerime
mucibince farz oldu.
_ * * *,« ,
4561. <5%hd-i ZH-udeybiye kissasini oku, ondan "Oieffe eydikiim'u iamamen hill
Hudeybiye kissasi yukanda [4488] numarali beytin balasindaki siirh-i ^e-
rifin §erhinde beyan olunmu§ idi; ikinci misra* sure-i Fetih'de vaki' tsoJi y> j
'^* JJ^jJ j 'J£* °,4>J ^ (Fetih, 48/24) ayet-i kerimesine i§aret buyrulur.
Ya'ni "6 Allah Teall'dir ki kiiffar-i Mekke'nin, onlan sizden ve sizin ellerini-
zi onlardan keff eyledi" demektir. Bu keff-i yed, Hudeybiye musalahasimn
netlcesidir.
4562. O galtbli^in i$inde dahi, kendisini o ^Kibriya 'ntn tuzaginin ma^lvhu
abrdix.
Resul-i Ekrem Efendimiz^ Hudeybiye musalahasmdaki maglubiyeti
Hak'dan gdrdiigii gibi, feth-i Mekke galebesinde dahi, kendisini Allahu azi-
mu'§-§anin tuzaginin maglubu gordu.
d\j j$^ Ol^lJ r$j>->. *£ OIj jgrj j\ <y f*^ ^e d\j
4563. nr Ben sizin zincirlerinizden ondan dolayi giilmem Id, ansizm sizi §ebair
eyledim."
"§ebgir", subh ve sehergah ve seher vaktinden ewel veya gece yansin-
dan sonra yola gikmak ve sabah vaktinde hazin sada ile oten kus ma'nalan-
nadir. (Bahar-i Acem, §emsu'l-lugat ve Burhan-i Kati')
c 2^>
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Bu beyt-i §erif, estrlere hitaben Resul-i Ekrem hazretlerinden soylenir. Bu-
yururlar ki: "Ey esirler, ben sizin zincirinizden boyle sizi ansizin gece yolcu-
luguna cikardigimdan veya seher vaktinde hazin oten kus gibi size naleler et-
tirdigimden dolayi gulmuyorum."
4564. ^Ondan dolayi fliiluyorum ki, zincir ve hukagi ile sizi servilik ve flulliik
tarafina cekiyorum."
■ "Ondan dolayi giiluyorum, sizi insanhgin icabi olan haklkat ve ilim ve ir-
fan giilistanina zincirler ile ve bukagilar ile baglayip gekiyorum."
jlj ejw. L" oVj |Tjt ^ ai«u jL^j ^ ^jl jS" t_^»p <_sl
4565. *£y aceb ki, sizi amansiz aiesien, ha^anmxs olarak sehze-zara fldiri-
yorum."
Jbjl>- c^-^j \j dl u^S ,j* ^y j^j*- rJJ J ^y* j'
4566. ^Cehennem iarajindan sizi ajjjir zincir ile, ehedi olan cenneie cekiyorum."
"Cehennem olan bu alem-i sufli ve hayvaniyet tarafindan, sizi agir zincir-
ler ile baglayip, ebedi oian cennet-i irfana ve cennet-i zata gekiyorum."
4567. Dier muhallidi hu yolda, iyi ve hoiu, hoyle haylanmis olarak hazreie ceher.
"Mukallid"den murad, iman-i taklidi sahibi olan mii'min, "iyi"den murad
cennet umidi ve "kotu"den murad cehennem korkusu. Ya'ni "Her bir iman-i
taklidi sahibi olan mu'mini, cennet umidi ve cehennem korkusu Hakk'in n-
za-yi §erifi tarafina geker." Bundan anla§ihr ki, havf ve recadan mahrum
olup, her bir menhiyati irtikab eden ve sonra da iman da'vasinda bulunan
kimseler, bu iman-i taklidtden de mahrumdurlar.
4568. Svliyadan haskasi, hu yola hep zincir de ve horhuda ve iibtilada aiaerler.
"Ehl-i haklkat ve zevk-i mu§ahede iginde olan evliyadan ba§kasi, Hak yo-
luna hep bir bag iginde ve bir korku ve ibtila iginde giderler." Ya'ni kimi cen-
nete gitmek zevk ve umidiyle ve kimi cehennemde yanmak korkusu ile ve
C £P?
AHMED AVNl KONUK
kimi de viicuduna ve rnahna isabet eden miitenewi' belalar sebebiyle "Aman
Allah!" deyip Hak yoluna giderler.
4569. D§in sirlanndan ayah olan himselerin gayrini, bu uola cenk eder gtbi ce-
herler. *
"Peykar", cenk, "var" edattir; munasib, mugabih, malik, sahib ve gibi
ma'nalannda musta'meldir. "Peykar-var", [cenge munasib ve miisabih bir
tavir ile demek olur.] "Kendi nefsini bilen ve Rabb'ini anhyarak tecelliyat-i
Hakk'in sirlanndan agah olan kimselerden baskalanni, Hak yoluna cenge ve
miinazaaya munasib gelen bir tavir ile cekerler."
4570. Cehd et. ta ki senin nurun vanldavia olsun, ta hi suluhun ve hizmeiin
[4584] , - / f U
kolay olsun.
"Ey mukallid olan mu'min, emr-i ilahi'ye itaata ve nehy-i ilahiden ictina-
ba galis. ki, taklidi olan imanimn nuru parlayici olsun ve ewelce nefsine zor
gelen taat ve ibadat,. bu nur-i yakin sayesinde sana kolay gelsin. Sulukiin-
de ve hizmetinde zevk ve lezzet bulasin." Ankaravi hazretleri buyurular ki:
'&& djt. J>. J^j j^fj (Nahl, 16/99) Ya'ni "Sana yakin gelinceye kadar
Rabb'ine ibadet et!" ayet-i kerimesi mucibince ibadet hakk-i yakin mertebe-
sine kadardir, ondan sonra "ubudet" basjar; zira "ibadet" Hakk'in emrine
nefsin zorlukla ve zevksiz olarak tevecciih etmesidir; ve "ubudet" ise, mer-
tebe-i yakinde nefsin kendi sifatmdan fani ve ruhun sifati zahir olmasi sebe-
biyle Hakk'in hizmetine zevk ile kosmaktir.
jjS' *-i^>- ^\y jl a^— j* <>Jlj jjy. i^>j* (Sj. ^ lyli j_jj
4571 . Qocuklan mektebe zor ile aoiumrsun, zira ki faidelerden aozii korlur.
Mukallidlerin ibadat ve taati, cocukiann mektebe zor ile gitmelerine benzer.
4572. r Uaktaki vakif olur, mekiebe kosar, onun cam aiimekten acilmis olur.
gocuk ilmin faidelerine vakif oldugu vakit, kendi arzusuyla mektebe ko-
§ar ve onun cam mektebe gitmekten mesrur olur ve giil gibi agilmis olur.
G $p s
MESNEVf-t §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
4573. Qocuk kendi isinin iicreiinden hujbir sey gormedigi vakit, mektebe hwra-
narak aider.
4574. Uaktaki keseye hahsis olarak hir dang hopanrsa, ondan soma gece hu-
stz gibi uykusuz olur.
"Kened", "kenden" masdanndan, kopanr demek; ve "dest-muzd" bah§i§
ve ayak teri ma'nasina gelir. Ya'ni "Qocuk mektebe gitmesine miikafat ola-
rak babasindan bir para koparmadikga, mektebe kivranarak ve Istemiyerek
gider; fakat para kopanrsa, gece sabah olsun da mektebe gitmek igin babam-
dan para alayim diye hirsiz gibi gece uykusu kacar,"
4575. Cehd et, id ki taahn ucrdi erissin, id ki ondan soma muiilere hased gelsin.
"Taatin ucreti"nden murad, meratib-i nefisde terakktdir; ztra nefsin her
mertebesine aid bir taat ve inkiyad vardir. Nefs-i emmarede olanlann mtica-
hedesi baska ve levvamede olanlann mucahedeleri ve taatlan baska, daha
yukan mertebelerdeki miicahedat ve taatlar baska ba§kadir; ve bu miicahe-
dat ve taat mukabilindeki ihsan-i ilahi dahi birbirine benzemez. Velhasil nef-
sini IU i^in katl edenin, diyeti Hak'dir., Bir kimse bu mertebeye vasil olduk-
tan sonra, onun dunundaki meratib muti'leri ona hased ederler. "Hased" bu-
rada gibta" ma'nasinadir. Zira hased, bir kimse elindeki ni'metin zevalini is-
temek demek oldu^imdan mezmumdur; gibta ise, bir kimsenin nail oldugu
ni'metin misli kendisinde de olmasim temenni etmektir ki, bu temenni mez-
mum degildir.
4576. "Oierhen geliniz!" rtiukallid olmus icindir, ^^Xav'an geliniz!" safd ile
yogrulmus icindir.
"Kerhen geliniz!" emr-i ilahisi, imanda mukallid olanlar igindir; zira onla-
nn nefisleri diri olup, Hakk'a cennet umidiyle veya cehennem korkusuyla
kerhen itaat ederler. Fakat nefisleri olmtis. olanlann cismi safvet-i ruhiyye ile
yogrulmus. oldugu igin, tav'an ve seve seve itaat ederler.
CSJ^
AHMED AVNt KONUK
j^ >r~ J"?- <j L> ?> d h J* jv.j&~ s-*** oi ]
4577. ^Du Diakk'm muhibbi bir illet i$indir ve o digeri garazsiz muhakkak
hullete mensubdur.
"Kerhen geliniz!" emrine tabi' olan mukallidler Hakk'i severler amma, ne-
fislerine celb-i ni'met ve def -i nakmet etmek igin severler. Muhabbetleri bir
illete miisteniddir; fakat "Tav'an geliniz!" emrine tabi' olan muhakkikler
Hakk'i garazsiz ve dostluga mensub olarak severler. Hak onlan cennete ve-
ya cehenneme koysa, indlerinde musavidir; giinku ma'suklanmn iradesinde
mustehlek olmuslardir.
jr~* <ji\ A*. "^ J- 5 £'* $J jr* A 3 - J** ^ *& V^ (ji 1
4578. HSu dayenin muhtbhidir, fakat silt i$indir; ve o digeri bu seiu i$in gonixl
vermistir.
"Bu mukallid, dayeyi sut verdigi igin sever ve o muhakkik bu mestur olan
zaM Hak igin goniil vermistir." "Setir", mestur, ortulmiis ma'nasinadir; burada
"Hest-i mst-numa" "Yok goriinen var" ta'bir olunan Zat-i Hak murad olunur.
J .!yLo jj\ \j y jji, J. j >\f\ 3 \ Cr ^- j\ \j Jit
4579. Qocuk i$in onun giizelliginden agahltk yoktur, onun i$in siiiien flayri on-
dan maksud yoktur.
"Mesela gocugun dayesi ne kadar giizel olursa olsun, gocuk onun giizel-
liginden anlamaz, ancak verdigi siitu bilir, o giizel dayeden, sutten baska bir
maksudu yoktur." Bunun gibi gocuk, mesabesinde olan mukallid dahi
Hakk'in cemal-i pakinden bi-haberdir; o ancak O'ndan ni'metten baska bir
sey gormez.
*y. *i\j <^i J-^ j-» l» ut *y. **)* o^X* *y- A-> «^j
4580. Ue o dtqeri ise, dayenin asiki olur, askia garazsiz bir reyli olur.
"Ve o muhakkik ise, Rabbii'l-alemin olan Hakk'in zatinm asiki olur, ask-
ta garazsiz bir reyli olur." "Raye"de "he" nisbet igindir bir reye mensub de-
mektir. Ya'ni "Muhakkik ancak miin'imin zatina a§iktir, mukallid gibi ni'me-
te a§ik olup, imin'.ime de asiklik da'vasim etmez; binaenaleyh mukallid iki
reyli olur."
<^#>
MESNEVl-t §ERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4581. HZoyle iimul ile ve korku tie Diakk'vn muhtbhi olan, dersie taklid defte-
rini okur.
"Yukanda da izah olundugu iizere, cennet iimidi ve cehennem korkusu ile
Hakk'i seven kimse, hayatimn dersinde, ya'ni bu hayat-i dunyeviyyesinde
taklid kitabini okur." Zira bu kimse ne nefsinin hakikatini bilmis. ve ne de
Hakk'i anlamistir. ibadet ederse, cennete gidip nefsinin telezziizu ile me§gul
olmak ve cehennemden uzakla§ip nefsini elemden kurtarmak icin eder.
C— Us*. Lfdp j j Je>\j>\ jj$" £~*>\*£ J*- j# j J>- t--^ ^J
4582. Ue o Diak vein Diakk'a muhJb olan nerededir hi, o garazlardan ve il-
leilerden cudadir,
Halbuki mahza o Hakk'm zati igin, Hakk'i seven muhakkik nerededir ki, o
muhakkik olan a§ik, mukallidin besledigi fikr-i garazdan ve sebeblerden uzaktir.
4583. fyereh hoyle ve gerek oyle, mademki talibdir, Diakk'in cezhi onu Diak
tarafina cekicidir.
Ya'ni "Gerek boyle muhakkik olsun ve gerek oyle mukallid olsun, madem-
ki her iki taife Hakk'm talibidir ve mademki Hak her ferdin merciidir; binaena-
leyh Hakk'm her ne suretle olursa olsun cezbi ve gekmesi, o talibi behemehal
Hak tarafina cekicidir." Muhakkiki dogrudan dogruya ve mukallidi ise sebeb
ve illet vasitasiyla kendisine ceker. Aradaki fark, mertebe ve isti'dad farkidir.
4584. Gger Uiahk'tn muhtbbi olursa, onun gayri icin daima onan haynna na-
il olmak vein;
4585. ~$ahud onun aynt icin, gayri icin degil; onun ayrdigvndan korkucu oldu-
gu halde Uiakk'in muhibhi olursa.
4586. Dier ikisinin eilst u culan o iarafdandir, hu aonlun airiftarligi gonul go-
turiicu ddberdendir.
AHMED AVNt KONUK
Bu beyitler, yukandaki 4583 numarali beyt-i seiifin izah ve tefsiridir.
(5*
* i«/ - >
A§igm bilmedigi ve ummadigi ve kalbine hutur etmedigi cihetten
ma'sukun asigi cezbi, asikda cezbden eser, ancak talebin
devamiyla beraber ye's ile memzuc havf zahir olur
4587. IZwaya flddih ki, Scdr-t Cthan hakhindadw; gizli a§tkin cezbi olma-
sa idi.
4588. firakdan ne vakit sabirsiz olwdu, ne vakit ko§arak iarafa geri gelirdi?
§imdi burada Sadr-i Cihan'in kissasina geldik; eger gizli asik olan Sadr-i
Cihan'in bir cezb-i ma'nevisi olmasa idi, onun vekili olan asik, Sadr-i Ciha-
n'in firakindan ne vakit sabirsiz olurdu ve ne vakit kosarak Buhara'daki ha-
nesi tarafina avdet ederdi?
4589. £M,a §uklann metjli gizli ve mesturdur; a?ikin meyli iki yiiz davul ve ne~
fir iledir.
"Nefir", burada bir nevi' borudan ma'mul dudiiktur. Boynuzdan yapilan
ve ufuriilup sada gikan boruya da "nefir" derler. Ya'ni "Ma'suk dahi asiktir,
fakat onun aski gizlidir, kat'iyyen izhar etmez; asikm aski ise ahlanyla ve of-
lanyla meydandadir.
4590. D'iibar cihetinden hurada hir hikaue vardir, fakat ^uhari iniizardan
[4604] „ . , u » J
actz kaldi.
*&!&>
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVf-3 •
tbret almak cihetinden burada bir hikaye beyan etmek Iiizumu vardir; fa-
kat ne yapahm ki Buhari olan a§ik netice-i kissaya intizaren aciz kaldi ve
beklemege mecali kalmadi.
4591. Onu terk ettik, zira o exist u cu i$indedir, id ki olumden evvel dostun yii-
ziinii yore.
ibret almacak olan hikayeyi burada terk ettik, zira a§ik-i Buhari cust ii
cu iemdedir ve olmezden ewel dostunun yiiziinii gormek emelindedir.
4592. Ta ki olumden kurtula, id ki necdi hula; zira dostu gormek dh-x haydihr.
Ya'ni a§ik-i Buhari ma'nevi olan olumden kurtulmak ve halas olmak igin
dostunun yiizunii gormek emelindedir, ciinkii dostunun cemalini gormek
ab-i hayattir.
4593. Uier kim ki, onun m.usdhed&si olumiin def'i olmazsa, dost olmaz; onun
ne meyvesi ne azigi vardir.
Cemalinin mu§ahedesinden oliim miindefi' olmayan kimse, hakiki bir dost
degildir, belki suri bir dosttur. Oyle bir dosttun ne meyvesi, ne de bir nef i
olur; ve mu§ahedesinden ma'nevi oliim miindefi' olan kimse insan-i kamil-
dir; insan-i nakisin dostlugundan ma'nevi bir faide beklenemez.
4594. 6y sarhos olan musidk, is o istir ki, eger o isin icinden sana oliim erisir-
se hostur.
"Ey sarhos. olan mii§tak, siiluk ettigin iglerin icjnde en hayirh olan i§, o i§-
tir ki, eger sen o iste me§gul iken sana suri oliim gelirse, o oliim sana latif
olur ve senin hakkinda bir musibet olmaz." Ve bu hayirh i§ dahi insan-i ka~
mil etegine yapi§ip, tarik-i Hakk'a siiluk etmektir. Eger bu siiliik iginde iken
oliir isen, asla musibet degildir.
4595. By gene, tmdmn dogrulugunun aldmeti oldu, o ki onda olum sana nos gelir.
ssp 3
AHMED AVNl KONUK
"Ey erkek ve kadimn genci, sizler hep imammzdan bahs edersiniz. tma-
nin dogrulugunun alameti odur ki, o sidk-i iman icjnde suri olum sana hos
gelir." Ya'ni sadakat-i iman, Hak yolunda seve seve feda-yi can etmektir;
eger Hak yolunda canini esirger isen, bil ki imaninda dogruluk ve sidk
yoktur.
jji JU^I y*j jj J^ C~~j J&T ti\3r r (j\ y OUI -LSJ y>
4596. €y can, eger senin tmanm hoyle olmadi ise, kamil degildir; git dinin \k-
malini istel
Ey can, ya'ni ey salik, eger senin imamn cihad-i ekber olan nefsinle mti-
cahedede boyle olmadi ise ve sen vticudum zayiflar da oluriim diyerek Hak
yolunda mucahededen ve riyazetten korkar isen, bil ki Imamn heniiz kamil
degildir. Git evvelen Hakk'a niyaz etmek suretiyle dinin ikmalini ve imamn
kemalini iste!
C-~»jl C~wjJ £~*\jf ^j y Ji ji C~^ji £j* .Xi y jlS jAjI AS y*
4597. Uier kim ki, senin emrinde olumu sevici ol&u, senin gonluniin iizerinde
herahetsiz dost odur,
Bu beyt-i §erif, yukanki beyitlerde olan ma'namn misalidir. Ya'ni "Hak
yolunda oliimden kacmayan kimse imaninda kamil ve Hakk'a muhabbet
da'vasinda sadikhr. Nitekim muamelat-i beseriyye de boyledir. "Mesela her
kim senin emrinde can fedasindan cekinmez ve oliimu sevici olursa, sen 6y-
le bir kimseyi kalbinde ona kar§i asla kerahet olmaksizin seversin ve senin
indinde hakiki dost ancak odur."
4598. Uakiaki kerahet aitti, muhakkak o olum degildir, oliimun suretidir ve hir
nakl etmehliktir.
"Ey salik, vaktaki iman kamil olup Hak yolunda oimek keraheti ve oliimr
den igrenmek duygusu kalbinden gitti, bu hal iginde iken olsen bile muhak-
kak o 61um senin igin olum degildir; ancak olumiin suretidir ve bir nakl et-
mekliktir; ve diger bir alemden zuhur etmek ve dogmaktir." Nitekim hadis-i
seiifde > J\ > & ajj^ J, oyy. V «M *Uji oi ya'ni "Muhakkak Allah 'in dostia-
n olmezler, belki bir evden bir eve nakl ederler" buyurulur.
*#%&>
MESNEVl-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4599. Uaktaki kerahei aitti, olmek nef oldu; binaenaleyh durixsi aelir ki olmek
def oldu.
"Hak yolunda oliimden igrenmek duygusu gittigi vakit, artik olmek fe-
laket ve zarar degil, ancak nef olur; binaenaleyh bu ma'naya gore drum
def oldu demek dogru olur." Nitekim 4593 numarah beyt-i §erifde cemali-
nin miisahedesinden oliim mundefi' olmayan kimse diiriist olmaz buyurul-
mu§ idi.
4600. ^Dost Diak'dir ve hir himsedir hi. ona o dedi hi: ^Sen henim icinsin ve
[4614] ,-....,„
ben senin vcxntm:
"Ey salik hakiki dost ancak Hak'dir ve bir de Hakk'in: "Sen benim icjnsin
ve ben senin iginim!" diye hitab buyurdugu kimsedir ki, o veliyy-i kamildir."
Ya'ni mu§ahedesinden oliim mundefi' olan dost Hak'dir ve Hakk'in veliyy-i
kamilidir. ikinci misra* *J *Ui oir 4J oir ^ ya'ni "Kim ki Allah icjn oldu, Allah
onun icjn oldu" hadis-i §erifinin ma'nasidir; ve hadis-i kudside cjlu olji i
J^>! jbou j ji^y fr LiVi ya'ni "Ey insan-i kamil e§yayi senin icjn yarattim ve
seni de benim icjn yarattim" buyurulur. Binaenaleyh insan-i kamilin viicudu
Hak igindir.
4601. <$imdi kulak iui ki a§ik eri$iyor, a§k onu lifien oruimu$ ipe hajflami$-
hr.
"Ey bizi dinleyen kimse, sjmdi kulak tut! Buharah a§ik, ma'sjikuna vasil
oluyor, zira a§k onu hurma lifinden orulmiis. ipe baglami§tir." Ma'lumdur ki,
"Tebbet" sure-i s,eiifesinde Ebu Leheb'in zevcesi hakkinda jlJ. '^ j^- uj^ j
(Tebbet, 111/5) ya'ni "Boynunda hurma lifinden oriilmus/bir ip vardif"'bu-
yurulmu§tur. Merkum kadin e§raf-i Kureys/den oldugundan odun hamali de-
gil idi ve boynunda da hurma lifinden ip yok idi; fakat bu tavsif-i ilaht onun
suret-i ma'neviyyesine aid idi, zira suver-i ma'neviyyenin te 'strati suver-i
maddiyyatda zahirdir. Bu beyt-i §erifde a§ik-i Buhari'mn liften iple baglanmi§
olmasim beyanda bu ma'naya isaret buyurulur.
^
AHMED AVNi KONUK
a§ik-i Buharfnin Sadr-i Cihan'in huzuruna eri§mesi
4602. Uaktaki <Sadr-i Cihan'in gehresini gordu, auya onun camrnn ku$u ien-
den uctu.
Sadr-i Cihan'in vekili ve a§iki Buhara'ya vasil olup ma'§uku olan Sadr-i
Cihan'in cemalini gordugii vakit, sanki onun canimn ku§u, cisminden uctu.
4603. Onun ieni, hum agog. a\bi dii§iu, ha$mm tepesinden tirnagma kadar so-
gudu.
4604. nZuhurdan ve giil suyundan her ne yaphlarsa, ne kimddadi ve ne de hi-
taba geldi.
A§ikin bayilip du§tugiinu gorenler ba§ina iiftuler, buhur yakip koklattilar
ve yiiziine giil suyu serptiler; ayiltmak igin her ne yaptilarsa faide etmedi, za-
valli a§ik ne kimildadi ve ne de soz soyledi.
4605. Uaiaki §ah onun muza'fer olan uuzunii gordu, derhal ahndan onun ia~
rafina indi.
"Muza'fer", "za'feran" kelimesinden ism-i mef uldiir; ve "za'feran" Tiirkce
"safran" dedikleri giizel kokulu bir gicegin ismidir; ondan dugiinlerde zerde
yaparlar, rengi sandir. Burada a§ikin yuzuniin sararrmg oldugu ma'nasinadir.
4606. r Dedi: *<5%$ik hardreile ma'sukunu ister, vakiaki ma'§uk geldi, d§ik gitti."
t^Ttf
MESNEVl-I §ERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Sadr-i Cihan atindan inip, bayilmis. olan a§ikimn yanina geldi, dedi ki:
"Kaide-i umumiyye budur ki, herhangi bir a§tk ma'§ukundan aynldigi vakit,
yana yana o ma'§ukunu arar ve ister; vaktaki ma'§ukuna ulasir, o vuslat
aninda a§ik kendisini gaib eder."
yjsy jl ijJ ^>L dj? <£ c~ Jl j»- j L5 s>. jib
4607. Diakk'm astkistn ve Uiak odur ki, vaktaki o gelir, senden hir Jul ieli
olmaz.
Cenab-i Pir efendimiz kissadan hisseye intikalen buyururlar ki: Ey Hak
yolunun saliki, sen sjmdi Hakk'in a§ikisin ve nlur§idinden aldigin emre tebe-
an riyazet ve mucahede ile ma'§ukun olan Hakk'a vasil olmak igin gah§iyor-
sun; fakat i§in hakikati budur ki, ma'sukun olan Hak sana zatiyla tecelli bu-
yurdugu vakit, senin sifat-i be§eriyyenden bir kil teli kadar bile eser kalmaz;
binaenaleyh kendi haline dikkat et, eger sifat-i be§eriyyenden ciiz'i bir eser
kaimis. ise, Hakk'a vasil degilsin. Vaktaki bu ni'met-i tecelliye nail olursun,
ondan sonra cemi'-i iradat-i ruharii ve cismam, suit ve ma'nevi kalkip
Hakk'in iradesine muttasil ve akibet onun sifatiyla muttasif olursun ve artik
senin senligin kalmaz, bu hal iginde "Ene'1-Hak" dersen, dogruolur. Nitekim
Evhaduddin Kirmani hazretleri bu ma'nayi soyle beyan buyururlar. Rubai:
"Bu yola o kadar git ki, ikilik kalksm; ve eger ikilik mevcud ise yolculukda
kalksm. Sen O olmazsm ve Fakat eger cehd edersen biryere erisksin ki, sen-
den seniik kalkar. "
Ehl-i hakikat bu hale "makam-i ittihad" ta'bir ederler.
J>*a 4j»-Ij>- ij>- ( jJl> ji (-Sib JoJ d\ (jSUjj C-^l* j^- jji »W>
4608. O nazar oniinie senin aibl yilzfani varclir; efendi sen aneak hendi nef-
sine a§iksin.
Ma'§uk-i hakiki olan Hakk'in nazan oniinde, senin gibi pek 50k ran! var-
dir. Malum olsun ki, vucud-i mecaziyi fani kilan Hakk'in nazan ya umum!
olur veya hususi olur. Umumisi "mevt-i iztirari"yi tevlid eder ki, bunda bil-
ciimle mevcudat musterektir. Fakat huslisisi "mevt-i ihtiyan"yi tevlid eder ki,
5 $P?
AHMED AVNf KONUK
bu nazar inayet-i ezeliyye ashabina mahsustur,* fakat iki tecelllde dahi vii-
cud-i vehmi da'vasi be§erden kalkar, zira mevt-i lztirari dahi tecelli-i zatidir,
Imdi ey salik bu hayat-i dunyeviyyede Hakk'in asiki isen bil ki, hakikatte an-
cak kendi viicud-i vehminin nefyine a§iksin; zira sende senlik vehmi var iken
ma'§uk-i hakikiye vusul miiyesser degildir.
4609. £jotyesin ve aune$e a$iksm, Q&ne§ Qelir, flotye acele yak olur.
"Ey salik senin bu vucud-i izafin golgedir ve giines. mesabesinde olan
Zat-i Hakk'in asikisin; vaktaki giines umumen zahir olur ve gdlge derhal
yok olur." Ve §ems-i zat ve zill iizerine olan ma'lumat-i esasiyye Fususu'l-
Hikem'de Fass-i Yusufi'de cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddtn-i Arab! efendi-
miz tarafindan beyan buyurulmustur. Burada tafsili uzun olur.
dP
Sivrisinegin Suleyman (a.s.)m huzunmda
riizg&rdan insaf istemesi
_ *
4610. Sivrisinek hahfeden ve oilahtan aeldi ve Suleyman dan sivrisinek adalet
[4624] . , . . jj i
isteytct olda.
Ya'ni "Suleyman (a.s.)in ahd-i niibuwetinde bahcelerde ve otlaklarda
peyda olan sivrisinek o nebiyy-i zisanin huzur-i serifine geldi ve Suleyman
(a.s. ) dan adalet isteyici oldu. "
461 1 . "61/ Suleyman, §eytanlar ve heni-JAdem ve -pen uzerine adalet yaparsin!
Sivrisinek Suleyman (a.s.)a hitaben dedi ki: "Ey hazret-i Suleyman, sen
emr-i ilahi ile seytanlar ve insanlar ve periler iizerinde adalet icra edersin!"
G^SSS^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
"§eytanlar"dan murad, cin taifesinin habis kismi ve "perilefden murad latif
kismidir.
4612. "!7(u$ ue Wtk senin adlinin htfzindadir. OCimdir o zayi' olmus hi, onu
senin fazlin isiemedi?"
"Havada ugan ku§lar ve denizde yuzen bahklar hep senin adlinin hifzi al-
tmda musterihane yasarlar, senin fazhmn istemedigi bir zayi* olmus. kimse
var midir?" Ya'ni senin ahd-i niibuwetinde hakki elinden gitmekle hayatin-
da zayi' olmus. bir kimse var midir? Yoktur. Eger varsa mutlaka senin fazlin
onun imdadina yetisir, demek olur.
u fJ^ J & ^ ^^ ^ U ^.jlj ^ aT lj U oi ^b
4613. "IZize adalet ver, zxra biz pofc zayifiz, hiz bagdan ve ^iilzdrdan nasibsiziz."
It* 2j>- (^ijJW? ji -Lib <uio U- y j\ [ Jut^a j& OtASw**
4614. "!7ier bir zayifm miiskilleri senden haldir; sivrisinek ise zayijlikta me-
sel olur."
"Her bir zayif ve acizi du§tiigu giicjuklerden sen kurtanrsin; benim gibi bir
sivrisinek ise zayiflikta meshur darb-i meseldir." Pek aciz bir kimseyi tavsif
igin "Sivrisinek gibi" derler. Ve 'i*£> u **&> uji oi J*Li ^ *w & (Bakara, 2/26)
ya'ni "Allah Teala muhakkak sivrisinegi darb-i mesel etmt 'tfen istihya mu-
amelesi buyurmaz" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur.
4615. ur Dt2 za'fda, kanadi kirdmislikta meshuruz; sen lutufda ve miskin bes-
leyicilikie meshursun."
^jijj ^ J a U .L^*^ t^ 4 j^ ^^ j- 5 y ^
4616. "6y sen ki, kudret tabakalarvnda muniehtsin; biz eksddikte ve yolsuzluk-
ta miintehiyiz!"
"Ey nebiyy-i zisan, sana surf ve ma'nevi tasarruf ihsan olundugu cihetle
zahiri ve batini olan kudret tabakalannda nihayete vasil oldun, diledigin gibi
tasarruf edersin. Biz sivrisinekler ise kudretge eksiklikte ve hayat-i suriyye-
mizdeki yolsuzlukta son derecedeyiz."
t^p
AHMED AVNt KONUK
4617. Dnsdj et, bizi bu gamdan ayw; el tut, ey ki senin elin Uiuda nin elidir!
"Ey Siileyman (a.s.), sen zamanin peygamberi ve insan-i kamili oldugun
igin yeryiiziinde Hakk'm halifesisin. Binaenaleyh senin elin Hakk'in elidir,
bize insaf et, bu gamdan kurtar, elimizi tut!"
4618. TSoyle olunca Siileyman dedi: n Sy insaf isieyici, adl u insafi kimden is-
tiyorsun soylel"
4619. "^JCimdir, o zalimdir ki, ktbir ve gururundan zulm eimisiir ve senin yii-
ziinii hrmalamistir?"
"Bad-i burut", biyik havasi demek olup, tekebbiir ve gurur ve ogunmek-
ten kinayedir. (Burhin ve Letaifve Giyasu'l-LugaC) .
4620. u 6u ace!?, fcizim. ahdimize zalim ne.rede.dix ki. o bizim habsimizde ve zin-
[4634] . f . j j _. u . ■>„
cmmizde degitdirr
"Acib §ey! Bizim ahd-i niibuwet ve saltanatimizda habsimizde mahbus
olmayan ve zincirimizde baglanmamis. olan bir zalim kalmis midir ki, o boy-
le serbestce gezip, halka zulm etsin?"
4621. "l/afciafci biz dogduk, zul&m o gun oldu; binaenaleyh bizim zamanimiz-
da bir zulmii ileriye kim goiurdii?"
4622. Uaktaki nur zakir oldu. zulmet yok oldu, zulmun ash ve kuvveii zulmet
olur.
Zamanin peygamberi ve insan-i kamili nur-i ilahidir. Nitekim Kur'an-i ke-
rimde a** v^ j jy *w '& r^'^ '•* (Maide, 5/15) ya'ni "Allah tarafindan size bir
nur ve bir agik kitab ge'ldi" buyurulur. Ve zulmun ash ve kuweti, zulmet-i ta-
<^g>
MESNEVl-l SERlF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVt-3 •
biiyye ve sifat-i hayvaniyyedir. "Vaktaki nur-i ilaht olan zamanin peygamberi
kitab ve §eriatle gelir, ortadan zulmet-i tabtiyyeyi yirtar ve sifat-i hayvaniyye-
yi kopanp, yerine latif olan sifat-i ruhaniyyeyi ikame eder."
4623. ^D§ie §etjianlar kesb ve hizmei ediyorlar, iigerleri hvhagilar ve haglar ile
bafllanmi§hr."
"§eytanlar"dan murad cinlerdir ve cinler iki. kisimdir, birisi habis ve dige-
ri latifdir. Ve cinlerin habis olanlan da iki nevi'dir: Birisi kabil-i istihdam ve
digeri gayr-i kabil-i istihdamdir. "Bagh olanlar" bu nevi' cinlerdir; nitekim
ayet-i kerimede ^Mi j 'cJ'ji '^s-s'j J\)> j A J^ 'a^C^h (Sad, 38/37-38)
ya'ni "0 §eytanlann hepsi bina yapicive denize dahci ve digerleri bukagilara
baglanmis, idi" buyurulmu§tur. Ve "asfad", bukagi ma'nasina olan "safed"in
cem'idir.
4624. w jLalimlerinin zulmiinun ash §eytandandir , §eyian bagdadir; zuliim nasd
goriindii?"
"Zalimier zuliimlerini §eytamn igvasindan ve vesvesesinden dolayi icra
ederler, halbuki §eytan benim tasarrufat-i ma'neviyyem ile baglanmisdr; bi-
naenaleyh zuliim dedigimiz kotu fiil bu be§erden bila-igva nasil zahir oldu?"
4625. U( Jtiin fe-kan, mulhii, bize ondan dolayi vermi§tir i id ki halk gok tarafi-
na nale etmiye."
"Kun-fe-kan" ciimle-i arabiyyedir. "Kiin", "kevn" masdanndan emr-i ha-
zir "fa" ta'klbiyye ve "kan", aym masdann mazisidir. Terciimesi: "01! emrini
miiteakib, oldu" demek olur ki, bu ma'na, viicud-i izafi aleminin halidir; ve
vticud-i izaf! alemi, viicud-i mutlakin tenezziil-i zattsinden hasil olan bir mer-
tebedir. Binaenaleyh "Kiin fe-kan bize mulkii verdi" demek, "Hak verdi" de-
mek olur. Ya'ni "Hak bize bu alem-i kevndeki tasarrufu, halk gok tarafina
nale ve feryad etmesin" diye verdi demektir. Mazlumlann gok tarafina gikan
feryadlanndan ne §eamet hasil oldugu ancak ehl-i ke§f indinde ma'lumdur.
Akil ve idraki olanlar ihbarat-i enbiya ve evliya uzerine zelzele ve tufan ve
mevsiminde yagmur yagmamak, kithk ve haddinden fazla yagan yagmurlar
c jqs?
AHMED AVNt KONUK
sebebiyle seylablardan felaketler zuhura gelmek gibi, arz iizerine hilaf-i ni-
zam olarak musallat olan ahval-i tabiiyyeden bu seametin vucudunu sezer-
ler. Ve kalbleri ve akillan kor olan miinkirler, "Bu gibi ahval-i tabiiyye, alem-
de pek 50k def alar vaki' olmus ve bircok insanlar da telef olmu§tur; ve bun-
dan sonra da yine dyle olacaktir" derler. Ve bunlari, beserin zulum ve fesa-
diyla alakadar gormezler.
4626. nr Ta ki dumanlar yukart gkmxya, ta hi $erh ve Suhd muziartb olmiya!"
"QerrTden murad, manzume-i semsiyyemizi teskil eden seyyarat ve "Su-
ha", Benatu'n-na's. denilen yildiz kumesi icmde gayet kucukgdritnen bir yil-
dizm ismidir. Ba'zi ntishalarda "Siiha" yerine "sema" vaki'dir. Arz (izerinde
olan zulum ve fesaddan, arzi muhit olan avalimin muztarib olmasindaki se-
beb budur ki, fezadaki bi-nihaye alemlerinin hepsinin hakikati vucud-i mut-
lak-i Hak'dir. Binaenaleyh haMkatleri i'tibariyle hepsi miittehiddirler ve ara-
lannda kurb ve bu'd nisbetleri varid degildir. Ancak suretleri ve taayyunleri
i'tibariyle birbirinin gayridirler; ve bu i'tibar ile aralannda yakinhk ve uzaklik
nisbetleri de vardir; Ve Hak zulum ve fesaddan razi degildir. Imdi bir zalim,
§eytamn igvasi ve sifat-i nefsaniyyesinin galebesi ile mazluma zulm ettigi va-
kit, mazlumun elemi bilciimle esyaya sari ve miiessir olur; ve teessiirun
eseri, her bir §eyin suretinde §eyin isti'dadina gore zahir olur. Bu bir haki-
kattir ki, insan kendisini tedktk ederse bu ma'nayi nefsinde mu§ahede,eder.
Mesela hemcinsinden birisine bir zalimin zulm ettigini gorunce, derhal mute-
essir olur ve hatta zalim, nefsinin gazab-i hayvanisi sukunet bulduktan
sonra vicdan azabi duyar; fakat kesafet-i tabiiyyede mustagrak olup, hay-
vandan daha asagi olan siniflar bu kesafet-i tabiiyye kalkmadikca teessurle-
rinin farkina varamazlar.
4627. "Ta hi ar§ yeitmin nalesinclen titremiye, ta ki zulumden hir can sakvn
olmtya!"
"Ars/\ lugatte taht, mulk ma'nasmadir; burada miilk-i ilahi olan vucud-i
izafi alemine isaret buyrulur. Ya'ni "Yetimin nalesinden ve feryadindan, vii-
cud-i izafi aleminde titremek ve tezelzulat vaki' olmasm ve zuliimden dolayi
bir can sakim ve alii olmasin!"
Cg^
MESNEVl-1 SERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4628. Ondan dolayi memalikden hir mezheb koyduk, id ki fdekler iizerine hir
^a ZRah" gelmiye.
"Memalik", "feth ile", memleketin cem'idir ve "memleket", kemal-i kud-
ret ile ihata-i miilk etmektir ki, saltanattan ibarettir. Ya'ni "Biz enbiya taifesi
yeryuzunde zulum vaki' olup da bir mazlumun "Ya Rabl" nidasiyla feryadi
felekler uzerine gikmamak igin memleketleri ve saltanat-i alemi ihtiyar ettik
ve bu sebeble hukiimranligi kendimize bir mezheb ve adet koyduk." Maksa-
dimiz halk uzerinde tagaliub ve istibdad degildir, belki zalimlerin zulumlerini
def etmektir. Onun igin bizim hukumetimiz asla zalimlerin i§ine gelmez!
Ol«j ji <Jj\* ^ -JILLS' Otwl i£y* f^*-* <j\ J^*
4629. v *&y mazlum, qok tarafina hakma, zlra simdi (joge mensub sah tutarsin!'
"Ey mazlum olan sivrisinek, zulumden halas igin, gok tarafina bakip fer-
yad etme, zira bu zamanda goge mensub olan sah-i adilin vardir." "Se-
ma"dan murad uluvvdiir ve uluw ile mertebe-i uluhiyyete i§aret buyurulur.
"Goge mensub olan §ah"dan murad halife-i Hak olan Siileyman (a.s.) haz-
retleridir.
jLiJ* j>\a j> Jte> c~o ji J> jI el— o jl y* :>b 4-io c-Ji
4630. Sivrisinek dedi: nr Benim dadxm ruzqann elindedir ki, o zulmiin iki di-
[4644] a
m biztm uzervmize a$h.
"Dad", burada feryad ve figan ve tazalliim ma'nasmadir. Sivrisinek dedi
ki: "Ya nebiyyallah, benim feryad ve figamm ve tazalliimum riizgann elin-
dendir; o bizim cinsimize son derecede zulm edip durur."
4631. nr Biz onun zulmundkn darhk i$indeyiz, haglanmis dudak ile ondan kan
igiyoruz."
"Baglanmis. dudak"tan murad sikayet igin agiz agamamaktir; ve "kan ic-
mek"ten murad dahi, eza ve cefaya katlanmaktir. Ya'ni "Biz o riizgann zul-
miinden sikinti igindeyiz ve §ikayet igin agzimizi agamayip, eza ve cefasina
katlanmaktayiz."
*$%&>
AHMED AVNI KONUK
Siileyman (a.s.)m mutazallim olan sivrisinege hasmin
hukum divanina ihzariyle emr etmesi
4632. Dmdi Siileyman de&x: *6u latxf vxziltxli, lazim&ir ki emr-i Diakk'x can-
Han dinlitjesin!"
"Devi", riizgar gurultiisu ve an viziltisi ve kulak cmlamasi ve ba'zi ehl-i
lugat indinde, bir sey anla§ilmayan ses, ma'nasinadir. Burada sivrisinek ka-
rinesiyle "vizilti" ma'nasinadir.
4633. " Uiak hana demistir ki: "6y adil, sakxn sen hir hasxmdan dx^er hir ha-
sxm olmaksizin dinleme!"
Ya'ni "Hak Teala bana emir buyurmustur ki: "Ey adalet edici olan pey-
gamberim, sen sakin dlger bir hasmin huzuru olmaksizin, onun hasmindari
da'vayi dinleme!"
4634. "Uier iki hasim huzura qelmedikce, hak, hdkimin huzurunda zuhura
gelmez."
4635. w Diasxm eger yalniz yuzferyad getirse, sakxn ve sakxn hasxmsxz onun so-
zunii iuimal"
4636. nr Ben fermandan i/uz $evirmej)e kadir (Ucjilxm; haydi flit, kendx nasmxnx
henim iarajxma getir!"
eg^
MESNEVM §ERtF SERHi / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4637. ^Dedi: x Senin soziin dogm hucceitir; Venim hasmun riizgardir ve o senin
hiikmiindedir ."
Sivrisinek Siileyman (a.s.)in bu sozlerine cevaben dedi ki: "Ya nebiyyal-
lah, senin soziin i'tiraz kabul etmeyen bir huccettir; fakat benim hasmim riiz-
gardir, ben onu senin huzur-i §erifine ihzar etmekten acizim; halbuki o ruz-
gar senin hukmiin ve tasarrufun altindadir."
L c~JJi }\ i^ OUil 4-io W^ <£\ *& "^ &\}j wJuL
4638. O sa/i: *6t/ safca riizgari, sivrisinek senin zulmiinden feryad eili, gel 1 ." di-
ye hagirdu
4639. "'Sfyah ol, sen fiasma mukabil ol, hasmtn cevabtm soyle ve diismam def eil
Suieyman (a.s.) riizgara buyurdu ki: "Aleyhindeki da'vadan agah ol ve
hasmina mukabele et ve hasminin da'vasma karsi soyleyecegini soyle ve sa-
na diisman olan sivrtsinegi hakkin olan miidafaan ile def et!"
4640. Uaktaki ruzgar isitii, htzli htzli yeldi, o zaman sivrisinek kapnak yolu-
nu tuttu.
Ruzgar Suieyman (a.s.) in da'vetini isittigi vakit, §iddetli bir surette eserek
mahkeme salonuna geldi; ruzgar gelir gelmez, sivrisinek dahi kagmak yolu-
nu tuttu.
4641. nZa'dehu Suieyman (a.s.) dedi: "&y sivrisinek, sabr et, id ki her ikiniz
ilzerine hen hukiim sureyiml"
"Kaza randen", hukiim siirmek ve hiikiim vermek, ma'nasinadir.
4642. ^Dedi: *6y sah, henim oliimum onun vucudundandir; henim aunumde
olan kara muhakkak onun dumanindandu ."
<^$>
AHMED AVNt KONUK
"Hod siyah in ruz-i men", "Hod siyah der in ruz-i men" takdirindedir.
"Gun"den murad hayat-i diinyeviyyedir. Ya'ni "Benim hayat-i diinyeviy-
yemde olan nuhuset ve kara, o riizgann dumamndan ya'ni zulmundendir"
demek olur.
4643. w O gel&igi vakil, ben nerede karar bnlurum, zira o benim tah'imdan he-
laklik aeiirir."
"Demar", helaklik ve duman ve kokten koparmak ve helak etmek. "Ni-
had", tabiat, asil, biinyad, hilkat, cibillet demektir, Ya'ni "Rtizgar geldigi
vakit benim durabilmege tabiatim ve hilkatim miisaid degildir; zira o benim
tabiatim ve hilkatim cihetinden bana helaklik getirir ve beni kokumden ko-
panr."
3 dJ^iyr SyM JjJ IJj>- j^- \-)&- d^ji (J^ij*- (jj^*-*
4644. ^Dergah-i Diuda'yi isteyici de boyledir, vakiaki Diudd flelir, araytci x \a"
olur.
Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz bu kissada, riizgan kuwet ve kudret ci-
hetinden vucud-i hakiklye ve salikin viicudunu, acz ve za'f cihetinden sivri-
sinege ve insan-i kamili de, zamanin Siileyman'ina tesbih edip, bu kissamn
hissesini beyanen buyururlar ki: "Dergah-i Huda'ya vuslati isteyen bir salik
de boyledir. Vaktaki salik, miir§id-i kamilin terbiyesiyle nefsinin mevhum
olan varhgindan ve enaniyyetinden kurtulur; ondan sonra Hak Teala hazret-
leri o salike mahza lutuf ve keremi ile bizzat tecelli buyurur. Salik o tecelli
icjnde "la" ya'ni "yok" olur." Bu bir haldir ki, zevk ile anlasihr. Bu hali mu-
hakkikler ba'zi misaller ile bir dereceye kadar akla takrib buyurmuslardir.
Mesela ate§te kizan demir, her ne kadar yine demir ise de, o kizginlik icmde
ate§tir. "Ben atesim!" diye bagirsa, dogru olur. Zira o anda demirligi yoktur
ve "la" olmustar. Ve keza yildizlar gune§in nuru altinda giindiiz gorunmez-
ler, onlann ziyalan yok olur; ve keza bir bardak su icjne §eker pargasi atilsa,
aynhp gdriinmez olur; fakat su icjnde §ekerin §ekerligi yine mevcuddur; o §e-
ker bu hal iginde, "Ben suyum!" diye bagirsa dogru olur.
4645. £}er$i o vuslat, beka iginde behudir; fakai o beka ewelden fend i$indedir.
*$%&>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
Malum olsun ki, salikin kesafet-i nefsaniyyesi ewelen letafet-i ruhaniy-
yeye miibeddel olur ve ruhun §am ise bekadir,- zira se'n-i ilahtdir ve ba'dehu
ruha tecelli-i rabban! vaki' olur. Ve beka zatin sifat-i la-yenfekkidir; ve bu hal
ise, beka iginde bekadir; ve salik icjn vuslat-i Hak'dir. Ve bu nailer, abdin vu-
cud-i mevhum-i mecazisi fan! olduktan sonra vaki' oldugu cihetle, fena igin-
de bekadir.
jjfk J'jy ^ ^s? **f ^~4 jy is^.y? *y. *& J^^>
4646. QJur isieyici olan golgeler, onun nu.ru zuhur eiityi vakit yok olur.
Zat-i Hakk'in nurunu isteyici olan ve golgeler mesabesinde olan saliklerin
izafi vucGdlan, o Zat-i mutlakin nuru zuhur ettigi vakit, gune§in nuru altin-
da yok olan ve istitar eden yildizlar gibi yok olurlar.
^rj V\ JliU *pS. JT y \> °s* XtAt y? ^iU J' JiP
4647. Vaktaki o has verici olur, akil ne vakit kalir? O'nun vechinden aayri
hev halikdir.
"Ser-dih o" daki "o" zamirini §arihlerden ba'zilan salike rati' kilip "Vakta-
ki salik ve a§ik, Hakk'a ba§ verici olur, ne vakit akil kalir?" ma'nasini verir-
ler. Ve ba'zilan Hakk'a raci* kilip "Vaktaki Hak zuhur edici olur, akil ne va-
kit kalir?" ma'nasini vender. Ve bu ma'naya gore "ser-dih", "ser-zede", zu-
hur edici demek olur; hulasa-i ma'na: "Vaktaki Hakk'in zatimn nuru zuhur
edici olur ve binnetice abdin viicud-i mevhum-i izafisi yok olur; binaenalevh
bu hal iginde abdin akli kalir mi?" Zira ayet-i kerimede h* 3 ^i ^ yA "y
(Kasas, 28/88) ya'ni "O'nun vechinden ve zatmdan gayri her bir gey halik-
tir" buyurulur. Ve vttcudat-i izafiyye ise, min ciheti't-taayyiin onun gayridir.
4648. O'nun vechinin oniinde var ve yok halik gelir; yokluk \$infa varlik ise
aablir.
"Vardan murad, viicud-*i izafi ve "yok"dan murad, adem-i izafidir ki, o da
a'yan-i sabitedir. Zira a'yan-i sabite, suver-i ilmiyye-i ilahiyye olup, henuz
viicud kokusunu koklamami§tir, nitekim birgok mahallerde izahi gecti. imdi
gerek viicud-i ilmi ve gerek vucud-i izafi, Hakk'in zati muvacehesinde fan!
ve halikdirler ve bu vucud-i izafi, var goriinen bir yoktur. Nitekim alemin vii-
cuduna "nist-i hest-numa" ["Var goriinen yok"] derler. iste bu yokluk, var
c^P?
AHMED AVNl KONUK
goriinmek acib bir §eydir, Akil ile mukayyed olanlara boyle yokluk icjnde
varhgi kabul etmek acib goriinur. Maahaza bir misal-i hiss! ile muhakkikin
bunu akla takrib etmi§lerdir. Havalar sicak oidugu vakit, buzun viicudu yok-
tur, fakat ademde sabittir; vaktaki hava sogur, sular incimad eder. i§te buz-
lann vucudu yokluk icjnde varhktir; zira asil vucud suyundur.
cl~~£*J* xi o-V~wj ^***^ (»i> &y? c—o j -Ui VbSjff- j*j&*jt ^jjji
4649. 13u. makzarda akillar elden aiiii; vaktaki kaUm huraya eri$ti, kml&i.
Ya'ni "Hakk'in tecelli-i zattsi vaki' olan mahzarda ve me§hedde akillar el-
den gider; binaenaleyh akil vasitasiyla bu meghedin halinden lisanen haber
vermek mumkin olmadigi [gibi], tahrtren de ifade-i hal kabil olamaz; ve bu
bahse eri§tigi vakit kalem kinhr ve yazmaktan aciz kahr."
•^ j^ (_£.>£! ^ ^j J"jte J-*^ (3^-^* ct>-\jj
Bl-hu§ olan a§igi tekrar akla gelmek icm ma'§ukun ok§amasi
4650. Sadr-i Cihan onu kerem cihetinden hi-hu§lukdan yava$ yava$ heydna
$ekti.
Cenab-i Fir hal-i fenanin tasvirinden farig olup, Sadr-i Cihan kissasina rii-
cu' buyurdular: "Sadr-i Cihan o bayilmi§ olan a§ikim kemal-i kereminden o
baygmlik icmden yava§ yava§ nutka ve beyana gekmege gali§ti."
4651. <$ah onun kulagina, "Sana aid alhni cjdirlim, ey fakir ekk a$l" diye
hagucU.
4652. "Senin canin /tt, henim firahimda gtr-pindi, onun hifzina eri$iigim vakit
ni$in urktii?"
cffif?
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Zinhar" kelimesinin on kadar ma' nasi vardir, burada hifz u eman veya
sitab ma'nalan miinasib olur. "0 camnin hifz u emamna eri§tigim veya ona
§itab ettigim vakit" demek olur.
4653. €y benim firaktmda germ ii serdi gormiis olan, bi-hodlukdan kendine gel
ve cjeri don!"
4654. S^kilsiz tavuk bir deveyi misafir resmiyle eve gotiirdu.
4655. A/akiaki deve iavugun kiimesine ayak bash, kilmes yikildi ve iavani dii§iii.
Bu iki beyt-i gerif 4649 numarah beytin te'yidi icjn irad buyrulan misal-
dir. beyt-i serifde "Hakk'in tecelli-i zatisi vaki' olan mahzarda, akil elden
gitti" buyurmuslardi. Bu beyitlerde akli, "tavuk kiimesi"ne ve tecelli-i zatiyi
de "deve"ye tesbih buyururlar. Deve tavuk kiimesine ayak basinca, kiimes
nasil yikihrsa, tecelli-i zati vuku'unda dahi akil dahi dyle harab olur.
\Sj>- *a5\J <^JUs> tJU* J»y> I* ,J>j* j Jap £*~~±-ja '<UL>-
4656. IZizim akd ve idrakimiz tavuk kiimesidir; salih olan akil, Uiudanxn
nakasintn talxbidir.
"Bizim aklimiz"dan murad, akl-i maasdir ve akl-i maas gayet zayif bir
akildir; ahval-i ahiret ve hayat-i ebediyye ile me§gul olamaz. Onun tedbiri fa-
ni olan ruh-i hayvani iizerindedir; binaenaleyh o tavuk kiimesi gibi curiik ve
zayiftir. Ve "akl-i salih"den murad, akl-i maaddir, zira bu akil ahval-i ahireti
ve hayat-i ebediyyeyi idrak eder ve onun levazimi ile me§gul olur. "Naka-i
Huda"dan murad, ruh-i izafidir ki, Hak onun hakkinda ^jj '&* v oki : j
(Hicr, 15/29) ya'ni "Ben ruhumdan nefh ettim" buyururj've bu run Salih
(a.s.)m nakasi kayadan zuhur ettigi gibi, ruh-i izafi dahi bu taayyiin-i cisma-
m kayasindan zahir olur. Ve akl-i maad, beka sahibi ve a§ik-i Hak olan ve
tecelliyat-i rabbaniyyeyi kabule miistaid bulunan bu naka-i ruhu taleb eder.
4657. Uaktaki naka onun suyunda ve camurunda zuhur eiti, orada onun ne ca~
mum, ne cam, ne kalibi kalir.
AHMED AVNt KONUK
"Ser-kerden", Bahir-i Acem'in beyamna gore, bir kimse ile beraber siiluk
etmek ve yasamak ve §uru' etmek ve sohbet etmek ve muvafakat etmek ve
zuhur etmek ve peyda olmak ma'nalanna gelir; burada "zuhur etmek" mti-
nasibdir. Ya'ni "Vaktaki ruh-i izafi nakasi, o akl-i maadin suyunda ve gamu-
runda, ya'ni taalluk ettigi cisimde zuhur etti ve peyda oldu, artik o tecelli-i ru-
ham vaki' olan yerde ne aklm taalluk ettigi cisim ve ne de ruh-i hayvani ve
ne de kalb kahr; belki onun cismi ve ruh-i hayvanisi-ve kalbi hep ruh-i iza-
fi-i latif olur." Nitekim kamiller u-ijji l^ui j L^Lif u-ijjt ya'ni "Bizim ruhla-
nmiz cisimlerimizdir ve cisimlerimiz ruhlanmizdir" buyurmusjardir. Ve ruh-i
latif, Hakk'm a§ikidir.
4658. £%§hin fazh insamfuzul etti; hu zhjade isteuicilikten zalum ve cehuldiir.
"Fazl", ziyadelik demektir, naksin ziddidir, Ve "fuzul", fazhn cem'idir, zi-
yadelikler demek olur; ve hadden a§kin ziyadelik murad olunur. Ya'ni "Tab'-i
be§erde merkuz olan a§k ve muhabbetin ziyadeligi, insani had dairesinden
tastfdi ve haddinden haric talebe sevk etti. l§te bu ziyade isteyicilikten dola-
yi pek ziyade zulm edici ve pek ziyade cahil oldu." Zira insan goklerin ve ye-
rin ve daglann yiiklenmege cesaret edemedigi emaneti, ya'ni ruh-i izafi gibi
hilafet-i ilahiyyeyi haiz bir latffeyi yuklendi. Nitekim oij*Ji jp *ju'vi u,^ ui
\^r L-jb bur i;i olJvi ($l>- j {#> 'jAlai j (#L^t bl buju' jLi-ij ^j'vi j (Ahzab,
33/72) ["Biz emaneti goklere, yere ve daglara arz ettik de, onlar bunu yuk-
lenmekten cekindiler, bundan endi§eye dii§tuler. insan onu yuklendi; gunUii
o zalum ve cehuldiir"] ayet-i kerimesinde beyan buyrulur. Ve bu ayet-i keri-
meye muteallik olan ebyat-i §erife I. cildin 1989 numarah beyt-i §erifinde
miindericdir.
4659. CahiUir ve hu mii$kil avda; tav§an hlr arslam kucaga ceker.
Yukanki ayet-i kerimede beyan buyruldugu uzere, "Bu alem-i kevnde in-
san pek cahildir. Bu cehli sebebiyle gayet guc. biiyuk bir avi avlamak ister; o
av dahi zat-i Hakk'a vuslattir. insamn bu hususdaki avciligi, bir tav§amn ars-
lam kucaga gekmesine benzer." Bu te§bihde vech-i §ebeh zat-i Hakk'm tecel-
lisi htninde, vlicud-i mecaz! ahkaminin muattal olmasidir. Nitekim arslan tav-
sam yakaladtgi vakit, onun varligim yokluga tahvil eder.
Cv^
MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
\j jJ* (jJuz j ^y^-JlJu j> \j j^ iSXiS jJJl jUT ^f
4660. Sjjer ar slant hilseyAi ve aorseydi, arslam kucaga ne vakit ceker idi?
Onun bu avdaki cehlinin sebebi, arslam bilmemesi ve gormemesidir; zira
gormek ve bilmek cehli izale eder; eger bile idi ve goreydi, hig arslam kuca-
gina geker mi idi?
4661. O kendine ve kendinin camna zalimdir; zulmii gor ki, adllerden topu gb-
iiiriir.
Cehli sebebiyle bu mu§kil ve buyiik ava te§ebbus eden insan, ayet-i keri-
mede de beyan buyruldugu vech ile zalumdur, ya'ni pek zalimdir. "Fakat
onun bu zulmii, kendinin varligina ve ruh-i hayvanisine aid olur. Fakat ne-
ticede bu oyle bir zuliim olur ki, meydan-i miisabakada ortadan topu kapar."
Zuliinv bir §eyi mevziinin gayrine koymaktir; ve salik Zat-i Hakk'a vuslat
avinda, kendi varhgimn ve enaniyetinin ve ruh-i hayvamsinin huzuzati hi-
lafinda hareket eder. Bunun igin kendi enaniyetine ve ruh-i hayvanisine kar-
si zalim olur. Onun bu zulmii, her ne kadar kendi varhgimn fenasim miicib
ise de, neticede beka-billahi mucibdir ve butiin adillerin menbaidir; zira her
emrin hikmetine muttali' olur. Binaenaleyh her §eyi yerli yerine vaz' eder ve
bu da adl-i mahzdir.
4662. Onun cehli, mukahkak ilimlere usiad, onun zulmii, adillere resad oldu.
"Cehli sebebiyle cesaret ettigi mii§kil av neticesinde, arslan mesabesinde
olan hakikat-i viicudu avladi, fakat kendisinin kendiligi kalmadi. Onda hii-
kumran olan Hak oldu. Binaaenaleyh onun ilmi, ilm-i Hak oldu. Ilm-i Hak
ise, butiin ilimlerin iistadidir. Ve bu avi avlamak nefsine ve ruh-i hayvanisi-
ne zuliim oldu; fakat adillerin dogru yolu oldu." Zira bunlar Hakk'in masiva-
sidir. Masiva-yi Hakk'i yok etmek, Hakk'i isbat ederek sjrkten kurtulmaktir.
Nitekim ayet-i kerimede ^^'ii'Jlji oi (Lokman, 31/13) ya'ni "Muhakkak
sirk, azim olan zuliimdufbuyrulur.
4663. lr Bu gitmi^iir, onun nefesi o vakit gelir ki, hen ona nefes haks ederim!"
diye onun elini tuttu.
G ^P?
AHMED AVNt KONUK
Bu beyit Sadr-i Cihan lisamndandir. Sadr-i Cihan bu bayilip kendinden
gecmi§ olan a§ikma: "Sana ata altini getirdim etegini ac!" diye bagirdi ise
de, o kendine gelmedi. Onun bu hali uzerine "Bu zavalli kendinden gec-
mi§tir. Onun kesilmi§ olan nefesi, ben ona nefes bah§ ettigim vakit gelir!"
dedi. Burada "fena-fillah" makammda olan salikin nefha-i ilahi ile "beka-bil-
Iah" mertebesine geldigine i§aret buyrulur.
4664. 'Da teni dlmii§ vaktaki benim ile diri olur, benim canim olur ki bana
yiiz cjetirir."
"Bu ahkam-i cismaniyyesi ve sifat-i hayvaniyyesi 61mu§ olan a§ik, vak-
taki benim nefham ile diri olur, artik bana miiteveccih olan benim canim
olur." Ba'zi niishalarda "Can-i men ba§ed ki ayed der beden" suretindedir,
ma'nasi "Benim canim olur ki, bedene gelir" demek olur. Ve cenab-i Pir efen-
dimiz Divin-i Kebfrlenmn bir beyt-i §eriflerinde bu makam hakkmda §6yle
buyururlar. Beyit:
"Vaktaki gontil Hakk'm yen oldu, Hak benim iledir, ben de Hak ileyim; Hak
Hakk'a vasil olup, kendi uzennde Hu Hu gaginnm. "
4665. "lien onu bu candan muhte§em ederim; benim bah§ ettigim can, atamt
gorur."
Bu beyitler Sadr-i Cihan Hsanpdan a§ika hitab perdesi arkasinda Hak ta-
rafindan makam-i fenada bulunan salikedir. Ya'ni "Ben ona nefh ederim, be-
nim ile diri olur; onun cam bila-vasita bana mensub olan can olur. iste ben
onu bu candan debdebelenmis. ve heybetlenmi§ ederim. Benim bila-vasita ba-
gisjadigim bu can, benim atami goriir ve bu can benim halifem ve emanetim
olan ruh-i izafidir" demek olur.
Ma'lum olsun ki, insan alelade "ruh-i hayvani" ile dogar ve alem-i er-
vahdan ona taalluk edecek bir ruh-i insanl de vardir; fakat o run kendi ale-
mindedir, asla bedene dahil degildir. Bedende olan ancak ruh-i hayvanidir
ve ruh-i hayvaninin veziri insanda "akl-i maa§"dir. Binaenaleyh akl-i ma-
*$$&
MESNEVl-1 SERtF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
a§in, idaresi altinda olan ruh-i hayvant, kendi nefsini ve alem-i zahiri i'mar
ile mesgul olur. Ve bu ruh-i hayvant dahi her ne kadar Hakk'in mevhibesi
ise de, tabayi' ve anasir vasitasryladir ve asla bekasi yoktur. Bir mumun
su'lesi gibi, mevt-i tabu ile soner gider. iste tabiat ulemasinin bildikleri run
budur. Ve §ahs-i insantye taalluk eden "ruh-i izafi" ise, mertebe-i vahidiy-
yetten bila-vasita ilk gayriyet libasi ile zahir olan bir cevher-i miicerred-i
nuranidir. sahsa kendi aleminden nazar eder ise de, ondaki zulmet-i nef-
saniyye ve kesafet-i hayvaniyyenin galebesi sebebiyle sifatim izhar ede-
mez; vaktaki salik, miirsid-i kamil terbiyesiyle yaptigi miicahedat ve riya-
zat sebebiyle kalbini zuliimat-i tabiiyyeden ve?levsiyyat-i hayvaniyyeden
temizler, bu naka-i.ruh, bu taayytin-i cismani kayasindan ba§ cikanr. Nite-
kim yukanlarda tzah olundu. Ve ataya-yi zatiyye ve esmaiyyeyi goren an-
cak bu ruh-i izafidir.
4666. O^fa-mahrem olan can losixm yiiziinu gormez; hemen o canin gayri ki,
onun ash clostun manallesindena'ir.
Na-mahrem olan ruh-i hayvant, bu alem-i kesafet icjnde cilveger olan
dostunun yuzunii goremez. «l)i 4_> ^ \jy uTS (Bakara, 2/115) Ya'ni "Ne ta-
rafa tevecciih edersen, Allah'in vechi vaki'dir" ayet-i kerimesinden asla ha-
berdar olamaz. Dostun yuzunii gerek bu keserat iginde ve gerek mevatm-i sa-
irede mu§ahede eden ancak o dost-i hakikinin mertebe-i vahidiyyetinden bi-
la-vasita zahir olan ruh-i izafidir.
4667. ^Bu closia kasah gibi iijlerim, ta hi onun latif olan ici kisn terk ede.
Bu salik-i asika, koyunu sisjrip derisini yuzmek igin iifleyen kasab gibi iif-
lerim, ta ki onun latif olan batim ve ruh-i izarlsi, ki§irdan ibaret olan ruh-i
hayvanisinin sifatmi ve cismaniyyet ahkamim terk ede.
4668. c Beii: "6y heladan urkmiis can, hiz vuslahmiza mahsus olan kaviyi ac-
hk; saladir!"
^
AHMED AVNl KONUK
Ma'suk makam-i fenadaki asika dedi: "Ey bela-yi askdan iirkiip kendinin
kendiligini terk etmis olan can, biz visalimize mahsus olan kapiyi acnk, sala-
dir, seni vuslatimiza da' vet ediyoruz."
Cm " * ft ojl^A U C. ■«.'«.* j (_$\ Ol ier~~* J <S^j>*i>. L* ^y*~ <-£^
4669, "6t/ kimse, senin hi-hodlugun ve sarhoslugun hizim kenclimiztkr. By him-
se, senin varlujtn iuima hizim varhcjimizdandir :'
"Ey asik bendem! Senin hakikatin, benim viicudum oldugundan, senin
izafl olan varhgin kalkip sana bi-hodluk ve sarho§luk anz olur ve kendinden
gecer isen, hakikatin olan benim viicudum ve kendim zahir olur. Qtinkii se-
nin her bir mevtindeki varligin, bizim varhgimizdandir; bizim varhgimiz bil-
ciimle varhklann kayyumudur."
y£ ^ £jf <^ <jb>j\j y>. y Cr* oU J ui* ^ if y" I*
4670. xx< ~Bu zaman, hen sana dudaksiz yeni yeni eski sulan soylerim, dinlel"
"Eski sirlar"dan murad, hakayik-i esyamn lisan-i isti'dad He Hak'dan
taleb ettikleri hukiimler ve Hakk'in da onlar hakkindaki emr-i irMsidir.
"Yeni yeni soylemek"den murad bu kadim olan ahkam ve esrann o mu-
hakkik olan asika yeniden inkisafidir. "Dudaksiz soylemek"den murad,
alem-i zahirdeki elfaz ve sada olmaksizin bu esrann telakkisidir. Hz. §eyh-i
Ekber Muhyiddin-i Arab! (r.a.)in TedbMt-i llahiyye kitabinm dokuzuncu
babinda bu husiisda beyanat-i aliyyeleri vardir ki, burada serhan zikr olu-
nur:" Muhakkikler hem alem-i melekutu ve hem de alem-i miilkii mu§ahe-
de sebebiyle kitab-i merkumdadir. Binaenaleyh arza vely [Jj) olunan §e-
yi ve onda tekevviin eden suretleri hissen mu§ahede ederler. Ve rakimin,
ya'ni esma-i ilahiyyenin her mevtinde vely (Jj) ettigi seydir ki, o §ey ezel-
de tahakkuk etmis. olan sir, ya'ni a'yan-i sabite hakkinda ma-fevka'1-ars-
dir. Ya'ni cismaniyyetin ve vucudat-i izafiyyenin fevkidir; ve avalim-i em-
rin, ya'ni avalim-i se'nin ba'zisi hakkinda ma-fevka's-semadir. Ya'ni alem-
i halkin ma-fevki olan alem-i misal-i mutlaktir. §eyi kalben ve aklen mii-
sahede ederler. Hatta kalblerinden feza' ve iirkuntii ref olundukda, "Bu za-
hir olan nedir?" derler. Hak Teala'dan "Rabb'inizdir!" diye hitab gel|r, on-
lar dahi "Bu ke§if batil degil, hakdir!" derler. Imdi Hak onlara tecelli eder,
onlar miitecelli olan Hakk'a hitab ederler ve Hak Teala dahi onlara hitab
eyler. Binaenaleyh bu tecelli icmde ekvan ve e§yadan miinhacib olurlar. Ve
MESNEVt-t §ERtF §ERHi / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
bu ekvan ve viicudat-t izafiyye perdesi yirtildigi ve onlann indinde esbab
miin'adim oldugu vakit, halayik hakkmda sirr-i kaderin nasil hiikm ettigi-
ne nazar eylerler ve emri mebde'i iizerine miilahaza ederler. Ya'ni alem-i
§ehadette miitekewin olan efrad-i halaikin a'yan-i sabitelerini miisahede
edip ezelde ve ibtidada hangi ism-i ilahinin mazhan olduguna vakif olur-
Iar; ve bu sirr-i kaderin onlar iizerinde esbab perdesi arkasindan nasil
hiikm ettigini goriip, onlan butiin ef al ve harekatinda ma'zur goriirler.
(...) Bu ehl-i kesf isterlerse, bu musahedelerinden bahs etmeyip siikut
ederler ve isterlerse iktiza-yi hale gore soylerler; ve Hak Teala onlara bi-
harf u savt hitab eder." ?
4671. ",Zira hi o dudaklar hu demden urher; aizli olan irma^in kenannda za-
hir olur."
Ya'ni "Bu cismant olan dudaklar, bu esrara miiteallik olan sozu telaffuz et-
mekten urker. Qiinkii emr-i tekltfi, ya'ni §er'-i zahir, emr-i iradiyi, ya'ni sirr-i
kaderi 6rtmu§tur. Binaenaleyh bu esrara miiteallik olan sozler, gizli irmak
mesabesinde olan ruh-i kamilin kenan mesabesinde olan kalb ve aklinda za-
hir olur." Zira Hak Teala kulub-i kamiline, cem'iyyet-i esmaiyyesiyle miite-
cellidir. Nitekim hadis-i kudside ^p ^^ ^Js ur *~ ! ^ 3 j{~. V 3 ^j ^^, N
ya'ni "Yerime ve gogiime sigmadim, velakin mii'min kulumun kalbine sig-
dim" buyurulur.
4672. "~%ef alullahu ma yesa " sun i$in, hulaksiz, hulagi hu derm a$l
S£i> 4)1 jS (Ibrahim, 14/27) ya'ni "Allah Teala diledigini isler;" ve «Li o\
1J C 'JCL (Maide, 5/1) "Allah Teala diledigi §eye hiikmeder" ayet-i keri-
me[ler]inin sirnni isjtmek icin, bu zahiri kulaga benzemeyen riihun kulagim,
esrara miiteallik olan hitab-t, ilahtye ac!
Malum olsun ki, Hakk'in kudreti iradesine ve iradesi ilmine ve ilmi de
ma'luma tabi'dir. Ya'ni Hak "irade" etmedigi §eye kudret sarf etmez ve
"ma'lum" olmayan §eyi irade buyurmaz; ve "ilim" ma'luma taalluk eder ve
ma'lum ise "a'yan-i sabite"dir; ve a'yan-i sabite ise, esma-i ilhahiyyenin il-
mi suretleridir. Ayet-i kerimede 'j^\ '^M *u *) ^ (Nahl, 1 6/9) ya'ni "Eger
Hak murad ede idi, hepinize hidayet ederdi" buyurulur. Bunun ma'nasi,
ff £p?
AHMED AVNl KONUK
a'yan-i sabitenin hepsinde hidayete kabiliyet olmadigi igin Hak cumlenin hi-
dayetini murad buyurmadi demek olur.
C-i^p 0-i-~t- o-5y ^l«Ajl JJJl C-*^S O-V"^ J-^J iS % %^> 0_^>-
4673. HJaktahi vast salasini i$itmege ha§lcuLi, olu yava$ uava§ hunddamaga ha$-
ladi.
Ya'ni "A§ik, Sadr-i Cihan'in visale da'vetini isjtmege bastadigi vakit, olu
halinde bulunan o asikyavas. yavas. harekete gelmege basladi." "§eniden gi-
riften" ve "cunbiden giriften", isitmege baskimak ve kimildamaga ba§lamak
ile terctime edilir. Burada fam-fillah olan salikin beka-billah mertebesine gel-
digine isaret buyrulur.
4674, ^Taprahian a§agx degildir; zira sabantn i$vesinden ye§illik giyer, jenadan
ha§ cikai
rxr.
Bi-hus olan asik, topraktan a§agi degildir ki, ma'§ukun visale da'vetini
isjtsin de, harekete gelmesin; zira toprak cemaddan ibaret iken, latif ve serin
bir halde esen saba riizganmn isvesinden ve hareketinden muteessir olup,
ye§illik giyer ve hal-i fenadan bas. gikanp nebat mertebesine gelir.
4675. CA/uf/e suyundan a§agi degildir; zira hitabdan yiizii giines gx%i ^usajlar
doq
iurur.
asik, nutfe suyundan dahi a§agi degildir; zira o nutfe suyu, hitab-i ila-
hiden Jcadinlann rahimlerinde tedricen perverde olup, nihayet Yusuf {a.s.)in
htismine musabih giines gibi parlak yuzlli giizeller dogururlar.
cf^ J 1 * 1 - £/■ s <s^ r*"-> ->* c£ y^ £ -^ c **^ i ^ ^ J r*'
4676. Ilir yelden a%agx degildir; zira "OCun!" emrinden rahimde tavus ve has
sozlii hu§ oldu.
"Bad" ya'ni "yel"den murad, kusjann erkeklerinin, di§ilerinin makzerele-
rine, kendi makzerelerinden gikardiklan yel ve havadir ki, bundan yumurta-
lara hayat ilka olunur. Ya'ni "Bi-hu§ olan asik bir horozun ve diger erkek
kuslann gikardiklan yelden daha a§agi degildir; zira bu yel, Hakk'in "Kiinf"
*$$#>
MESNEVl-t §ERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
ya'ni "Ol!" emrinden disilerin rahminde gayet muzeyyen tavus kusu veya-
hud latif surette oten bulbiil vesaire gibi birtakim kuslar olur."
ilj jlj ajU oU d\£ ^0»\J i^j fi >yj dk** »j^ j *£
4677. Ta? olan daydan a§afli degildir; ve\adel cihetinden bir naka dogurdu ki, o
naka da naka dogurdu.
Keza o asik-i bT-hu§, kayahk olan bir dagdan asagi degildir; zira kaya-
dan miitesekkil olan boyle bir dag, Hakk'in emri geldigi vakit, Salih
(a.s.)in mu'cizesi olmak iizere veladet cihetinden bir disi deve dogurdu, o
disi deve de kezalik bir di§i deve dogurdu ki, tafsilati tefsir kitablannda
mundericdir.
f JL^i Jbljj j ilj Jk\* f JlP *4jL* L)T*i jJl^J «UJh j)j
4678. ^unlarin hepsinden ae$l O maye-i adem azun alemi dogurmadi mi ve
dembedem doflwmaz mi?
"Maye-i adenTden murad, adem-i izafidir. Nitekim birgok mahallerde izah
olundu; ve adem-i izafi mertebesi, viicud-i izafi alemine nisbetie, ilm-i ilahi
mertebesidir. Ya'ni "Ta'dad ettigimiz toprak, nutfe ve yel ve kayahk gibi ta-
ayyiinatdan, emr-i ilahi ile vucuda gelen tevelludatdan gee, daha buyukleri-
ne bak! maye-i adem fezada, arzimiz gibi koca bir alemi dogurmadt mi?
Dembedem fezada bizim alemimizin emsalini ve daha buyiiklerini dogurmaz
mi?" Nitekim ayet-i kerimede »j~~ ji^ Jji uioj is <~&i J^-Ji JS *i— Ji &£* ^
(Enbiya, 21/104) ya'ni "0 gunde' ki, semayi kkablara mahsus olan sicillin
duriilmesi ve bukulmesi gibi diirer ve bukeriz. Halkin ewelinde ba§ladigimiz
gibi, onu iade ederiz" buyurulur. Bu beyt-i serifde simdiki ilm-i hey'etin kes-
fiyyatina isaret buyrulur.
4679. Sicradi ve $irj)indi ve'sevine sevine bir iki gerh vurdu, secdeye duslu.
"Qerh zeden", Mevleviler'in sema'i gibi donmek demektir. Ya'ni "Sadr-i
Cihan'in iltifati iizerine onun asiki olan vekili kendine geldi ve diistiigu ma-
halden sicradi ve cirpindi ve sevine sevine bir iki def a dondii ve ma'sukunun
huzurunda iltifatma tesekkiiren secdeye vardi." Bu beyt-i serifde salikin beka
mertebesine geldigine isaret buyrulur.
csepja
AHMED AVNt KONUK
Bf-hu§ olan a§igin tekrar kendine gelmesi ve
onun sena ile teveccuhii ve asjkin §ukrii
4680. ^Bedi: "Ey carta meiaj olan Dtakk'm ankasi, sukiir hi o 0(.aj daqmdan
[4694] . . j. .„
yen flddml
"Metaf", tavaf edecek ve ddnecek yer, "anka* " ismi var, cismi yok gayet
biiyiik bir ku§un ismidir. "Simurg" ve "ziimrud-i anka" dahi derler. "Kuh-i
Kaf" ankanm banndigi bir dagin ismidir. Burada "anka"dan murad fena-fil-
lah ve beka-billah mertebelerini haiz olan insan-i kamildir. Zira bu kamilin is-
mi vardir, hakikatte cismi kalmami§tir; mevhum olan vucud-i mecazisi naza-
nndan kamilen kalkmi§tir. "Kaf dagi"ndan murad, makam-i ittihaddir ve bu
mertebe zevkidir. Bayezid-i Bistaml hazretleri bu makamda ^li ^ u ^^
["Ben kendimi tesblh ederim, benim §amm ne yucedir!"] ve Ciineyd-i Bagda-
di hazretleri <dii iSy* j~* J ^ ["Cubbemde Allah'dan ba§kasi yoktur"]; ve
Hiiseyin ibn Mansur-i Hallac hazretleri "Ene'1-Hak" dediler. Boyle bir veliyy-i
kamil, Hakk'in ankasi olur ve canlar onun etrafinda Ka'be gibi tavaf ederler.
Bu makamdan sahva gelen insan-i kamil mur§id olur. Kuh-i Kaf dan geri gel-
mekle mur§id-i kamil olduguna i§aret buyrulur. Bu soz a§ikin Sadr-i Cihan'a
olan hitabidir.
j-i* olyl-o ij\j j£s. j^p y ^| ( y&s- 9lxi*Ui Jj^ <_?'
4681. "6^ as\, kiyatnei-flakimn Dsrafil'i, ey sen ki askm ashi ve ey sen asktn
dil-hdnism!"
"Ey a§k kiyametinin koptugu mahallin IsrarH'i, ya'ni kiyamette tsrafll
(a.s.) surunu ufledigi vakit, oluleri dirilttigi gibi, sen de a§kin kopardigi krya-
met mahallindeki oliileri diriltmekte israfll gibisin. Ey sen ki, a§k denilen ha-
lin a§ki ve zatism ve ey sen ki, a§km ig yiizimun, matlubusun!"
<^cg>
MESNEVt-t §ERtF SERHl / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
4682. "Bvvelki hil'at ki, bana vermek istersin, kulak isierim ki, yenceremin
uzerine koyasin!"
"Hil'at", padisahlar tarafindan bendelerine ikramen verilen libas ma'nasi-
nadir. "Pencere"den murad, asikin agzidir. Ya'ni "Ey sah, bana verecegin ilk
hil'at ve ikram, benim pencerem mesabesinde olan agzimm uzerine kulagim
koyup, soyliyecegim kelamlanmi lutfen dinliyesin!" demek olur.
4683. "fjerci safvei ile, benim halimi bilirsin, ey bende- fewer, sozlerimi Hinlel"
"Gergi kalb-i serifinin safveti sebebiyle benim havatinma muttali' olur ve
halimi bilirsin; fakat ey bende-perver, ism-i Zahir'in ahkarm cereyan etmis
olmak icin, elfaz-i zahire ile de halimi soyliyeyim, sozlerimi dinle!"
4684. "6y ferul olan Salr, yuz blnlerce kere senin dinlemen arzusundan ak-
Itm ttffu."
"Ey yekta ve asnnda tek olan Sadr-i Cihan, pek cok def alar der idim ki:
"Ah ahval-i pur-melalimi soylesem de dinlese!" der idim ve bu arzumun sid-
detinden akhmi gaib edip kendimden gecerdim."
y" C?lj*l 0W- (_glfr «....■■.■" Olj jj <^U**ip! Ol j y ( _ s *-*--' d\
4685. "Senin ifiticiligin ve senin o meylin ve o senin can artiria tebessiimlerin."
4686. *0 benim eksigimi ve ziyademi, benim bed-endts olan canmun isvesini
iejahhus etmenl"
"lsve, usve", zam ve kesr ile, gece uzaktan goriilen ates ma'nasinadir; ve
kesr ile mecaz olarak, naz ma'nasina gelir ve Farisi'de "rihten ve giimasden ve
daden ve hariden ve fiiruhten" masdarlanyla, hile ve hud'a, ma'nasinda kul-
lamlir ve bu gibi mevki'lerde, izhar etmek, ma'nasina da olur. (Bahar-i Acem) .
"Neyusiden" isitmek ve dinlemek, aramak ve istemek ve tecessiis ve tefahhus
etmek ma'nalanna gelir. Ya'ni "0 benim noksan veya fuzuli olan ahvalimi, be-
nim ser ve fesad dusuniicii olan canimin zulmet-i tabiat goriinen atesini tefah-
hus ve tecessiis etmen!" Bu hal, mursid-i kamilin miiridi hakkindaki halidir.
C S^>
AHMED AVNt KONUK
t>l~~>j5 Oo &y$- y ^j&jjJo ( j~j CU—J f J^* ^ *" t>* c^U-r*'
4687. ^Benim kalplarim hi, o senin ma'lumundur, imdi sen onu duriisi ma' den
gibi kabul ettxn."
"Benim kalp ve sahte olan ahval ve muamelatim ki, sen onlan bilirsin, be-
nim yiizume vurmadin da sen onlan saglam ve temiz ef al ve muamelat gibi
kabul ettin." Bu da keza miir§id-i kamilin halidir/.
4688. xr Bir magrur laubdlinin edebsizliai i$in hdimler senin nilminin onunde
bir zerredir."
Bu nailer muridin bidayet-i ahvalidir ki, miir§id-i kamilin payesini ve Hak
indindeki kadr ii menziletini idrak edemedigi icjn huzurunda laubali ve mag-
rur bulunur. Zahiri terbiye seklinde turlu tiirlii terbiyesizlikler yapar, fakat
miirsid-i kamilin hilmi galib oldugu icin, onu ma'ziir gdriir ve itab etmez.
4689. "Gvvela dinle ki, oliadan kaldigim vahii, evvel ve ahir henim onumden
styradi."
"Ey miirsid-i kamil, ewelen dinle ki, senin terbiyenin ve tasarrufunun ol-
tasindan ve kaydmdan geri kaldigim ve aynldigim vakit, hayatimin ve sulu-
kumiin eweli ve ahiri benim onumden sicradi gitti."
}j*j ^U \j> p .:»■»»■■>- eg-* 1 . *& ^J^J j*^* <S^ y y~*i W^
4690. Saniyen dinle, sen ey Sadr-x vedud hi, $okluk aradtm, sana ikinci oi-
[4704] 1 „
mack.
"Vedud", ibadina muhabbeM cok olan ma'nasina olarak esma-i ilahiyye-
dendir. "Sadr", her §eyin eweli demektir. Nitekim "sadru'n-nehar" ve
"sadru't-taife" derler; ve bir meclisin ba§ tarafina da derler. Burada Vedud
hazretlerinin, ibadi arasinda en ba§ta oturtdugu kimse demektir. Ikinci mtsra'
bu ma'nayi te'yid eder. Ya'ni "Ey makami all olan miirsidim, senden aynldi-
gim zamandan beri senin nazirini cok aradim ve bulup intisab etmek istedim;
fakat senin ikincini bulamadim" demek olur.
f i <cuS dyd CJU Lj5 a l vij Ojj-J y j\ \j UJU
4691. "Salisen, id ki senden disan yitmisim, guyd uciin ucuncusii demisim.
'^
MESNEVl-t SERlF SERHt / VI. CtLT • MESNEVt-3 •
Ya'ni "Salisen ben senden aynlmis oldugum zamandan bed, guya "j? '•&
'i± jj'u 'Jji 01 ijiii '^jji (Maide, 5/73) ya'ni "Muhakkak su kimseler kiifur etti-
ler ki, Allah ugunucundisudiir dediler" ayet-i kerimesinde beyan buyrulan
taife arasina dahil olup iicun iicunciisu demis oldum." Ya'ni siilukum Allah
igin idi ve O'nun iradesine tabi' olmam lazim Idi; ben ise O'nun muvacehe-
sinde senin iradeni miistakil goriip, sana tabi' oldugumu vehm ettim; vakta-
ki kendi irademe tebean hareket edip, senin hizmetini terk ettim, ortada tig
iradeyi isbat ettim. Binaenaleyh ben kendi irademi gormekle "Ucun iicuncu-
suyum!" demis oldum; halbuki benim iradem mevhum idi ve senin iraden ise
Hakk'in iradesinde miistehlek olup, ancak Hakk'in iradesi idi, binaenaleyh
Hakk'in iradesinden baska irade yok idi.
4692. ^kabian vaktaki bizim tarlamiz yandt, he§inciyi dordiindiden bilmiyorum.
Bu beyt-i serifde 'pilot- 'J* Vi CL* Sf j '^f, 'y> "ill WJ J& 'j* oj& £ (Miica-
dele, 58/7) ya'ni "Uc fisi'lti yoktur, ilia ki onun dordunciisu O'dur ve be§ yok-
tur, ilia ki onun altincisi O'dur" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. "Mez-
raa"dan murad bu viicud-i izafi ve onun enaniyyetidir. Ya'ni "Vaktaki bizim,
vticud-i izafimiz ve mevhum olan enaniyyetimiz ask-i hakiki ate§i ile yandi,
mahv oldu, gordiim ki meydanda Hakk'in varligindan baska bir varlik yok-
tur; binaenaleyh ucuncuniin dordiincusii ve dbrdiincunun besincisi arasinda
higbir fark gormuyorum." Bu makamda Hz. Misri-i Niyaz! buyurur. Beyit:
Qu bildim ciimle Hak imi§ arada gayn yok imi§
Bi-kMi anda gark imi§ ne ben vanm ne irfanim
I* f-^r y u& -^ iSj. Lgd U 5 "^- jt ^y- y Jk ^ j*
4693. *Oter nerede ki sen kam topraklar uzerinde bulasm, tecessus edersen
muhakkak hizim goziimiizden olur."
Ya'ni "Ask-i hakiki te'siriyle o kadar agladim ki, gozlerimden akan kanli
yaslar her tarafi isttlei etti" demek olur.
4694. ur Benim sozum ve btt ses ve inilti ra'ddir; isier ki buluOan ia zemine
yaadira!
G^Sg>
AHMED AVNi KONUK
A§ik, soziinu ve sesini ve iniltisini "gok giirlemesi"ne ve askini "bulufa
ve goz yaslanm "yagmur"a te§bih edip siddet-i bixkasim tasvir eder.
^ ^y? f-^- ^ fij*i ^ p^" (_?* *ij* J C-aT t)L* j*
4695. ven soylemek ve aglamak arasinda dolasinm; ya aglamn, ya soylerim,
ne yapayim?"
4696. "Sger sbylersem aglamak fevt olur ve eger aglarsam nasil §vhiir ve send
ederim?"
"Eger soze baslarsam aglamam gider ve eger aglamakla mesgQl olursam
soz soyluyemem; o halde iizerime vecibe olan Habib'e olan sukiir ve senayi
nasil yapabilirim?"
4697. vx 6t/ §ah, gonul kam gozden du§uyor; gor ki henim goziimden ne diifmiisliir?"
tkinci misra' "Gor ki gonul kanimn gozden gelmesi gibi miimkin olmayan
§ey benim goziimden vaki' olmu§tur" demek olur. Veyahud "Gor ki gdriilmus-
den, bana ne vaki' olmustar?" demek de vecihdir ki, bu vecih daha latifdir.
"Ey sah, simdi vuslat iginde oldugum halde gonliimun kani yas olarak go-
ziimden diisuyor, bak ki ma'§ukumu mu§ahededen ne hal vaki* olmusttir?"
4698. 'Burnt soyiedi ve o zayif, aglamaga hasladv ki, onunla beraber hem inn,
hem serif agladx.
Bu zayif asik bu sozleri soyiedi ve aglamaga basjadi, oyle ki orada hazir
olan ahaliden hem yiiksek tabakadan olanlar ve hem de ayak takimi onunla
beraber agladi.
j\ ij* ljl>v JaI j>^T aaJL>- y> j <jU JL*r j OIju^ jd> jl
4699. Onun icinden o kadar hay ve huy zahir oldu ki, onun etrajvnda H^nna-
ra halki hatha yavh.
Asik bu sozleri soyledikten sonra aglamaga ba§ladi ve iginde o kadar mix-
essir ahlar ve oflar zahir oldu ki, Buhara ahalisi gepgevre onun etrafina top-
Iandilar.
G £p a
(gpr^ MESNEVl-l §ERfF §ERHl / VI. ClLT • MESNEVI-3 •
JuJLi d\j~>- i>y& j 2>j>- j j sy >k>- Ojf>- b\±p 6j^- OIjj^ tj>-
4700. HZeyhude soyleyici, beyhude aglayici, beyhude giilUdi idi; erkek ve kadin,
kticiik ve buyiik hayran oldular.
Sozlerinde zabt u rabt ve aglamasmda ve giilmesinde miinasebet olmadi-
gi igin, onu tema§a eden erkek ve kadin, biiyiik ve kucuk, bu nasi! adamdir
diye hayran oldular.
4701. <§ehir dahi ya§ dokiidi olarak onun hem-rehgi oldu; kiyamei gibi erkek ve
kadin birhirine kari§mi§ idi.
4702. demde gok yere der idi hi: "6ger kiyameti gormedin ise gor!"
4703. ^CTVe a^kiir ve ne haldir, onun ya jirdki yahud visali -pek aabdir!" diye
akd hayrandu.
Onu gorenler akillan hayrette kalip dediler ki: "Bunun a§ki ne §iddetli bir
asktir ve ne mtiessir bir haldir; onun bu hali ya ma'§ukundan aynlmi§ olma-
si icjndir veyahud ma'§ukuna kavustugu igindir. Velhasil ya firaki veyahud
visali pek acibdir vesselamf"
4704. Qerh kvyamei-ndmeyi okumus, Diehhesana kadar libdsini yirtmishr.
"Micerre", Kehkegan ve Turkge'de "Hacilar Yolu" ve "Saman Ugrusu"
ta'bir olunan beyaz yoldur ki, bunlar ilm-i hey'ete gore gayet kiicuk goriinen
yildiz kiimeleridir. Kiyamet guminde gogiin in§ikaki bu Kehkesan'dan olaca-
gina dair sozler bulunduguna i§areten cenab-i Pir efendimiz buyururlar ki:
"Asikin hay ve huyu ve halkm miiteessir olup onunla hem-renk ve hem-hal
olmasi, kiyametten bir numune oldu."
4705. iS^skm iki diem ile yabancdigi vardir; onda yetmis iki dwdnelik vardir.
c^P?
AHMED AVNt KONUK
"iki alerrTden murad diinya ve ahirettir. "Yetmis. iki" adedinin zikri gokluk-
tan kinayedir. Ya'ni "A§ka miibtela olan kimsenin nazannda ma'sukdan bas-
ka bir sey kalmaz, diinya ve ahiret emellerine yabanci olur. Nitekim hadis-i se-
rifde 4JJ1 j»i J* aw^- u* j UoJi j*i j* f\s~ s>^i y»^H\ >i J* ^ UoJi ya'ni "Diin-
ya, ahiret ehline haramdir ve ahiret dahi diinya ehline haramdir ve her ikisi de
ehlullaha haramdir" [buyrulmu§tur] . Ve "ehluilah"dan murad, diinya ve ahiret
muhabbetini terk edip Zat-i Hakk'a a§ik olan taifedir. Ve askin cok olan diva-
neligi budur ki, asikm hali akla ve ukalaya hayret verir ve onun hali, yetmis
iki mezheb erbabi indinde deliliktir; zira yetmis iki mezheb erbabi Hakk'in gay-
rini mevcud bilirler; ve ask mezhebinde ma'sukdan baskasinin asla viicudu
yoktur. Nitekim II, cildin 1756 numarali beytinde soyle buyrulmustur:
"A§k mezhebi butun mezheblerden ayndir; a§iklar igin millet ve mezheb
Hak'dir. "
4706. ^ek aizlidir ve onun hayreti zahirdir; can sultanlannm cam onun has-
retindea'ir.
Askm zati pek gizlidir, fakat onun akil ve mantika uymayan ve mucib-i
hayret olan birtakim halleri zahirdir. Can sultanlan olan enbiya (aleyhimii's-
selam) hazaratimn cam olan (s.a.v.) Efendimiz, asikin hasretindedir.
Bu beyt-i serifde Ebu Zer Gifari (r.a.) hazretlerinin nakil buyurdugu-uzun
bir hadis-i serife i§aret buyrulur ki, bu hadis-i §erifi Aynii'l-Kuzat Hemedam
hazretlerinin Ziibdetu'l-Hakayik'mdan naklen San Abdullah Efendi hazretle-
ri Semeratu'1-Fuad nam eserinde zikr etmistir. Bu hadisin ibtidasi boyledir:
... ^1 JU; <dJi oL>> t\is,\ oi^i j i^\ j oif-Vi j Ya'ni "Ah! kardesterimin
likasina mii§takim ki, benden sonra olurlar. Onlann sam peygamberlerin sa-
mdir ve onlar Allah'in indinde siiheda menzilesindedir. Allah Teala'mn nza-
sini talebden nasi babalanndan ve analanndan ve erkek ve kiz kardeslerin-
den kacarlar..."
4707. Onun mezhebi yetmi§ iki mdhiin gourulir; onun onunde §ahlann tahh
hir takta hagdir.
c a^s a
MESNEVf-I §ERlF SERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
"Yetmis iki millet" ta'biriyle sjb-ij Vi p\ j ^ aj <#<-* 3 tf^ 1 j*\ 3^ ya'ni
"Benim ummetim yetmis uc. firkaya aynlacaktir, hepsi nardadir, bir firka miis-
tesnadir" hadis-i seriflne isaret buyrulur. Ya'ni "Yetmis. iicunai firka ehl-i ask
ve ehl-i tevhiddir; yetmi§ iki firka ise sirk-i hafide oldugundan, nar-i firkat igin-
dedirler. Zahiri padisahlann taht-i azametleri, onlann ma'nevi olan azametle-
rine ve saltanatlanna nazaran bir tahta bagdir ve ehemmiyetsiz bir seydir ve
onlann hiirriyyet-i hakikiyyelerine nazaran surf taht bir kayd ve hapisdir."
4708. iS^l§ktn mutribi vaki-i semada bunu $alar,?hendelik bag ve efendilik ba$
agnsidir.
. "Askin mutribi"nden murad, cezbe-i ilahidir; "sema* vakti"nden murad,
bu cezbe-i ilahiden dolayi asikin cirpinmasidir ve bu cezbe-i ilahl a§ika hitab
edip denki: "Vucud-i mecazt aleminde agyare bende olmak bagdir; zira vii-
cud-i mecazi aleminde kadin, evlad, para ve mal ve mulk ve mansib gibi
baglar pek coktur; kirn ki bunlardan birine baglanmi? ise, onun bendesidir.
Ve keza agyare efendi olmak ve riitbe ve mansib ve mal ve mulk sahibi ol-
mak dahi, halkm muracaat-gahi olmak i'tibariyle bas agnsidir." Onun igin
,jLc V j dULc V jjul\ ya'ni "Fakir mulk sahibi olmadigi gibi, kimsenin de miil-
kii degildir" demislerdir.
^ Ji bil \j Lap 4i-^Sw ji ^Jlp (j\jjs l yi-£' JlJ^L 4j»- ^
4709. Dmdi a§k ne olur? ^erya-yi adem! Orada akhn ayagi kirdmi§hr.
Hind sarihlerinden Veli Muhammed Ekberabadi hazretleri bu beyt-i §eiifin
§erhinde soyle buyurur: " Akil, ask halinin oniinde acizdir; zira ask adem ve
yokluktur, aklin ma'lumu olamaz, akil ancak bendelik ve efendilik gibi kendi-
sinde varlik nisam olan seyi bilir." Ve eger "ask"dan murad Zatullah olursa,
ma'na boyle olur: "Imkan ve bendelik ve viicub ve hudavendlik mertebesi her
ne kadar mazhar-i Zat iseler de, Zat, zatiyyeti cihetinden her ikisinden harig-
dir; zira bu her ikisi Zat'in taayyiinatindandir ve onlarda varlik riisam vardir
ve Zat, zatiyyeti cihetinden bunlara nazaran adem ve batin-i mutlaktir ve ce-
mi'-i taayyiinat ve sifatdan miinezzehdir ki, akil onun idrakinde acizdir."
-Li f j2>s* ( _s^'Lfr "SjI ji jij Jj< f jl*-« C-'JaL" J ^^i
4710. nZendeltk ve salianat malum oldu: asihlik bu iki perdeden mehium oldu.
[4724] r
C £P S
AHMED AVNl KONUK
"Bendelik ve saltanat nisbetleri, hissen me§hud olan viicud-i izafi alemine
mahsus oldugundan, aklin ma'lumu oldu; ve a§iWik nisbeti ise, taayyunat per-
desi arkasmda olan Zat-i Hakk'a taalluk ettigi icin bu kulluk ve efendilik per-
delerinden na§i, aklin mektumu oldu." Akil ancak Hakk'in efendi ve seyyid ve
Hahk ve mahlukun bende ve memluk oldugunu idrak eder, iste bu kadar.
4711. LrCttfki vuwil bir M, tuia idi, ia ki varlardan ve.rdele.ri kaldxra idi.
"Viicud" dan murad, vticud-i mutlak-i Hak'dir ki, o mertebede sifat ve nu~
ut ve esma hep muzmahildir; binaenaleyh sifat-i Kelam dahi bu mertebede
mahv ve mustehlektir. "Varlar"dan murad vucudat-i izafiyyedir ki, bunlar
viicud-i mutlakm perdeleri ve hicablandir. Ta'bir-i diger ile bu viicudat-i iza-
fiyye-i kesife, zat-i latif-i Hakk'in tenezzulunden hasil olmus. olan bir merte-
bedir. Meratib-i viicudun her biri mafevkindeki mertebenin perdesi ve hicabi-
dir. Ve zatta mustehlek olan bilciimle sifat ve nuut ve esma ahkami, bu vii-
cudat-i izafiyye mertebesinden zahir olur; bu zuhurdan dolayi viicudat-i iza-
fiyye alemi var ve Zat-i mutlak yok goriiniir. Bu ma'naya mebni beyt-i §erif-
de: "Kesjki vticud-i mutlakin bir dili olaydi da sifat-i Kelam'i zahir olmak igin
viicudat-i izafiyye mertebesinin vesatatma hacet kalmiya idi. Ve nihayet var
gdriinen bu viicudat-i izafiyye perdelerini ortadan kaldira idi" buyurulur.
4712. By varliqa mensub olan nefes, ondan her ne soylersen, bit ki onun iizeri-
ne ba§ka bir verde baglaclm.
Ey viicud-i izafi varhgina mensub olan nefes, o vticud-i hakikiden her ne
soylersen bil ki, senin o kelamin p viicudat-i izafiyye perdesi iizerine diger bir
perde daha cekmekten ibaret olur. Zira bu kelam idrak-i tasawuriyi tahrik
eder ve bu idrak-i tasawun icin idrak edicinin viicudu ile, idrak olunan §e-
yin sureti lazimdir; binaenaleyh bunlann isbati, Zat-i Hakk'i tevhid degil, tek-
sir olur; ve keserat ise Zat-i ahadiyyenin hicablan ve perdeleridir.
JU^* j c— J\j>t* (jww* Oj^«j ^y*~ J^* j c~>-jb- Ol iiljol cj!
4713. Ddrdkin afeii o hal ve kaldir; kam kan ile yikamak muhaUir, muhdlt
Buradaki "idrak", anlamak ma'nasina olan idrak-i tasawuri degildir, bel-
ki "erismek" ma'nasinadir ve murad mu§ahede-i Zat'dir. Ya'ni "Hal ile kal
o&P?
MESNEVl-1 SERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Zat-i Hakk'i mu§ahedenin afetidir; zira hal ve kal salikin vucud-i mecazisini
tesbit eden iki §e*ndir, binaenaleyh bu mu§ahedenin hicabi ve afetidir. Bina-
enaleyh hal ile ve kal ile viicud-i mecaziyi kaldirmaga gabalamak, kani kan
ile yikamak ve perdeyi perde ile kaldirmak gibi bir acibe olur."
4714. (jMdiemki hen onun sevddytierine makremim, gece ve gundiiz kafes vcin-
de soylerim.
Bu beyt-i §erif Hz. Pir'in lisan-i §eriflerinden olup, sual-i mukaddere ce-
vabdir. Ya'ni biri cikip sorabilir ki, "Mademki hat ve kal idrakin afetidir ve ka-
ni kan ile yikamak muhaldir, bu Mesnevi-i §etff dahi hal saikasiyla ve elfaz
ile soylenmis. ve yazilmis. kal-i zahiri oldugundan, idrakin afeti olmak lazim
gelmez mi?" Cevaben buyururlar ki: "Ben Zat-i Hakk'm a§iklanmn ve hal-i
fenada bulunanlann mahremiyim; gece ve gundiiz bu viicud-i mecazi iginde
soylerim; benim sozlerimi idrak-i tasawuriden tecerriid ve Zat-i Hakk'i mii-
§ahede etmis olan faniler bilir. Digerleri bu sozlerimden kendi hayallerinde bi-
rer idrak ve anlayis peyda ederler."
4715. Gy can pefe sarhossun ve hi-hodsun ve asuftesin; dun gece ne yan iizeri-
ne yaimissm?
Cenab-i Pit' efendimiz zat-i §enflerine hitaben buyururlar ki: "Ey can, sen
pek sarhossun ve kendinden gecmissin ve perisan-halsin, dim gece hangi ya-
nin ustiine yatmissin ki, sana bu asuftelik hali zahir oldu ve boyle esrar-i ila-
hiyyeye dair olan sozleri amme-i nas muvacehesinde sarhosca soyiuyorsun?"
4716. <So.fe.tn safetn, ahlini iui, hir dem pkarmiyasm; evvelen stfra, manrem ta-
leb ei!
Sakin, kendine gel, akhni basma topla, na-mahrem olanlara karsi esrar-i
Hakk'a dair bir soz soylemef Ewelen yerinden sicra' kendine musahib olabi-
lecek bir mahrem taleb et!
Ota ju ji (jj&\ aUI <dJI Ol>j oitiiC _j jf~** j J^>{&
4717. Sdsiksin ve sarhossun ve did acmisstn; sakin sakin ki, oluk iizerinde hir
devesinl
C^g^
AHMED AVNl KONUK
"Oluk iizerinde devesin" demek, tehlikeli bir vaziyettesin demekten ki-
nayedir.
jLw/| Jj\j>- jl*J) J-*^- b (l)ljj -^Jr* j' jb J jlj J 0^>-
4718. \/aktaki did, onun sirnndan ve nazindan soyler, gok "^fia cemde' s-seiri" okur.
Vaktaki a§ikin dili, Hakk'in sirnndan ve askindan soz soyler; gok ehli,
"Ey setri giizel olan Settanmiz!" medh ii senasini okurlar. Ba'zi niishalarda
"Ya cemile's-setr" yerine "Ya cemile's-sir" vaki' olmustar. Bu suretde ma'na:
"Gok ehli, ey sirrt guzel olan senasini okurlar" demek olur.
4719. Setr nedir? ^iinde veya pamukta aiestir; sen onu oriivk^e, o daha zahirdir.
"A§kin sirnm setr etmek, yun ve pamuk iginde ate§ saklamaga benzer.
Sen o ate§i yiinle ve pamukla orttukce, o daha ziyade meydana gikar." Hind
nushalannin ba'zisinda bu beyitteki "setr" yerine "sir" vaki' olmustur; ve bu
surette ma'na "Sir nedir, yiinde ve pamukta ate§tir; o batinlara sigmaz tasar;
daima di§anya gikmak ister" demek olur. Filhakika ma'lumat-i sairede bile
"sir saklamak" gayet mii§kildir.
4720. Uakiaki $alisirim, id hi ontin sirini sakltyayim. " Dsie henim!" diye hay-
rak g'doi has pikarir.
Ya'ni "Sirr-i ask-i ilahi, pamuk icindeki ates. gibi oldugu igin, onu' sakla-
maga cahstigim halde, o batinimdan zahirime gikar ve "i§te benim ve ben
mevcudum!" diye bir bayrak gibi bas. cikanr,"
4721. "Gy miitekebhir onu nasil ortersin? Ortl." diye hurnumu yere siirimek
iizere, henim her ihi kulacjwu tuiar.
"Ragm", kahr etmek ve ba'zilarm indinde "ra"mn zammi ve fethi ve kes-
riyle denaet ve hakaret ma'nasinadir. "Enf\ burun demektir; "ragm-i enf*
terkibi, bir isi aksine yapmak ve burnu yere siirtmek ve makhur olmak
ma'nalannda kullamhr. "Mudemmag", ahmak ve nadan ve miitekebbir de-
mektir. Ya'ni "0 saklamak istedigim sirr-i ask isjni aksine gevirmek veya bur-
numu yere siirtmek iizere iki kulagimdan tutup der ki: Ey miitekebbir ve na-
dan, sen o sirn nasil ortebilirsin? Ort bakahm da gorelim!"
*$$&>
&^ MESNEVM §ERIF SERHf / VI. CtLT • MESNEVf-3 •
4722. Ona derim: x 0it, gerci galeyan etmi§sin, can gibi zahir sin ve mestursunl"
sirr-i a§ka derim ki: "Her ne kadar galeyan etmi§ ve harekete gelmis
isen de, git kendini meydana vurma! Sen hadd-i zatinda bedendeki run gibi
hem zahirsin ve hem de gizlisin."
fj lt* ^M^ CJ- j-^ <y ^y? r 7 oi 1 c— r^- cry?** j 1 ^-f
4723. der ki: >Ar Bu ienim, kupun mahbusudur; sarab gibi icki meclisinde el
cir-panm. ?
"Bezm", igki meclisi ve ziyafet ma'nasinadir. "Hunb", kup ve "hunbek",
el girpmak ve kiigiik def ma'nalannadir. Ya'ni "Sirr-i ask der ki: "Bu tenim,
ya'ni vucudum ve varligim kupiin, ya'ni bu unsuri cismin mahbusudur, Bu
cism-i unsuri iginde sakli bir halde dururum; vaktaki ma'nevi igki meclisi olan
zikrullah ve takrir-i maarif-i ilahiyye esnasinda el girpar ve meydana gikip
raks etmege basjanm." Nitekim suri sarab, §i§esinin iginde uslu uslu oturur,
vaktaki igki meclisinde mi'delere intikal eder, ondan sonra si§e igindeki siiku-
neti birakip asanyla zahir olur. ;
4724. Ona derim: *Ondan evvel hi, mukayyed olasin, id ki sarhosluk afeti gel-
miye, axil"
§arab-i suriye benzeyen sirr-i aska derim ki: "Mukayyed ve mahbus ol-
madan ewel ve basjna sarho§luk afeti ve belasi gelmeden ewel git, meyda-
na gikma!" "Girev gesten", mahbus olmak ve mukayyed olmaktan kinaye-
dir. Ya'ni "Ey ask-i Hak, bende galeyana gelip, beni son derece sarhos. eder-
sen, sirr-i vticuda dair agik sozler soylemege basjanm. Ulema-yi zahirin dar
havsalalan bu hakayiki istlab edemez, sonra §eriat namma beni tutarlar ve
ba§ima Mansur-i Hallac'in ba§ina gelen sarhosluk afeti ve belasi gelir. Bu
hallerin vukQ'undan ewel zahir olma git!" Cenab-i Pir efendimiz bu husus-
daki ahval-i §erifelerinden §u beyitler ile haber verirler. Beyit:
Nazmen terciime: "Allah §arabmdan hem cam-i ene'l-Hak'dan
Sagarla cihan igti, ben kiiplerile igtim"
«£P?
AHMED AVNl KONUK
Diger beyit:
^jb JJj t-*^ ^jlj-»l Ij^sJ j\ -L*l jlJb jL>- jl jS" OjLS-I jj-^-*
Nazmen terciime: "l§aret-gu olan Mansur'u tuttu data gekti halk
Bern tundi-i esranm igin Hallac geker dara"
j* fit jU I" {jjj jl ^ fUlI«_iJaJ fU- jiajjS'
4725. ^er fti: D$imi latif olan kadehden, hen ak§am namaztna kadar, giin-
duziin ydriyim."
"Kadeh"den murad, latif ve musaffa olan insan-i kamilin ruhudur. "Giin-
diiz"den murad tecelli-i zatidir. "Ak§am namazi"ndan murad, tecelli-i zatinin
gurubu ve istitandir ki, kamil tecelli-i zatideki istigrakindan ve "ene'1-Hak"
na'rasim vurdugu makamdan alem-i be§eriyyete ve mertebe-i abdiyyete riicu'
eder; ewelki sekir ve ikincisi sahv halidir. Ya'ni a§k der ki: "Ben ruh-i latifine
vaki' olan tecelli-i zati giinduzuniin yari ve mukariniyim; be§eriyyet aksamimn
ve abdiyyet mertebesinin hululiine kadar devam ederim." Begeriyyete ntizule
"ak§am namazi" buyurulmasi, a§iklann salat-i daime icinde olmalanndandir.
4726. nr Uaktaki ah§am gelir, henim kadehimi $alar, ona derim: "fieri ver ki,
ah$am gelmedil"
"Vaktaki be§eriyyete ve hai-i sahva gelirim, bu hal-i sahv ka"deh-i ruhu-
mu galar, ya'ni ruhuma vaki' olan tecelli-i zattye perde olur. hal-i sahva
derim ki: "Qaldigin kadehimi geri ver ki, §ems-i zat henuz benim nazanmdan
gurub edip, ak§amim gelmedi." Nitekim bu hale isareten cenab-i Pir Divan-i
Kefrizierinde §6yle buyururlar. Beyit:
"Kumlar sudan doydu, acibdir ki, ben Mia doymadim; bu alemde benim yayi-
ma layik bir kiri§ yoktur. "
f Ll* \j jy>- <JL~~j iSjr* 4&Tj f U* ^ f U jl^ u/ d\j
4727. Ondan dolayi <5Arah meyin adini miidam' koydu; zira ki, mey i^iciye
ddima tohluk yoktur."
§arab icmege ah§mi§ olan kimse, doymak bilmedigi igin Arablar "devam"
masdanndan mu§takk olan "miidam" kelimesini §arab ma'nasinda kullan-
MESNEVl-1 SERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
misjardir. Imdi bu §arab-i ma'nevi dyle bir sarabdir ki, Resul-i zisan Efendi-
miz onun hakkinda soyle buyurur: ijjC iii j \jJL* \ y .jS. iji aJUjV m*\ u^j. -dJ 01
i^pUe i^U* m j i^u* Ya'ni "Muhakkak Allah Teala'nm evliyasi icm hazirladigi
bir §arabi vardir ki, igtikleri vakit, sekran ve sekran olduklan vakit tiyb ve
tiyb olduklan vakit samit olurlar."
4728. Ta/ifctfc. badesini ask kaynatu, stdMia o aizli saki olur,
Hakikat-i vucudu idrak badesini a§k kaynatir; askinda sadik olana o vii-
cud-i hakikinin a§ki gizli saki olur ve hakikat sarabim icjrir.
4729. Uaktaki sen tevfik-i hasen ile isteyesin, can suyu bade ve ten ibrik olur.
"Vaktaki sen Hakk'in giizel olan tevfiki sebebiyle o hakikat §arabini ke-
mal-i sidk ile ister ve ararsin, camn suyu, ya'ni ilim ve irfani, sana bade-i ta-
hakkuk ve cismin dahi, o hakayik sarabina ibrik olur ve lisamndan maarif ve
hakayik-i ilahiyye cari olur." Zira can, II. cildin 3612 [?] numarali beytinde
beyan buyruldugu vech ile, iyiyi ve kotuyii ve yuksegi ve alcagi tecriibe em-
rindeki ilimden ve temyizden baska bir sey degildir. Camn derecat-i irfani
hakkindaki ma'lumat, bu ve onu ta'kib eden ebyaM serifede beyan buyurul-
mus ve fakir tarafindan izah olunmustur.
4730. Uaktaki tevjiki ziyade eder, meyin huvveti ibriki kuar.
Cenab-i Hak camn tevflkini ziyadele§tirdigi vakit, ma'rifet garabi cana kuv-
vetli gelir ve camn kuweti cisim ibrikini kirar, ya'ni cisim uzerinde sifat-i ru-
haniyye zahir olur ve sifat-i nefsaniyye maglub ve makhur olur ve binnetice
atideki hal husule gelir:
(^Ij-aIIj JLpI aU\j jX* dj%- <—>' *^— — * <»-*J (5*^ ^-r v'
4731. Saki su olur ve hem suyun sarnosu olur; n( J^asil?" deme! £%llah Teala
dojjruyu en cok bilicidir.
Ulum-i lediinniyye sarabinm sakisi olan run, o sarabin kendisi olur ve
hem de o ulum ve maarif-i ilahiyyenin sarho§u olur. "§ey'-i vahid hem saki
c^p^
AHMED AVNl KONUK
ve hem de verdigi §arabm sarhosu nasil olur?" deme, zira bu hal-i zevkidir;
en dogrusu Allah Teala'nin ilmindedir.
4732. tSafcinin -pertevidir ki freye gilti; §ire kaynadi ve muhkem raks edict oldu.
Bunun nasil oldugunu anlamak igin sana bir ip ueu vereyim de diisun. Sa-
ki-i hakiki olan Hakk'm pertevidir ki sirede vaki' oldu; §ire kaynadi ve zerrati
kuwetle oynamaga ve harekete basjadi. Nitekim I. cildde 10 numarali beyitte
iia ^ j-uir o~uu* jj^yr ii» j j^ c~jl^ jJ\ [" Askin atesidir ki, "ney"e du§-
tii. Askin kaynayi§idir ki, meye dustii"] buyurulmu? idi. "Sakinin pertevi"nden
murad, esma-i ilahiyyedir; zira bu egya, suver-i ilmiyye-i ilahiyyenin ve suver-
i ilmiyye, esmamn ve esma, musemma olan Zat-i Hakk'in pertevidir. Qixnku §ire,
dump dururken boyle bila-sebeb kaynamaz, elbette onu kaynamaga tahrik eden
vardir; o da mazhar oldugu isimdir ve bu isim dahi Hakk'in pertevidir. Hind nus-
halannda "zeft" yerine "teft" vaki'dir, "hararetle raks edici" demek olur.
Ij ojs^ iS^ji «4P J> ui^r *? b i j^~ ^ a"j$ ls** <y-J^
4733. "$ireyi ne vakit boyle gormiis idin?" diye bu ma'ndda o hireye sort
"§ire" bir nevi' igkidir ki, boza ile esrar suyunu birbirine kan§tirmakla ha-
sil olur. "Key" kelimesinin muhtelif ma'nalan vardir, burada latif ma'nasi
muvafik olur. Keza "hire"nin de miiteaddid ma'nalan vardir, burada "hal-i
aski miinkir olan muanid" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni "Bu ask sebebiyle kay-
nayis ma'nasinda, hal-i aski miinkir olan muanide, "§ireyi boyle kaynayis
haliyle latif gormus. mu idin?" diye sor!" Bittabi* onu inkar edemez; cainkii s>
re denilen igkinin letafeti kaynayismdadir ve onun kaynayisma da elbet bir
sebeb vardir. Bunun gibi ehl-i askin kaynayi§mda da letafet vardir ve onun
kaynayi§i da kendinden degildir, elbette bir sebeb vardir. Bu beyt-i §erifin yu-
kanya ve asagiya rabti surrah-i kiram tarafindan birgok kiilfetle vaki' olmus-
tur, zira ebyat-i mu§kiledendir. Fakire bu tarz izah layih olabildi.
4734. Dier bilicinin irdinde tefekkiirsuz sabittir o ki, karismisa, kanshrxci vardir.
Her alimin indinde dugiinmege hacet kalmaksizin, kan§mi§ olan bir §eyin
elbette bir kanstincisi oldugu sabittir. Akil, kansmis olan bir §eyi gorunce, el-
bette bunu bir kan§tiran vardir diye hiikm eder.
*$$&>
MESNEVt-t §ERfF §ERHl / VI, ClLT • MESNEVl-3
Bir hicr iginde ve cok imtihana mensub o asigin hikayesi
4735. 'Utr delikanh hir kadm uzerine mecnun olmustur, ona vast vakti el ver-
medi.
Bir delikanh bir kadina delicesine asik oldu, fakat ona vuslat vakti hasil
olmadi.
4736. Onun aski zemin uzerinde $ok iskence etti; ask ise ni$in evvelden kin
tutar?
kadimn aski, yeryiizunde o delikanliya cok iskence ve eziyet etti; bu ask
denilenhal ibtida-i taallukda nigin boyle asika kin tutar, bilir misin?
4737. S^sk ni$in evvelden hunt olur, id ki harice mensub olan kimse ka$sm?
illet-i ask, asiga musallat oldugu vakit ibtidada nicjn huni ve cam olur bi-
lir misin? Sebebi budur ki: Qile-i ash cekmege isti'dadi olmayan ve ehl-i a§k
simfi haricinde kalanlar kacsinlar, biz bu isin ehli degiliz diye i'tiraf etsinler.
^>j*\j J^ ^J J 1 J J- J ^ bj J~{ Jy*J <J>\z**j» dy?
4738. ^Vakiaki kadimn online h'u resul yonder di; o resul hasedden rah-zen
olurdu.
"Resul" liigatte elgi ve istilah-i fukahada "Tasarrufda dahli olmaksizm bir
kimsenin soziinu dtgere teblig eden kimse" demektir. Ya'ni "Delikanh kadi-
mn yamna bir elcj gonderdi, fakat o elgi, asigi kiskandi, onun vuslatimn yo-
lunu vurucu oldu."
<^o
AHMED AVNi KONUK
4739. X'e ejjer oram fcaiibi /uj.iim iarajma yaza idi, onun naibi mektubu tashij
okurdu.
"Tashif ', liigaten hata etmek ve tagyir etmek ma' nasina gelir; ve bu hata
ve tagyir yazilarda olur. "Delikanli ittihaz ettigi katibine ma'sukasi icin bir mu-
habbet-name yazdirmis, olsa idi, agik olarak eline verdigi naibi, ya'ni kiskanan
resulu, o mektubu ma'sjikasinin huzurunda tagyir etmek suretiyle okurdu; ve
ma'§ukasinm muhabbeti zail olsun diye bi'1-intizam mealini bozar idi." .
4740. Ue eger vefada sabayi -peyk ede idi, o saba azvm iozdan kesif olurdu.
Ve eger ma'gukasina gonderdigi haberde vefa etmek hususunda bilfarz la-
tif olan saba riizganni peyk ya'ni hizmetkar yapa idi, o latif olan saba yerden
kalkan bircok tozlardan kesif bir hale gelir, ma'sukasi da. herkes gibi kacar
idi; ve saba riizgan, kadim bulup ifaide-i meram edemez idi.
474:1. Eger mektubu bir kiisun kanadina dike idi, kusun kanadi mektubun ha-
rareiinden yanax idi. " .
Mektub mealinin gayet muessir ve yakici oldugu tasvir buyrulur.
4742. Qayret (fire yollarini haaladi, dusunce ordusunun bayrapni kxxdx.
"Gayret-i ilahiyye ma'sukasina ifade-i meram caresinin yollanni bagladi ve
dusunce ordusunun bayragim devirdi. Delikanli bu hususda bir§ey diisunemez
bir hale geldi." Ma'lum olsun ki ftadis-i kudside Hak Teala insana hitaben S&*
^U-V ya'ni "Seni kendim igin yarattim" buyurdugu cihetle, insamn agyare mu-
habbeti, gayret-i Hakk'in zuhuruna sebeb olur. Ehlullahdan Ibrahim Havvas'
hazretleri buyurur ki: "Badiyede Hizir (a.s.)a rast geldim, bana dedi ki: "Ibrahim
ister misin ki, seninle yoldas. olayim?" Dedim ki: "Hayir, zira Hak Teala Gayur'-
dur, korkanm ki gonliim sana taalluk eder ve neticede gayret-i Hak zuhur eder."
4743. Gvvela gamin munisi intizar idi; nihayet o, intizardan dahi sikesielihte
oldu.
^^
MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Ewelen delikanhnin gam-i askinin iinsiyet ettigi sey, ma'sukasindan
va'd-i visali beklemek idi. Nihayet isinin ters cereyamndan dolayi o delikan-
h iinsiyet ettigi intizardan dahi acz icinde kaldi.
c— -U OU- Ob- ^J ( jJ5 t>\f ^-^^^ ^ (J^y usS" ij& ^
4744. 0ah derdi ki: n< ~Bu devasiz beladir!" Qak derdi: w Diayvr, hizim carwni-
ztn hayahdir!"
4745. 0dh ondan varltk bir ba§ gikardi, yah o tjokluktan bir meyve yerdi
A§ik, hal-i a§kda tereddiid icjnde kaldi, ba'zan derdi ki: "Bu ask, garesiz
bir beladir!" Ba'zan derdi ki: "Hayir, dyle degil, ask bizim canimizin diriligine
sebebdir." Ba'zan a§ikin mevcudiyetinden bir varhk ve tedbir ba§ gikanrdi; ve
§byle Boyle yapayim diye diisuniirdii. Ba'zan da aczden kolu ve kanadi ke-
silir, kendi varhgini gaib edip yokluktan. meyve yerdi, ya'ni umurunu fail-i
hakikinin yed-i kudretine terk etmekle miiteselll olurdu.
4746. Uaktaki onun uzerine bu iabtat soguk oldu, ittikdd sesmesiharareile kay-
nadi.
"Vaktaki asikin uzerine bu tabiatin icabati soguk ve cirkin oldu, kendi ira-
desinden soyundu, Hakk'm iradesiyle birlesmek menbai olan ruh-i latlfi ha-
raretle kaynadi." *^\ s>* ji£i Ya'ni "Mecaz, hakikatin koprusiidiir" kaide-
since, a§k-i mecaziden, a§k-i hakikiye atladi. Nitekim I. cildin ibtidalannda
c— j* j ^ oLb \j u c-jiu c— ^ o\jfj j* jtj f j&\> ["A§iklik gerek bu bag-
tan, gerek dbur bastan olsun, akibet bizi o tarafa gotiirecek kilavuzdur"] buy-
rulmus idi.
A7A7. Uaktaki gurbeiin aztksizltgtna muvafakat etii, aziksizltgm azigx onun
tarafina kosiu.
Vaktaki a§ik gurbetlige mahsus olan aziksizhga ve mahrumiyete muvafa-
kat etti, aziksizhga mahsus olan azik, ya'ni bu alem-i zahirin aziksizhgma ve
mahrumiyetine tekabiil eden ma'nevi azik onun tarafina kosta.
<^p^
AHMED AVNl KONUK
4748. Omm fikrinin basahlan samansiz oUu, gece gidicilere ay gibi yol goste-
rici oldu.
Bu ma'nevi azik berekatiyla onun fikrinden.ne§v u nema bulan ba§aklar
samansiz, ya'ni saf ve hatadan an oldu. Zulmet-i tabiat yolculanna ay gibi
dogru yolu gosterici oldu.
J 1 J J J &\jj jijJ^ U-j ij\ J~*+ <j\ijf \}>£> U-i ij\
4749. By kimse, fofc sakit soyleyici tuit vardir; ey kimse pofc eksi yiizlu taili ruh
vardir.
Ya'ni o delikanh surette bir kadina a§ik oldu ve zahiri o kadinin a§kyla
meggctl oldu. Fakat onun batini talib-i Hak oldugundan, akibet onun batmi
bu tabiatin icabatindan sogudu ve a§k-i hakikiye miiteveccih olup kemale er-
di. "Ey talib, sen bu halime taaccub etme, zira surette susmus, ve batinda tu-
ti kusu gibi soyleyici cok kimseler vardir; ve keza surette eksi yiizlu ve ba-
tinda giizel ve latif ruhlu cok kimseler vardir."
4750. ZKahristana git, hir dem. sakit otur; o soz soyleyici susmuslan gor!
Bu beyt-i §erifde iki hale i§aret buyrulur. Kabristana gidip sakit oturan
kimse ya sahib-i ke§f olur veyahud olmaz. Eger sahib-i kesf ise, kabristanda
cisimlerinin eridigi mahalle nazir olan ervahm ahval-i muhtelifesini goriir ve
sevingli veya kederli olan sozlerini isjtir. Ve eger sahib-i kesjf degilse, bir
muddet sakitane oturup, muvakkaten hissinden tecerriid ederek. her bir ka-
bir sahibinin, lisan-i hal ile hayat-i diinyeviyyede birbirine benzemeyen ah-
val-i zahir ve batmelerinden bans edisjeri tefekktir olunur. Bu iki halde de za-
hirleri susmus, olan oliiler, batmen soz soyleyici olurlar.
OLi^L? cJU- OLX c~~J OliSV j~> Jjj lLL. f\ JU
4751. {Jakat ger$i onlann topragini hir renkie goriir sun, onlann calak olan hai-
led bir degildir.
Sen onlann ancak topraklanni birbirine musavi bir halde goriirsun; curii-
mek ve tefessiih etmek ve toprak olmak hususunda mii'min ile miinkirin ara-
sinda hicbir fark yoktur; fakat onlann calak ve cevik olan ruhlannin ahval-i
berzahiyyeleri bir degildir, aralannda cok fark vardir.
GgXSf
MESNEVM SERIF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4752. ^DirxUrin yogi ve eii bir olur; o biri gamlt, Humeri $ddan olur.
Nitekim hayatta olan nisanlann cesedlerinin maddeleri birbirine benzer;
ve yagi ve eti cesedlerin bir cinsden olur; fakat bu cesedlerin ic yuziine ba-
karsan hal degisir, biri gamli digeri sevingli olur.
4753. Sen onlann kalini dinlemedik$e ne bilirsin, zira hi onlanti halleri senin
iizerine gizlidir. ■?
Sen cismen birbirine benzeyen kimselerin sozlerini dinlemedikge mag-
mum mudur, yoksa mesrur mudur ne bilirsin? Zira ki onlann halleri sana
gizlidir.
tj <Jy -W> cJL>- ( j^> ^ \j tjyt> j <j\a JlS jl (jy<2~j
4754. Dtay u huyu Jtalden dinlersin, yiiz fad olan halini ne vakil goriirsiin?
tnsamn batinindaki hay u huyunu soyledigi sozden dinlersin, yoksa zahi-
rinden kat kat gizli olan halini ne vakit goriirsiin?
i_JLU?ht» OUiJijj DLSj j»jb ii\^- (_j «!*"<* IaJu>j OU-So I* !$**>
4755. Itizim nahstmtz birdir, zidlar He mutiasifhr; toprak dahi birdir, ruhlan
muhielifdir .
Bizim taayyuniimiiz ve cesedimizin sureti birdir ve hepimiz insan seklin-
deyiz; boyle olmakla beraber a'raz eihetinden zidlar ile muttasifdir. Mesela ki-
minin boyu uzun ve kiminin kisadir; kimi zayif, kimi sismandir ve renklerde
dahi boyle zidlar vardir. Siyah, beyaz, san ve kirmizi olur. tste kabirdeki olii-
lerin topraklan da boyle birdir, fakat ruhlannda ihtilaf vardir.
4756. ISoylece sadalan yehsan olur; bu birisi derd dolu ve o nazlar ile dolu.
Mesela hepsi ses olmak i'tibariyle, insanlann sesleri dahi birdir, fakat ses-
lerin ahvali nazar-i dikkate ahmrsa aralannda $ok fark oldugu goruliir. Birisi
aglar ve feryad eder, bu ses derd ile dolu olan bir sestir; digeri teganni ve te-
renniim eder, bu ses dahi naz ve siirur ile dolu olan bir sestir. .
s^p?
AHMED AVNt KONUK
4757. iS%tlarin sesini barb mahallerinde isiiirsin; huslann sesini de tavafda isi-
tirsin.
J*UJ jl __£jA j gj jl jZj d\ J»Ujl j ^p J JL*>- jl ^ d\
4758. ^Birtsi hikddan ve dv^eri irtibattan, o bin rencden ve digeri nesaiian.
Mesela cenk mahallerinde bagiran atlar ile, havada ucarken oteii kuslann
sesleri, ses olmak i'tibariyle miittehiddir; fakat cenkdeki atlann ki§nemeleri
hikddan, kinden ve ofkeden ve zahmetten; ve ugan kuslann otmeleri de yu-
valanna olan irtibatlanndan ve ne§atlanndan ve sevincjerindendir.
ijj 0L~£j UjljTor^LJ^j ijj OUjI cJU- jl jj* *£ y
4759. Diet him onlann halinden uzak olur, onun indinde sadalar musavi olur.
Her kim fikren onlann, ya'ni yukanda beyan olundugu iizere, insanlann
ve hayvanlann halinden uzak olursa, bir guriiltu ve ses olmak i'tibariyle,
hepsinin sesini bir gorur ve aralannda fark ile meggDl olmaz.
j>^> s\j jl ^Xp £*>-jS c)Tj j3 *>-j jl S~*- fJ>>-jS l)\
4760. bir ayac baliamn darbesinden kimildar ve o differ agac, seher ruzganndan.
"Agac/'dan murad ecsad-i beser, "balta"dan murad, gam-i masiva ve "se-
her riizgan"ndan murad, ask-i Hak'dir. Ya'ni "Bircok cisimlerjn harekati ma-
siva-yi Hak gamindan ve agyar baltalan darbesinden olur; ve diger bir kisim
cisimlerin harekati dahi, batinlanna galebe eden a§k-i ilahlden qlu^/'
iJJjZ XJjjPr ^ oJ-Jij/j*- OvJlj . iLJuj oi jA JJu} j jtJU*0 -kip Jfc
4761. Slria halacah comlekien bana^oh galai oldw, zvra hi $omleh basi'^rtiil
mas haynadi.
"Murde-fig"; oluniin ba§indan arta kalan kiymetsiz e§ya ma'nasinadir.
"Comlek"den murM, cism-1 unsuridir. Ya'ni "Olum vasitasiyia ruhun basm-
dan arta kalacak olan bu cism-i unsuriden dofayi bana cok galat vaki' oldu,
vefakar sandigim vefasiz crtta, sadik sandigim kazib cikti ve kamil sandigim
nakis clkti ve arif sandigim gafil ve akil sandigim ahmak cikti. Ztra bu Com-
tek mesabesinde olan cism-i unsuri.agzi kapali olarak kaynadi,.nihayet ta§-
mayinca anla?ilmadi.
6 ^» >
MESNEVl-t SERlF §ERHl / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
4762. Dierkesin cu$u ue nu?u saiw "0eV." der; sulk ai§u ve iezvir ve riya cu-
§u vardir.
"Cu§", kaynama ve lztirab ve hareket ve "nus/\ burada igki demektir. Ya'ni
"Ey salik herkesin bir kaynamasi ve lztirabi ve igkisi vardir, seni kendi kayna-
yi§ina ve igkisine da'vet eder. Kiminin muharriki ve §arabi sidk ve ihlasdir ve
kiminin muharriki ve §arabi tezvir ve riyadir." Bunlar agzi kapah olan cisim
gomlekleri iginde kaynarlar; binaenaleyh comlegin iginde kaynayanin ne oldu-
gunu bilmek miisMdir; ve keza kimisi nakis olafl ma'rifetini kamil zannetmi§-
tir ve onun muharriki ve §arabi odur, seni de o nakis ma'rifetine gekmek ister.
4763. Bger yuz iamyici gbzlerin yok xse, git kohl tanvywi hir dimdg ele getir.
"Ey salik, eger herkesin batimnin yuzunii taniyabilen gozlerin, ya'ni kalb
gdzlerin, agik degil ise, git ilim ve mantik vasitasiyla akil dimagini kuwetlen-
dir; di§indan koku almak suretiyle, icmdekini tarn!" Birinci misra'da firaset-i
§er'iyyeye ve ikinci misra'da firaset-i hikemiyyeye i§aret buyrulur. Firaset-i
§er'iyye ile, firaset-i hikemiyyenin izahati yukanlarda gecti.
4764. Ur dtmacji ki, o gulden uzerine dolanu, o ^a'kvb'lann goz&nii ru§en eder.
Oyle bir dimag ele getir ki, o.dtmag evliyaull^hin gul§en-i maarifl iizerin-
de dola§ir. Bu Mesnevi-i §erifo gul§endir ve bu gul§en run Yusuf unun ha-
berini, Ya'kub me§rebinde olan saliklere isal edip, kalblerinin kapanmis, olan
gozlerini aydinlatir.
4765. iSdgah o\, o hasia-cujer olamn ahvalini soyle; zira ey ogul ^Buharadan
uzak kaldik.
Bu beyt-i §erifde, cenab-i Pit zat-i §eriflerine hitab buyururlar. Ya'ni "Biz
bahsi uzattik, agah oil igi yanan ve cigeri hasta olan delikanlinm ahvalini
gabuk soyle ve bitir! Zira ey necib olan oglum, Husameddin Celebi'm, Buha-
ra'dan uzakta kaldik; bu bitsin ki o kissaya riicu' edelim!"
S^
AHMED AVNt KONUK
(^
(ley. \ Ji >- 5ji JUi* J**J /j* j» ij> oJut\j aJCjj^r 4>jl OLj j ij JSjJtjt* J^l^- u&\i
Asigin ma'suku bulmasi ve onun beyanmdadir- ki t isteyici, bulucu olur.
"Ve kirn ki zerre agirhginda hayir islerse onun mukabilini gorur"
4766. ^oi/ie ki, o delikanh yedi sene tiisl u dicta oldu, vuslat nayalmden hayal
gibi oldu.
delikanh kissasimn akibeti boyledir ki: bicare yedi sene ma'sukasmm
vuslatim aramakta ve istemekte oldu; vuslat hayalinden kendisi eridi ve ha-
yal gibi inceldi ve zayif oldu.
4767. Uiahk'tn sayesi kulun basinda olursa, afabet arayici, bulucu olur,
Hakk'in inayet-i ezeliyyesinin sayesi bir kulun basinda olursa, o kul ara-
yici oldugu vakit, bulucu olur; ve inayet-i ezeliyye sirr-i kadere taalluk ettigi
ve sirr-i kader ise mechul bulundugu cihetle, kula lazim olan sey bulmak
urmdiyle daima aramaktir.
(Jj~* ubl djj. ji Olj C~*ilp (-^^P tdj^' ^y? ^ J^**-A ^~i&
4768. U^eycjomber buyurdu ki^^Uaktaki bir kaptyi (plasm, aktbei o haoidan
disanya bir bas cikar."
Bu beyt-i serifde ^ ^ _> i>i %j & 3 ^ j o*-j u^ ^Jt ^ ya'ni " Kim ki bir seyi
istedi ve sa'y etti, buldu; ve kirn ki bir kapiyi caldi ve inad etti ve dahil oldu"
hadis-i serifine isaret buyurulur.
4769. Uakiaki bir himsenin mahallesinin basinda oturasin, akibet o himsenin
yuziinii de aorursun.
cg^g>
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / VI. ClLT • MESNEVl-3 •
Mesela evini bildigin bir kimseyi gormek istedigin vakit, onun sakin oldu-
gu mahalledeki sokak ba§ina gidip oturursun; o kimse evinden giktigi vakit,
akibet onun yuzunii goriirsun.
4770. Uahtaki bir huyudan her cjiin tovrak hopanrsin, aktbet pafc olan suya
eri§irsin.
Sa'yin semeresi muhakkak zuhur eder. Bu kaide-i umumiyyedir. Mesela
bir kuyu kazmak murad ettigin vakit, her gun birer mikdar toprak kopanrsin
ve nihayet bu sa'yin semeresi olarak temiz suya* eri§irsin.
<J jj-^ <s Jjj J*^ <j> ** j* ^jj^ y f\ o& - u;b ^
4771 . Scjer sen inanmazsan, bnlntt] hep hilirler hi, her ne ekersen, bir giln onu
bicersin.
Eger sen sa'yin semeresi olacagma inanmazsan, bu kaideyi butun alem
bilir ki, her ne ekersen, bir gun elbet onu bigersin. Divin-i itefrizierinde Hz.
Pir buyururiar. Beyit:
Nazmen terciime: "Agag ve sebze zemmden gikip bunu sdylen
Efendi her ne ekersen, onu bigersin sen"
4772. Ta?i demire vurdun, ates sigramadi, bu olmaz ve eger olursa nadirdir.
"Cakmak ta§ini demire vurdugun vakit atesjn ve kivilcimin sigramamasi
olmaz ve o darbe elbet bir eser meydana gikanr; sayet kivilcim gikmazsa, bu
hal nadiren vaki' olur. Kaide-i umumiyye, gakmagi demire vurdugun vakit
kivilcim gikmasidir." Hind niishalannda bu beyit §u suretle muharrerdir:
c— jai; xiL <o jj juiL ji\ c~~~ jdtszj ^ j jL ya'ni "Ta§i demire vurdun,
ates. sigradi, bu olur; ve egerolmazsa nadirdir." Bu surette dahi ma'na de-
gi§mez, yalniz ifadede degi§iklik vardir.
4773. himseye hi, baht ve necat nasib degildir, onun akh bahmaz, ancak na-
dir ata.
G £P?
AHMED AVNt KONUK
Ezelde ayn-i sabitesi ism-i Hadfnin mazhan olmamak sebebiyle kendisi-
ne §ekavetden necat nasib olmami? kimsenin akli, ancak nadiren vaki' olan
ahvale ve istisnalara bakar. Halbuki bu alem-i §ehadette sirr-i kader meghul-
diir ve bu alem sa'y ve igtihad alemidir. Nitekim viicudun kivamina sebeb
olan gidayi tahsil igin gah§mak lazimdir. §aki olan kimse der:
4774. 3d, "0 filan kimse ziraat etti ve hddirmadi; ve o sadefi goturtlu ve sa-
def gevher tutmadi."
§aki olan kimse der ki: "Bu alemde cah§mak lazimdir diyorsunuz. Haniya
falan kimse ziraat etti, fakat mahsulunii kaldiramadi, ekini bozuldu; ve o fa-
lan kimse de denize dalip sadef gikardi, halbuki sadefln icinden aradigi inci
gikmadi. Binaenaleyh bu kimselerin mesaileri bosuna gitti."
^j (jL^j^Lp <l)Li x»\j ij^i jp] ^j-wJjI j jj&\j **Aj
4775. bel'am-i H&aur ve Dhlis-i lain, onlara ibadetler ve din faideli gelmedi.
Bel'am-i Baur, Musa (a.s.) zamamnda olan bir abid idi. Kissasi I. cildde
3338 numarah beyt-i §erifden i'tibaren beyan buyrulmus. ve bu hususda tza-
hat-i lazime verilmistir. Ve iblis hakkindaki ma'lumat dahi, II. cildin 2609 nu-
marah beyt-i §erifinden i'tibaren beyan buyrulmus. ve keza izahat-i muktezi-
ye verilmi§dir. Ya'ni saadet-i ezeliyye nasib olmamis. olan kimse der ki:
"Bel'am-i Baur ile, rahmet-i Hak'dan matrud olan Ms, bircok zaman gah§ti-
lar ve ibadet ettiler, onlann yaptiklan ibadetler ve salik olduklan din asla ken-
dilerine faide etmedi."
4776. ^>iiz binlerce enhiya ve yU gidiciler, o su'-'v zananin hatmna gelmez.
saadet-i ezeliyye nasib olmayan kimse, vucudlan ender olan mtistesnala-
ra bakar da, Hak yolunda gece ve giindiiz calisan enbiyanin ve onlann yoluna
tabi* olan evliya ve sulehanin ahval-i §erifelerini dii§unemez; o su'-i zan sahi-
binin hatinna bunlann ibadetleri ve ibadetlerinden faide gordukleri asla gelmez.
4777. DCaranhk versin diye hu ikisini Mar; onun kalbine iJbdr onun gayrini
ne vakil koyar?
*$$#>
MESNEVt-t §ERlF §ERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
saadetsiz kimse, kalbine zulmet-i tabiiyyeyi ilka etmek igin bu ikisini,
ya'ni Bel'am-i Baur lie lblis'i immune ittihaz eder ve gali§mamak meslegini
dogru bulur; idbar, ya'ni geri gitmek illeti onun kalbine, bu zulmetten ba§ka-
sini koyar mi?
4778. Qok kimseler ki, dilsacl olarah ekmek yer, onun olumH olur, bogazini tutar.
"Qok kimseler gonulleri surur icinde oldugu halde, ekmek ve taam yer; o
ekmek ba'zilanmn bogazinda kalip, olumiine sebeb olur." "Bes" kelimesi
"gok" ma'nasina geldigine gore, beyt-i §erifin ifinci misra'mdaki kayd-i istis-
nai mahzuf olup bu ma'na verilir. "Pes", imdi ma'nasina geldigine gore "Pes
kesan ki ilh..." "Imdi kimseler vardir ki, dil§ad olarak ekmek yer, onun oliimu
olur, bogazim tutar" ma'nasi verilip kayd-i istisnat takdirine mahal kalmaz.
4779. r Binaenaleyh ey miidbir, git, sen daki ekmek yeme! %a ki onun gibi serr
ii sura diismiyesin!
"idbar", mudbirin miibalagasidir. Ya'ni "Mademki ekmek yiyenlerin icin-
de bogulanlar vardir; ey miibalaga ile geri gitmek illetine miibtela olan ve te-
rakkiden bt-nasib kalan kimse, binaenaleyh haydi bakahm sen dahi kork da
ekmek yeme! Ta ki onun gibi §err ii §ura diisup bogulma ve dime ve bu is-
tisnai bir hali kendine niimune ittihaz et!"
4780. Yjiiz binlerce halk ekmekler verier, kuvvet bulurlar ve can beslerler.
[4794] U ■ '
lolj dJLl j (_£*_?>=** ^ _f filial \^S jili OlJb y
4781. Sger mahrum ve akmak-zdie degilsen, sen o nadir e nereden dusmussun?
Ya'ni "Senin ayn-i sabitenin isti'dadi hamakatle muttasif ve saadetden mah-
rum olup, sen de ondan dogrnus, degilsen, o nadir olan mustesna halleri nereden
kendine niimune ittihaz etmi§sin ve nadiren semeresi hasil olamiyan amelleri
diisuniip, alelekser semere ve menfaat veren mesaiyi nazar-i dikkate almazsin?"
4782. liu cihan, gunes ve ay nuruyla iolu, o basim kuyuya asagtya buakmis.
c ^^
AHMED AVNt KONUK
"Giines/'den murad, peygamber-i zaman ve "ay"dan murad, peygamberin
nuruyla munevver ve varis-i kamil olan zamanin veltsidir. Ve cihan bunlann
teblig ettikleri nur-i ilim ve irfan ile doludur. su'-i zanna mubtela olan bed-
baht ise, ba§ini nefsaniyet ve tabtat kuyusunun karanhgi igine sarkitmis. ve o
nurlardan M-haber kalmig da boyle der:
4783. Dii, "Bjjer docjm ise, irruli aydinlih hard?" "By deni, hastnt kuyudan kal-
far ve hak!"
Ya'ni, "Eger senin soziin dogru ise, o bahsettigin gunesjn ve ayin nuru
hani nerededir?" der. Cevaben derim ki: "Ey himmeti dun olan kimse, ba§in-
daki aklini zulmet-i tabtiyye ve muzlim olan sifat-i nefsaniyye kuyusundan
gikar da nazar-L dikkatle bir kere etrafina bak!"
CJU y j Jj^\y%j (5*1^- ji y \j C-ib jy d\ <-^^ J 3j^ (J^ 1 «J-*^-
4784. "^uliin diem sark ve $arb o nam haldu; sen kuyu i$inde olduhp, senin
uzerine dogmayacakhr ."
"0 nur-i ilim ve irfan sark ve garba yayildi, sen tabtat ve inkar kuyusu
iginde oldukga o giines. ve ay senin uzerine ilelebed dogmayacaktir." Nitekim
bu Mesnevi-i §erif elyevm Hindistan'da ve Asya'da ve Avrupa'da ellerde do-
lagiyor. Ingiliz ve Fransiz ve Alman ve Amerika mutefekkirleri ve miistesnk-
leri zevk ve §evk ile okuyorlar. ingiltere'de III. cildine kadar terciime ve tab'
edildi. Ve Hindistan'da otuz kadar §erhi matbu'dur. Muhtelif mezahib miite-
fekkirlerinin ellerinde kiymetle tutuluyor. Ve Hafiz-i §irazi ve §eyh Sa'di gibi
evliyaullahin asan dahi sarkda ve garbda nQrlanni nesr ediyorlar. Ey bed-
baht-i ezell, sen ise huzuzat-i nefsaniyye zulmeti igine dalmissin, bu kesif ka-
ranhk iginde o nurlan goremiyorsun.
^j-i r^-UlS' d\^> \>^j\ j~~* Ji CJ^ J ^Ji^i Jj O^ \*J **?
4785. "ZKuyuyu ierk ei ve eyvana ve kuruma flit. ^Burada az inad et, oil hi,
inad uflursuzdur."
"Eyvan", biiyiik sofa, divanhane, kemerli ytiksek bina; ve "kurum", as-
ma gubugu ma'nasina olan "kerm"in cem'idir. Burada asma gubuklanyla bag
ma'nasi murad buyrulur. Ya'ni "Tabiat ve nefsaniyetin karanlik bir kuyusu
olan efkan birak da, ilim ve irfan sarayina ve bagina git; muhakemat-i saki-
<^^>
MESNEVl-t §ERlF §ERHl / VI. CiLT • MESNEVl-3 •
mende israr ve inadi terk et, zira inadin neticesi ugursuz ve muhlikdir."
gUi aUi ^ j ^ gut ya'ni "tnad ugursuzdur ve Allah inada la'net etsin" sozii
Arablar indinde darb-i mesel olarak musta'meldir. Bu ta'birin men§ei hakkm-
da Hind sarihlerinden Bahru'l-Ulum ve imdadullah (kuddise sirrihuma) §erh-
Ierinde buyururlar ki: "Harunu'r-Resjd zevcesi Zubeyde ile maglub, galibin is-
teyecegi seyi yapmak §artiyla, §atranc oynamisjar; Harunu'r-Resjd Ziibey-
de 'ye galib gelmi§. Mukavele mucibince Harun Ziibeyde 'nin circiplak soyun-
masini teklif etmi§, o da bir hayli muhalefetten sonra, mukaveleye riayeten
soyunmaga mecbur olmu§. Bir daha bu §art ile oynamistar; bu def'a da Zii-
beyde galib gelmi§. Harun 'un gayet kerihii'I-manzar bir Habes. cariyesi var-
rm§, Zubeyde bununla rminasebet-i cinsiyyede bulunmasim teklif etmi§, Ha-
run kabul etmemi§. Zubeyde talebinde son derece inad etmi§, Harun soziinii
tutmaga mecbur olup, cariye ile miinasebette bulunmu§. Cariye hamile olup,
Me'mua'u dogurmu§. Harun'un vefatindan sonra Zubeyde'nin Harun'dan
olan oglu Emin taht-i saltanata gecmis. ve Me'mun ise o sirada bir tarafda va-
li imi§. Emm onu azl etmek istemi§, bunun iizerine Me'mun, Emin'i oldiir-
mii§. Bu haber Zubeyde'ye vasil oldugu vakit ^ui 4Ji ^ j ^^ demi§; ve.bu
soz darb-i mesel olarak kalmi§tir."
4786. Saktn Heme ki, "D§te filan ziraat eiii, filan senede onun ekinini $ekir-
ge yedu"
4787. r Binaenaleijh ni$in ekeyim, zira hurada horku vardir; hen hu hujjctayi el-
den nx$in sa^aytmj"
"Deme ki her §ey i^adere baglidir ve sirr-i kader ise meghuldiir; binaenaleyh
sa'yin bo§a gittigini de goriiyorum; hatta filan kimse tarlasina bugday ekti, fa- .
kat onun ekinini cekirge yedi, bigemedi. Boyle olunca nicjn zahmet gekeyim ve
galisayim; elimdeki bugdayi da.beyhude sarf edeyim?" Amel-i uhrevi dahi bdy-
ledir; Ezelde said isem, saki olmarii, zira kalb-i hakayik mumkin degildir; ve
saki isem de sa'y ile said olmam; binaenaleyh mukadder ne ise o olur!" Ey nef-
sinin hazzi icin gah§an ve sa'yi terk etmeyen kimse! Iste asil bu soz hamakat-
tir. Amelin semeresi goriilmek kaide-yi umumiyyedir Ve goriilmemek istisna-
dir ve istisna ise kaide olamaz, Canm et yemek istedigi zaman pek a'la ate§ ya-
kip pigirmege cah§irsm ( gunkii gali§masan ac kalacagim muhakkak bilirsin; ve
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
mesela eger giftgiler "Gegen sene fllanin ekinini gekirge yedi, mahsul alamadi,
bu sene biz de ekmiyelim!" deseler nasil olur? Herkes agliktan olur.
4788. Ue o kimse ki bisi u fain terk etmedi, senin korliigune anban doldurur.
"Ki§t u kar", giift ii gu ve cust u cu gibi terkib-i teradiifidir. "Ki§ten" mas-
dannin mazisi ile "kasten" masdanmn emr-i hazinndan miirekkebdir, "ekip
bicme" diye terciime etmek miinasib olur. Ya'ni "0 kimse ki, ekip bicmeyi
terk etmedi ve gah§ti, senin korliigune zahiresinin anbanni doldurdu ve ame-
linden istifade etti."
Jy^- ^ J.JJ ^-» L - j 3 ^^ Jj^ J 1 J 1 ^jf u* ^j- 5 d J*
4789. Uaktaki gonul rahah cihetinden o kapvyi ^alcU, akibet bir gun bir halvet
btddu.
Velhasil ameli terk etmeyip itmi'nan-i kalb ile gah§an ve kadimn a§iki olan
delikanli, sonunda bir gun ma'§ukasi olan kadim tenhaca buldu.
fAj*- j *-«Ji dy? CJLi lj sy>- j\j Hrf jl i--i ^r^-^ cr£,j\ ^— ^
4790. 0, uses korfaisundan gece baga sicradi, kendi yarini sem ve $erag gibi huMu.
"Ases", gece bekcisi, kol ve devriye demektir. Ya'ni "0 delikanli ma'suka-
simn a§kiyla uyumaz, geceleri daima onu kollar ve naU-i vuslat olmak igin
gali§ir idi. Yine bir gece boyle dola§irken, polise yakalanmak korkusundan,
ma'sukasimn civanndaki bir baga kagti, o bagda kendi ma'sukasim §em' ve
gerag gibi apasikar buldu ve sa'yinin semeresine nail oldu."
4791. O nefes, sebeb iertib edicvye dedi: *6y Utuda, sen asese azrni rahmet ell"
Delikanli ma'§ukasina vasil oldugu o nefes ve an iginde, kullanm emelle-
rine nail kilmak igin turlu turlu sebebler tertib ve halk edici olan Cenab-i
Hakk'a dedi: "Ey Huda, beni bu baga kagirip ma'sukama vusule sebeb olan
polise azim rahmet et!"
"sijj *z£*-$i rjj* j} jt %}y> U-^ y l—'k-S' ^
4792. "Sen taninmaz sebebler etmissin, beni cehennem kapismaan cennete ao-
turmussun!
*$%&>
MESNEVt-1 SERtF SERHt / VI. CtLT • MESNEVl-3 •
"Ya Rab, sen bizi maksudumuza isal igin tiirlii turiii sebebler halk etmis-
sin; nitekim beni cehennem ve azab kapisi olan polisin elinden kacmp, be-
nim cennetim ve ni'metim olan ma'sukamin huzuruna gdturmu§sun!" Nite-
kim 4459 numaralt beyt-i serifden i'tibaren birtakim esirlerin kahir kapisin-
dan, lutuf kapisina cekilip goturiildukleri yukanda beyan buyrulmus idi.
4793. wr Bu i§x onun i$in sebeb ettin, id ki ben bir ciikeni hakir tutmiyayim!"
"Benim zabita memurundan korkmami, ma'sukama kavusmamin sebebi
yaptin, ta ki bu vixciad-i izafi aleminde bir dikeni bile hakir tutmiyayim!"
Ma'lum olsun ki, bu alem-i sehadette mevcud olan her bir sey, Hakk'in es-
ma ve sifatinin meclasidir. Binaenaleyh Hakk'in her sifatini bilmenin ve bul-
manin yolu maklukdur. Mesela Hakk'in "el- All" ism-i serifinin ma' nasi bil-
cumle mahluka sirayet etmistir; zira egyanin her birinde bir kemal vardir ki, di-
gerlerinde yoktur; o §ey o kemali sebebiyle ba§kalanndan derecede alidir. In-
san cami'-i kemalat oldugu cihetten, mahlukatin cumlesinden alidir; fakat her-
hangi bir sey kendisindeki bir hassa-i kemali i'tibariyle insandan alidir. Mese-
la sinek bizzat ucar, insan bizzat ugamaz. Kezalik bir kanncada dahi bir kemal
mevcud olur ki, insanda olmaz; i§te bu uliiw bilciimle esyaya sirayet etmi§tir,
Bu ismin ma'nasindan hissesi olmayan higbir sey yoktur. Her seyin kendisine
mahsus bir kemali vardir ki, o §ey o kemalde baskalanndan alidir ve o §eyin
viicuda gelmesinde sebeb dahi o kemalidir. Hakk'in o yiizden bilinmesi o ke-
mal iledir. Binaenaleyh her seyde onun kendisine mahsus olan kemalini ara-
yip buldugu igin, higbir seye hakaret nazanyla bakmaz; dtger esma ve sifatin
sereyani dahi bu minval iizeredir. Ve bu diistur hakda ve batilda umumidir.
4794. JAyak kinlmasinda Uiak bir kanad bagislar; kuyu dtbinden de bir ka-
p a$ar.
Ya'ni "Hakk'in kahnndalutfu vardir; ayak kinldigi vakit onun yurumesi-
ne mum olan bir vasita ihsln eder ve zulmet-i tabiat ve nefsaniyyet iginde
ruhun nuruna bir kapi agar."
olj £-\zi* (^* *£ Cm \y y *^ U {J^j* y. *^ ah-* y
4795. "iSen aga$ uzerine veya kuyuda oUuguna bakma; sen bana bak ki, yolun
anahian benim!"
°m&
AHMED AVNi KONUK
Bu beyt-i serif canib-i Hak'dan kullara hitab olabilecegi gibi, makam-i kut-
biyyette bulunan insan-i kamilin saliklere hitabi da olabilir. Hitab-i ilahi ol-
duguna gore: "Ey kulum, §ecere-i §eriat iizerinde bulunduguna bakarak mag-
rur olup kendini gorme; veyahud zulmet-i tablat kuyusunda bulunduguna
bakip me'yus olma. Herhangi hal iginde bulunursan beni gor ki, yolun anah-
tan benim ve benim Had! ism-i serifimdir." Insan-i kamilden saliklere hitab
olunduguna gore: "Ey salik, ister gok mertebesinde ol, isten aleak mertebede
ol, niyabetim ve hilafetim hasebiyle Hak yolunun anahtan ve rehberi be-
nim." Nitekim cenab-i Pir atideki rubailerinde §6yle buyururlar. Rubal:
"Yine gel, yine gel! Her ne isen yine gel! Eger kifir ve Mecusi ve putperest
isen, yine gel! Bu bizim dergahimiz, umidsizlik dergahi degildir; egeryiiz kere
tovbeni bozdun ise tekrargel!"
4796. 6y kardes, efier sen hil cfiifl ii Qunun hakisini iskrsen Aordiincu dejterde arai
Ey karde§, eger sen bu zabita memurundan kagip, bagda ma'sukasim bu-
lan a§ikin kissasinin maba'dini ister isen, Bu Mesnevi-i ^erifin IV. cildinde
ara ve iste ki, bu kissanin tamami IV. cildki ibtidalannda beyan olunmustur.
El-Hamdu lillhahi Rabbi'l-alemin ve's-salatu ve's-selamu ala Seyyidi'l-
enbiyai ve'1-murselin ve ala aliht ve ashabihi ecmain.
Hitam: 19 Te§rin-i ewel 1932 ve
6 Cemazi'l-ahire 1351 sar§amba gecesi, saat-i vasati 8.30
Sarih-i hakfr: Ahmed Avn! el-Mevlevi
Gg^