Skip to main content

Full text of "Mesnevi serif serhi - A.Avni KONUK"

See other formats


Mevlana Celaleddin Rumi 



Mesnevi-i §enf §erhi 

-4- 



Terciime ve §erh 
AHMED AVNf KONUK 



Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar 

Prof. Dr. Osman Turer - Prof. Dr. Mustafa Tahrah 
Dr. Safi Arpagu§ 



Yaym Koordinatoru 
Prof. Dr. Mustafa Tahrah 



KlTABEVl 



AHMED AVNt KONUK 



Mesnevi-i §erif §erhi'nin Dorduncii Cild Fihristi 

-Mesnevi II. Cildinin Devami- 



Musa (a.s.)in Hak Teala'dan zalimlerin galebelerinin sirnm sormasi 9 

Agzina yilan gitmis, olan bir uyumusu bir emirin incitmesi 28 

§ahsin ayinin temellukuna ve vefasina i'timad etmesi 40 

Bir kdr dilencinin adamlara "Bende iki korluk vardir" demesi 57 

Ayi ve o ahmak hikayesinin tamamidir 62 

Musa (a.s.)in buzagiya tapana "0 hayal-endi§lik ve senin hazmin nereye gitti?" 

demesi .' 67 

Aymin magruruna miibalaga ile nasihattan sonra o nasihatgi adamm terk etmesi. .. 74 

Delinin Calinos'a yaltaklanmasi ve Calinos'un korkmasi 82 

Bir ku§un bir ku§ ile ugmasi ve otlamasi sebebi ki onun cinsi degil idi 84 

Ayimn yaltaklanmasina aldanan o kimsenin i'timadinin netieesi ..! 89 

Mustafa (a.s.)in hasta sahabenin iyadetine gitmesi ve onun faidesinin beyani 92 

Hak Teala'nin Musa (a.s.)a "Benim iyadetime gelmedin!" diye vahiy buyurmasi .. 95 

Bagcinin sufiyi ve fakihi ve Alevryi birbirinden yalniz birakmasi 98 

Marizin kissasma ve Peygamber (a.s.)in iyadetine rucu' 106 

§eyh Bayezfd (k.s.)nun "Ka'be benim, benim etrafimi tavaf et!" demesi 109 

Yeni ev yapan mtiridin hikayesi 113 



C £P? 



gpp^- MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

sahsm hastaliginm sebebi duada kiistahligi olmu§ oldugunu Peygamber (a.s.)m 

bilmesi • 12° 

Seyyid Ecell'in "Nigin fahi§eyi nikah ettin?" demesine kar§i Delkak'm ozur 

soylemesi 142 

Kendisini deli yapmis, olan buyugu, sailin hile ile soze getirmesi 143 

Kor dilenci uzerine kopegin hamle etmesi 147 

Yikilmis. harab sarhosu polisin hapse da'vet etmesi 156 

Onun hali daha ziyade malum olmak igin sailin buyiigii ikinci def a soze 

cekmesi : 159 

Resul (a.s.)in hastaya nasihatinin tetimmesi 172 

Ahiret azabinin zorlugunun ve onun sjddetinin zikri 174 

Musa (a.s.) kavminin halinin ve onlann pi§manligimn zikri 178 

Peygamber (a.s.)in hastaya tavsiye buyurmasi ve ona dua ogretmesi 196 

Iblis'in, "Kalk, namaz vaktidir!" diye Muaviye'yi uyandirmasi 211 

tblis'in Muaviye'yi e§ekten du§urmesi ve onlann uzun miinazarasi 213 

Iblis'in ikinci def a Muaviye'yi esekten diisurmesi 214 

Muaviye'nin Iblis-i laine tekrar takrir etmesi 226 

Tekrar Iblis'in Muaviye (r.a.)a soylemesi 232 

Emfru'l-mii'minm Hz. Muaviye'nin Iblis (aleyhi'l-la'nejye sertlik etmesi 240 

Muaviye (r.a.)in Iblis-i lainin mekrinden HakTeala'ya miinacat etmesi 241 

Tekrar Iblis (aleyhi'l-la'ne)nin kendi telbisini taknri 243 

Tekrar Muaviye'nin iblis'e ilhahi 247 

Kadimn afet-i kazadan sjkayet etmesi, naibin ona cevabi 250 

Muaviye'nin Iblis'i ikrara getirmesi 254 

fblfs'in kendi zamirini Muaviye'ye dogru soylemesi 255 

Cemaat namazimn fevti uzerine muhlisin hasret yemesinin fazfleti 257 

Iblis'in Muaviye'ye kendi mekrini ikrar etmesinin tamami 259 

1'tiraftan ve Muaviye onun sdzimii kabulden sonra Muaviye'nin Iblis'e cevabi 260 
Hirsizi erisjp tutacak kadar yakla§mi§ olan hane sahibine §ahsin seslenmesi ile 

hirsizm kacmasi 262 

Vezirin hikayesidir ki, padisah onu vezaretten azletti ve muhtesiblik verdi 267 

Miinafiklann kissasi ve onlann Mescid-i Diraryapmasi 269 

Onu Mescid-i Dirar'a goturmeleri icin miinafiklann Peygamber (a.s.)i aldatmasi .. 274 
Nigin settarhk etmiyor diye, sahabeden birinin Resul (a.s.)in inkanni dusunmesi .. 283 

§ahsin kissasidir ki, kendisinin zayi' devesini arardi 289 

Mezahib-i muhtelife arasinda miitereddid olmasi ve di§arrya gikmasi ve mahall-i 

halas bulmasi 292 



<^pg> 



AHMED AVNl KONUK 

Her bir §eyin imtiham, onda olan hayir ve §er zahir olmak icjndir 299 

Deve arayici olan o sahsin hikayesinin faidesinin §erhi 306 

Onun beyanmdadir ki, her bir nefiste Mescid-i Dirar'in fitnesi vardir 317 

Hindli'nin hikayesidir ki kendi arkada§i iizerine bir amel uzerinde munazaa ederdi 

ve haberi yoktu ki, o da ona milbteladir 320 

digeri korkmak icin Guzlar'm bir adami oldiirmege kasdetmesi 325 

Hod-perestlerin ve enbiya ve evliyanin ni'met-i viicudlanna sukretmeyenlerin 

halinin beyam < 327 

thtiyar bir adamin tabibe hastahklardan sjkayet etmesi ve tabibin ona cevap 

vermesi 334 

Cuhf nin ve babasmin cenazesi dniinde nevha eden cocugun kissasi 341 

Yunus (a.s.)in baliktan kurtulmasi sebebi ve ruhun nefisten halasi 344 

ciisse sahibi §ahistan gocugun korkmasi ve o §ahsin, "Ey gocuk, korkma, zira 

ben namerdim!" demesi - 35 ° 

Bir ok aticinin kissasi ve onun ormana giden bir suvariden korkmasi 352 

A'rabinin kissasi ve kumu cuvala koymasi ve o feylesofun onu melamet etmesi .. 355 

Deniz kenannda Ibrahim b. Edhem'in kerametleri 362 

Havass-i arifin gayb gorueii nur ile miinevver olmaga ba§lamasi 370 

Bir yabancimn §eyhe ta'n etmesi ve §eyhin mundinin ona cevap vermesi 389 

Deniz kenannda Ibrahim Edhem kissasimn bakiyyesi 402 

Giinah sebebiyle Huda beni muahaze etmiyor diye o §ahsin da'va etmesi, 

§uayb (a.s.)m ona cevabi .' • 409 

yabanci adamin §eyhe ta'n vurmasi kissasimn bakiyyesi 417 

Ai§e (radiyallahii anha)mn Mustafa (a.s.)a, "Sen her yerde seccadesiz namaz 

kiliyorsun, nasil olur?" demesi 423 

Sicanin devenin yulanm cekmesi ve sigamn nefsinde mu'cib olmasi 426 

Gemi icinde hirsizhk ile muttehem ettikleri o dervi§in kerametleri 435 

§eyhin huzurunda cok soyluyor diye sufilerin o bir sufiyi te§ni' etmesi 441 

Fakfrin o seyhe kar§i oziir dilemesi 445 

Beyan-i da'va ki o da'vamn aym sana kendi sidkimn §ahididir 458 

Ana karmnda Yahya (a.s.)mn Isa (a.s.)a secde etmesi 465 

Bu kissa iizerine iskal getirmek ■ 466 

l§kalin cevabi •' 467 

Hal dili ile soz soylemek ve onu anlamak 470 

Batil soziin, batillann kalbine makbul gelmesi 472 

Bir padi§ahin o agaci aramasi beyanmdadir ki, her kirn o agacin meyvesini yerse 

olmez 474 



c ^^> 



MESNEVf-I §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

§eyhin o agacin sirrini o talib-i mukallide §erh etmesi 477 

Her birisi uziimu ba§ka nam ile anlami§ olan dort kimsenin o uziim igin 

miinazaasi „..■ 482 

Resul (a.s.)m berekatiyla Ensar arasmda muhalefet ve adavetin kalkmasi 490 

Tavugun besledigi kaz yavrulanftin kissasi 503 

Yalmz ba§ina yakici kum iistiinde bulduklan o zahidin kerametleri hakkinda 

hacilann hayran olmasi 510 



o 



AHMED -AVNl KONUK 



Musa (a.s.)in Hak Teala'dan zalimlerin galebelerinin sirnni sormasi 



jlji j+s- y /"* ^ Si *£ <j\ jL- jlT ^ c?l L$ ^y cJ^ 

1802. uMusd dedi: *Gy i$ yapici olan Oiertm; ey Uiabhim, senin bir nefes zik- 
rin uzun omurd&rl" 

Musa (a.s.) Cenab-i Hakk'a hitaben miinacatinda dedi ki: "Ey fail-i mutlak 
ve ey bir nefes zikri alem-i ma'nada uzun bir omur olan Allah'im!" Bu beyt-i 
serifte j~±\ jy. J-^ o& wi ox /^» ya'ni, "Zakir olan kimse gafiller arasmda, 
oluler arasinda diri gibidir" hadis-i §erifine isaret buyurulur. Zira Hakk'in zik- 
rinden gaflet, ma'nada oliim ve Hakk'in zikri ma'nada omur ve hayattir. 

Ja $JZ Je\j&\ Sj%» dy? jf j S\ jXi fOp yy^ JJu 

1803. Suda ve $amurda ecjri-biicjrii naki$ flordiim; melaike cjibi goniil bir i'tiraz 
ettl 

"Su ve camurdan murad, erkan-i erbaadan olan viicud-i be§erdir. "Kej- 
mej" lugatta "yeni soze basjayan ve dogru konu§mayan gocuk" ma'nasina- 
dir. Ve "kaf 'in zammi ve "mfm"in fethi ile "kujmej" "egri soz" ma'nasinadir. 



MESNEVf-t §ERtF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Burada "egri bugrii" ma'nasina gelir ki, murad-i §er'a muhalif olan ahlak ve 
efaldir. Ya'ni, "Vucud-i be§erde egri biigrii ahlak ve ef al naki§lanm gordiim; 
binaenaleyh gonul, beni Adem'in hilkati hakkinda melaike tarafindan vaki' 
olan i'tiraz gibi bir i'tiraz etti." Ya'ni, melekler sure-i Bakara'mn ibtidasinda 
hikaye buyuruldugu uzere, "Ya Rab, kan doken ve yeryuziinde fesad yapan 
Adem'i halife mi yapacaksin?!" (Bakara, 2/30) diye Hakk'a sual sormu§lar; 
ve bu sual dahi ef al-i Hakk'a i'tiraz mahiyetinde gdrulmus, idi. Nitekim ce- 
nab-i §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ademfde izah buyururlar. Hz. 
Musa'mn suali, zalimlerin galib olmasi sirnndan ibaret olup, baska bir 
mes'ele olmakla beraber, bu da zimnen ef al-i ilahiyyeye i'tiraz mahiyetinde 
oldugundan, Musa (a.s.) sualini mahza i'tiraz olmak cihetinden melaikenin 
sualine tesbih buyurdu. 

1804. <$oyle ki w % maksud vardir bir naksi yaymak ve ona fesad tohumunu 
ekmeh?" 

Sual budur ki, "Ne maksada miisteniddir be§erin nak§-i vucudunun ya- 
pilmasi ve sonra ona birtakim fesad tohumlan olan sifat-i nefsaniyyenin 
ekilmesi?" 

1805. Jctdiim ve fesad atesini -parlaimak, mesddi ve ehl-i mescidi yakmak? 

"Ve sonra bu sifat-i nefsaniyyeden ef al-i zulmiyye ve fesadiyye atesjeri- 
nin parlatilmasi ve mescidin ve ehl-i mescidin yakilmasi kezalik ne maksada 
miisteniddir?" 

1806. "Dian suyu ve irin suyu mayasina, "lobe" icin kaynama vermek?" 

"Kan suyu ve irin suyu mayasfndan murad, hilkat-i be§erin etvandir. Zi- 
ra onun ash, kan hulasasi olan memdir ve menf dahi irin zumresindendir. 
Bunlar zikredilmekle, viicud-i be§erin maye-i hilkatinin redaetine ve murdar- 
hgina isaret buyurulur. "Labe" ilhah ve tabasbus ma'nasinadir. Burada, ihti- 
yaoi.mai§etin te'mfni igin ilhah ve isrardir. Ve "cu§" mucadele-i hayat demek 
olur. Ya'ni, "Kan ve irin mayasi olan vucud-i be§ere mesaf-i dlznyeviyye hu- 



G^^, 



AHMED AVNl KONUK 

susunda his ve basaret ve miicadele-i hayat duygusu verilmesi ne maksada 
musteniddir?" 

1807. n<r B&n yakinen bilirim hi, ayn-i hikmetiir; fakat maksuAum iyan ve 
ru yettir, 

"Ben ilm-i yakin ile bilirim ki, ya Rab bunlann hepsi ayn-i hikmettir; as- 
la mahall-i i'tiraz degildir. Fakat benim sualimdeki maksad, senin hikmetle- 
rini asjkare gormek ve ayne'l-yakin mertebesine vasil olmaktir." 

Ma'lum olsun ki, bu sualden Musa (a.s.)a cehl ve san-i niibuvvetine na- 
kisa isnadi lazim gelmez. Zira enbiya (aleyhimu's-selam) hin-i da'vette sirr-i 
kaderden muhtecibdirler. Eger oyle olmasa, da'vette kendilerine futur gelir. 
Ve niibuvvet ism-i Zahir'e taalluk eder. Binaenaleyh Musa (a.s.) bu suali ile 
sirr~i kadere vuknf taleb etmi§tir. Bu mes'elenin tafsilati, Fususu'l-Hikem'de 
Fass-i Uzeyrfdedir. Ve sirasi geldikce atide izah olunacaktir. 



cf lSJ* J t^J* ^-oj u*s~ c/ J'y^ ^j^y c&k & 

1808. w O yakin bana *Sus!" der; ril'yet hirst barm x Diayir l kayna!" der." 

"0 ilm-i yakin ben bu suali ederken bana "Sus!" der. Halbuki ru'yet ve ay- 
ne'l-yakin mertebesine vusul hirsi ve arzusu bana, "Hayir susma, kayna ve 
suallerine devam et!" der." Nitekim Ibrahim (a.s.) tarafindan da bu hal vaki' 
oldugu, Kur'an-i Kenm'de §u ayet-i kerfmede beyan buyurulur: vj ^' J 1 J^ *h 
Js "JXs ^ J, ju 'ja? jjjf ju j'yJ \ J*j 'Jk jj\ (Bakara, 2/260) ya'ni'"Vak- 
taki fbrahim (a.s.) d'edi: Ya Rab senoluyu riasil diriltirsin? Cenab-i Hak bu- 
yurdu ki: "lnanmryor musun?"Hz. Ibrahim: "Evet inaniyorum; fakat kalbim 
mutmain olmak igin taleb ediyorum" dedi." Ve boyle bir sual Uzeyr (a.s.)den 
dahi vaki' oldu. 

cA^ -^Jj 1 is** J?y <^r <j£ J^-j^ s* &y h ^L'M* ja 

1809, w uVlelaikeye ken&i sir rim poster din ki, boyle- bir bal zehire degerl' 

"Nus/'kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada bal demektir. Ve 
"baV'dan murad dahi insan-i kamildir. "Ni§" kelimesinin dahi birkac ma'nasi 
vardir. Burada "zehir" demek olup; murad beni Adem'in zullim ve fesadidir. 
Ya'tii "Ya Rab, melaike yeryiizunde kan doken ve zulum ve fesad yapan 
Adem'in halite olarak yaratilmasindaki sirn senden sordular; sen dahi 

• 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVl-2 • 

Adem'in bilciimle esma'-i ilahiyyene mazhar olup, onlan kendi nefsinde zev- 
kan bildigini beyan ederek, Adem senin sirnn oldugunu onlara gosterdin. Ve 
melaike bu sirra vakif olduktan sonra anladilar ki, bal mesabesinde olan boy- 
le bir insan-i kamil, zehir mesabesinde olan benf- Adem'in zuliim ve fesadma 
deger ve tekabiil eder. Zira insan-i kamil, yerytizunde kan doken ve zuliim 
ve fesad yapan benf Adem efradi arasindan gikar. Bu beyt-i §enfte, &** o\~si\ 
ya'ni, "Insan benim sirnmdir" hadis-i kudsisine i§aret buyurulur. 

OLj l^iSLi^ c~tS d)5%* jt OLp \j ^T jy iS*^ <*>j> 

1810. Sdclem'in nurunu melaiheye asikare arz eitin; mii§killer zahir ol&u." 

"Adem'in nuru"ndan murad, kaffe-i esma-i ilahiyyeye olan ilm-i zevkisi- 
dir ki, bu cem'iyyet-i esmaiyye melaikede yoktur, Onlarda Siibbuh ve Kud- 
dus ve emsali isimlerin ilm-i zevkileri vardir. Binaenaleyh onlardan ma'siyet 
sadir olmaz. Ve binnetfce Gaffar ve Garur isimlerinin mahall-i tecellfsi de ola- 




dj^J psS Uj OjJ-j" l> Ae-\ j Joji\^ Cj\j^J\ ^_^p Ae-\ ^\ *£i Jil Jl Jtf ^U— U j»j*LJI Uli 

(Bakara, 2/33) ya'ni "Hak Teala buyurdu ki: "Ya' Adem, o melaikeye isimle- 
rini bildir!'" Vaktaki Adem onlara isimlerini haber verdi, Hak Teala buyurdu 
ki: "Ben size demedim mi ki, muhakkak ben goklerin ve arzm gaybmi biiirim 
ve sizden zahir olan §eyi ve sizden mektum olan §eyi biiirim!" Imdi, melaike 
Adem'in bu ihbanndan anladilar ki, Adem kendilerinin mazhar olduklan es- 
ma-i ilahiyye zevkinden haberdar oldugu gibi, onlann bf-haber olduklan es-. 
ma-i ilahiyyenin ezvakina da vakiftir. Bu suretle nazarlannda Adem'in nur-i 
ilim ve ma'rifeti zahir oldu ve Adem'in halffe olarak hilkatindeki mechul ken- 
dilerine inki§af etti. 

1811. Senin hu$nn soyler hi, Oliimiin sirn ne&ir?' '; meyveler sbyler ki, 
^fiapracfin sun nedir?" 

Ya'ni, "Olumiin altinda gizli bir hasjr ve cem' mevtini vardir ki, orada her 
ferdin meyve-i a'mali ne§r olunur. Ve bu ha§ir ve nesjr mevtini zahir olunca, 
oliimiin sirn meydana gikar. Ve keza meyveler yapraklann altmda miistetir- 
dir. Vaktaki ye§il yapraklar arasinda meyveler zahir olur, agaglann boyle ye- 
§il yapraklar ile miizeyyen olmasinin sirn ve hikmeti anla§ilir." 



c^^> 



AHMED AVNl KONUK 

Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadf buyurur ki: "Bu beyt-i §e- 
nften i'tibaren, *4-i c~a^ beytine kadar olan ebyat, Musa (a.s.)in Hak Teala'ya 
cevabidir. Ve bu cevabin hiilasasi budur ki, her bir kemal iizerine bir noksan- 
lik terettub eder. Mesela noksanlik ve fenaliktan ibaret olan olumiin simni 
anlamak istersen, hasre nazar et! Zira eger dliim olmasa idi, hasjrde olan 
rii'yet-i Hak ve diger cennetin ni'metleri bulunmaz idi. Ve noksanlik ve ko- 
tuliik olan zalimlerin galebesi ve onlann zuliimleri de Hak'tan mii'minlere 
rahmettir." 

1812. ^^Kamn ve meninin sirri, JAdem'e mensub histir; her ziyddeligin evveli 
nihdyet eksikliktir." 

"Keza kanin ve menfnin tahtinda miistetir sir vardir. sir da, Adem'in 
hiss-i hayvanisidir. Ya'ni, kandan ve meniden, bunlann mertebesinden da- 
ha mukemmel ve ziyade olan bir insanlik mertebesinin hiss-i hayvanfsi pey- 
da olur. Binaenaleyh her ziyadeligin evveli noksanliktir. Nitekim ha§ir ve 
nesjr mertebesi ziyadeliktir; ve bunun evveli, eksiklik olan olumdiir. Ve ke- 
za viicud-i insanmin evveli kan ve menidir ki, o eksikliktir; ve sonu insan- 
lik ve ziyadeliktir," 



1813. 'XeuJii evvela hi-vukiij yikar; ondan sonra o onun iizerine harjler yazar. 

Ya'ni, "Katib yazi tahtasi iizerine bir §ey yazacagi vakit, evvela bila-te- 
vakkuf tahta ustiindeki yazilan siler. Bu eksikliktir. Ondan sonra onun iize- 
rine yazacagi yazilan yazar. Bu ziyadeliktir. Nuku§-i kainat dahi bu kaideye 
tabi'dir. Her fasidin zimnmda bir kain zahir olur. Onun icjn bu mertebe-i §e- 
hadete "alem-i kevn ii fesad" derler. Bir taraftan bozulur, bir taraftan yazihr." 



i j\j«*\ iSjji -^*~jjJ j> l)L^x**w« dX$>\ j lyi -US jj>- 

1814. ZKalhi kan eder hakir aoz yaslanndan; ondan sonra onun iizerine esrdr 
yazar. 

i> ^r Oj^ da wuT in faili Hak'tir. Ya'ni, "Bu misallere mutabik olarak 
Hak Teala ba'zi kullannin kalbini kan eder ve gbz ya§lan ddkttirur ve ag- 
latir; ondan sonra o goz yasjanndan levha-i kalb iizerine esrar-i ilahisini ve 



*&$&> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • ^® 

ulum-i lediinnisini yazar. Kalbe mustevlf olan hal-i gafletin silinip kan ol- 
masi eksikliktir; ve onun uzerine sonra esrar ve ulum-i lediinnf yazilmasi 
ziyadeliktir." 

C~>-L* JUA>lj>- (Jj*} lyi^ & . C-J>-Uj- -blj \j ^Ji ji~~$> tlJj 

1815. "JZevhi yikamak vaktini tanunak lazimdir; zira onu bir defier yapmak 
isterler." 

"Bir levhi sildikleri vakit, anlamahdir ki o levh uzerine yeniden yazi yaza- 
caklardir." 

Ma'lumdur ki, zamanimizda uzerine yazi yazilmi§ olan bir kagidi tekrar 
kullanmak mumkin degildir. Fakat zaman-i Hz. PTr'de, kullanilan kagitlar 
kalin ve cilali ve miirekkebler gayr-i sabit oldugundan, uzerine yazi yazil- 
mi§ olan kagitlan siingerler ile silip tekrar kullanirlar idi. Ve biz boyle kagit- 
lan cocuklugumuzda mektebde "karalama" ta'bir olunan yazi me§kinde 
kullanir idik. Ve yazdigimiz karalamalan muallime gosterdikten sonra, silip 
tekrar o kagida euesi gunku me§kimizi yazar idik. Bu beyt-i §erffte bu 
ma'na beyan buyurulur. Ruh-i ma'na, bozulan bir §eyin yerine yenisi gel- 
digini beyandir. 

JcuSL« j \j jUj tjJjl JjuSsil ^ $,*$&- ^L-1 j^- 

1816. ^Uakiaki bir evin temelini atarlar; evvetki binayi sokerler. 

1817. "Sonunda ma-i can cekmen vein, yerin dibinden camuru zikarirlar. 

"Ewela topragi delip kuyuyu kazarlar; sonra sen sizan suyu kovalar ile 
gekersin." Bu misalde iki ma'na miindemicdir. Birisi, arzin sathim bozarsin, 
neticesinde yeni bir hal peyda olur ki, kuyu ve sudur. lkincisi, kuyuyu kazip 
suya vasil olmak igin zahmet gekersin ve neticede sa'yinin semeresi olan su- 
yu elde edersin. 

1818. "Qocuklar hacamattan cok aglarlar; zua onlar i$in sunni bilmezhr. 

Ya'ni, "Hacamatta igne acisi ve kan akmasi vardir. Suret-i zahirede bun- 
lar iyi §eyler degildir. Fakat bu fenalann zimmnda, iyi olan muhafaza-i sih- 



e$ypg> 



ggfK®" AHMED AVNI KONUK 

hat vardir. Fakat cocuklar bu i§in sirnni bilmedikleri icm, feryad edip aglar- 
lar." l§te oliim de boyledir. Qocuk mesabesinde olan ehl-i gaflet, olumun sir- 
nni bilmedikleri igin, suret-i zahiri fena olan oliimden feryad ederler. Ve zale- 
menin zulmii de, hacamat mesabesindedir. Ehl-i gaflet zulumden feryad 
ederler; onun zimnindaki sirdan agah degildirler. 

\j fliT dj+ J^j >j\y ^ \j fU^. JJO ^ j j >y- iyi 

1819. *S^dam ise hacamat$U)a alhn verir; kan i$ki ijjneyi oh$ar.' 

"Hacamatin sirnna vakif olan biiyuk adam, gocuklar gibi feryad etmez; ha- 
camatcmm hizmetini takdir edip, ona ucret olarak para verir ve hacamat ale- 
tinin hiisn-i muhafazasmda dikkatle hacamatgiya muavenet eder. Bunun gi- 
bi, esrara vakif olan arif-i billah, hacamatgi mesabesinde olan zalimlere bugz 
etmez, vazifelerini takdir eder. Zfra mu'minler zaiimlerin zulumleri sebebiyle 
meratib-i ulyaya terakkf ederler. Nitekim hadis-i §enfte, ^s j^i ^jA ya'ni 
"Sizin ecriniz me§akkatiniz kadardir" buyurulur. 

1820. "Dtamal agir yiik iarafina ko§ar; yiikii ha$hdanndan kayar." 

"Zf ' burada taraf ma'nasmadir. Bu beyt-i §enf dahi diger bir misaldir. 

1821. "^$uk i$in hamallann kavqasim $or; i§te kann ictihadi boyledir, gor! 

"Hamallann agir yiikleri birbirinden kapip nakletmek icin yaptiklan kav- 
galan gor ki, bunlar hep iicret kazanmak icm yapilan sa'y ve ictihaddir!" 

Hind niishalannda ikinci misra' ^ v %*-i c— \ c&^*a suretinde vaki'dir. 
Ma'nasi, "Din adamimn ictihadi da boyledir" demek olur. Ya'ni ehl-i din, lez- 
zet-i ebediyye icin riyazet ve miicahede yukunii gekerler. 



1822. "Qiinkii ajjirlihlar rahahn esdstdir; acilar da ni'metin pi$vasidu." 

"Zira hizmetin agirhklan ve zahmetleri, sondaki rahatin temelidir ve ha- 
yatta gekilen acilar da sonda gelecek olan ni'metin rehberidir." 

Hind niishalannda, c~^»j ^l-i yerine, c~^j ^U" vaki'dir ve maksad 
ayni ma'nadir. 






Wfc®~ MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

1823. Cennei hizim mekruhlanmiz ile ortuldu; cekennem bizim $ehvetlerimiz- 
den ortiildii! 

Bu beyt-i serif, Me§ank'ta Ebu Hureyre (r.a.)tan mervi olan «ji£l i U-» c^ 
oi^-iJi oi>Ji c^>- j ya'ni, "Cennet mekruhat ile 6rtulmu§tur ve cehennem §e- 
hevat ile 6rtulmu§tur'' hadis-i §erifinden menkaldiir. Ve "mekarih"ten murad, 
nefsin kerih gordiigu §eylerdir ki, onlar, musfbetlere sabir ve aglik ve fakr ve 
riyazat ve ibadat ve kiiffar ile harb ve sadaka vermek ve zekat vermek ve 
emsali §eylerdir. Ve nefis bunlardan hazzetmez. Ve alem-i ma'nada ve haki- 
katta bunlann hepsi mahmud ve mustahsen §eylerdir. Ve bunlann aksi olan 
§eyler, nefsin §ehvetleri ve arzulandir ki, her birisi muhalif-i akil ve insaniy- 
yet olup, alem-i ma'nada ve hakikatte mezmum ve cem'iyyet-i be§eriyyenin 
diinyada belasi ve ahirette her bir ferdin azabidir. 

1824. Senin ate§inin tohumunun mayasi taze daldir; alexin yanmi$i kevserin 
karinidir. 

Ya'ni ate§in mayasi odundur; ve odunun tohumu ve ash taze ve yestt dal- 
dir. Nitekim Hak Teala Kur'an-i Kenm'de IjU >^V! )^\ '^ Ji3 jii- ^ jtfi (Yasfn," 
36/80) ya'ni, "Oyle Allah Teala'dir ki, sizin igin yesil agagtan ates. y'apti!" bu- 
yurur. "Taze dal"dan murad, sifat-i nefsaniyyeden her biridir ki, arzusunu ver- 
dikge her an taze ve nesv u nemadadir; asla kurumak bilmez. Ve cehennem 
atesjnin mayasi olan a'mal-i kabfha ve seyyie odunlanni ihzar eder. "Atesjn 
yanmi§i"ndan murad, nefsinin arzulanna muhalefet atesjyle yanan mlicahid 
ve riyazet-kestir ki, onun bu miicahede ve riyazet atesjeri iginde yanmasi, 
kendisinin Kevser'e, ya'ni niam-i uhreviyyeye mukann olmasina sebeb olur. 

1825. Dier him hi zindanda mihnetin kannidir, o bir lokma ve §ehvetin cezd- 
sidxr. 

Bu beyanatin delil-i zahirfsini istersen, diinyada birgok misalleri vardir. Bi- 
risi nefsinin arzusunu tatmfn igin hirsizlik ederse, zabita onu tutup mahke- 
meye verir; mahkemede habsine hiikmolunur. Binaenaleyh o kimse bir lok- 
manin ve §ehvetin cezasini, elem-i habse mukarenetle geker. 



°$gp? 



AHMED AVNl KONUK 



} }j j& iS\j* & C~~J ;:> jij iSj^ j> <*" j* 



1826. Lfter kim bir koskie bir devletin harini ise, o bir cencjin ve mihnetin ce- 
2ds1d.tr. 

Makam-i riyasette ve ko§klerde zevk u safamn kanni olan her bir kimse, 
bir harbde tiirlii tiirlii me§akkatler gekerek muzaffer olmu§tur. Bu devlet ve 
zevk u safa onun mukafatidir. 

1827. Dier kimi alhn ve giimiis ile ferd cjordiin ise, bit ki kesb etmekte sahretti. 

Zenginlikte teferriid etmi§ bir kimseyi goriirsen, bil ki kazanmak hususun- 
da tiirlii tiirlii me§akkatlere gogiis gerip sabretti. 



J Lf*"-T J *— ■~f"" [j**" j^ *S J* j\JS -\Jjj Jj i>-bi *>- *L-j <—~r- 



LS>- 



1828. Onun goziiniin gecisi oldugu icin, sebehsiz gorur; sen hi hisiesin, sebebe 
kulak tut! 

Ya'ni, arif-i billahin his gozii sebebi gormekten gecmi§ ve kalb goziiyle her 
§eyi musebbibu'l-esbab olan Hakk'in kaza ve kaderiyle gormekte bulunmus, ol- 
dugundan, suret-i zahirede esbaba merbut goriinen §eyleri, o arif sebebsiz ola- 
rak vaki' olmu§ goriir. Fakat mademki senin his goziin heniiz fa'aldir ve kalb 
goziin kordiir, binaenaleyh sen sebebe kulak tut ve diinyevi ve uhrevi umurun- 
da esbaba te§ebbiis et ve mesela nafaka tedariki hususunda arif-i billahi taklfd 
edip, "Rezzak-i hakiki Hak'tir" diyerek tenbel tenbel oturma! Sonra ac, kalirsin 
ve neticede Hakk'in rezzakiyyetini de miinkir olursun. Ve keza ahiretin icjn 
dahi §er'in gosterdigi yolda sa'y et! Velhasil, tabtat hiikmii altmda olanlara ha- 
yat-i suriyyede suret-i kat'iyyede muradinin esbabma te§ebbiis etmek lazimdir. 

c~^jl 01 Ifjw* <3j>- um4> c ~-~»>)\ OW- f^& j\ ^jjd ^^^ 

1829. O kimse ki onun cam iabaui'den hariciir, sebebleri uirtmak mansibi onun 
layikidir. 

Ma'lumdur ki, tabiat ve unsuriyyat aleminde birtakim suretlerin husulii, 
miiteselsil esbaba merbuttur. Mesela meyve agactan; ve agac cekirdekten; 
ve cekirdek meyveden husule gelir. Bunlar birbirinin viicuduna sebebdir. Bi- 
naenaleyh bu alem-i tabfatta hayat-i tabfryye ve unsuriyye ile ya§ayanlar 
meyve istedikleri vakit bu sebeblere te§ebbiis etmek lazim gelir. Fakat bu ha- 



• 



@^ MESNEVf-t §ERfF §ERHl./ IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

yat-i tabfiyye ve hayvaniyye baglarmdan kurtulup, hayat-i ruhaniyye ve 
melekiyye ile ya§ayanlar, bu esbab-i tabfiyyeyi yirtarlar ve istedikleri zaman 
bu sebeblerin te'siri olmaksizm meyve gikanrlar. Bu sebebleri yirtmak mer- 
tebesi, ruhlari tabayi* baglannin haricine gikmi§ olan zevatm layikidir. Onla- 
rm muradati, bu tabfatin batini olan Hak canibinden hasil olur. 

1830. Srtbiya mu cizelerinin vinanm, sudan ve ottan degil, sebebsiz gbriir. 

Bu zevki kendi nefsinde mu§ahede eden, enbiyanin mu' cizelerinin pinan- 
ni ve menba'ini su ve ot gibi vesait-i tabiiyyeden degil, bu sebeblerin haricin- 
de olarak dogrudan dogruya o tabfatin batmi olan Hak'tan goriir. Amma nef- 
sinde bu zevk hasil olmayan kimse, mu'cizat-i enbiyayi ve keramat-i evliya- 
mn menba'ini bir tiirlii tabfat ge§melerinin haricinde goremediklerinden, kimi 
te'vil ve kimi inkar cihetine giderler. 

1831. ^u seheb hekim ve hasia gibidir; hu sebeh cerdg ve fitil gibidir. 

Mesela achgin define sebeb taamdir. Binaenaleyh sebeb olan bu taam he- 
kim gibi ve ac, olan da hasta gibidir. Ve keza odanin aydinlanmasma sebeb 
kandildir. Ve kandilin vucuduna da sebeb onun fitilidir. 

^bsT p\j$- \&ij jb lib ub y jLp \j cil^ <-~Z> 

1832. 0ece ceragina yeni hir fitil huh; giine$in ceragini bunlardan fah bill 

"Gece"den murad, zulmet-i tabfiyye-i be§eriyyedir. "Cerag"dan murad, 
hayat-i hayvaniyyedir. "Ye'ni fiuTden murad, her aciktikga alinan gidadir. 
"Giinesm ceragrndan murad, halffe-i Hak olan insan-i kamildir. Ya'ni, "Bu 
zulmet-i tabiiyye-i be§eriyye icinde hayat-i hayvaniyyenin parlamasina ve 
kuvvetine sebeb olan fitil mesabesindeki gidayi ihtiyag nisbetinde almakta te- 
kasiil etme! Zira sen hentiz tabfat haricine gikip, alem-i hakfkata ucamadin." 
Nitekim Hafiz-i §frazf buyurur: 

"Sen tebiat evinden di§anya gihmiyorsun; hakikat mahallesine nerede sefer 
edebilirsin?" 



<^s^> 



AHMED AVNt KONUK "^ 



Fakat gerag-i ilahf olan insan-i kamilin bu gibi esbab-i tabiiyyeye ihtiyaci 
yoktur. Onlann, j^ j ^^^ <j.j -up clJ ya'ni "Ben Rabbim'in indinde gece- 
lerim; bana yedirir ve icirir" hadis-i §enfinden miraslan vardir, 

1 833. 0ii evin tavani i$in samanli $amur yap; felegin tavanmi samanli gamur- 
dan temiz hill 

"Hane"den murad, viicud; ve onun tavamndan murad, mahall-i akil olan 
dimag; ve "samanli gamur"dan murad, gida-yi suridir. "Felegin tavani "ndan 
murad, arsj olan ruhtur. Ya'ni, "Hane-i viicudunun tavani mesabesindeki di- 
magini, samanli camur mesabesinde olan gida-yi surf ile takviye et! Ztra ora- 
si mahall-i akildir. Ve akil, kendisine teklif-i ilahi vaki' olan bir ni'mettir. Ak- 
hnin kuvveti nisbetinde hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi anlamaya galisj Qiin- 
ku sen heniiz mertebe-i cismaniyyettesin ve mertebe-i ruhaniyyeye vasil ol- 
madin. Mertebe-i ruhaniyyeye vasil oldugun vakit, artik bu samanli camur 
mesabesindeki gida-yi suriye ihtiyacin kalmaz. Ve mertebe-i ruhaniyye, mer- 
tebe-i unsuriyyenin felegidir. Ve o felegin tavani olan mertebe-i ruhaniyyeyi 
gida-yi suriden temiz bill" 

"Han" Burhan-i Kat/'da "hane" ma'nasma gosterilmistir. Ankaravi niis- 
hasinda oi>* vaki'dir. Fakat Hind niishalan mureccah goruniir. 

1834. tM/i ki, voktaki bizim dildanmiz gam yakici oldu, gecenin kalveti gecti 
ue aiindiiz oldu! 

Ya'ni, "Bizim ma'sukumuz olan Hak, bizim iftirak gamimizi yakici oldu; 
zulmet-i tabiiyye icjndeki yalnizlik ve halvet, ya'ni ma'§ukumuzdan aynligi- 
mizin gecesi gecti ve hakikat gunesj. dogup giindiiz oldu ve bu hakikat giine- 
smden nur alan ay mesabesindeki ruhumuz cilvelenemez oldu." Bu beyt-i se- 
rif, insan-i kamilin zevkine aid olup, tecelli-i zati vuku'una i§aret buyurur. 

1835. <S%ya gecenin gayrinde cilve olmaz; dil-hdhi goniil derdinden gayrinde 
isteme! 

Zira ay mesabesindeki ruh, ancak zulmet-i tabiiyye ve be§eriyyede cilve- 
lenir; ve o vakit ondan esbab-i tabuyyeyi yirtmak halleri vaki' olur. Gonliin 



G $p^ 



ggpf^ MESNEVM SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

muradini ancak gonul derdinde iste. Zfra hakikatta kalbin aram ve rahat ede- 
bilecegi bir muradi vardir ki, o da vuslat-i Hak'tir. Ondan ba§ka higbir murad 
ile mutmain olamaz. Ve hakikatte kalbin derdi ve lztirabi da ancak budur. Bi- 
naenaleyh kalbin muradi ancak onun derdinde mundemictir. 

1836. Dsayi terk edip eseqi beslemissin; siibhesiz esek aibi perdenin haricin- 
desini ' 

isa"dan murad run; ve "e§ek"ten murad, ruhun merkebi olan cisimdir. 
"Haric-i perde"den murad, esek ahm mesabesinde olan tabiat ve unsuriyyet 
alemidir. Ya'ni, "Sen ruhuna hizmet etmeyi terk edip, e§egi beslemekle me§- 
gulsun. Bu sebebden subhesiz e§eklerin ahira baglanmasi kabilinden olarak, 
tabiat ve unsuriyyet ahinnda bagli kalmi§siri! M 

1837. Dlim ve ma'rifet Dsanin tali'idir; esejjin iali'i degildir. 6y kimse, sen 
esek sijathsin! 

Hakikat giinesjnden ilim ve ma'rifet nurunu almak, ruhun tali'i ve isti'da- 
didir; cismin ve ruh-i hayvaninin isti'dadi ve tali'i degildir. Ey esfr-i nefs olan 
kimse, sen sifat-i nefsaniyyenin galebesi sebebi ile e§ek sifatli olmu§sun! 

1838. Ssecjin ndlesini isiiirsen sana merhamet aelir; imdi hilmezsin ki esek Sa- 
na eseklik emreder! 

E§ek mesabesinde olan nefsinin hitablanni ve ilkaatini dinlersin ve ona 
aciyip her istedigini verirsin. Halbuki e§ek nefsinin sana daima e§eklik em- 
rettiginden gaflet igindesin. Sen ise bunlan insanhgin levazimindan adde- 
dersin! 

1839. Dsaya merhamet et ve esege etme; tab'i akhnin iizerine server yapma! 

Binaenaleyh,. ruhuna aci ve e§ek nefsine merhamet edip her istedigini ver- 
mekten vazgeg; tabiat-i nefsaniyyeyi ruhun sifati olan akil iizerine hakim ve 
reis yapma! 



G ^ptf> 



AHMED AVNt KONUK 

1840. Ta&'i Wak, ia hi zar zar aqlasin; sen ondan al ve canin horcunu ode! 

[1854] ' y 

Tabiat-i nefsaniyyeyi terk et ve nefsin arzularmi verme! Nefis o mahrumiyet- 
ten dolayi varsm feryad etsin. Sen onun kuweti olan ruh-i hayvaniyi, ruh-i in- 
saniye aid vazaifte kullan ve bu canin mucidine kar§i olan borcunu ode. 

1841. Sender ce e§ek suriicii i&in, yeter! 2,ira hi esek siirucii esekten geride olur. 

Senelerce e§ek mesabesinde ve ruhunun merkebi olan cismi istedigi tara- 
fa slirup ona hizmet ettin, artik yeter! Qunku e§ek suruciiniin mevki'i ve 
vaz'iyyeti e§egin arkasinda olur. Nitekim Hak Teala hazretleri nefsani kimse- 
ler hakkinda, ji! |J» jj r uVir juiji (A'raf, 7/1 79) ya'ni "Onlar hayvanat-i eh- 
liyye gibidir; belki onlar daha §"a§kmdir" buyurur. 

1842. cj*3s^ ^ en onun muradi senin nefsindir hi, o ahirde ve senin akhn ev- 



vel aerel 



htir. 



Bu beyt-i §erifte, Ebu Hureyre ve Huzeyfe (radiyallahu anhuma) hazret- 
lerinden mervi olan, kadinlar hakkindaki <M ^*y*i ^ j*js-' [ ya'ni, "Kadinla- 
n geri birakin; cunkli Allah Teala onlan geri birakti." Ya'ni "Hak Teala 
Kur'an-i Kenm'de oUi UJ \ 3 '{#* lj \ 3 oil/jli \ 3 ^jJ (> ["Mu'min erkekler ve 
mu'min kadinlar, rhiiriafik erkelder ve munafik kadinlar"] ayetlerinde ve em- 
sali ayetlerde kadinlan erkeklerden sonra zikreyledi" hadfs-i §erifine i§aret 
buyurulur. Fukaha bu hadfs-i §erfften, namaz saflannda kadinlann geride bu- 
lunmalan ma'nasini almisjardir. Cenab-i Pir ise bu teahhuru, lisan-i isaretle 
nefse rati' tutarlar. Zira nefis miiennes ve akil miizekkerdir. Ya'ni "Hayat-i 
dunyeviyyedeki umurunda nefsini ve onun huzuzatim geride birak ve akli ve 
aklm haz ve zevki olan ulum ve maarifi ileriye gecir!" demek olur. Burada 
"akiP'dan murad, "akk maad"dir, "akl-i maa§" degildir. Zira akl-i maas, nef- 
sani olan akildir. 



1843. ^u al$ak akil eseijin hem-mizaci olmustur; onun fikri hu hi, ele nasil 
ale] aeiirsin. 

9 



MESNEVM §ERlF §ERHt / IV. CiLT • MESNEVI-2 • ^SS 

Bu mertebesi a§agi olan akl-i maa§ e§ek ile bir mizacdadir. akl-i maas, 
daima emr-i mai§et fikrindedir ve daima hazz-i nefsi dii§unur. Zfra bu akl-i 
maas, nefs-i emmarenin mufnidir. 

1844. Dsanin e§egi goniil mizaam iuttu; .akdhrin makammda menzil 
iuiiu. 

"isa'nin e§egi"nden murad, "nefs-i mutmainne"dir. Ya'ni, "Nefs-i mutma- 
inne goniil mesjeb ve mizacmdadir. Goniil, nur-i ilahfyi kabule miistaid oldu- 
gu gibi, o nefis de nur-i Hak'la miinevverdir, Binaenaleyh onun menzili ve 
mahall-i siikunu, akil olan enbiya (aleyhimu's-selam)in makarmndadir; ve o 
makam dahi itaat-i Hak'ta istikamet ve sebat makamidir." 

1845. 2Sra ki akil galib ve e§ek zaif oldu; kavi suvdrtden e§ek nahif olur. 

Isa'nin e§eginin goniil mizacini txitmasimn sebebi budur ki, ruh-i insa- 
mnin sifati olan "akl-i maad" galib oldu; ve kuvvetli binici olan run tasarru- 
fa basjadi; "nefs-i emmare" zaif ve ruha mutf ve miinkad oldu. Binaenaleyh 
o nefis artik fenalik mertebesine sukuttan mutmain oldu. Zfra siivarf kavi ve 
mutasarnf olunca, e§ek nahif olur ve harunlugu ve serkesjigi gider. 

1846. 6y e$ek kiymetli, senin aklmin zaiflicjinden hu jiejmurde e§ek ejderha o\~ 
mu$tw! 

Ey nefs-i emmare mertebesinde kalan kimse, senin akl-i maa§imn za' fin- 
dan, bu pejmurde ve revnaksiz nefis gittikce serkes, olup, ejderha gibi mtid- 
hi§ bir hal kesb etmi§tir! 

Jf 4 L> j* -^j ^-^w? jj\ p* A> jj£j i<^ ^j-f j f 

1847. Scjer SJsadan gonliin hasta olmu$ ise, yine ondan sihhat eri$ir, onuhi- 
rakmai 

Ankaravi hazretleri ile Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi, 
isa"dan murad, arif-i kamil oldugunu beyan etmisjerdir. Fakat yine Hind §a- 
rihlerinden Bahrul-Ulum hazretleri buyururlar ki: isa'dan murad, akl-i ma- 



*$$& ., 



(gK^ AHMED AVNl KONUK "^® 

addir." Her ne kadar Veil Muhammed ebyat-i lahikaya mutabakati oldugun- 
dan bahisle, "arif-i kamildir" demis. ise de, ebyat-i sabikaya irtibati uzaktir. 
Binaenaleyh her iki miitalaaya gore ma'na boyle olun Ya'ni, " Akl-i maad her 
ne kadar seni huzuzat-i nefsaniyyeden men' ettigi ve agir gelen miicahede ve 
riyazet ve Hakk'a itaat tarafina gevirdigi igin kalbin hasta ve magmum olmus. 
ise de ; senin emraz-i ma'neviyyene yine ondan sihhat eri§ir. Binaenaleyh 
sen o "akl-i maad"i birakma!" Yahut isa (a.s.) gibi mertebe-i ruhaniyyette 
sabit olan insan-i kamilin terbiyesinden ve emrettigi miicahedat ve riyazat- 
tan kalbin miinkesir olmus, ise, yine sana ondan sihhat-i ma'neviyye erisjr, 
onun etegini birakma!" 



*£ 



j>j! ^W^ j-^ >**■ *£ gjj Jjfir cr* Jf- £?~* ^ 



1848. 6y hos nefesli JWesih, mesakkaiien nasdsm? jltra cihanda define yi~ 
lansiz olmadi! 

Ey latif nefesi ve nefhasryla ve elfaz-i cemilesiyle akl-i maa§i akl-i maad 
mertebesine terakki ettiren insan-i kamil, cahillerin cefasindan ne haldesin? 
Zira bu cihanda insan-i kamil olmak isti'dadim haiz olan salikler vardir. Bu 
isti'dad, vticud-i be§er arzinda medfun hazmeler gibidir. Halbuki maddi deff- 
neler birtakim tilsimlar ile baglanmisUr. tilsimm bozulmasi usulunii bilme- 
yenlere, oraya me'mur olan yilanlar hucum eder. imdi, bu yeti§ecek insan-i 
kamil, yilanlar gibi insana hucum eden salikler arasmda gizlidir. Bu beyt-i §e- 
rifte, yukanda izah edilmis, olan §ems-i Tebnzi hazretleri vak'asina da ima 
vardir. 

1849. By ZJsa, cehudun didanndan nasilsm? By ^nsuf, mekkar ve hasuddan 
nasdsm? 

Ey ruhaniyyette Hz. Isa mesabesinde olan insan-i kamil, Hz. Isa'ya su'-i 
kasd eden yahudiler gibi olan ehl-i zulmun didanndan ve onlar ile vaki' mu~ 
sahabattan ne haldesin? Ey Yusuf (a.s.) gibi ruh-i latifi parlak olan mund, hf- 
lekarlann ve hasedcilerin cefasindan nasilsin? 

"Isa" ta'bfriyle cenab-i §ems'e; ve "Yusuf ta'bfri ile Sultan Veled hazret- 
lerine ima vardir. Zira, Hz. Pir'in ortanca mahdumu Alaeddfn (Jelebi, bira- 
deri bulunan Sultan Veled hazretlerine cenab-i §ems'in teveccuhunii kis- 
kanmis, idi. 

^^ 
W 



Pp 5 " MESNEVI-i SERIF §ERHt / IV. CiLT • MESNEVI-2 • ~^J 



1850. Sen gece ve giindiiz bu nadan kavim itin, gece ve giindiiz gibi omre me~ 
ded~bah§astn! 

"Gumr" kelimesinin Muntehabu'l-Lugatta miiteaddid ma'nalan vardir. 
Burada, nadan ve cahil demektir. Ankara vi nushasinda ^ ile j^ vaki* olup, 
"dall" ma'nasma oldugu gosterilmi§tir. Liigatta j~* tin "dall" ma'nasma 
geldigine tesaduf edemedim. Ve kafiye cihetinden dahi y^ §ayan-i teem- 
muldiir. Binaenaleyh Hind nushalanni tercih ettim. Ya'ni, "Sen gece ve 
giinduz bu cahil taifenin cefalanna bakmayip, onlann 6mr-i ma'nevilerine 
gect ve giinduz gibi yardim eder ve feyz verirsin ve onlan cehaletten kur- 
tarmaga gabalarsin." Bu beyt-i §erifte, Hz. Pif'in nefs-i neffslerine de hitab 
olmasi caizdir. 

1851. l/iiinersiz safratlerden nasilsin? Sajradan ne hiiner dogar? na§ agnsi! 

"Safrailer"den murad, ehl-i nerutir. Zira safranin rengi san oldugu gibi, 
makami gobek alti olan latife-i nefsin niiru da saridir. Bu miinasebetle ce- 
nab-i Pfr "safrafler" buyurur. Ya'ni, "ilimsiz ve ma'rifetsiz olan ehl-i nefs ile 
muhalatadan ve onlann terbiyeleriyle i§tigalden ne haldesin? Safra mesabe- 
sinde olan sifat-i nefsaniyyeden ne dogar? Bas. agnsi dogar!" Ya'ni, ehl-i 
nefis, beyhude sozleriyle ve fena fiilleriyle, insan-i kamile ba§ agnsi mesa- 
besindedirler. 

1852. Sen ancak onu yap hi, sarhtn giinesi yapar; biz nifah ve hile ve hirsiz- 
lik ve zerkizf 

"Hur§id~i sark" tan murad, Hatem-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'dir. Ya'ni 
"Ey insan-i kamil, sen de ehl-i nefsin yaptiklan fenahklara bakmayip, sarkin 
giinesj olan (s.a.v.) Efendimiz'in yaptigmi yap! Zira risaletpenah Efendimiz, 
afaki olan giine§, nasil ki ziyasini iyi ve kotti e§ya uzerine salarsa, oylece lu- 
tuf ve merhametini iyilere ve kotiilere te§mil buyurur idi. Nitekim Uhud mu- 
harebesinde kiiffar izzerlerine hiicum edip disjerini kirdilar ve miibarek vec- 
hini yaraladilar; onlar bu halde ve yiizlerinden kan akmakta iken hicbirine 
beddua buyurmadi da, OjJ** ^ ^u ^y ju! ^>\ ya'ni "Ey Allah'im, kavmime 



GgXtp 



AHMED AVNl KONUK 

hidayet et; zira bilmiyorlar!" buyururdu. Binaenaleyh ey arif-i kamil, sen de 
oyle yap! Zfra biz nefsaniyiz ve nifak ve hfle ve hirsizlik ve zerk ve riya gi- 
bi su'-i ahlakin ayni ve menba'iyiz!" Cenab-i Pir'in "biz" ta'biri ile kendileri- 
ni de kan§tirmasi, uslub-i hakimane uzerine sair ehl-i nefse nasfhattir. 

1853. Sen diinuada ve dinde halsin, hiz sirkeuiz. ^u sajranin def'i sirkenaii- 
hindir! 

lnsan-i kamil, alem-i mulk ve melekutiin usul-i tekamiilune vakif oldugu 
icjn, onun tedbfri emraz-i suriyye ve ma'neviyyeye §ifa verir. Binaenaleyh 
onun zati bal gibi hassa-i stfaiyyeyi haizdir. Nitekim bal hakkinda Kur'an-i 
Kerfm'de ^uu *Ui «-» (Nahl, 16/69) ya'ni "Onda nas icin §ifa vardir" buyuru- 
lur. Ehl-i nefs ise, akvalde ve ef aide sirke gibi ek§idir. Safra mesabesinde 
olan sifat-i nefsaniyyenin def i, "sirkengiibin" dedikleri §erbet vasitasiyla 
olur. Sirkengiibin, sirkenin igine yaz mevsiminde §eker ve ki§ mevsiminde 
bal kan§tinlmak suretiyle yapilan bir nevi* §erbettir ki, tibb-i atfkte safranin 
izalesi icin musta'meldir. 

1854. H^iz kavm-i zahir sirkeyi $ojjalttik', sen hah $ocjalt, keremi diruj etme! 

"Zahir", zorlukla nefes almak ve nale etmek ma'nasinadir. Burada, 
gam-i diinyaya miibtela olan ehl-i nefs murad olunur. Gam-i diinyamn se- 
bebi, sifat-i nefsaniyyenin galebesidir ki, o gamdan nefes daralir ve insa- 
nin igine sikinti basar. Ya'ni, "Biz gam-i diinyadan nefesi daralrms, taifeyiz. 
Sifat-i nefsaniyyemiz sjddetle ahkamim icra ediyor. Ey insan-i kamil , sen 
de bal gibi olan tedbfrini ve tasarrufunu kuvvetlendir, bu keremini bizden 
ding etme!" 

1855. bizden hu layih oldu, hizden bbtjle geldi. ZKum gozde ne ziyadele$iirir? 
uCorluk! 

"Kurrfdan murad, sifat-i nefsaniyyedir. "K6rluk"ten murad, kalb gozu- 
nlin korlugiidur. Nitekim ayet-i kenmede, ^i L-jSi ^ 'j3'j jL«!Sri ^ S/ \$ 
jj-u^Ji j (Hacc, 22/46) ya'ni "Onlann his gozleri kor degildir; ve fakat gogiis- 



*$%&> 



MESNEVI-t SERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVl-2 



lerindeki kalbleri kordur!" buyurulur. Ve hadis-i §erifte de, LS ^ i ^ ^Vi ^J 
aJ* ^ju tf ^*pSfi ui >j-+> ya'ni "Kor, zahir gozu kdr olan degildir; kor ancak kal- 
bi kor olandir!" buyurulur. Ya'ni, "Te'sir-i hava ile goze kagan kum zerreleri 
zahir goziinii kor ettigi gibi, heva-yi nefsani te'siriyle kabaran sifat-i nefsa- 
niyye de kalb goziinii kor eder." 

j?z- ja^-Lj jA jj j I JjLj o j^j^ J*" ^ y j' ^^ ^' 

1856. By aziz olan kukl, sana bu layik olur ki, her naciz senden bir sey bula! 

"Kiihl" siirme demektir; murad, insan-i kamildir. Ya'ni, "Ey kalb goziine 
kuvvet ve his goziine ibret veren nadir ve aziz bir siirme mesabesindeki in- 
san-i kamil! Sana layik olan budur ki, her mertebe-i siifliyyette kalmis, olan 
nacfe bir ferd-i beser senden istifade edip, isti'dadina miinasib bir ma'rifet nu- 
rubulsun!" 

0*9,0 _ 

1857. ^u zdlimlerin atesinden senin gonliin kebabdir; senden hitab hev "Dhdi 
kavmi' oldu! 

Gercj bu mertebe-i siifliyyette ve hayvaniyyette kalmis. olan zalimlerin zu- 
liim atesterinden kalb-i §erifin yanmis, ve kebab olmu§tur. Fakat onlann bu 
eza ve cefalanna kar§i senden oniara vaki' olan hitab hep Hatem-i enbiya 
(s.a.v.) Efendimiz'in Uhud muharebesinde miisriklere olan hitabi gibi, ju»s ^i 
dyjju V ^li ^y ya'ni, "Ya Rab, kavmime hidayet et, zira onlar bilmiyorlar!" 
oldu. Ve onlar zulmettiler; sen oniara hayir ile dua ettin. 

1858. Sen udun ma denisin. Bger sana aies vururlarsa, bu tihani itir ve rey- 
handan doldururlar! 

"Od" agacmdan murad, sifat-i ruhiyyedir. Ve "kan" dan murad, ruh-i ka- 
mildir. Ya'ni, "Sen od agacinin ma'denisin. Eger sana zuliim ve cefa atesj do- 
kerlerse, senden itir ve feslegen mesabesinde olan lutuf ve merhamet ile mu- 
kabele gorurler. 

1859. Sen o od degilsin ki, atesten eksilir; sen o ruh deijilsin ki t esir-i aam olur! 



ff m? 



AHMED AVNl KONUK 



"Sen od agacisin, amma ate§ten yanip eksilen 6d agaci degilsin; belki ruh-i 
izaffsin. Ve sen gamm esiri olan ruh-i hayvani degilsint" 

Bu beyt-i §enfte, muhakkiklann ^}^J L^-uit j uui b^\ 3J \ ya'ni "Bizim ruh- 
lanmiz cisimlerimizdir; ve cisimlerimiz ruhlanmizdir" sozline i§aret buyurulur. 



1860. Od yanar, bdiin menbai yanmaktan uzaktir. *3luzaar nurun ashna ne 
vakit hamle (jotiiriir? 

Od agacinm sureti yanar ; fakat od agacimn ash ve hakflcati yanmaktan 
uzaktir. Ya'ni, enbiya ve evliya-yi kiramin suret-i cismaniyyeleri zuliim ve 
tecaviiz atesmden miiteessir olur; fakat onlann hakfkati olan ruhlan teessiir- 
den uzaktir. Mesela esen ruzgar, yanan mumun suretine te'sfr edip sondiirur; 
fakat nurun bir hakikati vardir ki, o sabittir ve ruzgann o hakikata asla te'si- 
ri olmaz. Bunun gibi, zalemenin ruzgar gibi olan zulumleri, enbiya ve evliya- 
nin suret-i cismaniyyelerine miiessir olsa da, hakikatlanna asla muessir ol- 
maz ve onlar o hakikatlanyla Hakk'in vasita-i hidayeti olurlar. 

1861. By senden aoklere safa vardir •; ey senin cefan vefddan daha iyidirf 

Ey insan-i kamil, senden gdklere safa vardir. Zira kamillerin ibadetlerin- 
den ve ma'rifetlerinden nuriar ve enva'-i tecelliyat-i Hak zahir olup, alemi 
ihata eder. Qunku semavat ve arzm hilkatinden maksud, "insan-i karmT'in 
zuhuru ve vucududur. Ve ey arif-i kamil, senin cefa ve eza §eklinde olan sa- 
likleri terbiyen, nakislann vefakarane olan muamelelerinden daha iyidir! 

1862. 3~ira ki, ecjer akilden bir cefa sadir olursa, o, cahilin vefasmdan daha iyi 
olur. 

*Ji J*^" j' ^ ^A* j' Mi ^ J 1 ^J ,J ^ jr**4 ^-*^ 

1863. O^eycjamber buyurdu ki: "Sikildan adavet, cahilden olan muhabbetien 
daha iyidir." 

"Akil" ta'bfriyle akil murad buyurulur. Bu beyt-i §erff, yi.w ^ ^ jsuii 3jLp 
JaU-i ya'ni "Akilin diismanhgi cahilin sadakatinden hayirhdir" hadfs-i §enfi- 
nin terciimesidir. Ya'ni, cahil iyilik yapayim derken kotuliik yapar. 



C £P^ 



MESNEVI-i §ERIF §ERHI / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^ 

Agzina yilan gitmi§ olan bir uyumu§u, bir emirin incitmesi 



1864. ^ir afe.il, at iizerine binmis olarak geldi; bir uyumusun agzina ytlan gi- 
diyor idi. 

1865. O silvan onti gordii ve yilam iirkutmeh igin acele etti; jirsat bulamaai. 

1866. JAkildan ona yardim $ok oldujjundan, ayumiisa birka$ kavT to-puz vurdu. 

1867. O havi tovtizun darbesi onu, ondan bir agacin alhna kadar kacici oldugu 
halde goturdii. 

kuvvetli topuz darbesi, uyumus, olan adami, o emirden kagmak igin bir 
agacin altina kadar sevk etti. 

1868. £ok fiirumu? olan elma ddkiilmiis idi; dedi: "6y derde asilmts, bundan ye!" 

adamin kagtigi agag elma agaci olup, dibine birgok giiruk elmalar dokiil- 
mti§ idi. Topuzu vuran emir o kimseye, "Ey derde giriftar olmus. olan adam, 
bu giiruk elmalardan ye!" dedi. 

1869. ilAdama yemekte o kadar elma verdi ki, onun agzmdan iekrar disanya 
diistii. 

^^ 



(p^ AHMED AVNt KONUK "^® 

Emir, yemek icm o adama o kadar curiik elma verdi ki, o adam onlan ar- 
tik yutamayacak bir hale geldi ve agzmdan dokulmege basjadi. 

1870. nZagtrdi ki: "Gy emu, nikayet bana nvcin kasdettin; ben sana ne yaphm? 

Topuzu ve curiik elmalan zor ile yiyen adam enure, "Yahu ben sana ne 
yaptim, nigin bana bu zulmii ve cefayi caiz goriiyorsun?" diye bagirdi da, de- 
diki: 

jiji f y^~ J^r^i. &j A-J }£**> f^r 4 C^-^W?! j \y y 

1871. "Gjjer aslindan benim canitna. senin adavetin varsa, ktli$ vur, birdenbire 
harwni dak!' 

1872. * r LLcjursuz saat hi, sana zahir oldum; ey saadei ona ki, senin yuziinu 
gormedi! 

"Sana tesadiif ettigim saat ne ugursuz saat idi! Senin yiizunu gormeyen 
kimselere ne mutlu!" 

1873. ^ZKabahatsiz, giinahsiz arhk ve eksik, bu zulmii miilhidler caiz cjor- 
mezlerl" 

"Ey emir, hicbir kabahatim ve kusurum olmadigi halde, bu senin yaptigin 
zulmiin cogunu ve azini dinsizler bile caiz goriip yapmazlar!" 

1874. *S'6z ile beraber acjZimdan kan sicnyor. €y Diuda, sonda onun mukafa- 
hm sen yap!" 

"Yaptigin eziyetin te'siri ile, soz soylerken agzimdan kan bo§amyor. Ya 
Rab, bu gektigim zulmiin ecrini sen ihsan et!" 

1875. O her zaman yeni beddua sbylerdi; o, ona xr Bu sahrada kos! diye vu- 
rurdu. 



9 



MESNEVI-1 SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • ^JS? 

uyumu§ olan kimse her an bu hal icinde emfre kar§i "Allah belani ver- 
sin!" gibi yeni yeni beddualar ederdi. Emir ise, onun bu sozlerine bakmayip, 
elindeki topuzu vurup, "Durma, bu sahrada kosj" der idi. 

-^ & 3j j> j^. j ^jj ls* ^ f?^* j^ j wy^ r^j 

1876. Topuz darhesi ve riizgar flibi silvan! [Kosardi ve yine yiiz iistunde dii- 
serdil 

1877. ^olaun mi' deli ve uykulu ve gev§ek idi. <S%yagi ve yuzu yiiz hinlerce ya- 
rd oldui 

"Miimteli" mi'de dolgunluguna miibtela olan kimseye derler. "Sad heza- 
ran" ta'biri, cokluktan kinayedir; maksad aded ta'yini degildir. 

1878. S^ksam vaktine hadar ke§id ve hiisad eyledi; nihayet safradan ona kay 
etmeh vaki' oldu. 

BaMr-i Ace/n'de "kesjden" masdannin miiteaddid ma'nalan mezkurdur. 
Burada "tertib daden" tertib vermek demektir. Ve keza ayni liigat kitabinda 
"gu§aden" masdannin da ma'nalan miiteaddiddir. Burada "tahten ez kemfn" 
pusudan ko§mak demektir. Ya'ni, "Emir ak§am vaktine kadar bu tertibi yap- 
ti; o kacti ve emir onun uzerine topuz ile ko§tu; nihayet agzina yilan kagan 
o adamin safrasi kabardi ve kustu." 

1879. Ondan iyi ve hotii taamlar zahir oldw, yilan o me hid ile ondan disan 
fuladi! 

Mi'desinden yedigi §eylerin iyisi ve kotusu gikti; agzina kacan yilan dahi 
kustugu me'kulat ile beraber mi'desinden disanya firladi. 

1880. Uaktaki o yilam kendinden haric aordii, hu iyi amelliye secde getirdi. 

kimse, mi'desinden ydanm giktigim gordtigii vakit, iyi is, gormu§ olan o 
emire secde-i ta'zim ve tekrimi ffa etti. 



GgX9g> 



AHMED AVNt KONUK 



1881. O firkin ve in kara ydanin heybetini gordiijjii vakit, o dertler ondan aitti. 

Kendi viicudundan boyle korkung bir yilanin giktigini gordugii vakit, ye- 
digi topuzlann acisim ve ak§ama kadar ko§madan hasil olan taab ve me§ak- 
kati unuttu. 

1882. ^Dedi: 'Sen muhakkak rahmet Cebrail'isin; yd hudasin kl veliyy-i 
ni metsin!' 

"Huda", sahip ve malik ma'nasinadir. Ya'ni, "Sen muhakkak rahmet-i ila- 
hiyyeyi inzale me'mur olan Hakk'in Cebrail'isin; ve yahut ammeye ni'met 
veren ve ikram eden bir efendisin!" 

pj JL-iJ-tJ y jt>- Ot; bSjA *J J»p O J^-L* \lljL* L?i 

1883. "6y bir mubarek saat ki heni (jordiin, olmii§ idim, harm yeni can hai}i$ladinl" 

1884. "Sen heni analar afoi arayicism; ben senden esekler aihi kapcvyiml" 

Bu kissada, "uyumus, adam"dan murad, Hak ve hakikattan gafil olan 
kimselerdir. "Sirvari emir" den murad, insan-i kamildir. "Yilan"dan murad, 
nefs-i emmarenin sifatlandir. "Topuz"dan murad, insan-i kamilin emrettigi ri- 
yazat ve mucahedattir. Ve "sahra"dan murad, saha-i tabfattir. "Ko§mak"tan 
murad, seyr u siiluktur. "Kusmak"tan murad, kendi bilgilerinden tecerriiddur 
ki, bunlann arasinda iyileri ve kotuleri de vardir. Binaenaleyh, salik ulum-i 
lediinniyye ile dolmak igin evvelen bo§almak Iazimdir. "(Jikan yiian"dan mu- 
rad, nefs-i emmarenin sifatlanndan tecerriiddur. Ya'ni, salike bu riyazat ve 
mucahedat bidayette pek agir gelir ve miir§idine tiirlu turlii i'tirazlarda bulu- 
nur ve saika-i nefsaniyyet ile onun emirlerini tenkfd eder. Fakat kalbi safvet 
iktisab edip, hakfkati idrak edince, nazannda mursjdinden daha mahbub 
alemde kimseyi goremez oiur. 

1885. G$ek, eseklijjinden dolayt sahibinden ka$ar, Onun sdhibi iyi gevherlijjin- 
den dolayt arkasmdadir! 



9 



MESNEVI-t SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • ^^ 

Esek mesabesinde olan nefls, hayvaniyetinden dolayi, kendi miirebbisi 
olan insan-i kamilden kacar. Fakat onun miirebbisi olan o kamil, tiynetin te- 
mizliginden dolayi onun o fiiline danlmaz, arkasindan ta'kib eder. 

1886. Onu f aide ve zarardan dolayi aramaz; lakin onu hurt yahut yutici hay- 
van yirtmasm. 

Miirsjd-i kamil, salikini kendisine faidesi oldugu igin, veyahud kendisin- 
den yiiz gevirmesinde nefsine bir zarar gordiigii igin aramaz; belki ona ke- 
mal-i merhametinden, onu nefis ve §eytan helak vadflerine sevk etmesin di- 
ye arar! 

1887. Saadei ona hi, senin yiiziinu cjoriir; yahut ansizin senin mahallene du$er! 

"lnsan-i kamilin yuzunii g6rmek"ten murad, onun ma'nasina vakif ol- 
maktir; yoksa onun suret-i zahiresini gormek degildir. Sultan Mahmud-i Gaz- 
nevi, Bayezfd-i Bistami hazretlerinin kabrinde, onun muridlerinden birisini 
goriip, "Bu sizin §eyhiniz ne derdi, bana bir soziinii naklet!" der. Miirid ceva- 
ben der ki: "Bizim §eyhimiz, "Beni goreni cehennem atesj yakmaz" derdi." 
Mahmud-i Gaznevi: "Acaib! Senin §eyhin Peygamber'den biiyiik miidiir? Zi- 
ra Ebu Cehil Peygamber'i gordii; halbuki onu cehennem ate§i yakacaktir!" 
Miirid: "Ebu Cehil Muhammed (a.s.) Efendimiz'i gormedi; Abdii'l-Muttalib'in 
yetimini gordii. Eger peygamberimiz Muhammed (a.s.)i gormu§ olsa idi, onu 
da cehennem atesj yakmaz idi!" 

Bu menkibeden de anla§ilacagi iizere, "insan-i kamili gormek," onun ba- 
tinina ve ma'neviyatina niifuz edebilmektir. 

"Ansizin mahallesine dii§mek"ten murad, salik o insan-i kamili zahiren 
dahi nig tanimadigi ve bilmedigi halde, insan-i kamil onun isti'dad-i ezelisi- 
ne nazar edip, onu kendisine cezb etmesidir. 



1888. '6y (zat-i serif), revan-i pah seni medh etmis; sana ne hadar herze ve 
heyhude soyledim!" 

"Revan-i pak"ten murad, ruh-i kullf-i seyyidii'l-kevneyn Efendimiz'dir. 
Zfra (s.a.v.) Efendimiz, zaman-i saadetlerinden sonra iimmet-i merhumesin- 



GN£|9^ 



AHMED AVNI KONUK 

den zuhur edecek olan kamillere i§tiyakmdan, j\j*\ *UJ j\ asy, \ 3 ["Kardesk- 
rime kavusmayi ne kadar ozluyorum!"] buyurmustardir. 

1889. "6t/ efendi ve sahlann sahi ve emir, ben demedim, cehlim deal; onu 
muaheze eime!" 

Ya'ni, "0 soyledigim fena sozleri soyleyen ben degildim, cehlim idi; sjmdi 
cehlim zail oldu, artik sozlerden benyim. Binaenaleyh sozleri muaheze et- 
me, ma'zur tut!" 

1890. "Gijer hu halden bir semme bile idim, bos soylemege kadir olmazdiml" 

1891. "6^er tana halden bir isdrei soylese idin, ey hasletleri laiif olan, sana cok 
send sbylerdim!" 

"Bana bu ezayi nicjn yaptigini bir i§aretle olsun soylese idin, sana sogmek 
degil, bil'akis gok medh ii senalar ederdim!" 

1892. "Jakat sakii oluv -perisan hareket ederdin; sakiidne basima vurur idin." 

"Asuften" perisan ve miitelasjyane hareket etmek ma'nasinadir. Ya'ni, 
"Sen benim felaketim hakkinda higbir soz soylemeksizin bir vaz'-i miitelasj- 
yane ile hareket ettin ve beni ko§turarak sakitane bir surette miitemadiyen 
ba§ima topuzla vurmakta idin." 

1893. ^Hiasim sersem oldu, ah.il banian svcradv, hususiule bas hi, onun beyni 
pe/t nakishr!" 

1894. "6y auzel yuzlu ve auzel isli, afv et; delilikien dolayi soyledigim seyi 
bir ok!" 



G ^ps° 



PpT^* MESNEVI-l §ERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVi-2 • "^^ 

1895. ^Deii: "Gjjer hen ondan bir remz soyhye idim, senin odiin o zaman su 
olurdu!" 

Yilan yutmu§ adama cevaben, onu dogen ve kostaran silvan dedi ki: 
"Eger ben senin i'gindeki yilan hakkinda i§aretle bile sana ma'lumat vermis, 
olsa idim, korkudan senin odun patlardi!" 

1896. "6^er hen sana yilanin evsafim soyleye idim, korku senin camndan de- 
mar getlrirdi!' 

"Demar" kokiinden koparmak ve helak etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben 
sana igindeki yilanin evsafihi agikga beyan etmi§ olsa idim, korku senin bu 
cismindeki run-i hayvanini kokiinden kopanrdi ve sen oliirdun!" Binaena- 
leyh, "can"dan murad, ruh-i hayvam olur. 

1897. JMustafa (s.a.v.) huyurdu ki: ^Bger sizin canimz iizerinde olan o diis- 
manin serhini docjrti soylersem, 

1898. Diahramanlartn odleri de patlar; ne yola aider, nehir isin gammi yerl" 

Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri buyururlar ki: "Bu beyitler- 
deki mazmun, ahadfs-i kesireden me'huzdur. Bu mazmunun cumlesi bir 
hadfs-i §erffte bulunamami§tir. " Yine Hind §arihlerinden imdadullah haz- 
retleri buyururlar ki; "Bu beyitlerde su hadis-i §erife i§aret buyurulmasi ca- 
izdir: i jf {££> $ Vus ^^s ^i u ^J^ £ ya'ni "Eger siz benim bildigimi bi- 
le idiniz, az guler ve gok aglardiniz!"." Ve Ankaravf hazretleri de §erhlerin- 
de §6yle yazarlar: "Allahu a'lem bu hadis-i §erife i§aret buyururlar ki: 

Js- i\j^ f^j^ Vj Ul 5^ Je UUJ* ^\ U j 'yds fj&^ j Ijsif ~£J (Op! U dyJ^S J 

Ya'ni, "Eger siz benim bildigim §eyi bilseniz, elbette gok aglar ve az giiler- 
diniz ve ebedf i§tiha ile yemek yemezdiniz ve i§tiha ile bir igim su igmezdi- 
niz ve golgelenmek igin bir eve girmezdiniz ve goguslerinizi dogdugunuz ve 
nefisleriniz uzerine agladigmiz halde daglara ve sahralara giderdinizl" 



c ^^ 5 



%£^ AHMED AVNi KONUK 



Nagiz fakir derim ki;: Cenab-i Pir efendimizin Mesnevf-i £en7deki adet-i 
seniyyeleri, ayat-i kuraniyye ve ahadis-i §erifenin maani-i munifelerini tefsir 
etmek oldugundan, beyanat-i aliyyelerinin her kelimesinin mukabilini ve 
mazmunlanni Kur'an'da ve hadiste aramak fcab etmez. Nitekim FM Ma 
FiTi'teki takarfr-i aliyyelerinde de bu iislub zahirdiL Binaenaleyh bu ebyat-i 
§erffe bu hadis-i §erifin tefsfri mahiyetindedir. 

1899. u CA/e onun cjonliine niyazda nararei kalu, ne tenine oru$ ve namaz kuv- 
veti kalir!" 

Bu hadis-i §enf, yukanki hadfs-i §erifin tefsiridir. Zira hadis-i §erifte "Ye- 
mez ve icmezdiniz!" buyurulur. "Insan yemez ve icmez ise vticudunda kuv- 
vet kalmaz; bittabi' orug tutamaz ve namaz kilamaz bir hale gelir. Bu za'f-i 
umumf iginde, kalbinde niyaz ve mtinacata da zevk ve hararet kalmaz ; olix 
mesabesinde kalir." 



^ \j>- jl iJ^p ij~?L a y. j*z m - & jj-^ j <jj 



J^J^r y?~* 



1900. ZKetlinin bnundehi hir fare qibi la olur; hurt onunle h-uzu gibi iiennden 
[1914] . J J ' o o 

aider: 

"La olmak", yok olmaktan kinayedir. "Kedi" ve "kurTtan murad, viicud-i 
hakM; ve "fare" ve "kuzu"dan murad, vucud-i izafidir. Bu da yukandaki ha- 
dis-i §erTfin tefsiridir. Ya'ni, "Benim gibi ilm-i zevki ile hakayik-i e§yayi go- 
rup bilmis, olsa idiniz, nazannizda ancak vucud-i hakiki kahr ve vucud-i iza- 
finiz yok olur ve hie mesabesine tenezziil ederdi. Ve yeriniz olan alem-i im- 
kandan olum suretiyle giderdiniz. Zira sizde benim kadar mekanet ve meta- 
netyoktur." 

1901. "OnAa ne Kile ve ne revi§ kalir; binaenaleyh ben sizi, soylememis olmak- 
la ierbiye ederim." 

u Hakikat-i vucudun tecelliyati kendisine zahir olan kimsede ne hile ve 
tedbfr ve ne de hayat-i surf icabi olan revi§ ve tarz-i mai§et kalir. Binaena- 
leyh bu vucud-i mecazi mertebesinin hukmunii yerine getiremez olur. Boyle 
olunca, ben sizi bunlardan haberdar etmemek suretiyle terbiye ederim." 

^^ 



&^ MESNEVI-f §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

Bu beyt-i §erif dahi hadis-i §erif ma'nasinm tefsfri olup, verese-i kumme- 
lin hazaratinm usul-i terbiyelerini de beyandir. 

fj u*\ j ^ ^yr.. t ^~° fj cs Jkj & y. y?~* 

1902. 'Ghu ^ekir Rebabi gtbi susarim; ^Davud gibi elimi Izmir iizerine vu- 
ruraml 

Ebu Bekir Rebabi, siikutu ile me§hur olan evliyaullahtan bir zattir. "De- 
mir"den murad, salabette demire mu§abih olan nefs-i emmaredir. Ya'ni, "Ben 
saliklerin terbiyesi hususunda beyan-i hakayik etmeyip, Ebu Bekir Rebabi gi- 
bi siikut ederim ve Davud (a.s.) gibi ma'nevi elimi onlann demir gibi kati olan 
nefs-i emmareleri iizerine vaz' edip yumusatmm." 

Malum olsun ki, piran hazaratinm teslik hususundaki revisjeri uc. ne- 
vi'dir: Birisi, tefhimden sonra teslik; digeri teslikten sonra tefhim; ve iicuncu- 
sii, teslik ile beraber tefhimdir. Bu usullerden her birinin tatbiki salikin isti'da- 
dina raci'dir. Bu beyt-i §erifte ikinci tarza i§aret buyurulur. Cenab-i Pir'in bu 
sozleri, lisan-i Mustafavi ile varis-i kamilin usul-i teslikini beyandan ibaret 
bulundugundan, "Ebu Bekir Rebabi risaletpenah Efendimiz'den sonra geimis, 
oldugu halde, bu kelamm Cenab-i Peygamber'e atfi nasil miimkin olur?" i'ti- 
razina mahal yoktu'r. 

1903. "Ta ki muttal henim elimden bir hot ola; kanadi kovmu$ hu§a bir ka- 
nat olsa.' 

"MuhaT'den murad, muhal-i adidir. Mesela demirin yumu§amasi muhal-i 
hakiki degildir, muhal-i adidir. Zira muhal-i hakikinin husulii miimkin degil- 
dir. Mesela vucud-i Barf nin §eriki muhal-i hakikidir. Fakat muhal-i adi miim- 
kindir. Imdi, insan-i kamil salikin sifat-i nefsaniyyesini sifat-i ruhaniyyeye 
tebdfl edebilir. Zira bu muhal-i adidir. Ve "kanadi kopmu§ ku§"tan murad sa- 
liktir. Zira sifat-i mhaniyyesini sifat-i nefsaniyyesi koparmisttr. lnsan-i kami- 
lin terbiyesi ile onda sifat-i ruhaniyye hasil oldugu vakit, bu kanatla alem-i 
ulviye ugar. 

1904. "(jWademki JftUfih'tn eli onlann ellerinin iistiinde olur, S^had bizim 
elimize kendi eli buuurdu." 






AHMED AVNl KONUK 

"Insan-i kamil" halife-i Hak'tir. Ve haiife emr-i tasarrufta mtistahlifin ay- 
mdir. Onun igin Hak Teala hazretleri bilasale insan-i kamil olan Peygamber'i 
hakkinda, ^>!i j> Jw ^ <ii 'o^iC. Q\^^C'^ ji ( Feth, 48/10 ) ya'ni, "Mu- 
hakkak sana Mat edenler anca'k Allah'a Mat ettiler; ve Allah'in eli onlann el- 
lerinin iistundedir" buyurdu. Ve insan-i kamiller de Cenab-i Peygamber'in va- 
risleri olduklanndan, cenab-i Pir-i destgir bu beyt-i §erifte buyururlar ki: "Si- 
fat-i ahadiyyetle muttasif olan Allah Teala, bizim elimize kendi eli buyurdu." 

1905. "Omdi muhakkak bana uzwi el geldi ki, yedinci gokien cje$mi$tir ." 

"lmdi bana hilafet-i ilahiyyem hasebiyle uzun bir tasanuf eli geldi ki, o el 
alem-i suret olan yedinci felekden de ileriye, ya'ni alem-i ma'naya gegmi§tir. 
Ve o el, bu alem-i surette muhal-i adiyi bir hale tahvil eder." 

1906. nr Benim elim felek iize-rlnde hiiner gosterdi; ey okuyucu, "in$akka'l-ka- 
mer" diye oku!" 

"Benim yed-i tasarrurum, alem-i suret olan felegin iizerinde hiiner ya'ni 
mu'cize gosterdi ve alem-i surette muhal addolunan bir §eyi miimkin goster- 
di. Bu mu'cizenin vukuuna vakif olmak istersen, ey Kur'an-i Kerim'i okuyan 
kimse, ^i jilij £ui cJ>i (Kamer, 54/1) ya'ni "Kiyamet yakla§ti ve ay ya- 
nldi" ayet-i kerimesini oku!" 

Cenab-i Pir'in bu beyan-i alisinde bir niikte vardir: Ma'lumdur ki, her za- 
manda mevcud olan munkirler, ayin yanlmasini muhal gordiikleri icjn inkar 
ederler. Zaman-i saadette Peygamber-i zf§amn etrafini muhit olan mu§rikle- 
re kar§i yine onlann nazariarmda vaki' olan insjkak-i kamer mu'cizesi 
Kur'an'da i'lan buyuruldu. Bunu mu§ahede eden mu§rikler, Kur'an-i Ke- 
rim'in ve cenab-i Peygamber'in hasmi olduklan halde bunu inkara kendile- 
rinde mecal bulamadilar da, vukuunu tasdikan ^^ j>~> u* (Kamer, 54/2) 
"Bu sihr-i miistemirdir" dediler. Zira sihir, harikulade olan bir §eye derler. Bu 
beyt-i §erifte, zamane munkirlerine kar§i bu niikte beyan buyurulur. 

1907. nZu stfat da akillann za'findan dolaytdir; zuafaya kudretin §erhi ne va- 
hit revadir? 



MESNEVl-t SERIF §ERHl / IV. CILT • MESNEVt-2 



Bu sifat, ya'ni enbiyamn varisleri olan evliyamn alem-i surette havank 
gostermek hususundaki sifat-i kudretleri dahi, suret dairesinde mahsur kalan 
akillann za'findan ve ma'naya intikal edememelerinden dolayidir. Onlar bu 
havanki gormedikge, kuva-yi tabiiyyenin fevkinde olan kudret-i Hakk'a 
iman etmezler. Binaenaleyh, bir ma'na-yi vasi' olan kudret-i Hakk'i, zairu'l- 
akl olan kimselere lafiz ve kelam vasitasiyla §erh etmek mumkin midir? 

(— j\j~*}\j JLpI «0U1j JLi *j^- ^y~ j j* l$j\ y. <^y? <_s^ ^y^ 

1908. <y\iuhalikak ha$im uykuian kaldird-igm vakil bilirsin. Diaim ollu ve 
dogruyu en cok bilen JAllah'ttr. 

"Mevt-i iradf veya "mevt-i rztirari" ile bu zulmet-i tabuyye icindeki gaf- 
let uykusundan ba§ini kaldirdigin vakit bilirsin ki, bu kuva-yi tabuyye alemi 
hatm oldu ve nihayet buldu. Nitekim (s.a.v.) Efendimiz i^l* tyt- litf ^ ^ 
ya'ni, "Nas uykudadir; oldiikleri vakit uyamrlar" buyurur. Ondan sonra kud- 
ret-i Hak nazannda inki§af eder. Ve tecelliyatinin istikametini Hak Teala bi- 
lir. Zira allamu'l-guyubdur. 

1909. *<y\iuhakkak sana ne yemeh ktwveti olurclu, ne yol ve ne kay etmek 
pewasi olurdu!" 

"Eger icindeki yilana vakif olaydm, muhakkak ne giiriik elmalan yiyebilir- 
din ve ne de benim cebrim ile yolda ko§ardm ve ne de kusabilirdin!" Bu beyt-i 
§erif ile, salikin siilukten evvelki haline i§aret buyurulur. 

1910. "Sovmeyi isiiirdim ve esegi siirerdim; dudak alhnaa \Rabbi yessir 
ofiurdum. 

"Evet ey salik, benim terbiyem altinda senin nefsinin sovmesini ve iztira- 
bini i§itirdim; ve fakat himmetim merkebini siirerdim ve gizlice, "Ya Rab, bu 
hususta kolaylik ihsan et!" diye miinacat ederdim." 

J j^ \j* J^ y ^J J jy~"> l r cfi^ s-^~- J 1 • 

1911. ir Bana sebebclen soylemege izin yohiur; senin ierhini soylemeh bana 
makdur degildir.' 






fyf®' AHMED AVNl KONUK "^ 



"Seni igindeki yilandan kurtarmak igin bu tedbire tevessul ettigimi soylemek 
igin bana canib-i Hak'tan izin yoktur. Ve seni o halde gordiikten sonra, bu igin- 
deki yilani gikarmaksizin senin terkinden bahs etmege bende kudret yoktur." 

1912. Uier zaman, w ^a Ulah, kavmime hidayet ei; zira hilmiyorlar!" diye \$\- 
min derdinden soylerdim, 

"igimin derdi", ehl-i dalaletin mazhar-i hidayet olmasidir. Bu derdimden, her 
zaman "Ya Rab, kavmime hidayet ver; yaptiklan §a§kinliklan bilmediklerinden 
yapiyorlar!" derdim. Zira Nebiyy-i zisan, ism-i Hadfnin mazhar-i etemmi ve 
alemlere rahmet oldugundan, halkin hidayetine hanstir. Nitekim ayet-i kenme- 

T> , * > , , ft f ft , t 0„ * „ ft f , , 0„ * , ft J >,' t ft **,*»,.*,, 

de, p~*j <->3j u&^j*^ <^4* a^--^ r^ ^ **^ j*j* i*^*-** o* ^t*j ^ *W -^i (Tevbe, 
9/128) ya'ni "Sizin cinsinizden bir resul geldi; sizin bu ma'siyet ve kerahette bu- 
lunmamzdan o me§akkattedir ki, salah-i halinize haristir. Mii'minlere re'fetli ve 
merhametlidir" buyurulur. Ve onun varisleri olan kamiller dahi bu mesrebdedir. 

1913. rencden hurtulmu$ secdeler etti; dedi hi: Gy saadet ve ey henim ihha- 
lim ve hazinem!" 

Bu hali gordiikten sonra, o icinin marazmdan kurtulmus. olan kimse, ta'zi- 
men ve teknmen emfre secdeler ederdi de derdi' ki: "Ey sebeb-i saadetim ve 
ey benim sebeb-i ikbalim ve ey benim hazfne-i feyzim!" 

t^Juiw? /jl i jljj OjX>i O «S <^ju j£> <_£' \-&\'?r ,A 4 \-^>- jl 

1914. "Gy $erif, Diudadan cezalar hulasin, hu zaifin sana suhur kuvveti yoklur!" 

"Ceza" miikafat ma'nasinadir, Ya'ni, "Ey, f*\ j* C/ °x£j (Isra, 17/70) 
ya'ni "Biz beni Adem'i miikerrem kildik" hitabiyla mii§erref olan insan-i ka- 
mil, bana yaptigin hizmete kar§i f fikrimin ve lisammm za'fmdan dolayi §iik- 
redebilmek kuvvetini haiz degilim. Bunun jnukafatim sana kudret-i bi-niha- 
ye sahibi olan Hak Teala ihsan buyursun!" 

1915. Gy mukteda, §ukrii sana Utah desin; henim o dudak ve <pnem ve o huv- 
veiim yoktur!" 






SIp^ MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

"Cane" gene demektir. "§ukur" nza neticesi oldugundan, burada Hakk'in 
sukriinden murad, Hakk'in nzasidir. Ya'ni, "Ey mukteda olan insan-i kamil, 
Hak senden razi olsun. Ben senin hizmetine mukabil nzami elfaz ile beyan 
edebilmek igin dudaklanmda ve genemde kelam ve belagat kuvveti yoktur!" 

1916. jAkulerin du$manliiji hu iislubdan olur; onlann zehri canin ihtihaci olur. 

Akillilann suret-i zahiredeki dii§manliklan altinda boyle hikmetler gizlidir 
ve onlann zehirleri, sonunda cana siirur ve ferah verir. 

1917. tSntimakin dosiluau me§akkai ve dedal olur; ve misal i$in hu hikayeyi clinic! 

(^ 

O sahsin ayinin temellukuna ve vefasina i'timad etmesi 

1918. HZir ejderhd ayiyi ^ekli; hir arslan adorn aiiii ve onun jeryadina yeii$ti. 

1919. Arslan adamlar alemde mededdirler; o zaman hi mazlumlann efaani 
erisir. 

Arslan gibi olan adamlar, mazlumlann feryad ve figani kulaklanna eri§ti- 
gi zaman alemde yardimcidirlar. 

1920. ufylazlumlann sadasini her yerden i§itirler; rahmet-i Utah gtbi o tarafa 

[1934] ^ . 

feo?arlar, 



Cs^ 



AHMED AVNl KONUK ~®~M 



1921. dhanin halellerinin direkleri, gizli marazlarin tabwleri, 

1922. u^uhahbeiin ve hukumeiin ve rahmetin halisidir; Diak gibi illetsiz ve 
ru?vetsizdir . 

Her yerden mazlumlann feryad ve figanlanni isjtip, Hakk'in muradi ve iz- 
ni ile orilann imdadlanna ko§an arslan adamlar, evliya-yi Hakk'in "abdal" 
ta'bfr olunan bir sinifidir. Cihanin bozukluklannin direkleri olurlar; gizli maraz- 
lan tedavi ederler. Bunlann kendileri halis muhabbettir ve adalet hukumetidir 
ve rahmettir. Halka yardimlan sebebsiz ve riisvetsiz ve ucretsizdir. Nitekim 
Ebu Derda (r.a.) hazretlerinden mervi olan hadis-i §erifte §6yle buyurulur: 

IjUi ,J jUiVl ^ JUL jJ\ ja Uy ^l^* -0J1 Jjbl ijJ\ oJaiJl Ui ^jVl &j I^IT frUSfl 01 
i^r-^tJij (VtuJLJlI *-*4- 4_^yiJ! i*">L* j 3*J) <3-W?j (_*L^ O"^ tlr^J »jJ-^» ^ j fj**' *j^s i/"^ ls^ 

JjwjjI *jbj <U*jL) <uJL*j jv^aJL^ju-Ij <U«iJ -dSl -j*U)a-^l *j» S-W^ frl*l>- jJ^Jj^ 4-Ul oLi"^ s.Ul*l *^J 

fr u*Sh jp Oj^^. ^j oyjy. ^j jj>x ^j ^jS/i j*i ^ ya'ni "Muhakkak pey- 
gamberler yeryiizunun direkleridir. Niibuwet munkati' oldugu vakit, Allah 
Teala onlann yerine benim ummetimden bir taife birakir. Onlara "abdal" de- 
nir. Onlann nas iizerine fazfletleri gok oruc, ve namaz sebebiyle degildir; ve 
fakat biitun muslumanlara kar§i giizel huy ve dogru niyet ve salim kalb ve 
Allah nzasi icin onlara nasihat sebebiyledir, Onlar peygamberlerin halifeleri- 
dir. Onlar bir taifedir ki, Allah Teala onlan kendi nefsi icin istifa etti ve onla- 
n ilmi ile kendi nefsi icin istihlas eyledi. Ve onlar kirk sadfktir. Onlardan ug 
yuz kimse vardir ki, kalbleri Ibrahim Halflu'r-Rahman kalbi uzeredir. Ve arz 
onlar sebebiyle kaim olur ve Allah Teala mekruhlan ehl-i arzdan onlar sebe- 
biyle def eder ve onlar sebebiyle yagmur verir ve onlar sebebiyle irzak eder 
ve [onlar sebebiyle] du§manlar iizerine yardim eder." 

1923. Ona birden hire ^u muaveneti niye yapiyorsun?' desen, cter ki: Onun 
gamindan ve ht^areliginden dolayi" der. 

Bu siniftaki evliyadan birisine, "Nicin bu zahmete katlandin ve muavenet 
ediyorsun?" diye sorsan, sana cevaben, "Benim ona muavenetim, elemini 
def etmek icm ve aczinden dolayi mahza ona yardim etmek icindir. Bu hiz- 



^^ 



MESNEVM SERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



metim mukabilinde asla onun tarafindan bir iicret ve hizmet beklemem!" der. 
Iste "abdaT'in §ani budur. 

1924. i!Arslan aiamtn avi mihribanlik oldu; cihanda derdin aayri ildc istemez! 

Ya'ni, "abdaT'in avi halka merhamet ve §efkattir. Cihanda ehl-i derdin 
derdi onun indinde ilactir. Zira onlann avi merhamet ve §efkattir. Ve merha- 
met ve §efkatin mahall-i sarfi ise ehl-i derddir. Binaenaleyh onlann keremi ve 
imdadi, onlann ilaci makaminda olan derdedir. Ve derdin kendinden ilag ya- 
parlar. Nitekim bunun zahirde de misali vardir. gigek ve tifo ve kolera a§ilan 
da derdin kendindendir. 

1925. Dier nerede bir derd varsa, devd or ay a aider; her nerede alcaklik varsa 
su oraya aider. 

ilacin mahall-i sarfi hastaliktir. Ve suyun aktigi yerler dahi algak olan ma- 
hallerdir. 

1926. €ger sana rahmet suyu laztmsa, git algak ol; ve ondan soma rahmei sa- 
rabini ic, sarhos oil 

Eger rahmet-i ilahiyyeye mazhar olmak istersen, git nefsinin kibir ve aza- 
metini terk et ve miitevazi' ol; ondan sonra da senin bu tevazu' ve inkisan- 
na kar§i rahmet-i ilahiyye sarabi ihsan buyurulsun, Ve bu §arabi ig, zevk-i 
ma'nevihin sarhosu ol! 

1927. ^Dasa kadar rahmei icinde rahmet geldi; ey ojjul, bir rahmete kani olmal 

"Furu-ma" a§agiya gelmek ma'nasma olan "furu ameden"masdanndan 
"furu meya" nehy-i hazmmn muhaffefidir. Burada, kanaat etme ma'nasina- 
dir. Bu beyt-i §enfte, £u j s^ii ^j Jjiu £-li j (Lokman, 31/20) ya'ni "Sizin 
uzerinize Allah Teala zahin ve batini ni'metlerini isbag eyledi" ayet-i kerfme- 
sine i§aret buyurulur ki, niam-i zahiriyye, viicud-i zahin-i cismani ve bu vii- 
cuda olan teceiliyat-i cemaliyye-i Hak'tir. Ve niam-i batine, viicud-i ruhani ve 



© 



AHMED AVNi KONUK 



bu vucuda olan tecelliyat-i cemaliyye-i Hak'tir ki, bunlar rahmet icinde rah- 
mettir ve bu tecelliyatin nihayeti yoktur. Binaenaleyh bir rahmet ile kani' ol- 
mayip, daima Cenab-i Hak'tan terakkf niyazinda bulunmak lazimdir. 

fU-^ (jjjb (jJJU <jj& j\ y^j f'U*-"*' <s\ j^ jij j^-^j r ' yr 

1928. By sum, ^arhi ay ok alhna getir; felejjin ustiinden sema'in saddsini isii! 

Ey nefs-i hayvaniyyesi ile harb etmekte §ecf olan salik, kesif olan bu 
alem-i sunyi ayagimn altina al ve ruhun ile o alemin iistime cik; ruhaniyyet 
ve letafet aleminde vakf olan sema'-i ervahin sadasim ruhunun kulagi ile 
dinle! 

1929. ZKulakian vesvasin pamujjunu cikar, ta ki felehten senin kulagina hums 
gelsin! 

Ruhunun kulagina tikanmis. pamuk mesabesinde olan nefsin ve §eytanin 
vesveselerini gikar; ta ki felegin ustunde Hakk'i zakir olan ervah-i aliyenin 
cu§ u hurusjan ruhunun kulagina gelsin! 

1930. J^i/tp ktlmdan iki goziinii temizle, id ki tjaybin bagi ve serviliklerini go- 
resin! 

Biri alem-i mulke, digeri alem-i melekuta nazir olan kalbin iki gozunu, 
ma'yub olan sifat-i nefsaniyye killan 6rtmu§tur. killan mucahede ve riya- 
zet cmbizlan ile yol ve kopar. Ta ki o gozler agilsin da, ism-i Zahir'in mazha- 
n olan bu alemin batimni ve alem-i gaybm bagim ve serviliklerini ve o ale- 
me mahsus olan Hakk'in tecelliyatim gbresin! 

1931. H^eyninclen ve burnun&an nezleyi clef et, ta ki mesammina <Snllah in ko- 
kusu gelsin! 

Ruhun sifati olan akl-i maaddan ve ruhun burnundan nefsaniyyet ve 
hayvaniyyet nezlesini, emr-i ilahiye imtisal ve nehy-i ilahiden ictinab tiitsu- 
leriyle def et; ta ki mesamm-i ruhuna Allah Teala hazretlerinin kokusu olan 
ulum-i ledixnniyye nazil olsun! 



• 



MESNEVI-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • - 

^^Sw /♦^iP c)L^>- jl tgjLrf U jJl I i«,tf J *^-J jl JljSw* 55L** 

1932. Sitmaaan ve safradan ki$ eser hirahma, ta ki cikandan §eker ia'mini hu- 
lasm! 

Cismin hararet-i garfziyyesinden mutevellid olan §ehvet ve gazabdan ve 
diger sifat-i nefsaniyyeden kalbinde higbir eser birakma; ta ki bu alem-i sy- 
rette vaki' olan Hakk'in tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyesinden zevk ve lez- 
zet bulasin. Zira insana bu hayat-i diinyeviyyeyi zehir eden, gazab ve §eh- 
vet ve sair sifat-i nefsaniyyedir. 

<-Sjj Vj^ ^j^ ^ ^ ^jy. ^ <Jj?* a^- j cf <-* V <-£_?j^ 

1933. Brkeklik ilacim yap ve innin olarak kosma, id ki yiiz turlii giizel yiizlu 
disanya gelsin! 

"'innin", muamele-i zevciyyeden aciz olan kimseye derler. "Me-puy" ko§- 
mak ma'nasina olan "puyiden" masdanndan nehy-i hazirdir. Ya'ni, "Kadin- 
lar gibi huzuzat-i nefsaniyyene meclub olma! Erkeklik ilaci olan miicahede ve 
riyazata devam et. Zira nefsin, ruhunun zevcesi oldugu halde, ruhun nefsi- 
nin hukrnii altmda zebun ve aciz kalmisttr. Sen ise, onda 'innih erkekler gibi 
tasarrufa kadir degilsin. Binaenaleyh ruhunu miicahede ve riyazat ile kuv- 
vetlendir ve nefsinde tasarruf et! Ve nefsinde vaki' olacak olan bu tasarrufu- 
nun neticesinde, Hakk'in alem-i insaniyyete olan tiirlii tiirlii giizel ylizlii te- 
celliyatina vakif olursun." 

j+s? (1)1 >j£j l)Vj*- -US' \j jX; d^>- <jl j\j jJ toJsS' 

1934. Can ayagindan ten hagim kovar; ta ki cemenin etrafinda cevelan etsinl 

"Kunde" burada, mahkumlann ayagini geckdikleri deliWi agag ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Camn ayagindan bu cisim bagini kopar, ya'ni onun hukrnii al- 
tinda zebun olma; ta ki ruhun bu alem-i ervahin etrafinda dola§sin!" 

1935. nStthl zindrini elinden ve hoynundan uzaklastu; eski felekte yeni haki 
hul! 

"Gull" demir bag ve zencir ma'nasinadir. Burada "buW'dan murad, Hak 
yolunda nefsin hazzini ve rahatini feda edememektir. Bu beyt-i §erifte, sure-i 



G ^p D 



AHMED AVNt KONUK 



lsra'daki su ayet-i kenmeye isaret buyurulur: V j S^ J\ '^^ -^ J**j *j 
Jal3» jr l^UIj (Isra, 17/29) ya'ni "Elini boynuna baglafna ve bast-i kulli ile de 
bast etmer "Elini boynuna baglamak", buhl ve imsakten; ve "bast-i kullf" de 
israftan kinayedir. Ya'ni "Hak yolunda nefsinin hazzini fedada buhl etme ve bir 
i§ yapamayacak hale gelinceye kadar da vasil-i Hak olacagim diye nefsini hak- 
kindan mahrum etmek suretiyle israf etme! Belki, l# j*> Ji~k* jX~* ya'ni 
"Nefsin senin binek hayvanindir, ona nfk ile muamele et!" hadis-i §erifi muci- 
bince, i'tidai dairesinde hareket et! Eger boyle yaparsan, bu eski hayat-i diinye- 
viyye iginde yeni bir baht ve yeni bir inki§af bulursun." 

1936. Ueeger kadir dejjilsen lutuf Dia'hesine uc; $are-gere hu^relik arz et! 

Ve eger yukandaki beyitlerde soyledigimiz vesayayi icraya kadir degil 
isen, lutuf Ka'besine ug ve aczini ve bigareligini, gareler ihsan eden Rabb-i 
Kenm'e arz et ki, o nefsine giic gelen isteri lutfedip kolaylasttrsin. 

1937. Otfvuaz etmek ve aglamak kavi sermauedir; rahmet-i kulli pek kuvvetli 
dayedir. 

"Rahmet-i kullf 'den murad, rahmet-i rahmaniyye ve rahimiyyenin mec- 
mu'udur. Zira "rahmet-i rahmaniyye", rahmet-i amme-i zatiyye ve sifatiyye- 
dir ve bilcumle e§ya bu rahmet-i amme ile merhumdur. Rahmet-i rahimiyye 
ise, rahmet-i hassa-i zatiyye ve sifatiyyedir. tmdi salik her §ey gibi rahmet-i 
rahmaniyye ile merhumdur. Eger dergah-i Izzet'e niyaz eder ve aglar ise, ina- 
yet-i Hak'la rahmet-i hassadan dahi hissemend olur. Binaenaleyh onun ni- 
yazi ve aglamasi, bu .rahmete de nailiyyet igin kavi bir sermayedir ve bu rah- 
met onu maksada nail olmak igin besleyip biiyutecek bir dayedir. 

1938. (JWiirehhiye ve ana hahane araytci olur, ta ki o $ocuk ne vakit acjlayici ola. 

Ya'ni, miirebbiye ve ana, gocuk agladigi vakit onun arzusunu tatmin ede- 
cek olan esbaba te§ebbus ederler. Siit anasi veya asil anasi derhal agzina me- 
mesini verip susturur. Nitekim Tiirkge'de "Aglamayan gocuga meme vermez- 
ler" darb-i meseli me§hurdur. 



9 



MESNEVf-t SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • "^® 

1939. tSizm hucetlerinizin $ocutjunu yaraih, id ki inleye ve onun siidii zahir 
ola. 

Hak Teala hazretleri, gocuklanmz mesabesinde olan sizin zahiri ve batini 
ihtiyagiarmizi yaratti; vaktaki o ihtiyag gocugu inledi, sut mesabesinde olan 
rahmet-i halk, Hak tarafindan zahir oldu. "Hacetin inlemesi," o ihtiyacin ba§ 
gostermesidir. Meseia insan aciktigi vakit, taam ihtiyaci bas gosterir; lisan-i hal 
ile "Ben zuhur isterim!" diye Hak'tan niyaz eder. Onun bu talebi, rahmet-i halk 
ve izhar suduniin zuhuruna badi olur. 

j^Vbjfr* <j\-*jA Juij^j I; ^L* i£j\j u> <U1 lyol cJ& 

1940. * r il(L' ullah!' cle&i. hizari olma: id ki onun siitleri kutinasm! 

[1954] V ■ 

Mademki zuhur-i rahmet igin niyaz ve taleb §arttir; bunun igin Allah Te- 
ala ^ L^lli j^*\ (Gafir, 40/60) ya'ni "Benden taleb edin, size icabet ede- 
yim!" buyurdu. Binaenaleyh sen de niyazsiz ve tazarru'suz olma, ta ki Hak 
Teala'nin rahmetlerinin ve §efkatlerinin siitleri kaynasin. Beyt4 §erifte 
"ud'u'llah" buyurulmasindan dolayi, surrah-i kiram ^}\ lyoi y '«iii \^\ J* 
(isra, 17/110) ya'ni, "Ya Habfbim de ki, 'Allah'a yahud Rahman'a dua 
edin!" ayet-i kerimesine isaret oldugunu da beyan buyurmusjardir. Kur'an-i 
Kerim'de emsali ayat vardir. XU- j \*J* r^o iy^> (A'raf, 7/55) [Rabb'inize 
yalvara yakara ve gizlice dua edin I] ayet-i kerimesi de onlardan biridir. Han- 
gisi olursa olsun, cenab-i pfr efendimizin kasd-i alileri Hak Teaia'ya dua ve 
niyaz etmekten ibarettir. 

1941. Uliizcjdrin hayhuyu ve hulutun silt sagnasx, hizim cjamimizdadirlar, sen 
hir sdai sahr et! 

Fakat birgok kimseler gibi, "Ben istedim de Hak Teala benim muradimi 
vermedi." diyerek Hak Teala hakkinda su'4 zanna du§me. u 'ft ji ^ y 
Li j?ji\ J (Bakara, 2/29) ya'ni "Allah Teala arzda olan §eylerin hepsini 
sizin igin yaratti" ayet-i kerimesi mucibince, ruzgarlann lslik galarak esmele- 
ri ve bulutun rahmet siitunu sagmasi, bize hizmet gaminda olduklanndandir. 
Nitekim §eyh Sa'di hazretleri buyurur: 



GSgypg* 



AHMED AVNl KONUK "^8§ 

"Felegin bulutu, riizgan ve ayi vegiinesi istedirler; ta ki sen eline ekmekgegi- 
resin ve gaflet He yemeyesin. Hepsi senin igin sergeste ve muti'dirter; §art-i in- 
saf degildk ki, sen Hakk'a mutT olmayasm!" 

1942. *Sizin nzkimz semadadir" i isitmedin mi? ^u al$aklicfa ne yavismtssin! 

Bu beyt-i §erifte, Zariyat sure-i §enfesinde olan tiyt-j i« j ^jj *L-~5t ^ j 
(Zariyat, 51/22) ayet-i kerimesi beyan buyurulur. Ya'ni "Sizin hzkiniz ve 
va'd olundugunuz sey semadadir" demektir. Bu beyan-i alinin zahiri ve ba- 
tini vardir. Zahiri budur ki, "Esbab-i nzik semadadir. Bunlar da, gune§, bu- 
iut, yagmur gibi hayat-i diinyeviyyenin bakasma hadim olan nzkin sebeple- 
ridir" demek olur. Batini budur ki, her ferdin nzki, a'yan-i sabite mertebesin- 
den nazil olur ki, bu mertebe hazain-i ilahiyyedir. Nitekim ayet-i kerimede, 
^ Jjii V) djx C'j 'J*i>- Uup Si i *Ji ^ oj ' 3 (Hicr, 15/21) ya'ni "Bizim indimiz- 
cle hazineleri olmayan hicbir §ey yo'ktur. Biz onu ancak mikdar-i malum ile 
indiririz" buyurulur. Ve nzik, yemek ve igmek ve viicudun kuvasi ve ilim ve 
ef al ve harekatin hepsine samildir. Ve bunlann hepsi, her bir ferdin isti'dadi- 
na gore mukadderdir. Binaenaleyh her bir ferdin nzki bu alem-i sufliden degil, 
alem-i ulviden ve semadan nazil olur. Boyle olunca, onun bu aleak mertebe 
olan alem-i surete yapismasi ve nzkini bu alem-i suretten bilmesi cehil olur. 

JyLs yd \j y Jfy^ XiS ^ JjP jljl Ob i^V^ J ,W 

1943. Senin korkunu ve iimitsizliijini cjuliin sadast hil, senin kulacjim esjele ka- 
dar gekiyor. 

Seni nzk-i maksumundan mahrumiyyetle korkutan ve Hakk'in keremin- 
den umitsiz birakan, seytanin batimna ilka ettigi vesvesedir. §eytan seni ku- 
lagmdan tutup, esfel-i safilin-i tabiata kadar gekmektedir. Nitekim ayet-i keri- 
mede ^likiJL Jjr f % j "j&\ J (JrlJ oiii (Bakara, 2/268) ya'ni "§eytan size fak- 
n va'd eder've fahsa ile em'reder" buyurulur. Mesela, kalbine vesvese ilka 
edip, seni zengin olmak igin kumara ve sirkate ve gasba da Vet eder. Halbuki 
sen zenginlik igin bu vesait-i aa-mesruaya meyl etsen, netfeede eline nzk-i 
maksumundan fazla bir §ey girmez; hasilin ancak isyan ve hiisran olur. 

Q 



MESNEVI-i §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • ~^Sl 

X^j Vl j\ & Ob J\X> d\ J~ZS Vl \J jS" ^tJu y> 

1944. Dier bir nida ki o seni yukan cekii; o bir nidayi bil ki yukandan eri§ti! 

Her bir nida ki, gerek alem-i suretten ve gerekse alem-i ma'nadan olsun, se- 
ni yukan gekti, bil ki o nida yukandan, ya'ni a'yan-i sabite aleminden eristi. 

1945. Dier bir nida ki sana hirs getirir, bir kurdun sesi bil ki, o adam yirtar! 

Sana bu alem-i siiflfye yapi§mak hirsini getiren her bir ilkaati, insan yir- 
tan bir kurdun sadasi mesabesinde bil! 

OU- j Jipc£j~- c-^l^jJj oT oi£* (jjj j\ o~~j (j^dj ji\ 

1946. n^u mekan cihetinden yiikseklik decjildir, o, akil ve can tarafmdan yiik- 
sekliktir. " K 

Bu bizim bahs ettigimiz yukanlik ve yiikseklik, mekan cihetinden olan sun 
yiikseklik degildir. yiikseklik, akil ve nan tarafmdan olan ma'nevi yiikseklik- 
tir. Bu ma'nevi yukanlik ve yuksekliklerin misali atide beyan olunur. §6yle ki: 

1947. Dier sebeb eserden daha yukan aeldi; tas ve demir kivilcima faik geldi. 

Ya'ni, her sebeb eserden daha yukan ve yiiksektir. Mesela kivilcim bir 
eserdir ve cakmak ta§i ile demir o kivilcimm gikmasina sebebdir. Eger tas, ile 
demir olmasa idi, kivilcim gikrnaz idi. Binaenaleyh sebeb olan ta§ ile demir, 
mertebe i'tibariyle kivilcimdan mukaddem ve yukandir. 

^-^ -^ J^j^i *i ^jy*> j* **?y c^~J«J J^j~> Ol <iy J>^ 01 

1948. O bir filan, o ser-kesin ustunde oturdu; aerci sureite onun yanina oturdu. 

"Ser-ke§" burada, yiiksek mevki' ve riitbe sahibi olan kimsedir. Ya'ni, 
"Mesela filan kimse, ma'nen yiiksek riitbe sahibi olan kimsenin list tarafina 
gecjp yamnda otursa, o filan kimse gercl ser-ke§ kimsenin yamnda oturmus, 
oldugu igin mekanda ve surette rifattedir. 

1949. Oramn iisilugii seref cihetindendir; uzak yer sadrdan miistehajf olur. 



<TgWg> 



AHMED AVNl KONUK 



Boyle bir vaz'iyette o ser-kes. kimsenin ustliigu ve fevkiyyeti, §eref cihe- 
tinden ve ma'nen olur. Ve fakat sadrdan uzak oldugu icm, surette miistehaff 
ve a§agidir. 

Cenab-i Pir efendimiz atfdeki ma'nalan tavzihe mukaddime olmak uzere, 
bu beyitlerde surf ve ma'nevf rif ati beyan buyururlar: 

1 950. r [a§ ve demir hu cihetten ki amelde sahikhr, hu ikisinin fevkiyyeii layikhr. 

Qakmak ta§i ile demir amelde evvel olduklan igin, kendilerinin eseri olan 
kivilcima tekaddiim ederler ve fevkiyyet liyakatini haiz olurlar. 

1951. Ue o kivilcim kendinin maksudlugu cihetinden, demir den ve tartan ziyd- 
denin ziyadesidir . 

Halbuki demir ile cakmak tasmdan beklenen ve maksud olan §ey kivilcim 
oldugundan, o kivilcim bu maksudluk cihetinden demirden ve ta§tan daha zi- 
yade makbuldiir. Zira kivilcim istihsali kasdmda olmasa, insan demiri ve ta- 
§i eline bile almazdi. 

jjti jU- j JJUJ _jJ> jfb jA JjJ jjt* Jib J Jjl ^1 J dk~» 

1952. Ta$ ve demir evvel ve kivilcim akirdir, lakin bu her ikisi cisimdirler ve 
kivilcim candir. 

Binaenal'eyh ta§ ve demir evvel ve kivilcim muahhardir. Ve ta§ ile demir 
cisim olup, zamanen kivilcimm fevkindedirler. Ve kivilcim can oldugundan, 
ma'nen ve §erefen onlann fevkindedir. 

C^^y jt i jJt\ j dX~» j\ *zJu£> jJ> <JL~»J crib 0L*j j-AJ^ jjZ» OlS" 

1953. 2Xra o kivilcim ki, zamanda -pek geridir, sijaita ia§tan ve demirden da- 
ha alidir. 

Zfra zaman i'tibariyle geri ve muahhar olan o kivilcim, sifattaki §erafeti 
i'tibariyle ta§tan ve demirden daha all ve yuksektir. 

1954. CAiademki agacian maksud meyve geldi, bindenaleyh meyve evvel, agac 
dhir olur. 






MESNEVM SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • ^^SS 

Ma'nevi rif' atin diger bir misali de budur ki, agagtan maksud olan §ey 
meyve oldugu igin, ma'nen ve §erefen meyve evvel ve agag sonradir. 

Malum olsun ki, bu ebyat-i §enfede birgok ma'nalara i§aret buyurulur. 
Cism-i alemin hilkatinden maksud insan-i kamilin zuhuru oldugundan, her 
ne kadar alemin sureti evvel ve insan-i kamilin cismi ahir ise de, maksudiy- 
yet cihetinden insan-i kamii alemden all ve mukaddemdir. Ve keza hukema- 
nin ve ezciimle Imam-i Gazalf hazretlerinin beyanati vech ile, ervah-i cuz'iy- 
yenin, gakmak ta§i ve demir mesabesinde olan ecsadi, onlann §erer mesabe- 
sinde olan ervahindan rhukaddem ise de, onlann cisminden maksud ervah-i 
ciiz'iyyelerinin zuhuru oldugundan, ruhlan cisimlerinden alidir. Ve keza imir- 
sjdin terbiyesi salikin terakkisine badi olup, salik her ne kadar isti'dad-i eze- 
lisinin yiiksekligi i'tibariyle alem-i ma'nada miirsjdinden miiterakki olsa da, 
miirsjdinin onun iizerine terbiye cihetiyle faikiyyeti sabittir. Binaenaleyh 
boyle bir salikin edeben mursjdinin bu rif atine hurmetkar olmasi lazimdir. 

u j cr^r J 1 zj? ^>y j^ ^j 1 J 1 *'/ &? ^yr <j>jT 

1955. Uaktaki ayi ejderhddan feryad eiti, bir arslan adam onun -pen^esinden 
kurtardu 

"Ayf dan murad, hamakat ve cehalet derekesinde kalan kimse; "ejder- 
ha"dan murad, azgm olan nefs-i emmare; "arslan adam"dan murad, insan-i 
kamildir. 

C— > iuSo CjjA /jjAj jl I j bfcjjl <l~Z*i X>$\$ *-£j <_£.} jA 5 *u->- 

1956. Tedbu ve merdlik birbirine arha verirler, ejderhayi o bu huvvet ile oldiirdu. 

Tedbir ile merdlik birbirine zahir ve mum olurlar. Zira bir kimse cesur ve 
kahraman olup da tedbiri ve siyaseti olmasa, miidebbir olan bir aciz kimseye 
maglub olur. Binaenaleyh o arslan adam mertligine munzam olan tedbir ile o 
ejderhayi oldiirdu. Nitekim insan-i kamil hakim ve miidebbir oldugundan, sa- 
likleri tedbiri ile terbiye buyurup, nefislerini dldiirur. 

1957. Sjderhamn huvveii vardu, iedhui uoktur; senin iedbirinin jevhmde de 
tedbir vardu. 

Ey insan, gergi ejderhanin zahiri kuvveti vardir; fakat tedbiri yoktur. Se- 
nin tedbfrin oldugu igin, onun bu zahiri kuvvetine kar§i galebe galarsin. Ve 



G^cg> 



AHMED AVNi KONUK 



lakin sen de bu tedbfrine magrur olma,* zfra senin tedbfrinin fevkinde de 
tedbfr-i ilahf ve kaza-yi Rabbanf vardir. Nitekim ayet-i kerfmede & IS\ y M 
j?ji\ J\ *Lji (Secde, 32/5) ya'ni, "Allah Teala emri semadan arza tedbfr 
eder" buyurulur. Ve tedbfrat-i ilahiyye daima alem-i gaybdan alem-i surete 
nazil olur. 

«j JIpI {£ y-» -Ut L>*-J p ij jV c£-^ tt 'J ^Jp*" f^-V*" 

1958. Uaktaki tedbuini gordiin, geri git hi, nereden geldl; ha$langi$ tarafina giil 

Ya'ni senin tedbfrin bu alemde bir eserdir; o eserin elbette bir sebebi var- 
dir. sebeb de, suver-i ilmiyye-i esmaiyye olan a'yan-i sabitedir. Ve bu se- 
beb, 1947 numarali beyitte mezkur oldugu uzere, eserden daha balaterdir ve 
alfdir. Binaenaleyh tedbfrini gordugiin vakit, geriye git ve sana bu tedbfrin 
nereden gelmis, oldugunu du§un ve nazanni alem-i kevnin ibtidasi ve ba§lan- 
gici olan alem-i, ilahf mertebesine atfet. 



*a& <G ^-icli iSy^ 1 'j (*-**•-?" 



^U jl JL." 



-i J> **r j» 



1959. S%l$ahlihtan her ne varsa aladan geldi; agah ol, goziinii ulviyyei tarafi- 
na hoy! 

Esfel-i safilfn olan bu alem~i sehadette her §ey, all olan ilm-i ilahf merte- 
besinden geldi. Miiteyakkiz ol, akil ve idrak goziinu sebeb-i zuhur olan bu ul- 
viyyet tarafina koy! "Hela" nida-yi tenbfhtir. "Agah ol!" ma'nasmadir. 



*>JJj*M**f 



^Ap jX>\ jhj XL>rJ> tf^JJ 



1960. r Ulaya nazal aydinlih hagislar; gex$i evvela hama$ihhh hela geiirir. 

Hakayik-i e§yaya nazar, akil ve idrakin goziine aydinhk bagi§lar ve akil 
gozii miinevver olup, keskin gormege basjar. Fakat o aklm gozii evvela zaif 
oldugu icin, bir yere kadar ma'tuf olur ve orada kama§ir ve sersemlesjr. Bi- 
naenaleyh bu kamasjklik akil ve idrakin goziine evvela bela getirir. Ve bela 
budur ki, vahdet-i vizcud ile kesret-i e§ya arasinda sa§inr kahr; gah "te§bfh"e 
ve gah "tenzirTe dii§er; tenzfhte te§bfhi ve te§bfhte tenzfhi goremez ve iki 
ziddi "ayn-i vahide"de cem' edemez. Fakat isti'dad-i ezelfsinde nasibi varsa, 
inayet-i Hak'la "cem'u'l-cem"' makamma gelip, sjrk-i harTden kurtulur ve 
nazannda vahdet-i hakikiyye giine§i tulu' eder ve gozunde o kama§ikhk kal- 
maz ve beladan kurtulur. 



°$W 



MESNEVM §ERIF §ERHf / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

1961. Qozu aydinliija alishr, ejjer yarasa kusu dejjilsen, o iarafa nazar et! 

Binaenaleyh akil ve idrak gozunii ilim ve ma'rifet aydmligina ah§tir. Eger 
yarasa kusu gibi akil gozuniin za'fi cibilli ve fitrf degilse, daima all olan re- 
vi§-i ma'rifetle hakayik-i e§ya tarafina nazar et. 

1962. S^kdjei gdruculuh senin nurunun nisantdu, hale mensvb olan §ehvet ha- 
hikatte senin mezanndir . 

Ankaravi hazretleri ikinci misra'daki "kur" kelimesine iki vecih ile ma'na 
vermi§tir. Birinci vecihte, bu kelimeyi kaf-i Arab? ve zamme-i sakfle-i meb- 
suta ile "kor" demek ma'nasina alip, "Senin sjmdiki halde miisteheyat-i nef- 
saniyyeni gormen, hakikatte kor olmandir" ma'nasmi vermistir. Halbuki bu 
surette "kur" lafzi birinci misra'daki "nur" lafzina kafrye olamaz. Zira "nur" 
Iafzi zamme-i sakfle-i makbuzadir. Ikinci vecihte, "gur" "nur" vezninde ka- 
bir ma'nasina olup, "§ehvet hali hakikatta senin mezanndir" ma'nasini ver- 
mi§tir. Bu vecih daha muvafik gdruniir. Hind niishalannda ikinci misra' 
c^jjj^ ^u^- ju- o^i suretinde olup, "Hale mensub olan §ehvet senin su- 
runun perdesidir" demek olur. 

"Nur"dan murad, ruhtur. "Gur"dan murad, cisimdir. Zira akibet-i umu- 
ra nazar, ruhun hassasidir. Ve cismin hassasi da, §ehevat-i nefsaniyyeye 
meyildir. 

1963. HZir akihet (jbrucii hi, yiiz hiiner gordii, o hir hiiner isiienin misli olmaz! 

Ya'ni, gdrmek ba§ka ve isjtmek ba§kadir. Birisi ayne'l-yakfn ve digeri il- 
me'1-yakfn mertebesidir. "llme'l-yakin" mertebesi ulema-i zahireye; ve "ay- 
ne'l-yakfn" mertebesi muhakkiklara mahsustur. 

1964. hir hiiner den o hadar magrur oldu hi, tehebhurden iistadlardan uzak 
oldu! 

Muhakkiklann asannda okudugu ve yahud onlardan isjttigi maarif ve 
hakayiktan o kadar magrur oldu ki, "Bu mes'eleyi ben de okudum ve anla- 






ggK^ AHMED AVNl KONUK "^SS 

dim. Benim gibi bir insanin huzuruna gidip ba§ egmege ne ihtiyacim vardir?" 
dedi. Kibir ve azametinden dolayi ehl-i hal ve hakikat olan ve ayne'l-yakin 
mertebesini ihraz etmi§ bulunan ustadlardan yiiz gevirdi. 

1965. Samiri gihi o hiineri mddemki hendisinde gorilu, o iekehbiirden dolayi 
CAiusa&an ha§ $ekti! 

Samiri, Musa (a.s.)a refakat eden bir sahsin adidir. Musa (a.s.)m sohbeti be- 
reketi ile ba§kalanmn gormedigi bir sirri gormu§ idi. da bu idi ki, Cebrail (a.s.)i 
bir merkebe binmi§ oldugu halde mutemessilen gordii. Onun atinin ayagi, bas- 
tigi kuru otlan yesjllendirir idi. Samiri, Ruhu'l-emin'in hassiyeti hayat oldugu- 
nu anladi ve atinin izinden bir avuc. toprak alip sakladi. Musa (a.s.) Fir'avn'in 
garkindan sonra emr-i ilahi ile Tur-i Siha'ya gidip, biraderi Harun (a.s.)i halife 
yapti. Samiri o sirada Beni-Israil kadinlarmin bilezik ve saire gibi muzeyyena- 
tini toplayip eritti ve igine o topraktan doktii ve bir buzagi heykeli yapti ki, o 
topragin hassiyeti sebebiyle buzagi sadasini verdi ve Beni-lsraiTe hitaben dedi 
ki: "Sizin ilahimz ve Musa'nin unuttugu ilah i§te budur!" Bern isratrin gogu bu 
buzagiya tapmaga basjadilar; Harun (a.s.) in nasihatini kabul etmediler. 

Cenab-i Pir efendimiz bu beyt-i §erifte bu kissaya i§aretle buyururlar ki; 
"Samiri, Hz. CibnTin mucib-i hayat oldugunu Musa (a.s.) dan ogrendi ve ki- 
bir ve azametinden dolayi Hz. Musa'ya tabi* olmamak igin boyle bir dfn-i ba- 
til icad etti ve o goriisu kendi irfan ve zekasindan gdrdfi." 

1966. O,o hiineri CA/lusadan ogrenmi§; ve muallimden goziinii dihmi$tir. 

Samiri, o hiineri Musa (a.s.) 'dan ogrenmis oldugu halde, kendisinin mu- 
allimi olan o nebiyy-i zi§andan gozunii kapamis, ve yuziinu gevirmistir. 

1967. <§iibhesiz CM,usa bir ba§ka hiiner aosierdi, id ki o hiineri ve onun camni 
ka-ph. 

Musa (a.s.)in bir baska huneri budur ki, Tur-i Sina'dan aydet edip Beni- 
lsrail'i bu halde goriince, Samiri'ye, '^d Sf Jyj oi sCJi j j] ju ^iii (Tana, 
20/97) ya'ni "Def ol git! Muhakkak senin igin hay'atta 'Bana dokunma!' de- 
mek vardir!" buyurdu ve Samiri hal-i hayatmda yalmz ba§ina sahrada dolas- 



(pK^ ' MESNEVI-i §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^Sl 

maga basjadi. Zira birisi ona yakla§sa, sitma ve titreme anz olurdu. Beyt-i §e- 
rifte, "Musa (a.s.)in gosterdigi bir ba§ka hiiner onun hunerini ve camni kap- 
ti" ifadesiyle bu hale i§aret buyurulur. 

1968. 6y $ok alim hi hasia hosar, ia hi server ola, onunla muhakkak has aider! 

Server ve reis olmak icin ba§ta donup dola§an bircok ilimler vardir ki, o 
ilim ve hunerler sebebi ile ki§i basmi ve hayatim gaib eder. Samiri vak'asi bu 
halin bir numunesidir. 

1969. Dsiemez isen ki has aide, sen ayah ol, sahib-i re'y olan huihun -penahin- 
da ol! 

Beyt-i §erifte mezkur olan "kutub"dan murad, "kutbu'l-aktab" olan zat-i 
§erif degildir. Fena ve baka mertebelerini ihraz ve izn-i ilahi ile halki ir§ada 
me'mur olan "kutb-i ir§ad"dir. Binaenaleyh kutbu'l-aktab bir olur ve kutb-i ir- 
§ad ise cok olur. Cenab~i Pir efendimiz bu beyitten i'tibaren saliklere fcab eden 
nasayihi ibzal buyururlar.Ya'ni "Ba§in gidip helak olmamak istersen, kibir ve 
azametten ve bas, olmaktan vazgec ve hiclik makammi ihtiyar et ve mutevazi' 
ol. Ve senin terbiyende sahib-i re'y olan kutb-i ir§adin hifz ve penahmda ol!" 

1970. Dier ne hadar sah isen de, kendini onun fevhinde gorme; her ne hadar 
hat isen de, onun nehahndan hashasini toplama! 

Her ne kadar ulum-i zahiren §eyhten fazla olup bu alemde sah isen de, 
kendini onun ustiinde gorme ve ilmine magrur olma. Zira onda olan ulum-i 
batine ve §erafet-i hal sende yoktur. Ve her ne kadar nutkun ve belagatin bal 
gibi tatli ise de, kendi ilminden geg, onun ulum-i ledlinnisinden ba§kasina 
kulak asma. Nitekim Hz. Misn Niyazi buyurur. Beyit: 

Pirinle olan ahdigiit, nen var ise ko git 
Bildiklerini terk et, irfana erem dersen 

Zira Hz. Misn Niyazi ulemadan oldugu halde Ummi Sinan hazretlerinin 
terbiye-i ma'neviyyesine boyun egmi§ ve istedigini bulmu§tur. Bu gibi ahva- 
lin menakib-i evliyada naziri goktur. Ezcumle, Necmeddin Kubra hazretleri 



© 



AHMED AVNl KONUK 



ulum-i zahirede yekta ve her kim ile mubahase etse onu ilzam eder imi§. Bu 
sebeble ulema-i zaman ismini Tammetu'l-Kubra" koymusjar. Fakat kendisine 
ulum-i enbiya ve evliyadan hissemend olmak hevesi galib olup, Ammar b. Ya- 
sir ismindeki bir zata intisab etmis, ve onu halvete koymustar. Halvette ba'zi 
ahval-i latife munkesjf oldugundan, kendi kendine demi§ ki: "Ey Necmeddin, 
senin ilmin §eyhin ilminde[n] ziyadedir. §imdi halvette ahval-i evliya da ba§ 
gosterdi; binaenaleyh seyhini gectin!" Bu flkrin vurudunu miiteakib Ammar b. 
Yasir hazretleri onun halvetine gelip: "Necmeddin kalk halvetten gik ve Mi- 
sir'da Ruzbihan-i Baklfnin huzuruna git ki, senin dimagindaki bu enaniyyeti 
bir silie ile gikarsin!" demi§. Cenab-i Necmeddin dahi emrine itaatla Misir'a git- 
mis, ve Araisu'l-Beyan ismindeki tefsfrin sahibi Ruzbihan hazretlerinin derga- 
hina vasil olup, orada olanlardan §eyhin kim oldugunu sormu§, "Di§anda ab~ 
dest alryor" demisjer. Di§anya cikip, Ruzbihan hazretlerinin az bir su ile abdest 
almakta oldugunu gormus, ve icinden "§eyh bu kadar su ile abdest almak caiz 
olmadigini bilmemeli midir?" demi§. Ruzbihan hazretleri ba'dehu dergaha gi- 
rip, Hz. Necmeddin dahi arkasindan iceriye girmi§. Cenab-i Ruzbihan elindeki 
su damlalarim Necmeddin hazretlerinin ylizune serpmis. ve sukr-i vuzu' nama- 
zma durmu§. sirada Necmeddin hazretleri kendinden gecip, kryamet manza- 
rasinin kar§isinda kalmi§tir. manzara iginde, meleklerin halki suriiyerek ce- 
hennem tarafina gotikduklerini ve yan yolda "Ben bu tepeye mensubum!" di- 
yenleri biraktiklanni gormu§. Melekler kendisine de gelip goturiirken, o tepe- 
nin onunde "Ben bu tepeye mensubum!" demi§, birakmisjar. tepeye cikmi§, 
Ruzbihan hazretlerinin oturdugunu gdrup, ayaklanna kapanmi§. hazret de, 
ensesine bir tokat urmus, ve "Bir daha ehl-i Hakk'i inkar etme!" demi§. Ve Nec- 
meddin hazretleri kendine geldigi vakit, Ruzbihan hazretlerinin namazi bitirdi- 
gini gorup, ayaklanna kapanmi§; ve hazret zahiren dahi ensesine bir tokat 
vurup, "Bir daha ehl-i Hakk'i inkar etme!" demistir. Necmeddin hazretleri, "0 
tokadi yedikten sonra nefsimde enaniyyet ve gurur narmna hicbir duygu kal- 
madi ve kendimi bombos, bir halde buldum." buyururlar. Iste "ilm-i zahir"in 
kiymeti ve iste "tasarruf-i batinf'nin azamet ve saltanati! Beyt-i §erifteki "Ger- 
ci §ahi" ye, saltanat-i zahire erbabmdan olan padisah ma'nasini vermek de ca- 
iz olur. Zfra Fir'avn'in padisahligi ile Musa (a.s.)in padi§ahligi meydandadir. 

1971. Senin fikrin naki§tir ve onun Jikri canitr; senin nakdin kal-ptu ve onun 
nakdi kandw. 



Cg^g> 



PjX^ MESNEVI-t §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

Senin fikrin havass-i hamsen vasitasiyla alem-i suflfden hayaline menkus, 
olan suretlerdir; ve onun fikri ruhuna olan tecelliyat-i rahmaniyye oldugu ci- 
hetle candir. Senin sermayen ve nakdin kuva-yi cismaniyyen oldugu cihetle 
kalptir; ve onun sermayesi ve nakdi kuva-yi ruhaniyye ve cismaniyyenin ka- 
m ve ash olan hakikat-i vikud oldugundan, nakd-i halistir. 

1972. sensin, kerulini onun olujjunda ara; onun etrafinda giivercin ol, hit ve 
ku?" del 

Malum olsun ki, salik bir insan-i kamile intisab ettigi vakit, kendini be- 
genmemis, ve onu begenip kendisine numune ittihaz etmi§ demektir. Eger in- 
tisabi bu fikir iie vaki' degil ise, hakfkatte intisab etmemis, sayilir. Imdi, ma- 
demki onu begenmis, ve onu numune ittihaz etmi§tir, kendisini onun iradesi- 
ne ve terbiyesine teslim etmis, demek olur. Binaenaleyh bu kamilin iradesi sa- 
likin iradesini ortadan kaldirrms, oldugu icjn, kamil demek salik demek olur. 
Ve buna "mur§idinde fani olmak" derler. Ya'ni, "0 kamil sensin, onun irade- 
si senin iradendir. Kendini onun olugunda ara ve iste, onun etrafinda perva- 
ne gibi don ve giivercin gibi cemf-i ahvalinde "ku, ku?" ya'ni "Hani benim 
mursjdim, hani benim mursjdim?" de!" 

1973. ^Ue eger ehna-m cinsin sohhetini istemezsen, am qibi ejderhamn agzin- 
dasin! 

Eger insan-i kamilin suret-i zahiresine bakip, "0 da benim gibi insandir ve 
bizim cinsimizdendir. Onun iimi varsa benim de vardir!" diyerek onun soh- 
betini istemez ve kendini ondan mustagni goriirsen, ayi gibi nefis ejderhasi- 
nin agzinda kalirsin. 

1974. Ola hi air ustad seni hurtara ve seni hatardan di$ariya cehe. 

Bununla beraber me'yus olma. Inayet-i Hak'la ola ki seni bir ustad-i ka- 
mil o nefis ejderhasinin agzindan kurtara ve seni ma'nen helak olmak tehli- 
kesinden di§anya gikara. 






AHMED AVNt KONUK 

1975. CMademki senin kuvvdin yoktur, ayah ol, zarilik et, mademki korsiin, 
yol cj'oruciiden ba$ $ekme! 

Mademki nefis ejderhasinin elinden kurtulmak igin kuwetin yoktur, onun 
§errinden agah ol, Cenab-i Hakk'a yalvar ve agla. Ve mademki tarik-i Hak'ta- 
ki mehaliki gormek igin sende basar-i basfret yoktur, bu yol goren mur§id-i 
kamilden bas. gekme ve ona karsi serke§lik etme! 

>/ iby dy? ^ jl C^j ^> *j> j JU J: ^y- j\ ^S y 

1976. Sen bir ayidan daha a$aijisin ki, derdden nale dmezsin; vakiaki ay i fer- 
yad etti, derdden hurluldu. 

Eger nefis ejderhasinin eiinde zebun iken feryad etmezsen, bil ki ejderha- 
mn taarruzundan dolayi feryad liizumunu hisseden bir ayidan daha a§agi tiy- 
nettesin ki, derde giriftar iken bu feryad liizumunu hissetmiyorsun. Gormez 
misin, vaktaki ayi feryad etti, arslan adam imdadina yeti§ti? 

1977. By Dtuda, bu ta$ yureiji mum yap; onun nalesini ho§ ve merhum et! 

Ey Huda-yi miiteal, nefis ejderhasinin hiicumlanndan muteessir olmayan 
boyle bir ta§ gibi kati yiiregi mum gibi yumu§ak yap; onun feryadmi ind-i ila- 
hmde kerih ve igreng kilma, latif ve §ayan-i merhamet yap! Zira kerfh feryad 
merhameti degil gazabi celb eder. 

(?* 

f jb (Jjj? jJ ^y aT {Sja \j JSL- l^LjL; o^T 

Bir kor dilencinin adamlara "Bende iki korliik vardir" demesi 



Ankaravi niishasmda hikayenin bu iinvani miinderic degildir. Hind niis- 
halannda mevcuttur. Fakir de nakli miinasib gordiim. Bu kissa yukanki be- 
yitin ikinci misra'inda beyan buyurulan "nalenin ho§ ve merhum olmasi" 
ma'nasini fzah igindir. 



C $P? 



jPp^" MESNEVI-f §ERIF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

1978. IJtr kbr var idi ki, o derdi: "6l-aman ey ehl-i zaman, bende iki korluk 
vardtr!" 

1979. *Dmdi agak olun, bana iki kere merhamet edin; zua henim iki kSrlucjiim 
vardtr ve ben aradayim! 

"Ben iki korluk arasinda kaldim; her bir korlugiime ayn ayn merhamet 
edin!" 

1980. (Sihali) dedi ki: nr Biz senin bir kbrlugunu goruyoruz; o diger bir korluk 
ne oluyor, a$ik gbster!" 

1981. C^Bilenci) dedi: "Qirkin sesliyim ve naho§ nagmeliyim; cirkin seslilik ve 
korluk iki kat oldu!" 

*j^ l** ^ o* ^ J 1 <$* & fr* <y r* **£* r^J ^ 

198?. ^Qirkin sesifn gam mayasi oluyor; Kalkin mukabbeti benim sesimden na- 
kis oluyor!" 

^ iS cj£ j ?* j r^ ^ *!•> ^ ^ *&■ r J 1 -? 1 ^J 

1983. tt Qirfe,in sesim /ier nereye aider se; ofkerdn ve gamin ve kinin mayasi 
oluyor!" 

1984. "Oki korluk uzerine merhameti iki kat yapvniz; boyle na-gundi stgici 
ediniz!" 

"Na-gunc" hicbir yere sigmayan ve higbir yerde kabul ve i'tibar gormeyen 
kimse ma'nasinadir. "Gunca"daki elif failiyyet icin olup, sigici ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Iki tiirlu korlugiime iki kat merhamet ediniz ve hicbir yerde kabul ve 
i'tibar gormeyen ve gonullerin muhabbetini celb edemeyen boyle bir kimse- 
yi goniillerinize sigdinmz!" 



GsQ^ 



AHMED AVNI KONUK 
aJj^o £~**-ji l£j j J-i jl>- 4lT jjj J-5> ^ jljl J^j 

1985. IZu sikauetten onun sesinin g-irkinligi nakis ol&u; halk onun iizerine mer- 
nameiie rmitiejik olclu. 

Dilencinin bu tiirlu §ikayetle vaki* olan feryadinda, onun sesinin girkinli- 
gi halk nazannda tenakus etti ve girkin sesi ile bu acikli feryadi sesinin gir- 
kinligini bastirdi; halk onun i'tiraf ettigi za'f ve acz iizerine, o dilenciye mer- 
hamet etmek hususunda ittihad ve ittifak ettiler. 

L> J 1 / 'cM* ji/"'-*^ b $J ^ cJ& Oy? j£j ij? 

1986. Uakiaki o sun souleli, onun kalbinin sesinin leiafeti sesini iyi yaph. 

"Kalbinin sesinin letafetf'nden murad, kusurunu gormesi ve sesinin gir- 
kinligini i'tiraf etmesidir. Kalbinin bu Iatff olan sesini, girkin olan zahiri sesi- 
ne katinca, o sesin girkinligini ta'dil etti. Nitekim zahirde ek§iye tath katinca 
latff bir mayhos, olur. 

3jj Jv*j^> <Jjj5 UfjjZ' <•* jt *ji *k *-* (j^J- 5 j'jl Osjlj 

1987. ve o himse ki, onun kalbinin sesi de kotii olur; o iic kbrliik ebed-t uzak- 
lik olur! 

Ya'ni, kibir ve enaniyyeti sebebi ile kalben kendi kusurunu gormeyen ve 
zahiri girkinliklerini i'tiraf etmeyen ve bil'akis kendini kamil goren kimsede 
ug korluk olur ki, birisi kalb ve akil gozuniin korlugti, ikincisi daVa-yi ke- 
mal, iigiinciisii ef al-i kabiha ve ahlak-i seyyiedir. Binaenaleyh kemal da'va- 
sinda oldugu halde zahiren kendisinden kotii efal ve ahlak sadir olan ve 
kalb ve akil gozunun koriiigunden dolayi kendinin bu halini goremeyen 
kimse ug tiirlii kordur; ve bu ug korluk ebedi uzaklik olur. Bu beyt-i §erffte, 
iig korlukten birisi cisim gozunun korliigu degildir. Zfra cisim gozunun kor- 
liigii, ^y- ^^i jt Jj (Nur, 24/61) ayet-i kerimesi mucibince, her kimde 
olursa olsun, §ayan-i merhamettir. Nitekim bu cildin yukanlannda cenab-i 
Pfr efendimiz izah buyurdular. 

1988. Jakat vekhdblar ki illetsiz verirler, ola ki onun firkin hasi iizerine bir 
el kovalar. 



9 



MESNEVI-1 SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • "^^ 

"Vehhablar"dan murad, "Allah" ism-i cami'inin mazhan olan kamil ve 
mukemmil kimselerdi'r ki, Hak Teala'nin Vehhab ism-i §enfi ile de tasarnifa 
me'zundurlar. Ya'ni, "Vehhab olan kamiller, verdiklerini bir hizmet ve sebeb 
mukabili olmaksizin verirler, Ola ki bir gun inayet-i Hak ile, bu uc korliige 
miibtela olanin ba§i uzerine yed-i tasarruflanni koyalar." 

^ ?y ^y? ^^ o&~" J-> jj -^ cj^* 3 ^y- «A>'j' ^ ^y? 

1989. Qiinki onun sesi hos ve mazliim oldu, tas uiirekler ondan mum gibi oldu. 

dilencinin kalbinin latif sesi cirkin sesini ta'dil etmekle, ho§ ve §ayan-i 
merhamet bir mazlum oldugu icin, ta§ gibi kati yiirekler ondan mum gibi yu- 
mu§ak oldu. 

1990. Oiafirin nalesi mddemki cirkin ve sehiktir, ondan dolam icabete reftk 

[2005] 1 J D J 

olmaz. 

"Kafirin nalesi"nden murad, onun da'va-yi enaniyyeti ve zahirde inka- 
ndir. "§ehik\ e§ek sesi gibi cirkin sese derler. Kafirin kalbinin nalesi ve za- 
hirf olan sada-yi inkan, girkin ve e§ek sesi mesabesinde oldugundan dola- 
yi, ind-i ilahide mebguzdur ve asla §ayan-i merhamet degildir. Nitekim 
ayet-i kerimede j^ j *Jj Ui ^ j&i J* ^ j^ 1 w* (Hud, 1 1/106) ya'ni, 
"§aki olan kimselere gelince, onlar icin nar-i bu'd icinde zefir ve §ehik var- 
dir" buyurulur. 

C—»~Ojj jX~» t)j3? <jk>- i)y>- j ji C— wJ-«l jljl C—ij jt \jt^j>-\ 

1991. "Susun!" , firkin ses uzerine gelmistir; zira o halkm kanindan k'6-pek gi- 
bi sarhos oldu! 

Bu beyt-i §erifte, "Kad eflaha" suresinde, (sure-i Mu'minun sonlannda) 

Vaki' Iji-^l JU Ojilk \JU UjU' Oli l^ Usj-^l bj ^Up L*y UT j b'ji-S» LUp ^iJi- Uj Ijjl* 

OjlKSf j i^i (Mu'minun, 23/1 06-1 68) ya'ni, "Ehl-i cehennem derler ki; 'Ya 
Rab bizim iizerimize §ekavet galebe etti ve §a§kin taifeden olduk. Ya Rab bi- 
zi cehennemden gikar! Eger biz kiifre avdet edersek, muhakkak zalimleriz!' 
Hak Teala buyurur ki; 'Susun, bana soylemeyinP" ayet-i kenmesine i§aret 
buyurulur. Ya'ni, "'Susun, soylenmeyin, dirdir etmeyin!' hitabi, kafirlerin gir- 
kin ve e§ek sesi mesabesinde olan sdzlerine mukabil vaki' olmu§tur." 



GsQy*QSH 



AHMED AVNl KONUK 

1992. (jMddemki ayinin nalesi rahmet cekici oluyor, bu senin nalen olmazsa 
naho§ olur. 

Mademki ayinin sun ejderha elindeki feryadi merhamet celb ediyor, eger 
sen ma'nevi ejderha olan nefsinin seni helake kasdindan dolayi boyle bir fer- 
yad etmezsen, insanhgin cihetinden elbette naho§ ve girkin olur. 

1993. 13 il ki sen ^Qsufa kurtluk eimissin; yahut bir bt-giinahin kamni i$~ 
missin. 

"Yusuftan murad ruhtur. "Kurtluk"tan murad, sifat-i nefsaniyye ile itti- 
saftir. "Bi-gunah"tan murad, keza ruhtur. Zfra ruh mahiyet-i melekiyyeyi ha- 
izdir. "Kanini igmek"ten murad, ruhu nefis elinde aciz birakip, ma'nevi hela- 
ke sevk etmektir. Ikinci misra', ta'bfr-i diger ile birinci misra'in te'kidi olur. 
Ya'ni, "Sen sifat-i nefsaniyyen ile Yusuf gibi latff olan ruhuna kurtluk etmi§- 
sin ve sifat-i melekiyyeyi haiz oldugu igin bi-gunah olan ruhunu ma'nevi he- 
lake du§urmu§sun." 

Ankaravi hazretleri bu beyte §6yle ma'na vermisjerdir: "Sen Yusuf-i 
ma'nevi olan siddika ve azize hased kilmi§sin; yahut bir bi-gimahin kanini 
igmi§sin. "Kan"dan murad, ^jS' ^ ji i j*f ya'ni, "Mu'minin lrzi kam gibidir." 
fehvasinca [mu'minin] lrzidir veya malidir. Ve yahud onu giybet etmek, eti- 
ni yemek ve kanini igmek gibidir." 

1994. Tai/fce et ve yenmisten istifracj et; ve eger yara eski oldu ise git day et! 

Salaha riicu' et ve yenmi§ten, ya'ni sjmdiye kadar yaptigin huzuzat ve ez- 
vak-i nefsaniyyeyi, riyazet ve mucahede me§akkatlerini ihtiyar ederek istif- 
rag et! Ve eger her biri bir yara mesabesine olan nefsani sifatlar eskimis, ve 
kokle§mi§ ise, onlan riyazet ate§i ile dagla! "Dag", Arabi'de "keyy" dedikleri 
usul-i tedavidir ki, demiri kizdinp yara iizerine surerek yakarlar ve mikropla- 
n olduriirler. 

Ankaravi hazretleri bu beyite de soyle ma'na vermi§tir: "Bu kabahatler- 
den tovbe et ve her neyi ki zulmen ekl ve bel' ettinse onu gikanp sahibine 
eda eyle ve helalle§. Ve maraz-i derun eskimis, ise, riyazet ate§i ile dagla!" 



^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 

(^ . 

Ayi ve o ahmak hikayesinin tamamidir 



1995. Uaktaki ayi da ejderhddan kuduldu ve o keremi merd$e olan adamdan 
cjdr&ii; 

1996. zotf olan. ayt £%shab-i Oiehfin ko-pegi gibi o yuk goturenin arkasin- 
da miilazim oldu. 

Ejderhaya kar§i za'fi sabit olan ayi, o kuvvetli ejderha ile bogu§mak yti- 
kunii yuklenmis, olan adamin arkasim ta'kibe devam etti. 

1997. miisliiman hastaliktan ha§ koydu; ayi aonvX bacjlaniklicjindan bek$i oldu. 

ayiyi kurtaran musluman hastaliktan dolayi basmi yastiga koydu; ayi 
kemal-i muhabbetten dolayi onun oniinde bekcj oldu. 

1998. O hlri ge$ii ve ona ieii ki: "Dial nedir? By birader senin i$in bu ayi 
kimdir?" 

Oradan bir akilli adam gegti ve o hastaya dedi ki: "Hal nedir? Ey birader 
bu ayi kimdir? Sana kar§i hizmeti nedir?" 

1999. DCissayi ve ejderha vak'asim a$ik soyledi; dedi ki: "By ahmak, hir ayx- 
ya aoniil koma!" 



esypf 



ggK^- AHMED AVNl KONUK ^Pl 

Hasta adam vak'ayi anlatti; o akilli adam dedi ki: "Ey ahmak, bir ayiya 
goniil baglayip da onun bekciligine i'timad etme!" 

2000. *£%hmakm dostlucju diismanliktan beterdir; o bildigin her tedhu ile ho- 
[2015] _ * - 1~ ri " 

gulmaaa Layikiir. 

2001. 'Dedi: "UaMhi bunu hasiidluktan soyledi; ve yoksa audiga ne bakarsin, 
bu muhabbeii gor!" 

Hasta adam cevaben dedi: "Vallahi bu sozleri bu adam hasedinden dola- 
yi boyle soyledi. Sen onun ayihgina ne bakiyorsun, muhabbetinin derecesi- 
ne ve sjddetine bak!" 

2002. Dedi: " S^hmaklann muhabbeii i§ve uericidir; benim bu hasudlugum 
onun muhabbetinden iuidir." 

Akilli adam da dedi ki: "Ahmakiann muhabbeti zahirde isve verir ve in- 
sani aldatir. Senin telakki ettigin benim bu hasudlugum ayinin muhabbetin- 
den iyidir." 



2003. w Uteu, benim ile gel, bu ayiuihocj; auiyi ihtiuar eime, hemcinsi birakma! 

"Hey efendi, gel benim ile beraber gel de bu ayiyi def et; hemcinsin olan 
insanian birakip ayiyi intihab ve ihtiyar etme!" 

2004. 'Dedi ki: ^Qii, git ey hasud, kendi isini ya-pl" Dedi: "Dsim bu idi, se- 
nin bahtin olmadxl" 

Hasta adam dedi ki: "Haydi git, git ey hasedcj, kendi isjne bak, benim is> 
me kan§ma!" Akil da ona cevaben dedi ki: "Benim isjm bu idi ve seni ayinin 
musahabetinden kurtarmak idi; fakat ne yapayim ki, bu hususta senin tali'in 
yar olmadi ve isti'dadin benim ma'kul olan nasihatimi kabule miisaid bulun- 
madi." "AkiV'dan murad, insan-i kamil; ve "ayrdan murad, ehl-i dunyadir. 



*$%? 



@^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

2005. "By §erif, hen hir ayidan a§acji decjilim; onu ierk ei, id ki hen sana mu- 
sahib olayxmi" 

2006. ^ISenim cjonlum hir endi$eden senin uzerine Hirer) hoyle hir ayi ile hir 
ormana cjitmef 

Ya'ni, "Hayvaniyyet sifatiyla muttasif olan kimseler ile mezahir-i ilahiyye 
ormani olan bu alem-i surette dola§ma!" 

2007. nr Bu henim gonliim asla beyhudeden titremez; nur-t Diak'hr, bu ne 
da'va, ne de lafhr!" 

"Benim gonlum senin uzerine bo§ yere titremez; kalbimden dogup gelen 
nasihat, Hakk'in nurudur, kuru da'va ve laf degildir." 

2008. nr Ben ^Allak'in nuruyla nazar eder olmu§ mil' minim; sakm ve sakin bu 
die^ededen hac!" 

"Ate§gede", ates, mahalli demek olup, bundan nefsani kimseler murad 
olunur. Zira nefis cehennem tabfatindadir. 

2009. IZu hepsini soyledi, onun kulajjina flUmedi; su-i zan kisiye hir azim seddir. 

Akil olan adam bu nasihatlann hepsini soyledi, fakat hasta adamin kula- 
gina girmedi. Zira su'-i zan idrak-i hakikata hicab olur. 

2010. Onun elini iutiu, elini ondan $ekti: "cMademki yar-i re$id degilsin, gii- 

[2025] .„ j j. 

Akil adam onun elini tuttu ve uyuyan adam da ondan elini gekti. Akil 
adam onun imtina'im goriince dedi ki: "Madem sen re§id ve akh basjnda bir 
dost degilsin, iste ben gidiyorum ve seni kendi halinde birakiyorum!" 



c ^p^ 



jSpr®" AHMED AVNl KONUK '^S 

2011. ^Dedi: "[jit, sen benim iizerime gam yeyici olma; ey bii'l-fuzul, ma'rife- 
ti daha az yonil 

Hasta adam cevaben dedi ki: "Git, ayimn musahibi oldugum igin benim 
gamimi cekme! Ey benim kar§imda zaid sozler ile bana nasihata yeltenen 
kimse, daha az ma'rifet-furu§luk tasla!" 

2012. Tekrar ona dedi: l<r Ben senin dixsmamn degilim; eger benim arkamdan 
gelirsen, liituj olur!" 

Akil adam tekrar o hasta adama dedi: "Ben senin du§manin degilim, iyi- 
ligi istiyorum. Eger benim arkamdan gelir ve bana tabi' olup nasihatimi tu- 
tarsan, hakkinda liituf olur!" 

2013. ^Dedi: xxr Benim uykum vox fax, beni birak ve git!" ^Dedi: nr Ba§ka dosia 
miinkad oil" 

Hasta adam cevaben dedi: "Benim uykum var, senin fuzuli sozfrerini din- 
leyemem; beni birak da git!" Akil adam da ona cevaben dedi ki: "Mademki 
zevkin ve me§rebin benim musahabetime uymadi, ban kendi zevk ve me§- 
rebine gore bir dosta ve musahibe mutf ve miinkad ol!" 

2014. "Ta hi bir akilin Ktfzinda ve goniil sahibi bir dostun civannda uyuyasm! 

2015. <S%dam onun ciddinden hay ale diisivL; ofkeli oldu, hemen yiiz cevirdi. 

Hasta adam o akil adamin nasihat hususundaki cidd ii sa'yinden fena ha- 
yale dii§tu ve ofkelendi; derhal yuziinu ondan gevirdi. 

2016. <$oyle hi: xxr Bu galiba benim kasdtma geldi, mnidir; yahut tama tutar di- 
lenci ve hiilhanidir." 

c 2^> 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHI / IV. ClLT ♦ MESNEVI-2 • 

"Tun" kiilhan ve "tunf kiilhana mensub ma'nasmadir; seffl kimse de- 
mektir. Ya'ni, hasta adam bu akilin cidd u cehd ile olan nasihatindan suW 
zanna du§tii de, kendi kendine dedi ki; "Bu adamin bana boyle musallat olu- 
suna bakihrsa, galiba bana kasdi vardir ve cam ve katil bir adamdir; yahud 
benden bir faide istihsaline tama' eden bir dilenci ve kulhanlarda yatip kal- 
kan bir seffldir." 

2017. "^$ahud yaram ile bununla bahs tutu$mu§tur ki, beni bu musahtbden kor- 
huisun." 

"Girev besten", rehin baglamak demektir. Ba'zi kimseler bir mes'ele uze- 
rine bahis tutu§up, ortaya para ve sair kiymetli bir §ey koyarlar; onu bahsi 
kazanan alir. Turkge'de, ortaya konan §eye "ondil" (J^V) derler. Ya'ni, has- 
ta adamin fena hayalleri bu idi ki: "Bu adam ya bir kitildir, yahut bir dilenci 
veya seffldir; ve yahud arkadasjan arasinda, bu ayidan beni korkutup boyle 
bir vefakar ayiya malik olmak icjn bahis tutu§mu§tur. Velhasil, bana §iddet- 
le musallat olusuna bakilirsa, mutlaka bir menfaat te'mini fikrindedir." 

i^bl>- jJJl jjLJ oLo tjjj u'j*-" K ~~?~ j' ^* -^*w ^y*- 

2018. Onun simmn kotuliigiinden, onun hatinna higbir iyi zan gelmedi. 

O hasta adamin batim ve kalbi fena ve bozuk oldugundan, bu akilin §id- 
detle vaki' olan nasfhatlarmdan onun hatinna hep boyle fena hayaller gelir 
ve hicbir iyi zan gelmez idi. Binaenaleyh bir kimse bir mes'eleyi muhakeme 
ederken, hatinna hep fena hayaller gelir ve asla iyi bir cihet gelmezse, bu 
hal batin bozukluguna delalet eder. Bubeyt-i §erffte, sure-i Hucurat'ta vaki* 
'jji 'JsJi jL oi 'Jiji '^ \jk i^i-i i^r^jJi Q, £ (Hucurat, 49/12) ya'ni, "Ey iman 
eden kimseler, zanruri gogundan ictinab edin; zira zannm ba'zisi gunahtir!" 
ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 

2019. Onun iyi zanni ciimleten ayi iizerine idi; o galiba ayimn hemcinsi idi. 

Hasta adam hiisn-i zannini kendi cinsinden olan insana tevcih etmeyip, 
tamamiyle ayiya tevcih ettigi icjn, galiba ayi cinsinden idi. Zira cins cinsine 
meyl eder. 



G^£D 



AHMED AVNt KONUK 



2020. Hir akile hopeklikten dolayi tohmet koydu; ayiyi muhabhet ve adalei eh- 
[2035] libildu 

Binaehaleyh ayiya meyli sebebiyle hayvaniyyetini meydana koymak igin, 
kendi cinsinden olan bir insan-i akile tohmet ve kabahat isnad ettive ayiya 
da insanlara mahsus olan muhabbet ve adaleti izafe etti. Hamakatinin dere- 
cesine bak ki, ba§i ayak ve ayagi da ba§ yapti! 



oij \>S y ^y^i <_s~"^ JW^ ^ *£ L> ^^j-. d^j^' ^y u^ 

Musa (a.s.)m buzagiya tapana, "0 hayal-endf§lik ve 
senin hazmin nereye gitti?" demesi 



Ankaravi nushasmda bu bahis boyle bir iinvan ile tefrik olunmamisUr. 
Hind niishalannda mevcuttur. Bu cildin flhristinde bahis taharrisine kolayhk 
olacagi mutalaasryla, fakir de derc ettim. 

J%> jj OjLLi jl Jlj jjI Jj (j^ JL>- c~~* ^>. I ^y c~aT 

2021. (jMusd bir hayal sarho§una dedi hi: "6y hotii dH^unixca, $ehavet ve dala- 
leiien, 



2022. H^oyle burhan ve ahlak-t henm ile beraber, benim -peycjamberlicjimde yiiz 
§iibhen var idi!" 

Bu iki beyt-i §erif, bir cumle-i tarn te§kil eder. 

j^> j dX$> j sjj* ^ £•&&- -*>** jsj iS^ oj^*-* o\j\y> x& 

2023. xr Benden yiiz binlerce mu'cize cj'ordiin; sana bu yiiz hayal ve $eh ve zan 
arhrdi." 

Mesnevf-i gerffte pek cok gegen "yiiz binlerce" ta'bfri, cokluktan kinaye- 
dir. Maksad aded ta'yfni degildir. Ya'ni, "Ey hayal sarhosu, benden birgok 



csep^> 



PjK^ MESNEVf-I §ERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

mu'cizat gordiin ve pek cok ahlak-i kenme mlisahede ettin; bunlar senin na- 
zannda benim peygamberligimin burhani ve delili olmak lazim gelirken, 
bil'akis sende birgok fena hayaller ve §ek ve zanlar ziyade oldu!" 

2024. ^Diatfdl ve vesveseden adz oldun; benim peygamberliijim iizerine tan 
vwdunl" 

"Bu kadar mu'cizati ve harikulade halleri gormus, iken, sana o kadar ha- 
yalat-i nefsaniyye ve vesavis-i §eytaniyye hiicum etti ki, nihayet aciz oldun 
ve bunlann te'sfrati ile benim niibuvvetimin iizerine ta'n-i i'tiraz vurdun ve 
inkar vadilerine saptm!" 

2025. n &eni Jir' avnilerin §errinden kurtarmak vein, denizden acikca ioz ci- 
kardim." 

Bu beyt-i §enfte, sure-i Bakara'da vaki' jVus/fj J^iJsJU 'J*J\ <&> &'} lij 
0j>S '(Jifj o^'y (Bakara, 2/50) ya'ni, "Vaktaki biz size denizi yardik ve sizi 
kurtardik ve al-i Fir'avn'i bogduk; halbuki siz nazar ederdiniz." ve sure-i 
§uara'da vaki' ,»-Wi ^Jis" 3j js" J& j2u ^Ji JuJu u^i oi ^^ J} C-jU 
(§u'ara, 26/63) ya'ni, "Biz'Musa'ya 'asan ile denize vur!' diye vahy ettik; 
deniz yanldi, su pargalan biiyuk dag gibi oldu" ayet-i kerfmelerine i§aret bu- 
yurulur. Deniz yanldigi vakit yoilar agilmis. ve tozlu kara yollan hasil olmus, 
idi. Tafsili tefsir kitaplanndadir. Beyt-i §erffte bu vak'a beyan buyurulur. 

2026. tfokten hirh yd hase ve sofra eri§ti; ve benim duamdan bir ia§ian irmak 
ko§tu." 

"Kase ve sofra"dan murad, gokten zahmetsiz gida nuzuludur ki, Bent 1s- 
rafl'e Tih sahrasmda kudret helvasi ile pismis, ku§lar nazil olurdu, Nitekim su- 
re-i Bakara'da vaki' ayet-i kerimede, iij*J\j ^ji % ^L bi^f, \\^\ *^1* i2D3*j 
(Bakara, 2/57) ya'ni, "Sizin iizerinize bulut golgesini verdik ve size kudret 
helvasi ve selva kusjanni indirdik." buyurulur. Ve beyt-i §erifin ikinci 
misra'inda dahi keza sure-i Bakara'da vaki' 4U~ L JUi ufo J^ ^y JLL\ if, 
£* \jZ± i3i & o^ii 'jiJJi (Bakara, 2/60) ya'ni, "VaktakiMusa (a.s.) kav- 






ggX^ AHMED AVNt KONUK "^® 

mi igin su taleb etti; biz dedik ki, 'asani ta§a vur!'; vurdu, ondan on iki ge§- 
me gikti" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

2027. Hiu ve yiiz bu kadar ve bu kadar steak ve soguk; ey soguk, senden o ie- 
vehhiitnii nakis etmedil" 

"Sicak"tan murad, §uunat-i cemaliyye; ve "soguk"tan murad, §uunat-i ce- 
laliyyedir. "Ey soguk" ta'bfri ile, iyi §eylere fena ma'na veren kimse kasd bu- 
yurulur. Ya'ni, "Benden birgok cemali ve celali ahval ve suunat gordiin; ey 
iyi §eylere fena ma'na veren egri anlayi§li kimse, bunlann higbirisi senden o 
yanhs, anlamak revi§ini eksiltmedi ve asla Hak tarafina meyl etmedin!" 

2028. Sihirbazliktan buzagi bagudi; xxr Benim hiiddm sensin!" diye secde eitinl 

" Samiri' nin sihirbazligi yuzunden bir buzagi bagirdi; ondan nig §ubheye 
diisjnedin de, o buzagi §eklindeki puta "Benim Allah'im sensin!" diye hemen 
secde ediverdin ve gargabuk batil tarafina meyl ettin." Samin'nin sihiri bu idi 
ki; suret-i insaniyyede temessul eden Hz. Cibril (a.s.)in bastigi yerden bir 
avug toprak alip, Beni israil'in altm ve gumiis, zinetlerini eriterek igine atti ve 
buzagi §eklinde bir put olarak doktii. Beni IsraiTe, Taha suresinde beyan bu- 
yuruldugu iizere '^ J* J* 4, *^\ ui (Taha, 20/88) ya'ni, iste bu sizin Al- 
lah'imzdir ve Musi'mn dahi unut'tugu Allah'tir." dedi. Cenab-i §eyh-i Ekber 
hazretleri bu hususta Fususu'l-Hikem'de Fass-i Isevi'de izahat vermisjerdir. 
Hiilasasi sudur: "Ervahin hassalarmdandir ki, ervahin gittigi mahalde eser-i 
hayat zahir olur. Samiri bunu bildigi igin, Hz. CibriTin izinden bir avug top- 
rak aldi. Zfra Hz. Cibril run idi. Ve Samiri aldigi bu topragi erittigi tezeyyiinat 
igine atti ve buzagi sureti doktu ve suret buzagi sesi verdi. Ve eger Samiri 
buzagi yerine ba§ka bir suret dokmu§ olsa idi, suret kendi cinsine miinasib 
sada verirdi." 

2029. senin tevmhiimlerini set gotiirdii; senin soguk zuekligini uyku gbturdii. 

Sen Samin'nin bu putunun butlam hakkmda asla tevehhume du§medin. 
Senin bu husustaki tevehhiimlerini dalalet seli aldi gotiirdu. Ne olurdu benim 
peygamberligim hakkindaki subhen kadar olsun Samiri ve onun putu hak- 



<^^ 



MESNEVl-1 §ERiF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

kinda da sende bir zan ve stibhe hasil olaydi! Fakat ne gare ki, senin benim 
peygamberligimin sidki aleyhinde kullandigin soguk ve egri zirekligini ve ze- 
kavetini gaflet ve §ekavet uykusu aldi goturdii." 

2030. "CMein onun hakhinda kStu zanci olmadin; ey firkin yuzlu, ni$in boyle 
[2045] iij7» 

bas koydun: 

"Nigin Samiri hakkinda su'-i zanna dusmedin; ey batininm yiizu girkin ve 
kalbinin yuzii kara olan kimse, nigin boyle Samiri' ye mutf ve munkad olu- 
verdin?" 

j\ J> Ja^I _/>w iLw-i jj j\ jijy j\ -^tj cJL^- dy? 

2031. "CMfin oTiun tezvuinden, onun ahmak tutucu olan sihrinin fesadindan 
sana hayed flelmedi?" 

2032. "6t/ kopekler, bir Samiri kim oluyor ki; cihdnda bir Diuda tuas efstn?" 

"Ey Samirfnin putuna tapan kopek me§rebli kimseler, bir Samiri kim olu- 
yor ki, feza-yi namutenahi iginde bir zerre mesabesinde olan bu kure-i arzin 
cirmi iizerinde sizin ilahinizi bir heykel haiinde yontup halk ve fcad edebil- 
sin? Insanhktan zerre kadar bir koku alan kimse buna inanir mi?" 

^JLi JlsU l^Jl^-il 4^a jj <JJJ^ J^j .ji jijy jiji dj?r 

2033. u 9Vifin onun bu tezvirinde miittefik oldun ve hiitun iskdllerden atd oUun?' 

"Nigin Samirfnin bu tezvfr ve hilesinde ittifak ettiniz ve akil ve muhake- 
menin oniinde hasil olan miiskilleri dusunmekte atil bir hale geldiniz?" 

2034. "Okiiz laf ile hudalicfa layik olur; henim resulliijjiimde sen ni$in inad et- 
tin?" 

"Okiiz heykeii delilsiz ve burhansiz kuru bir laf ile ilah ittihaz olunur. Be- 
nim peygamberligim ise birgok mu'cizat ve havank ile mueyyed ve sabit iken 
ve kuru da'va ve laftan ibaret degil iken nigin onu kabul ve tasdik hususun- 
da inad ettin?" 

• 



AHMED AVNI KONUK 



2035. "Okiiziin oniinde e§eklikien secde ettin; senin aklin Saminnin sihrinin 



avi 



oUul" 



"Sen ancak insanlik mertebesinden tecerriid ve e§eklik mertebesine tenez- 
ziil ettigin igin, okuzun oniinde "Benim Allah'imdir!" diye secde ettin. Bina- 
enaleyh senin insanhgina mahsus olan aklin, Samirf nin sihirinin tuzagina 
dii§tu ve onun avi oldu!" 

2036. Tu/i, senin o akil ve iniihabina! Senin gibi cehil ma'denini oldiirmek 
layikhr!" 

"§uh", kerahet ve nefret makaminda musta'meldir. Ferheng-i Cihingm'dQ 
j* nin fethi ile "men"' ma'nasina geldigi beyan olunmu§tur. Burada evvelki 
ma'na mlinasibdir. 

J%> J& j ji\j J^>- c^j\ J*>M-*ji jyj cS-Lpj-5 (t-^ 

2037. fjbzii ^ii'l-Celal'in nurundan $aldin; iste sana cehl-i vafir ve ayn-i dalal!" 

C-A>-i C~Pj <ujb ^1 \j JULlp-IS" C-iS' 4j>- j^-\ SjZ' jJuL (jjjj j^S" 

2038. 'Siltin okiiz bagirdi, nihayet ne dedi ki, ahmaklar icin hu kadar rag- 
bet ach?" 

"§ikiiften" burada "giisuden" ya'ni "agmak" ma'nasinadir. Ya'ni, "Sami- 
rf nin altm miizeyyenattan doktiigu buzagi heykeli buzagi gibi bagirdi; bu ba- 
gin§ta higbir ma'na ve lafiz yok idi. Garibdir ki, bu sesi isjten ahmaklar, higbir 
ma' nasi olmadigi halde onu Allah addedip taptilar. Binaenaleyh acaba bu 
seste ne var idi ki, ahmaklara bu kadar ragbet kapisini agti?" 

2039. HZenden $okluk daha acUb gbrdiiniiz; jakat her hir al$ak ZKakk'i ne va- 
kit kahul eder?" 

"Eger altindan dokulen buzagi heykelinin ses vermesini acib gordiiniiz 
ise, benden asayi ejderha yapmak ve projektor gibi bir el gostermek ve asa 
ile denizi yarmak ve tastan su gikarmak gibi ondan daha ziyade §ayan-i ta- 



G ^^° 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 ♦ "^PS 

acciib mu'cizeler gordiimiz; fakat isti'dadinizdaki denaet sebebiyle canib-i 
uluhiyyetten gelen Hakk'i kabul etmeyip, derhal batila meyl ediverdiniz!" 

JU*Ip A*Jj>j± **r L> OtALU J±>1 aA> j a^ \j d^l 

2040. Wf Bft£iHarftJ ne kapar? ^ir haid. £$idlara ne hos qelir? I&r ahll" 
[2055] r 3 

2041. * 2,ua her bir cins kendi cinsini kapar. Okiiz erkek arslan iarafina ne 
vaklt yiiz koyar?!" 



^Jf*" ^J ^ ^ P^ J* P^ J*~ *-)^ O^** ^^ <-*-*» Ji ji 

2042. "Oiuri ancak onu yemek i$in, "Y/usufa mekrin gayrinden nerede a$k geiirir?" 

"Yusuf'tan murad, erbab-i hidayet olan enbiya ve evliya ve mu'minlerdir. 
"Kurt"tan murad, ehl-i dalalet olan munkirler ve miinafiklardir. Ya'ni, "Mun- 
kirler ehl-i hidayete zahiren muhabbet gosterirlerse, mekr ve hile yuzunden 
onlan mahv etmek icmdir. Zira onlar birbirinin ziddidir ve zidlann bir yerde 
cem'i ve* ittihadi mumkin degildir." 



*j^ f-* 1 <J"- J 1 ^^ ^ d J*r >r> {J*** ^jh k/£ J d J*r 

2043. "Uaktaki kurtluktan kurtulur, mahrem olur; OCehfin kopegi cjibi be.ni 
(S^dem'den olur," 

"Vaktaki yirtici hayvanhktan ibaret olan dalaletten kurtulur, ehl-i hidayet 
cinsinden olup, enbiya ve evliyaya ve mii'minlere mahrem ve musahib olur. 
Nitekim Ashab-i Kehf in kopegi bir hayvan iken, Ashab-i Kehf e olan mu- 
habbeti ve sadakati sebebiyle kendisinde insanlik ma' nasi hasil olup, beni 
Adem cinsinden oldu." Ashab-i Kehf hakkindaki izahat yukanda gecti. 

2044. "Uaktaki Bbu IZekir cMuhammed' den koku goturdu; wr Bii yuz yalanci 
degildir" dedi." 

"Muhammed (s.a.v.) Efendimiz nubuvvetlerini izhar edip, halki Hakk'a 
da'vete basjadiklan vakit, Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) onlann ma'na-yi nubiiv- 
vetinden koku aldi; <->*& ^ a^j ijl* ya'ni, "Bu yalanci olmayan bir yiizdur" 
diyerek derhal iman etti ve Resul-i zi§anin mahremi ve musahibi oldu." 



AHMED AVNi KONUK 

sj>j jj\j j^i ^ti -Us jy^ iji (_jl>t-^l j\ A-pr ji »V ^yr 

2045. Uaktaki Bhu Cehil derd sahMerinden degil idi, yiiz $akk-i hamer gor- 
du, vman etmedi." 

"Yiiz §akk-i kamer"den murad, Resul-i zi§an Efendimizin gosterdikleri 
bircok mu'cizat demektir. Ya'ni, "Ebu Cehil hayvaniyyet mertebesinde kal- 
maktan mahzuz ve hakkanf derd ve kayddan bf-behre bulundugundan, 
Resul-i zisan Efendimizin gosterdigi birgok mu'cizeleri musahede ettigi hal- 
de asla fman etmedi ve son nefesine kadar muhalefet ve adavetinde musirr 
oldu." 

2046. ^ir dertli ki onun legeni damdan du§iu, ondan gizledih, Diak ondan 
pinhan olmadu 

"Dertirden murad, Hak ve hakikat a§ikidir. "Legenin damdan du§mesi", 
§6hretten kinayedir. Nitekim lisan-i Farisfde, jU»i ft jt M c^> ya'ni, "Fila- 
nin legeni damdan du§tu" darb-i meseli meshurdur. Herhangi bir hususta 
§6hret sahibi olan kimseler hakkinda isti'mal olunur. Bu beyt-i §erif, bilumum 
insan-i kamil lisanindandir. Ya'ni, "Bir Hak ve hakikat derttisi ve a§iki ki, 
alemde bu derdi ve a§ki ile sohret buldu; biz her ne kadar ondan esrar ve 
hakayiki gizledik ise de, o a§ki sebebiyle esrar-i hakikat ona zahir oldu." 

2047. Ue o himse ki cahil ve onun derdinden uzak idi, ne kadar gbsterdiler ve 
o onu gormedi. 

Cehl-i hayvanfye mubtela ve Hak ve hakikat derd ve a§kmdan uzak olan 
kimseye ne kadar cok esrar-i acibe gosterdilerse, o kimse onlan goremedi ve 
zahir gozuyle gorduklerini hige saydi. 

2048. Qoniil aynasi saf gerek, ta ki onda firkin silreti iuiden a$ik ianiuasm. 

Binaenaleyh gdnul aynasinda cirkin suretleri iyi suretlerden tefrik edip, 
agikga tammak ve ayirmak igin o goniil aynasini hased ve kibir ve garaz ve 
inad gibi sifat-i nefsaniyye kirlerinden temizleyip saf yapmak lazimdir. 



*$$&> 



MESNEVM §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

Ayinm magruruna miibalaga ile nasihattan 
sonra, o nasihatgi adamin terk etmesi 



<LJj j\j d\jj^ Jj>- V t_J y, j c~ti _j $£ <U*I &j 0UJL-* J\ 

2049. O musliiman onu terk etti ve harareile dudak alhndan "Xa havle!" di- 
yerek geri gitti. 

akil miisliiman, ayimn dostluguna i'timad eden kimseyi, nasihatim ka- 
bul etmedigi igin terk etti ve dudak altindan, ya'ni gizlice kendi kendine la 
havle ve la-kuvvete ilia billahi'1-aliyyi'l-azfm diyerek geldigi yoldan geriye 
gitti. 

2050. ^Dedi: "uMademki henim cidd u nasikatimdan ve cidalimden onun kal- 
binde ziyade hayal doguyor; 

Kendi kendine soyle dedi: "Mademki ben onu kemal-i ciddiyetle ve nasi- 
hat ile ve mucadele ile dogru yola da'vet ettikge onun kalbinde birgok haya- 
laM faside doguyor; 

2051. ^inaenaleyh -pend ve nasihai yolu haglanmi§ oldu; "JA'riz anhiim" em- 
n mutiasd oldu." 

Artik nasihat yolu kapandi ve bu nasihat yoluna Hak Teala'nin ^» J*j-h 
(Secde, 32/30) ya'ni, "Onlardan yiiz gevir!" emri muttasil oldu. Ya'ni bir na- 
sihat yolu, bir de yiiz gevirmek yolu var idi; nasihat yolu kapaninca, emr-i 
ilahi mucibince yiiz gevirmek tarafina siiluk etmek lazim geldi. Bu ayet-i ke- 
rime, ^\ sure-i Secde'sinde vaki'dir. Tamami budur: ^_>>^ <**>\ >^'j ^ J*^ 
(Secde, 32/30) ya'ni, "Ey Habibim, ihanet tarikiyla onlardan, harb ayeti nu- 



G^p^, 



AHMED. AVNl KONUK 



zul edinceye kadar yuz cevir ve nusret-i ilahiye muntazir ol. Muhakkak ki 
onlar da sana galebeye muntazirdirlar!" 

2052. CMddemki senin ilaan marazi ziyadele§tirvyor, hinaenaleyih kissayi iali- 
be soyle, <5%ese yi oka! 

Senin maraz-i dalalete kar§i ilaan da'vet ve nasihat idi. Mademki bu nasi- 
hat ilaci maraz-i dalaleti ziyadele§tiriyor, ey varis-i Muhammedi olan insan-i 
kamil, artik kissa-i hidayeti hidayet talibine soyle ve "Abese ve tevella" sure-i 
§erifesinin ma'nasini tefekkiir et! 

Ma'Ium olsun ki, enbiya ve evliya tabib gibidirler. Tabib olecek olan bir 
hastayi ne kadar dikkat ve ihtimam ile tedavf etmis. olsa.'bu tedavisiyle onun 
helakine hizmet etmis, olur. Bunun gibi, §ekavet-i ezeliyye marazina mubtela 
olan kimseleri enbiya ve evliya tarfk-i hidayete da'vet ettikce onlann dalalet 
ve §ekavetleri ziyade olur. Cenab-i §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i 
Ya'kubf'de bu hususta tafsMt i'ta buyurmusjardir. Binaenaleyh mursjdlerin ir- 
§adati ancak talib-i hidayet olanlar hakkinda muessir oldugu igin, onlardan 
yiiz gevirmek layik olmaz. Nitekim ashab-i kiramdan a'ma olan Abdullah b. 
Umm-i Mektum hazretleri bir gun huzur-i Risaletpenahfye geidi. Resulullah 
efendimiz musriklerin reislerine nasihat ile me§gul idiler. Umm-i Mektum haz- 
retlerinin gozleri gormedigi ion, meclisin nezaketini takdir edemeyip, dyj U 
-oil julp it jj& &\ ya'ni, "Ya Resulallah, sana Allah'in ta'lim ettigi §eyi bana 
ta'lim et!" diyerek, Risaletpenah Efendimizin soziinu kesti. Miihim olan bu 
mecliste sozlerinin kesilmesi Peygamberimiz'e agir geldi. Yuzlerini eksftip ce- 
virdiler. Hz. Abdullah vaz'iyyeti anladi, mescidden di§anya akti. Cebrafl (a.s.) 
Peygamberimiz'e bu isf&\ <~^ fk ji J'y. *W Jo-** ^j ^ *' «*W- oi Jyj u~* 
(Abese, 80/1-4) ya'ni, "Yiizunii ek§itti ve gevirdi' Ona a'ma geldiginden do- 
layi mi? Ne bilirsin, belki o miizekka ve mutahhar olur; yahut mutenassih ve 
muteyakkiz olur?! Binaenaleyh ona nasihat menfaat verir" ayet-i kerimesini 
getirdi. Bunun iizerine Peygamberimiz, o ekabiri birakip Hz. Abdullah'in ar- 
kasindan gitti ve buyurdu ki; ju~ ju j jw» g-j ^ ya'ni, "Don, don; zira 
sen iyai-i Muhammed arasindasin!" Tekrar mescide getirdi ve mubarek hir- 
kasini yayip ustune oturttu. Ondan sonra Abdullah hazretleri her ne zaman 
huzur-i Risaletpenahfye gelse, ^ v jf* ^ ^ ya'ni, "Merhaba ey o 
kimse ki, onun hakkinda Rabbim bana itab etti!" buyururlar idi. 



c^p^ 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

c~^. > - <u«^ jjLiJ \j «i yi» jfy c-w-Jui ,j>- i_Ju3 (^^-l *^yr 

2053. <yviddemki a ma L/Lahh in talibi aelmistir; jahnndan dolayi onun sine- 
sini mecruh etmek Idyth deaildir. 

Hakk'in talibi olan a'mayi, hidayete olan ihtiyacindan dolayi onu ir§ad ve 
nasihattan mahrum ederek kalbini zedelemek layik degildir. 

2054. Sen hiiyuhlerin irsddina harissin, id hi avdm reislerinden ogreneler. 

Kendilerine tabi* olan avam taifesi ilm-i hidayeti reislerinden ogrenme- 
leri igin ey Nebiyy-i zi§anim, sen o kavmin biiyuklerinin ir§adina harissin. 
Bu beyanati cenab-i Pit efendimiz Kur'an'i tefsiren Hak canibinden irad bu- 
yururlar. 

jJjj *£ j^y>- tjr^ jczjS ■ k*z~j> jy* ji (^*y *s" (j^ ijuj!»i 

2055. By Summed-, aordiin hi miiluhien hir tdije dinieyici oldular, hos oldun, zv- 
rd cdiz hi; 

2056. 13a reisler dinin iyi dostu olsunlar; huniar JTlrab ve Uiabes uzerine bas- 
hrlar. 

2057. Ua siyt HZasradan ve ^Tebiih'ten ge$sin; zxrd hi nds miiluhlerinin dini 
iizeredirler. 

Ey nebiyy-i zi§anim Ahmed, avam uzerine hakim olan bir taifenin senin 
sozlerini dinleyeceklerini gordiin ve onlann fman ve hidayetlerine tama' edip, 
soz dinleyisjeri hosuna gitti. Zfra du§undiin ki, bu reisler dinin faideli dostu 
olacaklardir. $iinku bunlar Arab'in ve Habes/in hakimleridir. Bunlar iman 
ederlerse, dinin siyt ve §6hreti Basra ve Tebiik §ehirlerinden ilerilere de inti- 
§ar edecektir. Zfra avam, ba§lannda hakim olan kimselerin dinleri ve adetle- 
ri (izerinde ya§arlar. 

2058. ^u sehebden sen hir muktedi a'mddan yiiz cevirdin, dar (jeldin. 



G £P> 3 



AHMED AVNl KONUK 

Sen bu zikrolunan du§unceden dolayi, bir hidayet talibi a 'ma olan Umm-i 
Mektum'dan yiiz gevirdin ve soziinu kestigi igin gonliin daraldi. 

2059. xXra bu firsatia, bu mahall-i niizul az dii$er; sen yarandansm ve senin 
vakiin cjeni§tir, 

"Menah", uyku mahalli ve niizul mahalli ve develerin yen ma'nalanna- 
dir. Burada "mahall-i niizul" ma'nasmi vennek munasibdir. Bu beyt-i §erifte, 
lisan-i Pir ile canib-i Hak'tan Resul-i zfsan Efendimizin kasd-i allien tavzih 
buyunilur. Ya'ni, u Ey nebiyy-i zi§anim! Sen Umm-i Mektum'dan yiiz gevir- 
mekle demi§ idin ki: "Ey Umm-i Mektum, boyle reislerin bu mahalle niizul 
edip gelmeleri ve soz dinlemeleri az vaki' olur ahvaldendir. Bu firsat icjnde 
senin vaktin geni§tir; ne zaman gelsen benim tarafimdan sana ta'lim-i din et- 
mek miimkindir. Zfra sen ashabim zumresindensin." 

2060. ^Dar vahitte bana rnani' oluyorsun; bunu nasihat ediyorum, gazab ve ceng 

[2075] j ^ - 

elegit. 

Ey Umm-i Mektum, bu dar vakitte kavmin buyiiklerini ikna' ile me§gul 
iken bana mani' oluyorsun, Bunu ofke ve niza' cihetinden degil, sana nasi- 
hat olarak soyluyorum. Bu beyt-i §erif dahi kasd-i Risaletpenahi'yi tavzihtir. 

2061. "By ^Anmed, Diak indinde bu bir kor; yiiz Oiayser'den ve yiiz vezir- 
den daha iyidir!" 

2062. ^Slgah ol, "en-nasii maadin'i hatira getir. ISir ma' den yiiz binden faz- 
la olur!" 

Bu beyt-i §erifte, Ebu Hureyre (r.a.)ten rivayet olunan o^u^r ojU. ^ut 
L^iJij v ^Ui ya'ni, "Nas altin ve giimus. ma'denleri gibi ma'dendir" hadis-i §e- 
rffine i§aret buyunilur. Canib-i Hak'tan Resul-i Ekrem Efendimize hitab oldu- 
guna gore, ma'na §udur: "Ey Nebiyy-i zfsan, bu zikr olunan hadfsini hatm- 
na getir, toz toprak icjnde veya gamurlara bula§mi§ bir altin parcasi, gayet 



^if^ 



ggp^ MESNEVI-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^3| 

miizeyyen nakisjarla munakkas, ve parlatilmis, bir bakir ma'deninden pek zi- 
yade krymetdardir. Binaenaleyh suret-i zahirede a'ma ve pejmurde bir halde 
bulunan Umm-i Mektum, suret-i zahireleri siislii ve muntazam olan bircok 
hiikumdarlardan ve vezfrlerden daha makbul ve mu'teberdir. Nazar-i i'tibar 
zahire degil, batinadir!" 



2063. *LMuktefi la'l ve aktk ma'deni, yiiz binlerce hakir ma'deninden daha iyidirl" 

"Hacmi sagir olan kiymetli la'l ve akik tasjan ma'deni, hacimleri buyiik 
olan bakir ma'deninden daha krymetdar ve daha makbuldur." 

^ji j ^ji j (j-i-p j j -blj <u-~x ^j-^ Jb ijl^J \>zij\ \j~+s>-\ 

2064. x 'Gy ifAhmedl burada matin faidesi yohtur; askian ve derdden ve duddan 
dolu bir sine layiktu." 

"Ey nebiyy-i zi§an olan Ahmed! ind-i ilahfde alem-i kesafete taalluk eden 
malin faidesi yoktur. Ben Azimu*§-§an, a§kla ve gontil derdiyle ve ah u vah 
dumaniyla dolmus, bir sine isterim." 

2065. ^Kalbi miinevver bir kor aeldi, hapiyi kapama; nasihah ona ver hi, na- 
sihat onun hakkidu." 

2066. w 6jjer i^t ii$ ahmak sana miinkir oldular ise, mademki sen seker ma'de- 
nisin, ne vakii aci olursun?" 

"Eger birkac ahmak, riiesayi birakti da pejmurde bir koriin arkasindan 
ko§tu diyerek senin ef alini inkar ederse, sen menba'-i hidayet ve cemalsin; 
ne vakit aci ve celali olursun?" 

2067. "Gijer iki iic ahmak sana tohmet koyarsa, Diak senin icin sehddet verir." 

"Eger birkac ahmak senin efal-i hasenene ve ahlak-i §erffene i'tiraz edip, 
seni kabahatli addetmek isterlerse.Hak senin ahlak-i §erifene ^ j&- JJ'^ij 
(Kalem, 68/4) kavliyle Kur'an-i Kerim'de §ehadet buyurur."' 



AHMED AVNl KONUK 

2068. IZuijurdu ki: "iStflemin ikranndan farigim; o kimse ki, Diak onun sa~ 
hidi ola, ne gam vardir! 

Hak Teala'nin bu §ehadeti iizerine Resul-i zfsan Efendimiz buyurdular ki: 
"Ben halk-i alemin beni tasdik ve ikranndan farigim ve onlann ikrarlanyla 
mukayyed degilim." Hak Teala hazretleri tarafindan hakkinda hiisn-i §eha- 
det buyurulan bir kimse hakkinda halkin inkanndan ne gam vardir! Onlann 
tasdikleri ve ikrarlan ancak kendilerine faide igindir. Nitekim ayet-i kertmede 
sure-i Hucurat'ta buyurulur.- <S4* ^ 4JU1 J* ^iu J* \^ V j» \jj^\ 01 d\^ oj^„ 
coiaO 'fk °o\ oii^AJ '^rui bi (Hucurat, 49/17) ya''ni, "Onlar sana Islam'a gel- 
meleriyle im'tina'n ederler. Sen onlara de ki; 'Bana Islam'imz ile minnet etme- 
yin! Belki Allah Teala size imtinan eder ki, size iman icm yol gosterdi. Eger 
imaninizda sadiklar iseniz.'" 

2069. *6jjer hir yarasa kusunun bir aunesien nasibi varsa, o, delil geldi ki o gii- 
nes degildir.' 

"Yarasa kusu"ndan murad, ahmak ve muhakemesiz kimsedir. "Gune§"ten 
murad, nur vermek ve dogru yolu gostermek da'vasinda bulunan kimsedir. 
"Eger boyle bir kimsenin etrafinda toplananlar ehl-i nefs olan kimseler ise, bu 
hal o muddeinin giines, olmadigina ve nur vermedigine delildir. Zira ehl-i nefs, 
ehl-i zulmet olup, akl-i mahz olan enbiya ve evliyanin nurundan kacarlar." 

2070. ^arasaciklann nefreii deld olur ki, Celfl'in -parlak giinesi benim. 

[2085] 

"Ehl-i nefsin benden nefretleri, benim celil olan Allah Teala'nin parlak gii- 
nesi oldugumun delilidir. Zira onlann nur-i akla ve ziya-yi muhakemeye ta- 
katlan yoktur. Zira muhalefet-i cinsiyyet vardir." 



2071. "Sjjer hir hok hocegi hir aiil suyuna racjib olursa, o gut suyu olmadigina de- 
lildir!" 

"Cu'al" bok bocegi ma'nasmadir. Bu hayvan hakkinda Hayatu'l-Hayavan 
namindaki kitapta §u beyanat vardir: "Bok bocegj, ma'ruf bir hayvanciktir. 



Q 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

Necaseti cem' ve iddihar etmek onun §anindandir. Ve o giil kokusundan ve 
giizel kokulardan oliir; pislige iade olundugu vakit, dirilip yasar." Ya'ni, "Ah- 
maklar pislik mesabesinde olan bu alem-i kesifin ezvak ve huzuzatindan mes- 
rur olup ya§arlar. Eger onlar ba§ina toplandiklan §eyin nefasetinden bahse- 
derlerse, onlann orada toplanmalan, o §eyin nefis ve iyi olmadigina delildir." 

2072. Bger hir halv mihekke mu§teri olursa, onun mihehliainde naks ve $eh za- 
hir olur. 

Ya'ni, kalp ve gecmez olan altin, hakM mihek ta§ina yana§amaz. Zira 
derhal kalpligi meydana gikar. Eger bir mihek ta§ina yana§irsa, bilmelidir ki, 
o ta§ mihek ta§i degildir. 

2073. Utusiz, cjece ister, fliindiiz de^il, hunu bill Qece decjilim, cjiindiizum, zira 
cihanda parlanm! 

"Hirsiz"dan murad, ehl-i §ekavet; "gece"den murad, zulmet-i tabiat; 
"giinduzMen murad, nur-i ruhaniyyettir. "Ben zulmet-i tabiat degilim, nur-i 
ruhaniyyetim; ciham nurumla parlatinm. Halbuki ehl-i §ekavet, zulmet-i ta- 
biati ister; nur-i ruhaniyyetten zevk almaz. Bu sebeble bana muhalefete ki- 
yam eder." 

2074. JlPlyiriciyim, $ok ayiriayim ve saman-benden cje$it bulmamak i$in kalbur 
gibiyim! 

"Saman"dan murad, batildir. Bu beyt-i §erffte r ^-Ui j* J> ui ya^i, "Ben 
nas arasinda Hak ve batili aymciyim." ve ikJ <3j* **JtJi v^ 1 J ^^^ ya'ni, 
"Benim ismim kiitub-i salifede Fanklfta'dir" hadis-i §enflerine i§aret buyuru- 
lur. ikJ j> ya miifessirler "Hak ile batil arasim ayiran" ma" nasi vermisjerdir. 
Ve elyevm hiristiyanlann ellerindeki InciTde, Isa (a.s.)m "Benden sonra Fa- 
raklit gelecektir" sozu mezkurdiir. 

2075. ISen unu kepekten $iharinm; nihayet fl'osieririm hi, o niifustur, bu nuku§iur. 






AHMED AVNl KONUK 

"UrTdan murad, hak; "kepek"ten murad, bauldir. "Nukus/'tan murad, ec- 
sam suretleridir. "Nufus"tan murad, ervah ve ma'nadir. Ya'ni, "Ben bir kalbur 
gibiyim, halki elerim; hakki batildan ayinnm. Ve elemek neticesinde gosteri- 
rim ki, batillar ancak nakis, ve suretlerden ibarettir. Onlann ma'nalan yoktur. 
Ve hak olanlar ise, yalniz suretten ibaret olmayip, maani ve ervahtirlar." 

2076. HZen cihunda Diuda'nm mizani gtbiyim; her hajiji ajjirdan a$ik gosie- 
ririm. 

"SakiT'den murad, ehl-i run ve rna'na; "hafiT 'ten murad, ehl-i kesafet ye 
surettir. Nitekim ayet-i kenmede, °cj*- '^ uf, v>0 *~* J '& ^Jr ^ a* ^ 
iiji* ^u oji r (Karia, 101/7-8) buyurulmustaf. 

Ma'lum olsun ki, ilm-i ilahide saadeti veya §ekaveti sabit olanlann, bu 
alem-i §ehadette fiilen saadet ve §ekavetleri zahir ve aaJUi *^ji *Ui (En' am, 
6/149) ayet-i kerimesi mucibince, Allah Teala indinde "hiiccet-i baliga" sabit 
olmadikca, haklannda miikafat ve mucazat terettiip etmez. Ve saadet ve 
§ekavet-i fiiliyye ise ancak enbiya (aleyhimu's-selam)in da'vetleriyle tahak- 
kuk eder. Binaenaleyh enbiya ve onlann varisleri olan evliya, cihanda mi- 
zan-i ilahi olmus, olurlar. 

2077. T&r huzaiji okiizii Uiuda hilir; e$ek bir miifteridir ve bir meta in layi- 
kikir. 

§akf-i ezeli, okiiz cinsinden olan bir buzagi oldugu igin, okuzu "Allah" di- 
ye tamr. Bu "Allah", onun hamakatma layik bir Allah'tir. Nitekim e§ek dahi 
bir meta'in mu§terisidir. Fakat mu§terisi oldugu meta', onun kendi e§ekligine 
layik olan bir meta'dir. Bu meta' dahi ot, saman ve kavun karpuz kabugu gi- 
bi §eylerdir. Nitekim Turkge'de, "E§ek ho§aftan ne anlar!" darb-i meseli me§- 
hurdur. Ve ayet-i kenmede, 'u*~^ 0GJJ1 (Nur, 24/26) ya'ni, "Pis olan §ey- 
ler pis olanlar icindir" buyurulur. "Buzagrdan murad, hayvan siretinde olan 
kimsedir. 

2078. 'iW okiiz degilim, id ki heni buzagi sahn alsin; ben (liken deijilim ki, bir 
deve henden oilasm! 



o 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^$Sl 

Ben insan-i kamilim, hay van cinsinden degilim ki, buzagi ya'ni hayvan 
tabiatmda olan kimseler bana ragbet etsinler! Ben diken mesabesinde olan 
huzuzat-i nefsaniyye menba'i degilim ki, bu dikenlerden tagaddf eden kim- 
seler benden muntefT olsunlarf Zfra her cins kendi cinsine meyl eder. 

2079. O 2anneder ki bana cevr etti, helki henim aynamdan tozu siipurdii. 

hayvan siretinde olan kimse bana kar§i muhalefeti ile bana cevr ve ezi- 
yet ettigini zanneder. Halbuki onun bu muhalefeti ve eziyeti benim kalbimin 
aynasindaki tozu siipurur. 

Ma'lum olsun ki, enbiyamn kalbleri hadd-i zatinda masiva tozlanndan 
musaffa ve tahirdir. Buradaki "toz"dan murad, sirr-i kader hicabidir. Zira en- 
biya hin-i da'vette sirr-i kaderden mahcubdurlar. Eger "sirr-i kader" kendile- 
rine zahir olsa, da'vette futur vaki' olur ve ezelde saki olanlara da'vetin mu- 
essir olamayacagini goriirler. Halbuki "huccet-i baliga" sabit olmak icjn, 
daVetlerinin ale's-seviyye vaki' olmasi hikmet-i ilahiyye fcabidir. t§te bu hi- 
cab sebebiyle onlann tebligleri ilm-i ilahide saadeti ve §ekaveti sabit olanlara 
seyyanen vaki' olur. Vaktaki ala's-seviyye vaki' olan tebligat iizerine saidler 
muvafakat ve sakiler muhalefet eder. Ehbiya nazannda onlann hakayik-i 
ezeliyyeleri zahir olur ve toz mesabesinde olan sirr-i kader perdesi ayihe-i 
kalblerinden kalkar. 

<?* 
Delinin Calinos'a yaltaklanmasi ve Calinos'un korkmasi 

2080. Calinos kendi ashabina. " CAiuhakkak o bana ,ildn ilaci versin! aecii. 

[2095] J 

Calinos, eski Yunan hekimlerindendir. Bu Calinos bir giin kendi sakirdle- 
rine dedi: "Filan kimseye soyleyin, muhakkak bana filan ilaci versin!" 

^^ 



AHMED AVNI KONUK 



2081. Drndi, o bin ona dedi ki: "6y zu-fiin&n, bu ilaci delilik \$in isterler!" 

§akirdlerden birisi Calinos'a dedi: "Ey zu-funun ustad, bu ilaci delilik 
igin kullamrlar!" 

3i -oijji dh */ j* _p cJ>f jC £j* ji\ y Jap jl jj> 

2082. Ur Ba senm aklindan uzaktir, bir daha soulemel" ^Dedi ki: xr Bir deli ba- 
na teveccuk eiti." 

"Bu delilik senin aklmdan uzaktir; bir daha bu ilacdan bahs etme!" Cali- 
nos cevaben dedi ki: "Bir deli bana bakti." 

2083. xxr Bir miiddet benim yiiziime hos bakti; bana gozcejjizini kirpfi, benim ye- 
nimi cekti.' 

2084. "Scjer bende ondan cinsiyyei olmasa idi, ne vakit o firkin yiizlii bana yuz 
aeiirir idi?" 

"Bende onun deliligi cinsiyeti olmasa idi, o akhnin ylizu girkin olan kim- 
se bana tevecciih eder mi idi?" 

2085. "Scjer kendi cinsi aormese idi ne vakit gelir idi; dnsinin aayriye ne vakit 
kendisini caryardi?" 

2086. Uaktaki iki kimse ihiildt eder, hi$ subhesiz onlarin arasinda kadr-i mii$- 
terek vardir. 

Birbiriyle muhalata ve musahabe eden iki kimse arasinda mutlaka siretle- 
ri ve tabiatlan cihetinden bir i§tirak vardir. 

2087. Hir kits ne vakit ucar? Sincak kendi cinsi tie. V^a-cinsin sohbeti me- 
zardir ve lahiddir! 



a^^ 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 

Bir kusun bir ku§ ile ucmasi ve otlamasi 
sebebi ki onun cinsi degil idi 



Birbirinin cinsi olmayan iki kusun beraberce ugup gezmesi ve otlamasi se- 
bebinin beyanindadir. 

2088. bir hekim dedi hi: "Hleyabanda hurgayi leylek ile dola$mahia gordiim." 

2089. " xr Taaccuhde haldim; acaba alamet olarah ne kadr-i muster eh bulurum di- 
ye onlann hdlini ara§iudim." 

2090. uakiaki ben hayran ve bi-hii§ olarah yahin aittim, gordiim hi onun her 
ihisi toped idiler." 

"Hayretle onlann yakinina gittigim vakit, onlann arasindaki cihet-i cami'a 
ve kadr-i miisterek topallik oldugunu gordum." "Deng" kelimesinin miitead- 
did ma' nasi vardir. Burada bi-hus. demektir. 

2091. Uiususiyle bir $ahbaz hi o ar§i olur, bir ^aylah ile hi, o fer$i olur. 

Ya'ni, aralannda kadr-i miisterek ve cihet-i camia olmadikga, hemcins ol- 
mayan iki kusun beraberce ucmasi ve gezmesi mlimkin olmaz. Hele arsa 
mensub olan bir §ahbaz ile arza mensub olan bir caylagin ihtilati nasil 
miimkin olur? "§ahbaz-i arsf 'den murad, enbiya ve onlann varisleri olan ev- 
liyadir. Ve "fer§f olan gaylak"tan murad, esfel-i safilfn-i tabiatta kalan nefsa- 
ni kimselerdir. 






gJX^ AHMED AVNt KONUK 

2092. O biri illiuyin fliine$i olur; ve bu diijeri yarasadtr hi, siccinden olur. 

"Illiyyin" alem-i letafet ve ruhaniyyet; ve "siccih" alem-i kesafet ve nef- 
saniyyettir. 

2093. O biri her bir auibdan an bir nur; ve bu diijeri her bir havmin dilencisi 
bir hordiir. 

Ya'ni, biri uyub-i nefsaniyyeden an bir nur ve ruhtur; ve digeri her bir su- 
retin arkasinda ko§an ve onlan mustakillii'l-viicud zannedip, her birinden bir 
menfaat uman bir kordiir. 

^j jfs" ji ^ ^/ J^ M ^J CA3A A *£ ur* U ^fi ot 

2094. 'Dirisi bir aydir hi, O^ervin iizerine vurur; ve bu biri bir hurttur hi, cjiib- 
re icinde ua$ar. 

"Pervfn", bir yildizin ismidir. "MatTdan murad, insan-i kamil; "PervirTden 
murad, alim-i zahiri; ve bocek nev'inden olan "kurf'tan murad, ehl-i nefs 
olan cahillerdir. u Gubre"den murad, uzviyyat-i muteaffineden miite§ekkil 
olan ecsamdir. Ya'ni, "Insan-i kamil ay gibi parlak olan ulum-i lediinniyye 
menba'idir ki, ulum-i zahiriyye erbabinin ilimleri iizerine ziyasi carpar. Ve 
ehl-i nefs olan ciihela ise, ecsam-i muteaffinenin ezvaki ve huzuzati icjnde 
ya§arlar." 

2095. O biri bir ^usuf simahdu, Dsa nefeslidir; ve bu biri bir hurt veud $in- 
girahli e$ehtir! 

insan-i kamil ruh-i miicessem haiinde olup, onun sima-yi ma'nevisi Yu- 
suf (a.s.) gibi parlaktir ve giizeldir ve nefesi Isa (a.s.) gibi ma'nevi oliileri di- 
riltir. Ve ehl-i nefs ise, yirtici bir kurt veya gingirakh e§ek mesabesindedir. 

2096. O biri la-mehanda ucucu olmu§; ve bu birisi hopehler gibi samanlihta- 
dul 






Pp 3 " MESNEVl-t §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^PS 

tnsan-i kamil, mekandan an olan alem-i ervahta ugucu olmu§; ve bu bi- 
risi, samanlik mesabesinde olan kesafet-i tabiiyye iginde kopekler gibi niza' 
ve miicadele iginde kalmi§tir. 

2097. Qui lisan-i ma'nevi ile bok bocejjine bunu soyler hi: By holtujju h,okmu$, 

2098. Bger aiiUstandan kagarsan, §iibhesiz o nejret cfiilisianin hemalidir!" 

2099. ur Benim (jayretim, senin iizerinde yasakci dejjnegidir; "By aleak, buradan 
uzak oil" diye vurw." 

"Dur-ba§", birinci misra'da, ucu iki gatal olan bir mizrak ma'nasinadir ki, 
yasakgilar eski padi§ahlann onlerinde gotururler ve bununla yol tizerindeki 
adamlan uzaklasttnrlar idi. 

2100. Ue ejjer ey aleak, henim ile imtizac edersen, bu zan gelir hi, benim 
[2115] '1-1 • /" 

ma denimdensin: 

"Ey algak ve nefsanf olan kimse, eger sen benim ile ihtilat edersen, her- 
kes senin mahiyetini de benim mahiyetimden zannederler!" 

2101. nZiilbullere mahal, cemen yaki$ir; muhakkah boh. bocejjine vaian, pislik 
icinde daha ho$iur! 

Bulbullere gemenlerde ve yesjlliklerde makam ve mahal ittihazi yaki§ir. 
Bok bocegine de, pislikler iginde vatan intihabi daha ho§tur. 

2102. Diak beni mademki murdarlihtan temiz iuttu; benim uzerime bir mux da- 
rt nasb etmek nasd layih olur? 

"Murdarlik"tan murad, sifat-i nefsaniyye ve siret-i hayvaniyyedir. 



G ^^ 



AHMED AVNl KONUK 

2103. nSenim hir damanm onlardan idi ve onu kesti; o hotii damar hana nere- 
de erisecektir? 

"Bir damar"dan murad, '$&* ^ tf lJi (Kehf, 18/110) ya'ni, "Ben de an- 
cak sizin gibi be§erim!" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere, "in- 
san-i karmT'in cihet-i be§eriyyesi ve kesafet-i cismaniyyesidir. Diger daman 
dahi, ruhaniyyeti ve melekiyyetidir. Hak Teala hazretleri lutuf ve inayeti ile 
be§eriyyet damannin ahkamim kesti ve ibtal etti; ve bundan sonra artik o 
kotii damar olan be§eriyyet ahkami ve nefsaniyyet sifati kuwetlenip nesv ii 
nema bulamaz. Binaenaleyh Hak Teala hazretleri JL cJsk (Sad, 38/75) 
ya'ni, "Iki elim ile halk ettim!" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iize- 
re, Adem'i mazhar-i cemal ve celal olmak iizere halk etti. Onun nlhaniyye- 
ti ve melekiyyeti mazhar-i cemal; ve nefsi ve be§eriyyeti mazhar-i celaldir. 
Adem'in ezeldeki hilkati bu esas iizerine idi. Binaenaleyh birisi cemal-i ila- 
hfnin ve digeri de celal-i ilahfnin ni§ani idi. Nitekim atideki beyitlerde bu 
ma'naya i§aret buyurulur. 

2104. Bzelden JAdem'in hir nisani o idi hi, melaihe mahal cihetinden ona has 
hoydular. 

Ezelden Adem'in bir ni§ani, ruhaniyyeti cihetinden cemal-i ilahfye maz- 
hariyyeti idi ki, melaike, Adem'in bu tecelliye mahal olmasi cihetinden ona 
secde ettiler ve onu bu cihetten melekler kendi cinslerinden bildiler. 

2105. 'Diger nisan o hi, o Dhlis "<$ah ve revs heniml" diye ona has hoymaz. 

Ve Adem'in diger nisani dahi be§eriyyeti cihetinden celal-i ilahiye maz- 
hariyyeti idi ki, fblfs onu kendi cinsinden gordii ve "Bu cinsin, ya'ni ehl-i ce- 
lalin sahi ve reisi benim; nigin ona serfuru ve secde edeyim?" dedi ve secde 
etmedi. 

2106. Dmdi eger OhUs dahi sacid ola idi, o ilAdem olmaz idi, o hir (jayr olufdu. 



*$$&> 



m&~ MESNEVI-t §ERlF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVt-2 



lblis dahi eger melekler gibi secde etmis, olsa idi, o Adem, cemal ve celal-i 
ilahiyi cami' olan bir Adem olmazdi; baska bir mahtuk olurdu. Binaenaleyh 
Adem iki ziddi cami' oldugundan, melaike cihet-i melekiyyetini gordiiler, 
secde ettiler; ve lblis cihet^i be§eriyyetini ve celale mazhanyyetini gordii ve 
ehl-i celalin riyasetini iddia ile secde etmedi. Bu hususta Iblis'in taayyiinu la- 
tif ve Adem'in be§eriyyetinin kesif olmakla, bu cihetle cinsiyetlerinin yekdi- 
gerine muhalif olmasi, mani'-i mukayese degildir. Esas, celale mazhariyyet- 
tir. Zira lblis, o^ ^ iSi-j > : '^ J£+ (Sad, 38/76) [ya'ni "Beni atesten onu 
camurdan yarattin!"] ayet-i kerimesinde ihbar buyuruldugu iizere, kendisi- 
nin atesten mahluk oldugunu ikrar eder. Ate§ ise mazhar-i celaldir. Ve kesa- 
fet-i Adem dahi mazhan-i celaldir. Binaenaleyh lblis celale mazhariyyet hu- 
susunda, latifin kesife serfuru secde edemeyecegi kiyasini derpis, ederek 
da'vaya kryam etti. 



2107. Dier melegin siicudu da onun mizantdu; o du§manin inkan da onun bur- 
hanidir. 

Ya'ni, melaikenin secdeleri ve serfurulan, Adem'in ruhaniyyetine ve taha- 
retine mizan oldugu gibi, o du§man olan Iblis'in Adem'e inkan da onun ta- 
haretinin delflidir. Zira melaike sirf mazhar-i cemal olup, sirf mazhar-i celal 
olan Iblis'in ziddidir. lblis secde hususunda melaikeye iltihak etmeyince, on- 
lardan aynlmis. ve onlarin cinsi olmadigini izhar etmi§ olur. Binaenaleyh Ib- 
lis'in bu inkan da Adem'in cihet-i melekiyyetinin ve taharetinin delfli ve bur- 
hani olur. 

jj^j d\y^ tl~*jl b\y> *Jb ^iJUU J\J>\ C— ^jl sS^ (t-A 

2108. Dhrar-i melek de onun $akididir; o hopekcecfizin kiifrii de onun §dhl- 
didir. 

"K6pekcegiz"den murad, lblfs'tir. 

2109. ^u soziin nihaudi uokiur, riicu et; acaba o iyi adama o aux ne yapti? 

Bu Adem ve melek ve §eytan hakkmdaki esrar ve hakayikin nihayeti yok- 
tur; kissaya riicu' et. Acaba o saf adama o i'timad ettigi ayi ne yapti bakalim? 

^^ 



AHMED AVNI KONUK 



(^ 



Aymin yaltaklanmasina aldanan o kimsenin i'timadinin neticesi 

2110. $akis uyudu ve ayi onun sinegini kogdu ve sinek indddan dolayi ondan 

[2125] , • 11- 

yine gen geldi. 

Ya'ni ayi sinekleri kogdugu halde, sinekler muannidane bir surette tekrar 
gelip uyuyan kimsenin yiizune konarlar idi. 

jlj^ x>l ^» j\j jj l jS^» jt ^>\yr <-£jj j^ ^j cAj^ "^ 

2111. n)elikanlinin yuzunden kac kere onu kogdu, o sinek ondan yine kosarak 
geldi, 

2112. c5^t/i sinege ojkelendi ve cjitll dagdan pek biiyiik hir tas aldi. 

2113. Ta^i getirdi ve sinegi gordii ki, yine uyumusun yiizii iizerinde yer ve zi- 
yafet tutmus. 

"Saz" kelimesinin miiteaddid ma' nasi vardir. Burada "ziyafet" ma' nasi 
miinasibdir. Zira sinekler konduklan mahalde tagaddi ederler. Ya'ni sinekler 
uyuyan kimsenin yiizu iizerine konup, ziyafete dalmis, idiler. 

2114. degirmen tasini tuitu ve sinek iizerine vurdu, id ki o sinek geri gide. 

"Haziden", cocuklar gibi orurup, surtime surtiine gitmek ma'nasinadir. Ve 
bu ma'naya binaen, kannca ve emsali olan ha§erat-i arza "hazende" derler. 
Ve sinekler konduklan rriahallere algaktan siirtunerek ugtuklan igin, cenab-i 
Pir efendimiz, "gitmek" makaminda bu kelimeyi isti'mal buyurmustardir. 



pp^~ MESNEVI-I §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • ^?§ 

*£ j& ^ ^* ji J^* Cf^ *£ J>\^J^~ \j «i>- <Jjj jiL 

2115. Tas uyumusun yuziinu par$a -parga etti; bu meseli cumle alem iizerinefas 
etti. 

"Hasha§ kerden", ezip, parga parca ve un ufak etmek ma'nasinadir. Ya'ni, 
ayinin bu hareketi, bu meseli biitun alemlere nesjetti. Nitekim bu hikayeyi 
§arkta ve garbda kiraat kitaplannda gocuklara okuturlar. 

2116. iS%hmakin muhabheti muhakhak ayinin muhabbeti geldi; onun hini mw 
habbettir ve onun muhabbeti hindir. 

2117. Onun ahdi gevsektir ve harab ve zaiftir; onun sozii kavi ve vefasi cu- 
ruktiir. 

2118. €ger yemin ederse dahi i'timad etme; egri sozlii hisi yemini bozarl 

2119. (jVlademki onun yemmsiz sozii yalan oldu, sen onun mehrinden ve ye- 
mininden dujja diisme! 

"Me-yuft" (c-jL.), "du§mek" ma'nasina olan "iiftaden" masdanmn nehy-i 
hazindir. "Dug", ayran ma'nasina olup, burada tuzaktan kinayedir. Ya'ni, 
"Sen onun mekrinden ve yemfninden tuzaga du§me!" demek olur. 

2120. Onun nefsi beydir ve akli esirdir; onu yiiz binlerce Jvlushaj i yutmus tut! 

ahmakin aklma sifat-i nefsaniyyesi hakimdir. Kelam-i Hakk'in ma'na- 
lanni yutmus, olsa bile faidesi yoktur. Boyle bir kimsenin yeminine nasil i'ti- 
mad olunur? 

2121. uMademki yeminsiz soziinii hirar, eger yemin ederse ondan beierini y apart 



<^££0 



AHMED AVNl KONUK "^ 



q\£ wUS'j.v- <o J*Jjj ^yS" dS~ jl j\ ssjs J <uaJM ^jJu *xJlj 

2122. ,Zira /^i nefis ondan daha delulir ki, sen onu agir yemin ile baglauasin! 

Ya'ni, nefs-i emmare, senin onu agir yemin ile baglayamayacagin derece- 
de bir delidir. Ve mademki o senin uzerine hakimdir ve sen onun esfrisin, onu 
yemin ile baglasan, o yemin bagim derhal kopanr. 

2123. r>ix esu gtbi ki, hakim uzerine hag kouar; hakim onu kovanr, disariya 
si$rar. 

Nitekim bir esir, hiikum ve kuvvet ile kendisine hakim olan efendisini ip- 
le'baglasa, efendisi o bagi kopanp serbest kalir. 



2124. Ofkesinden o hagi onun hasma vurur; onun uiizune uemini car-par. 

Ya'ni, hakim efendi o bagi kopanp, ofkesinden o kdlenin basma vurarak 
dogdugii gibi, nefs-i emmarenin esiri olan kimse de o nefsi agir yemin ile bag- 
lasa, nefis o yemin bagim kopanp, o esirin yuziine carpar ve yemini nice sa- 
yar. Binaenaleyh nefs-i emmarenin esfri olan kimsenin ne soziine, ne de ye- 
mfnine i'timad olunmak caiz degildir. 

2125. Sen onun ^evju hi'l-'ukud"undan vazgec; ona ^ihfazu eumanekum'u 
s'oule! 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Maide'nin ibtidasindaki ajiJu ty y t^^ili ($C (Ma- 
ide, 5/1) ya'ni, "Ey mii'minler, akitlere vefa edin!" ayet-i kerfmesiyle, yine 
aym sure-i §erifede vaki' 'feCS \}*L.\ 3 '^L- \->\ (Maide, 5/89) ya'ni, "Yemin et- 
tiginiz vakit, yemfnlerinizi muhafaza edin!" ayet-i kerfmesine i§aret buyuru- 
lur. Ya'ni, "Ey esfr-i nefs-i emmare olan kimse, sen o nefs-i emmarenin ah- 
dine vefa etmesinden ve sozunii tutmasmdan vazgeg ve ona 'Yemfnini hifz 
et ve yemfnine sadik ol!' deme. Zira onun bunl,ardan haberi yoktur!" 

JLJ jl *£ j j\j df>- JUT J> A^ ^ ^\j J^fi- Jjb A^jTj 

2126. Ue o kimse ki hilir, korkuya mensub olan ahdi eder; ve cismi vplik gibi 
ya-par ve onun eirajinda dolasir. 



Gg^ 



PpT^* MESNEVl-I §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • ^$Sl 

Ahdin ehemmiyyetini bilen kimse, o ahdi korkarak yapar ve yaptigi vakit 
dahi o ahdi yerine getirmek igin cismini eza ve cefadan ve zahmetten iplik gi- 
bi inceltir ve o ahdinin ffasi etrafinda dola§ir. 

Bu terceme ve izah, Ankaravf niishasina goredir. Hind niishalannda birin- 
ci misra', -uT ^ *£ i ^ x\> £ of j ya'ni, "Ve o kimse ki, ahdi kimin ile yap- 
tigini bilir" suretindedir. Ya'ni, "Ahdine vefa eden kimse, yemfni Zat-i ecell ii 
alaya kar§i yaptigim bilir. Binaenaleyh ism-i cetfl-i ilahiye kemal-i hurmetin- 
den, yeminine sadik kahr" demek olur. 



(^ 



Mustafa (a.s.)in hasta sahabenin iyadetine 
gitmesi ve onun faidesinin beyani 



-Li j\J j y>r ^ijjU-j Jl j^M -Li jL>_j l$' <?r\y>- <Uu>t*^? j\ 

2127. iS^shahaan hir ejendi hasta oldu; ve o, o hasialikian iplih, gwi oldu. 

Ashab-i kiram efendilerimizden bir efendi hasta oldu ve o zat-i §enfin vii- 
cudu o hastalik icjnde iplik gibi ipince oldu. 

2128. CMustafa onun tarafina iyadete geldi] zira onun huuu hutiin liituf ve he- 
rem idi. 

Mustafa (s.a.v.) Efendimiz o sahabenin hatinni sormak icjn ziyaretine 
geldiler. Qunkii o efdal-i be§er Efendimiz'in huy-i mubarekleri ve adet-i se- 
niyyeleri hep amme-i mu'minfn hakkinda liituf ve keremden ibaret idi. 

2129. Senin iyadeie gitmende faide vardir, onun faidesi vine sana aiddir. 






AHMED AVNi KONUK 



JJjsr- aLi> j JLib ^j]ai aS'jj Up u m^^ d\ *S" Jjl s.«Juls 

2130. niriuci faiaesi odur ki, o Kasfa olan sa./us, ola hi bir hutub ve sah-i Ce- 
tu olsim. 

Ya'ni, "tyadetine gittigin hasta bir zat, belki kalblere nur veren bir kutb-i 
ir§ad olur; ve yahut ind-i ilahfde kiymetdar bir ma'nevf §ah olur!", 

2131. ve ecjer kuiuh olmazsa, vol arkada§i olur; ve ecjer §ah olrnazsa, askerin 
ailtsi olur, 

"Ispeh", "sipah"m muhaffefidir; asker ma'nasinadir. 

2132. By inat$i t mademki halbln ihi gozunii tutmazsvn, $6yle hi odunu uddan 
bilemezsinl 

Ey kendi zekasma i'timad eden inatgi, senin kalbinin iki gozii kapalidir ve 
ilme'l-yakin ve ayne'l-yakfn mertebeleri sende yoktur. Oyle bir korsiin ki, 
odun ile ud (od) agaci arasini tefrik edemezsin. Ya'ni kamil ile nahsi fark 
edebilecek bir halde degilsin. 

2133. oMademhx alemde hir hazine vardir, incinme; asla hardbeyi defineden 
halt bilme! 

Mademki alemde Hakk'in hazinesi olan veil vardir, onu arayip bulacagim 
diye zahmet gekme. Her gordiigun "Allah" diyen dervi§ ve fakiri, bu hazine- 
den ve defineden bo§ bilme ve ona husn-i zan et. Nitekim Tiirkce'de "Her 
gordugiinu Hizir bil; her geceni Kadir bil!" darb-i meseli me§hurdur. 

2134. Dier dervi§e bo$una hasd et; alamet buldujjun vakil, cidd ile tavaf et! 

Vakia her dervf§ ve fakir kiyafetli olan kimsenin, hazfne-i Hak olan bir ve- 
il olmasi lazim gelmez. Fakat mademki onun suret-i zahiri rukara ve dervi§- 
ler tarzindadir, ona hiisn-i zan ederek ibtida bir hurmet-i zahiride bulun ve 
ona tevecciihiin varsm giizaf cihetinden ve bo§una olsun. Fakat onda vela- 



c^^> 



MESNEVI-t §ERIF §ERHI / IV. ClLT • MESNEVf-2 



yet alameti bulursan, bu call hurmeti ciddiyete tahvil edip, artik onun etrafi- 
m tavaf et. 

2135. CMddemki senin o bahn aoriicii aoziin olmadi, her vucudda hazine zannet! 

Mademki senin kalb gozun agik degildir ve herkesin batimm goremiyor- 
sun, o halde her gordugun vucudda Cenab-i Hakk'in bir hazfne-i feyzi oldu- 
gunu zannet. Ve elbette bu sayede bir gun tevecciihun mahalline masruf olur. 

2136. ^Boule olunca, uaramn silasint lazim olan vol addet; piuade ve silvan, her 
him olursa olsun! 

"Sille", kesr ve te§did ile, ula§mak ve hediye vermek ve ata ma'nalanna 
gelir. Bu beyt-i §erifte oidugu gibi te§didsiz dahi telaffuz olunur. Ya'ni, tarikat 
kardesterine kar§i ltituf ve ihsan ile muameleyi, lazim olan bir yol ve usul 
say. Bu hususta aralanm tefrik etme; ister piyade, ya'ni mubtedf ve ister sil- 
van ya'ni muntehi olsun. 

2137. Ue eger diisman olursa da, bu ihsan iuidir; lira ihsan ile $ok diisman dost 
olmustur< 

2138. Ue eaer dost olmazsa, onun hini noksan olur; zira hi ihsan hine merhem 
olur. 

2139. Onun gauri $oh faideler vardir; ve fakat eu iyi dost, senin meldlinden 
horkucuuum! 

Hasta ziyaretinin, bu zikrettigimiz faidelerden baska daha bircok faidele- 
ri de vardir. Fakat ey iyi dost, eger ben bunlan ta'dad edersem, bahis uzar 
ve dinlemekten sana da futur ve melal gelir diye korkanm! Hind nushalann- 
da, cJ*>u ji yerine, <sj\j> jt vaki'dir. Ma'nasi, "Bahsin uzunlugundan korka- 
nm" demekolur. "Ey iyi dost" hitabi, bu Mesnevi-i §enfi yazan Qelebi Hix- 



<^^o 



ggK®" AHMED AVNl KONUK "®>£J^ 

sameddin (k.s.) hazretlerine olmak caiz bulundugu gibi, kemal-i ihlas ile 
Mesnevi-i §enfi okuyanlann hepsine §amil olabilir. 

2140, Utasili bu gelcli ki, cem'in yan ol; put yapici gibi tartan bir dost yont! 

Hasil-i kelam budur ki, bir cem'iyyetin reffki ol. Zira ehl-i sulukiin mun- 
ferit ya§amasinda zararlar vardir. Ihvan-i tarikat ile ihtilat ve musahabet la- 
zimdir. Bilfarz eger tank arkada§i bulamazsan, cemad ve ta§ mesabesinde 
olan ehl-i dlinyadan birisini dost ittihaz eyle ve onu tank arkada§i yapmaga 
sa'y et. 

2141. Jtira ki hervamn $ohlugu ve cem'iyyeti, yol vuruculann zahnni ve miz- 
rajjini kuar. 

Kervan halki ne kadar cok ve cem'iyyetli olursa, e§kiyaya kar§i mukave- 
meti ziyade olur ve e§kiyanin kuvvetini ve silahmi hukumsiiz birakir. Zira 
hadis-i §erifte, 3w*-j **LjU ya'ni, "Cemaat rahmettir" ve *pUM ^ <dii _b ya'ni, 
"Allah'in yedi cemaat ile beraberdir" buyurulmu§tur. 



(^ 



Hak Teala'nin Musa (a.s.)a "Benim iyadetime 
gelmedin!" diye vahiy buyurmasi 



2142. Utah' tan CMiisa tarafina bu itab gelcti ki: *£y sen ceybden ayin tu- 
luunu gormussiin!" 

Hak Teala hazretleri tarafindan Musa (a.s.)a itab olarak vahiy buyurul- 
du ki: "Ey nebiyy-i zisanim, sen oyle bir kulsun ki, ceybinden iki ayin tu- 
lu'u gibi parlak olarak gikardigini his goziin ile gormu§sun!" Bu beyt-i §erif- 






MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "®^® 

te, sure-i Kasas'da vaki' ^ > ^ ICC' £>J ^. j'&L °dL\ (Kasas, 28/32) 
ya'ni, "Elini ceybine sok,'onu illetsiz olarak beyaz ve parlak bir halde gikar!" 
ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

iJjJi ^f jj£j ^ ja <J>y\ jy j ^/ C^j^ 

2143. x< INuri ilahulen seni parlathm; ben Dtakk! xm, hasta oldum, aelmedin!" 

"Uluhiyyetimin nurundan seni batmen ve zahiren parlattim. Ben 
Hakk'im; hasta oldum, beni ziyarete gelmedin." 

2144. ^jDeii hi: "€y Subhan, sen ziyandan -paksin; bu ne remzdir, ya ZRab bu- 
nu beydn ell" 

Musa (a.s.) dedi ki: "Ey noksanlardan ve ayiblardan munezzeh olan Zat-i 
ecell u ala, sen hastalik gibi, kullara mahsus olan zarar ve ziyandan tahirsin. 
Bu vahyin neye i§arettir anlayamadim. Ya Rab bunu acikca beyan buyur!" 

2145. ~^)ine ona buyurdu hi: sx<r Benim hastalicjimda nicin sen her em cihetinden 
sormadin?" 

Tekrar Hak Teala cenab-i Musa'ya buyurdu ki: "Benim hastaligim zamanin- 
da nigin liituf ve kerem cihetinden gelip de benim halimi hatinmi sormadin?" 

ixf y \j -_^ jA X* pf JiP I j y ^U^ 0~J Vj ^ ^-& 

2146. ^Dedi: "^$a Ulab senin noksamn yohtur; akd mahv oldu, bu sozii ac!" 

Hz. Musa buyurdu ki; "Ya Rab tekrar arz edeyim ki, senin zat-i uluhiyye- 
tinin noksani ve ayibi yoktur. Ben senin bu vahyinden aklimi ve muhakeme- 
mi gaib ettim. Bu soziin ma'nasini bana ag!" 

j^j jXJ pj>. j\ jj4j c^S jijf ^y- s-oJ^j <jj\ c*iT 

2147. buyurdu hi: "Svet, aiizide has bir kulum hasta oldu; o benim, iyi bak!" 

Hak Teala buyurdu ki; "Evet, benim makbul ve has bir kulum hasta oldu; 
o benim, ben de odur. Nazar-i hakikatla iyi bakP Bu babdaki fzahat, yukan- 
da 1724 numarah beyitin izahinda gegti. 



<^3g> 



&^ AHMED AVNl KONUK 

a* ^jAj J^jAj c — * 0- 4 ^J3^** Jrijj^* ^ — * 

2148. "Onun ma'zurlujju henim ma' zurlugumdur; onun hasialtgi benim hasta- 
ligimdir." 

1 726 numarah beyt-i §enfm izahina miiracaat buyurulsun. 

2149. "Dier /um Diuda ile beraber oturmak isterse, evliya huzurunda otursun" 
del 

Hadis-i §erifte f f JJi J*i <~ ^ *w £• a-^- * ^ u* y a ' ni » "Allah ile bera- 
ber oturmak isteyen kimse, ehl-i zikr ile beraber otursun" buyurulmu§tur. Ve 
hadis-i kudsfde dahi, j/ i ^ ^^ u! ya'ni, "Ben, beni zikredenin celisiyim" 
buyurulur. Ve Hakk'i bilcumle kuvasiyla zakir olan, ancak evliyaullahtir. Bina- 
enaleyh Hak ile beraber oturan kimse ile oturanlar da Hak ile oturmus, olurlar. 

2150. €ijer huzur-i evliyadan munkati olursan, sen helake mensubsun, zira ki 
ciizsiin, hull degilsin. 

tnsan-i kamil, "Allah" ism-i cami'inin mazhan oldugundan kulldwr; ve in- 
san-i nakista bu cem'iyyet-i esmaiyye olmadigindan, cuz'dur. Onlarda erbab-i 
miiteferrika olan ba'zi esmamn ahkami zahirdir. Rabbii'l-erbab olan "Allah" 
ise cumlesini muhittir. Nitekim ayet-i kerimede, j^ *»\J>\ «ui ^ j?- oy>> l->i*> 
(Yusuf, 12/39) ya'ni, "Erbab-i miiteferrika mi hayirhdir; yoks'a Vahid-i Kahhar 
olan Allah mi hayirhdir?" buyurulur. 

2151. <§eyian her kimi kertmlerden geri cjoiuriirse, onu kimsesiz bulur, o onun 
basim yer. 

§eytan, igvaatiyla her kimi, kerim olan evliyanin huzurundan men' eder- 
se, onu himayesiz ve kimsesiz bulur ve onu helak eder. Bu beyt-i §enf, 2150 
numarah beyt-i §erffin te'kididir. 

2152. I^ir zaman cem'den bir hans gitmek seytanin mekridir; dinle ve iyi bill 






MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

Bu beyt-i §erifte, ^y\ *ij ^ jo* i^-i apU>Ji jjU ^ Aya'ru, "Bir kimse ce- 
maatten bir kan§ aynlirsa, muhakkak Islam ipini boynundan gikanr" hadis-i 
§enfine i§aret buyurulur. §urrah-i hadis ve lmam-i Gazalf hazretleri gibi ule- 
ma-i kiram, "Cemaattan maksad, icma'-i ummettir" demisterdir. Ya'ni, ic- 
ma'-i ummetten ayrilmak ve yahut yarandan murarakat, §eytanm mekr ve 
hflesinden ileri gelir. Hind nushalannda • jj ^ yerine, o-jJ d» vaki'dir. c—ju 
Ferheng-i Surun'de "kan§" ma'nasina g6sterilmi§tir. Ve ba'zi ntishalarda da 
v*-j <Ji yazilmi§tir. Bu da kan§ demektir. 

(?* 

J^.X*Jt> j\ \j <j£j1p J <U& j ^J-^ O^^J O^j^ I4-J" 

Bagcimn sufiyi ve fakihi ve Alevf yi birbirinden yalniz birakmasi 



2153. ^tr baija vakiaki haain Icine nazar eiti, heniinin haoinda hirsizlar gibi 
ii$ adam qordu. 

l/ji ^ l$^. er-^j^ J*i j* iff* J ^MjZ> y^kj^^i 

2154. H^ir jakih ve bir §erif ve bir suji; her hirisi veja eimeyici bir $uh idi. 

"§uh", utanmak bilmez olan agik me§reb kimse ma'nasinadir. Ya'ni bu tig 
arkadas,, vefasiz ve utanmaz kimseler idi. 

2155. c Dedi: "IZunlara benim yiiz huccetim varclir; fakat cem Airier ve cemaat 
rahmettir. 

Bagci kendi kendine dedi ki: "Hirsizlar gibi benim bagima giren bu 
adamlan itham igin benim elimde gok hiiccet vardir. Fakat bunlar iic, ki§idir 
ve cemaat halindedir. Ve cemaat ise, ^j ^u^-i hadis-i §enfi mucibince rah- 
mettir. 



G £P? 



AHMED AVNt KONUK 

2156. ^ir y$i {if nefere $iki$amam; bindenaleyh evvela onlan birbirinden 
munkaii hilay im." 

f£ J. J^r" ^ h* *&*$■ (^** ^J-J Cf^Jt^ij* 

2157. i>eTi her hirini bir tarafa salayim; yalnvz olduiju vakil onun biyigini yo- 
layim." 

2158. Utue etti ve sufiyi yola hoydu; ta hi onun yaranint ona tebah ede. 

Bagci Me etti ve evvela suffyi one koydu; ta ki onun arkadasjannin fikri- 
ni o suff hakkinda ifsad ede. 

ti^j ji' ^s- jj' $~& ^ ^j ^y* 3J- h ^jy^ ^-^ 

2159. Sufiye dedi: '6u iarafina flit, bu refihler vein bir kilim aeiir." 

"Viisak" ev ma'nasinadir. Bagci sufiye dedi ki; "Git bizim ev tarafina, bu 
arkadasjannin rahat oturabilmeleri igin bir kilim al gel." 

j\^U JuJ* jAj lS &* jj j\j j> \j Oji^ C-if Jj^ CUflj 

2160. Sufi ftitti, iki arkada§a yalnizca dedi: * Sen fakiksin ve bu namh §eriftir." 

Ya'ni, suff gidince iki arkada§i suflden hall kaldi; bagci onlara suffnin 
aleyhinde yalnizca sdyledi. 

f-y, ^ y J^ j# u f*jy- c? 4 J* y ^y* u 

2161. ur Biz senin feivan ile bir ekmek yer'vz) biz senin ilminin kanadi ile 
ucanz." 

"Ey fakih, biz helali ve harami senin verdigin fetvalar sayesinde biliriz ve 
gidamizi senin bu fetvalanna g6re tedarik ederiz. Bu hayat-i diinyeviyyede 
senin ilminin kanadiyla ucar ve yasanz!" 

2162. "Ue bu dahi bizim sehzademiz ve sultammizdir; seyyiddir, hanedan-i 
<y\iusiafd ' dandu . " 

^^ 



MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

2163. "0 alfak obur sufi kimdir ki, o sizin gibi sahlara musahtb olsun?" 

2164. "fieldigi vahii onu pamuk yafin; bir hafla benim bag ve rajjimtn iizeri- 
ne vurun. 

"Penbe kerden", pamuk gibi didik didik etmek ma'nasmadir. "Bag" 
ma'lumdur. "Rag", dagetegi ve dibi ma'nasmadir. Ya'ni, "SufT sizin sohbeti- 
nize layik bir adam degildir. Kilimi getirdigi vakit onu dogup pamuk gibi di- 
dik didik edin ve siz de bir hafta dag eteginde olan benim bagimda safa-yi 
hatir ile oturun ve zevk edin." 

2165. nr Bag ne olur, benim canim sizindir! 6y sizler ki, benim i$in sag goz gi- 
bi olmussunuzi 

cJiS^ -^ <J> C)\j\i-j^ at ^~kj b oLL»i^ j *£ *^y*$ 

2166. Vesvese eiii ve onlan aldaih. S$h hi, dostlardan sabretmek lazim olmazl 
Bagci bu suretle onlann kalblerine vesvese ilka edip aldatti. Ah ki, ki§i 

dostlardan nefsini habs etmek ve onlardan aynlmak lazim gelmez! 

2167. Vaktaki sufiye yol verdiler ve gitti, hasim onun arkasinda buyuk degnek 
ile gitti. 

Bagci verdigi vesvese ile, fakihi ve §erifi sufiden soguttu; onlar da sufiye 
yol verdiler ve onun arkadashgindan vazgectiler. Zavalli stiff de gitti. Dusman 
olan bagci da bir buyiik degnek ile sufinin arkasini ta'kib etti. 

2168. Dedi: ''By kopek, sufilik mi olur ki, inad cihetinden hemun bizim bagx- 
mxza gelesin? 

2169. Uf 3a yolu sana Ciineud ve Hayezid mi gosierdi? ^u sana hangi seyh ve 
pirden eristi?" 



G ssp? 



AHMED AVNt KONUK 

2170. Sufiyi dogdii; vaktaki onu, yalniz buldu, onu yanm olii yaph ve onun ba- 

[2184] j 

$mh uardi. 

2171. ouji ie^i: H^enim amm flcfit; /akin ei^ arkada$lar kendinizi iyi hifz 
edin!" 

Sufi dayagi yedikten sonra kendi kendine dedi ki: "Ey arkada§lar, ben no- 
betimi savdim; sjmdi artik nobet size geldi, kendinizi iyi muhafaza edin!" 

OUU ^jj Jj^\ f*~*-j ^ J™ib jLp! 1^ y* 

2172. w CAiuhakkak beni yabanci hildiniz. JAgah olun, ben bu deyyustan daha 
yabanci decjilim!" 

2173. ur Bu frenim yedtgim §ey, sizln vein de yemege laytkhr; ve bbyle bir §erbet 
her alcajjm cezasidir!" 

"Bu benim yedigim dayagi siz de yemege liyakat kesbettiniz. Boyle bir aci 
§erbeti icmek, her bir algagin ceza-yi sezasidir!" 

2 1 74. 'Ttu cihan dagdir ve senin dedikodun, sadadan yine de senin iarajina cjelir. 

Bu cihan bir daga benzer. Yaptigin dedikodulann aks-i sadasi yine senin 
taraftna gelir. Eger dedikodun iyi ise, aks-i sadasi iyi; ve kotii ise kotu olarak 
sana riicu' eder. 

Bu kissada, bagcimn evvela tefrikada suffden basjamasmdaki i§aret budur 
ki, sufEer ittihada ve muvanesete meyyaldirler. Eger bagci suffyi birakip di- 
gerlerinden basjasa idi, sufl tefrikaya meydan vermez idi. 

2175. Uaktaki bagci suftden farig oldu, ondan sonra onun cinsi bir bahane yavh. 

Bagci surlyi dogiip bagdan kogduktan sonra, digerlerine kar§i sufiye yap- 
tigi rule cinsinden bir hileye te§ebbiis etti. 






&^ MESNEVM §ERIF §ERHl7 IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

2176. ^Dedi ki: "Gy benim serif im, ev tarafina git; zira ben kusluk vakti i$in 
-pide -pisirdim!" 

"Rukak", "pide" dedigimiz ekmektir. 

2177. 6uin kamsmdan [Kaymaz' a soyle, taki o videyi ve kazi getirsin. 

"Kaymaz", bagcinin ya cariyesinin veya zevcesinin ismidir. "Kaz", Tiirk- 
ge bir kelime olup, bildigimiz hayvan ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey benim §erifim, 
git evin kapisindan Kaymaz' a soyle, ku§luk taami igin pi§irdigim pide ile ka- 
zi getirip sana versin, al gel de yiyelim!" 

2178. Vaktaki onu yola koydn, dedi: "By keskin goriku, sen fakihsin, bu za- 
hir ve muhakkaktir!" 

$_f *£\» JUb ^ *£ \j j\ j^U if Is j** ^ ^ ^ij^ ^ 

2179. vx O bir serijtir ki, soguk da'va ediyor. Onun anasini kim bilir, acaba kim 
yaph?" 

Ya'ni, "0 §enf dediginiz adam, soguk bir da'va olmak (izere §erafet iddi- 
asinda bulunur. Onun hakikaten "§erif ' oldugu ne malum? Kim bilir onun 
anasi kimden hamile kaldi?" 



2180. "ZKadina ve kadimn fiiline goniil korsunuz. O^fakis akd, soma da xii- 

[2194] «.i/// 

mad: 

"Huzuzat-i nefsaniyyesine meclub olan kadina ve kadimn fiiline, garibdir 
ki, gonul baglarsin. Hem "Akillan nakisur" dersiniz, hem de onlann sozune 
i'timad edersiniz! Zira kadin dogurdugu gocugu isjne gelen bir babaya nisbet 
eder ve zinadan hamile olsa da onu setr eder." 

is? ur*. *\*j j> j ^— l *^ ! ^ y i J* y 1 j J^y^ 

2181. Qok gabi zamanede kendisini £%li ve V^febi Uzerine baglamishr . 



G ^P S 



AHMED AVNl KONUK 

Zamammizda higbir kiymeti olmayan kimseler, kendilerinin nesebini Pey- 
gamber Efendimizin ve Imam All (k.v.) hazretlerinin silsilelerine baglami§tir. 

2182. l7ier himse hi zinadan ve zander den ola, o ZRabhaniler hakkinda zan 
cjotiiriir. 

Bu beyt-i §enf f cenab-i Pir efendimiz tarafindan saliklere nasihattir. "Rab- 
banf', Huda-§inas ma'nasmadir. Ya'ni, efali ve akvali duriist ve §erafeti te- 
vatiiren sabit olan Rabbaniler hakkinda su'-i zan ta§iyanlar, ancak zina mah- 
sulii olan ve fiil-i zinaya mimhemik bulunan kimselerdir. Nikah-i sahih man- 
sulu olan kimseler bu hususta su'-i zandan kat'iyyen tevakkf ederler. 

2183. Uier him hi onun ha§i $arhlardan doner, hendi flibi haneyi donmii$ goriir, 

£arh vurup ddnmek sebebiyle ba§i donen kimseler, bulundugu odanm du- 
varlanni doner bir halde goriir. Halbuki donen kendi ve kendi ba§idir, odanin 
duvarlan degildir. Bu hal, Turkce'deki "Ki§iyi nasil bilirsin? Kendin gibi!" 
darb-i meseline mutabiktir. Bunun gibi, zani kimse de herkesi zani goriir. 

2184. hul-fuzvlhaijci o §eyi hi souledi, onun hali evlad-i ^esul'den uzah idi. 
Terbiyesiz bagcimn soyledigi sozlerdeki halden, evlad-i Resul uzak idi. 

L)|jjt>- iS^ji (J^ CXrZr ^ 0^y» £<>vP jl iS^j^ _p 

2185. Gcjer o m&riedlerin yavrusu olmasa idi, haneddn i$in ne vakii houle soulerdi? 

"Netice", hayvan yavrusu ma'nasinadir. Ya'ni, "Edebsiz bagci eger mur- 
ted ve dinsizlerin yavrusu ve evladi olmasa idi, hanedan-i Resulullah igin 
boyle rezfiane isnadatta bulunur muydu? Zira al ve evlad-i Resulullah'a mu- 
habbet, her bir mii'min igin vacibdir." 

2186. Sifsunlan ohudu, onu fahih dinledi; o sefih zalim onun arhasmda aitii. 

Bagci bu hezeyanlari soyledi, fakih de onlan kemal-i mutavaatla dinledi. 
Bagci fakihi ikna' ettigini anlayinca, §erffin arkasmdan zulmiinu lka' igin gitti. 



PpT^ MESNEVI-f §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

2187. ^ZWi: "61/ e^ek, sen-i tu ta^a kiro gugirdi? Dtayusizlik sana ZPeygam- 
her'den mi muds kalcli? 

Hind nushalarinda ikinci misra' juU ^i^ c^ > ^^ ji suretindedir. Ya'ni, 
"Sana Peygamber'den hirsizhk mi miras kaldi?" demek olur. 

^ J^ lt* ** j?**^ ^ y J-** ^ u l?** "^ b -r* 

2188. ""^aurtwu. arslana henzer; sen ZPeygamher yavrusuna henzer misin soylel" 

Bu ma'na, ikinci misra'daki "begge" yavru ma'nasina geldigine goredir. 
^> deki v sebebiyye; ve ^ (gi) edat-i istifham olduguna gore ma'na, "Sen 
Peygamber'e ne sebeble benzersin, soyle!" demek olur. Ankaravf hazretleri 
bu suretle ma'na vermisterdir. 

2189. J/Vtiilieci aciam $erijfe omi yapii fei, Uidrici al-i ^fiasin e yapar. 

tkrah edici olan bagci adam §erife, "Harici" ta'bir olunan Yezid askerinin 
al ve evlad-i Peygamberfye yaptiklan zulum ve §enaati yapti. Hind nlisha- 
lannda birinci misra', j>S j\ d^ $>f oToij^ t suretindedir. Ma'nasi, "0 al- 
eak, egrilikten dolayi §erife onu yapti ki..." demek olur. "Yasfn", Risaletpenah 
efendimizin esma'-i §enfesinden birisidir. "Al-i Yasin", al-i Peygamberi de- 
mek olur. 

2190. ^Nihayei daima seytan ve gul ne km iularlarsa, al-i ^Resul ile fiezw ve 

[2204] c . , - . 

pinur owl. 

Bu beyit yukanki beyite merbuttur. Ya'ni, "Bagci, Haricf nin al-i Yasin'e 
yaptigi fenaligi yapti. Bagcinin §erife olan zulmii ve kini, §eytamn ve gulya- 
baninin beni Adem'e olan daimf kinine benzer. Ve §eytanin ve gulyabaninin 
beni Adem'e olan daimf kini dahi, Yezid ve §imir'in al-i Resul'e olan kini ve 
zulmii gibidir" demek olur. "Gal", sahraiarda beni Adem'in yolunu §a§irtip, 
helak vadilerine sevk eden cine derler. "Yezid", §am valisi olup, al-i Resul'e 
ihanet ile ma'ruf bir habistir. Ve "§imir", Yezfd'in askerlerinden olup, Imam 
Hiiseyin (r.a.) efendimizin ba§im kesen bir mel'unun adidir. 



AHMED AVNI KONUK 



2191. <$erif o zalimin darbesinden harab oldu; o fakike dedi: Hiiz sudan sto- 



rm 



dik." 



Ya'ni, "Biz dereden atladik." Hind nushalannda ^Jj\ ?--*- u yerine, ^ \> 
v^ vaki'dir. "Aglayan gozu ile fakihe dedi" demek olur. 

2 1 92 6e&a£ ef simdi; zira yalmz ve nakis kaldm. ^Davul arbi ol, karntn uze- 
rine darbe ye!" 

"§imdi bagcinin hucumuna kar§i sebat et. Zira arkada§lanni terk edip yal- 
mz kaldin ve kuwetin ve yardimcm nakis oldu. Artik davul gibi ol da karni- 
nin uzerine bagcinin sopalanni ye!" 

H ^ c/ 1 b y r^ o&r j^ ^ t ^** j ji^ j ^hj^ £ 

2193. *Bger §erif ve layik ve musahtb degil tsem, ben senin icin boyle zalimden 
asagi degilimi" 

2194. ^<J\iuhakkah beni bu gar az sahibine verdin; ahmaklik ettin; senin icin 
kotii ivaz oldu!" 

"Beni bu garaz sahibi olan bagciya terk etmekle ahmaklik ettin. Bagcidan 
yiyecegin dayak, bu ahmakhgimn kotu bedeli ve cezasidir." 

2195. Ondan farig oldu, geldi dedi ki: "By fahih, ne fakthsin? By sen her se- 
jihin ayibisin!" 

Bagci §enfi dogmekten farig oiduktan sonra, fakihin uzerine gelip dedi ki: 
"Ey fakih efendi, sen nasil fakihsin? Sen fakih degil, belki her sefihin ayibi 
ve lekesisin!" 

2196. Senin jeivan bu mudur? By eli kesilmis ki gelesin ve Bmir var mi- 
dir?" demeyesin!" 



JP^- MESNEVI-t §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

"Ey hukmen eli kesilmek lazim gelmi§ olan fakih, senin fetvan "Herkesin 
bagina sahibinden izin almaksizin girilebilir" tarzinda midir?" 

2197. Kyr Boyle ruhsati Uasit'ia mi okudun; yahui hu mesele CMuhit'ie mi vardir?" 
Vasit ve Muhit, fikih kitaplanndan iki kitabin ismidir, 

2198. ^Bedi: ^Diokkm vardir, vur, elm eri§ti! HSu, dostlardan munkati olan 
kimsenin layigidir!" 

Fakih bagciya dedi: "Ne soylesen hakkin vardir. Elinde kudret hasildir; 
dogebildigin kadar dog! Bu dayak, arkadasjardan aynlan kimseye layik bir 
cezadir!" 

Ma'lum olsun ki, bu kissada cenab-i Pir tarafindan mu'minlere ittihad ve 
ittifak tavsiye buyurulur. Tarihe dikkat olunursa, hiikumaM islamiyyeden 
her birinin inkirazina sebeb, aralanndaki nifak sebeb olmus, ve bu nifak on- 
lann arasma, hie. subhe yok ki dii§manlan tarafindan ilka edilmi§tir. Zamani- 
mizda du§manlar anasir-i Islam arasina ayni nifaki ekmister ve Arab ve Ar- 
navud ve Ktirt unsurlan arasina "milliyet" fikr-i fasidini koyarak, camia-i ls- 
lamiyyet'i za'fa du§urmusjer ve her birisi siyasf emellerine nail olmu§lardir. 
Ehl-i Islam bundan ibret almak lazim gelir. 

Marizin kissasina ve Peygamber (a.s.)in iyadetine riicu' 



2199. HSu iyadei hu sda i$indir; ve hu sila yuz muhahhetien hamiledir. 

Bu beyt-i §enf, yukanda 2136 numarada vaki* ... jUi f jV ^ oijb *4^ ^ 






AHMED AVNl KONUK 

beyitine merbuttur. Ve "sda", ulasmak ve hediye vermek ve akrabayi ziyaret 
etmek ve ata ma'nalannadir. Ya'ni, Resulullah Efendimizin sahabfyi bu iya- 
deti, bu yukanda faidesini zikr ettigimiz "sila" icjndir. Ve bu silada dahi mu- 
habbetin bircok muhtelif duygulan mundemicdir. 

2200. ntii-nazir olan ^Resul iyadete gitti; ve o sahabiifi nez halinde goriu, 

Cihanda misli ve nazfri olmayan Hatem-i Enbiya Efendimiz, bu maksada 
binaen hasta olan sahabinin iyadetine gitti ve onu halet-i nez'de gordii. 

Ma'lum olsun ki, insan-i kamil, ister nasm ziyaretine gitsin, ister nas 
onun ziyaretine gelsin, her iki §ikta da hakikatta zair nas; ve mezur insan-i 
kamil olur. Nitekim cenab-i Pir efendimiz FihiMa Fihln ibtidasmda soyle bu- 
yururlar: ^ j ^i vV J* ^i ^ *U«Ji Jj o* *V^ ! j^- j ^y^bLi <y * u * Jl -A 
jJ^\ v t J* jjiiJi ya'ni, "Ulemamn §erlisi, umeranin ziyaretine gidenler; ve 
umeranin hayirhsi, ulemayi ziyaret edenlerdir. Fakfrin kapisma giden emir 
ne giizel emirdir; ve emirin kapisma giden fakir ne fena fakirdir!" buyur- 
muskrdir. Halk bu hadis-i §erifin zahirini ahp, alimlerin §erlilerinden olma- 
mak igin, bir alimin emirin ziyaretine gitmesi caiz olmadigim soylerler. Hal- 
buki bu kelam-i mumfin ma'na-yi §erifi, onlann zannettikleri gibi degildir. 
Ve belki onun ma' nasi budur ki: Alimlerin §erlisi, iimeradan meded uman 
ve salah ve sedadi iimera vasitasiyla olan ve onlann korkusundan salaha 
sa'y eden kimsedir. Ve onun iimera ziyareti hususunda tahsil ettigi niyet, 
umeranin kendisine ihsan etmesi ve hurmet eylemesi ve mansib vermesi- 
dir. Binaenaleyh o alim, iimera sebebiyle salah kesb eder ve cehilden ilme 
gider ve alim olunca onlann siyaseti korkusundan miieddeb olur ve ister is- 
temez tarik-i muvafik iizerinde yuriir. Gerek emir surette onun ziyaretine 
gelsin; ve gerek o emirin ziyaretine gitsin, ala-kulli-hal o emirin zairi ve 
emir onun mezuru olur. Velakin bir alim iimera sebebiyle ilim ile muttasif 
olmayip, belki onun ilmi ewelen ve ahiren Hak Teala hazretleri igin olmu§ 
bulunursa, mezheb ve sa'yi rah-i savab uzerine olur, Zira onun tab'i ancak 
budur. Eger boyle bir alim sureta emirin ziyaretine gitse bile, emir zair ve o 
alim ise mezur olur. Zira cemf-i ahvalde emir ondan istifade eder ve 
muavenet goriir; ve o alim ise emirden miistagnidir, giines, gibi nur-bahstir; 
i§i ata ve bah§i§tir. " 



^m 



MESNEVf-t §ERtF §ERHt / IV. CtLT * MESNEVt-2 • 

Imdi, her ne kadar surette Resul-i zf§an Efendimiz zair ve sahabi mezur 
ise de, ma'nen bunun aksidir. Binaenaleyh sahabi ziyaret-i ma'nevisinin fa- 
idesini gordii. Nitekim atide gelecektir. 

2201. Dinznr-i evliyadan uzak oldugun vakit, hakikatia Diak'ian uzak ol- 
mu§sun. 

Yukanki beyitin izahmdan anlasridigi iizere, gerek surette ve gerek 
ma'nada huzur-i evliyadan uzak oldugun vakit, hakikatta ve ma'nada 
Hak'tan uzak olmu§sun demektir. Nitekim Resul-i zi§an Efendimiz bu ma'na- 
ya i§areten, jJ-i Jij jj* J\j ^ ya'ni, "Beni goren muhakkak Hakk'i gordii" 
buyururlar. Varis-i nebevi olan her bir insan-i kamilin dahi bu ma'nada 
bircok kelamlan vardir. Atide gelecektir. 

2202. uvlademki reftklerin hicrinin nettcesi gamdu, §ahlann yiizuniin jiraki 
ne vakU ondan a§agidir? 

Bagci kissasinda oldugu gibi, mademki arkadasjann terki ve hicri gam 
tevlid ediyor, her biri birer §ah-i hakiki olan insan-i kamillerin aynligi ondan 
asagi olur mu? 

2203. Dier dem acele §ahlarin sayesini isie, id ki sdyeden, gnne^ien daha xyi 
olasin! 

Ey salik, hayat-i diinyeviyyede vakit gecjrmeksizin daima kamillerin sa- 
yesini ve terbiyesini iste; ta ki onlann sayesinden ve terbiyesinden ruhun, su- 
rf gunesten daha parlak olsun! 

J^ J*^ 00* -^ r**' JJ 3J- ^ O^ t£jk S^ £ 

2204. Caer sejerin varsa bu nlyetle gii; ve eger hazar olursa, bundan aajil olma! 

Eger sefere ve seyahate gikarsan, bir kamile miilakf olmak kasd ve niyeti 
ile gik; ve eger bulundugun §ehirde mukim isen, yine bir insan-i kamile mii- 
laki olmak niyetinden gafil olma. Zfra insan-i kamile miilakat temenmsi da- 
hi saadettir! 



^ra 

c ^ a 



AHMED AVNl KONUK 



C^ 



§eyh Bayezid (k,s.)nun, "Ka'be benim, 
benim etrafimi tavaf etf" demesi 



2205. r Llmmetin §euhi r Bawzicl hat ve umre. v^in CrAekhe, iarajina ho§uyordu. 

Bu bahsin iinvani Hind niishalannda ^»\£> j**/ ^^ & Ij^jjI ^ t5 ^-i c*«f 
o^ ya'ni, "Bir §eyhin Bayezfd'e, "Ka'be benim, benim etrafimi tavaf et!" de- 
mesi" suretindedir. Yukanya derc olunan Ankaravi niishasina gore, bu sozli 
soyleyen, Bayezid-i Bistami hazretlerinin kendileridir. Ve Hind niishalanna 
gore bu sozli bir §eyh, Bayezid-i Bistami hazretlerine soylemistir. Fakat ati- 
deki ebyata dikkat olunursa, bu sozlin bir kamil tarafindan Bayezid-i Bistami 
hazretlerine soylendigi anla§ilmaktadir. Ve evliyaullahin bu ma'nada kelam- 
lan coktur. Ezciimle, Ebu'1-Hasan-i Harakani hazretleri, j^^^ Jy^y V 
ya'ni, "Eger siz beni tanisa idiniz, elbette bana secde ederdiniz!" buyurmu§- 
lardir. Ve Hz. Pir efendimiz dahi bir gazellerinde §6yle buyururlar: 

"A§iklann kiblesi benim, §Mdelerin Ka'be'si benim. Kalkgel ve benim kapi- 
min e§igine ba§ koy!" 

Bu bahis, yukanda 2201 numarada gegen, U?! jy ±^ ji J} > ^^ b^ 
ij^- j\ jjj t Axj^f ox^. j^beyitine merbuttur. Ya'ni, "Kendisine tabi* olan miirid- 
lerin §eyhi olan Bayezid-i Bistami hazretleri hac ve umre kasdiyla Mekke-i 
Miikerreme canibine gitmek igin isti'cal ediyor idi." 

2206. O her bir §ehre hi giderdi, tbtidddun muhokkak azizleri a$tk$a iaharri 
eder l&u 



C $P? 



MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

Ya'ni, huzur-i evliya huzur-i Hak oldugundan ve Ka'be nasil ki mazhar-i 
ism-i Zat ise, veliyy-i Hak olan insan-i kamil dahi kezalik mazhar-i ism-i Zat 
bulundugundan, evvela onu tavaf etmek igin Bayezid-i Bistami hazretleri git- 
tigi her bir §ehirde kendisine vaki' olan tavsiye mucibince, agiktan agiga in- 
san-i kamilleri arardi. 

2207. Btrdfv dola§irdi ki, §ehirde kim vardtr ki, o, erkan-i hasuet iizere miitie- 
kulir. 

"Erkan-i basireften murad, ilme'l-yakfn ve ayne'l-yakin ve hakka'1-ya- 
kin esaslandir. Ya'ni, bu §ehirde bu ug esasa dayanmi§ olan kamillerden kim- 
ler vardir diye, gittigi §ehirlerin etrafini dola§irdi. 

(jj5 (S^y* l_JLL? Jjl Jul; ijjj U-y> yu* jJjl j>- c^JS 

2208. Diak huyurdu ki: "Seferde her nereye gidersen, evvela bir merdin ialtbi 
olman laztmdir." 

§urrah-i kiram bu mealde bir ayet-i kenmeye tesaduf edememi§ olduklann- 
dan, muhtelif miitalaalarda bulunmusjardir. Ankaravf hazretleri, "Beyt-i §erff- 
te Cenab-i Hak tarafindan Musa (a.s.)a hitaben Hz. Hizir'a isaretle, 'Mec- 
ma'u'l-bahreyn'de bir salih kulum vardir.' buyurulduguna isaret edilmis, olur- 
sa, bu ma'naya delalet eden oJSj V °^k bj /*JJi J*t i/uu (Nahl, 16/43) ya'ni, 
"Eger bilmezseniz, ehl-i zikre sorun!" ayet-i kerimesidir. Burada "ehl-i zikir", 
enbiyanin esrar ve ahvaline vakif olan kimselerdir. Ve eger bu ma'nada bir ha- 
dis-i kudsi varsa, ma'lumum "degildir" buyururlar. Ve Hind sarihlerinin gogu bu 
hususta sakit olup, yalniz §eyh Muhammed Riza, "Bu hukmiin, suhuf-i Mu- 
sa (a.s.)da bulundugu, bir aziz tarafindan beyan olundugunu" nakletmi§; ve 
Veil Muhammed Ekberabadi dahi bu beyam zikr ile iktifa etmi§tir. 

Fakirin mutalaasma gore, Kur'an-i Kerim'de kelime be-kelime bu beyt-i st- 
rife tekabul eden bir ayet aramaga hacet yoktur. Cenab-i Pir efendimiz, muh- 
telif ayat-i Kur'aniyyenin hulasasini bu beyt-i §erifte beyan buyurmu§lardir. 
Ma'lumdur ki, bu bahis, tavaf-i Ka'be ve insan-i kamil bahsidir. Sure-i 
Hacc'da, j^ ^ JT ^ 'jl J^ jr J* 3 Vw ^ ii yC *^X ^-uii j d% (Hacc, 22/2 7) 
ya'ni, "Ya Ibrahim, nasi hacca da'vetle nida et ki, piyade ve siivar olarak her 
uzak yollardan adamlar sana gelsinler!" buyurulmustar. Bu ayet-i kerimede, 
hem sefer ve hem de tavaf-i Ka'be ve hem de zamamnin nebisi ve "insan-i 






AHMED AVNI KONUK 

kamil"i olan Ibrahim (a.s.)'m ziyareti emir buyurulur. Ve miiteaddid ayetler- 
de, ibret almak icin "j»}i\ ^ ij^ "Yer ytizunde seyahat ediniz!" buyurulur. 
Ve diger bir ayette de, '^uii '£ lyjTj '<I)i \£\ ip^ili L^iC (Tevbe, 9/119) 
ya'ni "Ey mii'minler, Allah'a ittika edin ve sadiklarla beraber olun!" buyuru- 
lur. Ibret icjn sefere gikmak ve beraber olmak icm sadiklan arayip bulmak, bu 
beyitin ma'nasidir. Ve keza sure-i Kehf te vaki' S.j oy^ ^si\ ** d^ ^5 

* a t , J,o, ,», 1 t a , 9 * „ ,ai ,, a ** * f a t a, , ,a, > a, *, f- » ' ' ' * ^ * '<• ' '- "> 

l^Ti j£> -U5 LJLipl ^ Aaj Uj UjJl SL>J1 Oj Jby *^P JLup -W Uj <4*-J ^J-^ ^f^L? 51-UJIj 

£>Tj^i oirjir^'^r/ (Kehf, 18/28) ya'rii, "Nefsini sabah ve aksam vech-i ila- 
hfyi isteyerek Rableri'ne dua edenler ile hapset ve hayat-i diinya zfnetini is- 
teyerek nazanm onlardan gevirme ve kalbini bizim zikrimizden gafil kilan ve 
hevasma tabi' olan kimseye mutf olma; onun i§i fasiddir!" ayet-i kerfmesi, 
beyt-i §enfte mezkur olan talib-i merd-i ilahf olmaga emirdir. Velhasil, bu 
ma'nalarda muhtelif ayat ve ahadis mevcuddur. 

Ob £j \j OT y jj ^J ji jLj j ij** ji\ aT ±f ^c^ -L*S 

2209. Ilir hazineye kasi ei hi, faide ve zarar teba'da gelir, sen onu fer' bill 

"Hazfne"den murad, insan-i kamildir. Zira insan-i kamil, Rabbu'l-erbab 
olan "Allah" ism-i cami'inin mazhandir. Ve bu ism-i cami\ erbab-i mutefer- 
rika olan bilcumle esma'-i ilahiyyeyi muhittir. Ve erbab-i muteferrikanin me- 
zahiri olan efrad-i saire, insan-i kamilin tevabi'idir. "Faide ve zarar"dan mu- 
rad, Darr ve NafT ve Mani' ve Mu'ti gibi erbab-i muteferrika ve esma'-i mii- 
tekabile asandir. Bu erbab-i muteferrika, Rabbii'i-erbab olan ism-i cami'in fu- 
ru'udur. Nitekim ayet-i kerimede, && ^^ aUi r t ^ jji>x- v^u (Yusur, 
12/39) ya'ni, "Erbab-i muteferrika mi hayirlidir, yoksa Vahid-i Kahhar olan 
Allah mi hayirlidir?" buyurulur. Ya'ni, "Seferinde ve seyahatinde, yeryuziin- 
de hazfne-i esma'-i ilahiyye olan insan-i kamili aramaga teveccuh et. Bu se- 
nin ticaret igin vaki' olan seferinde teveccuh ettigin kar ve zarar, insan-i ka- 
milin hazinesine tebean zahir olurlar. Sen kar ve zaran insan-i kamilin fer'i 
bil. Binaenaleyh fer'a teveccuh etme, asla teveccuh et!" 

Menkabe: Tacirlerden birisi nakleder ki: "Satacagim kumasten bir hayva- 
na yiiklettim ve sefere giktim. Misir'a vasil oldugum vakit, kalabahk arasin- 
da hayvanimi gaib ettim. Qok aradim bulamadim. Ba'zi kimseler dediler ki: 
'§eyh Ebu'l-Abbas Demenhuri (k.s.) hazretlerine muracaat et; belki onun 
duasi bereketiyle hayvariini bulursun.' Bu zatm kemalini i§itirdim. Tavsiye- 
leri vech ile huzuruna gidip, halimi soyledim. Soziime kulak asmadi, dedi ki: 



GgWg> 



MESNEVt-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

'Bize misafirler gelmi§tir; §u kadar un ve bu kadar et lazim.' Ve bundan ba§- 
ka daha ba'zi ihtiyacattan bahsetti. Di§anya giktim, kendi kendime dedim ki: 
'Bir daha bu zatin online gitmeyeyim. Bu dervister kendi menfaatlanndan 
ba§ka bir §ey bilmezler.' Bu hatira ile yiirumekte idim; ansizm kendisinde 
alacagim olan birine rast geldim ve dedim ki: 'Alacagimi vermeyince senin 
yakani birakmam!' Bana altrms, akge verdi. Kendi kendime dedim: 'Bu para- 
lar ile ticaret edeyinv, gaib ettigimi kazanayim. Yahut bunu Hak yoluna sarf 
edeyim.' tkinci §ikka karar verip, geyh'in dediklerini satin aldim. Bir akge art- 
ti, onunla da helva aldim. Bir hammala yuklettim, §eyhin tekyesine teveccuh 
ettim. Tekyeye yakla§tigim vakit, yuklu hayvanimi tekye kapisinda gordtim. 
'Bu benim hayvanim olmamak lazimdir' dedimse de, yakla§ip muayene etti- 
gimde, iizerindeki e§ya tamam oldugu halde benim hayvanim oldugunu gor- 
dtim. Du§undum, *§imdi bu hayvani yine gaib olmamak icin ya birine ema- 
neten tevdi' edeyim; ve yahut tekyenin avlusuna gotureyim' dedim; sonra 
cay dim ve dedim ki: 'Bunu selametle bana eri§tiren yine muhafaza eder.' 
§eyhin huzuruna girdim; getirdiklerimi arz ettim. Helvayi gordii; 'Nedir?' di- 
ye sordu. 'Para artti, helva aldim.' dedim. Dedi ki: 'Bu sarta dahil degil idi. 
§imdi ben de bir §ey ziyade edeyim. Haydi kalk, kumasjanm pazara gotlir ve 
acele sat ve bahasini da gabuk al; ve tacirlerin rekabetinden korkma. Derya 
benim sag elimdedir ve sahra sol elimdedir.' Pazara gittim ve kumasjanmi 
gall fiatla sattim ve bahalanni aldim. Isjmi bitirdigim zaman, tacirler deniz ve 
kara cihetinden hiicum ettiler. Sanki bagh idiler; birdenbire baglan gozuliiver- 
di." Bu menkabe, Nefehatu'l-Uns'te boylece mezkurdiir. Ve bu beyt-i §erifte- 
ki beyanat-i aliyyeyi musaddik bir eser-i fiilfdir. 

J^-k\ <y a-j j-Ul *y>- && J^^^i f-^S" -U*J> sjS' *£ j* 

2210. Uier ekin ehen kimsenin kasdi hujjday olur; saman ise ona ieba da ^elir. 

Mesela, asl olan ziraatta bugday yeti§tirmektir. Onun fer'i olan saman ise, 
bugdaya tebean hasil olur. 

2211. Saman ekersen hir huflday pkmaz; hir insan ara, hir insan ara, hir insan! 

Eger tahsil-i kemal istersen, fer' olan nakisa teveccuh etme. Nitekim bug- 
dayin fer'i olan saman ekersen, bugdayi elde edemezsin. Binaealeyh insan-i 
kamil ara, insan-i kamil ara, insan-i kamil! 






@X^ AHMED AVNI KONUK ^© 

2212. Uakt-i hacc olunca ZKabeye kasd ei; gitiigin vakit <J\/lekke dahi gorul- 
mii§ olur. 

Hacc vakti olunca, seferde asl olan Ka'be'yi kasd et. Oraya gittigin vakit, 
fer' olan Mekke'yi dahi gormus, olursun. 

2213. CMi'rac&a kasd, ^Dosi'u gormek idi; teba'da ar$ ve melaik dahi gorundii. 

Ve keza Hatem-i Enbiya efendimizin mi'raclannda asil ve maksud olan, 
rii'yetuilah idi. Bu asla tebe'an ar§-i ilahi ve melaike-i kiram dahi kendilerine 
gorundii. 

Yeni ev yapan mundin hikayesi 



2214. ''Bir flitn ueru murid bir yeni ev yavti; seyh geldi onun evini gbrdii. 

2215. c$ei//i kendinin o yeni miiridine dedi; o iyi dusunuciiyii imtihdn eiti: 

2216. 61/ rejik, bu pencereyi nicin yaphn?" ^Dedi: nr td hi bu yoldan nur ice- 
riye girsin. 

Murid §eyhinin sualine cevaben, "Odamn icme ziya-yi §ems girmek igin 
pencereyi agtim." dedi. 

2217. ^edi: "O fer'dir, niyaz bu gerehtir, id hi bu yoldan ezan sesini i§itesinl" 



G ^9^> 



MESNEVI-t SERIF SERHt / IV. ClLT • MESNEV1-2 • 

§eyh muride cevaben dedi ki: "Pencereden ziya-yi §emsi almak fer'dir. 
Hayat-i diinyeviyyede asl olan, evamir-i ilahiyyeye itaattir. Binaenaieyh 
pencereyi ezan sesini duymak kasdiyia agmis. olursan, bu niyetin zimmnda 
ziya-yi §ems dahi hasildir. 

2218. Diendi vaktinin Diiztr'i hir kimseyi hvlmak i$in, TZayezul seferde $ck 



ara< 



k\ 



Sefer fer'; ve insan-i kamili bulmak asil oldugundan, Bayezfd hazretleri 
kendi vaktinin Hizir'i olup, ulum-i lediinniyyeye vakif bir kimseyi bulmak 
igin, seferde kondugu §ehirlerde gok arastor idi. 

2219. Dtilal gthi hir kadd tie hir pir gordii; onda rkalin revnakim ve kelamtm 
gordii. 

Kameti hilal gibi bukiilmu§ ve egrilmis. bir pfri gordii ve o pirde ricalullahin 
parlakligim ve sozlerini gordii ve onun kamil oldugunu anladi. 

2220. fjozii gormez ve kaJbi giine§ gibi; ruyasmda Diindistan'i g'6rmii$ fil gibi. 

pirin his gozii gormez idi; ve fakat kalbi gune§ gibi nur sagardi. Rii'ya- 
s.mda Hindistan'i gormu§ olan bir fil gibi mest ve miistagrak bir halde idi. Fi- 
lin ru'yasinda Hindistan'i gormesi, mest ve surideliginden kinayedir. Ya'ni, bu 
pfr dahi hakikat Hindistan'mi ge§m-i batini ile goriip, mest ve §unde olmus idi. 

2221. Vtfitehim gozii kafali utjumu?, yiiz iarab goriir; ey aceb, a$hgi vakil onu 
gormez 1 . 

Uyumus, olan kimse, his gozii kapali oidugu halde birgok tarab ve siirur 
veren manazir goriir. §ayan-i taacciibdiir ki, o his goztinii actigi vakit, o gor- 
diigii §eylerden higbirini goremez! 

2222. ^Vbykuda $ok adbe a§ikar olur; kalb uyhu i$inde -pencere olur. 






AHMED AVNl KONUK 

Rii'yada gok acib §eyler zahir olur. Kalb uyku iginde alem-i misale bir pen- 
cere mesabesinde olur. 

2223. kimse ki uyantkhr ve \aiif rii'yd aorw, o ariftir, onun to-prayim adze cek! 

Uyamklik halinde alem-i misali mu§ahede eden kimse arif-i billahtir. Sen 
onun bastigi topragi kemal-i hiirmetle gozune surme gibi gek! 

J^ s^U? ^ j <J*3j> JJ*\t ^ -^a ty 3 *■=— - ^ j* J^ 

2224. Onun oniinde oturdu ve halini sordu; onu fakir ve hem sahtb-i iyal buldu. 

Hz. Bayezfd o pfrin huzurunda oturdu ve onu hem fakir ve hem de goluk 
cocuk sahibi buldu. 

2225. Dedi: "6y ^ayezul, senin azmin nereyedir? Qurbei yukunil nereye ce- 
kecehsin?" 

&j iij (Jj\$ A^r Sy>- \i J±A £j£' A^j ji *jb <U*S" JU*S <LJo 

2226. Diz. 'TSayezul dedi: "Srkenden DCaheye ieveccuhiim vardir." U^ir de- 
di: "J/fjpk ol, yol azvfyx olarak kendinle nen vardir?" 

C*~~J$j f.«uij5 ji C-^t*^ AX*«-J cLiJ C— Oji 6jAJ Pj2 j\ *jb £*J& 

2227. 'Dedi: * r Diremden iki yiiz aumus iutanm; isle hukamm kenanna siki 
baglanmistir . ' 

Hz. Bayezfd cevaben dedi ki: "iki yiiz aded meskuk gumiisum vardir; on- 
lar da hirkamin bir kenanna siki siki baglanmi§tir." 

2228. Dedi: ^Denim etrafimi yedi kere tavaf ei ve hunu hacc tavafindan da- 
ha iyi say!" 

Malum olsun ki; suret-i Ka'be'de Zat'in zuhuru, esma ve sifat iledir. Su- 
ret-i insaniyyede Zat'in zuhuru ise, esma ve sifat ile beraber, bir de sifat-i 
kevniyye iledir. Her ikisinde zuhur, bu vech ile muhteliftir. Binaenaleyh in- 
san, Ka'beye nisbetle mazhar-i etemmdir. Zfra Ka'be'de fakr ve gina ve ha- 



6 ^P? 



MESNEVI-1 SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • 

yat ve memat-i surf ve tenasiil ve tevlfd-i misil ve maraz ve ekl ve §urb gibi 
bilciimle sifat-i miinfaile-i kevniyye yoktur. Ve onda ancak Zat'in esma ve si- 
fatiyla zuhuru vardir. Bu sifat-i kevniyyeden an oldugu igin, Ka'be §er'an 
kible-i ibadet olmu§tur. Ve insan-i kamil Kabe'den etemm oldugu halde bu si- 
fat-i kevniyyeye de mazhariyetinden dolayi §er'an kible-i ibadet olmami§tir. 
imdi, Ka'be'nin tavafi, mahluk tarafindan bina olunan sureti igin degil, Hak 
olan hakikati igindir. Nitekim melaikenin Adem'e secdeleri de onun sureti igin 
degildir. Itiidi, insan-i kamilin hakikati Hak olunca, onun sifat-i kevniyyesin- 
den kat'-i nazar olunarak mahza hakikati igin tavaf olunur. 

2229. "By domed, o paralan henim oniime koy; bil ki hacc eiiin ve muraihn ha- 
sil oldu.1" 

^IxJ^j LL^ j> ji^f o>U> ^L ^l J** ijsj, ty^ 

2230. r \Xvnre eiiin, omr-i bakvyi buldun; saf ol&un, sajliga acele eiiin. 

[2243] 

"Umre", liigatte ziyaret etmek ma'nasmadir. §eriatta, bina-yi Ka'be'yi ta- 
vaf ederek ziyaret etmege derler. Umrenin §arti budur: Hac vaktinde kamilen 
saglar tiras, olunur ve yahut kirpihr ve ihrama buriinulur; Ka'be'nin etrafinda 
bu suretle devr olunur. Umrenin fazileti hakkinda birgok hadis-i §erifler var- 
dir. Ankaravi hazretleri, Ebu Hureyre hazretlerinden mervi olan su hadis-i se- 
rin kayd buyurmu§tur: uU-ij ^yJJi ^ l^ a SjUT s^Ji J\ s^*Ji ya'ni, "Umre, 
gelecek umreye kadar iki umre arasmdaki giinahlara ve hatalara keffarettir." 
Imdi, Ka'be'nin tavafi giinahlardan ve hatalardan safvete keffaret olunca, 
mazhar-i etemm olan insan-i kamilin tavafi, elbette daha ziyade safveti mu- 
cib olur. 

2231. Diakk'in hakki \$in ki, senin canin c}'6rmu$iiir ki, beni kendi beyii 
iizerine cjiizule eimi$iir. 

Senin caninin gormus, oldugu Hakk'a yemin ederim ki, beni kendi 
beyti ve Ka'be' si iizerine giizfde kilip, tafdil etmistir. Bu husustaki delil ise, 
^ \ ^jup ^Ji ^^ j&j ^'L, ^j ^J j*~i V ya'ni, "Ben yerime ve gogiime 
sigmadim; ve lakin mu'min kulumun kalbine sigdim" hadis-i kudsisidir. Zira 
Ka'be dahi "yeryiizu"nde dahildir. Ve keza, *-&i j* *ni J* ^>>i &P ya'ni, 






AHMED AVNl KONUK 

"Mii'min, Allah Teala'ya Ka'be'den e§reftir" hadis-i §erifi de, mii'min-i kami- 
lin Ka'be iizerine tafdil buyurulduguna agik bir delfl-i §er'idir. 

2232. !7ier ne hadar hi UCabe O'nun mahluhunun evidir, henim hilkatim da~ 
hi O'nun simntn evidir. 

Ya'ni, Ka'be Ibrahim Halilullah Ja.s.) tarafindan bina olunmu§tur; ve be- 
nim hilkatim ise, ayet-i kerimede *JL ^J^- (Sad, 38/75) ya'ni "Iki elimle 
halk ettim" buyuruldugu cihetle, maztiar-i cemal ve celal olarak, yed-i kud- 
ret-i Hak'la vaki' olmu§tur. Beyit: 

"Ka'be Halil-i Azer'in bina-kerdesidh; kalb-i mii'min ise, celU-i ekber olan Al- 
lahu azimu 's-sanm nazargahidir. " 

Bu beyt-i §erifin ikinci misra'inda, ^ ut j ^^ jUjVi ya'ni, "insan-i kamil 
benim sirnmdir ve ben onun sirnyim" hadis-i kudsisine i§aret buyurumr. 
Ya'ni, "Insan, viicud-i izaffsinden mukaddem, benim zatimda mestur ve 
mahfi olmu§tur. Ve viicud-i izaflde zuhumndan sonra, ben onda mestur ve 
mahfiyim ve ben onun hakikatryim" demek olur. 

2233. O hdneyi yaphhtan beri ona aitmedi; ve bu haneye o Uiau'den ba$hasi 
gitmedi. 

Ya'ni, Ka'be 'nin binasini Hak Teala Ibrahim (a.s.)in eliyle yapahdan beri, 
onda tecelliyat-i zatiyyesi ve esmaiyyesi ve sifatiyyesi ve sifat-i kevniyyesi ile 
zahir olmadi. Fakat bu insan-i kamilin hane-i kalbinde sifat-i Hayat'i ezelen 
ve ebeden kaim olan Hak'tan ba§kasi zahir olmadi ve onun kalbine ancak 
Hak sigdi. Bu beyt-i §enfte, yukanda zikrolunan . . . jl~* V _> ^J j*~> ^ ha- 
dis-i kudsisine isaret buyurulur. 

2234. HSeni cjordiiijun vahii Uiudaui gbrmu$sun; Diabe-i sulkin eirafini do- 
la§mi$sm. 

Beyt-i §erffin birinci misra'i, jJ-i J\j juw J\j ^ ya'ni, "Beni goren muhak- 
kak Hakk'i gordii" hadis-i §erifine; ve ikinci misra'i, j<&* JUL* j& ja^ jl**. j 



MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

(Kamer, 54/55) ya'ni, "Muktedir olan melikin indinde, mak'ad-i sidkdadir" 
ayet-i kenmesine i§arettir. Zira insan-i kamil hamil-i sirr-i Muhammedi olup, 
o hazretin varisidir; ve viicud-i mutlakin bilclimle meratibini cami' olup, 
O'nun bir libas ile zuhurudur. Resul-i zisan Efendimiz nasil ki "Beni goren 
Hakk'i gormu§tur" buyurmu§ ise, onlar da bi-hasebi'1-verase bu sozii soyle- 
yebilirler. Ve onlann makami, "Melik-i Muktedir" olan Hakk'in indinde 
"mak'ad-i sidk" oldugundan, onlan tavaf eden, onlann suret-i be§eriyyesini 
degil, onlarda muhteff olan Melik-i Muktedir'i tavaf etmi§ olurlar. Binaena- 
leyh bu sozii ancak "mak'ad-i sidk"ta olan kamiller soyleyebilirler. Zira bu 
soz onlann hal ve zevklerinin iktizasidir. Eger sifat-i nefsaniyye ile muttasif 
olan kimseler, eser-i zeka ile ogrendikleri ilm-i tasavvufa vukuf sayesinde 
boyle soylerlerse, kiirur ve zandaka olur. Zira insan-i kamil ile insan-i nakis 
arasinda cok fark vardir. Herkes kendi halini mukayese etmek icin, ba'zilan- 
ni ta'dad etmek faideden half degildir: 

1. Insan-i kamil, sifat-i nefsaniyyesinin hukiim ve te'sfrinden kurtulmu§tur. 
Onda sifat-i ruhiyye hukum-fermadir. Insan-i nakis bunun aksinedir. 

2. Insan-i kamil, sifat-i kevniyye-i Hakk'in ahkammi, §er' dairesinde hifz-i 
meratib igin icra eder. Insan-i nakis ise, eger miittakf ise, §er'a riayette 
hazz-i nefsine nazar eder; muttaki olmayanlar hakkinda soz yoktur. 

3. Insan-i kamil, havf ve hiiziinden bendir. Zira zevk-i enaniyyeti viicud-i 
Hak'ta mustehlektir. Binaenaleyh kalbi kaza-yi ilahiye mutf'dir. Insan-i 
nakis ise, zevk-i enaniyyetinde mustagrak olup, havf ve huziin sahibidir. 
Binaenaleyh kalbi kaza-yi ilahf ile mucadelededir. 

4. Insan-i kamil, esrar-i Hakk'a ilme'l-yakin ve ayne'l-yakin ve hakka'1-ya- 
kin ile nazar eder. tnsan-i nakis ise, esrar-i Hakk'i bilmek hususunda akil 
ve zekasini kullanir. 

5. Insan-i kamil oliime a§iktir,- insan-i nakis ise oliimden kerahet eder. 

2235. ^enim hizmetim Dtakk'in laah ve hamdidir, ia zannetmeifesin ki, 
Utah benden ayrulir. 

2236. Qozunu iyi a$, bana bah, id ki be§erde Uiakk'in nurunu goresinf 

Kalbinin goziinu ag, benim batimma bak; bu suret-i be§eriyyeden nur-i 
Hakk'in zuhurunu gor ve buna taacciib etme! Zira Hakk'in nuru Musa (a.s.)a 



^Q 



AHMED AVNl KONUK 

agag suretinde zuhur etmi§ ve lui ui Ji (Kasas, 28/30) [ya'ni "Ben Allahim!"] 
diye hitab buyurmus, idi. Benden de "Ene'l-Hak" derse, istib'ad etme. Nite- 
kim Hz.Pir bir gazellerinde soyle buyururlar: 

"Hak agagtan Hz. Musa'ya M ufji (Kasas, 28/30) [ya'ni "Ben Allahim"] de- 
di ve bunu biitiin ulema-i zahir ve batin kabul ettiler. Eger agagtan daha efdal 
olan beserden soylerse, kalb gozuniin korliigunden bunu istib'ad etme!" 

2237. ^dyeztd o nuhtelere akil tuttu; onu aliin haiku gibi hulagmila tutiu. 

Bayezid-i Bistami hazretleri o insan-i kamilin soyledigi bu niiktelere tama- 
miyle aklini verdi ve bu niikteleri altin halka gibi kulagina takti. 

J~~*j j>\ L^* ji (£££>* AjJ-* j-^l ^jAi lSj j\ -^ 

2238. nSayezul ondan mezide gelii; milniehi dtger muntehaya eri$ii. 

Hz. Bayezid o insan-i kamilin ir§admdan, ma'rifette ziyadelik tahsil etti. 
Sulukiinde muntehi olan o Hz. Bayezid, baska muntehaya eristi. lkinci 
misra'daki "ahar", ha'mn fethi ile, "diger" ma'nasmadir. Zira "muntehi", 
"seyr ilallah"i itmam etmistir ve "seyr fillah"a muteveccihtir. Ve "seyr 
fTllah"in nihayeti yoktur. Nitekim I. cildde cenab-i Pir, ^^f^ c-A? ^ j^j ^ i 
<^-4*- ^ 3* er-j ^ ^ \*£ j* ya'ni, "Ey birader, meratib-i Hak bf-nihayedir. Her 
nereye vasil olursan, onun iizerinde durma!" buyurmu§lar idi. Eger "ahir" 
ha'mn kesriyle olursa, "nihayet" ma'nasina gelir ve bu surette ikinci misra'in 
ma'nasi, " Muntehi nihayetu'1-emr muntehaya vasil oldu" demek olur. Bu ir- 
§ad neticesinde Hz. Bayezfd'in makami "seyr ilallah"m nihayeti iken, "seyr 
fillah"a kadem bastigi anla§ihr. 

Malum olsun ki; salikin ma'rifette terakkisi, evvela kulak yolundan ba§- 
lar. Ve bu ma'rifet riisuh buldukca ilme'l-yakfn mertebesi hasil olur. Ve bu te- 
rakkide sohbetin pek biiyuk bir te'sfri vardir. Binaenaleyh salik igin kamille- 
rin sohbeti zarundir. Fakat henliz nakis olan saliklerin sohbetinden tevakkf 
etmek lazimdir. Zira nakis ma'rifetler salikin yolunu baglar. Eger salik sohbet 
edecek bir kamil bulamazsa, asar-i muhakkikfni mutalaa etmelidir. Bu haki- 
kate binaen Hz. Pfr efendimiz, juS^. j^ ij^ u j\ j^ ya'ni, "Bizden sonra 
Mesnevf §eyhlikeder." buyurmu§lardir. 



*$$?? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

(?* 

Leo j^ c-»wl o^jj ^^L^i" u *j*J* jl 

§ahsin hastahginin sebebi, duada kiistahhgi 
olmu§ oldugunu Peygamber (a,s.)in bilmesi 



2239. Uaktaki ^eyaamber o hastayi gordii, yar-i ganm ho$ nevazi$ eyledi. 

"Yar-i gar" ta'bfri, musahabet-i daimeden kinayedir. Ya'ni, Resul-i zf§an 
Efendimiz, hasta olan sahabiyi gordii ve ona iltifat ve liituf ile muamele bu- 
yurdu. 

2240. O peygamber' i aordiicju vakit diri oldu; cjuya o dem onu yaratti, 

Hal-i ihtizarda olan sahabf, Peygamber-i zf§an Efendimizi gordiigu vakit 
dipdiri bir hale geldi. Guya ki Hz. Risaletpenah ona taze bir hayat verdi. 

2241. ^Deifo: "Dtastalik bana bu bahh verdi hi, bu Sulian sabahleyin bana geldi." 

Sahabi dedi ki: "Bu hastalik beni bahtiyar etti. Ciinku bir sultan-i kerim 
olan Resul-i zi§an hazretleri sabahleyin erkenden benim iizerime gimes, gibi 
tulu' etti." 

2242. ur Bu ha§iyesiz §ahm kudumundan nihayet bana sihhat ve afiyet eri$ii." 

Ankaravi niishasinda, v^-iU- ^ ve Hind nushalannda c--^u A vaki'dir. 
Ankaravi hazretleri ^u ^ ta'birine,"kenarsiz ve hadd ii gayetsiz" ma'nasi- 
ni vermi§lerdir. Hind niishalanna gore beyitin ma'nasi, "Bu hassiyet dolu 
olan §ah'in kudumundan, akibet bana sihhat geldi" demek olur. 






AHMED AVNI KONUK 

4—^ <-Sj^ J ■>_;•> «^j^ t^f S-^ 3 iJj^ni 3 fcj <-^>^>- lS' 

2243. u 6i/ muflu. zahmet ve hastalik ve hararet; ey miiharek agn ve gece uya- 
niklijji!" 

(*■*** 3 ^ l$jj£j Cj&t &- $£ 3 ^^ J* ^si J-* ^ ^ 

2244. Dsie hana Utah liituj ve kereminden, ihilyarlikia hoyle hir hastalik ve 
maraz verdi." 

2245. wr Bana arka a^rtsi uerii; fa fci hen <le her gece yansinda elheiie acele uy- 
kudan svcrayaytm!" 

"Hak Teala'mn bana arka agnsi vermekteki hikmeti, bu agn sebebiyle her 
gece yansinda muhakkak acele uykudan sigramam ve tehecciid namazma 
kalkmam igindir." 

2246. Hr Buiiin gece manda gtbi uyumamam i$in, Diak kendi lutfundan hana 
agnlar hah§etti" 

*£ Jry^ <y ^^ j' &3* *J> Lfj^ ^^ f^j &\ c— ££ jij 

2247. I^u inkisardan o sahlann rahmi cH§ etti; cehennem henim iehaiaimaen 
sustu.' 

"Bu acz ve inkisardan dolayi o §ahlann, ya'ni ervah-i mukaddesenin ve 
ebu'l-ervah olan (s.a.v.)in merhameti faaliyyete geldi; cehennem cinsinden 
olan nefsim, benim hukm-i §er' ile vaki' olan tehdidimden sustu ve sukunet 
buldu ve huzuzatindan vazgegti." 



M ji 



Xj^\j>tj y>r Xt> ej\j jks CL^»jj} L^i*>-j 45 X») ^5 £j 



2248. Zahmet hazine geldi ki, onda rahmetler vardu; kahuk yanldigi vakit i$ 
taze oldu. 

Bu hayat-i dlinyeviyyede gekilen me§akkat ve zahmet, iginde rahmetler bu- 
lunan hazinedir.Nitekim ba'zi meyvelerin kabuklan agaglannda yanldigi vakit, 
onlann icj taze ve latif olur ve kemale gelmis, bulunur. Bunun gibi, mii'minin 
igi ruhu; ve cesedi kabugudur. Ve cesedine maraz ve agn geldigi vakit, nefsin 



'cSp? 



MESNEVM §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

hiikmu zebun olup, ruhu kemal bulur. Zira ekseriya hastalar hastahgin §idde- 
tinden "Aman Allah!" diye Alah'i zikrederler. Hatta munkirlerin bile hal-i acz- 
de Allah'a rueu' ettikleri, gok def alar gorulmu§tur. Bu beyt-i §erifte su hadis-i 
§erifle hadis-i kudsiye isaret buyurulur: i* *Ui -^ Vi i^y u* && JUo ^r cs u 
^ *} £ J3 U^ ya'ni, "Bir diken batan ve a§agilikta onun fevki olan bir §ey- 
le miiteezzi olan bir mii'min yoktur; ilia ki, Allah Teala onun sebebiyle onun 
bir gunahim afveder ve onun igin bir derece ref eder." <^u j*-±*Jl ^-^j' !i l 
uijij aJ j-sji j oij-* *J ^-^ji 01 c-s»«s*-i J.***- ^^ jDi j-is-u «jJj ji *JU ji -jjl» ^ ****** ya'ni, 
"Kullanmdan bir kulumun bedenine yahut malina yahut gocuguna bir musibet 
tevcih etsem, kulum musibeti sabr-i cemil ile kar§ilasa, ben onun igin mi- 
zan kurup defterini agmaga utaninm." 

2249. Gy birader, cjama ve za'fa ve derde sabreimek, karanlik ve socjuh bir mev- 
zi'dir! 

Bu sozler sahabihin degil, Hz. Pir'indir. Ya'ni, "Ey birader, mevzi'-i sabir, 
nefis igin karanlik ve soguk bir mevzi'dir. Nefis asla ondan hazz etmez. Zira 
nefis gamdan ve za'ftan ve agnlardan bunalir ve zebun ve aciz kahr ve yuk- 
sekligi algakliga sukut eder." 



2250. Jtayai -pinari ve sarho§luh hadehidir hi, yuhsehlihler hep al^ahlihiadtr . 

Nefsi zebun kilan karanlik ve soguk mevzi', hayat-i hakikiyyenin pina- 
ri ve sarab-i ilahi sarhosjugunun kadehidir. Zira ruhun yiikseklikleri hep nef- 
sin algakligindadir. 



2251. haharlar hazan icinde muzmerdir; hazan bahardadu ondan haemal 

Ya'ni, Hakk'in tecellf-i cemalisi, tecellf-i celalfsinde gizlidir, Ve tecellf-i ce- 
lalisi de tecelli-i cemalisindedir. Ta'bir-i digerle, Hakk'in liitfu kahnnda; ve 
kahn liitfunda mundemicdir. En basft bir misali budur ki; insan nefis taamlar 
ile tena"um eder. Bu tena"um, cemali olan Mun'im ismiyle Hakk'in tecellisi- 
dir. Fakat bu taamlann hazmindan sonra karninda def-i hacet evca'i zahir 
olur ve bunu def igin helanin murdar kokulannda bir muddet mahbus kalma- 
ga mecbur olur. Bu da yine Hakk'in celali olan Miintakim ismiyle tecellisidir. 



*$$& 



jgjK^ AHMED AVNl KONUK ^® 

Ve def-i hacetten sonra heladan kurtulup viicudu rahat bulur. Bu da yine 
Hakk'm cemali olan Latif ismiyle tecellisidir. Muddet-i hayatinda bu tecelliyatin 
biri digerinde mundemic olmak uzere teselsul eder. Sairleri de buna makiystir. 

jlji j*s- *j>~ £j* j^ <^h ^ ' jl~> c«i^j \j j J-l {£> o^ 

2252. Qamin rejiki ol ve vahsete uy; kendi olumiinde uzun omiir isle! 

Hayat-i dunyeviyyede gam iginde ya§a ve hayat-i nefsaniyyeden tevah- 
hu§ et, Nefsinin oliimunde, ya'ni nefsinin huzuzatim terk etmek suretiyle, 
uzun olan 6mr-i ruhaniyi taleb et. 

C— ^iJUl Jui> )t jlS y~ JfyJ^* (J^-w^Jj bjoli y !*>*& ^-iy 4 **«J' 

2253. Senin nefsinin nr Burasi fenadir!" dediiji seyi dinleme; ginku onun isi 
ztd gelmistir. 

lyi olsun, kotii olsun, nefsinin ilkaatim ve havatinni dinleme. Qunkti onun 
i§i ruha ve ruhun sifati olan akla muhaliftir. Nefis ba'zi kere insani, halka iyi 
goriinmek icin husn-i hulka ve salaha da'vet eder; muradi mudahene ve ri- 
yadir. Halbuki bu husn-i hulk binnetice su-i hulk olur. 

2254. Sen onun hilafmt yap hi, tihanda peygamherlerden boyle vasiyyei fldai. 

Peygamberlerin vasiyyeti hakkinda Mesnevi-i §enfm §erh-i Arabisi olan 
Menhec-i KavMz §6yle buyurulur: "Adem (a,s.)'in evladina vasiyyeti budur: 
'Cemf-i umurda nefsinize muhalefet edin ve bir §eyi mesveretsiz yapmayin.' 
Ve Hakk'in bu hususta Davud (a.s.)a vahyi §6yledir: 'Ya Davud, ashabmi 
sehvetle eklden tahzir et. Zfra nefis sehevat-i dunyaya asilmi§tir; akillan ben- 
den mahcubdur!' Ve Yusuf (a.s.), *yX Sji/tf ^^i oi {S ^> is J l*j (Yusur, 
12/53) buyurmu§tur. Ve bu babda Hatem-i Enbiya (s'a.v.) Efendimizin ve- 
sayalan coktur." 

5y *S y-\ ji ->l^Jjj \j lyZ> V^b ^J^" J- 5 ^jy^ 

2255. O^ihdyette pismanlik az olmak i$in, islerde mesveret vaab&ir. 

Ya'ni, hilafim yapmak icin, isjerde nefis ile me§veret etmek vacibdir. Zira 
nefsin arzusuna muhalefetle yapilan isjerde selamet vardir ve insan sonunda 
nadim olmaz. Menhec-i Ka vi "me§veret"i mutlak olarak ahp, isterde suleha 



c £« 3 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^&jt 

ile mu§avere etmek ma'nasini vermistir. Hind sarihleri ise, nefis ile mu§ave- 
re etmek ma'nasina almisjardir. Fakat atideki ebyata bakilirsa, Hind §arihle- 
rinin re'yi mureccahtir. 

2256. Gnbiya $ok iedhuler eiiiler, id hi bu degirmen ta§i doniicii oldu. 

"Tedbir"den murad, enbiya (aleyhimu's-selam)in ehl-i nefs olan kimseler 
ile mu§avereleri ve onlann re'ylerinin hilafinda hareket buyurmalari; ve "de- 
girmen tasmin ddnmesf'nden murad, mu§kil olan umurun kolayca cereyani- 
dir. Ya'ni, "Enbiya hazarati ehl-i nefs olan kimseler ile mu§avere edip, hida- 
yet isjerinde onlann re'ylerinin hilafinda hareket ettiler; ve bu nefislere mu- 
halefet tedbfrleri sebebiyle, miisWl olan hidayet emrinin inki§afi kabil oldu ve 
nefsaniler akil ve mantik dajresine girdiler. 

2257. CA/e/ts ister hi, id vudn eisin, halhin uolunu sasirhp sersem eisin. 

Zira nefis, halkin hayat-i diinyeviyyede yolunu §a§irtip sersem bir hale ge- 
tirmek icin, akli ve mantigi harab etmek ve kendi arzusu dairesinde hareket ey- 
lemek ister. Nitekim her milletin tarihlerindeki inkiraz babi, fesad-i ahlak ile agil- 
mi§tir. Ve fesad-i ahlak ancak nefsin arzulanna tebaiyyetle hareketten ibarettir. 

2258. nXmmei dedi hi; **Jtim ile mesveret edelim?" €nhiyd dediler hi: ^ Dmdm 
o\an ahd ile. 

"Akl-i imfm", terkib-i tavsiMr. Ve "imim", "imam" kelimesinin imale 
olunmu§udur. 

Ve Arabi kelimeyi ba'zan imale ile isti'mal etmek, ehl-i Fiirs'un adetidir. 
Ya'ni, "Ummetleri kendi peygamberlerine, 'Kim ile mesveret edelim?' diye 
sordular; peygamberler de Imam olan akil ile mesveret ediniz!' diye cevap 
verdiler." Nitekim ayet-i kerimede, dj£> r yJ oft dUi j oi (Ra'd, 13/4) bu- 
yurulur. Ve insanlan akla da 'vet eden ayat-i Kur'aniyye ve ahadis goktur. 

2259. ^Dedi: *£ger $ocuh veyd bir hadin gelirse hi, pariah ahil ve rev iuimaz?" 



AHMED AVNl KONUK "^® 

Efrad-i ummetten birisi gikip dedi ki: "Eger mesveret hususunda kar§imi- 
za akil ve re'yi parlak olmayan cocuk ve kadin gelirse onlar ile de mesveret 
edelim mi?" 

2260. jZuyurau ki: ^Onunla mesveret et ve o seui ki sbyledi, sen onun hilafini 

[2273] , i„ // 

yap ve yoia dus. 

Resul-i Ekrem hazretleri buyurdu ki: "Eger karsma cocuk ve kadin gikar- 
sa, onunla da me§veret et; ve fakat onun soyledigi §eyin hilafini yap ve bu 
tarik-i hilafa siiluk et." 

2261. ZKendi nefsini kadin ve kadindan beter tani; zira ki kadin ciiz ulir, ne- 
fis sirk-i kiillidir. 

Bu beyt-i §erif, akval-i enbiyadan kendi matlublannin istihraci igin ce- 
nab-i Pir tarafmdan frad buyurulur. Ya'ni, "Alayi§-i diinyeviyyeye ve huzu- 
zata meyil hususunda kendi nefsini kadm ve hatta kadindan daha beter ta- 
ni. Zira kadin §err-i munfasil oldugundan §err-i cuz'idir ve onun §er olmasi 
nefsinin ona meylindendir. Ve nefis senden bir an aynlmayan bir §err-i mut- 
tasil oldugundan, §err-i kullidir." 

2262. Baer kendi nefsinle mesveret edersen, her ne derse o al$acjin hilafini yavl 

2263. (5ger sana namaz ve oruc emrederse, nefis mekkdrdu, sana vir mekr do- 
ijurur, 

Ya'ni, nefis sana farz olan oructan gayri nafile oruc ve farz ve vacib olan 
namazlardan gayri nafile namaz emrederse, bil ki onun bu emri, senin bas> 
na bir bela-yi ma'nevi getirmek icjndir. Binaenaleyh o gibi nafilelerden vaz- 
gec, ve feraiz ve vacibati kemal-i ihlas ile edaya gayret et. 

JL5" JLiU d\ u ~>^ M^ ^j* <y*** j^ jH-f* cr** ^ ^jj-** 

2264. jfiillerde kendi nefsin ile mesveret, her ne derse onun aksi kemal olur. 






gfcf 3 " MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



Bilciimle efalinde nefsin ile mesveret etmek ve nefsin her ne derse o i§- 
lerde onun aksini yapmak kemal olur. 



2265. Ona ve onun inaclina gki^amazsan, hir yarin yanina git ve onun alaka- 
sini tut! 

Ey salik, eger nefsine ve nefsinin huzuzat-i tabiiyyeye meyildeki inadina 
kar§i gelemezsen, bir insan-i kamil olan yarin yanina git ve onun sanldigi 
mizac ve sirete ve ahlaka sanl! 

£j^> j! Jj-i J*LT _^-~J £ * Ja* jl *j£ oy Jap 

2266. Stfkil li^er akildan kuvvet ahr; seker kamisi seker kamisindan kamil 
olur. 

"Ney-§eker", Arabfde "kasabu's-siikker" dedikleri §eker kami§idir. §e- 
ker kami§i eger yalniz ba§ina dikilirse, iyi olmaz. Onu bir tarla halinde 
yekdigerine muttasil olarak dikmek lazimdir. Boyle dikilirse, birbirinden ke- 
mal bulur ve §eker maddesi her birinde kemale gelir. lkinci misra' ba'zi nus- 
halarda f o-» ji ^ j*ir f ^ vaki'dir. Ma'nasi, "San'at erbabi san'at er- 
babmdan kemal bulur" demek olur. 

UjJ *j>- j^m ji ij, j? \jbj*r f ^ ^ JLa j j* 

2267. H^en nefsin mekrinden seyler gordum ki, o kendi sihrinden temyizleri go- 
turur. 

Ben nefsin mekr ve Melerinden oyle §eyler gordum ki, o nefis, yaptigi si- 
hirler sebebiyle aklin temyfzini ve muhakemesini izale eder. Mesela akli ve 
muhakemesi yerinde iken insan ne kendi canina ve ne de ba§kalannin cani- 
na kiyamaz. Fakat sifat-i nefsaniyyenin e§eddi olan gazabin feveram halin- 
de, hem kendi canina ve hem de baskalannin canina kolayca kasd eder; ve 
nefsin sihiri sebebiyle fenayi insan iyi goriir. 

2268. Senin eline yeni vadler verir ki, hinlerce def'a onlan hozar! 

Mesela bir kimse ickiden hastalanir ve bu hastalik iginde kivrandigi vakit, 
nefis bir daha icki kullanmamaga ahd eder. Vaktaki sihhat bulur, nefis o kirn- 



c^ges^> 



AHMED AVNl KONUK 



seyi bu ahdini bozmaga sevk eder ve bozdurur. Bu gibi misaller her gun nef- 
simizde me§huddur. 

X$j y s-4JLgj LSJJJ j* ^j} -^ ^^U- 4 3j>- JL* -W? £ j*£- 

2269. Omriin eger yiiz sene miihlet verse, o sana her giin hir yeni bahane koyar. 

Yiiz sene omriin olsa, nefsin her giin sana kar§i bir i'tiraz ve bahane ile 
seni kendi hazzi tarafina sevk eder. 

2270. Soquk va'Ulere steak der: bir sihirbdz adamdir. adami baqlar! 

[2281] V ' ' V 

Nefis, soguk ve faidesiz emellerin ve va'din, sicak ve faideli oldugunu id- 
dia eder. Binaenaleyh insani fani olan huzuzat-i tabiiyye vadilerine sevk 
edip, reculiyyet-i ma'neviyyesini bu sihiriyle baglar. nefis, sihir ile zahirde 
insamn erkekiigini baglayan sihirbaz adamlara benzer. 

Ls *jj-^ j^ y id *^tj> ^ W o^ ^^>- <j>~\$>\?i0 i$\ 

2271. By Diahk'm ziyasi olan Uiusameddin, gel ki, sensiz corah yerden ot 
bitmez 1 . 

Nefsin islam bir insan-i kamilin terbiyesine muhtag oldugundan, cenab-i Pir 
efendimiz Qelebi Hiisameddin (k.s.) hazretlerinin salahiyyet-i ir§adi haiz oldu- 
guna i§areten buyururlar ki: "Ey kudret-i ir§adiyla kalbleri miinevver eden 
Hakk'in ziyasi Hiisameddin, sen meydan-i irsada gel. Zfra corak ve sifat-i nef- 
saniyye dolu olan kalblerde sensiz o maarif-i ilahiyye gimenleri bitmez!" 

Is **j§ J-> fjijj ^ j\ Is «y, J-i ^^tjTjili j» 

2272. 'TJir gonlii incinmisin beMudsindan dolayi, felekien bir -perde acilmis 
oldu. 

"Gonlii incinmi§"ten murad, ya §emseddin-i Tebrizi hazretleri, veya §eyh 
Salahaddin Zerkub-i Konevi hazretleridir. Ciinkii Menakib-i Sipehsalafda. be- 
yan buyuruldugu iizere, bu zatlann aleyhinde bulunan ba'zi kimseler var idi. 
Ve hatta Hz. §ems bu yiizden tagayyiib buyurdu. Nitekim yukanda fzahat da 
verilmis, idi. Ya'ni, "Kalb-i §erifi incinmis, olan bir insan-i kamilin bedduasin- 
dan dolayi, felekten fuyuzat-i ilahiyyenin niizuliine mani* bir perde acilmis, 
oldu." 






MESNEVI-I §ERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

2273. ^u kazdya yine kaza ilac hilir; halkin ahli kazdda perisandir -perisan! 

"Gic", penman ma'nasinadir. Ya'ni, bir nefsaninin bir kamili incitmesi ve 
onun bedduasi ve bedduasi sebebiyle felekten bir perde agilmasi kaza-yi ilahf- 
dir. Bu acrian perdenin kalkmasi igin yine kaza-yi ilahi lazimdir. Zira kaza-yi 
ilahfyi yine kaza-yi ilahf reddeder. Bu kaza-yi ilahinin adem-i vuku'una im- 
kan yoktur. Zira kaza-yi ilahinin hin-i infazinda halkin akillan perf§an olup, 
fa'aliyyetini gaib eder. Hind niishalannda ikinci misra' ^ir j c^^f uu j> su- 
retinde vaki'dir ve kafiye daha tamamdir. Ve "kac", delilik ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Kaza hususunda halkin akh perisan olur ve delilige doner." 

2274. O kara yilan ejderha olmu§tur; o ki, yola dusmiis hir kurt idi. 

"0 kara yilan" ta'bfri ile §ems-i Tebrizf hazretleri vak'asma ve Salahad- 
din-i Zerkub hazretlerine muhalefete sebeb olan sahsa ve onun nefsine isa- 
ret buyurulur. Ya'ni, "§imdi nefsi kara yilan mesabesinde olan bu §ahis, bu 
muhalefete basjamazdan evvel, bocek nev'inden olan kuciik bir kurt gibi ta- 
rik-i Hakk'a siiluk etmis, idi; bugiin evliyaya muhalefeti hasebiyle, kabarmis, 
ejderha gibi olmu§tur. 

y C— ** ic^y Ol>- (_jU*P -Li y C— xi jAjS jU j L*oJl 

2275. Ejderha ve yilan senin elinde asa, CTAusa nm cant senin sarhosun oldu. 

"§iid" (xi) [ : Oldu] kelimesi, "sihr-i helal" ta'bir olunan san'at mucibin- 
ce, iki ciimleye de samildir. "Ejderha" ve "yilan"dan murad, §ahs-i muhali- 
fin nefsi; "asa"dan murad, mezkur sahsin inkryadi; "Musa'mn cam"ndan 
murad, Hz. Pir'in ruh~i §erifleridir. Ya'ni, "Nefsi ejderha ve yilan gibi kabar- 
mis, olan bu §ahsin her ne kadar Hz. §ems ile cenab-i Salahaddin'e muhale- 
feti varsa da, sana elindeki asa gibi miinkad ve mutfdir ve senin aleyhda- 
nn degildir. Binaenaleyh senin boyle bir azgini teshirinden dolayi, Musa gi- 
bi olan benim canim senin sarhosun ve hayranin oldu." 

2276. [Korkma, onu tut!" hukmunii Dtuda sanaverdi, id ki senin elinde asa 
ejderha olsun! 



gs^ 



AHMED AVNl KONUK 

Onun nefsinin ihdas ettigi fitneden korkma, o §ahsi tut ve terbiye et. Hak 
Teala Hz. Musa'ya verdigi °S^ ^ j u'ji- (Tana, 20/21) [ya'ni "Onu tut ve 
korkma!"] hukmunu bu sahis hakkinda sana verdi. Varsin o elindeki asa gi- 
bi sana mutf ve miinkad olan o §ahs-i miifsidin nefsi ejderha olsun, zaran 
yoktur. Ondan korkma. 

2277. SA^ak ol ey padi$ak *yed-i heyza'yi gosier; kara cjecelerden yeni sahah a$\ 

Ey padisah-i ma'nevf olan Husameddin'im, muteyakkiz ol; Musa (a.s.)in 
yed-i beyzasi gibi parlak olan ir§ad ve terbiye elini meydana gikar; mufsidle- 
rin fesadmdan ve evliyanin bedduasindan ortaliga c,6ken zulmeti kaldir da 
yeni ruyuzat-i ilahiyye sabahmi ag! 

2278. ^tr cehennem -parladi, onun uzerine ejsun okur; ey senin nefesln derya- 
nin nefesinden ziyddedir! 

" Cehennem" den murad, §ahs-i muhalifin nefesidir. "Parlamak"tan murad, 
onun hasedinden miitevellid gazabidir. "Efsun"dan murad, tasarruf+i ma'ne- 
vidir. "Derya"dan murad, Hz. Pir'in zat-i pakleridir. Ya'ni, "Cehennem cinsin- 
den olan bir nefes kukredi; ona efsun mesabesinde olan nefha-i ma'nevini iif- 
le. Ey Husameddin'im, senin nefesinin te'siri, bir derya-yi ma'rifet olan zati- 
min nefesinden o §ahsa daha miiessirdir!" 

2279. ^Deniz mekkardif, hir hoviik g'6stermi§tir; cenennemdir, mekrden hir ha- 
rarei cj'6stermi§iir. 

"Deniz"den murad, insan-i kamilin cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar olan 
zat-i §erifidir. Cenab-i Pir bu ta'bir ile zat-i §eriflerine i§aret buyururlar. "De- 
nizin mekkarligTndan murad, insan-i kamilin hifz-i meratib icin gosterdigi 
ahval-i be§eriyyedir. "Kopuk'ten murad, infial-i zahirfdir. "Cehennem"den 
murad, menba'-i fesad olup, fltneye sebeb olan sahistir. "Hararef'ten murad, 
inflate kar§i gosterdigi gazabdir. Ya'ni, "Insan-i kamil olan zatim, o sahsin 
kaza-yi ilahi olarak zuhur eden rltne ve fesadina kar§i dalgalanip, koplik me- 
sabesinde bir infial-i zahiri gostermi§tir. §ahsin cehennem cinsinden olan 



MESNEVl-1 SERIF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

nefsidir ki, benim bu mekrimden dolayi busbutun gazab gostermistir. Benim 
onun terbiyesiyle me§guliyetten sarf-i nazar etmemin sebebi budur. Zfra 
onun bu hali benden feyz almaga mani'dir. Fakat sana kar§i mutavaati oldu- 
gu icin, senin nefhan benim nefhamdan ziyade ona te'sfr eder. 

y ft-i*>- -^-r ,J~r-5i ^y.j ^ y f-^T j-> j**z>*a JjU jlj 

2280. Ondan dolayi senin goziinde muktasar gorunur; onu zeban gorduk$e bf- 
ken hareket eder. 

Ey Husameddin'im, o sebeb-i fitne olan §ahsin nefs-i cehennemisi senin 
goziinde muhtasar ve hakfr gorunur. Sen onu karsmda zebun ve hakfr gor- 
dukge, ofken ve ona mukabele hususundaki gayretin hareket eder. 

2281. ^Niiekim asker kalabalik idi; muhukkak ^eygamber'in goziine az go- 
riindil. 

Bu hal ona benzer ki, mu§riklerin askeri kalabalik oldugu halde Peygam- 
ber-i zi§an Efendimiz'in gozlerine az gorundii. 

2282. %a ki ^eygamber onlann iizerine haiarstz vurdu; ve eger ziyade pre idi, 
ondan hazer ederdi. 

Nihayet Peygamber-i zi§an hazretleri o musjiklerin askeri iizerine kor- 
kusuz ve tehlikesiz hucum buyurdular. Ve eger musjiklerin askerini ziya- 
de gore idi, bu alem-i suretin ve be§eriyyetin huknuine tebean o askerden 
korkardi. 

2283. O inayet idi ve sen onun ehli idin; ey S^hmed ve yoksa sen bed-dil 
olurdunl 

Bu beyt-i §erif, cenab-i Husameddin hazretlerine hitabdir. Ya'ni, "Ey Hu- 
sameddin'im, bu vak'a gibi, senin de o §ahsm nefs-i cehennemisini hakfr 
gormen Hakk'm bir inayeti idi ve sen de bu inayetin ehli idin. Eger boyie bir 
inayete mazhar olmasa idin, ey varis-i hulk-i Ahmedi olan Husameddin'im, 
sen korkak kalbli olurdun!" 



AHMED AVNl KONUK 

Hind nushalannda bu beyitin misra'-i eweli <j>j>\ J**» ># j^s o\ suretin- 
dedir. Ya'ni, "0 gogu az gosteris, Hakk'm fazli idi. Ey Ahmed ve yoksa sen 
korkak kalbli olurdun!" demek olur. 

2284. CW ve onun ashabtna o cihadt, Diak zdhiren ve hahnen enemmiyetsiz 
gosterdi. 

Bu beyit, cihad-i Peygamberiyi beyana riicu'dur. Ya'ni, Peygamber-i zi- 
§ana ve onun ashab-i kiramma, mii§rikler ile olan o muharebeyi Hak Teala 
zahirde ve batinda ehemmiyetsiz gosterdi. Bu beyitlerde, sure-i Enfal'de olan 
ayat;i kenmeye i§aret buyunilur: JJ3U2 \Jz °^(J '_£> !*-£ liX*C ^ iii ^^ ii 
'£ ii S jSJj ^Sfi ^ ^juJ, (Enfal, 8/43) ya'ni, "Vaktaki sa'na Allah Teala mu§- 
riklerin askerini menaminda az gosterdi. Ve eger onlan gok gostere idi, siz 
korkar ve sebat ve firar arasinda ihtilaf tizere bulunurdunuz. [Fakat Allah 
kurtardi".] Ve '*>ui °^A j jJS ii '^Jji.y. Ijj (Enfal, 8/44) ya'ni, "Kuffara mu- 
laki oldugunuzda vaktaki Allah Teala az olarak gozlerinize gosterdi." 

2285. Ta hi ona hir kolayligi miiyesser etti; ia ki o hir gu$lukten yiiz $evirdi. 

Nihayet Peygamber'e Hak Teala gok bir orduyu az gormek gibi bir kolay- 
ligi miiyesser etti ve suret-i zahirede gok goriinen gtigliikten Nebiyy-i zf§amn 
gozunii hicaba diisurdu. 

2286. J^z gormek muhakkak ona zafer oldu. 3~lra Diak ona yar ve uol bgre- 
tici oldu. 

Binaenaleyh gok du§mani az gormek muhakkak Nebiyy-i zi§ana zafer ve 
gaiebe te'rnfn etti. Ve bu gogu az gormek, Hakk'm Nebiyy-i zf§anina dostlu- 
gu ve cihadda yol ogretmesi oldu. 

2287. O kimse ki Diak ona zafer den zahu olmaya, vau! Bger kedi olursa, ona 
erkek arslan goriiniir. 

Hak Teala' nin, nefisleriyle olan cihad-i ekberlerinde ve zahiri du§manla- 
n ile olan cihad-i asgarda mum ve zahfr olmadigi kimselerin vay haline ki, 



Pp^ MESNEVI-1 §ERIF SERHl / IV. CtLT • MESNEVl-2 • 

eger karsjsina kedi ciksa, goziine erkek arslan goruniir ve bir kediden odii 
patlar! 

jjjt- j\ Ju\ j&\ J^^r O. lJ jj* j ~k~> LS ^> \j -U? £\ l$\j 

2288. vat), eger uzakian yiizii hir gore, nihayet gururdan niza a gelel 

"Yuz"den rriaksad, insan-i kamildir. Zira insan-i kamil vahidii'l-'ayn ve 
kesiru's-sifattir. "Uzak"tan murad, kesafet-i tabiiyye mertebesidir. Ya'ni, 
"Vay o kimsenin haline ki, cem'iyyet-i esmaiyyenin mazhan olan insan-i 
kamile kesafet-i tabiiyye mertebesinden bakip, onun suret-i be§eriyyesini 
gore ve gurur ve enaniyyeti yuziinden onunla mucadele ve miinazaaya ce~ 
saretede!" 

\s o.^ Oj^- J> jJ^ jM Olj Is ^y (Jj\jJi}\ ji J^U Ol j 

2289. O sehehden hir ziilfikar hir harhe goruniir; o sehehden erkek arslan hir ke- 
di goriiniir. 

t§te o gdrii§ sebebiyle, kesici bir kilic. olan insan-i kamil, bir magrur-i nef- 
sin goziine kiiciik bir mizrak goriiniir. Ve bu goriis, sebebiyle, erkek arslan 
olan insan-i kamil o magrurun goziine bir kedi kadar ehemmiyetsiz goriiniir. 
Nitekim muhaliflerin goziine cenab-i §ems ile Hazret-i Salahadin-i Zerkub da 
boyle goriinmus, idi. 

2290. Nihayet cesur olarak ahmak cenge duser ve onlan hu hUe ile pen$eye ge~ 
tirir. 

Nihayet o magrur-i nefis olan ahmak, kemal-i cesaretle insan-i kamil ile 
miinazaa ve muhalefete kryam eder ve erkek arslan mesabesinde olan in- 
san-i kamil onlan bu hile ve tedbir ile penge-i helake getirir. 

2291. id ki o ahmaklar ales mahalli tarafina kendi ayagi ile gelmis ola! 

"Feliv", BurMn'da "beyhude ve bi-faide" ma'nasina gosterilmistir. An- 
karavi ve Hind §arihleri, "ahmak" ma'nasina almi§lardir. Ya'ni, "Insan-i 
kamile muhalefet eden ahmaklar, kendi ayaklanyla kendilerini ate§e atar- 
lar." 






AHMED AVNI KONUK ~®~M 



2292. ^ir saman yapragi goriinur; ia sen heman piif edesin hi, onu vucuddan 
siiresin! 

"Kah-berg" lafzinda kalb-i izafet vardir. Nitekim, "cihan-padi§ahf ' derler. 
Asillan, "berg-i kah" ve "padi§ah-i cihan"dir. Bu beyitte ahmaklara hitab 
vardir, Ya'ni, "Ey ahmak, insan-i kamilin suret-i be§eriyyesi senin goziine bir 
saman gopii kadar ehemmiyetsiz bir §ey goriinur ve onun vucudunu kolay- 
ca izale edebilecegini zannedersin!" 

2293. JTljjah ol ki, o $dp daijlari koparmishr; ondan cihan airyan ve o giilmededir! 

Ey ahmak kendine gel ki, o suret-i be§eriyyesini bir saman gopu gibi 
ehemmiyetsiz gordugun insan-i kamil, daglan devirecek kadar kuvvet ve 
kudret gdstermi§tir[ Batinda halk-i cihan onun tufeyli ve tabi'idir ve onun hii- 
kiim ve te'siri altmdadirlar. Ve o kamil ise, onlann gaflet ve hamakatlanna 
bakip giilmektedir. 

2294. H^u irmagin suyu to-puga kadar goriinur; yiiz SAvc hin ^inuk gihi onun 
garki oldu! 

Ave bin Unuk, Adem (a.s.)in kerimesinden dogan bir gocuk olup, boyu o 
kadar uzun imi§ ki, en buyiik daglardan kirk ar§in fazia gelirmi§. Ve ug bin bes. 
yiiz sene ya§ami§. Denizlerin suyu topuguna gikarmi§. Tufan-i Nuh'tan mute- 
essir olmami§. Miisa (a.s.) devrine kadar yasamis, ve Musa (a.s.) onu asasiy- 
la helak etmi§ imi§. Maaricii'n-Nubuvve'de ve diger siyer kitaplannda bu riva- 
yetin tafsili vardir. Bu rivayetin sihhati ve adem-i sihhati bu beyt-i §erifte mev- 
zu'-i bahs degildir. Cenab-i Mevlana efendimizin adet-i seniyyeleri, Mesnevi-i 
£en?lerinde sahih olsun, gayr-i sahih olsun mesjiur olan kavilleri ve rivayati 
alip, icab eden yerlerde misal olarak zikrederler. Ave b. Unuk'un bu beyitte zik- 
ri de bu kabfldendir. Ya'ni, "Hakk'in tecelliyat-i esmaiyye ve sifatiyyesinin 
meclasi ve mevridi olan insan-i kamilin suret-i zahiresi, suyu topiiklara kadar 
gelebilen ehemmiyyetsiz bir irmak gibi goriiniir. Fakat bu ehemmiyyetsiz go- 
runen irmak, Ave b. Unuk gibi pek gok kuvvetli olanlan bogmusmr. 



Ash ^f- (Ave) idi; §iir geregi ^u yazilmi§tir. 



^m 



MESNEVI-i §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

jX^>- ^^ L»j^ yi -Xj\s ^ *jJLi^ Jj J^yt- Try* -bLc ^ 

2295. Oian datyasi ona mii§k iepesi cjoriiniir; denizin dtbi ona kuru iovrak go- 
riinur. 

ahmak hayalinde insan-i kamilin katlini tasavvur eder ve onun kani- 
nin dalgasi gazabini teskin ettigi icin musk tepesi halinde goriiniir. Bir der- 
ya olan insan-i kamilin batini, o ahmaga kuru toprak ve ehemmiyyetsiz bir 
§ey goriiniir. 

2296. [Kor Jir'avn o denizi kuru gordii; nihauet merdlik ve kuvvet meulinden 
ona siirdii. 

Nitekim kalb gozii kor olan Fir'avn, o Musa (a.s.)in derya gibi olan bati- 
nini his gozliyle kuru ve ehemmiyyetsiz gordii; nihayet merdligine ve salta- 
nat-i zahiriyyesinin kuwetine giivenerek onun iizerine hiicum etti. Fakat 
onun derya gibi olan kuvve-i batinesi, alem-i suretin deryasini yardi ve kara 
acti ve batm gozii kor olan Fir'avn his gozuyle gordiigii denizin ka'nndaki 
yola daldi ve hamakatine kurban oldu. 

$y Lj ^ ^3^j t**k* Sji Lj^ JJJ j^ Jul j$ j_^>- 

2297. Qeldijji vahit denizin dihinde olnr; Jir'avn'in gozii ne vakit gorucii olur? 

ahmak, derya mesabesinde olan insan-i kamile hiicum ettigi vakit, o 
deryamn dibinde kalakalir ve helak olur. Fir'avn mesjebinde olan nefsanfle- 
rin gozleri ne vakit goriicii olur? 

2298. Qoz Diakk'in likasindan goriicu olur. Uiak nerede her ahmakin hem- 
razi olur? 

Kalb gozii, ancak Hakk'm cemalinden nurlamr ve goriicu olur. Hakk'in 
cemali ise, her noksani olan ahmaga agilir mi? Nitekim sure-i Kehf sonunda- 
ki ayet-i kenmede u^i <T, ;L jjjj Y^ uju Sui *JJj£ ^ iuj i^-'J oir VU (Kehf, 
18/110) ya'ni, "Kim ki Rabbi'nin likasini reca ederse, amel-i salih isjesin ve 
Rabbi'nin ibadetine hicbir §eyi ortak yapmasm!" buyurulur. Nefsani olan 
kimse ise, §irkli olan nefsinin kuludur. Bu halde iken Rabbi'nin cemali ona 
nasil munkesjf olur? 



GNgJ^c^o 



g§K^ AHMED AVNl KONUK 

Jjp jJuL oT^jj ^j>- Joj oij Jy» y>j ij*i ij>- a«j jJ> 

2299. t$eker #oV#r, halhuki dlduriicii zehir olur; yol ojorur, halbuhi o gulun sada- 
si olur! 

Kalb gozu kor olan ahmagin §eker olarak gordugu §ey zehir olur ve zul- 
met olarak gordugu §ey dahi nurdur. Nefsin huzuzat ve ezvakim dunyada ta~ 
rik-i hiayat goriir; halbuki o yol nefes-i gulyabaninin sesiyle gosterilmis, olan 
bir yoldur ki, akibet onu helak vaduerine sevk eder. 

2300. By felek, ahir zamamn fitnesi i$inde sur'atle doniiyorsun; nihdyet aman verl 

Bu beyt-i §erifte te'sfrin felek tarafina nisbeti mecazidir. Zira felek hadisa- 
tin sebebidir, musebbibi degildir. Cenab-i Pir efendimizin fitne-i ahir zamam 
felege'izafesi ve ondan aman talebi, emr-i ilahfye imtisaldir. Zira ayet-i kerf- 
mede, sure-i Nisa'da JL-ii [>** "*£* '<y 'S\J\ £j *W j^ *~>?- j* 'sLJ\ u (Nisa, 
4/79) ya'ni, "Sana iyilik cinsiriden isabet ederi §ey Allah tarafindandir; ve 
kotuluk cinsinden isabet eden §ey senin nefsindendir" buyurulur. Ve fitne-i 
ahir zaman kotulukten ibaret oldugundan, onun miisebbibu'l-esbab olan Al- 
lah Teala'ya izafesini, cenab-i Pir mugayir-i edeb ve hukm-i Kur'an'a muna- 
ff gorduklerinden, felegin nefsine izafe buyurmuglardir. Zira cenab-i Pir efen- 
dimiz "baka billah" mertebesinde olan ehassu'l-havassm ziibdesidir. Bina- 
enaleyh bu gibi hifz-i meratibe cok riayetkardiriar. 

2301. ^Dizim kasdtmizda keskin hinder sin; bizim fasdimizda zehir bulasmi§ 
ijjnesin! 

Ey felek, fitneler ihdas ederek bizim kasdimiz emrinde keskin hancersin 
ve bizden kan almak emrinde zehir bula§mi§ bir igne ve ne§tersin. "Fasd", 
kan almak ve hacamat etmek ma'nasinadir. 

j»*"j j^ ^yr ^y ^jy J- 5 j f-j jy\ &~ ^j $ ^* <-^ 

2302. By felek, Diakk'm merhametinden merhamet ojjfren; kanncalann kalbi- 
ne yilan gibi zahm vurma! 

"KanncalarMan murad, efrad-i halktir. "Felek"ten murad, kure-i arzi mu- 
hit olup, kendi mahrekleri uzerinde donen ve her birinin arz uzerine muhte- 



MESNEVI-t SERIF SERHi / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

lif te'sirleri olan seyyaratin ve mihveri iizerinde donen giinesjn hey'et-i mec- 
muasi oldugu anla§ilir. 

2303. kimsenin hakki i$in ki, senin $arhtnin dolahinv hu diinija evi iistiinde 
doniidi etti; 

Senin garhimn dolabim bu dunya evi ustunde ddnucu yapan Allah Teala 
hazretlerinin hakki igin; 

2304. ZKi baska tiirlii donesin ve merhamet edesin; ondan evvel ki, bizim gbjjii- 
miizii diinuadan koparasm! 

Bu beyt-i §erif yukanki beyitin mutemmimidir. Ya'ni, "Allah Teala hakki 
igin ki, bizim gogumiiz olan hayat-i surimizi diinyadan izaleden evvel ba§ka 
tiirlii, ya'ni salah iginde donesin ve sakinan-i arza merhamet edesin." 

2305. Onun hakki i$in ki, ibtidd hize ddyelik ettin; nihduei hizim fidanimiz Su- 
dan ve tovraktan biitil 

Bizim bir agag fidam gibi olan cismimiz sudan ve topraktan nesv u nema 
bulmak uzere ibtida yaptigin dayelik ve murebbilik hakki igin salah iginde 
don ve merhamet et! 

2306. O $ah hakki i$in ki, sent saf hoik eiii; hu kadar mes aleyi sende zahir 
kildii 

"Mes/ale"den murad, insan-i kamildir. Ve zahiri parlakliga mahmul olur- 
sa, parlak yildizlardir. Ya'ni, "0 §ah-i zii'l-celal olan Allah Teala hakki igin ki, 
seni emr-i ilahfsine muhalif devr ve hareketten ve efalden saf ve temiz ola- 
rak halk etti ve sende bu kadar insan-i kamil izhar etti ve yahut parlak yil- 
dizlar peyda etti!" 

2307. Seni oyle mamur ve baki iuitu, id ki dehri seni ezelden zannetti! 



^ 



AHMED AVNI KONUK 

"Seni mutevaliyen var olan "feyz-i mukaddes"i ile oyle ma'mur ve baki 
goruniir bir halde tuttu ki, senin ma'muriyyetini ve bakani goren dehri, se- 
nin ezelden beri mevcud oldugunu zannetti," 

Malum olsun ki, alemin kidem ve hudusu hakkinda mutekellimin ile su- 
nuf-i hiikema ve sufiyyun aralannda ihtilaf vardir. Bu ihtilafatin her birerle- 
rini burada fzah ve ta'dad etmek uzun olur. Meslek-i mustakim budur ki: Su- 
ret-i alem evvelce feza-yi bi-nihayede yok idi, sonradan var oldu. Ve ondan 
sonra da omru nihayet bulup, yine fezada bozulup dagilacak ve ba§ka §ekie 
girecektir. Fakat bizim alemimiz bozulmakla, Hak Teala'nin alem-i §ehadet 
mertebesi yok olacak degildir. Zira fezada avalim-i bi-nihaye vardir; bir taraf- 
tan bozulur ve bir taraftan tekevviin eder. Qiinku esma-i ilahiyye asla ta'til 
kabul etmez. Binaenaleyh keyfiyyet-i hilkatin ne evveli ve ne de ahiri yok- 
tur. Ancak efrad-i avalimin ibtidasi ve intihasi vardir ve ecele tabi'dir. Bu 
babdaki fazla izahati, Fususu'l-Hikem'e yazdigim §erhin mukaddimesinde 
"Avalim-i §ehadiyye" bahsinde zikrettim. 

2308. <$ukiir ki senin baslangieini hil&ik; enhiya senin o simni soylediler . 

Hak Subhanehu ve Teala hazretlerine §ukiir olsun ki, ey felek senin ibti- 
da-yi hilkatini, Hakk'in bize enbiyasi vasitasiyla bildirmesi ile bildik ve senin 
hilkatinin sirnni peygamberler bize haber verdiler. Nitekim Nebiyy-i zi§an 
Efendimiz buyururlar ki, jUi *l>- ^\n i^^ J^\ J** ^U^ s^ ji^ jlj ail ji 

ya'ni, "Allah Teala buyiik bir beyaz inci yaratti; celal ve heybetle nazar etti; 
hayadan eridi; onun yansi su ve yansi ate§ oldu. Ondan bir duman hasil ol- 
du; semavati dumandan ve arzi onun kopugunden halketti. Imdi onun ar§i su 
uzerinde vaki' oldu." 

Elyevm ke§fiyyat-i fenniyye bize bu hadis-i §erifi §erh ve izah etmektedir. 
"Beyaz inci" ile "ruh-i kulli-i Muhammedi" mertebesine; ve "incinin hayadan 
erimesi" ile, "vucud-i vahid"i isneyniyyet ile takyid ederek kendi nefsinde mii- 
tela§i oldugu hinde ona nefes-i rahmanisi ile Hakk'in vucud-i harici bahsetme- 
sine ve bu nefes-i rahmani ile ona fezada viicud-i harici bahsjni muteakib, mer- 
kezin ate§ ve muhitin teberriid ile su olmasina i§aret'buyurulmu§tur. Ve "seb'a 
semavat" ta'bir buyurulan seb'a-i seyyarenin bu duman halindeki sehab-i 
muziden ve arz dahi onun tekasiifunden mahluk olduguna; ve alem-i unsuriy- 
yatin kivami, ^ ^ J^ $ 'o> $**j (Enbiya, 21/30) ya'ni, "Biz her §eyin haya- 



^ra 

*$%&> 



MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "^^ 

tini sudan yaptik" ayet-i kerfmesi mucibince, su ile oldugundan, ar§ ve miilk-i 
ilahi olan manzume-i §emsiyyenin su uzerinde vaki' olduguna remz olunur. 

2309. Bvin kadis olducjunu hir adam bilir; onda obis olan bir oriimcek decfil! 

Mesela herhangi bir evin iginde oturan bir adam, o evin evvelden mevcud 
olmayip sonradan yapildigim bilir. Fakat o evin odasinin birisinde fuzuli ve 
abes olarak aglanni germis. olan bir orumcegin bu evin hadis oldugundan ha- 
beri yoktur. Cenab-i Pir efendimiz, dunyanin kadim olduguna zahib olanlann 
oriimcek kafali olduguna isaret buyururlar. 

2310. Sivrisinek bu bag kimin olduqunu ne vakil bilir? 2Xra onu baharlar do- 
cjurdu ve onun olumu fiistadir: 

2311. Oturi ki zaif-hal olarak degnek icinde do'gar] degnegin fidan vakiini ne 
vakit bilir? 

Kuru bir degnegin iginde peyda olan kurt, zaifu'l-hal olarak o kuru deg- 
negin iginde dogar. degnegin yesjl ve taze bir fidan oldugu bir vakitten 
haberi olur mu? l§te, insanlar da agag kurdu gibi bu arzda peyda olur. 
Onun bidayet-i hilkatini ne bilir? Meger ki haber-i enbiyayi tefekkiir ve ah- 
kam-i Kur'aniyye'yi tedebbur ederek, tedkikat-i amika neticesinde anlaya- 
bilsin. Nitekim ayet-i kerimede bu tedebbiire ve taharriye tesvfk buyurulur: 
'jii-i u "Js ij>;u jJJi] j \^ js (Ankebut, 29/20) Ya'ni, "Ey Peygambe- 
rim, nasa de ki, 'Yer yuziinde geziniz, nazar-i akli ile bakiniz ki, hilkat na- 
sil basjadi!' " 

2312. Ue eger kurt onun mahiyetinden bilir se, akd olur, onun sureti kurt olur. 

Bir agag kurdu gibi arzin cevherinden dogan insan eger arzin mahiyetin- 
den ve etvar-i hilkatinden agah olursa, onun sureti hayvan ve ma'nasi akil 
olur. Zira insanin cihet-i hayvaniyyetinin boyle hakayik ve maariften nasibi 
yoktur. Nitekim Hz. Misrf Niyazi buyurur: 

^^ 



AHMED AVNI'KONUK 

Nerden geliryolun senin, ya kande vanrmenzilin 
Nerden gelip gittigini anlamayan hayvan imi§. 



2313. Stfkd kenclisini pert $oi renklerce flosterir, oncian fersahlarca uzakhr! 

Ma'lum olsun ki; akil suret-i umumiyyede iki nevi'dir. Birisi "akl-i 
maa§"dir ki, hayat-i dunyeviyenin bakasi icin bilcumle maanfyi ve tedbirati 
idrak eder. Digeri "akl-i maad"dir ki, bu hayat-i suriyyenin fevkindeki maali- 
yati ve esran idrak eder. Bu her iki nevi' aklin bi-nihaye mertebeleri vardir. 
Gorulmez mi ki, umur-i diinyeviyyeyi tedbir hususunda bir akil diger akildan 
daha iistun ve keskindir. Ve akl-i maad dahi boyledir. "Akl-i kull"e vannca- 
ya kadar onun da meratibi goktur. Ve akl-i kulliin idrakine nihayet yoktur. 
Onun icjn esrar ve maarif-i ilahiyyeyi idrak hususunda, akl-i maad sahibleri 
arasinda pek gok tefavut vardir. Binaenaleyh her bir akil kendi mertebesin- 
deki aklin derece-i idrakine vasil olamadigindan, evvela muhalefet eder. 
mertebeye vasil olduktan sonra, o muhalefetten vazgecer. Bu terakkf Hakk'in 
hidayetidir. Boyle olunca, muhalefetlerin sebebi, ukulun tefavutimden ve hi- 
dayetsizlikden olmus, olur. 

Bu beyt-i §enfteki akil, kamil olan akildir. Ya'ni, akil dedigimiz §ey, bir 
ma'na-yi kullfden ibaret olup, bir pen gibi kendisini turlu turlu renklerde ve 
mertebelerde gosterir. Halbuki onun zati ve hakikati, kulliyeti i'tibariyle o 
gosterdigi renklerden pek uzaktir. "Peri", gayr-i mer'f olan cin taifesinin latff 
ve guzel kismina ltlak olunur. 



2314. U^ennin ne t/eri varlxr, melekien yukarulir. Sen sinek kanatlistn, al$a~ 
cja u^arsinl 

Pen ne demek, bu akl-i kamilin makami meleklerin makaminm fevkinde- 
dir. Zira akl-i kull bilcumle ukulun meratibini muhittir. Ey aklin en dun mer- 
tebesinde kalan insan, senin bu aklinin kuvveti sinek kanadi kadar oldugu 
icin, daima esfel-i safilin olan alem-i tabfata ugarsin ve a'la-yi illiyyin olan 
alem-i maanfye yfikselemezsin! 

2315. [jer$i senin aklin yukan iarafa u$ar; senin iaklii kusun alcaklikda otlar. 

^^ 



gp)X^ MESNEVt-t §ERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Vakia aklin en dun mertebesi olan akl-i maa§ dahi kendi kullii canibine 
terakkiye ve alem-i maaniye ugmaga mustaiddir. Fakat sen onu taklfd kusu- 
nun ayagina baglami§sin; o taklfd kusu da daima alem-i tabiatta otlamaga 
alistigi icin, bu ku§a bagli olan aklin da yiikselemez. 

2316. Dlm-i taklidi canimizm vebalidir; ariyetiir ve biz bizimdir diye oiur- 
mu§uzl 

Ilim, suret-i umumiyyede iki kisimdir. Birisi taklidi, digeri tahkikidir. 
"llm-i taklidi", papagan kusu gibi ogrenilen bir ilimdir ki, sahibinin mail de- 
gildir, ariyettir. Ulema-i zahirenin kitaplardan ogrenip, halka sattiklan ilim- 
dir. Bu ilim i'tirazat ile miitezelzil olur. "Um-i tahkikf" ise, insamn ruhunu 
tatmfn eden ve §ekten an olup, hie, i'tiraz ile miitezelzil olmayan ilimdir ki, 
buna "ilm-i yakinf" dahi derler. Ve bu ilim, sahibinin malidir. llm-i taklidi 
ise canimizin vebalidir ve sikletidir. Ve biz ise, ariyet olan bu ilm-i taklidiye 
yapi§ip, bizim mahmizdir diye cem'iyyet-i hatir ile oturmu§uz. Burada bahs 
olunan "ilim"den murad, ilm-i tevhiddir. Zira ilm-i tevhid tahkik ve zevk ci- 
hetinden olmamis, bulunursa, delil-i akliye mustenid bulunur; ve istidlal va- 
sitasiyla olan ilmin i'tirazata tahammiilu yoktur, cabuk yikilir. Nitekim I. 
ciltte cenab-i Pir efendimiz ^ o& ^ cj>~> jy.yr <sk ■ *s. ^-s? ^lj^^i L$k 
ya'ni, "Istidlalilerin ayaklan tahtadandir. Tahtadan ayak pek metanetsiz 
olur!" buyurmusjar idi. 

2317. H^u akildan cahil olmak lazimdu; delilige el vurmak lazimdu. 

Bu ilm-i taklidiye yapi§an akildan cahil olmak ve bu akli terk edip deliligi 
ihtiyar etmek lazimdir. Zira bu akil sermaye-i vebaldir ve kuva-yi nefsaniy- 
ye tarafinda fa'aldir. 

2318. Diet $eyi ki nefsinin faidesi cjbrursun, ondan ka$; zehir ic ve ab-t haya- 
h dok! 

Nefsinin faidesi olarak gordugiin her §eyden kac. Riyazet ve mucahede. 
suretiyle nefse muhalefet zehrini ig. Ve hayat-i hayvaniyyenin ab u tabini ve 



GsgXCg> 



AHMED AVNI KONUK 

parlakligini dok ve izale et! Zira nefs-i hayvaniyyen kuvvetini gaib edip, ru- 
hun kuvvetlensin ve onun zimmnda ruhunun sifati olan akil dahi kendi kul- 
lii tarafina muteveccihen terakkiye yuz tutsun! 

2319. Dier kim seni medhederse, socj; kdn ve sermayeyi muflise odiin$ verl 

"Muflis"ten murad, §eytandir. Nitekim'bu cildin ibtidasmda muflis kissa- 
sinda gegti, 581 numarali beyite miiracaat olunsun. Ya'ni, her kim seni 
medheder ve fezailinden bahsederse, ona kars.i iginden ve batimndan ofke- 
len ve sog ve zahirinden dahi iisan-i miinasible o fezaili ve o sebeb-i med- 
hi redde galis, ki, nefsinin gururuna meydan kalmasin. Zira hadis-i §enfte, 
^\ji\ ^uii eyrj j^ \j>.\ ya'ni, "Meddahlann yuzune toprak sagmiz!" buyu- 
rulmu§tur. Ve nefsin karini ve sermayesini, muflis-i hakiki olan §eytana 
odiing olarak ver ki, bir daha eline gegmesin. Zira muflise verilen §eyin ge- 
ri alinmasi mixmkin degildir. "Kann ve sermaye.nin muflise verilmesi", hu- 
zuzat-i nefsaniyyenin terkinden ibarettir. 

2320. Gyminligi hirah ve korhu yen ol; namusian aec, riisva ve fas ol! 

"Eyminligi birak, mekr-i ilahiden emin olma. Zira Hakk'in imtihanlan 
goktur. Binaenaleyh korkuyu ve ihtiyati nefsine meleke yap. Nefsin ena- 
niyyet-i mevhumesine mustenid olan namustan geg, ancak namus-i §er'iyi 
muhafaza et. Nefsanf olan halk nazannda, nefsin kibir ve azametini terk 
etmis, olmak suretiyle rusvay ve meshur ol!" Bu beyt-i §erifte cenab-i Pit, 
tarik-i melameti tavsiye buyururlar. Ve tarik-i melamet, batinim kamilen 
Hakk'a tevcfh etmek ve halkin tenkid ve i'tirazatma ve levmine kulak as- 
mamaktir. 

232 1 . ^Dur-erwfej olan akil tecriibe eilim; hundan sonra hendimi deli yapanm! 

Umur-i dtinyada ve hayat-i ictimaiyyede dur-endi§ olan akl-i maa§i tec- 
riibe ettim; birgok sekametini ve §eametini gordiim. Bu kadar tecriibeden 
sonra artik kendimi halk nazannda deli tavnnda gostermegi miinasib go- 
rurum. 



C^Z 



MESNEVf-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

Seyyid Ecell'in "Nicin fahi§eyi nikali ettin?" 
demesine kar§i Delkak'in dziir soylemesi 



2322. Seyyid Gcell bir gece ^Delhak'a dedi: " <Jslceleden bir Jahi§eyi isiedin." 

Bu kissa, yukandaki ij j^jji ^'ja* f j^ / beyitine merbuttur. Ve sebeb-i 
rabti kissadan da anlasriir. "Delkak" (d&>), Terrend padisahi Seyyid Ecell'i 
eglendiren bir maskaramn ismidir. Nitekim VI. cildde cenab-i Pir \£\^ mj *~* 
zy siy~j dish ji itj^A I ^ 8 u buyururlar. "Pekbuyiik" ma'nasina olan "EcelT, 
ya sahin sifatidir, veyahud §ahin ismidir. Ve "Terrend"in Asya'da bir havalf- 
nin ismi olmasi lazim gelir ise de, bunun hangi memleket oldugunu tahkik 
edemedim. Ya'ni, "Bir gece Seyyid Ecell, kendisinin maskarasi olan Delkak'e, 
'Alelacele bir fahi§e kadini intihab ederek kendine nikah ettin?' dedi." 

2323. H^ana bunu agik soylemen lazvm idi, ia ki sana bir mesiureyi es ede idik. 

Ya'ni, "Bana evlenecegini agikca soyleye idin, sana ehl-i lrz, kapah bir ka- 
din tezvfc ederdik." 

2324. ^Dedi: n( Dokuz mesiure salih isiedim, orospu oldular ve gamdan ienim 
eksildi." 

Delkak, Seyyid Ecell'e cevaben dedi ki; "Bundan evvel dokuz mesture ve 
salih kadin intihab ettim, hepsi orospu ciktilar ve kiskanchk gam ve kederin- 
den tenim eridi." 

C~JIp jjji SjJ* Oy? (»^j 1j <JL*£j*j> ^ji \j -*->&» ^i pS**\y>- 

2325. v \J\ia 'rifeisiz olarak bu orospuyu isiedim, id ki bunun ahtbeii nasd olur 
goreyim." 






AHMED AVNl KONUK 



"Bi-ma'rifer, bila-tahkik demektir. Ba'zi mishalarda "ba-ma'rifet" yazil- 
mi§tir. Bu halde ma'nasi, "bilerek" demek olur. Ya'ni, "Bila-tahkik bu oros- 
puyu intihab ettim; bakalim sonu ne olacaktir dedim." 

^j^ \j dj^r f„j*r jw jij ^ p* ^yj\ ^ \j Jip 

2326. lien de akh $ok tecriibe ettim; hunctan sonra ciiniina hir majjres aranm. 

Ya'ni, "Maskaranin salih kadinlan tecriibe edip bozuk buldugu gibi, ben 
de salih zannettigim akl-i maa§i gok tecriibe ettim ve bozuk buldum. Bundan 
sonra o aklm hukmunden tecerrud edip, delilik fidanim dikecek bir mahal ve 
muhft aradim." Bu beyt-i §erff, Delkak tarafindan degil, cenab-i Pfr efendimiz 
tarafindandir. 

Kendisini deli yapmis, olan o buyugii, sailin hile ile soze getirmesi 

Bu kissa, bir hadis-i §erifin metnini tefsfrdir. Ebu'-Leys Bustanu'l-'Ari- 
/ifr'de bu hadisi nakletmi§tir. Ve hadis budur: 

>Jiixi oX^s- t,\ij ij* \Ju Jj>*j Jij (_lJJ-U *xpU L-^i { 1& \£\j Uj^>^» ^yiJ Jj^* ^ ?rj>~j r^>\ L«-L» ajI^j 
JU* ^^i •jji jp. jLk^l ^^ ^JL-y ^^i J^ 1 d JUi d^^^ti ^tT ^y jAs-l d_pM *J JU» aJI 

^ o^ JUi <u« ^jj W-«>ti ijLxy (j-^l VJjb L J^Jl JUi ^^^j dij^r^ *^ u"S^ J~^ <-^ (^ 
5I>1 ^ ^Up ^ Ul j iJ> 1^1 ^ ^ JU U~~ j ^ ^ dU J\ U Jli JbJUU ^1 jj ^1 
c-T jU L«J Jj ^ ^1 Sl>li di> ^ j dU ^ ^ U j JjSfi C jjJI J* ^ j d^U JTl- aJj Ob 

^i j*p jlUp j o^wi r -*r ju^r j^ > ^i ju» jlu ^ ^ j ju ^ JjVi ^ i^ i^j 



^ft 

c ^^ 



MESNEVI-t SERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVl-2 



ya'ni, "Beni Israil'den bir adam 'Bir akil ile mu§avere etmedikge tezevvuc et- 
meyeyim!' dedi ve ertesi gun ilk rast geldigi kimse ile mu§avere edip, onun 
re'yiyle amel etmege azmetti. Vaktaki sabah oldu, evinden gikti; kami§a bin- 
mis, olan bir deliye rast geldi ve vefa-i ahdine imkan bulamadigina teessiif et- 
ti. Onun online gitti; deli ona 'Atimdan kork seni tepmesin!' dedi. Adam, 'Ati- 
ni zabtet ki, senden bir §ey soracagim!' dedi. Deli durdu; adam, 'Ben evlen- 
mek istiyorum, nasil evleneyim?' dedi. Deli cevap verdi ki, 'Kadin ug turlli- 
dur. Birisi sana mahsustur ve birisi senin aleyhinedir ve birisi de senin ne le- 
hine ve ne de aleyhinedir.' Sonra, 'Attan kork, seni tepmesin!' dedi ve gecti. 
Adam dedi: Tahu atim zabtetr Ati zabtetti ve ona yakla§ti. Adam dedi ki: 
'Ben senin sozunii anlamadim, onu bana fzah et!' Deli dedi: 'Sana mahsus 
olani, bakire olandir ve onun muhabbeti sana mahsustur ve senden ba§kasi- 
m bilmez. Ve senin aleyhine olan, gocuklu olandir ki, senin malmi yer ve ev- 
velki kocasi igin aglar. Ve senin ne lehine ve ne aleyhine olan da, gocugu ol- 
mayan duldur ki, eger sen onun igin hayirh olursan, sana mahsus olur; aksi 
halde aleyhine olur.' Adam dedi: 'Yazik sana ki, sozlin akillerin sozii ve ame- 
lin delilerin amelidir!' Deli dedi: 'Ey kimse, Bern Israil beni kadi yapmak iste- 
diler, ben istinkaf ettim; bana havale ettiler. Nihayet kendimi deli yaptim ve 
onlardan kurtuldum. * " 

J^^ j> j^. f/^jy^ J 5 ^ r* 1 -^ "^ <j* u^- oi 

2327. bir kimse dedi ki: u< l3en bir akil isterim; bir miiskilde ontrnla mesve- 
ret getireyim." 

Bir kimse birine dedi ki; "Ben bir akilli adam anyorum. Bir mu§kilim var- 
dir, onunla mesveret etmek istiyorum." 

li dy^^ jl ' *£ y>- JiU c— «J U j$£ jJtfl *£ Jr^ ( _ 5 ^ jT 

2328. bir kimse ona dedi ki: HJizim §ehrimizde o deli goriinenden baska 
akil yokiur" 

2329. Dste bir kamisin usiiine binmis jilan, ^ocuklarin arasinda ko$turuyor" 

"Iste o deli de man kimsedir; bir kami§a binmi§, gocuklann arasinda ko§- 
turup duruyor." 



AHMED AVNl KONUK *^^ 



2330. "UZe'tj sahibidir ve bir ales par$asidir; aok mertebeli ve yildiz yafydiriadir ." 

"Asuman-kadr", aklinm mertebesi gok yiiksek olmaktan; ve "Ahter-bare", 
re'ylerinin parlakhgindan kinayedir, "Bare", "bariden" masdanndan mustak 
olmayip da, tarz ve revi§ ma'nasina alimrsa, "bir yildiz gidistt" dernek olur ki, 
yine parlakliktan kinaye olur. Ve eger "at" ma'nasina alimrsa, "yildiz ath" de- 
rnek olur ki t galebeden kinayedir. 

2331. Omm revnaki DCerrvibiler' e can olmu§tur; o bu delilik i$inde cjizli olmu§tur. 

"Kerrubiyan", Allah' in mukarreb melekleri olan ceberut meleklerine derler. 
Ya'ni, "Onun revnaki ve debdebesi, melaike-i mukarrabin indinde can menzile- 
sinde azizdir; ve o hadd-i zatinda boyle iken kendisini delilik iginde saklamisttr." 

2332. Jakai her deliyi can saymayasin. Samiri gibi buzagiya bas koyma! 

Fakat her gordugiin deliyi bu halde zannetme. Zfra delilerin gogu tab' an 
ve hilkaten ni'met-i akildan mahrum olan bfgarelerdir. Bunlan da ukala-yi 
mecamnden addedip, Samirfnin bir kuru ses veren buzagiya taptigi ve Mr- 
met ettigi gibi, sen de onlara serfiiru etme! 

2333. Sana bir veil yiiz binlerce aaybi ve flizli esran a$ik soyledigi vakil; 

2334. ijHuhakkak senin vein o anlayis ve o fehm olmadi; sen nddan avibreyi 
a$ik bilmedin. 

c^Li. ^\yf- J" j/ <j\ ijj s c^U fti >t dy? J j \j ;>y- dy* j\ 

2335. Ueli kendisine delilikien -perde yayhgi vakit, ey kor ne vakit tamyacaksin? 

Bu tig beyit bir mefhumu tamamlamaktadir. Ya'ni, tavr-i akil iizere hare- 
ket eden bir veliyy-i kamil, senin kullandigin agik bir lisan ile sana ulum-i 
gaybiyyeyi ve Hakk'in gizli esranna miiteallik soyledigi sozleri anlayamadi- 






PpT^ MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^® 

gin ve zevkine vanp bilemedigin ve 6d agaci gibi maanf-i hakfkiyyeyi gubre 
mesabesinde olan elfaz-i zahire libasindan tecrid edemedigin halde; kendisi- 
ni delilik perdesi altinda gizlemi§ ve senin kullandigin elfaz ve ibarattan ba§- 
ka elfaz ve ibareler ile tekelliim etmekte bulunmus, olan bir veliyi, ey kalb go- 
zii kor olan kimse, nasil taniyabileceksin ve nasil anlayabileceksin? 

2336. Gger senin yakin cjdziin a$ik ise; her hir iasin alhnda hir serheng gor! 

"Serheng", "cavu§" ve zamanimizin ifadesiyle "polis" ma'nasinadir ki, ve- 
liyy-i kamilden kinayedir. Ve "her ta§"tan murad, kryafet-i muhtelifedir. 
Ya'ni, "Eger senin yakin gozii olan kalb goziin agik ise, muhtelif kryafetler 
altinda bir veliyy-i kamili gor!" 

2337. £%$ik ve rehher olan hir goziin oniinde; her hir helimin iizerinde hir ki- 
lim vardu. 

Ikinci misra'daki birinci "kelim", kaf-i Arabiile, "teklim edici" ma'nasinadir 
ki, bununla Musa-mesjeb olup, Hak'la miikaleme §erefme nail olan veliyy-i ka- 
mile i§aret buyurulur. Ve ikinci "gilim", kaf-i Farisi ile, "yere yayilan kilim" 
ma'nasinadir ki, burada ortii ve perde ma'nasinadir. Ya'ni, "Agik ve rehber 
olan bir kalb goziiniin oniinde, her bir Musa me§rebindeki veliyy-i kamilin iize- 
rinde bir kilim ortiisii vardir, Bu ortiiniin altindaki kamili boyle bir goz goriir." 

2338. Dier veliyi yine veil meshur eder; o.her hvmi isierse hehreli eder. 

Burada iki vecih varid olur: Birisi, her veil yine kendi kendisini izhar ve 
if§a eder; ve her kimi isterse, bu suretle kendi fuyuzatindan nasibedar eder. 
Ikinci vecih, her mesturu'1-hal olan veliyi, yine halk nazannda me§hur olan 
bir veil ifsa ve izhar eder; ve bu ifgayi her kime isterse yapip, o kimseyi o ve- 
linin huzur-i feyzinden behredar eder. Nitekim §emseddin-i Tebrizi hazretleri 
gayet mesturii'1-hal idiler ve onlan afakta meshur eden, cenab-i Pir-i destgir 
efendimiz oldular. Ve keza Yildinm Bayezid zamaninda kutb-i zaman olan 
Hamidiiddin-i Aksarayi hazretleri, ekmek yapip pazarlarda "Mii'minler, so- 
munlar!" nidasiyla ekmek satar idi; onun meshurluguna dahi Emir Sultan 
hazretleri sebep oldu. Menakib-i evliyada bunun naziri goktur. 



&^ AHMED AVNl KONUK 

2339. O hmdisini deli yapiijjt vakit, himse onu akildan tammayi hilmez. 

Tavr-i akil dairesinde halk ile miinasebette bulunan bir veliyi, ya kendisi, 
veya diger bir veil izhar ve ifsa etmedikge, mademki onu kimse bilmiyor, o 
veil kendisini deli tavnnda gosterdigi vakit, hie. kimse onu kendi akli ile kes,f 
edip taniyamaz. 

2340. Uaktaki gorucii hir hirsiz korden hir sey calar, o uburda hie husizi hulur mu? 

Gozlii bir hirsiz bir korden bir §ey galdigi vakit, o kor murur ve ubur es- 
nasinda hie hirsizi bulabilir mi? 

2341. Dier ne kadar anud hirsiz kendisini ona carpsa da, kor onnn hustzi kim 
olduijunu iamyamaz. 

"K6r"den murad, heniiz kalb gozu acrimamis, olan saliktir. "Hirsiz"dan 
murad §eytandir. 

2342. Uakiaki kopek eski elhise sahtbi korii ismr, o yirtiei koveiji ne vakit tamr? 
"Kopek"ten murad, §eytandir. "Eski elbise sahibi kofden murad, saliktir. 

\jjf jj? j j£* dlji aUj- 

Kor dilenci iizerine kopegin hamle etmesi 



2343. H^ir kopek, mahallede hir kor dilenci iizerine, cena ar slam aibi hamle 
ederdi. 






MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



2344. Diopek fakulere hi$im ile kavlar; ay fakulerin toprapnt goziine $eker. 

"K6pek"ten murad, §eytan ve §eytanin taht-i tasarrufuna girmis, olan in- 
sandir. "Fakirden murad, tarik-i Hak salikleridir. "Ay "dan murad, suleha-yi 
ummettir. "Kopegin havlamasi", ehl-i nefsin dervi§lere kar§i olan zuliim ve 
hakaretidir. 

2345. Oior, kopegin hajjirmasindan ve korkusitndan aciz oldu; kor, kopegin 
ta'zimine geldu 

"Kor" den murad, salik-i miibtedidir. Ya'ni, salik-i mubtedi, kopek mesa- 
besinde olan ehl-i nefsin zuliim ve taarruzundan aciz kaldi ve ona mudara ve 
ta'zime mecbur oldu. 

2346. ^XWi ki: "6y avtn heyi ve ey avin arslam; el senin elindir,henden el tut!' 

aciz kalan dervi§, kudret-i zahire sahibi olan ehl-i nefs kimseye dedi ki: 
"Ey hemcinsini avlayip pence-i gadrinde ezmek isteyen beyefendi, bu hayat-i 
zahirede kudret eli senin elindir; benden elini geri tut!" 

f-J*' J*^ s-^ j (»J ajJ *£ r^*" ^ L> /~ f-> °jj^ £ 

2347. 35ra zaruretten dolayi o hakim, e$egin kuyruguna ta'zim etti ve ona "ke- 
rim" lakabim verdl. 

Bu beyt-i §enfte bir kissaya i§aret buyuruldugu anlasrimakta ise de, gerek 
Ankaravf de ve gerek Hind §arihlerinde hangi hakfmin ne gibi bir zaruretten 
dolayi e§egin kuyruguna ta'zim edip "kerfm" lakabim verdigi miinderic degil- 
dir. Boyle bir kissa fakfrin de ma'lumu degildir. Hind mishalannda ikinci mis- 
ra'da "kenm" lafzi yerine <ot vaki'dir. "Edim", kirmizi deri ma'nasina olup, bi- 
risi "edim-i Yemeni", digeri "edim-i TaifT" olmak iizere iki nevi'dir. Ya'ni, "Ha- 
kim zaruretten dolayi e§egin kuyruguna bu "edim" lakabim vermi§tir" demek 
olur. Bu beyt-i §erifte, §erir ve leim olanlara kar§i giizel muamele ve mudara 
etmek lazim geldigine i§aret buyurulur. Nitekim hadis-i §erifte ^s-l* ^ui sijU. 
ya'ni, "Nasa kar§i mudara sadakadir" ve keza j^sjiuhi o y i IS ^Ui sijiu o^i 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

ya'ni, "Eda-i feraiz ile emr olundugum gibi mudarat-i nas ile emrolundum" bu- 
yurulur. Ve Hafiz-i §irazi hazretleri dahi bu ma'nada §6yle buyururlar: 

"M cihanm rahati bu iki kelimenin tefsfridir: Dostlarile telattuf, du§manlarile 
mudaradir" 

2348. dahi zaruretten dolayi dedi ki: *Gy arslan, benim gibi zaif avdan sa- 
na ne erisir?" 

hakim gibi, o aciz kalan dervis, dahi kudret-i zahire sahibi olan nefsani 
kimseye dedi ki: "Ey arslan gibi yirtici olan mahluk, benim gibi zaif bir der- 
vis, ile ugrasmaktan sana ne faide vardir?" 

2349. "Senin arkadaslann daijda yaban eseyi tutuyorlar; ey aciz kalmis, sen 
mahallede kbr tutuyorsun! 

"Senin arkada§lann dag gibi olan meydan-i harbde, yaban e§egi mesabe- 
sinde olan du§manlan avhyorlar ve kahramanhk gosteriyorlar. Ey bu kahra- 
manliktan aciz kalmis, olan beyefendi, sen ise §ehir iginde hal-i rahatta heniiz 
dide-i basireti actoami§ olan bir dervis, ile ugra§iyorsun! M "Sutuh", Burhan 
ve gemsu'l-Lugatta, melul olmak ve aciz kalmak ma'nasma gosterilmi§tir. 

■XS aj aj>-jS ji jj i.£j>- ^ jjS X^ aj OjIjL; •^iyr ^* jj$ 

2350. ^drdnin saydda himar-i vakst ararlar; sen mahullecikte keyd ile kor 

[2361] .// 

ararstn: 

2351. alim kopek yaban eseiji avladi; ve hu mayasiz kopek kore kasd ettil 

ilm-i harbi bilen nefsani kimse harbde du§man avladi; ve bu mayasiz 
ve cevhersiz olan nefsani cahil ise bir zaif kore kasd ve tecaviiz etti. 

2352. Uaktaki kopek ilim oijrendi, daldletien kurtuldu; ormanlarda helal avladi. 






MESNEVl-t §ERtF $ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

2353. Oiopek alim oldujju vakil karhin calaki oldu; kopek arif oldugu vakit 
tJAshab-i Diehfien oldu. 

Bir nefsani kimse, hey'et-i ictimaiyye-i be§eriyyeye faidesi olan bir ilmi 
ogrendigi vakit, du§manlar ile olan harbde cevik ve galak oldu; ve fakat yi- 
ne o nefsani kimse, bu alemden terakki edip muhakkiklann maarifine va- 
kif oldugu vakit, Ashab-i Kehf in Kitmfr'i gibi hakikat-i insaniyyeyi hamil 
oldu. 

C-^>- oJL-LAl jy jTU>- <j\ C~~S JL^> jx* 4? -Li ULi tiL- 

2354. iSflvin heui kim ol&ujjunu kopek ianiyici oldu. 6y ZHuda o nuru ianiyici 
nedir? 

" Avin beyi"nden murad, insan-i kamildir. Ya'ni, "Nefsani olan kimse, aki- 
bet batinda sahib-i tasarmf olanm kim oldugunu anladi. Ey Huda, o senin 
nurun olan insan-i kamili taniyan nedir?" Yahut, Ankaravi hazretlerinin bu- 
yurdugu gibi, "Ey Huda, bilen ve anlayan nur ne nurdur?" 

c — • c~~Lpr g c~jTj j>\ *£i> c — ~-^- ^ j\^ A^UiJ jjT 



2355. Jior tanimaz, cjozsuzliikten degildir; helki o cihettendir ki, cehilden sar- 
ho$tur. 

Kor olan salik-i mubtedinin tanimamasi, onun basiretsizliginden degildir. 
Belki cehalet sarhosktgu onun dide-i basfretinde perdedir. Zira salik-i mubte- 
di, bir kamili tanimis. ve onun hizmetine vakf-i nefs etmi§tir. 

^ ^*>- -Li j^ J>i j\ jyj ji\ uyj j' j£ J {*-^r (j. *jr ^—^ 

2356. ^eryiizunden daha gozsiiz kor yoktur; hu zemin fazl-i Diak'ian dii§ma- 
m floriicii oldu. 

Cemaddan ibaret olan arzin his gozti olmadigindan, zahirde bir kordur. 
Fakat Hakk'in fazlindan, Allah'rn dusmamm gorucii oldu. 

2357. ZMusamn nurunu gordii ve CMusayi ok§adi; ZKarun'u yere hahrdi ve 
\Karunu tanidi! 



AHMED AVNl KONUK 

"Hasp, yere batmak d?mektir. "Karun'', Musa (a.s.)a muhalefet eden 
bir sahsin adidir. Sure-i Ankebut'ta oLJU ^* r ^*U- j^Jj ouUj o^>j Ojjtf j 
u^' ^ij^J^^ (Ankebut, 29/39) ya'ni, "Musa onlara beyyinat ile geldikte, 
Karun ve Fir'avn ve Haman arz-i Misir'da tekebbur ettiler" ayet-i kerfmesin- 
de ismi mezkurdur. Gayet zengin bir §ahis imi§; Musa (a.s.)a muhalefeti yu- 
zunden yere batmi§tir. Tafsili tefsir kitaplanndadir. 

2358. Dier velei-i zinanin helakinde yer iitredi; Utah' tan ^l J»j\ k t/t anladi. 

"Dai", veled-i zina ve haram-zade ma'nasinadir. Burada kafirler murad 
olunur. Birinci misra'da, Suayb (a.s.)i tekzib eden ehl-i Medyen'in helakine 
isaret buyurulur. Nitekim sure-i Ankebut'ta **>-J\ ^^^ *_?& (Ankebut, 
29/38) ya'ni, "§uayb'i tekzib ettiler; binaenaleyh onlan zelzele yakaladi" bu- 
yurulmu§tur. Ve ikinci misra'da, kavm-i Nuh'un helakine isaret buyurulur. 
Nitekim sure-i Hud'da ^£\ 1C C> ^ ^ *j?) C j/j j (Hud, 1 1/44) ya'ni, 
"Denildi ki, 'Ey arz, suyunu yut; ve'ey go'k, suyu tuti' " buyurulmustar. Ya'ni 
arz emr-i ilahi ile kafirlerin helaki emrinde hareket etti ve yer ve gok Hakk'in 
emrini anladi ve icra etti. 

2359. Su ve riizgar ve to-prak ve hivilamh aie§, hize kar$i hahersiz ve iKakk'a 
kar$i haberlidir. 

Su, emr-i Hak'la kavm-i Nuh'u,* ve riizgar, firtma halinde kavm-i 'Ad'i; ve 
toprak, yutarak Karun'u ve zelzele halinde kavm-i §uayb'i helak etti. Ve 
Nemrud'un kivilcimli ate§i, Ibrahim -(a.s.) hakkinda giilistan oldu. Gergi bun- 
lar alem-i histe bize ka'r§i habersizdirler; fakat alem-i ma'nada Hakk'a kar§i 
haberdarlardir. 

Ma'lum olsun ki; insamn diger mevcudat uzerine bir vecih ile; ve sair mev^ 
cudatin da diger cihetden insan uzerine fazileti vardir. Nitekim cenab-i §eyh-i 
Ekber hazretleri Fususu'l-Hikem'dt Fass-i Ishakf'de nazmen beyan buyur- 
musjardir. Hiilasasi sudur: Cemf-i mahlukattan a 'la ve efdal cemaddir. Ondan 
sonra nebat ve ondan sonra hayvan ve ondan sonra da insandir. Ancak akil 
ve fikir ile ve taklfd ve iman ile mukayyed olan insan miistesna olmak iizere, 
bunlann ciimlesi ke§if ve zevk ile arif-i Hak'tirlar. Bu beyanatin sim budur ki; 
mevcudat, viicud-i mutlakin sifat ve esmasi hasebiyle mertebe-i letafetten 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

mertebe-i kesafete tenezziiliinden hasil olmustar. Binaenaleyh Hak zatryla ce- 
mi'-i e§yada saridir. Binaenaleyh Hak kendinin her bir mertebesini bilir. Mer- 
tebe-i cemadda asla bir tasarruf-i zaid olmadigindan, onun Hakk'a ma'rifeti, 
tabiati iktizasindandir. Ve nebatatta nesv ii nema olup, tabiata muhalefet-i 
ciizlyyesi oldugundan, cemaddan sonradir. Ve hayvanda hem nesv u nema 
ve hem de irade ile hareket bulundugundan, nebatattan sonradir. Ve insanda 
hem nesv ii nema ve hem de irade ile hareket ve hem umurda akil ve fikir ile 
tasarruf bulundugundan, hepsinden sonradir. Insamn zerrat-i unsuriyyesi, ce- 
madiyyetleri hasebiyle Hak'tan gafil degildirler. Ancak onlann ictima'indan 
hasii olan insan hey'eti akil ve fikir ile mukayyed oldugundan, egri yollarda 
dola§ip, Hak'tan gafil olur. Ve bilciimle mevcudatin Hakk'i halen ve zevken 
ve tab'an tenzih ettiklerine, ^^J^" '&#& ^ o^'j °^v &"* \ 'J^ cf d b (Isra, 
1 7/44) ya'ni, "Allah'i hamd ile tesbih etmeyen hie bir §ey yoktur; ve lakin siz 
onlann tenzihini ve tesbihini tefakkuh etmezsiniz!" ayet-i kenmesinde i§aret 
buyurulur. Fakat cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyyet i'tibariyle insan hep- 
sinden efdaldir. Bu babdaki daha ziyade tafsilati, fakir Fususu'l-Hikem'e yaz- 
digim §erhte Fass-i Ishakfde beyan ettim. 

2360. 1^12 onun aksine olarak Uiahk'in gayrinien habiriz; Dtak'tan ve bu 
kadar nezuden bi-haheriz! 

"Nezir", korkutucu demek olup, murad enbiyadir. Ya'ni, "Biz insanlar, ce- 
madin aksine olarak aklimizin ve fikrimizin keserat-i e§ya ile i§tigaline bina- 
en Hakk'tan ve nezir olan enbiyamn da'vet buyurduklan hakayiktan haber- 
siziz. Ve Hakk'in masivasi olan bu keserat-i e§ya ile muameleye dalmi§iz ve 
bunlardan haberdanz!" 

2361. <$iivhesiz onlann hepsi ondan korktular; ve onlann dimlesi hauvamn ih- 
iilahndan geri kalmadi. 

Bu beyt-i §enfte, o^G ui*~ ot 'Jm JujFj 'j?'j^ oi^ILji 'J* L'uV! lU^ui 
juSj/i LjL^j LgL (Ahzab, 33/72) ya'ni, "Biz emaneti goklere ve yere ve dagla- 
ra arzettik; onu yiiklenmekten iba ettiler ve ondan korktular ve onu insan yiik- 
lendi" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Semavat ve arz ve daglar ve 
cemadatin kaffesi o emaneti kabul etmekten korktular ve onlann ciimleleri ha- 



^ra 

C^^) 



AHMED AVNl KONUK 

yat-i musteara kansmaktan geri kaldi." "Kend suden", Bahar-i Acem'de geri 
kalmak ma'nasina gosterilmistir. Hind §arihlerinden §eyh Abdullatif §6yle bu- 
yurur: "Anasir terkib bulup, mertebe-i hayvanfye eri§erek, emanet yukiinu ka- 
bul ettikten ve onun edasindan aciz kaldiktan sonra, cumleleri hayat-i hayva- 
niyyeye kan§maktan geri kaldi da, dediler ki: 'Biz anasir zumresi bu hayattan 
bizanz. Zira bu hayatta halk ile diri ve Hak ile olu oluruz.' " Gerci 2359 numa- 
rah beyitte izah olundugu uzere, insani terkib eden zerrat, cemadiyyetleri ha- 
sebiyle Hak'tan gafil degil iseler de, insamn akil ve fikri ile vakT olan tasarru- 
fatina tabi' olduklanndan, halk ile diri ve Hak ile olu olmu§ olurlar. 



2362. Ciimlesi dedi: W( i?u hayattan Uzanz. 2Xra o halk ile did, Uiak ile oliidilr. 

Cemadatin ciimlesi dedi ki: "Biz bu hayat-i insaniyyeden bizanz. Zira o 
Hakk'in masivasi olan e§ya ile ve kendi enaniyyeti ile diri ve Hak'tan gafil 
ve Hakk'a kar§i olu mesabesindedir." 

pj^ Jul ^ ^Ji \j J>- ^\ pSJ -Lib j\ ji^ j\ JJU Oj>r 

2363. Vaktdki halktan kaldi, o yetim olur. ^Uns-i Uiakk'a selim kalh lazimdu. 

lnsan Hakk'in masivasi olan halktan geri kaldigi ve aynldigi vakit, Hak'la 
unsiyyeti olmadigindan yetim ve aciz ve garib kalir. Hak ile unsiyyet edip ye- 
tim ve garib kalmamak igin selim kalb lazimdir. 

fr AJU L*p jj^ jTjuT ^ s-aJVS" :oj:> ^jp tjjj^ j ^f? 

2364. Diirsvz hir korden hir meta' $aUuji vakit, o kor korce hir nale eder. 

Basar-i basireti kor olan bir salikten, hirsiz mesabesinde olan gaflet~i nef- 
saniyyesi meta'-i irfam caldigi vakit, o salik halinin noksanhgini goriip kor- 
ce nale eder, ne yapacagmi bilemez. 

2365. Diirsiz, u 6i/ kor, o ^alan henim, zud piir-fenn hirsizim" demedikge; 

2366. CAiademki kor gbz nuruna ve o ziudya malik degildir, kendi hirsizim ne 
vakit tanir? 



MESNEVf-I SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^P§ 

Bu beyitlerde, nefs-i miilhime mertebesinde olan salikin haline i§aret bu- 
yurulur. Zfra bu mertebede olan salikin hirsiz mesabesinde olan nefsi, fucur 
ve takvasmi kendisine ilham eder. Nitekim ayet-i kerfmede ui> : j u^i i^iyti 
(§ems, 91/8) ya'ni, "0 nefis fucuru ve takvayi ilham eder" buyurulur. Ve 
nefs-i mxilhime mertebesinde olan salikin kalb gozii agilmis, bir halde degildir. 
Terakkf icjn insan-i kamiiin delaletine muhtactir. 

2367. Soylediiji vakit dahi sen onu stki tut, id ki o esyamri alametlerini soylesin! 

hirsiz nefis senden caldigini sana ala-tariki'1-ilham soyledigi vakit dahi, 
onu riyazet ve miicahede kelepgesi ile siki tut; senden galdigi §eylerin alamet- 
lerini ve ni§anlanm sana dogru soylesin. Zira riyazet ile siki§tinldigi vakit 
hflelerini de bildirir. 

2368. Dmdi hirsizi stkmak dhdd-i ehher cjeldi, ta ki ne $aldigini ve ne cjotilr- 
diigiinu soylesin! 

Binaenaleyh nefis hirsizini riyazet ve miicahede ile siki§tirmak, Nebiyy-i 
zi§an efendimizden "cihad-i ekber" olarak tavsif ve tavsiye buyuruldu. Nite- 
kim hadis-i §erifte, ^Sfi ^4-1 J\ j^S\ ^M ^ u*-j ya'ni, "Kucuk muharebe- 
den biiyiik muharebeye dondiik." buyurulmu§tur. Ve bu hadis-i §erffin tefsi- 
ri I. cildde gecti. Eger ey salik, nefsi riyazet ve miicahede ile siki§tinrsan, sen- 
den ne galdigmi ve ne goturdiigiinii sana soyler. 

2369. Cvveld senin gozuniin siirmesini ^aldi; aldijjm vakii iekrar iehsira bu- 
lursun. 

"Gbziin siirmesi"nden murad, kalbdeki teyakkuzdan kinayedir. Ya'ni, 
"Nefis ve §eytan hirsizlan evvela senin kalbindeki teyakkuzu ve agahligi gal- 
di; binaenaleyh gaflete dii§tiin. Eger o teyakkuzu geri alirsan, tekrar goriicii- 
liik halini bulursun ve gafletten kurtulursun." 

(JL—JLvsU- 01 c&^i (jP J-*^ Jr~£ o*J^ «.si J? *5 o <jl~*S>j- S.4JI5 

2370. ZKalhin aaib ettigi hikmet meia'i; muhakkak ehl-i dilin oniinde hasddir. 

[2381] 






AHMED AVNl KONUK 



Goziiniin surmesini caldirdigmdan dolayi kalbinden gaib ettigin hikmet 
meta'i igin teessuf etme. meta' muhakkak ehl-i dil olan kamillerin indinde 
hasil ve mebzuldiir. Sen heman hirsizdan goziinim siirmesini geri almaga 
bak ve teyakkuza ve agahliga riicu' et. 

2371. 9C6Y kalMi can tie ve semi' ile ve hasar ile; seuian hirsizim eserden bi- 



la 



mez. 



"Zira teyakkuzdan uzak ve kor kalbli olan kimse, ne ma'nasiyla ve ne de 
zahirf sem'i ve basan ile, eser cihetinden §eytan hirsizim bilemez ve aniaya- 
maz." "Kor kalbli"den murad, enaniyyet-i ilmiyyesinde mustagrak olan ule- 
ma-i zahirdir. Zira onlar §eytanin tasallutunu ve te'sfrini kitaplardan ve eser- 
lerden bilmek isterler. "Kur-dil", yanli§ anlayan ve bf-idrak ma'nasinadir. 

2372. Ghl-i dilden ara, onu cenwddan arama; zira halayik onun onunde cemad 



ctel 



Idif 



"Ehl-i diP'den murad, ehl~i hakikat olan evliyaullahur. "Cemad"dan murad, 
hakayik ve esrar-i ilahiyyeden bi-haber olup, laklaka-i Hsaniyyeye diismiis, 
olan ulema-i zahiredir. Ya'ni, "§eytan hirsizim bulmak istersen, onu ehl-i dil- 
den sor ve ara; ve onu cemad mesabesinde olan ulema-i zahireden sorma. Zi- 
ra evliya-yi Hakk'm huzurunda halk-i cihan cemad mesabesindedir." 

2373. <jMesverei ialeb edici onun online aeldi, dedx ki: x Bu cocvh bahasi olmus, 
bir sir soyle!" 

Bu beyt-i §enf kissanin maba'didir. Ya'ni, "Akil ile me§veret isteyen 
adam, o kami§a binmis, olan sahte delinin huzuruna gelip dedi ki: "Ey gocuk- 
lara kan§ip' onlann babasi olmu§; ve yahut, ey bizim gibi gocuklann babasi 
olmu§ olan zat-i muhterem, bana esrar-i ilahiyyeden bir sir soyle!" 

2374. ^Bedi: w 'Qii bu halkadan ki, kavi acik dejjildir; aeri don, bugiin sir aiinii 



decjildir!" 



^^ 



gg|X^ MESNEVM §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Deli gortinen zat-i muhterem cevaben dedi ki: "Bu kapinin halkasini gal- 
maktan vazgec. Zira senin istedigin sir kapisi agik degildir. Geri don, bugiin- 
kii alem-i suret, esrar-i ilahiyyenin if§a edilmesine mani'dir. senin istedigin 
esrar, yannki alem-i ahirette zahir olur." Ve yahud, "Senin bugunku halin sir- 
nn if§asina miisa'id degildir. Zira isti'dadin yoktur." Ve yahud, "Benim bu- 
giinku halim makam-i ir§ada miisaid degildir." 

jlS":> j ^ <^ojj jUh^ j^^*-* 0^* ^ ji l$^> »j 'I j Ol>» £ 

2375. &cjer mekdnin la-mekdna yolu olaydi, seyhler cjibi ben diikkdn iizerinde 
otururdum. 

Ya'ni, "Bir fena icjndeyim ki, ia-mekan olan Hak'ta mustagrakim. Bina- 
enaleyh, eger mekanin la-mekan'a ittisali ve yolu olaydi, ben de ehl-i sahv 
olan ve ayik bir halde bulunan §eyhler gibi bir tekyeye oturup, halki ir§ad iie 
me§gul olurdum. Fakat ne yapayim, ben mest ve mustagrakim!" 



Yikilmi§ harab sarho§u polisin habse da'vet etmesi 



-to axa>- ^J^^ yy.^ (J. j^ *^**'j {J^- v*** '(*-? J^ v**-- >e ' 4 

2376. U^olis gece yansinda bir yere eristi; invar dtbinde bir sarho$u uyumus 
gordii. 

2377. Dedi: *Diey, sarhossun, ne i$tin soyle!" Dedi: "^Testinin i$inde olan 
bundan igiim.' 

2378. ^ihayet ona dedi: "£%cik soyle ki, Testideki nedir?" Dedi: "Ondan ki, 
ignisim." Dedi: nr Bu hafulir." 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 

Polis sarho§a dedi ki: "Testinin iginde ne oldugunu agik soyle!" Sarhos, ce- 
vaben: "Testinin igindeki, igmi§ oldugum seydendir" dedi. Polis dedi: "Bu soz 
hafidir ve kapahdir." 

2379. Dedi: w O seyden ki, onu i$mi§sin, o nedir?" 'Dedi: "Odur ki, o testide 
mahftdir." 

Polis dedi ki: "0 igmis oldugun sey nedir?" Sarhos dedi: "0, testide mah- 
fiolan§eydir." 

2380. Du sual ve hu cevab devir oldu; -polis esek gibi camur iginde kaldi. 

"Devr", donmek ma'nasinadir. Ya'ni, polis "Ne igmi§sin?" dedi; sarhos, 
"Testinin igindeki §eyi igmi§im." dedi. Polis, "Testinin igindeki nedir?" diye 
sordu; sarho§, "Igtigim §eydir" cevabini verdi. Binaenaleyh, testinin igindeki 
§eyin bilinmesi, igtigi §eyin bilinmesine; ve igtigi §eyin bilinmesi de testinin 
igindeki §eyin bilinmesine mevkaf oldu. Nitekim bir efendinin kolesine birisi, 
"Bu at kimindir?" diye sordugu vakit, "Benim sahibimindir" diye cevab ver- 
se; ve sail, "Senin sahibin kimdir?" dedigi vakit de, "Bu atm sahibidir" dese, 
yine "devir" olur ve netfce meghul kaldigi igin bu "devir" fasid olur. Imdi, 
maksad kelam ile anla§ilamayinca, polis zevken anlamak istedi. 

2381. U^olis ona, "Oiendine gel, ah et\" dedi; sarhos soz vaktinde *Dtu hu eiti. 

Polis sarhosa, "Ah etmek suretiyle nefesini gikar ki, kokusundan anlaya- 
yim!" dedi. Sarho§, miikaleme esnasmda istihza tarikiyla giilenlerin yaptigi 
gibi, "Hu hu" sadasmi gikardi. 

2382. 'Dedi: *£Ah ei dedim, hu diuorsunl" Dedi: nr Ben sadim ve sen gamdan 
miinhanisin. 

Polis dedi: "Ben sana ah et, nefesini koklayayim dedim; sen hu, hu diyor- 
sun!" Sarhos, cevaben: "Ben §adf ve surur igindeyim; halbuki gam ve keder- 
den senin belin bukulmu§tur" dedi. 



c ^^ > 



ggK^ MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • *^® 

2383. "(5%-, ieri ue cjamdan ve bizarhkiandir; mey iymlerin "huy huy'u sadi- 
dendir. 

"Ben derd ve gama mubtela degilim ki, "ah" edeyim. Zira ah etmek derd 
ve eleme mubtela olaniann halidir. Mey igen sarhosfonn "huy, huy"lan zevk 
ve keyiften nes/et eder. Binaenaleyh ben ah edemem, "huy, huy" derim, Ha- 
limin iktizasi budur." 

2384. U^olis dedi: yxr Ben burnt hilmem, kalk, kalk; marifei yontma, bu inadi 
birak!" 

2385. Dedi: "fiit, sen neredensin, ben neredenim?" "Dedi'. "Sarhossun, kalk 
zindana kadar gel!" 

Sarho§ polise dedi: "Sen nerelisin, ben nereliyim!" Polis de sarho§a hita- 
ben, "Sen sarhogsum. haydi kalk hapse kadar gel bakahm!" dedi. 

jj* d^y, d\y ^f <J»j> jl )j J jU& <_~~x>^ (j\ <^~— <^£ 

2386. Sarhos dedi: "6y plis, birak ve git! Qiplaktan ne vakil renin aoiumlebilir?" 

"Ey polis, beni halime birak ve i§ine git! Bende varhk namina bir §ey kal- 
mami§tir. Benim gibi bir giplaktan ne raide elde edilebilir?" 

tjjj* ^ ijij ^sij y_y>- fr <jl>- iS^>. J&j ^>y zyt- \j* ? 

2387. "Bger benim icin muhakkak giimege hwvel olaydi, kendi evime aider dim 
ve bu ne vakit olurdu: 

"Eger bende yiiruyebilecek kadar bir kuwet. olaydi evime giderdim; ve se- 
nin bana bu tasallutun dahi vaki' olmaz idi." 

2388. ^Bger ben akil ve imkdn ile olaydim, seyhler gtbi irsad dukkdni iizerin- 
de olurdum." 

Bu kissa, ehl-i zahir ile, sarab-i as>i ilahiden sarhos, olan ehl-i fena ara- 
smdaki mimasebeti tasvir buyurur. Zira ehl-i zahir ehl-i fenanin halini miin- 



<^p?> 



©^ AHMED AVNl KONUK 

kirdirler. Qunku kendilerinde o zevk yoktur. Ve onlar keseratin gam ve alarm 
icinde mustagrak olduklanndan, hayat-i diinyeviyyelerinde ah ve enin ile va- 
kit gegirirler. Mestan-i ilahi ise, keseratin gamindan kurtulup, zevk ve keyf 
icindedirler. Ve kemal-i zevk ve §adfden suridelik gosterirler. Ehl-i zahir on- 
lann bu hallerini begenmeyip, bunlan keserat zindanina da' vet ederler. Bun- 
lar ise bu da'vete kar§i, §arab-i ilahi sarhosjugundan ayihp, kendi evleri olan 
viicud-1 mecazilerine bile rticu'a kudretleri olmadigini bey an ederler de, der- 
ler ki: "Eger bulundugumuz hal-i fenadan hal-i "sahv"a gelebilmis, olsa idik; 
bizler de hal-i sahv iginde ve tavr-i akilda ve "imkan" dairesinde hareket 
eden §eyhler gibi tekyelerde oturup, halkin irsadryla me§gul olurduk." 



Onun hali daha ziyade ma'liim olmak icjn, 
sailin o buyugix ikinci def a soze gekmesi 



^j jlj y* jA J> jt ojij^. fj\ <J Ju <jjj j>-\ *£ l_JUs jTc-aT 

2389. ialtb dedi ki: "By kamisa binmi$ olan, nihdyet bir nejes ah bu tar a] a stir.'" 

Mesveret icin bir akil arayan talib, kendisini deli tavrmda gosteren veliye de- 
di ki; "Ey kamis, atli olan zat-i muhterem, bir an icin olsun atini bu tarafa sur!" 

2390. Onun tarafina surdii, dedi ki: "S%gah ol, $abuk soyle. 2>ixa benim ahm 
<pk harun ve sert huyludur!" 

veli kamis, atmi talib tarafina suriip dedi ki: "Gafleti kaldir, gabuk soyle. 
Zira benim rakib oldugum tecelli-i Hak gayet sert bir tecellfdir!" 

2391. "Qabuk ol, id ki sana tepme vurmasm. ^Neden soruyor isen zahir ve a$ik 
soyle!" 






MESNEVI-1 SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

"Benim ile munasebetini gabuk kes. sert olan tecelli-i Hakk'in aksi se- 
nin iizerine vaki' olmasin. Ne soracak isen hemen agik olarak sor!" 

2392. cjoniil sunni soylemejje mecal gormedi; hemen himn-sev eiti ve onu 
hezle cektu 

Hind §erhlerine nazaran "birun-§ev" kagamak ma'nasinadir. Ya'ni, "Sail 
o velinin kendisine akseden halinden urkerek, gonliinun sirnni soylemege 
kendisinde mecal ve takat goremedi ve hemen bu soyleyecegi sirdan kaga- 
mak edip, o zat-i §enfi hezl ve latffe tarafina gekti." 

2393. ^Dedi: XXr Bu mahallecikte hir kadtn isierim; henim gihisi icin lauih olan 
himdir?" 

Oljj £^S" ^oj jjj! j £j j^ jl jL^>- jJJl jjJj 4J^S" <u* <lJS' 

2394. ^Dedv. ^Cihanda hadinlar iic nevi' dirler . O ihisi renc ve hu hirisi hoi ha- 
zinedir." 

C— U*- ^ \j y ^ jf* d\ j C— Ijjj JT ^j^i djpr \j ^j 01 

2395. O birisini istersen, hep senindir; ve o digerinin yansi senin vein, yansi 
baskadir. " 

"Yansi sana ve yansi baskasina mahsustur." 

^'jj <*^J J** 1 J J- 1 (S^y*^ <y} 0!-b $yj \j y j\ ?*-* ?j~* Di 

2396. Ue o ucunciisii, hil hi o hie senin icin olmaz. H^unu dinle, uzah ol; hen 



acele 



gittim! 



1" 



^, 4 , $ ,, 

2397. la hi ahm sana tevme ucurmasin. 2jtra diisersen ehede kadar kalka- 
mazsxn! 

Ya'ni, "Rakib oldugum sert tecelli sana aksetmesin. Zira eger aksederse, 
sen de mustagrak-i fena olup, tavr-i akildan tecerrud eder ve ebede kadar ayi- 
lamazsin." Bu beyt-i §enfte, saliklerin mecazib-i ilahiyyeden uzak bulunma- 
lanna i§aret buyurulur. Zira saliklerin terbiye-i kamileleri, ehl-i "temkfn" olan 
evliyaullaha mahsustur. 



@X^ AHMED AVNI KONUK 

d\y>- \j j\ j> '* <Jj\j ij lLUU OlS'ijS" jL* jJJi JJlj £*£. 

2398. t$ei//i gocahlarin arasma siirdii; delikanli iekrar ona bagirdi. 

2399. ^Dedi hi: "$el, nifiayet bunun tefsirini soyle. ^u kadmlar iif nevi' de- 
din; temyiz ei\" 

2400. Onun tarafina siirdii ve ona dedi: nr Btkr-i hass, hamilen senin icin olur, 
[24H1 i i V 1 

cjamdan halas olursun. 

2401. Uf Ue o hi yarisi senindir , duldur. Ue o hi hvfiir, o $ocuklu iualdir." 

*3J J- ^ J*}*^- <¥ 3 jV *Ji ^*jf J^^ ^J^ J ^J*? 

2402. "Uaktaki onun evvelhi kocasindan $ocuh old, onun hatinnin biitiin mu- 
habheii o tarafa aider." 

2403. nr LLzah ol, at sana tevme atmasin; sert ahmm tirnagi sana eri§ir!' 

"Siimm", katir ve e§ek ve okiiz ve koyun gibi hayvanlann ayaklarmdaki az- 
lafa ltlak olunur ki, onlann tirnaklan menzilesindedir. Ya'ni, "Benden kag; zira 
benim musahabetimin te'siri ile sert ve sjddetli olan halim sana aksetmesin!" 

*ti\j>- J^ij>- tSy* j^> \j O^ijZ' X>\j j\j j j^J* i^p lSj* J iS^ 

2404. $euh bir hay ve huy eiti ve iekrar surdii; cocuhlan yine kendi tarafina 
$acjudi. 

Veil gorunen §eyh, bir tavr-i mecnunane ile baginp gagirarak kami§tan 
atini tekrar cocuklar tarafina siirdii ve cocuklan tiflcine bir eda ile kendi yani- 
na gagirdi. 

\S &\J* -(j\ JuU ^yj* Jb L JJL- Crfij? J&\> j\i 

2405. sail uine ona: "fyel eu biiyiik sah, bir sualim kaldii" dive bajjirdi. 



ggK^ MESNEVI-I §ERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

:>jjj /rj^ ^>u d\ jl-V j *£ *ji **? J>jj j-n j~" u^ *^b J^ 

2406. "£afruk soi/ie ne i^i; zira o $ocuk meydandan henim to-pumu kapti diye 
bu tarafa surd-ill" 

deli goriinen veil, "Qabuk soyle sualin ne idi; zira su cocuk meydandan 
benim topumu kapti, yetisjp elinden alacagim!" diyerek kami§ atini sail tara- 
fina surdii. 

2407. 'Deii: "61/ $ah, l»ot/Ie akil ve edeb ile, ey aceb, bu ne hiledir, bu nefiildir?" 

"§eyd'\ mekr ve hile ve zerk ma'nasinadir. "Edeb", kaide demektir. Ya'ni, 
"Sail dedi ki: "Ey §ah-i hakikat, sordugum suale verdigin cevaplar akil ve ka- 
ide dairesindedir. Tuhaf §ey! Boyle akil ve edeb ile beraber bu tavr-i mecnu- 
nane nasil hile ve mekrdir, bu efal-i tiflane nedir?" 

2408. "Sen beyanda akl-i kiilliin verasindasin. ^ir oiine^sin, ni$in delilikie 
aizlisin?" 

"Sen beyan-i ma'rifet ve hikmette, bilcumle halkin akillannin ustiindesin, 
Bir ma'rifet ve hikmet giinestein; nigin boyle delilik perdesi arkasina gizlen- 
mi§sin?" 

A^ ^U {>j>- j^ jj\ jl U ^j ^ ^\j Jm\j jt J\ cjf 

2409. ^Dedi: ur Ba fiiru-mayeler, bu §ehir i$inde muhakkak beni kadi ya-pmak 
i$in re'y vururlar." 

"Evba§", furu-maye ve nakes ve her cins kan§ik adamlar ma'nasinadir. 
Ve istilah-i sufiyyede, divane ve hay ran ve penman ve kalender olanlara ltlak 
olunur. Turkce'de "ayak takimi" demek olur. Ikinci misra'daki "hod", mu- 
hakkak ma'nasinadir. Ya'ni, sahte deli olan veil buyurdu ki: "Bu ayak ta- 
kimlan muhakkak surette bu §ehir icinde beni kadi yapmaga karar verdiler." 

ji c^U J.U y dy? C~~J j J&f \j* f^ <jr & 

2410. n< Def soyledim; hana dediler ki: ^Zhayxr, senin gibi bir alim, bir fen sd~ 
hibi yokturl' 



<*$%&> 



AHMED AVNI KONUK "®1 



Ya'ni, "Bu kadiligi uzerimden def etmek igin sozler soyledim, ikna' ede- 
medim. Bana dediler ki: 'Hayir, mutlaka seni kadi yapacagiz. Zira senin gibi 
bir alim ve bir fen sahibi bu §ehirde yoktur.'" 

2411. x " Senin viicudunla heraber, senden asagisimn kaddikta s'oz soylemesi ht- 
ram ve hahistir.' 

"'Bu §ehirde sen varken, ilim ve fazlda senden daha a§agi olan kimsele- 
rin kadiliktan dem vurmasi haramdir ve kotudur.'" 

2412. xxx <$eriatia hir riihsat yoktur hi, hlz sen sahtan daha asaijisini mukteda ya- 

i in 
valim. 

Bu beyt-i §erifte, Ibn Abbas hazretlerinden mervf olan §u hadis-i strife isa- 
ret buyurulur: Jj> y> ^ ^ oi ^ y>j %rj p^-i* J**s-ii u~i ^^Ui) yi ^ Jy ja 
jyA^ss 4pL*>- j ^j— j j «JW oi>- Jii 4Ji Jj-^j ajuw j 4U1 ^i^L a^ ^i j c^-^> ya'ni, 
"Miislimlerin emrinden bir §eye tevelli eden kimse, onlann uzerinde bir ada- 
mi kullanir ve halbuki onlann arasinda muhakkakbuna evla olan ve Kitab'i 
ve sunnet-i Resulullah'i ondan daha ziyade bilen bir kimse bulundugunu 
bilirse, imdi muhakkak Allah' a ve Resulii'ne ve eemaat-i muslimme hiya- 
netetti." 

2413. xr Bu zaruretten dolayi samh ve deli oldum. [jakai bahnda olducjum gi- 
hiyim." 

"Kadiligi kabul etmemek zaruretinden dolayi boyle sapik ve deli tavnni ta- 
kindim. Fakat zahirimin bu deliliginin batmima asla te'siri yoktur. Batmim ne 
halde idiyse de yine o haldedir." 

2414. xyr Benim ahlim definedir ve hen vuaneyim. Gger dejineyi izhar edersem 
deliyim." 

"Hikmet ve maarif-i ilahiyye ile dolu olan aklim, bir viraneye goraulmu? 
defmeye benzer. Ve benim etvar-i mecnunanem dahi bir virane mesabesin- 






g|pr^ MESNEVI-i §ERIF §ERHI / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

dedir. Eger ben ahval-i batinemi meydana cikaracak olursam, o vakit hakf- 
katen deli olmu§ olurum." Bu beyt-i §erifte, saliklerin ahval-i batinelerini na- 
ehillere if§a etmemelerine i§aret buyurulur. 

2415. ^Deli odur hi, deli olmadi; bu zabtia me'murunu gbrdii ve eve aitmedi. 

"Ases", zabita me'muru ma'nasma olup, burada murad, ehl-i hakikati in- 
kar eden ve mute§erri' gorunen ciihela guruhudur. Bunlar ehl-i hakikatin 
muradini anlayamadiklanndan, her zaman onlara muhalefet ederler ve hatta 
tekffrlerine kadar giderler. Evliyaullah ve urefa-yi Hak, kendilerini bunlann 
nazanndan delilik tavnyla saklarlar. Ya'ni, "Deli o kimsedir ki, bu gibi ciihe- 
laya kar§i tavr-i akil dairesinde olarak hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi izhar 
ederler ve etvar-i mecnunane ile hallerini bunlardan saklamazlar ve bu ciihe- 
layi gorup, kendi gonullerinin evine kacmazlar." 

2416. n^enim ilmim araz decfil, cevher geldi. HSu hvymetli, her cjaraz vein degildir. 

Benim ilmim, bu viicud-i izafT ile kaim olup, olum ile zail ve fani olan ilim 
degildir. Zfra bu ilm-i zail, tiirlu turlii diinyevi garazlara ve maksadlara miis- 
teniden tahsil olunur. Benim ilmim hayat-i uhreviyyede baki olan ruha taal- 
luk eden bir ilimdir. Binaenaleyh onun kiymeti ve bahasi ve bakasi vardir; ve 
hig bir maksad-i dunyeviyyeye miistenid degildir. 

2417. <§eher menbaiyim, §eher hami$li(jiyim; hem benden biier ve hem ben yerim. 

"§eker"den murad, ulum-i lediinniyyedir. "Kami§hk"tan murad, iginde 
ulum-i lediinniyye bulunan elfaz ve ibarelerdir. Ya'ni, "Ulum-i lediinniyye 
menba'iyim. Benden, iginde ulum-i lediinniyye ve maarif-i ilahiyye bulunan 
elfaz ve ibarat sadir olur. Bu zevkf ve vicdanf olan ilimler hem benden sadir 
olur ve hem de ben istifade ederim. Ya'ni batinimdan zahirime ta'lim vaki' 
olur ve dinleyenler zevk alirlar." 

2418. laklidi ve taluni olan ilimdir o hi, dinleyenlerin nufurundan figan tuiar. 



AHMED AVNI KONUK 

Halka kendini alim gostermek igin tahsfl olunan herhangi bir ilim, taklfdf 
ve ta'limi olup, zevki ve vicdani olmadigindan, boyle bir alim, kar§isinda bir 
satacak adam arar ve buldugu vakit soylemeye basjar. Fakat dinleyenler si- 
kihp etrafindan dagilinca, o alim onlann nefretlerinden ve sikilmalanndan da- 
ha ziyade sikilip, ilmini satamadigina ve kendini begendiremedigine miitees- 
sif olur. 

2419. uMademki ru§enlik i$in deijil, dane i$indir; diinya-yi cleni ilminin tdlibi 
gtbidir. 

Ehl-i hakikat tarafindan kitaplara yazilmis, olan ilm-i zevki ve vicdaniyi 
tahsfl hevesi mademki kaibi nurlandirmak maksadiyla degildir, ancak halka 
kendini begendirip, bu sayede ezvak-i diinyeviyyeyi elde etmek niyetine 
musteniddir. Binaenaleyh, bu heveskar bu fani olan dtinya ilminin talibine 
benzer. Bu tahsil ettigi ulum-i evliyanin ona faidesi olmaz. 

2420. HSU alenubn holds olmak icin deqil, amm ve hass icin taltb-i ilimdir. 
[2431] . •* V ' ^ 

Boyle bir alim, bu ilm-i tasavvufu viicud-i mecazi aleminden kurtulmak 
igin ogrenmemistir; belki kendisini avam ve havassa satmak igin 6grenmi§- 
tir. "Havass"tan murad, ehl-i diinyanin menasib-i aliye ashabidir. 

242 1 . nZir fare gibi her tarafi delih yaph. Uakiaki onun nuru kapidan kogdu, 

Savuli" dedi. 

"Berd", "yoldan uzak ol!" ma'nasina gelen bir emirdir. Ya'ni, "Bir fare- 
nin kendi gidasmi tedarik igin her tarafa ba§ vurup delik de§ik ettigi gibi, 
ilm-i taklidi ve ta'lfmi sahibi dahi menfaat-i nefsamsini elde etmek igin, bu 
ilmini her bir mecliste gostermek ister. Fakat o ogrendigi ilm-i taklfdinin 
hadd-i zatinda bir nuru vardir. nur bu kimseyi niyyet-i fasidesi yuzun- 
den zevk ve vicdan kapismdan kogar ve 'Hak yolundan uzak ol!' der. Ni- 
tekim I. cildde bu gibi kimseler hakkinda Hz. Pir Oj^ ^ *>)*> o is* ^ ^j>- 
ya'ni, "Algak tabiath olan kimse, dervi§lerin sozlerini galar" buyurmu§lar 
idi. 






PpT^ MESNEVM §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ~®^S|j 

2422. Uaktaki onun nurunun sahrasi iarafina yol olmadi, yine o zulmeiler 
i$inde bir cehd gosierdi. 

"Onun nuru" ile ilm-i ledunnfye; "sahrasi" ile hakikat-i muhammediyyeye 
i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ulum-i ledunniyyenin nuru, bu ilmi taklid ve ta'lim ile 
ogrenen kimseyi, mahza niyyet-i fasidesinden dolayi, zevk ve vicdan kapisin- 
dan kogunca, artik bu kimse o ilmin nurunun sahrasi olan hakikat-i muhamme- 
diyye tarafina yol bulamaz olur ve tabiat zulmetleri iginde girpinmaga basjar. 

2423. Gger Uiuda ona akil hanadint kanat verirse, farelikten kurtulur ve Tute- 
lar gibi u$ar. 

Eger Hak Teala bu kimseyi akl-i maa§ kaydmdan kurtanp akl-i maad ka- 
nadim ihsan ederse, artik farelikten kurtulup, halki kendine da'vet etmekten 
vazgeger ve bu kanat ile kusjar gibi alem-i hakikata dogru ugar. 

2424. Ue eger kanat istemezse, Simah yoluna gitmekten na-iimmid olarak to-p- 
rak alhnda kalir. 

"Simak", sabitelerden bir yildizm adidir. Burada, alem-i ulviden kinayedir. 
Ya'ni, "Eger boyle bir kimse akl-i maad kanadina ragbet etmez ve akl-i maa§ 
tavnyla iktifa ederse, ulvi olan alem-i hakikat ve letafet yoluna gitmekten 
umitsiz bir hale gelip, toprak altinda, ya'ni alem-i kesafette kalir." 

2425. Soze mensub olan ilim hi, o cansiz olur, miisienlerin yuzu'ne asik olur. 

Bir kuru laftan ibaret olan ilimde zevk ve run olmadigindan, bu ilim sahi- 
bini avutamaz ve eglendiremez. Binaenaleyh onun eglencesi ve zevki, onu 
herkese dinletmek ve kendini satmak olur. Ve bu sebeble miisterilerin, ya'ni 
kendisini dinleyecek kimselerin yuziine a§ik olur ve dinletecek adam arar. 

C^j j 5y> J-JoLj Zi jiJu j>- j &■ i — ni j (*^~ i ^ J>Kj , **^J ~^u ^f y 

2426. Qerqi ilim bahsi vaktinde havT olur; onun musierisi olmadigi vakii oldii 
ve gitti. 






AHMED AVNi KONUK "®>ffl 



Gerci boyle bir alim-i zahirf kendisini dinleyenler onimde mubahaseye gi- 
ri§tigi vakit kuvvetli ve hararetli olur. Fakat kar§ismda dinleyecek bir adam 
bulunmazsa, oluler gibi cenesi kapanir ve zevki soner gider. 

2427. n^enim mu$terim Uiula dir . O beni yukanya ceker ki, " \JAllahe' $tera" . 

Benim akvalimin ve ef alimin musterisi Hak'ur. beni yukanya, ya'ni 
kendi cemal-i zatisine ceker. Nitekim ayet-i kenmede j^p & <j^ «U» oi 
£u ^ oL pi'^i j *^J£\ (Tevbe, 9/111) ya'ni, "Allah Teala mii'minlerden ne- 
fislerini ve mallanm, onlara verdigi cennet mukabilinde satin aldi" buyurul- 
mu§tur. Cenab-i Pir efendimiz bu ayet-i kerimede beyan buyumlan "cennefi, 
cemal-i zati ile tefsir buyurmusjardir. Nitekim atideki beyt-i §erifte tasrih bu- 
yurulur. Bu ayet-i kerime I. cildin 2749 numarah beyitinde de gecti. 

2428. Hienim hanimin bahasi cemal-i jLul-Cdal'dir. ZKenUi hanimin bahasi- 
ni yerim, kesb-i helaldir. 

Ya'ni, ben Hak yolunda nefsimi riyazet ve miicahedat ile feda ettim. Ve 
\yjj ji jj \yy ya'ni, "Olmezden evvel 61" hadis-i §erifi mucebince, mevt-i ta- 
biiden evvel dldurmus, oldum. Onun bahasi da, Allahu Zu'1-Celal hazretleri- 
nin cemal-i zatfsi oldu. Nitekim hadis-i kudside & * J*i *& ^ j <«!» l5 ^>.i ^ 
oi.uti jp oi cjit j> j ya'ni, "Beni seveni oldurdum ve oldtirdugum kimsenin 
diyeti benim uzerimedir. Ve diyeti benim uzerime olan kimsenin diyeti be- 
nim" buyurulur. Bu hadis-i kudsmin ibaresini Hind §arihleri boyle zabt etmi§- 
lerdir; «w uu «Jb» -^ 3 *±& «±^ ^ j ^i^i ji±* ^ ya'ni, "Kim ki bana a§ik ol- 
du, ben de ona asjk oldum. Ve a§ik oldugum kimseyi oldiirdum; ve dldurdii- 
gum kimsenin diyeti de benim." §u halde, ben kesb-i helal olarak kammin 
bahasi olan cemal-i zati-i Hak ile taayyii§ ederim ve onunla hayat bulurum. 

2429. ^Bu miiflis mii$ierileri birak; bir avuc camur ne miisierilik eder! 

Birtakim miiflis mu§terilerden ibaret olan bu halk-i cihana kar§i ilim sat- 
madan ve kendini begendirmeden vazgec. Onlann her birerleri birer avuc top- 
raktir. Bir avuc, topragm mu§teriliginden ne faide hasil olur! 






MESNEVI-1 SERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^^ 

2430. Qamur yeme, pamaru satin alma, $amuru isieme! JZira ki $amur yiyen 
daima san yuzludur! 

Topraktan hasil olan gidaya ihtiyagtan fazla meyl ederek tenperver olma. 
Hayat-i dunyeviyyeni topraktan mahluk olan cismanflerin ugrunda feda et- 
me. Ve cismanflerin mukafatim ve mukabelesini bekleme. Zira gamur yiyen- 
ler huzur-i Hak'ta riisvay olur. "San yiizlu olmak", utanmaktan veya helak 
olmaktan kinayedir. Cenab-i Pir su hadis-i §erifin ma'na-yi batinisini bey an 
buyururlar: *~& j^ j* oui iit& j^i\ jrt ^ ya'ni, "Qamur yiyen kimse, guya 
nefsini oldiirmege yardim eder." 

2431. fjoniil ye, ta hi daima iecellulen senin $ehren erauvan gibi gen$ olasini 

Kalbine muteveccih ol ve ulum-i lediinniyyenin verdigi ezvak ile me§gul 
bulun ki, emraz-i nefsaniyyeden kurtulup, ruhun geng ve tevana olsun ve 
gehren erguvan gibi humret peyda etsin; san yiizlulukten halas ol! 



2432. ^ja Ulab, hu haksis hizim isimizin haddi degildir; senin liitjun muhak- 
hak liitj-i hafiye sezadu! 

Ya'ni, "Ya Rab, bu keserat aleminden goz yummak ve nefsin bu enaniy- 
yetinden kurtulmak ihsani ve atasi, bizim isjmizin ve galismamizin haddi de- 
gildir. Senin lutf-i zahirin muhakkak liitf-i hafiye Iayiktir!" "Liitf-i zahifden 
murad, abdin tevfik-i ilahi ile akval ve a'mal-i haseneye muvafFakiyetidir. 
Ve onun bu muvaffakiyeti, liitf-i hafi olan ayn-i sabitesinin "rahmet-i rahi- 
miyye"ye mazhariyyetinden nasjdir. Ya'ni, "Ya Rab, bu zikr olunan ata bi- 
zim gali§mamiz ile hasil olur §ey degildir. Belki bizim alem-i suretteki sa'yi- 
miz hakkindaki lutf-i tevfikin, senin lutf-i hafin olan ayn-i sabitemizin rah- 
met-i rahimiyyeye mazhariyyetinden dolayidir. Ve bu lutfun ancak o lutf-i 
hafiye sezadir!" 

2433. ^Bizim elimizden el tut, hizi satin al; yerdeyi kaldu ve hizim perdemizi 
yirtmal 



c m? 



AHMED AVNi KONUK 

Ya Rab, bizim elimizi tut da bizi tabfat cukurundan cikar ve bizi "bizlik"i- 
mizin elinden kurtar! Bizim nefsimizi cennet-i zatin mukabilinde satin alacak 
hale koy; cemaline perde ve hicab olan enaniyyetimizi ltitfunla kaldir ve kah- 
nn ile yirtma! 

2434. ^u murdar nefisten bizi tekrar satin all Onun hi$a<jt hizim kemikhri- 
mize kadar erisiil 

Senin cemalini mu§ahededen bizi men' eden bu murdar nefisten bizi kur- 
tar! Zira onun §eameti bizim ruhumuzun umkuna kadar te'sir etti! 

2435. By iacsiz ve tahtstz sah, hizim gtbi btcdrelerden bu stki bacft kim a^ar? 

Ey surf tac ve tahttan miinezzeh olan Padi§ah-i azimu'§-§an, bizim gibi 
esfel-i safilin-i tabfatta siki siki sifat-i nefsaniyye baglanyla baglanmis. olan 
bicarelerden bu baglari kim cozebilir? 

2436. By Uedud, bu acfir kilidi senin jazlindan basha him a$abilir? 

2437. ^Biz kendimizden senin iarafina bas ^eviririz. 2jira sen bize bizden da- 
ha yakmsin! 

Bu beyt-i §erifte, ^i j^ ^ Ji VJ* o^j (Kaf, 50/16) ya'ni, "Biz insana 
§ah damanndan daha' yakiniz." iyet-i kerfmesine isaret buyurulur. Ya'ni, 
"Biz kendi benligimizden senin senligine ba§imizi geviririz. Ciinku sen bize 
bizden daha yakinsin ve sen bizim hakikatimizsin!" 

2438. I^u iua dahi senin ia'liminin bahsisidir; yoksa kiilhan i$inde aiilisian 
neden bitiil 

Bu dua ve miinacat senin ilhamin ile vaki' olan ta'limdir ve bu senin ih- 
samndir. Yoksa, kiilhan gibi suflf olan nefisten gul ve giilistan mesabesinde 
bu gibi munacat zahir olmaz idi! 



(gp^ MESNEVI-i §ER?F §ERHi / IV. ClLT • MESNEV?-2 • "^® 

JiJ j>^T j^ y f\/\ j y- Jap _, ^ Ojj j <3_p^ jt^p 

2439. [Xan i>e hagusak arasinda fehm ve ahli, ikramindan ba§hasi nahleimek 
mumkin degildir! 

Birtakim kanlardan ve bagirsaklardan miirekkeb olan cism-i be§erdeki an- 
layi§i ve akli, senin tarafina senin ikramindan ve eltafindan ba§kasi naklede- 
mez. Ya'ni, levsiyyat tulumu olan cism-i be§erdeki akli ve fikri, bu alem-i suf- 
liden ancak kendi tarafina sen nakledersin. Binaeenaleyh insan-i kamilin ta- 
sarruru da ancak senin lutfuna mevkuftur. 

2440. H&u akict nur iki -parca uagdandir. Onun nurunun dalgastdir, gojje car- 

J^ZtD 1 j 

var. - 

"iki parca yag"dan murad, iki gozdiir. Ya'ni, "Be§erin iki gozunden akan 
nur, ic yagi cinsinden olan bir maddeden zahir olur. tste bu goz nurunun dal- 
gasi semavata kadar vasil olur ve be§er bu nur vasitasiyla ilm-i hey'etin ka- 
idelerini vaz' eder." 

2441. St parcasx hi dil geldi, ondan hikmei seli umak gtbi aider! 

2442. H^ir delik tar aft ki onun ad\ kulaklardir; can hagina kadar hi, onun mey- 
vesi akillardir! 

Vucud-i be§erde bir delik tarafi vardir ki, onun adina kulaklar denir. de- 
lik can bagina kadar uzamr. can baginin meyvesi ve hiilasasi da akillardir. 

2443. Canlann baginin caddesi onun ser'idir; alemin hag ve bosianlan onun 
fer idir. 

Bu beytin § erhinde sarihlerin ihtilaflan vardir. Ankaravt hazretleri, c— ji ^ 
ve c— ji ^j daki zamirleri akla irca' buyurup, "Canlar baginin caddesi, o can 
baginin meyvesi olan akillann §er'idir. Alem-i zahirin bag ve bostanlan, o 
akillann fer'idir" ma'nasim vermis, ve ona gore fzahat i'ta etmi§tir. 



m^ AHMED AVNI KONUK '^ { ® 

Hind sarihlerinden Mir Abdiilfettah §erhinde der ki: " "§ahrah"tan murad, 
kulaktir. Zira ulum ve maarif ve ahbar ve asar-i maziye ve mustakhele ve ha- 
Hye, sair havassin hilafina plarak, hep o yoldan canlann bagina erisjr." 

imdadullah hazretleri buyururlar ki; " c^ j\ ^ ya'ni tarik-i enbiya olan 
§er'-i ilahidir. §er\ yol ma'nasinadir. Ve "0" zamiri, ya Hakk'a veya Resul'e 
raci'dir. Zira evvelce buyurdular ki, 'Hikmet seylabi dilden kulaga eri§ip t 
bag-i cana vasil olur.' §imdi de buyururlar ki, 'Can baginin caddesi §er'dir ki, 
bu yol iizerinde gidip, seylab-i hikmet can bagina erisjr. Ve diger mevcud 
olan bag-i ilim bu §er'in fer'idirler ki, eger bu §er'den miieyyed olurlar ise, 
can bagina gidebilir; aksi halinde canm kaydi ve bagi olur.'" 

Veil Muhammed Ekberabadi de su miitalaada bulunur: " §er* yoldur ve 
"o" zamiri her iki misra'da da "seylab-i hikmef'e raci'dir. Ya'ni, seylab-i hik- 
met giizergahi can baginin gayn degildir. Ve ancak bu ilim ve hikmettir ki, 
alemdeki butun mevcudatm ash ve men§e'idir. mevcud ister vasita-i mah- 
luk ile olsun, ister insan vasitasryla olmaksizin Halik'in mahluku olsun." 

Fakir derim ki; cenab-i Pir kulaga ehemmiyet verip, atideki beyanat-i aliy- 
yelerini muteselsilen buraya rabt buyurmusjardir. Zira biiciimle hakayik ve 
maarif kulak yolundan hayaM be§erin gayesi ve hiilasasi ve meyvesi olan 
idrake vasil olur. Onun igin cenab-i Pir efendimiz bu Mesnevi-i §enfe "Bis,- 
nev" ya'ni "Dinle!" emriyle basjarmsjardir. §u halde, dilden gikan hikmet se- 
linin guzergahi kulak olup, bu yoldan cana vasil olur ve candan dahi onun 
hiilasasi ve meyvesi olan akilda karar kilar. Binaenaleyh, canlann baginin 
caddesi olan kulak, aklin yolu olmu§ olur. Ve alemin baglannin ve bostanla- 
nnin nizami ve tertibati, kulak yolundan akla vasil olan hikem ve ulumun 
aksi olur. Ve akis ise, ashn fer'idir. Bu fzahata gore, "§er'-i ost" [onun 
§er'i]daki zamir akla; ve "fer'-i ost" [onun fer'i] daki zamir dahi, akilda ta- 
karrur eden seylab-i hikmete rati' olur. 

^s*- jW^ 1 h^ ^s>> ^jj oTc— j> ^^p- ft^-i^^ j J^i 

2444. Dio§lucjun aslt ve ser-$e§mesi olur o. Qahuk J&*\ ^>^ l$s~ i oku! 

Yukanki izahat-i fakire nazaran, "0" zamirleri seylab-i hikmete raci'dir. 
Ya'ni, "Zevkin koku ve menba'i ancak hikmet selidir. Bunu anlamak istersen, 
heman j^Sml^^ ^^ oii (Al-i imran, 3/15 vb.) ya'ni, "Cennetler vardir 
ki, onlann altindan nehirler akar" ayet-i kerimesini oku. Kur'an-i Kenm'de 
bu ibare miiteaddid yerlerde miikerreren mezkurdiir. Ezciimle, bir ayette 

^% 



MESNEVI-1 SERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^S® 

jU?yi i^>J 'ja iSj^ oii *(HfJ oUJUJi i^Up j ij^r'jiJJi o] (Buruc, 85/1 1) ya'ni, "0 
kimseler ki iman ettiler ve amel-i salih isjediler, onlar igin altindan nehirler 
akan cenetler vardir" buyurulur. "Cennef'ten murad, cennet-i irfandir. Ve 
onun altindan akan "nehirler "den murad, maarif ve hakayiktir ki, her biri- 
nin ayn ayn hirer zevki ve ho§lugu vardir. Bu hikmet irmagi la-yenkati' akar 
ve zevklerinin gesnileri de baska baskadir. Ayet-i kerimenin lisan-i i§aretle 
ma'na-yi munifi boyle olur: "0 kimseler ki, tevhid-i viicudiyi vicdanen idrak 
ve miisahede ettiler ve vucudun meratibi ahkamma riayet etmek suretiyle 
amel-i salih istediler, onlar igin cennet-i irfan hasil oidu ki, o cennetin altin- 
dan ale'd-devam ezvaka ve hosluklara sebeb olan hikmet nehirleri akar." 



Resul (a.s.)in hastaya nasihatmm tetimmesi 



2445. 2aif olan yari ziyarei ettiiji vakii, O^eygamher o hasiaya dedi 

i^jyt* ijkj*j ^^ J 1 *■**/ ^> <j*y £* *£ 

2446. ^Ki, *0aliba sen hir nevi' dud etmissin; cehaldten hir zehirli $orha ye- 

. .in 
mi§sin: 

"Zehr-ba", zehirli gorba ve yahut iginde zehir bulunan herhangi bir taam 
demektir. Burada fena duadan kinayedir. 

2447. yx Diahra getir ne dud eimi$sin! 2Xrd nefsin mekrinden -pert§an olmu§sun." 

2448. ^edi: "Diatmmda yoktur; ancak hana himmet tui, hir anda hahnma 
qelsin!" 



<r £P?> 



jjgK^ AHMED AVNI KONUK 

2449. uviustafa ntn nur bah$editi olan huzurundan, o dud onun hahrmin onli- 
ne geldi. 

2450. ireugamher in aydinlik makalli olan himmeii lie, o zdyi' olmu$, onun ha- 

[2461] .. ,. * * 

hrtnin onune geidt. 

Resul-i zf§an Efendimiz'in menba'-i nur olan himmet-i seniyyeleri bereka- 
ti ile, o sahabfnin unutmu§ oldugu dua onun hatinna geldi. 

2451. Uiak ve hahli outran hir aydinlik, goniilden goniile kadar olan pencere- 
den yarladi. 

2452. ^Dedi: "6i/ Ulesul, henim ho§hogazltkla soyledigitn o dud i§te hahnma 
geldi!" 

2453. HJaktdki gunahlara girifidr oldum, gark olwv el ve ayak vururdum." 

"Vaktaki turlii turlii gunahlara giriftar oldum, derya-yi isyana batip, cir- 
pindim durdum ve kurtulmaga cabaladim." 

2454. u CAiucrimlere, cok §edid azdhdan; senden hir tehdid ve void eri$ti." 

"Ya Resulallah, senin canibinden mucrimlere ve asilere pek §edid olan 
azab-i ilahf vaki' olacagi beyan ve buna mittedair olan ayat-i kur'aniyye biz- 
lere teblig buyuruldu!" 

2455. "(jMuztarib oluyordum ve $are olmadf/hag muhkem ve kilit a$ilmami$ idi." 

"Ben bu tend [id] i ve vaidi dinledikge muztarib oluyordum ve bu lztirabin 
define gare bulamiyor idim. (Junkix nefsimin bagi kuvvetli idi ve ruhumun ki- 
lidi henuz agilmami§ idi." 



cse^j 



PJX^ MESNEVl-1 §ERIF §ERHI / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^^ 

2456. \Ne sahir makami ve ne hagumah yolu; ne tovbe iimtdi, ne nizd yeri 
yokl" 

"Bu lztirabata sabnm kalmadi ve kacamak yolunu bulamadim. Nefsimin 
ahdini bozmasindan dolayi tovbe umidi de munkati' oldu ve nefse muhaiefe- 
te de kudretim yok idi." 

2457. "Hen hiiziindan dolayi Diarui ve OMarnt cjibi uh ettim; dedim ki: ^6y 
benim Uiallak'tml" 

Ahiret azabmin zorlugunun ve onun §iddetinin zikri 



2458. Diarui ve dAiarut hatardan dolayi a$ihar olarak ^Dabil kuyusunu ihti- 
yar eittler. 

Ya'ni, Harut ve Marut ismindeki iki melek, yaptiklan giinah sebebiyle 
azab-i ahiretin hatar ve havfindan dolayi apagik bir halde Babil kuyusunda 
kendilerini ta'zib etmege r-azi oldular. 

Malum olsun ki, Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi bu be- 
yitin §erhinde §6yle yazar: "Hz. Mevlana (k.s.), o hastanin halini Harut ve 
Marut'un haline te§bih edip, onun diliyle taknr buyurmu§lardir. Ve bu takri- 
rin esasi bir kavl-i me§hura bina olunmu§tur. §6yle ki: Harut ve Marut iki 
melek olup, bunlar yeryuziine be§eriyyetle tenezzul etmi§ler ve kendilerin- 
den giinah sadir oldugu igin Babil §ehrindeki bir kuyuda kendilerini ba§ a§a- 
grya asip, kiyamete kadar bu suretle muazzeb olmaga razi olmu§lardiL Ve 
cenab-i Mevlana, ekseriya umur-i me§hureyi bir garaz-i sahihe binaen frad 






%K^ AHMED AVNi KONUK 



buyururiar ve onun yalan olmasindan kat'-i nazar ederler. Ve ba'zi mahaller- 
de de batil kissalan nicin frad ettiklerini beyan edip, bu tevehhumun cevabi- 
ni verirler. Yoksa, bu kissa hakikatte batil-i mahzdir." 

2459. Ta hi ahiretin azabtni hurada $eksinler; hakim ve akil ve sahir cjibidirler. 

Hind §arihlerinden §eyh Muhammed Efdal, "giirbuz" kelimesi hakkinda soy- 
le diyor: " "Giirbuz", mekkar ve muhil ma'nasinadir. Aslinda "gurg-i buz" ya'ni 
"kegi kurdu" idi. "Gurg"un "kaf'i hazf olunup, tahfif ettiler." Ve imdadullah haz- 
retleri, "£ok hikmet bilen ve hilekar ve mekkar" ma'nasinda oldugunu beyan bu- 
yurmasjardir. "Gurbuz"den sonra "akil" kelimesi geldigine gore, "hakim" ma'na- 
si vermek miinasibdir. "Sahir ve§" [sahir gibi] ta'bfriyle, Harut ve Marut'un si- 
hirbaz olmayip, sihir ilmini bildiklerine isaret buyurulur. Nitekim sure-i Baka- 
ra'da, >x; *% k» ^ ui ^jh ^ j^i ^ ouu Uj ojjUj ojjU j;L jS&\ js- J^i u^ 
(Bakara, 2/102) ya'ni,' "Yahudfl'er Ba'bil §ehrinde vaki' Harut ve Marut isminde 
iki melege inzal olunan §eye de tabi' oldular. iki melek, 'Biz ancak halka ta- 
raf-i Hak'tan tecriibe ve ibtilayiz; sakin sen sihir ile amel edip kaflr olma!' deme- 
dikge, hicbir kimseye sihir ta'lim etmezler idi" buyurulmu§tur. Bu ayet-i kerfme- 
den anla§ihr ki, Harut ve Marut, Babil'de halka sihir ta'limine me'mur imisjer. 
Kendileri sihir yapmadiklan gibi, halka da sihir ogretmekle beraber yapmamala- 
rini tavsiye ederler imi§. Binaenaleyh bunlar hakim ve akil ve sihir ilmini bildik- 
leri igin dahi sihirbaz gibi imister. Ayet-i kerimede bunlann icra-yi ma'siyet ettik- 
lerine dair bir i§aret olmadigindan, Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ek- 
berabadi'nin yukanda beyan olunan miitalaati muvafik-i hakikat goriinur. 

2460. Dui ua-ptdar ve kendi yerin&e idi; ates azahinaan dumanin zahmeti eh- 
vendir. 

Harut ve Marut giinahlanna mukabil kendilerini ta'zfb ettiklerine iyi yap- 
tilar. Ve bu yaptiklan i§ yerinde vaki' oldu. Zira ateste yanmak eleminden du- 
mamn eziyyeti elbette ehven ve kolaydir. 

2461. cihamn eleminin vasfimn haddi yoktur; onun bniinde diinyanin elemi 
kolay olurl 



'cSP? 



MESNEVI-I §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



alem-i ahiretteki azabm ta'nf ve tavsifi hadd-i bey ana sigar §ey degil- 
dir. Binaenaleyh o azabin oniinde, diinyada gekilen azab kolay ve ehemmiy- 
yetsiz kalir. 

~. ** 

2462. Sy mutlu o kimse ki, bir cihad eder, beden iizerine bir zecr ve bir dad eder! 

Miicahede ve riyazet usullerine riayetle nefsini huzuzat-i cismaniyye ta- 
rafina meyilden zecr ve men' eden ve ona yalniz hayat-i suriyyede hakkini 
vermekle iktifa etmek suretiyle icra-yi adalet eden kimseye ne mutludur! Zf- 
ra nefsi huzuzatindan men' edecegim diye hakkmi vermemek zulumdtir. Ni- 
tekim hadis-i §enfte, i# j*jU S~^> dX-* ya'ni, "Nefsin'senin binek hayvanin- 
dir; ona nfk ile muamele et!" buyurulur. Binaenaleyh, nefse yiiz verip, kami- 
len kendi huzuzatina birakmak, helak-i ma'neviyi mucib oldugu gibi, onu 
busbutiin kuvvetsiz birakacak derecede zebun kilmak, insani ibadat ve taat- 
tan aciz birakacagi igin caiz degildir. 

2463. Ta ki o ahana mensub zahmeiien kurtulsun, kendi iizerine bu ihddet 
zahmetini koysun! 

Bu beyit, yukanki beyitin mutemmimidir. Ya'ni, nefsi miicahede ve riya- 
zet usulleriyle terbiye etmek, ahiret azabmdan kurtulmak ve kendi uzerne 
ibadat ve taat acilanni koymak igindir. Beyit: 

tg ol zehri id, bal ola sonunda 
Sonunda zehr olan bah nidersin? 

2464. nr Ben der idim ki: v ^a ZRab, o cjiddyi yine bu dlemde acele benim uze~ 

.. (/« 
rime snr: 

"Bu diisunceye mebni der idim ki: 'Ya Rab, giinahlanma mukabil ahiret- 
te gekecegim azab-i acili bu alemde acilen benim uzerime sevk etc " 

2465. u xr Cd ki o dlemde bana ferdgat olsun.' H^byle niydz icinde halkayi 
vvLrurdum." 






AHMED AVNf KONUK "®>tf? 



"0 alemde bana azab gekmekten feragat olmak icjn, i§te boyle niyaz igin- 
de taleb-i bela kapismin halkasini galardim." 

2466. ^ xr Bana boyle bir hastalik peyda oldu; canim elemden rahatsiz oUu." 

"Bu hastalik sebebiyle ruhumun zevki ve huzuru kalmadi. Ancak bu elem 
ile me§guliyette mlistagrak oldum." 

2467. u Jlikrimden ve evradimdan kalmi§im; kendimden ve iyiden ve koiiiden 
bi-haber halmisim.' 

"Ibadat ve taattan aciz kaldim; ne kendimden ve ne de nefsimin iyi ve ko- 
tii hallerinden olii gibi habersiz kaldim." 

2468. "Ey hokusu huceste ve miibdrek olan, eger ben simdi senin yiiziinii cjor- 
meye idim; 

2469. ur Ben birdenbire bendimden giderdim. H^ana bu flam-harelicji sanane ola- 
rak yapttn." 

"Ey ruh-i §erifinin kokusu miibarek ve ugurlu olan guzel Peygamber'im, 
eger lutfen benim ziyaretime gelip, senin latff yiizunu gormeye idim, ben bu 
hastalik sebebiyle birdenbire viicud kaydindan gider ve oliir idim. Beni §aha- 
ne bir surette teselli buyurdun!" 

Ji J & ^ lj ^'f~ * <£* * <£* ^ ^° ^ <-** ^ ^^ 

2470. ISuyurdu ki: "Diey, bey, bir daha bu duayi etme. Sen kendini kbkien 
[2481] j. , //; 

he dvpien kovarma: 

Resul-i zi§an Efendimiz sahabiye cevaben buyurdular ki: "Hey, hey, ken- 
dine gel, bir daha boyle dua etme ve Hak'tan bela isteme ve bu vucud-i iza- 
flni kdkunden ve dibinden koparma!" 

2471. "Senin iizenne dyle yiiksek dagi koyarsa, ey zaif kannca, sen ne takat 
iuiarsin?" 



9 



SIJ^ MESNEVM §ERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

"Hak Teala senin iizerine yiiksek dag mesabesinde olan bir belasini ko- 
yarsa, ey cismi bir kannca gibi zaff ve hakfr olan kimse, sen o belaya nasil 
tahammul edebilirsin?" 

2472. ^edi: w 6y lSi^u, ievl?e efitm fu, hen hahadirhh, ciheiinden asla maha- 
ret lafini etmeyeyim!" 

Sahabi cevaben dedi ki: "Ey Sultan-i zi§an, tovbe ettim, bir daha Hakk'in 
kahnna kar§i metanet ve mukavemet soziinu soylemeyeyim!" 

2473. "^u ci/wm ^Tih'tir, sen ijMusastn; ve hiz gunahtan dolayi ^Tih'ten miib- 
tela halmi§iz." 

"Bu dtlnya, Benf Israfl'in kirk sene icjnde ya§adigi Tih sahrasina benzer. 
Ve sen de bizlere Musa (a.s.) gibisin. Ve biz de enaniyyetimiz kabahatinden 
dolayi Tih sahrasi gibi olan bu cihanda esir-i bela olmusuz. 



Musa (a.s.) kavminin halinin ve onlann pi§manhgmin zikri 



Jjl ei y> Jjl *\5 jJul jP^\ Jo\ Hj^J ^ o\j tc^y* (*J* 

2474. "CMusanin kavmi yol ol$mu$lerdir; nthdyet evvelki adimda olmu$lardir. 

"Rah peymuden", kat'-i mesafe etmekten kinayedir. Ya'ni, "Musa (a.s.), 
zihinlerine putperestlik yerle§mi§ olan Benf lsrail'i Misir muhftinden tecnd 
edip, Tih sahrasina tehcir etmis, iken, Samirfnin yaptigi buzagiya tapmakla, 
yine ilk adimda kalmishr ve putperestlik zihniyetinden kurtulamamisjar idi. 
Ve bu kadar zaman Musa (a.s.) in §eriatiyla amil olarak tank-i dfnde kat'-i me- 
safe etmis, iken, nihayet yine ilk adimda bulunup, yerlerinde saymis, idiler." 



c^> 



©^ AHMED AVNt KONUK 

2475. Senelerce yol gideriz ve nihayetie bylece menzilin evvelinde esiriz." 

"Bizler dahi nefs-i emmare putuna tapmaktan kurtulmak igin, Bern israil 
gibi tarik-i §eriatta kat'-i mesafe ederiz ve nihayette yine oylece menzilin ev- 
veli olan nefs-i emmare mertebesinde esir olup kalinz." 

2476. "Scjer uMusa'nm gonlii hizden razi olaydi; nihdyet bu, yol dahi sona ge~ 
lir idi." 

"Musa"dan murad, Resul-i Ekrem Efendimizdir. "Yolun nihayeti"nden 
murad, meratib-i nefsin nihayeti olan "nefs-i saflye" mertebesidir. Ya'ni, "Re- 
sul-i zfsan Efendimizin kalb-i §erifleri bizlerden ho§nud ve razi olaydi, onla- 
nn teveccuh ve nzalan berekatiyla biz meratib-i nefsi ikmal edip, saf ve ma- 
asiden pak olurduk." 

2477. x Ue eger o hizden kiilliyen hizar olaydi, hie ne vakit hize gohten ni met 
eri$irdi? 

"Ve eger Resul-i zisan Efendimiz bizlerden tamamiyle yuz gevirmis, olsa 
idi, hakfkat gogiinden bize ni'met-i miinacat ve istigfar nazil olmazdi. Zira 
Hakk'a yalvarmak ve gunahlardan istigfar etmek dahi tevflk-i ilahi ni'meti ile 
miimkin olur." 

2478. u CA/e vakit hir ta$ian vmarlar kaynayici olurdu; heyahanda hize camn 
amam olurdu." 

"Ta§ gibi olan bir kalbden rikkat ve teessiir ve miinacat pmarlan kayna- 
yici olmaz ve dunya sahrasinda bize cammizi §ekavetten kurtarmak imkam 
bulunmaz idi." 

2479. "^elki mmet yerine muhahhah ate§ gelir idi) hu menzil icinde hize alev 
car-pardt." 



^0 



MESNEVf-1 SERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "®>fg 



"Belki ni'met-i miinacat ve istigfar yerine, yine kalbimizde ates. mesabe- 
sinde olan gazab ve §ekavet hissi hasil olur ve hayat-i diinyeviyyede bela us- 
tiine belagelir idi." 

2480. "Uakiaki uMusd bizim i$imizde iki cjonullu oUu, flah hizim hasmimiz- 

[2490] j 41. . „ 1 // 

dir, yah bizim uanmizdir. 

"Iki gonullii olmak"tan murad, Peygamber'in ef'al-i ummetinin ba'zisin- 
dan memnun ve ba'zismdan gayr-i memnun olmasi haiidir. Memnun oldugu 
ef ale kar§i dost; ve memnun olmadigi ef ale kar§i da gazub olur. Nitekim Re- 
sul-i zi§an Efendimiz, ^ s~>~ ^r v-^ ^ ya'ni. "Ben be§erin ofkelendigi gi- 
bi ofkelenirim" buyururlar. Ve enbiyamn nzalan, Hakk'in razi oldugu; ve 
gazablan da Hakk'in gazab ettigi efale karsdir. 

2481. "Onun gazabi bizim e§yamiza ate$ vurur; onun hilmi bela okunu red- 
clecler" 

"Ya'ni Nebiyy-i zi§anin adem-i nzasindan mutevellid gazabi, bizim kuva- 
yi cismaniyyemize ve levazim-i hayatiyyemizden olan emval ve e§yamiza 
hastalik ve zayiat atesterini musallat eder. Ve onun hilmi, bize muteveccih 
olan bu bela oklanni def eder." 

y.j* tj\ ^-^ j j^ <y-\ ^—^ J* r^ >*£ r^ ^ ** l/ 

2482. u C7Ve vakit keskin gazab hilim olur; eu aziz senin liitfundan bu acib 
degildir! 

"Keskin ofke hilmin "ayn"i olmak mumkin olmadigi halde, ey viicudu 
azfz olan sultan-i enbiya, senin letafet-i ahlakindan dolayi gazab hilmin 
"ayn"i olursa, taaccub olunacak §ey degildir! Zira senin §an-i §erifinde Hak 
Teala, ^ JU J^ ^1 j (Kaiem, 68/4) [ya'ni "Ve elbette sen yuce bir ahlak 
uzeresin"] 6uyurmu§tur." 

2483. n Diazxnn medhi vaksettir; bunun i$in <J\iusamn adini boyle kasid ola- 
rak aeiirvuorum.' 



G^p^> 



AHMED AVNl KONUK "®^® 

"Hazir olan bir insan-i kamil, yuziine kar§i medh olunmaktan hazz etme- 
yip, tevahhus, buyurdugu igin, ben senin medhini kasd ederek Musa (a.s.)in 
adim zikrediyorum." 

2484. Ue t/oksa CAiusa ne vakil reva tuiar ki, ben senin bniinde hvc-lenden 
yada ^elireyim!" 

"Hig-ten"den murad, vticud-i izafi aleminden intikal etmis, olan kimsedir. 
Ya'ni, "Hig Musa (a.s.) senin gibi bir sultan-i rusulun oniinde devre-i niibiiv- 
veti bitmis, ve viicud-i izafi aleminden intikal etmis, bulunan kendisinin adim 
yad ve medh etmemi caiz goriir mii? Zira Musa (a.s.) -u^. U ^ LS A** r \ ^\ 
ya'ni, "Ey benim Allan'mi, beni iimmet-i Muhammed'den kill" diye dua bu- 
yurmus, idi.Ve zat-i Risaletpenahin dahi ^M^I ^-j U U- ^r j*-' ] ^ J ya'ni, 
"Eger kardesim Musa hayatta olaydi, bana uymaktan ba§kasina takati o\- 
mazdi" buyurdu." 

2485. nizim ahdimiz yiiz ve bin kerre kuildi; senin ahdin dag gihi sabit ve 
berkarardir." 

"Bizim Hakk'a kar§i olan ahd-i ezelimiz, te§vik-i nefsani ve igva-yi §ey- 
tani ile pek gok def alar bozuldu. Ey Nebiyy-i zi§an, Ii^i is °^L\s (Hud, 
11/112) fya'ni "Emrolundugun gibi mustakim ol!"] emrihe imtisalen, emr 
olundugun §eyde istikametin tamdir ve ezelde Hakk'a kanji vaki' olan ahid 
ve misakinda sabit ve berkararsin!" 

2486. Xi(r Bizim ahdimiz samandir ve her bir riizgar i$in zebundur; senin ahdin 
dagdir ve yiiz dacjdan dahi ziyadedir!" 

"Bizim ahdimiz saman gopti mesabesindedir; riizgar gibi sifat-i nefsaniy- 
yemizin her birinin te'sfri altmda acizane bir halde ugar. Halbuki senin ahdin 
Himalaya daglannin yiiz mislinden daha metindir; higbir bad-i sarsar sana bu 
ahdini bozduramaz ve seni istikametinden geri birakamaz!" 

2487. By renklerin beyi, o kudrei-i Diak i$in bizim telvinimize merhamet ell 



<*$$$&> 



§g^ MESNEVM §ERlF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVl-2 • ^M 

4( Renkler"den murad, sifat ve esmadir. "Renklerin beyi"nden murad, ca- 
mi'-i cemi'-i esma ve sifat olan Nebiyy-i zi§andir. Ya'ni, "Ey cem'iyyet-i es- 
maiyye ve sifatiyyeyi haiz olan Nebiyy-i zi§an, Hak subhanehu ve teala haz- 
retlerinin sana bah§ ettigi "Allah" ism-i cami'min kudreti hakki icin, bizim er- 
bab-i muteferrikamn ya'ni esma-i muhtelifenin te'siri altinda turlu turlu renk- 
ler ile serseriyane imrar-i hayat etmemize merhamet etl" 

2488. "ZKendimizi ve kendi riisvayligimizi (jorduh; ey §ah arhk hizi imtihan 
etmel' 

"Biz nefsimizin mahiyyetini ve sifat-i nefsaniyye'mizin rezaletlerini gor- 
diik. Ey §ah, artik bizi bundan ziyade tecriibe ve imtihan edip, kepazeligimi- 
zin hepsini meydana cikarma!" 

2489. "&y miistean olan ZKerim, id hi hizim ha§ka rezdletlerimizi gizlemi§ 
olasin!" 

Ya'ni, "Sen bilcumle esmamn mazhan oldugun Hakk'in Settar ism-i §en- 
finin dahi mazhansin. Binaenaleyh bizim gizli kalmis, olan kabahat ve reza- 
letlerimizi de meydana cikarmamak icin bizi artik imtihan etme ve Settar is- 
mi ile bizim ayiplanmizi ortf" 

J^W? j* j £Jj>- ^ U (J^ ji JUT ji j JU*- j-> y <J^ ^ 

2490. 'Sen cemalde ve kemalde hadsizsin; hiz ecjrilikte ve dalalette nihayetsiziz! 



H-sJ jll* j*. ^ iS^ j • f.^ <j\ jlX chy*- is-**- at 

2491. "6t/ Dterim, kendi hadsizligini hir avug leimin hadsiz olan eijriluji iize- 
vine nasb etl" 

2492. w J^a/i ol ki, hizim ywtik elhisemizden hir tel kaldi; $ehir idik, hir duvar 
kaldil" 

"Taktf ", nesci bozulup, tel tel olmus, entari ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey Ne- 
biyy-i zi§an, ma'lum-i §erifin olsun ki, bizim eskimis, ve ihtiyarlamis, olan vii- 

^^ 



AHMED AVNI KONUK "®>ff? 



cud-i unsurimizin omriinden az bir bakiyye kaldi. Ma'mur bir §ehir mesabe- 
sinde olan bu vucudun §enligi bozuldu ve ma'mur binalan mesabesinde olan 
kuva-yi cismaniyyesi harab oldu; bir duvar mesabesinde olan bir nefes kaldi!" 

2493. "$eyianm cam kulliyen mesrur olmamak icin, ey Bfendi, bakiyyeyi, ba- 
kiyifeifi hifz buyur!" 

"Yirtik pirtik bir libasin bir dilimi ve yikilmis, bir ma'mur §ehrin bir duvari 
mesabesinde olan bakiyye-i omrumii, aman ey Efendi lutfen §eytan §errin- 
den muhafaza buyur ki, busbiitun sifru'1-yed kalmayayim ve benim bu hali- 
mi goren hasud §eytan sevinmesin!" 

2494. nr Bizim icin decjil, o evvelki liituf i$in ki, sen yolunu gaiib edenleri yine 
aramakia iciini" 



"Evvelki liituf ta'bfriyle, Resul-i Ekrem Efendimiz'in alem-i ervahdaki nu- 
buvvetlerine i§aret buyurulur. Nitekim hadis-i §erifte, jjUi j *m jy. f^j W ^ 
ya'ni, "Adem su ile gamur arasinda iken ben nebi idim" buyurulmu§tur. 
Ya'ni, "Niyazimiz bu viicud-i mecazimiz ve nefsimiz igin degildir; belki 
alem-i ervahta ruhlanrmz hakkmda vaki' olan evvelki liitfun icindir. Zfra 
zat-i ahadiyyeden gayriyyet libasiyla hicaba dii§en ruhlanmiza da rehber 
olup, bizi arar idin." 

Buraya kadar olan ebyat, lisan-i sahabfden Resul-i zf§an Efendimiz'e hi- 
tabdir. Atfdeki ebyati cenab-i Pir, halffe olan Nebiyy-i zf§andan, onun mus- 
tahlifi olan Hakk'a intikal suretiyle vine sahabi lisanmdan miinacat olarak 
frad buyururlar. 

2495. ^CAiademki htHretini fibster din, rahm fibster ey yacja ve eie rahimleri koy- 



mus 



olan 1 / 



"Ey birtakim etlerden ve yaglardan miirekkeb olan ecsam-i be§ere nesl-i 
insaninin teselsiilu igin rahimler koymak suretiyle kudret gostermis, olan Ha- 
lik-i azimu'§-§an, mademki kuwetini gosterdin, onlara rahmet-i rahimiyyen 
ile de tecellf buyur!" 






jllp^ MESNEVM §ERIF SERHf / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^^ 

\j^» L-y *4*1 LfO y \j y Jjlji! /t-i->- £ ^P-> JJ^ 

2496. '6ger ha dud senin gazabini arhnrsa, ey yek htiyiik, sen dud ia'lim hw 

i" 
yurl 

"Ya Rab, biz acz-i be§erimizden dolayi belki §an-i uluhiyyetine layik ol- 
mayan dualan ve miinacati yapiyoruz ve ^ "j>- «ii \jjjs l. j (Zumer, 39/67) 
ya'ni, "Allah Teala'nm kadrini takdir edemediler" ayet-i kerimesinin ma'na- 
yi munffine masadak oluyoruz. Eger bizim bu duamiz nezd-i uluhiyyetinde 
makbul olmayip, bil'akis gazabini tahrik ediyorsa, ey ekber olan Allah'imiz, 
bize duayi da sen ta'lim buyurf" 

2497. "Ot/le hi, <JAdem cennetien diistii, ona ric'at verdin ki, firkin seytandan 
kuriuldu." 

4* Ll5 our 4j °cj* y>\J& (Bakara, 2/37) ya'ni, "Adem Rabbi'nden keli- 
meler telakki etti; imdi onun iizerine taib oldu" ayet-i kenmesine i§aret buyu- 
rulur. Ya'ni, Adem "cennet-i Zaf'tan vucud-i mecazi mertebesine tenezzul et- 
tigi vakit, '^lii '& *J^3 CJjpJz ^ ji '_, C2 £& Cj (A'raf, 7/23) ya'ni, 
"Ey bizim Rabbimiz, ben ve Havva nefislerimize zulmettik; ve eger sen bize 
merhamet etmezsen, elbette biz hasirlerden oluruz!" diye Hakk'in kendisine 
ogretmis, oldugu miinacati etti. 

>y. ^J l . j 1 J 1 <j^ a&r s. ^j^ (^J £ *y. *£ y-* 

2498. "<$eyian kim oluyor ki, <S%dem'den ge^e; hoyle hir rial' iizerinde ondan 
oyun goiiirel 

"Nat"', iizerinde §atranc oyunu oynanan tahtaya derler. Cenab-i Pir in- 
san-i kamili §atranc tahtasma te§bih buyurmusjardir. Vech-i §ebeh odur ki, 
insan-i kamil cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhardir. Ve esma-i ilahiyye §atranc 
tasjan gibidir. Ve bu tasjann muharriki Hak'tir. Binaenaleyh bu tahta iizerin- 
de tecelliyat-i esmaiyyesi ile hakim ve mutasarnf ancak Hak'tir. Hakk'in 
oniinde §eytanin ne tasarruru olabilir? Zfra insan-i kamil cem'iyyet-i esmaiy- 
yesi hasebiyle §eytani dahi muhittir. Nitekim, §eytana Ebu Medyen-i Magri- 
bi hazretlerine kar§i olan muamelesini sormusjar; cevaben demi§ ki: "Denizi 
telvfs etmek icjn icjne tebevviil eden kimseden daha ahmak bir kimse olur 
mu? t§te, Ebu Medyen'in kalbine olan ilkaatimda da ben bu haldeyim!" 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, "§eytan kirn oluyor ki, Adem'i gegip ondan daha hayirli olsun ve boy- 
le bir satranc tahtasi uzerinde oyun oynayabilsin?" 

oJio ol ©Juw -L-U- c~x! <w> -Li /ol AAJ cJLa>- ji 

2499. Diakikatta S^demin nefi oldu; o demdeme hev hasidin la'neti olmu$tur. 

"Demdeme", hile ve hud'a; ve "la'net", tard ma'nasinadir. Ya'ni, tblis'in 
Adem'e hflesi ve hud'asi, Adem hakkinda nafr oldu. Ve fakat o yaptigi hile- 
lerin hepsi, hasedci olan lblis'in huzur-i Hak'tan tardina sebeb olmu§tur. li- 
ra insan-i kamil, vucud-i Hakk'tn meratibini ve ahkamini arif oldugundan, 
igvaat-i iblfsiyye ile vaki' olan maasinin, mahza Gaffar ve Gafur ve Settar 
isimleri ahkamimn zuhuru igin oldugunu bilir. Ve maasi ancak viicud-i izafl 
mertebesinde tahakkuk ettigi cihetle, mesavfyi edeben nefsine izafe edip, afv 
ve magfiret niyaz eder. Fakat tblis'in gozunii hased dumam burumus, oldu- 
gundan, meratibin ahkamini hifz edemeyip, "Bu fesad hep senden zuhura 
geldi!" diye edebsizlik edip, Hakk'a ta'n ve kendi nefsini tezkiye eder. 

2500. Hiir ouunu gordii ve iki uuz oyunu gormedi; hinaencdeyh kendi evlnin di- 
regini kesti. 

lblfs Adem'in yalniz "cennet-i zaf'tan, aynhk alemi olan alem-i kesafete 
hubutu oyununu gordu ve onun alem-i kesafete. nuzulunden sonraki Hakk'in 
ona kar§i olan birgok tecelliyatim gdrmedi. Fakat bu yaptigi hile ve mekr ile 
kendi evinin ve hakikatin diregini kesti ve huzur-i Hak'tan ebediyyen mat- 
rud oldu. 

2501. r Ba$kalannin ekinine gece hir aie§ vurdu, riizgar ale$i onun eklnine go- 
tiiriicu oldu. 

Bu beyit, §eytanin haline bir misaldir. Ankaravi nushasmda "burden" 
masdanndan, ikinci misra'm nihayetindeki "beran" kelimesine sifat-i mu§eb- 
behe olarak "goturiicu" ma'nasi verilmis, ve "periden" masdanndan "peran" 
ya'ni "ucurucu" ma'nasina olmak da caiz oldugu beyan olunmustar. Hind 
niishalannda ikinci misra' d\jj j>>f 3 \ c^s iSy- &>. ya'ni, "Ruzgar onun eki- 
ni tarafina onu gidici etti" suretindedir. Bu da ayni ma'nadadir. 



C ^P^ 



GSf&r MESNEVM §ER?F §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^| 

2502. <5eyi»na la' net hir %oz bagi oldu, ia ki o mekri hasma ziyan gordii. 
Ya'ni, §eytanm tardi hakkindaki kaza-yi ilahf onun gozunu bagladi; haki- 

kat-i hali goremedi. Nihayet o yaptigi mekr ile dusmani oldugu Adem'e zarar 
ve ziyan if as ettigini gordii ve sevindi. 

2503. Onun mekri yine onun haline ziyan oUu. OMuhakkak sen dersin hi, 
"t5n,dem onun seyiani oldu. 

Fakat §eytanin Adem'e yaptigi hfle yine kendisinin aleyhine dondu. Bu 
hale bakip dersin ki, "Guya Adem §eytanin §eytam oldu." Zira §eytan Adem 
yuziinden bela-yi la'nete du§tii. 

JUS" J^j, J uM*j>- J -^^ ^ J** J^ *£ X ^ J - U^ "^^ 

2504. Hand hu olur ki, onu egri gor'ucu ede; onu hasid ve kendini gorucii ve 
viir-hin ede. 

La'net ve huzur-i Hak'tan tard oyle bir §ey olur ki, taalluk ettigi kimseyi 
egri goriicu ve hasedci ve kendi nefsini goriicu ve kind yapar. Ve bunlann 
hepsi kaza-yi ilahiye ta'riz ve mukabele ma'nasini miis/irdir. Ve §eytanin ha- 
li de tamamiyle budur. 

2505. Ofihayet hile ki, her o kimse ki kotuluketti, aktbei ijeri gelir ve ona parpar, 

Nihayet her kotiiluk eden bir kimse, o yaptigi kotulugun akibet yine ken- 
di tarafma gelip, kendisine carptigini goriir. 

ji" j j jL*Uj **£ LSjji oU a~^ ^ ^ ^^ MJ ^**~ 

2506. iSuiun ferztn-hendleri aks ile goriir; onun uzerine mat ve noksan ve zi- 
yan olur. 

"Ferzin", §atranc oyunundaki tasjardan birinin adidir. "Mat", §atranc oyu- 
nu istilahlanndan olup, maglub ma'nasinadir. "Veks", ticarette ziyan ma'na- 
sinadir. Ya'ni, mazhar-i la'net olan kimse, §atranc tahtasi gibi olan alem-i ke- 
seratta kendi enaniyyeti ile "ferzin" gibi doniip dola§an kimselerin iradelerini 



<^^> 



AHMED AVNl KONUK 



baglayan kaza-yi ilahiyi tersine goriir ve ona muhalif hareket eder ve bu ha- 
reketi iizerine mat ve maglub olur ve noksana ve ziyana du§er. 

2507. xXra ki eger o kendini hie gorse ve yarayi muhlik ve nasur gorse; 

Zfra ki eger o mel'un olan kimse kendi benligini hie. ve yok olarak gorse ve 
nefsinin bu benlik yarasini tehlikeli ve eskiyip nasir!asmi§ bir halde gorse; 

djjj 3j\ t-'U*^ jl tj _jl -3 J -3 ^Jj^ ^^ U&Z C/'J ^J^ ^J" 5 

2508. ^Derdini hoyle gormekien maraz halkar; Aerd onu hicahdan dtsanya getirir, 

Batminin ve kalbinin halini boyle gormesi yiizunden o hastalik kalkar ve 
zail olur. Kendisinin bu marazini bilmesi, onu benlik ve hayvanhk hicabin- 
dan disanya cikanr ve bu derdden ve iztirabdan insanhk dogar. 

2509. S^lnalan dojjum agnsi tuimadikga cocuk asla dogmata yol bulmaz. 
Agnsiz, cocugun dogum vakti gelmez. 

2510. ^Uu emanet kalhdedir ve kalh hamiledir: hu nasthailar ehe qtbidir. 

[2519] J 

Yerlerin ve goklerin ve daglann kabulden istinkaf ettigi insanhk emaneti 
kalbdedir ve kalb insanhga hamiledir. Bu nasihatlar, insanhgi dogurtacak ebe 
gibidir. 

2511. 6he der ki: "Oiadimn agnsi yoktur; a'grx lazimdir, agn $ocuga hir yoldur." 

"Ebe"den murad, nasih olan insan-i kamildir. Ya'ni, insan-i kamilin nasa- 
yihi, derdi olaniar hakkinda muessirdir. Ve oniann derdleri ve lztirablan oldu- 
gu icjn, veled-i kalbinin dogumu icjn ebelik eder. 

c~*~zJ*f jJ-1UI {j2j* ^j) <S^Vj c-*-l ^>*j ^-^ ^j- 5 ^ j\ *&\ 

2512. O kimse ki derdsiz ola, reh-zendir; zira ki derdsizlxk "ene'l-Jtak" de- 
mektir. 



*$%&> 



MESNEVI-i §ERfF $ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • ^?1 

Kendi benliginde ve nefsini tezkiyede miistagrak olup, kalbindeki hastah- 
gi gormeyen kimse, kendisi dalalette oldugu gibi, ba§kalanni da yoldan cika- 
nr. Qiinku bu derdsizlik ve marazini gormemek hali, "Ben Hakk'im" demek- 
tir. Zira derdsiz olan ancak Hak'tir. Ve viicud-i mecazi aleminde zahir olan ef- 
rad-i be§erin hepsi hicab-i nefsaniyyet ile ma'luldur. Derdsiz olmak igin mut- 
laka bu hicabdan kurtulmak ve viicud-i Hakkani ve sifat-i Rabbani ile kaim 
insan-i kamii olmak lazimdir. 

c~~ zoj^-j (juT cJj ji us jl c— ~^*i jus' cij ^ \j\ ji 



2513. "ene'yi vakitsiz soylemek la'nettir; o "ene'yi vaktinde soylemek rah- 
mettir. 

Binaenaleyh "ene'1-Hak" soziinu vakitsiz, ya'ni hicab-i nefsaniyyet baki 
iken soylemek, Hak'tan uzaklik ve la'nettir. Fakat yine o "ene'1-Hak" sozii- 
nu vaktinde, hicab-i nefsanfden kurtulduktan ve viicud-i Hakkani ve sifat-i 
Rabbani ile kaim olduktan sonra soylemek, Hakk'a yakinhk ve rahmettir. 

2514. ijMansur'un "ene'si muhakkak rahmet oldu; o Jir'avn'in "ene'si 
muhakkak la net oldu. 

Nitekim Huseyin Mansur Hallac hazretlerinin "ene'1-Hak" demesi, hicab-i 
nefsanfden kurtulduktan sonra oldugu icin, Hakk'a yakinhk ve rahmet oldu; 
ve Fir'avn'in J*V\ ^j Jf (Naziat, 79/24) [ya'ni "Ben sizin yiice rabbini- 
zimf"] demesi, sifat-i nefsaniyyesine maglub bir halde iken vaki' oldugun- 
dan, Hak'tan uzaklik ve la'net oldu. 

2515. <§ii-phesiz her vakitsiz [oten] kusun basmi, i'lam vein kesmek vaabHir. 

"Vakitsiz oten horozun basmi keserler" darb-i meseli Turkge'de de me§- 
hurdur. "Vakitsiz oten ku§"tan murad, nazannda nefsinin benligi ve hicabi 
bakf iken "ene'1-Hak" diyen kimsedir. Boyle bir nefsi, kabahatini bildirmek 
icin mucahedat ve riyazat bicagi ile kesmek ve oldiirmek vacibdir. Nitekim 
atfde fzah buyurulur. 

\j ^j^aj JUS" ^J j }[#>■ ji \j u ~JiJ jwJ C~~~>- JAj^j j^ 

2516. nias kesmek nedir? C?Ve/st cihadda ve nefsin terkini soylemekte oldiir- 



me 



ktir. 






AHMED AVNl KONUK 

"Nefsin basmi kesmek" demek, mucahede ederek ve nefse "Huzuzatim 
terk etl" diyerek ve arzulanna muhalefet ederek oldurmektir. 

2517. O^fitekim olmehten eyminlih bulmah i$in akrebin iijnesini ho-panrsm. 

Nitekim akrebin igneli olan kuyrugunu kopanp sahverirler. Onu kuyruk- 
suz gorenler, zaran kalmami§ oldugu icin, artik oldtirmege luzum gormezler. 
Akrebin kuyrugu ve ignesi mesabesinde olan nefsin sifatlanm kopardiktan 
sonra, artik onu riyazet ve mucahede ile oldiirmege mahal kalmaz. 

2518. ^$dan ta$lanmak helasindan hurtulmak i$in, yilandan zekir dolu di$i ko- 
partrstn. 

2519. U^uin zillinden ha§hasi asla nefsi oldiirmez. O nefis olduriiciinun eteiji- 
ni siki tut! 

Ey salik, sen nefsinin sifatlanm kendi kendine koparamazsin. Nefsi ancak 
insan- kamilin saye-i terbiyesi dldiirebilir, Binaenaleyh o nefis oldurucii in- 
san-i kamili buldugun vakit etegini siki tut, ya'ni emrine kemaliyle inkiyad et! 

2520. Sihi tuttugun vakit, o "Din* nun tevftkidir. Uier Kuvvet ki sana cjelir, 
[2529] - . 

onun cezbidir. 

Insan-i kamili bulmak ve ona siki siki sanlmak, sana huviyyet-i ilahiy- 
yeden nazil olan bir tevfiktir ki, bu lutfa muvaffak oldun. Bu tevflk sana 
Hak'tan oldugu gibi, tank-i Hak'ta terakklne bais olan her kuvvet de yine 
Hak Teala'nin seni kendi tarafina cekmesindendir. "Cezb-i ost" da "0" zami- 
ri Hakk'a raci'dir. Nitekim cenab-i Pfr bir gazellerinde aym ma'nayi saraha- 
ten beyan buyururlar. Beyit: 

Tercume ve Izah: "Ayet-i kenmede \j£j "J (En'am, 6/151) [ya'ni "Geliniz, 
de!"] buyurulmasi, Hakk'm cezbinden alamettir. Biz Hak tarafina yine Hak Te- 
ala 'nm gekmesiyle gidetiz. " 



*&§&> 



MESNEVI-t §ERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 



2521. "tTHa rameyte iz rameyie'yi dojjru hil) canin camndan getirdicji her $ey 
can olurl 

Sure-i Enfal'de olan Jj ii ^ j '^ it ^j u, (Enfal, 8/17) ya'ni, "Ey 
Peygamberim, attigin vakit sen atmadin; ve lakin Allah atti!" ayet-i kerime- 
sine i§aret buyurulur. Bu ayet-i kerimeden bahis olan ebyat yukanlarda da 
gegti. Ya'ni, sen bu ayet-i kenmenin ma'nasini ilm-i yakini ile idrak et ve as- 
la subhe etme. Miir§id-i kamilin canm camndan getirdigi her hal ve ma'na 
sana can blur. "Canin cam"ndan murad, Hakk'in sifat-i Hayat'idir. Zfra run, 
Hakk'in sifat-i hayatinin mazhandir. Ve "can olmak"tan murad, ruh-i hay- 
vanfnin ruh-i insanfye terakkisidir. Ve ^jj ^ v c^> (Sad, 38/72) ya'ni, 
"Ben insana ruhumdan nefh ettim!" ayet-i kerimesinde bu ma'naya i§aret 
buyurulur. Zira bu hayat-i suriyyede yalmz suret-i insaniyyede zahir olmak 
mucib-i iftihar degildir. Belki ruh-i hayvanisini ruh-i sultanf ve insani merte- 
besine terakki ettirip, batmen dahi insan olmak lazimdir. Bu beyt-i §erifte, 
"halffe" olan insan-i kamilin, kendisinin mustahlifi olan Hakk'in "ayn"i ol- 
duguna i§aret buyurulur. 

2522. 61 tuiucu ve yuk cjoturiicii odur; dembedem o nefhayi ondan iimid eil 

Hakikat yolunda saliklerin ellerini tutan ve onlan terbiye etmek yukunu 
ta§iyan mlir§id-i kamildir. Binaenaleyh, ^^ ^ v ^j~* d (Sad, 38/72) [ya'ni 
"Ben ona ruhumdan nefh ettim"] ayet-i kerime'siride beyan buyurulan nefh-i 
ilahiyi, o mur§id-i kamilin vesatatindan iimid et. Zira insan-i kamil, Hak ile 
halk arasinda berzahtir. 

2523. fyam detjildlr ecjer onsuz gee halmi? isen, onu gee iutucu ve siki tuiucu 
okumussun. 

Eger insan-i kamili bulup, onun etegine yapi§mak hususunda gee kalmis, 
isen ve bu hususta tevfik-i ilahi senin hakkinda teahhur etmis, ise, teesstif et- 
me. Zira ayet-i kerimede, ill i^-j ^ \j&z '^ <**-*;' J* ty^* && i^C* k J5 (Zumer, 
39/53) ya'ni, u Ey yiizlerini Hakk'a cevirmeyip, masivaya teveccuh ile nefisle- 
rini israf etmi§ olan kullanm, Allah'm rahmetinden me'yus olmayin!" buyuru- 






?jK^ AHMED AVNl KONUK ^M 



lur. Bu ayet, Hakk'in rahmetinin gee tutuculugunu ve keza *^j 1> $') ^uu d\ ji 
(Hacc, 22/65) ya'ni, "Allah Teala nasa [rauf ve] rahfmdir" ve L^-j o&^jil biT 
(Ahzab, 33/43) ya'ni, "Allah Teala mu'minlere rahfmdir" ayet-i kerfmeleri, 
Hakk'in rahmetinin siki tutuculugunu beyan eder. Ve sen bunlan elbette 
Kur'an-i Kerim'de okumu§sundur. 

2524. O'nun rakmeii gee tutar, siki tutar; O'nun hazreti seni bir dem gaib 
tuimaz. 

Yukanda fzah olundugu iizere, Hakk'in rahmeti gee tutar, fakat siki tutar. 
Zfra Hakk'in "vucud-i mutlak"inin cemi'-i meratibinde O'nun bizzat huzuru 
vardir; ve mertebe-i §ehadetinde de O'nun bizzat huzuru vardir. Ve zati bil- 
ciimle e§yaya saridir. lhatasi yalniz ihata-i ilmiyye degildir. lhata-i ilmiyye, 
ihata-i zatiyyede miindemicdir. Binaenaleyh seni bir an-i gayr-i mimkasim- 
de bile huzurundan gaib tutmaz. 

2525. Ue ecjer sen bu vuslahn ve muhahhetin serhini isiersen, endise cihetinden 

ve d-duha m oku! 

Eger sen Hakk'in bu "huzur-i zatf'sinin ve "vuslat-i zatf'sinin ve muhab- 
betinin §erhini istersen, Ve'd-duha sure-i §erifesini dii§une dusune oku ve 
ma'na-yi isMsini iyice teemmul et! Jsu ; 'S.j jil> J^i J$b J^b (Du- 
ha, 93/1-3) ayet-i kerfmesinin ma'na-yi i§ansi budur: "Duha", vucud-i mut- 
lakin hakikat-i muhammediyye mertebesine; ve "leyl", yine o vucudun taay- 
yun-i Muhammedf mertebesine i§arettir. Hak Teala kendi viicudunun bu iki 
mertebesine kasem buyurur. Ya'ni, "Duha ve leyl hakki icin Rabbin seni terk 
etmedi ve bugz etmedi!" demek olur. Imdi, bu viicud-i izafi alemi Hakk'in vii- 
cud-i mutlakmin meratibinden bir mertebe olur ve Hak cemf'-i meratibinde 
zatiyla sarf bulunursa, "vucud"da Hakk'a vasil olmayan higbir ferd bulun- 
maz; ve aradaki hicab ancak nasm vehm-i enaniyyeti olur. Enbiya ve onla- 
nn varisleri olan evliya, bu vehm-i vucudi ve viicud-i vehmfden halas olduk- 
lan igin, Hak onlan ve onlar da Hakk'i severler; ve Hak onlann kuva ve a'za- 
si olur. Nitekim yukanlarda izah olundugu iizere i^j. u*^ d <l*£ \x* c~~-i i si 
hadfs-i kudsisi bu ma'nayi mueyyiddir. Bu cildin ba§ tarafinda 292 numarali 
beyt-i §enfte, j^^ ^ ^ j>^\ 1 . -^^b ob J j - J r> v*- ^b ya'ni, "Yez- 



GgWtf 



MESNEVM §ERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

dan o sebebden 'Ve'd-duha* buyurdu; 'Ve'd-duha' Mustafa'nin zarmrinin nu- 
rudur" buyurulmus. idi. Bu sure-i §erifeye dair o beyt-i §erifte de miihim fza- 
hat verilmistir. 

2526. Ue eger, w jfenalihlar da O'ndandu" dersen; fakat o ne vakit nun 
fazlina noksandirt 

Ey bu sozleri dinleyen kimse, eger sen bu tzahata karsj, "Mademki bilcum- 
le meratib Hakk'indir ve Hak zatiyla bilcumle e§yada saridir; binaenaleyh bu 
viicud-i mecazide gordugiimuz fenaliklar dahi O'ndandir" dersen; biz de ceva- 
ben, "0 fenaliklar hicbir vakitte O'nun fazl ve kemaline noksan vermez" deriz. 

*-Juxs^» (_^l c-*j S (J^* //* (»-* *— — " y J^-S 0^1^ iS^> jji' 

2527. O fenalicji verdi, o da O'nun kemalidir. 61/ muhie$em, hen sana hir mi- 
sal soyleyeuim! 

O'nun bu viicud-i izafi aleminde izhar buyurdugu fenaliklar da O'nun ke- 
malidir. Ey muhte§em sail, bu hakikati sana bir misal ile anlatayim! 

2528. 'TSir nakka$, saf nakislar ve hisafa naks olarak iki turlii nakislar yaph. 

c~~Z>j jL-vJj! j Ob^ri^ Jlaj c^j^ Jj»y>- jj>- j zy <~*~*y J^> 

2529. ^usufun ve giizel Kilkatli hurilerin naksim, firkin ifritlerin ve Dhlls le- 
rin naksim uapti. 

Gayet mahir bir ressam, giizel ve girkin suretleri havi resim levhalan ya- 
par. Mesela bir levhaya gayet cirkin, iistii ba§i yirtik pirtik ve gozleri illetli ve 
beli btikiilmu§, sagi sakali kansmis. bir ihtiyar dilenci resmini yapar ve tasvir- 
de o kadar maharet gosterir ki, mucessem zannolunur. Zahirde boyle bir §ah- 
sin yanmdan bile gecmege nefret eden kimseler, bu levhayi hayretle tema§a- 
ya dalarlar ve ressamm maharetini seyrederler. Binaenaleyh bu levhada resim 
ve tasvir giizel ve maharet ve hikmet ve kemal olur; fakat suret cjrkindir ve 
bu resimden dolayi ressami kimse ta'yib etmez; bil'akis kemalini ve mahare- 
tini takdfr ederler. Aym zamanda yine o ressam hurt gibi gayet giizel bir kiz 
resmini de yapar ve bu resim ve tasvir giizel oldugu gibi suret de giizel olur. 



AHMED AVNl KONUK 



2530. I7ier ilt,t ftirlu naki§ onun iisladlijjidir; onun cirhinlijji decjildir, o onun 

[2539] - , f.-.j- 

"Radi", "comertlik" ma'nasina ise de, Hind §arihleri "hakimlik" ma'nasi- 
ni vermi§lerdir. Ya'ni, "Bu giizel ve girkin suretler, ressamin iistadhgi ve ma- 
haretidir; ressamin girkinligi degildir. Bil'akis hakimligi ve maharetidir." 

2531. Qirhini, cirhinliijin cj&yesinde yapar; hep $irJiinlikler onun etrafinda do- 
la$ir. 

Mahir ressam, san'atini ve kemalini izhar igin, girkini girkinligin son de- 
recesinde yapar; girkinlige miiteallik her ne varsa, o girkinin iizerinde toplar. 

2532. la hi onun ilminin hemali zahir ola, onun iisiadliijinin miinkiri riisvau ola. 

Ya'ni, o mahir ressam bu giizel ve girkin resimleri, kendi ilminin kemali za- 
hir olmak ve onun kudret-i ustadanesini inkar edenler kepaze olmak igin yapar. 

2533. \)e eger firkin yapmayi oilmezse nakishr; hu sebebden mecusinin ve 
muhlisin hallakidir. 

Eger mahir ressam girkin suret levhasini yapmayi bilmezse, san'atinda na- 
kis olur. l§tebu misale mutabik olarak, Sani'-i hakiki bu vucud-i mecazi alemin- 
de mecusinin, ya'ni kafirlerin ve muhlisin, ya'ni mii'minlerin haliki olmu§tur. 

2534. umdi hu ciheiien hiifur ve imdn §ahidlerdir; O'nun huddvendli(ji iizeri- 
ne her ihisi saciddirler. 

"Hudavend", malik, sahib, hakim ve mutasarnf ma'nasinadir. Malum 
olsun ki, emr ikidir. Birisi "emr-i iradf ve tekvini"; ve digeri "emr-i teklifi ve 
§er'i"dir. Kafir, emr-i iradi ve tekvmiye nazaran hakikatta Hakk'a muti'dir; 
ve emr-i tekliftye ve §er'fye nazaran zahirde Hakk'a muhaliftir. Mii'min ise, 
hem emr-i iradiye ve hem de emr-i teklffiye nazaran Hakk'a muti'dir. Ve 



G £^> 



m^ MESNEVl-t SERIF §ERHl / IV. CtLT ♦ MESNEVI-2 • 

emr-i iradi, abdin isti'dad-i ezelisinin talebi uzerine vaki' olan Hakk'in huk- 
mii ve kazasidir. 

Binaenaleyh, kafir kufrunde ancak Hakk'in bu hukmiinu infaz eder ve za- 
hirde munkir olur. Binaenaleyh kiirur ve iman ve giizel ve girkin, Hakk'in ta- 
sarrufuna fiilen §ahiddirler ; ve ikisi de kendi sirat-i mustakimleri uzerinde yurur- 
ler ve hepsi Hakk'a kulluk ederler. Kufur ve iman ancak emr-i teklifiye nazaran 
vaki'dir. Ve emr-i teklifi, enbiya vasitasiyla teblig buyurulan §erayi'dir. Bu bah- 
sin tafsilati, Fususu'l-Hikem'dz Fass-i Ya'kubi ve Uzeyri ve Ismaili'dedir. Misra': 

"Ey gonul, sirat-i mustakim uzerine hicbir kimse dalalette degildir!" Beyit: 

"Kufur ve islam 'nun yolunda 'Vahdehu la serike lehV diyerek kosucudurlar. " 

C— <~U^13 j \*4>j (j\>j>- ^tj c~*-bi-L- \&j!h *£ Ota ^y tiU 

2535. Jfahat bit ki, mii'min tav'an saciddir; zua hi iallb-i nza ve kasiUu. 

Malum olsun ki, kufur ve inkarin enva'i vardir. Munkirlerin bir kismi vii- 
cud-i Halik'i inkar; ve bir kismi vucud-i Halik'i kabul etmekle beraber nubuvve- 
ti inkar eder. Ve bir kismi da, hem viicud-1 Halik'i ve hem de nubuvveti kabul 
ve tasdfk etmekle beraber, enbiyanm ba'zilanm kabul ve ba'zilanni inkar eder. 
Ve viicud-1 Halik'i inkar edenler, fikren ve kavlen inkarlanyla beraber, fiilen 
Hakk'in alem-i miilkunde vaz' ettigi kavanine ve kavaide itaata mecbur olurlar. 
Mesela alemde aglik ve tokluk ve uyku ve maraz ve sihhat ve hayat ve olum 
gibi binlerce ahval vardir ki, bunlann hepsi esma'-i ilahiyyenin zuhuru icabidir. 
Miinkir-i uluhiyyet, inkanna ragmen bu kavaidin haricine gikamaz. Binaena- 
leyh kerhen Hakk'a sacid ve muti'dir. Uluhiyyeti tasdik ve nubuvveti inkar 
edenlere gelince, onlar da kezalik enbiyanm getirdikleri ahkami munkir olmak- 
la beraber, fiilen o kavaid-i esasiyye haricine gikamazlar. Zira enbiyanm getir- 
dikleri yol akil yoludur. Mesela guslii inkar etmekle beraber banyo yaparlar. 

Abdesti ve namazi inkar etmekle beraber, mikroptan tevakki igin ellerini 
yiizlerini yikarlar ve terbiye-i bedeniyye dedikleri §eyi yaparlar. Daha bunun 
gibi pek gok misaller vardir. Tafsili uzun olur. Ve Allah '1 ve nubuvveti tasdik 
edip, ba'zi enbiyayi inkar edenler de bu haldedir. Nitekim Iseviler Islamiyyet'te 
caiz olan taaddud-i zevcati inkar ettikleri halde, birkag metres kullanmaga 



cr^^> 



gjX^ AHMED AVNI KONUK 

mecbur olurlar ve kanunlanna da veled-i zinalan hakkinda ahkam vaz' eder- 
ler. Ve keza birinin odasma girecekleri vakit, kapisini vurup, duhule izin ister- 
ler. Bu vaz'iyyet ise, l^ul ji ijJl/j \ r J\L: J^ '?&# J- i# \j*x i i^fjiJJi (£\ i 
(Nur, 24/27) ya'ni, H Ey mu'minler, kendi evinizin gayri olan bir eve, onun eh- 
linden izin almadikca ve selam vermedikge girnieyin!" ayet-i kerimesinin hiik- 
mline, maa'l-inkar itaatten baska bir §ey degildir. Ve bunun gibi bircok misal- 
ler vardir, tafsfli uzar. Imdi, bunlann bu suretle emr-i Hakk'a itaatlan kerhen 
olur; ve itaatlanndaki kasidlan ba§kadir. Zira bunlan emr-i Hakk'a itaat oldu- 
gu kasdiyla yapmazlar; beiki kendi §ahislannm nefi igin icra ederler. Mu'min- 
lere gelince, bunlann bu ef aide kasidlan Hak'tir ve itaatlan Hakk'a oldugunu 
mudriktirler. Ve bu itaatlanyla Hakk'in nzasini gozetirler. 

2536. uvtecusi de kerhen ~$ezdan-peresttir; jakat onun kasdi baska muraddir. 

"Gebr", mecusi ma'nasmadir. Burada mutlakan kafir murad buyurulur. 
Nitekim yukanda izah olundu. 

2537. Suliamn kal'asini ma' mm eder; jakat beylik da'vdsini eder. 

Miinkirlerin ef ali suna benzer ki: Mesela bir kimse bir hukiimdann 
kal'asini i'mar eder; fakat onun bu sa'yi hukumdar igin degildir. Orasini 
ma'mur etikten sonra beylik da'vasina kiyam edecektir. Onun kal'ayi i'man 
bu kasd ile vaki' olur. 

:>j-i ^Iki- 4*Ji 5j>- c~J>U- Jjj jl < jJUU» a^\j ^L c~$S 

2538. Onun miilkii olmak icin bacji oldu; halbuki akibeiie kal'a sultana mensub 
olur. 

kimse kal'ayi kendisinin mulkii olmak igin ta'mir ettigi cihetle, hiikum- 
dara asi ve bagi olur. Maahaza onun bu kasdi bosftir; fakat sa'yi miismirdir. 
Zira sa'yi binnetfce hiikumdara aid olur. Fakat o batil olan kasdina nail olamaz 
ve nihayette kal'a yine hukumdann mulkii olur. Bu beyt-i.§erifte t ^ u»y. ^^o 
(Hacc, 22/56) ya'ni, "Miilk bu giinde Allah'a mahsustur" ayet-i kefimesine 
i§aret buyurulur. 

2539. CAhumin o kal'ayi cah icin dejjil, padisah icin ma'mur eder. 

^^ 



MESNEVM §ERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • *^?|9 

M KaTa"dan murad, kal'a-i zatu's-suver ve mecla-yi keserat olan diinya ve 
onun zimnindaki viicud-i be§erdir. Nitekim VI. cildin nihayetinde bu kal'a-i 
zatu's-suver kissasi gelecektir. Ya'ni, mii'min, diinyayi ve onun zimmnda 
olan vucud-i izaftsini ma'mur ederse, onu padi§ah-i hakiki olan Hak igin 
eder. Yoksa Hakk'in mlilkune i§tirak da'vasmda bulunmak ve zimnen ulu- 
hiyyet da'vasmda bulunmak igin ma'mur etmez. Mesela mii'min, ibadete 
kuvvet olmak ve dfn-i Hakk'a hizmet etmek igin yer ve iger. Velhasil, her 
umurunda kasdi ve muradi Hak'tir. 

2540. Qirkin der hi: "Ey $irhini yaratici sah, aiizele ve hakir olan $irhine de 

[2549] i j. . .// 

Ya'ni, "girkin olan mii'min, lisan-i kal ile; ve girkin olan kafir de lisan-i hal 
ile der ki: "Ey girkinin haliki, sen bu vucud-i izaff aleminde mahbub ve mu'te- 
ber olan giizeli ve hakir olan bizim gibi girkini de halka kadirsin!" 

2541. Quzel der hi: "By hilsiin ve cemalin $ahi, beni ayiplardan -pah ettinl' 

Keza zahiren ve batmen giizel olan mii'min, lisan-i kal ile; ve zahiren 
giizel ve batmen girkin olan kafir de lisan-i hal ile der ki: "Ey husun ve ce- 
malin §ahi ve menba'i, beni stiri ayip ve kusurlardan temiz olarak yarat- 
tin!" 



(?* 



^iJ-Uil jy>\ l^J j -\j jU^j Ol _/• (JL- j <ulp <d)l { J^^ j- 4 ^ ^*J^ i ^-i^ 9 J 

Peygamber (a.s.)in o hastaya tavsiye buyurmasi ve 
"Kendine azab talebiyle dua etme!" diyerek ona dua ogretmesi 



b jb- 50 if S^ ^ & J> b J^ ^ j* 'j^H "^ 

2542. ^eyaamher o hastaya hiiyurdu: wr j5tmu de ki, 'Gy aiicii kolayi yapanl 






pK^ AHMED AVNl K0NUK 



- ,» y , , _ »,*-,*»* 



^^— *- ULip jb ^ iJl Cr^~ ^W- 5 J*- 5 ^y \$\ 

2543. r Di2e dunya evimizde Kasene ver; hize ukha evimizde Kasene ver! 

Bu beyt-i §erif p\ b/JULi j SLi. s^s/i j ' 3 SLi- udi ^ uTu, (Bakara, 2/20 1 ) 

ayet-i kerimesiniri ma'nasidir. Hz^ Enes '(r.a.) buyurur'ki: *ui Ju> 4Ji J^j ji 

* 

LuJI (^i J <d>e*i S^^l ^ <o (^^ lL-^T L» *^JJ1 JjJi C^S *j^ JU oU <JL*J jl f.^ JJIjpJJ C-^S" - 

jUi.L-.il*. us j iu^ s^i j j ya'ni, "Resulullah (s.a.v.) musliimanlardan bir 
adami iyadet buyurdu. Zaifleyip ku§ yavrusu gibi kalmis, idi. Resulullah 
(s.a.v.) buyurdu ki: 'Sen Allah 'a bir §eye mutealhk dua eder oldun mu, ya- 
hut O'ndan bir §ey ister oldun mu?' kimse dedi ki; 'Evet, ben, 'Ey benim 
Allah'im, ahirette beni muakabe buyuracagm §eyi diinyada ta'cil buyur!' der 
oldum,' Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: 'Siibhanallah! Allah'in azabina senin 
igin takat ve istitaat yoktur. Nigin demedin ki, 'Ya Rab, bize diinyada iyilik 
ver, ahirette de iyilik ver ve bizi azabdan muhafaza buyur!' " l§te bu kissa, 
bu hadis-i §eriften me'htizdur. Ve bu kissa burada tamam olup, cenab-i Pir 
efendimiz bizlere atfdeki munacati ta'lim buyururlar: 

2544. ^fiolu hizim iizerimize hostan cjibi laiif yap! By §er\j, bizim menzilimiz 
sen olursun!" 

Bu beyt-i §erifte, '^X^y <ii J\ (Maide, 5/48 vb.) ya'ni, "Sizin merci'iniz 
Allah'tir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ve "yol"dan murad, esfel-i safi- 
lin mertebesinden alem-i ulvfye uruc yoludur. Ya'ni, "Ya Rab, bu alem-i siif- 
liden alem-i ulvfye uruc yolunu bizim iizerimize bir bostan gibi latif yap! Ey 
§erif olan Rabbimiz, muhakkak bizim merci'imiz ve menzilimiz sensin!" 

2545. (jHii'minler hasrde derler ki: "Gy melek, cehennem milsierek yol decjil mi 
idi?" 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Mervem'de vaki* u>- jl'j JU biff liajij Ni ^ o\j 
W (& o^^j^ j i>"i &<& ( j>^ 'f [r^ (Meryem, 19/71-72) ya'ni, "Sizden ce- 
henneme dahil olmayah kimse yoktur; senin Rabbin iizerine bir hatm-i mak- 
dfdir. Sonra biz ittika edenlere necat veririz ve zalimleri diz cokmiis, oldukla- 






MESNEVI-i SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^® 

n halde orada terk ederiz" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. "Cehen- 
nenTden murad, alem-i tabiat ve nefsaniyyettir. Ve efrad-i be§eriyyenin hep- 
si bila-istisna alem-i tabfat ve nefsaniyyette tekevvun ederler. Be§erin esfel-i 
safiline reddi, Hakk'in munhatim olan bir kazasi neticesidir. Sonra ehl-i tak- 
va, mucahedeleri ve riyazetleri ve ibadetleri sebebiyle bu cehennemden necat 
bulurlar; ve esfr-i nefs ve tabfat olanlar burada mahbus olarak kahrlar. Vak- 
taki kiyamet-i kubra olur, bu alem-i tabiat ahiretin cehennem-i cismanisine 
inkilab eder, ehli olan zalemeyi de hamil bulunur. l§te bu hakfkata mebni, 
mii'minler kiyamette melaikeye derler ki: "Cehennem kiiffar ile aramizda 
miisterek bir yol degil mi idi?" 

2546. c/Hti. min ve kajir onun iizerinde aecmek lazimcUr. ^iz hu yolda duman 
ve ate§ gormedik. 

Mu'min ve kafirin cehennem iizerinden gecmesine Hakk'in hiikm-i kat'isi 
oldugu halde, biz gectigimiz yollarda duman ve ate§ gormedik. 

2547. D$te cennet ve eymenlik harcjahi! Dmdi o al$ak giizergah nerede? 

"Bargah", izin ve ruhsat mahalli ve hukumdar sarayinm salonu ma'nala- 
nnadir. "Eymen", cok meymenetli ve ugurlu demektir. "f§te onumiizde ma- 
hall-i zevk u safa olan cennet ve §ah-i hakiki olan Hakk'in saadetlilik ve 
meymenetlilik salonu! §u halde o azab mahalli olan aleak gecjt nerede kaldi? 
Bizim dahi oradan gecmemiz lazim idi!" 

2548. Dm&i melek der ki: w O ye$il hag$eyi ki,filan yerde gecitie fl'6rmu§ idiniz." 

2549. * Cehennem ve §edtd olan siyasetgah o idi; sizin iizerinize hag ve hosian 
ve agac oldu." 

Mu'minlerin bu sualine kar§i melaike-i kiram onlara cevaben derler ki: 
"Bu cennet-i cismanfye gelirken, giizergahta filan mahalde bir ye§il bagce 
gormu§ idiniz. l§te cehennem ve mucrimlerin korkung siyasetgahi orasi idi. 



AHMED AVNl KONUK 



Fakat siz oradan gecerken, sizin iizerinize o mahuf mahal baglik ve bostan- 
lik ve agachk bir saha oldu." 

2550. Uaktaki bu cehennem Kuulu nefsi, ate§e mensub olan fitneci kafiri," 

[2559J 

2551. Cehdler etiiniz ve o piir-saja oldu; JTlllah i$in ate$i sondiirduniiz.' 

"Hayat-i diinyeviyyenizde miicahede ve riyazetlerde bulunarak, cehen- 
nem tabiath olan ve cehennem cinsinden olup, i§i giicu fitne ve fesad kopar- 
maktan ibaret bulunan nefsinizi birtakim murdar ve habis sifatlanndan tecnd 
ederek saf yaptiniz ve huzuzat atesjerini Allah igin sondurduniiz. Siyaset-gah 
olan mahal size tenezzuh-gah oldu." Burada, cennet ve cehennem hakkinda 
biraz fzahat i'tasi faidelidir. 

Malum olsun ki, cennet ve cehennemin her bir alemde mezahiri vardir. 
Evvela ilm-i ilahide a'yan-i sabiteleri vardir. Saniyen vucud-i ilmflerinin em- 
sali alem-i misalde mutekevvindir. Salisen, hazret-i §ehadette, ya'ni diinyada 
her ikisi de birbirine kan§ik olarak zahirdir. Zira diinya mezahir-i ahirete na- 
zaran geni§ degilse de cem'iyyetlidir. Nitekim elem ve lezzetin imtizacini her 
zaman bu alemde zevken biliriz. Rabian, alem-i insanide mevcuddur. Zira ma- 
kam-i ruh ve kalb ve kemalati ayn-i naimdir. Ve nefis ve heva ve mukteza- 
yati ayn-i cehennemdir. Bunun igin makam-i kalbe ve ruha dahil olanlar ve 
ahlak-i hamide ve sifat-i marziyye ile muttasif bulunanlar, enva'-i naim ile 
miitena'im olurlar. Ve nefis ve lezzati ve heva ve §ehevati ile me§gul olanlar, 
enva'-i belaya ile muazzeb olurlar. Nitekim Hak Teala, ^.>v^JL *k^ ^ oi 
(Tevbe, 9/49; Ankebut, 29/54) ya'ni, "Cehennem sjmdiki halde kaftrleri mu- 
hittir" buyurur. Celaleddfn-i Dewani (k.s.) hazretleri Zevra' Hagiyes? nde bu- 
yururlar ki: "Bu ayet-i kerimeyi te'vfle hacet yoktur. Zira kafirlerin su'-i i'ti- 
kadlan ve ahlak-i na-marziyyeleri nes/e-i uhrada suret-i cahimde zuhur edip, 
kiiffan muazzeb kilacaktir." Bu ma'nayi miieyyid olarak (s.a.v.) Efendimiz 
buyururlar: oi>Ji >- ^ s>~ y tj~\ jAtj ^ '<* 3J jJ\ ya'ni, "Kabir ya cennet 
bagcderinden bir'bag^edir, veyahut cehennem gukurlanridan bir cukurdur." 
Hamisen, cennetin ve cehennemin en son mezahiri ahirettedir. Ve bunlar rii- 
ham degil cismanidir. Ve lakin bu cismaniyyette nes/e-i ruhaniyye galibdir. 
Ne§'e-i nefsaniyye galib olan bu alem-i §ehadetin ahvaline bakip da, cennet 
ve cehennem-i cismani hakkinda istidlalen hiikum verenler hata ederler. Me- 






MESNEVl-1 §ER1F §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^® 

sela bu alemin suver-i maddiyati bir karar iizerine olmayip, bozulur. Zira ka- 
vanin-i esasiyyeleri bunu iktiza eder. Fakat cennet ve cehennem-i cismani- 
nin suveri sabit ve berkarardir. Ve onlann kavanin-i esasiyyelerinin fcabi da 
boyledir. Binaenaleyh bu alemde akil ve mantigin kabul edemeyecegi ahval, 
cennet ve cehennem-i cismanide ma'kuldur. Ve o mevtinda bu ahvale hay- 
ret olunmaz. Bunun naziri bu alemde de mevcuttur. Mesela alem-i §ehadette 
insanin havada ucmasi ve deniz ustiinde yiirumesi miimkin degil iken, uyu- 
yan kimse ru'yasmda havada ugar ve su uzerinde yuriir. kimse kendisinin 
alem-i hayalde vaki' olan bu haline o mevtin icinde bulundukga taaccub et- 
mez, pek tabu gdriir. Fakat uyanip, alem-i §ehad'etin ahkami dairesine avdet 
edince, riTyadaki haline hayret ve taaccub eder. Zira o dakikada mevtm-i ha- 
yalin daire-i ahkamindan gikmi§tir. l§te, gerek ahval-i berzah, gerek cennet 
ve cehennem-i cismanf mevtinlan bu hale mumasildir. Kitabullah'in haber 
verdigi bu mevtinlann garaib-i ahvali, ehl-i gaflet tarafindan alem-i §ehadete 
kiyas olundugu igin istib'ad ve inkar olunur. 

2552. <$ehvet aiesi ki, $ule vururdu, takva uesilligi ve hidaget nuru oldu. 

^Lw pjs- pji L*^ j\ \yr C~*J-k> -Li *I>- *-* Lw jl *-*i>>- ( j£Ji 

2553. Sizden gazab ate§i de hilm oldu; cehil zulmeii dahl sizden ilim oldu. 

wLi j\$£ Jj jU- Oy* JL~^- d\ j -Li jlil U-i jl ^j* J^l 

2554. Uius atesi sizden isar oldu; ve o hased diken $)i idi, (jiilzar oldu. 

J~$ J^ 4 ^- ^p^s' i}*~,jMi *J*iy tm t^V^ *^**- o^ ^ ^^ 

2555. Uaktaki siz hiitiin bu kendi aieslevinizi Diak icin evvel-he-evvel sondur- 
diinuz; 

2556. £Aiese mensub olan nefsi bir bajj gibi yaphniz, onda vefa tohumunu ek- 
liniz. 

Malum olsun ki; nefsin §ehvet ve gazab, hirs ve hased gibi sifatlanmn hi- 
rer hakikati vardir. Bunlann bu hakikatlanm tebdil etmek imkam yoktur. Fa- 
kat bunlann mahall-i isti'malini tebdil etmek mumkindir. Mesela nefsin §eh- 






AHMED AVNt KONUK 

vetleri ve arzulan, alem-i faniden alem-i bakiye; ve gazabi umur-i diinya igin 
isti'mal edilmeyip, umur-i uhrevfye; ve hirsi muzahrefat-i dunyeviyyenin 
cem'i yerine, celb-i sevaba imale olunur. Bir kimse bu hale muvaffak olursa, 
§ehveti sebze-i takvaya ve nur-i hidayete; ve gazabi umur-i diinyeviyyede 
hilme; ve hirsi emr-i diinyada sahavete tekabiil eder. Ve bu sayede nefsinin 
zulmet-i cehlini ilim; ve kalbini ta'zib eden hasedini de her salih ve miittaki 
olan kimselere kar§i olan gibtasi setr eder. 

2557. Onda zihir ve iesbih bulbiilleri $emende ve irmak henannda latif ieren- 
niim edicllerdir . 

Arazdan ibaret olan amellerin, alem-i ahirette birer suret-i munasibe ikti- 
sab edecekleri, yukanda 959 numarah beyitte izah edilmis, idi. Bu hakikata 
binaen, ehl-i mucahedenin nefislerindeki zikirler ve tesbihlerin her birerleri 
bulbiil; ve ihlaslan cemenistan; ve ilm-i tevhidleri bir nehr-i can suretine gi- 
rip, alem-i bakada latif terennum edici olurlar. 

2558. Oiahk'in da'vei edicisine icabet etmi$siniz; nefis cahimine su geiirmi^sinizl 

"Hakk'in dafsi"nden murad, enbiya ve onlann varisleri olan evliyadir. 
"Nefis cahimine su getirmek"ten murad, nefs-i emmareyi nefs-i mutmainne 
yapmaktir. 

2559. I^izim cehennemimiz dahi sizin hakhimzda yesillik ve aiilsen ve berg ve 
neva oldu. 

"Berg ve neva", esbab-i istirahattan olan mal ve menal ve e§ya ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Siz nefsinizin atesmi hayat-i diinyeviyyede iken sondiirdiinuz 
ve onu giilistan ve bulbiilistan yaptiniz; burada o nefse tekabiil eden cehen- 
nem dahi size kar§i nefsinizin cinsinden olarak ye§illik ve giil§en ve esbab-i 
istirahattan olan e§yaya munkalib oldu." 

2560. 6u ocjtd, ihsana mukafat nedir? Jlutuf ve iksan ve muteber olan sevabdir. 



°m& 



MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • ^^ 

oiLU Vi "S/i otU- V.i fri]^ ji (Rahman, 55/60) ya'ni, "thsanin cezasi ancak ih- 
sandir" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. 

2561. Siz demediniz mi ki, xr Biz kurbanderiz; evsaj-i baka huzurunda hizfa- 
ritleriz."! 

Ya'ni, demediniz mi ki, "Biz varhgimizi ve enaniyyetimizi Hakk'in varli- 
ginda kurban ettik ve sifat-i nefsaniyyemizi Hakk'in sifat-i bakiyesinde fani 
ettik. Ya'ni, fena fillah ve baka billah hallerini ihtiyar ettik."! 

fj 4iU-> oTj jil- oTc — . ^i *ji^i f j j^ ^f i u 

2562. 'l&z ^erek kaZ/a$ ve gerek divaneyiz; o sakinin ve o kadehin sarho§uyuz. 

"Kalla§'\ bi-nam u neng ve hicbir §eyi olmayan muflis ve kainattan mu- 
cerred olan kimseye derler. Burada, kainattan tecerriid etmi§ olan kimse 
murad olunur ki, hal-i fenada bulunan evliyaullahtan kinayedir. "Sakf'den 
murad, Hakj ve "kadeh"ten murad, §arab-i a§k-i ilahf kadehidir. Ya'ni, "Biz 
gerek kainattan ve gerek tavr-i akildan mucerred olalim, her halde §arab-i 
a§k-i ilahiden sarho§ olmu§ kimseleriz!" 

2563. ur Bi2 O'nun hat vefermanina ba$ koyanz; iaih cam hil olarah veririz!" 

"Girevgan", rehin edilmi§ ma'nasina geldigi gibi, bende ve kul ma'nasina 
da gelir. Ya'ni, "Biz nefsimizi Hakk'in masivasina teslim etmedik; Hakk'in 
emir ve fermanina biraktik. Ve tath cammizi da nefsimizin kulu degil, Hakk'in 
kuluyaptik!" 

2564. ^Dosiun hayali hizim sulanmizda olduhcu, cdherlik ve can fedalicji bi- 
zim i§imizdir." 

2565. Uier nerede bela §emini varlaihlarsa, yiiz binlerce a$ihtn carnni yakhlar! 

"§em'-i bela"dan murad, a§k-i ilahidir. "Yuz binlerce a§ik"tan murad, me- 
zahir-i alemdir. Zira her bir mazhar kendinin Rabb'ine a§iktir. 



AHMED AVNI KONUK 



Buraya kadar, "Siz boyle dediniz" diyerek, melaike-i kiram Allah'm has 
kullannin sozlerini onlara hitaben naklederler. Buradan i'tibaren varid olan 
ebyat, dogrudan dogruya Hz. Pfr'in lisan-i §eriflerindendir. 

Malum olsun ki, melaikenin bu hitabi yalniz ahirete mahsus degildir. Ha- 
yat-i diinyeviyyede fena ve baka mertebelerine nailiyyetle cennet-i 'acile, va- 
sil olan bilcumle evliyaullaha bu alemde de vaki' olmaktadir. Ya'ni, "Herhan- 
gi bir goniilde bu ate§-i a§ki yaktilarsa, mezahir-i sairenin canlanni ve hakf- 
katlanni o goniilde o ask ile yaktilar." Nitekim, ^#M &?* ^ &s+t j^ j-^ 
ya'ni, "Ask bir ate§tir ki, mahbubun gayrini yakar" demisjerdir. Bu beyt-i §e- 
nfin birinci vecih ma'nasi budur. Ikinci vecih dahi budur ki: "Her kimin gon- 
liinde ate§-i a§ki yaktilarsa, nihayet onu mertebe-i kemaie getirdiler ve onun 
vasitasryla birgok nakislann canlanna bu ask ate§ini a§iladilar." 

2566. Evin icinde olan asiklar, ydrin yilziinun sem'ine pervanedirler . 

"Hane"den murad, kalbdir. Ya'ni, "Kendi kalblerine girmi§ olan a§iklar, o 
kalbin penceresinden yar-i hakfkf olan Hakk'in cemalini teraa§a ederler ve 
O'nun §emi gibi olan cemalinin pervanesi olmusjardir." 

x\ cr^j*- ^yr b y r ^^ J j ^ cr^jj y^.^jj ^ J* <-£* 

2567. Ey cjdniil, oraya ait ki, seninle rusenlerdir; ve belalardan sana zuh aihidirler! 

"Ey gonial" hitabi salikleredir. Ve zikr-i cuz' irade-i kull kabilindendir. 
Ya'ni, "Ey salik, urefa-yi ilahiyyenin sohbetini ihtiyar et ki, sana aydinlik 
olurlar ve sana ic sikintisi vermezler, nur vender. Ve sana tevecciih edecek 
enva'-i belalara kar§i zirh gibi olurlar." "Cu§en" [veya "cev§en"]> zirhh elbi- 
se ma'nasinadir. Gaziler eski zaman harblerinde giyerler idi. Nitekim Muined- 
din-i Qi§ti hazretleri buyururlar ki: "Bir hacetle gelen kimseyi mahrum edip 
geriye cevirmemek, ariflerin en a§agi derecesidir." 

Jlu5 (j^W- Oj^- o^.ji. \j y ^ -Lu5 ^ ^-^J-* CJi\>S^r J. 

2568. Senin kabahatlerin iizerine iyllik ederler; can icinde sana yer yavarlar. 

JuT ^>\j>- dy>r aJsl^j \J \J ^ fj* W- \j OUs- OL* jlj 

2569. Ondan dolayi sana can icinde yer ya-parlar, ta ki seni kadeh gihi pur-ha- 
de etsinler. 






MESNEVf-t §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

urefa-yi ilahiyyenin sana canlanmn iginde yer vermeleri, senin kadeh 
gibi olan kalbini a§k-i ilahi sarabi ile doldurmak igindir. 

2570. Onlann caninin h^inde ev tut; ey -pariah ay, felekte hane tutl 

[2578] 

urefa-yi Hakk'm canlanmn igine muhabbetini ilka et ve goniillerine gir. 
Ey isti'dadi ayin on dordii gibi parlak olan salik, o ariflerin kalblerinde mes- 
ken ittihaz et! 

2571. r Utarid gihi aonvl defterini sana acsinlar, ta hi sulari sana izhar etsinler! 

Bu beyt-i §erifte, kamilin Utarid seyyaresine te§bihinin vechi budur ki: Man- 
zume-i §emsiyyemizin hey'et-i. mecmuasina insan-i kebir derler. Ve onu te§kil 
eden seyyarelerin her birinin ruhaniyyetlerine ilm-i micumda birer hassa tevcih 
ederler. Ve Utarid seyyaresine de "kitabet" hassasi verilip, "katib-i felek" derler. 
Ve arzda bulunan katibleri ve bilcumle ehl-i kalemi bu seyyareye mensub ad- 
dederler. lnsan-i kamil bu manzumenin zubdesi ve hiilasasi oldugu icin, bil- 
cumle seyyaratin havassini cami'dir. Cenab-i Ptr yukanki beyitte "Felekte hane 
tut ey bedr-i munir!" buyurduklan cihetle, burada da, "Sohbetinde bulunacagm 
insan-i kamiller sana Utarid gibi goniil defterini agip, esrar-i Hakk'i izhar etsin- 
ler!" buyurup, insan-i kamilin cem'iyyet-i esmaiyyesine i§aret ederler. 

2572. Sftkrahanm oniinde avare aibi ol; ecjer ay var$ast isen, kamil ay iizerine 
earn! 

"Kamil ay "dan murad, (s.a.v.) Efendimiz ve onlann varis-i kamilleri olan 
evliya-yi izamdir. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz kiillun kulludiir; onlann va- 
risleri ise kiilldur. Hakikat-i muhammediyye kullii ve ciiz'ii muhfttir. Kiill 
olan verese-i Peygamben ise kendi cuz'lerinin ervahinin imamidir. "Ay par- 
casfndan murad, ya ezelde kullu'l-kulle mensub olan bir veil, ve yahut kiil- 
le mensub olan bir mu'mindir. Ya'ni, "Akrabamn oniinde yabanci ve avare 
gibi ol. Zira karabet-i tiyniyyenin hiikmii yoktur; belki asil karabet karabet-i 
dfniyyedir. Binaenaleyh, eger isti'dadin parlak ise, kiillun olan kamil ay iize- 
rine garp ve ona vasil ol!" 



&$<^ AHMED AVNl KONUK 



2573. Ciiz'iin hiillunden verhizi nedir? cMuhalij ile ha hiitiin ihiilat nedir? 

Cuz' olan mu'minlerin kendi kull'leri olan kamillerin sohbetinden perhfz 
edip kagmalan ne demektir? Saliklerin kendi cinsleri olmayan muhalif kimse- 
ler ile sohbet ve ihtilatlannda ne ma'na vardir? 

2574. Cinsi gor, revise nev olmuf, gayblari qbr, Iturtulusia ayn olmus. 

"Cins"ten murad, kiill; ve "nevi* "den murad, o cinsin cuz'udiir. Mesela hay- 
van cinsi bir kiilldiir ki, onun insan, at ve koyun gibi nevi'leri vardir. Ya'ni, "In- 
san-i kamil sair efrad-i insaniyyeye nazaran bir cins ye kiilldiir. Ve sair insanlar 
ise nevi' mesabesindedir. Binaenaleyh cins ve kiill olan insan-i kamili gor ki, re- 
vise ve hayat-i diinyeviyye gidisjnde, nevi' olan sair efrad-i be§er halinde za- 
hirdir, Halbuki, kamillerin ahval-i ma'neviyyeleri mertebe-i gaybdadir, Maaha- 
za sen bu gayblan gor ki, sifat-i be§eriyyeden kurtulus, icinde olduklan halde, 
"ayn" olmusjardir ve alem-i taayyundedirler. Ya'ni, kamil hakfkatiyla gaybdir; 
ve suret-i be§eriyyesi ile "ayn"dir. Ta'bir-i digerle, kamillerin "gayb" olan hakt- 
katlan "Allah" ism-i cami'inin mazhan olup, bu asar-i esma onlann viicud-i ab- 
danilerinden kurtulu§lan iginde "ayniannda zahir olmu§tur. Binaenaleyh, kiill 
olan insan-i kamilin suret-i taayyuniine bakip, ondan kagma ve perhiz etme!" 

2575. Gy akilsiz, sen kadin aibi isve satin aldtk^a, yalandan ve isveden ne va- 
kil yardwi bulursun! 

Ey akl-i maad mertebesinden bi-behre olan kimse, sen muhaliflerin sohbe- 
tinde onlardan gordugiin ca'li ve sahte iltifatlara kapildikga, onlann bu yalanla- 
nndan ve sahte iltifatlanndan hayat-i ma'neviyyen igin ne yardim gorebilirsin! 

2576. <7\ludaheneiji ve iatli sozu ve aldatmayi alusm, alhn tjibi cebine koyarsinl 

2577 . CMuhakhak sana §ahlann sbgmesi ve tokadi, azgmlann medhinden da- 
ha iyi cfelecektir. 



GsQjpgZ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 



Ey salik, sana kamillerin fena muameleleri, hayat-i ma'neviyyen igin, da- 
lalette kalmis, olan kimselerin medhinden daha iyi gelecektir ve alem-i ahiret- 
te onlann bu fena muamelelerinin faidesini goreceksin! 

2578. t$ahlann tokadini ye, alcaklann balini yeme; id ki "kes'lerin ihbalinden 
hir himse olasinl 

"Kes", mu'teber olan kimse ma'nasinadir ki, burada murad arifler ve ka- 
millerdir. Ya'ni, "Alem-i ma'na §ahlan olan kamillerin fena muamelelerini ih- 
tiyar et ve hos, gor; ehl-i nefs olan alcaklann zahirde bal gibi tatli olan mu- 
amelelerine aldanma. Ta ki kamillerin ind-i ilahfdeki ikballerinden sana da bir 
feyz ihsan olunup, kamillerden olasm!" 

X^fir Z^Ji "JW- rjj °W J- 5 «-L»j C-*Jb>- j CJj-i OUij j OsJIj 

2579. jlua hi onlardan hil'at ve devlei eri§ir; ruhiin penahtndan cesed can olur. 

"Hil' at", ru-tbe ve mansib alanlara padisahlar tarafindan verilen libas-i 
mahsus ma'nasinadir. Ya'ni, "Alem-i ma'na padi§ahlan olan kamillerden, sa- 
na ma'nevi riitbe ve devlet verilir. Ruh-i latifin penahinda ve sayesinde ce- 
sed-i kesifinin kesafet-i tabfiyyesi ruha miinkalib olur." Nitekim kamiller, 
Us-ijj) L-Lii j Up-Lit i>-\jj ya'ni, "Bizim §ahislanmiz ruhlanmizdir ve ruhlan- 
miz §ahislanmizdir" derler. 

L*-« »i j\ c~wl <u?xj So «1 oJb I aJLo * t^y. , c«j W*-^ r* 

2580. Uier ne.re.de ciplagi ve aziksizi cf'oriirsen, hil hi o iistaddan hacmishr . 

"£iplak"tan murad, ilim ve ma'rifetten bi-behre olan; ve "aziksiz"dan mu- 
rad dahi a'mal-i salihasi olmayan kimsedir. Ya'ni, "llim ve ma'rifetten an ve 
a'mal-i salihadan beri olan bir kimseyi goriirsen, bil ki o kimse iistad olan in- 
san-i kamilin huzurundan kagmis,tir. 

2581. La oifle ola hi, onun gonlii, onun o hoiii, nasilsiz olan hor gonlii isieuel 

Onun iistaddan kacmasi onun gonlii, onun nefsani arzular ile dolu o ko- 
tii, ma'rifetsiz kor gonlii istedigi gibi hayvaniyyet aleminde ya§amak igin- 
dir. 






AHMED AVNI KONUK 



2582. Bger bule olaydi Ki usia isterdi, hcndisini ve taallukahm miizeyuen hilar di. 

Ya'ni, kendi kotii gonlurnin istedigi gibi olmayip da, ustad-i kamilin istedi- 
gi gibi olaydi, hem kendi nefsini ve hem muhitini kemali ile suslemi§ olurdu. 

Hind niishalannda bu beytin ikinci misra'i ^Jh ji- j >j J^, ya'ni 
"Kendini ve hulkunu muzeyyen kilardi" suretinde vaki'dir. 

2583. L7ter him cihanda usidddan hacarsa, bunu bit hi, o devleiten hacar. 

2584. Ten heshinde hir san'at ocjrendin, dine mensub olan sanata -pence vurl 

HayaM dunyeviyyeni kazanmak icjn bir san'at ogrendin; hayat-i uhre- 
viyyeni kazanmak igin dahi bir san'ata el vur ki, o hayata riicu' ettigin vakit 
ziigurt bir halde kalmayasin! 

^ dj>r U^J jl ^Ojy, dj>- <J* jj <J^ «-^jJ J^>> 

2585. Cihanda brtiilmus ve zengin oldun; huradan di$anifa cihtigin vahit nasil 
edersin? 

Bu diinyada cismini giizel ve siislii eibiseler ile orttiin ve zengin olup 
ni'met ve rahat icjnde ya§adin. Nihayet elbette bir gun oleceksin ve alem-i 
berzaha intikal edeceksin. Orada verilecek olan kalb-i berzahiye mahsus bir 
libas lazimdir. Ve o libas dahi iyi amel, iyi hal ve ahlak ve iyi sozlerden iba- 
ret olacaktir. Sende bunlar bulunmazsa, bu dlinyanm muzeyyenauni burada 
birakip oraya giplak bir halde gidersen ne yapacaksin? 

2586. H^ir san'at ogren hi, ahirette magfiret hazancinin uadt gelsin! 

25S7. cihan pazar ve hazanc dolu bir sehirdir; id zannetmeyesin hi, hazanc 
ancah buradadir! 

Malum olsun ki, diinyadan mufarakattan sonra alem-i ahirette terakki 
olup olmadigi hakkinda ihtilaf vardir. Ba'zilan derler ki: "Terakki kesbe mii- 






MESNEVI-i SERIF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

tevakkiftir; ve kesb ise dar-i teklif olan diinyaya mahsustur." Bir kismi der- 
ler ki: "Kesb ve terakki vardir. Fakat bu kesb kesb-i dimya gibi degildir." Ce- 
nab-i §eyh-i Ekber hazretleri bu i'tikadda bulundugu gibi, cenab-i pir Mev- 
lana efendimiz hazretleri dahi bu beyitte bu kavli tasdik buyururlar. Cenab-i 
§eyh-i Ekber buyururlar ki: "Dunyada iken ahirette terakki olmadigina ilm-i 
yakini olan bir kimse, ba'de'l-vefat terakki olmadigim gorse, onun bu ilm-i 
yakfni ayne'l-yakine mubeddel olur. Bu ise ilme'l-yakin mertebesinden ay- 
ne'1-yakin mertebesine terakkidir. Ve eger terakki oldugunu goriirse, evvelki 
yanlis. i'tikadini tashih etmis, olur ki, bu da terakkidir. Demek ki her iki §ikka 
gore de ba'de'l-vefat terakki sabittir." Bu mes'eleyi Hz. §eyh-i Ekber Fusu- 
su'l-Hikem'de Fass-i §uaybi'de tafsAen izah buyurmusjardir, Burada izahl 
uzar. Hatta menkaldlir ki, ba'de'l-vefat terakki olmadigi i'tikadinda guluvv 
gosteren §eyh Rukneddin Alau'd-Devle, Hz. §eyh-i Ekber'in intikalinden 
sonra vakiasinda gormus, ve halinden sual etmistir. Hz. §eyh buyurmus, ki: 
"Ma'lum oldu ki, burada medaric-i kemalatta terakki olmuyor. §eyh Alau'd- 
Devle bu vakiayi naklettikten sonra der ki: "Hz. §eyh-i Ekber'in hakikaM 
i'tikadi sabit olmustar. Zira adem-i terakkiden haber vermesi ayn-i terakki- 
dir. Ya'ni ma'lum olmayan §ey orada ma'lum olmu§tur." Onun bu vakiasi 
Hz. §eyh'in yukanda zikrettigimiz kavlini tasdik ve kendi i'tikadindan ru- 
cu'dur. Bu vakiadaki Hz. §eyh'in beyanat-i aliyyesinde cok ince nukteler 
vardir ki, burada §erhi, sadedinde bulundugumuz beyt-i §erifin izah-i daka- 
yiki icin lazimdir. 

Bilmelidir ki, her ferdin mazhar oldugu bir ism-i ilahf vardir ki, o isim 
onun "rabb-i hass"idir ; dunyada ve ahirette ebediyyen onu terbiye eder. Bi- 
naenaleyh herkes o "rabb-i hass"inm daire-i kemalini devr ve ikmal ile mu- 
kelleftir. Hayat-i dunyeviyyede ikmal edemeyenler, hayat-i uhreviyyede ik- 
mal edeceklerdir. Fakat esma'-i ilahiyye arasinda tefazul vardir. Bu tefazul, 
medaric-i kemalati vucuda getirmistir. Mesela enbiya nubiivvette muttehid- 
dir; fakat "rabb-i hass"lan cihetinden birbirinden ayndirlar. Nitekim ayet-i ke- 
rimede ,>J J* '{l£> v3u-i jl )\ jL- (Bakara, 2/253) [ya'ni "0 peygamberlerin 
bir kisrhini digerierinden ustun'kildik"] buyurulmus, ve resullerin ba'zisi 
ba'zisinm (izerine derece-i kemalde tafzil olunmustar. Binaenaleyh ne diin- 
yada ve ne de ahirette Hz. Musa, Hz. Isa degildir; ve Hz. Musa ve Isa dahi 
Hatem-i Enbiya Efendimiz degildirler. Meratib-i evliya dahi boyledir. Bu 
ma'na "sirr-i kader"e ve "isti'dad-i ezelf'ye musteniddir. Boyle olunca, ahiret- 
te medaric-i kemalatta terakki yoktur. Fakat her ferdin kendi rabb-i hassimn 

^^ 



AHMED AVNl KONUK 

kemali dairesinde ruhen terakkisi vardir. l§te bu beyt-i §enfte "Alem-i ahiret 
pazar ve kazang dolu bir §ehirdir M buyurulmasi ile, bu kesb ve terakkiye i§a- 
ret buyurulur. Ve ahirette ne§'e-i ruhaniyye galib oldugundan, orada kesb ve 
terakki diinyadaki kesbe benzemez. Belki o kesb, kesb-i ruhani ve §enftir. Ve 
ahirette kesb ve terakki olduguna dair ahadis-i §erife dahi vardir. Nitekim Ri- 
saletpenah efendimiz buyururlar ki; jy ^\ i^» ^y. tf^- aJU ^ 01 ya'ni, "Cennet- 
te bir pazar vardir ki, onda suretler satilir." Burada anla§ilacak cihet, bu su- 
retleri satin almak igin verilecek semendir. Bu semen hig subhe yoktur ki, 
diinyanin parasi degildir; ancak ruhun Hakk'a olan a§ki ve irfanidir. Nitekim 
atfdeki bir beyitte gelcektir. Ve ahirette terakkfnin en biiytik ve agik delili §e- 
faat mes'elesidir. Zira §efaat sebebiyle bir kimse hal-i siifliden hal-i ulvfye te- 
rakki edecektir. 

2588. Diak Teala buyurdu ki: nr Bu cihanin kazanci; o kazancm indinde co- 
cuklann oytmudur!" ° 

Hak Teala sure-i Ankebut'ta, ^ s'^i jUJi oi j LJj ^J V\ lTaJ! SjJ-i *J* Uj 
jjlL lyir ') jijii (Ankebut, 29/64) ya'ni, "Bu hayat-i diinya ancak lehv ve 
oyundur; ve muhakkak dar-i ahiret elbette sahib- i hayattir, eger bilseler!" 
buyurulur. Zira oyun gocuklann i§idir. Akh basmda olan kimseler beyhude 
izaa-i evkat etmezler ve vakti nakit bilirler. 

2589. O $ocuk a&i ki, bir cocuk iizerinde hareket eder, sohbet edict sekilde bir 
mesas ya-par. 

(Jocuklar birbirlerine temas ederek cima' taklidi yaparlar ki, onlarin bu fiille- 
rinde asla hakikat-i cima' yoktur. Hayat-i diinyadaki kesb ve harekat dahi ha- 
kikati sabit olmayan birtakim hayalattan ibarettir ve gocuklann harekati gibidir. 

2590. Qocuklar oyunda diikkan yaparlar; zaman cjecirmekten baska faide olmaz. 

Qocuklar diikkan ve ticaret oyunu yapip eglenirler. Onlann bu oyunda 
hakMbir faideleri yoktur. Yaptiklan i§, zaman gegirmekten ibarettir. iste ha- 
yat-i diinya da bunun gibidir. 



cr^pjo 



MESNEVf-i §ERlF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 



2591. $ece olur, eve ac gelir; comklar aiimis, yalmz kalmistu! 

Ya'ni, diikkan oyununa dalan gocuk, bu oyunda miistagrak olur ve higbir 
faide elde edemedigi halde ak§am olunca evine karni ag olarak ddner; ve 
oyun oynadigi gocuklar da dagilir, yalmz basma kalir. lste hayat-i dunya da 
boyledir. 

2592. ^Bu cikdn oyun yeridir ve olum gecedir; pur-mesakkat, kese hos olarak ge~ 
ri donersin! 

2593. ^Dw kazana ask ve cezh-i hahndir. By serke§, kabikyyeti Diakk'in nu- 



ru 



hill 



Bu hayat-i dunyada bir kazang vardir ki, o da din kazancidir ve ahiret ti- 
caretinin semenidir. Bu da a§k-i Hak ve batimn Hakk'a incizabidir. Ey serke§ 
nefisli olan kimse, ask-i Hakk'a ve cezb-i batina kabiliyyeti Hakk'in nuru bil! 

crH j 1 ^ ^ o~^ V— ^ -^ a~+ u~" ui ] ^^^ J^ S— r 

2594. <Senin frit alpak ne/sin /ant kazana ister; nice hir aleak kazanci yapar- 
stn, yeter birak! 

Kesb-i baki olan kesb-i dini birakip, senin bu algak nefsin fani olan ka- 
zana ister ve gece ve giindiiz ona meyl eder. Ne zamana kadar bu adi ve dun 
kazang ile meggul olacaksin? Yeter artik vazgeg! 

(Jus j \j cfiijt <j£* j 4->- d**J* s~~^ <^>Myr J> a^~ u^ 

2595. Sllcak nefsin eger serif olan kazana isierse, hir rule ve mekr ona redif olurl 

Eger algak ve alem-i siifliye mail olan nefis, §erif kazang olan ibadet tara- 
fina meylederse, bil ki bir hilesi ve mekri vardir ki, bunlan ibadet zimmnda 
icra edip, senin ayagini tarik-i Hak'tan kaydiracaktir. Eger seni sehaya te§- 
vik ederse, bil ki seni halka medh ettirip, kendi koltugunu kabartmak igindir. 
lime tesvik ederse, halk arasinda parmakla gosterilmesi igindir. Salaha tesvik 
ederse, halkin hiirmetini kazanmak igindir. Velhasil, nefsin Allah igin higbir 
i§i yoktur. Ve.agraz-i nefsaniyye ile olan ibadatin indallahta higbir faidesi ve 



AHMED AVNi KONUK 



kiymeti olmaz. Bu sebeble nefis, Iblis'in alet-i ldlahdir. Binaenaleyh ne ncfsin 
ilkaatindan ve ne Iblis'in igvasindan beni Adem'e asla hayir olmaz. Nitekim 
cenab-i Pir bu hakikati atideki kissada beyan buyururlar. 

(^ 

C— AijU C-ij J~>- *£ \j *tij^» ij*^ dljZ' jI-Xj 

Iblis'in, "Kalk, namaz vaktidirf" diye Muaviye'yi uyandirmasi 



Cenab-i §eyh-i Ekber, Muhadaratu'l-Ebmr nam eserinde Hz. Muaviye 
hakkinda soyle buyurur: jup j, i _ r *^ ^ j> v 1 u>) ^^ cs- J*-* c/- di ^ ut l <j- ] h ^ 

Ya'ni, "Abdii Menaf in oglu Abdii §ems oglu Umeyye oglu Harb oglu Sahr og- 
lu Ebu Sufyan oglu Muaviye 'dir. Silsilesi, Abdii Menaf ta silsile-i Resulullah 
(s.a.v.)e miilteki olur. Ve validesi, Abdii Menaf in oglu Abdii §ems'in oglu Ra- 
bia'nin oglu Utbe'nin kizi Hind'dir." Binaenaleyh validesi cihetinden de silsi- 
lesi silsile-i Resul-i Ekrem'e miilaki olur. 

Mevahib-i Ledunniyye 1 nin beyanina gore, Resul-i Ekrem Efendimizin va- 
hiy kitabetinde bulunmu§tur. imam Ahmed hazretlerinin naklinde Irbaz 
(ja>s) b. Sariye'den mervidir ki: Resulullah efendimiz Muaviye igin dua 
edip, ^\J~i\ ** j ^u=Uj v b&i h^ ^ ^\ ya'ni, "Ey benim Allah'im, Muavi- 
ye 'ye kitab ve hesab ta'lfm et ve onu azabdan saklaf" buyurmustar. Hz. 
Omer (r.a.) onu §am'a valf ta'yfn buyurmus. idi. 

2596. Diaberde cjeldi ki, muminlerin dayisi ko$kte do§ek uzerinde arhasi iis- 
tiinde uijumu§ idi. 

"Hal" (JU), ananin biraderi ma'nasmadir ki, "dayi" derler. Hz. Muavi- 
ye 'nin "mii'minlerin dayisi" olmasi budur ki: Ezvac-i mutahharattan iim- 
mu'1-mii'mimn Ummii Habibe Binti Ebi Siifyan (radiyallahu anha)'nin oz bi- 
raderi olmasindandir. Zira Ummii Habibe hazretleri mii'minlerin validesi 
olunca, onun biraderi olan Hz. Muaviye de mii'minlerin dayisi olmu§ olur. Ve 
Resul-i Ekrem Efendimizin dahi kaim-biraderleri olur. "Sitan" (o^), arka iis- 






gpT^ MESNEVI-I §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

tii uyumak ma'nasinadir. Ba'zi nushalarda ou vaki' olmu§tur. Ve "§eban", 
gece ma'nasina olan "§eb"in cem'idir. "§eb-ha" denecek yerde, hilaf-i kiyas 
olarak "§eb-an" derler. 

2597. 0(,oskiin kamsi i$eriden baglanmis idi. 2%ra adamlarin ziyareiinden has- 
ta olmustu. 

Hz. Muaviye'nin yattigi ko§kun kapisi igeriden kilitlenmis, ve halkm igeri- 
ye girmeleri bu suretle men' edilmi§ idi. Zira Hz. Muaviye halkin kesret-i mii- 
racaatlanndan yorgun bir hale gelmis, idi. 



2598. JAnsizin bir aJam. onu uyandtrdi. fjoziinii a-fagi vakit adam saklandi. 

}j£ O^ j f yt-\^S' jS" C~~-S" ij-j ej \j ^S j^mj jJJl C-iS" 

2599. ^Dedi: "Utosk i$ine himsenin uolu olmadi; bu hiisiahhcji ve cur'eii gosie- 
ren himdir? 

Hz. Muaviye kendi kendine dedi ki: "K6§ke hicbir kimsenin girmesi ihti- 
mali yoktur. Acaba buraya girmek cesaretini gosteren kimdir?" 

2600. O zaman draft dolasti ve aradi, ia hi o saklanmisian nisan hula. 

saklanmis, olan kimseden bir eser bulmak icm yattigi odanin etrafini do- 
la§ti ve onu aradi. 

X> */ <j> ^ ^A JJ^J* £ ^ U ^j^ J- 5 art J 1 

2601. O, perde arkasmda bir arkasini $evirmis olan kimseyi gordii hi, o -perde 
arkasinda uuzunii saklardt. 

2602. ^Dedi: "Dieu, sen himsin, adin nedir?" ^Dedi: KXr Benim adim a$ik$asi 
Dblts-i saliidir." 

Hz. Muaviye saklanan kimsenin hiiviyyetini sordu; o saklanmis, kimse -de 
agikga Iblfs-i §akf oldugunu haber verdi. 



ggX^ AHMED AVNl KONUK '^M 

2603. ^e^t: "O^fi^inbeni cidd ile uyandudin? ^ogru soyle, aks ve zidd uze- 
re soyleme!" 



<?* 



Ol-tjl o^iiL* JjJsi j 0^j5^ Ajl^j j ^jj jj j \j tjjb* <j~sM OA^il y>~ jl 

lblis'in Muaviye'yi e§ekten diisurmesi ve maksadini setr ve 
hfle etmesi ve onlann uzun munazarasi 



"Ez har efkenden" ta'birinden murad, hfle ve desise ile mertebesinden dli- 
surmekten kinayedir. 

2604. ^Dedi: Otfamaz vakti nihauete eri§ii; acele mescid tarafma ho§mak la- 
zimdir." 

Iblis Hz. Muaviye'ye "Namaz vakti gegmek iizeredir; hemen mescide ko§- 
maklazimdir!" dedi. 

2605. Jeviien evvel iaata acele edin 1 /' dedi. Qiinkii ilAiustajd ma'na incisini 
deldi. 

Bu beyitte, ^ ^ j j^\ s^u i>>^ ya'ni, "Bulutlu giinde sabah namazma 
acele edin!" ve oyJi jj s^UJi iy>^ ya'ni, "Olmezden ewel namaza acele 
edin!" hadis-i §enflerine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ma'na incisini delen Mus- 
tafa (aleyhi's-salatu ve's-selam)in emri mucibince, her nefesi son nefes adde- 
dip, olmezden evvel namaza acele edin!" 

\y ^l U^j &j>. Aj & \j y SjJ Jof J\ J J ^J>f 

2606. ^Dedi: Diayu, hayir, bu garaz senin vein olmaz \i, bana bir hauua reh- 
niirna olasinl" 






gfp^ MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • ^j^l 

Hz. Muaviye IblfsV dedi: "Hayzr, hayir, sende beni ibadetlerin efdali olan 
namaza tesvik etmek gibi bir hayira reh-numa qlmak maksadi ve garazi bu- 
lunmaz. Zira senin vazifen nasi ldlal etmektir. Bu vazife haricinde i§ gormek 
senin elinden gelmez!" 

2607. "Dtirsiz gizliden meskenime gelir, bana lex ki: ^ek^ilik ediyorum.' .' 

\j $y j *-»ij5 JUh ^ iji \j zj* d\ f£ jjk l^ j» 

2608. ur Ben o husiza nerede i'timdd ederim; hirsiz sevabi ve ecri ne vakit hilir? 

Hz. Muaviye iblis'e dedi ki: "Ey tblis, senin halinin misali budur ki, bir hir- 
siz gizlice benim evime giriyor ve "Ne istersin?" dedigim vakit, "Bekgilik edi- 
yorum" cevabim veriyor. Hie. ben o hirsiza i'timad eder miyim? Senin gibi bir 
iman hirsizi sevab ve ecir kazanmagi bilir mi?" ^ 

Iblis'in ikinci def a olarak Muaviye'yi e§ekten du§urmesi 



2609. ^Dedv. Uf l3iz evvel melek olmu§uz; taai yolunu can ile o\cmu$uz." 

Ankaravi hazretleri buyururlar ki; "iblis'in melaikeden olmasinda ulema- 
nin ihtilafi vardir. Fakat ekseriyyet melaikeden olmasma karar vermi§lerdir. 
Sahabe-i kiramdan Ibn Abbas ve.lbn Mes'ud ile Said Ibnu'l-Museyyeb haza- 
ratinin ve bunlardan baskalannin ve ba'zi mufessirlerin ve Ebu Hasan-i 
Es/arfnin mezhebi budur. Zira lb lis melaikeden olmasa idi, ij-L^u&i-iJ uu si j 
'^jlj Sfiij^i^i. ' f '^ (Bakara, 2/34) ya'ni, "Vaktaki biz meleklere 'Adem'e sec- 
de'edihr dedik; lblis'ten gayrisi secde ettiier" ayet-i kerimesi mucibince sec- 
deye me'mur olmazdi. Qtinkii melaike cinsinden harigte kalirdi. Ve lakin Ha- 
san-i Basrfnin ve mutekellimmden Ebu lshak'm mezhebi, iblis'in cin taifesin- 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 



den olmasidir. Onlann delili dahi^i^^lr^i Vj*^ ( Kenf * 18/5 °) y a ' ni > 
"Ancaklblis secde etmedi ki, cinden idi" ayet-i ke'nmesidir. tbn Abbas hazret- 
leri bu ayet-i kerimeyi §u. suretle tefsfr buyururiar.- &W ^\/\ # ^M olT 

Ya'ni, iblis melaikenin esjafindan ve kabfle i'tibariyle onlann ekreminden idi 
ve onun sema-i dunyaya ve arza hakimiyyeti var idi ve cennetlerin hazine- 
dan idi ve bunun icjn "cin" tesmiye olundu." 

Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum ve tmdadullah hazretleri buyururiar ki: 
"Mis ervah-i nariyyedendir ve "melek" ta'biri alehtlak ervaha da §amildir. Bu 
vech ile tblis'e "melek" ltlaki sahfhtir. Ve yoksa o nass-i Kur'ani ile cin idi. Ve 
cin ancak ruh-i nanden ibarettir. Ve melaike ervah-i nuriyyedirler. Ve Iblis 
melaike-i arziyyede dahil olup, Hakk'a ibadet ederdi." 

Velhasil, melaike ve Iblis haklannda ulemanin birgok miitalaati vardir. Bu- 
rada tafsili uzar. Fakir, Fususu'l-Hikem'e yazdigim §erhin mukaddimesinde 
hakikat-i melaike-i kiram ile hakikat-i iblis hakkinda cem' edebildigim hiila- 
sa-i ma'lumati kayd ettim. 

2610. "yiol sdliklerine mahrem olduk; S^rs'in sakinlerine hemdem olduk." 
[2618] ° 

"Tank-i Hak saliklerinin esranna mahrem olduk ve viicud-i izafT arsinm 
sakinleri olan ehl-i hakikata musahib ve hemdem olduk." 

2611. "Gvvelki sanat goniilden ne vakii aider; evvelki muhabhet goniilden ne 
vakit naric olur?' 

"Ibadet ve ihlastan ibaret olan ewelki san'atin te'sfri goniilden zail olur 
mu? Ve evvelki hubb-i ilahi goniilden cikar mi?" 

Jhji\ u^- J>jj ^f y Ji jl Jj>- L> J~> f jj £ jL* j-> 

2612. "Bjjer sejerde CRSm'u veyd Uioieni gorsen, senin gonliinden vatan mu- 
habbeii ne vakit aider?" 

"Rum"dan murad, Iblfs'in zaman-i taatina; ve "Hoten"den murad, matru- 
diyyeti zamanina i§arettir. "Vatan"dan murad, kendinin §ekavetle ma'lum-i 
ilahi olan ayn-i sabitesidir. Imdi, Iblis bu sozleriyle telbis ve tezvfr yapmi§tir. 



^ft 

c^^, 



Pp>~ MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "<^© 

Bu parlak sozleri altinda demek istiyor ki: "Benim ezeldeki san'at ve halim, 
ism-i Mudill'in mazhan olmaktir. Binaenaleyh herhangi mevtinda olsam, bu 
halimin te'siri altindayim ve muhabbetim "rabb-i hass"im olan ism-i Mu- 
dill'edir. Zat-i ahadiyyeden alem-i keserata vaki' olan seferimde, gerek za- 
man-i taatimda ve gerek zaman-i matrudiyyetimde vatan-i aslim mesabesin- 
de olan ism-i Mudill'e muhabbetten vareste kalamam.** 

2613. ^H^iz de bu meyin $arho$larintlan olmu$uz; O'nun dergahimn a$iklann- 
dan olmu§uz.' 

Bu sdzde dahi telbis vardir. Ya'ni, "Biz dahi hassryet-i esma-i ilahiyye me- 
yinden sarhos, olmusuz; Hakk'in dergahlan mesabesinde olan esmadan ism-i 
Mudill dergahimn meclubu ve as, lki olmusuz" demek olur. 

2614. ^izim gobegimizi O'nun muhabbeti iizerine hesmi§lerair; nun a$ki- 
m bizim cammiza ekmi§lerdir. 

Beyt-i §erffteki "0" zamirleri, yukanki beyitteki dergah-i Hakk'a raci'dir. 
"Gobegi kesilmek'ten murad, ilm-i ilahide "ayn"min siibutudur. Ya'ni, "Bi- 
zim ezelde ilm-i ilahide "ayn"imizin siibutu, Hakk'in ism-i Mudill'i iizerine 
vaki' olmustar. Binaenaleyh o ismin ve o ashn aski bizim ruhumuza ekilmi§- 
tir. Zira ervah, a'yan-i sabitenin zillidir." 

jlfj jJJl f m \ a*jj>- C—j>~j i~t\ J^~jjj j' fJ 0jo -> y^j J3J 

2615. Jzamanaan iui gun gormii§uz; baharda rahmet suuu i$mi§iz. 

"Bahardan murad, feyz-i akdestir. Zira Hakk'in feyzi ikidir. Birisi feyz-i 
akdes, digeri feyz-i mukaddestir. "Feyz-i akdes", Zat-i ahadiyyede mahrT ve 
mahbus olan esma ve sifatin, ya'ni niseb ve suunatin ilm-i ilahi mertebesin- 
de siibutu icin Hakk'in kendi zatinda kendi zatina vaki' olan tecellfsidir. Bu 
feyz, rahmet-i amme-i zatiyyedir. Ve buna "rahmet-i imtinaniyye" dahi der- 
ler. Bu rahmette §akt ve said ve kafir ve mii'min ve tblis ciimlesi dahildir. 
"Feyz-i mukaddes", rahmet-i amme-i sifatiyyedir. Bu rahmet dahi rahmet-i 
zatiyye-i ammenin hiikmudiir. Zira rahmet-i amme-i zatiyye icabi ile, ilm-i 
ilahide sabit olan a'yanin suretleri, bu a'yan-i sabite hiikmiince, a'yan-i 
kevniyye suretlerjyle zahir olurlar. Kezalik bu rahmet dahi bilciimle e§yayi 



^m 



AHMED AVNt KONUK 



kaplamistir. Bunda Iblis dahi dahildir. Fakat bir de rahmet-i hassa-i zatiyye 
vardir ki, bu feyz-i mukaddesin bir §ikkidir. Bu rahmet, Hakk'in ba'zi kulla- 
nna muhabbeti asanndan olan inayet-i ezeliyyedir. Bu inayet igin higbir se- 
beb ve vesfle yoktur. Mesela enbiya ve evliya ve mu'minler hakkinda sebk 
eden inayet-i ezeliyye bu nevi'dir. Onlardan higbir amel ve hizmet sebk et- 
medigi halde, a'yan-i sabiteleri ilm-i ilahide nlibiivvet ve velayet ve iman ile 
subut bulmu§tur. §akiler ve kafirler ve tblis bu rahmette dahil degildir. Buna 
"rahmet-i viicubiyye" dahi derler. 

I§te tblis 'in "Baharda rahmet suyu igmisjz" demesi, rahmet-i amme-i za- 
tiyye ve sifatiyyede kendisinin dahi dahil olduguna isarettir. "Rahmet" hak- 
kindaki tafsilat-i saire, Fususu'l-Hikem'dt Fass-i Suleymanfdedir. §eyh-i Ek- 
ber hazretleri Fiituhat-i Mekkiyye'rim 292. babinda buyururlar ki; "Sehl b. 
Abdullah-i TusterT (k.s.) buyurdular ki: Iblis ile benim aramda uzun muna- 
zara vaki' oldu. Ve mtinazaramn sonunda iblfs dedi ki: 'Allah Teala j^j _> 
Qi. jr IlL-'j (A'raf, 7/156) ya'ni, "Benim rahmetim her seyi kaplamisttf" bu- 
yurur. Bu'kelam umumidir. Ben dahi e§yadan bir §eyim. Ve §ey, ^nkerii'n- 
nekerattir; her seye §amildir. Binaenaleyh rahmet beni de ihata etmistir.' Hz. 
Sehl buyurdu ki; 'Ben bu sohbette mutehayyir kaldim ve Iblis'in bu ayetten 
anladigini aniamamis idim. Diisundum ve bu ayeti tekrar ettim. Vaktaki Hak 

, , * , f t> t , - t S, - * - -Mo t , , 

Teala'nm bu ayetten sonraki kavline eristim: siTjji oyj, j j^ && l^tlj 
(A'raf, 7/156) ya'ni, "Elbette o rahmeti miittakf olanlar ve zekati eda eden- 
ler igin vacib kilacagim" buyurur. Bunun tizerine lblis'e dedim ki: 'Ey mel'un, 
Allah Teala rahmeti mukayyed kildi ve umumu gikardi da buyurdu ki: "Ben 
bu rahmeti muttakller igin yazdim".' Iblis tebessum edip dedi ki: "Ey Sehl, se- 
nin bu makamda olup, rahmeti takyfd ettigini bilememis, idim. Takyid senin 
sifatindir, Hakk'in sifati degildir. Ya'ni rahmet, Hakk'in sifat-i zatiyyesinden- 
dir, mukayyed oiamaz. Nitekim zat-i Hak subhanehu mukayyed degildir. Ve 
sen ki abd-i mukayyedsin, binaenaleyh senin rahmetin dahi mukayyed olur.' 
Bundan sonra Iblis donup gitti'." 



2616. ,>r De^t! mi kihizi O'nnn desi-i fazh ekmi^tir, hizi alemien kaUir- 
mami$ mx&ir?' 

"Dest-i fazl"dan murad, rahmet-i imtinaniyyedir. "Adem"den murad, 
adem-i izaftdir. Ya'ni, "Biz adem-i izaffde iken, bizim a'yan-i sabitemizi ve 
hakayikimizi Hakk'in rahmet-i imtinaniyyesi izhar etmedi mi?" 






MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

2617. "6y $ok ki ondan nevazi§ gormu§iiZj nza giilistam i^inde dola§mi§iz!" 

"Nevazi§"ten murad, matrudiyyetinden mukaddem hitabat-i ilahiyye ile 
mu§erref olmasina; ve "gulistan-i nza"dan murad, ibadat-i sabikasina isaret- 
tir. el-insanu'1-Kimil ismindeki eserinde Abdu'1-Kerim-i Cili (k.s.) buyurur ki; 

JjJIjp- Li *J JU a* j^-1 OlS~ j k~* Jj! US" \j£L jliU jJU*j 01 Jc* JU? *Ul JLp jl» J. jljp 4^—1 OlS" j 
J 4il Jai ^JLl Jp ^S/l ^1 J ^Jl 4&!*il r l j r ">Ul aJLp joV^I jJL* Uii ^> JuJ V 
^JLI ^^w. U j aji»1 IJ^li <JG1 jl>w Jui aAJH yi> Jc?l~» y 01 JUj p$ j<dS\ jJu IjuIp OlT ^ /if a^— 

^u v gj \sii\ ^^jlji u*.fc& *i/i Ya'ni, "Iblis'in adi Azazil idi. Mahlukatm hal- 
kindan nice binlerce sene ewel Allah'a ibadet ederdi. Ve Hak Teala ona, 'Ya 
Azazil, benden ba§kasina ibadet etme!' buyurdu. Vaktaki Allah Teala Adem 
(a.s.)i yaratti ve melaikeye ona secde etmeleriyle emretti; emir Iblis iizerine 
miiltebis oldu. tmdi zannetti ki, eger Adem'e secde ederse, Allah'in gayrine 
ibadet edecektir. Halbuki bilmedi ki, Allah'in emriyle secde eden kimse, mu- 
hakkak Allah'a secde eder. Iste bunun icjn secdeden imtina' etti. Ve o ancak 
kendi hakkinda vaki' olan bu telbis miktesinden dolayi Iblis ismiyle musem- 
ma oldu. lyi anla!" 

2618. "Ulahmet elini hizim ha§imiz iizerine koydu; liiiuf $e$melerini hizden a$hl" 

Rahmet-i amme-i sifatiyyesini a'yan-i sabitemizin basma koydu; bizden 
esma ve sifat pinarlanm acti ve o esma ve sifatin asan bizden zahir oldu. 



2619. 'Qocuklugum vaktinde ki silt isieyici idim, henim he§iflimi kirn salladt? 01" 

(Jocuklugum vaktinde, ya'ni benim gayr-i mec'ul olan isti'dadim ahkarm- 
mn zuhuru isti'dad-i mec'ulumun anen-fe-anen inki§afina vabeste bulundu- 
gundan, bu mec'ul isti'dadimin inki§afi icin terbiyeye muhtac idim. Beni bii- 
yiitup, mazhan oldugum ism-i Mudill'in ahkamim benden izhar eden kimdir? 
Bu ismin musemmasi olan Hak degil mi? 

2620. Ouiu Kimden i$tim? Onun siHiinhn flayri, onun tedhuinden ha$ka heni 

[2628] - . ii-O" 

film besledi: 



^ra 



AHMED AVNl KONUK 

"Suf'ten murad, feyz-i mukaddestir ki, Hakk'in alem-i ervaha olan fiiyu- 
zat ve tecelliyatidir. Ya'ni, "Fuyuzat-i mukaddese sutiinii kimden igtim? 
Hak'tan degil mi? Zfra onun tecelliyatindan ba§ka tecellf var mi? Ve O'nun 
sifat-i rububiyyetinden ba§ka beni terbiye edip besleyen bir murebbi var mi?" 

2621. "Dtuy ki siii ile viicuda gitti, onu ki§iden kim fieri a<pbilir?" 

"Va giisjiden", geri acmak ve ayirmak ma'nasmadir. "Huy"dan murad, 
ilm-i ilahfdeki a'yan-i sabitenin isti'dad-i ezelfsidir. Bu isti'dadlar, a'yan-i ha- 
riciyyede feyz-i mukaddes ile zahir olur. Ya'ni, "Benim rahmet-i imtinaniyye 
ve rahmaniyye ile sabit olan isti'dad-i ezelimi, Hakk'm alem-i kevne olan 
feyz-i mukaddesi izhar buyurdu. Bu gayf-i mec'ul olan isti'dadi bir kimseden 
kim ayirabilir?" 

2622. "Gcjer derya-yi kerem hir itab eiii ise, keremin kapilan ne vakit bacflan- 
rm$ olur?" 

"Derya-yi kerenV'den murad, viicud-i mutlakm mertebe-i uluhiyyetidir ki, 
buna u mertebe-i vahdet" ve "hakikat-i muhammediyye" mertebesi ve "taay- 
yiin-i evvel" dahi derler. "ltab"dan murad, isti'dad-i ezelfnin talebi iizerine 
Hakk'in §ekavetle kazasidir. "KererrTden murad, rahmet-i rahmaniyyedir. Ve 
bu rahmet, gazab iizerine sabiktir. Nitekim Hak Teala, ^^ J* <j^j ^^ 
ya'ni, "Benim rahmetim gazabimi gecmistir" buyurur. Binaenaleyh magzub- 
lar iizerine vaki* olan gazab rahmetle kansiktir. Ve bu rahmet sebebiyle ce- 
hennemdeki azab kiiffardan munkati' olur. Ve lblis'in nazan bu rahmetedir, 
rahmet-i rahimiyyeye degildir. Abdiil-Kerim-i Cfli hazretleri Insan-i KamiV 
ismindeki eserinin elli dokuzuncu babinda bu ma'na hakkmda §6yle buyu- 
rurlar: "Ashnin iktiza ettigi §ey sebebiyle, Iblfs'e ancak yevm-i dfnden |ki- 
yametten) evvel la'net olunur. Nitekim Hak Teala, ^\ ^ J\ J^ ^U ^\ j 
(Sad, 38/78) ya'ni, "Muhakkak benim tardim ve la'ne'tim senin iizerine 
yevm~i dine kadardir" buyurur. lblis'in ashnin iktiza ettigi §ey dahi, ruhu 
hakayik-i ilahiyye [ile] tahakkuktan men' eden mevani'-i tabfiyyedir. 
Yevm-i din munkaziye olunca zulmet-i tabiiyyenin hiikmii kalkar. Binaena- 
leyh la' net yoktur, kurb-i mahz vardir. Bu takdirce, Iblfs kurb-i ilahtden in- 
dallahta bulundugu hal uzere olur. Bu da cehennemin zevalinden sonradir. 



ggp^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Zira Allah Teala'nin yarattigi her §eyin, bulundugu hal uzere "asrina" rii- 
cu' etmesi zaruridir." 

2623. OnuTi asl-i nak<ii liituf ue afll ve atadir; ondan kahir, aissian olan hir toz 
aibidir. 

"Gis§", kiiduret ve bulaniklik ve sair ma'nalara gelir. Burada "pas" de- 
mektir. "Asl-i nakd" ile, rahmet-i rahmaniyyeye isaret olunur. "KahirMan 
murad, tecelliyat-i celaliyyedir ki, bu tecelli esfel-i safilin mertebesine tenez- 
zulii iktiza etmistir. Ve esfel-i safilin zulmet-i tabiiyye alemidir. Ya'ni, "Bu 
alem-i siifli ve vucud-i izafi, nakd-i halis olan viicud-i hakikinin pasi mesa- 
besindedir. Ve gazab-i ilahi bu pastan miztevellid toz gibidir. Bu pas giderse, 
altmdan nakd-i halis gikar." 

2624. Scleral liituf vein iertlb etti; zerreleri onun aunesx oksadt. 

Hak Teala bu vucud-i izafi alemini, ZaM ahadiyyesinde mahbus olan es- 
masina rahmet ve liituf icjn tertib buyurdu. Zerreler gibi olan bu viicudat-i 
izafiyyeden her birini, onun giines, gibi olan zatindan, her an-i gayr-i mun- 
kasim iginde la-yenkatr varid olan nefes-i rahmanisi ok§adi ve ne§v u nema 
verdi. 

2625. Gaerci jirah onun hahnndan gebedir, onun vuslahnin hadrini hilmek 
icindir. 

Vakia bu esfel-i safilin olan viicud-i izafi aleminin, vucud-i hakfki-i 
Hak' tan firaki ve aynligi, onun kahnndan, ya'ni tecellf-i celalisinden gebe 
olup dogmustar. Bu aynlik, onun vakt-i vuslatinm kadrini bilmek igin vaki' 
olmu§tur. 

2626. Cana onun firaki samar verdikce, can vised aiinlerinin kadrini hilir. 

Bu viicud-i izafi aleminde, viicud-i hakiki aynligi cam tokatladikca, can bu 
azab icjnde visal giinlerinin zevk ve rahatini anlar ve o eyyam-i zevki anar. 



AHMED AVNt KONUK 

2627. ^eygamher huyurdu hi: "Dtak huyurmu§tur: K<r Benim halktan hasdim 
ihsan olmu?tur.' 

2628. xr Benden hir faide etsinler, henim haltmdan el hulashricilik etsinler diye 
yarathm.' 

2629. 'Onun i^iix degil fei, ten /niie edeyim ve ci-plaktan hen hir hirka kopa- 

f" 
rayvml 

Bu tig beyt-i §erifte su hadis-i kudsiye i§aret buyurulur: \y*>J jkU oiu \s\ 
jt^ip £>JS} j^ui jj j jip Ya'ni, "Ben halki ancak benden istifade etsinler diye ya- 
rattim. Benim onlardan istifade etmem icin yaratmadim." Ve Hak Teala bu 
ma'nada olarak, lisan-i Peygamberf ile kullanna bircok ayat-i Kur'aniyye gon- 
dermistir. Ezcumle, sure-i Rahman'da enva'-i niam-i ilahiyye ta'dad buyurulur. 

2630. IZirhac gun hi heni huzurundan hogmustur, henim goziim onun cjiizel 

[2638] .. „ 7 -i i .a 

yuzunde kalmisur. 

Bu beyt-i §enfte, yukanda fzah olundugu vech ile ^ ^ J] J^ llLU o] _, 
(Sad, 38/78) ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Cenab-i lzzet beni 
birkag giin, ya'ni taayyiinat ve kesafet alemi zail oluncaya kadar huzurun- 
dan kogmu§tur. Bu zulmet-i tabiiyye aleminde hal-i iftirakta iken, benim 
ayn-i sabitemin ve hakikatimin gozii onun vech-i vahdetinde kalmi§tir. Zfra 
benim ayn-i sabitem onun ilmindedir. Ve ilim onun sifatidir; ve sifat mevsuf 
olan zattan miinfekk degildir. 

2631. nir Botjle hir yiizden hoyle kakir! By acebl' diyereh her hir kimse sehehe 
mesgul olmusiur." 

"Acib §eydir ki, boyle guzel yiizden ve derya-yi rahmetten boyle kahr-i 
tard ne sebeble vaki' olmu§tur?" diyerek her bir kimse benim sebeb-i tard ve 
la'netimi du§unmekle me§gul olmu§tur. 






CggX^ MESNEVM §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

C— ^b lj J>l\*- <iol>- <&\j C-vJ^U- OVS" f^^j ij «^«*- ja 

2632. \J3en sebebe bakmam, zira o hadisiir; pinkii kadis bir sebebe bdistir. 

"Ben sebebe bakmam, asl olan Hakk'in emr-i iradi ve icadisine bakanm. 
Zira onun emr-i iradisi ezelde benim isti'dadimm talebi uzerine §akf olmama 
taalluk etmi§tir ve ben onun Mudill ism-i §erifinin mazhan olmusumdur. Be- 
nim isti'dadim bu ismin hassryetidir. Binaenaleyh Adem'e secde etmem hu- 
susunda vaki' olan emr-i teklfft bir sebeb-i hadistir. Ve benim emr-i iradiye 
itaaten vaki' olan bu emr-i tekliff-i hadise kar§i istinkafim, hadise-i tardima 
bais olmu§tur." 

2633. "J2iitf-i sabika nazar ederim; o kadis olan her seyi iki par$a ederim!" 

"Boyle olunca, ben mazhan oldugum ism-i Mudill'in habs-i Zaf tan ltlaki- 
na bakanm. Ve "rabb-i hass"im olan bu ismin habs-i Zat'tan azad edilmesi 
bir lutf-i sabiktir. l§te benim nazanm bu lutfa ve rahmet-i rahmaniyyeyedir. 
Binaenaleyh asl uzerine zaid ve hadis olan her §eyi vahdet-i Hak muvacehe- 
sinde iki parca ederim, ya'ni kaldinnm. Veyahud, hadisi, vahdet muvacehe- 
sinde isneyniyyet ve sjrk gorurum." 

2634. "^Tutauvm ki secde terki hasedden oldu, bu based asktan kalkar, inkar- 
dan dejjil!" 

"Sebeb-i tard ve la'netim olan Adem'e secdenin terki ve emr-i tekliffye mu- 
halefetim, farz edelim kt hased yuziinden vaki' oldu, bu hasedin sebebi mah- 
bub-i hakikiye olan ask ve muhabbetimdir; onun emrini inkardan degildir." 

Aynu'1-Kudat-i Hemedam hazretleri Zubdetu'I-Hakayik' mda buyurur ki: 
"Ask-i ilahiyi iki kimse pay etti. Birisini bir civan-merd aldi ki, Ahmed 
(aleyhi's-salatii ve's-selam) Efendimizdir. Ve digerini iblis aldi." Bundan da 
anla§ihr ki, iblis a§ik-i Hak'tir, fakat a§ik-i hasuddur. (s.a.v.) Efendimiz gi- 
bi a§ik-i civan-merd ve saht degildir. Resul-i Ekrem efendimizin zevk-i all- 
ien budur. Beyit: 

Isterim sevsin biitun alem benim canammi, 
Sevmeyenler kalmasm alemde hig sultammi! 



AHMED AVNl KONUK ^P§ 

Beyt-i diger: 

Ka§ki sevdigimi sevse kamu ehl~i cihan, 
Soziimuz ciimle heman kissa-i canan olsal 

Ve tblfs'in zevk-i hasudanesi de §udur: Beyit: 

. ja JUW j^U- Ji£Lj ~*J ^ 4&lj ja 0U- ji 0» jJ\ jU^U OjjT & j* 

Ustadim Mesnevihan Es'ad Dede Efendi hazretlerinin terciimesi: 

"Kim ki derse a§ikim, ate§ du§erdi canima 
Korkanm ol dahi a§ik olmasm canamma!" 

2635. w Diex hased muhakkak dostlukian kalhar ki, dost ile bir baskasi hem-ni- 
sin old." 

"Her hased muhakkak sevgiden kalkar. Zira a§ik, ma'sukunun bir baska- 
si. ile oturup kalktigini gorurse, hased etmemek ve kiskanmamak kabil degil- 
dir." Ve muhabbet ve kiskanchk yiizunden vaki' olan can fedalannin hadd u 
hesabi yoktur. Nitekim §air de §6yle soyler: Misra': * 

Dem olur, kendi goziimden de seni kiskanmm, 

(Jj jji JOS' 4-wiaP Js-j-i j^** (Sji ^f?- iJ^J* ^T* i -^~~ Jtl 

2636. "^Dostlugun sarh gayret -pisiriciliktir . <S%ksuiktan sonra "Qok yasa!" de- 
mek gibi." 

Ya'ni, "Mu'minler birbirinin dostudur. Resul-i Ekrem hazretlerinin ^->s ^ oj 

<AJi cX^ji *i jji* of <**- jj * jr j^ 15*. jit «JUi ju*. j ^j^\ ^^ iii» ^-iM ya'ni, 

"Allah Teala aksingi sever. tmdi, sizden biriniz aksirdigi ve Allah'a hamd et- 
tigi vakit, onu isrten her bir muslim iizerine kimseye 'Allah sana rahmet et- 
sin!' demek vacibdir" hadfs-i §enfi mucibince, muslimler bu dostluklannm 
gayretini gorerek, aksiran kimseye, Arapca'da "Yerhamuk' Allah" («0Ji ^*-j) 
ve Turkge'de "Hayirlar olsun!" ve "gok ya§a!" ve Farisi'de "Dir zi!" (^j j>>) 
(£ok yasal) gibi duaiar ederek birbirlerine alaka gosterirler. Bunun gibi, dost- 
lugun §arti gayret pi§iricilik ve gayret goruculuktiir." 

Malum olsun ki, "gayret" "gayf'dan mu§taktir. Ve gayret gormek icm 
"gayr"in vucudu lazimdir. Ve alem-i ervahtan alem-i §ehadete kadar olan 



<^wg> 



ggp^ MESNEVl-1 £?ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

meratib, viicud-i vahid-i hakikfnin "gayriyyet" libasi ile zuhur ettigi merte- 
belerden ibarettir. Mademki bu meratib gayriyyet esasina miisteniden zahir 
olmu§tur, o halde "gayret goriiculuk" bu meratibin iktizasidir. Bu ifade dog- 
rudur. Fakat tblis telbis ve tezvfr yapiyor. Dogruluk budur ki, "gayret" ha- 
kikati sabit olan bir sifattir. Bu sifat ne zail olur ve ne de tebeddul eder. Fa- 
kat mahall-i isti'mali degi§ebilir. Eger nefsin arzusu yolunda olursa, putpe- 
restlik gayreti olur; ve eger irade-i Hak yolunda olursa, Hak-perestlik gay- 
reti olur. Binaenaleyh bu sifat-i gayret, mahall-i isti'maline nazaran mez- 
mum ve mahmud olur. Iblis'in gayreti nefsinin enaniyyetine miistenid ol- 
dugundan, bittabi' gayret-i mezmume idi. Onun bu gayreti ltlak uzerine zik- 
ri tezvirdir. 

2637. *<j\iademki onun nai'i iizerinde hu oyundan ha§kasi yok idi, 'Oynal' de- 
di; hen ziyadeyi ne bilirim? 

"Nat"' satranc tahtasi ma'nasinadir. Burada alem-i taayyiinata isarettir. 
Ya'ni, "Gayriyyet esasina miisteniden zahir olan bu alem-i taayyiinatta "gay- 
ret" oyunundan ba§ka bir oyun oynanamaz idi. Halikim dahi bana "Oyunu- 
nu oyna ve roliinu icra et!" dedi ve Adem'e secde ve serfuru ile emretti. Bina- 
enaleyh bende hakikatim fcabi olan gayret ve hased zuhura geldi ve emr-i ira- 
diye itaaten oynadim ve roliimu icra ettim. Ben bu hakikatim iktizasi olan 
oyundan ziyade bir oyuri bilebilir mi idim?" 

2638. O hir oyun ki var idi, hen oynadim, kendimi held i^ine atttm." 

"Kaza-yi ilahi mucibince miikellef oldugum o bir oyunu oynadim ve bu 
yiizden kendimi tard ve la'net belasi icine atom." 

jl OU £jl OU £jl CjU jl oUJ *-i^>- ^ *J> ^j ji 

2639. HZela icinde de onun lezzeilerini iadtyorum. Onun maiiyim, onun mait- 
yim, onun matt!" 

§imdi bu bela-yi tard iginde de Hakk'in beni miimtaz kildigi tecellisinin 
lezzetlerini tadiyorum. Emr-i iradiye nazaran mutf im ve emr-i teklifiye naza- 
ran asfyim ve mat ve maglubum. "Mat", §atranc oyununda maglub olmak 
ma'nasinadir. Insan-i Kamil kitabinda Abdulkerim-i Cili hazretleri buyurur ki: 



^ft 

*$$&> 



&^ AHMED AVNt KONUK 

"tblis koguldugu vakit sjddet-i ferahindan miiteheyyic ve haim oldu. Hatta 
alemi kendi nefesiyle doldurdu. Ona denildi ki: 'Huzurumdan tard ettigim 
halde boyle mi yapiyorsun?' Cevaben dedi ki: '0 tard ve la'net bir hil'attir ki, 
ma'suk onu melek-i mukarrebe ve Nebiyy-i mursele giydirmedi!'." Ya'ni 1b- 
lis'in bela-yi tard icjndeki lezzetleri, riyaset makaminin verdigi lezzetlerdir. 
Binaenaleyh hubb-i can sifat-i Iblfsiyyeden olur. 

2640. 61/ makbul, hufair kimse kendisini hu alti cihet i$inde hu alti kapidan na- 

[2649] ill 7 
sil kurtaruc 

"Sere", halis ve makbul ma'nasinadir. "Alti cihef'ten murad, on, arka, alt, 
iist, sag ve soldur. "Alti kapfdan murad, viicud-i mutlakin alti mertebesidir 
ki, "vahdet", "vahidiyyet", "run", "misal", "§ehadet" ve "insan" mertebeleri- 
dir. Ve insan, nefsinde bu meratibin ciimlesini cami' olan bir zubdedir. Ve 
mertebe-i ahadiyye bir kull olup, ciimlesini muhittir. Binaenaleyh her bir fert 
bu kapilardan gecjp, rucu' etmedikge aslina vasil olamaz. Ya'ni "Bu alti cihe- 
ti havi olan alem-i taayyunde ve mertebe-i §ahadet iginde higbir kimse ken- 
disini bu meratib kapilanndan kurtaramaz. Zira mertebe-i §ehadetin iktizasi, 
bu alti kapiyi cami' olmaktir." 

2641. <S%lti'nin ciiz'ii alh'nin kulliinden nasil kurtulur? Diususiyle m\un onu 
eijri koual 

Taayyunu i'tibariyle bu alti mertebenin cuz'ii olan mahluk, bu alti merte- 
benin hepsinden kurtulup kendi aslina vasil olabilmek ne kadar muskildir! 
Hususiyle bfcun olan Zat-i ahadiyye onu bu meratibe egri ve sifat-i §ekavet- 
le koymus, olsa! 



2642. Dier kim alh ipnielir, o ate§ i^indedir. Onu o hirtartr ki, alhnin hal- 
lakiclir. 

Her kim alti cihet, ya'ni taayyiinat-i kesife mertebesi olan dunya icinde- 
dir, o kimse ate§ igindedir. Zira bu zulmet-i tabiiyye aleminin ic. yiizii atestir. 
kimseyi bu atesm icjnden ancak o alti cihetin, ya'ni bu taayyiinat ve kese- 
rat aleminin hallaki olan Allah Teala hazretleri kurtanr. Nitekim sure-i Rah- 



^ft 

*$%&> 



MESNEVM §ERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^® 

man'da buyurulur: ^jVij oij^Ji jU*si & \jtes 01 ^^\ d\ ^y^j ^i j&*» t 
oiLj S/i jjiiS Sf ijiijii (Rahman, 55/33) Ya'ni, "Ey cin ve insan taifesi, gok- 
lerin ve'arzin aktanndan nuruz etmege kudretiniz varsa niiruz edin! Hayir ge- 
cemezsiniz, ancak kuvvet-i ilahiyye ile gecebilirsiniz!" 

ji oT j c— jjj^- JLu-^ y ouj j? ^ o— yr ^i ^j^- 

2643. Qerek kufiir ve cjerek undn, o Diazrei'in el orfjiisiiAur ve onun $anidir. 

Ya'ni, kiifur ism-i Mudill'in; ve fman ism-i Hadi'nin muktezasidir. Ve mer- 
tebe-i ef'al olan diinya onun vucudunun meratibinden bir mertebedir ve es- 
ma-i muhtelifenin mezahirini cami'dir. Binaenaleyh Zat-i ahadiyyenin kud- 
ret elinin orgusudiir. Ve ju j '^ ^ jr (Rahman, 55/29) ya'ni, "Her anda 
bir §e'ndedir" ayet-i kenmesinde igaret buyuruldugu uzere, bu kufiir ve fman 
onun suunatindan birer §e'ndir. 

(^ 

0^ ersM ^ ^^ tef S-S 6 & 
Muaviye'nin tblfs-i lame tekrar taknr etmesi 



2644. Bmir ona dedi hi: "'Ttunlar locjrutlur; fakai senin bunlardan nusibin ek- 
sik olmu§tur." 

"Bu soyledigin hakayik ve maarif dogrudur; fakat ilmidir, zevkf degildir. 
Bunlann zevkinden senin nasibin azdir. Ve sen bu ilmini, fesadim ortmek igin 
kullamrsin. Igin baska ve di§in ba§kadir. Alimul-lisan olan bir munafiksin!" 

2645. "^Hz hinlerce henim gibisinin yoluna vurclun, kazdin, hazineye geUini 

"Yiiz binlerce benim gibi kimselerin kalblerine vesveseler ilka ettin, egri 
muhakemati dogru gosterdin ve yollanni vurdun. Sen bir hirsizsin ki, ince in- 



<M£®~ AHMED AVNl KONUK 

ce vesvese kazmalanyla kaza kaza hazine-i ihlasa kadar girdin ve oradan bu 
cevher-i ihlasi caldin ve mii'minlerin amellerini ifsad ettin!" 

2646. "Sites ue neftsin, yakmayasm! Qare yoktur. Oiimdir ki senin elinden 
elhisesi yuhk decjildir?" 

Hind niishalannda birinci rmsra' c—j *A f j^ y j> ^f ya'ni, "Ate§sin, 
care yoktur ki senden yanmayayim!" suretindedir. Ya'ni, "Sen ate§sin ve 
elinde de neft yagi vardir." "Neft yagrndan murad, sifat-i nefsaniyyedir. 
"Imdi senin yakmamana care yoktur. Senin dest-i fesadindan kimin libas-i 
ihlasi parcalanmamisur?" 

2647. "6u ales, mademki senin tab' in yakmakhktir, sen bir seyi yakmadik^u 
(fire yoktur!" 

JLS~ cJbji «JLj>- $\z^j\ s£ C~>'!jj~" *£ -Lib ,y) C-J*i 

2648. "Xn'nef bu olur ki, sent uakici eder, sent tilfiiTt hirstzlann ustasi ederl 

Ya'ni "Allah Teala'nin la'neti budur ki; Hak Teala hazretleri seni kullan 
arasinda yakicihk vazifesiyle tavzif eder ve seni biitun fman ve ihlas hirsiz- 
lannin refs ve ustasi yapar." 

2649. "Dtuda ile yiiz yuze soyledin, dinledin, Gy diisman, ben senin mekrinin 
indinde ne olurum?" 

Bu beyt-i §enfte, Sad sure-i serifesinin nihayetinde olan ayat-i kerimeye 
i§aret buyurulur: u>JUJi <y ^ ^ ^>jS^\ <_sxj c^U u oxj oi ji*^ u ^i u JU 
(Sad, 38/75). Ya'ni', "Allah Teala iblfs'e buyurdu: *Ey Mis, yed-i celafve ce- 
malim ile yarattigim §eye secdeden seni men' eden sey nedir? Istikbar mi et- 
tin, yoksa sen aim taifesinden misin?'." j& & *&* j>' & J^- ** ^- ^ Ji» 
(Sad, 38/76; A'raf, 7/12). Ya'ni, "tblis cevaben dedi: 'Ben'ondan hayirliyim! 
Beni latif olan ate§ten ve onu kesif olan camurdan halk ettin.'." (^ ^u Jtf 
^jJi {y„ J\ J£ 'sL of, ^ jjji (Sad, 38/77). Ya'ni, "Hak Teala buyurdu: 'Me- 
l&ke arasin'dan gikl Sen'rahmet-i rahimiyyemden matrudsun ve kiyamete ka- 



MESNEVl-i §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



dar la'netim ve tardim senin iizerinedir!'." dj£ t#J\Jj*& ^j Jti (Sad, 38/79; 
Hicr, 15/36). Ya'ni, "Ms cevaben dedi: Ta Rab, yevm-i ba'se kadar bana 
muhlet ver!'." r >Ji cJJ\ ^ Jl'jiM 1 'a* ^ '& (Sad, 33/81; Hicr, 15/38). 
Ya'ni, "Hak Teala cevaben buyurdu: 'Vakt-i ma'iuma kadar sana muhlet ve- 
rilmigtir.V j^Jkji^ '^u h\&ZA ^>^ dt/4 Jii (Sad, 38/83). Ya'ni, "1b- 
lis yine cevaben dedi: 'Ya Rab, senin izzetin hakki igin onlann hejisiniazdira- 
yim; onlardan muhlas kullann mustesnadir!'." jl. '£&• ^Sf JjSijJij j^Ju ju 
'&i^\ ^ dui °jl* j (Sad, 38/84). Ya'ni, "Hak Teala yine Iblfs'e cevaben bu- 
yurdu: Ihkak-i hakla hakki soylerim ki, elbette senden ve senin cinsinden ve 
sana tabi' olan benf Adem'den hepinizi cehenneme doldururumr." 

jS '&jA ^xJ C~~ JLp^ CX>\i jJi~0 uUilj dj?r y <jVp*j*** 

2650. "Senin ma rlfetlerin sadd-yi safu gibidir. ZKuslarin sesldir, lakln hus iu- 

[2658] * ,, 

tucudur. 

"Bang-i saflr," avcilann kus, sadasmi takliden caldiklan lshk ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Senin soyledigin hakayik ve maarif, avcilann caldiklan lsliga ve ku§- 
lann sesini taklide benzer. Zira bu hakayik ve maarif enbiya ve evliya haze- 
ratimn ulumudur. Evet, ilahi kusjar olan enbiya ve evliyanin maarifidir. Fakat 
sen onlari, ku§ gibi olan ervah-i be§eri tutup kafese koymak icm kullanirsin." 

2651. *0 tjiiz hinlerce hu§tm yolunu vurmustur. Sfyldatilmi? kus ise, hir tani- 
dik cjelmistir diye, 

j~jt\ WtJLtl $j«5j JLjl 1 jb jl j^-^ iJJJy 2j^Z*> 4^- 1 yt> j^ 

2652. L/tavada islik sesini isittigi vakii, havadan gelir buraaa esu olur. 

"Run ku§u heva-yi nefsani iginde bu hikemiyyati dinledigi vakit, o heva- 
yi nefsani cihetinden gelip, bu alem-i kesafette esir-i zulmet-i tabfat olup ka- 
lir. Ya'ni §eytan ulum-i enbiya ve evliya ile ervah-i mu'minini ldlal eder." 

2653. n< INuh'un kavmi senin mekrinden nevha i$indedirler; goniilleri kebab ve 
sineleri serha serhadirl" 

Nuh (a.s.)in da'vetine kar§i onun kavmi pek bixyuk bir mekr ile mukabe- 
le ettiler. Nitekim sure-i Nuh'ta ijLT \£* \ 3 £* j (Nuh, 71/22) ya'ni, "Gayet 






AHMED AVNl K.ONUK 



buyiik bir mekr ile mekr ettiler." Ve onlann bu biiyiik mekri, Iblfs'in onlara 
ilka ettigi hikemiyyat-i feylesofane idi. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber bu mek- 
rin mahiyetini Fususu'l-Hikem'de Fass-i Nuhf'de beyan buyurmusjardir. Bu- 
rada izahi uzun olur. 

2654, x £Ad kavmini sen cihanda yele verdin; azaha ve tjamlara hirahtin! 

"Enduhan", "enduhan"in muhafFefidir. "Enduh," gam ma'nasinadir. 
"An" edat-i cem'dir. "Der bad daden", ya'ni yele vermek, helak etmekten 
kinayedir. Zfra Ad kavmi Kur'an-i Kenm'de beyan buyuruldugu iizere, §id~ 
detli ruzgar ve kasirga ile helak olmus, idi. Ya'ni, "Ey tblis, Ad kavmini az- 
dirdm, peygamberlerine muhalefet ettiler ve nihayet onlan sjddetli kasirga 
ile helak ettirdin ve onlan diinyada ve ahirette azab ve gamlar icine birak- 
tin!" 

2655. n £ut kavminin o taslanmasi senden oldu; hulanik suya senden dolayi 
daldilar." 

Malum olsun ki, Lut kavminin ya§adigi saha, elyevm Lut goluniin bu- 
lundugu mahaldir. Evvelce Sodom Karyesi tesmiye olunurdu. Bu kavim, ka- 
za-yi §ehvet hususunda kadmlan birakip, birbirleriyle livataya mubtela ol- 
mus, idiler. Peygamberleri olan Lut (a.s.), bu fiillerinin §enaat ve rezaletinden 
bahsederek onlan men' etmege cabaladi. Iblfs-i lain, hadd-i zatinda pis bir 
§ey olan bu livatayi onlann nazanna hos. gosterdiginden, o Hazret'e muha- 
lefet ettiler. Onlann iizerine kahr-i ilahf indifaat-i burkaniyye suretinde zahir 
oldu; ve bagteten zuhur eden indifaat-i arziyyeden dagilan tasjar bunlann 
iizerine yagarak ezmege ba§ladi. Ve nihayet goliin oldugu mahal goktii. Ve 
elyevm krom ma'deni bulunan bir gol haline geldi. Ve krom ma'denli su, ga- 
yet pis kokulu bir su idi. Bu mulevves ve kokmu§ su icinde boguldular, El- 
yevm Lut goliiniin suyuna el sokanlann ellerindeki pis kokunun bir hayli za- 
man cikmayip devam ettigini, fakir kendilerinden isjttim. Beyt-i §enfteki 
"seng-sar" ile bu indifaata; ve "siyah abe" ile bu krom ma'denli pis suya i§a- 
ret buyurulur. Imdi, bu kavmin cezasi, kendi pis ve mulevves olan fiillerinin 
cinsinden oldu. Ya'ni §ehvetlerini pislik lemde kaza edenlerin helaki de bu pis 
su icinde bogulmak suretiyle vaki' oldu. 



^ft 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

2656. "CA/emrtkTim beyni senden dojjulmus fleldi, ey hinlerce fitneleri ko-par- 

i" 
mis: 

NernrucTun beyninin nasil yanldigi, I. ciltte numarah beyitin fza- 

hinda gegti. 

<-$yj jl jljLj y j\ c^iS j j5" ^Jy~L* ^Ti ^j^^ J^ 

2657. w JLehi feylesoj olan Jir'avn'in akh kor oldu, senden dolayi o vukufhw 
lamadi!" 

Cenab-i Pir, Hz. Muaviye lisanindan Fir'avn' a zekavet ve feylesofluk iza- 
fe buyururlar. Fir'avn filhakikada idare-i hukumetve siyaset emrinde zeki ve 
feylesof idi. Zekavetine ve feylesofluga cenab-i §eyh-i Ekber hazretlerinin Fu- 
susu'l-Hikem'dt Fass-i Musevfde beyan buyurdugu nukteler §ehadet eder. 
Burada izahl uzundur. Fakir Fususu'l-Hikem'e yazdigim §erhte tafsilat-i kafi- 
ye i'ta ettim. 

oJ ~* e5H^" Ji y j' (♦-* (*^-^ y. -^ <_s^ \j y j\ pJ*> ^-fJ y 

2658. "6bu J2eheb dahi senden bir na-ehil olmustur; Gbul-Uiikem dahi sen- 
den bir Gbu Cehll olmustur 1 /' 

Resul-i Ekrem Efendimiz'e muhalif olan Ebu Leheb, vine senin igvaatin- 
dan dolayi imana ehliyetsiz olmu§tur. Ve evvelce kemal-i zeka ve aklindan 
dolayi kavmi arasinda Ebu'l-Hikem tesmiye oilman bir §ahis, senin ona ilka 
ettigin inkar-i fasideden dolayi akil ve zekasini gaib ederek, dfn hususunda 
ve Peygamber'e muhalefette Ebu Cehil lakabini iktisab etmi§tir. 

\j ^Uv-1 j\y*. X^ &$£ oU \j ^b j^i £JU$> jAj, i$\ 

2659. Gy, bu sairanc iizerinde yad i$in yiiz binlerce iistadi mat eitin!" 

"§atranc"dan murad, diinyadir. "Ustad"dan murad, hubb-i riyaset ile vu- 
cud-i mevhumuna dayanan kimselerdir. Ya'ni, "Ey tblis, sen satranc oyunu- 
na miisabih olan bu taayyunat ve keserat aleminde Nemrud ve Fir'avn gibi 
vucud-i mevhumlanna istinaden enaniyyet da'vasi eden yiiz binlerce kibir ve 
azamet ustadlanni, halleri dillerde destan olmak igin oyunlannda mat ve 
maglub ettin!" 



AHMED AVNl KONUK ~^ 



2660. "Gy, senin miiskil olan ferzm-bendlerinden gonuller yanmis, fl'onliin hi- 

[2668] , .„ 

ra olmusturl 

"Ferzin", §atranc oyunundaki tasjardan birinin adi olup, §ahin veziri me- 
sabesindedir ve §atranc tahtasi iizerindeki "piyade^piyon" ismindeki tasjar- 
dan onune geleni devirir. Burada "feraVbend", tblis'in hile ve mekrlerinden 
kinayedir. Ya'ni, "Ey Iblis, senin idraki mlisMl olan hile ve mekrlerinden, ef- 
rad-i be§erin goniilleri yanmis, ve senin gonliin kara olmusj" Ya'ni, onlann 
du§tukleri belalardan dolayi hazz-i hainane almisUr. 

£ 0j i OUJL- jjj J*£ yr y . **)* ^^ J f ^^ j^. 

2661. "Sen mekr denizisin ve halaik hir katredir; sen hir dacj fbisin ve hu se- 
limler hir zerredirl" 

"Bu selfmler"den murad, hakayik-i alemden bf-haber olan efrad-i be§erdir 
ki, her birerleri sadedil ve ahmak mesabesindedirler. 

2662. "By dusmanlik eden, senin mekrinden kirn kurtulur? CMa'sum kimse- 
nin flayri, iiifamn garkvyizl" 

"Ma'sum"dan murad enbiyadir. Zfra onlardan ma'siyet sadir olmami§- 
tir. Ve enbiyaya tabi' olanlar, onlann berekatiyla mahruzdurlar. Ya'ni on- 
lardan gunah suduru miimkin olmakla beraber, hifz-i ilahi altmda bulunur- 
lar. Ve bu beyt-i gerifte ^u> J> ["tufamn garkiyiz"] karmesiyle tufan-i 
Nuh'a ve o kavmin felaketine telmih buyurulur. Nitekim Kur'an-i Kenm'de 
^ ^ ^\ <ii °J\ '^ yj\ 'fj* H (Hud, 1 1/43) ya'ni, "Bu giinde Allah'in emr-i 
celalfsinden'ismetyoktur; rahmet-i ilahiyyeye mazhar olan kimse mustes- 
nadir" buyurulur. Ya'ni, "Ey be§erin diismam olan lblis, senin hile ve mek- 
rinden kirn kurtulabilir? Zfra senin hile ve mekr tufanma bilcumle efrad-i 
be§er gark olmu§tur. Ancak enbiya (aleyhimu's-selam) ismet-i ilahiyye 
tahtinda olduklanndan, senin tufan-i mekrinden varestedirler. Ve onlara 
tabi' olan havass-i ummetleri dahi onlara tebaiyyet berekatiyle rahmet-i 
ilahiyyeye nail olurlar ve "muhlasin" ziimresine dahil olduklanndan, onla- 
ra da senin mekrin miiessir olamaz." 



PpT^ MESNEVI-l §ERtF SERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

J) JUL* jj Jl p~*sir j aL^u ^*o i^Ji>tA y jl .A*-* £.ajU*»< < j*o 

2663. "£ok tSa'i yildizi senden muhterihiir; $ok asker ve cem'iyijet senden 
muhter iktir!" 

Sa'd yildizinin muhterik olmasi, ilm-i niicum ta'biratmdandir. Salih ve za- 
hid olan kimseler Sa'd yildizma; ve onlann tblis'in hflesine aldanmalan, Nahs 
yildizinin Sa'd yildizma gatib olmasina te§bih buyurulur. Ya'ni, "C°k at>id ve 
salih olan kimseler senin hilelerine aldanmistir. Ve i'la-i kelimetullah igin harb 
eden gok askerler senin igvaatmdan dolayi pen§an olmu§tur. Ve gok akvam-i 
muctemia, senin mekrinden terk-i diyar edip dagilmi§tir!" 



lj <UP (J^J **m lS^J *ij^** <J**sM l/^~ j^ 

Tekrar tblis'in Muaviye (r.a.)a soylemesi 



2664. JMis ona ieit: "'IJti diigiimii coz! "iW Lilp ue naki icin mihehhim." 

tblis, Hz. Muaviye 'ye cevaben dedi ki: "Bana karsi olan bu subhe dugumu- 
nu coz! Ben kalp ve halts altini tefrik igin vaz' edilmis, bit mihekk ta§iyim." 

jp- s£ *Ji j JiJ l)U*^*1 (j^.i^ *JS j jJ* jU*x«l 

2665. x Uiak beni arslamn ve ho-pegin imtihani i/apfi; Utah beni nakdin ve 
kalbin imtihani ya-pti." 

f I <»/ j\ CL~*J f I ijj^* (I *> j? jj 4~" ^ j* \j L-J* 

2666. "*IKalbi hen ne vahit hara yiizlii ederim? ISen bir sarrafim, ona hiymei 
etmisim!" 

Ya'ni, "llm-i ilahide §ekaveti sabit olan kimsenin yuziinu karartmak ve 
onu §akf yapmak benim isjm degildir. Ben alem-i efal olan dunyada bir sar- 
raf mesabesindeyim. Hak Teala beni ilm-i ilahisinde §akf ve said olan kimse- 






AHMED AVNl KONUK 

leri imtihan edip, saadet ve §ekavet-i fiiliyyeleri zahir olmak icin halk buyur- 
du. Binaenaleyh ben bir kimseyi ifsad edersem, onun mahiyyet-i ezeliyyesi 
ve kiymet-i asliyyesi meydana gikmak icindir." 

2667. "Dyilere reh-niimdltk ederim; kuru dallan hopannm." 

"§ecere-i kevnin ye§il dallan olan efrad-i be§erin iyilerine yol gostericilik 
ederim ve agacin kurumus, dallan mesabesinde bulunan efrad-i be§erin fena- 
lanni da kopanp helak ederim." Ya'ni, iyiler benim fesada me'mur oldugumu 
bildikleri igin, gosterdigim yola gitmeyip, hilafina hareket ederler. Ve onun hi- 
lafi, islah-1 be§ere me'mur olan enbiyanin gosterdikleri yoldur. Binaenaleyh, 
hakfkatta ben onlara enbiya yolunu gostermis, olurum. Ve kotuler ise, goster- 
digim nefis ve §ehvet yolunda helak olurlar. 

iblis bir vakitte Isa (a.s.)a hitaben «JW Nr-Ji V js lS _p l ya'ni, "Ya Isa, la ila- 
he illallah de!" demi§; ve Isa (a.s.) dahi ona cevaben, "Ey mel'un, ben la ila- 
he illallah derim; fakat senin telkinin ile degil!" demi§tir. 

2668. ^Du yemleri hoyuuorwn, ne icindir? va zahir ola hi, hayvan himin tin- 
sidir." 

"Be§erin hayvaniyyeti, online huzuzat-i nefsaniyye ve §ehevat yemle- 
rini ne icin koyuyorum? Onun bu hayat-i diinyeviyyesi ademiyyete mi, 
yoksa hayvaniyyete mi masruf oluyor ve o kimse Adem cinsinden midir, 
yoksa hayvan cinsinden midir, bu cihetler zahir olmak icin bu yemleri ko- 
yuyorum." 

2669. x "iKurt ahudan hir yauru dogurducjti uahit, ontin hurtlugitnda ve ahulu- 
ijunda hir $eh vardir." 

"Di§i kurt erkek ahudan hamile olup bir yavru dogurdugu vakit, o yavru- 
nun kurtlugunda ve ahulugunda bir §ek ve meghuliyyet vardir." "Ahu"dan 
murad, ruh-i izaft; ve "kurTtan murad, nefs-i hayvanidir. Ruh-i izafi ile 
nefs-i hayvani ictima' ettigi vakit, alem-i surette bir Adem sureti zahir olur. 
Onda hangi taraf galib oldugunda bir mechuliyyet vardir. 



c^p* 



&K®~ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

2670. "Sen otu ve kemitji onun oniine dok, taki o adimini hangi tarafa $abuk 
[2678] // 

yaparf 

"Sen dogan yavru online yesU ot ile kemik koy; bakahm adimini han- 
gisinin tarafina atmakta acele eder?" "Ta kudamin"de "ta" edat-i taaccubdiir. 
"Acaba adimini hangi tarafa atar?" diye terciime etmek munasib olur. "Ye§il 
ot"tan murad, gida-yi run olan ilim ve irfandir. Ve 4, kemik"ten murad, gida- 
yi nefis olan huzuzat ve §ehevattir. 

2671. "Bger kemik tarafina gelirse kovektir; ve eger oi isterse muhakkak ahu 
damarhdu." 

2672. Hiir kahir ve lutuf hirhiriyle es oUu; hu her ikiden hayir ve ser cihdni 
dogdu. 

"Kahir"dan murad, Adem'in taayyun-i kesifinin esfel-i safilin mertebesi 
olan zulmet-i tabfiyyeye merdudiyyetidir. Ve "lutuf 'tan murad, ruh-i izafT 
nefhidir. Ya'ni, "3e§erin mazhar-i kahir olan nefs-i kesifi ile, mazhar-i lutuf 
olan ruh-i izafisi birbirine gift ve e§ oldu; bu her ikisinden hayir ve §er nisbet- 
leri dogdu." Zfra nefis menba'-i §er; ve ruh menba'-i hayirdir. 

2673. "Sen uesil otu vekemigi arz et; nefsin giddsini ve cunin aidasim arz etl 

"Imdi, ruh ile nefs-i hayvaniyyeden terekklib eden suret-i ademiyyeden 
her birine, nefsin gidasi olan kemik mesabesindeki huzuzati goster; ve ruhun 
gidasi olan yesjl ot mesabesindeki ilim ve irfani goster!" 

tJL^jJS* X*\y+ ^Jj <j\J* jj Csyj) -XjjZ- ^ iJ^ J* 

2674. "Sger nefsin gidasim isterse ehterdir; ve eger ruhun giddsini isterse ser- 
ver dir." 

"Eger adam nefsin gidasi olan §ehevat ve huzuzata meylederse, ind-i 
ilahide onun ruh-i izafisi ebterdir ve semeresiz kalir. Ve eger ruhun gidasi 



AHMED AVNl KONUK ^(3? 

olan taat ve ibadat ve ma'rifet taleb ederse, ind-i ilahfde makbul ve server 
olur ve hilkatinden maksud olan meyveyi verir." 

jg jjL. ou- >~ j* jjj jj jt-.^~~* j ^^ j 1 ^ £ 

2675. "Cger ienin hizmetinlyayxirsa e§ektir; ve eger can denizine girerse gevher 
bulur." 

"Eger cismin hazzina ve arzusuna hizmet ederse e§ekten farki yoktur. Ve 
eger run deryasina dalarsa, ilim ve irfart cevherlerini bulup gikanr." 

2676. ^er^t bu ikt muhiAif, hayir ve §erdirler; fakai bu her iki bir i§tedirler. 

"Gergi server ve ebter olan bu iki taife birbirine muhalif olup, hayir ve §er- 
rin mazhandirlar. "Rabb-i hass"i ism-i Hadf olan kimseyi, bu isim kendi cani- 
bine; ve "rabb-i hass"i ism-i Mudill olan kimseyi de bu isim yine kendi tara- 
fina da'vet eder. Fakat bu iki isim, musemmalan olan Hak'ta muctemi' olur- 
lar. Binaenaleyh bu iki muhtelif isim bir musemmarun hizmetini ffa ederler." 

2677. "Bnbiya iaai arz ederler; dii§munlar §ehevat arz ederler." 

"Ism-i Hadf'nin mazhan olan enbiya efrad-i be§ere taat-i ilahiyye yolunu 
gosterirler; ve ism-i MudilPin mazhan olan, enbiyamn dusmanlan ve muha- 
lifleri de yine o efrada §ehevat-i nefsaniyye yolunu gosterirler." 

2678. "Dyiyi nasxl kblii yayanm, ^ezdan degilimi lien daiyim, onlann ndli- 
ki degiliml 

"Ezelde saadeti sabit olan bir kimseyi nasil §akf yapanm? Ben meratib-i 
viicudun sahibi olan Yezdan degilim. Ben ancak §ehevat ve huzuzaM nefsa- 
niyye yoluna da'vet ediciyim. Da'vet ettigim kimselerin haliki degilim ki, on- 
larda tasarruf edebileyim!" 

2679. *Quzeli ben cuhin edebilir miyim? *Jlab degilim. Quzele ve cirkine dyi- 
neyim: 






MESNEVf-I SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • "^^ 

"Bende saidi §aki edecek kudret yoktur. Zira rububiyyetle muttasif olan Ha- 
hk degilim. Belki, saidin saadetini ve sakinin sekavetini gosteren bir aynayim." 

Nitekim Ibn Omer hazretlerinden rivayet buyurulan hadis-i §erifte soyle 
buyurulur: -Ji ^ j L_^ r j L>. oUxJUi jU ^ ^ <,u$Ji ^ j; ^J 3 ul* _, ub cj~ 
^ ^j^uji ^ Ya'ni, "Ben dai ve miibellig olarak gonderildim ve benim igin 
(:benim elimde) hidayet cinsinden bir §ey yoktur. Ve §eytan miizeyyin ve 
miivesvis olarak halk olundu ve onun igin (:onun elinde) de dalaletten bir 
§ey yoktur." Velhasil, LGi ^ 3 ^ '_, iLsJ '^ j^' 'Jw 01 (Ra'd, 13/27) ya'ni, 
"Allah Teala diledigi kimseyi dalalete dusuriir ve rucu' eden kimseye hidayet 
eder" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere, dalalet ve hidayet ancak 
Hakk'indir. 

Malum olsun ki; enbiya tabib gibidirler. Tabib meali helake olan kimse- 
yi tedavf ettikge helakine hizmet ettigi gibi, enbiya da §ekavet-i ezeliyye as- 
habini da'vet ettikge §ekavet ve dalaietleri artar. Ve Iblis de bunun gibidir. 
Saadet-i ezeliyye ashabini igva ettikge onun saadetine hadim olur. Nitekim 
§ah-i Naksbend hazretleri buyururlar ki: "Kumar oynayan iki kimseye tesa- 
duf ettim. Birisi yutulmakta idi ve der idi ki: 'Ey birader, bu ugurda canimi bi- 
le feda etmekten vazgegmemC Ben bunu isjttigim vakit, tarik-i Hak'ta sa'y 
hususunda gayretimi tezyid ettim. Zira bu fasikin tarik-i fiskdaki gayretinden 
ibret aldim ve bu gayret benim gayretimin tezayiidune sebeb oldu." 

2680. ^u adami hara gosieriyor diye Lftindu hederinden aynayi yakh. 

[2688] 

"Mesela bu ona benzer ki, kara yiizlu Hindu' nun birisi aynaya bakti ve "Bu 
ayna adami kara gosteriyor!" diye kederlendi ve kederinden aynayi yakti." 

2681. J/lyna dedi hi: "UCabahat benden olmadi; habahatt ona koy ki, benim 
yiiziimu parlath." 

Ayna lisan-i hal ile hinduya cevaben dedi ki: "Kabahat benim degil, belki 
benim yuziimu suret aksedecek derecede parlatan ve cilalandiran kimsenindir." 

2682. Qirkin hangisi ve giizel hangisi soyleyeyim diye, o beni gammaz ve dog- 
ru soyleyici eiti." 



AHMED AVNl KONUK 

*ijS" Jbjj -ju*J jlJUj JaI (jL^-UtT OlJ^j \j^ j ^\j^ j* 

2683. /,r Ben sahidim; sahide havis neredeiit? £indan ehli Aeflilim, ^ezddn sa- 
hiiiirl" 

"Ben §ekavet-i ezeliyye ashabimn §ekavet-i fiiliyyelerinin §ahidiyim. Ve 
§ahidin §ehadetinde bir kabahati olmadigi icin §er'an onu hapse koymazlar. 
Binaenaleyh mahza §ehadetimden dolayi hapis ehli degilim. Zira vazifemi ic- 
ra ediyorum. Halikim §ahiddir." 

Iblfs'in "Ben ehl-i zindandan degilim" demesindeki nukte budur ki: Ehl-i 
zindan mukayyeddir ve o kayid ve hapis haricine cikamaz. Halbuki ldlal em- 
rinde Iblis'e kiyamete kadar salahiyyet-i vasia ve kemal-i serbesti verilmi§- 
tir, Ve bu hususta higbir kayid ile mukayyed degildir. Nitekim Abdulkerfm-i 
car hazretleri el-lnsanu'1-Kamil ismindeki kitabinda, Iblisln esma-i husna 
adedine muvafik olarak 99 mazhan oldugunu beyan ve bu mezahirin asil- 
ian olan yedi mazhan izah buyurur. yedi mezahir de bunlardir: 1. Merte- 
be-i §ehadet olan dunya. 2. Tabiat ve §ehevat ve lezzat. 3. A'mal-i saliha. 
4. Niyyat ve a'mal ile tefazul. 5. Him. 6. Adat ve taleb-i rahat. 7. Maarif-i 
ilahiyyedir. Iblis bu ta'dad olunan mezahirde istedigi gibi zahir olup, ibadul- 
lahi ldlala sa'y eder. Binaenaleyh onun ehl-i zindandan olmamasi bu ma'na- 
ya nazarandir. Yoksa, ehl-i kahir ve azabdan olmamasi ma'nasina degildir. 
Nitekim Kur'an-i Kerim'de Hak Teala kiyamete kadar matruden miihlet ver- 
digini beyan buyurmu§tur. Ve Iblis "Yezdan §ahiddir!" demesiyle, bu miihlet 
ve serbestiye i§aret eder. 

jlj <ub y <+£ ^ h^.J J^ *J?* J^ p-^ ^^ j* 

2684. "Uter nerede meuveli aija$ gbrursem, hen dayeler cjtbi terbiyeler ederifn. 

"Meyveli olan agac/'tan murad, sahib-i irfan olan zevattir. "lblis'in terbi- 
yesi"nden murad, onun gosterdigi tank-i dalalettir. Nitekim Hz. Lokman'a 
"Terbiyeyi ve edebi kimden ogrendin?" demister; o da cevaben, "Terbiyesiz 
ve edebsiz kimselerden" demi§tir. Zira ehl-i irfan ve zeka cirkin gordlikleri 
ahvalden kacarlar. 

2685. w Uier nerede act ve huru ague gbrursem, mush, guhreden hurtulmah icin 
heserim. 






,&^ MESNEVI-t §ERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • "®"*@ 

"Her nerede meyvesi aci veya kurumus, agag gorursem, iyi kdtuden ay- 
nlmak igin keserim." "Aci meyve"den murad, fasid niyet ve kdtti ameller- 
dir. "Kurumus, olan agag"tan murad, insaniyyetle alakasim kesip, busbutiin 
hayvaniyyete meyletmis, olan kimselerdir. "Mu§k"ten murad, i'tikadi sahih 
ve niyeti ve ameli salih olan kimselerdir. "Pu§k" giibre ma'nasinadir. Bun- 
dan murad, i'tikadi batil ve niyetleri ve amelleri fasid ve mtilevves olan 
kimselerdir. 

2686. ^Jiurxx bacj$ivana der ki: "6y delikanli, henim ha$imi hatasiz niye kesi- 
yorsun: 

y Cj^ y ls^* - ^" -^v i_y*i y*~ •*-*- **j <-£' ip**^ ^-jr ( J*-^ , 4 

2687. ^agcivan ona der hi: "tSits ey koiii huylu! Senin kuruluejun, kabahaiin 
kaji olmaz mi?" 

"Senin kurulugun kabahat degil mi? Ba§ka kabahat aramaga hacet var mi?" 

^(Sj>^^j>r^\j>ry fj f j* f**\j ^ijf ^^ 

2688. Ututii der ki: nr Ben dogruyum, egri degilim. Sen nicin habahatsiz henim 
sinirimi kesiyorsun?" 

"Kuru"dan murad, a'mal-i salihasim agraz-i nefsaniyyesine musteniden 
icra eden kimselerdir ki, bu hal §ekavet-i batine icabidir. "Dogruluk"tan mu- 
rad, zahirde salih gorunen amellerdir. Ve garaz-i nefsanfye miistenid olan 
efal-i haseneye i'tibar yoktur. Zira'bu efal-i hasene, altinda bataklik olan 
ye§illiklere benzer. Ve nza-yi Hak igin olmadigindan, aym zamanda da §irk- 
tir. Nitekim Hak Teala u-i 4j siu, '^X ^ j (Kehf, 18/110) ya'ni, "Rabbi'nin 
ibadetine higbir kimseyi ortak yapma!" buyurur. l§te bu ma'naya binaen, 
hadis-i §erifte ^g J\ j ^y* J\ M J^j ^^ J\ J r^jy* J! M ^ * JJI Ji 
ya'ni, "Allah Teala sizin suretlerinize ve amellerinize bakmaz; ve fakat kalb- 
lerinize ve niyetlerinize bakar" buyurulur. 

^y J ^y f J*^ <> >y^ ^ ^ d[ ^ {j - 

2689. ^afaivan der ki: "Gcjer mes'ud olaydin; ke$ki egri olaydin, ya$ olaydin! 

Ya'ni, "Keski sirat-i nefsaniyyen ve kdtti ahlakin cibilli olmayip anzi olaydi!" 



AHMED AVNl KONUK 

Ma'lumdur ki, efrad-i beserden her birisi alem-i kesafet ve zulmet-i ta- 
biat iginde dogar. Nitekim ayet-i kerimede j-^ Jk o'ubfl oj (Asr, 103/2) 
ya'ni, "Muhakkak insan cinsi elbette husran* igindedir!" buyurulur. Her bir 
ferdin hakikati ilm-i ilahide said olsun, sakf olsun, bidayet-i zuhurda ne- 
fisleri nefs-i emmaredir. Fakat said olanlann nefs-i emmareleri anzi; ve sa- 
kf olanlannki cibillfdir. Ve bu alem-i kesafette de iki nevi' muallim vardir. 
Birisi hak ta'lim eder ki, onlar ism-i Hadfnin mazharlan olan enbiya ve 
onlann varisleri olan evliyadir. Ve digeri, ism-i MudiU'in mazharlan olan 
Iblfs ve onun naibleri olan §eyatfn-i ins ve cindir. Bunlar da batil ta'lim 
ederler. Nefs-i emmareleri cibilli olanlann meratib-i nefiste terakkfleri 
miimkin olmadigindan, onlar muallim-i hak olan enbiyaya ve evliyaya 
muhalefet; ve iblis'e ve naiblerine mutavaat ederler. Ve nefs-i emmareleri 
anzi olanlar, muallim-i ebatil olan Iblis'e ve naiblerine muhalefet; ve enbi- 
yaya ve varislerine mutavaat ederler. Bu beyt-i §erifte bu hakikata i§aret 
buyurulur. 

2690. vxr Btr hayat suyunu <pkici olurHun; dirilik suyu i$ine kansmis olurclun! 

"Eger safd-i ezeli olaydm, bir hayat suyu olan ulum ve maarif-i ilahiy- 
yeyi enbiyadan ve onlann varisleri olan evliyadan cezb eder bir halde olur- 
dun ve onlann sozleri sana te'sir ederdi. Ve dirilik suyu olan o ilim ve irfan 
sahiblerinin ziimresine kansmis, olurdun." 

y J-^j e^jj J^>j>- c-^j-s l y J^h i ^^' oi y -^ y p-^ 

2691. * Senin tohumun ve senin aslin hotii olmustur; senin vashn latif a^a$ ile 
olmami$hr ! 

"Ey nefs-i emmaresi cibilli olan kimse, senin ashn ve tohumun olan ayn-i 
sabiten kotii ve §ekavetle sabit olmu§tur. Latif agag mesabesinde olan enbi- 
ya ve evliyamn a§isini kabul etmemistir ve onlar ile birle§ememistir." 

2692. u J^a dal eger bir ho§ ile vuslat else, o ho§luk onun tab'mda zahir olur." 

"Aci.meyve veren dal eger bir latif meyve veren agag ile asjlansa, o leta- 
fet ve hosluk onun tab'inda zahir olur." 



<^3^ 



MESNEVf-t §ERfF §ERHf / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

Emiru'l-mu'minin Hz. Muaviye'nin 
Iblfs (aleyhi'l-la'ne)ye sertlik etmesi 



Bu unvan Ankaravi niishasinda mukayyed degildir. Hind ntishalanndan 
iktibas olundu. Fihrist igin faydali olacagi mulahazasiyla buraya derci miina- 
sib gordum. 



2693. SmTr dedi: w 6y yol vurucu, hiiccei sbyleme! Senin vein bona yol yohiur, 
yol aroma: 

2694. "Sen yol vurucusun ve ben garib ve tacirim. Uier libaslan ki aetirsen ne 
vakit satin alinm?" 

"Ben bu hayat-i dunyeviyyede ticaret kasdiyla sefere gikmi§ bir garfb me- 
sabesindeyim. Sen de yol kesen bir hirsizsin. Senin beni soymak igin yapti- 
gin telbis ve tezvfrata nasil kananm?" 

2695. "Sen hafirlikten benim esyamin etrdjinda dolasma. Sen bir Jtimsenin es- 
yasina miisteri degilsin!" 

"Sen kafiriiginden dolayi benim ihlas ve a'malimin etrafinda onlan galmak 
igin dola§ma! Zira senin dola§man, ucretini vererek tacirlerden bir §ey almak 
igin degildir; galmak ve hiyanet etmek igindir." 

2696. ^ol vurucu bir himseye miisteri olmaz. ve eger miisteri qbriiniirse mekr- 
dir ve ktiedir!" 



AHMED AVNI KONUK 

2697. "<5%caba bu, hasud kahak icinde ne tutar?! Gy Otuda, bu diismandan fer- 
yadimiza eris!" 

Hz. Muaviye iblfs'e hitabdan Hakk'a munacata teveccuh edip der ki: 
"Acaba bu hasud olan tblis'in kabak mesabesinde olan kalbinde ne hile var- 
dir? Ey Huda, bu muhlik dii§mandan bizim feryadimiza yetisj" 

2698. "Gcjer bana bir fasil daha ufururse, bu yol vurucu benden abayi kapar!" 

"Ya Rab, eger bu yol vurucu olan Iblis telbis ve tezvfr efsunlanndan bir fa- 
sil daha ufururse, benim sirtimdaki ihlas ve iman abasim kapar!" 



<?* 



Muaviye (r.a.)in Iblfs-i lamin mekrinden Hak 
Teala'ya miinacat etmesi ve onun yardim istemesi 



2699. Onun fru sozti duman gibidir; ey Dldh, elimi iui, yoksa kilimim kara oldu! 

"Ya Rab, Iblfs'in muhakkikane soyledigi sozler bir kara ve isli dumana 
benziyor. Inayet ve yardim elinle elimi tut. Yoksa bu kara dumanlardan, ar- 
kama giydigim aba kararmaga basjadi!" "Kilimi kara olmak", ma'siyete du§- 
mekten kinayedir. 

2700. ur Ben Dblise hiiccet ile mukabele edemem. 2Sra o her serif in ve her ha- 
stsin jitnesidir: 

"§erif 'ten murad, suleha-yi iimmet; ve "hasis"ten murad, siifeha-yi mil- 
lettir. 






MESNEVI-1 §ERlF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVt-2 • 

2701. " <SMleme'l-e$manin heyi olan Sddem, bu hopegin §imsek gibi olan ham- 
lesinde hamlesizdir!" 

Bu beyt-i §erifte,^r ;CSfi y>\'fc ] (Bakara, 2/31) ya'ni, "Allah Teala 
Adem'e esma-i ilahiyyesinin hepsini ta'lfm buyurdu" ayet-i kerimesine i§aret 
buyurulur. Ya'ni, "Ulum-i esma-i ilahiyyenin beyi olan Adem, bu ilm-i esma- 
fsiyle beraber, bu kopek mesabesinde olan Iblfs'in §im§ek gibi sen' olan ham- 
le ve reftanna kar§i hamlesiz ve hareketsiz kalmi§tir. Ba§kalannin hali ne 
olur?" 

iJU-wj jl wLi jl C ..,*<* j$ jX+~* ^j^ ^Jl>- L£jj ji (ji-£>-l-Xji C— 5+fc jt 

2702. "Onu cennetten yeryiiziine ath; Simak'ten halth gibi onun oliasina giiiil" 

"Simak" bir yildizin adi ve onun menzillerinden bir menzilin dahi adidir. 
Ya'ni, iblfs Adem'i alem-i ulviden alem-i sixfliye atti ve onun hilesi tuzagina 
du§tu." 

2703. Onna zalemna nevhasim vurdu; onun destan ve jiisununa bir had 
yokiur!" 

Bu beyt-i §enfte, sure-i A'raf' ta vaki' ^^ ^yj ^^ r 1 J i J u - ajl ^^ ^o 
^.^r-uJi '^ (A'raf, 7/23) ya'ni, "Ey bizim Rabbimiz, ben ve Havva nefsimize 
zulmettik; ve eger sen bize merhamet etmezsen biz hasirlerden oluruz!" 
ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

2704. "Onun her soziiniin i$inde $er vardir; onda yiiz hinlerce sihir muzmerdir." 

iblfs'in kalb-i insana ilka ettigi havatinn icinde, hig §iibhe yok ki bir §er 
vardir. Ve o ilkaatin icinde, insana sihir gibi te'sfr eden yiiz binlerce telbfs ve 
tezvfr gizlidir." 

2705. "Wefts icinde merdlerin merdligini bacjlar; kadmda ve erkekie neves 
alevlendirir!" 






AHMED AVNI KONUK 



"Tarik-i Hak'ta mucahede ve riyazetle merdane gah§an kimselerin mert- 
liklerini baglayip, onlan innin ve kisir bir hale getirir; kadinlarda ve erkekler- 
de nefsanf heves ve arzulan alevlendirir." 

Sr ( *^-~*''j <*£^^r j'-^ri p-?? ji J*~ 4 ~ ; * jj* - 3**" <j**2V l£' 

2706. "6y halki yahici ve fitne araytct Dblvs, beni ne uzerine uyandirdin, dog- 
ru soylel" 

Tekrar Iblis (aleyhi'l-la'ne)nin kendi telbisini takriri 

2707. H^edi: "Oiotii zannedici olan bir adam, doijruyu yiiz delil ile dinlemez." 

tblis Hz. Muaviye'ye dedi ki: "Su-i zan sahibi olan bir adama, bircok de- 
liller ile dogru soz soylemi§ olsan, o dogru sozii kabul etmez." 

^ <_r^ u^W^- cSjl J-k Oj?r -Li ^^ JW" 1 " *& i^Jj- 5 y* 

2708. "Dier bir bahn hi hayal dusiinucii oldu, deM cjetirdijjin vakit onun haya- 
li ziydde oldu." 

5jJ^ cJl \j $ji <_sj^ A-J* ^j-i (^-^ -ijj <_£j j-^ cf**-*" ^y? 

2709. w tSo2 ona aittigi va/uf tllet olur; aazinin kdia hirsiza did olur." 

"Batmi hayalatta miistagrak olan kimse dogru bir sozii dinlese, bu soz 
onun hayal ile ma'lul olan battnim lslah edecegi yerde, bir illet ve maraz olur. 
Nitekim bir gazinin eHndeki kilig dii§mana kar§i miidafaa aleti oldugu halde, 
hirsizin eline gectigi vakit fesad ve §ekavet aleti olur." 

2710. u <Dmdi onun cevabi sukut ve suhundiir. <S%hmaka soz soulemek delilikUr. 

[2717] D 






MESNEVI-I SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^® 

"Su-i zanna mubtela olan kimseyi ikna' igin soz soylemek ve deliller ge- 
tirmek deliliktir. Zfra o kimse ahmaktir. Boyle bir kimseye verilecek cevab, 
siikut ve sukunettir." Nitekim, ojCji j^S/i v i^ "Ahmakin cevabi sukuttur" 
denilmi§tir. 

2711. "6y sade-dil, sen henden Uiakk'a ne ferydd edersin? Sen o al$ak nef- 
sin serrinden feryad eil" 

. . " ' 0Jl 

2712. "Sen talk yersin, sana $iban olur. Diardrei iular, tah'in mukiell olur! 

"Dunbel" ve "dlimmel" giban ma'nasinadir. Ba'zi nushalarda "diimmel" 
yazilidir. Mizaci demevi olanlar, gok tath yedikleri vakit kanlannin kuvvetin- 
den dolayi viicudlannda birtakim gibanlar grkar ve hararetleri §iddetlenip, 
tab'lanndaki i'tidal bozulur. Tath yemek her viicud igin bir zaran tevlid etme- 
digi halde, bu fesad demevflerde vaki' olur. Binaenaleyh kabahat tatlinin de- 
gil, biinyenindir. Bunun gibi, dogru soz, su-i zan sahiplerinde illet olur. 

2613. "Dhlis'e kabahatsiz la'net edersin; ni$in ielhisi kendinden gormezsin?" 

"Vazife-i tblis sadece igvadir. Asil bu igvayi kabiil ve icra eden senin nefsin- 
dir. Eger nefsin kabul etmese bu igvamn ne te'sfri olur? Binaenaleyh senin efali- 
nin fesadi nefsindendir. Sen ise telbisi nefsinden gormeyip, tblis'e nahak yere 
la'net edersin." Nitekim hadfs-i §erffte, s-^yi Ji oik^H J\ >j &ji\ <& xJ-\ ya'ni, 
"Hamd olsun Allah Teala'ya, §eytanm emrini vesveseye reddetti" buyurulur. 

ij^ ^ <Jj i£y* <u jj y* *£ <jy> <j\ C^>y j\ U ~L\ j\ C — -J 

2714, "6y azcjin, Dbltsten dejjildir, sendendir; tllki giU kuyruk tarafina h>~ 

i" 
sarsin: 

Ya'ni, "Tilki kurnaz bir hay van oldugundan, avlayacagi hayvanin yiiz ta- 
rafindan degil, ansizin kuyruk tarafindan hucum ettigi gibi, sen dahi mera- 
tib-i viicud-i vahid-i Hakk'rn kuyrugu mesabesinde olan esfel-i safilin merte- 
besinin huzuzat ve lezzatina kosar ve hucum edersin. Binaenaleyh ey azgin, 
senin azgmhgin tblis'ten degil, senin nefsindendir." 



°&pe 



AHMED AVNt KONUK "^ 



2715. "Uaktaki yesillik icinde kuyrugu goresin, tuzak olur; sen bunu ni$in bit- 
mezsin: 

Tilkinin bu tarz-i hiicumunu bilenler, tilkiyi tutmak icjn tuzak kurup, hay- 
van kuyrugu tertib ederler. "Vaktaki tilki yesjllik iginde bu kuyrugu goriip hii- 
cum eder; o tuzaga tutulur. Senin nefsin de tilkiye benzer. Suret-i zahiresi ye- 
sjllikler gibi miizeyyen ve latff goriinen bu dunyamn kuyruk mesabesinde 
olan hazlanni ve lezzetlerini goriip hucum eder ve netfcede tuzaga tutulur. 
Sen bu hakikati nigin bilmezsin de, Iblis'e kabahat isnad edersin?" 

2716. "Ondan dolayi bilmezsin ki, seni ilimden uzak etti. ZKuyrugun meyli se- 
nin akltnin gozunii har etti!" 

"Senin bu hakfkata adem-i vukufun, kuyruk mesabesinde oian lezaiz-i 
diinyeviyyeye meyil sebebiyle ilim ve irfandan uzakla§man ve aklinin gozii 
korle§mesindendir." 

* .,*t->J i c~^>" bj^JI oLwiJ .+ **i c\?+*-> frL-i ji dt> 

2717. "Senin esyaya muhabhetin seni kor ve sagir eder. Senin kara nefsin fe- 
sada say etti, husumet etmel" 

L^, (Li.) dandir; ve "habb" (Li-), aldatici, mekkar ve fesada sai [ol- 
mak] ma'nasinadir. Ya'ni, "Senin bu alem-i sufli suretlerine meyil ve mu- 
habbetin, senin aklinin gozunii kor ve kulagini sagir etmis, ve ilim ve irfan- 
dan uzaklasttrmisdr. Nitekim Ebu Davud ve Ebu'd-Derda hazretlerinden ri- 
vayet olunan hadis-i §erffte, p-^ j Jl~~ k-sJi Jl^ ya'ni, "Senin esyaya mu- 
habbetin, seni kor ve sagir eder" buyurulur. Binaenaleyh senin kara nefsin 
fesada sa'y etti; ona kar§i husumet et! Nitekim hadis-i §erifte, Jj-u- es-^ 
d^>- uh j& ^-^ ya'ni, "Senin en sjddetli olan du§manm, iki omuzlanmn 
arasindaki nefsindir" buyurulur. Boyle olunca, bana kar§i husumetten vaz- 
gec!" 

2718. "Sen kabakati benim uzerime koyma! Scjri bugru gorme, ben kotiiliikten 
ve kirstan ve kmden bizanml" 






g|pf^ MESNEVf-1 §ERfF §ERHI / IV. ClLT • MESNEVI-2 ♦ 

2719. ur Ben kotuluk ettim, §imdi -pe^tmanim; gecenin giinduze ijelmesine mun- 
iazinml" 

"Ben Halik'ima kar§i yaptigim muhalefet ve kotiilukten dolayi sjmdiki hal- 
de pe§imanim. Ve iimid ederim ki, bu nedametim sebebiyle, hakkimda tecelli 
eden kahir liitfa miibeddel olsun ve zulmet-i Celal'i nur-i Cemal ta'kib etsin!" 

2720. x%r Beh halk icinde kabahatli oldum: her erkek ve kadin kendi fiilini he- 

[2727] . .. . \ - n J 

mm uzenme koxjarl 

Ya'ni, "Ben igva ederim; kimsenin fiiline i§tirak etmem. Boyle oldugu hal- 
de, erkekler ve kadmlar icra ettikleri efai-i fasidelerini benim iizerime yukle- 
tirler ve "Mis yapti!" derler." 

Malum olsun ki, Iblis'in isj igvadan ibarettir. Ve onun vesvesesi ve key- 
di zaiftir. Nitekim ayet-i kerfmede, U-l* JIT d(klsJ\ jlT ji (Nisa, 4/76) ya'ni, 
"§eytanin keydi za'fftir" buyurulur. tgvaat ve vesavis-i §eytaniyyeyi alem-i 
efalde izhar etmek, igva olunan kimsenin fiilidir. Ve herkes kendi fiilinden 
mes'uldtir. Ve sure-i Ha§r'deki ayet-i kerimede de bu hakikata i§aret buyuna- 
lur: 'asJ£S\ "J j 'Jji Liu-i J\ 'JL Uj Ji ju "Jg u* >r i oCJys Jii it oi!l}! jL? (Ha§r, 
59/16) ya'ni, "Vaktaki'§eytari insana 'Kiifret!' der; o'da ku'frettigi vakit §ey- 
tan der ki: 'Ben senden muteberriyim. Muhakkak ben Rabbu'l-Alemin'den 
korkanm."' Imdi, §eytan "Kiifret!" dedigi vakit bir kimse kiifretmezse, onun 
igvasi beyhude olur; ve kiifrederse, kiirur kiifredenin fiilidir. §eytanin igva- 
smdan dolayi onun mes'uliyyeti bahs-i dfgerdir. Bu hususta Hz. §eyh-i Ek- 
ber et-Tedbiratu'1-Mhiyye Fi Islahi Memleketi'l-tnsaniyye nammdaki kita- 
binda "Tevkf-i §eytani" bahsinde dakik tafsflat i'ta buyurmustardir. Burada 
tafsfli uzar. 

C— . "\ <uLJs» j* j\ <& JJm\j *_£L» C~wl <C*v^p <ZrJ?\ oJ^H £>_£ 

2721. wr Biipare kurt $er$i agiir; mutiehem olur ki, o ianiana i$indedir." 

"Tantana", gay ve irmak gagiltisi ve saz sadasi ma'nalannadir. Burada 
siyt ve §6hretten kinayedir. Ya'ni, "Bicare kurt her ne kadar karm ag olsa bi- 
le, halk 'Mutlaka bir koyunu tutup pargalayarak karnini doyurmu§tur!' diye 
kabahat isnad ederler ve halk arasinda tokluk siyt ve §6hreti icinde ya§ar." 

^^ 



AHMED AVNi KONUK 
C~»j ^ji j\ C—"' *U^xJ «Ajjj tjk>~ '—^J ^J ^J'*^ ^J^ ts^^ J^ 

2722. Jiafian o yola gidemedijji vakit; halk der ki: x £)tda-yi azimden iuhmedir.' 

"Tuhme", mi'de dolgunlugu marazidir. Ya'ni, "Eger kurt achktan dolayi 
za'fa du§iip, yuruyemeyecek bir hale gelmi§ olsa, halk der ki: "Amma yemi§ 
ha! Mi'desinin dolgunlugundan artik yiiruyemeyecek bir hale gelmisj" 



C^ 



\j u ~b\ 4jjlfc« ji^T r\J-\ j\j 

Tekrar Muaviye'nin Iblis'e ilhahi 



2723. H^edi: "Seni henden doijruluktan ha§kasi kurtaramaz; adl seni docjruluk 
larajina da vet eder." 

Bu muhavere netfcesinde Hz. Muaviye Iblis'e musirrane dedi ki: "Ey Ms, 
seni benim elimden dogru soylemekten ba§ka bir §ey kurtaramaz! Adl-i ilahi 
seni muhakkak surette bu yaptigin iste dogru soylemek tarafina da' vet eder." 

2724. ^oijru soyle, ta ki henim pengemden hurtulasin! ^tienim nizd imxn to- 
zunu mekr oturtamaz!" 

"Sen beni namaza uyandirmak fiilinle bir mucadele ve muhasame kapisi 
acftn. Ben bu munazarada sana kat'iyyen maglub olmak istemem. Ve dogru 
cevab vermedikce emr-i munazarada yakam birakmam. Beyhude hfle ve 
mekr etme. Kaldirdigin miinazara ve munazaa tozuhu senin hilen sindirip 
teskin edemez!" 

2725. ^Dedi: x By du§iinceler dolu hayal dii$unucu, yalani ve dojjruyu nasd hi- 
lirsin?" 






MESNEVI-I §ERfF SERHt / IV. CfLT ♦ MESNEVI-2 • 

Iblfs Hz. Muaviye'ye cevaben dedi: "Ey fikri diisunce ve hayalat ile dolu 
olan kimse, sen benim sozlerime inanmayip, 'Yalandir.' diyorsun. Yalani ve 
dogruyu tefrik etmek igin elindeki mizan ve delil nedir?" 

2726. Dedi: ^O^eygamber bir ni§an vermi§tir; kalha ve iyiye- mikekk koymu$iur. 

VJ^ OH^* <J-U*J1 C-iS" ^^JLaJl ^» t^j ^JSJl C~^l Aii^ 

2727. ^alan, kalhde bir §ekiir' buyurmu$iur . Dogru, itmi'ndn, siirurdur" bu- 
yurdu." 

"Reyb" §ek; "tuma'niiT rahat ve siikunet; "tarub" siirur ma'nalannadir. 
Ve bu beyt-i §erif, s~o v^ 1 .? cA^> <i-u*Ji ju ^Ly. *V u J) jLy. l. ^ ya'ni, "Sen 
§ek veren §eyi §ek vermeyen §eye birak. Zira sidk rahat ve sukun; ve kizb 
§ek verir" hadis-i §enfinin ma'nasidir. Ankaravi hazretleri, Ahmed ve Tirmi- 
zfnin bu hadis-i §erifi Ibn Omer'den ve Hasan-i Basrfden rivayet ettiklerini 
beyan buyurur. Hind §arihleri, Imam Hasan (a.s.) efendimizden de rivayet 
buyuruldugunu beyan ederler. Hiilasasi budur ki, "Bir sozti dinledigin vakit, 
eger o soz senin kalbine rahat ve siikunet verirse inan; eger §ek verirse onu 
birak. Qunku dogru soziin §ani, kalbe rahat ve siikunet vermektir. Ve yalan 
soziin §ani da kalbe §ek ve §iibhe birakmaktir." 

2728. ^Cjonul yalan sozden rahat eimez. Su ve yag asla i$ik -parlatmaz.' 

"Su ile yag kan§tigi vakit, kandilin fitilinden ziya zahir olmaz, cizirdayip 
soner. Bunun gibi, yalan ile kan§ik olan dogru sozden de parlaklik zahir olup, 
kalbitenvir etmez." 

2729. 'Dogru sozde kalbin rahah vardu; dogruluklar goniil tuzaginin danesidir. 

"Dogru sozden kalb rahat ve siikunet bulur. Qiinkii goniil tuzak ve soz 
ku§ ve dogruluk yem gibidir. Binaenaleyh ku§ gibi olan soz, ancak kalb tu- 
zagma tutulup takarrur etmek icin yem gibi olan dogruluk lazimdir." 

2730. "J/Hejjer ki goniil mariz olsun; fend agizdu ki, bunun ve onun ce$nisini 

[2737] i ,i // 

bilmez. 






AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni "Dogru soziin kalbe itmi'nan; ve egri soztin §ek vermesi, sifat-i nef- 
saniyye marazlanndan salim olan kalb icjndir. Bu hassa, mariz olan bir kalb- 
de yoktur. Nitekim hastalik sebebiyle kuvve-i zaikasi bozulan bir agiz, yedi- 
gi §eylerin tadini ve gesnisini hissedemez." 

2731. "{yoniil marazdan ve illetien salim oldugu vakii, yalanin ve dogrunun 
ta'mini hilici olur." 

>y-j b cs^ 1 <°^ J 1 *j? ^ &r* °jt ^ u^jr 

2732. <ytdemin hirst bugday iarafina oldugu vahit, £%dem in halhinden se- 
limligi hapti." 

Bu beyt-i §erifin ma'nasini Adem-i maziye hasretmek miinasib degildir. Bu 
ma'na efrad-i beni Adem'in her an ve zamanda hepsine samildir. Bu umumf 
ma'naya gore, "bugday"dan murad, suver-i tabiiyyedir. Tesbihteki vecih bu- 
dur ki, bir bugday danesinden, kendi cinsinden olan birgok bugday daneleri 
giktigi gibi, suver-i tabfiyyeden dahi muteselsilen bircok suretler zahir olmasi- 
dir. tmdi, efrad-i bent Adem'in her an bu suver-i tabfiyyeye meyli sjddetlenme- 
sinden dolayi, kalbinde safvet ve selamet kalmaz. tnsanin meylettigi suver-i 
tabiiyyenin hadd u hesabi yoktur. Hak Teala bunlann esasatmi Kur'an-i Ke- 
rfm'de ^_^~Ji j^Jij i^\ 3 ^jJJi ^ ij&A\ ^Loiij ^\j ft LJi ^ o^jJi ^^ ^r^ jtj 
o'^Ji'j f uiSir, (Al-i ifnran,'3/14) ayet-i kertmesinde beyan buyurmustaf. Ve bu 
ayet-i kerimenin ma' nasi ve fzahi, I. cildde c^>\ 4^-ijT j>- ^ j>j beyt-i §erifin- 
de gecti. Iblis efrad-i beni Adem'i igvaat-i mutemadiyesiyle bu suver-i tabfiy- 
yeye meyl ve muhabbete sevk edip, idrak-i hakayiktan hicaba dusuriir. 

>/ Jry ^ j* j j ^^ °> >/ J 1 / 1 j ol °j^ J &* ^ 

2733. "Dmdi, senin yalantni ve hileni dinledi; aldandi ve oldiirucii zehiri i$lil 

"Imdi, efrad-i beni Adem senin yalan ve hiieden ibaret olan ilkaatiru din- 
ledi; ve dogru gibi gdriinen bu vesveselerine aldandi ve hayat-i ma'neviyye- 
si icin olduriicu bir zehir olan Melerini kabul etti ve suver-i tabfiyyeye meyl 
ve muhabbetini §iddetlendirdi." 

2734. iS^ldem. o nefeste akrebi hugdaydan bilmedi. Uieves sarhosundan iemyiz 
ucar. 






jgp^ MESNEVM §ERfF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

"Dogru gibi goriinen vesveseni kabul ettigi o nefes ve o an icmde, meyil 
ve muhabbet ettigi §ey kendisine haz veren bir suret-i tabiiyye midir, yoksa 
hayat-i ma'neviyesini sokup zehirieyen bir akrep midir, bunu temyiz edip bi- 
Iemez. Cunkii bir surete meyil ve heves gdsteren kimse bir sarho§a benzer. 
Ve sarho§ta ise temyiz-i sahih olmaz." Mesela istedigi bir kadim eline gegir- 
digi vakit, §ehvetinin sarhosu olur; irtikab edecegi fiil-i zinanin §enaatini tem- 
yiz edemez. tnsaniyyete yaki§mayacak olan bu hal-i hayvaniyyeti pek tabu 
goriir. Bu ise hayat-i ma'neviyyesini sokan bir akreptir. 

2735. " Utalk arzu ve hevanin sarkosudurlar; o sebebden senin kdeni kabul edi- 
cilerdir" 

2736. "Dier kim kendini hevd huyundan (jeri itfi; kendi {joziinii sura dsina etti." 

"Her kim nefsini suver-i tabfryyeye meyil ve muhabbet huyundan geri 
gekti ise, kalbinin gozunu esrar-i ilahiyyeye asjna etti." 

Kadmm afet-i kazadan §ikayet etmesi, naibin ona cevabi 



C~~~~p? j *i_f W 3 ^ S-^ C-iS^ ^-^j^ <_£* j\ JJAJLioj ^*>15 

2737, ^ir kadiyi oturttular ve aalar idi; naib dedi: "Ey kadi, ajjlamak nedendir?" 

Bu kissa, yukandaki 2736 numarah beyite merbuttur. Ya'ni, "Bir kadiyi 
kadihk makamina oturttular ve o aglar idi. Onun giyabinda rii'yet-i da'vaya 
vekalet edecek olan naib efendi dedi ki: "Ey kadi efendi, bu senin aglamamn 
sebebi nedir?" 

2738. nu senin aalama ve jeryad vaktin deaildir; senin siirurunun ve miiba- 



rek olsunun vaktidirl" 






AHMED AVNl KONUK 

"Kadihk makamina oturmus, oldugun bu vakit, aglamak ve feryad etmek 
zamani degildir. Belki senin sevinecegin ve sana "Miibarek olsun!" diyecek- 
leri bir vakittir." 

2739. ^Dedi: *S%h, hir hi-dil, ihi alim arasinda hir cahil nasil hukiim surer?" 

"Bi-dil" burada mutereddid ma'nasinadir. Ya'ni, kadi naibe cevaben de- 
di: "Ah, nasil aglamayayim! Benim gibi bir hiikmunde mutereddid olan 
adam, da'valannin inceliklerini bilen iki hasim arasinda, onlann bu da'va- 
lanndan bf-haber ve cahil olan bir kimse nasil hukiim surecektir ve onla- 
nn lehine ve aleyhine nasil hiikmedecektir?" Bu beyt-i §erffte, j*w ^uJi 
o^ cja ya'ni, "Kadi iki alim arasinda bir cahildir" hadis-i §erifine isaret bu- 
yurulur. 

2740. "O iki hasim kendilerinlin] vakiastndan vakiftirlar. utyliskin kadi o iki 
hendden ne hilir?" 

"0 iki hasim kendi aralannda tahaddus eden da'vanin her noktasina va- 
kiftirlar. Zavalli kadi o iki alakadan, ya'ni muddei ve miiddea-aleyhin dogru 
veya egri olan alakalanndan bi-haberdir." 

2741. "Onlann hdlinden cahildir ve gafildir. Onlann kanina ve malina nasil 
gider?" 

"Kadi muddef ve miiddea-aleyhin hallerinden cahil ve gafil iken, mesela 
bir cinayet da'vasinda onlann kisasma veya diyetine nasil hiikmedebilir?" 

ijl* **Jm lJU y jjUW- J&* J jJ.W 0U-^>- Cii 

2742. ^Dedi: ^Diasimlar alimdirler ve illeie mensiibdurlar; sen cahilsin, fakat 
milletin sem'isin." 

Naib cevaben dedi: "Vakia hasimlar da'valannin dakayikmi iyi bilirier. 
Fakat her birinin kalbinde garaz ve illet vardir. Sen her ne kadar onlann 
ahvalinden cahil isen de, nur-i ilim ile milletin §em'isin ve i§igi mesabesin- 
desin." 



^ct 



MESNEVI-1 SERIF §ERHi / IV. CtLT • MESNEVl-2 ♦ 

2743. " 2Xxa hi, arada senin illetin yoktur; o feragat gozlerin nurudur." 

"Qilnku miiddei ile muddea-aleyh arasinda senin kalbin bir garaz-i nef- 
sani ile ma'lul degildir. Senin bu garaz-i nefsamden feragatin, akil ve zeka 
gozlerinin nurudur. Binaenaleyh bu sayede hakliyi ve haksizi ayirt edebi- 
lirsin." 

$£ jj^ jJul c-JU \j OLiwUp i^T jj^ d\J*£>j£ \j JIp ji j\j 

2744. ue o iki alimi garazlan hbr etti. Onlann ilmini illei, hahirde eiti. 

"0 da'valanna alim olan iki hasmin garaz ve maksadlan, akillannin go- 
ziinu neticeyi gormekten kor etti. Onlann bilgilerini bu garazin illeti gomdii 
ve kabre koydu." 

^ ^ jjT cipl J( J* ^^J^^\j J^ 

2745. "Cehli illetsizlih alim eder; illei cfoniillerden ilmi hoyarir." 

"Onlann da'valanna cehlin olsa da, sendeki illetsizlik seni onlann da'va- 
lanna alim eder. Eger sende garaz-i nefsani illeti olursa, onlann da'valannin 
esasina ve esranna vukufun olsa bile, bu illet gonulden o ilmi ve vukufu ko- 
panr atar. Binaenaleyh hiikumde hakim olan ilim degil, garaz-i nefsani illeti 
olur. Ve bu garaz seni tarafgirlige sevk eder." 

2746. "Sen riisvet almadik$a tjoriicusiin; iama eltigin vakit Kor sun ve hendesin." 

"Sen da'vacilardan riisvet almadikca hakliyi ve haksizi goriicu olursun. 
Eger da'vacilardan gelecek menfaata goz dikmis, isen, hakliyi ve haksizi 
gormekten kor olursun ve onlann emirlerine ve arzulanna amade bir kole 
olmus, olursun ve menfaatini gordiigiin tarafi iltizam edersin." Hadis-i §e- 
rifte, u^o j*\J\j ^">ij ^\J\ *ui j^ y a ' n i» "Allah Teala riisvet verene ve ala- 
na ve arada vasita olana la* net etti" buyurulur. Ve diger bir hadfs-i §erffte 
de, ftUUJi ^yS tf iX±.\ vJtJu ^jji ya'ni, "Tama' alimlerin kalblerinden hik- 
meti giderir" buyurulur. Ve yine diger bir hadis-i §enfte de §6yle buyurulur: 
^JbJi j\ is^ti ^jaJi ou £ja)\ ja 4JU ijJuo^-i ya'ni, "Tama'dan Allah'a sigimmz. 
Zfra tama' tabiata rehber olur!" 



CN^> 



AHMED AVNt KONUK 

2747. u ^BeTi huyu hevaclan ayut etmi§im; $ehvete mensub olan lokmalan az ye- 

§urrah-i kiram, bu ve atideki beyitin Hz. Muaviye lisanindan beyan bu- 
yuruldugunu zikretmisjerdir. Fakat fakirin zevkine gore bu iki beyiti cenab-i 
Pir efendimiz kadimn lisanindan buyururlar. Ve bu kadi kissasinin bu ba- 
histe zikrinde de bir niikte-i dakikaya intikal olunur. da budur ki: §ah-i 
velayet Imam All (k. v.) hazretleri ile cenab-i Muaviye aralannda vaki' olan 
da'vadan dolayi, birgok kimseler mevki'-i kazada oturup, ma'lumat-i tari- 
hiyye uzerine lehte ve aleyhte birtakim hiikumler verirler. Halbuki yukan- 
da 2739 numarah beyitte zikrolunan hadis-i §erif mucibince, kadi iki alim 
arasinda bir cahildir. Binaenaleyh bu mes'eleyi mevzu'-i bahs edip muha- 
kemeye giri§mek ve lehte veya aleyhte hizkum vermekten ictinab etmek 
lazimdir. Hususiyle hayat-i diinyeviyyesinde heniiz sifat-i nefsaniyyeden 
kurtulmami§ olan kimselerin bu i§e kan§malan hie, caiz degildir. Zaman-i 
Hz. Pfr'de bu mes'elenin kendilerinden sual buyurulmasi uzerine, Mesne- 
vi-i §enfte bu Hz. Muaviye kissasini ve kadi hikayesini beyan buyurmak 
suretiyle, ehl-i irfana umumi bir cevab verdikleri anla§ihr. l§te bu ma' nay a 
mebni, bu beyt-i §erifi kadi lisanindan kendileri beyan buyururlar. Ve Mu- 
aviye aleyhtarlanmn bu kissayi ho§ gormemelerine cevap verip, buyurur- 
lar ki: "Ben huyumu ve tab'imi heva-yi nefsaniden ayirt etmisjm. Bu ha- 
yat-i diinyeviyyede §ehvani lokmalan az yemi§im ve nefsimin arzulanni 
az icra etmi§im. Binaenaleyh bu Mesnevi-i §erif teki beyanatim firaset-i 
hakikiyyeye mizsteniddir. Ey kari\ sakin i'tiraz etme ve yanh§ muhakeme 
yoluna gitme!" 

27 AS. "Henim $e§ni tutucu aonliim i^tkli oldu. CMuhahkak surette dogruyu ya- 
landan hilir!" 

"Benim gonliim zevk-i hakikat ile mutezevviktir ve hakikat nuruyla 
miinevverdir. Binaenaleyh hiikmunde dogru ile yalani fark ve temyiz eder. 
Ve bu hususta tarafgirlerin uydurduklan hilaf-i hakikat sozleri temyize 
muktedirdir." 






MESNEVI-i §ERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 
(?* 
\j < _ r Jbl ajjU^ d*jj\ j\j» \i' 

Muaviye'nin iblis'i ikrara getirmesi 



2749. "Sen heni muhukhak nicin uyanhrlxnl By Mebaz, sen uyanikhijin diis- 
mamsin! 

2750. "Sen afyon gtbisin, hey uyku getirirsin. Sen i$ki gibisin, akk ve ilmi ao- 

[2757] .„ 

turursun: 

y^» lfL>- y f b \j C+**\j j^ C~- \j CA* {\ **£ Cj*~* j\*r 

2751. "Sent $armih eimisim, ayah ol, dojjru style! Dogruyu hilirim, sen Meier 

i" 
arama: 

"garmih etmek", munazarada ilzam etmek ve garmiha gerilmis, gibi aciz 
birakmak ma'nasinadir. 

yt- j *Ja jJUl JL^U oV<~j~U» jl *£ f jb ^J? 01 U S j* j J* 

2752. " xr Ben herkesien onu taleh iuianm ki, o tab' ve huydu onun sahihi ola. 

Ya'ni, "Ben herkesten isti'dadimn musaid oldugu §eyi ve kabiliyyeti olan 
isj isterim." 

2753. nr Ben sirkeden sekerlik isiemem; ve muhannesten de askerlik istemem. 

"Muhannes", korkak ve kadm tabfath ve mef ul ma'nasinadir. Ya'ni, "Sir- 
kede tatlitik kabiliyyeti ve isti'dadi olmadigindan, ondan §ekerin yapacagi 
hizmeti beklemem. Ve muhanneste dahi kahramanlik ve feda-yi nefs isti'da- 
di olmadigindan, ondan da askerlik hizmetine muntazir olmam." 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

J$ J>- j\*j* I ^ Sy, j? j* j\ £j£ & d\j^ j^^> 

2754. ur Ben mecusiier aibi puttan aramam \d, o Diak ola; yakui Uiak'ian bir 
nisan ola." 

"Alemde Hak ve batil vardir. Mecusiier bu Hakk'i puttan ararlar; veyahud 
viicud-i Hakk'a bir ni§an ve alamet addederler. Onlann Hakk'i puta hasr 
edip orada aramalan ve ^j^'j ofjllji 'jlk <$ ^ (Rum, 30/22; §ura, 42/29) 
ayet-i kerimesi mucibince, semavat ve arzin hey'et-i mecmuasi ayat-i ilahiy- 
yeden oldugu halde, onlan birakip, miinhasiran putu viicud-i Hakk'a ni§an 
addetmeleri batildir. Binaenaleyh eger ben Hakk'in ancak ism-i MudilPin 
mazhan olan §eytandan zuhur ettigine kanaat edip, dogruyu ondan arar- 
sam, mecusilerin yaptigi batil bir fiiii yapmis, olurum." 



2755. n<r Ben cjubreden misk kokusunu aramam; ben irmak suyu l$incle kuru 
ker-pic aramaml" 

jJ^j Jub^S" jlJwj \jA yT ji- c— fjS' Fj£ jji OUsu-i j ,y> 

2756. wr Ben seyiandan hunu aramam; zira aayrdxr ki, heni hayira uyandirsmi" 

"Ben §eytandan, bir mu'minin namaz vaktinde uyandinlmasini bekle- 
mem. Zira mu'rnin ism-i Hadi'nin; ve §eytan ism-i Mudill'in mazhandir. Ve 
ism-i Mudill, ism-i Hadi'nin gayndir. Onun mazharlan da bittabi' gayr olur. 
Binaenaleyh agyardan yarin hizmeti olan hayir beklenemez." 

(^ 
tblis'in kendi zamirini Muaviye'ye dogru soylemesi 

2757. ^Dis dtbinden ona dedi: "By fiilan, seni onun \$\n uyandirdim: H^il!' 



&^ MESNEVI-! §ERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

"Di§ dibinden soylemek", dilini gigneyerek tekelluf-i tarn ile garesiz ifade-i 
meram etmekten kinayedir. Ya'ni, tblis Hz. Muaviye'nin isranna kar§i garesiz 
hakki soylemege ba§ladi da dedi ki: "Ey fiilan, seni uyandirmamin sebebi bu- 
dur. Bil ki.*" 

j\j cJj> j~j^ ^ jt jlx j^ c-pL*- jail ^j \s 

2758. w Ta hi namazda, devleti yukseh olan V^eyflamber' in arkasindan cemaate 
eri§esin. ' 

"Cenab-i Peygamber (s.a.v.) Efendimizin arkasinda cemaatla kihnan nama- 
za yeti§esin!" Bu beyana nazaran, Hz. Muaviye ile Iblis arasindaki bu miina- 
zaranin Risaletpenah efendimizin omr-i saadetlerinde vaki' oldugu anla§ilir. 

W* <j J^ d„>" J l«*- jA \J y J»j o5j jt jLj f 

2759, "Sger namaz vakitten aide idi, muhakhak sana bu cihan haranlik, ziyd- 
siz olnrd.nl" 

"Cihanin karanlik ve ziyasiz olmasi", §iddet-i kederden kinayedir. Ya'ni, 
"Eger namaz vakti gegmi§ olup, sen uykuda kalmi§ olsa idin, gok kederlenir- 
din ve cihan karanr idi." 

2760. ' JAldanmadan ve kederden, senin iki cjoziinden ktrhalar gtbi ya$lar giderdi." 

"Gabfn" burada, ma'tuf oldugu "derd" kannesiyle, ma'na-yi masdari ola- 
rak, "magbun olmak ve aldanmak" ma'nasinadir. "Me§k", su tulumu ve kirba 
ma'nasinadir. Ya'ni, "Aldanmaktan ve kederden, gok aglar ve ya§ dokerdin." 

2761. "Dter bir kimse bir taatta zevk iuiar; §ubhesiz ondan blr saat sabr edemez." 

"Her bir kimsenin bir nev'-i taatta zevki vardir. Ya'ni, kimi namazdan, ki- 
mi orugtan, kimi sadakadan, kimi tesbih ve tehlflden zevk alir ve bunlara kar- 
§i sabretmek elinden gelmez. Zfra zevki onu her an bu taata geker." 

jLJ jt fjj jS" j jLc £ jtf X*a ij^y Sj* j ouP 01 

2762. O aldanma ve keder yuz namaz olurdu. Uiani namaz ve hani o niya- 



r.. -.. i» 
juruiju! 



zm turui 



^CT 

c ^^ 



&^ AHMED AVNl KONUK "^® 

"0 uykuda kalmak suretiyle hasil olan zarar-i ma'nevi ve namaz vaktinin 
fevtinden kederlenme, vaktinde kilinan yiiz namaza muadil olurdu. vak- 
tinde kilinan namazm sevabi nerede; ve vakti gegen namazdan dolayi tees- 
siif ederek afv-i kusur igin yana yana Hakk'a olan munacatin fiirugu ve mi- 
ni nerede! 



(^ 



c-pU^»- jtc Ojd j (J ^JL> e >» jl d$jj>- Cjj~~>- LiJLjti 

Cemaat namazinin fevti uzerine o 
muhlisin hasret yemesinin fazileti 



2763. bir kimse mescidin icine giderdi, hulk mescidden disan cihar idi. 

2764. LAfe o!iu hi, mescidden cabuh disanya cihiyorlar?" diye cemaata somen 
oldu. 

2765. birisi ona dedi ki: ^U^eygamber namazi cemaatla hildi ve razdan fa- 
rig oldu." 

"Razdan farig oldu" buyurulmasi ile, namazm miinacat olmasina ve 
Hakk'a kendi sirnnin arzina i§aret buyurulur. 

2766. By ham adam, sen nereye gidiyorsun? Qiinhu ZPeygamber selam vermistir." 

2767. JAh! dedi; o ahtan disanya duman cikh, Onun ahi goniilden kan ko- 
kusunu veriyordti." 

^» 



MESNEVI-1 SERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



\J j* j\£ 6\ j *> j+iy lj ^1 C-if £**■ jl ^ d\ 

2768. O cemaaiian hirisi dedi: ur Du a/ii sen tana ver ue benim o namazim se- 
nin olsun." 

"Senin bu fart-i tahasstir ile ettigin ah benim olsun ve benim cemaatla kil- 
mis, oldugum namaz senin olsun. Bunlan miibadele edelim!" dedi. 

2769. *Dedi: "<S%hi ver dim ve namazi kabul eitim." O ahi yiiz niyaz ile al- 
di. 

"Namaza yeti§emeyen kimse bu teklffe razf olup, "Pek a'la, ettigim ahi Sa- 
na verdim ve senin namazim da kabul ettim" dedi. Ve cemaatla namaz kilan 
kimse dahi o ahi yiiz niyaz ve rica ile ondan aldi." 

Malum olsun ki, alem-i ma'nada boyle ali§ verifier cok olur. Her ne ka- 
dar maddiyyatta miistagrak olanlar bunu ma'nasiz ve gocukluk gibi telakkf 
ederlerse de, ism hakikati onlann zannettikleri gibi degildir. Irade-i be§erin 
pekbiiyiik rolii vardir. Nitekim manyetizma, hipnotizm hadisati, bu iradenin 
te'siratini bir nebzecik olsun be§eriyyete sezdirmektedir. 

2770. Qece ruyasinda ona hir hatif dedi ki: "Uiayat ve sifa suyunu satin 

[2778] j . „ 

"§ifl" (j&), "§ifa" (Ui) kelimesinin imalesidir. Cemaatla namaz kilan 
kimse gece rii'ya gordii ve rii'yasinda bir hatif ona dedi ki: "Cemaata yetise- 
meyen kimsenin ettigi ah, bir hayat ve §ifa suyu idi. Sen namazim verdin ve 
bu hayat ve §ifa suyunu satin aldin." 

2771. ur Bu ihtiyann ve hu duhuliin hiirmetine, biiiun halkm namazlan kabul 
oldu." 

Bu da hatifin sozunun maba'didir. Ya'ni, "Senin bu ali§ veri§i ihtiyann 
ve bu bey'e duhulun hiirmetine biitun halkin namazlan indallahta makbul 
oldu." 



AHMED AVNl KONUK 



C^ 



\j i j>" j>w« Aj jU^»j if^ri' J^' C-AaXj 

tblis'in Muaviye'ye kendi mekrine 
ikrar etmesinin tamami 



iL^J Jul) 0^» jJbl ^ J>- j>L* ilj jfA (j\ C-i>j (_^ijj^ ,_!*; 

2772. Dmdi S^zazil ona dedi: "€y adl veyi, mekrimi oriaya koymak lazimd.tr V 

"AzaziT, Iblfs'in ism-i kadfmi oldugu yukanda gecmi§ idl Ya'ni, fblfs Mu- 
aviye'ye dedi ki: "Ey adaletin beyi, mademki seni kandiramadim; artik hile- 
mi ve mekrimi meydana cikarmak icab etti!" 

2773. y Sger narnaztn jevt olaydi, o zaman goniil derdinden ah u jiaan vurur- 
dun." 

2774. O ieessiij ve o figan ve o niydz, iki yiiz zikri ve namazi gecerdi. 

2775. xxr B'6yle ah, hicabi yakmamak vein, hen korkudan seni uyandudim. 

"Hicib", "hicab" kelimesinin imale olunmu§udur. "Nehib" korku ma'nasi- 
nadir. "Sen namaz vaktini gecjrmekle bir hicab-i kesif icjne dusmiis, idin. 
Uyandigm vakit edecegin teessiif bu hicabi yirttiktan sonra, fazflette ve se- 
vabda vaktinde kildigin mamazm faziletini ve sevabini gegecek idi. Binaena- 
leyh bu hicabi boyle bir ah ile yakmamak igin, korktum seni uyandirdim." 

\j j» jJoU ^»lj jljj u \j j* J-iU ^1 jU^- 1; 

2776. ur Ta ki senin vein hoyle hir ah olmaya, ia ki senin vein ona hir yol ol- 
may at 






MESNEVI-t SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

Ta ki boyle kiymetli bir ahi edemeyesin ve senin igin boyle kiymetli bir 
aha yol acilmasm diye seni uyandirdim." 

j£~ j c^Ji* ja j IT p-u j* a&r {>j^ ^~^ j* ^y^ cf 

2777. "lien hasudum, hasedden boyle yaphm. ^Ben- diismamm, benim i$im 
mekr ve kmdir." 



C^ 



\j jl l y*^» 'OjU^ Oj^S" i]yi j <*J}\j&\ jl jju \j ^j^j) <jj\** ^y*- 

l'tiraftan ve Muaviye onun sozunii kabulden 
sonra Muaviye'nin iblis'e cevabi 



JuH \j j>\ y JjJjA y j\ J>1* jj£ c^\j JyTt cjf 

2778. Uedi: "$imdi doijru soyledin. Senden bn gelir, sen buna layiksm!" 

Hz. Muaviye Iblis'e cevaben dedi: "I§te sjmdi dogrusunu sdyledin. Ve sen- 
den beklenen de budur. Ve sen bu gibi hile ve fesadi icraya layiksin!" 

jL» C-^kJ-j ^S^ lU- (j\ ^j ja j\£j^> {Jj\* U S^ y ijj*?^ 

2779. u 6en oriimceksin, sinecji av tutarsm. By kopek, ben sinek detyilim, zah- 
mei fletirmei" 

2780. nr Ben akdoganim, bent sah sikar eder. I&r orumcek ne vakil bizim etra- 

[2789] * j - ?/ , 

jimizi dola§ir: 

2781. "DCadir oldukcu hele git sinek tut; ay ran tarafina sineklere sola vml" 






AHMED AVNI KONUK "®^® 

"Hela!" kelime-i tenbihtir. "Agah ol ve muteyakkiz ol!" demektir. Tiirkce 
"hele" suretinde musta'meldir. "Sala" Giyasu'l-Lugatm beyamna gore, bir 
§eyi vermek igin bir kimse tarafina bagirmaktir. Kuttib-i mu'tebere-i arabiy- 
yede bu ma'nasina tesaduf edilmemi§tir. 

Mesela Mevleviler dergahinda taam vakti geldikte, hucre-ni§in olanlara 
"Lokmaya sala!"; ve namaz vakti geldikge "Abdeste sala!"; ve mukabele ve 
sema'. vakti geldikte "Tennureye sala!" diye nida ederier. "Dug" ayran 
ma'nasinadir. Burada, hile ve tezvfrden kinayedir. Ya'ni Hz. Muaviye Iblis'e 
der ki: "Sen orlimceksin, isjn guciin sinek avlamaktir. Ben sinek degilim ki, 
beni avlayabilesin! Ben akdogan ku§uyum. Beni ancak §ah avlar. Binaena- 
leyh sen guciin yettikce git sinek avla ve ancak sinekleri hile ve tezvfratma 
da' vet et!" "Sinek"ten murad, ukul-i zaife ashabidir. 

2782. "Ue eger sen hot tarafina da' vet edersen, o da muhahkak ayran ve ya- 
lan olurJ." 

"Bal"dan murad, umur-i hayriyyedir. Ya'ni, "Ey tblis, sen umur-i hayriy- 
ye tarafina da' vet etsen, o da senin hilen ve yalanin icabidir!" 

*y ^>\^jf OT \j^S iS^ji y *y. ^y- iS*£ j^ \y* y 

2783. *Sen heni uyandirdm, uyku idl. Sen aemi aostzrdin, o air dab idi!' 

"Ben namaz vakti uykuda idim ve bu uyku zimninda bir hayir var idi. Sen 
ise beni bu haynn fevti maksadiyla uyandirdm. Senin bu uyandin§in zararli 
bir uyku oldu. Sen namaz vakti uyandirmagi, selamete cikaran bir gemi su- 
retinde gosterdin. Halbuki gemileri batiran bir girdab idi." 

LS^J J** j;?- jWj* y i£X>\y- ^ Olj j*- ji \y> y 

2784. "Sen heni ondan dolayi hayra da' vet ettin. Sen heni ondan daha iyi ha- 
yir dan siirdiin!" 

"Sen beni, zimninda zarar oldugundan dolayi hayra da'vet ettin. Sen be- 
ni da'vet ettigin hayirdan daha yuksek olan bir hayirdan siirdiin ve mahrum 
ettin!" 






t^ MESNEVf-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • 

Hirsizi eri§ip tutacak kadar yakla§mi§ olan hane 
sahibine, o §ahsin seslenmesi ile hirsizm kagmasi 



2785. Hr Ba oEfl. henzer ki, bir sakis evinde hirsizi gordii; onun arkasinda kostu. 

"Ey Iblis, senin buyiik bir hayir ve faideden alikoymak igin daha a§agi bir 
hayir ve faideye da'vetin bu kissaya benzer ki; bir §ahis evinde gordugii hir- 
sizin arkasmdan ko§tu." 

2786. u< Ta ki onun arkasinda iki u$ meydan kosiu. Otfihayel o yorgunluk onu 
ter \$inde huakh.' 

2787. w O hamlede ki, ona yakm geldi, hatta ona si$raya ve ease. 

Ya'ni, "0 hirsiza hemen bir hamlede sicrayip yakalayacak kadar yaklastt." 

2788. "^Diger hirsiz ona: *0d, id ki bu held alameilerini goresin!' dive ba- 
girdi." 

j\j j\j U^J J^- J~>. t J& >S t5* *£ JW J u^ ^Jj 

2789. w 6y i$ a<kmi y falrnk ol ve geri don! Ta ki Kali burada miiessif goresin!" 

"Ey hirsizi yakalamak ismin arkasinda kosan adam, cabuk ol ve geri don 
ki, teessiife sayan olan hali burada goresin!" 






&^ AHMED AVNl KONUK 

^j <y ji Oi ] >jj f ^ / >y- ^ >> "-*)* ^ -^ "^ 

2790. ^Dedi: Ola ki o iarafta bir hirsiz olsun; eger cabuk donmezsem bu be- 
[2798] ... . .if 

mm uzertme aider: 

"Hirsizin arkasindan ko§an adam dedi: 'Caiz ki o tarafta bir hirsiz daha ol- 
sun; eger gabuk donmezsem, belki bu ikinci hirsiz belasi da benim iizerime 
vakT olur."' 

2791. ^Levteme ve $ocuklanma el vurur. HZu htrstzi baglamak bana ne vakit 
j aide eder?' 

2792. nu musluman keremden beni cagiriyor. (3ger cabuk donmezsem ona ne- 
ddmei gelirl'" 

2793. iyilk isteyicinin iimid-i sefkati iizerine hirsizi birakh, yoldan geri geldi. 

2794. Hf ZWi: '61/ ii/i iosf, ah-ml nedir? Senin bu jiganin ve bagirman himin 
elindendir?'" 

2795. nr Dedi: ^Dsie hirsizin ayagmm izini gor. H^eyyus hirsiz bu iarafa git- 
mistirl' 

"Zen-be-muzd", kansini iicretle veren kimseye derler ki, "deyyus" demektir. 

2796. v J?te deyyus hirsizin ayaginin izi. 'TZu nakis ve xz iizerine onun arka- 
smda git!'." 

\jj y j±\{>j> *&f cr S S ^-/ cr 4 ^ ^ ^ ^ 

2797. Ur ±Wi: x 6y ahmak t bana ne soyliiyorsun? O^ihayet ben onu tutmus idiml' 



SSp^ MESNEVI-t §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

2798. 'tSenin baijirmandan hirsizi hirahiun. HSen sen esegi bir adam zannet- 
tim!' 

2799. v €i/ /tiari/ tu ne sagnadxr ve herzedir? HZen hakikati buldum, niacin ne 
otur r 

"Ben hakikati, ya'ni hirsmn kendisini buldum. Sen ise onun izinden ve 
alametinden bahsediyorsun! Hirsizm kendi dururken ayak izinin ne ehemmi- 
yeti olur!" 

2800. "^Dedi: xr Ben sana dojjrudan nisan veriyorum. HZu haktkaitan agah ol- 
ducfumun nisanidir .'" 

Bagiran adam dedi: 'Ben sana dogruya isal edecek olan izi ve ni§ani gos- 
teriyorum. Bu ise benim hakikattan agah oldugumun alametidir.' 

^^ J^ jij j lS*j* y <&i \j&\ *yf- \* y (Jj\J* <^ 

2801. Wf IWi: x &en yankesicisin, yahud ahmaksin! IZelki sen hustzsin ve bu 
halden dgahsin!' 

Hirsizi kogalayan kimse dedi: 'Mademki hakikattan agah oldugunun ni- 
§amni gosteriyorsun ve bu izin hakikati da hirsizm kendisidir; o halde sen o 
hakikatla muttehidsin. Binaenaleyh yankesicisin, veyahud miittehid oldugun 
§eyin hakikatini bilemeyecek kadar ahmaksin. Ve belki sen de onun gibi hir- 
sizsin ve onun bu hirsizligindan ve tecavuziinden agahsin!' 

2802. x< IKendi hasmimm sa$ini ^ekici olarak $ekiyordum; sen Dsie nisan! ai- 
ye onu kurtardin!' 

"Hasmim olan hirsizm kendisini yakaladim ve sagini cekici oldugum hal- 
de gekiyordum. Sen ise beni ize ve alamete da' vet ederek onu kurtardin." 

Cenab-i Pir efendimiz bu rumuzat altinda miistetir olan ma'naya intikalen 
buyururlar ki: 



AHMED AVNl KONUK 

oLj Li j£~ Obi JU*J j-3 <^^pr j\ fjy. u* J^ <^-¥r y 

2803, Sen cihet soyleyicisin, ben ciheilerden haricim. Uisal icinde dydi ydhud 
beyyindt soyleyicisin 1 / 

Terciime olunan ma'nayagore "cihet-gu" ve "ayat-gu" vasf-i terklbfdir ki, 
"cihet soyleyici" ve "ayat soyleyici" demek olur. Ya'ni, *Ey beni gagiran kim- 
se, sen jjj c^^j <J>J* ^t ya'ni, 'Hirsiz bu tarafa gitmi§tir' diyerek bana cihet 
soyleyicisin. Ve ben vasl iginde iken sen ayat ve delail soyleyicisin. Ben ise 
hirsizin kendisini tutmus, ve cihet aramaktan harice gikmi§ idim. Zira matlu- 
bu bulduktan sonra onu taleb etmek abestir.' 

Ankaravi hazretlerinin verdigi ma'naya gore, "cihet-gu" vasf-i terkibi; ve 
"ayat-gu"daki "ku", kaf-i Arabi ile "Hani?" ma'nasinadir. Ya'ni, 'Sen cihet 
soyleyicisin, ben ise cihetlerden haricim. Visal iginde ayat ve delail hani? 
Ya'ni, hakikata vasil olundugu vakit, o hakikatin alametlerini ve delfllerini 
aramaga hacet kahr mi? Ve hakikatin kendisine vusul halinde, artik onun si- 
fati ve asan ile me§gul oftnamn ma 'nasi olur mu?' demek olur. 



2804. x Sifattan mancub olan aclam sun'u goriir. Sifdiia odur ki, o zati gaib et- 
mistir!' 

Ya'ni, "Sifatin perdesi, masnuat olan e§yadir; ve Zat'in perdesi sifattir. Bi- 
naenaleyh sifattan gafil ve zahil olan kimse, o perdenin haricinde kalan 
sun'u ya'ni masnuat-i ilahiyye olan e§yayi goriir. Ve onun perdesi olan sifat- 
Ian mu§ahede eden kimse dahi bittabi' Zat'in mii§ahedesinden harig kahr ve 
bu miisahedesinde Zat'i gaib etmis, olur." Boyle olunca, ashab-i miisahede tig 
kisim olmu§ olur. Bir kismi, masnuatin zatinda mahbus olmusjardir ve ondan 
nefsani istifade ederler ve asla sifata intikal edemezler. Bunlar hem sifattan 
ve hem de Zat'tan mahcublardir. Ve bir kismi dahi, masnuattan sifata intikal 
etmisjerdir; ve lakin sifattan gegip Zat-i bahta yol bulamami§lardir. Ve bir kis- 
mi, Zat'ta miistagrak olup, masnuattan ve sifattan gafil ve zahildirler. Hind 
§arihlerinin hiilasaten ve izahen beyani budur. Fakat fakire gore bu beyt-i §e- 
rifte bir vecih daha varid olur. da budur ki: Sifattan dolayi Zat'tan mancub 
olan kimse sun'u goriir ve masnuatta Zat'in sereyanini idrak etmez. Binaena- 
leyh Zat'i gaib etmis, olan kimse sifat iginde mustagraktir. Bu ma'naya gore, 
sifati musahededen mahcub olanlann zikri bu beyitin mazmunundan harig 
kahr. Zira onlann hali zikre §ayan degildir. Qiinku bu mu§ahedenin asla kry- 






MESNEVt-t §ERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

meti yoktur. Bu miisahede, his gozuniin tabu olan bir gdriisudur; men§ein- 
den bi-haberdir. Ve hayvanlar dahi esjayi bu goriisje goriirler ve hallerine 
gore ondan istifade ederler. 

Ve malum olsun ki, ehl-i siilukun suhudu uc. vecih iledir. Birisi, e§yada 
zat-i Hakk'in ancak sifatim gormektir. Ve digeri, ancak Zat'i mu§ahede edip, 
sifattan ve e§yadan gafil ve zahil olmaktir. Ve ucunriisu, Zat ile beraber sifa- 
ti gormektir. Birincisi "fark" halidir ki, sifat Zat'a perde olur. lkincisi "cem* " 
ve "fena fillah" halidir ki, Zat sifata perde olur. Ugunciisu "cem'u'1-cem' " ve 
"baka-billah" halidir ki, bu mertebede sifat Zat'a perde olmadigi gibi, Zat dahi 
sifata perde olmaz. Bu hal kamil ve mukemmil olan zevatin ve verese-i kum- 
melinin halidir. Bu beyt-i §erifte birinci hale; ve atideki beyitte dahi ikinci ha- 
le i§aret buyurulur. 

2805. By ocjuI, vasillar Jlat'in cjarki&wlar; ne vakit onun sifahna nazar ederler? 

Sifat perdesinden kurtulup, Hakk'm zatmda faru olanlar asla sifata nazar 
edemezler. Zfra Zat sifatm perdesi olur. 

2806. Uaktaki senin ha§in irmagin dihinde ola, ne vakit cjoziin suyun rengine 
diiser? 

Bu beyt-i §erff "fena-fillah" haline misaldir. Nitekim, basmi irmagin dibi- 
ne daldirdigin vakit, suyun rengini goremezsin. I§te boylece, Hakk'in zatin- 
da miistagrak olanlar dahi, renklerden ibaret olan O'nun sifatina nazar ede- 
mezler. 

yJ^ y (Jib (jJj^u ^y* (j-J . j** j ^) j^ *~>\ dX>j. j J 

2807. Ue eger di-pten suyun rengine fieri gelsen, imdi sen sari verdin, palast 
aldm! 

"§a'r'\ kil ve ince ipek libas; ve "palas", kaba kebe ma'nasinadir. Ya'ni, 
"Eger irmagin dibinden ba§ini irmagin sathina gikanp suyun rengine baksan, bil 
ki ince ipek libas verdin; onun yerine kaba bir kebeyi aldin ve "fena" halinden, 
evvelki "fark" haline ve sifat perdesine riicu' ederek, zevk-i vahdetten alam-i 
kesrata dii§tun. Bu ise, yuksek bir mertebeden a§agi bir derekeye sukuttur." 



AHMED AVNl KONUK 



2808. Srvamm taah, havassm giinahidir; avamm vaslati, havassin hictibi hill 

Saliklerin avami, sifata teveccuh ile taat ederler. Binaenaleyh onlar hica- 
bat-i nuraniyye .igindedirler. Bu hicab-i nuranf ise, havass-i evliya indinde 
gunah addolunur. Saliklerin avami bu hicab-i nuraniyi ayn-i vuslat bilirler. 

Halbuki havass indinde bu sifat zat-i Hakk'in hicabidir. Nitekim muhak- 
kiklar u*A ] ^^ jL^ 1 ^^^ ya'ni, "Ebrann hasenati mukarreblerin seyyiati- 
dir" demi§lerdir. 



Vezirin hikayesidir ki, padi§ah onu 
vezaretten azl etti ve muhtesiblik verdi 



2809. $ah Vxr vezxri muhiesih ya-parsa, §ah onun muhihhi olmaz, onun Hu$ma- 
m olur. 

"Muhtesib", fenahklan men'e me'mur olan zabita me'muru ma'nasinadir, 
Ya'ni "Bir hiikumdar kendisine vezlr ittihaz ettigi bir kimseyi zabita me'mu- 
ni yaparsa bu o kimsenin hakkinda hiikumdann lutfu ve muhabbeti eseri de- 
gil, belki gazabi ve adaveti eseridir." 

Bu beyit, yukanda gegen 2807 numarali beyite merbuttur. 

2810. O vezu dahi hir cjiinah yapmt$ olur. OVafar sehebsiz tacjayuiir olmaz. 

[2818] 

"Na-gezir", nagar ve zarun ma'nasinadir. Bu beyt-i §erifte sure-i Ra'd'da 
vaki' '(Hf-iit u \}% J*-^C'X V ill oi (Ra'd. 13/11) ya'ni, "Allah Teala, ne- 
fislerinde olan ahvali 6ozmadikca bir kavmin ahvalini bozmaz" ayet-i keri- 
mesine isaret buyurulur. Bu ayet-i kerime ferdi ve igtimaf bir diistur-i azim- 






fp^" MESNEVf-1 §ER1F §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • 

dir. Ya'ni, "Hak Teala hazretleri bir kimse kendi nefsindeki saiahi bozmadik- 
ga, onun ahval-i umumiyyesindeki rahat ve saiahi bozmaz. Ve keza bir 
hey'et-i ictimaiyye miinasebat-i umumiyyesindeki saiahi bozmadikga, Hak 
Teala o hey'etin ni'met ve rahatmi bozmaz" demek olur. 

2811. ki evvelden muhiesib oldu, muhahkak onun icin ibiidadan o baht ve 
naslb olmusinr. 

Ya'ni, "Bu alem-i surette evvelden zabita me'muru olarak zahir olup ve- 
zaret mertebesine vasil olmamis, olan bir kimse hakkinda bir §ey denemez. 
Onun bu hal-i iftitahimn devamina nazaran, boyle bir kimse hakkinda, 
"Onun bu hali, bahti ve nasibi, ya'ni ayn-i sabitesinin isti'dadi iktizasmdan- 
dir" denebilir. 

2812. Jakai o ki evvel sahin veziri olmusinr, muhtesib yaymaija sebeb kotii fi- 
ilidir. 

"Fakat o kimse ki, bu alem-i surette evvela makam-i fenaya vasil olarak 
Hakk'm halifesi ve veziri olmus, iken, ba'dehu Hakk'in onu zabita me'muru 
yapmasmm sebebi hig §ubhe yoktur ki, onun kotii fiilidir." Bu kissada, Hz. 
Muaviye'nin evvelki ve sonraki haline isaret oldugu mahsiisdur. 

2813. uakiaki sah seni dsitdnesinden huzuruna go-aira, tekrar asitane tarafina 
gen sure. 

"Asitane "den maksud, alem-i surettir. Ya'ni, "Vaktaki §ah-i hakiki olan 
Hak seni asitane olan alem-i keserat ve kesafetten huzuruna, ya'ni fena Al- 
lah mertebesine da' vet edip, ba'dehu tekrar alem-i kesafet tarafina reddede." 

2814. Sen muhakkak bil ki, bir kabahat etmissin; cehilden dolaui cebri one ae- 
tirmissin! 

"Sen muhakkak bil ki, bir giinah ve kabahat yapmi§sin; ve bu kabahatin se- 
bebi ile alem-i hicaba reddolunmu§sun. Fakat cehlinden dolayi hakikat-i hali ve 






AHMED AVNl KONUK 



kendi kabahatini gormeyip, cebri one surer ve kaza-yi ilahiye iftira edersin." Zi- 
ra kaza-yi ilahf senin isti'dadma gore olan hukumdiir. Ve senin isti'dadin ise ev- 
velce vezaret mertebesi olan fena fillah mertebesine ve makam-i cem'a kadar 
terakki etmene bakilirsa pek parlak imi§. Lakin ne care ki, senin bu giine§ gibi 
parlak olan isti'dadini kusufa ugratan senin curum ve giinahindir! 

2815. 'Dersin ki: ur Benini i$in nasUb ve kismet hu olmustw." Dmdi ni$in diin- 
kii o devlet senin elinde olmustur? 

Dersin ki, "Bu benim mertebe-i aliyeden sukutum, benim ayn-i sabitemin 
isti'dadi iktizasidir ve ezelf olan kismetim ve nasibim bu olmu§tur." Madem- 
ki isti'dadin boyle dun imi§, o halde diinku devlet ve saadetin senin eline ne- 
den dolayi gecmis, idi? Eger ezeldeki isti'dadin parlak olmasa idi, o gaib etti- 
gin devlet ve saadet eline gecer mi idi? 

2816. Oiendi kismetini, cehlinden sen kendin kestin. Ehil olan adam kendi kis- 
metini arhnr! 

"Binaenaleyh kendi nasfb-i ezelmi, cehlin sebebiyle sen kendi elin ile kes- 
mi§ oldun. Burada sana cebr eden olmadi. Ehliyyetini kendin akfm biraktin. 
Zira bu alem-i suret alem-i sa'ydir. Cehlden nefret ve ilme ehliyyet gosteren 
adam, sa'y ile parlak isti'dadinin semeresini iktitaf edip, nasibini artinr; tak- 
dir-i ilahiye buhtan etmez!" 

t)[£j\ t J\>-L* j\r*3 Jl>*— V» ) Oliiu* «.AaA* 

Mimafiklann kissasi ve onlann Mescid-i Dirar yapmasi 



2817. Sijer Dim' an in naklinden dinlersen, o ejjri gidicilikte diger hir misal la- 
yikhr. 



C £P? 5 



©X^ MESNEVI-f §ERfF $ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^® 

Ya'ni, "Ey sami', eger Kur'an-i Kerim'in nakline kemal-i dikkatle kulak 
tutarsan, hile ve telbis yapmak suretiyle egri hareket hakkinda ba§ka bir 
misal daha zikrini munasib gorurum!" Bu beyt-i serffte, sure-i Tevbe'de 
munafiklar hakkinda beyan buyurulan su ayet-i kerimeye i§aret buyuru- 

lur: {jA <dyjj <dll <— >jU~ i yJ I^Lv^jtj l yx*yJ\ ^ Lajyi^j \j>£ j ^j^s^ 9 f*k*-*~* IjA>*jI <y,J^\j 

Q ^ ^ Sf a^Ytfi ^I j+£ '«% <y^ v ! ^ Vo^Aj j5 (Tevb'e, 9/107-108) 
Ya'ni, "0 kimseler ki, zarar ve kufur ve mu'minler arasim tefrfk ve evvel- 
ce Allah ve ResuliTyle muharib olan kimseye intizar igin mescid bina etti- 
ler; 'Biz iyilik murad ettik.' diye de yerhin ettiler. Halbuki Allah Teala on- 
lann yalanci olduklanna §ehadet eder. Asia orada namaza kaim olma!" 

Tefsirlerin beyanina gore bu kissanin hiilasasi budur ki: Bent Amr ve Be- 
rn Avf Mescid-i Kuba'yi bina ettikten sonra Risalet-penah Efendimiz o mes- 
cidde ashab-i kirami ile beraber namaz kildilar. Bu kabflelerin ihvam olan 
Bern Ganem b. Beni Avf bunlari kiskandilar; aynca bir mescid daha bina et- 
tiler ve §am'da mukim olan Ebu Amir ismindeki rahibi celb edip orada imam 
yapmaga ve onun vesayasi dairesinde hareket etmege niyet ettiler. Bu Ebu 
Amir dedikleri §ahis, evvelce Resul-i Ekrem efendimiz ile muharebe etmis, 
ve Uhud gazasinda daResul-i Ekrem'in yiizune kar§i "Seninle hangi taife 
muharebe ederse, ben onlar ile beraber olup, seninle mukabele edecegim!" 
demis, idi. Mescidin binasi bittikten sonra Resul-i Ekrem Efendimize gelip, 
"Ya Resulallah, ihtiyag ve yagmurlu geceler igin bir mescid yaptik. Ashab-i 
kiramin ile beraber orada namaz kilmani arzu ediyo ruz!" dediler. 
Risaletpenah Efendimiz giyinip onlarla beraber kalkti o sirada bu ayet-i ke- 
rime nazil oldu. 

2818. ^dyle hir eflri oyunu cift ve iekte ehl-i nifdk ZPe^amher ile oyna&dar. 

"Tek mi, gift mi?", meshur oyunun adidir. Avucunda olan §eylerin tek mi, 
yahut gift mi oldugunu oyuncular birbirlerine sorarlar. Hiilasasi mechulu bil- 
mekten ibarettir. Bu Mescid-i Dirar dahi Peygamber'e kar§i "Tek mi gift mi?" 
oyunu mesabesinde idi. Zfra iyilik perdesi altmda fesad-i meghul var idi. 

2819. dediler ki: Uf Dw'i Slh-mecii nin izzeti vein hir mescid ya-palim!" Dial- 
huki o hasedcilik idi. 



AHMED AVNt KONUK 



2820. n^oyle bir egri oyunu oynadilar. Onun mescidinden ha$ka bir mescia 

[2828] f 

yaphlar. 

2821. ^jDo^emesmi ue tavanim ve kuhhesini lezyin etmi§, jakat cemaalin tefri- 
hini istemis idiler, 

Zahirde levazimiyla beraber miizeyyen bir cami* yapmi§ idiler. Fakat ba- 
tinda cemaat-i muslimin arasina nifak sokup, aralanni tefrik etmek istemis, 
idiler. 

2822. 04iyaz ile ZPeygamber'in nezdine cjeldiler; deve gtbi onun huzurunda diz 
cbkiuler. 

"Labe" temelluk ve yaltaklanmak ve tatli dillilik ma'nasinadir. Ya'ni, "Su- 
ret-i zahirede huzur-i Peygamberf de temelluk ve tabasbus yaptilar." Nitekim 
bir kimse bir mes'elede haddinden fazla temelluk ederse ihtiyat lazimdir. 

2823. $oy\e hi: "Gy Zriakh'in Ulesulii, muhsinlih i$in o mescid tarafina hade- 
mini rencide edesin!" 

"Ey Hakk'in Resulli, bizi ihsarunla memnun etmek igin o yaptigimiz mes- 
cid tarafina adim atmak zahmetini ihtiyar buyur!" 

2824. "Qamurhi ve hulutlu guniin mescididir. ^aruret giinuniin ve ihtiyac vak- 
iinin mescididir! 

2825. nr td ki hir garth orada hayir ve yer hula, ta ki bu hizmet evi cogalal" 

Ya'ni, "Biz bu mescidi niyyet-i hayriyye ile yaptik. Evi barki olmayan gu- 
raba Ashab-i Suffe gibi orada sakin olurlar ve bu mtinasebetle mii'minlere 
hizmet edecek ev ve ibadethane cogalmi§ olur." 



m 3 



ggK 3 " MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • "^B§ 

2826. "To hi dvnin sian coh ve dolu old. 2%ra hi act is yaran ile hos ola!" 

"§iar", alamet ve asar ma'nasinadir. Ya'ni, "Bu mescidi yapmak suretiyle 
asar-i din gogalmis, ve Islam vatam bu gibi asar ile dolmus, olur. Qtinku nefse 
aci gelen ibadet emri dostlann bir araya toplanmasryla kolay ve zevkli olur." 

2827. nr Bir saat o mahalle le$rif ver. Ilizi tezhiye el, bizden ta'rif ver!" 

"0 yaptigimiz mescidde ashab-i kiramm ile beraber namaz kilmak suretiy- 
le o mahalle §eref bah§et; bizi sair kabail arasinda tezkiye et ve bizim husn-i 
halimizi i'lan ederek onlann arasinda ma'ruf kil!" 

2828. "CAiescidi ve ashab-i mescidi ohsa. Sen aysin, biz geceyiz; bir dem bize 
muvajahat ell" 

2829. Ta hi senin cemalinden cjece giinduz gibi olsun. By, senin cemalin can 
parlalici cjiinesiir!" 

2830. 6y yazik ki, o soz cjoniilden olaydt, nihdyel o laifenin muradi hasil olurdu! 

Yazik o parlak sozlere ki, eger o sozler hfle ve telbis olmayip, kemal-i sa- 
mimiyetle goniilden olaydi, akibet o Bent Ganem b. Avf taifesinin muradi 
kendiliginden hasil olurdu! 

2831. JZiiluj hi cjonulsiiz ve cansiz dile gelir, ey dosllar, hiilhantn yesilliiji gibi 
olur! 

"Tun", kulhan ma'nasinadir. Burada mahall-i necaset ve glibrelik mahal , 
demektir. 

Ya'ni, "Kalb ve ruhun niyyeti hilafina olarak, yalniz dilden gelen latif soz- 
ler, ey hakiki dost olan mii'min kardesterim, giibrelikte biten yesjllik mesabe- 
sindedir!" 



GNg^ 



AHMED AVNl KONUK 

/ 

2832. Ona la uzakian bak, ge$; ey ojjul, yemege ve koklamajja layik olmaz! 

"Bu da suret-i zahirede bir letafet ve yesjlliktir. Fakat igine dalma, uzak- 
tan bak da gee! Ey ogul, orada biten yenecek yesjllikler yemege ve koklama- 
ga layik degildir. Sakin onlar ile intifa' etme!" 

2833. "<S%cjah ol, bi-vefalann lutfu iarafina cjiime ki, o harah k'6-prii olur, iyi 
dinle!" 

"Aklini basma al da, bi-vefalann bu gibi latif sozlerine ve va'dlerine al- 
danma. lutuflar ve va'dler bir harab koprii gibidir!" 

2834. "Gjje-r bir cahil onun iizerine ayagini vursa, o ho-prii yikihr ve o ayacji kirar." 

"Eger liituf ve mevaidin curiikliigune vakif olmayan bir kimse o ciiriik 
iizerine adim atarsa, o koprii derhal yikilir ve adim atan ayagi da kirar." 

2835. w !7ier nerede asker bozuimu§ olursa, iki-uc cjevsehten ve muhannesten olur. 

Her nerede miinhezim olmu§ bir ordu olursa, bu inhizam birkac zaifu'l- 
kalb ve korkak kimsenin yiiziinden vaki* olur. 

2836. O merJ ^itt siZa/t tie s»ya gelir; XK Dste yar-i gar!" diye ona goniil koyarlar. 

"0 muhannes, ya'ni kadin tabiatli olan korkak, silahli olarak saff-i harbe 
gelir; onun suret-i zahiresine bakanlar, "l§te bu mu§kil vaz'iyyet icjnde bize 
bir yardimci arkadasj" diyerek ona goniil koyar ve i'timad ederler." 

\j jj C^J^j xS*J~j j\ jfoj L^*j>- j Jj~> j?r Ajb ^So jj 

2837. * ^Lahm gordiiiju vakit yiiz gevirir; onun giimesi senin arkani hirar." 

"0 korkak kimse ba§kasihm yaralandigmi gorse, veyahut kendisi ciiz'i bir 
yara alsa, derhal yiiz cevirir. Onun saff-i harbden geri kacmasi senin arkan- 



PpT 35 " MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "^§ 

daki arkadasjanni da urkutur ve senin metanetini kesr eder. Ve istilah-i as- 
keride "panik" dedikleri bir inhizam-i azime badi olur." 

2838. H&u uzunclur ve $ok olur; ve o $ey ki maksuMnr, cjizli olw. 

Bu bahis uzundur, tafsil ettikge teselsul eder ve soz gogahr ve maksudu- 
muz olan bahis geride ve mestur kalir. 



C^' 



J6jj <J?*j\j*2 -b»t— v» Aj \j \j £*%*j\ aJ^- j^J^J t)U»U* C&ij* 

Onu Mescid-i Dirar'a gotiirmeleri icin 
munafiklann Peygamber (a.s.)i aldatmasi 



2839. ZResul-i Utah, iizerine efsunlar okuiular; mekr ve heeler ahni siircluler. 

"Rah§" §ehname'de kahramanligi hikaye olunan Rustem'in atinin ismi- 
dir. Burada, istiare tankiyla kullamlmi§tir. "Fusun" ve "efsun", bir kimseyi 
teshir icin okunup ufurulen havassa derler. Tiirkce'de "apsun" derler. Ya'ni, 
"0 munafiklar Resul-i Ekrem Efendimizi teshir igin, apsun gibi olan latif soz- 
leri soylediler ve mekr ve hile atim one surdiiler." 

2840. O mihrihan ve mernamei mezhebli U^esul, one tebessumtlen ha$ka ve 
"U^eki'/'den ha$ka $ey fletirmecli. 

"Mihriban", muhabbetli demektir. Ya'ni, "lbadullaha muhabbetli ve tab'-i 
§erifleri merhametle memzuc olan Resul-i zf§an Efendimiz onlann bu sozlerine 
kar§i tebesstimden ve "Peki" soziinden baska turlii bir mukabelede bulunmadi." 

2841. cemaatin $ukurlerini udci etii; icabeite kasidlan $aa etti. 



AHMED AVNl KONUK 



cemaata tesekkiir etti ve mescide gitmeyi kabul hususunda, hile ve 
mekr kasd eden o taifeyi bu muvafakatiyle memnun etti. 

2842. Omin. oniinde onlann mekri, siii icinde kil gibi hirer hirer (joruniirdu. 

Maamafih huzur-i Risaletpenahi de o taifenin mekri ve hflesi, beyaz sut 
icinde yuzen kara Mar gibi birer birer gorunurdii. 

<Ju)& jl cJS" ^ ^bLi lj jJti> ■ tJukl 6\ ijS' ^ oJLo Sj \j <sy> 

2843. O laiif, kill gorulmemis ya-pli. O zarif, suie *tlAferinl" deli. 

latff olan Nebiyy-i zi§an, onlann zahirde siit mesabesindeki latif sozle- 
rinde miindemic. kara kil gibi olan hilelerini gormemis, gibi davrandi ve izhar 
buyurmadi. zarif Peygamber-i zf§an, onlann siit mesabesindeki latff sozle- 
rine, "Aferin, te§ekkurederim!" buyurdu. 

<U^ jl *} jl JJ>\j\y>- **Z*?r <L»Jl4i j J>^» ^y. jljlj^ X*0 

2844. ^$iiz binlerce mekr ve hile kilimn hevsinden o clem gozii uuntiu. 

Onlann bu latff sozlerinde gizledikleri hile ve mekr killannin hepsinden 
gozunii o esnada yumdu ve bir §ey demedi. 

^jlLLX** U-i jl ^y* Li j> > £ j>tj jl syjp ^y *^~~*^j 

2845. herem denizi dojjru huyurdu ki: xxr Ben size sizden daha miisfikim." 

kerem deryasi olan Resul-i Ekrem Efendimiz pek dogru olarak buyurur- 
du ki: "Ben size sizden daha ziyade §efkatli ve merhametliyim." Bu beyt-i §e- 
rffte, Ebu Hureyre hazretlerinden mervi olan su hadis-i §erife i§aret buyuru- 

Ya'ni, "Ben mti'minlere kendi nefislerinden evlayim. Binaenaieyh mii'minler- 
den bir kimse vefat edip bore birakirsa, onun edasi benim uzerime lazimdir. 
Eger mal birakirsa, onun varislerine aittir." Ve sure-i Ahzab'da da, Jj "J$\ 
'r+yM 'ja 'j^'iX (Ahzab, 33/6) ["Peygamber, mti'minlere kendi canlanndan 
daha yakmdir."] buyurulmu§tur. 

2846. \Ben $ok i$ikli ve ziyade nahos alevli hir atesin kenannda oturm\i$um. 






MESNEVf-t SERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

2847. Siz pervane aihi o tarafa ko$ucusunuz. H^enim her iki dim pervane sii- 
riicii olmu$tur. 

Bu iki beyit, BuhM-i §erifte Ebu Hureyre hazretlerinden mervi olan su ha- 
dis-i §erifm ma'na-yi mumfidir. j>i>Ji J*>- ^^ t. o fr L>i uu ijU ^ij^-i J^rj Ji*^ ji* 

ifc» Dj*>^- pi j^uji ^ ^u Ya'ni, "Benim meselim, ate§ yakmis, olan bir adam 
meseli gibidir. Ates, alevlendigi vakit pervaneler etrafinda dola§irlar ve ate§e 
vaki' olan bu hayvanlan o adam men' eder ve onlar ona galebe edip ate§e 
hucum ederler. tmdi, ben sizi ate§ten men'e muba§irim ve 'Ate§ten kaciniz!' 
derim; siz ise ate§e hiicum edersinizl" "Ates/'ten murad, zulumat-i tabiiyye ve 
heva-yi nefsaniyyedir. Ve "men* "den murad, ahkam-i §er'iyyeye da'vettir. 

J^p j j^La ij j£i> fr- CJjJ> ' Jj^j ssj' d\jj b" J-i 0\ji djs? 

2848. Uaktaki onun iizerine oltlu, id ki ^Jlesnl revdn ola. *£}uldan dinleme!" 
Aiye Diakk'in cjayreti sada vur du. 

"Gul"dan murad, miinafiklardir. Ya'ni, "Munafiklann tatli sozleri iizerine 
zahiren Resul-i Ekrem Efendimiz Mescid-i Dirar tarafma gitmege karar verdi. 
Fakat Hakk'in gayreti 'Gal mesabesinde olan munafiklann soziinu dinleme!' 
diye Peygamber-i zi§ana vahiy gonderdi." Bu vahiy ayeti yukanda zikredil- 
mi§ idi. 

x>\ oijjT^jTc—o^ii* <JU^- x>\ 9$Jf c~L>- jj>~* <j\~~>- j^ 

2849. <$oyle ki hu hahisler mekr ve Kile etmi$tir. [jeiirmi§ olduklan $eyin ciim- 
lesi makluhdur. 

Soyledikleri tatli sozlerin ic yuzii ba§kadir. Batinda fena du§uniirler, zahir- 
de iyi soyliiyorlar. 

> 

2850. Onlann kasii kara yuzliiliikien ha$kasi olmadi. OVasram ve yahudi 
dlnin hay rim ne vakit ister? 

Onlann maksadlan kalb yuzlerinin karahgidir. Nasrani ve yahudi hig dfn-i 
Islam' in haynni ister ve onlann hayn icjn mescid bina ederler mi? 



rjK^ AHMED AVNI KONUK 



2851. Cehennemin hopriisii iizerine bir mescid yaphlar; L/tuaa ile huelerin 
nerdini oynaddar. 

"Nerd", tavla ma'nasinachr. "Cehennem k6prusu"nden murad, sifat-i nef- 
saniyyedir. Ya'ni, "Miinafiklar sifat-i nefsaniyyelerine mtisteniden bir mescid 
yaptilar ve bu mescidi hilelerine alet yapip, Hakk'a kar§i tavla oyunu gibi bir 
oyun oynadilar." 

2852. Onlarin kasdi ashab-i Ulesul'ii tefnktir. Dier fuzul Dtahk'm jazlim 
ne vakit tanir? 

munafiklann bu mescidi yapmalanndaki maksadlan, Resul-i Ekrem'in 
ashab-i kirami arasina tefrika dij§urmektir. Ittihad ve ittifakin fazl-i Hak ol- 
dugunu, her fuzul ve her had-na-§inas hie. taniyabilir mi? 

2853. Ta hi bir miinhiri <§am'dan huraya ceksinler. xXra miinkirler ontin 
va zi ile sarhosturlar . 

Ankaravi niishasmda "cahudi" (^y^r)dir. Mlinkir ma'nasinadir. Hind 
niishalannda "cehudi" (^^Odir. Bir yahudi demek olur. Bundan murad, 
yukanda zikr olunan Ebu Amir ismindeki rahibdir. 

2854. U^eygamber buyurdu hi: "'iPeki, jakat biz yol arzusu iizerindeyiz ve ga- 
za azmi uzenndeyiz. 

Resul-i Ekrem hazretleri munafiklann da'vetine cevaben buyurdular ki: 
"Biz §imdiki halde Teblik gazasi seferine muteveccih olduk." 

jljj ^J? Jijj Jj>t^-4 01 tSy Ol^Sjl ^£ j\i dy? yi~- jj} 

2855. "Uahtaki bu seferden cjeri doneyim, ondan soma o mescid iarapna revan 
olayim revan." 

oijj f>f oijj : "Gerdem" "gesten" masdannin fiil-i muzari'i olduguna gore, 
ikinci "revan" te'kid ma'nasim ifade eder, Ya'ni, "Gidici olayim gidici!" demektir. 






gfpr^ MESNEVl-I §ERIF §ERHl / IV. ClLT * MESNEVI-2 • "^® 

2856. Onlann def'ini soyledi ve gaza tarafina kostu. Oiilekarlara, kdeden hir 
tavla oyunu duzdii. 

Miinafiklann cezalan kendi amellerinin cinsinden olmak tizere, Resul-i 
Ekrem efendimiz onlann hileierine mukabil bir oyun olarak, bu tarik-i hile ile 
onlan def buyurdu ve ciddi bir i§ olan gazaya mitteveccih oldu. Zfra bu su- 
ret, emr-i ilahiye muvafiktir. Nitekim Kur'an-i Kenm'de, ijaiu °?£1* '^ai» jli 
jiS <jj^\ C jL Up (Bakara, 2/194) ya'ni, "Kim ki sizin iizerinize tecavuz 
ederse, siz de sizin iizerinize tecavuz ettigi §eyin misliyle onun iizerine teca- 
vuz edin" buyurulur. 

JJJui (t-i'U 5-o.APj d\ l_JLL> JJJUl jb IjP jl JUL j^t- 

2857. Uaktaki gazadan geldi, iekrdr geldiler, va'de-i maziye -pen$e urdular. 

Resul-i Ekrem Efendimiz selametle gazadan avdet buyurdular; miinafiklar 
tekrar geldiler ve Resul-i Ekrem Efendimizin evvelki va'dlerine sanldilar ve 
da'vette israr ettiler. 

j5 ^b -Liu (jjj^r j j \j jJs- jS ^U^^^-j <_£\j if***" *^-~& 

2858. H71fl.fe. ona dedi hi: *£y ^eygamber, ozrii a$ih soyle ve eger cenk olursa, 
Vlsunl' del" 

Hak Teala Resul-i Erem Efendimize vahiy buyurdu ki: "Ey Nebiyy-i zi§a- 
nim, o miinafiklann ozrunii ve hflelerini acjk soyle; ve eger onlar bundan 
hiddet edip kavgaya miiba§eret edeceklerini soyleyip, tehdide kiyam ederler- 
se, 'Varsin bu hususta kavga da olsun!' de!" 

2859. jDe^i: y Ey ktiekar kavim, sakil idiniz, id hi sizin sirlannizi soylemeye- 
yim, susunuz!" 

Resul-i Ekrem Efendimiz bu vahy-i ilahi iizerine o munafiklara buyurdu 
ki: "Ey hflekar taife, da'vetinizde israr ile beni soyletmeyiniz! Sakit idiniz, ta 
ki sizin zamirinizde sakladigimz sirlannizi meydana gikanp, sizi riisvay etme- 
yeyim! Binaenaleyh susunuz!" 






AHMED AVNl KONUK 



2860. ^Uaktaki onlann esranndan birka$ ni§an oriaya getirdi, onlann i$i fend 
oldu. 

oUj ^ <d3 J^U- <di J^U- ol»j OS Jc^f jl jj ji~u?U 

2861. DCasidlar o zaman, *Did$e lillah, ha$e lillah!" deyici olduklan nalde on- 
dan riicu etiiler. 

"Ha§e lillah", kelime-i tenzihiyyedir. Ya'ni, "Biz Allah'a yemin ederiz ki, 
biz nifaktan miinezzehiz!" demek olur. Ya'ni, "Hile ve mekr kasd eden taife, 
Resul-i Ekrem'den bu nisanlan i§ittikleri vakit hflekarlann adetleri oldugu 
vech iizere kendilerini yeminler ile temize gikarmak istediler." 

2862. Uier miinafih hile cihetinden koltuijunun alhnda bir ijHnshaf i SPet/- 
cjamher tarafina getirdi. 

2863. ^emmler iq,in ki, iman siperdir. JLira yeminler ejjrilerin ddetidir. 

"Cunne", kalkan ve siper ma'nasinadir. Bu beyt-i §erffte, sure-i Miinafi- 
kun'da olan, *&- °^Q \^\ (Munafikun, 63/2 Miicadele, 58/16) ya'ni, "Ye- 
minlerini kalkan ve siper ittihaz ettiler" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 
Ya'ni, "Munafiklar koltuklannin altina birer Mushaf-i §erif alip, yemin etmek 
igin huzur-i Risaletpenahiye geldiler ve bu yeminlerini batinlanndaki hileleri- 
ne kalkan ve siper yapmak istediler. Bu halleriyle, gizliyi ve asjkan bilen Al- 
lah Teala'ya kar§i da yalanlannda israra tasaddi ettiler. 

2864. Uakiaki ecjri adamm dmde vefasi yoktw, her bir zaman yeminini bozar. 

Dini zaff olup, muamelatinda egri olan adam yemin ettigi vakit bu yemi- 
nini bozar. Biraz din kaydini gozeten olursa, o da kopeklere ekmek dogramak 
suretiyle kefaret caresini arar ve batmmda merkuz olan egriligin kokiinden is- 
lahi garesini diisunmez. 



2865. ^oqrular \$in yemine hacet yoktw. jiira ki onlar vein i§ikli iki goz vardir. 

@ 



&^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • 

Muamelelerinde sidk ve salah uzerine olan kimselerin, ba§kalanm kandir- 
mak igin yemin etmege ihtiyaglan yoktur. Zfra ki onlar muamelatinda i§ikli 
olan kalb ve akil gozleriyle, Hakk'i hazir ve nazir goriirler ve soz verirlerse 
sozlerini tutarlar. 



2866. CA/iisokx ve ahidleri bozmak ahmakliktandir. ^emmleri ve vefayi hifz 
etmek takinin i§idir. 

Yemini ve ahidleri bozmak ahmakliktir. Qunkii Hak Teala Kur'an-i KerinV 
de j^ou !>ji (isra, 1 7/34) Ya'ni, "Ahidlere vefa edin ve verdiginiz sozleri ye- 
rine getirin!" buyurdu. Hakk'in emrinin azametini idrak edemeyen ahmaktir 
ve yeminleri ve sozlerini muhafaza etmek takf olan kimselerin i§idir. Zira 
ehl-i takva, azamet-i Hakk'i mudrik olan ehl-i zekavettir. 

2867. ^eygamber buyurdu ki: ^Sizin yemininizi mi dogru tutayim; yahut 
Jiakk'm yeminini mi?" 

Resul-i Ekrem Efendimiz o mtinafiklann yeminlerine kar§i cevaben bu- 
yurdu ki: "Ey hilekarlar, siz jerriin ediyorsunuz ve Allah Teala hazretleri da- 
hi vahyinde b^iiCJ '^\ j^ iifj (Ha§r, 59/1 1) ["Allah, onlann yalanci olduk- 
larma sahitlik eder"] buyuruyor. Binaenaleyh size mi inanayim, Allah Te- 
ala'ya mi inanayim?" 

2868. DCavim tekrar ellerinde CM,ushaf ve dudaklan ilzerinde orug, mtihru ol- 
dujju halde and tctiler. 

"Sevgend horden", yemin etmek ve and icmek ma'nasmadir. "Miihr-i 
savm" orug muhrii demek olup miinaftkiann hilelerine mliteallik olan kelam- 
dan perhiz ettikleri ma'nasinadir. Ya'ni, "0 mescid yapan miinanklar, elleri- 
ne Mushaf almis, ve Melerine mliteallik olan kelamdan dudaklan uzerine per- 
hiz ve orug muhrunii vaz' etmi§ olduklan halde yemin ettiler." 

2869. ^Dediier ki: ^u temiz ve dogru olan kelam hakki i$in ki, o bina-yi mes- 
cid Uiuda i$indir!" 






AHMED AVNi KONUK 



2870. ^Orada hie hile ve mekr voktur; orada zikir ve si&k ve '"VJa ZRabhi varlu." 

[2879] V ' ■ U 

"0 bizim yaptigimiz mescidde hfle ve mekr yoktur; orada zikr-i Hak ve 
hulus-i kalb ve Ta Rabbi!' diyerek miinacat etmek vardir." 



2871. U^eycjamber huyurdu hi: "Diuda'nin avazi benim hulacjima sada cjihi 
en$ir! 

"Malum olsun ki, "Kelam" sifat-i Hak'tir. Ve bu sifat-i Kelam, viicud-i 
mutlakin libas-i gayriyyetle zahir oldugu her bir mertebesinde muhtelif suret- 
lerde vaki' olur. §oyle ki; enbiyaya vahiy ile olur. Ve vahiy ya ntizul-i Cibril 
ile, ya'ni Cibril 'in suret-i melekiyyeden hey'et-i be§eriyyeye tenezziilu ve te- 
messiilu ile; veyahud nefes (^la) ile, ya'ni Cibril'in bir surete miitemessil ol~ 
maksizin, vahy-i ilahinin ma'nasini kalb-i §enf-i nebeviye ilka etmesiyle 
olur. Veyahut Hz. Musa'ya agag suretinden ili\ C'\ J\ (Kasas, 28/30) ["Muhak- 
kak ben Allahim!"] hitabi vaki' oldugu gibi, bir suret-i kesife perdesi arkasm- 
dan zahir olur. Bu uc, surete de, jt ^C^ ft ijj ^ j\ U-j "ifi aJLS\ ajSC ji ^J o\f Cj 
ICC C -jii '^.^ H'ySj jJj (§ura, 42/51) ya'ni "Allah Teala be§ere ancak va- 
hiy olarak, veya hicab arkasindan, yahut bir resul gonderilip onun izniyle 
diledigi §ey vahy olunur" ayet-i kenmesinde islret buyurulur. Bir de bila-va- 
sita nida-yi Hak vardir ki, ona da, CJ& ^y *&\ 'fc j (Nisa, 4/164) ["Ve Al- 
lah Musa ile gergekten konu§tu"] ayet-i kenmesinde i§aret buyurulur. Fakat 
bu suret dahi evvelki ayet-i kerfmenin ma'na-yi umumisi tahtina dahildir. 
Zira nida-yi Hak i§itilmek igin, abdin viicud-i abdanisi ve nidanin viicudu la- 
zimdir. Binaenaleyh, "munadi" ve "munada" ve "nida" nisbetleri olmadikca 
kelam vuku'una imkan yoktur. Bu nisbetler ise hep hicabattan ibaret oldu- 
gundan, kelam-i Hak vera-yi hicabdan olmus, olur. Bu beyt-i §erifte, bu son 
tarz-i kelama i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ben Hakk'in nidasini, sizin alem-i ke- 
safette birbirinizin sadasim isTttigi gibi isjtirim." 

j^v- ijU \Ast- j\j\ ajIj j>- slfj L-i> Jȣ j2> j$* 

2872. "Dtak sizin kulagtniza miihilr koydu, ta ki avaz-i Dindaya sebak cfe- 
tirmeye. 

Ya'ni, "Hakk'in nidasina yol bulup gegememek igin, Hak Teala sizin gibi 
miinaftklann ve munkirierin kulaklanni muhurledi." 



*$$&> 



MESNEVI-i SERIF $ERHt / IV. ClLT • MESNEV1-2 



Malum olsun ki; miihurlenmek iki suretle olur. Birisi, kelam-i Hak pey- 
gamber lisani ve sadasi ile vaki' olur; munkirler bu sadayi ve kelami his kula- 
gi ile isMrler, fakat kalblerindeki inkarlan canlannin kulagmi muhurledigin- 
den, o kelamin mezayasi canlanna nufuz edemez, isjtmemi§ .gibi olurlar. Nite- 
kim ayet-i kenmede sure-i Lokman'da. W**^. JJ otr \J£L+ Jj lju p+L. Jcs isjj 
(Lokman, 31/7) ya'ni, "Vaktaki onlara bizim ayatimiz tilavet oluridu, onlah 
isttmemis. gibi mustekbirane yuz cevirdiler" buyurulur. Digeri, °^.j dJ\ (A'raf, 
7/172) ["Ben sizin Rabbmiz degil miyim?"] hitabmda oldugu gibi, dogrudan 
dogruyaruh kulagi ile I§itilen hitabat-i ilahiyyedir ki, ehl-i kesafet bundan hi- 
cab igindedirler. Binaenaleyh bu kesafet-i tabnyye run kulaginin lizerinde bir 
muhurdiir. Ewelki muhiir iman ile munfekk olur; ikinci miihur, lmandan son- 
ra siiluk ve miicahedat-i azime ile ve inayet-i Hak ile munfekk olur. 

fjj ^L ^ j>ji j\ lJU? j^* f -±i\ y <j>- jljl £j-j*^ ^ 

2873. u J7$fe bana Diahk'm avazi sank olarak geliyor; safi tortudan suzdiiijum 
aibi!" 

Ya'ni, "Bana bu alem-i kesafet iginde, suziilmusu bulaniktan ve tortudan 
siizdugum gibi, Hakk'in nidasi sarih ve berrak olarak geliyor." 

2874. O^Hekim u\iusa aga$ tarafindan Diahk'in sesini i§iiti; ey hahh mesud 
olan! 

2875. "uWukahhak ^en ^Ulak'im!" diye afla$ian i$itirdi; kelam ile niirlar 
zahir olurdu, 

Ewelki beyitteki "ey mes'ud-baht" bu beyite merbuttur ve Hz. Musa'ya ra- 
ci'dir. Ve bu iki beyitte, sure-i Kasas'ta olan su ayet-i kenmeye isaret buyuru- 

(Kasas, 28/30) Ya'ni, "Vaktaki Hz. Musa Tur Dagina geldikte, Eymen vadisi- 
nin kenannda, miibarek mahalde agactan, *Ya Musa, ben alemlerin Rabbisi 
olan Allah'im!' diye nida olundu." Kissanm tafsili tefsir kitaplanndadir. 

jj>jl>\j^~ ^» va -US' i*^ jj ju jjajU ^« j^ ls^"J jyj ^J^T 

2876. Uaktaki vahyin nurundan adz kaldilar, yine yeni yeminler okudular. 






AHMED AVNl KONUK 

Vaktaki miinafiklar kendilerinin karanhk ve gizli olan hilelerini meydana 
gikaran vahyin nurundan aciz kaldilar, tekrar yeni yeminler ile Peygamberi 
kandirmaga gabaladilar. 

2877. CMademki Jtuda yemine "siper" tabu etti; cenk$i siperi ne vakit elden 
koyar! 

Mademki Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i Munafikin'de ^ ^tJ \^\ 
<ii j^ ^ fjju-i (Mucadele, 58/16; Miinafikun, 63/2) ya'ni. "Miinafiklar ye- 
ininlerini siper ittihaz ettiler; Hak yolundan ba§kalanni men' ettiler" buyur- 
du; cenkgi olan miinafiklar bu yemfn siperini hig elden birakirlar mi? 

2878. Tefcrar U^eycjamber iekzib-i sarih ile onlara fasik olarak: £M>uhahkak 
yalan soyledinizl' buyurdu. 



<?* 



Nigin settarlik etmiyor diye sahabeden birinin 
Resul (a.s.)in inkanni du§unmesi 



2879. Otfihayet bu niikulden, yaran-i Ulesui'den bir yarin kalbine inkdr geldi. 

Resul-i Ekrem Efendimizin, miinafiklann mescidine gitmekten niikul et- 
mesinden dolayi ashab-i kiramdan bir zatin kalbine inkar ve i'tiraz geldi. 

2880. ^Dedi ki: xsr Boy\e ah sa$ ve sakalli ve aijir ba§U ihtiyarlan bu ^eygam- 

[2889] i,i// 
oer utandinyor. 



(gp^ MESNEVf-i §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVt-2 • ^?5) 

sahabi kendi kendine diyordu ki: "Saci ve sakali agarmis, agir bash bir 
takim ihtiyarlar yalvararak mescide da' vet ettikleri halde, Resul-i Ekrem 
hazretleri bunlann da'vetini reddedip, sozlerini ylizlerine kar§i tekzib edi- 
yor." 

2881. "Uiani kerem, hani ortii ortuciiluk, hani hatjd; peycjamherler yiiz hin ayiv 
orterlerl" 

"Peygamberler iimmetlerinin pek cok ayip ve kusurlanni setr ettikleri hal- 
de, bu Peygamber'in keremi ve kusurlar uzerine ortii ortiiculiigii ve hayasi 
nereye gitti?" 

"Sitr" perde ve hicab ve ortii ma'nasina isimdir. "Pu§'\ "pusjden" masda- 
nndan emr-i hazirdir. "Sitr-pu§" vasf-i terkibi olur. "Pu§i"deki (<j) masdariy- 
yettir; "ortii ortiiciiluk" demek olur. 

*JJ ^3J J 1 J 9 ^^ J >*& ^ */ j^* ( >jj J-> j* j^. 

2882. Tehrar goniilde cahuh isticjfdr eiti, td hi onun i'tirdzindan yiizii sari ol- 
maya. 

"Yiiziin san olmasi" utanmaktan kinayedir. Ya'ni, "Sahabi iginden ettigi 
bu i'tirazi hos, gormeyip, vine kalbinden heman istigfara ba§ladi ve o zama- 
na kadar Resul-i Ekrem hazretlerinden gordiigu esrar ve hikem kendisini ikaz 
etti ve sonunda utanmamak igin derhal bu fikirden riicu' etti." 

2883. iSTlshab-i nifakin dosilugunun ucfursazlucju, mii'mini onlar gibi firkin ve 
dsi eiti. 

Ya'ni "Mescid yapan miinafiklar tarafina ciiz'f bir meyil etmekteki ugur- 
suzluk, o sahabinin batinini da o miinafiklar gibi muvakkaten cirkin ve asi bir 
hale getiriverdi." Binaenaleyh, mii'minlerin zalimlere ve ehl-i inkara ciiz'f bir 
meyilleri bile caiz degildir. Zira meyl-i kalbf be§erin batini iizerinde pek mu- 
essirdir. Sulehaya meyil batini lslah ettigi gibi, zalimlere ve fenalara meyil da- 
hi batini ifsad eder. Nitekim Hak Teala Kur'an-i Kerim'de ijJS» && ji \j£ j H j 
p\' ( X^ (Hud. 11/113) ya'ni, "Zalimlere meyletmeyin; size ate§ temas 
eder!" buyurulur. 






AHMED AVNl KONUK *^£g 



d\yS' j jUid \jaj> j^ f*M (jtf Ajjlj ^ j\j 

2884. lekrar sizlanip derdi hi: 6u sun $ok hilici, beni hiifran iizerinde mu- 
sirr koyma!" 

Ya'ni, sahabi bu fikr-i i'tirazindan riicu' edip, tekrar sizlanarak miinacatin- 
da der idi ki: "Ey esran gok bilen Allah 'im, beni bu fikr-i i'tiraz iizerinde mu- 
sirr olarak birakma ve bu i'tirazi kalbimden kemal-i keremin ile izale buyur!" 

2885. ^Cjoniil, cjoziin gormesi aibi elimde dejjildir; ve yohsa bu demde hi$im ile 
cpnlu yahardim!" 

Bakan bir goze suver-i e§yadan bir §eyin miisadif olmamasi miimkin ol- 
madigi gibi, havass-i hamse yolundan kalbe havatir gelmemesi de imkan- 
sizdir, Insanin gozu ilk bakista iyiye ve kotiiye miisadif olur. Bunu men' et- 
mek insanin elinde degildir. Insanin iradesi ilk nazardan sonra basjar. Me- 
selagoz, bakmasi §er'an haram olan bir yere isabet ettigi vakit insan ilk na- 
zarda ma'zurdur. Fakat bu ilk nazardan sonra tevalf eden nazarlarda 
ma'zur degildir. Ciinkii bu nazarlar iradesi ile vaki' olan nazarlardir. Eger is- 
terse, o ilk nazarda gordiigu seyden goziinii gevirebilirdi Bunun gibi, ha- 
vass-i hamse yolundan insanin kalbine birtakim hatiralar ve fikirler hiicum 
eder. Bu havatinn vurudunu men' etmek insanin elinde olmadigindan 
ma'zurdur. Eger bir fena hatira gelir ve insan onun takarrurunu men' etmez 
de kavlen ve fiilen izhar ederse mes'ul olur. Bu beyt-i §erifte, bu iradesizli- 
ge isaret buyurulur. Ya'ni "Gonliin bu hassasini izale etmek elimde degildir. 
Eger elimde olsa idi bu fena hatiradan dolayi ofkelenip onu yakardim" de- 
mek olur. 

2886. H^u du§iince i^inde onu uyku kapti; onlann mescidi cjiihre dolu (joriindii. 

Sahabi bu diisunce ve munacat iginde miistagrak iken, ona uyku galebe 
etti ve uyudu. Ru'yasinda, rminafiklann mescidini gordii; o mescidin igi giib- 
re ile dolu bir halde idi. 

2887. Onun ta§lan pislik icinde, harab yer; ta$lardan kara duman ji§kinr idi. 






PpT^ MESNEVI-t §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • ^8§ 

2888. ^Duman onun bojjazina giiti ve onun boijazim hasia etiL J^ci dumanin 
horkusundan uukudan sipradi. 

2889. Verbal yiiz iistii du§tii ve agladu 'Dedi ki: *6y Diuda, hunlar milnkir- 
lik alameti&ir!" 

sahabi uykudan uyanmasiyla beraber hemen secdeye kapandi ve agla- 
yarak dedi ki: "Ya Rab, benim ru'yada gordiigum mescidin bu miilevves ha- 
li bu mescidi yapanlann munkirliklerinin alametidir!" 

tjj;- f\*\ jy j\ -US' *£ \J&- (j\ jj>- J&r jl JL& (4*- 

2890. HZoijle uumu§akliktan bfke daha iyidir, ,2,ira beni Tmanin nurundan 
ayiru. 

"Hilm" (pJL^) yumu§akhk; ve "hilm" (,J^) hi§im ve gazab ve intikam al- 
mak ma'nasinadir. Ya'ni, "Benim o miinafiklara kar§i icrasi miinasib olaca- 
gini zannettigim muamele-i halimaneden gazab ve ofke ile muamele icrasi 
daha hayirlidir. Zira onlara kar§i olan muamele-i halfmane, beni imanin nu- 
rundan uzakla§tmr!" 

2891. Sger ehl-i mecdztn dahi sayini tefahhus etsen, sogan atbi kat kai kok- 
mii$ olur. 

"Ehl-i mecaz"dan murad, ehl-i dimyadir. Zira onlar dahi muamelelerinde 
sifat-i nefsaniyyeleri te'siri ile kizb ve tezvfrden ictinab etmezler. Binaenaieyh 
onlann sa'yleri de sogan tabakalan gibi kat kat kokmus. tezvir ve hUelere 
miisteniddir. 

2892. Diet bin birbirinden daha i$sizdir; sadiklannki birbirinden daha. ho$tur. 

ehl-i mecazin her birisi digerinden daha koftur. Binaenaieyh muamele- 
lerine i'timad olunmaz. Sadiklarm sa'yi ve muamelesi ise birbirinden daha 
ho§ ve latiftir. 






AHMED AVNi KONUK 



2893. O havim, ehl-i UCuba mescidinin hedmi i$in) Itbaslan iizerine yiiz kemer 
hacjladilar. 

hasedci ve hile ve tezvire miisteniden Mescid-i Dirar'i yapan miinafiklar, 
takva ve ihlas esaslan iizerine ehl-i Kuba'mn yaptiklan mescidi yikmak igin 
hazirlandilar, "Ber kaba kemer besten", hizmete hazirlanmaktan kinayedir. 

2894. OJiiekim ashab-i Jil Diahe$'ie hir Oiabe yavhlar; Diak ona ate§ vurdu. 

Nitekim Yemen hukumdan Ebrehe, Ka'betullah'i ibtal igin, Habes, cihetinde 
bir Ka'be yaptilar ve Ka'be-i Muazzama iizerine filler ve askerler ile yurudiiler. 
Nihayet Hak Teala o yaptiklan yalanci Ka'be'ye bir ate§ musallat edip yakti 

2895. Dntikamdan dolayi DCa'he'ye kasd etiiler. Onlann hali nastl oldu? [Xe~ 
lam dan okul 

Ebrehe askeriyle beraber intikam niyeti ile Ka'betullah'a su-i kasd etti. 
Onlann ne hale geldiklerini Kelam-i llahi'de "Elem tere keyfe" (Fil, 105/1) 
sure-i §enfesinde oku. Nitekim bu vak'a-i Fil, tefsir kitaplannda mufassalen 
beyan olunmustar. 

2896. ^Dinin Kara yiizlulerine muhakkak hile ve mekr ve inadin gayri diet 
yoJitur! 

"Cihiz", "cihaz" kelimesinin imale olunmu§udur. Esbab ve alat ma'nasi- 
nadir. "Dinin kara yuzlulerT'nden murad, miinkirler ve miinafiklardir. Ve 
bunlann i§leri, ehl-i dine kar§i husumet ve tezvfr ve hile ve desfsedir. 

2897. Dier sahahi o mescidden a$ih vakia aordii; nihayet onun sun onlara ya~ 
km oldu. 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleriyle miinafiklar arasmda o mescid mes'ele- 
sinden dolayi vaki' olan muhalefetten ashab-i kiram hayrette kalmi§lar idi. 
Qiinkii mes'elenin ig yuzii onlara meghul idi. Bunun iizerine ashab-i kiram- 






&^ MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

dan her birisi o Mescid-i Dirar hakkinda agik surette ru'yalar gordtiler ve ni- 
hayet bu gordiikleri ru'yalar sebebiyle o Mescid-i Dirar'in ig yiizu onlara da 
miinkestf oldu ve muhalefet-i Nebevi hakkinda oniara da yakin hasil oldu. 

2898. Bcjer vakudan hir hir a$ik soylesem, irnili ehl-i §ekk iizerine safa yakin olur! 

Bu vakiat hakkinda §urrah-i kiram muhtelif miitalaatta bulunmustardir. 
Ba'zilan u Bu beyitteki vakiat dahi Mescid-i Dirar hakkindadir" demi§; ve 
ba'zilan, "Resul-i Ekrem Efendimizin alem-i diinyaya veda' buyurduklann- 
dan sonra ashab-i kiram arasmda zuhur edecek ihtilafata dairdir" demi§. Ve 
Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri dahi, "Suret-i umumiyyede as- 
hab-i kiramin vakiat ve kiisuf-i muhtelifeleridir" demistir. Fakire bu son mii- 
talaa daha muvafik gelmi§tir. Bu surette hiilasa-i ma'na §6yle olur: "Ashab- 
1 kiram hazeratinin herhangi bir husus hakkindaki vakiat ve kesjflerini taf- 
silen birer birer beyan edecek olsam, "yakin" dedigimiz ma'na saf olarak za- 
hir olur ve ehl-i §ekkin §ekki dahi batil olur. Zira yakin zahir oldugu vakit 
§ekk zail ve batil olur." Atideki beyitler bu ma'nayi te'yid eder. 

2899. Jakai onlann sirlannm ke$finden horkanm. Otfazenin&irler ve onlara 
naz yaki§u. 

Fakat onlann vakiati ve kesfleri onlann sirlan oldugundan, ben onlann 
sirlanni boyle birer birer tafsilen enzar-i ammeye koyup izhar etmekten kor- 
kanm. gunku ashab-i kiram, Sultan-i Enbiya Efendimizin nazar-i iksfrlerinde 
terbiye gdrmus, ve yeti§mi§ olduklanndan, nazenindirler ve bu §erefe nailiy- 
yetten dolayi naz etmek de onlara yakisjr. 

2900. Ser'i takliclsiz Kabul eimislerdir: o nakdi miheksiz tuimaslaritr. 

[2909] . 

Ashab-i kiram hazerati sahib-i ke§f olduklanndan, ahkam-i §er'iyyenin es- 
ran kendilerine mimkesjf olmus. ve bu ahkami taklidsiz olarak kabul etmisjer- 
dir. Ve hayat-i dtinyeviyye ve uhreviyye igin bir nakd-i halis olan bu ilm-i se- 
rif! mihek mesabesinde olan muhakemat-i akliyyelerine tabi' tutmaksizin ka- 
bul ve icra etmisjer ve "Bu nigin boyle oluyor?" diye suale hacet gormemisjer- 
dir. Zira bir kimseye bir §eyin sirn ve hikmeti munkesjf olursa, artik suale ve 



AHMED AVNl KONUK 

muhakemeye hacet kalmaz. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddfn Ibn 
Arabi hazretleri TedbMt-i Mhiyye kitabinda, "Sabah namazi farzinm nigin iki 
ve aksam namazi farzinin nigin tig rek'at olduguna dair ashab-i kiramin 
Risaletpenah Efendimize sual sorduklanni isitmedik" buyururlar. 

£ — ~£y> 5y>- s .a3L> ji ^S yt> £ — ^»y $.aJL> y>r d\Ji £~*So~ 

2901. Uvidaemki LAur'an'tn hikmdi mii'minin aaibulir, her hir himse kendi 
fiaJbi iizerine mukin&ir. 

"Hikmet-i Kur'an"dan murad, Hakk'm ma'rifeti ve vahdaniyyetidir. Ya'ni, 
sirr-i vahdet-i vucud ve buna muteallik olan maarif-i ilahiyye, alem-i kesafet 
ve keserat ahkamina dalmis, olan mii'minin gaib ettigi bir §eydir. Zira bir 
mii'min nereden ve ne igin geldigini ve nereye gidecegini ve ne igin gidece- 
gini ve gerek kendisinin ve gerek muhitindeki e§yanin mahiyyati neden iba- 
ret oldugunu tab'an ve isti'daden diisunur ve bu meghulatm zevkan inki§a- 
fina kadar lztirabati sakin olmaz ve tahani-i hakikattan geri kalmaz. l§te bu 
hikem ve hakayik mu'minin gaib ettigi §eydir. Ve hig subhe yoktur ki, her- 
kes gaib ettigi §eyin ne oldugunu yakinen bilir. Ya'ni buldugu vakit, "iste bu 
benim gaib ettigim §eydir" diye hukmeder; "Bu benim midir?" diye kimseye 
sormaz. Fakat munkirler ve dinsizler boyle degildir. Zira onlann tab' ve is- 
ti'dadlan hicab-i ezeli iginde oldugundan, bu alem-i keserat ve kesafetin ez- 
vakina ve huzuzatina kanaat etmi§ler ve mebde' ve maadlerinin gamini asla 
duymamislardir. Ve onlara nasayih ile bunlan duyurmak da kabil degildir. 
Qunkii hikmet-i Kur'an onlann gaib ettigi §ey degildir ki arasinlar! 



sahsm kissasidir ki, kendisinin zayi' devesini arardi ve sorardi 



2902. HSU deveyi gad) diin ue acele onu aralm; huUujjun vakit o senin oUu- 
ijunu ni$in bilmezsin? 






ggK^ MESNEVI-t §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

"Deve "den murad, hikmet-i Kur'an'dir. Deve bir kimsenin yukiinu ve 
kendisini menzil-i maksuda goturmek igin vasita oldugu gibi; hikmet-i Kur'an 
dahi insani merci'i ve masiri olan Hakk'a isal edecek vasitadir. Ve insan bu 
hikmet devesini avanz-i nefsaniyye sebebiyle bu alem-i kesafette gaib etmi§- 
tir. Vaktaki Kur'an'a muhatab oldun, o gaib ettigin hikmet devesini buldun. 
tmdi ey mii'min, bu deve senin igin oldugunu nasil olur da bilemezsin? 

2903. fyaib ne olur? ^Hir nakaui gaib eimissin. Senin elinden hacmishr, -perae 
i$indesm! 

gaib deve de nasil bir devedir? Nakadir. Ya'ni sut veren di§i deveyi ga- 
ib etmi§sin. Sen perde-i keserat ve kesafet-i nefsaniyye iginde oldugun hal- 
de, o ilim siitunii verip ruhunu besleyen hikmet nakasi senin elinden kagmi§- 
tir; farkinda degilsin! 

2904. Diervan uukleimege gelmis; senin eleven ortadan gaib olmustur! 

"Kervan"dan murad, ehl-i suluktur. Ya'ni, "Ehl-i suluk hikmet nakalanna 
binip, a'mal-i salihalanni da yukleterek, menzil-i maksudlan olan Hakk'a te- 
vecciih etmisterdir. Senin binecegin hikem ve maarif-i ilahiyye devesi orta- 
dan gaib olmu§turf" 

2905. r Dudagi kuru olarah o tarafa bu tarafa kosuuorsun. iKervan uzak giiti 
ve gece yakindir! 

Sen ise vasita-i vuslat olan hakayik ve maarife susamis, ve dudagi kuru- 
mus, olarak, "Nerededir?!" diye, ehl-i ilim zannettigin kimselerden §una buna 
muracaat edip duruyorsun. Maarif-i ilahiyyede terakki eden salikler senden 
uzaklastilar. Gece mesabesinde olan omr-i diinyevi dahi sonuna yakla§mak 
iizeredir. 

eJ y\» 4j 4SJuS" jiji JUm\ ^ y <J$y>- a\j jl uy*j j* e-^l* C-^j 

2906. ^uk uer iistiinde kalmvs, yolda Korku var; sen deve arkasinda clola$mak- 
la kosucu olmussun! 






AHMED AVNl KONUK 

Hayat-i suriyyendeki miiktesebatin muhtac-i nakil bir haldedir. Sefer-i 
urucda korkulu mevtinlar vardir. Sen ise hala hakayrk ve maarif-i ilahiyyeyi 
anlayacagim diye ko§up duruyorsun! 

2907. ^byle diye hi: "Gy musliimanlar, sabahleyin hir ahirdan svcramx^ hir de- 
veyi kim gormiistiir?" 

Rast geldiklerine diyorsun ki: "Ey musliimanlar, sabah-i zuhurda bir 
kenz-i mahfi, ya'ni insan-i kamil ahinndan firlamis, olan hikem ve maarif de- 
vesini goren var mi?" 

?j> ji^r r° ^ j£>> ?j^ [ J 1 oUj *jf J^ j* 

2908. *Dier kim devemden ni$an soylerse, bu hadar hurus miijdelik veririm!" 

"Her kim bana benim isti'dadima munasib olan hakayik-i ilahiyyeden bir 
remz ve ni§an soylerse, ona miijdelik veririm." 

2909. Tehrar her bir kimseden ni§an ararsm; her bir hass bundan dolayt sana 
istihza ile giiler. 

Ey talib-i hakikat, her arif zannettigin kimseden nisan ararsin! Fakat ha- 
kikatin cahili oldugu halde ariflik taslayan her bir kimse senin bu soru§tur- 
mandan dolayi bir hande-i istihza ile der 

2910. Oii: nr Bir dew gorduh, hirmizi bir deve; bu iarafa, o alef iarafma gidi- 
yordu." 

Ya'ni, kendi zannf ve tahmini olan ma'lumatindan bahsetmege basjar. Ki- 
mi §6yle ve kimi boyledir, der. Nitekim atideki beyitlerde i§aret buyurulur. 



2911. O bin der hi: "DCulagi hesilmis idi." Ue o digeri der hi: "Onun $ulu 
nahislt idi." 

2912. O bin der hi: nr Deve bir gozlil idi." Ue o digeri der hi: * r ULyuzluhian 
tixysiiz idi" 



MESNEVI-1 §ERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 



2913. Dier hir hass, miijcielik icin yiiz nisam abes cihetinden heyan etmislerdir . 

tlimleri ve mezhebleri istidlalata ve zan ve tahmme mustenid olan her bir 
kimse, seni mujdelik olarak kendisine bend etmek igin abes ve beyhude ola- 
rak turlu turlu fikirler ve mlitalaalar beyan etmisterdir. 



cr* 



Mezahib-i muhtelife arasinda miitereddid olmasi 
ve di§anya gikmasi ve mahall-i halas bulmasi 



Talib-i hakikat olan salikin, da'vet edildigi bu muhtelif mezhebler arasin- 
da idrak-i hakikatta tereddiide du§mesi ve nihayet hepsinden di§anya cikip, 
mahall-i halas olan insan-i kamili bulmasi. 

2914. Qyle hi, her hir kimse ma'rifei cihetinden, flayha mensuh olan mevsufa 
sifat yapa. 

Oyle malum olsun ki, her bir mezheb erbabi ma'rifet-i Hak cihetinden, 
nazarlanndan gaib olan mevsuflanni tavsif ederler. Mezahib-i Male erbabi 
goktur. Fakat cenab-i Pff atideki beyitlerde, Hak ile batil yekdigerine memzuc 
olan dort sinifin zikri ile iktifa buyurmusjardir. Bunlardan birincisi, vucud-i 
Hakk'i kabul eden feylesoflann mezhebidir. Onlann mezheblerinin tafsili 
uzundur. Hiilasasi budur ki: "Hak Teala mucib bizzattir ve e§ya O'nun leva- 
zim-i zatiyyesindendir ve silsile-i illet zat-i Hak'tir. Bunun igin "illet-i 
ula"dir derler. Ikincisi bahismden ya'-ni ehl-i 1'tizal'den olan mutekellimin ta- 
ifesi olup, onlara i'tiraz ederek derler ki: "Sizin bu ta'rifinize gore viicud-i ila- 
hi mukayyed olmak lazim gelir. Halbuki o vucud mutlaktir. Ve keza murid ve 
muhtar olmamak icab eder. Halbuki Hak diledigini i§ler ve diledigi §eye huk- 
meder. Ve O'nun iradesi, zat uzerine zaid olan sifat degil, O'nun zatinm ay- 



&^ AHMED AVNt KONUK "^@ 

mdir." Ugunoisu, bahisinin Ehl-i Siinnetten olan mutekellimin kismiolup, 
bunlar da hem feylesoflara ve hem de ehl-i I'tizal'den olan mutekellimlere 
i'tirazen derler ki: "Hakikat ne senin dedigin ve ne de senin dedigin gibidir. 
Belki Hak, zat iizerine zaid olan ve ilim ve kudrete mugayir bulunan iradesi 
ile murfddir." Ve dordiincii taife dahi, hepsine i'tiraz edip: "Bu kadar dediko- 
duya liizum yoktur. Ilim ve ma'rifet sermaye-i gururdur. Maksud olan, nef- 
sin riyazat ve mucahedat ile terbiye ve tezkiyesidir" derler ve ma'rifetten bi- 
behre olarak riyazet-ke§ olurlur ve riyakarane can geki§irler. 

2915. Jelsefi ba$ka nevi'den §erh edip, bahisi de onun soziinii cerh etti. 

Yukanda fzah edildigi uzere, "bahisi" den murad, ehl-i I'tizal'den olan mu- 
tekellimin smifidir. 

2916. Ue o digeri her tkisine ta'ne vurur; ve o digeri riya cihetinden can $eki§ir. 

Birinci misra' Ehl-i Sunnet'ten olan mutekellimin smifma; ve ikinci misra' 
. bila-ma'rifet riyazet-kes, olanlara isarettir. 

-Uj jj! JLJU^i" ( JLSsj <j <UJ* jjl Jul J>- 4J jta cJLi>- (jjl 

2917. *lWu hakikat bil, hunun hepsi hakikat decjildirler . ^u cemaat kulliyen 
dalalette de dejjildirler! 

Ey talib-i hakikat, bunu da hakikat bil ki, bu zikrettigimiz taifenin mez- 
hebleri tamamiyle dogru degildir. Ve bu taifeler kamilen dalalette de degildir- 
ler. Bunlann mezheblerinin hangi noktalarda hakka isabet etmis. ve hangi 
noktalarda haktan uzakla§mi§ olduklanm burada tedkik ve miinaka§a etmek 
uzundur. Hak olan hakayik ve maarif, bu Mesnevi-i §erif in her tarafinda 
mebzulen beyan buyurulmustar. 

2918. 2,ua hir batd haksiz zail gelmez. <S%hmak kal-pi alhn kokusuyla satin 
aldi! 

Bu mezahibe hak ile batilin kan§masindaki hikmet budur ki, bir batil an- 
cak hak ile memzuc olursa revac. bulur. Zfra birtakim kimseler hak cihetini 



*$%&> 



MESNEVI-I §ERlF §ERHi / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

goriip aldamrlar ve hepsini de haktir diye kabul ederler. Nitekim ahmak olan 
kimseler, kalp olan altini, onun uzerinde altin adi ve kokusu oldugu icin mii- 
badele ederler. 

2919. Ejjer dhanda nakd-i rayic olmasa idi, kalvlan hare etmek ne vakit 
miimkm olurdu? 

Cihanda halis gecer akge olmasa idi, kalp paralan hare etmek mumkin ol- 
mazdi. Kalp paralar ancak sag paralara kan§rm§ oldugu halde suriilur. 

2920. ^Dogru olmadikca ne vakit yalan olur? yalan, parlaklijji dogrudan alir. 

Dogrunun viicudu olmasa, yalan revag bulur mu idi? yalan revaci ve 
parlakhgi, dogrunun viicudundan ve isminden alir. 



x> 



ijjj^- <d\ji }jj (_f Jji ji j* j Jjjs*- ^£*\j y C^~»\j ~U«1 yi 



2921. Stfriyi dogru iimidi iizere satin alirlar. ,2,ehir bir sekerin i$ine tjider, on- 
dan sonra yerler! 

Egriyi, dogrudur iimidi ve kanaati ile kabul ederler. Nitekim, aci ve zehir 
gibi olan bir ilaci, §eker kansUrdiktan sonra yerler ve icerler. 

2922. Bger ta'mi sevimli bugday olmasa, arpa sattci bugday gostericiligi ne gb- 
tiiriir? 

Ta'mi ve lezzeti sevimli ve ho§ olan bugdayin viicudu olmasa idi, arpa sa- 
tici, o arpayi bugday gostericilik Mesiyle siirmege cali§abilir mi idi? 

Alb ^ b J?- (J jj y, j^Uslj jJQslj l^O <JUj>- y\^ j>l» ^j-j 

2923. ^inaenaleyh deme hi, nr Bu ciimle sozler bdtildirlar!" Ilahllar hah. ko- 
kusu uzerinde goniil tuzagidirlar . 

Ya'ni, ey talib-i hakikat, bu izahata nazaran, "Bu mezahib erbabimn hep- 
sinin sozleri batildir" deme! Zfra feylesoflann ve miitekellimin simfinin ve ri- 
yazet-ke§lerin sozleri busbiitiin batil degildir ve kamilen dogru da degildir. Bu 



AHMED AVNl KONUK 

Hak ile batil uium-i enbiya mihekkine vurularak ehl-i hakikat tarafindan tef- 
rik edilmistir. i§te bu hakikata vakif olmayanlar Qm-i tasavvufu okuduklan 
vakit, birtakim esasatin muhtelif mezahib-i turukdan iktibas olundugu zan- 
nma dusmiisterdir. Bu zan dogru degildir. Bu mezahibe efkar-i batile kansmi§ 
olmasindaki hikmet budur ki, alemde hak ve batil mevcuddur ve enzar-i nas- 
ta umumiyyetle hak makbul ve batil mezmumdur. Bununla beraber her iki 
§ikkin dahi ehli vardir. Ehl-i hak, hakka mahza hak oldugu icjn yapi§tigi gi- 
bi, ehl-i batil dahi batila haktir diye yapi§ir. Binaenaleyh batillar hak kokusu 
ve iimfdi uzerinde bir tuzak olup, gonulleri avlar. 



2924. Dmdi deme ki "!7iep hayaldir ve dalaldir!" jAlemde haydl hakikatsiz 
degildir. 

"Bu mezahib-i muhtelife erbabinin sozlerinin hepsine hayaldir ve dalaldir 
deme. Zira alemde hayal hakikatsiz degildir." Ya'ni, mademki alem-i kevnde 
hayalin ve hakikatin vucudu sabittir, elbette oniann dahi ilm-i ilahfde birer 
hakikatlan ve ayn-i sabiteleri vardir. Zira bunlar da mezahir-i ilahiyyedendir. 
Nitekim Ebu Medyen-i Magribf hazretleri buyururlar. Beyit: 

"Bitth kendi tavnnda inkar etme. Zira o da Hakk'm zuburatimn ba'zisidir. " 

Ve keza bu ma'na Mevlana Cami hazretlerinin su rubaisinde de boyle be- 
yan buyurulmustar. Rubaf: 

JaU-^>- $y^ JUL ^>^o (J ^ JUL X»\ j>- Olj^U J**j Oy>- 

Jilp <JjLbU 4jLa>-j X5\i Ju-j <J»- y?r *£ J* ijz-j JS" j-5 

"Mademki Hakk'm zuhuratmdan ba'zisi batil olarakgeldi, o halde batih inkar 
eden kimse cahilden ba§ka bir§ey degildir. Her Mm vucudun kullunde Hakk'm 
gayrini gorurse, hakikatii'l-hakSyiktan gafil olur. " 

Cenab-i Pir bu beyitlerde ehl-i hakikat olan sufilerin mezhebini beyan bu- 
yurmu§lardir. 

OU^l \j ^^ jjb oU- jj£" \s OLgj lfr£ j^ ll— j-tf <_~i< j>- 

2925. Diok, gecelerde aizli DCadir fjecesi'dir, id ki can her hir fleceyi imtihan ede. 






MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^piS 

Batillar arasinda hak, bir senenin geceleri arasinda gizlenmis, olan Kadir 
Gecesi gibidir. Bu gecenin sair geceler arasinda gizlenmesinin sebebi, canlar 
tarafindan her bir gece tecrube olunmak, ya'ni her bir gece ibadat ve taat ile 
ihya olunmak icindir. Ve keza bunun gibi Hak Teala mu'minin cam her dini 
tecrube ve tedkfk edip noksanini anlayarak dfn-i hakka te§ebbiis etmek icin, 
din-i hakki edyan-i battle arasinda gizledi. 

2926. Gy delikanh, hiitiin geceler ZKadir degildir; biitun geceler ondan hull de- 
gildir! 

Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi bu beytin §erhinde §6yle 
buyurur: "Ma'lum olsun ki, Kadir Gecesi avamm zannettigi gibi ramazamn 
yirmi yedinci gecesi veya onun gayri olarak muayyen bir gece degildir. Bel- 
ki sene-i kamilenin her gecesi Kadir Gecesi' dir. Vechi budur ki: Mesela her 
hangi bir kimse gecelerden bir gecede kendi kemaline eri§ir ve Hz. Hakk'in 
mu§ahedesiyle mti§erref olur ve melaikenin ve ervahin niizulunu muayene 
eder ve alemi, zat-i mukaddesenin envanyla miinevver bulur. l§te o gece 
onun hakkinda Kadir Gecesi'dir. Ve ba§kalan ondan gafildir ve bu gece onlar 
hakkinda Kadir Gecesi degildir. Ve diger gecelerin hali de boyledir. Binaena- 
leyh ramazamn yirmi yedinci gecesi bu §erefe nail olan kimse, ancak o gec^~ 
yi Kadir Gecesi zannetmi§tir. Ve bir kimse ki onun gayrinde bulur, ancak onu 
Kadir Gecesi zu'm etti Boyle olunca, hicbir gece Kadir Gecesi'nden hali olmaz; 
ve biitun geceler dahi Kadir Gecesi degildir." 

2927. ^Delk-yuslar arasinda hir fakiri imtihan et ve o kimse ki hakhr, onu 
tut! 

"Delk-pus,", eski piisku libas giyen demektir. "Eski piisku libas arasinda 
gordugiin her bir fakiri ve dervisj ehl-i Hak zannetme! Bu kiyafette bir dervi- 
sh gordugiin vakit, tecrube et ve ahvalini tedkik et! Bunlann arasinda ehl-i 
Hak gordugunii mu'teber tut ve ona hurmetle hiiccetini ihtiyar et!" 

^» jl I j JlS'j^ Jub jL \j <& jS* yJ t j~£ j^y 

2928. iKiyaset ve temmz sahibi miimin nerede ki, id mef ulciikleri jetddan 
acik hilsin! 






AHMED AVNI KONUK 

"Hiz" mef ul, (J) edat-i tasgir, "an" edat-i cem'dir. "Hizekan" mef ulriik- 
ler demek olur. "Feta", ehl-i futuvvet demektir. Bu beyt-i §erifte, ^ ^-f j>p 
ya'ni, "Mti'min kiyaset ve temeyyiiz sahibidir" hadis-i §erifine i§aret buyuru- 
lur. Ya'ni, "Kiyaset ve temeyyiiz sahibi olan mii'min nerededir ki, tarikatta 
§eytanin mef ulcuklerini anlayip, ehl-i futuvvet olan tarik kahramanlanndan 
acikca bilsin!" Hind niishalannda ikinci misra' \jf ji \j UoL jub ji ya'ni, "Pa- 
disahi dilenciden acik bilsin" suretindedir. 

OLfJbS aJUj>- JluwIj d\jst-\j dl^r j$ ^\j oIjjc <0 j> 

2929. Sijer cihanda ma'yuhdt olmasa, tacirler hep ahmak olurlar. 

Cihanda kotu mallar olmasa, iyi ve kotu mall tamyan tacirlere luzum kal- 
maz ve maldan anlamayan ahmak ve sadedil kimseler dahi ticarete ehil olur- 
du. Qiinku mallarda ma'yubat yoktur ki, giirugiinu ve saglamim ayirmaga 
hacet kalsin. 

2930. ^inaenaleyh meia taniyicilik pek kolay olurdu. Qiinkii bir ayxp yoktur. 
€hil ve naehil nedir? 

Bir kimse hangi mail alsa hepsi kusursuz olacagi igin, meta' tanimak pek 
kolay olurdu. Ve ayip ve kusur olmayinca, tacirleri ehil ve naehil siniflanna 
ayirmanin ma'nasi kalmazdi. 

2931. ve ecjer'hep ayxp olsa, ilmin jaidesi yoktur. Qunkii hepsi coptiir, hurada 
ud yoktur, 

Ve eger aksine olarak mallar hep kusurlu ve ayiph olsa, iyiyi ve kotiiyu 
temyize alet olan ilmin faidesi olmazdi Zfra hepsi adi gop ve agag mesabesin- 
dedir. Aralannda 6d agaci gibi mu'teber olam yoktur. 

c~-ii jl Ji*lj aLj>- -bj5^ 4^;lj <ji— -JLo-l jllI>- <*Ju^ JujZ' *>j\ 

2932. O fcim,se hi, ^Diep Uiak'hrlar" derse, hir ahmakhr. Ue o kimse ki, 

Dtep bahl" derse, o da sakidir. 

Her kim derse ki, "Alem cemf-i viicuh ile Hak'tir", hamakat olur. Ve o 
kimse tecelliyat-i vucudu idrak edememistir. Zira alemin vucudu, viicud-i 
izafidir. Ve viicud-i izaff, viicud-i mahz ile adem-i mahz arasinda vaki'dir. Bir 



^m 



MESNEVf-I SERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^® 

yiizii batik hakfkf olan "adem"e oldugu igin, batik izafi de derler. Ve bir-yii- 
zu viicud-i hakikiye nazir oldugu igin, viicud-i izafi derler. Binaenaleyh o 
"mevhum-i mahz"dir. Hakfkatte viicud-i mustakilli yoktur. Binaenaleyh bu 
mevhum-i mahza her vecih ile Hak demek hamakat olur. Ve her vecih ile 
Hakk'in gayri diyen kimse, iki viicud-i mustakil isbat etmi§ olacagi igin mu§- 
rik olur. Ve §irk ise ayn-i §ekavettir. 

2933. Snhiya tacirleri faide ettiler, renk ve bu tacirleri kur u kebuddur. 

"Enbiya tacirlerTnden murad, ulum-i enbiyanin varisleri olan evliya ve 
sulehadir. "Renk ve koku tacirleri" nden murad, omiirlerini meta'-i diinya is- 
tihsaline vakf eden ehl-i gaflettir. Ya'ni, "Ulum-i enbiyayi ahp satanlar, ha- 
yat-i bakiye igin kar ettiler ve saadet-i ebediyyeye nail oldular. Mai ve can 
kazanmak igin sa'y edenler, bu hayat-i bakiyede miiflis kaldilar." "Kur u ke- 
bud" burada miiflis ve karsiz kalmaktan kinayedir. 

2934. <JHcd cj'ozcle mar cjoriinur; her iki cjoziinii iyi sill 

Batm goziinde mal-i diinya yilan goriiniir. Kalbinin iki gozunii mticahede 
ve riyazat ve taat ile iyice sil ve alem-i batinda mal-i diinyamn misali yilan 
oldugunu gor. Nitekim hadis-i §erifte, ^ ^ »U-i j V- JW ya'ni, "Mai yilandir 
ve cah ondan daha zararhdir" buyurulmu§tur. 

Ma'lum olsun ki, mal-i diinya, nasin gogunu sefahete meyl ettirip, ba§tan 
gikardigi igin, suret-i batinisi yilan olur. Me§rfV cihete sarf edilen ve Hak yo- 
lunda infak edilen malm suret-i batinisi yilan degildir. Nitekim hadis-i §erifte, 
^JUJi j^^u jii) f»i "Mai, salih kimse igin ne giizeldir!" buyurulur. Ve diger bir 
hadis-i §ertfte, *iii J~- j> j*\ l. Jiii ^~ "Malm hayirlisi Allah yolunda infak olu- 
nandir" buyurulmustar. 

2935. n^u sah§in ve kann axbtasina bakma; Jir'avn'vn ve Semud un ziyani- 
na bakl 

Meta'-i diinyamn alis. verisjne ve kanna ve refah-i sunsine nazar-i gibta 
ile bakma; belki servet-i dunya yiiziinden nefisleri azan Fir'avn'in ve Semud 
kavminin akibette ugradiklan zarar ve ziyana bak! 



^^ 



AHMED AVNt KONUK 

2936. nZufelefje mukerrer nazar et. 3~wa ki Diak, ' Kr Basan badehu irca' ei." 
buyur&u! 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Miilk'te vaki' ^J\ jL j '&} u liU oi^ll 11 jk t^ 

j~>o- _^Aj U~»U- y^Jl tJ^-Jj V^*-i O^-^ J"*^ ^f 1 "-^ 1*^ J-?^* l/ ^-^ J* .T^ ^"J^* ^J^ l/ 1 

(Miilk, 67/3-4) ya'ni, "0 Allah Teala'ki, yedi gogti tabaka tabaka yarata. 
Sen onun halkinda tefaviit ve halel goremezsin. Imdi basanni irca' et; basa- 
nn yorulmus, oldugu halde yine sana geri doner!" ayet-i kerfmesine i§aret 
buyurulur. Cenab-i Pfr efendimiz herhangi bir §eyi tedkik edip, kunhune va- 
kif olarak ibret almak icin tekrar tekrar bakmak lazim olduguna delil olmak 
(izere bu ayet-i kenmeyi atideki bahse bir tavtie olmak igin beyan buyur- 
musjardir. 

Her bir §eyin imtihani, onda olan hayir ve §er zahir olmak icindir 



jjjai j* Ja Jyj ^So Ujb jjj ulL* jij y^ £J\i J& tjJi 

2937. 'Du nur tavanmdan bir nazar ile kani' alma; defalar ile bak, aor ki ya- 
rtklar var mxhxl 

"Bu nur ve ziya tavani olan goge bir kere bakmaga kanaat etme, birgok 
def alar tekrar tekrar kemal-i dikkatle bak. Hicbir tarafmda yanklar ve nok- 
sanlar gorebilir raisin?" 

Bu ayet-i kerime sarin bir surette biz ehl-i Islam'i rasadata da'vetten iba- 
ret iken, maatteessiif ihmal ettik. Bu da'vete ehl-i garb icabet etti ve akillara 
hayret veren seyyarelerin vaz'iyyetlerini ve sair manzume-i §emsiyyeleri ve 
kuyruklu yildizlann harekatini miimkin oldugu kadar tesbit ettiler. Ya'ni, Ha- 
tem-i enbiya (aleyhi' s-salatii ve's-selam) Efendimizin ummet-i icabeti olan 
ehl-i Islam bu tavsiye-i Kur'an'i ihmal etti ve ummet-i da'veti olan ehl-i garb, 
kavlen inkar ve isti'daden ve fiilen kabul etti. 



ff £^ 



(P^ MESNEVI-t §ER1F §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

2938. uyiadernki sana dedi ki: v J^t/ip arayici adam gwi hu latij iavana defe- 
at lie hah!" 

Hak Teala hazretleri mademki sana, "Kusur ve ayip arayan bir adam gi- 
bi, bu latif olan gokyiizune tekrar tekrar bak ve tedkik et!" buyurdu. 

2939. ^inaenaleyh hilirsin ki, begenmek husttsunda, kesif olan arza ne kadar 
haki§ ve temyiz lazimdu! 

Hak Teala hazretleri, tahsfn-i halki icin, senin viicudundan pek uzak olan 
semavati tekrar tekrar tedkike da'vet buyurmasina nazar et de, icjnde ya§a- 
digin bu kesif arzin tarz-i halkindaki guzellikleri tahsin ve takdir icin, ne ka- 
dar baki§ ve temyiz lazim oldugunu bil ve idrak et! 

* 

2940. Safi ioriudan siizmeklicjimiz icin, hizim akltmiza ne kadar zahmet go- 
twmek lazvmdirl 

Saf olan ma'nayi ve hikem ve esran, kesif olan suretlerden idrak edebil- 
memiz icin, aklimizi pek 90k yormak ve zihnimizi me§gul etmek lazimdir. Zi- 
ra her kesif olan suret, ma' nasi igin vaz' edilmi§tir. 

2941. O^isin ve sonbakann iecriiheleri, yaztn harareti, can gtbi hahar! 

2942. Uliizgarlar, hulutlar, simsekler, avanz tepelerini zakire getirmek x^lndu. 

Ki§in ve sonbahann arzin isti'dadini denemesi ve tecriibe etmesi ve yaz 
mevsiminin harareti, ruh gibi latif olan bahar, riizgarlann esmesi ve bulutla- 
nn toplanip yagmurlar getirmesi ve §im§ekler gakmasi hep arzda gizli olan 
avanz ve hadisatin ba§ cikarmalan ve alem-i zuhura gelmeleri ieindir. 

jjl^ j J*J ijb l_--*- j&\ ^j* ^J ^^~ U^J *j\ ^3ji ^ 

2943. ^Tovrak renkli zemin cebinde la'l ve ta$, her ne varsa disariya cikarmak 
ieindir. 



^^P? 



AHMED AVNI KONUK 

2944. ^u camid toprak Uiakk'in hazinesinden ve kerem deryasindan her ne- 
yi calmis ise, 

"Dejem", camid, tutuk, gamh, mahmur ve diisunceli ma'nalannadir. Bu- 
rada, camid ve donuk ma' nasi munasibdir. Bu beyit, yukanki beyitle beraber 
bir ciimle te§kil eder ve daha evvelki beytin dahi te'kididir. Ya'ni, "Mevasim, 
riizgarlar, bulutlar ve s,im§ekler, toprak renkli zemin ve donuk toprak, 
Hakk'in hazinesinden ve kerem deryasindan her ne calmis, ise ve cebinde 
kiymetli ve kiymetsiz her ne varsa meydana gikarmak igindir." 

2945. lakdu volisi ona der ki: xr Dogru soule, gotiirdugun seui mu-he-mu acik 
serh verl" 

Polis mesabesinde olan takdir-i ilahi o camid ve sakit olan arza der ki: 
"Dogru soyle, ilm-i ilahi hazmesinden alip gotiirdugun §eyi inceden inceye 
acikga §erh ve beyan et!" 

2946. Dixrsxz, ya'ni to-prak der ki: "Diic, hie!" tyolis onu tazyike ceker. 

Kenz-i mahffden rengarenk §eyler calip cebinde saklayan toprak lisan-i 
hal ile: "Hie, hie! Bir §ey calmadim!" der. Onun isti'dadim izhara me'mur olan 
tecelli-i Hak polisi, o topragi turlli turlii tazyikler altina ceker. 

jZ 4s>r Jh JcS' *jij\ji & ' y^ tijZr -^j^" *-aW fj^^ *^*-^ 

2947. ^Polis ona gah seker giibi miilauim souler, gah asar, heter olan her seui uapar. 

tecellf-i Hak polisi topraga, gah mevsim-i bahar suretinde zahir olup §e- 
ker gibi miilayim soyler, gah riizgarlar ile havalara kaldmp asar, gah yag- 
murlanyla kamcilar, gah kar firtinalan cikanp kar ve buz yiginlan altinda 
ezer. Velhasil, birbirinden beter kahirlar yapar. 

2948. Utavf ve reed atesinden o gizliler, kahir ve liituf ortasinda zahir olmak 
ieindir. 



MESNEVI-1 SERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVI-2 • -®>£g 



Hasilat-i arziyyenin bir afet neticesinde telef olmasi "havf 1 oldugu gibi, 
higbir afete ma'ruz kalmayarak kemaliyle zuhur etmesi "reca"si ve iimidi de 
vardir. Binaenaleyh tecelli-i Hak polisi, butiin bu muameleleri, arzin meknu- 
zati kahir ve lutuf ortasinda zahir olmak icm yapar. 



2949. hahnr §ahne-i hibriyanin lutfudur ve o sonbahar Diudanin tehdid ve 
iahvifidir. 

mevsim-i bahar, arzin letafeti zahir oldugu bir mevsim oldugundan, 
Hakk'in lutfu ile tecellisidir. Ve tecelli-i Hak polisinin mulayimane soylemesi- 
dir. Sonbahar ise, letafet-i arziyyenin sonmege yiiz tuttugu bir mevsim ol- 
makla, Hakk'in tehdid ve tahvif ile tecellisidir. 

(^jj^yfcli? Jisf- iji (j\ y \j i£y** f^2*jW ^k~~*j ^J 

2950. Ue o hi§, ma'nevi carnukiir, ia hi ey aizli hxrsvz zahir olasml 

"Ki§ mevsimi ise, ey gizli hirsiz, hirsizliktaki maharet ve mahiyetini 
meydana koy diye tecelli-i Hak polisi tarafindan arzin ma'nen garmiha ge- 
rilmesidir." 

Cenab-i Pir efendimiz buraya kadar olan beyitlerde Hakk'in afaka olan te- 
celliyatindaki hikmetleri beyan ve bundan sonra da enfusf olan tecelliyati fza- 
ha §unY buyurmusjardir. Senenin dort mevsiminde, saliklerin kendi nefisleri 
icin alacaklan ibretler, cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin lbn Arabi hazretleri- 
nin et-TedbMtu'1-Mhiyye nammdaki kitabinm 1 6. babinda izah buyurulmu§ 
ve fakir tarafindan bu kitaba yazilmis, olan §erhte tafsilat-i kafiye verilmistir. 
tafsilatin burada zikri uzun olur. 

2951. binaenaleyh, miicahid i$in bir zaman aoniil *basi"i; bir zaman habz ve 
derd ve ais§ ve aill olur. 

"Bast" ve "kabz", miicahede sahibi olan salikde sifat-i kalbiyyeden birer 
sifattir. Sifat-i bastm galebesinde ferah ve surur ve sifat-i kabzin galebesinde 
sikinti ve lztirab hasil olur. Bu iki sifat-i kalbiyye, sifat-i nefsaniyyeden olan 
"havf ve "reca" mukabilidir. Havf ve recamn sebebi ma'lumdur. Zira salik, 
indinde malum olan bir emr-i mekruhtan korkar; veyahud malum olan bir 



^m 



AHMED AVNt KONUK 

emr-i merguba nailiyyeti iimid eder. Kabz ve bast ise, varid-i gaybden ibaret 
olup, sebebi salik indinde mechul olur. Salik havf ve reca makamindan, ya'ni 
makam-i nefsten makam-i kalbe terakki etmedikge kabz ve bastin ne oldu- 
gunu bilemez. "Gi§§" burada taalluk-i hatir vaktinde te§vi§ ve hayret ma'na- 
sinadir. Ve "gill", kiiduret ma'nasinadir. Ya* nf, afakta Hakk'in tecelliyat-i lut- 
fiyyesi ve kahriyyesi oldugu gibi enfuste de vardir ve bi'l-miinavebe kalbe 
gelir ve gider. 

2952. xJira hi bu su ve camur ki, hizim bedenhrimizdir, canlann ziyasimn 
miinkiri ve hirsizidir. 

Bu unsurf ve kesff olan cisimlerimiz, bizim latff olan ruhlanmizin ziyasi- 
nin munkiridir. Ya'ni, ruhlanmizin zuhur-i asanna mani'dir. Ve onun fuyu- 
zatini gahp, bu alem-i suflide kendi huzuzatinda kullanir. 

2953. Utah, veala sica^i ve sojjujju ve hastahgi ve ajjriyh ey arslan adam, bi- 
zim cismimize koyar! 

JjJ^ j*\]a dW ^> J& *JUj>- JJb j JijM (J 4tAJ 9-yr j *-*y- 

2954. iKorku ve aclih ve mallann ve bedenin nohsani, hep can nakdi zahir ol- 
mak icindir. 

Hak Teala, batini can ve zahiri sabun kopugii gibi bir hayal olan bizim cis- 
mimiz iizerine sicagi ve sogugu ve hastahgi ve agnyi koymu§tur, Gerek bun- 
lar ve gerek korku ve aglik gibi ahval ve muhtelif afetlerin te'siriyle mallann 
eksilmesi ve hastalik ve fenalik sebebiyle bu cismin giinden giine zayiflama- 
si, hep can nakdinin kuvveti zahir olmak ve suretlerin bir hayal-i zail olup, 
kendi batmlan olan ma'nalannin asillan olan Hakk'a riicu' etmesi igindir. Ni- 
tekim ayet- i kenmede buyurulur. J!^.Sfi '& ^j i/^h ^'^ 'o* *Ir^ r^jMj 
dj**-\j Ji uij aj ui i^Jis ~*~+* °f&iJ\ lis 'j,jS\ ^C*J! j^ij oi>sJij ^^ijj {Bakara, 
2/155-156). Ya'ni, "Biz sizi korku've aglik ve mallardan ve nefisten ve se- 
merattan eksilme cihetinden bir §eyle imtihan ve tecriibe ederiz. Ve sabreden- 
lere miijde ver ki, onlara bir musfbet isabet ettigi vakit, 'Biz Allah iginiz ve biz 
O'na riicu' edicileriz.' derlerf" Burada bir sual varid olur. "Hak Teala kullann- 
dan kimin sabir oldugunu bilmez mi ki, bu suretle imtihan buyuruyor?" 






MESNEVI-i §ERiF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Malum olsun ki ilm-i ilahide iki i'tibar vardir. Birisi "mertebe-i vahdef'te ve 
"taayyiin-i evver'de Zat-i Uluhiyyetin cemi-i sifat ve esmasina mucmelen il- 
midir. Bu ilim kendi zatina olan ilimden ibaret oldugundan, bu mertebede ilim, 
alim, malum arasinda asla temeyyiiz yoktur. Hepsi sey'-i vahiddir. Ve bu ilim, 
ma'luma tabi' olan nevi'den degildir. Zira Zat ile beraber kadimdir. ikincisi, 
"mertebe-i vahidiyyefe ve "taayyiin-i sanf'ye tenezziilunden sonra kendinde 
miindemic olan bilcumle sifatinin ve esmasmin suretleri yekdigerinden mute- 
meyyiz olarak ilm-i ilahide peyda olduklanndan, her birinin iktiza-yi zatileri 
olan kabiliyyet ve isti'dadati ne ise inkisaf eder. Ve bu kabiliyyet ve isti'dadat 
ba'de'l-inki§af, Hakk'in tafsilen ma'lumu olurlar. I§te Hakk'in bunlara taalluk 
eden ilmi, onlann ma'lumiyyetlerinden sonra oldugundan, "ilim ma'luma ta- 
bi'dir" denildigi vakit, ilm-i sifatf ve esmai anla§ilmahdir. Ilmin ma'luma tabi- 
iyyeti hakkindaki delil-i Kur"ani, o^C-di j °^ ^.jlauJji 'fe j^ '^TjM j (Muham- 
med, 47/31) ya'ni, "Biz sizi imtihan'ederiz; ta ki sizden miicahid ve sabir olan- 
lan bilelim!" ayet-i kerimesidir. Hakk'in, Ta ki biz bilelim!" kavli asla te'vil 
edilemez. Bunu ancak mutekellimin gibi tenzih-i vehmi sahipleri te'vil ederler. 

2955. H^u vavd ve va'dler ko^anlmifhr; hu iyi ve hotii icin ki, kan$m$hr. 

Bu alem-i surette iyi ve kotii birbirine kan§mi§ oldugu igin, Hakk'in 
ni'metler ile va'dleri ve azablar ile vaidleri kopanlmi§, ya'ni vaki' olmu§tur. 

2956. uMademki hakhi ve haidi kan§hrdilar, nakdi ve halyi $eremdana doktiiler. 

"Ceremdan", deriden ma'mul kese ma'nasinadir. Hind niishalannda boy- 
ledir. Ankaravi niishasinda "haramdan"dir ve haram yeri ma' nasi verilmi§- 
tir. Her ikisinden de murad, viicud-i be§erdir. Ya'ni, "Mademki Hakk'in mer- 
tebe-i ahadiyyetinde hakikatlan birbirinden temeyyiiz etmis. olan hakki ve 
batili ve saidi ve §akiyi bu alem-i surette birbirine kanstirdilar ve alem-i kev- 
ne hepsini ale's-seviyye insan suretinde gonderdiler ve nakd-i halis olan 
hakki ve kalp akge mesabesinde olan batili deriden ma'mul bir keseye mu§a- 
bih olan suret-i be§eriyye icjne doktiiler." 

2957. Dmdi ona hakaijikta imtihanlar g'6rmu§ hir giiztde miheKk lazwndu. 



egwtf 



AHMED AVNI KONUK 

j^.i deki zamir-i gaib, yukandaki ... ij-uL**- ^ beytinde beyan buyurulan 
miicahide raci'dir."Mihefck"ten murad, mur§id-i kamildir. Ya'ni, "Tarik-i 
Hak'ta miicahid olan kimseye, hakayik-i ilahiyyede cok tecrubeler gormus, 
olan bir miintehab insan-i kamil lazimdir. 

2958. Ta ki bu tezvuleri faruk ola; ia ki bu teHhirlerin dusturu ola!" 

"Tezvfr" liigatta, yalan soze giizellik verip, gergek yerine gecjrmek demek- 
tir. "Diistur", burada dal'in zammi ile, soziine i'timad olunan kimsedir. Ya'ni, 
"0 mihekk olan miir§id-i kamil, hakayik-i ilahiyyede gormu§ oldugu cok tec- 
riibeler sebebiyle, tezvirleri ve batillan ayinci ola ve hak ve bajili ayirmak hu- 
susundaki tedbfrlerinde soziine i'timad oluna." 

2959. Bu (IMusanin anasi, ona siit ver; ve onu suua birak ve beladan endi§e 
etme! 

"Ey mur§id-i kamil, Musa me§rebinde olan o miicahid mundine ilim ve 
hikmet siitiinii ver ve onu ilim ve ma'rifet denizine at ve bogulur diye kork- 
ma!" Bu beyt-i §erffin cenab-i Pir tarafindan nefs-i nefislerine hitab oldugu 
mahsiistiir. 

2960. Dier kira "elest" fliiniinde o siitii i$ti, Colusa gibi sutii temyiz etii! 

"Her kirn "Elestii bi-rabbikiim" (A'raf, 7/172) hitabma muhatab olan 
alem-i ervahta kendi imami olan bir "ruh-i kiilir'den ilim ve hikmet siitiinii 
icti ise, bu alem-i kesafet olan diinyada dahi Musa (a.s.)in, validesinin siitu- 
nii taniyip ba§kalannin siitiinii igmedigi gibi, ezelde mensub oldugu "insan-i 
kamil"in me§rebine muvafik olan ilim ve hikmet siitiinii temyfz etti ve ancak 
onun siitiinii icti ve ba§kalanndan yiiz gevirdi." 

Bu iki beyitte ve atfdeki beyitte, J a-sE 4* oi^ m <**#} of ^y f i J\ C-/j 
'dJ\ 'ojSi'j u J^ % j&3 % "Jji (Kas'aK 28/7) ya'ni "Onu emzirmekligi biz 
Musa'nin validesine vahyettik. Imdi onun iizerine korkarsan, onu deryaya 
birak ve korkma ve mahzun olma. Biz onu sana reddederiz!" ayet-i kerime- 
sine i§aret buyurulur. Ve Hz. Musa ve Fir'avn vak'asi tefsirlerde mufassal ol- 






&^ MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ~^?i 

dugundan, burada zikrine hacet yoktur. Cenab-i Pir, murid-i miicahidi ce- 
nab-i Musa'ya; ve mur§id-i kamili Hz. Musa'nin validesine; ve nefsi 
Fir'avn'a; ve ilim ve hikmeti sute; ve riyazet ve mucahedati, bogulmak kor- 
kusu olan deryaya tesbih buyurmustardir. 

2961. Gger sen $ocucjunun iemyizi iizerine harts isen, ey CMusamn anast hu 
zamanda onu emzir! 

Ey mur§id-i kamil, eger sen ezelde ruhu sana tabi' olan salikinin terbiye- 
sine haris isen, bu Fir'avn'm sarayi mesabesinde olan alem-i cismaniyyette 
de onu emzir! 

2962. Ta hi hendi anasmin suiiiniin ta'mini (pre-; id hi fena fihirli olan daye- 
ye asagiya cjelmeye! 

"Ser", bas, ma'nasina geldigi gibi, fikir ve hayal ma'nasina da gelir. Ya'ni, 
"Ey mur§id-i kamil, kendi evladim emzir ki, kendilerine mursjd susu veren 
birtakim fena fikir ve hayalli nakislann terbiyelerine tenezziil etmesin ve on- 
lann ellerinde ziyana ugramasm!" 



Deve arayici olan o §ahsin hikayesinin faidesinin §erhi 

2963. 6y mutemed, hir deve cjaih etmissin; her hir him.se sana deveden nisan 
verir! 

Ey hulusuna i* timid olunan salik, sen bu alem-i suflide, ezelde me§rebi~ 
ne gore sana tahsis olunan deveyi gaib etmi§sin; onu ararsin ve ehl-i tarik- 
ten sorarsin. Her bir kimse sana deveden bir alamet ve ni§an soyler! 






gp^ AHMED AVNl KONUK 

Bu deve gaib edip aramak kissasimn zevki idrak olunmak icjn bir mukad- 
dime iazimdir. Malum olsun ki, hakikati ilm-i ilahide sabit olan her bir fert 
icin, "nuzul" ve "uruc"da Cenab-i Hak tarafindan mevatinin icabina gore bir 
rekibe, ya'ni bir binek hayvam tahsis buyurulmu§tur. Bu rekibenin hal ve §a- 
m her ferdin isti'dadryla miitenasibtir. Bu alem-i siiflide insana tahsis olunan 
rekibe, bu cism-i unsundir. Ve bu bir mauyyedir ki, efrad-i be§erden bir kis- 
mi bununla evamir-i ilahiyye ve teklifat-i §er'iyye sahalannda dolasjrlar. Ve 
bir kismi dahi bununla alem-i zuliimat ve ecsam sahralanni hayran ve ser- 
gerdan olarak kat' ederler ve onun haricine gikamazlar. Evvelki sinif, bu fa- 
ni olan rekibelerin yine bu alem-i siiflide birakilacagini ve alem-i hakikata 
uruc icjn, kendisine muhtass ba§ka bir rekibe oldugunu idrak ederek, bu 
alem-i suflide nazarlanndan gaib olan, bu rekibeyi ararlar. Ve ikinci smifm 
boyle gaib bir rekfbeden haberi olmadigindan, onlar bu alem-i sufliye mah- 
sus olan rekibeye dort el ile sanlmiglardir. Cenab-i Pir efendimiz bu kissada, 
bu rekibeye "deve" ta'biriyle isaret buyururlar. Bu rekaib, cenab-i §eyh-i Ek- 
ber hazretleri tarafindan Fususu'l-Hikem'de Fass-i Salihfnin ibtidasinda naz- 
men beyan buyurulmustar ki, ibtidasi §udur: 

Tercume ve tzah: "Merkub olan §eyletin ayati ayat-i ilahiyyedendir; ve bu da 
mezheblerde ihtilaftan na§fdir. " 

Malumdur ki, "rekibe", maksuda vusul icin iistune binilen §eydir. Bu re- 
kibenin sureti mezheb ve me§rebe gore degisjr. Nitekim Salih (a.s.)a muhtass 
olan rekibe naka suretinde idi ki, bu alem-i surette miicessemen dahi zahir 
oldu. Ve Hatem-i Enbiya Efendimize muhtass olan rekibe, Burak denilen bir 
hayvan suretinde idi mi'raclan onunla vaki' oldu. Velhasil, efrad-i mu'minfn- 
den her birine muhtass olan rekibe, onun kendi mezheb ve me§rebine ve ilim 
ve hikmetteki seviyesine muvafik olan bir surettedir ki, alem-i hakikata 
onunla mi'rac ederler. Cenab-i Hak ba'zi kullanna bu rekibeyi ya rii'yada ve- 
ya hal-i yakazada ke§f buyurur. Nitekim sulehadan bir zat, fakfre su vak'ayi 
nakletmistir: "Abide ve zahide olan gene, haremimi vefatindan sonra alem-i 
ma'nada ata mu§abih bir hayvana binmis, oldugu halde gordiim. Bu hayva- 
m sordum; cevaben dedi ki: 'Altimdaki hayvan beni makamima goturecek 
vasitadir. Ben bununla feza-yi bf-nihaye icjnde dola§mm. M(i§teri, Zlihal 
Utarid, Ziihre gibi yildizlara bile gideriz.' Yildizlan i§itince sordum ki: '0 yil- 
dizlar nasil bir alemdir, ma'lumat var mi?' 'Alem-i semavat hakkinda sana 

^m 



&^ MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

ma'lumat veremem, ma'zurum' dedi." l§te bu kissada beyan buyurulan de- 
ve, bu rekaibden ibarettir. Ey kari'-i muhterem, bunu anla ve derya-yi Mes- 
nevPnin sathindan umkuna dal! 

2964. Sen hilmezsin ki o deve nerededir; fakai bilirsin ki bu ni§anlar hatadtr. 

Sen o rekiben olan devenin hangi makamda oldugunu bilemezsin. Zira bu 
rekibe senin mertebe-i isti'dadma tabi'dir. Ve sen mertebenden hicab icjndesin. 
Kamil zannettigin kimselere muracaat edersin. Sana mertebenden ni§an verir- 
ler; fakat sen kendi haline bakarsan bu ni§anlann hata oldugunu anlarsin! 

i£j&\ Aiyr ^^ ff Ol y?-*J» <Jj* jt j\ *£> ^ L?^ 1 ^J 

2965. Ue o kimse ki deve gaib etmemistir , o beraberlik cihetinden, o guib eimis 
avbi hir deve arar. 

Sulukunde birtakim ihvanin olup, onlar da sana musavf goriinmek icjn, 
taklid cihetinden deve arar gibi goriinur. 

2966. ^Der ki: *Evet, hen de deve cjalb etmisim; her kim bulursa onun iicretini 
aetirmisim. 

murid-i mukallid der ki: "Ben de deve gaib ettim. Herhangi bir mur§id-i 
kamil bana haber verirse, iicret olarak kendimi ona bende ederim." 

2967. To. ki deve de sana ortaklik ede. ^eveue tama' vein bu oyunu yapar. 

Bu taklfdi mertebende ve mertebene aid olan rekibede sana ortaklik icin 
yapar ve o mertebeye mahsus olan ilim ve hikmeti anlamak icjn bu oyunu 
oynar. 

c~» -Lap \j JJLi* jl c*zj£ jjLJ *-^~^j j J-wLio jS" OLu j\ 

2968. eari nisdni dojjrudan tanimaz; fakat senin soziin o mukallide asadir. 

O mukallid, mtirsjd-i kamil ile muddef-i kazibin verdigi ilim ve hikmet ni- 
sanlannin dogrusu ile egrisini fark ve temyiz edemez. ancak senin miir- 
sjd-i kamilden aldigin ilim ve hikmet sozlerine asa gibi dayanir ve muddef-i 



Gg£&? 



rSK^" AHMED AVNl KONUK 



kazib ile mur§id-i kamili anlayamaz. Sen "Bu zat mur§id-i kamildir!" dersen, 
o dahi "Evet dyle!" der; hukmiinde mukailiddir. 



2969. !7ier nei/t soylersen, a nisdn hata idi O, fa/t/tii i/e heman onu soyler. 

murfd-i mukallide sen, "Filan kimsenin sjrr-i vahdete dair soyledigi soz- 
ler yanli§ idi" dersen, o da sana takliden, "Evet oyle idi" der ve kendisini Sa- 
na kar§i anlayish gosterir. 

<ci l^jj j \j y i^ji us*! <ri A -zr" J ^.Jr '—-^j <^~~J <^y? 

2970. Sana dogru ve sehtk nisdn soyledikleri vakil, imdi yakin olur, sana onda 
$ek olmaz. 

Sana muhakkiklar dogruca ve agikga veya tesbih ile senin rekibe-i isti'da- 
dma munasib sirr-i vahdetten nisan soyledikleri vakit, o soz, indinde yakin 
ve muhakkak olur ve onun hakikat olmasinda §ek ve subhen kalmaz. Ya'ni 
sende ilm-i yakini hasil olur. 

2971. O senin hasta olan canimn sifasi olur; yuzunun renoi ve sihhai ve kuv- 
vetin olur. 

Senin rekibe-i isti'dadinin nisani olan o dogru soz, senin meghuiiyyet ele- 
mi ile hasta olan canimn sjfasi olur. Cehil ile kararmis. olan canimn yuziine 
renk ve idrakine sihhat ve kuvvet olur. 

2972. Qoziin aydin ve ayagtn kosucu olur; cismin can ve cantn seyydl olur. 

"Kalbinin gozii parlayip hakikati gormege baskr ve himmet ayagin ta- 
rik-i Hak'ta kosucu olur. Gitgide cisminin kesafeti ve nefsinin sifati gidip, 
ayn-i ruh-i latif ve ruhun dahi canib-i vahdete akip gidici olur." Bu beyt-i 
serifte, "tefhfm kable't-teslik" usuliine isaret buyurulur. 

,j^a -1*1 py<» L^JtiJ jA jy\ (j\ ^ji£ <L~»\j <_?j>o ^ri 

2973. Dmdi der sin ki\ xx &y emin, doijru soyledin. ^u nisdnlar actk helacj geldi!" 



MESNEVM §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 



"Belag", matluba fsal eden §ey ma'nasinadir. Imdi, sende hasil olan ilm-i 
yakine binaen, sen muhakkak dersin ki: "Ey ma'rifetullahin emfni, dogru 
soyledin. Bu senin soyledigin nisanlar apacik matlub-i hakfkfye fsal eden bir 
§eydir." ['jjji ^sUtSli Jjljt Ju u'j (Nur, 24/54) ya'ni ["Resule dii§en apagik 
bir §ekilde tebligdir/] ayet-i kerfmesine i§aret buyurulur. 

0\j£ jJ& _j XS*\j tJ\ji jjji ^^ CjUj Oil <us 

2974. CWa mevsuk ve a$ik alametler vardir, HZu hir ^e-rat ve DCadr-i necat 
olur. 

Zulmet-i cehl iginde vaki' olan o belagda, Kur'an gibi mu'temed ve muh- 
kem ve zahir ni§anlar vardir. Bu ni§anlann idraki, cehalet karanhgindan kur- 
tulusun bir Berat ve Kadir gecesi olur. 



j-i £xa\ j^j c — S<&\ cJj jj <j~j iSy *\* ^y? OliJ ^ 

2975. Uaktaki hu nisam verdi, dersin ki: "Dleri yurii, ahenk vahiiiir, ahenk 
oniinde oil" 

Mur§id-i kamil sana bu ni§am verdigi vakit, sen dersin ki: "Ey mukteda, 
ileri yurii, aheng-i tecelli vaktidir. tecelli ahenginin oniinde gidici ol!" 

j? <f Ui ^j^\ j c^^jj <jy £ *-^-*U t£* f£ y Isjj <J, 

2976. "6y dogru soyleyici sana -peyrevlik edeyim. ^Devemden hana hoku goiiir- 
dun, gosier ki hani?!" 

"Ey dogru soyleyici kamil, tarik-i Hak'ta sen onden git ben de senin ar- 
kandan geleyim. Bana rekibe-i isti' dadimdan koku verdin; bari rekibemin 
men§e'i olan "rabb-i hass"imi ve hakikatimi bana goster ki, hani goreyim! Zf- 
ra Imam-i §azeli hazretlerinin buyurduklan gibi, mursjd-i kamil, l^j j cJ u 
ya'ni, "Iste sen, i§te Rabbin!" diyen zat-i §erfftir. 

£~~ij* j# j& £~~*r Jij* £ £~~JJL$>\ <_^-U> AJ *S" ^S ji J~$ 

2977. kimsenin indinde. ki, hir deve sahihi degildir, zira o hu devenin arayi- 
sinda herdherlik icindir. 

Ey murtd-i sadik, senin aradigin bir devenin sahibi olmadigi halde sana 
§erfk olan o miirfd-i mukallid, bu deve arayismda surette seninle miisavf ol- 
mak igin siiluk etmi§ ve onda sendeki hararet bulunmami§tir! 



^jsp? 



AHMED AVNl KONUK 

2978. Hill dogru ni$andan onun uakini ziyade olmaai; sahih olarak naka ara- 
yanxn aksinden (jayri. 

Kamilin sirr-i vahdet hakkmdaki bu dogru sozlerinden o murid-i mukalli- 
din ilm-i yakini ziyadelesmedi. daima murid-i sadikin rekibe-i isti'dadmi 
aramasindaki hararetin aksinden muteessir oldu. 

2979. "Onun bu hayhuyu beyhude deijildirl" diye onun ciddinden ve hararetle- 
rinden hohu goiiirdu. 

mukallid murfd, sadik muridin ciddiyetle siilukune ve hararetine bakti 
da, "Onun bu hayhuyu ve carpinmasi beyhude degildir, elbette aradigi bir §ey 
olacaktirl" diyerek, rekibe-i isti'dadin kokusunu aldi. 

2980. Du devede onun hakki olmadi. fakat evet. o da deve qaib etmi§tir. 

[2990] J % 

Sadik muridin rekibe-i isti'dadinda o mukallid muridin hakk-i i§tiraki yok- 
tur. Zira Hak Teala iki mazhara ayni tecelliyi etmemistir. Velakin, evet o mu- 
kallid muridin de ayn bir devesi ve rekibe-i isti'dadi vardir ki, onu bu alem-i 
kesafet icjnde gaib etmistir. Nitekim yukanda 2963 numarah beyitte izah 
olundu. 

2981. n^a^kasinin devesine tama' onun hicabi olmusiur. O sey ki ondan gaib 
oldu, onun ferdmusu olmusiur. 

mund-i mukallidin, baskasinm nakasina tama* etmesi ve onun merte- 
be-i isti'dadmi istemesi, onun kendi rekibe-i isti'dadina perde ve hicab olmu§ 
ve kendisinin de ba§kaca bir devesi olup, bu alem-i kesafette onu gaib etmis, 
oldugunu unutmu§tur. 

2982. ^u nexeye kosarsa o da kosar, tama' dan sahibinin hem-derdi olur. 

Murfd-i sadik, zikirden ve miicahededen ve riyazetten her neyi icra eder- 



c ^» 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

se, bu rnund-i mukallid dahi ona takliden onun yaptigim yapar. Halbuki mit- 
rfd-i sadikin isti'dadina munasib olan bu a'mal, kendisinin isti'dadina teva- 
fuk edip etmedigini tedkik etmekten aciz bir haldedir. Binaenaleyh musahibi 
oldugu mund-i sadikin mertebesine tamaan onun hem-derdi olur, ya'ni onun 
derdinin ortagi olur. Maatteessuf saliklerin gogu da bu haldedir. 

2983. Uaklahi bir kaztb bir sadik lie aidid oldu, onun ualam ansizm dogruluk 
oldu. 

Bir sadik murfd ile bir mukallid mund bir miirsjd-i kamil kapismda bera- 
ber gidici oldu ve suliik etti; onun sulukimdeki yalani ve adem-i ciddiyeti an- 
sizin dogruluga ve ciddiyete inkilab etti ve taklfdi, nig intizar etmedigi halde, 
tahkfke eri§iverdi. 

2984. devenin hostuiju o sahrada, o dijjeri hendi devesini dahi buldu. 

murid-i sadikin rekibe-i isti'dadinin sur'atle ko§tugu, o hakfkat sahra- 
sinda o miind-i mukallid kendi devesi olan rekibe-i isti'dadini da buldu. 

2985. Uaktaki onu gordil, kendisininhi hatinna geldi; yarinin ve hasmtnin de- 
velerinden iamasiz oldu. 

Vaktaki o murid-i mukallid kendisinin rekibe-i isti'dadini gordu; kendi 
mertebesinin zevki hatinna geldi. Artik dostunun ve karibinin develerinden 
tama'im kesti ve kendi mertebesinin zevkine daldi. 

2986. ZKen&i devesinin orada otladiijini flordugii vakit, o mukallid muhahkik oldu. 

Siilukiinde mukallid olan murfd, takliden yiirudugu yolun §erafeti sebe- 
biyle, feyyaz-i hakfkf olan Hak canibinden, kendi isti'dadina munasib bir fey- 
ze nail oldu ve bu taklfdi bu suretle tahkika tebeddul etti. 

v 

2987. lahzada o, devenin ialeVkan oldu; onu sahrada gormedih^e istemedi. 






AHMED AVNl KONUK 



Nail-i feyz oldugu o lahzada kendi rekibe-i isti'dadimn talebkan, onu fu- 
yuzat-i ilahiyye sahrasinda gormedikce istemedi. 

i j> jl i y>- *oU fjj^ *Jtj5. SJs jlpT (J JjL^j Ol jl Jxj 

2988. Ondan sonra yalniz gidicilige ha§ladi; gozunii kendi nakasx iarafma a$ii. 

mlind-i mukallid, bu mu§ahededen sonra bila-taklfd kendi kendine sii- 
luke basjadi ve goziinii kendi rekibe-i isti'dadi tarafma agti ve bu musahede- 
den, isti'dadina miinasib miicahedeye geldi. 

2989. sadik dedi: xxr Beni hirakhn. $imdiye hilar benim hifzimi tutardm!" 

sadik murid o mukallide dedi ki: "Sulukiinde §imdiye kadar benim ha- 
rekatimi ve etvanrm gozetir idin, sjmdi beni terk ettin!" 

2990. CNlund-i mukallid cevaben dedi ki *$imdiye kadar beyhudelijje mensub 
olmusum ve iama' dan dolayi iemellukia olmusum. 

u §imdiye kadar kendi isti'dadimdan gafil olup, sana taklid ve temelluk et- 
mekle bo§u bosuna gali§rm§im!" 

J 4j ^f |JL>- y jl t^ik ji ^ 4? fS^f y Sj-UJ* OUj jjI 

2991 . nr Bu zaman senin hem-derdin oldum ki, ben talebde cisim ile senden ay- 
n olmusum." 

"Nail-i feyz oldugum bu zamanda kendi naka-i isti'dadimi aramak derdin- 
de sana miisarik oldum. Zira ben talebde bu rekibe-i cisim ile senin gayrinim. 
Binaenaleyh mezhebde ve mesjebde de birbirimizin gayriyiz. §u halde taklid 
bo§tur." 

2992. ^^Devenin vasfmi senden $almis idim; benim canim kendiminkini cprdu, 
(joz doldu. 

"Devenin vasf-i ilmisini senden calmis. idim; artik benim canim kendimin 
rekibe-i isti'dadini gordu ve goziim o mu§ahede ile rnesbu' oldu." 



MESNEVt-i §ER?F §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 f ^^ 

2993. u Omi hdmadtk$a onun taltbi olmadtm. $imdi hakir macjlub ve dim ona 
galibclir." 

"Binaenaleyh o rekibe-i isti'dadimi bulmadikga onun talibi olmadim. Ev- 
velki halim bakir idi, sjmdiki halim ise altindir. Ve §imdi bakir maglub ve al- 
tin galib olmu§tur." 

JJi. oLJl J^j J\* Jii J>* j£i. oUU* <u* J-i ^ It-- 

2994. "Seyyiahm hutiin iddt-i sukiir oldu. Died fatu oldu ve cidd siikrun is- 
hah oldu." 

"Benim taklid fenahManm butun Hakk'a §ukretmek taatlanna miibeddel 
oldu. Binaenaleyh seyyiatim olan hezl fani oldu ve onun yerine ciddiyet 
Hakk'a §ukrumun isbati oldu ve neryim isbata munkalib oldu." Ya'ni hal-i 
ciddiyetim Hakk'a ayn-i §iikurdur. Nitekim tevbe edenler hakkinda Hak Te- 
ala, oil^ °^\L ilii j"4 'jw'ji (Furkan, 25/70) ya'ni, "Allah Teala onlann fe- 
nali&anm iyfliklere tebdfl eder" buyurur. 

2995. "uMademki seyyiahm Uiakk'a vestle oldu, hindenaleyh seyyiahm iizeri- 
ne hie dakk urmal' 

"Dakk", bir kimsenin sozune i'tiraz etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Madem- 
ki seyyiatim benim Hakk'a vusuliime vesile ve sebeb oldu; binaenaleyh ey 
mrnid-i sadik, seyyiat-i sabikama hie, i'tiraz etme!" 

ijjuT ^^j i^JlI? j A^r V S *y. ^J* s^ y ^ X ^ > h y j* 

2996. "CMuhakkak seni senin sidkin idlib etmis ill Cidd ve ialeh de muhak- 
kak hana hir stdh ach. 

"Sidk ve hulusun seni talib-i hakikat etmi§ idi. Senin bu cidd ve talebin de 
bana bir sidk ve ihlas kapisi actt." 

2997. "Senin $idkin seni ialehe getirdi; henim isiemem deheni hir sidka getirdi." 

"Senin sidkin seni hakfkat talebine getirdi; benim hezl ve taklid ile iste- 
mem de beni bir sidka getirdi." 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



2998. n<r Devlet tohumunu zemine ekiyordum; eglence ve issizlik zannediyor- 
dum" 

"Sana takliden sa'y ile devlet ve saadet tohumunu vucudumun zeminine 
ekiyordum ve bunu eglence ve netfcesiz zannediyordum." 

2999. "0 hi-har olmadi sen bir kazan$ oldu. Bkdigim her bir dane yiiz hittif 

"Benim o taWidf amelim tahkik ile neticelendigi igin, sen' bir kazang oldu; 
zemin-i viicuduma ekdigim her bir dane-i amel, yiiz misli bir faide ve hasilat 
verdi!" 

3000. w Diirstz gizli bir ev tarafina gitti; vaktaki i$eriye girdi, kendi evi oldu- 
[3010] _ .. i„ // 

gunu gordu. 

"Benim halim, gizlice bir eve giren ve girdigi vakit kendi evi oldugunu 
goren bir hirsizin haline benzedi." Ya'ni tarik-i Hakk'a sulukiimde refikimin 
rekibe-i isti'dadim elde etmek maksadinda idim; vaktaki taklidim tahkika 
tebeddul etti, gordiim ki bu sa'yim kendi rekibe-i isti'dadim tizerine vaki' 
imi§. 

3001. By soguk steak d t ta ki sana hararet erise! Sertlxk ile diizel, id ki yumu- 
saklik eri$e! 

Ey sifat-i nefsaniyye ile miincemid bir hale gelmi§ olan soguk, hakikat 
talebinde hararetli ol; ta ki sana hakikat gune§inin harareti eri§e! Nefsine 
kar§i serinlik ve husunet ile davran, ta ki ruhunun yumu§akligi ve letafeti 
eri§e! 

3002. O iki deve degildir, o hir devedir. J2aftz dar geldi, ma'na $ok doludur, 

O aranilan deve iki deve degildir, birdir. Zira hakfkat-i vucud vahiddir. Ve 
bu keserat onun niseb ve izafatindan ibarettir ve bir niimayi§-i hayalidir. Bi- 






MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^® 

naenaleyh surette iki goriinen, hakikatta birdir. Fakat isneyniyyet ve keserat 
aleminden olan lafza ma'na-yi vahidi sigdirmak miimkin degildir. Zira lafiz 
dar, o ma'na-yi vahid ise genis. ve gok doludur. Nitekim Hakim -i Senai haz- 
retleri buyururlar: Beyit: 

cj^ ls^ j> J l^ ch^ j> ^^ *^j <r^ '' '^- f^ ^-> 

"Soyledigim §eyden rticu' ettim. Zira ki sozde ma'na ve ma'nada da soz 
yoktur. " 

Bu nazmi i§iten bir zat dahi, "Acib §ey! Sozden rucu' ettigini soyledigi hal- 
de, yine soz ile mes.guldur!" demistir. 

3003. c Ddimd lafiz ma'naya eri§meyicidir. sebepten U^ey^amber, CM,ukak- 
kak lisan keM oldu." buyurdu. 

Lafiz tamamiyle ma'nayi beyan edemez. Bu sebepten dolayi Resul-i Ek- 
rem efendimiz ^u jr -cu^ *U\ J>f ^ ya'ni, "Allah Teala'yi sifatiyla arif olan 
kimsenin lisani sakit oldu" buyurdu. 

3004. CA/ufuk hesapta usturlab olw. jfelehten ve fliinesien ne kadar bllir? 

"Usturlab" (v^- 1 ) ve "usturlab" ( v V>^i), gunesjn ve yildizlann irtifa- 
mi olcmek igin kullamlan bir alettir. Ya'ni, "Usturlab, felekte ancak gunesjn 
ve yildizlann irtifaini olgebilir. Onlann iizerindeki mahlukati ve sair hakikat- 
lerini gosteremez. Nutuk dahi bu usturlab gibidir; hakikat feleginden ve gu- 
ne§inden ne kadanni izhar edebilir?" 

3005. Diususiyle bir felek ki, felek ondan bir yaprahiw, onun cjunesinin giine- 
$i bir zerredir! 

"Perre" (v,)nin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada ot yapragi ve saman 
copii ma'nasinadir. Ya'ni, "Usturlab gibi olan nutuk, felek-i hakikattan tama- 
miyle nasil beyanatta bulunabilir? Hususiyle o felek-i hakikat oyle bir felek- 
tir ki, sun felek o hakikat feleginden bir kiiciik yaprak mesabesindedir. O su- 
rf felegin gunesj, o hakikat giinesjnin bir zerresidir!" 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

cl~wv^ j'j-^ -^-^^ £<*-£* (<**^ j^ J- 5 ^^' *-^ 

Onun beyanindadir ki her bir nefiste 
Mescid-i Dirar'in fitnesi vardir 



3006. Uaktaki zdhir oldu ki, o mescid degil idi; hde ve mekr idi ve munkirin 
tuzagi idi. 

Vaktaki o Mescid-i Dirar'in hakiki bir mescid olmayip, bir hile ve mekr yu- 
vasi ve munkirlerin tuzagi oldugu meydana cikti. Hind niishalannda "cahud" 
(if**) yerine "cuhud" (^0 vaki'dir. Yahudiler de munkirin zumresinden 
oldugundan, ma'na degi§mez. 

3007. ^inaenaleyh OVebi huywdu ki, onu koparalar, cop ve kill aiilacak yer 
yapalar. 

Binaenaleyh Nebiyy-i zi§an Efendimiz o mescidi yikmalanni ve corcop ve 
kiil atilacak bir mezbele ittihazim emir buyurdular. Rivayet olundu ki, bu 
mescidin tahribi icin Resul-i Ekrem Efendimiz ashabdan Malik b. Duh§iim ve 
Ma'n b. Adiyy ve Amir b. es-Seken ve VahsJ'yi gaginp, onlara buyurdular ki: 
i^ur 4)\5i* i^i j iy jj»\ j ay^i ya'ni, "Yakiniz ve yikiniz ve onun yerine mez- 
bele ve supruntuliik yapiniz!" buyurdular. Ve onlar da oyle yaptilar. 

3008. JLira mescid sahibi mescid gtbi kaly idi; tuzak uzerine dakiucjun taneler 
end degildir. 

Zira Mescid-i Dirar'i bina edenler dahi mescid gibi kalp ve miizevvir idi. 
Tuzak uzerine doktiigun yem taneleri o tuzakla tutacagin hayvana kar§i ik- 
ram ve cud ve seha degildir. 



<^#> 



jpp^ MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • ^^^ 

3009. tSenin. oltanin iizerinde olan et, halik hapiadir; dyle lokma ne ataair, ne 
de sehadir! 

3010. Cemad olan u^lescid-i OCuha, onun hiifvii olmayan o $eye yol ver- 
meai. 

Sidk ve hulus uzerine bina olunan Mescid-i Kuba, cemaddan ibaret oldu- 
gu halde, hfle ve fesad uzerine bina olunan Mescid-i Dirar'i kendi kufvu ve 
naziri olmadigim gordii ve Server-i Alem (s.a.v.) Efendimizin orayi te§rif bu- 
yurmalanna yol vermedi ve bu suretle iki cemad arasinda fark ve temyiz za- 
hir oldu. 

C~«J ib j~*\ jiS \j jl j$ ij C-ijJ tJ^r*- U^tr /ji} Obl*>- ji 

3011. Cemadai hakkin&a hoyle hir zvliim giimedi; adl heyi o kiifuv olmayana 
ate§ vurdu. 

"Cemadat cinsinden olan iki mescid arasinda temeyyuz ve fark hasil olup, 
Resul-i Ekrem Efendimizin o Mescid-i Dirar'da namaz kilmasi, mahallinde va- 
ki* olmayacak bir amel ve zulum olacagi igin, adl beyi olan Risaletpenah Efen- 
dimiz, Mescid-i Kuba'mn kufvli ve naziri olmayan o mescide ate§ vurdu." 
"Teft" hararet ma'nasina olup, burada ates, ma'nasi murad olunur. Hind nus- 
halannda, nun ile "neft" vaki'dir ve malum oldugu uzere "neft" mevadd-i 
mu§taileden bir maddedir. 

3012. Dmdi hakayik icin ki, asillann aslidir, hil ki orada farklar ve fasillar 
vardu! 

imdi, cemadat arasinda boyle fark ve temyiz olunca, asillann ash olan ef- 
rad-i be§eriyyenin hakayiki ve a'yan-i sabiteleri icin ilm-i ilahf mertebesinde 
elbette farklar ve aynhklar olacagi bedihidir. Zfra ilm-i ilahide ism-i Hadfnin 
mazhan olan saidler ile ism-i MudilPin mazhan olan §akiler elbette bir degil- 
dirler. Ve bu hakayik, asil olan ervahin asillandir. Binaenaleyh, asillann asli 
olur. 






58^" AHMED AVNt KONUK 



3013. L/Ve onaa hayah onun hayah gibi olur; ne onun memah onun memah ai- 
hi olur! 

Efrad-i be§eriyyenin hakayikindaki tefaviit hasebiyle, birinin hal-i hayati 
digerinin hal-i hayatina benzemedigi gibi, hal-i mematlari dahi birbirlerine 
benzemez. Ve bu tefaviit esma-i ilahiyye arasindaki tefavutten nes/et eder ve 
bu fark ve tefaviit bircok ayat-i Kur'aniyye ile sabittir. 

3014. Onun mezanm asla onun mezari gihi bilme. O cihanin Kalinin farkmi 
ne soyleyeyim! 

Birinin mezan, ya'ni ahval-i berzahiyyesi ba§ka, digerinin ahval-i berza- 
hiyyesi yine ba§kadir. cihanin, ya'ni berzahin ahvalindeki fark ve tefavii- 
tii nasil anlatayim? Zira ne kadar efrad-i be§er varsa p kadar da fark ve tefa- 
vut-i ahval vardir, Ve ehl-i saadetin derecati bf-nihaye oldugu gibi, ehl-i 
§ekavetin derekati da bf-nihayedir. Rekaib-i isti'dadm ta'dad ve beyani kabil 
degildir. Nitekim hadis-i §erifte, d\jJ\ oi>- ^ ij*. j oU ja^ ^ ^^ ^\ 
ya'ni, "Kabir ya cennet baggelerinden bir bagcedir, veya cehennem gukurla- 
nndan bir cukurdur" buyurulur. 

3015. By is adami, isini mihehke vur, ia Id ehl-i ^llira/in mesci&ini yapma- 
yasin! 

Ey amel sahibi olan salik veya mii'min, kendi amelini selfm bir muhake- 
me ile muvazene et. Onda nefsin bir hilesi ve tezvfri var midir yok mudur ve 
yoksa ihlasa mi miisteniddir, dikkat et, ta ki amelini bina ederken ehl-i Dirar 
mescidinin kiifviinu ve nazfrini yapmis. olmayasin! 

3016. Sen o mesciii yapanlarm iizerine istihza ettin. Uahtaki nazar ettin, sen 
He onlarclan iclin! 

Ey amelinde nefsinin hilesi ve tezvfri olan kimse, sen o Mescid-i Dirar'i 
yapanlar ile alay ve istihza ettin. Halbuki sen kendi nefsinin tezvfrine dikkat 
edecek olursan, kendinin dahi onlardan birisi oldugunu goriirstin! 



^m 



MESNEVf-t §ERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

(?* 

Hindli'nin hikayesidir ki kendi arkada§i ile bir amel uzerinde 
miinazaa ederdi ve haberi yoktu ki o da ona mubteladir 

3017. 'Dort Uiindli bir mescide fliitiler, taai i$in ruku ve secde edici oldular. 
Dort Hindli bir cami'e gidip, ibadet igin namaz kilici oldular. 

3018. Dier biri bir niyet iizerine tekbu eiti; miskinltk ve derd ile numaza geldi. 

Her biri iftitah tekbirini alip, kemal-i huzu' ve inkisar ile namaz kilmaga 
basjadi 

3019. uMiiezzin geldi, p birinden: "'By miiezzin ezan okudun rmi, vakit mi- 
dir?" diye bir lafiz juladi. 

Hindli'nin birisi bu sozii namaz icmde iken soyledi. 

3020. O diger Uiindli niyaz dhetinden: w Diey, sbz soyledin ve namaz bdhl ol- 

[3030] j .„ . j. 

mi: ae&i. 

Diger Hindli namaz iginde soz soyleyen arkadasma, kendinin kemal-i ni- 
yaz ve huzu'undan bu hali miinasib gormedi de: "Hey kendine gel, namaz 
iginde diinya kelami ettin, namazm fasid oldu!" dedi. Hind niishalannda "ez 
niyaz" yerine "der-niyaz" vaki' olmu§tur. Ve "niyaz"dan murad namaz oldu- 
guna gore, ma'na, "0 diger Hindli namaz iginde: 'Hey, soz soyledin ve na- 
maz batil oldu!' dedi" demek olur. 



*$$?? 



AHMED AVNi KONUK 

3021. O iiciincii hu ikinciye: "6i/ amuca, ona ne ia'n vurursun? 0<Cendine sty- 
le'. " dedi 

ugtincu Hindli dahi yine namaz iginde bulundugu halde ikinci Hindli'ye 
i'tirazen: u Ey amuca, namaz iginde muezzine vakit soran arkada§imiza ne 
i'tiraz ediyorsun! Sen de onun gibi namazda soz soyledin ve namazin fasid 
oldu!" dedi. 

3022. O dordiindi, "iSPlllah'a hamd olsun ki, hen o % fci$i ati»t kayuya dii§me- 
dim!' dedi. 

dordiincu Hindli dahi yine namaz iginde oldugu halde dedi ki: "Elham- 
dulillah ki ben o lie, arkada§mvgibi namazimi ifsad etmek kuyusuna dii§me- 
dim ve namazim fasit olmadi." 

oij O^p +5 j^Jtwj O^jjj S^ - d ^ "^ ^J^&T J* J^ (_T^ 

3023. Dmdi her dortlerin namazi fasid oldu. J^t/ip soyleyiciler yolu -pek ziya- 
de gaib etmislerdir. 

Dort Hindli'den her birisinin namazi bozuldu. Zira ihvanimn kusurunu go- 
riip soyleyenlerin pek cogu, kendi nefislerini unutup, salah yolunu gaib et- 
misjerdir. Nitekim Hak Teala buyurur: *^Lm 'j^Jjs j Ji '^ui o Jy .B (Bakara, 
2/44) . Ya'ni, "Kendi nefislerinizi unuttugunuz halde nasa birr ve takva ile mi 
emredersiniz?" 

3024. By saadetli hir can ki kendi kusurunu aordii! Uier kim ki hir ayib soy- 
ledi, onu kendine satin aldx! 

Saadetli bir can odur ki, kendi ayiblanni ve kusurlanm gordu ve onlan iza- 
le etmege cali§ti. Ve her kim boyle bir kimsenin ontinde bir ayib ve kusurdan 
bahsetti ki, o saadetli can o ayibi ve kusuru kendi iizerine aldi ve "Bu isjtti- 
gim ayib bende olsa gerektir" diye aleyhine hukmetti. Nitekim hadfs-i §erifte, 
Jj5 # jj«ji ju^ j aJu ja j^iii jiij ^-Ui ^>yf. j* <us> Aki J, ^> ya'ni, "Ne mut- 
lu o kimseye ki onun ayibi nasin ayiplanndan kendisini me§gal etti ve malm- 
dan fazlasini infak etti ve kavlinden fazlasini imsak etti!" buyurulmu§tur. 



^m 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

3025. ^Zira ki onun yansi ayMihtan olmu§tur; ve onun o diger yarisi gaublih- 
tan olmu§lur. 

insan cisim ile ruhtan murekkeptir. Cismaniyyeti ayib ve kusur alemine 
mensuptur ve ruhaniyyeti ise gayb alemine mensuptur. Binaenaleyh alem-i 
cismaniyyette nes/e-i nefsaniyye galib oldugundan, ef* al ve harekatinda da 
ayib ve kusur galib olur ve uzerinde sifat-i nefsaniyye hukum-fermadir, si- 
fat-i ruhaniyyesi maglub bir haldedir. 

3026. C^lddemki senin ha$imn uzerinde on vara vardu, senin merhemin ken- 
di iizerine lazimdu, i§i bajjla! 

Mademki senin cisminin ba§i uzerinde birgok sifat-i nefsaniyye yaralan 
vardir ve senin merhemin dahi o sifat-i nefsaniyye ayiblanni gormendir, bi- 
naenaleyh ba§kalanmn ayiblanndan kendi ayibim gormen daha mureccah- 
tir. Bunu bil de i§ini ona gore tertib et! 

3027. ZKendisini auiblamak onun ilaadu; miinkesir olducju vakil ' Drnamu'nun 
makcdlidir. 

Ki§i kendisini ta'yib etmek, sifat-i nefsaniyyesini ve enaniyyetini kiracak 
bir ilactir. Kendi ayibim ve kusurunu goriip, kalbi miinkesir oldugu ve ken- 
disini herkesten daha asagi gordiigu vakit, "Irhamu" (ij~^jj) ya'ni "Merha- 
met edin!" emri tahtina dahil olan smiftan olur. Ve bu husustaki emr-i Risa- 
letpenahi sudur. Ji^-i ^ ^*k liu j jH\ r y j* 3 J •> ^ y.^ u^s \ r ^- J [ Ya'ni, "tic. ta- 
ifeye, ya'ni kavmin azfzi olup zelil olan ve kavmin zengini olup fakir olan 
kimselere ve kendisiyle cahillerin istihza ettikleri alimlere merhamet edin!" 
Zira bu iig taife inkisar-i kalb icindedir ve inkisarlan hasebiyle §ayan-i mer- 
hamettirler. Ve diger bir hadfs-i §erifte de §6yle buyurulur: £\y\ ~**>J J* J^i 

ojjzr\i JaL>- ^i (jjj; V 4Jl fjjjj Vj iSjAi ^ J^JJ »j*^ (Jl* _& iSj-M ^ LSj-^i _J iSj-^ Jtj 
iSjJj tf* iSj^i V *jl iSj^i j tSj-k ^ J^-j j tj&ii* j%jU j^i <_£j-S> **' <_£j~^ ^ j c£j-^ J*-j j 

o^^jU^-u ^ Ya'ni, "Adamlar dort nevi' iizerinedir. Adam vardir ki, bilir ve 
bildigini bilir; o alimdir, ona tabi' olun. Ve adam vardir ki, bilmez ve bilmedi- 
gini bilmez; o cahildir, ondan ictinab ediniz. Ve adam vardir ki, bilir ve bildi- 



jgjK^ AHMED AVNl KONUK 

gini bilmez; o uykudadtr, onu uyandinmz. Ve adam vardir ki, bilmez ve bil- 
medigini bilir; o acizdir, ona merhamet ediniz." tmdi, bu dorduncii nevi' sa- 
hib-i inkisar ve acz oldugundan, §ayan-i merhamet gorulmu§tur. 

3028. Gjjer aym ayib sende yoksa iytnin leymin] olma; ola ki o ayib senden daki 
zahir ola! 

Eger ba§kasirtda gordiigiin ayibin ayni sende yoksa bile, onu ta'yib ede- 
rek kendi nefsinden fymin olma Zira sen heniiz sifat-i nefsaniyyenden fani 
ve bu sifat-i ruhaniyye ile kaim olmadin. Caiz ki o ba§kasinda gordugiin ku- 
sur ve ayip, bir amil ve miiessirin te'siriyle ansizin senden dahi zuhur ede- 
bilir. Nitekim hadis-i §erffte, *JL*i j*- cjt ^ l-jJu «ui ^ j* ya'ni, "Kim ki din 
kardesmi bir gunah ile ta'yfr ederse, onu istemedikge olmez"; ve diger bir 
hadis-i §erifte, dUb^ *ui ^j cXp-S ajujuJi ^ V ya'ni, "Dm kardesjn igin §e- 
matet izhar etme; Allah Teala ona merhamet eder ve seni miibtela kilar!"bu- 
yurulur. 

3029. Uiudadan n JZa tekafu'yu isitmemissin; imdi kendini niye Tymin ve hos 
gormiissun?" 

Sen heniiz sifat-i nefsaniyyenin hukmu altinda bulundugun ve "fena" ve 
"baka" mertebelerini icra etmemis, oldugun igin, Hak Teala canibinden *>^" ^ 
(Fussilet, 41/30) ya'ni "Korkmayin!" hitabini i§itmemi§sin. Hal boyle iken, 
kendi nefsini niye her ayibdan fymin ve hos, g6rmii§sun? 

3030. Senelerce Obits iyi nam yasadx, riisvdy oldu; cjor ki onun nami nedir! 

Iblfs'in evvelki adi Azazil olup, senelerce alem-i melekiyyette ibadat ve ta- 
at ile iyi namla yasadi ve nihayet Adem'i kusurlu ve kendini efdal ve hayrr- 
h gormesi ve hasedi sebebiyle rezil ve riisvay oldu. §imdi gor ki, onun adi ne 
fenadir ve onun adindan herkes Hakk'a siginir! 

3031. Cihanda onun yuksekli^i ma'ruf oldu; ma'ruflugu aksine oldu. Gy vay ona! 






MESNEVt-t §ERlF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVl-2 • "®^Sj 

Onun alem-i ruhaniyyetteki yuksekligi, bu alem-i surette bize nakl-i ilahi 
He ma'ruf oldu. Sonunda onun bu ma'ruflugu ve §6hreti aksine oldu. Vay o 
Iblfe'in haline! 

3032. uymin olmadihca sen ma'mfluk isieme; ait "kavften ytka, soma yiiz 
poster! 

Boyle olunca, sen sifat-i nefsaniyyenden fanf ve onun §errinden fymin ol- 
madikga salah-i hal ile sohret ve ma'rufluk isteme. Git evvela ruhunun yii- 
ziinu sifat-i nefsaniyyeye riicu' korkusunun lekesinden yika ve temizle; on- 
dan sonra §6hret ve ma'rufiyyet ile meydana gik! 

3033. By he-rum cjiizdim, senin sakahn hitmedikce haska sakalsiza tan vur- 
ma! 

Ey heniiz siilukte §abb-i emredlik mertebesinden reculiyyet mertebesine 
terakki etmemi§ olan giizel gocugum, senin sakahn mesabesinde olan sifat-i 
ruhaniyyen zahir olmadikca, ba§ka mtibtedi saliklerin uyubuna ta'n vurma 
ve i'tiraz etme ve tenkide kiyam etme! 

3034. ^lluna oak hi, onun cam mtihtela oldu; hir huyuya diisiu, nihdyei sana 
nasihai oldu! 

Bu hale bak ki, onun ruhu uyub-i nefsaniyyesine mlibtela oldu ve bu se- 
beple zulmet-i tabiat kuyusuna du§tii. Onun bu kuyuya du§mesi sana nasi- 
hat ve ibret oldu. 

3035. Sen diismedin hi, onun nasihati olasm. J^ekri o veil, sen seker ye! 

Sen haline sukret ki, o siifliyyete ve hayvaniyyete dltsup, halin ona ibret 
ve nasihat olmadi. Binaenaleyh onun zehir igtigini gor ve sen o zehri icme de 
§eker ye! 





AHMED AVNI KONUK 



<5* 



JL-yj ^j^ jTU" ijSj* tiJL» (Ir^v d\j& b*^ JU*5 

O digeri korkmak igin Guzlarm bir adami oldurmege kasdetmesi 



* * _ 



3036. LAari dSkudi olan ^Ttirk Qnzlarx geldiler; yajjma i$in ansizm bir koyii 
vurdular. 

"Guz", Asya'da Semerkand taraflannda bir Tiirk kabilesinin adidir. Hal-i be- 
davette olup, yagmacilik ve §ekavet yaparlar. Mogollar'dan daha hun-nzdirler. 

3037. O koyun a'yanindan iki kimseyi buldular; onun birisinin helakinde is- 
U cat ettiler. 

3038. Onun elini bagladilar ki, onu kurban edeler. ^Dedi ki: By $ahlar ve ali- 
riikiinler!" 

Oldurulecek olan kimse o Guz Turkleri'ne hitaben dedi ki; "Ey kabilenin 
§ahlan ve ali-rukunleri!" 

3039. \Ne yiizden benim kanima kasdediyorsunuz; neden dolayi nihayet be- 
nim kanima susamt§siniz?" 

3040. HZeni oldurmekie ne hikmet ve ne aaraz vardu? uWademki boyle fakir 
[3050] lit u • (" 

ve cvylak tenliyim: 

3041. ^Deii: ur Bu senw arkada$vn iizerine heybet aksetmek vein; o korkmak ve 
alhni cikarmak vein." 






MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Ya'ni, Turk, "Seni oldurmege kasdetmemizin sebebi budur" dedi. 

c- -I jj tj j! c-*-l 6^^ JuslS c-jsS" c-~*l y ijt^-* 4 tir" J j' ^ ^*J& 

3042. ^IWi: u benden daha miskindir." ^Dedi; "DCasden yapmi$tir, onun al- 
hm vardir" 

Olduriilecek adam Turk'e dedi: "0 benim arkada§im benden daha miskin 
ve fakirdir." Turk cevaben dedi ki: "0 kasden ve tezvir igin fakir kiyafetine 
girmi§tir. Yoksa o zengindir ve onda altm vardir." 

3043. r ZWi; "ijMademki vehimdir, biz ikimiz biriz; ihtimal mokaminda ve 
§ehieijiz" 

Oldiirulecek adam cevaben dedi: "Mademki onda viicudunu tevehhiim et- 
tiginiz altin igin onu benim olumum ile korkutmak istiyorsunuz, §u halde veh- 
minize tebean hareket ediyorsunuz. vehminiz onun hakkinda varid oldugu 
gibi benim hakkimda da varid olur. Binaenaleyh biz ikimiz bir oluruz. Ve iki- 
miz dahi ihtimal makaminda ve §ekteyiz; birimizih digeri iizerinesebeb-i ter- 
cihi yoktur." 

3044. "By §ahlar, evvelen onu bidiiriinuz, ia hi ben horhayimye alhnin ni§am- 
m vereuim!" 

Ya'ni, "Mademki sebeb-i tercfhimiz yoktur, o halde ey kabflenin §ahlan, 
evvelen arkada§imi olduriinuz, ta ki ben onun olumimden korkup, bende te- 
vehhiim ettiginiz altinin ni§anim meydana gikarayan!" 

3045. Dmdi, JAllah'a mensub olan keremleri gor hi, biz ahir zamanda intiha- 
da geldik! 

Mademki bu kissada oldugu gibi, korkmak ve ibret almak igin sona kal- 
mak faidelidir, o halde biz iimmet-i Muhammed hakkindaki Allah Teala'nin 
lutuf ve keremlerini gor ki, bizi ahir zamanda ve dimyamn nihayetlerinde iz- 
har buyurdu ve umem-i salifenin azginhklan yuziinden, onlar hakkindaki 
kahirlanni bize bildirdi. 



^ra 

< ^» 



AHMED AVNl KONUK 

3046. O^ihayet 9Vu/i hwminin ve Uiud kavminin helaki, bizim cammiza 
rahmet bulutunu gosierdi 

"Ariz" bulut ma'nasinadir. "Anz-i rahmet" ta'bfrinde, bu iki kavmin helaki 
azab bulutlanyla vaki' olduguna i§aret buyurulur. Bu bulutlar, kavm-i Nuh'a 
tufan; ve kavm-i Hud'a siddetli bir firtina getirdi. Nitekim Kur'an-i Kerim'de 
kavm-i Hud' dan naklen buyurulur: u&* i$j ^ <o ^xU^i u y. j* u>~* ^> i-u 
^i (Ahkaf, 46/24). Ya'ni, "Kavm-i Hud dediier ki: 'Bu bize yagmur getiren bir 
buluttur.' Cenab-i Hak buyurdu ki: 'Belki o isti'cal ettiginiz sey, azab-i elimi 
mutazammm olan ruzgardir!'." Ya'ni, "Kavrrn Nuh'u ve kavm-i Hud'u helak 
eden azab bulutu, bizim cammiza rahmet bulutunu gosterdi." 

3047. Onlan oUiiriii ki biz ondan korkanz. Ue efier bu aksine olaydi vay sanai 

Allah Teala gonderdigi azab bulutlanyla onlan oldiirdu ki biz onlann ah- 
valini Kur* an-1 Kerim'de okumakla korkanz., Ve eger biz ewel gelip onlann 
makaminda olaydik ve bizim helakimiz bizden sonra gelenlere ibret ve nasi- 
hat olaydi vay bizim halimize! 

<** 

Hod-perestlerin ve enbiya ve evliyanin ni'met-i 
vlicudlanna sukr etmeyenlerin halinin beyani 



3048. !7ier kim onlann ayihindan ve giinahindan ve fa? gibi kalbinden ve Va- 
ra halinden soyledi; 

Enbiya ve onlann varisleri olan evliyadan herhangisi hod-perestlerin ve 
onlann ni'met-i vucudlanni takdir edemeyen ehl-i gafletin ayiblanndan ve 






■*i 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

kusurlanndan ve ta§ gibi kati olan kalblerinden ve zulmani olan hallerinden 
bahs etti ise; 

3049. Ue onun fermanlannin hajif tutuculuijundan ve onun ferdasi cjaminaan 
jeracjatian; 

Ve o enbiya ve evliya, hod-perestlerin o emr-i ilahiyyeyi hafif tutup ehem- 
miyet vermediklerinden ve Hakk'in haber verdigi ahiret gamindan fang bir 
halde ya§adiklanndan bahsetti ise; 

3050. Ue hu al$ak diinyanin a^kindan ve hevesinden, hadmlar gwi nefse ze~ 
hun olmahian; 

Ve keza herhangisi, o ehl-i gafletin bu algak dunyaya muhabbetinden ve 
heva-yi nefsamsinden ve kadinlar gibi nefse zebun olmasindan bahsetti ise; 

3051. Ue o nasihlerin nuktelerinden firanni ve o salihlerin likastndan iirkmeyi; 

hod-perestlerin, nasihat eden enbiya ve evliyamn niikteli nasayihini 
dinlemekten kacmalanm ve salihler ile miilakattan urkmelerini onlara soyle- 
di ise; 

3052. Cjonul ile ve gonul ekli ile yabanciliiji; sahlar ile iezviri ve Ulki-sanhcji 

Ve keza gonul ahvaline ve gonul sahipleri olan evliyaullaha kar§i yaban- 
ci kaldiklanni ve ma'na §ahlan olan ehlullaha kar§i muzewirane muamele- 
lerini ve tilki tavnnda suri temelluklanni soyledi ise; 

3053. Qozu tok olanlan dilenci zannetmeyi, hasedlerinden gizli diisman tutmayi; 

hod-perestlerin, gozu tok olan evliyamn suret-i zahirelerine bakip di- 
lenci zannettiklerini ve hasedlerinden gizlice onlara kar§i kalplerinde adavet 
beslediklerini enbiya ve evliyadan herhangisi soyledi ise, o hod-perestler ve 
ehl-i gaflet bu sozlerin hepsine bir kulp takti, §6yle ki: 



G Sp? 



AHMED AVNt KONUK 

3054. 6jjer senin- i?ir seijini kabul ederse, "^ilencidir" dersin; ve yoksa * jlerk 
ve mekr ve riyadu" dersin. 

Ey gafil, eger nebi veya veil senin verdigin bir §eyi kabul etse, "Dilenci- 
dir" dersin; etmese, "Riyadir ve Medir ve gosteristir" dersin. 

3055. 6^er ihtilat ederse, sen nr Tama'kdrdir." dersin; ve aksi halde, "lekehhu- 
re fiartsfir" dersin. 

Eger veil seninle ihtilat etse, "Tama'kardir, benden bir menfaat bekliyor" 
dersin; eger ihtilat etmeyip, bir ko§eye cddlse, tinl oldugu halde "Miitekeb- 
birdir" dersin. 

3056. y>ahud mundfik gibi oziir getirip, dersin ki: nr Ben evlad ve kadin nafa- 
kasindan adz kalmisim!" 

Yahut munafiklann yaptigi gibi, zahiren bir oziir dileyip, dersin: "Ben evlad 
ii iyalimin nafakasini tedarik ile me§gulum ve bu me§galiyyet icmde aciz kal- 
mi§im!" Nitekim munafikiar gazaya da' vet olunduklan halde tahalluf ettiler ve 
ozurler dilediler. Hak Teala sure-i Fetih'te onlann hallerini beyanen buyurur 

(Feth, 48/11). Ya'ni, "A'rabdan tahalluf edenler sana diyeceklerdir: 'Bizi em- 
valimiz ve ehlimiz me§gul etti, bizim igin istigfar et!' Onlar kalblerinde olma- 
yan §eyi dilleriyle soylerler!" 

3057. \Ne henim igin has kasimaga mecal vox, ne de henim igin dine sa y et- 
mege iakai varl" 

"Ba§imi ka§imaga vaktim yoktur; tarfk-i Hakk'a suluk edip, riyazat ve 
miicahedat ve evrad ve ezkar ile nasil me§gul olabilirim?" 

3058. "By filan,hizi himmetle udd et, id ki isin sonunda evliyadan olaltm!' 

^^ 



&^ MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT ♦ MESNEVl-2 • 

"Ey filan kamil, bizi gonliine al ve himmetle yad et ki, senin himmetin be- 
rekati ile omrumuziin sonunda ltitf-i ilahiye nail ve evliya ziimresine dahil 
olahm!" 

3059. ^u sozii iahi derdden ve hararetten demedi; hir uykulu sayikladi ve yi- 
ne uyudu. 

gafil bu sozunu de Hak derdinden ve a§k-i ilahi hararetinden soyleme- 
di. Onun hali, bir uykulu kimsenin sayiklayip tekrar uyumasina benzer. 

3060. XX( INajaka-i iyalden dolayi hie care yoktur; di§ dtbinden helal kazanc ya- 

[3071] „ 

vanm. 

Bu gafil der ki: "lyalimin nafakasim tedarik me§galesinden dolayi tarik-i 
Hakk'a suluk garesi yoktur. Dis, dibinden, ya'ni mu§kilat ile helal kazang yap- 
maga gayret ediyorum." 

J*>U ^ ^ y dyf- jj> i]%^ J* I jl *zj£ (j\ J*>U- *>r 

3061. By ehl-i dalalden olmu§, helal ne? Senin kantnin gayri helal gormiiyorum! 

Ey ehl-i dalalet ziimresine dahil olmus, olan miizevvir, senin helal kazang- 
tan bahsetmenin higbir ma'nasi yoktur. Evvela butiin ef al ve harekatinla ve 
hele bu gibi tezviratin ile, helal bir ata-yi ilahi olan hayaM diinyeviyyeni 
kendine hararn etmi§sin ve her an intihar-i ma'nevf igindesin ve kendi elinle 
kendi kanini dokiiyorsun! Bu ise senin kotu ef'alinin cezasidir. Binaenaleyh 
ben ancak bu katl-i ma'neviyi senin layikm oldugu igin hakkinda helal gorii- 
yorum ve bundan ba§ka sana taalluk eden bir helal §ey gormiiyorum! 

* 

J OjpU* jl j ji* jl C~~ i oj[?r J Oj5 jl j J^i dj\^ \±f- jl 

3062. Ona care gidadan elegit, Diuda'dandir. Ona dinden care vardir, tagutian 
degil! ■ 

Senin bu ma'nevf olumuniin garesi, haram olarak kazandigin gida-yi suri- 
den degil, Hakk'm inayetindendir. Bu oliimden kurtulmak igin, ancak dinden 
ve ahkam-i ilahiyyeye tevessiil etmekten gare vardir; taguttan, ya'ni Hakk'in 
varligi muvacehesinde isbat etmi§ oldugun O'nun masivasmdan gare yoktur. 



jpK^ AHMED AVNl KONUK 

3063. 6j/ kimse ki, senin diinyd-yi dundan sabrin yoktur, "^ime'l-mahi- 
dun dan nasil sabu tutarsm? 

Ey nefsinin hazzina diiskiin olan kimse, goriiyorum ki, bu "esfel-i safilm" 
mertebesi olan diinyamn lezaizine kar§i sabredemiyorsun. Mademki sen lezaize 
ve huzuzata boyle sabirsiz bir haldesin, §a§anm ki o lezaizin banisi ve men§e'i 
olan, "Ni'me'l-mahidun" olan Allah Teala'ya kar§i nasil sabredebiliyorsun? Bu 
beyt-i §erifte, o^ui jjci uti> 'j*j% {Zariyat, 51/48) ya'ni, "Biz arzi do§edik. 
Binaenaleyh biz ne guzel do§eyiciyiz!" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

3064. By kimse ki, senin naz ve naimden sabrin yoktur, Slllak-i Oierim'den 
nasil sabir tutarsm? 

Ey naz ve naimi seven kimse, senin bu naz ve nafm-i diinyeviyyeye kar- 
§i sabnn ve yiiz gevirmen yoktur; ya o naz ve nafmin menba'i olan Allah-i 
Kerim'e kar§i nasil sabredebiliyor ve ondan yiiz ceviriyorsun? 

-by I jjIS" d\ j\ ijj\s by? j~fi -Ub j £V j\ C— «J ^j** 9 *£ L$\ 

3065. By kimse ki, senin temizden ve -pisten sabnn yoktur, seni halkedenden 
nasil sabir tutarsm? 

Ey hazz-i acilini bu hayat-i diinyeviyyeden elde etmek icin temize ve pi- 
se sabredemeyen kimse, mahall-i haz olan senin viicudunu ve biitiin ezvak 
ve huzuzati yaratan Hakk'a kar§i nasil sabredebiliyorsun? Senin bu kadar 
haz ve zevk dus,kunlugune bakihrsa, o menba'-i haz ve zevk olan Allah-i Ke- 
rim'e kar§i da sabredememen lazim idi! 

J$ *£ f 0U <~>j \1» cJtf jIpj jJ\ djj *S" ^J^- j^ 

3066. Uiani bir [Haiti ki, magaradan disanya ciktv. Mr Ba benim rabbimdir, 
aaah ol, DCirdigar hani?" deli. 

Fakat, hani bir Ibrahim Halilullah hazretleri mesjebinde olan kimse ki, o 
kesafet-i vucud ve unusuriyyat magarasindan di§anya ciksin ki: "Bu alem-i 
tabtat suret-i zahirede benim miirebbim goriinur; fakat ey ruhum, agah ol, 
hani bunlann fail-i hakikisi?" desin. Bu ve atideki beyitlerde cenab-i Pir ken- 
dilerinin ve emsal-i §eriflerinin me§reb-i alilerine i§aret buyururlar. 






MESNEVi-t §ERIF §ERHl.V IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

3067. vr Bu iki meclis kimin oldugunu gormedikce, hen iki aleme hakmak iste- 
mem." 

"Ben diinya ve ahiret ve zahir ve batin ve cisim ve run meclis ve mevtin- 
lanndan kimin mutecelli oldugunu gormedikge, bu iki tiirlii alemlerin suretle- 
rine bakmak istemem" desin. 

3068. '6ger Diudamn sifatlanm iemdsasiz ekmek yersem, henim hogazimda 
kalirl" 

"Eger bu alem-i surette Hakk'in sifatlanm tema§a etmeksizin gida alirsam, 
o gafletle yedigim lokmalar bogazimda kalir!" 

3069. O nun dulari olmaksizm, O'nun giil ve giilzarini iemdsasiz lokma na- 
sil hazm olur?" 

Zira e§ya Hakk'in mezahir-i esmasidir. Ve isim sifatin; ve sifat zatin zahi- 
ridir. Binaenaleyh arifler her lokmada Hakk'in ismini ve isminden sifatini ve 
sifatindan zatini mu§ahede ederler. 

3070. Diuda iimidinin gayri ile bu yemeden ve icmeden ne vakii hir lahza yer, 

[3081] * ... - 1 

ancak okuz ve esek olur. 

Bir arif, Hakk'in fikir ve iimidinden ba§ka bir (imfd ve fikir ile bu yeme ve ig- 
meden ne vakit bir lahza intifa' eder? Arif yerse, Hakk'a kulluk fikir ve umidi ile 
yer ve icer. Meger ki, oktizler ve e§ekler gibi tecelliyat-i Hak'tan gafil ve bi-ha- 
ber ola. Boyle bir gafil yer ve igerse, cismini takviye etmek ve bu cism-i kavisi 
vasitasryla huzuzat-i hayyanivyesini icra etmek icjn yer ve icer. Nitekim ayet-i 
kerimede, ^ J$* p\) r uJV! jrE is byrE (Muhammed, 47/12) ya'ni, "Hayva- 
nat-i ehliyyenin yedigi gibi yerler. Halbuki onlarin yerleri ate§tir!" buyurulur. 

3071. O kimse ki, en am gibi, belki onlardan daha saskm oldu, o koliugu kok- 
mus her ne kadar mekr dolu ise de. 



C £P? 



AHMED AVNl KONUK 



Bu alemin hey'et-i mecmuasi Hakk'in mezahir-i esma ve sifatindan ibaret 
oldugunu idrak etmeyen kimse, her ne kadar umur-i dunyeviyyede ve kamil- 
lere kar§i olan muamelatmda mekr ve rifle ve tezvir menbai ise de, munfesih 
olan cismaniyette istigraki hasebiyle hayvanat-i ehliyye gibi ve belki ondan 
daha saskin oldu. Nitekim ayet-i kerfmede buyurulur.- ^ ^ U^ r^ ^h* -^j 

d jiiUJi ^ jiiji jSi ^ (A'raf 7/1 79) . Ya'ni, " Biz ins ve cinden gogunu cehen- 
nem icjn yarattik. Kalbleri vardir, idrak etmezler; gozleri vardir, gormezler; 
kulaklan vardir, isjtmezler. l§te onlar hayvanat-i ehliyye gibidirler ve belki 
onlardan daha saskindirlar. Onlar gafildirler!" 

3072. Onun mekri ha§ a§acji ve o da ba§ a$ajji oldu; uakitgigini cjoturdu ue onun 
giinii ge$ oldu. 

Boyle bir kimsenin tezviri ve mekri sukat etti ve bosuna gitti; kendisi de 
giinden giine ihtiyarlayip ba§i topraga dogru egildi. Hayat-i dunyeviyyesin- 
deki ciiz'i bir vaktini israf etti, omrii nihayete erdi. 

< *J\ dj?r ->jUj (S}~>r -*-i j*£- ^J *j>~ J^**- ^» ^ ^J**^ y^ 

3073. Onun mahall-i jihri gev$ek-, onun akli hunak oldu; omrii gitii, elij gibi bir 
§ey tutmaz! 

Onun fikrinin mahalli olan dimagi ve beyni gev§edi ve sulandi ve onun 
akli bunak oldu, omrii bosuna gitti. Noktadan ve §ekilden hicbir §eye malik 
olmayan ve diimdiiz bir cjzgiden ibaret bulunan elif harfi gibi bir §ey tutmaz 
bir halde kaldi. 

3074. Onu ki, " X(r Bu endi$e i$indeuim" der, o dahi yine o nefsin mekrindendir. 

Boyle bir kimsenin, "Ben ahiret fikrindeyim" demesi dahi yine nefsinin 
mekr ve hilesinden ibarettir. Eger hakikaten oyle bir fikirde bulunsa idi, 
Hakk'in J*Ja\ *\}\ '^ ou iV/jTj (Bakara, 2/197) ya'ni, "Zad ve zahire hazir- 
layin. Zfra takva zad ve zahfresi hayirhdir!" emrine ittiba' eder ve tarik-i 
Hak'ta miicahede ederdi. 



@K^ MESNEVf-1 §ER1F §ERHt / IV. CtLT • MESNEVl-2 • 

3075. Ue onu ki der *Qafur ve ^Jlokim 'dir" ', o al^ak nefsin kdesinden ba$ka 
dejjildir. 

Ve onun "Hak Teala Garur ve Rahim'dir ,, demesi de yine o algak nefsin 
hflesinden ba§ka bir §ey degildir. Zira Hak Teala hazretleri Kur'an-i Ke- 
rim'de, J^Vi L^ijuii^i ^ui of, J^i jjilii ui J\ ^jU ^j (Hicr, 15/49) ya'ni, "Ey 
Resuliim, kullanma haber ver ki, muhakkak ben gafur ve rahimini; ve mu- 
hakkak benim azabim azab-i elimdir!" buyunir ve kullanna cemalini ve ce- 
lalini duyurur. 

^~*^ l/V ui' p**"J J.C— -lj_^JP dy>- ^-*-**J <^' jl C— i <o a:>y> ^j (^1 

3076. By "61 ekmekten bo$tur" diye cjamdan blmu$, mademki Qafur ve Ula- 
htm' dir j bu korku nedir? 

Ey "Ahiret igin zad ve zahfre tedarik edemedim" diye gamdan muztarib 
olmu§ olan kimse, mademki "Hayirh amelim yoktur, fakat Hak Teala Gafur 
ve Rahim'dir" dersin; eger Hakk'in gaffariyyetine ve rahimiyyetine i'timad 
ettin ise, bu igindeki korku nedir? 



<?* 



Ihtiyar bir adamin tabibe hastahklardan §ikayet 
etmesi ve tabibin ona cevap vermesi 



3077. n^ir ihtiyar, iabibe dedi ki; nr Ben kendi dimagimdan elem i^indetjim. 

"Zahir" kann buruntusu ma'nastna plup, burada sikinti ve elemden ki- 
nayedir. Ya'ni, "Bir ihtiyar adam hekime gitti ve dimagindaki za'ftan §ika- 
yet etti." 



^^p? 



&^ AHMED AVNI KONUK 

3078. jDedi: By eski ihtiyar, ihtiyarhhtandir!" ^Dedi: *S%rkama azxm agnlar 
aelir!" 

Hekim dedi: "Ey pek ihtiyar olan efendi, bu za'f-i dimag ihtiyarhktandir!" 
Sonra ihtiyar adam hekirne dedi: "Arkamda pek biiyuk agnlar musallat oluyor!" 

3079. (Uiekim) dedi: "€y zatf ihtiyar , ihiiyarlikiandu!" (Dhiiyar) dedi: "Uier 
ne yersem hazm olmazl" 

3080. (Diekim) dedi: *CMi'de zafi da ihtiyarliktandir!" (Dhtiyar) dedi: "9Ve- 
jes vaktinde bana nefes tutuklugu vardu!" 

3081. (Diekim) dedi: "Svet inkiia'-i nefes olur. Uaktaki ihtiyarlik erisir, 
ikiyiiz illet olur!" 

3082. \Deit: *6i/ ahmak, hunun iizerine mi dikildin? ^Tahtblikten sen ancak 
hunu mu ogrendin?" 

Ihtiyar, hekimin bu cevaplanna kar§i ofkelendi de dedi ki: "Ey ahmak, sen 
bu ihtiyarlik iizerinde mi dikildin kaldin? Sen tababetten ancak bu ihtiyarlik . 
ilmini mi tahsil ettin?" 

}\$j' jl*j:> I j if j yt> U>. <ti" jljj ,jiJb jj! <juUp £• jl* t^l 

3083. '6i/ nadan, senin aklin hu ilmi vermedi ki, Uinda her hir derde derman 
koydu!" 

"Ey nadan hekim, Hak Teala hazretlerinin her bir illete kar§i bir ilac, ihsan 
etmis, olmasi ilmini senin aklin sana veremedi. Zira aklin mahduddur!" 

^Ssj t 4jjS" j <^JjU Jy>j j> ^i U jJjjl j J^kp-I j>- jj 

3084. "Sen ahmak olan esek az mayelikten, meriehe kisalijjindan yer iistiinde 
kaldin!" 



HP****.. 



MESNEVI-i §ERlF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVt-2 • ^^ 

"Senin ilm-i tibda sermayen olmadigindan, yiiksek bir seviyeye cikama- 
din, ilm-i tababette boyle asagi bir mertebede kaldin!" 

3085. Dmdi iahtb ona dedi: *Bif kimse, senin omriin altmishr; bu hiddet ve of- 
he de ihiiyarlikiandui 

3086. "Uaktaki butiln evsaf ve ecza nahif oldu, kendini tulmaklijjin ve sabnn 
zaif oldu!" 

3087. w jfci soze iakai geiiremez, ondan " Dtey!" eder; bir ciir'aya iakat iutmaz, 
hay! eder." 

"Bu ya§ta olan ihtiyar bir adam, aksi iki soze takat getiremez ve o sozler- 
den miiteessir olarak, "Hey, artik cok oldun!" diye bagmverir. §arab-i haki- 
katin bir damlasina tahammiil edemez, hemen istifrag ve reddeder." 



3088. uMeger o ihtiyann myri hi Diak'ian sarho$tur, onun bahmnda hayat-i 
tayyihe vardir. 

Fakat kendi nefsini ve bilciimle e§yayi Hakk'in mezahiri gorup, Hakk'in 
bu mu§ahedesinde sarhos, olan bir ihtiyar miistesnadir. Zfra onun batimnda 
latif ve ho§ bir hayat vardir. Nitekim Hak Teala buyurur: ji f* 'j* uiu J~* & 
**X \'y?- 4lJi ^> y>j Jai (Nahl, 16/97). Ya'ni, "fman-i karriil ile mu'min ola- 
rak erkekten ve kadindan amel-i salih isjeyen kimseyi biz elbette hayat-i tay- 
yibe ile diri kilanz!" 

3089. c Di§andan ihtiyar dir ve batindan sabtdir. <J\iuhahhak o veil ve o nebi ne 
acib seydir! 

Zahiren ve cismen ihtiyardir ve ma'nen ve ruhen sabi gibi saf ve terte- 
miz ve zindedir. veil ve nebfnin cismen zaff ve ruhen kavf olmasi ne acib 
§eydir! 



AHMED AVNl KONUK 

3090. 6^er iyinin ve hotiiniin oniinde zahir olmasa idiler, onlara edaninin bu 
hasedi nedir?! 

Eger enbiya ve evliya iyilerin oniinde zahir olup onlan yiiksek meratibe 
tesvik ve kotiilerin oniinde zahir olup, onlan da derekat-i hayvaniyyeye su- 
kuttan teb'id etmese idiler; ve bu te§vik ve teb'idde dahi muvaffak olmasa idi- 
ler, edaninin onlara kar§i hasedleri vaki' olur mu idi? 

309 1 . Ue eger onlan ilme'l-yakin bilmeseler idi, bu bujjz ve hased uapicihk ve 
hin nedir? 

Ve eger o edani onlann bu yuksek hallerini ilme'l-yakin bilmeseler idi, on- 
lara kar§i bugz ve hased ederler mi ve kin tutarlar mi idi? 

3092. Ue eaer htyametin cezasim bilse idiler, hendilerini nicin heskin kutca 
vururlar idi? 

Ve eger o edanf yevm-i kiyametteki Hakk'in tecelli-i adlfsi ile vaki' olacak 
cezalan yakinen bilseler idi, keskin kihg mesabesinde olan enbiya ve evliya- 
ya muhalefet ile kendilerini o kilica garparlar mi idi? 

3093. Senin iizerine fliiler, onu oyle gorme; onun hdhninda yiiz kiyamet gizlidirl 

nebf veya veil senin bugz ve adavetine kar§i guler ve hande ile muka- 
bele eder. Sen onlann zahirlerini gorme. Onlann batinlannda Hakk'in tecelli- 
yat-i adliyyesi hukum-ferma nice kiyametler gizlidir! 

3094. Cennei ve cehennem biittin onun eczasidu. Sen her ne du$uniirsen, o 
onun fevhidir! 

Nebinin veya velinin muamelat-i cemaliyyelerinde cennet ve muamelat-i 
celaliyyelerinde cehennem mundemictir. Onlann haii senin evham ve hayali- 
ne sigmaz. Onlann hakkinda her ne diisuniirsen, onlann halleri o senin dii- 
sundiigiin §eylerin fevkindedir! 



^m 



MESNEVI-i §ERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



c~v-iJb^ oTjoD <uioJui ji aSoT cu^-b* t^ljj-L ^j-5-iJjt ^y* 

3095. !7ier ne dusunur sen fend kabul edicidir. O hi dusiinceye gelmez, o Din- 
da'dw! 

Zira senin diisimcelerin arazlardan ibaret olup, hepsi famdir. Nebi ve veil 
evham ve hayaline sigmaz. Zira onlar viicud-i abdanilerinden fani olup, vu- 
cud-i hakkani tie kaimdirler. Hadfs-i kudsfde beyan buyuruldugu uzere 
sem'leri ve basarlan ve lisanlan Hak'tir. Hakla isjtirler ve Hak'la gorurler ve 
Hakla soylerler. 

3096. ^u hanenin kavisi oniinde kustahlik nedendir; eger hilseler idi hi hdne- 
de him vardir? 

imdi onlar bu halde olup, viicudlan Hakk'in bilcumle sifat ve esmasinin 
bab-i zuhuru olunca, artik bu Hak evinin kapisi oniinde edanfnin kiistahh- 
gi ve edebsizligi nedendir? Ah, eger bu edani, bu nebi veya veil suretinin 
evinde kimin oldugunu bilseler, idi, higbir kiistahliga cur'et edebilirler mi 
idi? 

JuuS~ ^j» Jbr- Ji Ja! \J>}j>- j* ^^ (_5^ *k>*~~* a-z&o Oifljl 

3097. Sihmaklar mescide ta'zim ediyorlar, ehl-i dilin harabligmda $ah$iyorlar! 

Suret-perest olan ahmaklar, tasten ve topraktan yapilan mescide ta'zim 
ediyorlar. Burasi cami'dir ve beytullahtir diye edeblerini muhafazaya gay- 
ret ediyorlar. Bir taraftan dahi ehl-i dil olan evliyaullahm tahribine cah§i- 
yorlar! 

3098. By esehler, o mecdzdu, bu hakikattir, serverlerin bahnindan ba$ha mes- 
cid yohiur! 

Ey e§ek mesrebinde olan idraksizler, o ta§tan ve topraktan yapilan mes- 
cid mecazdir. Ya'ni, sen hurmet edersen muhterem olur; eger hurmet etmez- 
sen, zahire anban ve sair e§ya deposu olur. Fakat enbiya ve evliyanin vii- 
cudlan boyle degildir. Onlann a'za ve kuvasindan zahir olan, Hakk'in maa's- 
sifat hakikat-i vilcududur. Bu serverlerin batmlanndan ba§ka bir mescid-i ha- 
kfkf yoktur. 






AHMED AVNl KONUK 

3099. n^ir mescul hi o evliyamn hahnitlir, cilmlenin seaUcjahi&ir, orada Uiudd 
var&ir. 

Onlann batinlannda olan mescid, butiin zerrat-i kainatin secdegahidir. 
Zira onlann batinlanm Hak istila etmi§tir. Nitekim hadis-i kudside, j*~*> M 
^i ^\ jAp ijj^ vii j*~j ^j ju^ >!j ^J ya'ni, "Yerime ve gogtime sig- 
madim; ve lakin taki ve nakf olan mu'min kulumun kalbine sigdim" buyu- 
nilur. Ve bu Mesnevi-i §erif in sahibi olan cenab-i Pfr efendimiz, o taki ve 
naki olan mu'min kullardan birisidir. Nitekim bir beyt-i seriflerinde soyle 
buyururlar. 

"Bu heykel-i adem nikabdir; biz butiin secdelerin kiblesiyiz!" 
Ve bir misra'da dahi soyle buyururlar: 

"Ben kulliyyen o §ey oldum ki, o §ey ciimle Uzerine yemfndir. " 

Ya'ni, "Ben kamilen herkesin nam-i pakine yemin ettigi Hak oldum ve 
kendi varhgimi onun varliginda mahvettim" demek olur. 

Ve Ebu'1-Hasan-i Harakani hazretleri dahi, jyA*~J Jr^J- J ya'ni, "Siz 
beni arif olsa idiniz, bana secde ederdiniz" buyururlar. Ve sultan-i enbiya 
Efendimiz'in jJ-i J\j ju* J\j ^ ya'ni, "Beni goren muhakkak Hakk'i gordu" 
buyurmalan dahi bu ma'nadandir. Fakat bu sozler ehl-i zahirin havsalalan- 
na sigmadigindan, kimi te'vil ve kimi inkar eder. Zira bu zevk ve irfan 
mes'elesidir. Herkes kendi mertebesinde ma'zurdur. 

i^Sv \j-*>j ^-b^ \j ^Jji &?*> -Sj-s *> -^ \-k>- sy J-i \J 

3 1 00. uMeril-i Diuctamn gonlu derde gelmedik^e Dtuda bir karri' i riisvay 

[3112] , 

e-imedi. 

Hind mishaiannda "karn" yerine "kavm" vaki' olmu§tur, ikisi.de ayni 
. ma'nadadir. Ya'ni, "Merd-i Huda'nin gonlii incinmedikce Hak Teala hazret- 
leri bir kavmin basma bela verip onu riisvay etmedi." 

Malum olsun ki, "merd-i Huda"dan murad, Hakk'in zatim bilcumle si- 
fatiyla beraber mezahir-i kevniyyede ve nefislerinde zevken musahede 



^ra 

c $» 



MESNEVI-] SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

eden zevat-i kiramdir ki, bunlar "ehlullah"tir ve "Allahiler"dir. Binaenaleyh 
mimkirlerin tecaviizati bu mu§ahede sahipleri hakkinda vaki* oldugu ve 
onlann kalb-i §erifleri onlann mezaliminden incindigi vakit belalanni bulur- 
lar. Velakin bu mu§ahede-i zevki sahibi olmayip, kendilerinden keramat ve 
havank-i adat sadir olan kimseler, "ebrar" ve "ahyar"dan bulunan evliya 
sinifindan iseler de, "ehlullah"tan degildirler. Onlara "ehl-i keramet" ve 
"ehl-i velayet" derler. Ve bunlar hicabat-i nuraniyye igindedirler. Evvelkile- 
rin incinmesiyle bunlann incinmeleri arasindaki fark ve netayic de ba§ka- 
dir. Miinkirlerin bunlar hakkmdaki zulumleri ref-i derecelerine badi olur. 
Fakat evvelki sinif keskin kihg gibidirler. Munkirler onlara kendilerini gar- 
pip helak ederler. 

3101. Bnbiya ile cenh kusdini tuttular; cisim tjordiiler, ademi zannettiler! 

Munkirler, kalb-i §erifleri ar§-i Rahman olan enbiya ile cenge ve niza'a ki- 
yam ettiler. ?unkii zahirde onlan da kendileri gibi cisim gorduler ve be§er 
zannettiler ve onlann azamet-i batiniyyelerini bilemediler; nihayet basjanna 
belalar geldi. 

OUjb ^-il y *£ ^mj ^ dy? OLv^j d\ J^U-I C~~ -* y ji 

3102. Sende o euvelkilerin ahlaki vardir. ^INicin korkmazsm ki, sen de oyle 
olasin? 

Ey gafil, sende dahi o peygamberlere muhalefet edip, bilahire helak olan 
evvelki kavimlerin ahlaki vardir. Bu huy sebebi ile, peygamberlerin varisleri 
olan "ehluliah"a muhalefet edersin. Senin akibetin dahi onlann akibetleri gi- 
bi olacagindan nigin korkmazsm? 

C~»*y <_^j>- \>S L$ >\-£>JJ y dy? C— <* y j* dy? <u-* ^^> d\ 

3103. CMademki o alametlerin hepsi sende vardir; mademki sen onlardansin, 
nerede kolas isiersin? 

Mademki o gegmis, kavimlerin gaflet ve inad ve muhalefet gibi olan ala- 
metlerinin hepsi sende vardir; ve mademki sen dahi bu halinle onlardansin, 
o halde nasil helakten necatmi iimid edersin, umem-i maziyenin ahvali ile 
kendi ahvalini mukayese etsen ve ibret alsan olmaz mi? 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 



(?* 



Cuhi'nin ve babasmin cenazesi onunde nevha eden gocugun kissasi 
"Cuhf", me§hur latifeci bir adamin adidir. "Cuhi" dahi derler. 

3104. Hiir cocuk hahasinin tabutu onunde zar zar aglar ve ba$ina vurur idi. 

3105. ^Derdi ki: "Gy peder, nihdyet sent nereye gotiiriiyorlar? Nihdyet seni 
tovrak alhna getiriyorlar!" 

3106. (Seni stkintilt ve dar bir eve gbtiiriiyorlar . Onda ne bir hah ve onda ne 
de bir husu vardir!" 

3107. ^ece ^ ne bir cerdg ve giinduz de ne ekmek vardir! Onda ne taam ko- 
kusu ve ne de nisani vardir!" 

3108. CA/e onun kavisi ma'mur ve ne de onun dami iizerine yol vardir! O^e 
bir komsu var ki penah old!" 

3109. "Utalkin buse-gahi olan senin goziin igrenc hune icinde nasil olur?" 

3110. Sakmilmaz bir oda ve dar uer hi. onda ne vuz kalu ne de renk!" 
[31221 it ' V 



&^ MESNEVI-t SER?F SERHf / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^® 

^s*** ij* uyy^ ^*\ °^ j-^jj ^s*-^ ij* *^ <-*^jl o~j oo 

3111. ^u minvalden evin evsafini sayardi ve iki gozden kanh ya$ dokerdi. 

Qocuk mezann bu gibi evsafini sayip doker ve bir taraftan da aglar idi. 

3112. Cu/it habasina deli: w 6i/ azfe, vallahi bunu hizim evimize goiuriiyorlar!' 

Cuhi, gocuk tarafindan ta'dad olunan mezann evsafini i§itince t kendi ba- 
basma hitaben dedi ki: "Ey aziz babacigim, bu cocuk bizim evin ahvalini sa- 
yip doktiyor; §u halde bu cenazeyi galiba bizim eve goturiiyorlar!" 

3113. Cuhi ye habasi dedi ki: n <S%hmak olmal" 'Dedi ki: "61/ baba, nisanlari 
dinlel" 

Cuhf ye babasi cevaben dedi ki: "Ahmakhk etme, hig cenaze bizim eve gider 
mi?" Cuhibabasina dedi ki: "Ey baba, cocugun saydigi ni§anlan ve evsafi dinle!" 

3114. *Onun hir bir soyleduji bu nisanlar, tezvirsiz ve seksiz bizim evimiz 
icindir!" 

3115. "9Ve hasir, ne %$%k, ne taam vardir; ne onun ka-pisi ma'murdur, tie sofa- 
si ve ne de dami vardir!" 

OLMk \j d\ Au-j ^ dJLJ OLiJ ju* sj>- ji Jujb Jai jjj 

3116. ^u Hslubdan kendi uzerlerine yuz nisan tuiarlar. Jakai onu tagiler ne 
vakil (joriirler?" 

Cuhi mezann evsafini kendi evine kiyas etti Bunun gibi sen dahi Ad ve 
Semud kavminin ve Fir'avn ve Nemrud'un sifat-i zemimeleri ni§anlanndan 
birgok ni§anlar tutarsin. Fakat ne gare ki, nefislerinin azgmhgini ho§ gorizp 
razi olanlar bu mukayeseyi yapip kendilerini gorebilirler mi?" 

\jjS ^\zi\ Mfci j\ L^ ^ JJU <6" Ji 01 ^<GL>- 

3117. cjoniil hanesi ki, OUbriya cjiinesinin §uaindan ziyasiz kalu; 



^^^ 



AHMED AVNt KONUK 

Bu beyt-i §erif atideki beyit ile bir ciimle-i tarn tesM eder. Ya'ni, Zat-i Kib- 
riya gune§inin suai olan ilm-i esmai ve sifatiden ziyasiz ve bi-behre kalan o 
goniil; 

3118. uMiinkirin cam aibi, Uedud olan Sulian'in zevkinden hi-neva olarak 
dar ve karanliktirl 

Munkirin sifat-i nefsaniyyesi ile mestur olan cam gibi, hakiki dost olan Al- 
lah Teala'mn zevkinden nasibsiz olarak dar ve karanhktir. Zira Hakk'in sifa- 
ttna ve esmasina olan ilim, bilcumle e§yadaki ihata-i zatiyyesi ilmini verir. Ve 
boyle bir ilim, kalbi nurlandinr ve idraki genisjetir. 

3119. O gonule ne aiine§in nuru dogdu, ne arsamn atdmasi ve ne feth-i hah 
vardir! 

Sifat-i nefsaniyye perdeleriyle mestur kalan goniile, ZaM Kibriya giinesj- 
nin nuru olan ma'rifet dogmadigi gibi; ma'na ve ruhaniyyet arsasi da acilmaz 
ve ne de alem-i kesafetin alem-i letafete olan kapisi agilmaz! 

3120. nZoyle flonulden, muhahkak sana mezar daha hostur. O^fihayei sen ken- 
di gonliinun mezanndan uukan aell 

Boyle sifat-i nefsaniyye zulmetleri icinde kalan bir goniilden, sana olmek 
ve mezara gitmek daha ho§tur. Ciinku olum vasitasiyla sana altrn-i letafet ve 
ruhaniyyetin arsasi acriir. Nihayet sen bu hayat-i diinyeviyyede goniunun bu 
karanlik mezanndan, tahsil-i maarif vasitasiyla ruhunun ba§ini gikar! 

3121. €u §uh ve sahr, dirisin ve diriden doflmu§sun; hu dar mezar dan nefis tu- 
tulmaz mi? 

Ey hayat-i dunyeviyyenin huzuzatina razi ve onunla mutmain olup §uh 
olan ve sataret iginde bulunan gafil, sen mu'min olup imanin ile dirisin ve di- 
ri olan iman sahibinin evladism. Nefsani sifatlar ile karanlik ve dar bir hale gel- 
mis, olan bu kalbinin mezanndan riihun sikilmaz mi ve nefsin daralmaz mi? 



^ot 

*$$&> 



|gX^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT ♦ MESNEVI-2 • "^® 

3122. Uaktin ^fiusuf usun ve gogun giine§isin; bu kuyudan ve zindandan $ik 
ve yiiz gbster! 

Ey fetanet sahibi olan rriu'min, maarif-i ilahiyyenin tahsilinde parlak bir 
zeka ve isti'dadin olmakla vaktin Yusuf u mesabesindesin ve ma'na gogiinun 
giinesjsin. Artik gafletten uyan, bu nefsaniyyet kuyusundan ve zulmani olan 
bu tabiat zindanindan gik ve ruh-i latifinin yuziinu goster! 



(^ 



Yunus (a.s.)m baliktan kurtulmasinin 
sebebi ve ruhun nefisten halasi 



3123. Senin ^jiinus'un balik karninda pi§mi§ oldti; onun halasina tesbihten 
gayri $are yokiur. 

"Senin Yunus (as.) gibi saf olan ruhun, balik mesabesinde olan cism-i ke~ 
sifinin karninda beliyyat-i cismaniyye ile yandi kavnildu. Onun kurtulmasi 
igin tesbihten ba§ka gare yoktur. Nitekim Yunus (a.s) balik karninda tesbih 
etmek sebebiyle kurtuldu." "Bud" gare ma'nasmadir. Bu beyt-i §erifte ruh-i 
insani, peygamberlerden Yunus (a.s.) a; ve cesed-i insani dahi Yunus (a.s.)i 
yutan baliga tesbih buyurulmu§tur, 

Ma'lumdur ki, Yunus (as.) Musul civannda kain ve elyevm harabeleri 
mevcud olan Ninova §ehrine meb'us olmus, idi. Kavmi kendisini tekzib etti- 
ginden ofkelendi ve vahy-i ilahiye intizar etmeksizin aralanndan kagti. Alla- 
hu a'lem Basra korfezinde dolmus, bir yelken gemisine bindi. Gemi bir akinti- 
ya tutuldu ve fena bir vaz'iyyete du§tu. Gemi halki, "Igimizde efendisinden 
kagan bir kole vardir" deyip, kur'a gektiler. Kur'a Yunus (as.) a isabet etti onu 
denize attilar. Derhal balina bahgi gibi bir biiyuk balik onu yuttu ve Cenab-i 
Hak onu karanlik olan o baligin karninda zahmet iginde yasatti. Nitekim su- 






AHMED AVNt KONUK 

re-i Saffat'ta §6yle hikaye buyurulur: *j»u> o>»*jlJi- jM ^i ii a>^*^ j*J ^^ °b 

(Saffat 37/139-'l44). Ya'ni, "Muhakkak Yunus dahi mursellerdendir. Vak- 
taki dolmu§ bir gemi tarafina kacti, kur'a gektiler, maglublardan oldu. Imdi o 
melamet ettigi halde onu balik yuttu. Eger miisebbihlerden olmasa idi kiya- 
mete kadar onun karmnda kahr idi." Ve diger bir ayet-i kerfmede de Cenab-i 
Hak onun tesbihinden haber verip buyurdu ki; cji Vi «Ji Sf oi ouiJi j <^ti 
'os*J^i 'cr ^ J\ ^^C- (Enbiya, 21/87). Ya'ni, "Zulumat iginde, llahi, 
SerVden ba§ka illh yoktur. Ben Sen'i cemf-i nakaisten tenzih ve takdis ede- 
rim. Muhakkak ben zalimlerden oldum!' diye nida etti." 

3124. Baer o tesbih edict olmasaydi haligin harm hiuamete kadar ona na-pis ve 
zindan olurdu. 

3125. O iesbth ile halwin cisminden sicradi. ^Tesbih nedir? ZPluz-i elest aye- 
tidir. 

Hz. Yunus balik karmndan tesbih ederek kurtuldu. Ve tesbfhinde dedi ki: 
"llahi, Sen'den basjta mutasarnf-i hakikf olan bir ilah yoktur. Rububiyyet-i 
mutlaka ancak sana mahsustur. Ben senin emrine muntazir olmayip kacmak- 
la hod-be-hod tasarrufa kiyam ettigim icin ters bir is, yaptim ve zalimlerden 
oldum!" Imdi bu ma'na i'tibariyle, bu alem-i keseratta tesbih nedir? Ervaha, 
JJcTji clJt (A'rafi 7/172) ya'ni "Ben sizin rabbiniz degil miyim?" hitabi vaki' 
oldugu anin ve zamamn ayeti ve ni§anidir. Zfra o giinde Cenab-i Hak rubu- 
biyyetin kime aid oldugunu ervaha sordu. Onlar da, "Evet, rububiyyet-i mut- 
laka senindir. Bu hususta kimsenin i§tiraki yoktur" dediler ve Hakk'i §erikten 
tenzih ettiler. Hal boyle iken, o ervah alem-i cismaniyyete gelip, bu rububiy- 
yet-i mutlakamn Hakk'a aidiyyetini unuttular da, giines, ve toprak ve su gibi 
Hakk'in vesait-i terbiyesine isnad ettiler ve §erik ittihaz ettiler. 

3126. Etjer canin tesbihi jeramu§VLn oldu Ise, bahklarin bu iesbihlerini dinlel 

Ey cismaniyyette mustagrak olan kimse, eger canin bu alem-i keseratta 
ruz-i elestteki tesbihi unuttu ise, ban derya-yi vahdetin bahklan mesabesin- 
de olan ehlullahin tesbihlerini dinle de, o unuttugun tesbihi hatinna getir! 

^^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEV1-2 • "^© 

3127. Dier kim SUlah'i aordii ise, JMlakidir; her kim denizi aordii ise, o ba~ 
likhr. 

Her kim bu alem-i keseratta Hakk'in sifat perdelerine burunmu§ olan 
Zat'mi gordii ise, o kimse Allahidir ve Allah' a mensuptur. Ve her kim o der- 
ya-yi hakikat olan viicudu gordii ise, cismi ile o deryanin bahgidir. Ve ehlul- 
lah ile evliya hakkindaki Tzahat, yukanda 3100 numarali beyitte gecti. 

3128. I^u cihdn deryadir ve risim halikhr; ve ruh, nur-i subuhian mahcub olan 
^unus' fur. 

"Subuh", vakt-i subh ma'nasinadir. Bu cihan, vucud-i vahid-i hakiki der- 
yasidir; ve cisimler, o viicud-i hakiki deryasmda yiizen bahklardir; ve ruhlar 
dahi, o vticud-i hakiki sabahimn nurundan, bu cisimlerin kesafeti sebebiyle 
mahcub olan birer Yunus'tur. 

3129. Byer miisebbih olursa bahktan kuriuldu; ve yoksa onda hazm ve nd-bedid 
oldu! 

Eger rububiyyet-i mutlakayi sahib-i aslisi olan Hakk'a izafe etmek suretiy- 
le Hakk'i ferikten tenzih ve tesbih edici olursa, bahklar gibi olan cisimlerin hi- 
cabindan kurtuldu; ve aksi halde o cismaniyyet iginde eriyip, gaib oldu gitti! 

3130. Can baliklan bu derudda doludur. Sen adrmiiyorsun, senin eirajmda ucu- 
[3142] . . 

yorlar! 

Can baliklan olan ehlullah bu derya-yi vahdette doludur. Senin etrafinda 
ve gozimiin oniinde ucup dola§tiklan halde, sen basar-i basiretin kapali ol- 
dugu igin onlan goremiyorsun. 

3131. baliklar kendilerini sana carparlar. Onlan dsikdre aormek icin gozu- 



nu acf 






AHMED AVNl KONUK 

vahdet deryasimn baliklan olan ehlullah sana garparlar ve kendilerinin 
hallerini rumuzat ile sana bildirirler. Onlan apagik gormek igin, basar-i basi- 
retini ve idrakini ag! 

3132. Bger baliklan asikare goremvyorsan, nihayet kulajjtn onlann tesbthlerinl 
isitii. 

Eger o ehlullahi agik bir surette basar-i basfretin ile goremiyorsan, ban ku- 
lagin ile onlann ayn-i tesbih ve tenzih olan maarif ve hakayikim dinle ki on- 
lar senin goziinu Hak tarafina agmaga gali§ryorlar ve nefsinin tasarruflannin 
§eametinden bahsediyorlar! 

* * _ 

3133. Sabretmek senin tesbthlerinin camdir. Sabret ki, dojjrti tesbih odurl 

Nefsinin tasarrufatina kar§i sabretmek ve onun arzulanna muhalefet edip, 
Hakk'in emrine miinkad olmak senin tesbihlerinin camdir. Zira senin nefsin 
tasarrufata kiyam ile uluhiyyet da'vasinda bulunmus, olur. Binaenaleyh onun 
tasarrufatina kar§i sabret ki, onun da'va-yi uluhiyyetini reddedip, Hakk'in ta- 
sarrufatim ve uluhiyyetini kabul etmi§ olasin! Beyit: 

c~~J dj* \J\j dy- \j jA tiU c~~J ^y} j^s^ ^j*^* lt^ 

Tercume ve hah: "Hak'tan matrud ve baid olan nefis Fir'avn'dan daha a§agi 
degildir. Fakat Fir'avrim a'vani ve ensan vardir, bu nefsin isea'vani ve ensa- 
n olmadigi halde kuru kuruya uluhiyyet da 'vasmda bulunur. " 

^-yLH ?-Li« j***^ ^ j~& rrj* Ol ^jlAJ ^yw^J gjn 

3134. Dii$bir tesbih o dereceleri tutmaz. Sabret, zira sabir siirurun anahtari- 
dxrl 

Lisanen ve kalben ve fikren Hakk'i tenzih ve tesbih etmek, nefsin tasar- 
rufatina kar§i sabretmek suretiyle vaki' olan tesbih ve tenzih derecesinde 
degildir. Zira evvelki tesbih ve tenzih kolay; ve sabir suretiyle olan tesbih 
ise tesbih-i fiili olup, gayet gugtiir. Binaenaleyh sabret ve tesbih-i fiili ile 
Hakk'i tesbih ve tenzih et. Zira bu suretle olan sabir, siirur-i ruhanfnin 
anahtandir.I 



<^3^ 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / IV. ClLT ♦ MESNEVl-2 • ~^>® 

c*~^j iS j*^ ^ '-sy^ j* ^ *— — *■* *^-~~*& y* &\ ^\j*p Jjj ^yt jr? 

3135. Sahr Suat ^Jiofrusu, o taraf cennet gibidir. Dier giizel ile bir firkin la- 
ta vardir. 

Tesbih-i fiili olan sabir, kildan ince ve kiligtan keskin olan gayet korkung 
ve girkin Sirat Kopriisii gibidir. Ve kopriiniin ote tarafi ise gayet giizel ve la- 
tif olan cennet gibidir. Nitekim her giizel ve cemal sahibi olan gocuk ile bera- 
ber bir girkin lala vardir. 

c~J J^i ju>IA j \j W &\j o~J >j ^yj ^ W j\S 

3136. JZaladan ka^hkgu sana vuslat yoktur. jLua hi lalaya mahbubdan ayrdih, 
yoktur. 

Eger sen girkin bir sahistir diye giizel gocugun lalasindan kagarsan, onun 
himayesi altinda bulunan cemal sahibi gocugu tema§a edemezsin. Zira bu gir- 
kin hizmetgi o sahib-i cemal olan gocuktan bir an aynlmaz. Binaenaleyh, gir- 
kin olan sabir, giizel olan selamet-i ruha muttasildir, asla ondan aynlmaz. 

lSvj>- (j^-aJ jl jfy j\ j~0 <W?L>- Ji "LJU-J- i_$\ j^p t3ji (J^ ^*r y 

3137. By strga aoniillii, sen sabnn zevkini ne bilirsin?! ZKususiyle sabir o Qi- 
ail naksi i$in olursa! 

"Ey sirga gibi nazik gdniillii, sen huzuz-i nefsaniye kar§i sabnn zevkini ne 
bilirsin! Hususiyle o sabir, sonunda Qigil §ehri giizeline nail olmak igin olur- 
sa, ne kadar zevkli bir §eydir!" "Cigil," Tiirkistan §ehirlerinden birinin adidir. 
Ahalisi gayet sahib-i cemal olmakla ma'ruftur. Nefsin ahkami muattal oldu- 
gu vakit, ruhun latif olan vechi zahir olacagma gore, "Qigil §ehrinin nak- 
§i"ndan murad, run olmak; ve "Qigil §ehri"nden murad, ruh-i kiillf-i Muham- 
medi olmak miinasib goriintir. 

3138. 6rkegin zevki cjazadan ve kerr ii ferdendir; muhannesin zevki dahi ze- 
kerden olur. 

"Muhannes", kadin tabiath ve hazz-i nefsanilerine maglub korkak kimse- 
lere denildigi gibi, kendisine fiil-i §enf ettiren mef ul ma'nasma da gelir. Ce- 
nab-i Pir efendimiz; huzuzat-i nefsaniyyesine maglub ve Hak'tan gafil olan 
ehl-i diinyaya, nefis ve §eytanin mef ulleri olduklan igin, ".muhannes" ta'bir 



c^^a 



AHMED AVNl KONUK 

buyururlar. "Kerr u fer", harpte du§mana kar§i ileri ve geri hareketler gostere- 
rek hucum etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Erkek olan kimsenin zevki, diismana 
kar§i harpten ve hucumdandir; muhannesin zevki ise uzv-i suflisinden olur." 

3139. Onun dmi ve zikri zekerden baskasi deijildir. Onun fikri, onu esfel ta- 
rafina flotiirdu! 

muhannesin dini ve zikri ve fikri, alet-i tenasiilden ba§kasi degildir. 
Onun aleak olan fikri, kendisini esfel tarafina gotiirdii. 

3140. Gger felege kadar fiksa ondan korkma, 2%ra siijl aski ile ders ogrendi! 

Boyle bir muhannes, ulum-i zahiriyyede ve zeka-yi surfde yuksek bir 
mertebeye kadar ciksa bile, ey nefsiyle mucahede eden kimse, ondan kork- 
ma! Zira o her ne ogrendi ise, kism-i suflisinin aski ile ogrendi ve okudugu 
dersleri, neffsinin huzuzatim elde etmek igin okudu. 

3141. O her ne kadar pngiragi yuksek iarafa tahrik ederse de, sufl tarafina at 
surer ! 

muhannes her ne kadar ilm-i zahirisi ile ve zeka-yi sunsi ile kendi mu- 
hitine siyt ve §6hret salar ve yuksekligini i'lan ederse de, daima himmetinin 
atini a§agiya surer! 

3142. ^ilencilerin bayraklanndan korku nedir? O bayraklar ekmek lokmusi 
vein bir yoldur. 

"Dilencilerin, ya'ni diinya taliblerinin gektikleri sohret bayraklanndan kor- 
kulur mu? yuksek gosterilen ilim ve zeka bayraklan, ekmek lokmasi, ya'ni 
ezvak-i cismaniyye ve huzuzat-i nefsaniyyenin istifasina alet olan mal-i dun- 
yanm cem'ine goturen bir yoldur." "Rehf'deki (l$) kelimenin ashndan olur- 
sa, bende ve kole ve hadim demektir. Bu surette ma'na, "0 bayraklar, ekmek 
lokmasinin bendesi ve hadimidir" demek olur. Ve "Reh" yol ma'nasina oldu- 
guna gore, ahirindeki (l$) ya-yi vahdet olursa, "bir yol" demek olur. §arihle- 






gpp^ MESNEVI-I §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^^ 

rin cogu yalniz bu ma'nayi almisjar; ve Ankaravf hazretleri her iki vechi de 
gostermisjerdir. Fakir ikinci veche gore terctime ettim. 



ciisse sahibi §ahistan cocugun korkmasi ve o §ahsin 
"Ey cocuk korkma, zira ben namerdimf" demesi 

31 43. <Uri ??£r hayasiz, hir $ocugu yalniz huldu; cocuk adamin kasdi horhusun- 
dan sarardi, 

"Kink" hayasiz demektir. Ya'ni, "Iri cusseli hayasiz bir adam bir gocugu 
bir yerde yalnizca buldu; cocuk bu adamin kendisine fiil-i §enf icra edecegin- 
den korktu ve benzi sarardi." 

3144. ^Dedi: u 6t/ henim yakisikltm, miistenh ol ki, sen henim uzerimde ola- 
caksin!" 

cusseli hayasiz adam cocuga dedi: "Ey benim yaki§ikli cocugum, kork- 
ma ve musterih ol! Ben sana degil, sen bana fiil-i §enf icra edeceksin!" 



3145. ur Ben her ne kadar korkunc isem de, heni muhannes hit ^Deve aibi he- 
nim iizerime hin, heni siirl" 

"Hevl", korkutmak ve korku ve korkunc, ma' nasinadir. Ve Farisi'de ha'nm 
zammi ile "huvl", dogru ve sahih ve yiiksek ve yukan ma'nalannadir. Bura- 
da "korkung" ma'nasi miinasibdir. Ba'zi niishalarda, kuvvet ve tiivanalik 
ma'nasina "havl" (Jj>-) suretinde vaki'dir. Bu niishalara gore, "kavi ve tuva- 
na" ma' nasi verilmek muvafik olur. Bey tin ma' nasi zahirdir. 



c ^^> 



AHMED AVNt KONUK 



3146. J/ldamlarin surei ve ma' nasi boyledir. Diari^hn adam, i$i seytan-i lain! 

Nefislerinin tasarrufu altinda bulunan adamlann suretleriyle ma'nalan, bu 
zikrettigimiz muhannesin haline benzer. Zahirine bakilinca uslu akilh ve hey- 
betli bir adam goriinur; fakat ma'nasi ve ig yuzii, akvali ve ef ali vasitasryla 
zahir oldugu vakit, huzur-i Hak'tan kogulmus, bir §eytan oidugu anla§ihr! 

3147. By S%d gibi iri, o davula benzer sin ki, onun iizerine riizgar degnegi 
vurur! 

Ad kavmi, iri ciisseli adamlar idi. Hak Teala onlan §edid firtina ile yerlere 
garparak helak etti. Cenab-i Pir, bu gibi siyt ve §ohret sahibi olan muhannes- 
leri Ad kavmine te§bih buyururlar. Ya'ni, "Ey'Ad kavmi gibi iri ve mu§ekkel 
kimse, sen bostanlarda ve baglarda tilkilere ve sair hayvanlara kar§i korku- 
luk olmak uzere vaz' edilen, §i§irilmi§ bir tulumdan yapilmis, davula benzer- 
sin ki, o davulun tokmagi, yapilan tertib dairesinde, riizgar estikge pat pat da- 
vula carpip ses gikanr ve tilkiler ve sair hayvanlar isjtince, insan var zanniy- 
la kagarlar!" Ce'nab-i Pir, ehl-i nefis olan ve tumturakli elfaz ile birtakim mec- 
lislerde kendilerini satan ulema-i zahireyi ve mute§eyyihleri, bu hava ile sjsj- 
rilmis, davula ve bunlarda bir §ey oldugunu zanneden ehl-i diinya ciihelasini 
da tilkilere te§bih buyururlar. 

^j j4 <^ j^~* J^> jii >k & \j >y>- j 1^5- 1 ^jj 

3148. ZRiizgardan dolu bir tulum gibi bir davul igin, bir iilki kendi avini yele 
verdi. ] 

Bir tilki, igi havadan dolmus, bir tulum gibi olan bir davuldan korkup kag- 
ti ve bag ve bostan igindeki avini yele verdi ve feda etti. 

^ S^- Oij' ^ l/j* "^ ^-J ^ J^ ^ ^ °-^ 

3149. Uahiaki o davulda semizlik gormedi, bu bos tulumdan bir domuz iuidir 
dedi. 

tilki vaktaki o hava ile sjsjrilmis, olan tulumda semizlik, ya'ni intifa' edi- 
lecek hicbir §ey gormedi; "Bu bo§ tulumdan bir domuz iyidir" dedi, tulumu 
terketti. "Domuz"dan murad, kabil-i intifa' olan en sufli bir §eydir. 






&^- MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

3150. TilkiUr davulun sesinden korkarlar. JTlkil ona o kadar vmur ki deme 

[3162] . 

Davul gibi igi bo§ olan ulema-i zahirin ve miiddeilerin kuru laflanndan 
ehl-i diinya ciihelasi korkarlar. Akik hakiki olan ehlullah, agik burhanlanyla 
onlarm bos, sozlerine o kadar ta'n-i i'tiraz vururlar ki, deme gitsin! "La-tekuT, 
miibalagadan kinaye olarak, Tiirkge "Deme gitsin!" ta'bfrinin mukabilidir. 

Bir ok aticinm kissasi ve onun ormana 
giden bir siivarfden korkmasi 



3151. Silahli ve $ok heybetli hir siivari, iyi cinsien hir at iizerinde ormana aiiti. 

3152. Onu hir ok aiici hiikm lie fl'ordii; hinaenaleyh korkudan o yayi $ekti. 

ok atici, siivari olan kimseyi de bir ok atici iistad hiikmuyle gordii; kor- 
kusundan o siivariye kar§i yaymi gekti. 

-L«>- *£**! ( -^-~*j ^y *JL*+0 y Sj ijJjb e/'J'j**' c£j*> ^J " 

3153. Ta /it W ok. vura. Siivari ona hagudi: *Uter ne kadar cesedim iri ise 
de hen zaijim!' 

Ve yaymi o siivariye bir ok vurmak igin gekti. Siivari onun kendisine kar- 
§i boyle yay gektigini goriince baginp dedi ki: "Yahu, her ne kadar benim cis- 
mim iri ve heybetli ise de, igim zaiftir!" 

3154. "Tallin, sakin sen henim iriligime hakma! JZ.ua cenk vakiinde koca ka^ 
ridan asagiyim!" 



C £P? 



AHMED AVNl KONUK 

3155. r Dedi: *fiit hi, iyi soyledin. Ue yoksa korkumdan oka sana atar idiml" 

Ok atici kimse suvariye dedi ki: "Haydi yoluna git, iyi ki halini soyledin. 
Yoksa seni bir merd adam zannedip, korkumdan az daha oku sana atacaktim!" 

c~Ju/» 4j ^*j l)Ll>- c-Jjaj-j-jj C— JUS jl>s-j cJo !yL~o ~u 

3156. Uleculiyyetsiz yumrugunda boyle bir kdic olan cok kimseleri cenk aleli ol- 
durdiil 

Reculiyyeti ve merdligi olmadigi halde, o suvari gibi silah ta§iyan gok 
kimselerin, bu cenk aletleri olumlerine sebep oldu I Zira onu silahlar kullana- 
bilecek bir adam zannedip oldiirduler. "Silahlar"dan murad, ehiullahm sirr-i 
vahdete dair olan maarif ve hakayikidir. Ehl-i nefs olan kimseler, onlann ma- 
arif ve hakayikiyla miisellah olup, hile-i nefsani olarak da'va-yi ir§ad ile 
meydana giktilar; nihayet bu silahlar onlann helakine sebep oldu. 

01 j j* j^^ ^yz ^U- <^-ij OLju*j ?-*>L*> _y i^j?. ^ 

3157. Cger sen Uliistem'lerin silahim tasisan, mddemki onun adami deijilsin, 
canin giitil 

"Riistem", §ehname'de ismi mezkur olan bir kahramanm ismidir. 

T* *j ^ Jij' *Ji j- (ji *£ j* j~i <-£* J 1 *^ <y U^ J?* ^ 

3158. By ocjul, kdici birak, cam siper ell Dier kim hassiz oldu, bu sahtan has 
gotiirdiil 

Ey salik, Hak yolunda kiyl it kali birak; riyazet ve miicahede ile cam siper 
et, ya'ni can fedasim goze al! Bu yolda her kim cisminin basmi fedaya niyet 
etti ise, §ah-i hakM olan Hak'tan ma'nasinin ve ruhunun basmi kurtardi ve 
hayat-i ebedi buldu. 

3159. O senin silahm, senin hue ve mekrindir. Diem senden dogdu ve hem se- 
nin canini hasia etti! 

senin takindigin silah, senin nefsinin hilesi ve mekridir. Zira nefsin haik 
nazannda mergub ve makbul olmak istedigi icin, halin ve zevkin olmayan, 
ehlullahin maarif ve hakayikini caldinr ve seni mertebe-i ir§ada sevkeder. Ve 



c m a 



~»*M 



MESNEVf-t §ERfF §ERHl / IV. CiLT • MESNEVf-2 • 

halk dahi sende bir hal-i ma'nevi vardir zannedereksana hiirmet ederler ve 
nefsin de bundan haz duyup kabanr. Bu hile hem senin nefsinden dogar ve 
hem de senin ruhunu hasta eder. 

3160. CMademki bu heeler den hi$bir faUe eimedin, lideyi terket ki online dev- 
teller cjelsin! 

Mademki sjmdiye kadar nefsinin bu hilelerinden kuru bir enaniyyet zev- 
kinden ba§ka ruhani bir faide hasil etmedin, artik Hak yolunda bu hileyi bi- 
rak ve nefsinin higligi ve yoklugu fikriyle mucahedeyi ihtiyar et ki, online 
ma'nevi ye ruhani devletler gelsin! 

3161. uMddemki fenden bir lahza mevve yemedin, fen terkini soyle, Ulabbul- 
mineni isie! 

Mademki bu Me fenninden bir lahzacik olsun meyve yemedin ve faideli 
bir netice elde etmedin, artik hflede miitefennin olan nefsinin mekrlerini ve 
hilelerini terket ve ihsanlann sahibi olan Hakk'a vusulii iste! Beyit: 

Bir aceb sevdaya dustti, tutu§ur §emsimudam 
Hakk'a makbul olmak ister, halka menfur olmadan! 

3162. CMademki bu ulum sana mubarek deyildir, kendini ahmak yav ve u^ur- 
suzluktan ge$! 

Mademki nefsinin sermaye-i gururu olan bu ilimler senin igin mubarek de- 
gildir, kendini halk nazannda ahmak ve deli goster ve gurur ve enaniyyetin 
§eametinden ve ugursuzlugundan geg ve kurtul! Beyit: 

"igeriden isina ve disandan yabanci gibioll Cihanda boyle ziba revis az vaki' 

olur!" 

Beyit: 

Verundan a§ina ol, tasradan bigane sansmlar 
Bu bir zft>a revistir, akil ol, divine sansmlar! 



^ft 

*$$& 



AHMED AVNl KONUK 



3163. <jMelaike atibi, ^$a ilahi, senin bize bildirdutin seyden baska hizim icin 
ilim yokiurl" del 

Saf olan melaike gibi £jk u Vi u '^L S/ juul (Bakara, 2/32) ya'ni, "ilahi, 
seni tesbih ve tenzih ederiz Bizim igin senin bize bildirdigin §eyden gayri bil- 
gi yoktur!" de. Nitekim sure-i Bakara'da olan bu ayet-i kenmenin beyam ve 
melaikenin ahvali yukanlarda gegti. 

A'rabinin kissasi ve kumu cuvala koymasi 
ve o feylesofun onu melamet etmesi 

3164. H^ir S^-'rdbi, ddneden dolu iki biiyiik cuvah bir deveye yukletmis idi. 

3165. O her iki cuvahn basi iistiine oturmus idi; bir laf atici ona sual dii. 

3166. Uatamndan sordu ve onu soze getirdi; ve o sual icinde cok inciter deldi. 

Feylesof Arab'a oturdugu §ehri sordu ve onu soyletti; ve sordugu sualler 
arasmda ilim ve ma'rifet incileri deldi. 

3167.' Ondan sonra ona dedi ki: nr Bu her iki dolmus cuval nedir, halin dogru- 
sunu soyle!" 

3168. (£%rab) dedi: nir cuvalimda bugday vardu; dtgerinde bir kum. tlAda- 
mxn gidasi degildir." 



c^w^ 



M^ MESNEVI-I §ER1F §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 



3169. Dedi', "Sen nicin bu kumlan yukleidin?" Dedi "Du cuval yalmz kal- 
mamak vein." 

Feylesof A'rabi'ye dedi: "Mademki kum halkin gidasi degildir, o halde bu 
kumlan deveye nigin yuklettin?" A'rabi de cevap verdi ki: "Eger yalniz bug- 
day guvalim yukletsem, devenin yiikunde muvazene hasil olmaz. Bugday 
guvahyla muvazene husulii maksadiyla bir guvala da kum doldurup deveye 
yuklettim." 

31 70. 'Dedi ki: "0 Quvalin bugday mm yarisim jerhengien dolayi otekine dok! 

[3182] 

"Teng", zarf ve guval ma'nasinadir. "Ferheng"in muhtelif ma'nalan var- 
dir. Burada "maharet" ma'nasi murad 'olunur. Ya'ni, "Feylesof A'rabfye dedi 
ki: '0 guvalin igindeki kumu bo§alt diger guvaldaki bugdayin yansini bu gu- 
vala maharetle ve muvazene hasil olacak vech ile dok! 7* 

3171. "Ta ki cuval ve hem deve hufij olsun!" Dedi; x <JAferin ey ehil ve hiir 
clan hakim!" 

"Hem guval yukte ve hem de deve seyrinde hafif olmak igin dedigim gibi 
yap." A'rabi bunu isjtince feylesofa dedi: "Aferin ey tertib-i umura ehil ve 
kayd-i cehilden hiir olan hakim!" 

3172. "'Doyle ince fikir ve aiizel re'y ile sen boyle cvplak ve yaya, yorgunluk 
icindesin!" 

"Sen boyle ince fikir ve giizel re'y sahibi bir akil olasm da, boyle yalin 
ayak ve yaya olarak yurityesin ve altmda bir binek hayvamn olmayip, yor- 
gunluk iginde kalasin! Acib §ey!" 

3173. Oiakime onun merhameii geldi; o iyi adam azmetti ki, onu deve iistune 
bindire. 



^^M 

CS^ 



AHMED AVNI KONUK 

A'rabi feylesofun bu haline acidi ve onu yol zahmetinden kurtarmak igin 
deve iistune bindirmege niyet etti. 

3174. %ehrar ona dedi hi: "6y hos sozlii hakim, hendi halinden de hir semme 
hahsetl ' 

A'rabi feylesofu deveye bindirmeden evvel, onun ahvalini anlamak igin 
sordu da dedi ki: 

3175. n< Uu akxl ve hifayet hi sana mahsustur, dojjru sotjle sen vezu misin, yd' 
hut yadisah misin?" 

f 1 -ulaj- jJLjl j JU- jJul ^^o f 1 oU- jl *-J^ y> jj! OiS" 

3176. (jfetjlesof) dedi: Wf Bu Tier i^isi dejjilim, ammedenim. Dialime ve elbise- 
tne hah!" 

31 77. (JTlrab) dedi: *9Ve lowiar ^ven, ne hadar ohuzun var?" (Jeylesof) de- 
di: *CAfe bu ve ne o var, hizi iefahhus etmei" 

"Me-kav", "kaviden" masdannin nehy-i hazmdir, Kazmak ve tefahhus 
etmek ma'nasinadir. 

3178. (JTlrab) dedi: nr Bari duhhandahi esyan nedir?" (Jeylesoj) dedi: r Bi- 
2im vein diihhdn hani ve mehan hani?" 

3179. ^Dedi: Uyle ise nakidden sorayim. V^fahid ne hadar dtr? jlira sen yal- 
nxz aidici ve mahbub nasihatlisini" 

Arab feyiesofa dedi ki: "Oyle ise sen mesturu'1-hal bir adamsin; nakdin ile 
taayyiis, ediyorsun ve halini kimseye bildirmeyip, dagdagasiz bir hay at igin- 
desin ve giizel nasihatli bir bir zatsin!" 

3180 ^jAlem bahirimn himuasi seninledir: ahil ve ilminin qevheri hoi hatitr!" 

[3192] ** ' ■ V 



MESNEVf-1 SERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • *^@ 

"Alemde bakir gibi olan akdlan altm gibi yapacak olan iksfr mesabesinde- 
ki re'y seninle beraberdir. Senin akhnin ve ilminin cevheri kat kattir!" 

3181. ^Dedi: 'Gy <S%rab'in vechi, buiun mulhumde vallahi ahsam gidasinm va- 
sitasi yohturl" 

"Veche'l-Arab"daki "vech", §erafetten kinayedir. Ve ikinci misra'daki "vu- 
cuh", "vech"in cem'i olup, vasitadan kinayedir. Ya'ni, "Feylesof Arab'a dedi 
ki: "Ey Arab'm seyyidi ve §erifi, yemin ederim ki, butlin taht-i temellukum- 
de, ak§am yiyecegim gidanin vasitasi olan param veya nafakam yoktur!" 

3182. "^$alin ayah, teni $iplah hosuyorum; her him hir ehmeh verirse or ay a ai- 
der im!" 

3183. "CMuhahhah harm bu hihmetten, hayal ve has agrtsindan gayri fazl ve 
hiiner hasd degildir!" 

3184. IZoyle olunca, S^rab ona dedi hi: " r Benim nezdimden uzah git, id hi se- 
nin ugursuzlugun basim iizerine yagmasin!" 

3185. n O ugursuz olan hihmetini benden uzah goturl Senin nuihun ehl-i za- 
man uzerine ugursuzdur! 

?JJ u~ih Cr* Lrl°J l J y JJ f>> iS r* u^ a* JJ J" ^ y ^ 

3186. x ^a sen o iarafa git, ben bu tarafa hosayim; eger senin yolun ileri ise ben 
geriye gideyvm)." 

3187. wr Birisi bugday ve dijjeri humdan olan quvalvm, bu basian aria halacah 
hitelerden iyidirl" 

"Murde-rfg", oliinun ba§indan arta kalmi§ kiymetsiz e§yaya derler. 



G $^ > 



AHMED AVNl KONUK 



~J)Za f\j>- j Jy \j *Ji aS" C.-W.J L - - -1 ^jV* (jH ^ c^* 5 '"^ 



3188. ur Bemm. ahmaklt^im $ok mubarek ahmaklikhr. 2Xra flonliim azik iledir 
ve camm muilakidir!" 

Bu beyt-i §erffte, 4 M-i J*iX> ya'ni, "Ehl-i cennetin cogu sade-dil kimse- 
lerdir" hadis-i §erifine isaret buyrulur. "Berg", azik ve zad ve zahire ma'nasi- 
nadir. Burada kanaat murad olunur. "Takva", emr-i ilahiye ittiba' ve nehy-i 
ilahiden ictinab etmektir. Ya'ni, "Benim gonlum kanaat iledir ve ruhum emr-i 
ilahiye tabi* ve nehy-i ilahiden muctenibdir!" 

3189. 'Sger isiersen ki §ehavel mahv ola, cehd ei, ia ki senden hikmet zail olsun! 

"Eger batinindaki §ekavetin zail olmasim istersen, aklinin feylesoflugunu 
mahvetmege $ali§; emir ve nehy-i ilahideki esbab-i mucibeyi arastirma ve 
binnetice aklinin ermedigi hususatta onlann tenkidine kryam etme. Zira Ce- 
nab-i Peygamber, U~ c^~ ya'ni, "Ben muallim olarak Hak canibinden gon- 
derildim" buyurur. Ve Hak Teala kullannin hayaM diinyeviyyedeki ferdi ve 
ictimai faidelerini ve hayat-i uhreviyyedeki esbab-i istirahatlanni onlann 
kendilerinden daha iyi bilir. Nitekim Cenab-i Pir bu Mesnevi-i £erfflerindeki 
bir beyitte soyle buyururlar: 

"Mustafa (aleyhi's-salatii ve's-selam) Efendimiz'in huzur-i saadetlerinde akh 
kurban et; 'Hasbiyallah' ya'ni ' Allah' lm kafidir" del" 

3190. ^tr hikmet ki, iabuitian ve hayalden io^ar, jlul-Celal'in nurunun fey- 
xi olmayan bir hikmetiir! 

Hind nushalannda Jl*- j»j yerine ju^ _p vaki'dir. Ma'nasi "Bir hikmet ki, 
hayalde tabiattan dogar" demektir. Ma'naca ikisinin arasinda bir fark yok- 
tur. Ya'ni, "Havassin vasitasryla hayalinde hasil olan bilgiler, bu alem-i ta- 
biatta gordiigun hadisatin intibaatidir Halbuki alem-i tabiatin batim ve ic. yu- 
zii vardir. Senin havassin oraya niiruz edemez. Mesela his goziin ancak bu 
alemdeki suretleri gorebilir; alem-i ervahi ve ehlini musahede edemez. Ve 
keza kulagin bu alem-i zahirdeki sesleri isftir, alem-i ervahin ve ehlinin ses- 



MESNEVf-t SERIF §ERHf / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

lerini duymaktan acizdir, iste, aklmin idrak edebilecegi hikemiyyat ve felse- 
fe, sana bu sahadan gelir. Bu sana ise gayet dardir ve mafevkinin hicabidir. 
Binaenaleyh bu sahadan gelen hikemiyyat, Zu'l-Celal'in nuru olari ruhun 
feyzinden andir ve harf-i nefsanidir." Nitekim Meviana Cami hazretleri bu- 
yururlar: Beyit: 

"Yunanilerin hikmeti nefis ve heva haberidir ve ilkaatidir; imam olan ehluM- 
hin hikmetieri ise Peygamber'in ihbarat-i aUyyesidir. "■ 

3191. Uf Dunt/aTiin hikmeti sana zan ve §eh arhnr; dini olan hikmei felecjin iis- 
tiine cjotiirur.' 

Havass-i hamsen vasitasiyla bu suver-i diinyeviyyeden hayalinde hasil 
olan hikmet seni zanna ve §ekke dusjiriir. Zira feylesoflann her bin digerinin 
hayalini red ve cerh igin deliller ikame edip, yekdigerini mesleklerinde zanna 
ve sekke diisururler. Hayyam bunlann halini su rubaisinde §6yle tasvir eder 
Rubai: 

JcziL* ^b j*j5 d\j~>- (j ^jI -LiiS" lf£w P- l^ib 4>jUl 

"0 kimseler ki, tiirlu sozler soylediler; bu bi-habeiler Him gevherini deldiler. 
Vaktaki esrar-i felege vakif olamadilar, evvela gene galddar ve sonra uykuya 
yattilar. " 

Fakat ilm-i tecellf-i ilahf olan hikemiyyat-i diniyye boyle degildir. ilm-i 
tecelli nefsin ahkamini korletir ve yirtar ve ruhu parlatir, onu bu felek-i tabi- 
atin yukansina goturiir. 

3192. Jnhir zamdntn zeyrek hilekdrlan, kendilerini evvelkiler ilzerine iafzit 
ettiler. 

"Zuba"' hilekar ve seytan demektir. Tixrkce'de tahrif edip, "zobu" derler. 
Mesela, "Zobu gibi kar§ima gikti" derler. Hind nushalannda "zuba* -an" yeri- 
ne "rubeh-an" vaki'dir. Tilkiler" demek olur. Hilekardan kinayedir. Ya'ni, 






AHMED AVNt KONUK 



"Bu ahir zamanda gelmis, birtakim zekf ve zeyrek hilekarlar, hayali felsefeler 
lead edip halka kendilerini sattilar ve kendilerinden ewel ya§amis. olan ule- 
ma-i hakikiyyeyi begenmediler de, kendilerini onlardan yuksek gordiiler ve 
onlann ilahi olan ilimlerini birtakim delail-i fasideleriyle tenkide kalktilar." 



3193. Dide ogreniciler cigerler yakmis, fiiller ve mekrler ogrenmi§lerdir. 

Nefsin hilelerinden ibaret olan bu felsefeyi ogrenenler, birtakim safsatala- 
nyla ehl-i imamn akaidini ifsad ettikleri igin, ehl-i Hakk'in cigerlerini yakmi§- 
lardir ve birtakim fiiller ve mekrler ogrenip, halka kendilerini akil ve allame 
gostermisjerdir. 

5j*s> j^S\ }j> jlS" o^b iL Syr j l jJiJ <^Uw j jli>l j jr^> 

3194. Dhsir-i sud olan sahn ve isan ve seha-yi nefsi ve cudu yele vermislerdir. 

"Sabir", nefsi hudud-i ilahiyye dairesinde hapsetmektir. "isar", malini Al- 
lah yolunda sarfetmek; "seha-yi nefs", Hak yolunda nefsin hazzini ve raha- 
tim feda etmektir. "Cud" halkin talebi olmaksizin onlara kar§i malen ve be- 
denen muhtac olduklan hizmeti ffa etmektir. Ya'ni, "Ahir zamanin zeki fey- 
lesoflannda bu zikrolunan sifatlardan hicbirisi yoktur. Halbuki bu sifatlar ne- 
fis bakinm altin yapacak birer faideli iksirdir. Bil'akis o hilekarlar, hazz-i ne- 
fislerinin hizmetkandirlar. Onlar fikren kendilerini yuksek gosterip, ulema-i 
hakikiyyeyi kendilerinden asagi gdriirler." 

3195. Jiikir o olur ki, hir yol a$a; yol o olur ki, hir $ah one gele! 

Fikir o feylesoflann fikri degildir. Beiki fikr-i sahih odur ki, dogru bir yol 
agar. Ve dogru bir yol odur ki, sen o yolda yiiriirken online saltanat-i ma'ne- 
viyye sahibi bir insan-i kamil cikar. Nitekim Sultan Alaed'din-i Selguki ile ce- 
nab-i Pir efendimizin peder-i alileri Sultanu'l-Ulema efendimiz taht iizerinde 
beraberce oturduklan esnada, Sultanu'l-Ulema hazretleri Sultan'a hitaben, 
"Melik, sen padi§ahsin, ben de padi§ahim. Benim saltanatim gozlerim kapan- 
diktan sonra bastar; ve senin saltanatin gozlerin kapanmcaya kadardir!" bu- 
yurmusjardir. Ve cenab-i Pir efendimiz dahi kendi saltanat-i zatiyye-i ma'ne- 
viyyelerini beyanen soyle buyururlar Beyit: 



Gg^g> 



MESNEVM §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "^® 

"Be/i tahttan tabuta giden §ah degilim, Benim saltanat-i zatiyyemin beratmda 
'Halidfne ebeden ' yazihdirl" 

3196. £a/i ° °l ur hi, hendinden §&h ola; hazineler ve ordular ile §ah olmaya! 

Asil §ah odur ki, ezelde ilm-i ilahide saltanat-i ma'neviyye sahibi olarak 
ma'lum-i ilahi ola. Yoksa bu viicud-i izaff aleminde hazinelere ve ordulara 
malik olan §ah-i mecazf olmaya! 

3197. va hi onun fakliai, din-i J^lhmedt miilhunun izzeti awi ebeat halsm! 

Boyle bir zatin hakikf §ahligi, Hatem-i Enbiya'nin saltanat-i diniyyesinin 
izzeti gibi diinyada kryamete kadar ve ahirette dahi ebedf kala! Nitekim ce- 
nab-i Pir ile muasir olan ve ondan sonra gelen mecazf §ahlann nam u ni§an- 
lan unutuldugu halde, saltanat-i ma'neviyye sahibi olan Hz. Mevlana efen- 
dimizin nam-i §enfi ve izzeti §arkta ve garbda anilmakta ve bu Mesnevi-i §e- 
nfi bilhassa Ingiltere'de ve Almanya'da terciime ve tab' edilip okunmaktadir. 

(?* 
Deniz kenannda Ibrahim b. Edhem'in kerametleri 



Ibrahim (k.s.) hazretleri Belh sultam olan Edhem'in ogludur. Kendisi §eh- 
zade oldugu halde a§k-i ilahi galebe ederek, tac ve tahtmi terkedip tarik-i 
Hakk'a suluk etmis, ve muradina nail olmu§tur. Terciime-i hal-i allien Nefe- 
hatu'l-Uns'te ve Tezkiretu'l-Evliya'ddL mezkur oldugu gibi, sebeb-i cezbesi de 
Fihi Ma Fift'te beyan buyurulmu§tur. 

3198. Dhrdhim €dhem'den dahi aelmi$iir hi hir yoldan hir deniz henannda 
oturdu. 






UK®" AHMED AVNl KONUK 



Ya'ni, Ibrahim b. Edhem hazretlerinden bir rivayet gelmi§tir ki, o Hazret 
bir yoldan gelip deniz kenannda oturdu. 



0l$5"U lail x*\ ^^\ Si 0U- OlUL. jl o>-ji <y ^j>- jb 

3199. O canin sultani eski lUbdsint dikiyordu; oraya anstztn bir bey fleldi. 
^jj ij^ o~i>w c-^Luia \j jjt-i ^ ««i. OlS'JUt ji jJ\ 01 

3200. O key seyhin bendelerinden idi. <§eyhi tanidi, hemen secde etti. 

bey Ibrahim b. Edhem hazretlerinin zaman-i saltanatinda emrine tabi' 
kimselerden idi. hazreti o eski piiskii libas icinde tanidi ve arz ve ihtiram 
igin huzurunda egildi. 

j\ ,3Jl>- j jk>- k^S" j^Lo J^* j\ J^ j^ j ?*-"* j* ^ 6 j^- 

3201. <$eyhe ve onun eski libasina sash; hulku ve halki baska iilrlii oldu. 

Ya'ni huyu ve nefsi degi§ti ve ahiakmda kokie§mi§ olan azamet gitti ve 
suret-i zahiresinde meskenete meyil asan peyda oldu ve kendi kendine dedi: 

3202. Dii; "0 oyle biiyiik miilkuMuakh; bu fakn ihtiyar etti! Qok ince ma'na 
ve iarafhr!" 

•^j is* ^jy & s- ^ ^y? -^ lt 4 c^ t*^ 51 c ~** L ^ 

3203. *y>edi iklun mulkunii zayi' eder; dilenci gibi eski Hbasa igne ururl 

"Bu ne acib bir ma'nadir ki, bu zat koskoca bir saltanati terk etsin de, bir 
dilenci gibi eski piiskii. libaslanni dikmekle me§gul olsun!" 

3204. $eyh onun diisuncesinden vakif oldu. <$eyh arslan; ve goniiller onun or- 
mani gwidir. 

3205. "Uleca" ve "havf" gibi cjoniillerde gidkidir; ona cihanin sulan gizli degildir. 

ONi ^^-L^ o^ jj-±~ j> 0%^ j> tj\ *£ Au b & J J 

3206. By bi-hasillar, sahib-diller kazarahnin huzurunda kalbi muhafaza edinizi 



^M 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "®^® 

"Sahib-diller"den murad, havatira ve ahvaH kalbiyyeye vakif olan evli- 
yaullah hazarattdir. "Bi-hasillafdan murad, ahkam-i cismiyyede miistagrak 
olan kimselerdir. 

3207. 6/il-£ fen indinde edeb zakir iizerinedir. Jiifa Diuda onlardan gizliyi or- 
tucudiir. 

Cism-i kesifin ahkaminda miistagrak olan zenginlerin ve yiiksek makam 
sahiplerinin onlerinde egilmek ve el baglamak ve dii§unerek az soz soylemek 
gibi zahirf edebler lazimdir. Bir kimse bunlann huzurunda bu zahiri edebleri 
ifa edip, iginden istedigi kadar i'tiraz etse ve onlann aleyhinde bulunsa, on- 
lar bunun farkma varmazlar. Zira Hak Teala bu ehl-i tenden, gizli olan ah- 
val-i kalbiyyeyi 6rtmu§tur. 

3208. 6hl-i dil indinde edeb hahn ilzerinedir. jLira hi onlann kalbleri sirlar 
iizerine j (Hindu. 

Fakat ehl-i dil olan evliya-yi Hak huzurunda bu edeb-i zahir kafi degildir. 
Onlara kar§i kalbin dahi edeb iizerine bulunmasi lazimdir. Qiinku onlar kalb- 
lerdeki gizli §eyleri de miidrikdirler. 

3209. Sen aks ilesin; horlerin oniine manstb icin huzur ile gelirsin, ■pabucluhta 
oturursun! 

Halbuki senin hareketin aksinedir. Batin gozleri kor olan kimselerin onii- 
ne, diinya mansibina nail olmak igin huzur-i kalb ile gelir ve pabuc gikardik- 
lan en a§agi bir yerde oturursun! 

3210. fjoriiciilerin oniinde edebi terkedersin. sebebden sehvet atesine odun oldun! 

[3222] U 

Ahval-i kalbi goriicii olan evliyaullahin huzurunda edebi terkedip, lauba- 
liyane hareket edersin. Qiinkii onlardan huzuzat-i nefsaniyyene aid bir men- 
faat elde etmek umfdini besleyemezsin. Bu sebebden dolayi nefsinin ate§ me- 
sabesinde olan §ehvetlerine ve arzulanna odun oldun! 



cgwp 




Pp^ AHMED AVNl KONUK 

32 1 1 . tjWaclemki fitnal ve nur-i Dtuda tutmazstn, korler icin yiize cila vurl 

Mademki sende gozluler ile korleri farkedebilecek fetanet ve hidayet nuru 
yoktur; artik korler mesabesinde olan nefsani kimselere kar§i adab-i zahiriy- 
ye ile kendine ceki diizen ver ve kendini begendirmek icm zahirini parlak 
gostermege galisj 

3212. Cjorudilerin onunde yiiziine -pislik stir; boyle kokmus hal ile naz eil 

Bu beyitler, 3209 numarali beyitteki aksine hareketin izahidir. Ya'ni, 
"Korler onunde yuziine cila verdigin gibi, gorucii olan evliyaullah onunde 
de kalbinin yuziine pislik mesabesinde olan fasid fikirleri ve fena hatirala- 
n bula§tir, sonra boyle kokmus, bir hal iginde, insanlik taslayarak nazlan 
dur! H 

3213. <§>eyh itjneyi hemen denize aiti; yuksek ses ile itjneyi istedi. 

Ibrahim b. Edhem (k.s.) hazretleri emirin havatinna muttali' olunca, he- 
men elindeki igneyi denize atti ve yuksek ses ile denizden ignesini istedi. 

3214. ^jiiz hinlerce S^llah'a mensub balik, her bir balujin agzinda altin ujnel 

3215. n Sy <$eyh f Dtakk'm ianelerini all" diye, Uiakk'in denizmden has ci- 
kardilar. 

jSs- clJi* 0b>- L> <u Ji jJUU j~*\ (j\ J^j&> j $£ j-Jj jj 

3216. ^iiziinu ona cevirdi ve ona dedi hi: x By emir, gonul miilkti mii, yahud 
boyle huhir miilk mil iyi?" 

Cenab-i Ibrahim yuziinii emire gevirip dedi ki: "Ey emir, genis, ve baki 
olan gontil miilkunun saltanati mi iyi, yoksa fani ve dar ve hakir olan bu 
alem-i suret saltanati mi iyi?" 






MESNEVf-I §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • "^® 

•^ * y ls^ <^jj j* cM 1 - ^ c — * &* u^ ^-^ j*^ ^^ o* 1 

32 1 7. l^u ni$an-i zdhirdir, bu hi$bir $ey degildir. Sen bahna giliik$e yirmi go- 
rursiinl 

Bu baliklann altin igne getirmeleri kalb alemi saltanatinin bu alem-i zahire 
cikan bir ni§anidir. Bu ni§an o saltanatin azametine nisbeten higbir §ey degil- 
dir. Sen batina daldikca, bu gordiigun hayret-efza halin yirmi misiini goriirsiin! 

3218. bagdan §ehir tarafina bir dal getirirler; bacji ve bostam oraya nerede go- 
tiiriirler? 

Kaib alemi saltanatinin ahvalini tamamiyle bu alem-i zahire cikanp gos- 
termek kabil degildir. Nitekim bir bagdan §ehir tarafina bir gigek veya meyve 
dalim kopanp getirirler. Bagin ve bostanin hepsini §ehre getirmek miimkin 
olur mu? Binaenaleyh bu gordiigun nisan, bagdan bir dal gibidir. 

c— jj j? ^Lp jjIj c— -1 >-* jTa^L c— >jl £j. dk »JJi ji^ ^^ <**y- 

3219. Diususiyle bir bag ki,felek onun bir yapragidu! Delki o i$iir ve bu diem 
kabuk gtbidir! 

Hususiyle o bag oyle bir ma'na bagidir ki, bu zahirf felek o bagin bir yap- 
ragindan ibarettir! Belki o ma'na bagi ic. ve bu alem-i suret onun kabugu gi- 
bidir! 

3220. O bag iarafina adinun yohtur; hokuyu ziyade iste ve nezleyi dej etl 

bag-i ma'na tarafina sen adim atamadin; ban* o bagin kokusunu ya'ni 
a§kmi ziyade iste; bu alem-i kesafetin agir kokulan olan alaklardan me- 
§amm-i canina anz olan nezleyi, o bagin kokusu olan ask ile def et! 

322 1 . Ta hi o koku seni bostan tarafina $ehsin; id hi sana dogru yola gostersin! 

Ta ki o koku ve ask seni hakikat bostam tarafina geksin; ve ta ki sana 
alem-i kesafetin gikmaz sokaklan olan alakat-i muhtelife iginde dogru yolu 
gostersin! 






AHMED AVNt KONUK 

3222. Senin kcr olan cjoziinii gorucu etsin; senin sineni Sina'nin sinesi etsin! 

a§k senin kor olan kalbinin goziinu idrak ile agsin ve senin kalbini tecel- 
liyat-i ilahiyye mahalli olan Tur-i Sina'nin smesine ve ve sahnesine gevirsin! 

J\ 4*-j J* l^aJl jj j^, . ^J Vj^M Ji ] ^>y. ^^ 

3223. ytakub nebinin o'aln ^$u.suf hoku ic.in "6lku aid vechi ehv' de&i! 

Bu beyt-i serffte, sure-i Yusufta olan su ayet-i §enfeye i§aret buyurulur: 

^1 (^*jj1 JU j^\ cJU*s Uj (>^*i>-l (^OUL ^j^j ^jv**. ^^i ^ ^j L ^ *y& ^ ^j**?**! \j?*i\ 
ju'jli ^>-j ^ <uaJl ^^-iJl ^U- 01 Uli ^AiJi )JL]!5L> ^ ^JLil <dJU" l^li djjuir 01 V^J (Ji—jj ^jj .^V 

i'jJCSf £ ill '^ Jjbl Ji jjd 'jSi 'pji ju (*U (Yusuf,' 'l 2/93-96) Ya'ni, "Yusuf '(a.s.) 
biraderlerine dedi ki; 'Benim bu gomlegimi gotiirun, babamin yuziine ilka 
edin ; gorucu olarak bana gelsin ve ailenizin hepsini bana getirin!' Vaktaki ker- 
van Misir'dan aynldi, babalan oniara dedi ki: 'Eger bana bunami§ demezse- 
niz, ben Yusufun kokusunu buluyorum!' Dediler ki: 'Allah hakki icm sen mu- 
hakkak eski hayretinin icjndesin!' Vaktaki miijdeci geldi, o gomlegi onun yu- 
ziine ilka etti, gorucu olarak Yusuf tarafina riicu' etti de dedi ki: 'Ben size de- 
medim mi ki, muhakkak ben sizin bilmediginiz §eyi Allah tarafindan bilirim!" 
Malum olsun ki, her bir ferdin alem-i cismaniyyette kendisine mahsus bir 
kokusu oldugu gibi, alem-i ruhaniyyette dahi kezalik kendisine mahsus bir 
kokusu vardir. v^ 11 '<y '^-^ ^' ^ (Enfal, 8/37) ya'ni, "Allah Teala iyiyi ve 
kotuyii ayirir" ayet~i kerimesinde' isaret buyuruldugu iizere, vucudda tayyib 
ve habis vardir. Binaenaleyh bu efrada mahsus olan zahiri ve batini kokular 
dahi iyi ve kotii olarak aynlir. Zahirde her ferdin kendisine mahsus bir ko- 
kusu oldugunun en vazih alameti, hayvanlann hisleriyle tezahiir eder. Me- 
sela bir kopek, sahibini koklayarak, sairlerinden tefrik eder ve aile efradmi bu 
zahiri kokulanndan tanir. Cenab-i Hak bu duyguyu insanlardan ziyade hay- 
vanlara ihsan etmi§tir. Batin kokusuna gelince, bunu ancak me§amm-i cam 
agik olan enbiya ve onlarin varisleri olan evliya hisseder. Bu kokulann ihti- 
lafindaki sebeb b udur ki: Hak Teala iki mazhara ayni tecelliyi etmedigi gibi, 
bir mazhara da iki aym tecelliyi etmez. Zfra tecelliyat-i Hak namutenahidir. 
Ve her mazhardan bir tecelli-i has ile zahir olan ancak Hak'tir. Binaenaleyh 
Ya'kub (a.s.) Yusuf (a.s.) da gordiigu tecelliyi digerlerinde gormedigi ve 
Hakk'i o mazharda kemaliyle mu§ahede eyledigi igin, Yusuf a ve onun ko- 
kusuna meftun olmu§ idi. Ve nihayet o koku, Ya'kub (a.s.) in muattal olan 

^« 



MESNEVf-I §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



kuvve-i basirasma hayat-bahs, oldu. Boyle olunca, Hz. Ya'kub'un aski Yusu- 
f a degil, hakikatta Hakk'a idi. Zahir-bfn olanlar Yusuf a zannettiler. Nitekim 
bu ma'nayi cenab-i Pir efendimiz Arabi gazellerinin birindeki bir beytinde 
§6yle ifade buyururlar Beyit: 

"Nas indinde benim a§ik oldugum sabit oldu. §u kadarki, a§kimm kime oldu- 
gunu irifolamadilar!" 

3224. IZu koku i$in <S%hmeA va'zlarda huyurdu ki: ^aima henim cjoziimiin 
aydin olmasi namazdadir ." 

Bu bag-i hakikat kokusu igin, hatem-i enbiya Ahmed (aleyhi's-salatii 
ve's-selam) Efendimiz ashab-i kirama olan va'z u nasihatlan esnasinda, 
"Benim goziimun nuru daima namazda parlar" buyurdu. Bu beyt-i §erifte 
8}UJi jj^ij j a*s\j\ ^Jh j fr uji ^yi ^Ui j* J\ v-». ya'ni, "Sizin dunyamz- 
dan bana uc, §ey sevdirildi: Kadin, guzel koku ve goziimun namazda aydm 
olmasi" hadis-i §enfine isaret buyurulur. Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddfn-i 
Arabi hazretleri Fususu'l-Hikem'de Fass-i Muhammedi'de bu hadfs-i §erifin 
hakayik ve dakayikmi beyan buyurmu§ ve fakir tarafindan yazilan §erhde de 
mumkin oldugu kadar agik ibareler ile fzahat i'ta olunmu§tur. Burada tafsili 
uzun olur. Resul-i Zi§an Efendimiz ef'al-i diinyeviyyeden olan namazda bul- 
dugu tecelliyat-i hassa-i Hakk'i hicbir ef aide bulamadiklanna i§aret buyurur- 
lar. Ve ma'§uk-i hakiki olan Hakk'in kokusu ancak namazda kamil oldugu- 
na i§areten ^p %\ju> s*>UJi "Namaz mu'minin mi'racidir" buyurmusjardir. 

3225. 1^$ his hlrhirine muiiasiUu. 2Xxa ki hu her he§ hir asildan biimi§ler&ir. 

Malumdur ki, insanda be§i zahir ve besj batin olmak (izere on hasse ve 
kuvvet vardir. Zahiri kuvvetler, "samia" (isjtmek) ve "basira" (gormek) ve 
"§amme" (koklamak) ve "zaika" (tatmak) ve "lamise" (temas etmek)dir. Ha- 
vass-i batine dahi, "hiss-i mu§terek", "hayaT, "mutasarnfa", "vahime" ve 
"hanza"dir. Bu be§ zahiri havass yekdigeriyle "hiss-i musterek"te birlesjr. Zi- 
ra bu havass-i zahire ile haricten alinan mahsiisati bu "hiss-i mu§terek" ahz 
ve idrak edip, diger havass-i batinenin hepsine isti'dadlanna gore tevzi eder. 






AHMED AVNl KONUK 

Binaenaleyh havass-i zahire "hiss-i mu§terek"te birbirlerine muttasil olduk- 
lan gibi, havass-i batinenin cumlesi de bir asildan ne§v u nema bulurlar. Bu 
beyt-i §erffin yukariki beyitlere rabti budur ki: Koku kuvve-i §amme vasita- 
siyla alinir; ve gormek kuvve-i basiramn hassasidir. Vaktaki bir kuvvet bir 
§eyde mustagrak olursa, o istigrakin zevki, bu kuvvetlerin sahibi olan viicu- 
dun hey'et-i mecmuasina sari olur. Bu ma'na gayet ince ve zevkidir. Mesela 
insan goziinu kapayip, gayet keskin giil kokusunu duysa, gulii goriir ve glil 
§erbeti ioer gibi bir halde bulunur. Binaenaleyh kuvve-i §ammenin istigrakin- 
da kuvve-i basiramn rii'yeti ve kuvve-i zaikanin lezzeti birlesjr. Bunun igin 
Resul-i Zi§an Efendimiz namazda alem-i hakikatin ravayih-i tayyibesini me- 
§amm-i cam ile hissettikieri vakit, ruh-i kiillf-i alilerinin goziine de ma'suk-i 
hakikfyi mu§ahede lezzeti hasil olur idi. 

Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri buyururlar ki: "Be§ histen mu- 
rad, kalbe mensub olan hislerdir. Ya'ni havass-i batmedir. Ve bu hisler, kuv- 
ve-i ilmiyyeden ne§v u nema bulmusjardir. Zira mazhar-i ism-i Alim'dir. Bu da 
asl-i alfdir. Ve cenab-i Mevlana ebyat-i atiyede bu hisleri beyan buyururlar." 

3j^t (s*^" ipH _/* ^J (_c*J ^* ^J~* (_s*^ Oji J^u Oj5 

3226. IZirinin huvveti hakinin huvveti olur; hakisine her hiri saki olur. 

Bir hissin kuvveti galib olursa, diger baki olan hislerin de kuweti olur ve 
miitebaki kuvvetlerin her birisine saki olur. Ya'ni hayat suyunu saky eder. 
Nitekim yukanki beyitte izah olundu. 

\j (3-L/3 ^j* «J^p J-5 tjr^ \j <j£*£- *^j* «^ OJ^S 

3227. Qozun cjormesi aski ziyade eder; ask gozde sidhi ariirir. 

His gozuniin gormesi a§ki ve muhabbeti ziyade eder. A§k kalb goziinde sid- 
ki ve dogrulugu artmr. Mesela enbiyanin mu'cizati ve evliyamn keramati his 
goziiyle goruldiigu vakit, o mu'cize ve keramet sahibine bu havanki mu§ahe- 
de edenlerin a§klan ve muhabbetleri ziyade olur ve bu ask onlarin kalblerinin 
goziinde ahval-i enbiya ve evliyamn sidki ve dogrulugu hakkindaki kanaatle- 
rini tezyid eder, Nitekim emir, Ibrahim b. Edhem hazretlerinin kerametini gor- 
dugii vakit ona aski ziyadelesti ve onun halinin sidki kalbinin goziinde yerlesti. 

*j* of u^y <-^ L> h^*- *j^ <y a~*- j* frt^j'^aj <3j-* 

3228. Sidh muhakkak hissin uyanikligi olur. Uiislere zevh munis olur. . 



c m° 



MESNEVI-I §ERfF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 



Kalbde hasil olan sidk dahi muhakkak her hissin uyanikhgini ve Hak'la 
kiyammi bilmesini mucib olur ve bu suretle her hisse kendi men§e'i olan si- 
fat-i Hakk'i bilmek zevki munis olur. 

C& v^ jj^. ^j^ <j»\y~ ^^ jj~* j^ 
Havass-i arifin gayb gdriicu nur ile munewer olmaga bastemasi 



3229. Uaktaki hir his gidiste hagi g-bzlii, miltebaki hisler hep muhe&del olur. 

Bir kimse havass-i zahire ve batinesinin hiikmu ve te'siri altinda oldugu 
halde bir insan-i kamilin terbiyesi altina girip, o kamilin tertibi dairesinde riya- 
zat ve mucahedat ile me§gul oldugu vakit, alem-i gayba perde olan bu havas- 
tan biri yirtilir ve o his alem-i gaybm miika§efesi zevkinde mustagrak olursa, 
diger hisler dahi yirtilip tebeddiil eder ve alem-i gayba muteveccih bulunur. 

3230. Uaktaki hir his maksusattan aayriyi cprlu, gayba mensuh olan sey hiitiin 
hisler iizerine zahir oliu. 

Vaktaki ism-i Zahir'in mazhan olan bir hissin perdesi yirtilip ona bu mah- 
sus olan esja-yi kesifeden ba§ka bir §ey ve mesela ism-i Batin'in mezahiri 
olan suver-i misaliyyeyi musahede etti, bu gayba ve batina mensub olan §ey 
butim hislere de zahir olur. Ya'ni salik alem-i gayba blitun havassi ile dahil 
olur, havassinin bir kismi igeride ve bir kismi di§anda olmaz. 

3231. Uaktaki siimden hir koyun irmahtan strait, hindenahyh hirhiri arlinca 
o tarajian heysi si$rarlar. 

Havassin bu hali, bir koyunun suruden aynlip irmaktan atlayarak oteye 
gecmesine benzer ki, koyunun birisi atlayinca digerleri de birer birer onun ar- 
kasmdan atlarlar. 






rj2^ AHMED AVNt KONUK 



ti\jf ^j>\ £_j>-\ jl !>>■ ji d\ji lj C— <l_p- OUjL-j? 

3232. f7iavassimn- koyunlanni sur; M ahrace'l-mer' a" dan olan otlakta oilatl 

Bu beyt-i §erifte, J^Ji £>i ^ilfj ^ V j ^ <j;jJf> ^/jli jk ^JJi jM ju'j 'pl-i £~- 
(A'la, 87/1-4) ya'ni, "Cemf-i meratib-i muka'yyedesinin fevkinde olan Rabb-i 
mutlakin zatim, bu mukayyedattan tenzih et! oyle Rabb-i mutlaktir ki, e§- 
yayi halkedip, kemal-i intizam ile tesviye etti ve hepsinin isti'dadina muva- 
fik ihtiyacatini takdir edip, kendi sirat-i miistakimlerine hidayet etti; ecsamin 
tagaddilerine lazim olan zahin mer'alan ve ervahin tagaddilerine muktezi 
olan gaybi mer'alan zatindan gikardi!" ayet-i kenmesine i§aret buyurulur. Bu 
ayet-i kerfmenin nuzuliinden sonra Resul-i zi§an Efendimiz bu tesbih hak- 
kinda, ^j*- j» u^u*-i ya'ni, "Bu 'siibhane Rabbiye'1-A'la' tesbihini secde- 
lerinizde yapimz!" buyurdular, Cenab-i Pfr efendimiz "mer'a"yi, mer'a-yi 
gaybi ma'nasina almisjardir. Zira alem-i gaybden olan "alem-i misal-i mut- 
lak" berzahtir. Havas koyunlan alem-i kevn irmagindan alem4 misal 
mer'asma atlarlar; ondan sonra Hakk'in ke§fi kadar, hakayik-i e§ya, ya'ni 
a'yan-i sabite giilzanna girerler. 

3233. Ta ki or acta siinbiil ve reyhan otlasinlar; td ki hakayik giilzanna yol go- 
iiirsunler! 

Ta ki o havassinin koyunlan o alem-i misal-i mutlakta, ruhani olan stin- 
biil ve reyhani otlasinlar ve oradan Hakk'in inayeti ve ihsani kadar, hakayik 
giilzan olan ilm-i ilahf gulzanna yol bulsunlar! 

3234. Uier hissin, hislere peygamber olsun; hiitiin hisleri cennete $eksin! 

Bu beyt-i §erif iki vecih ile izah olunabilir. Birinci vecih; "Kendisine alem-i 
gayb munkesjf olan herhangi bir hissin, senin diger hislerine de o alemden 
haber verici olsun ve onlari sifat ve zat cennetine ceksin." Zira bir his bir §e- 
yin mu§ahedesinde mustagrak olursa, diger hisler de ona tabi' olur. Nitekim 
yukanlarda izah olundu. Ikinci vecih budur ki: "Alem-i gayb munkesjf olan 
senin her bir hissin, bu alem-i kesifte miistagrak olan kimselerin hislerine o 
alem-i gaybden haber verici olsun ve onlann biitun hislerini sifat ve zat cen- 
netine ceksin." 



*$$& 



MESNEVf-1 §ER1F §ERHl / IV. CtLT • MESNEV1-2 



Malum olsun ki, "cennet" ulema-i zahir istilahinda, dar-i ahiretin ma- 
kamat-i mutenezzehe ve makamat-i tayyibesidir. Ve bu makam, efal-i ha- 
sene ve a'mal-i salihanin cennetidir. Ef al ve a'malin azligi ve coklugu i'ti- 
bariyle bu cennetin derecat-i mutefavitesi vardir. Urefa derier ki, bu efal ve 
a'mal cennetinden ba§ka da cennetler vardir. Onlara "cennat-i sifat" derier. 
Ve o cennet, abdin sifat-i kemaliyye-i ilahiyye ile ittisafi ve ahlak-i ilahiyye 
ile tahallukudur. Bu cennet dahi ehl-i kemalin meratibi hasebiyle mutefavit- 
tir. Ve bunlardan ba§ka da cennetler vardir ki, onlara "cennat-i zat" derier. 
da ibad-i hassina, Rabbu'l-erbab olan Allah-i Zulcelal hazretlerinin ve her 
birinin erbab-i miiteferrikadan kendisine aid olan rabbin tecellf-i zat ile zu- 
hurundan ve abdin zatta, kendi zatinin mahvi ile o cennetlerde istitanndan 
ibarettir. 

3235. Diisler senin hissine hakikaisiz ve dilsiz ve mecazsiz sir soylerler. 

Yukanda izah olunan vech-i evvele gore, senin alem-i gayba dahil olan 
hissin, senin diger hislerine de hakikat ve mecaz nisbetlerinden an lafizsiz ve 
ibaresiz sir soylerler. Ya'ni o miisahedenin zevkini, hissin diger hislerine giy- 
dirmek suretiyle soyler ki, buna "olmak" ve "bulmak" derier. Ikinci veche go- 
re, senin alem-i gaybi mu§ahede eden hissine, suver-i kesifenin mu§ahede- 
sinde mustagrak olan ba§kalannm hisleri, hakikat ve mecaz i'tibaratmdan 
an, bi-harf ve savt soylerler. Ya'ni, sen onlann mezahir-i ilahiyyeden birer 
mazhar olduklanni arif olursun ve onlardan esma ve sifatiyla zahir olan Hak, 
senin hissine onlann hislerindeki esrar zuhurunu soyler. 

* 

3236. Zira bu hakikat tevilleri kabul edicidir; ve bu tevehhiim tahvulerin ma- 
yasidir, 

Zira lafiz ve ibare ile hakikata dair soylenmi§ olan sozler, havass-i zahir 
ve batinelerinin te'siri altinda bulunan kimselerin te'villerini kabul eder. Ve 
bu tevehhiim olunan te'viller dahi tahvillerin ve temsillerin ash ve maya- 
sidir. Mesela ulema-i zahire Hakk'in e§yada "ihata-i zatiyye"sini kabul ede- 
meyip, "ihata-i ilmiyyesi vardir" derier. Zira eger ihata-i zatiyyeye kail ol- 
salar, esjada habis ve tayyib §eyler bulundugundan, "Hakk'in habis e§ya- 
da da sereyan-i zatiyyesi lazim gelir; bu ise §enaattir" derier. Bu sebeble, 



(^^ 



AHMED AVNl KONUK 

1^ ^ JSC Z\ (Fussilet 41/54) ya'ni, "Allah Teala her §eyi kaplamistir." 
ayet-i kerfmesini, "bi-ilmihi" ["ilmi ile"] ile te'vil edip, -ul« J*-**. ^ J^ *% 
ya'ni, "Allah Teala her §eyi ilmi ile ihata etmistir" derler. Ve onlann bu te'vil- 
leri kendi tevehhumleri olup, birtakim tahyfllerin ask ve mayasi olur. Ve te'vi- 
lat ve tahyflat maarif-i hakikiyye yolunu baglar. Ve onlann bu te'vflati ha- 
vass-i zahirelerinin hiikmu altinda zebun olduklanndan ileri gelir. Zira haki- 
kat-i vticud e§yanin kayyumudur. Ve iyi ve kdtii ancak viicudat-i izafiyye- 
nin i'tibaratmdandir. Hakikatta tiyb ve hubs yoktur. 

3237. O hakikat ki iyandan ola, araya hi$bir ie'vil sicjmaz. 

hakikat ki, kesjf ve mu§ahede suretiyle vaki' ola, araya bu gibi teveh- 
hiimat ve te'vilat ve tahayyiilat sigmaz. Ya'ni, salikin vticudu esjadan bir 
§eydir. Vaktaki salik Hakk'in sereyan-i zatisini ke§fen kendi viicudunda mii- 
§ahede eder, artik onun nazannda ulemanm te'vil ettikleri mute§abihat-i 
Kur'aniyyenin te'viline mahal kalmaz. Zira onun ilmi zevki olur ve havassi- 
nin verdigi ilimler bertaraf olur. 

Jj y j\ jJ*LJ \j L$SJ$ jA Xti y if^* f-O-U lg~«^- OJi^- 

3238. Uakiaki her his senin hissinin bendesi oldu, muhahkak jeleklere senden 
firak olmaz. 

"Bud" kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, Burada firak ve aynhk 
ma'nasinadir. "Vaktaki senin hissin hakikat-i vucudda fani ve mustagrak ol- 
du, artik viicudat-i izafiyye alemindeki hislerin hepsi senin hissinin bendesi 
ve tabi'i oldu. Zfra bu mertebede vahdet-i viicud sirn zahir oldu ve senin ki§r 
mesabesindeki senligin kalmadi ve senden zahir olan ig mesabesindeki 
ma'na Hak oldu. Binaenaleyh havass-i zahireye nazaran senin viicudundan 
ayn goriinen feleklerin senden aynligi olmaz; senin vucudunla onlann viicu- 
du arasinda vahdet hasil olur.'* 

3239. ^Vaktaki kabucjun mulkiyyetinde bir dava aiiii, i$ kimin nlursa kabuk 
onundur. 

Bu vucud-i izafi kabuk; ve vucud-i hakiki ig mesabesindedir. Kabugun 
mulkiyyeti hakkinda bir da'va vaki' olsa, ig kimin mulkii ise kabugun dahi 






MESNEVl-i §ERiF §ERHi / IV. CtLT • MESNEVI-2 • ^8t 

onun miilku olduguna hukmolunur. Mademki ig viicud-i hakikidir ve o da 
Hakk'mdir, su halde senin viicud-i izafmin senin miilkun oldugunu iddia et- 
tigin vakit, ige nazaran bu viicud-i izafmin mulkiyyeti dahi Hakk'in oldugu- 
na hukmolunur. 

3240. <Saman cuvaknda ienazu vakt oldugu vakil, onun danesi himindir, ona 

[3252] . 

nazar etl 
Mesela saman dolu olan guvahn mulkiyyetinde iki kimse, "Senindir, be- 
nimdir!" diye niza' etseler; nazar olunur, onun danesinin ve bugdayinin mul- 
kiyyeti kimin ise samanin dahi ona aidiyyetine hukmolunur. 

A* jj jij <j^- ^ c ~** ^-H c^ y* C-> J J J J c ~* 1 ^ ^* lT* 

3241. Dmdi,feleh kabuktur ve ruhun nuru i$tir. ^Bu zahir dir, o haft ^undan 
haymal 

Felegin bu suret-i kesffesi ism-i Zahir'in mazhan olup, kabuk mezabesin- 
dedir. Ruhun nuru ism-i Batin'in mazhan olup, ig mesabesindedir. Binaena- 
leyh bu felegin sureti havass-i hamse-i zahireye a§ikardir ve o ruhun nuru bu 
havassa gizlidir, idrakini bundan kaydirma! 

3242. Cisim zahir, ruh mahfi gelmiftir, cisim yen gtbi, can el gibidir! 

>j>. 6 J J J j c^ J ^f ^ ** J ^^ cjj j ] ^ & 

3243. JTlkd dahi ruhUin daha mahfi olur. Diis ruh tarafina daha cabuk yol 



Mesela cism-i hayvani hareket edince, his onun ruhu oldugunu idrak 
eder. Fakat akli var midir yok mudur, bunu o hareketten idrak edemez. Zfra 
akil ruhtan daha mahfi bir mertebededir. Nitekim buyururlar. 

C— I dA^f 1 Ji^j <S" ^yUj jit C~%-l oXj ^Uj (^ ^*~&- 

3244. H^ir harehet goriirsen, hilirsin hi diridir; hunu hilmezsin hi, ahildan dolu 
mudur? 

3245. Ta hi mevzun harehetler zahir olur, hahir hareheti ilim ile alhn ya-par. 






AHMED AVNi KONUK 



cismin hareketi evza'-i muhtelife-i mevzunede ve nizam dairesinde ol- 
dugunu goriirsen, onun bakir gibi kiymetsiz olan hareketini, o akil ilim ile 
altin mesabesinde kiymetli ve muntazam yapar. Zira her hareket akl-i zati 
eseri degildir. Nitekim makinelerin hareketi kendilerinin akhyla degildir. Bi- 
naenaleyh o hareketler makinelere nisbetle bakir gibi kiymetsizdir. Fakat 
insanin akil dairesindeki harekati ma'nali ve kiymetlidir ki, onun akh ve il- 
mi ile olan hareketleri, bu makinelerin harekat-i muntazamalanni viicuda 
getirmistir. 

<JL~~J> Lap aS" \j y J* Jbl *_gi C~wO JU*I QX*\ c-wL« <3lj 

3246. Blin efali miinastb gelmekten dolayi, sana muhakkak unlay i$ gelir ki, 
akil varckr. 

zi-ruh olan kimsenin elinden sadir olan ef alin alem-i zahirin isterine 
munasib gelmesi sebebiyle, sende o zf-ruh olan kimsede akil bulunduguna bir 
anlayis. gelir. 

3247. Uahyin ruhu aktUan daha aizli olur. 2Sra ki o gayhdir, o ha§iandir. 

"Vahyin ruhu"ndan murad, hakayik-i e§ya olan a'yan-i sabitedir. Zira vii- 
cud-i hakikinin tenezziilati meratib iizerinedir. Hak Teala ilm-i ilahisinin suret- 
leri olan bu a'yan-i sabite ile zatini ortmus. ve kendi zatini kendi zati ile bu 
a'yan-i sabite arkasindan musahede buyurmustar. Ondan sonra gayriyyet li- 
basiyla mertebe-i ervaha tenezzul edip, bu ervahta ne melek ve ne de be§er 
muttali' olmayacak surette ortunmu§tur. Ve ondan sonra da alem-i miikevve- 
nat perdeleri arkasinda, agyardan hicbir kimsenin vakif olamayacagi vecih ile 
istitar etmistir. Bunlann hepsi, J*- JUofj (Fecr, 89/30) ya'ni, "Benim cenne- 
time gir!" ayet-i kenmesinden miistefad olan ma'naya gore Cenab-i izzetin 
kendi zatma izafe buyurdugu cennetlerdir. Ve cennet, setr ma'nasina gelen 
"cenn" lafzmdan miistak olup, bu kelimenin "masdar-i bina-i merre"sidir. 
Boyle olunca, zat-i Hak a'yan-i sabiteden; ve a'yan-i sabite ervahtan; ve er- 
vah ecsamdan naff olmu§ olur. a'yan-i sabiteye ruh-i vahy buyurulmasi 
bundan dolayidir ki; her bir mazhara vaki' olan tecelliyat-i Hak kendi ayn-i sa- 
bitesinden vaki' olur. Bu tecelliyat ilm-i ilahiye miistenid oldugundan, vahiy- 
dir. Bu i'tibar ile, ma'na-yi vahiy umumfdir. Enbiyaya vaki' olan vahyin deli- 
li. ^y- [f-'j ^i ^ k *.$ cf '<M K> (Necm, 53/3-4) ve J*j £ J^ J\ ^fc 



c ^tf ) 



glpr^ MESNEVI-1 §ERtF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVl-2 • 

(Necm, 53/10) ve emsali ayat-i Kur'aniyyedir. Ve e§kryaya olan vahyin delfli, 
l^'Uji J] o^J "a^C^\ d(j (En'am, 6/121) ya'ni, "Muhakkak §eyatin kendi 
dostlanna vahyederler."; ve hayvanata olan vahyin delfli J^Ji J\ cX.j ^jj 
(Nahl 16/68) ya'ni, "Rabbin bal ansma vahyetti." ayet-i'kenmeleridir. Ve 
a'yan-i sabite arasinda, tefazul-i esma hasebiyle tefazul ve temayiiz oldugun- 
dan, vahiyier arasinda da fark vardir. Bu beyOi §erffte beyan buyurulan "ruh-i 
vahy", enbiya (aleyhimu's-selamja kendi hakikatlarmdan vaki' olan vahiydir. 
Bu mukaddime anla§ildiktan sonra, beyt-i §erffln hiilasa-i ma' nasi boyle 
olur "Run cisimden gizli; ve akil ruhtan gizli ve "ruh-i vahy" olan a'yan-i sa- 
bite-i enbiya dahi akildan gizlidir. Zira ervah-i vahy olan a'yan-i sabite me- 
fatihul-gaybdir. Ve bu mefatihul-gayb dahi suver-i ilm-i ilahi olup, hakika- 
tul-hakayik olan Zat-i Uluhiyyet canibindendir ki, akildan ahfa oldugu icin 
onu akil idrak edemez. 

3248. S^kl-v £%hmed hir kimseden gizli olmadi; O'nun vakyinin ruku her ca- 
nin miidreki olmadi. 

Hatem-i Enbiya Ahmed (aleyhis-salatii ve's-selam) Efendimizin akl-i ail- 
si, bu alem-i surette muvafik ve muhalif olan kimselerden gizli olmadi ve 
herkes onun akhmn kemalini tasdik etti. Fakat onun vahyinin riihu olan 
ilm-i ilahi her can tarafindan idrak olunamadigindan, birtakim kimseler ken- 
di akl-i nakislanyla i'tirazata ve tenkfdata kryam ettiler. 

3249. Uahye mensub olan ruhun dahi miinasibleri vardir; akil anlayamaz zi- 



ra o azxz qei 



m 



Vahye mensub olan ruh ki, ilm-i ilahidir, bu alem-i surette o ilmin taalluk 
ettigi munasib ef al ve ahkam vardir. Akil bu ef'al ve ahkamm sirnni anlaya- 
maz, ters goriir. Zira o ilm-i ilahinin mertebesi yiiksektir ve azizdir. 

3250. Cjah delilik tjoriir, fjah hayran olur. JZira ki, nihayei o, o olmajja mevkuftur! 

Akil o ef al ve ahkami gah delilik goriir ve gah netayic-i musibesini gormek- 
le hayrette kalir. Zira ki o ruh-i vahye lttila' zevke mevkuftur. akil, o ruh-i 
vahyde mtistagrak ve rani oluncaya kadar tevakkuf eder ve hayrette kalir. 



AHMED AVNl KONUK 

jJS J*-Xj5 j.5 ^jj ^^y (Jap > j*^*" J I** I l?^* - ^* ^y? 

3251. ZRizu'in fiillerinin miinasibi gibi ki, uMusanin akli onun c}oru$unde 
hulandi. 

Nitekim Hizir'm, ruh-i vahye mensub olan fiillerinin vech-i munasiblerini 
idrak hususunda kemal sahibi olan Musa (as.) in akli, o efali gordiigu vakit 
bulandi. 

Malumdur ki, sure-i Kehfte kissasi beyan buyuruldugu iizere, Musa (a.s.) 
emr-i ilahi ile Hizir'a miilaki oldu. Ve Hizir (a.s.) bir cocugu oldurdii ve mail-i 
inhidam olan bir duvan lslah etti ve bir gemiyi deldi. Musa (a.s.), zahir-i stri- 
ata nazaran, bir giinahi olmayan cocugun oldiirulmesine ve bila-sebeb-i zahiri 
geminin delinmesine i'tiraz etti; ve ihtiyaglan oldugu halde duvarin bila-ucret 
lslahini tenkid buyurdu. Ve Hizir (a.s.) onun her bir i'tirazina kar§i, Jj] JJ jajji 
\jr# ^ {.fLz J (Kehf, 18/75) ya'ni, "Ben sana demedim mi ki benim ile bera- 
ber olmaga sabredemezsin?!" dedi Ve &y\ ^ dfo £ (Kehf 18/82) ya'ni, "Ben 
bunlan kendi emrimden yapmadim!" diyerek, her bir fiilin sebebini ve sirnni 
ona izah etti ve ondan sonra da aynldi. Kissanin tafsilati tefsfr kitaplannda ol- 
dugu gibi, bu husustaki esrar ve hakayik dahi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Muse- 
vi'de cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddm-i Arabi hazretleri tarafindan beyan bu- 
yurulmustar. Ve cenab-i §eyh buyurur ki: "Hz. Musa ile cenab-i Hizir'in ilim- 
deki kemallerine ve edeb-i ilahiyi hakkiyla ffa etmelerine bak. llimdeki kemal- 
leri, yekdigerinin ilm-i zevkisine mudahele etmemeleri ve edeb-i ilahiyi hakkiy- 
la ffa etmeleri dahi, meratib-i viicudun ahkamma riayet etmeleridir. Ve Hz. Mu- 
sa'ya i'tiraf eyledigi hakikat hususunda insafma nazar et ki, *U\ ^ ^ J* \i\ 
lit ,j^i V aUi *Ci* ^ j* cJ j cJ u*; V ya'ni, "Allah Teala bana senin bilmedi- 
gin bir ilmi talim etti ve sana da benim bilmedigim bir ilmi ta'lim etti" dedi;" 

j) 1 Jl>- J>>y dyr ^y J~> j\ JUil >j* ^ ^~* U U 

3252. Onun efali miinasebetsiz goriindii. Qiinku cAiusanin indinde onun ka- 
li olmadt. 

-U«j>-jI <j\ c^~*S sy- ^y Ji^ *^ s^f- j* *y* tiy? ^y Jas- 

3253. uVlademki <J\husanin akli gaybda bend ola, ey azxz muhakkak bir si- 
$anm akli kimdir? 

Ulu'1-azm bir peygamber olan Musa (a.s.) in aklinin gaybda baglanmasi- 
nin hikmeti budur ki; enbiya (aleyhimu's-selam) hin-i da'vette "sirr-i kader- 






MESNEVM SEFtfF §ERHl / IV. C1LT • MESNEVf-2 • ^^ 

den mahcublardir ve a'yan-i sabite alemi onlardan ortulmu§tur. Zfra bu alem 
kendilerine meksuf olsa, da'vette kendilerine rutur vaki' olur. Qunku olan ol- 
mus. ve biten bitmistir. Halbuki ind-i ilahfde hiiccet-i baliga sabit olmak igin 
bu alem-i ef aide da'vet-i enbiya lazimdir. Binaenaleyh nubuvvet halka ve 
velayet Hakk'a taalluk ettigi igin, Hz. Hizir'in zevkinde ilm-i velayet; ve Hz. 
Musa'mn zevkinde de ilm-i nubuvvet galib idi. Imdi, Hz. Musa gibi bir ne- 
biyy-i zfsanin akli, gaybde, ya'ni sirr-i kadere taalluk eden ilimde baglamp 
kahrsa, artik bir sican mesabesinde olan cismanilerin aklim tasavvur et! 

3254. Dlm-i iaklvdl satmak i$indir; bir mii§teri buldugu vakit ho§ satti. 

Cismanflerin kalbleri sifat-i nefsaniyye ve ahkam-i cismaniyye perdeleriy- 
le kapanmis, oldugundan, onlara kendi hakikatlanna aid olan ulum-i zevkiy- 
ye meghul kalmi§tir. Binaenaleyh onlann ilimleri "ilm-i zevkf" degil, "ilm-i 
taklidi'dir. Ve onlar bu ilm-i taklidfyi bostan dellallan gibi satmak igin tahsil 
ederler ve onlan dinleyecek bir musteri bulduklan vakit, siislu elfaz ile latif 
surette o mu§teriye satarlar. 

3255. Dlm-i tahlukinin mu§terisi Utak'hr; onun vazan daima revnaklidtr , 

Ilm-i tahkikf ve zevkinin mii§terisi Hak'tir. Onun ahm ve satim pazan olan 
kalb daima nur-i Hak'la revnakli ve parlaktir. Ciinku onu satanlar, nza-yi 
Hak igin halka bu kalb pazannda satarlar; ve alanlar da a§k-i Hak ile yine 
kalb pazannda alirlar. Bu ahm ve satimda nefsin dahli yokur. 

3256. ^Du&acji kapanmi$ iken ali$ veri§ i^indedir. uWu$teri hadsizdir, zua 
<JAllah i$tira eiti. 

Dudaklan kapali olup, zahir soz soylemedigi halde kalb pazannda ali§- 
veris. igindedirler. Onun miisterisine nihayet yoktur. Zfra ilm-i zevkfye 
musteri olanlann musterisi Allah Teala hazretleridir. Nitekim ayet-i kerime- 
de, iiii J^J di J^V.fj j^lli o^pi '^ JJz,\ iii 01 (Tevbe, 9/111) ya'ni, "Allah 
Teala mii'minlerden nefislerini ve mallarim cennet mukabilinde istira eyle- 
di" buyurulur. Zfra ilm-i zevkf tevhfd-i hakikiyi intac eder. Ve tevhid-i ha- 



c 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

kM dahi Hak'ta istigraki icab eder. Ve Hak'ta istigrak dahi, emr-i ilahiye it- 
tiba'-i kamili ve nehy : i ilahfden tamamen igtinabi iktiza eder. 

3257. SMLemin dersine melek miisteridir, onun dersinin mahremi seytan ve pe- 
ri decjildir. 

"AdeirTden murad, mutlak Adem (a.s.) degildir. Her "insan-i kamil" bir 
ademdir. Nitekim Hz. Pir bir beyitlerinde ii—u^ jy Jj y> {Jy?** ya'ni, "Her 
veil Adem gibi nur-i Huda'dir." buyururlar. Ve "melek"ten murad dahi ervah- 
tir. Ve "§eytan ve peri"den murad, nefsam ve mekkar olan cismam kimseler- 
dir. Ya'ni, insan-i kamilin hakayik ve maarif-i ilahiyyedeki dersine melek cin- 
sinden olan ervah miisteridir; §eytan ve pen me§rebinde olan cismani ve nef- 
sanf kimseler degildir. Zira onlar bu maarirln ehli degildirler. Nitekim Resul-i 
zisan Efendimiz buyururlar j* jup jjwi ^?\j j ul^j ^ju- js" J* '<*>} ^\ ^ 
j»\j^\ j jJjJUi j ^jbJUi jijUsLi oU*r <d*i Ya'ni, "Him taleb etmek her bir muslim er- 
kek ve kadina farzdir. Ve ilmi ehlinin gayrine vaz' eden, domuzlara altm ve 
inci ve cevahir takan gibidir." Ve yine buyururlar: ^y&\ *\j\ J j-di ^ V 
Ya'ni, "Kopeklerin agzina inci koymayin!" Ve yine buyururlar: ^^ \j&* V 
yjLiU ^ j*, \^/ ^ ^ ^i^Li ^ ^ ;u£u ou yjy-i <ji*i J Ya'ni, "Domuzlann bo- 
yunlanna cevahir takmayin. Zira hikmet cevahirden hayirlidir. Ve o hikmet- 
ten ikrah eden kimse domuzlardan §erlidir!" 

r^rbi?- jL^ c? c^ 1 £ <-^ ^^ r 4 ^ 1 f ^ 

3258. Gy adem, "Enbi'hixm bi-esmdikim" dersini soyle; esrar-i ^Rakk'i mu-ue- 
mu $erh ver! 

Ey insan-i kamil J^CA ^1 '{JC (Bakara, 2/33) ya'ni, "Ya Adem, onla- 
ra kendi isimlerini hab'e'r ver!" emrine imtisalen, talib-i Hak olan canlara maz- 
har olduklan isimlerden haber ver ve esrar-i ilahiyyeyi inceden inceye §erh 
et! Cenab-i Pir'in bu hitabi, nefs-i neffslerine icra buyurduklan mahsustiir. 

3259. Oyle kimse hi, kisa cjorucii olur, televviine gark ve iemkinsiz olur I 

kimse ki, topraktan mahluk olan dimagin idraki ile tahsfl ettigi ilm-i tak- 
lidi dairesinde kisa goriicu olur, televviine gark olur ve renkten renge girer; gah 
iman ve gah subhe iginde kalir ve ilminde ve i'tikadmda asla temkin olmaz! 

^^ 



g|P^ MESNEVM §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "*^P§ 

^iU^ c^U- \j Jfy> jJm\j ,ilL>- (j^W- C«oU- ji ovJij *iiS ^j^ 

3260. (Stfan dedim; zira hi onun yeri toprahtadu . Sicana maa§ yeri io-prak olur! 

Boyle kimselere "sigan" dedim. Zira ki, onun yeri bu cism-i hakf igindedzr 
ve haki olan cismaniyyet alemidir. Onda ruhaniyyet zevki yoktur. Ve sigamn 
e§inip ya§adigi yer topraktir. 

3261. foliar bilir, fakat to-prah alhnda. O her tarafia topracji cak etmistir. 

Bu sigan mesjebinde olan kimse, vakia birtakim yollar bilir. Fakat onun 
bildigi yollar bu cismaniyyet dairesi icindedir, onun haricine gikamaz. her 
tarafta cismaniyyet alemini delik de§ik etmis, ve ulum-i tabiiyyeyi inceden in- 
ceye ara§tirmi§tir! 

3262. Sicana mensub olan nefis ancak loktna rendeleyicidir . Sicana hdcet ka- 
dar bir ahd vender! 

Sigan mesjebinde olan nefs4 insani, ancak hayat-i diinyeviyyesinin ba- 
kasina hadim olan lokmayi didikleyicidir. Eger ilim veya san'at tahsfline sa'y 
ederse, halk arasinda kazanacagi sohretten maddi istifadeler te'min ederek 
miireffehen ya§amak igindir. Ve boyle kimseye Hak Teala hazretleri haceti ve 
gaye-i emeli kadar bir akil verir. 

3263. 3:Zxa ki Uiudavend-i azxz, hacetsiz hicbir kimseye hicbir sey bagislamazl 

Zira ki sahib-i miilk olan Allah Azfmu§§an hazretleri, muhtag olmadigi 
halde higbir kimseye higbir §ey ihsan etmez Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma 
Ffh'te bu hale bir misal getirip buyururlar ki: "Eger bir terziye diilgerin aleti 
verilmis, olsa, ona beyhude bir ytik olur. Qunku terzinin matlubu ve ihtiyaci 
olan alet degildir, " 

3264. (5jjer alemin zemine haceti olmasa idi Ulabbul-<5%lemin hie yaratmaz idi. 

Eger klire-i arzin iizerinde zuhuru mukadder olan mahlukatin, o arz uze- 
rinde yasamak igin isti'dad-i ezelfleri Halik'lanna arz-i ihtiyag etmemi§ olsa 



AHMED AVNl KONUK 

idi fezada avalim-i §ehadiyye-i bi-nihayenin Rabb.'i olan Hahk Teala hazret- 
leri bu kiire-i arzi yaratmaz idi. 

3265. Ue hu hareket edici zemin thuja muhta$ olmasa idi heyhetli olarak yarat- 
mazdi. 

Bu hareket edici olan kiire-i arzin sathinda daglann vucuduna ihtiyag ol- 
masa idi Hak Teala hazretleri o heybetli daglan yaratmaz idi. 

Ma'lumdur ki; sath-i arzdaki daglann vezaifi cografya-yi tabffde ke§f olu- 
nabildigi kadar gosterilmi§tir. Kur'an-i Kerim'de bi-y JuJij (Nebe\ 78/7); 
ya'ni, "Daglan vetedler ve kaziklar olarak yapmadik mi?" buyurulur. Arzin 
ne nevf harekatinda ne gibi bir liizum uzerine daglann halk buyuruldugu, 
zannederim ki ehl-i fen tarafindan tamamiyle ke§folunamami§tir. Cenab-i Pir 
bu beyt-i §erffte, arzin harekat-i muhtelifesine i§aret buyururlar. §imdiye ka- 
dar arzm ke§folunan harekati dbrt nevfdir. 1. Cevher-i arzin ihtizazat-i elas- 
tikiyyesidir. 2. Kendi mihveri etrafinda devren hareketidir. 3. Mahrekinde ve 
gune§ etrafinda devren hareketidir. 4. Hamaiii hareketidir ki bu hareket neti- 
cesinde §emsin ziyasi ve harareti ba'zi mahallere mailen veya amuden gelir. 
Tafsilati ilm-i hey'et kitaplanndandir, 

3266. Ue eger eflake. hacei olmasa idi, yedi jelejji ademden yaratmaz idi. 

Ve eger kenz-i mahff olan viicud-i mutlak-i Hak'ta sabit olan hakikatlan- 
nin viicud-i ayniden zuhura ihtiyaglan olmasa idi Hak Teala yedi felegi vii- 
cud-nlmfden viicud-i ayniye gikanr mi idi? 

Bu beyt-i §erifte, Uli ^(r~ '&* jk &•& (Miilk, 67/3) ya'ni, "0 Allah Te- 
ala ki yedi gogii tabaka tabaka yaratti" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Bu 
yedi tabaka hakkmda muhtelif miitalaalar beyan olunmu§tur. Birisi eski Bat- 
lamyus i'tikadidir ki, semavat kubbe gibi birbirinin iistiinde tabaka tabaka 
yaratilmi§tir. Hey'et-i cedide bu fikri iptal etmi§tir. Hey'et-i cedideye gore, 
Arz'dan ba§ka Gune§'in etrafinda tabaka tabaka olan kendi mahrekleri etra- 
finda donen yedi muhim seyyare vardir. Bunlardan ba§ka bir de Habib Efen- 
di naminda bir zatin beyan ettigi hey'et-i ke§fiyye vardir ki bu hey'et mer- 
hum §evkf Pa§a tarafindan litograrya usuluyle tab' edilmi§tir. Bu hey'et-i 
kesfiyyeye gore, fezada bizim alemimizin tabi' oldugu yedi Gunes/ten mtirek- 






MESNEVM §ERtF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 



keb bir manzume vardir. Ve her Giines/e, Cenubf, Vasati, §imali, Garbf, §arki 
ve Ar§f gibi isimler verilmis, ; ve her birinin etrafinda bizim Gune§'imizin etra- 
findaki seyyarat gibi birtakim seyyarat oldugu; ve her birinin muntazaman 
fezada yekdigerine ve hey'et-i mecmuasimn da §ems-i Ar§f'ye takarruben 
hareket ettikleri; ve ciimlesinin §ems-i Arsj'ye vusulunda, bu yedi kat sema- 
vatin kiyameti kopmu§ olacagi, tafsilat-i sairesiyle beraber beyan olunmusj 
ve Gune§'imizin §ems-i Ar§f ye dogru hareketine, Q JL~J <jj~ ^J^ij (Ya- 
sm, 32/38) "Ve Giine§ kendi mustakarnna dogru cereyan eder" ayet-i keri- 
mesi delil olarak gosterilmistir. Arz'm fevkinde "yedi tank" oldugu, Kur'an-i 
Kerim'deki >i> '^ JJSy St j£j (Mu'minun, 23/1 7) ya'ni, "Biz sizin fevki- 
nizde yedi tank yarattik" ayet-i kerimesiyle sabit ise de, bu yedi tarikin zik- 
rettigimiz miitalaalardan hangisine raci' oldugunu Allah Teala bilir. 

3267. £jiine§ ve <S%y ve hn yildizlar, hacetin aayri ne vakU zahir olurdu? 

Eger zuhurlanna hacet olmasa idi Gune§ ve Ay ve bu yildizlar vikud-i ay- 
nide ve izaffde zahir olurlar mi idi? 

sy cJTlj *ja ol>l> jJS *ji ti^>-l>- U^~* ^^ ^ri 

3268. Dxndi, varliklann kemendi hacet olur; ki$iye hacet mikdan diet verir. 

Ya'ni, ata-yi ilahi ihtiyac dairesinde nazil olur. Binaenaleyh bu vucud-i 
aynfde zahir ve mevcud olan §eylerin kemendi ihtiyactir. Hak Teala her kisj- 
ye ihtiyaci nisbetinde zahiri ve batini aletler verir. Nitekim ayet-i kerfmede, 
^ /a! VJ^ Cj iirp. uju^ %&*o> ofj (Hicr, 15/21) ya'ni, "Bizim indimiz- 
de hazfneleri olmayan bir §ey yoktur- ve biz o §eyi ancak mikdar-i ma'lum 
iizere indiririz" buyurulur. Cenab-i Pir efendimiz Ffhi Ma Fih'te soyle buyu- 
rurlar: "Malum olsun ki, her bir kimse her nerede bulunursa bulunsun, ken- 
di hacetinin yamndadir, hie ondan aynlmaz. Her bir hayvan kendi hacetinin 
yaninda bulunur. §6yle ki; haceti ona babasindan ve anasindan daha yakin- 
dir ve ona multasiktir. Ve onun haceti bir yular gibi kendisini o tarafa bu ta- 
rafa ceken bir bagdir. Halbuki bir kimsenin kendisini baglamasi muhaldir. §u 
halde bizzarure, onu ba§ka birisi baglami§ olur. Mesela sihhati isteyen bir 
kimse kendisini mariz etmemi§ olur. Zira o kimsenin hem marazi ve hem de 
sihhati istemesi muhaldir. Ve kendi hacetinin yaninda bulunmasi, hacetini 
kaza eden kimsenin yaninda bulunmasmi fcab eder. Ve mademki kendi yu~ 






AHMED AVNi KONUK 



Ian ile beraberdir, o halde bu yulan geken kimse ile de beraber olur. Ancak 
onun nazan kendi yulannadir. Onun igin kadr u izzeti olmaz. Eger nazan yu- 
lan gekene olsa idi, bu yulardan kurtulur idi. Ve onun yulan, bu yulan geken 
bulunur idi. Ona yulan yularsiz olarak, yulan gekene gitmedigi ve yulara na~ 
zar ettigi igin takmisterdir. La-cerem, ^')J\ J* 'LJL (Kalem, 68/16) ya'ni, 
"0 bizim arkamizdan yularsiz gelmedigi cine tie, istegi olmaksizin onun bur- 
nuna halkayi takip gekeriz" buyurulur." 

3269. nZinaenaleyh ey muhtac, cabuk hacetini ziydde ei, ta hi cud deryasi ke- 
remde kaynasm! 

Ey Hakk'in niam-i zahire ve batinesine muhtac olan salik, hemen ihtiyagla- 
nm gogalt ki, Hak Teala hazretlerinin kerem deryasi da cud ve atasini dalgalan- 
dinp, cu§ u huru§a getirsin! Nitekim Turkge'de "Allah Teala yag mumu yakana 
yag mumu ve bal mumu yakana da bal mumu verir" darb-i meseli me§hurdur. 

3270. Y)Ol iistiinde hu dilenciler ve her miihiela, hatha hendinin hacetini gosterir. 

Nitekim bu dilenciler ve bu dilencilerden her bir a'za noksanhgina mubte- 
la olanlann yollar iistunde oturmalan halka muavenete muhtac, olduklanm 
gostermek igindir. 

3271. Otorliik ve colaklik ve hastalik ve dert, h\i hdceiten ki$inin merhameii ha- 
rehei etmek icindir. 

dilencilerde goriilen korliik ve golaklik ve hastalik ve dert, onlann mu- 
avenete ihtiyaglanm i'lan eden birer haldir. Onlann bu i'lan-i halileri goren 
adamlann merhametlerini tahrik eder. 

3272. Lrtic der mi hi: x &y adamlar, henim malim vardu ve anhanm vardir ve 
ni metim vardir, harm ekmeh verinl"? 

J*y Ai J^^r ^~~* ^r^ aSoIj J>ja jj? ji j>- CwoL^J pJus*- 

3273. Utah kor sicana goz koymami$hr. 2Xra hi, gida vein ona goze hacet yoktur. 






gpp^- MESNEVf-t §ERlF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

3274. Qozsuz ve basarsiz ya§ayabilii)or . O ya$ ioprak i$inde gbzden farigdir. 

3275. O hirsizkktan gayri toprakian di§anya gelmez. Ta /i-i Uialtk onu htr- 
sizhhian pak etsini 

"Kor sigarTdan murad, ilm-i taklidi ile iktifa edip, cismaniyyetinin takvi- 
yesi igin gah§an ve ruhaniyyetten bi-haber bulunan kimselerdir. Ve onun 
"hirsizhgrndan murad da budur ki, Hakk'in zatina ve sifauna halen ve fiilen 
i§tirak da'vasinda olur ve kendi varligmi miistakil ve sifatini kendisinin bilir. 
Halbuki suver-i alem mevhumdur ve onlarda zahir olan sifat, sifat-i Hakk'in 
pertevi ve aksidir. Ve "Vlicud ve sifat benimdir" demek hirsizhktir. Boyle bir 
kimse, bu cismaniyyet alemi iginde basar-i basfreti kor olarak hakikati gor- 
meksizin ya§ar. Onlar hakikati ru'yetten mahrumiyyete ve hayat-i diinyeviy- 
ye ile mutmain olarak ya§amaga razi olmuglardir. Nitekim ayet-i kerimede bu 
kimseler hakkinda buyurulur: i# i/uiij GjJi Sj^jl ^jj W& dy^j V j>jS\ ji 
bjiiu- L-Cj ^ ^ '^jjf, (Yunus, 10/7). Ya'ni, "§u kimseler ki, bizim likamizi re- 
ca etmezler ve hayat-i dlinyaya razi olup, onunla mutmain oldular. Ve i§te o 
kimseler bizim ayetlerimizden gafildirler.!" Onlann bu cismaniyyet iginden 
ma'na aiemine bastanni gikarmalan ve tahsil-i ilme tevecciihleri, ancak 
ulum-i ilahiyye hazinesinden ulum-i ciiz'iyyeyi galmak igindir. Eger onlann 
bu cismaniyyet aleminden ma'na aiemine tevecciihleri idrak-i hakayik mak- 
sadiyla olmus, olsa idi. Halik Teala hazretleri onlan o hirsizliktan tathir eder 
ve ulum-i zevkiyye ihsan ederdi. 

3276. Ondan sonra kanat hulur ve hir hu$ olur, melaihe gibi jelek tarafina gi- 
derdii 

Boyle bir kimse, bu ulum-i zevkiyye ile cismaniyyet aleminden ruhaniyyet 
aiemine kanat bulur ve onun ruhu ilahi bir ku§ olup, melekler gibi felek-i er- 
vah tarafina ucardi! 

3277 '. her zaman Diudamn §iikur gul§eninde, hiilbul gibi yiiz neva getirirdl 






Sip 3 " AHMED AVNt KONUK 

"0 felek-i ruhaniyyete ugan kimse, her an, ya'ni Huda'nin liitfu ve kahn ile 
tecellisi zamanlannda, §xikur gul§eni icjnde biilbiil gibi oter." Cenab-i Pir "sukur" 
hakkinda FihiMa F'ltitz soyle buyururlar: "§ukur, ni'metleri avlayip baglamak- 
tir. Sada-yi sukrii i§ittigin vakit, tezyid-i ihsana amade olursun. Hak Teala haz- 
retleri bir kulunu sevdikte, ona bela verir. Eger sabrederse derecesini all eder ve 
eger sukrederse onu ber-giizide kilar. Ba'zilan Allah'm liitfuna ve ba'zilan da 
Allah 'in kahnna sukrederler. Onlann her birisi de hayirhdir. Zira sukur bir tir- 
yaktir ki, kahn liitfa tebdil eder. Akil ve kamil, huzur ve bela icjnde Huda'ya 
sukreden kimsedir. Eger muradi derk-i nar bile olsa, bu kimse Hakk'in istifa et- 
tigi kimsedir. imdi, §ukur maksuda isali ta'cil eder. Zira sjkayet~i zahire, sjka- 
yet-i batmeyi tevlid eder." Imdi, o felek-i ruhaniyyete ucan kimse, §ukredip den 

3278. By beni firkin vasiftan kurtarmi§, ey cehennemlijji sen cennetlih e&icisin! 

Bu terctime, "duzahf'deki («^) ya-yi nisbet olduguna goredir. Eger ya-yi 
vahdet olursa, ikinci misra'in terciimesi, "Ey sen bir cehennemi cennet ya- 
picism!" demek olur. Zira nefsin cjrkin sifatlan ates. gibi yakicidir. Ve bu ev- 
safi hamil olan kimse, ici ates, dolu olan bir cehennemdir. Eger bu kotii si- 
fatlar zail olup, yerine sifat-i ruhaniyye gelirse, o kimse ayn-i cennet olur. 
Zira sifat-i ruhaniyyenin her biri bir ni'met-i latif-i Hak'tir. Beyt-i serifte, 
oL> pfjiv aUi Jo-i jbtJji (Furkan, 25/70) ya'ni, "Onlann seyyiatim Allah 
teala hasenata tebdil eder" ayet-i kerfmesine isaret buyurulur. 

j* ^ &* er*- 5 L> J\y**\ LT&JJ jf L& LSH l£* J* 

3279. ^ir i$ yajjma mensub olana aydtnlik korsun; ey Qani, bir hemijje isitme 
verirsini 

"k yagina mensub olan"dan murad, gozdiir. Ve "kemik"ten murad, isjt- 
mek hassasim haiz olan kulagin icjdir. Ya'ni, "Ey Gam, senin fena §eyleri iyi- 
ye tebdil etmenin numuneleri zahirdir! Nitekim, adi bir ic yagina bir ihsan-i 
latif olan rii'yet hassasim ve bir kemik pargasina da isjtmek hassasim koyar- 
sm ve bu giizel ma'nalan bu kesff §eylere baglarsin." 

*- -I Aj \j LM *_$i jixj 4^- (*— "^ ^ 'j ij^ ^ <J^ **T 

3280. O ma'nalarin cisme ne taalluku vardir? Bsitdm anlamanin isme ne ta- 
alluku vardir; 



G £P> 5 



<Pp^ MESNEVM §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^^® 

gorme ve i§itme ma'nalanmn, cisimden ibaret olan bir ic yagi pargasiy- 
Ia bir kemik pargasma ne taalluku vardir? Bunlann o ma'nalara delaleti, is- 
min bir §eye delaletinin nazfridir. Nitekim ismi, "Bir §ahsa veya bir §eye de- 
lalet eden kelimedir" diye ta'rff ederiz. Binaenaleyh isim, o §eyin varhgmi 
i'lan eden bir bayrak mesabesinde olur. Ve bu bayragin delalet ettigi §eyin 
kendisi ve zati ile asla munasebeti yoktur. §u halde isim ordusuz bir sanca- 
ga benzer. Ve ordunun zaferi bayraktan degil, ordunun kendisindendir. Bun- 
dan anlasriir ki, e§yanin zatim anlamamn asla isme taalluku yoktur. 

3281. Jlafjx yuva, ve ma'na kus gtbidir. Cisim umak, ve ruh akan su cjibidir. 

Ma'nalara delalet eden elfaz, kusjann yuvalan gibidir. Ku§un kendisinin 
yuvasi ile munasebeti ne ise, ma'nalann da lafizlar ile olan miinasebetleri 
odur. Ve keza suyun mecrasi olan irmak ile olan munasebeti ne ise, ruhun 
dahi cisim ile munasebet ve taalluku odur. 

3282. O yidiridir ve sen durum dersin. O kosucudur ve sen akijtir dersin. 

"Akif, nefsini hapsedip bir yerde mukfm olmak ma'nasinadir. Ya'ni, "Ruh, 
her an su gibi akip gidicidir; sen ise onu sabit zannedersin. her an-i gayr-i 
munkasimde ihtizaz ve harekat igindedir; sen ise onu cisimde mahbus ve mu- 
kirn zannedersin." 

3283. Btjer yartklardun suyun seyrini gormez isen, onun iizerinde yeni yeni cor- 
copier nedir? 

Hind niishalanmn ba'zilannda i^uu yerine i^u (topraklar) ; ve ba'zila- 
nnda u^u- (yer yer) vaki'dir. Ma'na degi§mez. Ya'ni, "Suyun topraklar iize- 
rindeki oyuklardan akip gittigini goremiyor isen, peyderpey getirdigi yeni ye- 
ni gorgoplere nazar et!" 

3284. Senin corcovun, jikrinin suretleridir; bikr olan sehiller yeni yeni erisir. 

Senin hakf cisminde cereyan eden ruhunun uzerindeki gorgopler, fikrinin 
suretleridir ki, onlar her gayr-i munkasimde bikr olarak, ya'ni emsali evvelce, 

^^ 



AHMED AVNl KONUK 



hig varid olmami§ olan yeni yeni §ekillerde kalbine varid olur. Bunlann me- 
nabi'i dorttiir. Rahmani, meleki, nefsani ve §eytanidir. Bu efkar ve havatinn 
hususunda asla senin tasarrufun yoktur. Onlann hepsi, bir sahraya esen riiz- 
gar gibi dort taraftan eser. 

3285. Suuun yiizu ve fikir umaqx ai&iste, aiizel ve cirkin, $or$6-psuz detjuair. 

Akan suyun yiizii, iyi ve kottl gorgopten half olmadigi gibi, fikir limagi 
dahi seyrinde guzel ve girkin havatirdan hall degildir. Rahmani ve meleki 
olan havatir makbul ve hayir; ve nefsani ve §eytani olan havatir ve efkar ise 
merdud ve §erdir. "Vah§" yirtici hayvan ma'nasinadir. Burada girkin ma'na- 
sina kinayedir. 

3286. H^n aktci suyun iizerindeki kisular, gauba mensub olan bagtn uemislerin- 
den kosucu oUu. 

"Kabuklar"dan murad, kalbe varid olan havatir "ab-i revan"dan murad, 
ruh; ve "bag-i gaybf 'den murad, vlicud-i Hakk'in mertebe-i vahidiyyeti ve 
a'yan-i sabite alemidir. "Yemi§ler"den murad, bu vahidiyyet bagmda sabit 
olan hakayiktir. Zira rahmani ve meleki olan havatinn menba'i ism-i Hadi; 
ve nefsani ve §eytani olan havatinn menba'i ism-i Mudill'dir. Ve rahmaniy- 
yet ve melekiyyet ve nefsaniyyet ve §eytaniyyet bu sifatlann suver-i ilmiy- 
yeleri olup, her bin bu bag-i vahidiyyetin meyveleridir. Ve cism-i hakf uze- 
rinde akan su mesabesindeki ruha varid olan havatir, bu meyvelerin kabuk- 
lan gibidir. 

3287. iKabuklann i$ini sn i$inde ara. 3Sra ki su umatja bajjdan cjelir! 

Kabuk gibi olan havatinn igini ve hakikatlanni su mesabesinde olan ru- 
hunun iginde ara. Ve bak ki, bu kabuk gibi olan havatinn, igi bulunan rah- 
maniyyet ve melekiyyet ve nefsaniyyet ve §eytaniyyetten hangisidir ve 
hangi ismin mazhandir? Zira ki bu akici su gibi olan ruh, bag-i vahidiyyetin 
sifat-i Hayat'indan ve Hayy isminden geliyor. Ve Hayy ismi, esmanin 
imamlanndan oldugundan, senin vticuduna tevabi'ini de beraber surukleyip 
getiriyor. 






MESNEVl-t §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



3288. Gjjer sen bu Diayoi suyunun gitmesini aormezsen, irmakia bu nebahn 
seyrine bak! 

Bu beyit, yukandaki 3282 numarali beyitin te'kfdidir. "Eger sen bu haki 
olan cisminde ruhunun mahbus ve akif oldugunu zannediyor ve onun cere- 
yamni goremiyor isen, ruhunun her an iginde yeni yeni bag-i vahidiyyetten 
getirdigi nebat-i efkann seyrine bak!" 

jJS" Jjj jj*z> j^J XS" jj jj&" j2 -kl j> *~j\ dj>r ^ 

3289. Drmacfin suyu cje$iste $ok bol gelirse, sureilerin kabucju ondan -pek $abuk 
cje$er. 

Ya'ni "Bu cism-i hakide ruh-i izafinin cereyani kuwetli olursa, onda ka- 
buk mesabesinde olan havatir suretleri kalbde takarrur etmez ve cabuk akip 
gider." Ubeydullah Ahrar hazretleri^buyururlar ki: "Alaeddin-i Gucduvam 
hazretlerinden, 'Sizin kalb-i §eiifinize Hak'tan gayri bir hadra hutur etmez 
mi?' diye sordum; 'Hayir, ara sira hutur eder' cevabini verip, Mesnevf-i §e- 
nften bu beyiti okudular." 

jlijlp j*«-> j^ Jj^j (t-p ^jj yt~ o^ "*-•-*' j£ { ^\^ j . ^y? 

3290. OMalemki bu irmak gayd hizh cjidici oldu, ariflerin zamuinde gam sa- 

[3301] ., , 

bit olmaz. 

Ariflerin cism-i hakisinde ruh-i izafinin cereyani mademki hizh ve kuvvet- 
lidir, onlann kalblerinde gam denilen duygu sabit bir halde kalmaz. Nitekim 
Hz. Pir Divan-i TCeMlerinde bu hal-i §enflerine §u beyitte i§aret buyururlar: 

"Gamin nc mecali vardirki, bizim adtmizi ansm; el girp ki, bizgamdan vegam- 
hardan farigiz!" 



3291. Uakidki gauetle dolu ve acul ollu, binaenaleyh ona suyun cjayri sigmaz. 

Ya'ni, zahirf irmagin mecrasinda su gayet bol olur ve siir'atle akarsa, uze- 
rinde corgop kalmaz ve hepsi siir'atle gider; ancak mecrada be^- 1 - v e bol su 



(^Cg) 



AHMED AVNl KONUK 

kahr. Bunun gibi, ruh-i izaff ahkami arifin vucudunda §iddetle can olursa, as- 
la kalbinde gorgop mesabesindeki havatin birakmaz; ancak ruhun kendi ka- 
lir ve her an iginde bu safiyet dairesinde cereyan eder. 



Bir yabancmm §eyhe ta'n etmesi ve 
§eyhin mundinin ona cevap vermesi 



3292. O bin bir $eyhe tohmet koydu, dedi ki: "O kotiidiir ve dogru yolda de- 
gildir. 

Yabanci bir kimse bir seyhi kabahatli addedip dedi ki: "0 §eyh fena bir 
adamdir ve efali ve harekati §enat dairesinde degildir." 

3293. <§araf v^v&dXx ve miirai ve kabtstir; miirullere nerede yardimci olur 1 . 

3294. O biri ona dedi: ^Bdebe akil tut! ^iiyuklere boyle zan akd olmazf" 

"Hired", ha'nin kesri ve ra'nin fethiyle, akil ma'nasinadir. Burada zaru- 
ret-i vezin igin ra'nin siikunuyladir. Hind nushalannda "hired" yerine "hord" 
(>jj+) vaki'dir, "Layik" ma'nasinadir. Bu surette ma'na, "Boyle zan biiyuk- 
lere layik olmaz!" demek olur. Ya'ni, "0 §eyhe i'tiraz eden yabanci kimseye, 
§eyhin mliridi dedi ki: 'Ma'na aleminin biiyuklerine karsj boyle su'-i zan la- 
yik olmaz ve kar-i akil degildir.'" 

3295. Ondan uzak ve onun evsafindan uzahhr Ki, onun safv bir selden bula- 
nik olsunf" 



*$$&> 



MESNEVI-I §ERfF §ERHl / IV. CiLT • MESNEVf-2 • *^S[ 

"Senin soyledigin fenahklar §eyhin zatmdan uzak ve onun evsaf-i cemf- 
lesinden uzaktir ki, onun sM olan ruhunu ve kalbini bir hata ve ma'siyet se- 
ll bulanik ve zulmani bir hale getirsin!" 

3296. *6hl-i Diak iizerine hoyle buhidn koyma. JLua hu senin hayalindir, yap- 
racjt $evirl" 

"Ehl-i Hakk'i ehl-i nefse kiyas edip, boyle iftira etme. Zira senin bu soy- 
ledigin sozler kendi hayalindir. Eger onlardan zahir goziiyle muhalif-i §er' 
goriinen bir hal sudurunu goriirsen, o halin zahirine bakmaj kitab-i vii- 
cudun zahir yapragim gevir de batinina bak!" Nite(kim) Hizir (a.s.) zahirde 
bir vech-i §er'i yok iken, cocugu oldurdii ve gemiyi deldi ve onlan batinda 
emr-i ilahi ile yapti, hazz-i nefsi ile yapmadi. 

3297. Hr Bu olmaz. Ue eger olursa, ey tovrak ku§u, Oiulzum ^enizi'ne mur- 
darliktan ne horku vardir!" 

"Kulzum", deniz ma'nasinadir. Ve Bahr-i Ahmer'e de Bahr-i Kulzum der- 
ler. Ya'ni, "§eyhin sarap icmesi vaki' olmaz. Ve eger boyle bir hal vaki' olur- 
sa bile, ey ruhu cismaniyyet iginde ucan kimse, Bahr-i Ahmer'in icine biraz 
sarap dokulse veya ba§ka bir pislik atilsa, o denizin mulevves olmasindan 
korkulur mu?" 

Malum olsun ki, mii'minler suret-i umumiyyede uc. simf uzerinedir: 

Birisi gaflet-i kamile ashabi olup, cismaniyyet ve nefsaniyyette miistagrak 
olanlardir. Bu hale "kable'1-cem' fark" derler. Bu taife, §iirb-i hamr ve saire 
gibi ma'siyetleri, hazz-i nefislerine binaen icra ederler. Bunlann enva'i vardir 
ki, kimi bu ma'siyette musirr olup, tovbe etmek aklina gelmez. Ve kimisi zu- 
hur-i ma'siyet akabinde tovbe edip, bu tovbesinde sabit kalamaz, tekrar o 
ma'siyeti irtikab eder*Ve kimi tovbe eder ve bu tovbesinde sabit kalir. Bu si- 
mf ehl-i fmanin avamidir ve ehl-i hicabdir. 

tkincisi, "farktan sonra cem'" halinde bulunan meczublardir. Bunlar zikr-i 
Hak'ta miistagrak ve meslubu'l-akldirlar. Bunlann bir kismini Hak Teala ah-- 
karrw §erxata muhalefetten mahruz tutar ba'zilanni da tutmaz, binaenaleyh 
bunlann arasmda gece ve giinduz bade-i suriden mest olanlar bulunur. Bun- 
lar bu hallerinde ma'zurdurlar. Ve bunlardan havank-i adat zuhur etmis, olsa 
da iktidaya yaramaz. 



AHMED AVNI KONUK 

Ucuncusii, "cem'den sonra fark" halinde bulunan kamillerdir ki, bunlar 
makam-i ir§adda ve halkin mukteda-bihi olduklanndan, Hak onlan ma'siyet- 
ten mahruz tutar. Ancak, ahyanen muhtelif esbab ve hikmete mebnf zahir-i 
§er'a muhalif ef al dahi zuhur edenleri bulunur. Cenab-i §eyh-i Ekber et-Ted- 
bfratu'l-ilahiyye fit Islahi Memleketi'l-lnsaniyye ismindeki eser-i alilerinin do- 
kuzuncu babmda "katib" bahsinde soyle buyururlar: 

yi\ U ,jjii Juu js 'Jb *j 4-i ^J>ji J Uuiil aAju> j Sijj-iJl h~J-\ AiL^jl j {\*y\ d-te- ^/ *^-^ (*J 
4JJI jA jlS" j Jli ^jUJI ( y«*j| JUjj ^V JJ JUi JLli j-p OlS* 01 j «—'j*J^ j** ^ ^ ty Aj - 

\jjjs* ijjti "Ba'dehu katib imamin adline ve onun evsaf-i hasene-i §erifesine 
ve makam-i munifine suru' eyler ve ona tergfb eder. Ba'dehu gerek mergub 
olan haber olsun ve gerek bunun gayri olsun, emrolundugu §eyi zikreder. 
Ebu Yezfd'e, 'Arif isyan eder mi?' denildi; Cj.u* ij-tf Jji^T jiTj (Ahzab. 
33/38) buyurdu." 

§erh; "Ba'dehu katib, imam olan ruhun memleket-i insaniyyedeki adlini ve 
evsaf-i hasene ve §erifesini ve onun makami olan "illiyyin"i beyan eder. Ve 
ondan sonra onun hazira ve badiyesini ya'ni kalbini ve a'zasim imam canibi- 
ne teveccuhe ve makami olan "alem-i illiyyin"e tergib eder. Ondan sonra da 
abdin ayn-i sabitesi ve hakikati iktizasi iizere, mergub olan hayirdan ve onun 
gayn mezmum olan §erden, her ne emrolunmus, ise onu zikreder. Ebu Yezfd-i 
Bistami hazretlerine, 'Arif isyan eder mi?' diye sordular; \jy&* ijo* Jji^i jiTj 
(Ahzab, 33/38) ayetinin kiraatiyla cevap verdi." 

Ubeydullah Ahrar hazretleri Risale-i VaMyye'lerinde §6yle buyururlar 
"§eyh-i Ekber ba'zi musannafatinda yazmisjardir ki, erbab-i ke§fin ba'zilanna 
ma-fi'1-isti'dad miinkesif olup, kendi isti'dadlannda ma'siyet sudur edecegini 
goriirler. Evliyaya gore "ismet" §art olmayip, hukm-i o~>s u ^V ["Kaza ve 
takdir olunan geri gevrilemez"] vaki' olacagmdan, zulmet-i isyanin §uhudun- 
dan ve onun hicabmdan me§gul olurlar. Tovbe ve istigfann o zulmetin mahi- 
si oldugunu yakfnen bildiklerinden, tovbe ve istigfar ile o zulmeti izale etmek 
icin o suretin hemen vukaunu arzu ederler ve p ma'siyeti miirtekib olurlar." 
§eyh Rukneddin Alauddevle hazretleri "Bu soz insani ciir'etkar kilar. Ahvali- 
ni hifzeden ve kendilerini tesvisten siyanet eden kimselere bu sirn izhar etmek 
caiz degildir" diye i'tiraz etmistir. Bu ma'na hakkindaki beyanat, I. cildin 1631 
numarali beytine musadif olan ou \j Jils ^ j\ > J3 >- f dij jA jjLu s> ^>-i* 
beytinde gegti. 

tmdi bu fzahata nazaran, arifin zellati ile ammenin zellati arasmda fark-i 
azfm vardir. Arifin zellati basiret iledir ve onu hukm-i kader ile ister. Ya'ni 






MESNEVf-I SERfF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVl-2 • ^© 

hiikm-i ilahf yerine gelsin diye yapar, hazz-i nefsanf ile isjemez ve zuhurun- 
dan sonra da tovbe ve istigfar eder. Ve bu istigfar onun derecesinin yuksel- 
mesine sebep olur. Avamin zellati ise hazz-i nefsanf hukmiiyledir. 

>j>. j^ j 1 cfi 1 °M ^y <f >jr J*r- j &ti& ^ °~^ 

3298. Dki kulleden ve kii$uk havuzdan a$a<ji degildir ki kaire onu yoldan go- 
tiirebilsin! 

Imam-i A'zam ile Imam-i §afri arasinda, igine pislik du§mekle kirlenecek 
olan suyun mikdan hakkinda ihtilaf vardir. Imam-i A'zam buyurur ki: "Eger 
suyun bir tarafi hareket etmekle mukabil tarafi da harekete gelirse, igine ne- 
caset du§mekle murdar olur." Ve imam-i §aflf buyurur ki: "Suyun mikdan iki- 
yiiz elli §er*i batman olarak iki buyiik kulle, ya'ni testi ve kup gibi kap icin- 
de bulunur, veya bu mikdarda kiicuk bir havuz halinde olursa, igine necaset 
diismekle murdar olmaz." Cenab-i Pir efendimiz kavl-i §afifye isareten buyu- 
rurlar ki: "Insan-i kamil iki kulle veya kiicuk havuz mikdan sudan a§agi de- 
gildir ki onun viicuduna bir katre ma'siyet necaseti bulasmakla irfan ve ke- 
mal tarikindan geri kalsin!" 

3299. £%te§ Dhrahim'e ziyan olmaz. Dier kim hir Otfemrud' dur , Ondan 
kork!" del 

Nemrud kendi mertebe-i cismaniyyetine bakip, mertebe-i ruhaniyye sa- 
hibi bulunan Ibrahim (a.s.)i da ate§ yakacagini zannetti ve o Hazret'i ate§e 
atti. Fakat ates, onun ruhani olan viicud-i §erifmi yakmadi. Imdi her kim cis- 
maniyyet icjnde bir Nemrud mesrebinde ise, sen ona de ki: "Ma'siyet atesjn- 
den kork. Zfra sen heniiz nefsaniyyet ve cismaniyyet ahkami icindesin. Mer- 
tebe-i ruhaniyyete vasil olamadin. Sana o ma'siyet atesjnden zarar vardir!" 

3300. O^efis V^femrud' dur ve akd ve can DiaM'dir; ruh ayndadu ve nefis de- 
[33U] lildedi 



xr. 



Nells Nemrud mesrebindedir ve uluhiyyet da'vasindadir. Ve ruh kendisi- 
nin sifati olan akil ile beraber Ibrahim Halilullah mesrebinde olup, nasil ki Ib- 
rahim (a.s.) ufiul edenleri sevmevip, Rabbii'l-erbaba muteveccih olarak 

^jS/ij oijllji >i ^ ill ^j c-^-j j\ (En'am, 6/79) demis. ve keserat-i alem 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

iginde Rabb-i hakikiyi mu§ahede etmi§ ise, akil ve run dahi oylece hakikati 
miisahede ve rriuayene igindedir. Ve nefis delildedir ve muayene ve mu§ahe- 
de sahibi olan bir delile muhtagtir. 

3301. ^olun hu deltii yolcu icin olur. 2jtra o her dem heyabanda fta& olur. 

Hak yolunda miisahede sahibi olan bu delil, o yolun yolcusu ve saliki igin la-, 
zim olur. Zfra o yolcu bu alem-i keserat sahrasmda Hak ve batil §eklinde zahir 
olan birtakim tecelliyat arasinda gaib olur ve medlul olan Ka'be-i hakikata vasil 
olamaz. Binaenaleyh medlule vusuldan mukaddem delili terketmek fena ve za- 
rarli bir §ey olur. Ancak medlule vusulden sonra delil talebine hacet kalmaz. 

£\J Xbl jLLfclj j JJ.5 j\ {Ay? j pjls*. y>r C~~J \j d%^\j 

3302. Uasillar icin cesm u cerajjin gayri yoktur, ve delilden ve yoldan onlara 
ferny olur. 

Hakikata vasil olan kamiller igin, ancak kalb gozii ve nur-i yakin vardir. 
Zfra onlar rmisahede ashabidir. Ve goriiien bir §ey igin delile hacet olmadigin- 
dan, onlar isbat-i hakikat hususunda delilden farig bir haldedirler. 

3303. visal adami ecjer hir delil soyledi ise, ashab-i cidalin fehmi icin soyledi. 

vasil-i hakikat olan insan-i kamil eger bir bahiste delfl irad ederse, ilm-i 
taklfdf tahsili ile me§gul olan ashab-i cidal ve miinazaranin ruhumunu ten- 
vfr ve bu delil ile onlara hakikati anlatmak igin irad eder. 

3304. y>eni cocuk icin haba 'Hi fi" yapar her ne kadar oram ahh diinydyi olcer 
ise de. 

. Akliyla ve ilmiyle dunyayi olgen bir baba, yeni dile gelen bir gocugu igin, 
gocuk diliyle ona "tf tf ' yapar. "Tf tf \ gocuk dilince konu§mak ma'nasinadir. 
Mesela gocuklara anlatmak igin, suya "buva" ve ate§e "as" ve gidaya "ma- 
ma" ve iyiye "cici", fenaya "kaka" ta'bfrleri kullamhr. 

j\ ^.jf ^j\x> ij^- jd\ £ j)j> j\ ^t jjki »£ ^ 

3305. 6<jer Glifie hir sey yoktur" derse, uluvvden o iistadm fazlt eksik olmaz. 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / IV. CiLT • MESNEVf-2 • "^® 

"Elifte bir §ey yoktur" ta'biri, bundan otuz-kirk sene mukaddem mahalle 
mekteplerinde cocuklara okutulan Elifba usuliidur. Ya'ni, "Eger bir lbtidai 
mektebi hocasi, "Elifte yok, "b" altinda bir nokta" tarzinda cocugu okutmaga 
ba§larsa, o hocanin ilimdeki yiiksek mertebesinden fazlina nakfsa gelmez." 

dJJ* Jjb djy 2>y>- Jbj j\ jj^O «U~j £<*^*J *-^*J j$i 

3306. S^gzi bagli olan $oax$un ta'limi i$in, kendi dilinden disanua $ikmak la- 
zimdir; 

Agzi bagh ya'ni henuz dile gelmemi? dlan bir cocuga dil ta'limi icin, bii- 
yuklerin; ve yeni okumaga ba§lami§ olan bir gocuga da huruf ve kelimatin 
ta'limi igin ustadlann, kendi dillerinden ve ta'birlerinden di§anya cikmalan la- 
zimdir. Zira hadis-i §erffte, ^y^ ^ J* ^ ^yp ^ J* ^-Ui i^JT ya'ni, "Na- 
sa kendi akillanmzin mikdan iizerine degil, onlann akillan mikdan iizerine 
soyleyin!" buyurulur. 

^j» As- j\ y j }jy* Lj U l)JU»I JjLj j\ Jlj jl 

3307. senden ilim ve fen oarenmeh i$in onun diline cjelmen lazimdir. 

Nitekim bir hadfs-i §erffte dahi, ^-ui ,J& j ^ jl. ^.ui J^j oi \jy\ *uVi ^i~ ^ 
f$y* jj* J* ya'ni, "Biz enbiya zumresi, nasin menzillerine tenezzul etmekle 
ve nasa akillan mikdan uzere soylemekle emrolunduk" buyurulur. Ve ayet-i 
kerimede dahi ^y o\~X> Vi Jj^j ^ ul-jI u_> (Ibrahim, 14/4) ya'ni, "Biz pey- 
gamberlerden her bir peygamberi kendi kavminin lisaniyla gonderdik" buyu- 
rulmu§tur. 

3308. Dmdi, hutiin halaik onun yocuhlan cjihidir; nasihai vaktinde pire hu la- 
zimdir. 

Butun halk-i alem insan-i kamilin cocuklan mesabesindedir. Onlara nasi- 
hat ettigi vakit yukanda izah olunan tarz ve usule riayet etmek lazimdir ki, 
onlann istifadeleri husule gelebilsin. 

yz~» OUfijLw u j oui u .jX* <jjj& y) kJ y C)y*4j \ji>y>- *JL~iS 

3309. ^Dedi: s Qit kendini heskin hilica vurma. Sakm vadi$ahla ve sultan ile 

[3319] ; aJ . 



AHMED AVNt KONUK 



§eyhin miiridi, §eyhe i'tiraz eden yabanci kimseye hitaben dedi: "Git bu 
ta'n ve i'tirazin ile kendini bir keskin kilic mesabesinde olan §eyhe garpma ve 
ma'na aleminin padisahi ve sultani olan §eyhe kar§i i'tirazinda inad ve israr 
etme!" Re§ehatii Ayni'l-Hayat nammdaki kitapta mezkurdur ki: Hace Alaed- 
din hazretleri Hicaz'da Abdulkerfm-i Yemeni hazretlerinin huzurunda bulun- 
dugu sirada, bir §ahis Hz. Abdulkerim'e i'tirazen miinazaraya basjar. Abdiil- 
kerim hazretleri Alaeddin hazretlerine doniip, <u, (J ^- ^ \> ya'ni, "Ey 
Arab'in gayri olan zat, bundan beni kurtar!" der. muannid munazir, Hazre- 
te kar§i, "Ben sana zulum mu ediyonim ki, 'Beni kurtar!' diyorsun? Sordugum 
§eyin cevabim isterim!" diye bi-edebane/inad edince, Abdulkerim hazretleri 
celal ile merkama tevecciih edip, "Soracagin ne ise sor!" buyururlar. Merkttm 
derhal yuziistu baygin bir halde dii§er ve Abdulkerim hazretleri de meclisi ter- 
kedip cikar. Bir miiddet sonra merkumu olmiis, bir halde bulurlar. Alaeddin 
hazretleri buyururlar ki, "Bu vak'a uzerine kendi kendime dedim ki; 4 Evliya- 
ullah §efkat ve merhamet sahibi olduklan halde, bu adam hakkinda Hazret'in 
bu muamelesi ne idi?' Bu hatira uzerine Abdulkenm-i Yemeni hazretleri bu- 
yurdular ki: 'Me§ayih, kinindan cikanlmis, iiryan bir kilic gibidir. Bu halk ge- 
lip kendilerini o kilica garparlar. kilicm kesmemesi mumkin olur mu? Yoksa 
me§ayih lutuf ve kerem sahibidirler. Onlann bu hallerine kar§i ne yapsinlar!" 

•^ J ur~* ty- ^ ^ (-rO^ ^ jki £\ ^ ^ u*y~ 

3310. Uiavuz ejjer denize yan vurursa, kendisinin varlijjim kokiinden kopanr. 

Nakis insan havuza; ve kamil insan dahi denize te§bih buyurulmu§tur. 

3311. HSir deniz degildir ki o kenar tuta ki, ta o sizin murdannizdan hulanik 
olsun. 

insan-i kamilin kalbi kenan olan bir deniz degildir ki, sizin gibi nakisla- 
nn ta'n ve zemminden bulansin ve kederlensin! 

3312. O^iifriin haddi ve ol$iisu vardir; §eyhin ve $eyhin nurunun kenan yokturl 

Kufriin haddi ve olcusii olmanin ma' nasi budur ki, kufriin haddi iman 
haddine kadardir, Zfra "iman" denilen ma'na hasil olunca, kufriin ma'nasi 
zail olur. Ve iman hasil oldugu vakit hadd-i kiifur nihayet bulur. Ve keza 



c#wg> 



MESNEVI-! §ERtF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

onun aksi olan fmamn haddi dahi boyledir. Ma'na-yi kiifiir hasil olunca 
imanin haddi biter. Binaenaleyh kiirur ve iman mahduddur. Fakat bu mah- 
dudiyyet-i kiirur ve iman, ilm-i taklidi iginde "ayn"dan mahcub olanlara gd- 
redir. Vaktaki hakikat-i viicud inki§af eder ve kalb goziinde mu§ahede ha- 
sil olur, artik ktifur ve imanm ma'nalan kalmaz ki, hadleri mevzu'-i bahs 
olabilsin! Nitekim bu ma'nayi cenab-i Pir I. cildde 1292 numarah beyitte, 

Jy^jj <1)LU« J*^J ^J L$J~" CX^ *^*-^" J"j^ <-~>\j>*<* *£ j* 

ya'ni, "Her kimin namazinin mihrabi "ayn" oldu ise, onun iman tarafina git- 
mesini ayip bil!" beyt-i §eriflerinde beyan buyurmu§lar idi. lmdi insan-i ka- 
milin hakikati Hak; ve nur-i yakini dahi nur-i viicud-i mutlak olunca, onda 
hudud ve kenar aramak abes olur. 

3313. Uia&sizin oniiruie her ne §ey ki mahd-uMur, la Air. S^llak'in vechinin 
gayri her bir §ey fenadir. 

Hadsiz olan ve mertebe-i mu§ahedede bulunan insan-i kamilin oniinde, had 
sahibi olan suver-i e§ya ve ilim neticesi olan kiifur ve iman la'dir, ya'ni yoktur. 
Onun oniinde Allah Teala hazretlerinin vechinin ve zatimn gayri olan her bir 
§ey hal-i fena icmdedir. Nitekim ayet-i kerimede, j/, '4j JC_> ou h& 'cr* ~£ 
(Rahman, 55/26) ya'ni, "Bu viicud-i mecazi ve izaffde bulunan her bir §ey fa- 
nidir; ancak Rabb-i mutlakimn vechi ve zati bakidir" buyurulur. 

3314. *Jiufur ve iman yoktur, o yerle ki o varlir, zira ki o ictir ve bu iki, renk 
ve kahuktur! 

Hakikat-i Viicud-i Vacib'in, nur-i yakini ile mu§ahede olundugu mahalde 
ve mertebede ne kiirur ve ne de iman nisbetleri kalmaz, Zira iman, muhbir-i 
sadikin haber verdigi Viicud-i Vacib'in vahdaniyyetini bila-miisahede tasdik- 
ten ibarettir. Ve buna "fman-i gaybf' derler. Ve kiifiir, o haberin inkanndan 
ibarettir. Hie subhe yoktur ki, muhbir-i sadikin tasdiki bila-mu§ahede olsa 
dahi bu iman-i gaybi sebeb-i necattir. Zira gorene tabi' olmaktir. Ve onun in- 
kan sebeb-i helaktir. Zira gorenin haber verdigi hakikati setrdir. Fakat ehl-i 
hakikatin "tecelli-i zatf ' ta'bfr buyurduklan tecellinin vukaunda nur-i yakini 
ile miisahede ve muayene hasil olacagindan, artik tasdik ve iman ve kiirur ve 






AHMED AVNl KONUK 

inkar nisbetleri kalmaz. Zira goriinen §ey tasdik ile sabit ve inkar ile menff 
olur bir §ey degildir. Ve o goriinen §ey igtir; ve alem-i hicaba aid olan kufur 
ve iman, o igi orten iki renk ve iki kabuk mesabesindedir. Mesela yesjl kabuk- 
lu bir cevizin igi vardir veya yoktur diye bir ihtilaf hasil olur. Ceyiz kinhp, igi- 
ne hicab olan kabuklan agildigi ve ic meydana giktigi vakit, artik bu ihtilafa 
mahal kalmaz. Zira inkar ile ig zail olmaz ve ikrar dahi igi sabit kilmaz. Imdi 
bu mii§ahede, hadd-i zatinda makbul olan iman-i gaybfnin fevkinde olur. 

C~£J jj j jX>\ ol>- '9\j%r tiy? C~i5"* <?rj Oi i-t^j, ^^* ,y} 

3315. 13u jenalar o Deck' in -perdesi oldu; hcjen aliinda cjizli $era<j opoi 

Bu fanf olan suretler ve nisbetler, o Vech'in ve Zat'in perdesi ve hicabidir. 
Bu hal, legen altinda gizlice yanmakta olan bir lambaya benzer. 

c ~*y^' {} s* cJ> j* ^ J^. c— i^ ji ^>[>**- j> ji\ ^ ^ 

3316. Dmdi hu tenhasi o sunn hicabidir; o sunn onunde hu ten hasi kafirdir! 

Boyle olunca, insan-i kamilin bu cisminin ba§i ve suret-i be§eriyyesi, 
onun sirnnin hicabidir. sirnn onunde bu cisim ba§i ve sureti satirdir. 

Ankaravi hazretleri bu beytin §erhinde buyurur ki: "Bu cismin ba§i, o haki- 
kat sirnnin hicabidir ve o hakfkat sirnnin onunde bu tenin sirn satirdir. Kafir, 
satire derler." Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum ve Imdadullah hazretleri buyu- 
rurlar ki: "0 sirdan murad, ruhtur. Zira ruhun ednas-i cisim igine damns, bulun- 
masi, onun esrar-i gaybiyyeyi idrak etmesine mani'dir." Birinci misra'm so- 
nundaki "sir" (jJ) kelimesi sinin kesriyle okunursa, ikinci misra'in nihayetin- 
deki "kafir" (>iT) kelimesinin fasi dahi kafiyenin tevafiiku igin kesr ile okun- 
mak fcab eder. Ve kafir, satir ma'nasina ism-i fail olur. Fakat ehl-i Furs, "kafer" 
(>IT) kelimesinin fasim mefruh olarak telaffuz ettikleri igin, eger ikinci 
misra'daki >is" in fasi mefruh ise, birinci misra'daki ^ dahi "bas/' ma'nasina 
olarak sinin fethi ile okunmak icab eder. §urrah-i kiram bu ciheti izah buyur- 
mami§lardir. Ankaravi hazretleri birinci misra'daki ^ i terciime ederken, Tiirk- 
ge "ba§" dedigi halde, ikinci ^ i aynen almi§ ve bu nukte me§kuk kalmi§tir. 

Binaenaleyh, fakir terdimede "sir" ma'nasina aldim. Ve bas, ma'nasina olan 
'ser" <"' 1 ' .'julibl gore, "Bu cismin ba§i ve sureti, ruhun ba§imn hicabidir ve o 
ruhun ba§inm onunde bu cismin ba§i satirdir" demek olur. Ve "ser" meyil ve 
v eves ma'nasina almdigma gore, "Bu cismin meyil ve hevesi, ruhun meyil ve 
hsvesinin hicabidir. Ruhun meyil ve hevesinin onunde cismin meyil ve heve- 



5JJC®- MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVf-2 



si satirdir" demek olur. Fakat bahis insan-i kamile aid olduguna nazaran, ter- 
cumede beyan olunan suret daha zevk-averdir. Ve bu beyit, cenab-i Pir'in 

"Bu heykel-i cismam-i adem bir siitre ve nikabdir. Yoksa bizim simmiz btitun 
secdelerin kiblesidir!" 

beyt-i §erffinin naziridir. Ve atideki beyit dahi bu tercumeyi te'yid eder. 

3317. Oidfir kimdir? $eyhin undnmdan gafil olan. Olii kimdir? <$eyhin ca- 
mndan bi-haher olan! 

Yukanda 3314 numarah beyitte, "§eyhin bulundugu mertebede kiifur ve 
iman yoktur" buyurulmus, oldugu halde, burada §eyh icjn isbat buyuruldu- 
guna nazaran tenakuz vaki' olmus, gibi goruniir ise de, tenakuz yoktur. Zi- 
ra burada "iman"dan murad "tasdik-i iyanf'dir ve musahedeye mubtenf 
olan ilm-i yakinidir. Ve yukandaki iman ise irnan-i taklfdinin nefyi idi. Ya'ni 
"Kafir insan-i kamilin tasdik-i iyanisinden ve ilm-i yakihisinden gafil olan 
kimsedir. Bu gafil her ne kadar tevhid-i vucubisi ile §er'an mu'min ise de, 
e§yayi ve insan-i kamili ayri ve Hakk'i onlarin haricinde gordiigu icin, tev- 
hid-i vizcudiye nazaran kafirdir. Ve olii, §eyhin camna ve sirnna vakif olma- 
yan kimsedir. Zira kamilin cam ve sirri mu§ahede icindedir. Gafil ise, onun 
suret-i cismaniyyesine bakip, onun caninin ve sirnnin bu halinden ilimsiz- 
dir. Ve ilim dirinin §amdir, oliinun §am degildir. 

3318. Can tecriibede haberin gayri degildir. Dier kimin haheri ziyade ise onun 
cam ziyddedir. 

Can, iyiyi ve kotuyii ve yiiksegi ve algagi tecriibe emrindeki ilimden ve 
temyizden ba§ka bir §ey degildir. Ya'ni can demek, ilim ve temyiz demektir. 
Binaenaleyh her kimin ilmi ve temyizi ziyade ise, onun cam da kuvvette ve 
te'sirde ziyade olur. Erbab-i hakfkat indinde ilimsiz ve temyfzsiz kimse olii- 
dlir. §u halde canin kuvveti irfan iledir, kuvvet-i ebdan ile degildir. 

3319. HMzim canimiz hayvan cunindan ziyddedir. ^eden? O yiizden ki, ha- 
heri ziyade iniar. 



<?g^g> 



®^~ AHMED AVNl KONUK 

Biz insanlann cam hayvanlann canmdan daha muessir ve kuvvetlidir. 
Neden? Qiinku ilmi ve temyizi daha ziyadedir. 

3320. Dmdi, melegin cam hizim cammizdan ziyadedir. JZ,ira o mu$terek hisien 

[3328] „ t 

munezzentir. 

"Hiss-i mu§terek"ten murad, havass-i batmenin bitincisi olan hiss-i mu§- 
terek degildir. Hayvan ile insan arasinda mii§terek olan hiss-i zahirin mec- 
mu'u demektir. Zira havass-i hamse insanlarda oldugu gibi hayvanlarda da 
vardir. Halbuki melaike cismani olmadiklanndan, bu mu§terek olan hislerden 
munezzentir. Ya'ni, "Meleklerin cam bizim cammizdan ziyade kuvvetlidir. 
Qunkii cismaniyette miistagrak olan insanlann ma'lumati ruhlanna havass-i 
zahire-i cismaniyyelerinden varid olur. Ve insanlar bu hususta hayvanlar ile 
mu§terektirler. Melaike ise cismani olmadiklanndan bu mii§terek havastan 
munezzehtirler. Onlann ma'lumati bila-vasita-i havas canib-i Hak'tan gelir. 
Bu cihetle onlann cam, cismaniyette miistagrak olanlann canmdan daha zi- 
yade ve kuvvetlidir. 

J^j \j jj- y djj*\ -Lib Ji jUj jU>- jL>- jJUU jj 

332 1 . Ue goniil sahivlerinin cam melekten ziyade olur. Sen tahayyiiru birak! 

"Gonul sahipleri"nden murad, insan-i kamillerdir. Yukanda izah olundu- 
gu iizere, mademki temyiz ve irfani ziyade olamn cam, temyfz ve irfani nok- 
san olamn canmdan daha ziyade ve kuwetli oluyor; su halde temyiz ve ir- 
fani melaikenin temyiz ve irfamndan ziyade olan insan-i kamilin cam, mela- 
ikenin canmdan ziyade olur. Zira insan-i kamil Hakk'i tenzih ve tesbih ile 
ariftir. Ruhaniyyeti ile tenzih, cismaniyyeti ile tesbih igindedir. Melaike ise 
yalmz ruhaniyette ve yalmz tenzih icjndedirler. Afiiv ve Gaffar ve Tevvab gi- 
bi cismaniyet ahvaline taalluk eden esma ahkaminin zevkinden bi-haberdir- 
ler. Ve tenzih-isirf yanm ma'rifettir. Binaenaleyh cem'iyyet-i esmaiyyeye 
mazhariyyeti i'tibariyle insan-i kamilin ma'rifeti, melaikenin ma'rifetinden 
efdal olur. Beyit: 

"Ey Saib, insan-i kamilin mertebesini melaikeden isteme. Sirsiz bir ayna ne su- 
retgosterebilir!" 






gJpT MESNEVf-I §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

3322. sebebden <S%dem onlann mescudu oldu. Onun cam, onlarin olu§undan 
daha ziyadedir. 

tnsan-i kamil melaikeden efdal oldugu igin, o melaike Adem'in hizmetine 
ba§ egdiler. Zira insan-i kamilin ma'rifet-i Hak'taki mertebesi ve binaenaleyh 
cam, onlann canlanmn olu§undan ve zuhurundan daha ziyadedir. 

Ma'lumdur ki, melaike iki nevi'dir: Birisi "melaike-i muheyyemiyye"dir 
ki, onlann alem-i kesafetle munasebetleri olmadigmdan, Adem'in hizmetine 
bas, egmekle mukellef olmadilar. Bunlara "melaike-i aim" dahi derler. Zira bu 
melaike suhud-i Hak'ta haim ve mustagraktirlar. Ve onlann ne kendilerinden 
ve ne de masiva-yi Hak'tan haberleri ve §uurlan yoktur. Ve teklif-i ilahf ise 
§uur iizerine vaki' olur. Ve melaikenin diger sinifi ise bunlann madununda 
olup, kendilerinden ve masiva-yi Hak'tan haberdardirlar ve suurlan vardir. 
Ve alem-i kesafette esma-i ilahiyye ahkam ve asannin zuhuruna hadimdir- 
ler. Bu i'tibar ile, insan-i kamilin hizmetine bas, egmi§lerdir. Bunlara "mela- 
ike-i unsuriyyun" derler. Ve §eyh-i Ekber hazretleri bu hususta Fass-i Ade- 
mi'de ve Fass-i Isevi'de izahat vermisterdir. 

3323. Ue yoksa daha iyi vein, daha a§agiya siicud emretmek hi$ layik olmazdu 

Eger "melaike-i unsuriyyun" insan-i kamilden daha iyi ve efdal olaydi, 
alinin safile ba§ egmesini emretmek asla layik ve miinasib olmaz idi. 

3324. Qirdigar'xn adli ve liitfu ne vakii becjenir idi ki, hir giil bir dikenin oniin- 
de secde etsin? 

Fail-i hakikf olan Hakk'in adli ve liitfu, bir guliin bir dikene ve bir alinin 
bir safile ba§ egmesini nasil layik ve miinasib goriir? 

3325. Uaktaki can ziyade oldu, intihadan gecti; butiin e$yamn cant onun muti i 
olda. 

"lntiha"dan murad, "sidretu'l-munteha"dir. Ve sidretul-miinteha, viicud-i 



*$$£> 



AHMED AVNI KONUK 

mutlakin gayriyyet libasiyla zahir oldugu ilk mertebedir ki, esfel-i safilfn 
mertebesinden uruc i'tibariyle, alem-i taayyiiniin intihasidir. Ya'ni, "Bir can 
ki, butixn canlann cam olan Hak'ta fani oldu ve viicud-i mutlakta kendisi- 
nin gayriyyet libasindan soyunup, bu gayriyyet aleminin nihayeti olan 
mertebe-i ervahtan ileriye gecti; artik biitun e§yamn gayriyyet libasindan 
ibaret olan canlan, onun taht-i ihatasinda kaldi ve onun mutfi oldu." Nite- 
kim Hz. Cibril, zat-i Risaletpenahfnin mi'rac-i §erifinde bir mertebeye kadar 
kendilerine refakat etti ve o mertebeden ileriye gegemedi ve "Eger ileriye bir 
adim atarsam bastan ayaga kadar yananm. Ya'ni, bende gayriyyet libasi 
olan Cebraillik ve Ruhu'l-Ermn'lik kalmaz" dedi. Nitekim Siileyman Efendi 
Mevlid-i £erifinde bu mertebeye, 

Cibril'in duragidir ol makam. 
Nuh felek ta kirn tutahdan nizam. 

beytinde isaret buyurulmu§tur. 

3326. !7Cu$ ve bahk ve peri ve ademi; zira ki o ziyadeMr ve onlar noksanltk- 
iadir. 

Bu beytin birinci misra'i evvelki beytin maba'didir. Ya'ni, "Havada ugan 
ku§lann ve denizde yiizen baliklann ve yeryiizunde gezen cin ve insin can- 
lan hep insan-i kamilin mutfidir. Zira ki o insan-i kamilin cam ma'rifet-i Hak 
hususunda ziyadedir ve butiin e§yanm cam mertebe-i cehilde noksanhk 
icmdedir. 

3327. 'TSaliklar onun eski Itbasinin iynecisi olurlar, iplikler ignelere iabi' olurlar. 

Baliklar, Ibrahim Edhem hazretleri gibi bir insan-i kamilin yamali ve eski li- 
basini dikmek icjn igne getirici olurlar. Zira insan-i kamil, ravabit-i e§yayi 
te'min hususunda iplik; ve sair e§ya ise igne gibidir, iplikler nasil ignelere tabi' 
ise, insan-i kamil dahi oylece e§yaya tabi' olurlar. Ya'ni insan-i kamil emr-i ta- 
sarrufta esjanin isti'dadina tabi' olur ve ravabit-i e§yada onlann isti'dadlan- 
m gozetir. Bu bir vecihtir. Yahud insan-i kamil ber-akis olarak igne; ve e§ya 
iplik mesabesindedir, iplikler nasil ki ignelere tabi' ise, e§ya da tasarrufta in- 
san-i kamile tabi' olurlar. 



G ^° 



MESNEVf-f SERIF §ERHl / IV. CfLT • MESNEVf-2 • 

Deniz kenannda Ibrahim Edhem kissasmin bakiyyesi 



3328. IJaktaki o f?ey <$ei//i' in etnrinin nefazim gordii, baltflin gelmesinden ona 
bir veal zahir oldu. 

Deniz kenannda Ibrahim Edhem hazretlerini eski piisku libaslar icinde el- 
bisesini yamar bir halde goren bey, denizden baliklann igne getirdiklerini go- 
riince, ona bir vecd ve cezbe hali geldi. 

3329. ^De&i: w O bahk pulerclen aaahiu. TitJi o kimseye ki, derfjahm met 'nnudml" 

bey dedi ki: "0 igne getiren baliklar insan-i kamillerin mertebesine va- 
kif olduklan halde, onlann dergahindan matrud ve baid olan kimselere yazik- 
lar olsun!" 

3330. W( ifoliUar ZPu'&en a^ah, biz uzak! ^Diz bu devleiien $akiyiz ve onlar 

[3338] - j, .// 

satddir: 

Baliklar insan-i kamilin ma'nevi mertebesinin yiiksekligine vakif biz ise on- 
lann suret-i zahirelerine bakip, ma'nalanndan uzak kalmi§iz! Biz onlann dev- 
let-i batinelerine kar§i §aki; ve baliklar ise onlann bu devletleri oniinde saiddir! 

i_->l; Ttss (J**^J ^ji^ C~»£o V*^^ J <-)^Lr "—^J J *^r t -^ Cj * > 

3331. Secde eiti ve cjiryan ve harab olarak gitii; feth-i babin a§kmdan divane 
oldu! 

Emir, Ibrahim Edhem hazretlerine ta'zimen secde etti ve aglayarak ve 
kendinden gecerek gitti ve cenab-i Ibrahim'e bab-i ma'nevfnin acilmasi a§- 
kindan deli gibi bir hale geldi. 



Gg^g> 



gfjK^ AHMED AVNl KONUK 

3332. Dmcii, sen ey yiizii yikanmami§ nedesin? O^fiza' i$inde ve hased iclnde 
himinlesin? 

§eyhin muridi, §eyhine ta'n eden o yabanci kimseye hitaben dedi ki: "In- 
san-i kamilin hali bu izah olunan mertebede iken, ey kalbinin yiizii sifat-i 
nefsaniyye ile kirlenmis. oiup, ruhaniyyet suyu ile yikanmamis, olan kimse, 
sen ne haldesin? Sifat-i nefsaniyyeden olan niza' ve hased iginde kiminle be- 
rabersin? Ya'ni lblis ile berabersin." 

3333. Sen bir arslan kuyrugu ile oyun yapiyorsun; melaike iizerine hamle-kar- 
hk eliyorsunl 

"Arslan"dan murad, veliyy-i kamil; "kuyruk"tan murad, veliyy-i kamilin 
ef al-i zahiresi; "melaike"den murad onun batini ve ruhaniyyetidir. "Sen bir 
veliyy-i kamilin ef al-i zahiresiyle oynar ve tenkfd edersin ve bu hareketin ile 
onun ruhaniyyetine ve batinma hucum edersin!" 

3334. Sen hayr-i mahza ne hotii diyorsun? JAcjah ol, o al$almayi yiikselme az 
say! 

Viicudu sari ve halis hayirdan ibaret olan veliyy-i kamile sen neden kotu 
diyorsun? Kendine gel, bu yaptigm is, algakliktirf Bu algalmayi sakin yiiksel- 
me say mat 

3335. [Xoiti ne olur? niiiyuklere muhta$ bakir. <$eyh \dm olur? O^ihayetsiz 
himya. 

"Mihan" biiyuk ma'nasina olan "mih"in cem'idir. "Mis" bakir demektir. 
Murad, sifat-i nefsaniyyesiyle insanligi hayvaniyyete mubeddel olan kimse- 
lerdir. "Biiyukler"den murad, insan-i kamillerdir. Ya'ni, "Hakikatta koru olan 
kimdir bilir misin? Insan-i kamillerin terbiyesine muhtag olan sifat-i nefsaniy- 
ye ashabidir. Ve §eyh kimdir bilir misin? Bu bakirlan altina tahvil eden ve 
te'sfri bitmek tiikenmek bilmeyen bir iksir-i kimyadir!" §urrah-i kiram "Mi- 






<M^ MESNEVf-t §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

nan" kelimesini mfm'in zammi ile ["muhan"] hakir ve hor ma'nasina almi§- 
lardir. Bu surette ma'na, "Kotu ne olur? Muhtac-i hakir bakir olan kimsedir." 
demek olur. Bu da bir vecihtir. 

3336. Scjer hakir kimyadan ktibil olmadvysa, kimya hakir dan asla hakir olmadii 

Nakis olan insan eger kamil olan insandan kemalat kabul edemedi ise, 
insan- kamil dahi o nakis olan insandan asla nakis olmaz. Zira her iki tara- 
fin dahi isti'dadat-i ezeliyye uzerinde asla te'siri yoktur! 

3337. Diotii ne olur? Suites amelli hir serkes! <$eyh kim olur? ^Derya-yi eze- 
tin ayn v. 

Hadd-i zatinda koto nedir? irade-i nefsaniyyesine tabi' olup, irade-i 
Hakk'a kar§i ser-kes, olan ve ef al-i nefsaniyyesi ate§ tab'inda bulunan kim- 
sedir. §eyh kimdir? Ezel deryasi olan viicud-i Hak'ta gark ve irade-i nefsa- 
niyyesi irade-i Hak'ta fani olan zattir. Binaenaleyh bu insan-i kamilin faaliy- 
yet-i nefsaniyyesi kalmadigindan, ezel deryasinin "ayn"i olur. Ve "ayn" ce§- 
me ma'nasina ahndigi takdfrde ma'na boyle olur: Insan-i kamil, viicud-i 
Hak'ta miistagrak oldugundan, onun suret-i cismaniyyesi derya-yi ezelin 
ge§me-i fuyuzatidir ve irade-i Hakk'in menba'idir. Hakk'in emri ne ise, on- 
dan sadir olan da odur." 

3338. tS^ltesi daima sudan horkuturlar . Su iltihabdan hi$ ne vakil horkar? 

Sifat-i nefsaniyye ate§e; ve fuyuzat-i rabbaniyye suya tesbfh buyurul- 
mustar. Ya'ni, "Zahirde ate§i su ile sondurdiikleri gibi, batmda da sifat-i nef- 
saniyye atesjni fuyuzat-i ilahiyye suyu ile sonduriirler. Ve fuyuzat-i ilahiyye 
ce§mesi insan-i kamildir. Insan-i kamilin fuyuzati, nefsani kimselerden zahir 
olan birtakim sifat-i nefsaniyye atesterinden sonmez!" 

3339. JAym uiiziinde ayxv goriiculuk ediyorsun; cennet xeinde diken to-playicilik 
ediyorsun! 



AHMED AVNl KONUK 

Insan-i kamilin ay gibi parlak olan kalbinin yuzunde, sifaM nefsaniyye 
ayiplanni goriiyorsun. Halbuki onun kalb-i §erifi hakayik ve maarif-i ilahiy- 
ye gulleri ve cigekleriyle miizeyyen bir cennettir. Sen o cennet iginde diken 
gibi olan sifat-i nefsaniyye anyorsun[ 

3340. Eger sen diken arayici olarak cennete aidersen, orada hie senin gayrin di- 
ken hulamazsin! 

Eger sen bir cennet olan insan-i kamilin kalbine sifat-i nefsaniyye diken- 
lerini arayici olarak girmek istersen, emin ol ki, orada senin kendi sifat-i nef- 
saniyyenden ba§ka hicbir diken bulamazsin. Ancak diken olarak kendi sifa- 
tini goriirsun. Zffa o kaib bir ayna gibidir. Sen onda kendi aksini goriirsun! 
Nitekim Misri Niyazi hazretleri buyurur: 

Halk igre bir aymeyim, her kim bakar bir an goriir 
Her ne goriir, kendi yiiziin ger yah§i ger yaman goriir! 

3341. ^ir giinesi hir ^amurda brier sin; hir hedr-i kamilden yank ararsinl 

lnsan-i kamilin batim bir gunes, gibidir. Sen o giine§i, li-hikmetin ondan 
sadir olan bir zelle gamuruyla ortersin! Ayin on dordu gibi parlak olan bir ka- 
milin kalbinde, sifat-i nefsaniyye rahne ve yanklanni ararsinl 

3342. IZir gunes ki cihanda -parlar, hir yarasa kusu icin nere.de aizli olw? 

Halbuki ahval-i batinesi ve ef al-i zahiresi ile cihanda parlak bir gunes. 
olan insan-i kamil, nur-i kemalattan yarasa kusu gibi gozleri kama§an bir 
nefsani yiizunden ve o nefsanfnin ta'n ve i'tirazati te'sfratmdan hig gizli ka- 
hr mi? Nura takat getiren gozler elbette onu goriirler! 

A*i <_«p 0^ cX^j j\ lf«p- JLi <_-*- 01^-j ij jl lf«P 

3343. Siyiflar pulerin reddinden ayiv oldu; gayhlar onlann reskinden gayb oldu. 

Hadd-i zatinda ayiplar, ya'ni ahval-i mezmume ve ef al-i kabfha, insan-i 
kamillerin indinde merdud §eylerden olduklan igin, inde'l-ukala ayip sayildi. 



MESNEVI-1 §ERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

kamiller esrar-i gaybiyyenin halk nazannda inki§afini kiskandiklan igin 
mertebe-i gaybda gizli kaldi. 

3344. Diizmeiien uzaksm, had yar oil V^eddmeiie sen ve is iizerine oil 

Ey gafil, sen kamillerin huzurundan uzaksin; ban onlara gaibane yar ol 
ve muhabbet besle ve sjmdiye kadar onlara yaptigin ta'n ve i'tirazlara kar§i 
cabuk nedamet izhar et ve bu suretle batirunda faideli bir i§ ile me§gttl ol! 

3345. O^ihdtjet o yoldan sana hir nesim erissin. Dtase&den dolayi rahmet su~ 
yunu ne hajjlarsm? 

Nihayet bu muhabbet-i gaibane ve nedamet-i halisane yuzunden, sana 
Hakk'in bir nesim-i inayeti eri§sin. Kamil'in all mertebesine kar§i, sifat-i nef- 
saniyyenden birisi olan hased duygusunun kabarmasindan dolayi nigin rah- 
met-i ilahiyye suyunun cereyamna mani' olursun? 

3346. Qer$i uzagm uzagtsin, sen kuyruk sallal "OVerede olursaniz, yiiziinuzii 
dondurun!" 

Gerci nefsani duygulanndan dolayi o kamilin huzurundan uzagm uzagisin. 
Fakat hig olmazsa uzaktan kuyruk salla. Ya'ni ta'n ve i'tirazdan vazgecjp te- 
melluk ve tabasbus et! Zira kamilin kalb-i §enfi mazhar-i ism-i Zat olan bir 
Ka'be-i ma'nevidir. Hadis-i kudsisinde Hak Teala ^ 3 ^u- V j ^) j***. V 
^ cs^ 1 <yP ^^ v- 15 ■j* mJ - y a<ni » " Ben yerime ve gogiime sigmadim; naki ve 
takf olan mu'min kulumun kalbine sigdim" buyurmustar. Ve cenab-i Pir 
efendimiz zat-i §enfleri hakkinda Divan-i /Ce&iHerindeki bir beyitte su ma'na- 
ya i§aret buyururlar: 

"Apklann kiblesi benim, bi-dillerin Ka'besi benim; kalkgel ve benim asitam- 
mm kapisma ba§ hoy I" 

Gormez misin, Hak Teala hazretleri mazhar-i ism-i Zat olan Ka'be-i surf 
hakkinda Kur'an-i Kerim' de, •>-! ^yrj ^y ^ u ^-»- (Bakara, 
2/144,150) ya'ni, "Her nerede olursaniz yuzuniizu Ka'be canibine dondiim- 



AHMED AVNl KONUK "^ 

j 

run!" buyurur, Bu emrin Ka'be-i ma'nevf olan kalb-i kamil hakkinda da § 
yan-i infaz olduguna §iibhe var mi? 

j^ {j* L*\ji ^r {Ju {* j? f\fj\ 0» Jf ji iSj*- byt 

3347. Diizli adtmdan dolayv hir e$ek $amura duftiigu vakil, kalkmak azmi if in 
demhedem yabalar. 

Bu beyt-i §erif cismanilerin hallerine bir misaldir. Ya'ni, "Ey cismanf, sen 
de gamur mesabesinde olan bu cismaniyyetin ahkami igine du§tiin! Esek ga- 
murdan kurtulmak igin gabalandigi halde, sende hig lztirab eseri yoktur. 
Bil'akis bu hal iginde yerle§mege gabalarsm!" 

3348. ZKarar i$in yeri duzeltmez. O bilir ki, maa$ yerinden degildir! 

E§ekten ibret al ki, gamur iginde olmak ve karar etmek igin yen duzleme- 
ge ve kendisine gamur iginde yer yapmaga gahsmaz. Zfra o bilir ki, bu gamu- 
run igi kendisinin karargahi ve ahin degildir! 

3349. 'Senin hissin e.§ejjin hissinden daha az olmu§tur, 2,ua smin gonliLn hn 
$amurlardan $i$ramadi! 

"Vahal" civik gamur. demektir. "Sen insan oldugun halde karargahini id- 
rak edememek hususunda e§egin hissinden ve idrakinden daha a§agiya kal- 
din. Zfra senin gonliin, bu fani olan cismaniyyet gamuru iginden kurtulmak 
esbabma tevessul etmedi ve gabalanmadi!" 



3350. Qarmir iginde ie'v^i ruhsat ediyorsun. *INi$in istemezsin ki, ondan apn- 
[3359] i„ .. i -j 

ttmu. k-oparasinc 

Bu cismaniyyet ve nefsaniyyet gamuru iginde yerle§mek igin ruhsat-i 
§er'iyyeyi te'vil ediyorsun. Nigin bu fani ve muvakkat olan cismaniyyet ale- 
mine taalluktan kalbini koparmak ve kurtarmak istemezsin de, dersin: 

f / J 1 b <£j*\* SjS^ <j>- {J*** 4 O* b* "^ b-> {J& 

3351. \K\, ^Bana caiz olur, hen muziarrun. Diak heron ciheiinden hir acizi 
muahaze etmez!" 



^OT 

°$^& 



MESNEVf-1 SERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

Riyazet nefsine agir gelir ve r uU OjiH '^ ^ °r*&i- Cj (Enbiya, 21/8) 
ya'ni, "Biz onlan taam yemez bir ceset yapmadik" ayet-i kenmesini, yemek 
ve igmek hususunda nefsinin hazzina ruhsat-i §er'i telakki edersin ve "Ben 
muztarnm ve acizim; ve Hak Teala kemal-i kereminden bir acizi muaheze et- 
mez!" diyerek huzuzat-i nefsaniyyeni icraya dalarsin! 

3352. Uialhuki muahaze elmisiir; ve sen h,br strtlan a&i hu muahazeyi gurur- 
dan abrmezsin! 

"Keftar", sirtlan dedikleri hayvandir. Arabisi "hazacir" (^U>.)dir. 

C—wJ jlp jJjIS" ^yr djj> j\ C~~*J jliiS' OoU- ^1 JJ^S" ^ 

3353. nr Burada sirtlan uoktur; disaridan araumiz ki, magara i$inde degildir" 
derler. 

3354. ^unu derler ve ona hag kouarlar. O der ki: "HZenden hahersizdirler." 

3355. *&ger hu diisman henden agah olaydi, x<r Bu sirtlan nerde!' diye ne vakil 
nidd ederdi?" 

Ey cisnaanf ve nefsani olan kimse, sen "Hak Teala beni tutmuyor ve mu- 
ahaze etmiyor' diye magrur olursun! Halbuki seni Hak Teala kendi huzurun- 
dan teb'id ve seni cismaniyyete kayd ve bend etmekle muahaze etmi§tir. 
Bundan senin hig haberin yoktur. Senin bu halin, sirtlan denilen hayvanin 
avlanmasina benzer. Bu hayvam avlamak isteyenler, onun sakin bulundugu 
magaraya ve ine gelip, urkiip kacmasina meydan birakmamak igin, "Yahu 
burada sirtlan yoktur, onu di§anda arayimz, magarada degildir!" diye bagmr- 
lar. Hayvan dahi kendi hissiyle, "Bunlar benim burada oldugumu anlayama- 
dilar. Eger vakif olsa idiler, 'Sirtlan nerede?' diye bagmrlar mi idi?" der. Ve 
binnetice avcilar bu hile ile onu kagirmaksizin tutup baglarlar. l§te, sirtlan av- 
cilar tarafindan tutuldugunun farkinda olmadigi gibi, sen de Hakk'in muaha- 
zesinden boylece bf-habersinf 






AHMED AVNl KONUK 



4 



(?*- 



Giinah sebebiyle, "Huda beni muahaze etmiyor!" diye o 
§ahsm da'va etmesi ve §uayb (a.s.)in ona cevap soylemesi 



3356. Wt <$uai/b akdinde der idi ki: w Jiuda henden cok ayvv gormusiur." 

3357. "henden ne kadar giinahlar ve curiimler gbrdii; ve ^ezdan heni kerem- 
den dolayi muahaze eirnez!" 

Bir kimse §uayb (a.s.)m zaman-i nubuvvetinde, "Hak Teala benim birgok 
gunahlanmi ve kabahatlanmi gordugii halde, mahza kemal-i kereminden as- 
la beni muaheze buyurmadi" deyip dururdu. 

3358. Uiak l^eala gayh yolundan fasih olarak, onun cevabi hahkinda <§uayh'in 
kulagina dedi: 

Cenab-i Hak vahiy tarikiyla o aldanmis, olan kimsenin da'vasina cevaben 
apagik, §uayb (a.s.)m batin kulagina soyle dedi: 



3359. O^Ci, vr Ben ne kadar giinah yavtvm; ve ilah kereminden heni dirmiimde 
muahaze etmedi!' dedin." 

3360. "6y sefih, aks ve iers soyliiyorsun, ey yolu ierk edvp sahrdyt tuimus!" 



3361. Sent ne kadar muahaze ederim ve sen hi-habersin ve ayakian hasa ka- 
dar zencirler icindesinl" 



MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • "®^^ 

"Ey sersem, ben seni yaptigin giinahlardan dolayi daima muahaze ediyo- 
rum ve senin bu muahazeden haberin yoktur! Sifat-i nefsaniyye ve kuyud-i 
cismaniyye iginde tepeden tirnaga kadar bagh bir haldesin! Bu muahaze de- 
gil midir?" 



jjj. 



e£L-~- $Ji d\~* tjJj^ ij\ Ojj ji y <1X>j 



3362. "6y kara tencere, senin hat kat kurumun, senin hdhntnin stmdstm harah 
dtil" 

3363. "Senin kalbinin iizerinde -paslar iizerine paslar ioplandi; nihauet esrar- 
dan kor oldun!" 

3364. "6<jer o duman hir yeni iencere iizerine vursa, eijer hir arpa hile olsa o 
eser, goriiniir! 

Ma'lum olsun ki, cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddm-i Arabi hazretleri et-Ted- 
bimtu'l-Mhiyye namindaki eser-i alQerinin on yedinci babinda buyururlar ki: 
"Vucud-i insanide, bin nur-i hayat, digeri nur-i akil ve biri nur-i yakin olmak 
uzere iig nur vardir. "Nur-i hayat", nefs-i hayvaniyye §ua'imn cemi-i zerrat-i 
viicuda ve dimaga ve ondan akla in'ikasidir. Onun illetleri ve manialan iigtur. 
Birisi "ran", digeri "hicab" ve ucunctisu "akil"dir. "Ran", irtikab-i maasiden 
na§f kalbde hasil olan perdedir. Ve "hicab", mir'at-i kalbe suver-i ekvamn in- 
tibaidir ki matlubun ru'yetine mani' olur. Ve "aklm mani' olmasi", nur-i ilim- 
den bir §ey iktisab etmeyip, kendi tahmfnatina tabi' olmasindan nasjdir. 

"Nur-i akil", cevher-i akildan nefs-i hayvaniyye suaimn in'ikasiyla kalbe 
hasil olan nurdur. Bunun illeti ve marazi "nefs-i gazabiyye"dir ki bu nefsin 
§am, teali ve tekebbiir ve ucubdiir. Bu nefsin bir ate§i vardir ki kalbi yakar ve 
ondan kalb iizerinde bir duman cikar, akil ile kalb arasma hail olur; ve bin- 
netice nefs-i hayvaniyyeden akila ve akildan kalbe varid olan madde-i nur 
munkati' olur. Binaenaleyh kalbi zulmet kaplar. Ve bu dumana "gita"' ve 
"kiinn" ve "gisave" ta'bfr olunur. 

"Nur-i yakin": Bu nur, insan igin son emeldir. Ve o emelin fevkinde insan 
igin ba§ka bir emel yoktur. Bu nurun illeti ve marazi, kalbde adem-i ihlastir. 
Ya'ni kalbin tamamiyle Hak ve hakikata tevecctih edememesidir." Bu bahsin 
tafsfli fakir tarafindan bu kitaba yazilmi§ olan §erhte mundericdir. 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

3365. 3~ita ki her hir $ey zxddx 'vie zahir olur; o kara, hir beyaz iizerinde riis- 
vay olur. 

3366. Uakidki teneere kara oldu, imdi ondan sonra dumamn ie suini onun 
iizerinde $ar$abuk kirn gdriir? 

Teneere bir kere kurum bagladiktan sonra, artik dumamn teneere uzerin- 
deki te'siri vehleten goriinmez bir hale gelir. 

3367. ^Demirci adam ki, zenci ola, dumamn onun yiizu ile hem-renklilji olur. 

Demirci olan zencinin yiizu kara, dumamn isi de kara oldugundan, ikisi- 
nin renginde ittihad vardir. Binaenaleyh demircinin yuzuniin isten muteessir 
olup olmadigi belli olmaz. 

3368. ZRumi adam ki demircilik ede, duman getiritilikten onun yiizii alaca olur. 

"Merd-i Rumf'den murad, beyaz renkli adamdir. Ya'ni, "Beyaz renkli 
adam demircilik ederse, dumamn isleri onun yiizune bula§arak siyah renkler 
peyda olur." 

<J1 <j\ JjjS" ijj JJb \j «U5' j^\j *jj JJLu ^j~j 

3369. Dmdi, gixnahin tesuini cahuk bilir. binaenaleyh ajjlar, hemen Gy 
Dlahl" der. 

Imdi, yukanda 3364 numarah beytin izahinda beyan olunan nur sahiple- 
ri, her bir nura kar§i hasil olan maniayi kendinde hissedince, derhal bunun 
te'sfr-i giinahtan oldugunu bilip, hemen dergah-i ilahiye teveccuh eder ve 
"Aman ya Rab, ben yine yolumu sa§irdim! Tovbe ettim, bir daha yapmam!" 
diyerek aglar ve magfiret taleb eder. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fih'in 
27nci faslinda buyururlar ki "Dervf§e ihtiraz lazimdir ve herkesin lokmasmi 
yememelidir. Zira dervf§ latiftir. Ona cabuk te'sir edip bir §eyler zahir olur, Ni- 
tekim bir beyaz libas-i tahire siyahlik bula§irsa, zahir olur. Fakat siyah bir li- 
bas iizerine kir ve kara te'sfr etmez; ne kendisine ve ne de halka zahir olur. 



&^ MESNEVf-t SERIF SERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • "®^$jt 

lmdi, mademki boyledir, dervfsm zalimlerin ve haram yiyenlerin ve cismani- 
lerin lokmasim yememesi lazimdir. Zira o lokma cabuk te'sir eder; yabanci 
lokmamn te'sirinden efkar-i faside zahir olur." 

3370. Uaktaki israr eder ve fenaltai san'at yapar, fikrinin gbziine to-prak safari 

[3378] 

Vaktaki icra-yi ma'siyet hususunda musir olur ve kotii efali kendisine 
meleke ve san'at yapar, artik fenahktan rucu' diisuncesinin gozune toprak 
■doldurmus, ve o gozu kdr etmi§ bulunur. 

3371. S^rtih iovbeyi diisiinemez, o gunah onun halbine tailt olur; nihayet din- 
siz olur! 

Icra-yi ma'siyette musir olan kimse, artik tovbeyi diisunemez bir hale ge- 
lir. yaptigi gunahlar onun kalbinin ve aklinin goztinde tath ve lezzetli go- 
runiir; birini icra ederken digerine niyet eder. Mesela §arap iger; "Adam sen- 
de, bu §araptan ne fenalik olur[ Vucuda kuvvet ve dimaga nes/e verir bir §ey- 
dir. §eriatta bunun men'i, kendi hissiyatim idareden aciz bulunan bedevflere 
kar§i vaz' edilmis, olan bir hukumdur!" der. Ve keza zina eder ve bu fiil-i men- 
husuna hak vermek igin, "Bu zinanin memnuiyyeti, cem'iyyet-i be§eriyyenin 
nesilde ve mfrasta intizamim muhafaza icjndir. Ben gocuk olmamak uzere zi- 
na edersem, bu mahzurlar vaki' olmaz; keyifli ve tath bir hayat gegiririmr 
der ve gitgide §er'in ahkamini birtakim boyle vahi fikirler ile te'vil eder ve ni- 
hayet dinsiz olur. 

3372. vismanlik ve "^a Zkabl" ondan cjitti; onun aynasi uzerine pas bes kat 
oturdu! 

Bir kimse bu hale gelince, artik onda icra ettigi gunahlar igin nedamet hasil 
olmaz ve "Aman ya Rab, gunah yaptim, affet!" demek aklina bile gelmez Ve 
onun kalbinin aynasi uzerine kat kat ma'siyetin paslari ve zulmetleri goker! 

3373. Onun demirini vaslann yemesi tuitu; onun aevherini pasin noksan etme- 
si tuttul 






AHMED AVNl KONUK 

Gunahta musir olan kimsenin demir gibi kati olan kalbini ma'siyet pas- 
Ian busbutun yemege ve giiriitmege ba§ladi ve onun cevher-i imanini bu 
paslar giinden giine za'fa diisuriip eksiltmege basjadi Nitekim hadis-i §enf- 
te, 4Ji f\ ju &\&y*j i uj^ l.j yis jujJ-i iju* ur !ju«; v^ 1 ^1 ya'ni, "Muhak- 
kak kalbler demirin paslanmasi gibi paslanir. Dediler ki: l Ya Resulallah onun 
cilasi nedir?' Buyurdular ki: 'Allah'in zikridir!'" buyurulmustar. 

3374. 'Tleyaz kajjit iizerine yazdyjin vakit, o yazilmts nazara okunmus aelir. 

Bir beyaz kagit iizerine yazi yazildigi vakit, o yazi nazara okunakli bir su- 
rette carpar. 

3375. ^aztyi yazihmsin hast iizerine yazdijjin vakit, fehim gelmez, onun okun- 
mast galat olur. 

Fakat zaten iizerine yazi yazilmis, olan bir kagida yazi yazarsan, karma- 
kan§ik olup okunamaz. Giicliikle okunsa bile, yanlis, okunur. 

3376. JEira l>ir liar a hir kara iizerine dustii; her iki yazi kor oldu ve hir ma na 
vermedi. 

Bir kara yazi bir kara yazi iizerine dii§mek sebebiyle, iki yazi da korlesjr 
ve bir ma'na cikanlamaz. 

3377. Onun hasi iizerine iiciindi def'a da yazarsan, onu kdfirin cam gibi cok 
kara ya-ph. 

Eger o ikinci yazi iizerine iiciincii def a da yazarsan, o iicuncii yaziyi ka- 
firin zulmani olan ruhu gibi kapkara bir hale getirir ve artik okunmaktan biis- 
butiin muberra olur. Bu beyitler §u hadis-i §enfin tefsfridir: Lb .-jsi u^ x«it j| 

j^JU; JJI jl* (jJA\ 01 Jl ja j aJl5 jj^j ( j>- Oil j j>U 01 j oJLIs<p yi*^"l 01 *b j— a)*!) <US ^ oi-^>- 

o^~£ lyir u '^jE Js- 01 j jj ^ *bs" ^ ya'ni, "Muhakkak abd her ne vakit bir 
giinah isjerse, onun kalbinde kara bir nokta hasil olur. Eger istigfar ederse, 
acilir. Ve eger yine giinaha avdet ederse, kalbini busbutun karartincaya ka- 



^ra 



gppT^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 • ^® 

dar o nokta ziyadelesjr. Ve o "ran"dir ki, Allah Teala Kitab'mda, 'Hayir, mun- 
kirierin dedikleri gibi degildir; belki onlann kesbettikleri gunah kalbleri uzeri- 
ne perde olmu§tur.' (Mutaffirin, 83/14) buyurdu." 

3378. Dmdi, carecinin -penahindan ha$ka ne care vardir? IXmitsizlik hakir ve 
onun ihsui nazardu. 

Bu kalbin kararmasindan kurtulmanin caresi, ancak gareleri halk eden 
Hak Teala'ya siginip niyaz etmektir. Nefsin salahindan umidi kesip izhar-i 
acz etmek bakir; ve o umitsizlik bakinni altin yapacak olan iksfr de Hakk'in 
rahmetle nazandir. 

3379. Htlmitsizlihleri O'nun oniine koyunuz; nikayet devasiz deriien di$arvya 
st^rayiniz! 

Umitsizliginizi ve aczinizi Hakk'in huzuruna arz ediniz ki, kendinizin de- 
vasim ve caresini bulamadiginiz bu nefsaniyyet ve cismaniyyet derdinden ve 
illetinden, rahmet-i ilahiyye imdadiniza yeti§mek suretiyle kurtulasimz. Zira 
Hak Teala hazretleri, j^.ss oi iiii i*^ ^ \jajs V r ^a\ j* \y^\ ^uJi u^u t js 
^)\ ^iJi '^ Z\ L^r 'JjJjJi {Zu'me'r, 39/53) ya^O'Ey nefisleri lizerihe israf 
eden kullanm, XMh'in rahmetinden iimidinizi kesmeyin! Muhakkak Allah Te- 
ala gunahlann hepsini magfiret eder. Zira gafur ve rahimdir!" buyurur. Ve 
en biiyiik gunah, insanin kendi enaniyyetini ve varligim goriip, cemi'-i umu- 
runda ona istinad etmesidir. Nitekim, j£^> *> w^k ^ s-^ ^y^j ya'ni. "Senin 
viicudun, diger giinahlara kryas olunamayan bir giinahtir!" buyurulmu§tur. 

3380. Uaktaki Suavh hu nukieleri ona sovledi, o can deminden onun kalbinde 
[3388] ... 1 1 ^ * 

gut acuai. 

"Can"dan murad, Ruhu'1-Emm denilen Hz. CibnTdir. "Dem"den murad, 
nefestir. Ya'ni, Cibril'in bir surete miitemessil olmaksizin vahy-i ilahinin 
ma'nasini kalb-i §erif-i nebevfye ilka etmesidir. Binaenaleyh "can demi"nden 
murad, kelam-i vahiy olur. Ya'ni, "§uayb (a.s.) o giinahkar kimseye bu ntik- 
teleri soyledi Zira Hz. §uayb'in kalb-i §erffinde hakayik ve maarif-i ilahiyye 
gulieri agildi" Ikinci misra' §uayb (a.s.)a raci' olursa ma'na bdyle olur. Gii- 



AHMED AVNl KONUK 



nahkara rati' olursa,."Kelam-i vahiyden giinahkann kalbinde iman gulu acjl- 
di" demek olur. 



3381. Onun cam focfiin vahyini isitti dedi: "Sjjer bizi muahaze etti ise nismi 
hani?" 

Giinahkann cam Hz. §uayb lisanindan vahy-i asumam ya'ni Hakk'in 
vahyini dinledi de, dedi ki: "Eger Hak Teala giinahtan dolayi bizi muahaze 
buyurdu ise, o muahazenin alameti nerededir?" 

3382. ^Dedi: ^$a Vlah, o heni def ediyor ve o, o muahazenin nisanini istiyor! 

Giinahkann bu suali uzerine Hz. §uayb dedi: "Ya Rab, bu giinahkar adam 
benim niiktelerimi delilsiz kabul etmiyor; o muahazenin delilini ve alametini 
istiyor!" 

J>W ij\ji $ yj Jh ?r J^'h fjfi fj^ tJ& 

3383. ^Bedi: "Settanm, onun ibtilasi vein bu sunn gayri olan onun sirlanni 
soylemem." 

Hak Teala tarik-i vahiy ile §uayb (a.s.)a buyurdu ki: "Ben azfmu§§an kul- 
lanmin kusurlanm ve ayiplanm cok ortuciiyum. Onu muahazem alameti ola- 
rak, icjnde bulundugu ibtilasi hakkindaki sirlanmn hepsini soylemem; ancak 
bir sim soylerim ve bir alameti gosteririrm." 

3384. ^ir nisan odur hi, onu muahaze ediyorum. O hi oructan ve duddan ta- 
at iuiar." 

0W- <Jj-i ^jiJu flji d\> jJU Ol j*p- _j cJS j j\ j jli jj 

3385. "Vtfamazdan ve zehdttan ve onun gayrinden; jahat bir zerre zevk-i can 
tutmaz. 

"0 giinahkan muahazemin alametlerinden birisi budur ki, o kimse zahi- 
ren orug tutar ve dua ve miinacat eder ve namaz kilar ve zekat verir ve sair 
ibadat ve taati icra eder ve bunlan yaparken kalbinde asla lezzet-i ma'neviy- 






MESNEVI-f §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

ye duymaz ve bunlan bir adet tarzinda yapar, bir feyz-i batini ve incizab-i ru- 
hani hissetmez. Munacat ederken gozunden bir damla bile ya§ gelmez ve 
orucunda kalbinde bir teravvuh hasil olmaz; bil'akis aghk a'sabma su'-i te'sir 
edip, nefsinde suna buna gazab hisseder. Velhasil bu ibadetlerin higbirinde bir 
lezzet-i ruhani bulamaz, iste bu hal, ma'siyetlerinden dolayi onu muateb tut- 
tugumun ve muahaze ettigimin alametleridir." 

Bu kissa su haber iizerine beyan buyurulmu§tur: ^J Ji> s-^ «^*j J ^rj ty 

j\*r\^ ip^ Jb^Tjji j*\}* oJJ <up Ya'ni "§uayb (a.s.) zamamnda bir adam dedi 
ki; llahf ben sana ne kadar isyan ediyorum, beni muakabe buyurmuyorsun!' 
Allah Teala §uayb (a.s.) a vahyedip dedi ki: 'Ya §uayb, filan kimseye soyle, 
ben onu ne kadar muakabe ediyorum, velakin bilmiyor. Ondan lezzet-i taati 
selbetmiyor muyum? Ondan halavet-i munacati almiyor muyum?"' 

^^r *j\X> ©ji lJL; JU ^ JUit j C-pU» ^ ^ 

3386. Taaf ve efal-i seniyye yapar, fakat hir zerre $esni iuimazi 

Ankaravi'nin Misir tab'i olan nushasinda bu bey tin terciimesi sehven tab' 
edilmemi§tir. 

3387. "Onun taah latiftir ve ma nasi latif degiUir; cevizler goktur ve onda if 
tjokiur!" 

"Onun ibadat ve taati zahir-i §er'e tevafuk ettigi igin zahiren latiftir. Fakat 
ezvak-i ruhaniyyeden hali bulundugu igin batini ve ma'nasi latif degildir. On- 
lann zahirleri, ici olmayan ceviz yigimna benzer." Bu beyit Ankaravi'nin 
matbu' nushasmda sehven tab* edilmemis, ise de, terciimesi miindericdir. Ve 
tercumeye nazaran ibare-i beyit Hind niishalanmn aynidir. 

3388. Toaiiar meyve vermek igin zevk lazimdir. ^Bane agac vermeh igin ic la- 
zimdir! 

"Taatlar ve ibadetler batmda semere ve meyve vermek igin onlarda ez- 
vak-i ruhaniyye ve lezzat-i ma'neviyye duyulmak icab eder. Nitekim dane- 
den ve gekirdekten agag gikmak igin, o gekirdegin igi olmak lazimdir." 



^^ 



jggK^ AHMED AVNI KONUK 

3389. D$siz done ne vakv fidan olur? Cansiz surei hayalden gayri olmazi 

"Igsiz gekirdekten hig fidan gikar mi? Cam olmayan bir resim ve heykelde 
semere-i efal ve ahval olmadigindan, onun vucudu bir hayalden baska bir 
§ey degildir, ibadetler dahi boyledir. Zevk-i batinfden half olan ibadat alem-i 
surette kalir. Ve eger onda ezvak-i ruhaniyye olursa, bu zevk bir suret-i ru- 
haniyye iktisab edip, alem-i illiyyine uruc eder!" 

(?* 
O yabanci adamin §eyhe ta'n vurmasi kissasinin bakiyyesi 



3390. O nobis, ^euhien dolayi beyhude $ene $aldi <$asimn akh daima egri baki- 
[3398] 1, 

ci olur: 

"Lafden" gene galmak ma'nasinadir; "jaj" herze ve beyhude demektir. 
"Kaj" §a§i ma'nasinadir. Ya'ni, "0 yabanci adam §eyh-i kamil hakkinda bo§ 
sozler ile gene galdi. Zira kalb gozii §a§i idi. Ve §a§imn akh egri bakici olur." 
Ba'zi nushada jij jjV yerine jij j^u vaki'dir. Ve "jaj" tohumsuz bir nebat 
ma'nasina da gelir ki, o nebat lezzetsizdir ve deve onu ne kadar gignese yu- 
mu§amaz. Bo§ sozler hakkinda bundan kinaye olarak "jaj haiden" ya'ni "jaj 
gignemek" derler. 

3391. \Ki, >r Ben onu bir meclis ortasmda gordiim. iakvadan aridir ve bir 
miiflisiir." 

yabanci adam dedi ki: "Ben o §eyhi bir mecliste gordiim. Onda takva- 
dan hicbir §ey yoktur ve a'mal-i salihadan muflistir." 






&^ MESNEVI-I §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

3392. Wf Ue e^er fei bana ttimadin yok isehu gece kalk, id ki $eyhinin fiskmt 
a$ihar olarak goresin." 



3393. Qece onu hir -pencere iarafma gbtiirdii, dedi: n Jtsk ve i$ret etmesine hahJ. 

munkir adam §eyhin mundini bir pencere tarafina goturup, gizlice §ey- 
hin halini gosterdi ve dedi ki: "Iste §eyhinin fisk ve fesadina ve i§ret etmesi- 
ne ve §arap icmesine bakf" 

3394. H<r Bak o giindiiziin riyasina ve gece fiska! giindiiz CNiuslaja, gece Ehu 
Xleheb gibi!" 

"Bak §eyhinin giindiizdeki riyakarligina ve gecedeki fiskina! giindiiz 
Mustafa (aleyhi's-salatti ve's-selam) revisinde goriiniir ve gece olunca Ebu 
Leheb tavnni takinir!" 

3395. "CW giindiiz JTlbdullah ad olmu§; gece neuzii billah elinde kadeh!" 

"Giindiiz Allah'in kulu olup, ef alini §er'a muvafik gosterir; gece ise neuzii 
billah nefsinin kulu olup, elinde sarap kadehi tutar!" 



3396. pirin elmcie $i?ei/i dolu gordii, dedi: By §eyh, senin i$in de aldanma 
vardu!" 

"Gun" aldanmak ve gaflet ma'nasinadir. Ya'ni, "Murfd §eyhinin elinde 
dolu §i§eyi gordii ve dedi ki: 'Ey §eyh, senin de hazz-i nefsine aldanman var- 
dir! m Ankaravi niishasmda beytin kafiyeleri "pur" ve "gurr" dur. Hind niis- 
halanmn ba'zilannda "berr" ve l "ar" suretindedir. "Berr" iyi amelli; ve "ar" 
gunahla alude olmak ve gamgin olmak ma'nasinadir. Ya'ni, "Giindiiz iyi 
amelli olan §eyhin elinde dolu §i§eyi gordii de, dedi ki: 'Ey §eyh, senin de gu- 
nahla alude olman vardir! ' " 

3397. Oen demez mi idin hi, ^<$arap kadehine acele §eytan i§er!' n 



AHMED AVNl KONUK 



3398. ^Dedi: U( 15enim kadehimi oyle doldurmuslardir ki ona hir iizerlik ddnesi 



sigmaz!" 



§eyh miirfde cevaben dedi: "Benim viicudumun kadehini ask-i Hak §ara- 
bindan oyle doldurmusjardir ki, §eytanin sidigi mesabesinde olan vesveseler 
degil, kugiicuk bir iizerlik tohumu danesi bile sigmaz!" 

t-dji- o-L~i jS* \j jjw jA e.oji Js^cS &;* l>*^i £cj 

3399, ^ak hurada hufrir zerre sigar mi? I ^ti sozu egri i^iitp aldanmissm!" 

"Bak, vucud-i Hakkaniye miibeddel olan bu viicud-i mecazime masival- 
lahtan higbir zerre sigar mi? Bu sarab igtigim hakkindaki sozu munkirden eg- 
ri isjtip aldanmi§sin!" 

OH S^ g£ j'j Ji^ J^ J>> &\ £*^ j*% j»± j*\& {\sr 

3400. x<r Bu kadeh zahir ve sarah zahir degildir. Qayh goriicu olan seyhien hu- 
nu uzak lull" 

"Bu gordugun ehl-i fiskin kullandigi zahirf kadeh ve zahirf §arab degildir. 
Esrar-i gaybiyy eyi mu§ahede eden §eyhinden ehl-i fiskin amellerini uzak tut!" 

Ma'lum olsun ki, sifat-i be§eriyyeden her binnin alem-i gaybda birer mi- 
salleri vardir. Sifat-i hamfdenin misalleri huriler ve gilmanlar ve nefis §arablar 
ve bag ve bostan ve emsali §eylerdir. Ve sifat-i zemimenin misalleri de, hay- 
vanat-i vahsjyye ve dikenlikler ve atesterdir. Evliyaullah alem-i gaybda gor- 
dukleri bu misalleri alem-i hisse gikanp, istedikleri kimselere de gosterirler. Hz. 
§eyh'in kadeh ve sarab gostermesi dahi bu kabildendir. Nitekim buyururlar: 



3401. By ahmak, mey kadehi seyhin vikududur ki, ona seyiamn sidigi sigmaz!" 

"Felfv" ahmak, beyhude ve divane ma'nasinadir. "Ey ahmak, o gordugun 
§arab kadehi §eyhin vucud-i mecazisidir ki ona §eytamn sidigi mesabesinde- 
ki vesveseleri sigmaz!" 

c — aik* jy c — £ju> j; ^U- c_ juf. jy j\ ju ^U j j± 

3402. \Nw-i Uiak'ian dolu ue maiamaldir, %en kadehi kinlmistir ve nur-i 



mutlakhr!" 



^ra 

o^^ 



MESNEVI-t §ER1F §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^8| 

"0 vucud-i mecazf Hakk'm nuruyla dolmus, ve zulmet-i nefsaniyyesi 
mahvolmustar. Ve onun vucud-i izarT kadehi kinlmis, ve ancak ona dolmus. 
olan viicud-1 mutlakin nuru kalmi§tir!" 

3403. £jvine$in nuru eger yislik iizerine &u§erse, o yine nurdur, habes kabul etmez. 

"Bu hale gelmis, olan veliyy-i kamil giines, gibidir. Gunesjn nuru eger bir pis- 
lik iizerine diverse, onun nurlugu zail olmaz, yine ayn-i nurdur; kirlenmez ve 
o nura necaset bula§maz. Belki necaset iizerinde ye§illikler gikanr ve istihalesi- 
ne sebeb olup, ayniyyetinl tebdil ederek necasetlik mertebesinden topraklik 
mertebesine getirir. Bunun gibi, vucud-i mutlakin nuru olan kamiller dahi ay- 
niyyeti fena gosterilen e§yayi taklib ederler. "Taklib-i a'yan" hakkmdaki mena- 
kib-i evliya goktur. Ezcumle, Menakib-i Sipehsalifda §u vak'a nakledilmi§tir: 

"Cenab-i Mevlana, ashabdan Celaleddin Feridun'un bagina gitmister ve ora- 
da cem'iyyet vaki' olmakla cok sema' buyurmusjar idi. Sema'dan sonra miirida- 
mn her biri bir agac altinda istirahat ettiler. Hz. Pir dahi ashabin istirahatlan icin 
bir miiddet murakib oturdular. Mundanin cumlesi uykuya vardikda, kendileri 
hal-i istigrak iginde bagda dolasjrlar idi. Mundlerden kimya ve simya limine va- 
kif olan Bedreddin-i Tebnzi o sirada uyanik olup, kendi kendine, 'Musa (a.s.) ve 
Ca'fer-i Sadik hazretleri ve onlann emsali enbiya ve evliya ilm-i kimyaya vakif 
idiler. Acaba Hz. Pfr'in de vukufu var midir, yok mudur?' diye tefekkur ederdi. 
esnada Hz. Pfr onun ba§ ucuna gelip, 'Bedreddin ne istesin ve ne du§uniiyor- 
sun?' buyurdu. Mumaileyh ise yerinden firlayip kalkti. Hz. Mevlana, '§u tugla 
pargasim bana ver!' buyurdular. da ■ ahp miibarek ellerine verdi. Onun elinden 
ahp ciibbelerinin igine gektiler ve diger ellerinden di§arrya gikarip, 'Bedreddin al!' 
deyip verdiler. Ay aydinliginda bakira memsuh ve §effaf bir la'l gordii ki, rengi 
ve sua'i goz kamasnnr idi. Bundan sonra buyurdular ki: 'Merdan ta§i la'l ve gev- 
her yapabilirler; fakat onlann bundan daha azim bir me§guliyetleri vardirr." 

3404. <$eyh dedi: Hr Bu ne kodehiir ve ne de meydir, Sitjah ol ey miinkir, a$a- 
giya gel ona hah!" 

§eyh, muridini igfal eden miinkire hitaben dedi ki: ""Ey miinkir, bu elim- 
de zahiren gordiigiin §ey ne §arab kadehidir ve ne de §arabdir! Agah ol, a§a- 
giya ya'ni bulundugum mahalle gel de ona dikkatle bak!" 



c^e^a 



AHMED AVNi KONUK 



3405. Qeldi ve aordu; has hal idi. O kor ve hehud olan dusman kor oldu! 

Miinkir §eyhin yanina geldi ve bardagin icjndeki maddenin halis bal oldu- 
gunu gordti. mtistekreh olan du§man kor oldu, ya'ni da'vasinda riisvay ve 
kepaze oldu. 

3406. U^rr o demde kendi muridine dedi: "By pakize, git henim i$in mey am,'" 

Munkirin kepaze olmasim muteakib §eyh kendi muridine dedi ki: "Ey Pa- 
kize murfdim, git benim igin §arab ara, bul getir!" 

3407. " 2,ua henim rencim vardir, muziar olmu$wn. HSen rencden, a$licjin sia- 
detinden aegmi§im!' 

"§arab getir; zfra benim zahmetim vardir. Achktan muztar bir halde kal- 
dim. Zahmet ve aghk sjddetinin bir haddi vardir. Ben o hadden dafu ileriye 
gectim. Bendeki lztirar ve achk son dereceden ileriye gegmi§tir!" 

3408. "Jlarurette her murdar temiz olur. uWiinkirin ha$i iizerine lanetten top- 
rak olsun!" 

"Hal-i zaruret bu dereceye gelince her murdar olan §ey temiz ve her ha- 
ram olan §ey miibah olur. Ben bu hal-i iztirar iginde hakikaten §arab igsem 
bile §er'an caiz olur. Binaenaleyh benim ahval-i hususiyyemi bilmeksizin in- 
kar eden kimsenin ba§ina la'net cinsinden toprak sagilsin!" 

Malum olsun ki, insan-i kamilden §er'e muhalif ef alin zuhuru, atideki 
esasata mustenid bulunur: 

1. Yukanda 3297 numarah beyitte fzah olundugu iizere, sirr-i kader icabi 
olur. 

2. Gafillerin ikazi maksadiyla taklib-i a'yan suretiyle olur ki, bu hal keramet 
nev'indendir. 

3. Ruhsat-i §er'iyye iizerine vaki' olur, §iddet-i cu' ve ata§ vaktinde domuz 
eti yemek ve §arab icmek gibi. Nitekim Kur'an-i Kenm'de, '{s- ^ '$'S** -**J 
-Ji pjjJ^\C S/i jtii (En'am. 6/119) ya'ni, "Allah Teala haram ettigi §eyi 
taM etti; muztar oldugunuz §ey miistesnadir" buyurdu. 






MESNEVM §ERlF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

4. Emir ve ilham ile vaki' olur. Hizir (a.s.)in Musa (a.s.)a gosterdigi ef al gibi 

5. namesrii' goriinen §ey suver-i gaybiyyeden olur. Nitekim cenab-i §eyh-i 
Ekber'in Futuhat-i Mekkiyye'Wmde beyan buyurduklan Kazibu'l-Ban-i 
Mevsili hazretlerinin kissasi bu kabfldendir. Kissanin hiilasasi sudur: Ka- 
zibu'1-Ban hazretlerinin odasina bir guzel oglan ile bir giizel kiz girdigini 
goren bir munkir, Hazret'in bir muridine kar§i aleyhinde bulunur. Muridi 
o Hazret'in hucresine girer. Filhakika guzel oglamn saginda ve guzel ki- 
zin solunda oturdugunu ve §eyh'in onlar ile §ehvet-amiz muamelede bu- 
lundugunu gorur. Hz. §eyh, "Bu giizel oglan benim aklimm; ve bu guzel 
kiz dahi nefsimin suretidir. Hak Teala hazretleri evliyasma "mu§ahede" 
lezzeti hasil olmak igin, bu suvera gaybiyyeyi miitecessid olarak merte- 
be-i §ehadete getirir. Ikram buyurdugu velfsi isterse onlann suretleriyle 
miitelezziz olrtr; ve isterse o suver-i gaybiyyeyi yine mertebelerine gonde- 
rir" buyurup, oglana sanlir; kendine gekince kaybolur. Ve kizi sadnna ge- 
kip kucaklayinca, o da kaybolur. 

- - * *s* 

3409. miirid meyhdne iarafina aeldi; §eyh i$in o her kiipien §arah iaih. 

" ' * f Mgi 

3410. nZiiiiin o meyhanelerde §arab fl'ormedi. <$arab kupu haldan dolu olmu$ idl! 

"Nebfd" ve "nebiz" hurma §arabina derler. Burada mutlakan §arab 
ma'nasinadir. Bu hal, §eyhin taklib-i a'yan suretiyle vaki' olan kerameti idi. 

3411. ^Dedi: *£y rindler, ne haldir ve i§tir? Dti$bir kiiyte §arah gormuyorum!' 

"Ukar" §arab ma'nasinadir, Ba'zi niishalarda birinci misra' ^ oujj ^\ <lj? 
jir *$. j;i cJb~ ya'ni, "Ey rindler, ne haldir, bu ne istir?" suretindedir. 

3412. Olindlerin hepsi tj'ozleri acjlayia olarak $eyhin nezdine geldiler ve ha$la- 
nna vurdular. 

Meyhane miidavimleri sarablann bala munkalib oldugunu goriince, miin- 
din macerayi hikaye etmesi uzerine §eyhin kemalini anladiiar ve ma'siyetle- 
rine tovbe edip, gozleri aglayici oldugu halde §eyhin huzuruna geldiler ve ne- 
dametten elleriyle ba§lanna vurdular da dediler ki: 



<^cg> 



AHMED AVNl KONUK 

»f — 

3413. *Gu seyh-i ecell, meyhaneye geldin; biitiin §arablar senin kudumundan bat 
oUul" 

"Ey mertebesi buyuk olan §eyh, sen himmetin ile meyhaneye geldin; bii- 
tiin sarablar senin ma'nevi kudumundan ve tasarrufundan bal oldu!" 

^ j\ J? Jju ^ l> OU- ^^ j» b ^ y J-V *«/ 

3414. u <Sen sarabi -pislikien miibeddel etmissin, bizim canimizi da mur&arhklan 
iebMetr 

3415. 6^er alem kandan malamal dolu olsa, bende-i Uiuda helalden gayrisini 
ne vakit yer! 

Bu beyt-i §enfte su hadis-i §erife isaret buyurulur; dy<i V U^ to LuJJ cjIT ^J 
V^. Vi ^jii oy Ya'ni, "Eger diinya taze kan olsa, mu'minin gidasi helalin 
gayrisi olmaz." "Bende-i Huda" buyurulmasi, "bende-i heva"dan ihtiraz igin- 
dir. Ya'ni, "Hak Teala evliyasmin nzkini haramdan hifzeder ve ona ancak he- 
lal olani ihsan eder" demektir. Yoksa, harami helal eder ma'nasma degildir. 
Evliya taklib-i a'yani ancak ehl-i gafleti ikaz icin yaparlar. Yoksa kendi ne- 
fislerinin hazzi icin degildir. Ve alem taze kan olsa, bende-i Huda bir an 
Hak'tan gafil olmadigi icm, ruhsat-i §er'iyye uzerine amel edip, helal yer. Ve 
"bende-i heva", bil'akis alem ba§tan asagiya gida-yi helalden ibaret olsa, 
Hak'tan gafil oldugu icin, helali kendi nefsine haram yapar! 

Ai§e (radiyauahu anha)nin Mustafa (a.s,)a "Sen her yerde 
seccadesiz namaz kihyorsun, nasil olur?" demesi 



3416, <S%ise bir gun tyeygamber' e dedi hi: "^» Ulesuhdlah, sen asihar ve gizli" 






MESNEVl-I §ERiF §ERHt / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

3417. *Dier nereyi bulursan bir namaz kilarsm; pis ve deni ev icinUe kosarl' 

3418. *[jer$i bilirsin hi/her bir murdar $ocuk erisiigi her yere kaza-i hdcet etti. 

"Miista'mel kerden" kaza-i hacetten kinayedir. Ya'ni, Ai§e (radiyallahii 
anha) validemiz Resul-i zi§an Efendimize dedi ki: "Ya Resulallah, sen her ne- 
resi tesaduf ederse, asjkar ve gizli olarak seccadesiz bir namaz kihverirsin. 
Halbuki evin icjnde pis ve taharetsiz kimseler de gezer ve taharetten bi-ha- 
ber birtakim cocuklann da her gezindikleri yerlere kaza-i hacet ettiklerini de 
bilirsin. Bu nasil olur?" 

3419. U^eycjamber buyurdu ki: "Utah biiyvkler icin necisi pah ecler, bill" 

Bu beyt-i gerifte, L>^ j l ^— * J*^ J ^^ ^ juJ-i ya'ni, "Allah Teala'ya 
hamdolsun ki, benim igin arzi mescid ve tahir kildi!" hadis-i §erffine i§aret bu- 
yuruiur. Bu hadfs-i §erifte iki nukte vardir. Birisi budur ki, "Hak Teala ben ve 
emsalim olan enbiya igin arzi temiz yapti" demek olur. Zira yukanda 3415 
numarah beyitte J%- Vi u*. *»jl, ^^ J" buyurulmus, idi ki, bu liituf ancak 
bende-i Huda olanlara mahsus olur, bende-i heva olanlar hakkinda degildir. 
lkincisi budur ki, §erayi'-i sairede ibadet icin bir mahall-i muayyen lazim ol- 
dugu halde, ummet-i Muhammed igin, taharetsizligi sabit olmayan arzin her 
tarafi ittihaz olunabilir. Zira §enat-i Ahmediyye'de vehim ve vesvese uzerine 
hiikum caiz degildir, Fakat adem-i tahareti meshud olan mahalde namaz kil- 
mak caiz olmaz. Eger temiz olmayan bir mahalde bir kimse bilmeyerek na- 
maz kilsa, bu namaz mu'teberdir. Zira hadis-i §erffte jl~Ji j uj~i ^ cf & 
ya'ni, "Benim ummetimden hata ve nisyan ref olundu" buyurulur. 

3420. cihetien liitf-i Uiak benim secdegahimi yedinci iabakaya liaaar temiz 

[3428] „■ 

yapti. 

Liitf-i Hak benim secdegahimi murdarhk cihetinden arzin yedi tabakasina 
kadar temiz yapti. "Yedi tabaka"dan murad, kiirre-i arzin mayi'-i nan halin- 
den ki§ir baglamasna kadar yedi devir icmde gecjrdigi tabaka-i istihalattir. 
Tafsili tabakatii'l-arz kitaplannda mundericdir. 






AHMED AVNl KONUK 

3421. x Sakm ve sakm §aklara hasedi terk et; ve yoksa cihanda bir Dblls olursun!" 

Bu sozler, Hz. Pfr'in dogrudan dogruya saliklere nasayihidir. Ve yahut, 
§eyhe ta'n eden yabanci kimseye muridin nasihatidir. "Ey nefsaniyyet icm- 
de bulunan kimse, insan-i kamilin mertebesine hased etme de, ona serfuru 
et! Eger ona kar§i serke§lik edersen, sen de alemde Iblfs'in naziri oiursun!" 

>y. (Jj*j L$jy- <JM^ £\ j* ^j^ <JM^ ^jj>" (£j* J f^ £ 

3422. \2,ua o eger bir zehir yese bed olur; sen eger bir bal yesen bir zehir olur!" 

"Insan-i kamil, cismanilere gore batinda zehir olan neffs taamlan yese, 
onun vucudunda o taamlar bal mesabesinde olan hakayik ve maarif-i ilahiy- 
yeye ve ibadat ve taata miibeddel olur. Ve eger ey nefsanf, sen o neffs taam- 
lan yesen, bunlar sende §ehvet ve gazab atesjerini alevlendirdigi cihetle, ba- 
tinda zehir olur!" 

3423. \Lira o bedel oldu ve onun isi bedel oldu. JZatif oldu ve onun her nan 
nur oldu!" 

"Zira o insan-i kamilin evsaf-i ruhaniyyesi evsaf-i nefsaniyyesine bedel 
oldu; ve evsaf-i ruhaniyye ile muttasif olan kamiller 4i\ jtsu-l \y\u emrine im- 
tisalen ahlak-i ilahiyye ile tahalluk ettiklerinden, ef al-i Hak onlann ef al-i be- 
§eriyyelerine bedel oldu. Kesafet-i cismaniyyeden kurtulup, letafet-i ruhaniy- 
ye mertebesine terakkf etti. Binaenaleyh onun her biri ates, mesabesinde olan 
sifat-i nefsaniyyesi ayn-i nur olan sifat-i Rabbaniyye oldu!" 

\j J-j jA JjS dytr ufy ^jj \j J-ilj s *y. J*- OjS 

3424. Bbabil'e Dtakk'in huvveti oldu. Ue yoksa bir hus bir fili nasil oldurilr? 

Ka'be'yi yikmak icjn gelen Ebrehe'nin filler ile mucehhez askerini Ebabil 
ku§lan havadan tasjar atarak helak etmis, idi. Bu hal, Ebabil ku§lannda zahir 
olan Hakk'in kuvveti idi. Ve aksi halde bir ktiguk ku§ koca bir fili nasil oldu- 
rebilir? Bunda Hakk'in kuvveti zahir oldugu meydandadir. 

3425. ^irkat kuscagiz bir orduyu bozdu; id bilesin ki, salabet Uiak'tandtr 






MESNEVI-t §ERfF §ERHt / IV. CfLT • MESNEVf-2 • 

Ey miidrik olan insan, birkag Ebabil ku§cagizinin koca bir orduyu bozma- 
si, kuvvet ve salabet-i Hak'tan oldugunu apacik goriip bilmen icindir. 

3426. 6ger sana hu kahilden vesve.sc gelirse, git, iS^lshab-iJ^. suresini oku! 

"Eger kuguk ku§lann orduyu bozmasim vesvese-i §eytaniyye sebebiyle is- 
tib'ad edersen git Kur'an-i Kenm'de "Js '} JJ (Fil, 105/1) ["Rabbinin ashab-i 
file nasil yaptigmi gormedin mi?"] suresini oku!" Ma'lumdur ki bu tavsiye 
Kur'an-i Hak olduguna iman edenleredir, munkirlere degildir. Cenab-i Pir'in 
munkiriere olan hitabi bu Mesnevf-i §erffte ba§ka baska §ekillerdedir. 

(jji j** OLiji j y J* C)\* fj& <Jj~~>j> j lSj* jl \> ^jj 

3427. 6ger onunla inad ve heraberlik edersen, eger sen onlardan basim goturiir- 
sen heni kafir hill 

Ve eger sen o insan-i kamile kar§i inad edip ba§ egmez ve beraberlik 
da'vasinda bulunursan, muhakkak bil ki, helak-i sun ve ma'nevfden basmi 
kurtaramazsin. Eger kurtanrsan beni kafir bil! Ya'ni benim kafir olmam mu- 
haldir. Binaenaleyh sen de kurtulmam muhal bil, demek olur. 



<?* 



Sicanin devenin yularim cekmesi ve 
sicanin nefsinde mu'cib olmasi 



3428. I&r st^anak hir devenin yulanni eline kaph; ve o inad cihetinden revdn 
oldu. 

Bir kiicuk sican bir koca devenin yulanni kavradi ve kendisini biiyuk gor- 
mesi cihetinden yuriimege ba§ladi. 



^^P? 



AHMED AVNl KONUK 

3429. 'Deve hamarathk cihetinden onunla revan oldu; si$an -pMvmntm diye 
majjnir oldu. 

?ali§kan bir hayvan olan deve hamaratligi cihetinden, sigan tarafindan 
yulan cekilmesiyle beraber yurumege ba§ladi Deve yuruyunce, sican, "iste 
ben koca bir deveyi gekiyorum, ben pehlivanim!" diye nefsinde gurur duydu. 

Jry^ u^ y L> y f-^i c ^ J~z*i<&\ yy, * j y^ j. 

3430. Onnn fiknnin mrtevi deveye vurdu; dedi: u< T3en sana gosieririm, sen hos oil 

[3438] 

Siganin bu fikr-i gururu deveye aksetti de, iginden dedi ki: "Sen §im- 
dilik kendi fikrinle ho§ ve mahzuz ol, ben sana gosteririm!" 

^J^ ck ^yj j^ j j^ £jj! <-*j*- ^ y ^ ^ 

3431. O^ihayei biiyiik irmak kenunna geldi ki, onda cesun fil zebun olurdu. 

3432. Si$an orada durdu ve kuru oldu; deve dedi: "Gy dajj ve sahra yoldasi! 
"Husk ge§t" (c~£$* jls^), Tiirkce'de "dona kaldi" ta'bfrinin mukabilidir. 

3433. Mr Bu ievakkuf nedir, hayranlik ne i$indir? JAyagini mertce umak i$ine 
koy!" 

3434. "Sen kilavuzsun ve henim pi§-ahengimsin; yol oriasinda olma ve susmal 
u Pf§-aheng", pfsva ve mukteda ma'nasinadir. 

3435. (Jare) dedi: "HZu su biiyuk ve derindir! By yoldas, hen bogulmakian kor- 
kuyorum!" 

3436. Deve, ^Dtele suyun haddini goreyim!" dedi; o deve suyun icine acele 
ayak koydu. 



MESNEVf-I §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



3437. vDeve) dedi'. n €y kbr sican, su dize kadardu! CMeden hay ran oldun ve 
akildan gittin?" 

3438. n^edv. x Sana karincadu ve bize ejderhadu. jiua dizden dize kadar 
farhlar vardtrf" 

Fare deveye cevaben dedi: "Bu lrmagin suyu sana nisbetle kannca mesa- 
besindedir; ve bizim gibi farelere nisbetle ejderha mesabesindedir. Zfra dizle- 
rin cesameti arasmda cok farklar vardir." 

3439. Gy viir-hiiner, eijer senin dizine kadar sa, muhakkak henim basimin ie~ 
■pesinden yiiz arsm cje$ti!" 

"Ey gok hiinerli deve, eger bu irmak suyu senin dizine kadar gikarsa, mu- 
hakkaktir ki, benim ba§imin tepesinden yiiz ar§in kadar yukanya gikar!" 

3440. ^edi: ' yr Baska bir defa kiisiahlik etme! Ta ki senin cismin ve canm hu 
[3448] 7iii J v , 

ttwiicimlardan yanmasin! 

Deve farenin aczini gorunce ona dedi ki: "Bir daha edebsizlik etme ki, bu 
edebsizligin kivilcimlan senin cismini ve canini, ya'ni zahirini ve batinim 
yakmasm!" 

3441. 'iSen kendin a\bi si$anlar ile vans eil St^anin deve ile sbzii olmaz!" 

3442. ^Dedi: "Tovbe ettim, Sftlah vein beni bu miihlik sudan ge$ir!" 

Sican deveye dedi ki: "Bir daha seninle miisavflik daVasinda bulunma- 
mak igin tovbe ettim. Allah nzasi icm aczime merhamet et de, beni.bu miih- 
lik irmaktan ileri gegir!" 

3443. ^Deveye merhamet geldi, dedi'. ^(S^Qah ol, stcra ve benim hbrgh\um iize- 
rine oiurl" 

^^ 



AHMED AVNl KONUK 



lj y dy>- d\j\j* X^i f\j&j \j* j* (t-l-^ Xt> JUDAS' j>\ 

3444. xxr Bu ge$irmek muhakkak hana miiselUm oldu. Senin gihi uuz hinlerce- 

. ... in 

siru ge^ireuim. 

Cenab-i Pir bu kissada deveyi insan-i kamile ve fareyi de insan-i nakisa 
tesbih buyurmu§tur. Nitekim atideki beyitlerde bu ma'na tavazzuh eder. 

3445. <j\iademki veugamber degilsin, uola arkadan gii; id ki hir gun kuyudan 
mansih iarafina erisesinl 

"Peygamber" ta'bfri burada niibuvvet-i te§riiyye ve ta'nfTyyenin ikisine de 
§amildir ve mutlakan mukteda-bih olan zat ma'nasinadir. Nitekim hadis-i §e- 
rffte, JJiy-i j* t\J? j>\ ^U* ya'ni, "Benim ummetimin alimleri Benf Israil ne- 
bileri gibidir" buyurulur. Ve bundan murad, "niibuvvet-i ta'rifiyye"yi haiz 
olan ulema-i billahtir. Ya'ni, "Sen mademki mukteda-bih olacak bir mertebe- 
de, tank-i Hak'ta haiz-i kemal degilsin; binaenaleyh tank-i Hak'ta arkadan 
git ve kamile tabi' ol! Ta ki bir gun bu tebaiyyet berekatiyla bu karanlik tabi- 
at kuyusundan mansib-i ruhaniyyete vasil olasin!" 

«.4J jLvUiX $j* dy*- d\f> 5y>- s-<0 OUaL* dy>r J*\j <^fj y 

3446. CAiademki sultan degilsin, sen raiyyei ol! uWademki gemici adam degil- 
sin, kendin surme! 

Mademki sen ma'na aleminin sultam degilsin; bu alemin sultanina tabi' 
ol. Ve mademki bu vticud-i izafi ve keserat alemi denizinde yiizen viicud-i 
unsunni sevk ve idare edebilecek mahareti haiz bir gemici degilsin, onu ken- 
di re'yinle o tarafa bu tarafa siirme ki, girdablara du§iirup helak etmeyesin! 

j***- ^s$£ ti J^ <jf Jhy ^-° j*^* LfJ OlTi J^lT <^U*j Oj^-- 

3447. <J\iademki kamil degilsin, yalntz dukkan tutma; hamir yaymak i$in eli 
hos oil 

Mademki tarlk-i Hak'ta ve maarif-i ilahiyyede kamil ve zevk sahibi degilsin, 
o halde bir kamile tabi' olmaktan istinkaf edip, yalniz basma da'va-yi ir§ada ki- 
yam etme! Evvela elini temizle, sonra hamur yogurmaya ba§la. Ya'ni dest-i ira- 
deni sifat-i nefsaniyye kirlerinden temizle, sonra ir§ad isme kan§. Nitekim Tiirk- 
ge'de, "Elinin hamuruyla erkek i§ine kansma! "darb-i meseli meshurdur. 






MESNEVI-1 §ERfF £?ERHf / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

J>1 J.f j^& j*. dlj dyr J>\> J>y\* c$ J>/ \j b^ 1 

3448. xx 6nsiiu!"yu dinle, sus! <IMademki Diakk'in dili olmadm, kulak oil 

Ya'ni Hak Teala sure-i A'raf in sonunda, |i& b^b £ \y^~> i ti\j&\ Is J i*b 
Ojl^'j (A'raf, 7/204) ya'ni, "Kur'an okundugu vakit O'nu dinleyin ve susun. 
Umulur ki rahmet olunursunuz!" ayet-i kerimesindeki "Ensitu!" ["Dinle- 
yin!"] emrini tut. Zira insan-i kamil ouiy dT^j jujVi ya'ni, "insan-i kamil ve 
Kur'an ikizdir" buyuruldugu vechile, Kur'an mesabesindedir. Ve o maarif-i 
ilahiyye ve hakayik-i rabbaniyyeden bahsettigi vakit sus ve onun sozlerini 
dinle! Zira insan-i kamil, u~J j \^ 3 u^, J c^ ijl* c~~^i ij] ya'ni, "Ben bir ku- 
lu sevdigim vakit onun sem'i ve basan ve lisani olurum" hadis-i kudsisinde 
tasnh buyuruldugu vech He, Hakk'm lisamdir. Ve mademki sen mahbub-i 
ilahf olmadin ve Hak senin lisamn olmadi, bari kulak ol da Hakk'in lisani 
olan insan-i kamili dinle; ve ondan sudur eden kelami, ••>-* jlj j* J^i aJi ji 
ya'ni, "Muhakkak Allah Teala abdinin lisani uzerinde soyler" hadis-i §erifi 
mucibince Hakk'in kelami addet de, ona muhalefet etme! (3681 numarali 
beyite de muracaat olunsun.) 

3449. Ue eijer soyler sen, istijsar seklinde soyle. Sen sehinsahlara miskin gtbi 
soyle! 

"§ehinsahlar"dan murad, varis-i Muhammedi olan "ziibde-i ehassu'1-ha- 
vass"tir. Zfra diger birer §ah makammda olan, velayet ashabmin §ahlandir. 
Eger bunlann huzurunda bulunmak §erefine nail olursan, soz soyleyecegin 
vakit i'tiraz tarikiyla soz soyleme ve onlan imtihan kasdiyla mtikaleme etme. 
Belki, mu§killerini halletmek maksadiyla istifsar §eklinde soz soyle. Ve konu- 
surken sesini yiikseltip edeb haricine gikma. Belki, §ehinsahlann huzuruna 
tese'iil icin gelmis olan bir fakir eribi zaif sesle hitab etl Nitekim ayet-i kerfme- 
de, <ywJ j^->*j j^S JjilL. aJ \jjfru ^j [St A\ cjy^> <3y f>&y#\ \y*y ^ b 1 * 1 c/-^ ^ ^ 
(Hucurat 49/2)' ya'ni, "Ey mu'minler, seslerinizi Peygamber'in sesiniri fevki- 
ne yukseltmeyin! Birbirinize bagirarak konu§tugunuz gibi O'na da bagirarak 
soylemeyin!" buyurulur. 

3450. Odibir ve kinin iibtidusi senveilenHir; senin sehveUnin rasihligi adetiendir! 

[3458] 



^cSP? 



AHMED AVNl KONUK 

"§ehvet" iki kisimdir. Birisi §ehvet-i celiyye, digeri §ehvet-i hafiyyedir. 
"§ehvet-i celiyye", giizel kadinlar, muhte§em binaiar ve mefrus, koskler, bag- 
lar, baggeler, nefis yemekler ve yiiksek mevki'ler gibi zahiri suretlerden nef- 
sin hazzidir. "§ehvet-i hafiyye", halkin kendisine ta'zfminden ve ef alinin 
medhinden ve nas arasinda sozuniin nafiz olmasindan nefsin hazzidir. Bun- 
lara nail oldukca nefsin kibir ve gururu artar. Ve eger bir kamii boyle bir kim- 
seye nasihat edip, "Bu ezvak-i faniyeye dalma; ezvak-i bakiyeye tevecciih 
et!" dese, "Birak §u sofu ve mutaassib herifi; insani olmeden oluler zumresi- 
ne sokacak!" diye kin tutar. Zira cismani kimseler bu §ehvet-i celiyye ve ha- 
fiyyeyi kendilerine adet etmisjerdir. Ve onlann bu adetlerini kolayca terk et- 
meleri mu§kildir. Bunun terkini teklif edenlere kin tutarlar. Binaenaleyh, ki- 
bir ve kfnin ibtidasi §ehvet olmu§ olur. 

3451. Uaktaki ddetien dolayi hotii huy muhkem oldu, seni geri cehen kimse 
uzerine senin ofken gelir. 

3452. cMademki camur yiyici oldun, her o kimse camur dan fieri cekerse, senin 
vein diisman olur, 

J»U*-£o I j C-j ol j Juul* JLlJ Cj ^S OJa^- 0L« j* <Z*J 

3453. CPufperesfler -puiun etrafmt dolandihlanndan, put yolunun mdni'lerine 
diismandirlar . 

3454. Dhlis serverlih ile huy etiiginden, o esehlikien <JAdem'i hakir gordu. 

Ibiis, ba§ olmak ve riyaset etmek, duygusunu nefsine adet etmi§ oldugun- 
dan, o hamakatindan dolayi Adem'i hakir gordu ve ona ba§ egmedi de, dedi: 

3455. O^Ci, xr Benden iyi hasha hir server mi olur, id hi o henim gibi kimsenin 
mescudu olsun? 

Usjlj J*! 3\ij *y *£ \j CJJ d\ y* £~*j*j l£j3s* 

3456. Serverlih, ibiidddan tiryak-i JZdni olan ruhun gayri vein zehirdir. 






MESNEVf-i SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • ~^S[ 

"Lan", Azerbaycan muzafatindan bir dagm adidir. Ve orada i'mal edilen 
tiryak makbuldiir ve panzehirdir. "Tiryak-i Lani", Lan'a mensub olan tiryak 
demektir. "Ibtida"dan murad, hlikum ve kaza-yi ezelidir. Ya'ni, "Serverlik ve 
riyaset sifatina her bir run tahammiil edemez. Ancak Hakk'm kaza-yi ezeli- 
sinde sifat-i nefsaniyye zehirlerine kar§i tiryak-i Lani ve panzehir olan bir ruh 
tahammul edebilir. Ve serverlik ve riyaset bu alem-i keseratta da onun hak- 
ki olur." 

3457. Saer dag yilan &olu olwsa hir korku iuima ki, i$inde tiryak mahalli ola! 

"Dag"dan murad, kamilin taayyiin-i be§erfsidir. "Yilan"dan murad, sifat-i 
nefsaniyyedir. "tiryak-zar"dan murad, kalb-i kamildir. Ya'ni, "lnsan-i ka- 
milin suret-i be§eriyyesi sifat-i nefsaniyye yilanlanyla dolu olsa da korkma. 
Onun kalb-i §erifi bu sifat-i nefsaniyye yilanlanmn zehrine kar§i panzehir 
olan tiryak mahallidir ve nazargah-i ilahidir. Binaenaleyh serverlik ve riyaset 
sifatlannin zehir sacmasina mahal kaimaz!" 

3458. Serverlik senin dimagina nedvm oldugu vakil her kim seni kirdi ise 
hasm-i kadim olw. 

Serverlik ve riyaset daiyesi senin dimaginda yerle§mi§ oldugu vakit, her 
kim senin bu duygunu kirarsa, senin indinde eski bir du§man olur. 

3459. Hiir kimse senin huifunun hilajim soyledigi vakit, senin ona $ak kmele- 
rin kalkar. 

Dogru soyieyenlerden birisi senin egri olan ahlakinin muhalifini soylese, 
senin ona kar§i ofkelerin ve kinlerin ayaga kalkar da, dersin: 

3460. 3(X, ur Beni huvumdan kopanr ve heni sakird ve tabi' eder." 
[3468] ^ r f 

Ya'ni o kimseye ofkelenip icjnden dersin ki: "Bu adam beni kendi ahla- 
kimdan ve tabiatimdan gecjrip, kendisine §akird ve murid ve tabi'.yapmak is- 
tiyor. Ve maksadi kendi sakirdlerini ve tabi'lerini oogaltmaktir." 






AHMED AVNl KONUK 

«Jl>«iol c_i^A>- jl ^ jjj* iS °-^ (f^**-* ^ ^J^ -^W ^J^ 

3461. Oiotii huy muhkem olmu§ olmadik$a, ne vakit ate§ke<Unin hilafindan 
parlar? 

Boyle bir kimsede kotii ahlak kokle§mi§ olmasa idi, ehl-i Hakk'in onun 
ahlakina muhalif olarak soyledigi sozlerden, onun ate§ mahalli olan nefsi 
parlar mi idi ve ofkesi ve kini ayaga kalkar mi idi; ve agiktan agiga ona kav- 
len ve fiilen muhalefet eder mi idi? 

3462. O muhalif e mudara eder, onun kalbinde kendisine bir yer uayar. 

Ankaravi hazretleri bu bey tin §erhinde buyururlar ki: "0 kotii huylu kim- 
se eger zahirde kavi degil ise, kendisine muhalefet eden, ya'ni ahlakinin mu- 
halifini soyleyen ehl-i Hakk'in kalbinde yer tutmak icin zahirde muvafakat 
eder; fakat iginden bugz eder." Fakat Hind sarihlerinden Muhammed Riza 
"0" (ji) zamirini ehl-i Hakk'a irca' edip der ki: "Kotii huylu kimsenin ahlaki- 
na muhalif soz soyleyen kamil, onun muhalefetini gordiigii vakit, onu biis- 
biitun sogutup kacirmamak ve gonlunde yer tutmak icin, o kotii ahlakli mu- 
halife kar§i mudara eder." Bu vecih daha muvafik goriiniir. Zira cenab-i Pir 
efendimiz Ffhi Ma Ffh'te buyururlar ki: "Bu halkin efal ve harekati bastan 
ba§a egridir. Eger bir kamil onlara biitiin bu egrilikierden bahsetse, halk ona 
Tann selamtm bile vermez olurlar. Binaenaleyh onlann halki terbiyeleri ta- 
rik-i mudara iledir. Mesela yazi muallimi bir cocuga yazi me§ki verir; onun 
yazisi hep egridir, fakat muallim onun yazismi tahsin edip der ki: ' Aferin, cok 
giizel yazmi§sin! Yalmz "elif harfini soyle yazarsan higbir kusurun kalmaz.' 
Qocuk bu tahsini goriince §evke gelir. Ve muallim dahi ta'lfme mudara tari- 
kiyla "elif ten ba§lami§ olur. Ve "elif diizelince muallim "ba" harfine geger. 
Boyle bbyle cocugun yazisi salah kesbeder." 

3463. 2Xra kotii huy muhkem, §ehvei hanncasi adetten ydan gibi olmu$tur. 

"Kamil ona kar§i nasil mudara ile muamele etmesin ki, nefsin kotii huy- 
lan kokle§mi§ ve hadd-i zatinda kannca gibi zaif olan nefsani arziilar tekrar 
tekrar icra edilmek ve adet olmak sebebiyle yilan gibi bir hale gelip ruha sa- 
nlmi§tir. Binaenaleyh bu kotii huylar birdenbire kopanlamaz, mudara ile ter- 
biye olunmak suretiyle lslah edilebilir. 






MESNEVI-1 SERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • "®^§1 

Ujijl OjU £~Z£ ijJUjl ^jjj Ux»l ji J^> \j ^j&Z* jt- 4 

3464. <§ehvei yilamni ibtila xcindz oldur ve yoksa isie senin ydamn ejderha oldu! 

Ey salik, kannca iken yilan haline gelen nefsinin arzulanni ve §ehvetleri- 
ni riyazet ve mucahede ibtilalan icinde oldur ve kahret! Eger yine onlara mu- 
masat edersen, iste bak, o §ehvet yilam biiyiiye biiyiiye ejderha oldu ve se- 
ni busbutiin yutacaktir! 

{ J^>3>- jL«i^l t r r s J-L^Ui? j jj ij^y*" j^-* -^ jy* o~^> j* <-^y 

3465. Jakai herkes kendi ytlanini kannca gbrur. Sen kendini sahib-dilden is- 
tifsar et! . 

Fakat herkes yilan haline gelmis. olan sifat-i nefsaniyyesini kannca gibi 
zaif ve ehemmiyetsiz goriir. Ey salik, eger yilamni kannca goriiyorsan, ken- 
di batimnm halini sahib-dil olan insan-i kamilden sor ki, senin ahval-i bati- 
neni sana fzah etsinl 

3466. IZakir alhn olmadikca bilmez ki hen bakinm. Qonul sak olmadikca bil- 
mez hi ben mufiisimi 

Nakis kamil olmadikca evvelki nakisligim goriip bilmez ve "Ben nakisim" 
demez. Ve goniil batinda sah olmadikga evvelki muflisligini goriip bilmez ve 
"Ben muflisim" demez. Nitekim "Ki§i noksamni bilmek gibi irfan olmaz" de- 
misjerdir. Binaenaleyh, noksan ancak mertebe-i kemalde goriiniir. Zira ken- 
di hakikatina evsaf-i be§eriyyeden fani olmaksizm lttila* miimkin degildir. 

y jlJi jl Ji (j\ jS ^ jyr y j\j~~ » {f J^^ C-*Oj^ 

3467. Sen baku gibi iksire hizmet et! Bu goniil, sen dildardan cevr cek! 

Ey salik, sen henuz bakir gibi nakissm. Altm gibi kamil olmak icin, baki- 
n altma tebdil eden iksir mesabesindeki insan-i kamile hizmet et ve onun tav- 
siyesi dairesinde yurti git! Ey kemale mustaid olan goniil, goniillerde muta- 
sarnf olan insan-i kamilin cevrini ve sana teklif ettigi riyazet ve mucahede 
zahmetini cek! 

3468. ^Dilddr kimdir? Bhl-i dildir. Dux bit ki, gece ve giinduz gibi cihandan 
si^raytcilardir! 



AHMED AVNt KONUK 

"Dildar", gonullerde mutasarnf olan kamillerdir ki, gece ve giinduz cihan- 
dan nasil gekilip insilah ederlerse, onlar da oylece bu cihanm suretinden in- 
silah etmister ve alakalanni kesmisjerdir. 

3469. (SflUah'vn bendesinin ayibtni soyleme; §ahi hirsizlik ile muttehem dme! 

Nefsin ve masivamn kullugundan kurtulup, ancak Allah Teala'ya kul ol- 
mu§ olan kimselerin ayibindan ve kusurundan bahsetme. Zira kusur ve ayip, 
nefsinin ve masivamn kulu olan kimselerde olur. Onlar ise ma'na aleminin 
§ahidlr ve suret aleminin kolesi degildirler. Binaenaleyh §ahi sen hirsizlik ve 
emsali sifat-i nefsaniyye ile muttehem kilma! 

(?* 

^^jjj x>*/ J^i^ <J^ j j *? J*jj> CiTctUJ' 
Gemi iginde hirsizlik ile muttehem ettikleri o dervi§in kerametleridir 



Ij~h <s*j* <^-j j ! 4 ^ lL - tr^ ^jj^ ^-jj* *y 

3470. ^ir cjemi i$inde bir dervis var idi; merdlih esyasindau bir yicjin yapmi$ idi. 

"Merdlik e§yasi"ndan murad, ahlak-i hamide ve evsaf-i cemiledir. Ve "yi- 
gin"dan murad, bunlardan miirekkeb bir kitle-i ma'nadir. Bu ma'na, "merdf 
(iS>j*) deki "ya" masdariyyet i'tibar olunduguna goredir. Eger "ya" vahdet 
igin olursa, "Bir adamin e§yasindan yigm, ya'ni yastik yapmis, idi" demek 
olur. 

3471. JMhn kesesi gaib oldu, o uyumus ill Ciimleyi araddar ve onu da (josterdi. 

3472. ZKi, Hr Bti uyumus fakir i de arayalim." ZPara sahtbi (jamdan onu bular 



etti 






MESNEVI-t §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

Bu iki beytin nesren tercumesi soyle olur: "Gemi iginde birinin altin dolu 
kesesi gaib oldu. Gemi halkim birer birer hep aradilar. Para sahibi bu dervisj 
de gosterdi, "Bu uyumus, fakiri de arayahm!" dedi. Gamindan onu uykudan 
uyandirdi ve ona dedi:" 

3473. Oii, Mr Su cjemide kese gaib ohmsiur. Ciimleyi aradik. Sen hurtalamazsin!" 

"Qeremdan", mesmden ma'mul kemer ve kese ma'nasinadir. 

jU f Uj) J^i £jli y} \j jb j j^ *^>j> {£ djj^ jb 

3474. "6ski libasi ptkar, eski Ixbasian soyun. Ha ki halkin evhami sentlen fa- 
rig olsun!" 

jL-j ji j^»j» ^s£ ju-g <1)L«^ \j c^»*^ y <-r>j \i CJ& 

3475. (^Dervis) dedi: n ^a Ulah, senin koleni alyMar miittehem ettiler, ferman 
eristirl" 

3476. Uakiaki ondan dervisin cjonlii eleme geXdi, derhal her iarafian has cikar- 
ddar. 

3477. Dier birinin agzmda bir muhie$em inci olarak derin denizden yiiz bin- 
lerce balih, 

"Jerf ' derin; ve "§igerf ' biiyuk, iyi muhte§em, kalin ve zM ma'nalarmadir. 
Bu iki beyit bir cumle-i tarn te§kil eder. Ya'ni, "Kendisini hirsizlikla itham ettik- 
lerinden dolayi dervi§in gonlu kederlendi; derhal derin deniz tarafindan yiizbin- 
lerce balik, her birinin agzinda birer muhte§em inci oldugu halde ba§ gikardilar." 

■ 3478. Oier bir inci bir memleket haraci. 2Xra Dlatitandir, bu bir §irket tutmaz! 

Bahklann agzmdaki her bir incinin kiymeti bir memleket haracina ve va- 
ridatina mukabildir. Zira bu inciler Allah Teala hazretleri tarafindan gonderil- 
mi§ bir ihsandir. Bu ihsan-i ilahinin mislini ve nazirini yapabilecek bir fert 
yoktur. Ve boyle bir ihsana istirake kimsenin giicu yetmez. 



G £P? 



AHMED AVNI KONUK 

t 

3479. (SDervis) gemiye birhac inci ath ve stcradi; havaya bir hurst duzdu ve 
oturdu. 

J~* -4 ^1 jl^S j gj\ j\J jl ^y- c^J ^ 0l*£ dy? ^y ^y- 

3480. iKendi tahh uzerinde sahlar gtbi giizelce bagdas hurdu. yiihsegin yu- 

[3488] . j , „ „ t 

fcansinda ve gemi onun onunde. 

Birinci beytin nihayeti ile ikinci beytin birinci misra'i bir cumle te§kil eder. 
Ya'ni, j^ <u*j j ji+a o^ ^^ j>y- c — sj ya'ni' "Kendi tahti iizerindeki §ah- 
lar gibi giizelce bagda§ kurup oturdu" demek olur. 

3481. Q-Dervis) dedi: ^Diaydi gemi size, Utah hana! Ta hi hirsiz dilenci si- 
zinle her obex olmasin!" 

3482. Sfycaha bu aynlthian hime ziyan olur? HSen ZH,ahh'm cifii ve halh ile 
teh olarah hosum!" 

"Ben bu aynhktan dolayi ziyan gormem. Qixnkix Hak benim munisim ve 
musahibimdir. Ve Hak benim musahibim olunca, halktan infiradim ve tek ve 
tenha olarak kalmam bana ho§luk ve zevk verir!" 

3483. O ?7aua ne husizhh tohmeti hoyar; ne de benim yulanmi bir gammaza 

.ill 

verirl 

jib c^jUp c— x ^ ya'ni "yulan bir gammazin eline vermek", kinayat-i 
Acem'dendir. Riisvay ve bed-nam etmekten kinaye olur. 

3484. Qemi halhi, Gy himmet sahtbi, boyle alt muhami sana neden verdiler?" 
diye bagudilar. 

j^ ifjfr est ^J^J^JJ J* ji O^lp c^J jl i^jf 

3485. ^)edi\ jrahir uzerine tohmet hoymahtan ve hahir bir sey vein Diahh'i 
inciticilihien!" 



<^ep£> 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / IV. CiLT • MESNEVI-2 • 

Bu beyit, gemi halkina serzenis, ve ta'riz suretiyle vaki' olmu§tur. Gemi 
halki, "Ne yaptm da boyle yiiksek bir mertebeye nail oldun?" diye sordular; 
o da "Sizin yaptiginiz gibi Allah'm bir fakirini kabahatli tuttum ve para gibi 
ehl-i Hak nazannda hakir oian bir §ey igin Hakk'i incittim. Bu makam-i all, 
boyle kotii fiilime mukabil mtikafat olarak verildi" demek olur. 

3486. xx Cenab-i Diahk'i ienzih ederim; helki §ahlann ta'ziminden. JZira faku- 
ler iizerine su-i zan edict olmadim!' 

Bu beyit evvelki ta'riz ve istihzadan beyan-i hakikata riicu'dur. Ya'ni, 
"Ha§a lillah, bu yiiksek mertebeyi sizin yaptiginiz kotu fiil mukabilinde bul- 
madim! Belki ma'na §ahlanna ta'zim etmekten buldum. Zira higbir vakitte ta- 
rik-i Hak fakirlerine su'-i zan etmedim!" 

J^S j^Tou^*; ^ £ ^ j>y>- ^i-kJ d\jj* d\ 

3487. "OVefesi ho§ [ve] latif olan o fakirler ki, onlann ia'zimi icin S%ese geldi!" 
"Benim ta'zim ettigim o nefesi ho§ ve latff olan fakfrlerdir ki, onlann ta'zf- 

mi igin Hak Teala hazretleri Kur'an-i Kerim'de J^Sfi lit oi j) j 'J* sure-i §e- 
rifesini gonderdi." Bu sure-i §erffede olan ayet-i kerimenin ma' nasi ve sebeb-i 
nuzulii, yukanda 2052 numarah beyite musadif olan ^ ■>>> ^J> ^ ^h* d J*r 
{J ^ oly- j j^> <-JU* j, j^i beyt-i §enfinin fzahinda gegti. 

3488. "0 fakirlik kwranmak icin degildir. Helki onun icindir ki Uiakk'in 
aayri hie yoktur. 

"0 Hak yoiundaki fakirlik, levazim-i hayatiyyenin fikdanindan dolayi 
kivranmak ve te'mm-i ihtiyag igin nasin kapilanni dolasmak igin degildir. 
Belki bu mezahirde zahir olamn ancak Hak oldugunu gormek ve bilciimle 
halkin kendi gibi aciz ve zeffl ve ancak Hakk'a muhtag oldugunu bilmek igin- 
dir. Binaenaleyh ihtiyacatim halktan bekleyen ve Hakk'i gormeyen kimse, 
kendi gibi bir dilenciye arz-i hacat eden bir dilenciye benzer!" 

3489. n< IMasil miitiehem tutarim onlan ki, Uiak yedinci iabakanin emin-i 
mahzeni eitil' 

^^ 



AHMED AVNl KONUK 

"Yedinci tabaka"dan murad, vucud-i mutlakin yedinci mertebe-i tenezzu- 
lu olan insan-i kamil mertebesidir ki, bu kamil cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz 
ve bu esma tecelliyatimn emin-i mahzenidir. Ve o mertebeler sunlardir "Aha- 
diyyet", "vahdet", "vahidiyyet", "ervah", "misal", "§ehadet" ve "insan-ika- 
mil"dir. 

(Juki jy 4j C~-~~>- f-tfJ* OujZ* Ji* *J C—s—ii p-p* 

3490. CMntiekem nefistir, akl-i §erif degildir. dMuttehem hisiir, nur-i latif de- 
[3499] ^.,j. 
cjildir. 

Muttehem olan nefistir. Zfra ayet-i kerimede, dLJ£ ^ £1* |y 'J&J C 3 (Ni- 
sa, 4/79) ya'ni, "Sana kotiilukten bir §ey isabet ederse', riefsiridendir" buyu- 
rulur. §erif olan akil ise muttehem degildir. Zfra hitabaU ilahiyye, §erafetin- 
den dolayi akla vaki' olmu§tur. Ve keza muttehem olan havass-i hamsedir. 
Zfra bu havasta galatlar ve yanh§lar vardir. Mesela goz uzak mesafedeki bii- 
yiik bir cismi kucuk goriir ve Giines/i bir kalkan cirmi kadar bir §ey zanne- 
der. Ve kulak, hafff olan kanncamn ayaginin hi§irtismi duymaz ve yoktur 
zanneder. Bunlar hissin galatiandir ve kabahatleridir. Fakat nur-i latif olan 
akil, muhakemeleriyle hissin bu galatlanni ve hatalanm meydana cricanr. 

3491. \Nefis Sofistai geldi; ona vur hi, ona vurmak islah eder; ona hiiccei soy- 
lemek dejjil! 

Nefis Sofistai mesjebinde zahir oldu. Birinci cildde 556 numaraya musa- 
dif olan ^Jlk-ij^ y? j^- j^ ^y & J^.jy «— r" J 1 beytinde de izah 
olundugu iizere, Sofistai, zenadikadan hakayik-i e§yayi miinkir olan bir ta- 
ifedir. Ve onlar uc. firkadir. lnadiyye, indiyye ve Laedriyye. Inadiyye'nin i'ti- 
kadi budur ki, hakayik-i alem ancak vehim ve hayalde sabittir. Ve tndiy- 
ye'nin mu'tekadi budur ki, hakayik-i alem i'tibar hasebiyledir. Eger cevher 
i'tibar edersen cevherdir ve eger araz i'tibar edersen arazdir. Laedriyye derler 
ki: "Bizim hakayikin siibutunda ve adem-i siibutunda §ekkimiz vardir ve 
§ekte dahi §ekkimiz vardir." Onlara Sofistai demelerinin sebebi budur ki; 
"Sof ' (ljj-) lisan-i Yunanf de ilm-i hikmete derler. Ve "ista" (ik-») muzahref 
ma'nasinadir. "Sofistaf" demek, "hikmet-i muzahrafeye mensub" demek 
olur. Ya'ni, "Sofistai denilen akilsiz ve mantiksiz taifeyi hiiccet-i akliyye ve 
delail-i mantikiyye ile yola getirmek kabil degildir, Onlara dayak ister, iste ne- 
fis dahi bu me§rebde oldugundan, ona dahi akli ve naklf deliller te'sir etmez. 



M^ MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

kendi bildigine gider. Binaenaleyh ona riyazet ve mticahede dayaklan la- 
zimdir. Onu ancak bu dayaklar yola getirir." 

3492. uMu'cizeyi gorur, o zaman parlar. Ondan soma "O bir hayal idi" der, 

Nefis, enbiyadan mu'cizeyi ve evliyadan kerameti gordugii vakit bu hari- 
kulade hadiselere hayret edip iman eder ve enbiya ve evliyamn da'vet ettigi 
yola teveccuh eder. Nefsin o yolda hazzi ve zevki olmadigindan, biraz sonra 
der ki: "0 gordugiim hadiseler bir hayal idi!" 

3493. w acUbin ruyeti hakikaita olaydi, n\$in gece ve gilndiiz goziin mukuni 
gelmedi?" 

"0 acib olan harikamn goriilmesi hakikat dairesinde vaki* olaydi, gozu- 
muzde ale'd-devam sabit bir halde bulunurdu ve sair e§yayi istedigimiz za- 
man gordiigumuz gibi onu da goriir idik. Hayal oldugu icin gozumiizde ta- 
karriir etmedi." I§te nefis bu muhakemesiyle Sofistai ziimresine lahik olur. 

*j£ ^ 0^ j^- jij J *j> ^ OlTU fi^.^AA 01 

3494. O iemizlerin goziiniin mukuni olur; hauvanlann gozunun karini olmaz! 

acib olan mu'cizeler, harikalar ruhaniyyet alemindendir. Binaenaleyh 
sifat-i nefsaniyyeden mutahhar ve ruhani olan kimselerin goziinde sabit ve 
mukim olur ve onlar daima onu goriirler. Sifat-i nefsaniyye levsiyle miilev- 
ves ve hayvanat ziimresine miilhak olan kimselerin gozunun karini olmaz. 

C& t\j? jX>\ ^jjU? *y ^ ^ j jU ijb u ~*- jtj l_^*p OlT 

3495. jlira o acib bu histen ar ve neng iuiar. Tauas ne vakit dar kafida olur? 

Zira o acib olan mu'cizeler ve harikalar ahval-i ruhaniyyeden oldugundan, 
cismaniyyete taalluk eden bu havass-i hamsenin karini olmaga tenezziil etmez- 
ler. Mesela siislu ve latif olan bir tavus kusu dar bir kuyuda ya§ayabiiir mi? 

y y?-»Jb 01 _j £j5 dXi -W? j j^ jS" j\~~j \y y ^y^ ^ 

3496. Sakin hana "Qok soyleyici" demeyesinf nen yuzden birini soylerim ve 
o da kil gibi! 



AHMED AVNI KONUK 

. Ey sami\ sakin bana "Qok soyleyici bir kimsedir!" diye ta'n etme! Zfra ben 
esrar ve hakayik-i ilahiyyenin yuzde birini soyluyorum. Ve o soyledigim da- 
hi kil gibi gayet incedir! 

§eyhin huzurunda gok soyluyor diye sufflerin o bir sufiyi te§nf etmesi 



3497. Suffer bir sufiyi te§ni etiiler, Tekye seyhinin huzuruna geldiler. 

Tekyede olan surlier, aralannda bulunan bir sufiyi tesnf ettiler ve tekye 
§eyhinin huzuruna geldiler. 

3498. <$eyhe dediler: By mukieda, sen bu sufiden cantmizin dddini isle!" 

Ya'ni, "Bu suff bizim ruhumuzu iz'ac ediyor. Sen bu sufiden bizim ruhu- 
muzun hakkini ahver!" 

3499. *Dedi: By sufuer, nihayet ne sikayet vardu?" *Dedi 'TJu sujmin up sa~ 
ktl huyu vardu." 

§eyh dedi ki: "Ey surlier, bu sufiden sjkayetinizin sebebi nedir izah edin!" 
Iglerinden birisi cevap verdi, dedi ki; "Bu surTnin ruhumuzu sikan tig sakil hu- 
yu vardir." 

3500. Sozde ^ingtrak gibi $ok soyler; taamda yirmi kimseden ziyade yer!" 

3501. T/e e^er uyursa S%shab-i OCehf gtbidir." Sufiler seyhin huzurunda gu~ 
riiltii eitiler. 






&^ MESNEVt-i §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • "^® 

Ya'ni, "Uyudugu vakit dahi dervisterin usuliine muhalif olarak cok uyur ve 
Ashab-i Kehf gibi uyanmak bilmez" dediler ve sufinin lie. huyunu sayip guriiltu 
ettiler. "Zahf" {u**j) cenk ve kavga demektir. Burada "gurultiT ma'nasryla ter- 
ciimesi munasib goriildu. "Zahf* (a>-j)kelimesinin "kehf (a*r) kelimesine ka- 
fiye olmasinda i§kal varsa da, suaradan birgoklan bu hususta musamaha etmi§- 
lerdir. Ezcumle Firdevsi de su beytinde ^ oijU* j j>\ mj\j+ ^j ^ XjU* f l 
"vahy" (j>-j) ile "nehy" (^)i kafiye yaprmsttr. Ve keza §irazi dahi ^ ^tf* J* 
^Uob ji^ j ^ ^w ^ beytinde ayni musamahayi yapmishr. 

3502. <$eyh o fakir tarafina teveceiih etti, dedi ki: "<IMevcud olan her hir hah 
den vasatlan tut!" 

§eyh, kendisinden sjkayet olunan o dervis, tarafina teveceiih edip, ona na- 
sihat olmak uzere dedi ki: "Sbylemede, yemede ve icmede ve uyumada, vel- 
hasil ahvalinden her bir halde ifrat ve tefrftten ictinab et ve tarik-i i' tidal olan 
vasat dereceyi tut!" 

_ •* ■* 

3503. Diaherde, xxr Umurun hayulisi onun evsatidir" huyurulmu§tur. <S%hlatlar 
i'tidalden nafx gelli. 

Her emrin vasat derecesi "i 'tidal" oldugundan, hadfs-i §erffte i$k-ji jy Sl\ ^ 
buyurulmu§tur. Nitekim insanin vucudunda bulunan ahlat-i erbaa i'tidal halin- 
den dolayi viicuda nafr geldi. Tibb-i atik kaidesine nazaran vucudun hastahgi 
ahlatm ifrat ve tefrftinden mtinbaistir. Mesela "hilt-i dem" haddinden ziyade 
veya noksan olursa maraz hasil olur. Ve keza "safra" ve "balgam" ve "sevda" 
hiltlan da ziyade veya noksan olduklan vakit, tiirlu tiirlii emraza sebep olur- 
lar. Fakat bunlarm mikdan viicudda vasat derecede ve hadd-i i'tidalde olursa, 
vucud sihhatte bulunur. 

Joy* -bJ-k-H fV J> j* J 9 J- J 1 ^ °j> lM* ^ / 

3504. £ae,i hir hilt dnzadan ziyade olursa, kisinin cisminde maraz zahir olur. 

3505. iKendi karinin iizerine sijaita ziyade olma. JZira o akxbette muhakkak 

firak o?iUi"l 
j i, 



Gggpp 



AHMED AVNl KONUK 

Musahibi oldugun kimselerin ahvalini tedkik et ve evsafta onlann evsa- 
findan fazla bir §ey yapma. Yemede, igmede, soylemede, oturmada, gezinme- 
de onlann ahvalinin olcusiinii gegme. Eger gecersen, sonunda bu evsafinda- 
ki ifratin, o arkadasjardan aynlmaga sebep olur! 

3506. (jWusanin nuiku ol$ii iizerine idi; ve lakin yine iyi yarin soziinden zi- 
yade geldi. 

Musa (as.)in, Hizir (a. s.)m ef aline i'tirazen vaki' olan sozii §enat olgusii 
iizerine idi. Fakat o iyi yar olan Hz. Hizir'in soziinden ziyade geldi. Zira Mu- 
sa (as.)in ibtida-yi mulakatinda Hz. Hizir O'na, J^Q^'^ L5 £i * j~4\ oi 
\j"s Ihj'^^-i (Kehf, 18/70) ya'ni, "Eger sen bana tabi' olursan, ben saha on- 
dan zikren haber verinceye kadar bir §eyden sual etme!" demis, idi Musa (as.) 
ise muhafaza4 §er' gayreti ile bu mukavele haricine gikip, "£°cugu nigin 61- 
diirdun?" ve "Gemiyi nigin deldin?" ve "Duvan nigin iicretsiz ta'mir ettin?" 
dedi. Nitekim vak'anin tafsili sure-i Kehf te tefsir kitaplannda miindericdir. 

3507. O ziyddelik Uiizir'a sikak geldi; dedi: v Qii, sen fok soyleyicisin. Dste 
hu. ayrdiktu!" 

"§ikak", muhalefet etmek ma'nasmadir. Hz. Musa'nm o ziyade gelen so- 
zu, Hizir (a.s.)a muhalefet demek oldu. Onun iizerine Hz. Hizir cenab-i Mu- 
sa'ya, "Sen mukavele hilafina cikip, ziyade soz soyliiyorsun. Bu ziyade soz 
seninle benim aramizda aynlik sebebidir?" dedi. 

3508. x Sy <y\/insa, $ok soylersen uzak ol; ve yoksa benim ile dilsiz ve kor oil 

"Ey Musa me§rebinde olan mund, eger gok soylersen benden uzakla§; ve 
benimle beraber olmak istersen, soziinu imsak edip dilsiz gibi ol ve benim 
efalimden ve ahvalimden goziinii kapayip korler gibi gormez ol!" 



3509. Ue eger gitmedin ve inad cihetinden oturdun ise, ma'nada gitmissin ve 
munkati' olmussunl 



jPp^ MESNEVt-1 §ERIF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVl-2 • ^PS 

Bir miind mur§idine i'tiraz ve muhalefet ettigi halde sureta onun hizme- 
tinde ve huzurunda bulunsa bile o surete i'tibar yoktur. Miir§idinin huzurun- 
dan uzak i'tibar olunur. 

3510. Uahtahi sen ansizm namazda hades ettin; sana "^Taharet tarafma ait, 
[3519] * .„ j 

Bu beyitler, zahirde hazir ve ma'nada gaib olmanin misalidiir, "Namazda 
ansizin senden namazi ve abdesti bozacak bir hal hadis olsa, sana mufti ve 
fakih "Haydi acele taharet et!" der. Namaz icin hadesten taharet sarttir." 

L$j£- (_$> U^-*™-! <~~*J *^->j\£ 3j>- L$J** ^j* J<-i^- ciLis>- <J?j J J 

3511. T/e eger gitmezsen, kuru hareket edici olursun. By azain, muhakkak na- 
mazin giiii, otur! 

Ve eger namazin bozuldugu halde taharet tarafina gitmez ve yine namaz 
ile me§gul olursan, kuru kuruya ve bosuna hareket edici olursun. Halbuki na- 
mazin gitti. Ey azgin, artik otur ve bo§ hareketten vazgecj 



JJljJ £j& f,<ijJij j OU-ilp JjljJ £j&r *-* 4&" \$j\ y, jj 

3512. Onlann yanina git hi, senin hem-sohbetindirler. Senin soziiniin asiki ve 
te§nesidlrler! 

Sozunii dinleyenler ile musahib ol; dinlemeyenler ve soziine kiymet ver- 
meyenler ile ulfet etme! Beyit: 

Biryerde hi yok nagmeni gu§ eyleyecek gu§ 
Tazyi'-i nefes eyleme, tebdU-i makam et! 

3513. H^ekciler uykultdar iizerinde mefdul oldu. HZaliklar i$in hekcilere haeet 
olmadil 

"Bekgiler"den murad, mursjdler; ve "uykulular"dan murad, hicab-i kese- 
ratta miistagrak olan gafillerdir. "BahklarMan murad, derya-yi vahdette yli- 
zen ariflerdir. Ya'ni, "Mursjdlerin kadri ehl-i gaflet iizerinde ziyade oldu. Fa- 
kat gafletten kurtulmus, olan ariflerin mur§ide ihtiyaglan olmadi." 

3514. BJhise giyenlerin nazan camasuciyadir. Qiplaijin cam i$in tecelli ziverdir. 



C ^P5 !> 



AHMED AVNi KONUK 

Nefsani sifatlar libasim giyenlerin nazan, bu libasm kirlerini temizleyici 
olan mur§id-i kamiledir. Fakat ruhunu bu nefsani sifatlar libasindan soymus, 
olan kimse igin Hakk'in tecellisi ziver ve libastir. Zira salik sifat-i nefsaniyye- 
sinden birini terk edince, onun yerine hakkani bir sifat kaim olur. 

3515. ^a $iplaklar(lan hir tarafa geri git; yakui onlar gibi ten l&asindan farig oil 

"CiplaklarMan murad, cismin libasi olan sifat-i nefsaniyyelerinden soyu- 
nan kamillerdir. "Ten libasrndan murad, sifat-i nefsaniyyedir, tenin kendi- 
si degildir. Zira tenden soyunmak mevt-i tabii ile mumkin olur. Ya'ni, "Ya si- 
fat-i nefsaniyyeden soyunmus, olan kamillerden aynlip bir tarafa git; veya- 
hut onlara musahib olmak istersen, onlar gibi cismin libasi olan nefsani si- 
fatlardan farig ol ve soyun!" 

<Jjj Ja^jl dj U J? ^W <Sy^ dlj* J^ aT J\j J jj 

3516. Ue eger kiilliyen iiryan olamazsan, libasi az yap; id ki evsat yolda olasm! 

Ve eger riyazet ve miicahede ile busbutun bu sifat-i nefsaniyyeden soyu- 
namazsan, bari sifat-i nefsaniyyenin hukumlerine az tabi' ol! Mesela ekl ve 
§urbde ve uykuda ve kelamda hadd-i §er'fyi tecaviiz etme, ta ki tarik-i nef- 
sanfde vasat derecede yiiruyesin! 

<?* 
Fakfrin o §eyhe kar§i oziir dilemesi 



<iJor $£ C^>\j£ Ol \j \j j-1p CJS' Jl^>-1 \j r^ Ol j*M ^ 

3517. Dmdi fakir o §eyhe ahvali soyledi; oziirii o garameie $ift etti. 

kendisinden §ikayet olunan fakir o §eyhe ahvalini fzah etti; ozuriinu 
medyun oldugu cevaba ilave etti. Ya'ni vermege borclu oldugu cevaba oziir- 
lerini de ilhak etti. 






Ppf^ MESNEVl-i §ERfF §ERHi / IV. CtLT • MESNEVf-2 • "^1^ 

3518. Qeyhin her sualine o ceva-p verdi, Diizu'in gvlzel ve dogru cevaplan gibi. 

§eyh o fakire ne sordu ise, fakir, Hizir (a.s.)in Musa (a.s.)in suallerine 
verdigi giizel ve dogru cevaplar gibi cevap verdi. 

pJS' c-jj j\ 2>j*Jj j*jt>- Jf£ f*"^ £j*\j*» cAi\y>r d\ 

3519. *3ielim'in suallerinin o ceva-plan hi, Dtizir onu Ulabh-i <JAltm'den gos- 
ierdi. 

Ya'ni Musa (a.s.) Hz. Hizir'a "£ocugu nigin oldurdun?" ve "Gemiyi nigin 
deldin?" ve "Duvan ucretsiz nigin ta'mir ettin?" diye sualler sormu§ ve Hizir 
(a.s.) dahi <j^i ^ Jui u (Kehf, 18/82) ya'ni, "Ben bunlan kendi emrimden 
yapmadiml" deyip, bu efalinin esbab-i mucibesini alemleri tecelliyat-i esma- 
iyyesi lie terbiye buyuran Hakk'in limine miisteniden beyan etmis. idi. Bu 
babdaki hikemiyyat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Musevf de munderigtir. 

3520. Onun miiskilleri halloldu ve yaddan efzun, onun her hir mii$kili i$in 
miftak verdi. 

Hz. Hizir'in cevaplanndan Musa (a.s.) in mu§killeri halloldu. Hem de ha- 
tira gelenden ziyade olarak halloldu. Cenab-i Hizir Hz. Musa'nm her bir mu§- 
kili igin bir miftah ve anahtar verdi. 



3521. ^Dervis dahi Diizir'dan mirdsa malih oldu; seuhin cevahtnda himmeii 



nasi 



b etti. 



Hakkinda sjkayet olunan dervi§ dahi Hz. Hizir'dan ilm-i lediin mfrasini 
yemis, idi. Binaenaleyh §eyhe verdigi cevapta bilcumle kuvasini toplayarak 
kalbini Cenab-i Hakk'a tevcih etti. Ve nasb-i himmet bu halden ibarettir. 



3522. H)edi: uakid. evsat vol hihmettir; jakat evsal dahi nishetledir! ' 

Dedi ki: "Vakia orta yol, ifrat ve tefritten an ve i'tidal yolu oldugundan 
hikmettir. Fakat her emrin orta derecesi dahi nisbidir. pinku efrad-i be§erin 



^^> 



AHMED AVNl KONUK 

isti'dadati muhteliftir. Birine nisbetle ifrat olan hal digerine nisbetle i'tidaldir." 
Nitekim atideki misaller He bu hal tavazzuh eder. 

3523. Drmacjin suyu deveye nisbet azdir; fakat fare 'vein o deniz gibidir. 

3524. I7(er fciirun ia'ylnx dort ehmek olsa, ihi yerse, ya iic yerse o evsattu. 

3525. Ue eger her dofdii yerse evsatian uzaktir. O kaz gibi hirsin esuidir. 

ij> j\ Ja~-jl ^T Ob ^ -5jj>- Jt-i ^jj OU «i l^ail Ij jl AS'yb 

3526. !7ier him hi onun isiihasi on ehmek ola, alh yerse bil hi o evsat olur. 

3527. HJahiahi benim icin elli ehmek isiihasi vardw; muhakkak alh somuna se- 
nin vein benimle beraberlih yoktur. 

3528. <S^n on rek'al namaz tie melul gelirsin; ben bes y&z rek'ai tie zafa gelmem! 

Bu da isti'dadina gore tarfk-i i'tidalin muhtelif ve nisbf olduguna diger bir 
misaldir. Ya'ni, "Sen on rek'at namaz ile aciz kalir ve bikarsin; ben ise be§ 
yuz rek'at kilanm, vucuduma kesel ve za'f gelmez!" Ankaravi nlishasinda 
"nuhul" (J^) yerine "humul" (J^) vaki' olup, terk-i hizmetten kinaye 
olarak "bucaga girmek" ma'nasi verilmi§tir. Ba'zi nitshada "humul" (J^) 
vaki'dir. "Bana be§yuz rek'at namaz yuk gelmez" demek olur. (J^) ile 
(Jj*»-) kelimeleri (Jj-^)dan daha miinasib gdrimur. 

3529. O bin ZKabe'ye hadar yalxn ayah hosar; ve bu biri mescide hadar hen- 
dinden aider I 

Bu da isti'dadatm ihtilafina bir misal-i digerdir. "Biri Ka'be'ye gidinceye ka- 
dar yalin ayak ytirumege tahammiil eder; digeri ise yakin bir mescide gidince- 
ye kadar, yalin ayak oldugu vakit kendinden geger, asla tahammiil edemezf" 



G ^P 3 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

ilju dl dl \j &£ OU- (j^j Jlj jU* JUf (^jWTlj j* ^^j jT 

3530. bin jj&k-bazlikta can verdi; ve bu birisi bir ekmek verinceye kadar can 

[3539] , , , . 

$eh,isu: 

"Pak-bazhk"tan murad, ask-i ilah! ve hizmet-i Hak'tir. Ya'ni, "Birisi ask-i 
ilahfde ve hizmet-i Hak'ta canini feda etti; ve diger birisi elindeki bir ekmegi 
feda edinceye kadar cam gider!" 

3531. I^u vasai nihayetlide gider. 2Xxa onun i$in ewe! ve ahir vardir. 

Orta, nihayeti olan bir §eyde olur. Zira o §ey mahduddur; ve mahdud olan 
§eyin evveli ve ahiri oldugu gibi, ortasi da olur. 

jL» L Ja^jl Jks^S j^v*j j2 d\ j2 I A>Lj j=>~\j J^ 

3532. 6wel ve ahir lazimdir, id hi onda evsai ya ara tasavvura sigsinl 

Bir §eyin evveli ve ahiri olmak lazimdir ki t o §eyde evsat veya ara tasav- 
vur edilebilsin. Zira evveli ve ahiri olan bir mahdud §eyin ortasi veya arasi 
mevzu'-i bahs olabilir. Mebde' ve mimteha olmayinca, orta ve ara ta'yfni 
miimkin degildir. 

3533. OVihayetsizin ihi iaraji olmadujindan, onun icin ne vahii evsat munsa- 
raf olur? 

"Munsaraf, "orta"nin sifatidir, mahall-i ructV demekolur. Ya'ni, "Nihayet- 
siz olan bir §eyin evveli ve ahiri olmadigmdan, oyle bir §eyin ne vakit vasat 
noktasi ifrat ve tefrite mahall-i rucu' olur? Ya'ni vasat noktasim ta'yin etmek 
miimkin degildir ki, onu ta'yin edip, ifrat ve tefrite gecjldigini anlayabilelim!" 

iU* s*J\ aJ 0^" jJ CJif ->Ui <jS J^>lZJ j^\ j Jjl 

3534. Bvvel ve ahir onun nisammhimse vermedi. IZuyurdu hi: 'Omm icin de- 
niz miirekkeb olsa," 

JL*1 £*A \j dXZ> Oil y 0-~J Jj> ( Jf JjJ^ £ Ijl CJiA 

3535. ^edi derya kiilliyen murekheb olsa, nihayeii olmasma hvc limit yokiurl" 






jpK^ AHMED AVNl KONUK 

"Midid", "midad" kelimesinin imale olunmusudur. Murekkeb ma'nasinadir. 

p-S~ g** ijt^Ssj j5"y> j^f jj j *i5 j*«>j $y*fi **-~rf j Hi 

3536. vr Sa^ ue orman tartan ?>a$a kalem olsa, bu soz&en asla zhja&e ve eksik 
olmaz!" 

3537. v O biifun murekkeb ve kalem fani olur ve bu aHelsiz kelam bdki olur!" 

Bu dort beyitte, sure-i Kehfte vaki, JJ yji iiJ^j oili^J bii. jji oiff ') ji 
b'^ AiL lW 7j Jj ^^ ^ y (Kehf, 1 8/1 09) ya'ni. "Ey Resulum de ki; 'Rab- 
bim'in kelimati icin eger deniz murekkeb olsa, Rabbim'in kelimati bitmezden 
evvel, eger denizin mislini getirsen bile deniz biter!'" Ve sure-i Lokman'da 

vaki' 4ill oLJLT OJuiJ U ^1 a^w, oJjw j^ o-Uj ^>*Jij f*A*1 S^,^ y ^j*^ ^j ^ *Jl jJj 

(Lokman, 31/27) ya'ni, "Ve eger yeryiizundeki aga'clardan kalem ve deniz- 
den ve ondan sonra yedi denizden miirekkeb olsa Allah 'in kelimeleri bit- 
mez!" ayet-i kerimelerine isaret buyurulur. Ikinci ayet-i kerimede, arzm de- 
nizi zikrolunduktan sonra yedi denizden bahis buyurulmasi, manzume-i 
§emsiyyemizi teskfl eder. Diger yedi seyyareden her birinin tizerindeki deniz- 
lere isaret buyuruldugu maznundur. Bu ayetlere i§aret buyurulmasinin vec- 
hi budur ki, enbiya ve evliyanin kelami vahiy ve ilham tarikiyla Cenab-i 
Hak'tan varid olur. Ve Hakk'in sifat-i Kelam'i ise mahdud olmayip, namute- 
nahidir. Binaenaleyh enbiya ve evliyanin kelami dahi men§e'lerine nazaran 
tahdid kabul eder bir mahiyette degildir. Hakkinda "Cok soyluyor!" diye sj- 
kayet vaki' olan dervis, ise ilm-i lediinni sahibi oldugundan, Cenab-i Hak'tan 
varid olan onun kelarmnin dahi nihayeti yoktur. Ve cenab-i Pir bu kissayi 
yukanda 3496 numarali beyt-i §erifte, "Sakin benim icin *gok soyluyor!' de- 
me; ben yiizden birini soyluyorum ve da kil gibi incedir!" ma'nasindaki be- 
yitten sonra irad buyurduklanndan, bu ma'nanin Mesnevi-i §enfe de samil 
olduguna isaret buyurulur. 

3538. "^Benim halim bir vakit uykuya benzer. ^ir dalalette olan onu uyku 
zanneder." 

Dervis, §eyhe "gok soz" hakkmdaki cevabim verdikten sonra, "cok uyku" 
mes'elesine intikal ederek cevap verip der ki: "Ba'zan benim bir halim olur, 



MESNEVf-1 SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVI-2 • 

zahirde histen gaib olurum. Ahval-i cismaniyyetten ba§ka bir §ey bilmeyen 
§a§kin bir kimse benim o halimi uyku zanneder." Nitekim lbn Fanz hazretle- 
rinin mahdumu pederinin boyle bir halini nakledip der ki: "Ba'zi vakit pede- 
rim uyuyan bir kimse gibi arkasi ustu yatip kahr. Ba'zan on ve ba'zan daha 
ziyade veya daha az gunlerde bu halde bulunur. Ve bu hal iginde yemez, ig- 
mez, konusmaz ve hareket etmez idi. Ba'dehu bu halden ifakat bulup ewel- 
ki haline rucu' eylerdi." Menakib-i evliyada bu halin nazirleri goktur. Fakat 
maddi dusunen bir kimse bu hali gordugii vakit, uyku hastaligindan ibaret bir 
§ey zanneder. 

Jb jlT j \ja j£~> J^ Ob jU-j ,Ji fsirf- tf ^ 

3539. xxr Benim cjSziimii uyumu$, kalhimi uyamk bil! 'Benim i?siz $eklimi i? 
iizerinde bill' 

"Zahirde benim gozumii uyumus, ve batinda kalbimi uyamk bil; ve cismi- 
min hareketsiz ve faaliyetsiz olan §eklini ve suret-i zahiresini batinda ve 
ma'nada faal ve muteharrik bil!" 

3540 ^euqamber buvudu ki: "fiozkrim uyur, hilbim ZRabbul-enam dan 

[3549] uo „ ° 

uyumaz. 

Bu beyt-i §erffte, Ji fW ^j aw* ^ ai ya'ni, "Iki gozum uyur ve kalbim 
uyumaz" hadfs-i §enfine i§aret buyurulur. 

Ma'lumdur ki, uyku cisme anz olan bir haldir. Bu hal gelince cismin faali- 
yet-i zahiriyyesi muattal olur, fakat faaliyet-i batiniyyesi munkati' olmaz. Ni- 
tekim zahirde konu§amaz, goremez ve istemez ve fakat ru'ya gorur ve 
ru'yasmda konusur, gorur ve isjtir. Bu hal yanm ollim halidir. Bunun igin ha- 
dis-i §erifte, o>i £\ f >Ji ya'ni, "Uyku olumiin karde§idir" buyurulmustar. 1m- 
di dyj£ IS o Jr ^ j jj^o' ur jyy ya'ni, "Ya§adiginiz gibi olursunuz ve oldii- 
gunuz gibi hasj olursunuz" hadis-i §erffine nazaran, insanin uyamkligi za- 
mamnda kalbi ne ile me§gul ise, uyku halinde de onunla me§gul olur. Ve bu 
hal ru'yalarda zahirdir. Fakat enbiya ve evliya uyaniklik hallerinde ahkam-i 
cismaniyyeden halas olup, cismaniyyetleri kamilen ruhaniyyete inkilab etmis, 
ve kalbleri tamamiyle Hak'ta mustagrak bulunmus, oldugundan , uyamklik- 
lanyla uykulan arasinda higbir fark yoktur. Bu sebeble ba'zi sulehanin uyku- 
da gordukleri esrar-i gaybiyyeyi bu zevat-i kiram uyamklikta gorur. 



AHMED AVNl KONUK 

3541. "tSenm jjozun. uyanik ve katbin utjkuda uyumu$tur. Hienim gozum uyu- 
mu§, kalbim kam agnaktadtr!" 

"Ey cismani, senin goziin uyanik ve zahirin faaldir ve fakat kalbin uyku- 
da ve batinin muattaldir. Benim goziim ise zahiren uyku halinde oldugu gibi 
kapali ve kalbim kapisini alem-i gayba acmi§tir!" 

3542. "nZenim kalbimin diger be§ hissi vardir. ZKatbin hissine her iki alem 
manzardir." 

Malum olsun ki, insanin vucud-i §ehadisi ve unsunsi oldugu gibi, bir de 
vticud-i misalisi ve berzahisi vardir. Viicud-i misalisinin viicud-i §ehadisine 
ve ruh-i insanisinin dahi bu her iki viicuda, ta'rife sigmaz bir ittisali ve ala- 
kasi vardi. Uyku halinde bu cism-i §ehadinin be§ havassi muattal plur ve vu- 
cud-i misalisinin be§ havassi faaliyette bulunur. Nitekim rii'yada gormek ve 
isjtmek ve yemek, igmek ve tutmak ve koklamak bu cism-i misalinin be§ 
hassasi ile vaki' olur. Cism-i §ehadfnin ahkam-i havassi galib olunca, cism-i 
berzahinin havassi mestur kalir. Fakat yukanki beyitte izah olundugu iizere, 
ahkam-i cismaniyyetten kurtulan kamillerin viicud-i misalilerinin havassi fa- 
aliyette bulunur. Ve viicud-i misalinin havassi hem alem-i gaybi ve hem de 
alem-i §ehadeti tema§a edebilir. 

3543. "Sen kendi za'findan bana bakma. Senin iizerine gece, benim iizerime 
gece ancak ku§luk vaktidir!" 

"Ey cismam, sen kendi za'fm cihetinden bana bakma. Ya'ni deme ki, "Ben 
de senin gibi insamm. Bende olmayan bir hal sende nasil vaki' olur?" Zira 
sen cismaniyyet ve tabfat ahkami altinda esirsin. Alem-i tabfat senin iizerine 
gecedir ve zulmanidir. zulmani ve gece mesabesinde olan tabfat ve cisma- 
niyyet alemi benim iizerime ku§luk vakti gibi aydinhktir. Zira ben bu cisma- 
niyyet ve tabiati uluhiyyetin zahiri olarak goriiyorum. Binaenaleyh benim 
igin viicud-i mutlakin nurundan ba§kasi yoktur! 

3544. Senin iizerine zindandir benim iizerime zindan bag gibidir, CNle$gu- 
liyyetin aym bana ferag olmu§iur!" 






gfcT®" MESNEVM §ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 



"0 cismaniyyet ve tabiat alemi senin iizerine zindan gibi karanhk ve elem 
vericidir. Halbuki o cismaniyyet ve tabiat zindam benim iizerime bir bag ve 
bostan gibi ferahfezadir. Ben orada tecelliyat-i iiahiyye fidanlanni ve gigekle- 
rini mu§ahede ile me§gulum. Ve bu me§guliyyetimin aym bana ferag olmu§- 
tur. Zira.bu cismaniyyet ve tabiatta fail olarak ancak Hakk'i goriiriim. Ve Fa- 
il-i hakiki meshud olunca, O'nun masivasina fiilden feragat tabii olur!" 

S*> j j j^ ^ f u 1 j y s ^f *^ *fi ^j* $* ->* y ^ 

3545. "Senin ayajjin gamurdalu; hana $amur gul olur. Sana maiem; ve bana 
diicfun ve davuldur!" 

"Senin irade ayagin topraktan ibaret olan suver-i ecsama taalluk etmi§tir. 
Ben ise bu suver-i cismaniyyede cemal-i Hakk'i mii§ahede ettigim cihetle, o 
topraktan ibaret olan suver-i ecsam benim icin gul olmu§tur, Ve bu alem-i cis- 
maniyyet senin iraden iizerine donmediginden, hayat-i diinyeviyye sana 
matem olur; bana ise diigun ve davul, dumbelek gibi raks-averdir!" 

y J d y? r*-* t^ y- f -^ u? ^ Ji ^ u * l - r^ J * 

3546. ^eryiiziinde seninle Ur mahalde sakinim. ^iinal a'hi yedinci $arh iize- 
rine ko§anm!' 

Ceriab-i Pir bu beyitte zaman-i §eriflerinde ma'lum olan ilm-i hey'ete na- 
zaran Zuhal'in yedinci felek oldugunu beyan buyururlar. zamanki hey'ete 
gore, feleklerin tertibat-i rasadiyyesi Ay, Utarid, Ziihre, Giine§, Merih, Mii§- 
teri ve Ziihal idi. Ve Zuhal'in fevkinde devreden Uranus ve Neptun seyyare- 
leri henuz hey'et alimleri tarafmdan ke§f olunmami§ idi. Bunlann ke§finden ■ 
sonra, Arz'a nazaran dokuz felek olur. Ve ba'zi mahallerde de "nun felek" 
ya'ni "dokuz felek" ta'birleri de gegmektedir. Bu da kes>i zahiriden evvel 
ke§f-i ma'nevf vukuunu israb eder. Ya'ni, Xismaniyyetim i'tibariyle suret-i 
zahirede seninle beraber yeryuzunde sakin olurum. Fakat hakfkatim ve bati- 
nim i'tibariyle yiikseklerde ucanmf" demek olur. 

Ma'lum olsun ki, vticud-i mutlakin cemf-i meratib ve etvannm meclasi 
alem-i zatin zubdesi ve hulasasi adem olmus. olur. Alemsiz ve ademsiz Allah'i 
gormek mumkin degildir. Binaenaleyh insan-i kamilde zat, sifat ve esma ve 
efal muctemi'dir. Ve bu mertebe vucudun yedinci mertebe-i tenezziilii olup, te- 
nezzulat-i kemaliyye-i vucudiyye insan-i kamilde nihayet bulur. Ve viicud-i 
mutlakin insan-i kamil mertebesindeki kemalati, higbir mertebesinde ve tav- 






AHMED AVNl RONUK 

nnda miisahed degildir. Hak insan-i kamil ile gdrur, isjtir, bilir ve bilciimle si- 
fat-i kevniyye ile muttasif olur. Ve her bir mevtmin ve her bir mertebenin le- 
zazeti ile miitelezziz ve alami ile muteellim olur. Hakk'in ezvaki insan-i ka- 
milin ezvaki; veya aksi olarak insan-i kamilin ezvaki Hakk'in ezvakidir. tm- 
di, "kevn-i vucud" alemdir; ve "kevn-i cami'" dahi insan-i kamildir. "Adem" 
deyince insan-i kamil anla§iimalidir. Ve alem ve ademin iki i'tiban vardir. Bi- 
risi zati cihetindendir ve onlann zati evvelce yok idi, sonradan var oldu. Ve di- 
geri viicud-i mutlak cihetindendir ki kullde sandir. Onun herkes ve her §ey ile 
nisbeti vardir. Insan-i kamil Hakk'i tenzihte tesbih ve tesbihte tenzfh eder. 
Tenzihte, °$L yJ ui Uji (Kehf, 18/110, Fussilet, 41/6) ya'ni "Ben de sizin gi- 
bi be§erim!" der; ve te'§bihte, jJ-i J\j j& J\j & ve *ui m u* buyurur. Imdi bu 
beyt-i §erifte insan-i kamilin zevki uzerine tesbih ile tenzihe i§aret buyurulur. 



3547. Senin hem-rii§iriinheh degilim, benim golgemdir. nenim mertebem au- 
§uncelerden pek yiiksekiir!" 

"Seninle beraber oturup kalkan benim ruhum degildir. Ruhumun golgesi 
mesabesinde olan cesedimdir ve suretimdir. Benim ruhumun mertebesi du- 
suncelerden pek yuksek oldugundan, fikir ile idrak olunamaz!" 

3548. xXra ki hen clii§uncelerden ge$mi§im; encli§elerin naricinae ko$ueu olmu- 

i" 

*Efkar ve havatir, suret alemi ile olan munasebattan miitevellid olur. Hal- 
buki benirfi suret alemi ile alakam ve miinasebetim kaimamisttr. Binaenaleyh 
efkar ve havatirdan gecmisjm ve suretten mucerred olan hakikat aleminde 
ko§ucu olmusum!'' 

3549. ^jfikrin hukimiuim, mahkumu elegit. 2Xra ki hinayi yapan hind uzeri- 
ne hakim geldi!" 

"Binaenaleyh alem-i surete alakadan miitevellid olan efkann mahkumu 
degilim. Ya'ni efkar ve havatir benim sun'um ve iradem olmaksizin vlicu- 
dumda peyda olup beni miiteessir etmez. Belki ben o efkann hakimi ve mu- 
tasarnfiyim. Ya'ni istersem fikirlerimi ve hayallerimi ben fcad ederim; ve eger 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 

istemezsem higbir fikir ve hayal benim kalbime yol bulamaz. lnsan-i nakis ise 
bunun aksinedir; efkann mahkumu olur. Zira bir fikrin esiri olunca, o du§un- 
ce onun uykulanni kaginr ve vucudunu hasta eder, bir tiirlu bu diisunceler- 
den kurtulamaz. tmdi, mademki dusunceleri ve hayalleri ben istedigim vakit 
fcad ediyorum, ben onlann banisiyim; ve binalan yapan elbette binalar uze- 
rinde hakim ve mutasarnf olur!" 

3550. "Hiitun halklar endt§enin musahharulular; o sebebden aonlh hasia ve 
[3559] A j. * // 

gam-pi$edirler . 

"Sair butiin halk cismaniyyet ve suret aleminden kalblerine akseden du- 
suncelerin tasarrufii altinda acizdirler. sebebden kalbleri munkesir ve gam 
iginde ya§amagi i'tiyad etmi§lerdir." 

3551. "Jiasden kendimi end%eye veririm; diledifm vakii onlann arasindan 
si$ranm.' 

"Ey cismam, sen beni ba'zan diisunce iginde goriirsun. Fakat o benim dii- 
sunceye zebun oldugumdan degiidir. Ben kendimi bi'1-iltizam diisunceye ve- 
ririm ve o dusunceyi kendim icad ederim ve istedigim vakit o diisuncelerin 
arasindan sicrayip gikanm. Benim igin nefy-i havatir gayet kolay bir §eydir." 

3552. nr Den evcin ku§u, dii^unce sinek atbidir. CNe vakit bana sinek el eri§ti- 
>kr?.'" 



rici olur'. 



"Ben ku§ gibi yukseklerde ucanm; dusunceler ve havatir ise sinekler gibidir. 
Benim gibi yukseklerde ugan bir ku§a, alcaklarda ugan sinekler yeti§ebilir mi?" 



3553. "DCasden yiiksek eveden asagiya aelixim, la Id ayaaklan kuilmis olan- 
lar benim iizerime dolansinlar." 

Ba'zi nushalarda "evc-i biilend" yerine "gerh-i buiend" vaki'dir. Ya'ni, 
"Ben, ruhlannin ayaklan efkar-i battle ve evham ve hayalat muhacematiyla 
kinlmi§ olan bigarelerin benim etrafimda dolasjp istifade edebilmeleri igin kas- 



AHMED AVNl KONUK 

den ve bi'1-iltizam yiiksek olan ma'na evcinden veyahut ma'na feleginden 
a§agiya inerim; ve bu tenezziilum onlan ir§ad igindir." 

oliUtil jj-1* dj*r»* fj^ji oli^ iJJu* jl ijS ^J*>U by? 

3554. "Uaktaki suflt sifatlardan beni melal tutar, saf saf olan kuslar aibi 
u$anm. 

"Vaktaki suflf ve aleak olan cismani ve kevnf sifatlardan bana usanc ge- 
lir ve sikilmm, havada saf saf ucan ku§lar gibi felek-i ma'naya uruc edip, em- 
salim olan ervah-i kamilan ile saf saf olarak ucanm." 

3555. Hr Benim kanadim zahmdan, yine zdhmdan bitmistir. ^en uzerime quis- 
le iki hanat yamstirmam. 

"Ucmak igin kullandigim §erfat ve hakikat kanatlan zatimdan bitmis, ve 
nesv u nema bulmu§tur, benden miinfek degildir. Ben bu §erfat ve hakikat 
kanatlanni ehl-i hicab gibi uzerime akl-i maa§ girisiyle yapi§tirmam. Zira 
ehl-i hicab §erfati muctehidlerden; ve hakikati de ehl-i tasavufun sozlerinden 
i§itmek ve ezberlemek suretiyle ahrlar. insan-i kamil ise her ikisini de kendi 
hakikatindan alir." 

3556. Ca'fer-i ^Tayyar i$in kanat cariyedir; Ca'fer-i tarrar i$in kanat driyeitir. 

Ca'fer-i Tayyar, Resul-i Ekrem Efendimiz'in amcalannin ogludur ve Hz. 
imam All (k. v.) efendimizin btiyuk biraderleridir. Resul-i Ekrem efendimiz o 
Hazret hakkinda, <4-i J u* J*6 jy j* c^-^r ctt J**\ JU; <UJi oj >*- u JjJ Vi 
ya'ni, "Ya Ca'fer agah ol, sana haber vereyim; muhakkak Allah Teala, onlar 
ile cennette ucman icjn sana nurdan iki kanat verdi!" buyurmusjardir. Bu se- 
beble o Hazret'e "ZtiT-Cenaheyn" denilmi§tir. Beyt-i §erifte bu hadfs-i miinife 
i§aret buyurulur. Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri "Ca'fer-i tarrar" 
hakkinda der ki: "Ca'fer-i tarrar bir yankesicinin adidir ki, kollanna sun'i ka- 
nat takip onlar ile bir mikdar havada ucar idi." Beyt-i §erifte, insan-i kamilin 
§eriat ve hakikat kanatlan, Ca'fer-i Tayyar hazretlerinin cari ve daim olan 
nurdan kanatlanna; ve ulema-i zahirin bu kanatlan zevki ve vehbf olmayip, 
kesbi ve ilmi oldugundan, Ca'fer-i tarrann takma ve sun'i kanatlanna te§bih 
buyurulmu§tur. 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVt-2 • 
3557. r latmaifan kimsenin nezdinde bu da'vadu; ufuk sakinlerinin nezdinde 



bu 



ma nadir. 



Bu bizim soyledigimiz ma'nalan zevken idrak etmemis, olan kimselerin 
nezdinde bu sozler kuru bir da'va zannoiunur. Fakat alem-i suretin ufkunda, 
ya'ni suret ve ma'na alemlerinin hadd-i fasilmda sakin olan kamillerin indin- 
de sihhati sabit olan bir ma' nadir. £imku onlar bu hadd-i fasilda oturdukla- 
nndan, iki tarafa da nazirdirlar. 

3558. DCarga onunde bu laf ve da'va olur. Sinepn onunde bo$ ve dolu kap 
birdir! 

Suret aleminde mtistagrak olan karga mesabesindeki cismanilerin onunde 
bu sozler kuru bir laf ve da'va olur. Onlann nazan suretedir, ma'naya degil- 
dir. Kar§ilannda bir suret gormeleri onlara kafldir, iginin hakayik ve maarif-i 
ilahiyyeden dolu veya bo§ olmasi onlan alakadar etmez. Nitekim sinegin 
onunde bo§ ve dolu kap miisavfdir, her ikisine de konar. 

JJ^- ^j& *&\~^ ^y <y j£ I**** >j^ <j* y j- 5 ^yzr 

3559. "Sende lofana gevher oldugu vakit, durma fliicun uettigi kadar ye!" 

Bu beyit, dervisjn gok yedigi hakkindaki §ikayete cevabidir. Ya'ni dervis, 
cevaben der ki: "Eger yedigin taam lokmalan sende ma'na gevheri oluyor- 
sa, durma istedigin kadar ye, asla zarar vermez!" Zira gok yemek, cisimde 
sifat-i nefsaniyyenin kuvvetlenmesine sebep oldugu vakit fena olur. Ve boy- 
le bir kimseye riyazet ve mucahede lazim gelir. 

& ^ j* a */ J* cfi j j u^ *r* {?* j& ^JJj £r* 

3560. <$eyh bir giin su-i zanm def vein leijen i$ine kay eiti, lakin inci doldu. 

"§eyh"ten murad, hakkinda §ikayet olunan dervistir. Bu dervis, her ne ka- 
dar kavlen ma'kul cevaplar vermis, ise de, akillan gozlerinde olan kimseler 
icin mutlaka harikul'ade bir hal gosterilmek icab ederdi. Binaenaleyh dervi§ 
boyle bir harika gosterip, hakkindaki su'-i zanm def etmek igin bir legen igi- 
ne kay' etti; ve kay' netfcesinde mevadd-i miistekrehe gikmak lazim gelirken, 
legenin igi inci ile doldu. 



G ^Pf 



AHMED AVNl KONUK 



3561. Qorudu, pir, met kin kem akillicji i$in ma'kul olan gevheri mahsiis etti. 

Suver-i gaybiyyeyi gdriicu olan o dervi§, muhitindeki insanlann nakis 
akillanm kandirmak icin, mertebe-i ma'nada gevher olan yedigi lokmalann 
hal ve §anlanni his mertebesinde de gevher olarak gosterdi. Nitekim suver-i 
gaybiyyenin mutecessid olarak mertebe-i §ehadete getirilmesi mes'elesi yu- 
kanda 3408 numarah beyitte Kadfbu'1-Ban-i Mevsili menkibesinde de beyan 
olundu. 

3562. "Uaktaki senin iemizin mi'dede -pis oldu, hogaztna kilit koy ve anahian 
sakla!" 

"Vaktaki senin yedigin tertemiz gidalar mi'dene gittigi vakit surette ancak 
necis ve ma'nada da kibir ve ucub gibi birtakim murdar sifat-i nefsaniyyenin 
sermayesi oldu, artik kendinin bu haline bak da bogazina riyazet kilidini koy 
ve o kilidin anahtan olan irade-i nefsaniyyeni sabir dolabinda sakla!" 

3563. Dier him hi onda lokma nur-i Celal oldu, her ne dilerse yesin; nihayei 
onun i$in helaldir! 

Ya'ni, gida bir cevherdir ki, ondan vucud-i be§erde muhteiif arazlar pey- 
da olur. gida salihlerde a'mal-i §er'iyye; ve saliklerde a'mal-i §er'iyye ile 
beraber etvar-i tarikat ve kamillerde a'mal-i §er'iyye ve etvar-i tarikat ve es- 
rar-i hakikat olur ve kulub-i §erffelerinde ulum-i ledimniyye nebean eder. 
Fasiklarda, enva'-i risk ve zuliim ve kibir ve hased ve uciib ve hirs ve §ereh 
gibi sifat-i nefsaniyye a'razina inkilab eder. Binaenaleyh, her kimin yedigi 
gida vucudunda zikrolunan a'raz-i latffe ve tayyibeye munkalib olursa, boy- 
le bir kimse istedigini yesin ve niam-i ilahiyye ile miitena'im olsun. Fakat bu 
gida vucudunda a'raz-i kesffe ve habiseye munkalib olan kimse, nefsini 
emr-i Hakk'a munkad edineeye kadar riyazet etsin. 

Menkuldiir ki, cenab-i §eyh-i Ekber bir gun taamlannda kus. eti kebabi ye- 
mister ve kemiklerini sahan icme koymusjar. Sadreddin-i Konevi hazretleri- 
nin validesi onu gorup, Hz. §eyh'e: "Ya §eyh, sen kus. eti yersin ve benim 
ogluma kuru etmek yedirirsin!" demi§. Cenab-i §eyh kemiklerin ustune elini 






MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 ♦ 

koyup, 4Ji oil \ r y ya'ni "Allah'in izniyle kalkin!" deyince, kusjar hemen ug- 
musjardir. Ondan sonra Hz. §eyh zevce-i muhteremeleri olan cenab-i Sadred- 
dfn'in validesine cevaben buyurmuster ki: "Oglun dahi bu hale geldikten son- 
ra ne yerse yesin!" 



c~~«io^>- J-Up *\£ i_syo 01 ca*- *£ <jys ^ 
Beyan-i da'va ki o da'vanm ayni sana kendi sidkimn §ahididir 



Bu bahis, biraz yukanda 3557 numarada gegen jA c~~>yo Jl> <J &\*y 
jt\ ^i~~~ jil d\£~» sy beytinin tavzlhi igin irad buyrulmustar. Ya'ni, "Oyle 
da'va olur ki, o da'vamn kendisi ma'nasinm dogruluguna §ehadet eder" de- 
mek olur. Hind nushalannda bu ibare §u suretle mundericdir: J^u* JL j^ 
oiftl^ iSj^ j JU v^- 1 ^ >y >jij** J**** ^ ^f>* Ya ' m - "Sahib-i hal in- 
dinde ma'na-yi mahz ve yabancilar indinde bu'diyyeti olan da'vamn sidki 
beyamndadir." 

ja jV { j^> <iJf <jy* c — J q* 0U- (jlS\ ^^u^ y J 

3564, Btjer sen henim canimtn asinasi isen, da'va degildir; kelamim ma'na yu- 
vasidir. 

Hakkinda §ikayet olunan dervisjn lisamndan cenab-i Pir buyururlar ki: 
"Eger sen tabiat aleminin karanliginda benim ruhumun asjnasi isen, bu soy- 
ledigim sozlerin da'va degil, belki bu da'va §eklindeki sozlerin sidkina delaiet 
eden ma'na yuvasi oldugunu anlarsin." 

fly Jijr o* *£ v^ j* u»s-* u^ c^" u^ v-^ (^ f-jN f 

3565. %'aex aece yansinda senin oniindeifim; "Sakm geceden horkma ki, ben se- 
nin akrabaniml desem! 

Mesela eger ben gece yansi goz gozii fark edemeyecek kadar bir karanhk- 
ta senih karsma gikip, "Sakin karanhktan korkma, zira ben senin akrabanda- 
nim!" desem. 



<^^> 



AHMED AVNl KONUK 



3566. ^u ifct <k'va, keWt akrabamn sesini tamdiijin vakii senin onunde 



ma'na olur. 



Benim bu karanlikta soyledigim sozde, birisi onunde bulunmak ve digeri 
akraban olmak uzere iki da'va vardir. Sen akrabamn sesini isjtince, sesihin 
tavnndan o akrabam tanidigin vakit bu iki da'va krymet-i suriyyesinden gi- 
kip, kiymet-i ma'neviyyeyi iktisab eder. 

^J ^ Ju-4 ^ ^ j> j» ^y *y. <Jj*> j-> J^r- J ^ 

3567. ^akinlik ve akrabahk iki da'va oldu; fakatttfi anlamamn onunde her 
iki, ma'na oldu. 

Yakinbk ve akrabahk zahirde iki da'vadir Fakat istolen ses akrabadan olan 
kimsenin sesi oldugu "iyi anla§ilmca, her iki da'va ayn-i ma'na olur. lyi anlasri- 
mazsa, hirsiz midir, yoksa bir yabanci midir bilinemez ve da'va halinde kalir. 

3568. Sesin yakintyt ona sehddet verir ki, hu soz hir uarin yaktnliflindan si$rar. 

Binaenaleyh sesin hisse yakinligi da'vanm sidkina §ahadet eder. Ya'ni, o 
ses hakikaten karanlikta bir dostun yaklasmis, olduguna sahit olur. 

3569. cTlkrabanin sesinin lezzeti de o aziz akrabamn sidkina sahid oldu. 

3570. ydne o ilhamsil ahmak ki uabancinin sesini ehilden hilmez! 

[3579] U U 

Yine o karanlikta soz soyleyen kimsenin sesini fark edemeyecek derecede 
ahmak olan kimse, temyizsizlik ve cehilden dolayi yabanci ile dostun sesini 
anlayamazl 

3571. On-un onunde onun sozii da'va oldu. Onun cehli onun inkannin mauast 
oldu. 

Boyle bir kimsenin onunde o karanlikta hitab eden kimsenin sozii da'va 
olur ve o ahmagm cehli onun inkannin mayasi ve esasi olur. Zfra inkann 
esasi cehilden baska bir §ey degildir. 



MESNEVf-t §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

3572. nZahninda nurlar olan zeyrecjin oniinde, bu sesin aynt dogru ma'na oldu. 

Batininda temyiz ve zeka nurlan olan zeyrek ve kiyaset sahibi bir kimse- 
nin oniinde, da'va suretinde karanlikta gikan bu sesin aym dogru bir ma'na 
olur. Qiinkti sesi tanimisttr. 

3573. ~Y>ahut bir S%rav dilli S%rap$a dedi ki: nr Ben S^ra-plar'in dilini biliyorum." 

Bu, da'vanm kendisi ma'nasinm sidkina sahit oldugunun diger bir misa- 
lidir. Mesela bir kimse Arapga olarak ^^ oU j»/\ ui ya'ni "Ben Arap lisam- 
m bilirim" dese, 

3574. Onun <ZArabl soylemesinin aym, ma'na olur. L/ier ne kadar onun 
ilArayyi soylemesi da'va olur ise de. 

Arapga olarak "Ben Arapga'yi bilirim" diyen kimsenin bu sozti surette 
da'vadir; fakat Arapga'yi bildigine de §ehadet eder. 

3575. ^akui bir katip bir kaijil uzerine "Diatibim ve yazi okuyucuyum ve ben 
emcedim" diye yazsa, 

Bu da diger bir misaldir. 

3576. Hiu yazi ger$i mukakkak da'va olur, yazi dahi ma'nanin $ahidi olur. 

Bu yazi da'va olmakla beraber, bu da'vanm kendisi ma'nasinm sahidi 
olur. Zira yazmak ve okumak bilmeyen kimse boyle bir yaziyi yazamaz. 

Jfj* Aj oL>w< <~j\y>- jL^> j$ u"J* y L$-^i^ s-i^y^ -^j^N ^ 

3577. ^ahut dese ki, "Sen dun gece uyku arastnda seccadesi omuzunda bir su- 
jiyi cfordiin." 

^jL. u, (jb^ ^^» U) takdirindedir. Ya'ni, "Bir §ahis dese ki," demek olur. 



JK®" AHMED AVNi K0NUK 



3578. "O hen idim ve ruudda uyku i$inde §erh-i nazar hakkinda sana soyle- 
dicjim $eyi" 

if J>j* L^ly^ \j J>**» C)\ j? J<j? j^\ <ul^ dy? {f J>/ 

3579. Wf Dinie ve halka gtbi kulaga tak; o sbzii akhn mukteddst yavl" 

Bu iig beyit dahi, da'vamn kendisi ma'nasmin §ahidi olduguna diger bir 
misaldir ve hepsi bir climle-i tarn tegkfl eder. Ya'ni "Bir §ahis uyaniklik halin- 
de karsma gikip dese ki: 'Sen dim gece rii'yanda seccadesi omuzunda bir sti- 
ff gormiis, idin. l§te o gordiigiin stiff ben idim. Senin aklinin goziinii hakikat 
tarafina acmak hususunda birtakim sozler soylemis, idim. soyledigim §ey- 
leri hifzet ve altin kiipe gibi kulagina tak ve o sozlere aklini tabi' kill'" 

3580. O ruud hdhrina aeldigi vakil, hu soz yeni mu'cize ve eski altin olur. 

Uyaniklik halinde sana o kimsenin soyledigi bu soz, her ne kadar bir 
da'va mahiyetinde ise de, o rii'ya ve rii'yadaki o sozler ve o kimsenin sahsi 
hatirma geldigi vakit, bu soz senin nazannda yepyeni bir mu'cize ve keramet 
nev' inden olur ve yeni bulunmus, eski altin deffnesi olur. 

3581. IJakiu hu da'va Qoriiliir fakai vakia sahihinin cant ^Bvet" der. 

§ahsin bu sozleri zahirde da'va goriinur. Fakat rii'ya sahibinin cam ve 
batini derhal bu da'vayi tasdik edip, "Evet dogrudur!" der ve asla inkar tara- 
fina gitmez. 

$y ^ y* 2yJ*j <o jjtj jl 5jj (yy* s-^Ui? C-*5o- y>? ( j*u 

3582. Dmdi, mademki hikmet mii'minin cjatbi olur, onu her kimden isitirse mu- 
kin olur. 

"Hikmet", dogru soylemek ve dogru isjemek ve dogru bilmek demektir. 
Ve istilahta, "E§yayi nefsu'l-emrde oldugu gibi bilmege ve layiki vech ile i§- 
lemege" derler. Ve hadfs-i §erifte, ^ ^ ^ l*j^j t~?* j*p *JU> "^SJ-\ ya'ni 
"Hikmet mii'minin gaib ettigi §eydir; imdi, onu nerede bulursa alir. mii'min 
o hikmete ehaktir" buyurulur. Zira mii'minin ruhu hikmete a§inadir. Ve 






MESNEVf-I §ERfF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

mu'minlerin erv&hi, bu kesif cisimlere taalluk ettigi icin, o hikmeti bu ah- 
kam-i cismaniyye arasinda gaib etmisjerdir. Binaenaleyh o hikmeti kimden 
i§itirse, gaib ettigi §eyi bulup zevk alan ve sevinenler gibi mahzuz olur. Zira 
onlann ervahi o hikemiyyat-i ilahiyyenin te§nesidir. 

3583. ^Vaktaki ancak kendisini onun onunde bulur, nasd sek olur, kendisi i$in 
nasil cjalai olur? 

Bu beytin §erhinde Ankaravi hazretleri §oyle buyurur: "Mii'min kendisi- 
ni o gaibin onunde hazir buldugu vakit, mutlaka ve kat'a nasil §ekk olur ve 
ne hal ile kendisini galat eyler? Bir kimse gaib ettigi §eyi basjtasindan gayb- 
la i§itse bile §ekk edip galat etmez. Gaibinin huzurunda hazir oldugu vakit 
nasil §ekk ve galat eyler? demek olur." Hind §arihlerinden Imdadullah haz- 
retleriyle Mir Abdulfettah §6yle buyururlar: "Hikmet ki, kendi zatim bilmek- 
tir, o.j J/ JL5* <~x i-j^ j* ona isarettir. Vaktaki bunu, ya'ni nefsinin irfamni 
yol gosterici olan miirsjdin huzurunda bulur ve bu zat-i §erifm huzurunda 
hakikatin peyda ve a§ikar oldugunu bilir. Halbuki evvelce bu alem-i kesafet 
icjnde kendi hakikatini gaib etmi§ idi ve kendinin kirn oldugunu bilmez idi. 
Vaktaki kendi hakikatini onun onunde buldu, artik onda §ekk etmez ve ken- 
disini galata dusurmez." Ve yine Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ek- 
berabadi de soyle buyurur: "Sahib-i vakianin cam sufinin sozunu tasdik 
eder. Zira ki rii'yasini hatirlar ve uyku aleminde kendisini o sufi huzurunda 
bulur. Ya'ni hatinna getirir ki, rii'yada onu gormu§tur ve ondan sozler i§it- 
mis.tir. Binaenaleyh onun icin subut-i da'vada §ekk olmaz. Zira kendisi igin 
nasil galat edebilir? Hie der mi ki, "Hayir bu kimse rii'yada benimle mulakat 
etmemistir ve bana yanlis, sdyluyor?" 

3584. Uaktaki sen hir susamisa, "Steele et, bardakia su vardtr, cabuk suuu 
all" desen, 

3585. Diic der mi ki, ^fjit benim yanimdan, bu da'vadir! By miiddei mehcur oil 

Cx** s-\-* l)I j\j c— ol cr-^ ji^ *^ ^ iS s ^ >m $ ^y ^ 

3586. "^$ahut sahid ve bir huccei gbsier hi, bu su cinsi midir, ma-i can midir? 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, susamis, olan kimsenin o hal icjnde gaib etmis, oldugu §ey sudur ve 
ona sjddetle muhtacftr. Sen ona suyu gosterip, desen ki: "Acele gel, bu bar- 
daktaki suyu icj" O susamis, kimse bu suyu gdriince, "Bu senin sozun bir ku- 
ru da'vadir. Ey miiddei haydi isme git; yahut o bardaktakinin su olduguna 
§ahid veya bir delil goster. Su cinsinden veya ma-i cariden oldugunu isbat 
et!" der mi? Asia demez. Bu soziin da'va oldugu bile hatinndan gecmez; he- 
men suya ko§ar. Mu'minin ruhu da hikmete susami§tir. Kimde goriirse der- 
hal tamr ve ona kosar. 

jJj tj\ OU f jJ>U ja L *£ :>j <jJEl jJ>U jJU JiW <o L> 

3587. ^dhul siii emen cocuaa anasi: "Qel, agah ol, hen annenim ey cocukl" <Li- 
ye hacjirsa, 

jly ja ^jS^'CjjJm L a£~\j jL> c*>^>- Ij^L* <Xi^ Jil? 

3588. Qocuk der mi hi: "By anne, hiiccet geiir, id ki hen senin siitiin ile kardr 
tutayim!" 

Bu da, da'vamn kendisi ma'nasina §ahit oldugunun diger bir misalidir. 

c~w oj^t*^ j*«-j j\j\ j ijjj '^•^ *y* &~ / (/*' j* J- 3 j- 5 

3589. Diok'ian zevki olan her hir iimmetin kalbinde -peygamher yuzii ve sesi 



mu cize* 



Mr. 



Ezelde ruhlan ehl-i saadetten olup, Hak'tan zevk ve Iezzet alan her bir 
ummetin kalbi, peygamberlerinin yuziinu goriince ve sada-yi daVetini is> 
tince, derhal tabi' olurlar. Ve bu yiiz ve bu ses onlara mu'cize makaminda- 
dir. Ba§ka mu'cizeye luzum gormezler. Nitekim Ebu Bekir es-Siddik (r.a.) 
efendimiz, Risaietpenah hazretleri tarafindan da' vet vukuunda, "Bu yiiz ya- 
lanci yuzii degildir" buyurup, derhal iman ettiler. Havank-i adat ve mu'cizat 
ancak ukul-i nakisa erbabini ikna' igin enbiya-yi zi§an hazerati tarafindan 
gosterilmi§tir. 

3590. U^eycjamher hdriehn hagirduji vak.it, ummetin cam i^er'ulen secde eder. 

Peygamber, bu gibi Hak'tan zevk alanlan zahirde da'vet ettigi ve vah- 
det-i Hak'tan soz soyledigi vakit, onlann batindan canlan derhal secde ve 
da'vete icabet eder. 






MESNEVI-1 §ERfF §ERHf / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 



OW J>£ JLil «JU±J ^_^S jl Olf?r jJUl jl duL ^^ A^Tj 

3591. JZira ki can. kulagi onun sesinin cinsini cihanda hir kimseden isiimemis 
idi. 

Zira ki can kulagi bu alem-i kesafet ve cismaniyyet icinde o peygamberin 
sesinin ve da'vetinin cinsini bir kimseden isitmemis, idi. Ve da'vet-i tevhid, 
ruhun bu alem-i keserat ve kesafet icinde gaib etmis. oldugu bir §ey idi. 

3592. O cjarlb, gartbin sesinin zevkinden, Diak 2ehanmdan "Dnni karw i 
isittL 

latif olan alem-i ervahtan bu kesif olan cismaniyyet alemine taalluk ede- 
rek garibu'd-diyar kalmis, olan run, nubiivvet mertebe-i aliyyesinde tek ve ten- 
ha olup, o guraba ziimresi icjnde de garib olan Nebiyy-i zi§amn sesinin zevkin- 
den, Hak dilinden l^J J] (Bakara, 2/186) ya'ni "Ben yakimm!" kelamini i§itti 
Bu beyt-i §erifte, sure-i Bakara' da vaki' ^uJi *y* l-^-i ^} j)? j* (jA* Ji\** ii|j 
(Bakara, 2/186) ya'ni, "Vaktaki benim kullarim beriden sana sual ederler, mu- 
hakkak ben [yakimm], dainin duasina icabet ediciyim!" ayet-i kerimesine i§aret 
' buyurulur. 

Malum olsun ki, insan-i nakista istiklal-i vucud ve gayriyyet vehmi ga- 
lib oldugundan, kendisinden zahir olan sifat ve efali nefsine izafe eder. Ve 
vucudunda istiklal gordukge, emr-i viicudda i§tirak da'vasinda bulunur ve 
Hakk'i kendinden uzak gorur. Binaenaleyh, §irkin ve bu'dun men§e'i, kendi 
nefsinden ve muhitindeki e§yanin hakayikmdan ve onlann mucidinden ce- 
hildir. Ve bu cehil hasebiyle, zulmet-i tabfiyye ahkammda istigraktir. Imdi, 
hazret-i §ehadet, a'yan-i sabitenin isti'dadat ve kabiliyyat-i zatiyyeleri hase- 
biyle, viicud-i hakikfnin libas-i gayriyyet ile zuhurundan ibaret oldugundan, 
efrad-i nakisaya bu hakikati ta'lim ve onlan zulmet-i tabfiyye sahasindan ir- 
da' ve ask hakiki canibine irca' icin, o viicud-i hakiki, enbiya (aleyhimii's- 
selam) libaslan ile mutelebbis olmustar. Binaenaleyh enbiyamn lisani 
Hakk'in lisamdir. Ve Hak, kelamini onlann lisamndan soylemistir. Nitekim 
cenab-i Pir bu hakikata i§areten Mesnevi-i §eriflerinde §6yle buyururlar: 
c— ylT j\ cJ&> j^ Jbjf a? y> cl^j^j cJ jl d\J ^J* ya'ni, "Vakia 
Kur'an Peygamberin dudagmdandir; her kirn Hak soylemedi derse kafirdir!" 
Imdi, ervah-i siiada Nebiyy-i zi§anin sesinden zevk duyup, kelam-i Hakk'i 
onun dilinden i§itirler. 



AHMED AVNt KONUK 



€* 



^ *>LJI <uU \j l? ~~p j-^L* *&* j-5 f %J1 aJLp ^^o OijS' «Jj>^. 

Ana karninda Yahya (a. s.) [nin] 
Isa (a.s.)[a] secde etmesi 



Hind niishalannda bu iinvan, j^ jXi j* b^-^- c*~* -> ^=^ '-^ oA5 ^ 
ya'ni, "Yahya ve Mesih'inana karnmda birbirine secde etmesi" suretinde 
mundericdir. 

3593. O^endinin vaz'-i hamlinden daha evvel ^ahyantn validesi uMeryem e 
gizlide dedi 

3594. ZKi: "^$akinen gordiim; senin icinde bir sah vardu hi, o ulul-azm bir 
resul-i agahiir!" 

3595. nr Ben sana mukabil vaki' oldugum vakii, benim hamlim derhal secde et- 
Hi" 

Ba'zi nushaiarda <yj jM\ yerine ^M ^ <j\ vaki' olmu§tur. "Ey zeyreklik- 
Ier sahibi!" demek olur. 

Jji ^>U»I jtjj ji Jf$y»Ls*> £ }_p oA>w I j ^ju*- d\y 0>^r <y) 

3596. nu cenin o cenme secde eiii ki, onun sucudundan vucudumda agn va- 
ki' oldu." 

jA-i Jii? jij\ fjj* toJj^*- p* Jny*- tijj* <y fy c^£ 

3597. uMeryem, xr Ben de kendi icimde bu karmdaki $ocuklan bir secde gor- 
diim" dedi. 



c c£P?> 



MESNEVl-1 SERlF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 

Bu kissa uzerine iskal getirmek 



Bu unvan Hind nushalannda ^ jlj. <^d o>j/Ji£ai ya'ni, "Cahilin bu kis- 
sa uzerine i§kai getirmek" suretindedir. Ya'ni, "Cahilier bu kissayi efsane ad- 
dederler ve vukuuna imkan gormezier" demek olur. 

^jyl^jjl^jj&tla* \j 43LJ\ Jttf d%/ OUW 

3598. JAhmMar derler ki: n<r Bu efsaneye cizgi $ek, zira yalandu ve haiadu!" 

Hakfkat-i e§yadan cahil ve gafil olan ahmaklar derler ki; "Bu kissa efsa- 
nedir ve masaldir. Sen bu efsane uzerine bir ibtal gizgisi gek. Zira biraz mu- 
hakeme edilirse yalan ve yanlis, oldugu meydana gikar!" 

jLj m yt. j^ jjji^ j\>Jl J-iJ*^ £>}*■*) f-S^J 

3599. "Zira ki Jlieryem kendi hamlinin vazi vaktinde yabanctdan ve hem de 
akrabasindan uzak idi. 

Ojji ij>- Jbtf £jli J-iJ U dj~* jtj^ Oi j^ Jjy. jl 

3600. "0 fiisunu tath olan, fariq olrnadtk$a $ehrin huricinden igeriye gelmedu" 

[3609] J J ° 

"Fusun", mekr ve tedbfr ve hile ve tezvir ma'nalanna da gelir. "Fusunu 
tath ve Iatif olmak", Hz. Meryem'in harikul'ade bir surette Hz. CibriTin nef- 
hinden vaki' olan hamli uzerine nazar-i halktan uzaklasmak tedbir ve hfle- 
sinden ibarettir. Ya'ni, "0 ho§ tedbirli olan Hz. Meryem, hamlinden farig ol- 
madikga ve Isa (a.s.)i dogurmadikga §ehrin haricinden §ehrin igine gelmedi." 
Nitekim kissasi Kur'an-i Kerim'de sure-i Meryem'de mezkurdur. 

3601. "^ahyamn anasi onu nerede gordii ki, ona macerada hu sozu soylesin?" 

Yahya (a.s.)in anasi mekan-i baidde olan Hz. Meryem'i nerede gordu ki, 
ona macerada ya'ni kissada zikrolunan bu sozii soyleyebilsin? Zira Hz. Mer- 






AHMED AVNl KONUK 

yem kavim ve kabilesinden tagayyiib etmi§ idi. Binaenaleyh, §u muhakeme- 
ye nazaran bu kissa yalan bir efsanedir. 

<?* 
i§kalin cevabi 



3602. Ifomi o kimse bilir hi, ehl-i hahrdv. tffakm gaibi onun i$in hazirdir. 

"Ehl-i hatirdan murad, kalb gozu agilip, esrar-i gaybiyyeyi mu§ahede eden 
zevattir. Yahya (a.s.)in validesi, Zekeriyya (a.s.)in zevce-i muhteremesidir ki, 
onun hamli de Zekeriyya (a.s.)in reculiyyetten inkita'mdan sonra min-tara- 
fillah harika nev'inden olarak vaki' oldu. Nitekim Kur'an-i Kerim'de -sure-i 
Meryem'de ve sure-i Bakara'da kissasi mezkurdiir. Ve Hz. Meryem ise bir ve- 
liyye-i kamile idi. Binaenaleyh, gerek Yahya (a.s.)in validesi ve gerek Hz. Mer- 
yem ehl-i dilden idiler. Ve ehl-i dil indinde gaib ve hazir musavfdir. tmdi Hz. 
Meryem Yahya (a.s.)in validesini tahattur etse, mekan-i baidde olsa bile mu- 
§ahede edebilir idi. Uzak yerdeki e§yarun goriilmesi ve seslerin i§itilmesi 
mumkin oldugunu bugun fen de isbat ediyor. Ve vasita-i ru'yet ve istima' 
malum oldugu igin, bugun inkar olunamryor. Halbuki insamn viicudunda bu 
hassalar bizzat mevcuttur. Alat-i fenniyyenin viicuduna hacet olmaksizin dahi 
miimkindir. Yalniz bu gibi esrar-i gaybiyyenin kendi viicudunda inkisafi igin 
icab eden §eraiti haiz olmak icab eder. §er&it dahi velayetin levazimindandir. 
Alem-i kesafette miistagrak ve istifadan uzak olanlar, mahza kendi viicud- 
larmda boyie bir §ey goremediWeri igin, cehillerinden inkar ederler. 

3603. uVleryemin oniinde nazarda hazir fldir. ~%ahyanin anast ki, basardan 
uzahtu, 

Zahiren basar-i hissfden uzak olan Yahya (a.s.)in validesi, ehl-i dilden 
olan Hz. MeryenVin oniinde nazar-i kalbide hazir gdruniir. Nitekim yukanda 
izah olundu. 






ra^ mesnevM §er!f §erh! / iv. ciur * mesnevi-2 



3604. ZKayanmi§ gozler dostu goriir; mademki -posiu mu$ebhek dmi$ ola. 

Alem-i kesafete ve cismaniyyete kapanmis, olan his gozleri, miicahede ve 
riyazet sebebiyle telattuf edip ruhaniyyet mertebesini bulan ve kalbur gibi de- 
Iik desjk olmus, olan bu cisim icinde vucud-i misalfsi ve berzahisi ile gormek 
istedigi yarini ve dostunu, uzak mesafede olsa bile o deliklerden gorur. 

3605. Ue eger onu ne harigien ve ne dahilden gormedi ise, ey zehun hikayeden 
ma'nayi tut! 

Ve eger senin i'tirazin ve muhakemen gibi, Yahya (a.s.)in validesi Hz. 
Meryem'i uzak mesafede oldugu igin gormemis, ve kalb gozii ile uzaktaki 
kimselerin gorulmesi de mumkin olmadigi farzedilmi§ olsa bile, ey idrak-i 
hakayikta aciz ve zebun olan kimse, bu hikayeyi beyandan maksud olan 
ma'nayi ve ruhu al! 

ijj eJi-*^ ji JlIj ji jd^ >=?-*-* *y. t-^^+i Lgjl~il ojU^- <u 

3606. Oyle degil ki, efsaneleri isitmis idi; §in gibi onun nakst iizerine yapismis 
idi. 

Oyle kimseler gibi olma ki, efsaneleri dinlemis, ve o efsanenin nak§i ve su- 
reti iizerine "§ih" harfinin "naki§" (juj) kelimesine yapi§mi§ oldugu gibi ya- 
pi§ip kalmi§ ve hikayenin ruhuna ve ma'nasma niifuz edememistir. "§in" 
harfin ismi olduguna gore ma'na budur. "§eyn" (o~) ayip ve leke ma'nasi- 
na olduguna gore, "Efsaneleri dinieyip, onun nak§i iizerine leke gibi yapi§- 
mis, idi" demek olur. 

0U ^j <OOj Jlijj j^ dy>r 0L?J jji <UT 01 C-aT ( _^ \j 

3607. V^ihayet o dilslz Oielile soylerdi, heyansiz ^imne'den nasil soz isitirdi? 

Hind hukemasindan Dabselim (p-L^b) namindaki bir zat birine Kelfle ve 
digerine Dimne adim koydugu iki tilki arasindaki muhaverat-i muhayyele 
iizerine bir efsane kitabi tertib edip, ismini Kelile' ve Dimne koymus, ve bu 
kitabi hayvanlann lisanindan insanlan terbiye ve ikaz maksadiyla yazmi§- 
tir. Garb hukemasindan Lafonten'in de bu kabil hikayati me§hurdur. Hind- 
ge olan bu kitabi Envar-i Suheyli ismiyle lisan-i Farisfye terciime edip, Hin- 






AHMED AVNI KONUK 



distan'da tab' etmisterdir. Ve Humayun-name ismiyle de Turkce'ye terciime 
edilmistir. Ya'ni, "Kelile ismindeki tilkinin insanlar gibi dili; ve Dimne na- 
mindaki tilkinin de beyanati yok idi. Kelile nasil soyledi ve Dimne nasil din- 
ledi?" juiy, juijj in muhaffefidir. "Niyu§iden" masdanndan olup, isrtmek ve 
dinlemek demektir. 

3608. Ue eger birbirinin lahnini bildiler ise, beser nuihu olmaksizin onu nasil 
anladi? 

Bu Kelile ve Dimne birbirinin lahnini ve sesini bildiler ise, onlarda be§ere 
mahsus olan nutuk olmadigi halde maksad-i muzmer olan sesi her biri dige- 
rinden nasil anladi? 

3609. S^lrslan ile okiiz arasmda o H^imne nasil el$i oldu, ve her ikisine efsun 
okudu? 

"Efsun okumak", hile ve tezvfrden kinayedir. Ve Dimne nammdaki tilki- 
nin arslan ile okiiz arasindaki risaleti, bu efsanenin mevzu'lanndandir. 

J*» <L~tS jL-^7 dU ,jSs- j djzr J^J j& X$> jJ^> j,jj dy>r 

361£>. O semiz okiiz arslanin nasil veztri oldu? Jil amn aksinden nasil kor- 
[3620] , u 7 ^ * 

Bu vaz'lar dahi o efsanedendir. 

3611. ^Bu DCeMe ve ^Dimne hep iftiradir. Ue yoksa ne vakit karga ile leyle- 
gin husumeti vardu? 

"Iftiri" (<_?>!)> "iftira"nin imale olunmusudur. Bu Kelile ve Dimne masah 
hep muhayyeldir ve bu hayvanlara iftiradir. Hie karga ile leylegin cenk ve 
husumeti vaki' olur mu? Zfra yekdigerinin cinsi olmadigindan, birbirlerinin 
semtine bile ugramazlar! Maksad kissadan hisse almaktir. 



*ub Jli» (j j jJJl ^jx* C~-l <uL-j djz? <u*i> j$\j> (j\ 

3612. Gy birader, kissa oleek gibidir onun icinde ma na ddne gibidir! 






jjg^' MESNEVl-I SERfF §ERHi / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

Ey birader, bu Mesnevi-i £erifteki kissalar, hububat olgtukleri olgek ve ki- 
te gibidir. kissalann igindeki ma'nalar dahi hububat gibidir, olgeklerdeki 
hububat gida-yi cisim oldugu gibi, kissalardaki ma'nalar dahi gida-yi ruhtur. 

Ji; c~zf / \j <jL-j }££ Jap 2j* ijSi ,jma *«Jb 

3613. S^kilh adam ma'ndnin danesini ahr; eaer ol$eh nakil oldu ise, bakmaz. 

Akilli adam gida-yi run olan dane-i ma'nayi alir. Eger olgek mesabesinde- 
ki krssa zahire muhalif dup, mertebe-i sihhatten dereke-i hataya menkul ol- 
sa ve kiymeti kalmasa bile, o kissarun zahirine Mfat etmez, ma'nasina bakar, 

3614. Diet ne kadar or acta bir soz zahir dejjil ise de, bulbiil ve gvilun macera- 
sma kulak tut! 

Her ne kadar bulbiil ile giil arasinda bir miikaleme zahir degil ise de, sen 
bulbiil ile giil arasindaki macera-yi aska kulak tut ve giilii hakikat-i vixcud; 
ve kendi nihunu da bulbiil bil ve o maceradan kendine hisse gikar! 

Hal diliyle soz soylemek ve onu anlamak 



3615. U^ervane ile sem'in mdcerasim dahi dinle ve ey azvz ma'nayi ihtiyar eil 

3616. Qer$i bir soz yoktur, sozun sirn vardir. <S%gah ol, yiiksege u$; baykus ai- 
bi al$aga ugnal 

Bulbiil He gtiliin ve pervane ile §em'in macera-yi askinda harf ve savt ile 
sdylenmis, bir soz yoktur; fakat o soziin sirn ve ma'nasi vardir. Agah ol, yiik- 



c ffi^ 



AHMED AVNl KONUK 

. sek olan sir ve ma'na tarafina ug; baykus, gibi algaga, ya'ni suflf olan harf ve 
savt tarafina ugma ve lafza baglamp kalma! 

361 7. Sairancia dedi hi: ur Bu ruh hanesidir." ^Bedi: w Diane nereden ele geldi?" 

Mesela satrang oyunculanndan birisi dedi ki: "Bu hane ruh hanesidir." Ve 
"ruh", satrang tasjanndan birinin adidir. Bu oyunu bilmeyenlerden bin de bu- 
nu isjtti; "Bu ev ruhun yed-i tasarrufuna ne suretle girdi?" dedi ve sordu ki: 

3618. Uianeyi satin mx aldi; yahui muas mi buldu?" lMu&u o himse hi, o 
ma'na tarafina isti'cal eiti. 

3619. ^INahvi dedi ^>j^> J&-\jj*& jijj ^Dedi *Onu nicin habahatsiz te'dib etii?" 

Nahiv okuyanlardan birisi, faile ve mefule ve fiile misal olmak uzere, 
"Zeyd Amr'i dogdu" ma'nasinda olan v^> ^ hj** **o ibaresini soyledi. Na- 
hivden haberi olmayan bin de i§itti. "Zeyd Amr'in kabahati olmadigi halde 
nigin dogdii?" diye sordu ve dedi ki: 

3620. S^mr'in kabahati ne idi hi o $ig JLeyd kabahatsiz onu holesi veya fo- 

[3630] „ ,-. i-^j..-)// 

aiflu gibi dogdu r 

3621. r X)eJi: "^Su ma'na ol$egi olur. H^ugdayt al hi ol$eh merduddur!" 

Nahiv okuyan, o nahivden haberi olmayana cevaben dedi ki: "Bu ibare 
ma'namn olgegidir. Sen bugday gibi olan ma'nayi o Iafiz iginden al ve olgek 
gibi olan lafzi reddet!" 

3622. w \Zeud ve <SAmr i'rab ve tertUb icindir. Sijer o yalan ise, sen i'raba uy!" 

Zeyd ve Amr, failin ve mePulim i'rabi ve ibare tertibi igindir. Dogen ve do- 
giilen yoktur. Binaenaleyh bu ibare yalan ise, varsm yalan olsun, nene la- 
zim! Sen i'raba uy ve nazanni o i'raba atfet!" 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

3623. ^ZWi: H Diayit, hen onu hilmem. 2,eyd JTlmr'i ni$in giinaksiz ve hata- 
siz doijdii?" 

Nahvfnin ilmi cevabina kar§i o nahiv bilmeyen kimse dedi: "Hayir, ben 
senin dedigini bilmem. Zeyd Amr'i giinahsiz ve hatasiz nigin dogdu? Sen onu 
bana haber ver!" 

3624. Qaresizlihien dedi ve hir latife ach: "JAmr hir vavi ziyade olarak calmi§ 
idi." 

Nahvi o cahili ikna' igin onun mertebe-i idrakine tenezziil edip, bizzarure 
bir latffe kapisi agti; "Amr bir vavi ziyade olarak galmi§ idi" dedi. Zira Omer 
(^j'den fark olmak igin Amr (_>^) kelimesinin sonuna bir zaid vav harfi 
yazarlar. Nahvi latifesini bu ziyade vav uzerine bina etti. 

$y* As- \j jl Sjt J^>^>- j dy>r Sjt \j J"*j* C^S" ijtilj -bj 

3625. 2*eyd vakif oldu, onun husizini dogdix. Qunhii hadden gotiirdii, ona had 
layik olur!" 

Nahvf ifadesini itmamen dedi ki: "Zeyd Amr'in vav galdigina vakif oldu- 
ve o vavin hirsizim dogdii. Zira ki o hadd-i ma'ruru tecavliz etti. Ona had ve 
dayaklayikolur." 

d*M?\j J-i ji JUU j**** dJ^\ jjJo 

Batil soziin batillarm kalbine makbul gelmesi 



3626. H)edi: D§ie hu dojjruyu can ile kahul eitim!" Sjjrilerin oniinde earl dog 
ru floriinur. 



^tiTF 



AHMED AVNl KONUK 

ilm-i nahve vakif olmayan kimse, nahivcinin egri bir ma'nadan ibaret 
olan latifesini begendi ve "Iste bu dogru sozu can ile kabul ettim!" dedi. Za- 
ten egrilerin indinde egri olan bir ma'na dogru goriinur. 

3627. Bger, hir sa§iua "<5%u hirdir!" desen, sana der hi: xr Bu ikidir, hirlikie seh 
vardir." 

Nitekim egri goren bir §a§iya "Ay birdir!" desen, o egri goriisune istina- 
den, "Hayir ikidir. Ben gordtigume mi inanayim, yoksa sana mi inanayim? 
Binaenaleyh onun bir olmasinda §ek vardir. Ben onu kabul edemem" der. 

3628. Ue eger onun iizerine hir kimse gvler, "Dhidir!" derse, dogru tuiar. HZu 
hotii huylunun layihidir. 

Sonra o sa§inin bu hiikmii iizerine bir kimse istihza tarikiyla giiliip, "Evet, 
dedigin gibi ay ikidir!" diyecek olursa, o mustehzinin soziinii dogru addeder. 
l§te bu egrileri dogru gormek, kotii huylu kimselerin layikidir. 

3629. ^alan yalanlar iizerine cem' gelir. Diahisler habislere fiirucf vurdu. 

Yalan ve batil olan §eyler, yalan ve batil olan §eyler ile birle§ir. Zira her 
bir cins kendi cinsine meyleder. 'oc~^ obJJi (Nur, 24/26) ["Habisler habfs- 
ler igindir."] ayet-i kerimesi mucibi'rice', habfs ve kotii olan §eyler habfs ve ko- 
tii olan kimselere parlak goriiniir. 

3630. Cjonlii genis olanlar i$in, genis el olur. Qozu kor olanlar vein taslikta kay- 
mak vardir. 

Ya'ni, gonlii genis, olanlar icjn el agikligi ve sehavet olur. Kalb gozii kor 
olanlar igin bu alem-i keserat mezleka-i akdamdir ve ayaklar kayacak olan 
tasjik bir mahalle benzer. Hind niishalannda "dest" (c— o) yerine "de§t" 
(c-Jo) vaki'dir. Bu niishaya gore ma'na soyle olur: "Sahra, gonlii genis, olan- 
lar icm genis, olur, gozii kor olanlar igin tashkta kaymaktir." Bu ma'na daha 
zevk-averdir. Belki niisah-i asliyyede sehv-i kalem olarak "§ih" harfinin nok- 






MESNEVf-t §ERtF §ERHl / IV. ClLT ♦ MESNEVf-2 • 

talari yazilmamis. ve "dest" (c-o) halinde kalmi§tir. Ya'ni "Hadd-i zatinda 
genis. olan bir sahra, ancak gozii gormekle gonlii geni§ olan kimseler iginge- 
ni§tir. Yoksa gozii kor oldugu igin kalbi dar olanlara gore o sahra geni§ degil- 
dir. Belki, ayaklan kaydinp ba§ a§agi diisuren bir ta§hk mahal mesabesinde- 
dir." "Sahra"dan murad, geni§ olan alem-i ma'nadir. "Goz kor olmak"tan 
murad, kalb ve akil gozii kor olmaktir. Ya'ni, "Ma'na alemi, akil ve kalb go- 
zii gorenler igin geni§ bir sahadir. Kalh gozii kor olanlann daima ayaklan ka- 
yacak olan bir tashk saha mesabesindedir" demek olur. 



Bir padi§ahin o agaci aramasi beyanindadir ki, 
her kim o agacin meyvesini yerse olmez 



OIu-jJ^a j^ c~~* ijp-j* *& Jtu-b (j\j> ^kb klJS 

3631. HZir alim, dasian i$in dedi ki: w Diindisian'da bir aija$ vardxr! 

3632. u Zher bir kimse ki onun meyvesini yedi ve floturdu, o ne ihtiyar olur, ne 
de asla oldu!" 

Hakimin birisi bir kissa olmak iizere dedi ki: "Hindistan'da bir agag vardir; 
her kim onun meyvesini yer ve iizerinde tagirsa, ihtiyarlamaz ve asla olmez!" 

3633. ZPadisahm bin bir sadikian bunu i§itti; agaca ve onun meuvesine bir a§ik 
oldu. 

^Ji> j\ s£ Oljj Ol^jJU* (jj~* <~>s\ d\ji> j lib <^J-^15 

3634; Sdeb divdnindan bir alim-i falsidij ialebden dolayi Uiindisian iarajina 
revan etii. 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

"Divan-i edeb"den murad, padi§ahin kurenasindan ve musahiblerinden 
demek olur. "Kasid", resul ve elci demektir. Ya'ni, "Padi§ah kendi kurenasin- 
dan bir alim kimseyi elgi ta'yin edip, bu agaci arayip bulmak icm Hindistan 
tarafina sevk ettT 

3635. Ondan dolayi o cust ii cu icin o husd, senelerce Diindisian in etrdfim 
gezdi. 

elgi o agactan dolayi ciist ii cu maksadiyla senelerce Hindistan'in etra- 
fim gezdi dola§ti. 

3636. 15u. matlub i$in §ehir §ehir gezdi; ne cezue ve ne dag ve ne sahra haldi. 

3637. Dier kime sordu i&e, "iSunvL hag delisinden ha$hi kim ararl" diye ona 
istihza ile gvddu. 

Ya'ni, "Boyle bir agaci ve meyveyi arayan ancak zincire baglanacak bir 
delidir!" diye alay ve istihza ettiler. 

3638. Qok kimseler mizahia ona iokai vurdular; pok kimseler dediler ki: "By 
felah sahibi!' 

Ya'ni, "gok kimseler o kasida istihza tarikiyla ma'nen tokat vurdular da, 
dediler ki: "Ey felah sahibi!" 

J>\£ . Jlile \*£ J^L. ^ ^f ^->U? <U~* &jij y dyr ijyr _) C— *■ 

3639. "Senin gibi sinesi saf zeyreigin oust ii cusu ne vakit ho$ olur; nerede abes 
olur?" 

Senin gibi safvet-i kalb sahibi dirayetli ve zeki bir zatin boyle bir agaci ara- 
yip taramasi hie. bo§:ve abes olur mu? 

3640. Ve ona hu miiraai ha&> Ur iokathr ve hu zahiri iokattan daha §ediddir. 

[3650] 



P)X^ MESNEVI-I §ERIF SERHt / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 

kasid ile suret-i zahirede medh-§eklinde istihza etmek ba§ka bir tokattir 
ki, bu sille-i istihza zahiren vurulan tokattan daha miiessir ve daha sjddetlidir. 

3641. Onu istihza ile medhettiler. <$'6yle ki: "By biiyiik, filan muhulde $oh <&- 
sim bir agag, vardir!" 

3642. "Jilan ormanda bir yesil aga$ vardir; $ok yiihsek ve ariz ve her bir du- 
ll halm." 

3643. Siramaga miiheyya olan sahin kasidi her bir himseden bir nevi' haber 
isitirdi. 

"Kemer besten der custen" aramaga miiheyya olmaktan kinayedir. 

3644. Dmdi, or add senelerce seyahat etti; sahensah dahi ona mallar gonderirdi 

Elci bu agaci aramak igin Hindistan'da seyahat ederdi; onu gonderen pa- 
disah dahi onun seyahat masrafim te'min igin paralar gonderirdi. 

i^Jls j\ y,y\ jA Jul yrXc- uju C~>j& jTjJjl Jul ^^j dy>r 

3645. Uaktaki onda $ok gurbet mesakhati gordii, nihayei-i emrde ialebden adz 
geldi. 

3646. CM,ah$uddan hie eser zdhir olmadi o garazdan haber den baska sey -pey- 
da olmadi. 



3647. Onun iimulinin i-pligi kesildi; onun aramis oldugu sey akwei aranmamis 
oldu. 

Artik o agaci bulmak iimidi kesildi; cust ii cu hususundaki gayreti bosuna 
gitti. 



c^ge^> 



AHMED AVNt KONUK 



3648. $ah tarafma gen danmek azmini etii; yoz ya§i yagdmr idi ve yol kat 
ederdi. 



jULL- <_Jll> oTb lj c~>~j> d\ j~> -Tt-i 0->jS" -rjZ* 
§eyhin o agacin sirnni o talib-i mukallide §erh etmesi 



3649. Wedimin me'yus oldugu o menzilde bir alim seyh ve bir kerim kutub var 
idi. 

Padisahin nediminin artik aradigi agaci bulmaktan me'yus oldugu mahal- 
de bir alim ve bir kerim miir§id-i kamil var idi. 

3650. ^DecLi: ' Xr Ben iimidsiz onun huzuruna gideyim, onun asitanindan yola ai- 

[3660] -i , a 

aeyim. 

Padi§ahin nedimi kendi kendine dedi ki: "Umidsiz bir haide kalan ben, o 
§eyh-i kamilin huzuruna gideyim, sonra onun dergahindan gikip yola gideyim." 

3651. "Ta hi onun duasi benim hem-rahim olsun; mademki ben dil-ndhimdan 
me' yusum." 

"Ben dil-hahim ve maksudum olan o hayat agacim bulmaktan me'yus 
oldum; ban o §eyh-i kamilin duasim alayim, onun duasi yolda benim refikim 
olsun." 

3652. ^as dolu goziiyle seyhin huzuruna gitil ^ulut atbi goz yasi yagduir idi. 



MESNEVI-I SERfF SERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

C— £pL- jj! (_aUS C-ij f ^~*t k C~ ~s5j J (*J»-j C-ij U*-*^ C-iS 

3653. Q^e^i: "61/ $et//i, merhamet ve rikkat vaktidir; nd-iimidim, l&tuf vakti hi 
saaiiirl" 

3654. ^Deii: l 6%yk soyle ki, senin iimidsiztyin nedendir, matlubtin nedir r yii- 
ziln neyedir?" 

§eyh-i kamil padisahin nedimine cevaben dedi ki: "Acik soyle, neden do- 
layi me'yus oldun t matlubun ne idi ve neye muteveccih olmu§ idin, de eline 
girmedi?" 

3655. ^Dedi: "$ahen§ah hir agaci aramak vein heni ihtiyar eiti." 

3656,. "(^Dedi) ki: ^Cihetlerde acib hir ajjac vardu; onun meyvesi ab-i hayahn 
mayastdu.' 

Padisah bir agaci aramak igin kurenasi arasindan beni secti de dedi ki: 
"Etraf-i alemde acib bir agag vardir, onun meyvesi hayat suyunun mayasi 
ve aslidir." 

d\£>j>-j~* ^y) j>**~j j jb *£ jfr OLiJ <JM f-^-*J &z~ S r L$J^ 

3657. "Senelerce aradim, bu sarhoslann alay ve istihzastndan gayri bir nisan 
gormedim!" 

"Sarho§lar"dan murad, nedimin suali iizerine kendisiyle istihza eden ve 
alay ederek cevap veren ayak takimlandir. "Tanz" (>i*,) zevklenmek ve is- 
tihza; ve "tesahhur" (>~j)', maskara addetmek demektir. 

3658. <$eyh giildu ve ona dedi: "6y selvm, o agac alimde ilim oldu! 

mur§id-i kamil nedimin bu yanip yakilmasim gordii; giildu ve ona de- 
di ki; "Ey sade-dil, o senin aradigm agaci suret aleminde bulmak miimkin 
degildir. agag aifm olan zatm arz-i vucudunda ne§v ix nema bulan ilim 
agacidir!" 



c <£^ 



g§^ AHMED AVNl KONUK 

3659. u £ok yuksek ve $ok buyuk ve po/t enli, derya-yi muKUien bir ab-i haye- 
vdndtrl" 

Ya'ni, ilim gayet yiiksek ve muhfti gayet geni§ ve pek cesim bir agac, me- 
sabesindedir. Dalian, budaklan, vucud-i mutlakin mertebeleri eflakine kadar 
uzayip gitmistir. Bu agac, tesbihi §6yle dursun, o ilim, Hakk'in derya-yi mu- 
hit mesabesinde olan sifatlanndan bir sifattir ve ab-i hayatur. Zfra Him 
Hakk'in sifaM zatiyyesidir. Ve zat-i Hak bilcumle mevcuda&n kayyumu ol- 
dugundan, bu ilim sifati hangi bir mevcudda galib olursa, onun sair mevcu- 
dat uzerine tefewuku sabit olur. Nitekim Hak Teala Adem'i topraktan yarat- 
ti ve Adem'in toprak olan cuz'u oludiir ve Miimit isminin mazhandir. 
Adem'in dlu olan bu cuz"unu ilim hayy ve diri etmi§tir. l§te bu ilmi sebebiy- 
le Adem mescud-i melaike olmu§tur. Gergi biitun mevcudat suret-i zahirede 
Hak'tan mevcud ve Hak'la diri olmusjardir. Fakat Hak'tan hayat-i hakikiyye 
ile diri olmak, zat-i Hakk'in varligimn gayri ile bilciimie e§ya zevatinm viicu- 
du olmadigini bilmektir. Ve bu bilgiye "ma'rifetullah" ve "hikmetullah" der- 
ier. Nitekim ayet-i kerimede, ^-UJi J <>. ^^ C> <J £j «C-5 £ oisr ^J\ 
(En'am, 6/122) ya'ni, "0 kimse olu'miidur ki, biz onu ilim ile dirilttik ve 
onun icin ilim nurunu yaptik; o nur-i ilim ile nas arasinda yiirur!" buyurulur. 
Imdi her kim bu ilim ile diri oldu ise f o kimse asla olmez ve ab-i hayati icmis. 
olur! 

3660. "Gij bi-haber, sen sureie c}iimi$sin; o sebebden ma'na agacindan yuksuz ve 

[3670] . , fJ j 

meyvesizsm: 

"§ah-i ma'na" (^ £ii) ta'bmyie su hadis-i §erife i§aret buyurulur: ^ fci 

«4-i jUs«-ii tf 5 r^ r^ ^ ^ u r^ '^ r ^ ^ ^ u Ya'ni, "Cennet agaclanndan 
bir agaca miilaki oldugunuz vakit, onun golgesi altinda oturunuz ve yemi§- 
lerinden yeyiniz." Ashab-i kiram dediler ki; "Ya Resulallah, dar-i diinyada bu 
nasil miimkin olur?" Aleyhi's-selam buyurdu ki: "Bir alime mlilald oldugu- 
nuz vakit guya ki cennet agacjanndan bir agaca miilaki oldunuz!" Binaena- 
leyh, beyt-i §erifteki "§ah-i ma'na" dan murad, arif-i billah olan "insan-i ka- 
mil" olur. Ve hakikat Hindistan'mda aranacak agag dahi, bu "insan-i ka- 
mil"den ibaret olur. 






MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^§1 

V^w ^ if JLi f U J^^tj «lf ^laUlf JlS. ^U J^-j* «f 

3661. "Onun adi cjah ajjac oldu, gah fliines; onun nami gah derya ve gdh hului 
oldu." 

Bu beyt-i §erifte, vahidu'z-zaman olan "kutbul-aktab"a i§aret buyurulur. 
Ya'ni, "0 §ecere-i ilim olan kutbu'l-aktab maarif-i ilahiyyeyi ibzal ettigi igin 
"agag" derler. Ve zulmet-i tabiiyye iginde sikilmis, kalmis, olan kalbleri nur-i 
ilim ile tenvir ettigi igin "gune§" derler. Ve cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz olup, 
Hakk'in mutevali ve bi-nihaye tecelliyat-i cemaliyye ve celaliyyesini kabul 
ettigi ve halka tevzf eyledigi igin "derya" derler. Ve arif oldugu hakikati su- 
ret-i be§eriyye ve suunat-i cismaniyyesiyle setr ettigi igin "bulut" derler." 

3662. ^0 hirdir ki, onun yuz binlerce asari vardir. Onun eserlerinin en asacji-. 
si omr-i hakadir." 

"0 "kutbu'l-aktab" her zamanda birdir ki, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazha- 
riyyeti hasebiyle, kevn iizerinde yiiz binlerce asan ve te'siri vardir. Onun te'- 
sirlerinin en a§agisi teveccuh ettigi kimseye hayat-i baki bah§etmesidir." Nite- 
kim cenab-i Pfr I. ciltte 2967 numarali beyitte, c~~ $JW j\ c~~~S ck ctftiU*- ^ 
c~~^* jj^r JUL* y. ojl^- j* buyurmus, idi. Bu babdaki tafsilat o beytin izahinda 
gegti. 

3663. AJaktd o ferddir, hin esere malihiir. hire sayisiz isim layih olur. 

"Gergi o "kutbu'l-aktab" ferddir ve asrmda tektir ve naziri yoktur. Fakat kevn 
iizerinde bin eseri ve te'siri vardir. Binaenaleyh surette bir olan o zat-i §erife, bu 
te'sirat-i muhtelifesine nazaran ma'nada sayisiz isim verilmek layik olur." 

3664. ^igerinin hakkinda kahir ve diisman olur; digerinin hahkinda liiiuf ve 
iyilik olur." 

"0 zat-i vahide yeryuzunde hazain-i ilahiyyenin emini oldugundan, kii- 
fiir ve iman halka onun yediyle tevzf olunur. Binaenaleyh §akiler hakkinda 
onun vticud-i §erifi kahir ve dii§man olur; ve saidler hakkinda da liituf ve iyi- 
lik olur. Bu suretle onun viicuh-i kesiresi vardir." 






g|p^ AHMED AVNl KONUK 

3665. "V^fcimi yiiz hinlercedir; o hir ademidir. Onun her vasjimn sahibi hir va- 
siftan a'madir." 

Ya'ni, "Vahidix'z-zaman olan "insan-i kamil", surette bir beser oldugu hal- 
de, kendisinden zahir olan asar-i esma hasebiyle yiiz binlerce nam alir. Onun 
bir isminin vasfina musahib olan kimse daima onu o sifatta goriir, diger va- 
siflanndan kor kalir, onlan goremez." Mesela cenab-i Mevlana efendimizi fu- 
kaha sinin fakih gorurler; ve suara ve iideba sinifi dahi sair ve edfb gorurler. 
Sufi sinifi da surT gorurler, Ve her simf o Hazret'i kendi zumrelerinden adde- 
derler, Onlann hepsi hazretin zat-i §erffinden bi-haberdirler. 

c~*- Abjij jjj\ j -V*jj y y^^ 1 c— - <uj (jS -b>-j ^Lj jjji aS j» 

3666. "Uter him hu muhkemdir diye nama dola§irsa, senin cjihi nevmid ve tef- 
rika icindedir ," 

"Her asanndan birini goriip, o esere gore verilen nami esasli goriip, o nam 
etrafinda dola§irsa, senin gibi umidsiz ve tefrika iginde kalir ve onun zatin- 
dan bi-haber bulunur." 

3667. x Sen niye hu aijac namma yavisirsm? O^fihayet me'yus ve hedbahi ka- 
hrsin! 

"Telh-kam", me'yus ve mukedder olmaktan kinayedir. "§ur-baht", bed- 
baht ve bahtsiz demektir. Ya'ni, "Sen nicin o kamilin bu agag ismine yapigip, 
onu suret aleminde ararsin ve mucessem bir agag zannedersin ve nihayet 
me'yus ve mukedder olursun ve bedbaht kahrsin!" 

3668. "Dsimden flee ve sifaia hah; id hi sifat sana zat iarafina yol poster sin!" 

"Isimden geg ve ismin batini olan sifata bak, ta ki sifat sana kendisinin 
batiru olan zat tarafina yol gostersin. Zira isim §eyin; ve sifat ismin; ve zat si- 
fatin batmidir. Binaenaleyh, §eyden isme ve isimden sifata ve sifattan zata 
intikal olunur. Bu surette, "§ey" azhar-i zuhur; ve "zat" ebtan-i butun olmu§ 
olur." 






MESNEVI-f §ERtF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • 
3669. Uialkin ihtilafi isimden vaki' oldu. Vaktakt ma'naya giiti, aram vak 



~ 1 .i' 



oldu. 



Halkin ihtilafi §ey'-i vahide muhtelif isim vaz' edilmi§ olmasindan gikar. 
Vaktaki o muhtelif ismin delalet ettigi ma'naya giderler, artik aralannda ihti- 
laf ve mza' kaimayip, hepsi matlublanmn bir oldugunu gorerek musterih 
olurlar. 



d 5 * 



Her birisi uziimu ba§ka nam ile anlaim§ 
olan dort kimsenin uziim icin munazaasi 



3670. Ilir adam dort kimseye hir kurns verdi. hirisi dedi: xxr Bunu engure ve~ 

[3681] , w 

reyim. 

Ya'ni o dort kimseden birisi "Bu bir kurusu engure vereyim!" dedi ve uzu- 
miin adini Farisice soyledi. 

3671. diger hiri S^lrav ill, w \Ca\" dedi, "6y hilekar, hen engur degil, ineb is~ 
teriml" 

dort kimseden birisi Arap idi uziimun adini Arapca "ineb" bilir idi ve 
H engur"un Farisice uziim demek oldugunu bilmez idi. Binaenaleyh dedi ki: 
"Hayir ey hilekar, ben engur istemem, ineb isterim!" 

3672. O hiri Tiirki idi. ^Dedi hi: Wf 2ti henim, hen ineb istemem, uziim isierimf" 
Hind niishalannda ^ ^ yerine p/' tj\ vaki'dir. 



AHMED AVNI KONUK 

3673. O CRunu olan. I?trtsi dedi: Wf Bu fcii/Ii fer/t ef; isfa/tl isteyelim!" 

dort ki§iden birisi Rum idi ve uzume "istafTT der idi. Herkesin birer isim 
soyledigini isjtti ve dedi ki: "Bu kiyl ii kali birakin, ya'ni enguru ve inebi ve 
iizumu terk edin de, muttehiden istafil isteyelim!" 

jjoj JiU- L^lJ ^ j *£ JUJLi. L5 x^>- jAj d\ f jb; j^ 

3674. faije muhalefette kavga edici oldular. 3,ira isimlerin sirnndan gajil 
idiler. 

3675. ^thmaklikian birhirine yumruk vurdular. Cehilden dolu ve ilimden bos 
idiler. 

3676. Bger yiiz dilli bir sir sahibi bir aziz orada olaydi, onlara sulh verirdi. 

Eger gok dil bilen bir zat olaydi, onlann bu kavgalanna mani' olur ve ara- 
lannda sulhu te'min ederdi. 

$/- <j* b ^^^ <£jjJi ?j* ^ oo ^ ^ j 1 l/^ u** 

3677. Jmii o derii ki: ur Ben fcu bir kurustan sizin hepinizin arzusunu vereyim!" 

ihtilafatin simna vakif kimse, o kavga edenlere derdi ki: "Durun, niza'i 
birakin. Ben bu bir kuru§la hepinizin arzusunu yerine getireyim!" 

3678. (Jnademhi kalbi hilesiz teslim eitiniz, sizin bir Kurusunuz bu kadar is 

i" 
yapar: 

"Mademki kalbinizi ihlas ile bana rabtettiniz, sizin bir kurusunuz dordii- 
nuziin arasindaki ihtilafi kaldinr!" 

*\£\j Si ^ ^ ^»* jUr *\J>\ j\j>- i_^ ^ ol^p Si 

3679. "Blhasil, sizin bir kurusunuz dort olur; dort diisman ittihaddan bir olur!" 

"El-murad" ta'biri, el-garaz, el-kissa ve elhasil gibi, muhavere esnasin- 
da vaki' olan bir ta'birdir. Ya'ni "Manaya vakif olan bir kamil olaydi o kav- 



^ot 



MESNEVf-t §ERIF §ERHt / IV. CiLT • MESNEVI-2 



ga edenlere derdi ki: Mademki bana inkryad ettiniz, ben sizin aramzdaki ni- 
za'-i hayali kaldinrim; nazannizda hakikat zahir olur ve hepiniz maksud ve 
matlubunuzun bir §ey oldugunu gorup ittihad edersiniz ve aramzdaki husu- 
metkalkar." 

3680. "Sizin her hirinizin sozil havga ve aynlik verir; benim soziim size itti- 
jak getirir.' 

Nitekim hayallerine tabi' olup aralannda kavga ve niza' eksik olrnayan 
edyan-i muhtelife saliklerine hitaben sure-i AM Imran'da, \j\* v^ 1 >> C J* 
bui <u jyJ Yj ii Vi luL : S/t ^ j C fti'jl. sliT J\ (AM Imran, 3/64) ya'ni "Ey 
Resulum de ki: 'Ey ehl-i kitab, sizin ile'bizim aramizda musavi olan soze 
gelin ki o Allah'in gayrine tapmamak ve O'na bir §eyi ortak yapmamaktir!'" 
buyurulur. 

3681. Jmii si2 safcif olunuz, ensiiu; ia ki sizin diliniz cjiift ii guda ben olaytm! 

Bu beyt-i §erif ehl-i hayale hitaben "insan-i kamil" lisamndandir. Ve in- 
san-i kamil bil-asale Hatem-i Enbiya (s.a.v.) Efendimizdir. Ve cenab-i Pfr 
efendimiz varis-i Muhammedf dir. Bu miinasebetle buyururlar ki: "Ey kendi 
hayallerini hakikat bilmis, olan taife, siz susunuz! Zfra Hak Teala hazretleri 
Kur'an-i Kerfm'de 'oj^-'j |i£j \}J$ 3 '«J \^JL\* ofjiii y) fif, (A'raf, 7/204) 
ya'ni, "Kur'an okundugu vakit O'nu dinleyin ve susuri; n&il-i rahmet olma- 
mz me'muldur!" buyurulmustar. Bu ayet-i kenmenin sebeb-i mizulu budur 
ki: Ensardan bir zat ResuM zisan Efendimizin arkalannda namaz Mar ve 
ResuM Ekrem Efendimiz her ne okurlarsa onu beraberce okur idi. Bu ayet-i 
kenmenin nuzuliiyle, okunam dinlemege da* vet olundular. tmdi, "insan-i ka- 
mil" kendisine tabi' olanlann imami olup, onun sozleri liibb-i Kur'an oldu- 
gundan, bu ayet-i kerimedeki i§aret vech ile, saliklerin huzur-i kamilde siikut 
edip dinlemeleri lazim gelir. (Yukanda gegen 3448 numarali beyite de mura- 
caat buyurulsun.) 

Ja>^ j C— «p!jJ *4*U jJI ji JaX CM JbU ^ d\zJ>*~* £ 

3682. 6ger sizin sozleriniz bir ilslub iizere goriinse de, te'sirde niza ve flazab 
mayasi&ir. 






AHMED AVNI KONUK 

Ey bir hakikata turlu turlu isim koymus, olan kimseler, her ne kadar mak- 
sudunuz bir ve sozleriniz bu maksatlanniz lizerine soylenmis. olsa da, ma- 
demki aranizda o bir hakikata perde ve hicab olan istilah ve ta'birat vardir, 
o sozleriniz aranizda kavga ve ofke dogurur. Ya'ni, ehlullahin istilahatini ez- 
berleyip, kendi hayallerine gore ma'na cikaranlann hararetli sozleri, vakia 
bir siyak ve uslub iizere gider; fakat o sozlerin hakikatini musahede edeme- 
mi§ olan kimseler arasinda bu sozler niza' ve muhalefete ve sjddetli miiba- 
haselere ve sifat-i nefsaniyyelerinin galeyani hasebiyle de ofkeye bais olur. 
Ciinku bu sozler musahedenin verdigi "ilm-i zati" uzerine degil, "ilm-i ari- 
zf'ye musteniddir. 

3683. S^riyete mensub olan hararet eser vermez; hassiyete mensub olan hararet 
hiiner iutar. 

Ariyetf ve anzi olan hararetin te'sfri olmaz. Te'sir ve hiiner, zata mahsus 
olan hararettedir. Mesela ateste kizmis, olan demirdeki hararet anzidir ve o 
demirin harareti ile yemek pi§mez. Zira o kizgin demir her ne kadar bidayet- 
te bir hararet eseri gosterir ise de, bilahire ondaki anzi hararet gider ve sogur 
ve yemegi pisjremez. Velakin atesjn harareti zati oldugundan, o ates, yemegi 
layiki vech ile pisjrir. Bunun gibi, ilm-i anzi ile ir§ad-i halka kryam edenlerin 
bu ir§adlan nakis olur ve onlan pisjrip kamil yapamazlar. Amma Hak'ta fani 
ve Hak'la baki olanlann ma'rifetleri ve ilimleri zati ve zevkf oldugundan, on- 
lar nakislan kamil yapabilir. 

3684. Bijer sirkeyi ate$ten sicak yaysan, onu i$iicjin vakit hiirudeti arimr. 

Malum olsun ki, tabfatin zati yekdigerinin ziddi olan doit esasm hey'et-i 
mecmuasindan ibarettir ki, onlar da sicaklik, sogukluk, kuruluk ve yashktir. 
Gergi kuruluk sicakliktan ve yashk sogukluktan nes/et ederse de, kuruluk 
yaskgin ayni degildir. Her birinin mertebelerindeki iktizaati ve ahkami ba§ka 
ba§kadir. Ve bilciimle suver-i esja bu tabfat destgahmda mensiic oldugun- 
dan, o e§yadan hicbirisi bu erkan-i tabfattan half degildir. 

l§te bu esasa binaen, tababet-i atikada, her birinin zatmda tabiatin rukn-i 
galibi nazar-i i'tibara alinmis. ve biinye-i be§erin tedavisi bu kanuna istinad 
ettirilmistir. Tibb-i atik sirkede erkan-i tabiattan biirudetin galib oldugunu 






MESNEVl-I SERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

tedkik; ve tab'i barid olan hastalan sirkeden men' etmistir. Binaenaleyh, has- 
siyet-i zatiyyesinde biirudet galib olan sirke isitilmi§ olsa, ondaki hararet an- 
zi olur. Binaenaleyh viicudunda biirudet galib olan bir kimseye 6 sicak sirke 
icirilse, o anzi hararetin te'siri olmaz ve sirkenin tab'indaki biirudet o kimse- 
nin vucudundaki biirudete ilave edilmekle, biirudeti bir kat daha artinlmis, 
olur. 

3685. Zird ki onun sicaklt^i dehlizulir; onun aslinin iab'i band ve keskindir. 

"Dehlizf", harici ma'nasmadir. Ya'ni, "Sirkenin sicakhgi harigten gelmi§tir, 
kendinin zatmdan degildir. 

£*- J* x -b* <j?f ^Jy- ^JT J~i ^ V^J^ **-** & *ji J3 

3686. ^Ve ecjer -pekmez buz baglami§ olursa, eu ocjul i$tigin vakil cigerde hard- 
ret artinr! 

Pekmezin hassryet-i zatiyyesinde hararet gSlibdir. Eger buzdan donsa ve 
soguk bir hale gelse bile, ondaki sogukluk anzidir. Bu soguk pekmez icilse, 
yine kana hararet verir ve cigerde harareti ziyadele§tirir. 

ls** j' Cf-l ^ "^^ ^j?** 'J* ^ u^^ J *i fct* ^-J u~i' 

3687. nZoyle olunca, §euhin riyasi hizim ihldsimizdan iyidir. 3~\rd o basiretten 
ve bu korlukten olur . 

"Riya", amel-i ahiret sebebiyle Hak'tan veya Hakk'in gayrinden nef-i 
diinyayi murad etmektir. Ve "ihlas" onun ziddidir. Bu beyt-i §erif yukandaki 
misallere merbuttur. Nitekim yukanda/'Zati ve asli olan hararetin te'siri var- 
dir ve ariyet olan hararetin te'siri yoktur" buyurulmus, idi. Insan-i kamilin ri- 
yasi, buz tutan pekmezin biirudeti gibi ariyettir, Ve ihlasmin harareti de, pek- 
mezin zati harareti gibidir. Binaenaleyh onun riyasi nakisin ihlasindan daha 
iyi olur. Zira nakism ihlasmin harareti, sirkenin anzi olan harareti gibidir ve 
biirudeti asli ve zatfdir. Bu sebebden muhakkiklar, ,y.^ ^^] cr* ** u*j*& skj 
ya'ni, "Ariflerin riyasi miiridlerin ihlasindan hayirlidir" buyurmusjardir. Ve ka- 
miller bu riyayi, nakislann goriip taklid etmeleri icin yaparlar. Binaenaleyh bu 
riyadan garazlan, mahza halkin fiilen hidayeti ve ir§adi olur. Ve "hidayet-i fi- 
Uiyye", "hidayet-i kavliyye"den daha miiessir ve daha beligdir. Kamillerin ih- 
lasi basiret iizerine ve nakislann ihlasi korii koriine taklide mebnidir. 



AHMED AVNl KONUK 



3688. $eyhin soziinden cemiyuei erisir; ekl-i hasedin sozii tefrihu getirir. 

§eyhin, ya'ni insan-i kamilin sozunun menba'i nefis degil, Hak'tir. Bina- 
enaleyh, ilham-i ilahi olan kamilin soziinden, tefrika ehline cem'iyyet ve it-, 
tihad hasil olur. Fakat ehl-i hasedin sozunun menba'i ilka-yi nefsani oldu- 
gundan, mlittehid olan kimselerin arasina tefrika ve nifak sokar. 

3689. Suleyman gtbi ki, Diazrei tarafindan ko§tu ki, o hutun ku§lann dilini 
ianidi. 

insan-i kamil Hazret-i Hak tarafindan cem'-i kuluba me'mur olarak halk 
tarafina kosan Suleyman (a. s.) gibidir ki, o cenab-i Suleyman butiin ku§la- 
nn dillerini tamdi ve anladi. 



3690. Onun adli zamaninda ahu kalian ile uns tutiu ve cenkien di§anya geldi. 

Hz. Suleyman'in adaleti zamaninda ahu kaplan ile unsiyet etti ve kap- 
lan yirticilik hasletinden di§anya gikti ve ahuya zarar iras etmedi. 

3691. Qiivercin doganin pen$esinden tymin oldu; koyun kurtian ihtiraz getirmedi 

3692. O, dusmanlar arasinda miyanci oldu; kariat vuruculann arastnda hir U- 
tihad oldu. 

"Miyana", muslih ve adil demektir. Ya'ni, "Zamanimn insan-i kamili olan 
o Hz. Suleyman, birbirine dusman olan hayvanlann arasinda muslih ve adil 
oldu. Kanat garpanlann ya'ni kusjann arasinda onun vucud-i §erifi bereka- 
tiyla bir ittihad hasil oldu. 

t*5j* l^ 1 ^ ij* "^ J*~ ^W~- us* <Jj> u* ti\s j# ijjy j*r y 

3693. Sen kannca gibi dane i$in ko§arsin. £Agah ol, Siileuman'i ara, niye az- 



uorsun? 



gin oluyo 



^» 



MESNEVI-1 SERIF SERHt / IV. CtLT • MESNEVl-2 • 

Sen kanncalar gibi hirs ile dane toplamaga, ya'ni meta'-i dunyayi cem' et- 
mege kosarsin. Bu gafletten kendine gel de, vaktinin Siileyman'i olan insan-i 
kamili ara! Niye nefsinin sifatina tabi' olup, azgin bir halde oluyorsun? 

^Ji J* J* b ^J^ (^W*" &\j 3j£ ^b J*\ <ub \j y>- Aib 

3694. ^Dane arayicxya, dane ona bir tuzak olur; ve her ikisi o Suleyman ara- 
yicimn olur. 

Gormez misin, ku§lar dane ararken tuzaga tutulurlar ve o dane onlara tu- 
zak ve zarar olur! Sen de meta'-i diinya arkasmda ko§arsin; halbuki o meta' 
senin ruhunun tuzagidir ve ruhunu cismaniyyet kafesine hapseder! Fakat Sit- 
leyman-i vakt olan kamili arayan ve onun arkasmda ko§an kimselere alem-i 
mulk ve melekut musahhar olur. 

3695. Canlar ku§una bit ahir zamanda onlardan birbirine bir dem aman yoktur! 

§u icjnde bulundugumuz son zamanda da, can kusjanna birbirinden 
aman yoktur. Her birine sifat-i hayvaniyye galib oldugundan, birbirine hu- 
cum edip daima mixnazaa ve cidal icindedirler. 

3696. nZizim devrimizde de Suleyman vardu hi, o sulh verir ve bizim cevrimiz 



kal 



maz. 



Maahaza bizim devrimiz olan bu son zamanda Suleyman (a.s.) gibi, hay- 
vanat arasinda sulhu te'min eden insan-i kamil mevcuddur. Onun tasarrufa- 
ti sebebiyle, mertebe-i hayvaniyyetde kalan nakis insanlann cevrleri ve zu- 
lumleri kalmaz, bertaraf olur. 



jiX> i^j y&- j vt «u u j£ ji \j x*\ ja d\ Jy 

3697. . W tf d\ kavlinl VI ya ve j>Si L^i *>U- e kadar ydd ell 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Melaike'de olan §u ayet-i kerimeye i§aret buyuru- 
lur. jSi Qj SuVi d\ 'j* oi j \ y ,Si j f^J *jijL iuLjt u (Fatir, 35/24). Ya'ni, "Ey 
Resulum, biz seni Ha'k'la miijde verici ve'korkutu'cu olarak gbnderdik. Arala- 
nnda bir korkutucu gecmemis, olan higbir iimmet yoktur." Ya'ni Hatem-i En- 
biya'dan sonra "niibuvvet-i te§riiyye M kapisi kapanmi§tir. Artik ba§ka bir 



5^9^, 



AHMED AVNl KONUK ^^ 

peygamber gelmez. Fakat "nubuvvet-i ta'nfiyye" kapisi kapanmami§tir. Her 
bir devirde Hatem-i Enbiya'mn §eriat-i mutahharasmi takviye edecek ve um- 
met-i Muhammed'i tarik-i hidayete sevk edecek bir varis-i kamil vardir ki on- 
lar ulema-i billah olan evliya-yi kamilindir. Ve onlar hakkinda hadis-i §enfte, 
jji^i jj fr utr j*\ «.uk ya'ni, "Benim ummetimin alimleri Bern lsrail peygam- 
berleri gibidir." buyurulmu§tur. 

3698. n £Aluhahkak htr ummet halife-i Uiak'ian ve hir himmet sahJbinden ha- 
lt olmami§hr!" huyurdu. 

"Guft" fiilinin faili Hak'tir. Ve bu beyit, yukanki beytin izahidir. 

3699. Can kuslanni oyle miitiehid eder hi, onlan sajadan gissiz ve cjillsiz i/apar! 

insan-i kamil, can kustenni sifaM nefsaniyye kirlerinden temizleyip sa- 
fikilar ve bu safvet sebebiyle onlann kalblerinde hfle ve hud' a ve bugz ve kin 
duygulan zail olup, hepsi muttehid olurlar ve aralannda asla ihtilaf ve niza' 
kalmaz ve §ahs-i vahid hukmunde olurlar. 

3700. Valide gUbi miisfikler olurlar. uMiislimlere, "nefs-i vahide" huyurdu. 

can kusjan o insan-i kamilin himmeti ve tasarrufu ile, analann evladla- 
nna kar§i hissettikleri §efkat gibi birbirlerine hiss-i §efkat beslerler. Nitekim 
ResuM Ekrem Efendimiz, sj^j ^j^ Jj*UJi ya'ni, "Miislimler nefs-i vahide 
gibidir" buyurdu. 
* 

3701. Diahk'in Ulesuiu nden nefs-i vahid oldular. Ue yoksa her hirisi diis- 
man-i mutlak idiler. 

Bircok nakis insanlar ResuM Hakk'm himmeti ve tasarrufu yuziinden 
sahs-i vahid hukmunde oldular ve asla aralannda ihtilaf ve niza' kalmadi Ve 
yoksa ondan ewel sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyyenin galebesinden dolayi 
her bin digerinin suret-i mutlakada du§mam idi ve firsat buldukga birbirinin 
kanim dokerdi. 






MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

Resul (a.s.)m berekatiyla Ensar arasinda 
miihalefet ve adavetin kalkmasi 



3702. Gvs ve Diazrec naminitutan iki kahdenin hirUrinden kan i$ici cam vardi. 

Resul-i zf§an Efendimizin zaman-i saadetlerinde, birine Evs, digerine Haz- 
rec denilen iki kabile var idi. Aralannda eskiden beri kan da'vasi olup, firsat 
buldukca birbirlerinin kamm igerlerdi. 

3703. Onlann eski kinleri slam in nuru ve safveti icinde, CMustafa dan 
mahvoldu. 

Bu iki kabile putperestlikten vazgegip, vahdaniyyet-i Hakk'i kabul ve 
Peygamber Efendimize tabi' olduktan sonra nur-i tslamiyyet kalblerini parlat- 
ti ve kalb ve akil gdzleriyle hayvaniyyetlerini goriip igrendiler ve sifat-i nef- 
saniyyelerinden temizlenip saf oldular. Birbirlerine kar§i olan eski kinleri ve 
adavetleri Mustafa (a.s.) Efendimizin yiizunden mahvoldu. 

Oli-i^j ji t-UP s\Js-\ y^A 0L«-io j\ JU-Li d\j>-\ Vji 

3704. dnsmanlar evvela bosiandaki iizumlerin adedleri afbi ihvan oldu. 

birbirlerine du§man olan efrad-i be§er, Islamiyyet'e duhullerinden son- 
ra evvela bostandaki ve bagdaki iizumlerin salkimlannda muctemi' olan 
a'dad ve efrad gibi birbirinin karini ve ihvani oldular. 

3705. *Ve K el-mii'minune ihve" deminden olan nasHiai sebebiule, sindiler ve bir 
dsim oldular. 






AHMED AVNl KONUK 

Sure-i Hucurat'ta vaki' s£-i ijL jiiilit (Hucurat, 49/10) ya'ni, "Mii'minler 
karde§tirler" kelammdan zahif olan nasihat sebebiyle, sifat-i nefsaniyyeleri- 
nin §iddeti kinldi; sindiler ve saniyen bir cisim mtsabesinde oldular. Zira bi- 
rinin elemiyle hepsi miiteellim ve birinin sururuyla hepsi mesrur oldular. 

3706. r Uzumlerin sureti kar dealer olur; siktyjtn vakit bir §ira olur. 

Nitekim uziimlerin suret ve cisimleri birbirinin naziri ve karinidir ve arala- 
nnda suret i'tibariyle aynhk ve gayriyyet vardir. Fakat siktigin vakit hepsi- 
nin suyu miittehiden bir §ira olur ve o ittihad-i batin iginde asla aralannda 
ay nlik ve gayriyyet kalmaz. 

t^J-J jL J~$> JJ# <u?*j * j aP o>Jj^- tlLJ JjjIJwJ? j «SsJi j °jj^ 

3707. Oioruk ve iizum zithrlar. JZdkin koruk oldugu vakit, iui ydr oldu. 

Koruk ile iizum surette ve sirette birbirinin ziddidirlar. Lakin koruk oldu- 
|u ve kemale erip iizum haline geldigi vakit olmu§ iiziimlerin iyi bir yari ve 
refiki olur ve batim olan §irasi onlann batinlanyla miittehid olur. "Koruk"tan 
murad, alelumiim insan-i nakis ve "iizum" den murad ehl-i imandir. 

3708. ISir koruk ki, ta$ hacjladi ve ham kaldt, Uiak ezelde "kafir-i aslf ta'hu 
buyurdul 

Koruk mesabesinde olan bir insan-i nakis ki, ta§ kesildi; §ems-i niibiiv- 
vetin nuru ve harareti ile yumu§amayip, ham kaldi, Hak ezelde onlara "ka- 
fir-i asli" ta'bir buyurdu. 

j\ Xwt Jj>JL» ^j^xj OjU-i ji j\ jJ^\j u^-ij ijJu ^ ( j>~\ ^J 

3709. O ne karde$, ne "nefs-i vahid"' olur. O §ekavette Ufirsuz ve mulhxd olur! 

Bu gibi emr-i iradiye nazaran "kafir-i ezetf" bulunan kimseler asla 
mii'minlere karde§ olmaz, ezeli dii§man olur. Ve nefs-i vahide olmak ihtima- 
li de yoktur. Zira o, ruh-i insaninin hakikati olan "nefs-i vahide"den mahcub- 
dur. §ekavet iginde, ugursuz ve miinkir-i Hak olur. 

Malum olsun ki, bir "emr-i iradf, bir de "emr-i tekliff" vardir. "Emr-i ira- 
df", her ferdin hakikatinin lisan-i isti'dad ile vaki' olan talebi uzerine, Hakk'in 



*$$&> 



MESNEVf-1 §ER1F §ERHt / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

hukmu ve kazasidir. "Emr-i teklift", enbiyamn §erayi'i ile vaki' olan teblig-i 
ilahfdir. Kaflrler bu teblig-i ilahiye muhalefet ederlerse de, "emr-i iradf'ye na- 
zaran mutf dirler. Mu'minler hem "emr-i iradfye ve hem de "emr-i teklifTye 
nazaran mutf dirler. Bu babdaki tafsilat, sirasi diistakge yukanlarda da gegti 
Ve Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kubide liizumu kadar tafsflat vardir. 

3710. 6ger onun gizlide tutlucju seyi sbylesem, cikanda fehhnlerin fitnesi kalkarl 

Eger kafirin sirr-i kader iktizasmca ezelde mazhar oldugu ismiri esranni 
soylesem ve izhar etsem, bu alem-i taayyiinde idraklerde fitneler kopar ve 
akillara durgunluk gelir! 

^ JJ*H* f J l ji £jp >S* *. j£^ U J J? j£ S* 

3711. Oior olan kafirin sun mezkur olmamak iyidir. Cehennemin dumani ce- 
nelten mesiur olmak iyidir f . 

Binaenaleyh, a'ma-yi ezeli olan kafirin sirnm if§a etmemek iyidir. Cehen- 
nemin dumani cennetten uzak ve mestur kalmak hostar! 

3712. Dyi koruklar ki, onlar kahildirler; ehl-i dilin nefesinden nihayet miitie- 
hiddirler. 

"lyi koruklar"dan murad, sifat-i nefsaniyye ile kirlenmis, olan ziimre-i six- 
adadir ve onlar ntir-i imam kabule mustaiddirler. Ehl-i dil olan enbiya ve ev- 
liyanin nefeslerinden feyiz bulup, bu anzi olan kirler temizlenir ve nihayet 
muhalefetleri ittihada miinkalib olur. 

3713. Dkilik ve km ve inad kalkincaya kadar, uziimluk iarafina htzli siirerler. 

Bu ezelde said olan nakis insanlar, insan-i kamilin himmeti ve tasarrufu 
sayesinde ikilik ve tefrika ve kin ve inad zail oluncaya kadar uzumluk, ya'ni 
kemal tarafina sur'atle kosarlar. 

c~--ji Jutfj o-L>-j JJ^^p ^j \j ^-^yt, ^j* <_£*■* <JjJ***\ j* i_ri 

3714. Dmdi, bir oluncaya kadar ki, vakdet onun vasfidu, iizumlukie vosiu yw- 
tarlarl 



<^g^ 



AHMED AVNI KONUK 

Her ne kadar o koruk mesabesindeki nakislar iiziimliik mertebesine kadar 
acele kosarlar ve ehl-i imandan olurlar ise de, taayyunlerinden soyunup bir 
oluncaya kadar, ya'ni §iralik haline gelinceye kadar post yirtarlar, ya'ni sifat-i 
nefsaniyye galebesiyle birbirlerini incitirler. Zfra nazarlannda ikilik vardir ve 
ikilikte ise niza' muhakkaktir. Vaktaki §ira haline gelip miittehid olurlar; onla- 
nn vasiflan evvelce kesret iken, artik vahdet olur ve niza' ve muhalefet kalkar. 

3715. ^osi du§man olur; zxra yine iki vardir. Di\$ hir, kendisi lie hir cenk hacj- 
lamadi! 

Binaenaleyh uziimluk ve taayyiin mertebesinde ikilik oldugu icjn, dost 
dii§man olur ve husumet zuhur eder, Fakat §ira olunca vahdet hasil olup 
gayriyyet ve ihtilaf kalkar. Zfra bir olan §ey, asla kendisiyle niza' ve kavga 
etmez. ISliza' iki §ey arasmda cikar. 

" ■* — 

3716. tS%jerin iisiadin kull olan a§kt iizerine; uiiz hinlerce zerreue ittihad verdi! 

"A§k-i kull-i ustad" terkibinde "kiill", "ask"in sifati ve "a§k-i kull" muzaf; 
ve "ustad" muzafun-ileyhtir. "Kull olan a§kin ustadi" demek olur. Ve "kull 
olan a§k", ask-i hakikiolan ask-i ilahidir. Bu "a§k-i kuU"iin ziddi, mecazi olan 
"ask-i ciiz* diir ve Hakk'in gayri goriinen suretlere muhabbettir. "Ask-i kiill" 
maye-i sulh ve ittihaddir. Ve "ask-i ciiz' maye-i tefrika ve niza'dir. Ask-i kiil- 
liin ustadi enbiya ve onlann varisleri olan evliyadir. Zfra efrad-i be§eri masi- 
va-yi Hakk'a muhabbetten tebrid ve muhabbet-i Hakk'a tesvik ederler. Ve 
a§k-i ciiz'iin iistadi ise iblis ve tevabi'idir. Efrad-i be§eri Hakk'a muhabbetten 
tebrid ve masiva-yi Hakk'in muhabbetine te§vik ederler. Cenab-i Pfr efendi- 
miz bu beyt-i §erifte, bilhassa Risaletpenah (s.a.v.) Efendimizin himmet-i se- 
niyyelen sayesinde, birbirinin dii§mam olan Evs ve Hazrec kabfleleri efrad-i 
kesiresinin ittihadina i§areten, ustad-i hidayet olan Resul-i Zi§an Efendimizin 
a§k-i kiilliinii tahsfn ve bu ask-i v kullun maye-i ittihad ve sulh oldugunu be- 
yan buyururlar. 

3717. Qe$ecek yollarda miifierik toprak a$}\, $omlek$inin eli onlan hir iesti 
yaph. 






MESNEVf-1 SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

gomlekginin eli, surada burada miiteferrik bir halde bulunan topraklan 
toplayip yogurarak bir testi vucuda getirdigi gibi, Resul-i Zisan Efendimizin 
dest-i himmeti dahi, muteferrik bir halde birbirinin dusmam olan kabaili cem' 
edip, nefs-i vahide yapti. 

3718. JLira su ve camur olan cisimlerin ittihadi nakisdir; can buna benzemez. 

Topraktan nesv u nema bulan ecsam-i be§erin ittihadi ve teskil ettigi bir 
cem'iyet nakistir. Bu ittihad kamil olmak igin, ruhlann ve ma'nalann birle§- 
mesi icab eder. Nitekim Hak Teala hazretleri, zahirde muttehid gorunen mu- 
nafiklar hakkinda, Ji ^A> u*-i '^J^ (Ha§r, 59/14) ya'ni, "Sen onlan 
muctemi' ve muttehid zannedersin; halbuki onlann kalbleri ve ma'nalan mu- 
teferriktir!" buyurur. Binaenaleyh, canlann ittihadi ve birlesmesi cisimlerin 
birlesmesine benzemez. 



j^t ^T^r ^j \j ^ J^ j> \^» fj j\& f 

3719. 6ger burada misal icinde nazirleri soylesem, korkanm ki anlayisa ihtilal 
getirir! 

Eger bu canlann ittihadi bahsinde ma'kulii mahsiis kilmak icm mahsiisat- 
tan misal getirerek, ittihad-i ervahin nazirlerini soylesem ve bu sirn tavzih et- 
sem, idrakleri bozar ve kan§tinr diye korkanm. 

3720. $imdi de Suleyman vardir; fakat biz uzak goruciiluk siirurundan korluk 
[3731] . . j . i 

icindeytz: 

Bu beyt-i serif, yukanda 3696 numaraya musadif olan, j-xji c~~* ouu ^ 
u jyr ^u j ^U JiAi <? l. j^ beytinin te'kididir. Ya'ni, "Can kuslanni mutte- 
hid bir hale koyup, su ile camurdan olan ecsam-i be§erin sun ittihad-i nakis- 
lanni kamil kilan Suleyman (a.s.) mesrebinde, sahib-i himmet veil sjmdi de 
vardir. Fakat akillar gozlerini mazide ve uzakta kalan Suleyman (a.s.)a dik- 
mi§ olduklanndan, gozlerinin oniinde bulunan o sahib-i himmeti goremiyor- 
lar ve menakib-i Suleymani'yi zikretmekten zevk altp mesrur oluyorlar ve bu 
uzak goriiculuk siirurundan korluk icjnde kalryorlar." Cenab-i Pir bu beyt-i 
§erifte, gerek kendilerinin ve gerek kendileriyle muasir bulunan cenab-i §em- 



AHMED AVN1 KONUK 

seddfn-i-Tebrizi ve §eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi ve emsalinin vucud-i §e- 
riflerine i§aret buyururlar. 

lr* J* jj^ *j- 'j* **** _?^~* b *s *J> jjf {j& jj* 

3721. IMzak gbrudiluk ki§iyi kor tuiar. CMfekim. eu ifia(fe M/umu$ ofan evden 
kordur: 

Akil goziinu uzaklara atfetmek, kisjyi yakinda olani gormekten kor eder. 
Nitekim ev icjnde uyumus, olan kimse, gozleri kapali olarak ba§ka bir halde 
miistagrak bulundugu igin, iginde bulundugu evi gdremez. 

3722. Dnce sozlere harisiz; biz diigiimler agruiga asikiz. 

"Asjk", "a§ik" kelimesinin miibalagasidir. Ma'lumdur ki, ehl-i ilim olan in- 
san, ince sozlere ve onlann tedkik ve tenkidine haristir ve a§iktir. Ve evvela 
bir dugum baglar, ya'ni §ek ve subhe ihdas eder; ondan sonra onu acmakla 
me§gul olur. Bu enzar-i fikriyye icinde hakikat tarafina ucacak olan kanatla- 
nni kirar. Zira o ilmi ve akli olan me§galiyet icinde, mucib-i ke§f ve suhud ve 
musmir-i ittihad olan tariki ta'kib edemez. Ve eger boyle bir kimse bir kamilin 
huzurunda bulunsa bile, o kamilden ancak ilmf ve akli istifadeyi dusuniir ve 
hatta o kamilin huzurunda onun beyanatini tenkide ve mubahaseye bile ki- 
yam eder ve bu sebeble o kamilin feyz-i batimndan kor bir halde kahr. 



3723. ^Hiz i$kal ve cevdbda ayin-feza olarak ne aclb dugum baglar ve aganz! 

Bu beyitlerdeki "biz" ta'birleri (islub-i hakfmane (izere, cenab-i Pfr'in ken- 
di nefs-i §eriflerini de dahil ederek, ashab-i kiyl u kale vaki' olan nesayihidir. 
Ya'ni, "Ey ashab-i kiyl ii kal, birtakim mes'elelerde ayin-feza olarak, ya'ni 
sozlere tumturak ve zfnet vererek, bir taraftan sual ve diger taraftan cevab 
verir ve dugum baglar ve acarsiniz!" 

3724. Itir kus mhi ki, o, fende tamam olmak i$in tuzacjm bagim a$ar, gah baglar. 

Bu beyit, ashab-i kiyl ii kalin haline bir misaldir. Ya'ni, "Ba'zi evlere ah§- 
tinlmi§ olan kustara, ku§ tutmak igin kullanilan ruzaklardan kurtulmak yolu- 

^^ 



&^ MESNEVI-1 §ERlF.§ERHl / IV. ClLT • MESNEVl-2 • 

nu ta'lfm igin, o tuzagin bagini o ku§a gah agtinr ve gah baglatirlar. Ve ku§, 
o tuzaktan kurtulmak fenni tamam olmak igin tuzagin bagini gah agar, gah 
baglar. Ve bu hali bir i'tiyad olur." 

3725. 0, sakradan ve mer'adan mahrum olur. Onun omrii du^umculukte har$hr! 

Boyle bir ku§ mesabesinde olan ashab-i kiyl ii kalin omrii, sual dugumle- 
rini baglamak ve cevaplar arayarak o dugiimleri agmak hususuna masruf 
olup, onun ruhu sahra-yi ma'nada ugmaktan ve ulum-i lediinniyye gimenle- 
rini otlamaktan mahrum olur. 

3726. Dialhuki tuzak asla onun zebiinu olmaz. J2akin onun kanadi daima §i- 
kest i^inde vaki olur. 

Boyle tuzagin bagini agmak ve baglamak ile me§gul olan kusun oniinde 
o tuzak zebun ve aciz olup kalmaz. Ya'ni, bu agrp kapamanin nihayeti gel- 
mez; fakat o ku§un bu me§gale-i ta'lim sebebiyle kanatlan peyderpey yolun- 
makta olur. Bunun gibi kiyl u kal sahipleri ewela herhangi bir mes'ele-i ilim- 
de sual irad ederek §ek ve subhe ika' ederler; ve sonra cevap hazirlayarak o 
subhelerin izalesine cah§irlar ve bu mumarese iginde ruhlannm alem-i 
ma'naya ugacak olan zevk ve kestf kanatlan yolunmus, bir hale gelir! 

3727. c Dti0unie az talis, ta hi senin hu kerr u ferinden hat u -perm hir hir fct- 
nlmasin! 

Ey ilim namina dedikodulara mubtela olan kimse, incelik gosterecegim di- 
ye, sual ve cevaplar ile az me§gul ol! Ta ki senin aklimn ileri geri hamlelerin- 
den ruhunun zevk ve ke§if kanatlan miinkesir olmasin! 



3728. ^iiz hinlerce ku§un kanailari kmldi ve o avanzin kemm-gahtni haalamadil 

"Kusjar"dan murad, ruhlar; ve "kanatlar"dan murad, akillar ve "avanz"dan 
murad, hatiralar ve "kemin-galrtan murad, bu havatinn pusulan olan nefsaniy- 
yet ve §eytaniyyettir. Ya'ni, "Birgok can kusjanmn kanatlan olan akillar kinldi 



<^cg> 



AHMED AVNI KONUK 

ve aciz kaldi; yine o §eklere ve §ubhelere aid olan havatinn zuhur ettigi pusuyu, 
ya'ni nefsaniyyet ve §eytaniyyet pususunu seddedemedi ve baglayamadi!" 

-eo,. * Si, t 

U^P^ Cf J* IJW hJ ^ 0*0*" ^ ^j* <J?$ ^^ ^ 

3729. 61/ harts, onlann halini UCur'andan oku! Onda a*?** j* J* L*** t oka/ 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Kaf ta olan su ayet-i kerimeye isaret buyurulur: 
{J ^ '^ ji iSui ^ ij^i ui' '^ jii JJ. o> ^ 1*^5 tS&f '^r j (Kaf, 50/36) . Ya'ni, 
"Onlardan evvel her karnin ehlinden'cok kimseleri helak ettik. Oniar kuvvet 
cihetinden onlardan e§edd idi. §ehirlerde tasarruf ettiler. Hie. kurtulacak yer 
var midir?!" Ya'ni "Ey "akl-i maa§"lannin revnakina ve parlakhgina istinad 
eden ashab-i kiyl ii kal, Kur'an-i Kerim'de su ayeti okuyunuz: 'Sizden ewel 
"akl-i maas/'lanna guvenip, zamanlannin Suleyman'i oian peygamberlerine 
muhalefet eden ve kuwet ve satvette sizlerden daha §iddetli olan kimselerin, 
bu muhalefetleri sebebiyle helakten kurtulamadiklanni anlayiniz!" 

3730. Turk ve ZRum ve £%rab'in nizd'indan. enqur ve ineb iskali hallolmacii! 

[3741] 3 

Kendi hayallerine tabi' olup, hakikat-i halden bi-haber olan Turk ve Rum 
ve Arab'm niza'indan, engur ve ineb lafizlan altinda gizlenmis, olan ma'na- 
yi mu§kil hallolmadi Binaenaleyh, lafzi niza' ve kiyl ii kal ile hicbir musMlin 
hallolunamayacagi bu kissadan tavazzuh etti. 

3731. jZesin-i ma'nevi olan Siileyman gelmedtk^e, bu ihilik halhmaz! 

"Lesin", dil bilen ma'nasinadir. Ma'nevi dilleri bilen ve Siileyman-i za- 
man, olan insan-i kamil araya girmedikge, bu keserat arasindaki ihtilaf kalk- 
maz ve ikilik ve niza' bertaraf olmaz! 

jlj^ jl J> jjJ Joj^j j\j jL £jL* Jlp r <U- 

3732. (jMiinazi' huslannin hepsi, cloijan aibi sehriuarin davulcusunu isiiiniz! 

Ey'bu cismaniyyet ve keserat ormamnda kavgaya tutusan ervah kusjan- 
mn hepsi, §ehriyar-i hakiki §ikara cikti! §ehriyann sMrda istihdam ettigi do- 
gan kusu gibi onun davulcusu oian insan-i kamilin sesini isftiniz ki, i§te ses 
de bu Mesnevi-i §erifX\i. 



^m 



(pX^ MESNEVI-t 5ERIF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • "^© 

3733. (S%cjak olunuz, kendi ihtilaftnizdan iitihad tarafina her canibden sevine- 
rek gidici oiuntiz! 

Gafletten ayilip kendinize geliniz! Cismaniyyet ve nefsaniyyet saikasiyla 
aranizda vaki' oian ihtilaftan vazgegip, her cihetten ittihad ve birie§mek ta- 
rafina sevine sevine gidici olunuz! 

3734. V^ferede olursantz, yiizuniizu onun tarafina ceviriniz! ^u o §eydir ki si- 
zi nehyetme.di. 

Ya'ni, bu keserat mezahir-i esmadir; ve onlann miisemmasi Hak'tir. Bina- 
enaleyh, her nerede olursamz olun, bu keserat-i esmaiyyeden, onlann musem- 
masi olan Hak tarafina teyeccuh ediniz ki o taraf "daru's-selam"dir. Ve Allah 
Teala sizi fi£j\ jb j\ yJJ ilif, (Yunus, 10/25) ya'ni "Allah Teala sizi daru's-se- 
lama da'vet eder."ayet-i kerimesi mucibince o tarafa caginr. Ve diger ayet-i ke- 
nmede de, <ii 'j\ i_?>i (Zariyat 51/50) ya'ni, "Keserat-i esmaiyyeden ve erbab-i 
muteferrikadan, cami-i esma ve sifat olan Allah' a kaginiz!" buyurur. Binaena- 
leyh, "Biz kimiz ki huzur-i Hakk'a cikabilelim!" demeyin. Zira bu ve emsali 
ayat-i Kur'aniyye mucibince siz huzur-i Hakk'a teveccuhten nehy ve men' 
olunmadimz. Ve nitekim cenab-i Pfr bu ma'nayi I. ciltte su beyt-i §erffte beyan 
buyurmusjardir: c— j ji^o UjiT ou/" i c~~ JjL ^ otju \j u ^ y Ya'ni, "Sen 
deme ki, 'Bize o §ahin huzuruna ruhsat yoktur; is, kenmler ile giig degildir!" 

3735. ZKor ku§lanz ve cok terhiye olunmami§iz. JZira o Suletfrnani bir dem 
tanimadik! 

Ruhlanmizin gozleri bu alem-i kesafette pek kor olmu§ ve gok terbiyesiz 
bir halde kalmi§iz. Zira gdzumuziin onunde bizeenva'-i maarif ve hakayik-i 
ilahiyyeyi ibzal dden ve Siileyman-i zaman bulunan insan-i kamili bir an igin 
olsun tanimadik! 

v;JLi Jljjj frO'JLiUlj ^fr ^ /C-*-i 0\j\j J*^* jU**- j^u^A 

3736. TSayku^lar gihi doganlara dii§man olduk; §ubhesiz harabenin metrukii 
olduk! 






AHMED AVNI KONUK 



§ehriyar-i hakMnin dogan kusjan mesabesinde olup, ervah ku§lanm av- 
lamak isteyen evliyaya baykusjar gibi du§man olduk. §uphesiz dunya ve cis- 
maniyyet harabelerinde metruk bir halde kaldik! Nitekim zaman-i Pfr'de zat-i 
§erfflerine n.aanz olan ulema bulundugu gibi, §ems-i Tebrizi hazretlerine §id- 
detle muhalefet eden ve gaybubetlerine sebep olan kimseler var idi. Ve bunlar 
korluklerinden bu hazretleri taniyamami§lar idi. 

3737. Son derece cehilden ve korlukten, Diudd'nin azizlerini incitmecje kasde-- 
diyoruz! 

3738. Suleymdn dan ril§en olan ha§lann meann u, habahatsizin kanaaini ne 
vakii yolarlar! 

Vakitlerinin Suleyman'i olan insan-i kamilden feyiz ve nur alan ruhlann 
mecmu'u, §ems-i Tebrizi hazretleri gibi hicbir kabahati ve kusuru olmayan 
bir kamili asia incitmezler! Bu ve atideki ebyat-i §erifede cenab-i Pfr'in bilhas- 
sa kendilerinin terbiye buyurduklan muridleri tasnff ve onlann ahvalini be- 
yan buyurduklan anlasdir. 

3739. ^elhi acizler tarajina yem $ehicidirler. LMuhalejetsiz ve kinsiz ho$turlar! 

Belki o feyiz alan mundler acizlere yardim ederler. Ve onlar kamillere kar- 
§i muhalefetsiz ve kinsiz ho§turlar! 

3740. Onlann hiidhudu, iakdu icin yiiz H^elkis'in yolunu a^ar! 

Bu miiridan arasinda, Siileyman (a.s.)in Yemen melikesi Belkis'a risaletle 
gonderdigi hiidhud kusu gibi, risaletle muvazzaf olani kamilin huzuruna 
da'vet olunan ve Bellas mes,rebinde bulunan yiiz kimseye takdis igin yol 
agar! 

3741. Onlann harcjasi her lc kadar surette haraa ise de, himmet docjam geldi 



ma 



zaf 



oldu. 



^^ 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 



Bu muridler arasinda karga mesabesinde olani her ne kadar karga gibi 
suret-i zahirede gayr-i muzeyyen goriinur ise de, onun himmeti all olup, §a- 
hin dogan kusu payesindedir. Ve Resul-i Zt§an Efendimizin san-i alilerinde 
buyurulan, '^& u (Necm, 53/17) ya'ni, "Gdzii masivaya kaymadi" vas- 
findan nasibedardir. "Ma zag" ta'bfrinde bir letafet-i lafziyye de vardir. 
"Ma", Arabi ve nefiy igin; ve "zag" FarisI olup, karga ma'nasina ahmr ise, 
"Bu murid, himmeti doganmin te'siriyle karga olmadi ve kargahktan ciktr 
demek olur. 

juj ^ Jli j^ Ju>-y jJ\ JU j ^ ^ ^U *£ OLiJ tiXl^J 

3742. *£eklek" vuran onlann leylegi, $ekke tevhid ate§i vururl 

Bu muridlerin, dull dU j Ji^\ dJ j xJ-\ dJ ya'ni, "Hamd ve sukiir ve miilk 
ancak sana mahsustur!" diyen ve leylek gibi "lek lek" vurani, ulema-i zahi- 
rin §eklerine ve subhelerine bu sozleriyle tevhid atesmi doker! 

Cenab-i Pir efendimiz leylek hakkinda bir gazellerinde soyle buyururlar 
Beyit: 

"Leylek ku§larm §eyhidir. Bilir misln ki, onun "lek lek"i nedir? Ya Mustean, 
hamd lek ve'§-§ukru lek ve'1-mulku lek demektir!" 

3743. Ue onlann o guvercini hi, doganlardan korkmaz, dogan onlann giiverci- 
ni online ha§ hoyar! 

Ve o mursjdlerin guvercin gibi mesjeben halim olanlan, miibahase ve 
miinazarada yirtici dogan kusfon gibi olan ulema-i zahireden korkmazlar. 
Belki o bahhas olan ulema o muridlerin guvercinleri dnune ta'zfmen veya 
mulzemen bas. koyarlar ve maglub olurlar. Nitekim bu ma'nayi Yunus Em- 
re hazretleri de rumuzu havf olan bir gazellerinde su beyit ile beyan buyurur 
Beyit: 

Bir sinek bir kartah salladi vurdu yere 
Yalan degil, gergektir, ben de gordum tozunu! 

Ya'ni, "Sinek gibi hakir olan bir dervi§, kartal gibi yirtici olan ulema-i za- 
hireden birisini ma'rifet-i ilahiyye bahsinde ilzam etti Bu hal yalan' degildir. 



'cSp? 



AHMED AVNl KONUK 

Ben de ummi bir dervis, oldugum halde, boyle bir def a benim de ba§ima gel- 
di" demek oiur. 

j\ jjb i y^\f { J*i_?>- Ojji ji j\ ijTcJU- *£ jUJ J*L 

3744. Onlarm biilhiilii hi, o hal cjdirir, kendisinin hahninda o gulden tuiarl 

murfdlerin bulbulu ki, onun sadasi ve nagmesi dinleyenlere hal ve vecd 
getirir, o biilbulun giilistam kendi batminda ve kalbindedir; ve zevk ve §evki 
kendi batinmdaki giilistandan ve o giilistanda acdan tecelli giillerinden bulur! 

3745. Onlarin tuttsi §eherden azad oldu. xSra ebed §eheri ona hahnaan yiiz 
gosierdi! 

mundlerin hakayik ve maarif-i ilahiyyeden bahseden tutisi, bu 
hakayik ve maarif §ekerini haricten almaktan azad oldu. Zira ebed §ekeri 
olan viicud-i hakikf ona kalbinde tecelli buyurdu ve bu hakayik ve maarif 
onun batimndan nebean etti ve kalbi menba'-i hikmet oldu. 

3746. Onlarin tavuslanmn axjagi nazarda ba§kasimn iavusunun hanadmdan 
daha iyidir! 

Tavus ku§unun kanatlan parlak ve giizel goriiniir, ayaklan isevcirkin bir 
manzara arzeder. Fakat o murfdlerin icmdeki tavuslann pay-i iradeleri, ule- 
ma-i zahire §akirdlerinin parlak goriinen himmet kanatlanndan daha iyidir. 
Zira onlar pay-i iradelerini Hak yolunda kullamrlar. Ve bu §akirdler ise, him- 
met kanatlanni ulum-i zahiriyyelerine magruren, kibir ve uciib gibi sifat-i 
nefsaniyye havalannda kullamrlar! 



3747. Uiakana mensuh kuflann sozii sadudu. Siileijman a mensvb hu§un sb- 



zu ner< 



ededir! 



Hakana, ya'ni ulema-i zahireye mensub kusjann, ya'ni §akirdlerin sozii, 
zevksiz bir surii kiyl u kaldir ve bi-ma'na sadadir. Stileyman-i zaman olan in- 
sane kamile mensup olan miiridlerin sozii zevki ve vicdani oldugundan, on- 
lar nerede, bunlar nerededir! 






P^^ MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • " S ^® 

3748. 6en bundan ku§lann sadasmi ne hilirsin? Qiinku Siileymuni bir dem 
cjormedin! 

Ey kiyl u kale mubtela olan kimse, sen insan-i kamile mensub olan §a- 
kirdlerin sozlerini ve onlann ma'nalanm ne bilirsin? giinku bir nefes olsun 
Siileyman-i vaktin akil ve kalb gozuyle ma'nasim gormedin ve yalniz his go- 
zuyle onun suretini gordiin! Nitekim, Sultan Mahmud Sebiiktekin, Bayezid-i 
Bistamf hazretlerinin kabrini ziyaret eden bir mundini gorup, "Bu senin §ey- 
hin ne der idi?" diye sormu§; ve mund de "§eyhim, 'Beni goreni cehennem 
atesTyakmaz!' der idi" demi§. Sultan Mahmud dahi, "Acaib! Senin §eyhin 
Resul-i Ekrem'den de biiyuk mu idi? Zfra Ebu Cehil Resul-i Ekrem'i gordii; 
halbuki onu cehennem ate§i yakacaktir!" demi§. Miirid cevaben, "Hayir, Ebu 
Cehil Resul-i Ekrem'i gormedi; ancak Abdiilmuttalib'in yetimini gorduf Eger 
Resul-i Ekrem'i gore idi, onu da cehennem ate§i yakmaz idi!" demi§ ve Sul- 
tan Mahmud bu sozii tahsfn etmi§tir. 



3749. bir ku$un kanadi hi, onun sadasi mutnbdir; ma§nktn ve matjribin di- 
$ansmdandir . 

murfdlerden birisinin sada-yi ma'nevfsi tarab verici olan himmetinin ka- 
nadi, ma§nkm ve magribin haricindendir ve alem-i gaybdandir. 



3750. Onun her bir ahengi ZKiirsiden seraya kadardu; ve seradan SAr^'a ka- 
dar herr u jer icindedir. 

Onun himmet kanadimn her bir ahenk ve nagme-i ma'nevisi semavatin 
hayyizinden arza kadar nuzul ve arzdan Ars/a kadar uruc etmek suretiyle 
kerr u fer icinde ya'ni ileri geri hamle etmek suretiyle intisar eder. 

3751. *0iu$ ki bu Siileymansiz flider, yarasa gibi zulmetin a$iki oluri 

Zamamnin Slileyman'i olan bu insan-i kamile tabi' olmaksizin ma'na ale- 
minde yuriiyen ku§, yarasa kusu gibi zulmet-i tabfiyyenin a§iki olur. Zfra 
onun ilmi alem-i siifliye merbut olan havassinden mulhemdir. 



AHMED AVNl KONUK 



3752. By merdud yarasa, Siileyman ilehuy ef; id ki ebede kadar zulmeiie kal~ 
mayasin! 

Ey zulmet-i tabfiyyeye meyli sebebiyle alem-i letafetten merdud olan ya- 
rasa kusu, zamamnin Stileyman'i olan insan-i kamil ile uifet et! Ta ki ruhun 
ma'rifetsizlik sebebiyle, maksud-i hakiki ve nur-i asli olan Hak'tan hicab-i 
ebedfye diismeyesin ve zulmet iginde kalmayasin! 

3753. ^ir ar§in yol ki, o taraja gidesin; ar§m cjibi mesaha kuibu olursun! 

Eger halffe-i Hak olan insan-i kamil tarafma bir arsm gidersen, arsm gibi 
olcuniin kutbu, ya'ni vahid-i kiyasfsi olursun; halk ahval ve akval ve ef ali- 
nin salahmi, senin ahval ve akval ve ef alin ile olger! 

3754. Ue o kimse ki, topallayarak o iarafa si$rar, hiitun to-pallikian kuriuluri 

Ve topallayarak, ya'ni nefsani sifatlar ipinde seke seke insan-i kamil tara- 
fina sicrayan kimse, butun topalliktan, ya'ni o iginden siynlip gikamadigi si- 
fat-i nefsaniyyesinden kurtulur! "Leng" topal; ve "luk", elsiz; hakir ve zebun 
ma'nasinadir. "Leng u luk", topal ve golak olmakla aciz kimseye derler. 

(?* 
Tavugun besledigi kaz yavrularinm kissasi 



3755. Sen kaz yumurtasism; cjer$i tavuk seni daye §fai kanadmin alhnda ier- 
biye ettii 
Ma'lumdur ki, kaz denizde yiizer; ve tavuk suya du§iince bogulur. Tavuk 
kulugka oldugu vakit, kanatlanmn altinda bu kaz yumurtasini terbiye eder. 



MESNEVl-1 SERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

Civcivler gikinca, tabiatlan iktizasmca suya girerler. Analan olan tavuk kara- 
da onlann haline bakakahr! 

Yukanlarda dahi sirasi geldikce izah olundugu iizere, bahr-i zehhar-i ha- 
kikattan evvelen "gayriyyef libasryla zahir olan, "ruh-i kulli-i Muhamme- 
di" dir ki, ehl-i hakikat ona "ruh-i a'zam" derler. Ve sair ervah ondan mii- 
tevellid ve mahluktur. Bu sebeple, "ruh-i Muhammedf' ervahin babasi ve 
anasi mesabisinde olur. Cenab-i Pfr efendimiz bu bahiste, bahr-i hakikatta 
yiizen bu ruh-i kulliyi, deryada yiizen kaza; ve sair ervahi da bunun yumur- 
tasina; ve bu yumurtalari kanadi altinda besleyen ve terbiye eden ecsam-i 
beseriyyeyi de tavuga tesbih buyurmu§lardir. Zira ervah bu cisme taalluk- 
tan sonra onun hucre-i terbiyesinde kemale erisjr ve kemale gelinceye ka- 
dar da hicbir makamda aram ve karar etmez. Evvela "nefs"ten ve onun si- 
fatindan gecer. Vaktaki "kalb" deryasma vasil olur; nur-i kalb ile nefsi tanir. 
Ve ondan sonra kalbden ve onun sifatindan geger; ma'rifet-i kalb pertevi 
yiiz gosterir. Ondan sonra alem-i "rufTa vasil olur ve bu ruhun nuruyla 
ma'rifet-i "sirr" hasil olur. Pay-i himmetini alem-i ruha attigi vakit, asar-i 
"hafTyi miisahede eder, §evahid-i ruh ile "hafTyi anlar. Mertebe-i "hafT'den 
terakki saadetine nail oldugu vakit, bahr-i "hakikat" sahiline vusui miiyes- 
ser olur. Musahede-i cemaliyye nurlanyla sirr-i hafi zahir olur. Ve tecelli-i 
"celaTin satevatiyla viicud enaniyyetinden fani olup, bahr-i hakikata dalar. 
Bahr-i "Huviyyef'e miistagrak oldugu vakit, "fena"dan sonra baka-yi ulu- 
hiyyet ile baki olur; kendisi olmaksizin ondan aAjl-aJU) cJy^ ya'ni, "Allah'i Al- 
lah ile bildim" na'rasi zuhur eder. tste, kaz yumurtasi mesabesinde olan ru- 
hun, tavuk mesabesindeki cismin kanatlan altinda terbiyesi bu suretle olur. 
(Huseyn-i Harezmi §erhinden hiilasadir.) 

3756. Senin anan o deryanin hazi olmusiur. Senin dayen toprajja mensub ol- 
(Lvl ve karaya ta-piculir! 

"Ruh-i a'zam" derya-yi hakikatin kazidir ve senin anandir. Seni daye gi- 
bi terbiye eden ve topraktan mahluk olan cismin, kendi asli olan karaya a§ik- 
tir ve ona tapar! 

3757. c/Hei/l-i derya ki, senin flonliiniin iqindedir, o iabiat senin canina anan- 
dandul 






^K^* AHMED AVNl KONUK 



Ey mu'min, derya-yi hakikata senin gonliinun icmde bir meyil vardir ki, 
kesafet-i cismaniyyede istigrakin hasebiyle sen onun farkinda olamiyorsun! 
meyil sende ba'zan zikrullah meclisinde bulundugun vakit ara sira ba§ gos- 
terir ve galebe-i kesafet-i cismaniyyet yuzunden tekrar istitar eder. l§te o ta- 
biat senin canina, senin anan olan "ruh-i kullF'den a§ilanmi§tir. Bu meyil se- 
ni "baka" tarafina geker. 

3758. OCaraya meyil, senin i$in bn ddyedendir . *\Dayeyi hirak ki, o fena 
re'yli&ir! 

Karaya, ya'ni cismaniyyete meylin dahi, senin ruhunu kanatlan altinda 
terbiye eden bu cisim dayesinin tabiati iktizasindandir. Binaenaleyh, sen o ci- 
sim dayesinin meylini terk et. Zfra o fena re'ylidir ve seni fena ve helak ta- 
rafinaceker! 



jUaj dy$- i J*** y~u ji i jXi\ d\ji j CX^>- y. ji-Osj ^j «jb 

3759. ^Dayeyi Vara iizerinde hirak ve hog; kazlar gibi ma na denizi tfine gel! 

Dayen olan cismi karada ve toprak ustiinde birak ve onun cezbine tabi' 
olma, kog;. huzuzat-i cismaniyyeyi terk edip, kazlar gibi ma'na denizine dal 
ve ezvak-i maanf ile mutezewik ol! 

3760. Cjjer daye seni sudan korkutursa, sen korkma ve acele deryd iarajina snr! 

Eger cisim dayesi seni, "Eger sen beni birakirsan, suret aleminden gaib 
olur ve deryada bogulup yok olursun!" diye sudan korkutur ise, sakin kork- 
ma! Zfra infisah onun §anidir, senin §anin degildir. Binaenaleyh, bu hususta 
cesur olup, himmetini acele dery& tarafina stir! 

s-oJ^S <ul>- <ul^ i*jA y*- ^J t-oX)j J> J j jX^>- j> { Jpi y 

3761. Sen kara iizerinde hir kazsin ve yas iizerinde dirts in. %avuk gibi hok- 
mus kiimesli degilsini 

Zfra sen kara iizerinde gezen, ya'ni cismaniyyet icjnde ya§ayan bir kazsm 
ve senin diriligin yas, uzerindedir, ya'ni run iledir. Tavuk mesabesinde olan 
cismin gibi, senin evin ve kiimesin kesif ve muteaffin olan dunya degildir! 



^m 



MESNEVI-t §ERIF §ERHl / IV. CiLT • MESNEVI-2 • "^@ 

3762. 6en "Dierramna hen? S^dem" den hir §ahsin; hem karaya ve hem deni- 
ze ayah hoyarsin! 

Bu beyt-i §eriflerde, J^UUi j ouiJi ^ ^ jjj jJij J> J ^u^ fJj* \»/ ^ij 
%*£ UiU VL, ^r Jj> (tsra, 1 7/70) ya'ni, "Muhakkak biz beni AdenYi muker- 
rem kildik v'e'o'nlan karaya ve denize yliklettik ve iyi §eylerden onlan nzik- 
landirdik ve onlan, yarattigimiz kimselerin goklan uzerine ziyade tafdil ettik" 
ayet-i kenmesine isaret buyrulur. 

Malum olsun ki, insan letafet ve kesafetin mecrmVunu cami'dir. Letafeti, 
ruhaniyyeti ve ma' nasi; ve kesafeti dahi cismaniyyeti ve suretidir. Ruhaniyye- 
ti ile meleklere ve cismaniyyeti ile hayvanata muhazidir. Letafeti esma-i cema- 
liyyenin ve kesafeti esma-i celaliyyenin mazhandir. Binaenaleyh, adem bil- 
cumle esma-i ilahiyyenin meclasidir. Bu i'tibar ile adem, yalmz esma-i cema- 
liyyenin meclasi olan melaikeden ve yalmz esma-i celaliyyenin meclasi olan 
hayvanattan efdaldir. Eger yalmz cismaniyyetin ahkami galib olursa, hayvan- 
dan daha asagi olur. Ayet-i kerimede ademin yaratilan kimselerin cogu iizeri- 
ne tafdil olundugu beyan buyurulmasina nazaran, az kimselerin uzerine tafdil 
olunmamis, bulundugu; ve belki bu kimselerin adem uzerine mufazzal oldugu 
anla§ihr. Bu noktada ulemamn cok kiyl ix kali oldugundan, Ismail-i Ankaravi 
hazretleri hiilasa-i karar olmak tizere, "rusul-i be§erin rusul-i melekten ve ev- 
liya-i be§erin evliya-i melekten ve suleha-yi be§erin suleha-yi melekten ve 
avam-i be§erin avam-i melekten efdal oldugunu" beyan buyurmu§tur. Velha- 
sil, mahlukat-i ilahiyyenin bir kismi yalmz cemalf; ve bir kismi da yalmz celal- 
dir. Ve adem her ikisini de cami'dir. Binaenaleyh mazhariyyet-i kamile sahibi- 
dir. §u ciheti de arz edeyim ki, Hak Teala hazretlerinin mulkii diinyaya miin- 
hasir degildir. Bizim muhakematimiz ve ilmimiz, batmen ve zahiren mazhar ol- 
dugumuz tecelliyat-i ilahiyyeye goredir. Feza-yi bi-nihayede Hak Teala hazret- 
lerinin, bizce ahvali mechul olan pek gok alemleri vardir. alemlerden ba'zi- 
larinm bizim bilmedigimiz esma-i ilahiyyenin meclasi olmasi ve orada beni 
Adem' den daha mufazzal olan mahlukat-i ilahiyyenin bulunmasi ve bu ayet-i 
kerimede dahi bunlann viicuduna i§aret buyurulmus, olmasi mumkindir. 






3763. 2Xra hiz onlan can ile hahr uzerine yuklettik. "Onlan hara uzerine 
yuklettik," ten ileri stir! 



g|^ AHMED AVNl KONUK 

Hak Teala'nm jJij 'j\ J ^ul^ (isra, 1 7/70) kelaminda, sjmdiki bulundu- 
gun cismaniyyet mertebesine i§areten, "berr" "bahr" dan evvel zikr buyurul- 
mu§ ise de, senin anan bahri oldugu igin, sen bahr iizerine hamli, berr iizerine 
hamlden ileri sur ve can ile bahre hamlini nazar-i i'tibara al ve karada kalma! 

3764. uMelaike i$in kara iarafa yol yoktur. ^hayvan dnsi de hahrden agah de- 
ijildir. 

Melaike letafet aleminden olduklan igin, onlann kesif olan kara tarafina 
yollan yoktur. Ve hayvan cinsi alem-i kesafetten mahluk olduklan igin, on- 
lann da bahr-i letafetten haberleri yoktur. 

3765. Sen cisim ile hayvan ve can ile melehiensin. la hi, hem zemin iizerin- 
de ve hem felek uzerinde gidersin! 

Ey insan, sen cismin ile hayvan ve ruhun ile melek cinsindensin! Bina- 
enaleyh, cismin ile yeryuzunde gezersin; ve ruhun ile de felek uzerinde taya- 
ran edersin! 

3766. U^ihayet sizin misliniz zahirde be$er olur, Qozlii goniil ile bana vahyo- 
lunur. 

Nihayet, Siileyman-i zaman olan insan-i kamil zahirde sizin mislinizdir ve 
sizin gibi be§er suretindedir. §u kadar ki o insan-i kamil "Bana dide-ver olan 
goniil ile vahyolunur" der. Bu beyt-i §enfte, Ji ^ JJ&. .yJ ut u ji (Kehf, 
18/110) ya'ni, "Ey Resulum de ki: 'Ben ancak sizin gibi'be§erim; bana vah- 
yolunur!'" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Bu hitab Nebiyy-i Zisan'adir. 
Fakat veraset-i Muhammediyye'yi haiz olan her Suleyman-i zamanin kalb-i 
§erifine de ayn-i hitab varid olur. Veraset-i Muhammediyyeyi haiz bulunan 
cenab-i Mevlana efendimiz, kendi zevk-i alilerinden bu beyt-i §enfi beyan 
buyurup derler ki: "Ey muhftimde bulunan ve kusjar mesabesinde olan er- 
vah, suret-i zahirede ben de sizin gibi suret-i be§eriyyeyi haizim. Fakat be- 
nim kalbimin gozli alem-i gaybi gdrucii bir gozdur. alem-i gaybdaki mu§a- 
hedatim hasebiyle, lubb-i Kur'an ve ahadis-i §enfe olan bu Mesnevi-i §erifte- 
ki maarif ve hakayik bana vahyolunur!" 



^m 



&^ MESNEVI-t SERIF §ERHl / IV. CtLT • MESNEVf-2 • 

Uiji &* ^J 0b / J? 1 C^ ^ * ° U ^^ ^ 

3767. ^Topraija menswp kalvp zemm iizerine du§mu§; onun ruhu bu far/i-t ber- 
rin iizerinde devr edicidir.' 

Benim topraga mensub olan cismim ve kahbim arz iizerinde gezer, yliriir. 
Fakat o benim kahbimin ruhu, bu yiiksek eflak-i maam iizerinde devreder. 

(tf U d\jj Jtib ^ j>*j f^p ij\ pj [U] \s-ja -u^ u 

3768. 6t/ gulam, biz Jiep [suj ku$lan[yi]z; bizim Mimizi tamamen derya bilir! 

Bu ve atideki beyitlerdeki "biz" ta'birleri, uslub-i.hakfmane iizerine frad 
buyurulmustar. Bu "biz" ta'birinin altinda "siz" hitabi miindemicdir. Ya'ni, 
"Ey heniiz mertebe-i ricale balig olmamis. olan miirfdim, siz hep kusjarsiniz! 
Sizin lisan-i isti'dadinizi, tamamiyle derya-yi hakikat olan "insan-i kamil" bi- 
lir ve sizi lisan-i isti'dad ile vaki' olan taleblerinize gore terbiye eder!" 

j~* £jb JjI \j 0UJL* ji jj& y*- U J*»\ y>tj jU-jL*t ijrj 

3769. DmAi, Siileyman bahr geldi, biz ku$ gibi; Suleyman da ebede kadar seyr 
iutanz! 

Imdi, Siileyman-i zaman derya-yi hakikattir; sizler kus. gibisiniz. derya- 
yi hakTkatta sizin ebedi seyriniz vardir! 

Ma'lum olsun ki, ruh-i Muhammedi (s.a.v) "kullii'l-kurdiir. Veraset-i 
Muhammediyye'yi haiz olan her bir insan-i kamil de "kiilP'dtir. Ve her bir 
"kiiir'iin tevabii olan ervah-i ciiz'iyye vardir. Ve bu "ruh-i kiilli" oniann ima- 
midir. Hicbir ruh, alem-i ervahta kendi imamindan aynlmaz ve d "kull" igin- 
de ebedi seyr eder. '^u* ^ui jr yLJ '^ (Isra, 17/71) Ya'ni, "0 giinde biz na- 
sin kaffesini imamlanna da'vet ederiz" ayet-i kerimesinde bu hakikata i§aret 
buyurulur. Ve cenab-i Pfr efendimiz Dfvan-i Kebirlerinde atideki beyitler ile 
de bu ma'naya i§aret buyururlar. 

"Benim camm ile senin canma bundan ewel birsabika varidi ki, asina ol~ 
du. Bugiinun tilfeti sabikadandir-, gergi onlan senin igin unutmak vaki' 
oldu!" 






AHMED AVNI KONUK 

3770. J^t/a^t Siileyman ile deryaya koy t id ki su, Davud gibi yiiz zirh yaysml 

[3/81] 

Ey cismanf, Suleyman-i zamana tabi' ol ve riihunun ayagim o Siileyman 
ile beraber derya-yi hakikata koy! Ta ki, o deryanin maarif sulan sana, Da- 
vad (a.s.)in demirden yaptigi zirh gibi, nefis ve seytan du§manlanna kar§i 
kullanilmak uzere birgok zirh yapsm! 

3771 . 6ule#nmn ciimlenin oniinde hazir&ir. Jakai gayrei gbz hagi ve sahirdir! 

Siileyman-i zaman hepinizin onunde hazirdir. Fakat siz onu kendiniz 
gibi be§er suretinde ve ulema kiyafetinde gorduguniiz icjn, saika-i nefsaniy- 
yetle kiskanirsiruz ve onun ilim ve irfanina hased edersiniz ve onun Siiley- 
man'ligim goremezsiniz. Ne yapahm ki, bu kiskanchk ve gayret kalb gozunii 
baglar ve sihirbazdir! Nitekim, §emseddin-i Mardim gibi, zaman-i Pfr'deki 
me§ahir-i ulemadan ba'zilannin, Hz. Pir'in fetvasina i'iraz ettigi, Menakib-i 
Sipehsalar'ddi mezkurdur. Ve keza kiskanchk sebebiyle bir taife de §ems-i 
Tebrizi hazretlerinin aleyhinde bulundular ve Salahaddin-i Zerkub-i Konevi 
hazretlerini cekemediler ve onlann kemalatini bu kiskanchklan sebebiyle go- 
remedilerf 

3772. Diatia cehilden ve uyuklamakian vefuzuldan dolayi, o hizim onumiizde 
ve hiz ondan meluliiz! 

Sizler ruhen Siileyman-i zamana tesnesiniz; fakat cehilden ve gaflefuy- 
kusundan ve fuzuldan, ya'ni hadd-na-sjnashktan dolayi o Suleyman-i za- 
man onunuzde hazir oldugu halde ondan melul bir haldesiniz ve elem igin- 
desiniz! 

3773. Susatnt§a gok giirlemesi ha§ agnsi getirir. Qunkii saadet hulutu ^ektigini 
hilmezl 

Nitekim, susamis, bir adamin gok giirleyismden ba§i agnr ve elem duyar. 
Zira gok giirlemesinin, kendisinin susuzlugunu izale edecek olan yagmur bu- 
lutu getirdigini idrak edemez. Ve ilim te§nesi olan ulema da aym hal igindedir. 



G ^#> 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / IV. ClLT • MESNEVf-2 • ^M 



3774. Oram jozii akici irmahia halmishr; tjok suyunun zevkinden bt-haberdir. 

"Akici irmak"tan murad, kitaplardan tahsfl olunan ulum-i cariye ve mu- 
tedaviledir. "Gok suyu"ndan murad, ulum-i lediinniyyedir. Kendilerini kis- 
kanchk duygusuna kaptirmi§ olan ulema-i zahirenin idrak gozu, kitaplardaki 
ulum-i cariye ve mutedavilededir. Onlar, sema-yi hakikat olan mi§kat-i mi- 
biivvetten munzel olan ulum-i lediinniyyenin zevkinden bi-haberdir. 

JjU fj^r**^ fyr * <_~~w~* j\ Ajlj ^L-*"! l£j~" C-*a uj/ 

3775. Diimmet merkebini esbab tarafina siirdii; §iibhesiz <7\iiiseVbib 'den mak- 
cub kaldi! 

Boyle bir kimse, himmet merkebini esbab-i suriyye tarafina siirdii; §iibhe- 
siz o esbabm miisebbibi olan Hak'tan mahcub ve mestur kaldi. 

3776. kimse ki, ufyliisebbib' i asikar goriir; cihanin sebebleri uzerine ne vahit 
gonul koyar? 

Yalniz ba§ina yakici kum iistunde bulduklan o 
zahidin kerametleri hakkmda hacilann hayran olmasi 



•tpLp Oj^- (jj> O^Lp j} <ii\j dL* j J wU <_£JU>!j 

3777. ^adiye i$inde bir zakid var idi. J/ibbadiye gibi ihadetie gark idi. 

"Abbadiye" kelimesi hakkinda sarihlerin muhtelif beyanati vardir. tsmail-i 
Ankaravi hazretleri buyururlar ki: "Ayinin fethi ile, Abbadiye, Araplar'in mii- 
teferrik kabilelerine mensub olanlanna derler. Bunlar badiyede sakin olup, 
kendi mezhebleri iizere ibadete haris olduklanndan, zahid Abbadiye efradina 






AHMED AVNl KONUK 



tesbih buyurulmustar." Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi der 
ki: "Ubbadiye, aymn zammi ve te§did ile, "ibadet ediciler" ma'nasinadir." 
Bahru'1-Ulum ise Veil Muhammed'e i'tiraz edip, der ki: "Bu ma'nanin Ubba- 
diye kelimesinden nasil £ikanldigi malum degildir. Belki muhayyel bir 
ma'nadir. Abbadiye, Cezair-i Arab'in nihayeti olan Abbadan'a mensub de- 
mektir. Ve Abbadan, ehl-i mizac icjn kabil-i tavattun olmayan bir mahaldir." 
Ve §eyh Muhammed Efdal der ki: "Ubbadiye, "abid"in cem'i olan "ubbad"a 
mensub kimseler demek olmasi muhtemeldir. Vakia boyle, bir nisbet mute- 
aref degildir. Fakat bu nisbet, ihtimal ki lisan-i Farisi'de musta'meldir." Ve 
Imdadullah hazretleri dahi ehl-i mizac icin, "kabil-i tavattun olmayan Abba- 
dan'a mensub abidler" ma'nasina almi§tir. 

3778. ^Hacilar §ehirlerden oraya eri§iiler. Qozleri hum zahid iizerine du$iii. 

"Hu§k", kuru ve kara ma'nalanna gelir. Ankaravi hazretleri, "zahid-i 
hu§k" ta'bfrini terkib-i izarl addedip, "karamn ve badiyenin zahidi" ma'nasi- 
ni vermi§tir. Hind §arihleri ise terkib-i tavsffT addedip, "hu§k"ii "zahkTin si- 
fati olarak gostermisjerdir ki bu surette ma'na, "kuru ve lagar zahid" demek 
olur. Ya'ni, "Hacilar §ehirlerden badiyenin o noktasma geldiler. ibadet ve ri- 
yazetten kupkuru ve lagar bir hale gelmis, olan zahidi gorduler." Fakat atide- 
ki beyit, Ankaravi hazretlerinin verdigi ma'nayi takviye eder. 

3779. Jlahidin yeri kuru ve mizaci ya$ idi. Onun ilaci hadiyenin semumun- 
dan idi. 

Zahidin sakin oldugu mahal kupkuru ve susuz idi; fakat onun mizaci ya§, 
ya'ni onda susuzluktan eser yok idi. kuru badiyede onun su ihtiyaci, sicak 
bir halde esen bad-i semumdan idi. 

3780. Diaalar ondan, vahdetinden ve onun afeti i$inde o selametine hay ran ol- 

[3791] j -. 

dular. 

Hacilar o zahidin boyle issiz bir badiyede tek ve tenha yasamasina ve ba- 
diyenin susuzluk ve sicaklik tehlikesi iginde sag ve salim kalmasina §a§dilar 
kaldilar. 






MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / IV. ClLT • MESNEVf-2 • 

3781. Diumun yiizu iisiunde namaza durmu§ idi, oyle kum ki onun harar din- 
den $omlegin suyu kaynar idi! 

3782. ^Derdin ki: ^e^illik ve gul i$inde sarho§tur!" ^akui, nr Burak ve ^Bul- 
diil'iin iizerinde hir siivdrtdirl 

"Burak", Resul-i Zi§an Efendimizin mi'rac gecesinde bindikleri bir suret-i 
ruhaniyyedir ki merkebden buyuk ve deveden kiicuk oldugu rivayet edilmi§- 
tir. "Duldul", siyaha mail beyaz bir katinn ismidir ki lskenderiyye hakimi 
(s.a.v.) Efendimiz'e hediye olarak gondermi§ idi ve emfml-mu'minin Imam 
All (k.a.v.) hazretleri ona biner idi. 

3783. ~)Jafwf "Onun ayagi ipek ve hulleler uzerindedirl" ^dhui "Semum onun 
i$in had-x sahadan iyidirl 

"Hulle", agir, kiymetli hirka ve ciibbe gibi libas ma'nasinadir. Ya'ni, "Ya- 
hut o zahidin haline bakinca der idin ki: 'Guya onun ayaklan kizgin kum us- 
tunde degil, ipekli kumasjar ve hulleler iistundedir ki, asla muteessir oimu- 
yor!' Yahut 'Esen sicak ve yakici riizgar ona bad-i sabadan daha latiftir!'" 

* 

3784. c Dervi§ namazdan farig oluncaya kadar iniizdren niydzda durdular. 

Hind nushalannda birinci misra\ jW V ^^ oT^^u. j- t suretindedir. 
"0 cemaat niyaz ile kaldilar" demek olur. 

j^Jfi J^jj i*^j C-pUj*- d\j j*& -^'jl* (itjil^i j 0^- 

3785. Vakiaki o fakir isiiijraktan geri geldi; o ,cemaattan ru§en-zamu hir diri, 

3786. ^r^ H °^ w;T elinden ve yiiziinden su damlar. Onun elbisesi abdest 
eserlerinden islak idi. 

Hacilann arasinda kalbi nurlu olan hayat-i ma'neviyye sahibi bir kimse 
dervisjn ahvalini hadde-i tedkikten gecjrirken, onun elinden ve yiiziinden su 



^P 5 



AHMED AVNl KONUK 

damlamakta oldugunu ve elbisesinin abdest suyundan islanmi§ bulundugu- 
nu gordii. 

3787. r Binaenaleyh ona sordu ki: "Suyun neredendir?" "Sema tarafindandir." 
diye elini kaldirdi. 

kalbi nurlu olan haci zahide: "Bu susuz badiyede suyu nereden bulur- 
sun?" diye sordu; o zahid dahi suyun gok tarafindan geldigine i§aretle elini 
yukanya kaldirdi. 

3788. ^Dedi: "Dter ne vakit istesen kuyusuz ve liften orulmu$ ipsiz erisir mi?" 

i§areti goren haci tekrar sordu ki: "Bizim gibi esbaba baglanip kalrrus, 
olanlar su istihsalini murad etikleri vakit, kuyuya ve hurma agaci lifmden 
orulmus, ipe muhtactirlar. Sen ise istedigin vakit gogiin suyunu bu gibi esba- 
bi kullanmaksizm nasil celbediyorsun?" 

3789. "€y sulian-i dm bizim miiskilunizi hallet, ta hi senin halin hize yakm 
hah$etsin!" 

u Ey dinin esrannda mutasarnf olan zat-i §erif; biz esbaba te§ebbiis etmek- 
sizin bir §eyin istihsali kabil olmadigi zanmndayiz ve bu hususta §ek iginde- 
yiz! Sen bize bunun nasil vaki' oldugunu goster de, kalbimizdeki §ekkimiz 
zail ve bize yakm hasil olsun!" 

At 

3790. "Ssranndan hir sirri hize asikar qosier. ta ki belden zunnarlan keselim!" 

[3801] * J > 

"Mutasarnf oldugun esrardan bir sirn bize agikga goster, ta ki belimizden 
§ek ve subhe ziinnarlanni keselim ve "Acaba boyle bir §ey olur mu?" vesve- 
sesini igimizden atalim ve sjrk-i haffden kurtulahm! "Ziinnar", ruhbamn bel- 
lerine baglayip uclanni sallandirdiklan ku§aklardir. 



3791. "Utaalartn duasina icabet ell" diye gozlerini gok tarajma itti. 



^M 



MESNEVf-1 §ERIF SERHl / IV. ClLT • MESNEVI-2 • ^^ 

Zahid, hacinin bu talebi iizerine gdzlerini gok tarafina dikip, Cenab-i 
Hakk'a miinacat ederek dedi ki: "Ey esbabin haliki olan Rabb-i azimu'§- 
§ammiz, hacilar'senin kudretini ve azametini his gozleriyle de gormek istiyor- 
lar. Liitfen onlann taleblerini kabul buyurf" 

3792. "Ulizik isteyicilicfe hen yuharidan huy tatarim. Sen :MM& kaftyi goklen 
a$hn! 

ilahi, sen bilirsin ki, benim nzik isteyicilikteki huyum ve adetim, alem-i 
siiflfye taalluk eden esbaba nazar etmemektir v Bell^)4|esbabin fevkinde ve 
yukansinda olan senin kudret-i halkina bakmata. iira sen nzik kapisim ba- 
na bu kudret semasindan acttn ve ben de buna ah§tim!" f /V de f/\ ^ 
kelimesinin muhaffeffdir. 

3793. *6y sen ki mekani la-mekdnda gosterip, ^jfi's-semai rizkukiim' J ii aydn 
etmissinl 

Bu beyt-i §erifte, sure-i Zariyat'ta olan d^y Uj '<&h *^- J! J 3 (Zariyat, 
51/22) ya'ni, "Ve sizin nzkiniz ve va'd olunduguhuz §ey semadadir" ayet-i 
kerimesine i§aret buyurulur. "Mekani la-mekanda gostermek" budur ki, Hak 
Teala hazrederi bu alem-i taayyunat mevcud degil iken, esma ve sifatimn 
mezahiri olmak iizere bu alem-i kesifi ve imkani, mekandan ve taayyiinden 
miinezzeh olan vuclid-i mutlakmda peyda ve izhar etti. Nitekim bu babdaki 
izahat, I. ciltte 610 numarali beyite musadif olan >yrj y u <j;U^~* pJ^-x* u 
\£ j\* j&s beyt-i §erifinde gecti. Ve esbab ise, bu alem-i taayytinata aid olan 
suretlerden ibarettir. Binaenaleyh, Hak Teala hazrederi idrak sahibi olan kul- 
lannin his ve akil gozlerini alem-i siifliye taalluk eden esbaba dikmemeleri ve 
o esbabin yukansinda olan Hakk'm, sebebi yaratmak kudretine nazar etme- 
leri igin bu ayet-i kenmeyi ayanen teblig buyurdu. 

3794. ^u miinacai arasinia sti $ekici fil gihi heman lati) hului- zahir oldu. 

Zahidin bu yoldaki miinacati arasmda, musebbibu'l-esbab olan, Hak Te- 
ala hazretleri hortumunda su dolu olan fil gibi heman havada suyun sebeb-i 
vucudu olan bulutu kudreti ile halk ve izhar etti. 



^ft 



AHMED AVNl KONUK 

C^$£ <j^~~« UjIp j$ j j^P C-i^T OJjjL jJLiv* jl -<_>l j^*> 

3795. ZKirbadan su gtbi yagdirmak tuitu; $ukurlarda ve majjaralarda mesken 
iuttu. 

Kirbadan su bo§amr gibi bulut yagmur yagdirmaga basjadi. kadar cok 
yagdi ki, cukurlarda ve magaralarda birikti! 

3796. nSulut hirba gtbi eskler yagdinyordu. Diactlar hep kubcdanm apni§lar 
idi. 

Bulut su kirbasi ve tulumu gibi e§kler, ya'ni yagmur daneleri yagdinyor- 
du. Hacilar da bu susuz badiyede boyle suyu gdriince, bir taraftan kirbalan- 
nin ve tulumianmn agizlanni agip doldurmu§lar idi. 

UjUj OL* jl JUJU^ ^ UjlT t_JU>cP Jlj c^U> JJj 

3797. rDtr faije fru aca& islerden dolayt belden ziinnarlan hestiler. 

"Acaib i§ler"den murad, zahidin ma'mureden uzak bir badiyede ya§ama- 
si ve comlek icindeki suyu kaynatan sicak kumun ustiinde ayagi yanmaksi- 
zm ve giinesm §iddet-i hararetinden muteessir olmaksizin durmasi ve susuz 
badiyede vucudunun ve libasinin abdest suyuyla lslak olmasi ve munacati 
uzerine derhal bulut zahir olarak yagmur yagip seller akmasi halleridir. Ce- 
nab-i Pir efendimiz bu acibeleri goren hacilan tig kisma tefrik buyururlar ki, 
bu beyitte birincisi mezkurdur. Ya'ni, "Bu acaibi goriince, kalblerini ancak se- 
bebe merbut kihp, §irk-i hafiye dii§en taife, §ek ve §ubhe ztinnarlanm kesti- 
ler ve sebebin bir numayi§-i adiden ibaret olduguna yakfn hasil ettiler," 

>li>Jl pip I aJJIj <_^p jjj jLo jl j^ ^h \j £i* ^y 

3798. ^D'icjer kavmin yakini'bu actbden izdiyadda oldu ve tSMlah doijru yolu 
a lemdir. 

Hacilann icmdeki ikinci kisim, alem-i suretteki esbabin bir numayi§4 adi- 
den ibaret oldugunu ilme'l-yakin bilirler idi; fakat boyle bir hali mu§ahede et- 
memisjer idi. Vaktaki zahidin bu hallerini gordiiler, ilme'l-yakin mertebesin- 
den ayne'l-yakin mertebesine terakkf ettiler. Ve Allah Teala herkesin kendi 
hakikati iktizasinca sirat-i mustakimi neden ibaret oldugunu gok bilir ve o st- 
rata sevkeder. Nitekim iki taife ind-i ilahide ma'lum olan isti'dadlannin ikti- 



^ra 



(jgp^ MESNEVI-I §ER?F $ERHl / IV. ClLT ♦ MESNEVf-2 • "^® 

za ettigi §eye sevk olundular. Evvelki taife ilm-i yakih mertebesine geldi; ve 
ikinci taife ilm-i yakinden ayn-i yakine vasil oldu. 

3799. DCahul etmeyici, ek§i ve ham olan diger kavim sermedi nakislartlir. Sbz 
l3810] hitiil 

Bu acaib isjeri gorup, "Adam sende! Bunda taacciib olunacak ne var? Biz 
buraya gelmezden evvel yine boyle yagmur yagmi§, zahid abdest almi§, i§te 
o yagmur slmdi yine geldi, biz de kirbalanmizi doldurduk!" diye esbaba ya- 
pi§ip kalan ve Musebbib'inin musahedesini kabul etmeyen ve ek§i ve ham 
koruk mesabesinde bulunan uguncu kismin, tatli uziim olmak ihtimali yok- 
tur.Onlar ebedf nakislardir. Zira onlann ilm-i ilahide sabit olan isti'dadiannm 
sirat-i mustakimi budur. Soz bitti vesselam! 

Fakir'e layih olan ma'na budur ki: Bu kissada cenab-i Pir efendimiz bu 
alem-i diinyayi susuz badiyeye; ve bu badiyede yalniz basma yasayan zahi- 
di zaM §enflerine; ve hacilan da muhlt-i ^IGerlnde bulunan kimselere; ve 
hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi de abdest suyuna; ve bu Mesnevn §erif\n eb- 
yat ve elfazini buluta; ve igindeki maarif-i ilahiyyeyi yagmur suyuna tesbih 
buyurup, bu Mesnevn §erif\ dinleyen halki da uc simfa aymrlar. Nitekim si- 
ruflann ahvali yukanda zikrolundu. Beyt-i §arih-i fakir: 

Ate§in bMyedir dunyamiz. 
Suya kandirmada Mevla'miz. 
Ebr-i elfaz u beyandan ma'na 
Yagmuru yagmada gayet ra'na. 
Feyz-i sarfsine kar§i durahm. 
Me§k-i ruhu agarak doldurahm! 

Hitatn: 15 Rebiul-ahir, sene: 1350. ve 16 Agustos sene: 348. 

ve 29 Agustos sene: 931. Cum'a ertesi gunii, saat 6. 

§arih-i hakir: Ahmed Avnf el-Mevlevi 



MESNEVl'NlN II. ClLDlNlN 
SONU