MesnevM §enf §erhi
IL CILT
KiTABEVi -265-2
Kapak
Sabahattin Kanas.
1$ Dtizen
Ali Qiitqi
Baski ve Cilt
Bayrak Matbaasi
Ku^uk Ayasofya Cad.Yabaci Sok. 2/1
Sultanahmet - Istanbul
Istanbul, Ekim 2005
2. Baski
ISBN 975-6403-62-4<Tk. No)
ISBN 975-6403-64-0(2. Cilt)
©KtTABEVl gatal?e§me Sk. No: 54/ A Cagaloglu-iSTANBUL
Tel: (0212) 512 43 28 -511 21 43 • Faks: 513 77 26
Mevlana Celaleddin Rumi
Mesne vi- i §erif §erhi
II. CiLT
Terciime ve §erh
AHMED AVNl KONUK
Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar
Dr. Sel^uk Eraydin - Prof. Dr. Mustafa Tahrah
Yayin Koordinatorii
Prof. Dr. Mustafa Tahrah
AHMED AVNI KONUK
Mesnevf-i §enf §erhi'nin
ikinci Cildinin Fihristi
Emiru'l-mu'minin Omer (r.a.) ahdinde galgici ihtiyann kissasidir 13
l$J \y^yd Vi oUi; ffj** f y <y r&J 01 hadis-i §enfinin ma'nasi 23
Ai§e-i Siddika'mn Hz. Mustafa (s.a.v.)den: "Bugim yagmur yagdi nigin
lslanmadin?" diye sual etmesi 44
Tefsir-i beyt-i Hakim Senai (rahmetullahi aleyh): "Asuman-hast der velayet-i
canilh..." 49
. . . ^Ji (^iijol J**j *;li gij\ >j> \j*x*\ hadis-i §erffinin ma' nasi 52
Hz. Mustafa (a.s.)dan Hz. Ai§e'nin diger suali 55
thtiyar galgici kissasinin bakiyyesi 59
Hatifin uykuda Emirii'l-mu'minin Omer (r.a.)a hitabi 65
Siitun-i hannanenin inlemesi 68
Resul (a.s.)in mu'cizesinin izhan ve Ebu Cehil'in elinde ta§ pargalannin soze
gelmesi '. 80
Kissa-i mutribin bakiyyesi 82
Emiru'l-mu'minin Hz. Omer'in, onun nazanni varlik olan makam-i giryeden,
G £P?
MESNEVf-1 §ERIF §ERHl / II. ClLT
mestlik olan makam-i istigraka cekmesi :... 89
Iki melegin: Ufc dl~s JT Japi ^i j UU c j^ JT Ja*i ^lii diye nida etmesi 97
halffenin kissasidir ki, kendi zamamnda kerem cihetinden Hatem-i Tai'den
ileri gegmis idi 1 02
A'rabi ve onun zevcesinin ihtiyac sebebi ile olan macerasinin kissasi 104
Muhtac olan miiridlerin, miizewir olan miiddeilere aldanmasi ve onlan §eyh
zannetmesi 106
Onun beyanindadir ki, bir miindin miiddei-i muzevvire
sidk ile i'tikad baglamasi Ill
A'rabinin ve kadinin kissasina riicu* ve cok acib temsiller 1 13
Kadinin kocasina: "Sozii kendi kadem ve makamindan pek ziyade soyleme ilh..."
diye nasihat etmesi 1 18
"Fakirlere hakaretle bakma...." diyerek erkegin kendi kadimna nasihat etmesi.... 125
Onun beyanindadir ki, her bir kimsenin hareketi, bulundugu yerdendir ki,
herkes kendi viicudunun dairesinde goriir 132
Kadinin zevcine riayet etmesi ve kendi soziinden riicu' eylemesi 139
JaU-i j*&i j JiUJi u>Ui ^i hadfs-i §erifinin beyamnda 147
Taleb-i mai§et cihetinden kadinm iltimas ettigi seye erkegin kendisini
teslim etmesi 149
Onun beyanindadir ki, Musa ve Fir'avn'in ikisi de zehir ve panzehir ve zulmet ve
nur gibi musahhar-i mesjyyettirler 153
Eskiyamn diinyada ve ahirette ziyanda kahp iki cihandan mahrum olmalan
sebebinin beyanindadir 165
Salih (a.s.)i ve Salih (a.s.)in devesini his gozlerinin hakfr ve hasimsiz gormesi 1 73
OL&j jij^J\ ^ ma'nasi beyanindadir 186
ma'namn beyanindadir ki veliyy-i kamil her ne yaparsa, miirtdlere ciir'et
etmek ve o fiili yapmak layik olmaz ilh 196
Arab'in ve onun zevcesinin macerasinin mahlasi 202
Zevcesinin iltimasi uzerine, Arab erkegin muvafakat etmesi ilh 209
Kadinin nzk talebi yolunu kendi zevcine ta'yin etmesi, onun dahi kabul
eylemesi 221
Orada su kitligi vardir zanni uzerine, Arab'in badiye ortasindan yagmur suyunu
Bagdad'a hediye gdturmesi 226
Arab kadimnin yagmur suyu testisine kece dikmesi ilh 231
Onun beyanindadir ki, fakir nasil keremin a§iki, kerfmin a§iki ise
kerim ve kerem dahi fakirin a§ikidir ilh 237
c^pj,
AHMED AVNl KONUK
kimsenin arasini farkdir ki, Hakk'a muhtag ve Hakk'in te§nesidir ilh 240
A'rabfye ikram ve onun hediyesini kabul igin halifenin bekgilerinin ve
nakiblerinin ileriye gelmesi 246
Onun beyamndadir ki, dunyanin a§iki uzerine gune§ ziyast aks etmis, olan
duvann a§iki gibidir ilh 254
Arab'in hediyeyi, ya'ni testiyi halifenin gulamlanna tevdf etmesi 258
Nahvf ile gemici macerasinin hikayesi 263
Halifenin hediyeyi kabul etmesi ilh 268
Pirin vasfi ve onun mutavaati 290
Resul (a.s.)in Ali (keremalluhu veche)ye akilin sohbeti ile Hakk'a takarrub eyle
diye vasiyet buyurmasi 298
Kazvinli'nin sirtina arslan suretinde mavilik vurdurmasi 304
Ava gitmi§ olan arslan ve kurt ve tilkinin kissasidir 310
Arslanm kurdu tecriibe etmesi ilh 317
kimsenin kissasidir ki, bir dostun kapismi galdi; igeriden: "Kimdir o?" dedi
ah : 320
0: "Benim!" diyen kailin pi§man olmasi ve istigfar igin, onun bir sene riyazet
gekmesiilh : 324
Taksimde edebsizlik ettin diye arslanin kurdu te'dib etmesi 332
Nun (a.s.)in kavmini tehdid etmesi 336
Gozleri onlar ile ru§en olmak igin, padi§ahlann arif sufileri kendi kar§ilanna
oturtmalan 345
Yusuf (a.s.)m huzuruna misafir gelmesi ilh 348
Yusuf (a.s.)in misafirden hediye taleb etmesi 351
Misafirin Yusuf (a.s.)a: Hediye olarak sana ayna getirdim ilh... demesi 357
Vahyin pertevi onun uzerine vurmasi sebebiyle katib-i vahyin miirted olmasi .... 365
Muhasara etmis. oldugu §ehirden Musa (a.s.)i ve kavmini dondur diye Bel'am-i
Baur'un dua etmesi 383
Harut ve Marut'un kendi ismetlerine i'timad etmesi 390
Hariit ve Marut kissasimn bakiyyesi ilh 397
Saginn hasta olan kom§usunun iyadetine gitmesi 401
Nefis mukabilinde kiyas getiren ilk kimse Iblis idi 408
Kendi halini ve kendi mestligini cahillerden gizlemek liizumu beyamndadir 416
Rumiler'in ve Qinliler'in nakka§hk ilminde da'va etmelerinin kissasi 429
Peygamber (a.s.)in Zeyd'e: "Bugiin nasilsm ve nasil kalktin?" diye sormasi
Uh 436
C^ge^D
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT
Resul (s.a.v.)e Zeyd (r.a.)in cevab vermesi 442
"Getirdigimiz olmus, ve segilmis. meyveleri o yemi§dir" diye Lokman'i kapi
yolda§lanmn muttehem kilmasi :.... 455
Resul (a.s.)in cevabi hakkinda kissa-i Zeyd'in bakiyyesi 459
Hikaye 463
Peygamber (s.a.v.)in Zeyd'e: "Bu sim bundan daha agik soyleme!" buyurmasi .. 473
Zeyd'in hikayesine riicu* 479
Emiru'l-mii'minin Omer (r.a.) zamamnda §ehre ates, dii§mesi 488
Emiru'l-mu'minin Ali (kerremallahu vechehu) efendimizin yiiziine du§manin
tukiirmesi 491
Ali (kerremallahu vechehu) hazretlerinin o kafirin: "Vaktaki benim uzerime
muzafFer oldun ilh..." diye sual etmesi 504
Emiru'l-mu'minin (r.a.) hazretlerinin kilici elinden birakmasi sebebi hakkinda
cevab vermesi 507
Peygamber (s.a.v.)in Emtru'l-mii'minm Ali (kerremallahu vechehu) nun seyisin
kulagina: "Ali'yi oldiirmek senin elinde olacaktir" buyurmasi 523
Adem (a.s.)m, Iblis-i matrudun salatindan taacciib etmesi ve uciib getirmesi 536
Ali (kerremallahu veche)nin hikayesine ve onun kendi katiline musamaha
etmesine riicu' ; 544
Seyisin: "Ey Emiru'l-mu'minin beni oldiir ve beni bu kazadan kurtar!" diyerek
Hz. tmam'in onune dii§mesi 548
Onun beyanindadir ki, Peygamber (s.a.v.)in Mekke'yi ve Mekke'nin gayrini
feth etmesi mulk-i dunya muhabbeti igin degil idi 551
Emiru'l-mii'minrn Ali (kerremallahu vechehu) hazretlerinin kendi karfnine:
"Yuziime tiikurdiigun vakit ihlas-i amel kalmadi" demesi 557
c 5 *
egypp
AHMED AVNl KONUK
(^
>j ur* ^ Obu-j^f j> \A* jt> j\ Jij ^ jjj j* w aIII ^j j**
Emiru'l-Mu'mimn Omer (r.a.) ahdinde, $algia ihtiyann kissasidir ki,
mai§etsiz kaldigi gun kabristanda Allah igin galgi galiyordu
1941. Onu i$itiin mi ki, ahd-i Omer'de leiafdli ve revnakli $eng calan hir mui-
rdo var idi.
1942. ^iilbul onun sesinden kendinden gecti; onun fliizel sesinden hir tared), yuz
olurdu.
1943. Onun nefesi meclisi ve cemiuyeti siisler idi; ve onnn najjmesinderi kvya-
met kopar&i,
1944. Dsrafil fifoi ki, onun sesi san'aila oluler i$in hedene can getirir idi.
^
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
1945. ^fiahut Dsrafil'in risaleleri idi hi, onun semd'indan filin hanadi hiter idi.
"Ya resail" ta'birinde surrahi kiramin ihtilafi vardir ki, kimi "yar" ve "sa-
il" i'tibar etmi§ ve tekelliif ile ma'na vermistir; kimi "ya" ve "resail" i'tibar
edip, resailin ma'nasmda tekelliif etmistir. Fakire gore kulfetsiz olarak anla-
srian ma'na: "Yahud bu calgicinin nagmeleri Hz. tsrafil'in risaleleri idi. Ya'ni
galgicimn her bir nagmesi, tsrafil'in ervaha bir nefhasi idi" demek olur. Zira
resailin miifredi, risaledir ve risale liigatte haber gondermek ve haber vermek-
tir; ve musikmin negamati da pek coktur. Binaenaleyh burada resailin cemi'
olarak isti'mal buyrulmasi yerindedir. Ve "ya" terdid igindir. Nitekim ya §6y-
le veya bdyle deriz.
Yukandaki beyitte calgici tsrafil'in kendisine tesbih buyrulmu§ idi; bu be-
yitte de tsrafil'in kendisine degil, habercisine tesbih buyrulmu§tur. Hulasa-i
ma'na budur: "Yahut calgici, tsrafil'in kendisine mugabih degil, onun nagme-
leri, israfil'in risaleleri ve habercileri idi ki t o nagmeierin istima'indan filin ka-
nadi gikardi; ya'ni sikalet-i tab'lan fil gibi olup yerinden guc, kimildayan kirn-
seleri vecde getirir idi."
1946. Hiir gun DsrafU nalesini yapar; yiiz yillik $urumuse can verir.
tsrafil (a.s.) ba's giinunde surunu iifiirur; bircok yillar yer altinda kalmis,
ve giirumus, olan oliilere taze can verir.
1947. Gnbiyamn icinde de nagmeler vardir; taltblere ondan bahastz hayat
vardir.
Ya'ni enbiya-yi izam hazeratinm ervah-i mukaddeselerinin dahi nega-
mat-i latifeleri vardir ki, onlar hakayik ve maarif-i ilahiyyedir; ve bu ma-
arif-i ilahiyyenin taliblerinin ervahi, onlardan baha yeti§emiyecek derece-
de hal sahibi olur.
i j«£ -Lib f j^~ ij>y U-*-^ ^ {j*>~ JfJr b U-**^ &\ ^j*"-*- 3
1948. Diis kulagi o nagmeleri isilmez; zira his hilaiji siiemlerden necis olur.
C £P? )
AHMED AVNl KONUK
Enbiyanin o nagmeleri, ervah-i mukaddeselerinin negamati olup talibler
onlan ruhlannin sem'iyle isjtirler ve bunlar his kulaginin isftemiyecegi dere-
cede latif fiiyuzatxhr. Mesela peygamberler bir ma'nayi harf ve savt libasina
giydirip meydana gikanrlar. His kulagi bu elfazi i§itir ; fakat ruhunun kulagi
tikah ise, o lafizdan murad olan ma'na ruhuna niifuz edemez. His kulagi ha-
kikatden nisbet-i bu'd ile mulevves oldugundan, bu letaifi ruha ifazadan pek
uzakur.
1949. Vermin najjmesini ddemi i§iiemez; zira peri&erin esranndan a'cemidir.
Enbiyamn viicudlan, alem-i §ehadetden oldugu ve alem-i §ehadet de his
kulagi fa'al bulundugu halde enbiyamn nagmelerinin isjtilmemesi nasil olur
der isen, cevaben deriz ki: Viicudlan alem-i §ehadetde hava ile hararetden te-
rekkub eden cinnilerin nagmelerini insanlar his kulagi ile isjtemiyorlar; zira
cinnilerin esranna yabancidirlar ve onlann cinsinden degildirler. Insanlann
vucudu kesif ve cinnilerin viicudlan latifdir; kesif kesifi ve latif latffi idrak
eder.
1950. ^Vakia -perinin naijmesi de hu dlemdendlr; gonliin nagmesi ise her iki ne-
fesden altdir.
Ya'nf cinnilerin viicudlan ve nagmeleri de alem-i §ehadetdendir; boyle
iken his kulagi ile idrak olunamaz. Gonliin nagmesi ise latif olan cinnilerin
nagmelerinden daha latif oldugundan, gerek insanlann ve gerek cinnilerin
nagmelerinden daha alidir. Zira cins, ancak kendi cinsini idrak eder.
JUJbU jA JlJUj ji j^ y> JLwJiJUj ^al j (jji &
1951. 2jixa -pen ve ademi zind&na mensvbdurlar; her ikisi hu cahillik zindani
i$indedirler.
Ya'ni insan, alem-i kesafet iginde mahbiisdur ve ancak bu alemin ahvali-
ne vakifdir; ve alem-i letafetden cahildir. t§te bu cehli sebebiyle alem-i leta-
fetden olan cinnin vucudunu ve onun mafevki olan alem-i melekut ehlini in-
kar ederler, Ve cin taifesi de kezalik kendi alemlerinde mahbusturlar ve ken-
di viicudlannin mafevki olan alem-i letafeti bilemezler.
°&l&>
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ob j\j \j \jJMj IjiCjJai-o ^J^-i (V^^J **Jf** { yr jZ**j>
1952. Sure-i Rahman da ma'§er-i cinni oku. nr Tesietm ienfuzu'yu aph bit!
Ya'ni sure-i Rahman'da vaki' olan jiii '& IjJ&j ai jjixli 01 ^Vi '_, ^jli yJ^ i
jiLo *i/i jjli S/ ijiilii jSjfij of^LJi (Rahman, 55/33) ya'ni" " Ey tin ve ins
taifesi; eger muktedir iseniz, goklerin ve arzin aktanndan gikiniz; hayir gika-
mazsimz; ancak kuwet ile gikarsiniz" ayet-i kenmesini oku ve alem-i kesa-
fetden olan semavat ile arzin etrafindan disanya, ya'ni alem-i letafete gikila-
miyacagini ve gikilmak igin mutlaka o mertebe-i letafeti ihraz etmek lazim ge-
lecegini bil!
1953. Evliyanin bahnlannin nagmeleri, evvela derler hi: Ey "la'nin ciizleri!
"La" dan murad viicud-i izaff ve madde alemidir ki, onlar sabun kopiigii
gibi bir numayi§den ibaret olup hakikatde yokturlar; ve viicud-i insan bu
alem-i maddiyyatin cuz'leridir.
-USUI y* lLX> *_ftj J JL>- ^jl -^Jji ^*j*- ^ {£ * J us*
1954. jAflah olun, "la'yi nefyden ba§lan yukan kaldinn; bu hayali ve vehmi
bir tarafa birahin!
Menff olan ia"dan, ya'nf viicud-i izaff aleminden ba§mizi yukan kaldm-
niz; ve bu alem icjnde miistagrak olup kalmayiniz. Hayal ve vehimden iba-
ret olan bu maddiyyat ve keserau bir tarafa birakiniz; hakiki varliga teveccuh
ediniz.
1955. €y hep hevn u fesdd i$inde $urumii$ler; sizin baki olan canimz bitmedi
ve dojjmadi.
Ey sani kevn ii fesaddan ibaret olan alem-i maddiyyatin cuz'leri bulunan
nakis insanlar; siz aleme ruh-i hayvanf ile geldiniz ve bu ruh-i hayvaninin
ahkami altinda cuyiirup zebun oldunuz. Sizin bu ruh-i hayvanfniz, heniiz ba-
ki olan ruh-i izaff mertebesine terakki etmedi ve cesed-i kesifiniz de heniiz
dogmadi.
*$%&>
AHMED AVNl KONUK
1956. Gijer o nagmelerden hir $emme soylersem, canlar kabirlerden ha§ kaldirular .
Eger evliya-yi kiramin batimndaki nagmelerden biraz bahs edecek olur-
sam, kabre mu§abih olan cesetlerde oluler gibi hareketsiz bulunan ervah ba§
kaldinp vecde gelirler idi.
c— J jj^>} y. d\ Jij lLU c— «j jj-> Oir jT jipjj lj ^j^
1957. DCulagim yakla§hr ki, o uzak decjil; fakat onun sana nakline izin yoktur.
Ruhunun kulagini yakla§tir ki, o nagmeler kar§mdadir, uzak degildir; ve
benim ruhumdan, senin ruhuna intikal eder. Fakat elfaz ile his kulagina nak-
le, izn-i ilahi yoktur; giinkii his kulagi yanlis, anlar ve bundan dalalet ve §a§-
kinlik hasil olur.
1958. tS^lcjah ol ki, evliya vaklin Dsraftl'idirler; oliilere onlardan hayat ve ne-
ma vardu.
jltf jJJl OU jijT j wL^- ^ {j j£ jJJl dSjA dk J* 0U-
1959. \jier hir bliiniin cant, ten mezan i$inde, kefende onlarin dvazmdan
si$rar.
1960. ^Der ki: sada muhakkak onlardan avridir; did eimek, Diakk'vn sa-
[1932] - . ... u
dasintn i§idir.
Evliyanin negamat-i ruhundan dirilip cesed-i kabrinden bas, kaldiran kim-
se der ki: Beni dirilten bu ses, muhakkak suret-i muteayyine sahibi olan bir
mahlukun sesinden ba§ka bir sestir. Zira oliiyu diriltmek bf-harf u savt olan
Hakk'in sadasinin isjdir.
1961. ^iz blduk ve kiilliyyen eksildik; Uiakk'in sadasi geldi, hep kalkhk.
Bu beyt-i §erifde, Cenab-i Pir kendi zat-i §enflerine i§aret edip buyururlar
ki: Bizim negamat-i ruhumuz ile dirilen salikler, bizim seslerimizi hakikat ci-
^
MESNEVf-t §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 • "^®
hetinden Hakk'in sesi bilirler. Zira biz olduk; bizim bizligimiz kalmadi, mer-
tebe-i be§eriyyetimiz eksildi; bi-harf u savt hitab-i Hakk'i i§ittik; viicud-i ab-
daniden fani olduktan sonra, vucud-i hakkani ile dirilip kalktik.
V-*!- j b f,j* *\* J^ •**■> 01 s-r^"* (ji 3 V^ 3 " J^ J 3 " *-^
1962. L/takk'in hiiubi, hicab ig-inde ve h&ahsiz onu verir hi, onu cebinden
uMeryeme verdi.
Ya'nf "fena-yi kulir icinde bulunan kamillere Hak Teala hitab eder. Bu hi-
tab iki suretle vaki' olur. Ya ikilik perdesi olmaksizin dogrudan dogruya harf
ve savtm dahli olmaksizin vaki' olur; veya ikilik perdesi arkasindan zahir
olur; ve ikilik perdesi arkasindan zuhuru budur ki: Ya alem-i misalde mute-
messil olan melek vasitasryla olur, Hz. Cibril'in temessulen Kur'an'i inzallgi-
bi; ve Hz. Meryem (aleyhe's-selam)a mutemessilen zuhur eden Hz. Cibril'in
nefh ile suret-i fsa (a.s.)i inzali gibi; veyahud her hangi bir ma'na, alem-i mi-
salde kendisine bir suret-i miinasibeye girip gorunur. Alem-i ma'nada ilmin
siit suretine temessiilu gibi. Hicabsiz olan hitab-i ilahi zevkf ve vicdani oldu-
gundan, soylemek ve yazmak ile ta'rff olunamaz.
1963. Gy kimseler hi jena, sizi vost alhnda yok eimistir; ademaen, aostun ava-
zmdan rucu ecliniz!
"Fena"dan murad, fani olan taayyiinat alemidir. "Posfdan murad taay-
yiinat-i alemden birer ciiz' olan ecsad-i be§eriyyedir. "Yok etmek"ten murad,
mertebe-i insaniyyede tahakkuk edemeyip hayvaniyyet derekesinde kalmak-
tir. "Ademden rucu'"dan murad, mertebe-i hayvaniyyeden insaniyyet merte-
besine gelmektir. Zira insan suretinde iken, hayvaniyyetde kalmak, yok ol-
maktir. Ve bu derekeden insaniyyete gelmek riicu'dur. "Dostun sesi"nden
murad, kamilin sozleri ve da'vetidir; zira kamilin lisani, lisan-i Hak'dir. Nite-
kim hadis-i §enfde »j^ oU j* j±.\ jji &\ oi ya'ni "Muhakkak Allah Teala ku-
lunun lisani iizerinde soyler" buyrulur.
Hulasa-i ma'na sudur: "Ey kimseler ki, fani olan bu suver-i alem, sizlerin
insanliginizi ecsam-i kesife altinda yok etmistir; ve hayvaniyyet derekesine
du§urmu§tur. Insan-i kamil lisarundan Hakk'in da'vetini i§itip heniiz sizde ol-
mayan insanlik mertebesine riicu' ediniz."
<^^
AHMED AVNI KONUK
ijj <dJi -LP f jaU- jl **$£ *j> 4-^ jt ^^ jljToTjiJa-*
1964. !7ier ne kaiar <SMlatim ktdunun hogazmdan ise de, mutlak o ses, mu-
hahkak sahdan olur.
da'veti mutazammin olan ses, her ne kadar suretde Allah'in kullan olan
enbiyamn ve onlann varisleri olan evliyanin bogazlanndan ve hancerelerin-
den zahir olur ise de, onlar Hakk'in aleti mesabesinde olduklanndan, o ses-
ler mutlaka §ah-i hakiki olan Allah Teala Hazretleri'nin sesidir.
1965. Ona demistir hi: ^en senin lisdnm ve hasannim; hen senin havassin ve
hen nzan ve aazabmim.
1966. jjitrii hi, henhnle isiiir ve henimle goriir olan sensin. Sir sensin; ne yen
vardir? Sahtb-i sir sensin.
Yukandaki beyit ile bu beyt-i §erif o~^i iii» v 1 j*- J^LA J 1 vy* <s^ J'ji ^
J^& <j- J J^. ^ j j^hi ^ j £*~* ^» u* jWji^j u*-, *J c~^ ya'ni "Kulum,
ben onu sevinceye kadar, nevafil ile daima bana yakla§makda olur. Vakta-
ki ben onu severim; ben onun sem'i ve basan ve lisani ve eli olurum. Bina-
enaleyh benim ile isjtir ve benim ile goriir ve benim ile soyler ve benim ile
tutar" hadis-i kudsisinin meal-i §erffidir. Ve bu beyt-i §erifin ikiuci misra'in-
da da tiji^t & s* ol~jVi ya'ni "Insan, benim sirlanmdan bir sirdir" hadis-i
kudsisine i§aret buyrulur. Ve abdin Hakk'a takarrubu iki vech ile olur: Biri-
sine "kurb-i nevafil" derler. Bu mertebede Hak, abdin batini ve abd, Hakk'in
zahiri olur. Ve digerine "kurb-i feraiz" derler. Bu mertebede de Hak abdin za-
hiri ve abd, Hakk'in batini olur. Ve ta'bfr-i diger ile "kurb-i nevafiT'de abd,
Hakk'in aleti; ve "kurb-i feraiz"de Hak, abdin aleti olur. Onun icm bu mera-
tibe i§areten kamillerden birisi demistir ki: "§imdiye kadar Hak dedi, ben
yaptim; bundan sonra ben soylerim, Hak yapar."
Bu izahdan anlasriir ki, beyt-i §erifin birinci misra'mda "kurb-i nevafiT'e
ve ikinci misra'mda hem "kurb-i nevafiT'e ve hem de "kurb-i feraiz"a i§aret
buyrulmus. olur. Zira "kurb-i nevafiT'de Hak, abdin batini olunca abd sahib-i
sir olur; ve "kurb-i feraiz"de abd Hakk'in batini olunca, kendisi Hakk'in sirn
olmus, olur.
*$$&>
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
1967. Uahiaki sen hayreiden Sftlah i$in olan himse oldun; hen de senin i$in
olurum; zira d *Ui JIT (kanallahu lehvjdur.
Bu beyt-i §erifde *J *ui jir aj oir ^ Ya'nf "Kim ki Allah igin oldu; Allah da
onun igin olur" hadis-i §erifinin ma'nasi beyan buyrulur.
Ya'ni "Ey abdim, mademki sen sifat-i nefsaniyyeni benim yolumda feda
ettin; ve benim igin enaniyyet-i mevhumeni kurban ettin; ve benim Zat ve
sifat-i azimii'§-sanimin muvacehesinde hayretde kaldin; ben de viicud-i
hakkanim ile senin viicud-i abdanini setr ettim ve kamilen senin igin ol-
dum."
1968. Sana oak sensin ve yah henim derim. Dier ne dersem, hen pariah, gii-
nesim.
Senin taayyiinun ve suretin cihetinden ba'zan sana abdim derim; ve ba-
timn ve hakikatin cihetinden de ba'zan sana, benim derim. Sana ister "sen-
sin" diyeyim ve ister "benim" diyeyim, her ne dersem, ben alem-i viicudda
parlak bir giinesjm; zira senin taayyiinun ve suretin dahi, sifat ve esma-i ila-
hiyyem hasebiyle meratibe tenezziilden hasil olmu§tur ve cemf -i mevcudat
bir parlak giines, gibi olan benim varligimdan ibaretdir.
1969. 'Dir dem senin miskahndan her nereye -parlarsam, ehl-i alemin muskila-
h orada halloldu.
"Miskat" duvar iginde kandil veya lamba koyduklan mahalle derler. Bun-
dan murad cemf -i esma ve sifat-i ilahiyyenin mazhan olan insan-i kamilin
kalb-i §erifidir. Ve bu zat-i §erif alemde vahidu'z-zaman olup, hakikat-i mu-
hammediyyeyi hamildir. Bilciimle ehl-i aleme fiiyuzat-i ilahiyye, onun kalb-i
§erifinden tevzf olunur. Ona "kutbu'l-aktab" dahi derler. §ecere-i kevnin se-
mere-i yeganesidir.
u Parlamak"dan murad feyz-i mukaddestir; zira feyz-i ilahf iki nevi'dir. Bi-
risine "feyz-i akdes", digerine "feyz-i mukaddes" derler. Feyz-i akdes ile bil-
ciimle esjanin hakayiki ilm-i ilahfde sabit olur; ve feyz-i mukaddes ile bu
cse^o
AHMED AVNl KONUK
"§em'-i can"dan murad, (s.a.v.) Efendimiz'dir; zfra kendileri "ebu'l-er-
vah"dir ve bilcumle ervah ondan insjab etti.
Ya'nf sen, nur-i hidayetini ister dogrudan dogruya canlann §em'i olan ri-
salet-penah Efendimiz'den al, ister ondan soma gelen, onun varislerinden al,
hicbir fark yoktur.
1979. CMiru isier sonraki geraijdan gor; isier onun nurnnu ge$mi§lerin §em'in-
den gor!
Ya'nf feyz-i ilahfyi ister en sonra alem-i taayyiinde zahir olan insan-i ka-
milden gor; ve ister o feyzi bu alem-i taayyiinden intikal etmis, olan kamiller-
den gor! Mesela Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz, bu alem-i taayyunde de-
gildirler; fakat onlann her zamanda halifeleri ve kendi nurlanndan ve feyiz-
lerinden parlayan varisleri vardir. Ister bu feyzi bu Mesnevf-i £enT vasitasiy-
la onlardan al; ister varisi olan zatdan al, musavfdir.
(^
"Muhakkak Rabb'inizin, sizin dehrmizin giinlerinde
kokulan vardir. Agah olun, onlara tevecriih edin!"
hadis-i §erifmin ma' nasi hakkindadir
1980. ZPeycjamber (a.s.) buyurdu hi: Uiakk'tn nejhalan bu giinler i$inde yan$
ediyor.
Ya'nf Hakk'in ruyuzat-i ilahiyyesi ve hidayetiyle olan tecelliyat-i rabba-
niyyesi, Hatem-i enbiya Efendimiz'in zaman-i saadetlerinde ezmine-i saire-
den daha ziyade olduguna i§aret buyrulur.
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1
1981. 'TJu evkata kulak ve akil tutunuz; boyle nefhalan kaviniz!
1982. CATe/W size ^elii, jjorflu. ue <jiffi. !7ier kimin vein dilediyse can hagujladi
ve giiii.
Hakk'in nefhasi olan kamil geldi ve sizi gordu; ba'dehu alem-i taayyiin-
den gikip gitti. Ezelde her kimin saadetden nasibi var ise, onun ruh-i hayva-
nisini ruh-i izafiye tebdil etti de oyle gitti.
1983. Sayah ol, hir nefka daha eri§di; hdce~ia§ nikdyet bundan daki geri kal-
miyasin.
Nefha-i ilahi olan insan-i kamilin birisi gitti, digeri geldi; gecip gidenin far-
kina varmadin ve istifade edemedin; ban bu gelenden istifade et ve istifade-
den mahrum olma, ey kapi yoldastf
Cenab-i Pir bu beyt-i §enf ile kendi zat-i §eriflerine i§aret buyururlar. Nite-
kim Divan-i Kebir' lerindeki §u beyt-i §enfleri bu ma'nayi mueyyeddir.
JU jta Ol^J <Wft *-t*b )\j ^■** Ju»ijj C-*a>- <UJ* *^i\>- J JJ^UUSy
Nazmen tercume:
"Agtilar kenz-i fuyuzu olunuz hil'at-pu§
Mustafa geldi yine, cumkniz iman ediniz!"
1984. OVari olan can ondan aie§ sonduruciiliik buldu. Olii can ondan hareket
huldu.
Gazab ve §ehvet atesjerini havi olan ruh-i hayvani, o kamilden bu ateste-
rin sonduriiculugunu buldu ve hissetti. Ruh-i hayvanfnin taht-i kahnnda olii
gibi hareketsiz kalmis, olan ruh-i izaff ve insani, o kamilin nefhasindan hare-
kete geldi ve dirildi.
1985. ^INari olan can, ondan inhja buldu; olii onun bakasmdan kaba aiydi.
Gsegpg>
AHMED AVNl KONUK
hakayikin icabati, alem-i taayyunatda vlicud bulur. Ve bu feyz-i mukaddese
alem-i taayyunatda kutbu'l-aktabin miskat-i kalbi vasita olur; giinku bu zat-i
§erif yeryiizunde halife-i Hak'dir.
1970. O karanluji hi, onu giine§ kaldtramadi, o zulmet hizim nefsimizden hu§-
luk vakti gibl olur.
1971. !7ier nereye ki, na-seza hir karanlik geldi; hizim ziydmizdan ku$luk
vaktinin giine$i olur.
Ya'nf giine§ maddi ve zahiri karanhgi kaldinr ise de, ma'nevi zulmetleri
kaldiramaz. Biz onu, ey halifem, senin mi§kat-i kalbinden aksettirdigimiz
§ems-i hidayetimiz ile kaldinr ve o ma'nevi karanliga ma'ruz kalan kalbleri,
ku§Iuk vakti gibi nurani bir hale getiririz.
1972. <Sndemin kendisine ve- he-ni-ademe esmayi yosterdi; ve ha$kalanna
tSddem'den esmayi opii.
Ya'ni ahsen-i takvfm uzere mahluk olan Adem'in bu taayyiinu, cemf-i
esma ve sifat-i ilahiyyenin zuhuruna musaid oldugundan, gerek Hz. Adem'in
kendisine ve gerek onun evladma bilciimle esma' ve sifat-i ilahiyyesini Hak
fiilen ve zevkan gosterdi. Baska mahlukat-i ilahiyye, bu esma' ve sifat-i ila-
hiyyenin ahkam ve asanni insanda mu§ahede ettiler.
jAT jl t\y- ^ J* f>- j\ i\y- jj\ i\y- J*jy jf fM j o\y-
1973. Onun nurunu ister S^demden, isier O'ndan al; ister kii-pien, ister su ka-
haflindan al!
"Onun nuru"dan murad, Hakk'in tecelliyat-i esma ve sifaudir. Ya'ni ey
salik, bu tecelliyat-i ilahiyyeyi, ister kutbu'l-aktabdan ve onun tevabi'i olan
sair kamillerden al; ister dogrudan dogruya Hak'dan aldigini gor, hep miisa-
vidir. Mesela suyu ister kiipten alirsin; ister masjaba makaminda kullamlan
su kabagindan alirsin, ikisi de birdir.
G$gpg>
MESNEVl-1 §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
1974. HZu su kabagi kiipe pek hiiisiktir; iyi hahilt olan su kabagi, senin gtbi
mesrur degildir.
"Kup"den murad, vucud-i hakiki-i Hak'dir. "Su kabagrndan murad, vii-
cud-i izafi-i kamildir. "Nik-bahf 'dan murad, saadet-i ezeliyyedir. Ya'ni vu-
cud-i izafi-i kamil ile viicud-i hakM-i Hak arasinda enaniyyet-i mevhume
olmadigindan, yekdigerine pek muttasildir. saadet-i ezeliyye sahibi olan
vucud-i izafi-i k&mil, senin gibi enaniyyet-i mevhumesiyle sadan ve mesrur
degildir.
1975. <3Wusiafa (a.s.) buyurdu hi: Saadd, beni gov en kimseye ve beni gov en
kimseyi goren kimseye!
Bu beyt-i §erff, ^ &\ j Jj cs dj J* ^> J ^ cS ) Jj cA ^> ya'ni "Pek zi-
yade saadet, o kimseye ki, beni gordu ve irnan etti; ve yine saadet o kimse-
ye ki, beni goreni gordu ve iman etti" hadis-i §enfine i§arettir. Bu hadis-i §e-
rff, insan-i kamilin Hakk'a olan §iddet-i ittisalini mueyyid olmak i'tibariyle
beyt-i §erifde zikr edilmistir.
jui *-*-i o\ cj±h \j j\ -*jp *& j* ^^ b ij^~* jy ^y? ^y?
1976. Uaktaki bir cerag bir sem'in nurunu cekti, ker kim onu gordu ise mw
hakkak o semi gordu.
Yanmayan bir mum, yanan bir mumdan yandigi vakit, onun ziyasi bu
muma intikal eder; binaenaleyh ewelki mumun nurunu gormek isteyen, bu
mumun nurunu ve i§igim gorsiin.
1977. Gger boylece yuz $eraga kadar nahl olunsa, sonu gormek, ashn likasi
oldu.
0U- A-*-i» j\ t\j>- <^~~~j i5*y g*** ^ y o^*h Oy~i jy J^ ^y*
1978. Osier sen sen o nuru sonraki nurdan istersen can sem inden a\, hi$ fark
yoktur.
^
AHMED AVNI KONUK
Ruh-i hayvaninin gazab ve §ehvet ate§i ondan sondu; dlii olan ruh-i izaff
onun hayat-i bakryesinden bir libas giydi ki, o libas o hayat-i bakiye cinsinden-
dir. Ya'ni kamil, insan-i hayvani kendisi gibi baka-billah mertebesine getirdi.
1986. tubamn tazeluji ve kimddamasuLu; o halaikm hurekeileri aibi deijildir.
Insan-i kamilin nefehatindaki taravet ve onun ef al ve harekati, cennet-i
cismanideki tuba agacina benzer ki, o agacm taraveti ve harekat-i latffi da-
imidir. Binaenaleyh kamilin ef al ve harekatim, sair nakis insanlann hareka-
tina benzetmek miinasib degildir.
1987. Scjer yere ve goije duserse, onlann zehreleri derhal su olur.
Ya'ni eger o nefehat-i ilahiyye yeryuziine ve goge isabet etse, onlardaki
zehreler hemen suya inkilab eder ya'ni odleri kopar. "Zehre" 6d ma'nasinadir. .
Burada aIJi C^ [y iju*i C^Q- ^J) J^ Jt ofjsii iJu> uTj!i y (Ha§r, 59/2 1) ["Eger
biz bu Kur'an'i bir daga i'ndirseydlk, muhakkak ki onu, Allah korkusundan
ba§ egerek parca parca olmus, gorurdun"] ayet-i kerfmesine i§aret buyrulur.
Bu beyit, atideki beytin ewelki misra'i ile tamam olur.
1988. H&u nihayetsiz demin korkusundan dolayt U^U^ 01 uh^» ya'ni "Onu yuk-
lenmekien iha eitiler" ayetini tekrdr oku.
ijJj^ dy>- *S" Jj J^j jl <j p <J^i J? U-^ {j**^ Sy- *1 j J
1989. Ue yoksa * Ondan korktular" ne vakit olurdu? Gijer onun korkusundan,
dagm kalhi kan olmasa idi.
- .- *
Yukanki beyit ile bu beyitte, su ayet-i kerimeye i§aret buyrulur: fcU^i u,^ ui
oCJvi (£>■ j Le 'Juir, liUJ oi 'o& cM-ij ^jSflj ofjllii j£ (Ahzab, 33/72)'
Ya'ni "Biz emaneti goklere ve yere ve daglara arz ettik. Imdi onu yuklenmek-
ten istinkaf ettiler ve ondan korktular; ve onu insan ytiklendi."
Ewelki beyitte "dem-i bi-munteha" dan murad, hie. bir an munkati' olma-
yan ve nihayeti bulunmayan "nefes-i rahmanf'dir ki, esma ve sifatin meza-
hiri olan kainatm hey*et-i mecmuasina la-yenkatT vucud-bahs, olur. Fakat
C £P?
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II.ClLT • MESNEVI-1 •
alemin hey'et-i mecmuasi, insan gibi cem'iyyet-i esmaiyyeyi kabule miista-
id degildir. Mesela efrad-i alemden higbir ferd ism-i Gaffar'in mazhan olamaz;
gunkii miikellef olmadigi cihetle, kendisinden isyan zuhur etmek miimkin de-
gildir; ve isyan olmayan mahalde, magfiret dahi olamaz. Bu mazhariyyet an-
cak insana mahsusdur. Ve keza Adi ve Muntakim vesair isimler de boyledir.
Binaenaleyh cem'iyyet-i esmaiyyeyi kabule miisaid olan ancak insandir; ve
ayet-i kenmede de arz edildigi beyan buyrulan emanet dahi budur.
Ug beyt-i §erifin hulasa-i ma' nasi boyle olur: "Eger o nefehat-i ilahiyye
yere ve goge nazii olsa, bu nihayetsiz olan cem'iyyet-i esmaiyyeyi hamil ne-
fes-i rahmanmin korkusundan odleri patlayip erir ve su olurdu. Eger bu
ma'naya delil istersen fcuSfi &>'}> ui (Ahzab, 33/72) ["Biz emaneti arz ettik"]
ayet-i kenmesindeki lJjIL^J oi ^Ju (Ahzab, 33/72) [Onu yuklenmekten istin-
kaf ettiler]i tekrar oku. Eger o nefesin korkusundan daglann kalbi kan olma-
sa idi, ayet-i kenmede 1*1. 'J&a j (Ahzab, 33/72) [Ondan korktular] buyru-
lur mu idi.
1990. 'Diin gece bu, ba§ka tilrlu el verdi; hirkac lokma gelcli, yolu bagladi.
Dun gece bu nefes-i rahmamden ba§ka tiirlu bir nefha ve bir latif koku za-
hir oldu. Fakat birkac lokma mecra-yi feyzi tikadi.
Bu lokmanin akili hakkinda surrah-i kiramin nokta-i nazarlan muhteliftir.
Ismail-i Ankaravi hazretleri lokmanin akili Hz. Pir oldugunu ve kalb-i §erlfleri-
ne varid olan ilhamin bu lokma sebebiyle mertebe-i kelama geiemedigini beyan
eder. Hind §arihleri ise, bu lokmanin akili sami'ler oldugunu ve yedikleri taam
onlann kalblerine bu nefehatm aksine mani' oldugunu izah ederler. Fakir de
Hind sarihlerinin mutalaasini muvafik bulurum. Zfra eger lokmanin akili Ce-
nab-i Pir olmus, olsa idi, bu ilhamat kalb-i §eriflerine nazil olmaz idi. Nitekim
Mesnevi-i £enfde bu ma'nalar, atide "Allah Teala vaizlerin lisamna hikmeti,
dinleyenlerin isti'dadi kadar telkin eder" bahsinde mebzulen gelecektir. Ve ke-
za Cenab-i Pir FfhiMa Fih namindaki eser-i alilerinde bunu bir misal ile de tav-
zih buyurup derler ki: "Kadmin memesine sut gelir; fakat cocuk tarafmdan cezb
edilmek lazimdir. Bana soyle diyorsunuz; fakat siz nigin cezb etmiyorsunuz?"
Bu mutalaata gore beyt-i §erifin ma' nasi boyle olur*. " Diin gece bize bu
nefehat ba§ka bir renkte geldi; fakat samilerin ruhlanmn kulaklanni, yedik-
leri birkag lokma tikamis, oldugundan, o maaniyi cezb edemediler."
MESNEVf-1 §ERlF §ERHI / II. ClLT • MESNEVI-1
Ey nakis! Senin ruhunun ayaginda sifat-i nefsaniyye dikenleri var ve gd-
zu de kordur ve karanliktir. Sen bu halde bir veliyy-i kamil aramak igin na-
sil dola§abilirsin; ve bu ayak ve goz ile ne gorebilir ve ne bulabilirsin?
2001. SAlemx ki, cihana sijjmaz, hir Hikenin ucunda nihan olur.
Beni-ademin vlicudu, hakikatde alem-i kiibradir ve alemin viicudu ise,
alem-i sugradir. Nitekim Mesnevf-i §enf in IV. cildinde:
["Suretde ktigtik Hem sensin; ma'nida ise btiytik Hem sensin"]
beytinde i§aretbuyrulmu§tur."
Imdi bu i'tibar ile Adem'in hakikati aleme sigmadigi halde, acib bir §eydir
ki, bu hakikat bu alemin cinsinden olup diken mesabesinde bulunan suver-i
alemin birinin ucunda mahfl ve mestur kaliyor. Bu sebeble hakikat gizleniyor
ve meydana cikamiyor.
2002. <j\lustaja (a.s.) geldi ki: "Ey hirmiziah harm soyle, hana soyle" yi hir
hemdem ittihaz ede.
Ya'nf yerlere ve goklere sigmayan bir hakikati hamil bulunan (s.a.v.)
Efendimiz, bu alem-i taayyiinde bu hakikat ahkamimn iizerlerine galebesi
zamaninda, mertebe-i be§eriyyete tenezzul etmek ve binaenaleyh halki
da'vetle me§gul olmak igin suver-i alemden bin olan Hz. Ai§e (r.a.) valide-
mizi, zat-i seniyyelerine hemdem ve musahib ittihaz buyururlar ve ona: " Ey
vech-i latifi beyaz olan, benim ile konu§, benim ile konusj" buyururlar idi. Ve
bu me§gale ile hakikat-i muhammediyyeleri gizlenir ve alem-i surete aid olan
cihet-i niibuvvetieri zahir olur idi.
"Humeyra" kelimesi "hamra" kelimesinin tasgiridir ve "hamra'" kirmizi
ma'nasma gelir ise de, Arablar penbe ve beyaz olana "hamra"' derler; ve "hu-
meyra" lafz-i miiennesdir.
Bu beyt-i §erif, evvelki beyt-i §erifin fzahi maksadiyla frad buyrulmu§tur;
fakat insan-i kamil, mertebe-i be§eriyyete ve keserata niizul zamaninda da
mezahirde Hakk'i mu§ahede buyurdugundan, her hangi bir mazhara tevec-
cuh buyurmus. olsa, onda Hakk'in bir tecelli-i hassini goriir ki, tecelli-i has,
AHMED AVNl KONUK
1991. JZokma i$in bir JZokman rehin olmusiur; JZokman' a mensub olan vakii-
dir; ey lokma aii!
"LokmarTdan murad hikemiyyat-i ilahiyye ile muttasif olan Cenab-i Pfr'in
zat-i §enfleridir. "Rehin" lugatte habs etmek ma'nasinadir. "Vakt-i lokma-
nf'den murad, zat-i §enflerinin zaman-i irsadlandir.
Ya'nf sami'lerin yedikleri birkac lokmadan dolayi, bir Lokman olan zatim
mahbus olup kaldi; istedigim gibi sami'lere beyan-i hakayik ve maarif ede-
miyorum. Ey lokma ve onun su'-i te'siratt, §imdi benim zaman-i irsadimdir,
gidin ve zail olun ki, vazife-i irsadimi layikiyla yapayim.
1992. 'TJu izhrabj bir lokmanin hevasmdandir; JZokman in avucundan dikeni
ykarvn.
Bu beyt-i §erif, insan-i nakisin insan-i kamile olan te'sfrini beyan buyu-
nir; §6yle ki: Insan-i kamilin kalb-i §erifi, bilciimle heva-yi nefsaniden half ve
musaffadir. Onun huzuruna bir insan-i nakis geldigi vakit, onun kalbindeki
heva-yi nefsani ve havatir-i diinyevt derhal aks eder. l§te bu akisden miir§id,
muridin halini bilir. Bu halde olmayan bir zat, m(ir§id-i kamil degildir; ancak
bir vaiz ve nasihdir. Eger mur§idlige kiyam ederse halki aldatmis, olur.
Imdi miiridden vaki' olan bu akis, kamilin kalbinde bir harhar ve bir me§-
gale peyda eder. Ya'ni kendisine varid olan hakayikin beyamni birakip mu-
ridin halini lslah ile me§gul olur. l§te bu me§gale, mur§id-i kamilin yed-i ta-
sarrufuna batmis, bir diken gibidir. Bu dikenin gikmasi, muridin bu havatin
nefy edip miirsjdin fuyuzat-i kalbiyyesine teveccuhii ile olur.
Hulasa-i ma'na sudur: "Bana varid olan nefehat-i ilahiyyenin izhanna
mani' olan hal, sami'lerin yedigi birkag lokma sebebiyle kalblerinde hasil
olan heva-yi nefsamdir. Bu havatin nefy edip, natik-i hikmet olan Lokman'm
yed-i tasarrufundan bu akis dikenini cikanmz ve benim soyledigim ma'nada
mustagrak olunuz!"
1993. Onun avucunda diken vardu ve onun sayesi keskin degildir; lakin size
hirsian o temy iz yoktur.
C $P?
MESNEVI-1 §ERiF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 ♦
Miirsjdin yed-i tasarrurundaki dike-nin te'siri keskin ve §edfd degildir; o
onu kalbinden kolayca izale edebilir. Fakat siz noksani olan hirslan fark ve
temyfz edemediginizden, biri gidip bin geliyor ve benim kalbime olan akisler
de tevalf ediyor. Eger feyz almak isterseniz, o nefsanf hirslan birakiniz.
s.©.Xo Li ^ j jjXJ \j jj-o 4>jlj s-*-Lo Uy>- *£ \j\ Objl>-
1994. ^Diken bit, onu hi hurma cjormussun; zira sen gok nankorsiin ve cok gor-
memi§sin.
Hurma diye iizerine atilip yedigin §ey, alem-i ma'nada dikendir. Senin ru-
hunun bogazina saplanip kahyor ve ruhuna hikemiyyat ve maarif-i ilahiyye
lokmalanni yutturmuyor. Ben senin onunde bu kadar hakayik ve maarif ib-
zal ettigim halde, onlann fikriyle me§gul olmayip, yedigin birkag lokmanin
verdigi te'sfr sebebiyle havatir-i nefsaniyyen ile me§gulsun. Binaenaleyh sen
maarif-i ilahiyye ni'metlerinin nankbriisun ve alem-i ma'nadan gok gorme-
mi§sin ve nig nasib almami§sin.
1995. Jlokman'in cant hi, o Uiakh'tn giilistanidu, onun camnin ayagi ni$in
bir dihenin bajjlanmt$idir?
Bu beyt-i §erif bir sual-i mukaddere cevabdir. Guya birisi gikip der ki, ey
hazret-i Pir, bizim taam yememize ta'riz ediyorsun; halbuki sen de be§ersin, bi-
naenaleyh bizim gibi yiyip igersin. Cenab-i Pir bu suale cevaben buyururlar ki:
Lokman gibi olan bir kamilin cam, maarif ve hakayik-i ilahiyyenin gulistam-
dir. Onun canimn ayagi, ya'ni kuvveti nigin diken gibi olan birkag lokma ile
baglanmis, olsun? Ya'ni onun yedigi ve igtigi, ilhamat-i ilahiyyeye sed olmaz.
j\j^ ji^\ ^j ij>\j (^k^ j\j>- j&- ijz-j ji\ -ul j&\
1996. Hill diken yiijici viicud, deve olarak geldi. HZir <J\iusiaja-zade de, bu de-
ve iizerine binicidir,
"Bir Mustafa-zade"den murad, zat-i §erifleri ve bilcumle kamillerdir. Ve
"deve"den murad, ceseddir. Ve cesede "deve" ta'bir buyrulmasi diken alaka-
siyladir. Zira develer diken yemeyi pek severler; hatta dikenli bir nevi' neba-
tin adi "deve dikeni"dir.
Bu beyt-i §erif dahi, yukandaki sual-i mukaddere olan cevabm mutemmi-
midir.
^^
AHMED AVNI KONUK
^-""J jb^* **-* J* J* J^r^> £ C— J j\ J-> J& JS 1>M
1997. 61/ aeve/ oenin arhanda bir gill dengi varclir hi, onun nestminden sende
, yiiz gulzar hitti.
Jbj t^y jl> j j^- jf ^ lJ JTj j c~Jt>U^ <jj~- jJ J^»
1998. Senin meulin mugaulan ve hum tarafmadir; acaba kiymetsiz dikenden
ne gul tvplayabilirsin?
Bu beyit, sail-i nakisin sual-i mukadderine cevabdan sonra, onun halini
izahdir, "Mugaylan" Arabistan'da bulunan bir nevi' dikenli agactir. "Murde
rik" bir oliinun basmdan arta kalmi§ olan kiymetsiz esjadir. Kiymetsiz ve i'ti-
barsiz mevad hakkinda kullanilan bir ta'birdir.
Ya'ni, "Ey nakis! Kamillerin deve gibi olan cesedleri de, bu dikenleri ye-
mek zaruridir. Fakat onlann bu yemede ve icmede asla meyilleri ve alakala-
n yoktur; fakat senin meylin ve muhabbetin mugaylan ve kum mesabesinde
olan gida-yi sunyedir. Onlar ya§amak igin yerler; fakat sen yemek ve icmek
icjn ya§arsin. Binaenaleyh sen, bu kiymetsiz ve adi dikenden acaba hangi
maarif ve hakayik-i ilahiyye gulierini toplayabilirsin?"
1999. Gy bu talebden dolayi kouden koye dolasmis olan himse, ne zamana ka~
dar dersin ki bu cjiilistan hani, hani?
Ey mugaylan ve kuma musabih olan huzuz-i nefsaniyye arkasinda koy-
den koye dola§mi§ olan kimse: Ne vakte kadar "Bunca zamandir dolasttm,
gulistan-i ma'na olan bir kamil bulamadim" dersin?
Nitekim dervism birisi Dar isminde bir kamilin huzuruna gelip demis, ki:
"Ey §eyh, diinyayi dola§tim; ne rahat ettim, ne de rahat etmis. bir kimse gor-
diim. §imdi sana geldim ki, birkac gun seninle musterih olayim." zat-i §e-
nf ona cevaben demi§ ki: "Nigin kendi nefsinden el gekmedin ki, hem sen ve
hem de halk musterih olsalar idi."
^ dy? d^y>- C-. Sijj\j ^J^ j£ djj»> I jl>- Cj& oo* cr£
2000. SAuacun dikenini akarmadan evvel qoziin karanhkhr; nasil cevelan
[1970] , * ? 7 V
<^*g>
AHMED AVNl KONUK
asla baska bir mazharda bulunmaz. Bu ma'naya binaen (s.a.v.) Efendimiz,
Hz. Ai§e (r.a.) validemize ziyade muhabbet ederler idi; ve bu ma'naya bina-
en sSj**- & p&o >a iji>. ya'ni "Dfninizin nisfim Humeyra'dan, ya'ni" Ai-
§e'den alinizl" buyurdular.
2003. By Lftumeyra, sen na'li dies i$ine koy; ia ki senin na 'linden bu dajj la'l
olsun.
"Hamse-i muhtefiyye" ta'bir olunan ulumdan, "ilm-i himya" ameliyatin-
dan birisi de budur ki; kagan bir kolenin veya serkes. bir ma'sukun ismini bir
yeni na'l ustune yazip ate§e koyarlar; derhal o kole avdet eder; ve o ma'suk
dahi a§ikina mutf ve miinkad olur imi§. Binaenaleyh bu beyt-i §erifde na'li
ate§e koymak" ta'birinde bu teshire isaret buyrulur.
Cenab-i Ptr bu beyt-i §erifde, hakikaM muhammediyyelerinin inkisafryla is-
titar eden niibuwet-i seniyyeleri ahkaminin avdeti igin, "naT'e musabih olan.
suret-i unsuriyyeni, ate§-i miikalemeye koy; senin na'l gibi olan suret-i unsu-
riyyenden bu dag, ya'ni benim taayyiin-i unsurim la'l olsun; ya'ni bir dag me-
sabesinde olan bu suret-i unsuriyyemden, nur-i. din ve hikmet lemean etsin.
(S.a.v.) Efendimiz'den bunun aksi de vaki' olurdu. Vazife-i niibuvvet fca-
bi olarak halk ile cok me§gul olsalar ve bu miinasebetle kendilerine ahkam-i
be§eriyyet galib olsa, sesi ve negamati giizel olan Bilal-i Habe§f ye hitaben:
J^ l u^ji Ya'ni "Ey Bilal bizi dinlerdir!" buyururlar idi. Zfra negamat-i musi-
kiyye, alem-i ervahdandir; ehl-i dil olanlar onu isjttikleri vakit, be§eriyyetle-
rinden ruhaniyyetlerine miiteveccih olurlar.
OLjjlJ jjjl *U$J (j^J^J ft 0W- J C— >iolj JatiJ 'j^»->- <jj\
2004. ^u "ZHumeyra" lafz-i te'msdir ve can da. ^Uu. S^lrablar ona ie'nis na-
mim koyarlar,
Bu "Humeyra" kelimesi laftz ve na't i'tibariyle muennesdir ve can dahi
miiennesdir. Zira Arablar ruhu muennes i'tibar edip, onun igin ibarede mii-
ennes zamirini kullanirlar.
2005. Jakat cana te'nisden korku yoktur. Uluhun erkek ve kadm ile isiiraki
yoktur.
°$2I&
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Ya'nl run bir cevher-i miicerred-i nurani oldugu igin Arablann lisanda onu
miiennes i'tibar etmelerinden bir korku yoktur; cunku hakikatde ruhun er-
keklik ve kadinhk ile asla bir munasebeti ve i§tiraki yoktur.
2006. utyliiennesden ve muzekkerden -pek alulir; hu, o can degildir ki, kurudan
ve ya§dandir.
Ruh-i izafi ve insanf miiennes ve miizekker olmaktan pek munezzeh ve
alidir. Ve bizim bahs ettigimiz ruh, o ruh-i hayvanf degildir. Zira o ruh-i
hayvanf, anasmn erkan-i tabiat olan kuruluk ve yashk ve sogukluk ve si-
caklik te'sirati altinda ictima'indan hasil olur; ve birtakim ahval ve §erait
dairesinde vaki' olan bu ictima' ve terekkiibden, kan ve hararet-i gariziyye
peyda ve bundan da viicudda his ve hareket zahir olur. Bu ruh ve hayat
bilciimle hayvanatda da vardir. Hakimlerin ve tabfryyunun bildikleri ruh ve
hayat budur. Ve ruh-i izafi, bu cesed-i insaniye ta'rffe sigmaz bir suretde ta-
alluk eder; zira bir §e'ndir. San'atin ele ve gamzenin goze taalluku ta'rif olu-
namadigi gibi, bunun da keyfiyyet-i taalluku ta'rif olunamaz. Onun icin ha-
kimlerin bir kismi ve tabfati tedkik edenler, buna vakif olamadiklanndan in-
kar ederler.
01^- ^^ j&r J-il ^fi U OUj JbljilT c~~Jl=r d\ 4j jA
2007. HZu o can degildir ki, ekmekien ziyadele$ir. ~)Ja ha'zan hoyle, hazan sty-
le olur.
Bu ruh-i izafi, ba'zan kavf ve ba'zan zayff olan ve yemek ve icmek ile
kuvvet bulan ruh-i hayvani degildir.
2008. Dio$ edicidir ve ho§tur ve ho§lugun aynulir. By murte§i, ho$luk, ho§luk-
suzluk olmaz.
"Murte§f' "re§a"dandir ve "resa" lugatte, kendisiyle bir hacete vasil olu-
nan §eye derler. Ve "rii§vet" dahi bu ma'nadandir.
Ya'nf bu ruh-i izaflnin hoshigu ve letafeti ve kuvveti, yemeden ve igme-
den gelmez. Kendisi vucud-i insaniye bir ietafet ve zevk-i ma'nevf verir ve
ho§ eder. Esasen kendisi hosdur ve latifdir; ve kendisi ho§lugun ve zevkin
G £^
AHMED AVNl KONUK
aymdir. Ey hacete vesile ittihaz edici olan Hak yolunun saliki! Hoshik ve
zevk kendisinin ziddi olan ho§luksuzluk ve zevksizlik olmaz; zfra iki zid,
muctemi' olmaz. Hakk'a vusulun vasitasi ancak bu ruhdur.
Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi soyle der: "Menakibu'l-
Ariffn'de mezkurdur ki, Hz. Mevlana efendimiz buyurmusjardir ki, biittin en-
biya ve evliya Ban Teala HazretlerTnin hakikatinden bahs etmediler; ve ben
ruh-i Muhammedf (s.a.v.) Efendimiz'in siretinden bahs ediyorum ki, biitun
zevkin gidasidir, j** ,J J.L ^J ^ [Tatmayan anlamaz] ; ve ben o zevk icinde
kulliyyen mustagrakim. Ehl-i alemin zevki, o zevkin aksi uzerindedir, zira
jy, j jji -us* ouvi ya'nf "fmanin kullfsi zevk ve sevkdir."
?y£> ±J\*- y j ^\f p^» JIT Sy ^l £*5> j\ Jijj^ y by?
2009. Uoktaki sen seherlen tatli olasin, olur hi seker hir vakit senden gatb
ola.
Bu beyt-i §erffde, ruh-i izafinin, ruh-i hayvamye taalluku ahvali bey an
buyrulur, "§eker"den murad, ruh-i izafi ve "sen"den murad hicab-i enaniye-
te badi olan ruh-i hayvanidir. Ve "tatklik"dan murad, ruh-i izafinin, ruh-i
hayvamye galebesi halindeki zevk-i ma'nevidir. Ya'nf sen, ruh-i izafinin ha-
lavet ve zevkinden ho§ hal oldugun vakit, o zevk ve halavet-i ma'neviyye,
ara sira senden gaib olur. zaman vucudundaki ruh-i hayvanmin hiikmu
can olur; ve o halavet-i ma'nevf kalmaz ve sen kendinde kesafet ve tatsizhk
duyarsin. Nitekim bu hali herkes meclis-i ibadet ve zikirde hisseder.
2010. Uahtahi te'sir-i vefadan seker olur sun. binaenaleuh sekerlik sekerden ne
[1980] ... „j„ , J *
vakit cuda olur.
Bu beyit dahi ruhun te'sirini beyandir. Ya'nf vaktaki §eker hakkiyla huk-
munii vermesinin te'siri cihetinden, sen §eker oldugun vakit, artik §ekerlik,
§ekerden asla miinfek olmaz. Run viicud-i mutlakm, gayriyyet libasryla te-
nezziil ettigi bir cevher-i nurani mertebesidir ki, Hak ile onun arasmda vasi-
ta yoktur. Imdi bu run sana hakkiyla hukmiinu verdigi ve ruh-i hayvanin
onun sifatiyla muttasif olmasimn te'sfrinden sen ayn-i ruh olursun. Nitekim
bu hal ile muttasif olan zevat t^ijjt l*-lai j l^-^ 1 l^>x> ! ya'nf "Bizim ervahi-
miz, §ahislanmrzdir ve samslanmiz ruhlanmizdir" buyururlar; ve boyle olun-
ca, artik o ruhun halaveti ve zevki senden miinfek olmaz.
c^^
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2011. J/?$ik, vaktaki rahiki kendisinden gida hular, ey refik, akd orada flaib
olur.
"Rahik" halis §arab ma'nasinadir. Burada §arab-i ma'nevi murad olunur.
Ve bu §arab-i ma'nevi salikin kendinden gegmesi halidir ki, buna "M-hodluk"
derler. Nitekim Nizameddin Gencevi hazretleri su misra'da i§aret buyurur:
"Ben meyden hep bi-hodlugu murad ettim. "
Bu acib bir §arabdir ki, onun mezesi mu§ahede-i Zat-i Hak'dir.
Beyt-i §erifin hulasa-i ma' nasi budurki: "A§ik, ahkam-i ruhunun kendisi-
ni kamilen istilasindan dolayi, §arab-i ma'neviyi kendi hakikatinden gida ola-
rak bulur ve bf-hod kahr ve kendinden geger. Artik akil burada gaib olur." Fa-
kat bu bi-hodluk, galebe-i mizacdan dahi saliklere vaki' olur. Matlub olan bi-
hodiuk bu degildir. Cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arabi efendimiz et-
Tedbfratu'l-Mhiyye namindaki eser-i alilerinin nihayetlerine dogru bu husus-
da izahat i'ta buyurmusterdir; burada zikri uzun olur.
2012. Slkl-i dxz'i her ne kadar sahib-i sir goriiniirse de, a§ki munkirdir.
Akl-i cuz'i her ne kadar mantik, beyan, bedr, maani gibi ulumu bilmek ve
anlamakda sahib-i sir goruniirse de, bi-hodluk aleminin ahvaline vakif ola-
madigi igin, bu hali sacma ve hurafat addeder ve a§k denildigi vakit, meyl-i
nefsanfyi anlar.
2013. Zektiir ve alimdir; fakat yok degildir. OMelek *la" olmadik$a hir Ghri-
men'dir.
Ya'ru zekavet ve fetanet ve ilim, akl-i ciiz'inin §amndandir; fakat enani-
yet sahibidir. Vucud-i Hak muvacehesinde kendisini fani kilmami§tir. Bu ena-
niyet kendisini da'vaya ve inkara sevk eder've hadd-i zatmda kendisi melek
cinsindendir; fakat kuva-yi nefsaniyye ve kuwe-i vahime ile muhalatasi ha-
sebiyle kendisini ziimre-i §eyatfne ilhak etmistir.
G &P?
AHMED AVNl KONUK
"Ehrimen" mezahib-i hindiyyeden birisine aid ta'biratdandir ki, bu mez-
hebin salikleri bir "halik-i §er" tahayyiil ederler ve ona "Ehrimen" derler. Bu
beyt-i §erifde menba'-i §urur olan "§eytan" murad olunur ve §eytanligin hu-
lasasi enaniyettir ve kendisinde varlik gormektir.
Ya'nf, melek cinsinden olan akl-i ciiz'i, kendisini hice sayip akl-i kullfnin
hukmii olan tevhid-i vucudiyi kabul etmedikge, §eytaniyet mertebesinden
kurtulup, kendi cinsi olan melaike simfina dahil olamaz, demek olur.
2014. O kavil ile vefiil ile bizim yarimiz olur; hal hiikmiine gddijjiri .vakil "la"
olur.
akl-i ciiz'i, sozde ve fiilde bize giizel bir yardimcidtr. bizi giizel giizel
soyletir ve bize faideli i§ler gorduriir; fakat hale taalluk eden bahse gelince hie.
olur., Orada sersem sersem baka kalir. Mesela a§ki ta'rif etmek hususunda
aciz ve dilsiz kalir; zira a§k bir haldir. Nitekim Hz. Pir bir beyt-i §enflerinde
§6yle buyururlar:
"Birisi i§iklik nedir diye sordu. Benim gibi ol ki, bilesin diye cevib ver-
dim. "
2015. (!Mddemki o varlihian yok olmadi, "la," olur; vakiaki tav'an "la" olma-
di, ker hen olmak kaftdir.
Mademki akl-i ciiz'i mecazi ve izarT olan kendi varligindan yok olmadi ve
kendi ihtiyanyla bu yoklugu kabul etmedi, mevt-i tabif geldigi vakit, taalluk
ettigi viicud-i unsurinin dimagi bozulur. Hem kendisi ve hem de bilgileri ker-
hen yok olur.
i}%, \j b»jt $y>ji ,jk*M* JUT jl (^IJli _j «i-JUS" OU-
2016. Can kemaldir ve onun nidasi da kemaldir. CM,us\a]a *6y ^ilal, bizi
dinlerdir!" buyurdu.
Bu beyt-i §erif, biraz yukanda gecen ^yt-cx* j j>y- 3 c—i *auT jy-
beytine merbutdur. Ya'ni ruh-i izarT, kemalin aynidir ve sirat-i nefsaniyye-
.°&pp
MESNEVI-1 §ER1F §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
nin ve akil ve dimagin ve kuwe-i vahimenin rengine boyanmaksizin ruh-
dan gelen nida ve kelam dahi, ayn-i kemaldir. Onun igin (s.a.v.) Efendi-
miz, nur-i risalet-penahilerinin sayesinde ruhu musaffa olan Bilal-i HabesJ
(r.a.) efendimize: "Ey Bilal giizel sesin ile bize ezan oku ve kasideler soy-
le ve alem-i keseratda bizlere hasil olan yorgunluklardan bizi dinlendir!"
buyururlar idi. Hz. Bilal efendimizin okudugu kasidelerden birisinin iki bey-
ti budur:
"£y uyuyanlar, uyanm uyanm! Sabah, karanhk ordulanm munhezim kildi. Ey
uykusunda mustagrak olan kimse, sen uyuyorsun amma Rabb'in (celle sanu-
hu) uyumuyor. "
cJi j:> f jlo jJulS' ^yo d\j cJLJL- jjuL jiyi J^ {j\
2017. 61/ ^ildl, senin kalhine nefh eiiiijim nefesden, muselsel sesini tjukselt!
C*J*f J^ji* 0L~*T J*l J>yt C~JS Jfj*^ Oijl f-ilT ^ jlj
2018. O nefesden hi, Jfldem ondan hay ran oldu; asuman ehlinin akli Itendin-
den fle$li.
Ya'ni bu beyt-i §erifde Adem hakkinda ^jj '& *-» o^i j (Hicr, 15/29)
ya'ni "Ona ruhumdan nefh ettim" buyrulan a'yet-i kerfmeye i§aret olunur
Ya'ni "Hilafet-i ilahiyyem hasebiyle senin kalbine nefh ettigim o nefha-
dan, Hz. Adem hayran kaldi ve nefhamn azameti kar§isinda ehl-i meleku-
tun akillan kendinden gecti de, sifat-i akliyyet kalmadi.
2019. uMuslafa aiizel sesten kendinden flecti; ta'ris gecesinde namazi fevt ol-
du.
"Ta'rts" bir yolcunun gece ibtidasmdan sonuna kadar yuriiyerek, gecenin
sonunda uyku ve istirahat igin bir mahalde ikamet etmesine derler. Resul-i
Ekrem efendimiz ba'zi gazalannda ta'ris buyururlar ve bir mahalle niizul ey-
lediklerinde "Erihna ya Bilal" ["Ey Bilal, bizi dinlerdir!"] buyururlar ve as-
hab-i kirami istirahata sevk ederler imi§.
c ^^>
AHMED AVNI KONUK
Bu beyt-i §erife nazaran Risalet-penah Efendimiz dahi Hz. BilaTin nega-
m^t-i latifesinin te'sfriyle kendilerinden gecerler ve derya-yi vahdete dalarlar
imi§. Bu halin muteaddid def alar vaki' oldugunu sahabe-i kiram hazarati ri-
vayet ederler. Ve bu ta'ris gecelerinde sabah namazi fevt olmu§ ve kusjuk
vaktine kadar ashab-i kiram uykuda ve Resul-i Ekrem Efendimiz dahi hal-i
istigrakda kalmi§lardir; ve kushik vaktinde (s.a.v.) Efendimiz, fevt olan sa-
bah namazim cemaatle kaza buyururlar imi§. Bu hal bizim gibi acezeye hu-
susiyle yazm, kisa gecelerde alelekser vaki' olmaktadir.
2020. O miibarek uyhudan ba§ kaldirmadi; nihayet sabah vaktinin namazi kus-
lucja geldi.
^y C«~o OLijl JIj d\*~ Oib u^Jj^ ^ J~4s (j^J™ V-^ J J
2021. Ta'rts gecesinde o arusun huzurunda, onlann ruh-i mukaddesi el opme-
yi buldu.
Cenab-i Pir efendimiz "ta'ris" kelimesinden "arus"a intikal buyurmu§lar-
dir. "Arus" liigatte "gelin" ma'nasinadir; burada ma'suk-i hakikf olan Hakk'a
i§aret buyrulur. Ya'nf Resul-i Ekrem Efendimiz'in uykulan ^J* ^. V _, ^u^ f lj
ya'ni "Benim gozlerim uyur ve kalbim uyumaz" buyurduklan vecih ile
ahad-i nasm uykusuna miimasil degil idi. Onlar miibarek gozlerim kapadik-
lan vakit, ruh-i Muhammedfleri cemal-i Hakk'in musahedesinde miistagrak
olur idi. Nitekim, ikinci misra'da onlann ruh-i mukaddesleri "Ma'suk-i haki-
kinin elini opmek mertebesini buldu" buyururlar. Ve "el opmek" pek ziyade
yakla§mak ma'nasim mutazammin olan bir ta'bir-i zahiridir.
2022. £Ask ve can, her ikisi gizli ve mesiurdar; eger ona arus ta'bir edersem,
ayba mensuh tuima!
A§k burada muteallikiyyet alakasiyla mecaz-i mursel olmak iizere
"ma'suk" demek olur. Hey'et-i mecmua-i alemin ve binaenaleyh efrad-i e§ya-
dan her birinin hakikati olan viicud-i mutlak-i Hak ma'sukdur. Zira o her §e-
yin batininm batimdir ve gizlidir; ve taayytinat perdesi altinda mesturdur, Ve
keza bu viicud-i mutlakin gayriyyet libasiyla tenezziil eyledigi, ilk mertebe olan
ruh-i izafi dahi, taayyiinat-i beseriyyede gizli ve mesturdur. Binaenaleyh ben giz-
c c£p°
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
li ve mestur olan vucud-i hakikfyi enzar-i halkdan gizlenen arusa ve makam-i
J>\ jt uy*s l»u (Necm, 53/9) [Iki yay kadar, yahut daha yakin oldu] da ruh-i
Muhammedrnin ona kurbunii, damadin zifafina te§bih edersem ayiplama!
^ iiL <jM ci+* jf*/ ^/ J>y^ j\i ^> J 1
2023. Gger o, bir dem bana rnuhtet de vermi§ olsa idi, ben yarin melulliicfunden
sakii olurdum.
Ma'§uk-i hakikfyi benim onun hakkinda bu gibi ta'bfrat-i kevniyye ile soz
soylemem cjrkin gelmis, olsa idi, eger bu hususda bana bir an musaade etmi§
olsa bile, boyle sozleri soylemeyi caiz gormez ve susar idim.
2024. Jakai soyle, sakm ha ayvp degildir; gaybin takazdsindan gayri degildir.
Fakat ne yapayim ki, ma'suk-i hakiki: Bu gibi sozler soyle; sakin hig ce-
kinme, bana kar§i asla ayip degildir. Zira senin bu sozlerinin zuhuru, ancak
gaybin kazasimn muktezasidir; zira ezelde bu Mesnevi-i geriPm, ir§ad-i be-
§er igin, bir rahmet-i ilahiyye olmak uzere zuhuruna kaza-yi mubrem-i ilahi
taalluk etmistir. Fakat hakikat-i halden cahil olan suret-perestler kendi dar
nazarlanyla onu ayip goriirler, buyuruyor.
2025. S%ybm gayrini gormeyen kimse, ayb olur; gaybin ruh-i paki ne vakii ayb
goriir?
Alem-i suretde ve kendinin sifat-i nefsaniyyesinde miistagrak olan kimse,
meydan-i zuhurda hep ayip ve kusur mu§ahede eder. Bu mu§ahedesiyle ken-
disinin ayip ve kusur oldugunu isbat etmi§ olur. Zira insanin hulasasi ru'yet-
tir. Gortisu noksan olan kimse elbette hasten ayaga kadar ayip ve kusur olur;
fakat sifat-i nefsaniyyeden ve suret-perestlikten kurtulmus, ve artik kendi vii-
cudunda alem-i gaybin pak olan ruhu hakim bulunmu§ olan kimsenin naza-
nnda, kainatm hicbir ayip ve kusuru kalmaz. Zira batili da kendi dairesinde
hak goriir. Nitekim Ebu Medyen Magribi hazretleri buyurur:
"Batih kendi tavnnda inkar etme; zira o da Hakk'm zuhuratmdan bir
cuz'dur."
C $P^
AHMED AVNl KONUK
2026. Dtudavend-i kabule nishet deijil, cehul olan mahluka nishet ayij) oldu.
Alem-i suretde ayip ve kusur gorunen §eyler, kabul edici olan Hak Teala'ya
kar§i ayip ve kusur degMir; belki hakayik-i ilahiyyeden cahil olan mahluka
nisbet ile ayip ve kusur oldu. Zira suver-i e§ya, mezahir-i esma-i ilahiyyedir
ve her birinden bir ism-i ilahmin ahkam ve asan zahir olur. Mesela mu'min,
Jsm-i Hadfnin mazhandir ve ondan iman ve hayir ve hasenat sadir olur, Ve
kafir, Mudil isminin mazhandir; ondan da kufur ve §er ve seyyiat zahir olur.
Ve Hak Teala onlann iman ve kufre olan meyUlerini kabul ve ef alini halk eder.
2027. ZKiifiir dahi Didlik'a nishetle hikmettir; btze nishet ettigin vakit, kiifur
afetiir.
Kiifurun Halik'a nisbet ile hikmet olmasi budur ki: Esma-i ilahiyye Hadi ve
Mudil ve emsali gibi mutekabildir. Bunlann alem-i taayyunde zuhur-i ahkami,
hikmete musteniddir. Nitekim ayet-i kerimede *sU»C u«3 ^ j J>j^ j o^ 1 uil^ u j
(Sad, 38/27) ya'ni "Ve biz semayi ve arzi ve onlann arasindakilerini batil ola-
rak yaratmadik" buyrulur. tmdi Hakk'in kiifru kaza buyurmasi, a'yan-i sabite-
nin isti'dadina nazaran vaki' olur. Binaenaleyh kaza, Hakk'in sifat-i fiiliyye-
sindendir ve bu kazaya nza farzdir.; fakat bu kaza makzinin gayridir; makzt-
ye nza mutlaka farz degildir; zira makzf abdin fiilindendir. Binaenaleyh abde
izafe olunur §u halde kufur, kaza olmasi cihetinden Hakk'a nisbetle hikmet ve
makzi olup abde muzaf olmasi cihetinden afettir.
Bu bahis Mesnevf-i §erif in III. cildinde c— us <r j oij jf j> ^\j beyti-
nin §erhinde daha ziyade tafsil olunur. (Cild-i mezkurun 1365 numarasina
muracaat.)
2028. Sjjer hirisi yiiz dirilik ile avba mensub olsa, nebatta $op misali uzereair.
Ya'ni bizim ifrat-i askdan dolayi soyledigimiz sozlerin birisi, pek kuwetli
olarak ayipli ve kusurlu olsa, sebzevat arasmda incecik coplere benzer.
2029. lerazide her ikisini bir cekerler; zira o her ikisi cisim ve can gtbi hosdurlar.
*&$&>
GgK 3 " MESNEVM §ERIF SERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
Mesela bir okka ispanak alinsa, arasindaki copleri de beraber tartarlar; zf-
ra yenecek ispanakia, yenmiyecek olan copier yekdfgeriyle mumtezicdir; her-
kes onu ho§ goriir ve alirken i'tiraz etmezler.
2030. ^indenaleijh huyukler hunu ho§una soylemediler: ^aklerin cismi saft
[2000] ^i .i j i
canin aym vakx olan.
Ya'ni riiesa-yi tarikat ve ma'rifet "Sifat-i nefsaniyyeden temizlenmis, olan-
lann cisimleri kemal-i safvetleri sebebiyle canlannin aynidir; ve onlann §a-
hislan ruhlan ve ruhlan §ahislandir" soziinii beyhude soylemediler. Mesela
ezciimle Hz. Ciineyd-i Bagdadf (k.s.) su beyti soylediler:
"Kadehin §effafligi ve sarabm inceligi birbinne benzedi ve emir muskil ol-
du.Guya sade sarabdir ve kadeh yoktur; ve sanki side kadehdir ve sarab
yoktur. "
2031. Onlann, sozleri ve nejisleri ve naki§lan, /iep ni§ansiz muilak can cjeldi.
"Nefis"den murad, can ile ruhun hey'et-i mecmuasi; "naki§"dan murad
yalniz cisim ve suret; ve "can-i mutlak"dan murad, ayn-i Zat-i Hak'dir. Zira
onlann viicud-i abdanileri gitmi§, yerine viicud-i hakkani kaim olmu§tur. Ve
viicud-i mutlak-i Hak bi-nis,andir. Sirfen, maddeden mucerred olarak goriin-
mez; ancak kamilin viicuduyla goriiniir. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber Muh-
yiddin-i Arabi efendimiz Fususu'l-Hikem'dt Fass-i Muhammedfde beyan ve
izah buyurmu§lardir; bunu inkar edenler, hakikat-i halden gafil olanlardir.
2032. Onlart dii§man tuian can, sirf cisimdir; o iavla oyunundan ziyad"' gibi
sir} isimdir.
Ya'nf enbiya ve evliya hazaratina kar§i adavete kiyam eden ve onlan dii§-
man ittihaz eden can, sirf cisimden ibarettir; ruh-i izafi ahkamindan bf-nasibdir.
kimse tavla oyununda "ziyad" dedikleri tek ve agik pul gibi bir kuru isimdir.
G-g^cgi
Pp^ AHMED AVNI KONUK
Tavla oyununa vakif olanlarca ma'lumdur ki, her hanede birbiri ustiinde
iki pul bulunursa, o hane hasma kar§i kapahdir, Hasim o hane uzerine ken-
di pullanni koyamaz; fakat bir tek pul kalirsa, hasim kendi pullanyla o pulu
def edip yerine kendi pullanni koyar; ve bu pulun adina lisan-i Fariside "zi-
yad" ve Turkgede "agik" ta'bir ederler. Binaenaleyh evliyayi diisman adde-
denlerin viicudu da tavla oyunu sahasma benzeyen bu alemde "agik" pulla-
ra benzer; kuru bir isim ve bir suretden ibaretdirler.
2033. topraga flitti, kiilliyyen ioprak oldu. HJu tuz i$ine gitti, kulliyyen -pah
olclu.
Sirf cisim olanlar toprak igine gittiler ve kamilen topraga munkalib oldu-
lar; ve cisimleri run olan evliya-yi kiram hazarati ise, tuzlaya dii§en cism-i
uzvi gibi tertemiz oldular. Zira hayvanattan birisi tuz ma'deni igine du§iip 61-
se, miirur-i eyyam ile onun cismi tebahhur edip yekpare tuz pargasi olur; ve
onda asla taaffun ve uzviyyetden eser kalmaz, tamamiyle tuzun aym ve tuz
gibi temiz bir hale gelir.
2034. tuz ki, ondan dMuhammed emlahdir, o nemekU olan hadisden efsahclir.
"Emlah" lugatte pek ziyade melahat sahibi olana derler ve Cenab-i Pir
efendimiz tuz ma'nasina gelen "milh"den melahata intikal buyurmustardir.
"Nemek" Fariside tuz ma'nasmadir; mecazen zevk ma'nasinda isti'mal olu-
nur. Mesela "§i'n bf-nemek" "tuzsuz sjir" derler ki zevk-aver ma'nayi haiz
oimayan bir §iir demek olur. Beyt-i §erffin ma' nasi su demek olur:
"Evliya-yi kiram oyle bir tuzun igine diisup pak olmu§lardir ki, Hatem-i
enbiya Muhammed (a.s.) Efendimiz, o tuzdan emlah olmustar; ya'nf latif
ve piir-zevk olmustar. server-i alem Efendimiz, nemekli zevk-aver olan
^ j^-i u^ji j .ju-jj ^i ja ^u ui ya'm "Ben kardesjm Yusuf dan emlahim
ve Yusuf benden ecmeldir" hadfs-i §erifinde beyan buyurduklan ma'nadan
dolayi Arab'in efsahidir. Nitekim v^ ! ^^ w "Ben Arab'in en ziyade fasih
soz soyleyeniyim" buyururlar.
"Melih" ile "cemfi" arasmdaki fark budur ki, melihin guzelligi vehleten go-
ze garpmaz; dikkat ettikge tedncen anlasriir; fakat cemilin guzelligi ilk nazar-
da goze garpar.
G ^p^
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Imdi "tuzla"dan.murad viicud-i mutlak-i Hak'dir ki enbiya ve evliya ken-
di sifat-i cismaniyyelerinden fani ve ruhlannin ahkami ile bakf ve viicud-i
mutlak-i Hak'da miistagraktirlar. Binaenaleyh onlardaki melahat ve fesahat
kamilen Hakk'a raci'dir.
2035. ^u tuz onun mtrasmdan bakidir; onun varisleri seninle beraberdir; onu
isie!
Bu zevk-i melahat ve fesahat o Server-i alem Efendimiz'in mirasindan ol-
mak iizere elyevm bakidir; hatta o varisler senin ile beraberdir; sen o varisle-
rini i§tiyak-i kalbi ile taleb et!
2036. Senin oniinde oturmustur; senin oniin ise hani! Senin varlijjinin oniinde
on dii§uniicii can hani!
Ya'm o enbiyanm varisleri senin oniinde oturmu§tur. Sen oniiniin nerede
oldugunu goruyor musun?
Ya'm senin oniin, caninin oniidiir; fakat sende bu camn oniinii gorecefc
kalb gbzii var midir; senin o varligmin ve enaniyyet-i cismaniyyenin oniin-
de on dusunen ve huzur-i ma'nevfyi goren can nerededir?
2037. €ger sen kendi zatina on ve arka xannx tutarsan, cisme bafllanmi§sin Vi
candan mahrumsun.
Eger sen kendi zatinin ve hakikatinin onu ve arkasi vardir zaninda bulu
riur isen, sen onu kendi cismine kiyas etmis, olursun; ve bu halde de ma'na
dan gafil ve candan mahriim olmus, bulunursun.
2038. tStflt ve iisi f on ve arka tenin vasfidir; ciheisizlikler rusen olan camn za
tidvr.
Ten ve cisim igin taraf ve cihet vardir; fakat bir cevher-i nur-i miicerre
olan camn zati igin cihet tasawuru caiz degildir.
©
&^ AHMED AVNl KONUK
JaJ aJjS" dy? j> L$j\^ \j JaJ <ui d)L jy j\ U-5 j
2039. t5^^ n^ur-i pakinden nazan ac) id ki kisa hakish gibi zannetmiijesin.
Ya'nf kendine nur-i Hak ile nazar et; ta ki kendini cismin kisa baki§i da-
iresinde mahsur birakmis, olan kimse gibi cisimden ibaret gormiyesin.
2040. Sen ancak gam ve sadi icindesin ve hu kadar; eu adem. muhakkak ade-
[2010] t l o
mxn onu ve arkasi ham:
Senin alem-i taayyiinde ve suretdeki halin, umumiyet i'tibariyle gam ve
sadiden ibaretdir. Gah magmum ve gah mesrur olursun. Ve senin bu alem-i
cismanfdeki duygulann ancak bu kadardir; fakat kendinin haklkatine bakar-
san, bu cismin bu alemde hadis olmazdan mukaddem yok idi; mevt-i tabu ile
yine yok olur. Maahaza senin bu cismin yoktan var olmadi; zira yoktan hig-
bir §ey gikmaz; ancak vardan var oldu. Vaktaki mevt-i tabii ile bu cismin bo-
zuldu ve statin yok oldu, fakat yine ewelce iginde bulundugun varlik igine
daldin, su halde cismaniyet ve suret alemi, ademden ibaret kaldi. Ey suret-i
cismaniyyesine istinaden enaniyet da'vasmda bulunan adem! Muhakkak
ademin onu ve arkasi ve cihat-i sairesi olur mu? Eger bulabilir isen bu yok-
lugun onunii arkasini goster!
t-, »j d\j\j d\j\ d\j\j d\j\ *i c--io \j jj~» 4^— JijL jjj
2041. ^agmur cjiiniidiir, fleceye kadar yiirii! ^u yajjmurun cinsinden degildir;
^ahh'in haram cinsindendir .
"Gun"den murad, hayat-i suriyye ve dunyeviyyedir. "Yagmur"dan mu-
rad, nefehat-i ilahiyye ve fuyuzat-i rabbaniyyedir. "GeceMen murad mevt-i
tabiidir.
Ya'nf "bu hayat-i diinyeviyyede Allah Teala Hazretleri'nin nefehati ve fu-
yuzati vardir. Bu nefehat-i rabbaniyyeden mustefid olmak icjn, mevt-i tabit-
ye kadar tarik-i ma'rifetde yurii! Zira bu yagmur, hayat-i diinyeviyyeye se-
beb olan maddi yagmur cinsinden degildir; belki hayat-i ruhaniyyeye sebeb
olan Rabbu'l-alemin Hazretleri'nin alem-i ma'naya aid ataya-yi esmaiyyesi
yagmurlanmn cinsindendir.
,C $P?
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
(^
Ai§e-i Siddika'nin Hz. Mustafa (s.a.v.)den
"Bugiin yagmur yagdi ve siz kabristan tarafmda idiniz;
nicin elbisen lslanmamistir?" diye sual etmesidir
2042. tjWusiafa (a.s.) hir gun kabrisiana giiti. S^shabdan bir ki§inin cenaze
siyle beraber giiti.
2043. Topraai ontm habrine cloldurdu; o, ioyrak alhnda o ddneui did eiii.
Ya'ni Resul-i Ekrem Efendimiz o sahabiyi defn etti ve toprak altinda bi
tohum danesine mu§abih olan o zati, hayat-i berzahiyye ile diri kildi ve onui
^r UjI ^w ja j (Hadid, 57/4) ya'ni "Nerede olursaniz olun, sizin ile bera
berdir" ayet-i kenmesi mucibince maiyyet-i Hak hakkindaki ilim ve mu§ahe
desi kuvvetlendi.
OIjlT'U- jl Jul t>$£ ji I45-0 d\S\>- Oj^~»J*> JLJ\i>-j^ jA
2044. HSU afla$lar toyraija mensub olanlar cjibidirler; ellerini arzdan yukan ka\
dirmi§lardtr .
2045. Dialaik. taraftna uiiz i§aret ediyorlar; ona Kulak tut, ho§ ibaret ediuorlai
Beyt-i §erifdeki "gu§ dar an" Ankaravi nushasinda "gusdaran" tarzmd
olup, o hazret buna "o kimse ki, onun gu§u vardir" ma'nasi vermi§tir. B
niishaya gore "gu§dar" vasf-i terkibi olup "kulak tutucu" demek olur. "An
edat-i cemi'dir. Bu suretde bu terkib "kulak tutucular" ma'nasina gelir.
Ya'ni "Ey kulak tutucular, o yuz isaretde latif ibare soyluyorlar" deme
olur.
c ^^>
AHMED AVNl KONUK
Hind mishalannda ise "van ki gu§este§" suretindedir. Bunun ma'nasi da "o
kimse ki, onun kulagi vardir" demektir. Fakir ise "gus/'u isim, "dar"i emr-i ha-
zir ve "an"i ism-i i§aret olarak aldim; ve ism-i i§areti "sad i§aret" tarafina ir-
ca' ettim ve atideki ma'naya zahib oldum: "Bu agaglar, idrak s&hibi olan in-
sanlara ellerini arzdan yukan kaldirmakla, hayaM berzahiyye ve istihalat-i
miitenevvia ve ha§r u nesjr hakkinda yuz isaret ediyorlar. Ey mtidrik olan in-
san, o isarete kulak tut, onlann latif ibarat-i zahire oldugunu anlarsin."
j ] j
jjj
J jSs—* Jjl>- 1--0-J? jl JU^ *-" """"^ • j jr* 1 ^wj .
2046. r llzun el ile ve yesil dil ile, ioprajjm zamirinden sir soyliiyorlar.
Bu agaglar, i§aret suretinde, ye§il dil olan yapraklanyla, uzun el gibi olan
dallanyla topragin batimndan ve melekutundan ibarat-i zahire olmak iizere
sirlar soyliiyorlar.
<— >ljp y>r dSji * l)LwJHj AiJuS c_->U S5j) jj* j~* OUsj *>«-«-*
2047. ZKazlar axbi suya has daldirmislar, iavuslar olmuslar ve harga g&i ol-
muslar.
Ki§ mevsiminde yapraklanni, gigeklerini ve meyvelerini gizlemister ve
kazlar gibi bastanm suya daldirmi§lardir; binaenaleyh bahar mevsiminde par-
lak tiiylu tavus kusjan gibi muzeyyenatlanm izhar etmiskr ve ki§ mevsimin-
de kargalar gibi kapkara bir gall yigini haline gelmisterdir.
2048. 6|jer his onlari mahhus ettiyse, o hargalari Utah veala tavus etti.
Sj ib j jL^j jl Sj? OLi oJJj Oj* ib **?^\ OLi Ob— *j j*
2049. Uahia onlara his oliim verdi; hahardan onlari did hildi ve yaprak verdi.
Bu beyt-i §erifde, sure-i Rum'da vaki' ji!J j^jti J?h Sz aUi iL-j p J\ >ju
*j>s> Q* jr Jt 'ji j 'J£\ ^ Jdi d\ i$ r (Rum, 30/50) ya'ni imd'i Allah'in'rah-
metlnin asanna bakin ki, olumfinden sonra arzi nasil ihya etti? Iste muhak-
kak bunun gibi elbette oluleri dirilticidir ve her §eye kadirdir" ayet-i ken-
mesine isaret buyrulur.
f-/ v^ f-** ^s? c^ f^ ^j^ <y- ] ^—^ *^ ^^
2050. c/Vtunltirler derler hi: H^u nwhakkak kadwndir; ni$in hunu Ulabb-i he-
rune rabt edelim?
c ^^°
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 • *^|
Munkir-i uluhiyyet olup, her §eyi tabiata atf eden dinsizler derler: Bu ale
min mevsimleri ve her mevsimin ahkami ve asan eskiden beri boyle devan
edip gider. Bu hal tabfatin icabatidir. Bu halleri tahayyul olunan bir Rabb-
kerime baglamakda ve atf etmekte ne ma'na vardir? derler. Nitekim humaka
yi muteahhirfnden birinin manzum hezeyanlanndan bir ikisini niimune ola
rak burada zikrini munasib gordum:
Dtizme Allah'i gibi §eytam
Buda'si, Ehrimen'i Yezdan'i
Topunun hahki bir vehm-i cebm
Golgeler golgeler onlar da derin.
Bu zavalli din-i Islam'in bina-yi i'tikadi olan Allah ile §eytani da Hindli
ler'in Ehrimen'ine ve Yezdan'ina benzetmi§, hepsine birden vehim demi§. Bi
kadar ayat-i vucud iginde kendi vehm-i muzliminde mtistagrak oldugunu bi-
lememi§tir. Bu korler alayi her zamanda ve her asirda mevcud oldugundar
Cenab-i Pir-i destgir Mesnevf-i £eriHerinde bunlann silsile-i evhamini siras
du§diikge delail-i muknia iie tahrib buyuruflar.
dvu>tji j &y J-Juj^j ijs*- Jls** o Ojj^ OLiol tSjjp
2051. Diak ^Teala onlar in korlujjiine dostlann bahninda bag ve hosian bitirdi.
Ya'ni Hak Teala o mtinkir-i uluhiyyet olan humakanin korlugiine, dostla-
nnin kalbinde iman baglanni ve irfan bostanlanm bitirdi ve ye§illendirdi.
2052. Dier bir giil hi, i^eride kokucu olur, o gift, esrar-i gulden soyleuici olur.
Goniil baginda bitip, me§amm-i ruha latif kokular veren her bir rria'rifei
gulu, o ma'rifetin esranndan ruhun kulagina soyleyici olur.
2053. Onlann hokusu, miinkirlerin burnunu siirtmek i$ih, perde ytrtict olaral
alemin etrafinda hosar.
- "Ragm" topraga surtmek ve zetil etmek ma'nasinadir. "Ragm-i enf" bur-
nunu topraga surtmek demek olur. "Miinkirlerin burnunu surtmek ve onla-
nn hezeyanlanni ibtal ve kendilerini zetfl etmek igin bu dostlann ma'rifet giil-
lerinin kokulan, batil fikirlerin perdelerini yirtici oldugu halde aktar-i aleme
miintesfr olur." Nitekim Cenab-i Pir efendimizin bu ihbar-i aUleri zamammiz-
c £p*
AHMED AVNl KONUK *
da meshuddur. Elyevm Avrupa'da Mesnevi-i gerifm terciimesiyle me§gul
olan ulema giinden giine $ogaldigi gibi, Mesnevi-i £enTnushalan Hindistan
gibi kesif niifusu havi olan bir kit'ada da mecusilerin evlerine vanncaya ka-
dar munte§irdir.
2054. uMiinkirler guliin kokusundan boh bbcegi gibidirler; ydhud davulun se-
sinden dimacji zayif olan kimse gtbidir.
Ya'ni bok bocegi guliin kokusundan nasd miiteezzi olur ise, miinkirler de
enbiya ve evliya-yi kiramin irfanindan oylece miiteezzi olurlar. Yahud dima-
gi ve cumle-i asabiyyesi zayif olup davul sesinin gurultiisunden muztarib
olan hastalara benzerler.
2055. ZKendilerini rnesgul ve gark kilarlar; bu parlamadan ve §imseklen gbz
kaparlar.
Miinkirler enbiya ve evliyanin bu alem-i zahirin batinina dair olan ibzal
eyledikleri hakayik ve maarifi dinlememek igin kendilerini zevahir-i alem ile
me§gul ederler ve kendi fikirlerini bu zevahire daldinrlar. Nitekim ayet-i keri-
mede bu taife hakkinda buyrulur: "OjUIp ^ s^i ^ ^ 5 gjdi s^J-t ^ \/& o^Ju*
(Rum, 30/7) Ya'ni "Onlar hayat-i diinyadah zahiri bilirler; halbuki ohlar ahi-
retden gafildirler." Binaenaleyh onlar, enbiya ve evliyanin delail-i vazihalan-
nin parlakligina ve §im§ek gibi gakan burhanlanna akillannin gozleri dayan-
madigi ve gozleri kama§tigi igin, bu akil gdzlerini kaparlar.
* ^ — .—
2056. Qbz kaparlar; orada adz yoktur; gbz o olur ki, bir me men gore.
Miinkirler akl-i maastennm perdesi ile ruhlannin gdzlerini kaparlar; zira
akl-i maa§ mertebesinde enbiya ve evliyanin irfanini gorecekgoz yoktur. Gbz
haWkatde ancak kendi maadini ve kendinin emniyyet edebilecegi bir mahal-
li gorebilir ise, goz olur.
2057. Uaktaki ZPeygamber kabristandan avdet eiti, SvdMia iarafina gitii ve
sirdas oldu.
nsp?
MESNEVt-t SERIF §ERHi / II. CtLT • MESNEVf-1 •
ilfi ^ L$jji C— *o -1*1 (J i-j ibi J^tjj j y$ <UjwUs> pJ»g-
2058. Sidduia'nm gozii onun yiiziine dusiugii vakii, huzura geldi, onun iizeri-
ne el Koydu.
2059. Onun sarijji ve yiizu ve saci, sakali iizerine, yaKasi iizerine ve gojjsiine
ve holuna.
Ya'ni Resul-i Ekrem Efendimiz kabristandan Ai§e-i Siddika (r.a.) valide-
mizin nezdine avdet buyurduklan vakit, validemiz hazretleri, onlann sankla-
nna ve yiizlerine ve sag ve sakallanna ve yakalanna ve goguslerine ve kol-
lanna el surerek yokladi.
uUw jl JJjA *A-*l tl)ljV» C~aS <* r >\zt> ^ii!>i*« 4^- j**w d-Ai
2060. ^eygamber buyurdu Ki: Siir'aile ne any or sun? (Diz. SiMika) dedi Ki:
^ugiin huluUan yagmur geldi.
2061. (^fiagmur eserini) ialebde esvablanni anyorum; aabdir Ki, yaamur dan is-
laK gormuyorum.
2062. ( ( iPeygamher) buyurdu Ki: Hias iizerine ortiiden ne hiraKtin? (Diz. Sid-
diKa) dedi: Senin hirKam brtu yavtim.
Resul-i Ekrem Efendimiz, ba§ina tesettiir igin ortii olarak ne aldin? buyur-
dular. Validemiz hazretleri de, senin hirka-i §erffini ortii yaptim buyurdu.
2063. (^Resul-i EKrem) huyurdu Ki: By gomlegi yak olan, senin pah olan gozu-
ne UiaK leala gayb yagmurunu onun icin gosterdi.
"Ceyb" Muntehabu'I-Lugit' a gore yaka ve gogiis ma'nalanndan baska, gom-
lek ma'nasina da gelir. Burada hirkaya mecazen gdmlek ta'bir buyrulmu§tur.
****** »-NP J j-NP L$ji' C— w^A l*— jl /fij* J> jy jl C— v-wJ
2064. O yagmur bu gogiin hulutundan degildir; basKa bir bului ve basKa bir goK
vardir.
*$%&>
AHMED AVNI KONUK
<?*
! C~j . <u!p aUi a^j>-j <_£u~<» a-S^>- l!~j «**^
01^*- 0L~-1 c^L*y jl5* 0U- OjVj ji c~-lf)lw I
Hakim Senai (rahmetullahi aleyh)in beytinin tefsiridir:
"Can vilayetinde gokler vardir ki, cihanin gogune i§ buyurucudur.
Run yolunda a§agilar ve yukanlar vardir;
yuksek daglar ve denizler vardir."
2065. fjayhin ha§ka hir huluiu ve hir suyu vardir. ^a^ka hir fldgu ve giine^i
vardir.
"Alem-i gayb"dan murad, alem-i misaldir; zira ilm-i ilahide peyda olan su-
ver-i esmaiyye, cevahir-i miicerrede-i nuraniyye olarak mertebe-i ervahda ve
ondan sonra alem-i §ehadetde iktisab edecegi taayyun-i unsurfnin suret-i mi-
saliyyesi ile alem-i misale tenezzul eder. Binaenaleyh bu alem-i misal Hakim
Senai hazretlerinin beytinde oldugu iizere vilayet-i can olup, onda gokler ve
iniskr ve yokusjar ve yuksek daglar ve denizler vardir. Bu alem-i misal,
alem-i §ehadetin batini ve melekuru olup alem-i §ehadetin suretlerine bu
alemden imdad olunur. Ve Hak Teala hangi kulunun kalb goztinu acarsa, o
kimse bu alemin ahvalini gbriir; ve ba'zi kimselerin alem-i ru'yada, dimyada
vaki' olacak hadisaU gormeleri bu alemdendir.
JbJu>- ji>- ja ^ ^j 0L5U juju OU?U^ j *£ V! jTjuU
2066. O, ancak haslara zahir olarak flelir; hakiler halk-i cedidden lehs i$indedir.
Bu beyt-i §enfde sure-i Kaf da olan jwi JU 'j* Jl ^ '^ jj Jj'vi jlii, uJii
(Kaf, 50/15) ya'ni "Halk-i ewel ile bize'acz ve yo'rgunlufc mu geldi; belki on-
lar halk-i cedidden lebs igindedirler."
Bu ayet-i kerime ba'si ve ha§r u ne§ri inkar eden kimselere kar§idir ve te-
ceddud-i emsale isaretdir; ve teceddiid-i emsal hakkmda yukanda 1 1 70 nu-
cse^j
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
marali beyitte izahat-i kafiye gecmi§ idi. Ya'nf bu alem-i §ehadetin hey'et-i
mecmuasi, Hakk'm her an-i gayr-i miinkasim iginde vaki' olan tecelliyati ile
mevcud ve ma'dum olmaktadir. Ma'dum olmak, mevt ve kiyametdir; ve tek-
rar mevcud olmak, ba's ve ha§r u nesj halidir. Fakat bu icad ve i'dam, ihti-
zazat-i elektrikiyye ile sabit olan sur'at-i §edide dairesinde vaki' oldugundan,
asla afakda ve enrusde hissolunamaz. Ve e§ya sabit bir halde zannolunur.
Bunu ancak kendi nefsindeki icad ve i'dama vakif olan havass-i evliya go-
riir; ve bu hal ancak onlara zahir olur. Onlardan ba§kalan esjayi sabit zan-
nettiklerinden, bu halk-i cedfdden §ubhe ve zan igindedirler.
Bu beytin, yukanki beyte cihet-i merbutiyyeti budur ki: Alem-i misal,
alem-i §ehadetin batinidir. Binaenaleyh bu teceddiid-i emsal, icU ve dish va-
ki' oldugundan, her an-i munkasimda alem-i misaldan, alem-i §ehadete olan
imdad-i batim dahi beraberce vaki' olur. Zira bilcumle meratib-i viicud
Hakk'mdir; ve celali ve cemalf olan bilcumle tecelliyat-i esmaiyye dahi
Hakk'mdir.
2067. Server delikten dolayx yagmur vardir; -pejmurdelihten dolayi yagmur
vardir.
Gerek suretde ve gerek ma'nada, tecelliyat-i cemaliyye ve latiflyyenin fca-
bi olan yagmur vardir ki, hayat-i surf ve ma'nevf bans, eder ve mevcudata
besler. Ve keza tecelliyat-i celaliyye ve kahriyyenin icabi olan yagmur vardir
ki, letafet ve taravet-i ma'neviyye ve suriyyeyi harab eder.
2068. nZaharlann yagmurunun niami $ok actb&ir; sonbahann yagmuru baga
svtma gibidir.
2069. O baharlar onu naz ile terbiye eder; ve bu hazana mensvib olan, onu na-
hos ve sari yapar.
baharlann yagmuru, bagi naz ile terbiye edip yemyesjl yapar ve bu son-
bahara mensub olan yagmur ise o bagin manzarasini cjrkin yapar ve yesjl-
liklerini sarartir.
©
AHMED AVNl KONUK
»— ;Uj kJmjj** j Ota OjUj j> w-jbil j $\j j Uj-j- ^^^j*
2070. oo^ugu ve riizfliin ve fliine§i hoylece tefdvut uzere fad ve vpin uainu hull
Alem-i §ehadetdeki muessiratm boyle yekdigerinden baska baska oldugunu
bilirsen, ipin ucunu bulursun; ztra bunlar sana esma ve sifaM ilahiyyeden haber
verir; ve bundan keseratin hikmet-i viicudunu anlarsiti; ve esmamn musemma-
si ve sifatin mevsufu bir oldugunu bilip, bu keserat iginde vahdeti gorurstin.
2071. fiayhda da, ziyanda ve fautede; ve me$ahkatde ve husranda hoyle hu en-
va vardir.
Alem-i §ehadetde boyle muhtelif muessirat olunca, onun batini olan alem-i
gayb-i misalide de boyle tiiriu turlu rmiessirat-i mutekabile olmak tabudir.
j\j *j~* <jj j\ Ojjj oU- j J^ j^ jL^ Jlj Jwil JUI ^ j,jl
2072. iJTtbdahn nefesi o hahardan olur; aomilde ve canda ondan ye$illik hiier.
"AbdaT sifat-i be§eriyyesini sifat-i ilahiyyeye ve viicud-i abdanfsini vii-
cud-i hakkaniye tebdfl eden evliyaya derler. Ya'nf bu evliya-yi Hakk'in mii-
essir olan nefesleri, alem-i gaybin bahanndandir; ve onlann enfas-i mubare-
kelerinden goniillerde ve canlarda ulum-i ledunniyye gicekleri ve maarif-i ila-
hiyye yesUlikleri nesv u nema bulur.
2073. Sahara mensvb yagmurun aijaca olan fiili, ehl-i saadele onlann nefesle-
rinden gelir,
Bahar-i suriye mensub olan yagmurun fiili, surf agaclan yesUlendirmek ve
onlara hayat ve taravet vermektir. Ehl-i saadet olan kimsenin kalbine ve ca-
nina da hayat ve taravet-i ma'neviyye, evliya-yi Hakk'in nefeslerinden gelir.
Bu beytin misra'-i sanisi Hind niishalannda "der nik-baht" yerine "ey nik-
baht" yazilmisur. Bu nushaya gore ma'na :" Ey saadetli kimse, bahara men-
sub olan yagmurun fiili, agaca, onlann enfasmdan gelir" demek olur.
Bu suretle "bahar"dan murad, alem-i gaybin bahan ve "agag"dan mu-
rad viicud-i be§er; ve "yagmur"dan murad dahi alem-i gaybin yagmuru
olur. Fakat Ankaravi niishasi, alem-i suret ve ma'nayi cami' oldugundan
mureccahdir.
MESNEVM SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2074. 6jer bir mekanda kuru agac olursa, kusuru o can arhrici riizgardan bilme!
Eger alem-i suretde bir yerde kuru bir agag olursa, kusur, hayat-bahs, olan
ruzgann te'sirinden degildir; belki agacm esasinda ve biinyesinde olan bo-
zuklugundandir. Bunun gibi, irfandan bi-nasib kalan salik hakkinda da ku-
sur evliyanin enfas-i mixbarekesinde degil, belki o salikin isti'dadindadir.
2075, ZRiizgar kendi isini ydvh ve esii; o himse hi, bir can tuttu, onu cant iize-
rine kabul eiii.
Bahar-i surf ve riizgannin vazifesi esmek ve nebatata da nesv ii nema
vermektir. Nitekim ayet-i kerimede ^{j^iji lL^i '_, (Hicr, 15/22) ya'nf "Biz
nebata ve hayvanata telkih-i hayat edici olan riizgan gonderdik" buyrulur.
lmdi telkihi kabule miistaid olan nebat ve hayvan, ondan istifade etti ve
nesv ii nema buldu; miistaid olmayanlar kurudu ve oldii. Bunun gibi evli-
yanin nefehati ve enfas-i mubarekeleri[ni] daima uss u kabule miistaid
olanlann gonulleri ve canlan, onlann feyizlerini kapar ve onlardan hayat ve
ne§v ii nema bulur.
(^
Bu "ilkbahann sogugunu ganimet addedin; zira agacknmza
ne yaparsa, bedenlerinize de onu yapar; ve sonbaharin sogugundan
kacinin; zira agaglarimza ne yaparsa, bedenlerinize de onu yapar"
hadfs-i §enfinin ma'nasi beyamndadir.
2076. O^eygamber buyurdu hi: By yaran, bahann sogugundan ieninizi asla bri-
meyinl
G £p 3
AHMED AVNl KONUK
2077. ,Ztra haharlar agaclara yaptitjtni, sizin canimza yapar.
2078. Jakat sonbahann soguklugundan kaciniz; zira asmalann haijina yapti-
ijini yapar.
2079. O^auiier timu zahire gotiirmusler, o surel iizerine de kanaat eimislerdir,
Bu hadis-i §eiffin ravileri, ma'na-yi zahirini alip onunla iktifa etmister,
ma'na-yi batinfsinden gafil olmustardir.
2080. O fai/e candan hi-haber oldular; dajjt gormii§, daijdaki ma'deni gbrmemistir,
Bu hadis-i §erifin zahirini ve dismi goriip, batinim ve igini gormeyenler,
dagin zahirini goriip icjndeki ma'deni gbrmeyenlere benzer.
C-^Uj j C-^jI^j (jjP 0U- J Jap C~JjA j ^^ lwlj>- zy d\y>- d\
2081. O sonbahar Zh-akk'in indinde nejis ve hevadir; akil ve can, ilkbahann
ve bakamn aynidu.
Ya'ni ind-i Hak'da ve ehl-i hakikat nezdinde hazan, nefsin ve heva-yi
nefsin galebesinden ibaretdir ve bu galebe insandaki idrakat-i ruhaniyyeyi
izale eder; ve insam Hak'dan uzaklastinr. Ve heva-yi nefisden hall olan akil
ve can, idrakat-i ruhaniyyeyi haiz oldugundan ayn-i bahardir. Bunun igin
urefa derler ki: Nefis diri oldukga goniil oludiir ve goniil dirildigi vakit de ne-
fis oliir. (Hz. Imdadullah §erhinden.)
Olf>- j JJ\ y>*j i JJ^\ y^ Olf» j* ijjy>r C— «iip \J j*
2082. <jMunahkak gizlide senin vein bir akl-t ciizT vardir; cihanda bir akh ka-
mil olani ara!
Ey salik, insan olman i'tibariyle muhakkak senin vucudunda mestur ve giz-
li bir akl-i ciiz'f vardir ki, sen onunla umur-i maasmi ve muamelat-i diinyeviy-
yeni idare edersin; fakat bunun fevkmde olan umur-i gaybiyyeni idrak edemez-
C £P?
&^ MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESN2VM •
sin. l§te bu akk cuz'i ile teemmul et ki, bu umur-i gaybiyyeyi idrak icjn, bu ak-
lin derecesini yiikseltmek ve iktisab-i terakki igin de bir akli kemale gelmis, ola-
ni bulup rehber ittihaz etmek lazimdir. Binaenaleyh bu akli kamil olam ara!
*j* J* !>j* ir* J ¥ J^ >j* J^ J 1 cX J ] y Jj*
2083. Senin cuziin, onun kiilliinden kiilli olsun; akl-t kill, nefis iizerinde bir
zincir gibi olsun.
Senin akl-i ciiz'in, o kamilin akl-i kiillisi tahtinda terbiye olunmak sure-
tiyle kiilli olsun ve onun akl-i kiillisi, senin sifat-i nefsaniyyenin iizerinde bir
demir-bend ve zincir gibi olarak, onu serbest birakmasin.
2084. Oiulliin tiUzu, onun hiiUiinden zahir olur; akhn sarhoslugu sardbdan ol-
dugu gibi.
AM §arabin te'sirinden nasil sarho§ olursa, akl-i ciiz'i dahi, akl-i kiilliin
te'sfri altinda oylece zebun olur ve onun haliyle hallenir.
2085. Dmdi te'vil ile bu olur hi, enfas-i -pah, bahar ve yapragm ve asmantn na-
uah gtbidir.
Zikr olunan hadis-i §erifin te'vil ile olan ma'na-yi batinfsi budur ki: Enfas-i
mukaddese4 enbiya ve evliya ilkbahar gibidir; onlann bahar riizgan gibi olan
nefesleri goniillerin bagina estigi vakit, orada sebeb-i hayat-i ma'nevi olur.
2086. Svliydmn uumusak ve sert sbzlerinden tenini ortme; zira dvnin icin za-
hirdir.
Miir§id-i kamilin aci ve miilayim sozlerini nazar-i i'tibare al; o sozleri isft-
nlemek igin ortunme; zira onun sozleri, senin dinine yardimcidir ve saadet-i
ebediyyene hadimdir.
2087. Sicak soulesin, soguk spylesin hos tui! Ta hi stcaklan ve sogukian ve ce-
hennemden st^rauasvn.
C <£P?
AHMED AVNl KONUK
Mur§id-i kamil, ister senin tab'ina mulayim ve ister gayr-i mulayim soz
soylemis. olsun, sen onlann ikisini de bir ma'nada goriip ho§ tut. Zira onun
bunlardan kasdi seni kamil kilmaktir. Eger boyle yaparsan, sicagi ve sogugu
ve aci ve tatliyi tefrik eden ve cehennem tabiatinda olan nefisden kurtulursun.
2088. Oram sogugu ve sicagi diriliain nev-hahandu; ve sidh ve yakinin ve hvd-
luffun mayesidir.
<JL~»\ «JjlS 1 Ji j>sj jt^jZr (jjj <*1~ *\ aJL!j l$JL>- Jls**o J^p <-^j
2089. 2*ua ki canlarin hosiant, ondan dirilmi$tir; goniil denizi hu cevherlerden
dolmu§tur.
Canlarin bostam, onlann bu aci ve tath sozleriyle hayat-i ma'nevi bulmus,
ve goniil denizi de, onlann beyan buyurduklan ulum-i ledunniyye ve maarif-i
ilahiyye cevherleriyle dolmu§tur.
2090. Gger gonfil hagindan hir hdal eksik olursa, akdin gonliinde binlerce gam
olur.
"Hilar kelimesinin mliteaddid ma'nalan vardir; burada, iki §ey arasinda-
ki arahk ve fasila ve zaman ve vakit ma'nalannadir.
Ya'nf evliyanin hayat-i ma'neviyye veren nefhalannda ve kudsf nefesle-
rinde biraz fasila olsa ve biraz zaman eksik olsa ve goniil bagina esmese, sa-
lik-i akilin gonlii binlerce gam ve kabz ve sikinu duyar.
<**
A^ j AjIp <JLJ1 { J^a> ^Jk*+* Cjj^>- jl -uioU- Jlj~- ^Ssp
Hz. Mustafa (s.a.v.)e Hz. Ais.e'niri diger suali
2091 . Suldika dedi ki: By vutudun zubdesi,huflunku yagmurun hikmeii ne idi?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
\ijS Jap j £~*x>_x$i ^ L; zji c^>-j (j LfJljU j jA
2092. 'TZu, rahmet yajjmwlanndan nu idi, yahud iehdid ve ZKtbriya mn adli
i$in midir?
Benim bu gordugiim alem-i gaybin yagmuru, kullara lutuf ve rahmet mi
getirdi, yoksa kullann ma'sryetlerine ve serkesUklerine kar§i, adil-i Kibriya
olan Hak Teala Hazretleri'nden bir kahir ve ceza mi getirdi?
2093. ^u, o hahariyatin lutfundan mi idi; yahud afetler ile dolu olan bir ha~
zandan mi idi?
Bu gayb yagmuru, bahar-i ma'nevfye mensub olan eltaf-i ilahiyyeden mi,
yoksa kahirlar ve azablar ile dolu olan hazan-i ma'neviden mi idi?
2094. ^uyurdu hi: llu, musibetden ademin iab'i iizerinde olan gamin ieskini
igindir.
Ya'm bu gayb yagmurunun niizulii, senin sordugun her iki sebebden
ba§ka bir sebebe mebnidir. yagmur, bu dar-i diinyanin kiyami igindir ve
diinyanin nizami kaim oldukga taayyiin-i unsurf sahibi olan insan bu in-
tizamdan ve kendi hayatimn devammdan miin§erih oiur ve oliim garni gi-
der. Zira nizam-i alemin fesadi ve oliim tab'-i ademe musibetdir. Mesela
pek fazla sicak veya pek fazla soguk ve oliim, tab'-i be§er igin musibetdir
ve bu musfbetler goniillere gam verir. l§te bu yagmur diinyanin muhafa-
za-i intizami igin oldugundan dunyaya rahmetdir. Ve bunun netfcesi ola-
rak bu musibetler yiiziinden tab'-i be§er iizerindeki gamin teskfni igindir.
Fakat diinyanin kiyami, iki taife hakkinda ba§ka ba§ka netfceler verir.
Arif-i esrar olan kalbler hakkinda da rahmet oldugu igin, bahar yagmuru
addedilse caizdir. Ve avam hakkinda gaflet getirdigi ve hirsi artirdigi igin
muzirdir,- zira huzuzat-i nefsaniyyenin kesbine sebebdir. Bu cihetden son-
bahar yagmuru derlerse yine caizdir. Maahaza bu gayb yagmurunun inza-
linden garaz ne tehdid-i ilahidir ve ne de kalblere ifaza-i kemaldir; belki
diinyanin kiyami igindir ve halka musibet-i mevtden hasil olacak garni
unutdurmak igindir.
G 3^
AHMED AVNI KONUK
^S j a;>\x j> Jij* ^ ^\(j XU jJ\ d\j f
2095. Bger adem o ate§ iizerinde kala idi, cok harablik ve noksanlik vaki' olurdu.
Eger adem biiyiik kiyamet olan diinyamn bozulmasini ve kiicuk kiyamet
olan kendisinin olumiinii dii§iinse ve daima o musibetlerin ate§-i garni iizerinde
kalsa idi, alem asla ma'mur olmaz ve cok harabhklar ve noksan zahir olur idi.
Olo^ jl <JSZ> Ojj-J \%~Pj>- OUj jjj\ (jXt> d\j.j dlpr ^i\
2096. ^u cihan derhal viran olurdu; ddemlerden htrslar di§an giderdi.
Musibet-i kiyamet ve musibet-i mevt garni ademde daim olsa, kimse ale-
mi ma'mur etmege iltifat etmezdi; ve kar ve kesbe ve ticarete sebeb olan hirs,
ademlerin gonullerinden gikardi.
2097. 6y can, hu alemin diregi gafletdir. <S%uihlih hu cihan vein afetdir.
Gaflet odur ki, avakib-i umuru dii§unmek istemeyip diinyamn ma'muriy-
yetine hasr-i himmet etmek ve ki§i ya§adigt kadar, nefsinin huzuzatmdan
me§ru' ve gayr-i me§ru' istifadeye kanaat eylemek ve her husiisda ancak
nefsini du§iinmek ve tamamiyle Hak'dan gafil olmaktir. Bu taife hem Allah
indinde ve hem de nas indinde mezmum ve cem'iyyeM be§eriyye igin muzir-
dir. Bunlar "hodbirT dedikleri adamlardir. ljJi c~.> ft u^i ^ Ya'ni "Eger ah-
maklar olmasa idi, diinya harab olurdu" hadfs-i §enfi bu taife hakkindadir.
Ayiklik odur ki, avakib-i umura vakif ve Hak'dan agah olmakla beraber,
hayat-i be§ere lazim olan umur-i dunyeviyyeye de sa'y etmektir. Nitekim
JJijTi o^ C* ^ j Sji I*w£ ^ JU-j (Nur, 24/37) ya'ni "Rical vardir ki, onlan ti-
caret ve ah§ veri§ Allah'in zikrinden me§gul etmez" ayet-i kerimesi bu taife
hakkindadir,
Ve Cenab-i Pir yukanda 997 numarah beyitte j>\*i j o^ j»Ip u^ ji to c-^-
^ j j ^j> j °> 3 ya'ni "Diinya nedir, Hak'dan gafil olmaktir; yoksa kuma§ ve
giimu§ ve evlad ve kadin degildir" buyurmu§ idi. Bu sinif insanlar hem Allah
indinde ve hem de halk indinde makbuldur; zira Hak'dan gafil olmadiklann-
dan mesaf-i diinyeviyyelerinde muhitlerine kar§i adl ve insaf dairesinde mu-
amele ederler; ve bunlar yalruz nefislerini du§unmediklerinden bunlara "hak-
bin" derler. Binaenaleyh bu taifenin vucudlan cem'iyyet-i be§eriyye igin na-
fi'dir ve nazarlannda diinyamn higbir kiymeti yoktur.
G $%&
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2098. Sfyyikhk o cikandandir; ve o gdltb cjeldifli vakit bu cihan al$ak olur.
Ayikhk o ruhaniyet alemindendir; ve o alemin hukmii galebe ettigi vakit,
nazarda bu cihanin hal ve §am algak ve ehemmiyetsiz kalir.
2099. JAyiklik giines ve hirs buzdur. i5%yihlih su, bu diem hirdir.
Buzu giines, erittigi gibi, diinya hirsini da ayikhk eritir; ve keza su kiri ve pis-
ligi temizledigi gibi, ayikhk da goniillerde bu aleme olan alaka kirlerini temizler.
2100. O cihandan az ieressuh erisir: id hi cihdnda hirs ve hased halhmiua.
[2069] V
Ankaravi niishasmda "ta nehized" yerine "ta negurred" vaki' olmustar.
Fakir, Hind nushalanni atideki beytin ma'nasina daha muvafik buldum.
Ya'ni "0 alem-i gaybdan bu alem-i §ehadete ayiklik az sizar; ta ki dunyantn
ma'muriyyetine sebeb olan hirs ve hased gibi sifat-i nefsaniyye busbutun
kalkmasin. Eger cok sizarsa, her ferdin artik diinya umuruna alakalan kal-
maz ve nizam-i alem bozulur. Bu da hikmet-i ilahiyyeye miinarT bir hal olur;
zira diinyaya ehl-i diinya da lazimdir."
Ankaravi niishasina gore de ma'na soyle olur: "Ayikhk o cihandan az si-
zar, ta ki cihanda hirs ve hased sjddetli bagirmiya." Zira hirs ve hased, §id-
detli olursa, beni ademe gaflet galebe eder ve tamamiyle diinya umuruna
me§gul kilardi; fakat ewelki ma'na daha miiraccahdir.
<— «£■ <i jW^' <jij* -^<-* jA iJ < -r^f' J ^^^r T~*£ T^'J J*
2101. €jjer gaybdan -peh coh sizarsa, bu dlemde ne hiiner halir; ne de aybl
Alem-i gaybdan ayiklik pek cok sizarsa, yekdfgerine zid ve mukabil olan
esma-i ilahiyye ahkami kalkar ve o vakit dunyada ne hiiner ve ma'rifet ka-
lir, ne de ayip! Ya'ni ne hasenat ve ne de seyyiat kalir; binaenaleyh diinya-
run hiikmii kalkip ahval-i ahirete miibeddel olmu§ olur.
2102. ISunun haddi yokiur; Midd iarafina yiiru; yine calaici adamm htssasi ia-
rafina yurul
AHMED AVNl KONUK
Bu esrar-i ilahiyyenin nihayeti yoktur; kissanin bidayetine rucu' edip gal-
gicinin kissasim beyan et!
<**
ihtiyar ^algici kissasirun bakiyyesi ye onun hulasasmin beyani
2103. HZir mutnb hi cihan ondan piir-tarab oldu, onun sadasindan haualat-i
aabe hitmi§ idi.
Bu oyle bir muganni idi ki, her dinleyen, sesinden ve nagmelerinden mest
olur ve onlardan acflb haller zuhur eder idi.
2104. Onun nevdstndan can ku§u ucucu olurdu ve onun sadasindan gonlun ah-
\x hay ran olurdu.
^ jf <^i y^ jl J^W- j\i j-s. j-j j j Is jjj xtl ^ Oj^-
2105. uahtahi zaman aeldi ve ihtiyar oldu, onun caninin doaani aczden sivri-
sinek tutucu oldu.
Ya'nf gengliginde gok kazanan bu calgici, ihtiyar olunca pek az bir §ey ka-
zanmaga ba§ladi.
2106. Onun arfcasi kup strft ^tfci hambur, haslari gbz uzerine paldum gibi olmustu.
Ya'nf ihtiyarligindan mutnbm beli bukulmu§ ve ka§lan uzayip gozlerinin
uzerine dogru inmi§; ve hayvan paldumuna donmu§ idi.
2107. Onun can arhrici latif sadasi cirhin olmustu ve himsenin indinde htchir
seye dejjmez idi.
©
MESNEVt-1 §ER?F §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
"Be-la§"da "ba" edat-i mefulun-ileyh; "las/\ ia §ey"in muhaffefidir; "hig-
bir §eye" demek olur. Ya'nf sadasi ihtiyarliktan girkinlesmi§ oldugu igin, hig-
bir kimsenin indinde kiymeti kalmamis. idi.
2108. Jciihrenin reski gelmis olan hu neva, hir ihtiyar esegin sadasi g'vhi olmus
idi.
"Ziihre" seb'a-i seyyareden birisinin adidir; ilm-i niicuma gore her bir sey-
yarenin bir ruhaniyyeti olup ehl-i arz uzerinde muessirdir. Ve Zuhre'nin ru-
haniyyeti, ehl-i zevk ve tarab ve musiki erbabi ile miinasebetdardir. Nitekim
Cenab-i Pir Divan-i /CeM-lerindeki su misra'da bu ma'naya isaret buyururlar:
^ Ls\y jjj ij»j ^ v > (*:> cr* Ya'nf "Ben tarabim, tarab da benim; Ziihre be-
nim nagmelerimi galar." Ve keza bu beyt-i §erifde de ayni ma'naya isareten
buyururlar ki:" Ziihrenin hased ettigi o mutnbin nagmeleri artik, bir ihtiyar
e§egin anirmasi gibi olmu§ idi.
2109. <J\iuhahkah hangi hosdur hi, o nahos olmadi; yahui hangi iavandu hi o
doseme olmadi.
2110. Sudurda olan azizlerin sadasindan gayri hi, onlann nejeshrinin aksin-
den nefli-i sur olur.
Bu alemde giizel ve latif olan her bir §eyin sonu fesada vanp girkin olur.Bu
kaideden miistesna olan ancak evliya-yi Hakk'in enfas-i miibarekeleridir. Ve
onlann makamlan mertebe-i insaniyyenin en ba§indadir; onlann kelamlan
ve enfas-i mukaddeseleri muriir-i zaman ile bozulmaz ve girkinle§mez. Onla-
nn kelam-i alilerinin kalblere olan te'sirinden, hayvaniyyet mertebesinde ka-
lan insanlann ruh-i izafilerine nefh-i sur vaki' olur. Binaenaleyh olii bir hal-
de iken dirilirler.
2111. ^Deruna mensubdur hi, derunlar ondan mestdir; hir yohtur hi, hizim var-
lihlanmiz ondan vardxr.
<^3g>
AHMED AVNt KONUK
azizlerin kelami ve enfasi ebtan-i butun olan Hakk'a mensubdur ki, Hak
taliblerinin batinlan, o kelamlardan ve o nefeslerden sarho§ olurlar; zira o
azizler vucud-i mecaziden yok olup, vticud-i hakkani ile baki olmu§lardir; ve
bizim ma'nevi varhklanmiz, ondan vardir; zira azizan, mertebe-i hayvaniy-
yetde kalan insanlan nefehat-i kudsiyyeleriyie diriltirler ve onlara ma'nevi
varlik bah§ ederler.
2112. 0, fikrin ve her dvazin kehruhdsidir . ilhamin ve vahyin ve sirnn lez-
zetidir.
Ya'ni Hakk'in mukarreblerinin batini, her fikri ve her avazi, kehriiba gibi
makbuliyyete cezb eder ve ilham ve vahy-i ilahinin ve esrar-i rabbaniyyenin
lezzetiyle mutelezzizdir.
2113. HJaktaki muinb ziydde ihtiydr ve zayif oldii kazancsizliktan, incecik hir
pideye muhia$ oldu.
2114. ^De^i: 61/ Diuda harm pok omitr ve muhlet verdin; hir alyaga hituflar ettin.
2115. ^eimis serve ma'siyeie say ettim; hir gun henden aiant geri tutmadin.
f I jj OlT fj y j# JL>r ft y dl^A jjy\ S f C-w
2116. Hiufliin kazancim yoktur; senin misafirinim; galgtyi senin icin $alarvm;
zira hen seninim.
2117. Qalgvyi yukan kaldirdi; i^Allah isieyici oldugu halde, ah diyerek CMedi-
ne-i CNiunevvere kahrisiam tarafina giiii.
2118. ^edi ki: Uiak'dan ibrisim-haha isterim; zira o, lutuj ile kalplan kabul
eder.
*$$&
MESNEVf-l §ERtF §ERHt / II. CtLT • MESNEVI-1 •
"lbri§im-baha" saz telinin ciiz'i bir semeni demek olup, az bir sey ma'na-
sinadir.
Ya'nf mutnb dedi ki: Ben galdigim kiymetsiz calgima mukabil Hak'dan
cuz'l bir §ey isterim. Zira Hak Teaia lutuf ve ihsaruyla kalplan ve kiymetsiz
§eyleri kabul eder.
■^ <Jjj^ y. J >/ uA ^A- ^ s* &i£ j j\~~j i j <!&$■
2119. Qok ceng caldi ve ajjlvyarak ba§ koydu; cengi yashk yaph ve bir kabir iis-
tiine dii$tii, (yath.)
c~~*j j s£ Uj \j Js^ j Jus* c^-j u ~>- j\ 0U- jyi Jo^ v^
2120. Orm ui/r,u fcapfi; can ku^u. hapisten kurtuldu. Qalgtyi ve calgwdtqi birak-
h ve stcradi.
galgiyi yastik yapip kabir iizerine yatar yatmaz, onu uyku kapti ve o>i
r yji £\ "Uyku olumun kardesMir" hadis-i §erffi mucibince, caYunin ku§u, bu
uyku sebebiyle tenin habsinden kurtuldu ve o hal icjnde calgiyi ve galgicihgi
terk etti ve cam baska bir aleme sicradi.
2121. <Saj bir alemde ve can sakrasinda, ienden ve dunyanin me$akkatinden
azad oldu.
•2122. Onuu cam ma-cera ieganni edici idi; $oyle ki, ejjer beni burada biraksa-
lar idi;
j\j «W ^ i j\ J >^ jA c-~* jl^ j £1. jiji ^Us- ^ ^y-
2123. I^u fcajj ve ka/iar i$inde bu sahra-yi gayb lalezarimn sarho§u olarak ca-
nim ho§ olurdu.
2124. uiajiatsiz ve ayaksiz sefer eder dim; dudaksiz ve di§siz §eker yer idim.
2125. \Dimagm zikir ve fikre mensvib olan rentinden faria olarak, cerhin sa-
kinleriyle laitfe ederdim.
cgvcp
AHMED AVNl KONUK
"Sakinan-i gerh"den murad, alem-i illiyyfne uruc etmis. olan ervah-i aliye
ile melaike-i kiramdir. "Zikr ii fikrf'deki "ya" nisbet igindir. Ya'nf alem-i un-
suriyyat olan dunyada, zikir ve fikir tern mutlaka dimagi yormak lazimdir,
halbuki alem-i ruhaniyyetin ve bu can sahrasirun hali acibdir. Ucmak igin ka-
nada ve yuriimek igin ayaga ve bir §ey yemek igin dudaga ve di§e ihtiyag
yoktur. Bunun gibi, zikir ve fikir igin de dimaga ve dimagi yormaga liizum
yoktur. Ne olurdu beni, bu alem-i saf iginde biraka idiler de, ervah-i aliye ile
ve melaike ile bu aleme mahsus latifeler ede idim.
Lf*^ <y J^ <J *^j J ^jj <y^V J>\* <^ r^r
2126. fjozii h(Ujlanmi$ olarah hir alem gore idim; fliilii ve fesle^cni elsiz fopta-
ya idim.
Unsuriyat aleminde muhtag oldugum gozum kapanmis. oldugu halde, bir
alem-i saff gore idim ve o alemin giillerini ve gigeklerini, ele muhtag olmak-
sizin derip toplaya idim.
2127. nZal denizine batmi§ su husu, sarab ve mugiesel olan gesmc-i Eyyubt
Cenab-i Pir efendimiz bu beyt-i §erffde galgicinin halini tasvfr buyururlar.
Ya'nf "Mutribin uyku halinde sahra-yi cana giden ruhu, guya bal denizine
batmis, olan bir su kusu idi; ve can alemi dahi mariz olan Eyyub (a.s.)a ih-
san olundugu "j> j IjC J-^ & 'd^j. 'j^J (Sad, 38/42) ya'nf " Ayagin ile ye-
re vur, i§te bu, sank yikanacak've'igilecek soguk sudur" ayet-i kenmesinde
beyan buyurulan pinar idi.
Bu beyt-i §erffde mutribin ruhu su kusuna; ve ilel-i nefsaniyye ile ma'lul
olmasi hasebiyle de emraz-i maddiyye ile ma'lul olan Eyyub (a.s.)a; ve sah-
ra-yi can, kemal-i lezzeti ve letafeti hasebiyle, bal deryasma ve ruhu emraz-i
nefsaniyyeden mutahhar kilmasi cihetiyle de Eyyub (a.s.)in pinanna tesbih
buyrulmustar.
2128. %Xra onda Eyyub, ayakian basa Kadar, marazlardan mir-i sarh awi pah
oldu.
pinarda Eyyub (a.s.) yikandi ve sudan igti; emraz-i cismaniyyesinden,
bastan ayaga kadar gune§ gibi parlak ve tertemiz oldu.
<^g>
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1
2129. Eger uviesnevi hadmde cerh gtbi olaydt, ona, ondan yansinin bir parca-
51 sigmazdi.
Eger bu Mesnevi-i §erif in hacm-i sunsi fezada manzume-i §emsiyyemi-
zin kapladigi mahal kadar geni§ olsa idi, ona bu alem-i ervahm tafsilati hak-
kmdaki beyanattan nisfinin bir pargasi bile sigmaz idi.
t \^ t ^\j^^j\^
£-ly ^ OU-xl j Jyj JlS"
2130. xXra o cok fleni§ olan yer ve go\, darlujindan gdnlnmii pare pare etti,
Alem-i suretten olan yerin ve gogun darligi, alem-i ma'naya muteveccih
olan kalbimi sikti ve iz'ac etti.
2131. nZana uyku i$inde gorunen bu bir cihan, acihligi vcinde kanadimi ach.
Cismaniyet bagi ile baglanmi§ olan aklimi ve ruhumu kemal-i viis'atinden
dolayi bu cihan-i ma'nevi, serbest bir hale getirdi.
Cenab-i Pfr, bu beyt-i §erffi mutribin lisanindan soylerler.
ijjo l>ml f.4&J- cJo ^S j*
(_5Jj Ijlj j\ jtjhij j jl^~ jT
2132. O cihan ve onun yolu eger zahir olaydt, az kimse bir lahza burada
olurdu.
Eger o alem-i ervah ve onun yolu bu alem-i dunyada kalblere zahir olay-
di, adedleri pek az mikdara balig olacak olan korler bu dunyada biraz kalmak
isterler idi; gorenler derhal hayat-i dunyeviyyeden bir an evvel kurtulmak ga-
resini ararlar idi.
2133. Bmir geldi hi, haytr tami olma! CMddemki ayacjmdan diken cikii, git!
Mutribin ruhuna emir geldi ki: Hayir, bu alemde kalmaga tama' etme; ma-
demki mazhar-i inayet oldun ve ruhunun ayagina batmi§ olan sifat-i nefsa-
niyye dikenleri giku, artik mevt-i tabii zamanma kadar hayat-i dimyeviyye-
ye rucu' et! Ayagindan bu diken cikmi§ oldugu igin, mevt-i tabffden sonra se-
nin bu aleme gelmen pek kolay olur.
G $^>
AHMED AVNl KONUK
2134. Onun cant orada, onuil rahmet ve ihsdn fezasinda mola mola vuruyor-
du.
"Moli moli" tevakkuf, tevakkuf demektir. Nitekim hamaliar bu lafzi "mo-
la" suretinde ahp, agir yuk altinda yoruiduklan igin r esna-yi rahda yuklerini
bir yiiksek ta§ iizerine koyup tevakkuf ederek dinlenirler, ve ta§lara "mola
ta§i" derler. iste bunun gibi, mutribin cam da cism-i unsunnin yukii altmda
yorgun bulundugu icm, can sahrasinda ve Hak Teala'mn rahmet ve ih-
sari meydarunda "mola, mola!" na'rasini vurur idi.
(^
*T \j -UP *li\ ^pjpj s>£- ,jji*Jil jJ\ tJtfU Jiaf <~r>\j>- j^
d^jjf ji <& oi ly jlJb j jS ' J Jlil C~o jl jj Ji^r
Hatifm uykuda Emrrul-Mii'minm Omer (r.a.)a,
"Beytulmalden bu kadar altm al ve kabristanda
uyumu§ olan adama ver" demesi.
2135. O zaman Diak, Omer iizerine hir uyku havale etli, id hi kendisini uy-
hudan tuiamadi.
2136. nXcbe du§iu hi, hu ma'hiid degildir. HZu gaybdan vaki' oldu, maksudsuz
degildir.
Hz. Omer, kendisinin uyku zamani olmadigi icjn, birdenbire anz olan bu
uykuya taaccub ederek, kendi kendine, benim mu'tadim degil iken bana boy-
le vakitsiz bir uykunun galebesi mutlaka canib-i gaybdan vaki' olan bir i§a-
rettir; ve bu i§aret ise bo§ degildir, elbette' bir maksad vardir dedi.
Gg%3g>
AHMED AVNl KONUK
rak geldik dediler" buyrulur. Bu halin vucud-i insanfde de naziti vardir. Insan
zahiri ve batini ile vahidu'l-ayndir, fikrinde maddf bir suret yoktur; onun eli
ve ayagi birer suret-i maddiyyedir. Fikrine varid olan emir uzerine eli ve aya-
gi hareket eder ve is, gdrur. Binaenaleyh sahis, mertebe-i fikrinden bi-harf ii
savt kail ve mertebe-i fiili olan a'zasmdan dahi kulaksiz sami* olur. Binaena-
leyh kailiyyet ve samiiyyet vahidu'1-ayn olan bir vucud iginde vaki' olmu§
olur.
2141. Dier bir dem ondan *6lestu" l^egil mitjim?] geliyor. Cevher ve arazlar
mevcud oluyorlar.
Ya'ni her an-i gayr-i munkasimde viicud-i mutlak canibinden ^'^ dJ\
(A'raf, 7/1 72) "Ben sizin Rabb'iniz degil miyim?" hitabi gelir ve bu hitib ne-
fes-i rahmani ile vaki' olup, e§yayi ol an iginde ma'dum ve mevcud kilmak
surettyle terbiye eder ve cevhere ve arazlara vucud bans, olur. "Cevher"den
rnurad alem-i melekut ve "a'raz"dan murad alem-i taayyunat-i §ehadiyyedir.
Zira alem-i §ehadetin hey'et-i mecmuasi arazlardan ibaret oldugu yukanda
"teceddiid-i emsaTden bahis olundugu sirada izah olundu.
Jo jiAL ^ j\ jUj juF J j Jlijj Jj jljT^ f
2142. yerci onlardan H^eli gelmiuor; fakat onlann ademden gehnesi xr Beli'
olur.
Vakia onlardan Jj£i c-Ui (A'raf, 7/172) [Ben sizin Rabb'iniz degil mi-
yim?] hitabma kar§i, harf ve savt ile "belT' (Evet) cevabi gelmiyor; fakat on-
lann adem-i izafi aleminden, ya'ni ilm-i ilahi mertebesinden, mertebe-i efal
olan alem-i taayyiinata gelmesi Men "belf ' cevabi olur. Nitekim evvelki be-
yitte izah olundu.
2143. O §eyden hi, ben ta§m ve tahianin idrakinden soyledim, onun beuanxnda
bir kissaya giizel akil tut!
Ben tasm ve tahtamn emr-i ilahiyi isjtip, idrak ettiklerinden bahs ettim.
Sen bunu hurafat ve efsane zannetme! Bu soyledigim ma'namn beyan ve
tafsili hakkmdaki bir kissaya giizelce aklini ver!
*$W
MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / II. CUT • MESNEVM •
2137. ^a? /toy Jit ue omi m/fcu kapft; ruya gordu ki, ona Utah! dan nida gel-
di, onun cant i§iUi,
2138. hir nida ki, her sesin ve nidanin asltdir. <j\tuhahkak nida odnr; hu
baki sadadtr.
Her vucud-i mukayyedin ve mumkinin zamirine gelen her flkrin ashdir;
ve fikirden hasil olan her bir kavil ve fiil, mutlak onun suunatindan bir §e'n
ve emirdir. (§erh-i Imdidullah) (k.s.)
2139. O nidayi H^urk ve O^iird ve jfarisi soyleyen ve <S%rab, kulaksiz ve du-
daksiz anlami§lardir .
Hak Teala'nin dudak isti'maline muhtac, olmaksizin vaki' olan o nidasi-
m, her millet kulak isti'maline muhtag olmaksizin harfsiz ve savtsiz zamir-
lerinde anlarmstar ve i§itmi§lerdir; zira kalblere varid olan hatirat O'nun ni-
dasidir.
2140. Dio§, ^Tiirk'un ve ^Tadk'in ve .Zencinin ne yeri vardtr; o nidayi tahta
ve ta§ da anlami§hr.
Zevi'l-ukuliin gayrisinin nida-yi Hakk'i anladigini kabul etmek, maddiy-
yatda miistagrak olardara giic gelir. Bu giigluk, meratib-i vucudu layikryle
ardiyamamaktandir; zira vucud birdir ve onun meratib-i muhtelifesi ve her bir
mertebede bi-hasebi'1-esma muhtelif suver-i muayyenesi vardir; ve her bir
mertebe df|er mertebenin hakikat cihetinden aymdir ve suret cihetinden gay-
ridir. Binaenaleyh viicud-i vahid-i hakiki bir mertebesinde kail ve bir merte-
besinde sami' olur. Ve cemad ve nebat ve hayvan ve insan bu viicudun mer-
tebe-i §ehadetindeki birer suver-i rmiteayyinesinden ibaret bulundugundan,
her bir suret kendi hal ve §amna gore kendi hakikatlerinden varid olan emri.
ve nidayi isjtip anlarlar ve bu emir dairesinde inkilab ve hareket ederler. Ni-
tekim arz ve sema hakkinda Kur'an-i Kenm'de 'us-si (3 i3u \*'f jl £> Q\
(Fussilet, 41/11) ya'ni" "Ister istemez viicuda geliniz; ikisi de itaat edici ola-
cs^o
MESNEVl-t SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
^j-> is>. j^. *^** tj-A* j* ^^ j v^r i^^j f^ *&\j
2144. Tahiamn ve ia§tn aflahliijindan soyledijjim §eyin heyamnda hi-tevakkuf
kissayi dinle!
Cemadatm tab'an Hak'dan agahligina dair soyledigim §eyin beyaninda ve
atfdeki kissayi, akhni maddiyyat dairesinde habs ederek dinleme; belki akil
dimagmin hiikmunden tecerriid ederek ve asla tevakkuf etmiyerek dinle, ta
ki (♦^.-Ij 'oJ£x Si 'ji j »allo '^1 "Sfi *£. *# °o\ j (Isra, 17/44) ya'ni "Allah'i
hamd He tesbih etmeyen higbir §ey yoktur; velakin siz onlann tesbfhlerinin
kunhunii idrak edemezsiniz" ayet-i kenmesinin sirn nazannda sabit olsun.
-JL* j <L;1p aIH .JUs ^rt-*^ iS'ji j' ^jz? ^J^*- Cijz** 0>vU
Cemaat gogahp, biz va'z esnasinda, senin miibarek yiizunii
goremiyoruz dedikleri igin, Peygamber (s.a.v.)e mahsus
minber yaptiklan vakit, hannane direginin nalesi ve Resul
ve ashabm naleyi isitmesi ve Mustafa (a.s,)in direk ile
sarahaten sual ve cevabi
Cenab-i Pir efendimizin bu beyanat-i aliyyeleri Buhari ve Nesaf ve Ebu
Davud'un Hz. Cabir'den muttefikan rivayet ettikleri hadise musteniddir; ha-
disin ma'nasi budur: "Resul-i Ekrem (s.a.v.) vakt-i hitabetde bir hurma aga-
cma dayanirdi ki, agag mescidin direklerinden birisi idi. Vaktaki onun igin
bir minber yaptilar ve onun uzerine gikip oturdu. Mukaddema nezdinde hita-
bet buyurdugu direk oyle bir feryad etti ki, az kaldi gatlayacak idi. Binaena-
leyh (S.a.v.) indi ve onu tutup kucakladi. Imdi direk susturulan bir gocu-
gun inlemesi gibi inledi ve nihayet feryack dindi. Peygamber (a.s.v.) "lsfttigi
zikirden aynlmasi uzerine agladi" buyurdular. Ve ba'zi rivayette Server-i en-
°$^&
AHMED AVNI KONUK
biya Efendimiz direge hitaben "Sana dua edeyim, ye§illenmek mi istersin, ya-
hut cennet agaci olmak mi istersin?" buyurdular. Direk dahi cennet agaci ol-
mayi ihtiyar etti; bunun uzerine defnini emir buyurdular. Direk defn olundu.
Bu direge "sutun-i hannane" denilmesinin sebebi budur; Tlirkgesi "tnleyici di-
rek" demek olur.
Jjjip <~>\jj\ yp-oJ* ^j~* <Jl» dyj j 3 ?*-* j\ *&>>• <j***^
2145. Uiannane diregi ZResvl'iin hecrinden erbab't ukul gibi feryad ediyordu.
2146. Ua'z meclisi ortastnda oyle ki, ondan ihtiyar ve genci dahi agah oldu.
Diregin feryadi meclis-i va'zda bulunanlann hepsi tarafindan his kulakla-
nyla isjtildi.
2147. ^Direk enine boyuna neden nale ediyor, diye ashah-i Ulesul hayretie kal-
u
ar.
Ashab-i kiramin hayreti cemad nev'inden olan bu diregin, boyle bir cocuk
gibi feryad etmesine degil idi. Zira onlar saye-i Risalet-penahide akl-i dima-
gihin mahdud dairesinden kurtulmus, ve nebat ve hayvan ve cemadin emr-i
ilahi ile, akil sahibleri gibi bir §e'n ve halde zahir olabileceklerini anlamis, idi-
ler. Onlann hayreti, diregin feryadindaki sebebe idi; ve nicjn boyle aci act fer-
yad ettigine hayrette idiler.
2148. ^eygamber dedi: By direk! 9Ve istersin? ( c Direk) dedi: H^enim canitn
senin ayrdigindan hun oldu!
2149. Senin dayanaeak yerin hen idim, henden gittin; sen minherin bast uzeri-
ne istinad-gah yaphn.
2150. nZuyurdu hi: Dster misin ki, seni bir hurma agaci yapsinlar; sark ve garb
ehli senden meyve to-plasmlar?
^^P?
MESNEVM SERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2151. z>ahut Utah seni o alemde hir servi abaci mi yapsm? Ta ki ebede ka-
dar ter ii taze kalasin.
Ya'ni Hak Teala seni alem-i ahirette cennet agaglanndan bir agag mi yap-
sin ki, cennetin hulud ve ebediyyetine tebean, sen dahi ebede kadar yemye-
§il bir halde kalasin.
J^L* ^jytr j\ ,£ Jilp (j\ y^> JM> ji£ ^b *£ +*\j*- d\ cJ>f
2152. *T)irek dedi, onu isierim ki, onun hakasi claim ola. By aaj'A, isit hir ague-
tan, noksan olma!
Direk bir agag pargasi iken hayat-i bakryeyi, hayat-i faniyeye tercih etti.
Ey mertebe-i insaniyyede zahir olan gafil, bunu is, it de, bir agag pargasindan
daha dun-i himmet ve a§agi olma!
ct> r> **f ^ r v y* L " *>->■ ^ ^ cM b ° j=~* °^
2153. ^evm-i ktyamette insan gtbi hasr olmak icin, direiji arza defn etti,
2154. Ta htlesin hi Diak Teala her kimi da' vet etti ise, diinya isinin hef sin-
den issiz kaldi.
Ya'ni Hak Teala hazretleri hikmetine mebni bazi kullanni diinyanin
ma'muriyyeti vazifesine nasb eder ve onlara hubb-i dunyayi musallat eder.
Ba'zilanni inayet-i ezeliyyesi sebebiyle ma'rifet-i ilahiyyesine tahsis ve onla-
n kendi canibine da'vet eder ve kalblerine kendi muhabbetini ilka eyler. Bi-
naenaleyh bu zevat diinya umurunun kaffesinden muattal kahr ve diinyadan
ancak kendi ihtiyac-i sunsine kifayet edecek bir mikdar ile iktifa eder. Nite-
kim ayet-i kenmede -jjj ildi 'cJ'j>- oj oir °^ ^ *>. j 'A \ : j> iyS\ li/^ 1 J jir '^
v-v«j °j* ij>S\ ^ J Ui'i^L gura, 42/20) ya'nf "Kim ki'ahi'ret harsini isterse,
onun harsinda ziyade ederiz; ve kirn ki diinya harsini isterse, ona o cinsden
veririz; ona ahirette nasib yoktur" buyrulur.
2155. Dier kime hi Diak can&inden i§-guc oldu, o iarafa ruhsat huldu ve i§-
ten cikti.
c Sf^
AHMED AVNl KONUK
Ya'nf Hak tarafindan uzerine is, ve yuk tahmil olunan kimse, Hak tarafi-
na donmege izin ve icazet buldu ve dunya umurundan disanya cikti.
2156. O kimseye hi, esrardan aid olmaw, cemadin jeryadim ne vakil iasdik
eder?
Malum olsun ki, cemadatin tekellumii bu alemde sabit ve vaki'dir. Arif-
ler lisan-i fasih ile isjtirler; fakat herkesin isjtmesi mu'tad degildir. Binaena-
leyh onu isjtmek hark-i ade nev'inden olur; ve bu tekelliim bu alem iginde
vaki' olur; ve arif onu bu alem-i dunyada kendisinin sir kulagi ile i§itir. Ba'zi
kimselerin zahib olduklan gibi, cemadin tekellumii alem-i misalde degildir ki
alemde i§itilmi§ olsun. Cenab-i §eyh-i Ekber bu husustaki nususu asar-i
aliyyelerinde beyan buyurmu§lardir. {Bahrti'1-Ulum §erhf nden alindi.)
Fakir derim ki, bunu inkar edenler "meratib-i viicud"u anhyamami§ olan-
lardir. Zira kelam sifat-i Hak'dir ve viicud ancak Hakk'indir; fakat bu viicu-.
dun meratib-i muhtelifesi vardir. Binaenaleyh sifat-i Hak her mertebesini mu-
hittir; velakin zuhuru, taayyunatin icabatina goredir. Mesela kelam cemad ve
nebatda batindir; ve hayvanda nakistir ve insanda kamildir. Imdi sir kulagi
agilmi§ olanlar kelam-i batim ve nakisi isftebilirler; ve kapali olanlar ancak
"ahsen-i takvim" uzere mahluk olan insanin kelam-i zahirisini i§itirler. Bina-
enaleyh inkann sebebi ancak cehildir.
JUJ JaI c— ** *£ J^^j^> \S JUj ^ J: j^ (jj\ JjjT
2157. Ona, ehl~i nifakdir dememeleri i$in, muvafakatdan dolayi^Evel" der, cp-
niilden degil.
Ya'nf kavanfn-i tabiiyye-i alem hilafmda olarak vaki* olan mu'cizat-i en-
biya ve keramat-i evliyayi dinleyen ve Kur'an'a iman ve enbiyaya tebaiyyet
ettiklerini beyan eden ba'zi kimseler, nusus-i kur'aniyye ile sabit olan mese-
la Nemrud'un ate§inin berd ve selam olmasim ve Ebabil ku§lannin Mekke'yi
muhasaraya gelen Yemen hukumdan Ebrehe'nin askerlerini havadan ta§la-
yip helak etmesi ve cemadatin ve her bir §eyin Hakk'a hamd ile tesbihlerini
zahiren tasdik ederler; fakat iclerinden, ate§ hie bir vakitte gulistana inkilab
edemez ve ku§lar erbab-i ukul gibi bir askerin helaki icjn ta§ atamaz; ve ce-
mad ve nebatin lisani olmadigi cihetle, onlar tesbih edemez diyerek, ukal-i
nakisalan dairesinde te'vilata kiyam ederler. Bu gibi zevat cehillerini izale et-
c c£P?
MESNEVM §ERtF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 •
mek suretiyle kendilerini te'vil etseler daha iyi olurdu. Dinsizlere gelince, on-
lar bu taifeden daha kordiirler; bunlara hurafat deyip gegerler.
2158. Gger "ZKun" emrine vakif olmasalar idi, cihanda hu soz red olunmu§
olurdu.
Eger cemad, nebat ve hayvan Cenab-i Hak' dan vaki' olan "Kiin" ya'ni
"01" emrine vakif olmasalar idi, alemde fiilen bu "kiin" sozii merdud olur ve
hicbir §ey mevcud olmazdi. Zfra Kur'an-i Kerim'de Hak Teala hazretleri
bj& *jf J "jiyi, b\ *&} Y*\ *JjJ Uj5 \i\ (Nahl, 16/40) ya'ni "trade ettigimiz bir
§eye bizim kavlimiz "Kuril" demekliktir; binaenaleyh o mevcud olur" buyu-
rur. Ve tekvin keyfvyyeti, Cenab-i §eyh-i Ekber hazretlerinin Fususu'1-Hi-
ten'de Fass-i Salihfde beyan buyurduklan vech ile "ferdiyyet-i selasiyye"
uzerine musteniddir. Hak tarafindan "zat" ve "irade" ve "kavil"; ve §ey ta-
rafindan dahi onun ilm-i ilahide sabit olan "§ey'iyyeti"dir, "kiin, kavl-i ila-
hisini i§itmesi"dir ve "Mukevvin'i tarafindan vaki' olan emre ittisal etme-
si"dir. Bunlardan birisi noksan olsa tekvin keyfiyyeti vaki' olmaz. Bu
hakayiki bilmeyen ve anlamayan kimselere nebat ve cemadin ve hayvanin
isjtmesini ve soylemesini tasdik etmek giic gelir.
2159. ^tiz hinlerce ehl-i iaklid ve ni^aru, hir yanm vehim §ehhe du$uriir,
"Ehl-i taklid"den murad akillanna i'timad eden ulema-yi zahire ve "ni-
§an"dan murad delQ-i aklidir. Ya'ni yiizbinlerce ilm-i zahir ve delil-i akli er-
babmi, ciiz'i bir vehim kuweti, mu'cizat ve keramat emrinde §ekke diisuriir
ve bu §ekki sebebiyle te'vil yoluna sapar. Fakat Nebiyy-i zi§ana taklid eden-
ler kendi vehimierinin te'sirinden azadedir.
2160. Jjira onlann tahltd ve istidlali ve hutiin verr u halleri zan ile h&imdir.
[2126] r
Ya'ni ulum-i zahire erbabinin taklidleri ve istidlalleri ve butiin akillannin
kanadlan zan ile kaimdir; zira nazarlannda hakikat miinke§if degildir. Nite-
kim ayet-i kenmede £a S^ cs J£ ^ J^ 1 " d] & "^ '^X' cf- ^ '-> ( Yunus > 10/36)
ya'ni "Onlann cogu ancak zanna tabi'dirj'muhakkak zan Hak cihetinden bir
§eyi miifid olmaz" buynilur.
*$$??
AHMED AVNl KONUK
2161. <S%l$ak §eytan bir $iibhe ko-panr; bu korlerin nefsi ba§ a§agi dii$erler.
Ya'nf §eytan-i lain bu delil diiskiinlerinin kalbine "Yahu! aklin yok mu; hie
cemadat ve nebatat insan gibi soz soyliyebilir mi? Bu kadar dirayetin ve ak-
lm ile boyle hurafata ve efsanelere inanmaktan utanmaz misin?" diyerek bir
vesvese ilka eder. Koriin degnegi gibi, akillanna ve istidlallerine dayanarak
yiiriiyen bu zavalklar da ba§ asagi dii§erler.
2162. Dstidlale mensub olanlarm auagi aga^tan olur. J^jap ayah, ise, pek km/-
vetsiz olur.
Istidlalf olan ilim ve i'tikad sebatsizdir; zfra bir delilin diger delil ile ibtali
miimkindir.
j~» Ojpi- $$£ OjZ' (j^Lj £ j J oSj^ c)l»j i_Ja5 Jl jS-
2163. Cjozlii olan o huib-i zaman'in gayri hi, onun sebdhndan dag sersem
olur.
Delil-i akli ikame edenier arasinda "kutb-i zaman" olan veliyy-i kamilin
ikame ettigi delail miistesnadir; onun ilminin sebatindan dag gibi olan bir
alim-i zahirfnin dimagi sersem olur. Zira onun delaili kuwe-i vahimenin
te'siri altmda degildir; gunku onun kalb gozii hakayik-i e§yayi gbriir ve
ikame ettigi delail dahi rmisahedati iizerine vaki' olur. Binaenaleyh onun de-
laili, dag gibi azamet sahibi gdriinen ulema-yi zahireyi sersem eder ve mul-
zem kilar; ve bu sebeble ona muarazadan aciz kahrlar; ctinkii bunlann delil-
leri zanna ve "kutb-i zaman"in delilleri ise yakine miisteniddir. §ek ile yakin
zail olmaz; fakat yakin ile §ek zail olur.
is***" J- 3^ ^j-^j*" -^v \5 Lap JLiU Lap Lj Li L$\i
2164. Las hiriklan iizerine bas asaiji diismemeh i$in, koriin auagi asa olur asdl
Ya'ni koriin gozii gormedigi igin, degnek kullanmaga mecburdur ve o deg-
nek onun ayagi hiikmundedir. Yiiriirken evvela basacagi mahalli yoklar,
sonra ayagini basar. Bunun gibi, kalb gozii kor oldugu igin Hak yolunda yii-
riimek isteyen ulema-yi zahire dahi, koriin degnegi mesabesinde olan vehim
ile mesub delaili kullamrlar, miitekellimin vesair mesalik erbabi gibi.
*$$&>
MESNEVf-t §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2165. suuart ki, askere zafer oldvi, ehl-i dm i$in himdir? Sulian-i hasardu.
Kumandan askere zafer temin eder; ve bu kumanda usulu ehl-i din igin de
vaki'dir. Acaba ehl-i dihin kumandam kimdir, diye sorarlarsa, kuwe-i basar-
dir derim ve hakiki kuwe-i basar sahibi "ferd-i muhammedr' olan "kutbu'l-
aktab"dir. Zira o, cihamn gozbebegidir. Binaenaleyh hakayiki oldugu hal
iizere goren ancak odur; diger evliya-yi kiram onun tevabi'i ve halk-i alem
onun tufeylidir. Binaenaleyh ehl-i din icjn nefis ve §eytan ordulanna kar§i za-
fer temih eden o zat-i §erifdir.
Aj\ ©wb^ J^jj J^- o\^i j^ JUl «JUi «j j* \ d\jj^ Lap \j
2166. Uakia horler asa ile yol ^ormu§lerdir, onlar aozleri ru§en olan halkm pe-
nahindadirlar.
Korler degnekleri vasitasiyla yol goriip yiirurler; fakat onlann hayat-i be-
§ere lazim olan ihtiyaclannm te'mmi, gozlli olan halkin sayesinde ve pena-
hindadir.
2167. €ger goriiciiler ve §ahlar olmaya idi, korlerin /lepsi cihanda olmu§ olurlardu
2168. ZKorlerden ne ehmek, ne de higrnek, ne imdrei ve ne ticdretler ve ne de
faide gelir idi.
2169. Size jazillann rahmetini eimese idi, sizin istidlal ajjaclariniz kinlir idi.
Eger evliya-yi kiramin, erbab-i istidlal olan ulema-yi zahireye fazillanmn
rahmeti vaki' olmasa idi, onlann ikame ettikleri agagtan yapilmis, ayaklara
benzeyen delilleri, muanzlann oniinde kinlir ve derhal ibtal edilmis. olurdu.
Hz. Pfr'in menakib-i aliyyelerinde mezkurdur ki, zaman-i §eriflerinde ulema
ile doktorlar arasinda bir ihtilaf zuhur etmistir. Ulema insanin riihdan yasadi-
gim ve doktorlar ise kandan yasadigim iddia ederler; ve doktorlann iddiasim
ulema kendi delilleriyle gurutemezler; bu mes'eleyi Hz. Pir'e arz ederler. Huzur-
l §enflerinde bir tarafta ulema ve bir tarafta da doktorlar otururlar. Cenab-i Pir
c^a^
AHMED AVNl KONUK
ulemaya teveccuh edip, doktorlar haklidir, elbette insan kandan yasar buyu-
rurlar. Ve o anda bir hacamatgi celb edip, miibarek kollanndaki §iryanlardan
birisini deldirirler ve bir legen igine kanlanm akitirlar ve doktorlar telas, ettikle-
ri halde, Cenab-i Pir sukunet emr ederler. Viicud-i §eriflerinde akacak kan kal-
madigi vakit, doktorlara teveccuh edip: "Amma bizim mezhebimizde insan
ruhdan ya§ar" buyururlar. Ve bu suretle doktorlan ilzam buyururlar.
Ve keza Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri tabiiyyundan birisiyle bir meclis-
de Nemrud'un ate§inin Ibrahim (a.s.)i yakmamasi mevzu'-i bahs olur. ha-
kim bunu te'vile kiyam eder. Cenab-i §eyh, ortada bulunan mangaldaki ate-
§i hakimin elbisesine doker ve elbise yanmaz ve bu suretle hakimi ilzam bu-
yururlar. Evliyaullahm bu gibi menakibi pek goktur; binaenaleyh evliya-yi
kiramm ulema-yi zahireye bu gibi yardimlan olmasa, muanzlara kendi delil-
leriyle mukabeleleri mlimkin olamaz idi.
JJL>- Lj OLi ib <T Lap l)T JJi j oL-LS ijj 4^- Lap jjI
2170. ^u asa ne olur? Oiiyaslar ve deMdir; o asayi onlara him verdi? HZasu
[2136] dan CM!
Ulema-i zahirenin bu asalan nedir? Onlann vehim ile kan§ik olan kiyas-
lan ve delilleridir; fakat evliyamn izhar ettigi asayi kirn verdi? asa-yi
mu'cizat ve keramati onlara Celil ve Basir olan Allah Teala hazretleri ihsan
buyurdu.
jlj*i? c5^ /^-^ ^y* ^J Lap 0^ j-aJ * (jjcs>r cJ\ JoS> Lap C)y*-
2171. Uaktahi asa cenk ve nefir aleti oldu, ey hor, o asayi ufaliyarak kir!
Ey hakikati kalb gozuyle gormeyip, akl-i maa§ gozuyle ihzar eyledigi de-
lil ve kiyas ile gormege gali§an kimse; senin bu delilin ve kiyasin evliyaya
kar§i niza' ve bu'd ve nefret aleti oldugu vakit, artik sen delfl asasini terk et
ve parga parga edip kir!
JL»i J (J j j *-A +J«*- j\ Lap d\ JbJl*T Ji^j \j J>h 0\jLaP jl
2172. asayi size verdi, nihayet ileri geldiniz; o asayi da gazahdan ona vur-
dunuz.
Ya'ni kiyas ve delil asasini getirdigi §erfatle sizin elinize Peygamber-i zisan
verdi; ve bu asayi silah gibi gekip ileriye geldiniz. Mu'cizat-i enbiya ve kera-
MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
mat-i evliyayi te'vil ile ibtale kiyam ettiniz; binaenaleyh size o asayi veren
Nebiyy-i zisan hazretlerinin aleyhine kuUanmaga kalktiniz.
2173. By korler halkasi! 9Ve ifesmiz? Ortaya goriidiyu getiriniz!
Ey akl-i maasjarinin gozii, kalblerinin gdziine perde olmus, olan korler ta-
ifesi! Ne yapiyorsunuz, bu korliik ile enbiya ve evliyanin ahvalinden dem vur-
mak size muvafik degildir. Ewelen araniza kalb gozii acik olan bir veliyy-i ka-
mili getiriniz ve kibir ve enaniyetten vazgegip, ona tabi' olunuz.
2174. Onun etecjini tut ki, sana asayi o verdi; hak ki adem asadan neler cjdrdu.
Ya'ni Peygamber-i zi§anin sana verdigi asa-yi senatten aynlma. Kryas ve
delil-i akli ile te'vflata kryami terk ve (S.a.v.) Efendimiz'in ;Ji**Ji j>^ j^ju ya'ni
"Acuzelerin dinini iizerinize lazim kilin" hadis-i §erifiyle amil ol; zira senin kalb
goziin acik degildir ki, ahval-i melekutu idrak edebilesin. Delfl ve kiyas-i akli-
nin hiikmundeki sakamet ve vehameti anlamak istersen Ebu'l-Be§er olan
Adem (a.s.)m haline nazar et. Onun delil-i aklisi, kendisini §ecere-i menhiyye-
den men' edemedi. Nitekim bu husustaki tafsflat 1274 numarah beyitte gecti.
2175. (jMusanin ve JAhmed'in mu cizesine hak; nasil asa yilan ve direk ha-
herli oldu,
Musa ve Ahmed (aleyhime's-selam) hazretlerinin mu'cizelerine bak da,
akl-i nakismca yapacagin te'vilati terk et. Zira Musa (a.s.)in asasinin his go-
zuyle goriilecek surette bir azim yilana inkilab ettigi tarih ile; ve sixtun-i han-
nanenin Peygamber Efendimiz'in kendisini terkinden haberdar olarak cocuk
gibi feryad eyledigi tevatiiren sabittir; ve bu mu'cizeleri gorenlerin akillan
senden daha ziyade idi; ve bu mu'cizelerin oniinde hepsi hayrette kaldilar.
jl> j^t j\ J^j~A CjjJ gj* u&- dj^\ j\ j (Jjl> Lap jl
2 1 76. <Sn,sadan hir ydan ve direkien de note; din icin hes nevbet $aatnrlar,
Ey mu'cizati inkar eden veya iman edip te'vil eden kimse! Hz. Musa'mn
asasindan hasil olan yilan ve (S.a.v.) Efendimiz'in mescid-i §eriflerindeki di-
G ^P?
AHMED AVNl KONUK
regin nalesi, bugun bes, vakitte dini ikame etmek cihetinden minarelerden ba-
ginyorlar. Zira bu mu'cizeleri gormu§ olanlann fmanidir ki, bugiin bizlere Ra-
dar muteselsilen vasil oldu. Eger senin zanmn gibi bu mu'cizeler hurafat ve
efsane nev'inden olmus, olsalar idi, o Hazret'in zaman-i §enflerinde ya§ayan
ve senin kadar ve belki senden daha ziyade akil ve dirayeti olanlar, tek ba§-
lanna zuhur eden bu zevat-i §erifenin etrafina toplanip onlara yardim etmez-
ler ve bu din-i Hak dahi zamammiza kadar payidar olarak be§ vakitte mina-
relerde i'lan olunmaz idi.
2177. Bger hn meze na-ma'kui olmasa idi, hu kadar mu'cizeye tie vakit hacet
olurdu?
Eger canib-i Hak'dan, insan cinsinden birinin peygamber olarak irsali ve
onun vasitasiyla be§eriyyete §enat irsali mezesi ve keyfiyyeti, akl-i maa§in
tavnna sigar bir §ey olsa idi ve na-ma'kul olmasa idi, be§eri ikna' icm, bu ka-
dar tavr-i akil haricinde harikalara ve mu'cizeye luzum kahr mi idi?
2178. Dier ne makuidiir, akil onu rmx'dze izhan ohnaksizm ve ileri geri cek-
meksizin yutar.
Akil kendi tavn dairesinde gordugu her §eyi, harika izhanna hacet olmak-
sizm derhal kabul eder. Binaenaleyh irsal-i riisul ve teblfg-i §erayi' na-ma'kQl
oldugu igin, enbiya (aleyhimu's-selam) harikalar ve mu'cizeler izhanna mec-
bur oldular ve bes,er bunlan goriince bildi ki, tavr-i aklin arkasinda bildikleri
alemden baska, alemler de vardir.
oh <-!>^ c^» j* J- 5 J* uh J_^ \j y^> <jij* o^
2179. ^Bu iarik-i acibi na-ma'kul gor; her hir muhhilin gonliinde makbul gor!
trsal-i riisul ve teblfg-i §erayi' ve idrak-i tevhid zevkini ve mezesini acib
bir yol ve tavr-i aklm haricinde bil. Merdud-i ilahi olanlann inkanna ragmen
ind-i ilahfde makbul olan her bir kimsenin gonliinde bunlann makbul oldu-
gunu bil. Zira hidayet ve dalalet Hak'dandir. Ancak sebeb-i inkar ve dalalet,
enaniyyet ve serkesUk sevkiyle tasarrufat-i akliyyeye kiyamdir,- ve ikrar ve
hidayete sebeb de, muvacehe-i enbiya ve evliyada tasarrufat-i akliyyeyi te-
vazu' ile terk etmektir.
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
J*"*- j l -^-Vj J> j>}j*r J* •" J jii (ol p-> £ a&?A
2180. OVitekim ademin korhisundan. tin ve mrtici hauvan hasedden cezirdere
mill ' O U
[2U6] iirktuler.
Beni ademin tasarrufatindan korkarak ve onun kemaline hased ederek,
cinler ve yirtici hayvanlar cezireler ve issiz mahallere iirkup kagtiklan gibi.
2181. uWiinkirler de, enbiyamn mu'cizeleri liorkusundan ot alhna ha§ $ekmi§-
ler&ir.
Ya'nf cinler ve yirtici hayvanlar, issiz mahallere kactiklan gibi, mlinkirler
de enbiyamn harikalanndan, ot gibi krymetsiz olan kendi delail-i akliyyeleri
altina saklanmisjardir; firsat buldukca oradan ba§ gikanp, be§eri ldlal etmege
sa'y ederler.
2182. Ta hi musliimanlik namusu ile ya§ayalar; id hi, riya edince kim olduk-
larini hilmiyesin.
Ya'nf bu gibi feylesof kafasi ta§ryip, kendilerini kavaid-i islamiyye daire-
sinde gosteren kimseleri, sen hakikaten Peygamber'e iman etmis, zanneder-
sin. Halbuki o firsat buldukca mi'raci ve acaibat-i kur'aniyyeyi turlu turlu
te'vilat ile, senin dahi ayagim kaydirmaga gabalar.
2183. O hozuk nakia iizerine, nddi^ah namina gumu§ siiren halpazanlar gibi.
Bu gibi te'vilat sahibleri bozuk paralann iizerine gumu§ stiriip gegirmege
cali§an kalpazanlara benzerler. Guya bu gibi te'vilat ile dine revag vermek az-
minde bulunurlar.
2184. Onlann lafizlarintn zakiri $er'in tevhididir; onun hatini ehmek icinde
delice iohumu gtbidir.
Mesela bu feylesoflar nar-i Nemrud'un gulistana inkilabim teVil edip der-
ler ki, "ate§"ten murad Nemrud'un gazabi; ve "ate§in berd ii selam" olmasin-
c c£P?
AHMED AVNt KONUK
dan murad, Ibrahim (a.s.)in huccet-i akliyye getirerek onun gazabim teskin
etmesidir. Yoksa zahiri ate§in soguyup an-i vahidde giilistan olmasini akil
tecviz edemez. Binaenaleyh suret-i zahirede guya Kur'an'i inkar etmiyorlar;
fakat bunun zimrunda kudret-i Hakk'i istib'ad ediyorlar; binaenaleyh onlann
sozleri ekmek icjndeki delice tohumuna benzer ki, yiyenler sar'aya miibtela
olurlar.
2185. {jelsejmin clem vurmak vein mecali yoktur; dem vurursa din-i hah onu
car-par.
Cemadat ve nebatatin tesblhini ve EbabQ kusjanmn ta§ atmasini ve asa-
run yilan olmasini ve sutun-i hannanenin feryadini mtinkif olan veyahud
teVfl. eden feylesoflar, gayret-i diniyyenin hiikumran oldugu yerde agiz agip
fikr-i fasidlerini soyliyemezler; eger firsat bulup soylerlerse din-i hak onu gar-
par. Din-i hakkin carpmasi muhtelif suretle olur. Eger gayret-i diniyye hakim
olan yerde olursa, onu oldiirurler; eger hakim olmayan yerde olursa, Hz.
§eyh-i Ekber ve Hz. Mevlana efendilerimiz gibi bir zat zuhur edip enzar-i
nasda onu gosterdikleri harikalar ile kepaze ve maskara eder; ve bunlar zu-
hur etmezse, Hakk'in suver-i saire ile gazabi ve te'dibi zuhur eder. Ve bu tarz
te'dib cok def alar gorulmu§tur.
2186. Onun eli ve ayagi cemdddir ve onun cam her ne derse, ihisi onun em-
rindedir.
Cemadin tekelliimunu inkar eden feylesof, kendi viicuduna dikkat etmez
mi ki, eli ve ayagi vesair a'zasi cemaddan ibarettir; ve onlann muharriki ise
camdir; ve camn canligi da Hakk'in sifat-i hayaundandir. Hakk'in kudreti ce-
maddan ibaret olan a'zasini ruhu vasitasryla tahrik ettigi ve dilini sbylettigi
halde, sereyan-i zatfsi ile kaffe-i e§yayi muhit olan Hak nigin eli ve ayagi
soyletemesin? Fakat adet-i Uahiyye, cemaddan ibaret iken dilin soylemesidir;
ba§ka a'za soylerse harikulade olur.
2187. Uakia Usan ile tohmet houarlar, el ve auaklan §ehadet verifier.
^
MESNEVM §ERlF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
Vakia feylesoflar cemad nev'inden olup soylemeleri adet olan dilleri ile ce-
madatin tekelliimune dair olan ihbaratin, hilaf-i hakikat oldugunu beyan
ederler. Fakat cemaddan ibaret olduklan halde, ruhun idraki ile harekat-i
ma'kule yapan elleri ve ayaklan ve soyleyen dilleri, her an da'valan aleyhi-
ne §ehadet etmektedir. oi^ii '^J 5'y.Sfi 'Jj}\ 01 j (Ankebut, 29/64) [Ahiret yur-
duna gelince, i§te asil hayat odur]'ayet-i kerimesi mucibince dar-i hay at olan
ahirette ise, elin ve ayagin soyleyeceft Kur'an-i Kerim'de '<*4*$ 'J* <J^ rW'
dj~Si \y\f u ^rj\ x^3 j ^jbi uK- j (Yasfn, 3665) ya'm "Biz giinde onla-
nn a|izlanni muhurleriz; elleri ve ayaklan, kazandiklan §eyi bize soyler" ve
£. JT 'J£\ ^i ii uJl yu u£ /^ '^J ^ji- 1 jis (Fussilet, 41/21) ya'm "On-
far a'zalanna nigin §ehadet ettiniz derleK onlar da her §eyi soyleten Allah Te-
ala bizi sdyletti derler" ayetleri ile sabittir.
ojjj ^Lx^ JX«I tj^™^. J ftA~JI <ulp Jj-^j iojs*Jc* jL$-i*l
j\ cJL-^ ojjj lLL~« j.ita tj^j^ _j J^" 3^ <L~»$ j^
Resul (a.s.)in mu'cizesinin izhari ve Ebu CehPin elinde ta§
pargalannm soze gelmesi ve ta§ pargalarmin onun risaletine
§ehadet etmesi
2188. 6bii Cekl'in avucuntla ia§lar var vHi, HetLi ki: 6y cAhmeci, $abuk soyle Ju,
hu nedir?
(S.a.v.) Efendimiz'in huzur-i saadetlerine bir gun Ebu Cehil geldi, avucun-
da ufak ta§lar var idi. Avucunu yumup Resul-i Ekrem Efendimiz'e dedi ki:
Qabuk soyle §u avucumun igindeki nedir?
2189. Sjjer resuJ isen, ejjer gogun esranndan haberin varsa, avucumdaki gizli
olan nedir?
cnj^,
AHMED AVNl KONUK
>\j j t>^~ ^* *&\ -^i^H ^ t= — ' "W^ ^^ f-y^ if^y*" ^y? *^~~&
2190. vJiesul-i Gkrem) buyurdu ki: O^fasil istersin? Onun neler olducjunu mu
soyliyeyim; yahui onlar hizim hah ve sadih olduflumuzu mu soylesinler?
<JL~»J j^U d\j\ j3>- <Jj\ <lJ& d— *>f j$\j pjS ^jjl ^^>r ji C^iS
2191. €bu Cehil dedi hi, hu ihinci -pek ziyade aabdir. (ZResul-i Bhrem) buyur-
du: 6vet Diak ondan daha kadirdir.
Ebu Cehil, kendi akl-i maa§ma gore avucunda olan ta§ pargalannin soz
soyliyemiyecegine emfn oldugundan, bunlann Resul-i Ekrem Efendimiz'in
nubuwetlerini tasdik edemiyeceklerini iddia ederek, bu pek acib ve gayr-i
mumkindir dedi. Binaenaleyh mu'cizat-i enbiya ve keramat-i evliyayi inkar
edenlerde Ebu Cehil daman ve me§rebi olduguna i§aret buyrulur. Buna ceva-
ben A'ref-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: Hak Teala Hazretleri ce-
maddan benim tasdik-i nubiivvetimden daha fazla i§ler gikarmaga kadirdir.
2192. Onun avucunun i$indeki her ia§ -part^si, hild- tevakhuj §ehadet soyleme-
ije geldi.
cJu* <dJ1 J^j ju^-1 j*/ cJg -0J! VI j cj£ aJI H
2193. "Xa ilahe" dedi ve "illaMh" dedi. *<5\hmed ^esulullah" aevherini deldi.
Ta§lar "La ilahe illallah, Ahmed Resulullah" dedi.
2194. Uaktaki Shu Cehil ia§lardan hunu i$itti, oflieden o ta§lari yer uzerine
vurdu.
2195. (€bu Cehil) dedi: Senin gihi ba§ka sihirbaz olmaz. sihirbdzlann reisi ve
ba§ tact sensin.
Bu iki beytin, Cenab-i Pir'in biiyuk mahdum-i alileri Sultan Veled hazret-
leri tarafindan ilave buyruldugunu, Ankaravi hazretleri kendi §ernlerinde be-
yan buyunirlar. Bu beyitler Hind nushalannda da mundericdir.
*£$*?
MESNEVl-t §ERfF §ERHi / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2196. Onun hasma tovrak ki, kbr ve lain idi, onun gozii to-prak gorucii Dhlis
geldi.
Ya'ni iblis'in gozii ademin suretini gordtigu gibi, Ebu Cehl'in gozii de 1b-
lfs'in goziinun cinsinden olup (S.a.v.) Efendimiz'in suret-i seniyyelerini gor-
dii. Her iki mel'unun batin gozleri de kor idi.
jUasiij u^ C-Jii* y>M *&lj jb J>£ ujw Jl>- j ^ jl
2197. ^Don ve muir'hin haline kulak tut; zira midrib heklemekten dciz oldu.
(^
Kissa-i mutribin bakiyyesi ve hatifin nida ettigi §eyi ona
Hz. Omer* in haber eri§tirmesi
2198. Diz. Omer'e hir nida geldi, soyle ki: By Omer! HZizim kulumuzu hacet-
ten geri satin all
f-tf ^ *£j y d^jj? tSy* ^jr*** J a^" f-J^ ^^
2199. nSizim has ve muhierem kulumuz vardu; sen kahristan iarajina ayagina
zakmet eti
fix 4j tJfiS' j jLp Jj,..*?flft flp JU,i C~rfj ^ j yS- tjS
2200. Gy Omer sipra, heytul-mal-i dmdan avucuna tamdmen yedi yiiz dinar
[2164] koyi
jb jjJu^* OyS" Oli-o j-tf jjI jW^ L>^* j* <-£^" > J^ (_rs4
2201. Onun oniine gotiir, hoyle diye ki, sen bizim makbuiumiizsiin ; simdilik hu
kadar al, ma'zur tut!
AHMED AVNl KONUK
2202. ^Bu kfwlar altm, ibrisim-bahd i$indir; hare et, hare olundwju vakU bura-
ya gel!
C~~J £~*^>- jA jfr \jL* \j £ ,[. j\j| C~~* 01 j j^ ^
2203. Dmdi Omer o avazin heybetinden stfradi; fa ki miyani bu hizmet vein
bagladi.
2204. I7iz. Omer kabristan iarafina yuz hoydn; koltukta hese, cast u cu vein-
de hosucu olducju halde.
2205. Diabristan etrafini cok kosueu oldu. O, orada ihtiyardan baska bir kim-
se gormedi.
2206. ^u degildir dedi, bir here daha hostu. 0, aciz kaldi ve o ihtiyardan bas-
hastni gormedi.
Hak Teala'mn kabristandaki has ve muhterem kulu bu degildir deyip, onu
aramak igin tekrar kabristanin etrafini devr ederek ko§tu; nihay^t yoruldu ve
o galgici ihtiyardan ba§kasini goremedi.
2207. (Dtz. Omer) dedi: Utah, buyurdu hi, bizimbir hulumuz vardir; safi ve
layih ve mvharehtxr .
2208. Dhtiyar calgici ne vakit <5%llah adamx olur? O^fe giizelsin ey sirr-i mes-
tur, ne guzelsin!
"Sirr-i pinharTdan murad, sirr-i kaderdir; zira zahirde asi olan gok kimse-
lerin hakfkati hidayet uzere ve mutr gorunenlerin hakikati dahi dalalet iize-
redir. Ve $unku emr-i ilahi iki nevi'dir. Birisi "emr-i iradf' ve dfgeri "emr-i tek-
liff'dir. "Emr-i iradf \ abdin "ayn-i sabite"sinin isti'dadina gore vaki' ofan ka-
(^^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
za-yi ilahfdir. "Emr-i teklifi" Nebiyy-i zfsan vasitasryla ammeye teblig buyru-
lan emr-i ilahfdir. Ve bu hususta rmiessir olan "emr-i iradf'dir; ve sirr-i kader,
bu "emr-i iradf'ye taalluk eder. Ve Hz. Omer efendimizin tahsfn buyurdugu
sirr-i pinhan, bu sirr-i kaderdir.
2209. ava, arslanin sahra eirafim dola$hcfi gtbi, yine kabrisiamn eirafim do~
la§h.
2210. Dhtiyardan ba§ka olmadtgt ona yahvn olduflu vakit dedi hi, zulmet icin-
de coh pariah aoniil vardir,
2211. Qeldi ve yiiz edeh ile oraya oturdu. Omer'e aksinh vaki' oldu ve ihtiyar
sx$radi.
2212. Uaktaki Qmer'i gordii taaccubde kaldi; ve hagmaga azm etti ve titreme
iuiiu.
2213. Dcinden dedi hi: ^a ^Rahl Dnayei senden. ^olis bir ihtiyar calaici iize-
rine dustii.
"Muhtesib" emr-i ma'ruf ve nehy-i miinker eden kimseye derler ki, zama-
nimizda zabita-i mania demek olur.
Ihtiyar Hz. Omer efendimizi goriince, kendi kendine dedi ki: Eyvah! Ya
Rab, inayet senden; polis bir ihtiyar galgiciyi yakaladi.
2214. Uahtahi o ihtiyar m yuzune hahti, onu utanmis ve yiizii sararmi$ gordii.
2215. 'Dindenaleyh Viz. Omer ona dedi ki, horkma, henden iirkme; zira
Uiah'dan sana mujdeler getirmisim.
*&$&>
AHMED AVNl KONUK
2216. Cenab-i Uiak senin huyunu o kadar medh eiii ki, Omer'i senin yiizu-
niin dsihi yaph.
j\j jLii j\ £ m J> c~5.j£j I; jL~* (^jj^» j CxAM Cj* J**.
2217. 'TSenitn onu'mde oiur ve ayriiik yayma; id ki senin kuiaijina ihbal citie-
iinden sir soyliyeyim.
2218. Uiak sana selam eder. Uiadsiz mesakkat ve yamlarindan nasilsin diye
sent sorar.
2219. j?fe hirka$ alhn kirifli, saza id hedeli; hunu hare ei ve yine hnraya ae\\
2220. nZunu isiiince ihiimr tiiredi ve elini ciqnedi ve kendi kendine garvinat.
[2184] * U
2221. 61/ Diudd-yi hi-nazir! ^fieier ki, zavalh ihtiyar hayadan eridi, diye hajjudi.
2222. Uakiaki $ok agladi ve derdi hadden §eiii, pdaiyi yere vurdu ve paraladu
2223. 'TWi: 6t/ iSMlatidan hana hkdb olmus. 6y sen hana caddeden yol vuru-
cusun.
Ey ilah-i kerfmim ile benim aramda perde olmu§ olan galgi: Ey galgi! Sen
§enat-i mutahhara-i muhammediyye caddesi iizerinde benim yolumu vurucu
oldun.
JUS" jJLj <U*- £jj y j (j\ JL- ilxi* ^ dj>- a$jy*%j {j\
2224. By, yeimis yil henim hanimi i$mis; ey, senden hxvznr-i kemdlde yuzum
kara olmus!
^»
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
list- j* 43 j j*s- J {f pj~j lij U j Uap b <_£U>- <jl
2225. 6y afaJi, vejah clan Diuddf Ceja i$inde ge$mis clan omre rahmet
dlpr ji d\ C^ XLU ^jS 01 jl cijjj j* ^ l£j^ J>- ^
2226. Utah hir omiir verdi ki, ondan her hir giiniin kvymetini cihanda kimse
hilmez.
Calgicinin miinacati iizerine Hak Teala tovbesinden sonra, bir omiir verdi
ki, o omurden her bir giinunun kiymet-i ma'neviyyesine, ehl-i cihandan kim-
se vakif olamaz. Eu ma'na mevcud §erhlere goredir ve Cenab-i Pir efendimi-
zin bir ihbar-i alileridir; fakat mutribin miinacati atide devam ettigine gore, bu
da munacat-i mutribden olmak caiz olabilir; ve bu suretde de ma'na boyle
olun " Hak Teala be§ere bir omiir verdi ki, cihanda o omriin bir giiniiniin kiy-
metini kimseler takdir edemiyor ve boyle birtakim lehviyyata sarf ediyor. Ve
bu kadar kiymetli bir omurden hakkiyla istifade edemiyor." Fakir, bu ma'na-
yi, evvelki ma'naya tercih ederim.
2227. Omriimii demhedem sarf ettim; hepsini zir ii hemde ufiirdiim.
Omriimu dembedem bo§una sarf ettim; ve omriimiin hepsini musikinin tfz
ve pest sadalanna ve nagmelerine iifledim.
2228. jAh, makam ve irah perdesinin hahrasmdan, jirakm aci demi hahnm-
dan gitti.
"Rah" makam ve nagme ve aheng ma'nalanna geldigi Hind liigatlerinden
Bahir-i Acem ve Heft Kulzum isimlerindeki liigat kitaplannda mezkurdur.
"Perde-i irak" musikide "rast" ve "asjran" perdelerinin arasindaki bir perde-
dir; notada "fa" lafziyla i§aret olunur. Tiz olarak mukabili "eve" perdesidir.
Ya'ni mutrib diyor ki: "Ah! Makamat-i musikiyyeye ve "irak" perdesinin ha-
tirasma daldim-; Kerim olan Hakk'in fikrinden aci aynligin demi vakti hatinm-
dan gitti; bunlar bana Allah'imi dusundiirmedi." Yahut, "hayat-i diinyeviy-
yenin aci bir aynhk vakti olan oliimii hatinmdan sildi."
<^3^>
AHMED AVNI KONUK
2229. Uayl * 2Xrejkend-i hurd"un iazelijfinden, flordiimiin ekini kurudu ve go-
tiuI oUii.
"Zirefkend-i hurd" makamat-i musikfyyeden birisi olup zamammizda sey-
ri ve casnisi mechuldur. Ankaravi hazretleri §erhinde bu makama "kucek"
dahi dediklerini beyan ediyor; ve elyevm "kugek" makamimn seyri mazbut
ve casnfsi ma'lumdur. Ve Hind §erhlerinde musikinin yirmi dort su'besinden
bir §u'benin adidir; ve "zfrefkend-i hurd" "zirefkend-i buziirk"un mukabilidir
denilir.
Ma'na-yi beyt §6yle olur: "Yazik ki, zirefkend makamimn letafeti, gonlu-
miin hubb-i §erfat ekinini kuruttu ve goniiimun hayat-i ma'nevisi oldu."
2230. Uay ki, bu yirmi dort aVazeden, kervdn gecii ve gun vakitsiz oldu.
"Yirmi dort avaze"den murad, musikinin yirmi dort makamidir; ve gece
ve giinduzu te§kil eden yirmi dort saate de i§aret buyrulur. Ya'nf, yazik ki yir-
mi dort makam ile yirmi dort saatlik 6mr-i yevmi kervani gecti ve gun vakit-
siz oldu ve kiymeti kalmadi. Ya'nf, Hakk'a vusul ilmine gali§mak lazim iken
ilm-i musikinin gavamizina vusul icm omrumu israf ettim.
o\j*~ ib jjj ^S j ^J f*\y- ib t\yt- z\jj j>j\ s\jj l-bt ij\
2231. By Diuddl ^Bu feryad isieyiciden feryad; adil ve ihsani kimseden dejjil,
bu adil ve ihsan isieyiciden isterim.
Ya Rab, bana kendi vucudundan vucud bans, ettin ve o vticud benim ben-
ligim oldu; ve iste bu vikuddur ki, bu anda sana kar§i zelilane ve mutazarn-
ane feryad istiyor ve onun bu feryadi da §u anda, feryad isteyen o benlikten
geliyor. Binaenaleyh ben anliyorum ki bana gelen nasib-i tecellf, ancak ken-
di hakikatimden geliyor, haricten bir §ey gelmiyor. Bu sebebie adl ii ihsani,
su anda adl ii ihsan isteyen benim benligimden isterim ki, hakikatte o ancak
sensin.
Cenab-i Pfr, bu beyt-i §erifde mutribin lisanindan su hadis-i §erife isaret
buyururlar: *~a Vi ^ji *& ^jUi j- a*- 3 ^ 3 «ui ju^ju i^-^j j* Ya'nf "Kim ki
hayir bulursa Allah'a hamd etsin ve onun gayrini bulan kimse dahi ancak
nefsine levm eylesin."
MESNEVl-t SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ve Cenab-i §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i Salihf nihayetlerinde
bu hakikati beyan ve £* ii> j UTji jiju ya'ni " Ellerin bagladi ve agzin urur-
dii" darb-i meselini frad buyururlar. Bu darb-i meselin sebebi budur ki, birisi
bir tulumu §i§irip agzini baglamis, ve bir su iizerinde bu tuluma binerek gec-
mek istemi§. Su iizerinde iken tulumun agzi cozulmu§. Batmaga ba§laymca
rakib bagirarak sahilden istimdad etmi§. Bu hali goren bin de bu darb-i me-
seli soylemistir. §u beyit dahi bu ma'nayi ifade eder:
Jc£ Sj>- l1**^^j <^tJi jl fj^tJ JjSJ (j«5
"lyi ve kotti her kim ne yaparsa kendine yapar; kendi eliyle yaptigi §eyi, onun
hakkinda kimse yapmaz. "
&>y o*. ^yJ 1 °-~* ^j £* j* fo lt^ J 1 >jr ^
2232. *3iendi nasibimi kimseden hulmam, ancak hana henden daha yaktn olan
ondan bulurum,
Tecelliyat-i ilahiyyeden olan nasibimi ben harigten higbir kimseden al-
mam; o nasibimi ancak bana benim hakikatim olup benim bu taayyiin-i ke-
sifimden mutehassil olan benim benligime bu benligimden daha yakm olan
Hak'dan bulurum.
Bu beyt-i §erifde x>j)\ jl ^ <J! *J}\ 'JJ j (Kaf, 50/16) "Biz ona §ah da-
manndan daha yakimz" ve 'd 3j Us Sf °<J3 j 'ft* <Ji vj* cs~ j (Vakia, 56/85)
ya'ni "Biz ona sizden daha yakimz, velakin go'rmezsiniz" ayet-i kerimelerine
i§aret buyrulur. Bu beyt-i §erifdeki "meger" kelimesi tekmil-i vezn igin zaid
olarak vaki' olmu§tur.
\jA ff JJ* jA y,;. p~> \jj ^ \f f A f i J^j <J j jl Ja uS
2233. HSu henlik hana vakii vakit ondan erisir; hinaenaleyh hn henim i$in hem
oldugu vakit onu goriirum.
Her an-i gayr-i munkasimden benim bu vucud-i kesifim, Hakk'in bir te-
cellisi ile ma'dum ve diger tecellf-i serf i ile mevcud olur. §u halde benim ben-
ligimi te§kil eden taayyiiniim, "teceddiid-i emsal-"i miiteakibe ile durur. Vak-
taki bu taayyiin-i kesifim mahv ve zail olur, ben ancak benim kayyumum
olan viicud-i Hakk'i goriiriim.
<^g>
AHMED AVNt KONUK
2234. O kimse gxbi hi, sana altin sayicisi olur, sen nazanni onun iarafina iu-
iarsin, kendi iarafina degil.
Ya'nf, her an-i gayr-i munkasimde sana viicud veren Hak, sana birer hi-
rer altin sayip veren kimse gibidir. Sen, sana altin veren kimseye dikkatle ba-
karsm; hig kendi nefsinin tarafina bakip kendin ile me§gul olmazsin; ve sa-
na altin sayip verende miistagrak olursun. Iste bunun gibi her an sana viicud
bans eden Hakk'a nazar edip kendin ile mesguliyyetten vazgec. ki, onda miis-
tagrak olasin ve ehlullahm "fena-fillah" ve "baka-billah" dedikleri hale nail
olasin. Beyt-i §erifdeki "zer sumer" "zer sumar"m muhaffefi olup vasf-i ter-
kibfdir, "altin sagici" demek olur.
2235. O girye ve nale i$inde hoylece hu kadar yillik kabahatini saydu
Calgici bir taraftan aglar, bir taraftan da bircok senelerden beri yaptigi ka-
bahatlerini sayip dbker; ve huzur-i Hak* da kendisini terzil ederdi.
\j jl Joj <up 4JLSI ^^j j**- a£*p\ j~*l OJLjb^p
c—-i J~~* *& &\jc~»\ fUj: c~w-l Jr** *^ *±^ f^* j^
Emiru'l-Mu'minin Omer (r.a.)iii, onun nazanni, varhk olan
makam-i giryeden, mestlik olan makam-i istigraka cevirmesi
2236. ^dyle olunca, Omer ona dedi hi, senin hu aglaman da, senin ayihliginm
eseridir.
Ya'nf sen kendinde bir viicud ve varhk tevehhiim ettin ve bu varhginin
netfcesi olarak ona birtakim haller izafe ettin; binaenaleyh sen varhgindan
gecmi§ oldun; heniiz ayik bir haldesin.
<^>
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 •
2237. Jam olmu§un yolu ba§ka hir yoldur; zira aytklth dijjer bir flunahtu.
Kendi mevhum olan varligindan fani olmu§ olan kimsenin yolu, baska bir
yoldur. Onlar viicudda Hak'dan ba§ka bir §ey gormezler; giinkii bu zevat der-
ler ki ^r^Ji 4^u ^-u. V ^ ^j^j ya'm "Viicudun, baska giinahlara kiyas
olunmayan bir giinahdir." Zira bilciimle muhalefetler, ki§i kendisinde varlik
gormesinden inbias eder.
2238. CMa-meza yolundan ayihlik vardu; mazi ve mustakbel sana Oiakk'in
hicabtdir.
Tarik-i Hakk'a kemal-i hulus ile suluk ettikten sonra, artik gecmisten bahs
etmek ve daima mazfde §6yle ve boyle yapmi§ idim diye onlan yad etmek,
yokluk yolunun revisj degildir. Belki bu maziyi anmak yolundan sana ayik-
lik gelir; halbuki senin muradm yok olmaktir. Binaenaleyh gecmi§ ve gelecek
senin ile Hak arasinda bir perde ve hicabdir.
J J* _?V> oTjl ^l tf A JL> \s ja ^ jj j^\ jj\
2239. Dier ikisine ates vur, ne zamana kadar kamis gibi o her ihiden bogum
bogum olursun?
Gegmism ve gelecegin her ikisini de ask-i ilahf atesj ile yak! Ne zamana
kadar ruhunu, kamisjann dugumleri gibi gecmi§ ve gelecek gamlanyla du-
gumlersin?
2240. Oiamis ile bogum hem-raz olduk$a, o dudagin ve sadamn hem-nismi de-
[2204] _.jj.
gildir.
Kamism bogumlan mevcud oldukca icerisi kapali olacagindan neyzenin
dudagina yaklasamaz ve kendisinden sada dahi gikmaz. Viicud-i insani dahi
kamis, gibidir ve onun ukdeleri mazi ve mustakbel gamlandir. Insanin icinde
bu gamlar bulundukca, nafih-i hakiki olan Hak'dan, onun kalbine nefh-i ma-
arif vaki' olmaz ve onun lisanmdan dahi maarif-i ilahiyye ve ulum-i lediin-
niyye sadalan gikmaz.
<^g>
AHMED AVNl KONUK
{£Sy>- \i +J> iS<^-*\ <\>*j dy? iS-Xf (^ji*? Sj>- <— *jJa> dy?
2241. *Uakiaki sen kendinin iavfinda hir iavf ile miiriedsin, haneye cjeldiflin
vakit de kendin ilesin.
Ya'nf vaktaki sen nefsinin etrafini devr etmekteki bir domis, ile hakikat-i
halden irtidad etmi§sin t kalbin evine geldigin ve teveccuh ettigin vakit dahi,
orada Hakk'i degil, ancak kendi nefsini bulursun. Zira senin tovben ve rii-
cu'un lutf-i Hakk'a nailiyyetten dolayidir; ve nefis kendisine mulayim olan
lutuftan memnun ve kahirdan muteneffirdir. Halbuki hakikatte lutuf ve kah-
nn menba'i birdir. Binaenaleyh lutfundan memnunen Hakk'a rucu' etmek,
kendinden ayiklik ve Hak'dan gaflettir; ve kendi nefsine taalluk ettigi ickidir
ki mazi ve mustakbeli yad edip durursun.
2242. By kimse! Senin haberlerin haher veridden habersizdir; senin tovben flii-
nahindan beierdir.
Ey mutrib! Senin Hak'dan agahlikiann, Kur'an-i Kerim ile kendisini haber
veren Allah Teaia hazretlerinden ayn-i gaflettir. Zira Hak Teala Kur'an-i Ke-
rfm'de i^j ^ ^ & Jf ( Kasas, 28/88) ya'nf "Onun vechi ve Zat'mdan
gayri her §ey haliktir" diye bizlere haber veriyor; sen ise kendi nefsini ortaya
koydun ve ona mazi ve rmistakbel gamlanni yiikledin; binaenaleyh kendini
haber verici olan Hakk'm bu haberinden agah olmadin. Binaenaleyh senin
tovben, giinahindan daha beter oldu. Qunkii gafleti, dfger bir gaflet ile izale-
ye gallon; bu ise gaflet icmde gaflet olur.
J>S ^ <jO* *ij> j£ ^f yr **.y vJ^iS J\>- j\ y tj\
2243. By ge&m§ halden tovbe isteyici olan sen, hu tovbeden ne vakii tovbe eder-
sin, soyle!
Ey salik, sen viicud-i mevhumunun hazzina aid olarak yaptigin gecmi§
gtinahlardan tovbe etmek istersin. Halbuki bu giinahlann sebebi, senin sen-
Iigin idi. §imdi ise, sen yine senligin ile tovbeye muba§eret ediyorsun; bina-
enaleyh tovbeden dahi tovbe etmen lazimdir. Soyle bakalim bu tovbeyi ne
vakit yapacaksm?
2244. Qah bana-i ziri ktble edersin, gdh hiiziin ile aglamaya buse vurursun.
'cSP?
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Bang-i zir" musiki lstilamnda pest sadaya ve aleak sese derler. Ya'ni bir
muddet kendine ve nefsine musikinin pest sadalanni kible yaptin ve ona te-
vecciih ettin; ve sjmdi de huziin ile aglamayi nefsin mahbub ve ma'suk itti-
haz edip opmektedir. Bu hakiki bir tovbe degildir; belki ewelce nefsine mii-
teveccih oldugun gibi, sonra da yine nefsine teveccuh etmendir. Bu ma'na,
atideki rubaiden giizel tavazzuh eder. Rubai:
oLj i$j&3 -u- jip jjji c— *» Ojjj- our j j ju jiiipt j **£ jj
"Gtinah yaptim; tovbem gunahtan beter oldu; zM bu tovbede tig bo§ da'va
vardir ki, varhk ve vucud da'vasi ve kuwet ve Gil da'vasidir. Halbuki Allah
Teala Kufan-i Kerim'inde hareket ve kuwet ancak Allah iledir, buyurur. "
2245. Uohioki Jaruk esrann ayinesi oldu, iktiuann cant vcxnden uyandi,
Ya'ni Omeru'l-Faruk (r.a) efendimiz, mutribin onunde esrar-i ilahiyyenin
aymesi oldu ve mutrib onun vech-i ma'nevfsinde bu esran gbrdu. ihtiyann
cam mertebe-i nefsaniyyeden, kendi mertebesine teveccuh etti.
2246. (jWutrib can fpbi ajjlamasiz ve giilmesiz oldu; onun cant giiti ve ha$ka can
did oldu.
Ihtiyar calgici sifat-i nefsaniyyeden kurtuldu, ayn-i run gibi aglama ve
giilme sifatlanni terk etti; ve onun ruh-i hayvanisinin ahkami zail oldu ve
ruh-i izafisi dirildi.
2247. O zaman, onun hahnina hir hay ret geldi ki, yerden ve gokien di§anya
giitl
Mutribin batininda dirilen ruh-i izaffsinin halinden kendisine bir hayret
geldi ki, bu kendisi icm ahval-i ruhu miisahede mertebesi idi; ve kendisi bu
ruhunun ahkam ve ahvalinde miistagrak olup yerin ve gogiin suret ve taay-
yunlerinden harice gikiyordu.
AHMED AVNl KONUK
2248. Ciist ii cunun verasindan hir aisi ii cu ki, hen hilmiyorum; sen hiliyor isen
soyle!
Insan gormedigi bir §eyi goriince hayrete dii§er ve mahiyyetini ve hakika-
tini arasfcrmaga ba§lar. Mutrib dahi ruh-i izafisinin ahvalini goriince hayrette
kaldi ve ne oldugunu arastirmaga ba§ladi. Bu bir ciist ii cu idi ki, alem-i su-
retteki arasttrmanin verasmda ve fevkinde bir ara§tirmadir. Bu arastirmanin
elfaz ile ta'nfatim ben bilmiyorum. Ey sami'f Sen biliyor isen ve ta'rff edebi-
lir isen, soyle de dinleyelim. Zira bu zevk-i azim idi; zevki ve vicdani olan
seylerin elfaz ile ta'rifi mumkin degildir.
2249. nSir hal u kal ki, hat ve kalin verdsindadtr; ^ii'l-Celal'in Cemal'inden
aark olmus.
Mutribin o anda ki hali ve kali alem-i suretin hali ve kalinin fevkinde idi.
Allah Zii'l-Celal hazretlerinin derya-yi Cemal'ine mustagrak olmus, ve on-
da bogulup enaniyeti mahv olmu§ idi.
2250. 'iJtr aark degil ki, ona hir holds ola. ^fiahut onu deryddan gayri hir kim-
[2214] i
se anliya.
Ya'nf mutrib derya-yi Cemal-i ilahfye oyle bir surette gark o!mu§ idi ki, o
"fena-yi kulir deryasmdan onun kurtulmasi mumkin degil idi. Yahut derya-
yi vahdete oyle bir vech ile dalmi§ idi ki, onun hal-i istigrakim ancak derya
anlar; ve o deryaya dahp ayn-i derya olmayanlar anlamaz. "Derya'^dan mu-
rad burada makam-i ittihada vasil olan kiimmel-i evliyadir. Binaenaieyh
mutribin hali elfaz ile ancak bu kadar tefhim olunabilir; ve elfaz ile tefhfm da-
hi atideki sebeb tahtinda vaki' olur.
2251. Eijer iakaza, iakaza iizerine olmasa idi, akl-i cut! , kulden soyleyici olmaz
idi,
"Kul"den murad zat-i mutlaktir. "akl-i ciizMen murad "akl-i kiil"den
in'ikas eden ukul-i be§erdir. "Takaza"dan murad" viicud-i mutlak'm merte-
©
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
be-i vahdetinde miindemic olan sifat ve esmanin vucud-i harici taleb etme-
leridir. Ya'ni, eger mertebe-i vahdette esma ve sifat-i ilahiyye musirran vii-
cud-i harici talebinde bulunmasalar idi, mutribin miistagrak oldugu derya-yi
Cemal-i Zu'1-Celal olan vucud-i mutlakdan ve onun izafatindan akk cuz'i
bahs edici olmaz. idi. Zira esma ve sifat-i ilahiyye o derya-yi bi-payani dal-
galandirdi.
2252. uaktaki iahaza takaza iizerine eri$ir, o deryanin dalgasi, bur ay a vdsd
olur.
Ya'ni, mertebe-i vahdette miindemic sifat ve esmanin vucud-i harici taleb-
leri birbirini ta'kib ettigi vakit, o deryanin dalgasi, ya'ni sifat ve esmanin asa-
n ve ahkami bu alenvi surette elfaz ve harf ve savt kisveleriyle zahir olur.
2253. uakiaki ihtiyarm halinin kissasi buraya eri§ii, ihtiyar ve onun hali yu-
ziinii perde-ye $ehii.
Ihtiyar calgicinm hali, "fena-fillah" hali oldugu vakit, gerek ihtiyann ken-
disi ve gerek hali, kendi varliklanndan ihtifa etti; ya'ni galgiciya vahdet-i vii-
cud sirn zahir oldu ve nazannda kendisinin kendiligi Hakk'in viicudu ile te-
settiir etti.
2254. Dhtiyar giift u gu surinin eiegini yaydt; onun agzinda yarim soz kaUu
galgiciya vahdet-i viicud sirn zahir olunca sdyleyicilik sirnmn, ya'ni
Hakk'in sifat-i kelamimn, kendi mazhanndan zuhuru sirnmn etegini yaydi;
ya'ni bu sirdan soylemege basjadi; fakat onun agzmda bu vahdet-i viicud sir-
nndan yanm soz kaldi. Zira vahdet-i viicud sirn zevki ve vicdani bir §ey oldu-
gu icin, kisve-i elfaza burundiiriilmek istenUdigi vakit o soz yanm olur, tamam
olmaz. Bunun icin nazarlannda keserat galib olan kimseleri bu vahdet-i viicud
meselesi §a§irtir. Nitekim bircok kimseler yanhs, anlamak yiiziinden dalalete
diismtisjerdir.
Bu beyt-i §erifde, surrah-i kiramdan ba'zilan "Damen ra zi giift"daki
"ra"yi, edaM mef ul ve "ze" harfini de teb'iz igin ahp "Pir etegini giift ii gu-
^»
AHMED AVNl KONUK
dan silkti" diye ma'na vermisterdir; ve "fe§anden" masdanni, silkmek ma'na-
sina almistardir. Ve ikinci misra'daki "o" zamirini "rum gufte"ye irca' etmi§-
lerdir. Fakat fakir, bu tarzda tekelliif gdrdiim ve surrah-i Hind' in zehabim
zevke daha muvafik buldum. Beytin ma'nasini ona gore §erh ettim. Bu su-
retde "damen-i raz"i terkfb-i izarl olarak almak icab eder.
2255. I^u ay§ u isreii tertib etmek icin, yuz hinlerce can feda etmek lazvmdir,
Mutribin nail oldugu ay§ u i§reti elde etmek igin, insanin yiiz binlerce cam
olup onlann hepsini bu ugurda feda etmek lazimdir. Binaenaleyh bu hal mut-
ribe bir inayet ve ihtisas-i ilahi idi ki, Hz. Omer (r.a.) gibi bir mursjd-i kamile
onu miilakf eyledi ve onu galgisi ile miinacata gekti. *uJ ^ *^j> u0 ^ i Jji j
(Bakara, 2/105) Ya'nf "Allah Teala diledigini rahmetine muhtass'kilar."
l^u jLjU>- OL$^- -L»i»j i? 1 j^s-«jfc tj^4 3 . *-JW" c- 4 -**^ jiSwi jj
2256. Can meseliginin avinda (Logan husu ol; cihan giinesi gibi can feda edici
oil
Ey salik, me§elige benzeyen bu alem-i keseratda, can avlamak igin dogan
ku§u gibi keskin bir avci ol. Manzume-i §emsiyyemizin kalbi olan giines, gi-
bi can feda edici ve kendi viicudunu kemirici ol!
2257. "Ypksek giine§, can sacici vaki' oldu; her dem kamis ohir, doldururlar.
Ya'nf, manzume-i §emsiyyemizi teskil eden seyyarata giines, hararet ve
ziyasi ile can ve hayat ne§r eder; ve sacftgi hararet ve ziya, kendi vucudun-
dan eksilir; binaenaleyh kendi varligindan fedakarhk eder ve kamis, gibi igini
bo§altir; fakat milyarlarca senelerden beri vaki' olan bu fedakarligindan dola-
yi busbiitun mahv olmaz. Qxnkii verdigi §eye mukabil Vehhab-i hakiki olan
Hak Teala hazretleri ona her an bedelini ihsan eder.
2258. €y ma'nevT giines! Can sac; eski cihana yenilik gosier!
§urrah-i kiram "afitab-i ma'nevf'den muradin salik oldugunu beyan bu-
yurmusjardir, bu da bir vecihtir; fakat Cenab-i Pfr gunesm aleme hararet ve
<^£3
MESNEVl-I §ERIF §ERHi / II. CtLT • MESNEVf-1 •
ziya sagmasindan intikalen, kendi zat-i §enflerini murad buyurduklan anla-
§ilir; ve bu suretde bu beytin ma'nasi, yukanda gegen 2247, 2248 numarali
beyitlere merbut bulunur. Ya'nf "Ey alem-i ma'naya mensub olan giine§, su-
rf giine§ nasil kendi peykleri olan seyyarata kendi viicudundan hararet ve zi-
ya sagarsa, sen de kendi canmda olan esrar ve hakayik-i ilahiyye hararet ve
ziyalanm bu Mesnevf-i §erif dz kendi muhftine oylece ibzal et; zfra derya-yi
hakikatte, bunlann zuhuru igin, takaza takaza uzerine vaki' olmaktadir ve
bunlan bu Mesnevi-i §erffde izhar etmekle, herkesin belledigi ve eskiden be-
ri bildigi maarif-i ilahiyye aleminde bir yenilik goster; zira tecelliyyat-i ilahiy-
yenin nihayeti yoktur." §u halde Cenab-i Pfr bu beyitte 'cJS^L* '?&*■ (t i^mjTj
<-» (Hadid, 5 7/7) ya'nf "Allah Teala'nin sizi onda miistahlef kildigi §ey cinsin-
den infak ediniz" ayet-i kerfmesindeki emr-i ilahfyi kendi nefs-i neffslerine
teblfg buyurmus, olurlar. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber, bu istihlaf mes'elesi-
ni Fususu'l-Hikem'&t "Fass-i Nuhf'de izah buyururlar.
2259. UutvA-i ademiye can ve ruh, akici su gibi gaybdan eri$ir.
Ya'nf Hak Teala alem-i keserata daimii't-tecellfdir. Her an-i gayr-i miinka-
simde bilciimle mevcudat bir tecelli ile ma'dum ve kemal-i siir'atle onu ta'kib
eden dfger bir tecelli ile mevcud olur ki, buna "teceddud-i emsal" derler ki,
yukanda 2066 numarali beyitte izah edilmis, idi. Binaenaleyh sen, sana ih-
san olunan niam-i ilahiyyeyi infak ettikge, eksilenin yerine daima yenisi ge-
lir. Beyt-i §erffde "can"dan murad ruh-i hayvani ve "revan"dan murad ruh-i
izaffdir.
2260. Lster zaman cjaybdan yeni yeni eri§ir; ve "Ten cihanindan di$anya cik!"
eri$ir,
Alem-i gaybdan her an-i gayr-i miinkasimde yeni yeni varidat-i ilahiy-
ye gelir; ve geldikten sonra da, ten aleminden di§anya gik! hitabi vasil olur.
Ya'nf yukanki beyitte izah olundugu gibi Hak Teala daimii't-tecellfdir;
alem-i keserat her an-i gayr-i miinkasimde miitevaliyen "halk-i cedfd" icin-
dedir. Viicuda gelen §ey durmaz, derhal gikar; ve yerine hemen yenisi ge-
lir; ve bir gelen bir daha gelmez. Zira tecellide tekrar yoktur; cunkii tekrar
darliktan gelir ve Hak Teala ise ^ ^f, ii %\ (Bakara,2/1 1 5) [ §ubhesiz Al-
^cSP?
AHMED AVNt KONUK
lah'in rahmeti geni§tir; her §eyi bilendir) ayet-i kerfmesinde beyan buy-
ruldugu iizere vasi'dir.
d>/ ol j uu dL-^ jr j^ i ^\ j uu j^ jr Japi ^i
iki melegin duasmin ma'nasi beyanindadir. Her giin pazar ba§inda
§6yle nida ederler: "Ya Rab! Her infak edene ivaz ver ve ya Rab, her
imsak edene telef ver!" Ve o munfik, Hak yolunun miicahidi olup heva
yolunun musrifi olmadigi beyanindadir
Yukanda zikr olunan meleklerin nidasi Buhan ve Muslim ve Nesafnin,
Ebu Hiireyre (r.a.)dan naki ettikleri hadis-i §enfe miisteniddir. Ya'nf iki me-
lekten birisi sahfler igin Hak'dan hayir taleb eder; ve digeri de bahiller igin
beddua eder.
JjjSv~« <_J^Ux* (Aj^- *z£> f J-i A^ j^J [»jb O jr»-*2d ^-~&
2261. *[Peyc}amher huyurdu ki: 'Daimd nasihat \$in t iki melek latif nida ederler,
[2223]
2262. $oyle ki ey Dindd, miinfiklan tok tut; her kurusuna yiiz hin hedel ver!
d\jj jJul l)Lj Vl oJU jt dip- j-> lyl5C«jf blJbi <_£>
2263. 6u Utuda cihanda hahillere sen ancak ziydn icinde ziydn ver:
oX> Jp~ y\t y?r \j J?* JU Aj <j\Ju\ £ iJL~«l l«u (^1
2264. 6y pk imsak ki, injdkdan iyidir; Diakk'in malini, l/takk m aayrisine
vermel
Ya'nf ba'zi imsak vardir ki, mahalline. masruf oldugu icm iyidir; ve ba'zi
infak vardir ki, mahalline masruf olmadigi igin fenadir. Binaenaleyh Hakk'in
*&$&>
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 ♦
ni'met olarak verdigi mail, Hakk'in emri olmadigi yere sarf etme; eger boyle
yaparsan hayirli bir imsak etmi§ olursun.
2265. id ki sen, nihayeisiz hazvneyi ivaz hulasm; id hi kafirler idddmdan ol-
mayastn!
Ya'ni sen Hakk'in mahni, Hakk'in emriyle verdigin vakit, ona bedel ol-
mak iizere Hak tarafindan sana nihayetsiz hazfne-i ni'met ihsan olunur ve
sen kafirler zumresine dahil olmazsm. Zira kafirler mallanni Allah'in emr et-
tigi yere degil, kendi nefis ve hevalannin emr ettigi mahalle sarf ederler. Ni-
tekim hadis-i §erifde -dJi J^ j ^ u jai ^ ya'ni " Malin hayirlisi Allah yo-
lunda sarf olunan §eydir" buyrulur.
2266. ^DCilx^lan, utylustafd (a.sja gdltb olmak i$in develer kurban ederler idi.
Kafirler, Cenab-i Peygamber'e galebe igin [deve] kurban ederler ve kur-
banlan Allah igin degil, belki Allah'a kar§i muharebe niyyetiyle olur idi.
2267. ^Kur'an'da ehl-i gafleiin inzdn vardu; soyle ki, onlann o butiin injak-
lan hasretiir.
t ot * , ,
Bu beyt-i §erifde, su ayet-i kerimeye isaret buyrulur: *iM o ♦** \^ -^JJi os
o^JUi (.J ij~*- j^JIp dj& ^ ipyL^ -dJi j--- tf. Ijjl^J (Enfal, 8/36) Ya'ni "Muhak-
kak kiifr eden kimseler, halki Allah'in yolundan alikoymak igin hare ederler.
tmdi onlar yakmda infak edeceklerdir; sonra o infak onlann (izerine hasret
olacaknr; sonra da maglubdurlar." Iste Allah Teala kaflrleri bu ayet-i kerime
ile inzar eder ve korkurur.
JjJ -*~*b i^.j* d^^y <Jj"*J '-r'^r*" J^ ^"* ^Jjj~"
2268. Uiesul-i Bkremin harbinde CM,ekke biiyiiklerinin kwbanlari, kabul
iimtdiyle idi.
zj" Jx j\ OLpb y <Z JL* sj? Jop jT >J>\j {*$* dy?
2269. i^Adl eden bap bir kole cjibi ki, saktn mahni dsidere bezl eiti.
*$%&>
AHMED AVNI KONUK
Peygamber ile olacak harbde muzaffer olmak igin kafirlerin kestikleri kur-
ban, kendi zanlannca bir ibadet ve sebeb-i makbuliyyet idi. Bu hal ona ben-
zer ki, asi olan bir kole, kendisince adl ve ihsan ettigini zannederek, padi§a-
hinin malini ehl-i isyana tevzf eder. Onun bu hali, sebeb-i kurbiyyet olma-
diktan baska, iizerine padi§ahin kahir ve gazabini celbe sebeb olur.
2270. ^Bu asinin adli ve onun iksani nezd-i sahda ne arhrir? nXzaklik ve ka-
[2232] .. ,
ra yuzl
Bu kolenin fiili padi§ahin indinde onun matrudiyyetine ve yuziinun kara
olmasina sebeb olur.
r *^l\ U^\ jj>\JJ ji ^ j s,,/ ^ ^> j,\ jn
2271. IZunun vein mumin, korkudan daimd namazda ^^— S=— H J^l^i lu*l l^Dojj-
ru yola ileij demekiedu.
Bunun igin mu'min korkudan namazda 'p-ilii iij^i Uaii (Fatiha, 1/6) "Ya
Rab, bizi dogru yola hidayet et!" demektedir. Zira dogru yolu gormek Hakk'in
inayetindendir ve bu "sirat-i mustakfm"i bulmak kolay bir §ey degildir. Zira
"sirat-i mustakim" tarik-i i'tidaldir ve tarik-i i'tidalin bir tarafi ifrat ve diger ta-
rafi tefntdir. Bu iki taraf dahi ind-i ilahfde mebguzdiir.
2272. O, para vermeh, comer de layikhr; can teslim eimeh ise asihin comertli-
gidir.
Ya'm salihler maldan sehavet gosterirler; a§iklar ise candan fedakarlik
ederler.
2273. Utah icin ehmek verirsen sana ekmek verirler; Diak i$in can verirsen,
sana can verirler.
227 r 4. 6</er o ctnann yapraklan dokulurse, fail-i mutlak ona yavraksizhk azi-
~amx hacjislar.
^»
MESNEVI-t SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
Eger alem-i suretteki gnann teneffusune hadim olan yapraklan ddkuliir-
se Hak Teala, yapraksiza mensub ve mahsus olan azigi ve ya§amasina lazim
olan gidayi ve havayi ihsan eder. Bu da Hakk'in alem-i zahirde atasina gos-
terdigi misallerden birisidir.
JUL c-^Jl J^iti xS" ^f JU y c— o j^ *f>~ j\ AiU £
2275. Gijer senin elinde comertlihten mat halmazsa, JTlllah leala'nin jazh se-
ni ne vakii jjaymal eder?
2276. Dier Kim ekerse onun anhan ho$ olur; fakai iarlada ona iyilik olur.
Ya'ni her kirn ekin ekerse, evvela onun anbannda olan bugday tarlaya gi-
der ve anbar bo§alir; fakat tarlada iyilik hasil olur ve bir bugday tanesi orada
gogalir.
Ikinci misra'daki "bihr kelimesi Farisi olduguna gore bu ma'na verilir; ve
kelimedeki "ba" meksur okunur. Ahirindeki "ya" dahi, masdariyyet olur.
Eger kelime Arabf olursa "ba" meftuh okunup "guzel" ma'nasina gelir; ve bu
surette "der mezra'a"daki "der" tekmil-i vezn icin zaid olarak gelir; ve bu su-
retde de "Lakin o kimsenin guzel tarlasi olur" ma' nasi verilir. Ve "tehf* ile
"behf ' yekdigerine tamamen mutabik bir kafiye olur.
2277. himse ki, anbar da kodu ve tasarruf eiii, onu hadisai biti ve far est yedi.
Bugdayini tarlaya ekmeyip anbarda saklayan ve tasarruf eden kimsenin
bugdaylanna, hadisat-i kevniyye musallat olur; ya murur-i eyyam ile bitlenir ve
boceklenir; veya fareler anban delip yerler. Keza bu misale mutabik olarak, bir
kimse mahni Hak yolunda sarf etmeyip buhl ve imsak ederse, ne diinyada ve
ne de ahirette ondan intira' edemez. Dunyada hirsiz ve yangin gibi afetlere
ma'ruz kalir ve hastalik gibi birtakim ibtila zuhur edip etibbaya ve ilaglara bez-
le mecbur olur; ve Hak yoluna infak olunmamis, olan bu malm ahiretde de ona
faidesi olmaz. Nitekim hadis-i §erifde ^jij ji vioU* J*Ji Ju »j^ ya'ni "Bahilin
mahni hadise veya varise mujdeleyin" buyrulur. Bahiller cemf-i ahvalde Hak
Teala hazretlerinin lutfuna i'timadi unutup, "ak akge kara gun icmdir" darb-i
meselini tcad ve kendi mallannin kuwetine i'timad etmisterdir. Halbuki hadi-
sat-i alem ekseriya bu darb-i meselin aksini isbat ettigine dikkat etmemisterdir.
^m
AHMED AVNl KONUK
2278. nu cihan nefyclir, isbatda ara! Senin suretin stfuclir, ma'nanin icinde
ara!
Bu cihan, ya'ni alem-i kesafet nefydir ve fanidir. Nitekim Hak Teala jr
ju \+L ^ (Rahman, 55/26) ya'ni "Alemde olan her bir kimse fanidir" ve
keza i^i-j "S/i *^u ^ jr ( Kasas, 28/88) ya'nf "Hakk'in vechinden gayri her
§ey haliktir" buyurur. Oyle olunca sen, hakikl olan viicudu menff olan bu
kesafet aleminde degil, isbatda, ya'ni alem-i ma'nada ara; ve senin vucu-
dun ve suretin dahi, fani olan bu kevnin maye-i kesifinden mahluk oldu-
gundan, o da sifirdir ve hictir. Oyle olunca o hakikati sen, ma'nanin iginde
ara! Zira onun viicudu senden ayn degildir; belki senin ma' nan ve hakika-
tin zat-i Hak'dir.
Hind §arihlerinden Imdadullah (k.s.) hazretleri buyururlar ki: "Eger der
isen ki, mademki bu cihan menrldir, o halde onun viicudu zaten yoktur ve
menffdir. MenrT olan §eyi tekrar nefy etmege ne hacet vardir? Ve nefyi nefy
etmek miimkin degildir." Cevaben deriz ki: Bu cihan hakikatte ve vaki'de
nefy ve fanidir; vaktaki vehim ve hayalde bir varlik hasil etmistir, o viicud-i
vehmi ve hayalfyi nefy etmek lazimdir; cunkii gayriyyet cihetinden ancak
vehim ve hayalde mevcuddur. Oyle olunca bu nefy, gayriyyete rati' olur ve
gayrin nefyinde de isbat-i Hak vardir."
2279. iZAtx ve tuzlu cam kilictn onune aotiir; tatli deniz aibi olan cam satin all
"Aci ve tuzlu olan can"dan murad, ruh-i hayvani ve "tatli deniz"e tesbih
olunan can, ruh-i izaridir. Ve "kilic/'tan murad dahi ask-i ilahfdir. Ya'ni sifat-i
nefsaniyye ile aci ve tuzlu suya benzeyen cam, a§k-i ilahi kilicinin bniine go-
tur; bu kilig o nefsin kellesini ucursun ve ondan sonra sana Hak'da ram ol-
mak hali zuhura gelsin; ve bunun mukabilinde sende ruh-i izaffnin ahkami
zahir olsun ve neticede acilik ve tuzluluktan kurtulup tatli su deryasina miis-
tagrak olasin.
2280. Ue ejjer sen bu esikten aitmeyi bilmiyor isen, ban henden bu kikdyeyi
[2243] dinle!
MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Ya'ni sen bu ruh-i hayvani kapisimn esjginden aynlmasim ve gitmesini
bilmiyorsan benden atideki kissayi dinle de, bu algak mertebeden yiiksek
mertebeye nasil gikilabilecegini anla! Bu beyt-i §erifde "§uden" masdanm "ol-
mak" ma'nasina alan sarihler de vardir. Fakir, Hind sarihleri gibi "gitmek"
ma'nasina aldim ve yukandaki ma'nayi verdim.
halifenin kissasidir ki, kendi zamamnda kerem cihetinden
Hatem-i Taf den ileriye gegmis, idi
2281. zamanda hir halife var idi, Diaiem'i kendi sehavetinin kblesi etmis idi.
Gegmis. zamanda bir halife var idi ki, Tay kabilesine mensub olup comert-
ligi ile me§hur olan Hatem ismindeki zatin sehaveti, onun sehavetinin yamn-
da pek a§agi kalmi§ idi.
<u-£>b j JL« j! C-j»-1>- j j& 4Z&\J\ Syr j r\j^\ ^'j
2282. Dkram ve seha hayragim agms, fakr ve ihiiyaci ortadan kaldirmis idi.
2283. Dnci denizi onun atasindan saf gelmis idi; onun ihsani DCaf'ian DCaf'a
hadar gelmis idi.
"Kaf dagi" hakkinda bilmiinasebe burada fzahat i'tasi faidelidir. Muhak-
kikfnin asannda ekseriya tesadiif olunan "Kaf DagTmn, evvelce kure-i arzin
muhfti tamamen ma'lum olmadigmdan, birtakim zevat, §ekil ve taayyiinu ile
arzin etrafini ihata etmis, olan bir dag olduguna zahib olmusterdir. Halbuki
bugiin arzin etrafini vesait-i muhtelife ile devr etmek ve basar-i hissi ile te-
nia^ eylemek mumkindir; ve gezenlerden hicbirisi de, sjmdiye kadar boyle
bir dag gormemistir. Hz. §eyh-i Ekber dahi bu dagdan ve dagin muhitine sa-
nlmis, olan bir buyiik yilandan bahs buyururlar. Bundan murad, alem-i isney-
*m&>
AHMED AVNl KONUK
niyyeti muhit olan §eriatdir; ve hakikat-i viicudda isneyniyyet olmayip bu is-
neyniyyet mevhumdur. Binaenaleyh "yilan"dan murad, cebel-i rasih-i §eriati
muhit olan vehimdir. Nitekim Yunus Emre hazretlerinin bu gibi rumuzu ha-
vf olan bir gazellerinde §6yle buyrulur:
Kafdagmdan bir ta§ §dyle attilar bana,
Oylelik yola du§tii, boza yazdi yuzumii.
Hz. Misri-i Niyazi bu gazeli §erh etmi§ ve Yunus Emre hazretleri de alem-i
misalde onun §erhini tashih buyurmusjardir. Bu §erh icmalen §6yledir:
"Ben lisan-i hakikatle mutekellim oldum; fakat Kaf dagindan ya'ni cebel-i
ra5ih-i §eriatden, ulema-yi §eriat bana i'tiraz tastanni attilar; bereket versin
ki, lisan-i §er' ile lisan-i hakikati tevfik ettim, i'tiraz ta§lan yan yolda kaldi.
Yoksa az kaldi, Hz. Mansur gibi beni de helak edeceklerdi."
iste Mevlana efendimiz hazretleri, bu beyt-i §erffde, halifenin adl u ihsa-
mrun ihatasim, beyne'n-nas meshur olan Kaf daginin alemi ihatasina te§bih
buyurmusjardir. "inci denizi"nden murad, kerem denizidir ki, ondan ata inci- .
leri gikar. "Saf 'dan murad, halifenin keremi bir kasd-i dunyeviyyeye miiste-
niden vaki' olmayip halisan-i li-vechillah olduguna istottir.
2284. ^Tovrak diinyasinda hului ve su idi; Uehhab'tn atasimn mazhari idi.
Hak Teala hazretleri bu toprak aleminde bulut ve sudan nasil Vehhab is-
miyle zahir olup arzi ihya buyurur ise, alem-i be§eriyyete bu halifeden dahi
Vehhab ism-i §erffiyle zahir olup atalan ve ihsanlan ile halki ihya etmekte idi.
2285. Onun atasindan deniz ve ma'den zelzele i$inde, onun sehasi iarajma
kafile kafiU iizerine idi.
2286. Onun kapisi ve kal'a kamsi, hacet hihlesi idi; onun siuh sehavet ile ale-
me gitmi§ idi,
2287. Diem <5%cem, hem ^Rum, hem ^Tiirh ve S^lrab, onun comerilicjinden ve
sehdvetinden taaccub icinde kalmi§ idi.
gp?^ MESNEVI-1 §ERlF SERHl/ II. CiLT • MESNEVl-1 •
2288. iSnb-i hay at ve kerem deryasi idi; ondan hem £%rab ve hem <S%cem did
olmu§ idi.
"Acem", Arab 'in gayri olan milletlerin hepsine ltlak olunur. Ya'ni halife-
nin viicudu ab-i hayat ve kerem denizi idi; ondan hem Arab ve hem de
Arab' in gayri olan milletler ihya olunmus, idi.
(?*
A'rabi ve onun zevcesinin ihtiyac. sebebiyle olan macerasimn kissasi
2289. HSir gece, a'rabi olan bir kadin kocasina dedi; ve giift ii guyu hodden go-
tiirdii.
"A'rabi" sahralarda gocebe halinde ya§ayan Arablara derler. Bunlardan
bir kadin kocasina soylemege ba§ladi ve fakr u ihtiyag zeminindeki dediko-
dusunu hadden ziyade yapti.
2290. Qoyle hi, biiiiin hu fakr u cefayi biz $ekiyoruz; herkes alemde ho$tur ve
biz na-ho§uz.
2291. nZizim ehnegimiz yok, bizim ekmek kaiigxmiz elem ve haseddir. Testi-
miz yoh, suyumuz gozden ya§hr.
2292. n&izim elbisemiz giinduz gilne^in hararetidir; gece yaiah ve yorgan mah-
tabdandtr.
°$2$&>
AHMED AVNl KONUK
-ujih jt 0L~*1 {£y c~o <cuMjuj OU ^j \j <* (j^y
2293. iSaifin kursu kit asini, ekmek kursu ve kit'ast zannedvp eli gok iarajina
kaldumisiz.
2294. nizim jukardligimizdan gece ve cjiindiiz, hizim najaka diisunmehligi-
mizden jnkaralara ar vaxdxr.
Biz oyle fakfriz ki, bizim fukaraligirruzin derecesinden ve gece giinduz is>
miz, guciimuz nafaka du§unuculugiinden ibaret olmasindan dolayi, diger fa-
kirler bu mertebede zaruret iginde bulunmadiklan igin, fakirlik namina bizden
ar ederier ve utandiklanndan semtimize de ugramazlar.
2295. Dnsanlardan nefrei eden Sdmiri misali iizere, akraba ve uabanci bizden
iirkiidi olmustur.
"Samirf* Musa (a.s.) zamamnda, ummet-i Musa (a.s.)abuzagi §eklinde bir
put yapip; ^ ^y <Ji j 'jj^ii iii (Tana, 20/88) ya'ni "Bu sizin ve Musa'nin
unuttugu bir ilahdir" diyerek taptirmisttr. Bu vak'a Musa (a.s.), Tur'da iken
hadis olmus, idi. Musa (a.s.) Tur'dan avdetinde kavminin bu halini goriip pek
ziyade hiddet buyurdu ve SamirTye de '^-L/if jy; °ji Sjii j 'js ou LViu (Ta-
ha, 20/97) ya'nf "Defol, senin igin hayat-i dunyeviyyede la-misas, ya'ni "Ba-
na dokunmayin ve temas etmeyin!" demek olsun diyerek beddua buyurdular.
Merkum dahi sahralara firar etmi§ ve bir kimseye tesadiif ettigi vakit "la-mi-
sas" diye haykinr idi. A'rabi kadim, kendilerini bu Samirf ye tesbih etmi§tir.
2296. Ejjer bir kirnseden bir avu$ mercimek istesem, bana "cSus olum ve bela!"
der.
Ya'ni tese'iil igin bir kimseye muracaat etsem, bana "inayet ola" yerine,
sus bizi rahatsiz etme; olum ve bela gibi musallat olma derler.
2297. <Jnuhakkak J^lrab' in fahri ve izzeti ve atdst vardir; sen ise <5%rab icin-
de, yazi icinde hata gibisin.
MESNEVI-1 $ERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 • "^
/r\ azJ^S j~> ^ Jam iua U ?\ *c2£ }y>- \j& ^l* \y- or
2298. fyaza nedir? H^iz muhakkak cjazasiz olmu§u.z. ^iz fakr hilici ile ha§-
siz olmu$uz.
Ya'ni badiye-ni§ih Arablar fahr ve izzet igin muhalif ve dii§man kabileler
ile harb ederler ye orada olurler; bizim igin gaza nedir? Biz gaza etmeksizin
61mu§uz; rukaralik kilici bizim ba§imizi kesmi§tir.
HJ ^ $J 'j* J-> b cT 5 ^ y T^ ^ ^^ ^ u Ua* ^
2299. Slta nedir? ^iz dilencilik uzerinde dolamyoruz; muhakkak havada si-
necjin damanm vuruyoruz.
Arab kavminin sifat-i atasi bizim igin ne demektir? Zira biz, dilencilik iize-
rinde dolamyoruz ve havada ugan sinegin incecik damarlanna tama' edip sal-
dinyoruz; ya'ni hakfr §eylere bile muhtagiz.
2300. Bger bir kimse misafir olarak eri§se, eger hen ben isem, gece uymjunca,
onun eski puskii libasini teninden soyanm.
Cenab-i Pir efendimiz sahra-ni§in olan Arab kadinindan, yalanci mur§idlerin
haline; ve bannacak bir yer arayan misafirden dahi, tarik-i Hak'da kendisine bir
melee' arayan miindin haline intikal edip atideki ir§adata rmiba§eret buyururlar.
j pJio%A j 7t~z> \j OUijl j Jjy ^^^. ?r^>^ O'wb^ JjJ^ jjj**
Muhtac olan mundlerin, muzewir olan muddeilere aldanmasi ve
onlan §eyh ve muhte§em ve vasil zannetmesi ve nakli nakidden
fark etmeyi bilmemesi ve ber-besteyi ber-resteden tanimamasi
"NaklMen murad, me§ayih-i hakikiyyenin nakledilmekte olan halleri ve
"nakd"den murad dahi, hal-i hazirda o ahval-i §erifeyi hamil olan mur§id-i
AHMED AVNl KONUK
kamildir. Ve Hind §arihlerine gore "ber-beste"den murad, nefsani isteklere ve
cismanf hazlara ve taallukat-i diinyeviyyeye giriftar olmus, olan kimsedir. Ve
"ber-reste"den murad, nefsani istekler yolundan kurtulmu§ ve kayit cehen-
neminden necat ve hiirriyyet cennetine vasil olmus, olan kimsedir. Ve isma-
fl-i Ankaravi hazretlerine gore "ber-beste" demek, tedbfr ve san'at ile bir §e-
yi giizelle§rirmek demektir. Ve "ber-reste" zatmdan giizel olan §eye derler.
Mesela kagitlardan yapilmis, giil ve cjgek §ekilleri "ber-beste"dir; ve arzdan
nabit olan giil cigekleri ise "ber-reste"dir.
2301. ^unun i$in alimler fen ile derler ki, muhsinUrin misafiri olmak lazimdir.
Alemde insanin zahiri ve batini libaslanni soyan kimseler bulundugu icin
alimler, fen ve hikmetle, bir kimse misafir olacak ise mutlaka muhsin olan
kimselere misafir olmak lazimdir. "Muhsin"den murad, niam-i zahire ile ik-
ram eden kimseler oldugu gibi niam-i batine ile kalbleri nurlandiran insan-i
kamillerdir.
2302. Sen o himsenin miiridi ve misafirisin hi, o kimse denaeiinden dolayi se-
nin hdsilini alir.
Ya'ni sen §eyh ve mursjd diye bir kimseye tesifm-i nefs etmi§sin ki, o kim-
se senin nur-i takvani ve sidk-i i'tikadatim bozar ve seni nur-i ilahiden man-
rum birakir ve dalalete diisurur.
2303. DCavi degildir, seni nasil kavi eder? O^ur veremez, seni hulandinr.
Tarik-i Hak'da yiirumek igin o muddef-i kazibin kendisinde kuvvet ve ce-
saret yoktur; bu yolda nasil sana rehber olup kuwet ve cesaret verebilir? On-
da nur-i ilahi yoktur ki, sana nur verebilsin; o kendindeki sifat-i nefsaniyye
ile seni biisbiitun bulandinr.
0lj£o iJj jt -^>k ^f jy ^J j^ *j*> iJjy hj ^y?
2304. CflAademki onun vein hir nur olmadi, haskalan mukarenetinde ondan ne
vakit nur bulurlar?
^«
MESNEVM §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2305. Qoz&ne ilac ya-pan a'me§ atbidir; gozlere ne $eker? JAncak ye§im.
"A'me§" hastalik sebebiyle goziinde za'f olup, su akan kimseye derler.
"Ye§im" bir ta§in adidir ki, goze surulurse zarar verir. Ya'ni yalanci miirsjdin
kalb gozii hastadir; salikin goziine surme veya tutiya yerine, biisbutun gozii-
nii kor edecek yesjm ta§i kabilinden §eyler ceker. Nitekim zahir gozii hasta
olan kimse, kendi goziinu tedavi ile me§gul iken ba§kalanmn goziinii nasil
tedavi eder? Eger ederse, gozii gormedigi igin, hastanm goziine hie de muna- ';
sib olmayan §eyler surer ve berbad eder.
Ba'zi niishalarda "yesjm" yerine "yun" ma'nasma olan "pe§m" vaki' ol-
mustar; ve "pesm"den murad, goze zarar veren §eylerdir.
2306. Jakr u keder iginde bizim halimiz budm; hi$bir misajir bizim magruru-
muz olmasin.
"Meba" "kaba" vezninden "me-bad"in muhaffefidir; "Olmasin!" ma'nasi-
na nehy-i gaibdir. Ya'ni "Bizim fakr u zaruretimiz yukandan beri tasvir etti-
gimiz derecede oldugundan, hicbir misafir bizim cadinmiza aldanip gelme-
sin." Bu soz Arab kadimmn kocasina vaki' olan ifadau ciimlesindendir.
2307. On ytlin hitlijjini eger sureilerde gormedin ise gozlerini a$ ve bize bakl
On yil kitlik icinde yasayanlann hallerini fiilen gormedin ise, i§te bizim ha-
limize bak da bu ya§ayism nasil oldugunu gor!
( j^*^ J^ 3J C-JJi jJi j^ ^J^ OjjJ> dy? U j»\&
2308. nZizim zahirimiz muddeinin bahm gtbidir; kalbinde zulmet, harkinde
parlakhk vardir.
Bizim zahirimizin perisanhgi, yalanci bir §eyhin batmina benzer ki, o §ey-
hin iginde zulmet ve di§mda da parlaklik ve debdebe ve ihti§am vardir. l§te
bizim di§imiz zulmette miiddei-i muzevvirin igine benziyor.
2309. Onun Diak'dan ne bir h-okusu ve ne de eseri vardir; onun da' veil
<§is den ve Ebu'l-^eser' den ziyadedir.
AHMED AVNl KONUK
Yalanci mtirsjd, vahdet-i hakikryye-i ilahiyyeden higbir koku ve eser alma-
mi§tir; fakat halki Hakk'a da'vetine gelince; onun da'veti §is ve Ebu'l-Be§er
Adem (aleyhime's-selam)dan daha ziyade hararetlidir. Halbuki bu da'veti Hakk'a
degil, kendisinedir. Nitekim Nefehatu'l-Uns'de zikr olundugu ilzere Yusuf b. el-
Huseyin hazretlerinin dayisi Abdullah ibn Hazir hazretleri ona nasihat ederken
"Sakin halki Hakk'a da'vet ediyorum diyerek, kendine da'vet etme!" demistir.
2310. Qeytan ona nak§ini hile fl'6stermemi§tir; o ise daima xxr Diz abdalclaniz ve
[2273] , A i • « 1
ziyadeyiz aer,
Bu muddei-i miizewire §eytan bile temessiil edip suretini gostermege te-
nezziil etmemi§tir. Boyle iken o bicare "Biz abdal zumresindeniz ve daha ile-
rideyiz." Ya'nf evliyanin havassi zumresindeniz, der.
2311. ^Bervi^lerin sozunii $ok $almt§; ia cjiiman gelsin ki mukakkak o hir kim-
seciir.
Hakikf dervis, olan evliyaullahin hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi beyan husu-
sunda kullandiklan elfaz ve istilahati, o yalanci §eyh efendi, kendisinin dahi
alem-i maarifde bir sahsiyyet oldugunu herkes zannedebilmek icjn, calmis, ve et-
rafina toplananlara onlardan bahs etmi§ durmu§tur; halbuki soyledigi lstilahatm
ma'nasindan ve hakikatinden hicbir koku almamisftr. Nazari ancak kendisini
halkin kabul etmesinde ve sermaye-i guriiru olan muridlerinin gogalmasmdadir.
2312. Sozde n&ayezul iizerine hurde iutar; onun hahnindan ^eztd ax tutar.
muddei-i kazib kendi zeka-yi §eytanisi saikasiyla muridlerinin kar§isin-
da soz soylerken sbzlerini inceltip, guya Bayezid-i Bistami hazretlerinin
hakayik ve maarifini tenkide yeltenir ve izhar-i zeka eder. Halbuki onun ba-
tinimn berbadhgindan ve mulewesliginden, evlad-i Resulullah'a ihanet eden
Yezid bile utanir.
2313. jAsumanm ehmeginden ve sofrasindan nastbsiz&ir; Diak ^Teala onun
oniine hir kemih aimamx§hr.
^2^
MESNEVf-I SERIF §ERHl / II: ClLT • MESNEVI-1
Asuman-i ma'nevihin maidesi olan ulum-i lediinniyyeden ona bir nasib
ve hisse verilmemistir; Hak Teala ona en dun bir ma'rifeti bile layik gorme-
mi§tir.
2314. O nida eimi§tir ki, sofra hurmu§um, Uiakk'in naihiyim, halije-zddeyim.
2315. Saladu, ey birbirine dola§an sade diller; id ki benim seha soframdan yi-
yiniz; iok hi$lir.
Cenab-i Pir, muddei-i kazibin §a'§a'a-i zahinsine aldanip murid olmak igin
onun tekkesine kosan humakanin ahvalini, yalanci §eyhin suret-i da'vetini
tasvfr buyururlar. Muddei-i kazib der ki: "Ey birbirlerini ite kaka tekyeme ko-
§an humaka! Sofra-i zikrime saladir. Halka-i zikrime girip benim cud u seha
soframdan yiyiniz ki, sofrada maide-i hakikryyeden higbir tok olan yoktur.
Yalmz meclis-i zikrimde bir surii vaveyla kopar; oradan gikuktan sonra her-
kes yine nefislerinin kulluguna devam eder.
OL-j U by -uJuT j^ 01 ^j5 <1)L~5" by ^«JLpj j> LgJL-
2316. Q ok kimseler, senelerce va'de-i ferda uzerine, ferda erismeytci oldufiu
halde kayimn etrajim donmii§iur.
Ya'nf mudei-i kazibe murid olan bircok kimseler, rah-i Hak'da bir hal-i §e-
rif kazanacagiz diye yalanci §eyhin kapismin etrafim devr edip durmusjar
ve §eyhe "Efendim, bu kadar zamandir hizmet ediyoruz; kendimizde higbir
tebeddiil gormuyoruz" deseler; §eyh onlara: "Sabr ediniz, bu istediginiz hal
size atfde hasil olacaktir" diye va'de-i ferdada bulunmustar.; fakat va'd olu-
nan ferda ve zaman dahi bir tiirlu gelmemi§tir.
2317. Jliyadeden ve mukemmellikten adamin sim asikar olmak icin medui-i
zaman lazimdir.
Ey salik, sen miirsjddir diye isjttigin kimseiere gidip derhal biat etme; zira ■■
adam kapali bir kutudur, iginde kemalden ve noksandan neler oldugu az bir j
zaman zarfinda vaki' olan miilakat ile anlasriamaz. Onun sirn ve ahval-i ba- 1
AHMED AVNt KONUK
tinesi zahir olabilmek igin cok zaman lazimdir. Zira oldugu gibi gorunmek ve
goriindugii gibi olmak her insamn kan degildir. Kamil, eger batmi enzar-i
halkta zahir oluverse, asla utanacak bir hali olmayan kimseye derler.
2318. ^eden duvannin alhnda bir hazine mi vardir; yahut yilan ve kannca ve
ejderha tjuvasi midu?
Ey salik-i miibtedi, sen heniiz ne firaset-i hikemiyyeye vakif ve ne de fi-
raset-i §er'iyye sahibisin. Binaenaleyh sana bir mursjd olarak tavsiye edilen
bir kimsenin suret-i cismaniyyesinin altinda maarif ve hakayik-i ilahiyye ha-
zinesi mi, vardir; yoksa akaid-i faside ve ahlak-i seyyie ve efkar-i batile yu-
valan mi vardir, bilemezsin. Bu hususta gok mutabassirane hareket lazimdir.
2319. ^Uakiaki onun bir §ey olmadtgi zahir oldu, tdltbin omrii aitii, agahlik ne.
jdidei
Vaktaki salik, boyle bir yalanci §eyhe senelerce hizmet edip kendisindeki
sifat-i nefsaniyyeden higbirisinin zail olmadigini ve malen ve bedenen hizme-
tinin bosa gittigini goriir. Akli basma gelir; fakat bu kadar senelik omrii de
bosuna gecmis. ve israf edilmis, olur ki, bu ayilmanin faidesi yoktur.
J-U*j j$y l^"^ j* <s^ij* ^^ j^ *&\ t^^i j*
j}\j -Lib OUj
Onun beyanindadir ki, bir muridin miiddei-i miizewire o bir
kimsedir diye sidk ile i'tikad baglamasi ve bu i'tikad sebebi
ile §eyhinin rii'yasinda gormedigi bir makama vasil olmasi
MESNEVt-t §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
nadiren vaki' olur ve su ve ate§ ona zarar etmez ve §eyhine
zarar eder; velakin nadirin nadiri olur
2320. JZakin nadir talib gelir ki, furugdan onun hahkinda o yalan nafi' ola.
[2283]
Ya'ni yalanci §eyhe murid olan talibler arasinda, nadiren bir talib zuhur
edebilir ki, isti'dad-i ezelfsi parlak ve sidk u hulusu da higbir §iibhe ile sarsil-
maz bir halde bulunur. Binaenaleyh bu miiride §eyhinden degil, mensub ol-
dugu tarikat-i aliyyenin pirinden ruyuzat-i ilahiyye vasil olur; ve §eyhin ya-
lam boyle bir talib hakkinda nafi' olmu§ bulunur. Fakat boyle parlak bir is-
ti'dad ve bu kadar kuvvetli sidk u hulus, binde bir ki§ide bulunmaz.
2321. O kendinin itji hasdi sebebiyle bir makama eri$ir; gerci can zannetii, o
cesed geldi.
murid, kendisinin niyyet-i hasenesi sebebiyle feyz-i ilahiye nail ve bir
makama vasil olur. Her ne kadar, o yalanci §eyhde ahkam-i ruhiyye galib ol-
dugunu zannetmi§ ise de, onun sirf cismani bir adam oldugu zahir oldu.
2322. Qece- vcindc fablexji aramah $o\. 13ir kiMe yok; halbuki onun. o namazi
caiz.
Boyle bir salikin, mechulat icmde bir mur§id-i kamil aramasi, gece ortasin-
da kible arayan kimsenin haline benzer. Onun miiddei-i kazibi, mur§id-i ha-
kiki zannedip intisab ederek makamat-i aliyyeye terakkisi ve siilukunun fa-
ide-bah§ olmasi, bu gece kibleyi arayip da bulamadigi halde namaz kilmis,
olan kimsenin §er'an namazi caiz olmasi gibidir.
2323. uA/liiddeinin can kitligi sirdadir; fakat hizim ekmek kitligimiz zahir dedir.
Bu sdz Arab kadimnin kocasina soyledigi bir sozdiir. Miiddei-i kazib ile
kendi hallerini kiyas eder; yalanci §eyhin fikdani cam olup gizlidir ve bizim
fikdanimiz ekmek olup meydandadir.
cs^o
AHMED AVNl KONUK
j*~r OUf jjy ^yk ;# ^S Olf^, ^-X* dyr \j? U
2324. \Biz nicin miiddei gihi cjizliyelim; muzevvir olan namus vein can cehi§e-
Um?
Bizim igin ne zaruret vardir ki iflasimizi sakliyalim? Nitekim muddei-i ka-
zib halkin nazanndan kendisinin higligini setr eder; ve biz halkin hakaretine
ma'ruz kalacagiz diye, ash olmayan bir namus igin can geki§elim ve bu fakir-
ligin me§akkatleri iginde kivranip duralim? Halimizi izhar edip bu hal-i iflasin
define gare anyalim.
(^-sjoJl ji (j\^\Ji£ j j j ^J^ f.4~**> £yrj
A'rabfnin ve kadinin kissasina riicu' ve gok acib temsiller
2325. ZKocast ona dedi: \Niee bir trad ve ziraaii soylersin; omiirden ise ne kal-
dt? En cogu flecii.
2326. iSnkil ziyadeye ve noksana bahmaz; zira her tkisi bir sel $bi flecer.
r^ <£j J 1 <y° ^k <y ^y? jj "J ^ ^ j *-^ ^j*-
2327. Set isier berrdk, ister bulanik yiizlu olsun, mademki sebat etmiyor, bir an
ondan soyleme!
Omr-i be§er sele ve hal-i refah selin berrakligina ve hal-i zaruret selin bu-
lanik yiizlu olmasina te§bih olunmu§tur. Ya'ni 6mr-i be§er mademki sel gibi
siir'atli akip gegmektedir ve sabit kalmamaktadir; bu omiir ister refah iginde
ve ister zaruret iginde gegmis, olsun, neticede hep beraberdir. Nitekim §air der:
Ya bister-i kemhada ya viranede can ver,
Qun bay u geda hake beraber girecektir.
<^3^>
MESNEVf-f §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2328. ^u alemde hinlerce zt-rvh, altiist olmakstzin mai$etini latif olarak tja§ar.
Bu alemde tiirlu tiirlii hayvanlar vardir, higbirisi eyyam-i miistakbeleleri igin
yiyecek ve igecek garni gekmezler; her vakit nziklanni birer suretle Rezzak-i ha-
kiki tarafindan hazirlanmi§ bir halde bulurlar ve bu hususta rahat ya§arlar.
2329. Qece, gidasi ieriJb olunmami§ oldugu halde, iiveyik ku$u acja$ uzerinde
Uiakk'a $ukur sbyler.
2330. nZiilbul, u 6i/ ialebleri kabul eden, rizkm i'timadi senin iizerinedir!" diye
Uiak Teala ya hamd okur.
Bu beyt-i §erffde l^jj <Li Ju> S/i ^Sfi ^ *% ^ u j (Hud, 1 1/6) ya'm "Yer-
yuziinde Mlah'in nziklanni deruhte etmed'igi bir zi-ruh yoktur" ayet-i ken-
mesine i§aret buyrulur.
2331. r Dojjan ku$u §ahin elini miijde ya-pmi§, hiitiin le$lerden iimidini kes-
mi$tir.
Ma'lumdur ki, dogan ku§unu avcilar ah§tinp besler ve ku§ avina gikacak-
lan vakit onu ellerinde tutarlar. Dogan ah§ik oldugu icm kagmaz av iizerine
saldinr; ve yine avcinin nezdine avdet eder. Ve ava gikan hukiimdarlann dahi
doganlan vardir. Beyt-i §erifde bu ma'nayi beyanen buynilur ki, dogan ku§u
padi§ahin elini kendi nzkinin miijdesi yapmi§ ve iimidini biitiin la§elerden
kesmi§tir; giinkii nzki §ahm elinde hazirdir. "Niivid" ho§luk ve ho§ haber
ma'nalanna da geldigi cihetle, burada miijde ma'nasi miinasib gorulmu§tur.
2332. ^bylece sivrisinekien iuiasm, id file kadar, JTlllak'in tyali oldu, Diak
ne giizel muildir!
Ya'ni en kiigiik hayvandan tut da, en buyuk hayvanlara vanncaya kadar,
hepsi Allah Teala hazretlerinin lyalidir ve Hak Teala hazretleri ne giizel lyal sa-
AHMED AVNl KONUK
hibidir ki, hig birisini ag birakmaksizin hepsinin hisselerini muhtelif sebebler
tahtinda kendilerine tevzf buyurur. Nitekim hadis-i §erifde v^- 1 j ^ J 1 ^ d^ 1
<JU) r &>.\ 4J1 jUU ya'nf "Halk Allah Teala'mn lyalidir; ve halkin Allah Teala'ya
en sevgilisi, ryaline muhib olanlardir" buyrulur.
2333. nZiitun bu gandar ki, sinelerde vardir, hizim varligimizm mzgarmin flu-
bdnndan ve tozundandtr,
Bizim nzkimiz igin kalblerimize musallat olan gamlar ve kederler, hep vu-
cud-i Hakk'm muvacehesinde kendi vucudumuzu ve istiklalimizi isbat etmi§
olmamizdandir. Bu viicud ve enaniyyet fikri dimagimizda heva-yi nefsani
kasirgalan kopanr; ve sifat-i nefsaniyye tozlanni kaldinr ve bu esnada kalbi-
mizin gozu, Hakk'm varligmi ve Razik'ligim gormez olur.
2334. ^n kok ko-parici gamlar bizim oraaimiz aibidir; boyle ve $6yle oldu de-
rrick bizim vesvasimtzdir.
Bizim dmrumuzun kokimii koparan ve kemiren nzik ve mai§et gamlan,
elinizi bigen orak gibidir. Varidatimiz azaldi, mesarifimize tekabiil etmiyor,
yahut filan i§ boyle oldu, bu hal bizim nzkmuzin inkitaina ve ag kalmamiza
sebeb olacaktir gibi, du§unceler bizim vesvas olan §eytanimizdir ki ^ ^-j-ji
^lji jjj^ (Nas, 114/5) [Insanlann kalblerine vesvese veren..l ayet-i ken-
mesihde buniara isaret buyrulur.
^~~d *jW £ Mj >y- j 1 -V 3j* ^—^1 «>, <^v j j£j j* & M>
2335. nn ki, her bir hastalik blmekien bir parcadir; eger $are varsa bliirnun
diz iinii kendinden kovl
Hastalik insana acz veren bir elemdir ve dllim de boyledir; binaenaleyh
hastalik, olum ge§nisinin bir pargasidir; eger garen ve kuvvetin varsa, olii-
mun ciiz'u olan marazi kendinden def et bakahm!
>uj XJ>\y>- £jj*» jj J^s o Ob c^uy ^y> ^ y jyr j ^yr
2336. Uakiahi oliimiin cuzunden kapnaga kadir deg'dsin, bil ki onun kulliinu
senin basina dokeceklerdir.
MESNEVM §ER?F §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2337. Oliimun cuz'u ejjer sana tatlt geldi ise, hil hi Diah Teala hullu de iath
eder.
2338. uMarazlar oliimden elci olarak cfelir; onun elcisinden ey fuz&l, yiiz ce-
virme!
2339. Dier him iaili yasarsa, o act oldu. Dier him iene taph ise can gotiirmedi.
Ma'lum olsun ki insan, esma-i ilahiyye cem'iyyetinin tecellisine mazhar
olan bir surettir. Hak Teala hazretleri ona gah Mun'im ve gah Miintakim
isimleriyle; ve gah Mani' ve gah Mu'ti isimleriyle tecelli eyler; ve esma-i ila-
hiyye mutekabil oldugundan Mun'im ismiyle vaki' olan tecelliyi, Miintakim
ismi ta'kfb eder. Bu hal daima ba§imizdadir. Dikkat edenler zevkan bu tecel-
liyati alem-i kevnde de daima miisahede edebilirler. Mesela leziz taamlan
Mun'im bize in'am eder; bir miiddet sonra Miintakim bir kann agnsi taslit
eder; kaza-yi hacet igin helaya gitmek ve orada murdar kokular iginde kal-
mak icab eder. Binaenaleyh her tathnm sonu aci ve her acinm sonu tatli gel-
mek bu tecelliyatin netfcesidir. Ve keza kesif olan cisminin muhafaza-i leta-
feti icin ona hizmet ile tapmak, latif olan ruhun asar ve ahkamindan mahru-
miyyeti iktiza eder.
2340. Utovunlan sahradan ceherler: o hi en semizdir. onu olduriirler.
[2303] "
2341. By Werner, flece ^ejcii ve sabak fleldi; ne vahie hadar hu efsaneyi hasian
iuiarsin?
Ba'zi niishalarda "Temer" yerine "semer" vakTdir; kalbin meyvesi murad
olunur. "Temer" Arab kadinin ismidir ve bu soz, kocasinin soziidiir. "Ge-
ce"den murad, hayat-i diinyadir; "sabah"dan murad ahirete intikal ve oliim
vaktidir. Nitekim hadis-i §erifde i^i* lyu tti» ^ ^Ui ya'ni "Nas uykudadirlar,
oldiikieri vakit uyamrlar" buyrulur. Hayat-i dunyeviyyenin gece ve olumiin
AHMED AVNI KONUK
sabah olduguna i§aret olunur. "EfsaneMen murad, gece masalidir ki, kadinin
hayat-i dunyeviyye mai§etine dair soyledigi sozler ve dusundugu fikirlerdir.
Ya'nf erkek, zevcesine diyor ki: Yahu! diinya hayatimiz munkati' olmak iize-
redir ve olum tarafina gidiyoruz; ne zamana kadar bu gecinmek efkar-i mev-
humesi garni ile muztarib olacaksin?"
2342. Sen gen$ idin ve daha kanaathar idin, alhn isieyici oldun; halhuki evvel-
ce alhn idin.
^$JJm J*+*\h C— is>o »j«4 C^t j <^<AJj .-L^li Oj^r oj*« jj (_£Jj jj
2343. r \Xziim.u cok asma ulin, nasil kasid oldun; meyven olmak vakii jasid
oldun.
Ya'ni sen ewelce ter ti taze bir asmaya benzerdin ve sende sabir ve ka-
naat gibi cok meyveler var idi. §imdi nasil oldu da, yasm kemal bulup tarn
meyvelerin olan ahlakinin olmak vaktinde boyle fasid oldun.
■^j jHb ^ ^^ o*"j ^y? *j^ J cf-j?* ^ *^ *— ^ d j^*
2344. Senin meyvenin pek tath olmasi lazimdir; iv hiikenler gibi ziyade geriye
gitmesin.
Ip bukenler, ipin elyafini bir bir rabt edip, bu ipin uzunlugu kadar biike bu-
ke geriye giderler; meyve de olmak tarafina ileriye dogru gitmek lazim gelir
ki, ip biiken gibi gerisi geriye gitmemek lazimdir demek olur. Burada insanin
giinden gtine ahlakan ve ahvalen terakki etmesi ve tedenniden sakinmasma
isaret buyrulur. Nitekim hadis-i §erifde & \^ **# oir ^ j o_^ & oUj* l$j^>\ &
Oj*i- # wi ya'ni "Iki gunii miisavf olan kimse aldanmisttr ve diinden bu gii-
nii §erli olan kimse mel'undur" buyrulur.
v2~>JLa* ji L*jlS -bljj \j <L~iu0 *-* JUL iJU* y>r ^-jL* C-a>-
2345. Sen hizim e§imiz isen e§ hemstfai gerektir; id ki i$ler maslahat i$inde
zakir ola.
Ey zevcem, ben sabir ve kanaati ihtiyar ettim; eger sen benim esjm isen,
senin dahi bu sifatlar ile muttasif olman lazimdir, ta ki umur-i diinyeviyye-
miz salah iginde hasil olsun.
MESNEVf-t §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2346. Qift, yehdicferinin misali gerektir; pabucun ve clzmenin iki ciftine bak!
2347. Dki pabugtan birisi ayaija dar yelirse, onun her iki gifti senin isine cjelmez.
£j> £s* (J^ *Arf j<A ^^r ^Jji J^i* Olj ^j*- ^ J- 5 '^^r
2348. DCayinm esini, biri kiig.uk ve o diijeri biiyuk, mese arslantnin esini de
kurt cjordiim mil?
2349. ^Devenin iizerindeki givalvn esi, bit birisi bos ve o bin maldan dolu ola-
rak dogru gelmez.
2350. Hen kanaai iarafina qonlu metin olarak aiderim; sen nigin senaai iara-
[2313] r .i • ?
jina gidersmr
2351. Oianaatkar olan adam ihlas ve sbz ciheiinden bu iislvibdan, kadma giln-
diize kadar soyledi.
Sabr u kanaat sahibi olan zevc, ihlas ve hararet-i kalb ile bu minval uze-
re kendi zevcesine birgok nasihatlerde bulundu.
Kadinin kocasma, "Sozii kendi kadem ve makamindan pek ziyade
soyleme; zira H?k (celle ve ala) buyurur ki o>l : N u j jiji : '^
(Saf, 61/2) "Yapmadigmiz §eyi nicin soylersiniz?" Ve her ne kadar
^^
AHMED AVNl KONUK
bu soz dogru ise de, bu makam-i tevekkiil senin igin degildir.
Ve kendi muamelenin fevki olarak bu sozii soylemen ziyan tutar,
ve's-selam" diye nasihat etmesi
2352. \Kculin onun iizerine hagir&t, soyle Ki: By namus mezhehli, hen senin ef-
snnunu arhh yemiyecegim.
"Namus" siyt ve sohret ve ev sahibi ve ismet ve iffet ve ceng u cidal ve
melaike ve ahkam-i ilahiyye ve avcinin pususu'ma'nalanna gelir. Burada,
kendi halinin halka izhanndan utanmak ma'nasinadir. Nitekim ba'zi kimse-
ler halk nazannda zelil olmamak icm fakr hallerini gizler; bu kibir ve nahvet-
ten ileri gelir. "Ftisun horden" ya'ni efsun yemek, efsundan miiteessir olmak-
tir. Ve efsun, "buyu" ma'nasinadir. Turkce'de tahrif edip "apsun" derler; bu-
rada yalanin te'siri demek olur. Nitekim Turkey' de "kirk yalan bir biiyu yeri-
ni tutar" darb-i meseli vardir. Kadin zevcine bagirarak dedi ki:"Ey hakikati bi-
rakip, yalan sozler ile kibir ve azamet satan namus mezhebli! Ben artik senin
hakikat-i hale muhalif olan sozlerini yutmayacagim." tste yalanci miirsjdle-
rin sozleri de boyiedir.
2353. ^Da'va ve da'vetien turrehat soyleme; git, kibir ve nahvetien soz soyleme!
"Turrehat" cadde haricindekti ince yol ma'nasinadir. Istiare tarikiyla sag-
ma ve ma'nasiz sozlere ltlak olunur. Ve me§ayihin sathiyyatina da derler.
"Turrehe" kelimesinin cem'i oiup Mmus 1 da batil ma'nasinadir. "Nahvet" naz
ve buyukliik ve sarhosjuk ve tekebbur ma'nalannadir. Kibir ile muteradifen
kullanihr. Ya'ni kadin diyor ki: lstigna da'vasindan ve adem-i kudret ile be-
raber misafir da'vetinden bahisle, sacma soz soyleme; git nefsinin kibir ve
nahvetinden bahs etme!
2354. CMce hir tumturak ve kar u har sozii; kendi isini ve halini gbr ve uianl
"Tamtirak" "tarn" ile "tirak" kelimesinden mtirekkebdir. "Tarn" doldurul-
mus. olan bir §ey ve "tirak" ferah sebebiyle gikanlan sada; ve mecmu'unun
MESNEVt-t §ERfF §ERHi / II. ClLT ♦ MESNEVI-1 •
ma'nasi kerr iX ferrden ibarettir ve hod-ntimahk ma'nasina da gelir. Ve me§a-
yihin §athiyyatina da derler. (Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberaba-
di). "Kar u bar" i§ giic ve me§guliyyet ma'nasinadir. Ya'nT "Ne zamana ka-
dar hod-numaliga ve i§e ve giice dair soz soyleyeceksin; kendi i§ini ve hali-
ni gor; ve bir de soyledigin tumturakli sozlere bak da utan!" (Yalanci §eyhle-
re tevbih oldugu a§ikardir.)
2355. DCibir cirkindir ve dilendlerden daha $irkindir. Qnn soguk ve kar; ve on-
dan sonra elhise de islak.
Hadis-i §erifde gA ^J\ v Up ^ 3 ^s y , V J(4 Ji>iVj ujtfi rji &\ ^^ "i fctf
j$*+ j& j v ur juu j oij ya'm "Uc. kimse vardir ki Allah Teala yevm-i krya-
mette onlara hitab buyurmaz ve yiizlerine de bakmaz ve onlan tathir buyur-
maz; ve onlar icjn azab-i elim vardir. Zina eden ihtiyar ve yalanci padi§ah ve
mutekebbir olan fakir" buyrulur. Ya'm kadm zevcine der ki: "Kibr-i nefis fir-
kin bir §eydir; hele bu kibir dilencilerde olursa cjrkinlik girkinlik ustiine oldu-
gu icm, daha cirkin olur. Nitekim Tiirkgede "Gonullii dilencinin torbasi bo§
kalir" darb-i meselini soylerler. Bu hal ona benzer ki, soguk bir giin, kar ya-
giyor, elbise de islak bir haldedir; bu hal iginde olan adami tasawur ediniz."
2356. < IMice bir da'vd ve dan ve biuik kavasi; eu kimse senin evin ariimcek avi
gtbidir.
"Dem" nefes ve hud'a, nahvet ve kibir ve koku ve kuyumculann potasi;
ve ah ve efsun ve vakit ve zaman ve insan ve hayvarun agzi ma'nalanna ge-
lir; burada kibir ve nahvet demek olur. Ve "bad-i burnt" ya'm, biyik havasm-
dan murad, kibir ve azamet eseri olarak, dudaklanni kabartip burnundan bi-
yik iizerine saliverilen nefesdir. Nitekim muteazzim olan kimselerde bu vazi'
cok mu§ahede olunur. Ve "oriimcek agi"ndan murad, zevc ve zevcenin sakin
oldugu ciiriik cadirdir.
2357. Sen kanaatian ne vakit can jyarlathn? Sen kanaailardan nam ogrendin.
Ya'm sen kanaatla nefsinde tahakkuk etmedin; belki kanaatlann yalniz
adini i§ittin.
*$%&
AHMED AVNl KONUK
£j J J^ ^ yh £^ ^ ^~~*T ^^ J^^ ^*
2358. 'iPeygamber buyurdu ki: ZKanaat nedir? Diaztnedir. Sen hazineyi, ke-
derden acik bilemiyorsun.
Ya'nf Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ^ V j? *pUJi ya'ni "Kanaat tiiken-
mez bir hazinedir" buyurdu. Sen bu hal-i iflas iginde kederden dolayi, bu ha-
zinenin farkinda degilsin. Kanaat, ali§tigm §eyin yoklugu zamaninda nefsi-
nin siikutudur. Binaenaleyh zenginlik vaktinde goniil nasil mutmain ve sa-
kin olursa, ziigiirtliik zamaninda da goniil, nzki hakkinda oylece mutmain ve
sakin olursa, o hale kanaat derler. Eger hal-i iflasm iginde kalb sikinti ve elem
duyarsa, bu kanaat degildir; belki §eraret peyda eden bir elem-i kalbdir; ve
boyle ziigiirtliikten Allah Teala'ya siginmak lazimdir.
2359. ntiu kanaat ruhun haztnesmden gayri degildir; ey ruhun garni ve elemi
sen ofliinmel
J« <JLJ&r j^J ^U*ji C-is>- J~ d j J^S CJ&r f\y** y
2360. Sen hana $ift ta'bir etme; az kolittk vur! ^Ben. insafm esiyim, hdenin esi
degilim.
Sen beni kendine e§ addetme, benim koltuguma az gir! Ben ehl-i insafin
e§i olurum; senin gibi hilekarlann e§i olmam.
2361. Bmir ile ve bey ile beraber nasil adtm aiarsm? uWademki havada sinek
damanm vurursun.
Ya'ni sen zugiirtliikten havada sinek avlamaga tenezzul ettigin halde, na-
sil emir ve bey ile beraber yiiriiyebilirsin?
2362. ZKo-pekler ile beraber bu kemikten niza icindesin. D$i bo$ ney gihi na-
ledesin,
"K6pekler"den murad, talib-i diinya olanlar ve "kemik"ten murad meta'-i
diinyadir. Nitekim hadis-i §erffde *->*& i«JU* j ^ uui ya'ni "Diinya cifedir ve
onun talibleri kopeklerdir" buyrulur.
C^cp
MESNEVl-1 §ERfF §ERHi / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2363. i$enim tarafima hakaretle miistehziydne hafuna; id hi senin damarlann-
da olan seyi soylemiyeyim.
2364. ZKendi aklim benden ziyade gormiissiin; hen ndhisul-ahli nasil gor-
miissiin?
<i JiP ^ jj Jap J& j ci* *>"• L» jJjl J*^ -^jX j s 5** Jb
2365. Qajil hurt gtbi bize styrama; ey hinxse, senin ahlinin dnndan ahlimiz
yegdir.
"Me-cih" "cihiden" masdanndan emr-i hazirdir, sicramak ma'nasmadir.
Hasmmi aciz zannedip hucum eden gafil bir kurt gibi, beni de nakisu'1-akl go-
riip hucum etme! tnsan akil namina, senin aklinin mertebesini goriince, boy-
le akla malik olmaktan ise, akilsiz kalmayi tercih ederim.
C~~vOjfS" j jt» axjI c~JUp *u jl c~~*SjA aLIp y Up &>y?
2366. an,ddemhi ahlin adamlann ayah baaidir, o sey hi ahil degildir, o yilan
ve ahrebdir.
"Akile" devenin ayak bagi ma'nasmadir; burada, insanlann ayak bagi
murad olunmu§tur.
2367. Senin mehrinin ve zulmiinun hasmi JTlllah Tea/a olsun; senin ahlinin
mehri bizden hisa olsun.
Yukandan beri frad buyrulan sozler, ihlas sahibi olan ve aldandiklanni
anlayan muridlerin yalanci miir§ide kar§i soyledikleri sozlerdir. Bu beyit dahi
onlar tarafindan muddef-i muzevvire kar§i olan bedduadir. Ya'ni, ey mud-
def-i miizevvir, hane-i kalbin bombos, ve kendin iflas-i ma'nevf icinde oldu-
gun halde, kendini bir §eyh-i muhte§em gosterip, halki aldattin. Seni Allah
Teala hazretlerine havale ettik; bundan sonra senin mekrin bizden uzak ol-
sun demek olur.
AHMED AVNI KONUK
2368. 6y aceb! Sen hem yilansin, hem ejsuncusun. By JArab'in aybi, sen yi-
lan iutucusun, yilansin.
"Yilan"dan murad, "nefs-i emmare"dir. "Fusun-ger"den murad hflekar
olan §eyh-i kazibdir. Ya'ni taaccub olunacak §eydir ki, sen tamamiyle nefs-i
emmarenin hiikmu altinda zebun iken mur§idlik da'vasina kalkip hfleler ile
nefs-i emmare sahibi olan halki ba§ina topladm. Binaenaleyh ey Arab kav-
minin lekesi! Sen hem yilansin ve hem de yilan tutucu oldun."Cenab-i Pir,
§eyh-i kaziblerin ahvalini, para kazanmak icin havass ile yilanlan tutup oy-
natan ba'zi Arablara te§bih buyururlar.
2369. €ger karga kendi $irhinligini ianiya idi, (Herd ve gamdan kar gibi erir idi.
Beyan-i hakayik ve maarifde sesi karga gibi cirkin gikan muddei-i kazib,
kendi batimnin girkinligini bilmis, olsa idi, hayat-i berzahiyyede zahir olacak
olan bir cjrkinligin derd ve gamindan kar gibi erir idi.
2370. 6fsuncu adam diisman gibi okur; o yilana efsunu, ydan da ona efsunu.
[2333J
Efsuncu olan adam, diisman gibi yilana efsun okur, velakin yilan dahi
ona efsun okur. Ya'nf muddei-i kazib zahiren halka kar§i hile yapar velakin
halk dahi kendi batiniyle ona hile yaparlar. Zira §eyh-i kazib zalim ve alda-
tilan muridler mazlum olurlar. Zalim, her ne kadar zahirde galib ise de, batin-
da mazlumlann maglubudur. Nitekim bu beyit me§hurdur:
Zalimin ri§te-i ikbalini bir ah keser
Ma 'ni-i nzk olamn rizkini Allah keser
2371. Gtjer yilanm efsunu onun iuzagi olmasa idi, ne vakit yilamn efsununa
sikar olur idi?
"Yilamn efsunu"ndan murad, kendisini avlamak isteyen kimseyi, bu fa-
idesiz av ile me§gul etmis, olmasidir ki, bu bir efsun ve tuzaktir ve §ekavet-i
ma'neviyyeye sebebdir.
MESNEVM SERlF SERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2372. Efsuneu olan adorn kesh u kar htrstndan, o zamanda ytlanin efsununu
anhyamaz.
Yilani avlayip oynatarak para kazanmak isteyen kimse, fikrini menafi'-i
zaile ve faniyeye nasb edip onda me§gul oldugundan, bu av zimrunda du§-
tugii tuzagi anlayamaz. Bu tuzak §ekavet-i ma'neviyyedir.
uw {f Oj~i <J^ *y>- l)1 c&* t>* J>Jy~* <j\ ^jj^ jU
2373. ^$dan iter: Ey efsuneu, agah ol, aaah oil ZKendi hdssiyyetini gor dun, be-
nim efsunumu da gor!
2374. Sen beni, serr u surun riisvayi etmeh icin, Dtakk'tn ismi ile aldahrsin.
Ey §eyh-i muzewir, sende benim ugrayacagim akabat-i ma'neviyyeden
beni kurtaracak tasarruf ve kuwet olmadigi halde, zikr-i Hakk'i vesile ittihaz
ederek beni aldattin ve kendine murid yaptin.
2375. IZeni Diahk'in namx bacjladi, senin o reyin deijil. Utakk'tn namini tu-
zah yauixn, vay sana!
y j 0W- ^j-* J>- ^ jj» ^ ->b jJ jl jjU^j j>- f U
2376. IWim hakkimi senden Uiahh'in namx alsin; ben can ve teni Uiahk'xn
namina ismarladim.
2377. ^a benim cerhim senin caninm damanni keser, yahut benim gi%i seni
zindana gotiirur.
Bu soz zahirde havass ile yilanlan teshif edip halka keramet satan kimse-
lere, yilarun lisan-i hal ile soyledigi sozlerdir; fakat bu misal altmda yalanci
§eyhlere karsi aldanan muridlerin lisan-i hal ile soyledikleri sozlerdir. Ya'ni,
"Ey §eyh-i muzewir, Allah'in ismini zikr ederek tarikat namina beni aldattin
ve beni mertebe-i ruhaniyyete isal edemeyip tabiat zindam iginde biraktin; fa-
kat ya benim kalbimin safveti yara agarak senin caninm damanni, ya'nf ca-
AHMED AVNt KONUK
mmn hassa-i saadetini keser; veyahut seni de benim gibi dunyada tabiat zin-
dani igine ve ahirette de habs-i hasret icine goturiir."
2378. uKadm hu nevi' seri sozlerden, kendi hocasina o tomarlan okudu.
Ya'nf kadinm zevcine soyledigi sozler guya yazilmis, olan bir risalenin
munderecati idi; ve bunlan kadin zevcine birer birer okudu.
2379. Uakiaki erkek hu ia'nlan kadmdan i$Uti, miistemi' oldu, hundan sonra
cjor ki ne soyledi?
"FakMere hakaretle bakma, Hak emrinde zann-i kemal ile
bak! Fakire ve fakirlere kendi hayalin ve zaruretin sebebiyle
ta'n etme!" diyerek erkegin kendi kadimna nasihat etmesi
2380. (Grkek) dedi: Gy kadin! Sen kadin misin, uoksa keder sa$ici mism?
Jakx hana fahr geldi, hasima kakmal
Ya'nf sen, tab'i zarff ve nazik olmasi lazim gelen kadin misin, yoksa
sert ve galfz bir mahal misin? "Hazen" liigatte sert ve galiz mahalle derler;
gam ve keder ma'nasina da gelir. Ben fakr ile muftemrim; zira (S.a.v.)
Efendimiz j*»\ *> j <^>i >*Ji ya'nf "Fakr, benim fahrimdir ve ben onunla if-
tihar ederim" buyurdular. Binaenaleyh benim fakrimi ayib gorup, ba§ima
kakma!
PpT^" MESNEVI-i §ERfF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
2381. L/Yial ve alhn basa kiildh gtbi olur; kel olur o kimse ki kiilahtan penah
ittihaz eder.
Mai ve altin, insanin basmdaki kiilaha benzer. Ba§ini acmayan ve daima
ba§mi kulahin hifzi altinda tutan kimsenin basmda sagi yoktur ve o kimse
mutlaka keldir; kelligini saklamak igin basmm kulahim asla ctaramaz.
2382. O kimsenin kivirak ve auzel ziilfil olur; onun kiilahi aitiiiji vakil, ona
daha laitf gelir,
2383. !7ia/i adami aoz gtbi olur; binaenaleyh nazar ortulii olmaktan, acik ol-
mak evlsdir.
Bu beyit de diger bir temsildir. Ya'nf Hak adami, goz mesabesindedir ve
goze mimasib olan inki§af ve adem-i tesettiirdur ve mal ise perde ve hicab-
dir. Binaenaleyh goz gibi olan Hak adaminin, maldan iiryan olmasi ve hal-i
zarureti daha ho§ olur.
2384. JArz vaktinde o esu satici, koleden ayib ortiicu olan libasi soyar.
"Berde" esfr ma'nasinadir. Ya'nf bir kimse esirciden kole satin alacagi va-
kit esirci, kdlesinde bir ayib ve bir kusur yoksa, derhal elbisesini soyup vu-
cudunu gosterir. Bu da dfger bir temsfldir.
JjiS" <Jj\j ft APU>- «L«UxJ Jj JUT ^ J»\ 41* j ^S- SjJ j J
2385. 6ger bir aybi varsa onu ne vakit iiryan eder; belki elbise ile ona bir htle eder.
X»j ^» y jl O^^p < ^ A ^J (jij ^-i j tiij j\ C-w-1 aJj~»j£> jjjl JjjS
2386. (Gsirci) der ki: Hlu iiryan olmaktan dolayi, iyiden ve koiiiden utancjandir;
senden iirker.
Esirci mu§teriye der ki: Eger bu koleyi elbisesinden soyar isen viicudu-
nun iyi ve kotii mahallerinin inki§afindan utanir; zira pek utangandir, son-
AHMED AVNl KONUK
ra senin laubali halinden tirker; iyi bir kole alamamis. olursun." Bu beyit dahi
bir temsildir.
Jfji. V*^ u*^ J tl~vJU Ij *?r\j>- J^J^l ^ ^j* ^-*~~zf' J* ^^p"
2387. 6jendi, kulagtna kadar ayib i$inde miisiaijrakdir. Bfendinin mall vardtr
ve onun malt ayib ortucudiir.
Bu beyt-i §erifde, §u hadis-i strife i§aret buyrulur: ^- y o^ Jill j ,juji
v-c jr" oUi^j j^4-ij y«Jtj Ya'ni "llim ve mal, her bir aybi orterler ve fakr ve
cehil her bir aybi izhar ederler." Zira muhibb-i ilim olanlar alime muhabbet
ederler ve muhibb-i mal olanlar da zenginlere muhabbet ederler; ve bir kim-
se bir §eye muhabbet ederse, onun kusurunu gormez olur. Zira ^ cX^
r** J tj**i y^™ "Senin bir §eyi sevmen kor ve sagir eder" buyrulmusta. Ve
fakir ve cahili sevmedikleri cihetle, herkes onlann daima kusurlanni ve
ayiblanni goriir. Nitekim "Fakirden kag, zengine suriin de gee!" darb-i me-
seli me§hurdur.
^^U- L^J» Ij^- 3 C«i5 L £ L *^ a -^ u^m^ A*^* £
2388. xXra hir iama'kdr iama'ian dolaui onun ayhini gormez. Tama'lar goniil-
leri hir cem edici oldu.
Ol^i ji j\ «.a31T* juLj ©j ^^jj ^y? cr*-*" ^-y ^ JJ
2389. Ue ejjer fakir alhn ma'deni gtbi soz soylese onun meta'i dukkdna yol
hulmaz.
Fakfrin sozii ne kadar kiymetli olursa olsun, hicbir kimse kiymet verip
dinlemez; giinkii fakirdir; fakat zengin birtakim herzeler soylese bile etrafin-
daki miidahinler "Efendim, ayn-i hikmettir" derler.
2390. Jakirin emri senin anlayisinin verasindadu; fakir tarajma zaytj zautj
[2352] .
nazar etme:
FakTr-i hakikfnin bir emr-i ma'nevisi vardir ki, o emir senin fehminin fev-
kindedir, goriip anliyamazsin. Binaenaleyh ona nazar-i hakaret ve istihza ile
bakma!
^%
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
JtM-ljS ji cijj ^jb Ujjj JU j ^ilL. <jijj ^jji 4&lj
2391. ,Ztra jakirlerin miilk u malin verasmda celal sahibinden azun bir nzik-
lan vardir.
2392. 17{ak Teala adildir; ve adiller aoniilsiizlere ne vakii siiemcjerlih eder?
"Bi-dU" a§ik ma'nasina geldigi gibi, gonlii kink kimselere de ltlak olunur.
Ya'nf Hak Teala adil oldugu halde, kalbi mahrumiyetler icjnde kinlmis. ve
mahzun olmus. olanlara hig zulm eder mi?
J^j J^>\ s* j(\j ls^ Cf-5 J ^ :> *^^ J c~*jw \j l5 >j 0!
2393. O kirine ni'met ve meia' vere; ve bu hirini alexin ba§i iizerine koya.
239 '4. CW afe$ yafca; /ier tki dhamn Didlik't olan Jiuda'ya bunu kim zan-
neder?
Ya'nf sen zanneder misin ki, Hak Teala bir kuluna ni'met ve meta' ver-
sin ve bir kulunu da fakr u mahrumiyyet atesj icme atsm; sonra da o ate§ o
kulu yaksin. Bu bir zuliimdur; boyle bir zulmii kim Hak Teala hazretlerine
isnad etmege ciir'et edebilir? Eger dersen ki, biz alemde kullardan bir kismi-
nin miistagrak-i niam ve bir kismimn dahi miistagrak-i fakr u elem oldukla-
nni goriiyoruz, bu haller *Ui Z* ^ jr ji (Nisa, 4/78) ) ya'nf "Her §ey Allah
Teala canibindendir" ayet-i kerfmesi mucibince Hakk'in tecelliyati ciimlesin-
den degil midir. Biz deriz ki, evet, bunlann cumlesi Hakk'in tecelliyatindan
olduguna subhe yoktur; fakat tecellf isti'dada goredir. Her kim lisan-i isti'dad
ile neyi taleb ederse Hak Teala onu ihsan eder; zira yed-i feyyazda buhiil
yoktur. Bu taleb bahsi uzundur. 625 numarali beyt-i §erifin serhinde muh-
tasaran izahat verildi. Bu ma'nanin tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i §fsfde
mezkurdur. Velhasil Hakk'in tecelliyati hikmet uzerinedir ve yerli yerindedir,
asla zullim yoktur. Her ferdin zulmii kendi nefsinden, yine kendi nefsine va-
ki' olur. Nitekim ayet-i kenmede n^JsL '^jJ£s \jte 'jfSj Ujl& u j (Bakara,
2/57) ya'nf "Biz onlara zulm etmedik!" velakin onlar kendi nefislerine zulm
eder oldular" buyrulur.
AHMED AVNl KONUK
2395. "jfakr jahn heyhude ve mecazdan mitlir, hinlerce izz u naz gizli degil
mi&ir?
(jj*i j^\ "Fakr, benim fahrimdir" hadis-i §erifi ma'nasiz olarak buyrulma-
misftr; ve mecaz cihetinden de degQdir; belki hakikat cihetindendir. Malum
olsun ki, ba'zi kimseler dervisjigi sun ziigiirtlukden ve binaenaleyh erbab-i
sa'y ve ginanm himayesi altma girip ya§amaktan ibaret zannettiklerinden bu
hususta kendi zanlan dairesinde derviskre ta'n ve i'tiraz ederler. Halbuki fakr,
onlann zanni gibi degildir; belki fakr-i hakiki, diinyaya ve dunyamn izz xx ca-
hina ve malina olan muhabbetleri kalbinden kopanp atmaktir. Muhabbet-i
dtinyayi kalbinden kopanp atamamis, olan kimselerin fakr-i surileri basjannda
bir bela-yi ilahidir; bu beladan kurrulmak igin Hakk'a yalvarmak lazimdir. Bi-
naenaleyh kalbinde zerre kadar diinya muhabbeti kalmamis, olan bir dervi§in,
milyonlara malik olmasmda hicbir zarar yoktur. Belki boyle bir milyoner
cem'iyyet-i be§eriyyenin en nafi' bir ferdi olur. Qiinku seha ve ihsan ve hem-
cinsine bol bol muavenet, boyle bir kimsenin en ziyade soyledigi §eylerden-
dir. Fakat hubb-i diinyaya miibtela olup, sun zugurtliik iginde bulunan bir
kimsenin elinde bir parca ekmek olsa ve yarunda acliktan inleyen bir adam
bulunsa, bu hubb-i diinya ve nefis sebebiyle, kendi nefsini tercih eder. (S.a.v.)
Efendimiz'in ve ashab-i kiramdan ba'zilanmn fakr-i surileri cebri degil, ihtiya-
riidi. Qiinkii ellerine milyonlar geese halka tevzf ederler idi; glinku kulub-i §e-
riflerinde zerre kadar hubb-i diinya ve mal yok idi. Iste <sj** >»Ji hadis-i §erf-
finden zevk alan taife bunlardir ve bunlar ferd-i aferideye el acmazlar ve kim-
seye bar olmazlar, Rezzak-t hakiki ile kendi aralanndaki hicab kalkmi§tir ve
bizlerin Rezzak-i hakiki oniindeki perdelerimiz, rezzak-i mecazf olan insanlar-
dir. Imam-i Mi (k.v.) efendimiz su beyt-i §erifde ne guzel buyururlar:
Jl» jLpJU j JLp LJ \la j\Jr\ k*~J Lu4?j
m - - *
"Biz, bizim hakkimizda Hz. Cebbar'm taksimine razi olduk; bizim igin Him ve
cahiller igin mal vardir. Imdi muhakkak mal an-karib fani olur; halbuki ilim,
la-yezal olan bir bakidir. "
Ve bu gibi zevatm fakr-i surileri altmda izz ii nazlan ve halka arz-i ihti-
yagtan istignalan vardir.
c £p*
MESNEVt-t §ERfF §ERHl / II. CtLT • MESNEVI-1 •
2396. fiazabdan benim uzerime lakablar iakdm. "$ar iutucuuum; bana yilan
tuiucu ia'bir etiin.
Ofkenden bana birtakim lakablar takdin; ben yar-i hakiki olan Hakk'a
muteveccih oldugum halde, bana yilan tutuculuk isnad ettin.
2397. Bger tutarsam yilamn &i$ini kopanr mi; id ki ba§ ifijjmekten ona zarar ol-
maya.
Ben eger yilam tutmus, olsam bile, onun disterini sokerim, ta ki ba§i ezile-
rek ona hayatina hatime gekmek suretiyle kiillf zarara dugar olmasm .
Malum olsun ki, yukandan beri zikr olunan sozler, mur§id-i kamil tara-
fmdan soylenen sozlerdir. Cenab-i Pfr bunlan zevcin lisamndan irad ve
miir§id-i kamilin halini izah buyururlar. Ya'ni ben nefs-i emmare sahibi
olan kimseleri terbiyem altina ahrsam, onlann ahvalinde tasarruf edip ah-
lak-i zemimelerini izale ederim ve bu sebeble onlar diinyada enva'-i belala-
ra miibtela olmak suretiyle bastari ezilmekten ve ahirette de sifat-i nefsaniy-
yelerinin tiirlii suver-i kabihada temesstil ederek kendilerini ta'zib etmele-
rinden kurtarinm.
2398. xXra o ai$ onun camnin dii§mantair; ben au§tnani bu ilimaen aosi ede-
rim.
Benim miind olarak terbiye ettigim kimsenin yilamn disj gibi olan sifat-i
nefsaniyyesi, onun ruh-i insanisinin diismanidir. Ben onun du§man olan bu
sifat-i nefsaniyyesini, miir§id-i kamillere mevhub-i ilahf olan ilm-i lediinnf
kuvveti ile dost yapanm. Mesela nefiste sifat-i hirs vardir, bu sifatin hakika-
tini insandan izale etmek miimkin degildir; zira sabit olan bir hakikattir; ve
hakayik ne zaU olur ve ne de tebeddiil eder. Fakat salik bu hirsi diinyaya ve
celb-i emvale ve bilciimle faniyatin tahsiline sarf ettigi ve onu bu hizmetler-
de kullandigi halde, ben onun cihet-i sarfini tebdil ederim; ilim tahsili ciheti-
ne sarfa ba§lar ve umur-i bakiyatta kullanmaga heveskar olur. Sair sifat-i
nefsaniyye de bunun gibidir.
m 3
AHMED AVNt KONUK
2399. J^sla iamadan dolayi ejsun okumam; hen hu tama't bo.$ a$agi etmi§imdir.
2400. Tenzifi S^llah a mahsvistur hi, henim iama'xm halhian de-flildir; henim
cfbnliimde kandaitan hir hiiyuk diem vardir.
"Ha§e-lillah" kelime-i tenzihiyyedir. Bir kimse bir iyiligi ve bir kemali be-
yan edecegi vakit, soze bu kelime ile ba§lar. Ya'ni ben halki kendime murid
yapmakla, onlardan bir menfaat istihsaline tama' etmi§ degilim. Bana mal-i
dunyayi verseler asla iltifat etmem; hediye namryla bir meta' getirseler, der-
hal orada muhtag olanlara tevzf ederim; zfra benim kalbimde kanaattan bir
alem-i azfm vardir.
juf ji\ jjU ti \*jj ol j Ob- j~j oi^JS 1 j~< j
2401. Sfyrmudun tepesi uzerinde dibini oule gorursiin; hu zan kalmamak i$in
ondan a§aijiua qel!
Bu beyit, birhikayeye miistenid olan bir darb-i mesele i§arettir. Bir kim-
senin yanlis. bir zan ve zehabina kar§i "Armut agacindan a§agrya in ki, sub-
hen kalmasm" derler. Hikaye Mesnevi-i §erif in ddrduncu cildinde mezkur-
dur. Hikayenin hulasasi budur ki: "Bir kimse zevcesiyle beraber agaglik ve ot-
lak bir mahalde teferrike cikmi§. Zevcesinin bir a§iki.varmi§, onlann arkasi-
na saklanmi§. Evvelce tasarladiklan plan mucibince kadm zevcine, ben bu
armut agacinin iistune cikmak istiyorum, demi§; ve zevcinin muvafakati iize-
rine gikmi§. Asagrya bakip, zevcine hitaben bagirarak, o senin yanindaki ya-
banci kadin kimdir? diye sormu§. Zevci, burada boyle bir. gey yok, demi§. Ka-
din israr etmi§. Zevci, a§agiya in de gor, demi§. Kadin inmi§; hakikaten yok
imi§. Acib §eydir, agacin ustunde bana boyle bir §ey gorundu, demi§. Ve er-
kegin de agaca gikmasim teklff etmi§, kocasi da agaca gikmi§. Erkek agagta
iken, otlann arasinda saklanan a§iki gikmi§, kucak kucaga gelmister. Bu def a
yukandan zevc bagirmaga ba§lami§; o yabanci erkek kimdir, diye sormu§.
Kadm, oyle bir §ey yok, asagrya gel de gor, demi§. Erkek agagtan ininceye
kadar zanpara da kagmi§. Ikisi de karar vermi§ier ki, bu agacin tepesinde
olanlann, agacin dibini boyle gormeleri bu agacin Mssasindandir. Cenab-i Pfr
zevcin lisanindan kadmin halini bu beyt-i §erifde, agag iizerinde bulunanin
haline tesbih buyururlar.
C <£P?
MESNEVM §ERlF §ERHi / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2402. Uakiaki donesin, sen sersem olur sun; evi dfiniicu gorursiin, o sensin.
Bulundugun oda icinde biraz ddndiigiin vakit basm doner. Durdugun va-
kit ev doniiyor zannedersin. Halbuki donen ev degildir, senin ba§inm don-
mesidir. Ya'nf, ey mur§id-i kamile i'tiraz eden kimse, sende hirs-i dtinya var-
dir ve bu hirstan ba§in donmiistar; miir§id-i kamili de kendin gibi diinyaya
harfs zannedersin. Onun igin hukema demiskrdir ki, bir kimsenin diger bir
kimsede gordiigu ilk kusur, kendi nefsinin pek asma oldugu bir kusurdur.
Mesela miitekebbir olan kimsenin, kar§isindaki kimsenin kusurlanndan en
evvel gozune garpan kibirdir. Bunun igin Tiirkgede "Ki§iyi nasil bilirsin? Ken-
din gibi" darb-i meseli meshurdur.
(?*
\j {J S jfi> c~~jj 4S" Lsi-T jl ^S jit 0-u^>- aSo! OU ji
JuU SjS^ \y\x>\ SyS" g.4j\j JJi-j 2y>- Syr J Hjr^ j\
-bi Ojj-j W^j jl ^a ^ ^y? Ai^ t\r* £j~* 3
yS d~**lj y jSsjS c^L^jU <UJt jl 5yJ* -L***»
Onun beyamndadir ki, her bir kimsenin hareketi kendisinin
bulundugu yerdendir ki, herkesi kendi vticudunun dairesinden
goriir. Mavi sirca, giinesj mavi gosterir ve kirmizi, kirmizi gosterir.
Sircalar renklerden an oldugu vakit beyaz olur.
Diger sircalann hepsinden daha dogru soyleyici olur ve hepsinin
imami olur
2403. SWimed. (a.s.Ji €bu Cehil gorclu ve dedi: lleni Diasimden hir cirhin na~
ki$ a$Mi.
^m
<^g>
AHMED AVNl KONUK
2404. <S%hmed (a.s.) ona huyurdu ki: ^Dogrusun; her ne kadar is arhrici isen
de, dogru soyledin.
Her ne kadar daire-i edebi tecaviiz ettin ise de, dogru soyledin.
2405. Onu Suldik gordu, dedi: By gunes t ne sarktansm, ne de garhdansm, la-
ttf -parla!
y^ <J (_?bi J jj *^-*j t£\ jtj& l$\ ts**^ C-v-ij JU>j»-1 C-jo
2406. J/lhmed (a.s.) huyurdu ki: By aziz, ey diinya-yi nactzden kurtulmus, dog-
ru soyledin.
2407. Diazir olanlar dediler: By halkm sadn; iki ztd soyleyieiye, nicin dogru
soyleyici dedin?
2408. uuyurdu ki: ne,n elin cila verilmis dyinesiyim; vurk ve L/tindu hende
onu goriir ki mevcuddur.
(S.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: Ben Hakkfn yed-i kudretinin cila vermis,
oldugu bir ayineyim; Turk ve Hindu gibi mezhebleri ve me§rebleri yekdigeri-
ne muhalif olanlar bana baktiklan vakit, bende kendilerinde mevcud olan §e-
yin aksini gorurler ve gordukleri §eyi bana aiddir zannederler.Halbuki bir ayi-
nenin suver-i mun'akise ile olan rminasebeti ancak bir in'ikasten ibarettir. Bi-
naenaleyh herkes beni kendi isti'dadi ve evsafi kadar goriir; yoksa ayinenin
sirn mesabesinde olan benim sirr-i Muhammedi'mi goremez. Bu ma'naya bi-
naen Hz. Misn-i Niyazi §6yle buyurur:
Halk igre bir aymeyim her kim bakar bir an goriir
Her ne goriir kendi yiiziin ger yah§i ger yaman goriir
Mevcud Mesnevi-i §erif §erhlerinde bu mealde bir hadis-i §erife tesadiif
edemedim; yalmz lsmaH4 Ankaravf hazretleri kendi §erhinde jl* 5>~ si> ^
*jy* Li a^i jr iSj, ya'nf "Biz cila verilmis, bir ayfneyiz; her bir kimse bizde
kendi suretini goriir" soziinii nakl etmi§; ve bunun ba'zilannca hadis ve
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
ba'zilannca da kelam-i kibar addedildigini beyan eylemi§tir. Bu vak'amn
vuku'unu miiteakib Resul-i Ekrem Efendimiz'in huzzan ir§ad buyurmu§ ola-
caklan derkardir. Cenab-i Pfr, varis-i Muhammedi olmak i'tibariyle bu ir§ad-i
nubiiwet-penahiye ke§fen muttalT olup bu ma'nayi beyan buyurmu§ olduk-
lan fakfrce meczumdur.
-_ j ■
2409. By kadin, eger heni $ok iama edict goriiyor isen, bu kadtnca olan takar-
rtden yukanya gel!
Ya'ni kadinlann alayi§4 diinyaya meyil ve ragbetleri oldugu icin taharri
ve tecessiisleri de bu sahadan di§anya cikamaz. Binaenaleyh bu kadmca
olan tecessiisten vaz gee, bende tama' suretinde gordugiin halin sirrina nii-
fuz et.
2410. O, iama' a henzer ve rahmet olur; orada iama' nerede ki, o nl'met olur.
[2372]
lr§ad-i halka me'mur olan kamilin halk ile olan miinasebati tama'a ben-
zer; velakin o tama'a benzeyen hal, rahmet olur. Nitekim Mesnevf-i §erif 'in
bir beytinde o^WJ '*^j OLi s£ I; j^j j b Uy ^>jjW &\j ya'nf "Hak Teala
evliyayi yeryuziine onun igin gonderdi, ta ki alemlere rahmet olalar" buyu-
rurlar. Kamillerin vasil olduklan "fena-mlan" ve "beka-billah" mertebelerin-
de tama'in viicudu olur mu? Orada tama' ayn-i ni'met olur; gunkii kamille-
rin tama'i halkin hidayetindedir; bu ise ayn-i ni'mettir.
241 1. Sen fakn bir iki gun iecrube et; id fakn iki kai aina icmde goresin.
Sen nazanndan halki lskat ve mutasarnf olarak Hakk'i isbat etmek ve
kendini halka degil, Hakk'a muhtac gdrmek suretiyle fakn bir tecriibe et; o
vakit bu hal-i fakn iki kat gma icjnde goriirsun. Iki katm birisi budur ki, Hak
Teala senin kalbinde nzkin igin bir itmi'nan duygusunu uyandinr, tztirab-i
kalbin sakin olur. Bu hal gina-yi kalbi ve ma'nevfdir. tkincisi, bu gina-yi kal-
bfnin te'sfri zahirine de sirayet edip ac kalmi§ olsan bile, kendini halktan
mustagni addedersin; ve hatta elinde bulunan cuz'i bir mall bile §una buna
tasadduk edersin.
AHMED AVNI KONUK
2412. Jakra sabr et ve bu melali hirak; ^ul-Celal'in izzeti fakr igindedir.
Hal-i fakra sabr edip lztirabat-i kalbiyyeyi ve melali terk et; ve bu sabir
neticesinde sende, yukanda izah olunan iki kat gina hasil olsun. l§te boyle
bir hal-i fakr iginde Zul-Celal olan Allah Teala'mn izzeti vardir; nitekim bu
ma'naya i§areten imam-i Ali (k.v.) efendimiz ^ ^ Js £> & ? ya'nf "Kana-
at eden kimse aziz oldu ve tama' eden kimse zelfl oldu" buyururlar.
Filhakikada nazar-i teemmul ile bakilacak olursa, yiiz bin lira sahibi olan
bir tacir, servetine kanaat etmeyip bunu iki yiizbin ve daha ziyadeye iblag
igin, gece giindiiz isjnin gikan igin halka yiiz suyu dokiip temelluk ve tabas-
bus etmekten yakayi siyiramaz. Boyle bir kimse surette zengin ise de, ig yii-
ziine bakilirsa dilenciden baska bir §ey degildir, zillet igindedir. Fakat gina-yi
kalb sahibi olup ihtiyacim Hak kapisina baglamis, olan kimse, kendisini hal-
kin kapilanni galmaktan miistagni addettigi igin, hakflu bir izzet igindedir. Ev-
velkisi tezyid-i servet daiyesiyle kalben muztaribdir; ikincisi ferag-i kalb sa-
hibi olup istirahat-i daime igindedir.
2413. Sirke satma, hinlerce cam kanaatden bal denizine batmis apr\
Fakr-i sun sebebiyle yuziinu ek§itme; binlerce kamillerin ervah-i aliyyele-
rini kanaat yuziinden lezzet-i ma'nevi ve zevk-i ruhanf deryasina gark olmu§
gor.
2414. ^fiiiz binder ce aalik ceken cana bah, cjiil a&i gulsekere hansmishr.
Nefse aci gelen mucahede ve riyazet zahmetlerini geken ehl-i siilukiin ha-
line dikkatle bak; giil nasil §eker ile ihtilat edip giil§eker (giil-be-§eker) olmu§
ise, onlar da bu riyazetlerinin te'sfriyle §eker gibi tath olan ruhaniyetlerine ka-
vu§mu§lar ve maksadlanna bu ruhaniyetleri vasitasiyla vasil olmusjardir.
2415. By yazih, senin havsalan geni§ olaydi; id hi canundan aonvX serhi zakir
olaydi.
MESNEVf-f §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ah ne olurdu senin havsala-i idrakin genis. olup da, benim canimin gina-
sindan gdniumiin ahvalinin §erhi zahir olaydi, o vakit bendeki fakr-i surfye
gibta ederdin.
2416. ^u sox can metnesinde suttur, cekici olmaksizin iyi akmaz.
2417. ^Jinleyen tesne ve ialtb oldugu vakit vaiz olu bile olsa soyleyici olur.
Bu ma'na Mesnevi-i §erif\n altinci cildinde j^\^\ ou j* <JU-\ j& <dui d\
i^oi ya'nf "Muhakkak Allah Teala, vaizlerin lisam iizerine, onlann mikda-
nnca telkin buyurur" surh-i §erifinde Cenab-i Pir tarafindan daha ziyade Tzah
buyrulmu§tur.
J* j libs' jUSsj n^ Obj -U* J%« ^ JuTojl; dy? a*£*~a
2418. ^inley&i olan kimse vaktaki melahiz taze aele, dilsiz sozde yiiz Mix olur.
Maarif ve hakayiki dinlemege talib olan kimse usanmi§ olarak degil, he-
veskar olarak geldigi vakit, soyleyecek olan kimse dilsiz, ya'nf soylemege is-
tegi olmasa bile, yiiz dilli olur.
f^" J*' *J* dl^J j-> (Oy, ^ j\ At\ j* ^j^a U &>y?
2419. {Kayimdan namahrem iceriye airHigi vakii, ehl-i harem per&e 'icin&e sak-
lanu.
2420. ^e eqer zarardan uzak bir mahrem iceriue qelirse, o mesturlar nikabim
[2382] / ^ V V '
acarlar.
242 1 . Uier kimi ouzel ve latif ve yaki$ikli yaparlarsa, goruciinun gozu 'vein ya-
■parlar.
2422. Qengin ve zir ve bamin avazi, hissiz olan sagtnn kulacji i\in ne vakit
olur?
Gse^3g>
AHMED AVNI KONUK
"Qenk" alat-i musikiyyeden birisidir; ve "zir" ve "bam", musikf lstilahin-
da birbirinin mulayimi olan yiiksek ve aleak perdelere ltlak olunur. Mesela
yegah perdesinin bami neva ve neva perdesinin ziri yegahdir; ve bunlara
"pest" ve "tiz" de ta'bir olunur. Ve keza irak perdesinin bami ve tfzi evcdir ve
eve perdesinin zfri ve pesti irakdir. Ya'ni musikinin bu mevzu' olan kavaidi
sagirlar igin degildir, isjtenler igindir.
2423. Utah ledld miski hosuna latvj hokulu etmecii, his vein yaph, burnu ho-
hu almayan icin yapmacli.
c— ■ z>.\j»\ j\j j jjj jj-j OL* j* c—^>-L- j l)L-^1 j C&*j jp~
2424. Diak ^Teala yen ve yoga ieritb etmislir; aracla cok nur ve nar yukseltmi$tir.
2425. ^u yeri hak&er vein, gogii Ae eflahe mensub olanlann mesheni yaph.
Yer ehlinin ervahina bu arz tuzak oldu, bu tuzaga tutuldular ve onlara
alet-i fiil olmak iizere arz cinsinden bir kahb verildi. Eflake mensub olanlann
ervahina da, eflaki te§kil eden ecram tuzak oldu; onlara da onlann cinsinden
bir libas giydirildi.
2426. Siifli adem yukarimn diismam olur; her mekanin miisierisi zahir olur.
Malum olsun ki feza-yi bi-nihayede mevcud olan ecramin her birerleri hi-
rer mekandir ve bu feza-yi namiitenahf ayn-i viicud-i mutlaktir; ervah-i mii-
cerrede-i nurani olarak gayriyyet libasiyla bu viicudda peyda olmu§lar ve
mekan ve zaman kayitlanndan vareste olarak bu derya-yi viicudda baliklar
gibi kemal-i zevk ve §evk ile yuzmekte bulunmusjardir. Baliklar oltaya tutul-
duMari gibi, onlar da bu ecramdan hangilerine tutulmalan mukadder ise, ona
tutulurlar. Arz oltasma tutulan ervahin bu tuzaktan kurtulup daha latif olan
avalime terakkileri, peygamberler vasitasiyla teblig buyrulan evamir-i ilahiye
ittiba' ile miimkindir. Ittiba' etmeyenler, hayvanat-i arziyye mesabesinde
olup kahplanndan dliim vasitasiyla insilah edince, bu alem-i tabiatin batimn-
da mahbus kahrlar. Nitekim ayet-i kerfmede V L!i u'3cLu L-ii uar '-jjji ji
Ur\ dj^-^t V _j cU-Ji ^\j>\ ^ ^sjs (A'raf,7/40) ya'ni "Bizim ayatimizi tekzib ve
G c£^
JPp^ MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
ona ittiba'dan istikbar eden kimselere semanin kapilan agilmaz ve cennete
girmezler" buyrulur. l§te bu beyt-i §erifde bu ma'naya i§aret olunmaktadir.
Ya'nf cism-i unsurfnin ahkam-i stifliyyesi altinda zebun kalan adam, latif
olan alem-i balanm du§mani olur ve onu inkar eder ve alem-i baladan bahs
edenler ile istihza eder. Zira o bu mekan-i siiflinin miisterisidir. t§te boylece
ulvi ve siifli her bir mekanin mu§terisi zahir olur.
2427. By ortiilmiis, sen hi$ kalkiin da kendini kbr i$in siisledin mi?
Erkek, zevcesine hitaben "Ey mesture, sen kendini siisledigin vakit korler
igin mi suslersin?" diyor. Bunun gibi Hak Teala hazretleri mezahir-i esmaiy-
yesi olan suver-i kevniyyeyi "ulu'l-ebsar" igin icad ve izhar buyurmu§tur. Ve
keza evliyaullah maarif ve hakayik-i ilahiyyeyi isjtenler igin soyler, sagirlar
igin degil!
^S" dy? -UiU dy? y lSJJj ^ dy>*» ji j. \j\49r y
2428. Gijer ciham dwr-i meknun ile doldursam, senin nasHbin olmayinca, ne ya-
jiayim?
Ya'nf, ben ciham inci gibi hikem ve maarif ile doldursam, senin nasibin ol-
mayinca, sana bir §ey anlatamam.
2429. By kadin! O^iza'm ve yol vuruculucjun ierkini sbyle ve ejjer sbylemez isen
henim ierkimi soyle!
Bana artik miinazaadan ve yol vuruculugundan vazgegtigini soyle; ve
eger bundan bahs etmez de fikrinde israr edersen, benden vazgegtigini
soyle!
2430. 'Denim icin niza'tn ve iyinin ve koiiinun ne yeri vardtr ki hu gonliim
sulkier den dahi iirker.
Ya'nf sulh ye niza' alem-i keserata taalluk eder bir haldir; benim gbnliim
ise vahdette miistagrakdir. Mademki keserat-i aleme taalluk ediyor; sulh dahi
olsa gonliim ondan kagar ve kendi zevk-i vahdetine riicu' eder.
AHMED AVNi KONUK
2431. ^a susarstn veuahut onu ya-panm ki, bu demde evi harki terk ederim.
Kadinin zevcine riayet etmesi ve kendi soziinden riicu' eylemesi
2432. ZKadm onu serf ue serkes cjorducjii vakii a<jlauici oldu; acjlama ise kadi-
nin tuzagidu.
Arab kadini zevcini sert ve serke§ ve karannda kat'i oldugunu gordugii va-
kit aglamaga bastadi; zira kadinlar letafet-i suriyyeleri nisbetinde nezaket-i
tab'a ve za'f-i kalbe malik olduklanndan, biraz erkekten hu§unet gorseler ag-
lamaga basjarlar ve erkek dahi onlann goz yasjanm goriince derhal gev§er-
ler ve onlann arzulanna mutemail olurlar. Binaenaleyh aglamak kadinlann
erkeklere kar§i olan tuzaklandir.
2433. ^edi ki: We vakit senden boyle sandim; ben senden ba$ka timid tutar-
dvm.
Ben senin boyle oldugunu zanetmiyordurrt; benim senden ba§ka umidim
var idi.
2434. OCadm yokluk yolundan geldi; dedi ki: ^Ben. sizin iovragimzim, hammi-
niz deflilim.
"Siti" Arabca "seyyideti" kelimesinin muhaflefidir; Arabca bu tahvifi "sitti"
tarzinda "ta" harfini tesdid ile kullanirlar. Beyt-i §erifde vezn igin tesdid kaldi-
nhp tahfif ile "sitf vaki' olmustar; "hanim" ma'nasinadir. Ya'nf kadin zevci-
^^
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
nin sjddetini gorunce, kendisini yokluk tarafina gekti: Ben sizin ayagimzm bas-
tigi topragim; senin gibi sahib-i kemal bir zata hanim olmaga layik degilim.
2435. Ctsmim ve camm her ne varsa senindir; hiihvLm vejerman hep senin jer-
mamni
dir.
2436. 6ger benim flonliim fahulihien dolayi sabirdan si$radi ise hendim i$in de-
gildir; o senin i$indir.
] y ^ a^ 1 - ^ r* 1 -^ J- <y h* &# u -^ j^ V y
2437. Sen bana derdlerde deva oldun; ben isiemem hi sen bi-neva olastn.
2438. Canin hakki icin, bu hendim iein degildir; bu note ve aglama senin
icindir.
Senin hay anna yemfn ederim ki bu mai§ette viis'at talebi kendim icjn de-
gildir ve fakirlikten aglama ve inleme. senin igindir.
y J u 4*js* 4 *' ^y^ <_r^ j* y Jiy** a*, ^j o* J^-y*-
2439. 'TSenim hendim valldhi senin zahn icindir; her dem isier hi senin oniin-
de ola.
(JJj tJtSlj y OL>- ^ jl ijJi j* d\jj jS CJU*- J^\f
2440. ^Ceshe senin canin hi, ona benim ruhum fedadtr, benim cammin zami-
rinden vahtf olaydi.
Ya'nf benim cammin feda oldugu senin canin, o sana kurban olan cam-
min zamirinden ve sirnndan agah olaydi, ne olurdu? vakit anlardm ki ben
senin hayir-hahmim ve asla senin fenahgmi istemem.
J> j f+ fX^f jlj-i d^r j <+* Jot (Jly. J&? jjI j* I jj dy?
2441. uWademhi sen zanda benim ile boyle oldun, ben candan da bizar oldum,
ienden de.
c £p?
AHMED AVNl KONUK
Sen mademki bana kar§i boyle suizan etmekte oidun, ben de hem canim-
dan ve hem de tenimden biktim, ya'nf hayattan usandim.
2442. By canimin sukunu, mademki sen benim ile boylesin, cfiimu§ ve alttn iize-
rine tovrak etiik.
Ey ruhuma siikunet veren zevcim, mademki sen benim ile bu haldesin,
ben artik altm ve gumu§ iizerine toprak sacUm; ya'nf onlan topraga gomdum
ve alakalanm terk ettim.
2443. Sen ki benim canimda ve aonliimde yer edersin, bu kadardan benden te-
berri ediyorsun.
Benim cammda ve gonliimde senin miihim bir mevkiin vardir; boyle ol-
dugu halde benim bu kadarcik ta'rfzimden muteessir oldun ve benden yuz ge- .
virdin.
o\y>- jXf- 0U- l^j (j\jJ <j\ alS^O C-X-Jfc *£ ^ \j3 y
2444. Sen ieberri et ki, sana desigak vardir. By kimse, senin ieberrdna can ozr-
kahdir.
Senin benden yiiz gevirmege hakkin vardir; gunkli senin destgah-i kuv-
vetin vardir; ve sen kavi bir erkeksin, ben ise aciz bir kadimm; sana muha-
lefete kudret ve takatim yoktur. Ancak senin teberrana kar§i saika-i acz ile
camm oziir dileyici olur, i§te bu kadar!
J*-i Off <JZy y f*y f~* dy? j* *£ \j J^j jl jS* ^ &>
2445. O zamani yad ei ki, ben fui gibi idim, sen vutperest gibi idin.
zamani hatmna getir ki, ben sana kar§i bir put gibi ve sen de bana kar-
§i bir puta tapan gibi idin. Ya'nf ben senin pek cok sevdigin bir ma'§ukan ve
sen de benim a§ikim idin.
C~~&-y* f.jf *s>* ^f **- j* C~~z+jj\ J-> y jij J o^
2446. ZKul, senin vefkin iizerine goniil parlatmistir; her neyi yismis midir? der-
sen, yanmistir derim.
MESNEVI-t §ER?F §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ya'ni ben senin kulun mesabesindeyim; senin nzani tahsile o kadar sa'y
ederim ki eger bir taam taleb eder ve pi§mi§ midir dersen, cevaben derim ki,
goktan beri pi§mistir; maahaza tencerede gok kaldigi igin yanmistir bile. Yahut
eger bir §ey hakkinda pismis, midir dersen, pismek ne demek, yanmisttr bile
diye cevab veririm. Ya'nf senin emrini icra hususunda gok ileriye giderim.Bu
miitalaa Hind §arihlerinden Mir Nurullah'in miitalaasidir. Bu beytin ikinci mis-
ra*i Ankaravf niishasinda c—&-y* ^ c^ ^g ^ y> suretindedir ve o hazre-
tin bu misra'a verdigi ma'na sudur: "Her ne i§i ki pisjr ve hazirla der isen ben-
de, derim ki goniil yanmi§trr." Bu iki §erh dahi fakire zevk-aver gelmez; zira
Hind sarihinin miitalaasina gore kadm zevcinden aldigi emrin haddini tecaviiz
ediyor; bu ise muvafakat degil muhalefet olur. Ankaravf hazretlerinin §erhin-
de de tekelluf goruniir. Fakir anladigi budur: "Suhtest" "efruhtesf kelimesine
kafiye olarak gelmis, ve pi§mek ma'nasmda isti'mal buyrulmu§tur. Zfra pi§en
sey ate§ uzerinde elbette yanmak lazimdir. Binaenaleyh ma'na soyle olur:
"Ben senin gonluniin muradi iizerine o derece hareket ederim ki, mesela ben-
den bir taamin pi§irilip hazirlanmasim murad etsen ve bana, pismis, midir di-
ye sorsan; efendim pi§mistir ve hazirlanmi§tir, cevabini veririm."
2447. n^en senin ts-panakinim; ya ehsi ile ya iatli ile, her ne ile layih goriirsen
heni visirirsin.
Ben senin emrine muti'im, beni istedigin vech ile idare edebilirsin.
2448. Oiiifiir sbyledim, isle vmdna geUim; meyl-i candan dolayi senin hiihnii-
niin oniine geldim.
"Ser-i can" da "ser" meyil ve arzu ma'nasmadir. Ya'nf sana itaatim zor ile
degil, canimin istegi ve arzusuyladir.
2449. Senin sahdne olan huyunu anlamadtm; senin oniin&e hiisiah olarak ko$-
tam.
Senin tab'-i kerimaneni ke§f edip anliyamadim; senin huzurunda edebe ri-
ayet etmeksizin kostam, agzima gelen sozleri soyledim.
^^>
AHMED AVNt KONUK
2450. A/akiaki senin afvindan bir ceraa tertlb ettim. tovbe ettim, i'tirazi atttm.
[2412] J d
2451. ZKiltci ve hefeni senin onune hoyuyorum; boynumu senin onune uzahyo-
rum, vur!
cf^ $ {£4 j ±f j*\y>- ^ j* j>~. ^.JL* gJj Ji> ji
2452. cMct aynliktan soz soyliiyorsun; her neyi istersen yap, velakin onu yaymai
2453. Sende benim tarafimdan gizli bir oziir dileyici vardtr; sana bensiz o mes-
iur sefidir.
Senin varhgin iginde benim tarafimdan gizli bir dztir dileyici vardir; o be-
nim icjn sana kar§i mestur ve gizli bir §efaatgidir, onun §efaati benim te'sir-i
zahirim olmaksizin vaki' olur.
2454. n^enim oziir dileyieim senin bahninda senin hulhundur; ona i'timaddan
dolayi benim g'onliim ciiriim istedi.
Benim gizli §efaatgim ve oziir dileyicim senin batminda olan ahlak-i ha-
midendir; ben senin o hulk-i kerimine dayandigim icin kabahat yapmaga
cxir'et ettim.
2455. By ofkelii f Zahndan bana gizli merhamet ei, ey zevcim! Senin hulhun
yiiz batman baldan iyidir.
Ey ofkeli olan zevcim, suretinden degil, zatmdan ve ruhundan bana giz-
lice merhamet et! Ey ahlaki latff olan zevcim, senin tath hulkun yliz batman
baldan daha zevk-averdir.
2456. ^umusakltk ve insirah ile bu iislubdan soyluyordu; arada ona bir atjlama
vaki' oldu.
gip 3 " MESNEVl-1 §ERlF SERHl / 11. ClLT • MESNEVI-1 •
2457. Uaktdki ondan aglama ve ah, ah deme hidden gecti, zaten ajjlamasiz da
o gonul kavici idi.
Kadinm aglamasi ve ah, ah demeleri haddini tecaviiz etti ve goz ya§lan
latif yanaklanndan a§agrya dokiilmege basjadi; esasen kadin aglamasa bile
isve-i suhanesiyle erkegin gonliinu kapmaya kaffidi. Bu bey tin ikinci misra'i
Hind niishalannda d?W y Jj ^ \j ^ j~*- j\ suretindedir; bu halde ma'nasi
§oyle olur: "Vaktaki aglama ve ah, ah deme hadden gecti, onun nalesinden
erkegin gonlii birden gitti."
V-J «V J-> j> (Jjj^ *j ^i-H k}-?- LS^- ^J* ^ ^
2458. O yagmurdan bir simsek zahir oldu; vahid olan adamm gonliine bir kx-
vdcim gur-ph.
Kadinin goz ya§lanndan bir rahm ve §efkat §im§egi cakti; riyazet ve te-
vekklil aleminde teklerden olan adamin gonliine o sjm§ekten bir kivilcim ve
yildinm isabet etti.
-*^r J^ lt ■*■** ^y? *y. ^y? *j* *y. J^.y^ <-£jj d *^ *^
2459. O kimse ki, erkek onun ouzel yuziinun kolesi idi, bendelige basladigi va-
kil nasil olur?
Erkek, kadinm giizel yiiziiniin a§igi ve kolesi olmu§ iken, o kadin o erke-
gin onunde tezelliil eder ve ona kar§i kul ve kolelik etmege ba§larsa, o erke-
gin hali nasil olacagini tahmin et!
*y. &l£ y J~J djzr ijf^ dj*r Ijt d\jj cJ-> J> jg j\ 4&T
2460. kimse ki, onun kibrinden senin gbnliin iiireuki olur, senin onunde ag-
ladigi vakil nasil olursun?
Bir mansib-t all sahibi olup kibir ve azametten titremekte ve korkmakta
oldugun bir kimse, mertebesinden sukut edip senin onunde tezelliil ile agla-
maga bastarsa, ne hale gelirsin tasavvur et?
*y. ^y? j' jW j* -^1 &y? -5jj dy>~ 0U- j J-i (_/-jLl j\ *>o\
2461. O kimse ki, onun ndzmdan gonlii ve cant hun ola, niuaza geldigi vakii,
o nasil olur?
AHMED AVNl KONUK
C~*"l>- j 1& ji jl y~ }jj 4^- [a jJS- CwU *b ^jiobb*- j jj3*- jl 4>Jl
2462. kimse hi, onun cevr u cejasindan hizim tuzajjtmiz vardir; o ozre kal-
kinca hizim ozriimuz ne olur?
ma'§uka ki, onun cevr u cefasi tuzak olup bizi avlarm§tir; o bize kar§i
oziir dilemege kalkinca, ona kar§i bizim dileyecegimiz bzriin mahiyyeti ne
olur? Derhal gev§eyiveririz.
c— as- OJb o^>- c-vljl J» ^>\} ii^^\j\ jp- ^LdJ jij
2463. CNas {pin- iezt/in olunHu; Diak suslemi§tir; ZHakk'in siisleclifli $ey<Un
nasil si$ramayi hilirler?
Bu beyt-i serifde Al-i Imran sure-i serifesindeki su ayet-i kenmeye isaret
buyrulur: i^-Ai J-^ iowiij «— *JJi o* *>^ jJ^j u^b tUjJ1 i>* ^_*-^ w*- cr- 1 ^ oO
«->&! *cr^ ^ «% W' Sjii^b. Jul i>r,' r ujvr, (Al-i'imrari,3/14) Ya'ni "Ka-
din ve evlad ve kantarlar ile altih ve gumu§ ve hayl-i museweme (ya'ni hli-
nerli ve ni§ank atlar) ve en'am (ya'ni deve ve koyun ve kegi gibi hayvanat)
ve ekin isteklerinin muhabbeti nas igin tezyin olundu; bunlar hayat-i diinya
meta'idir ve nihayet karargah Allah'm indindedir." Hak Teala hayat-i dunya-
da istifade edilecek §eyleri suret-i umumiyyede bu ayet-i kerfmede hulasa bu-
yurmus, ve kadin istegine aid olan muhabbeti bunlann, en ba§mda zikr etmi§-
tir. Biz goriiyoruz ki, her hangi cinsten olursa olsun, efrad-i be§erin hulasa-i
hayati gali§ip az cok servet elde etmek ve ondan sonra teehhiil edip aile te§-
kil eylemektir. Hak Teala be§erin gozune hayat-i dunyeviyyeyi bu suretle
siislii gostermi§tir. Bu izahata nazaran beyt-i §enfin ma' nasi soyle olur.
"Zuyyine linnas... ayet-i kenmesinde beyan buyruldugu uzere kadin istegi
muhabbeti ile hayat-i be§eri tezyin etmi§tir. Hakk'm suslemis, oldugu §eyden
herkes nasil yakasini kurtarabilir? Ya'ni kadini sevmemek ve ona meftun ol-
mamak kabil olur mu?"
2464. uMademki ona, onu sviknn i$in yaroiiv, JAdem Diavvalon ne vakxi
munkaii olabilir?
Bu beyt-i §enfde, sure-i A'raf da olan §u ayet-i kenmeye i§aret buyrulur:
Q\ ' c ^Lj i^yj [^ j^. j iArSj ^ ^ '^^ ^£\ 'J* (A'raf, 7/1 89) Ya'ni "0 Al-
lah Teala sizi nefs-i vahldedeh yaratti ve zevcini onunla siikun bulmak igin,
MESNEVf-1 SERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
ondan yapti." Ya'm Hak Teala alemi yaratti; Adem'in hayat-i suriyyesinde
kendisini teskin edecek bir ni'met-i ilahiyyesi olmak uzere Havva'yi yar edip
ona onu zevce yapti ve Hz. Adem Havva ile istinas etti ve siikunet buldu. tm-
di mademki Adem Hawa'yi kendisiyle istinas hasil olan bir ni'met buldu, hig
bdyle bir ni'metten yuz gevirebilir mi?
2465. Gger U^iisfem-i 3~SX olsa ve Diamxa dan ziydde olsa, kendi 2M'inin
fermamnda estrdir.
Birinci misra'daki "ZaT, Riistem'in pederinin adidir ki, kissasi §ehna-
me'de mezkurdur; ve gayet kuvvetli bir pehlivan ve kahramandir. Ve Ham-
za {r.a.) Resul-i Ekrem Efendimiz'in amcalan olup, Uhud gazasmda §ehfd ol-
mu§lardir. Zat-i §erffleri ashab-i kiramin kahramanlanndan idi. Ikinci mis-
ra'daki "ZaT'dan murad kadindir. Beyt-i §erifin ma'nasi soyle olur: Bir kimse
Rustem-i Zal gibi §ecf ve kavi olsa ve Hamza (r.a.) dan daha kahraman ol-
sa, emre itaat hususunda kendi zevcesinin esfridir.
2466. O kimse ki, diem onun sozunun mesti gelirdi "kellimmi yd Uiumeyrd!"
huyururdu.
A'ref-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'in kelam-i alilerinin zevkinden alem sar-
ho§ oldugu halde, kendi zevce-i muhteremeleri bulunan Ummu'l-mu'minin
Ai§e (radiyallahu anha)ya hitaben "Ey penbe beyaz, soyle!" buyurur ve on-
lann konusmalanndan mimserih olurlar idi. Nitekim bu husustaki izahat
2002 numarah beyitte gecti.
2467. Su, nehib olmasi ciheiinden aiese gdltb geldi; hkah iynde oldujju vakit
aies onu kaynaiir.
"Nehib" sukuh ve azamet ma'nasinadir. "Hicib" hicab kelimesinin imale
olunmus, suretidir. Ya'ni su dogrudan dogruya ate§ iizerine dokuliirse, kemal-i
azametiyle ona galib gelir ve o atesj sondiirur; fakat su hicab icmde ya'ni bir
kab ve tencere icmde bulundugu halde ate§ iizerine konursa, ates, onu fikir fi-
kir kaynatir.
^^
AHMED AVNI KONUK
2468. Uaktaki her ihisine bir zarj hail cjele, o suyu yok eder ve onu hava ya-
par.
Su ile ate§ arasina bir kab hail oldugu vakit, ates, suyu kaynatir ve tebah-
hur ettirip havaya inkilab ettirir ve kab igindeki suyu yok eder.
2469. Uakia su gibi zahiren kadina gdlibsirij batmen maglub olu-p kadtna ta-
libsin.
2470. ^oyle bir hassiyet ademidzilir; hayvamn muhabbeti nakishr, o noksanlik-
[2432] tantir.
Kadina muhabbet etmek ve ona batmen maglub olmak insanhgin hassa-
smdandir; zira insanhgin kadina olan muhabbeti yalniz kaza-yi §ehvet igin
degildir; belki onda musahede ettigi tecelliyat-i cemaliyye-i ilahiyye kendisi-
ni ona cezb etmi§tir. Ve hayvanda bu nevi' muhabbet yoktur; onun disjsine
meyii ancak kaza-yi §ehvet igindir. Kaza-yi §ehvetten sonra artik di§isinde
gorebilecegi bir §ey kalmaz; bu da hayvamn mertebe-i insaniyyeden noksan
olarak mahluk olmasindandir.
y\3r\ ^^o j JSUJ! ^ ^1 <T j* oil Ob ji
Bu "Muhakkak onlar akile galebe calar ve cahil onlara galebe calar"
hadis-i §enfinin beyamndadir
"Hunne" zamfrleri kadmlara raci'dir. Ya'ni akiller mertebe-i insaniyyeleri-
ni miidrik olduklan igin, onlarda tecellf-i cemal-i ilahiyi mii§ahede ederek on-
lara muncezib ve maglub olurlar. "Akil"den murad, meratib-i vucudu arif
olan zevattir; fakat cahiller sifat-i nefsaniyyelerinin esiri olup onlann kadm-
lara meyilleri ancak hissiyyat-i §ehevaniyyelerini teskin igin oldugundan,
c c£P?
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
mu§teheyat-i hayvaniyyeleri bertaraf olduktan sonra, nazarlannda artik on-
lara serfiiru etmezler ve bu i'tibar ile galib mevkiinde bulunurlar.
2471. U^eygamber buyurdu ki: Uia&m akdlere ve sahib-dillere pek galib gelir.
2472. "$ine kadin iizerine cahiller galib olurlar; zira ki onlar sert ve pervasiz
guLerler.
2473. Onlann rikkati ve lutfu ve muhubbeti az olur; zira tab' ma hayvanhk ga~
lUir.
Zira cahiller, kadiniann mazhannda zahir olan tecelliyat-i Hakk'i idrak
edemediklerinden, onlara kar§i kalblerinde rikkat ve lutuf ve muhabbet az
olur; zira onlann tabfatlerine hayvanlik galebe etmi§tir; binaenaleyh hayvan-
lar di§ilerine kar§i ne muamelede bulunabilirse, bunlannki de o kadar olur.
2474. (jMuhabbet ve rikkat insanligin vasfi olur) gazab ve sehvet hayvardigin
isfi olur.
vast
2475. DiahK'in -pertevidir, o ma sub, degildir; o Utahk'hr, guya mahluk degil-
dir.
Cenab-i Pfr efendimizin derya-yi irfanlan burada §iddetle dalgalanmi§ ve
bu beyt-i §erffi mustemi'lerin onixne koymu§tur. Binaenaleyh bu beyt-i §erff
dekayik-i Mesfleitfdendir. Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arabi efendimiz
Fususu'l-Hikenflennde Fass-i Muhammedf de ^4^b '^ ^^ ^^ cs J ] v^
i%^i\ jj^-ij cJ**- j ya'nf "Sizin diinyanizdan bana iic §ey sevdirildi ki r ka-
dinlar ve guzel kokular ve namaz icjnde gozumun aydin olmasidir" hadis-i §e-
rifini tefsiren kadin hakkindaki tecelliyat-i ilahiyyeye dair birtakim hakayik
beyan buyurmu§lardir. Hind §arihlerinden MuM§efat-i Rizevi sahibi §eyh
Muhammed Riza hazretleri §6yle hulasa buyurur: "Erkek, cami*-i cemf -i es-
c ^^
AHMED AVNl KONUK
ma ve sifat-i ilahiyye oldugu cihetle suret-i ilahiyye iizerine oldugu gibi, ka-
dm dahi erkek sureti iizerinedir. Binaenaleyh kadin Allah'm ayinesinin ayme-
si olur. imdi suret-i ilahiyye erkekten miinbais olup kadinda zahirdir ve bu
inlkas diger san peyda eder; ve kadin, sureti iizerine oldugu erkekten miinfa-
ildir; ve erkek, erkek ve kadin arasmda a'zam-i vuslat olan vakt-i cima'da ka-
dinda faildir ve kadin onun miinfailidir ve vakt-i cima'da erkek kadinda fanf
olur. Bu ise kadinin erkege olan te'sirinden ve failiyyetindendir. Binaenaleyh
kadinda mu§ahede-i Hak etemm-i mii§ahededir; zira failde ve miinfailde mii-
sahededir. Ve Server-i kainat (s.a.v.) Efendimiz'in kadma olan muhabbetin
sirn bu idi. Arif kaffe-i mezahirde cemal-i Hakk'i mu§ahede eder ve kadin ayf-
nesinde sifat-i cemaliyyenin pertevini ayan goriir ve cezb-i ma'suku, ma'suk-
tan bilmez; belki onu cezb-i Halik ile cezzab bilir; yoksa mahluktan ibaret olan
kendi cezbiyle degil. Boyle olunca hasil-i ma'na bu olur ki: Nazar-i arif
Hakk'm pertevi iizerinedir, yoksa kadinin guzelligi iizerine degildir; ve o per-
tev-i Hak giiya Hakk'tir. Ya'nf kalb-i arifde muhabbet ve rikkat fcad eder; ve
mahluk degildir, ya'ni hadis degildir. Zira pertev-i Zat daima Zat ile beraber
olur ve munfek olmaz."
C«*a frdJjJb^S' dJJ^^S U aS" C~~j* ^aJUta jA Jap syj
Taleb-i mai§et cihetinden kadinin iltimas ettigi §eye
erkegin kendisini teslim etmesi ve kadinin o i'tirazini
i§aret-i Hak bilmesi. Beyit:
"Her bilicinin akli indinde sabittir ki, donucii ile bir
dondiirucu vardir"
Bu beytin kaili hakkinda Mesnevi-i §erif §erhferinde izahat yoktur.
Hind §arihleri bu beytin maba'di olmak uzere bir beyit daha Have etmi§ler-
dir ki sudur:
MESNEVf-f §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Fin/7 dondiirdugu giknktan, gerh-i felegn kiyas-i devrini ah "
Ankaravi nlishasmda yalniz ilk beyit mevcuddur.
d\y- bsj* c~pL» ,J1jp £ Ob^- JLi 0U*ij oiS Olj ^^
2476. Grkek o sozden oyle -pi§man oldu ki, bir avan olmek saatinde avanltktan,
pi§man oldu,
"Avan" bir amir-i zalimin muin-i zulmu olan kimsedir. Ya'ni erkek zevce-
sine kar§i soylemi§ oldugu sert ve ha§in sozlerden, bir zalimin zulmune yar-
dim eden kimsenin blecegi saatte bu yardimdan pi§man olmasi gibi, pi§man
oldu. Zfra hal-i ihtizarda bulunan kimseye ahval-i berzah munke§if olup ken-
di a'malinin suretierini mu§ahede etmege ba§lar ve gordiigii suretler uzerine
sozler soyler; bu sozlerin ahval-i diinyeviyye ile asla miinasebet ve alakasi
bulunmadigi cihetle, etrafinda olanlar sayikladigina hukmederier. Bu ma'na-
ya binaen Cenab-i Pir efendimiz erkegin halini muhtezir olan avamn haline
te§bih buyururlar.
/oj Oj^- Uj5J ^ 0U- j— ' j> r^ ^y? 0U- OW (*-*•*>- c-uis
2477. (Erkek.) dedi: Origin canin camnin kasmi geldim? lien canin ba$i uze-
rine nicin tekmeler vurdum?
"Can" kadindan kinayedir. Ya'ni can nasil tenin hayati ise, ma'§uka olan
kadin dahi a§ik olan erkegin camnin sebeb-i bakasi ve hayatidir. Ikinci mis-
ra'daki "can"dan murad dahi yine kadindir. Ve "tekme vurmak"tan murad
dahi izlal ve ihanettir.
j** j \jL U Lap JJlJJ \j j^u ■A-ijj jj* -L>i Ui*i Oj^-
2478. [Kaza gddigi vakii basan gormekien orter; nihauet hizim akltmiz ba§tan
ayacji bilmez.
Ya'ni bir §ey hakkinda kaza-yi miibrem-i ilahi taalluk ederse, gbz gormez
olur. Aklimiz ne ba§i, ne de ayagi fark edemiyecek bir hale gelir. Nitekim
imam-i All (kerremallahu vechehu) efendimiz j*A\ ^ uui *W bi ya'ni "Ka-
za geldigi vakit goz kor olur" buyurmu§lardir.
AHMED AVNl KONUK
.ijJL* O^J^ oJUj-b dijj ^JJ^ (/* ^J ^.P" C— i>A>u L>* lJj^-
2479. Oiaza fle$titji vakii kendisini yer; perde yirhlmi$, yaka yirtar.
Ya'ni bir kimsenin istemedigi bir §eyin ba§indan gegmesine kaza-yi ilahi
taalluk ettigi vakit, o kimse o istemedigi §eyin iizerine kendi iradesiyle gider;
fakat hukm-i kaza gegip o istemedigi §ey vaki' olduktan sonra bakar ki, ak-
limn ve fikrinin perdesi yirtilmi§. Ben nasil oldu da bu fenahgi du§unemedim?
diyerek kendini yer ve yakasini teessiiriinden yirtar.
2480. Brheh dedi: %y hadtn nadim oluyorum; eger kafir idiysem miisluman olu-
yorum.
Ben sana kar§i vaki' olan inkanmdan pesjmanim, eger ewelce miinkir ol-
dum ise, §imri munkadim.
2481. ^Ben. senin gunahkannim, hana merhamet et; hirdenhire beni kokten ve
dvpten ko-parma!
Ben kabahat yaptim, sen merhamet edip afv et; beni bir gunah igin boyle
birdenbire reddetme!
2482. Dhtiyar kafir eger -peatman olursa, oziir getirdigi vakit miisliiman olw.
Senelerce yanlis, i'tikad iginde ihtiyarlamis, olan bir kimse, hakikati idrak
edip bu i'tikadindan vaz geger ve anlayi§i nokta-i nazanndan bu i'tikadinda
ma'zur bulundugunu beyan ederse, nefsu'l-emirde onun reddi miimkin ol-
maz; zira o, hakikatine munkad olmus, olur ve artik onun hakikate mukarin
olan fikir ve i'tikadim kendisinden nez' etmek kabil olmaz.
2483. Senin hazretin vur-rahmet ve pur-keremdir; hem varlik ve hem yohluk
onun a$ikidir.
Cenab-i Pir efendimiz alem-i keserata mensub bulunan kadin ve erkegin
mazhanndan zahir olan viicud-i vahid-i hakikfye ve Zat-i mutlaka-i Hakk'a
©^ MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
riicu' edip buyururlar ki: Senin hazretin ya'nf viicud-i hakikin rahmet ve ke-
rem ile doludur. Hem vticud-i izaff alemi ve hem de adem-i izaff alemi, ken-
di asillan olan Zat-i Hazret'ine a§ikdirlar; cunkii bu alemlerin ikisi de ondan
rahmet ve kerem gormii§tur. Viicud-i izaff aleminin gordiigii rahmet ve ke-
rem budur ki, Zat-i Hak ilm-i ilahfsinde sabit ve fakat viicud-i haricide faali-
yetleri ma'dum olan ve esma-i ilahiyye suretlerinden ibaret bulunan a'yan-i
sahiteye kendi viicud-i latffinden ala-vechi't-teksif, peyderpey viicud-i izaff
bahs, eder. 625 numarah beyitte bu hususta izahat gecti. Ve keza teceddiid-i
emsal hakkinda da yukanlarda 2066 numarali beyitte izahat verildi. Bakabil-
lah mertebesinde sabit olan klimmel-i evliyamn nazarlannda alem-i kesera-
tm viicudu, Hakk'in viicud-i hakikisine hicab olmadigi gibi, Hakk'in viicud-i
hakikisi de viicud-i izaff alemine hicab olmaz.
2484. kiifur ve unan o ^ibriyanin a$tkulir} haku ve cjiimu§ o kimyamn hen-
desidir.
Kiifur ve iman viicud-i izaff alemine aid §uunat-i ilahiyyeden bir §e'ndir;
zfra iman ism-i Hadf nin ve kiifur ism-i Mudill'in icabatidir ve bu isimlerin
ahkam ve asan alem-i keseratda zahir olur. (Jiinkii imam temsil eden
mii'minlerin sureti ve kufru temsfl eden de kafirlerin suretidir; ve bu isimler
. onlann Rabb-i haslandir ve Rabbii'l-erbab Allah Zii'l-Celal hazretleridir.
tmdi her mazhar kendi Rabb-i hassi olan ismin ve her bir isim de kendi-
lerinin miisemmasi olan Hakk'in a§ikidir. Binaenaleyh kiifur ve iman o Kib-
riya'mn a§iki olmus, olurlar. Ve keza bakir ve gumiis, alem-i kevnde, bakir ve
giimiis, olmak icin kimya-yi hakiki olan viicud-i Hakk'in te'sifati ve tasarru-
fati altmda olup onun bendesidir; zira "hamse-i muhtefiye" ta'bir olunan
ulumdan birisi kimya olup, bu ilim vasitasryla elde edilen iksir sayesinde ba-
kir ve gumu§, altina ve diger madenler bakira ve gumii§e tebdil olunabilirler.
Ehl-i fen yakin vakitlere kadar anasir-i basftanin yekdigerine inkilab edemi-
yeceklerini ve ilm-i iksirin mevhum bir zehab-i cahilaneden ibaret bulundu-
gunu iddia ederler idi. Vaktaki son zamanlarda elektron nazariyyesi ke§f
olundu, ya'ni anasir-i basfta zerrelerinin a'dad-i muhtelifede miisbet ve men-
ff elektronlardan te§ekklil ettigi ve bu elektron adedlerinin tezyfd veya tenki-
si halinde ecsam-i latifenin yekdigerine inkilab edebilecegi anla§ildi. Binaena-
leyh inkar edilen ilm-i iksirin tasdiki zarun bir hale geldi. Bu izahattan anla-
sridi ki bu vucudat-i izafiyye aleminde elde edilen iksir ve kimya, kimya-yi
GNep^.
AHMED AVNl KONUK
izafi ve iksir-i mecazidir. Bilciimle ecsam-i basita bu izaff ve mecazi olan kim-
ya ve iksfrin bendesi degil, kimya-yi hakiki olan vucud-i Hakk'in tasarrufati
altinda olup, O'nun bendesidir.
j»j 4X)b>- J^U^ji J*^* j2 j» dj£-J j i^y ^^ •)*
Onun beyamndadir ki, Musa ve Fir'avn'm her ikisi de, zehir ve
panzehir ve zulumat ve nur gibi miisahhar-i me§iyyettirler; ve
namus kinlmamasi igin Fir'avn'm halvette miinacat etmesi
2485. uWusa ve Jir'avn mananin hendesiciir. ^Zahirde o yol tutar ve hu, tjol-
suzluk.
Birinci misra'daki "rehi" "ra"nin fethi ve kesri ile gulam ve bende ve ga-
ker ma'nasma gelir. Malum olsun ki emir ikidir: Birisi "emr-i iradi", digeri
"emr-i teklifT'dir. "Emr-i iradf' abdin ilm-i ilahide sabit olan hakikatinin ve
"ayn-i sabite"sinin lisan-i isti'dad ile taleb ettigi §ey iizerine Hakk'in verdigi
hiikumdiir. Ve "a'yan-i sabite" suver-i esma-i ilahiyyedir. Mesela ism-i Ha-
di'nin suret-i ilmiyyesi Hak'dan kendi iizerine hidayetle hiikmolunmasini ta-
leb eder; ve Hak da oyle hiikmeder. Ve keza ism-i Mudill'in suret-i ilmiyyesi
de Hak'dan kendi iizerine dalaletle hiikmolunmasini ister; Hak dahi oyle
hiikmeder. Bu hiikumler kaza-yi ilahf olup asla tebeddiil etmezler. §u halde
abd, kendi iizerine olan hiikmii kendi istemi§tir; binaenaleyh Hak Teala haz-
retleri J~£ iU jJL' H (Enbiya, 21/23) [Allah yaptigindan sorumlu tutulmaz]
olur. Ya'ni, istedigi §eyden Hakk'a sual tevecciih etmez; zira Hak, kulun is-
tedigini vermistir. §u halde JjEL/f* ' 3 (Enbiya, 21/23) [Onlar ise sorguya ge-
kileceklerdir] mucibince, sual onlara tevecciih eder; ve abdin mazhan olan o
isim onun "Rabb-i hassi" olup bilciimle mevattnda onun nasiyesinden tutup,
kendi sirat-i miistakimi iizerinde yuriitur.
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Vaktaki mevtin-i ef al olan viicudat-i izafiyye aleminde bu hakayikin ta-
alluk edecegi mataya-yi unsuriyye ve merakib-i cismaniyye zahir olur, her
ferdin kuwede olan isti'dadi alem-i fiilde zahir olmak icjn, enbiya (aleyhi-
mu's-selam) vasitasryla "emr-i tekliff" teblig olunur ve teblig neticesinde
ism-i Hadi ile, ism-i Mudill'in bendeleri birbirinden temeyyiiz eder. Musa
Fir'avn' dan ve Siddik Ebu CehiTden aynhr. Binaenaleyh "emr-i teklifT'yi ka-
bul edenlerin fiili, hem "emr-i iradf'ye ve hem de "emr-i teklirT'ye muvafik
olur. Ve "emr-i teklirT'ye muhalefet edenler, yalniz "emr-i iradT'ye muvafa-
kat etmis, olurlar. §u halde her iki taife hakikatte "emr-i iradT'ye mutr olmus.
olurlar.
Bu mukaddime anlasridiktan sonra beyt-i §erifin ma'nasi tavazzuh eder.
Ya'ni Musa ve Fir'avn'in her ikisi de, ma'nalan olan kendi "ayn-i sabite'le-
rinin bendesidirler. Gergi o Hz. Musa zahirde "emr-i teklirT'ye hadim olup
rah-i hidayete saliktir; Fir'avn ise "emr-i teklirT'ye nazaran zahirde yolsuzluk
ve muhalefet eder; fakat "emr-i iradf'ye nazaran mutl'dir. §u halde her ikisi
de kendi sirat-i mustakimleri iizere yiirurler.
2486. cMusa cjundiiz huzur-i Diak'da nalan olmu$tur; Jir'avn dahi gece ya~
nsi girtfan olmu§tur.
2487. <§oulehi: Gy Dtuda, boynwrida bu ne zincir dir ve eger zincir olmasa, him
xr Ben benim" der idi?"
Ya'ni Fir'avn gece yansi aglryarak boyie derdi ki: Ya Rab benim bu boy-
numdaki enaniyyet zinciri nedir? Bir turlu bu enaniyyet ve gurur zincirini ko-
panp kendimi Musa'mn oniinde kugultemiyorum. Musa'yi gordugiim vakit
bu enaniyyet ve gurur duygusu sjddetleniyor. Ve eger boynumdaki bu zincir
olmasa idi, ben, benim der mi idim?
2488. Ondan hi utytusa yt munevver eimi§sin, muhakkak beni de ondan mii-
hedder eimi§sin.
"Ondan ki" ism-i i§areti siirh-i §erifdeki "me§iyyet-i ilahf'ye raci'dir. "Me-
§iyyet"ten murad, yukanda izah olunan "emr-i iradf'dir. Ya'ni Musa'yi
AHMED AVNl KONUK
"emr-i iradi-i ilahiyye"nden munevver ettin ve beni de o "emr-i iradf'den
muzlim ve mukedder ettin. Ikimizin hali de bir menba'dan sudur ediyor; zi-
ra iman ve klifur ve kabul ve red ve kurb ve bu'd "emr-i iradf'nin neticesi-
dir. Musa bu "emr-i iradi" hukmtine tevfikan "emr-i teklifT'ye hadim olup
iman ve kabul ve kurb igindedir; ve ben yine bu "emr-i iradi" hukmiine te-
bean "emr-i teklifT'ye muhalefetimden dolayi kiifur ve red ve bu'd igindeyim.
2489. Ondan hi, sen Jliusayi ay yiizlii etmissin; henim cammin aytni, kara
yiizlii etmissin.
mesjyyetten sen Musa'mn yuziimi alem-i ma'nada ve alem-i surette ay
gibi parlak etmi§sin; benim cammin yuziinu, alem-i ma'nada "emr-i iradi" n
ile ve alem-i surette de "emr-i teklifT'n ile kara yaptin.
ft Oj\j>- X5*\j 4^>- X»\ i^ji^j>- Ciy>r ft djU*wt Sj*j ,j*t> jt jL^i
2490. nSenim yildizim hir aydan daha iyi olmadi; vakidki husuf geldi, parent
[2452] i -j
ne olurf
Benim tali'imin yildizinin parlakligi ay kadardir ve ondan fazla degildir;
fakat boyle iken, benim o yildizima husuf-i ma'nevi vaki' oldu ve tutuldu. Bu
ma'nevi husufun define asla garem yoktur. "Yildiz"dan murad Fir'avn'm sal-
tanat ve kuvvet-i zahiresini iktiza eden "ayn-i sabite"stdir; ve "husuf 'tan
murad, kendisine Hz. Musa tarafindan vaki' olan "emr-i teklifT'dir.
2491. Qerci nevhetimi ^Rab ve sultan vurdular; ay tutuldu ve halk tas calarlar.
Ya'ni halk benim saltanat ve kuwet-i zahirem sebebiyle etrafimda topla-
nip nevbet mizikasini galarlar. Nitekim padisahlann saraylan etrafinda mu-
ayyen zamanlarda nevbet mizikasini galarlar idi; elyevm onlan tasvir ve tem-
sil eden mehterler te§kil olunup mizika galdinlmaktadir. Halkin benim etra-
fimda nevbet mizikasi galmalan, ay tutuldugu vakit, husufu i'lan igin halkin
tepsi ve tas galmalanna ve tiifek ve tabanca atmalanna benzer; zira benim de
ma'nevi ayim tutulmu§tur. Evvelce ay tutuldugu vakit, halk i'lan igin tepsi
ve tas gibi §eyler gahp giiriiltu ederler idi. Bunun sebebi "Ay tutuldu haberi-
niz olsun, husuf namazi kiliniz" demek igin idi. Zira husuf, ahval-i felekiyye-
de miistesna bir hal vuku'undan ibaret olup, bu gibi zamanlarda halkin
^ft
t^??
MESNEVf-f SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Hakk'a teveccuhii maksadiyla salat-i husuf edasi sunnet-i seniyyedir. Sonra-
lan cahiller bu i'lam hurafata kalb edip, guya aym bir ejderha tarafindan tu-
tuldugu ve bu ejderhayi urkiitmek igin bu gibi gurultiiler yapildigi fikrine za-
hib olmu§lar ve bu suretle ehl-i fen ve hey'eti kendilerine guldurmuskrdir.
2492. O iasi ^alarlar ve giiriiltu ederler; o darheden ayi riisva ederler.
Halk benim o tutulmus, olan ayima kar§i tas galarlar ve gurultii ederler;
halbuki o tasa vurduklan darbelerden benim tutulan ayimi rusvay ederler.
Cunkii ayin tutulup kara yiizlu oldugunu halka i'lan ederler.
2493. HZen hi Jir'avn im, henim eyvaytm halkiandir; o henim U^abhiye'l-
a'lam, tas darhesidir,
Ben ki Misir sultani olan Fir'avn'im, benim eyvayim ve benim helakim
beni halkin alki§lamasmdandir. Zira halkin alkistamasindan bende azamet ve
gurur duygulan kabanr. halkin "Rabbiye'1-ala" ya'nf "Benim Rabb-i
alam" demeleri, benim tutulmus. olan ayima tas galmalandir ve tasa vurduk-
lan darbelerdir.
2494. ^12 kace-iasiz; amma senin haltan, senin meseliijinde dali yarar.
"Hace-ta§" bir efendiye hizmet eden kimseye derler, Turkcesi "kapi yolda-
§i"dir. "Balta"dan murad, "emr-i iradf'dir. Ve "mesdik"ten murad viicudat-i
izafiyye alemindeki suver-i muteayyene ve kesiredir. Ya'm "Ya Rab, Musa ile
ben bir kapi yolda§iyiz ve vahdeti sabit olan senin gibi bir seyyidin kapisin-
da hizmetkanz; amma senin "emr-i iradf'nin baltasi, bu alem-i dunyada ve
bu keserat me§eliginde benim gibilerin viicudat-i izafiyyeleri dallanm "emr-i
teklffT'n vasitasiyla yarar ve kat' eder, yine dalalete du§iirur.
2495. DCeza hir dali hitistirir, diger dali muattal eder.
Yine o "emr-i iradf'n bir dali semerat-i nafia vermek igin bitistirir ve tesbit
eder ve hidayete isal eder; diger bir dali da muattal ve haib u hasir birakir.
<^p^>
AHMED AVNl KONUK
2496. ^a/ i$in balia ilzerine bir el var midu? Utayir, hi$ dot balia elinden sir-
rah mi? Diauirl
Bir ferd icm "emr-i iradr uzerinde kimsenin dest-i tasarrufu var midir? Hie.
bu alem-i izaffde bir ferd "emr-i iradf 'nin hukmunden kendisini kurtarabUir
mi? Hayir. Bu beyt-i §erffin zevkine varmak icjn 623, 624, 625 numarali be-
yitler ile, onlan ta'klb eden ebyati ve izahatini mutalaa etmek lazimdir; zira
bu bahislerde cebir mes'elesi izah edilmi§tir; burada tekran mucib-i tatvil olur.
2497. kudret hakki i$in ki, o balia sana mahsusiur, sen hereminden bu egri-
likleri doaru et!
Ya Rab, o kudret-i mutlakan hakki icm ki, o me§iyyet baltasi senindir ve
sana mahsustur. Sen rahmet-i rahimiyyen ile bu alem-i surfdeki egrilikleri
dogru et! Bu taleb, sirr-i kaderin mechuliyyetine binaen vaki' olmustar. Zira
hicbir kimse ayn-i sabitesinin hangi bir ismin mazhan olarak Om-i ilahide sa-
bit oldugunu bilemez. Binaenaleyh alem-i suretde dalalet iizere gidenlerden
ba'zilan, bilahire hidayet bulur; ve hidayet iizere gidenlerden ba'zilan da da-
lalete dii§er. Nitekim Fir'avn'in garki hengaminda iman ettigi ve bu iman
iizere alemden gittigi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Musevfde cenab-i §eyh-i
Ekber Muhyiddfn Arabf efendimiz tarafindan delail-i kur'aniyye ile isbat
buyrulmu§tur.
2498. ^Tekrar Jir'avn kendi hemline dedi ki: £%db sey; biitiin fleceler ben yd
ZHabbena'da deail miyim?
Fir'avn, Hakk'a kar§i vaki' olan munacatini miiteakib kendi nefsine rii-
cu'an hitab edip taacciib olunacak §eydir, ben biitun geceler, "Ey bizim Rab-
bimiz!" diyerek tazarru' ve niyaz etmekte degil miyim? dedi.
f j-~* ^yr r*"j?» ls^j*. ^yr f jA^ ^jjy j ^^ &$ j->
2499. Qizlide hakive mevzun olurum; dMusaya erisiifyim vakii, nasxl olurum?
Kendi kendime kaldigim vakit Musa'nin azamet-i ma'neviyyesini tefek-
kiir edip haki ve miitevazi' ve akil ve mantik dairesinde mevzun olurum; Mu-
c^^
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
sa'ya mulaki oldugum vakit, o muhakeme ve tevazu' derhal zail olur; bende
kibir ve enaniyyet ve gurur duygulan kabanr.
ij-is** jj&~» dj^- (jtjl J^o *j~*~* y *■* v^* j J L - ^j
2500. [Kalv altinin renal on kat olur: atestn onunde nastl kara viizlii olur?
[2462] r v a
Fir'avn, kalp altini kendi nefsine ve Hz. Musa'yi da ate§e tesbih ediyor.
2501. 'Denim kalbim ve kalibim O'nun hiikmiinde deijil midir; heni hir lahza
if ve hir lahza kabuk eder.
Benim ma'nam ve suretim o fail-i mutlak olan Hakk'm hukmii tahtinda
degil midir? l§te O'nun kaza-yi ilahisi beni gah ma'na ve gah suret tarafina
ceker; binaenaleyh ba'zan ig ve ba'zan kabuk olurum.
J>\j C^j Jjj? ^j^r {>/ >jj J.\> C^S Jojf 4^J^- ^f y^
2502. Skin ol, dediiji vakit yesil olurum; cirkin ol dedijji vakit de sari olurum.
Ya'ni ben, hakim-i mutlak olan Hakk'm emrine munkadim; ekin ol derse,
zumrut gibi yemyesjl bir ekin olunim; o latafeti terk et, kuru ve girkinles, der-
se, kuruyup sapsan saman olunim.
2503. HZeni hir lahza ay, hir dem kara eder; munakkak <J7Lllah'in i$i hunun
gayri ne olur?
Ya'ni benim ay gibi olan cammi bir lahza iman tarafina gotiirup parlaar;
ve bir dem de kiifixr tarafina sevk edip zulmani kilar. Munakkak Allah Te-
ala'nin i§i boyle miitekabil tecelliyatin gayri ne olur? Ya'ni Hakk'in tecelliya-
ti ale'd-devam boyle cemali ve celalidir. Eger bu hal cebir degil midir ve bu
tecelliyata nazaran herkes mecbur degil midir? diye suai olunursa-, Hakk'in
fiili kudretine ve kudreti iradesine ve iradesi limine ve ilmi ma'luma tabi'dir.
Ve malum ise abdiri hakikati ve "ayn-i sabite"sidir; ve "a'yan-i sabite" ise,
zilal-i esmadir ve esma, musemmamn gayri degildir deriz. Nitekim bu babda-
ki fzahat-i mufassala 625 numarah beytin §erhinde gegti, Burada cebri icad
eden viicud-i vehmi ve vehm-i viicudfdir.
&$K^ AHMED AVNl KONUK
2504. "ZKiin fekdnl" hukmiiniin $evganlan oniinde, mekanda ve la-mekanda
ho$makiayiz.
"Kiin fekan"dan murad ^fi 'j" A J^ jI ouVjl iii ^jJ UjS ui (Nahl, 16/40)
ya'm "Bizim irade ettigimiz §eye ancak kavlimiz, ol'dememiz'dir; imdi o §ey
olur" ayet-i kenmesine isarettir.
"QevgarT cirit oyununda top geldikleri ucu egri sopadir. Vucud-i be§er,
gevgan oniindeki topa tesbih buyrulmu§tur. "Mekan"dan murad, alem-i su-
rettir; zfra suret mekani iktiza eder. "La-mekan"dan murad, alem-i ma* nadir;
zfra ma'na, mekan-i mahsus ile muttasif degildir. Hulasa-i ma'na boyle olur:
"Bizim top gibi olan vlicudlanmiz, senin gevgan gibi olan "Kiin!" emirlerinin
hiikmu oniinde gelindikge, gah alem-i suret iginde ve gah alem-i ma'na igin-
de, oraya buraya yuvarlanip kosmaktadir."
2505. Uahiaki renhsizlik renain esiri oldu; hir CM>usa, hir ijHusd ile cenhie
oldu.
"Renk"ten murad, suver-i kevniyye ve viicudat-i mukayyededir.
"Renksizlik"den murad vucud-i hakfkfnin mertebe-i itiakidir ki, bilciimle si-
fat ve nuut ve esma o mertebede mahv ve mustehlektir. "Esfr olmak"tan
murad, viicud-i mutlak-i Hakk'in suret-i kevniyye ile, bi-hasebi'1-esma ta-
kayyiid ve taayyiinudur. Ikinci misra'daki birinci "Musa"dan murad,
ma'na-yi umumisi i'tibariyle mutlakan ism-i Hadfnin mazhan olan bir su-
rettir; ve ma'na-yi hususisi i'tibariyle, nebiyy-i miirsel olan Hz. Musa
(a.s.)dir. Ikinci "Musa"dan murad, keza ma'na-yi umumisi i'tibariyle mut-
lakan, ism-i Mudill'in mazhan olan bir surettir; ve ma'na-yi hususisi i'tiba-
riyle, bir adi Musa olan Samirfdir. Zfra Samirf, Kur'an-i Azfmu'§-§anda kis-
sasi beyan buyruidugu iizere, Hz. Cibril'in atinin bastigi mahalden bir avuc,
toprak alip Benf Israil'in huliyyatim ve muzeyyenatini toplayarak eritti ve
igine topragi da kan§tirdi, buzagi heykeli doktii ; heykel sada vermege ba§-
ladi. Bunun iizerine SamirT Bern Israil'e ^ ^y *A\ j JJf^Ji iJu* (Taha, 20/88)
ya'nf "Iste bu sizin ve Musa'nin ilahidir ki, Musa onu unuttu" dedi. Bu
vak'a Hz. Musa Tur'da iken vaki' olmu§ idi. Bu ma'naya i§areten arifin bi-
ri, bu beyti soylemi§tir:
^ra
MESNEVf-t §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVl-1 •
J^y ^J*J &.j (J^ cr-r J j^ Jo*" ^J <^ lit* J**
"0 Musi'yi ki Cibril terbiye etti, kafirdk; ve o Musa'yi ki Fir'avn terbiye etti,
miirseldir. "
Bu fzahat anla§ildiktan sonra beyt-i §enfin ma'nasi boyle olur: "Vaktaki
suretten munezzeh olan viicud-i mutlak, esmasi hasebiyle, suret-i kevniyye
ile takayyiid ve taayyiin etti, bu esmanm iktizasi olmak iizere bir Musa, bir
Musa ile cenk ve muhalefet iginde bulundu."
j&\ Xjb jy-y j ^ r ^b d\f ^j ^j j> ** by?
2506. Uokidki hi-renklige erisesin ki, onu tuttun idi, <IMusa ve Jir'avn sulk
tuiarlar.
Ey salik, bir vakit senin bu viicud-i mukayyedin yok idi; sen Hakk'in il-
minde sabit olmu§ bir ismin suret-i zillfsi idin; ve ondan mukaddem dahi vii-
cud-i mutlak-i Hak'da mahv ve mustehlek idin. Ba'dehu o ilm-i ilahfde sabit
olan hakikatinin zilli, viicud-i latif-i Hakk'in mertebe mertebe kesafeti tarikiy-
la, sana verdigi bir viicud-i izaffde miin'akis oldu. §imdi ya teemmiil ve te-
fekklir ile veyahut stiluk tarfkiyle ke§f-i sahih ve §uhud ile o alem-i ltlaki ve
o renksiz ve suretsiz alemi idrak edesin ve ona vasil olasin o vakit goriirsun
ki, o mertebede Hz. Musa ile Fir'avn, hakikat-i vahideden ibaret olup, sulh
ve ittihad icmdedir ve aralanndaki niza' ve muhalefet-i surf murtefi'dir,
2507. Bger sana hu nuktede sual gelirse, renk ne vakit kvul u kalden kali olur?
Ey salik, sana bu bizim soyledigimiz tevhfd niiktesinde bir sual gelip der
isen ki: "Hz. Musa (a.s.) bir nebiyy-i zf§an idi ve Fir'avn ise bir muannid ve
zalim ve fniinkir bir hukumdar idi. ou-^o ^ oijl>Ji "Iki zid muctemi' olmazlar"
kaidesince bu iki ziddin sulhu ve ittihadi nasil mumkin olur?" Biz de cevaben
deriz ki: "Evet renk aleminde ezdad muctemi' olmaz; zira renk ve suret ale-
mi higbir vakit kiyl u kalden hall degildir. Bu bizim soyledigimiz sulh ve itti-
had, asl-i hakiki mertebesine goredir."
2508. *i5u aabclir ki, hu renk, renksizden kalkh; renk, renksiz ile ni$in cenge
kalkh?
AHMED AVNl KONUK
Ya'nf sen dikkat etmez misin ki, bu renk renksizden ve suret suretsizden
peyda ve zahir oldu. Ba'dehu bu renk ve suret kendi ash olan renksizlik ve
suretsizlik ile nicin muhaiefete ve ziddiyyete kiyam etti; bu acib bir §ey degil
midir? Eger bunun ne demek oldugunu anlamak ister isen, atfdeki misallere
dikkat et!
2509. ^agin ash sudan ziuade olur; sonunda su ile nasil zul olur?
Ya'nf zeytin yagmin ash zeytin agacidir, bu agag ^ Q± JT *tii '# 3^^
(Enbiya, 21/30) ya'nf "Her§eyin hayati sudandir" ayet-i kerfmesi mucibince
sudan nesv u nema ve hayat bulur; ve onun semeresi olan zeytin yeti§ir, on-
dan yag gikanrlar. Sudan hayat bulmu§, lakin nihayet ona zid olur ve bir tur-
lii su ile imtizac edemez.
2510. CMaderriki vagi su ile uogwmuslardir, su ile yag ni$in zi d olmuslardir?
[2471]
Ijsr U jX\ j j^o?. j> j* y> \j%- J? j\ jU j o^jU jl Jf dyr
251 1. CAiademki gill dikenden ve diken de giildendir; ni$m her ikisi cenkde ve
macera icindedir?
Bu beyt-i §erff dahi diger bir misal-i kevnfdir. Ya'nf giil ve diken asilda
muttehid ve zuhurda ve surette birbirine mugayir ve muhaliftir. Alem-i syret-
te giil makbul ve diken mezmumdur; giil giizel kokusuyla me§ammi ta'tir
eder ve diken herkesin ellerini yirtar; vazifeleri ba§ka ba§kadir. Bunun gibi
mu'minler ile kafirler asilda muttehid olduklan halde, zuhurda ve surette yek-
digerinin ziddidir; bu tehalxif ve tezad, vucud-i vahid-i hakikfnin esma ve si-
fatinin asar ve ahkamidir.
C~«~^-rf?
d)Lijj* j>> wL>- y?**-k c«*iOv> l$\j> tj>} el— m-5s^>- aj L
2512. ~$ahui bit cenk degildir; hikmet i$indir, esek saianlann nizai gihi
sanatttr.
Ya'nf bir asildan nes/et eden bu mezahir-i kevniyye arasinda goriinen ih-
tilaf ve niza' hakikaten ihtilaf ve niza' degildir; belki bunun vucud-i izafi ale-
minde boyle goriinu§u bir hikmete miisteniddir ve hikmet dahi suver-i kev-
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
niyye ayfnesinde viicud-i vahid-i hakikinin kendi §uunaunm ahkam ve asa-
nm mu§ahededir. Zira bilmek, gormek gibi degildir. Mesela dogdugu giinden
beri hicbir aynaya bakmamis, olan kimse, kendisini bilir ve fakat gormez.
Vaktaki aynaya bakar, bu miisahededen evvelki ilmi iizerine zaid olarak,
kendi zatina dfger bir ilim hasil olur. Ve o kimse bu ilm-i zaidi yine kendisin-
den almi§ bulunur. Boyle olunca, bu alem-i suret ve taayyunatta goriilen ih-
tilaf ve niza', at pazannda e§ek satan dellallann, miisterinin nazar-i tama'ini
celb igin birbirleriyle pazarlikta miicadele ve niza'a girismelerine benz££ D Za-
hirde iki ki§i pazarlik hususunda birbirleriyle kavgaya tutu§mu§ goriirjur; fa-
kat hakikatte niza' ve muhalefet yoktur; belki bir san'at vardir ki, zamam-
mizda bunlara "tavcf derler.
2513. ^ahut ne hudur ne odur; hayranhktir . Diazineui isie; hazine viranhk-
ta&ir.
Yahut bir asildan nes/et ettikleri halde bu keserat arasinda vaki' olan ah-
val ne niza' ve ihtilaf-i hakikidir ve ne de dellallann munazaat-i ca'liyyesi gi-
bi san'attir; belki viicud-i hakikf4 Hakk'in, viicud-i izart aleminde kendi §u-
unat-i ilahiyyesini mu§ahedesinden ibarettir ki, bu illet-i gaiyyeye vukuf ve
bu tecelliyatin seyri, arifleri hayrette birakir; ve arif, bu nazar iginde "seyr-fil-
lah"dadir; ve "seyr-fillah"in ise nihayeti yoktur. Binaenaleyh ey salik, sen
nazanndan mevhum olan bu suret perdelerini yirt ve kaldir! Bu tecelliyatin
hazinesi olan viicud-i hakikiyi iste; zira bu mevhum olan suret hicablan kalk-
madikga ve taayyiinat alemi viran ve harab olmadikca, o hakikat sana inki-
§af etmez. Binaenaleyh o hazine viranliktadir. Bu beyt-i §erif, Sure-i Enbi-
ya'da vaki' olan su ayet-i kerimenin tefsiridir: C£> C \ 'j^J^U tL^ &k- ^ ?
'dyJ*i if j!yi *fe j j*b (Enbiya, 21/1 6-18) Ya'nf "Biz semava'ti ve am ve ara-
lanhda olanlan oyiin ve abes halk etmedik. Eger biz lehv ittihaz etmeyi iste-
se idik, kendi indimizden ittihaz ederdik; bunu yapmayiz, belki Hakk'i baul
iizerine taslft ederiz Hak onu mahv ve helak eder; zira zuhur-i Hak ile batil
zaildir. Vasf ettiginiz §eyden dolayi vay size!"
Bu ayet-i kenmede sema ve arz ve aralanndaki §ey ile, viicudat-i izafiy-
ye alemine ve keserata i§aret buyrulur ki, bunlann izhan oyun ve abes tari-
kiyla degildir; belki Hakk'in batil-i izafi olan keserat-i mevhume aleminde
kendi esma ve sifati ahkam ve asanni mii§ahededir. tmdi Hak, tecelliyat-i za-
AHMED AVNl KONUK
tiyyesiyle batil-i izaff olan viicudat-i mevhumeyi izale eder; binaenaleyh
Hakk'i, bu mevhum olan viicudat-i izafiyyeye aid elfaz ile vasf edenlerin vay
haline!
2514. O §eu nx, sen onu hazine ievehhiim editjorsun, o tevehhumden hazineyi
zaui ediyorsun.
Eger sen akil ve fikir ile idrak ettigin §eyi vucud-i hakiki hazinesi zan ve
tevehhum ediyor isen, bu tevehhumden dolayi o hazineyi gaib ediyorsun;
cunkii akil ve fikir perdesi ile o hazineyi 6rtmu§ oluyorsun.
Malum olsun ki efrad-i insani dort kisimdir: Birincisi, bunlardir ki, mev-
cudati halk goriirler; i§te bu kadar. Ve bunlar cemf-i viicuh ile mevcudati
Hakk'm gayri biiirler. Bunlar mahcublardir ki, alem-i surette bir Musa'yi bir
Musa ile cenk ve niza' icjnde goriirler.
lkincisi, onlardir ki, mevcudati Hakk'm gayri gormezler ve cemf -i viicuh
ile Hakk'm ayni biiirler; ve bunlara "muvahhidfn" derler. Bu taife niza'-i su-
riyi, e§ek satan dellallann san l ati gibi goriirler.
Ugiinciisii, onlardir ki, nazarlannda hem Hak ve hem halk sabit olur; fa-
kat ahkam-i Hak ile ahkam-i halk arasini tefrik edemezler; onlar hayret icm-
dedirler. Mevciidata Hak mi, yoksa halk mi desinler bir hiikm-i kat'f vere-
mezler. Bunlar ehl-i hayrettir. Yukanki beyt-i §erifde bu taifeye i§aret buyru-
lur. Bunlann mertebesi, evvelki iki firkadan yiiksektir.
Dordunciisii, onlardir ki, mevcudati bir vecihten Hak ve bir vecihten halk
goriirler ve ayniyyetin vucuduyla beraber Hak ve halk arasmdaki tegayiir ve
imtiyaz-i i'tibarf-i nefsii'l- emriyi ve her ikisinin ahkammi miilahaza ederler
ve abd, abd ve Rab de Rab derler ve bunlar "muhakkikin" taifesidir ve bu
mertebe ma'rifetin nihayetidir.
2515. Sen vehmi ve teuleri ma mure gM hit; ma' mure i$inde hazine yerleri ol-
maz.
Ya'ni define ve hazine harabelerde olur, ma'murelerde olmaz. Sen vehmi
ve fehmi ve re'yi viicudunda ma'mure mesabesinde bil! Sen keridindeki var-
hk tevehhiimu ile viicud-i Hak hazfnesini bulamazsm.
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2516. c/Ha'mur^ icinde varlik ve niza' olur; yoka varltklardan ar-i aztrn olur.
Ma'mure kalabahk bir mahal oldugu igin, onda varlik yekdigerine tekabiil
edip muhalefet ve niza' vaki' olur. Senin viicudunda vehim ve re'yler kala-
baligi vardir. Bu keserat icmde vahdet nasil olur? Halbuki yok olan ehl-i fe-
na igin bu varhklardan ve keserattan azim ar ve hicab vardir.
2517. O^Ie deijildir ki var, bir yokian feryad ede; helki yok, o vara adl eiti.
Ya'nf keudi varligina giriftar olan kimse, bir fena ehli olan velfden feryad
edip firar etmedi; belki yok ve fani-Mah olan zat, o kendi varligina miibtela
olan kimseye isti'dadina gore adl etti. Ya'nT kendinden teb'fd etti. Nitekim bu
ma'nayi §eyh Galib hazretleri atfdeki beyitlerde §oyle bey an eder:
Gelenler isitin-i evliyaya
Btittin da 'vetlidir Galib safaya
Safari surette kalma aldanirsm
Komazlar, yoksa sen gelmem samisin.
2518. Sen deme ki, ben yokian kactciyim; belki o senden yirmi kacvcxdir.
Ya'nf, ey kendi enaniyyetine ve varligina giriftar olan ehl-i suret, sen de-
me ki, ben yok ve fanf-fillah olan bir velfden kagiyorum; hayir oyle degil, bel-
ki o senden yirmi derece daha muteneffirdir ve kagicidir; ve senin ondan kag-
man, onun seni reddetmesinden ve senden kagmasindandir.
2519. zahiren seni kendi iarafina da' vet eder ve i$inden seni red sopast ile
kovar.
Ya'nf kendi nefsinin sifatindan yok olan veliyy-i kamil bila-tefrik-i cins ve
mezheb insanlara ve bilciimle mahlukat-i ilahiyyeye kar§i zahiren besus, ve mii-
layim olur; ve bu besa§et ve mulayemeti sebebiyle zahirde seni kendi nezdine
da'vet eder ve senin ziyaretine gelir; fakat sende gurur ve enaniyet gordugii igin
batini senden nefret eder ve senin batimni, kendi batinindan ma'nevf red sopa-
siyla kovar. Sen zahirde bu enaniyyet ve guriirunla beraber bu zatm mazhar-i
AHMED AVNl KONUK
iltifati oldugunu zannedersin; fakat onun batinimn nefreti, senin batimnda on-
dan firar duygusunu peyda eder ve sen bu firan kendinden zannedersin.
*-JS j\ Ol-U* Jjpji o^ij *JL- (j\ c— Jj5 jb c^l^JUi
2520. 6u saj kimse, ters naUardir: H'ir'avnin nefretini Oielim'den hill
[2481] ° J J
Ey hakikat-i hale vakif olamayan sade-dil kimse, ehl-i fenanin, ehl-i dun-
yayi gagirdigi halde, onlann bu zevattan nefret ve firar etmeleri, ters nallara
benzer. Nitekim atlann izlerini gaib edip dusmanlan ta'kib hususunda sa§irt-
mak igin atlara ters nal mihlarlar. Bu zevat da, bu alem-i surette §aki ve sa-
id birbirinden temeyyuz edememek igin boyle yaparlar. Zira §akf ile saidin su-
ret-i kat'iyyede tefrik ve imtiyazlan ancak ahirette vaki' olacaktir; nitekim
ayet-i kerimede o^>i t«S '^i i/j£fj (Yasin, 36/59) ya'ni "Ey mucrimler, bu
giinde aynlin" buyrulur. Bu alemde e§kiya, veliyy-i kamilden firar ve nefret-
leriyle sezQebilir, o da kat'i degildir. i§te Fir'avn'in Musa Kelimullah (a.s.)dan
nefret ve firanni da bu kaideden bil!
E§kiyanin diinyada ve ahirette ziyanda kahp, iki cihandan
mahrum olmalan sebebinin beyamndadir
c~**l t^jj tiy? uyj A -^hi OU-wli" c~*-l tsj* ^ilixpl tiX*->^- Oj^-
2521. \Jaktaki jeylesojcuk hir i'iifaid etmisiir ki, cjok yumuria ve kiire-i arz sa-
nsi ^ibidir.
Cenab-i Pfr efendimiz, ilm-i hey'etteki anlayi§imn nakis olduguna i§areten
"feylesofcuk" buyurur. Zira gogiin bir yumurta ve kiire-i arzm dahi ortasin-
da o yumurtamn sansi gibi olmadigi, hey'et-i §inasan-i haziraca ma'lumdur.
OL~-T.k^* jA dL* j^ OUTU- jA JLiU dj*r J5L- cJ>f
2522. Sail dedi: ^Bu asumamn muhiii oriasmda, hu hakdan nasil kaldi?
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Ya'ni feylesofcugun bu miitalaasmi isjttigi vakit, birisi gikip yeryuzunii
kaplamis, olan gogiin ortasmda, bu kesif olan toprak kure nasil kaldi; saga ve
sola ve yukan ve a§agi firlamadi? diye bir sual sordu.
2523. HZir kandil gibi havada muallak; ne a§agiya gider, ne yukartya!
2524. feylesof ona dedi hi: 0'6gun alii ciheUen cezbinden dolayi havada haldi.
*u>tjjl < jl*1 JjU 0l~* ji ^«ij *V* i j*~b\&* j tiy?
2525. uWiknahsian dokulmiis kubhe gibi, asdmisbir demir oriada kaldi.
Ya'ni o feylesof sual soran kimseye cevaben dedi ki: Gogii miknaustan
dokulmu§, icj bos. Mr kure gibi tasavvur et ve ortasina da bir demir yuvarlak
as! Miknatis her tarafdan o demiri kendine ceker. Binaenaleyh hicbir tarafa
gidemez. Bu miitekabil cezbler sebebiyle ortada kahr. Vakia zamammizda
dahi ehl-i hey'et indinde cazibe kanunu vardir; fakat bu hakimin i'tikadi gi-
bi degildir; ehli indinde ma'lumdur.
2526. O digeri dedi: <Saswnan-i ha- sofa, kesif olan zemini kendisine ne vakit
$eker?
diger bir feylesof, evvelki feylesofun i'tikadina i'tirazen dedi ki: Safvet
ve letafet sahibi olan gok, kesif olan toprak kureyi kendisine nasil cekebilir?
oU-^Lp 0L« jJJl JUU d\j Cji^r JJi* j\ J^SL« ^^^ *&>
2527. n&elki onu alii cihetten def eder; ondan dolayi asifai arasinda kaldi.
Ya'ni gok cezb edemez; belki latif olan gok, kesif olan arzi her cihetten
kendisinden def ve teb'fd eder; iste bu defden dolayi arz asifat, ya'ni §iddet-
li ve sert riizgarlann ortasmda muallak kaldi. Bu da ikinci feylesofun mutala-
asidir ki, kuwe-i dafiayi beyan eder, Binaenaleyh her iki feylesofun flkirleri
birlesfrse cazibe ve dafia kanunlan meydana $ikrm§ olur. Maahaza bunlann
fikirleii ayn ayn alindigina gore, nakis oldugu gibi, ikisinin flkirleri ictima'
edince de yine dogru degildir. Zfra semadaki tasawurlan yanlisttr. Cenab-i
ff ^P?
AHMED AVNI KONUK
Pir efendimiz yalniz feylesoflann i'tikadlanm beyan ile iktifa buyurup onlann
red ve cerhleri cihetine gitmemisjerdir; zira Mesnevi-i §erffdm maksud olan
ilm-i hey'et ta'limi degildir; ancak bu mutalaalardan diger maksuda muvafik
olan ma'nalara intikal buyurmustardir.
j!>L> jX\ JUU d\jjf-j 0W- JUT J*l Jp\>- a*^ j ^
2528. 'TSoyle ohxnca, ehl-i kemalin haiinnin definden, Jir avnlarin cam dala-
let i$inde kaldi.
Iste hilkatte olan dafia kanunu mucibince latif olan ehl-i kemalin hatin-
nm, kesif olan ehl-i enaniyyet ve gururun canlanni def etmesinden dolayi, o
Fir'avnlar gibi olan gurur ve enaniyyet sahiblerinin canlan zulmet ve dalalet
iginde kaldi,
2529. Dmdi hu cihanin ve o cihamn definden hu yolsuzlar, hunsuz ve onsuz
kalmi$lardir.
Ya'ni gurur ve enaniyyet-i fir'avnaneleri sebebiyle enbiya ve evliyayi
mixnkir olan §akfleri, bu cihanda enbiya ve evliyamn latif olan batinlan def
eder; ve alem-i ahiret ki, kemal-i letafeti hasebiyle dar-i hayattir; nitekim
Kur'an-i Kenm'de ii^-i '^ s>^! jUJi i»i '_, (Ankebut, 29/64) [Ahiret yurduna
gelince, iste asil hayat odur] buyrulur. §aMeri bu alem dahi def eder. Bina-
enaleyh onlar mezrea-i ahiret olan bu diinyada ziyan icmdedirler, ve ahiret-
te dahi bi-hasil olduklan cihetle, orada da hiisran icmdedirler. Boyle olunca
bu yolsuz olan miinkirler, bunsuz ve onsuz kalmistardir. Nitekim sure-i
Hac'da Hak Teala bunlann halinden haber verir. ofJLi-i 'j* jUi s^i 5 uui j~*-
'uJ> (Hac, 22/1 1) Ya'ni "Diinyada ve ahirette hasir oldular; iste bu apagik zi-
yandir."
2530. 2,ixl-Celal' in kullanndan ha§ cekersen, hil ki senin viicudundan melal
tuiarlar.
Fam-fiilah ve abd-i mahz olan zevattan yiiz gevirip onlara kar§i serkes,
olur isen, bil ki onlar senin varhgindan melul olurlar ve senin batimna red so-
pasi vurup kovarlar.
MESNEVf-i §ERlF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 *
JL^ IJLi \j y~~* otf JLuT \Xj dj>r -XJjb h^
2531. ZX.ehruba iularlar; vaktaki izhar ederler, senin yov varhgini deli ederler.
Ya'nf abd-i mahz olan evliyanin baunmin kuwe-i cazibesi kehruba gibi-
dir; ve senin varligm dahi saman gopii gibidir. Kehruba saman copiinu nasil
gekerse, ehl-i kemal dahi istedikleri vakit seni de oylece cezb ederler; ve on-
lann bu cezb-i ma'nevilerinden sen surfde olursun.
U-uS 0L*1» \j /»Jt*J j j j Jj^s OLfiJ <*)y? ij^.y*" lShj^
2532. iKendi kehriihalanm sakladihlan vakit, senin teslvmini derhal tugydn
ederler.
Ya'nf evliyaullah batinlanmn kuvve-i cazibelerini sakladiklan vakit, senin
onlara karsj olan teslim ve inkryadini, tugyan ve serke§lige tahvil ediverirler.
Sen de zannedersin ki o veliyi ben reddettim ve tammadim. Bu ma'nayi, Is-
maii-i Ankaravi hazretleri kendi §erhlerinde bir menkabe ile te'yid buyururlar,
§6yle ki: Gavsu'l-a'zam Abdiilkadir Gilani efendimizin murfdlerinden birisi
nakl eyler ki: Ben ekseriya Hz. §eyh ile beraber cum'a namazina giderdim.
Halk onlara iltifat ve hurmet etmezler idi. Kendi kendime, boyle bir zat-i §e-
rffe halkin iltifat ve hurmette kusuru taacciib olunacak bir §eydir dedim. Bu
hatiradan sonra cum'a namazim kilip di§anya ciktik; halk hazretin elini 6p-
. mek igin hucum etmege basjadi ve giig hal ile aralanndan kurtulup hane-i sa-
adetlerine gidebildiler. Ba'dehu bana hitaben buyurdular ki: "Bunlann kalb-
leri bizim dest-i irademizdedir. Bize iltifat ve hurmet etmeyen onlar degil, bel-
ki bizim batinimizin nefreti onlan benden teb'id eder."
2533. ^iiekim hayvanlih mertehesidir ki, o insanltgtn esiri ve mutiidir.
"Sugbe" "sin" in fethi ve zammi ile a§ik ve firffte ve mutt' ma'nalanna ge-
lir. Ya'm hayvanlik mertebesi nasil ki insanhk mertebesinin esiri ve muti'i ise...
2534. Dnsan mertebesi evliyanin elinde hayvan mbi muti'dir; onu anla ey hii-
yuk!
Yukanki beyit ile bu beyit yekdfgerinin miitemmimidir. Ya'nf "Hayvanlik
mertebesi insanhk mertebesinin nasil esiri ve mutf i ise, insanlik mertebesi de,
*#%&>
AHMED AVNl KONUK
evliyamn yed-i tasarrufunda hayvan gibi oylece mutf dir. Ey biiyuk isti'dad
sahibi olan salik, bu ma'nayi iyi anla da, batinini da suretin gibi insan etme-
ge galisj" demek olur.
2535. Dr§adda i5%hmed (a.s.) kendi kulu ta'hu etti; ctimie aleme **Jiul ya
iba(l"i okuf
Bu beyt-i jerifde, sure-i Zumer'de vaki' olan 'f+~x\ 'J* ly^-i ^ <^C* l - J*
*^)\ jjilii 'ji '*ii uJ*- ' VJ :JJi >J it ai Jji C^j |y ijki; T(Zumer, 39/53) ya'iti "Ya
Habibim, de ki: Ey nefisleiine isrl'f eden kullanm; Allah Teala'nin rahmetin-
den me'yus olmayiniz. Muhakkak Allah Teala biitun gunahlan magfiret eder;
zira gok magfiret edici ve rahmet eyleyicidir" ayet-i kerimesine i§aret buy-
rulur. Cenab-i Pir efendimiz bu ayet-i kerimeyi insan-i kamilin, sair insanlar
iizerindeki tasarrufuna delil olarak frad buyururlar; zira ayet-i kerimedeki "Ey
benim kullanm" ta'birini (S.a.v.) Efendimiz, kendi nefs-i §eriflerine izafe bu-
yururlar ve bu izafet Kur'an ile ve emr-i Hak ile vaki' olur. Fakat ehl-i tefsf-
re gore "Ya ibadr kavl-i Hak' dir ve Server-i alem Efendimiz onu hikayeye
me'mur olmusjardir. Hz. Mevlana efendimizin tefsir-i alilerine gore "Ya iba-
df ' canib-i Hak* dan hikaye degil, belki Risalet-penah Efendimiz'in nefs-i ne-
ffslerine izafedir; zira ciimle alem istifaza hususunda o hazretin nkkryyet ve
ubudiyyet-i ma'neviyyesi altindadir. Binaenaleyh Hak Teala Hazretleri "Ya
Habibim kullanmm ubudiyyetini nefsine izafe ederek sbyle; zira senin lisa-
nin, benim lisammdir" buyurur. Nitekim atide Mesnevf-i $erifde bu hakikati
pek agik olarak Cenab-i Pir efendimiz su beyt-i §enflerinde beyan buyururlar:
"Kulu efendisinden ayn gordugun vakit, kitab-i kainatin hem metnini ve hem
dMcesini gaib edersin. "
2536. Senin aklin deveci, sen de deve gtbisin; aci kukiimde sent her tarafa $eker.
Bu "akiTdan murad, akl-i maa§dir ki, insani ancak umur-i diinyeviyye ile
me§gul eder; ve umur-i diinyeviyye ise, umur-i uhreviyyeye nazaran acidir
ve deve dikeni gibidir. Binaenaleyh akl-i maa§ insani bu dunya dikenlikleri
arasinda ve aci hukumler icjnde her tarafa gekip durur.
6 £p?
MESNEVt-1 §ERlF §ERHI / II. ClLT • MESNEVt-1 •
l^Jl \j d\j^\ Jit* j L$JUp j \Jj\ -LUp JiP
2537. Bvliya akhn akltdirlar; ve akillar, nihayete kadar develer misalidir.
j\y» Jus 0L>- <jl~a> jjj*^3 ^ J^f-\ j y>-\ p^i OUJ jJUl
2538. Otfihayei i ft&ar cihetinden onlara bah, yiizbinlerce cana bir hdavuzdur.
Evliya-yi kiram, akillan idare eden akildirlar; ve kendileri akl-i kulle vasil
olduklanndan, biitun akillan bu akl-i kul mertebesine kadar, develere yular
takip gektikleri gibi, gekip goturiirler. Binaenaleyh evliyamn akillanna naza-
ran sair akillar, tabi* olmakta, develere benzerler. Nihayet ibretle bir bak, en-
biya ve evliya yiiz binlerce cana kilavuz ve rehber olmusfordir. Elyevm zahir
diinyada canlan ve ma'nalan Server-i alem Efendimiz'e tabi' olan uc. yuz mil-
yon efrad-i be§er vardir ve onun varisleri olan evliyamn binlerce rmVtekidle-
ri ve murfdleri vardir.
2539. Diilavuz nedir ve deveci nedir? H^ir goz but hi, o goz gunesi goriir.
Ya'nf biz evliyaya kilavuz ve deveci gibi tesbihler yaptik; fakat bu tesbih-
ler akla takrib igin vaki* oldu. Yoksa bunlann §an-i azimlerine kar§i bu tem-
silat nedir, higtir! Oyle bir veliyi sen bu alemde hakikat giine§ini goren bir goz
olarak bul ve anla! Zira insan-i kamil gozbebegi mesabesindedir.
2540. D§te cihan gecede mihlanici kalmishr; gunese muntazir ve giindiize
mevkufdur.
Iste cihan ehli zulmet-i tabfiyye ve kesafet-i hayvaniyye icjnde mihlamp
kalmistir. Bu cihanin karanliklan ve cehalet ve hayvaniyyet kesafetleri zail
olmak icm, gune§ gibi olan enbiya ve evliyaya muntaztrdir; ve onlann giin-
duz mesabesinde olan ulum-i ledunniyyelerini beklerler.
2541. Dste sana bir zerre icinde aizli giines; bir kuzu -posiu icintle bir erhek
arslan!
Sen alem-i kevnde enbiya ve evliyamn kucucuk cisimlerine ve kahplanna
G 3^>
AHMED AVNl KONUK
bakma, onlar bir zerre iginde saklanmis, giine§tir. Kuzu gibi aciz be§eriyyet
postu iginde, gayet kavi bir erkek arslandir.
2542. Dste sana yo-p altinda gizli deniz; sakin hu $oj)iin uzerine isttbah ile ayak
koyma!
Ya'nf veliyy-i Hak, suret-i be§eriyyesiyle zahir-bin olanlann nazannda bir
saman gopu gibi gdriiniir; fakat bu hakfr goriinen suret-i be§eriyye altinda
derya-yi hakikat gizlenmistir. Sakin ey zahir-bin olan kimse, bu hakfr suret-
te ne olabilir diye subheye diisup onu pay-i hakaret ile cjgneme; altinda der-
ya vardrr, sonra gark olursun ve seni bu garktan kurtaran da bulunmaz.
2543. H^ir istibah ve bir zan hatinda, yol aosterici i$in Utakk'in rahmeiidir .
Bu beyt-i §erif, bir sual-i mukadderin cevabidir. Bir sail cikip diyebilir ki:
"Ya Hz. Mevlana, sureta hakfr goriinen evliya hakkinda istibah etme ! bu-
yurdun. Halbuki da'va-yi ir§ad ile zahir olan birtakim kimseler var. Biz bun-
lann veliyy-i Hak olup olmadiklanni bilemiyoruz. Acaba bunlann da'vetleri
dogru mudur; yoksa evham-i enaniyyete kapilmis, olan ve halki Hakk'a de-
gil, kendi nefislerine da'vet eden kimseler midir, diye istibah edersek ve bu
istibahimiz hakikaten bir veliyy-i kamile de tesadiif ederse, bizim gibi hakf-
kat-i halden gafil olan aceze ne yapsinlar?" Buna cevaben Hz. Pir buyurur-
lar ki: "Miiridlerin batininda bu maksad ile hasil olan istibah ve bir miirsjd
aramak hususunda vaki' olan zan, Hakk'in rahmetidir; zfra bu arastirmak ta-
libin hakkidir; mes'ele hicbir kimseye nazar-i hakaretle bakmamaktadir."
2544. Dier peygamber cihana ferd geldi; ferd idi ve ona aizlide yiiz cihan var
idi.
Ahkam-i ilahfyi tebliga me'mur olan her bir peygamber bu aleme miinfe-
rid ve muinsiz olarak geldi; ve onun muinleri ba'dehu peyda oldu. Mesela
Musa (a.s.) nubiivvetle yalniz basma meb'us oldu; fakat biraderi Harun
(a.s.)in te§rikini Hak'dan niyaz etmesi uzerine, onun mufni oldu. Sair en-
biyanin avenesi de bunun gibidir; fakat bu infirad zahire gbredir, yoksa bati--
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
na bakilirsa, onlann her birinin batimnda yiiz cihan gizli. Nitekim Peygam-
ber (a.s.) Efendimiz'e melaike-i kiramm muavenetleri, bu gizli olan cihan
mulkuniin, onlann bauninda indimacma delildir.
2545. iSnlem-i kiibra kudret ile sihir elti; kendisini ku$uk hir nakt§ i$inde iayy
etH.
"Alem-i kiibraMan murad, alem-i §ehadetin hey'et-i mecmuasidir ki, bil-
ciimle sifati ve esmasi ile beraber masiva-yi Hak'dir, Ve viicudu alem-i §e-
hadette peyda olan insan-i kamil ise, alem-i kiibranin zahirine nazaran,
"alem-i sugra"dir. Ve insan, alem-i kebirin hey'et-i mecmuasinin icmali ol-
dugu igin, alem-i sugra derler. Halbuki onun batim, alemi ve Hakk'i ve
Hakk'in sifatini ve esmasini cami' olmak i'tibariyle, hakikatte alem-i kiibra-
dir. Ya'ni alem-i kubra, kudret-i Hak ile sihir etti de, kendisi kucuk bir nakis.
ve taayyun sahibi olan insan-i kamilin batinma sigdirdi.
2546. iSnarnahlar onuferd ve zayif gordiiler; §aha musahib olan o kimse ne va-
kit zaytfhr?
Zahir-bfn olan humaka peygamberleri miinferid ve muinsiz ve zayif gor-
duler. Hie. sah-i hakiki olan Hakk'in muhatabi ve mahremi olan kimse zayif
olur mu?
C~~J J^i-ti\ C~ilp j? d\(j\j c~~J JivJ (JSjA Jcsjf d\^>\
2547. iSahmuklar dediler hi: nr Bir adamdir, ziyade dejjildir." ^Uay o kimseye
ki aktbeti diisiinucii dejjildir!
Enbiya (aleyhimu's-selam)m zahirine ve cisimlerine bakan humaka dedi-
ler ki: "Bu da bizim gibi bir adamdir; bizden fazla bunun ne meziyyeti olabi-
lir? da bizim gibi yer, iger ve uyur ve evlenip, goluk cocuk sahibi olur. " Ya-
zik o kimselere ki, akibet diisunucu degildir; ya'ni enbiyamn da'vetlerinin ne-
tfcesini ve semeratmi goremezler. Filhakika da bu kadar ukala ve feylesoflar
geldiler ve herkesi kendi mesleklerine tesvik ettiler; bunlara tabi' olan kag ki-
§i oldu? Sonra Hz. Musa'ya ve Hz. fsa'ya ve Server-i enbiya (aleyhimu's-se-
lam) hazaratina tabi' olanlar kag ki§i oldular? Bu akibet-endi§ olmayan hu-
maka bir turlu bu ciheti muhakeme edemezler.
c $p I)
MESNEVI-1 §ERlF SERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
na bakilirsa, onlann her birinin batinmda ytiz cihan gizli. Nitekim Peygam-
ber (a.s.) Efendimiz'e melaike-i kiramin muavenetleri, bu gizli olan cihan
mulkunun, onlann batinmda indimacina delildir.
2545. iyllem-i kiihra kudret ile sihir etti; kendisini kiig.uk bir naki$ icindc tayy
etti.
"Alem-i kiibra"dan murad, alem-i §ehadetin hey'et-i mecmuasidir ki, bil-
cumle sifati ve esmasi ile beraber masiva-yi Hak'dir. Ve vucudu alem-i §e-
hadette peyda olan insan-i kamii ise, alem-i kubranm zahirine nazaran,
"alem-i sugra"dir. Ve insan, alem-i kebitin hey'et-i mecmuasinm icmali ol-
dugu igin, alem-i sugra derler. Halbuki onun batim, alemi ve Hakk'i ve
Hakk'm sifatim ve esmasmi cami' olmak i'tibariyle, hakikatte alem-i kubra-
dir. Ya'nf alem-i kubra, kudret-i Hak ile sihir etti de, kendisi kuguk bir nakis.
ve taayyun sahibi olan insan-i kamilin batinma sigdirdi.
2546. <Sdhmaklar onujerd ve zayif gordiiler; §aha musahJb olan o kimse ne va-
kit zaytfhr?
Zahir-bin olan humaka peygamberleri miinferid ve mufrisiz ve zayif gor-
duler. Hie §ah-i hakiki olan Hakk'm muhatabi ve mahremi olan kimse zayif
olur mu?
0~~J J^-Xi\ C-JU jT d\<j\j C~~ J JLj (JSjA JUsif Ol^LI
2547. £%hmaklar dediler ki: XXf Bir adamdu, ziyade degildir." Day kimseye
ki dktbeti dii$unuai dejjildir!
Enbiya (aleyhimu's-selarn)in zahirine ve cisimlerine bakan humaka dedi-
ler ki: "Bu da bizim gibi bir adamdir; bizden fazla bunun ne meziyyeti olabi-
lir? da bizim gibi yer, iger ve uyur ve evlenip, goluk cocuk sahibi olur. " Ya-
zik kimselere ki, akibet dusunuoi degildir; ya'm enbiyanin da' vetlerinin ne-
ticesini ve semeratim goremezler. Filhakika da bu kadar ukala ve feylesoflar
geldiler ve herkesi kendi mesleklerine tesvik ettiler; bunlara tabi' olan kag ki-
§i oldu? Sonra Hz. Musa'ya ve Hz. tsa'ya ve Server-i enbiya (aleyhimu's-se-
lam) hazaratma tabi' olanlar kag kisj oldular? Bu akibet-endf§ olmayan hu-
maka bir turlii bu ciheti muhakeme edemezler.
^cSp
AHMED AVNI KONUK
C*
Salih (a.s.)i ve Salih (a.s.)m devesini his goziinun hakir ve ha-
simsiz gormesi. Hak Teala bir orduyu helak etmek istedigi vakit,
onlann nazannda hasimlari hakir ve az gosterir. Her ne kadar o
hasim galib olursa da . Nitekim Allah Teala buyurur:
"Mef ul ve mukadder olan emri kaza etmesinden dolayi, Allah Te-
ala sizi.onlarin gozlerinde az gosterdi."
Zikr olunan ayet-i kerime Sure-i Enfal'dedir ve ibtidasi budur: ^jXjj si y
H£» air \y\ J Jj! ' Lr >i ^i j '^Sh j %li Jjcii j JJjSi M (Enfal, 8/44) Ya'nf "§u
vakti tahattur ediniz ki, kafirlere miilaki oldugunuz vakitte Allah Teala onla-
n sizin gozlerinizde az gosterdi ve onlann gozlerinde de, mukadder olan em-
rini Allah Teala icra'etmek icm sizi taklil etti."
2548. Salih.' in nakasi surette deve idi; o act kavim cehlinden, onun sinirlerini
kestihr.
Ma'lumdur ki, Salih (a.s:) Semud kavmine meb'us oldu ve kayadan deve
yavrusu izhan suretiyle onlara mu'cize gosterdi. Bu deve yavrusu, Semud
kavminin hayvanlanni suladiklan yerden su igecek idi. Onlar, bu deve suyu
bitirir ve kendi hayvanlan susuz kalir korkusuyla, onu men'e te§ebbiis etti-
ler. Salih (a.s.), bu nakatullahdir onu men' etmeyiniz, diye nasihat etti; din-
lemediler, hayvam kestiler. Nitekim Sure-i §ems'deki ayet-i kenmede buyru-
lur: i*jy»*» «jji>j Iks*-" j ^ **u' -aJJi J_^-j |*^J Ju» t^JLii <l*?\ ii ^,y^> jj*j ojAT (§ems,
91/11-14) Ya'nf "Semud kavmi azginliklan sebebiyle Salih (a.s.)i tekzib ve
o vakitte onlann e§kiyasi deveyi zebha mubaderet ettiler. Allah'in resulii on-
MESNEVt-1 §ERiF §ERHt / II. ClLT • MESNEVl-1 •
lara dedi ki: Allah 'in nakasmi oldiirmekten ve su icmesini men' etmekten sa-
kimn!" imdi onlar Salih (a.s.)i tekzib edip, deveyi oldurduler." Beyt-i §erifde-
ki "Pey", sinir ma'nasinadir. Ya'nf Salih (a.s.)in mu'cizesi olan naka, surette
deve oldugu igin, o zahir-bm ve zehir gibi aci olan kavim, kemal-i cehaletle-
rinden dolayi onun sinirini kestiler, ya'nf oldurduler.
2549. Uakiaki sudan dolayi ona dusman oldular; onlar nankor ve abhor ol-
dular.
"Nankor" yedigi ekmege kar§i ihanet eden kimseye derler ve "Ab-kor" ic-
tigi suyun hakkini odemeyen demek olur; ve her iki ta'bfr dahi kufran-i
ni'met ma'nasina gelir. Ankaravf hazretleri "kor" kelimelerinin kaf-i farisi ile
okunduguna gore de bir ma'na vermi§tir. Bu surette "gur" mezar ma'nasina
olur ve misra'm ma'nasi da §6yle olur: "Onlar mezann ekmegi ve suyu oldu-
lar." Ya'nf bu sebeble iizerlerine azab-i ilahf nazil olup helak oldular ve bin-
netice mezann ve topragin gidasi oldular, demek olur.
A^P <j>- j\ J^ib \j fj>- l-jI A*4 j jfif j\ Sjjs^ c-jI aJLH 4iU
2550. <5%llah'in nakasi irmakian ve hvdvdian sit ifer tit; Uiakk'in smjumt,
Uiah'dan dirijj iuttular.
Allah'in mu'cize tarfkiyla halk buyurdugu deve yavrusu, yine Ailah'm lr-
maktan ve buluttan halk edip akitugi suyu iger idi. Deve ve su suretleri
Hakk'in esmasi hasebiyie taayyununden ibaret olmakla bu §akfler hakikatte,
Hakk'm suyunu, Hak'dan esirgemi§ oldular. Nitekim Hak Teala Hz. Musa'ya
"Hasta oldum, hatinmi sormadtn; acikUm beni doyurmadin" buyurmu§tur.
Hakk'in suyunu, Hak'dan dirig etmek dahi bu kabildendir.
2551. Salih in nakasi, sdlihlerin cismi gibi, idhhlarin helakinde bir pusu ol-
du.
Ya'ni eskrya-yi akvamin helaki ve onlann iizerine azab-i ilahinin nuzulu,
zamanlannda bulunan salihiere muhalefet ve onlara zulm etmelerinden
ne§'et etmi§tir. Binaenaleyh Salih (a.s.)m devesi de o vakitteki e§kiyanm se-
beb-i helaki oldugu igin, salihlerin cismi gibi oldu.
<^^>
&$K®~ AHMED AVNl KONUK
2552. ^yikibet a iimmet uzerinde oliimiin ve derdin hukmunden Sfylatiin na-
kasi ve onun su ignesi ne uaph?
Semud kavminin §akfleri Salih (a.s.)a ve salihlerin cismi gibi olan onun
devesine tecavtiz ettikleri ve onu su igmekten men* ettikleri igin, o naka-i ila-
hi Semud kavmi uzerine plumun ve alam-i cismiyyenin hukmunden akibet
neler yaptigini gor!
C~~»jS <Jj$£> {£j£A c^Wj^ C~~^> Jtijj U>- jfi t.<&*J^
2553. Uiahk'in zabita-i hahn onlardan hir devenin kan hahasi olarak tamam
hir sehir isiedi.
"§ihne" §ehrin zabt-i umuruna me'mur olan kimsedir "polis mudiiru" di-
ye terciime olunabilir. Ya'nf §akilerin yaptigi tecavuziin cezasi olarak
Hakk'in kahir zabtiyesi onlardan sakin olduklan §ehrin ve kendilerinin ha-
rabisini istedi.
2554. ^Ru/i Salih ve ien naka aihidir; ruh vast i^inde ve ten faka i$indedir.
Evliyamn ruhu, Salih (a.s.) ve teni, Salih (a,s.)m devesi gibidir. Onlann
ruhu Hakk'a vasildir; fakat teni ve suret-i be§eriyyesi ihtiyacat-i be§eriyye
igindedir.
2555. Salih olan ruh, hahil-i afat degildir; yara deve uzerine olur, zat uzerine
degildir.
Evliyaya tecavuz eden eskiyanin zararlan, onlann zati olan ruhlan iizeri-
ne vaki' olmaz; ancak tenleri ve suret-i be§eriyyeleri uzerine olur.
c~~J jUT $,<***- jbjj jjj c— «J jljl JAS ^JU? £jj
2556. Salih olan ruh ineiiilemez; ^ezddnin nuru, kdfirlerin miinkadi degildir.
. Sulehanm ruhu, miinkir-i hakikat olan kuffar-i zahin tarafindan ve kiif-
far-i batmi olan §eyatfn ve nefsin sifati taraflanndan incitilemez; zira o ervah
Hakk'in nurudur ve Hakk'in nuru bunlann maglubu degildir.
MESNEVI-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2557. Onlan incitsinler ve imiihan gorsunler diye, Utak onaan aolayi cisme
aizli muiiasd oldn.
Ehl-i hakikat indinde cismin batim run ve ruhun batim Hak'dir. Batimn
zahire ittisali keyfiyyeti ve kiyasa ve ta'rffe gelmez. Hak Teala'nin bu suret-
le ecsama vaki* olan bf-tekeyyiif ittisalinin esranndan birisi de budur ki, ha-
yat-i zahirede mutefernk olanlar, ruhun ahkamindan gafil olmak ve hayva-
niyyet dairesine dalmak suretiyle ruhu incittikleri vakit, tiirlu tiirlii belalara
ve imtihanlara giriftar olurlar; ve bu da ba'zi esma-i ilahiyye ahkam ve asa-
nnin zuhuru igindir.
£~"jz- V^ c^ ^ O^ V^ ^-"^ J 1 / O^ J l J^ J?- ij
2558. Diahersizdir ki, hunun azart onun azandir; hu kupiin suyn irmagm su-
yuna mutiasildtr.
Kamili inciten kimsenin haberi yoktur ki, bu kamili incitmek, Hakk'i incit-
mektir. Nitekim ayet-i kerimede ^vb j bui b/i>' '^jJi d\ (Ahzab, 33/57) ya'ni
"§u kimseler ki, Allah ve Resul'une eza ederler" buyrulur. Zira taayyiin-i ka-
mil, kendi sifat-i nefsaniyyesinden bo§almi§ ve onlann yerine sifat-i ilahiyye
irmaklan akmi§tir.
«Ij \j JU- aL^t s$j> aS* \s aH\ iS ^^r \* ZjS" jbi Jlj
2559. Dlah, ondan dolam hir cisme taalluk etti: id hi ciimle aleme penah ola.
[2521] ° r
Allah Teala enbiya ve evliyamn cisimlerinden bir cisme, mahza aleme bir
melee' ve penah olmasi igin bi-tekeyyiif taalluk etti. Nitekim Hak Teala Pey-
gamber-i zisan hakkinda ^ bJi j ^JuJ 'Jji bir u b (Enfal, 8/33) ya'nf "Allah
Teala, sen onlann arasmda bulundugun halde onlan ta'zib etmez" buyurdu.
2560. Onlann gonlu iizerine kimse zafer hulmaz; zarar sadef iizerine gelir, an-
nex iizerine degil.
Evliyamn batinlan mahfuzdur; onlara kimse zarar iras edemez. Zarar iras
edenler suretlerine iderler. Nitekim bir kimse sadef iizerine vursa, ancak sa-
def kinlir, icmdeki inciye zarar gelmez.
*#%&>
AHMED AVNl KONUK
2561. Uelmin deve gibi olan cismine bende ol; ta ki Salih olan ruh ile ka-oi
yoldasi olasm.
Velinin suretini hakir gorme; ona kole gibi hizmet et; ta ki onun Salih olan
ruhuyla beraber huzur-i Hak'da kaim olasin.
2562. Salih (a.s.) dedi: uMademki bu hasedi ya-phniz; u\ gun sonra Utah' dan
ukubd erisir.
2563. < Difler u£ giin sonra can alicidan bir ajei gelir hi, up alameti vardir.
2564. Ciimlenizin yiizumin rengi, nazarda renk renk muhtelif olarak baska olur.
d\ji-j\ dy*~J» £j-* jj f _>:> j* b\y&j Oj^ Ola jj Jjl jjj
2565. €vvelki giinde yuziiniiz zagferdn gibi, ikincide erguvan gtbi yiiz kirmizulir.
Birinci gunde yuzuniiz saranr; ikinci gunde kizanr.
a]\ j£ X^j jX>\ d\j\ >Aa> oLo- Ujj <U-* $$£ *ys> jj
2566. r licuncude hiitiln yuzler siyah olur; ondan sonra <S%llah ^Tealanin kah-
n erisir.
2567. 6ger benden bu vaidden alamet isierseniz, devenin yavrusuna dag tarafi-
na kosunuz.
2568. 6^er on.u tuiabilir iseniz care vardir; ve yoksa muhakkak iimid ku§u tu-
zaktan sicradi.
Ya'nf devenin yavrusunu tutmak icln dag tarafina kosunuz; eger tutabi-
lirseniz azab-i ilahiden kurtulmak garesi vardir; ve eger tutamaz iseniz, ya-
kanizi azab-i ilahiden kurtarmak umfdi kalmadigini anlayiniz.
*$%&>
MESNEVM §ERtF §ERHt / II. ClLT • MESNEVt-1 •
2569. OCimse o yavruya yeiisemedv, dollar i$ine gitti, na-bedid oldu.
2570. Temiz oian, ru/i ^ita fci, feti ayhmdan ihsanlann saktbi tarafina ka^ar.
Ya'ni daglar igine kagip gaib olan Salih (a.s.)in devesinin yavrusu, cisme
aid olan ayiplardan ve noksanlardan, ihsanlann ve ni'metlerin sahibi bulu-
nan Hak Teala canibine kagtigi gibi, Semud kavminden kagti.
2571. ^Dedi ki, gorduniiz mil? O kaza miihrem olmustur; timid suretinin hoy-
nunu vurmu§tur.
Salih (a.s.) kavmine dedi ki: "l§te yapuginizi gordiinuz mu? size haber
verdigim azab-i ilahf, kaza-yi miibrem haline gelmistir; binaenaleyh higbir
sebeb ile defi mumkin degildir. Artik necat iimidi kalmamistir." Kaza-yi
miibrem hakkindaki fzahat 1256 numarah beyt-i §erffln izahinda gegti.
2572. ^Deve yavrusu ne olur? Onun hahridir ki, ihsan ve iyilik ciheiinden onu
yerine getirinizl
Bu vaki' olan hal, devenin yavnisu igin degildir; zira bir deve yavrusunun
ne hiikmu vardir; ortada Salih (a.s.) in haun vardir ki, ihsan ve iyilik cihetin-
den onun hatinna riayet etmek vazifesini yerine getiriniz.
2573. Gger onun gonlunu yerine geiirir iseniz ondan kurtuldunuz; ve yoksa
timvdsizsiniz ve bileklerinizi isiricisimz.
2574. Uaktaki hulanik vaidi isiitiler; aoz kodular ve ona muniazir oldular.
"Cesm nihaden" goziinii bir yere dikip, beklemek ma'nasinadir.
2575. nZirinci gun yiizlerini sari aorduler; umidsizlikien soguk ah $ektiler.
eg^
AHMED AVNt KONUK
2576. Dkinci gun, hepsinin yiizii kirmizi oldu; umtd ve tovbe noheti garb oldu.
<uj*tU ^ A»i Cwlj ?JL^ (*-^>- **»* c£jj f j*" jjj 'S^" -*-^
2577. Ti^uncu giin fiepsimn tj&zu liara o^a; <Salth'ifi /liikmu. cenk&iz dogru oldu.
Salih (a.s.)in kavmine haber verdigi alametler tamamiyle zuhur etti; ve
onun hukmii, kavmi ile muharebeye ve cidale giri§meksizin, kendi kendine
vaki' oldu.
jjx»\ jilj j^j* ti^y j^s*-*-* ^ j j*» t£^*\ \i j>. *** ^yz
2578. Uakiaki hepsi umidsizlige ha§ vurdular, linear gibi ihi diz usfu fiddlier.
Semud kavmi helak alametlerinin zuhurunu gorunce, hayatlanndan umid
kesip artik evlerine gekilip, kusjann ayaklanni altlanna gekip oturduklan gi-
bi, onlar da diz gokiip oturdular ve basjanna gelecek belayi beklediler.
2579. Cibril-i 6mm, bu diz cohnenin §erhini Oiur'an'da "casimin" olarak ge-
tirdi.
Bu beyt-i §enfte o^U- ^/a j ijiJUu \Lr*)\ '^ii-u (A'raf, 7/78) ayet-i keri-
mesinde isaret buyruluf. Ma'ha-yi munifi "Semud kavmini zelzele ve lztirab ya-
kaladi, binaenaleyh onlar evlerinde diz gokucii olarak sabahladilar' demek olur.
2580. ^Sana fa Iwi eitikleri ve boule diz cohrnekten seni korkuttuklari vakit, diz
Ey bela vaktinde diz gokup Hakk'a yalvaran kimse! Kamiller sana nasi-
hat edip emr-i Hakk'i sana ta'lim ettikleri ve seni boyle diz cokiilup yalvan-
lacak zamanlar gelecegini soyleyerek korkuttuklan vakit, onlar huzurunda
diz gdkiip, ba§in bu gibi belaiara giriftar olmazdan mukaddem Hakk'a tazar-
ru' ve niyaz et!
2581. Cezbe-i kahra muniuzir oldular; kahu geldi, o §ehri yok etii.
MESNEVM SERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Semud kavmi evlerinde iki diz ustii cokiip kahr-i ilahi darbesine mun-
tazir oldular; ve nihayet recfe ve zelzele basjadi. Bulunduklan §ehri altiist
etti.
. C*J6 j iji OL* jJUl Jbi j$£> C-ij j$Z* <Jj*~! CJ^ct- j\ «JL^>
2582. Salih halvette §ehir iarafina gitti; §ehri duman ve hararet icinde gordii.
Ya'ni Salih (a.s.) iizerlerine kahr-i ilahi nazil olacak olan kavminden ev-
velce aynlmi§ ve §ehir haricinde bir mahalde tek u tenha oturmus. idi. Bu ka-
za-yi ilahinin nuzuliinden sonra Filistin tarafinda vaki' olan kavminin §ehri-
ne gitti; §ehri, zelzeleden mtitehassil duman ve hararet iginde gordii.
JbJb U 0L>j^ 4*~y IJuj 4=>-y Jt r-^ OUot ij\y>-\ j\ d\l
2583. Onlann eczasindan note i§Uirdi; nevha zahir, nevha ediciler gatb idi.
Salih (a.s.) bu harab §ehri dola§irken meskenleri basjanna yikihp enkaz
altinda ezilmis, ve heniiz hayatlan munkati' olmamis, olan kavminin ecza-
yi viicudundan naleler ve iniltiler isftirdi; nevhalar ve ah u emnler zahir ve
isjtilir idiyse de, nevha edenlerin kendileri enkaz altinda kaldiklanndan,
gorimmez bir halde idHer. §urrahdan ba'zilan Semud kavminin hayat-i za-
hiriyyeleri munkati' olmus, ise de, onlann ecza-yi viicudlannin melekutf
olan enmleri var idi ve bu emnleri ve naleleri Salih (a.s.) sem'4 ruhu ile
isjtir idi, ma'nasim vermisterdir. Bu da bir vecihtir ve atideki beyit ile rabi-
tasi vardir.
IfSlj dj^ Oli 0W- d\jij dlil U^ j* -V- 5, ^ W'b** 5 -* j
2584. Onlann kemiklerinden o naleleri i§iiti; onlann cant Gig daneleri gibi gbz-
ya§i dokucii idi.
Salih (a.s.) hayat-i zahiriyyeleri munkati' olup olenlerin kemiklerinden
alem-i berzaha aid nalelerini isjtti; cunkii onlar alem-i berzaha intikal ettik-
ten sonra, onlann cam gig daneleri gibi goz ya§i dokucii idi.
2585. Salih onu i$itii, aglamaga ha§ladi; nevha edicilere, nevhaya agaz eiti.
Salih (a.s.) aglayan ve inleyenleri isjttigi vakit, miibarek kalb-i §erffine
rikkat gelip bunlann haline aglamaga baskdi.
}
AHMED AVNI KONUK
*z~~ij^> J>~ <j~J j* U-i. jj <u~uj JkL ^j* (j\ CJ^
2586. ^uyurdu hi: Gy bdhl ile yasamts hir kavim! ^Ve hen sizden dolayi hu-
zur-i Diah'da ajjlamisim.
Salih (a.s.)m hitabi helak olan kavminin ervahinadir. Nitekim Bedir gaza-
sinin hitamindan sonra (S.a.v.) Efendimiz harb meydanim dola§irken musri-
kin-i Kureys/in ekabirinin maktul olduklanni goriip, onlara hitaben j^j l. la*- j u
u>. ^j j& 3 u fj^-j j$i u*. bj ya'ni "Biz Rabb'imizin va'd ettigi §eyi dosdogru
bulduk; siz de Rabb'inizin va'd ettigi §eyi dosdogru buldunuz mu?" buyurdu.
Hz. Omer (r.a.): "Ya Resulallah, nigin oliilere hitab buyuruyorsunuz, onlar is>
tirler mi?" dedi. Risalet-penah Efendimiz buyurdular ki: "Onlar sizden daha iyi
isUirler; velakin cevab veremezler." Salih (a.s.)in hitabi dahi bu kabildendir.
2587. Uiak demis idi hi: Onlann cevrine sahr et; onlara nasihat ver, onlann
devrinden cok halmadi.
Ya'ni Salih (a.s.) kendi kendine dedi ki: Hak bana, onlann cefasina ta-
hammul et ve nasihat ver; zira onlann ilm-i ilahfde sabit olan isti'dadlanna
nazaran, hayat-i dunyeviyyelerinin devri gok kalmamisnr ve yakinda inzal
edecegim azab ile helakleri mukarrer olmustar, buyurmus, idi.
Lis^ jj Xf*y>r j$a jl JJ^ jJ» Us»- jl Jo> JJm Jcj <UaS\j ^
2588. r Ben de demis idim ki: O^asihat cefadan haglandi; nasihat siitu muhah-
hetten ve safadan kaynar.
Ya'ni hitab-i Hakk'a cevaben ben de demi§ idim ki: tlahft onlann cevr ti
cefasi benim nasihat vermek isti'dadimi bagladi; zira nasihat soziinun kay-
nayip akmasina sebeb muhabbet ve safa-yi kalbdir. Onlann cevri ise bende
kendilerine kar§i muhabbet birakmadi ve kalbimin safvetini bulandirdi.
2589. ^Denim makamima ya-phfliniz cok cefadan dolayt, nasihat siitu damarla-
nmda dondu.
Ya'ni ey kavm-i zalim, benim makam-i niibuwetime kar§i yaptigimz
hakaret ve cefadan dolayi, benim zat-i nubuvvetimde meknuz olan nasihat
siitu, canimm ma'nevf damarlannda dondu, akmaz bir hale geldi.
^»
MESNEVl-1 SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2590. Diak bana demi§Hr ki: ^Dea sana luif-i azun veririm; o yaralann basi
iizerine merhem koyarim.
2591. Diak ^Teala benim gonlumu sema gihi saf eimistir; hatmmdan sizin cev-
rinizi siij)urmu§tur.
^Sw dy? L$^w j Jli*l kj£ £ $ jb oJL2* ja Cs^~*J j->
2592. Hien lekrar nasthatte olmusumdur; seker ghi meseller ve sozler soylemisimdir.
2593. <$ekerden taze sui pkarmis, siitii ve bah soz tie karishrmis idim.
(V J Ttjrf j' -^i'^-i Ol^> J&j <Solj /p*- 0- <")' 4^£o jAj ^J 5 ? - '"*- , ** , J^
2594. 6i2fle soz zehir aObi olmus idi; zira ki aslindan ve iemelinden zehris-
ian idiniz.
Ya'nf isti'dad-i ezeliniz kttfur ve dalalet iizerine oldugundan, tatli soz si-
zin zehristan-i ezeli olan viicudunuzda, zehre inkilab etti. Nitekim zamam-
mizda kiifrunde ve dalaletinde sabit-kadem olan bir muannide enva'-i delail
ile ve ma'kulat ile hakayik-i ilahiyyeden bans etseniz, miilzem olup cevab
bulamadikga kizar ve hiddet eder ve nihayet agzini bozar.
2595. C/Vt^in gamli olayim ki, gam bas asagi oldu. By serkes kavim, gam siz idiniz.
Ben niibuwetle muttasif oldugum icm, benim diinya ile olan alakam an-
cak sizin dalaletten hidayete sevkmizden ibaret idi ve ba§ka diinya alakam
yok idi. Bu sebeble bende diinya umurundan dolayi gam bulunmak ihtimali
yoktur. Vaktaki sizi da'vet ettim, dalalette musirr oldunuz; binaenaleyh be-
nim dunyada yegane gamim bana siz oldunuz. §imdi ise helak oldunuz ve
benim gamim da bas, a§agi olmu§ oldu.
2596. Diicbir kimse gamin olmesi iizerine feryad eder mi? IZasin yarasi giiiir
gi vakit, bir kimse sapint yolar mi?
^^
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni gamh bir kimsenin garni gitse "Eyvah benim gamim var idi, gitti!"
diye feryad eder mi? Veyahut bir kimsenin basmda yarasi olsa ve o yara
mlindefi' olsa, "Eyvah, benim ba§imin yarasi gegtir'diye sacmi, ba§ini yolar
mi?
j* ^ >jj?> (j* 'y* **-y £ ^y ^ £*&. s >£ >ym jj
2697. UCendisine tevecdih etti ve deai: Gy ferudd edict! O taife senin nevhana
cleijmez.
Salih (a.s.) kendi nefsine tevecciih edip: Ey bu taifenin helakine aglayan
Salih! Bu taife senin nevhana ve aglamana layik degildir.
2598. Gijri okuma; ey mubini docjru okuyan, hen zalim kavmin arkasmda nastl
mahzun olurum?
Bu beyt-i §erifde Sure4 A'raf da yaki' ^ J£ ji^i^i »* \y\£ C^ \$& ^.iS
ji/ir f y 'J* '^J'S& ^ liX*j 'j Jj o'vl-j ° r i5u!i 2 r y l, ju j (A'raf, 7/92-
93) ya'ni "§uayb'i tekzib edenler ziyana ugradilar; imdi onlardan yiiz gevi-
rip dedi: Ey kavim, muhakkak ben size Rabb'imin risaletini iblag ettim ve si-
ze nasihat ettim; boyle olunca kafir kavim iizerine nasil mahzun olurum?"
ayet-i kerfmesine isarettir. Misra'-i evveldeki "mubin" sifat-i Kur'an'dir ve
sifat zikr olunup mevsuf murad olunmu§tur. Ba'zi §erhlerde "mubin" kelime-
si "mircTin fethiyle kelime-i farisi olarak ahnmis, ve "Ey dogru okuyan, egri
okuma ve egri gorme" ma'nasi verilmistir. Ve ba'zi nushalarda "be-bin" va-
ki' olmu§tur; bu nushaya gore ma'na "Ey dogru okuyan ^\u>S ayet-i ke-
nmesini gor de, egri okuma!" demek olur. Ayet-i kerime, §uayb (a.s.) hak-
kinda oldugu halde, bu beyitte Salih (a.s.) tarafindan iradi nubiiwet duygu-
sunun vahdetine ve ayet Kur'an'da "kafirin" iie nihayet buldugu halde "za-
limin" denilmesi, kufrun zuliim olduguna nazaran, onun yerinde isti'mali
caiz olduguna isarettir. Hadd-i zatmda Cenab-i Pir tamamiyle ayet-i kerime-
nin ibaresini iktibas buyurmayip, yalniz ma'nasini almisttr; binaenaleyh ke-
lime isti'malinde mukayyed degildirler.
2599. ^fiine floziinde ve aonliinde o airye huldu; hir sehehsiz rahmet-i aztm on-
da zahir oldu.
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
2600. ZKaire yajjdirdi ve hay ran olmu§tu. Oierem derydsindan sebebsiz hir kat-
[2560] re. Mi.
Salih (a.s.), "Ey zalim kavim, size acimiyacagim" dedigi halde, iginde se-
bebsiz olarak onlann haline kar§i bir aglama geliyor ve gozlerinin ya§lan do-
kuliiyor idi.
C~~»ij> JbLi OL*-j*«il Ob>- j C~* ^ j <UjS J^ Cjif ^ j\ Jap
2601. £%kd ona dedi hi: ^u aglama nedendir? HZoyle istihza edenlere agla-
mak laytk midir?
Salih (a.s.) m akh, merhamet duyan kalbine dedi ki: "Bu aglamak neden
nes/et ediyor? Sen onlara ma'kul misaller ve nasihatler ederek, onlan tarik-i
Hakk'a da'vet ettigin [vakit] onlar seninle istihza edip egleniyorlar idi. Bun-
lara aglamak layik midir?"
2602. O^iye agliyorsun soyle? Onlann fiiline mi, onlann fend nalli Km asKe-
rine mi?
"Serin miiessir nasihatlerinle tebeddul etmemi§ olan onlann kotu fiilleri-
nin ortadan kalktigina mi agliyorsun; yoksa onlann nallan fena vurulmus, ol-
dugu icm gidisteri bozuk olan onlann kin ve adavet askerinin mahv ve hela-
kine mi agliyorsun?"
2603. Onlann -pasli KaranliK gonliine mi, onlann yilan gihi zehirli Mine mi
aqlarsin?
2604. Onlann Ko-peK gxbtce olan huyruguna ve divine mi; onlann akrev yuvasi
olan agizlanna ve gozlerine mi aglarsm?
Giyasu'l-Lugitde "Seg-sar", "seg" ile "sarMan miirekkeb oldugu gosteril-
mis. ve "sar"in misil ma'nasina geldigi beyan olunmustar. §u halde "Segsar"
kopek gibi demek olur. "Ane" edat-i nisbettir; bu edat ile beraber terkibin
hepsine "kopek gibice" ma'nasi verilir. Beyt-i §erifde Semud kavmi kopege ve
AHMED AVNI KONUK
onlann fena nazarlan ve fena sozleri insanin kalbini akrep gibi soktugu icm,
gozleri ve agizlan akrep yuvasina tesbih buyrulmu§tur. "Dem" kelimesi An-
karavf de zamme ile [diim] kuyruk ma'nasina ve Hind §erhlerinde "dal"in
fethi ile nefis ve kelam ma'nasina almmistir.
OUiwn j->«-* ( j?~ $£ Ojz? cy jSs-i d)Li«--jA-il j J>^Ji j y~~» j>
2605. Onlann inadina ve seni maskara saydihlanna ve istihzdlanna mi aglar-
sin? Utah onlan mahhus eitigi i$in §ukr eil
"Sen onlan Hakk'a da' vet ettikce, onlar meslek-i dalaletlerinde inad eder-
ler ve seni kendi aralannda eglence vesilesi ittihaz edip alay ederler idi. Hak
Teala onlann hayat-i dunyeviyyelerini nez' edip ruhlanni siccinde habs etti
ve orada fiillerinin miicazatina kavustalar; buna agliyacagina, sukr et!"
2606. Onlann eli ejjri, ayaiji egri, gozii egri; muhahhetleri egri, sulhleri eijri ve
fjazablan egridir.
Bu egriliklerin hepsi ma'naya raci'dir. Ya'nf "Ellen Hakk'a uzanmaz ve
ayaklan Hak tarafma yurumez; ve nsk ve zuliim canibine gider. Gozleri fe-
nahk niyyeti ile bakar, muhabbetleri zulme ve fiskadir"; ve sulhlan fisk ve
dalalet esasina musteniddir; ve ofkeleri Hakk'a ve ma'kulata kar§idir."
J^ j$ O^ r* J. °^ k J* olj -L> JJ ^ l£ ^
2607. ^Taklul eserinden ve nakil hayrajjmdan dolayt hu vu-i ahlin ha§i iizerine
ayah koymu§lardir.
Ya'nf Semud kavmi taklfd izine tabi' olmusjar ve nakil ve rivayat bayra-
gim acip akil denilen pir-i ma'neviyi ayaklan altinda gignemi§lerdir. Bu
beyt-i §erifde J ju oJJ £ jJJ oi C$3 Lu jj \yS^ L» ^ js ^jG C i^Jii (Hud,
11/62) ya'nf "Semud kavmi dediler ki: "Ey Salih, bundan evvel aramizda
hayir umulur bir kimse idin; sen bizi babalanmizin taptigi §eye tapmaktan
men' mi ediyorsun?" ayet-i kerfmesine i§aret olunur. Ya'nf Semud kavmi,
muhakemat-i akliyyelerini terk edip taklfd izine tabi' olarak yuruduler ve
babalanmizdan bize intikal eden usul ve kaide bize boyle rivayet edilmi§tir,
diyerek nakil bayragini agtilar ve pfr-i akli cignediler. "Pir-i akil" dan murad
peygamberleri olan Salih (a.s.)dir.
c^p*
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2608. CPtr satin alici dejjil; hepsi hirhirlerinin goziiniin ve kulaginin riyasindan
dolayi -pir-i har oldular.
"Pir" peder ve "har" hariden masdanndan emr-i hazirdir. §u halde "Pir-
har" vasf-i terkibi olup "pir satm alici" ma'nasma gelir ki "ash elde eden" de-
mek olur. Hind nushalannda boyledir. Ankaravf nushasmda noktasiz "Mr"
vaki'dir; ve "pir-i hur" hur ve azad olan pir demek olur ki; bundan murad he-
va ve hevesat-i nefsaniyye ve taallukat-i dunyeviyyeden azad olmu§ bulu-
nan Hz. Salih (a.s.) olur. Ikinci "pir-i har"daki "har" e§ek ma'nasma gelir ve
terkibin ma' nasi "hepsi esek babasi" oldular demek olur. Ya'nf birbirlerinin
goziine ho§ goriinmek ve birbirlerinin hali yekdigerlerine mutabik isjtilmek
icin Salih (a.s.)a tebaiyyeti terk ettiler ve akil ve muhakemeyi terk etmek su-
retiyle her birerleri e§ek babasi oldular.
Ol^jjjj jL* jLi JuU ly jli^JLj dbji jjjTc-i-f; ji
2609. Utah. ^Tedld onlara sakar-perverdeleri gosiermek i$in, cennetien hendehr
cjetirdi.
Ya'ni Hakk'in mezahir-i cemaliyye ve celaliyyesi vardir; cennetten ya'ni
alem-i cemalden birtakim kullar, ya'ni enbiya ve evliya gonderdi ki, onlara bu
alem-i ef al olan dunyada cehennem, ya'ni alem-i celal icin besledigi kullan-
ni gostere. Zira enbiya ve evliyanin mu§ahedesi, Hakk'in kendi esma ve sifa-
tmin asanm alem-i ef aide mu§ahedesidir. Cunkii enbiya ve evliya Hakk'in
gozbebegi mesabesindedir. Onun icin "insan-i kamil" derler. Ve insan-i kami-
lin bir ma' nasi kamil olan ve tamamiyle goren gozbebegi demektir.
"Birbirine biti§en iki denizi saliverdi" ma'nasi beyanindadir
Bu ayet-i kerime Sure-i Rahman'da vaki'dir: jul] V *£$). C&t ouE J'JJi '£,*
jCK isij /Mu/ii (Rahman, 55/19-21) Ya'ni "Hak Teala birbirine biti§en aci
AHMED AVNl KONUK
ve tath denizi sahverdi; aralannda bir berzah vardir ki, birbirlerine tecavuz
edip kan§mazlar. Imdi Rabb'inizin hangi alasim, ya'ni sifat ve esmasini tek-
zib ve inkar edersiniz?" "tki deniz"den murad, esma ve sifat-i miitezadde-i
ilahiyye asar ve ahkamidir ki, bu alem-i ef al olan diinyada yekdfgerinden
aynlmisfcr; asla birbirlerine kan§ip imtizac edemezler. Nitekim bu ma'na nur
ve zulmet ve aci ve tatli ve gam ve siirur ve kufur ve iman ilh... gibi ezdadm
cumlesine samildir.
2610. Cennet ve cehennem ehlini bir diihhanda gor; onlann arasmda bir berzah
vardir ki, birbirine tecaviiz etmezler.
Ya'nf ehl-i cennet ve ehl-i cehennemin her ikisi de alem-i ef al olan dun-,
ya diikkaninda ya§arlar ve i§ gorurler; suret-i zahirede ikisi de yerler, igerler,
uyurlar, evlenirler ve oliirler; bu gibi hususatta hep birbirine benzerler. Bina-
enaleyh zahirlerine bakip bunlan ayird etmek kabil degildir; fakat ma'nalan-
na ve i'tikadlanna gelince, aralannda bir berzah ve perde vardir ki asla o per-
de sebebiyle biri dfgeri ile imtizac edemez.
4i>ySjl * — 3\S OjS" Oti <1>L« j2 «U3**»I jjj JaI j j\j JaI
2611. O^far ehli ve nur ehli kan$mi§tir, aralannda Uiaf dagi uaptlmi$tir.
"Engihten" miiteaddid ma'nasi vardir. Burada, yiikseltmek, peyda etmek
ve yapmak ma'nalan miinasibtir.
2612. lo-prak ile alhnin menbada ihtilat etiikleri aibi, aralannda yiiz beyabdn
ve rtbat vardir,
Dunya ma'den menba'ma benzer. Ehl-i cennet ile ehl-i cehennem surette
yekdigeri ile ihtilat ederler; aralannda bircok ittihad ve muamelat bulunur; fa-
kat ma'nalan kamilen yekdfgerinden aynlir. Nitekim ma'den menba'inda al-
tin toprak ile memzuc olarak bulunur. Halbuki toprak ile altinin ma'nalan
arasmda yiizlerce sahralar ve ribatlar vardir. Zira topragi ve sair maadini,
mahza altini eide etmek igin kullamrlar; altin maksudun-bi'z-zattir, digerleri
altma vusul icm sebebdir. Altin ile toprak, aralannda yiiz beyaban ve ribat
bulundugu beyan buyrulmasmdaki i§aret budur ki, arzda zuhur eden bilciim-
°&P?
MESNEVl-t SERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
le maadinin asli topraktir ve toprak hararet ve ziya ve elektrik gibi birtakim
kuva-yi tabiiyyenin te'siri ve terbiyesi altinda, birtakim tekamiil menzilleri
kat' eder; ve her kat' ettigi menzilde yolculann ikametine mahsus olan ribat-
larda ve kervansaraylarda tevakkuf ettikleri gibi tevakkuf eder ve tekrar te-
kamiil beyabanlanni kat* etmek igin sefere gikar; velhasil altin oluncaya ka-
dar, boyle yiizlerce tekamiil sahralanni kat' eder ve yiizlerce menzillerde ve
ribatlarda tevakkuf eder ve nihayet altin olur. Binaenaleyh altinin ewelki
toprak haliyle aralannda yiizlerce beyaban ve ribat bulunur.
2613. fjerdanhktaki inci ve §ebe gihiclir, bir gecelih misafir gibi muhielitdir.
"§ebe" siyah ve parlak Yemen ta§idir; inci ile beraber dizip gerdanhk ya-
parlar. "Ehl-i cemal" inciye ve "ehl-i celal" siyah ta§a ve her ikisinin alem-i
surette yekdfgeri ile muamelatta bulunmalan ve bir mahalde sakin bulunma-
Ian, gerdanliga tesbih buyrulmu§tur. Ikinci misra* dahi diger bir tesbihdir.
Bunlar, bir gecelik bir mahalde misafir kalanlara benzetilmi§tir; zfra ehl-i ce-
mal ile ehl-i celali suretleri i'tibariyle zulmet-i tabfat istila etmi§tir, onlar bu
zulmet iginde misafirdirler.
2614. ^Benizin yartsi seker gibi talk, tu'mu lezzetli, rengi ay gibi yarlakhr.
2615. ^tger yansi yilanm zehiri gtbi act, tu'mu act ve remji zift gibi muz-
limdir.
Halk denizinin yansi tath ve yansi da boyle yilanin zehiri gibi aci ve mu-
nasebeti muzir ve reng-i ma'nevfsi kapkara ve nursuzdur. "Kir" Burhan'm
beyanina gore iki ma'naya gelir: Birisi bir kara yagdir ki, develer gergin ol-
dugu vakit viicudlanna siirerler ve digeri bildigimiz zift ma'nasinadir. Beyit-
te her iki ma'naya da i§aret olunabilir.
%y %y ^ v^ J^* j». £jl j cJ- j\ Mj~* pj> j ji j»
2616. Jier ikisi, dalga aalga olan deniz suyunun misali iizere, asagxdan ve yu-
kandan birbirine vururlar.
AHMED AVNl KONUK
2617. ^or cisimden birbirine vurmamn sureti, sulhda ve cenkde canlann ihti-
lafidu.
Ma'lumdur ki, suret-i cismin muharriki iradedir; ve irade ruhdan inbias
eder. Vucud-i izaff denizinin dalgalan mesabesinde olan efrad-i be§erin sulh
veya niza' hali iizere birbirleriyle temaslan, ancak ruhlannin ve ma'nalanmn
suretidir; zira ma'na suret ile mahsiis olur. Eger niza' ederlerse, ruhlannda ve
ma'nalannda ihtilaf oldugu ve eger sulh ve selamet dairesinde temas ederler-
se ruhlannda ve ma'nalannda ittihad bulundugu anla§ilir. Bu sebeble sakiler
ile saidler, alem-i cisimde daima munazaa ve muhalefet icjndedirler. Nitekim
Cenab-i Peygamber Ebu Cehil ve emsaline ve Cenab-i Musa Fir'avn'a ve Ce-
nab-i tsa yahudilere ve Ibrahim (a.s.) NemrCtd'a hayvanliktan ve sifat-i nef-
saniyyeden vazgeginiz ve insanlik ve sifat-i ruhaniyye tarafina geliniz dedi-
ler. Bunlar §ekavetleri hasebiyle, bu da'vete hiddet edip daima muhalefet
iizere bulundular. Cismaniyet aleminde bu kaide-yi umumiyye-i ilahiyye ze-
val-i cismaniyyete kadar ale'd-devam bakidir.
2618. Sulh dalgalan birbirine $aryar; sinelerden kinleri koparir.
2619. Cenk dalgalan ba§ka §ekil iizere muhabbeileri aliiisi eder.
wLij X$»\j U>^4 Lfll 4>jlj XtS^A fjijir^i \jj\**ti j$a
2620. ufyluhabbet, aalan iatliua $eker; zua muhabbetlerin asli re§ed olur.
[2580]
"Re§ed" lugatte, dogru yol ma'nasinadir. Ya'nf alem, mezahir-i esma-i ila-
hiyyeden mute§ekkildir ve esma miitekabildir ve miitezaddir; binaenaleyh
suver-i alemin bir kisrru mazhar-i lutf u cemal ve bir kismi, mazhar-i kahr u
celaldir. Ve mezahir-i cemaliyye mahbub ve mergub ve mezahir-i celaliyye
magzub ve merduddur. Tath deniz dalgalandigi, ya'nf esma-i cemaliyye feye-
zan ettigi vakit, kalblerden kinleri ve adavetleri izale edip muhabbet getirir.
Aci deniz dalgalandigi vakit de, tecelliyat-i ilahiyye ba§ka bir §ekil ahr; ve
muhabbetleri altust eder. Tecelliyat-i cemaliyye kalblerde muhabbet peyda et-
tiginden tath derya tarafina geker; cunkii muhabbetlerin asli hidayet ve dog-
ru yoldur.
MESNEVf-1 §ERfF §ERHf / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2621. Diahir, taihyi acdtga flotiiriir; act iatlt ile nerede layik olur?
Tecelliyat-i kahriyye ve celaliyye, tecelliyat-i lutfiyye ve cemaliyyeyi izale
eder; zfra bin digerinin ziddidir ve iki ziddin bir yerde ve bir anda ictima'i ve
ittihadi mumkin degildir. Birinin hiikmii galib oldugu vakit, digerinin hiikmu
ihtifa eder; zira acmin tatli ile bir yerde bulunmasi layik ve miinasib olmaz.
-bi J^jb C-JU- s.«^>oji j\ JjJo JoU JaJ j>j ^jA j Ttij
2622. Jaa ve iaili bu nazardan zakir aelmez; aktbet yenceresinden aormeyi bi-
lirler.
Aci ve tath denize mensub olanlar, bu cisim gozuyle gdriinmez; zfra cisim
gozu ancak sureti mu§ahede eder. Ehl-i basiret olanlan akibet gozuyie gor-
meyi bilirler.
* _
2623. Son florudi olan <pz docjruyu gorebilir; ahm goriicu olan fl'oz aurur ve ha-
tadu.
Teceiliyat-i iiahiyyenin sonunu goren goz dogru gorebilir ve kasd-i tecei-
liyi hakkiyla idrak edebilir. Ruh-i izafmin ahin mesabesinde olan cismi goren
ve tecelliyat-i ilahtyyeyi ahkam-i cisme gore muhakeme eden kimse, kasd-i
tecelliyi anhyamaz, hata eder ve aldanir. Mesela fakr u ihtiyac alem-i cisma-
niyyete nazaran naho§ bir §eydir ve Hakk'm Mani* isrni fcabindan olan bu
tecellisini, cismani olan kimseler ho§ gormezler; fakat ujJi '^V- j "^li ^m
(Ahkaf, 46/20) ya'nf "Siz tayyibatinizi diinya hayatinizda tukettiniz" ayet-i
kenmesine nazir olanlar, akibete ve sona nazar ettikleri icin, dogru gorurler.
Dfger tecelliyat dahi bunun gibidir.
2624. 6y, nice tath vardir ki, $eker gtbi olur; fakat §eker icinde zehir muzmer
olur.
Ya'nf bu dunyanin bircok lezaiz ve huzuzat-i cismaniyye ve ma'neviyye-
si vardir ki, nefse §eker gibi tath gelir; fakat o lezaiz ve huzuzat iginde gizli
zehirler vardir. Mesela birgok muharremat nefse ho§ ve cisme leziz gelir.Ve
keza riya ve siim'a gibi kendisini halka medh ettirecek ba'zi ahlak-i fazila da
AHMED AVNl KONUK
nefsin hazz-i ma'nevisidir. Fakat sirf cismin ve nefsin hazzina aid olan bu
§eylerin altmda, akibette nar-i hirman vardir. Nitekim (S.a.v.) Efendimiz bu-
yururlar: oi ^ ji^i cj>. j ^i&l oM ^ Ya'nf "Cennet mekruhlar ile ortul-
mu§tur ve cehennem de §ehvetler ile 6rtulmu§tiir." Binaenaleyh cennet bu
alemde nefsin kerih gordugu ve igrendigi §eylerin altindadir; ve cehennem de
nefsin sevdigi ve imrendigi §eyler altindadir. t§te bu goru§, akibeti goru§tur;
ve hayvaniyet ahm olan alemin zahirini goru§ degildir.
2625. ktm.se hi, pek zeki olur, onu iantr. Ve o hirisi dudaijina ve (Limine vur-
dujju vakit tanir.
Akilli ve zeki olan kimse o altmda zehir olan huzuzat-i nefsaniyyeyi uzak-
tan goriince bilir; akil ve zekaca oniardan a§agi olan kimseier ise, o huzuz ve
§ehevati dudagma ve disjne vurdugu, ya'nf temas ettigi vakit bilirler.
2626. Dmdi bogazmdun evvel onu dudagi reddeder; her ne kadar §eyian, yiyi-
niz na rasini vursa da!
Ya'nf o altmda zehir ve ate§ bulunan huzuz ve §ehevat-i nefsaniyyeyi du-
dagina ve disme goturdiigu ve temas ettigi vakit, fenaligini anhyabilen kim-
selere, nasin kalblerine vesvese ilka eden §eytan, "ye, ic ve icra et!" diye na'ra
vurursa da, onlar bunlan yutmadan, ya'nf icra etmeden ewel reddederfer.
2627. Ve o birine bogazinda zahir hilar ve o birini bedende riisvay eder.
Ya'nf irfani evvelkilerden daha az olan kimseye lokma-i harami yutacagi
veya §ehevaM mesm'u icra edecegi vakit, onun fenahgi zahir olur; ve bu
mertebeden daha a§agi olan kimseyi de o yaptigi muharremat, ba'de'1-icra
perfsan eder. Ve eger yedigi lokma-i haram ise vucuduna zarar ve fikrine
sakamet verir; veya riya ve siim'a gibi ahlak ise, halk nazannda fesadi zahir
olup rezil ve riisvay olur.
2628. Ve o birine hades vaktinde yakma verir; onun zevki cijjer delici yara verir.
OSQ^p
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Yaptigi fiil ekl-i haram ise kaza-yi hacet vaktinde em'asina ve mak'adina
yanma verir; ve eger zina ise alet-i tenasiiliine illet verir. Velhasil o zevk-i ha-
ram vlicudda ciger delici elemli yara verir.
2629. Ue o birine giinler ve aular soma; ve o birine olumden soma mezar di-
binde.
Bu name§ru' huzuz ve §ehevatin su-i eseri, ba'zi kimselere hayat-i diin-
yada giinler ve aylar gegtikten sonra isabet eder ve ba'zi kimselere de, oldiik-
ten sonra mezannda zahir olur.
2630. ^Ue eqer ona mezar dtbinde muhlet verirlerse. labiid o. vevm-i niisurda za-
[2590] , 7 U
hxr olur.
Ya'ni, irtikab-i muharremat eden kimseye kabirde muhlet verip azab et-
mezlerse, mutlaka onun eseri ha§r u ne§r guniinde zahir olur. Imdi irtikab
olunan huzuz ve §ehevat-i na-me§ruanin mahiyyetinde ittihad olundugu
halde, murtekibleri uzerindeki te'siratin, muhtelif zaman ve suretlerde zuhu-
runun hukmii nedir? diye bir sual varid olabilir. Cenab-i Pir bunun cevabiru
atfde beyan buyururlar.
2631. Uier nebat ve seker icin cihanda, devr-i zamandan bir muhlet zahirdir.
Ya'ni yere dikilen nebat tohumlanmn hepsi bir zamanda gikmaz; belki
kimi bir ayda, kimi iki ve kimi tig ve kimi alti ayda ve kimi de bir senede
ne§v ix nema bulur. Binaenaleyh her birisi igin alem-i surette devr-i zaman
cinsinden bir muhlet lazimdir. §eker kami§indan ve pancardan ve sair ne-
battan gikanlan §ekerler de, bu nebatin ne§v u nema muhletlerine tabi' ola-
rak, muhtelif zamanlarda istihsal olunur. l§te bunun gibi her bir ferdin amel
tohumlanmn te'sirati da boyle miihletlere tabi'dir; bu da isti'dadatin neta-
icidir.
l_->Ij j ^Lio^j j jjtj JuL J*J <^>\^\ jJJl *£ Job I4JL-
2632. pillar gerehilr hi, giinesie, la'l, renk ve berraklih ve -parlaklik bula.
^^
AHMED AVNl KONUK
La'l denilen kirmizi renkteki parlak ve §effaf kiymetli ta§, o rengi ve par-
iakhgi ve §effafligi bulmak icin, senelerce giinesjn hararet ve ziyasi altmda
terbiyeye muhtactir.
2633. Dieza sebze iki ay da yeti$ir; keza kirmizi gill hir seneye kadar eri§ir.
2634. Dunun i$in Utak (azze ve cell) Sure-i Bnamda ecel zikri hakkinda
huyur&u.
>?H !?5#;!. §er ?^ A u ^ et_i kerfme y e ^ret buyrulur. ^ c^ ^ ji^ ^ y>
o_j^c ^i ^ fl ^ ^^ ji-i j %.] J# (En'am, 6/2) Ya'ni "0 Allah ki, sizi'top-
raktan yaratti; sonra eceli ve kendi indinde musbet olan ecel-i musemmayi
kaza etti; sonra da siz, Allah'in vucudunda ve kudretinde §ekkedersiniz."
Cenab-i Pfr'in yukandan beri beyan buyurdugu maani ile ayet-i kenme maz-
mun-i mumfinin munasebati teemmul olunursa, ayet-i kerimede zikr buyu-
rulan ecelin birisi miiddet-i tekamiile ve dfgeri, tekamulden sonra suretin fe-
nasina aid oldugu anlasjhr. Nev'-i be§erin topraktan zuhur eden nebat ve
hayvanatin tekamulu neticesinde zuhuruna kail olanlara gore mazmun-i
ayet-i kenme "Hak Teala bizim aslimizi topraktan yaratti; sonra bu ashn,
ruy-i arzda, suret-i be§eriyye mertebesine bi't-tekamul terakki edinceye ka-
dar, bir ecel ve bir muddet kaza etti ve suret-i be§eriyyeyi iktisab edip mu-
kellef olduktan sonra da, her bir ferd-i be§er igin, ind-i ilahfeinde sabit olan
ecel-i musemmayi kaza eyledi" demek olur ki, Ni'metullah Nahcivani haz-
retlerinin tefsfrinde wj ^Sfi'^. JiSi 2if, (Nuh, 71/17) [Allah sizi de yerden
ot gibi bitirmi§tir.] ayet-i kerirnesinin tefsfrinde bu tekamule sarin bir suret-
te isaret buyrulmu§tur. Ve bu ma'na Hz. Mevlana efendimizin yukanki be-
yitte "Lai, giineste renk ve berraklik ve parlakhk bulmak igin yillar gerek-
tir" kelamiyla munasebetdardir.
Amma ask AderrTin boyle tekamiil suretiyle degil, def f olarak topraktan
yaratildigina kail olanlara gore evvelki ecel, olum zamanma kadar gecen
muddet ve ecel-i musemma dahi kiyamete kadar gecen miiddettir. Ey kari-i
muhterem, sen bu tefsfrleri zevkine gore al, zfra her iki surette de Hakk'in
varligi ve kudreti sabit olur.
MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
2635. niunu i§ittin ise her hir kihn kulak olsun; ab-i hayathr, i$tin ise, afiyel
olsun.
2636. S^h-i hayai de, huna soz deme; eski harjin ieni i$inde yeni ruh fl'or!
Ya'ni me§ru* ve gayr-i me§ru' huzuzat ve §ehevat-i nefsaniyyenin, muh-
telif kimseler uzerindeki te'siratimn, muhtelif zamanlarda ve mevtinlerde
kaide-i tekamiile tebean zuhuru hakkindaki beyanat ve bu hususta frad olu-
nan kevnf misaller ve Kur'an-i Kerim'deki ecel ve ecel-i musemmamn tefsi-
ri maarif ve hakayik-i ilahiyyeye susamis, olan kimse igin ab-i hayattir, soz
degildir. maani-i latife, eskiden beri kullandigimiz harflerin ve kelimelerin
teni iginde taalluk etmis, olan yeni ruhlardir. Cenab-i Pir efendimiz viicud-i
beserin, kaide-i tekamiile tebean istihalat dairesinde zuhurunu FM Ma Fih
narmndaki eser-i alilerinde de soyle beyan buyururlar: *Ui <*■ j ^ ^y u^.u (Ba-
kara, 2/1157) [Nereye donerseniz, Allah'in vechi oradadir] dan murad la-
yenkatr can ve rayic olan o vecihdir ki, bakfdir. A§iklar kendilerini bu vech
ile feda etmisterdir ve ivaz taleb etmezler. Onlardan mutebakfei en' am, ya'ni
hayvanat-i ehliyye gibidir. Vakia onlar en'amdirlar, ya'ni hayvandirlar; fa-
kat miistehakk-i in'amdirlar. Ve vakia ahirdadirlar; velakin emir-i ahinn
makbuiudurler. Isterse onlan bu ahirdan halas edip t nakl eyler ve tavile-i
hassina goturiir. Nitekim onun mebdei adem idi, ona vucud verdi ve vucu-
dunu tavile-i cemadiye getirdi; ve tavfle-i cemadfden nebatzye ve nebatiden
hayvaniye ve hayvamden insantye ve insaniden meleklye ila : ma-la-nihaye
getirdi. Imdi bunlann ciimlesini, onun bu cinsten tavfleleri cok oldugu ve
djj$i V ^ Ci ji 'j* i£L (in§ikak, 84/19-20) [Halden hale gecersiniz. Onlar
acaba neden iman etmezler?] ayet-i kerfmesi mucibince, birinin digerinden
daha all bulundugunu ikrar etmek icin sana gosterdi."
2637. By rejik, sen haska hir nukieyi dinle; o, can albi pek aizli ve incedir.
2638. HZir makamda da hu ydanin zehri, Diwla'nin tasrijlerinden hazmi ko-
lay oldti.
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
il> J^y L5^jy*~ cL—Jlj-^- <~*l $\j Jfjr *— *ij^ y* <_£J-«-J ^1
2635. ^Bunu i§ittin ise her bir kdin kulak olsun; ab-i hayathr, i$tin ise, afiyei
olsun.
* -~
u£ ^j*- <J j> Cxa y &j j^ b 0^ C)\y^. d\yt- d\^>- <~>\
2636. £%b-i hayat de, buna soz deme; eski harfin ieni icinde yeni ruh gorl
Ya'nf me§ru' ve gayr-i me§ru' huzuzat ve §ehevat-i nefsaniyyenin, muh-
telif kimseler uzerindeki te'siratinin, muhtelif zamanlarda ve mevtmlerde
kaide-i tekamiile tebean zuhuru hakkmdaki beyanat ve bu hususta ifad olu-
nan kevni misaller ve Kur'an-i Kerim'deki ecel ve ecel-i musemmanin tefsi-
ri maarif ve hakayik-i ilahiyyeye susarms, olan kimse igin ab-i hayattir, soz
degildir. O maani-i latife, eskiden beri kullandigimiz harflerin ve kelimelerin
teni iginde taalluk etmis, olan yeni ruhlardir. Cenab-i Pfr efendimiz viicud-i
bes,erin, kaide-i tekamiile tebean istihalat dairesinde zuhurunu Ffhi Ma Fih
namindaki eser-i alilerinde de §6yle beyan buyururlar: aJW Z^'j ^ \}'y iS& (Ba-
kara, 2/1157) [Nereye donerseniz, Allah'in vechi oradadir] dan murad la-
yenkati' can ve rayic olan o vecihdir ki, bakidir. A§iklar kendilerini bu vech
ile feda etmi§lerdir ve ivaz taleb etmezler. Onlardan miitebakisi en'am, ya'ni
hayvanat-i ehliyye gibidir. Vakia onlar en'amdirlar, ya'ni hayvandirlar; fa-
kat miistehakk-i in'amdirlar. Ve vakia ahirdadirlar; velakin emir-i ahinn
makbuludurler. Isterse onlan bu ahirdan halas edip, nakl eyler ve tavile-i
hassina gdturur. Nitekim onun mebdei adem idi, ona viicud verdi ve viicu-
dunu tavile-i cemadiye getirdi; ve tavile-i cemadiden nebatiye ve nebatiden
hayvanfye ve hayvanfden insamye ve insaniden melekfye ila : ma-la-nihaye
getirdi. Imdi bunlann cumlesini, onun bu cinsten tavileleri gok oldugu ve
'bjJjt V J^J Ui jl 'J* ui (Insjkak, 84/19-20) [Halden hale gecersiniz. Onlar
acaba neden iman etmezler?] ayet-i kenmesi mucibince, birinin digerinden
daha all bulundugunu ikrar etmek igin sana gosterdi."
2637. By rejik, sen basha bir nukieyi clinic, o, can gibi -pek gizli ve incedir.
2638. nSir mukamda da bu yilamn zehri, Diuda'mn tasriflerinden kazmi ko-
lay oldu.
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni o nukte-i nihan ve dakik budur ki, huzuzat-i me§rua-i nefsaniyye,
hakikatte yilamn zehri gibi sifat-i ruhu ibtal etmekte miiessir oldugu halde,
insaniyyetin bir mertebesinde Hak Teala hazretlerinin dondurmesiyle kolay-
ca kabil-i hazm olur ve asla sifat-i ruhunu muattal kilmaz.
2639. HZir makUmda zehir ve bir yerde ild$tir; bir makamda kiifur ve bir yer-
de cdizdir.
2640. Dakid orada o canin zaran olur; vaktaki buraua erisir, derman olur.
[2600] D
"Orada" ta'biriyle Cenab-i Pir saliklere ve "buraya" ta'bfriyie, makam-i ke-
male isaret buyururlar. Ya'ni o huzuz-i nefsaniyye insanin saliklik mertebe-
sinde caruna zarar olur ve sifat-i ruhaniyyesini muattal kilar; fakat burada,
ya'ni benim bulundugum makam-i kemale vasil oldugu vakit, ulum ve ma-
arif-i ilahiyyeye inkilab edip be§eriyyete derman olur. Zira kamil yer ve iger;
ve ondan hasil olan netayic ancak bunlar olur. Fakat hemiz sifaM nefsaniy-
yesinde miistagrak olan salik yer ve igerse, viicudunda hasil olan kuvvet onu
hayvaniyyet tarafina suriikleyip goturur; zira henuz nefsine hakim degildir.
^ J OOr* ^J L?j_p^J \1 ^j>r ^JJ _j ^-iU ^J tjji- ji <^j\
2641. Su, koruk mertebesinde eh§i olur; velakin iizumluge eristicji vakit taili ve
iyi olur.
Salik koruga ve uziirn kamile ve gida suya te§bfh buyrulmustar.
2642. lekrar kuv i$inde o act ve oar am olur; sirkelik makaminda ne ouzel ka-
tik olur!
Gida-yi unsurf, viicud-i be§erde suret-i umumiyyede birisi surf ve digeri
ma'nevf olmak iizere iki mecrayi ta'kib eder. Bir kismi vticudun kuvveti ve
dfger kismi vucudun ifrazati olur. Eger vucudda sifat-i hayvaniyye galib ise,
bu gida bu sifatlan azdinr; ve eger sifat-i insaniyye galib ise, bu sifatlann ke-
maliyle inkisMna sebeb olur. Binaenaleyh su gibi olan bu gida, ham ve ko-
ruk gibi olan nakism bedeninde ek§i ve olmus. uzum gibi olan kamilin vticu-
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
dunda tatli olur. Fakat bir kiipe miimasil olan hem nakisin ve hem kamilin
vucud-i unsurilerinde, bu gidarun mecra-yi sunyi ta'kib eden kismi, kup igin-
de kahp §arab olan uziim suyu haram olur. Vaktaki bu ifrazat sebze ve mey-
veyi takviye ettigi veya suver-i saire ile inhilal edip alem-i unsuriyyata kan§-
tigi vakit, icme tuz atilarak sirkeye tahvil edilmi§ olan §arab gibi helal olur ki,
sirke hakkinda hadis-i §erifde Ji-i f b^i ^ ya'nf "Sirke ne giizel katiktir!" buy-
rulmu§tur.
ma'namn beyanindadir ki, veliyy-i kamil her ne yaparsa,
miirfdlere ciir'et etmek ve o fiili yapmak layik olmaz; zira tatli
tabibe zarar vermez fakat hastaya zarar verir; ve soguk ve kar
iizume ziyan vermez, fakat koruga ziyan verir. Ciinku heniiz
yoldadir. "Allah senin gecmi§ ve gelecek giinahlarmi magfiret
etmek icm sana feth-i mubin miiyesser etti" (Fetih,48/2) hitabina
mazhar olmami§tir
Bilciimle giinahlann men§ei viicud-i izafi-i abdanfdir. Onun icin ^ ^yrj
j>-\^ 4* <j>\k V ya'nf "Senin viicudun, sair giinahlara kiyas olunamayan bir
gunahdir" denilmi§tir. Salik heniiz bu viicudun taht-i hiikmiinde ve viicud-i
hakkanfye viisul yolunda oldugu icin, vucud-i hakkanf, vucud-i abdanfsi ah-
kamini setr eden ve binaenaleyh gegmi§ ve gelecek giinahlan magfur olan ta-
ifenin yaptigmi yapmak ona caiz olmaz.
Jj-5. ^j* V- ^JU* Sjj*- j j >j£ ^y Zjy- (Jjfi) J j £
2643. Bger veil bir zehir i$se bir bal §erbeti olur ve ejjer talib i$se, bir muzlim
akilh olur.
AHMED AVNl KONUK
2644. 'Uu miilkii ve desti henim gay rime Vermel diye J ^~» vj Suleyman dan
gelmi$tir.
****** « - , # -
Bu beyt-i §enf Sad sure-i §erffesinde vaki* ^V ^ V ixi. J s~* j J^t vj
iS^i'cy (Sad, 38/35) ya'ni "Ya Rab, beni magrlret et've bana bir mulk'b'agisja
ki', benden sonra bir kimseye layik olmasin" ayet-i kerimesine isaret buyrulur.
Bu beytin ewelki beyte cihet-i merbutiyyeti budur ki, miilk ve saitanat-i surf,
nefse gurur ve enaniyyet verdigi igin bir zehr-i katil mesabesindedir. Bu gibi
tasarrufat-i suriyye insan-i kamil igin muzir degildir; giinkli o, zehrin te'sirin-
den kurtulmu§tur ve cunkii onda sifat-i nefsaniyyeden eser kalmamisttr. Fa-
kat ehl-i nefis olanlar igin bu mulk ve saltanat son derecede muzirdir. Nitekim
tarihler bu gibi nefsam hukumdarlann vekayi'-i zulumleriyle doludur. Burada
bir sual varid olur: "Suleyman (a.s.) boyle bir talebde bulundu ve Hak Teala
da bu tasarruru kendisine ihsan etti. Binaenaleyh, kendisinden sonra gelecek
olan higbir kimseye bu tasarruf verilmemek icab eder. §u halde bilciimle enbi-
ya-yi izam hazaraunin hasais ve ezvakim cami' olan Sultan-i enbiya ve Ha-
tem-i enbiya Efendimiz hazretlerinin bu tasarruf hususundaki hal-i alfleri ne-
dir?" Bu ciheti Muslim ve Buharfnin mutterlkan beyan ettikleri bir hadfs-i §e-
rif izah eder; hadfs-i §enf budur: j&m j_^> J* ^ "^p\ ds ^ & b>* oi
u-u *»j oujl. Ya'ni " Muhakkak cinden bir iftit dim gece namazirm kesmek
igin bana taarruz etti; hemen Allah Teala bana kudret verdi, imdi onu tuttum.
Sizin hepiniz onu tema§a etmeniz igin, onu mescidin direklerinden bir direge
baglamak istedim; derhal karde§im Stileyman'in duasini tahattur ettim; bina-
enaleyh onu zelQ olarak reddettim." Bu hadis-i §erffden anla§iliyor ki, bu kuv-
vet ve tasarruf Hatem-i enbiya Efendimiz' de mevcud idi; fakat Habib-i edib-i
Kibriya Efendimiz, kemal-i edeblerinden bi'1-ihtiyar bu tasarruru terk buyurdu-
lar. Bu babdaki izahat Fususu'l-Hikem'de Fass-i Suleymanf de Cenab-i §eyh-i
Ekber efendimiz tarafindan i'ta buyrulmu§tur.
^^ 0^ ^ ^^* 'j •^*~* m Cj^ ^J^J < --^ u^ Cr* j^" ^ Cr^* J?
2645. Sen henim gay rime hu liiiuf ve axdu yaymal l^u, hasede henzer amma
hu olmadi.
Ya'ni Suleyman (a.s.) Ya Rab, Sen bu lutuf ve cudu benden ba§kasina
yapma dedi; ve bu soz hasede benzedi; velakin hased cinsinden degil idi.
*$%&>
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2646. "JZayik olmasin" miktesini can ile oka! n<r Benden soma" sirrini onun
buhlunden hilme!
Ya'ru Suleyman (a.s.)in "Layik olmasin" demesini sen nefsinin sifatiyla
vezn ederek okuma; belki ruhunun sifatiyla muvazene ederek oku! Onun
"Benden sonra" demesindeki sirn da, nefsin sifatmdan olan buhiilden bilme;
belki ehl-i nefis olanlara kar§i hissettigi §efkatinden ve onlara olan §efaat cin-
sinden bil!
j** *_j Jb 0L$s*- kiJLL* $£,f* j^*~ ~^ v ^ v -^P ^y** j~^' ^^4
2647. HZelki o, miilkte yuz haiar gorclii; miilk-i cihan inceden inceye has korku-
su oldu.
Ya'nf Siileyman (a.s.) miilk-i diinyaya malik olmakta, pek cok tehlikeler
gordu de, ibadullaha kemal-i §efkatinden bu miilke malikiyyeti caiz gormedi.
Zira cihanin mulkiine malikiyyette ince ince ba§ korkulan, helak-i nefs tehli-
keleri vardir. §uara-yi hindiyyeden Mir-i llahi bu ma'nayi bir beytinde giizel
tasvir eder:
"Giine§m giplakba§im bir zeval yoktur; tacm nasil ba§yedigini §em'den sor!"
Ya'ni mumun basmda alev nasil mumu basmdan eritmekte ise, tac-i sal-
tanat dahi mumun alevi gibi sahibinin basmi yer.
2648. ^Din korkusu de, can korkusu ile, has korkusu! HZize hunun gibi hir im-
tihan yoktur!
Zira miilk-i diinyaya malikiyyette, muhitinin hasedi sebebiyle ba§ korku-
su vardir ve umur-i miilkiine me§guliyyet hasebiyle de, Maliku'l-mulkten
gaflet korkusu vardir; ve terk-i ubudiyyet ve da'va-yi enaniyyet sebebiyle de
din korkusu vardir. Binaenaleyh Hak Teala hazretleri bir kuluna bu iig kor-
kuyu havi olan miilk-i diinyayi verdigi vakit, onu pek biiyiik bir imtihana ve
azfm bir ibtilaya gekmis, olur.
AHMED AVNl KONUK
2649. HZoyle olunca hir Suleyman-kimmei lazimdir ki o, hu yuibinlerce renk-
ien ve kokudan cje$sin.
Ya'ni bu cihanin yiiz bin tiirlu alayisme kapilmamak igin, Siileyman (a.s.)
gibi himmeti all bir kimse olmalidir; boyle bir himmet sahibi olmak ise pek
giigtur.
2650. Ona maksus olan oyle kuvvei ile daki onun miilkuniin datyasi, nefesini
hagladi.
Bu beyt-i §erffde, Sad sure-i §erifesinde vaki' iQ-i oUUJi ls ^ji «j* '^y^ si
uW o jiy ^ ^j jh "jp >i Li- cll-i Jt jui (Sad,' 38/31 -32)' ya'ni "Vakta-
ki oha'ogle vaktinden sonfa makbul ve serf ko§an atlar arz olundu. Onu mu-
teakib dedi ki: Ben bunlann tema§asina muhabbet ettim. Hayirli muhabbet
olan Rabb'imin zikrinden hicab arkasina gidinceye kadar gaflet ettim" [ayet-i
kerimesine i§aret buyrulmustar.]
Imdi "Siileyman (a.s.) in mulkunun dalgasf bu giizel atlar ve "onun nefesi-
nin tutulmasi" da bu guzel atlann temasasinda miistagrak olmasidir. Maahaza
bir nebiyy-i zi§amn bu gibi mezahir-i ilahiyyeyi tema§asmdaki istigraki ahad-i
nasm istigrakina benzemez; ve onlar bilirler ki bu tezahur, sifat ve esma-i ila-
hiyyenin ma'kesleridir; fakat onlarin tevecciihu Zat olmak i'tibariyle, sifat ve
esmayi hicab-i Zat gorurler. Fakat ne gare ki, be§eriyyet aleminde sifat ve esma
ahkammdan tamamiyle vareste kalmak kabil degildir. Zira bu viicudat-i izafiy-
ye zevk-i isneyniyyet iginde yuvarlanmaktadir. Bunun igin Kur'an-i Kerim'de
bir taraftan udi '& 'S~* J* V 'j (Kasas, 28/77) ya'ni "Diinyadan nasibini unut-
ma!" buyurmakla beraber, diger taraftan da clJ isi 'J>j '/\\ 3 (Kehf, 18/24)
ya'ni "Ve unuttugun vakit Rabb'ini zikr et!" buyrulur. Bu revi§ J^ Sf JWj
aJUi f> ^ ^ Si j 5j£ (Nur, 24/37) ya'ni "Rical vardir ki, onlan ticaret ve satis,
Allah' m zikrinden me§gul etmez" ayet-i kerimesindeki beyan-i alfye muhalif
degildir. Zira ticaret ve bey' alem-i keseratta vaki* olur ve alem-i keseratin,
alem-i sifat ve esma olduguna vakif olanlar, bu muamelat iginde zikr-i Hak'dan
gafil ve diinya ile me§gul sayilmazlar; fakat tevecciihleri daima mahz-i Zat-i
Kibriya olan enbiya ve ehass-i evliya igin, alem-i sifat ve esma hicab addolu-
nur. Bu ma'naya binaen Ibrahim (a.s.) f LUVi>j & J>'j jUij (Ibrahim, 14/35)
ya'ni "Ya Rab, beni ve oglumu puta sapmaktan muctenib kil!" buyurdu.
G $p^
MESNEVI-i §ERIF SERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
$£ f^j j*JIp OULi w> j s£ ojJJl jjj d^v^uj jj> dy?
2651. H/ahiaki bu gamdan onun uzerine ioz oturdu, hiitiin alemin §ahlanna
merhamei ettu
Suleyman (a.s.) sifat ve esmamn, Zat'a hicab oldugunu gordiigu vakit,
onun kalb-i §enfi uzerine gam tozu kondu; kendisinden sonra gelecek olan
alemin padi§ahlanna acidi; zira onlarda teshir-i suverden yakalanni kurtara-
bilecek kuwet olmadtgim, irfan-i niibiivvet ile bildi.
2652. $efi' oldu ve dedi: 'TZu miilk ve livayi bana verdigin bir kemal ih ver!
Ya'nt Suleyman (a.s.) kendisinden sonra gelecek olan hukumdarlara
nezd-i ilahfde §efaat edip "llahi! Bu miilk ve saltanati ve devlet sancagini,
benden sonra gelecek olan §ahlara, bana ihsan etmis, oldugun bir kemal ve
kuwet ile beraber ihsan et! Zira onlar zayiftir; bu miilk-i suretin fitneleri igin-
de mustagrak ve sifat-i nefsaniyyelerine maglub olurlar ve seni unuturlar"
dedi.
2653. Uier hime verir ve o keremi ederse, o Suleyman du; o kimse de benim.
Her kime miilk ve sancagi verir ve o miilkiin fitnesine aldanmamak kere-
mini edersen, o kimse Suleyman olmus. olur ve o kimse benim "ayn"imdir.
2654. O ^ba'dt' olmaz, o "mat' olur; *mat' ne olur? ^i-muddei benim.
"llahi, Sen'in kemal-i kuwet ve metanet ile beraber miilk ve saltanat ver-
mis, oldugun kimse, "Benden sonra" gelenler meyanina dahil degildir; o kim-
se benim ile beraber olur. Benim ile beraber olur ne demek? Belki o kimse
miiddefsiz ve isbata muhtac olmaksizin "Ben" olur ve aramizda ikilik nisbeti
bulunmaz."
2655. n^unun §erhini soulemeh jarzdu; velakin uine ben, erkek ve kadm his-
sasina rucu ediyorum.
AHMED AVNl KONUK
Ya'nf bu beraberlik ne demek oldugunu §erh etmek farzdir; velakin bahis
uzadi. Ben kadin ve erkek kissasimn beyaruna riicu' ediyorum. Bu beraber-
lik hakkinda Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi §erhinde mun-
deric atideki izahati bi't-terciime nakl ediyonim: " Ma'lum olsun ki, evliya-yi
ummetten ba'zisi kalb-i Adem ve ba'zisi kalb-i §fs ve Ibrahim ve Musa ve Isa
ilh... (aleyhimu's-selam) iizerinedir. Binaenaleyh enbiyadan bir nebinin ka-
demi uzerine olan her bir veil, hakikatte o nebinin "ayn"idir. Futuhat-i Mek-
kiyye'wn yetmis, iigiincu babinda masturdur ki; Din beyt menzilesindedir; ve
onun rukunleri risalet ve nubiiwet ve velayet ve imandir. Ve risalet beytin
ve onun erkamnin riikn-i camiidir ve nev'-i insaniden maksud olan ancak bu
risalettir. Boyle olunca, nev*-i insanide rusiilden bir resul daimdir ve o resul
de, nazar-i Hakk'in mevzi'i olan kutubdur. Imdi Hak Teala dar-i diinyada bu
nev'-i insaniyi o resul ile kaim tutar; ve kendi cismi ve ruhu ve hakikati ile
dar-i diinyada mevcud olmadikga insana, insan ltlaki sahih degildir. Binaena-
leyh bu nev' iginde, bu nev'in hafizi olan resuliin kendi cismi ve ruhu ile
mevcud olmasi zaruridir. §u halde, yerylizu cisim iie diri olan bir resulden ha-
lf degildir. Zira o alem-i insaninin kutbudur. Egergi bin resul olsa bile, onlar-
dan birinin imam olmasi zaruridir. Binaenaleyh Hak Teala, Resulullah
(s.a.v.)den sonra, bu dar-i diinyada rusiilden, ecsad ile diri olan uc. kimseyi
bakf tuttu. Birisi Idrfs (a.s.)dir ki, dorduncii gokte diridir; ve semavat-i seb'a
alem-i diinyadandir. Digerleri tlyas ve Isa (aleyhimu's-selam) dir. Binaena-
leyh risaleti rmittefekun-aleyh olan bu iig kimsedir. Hizr'a gelince, bu dor-
dunciidiir. Bu bizim gayrimizin indinde muhtelerun-fihtir; bizim indimizde
degildir. iste bu dort kimse, dar-i diinyada kendi cesedleriyle bakidirler. Ve bu
dort kimse evtaddirlar; onlardan ikisi imamdir ve birisi kutubdur. Imdi onlar-
dan birisi ile iman; ikincinin birisi ile velayet, uciincii ile mibiivvet ve dordiin-
cii ile risalet mahruzdur. Ve mecmu'u ile dfn-i hanirT hifz olunur. Ve muhak-
kak bu dort kimseden her birisine mahsus olarak bu iimmet iginde, her za-
manda onun "kalb"i uzerine bir §ahis vardir; ve onlann kalbi uzerine olanlar,
onlann niivvabidir. Imdi ummetten ve onun etba'indan resulleri devr ettiren
Muhammed (s.a.v.)in kerametidir. Her ne kadar halk taranna gonderilmemi§
ise de, onlar makam-i risaletin sahibidirler ve bundan evvel de resul idiler. 1§-
te Futuhat-i Mekkiye'deki beyanatin hulasasi budur; ve buradan anla ki, ce-
mf-i enbiya ve riisuliin hiikmii boyledir, bu dorde munhasir degildir. j>\ *uu
i} ] ^ ^ *W^ [Ummetimin alimleri, Bern Israfl nebileri gibidir] bu ma'naya
i§arettir. Binaenaleyh ewelki beyt-i §erifde enbiyadan bir nebinin kalbi iize-
MESNEVt-t §ERtF §ERHt / II. ClLT • MESNEVl-1 • >
rine bir §ahsin taayyiin ve te§ahhus i'tibariyle onun gayri ve onun naibi ol-
duguna ve hakfkati ve ruhu i'tibariyle da onun "ayn"i olduguna isaret buy-
rulur. Zfra zahir mazhann ve naib menubun aynidir. Nitekim Futuhatm iba-
resinde de bu iki ibare vaki'dir. Bu beyt-i §erifde "Bunun §erhi farzdir" buy-
rulmasi ile Futuhaf dan nakl olunan bu ma'naya isaret buyrulur."
<?*
Arabin ve onun zevcesinin macerasinin mahlasi
(ya'ni ziibdesi mahalli)
2656. Erkek ve kadm macerasinin hir zuhcle mahallini hir muhlastn haiini tek-
rar istiyor.
Birinci misra'daki "manias" "mim'ln fethi ile ism-i mekan olup, mahall-i
hulasa ya'ni suzgii mahalli demek olur. Ve ikinci misra'daki "muhlas"
"mfm"in zammi ile, temiz ve riyasiz dost ma'nasinadir ki, murad, nam-i §e-
rffine bu Mesnevf-i Ma'neviithM buyrulan Husameddin Qelebi hazretleridir.
Ya'ni Husameddfn Qe\eU hazretlerinin kalb-i §erifi, erkek ve kadindan murad
ne oldugunu hulasaten ve agik olarak beyan etmemi istiyor.
Jip _j JLU* Sy- ijJiJ Jli« jt\ Jii il»| Jj j iy» (j\j>-^>
2657. iKadm ve erkek sergiizesti nakil vaki' olclu; hunu nefsinin ve aklinin
misali hill
Bu kadm ve erkek serguzesti bir hikaye suretinde vaki' oldu; bu hikaye-
deki kadim nefsinin ve erkegi de aklinin misali olmak iizere bil ve teemmiil
et! Bu hikayedeki tafsflatin zevkine var!
2658. ^Du kadin ve erkek ki nefisiir ve akiliu; iyi ve kotii i$in -pek lazimtlir.
AHMED AVNl KONUK
Bu hayat-i diinyeviyyede iyiyi ve kotuyli tefrik icjn, kadinin timsali
olan nefis ve erkegin timsali olan akil pek lazimdir; zira nefis kotuliik ile ve
akil iyilik ile beraberdir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de nefis zem ve akil medh
buyrulur.
2659. Ue bu topraija mensvib olan evde ayagt baglanmts olan bu iki, gece ve
aiindiiz niza'da ve macera icindedir.
Ya'nf akil ve nefis, topragin istihalatindan husule gelen bu cism-i unsuri-
de, daima yekdigerine muhalefet ve miicadele ederler. Zira nefis, alem-i diin-
yadandir; ve akil riihun sifati olup alem-i emirdendir. Bu miicadele ve niza\
mevtinleri ahkaminin yekdigerine muhalif olmasmdandir.
2660. \Kadin daima evin levaztmini isier; va'ni ab-i ru ve ekmek ve sofra ve
[2620] M ■ D J
can.
Kadin sakin oldugu evin igini miikellef ve muhte§em ister. Ya'ni kendisi
hanim olup, hizme tetter ve cariyelerin kendisine kar§i yiiz suyu dokmelerini
ve erkegin kendisine serfiiru etmesini ve gida ve tiirlu yemekleri havi miikel-
lef sofra ve izzet ve mertebe ve guzel giyinip kusanma ve herkesten daha yu-
kan olmak ve parmakla gosterilmek ister. l§te bu sifatlar tamamiyle nefsin si-
fatlandir; ve nefis, bunlardan ba§ka bir §ey istemez; zira enaniyet ve tahak-
kiim ve teferriid, nefsin samndandir.
2661. V^fefis kadin aUbi care edicilik i$in oak haki ve aak serverlik isier.
Nefis, maksadini elde etmek igin ba'zan tezelliil ve tevazu' eder ve ba'zan
da azamet ve riyaset satmak ister. Nitekim ehl-i nefs olanlann half meydan-
dadir. Kendisinin mafevkme temelluk ve tabasbus eder; ve kendisinden a§a-
gi olanlara da azamet satar ve tahakkum eder.
<1~~~> 4JJI ^ yr ^Ui j* C~~J olfTU^ jjj ^j^- Jip
2662. jAku ise bu fikirlerden dgah degildir; onun dimagmda <S%llah gammdan
baskasi yohiur.
Pp 5 " MESNEVf-i §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Akil M dan murad, akl-i maa§ degildir, akl-i maaddir. Zira akl-i maas,
kuwe-i nefsaniyyeden miitehassil olan idrakdir; ve akl-i maad ise kuwe-i
ruhaniyyeden miitehassil olan aklin idrakidir. Ve onun sifau olan akl-i maad
dahi bittabi' ona tabi'dir.
2663. £jer$i Kissanin sun bu (lane ve tuzakhr; simdi kissanin suretinin iama-
mini dinlet
Hikayenin zahiri ve batini vardir. Bu kissanin sureti tuzaktir ve onun
ma'nasi olan akil ve nefis danedir. Binaenaleyh ma'na danesi, suret-i kissa
tuzagina vaz' edilmistir. Nitekim run, ma'nadir ve cism-i unsun onun tuza-
gidir; zira suretsiz ma'na ve ma'nasiz da suret oimaz. Boyle olunca, sjmdi
kissanin suretinin tamammi dinie de, bu suret tuzagina ne gibi ma'na dane-
leri vaz' edilmis, oldugunu anla!
ijJo JUL j JJ»U pJU jU <j;JLi J& (Jj*a OL £
2664. Sijer beyan-i ma'nevi kafi olaydi, alemin halki did ve bahl olurdu.
Ya'ni ma'nadan ibaret olan hubb-i ilaht ve onun beyani kafi olaydi, emr-i
ilahiye itaat ve nehy-i ilahiden ictinab etmek icab etmez idi; ve halk-i alem,
suretten ibaret olan amelden atil ve keza alem-i surete taalluk eden emir ve
nehiy batil olurdu.
(_r*^
° >* J °JJJ ^JJ^> J^-** J ^>£»
2665. Gjjer muhabbet senin jikrin ve ma' nan olaydi, senin orucunun ve nama-
zinin sureti oimaz idi.
Muhabbet-i ilahi senin bir fikrin ve ma'nandan ibarettir. Eger muhabbet
mucerred bundan ibaret olaydi, suretten ibaret olan oru$ ve namaz gibi iba-
dete hacet oimaz idi. Zira bu alem alem-i efaldir; fiil, kismin fikrinin ve
ma'nasmin sahididir.
2666. 'Dosilann birbirine hediyeleri, dosiluk hususunda ancak suretlerdir.
2667. Ta ki gizlide mestur olan muhabbetler iizerine hediueler sdhidlik vermis ola.
AHMED AVNl KONUK
2668. By azizl 3jira zdhir ihsanlar, gizlide olan muhabbetler iizerine §ahiddirler .
2669. oeTiin §ahiain gah dogru, gah yalan olur; sarho§ gah meyden ve gah ay-
randan olur.
Sen, sevmedigin bir adama, suret-i zahirede muhabbet izhariyla hediyeler
gonderdigin vakit bu fiilin yalanci sahid olur; ve hakfkaten sevdigin bir ada-
ma gonderdigin hediyeler ise, muhabbetinin dogru bir §ahidi olur. Nitekim
mey igen bir adamin izhar ettigi sarhosjuk dogrudur ve onun hakikf halidir;
fakat ayran igen kimse sarhoshik reftan izhar ederse, bu onun hakikf hali de-
ildir, yalandir.
2670. SAyran icmi§ olan bir sarho§luk izhar eder; kafa hiimanin hay u huyu-
[2630]
nu ya-par.
Ayran ictigi halde, guy a mey icmis, gibi sarhosjuk izhar eden kimse sar-
ho§ taklidleri yapar; onun hali, hakikf sarhosun hali degildir.
2671, O miirai, kendisinin mest-i muhabbet oldugu zanni gelmek icin, oructa ve
namazdadir.
Ya'nf riyakar olan kimse, halk kendisini hubb-i ilahf ile sarho§ olmu§ ve
ehl-i kemal mertebesini bulmu§ zannetmek igin, daima oruc, tutar ve namaz
kilar ve bunlan da halka gosterir.
2672. Blhasil, ej al-i hariciyye, muzmer olan §ey iizerine alamei olmak vein,
ba§kadir.
Ef al-i zahiriyye, insanin hal-i batinina alamet oldugu icjn, alem-i surette
ba§ka bir §e'n sahibidir ve lazimdir; fakat bu zahirf fuller ya dogru olur veya-
hud yalan olur. Bu dogruyu ve egriyi tefrik edebilmek, temyfz-i sahihe muh-
tagtir.
jgp^ MESNEVt-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2673. ~^a *3iabl O ejjri ni§ani dogmdan ianimamiz icin, bize ialeb sebebiyle, o
temyizi ver!
Mademki ahval-i batineden dogru ve egri haber veren §ahidler ve alamet-
ler vardir, ya Rabbi, dogru ve egri alametleri fark etmemiz igin bize, niyazi-
miz sebebiyle bu temyizi ihsan et!
*j> ^jyt j&i <_r^ ^ >j^ ^y? <J^ js£ L> a~*~
2674. Diis i$in ternyiz nasd olur bilir misin? O his hi ^jjt J&± ola.
Hissin bir temyizi vardir, o temyizin nasil oldugunu bilir misin? ternyiz,
Allah'in nuruyla nazar eden hisde olur. Cenab-i §eyh-i Ekber Et-Tedbfritu'l-
Mhiyye fflslihi Memleketi'l-lnsaniyye namindaki eser-i alQerinde buyurur-
lar ki, firaset iki nevi'dir: Birisi firaset-i hikemiyye, dtgeri firaset-i §er'iyyedir.
Firaset-i hikemiyye insamn e§kal ve kiyafet-i zahiriyyesinden ahval-i batine-
sine intikaldir; ve firaset-i §er'iyye ise kalbdeki nur-i ilahi ile msanin batinim
mu§ahededir. Bu beyt-i §erifde itfijy, >*_ 4ju ^p '^\j iy;i ya'nf "Mu'minin fi-
rasetinden sakinin; zfra Allah'in nuruyla nazar eder" hadis-i §erifine i§aret
buyrulur. Nefehatii'l-Uns'de beyan olundugu tizere Hz. Cuneyd'in meclisine
musliimanlar kryafetinde bir hiristiyan genci gelip "Ey §eyh, Resuiullah
(s.a.v.)in £Ji. . . .^p *-i> \ys\ hadfs-i §erffinin ma'nasi nedir? diye sorar.
Hz. Cuneyd bir miiddet basmi onune egip tevakkuf buyurur, ba'dehu "Mus-
luman ol ki, senin islamiyyetinin vakti gelmistir" der. Ve o gene, hazretin bu
nur-i nazanni gdrmesiyle derhal musliiman olur.
2675. 6jjer eser olmasa, muhabbetten haber veren yakmlih aibi sebeb de muzhirdir.
\j,U \j^ ya'nf "Hediyelesm, sevi§in!" hadfs-i §enfindeki i§aret mucibince
dostlann arasinda hediyele§mek gibi izhar-i muhabbete vesfle olan asar ol-
masa, muhabbetten haber veren yakmhk gibi sebeb de, kalbdeki muhabbeti
muzhirdir. Zfra bir kimseyi, bir kimseye takrib ve musahabete sevk eden se-
beb, muhabbet-i kalbiyyedir. Ki§i elbette sevmediginden kacar.
^ ^ \j If*-**- l lj yl y> ^ Ul JLi J^a>- jjj <S\jl ^jJ
2676. \Kendisine mirn Utah imam olan himse, muhakkah esere, yahut sebeb-
lere kole olmaz.
^^
AHMED AVNl KONUK
Qe§m-i batmisinin oniinde nur-i Hak imam olan kimse, firaset-i hikemiy-
yeye veya ef al-i zahiriyye gibi esbaba bagh olmaz; zira firaset-i hikemiyyede
veya ef al-i zahiriyyede aldanabilir; fakat firaset-i §er'iyyede aldanmak olmaz.
2677. 0{ihayet muhabhet hahnda $ule vurur; kavi olur ve eserden farig eder.
Nur-i ilahinin husuliine sebeb olan hal batinda muhabbet-i ilahiyyenin
parlamasidir. Bu su'le-i muhabbet kuvvet bulunca, o kalbin sahibi artik
asar-i zahiriyyeden vareste kalir.
Ar* j *j >j*- jy ^^ ^yt jV f ^ ^ *** cr^ u
2678. CAiuhabhei kendi nurunu si-pihr iizerine vurdugu vakit, mihrin i'lami
i$in ona hacet olmaz.
Ya'nf ahval-i batinenin sahidi olan ameldir ve amelin ihlasa miistenid ol-
masi lazimdir; ve ihlasin husulii ise ancak hubb-i ilahf nurunun kalbe istila-
sina mutevakkiftir. Boyle bir kalb sahibinin haii asar-i zahiriyyeye muhtag
degildir, Onun kalbindeki muhabbetin nuru zahirine aks eder; ve keza amel
sahiblerinin ahvalini temyizde boyle bir kimsenin hatasi vaki' olmaz; zira fi-
raset-i §er'iyye sahibidir.
2679. 'iJii soz iamam olmak i$in tafsddt vardir; lakin sen isie ve selameiie oil
Ya'ni muhabbet-i ilahiyye hakkinda gok sozler ve tafsilat vardir; velakin
muhabbet dedigimiz hal, vicdani ve zevkf bir §ey oldugundan, ta'rif olunsa,
dinleyeni doyurmaz. Nitekim Cenab-i Pir bir beyt-i §eriflerinde buyururlar:
j\jj iSj^ o* yr ^ r^ ^— #r <J^ ^ *£ Jh ^a
"Birisi &§iklik nedir diye sordu; dedim ki, benim gibi ol ki, bilesin. "
Binaenaleyh sen o hali bir miirsjd-i kamile intisab edip Hak'dan iste; sana
bu muhabbet ihsan olundugu vakit, diinyada ve ahirette selamette olursun.
2680. fierd ma'na. hu swette zahir oldu. Suret, ma'nadan vakindir ve uzakiir.
[2640] U U
&^ MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
Ma'nadan ibaret olan ask ve muhabbet hakkindaki tafsilati beyan igin soz
isti'mal edilecek; cunkii ma'na, suret vasitasryla zahir olur; fakat suret
ma'naya hem yakindir ve hem de uzaktir. Mesela bah ta'rif etmek igin, su-
retten ibaret olan lafiz ve savt iie onun evsaftni beyan ettigimiz vakit, bu
ta'rif, bal mefhumunu yakla§tinr, fakat onun lezzeti bu ta'nfat suretinden pek
uzaktir. Bu ma'naya binaen Hakim Senai hazretleri §oyle buyururlar:
Cjh^ 1 L5^ J"* J cT*-* Cf^ 1 J* c — J *&\j f& *^Li f^> jk
"Soyledigim §eyden riicu' ettim; zira sozde ma'na ve ma'nada da sozyoktur. "
2681. ^Deldleth su ve. aga$ cjibiHir; vakiaki makiyeie fli&e-rsin, fek uzakhrlar.
Bu beyt-i §erff, suretin ma'naya hem uzak ve hem de yakin olduguna mi-
saldir. Ya'nf suretin ma'naya delaleti, agacin suya delaleti gibidir; zira neba-
tat sudan nesv u nema bulur. Ve nebatat olan mahallerde, suyun vucudunu
gormedigimiz halde, su bulunduguna hukm ederiz. Nebatin vucudu suya de-
lalet eder; fakat mahiyetlerine gelince, birbirlerinden uzaklasular; zira suyun
terkibi ba§ka, agacin terkibi ba§kadir ve ikisinin evsafi muhteliftir. l§te bunun
gibi, suver-i mumkinatin vucudu, viicud-i Hakk'a delalet eder. Nitekim ayet-
i kerimede *> i>* W*» '^ ^ 'j J>°j% ofjllji jk a;CT ^ '_, (§ura, 42/29) ya'ni "Se-
mavat ve arzi yaratmasi ve onlarda hayvanat cinsinden §eyler ne§r etmesi,
Allah Teala'nin varligimn alametlerindendir" buyrulur. Fakat mahiyyete ge-
lince viicud-i vacib ba§ka ve viicud-i miimkin ba§kadir.
2682. CMahiifyat ve hassiyifatin ierkini soyle; o iki mah-riimm ahvalini serk
ei! ^
Ya'nf viicud-i mutlakin meratibinden her bir mertebenin bir mahiyyet ve
hassiyyeti vardir. Mesela hazret-i §ehadetin ve misalin ve ervahm ve a'yan-i
sabitenin ve esma ve sifatm ba§ka ba§ka mahiyyat ve hassryyati vardir.
Bunlann her birerlerinden bahs etmek uzundur. Sonra mahiyyet-i ilahiyye de
vardir ki, o mahiyyet cins ile fasildan miirekkeb degildir; binaenaleyh o asla
bahse sigmaz. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber "Fass-i Musevf'de Fir'avn'in
uiiuii Vj K? (§uara, 26(23) [Alemlerin Rabbi'nin mahiyeti nedir?] tarzinda
vaki' olan mahiyyet-i ilahiyyeden suali hakkinda bu babda tafsilat i'ta bu-
AHMED AVNl KONUK
yurmu§lardir; binaenaleyh bunlann tafsilatini birak. iki mah-runun, ya'nf
Arab kadini ile erkegin ahvalini §erh et!
Hz. Pfr ikisine "ay yuzlu" ta'bfr buyururlar; zfra biri aklin ve dfgeri nefsin
timsaiidir; ve ay giinesten nur aldigi gibi, akil ve nefis dahi hayat-i ma'ne-
viyyeleri mirunu §ems-i Zat'dan alirlar.
Zevcesinin iltimasi uzerine, Arab erkeginin muvafakat
etmesi ve bu inkiyadda "Benim bir Mem ve imtihamm
yoktur" diye yemin etmesi.
2683. Srkek aecli: <$imdi muhalefeiten ge^tim; hukum tutarsin; hilici kinindan
2684. Dier ne soylersen ben sana mutiim; bona iyi ve kotii de gelmesine bak-
mam.
Ya'nf sen hukum sahibisin; artik senin soyledigin §eylerin iyi veya fena
olmasina bakmiyarak kabul ederim ve muhalefet etmem.
r*i 3 &*>- v*- <r^ ^y? c^^ o* tr* J* >j*-j j*
2685. Hjen senin viicuaunda miin adim olurum; $unku ben muhdhim, munch-
bet kar ve saijir eder.
Bu beyt-i §enfde ^ j ^*i ^\ S^ ya'nf "Senin bir §eye muhabbetin, se-
ni kor ve sagir eder" hadis-i §erifme i§aret buyrulur. Zfra muhibbin kalbini,
mahbubunun muhabbetl kapladigi vakit kendi iradesini, mahbubunun irade-
sine tabi' kilar ve kendi iradesinden gecer; zfra insamn varligmi ihdas eden
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 ♦
§ey, ancak kendisinin iradesidir; ve enaniyet de ancak bundan ibarettir. Ve
nitekim Fir'avn'i Fir'avn yapan ancak iradesinde teferriid daiyesidir; bina-
enaleyh iradesinde teferriid daiyesi olan kimsede, bu teferrud daiyesi ne de-
recede ise, Fir'avunlugu da o nisbette olur. Imdi kissada "erkek"ten murad
akil ve "kadin"dan murad nefis oldugundan, bu nefis, terbiye-i miirsjd ile
mutmainne mertebesine geldigi vakit aklin sifatina buriinur ve akil da kendi
sifatim goriip nefse tabi' olur.
2686. Uxadin dedi, sen bana birr ahenai mi ediyorsun; yahud hue ile benim sir-
rimi mi hesj ediyorsun?
Ey zevcem, sen bana munkad olmakla, hayat-i zevciyyetimizde lutuf ve
ihsan ahengi mi tertib ediyorsun; yoksa bu inkiyadin bir hile midir ve bu hi-
le ile benim zamfrimi ke§f etmek mi kasd ediyorsun?
2687. (Brkek) ami, <5adem-i sajvyi iovrahian yaratan, gidiyi ve asihan bilici
<S^lllah lealaya yemin ederim.
"Adem-i sarT'den murad, nefs-i safiye mertebesinde tahakkuk eden her
bir insan-i kamildir.
2688. Dnsan-i kamile verdigi u\ arsin kaltbia, elvahda ve ervahda her ne var
idiyse, a$ih gosierdi.
Ya'ni Hak Teala Hazretleri, insan-i kamile verdigi iic ar§m tulundaki
cism-i unsuri icmde, bilciimle meratibinin ahkamini cem' etti ve her bir mer-
tebe-i viicud bir levh oldugundan, bu levhalarda olan §eyleri ve her bir mer-
tebenin mafevki madununun ruhu oldugundan, bu ervahda olan §eyleri o in-
san-i kamile agik bir surette gosterdi. Zira suret-i unsurinin ruhu, suret-i mi-
saliyye ve suret-i misaliyyenin ruhu, cevher-i miicerred nuru; ve bunun ruhu,
onun ayn-i sabitesinden ibaret olan suret-i ilmiyye; ve suret-i ilmiyyenin ru-
hu onun tabi' oldugu isim; ve ismin ruhu, onun men§ei olan sifat-i Hak ve bu
sifatin ruhu, Zat-i Hak'dir. Nitekim ayet-i kenmede ^i jT, j\ of, (Necm,
53/42) [Ve subhesiz en son van§ Rabb'inedir] buyrulur. Ve bunlann cumlesi
icmalen yedi mertebedir; ve her birisi bir levhdir ki, "levh-i kaza" ve "levh-i
AHMED AVN1 KONUK
kader" ve "levh-i mahv ve isbat" bunlarda dahildir.Ve sahib-i Mesne vf haz-
retleri dahi bu asfiyadan birisidir.
2689. O ebede kadar her ne var idiyse evvel be-ewel, kendi "alleme'l-esma" sin-
dan ders aldt,
Bu beyt-i §erifde Ur ;CSfi \\\'J* ' 3 (Bakara, 2/31) ya'nf "Ve Allah Teala
Adem'e esmanin hepsini ta'lfm etti" ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. Bu su-
retle kamilin allemel-esmasi Hak olur; zira insan-i kamil cemi'-i esmayi ca-
mi* olan "Allah" ism-i §erifinin mazhandir ve halife-i Hak'dir.
_j! Lrd oi; j\ cJl &* ^JS j\ ^jX j\ xi i^ jju l;
?265oi' ~^% e * me ^ 1 onnn kdrisinden kendisinden ye$ti; onun takdlsinden
baska huds buldu.
Ya'ni Hak Teala melaikeye:"Ben yeiyOzunde halife yapacagim" buyur-
dugu vakit, melaike "Ya Rab, yeryuziinde fesad yapan ve kan doken kirn-
seyi nasil halife yaparsm? Biz sana tesbih ve seni takdis ediyoruz, dediler.
Hak Teala onlara, siz benim bildigimi bilmezsiniz buyurdu." (Bakara,
2/30) Ve Adem'e de "Ey Adem, onlara esmadan haber verl" buyurunca
^m t# mel^nin bibnedigi esmadan haber verdi; melaike hayrette kaldi.
ulX u Ni u '^L S '^uL (Bakara, 2/32) ya'nf "Ya Rab, biz seni tenzfh ede-
riz ve ancak senin bildirdigini biliriz" dediler. Zfra melaikf, Adem gibi
cem'iyyet-i esmaiyyeye malik degildirler; onlar ancak "Siibb % Kuddus,
Tayyib, Tahir, Nur, Ahad, Vahid ve Aliyy gibi kendilerine mahsus olan ten-
zih ve takdise miitealhk esma-i ilahiyyeye vakifdirlar. Dfger esmanin dahi
bulundugunu bilmezler. Ve Hakk'i ancak, bildikleri isimler ile tesbih ve tak-
dfs ederler. Nitekim bu bahsin tafsffi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ademrde
beyan buyrulmu§tur.
"Ey saib, mertebe-i insaniyyeyi, melaikeden isteme, zira sirsiz bir ayna ne su-
retgosterebilir?"
Imdi sair esma-i ilahiyyeye adem-i vukuflan hasebiyle amelleri noksan
olan melaike, Adem'in o isimleri onlara haber vermesi ve tedris etmesi uze-
rine, ilim cihetinden terakkf ettiler ve cehil kirliliginden temizlendiler.
MESNEVl-I §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2691. Onlara <S4demden yiiz gosteren a$ihlik; onlara goklerin apkligindan ol-
madi.
Adem, melaikeye esma-i ilahiyyeden haber verdigi vakit, onlar bilmedik-
lerini ogrendiler. Bu ihbardan onlara emr-i ma'rifette bir kii§adelik ve aciklik
hasil oldu ki, bu ma'rifet, onlara goklerin acikligindan, ya'ni mezahir-i se-
maviyyeden hasil olmadi; zura ecram-i semaviyye cirm ve suret i'tibariyle,
cism-i Ademf den azimdir. Nitekim ayet-i kerimede ~_£\ j>'jfij oi^lii j±
^ii\ J± 'ja (Mii'min, 40/57) ya'ni "Goklerin ve yerin halki, nasin halkindan
pek btiyuktiir" buyrulur. Fakat i'tibar ma'nayadir; Ademdeki ma'na ve
cem'iyyet-i esmaiyye onlann higbirisinde yoktur. Binaenaleyh mezahir-i
kudret-i ilahiyyeden olan ervah-i melaikeye, Adem gibi cism-i unsuride mu-
kayyed olmayip semavatta seyeran hassasi bans, edilmis. olmasi, onlara bdy-
le bir ma'rifet vermedi.
2692. iemiz cantn meydanmin geni§lijfinde, yedi flogiin meydani dar geldi.
lnsan-i kamilin ma'nadan ibaret olan ruh-i mukaddesinin meydani gayet
. genistir. Zira bileiimle tecelliyat-i esmaiyyeyi kabul eder; fakat yedi gok su-
ret ve taayyiin sahibi oldugundan, feza-yi bi-nihayede i§gal ettigi saha, bu
ma'naya nisbeten gayet dardir.
2693. ^Peygamber huyurdu hi: Diak leald W( T3en asla yukariya ve a$agiya sig-
madim" huyurmu§tur.
"Yukan"dan murad semavat ve "asagfdan murad dahi arzdir. Nitekim
atideki beyitte tefsir buyrulur.
2694. By aziz, yakinen hil hi, hen yere ve goije ve ar§a da sijjmadim.
"Yefden murad kure-i arz ve "gok"ten murad bileiimle taayyiinat-i sema-
viyye ve "ar§"dan murad dahi, tekewiin etmis. ve edecek olan bileiimle vii-
cudat-i izafiyye alemidir. Zira viicudat-i izafiyye alemi rahmet-i rahmaniyye-
Gg^g>
AHMED AVNI KONUK
nin mustevasidir; onun igin Kur'an-i Kenm'de J^\ J'J& 'J* *^j\ (Taha,
20/5) ya'nf "Rahman, ar§ iizerine mustevf oldu" buyrulur. Ve rahmet, sifat-i
Uahiyyeden bir sifat oldugundan, kaffe-i esma ve sifat-i ilahiyyenin hey'et-i
mecmuasi ona sigmaz; binaenaleyh bu hey'et-i mecmua ar§a da sigmaz.
2695. (JAcibdir ki, mii'minin kalbine stgartm; eger heni istersen o goniillertle
istel
Ya'nf insan-i kamil, kaffe-i esmayi cami' olan "Allah" isminin mazhan ol-
dugundan, bilcumle esma ve sifat-i ilahiyyenin hey'et-i mecmuasi insan-i
kamilin kalbine sigar. Bu ma'naya mebm Bayezfd-i Bistamf hazretleri "Eger
ar§ ve onun muhtevasimn milyonlarca misli, arifin kalbinin kosderinden bir
ko§esinde olsa, onu hissetmezdi" buyurur. Zfra vucudat-i izafiyye ar§i taay-
yunattan ibaret oldugundan mutenahidir; ve mutenahi olan §ey, namiitena-
hiyi istfab edemez; fakat kalb-i arif, bir ma'na-yi namutenahiden ibaret oldu-
gundan, namutenahi olan esma ve sifat-i ilahiyyenin tecelliyaum kabul eder;
ve kalb denildigi vakit, insan-i kamilin kaibi murad olunur. Ba'zi esmayi arif
olan kulub-i ciiz'iyyeye ve gayr-i arifin kalbine ve asinin ve cahilin ve §akf-
nin kalblerine "kalb" denilmesi, mecazen vaki' olur. Bir rubaisinde Efdalud-
din Hakani buyurur:
Nazmen tercume:
"Gonul sahmsi efzundur cihandan
haricdir zemmden, asumandan
Acib olmaz olursa vus'atinden
Onun mazrufu ancak la-mekandan. "
Imdi bu tic beyt-i §erffde ^i ^>i ^^ U* ^*~> ^$3, j\~> ^j ^ji j*~i V
J& ya'nf "Ben yerime ve gogume sigmadim; velakin takf ve naki olan
mu'min kulumun kalbine sigdim" hadfs-i kudsfsine isaret buyrulur. Onun
icin insan-i kamiUn kalbine "beytullah" ve "arsullah" ta'bir ederler. Boyle
olunca Hakk'i taleb eden insan-i nakislann, onlann muhabbeti vasitasiyla
insan-i kamilin kalbine girmeleri icab eder.
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 • °^§l
2696. (Utah) dedi: By mutiaki, benim. kullanma dahil ol, benim ruyeiimden
cennete dahil olasin.
# Bu beyt-i §erif, sure-i Fecr'in ahirindeki 'C>G ^b J' ^J '*£& lr^ 1 U^ b -
^r jio» j <^->C* J jiott 'C*°s (Fecr, 89/27-30)' ya'ni "Ey nefs-i mutmain-
ne, raziyye ve mefzryye olarak Rabb'ine riicu' et; benim kullanma dahil ol ve
cennetime girl" ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. Cenab-i Pir efendimiz, cen-
neti makam-i rii'yet ve ibada duhulu de havass-i ibadin batini ve kalbi ile tef-
sir huyurmusjardir. Hulasasi budur ki: "Ey nefs-i mutmainne, havass-i ibadi-
min kalbine gir ve o kullanmin kalbinde olani gor ve benim rii'yetime dahil
ol ki, ben havass-i ibadimm kalbindeyim."
2697. tMr$ kendisinin o genisli^i nuru ile beraber, onu gordiiau vakit kendi ye-
rinden flitti.
Feza-yi bf-nihayedeki viicudat-i izafiyye ar§i, ucu bucagi bulunmayan ge-
nisjigin nuru ile beraber Adem cinsinin azamet-i ma'neviyyesini gordugii va-
kit, kendi azamet-i suriyye ve cismaniyyesini hige saydi ve kendisinin
makam-i azametini terk edip o buyiiklugu ademe verdi.
•V-j <_r^ ^y? ^ — $ ^jy* ^ 4^ i_r^ -^ J'f ^j* *y-
2698. L/Huhakkak ar§m biiyukluiju $ok zahir olur; lakin ma'na eristigi vakit
suret kimdir?
"Ar§", taht ve bina ma'nalanna gelir; viicudat-i izafiyye, viicud-i mutlakin
tenezziilatindan husule gelmis, oldugundan, vucud-i hakikihin tahti ve binasi-
dir; ve feza-yi bi-nihayede gayr-i kabil-i ta'dad olan manzume-i §emsiyyele-
rin azamet-i suriyyeleri ise erbab-i hey'et nazannda pek asjkardir. Fakat bu
hey'et-i mecmuanin hicbirisinde "adenTdeki azamet-i ma'na yoktur. Azamet-
i ma'na indinde suret buyiiklugunun kiymeti yoktur. Mesela yiiz kiloluk altin
kutlesinin indinde, yiiz bin kiloluk toprak yigimnin ne kiymeti olur?
2699. Dier bir melek diyor idi ki: 'TSundan evvel bizim i$in yeryuzii iizerinde
bir iilfet var idi.
AHMED AVNt KONUK
2700. SAxzda, hizmei tokumurui ekdik; o iaallukian biz iaacdibe diistuk.
[2660]
2701. (^edik) ki: dMddemki hizim hilkatitniz asumandan olmu$tur; hizim
to-praya taallukumuz nedir?
2702. HZiz nurlann zulmetler tie ulfeii nedir; nur zulmei ile nasd yasayabi-
lir?
2703. 61/ ddem, o iilfet senin kokundan idi; zira arz senin cismine arts ve ar~
ga$ idi.
2704. tSenin toprak cismini buradan dokudular; senin nur-i pakini burada bnl-
dular.
2705. ^Bunu ki hizim canimiz senin ruhundan bulmustur, o evvel be-evvel iov-
rakian -parlamistw.
2706. 2,eminde idik ve zeminden gafil idik; onda medfun clan bir huzineden
gafil idik.
2707. Uaktaki o mahamdan bize sefer emr eiii, o tahvil-i mekandan dimacji-
mxz act
oldu.
\jj- <j\ Jul *£ U (j\j>*j U aT U jt-iiS t _ 5 *J* Lg^j» 45^ b"
2708. Ta Ju ei/ Dtuda, bizim yerimize kim yelecek diye biz hikcetler soyledik.
MESNEVt-1 §ERIF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 ♦
2709. ^Bu iesbm ve tetittiin nurunu, kiyl u kal i$in satar misin?
2710. Tartk-t inbisatian soyleyiniz diye hukm-i Uiak bize hisat dosedi.
2711. ifegane cocuhlar babalanna soytedihleri mbi, dilinize ne gelirse korhusuz
soyleyin.
2712. ,Zira bu sozler her ne kadar layiksiz ise de, benim rahmetim oazabvm,
uzerxne sabikhr.
Ya'ni, "Ey melaikem, biz seni tesbfti ve takdis edip dururken, yeryiizun-
de kan doken ve fesad yapan Adem'i kendine halffe mi yapacaksin? deme-
niz, bana kar§i bir niza* ve i'tiraz olmak i'tibariyle her ne kadar layiksiz ise
de, bu sozler cocuklann babalanna hakikat-i hali miidrik olmaksizin soyle-
dikleri soz kabiiinden oldugundan, mahza benim rahmetim, gazabimdan
fazla oldugu igin, bu layiksiz sozlerinizden dolayi sizi muaheze etmem. Bu
beyt-i §erifde ^-^ J* j^j cjl- ya'ni "Benim rahmetim, gazabimi gecmis,-
tir" hadis-i kudsisine isaret buyrulur.
2713. By melek, bu sebkati izhar icin, sana iskal ve seh daiyesi hoyarun.
Ey melek ziimresi, rahmetimin gazabimi gectigini fiilen izhar igin yaptigim
i§ler hakkinda senin igine iskal ve §ek ve subhe daiyesini koyanm. Ef alimin
hukmunii ve sirnm idrak edemedigin igin sana benim fiillerimin kabulu giic.
gorixnur ve ef al-i ilahiyyemdeki isabetten §ekke du§ersin.
&*j f-> ^jW r*^- J^ o* y j*. f ja& j (j-Jv ^
2714. O^ihayei soylersin ve ben seni muaheze etmem; hilmimi inhar eden dem
vuramaz.
cs<^>
AHMED AVNl KONUK
Nihayet adem-i idrakinden, layiksiz sozleri soylersin; ben de bundan do-
layi seni muaheze etmem. Benim bu adem-i muahezem Halim ism-i §erifimin
hiikmunu fiilen izhar eder ve artik eser-i fiilisi ile zahir olan hilmimi munkir
olanlann soz soylemege mecalleri kalmaz.
Buraya kadar olan ebyat-i §erifede Cenab-i Pir-i destgir, insan-i kamili yer,
gok ve ars, ile mukayese buyurdular ve ondan sonra da alem-i melekiyyete
gectiler. Ve Hak Teala hazretlerinin melaike ile muhatabasini beyan buyurdu-
lar. Bu muhatabada Kur'an-i Kerfm'de sure-i Bakara'da j\ &^ub li^ Jis ii j
bjlL : V u JjLi ^i ju (Bakara, 2/30) ya'ni "Ey Habibim, senin Rabb'in me'la-
ikeye muhakkak ben yeryiizunde halffe yapacagim dedigi vakit, melaike, "Ya
Rab, sen orada, fesad eden ve kan doken kimseyi halife yapar misin? Halbu-
ki biz sana tesbih ediyoruz ve seni takdis ediyoruz" dediler. Hak Teala, mu-
hakkak ben sizin bilmediginiz §eyi bilirim, buyurdu" ayet-i kerfmesinde ve
Adem'in fazli da bu ayeti ta'kib eden ayetlerde mezkurdur. Ancak yukanki
beyitlerde Adem'den ewel melaikenin arza taalluklan ve hizmetleri beyan
buyrulmus, oldugundan, bu hususta izahat i'tasi faideden hall degildir.
Ma'lumdur ki bir viicudun kudreti olmasa, ondan higbir eser zuhura gel-
mez. Onun icin Allah'in vucudundan sonra, onun meleklerine inanmak dahi
imanin §artlanndan birisi olmu§tur. Melaikenin niza'i ve Adem'in melaikeden
efdaliyyeti mes'elesi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ademfde ve hizmetleri dahi
yine Fususu'l-Hikem'de Fass-i tsevfde mezkurdur. Melaikenin arza taalluk
ve hizmetlerinin hulasasi budur ki, fezada avalimin te§ekkulu "nefes-i rah-
manf'nin inbisatindandir ve bu nefes, suver-i alem icin cevher-i heyulani gi-
bidir; ve bu nefes-i rahmanf rutubet ve yiibuset ve hararet ve biirudetin
hey'et-i mecmuasindan ibaret olan destgah-i tabiatte inbisat eder ve nefes-i
ilahi hubb-i zuhur ile menruh oldugu icin hardir. Meratib-i siifliyyeye tenez-
ziilunde bi-hasebil-esma suver-i muhtelife ile muteayyen olur. Suver-i ale-
min heyulasi olan bu nefes-i rahmani "ama' " halindedir; ve "ama* M lligat-
te rakik bulut ma'nasmadir; bu da rakik dumandan baska bir §ey degildir.
Ayet-i kenmede oul '^ j *uji J\ ^'JL\ ^ ( Fussilet, 41/11) [Sonra duman
halinde bulunan goge yoneldi] buyrulmakla, bu mertebeye i§aret buyrulur.
Bu sehabeler, manzume-i §emsiyyelerin heyulasidir ve gaz kitleleridir; ve ter-
kibleri, anasir-i basita zerratmdan mute§ekkildir ve bu nefes-i ilahiden kud-
ret-i ilahiyyenin mezahiri olan ervah, ya'ni kuva-yi unsuriyye tekevviin ey-
ledi. Bunlara lisan-i §en'atte Adem'e secde ve serruru ile ve hizmet ile mukel-
MESNEVf-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
lef olan melaike derler. ve "Melek" lugatte kuwet ma'nasina gelir. Bu kuv-
vetlerin asan nazar-i hissi ile gdriilebilir ise de, kendilerinin mahiyyet ve ha-
kikatieri gayr-i mer'fdir. Bu kuva, kiilliyyati i'tibariyle ta'dad olunabilir ise de,
cuz'iyyati i'tibariyle la-yuad ve la-yuhsadir. Nitekim her bir yagmur danesi-
nin bir melek tarafindan inzal olunup, bir daneyi indiren melegin, bir daha
rucu' etmedigi ihbar buyrulur. Filhakika da hig subhe yok ki, yagmur dane-
sinin sath-i arza nuzulii bir kuvvetle olur; ve ondan sonraki danenin niizulii
icln masruf olan kuwet, evvelkikuvvetin aym degildir; ve evvelki kuvvetin
riicu'u imkani yoktur. Safr kuva da buna makrystir. Bunlara "melaike-i un-
suriyyun" derler ki, alem-i anasirdan munfekk degildirler ve daima ademe
hizmetle mukelleftirler. Bir de anasinn fevkinde olan melaike vardir. Bunlar
ecram-i kesife arasmdaki fezada olup Adem'e secde ve serfuru He mukellef
degildirler. Bunlara "ervah-i ulviyye" derler. Nitekim Adem'e serfuru etme-
yen tblis'e CfiJU '# 'c°k ° r i (Sad, 38/75) ya'ni "Sen aim cinsinden misin?" tar-
zinda itab vaki' oldu. Bu ervah-i ulviyye suver-i tabiiyyedendir; ve tabiat ru-
tubet, yiibuset, hararet ve burudetten ibaret olan erkan-i erbaanin hey'et-i
mecmuasidir. Ve anasirdan half olan fezada bu erkan-i erbaa mevcuddur. Ni-
tekim cismaniyetleri hava ile hararetten miirekkeb olan cin ve §eyatfn, bu er-
vah-i ulviyyeden istirak-i sem' igin fezaya cjkmak istediklerinde, bunlar ta-
rafindan tard olunurlar. Kendi mertebelerine gore, bu ervah-i ulviyyede zu-
hur vardir ve "nefes-i rahmanf bunlara nazaran batindir; velakin bu ervah
a'yan-i anasira nisbeten batin ve a'yan-i anasir, bunlara nazaran zahirdir.
Ta'bfr-i dfger ile ervah-i ulviyye, insanm nefesini ihrac ettigi vakit yava§ ve
bila-sada soz soylemesine, ve a'yan-i anasir ise cehren ve sada ile tekellu-
miine mu§abihtir; ve ihtisam ve niza' ile zahir olan melaike, bu ervah-i ul-
viyyedir. Nitekim ayet-i kerimede OjL^ \\ ji S/i *S*iL ^L ^ J oir £ (Sad,
38/69) [Mele-i a'lada, kendi aralanndaki taru§malarina dair benim hicbir bil-
gim yoktu] buyrulur; zfra bunlar tabiiyyundur. Ve tabiat, yekdfgerinin ziddi
olan erkan-i erbaadan ibarettir. Ve suver-i tabiiyye ise kendilerine anasir ta-
alluk etmeksizin bu dort esas dairesinde rmitekevvin olurlar.
Imdi, yukandaki ebyat-i §erifede beyan buyruldugu iizere, bu ervah-i ul-
viyye ecram-i unsuriyyenin tekewiinune hadim oldular; fakat ecram-i ke-
sifenin tekewuniinden sonra kendi alemlerine cekildiler ve unsuriyat ale-
minden sefer ettiler; ve bu ecram-i kesifede yalniz unsuriyattan miitekevvin
olan ervah kaldi ki, bunlar her an ademe secde ve serfuru ve hizmet ile mu-
kelleftirler.
cggpp
AHMED AVNl KONUK
L* ji Jc*\ ji Juij f jJu y> U Ji>- jJul jit* Jw? j*k -W?
2715. Hizim hilmimizde her nefes yiiz haha, yiiz ana dogar, fenaya dii$er.
Babalar ve analar Halim ismimizin mezahiri ve ayfhesidir; onlann bircogu
bozulup fenaya gider. Halbuki bizim Halim ismimiz baki ve onun ahkam ve
asan "halk-i cedid" icinde olan mezahirde catfdir.
2716. Onlann hilmi hizim hilim denizimizin koviigudur; kopuh aider gelir; fa-
hat deniz yerindedir.
Ya'm bu mezahirin her bin, deniz mesabesinde olan bir ismin mazhandir,
ve onlardan zahir olan ahkam ve asar ise denizin kopugii mesabesindedir.
Kopuk gibi olan mezahir bir taraftan gider ve bir taraftan gelir; esma ise ba-
ki kahr. Zfra esma, baki olan musemmadan mlinfekk degildir.
2717. Uto$, hen o incinin oniinde hu sadefi ne soyliyeyim? ancak kopujjmi
ko-piigiinun kdviiguniin koviigudiir.
Bu beyt-i §erifde, musemmamn "ayn"i olan isim inciye ve onun vucud-i
izaff aleminde muteayyen olan mazhan sadefe ve o sadef dahi o isim derya-
sinda rmitekasif olan kopiige te§bih buyrulmu§tur. Kopugtin dort mertebe
iizerine zikr edilmesi ile meratib-i tenezzulata isaret buyrulmustar. Zfra her
bir mazhar suret-i misaliyyesinin zilli ve suret-i misaliyye ruhun zilli ve run,
ayn-i sabitesinin zilli ve ayn-i sabite ise mazhar oldugu ismin zillidir.
2718. O hopugiln hakki, o saf denizin hakki icin hi, hu soz hir imlihdn ve laf
degildir.
mezahir-i esma olan viicudat-i izafiyye hakki icin ve onlarda zahir olan
esma denizi hakki icin, benim bu soylediklerim, senin zamirini izhar kasdiy-
la vaki' bir imtihan ve bir kuru laf degildir. Bu sozler zahirde Arab erkegi ta-
rafindan zevcesine ve batinda akil tarafindan nefse vaki' bir hitabdir.
tj^j f j'** & ^ <_r^ &~ tj^~ 3 ^^ ^ j^r - j'
2719. O^Cendisine riicuum olan zai hakki icin, muhahhet ve saf vet ve huzu ci-
hetindendir.
^ft
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
by*rj Q\ ^ (Ankebut, 29/57) [Sonunda bize donduriileceksiniz] ayet-i .
kerfmesinde beyan buyruldugu iizere, kendisine donecek oldugum Zat-i Ecell
ve A'la'ya yemih ederim ki, sozlerimi muhabbet ve safvet ve tevazu' cihetin-
den soyledim.
2720. Gger on neves senin onilnde imtihan ise, hir nefes henim imtihanimt im-
tihan et!
Eger benim sana kar§i itaata meylimin ve hevesimin, seni tecriibe ve im-
tihan etmek igin oldugunu zannediyor isen, benim bu tecrubemi bir an icjn
olsun tecriibe edebilirsin.
2721. nSenim sunm zahir gelmek vein sirrim ortmel Sen hana emr et, her se-
ye hi, hen onun uzerine kaclirim.
Ya'nf zamfrini benden saklama ki, ben de zamfrimde olan §eyi izhar ede-
yim; taki iki tarafda yekdigerine kar§i gill u gi§ kalmasin. Benim elimden ge-
lebilen bir §ey hakkinda bana emr et, derhai yapayim.
2722. nZenim kalhim zahir gelmek, kfibil olclujjum her seyi hahule geUrmeh vein
halbini orimel
Benim kalbimin hali meydana crianak ve isti'dadimin kabul edebilecegi
her bir §eyi kabul edebilmek igiri, sen de kalbinin halini meydana koy!
2723. CA/asit edeyim? Hlenim elimde ne $are varclir; oak acaha henim canim ne
emre mestjuldur?
Ya'nf bana olan emrini teblig edecegin vakit, benim elimden ne gibi bir
tedbir gelebilecegini ve benim canimin isti'dadi, senin istedigin emr-i ma-
i§etin tevsf i hususunda ne gibi i§le me§guliyyete musaid olduguna nazar
et!
AHMED AVNl KONUK
Kadinin nzik talebi yolunu kendi zevcine ta'yin etmesi,
onun dahi kabul eylemesi
2724. Diadin dedi hi: HZir azim giine§ parlamt§iu; tamamen alem ondan ay-
dmlik hulmu$iur.
2725. Rahman in natbi fail-i hakikinin halifesidir; ^aijcluci $ehri ondan ha-
har aihidir.
Ya'm kadin devam-i hayata sebeb olan nzkin tahsfli igin, zevcine Bagdad
§ehrinde Rahman'in naibi ve fail-i hakiki olan Hakk'in halifesi olan bir padi-
§ahin zuhur ettigini ihbar ediyor. "Naib-i Rahman" ve "halife-i Hak"dan mu-
rad, kutb-i alem olan insan-i kamildir. Ve "Bagdad §ehri"nden murad "vela-
yet-i hassa-i muhammediyye"dir ki, alem-i ervahm merkezidir. Nitekim Hz.
Pfr bir gazellerinde:
^ jj~a±» **£j j jS jjb a& ti\j\ J~$ fiij ^ J^\ \j\ d\sf Olf?- ->U^ L«
"Biz dixnya ma'rekesinden ve Mansur'un nuktesinden ewel, can aleminin
Bagdad'mda "Ene'1-Hak" na'rasmi vururidik."
Mur§id-i kamilin zahirde Bagdad'a nisbeti, Bagdad §ehrinin bircok zaman-
lar makarr-i hilafet olmasindandir. Ve batinda "bag-i dad" terkibinin tahfifiy-
le, "kutb-i alemin ihsan ve ata bagi" olduguna i§aret olunur; zira ataya-yi ila-
hiyye kutb-i alem yediyle ehl-i aleme tevzi' olunur.
2726. Bcjer o §dha vasd olnrsan §ah olursun; CA/e vakie kadar her idhar iaraft-
na qidersin?
g^S#>
MESNEVf-t §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ey salik, eger hakikate agah olmak istersen insan-i kamil tarafina git; ne
vakte kadar insan-i kamil zanm ile nakislann arkasinda kosup duracaksin?
2727. uMukhillerin hem-ni§inligi kimya gibidir; onlann nazan gibi bir kimya
ise nerededir?
Makbul-i ilahi olan insan-i kamillerle beraber oturup kalkmak, "kimya"
dedikleri "iksir" gibidir. Iksir bakira katildigi vakit mahiyyeti nasil altina in-
kilab ederse, bakir gibi olan nakislar dahi, onlann iksir gibi olan nazarlanyla
kamil olurlar. Onlann nazarlan gibi miiessir bir iksir var midir? Nitekim Hz.
Mevlana efendimiz bir gazellerinde buyururlar: j*£ \f\* & oiiiu ^i ou-^u ^i
f£ Ya'ni "Ey a§iklar, ey a§iklar, ben topragi gevher yapanm."
2728. S^hmed (a.s.)tn cjozii bir Bbu HSekir iizerine $arpmi§, o bir iasdikden
Siddik cjelmi$tir.
(S.a.v.) Efendimiz'in nazar-i saadetleri Hz. Ebu Bekir (r.a.) iizerine isabet
etti ve iksir gibi olan nazar-i mubarek, Hz. Ebu Bekir'i mu'cize gormege ha-
cet kalmaksizin derhai tasdik-i nubuwete sevk edip, siddikiyyet mertebesine
gikardi. Cenab-i §eyh-i Ekber Fiituhat'da "siddik" ve "siddikryyef'i izah edip
buyururlar ki: "Siddik miicerred muhbirin kavlinden Allah'a ve Resul'une
iman eden bir kimsedir ki, kalbine istila eden nur-i iman, muhbirin kavli hak-
kinda §ek ve tereddud vuku'una mani' olur. Siddikiyyete gelince o, resule
iman ile mu'teber olur; velakin siddikin Allah'a imanda ba'zan nazan olur;
zira Kur'an-i Kenm nazan amirdir; fakat siddikm resule imam istfla-yi nur se-
bebiyle bila- delil vaki' olur; ve siddik sahib-i nurdur. nuru nur-i basar gi-
bi kalbinde bulur. Ve siddikiyyet ile nubuwet-i tesrf arasinda bir makam
vardir ki, siddikiyyetin fevki ve niibuwet-i te§rf in tahtidir, bu da risalettir.
Ve bu makama "niibuwet-i amme" ve "makam-i kurbet" derler; ve bu
makamm sahibi Resul (s.a.v.)in gordiigunii goriir ve Hak'dan aldigini ahr; ve
bu mertebeye hadis-i §erifde Ebu Bekir hazretlerinin kalbine dokulmiis, olan
sir ile isaret buyrulmu§tur. Binaenaleyh Ebu Bekir (r.a) siddik olup, bu mer-
tebe sebebiyle sair siddiklar iizerine tafdil edilmisflr ve (S.a.v.) ile, Hz. Ebu
Bekir arasinda hicbir kimse yoktur. Eger bir kimse bu mertebeye gelirse Hz.
Ebu Bekir ile beraber olur, onun fevki olamaz." Bu izahat cenab-i §eyh-i Ek-
AHMED AVNI KONUK
ber efendimizin kavlinden hulasa olunmustar. Bu beyt-i §enfde Hz. Mevlana
efendimiz dahi bu ma'naya isaret buyurmu§lardir.
f Jj cr* d J*r J 1 t^j*- ^ ^ C-^ d S* ^ L> ^ u* ^
2729. (Brkek dedi): lien sahi nasil kabul edici olurum; hen hahtinesiz onun ta-
rafina nasil aiderim?
§ahm huzuruna gitmek igin bir sebeb lazim; onun tarafina bir sebeb ol-
maksizm nasil gideyim?
2730. ^ana hir miinasehet veua hir vesile lazimdir; hie aletsiz san at doqru olur
[26901 -> °
mu:
2731. Jdeylaya hiraz hastalik geldi diye hirisinden isiten UVletnun atbi ki;
f^ !>j* ^^ J 1 fa J J fjj ^j*r <&# <J *$<^£
2732. ^Dedi: Gyvah hahanesiz nasil aiderim; ve ejjer iyadetten kalir isem, nasil
olurum?
2733. OCeske hen hir tah^o-i hazih olsa idinx de, Jleula tarafina kosa kosa yu-
ruye idim.
OUJ IjU i j&\ f j-5» ijj \j OU IjU j»- c-a^ \ji\jC JS
2734. ^il ki hize hayd hirieiliga nisan olmak 'vein, Oiak leala hize \^ J*
DCui teaUv] huyurdu.
Vakia biz Hak Teala'mn azamet ve kudreti kar§ismda, kendi higligimize
ve kemal-i zilletimize bakarak, o dergah-i azamete yaklasmaga utaninz; fa-
kat kerim olan Hak Teala bizim bu hayamizin inkisanna nisan olmak ve bu
hususta bizim cur'etimizi artirmak igin, bize Kur'an-i Kerim'de: f/u; j»
(En'am, 6/151) ya'ni "Ya Habibim, kullanma gelin, de!" buyurdu. i^u; ji
"Kul tealev" ile basjayan ayat-i kur'aniyye miiteaddiddir; surrah-i kiram ha-
zarati bu ayetlerden ba'zilanni ahp tefsfr buyurmu§lardir; fakat hangi ayet
^«
MESNEVI-1 §ERfF §ERHt / II. CtLT • MESNEVI-1 •
olursa olsun yalruz \J\»s [Tealev] hitabinin, Hz. Pfr efendimiz cezb-i ilahiye
ni§an oldugunu beyan buyururlar. Ve nitekim bir gazellerinde de soyle buyu-
rurlar:
"ijJU? J* [Kul tealev], Hak Teala'nm kullanm canib-i uluhiyyete cezbine ala-
mettir. Binaenaleh biz Hak Teala'nm cezbi He gjderiz. "
2735. ^arascuarm ejjer na2art ue aleti oloydt, fl&n&vLz onlara ceveldn ve ho$ hd~
let olurdu.
Yarasa ku§lannin eger ziyadan muteessir olmayan nazarian ve alet-i ba-
sarlan olaydi, sair ku§lar gibi giinduz kemal-i §evk ile ugarlar idi.
2736. (UCaciin) deai: \Kerem §am meydana tyiiivfii vakii, her hir aleisizin aym,
diet olur.
Kadin zevcine dedi: Naib-i Hak olan §ahin huzuruna yakla§mak icin, bir
munasebet ve sebeb lazimdir deme; zira dama keremini ibzal eden o halife-i
Hakk'in keremi zahir olunca, her bir aletsizlik ve sebebsizlik, aletin ve sebe-
bin "ayn"i olur. QiXnku kerfm, keremini ibzal igin kar§ismda muflis ister; bi-
naenaleyh huzur-i §aha takarrub igin amelini ve hunerini ve isti'dadim gor-
me ve §6yle soyle: Beyit:
Miistaid M, yok ise lutfuna isti'dadim
Sana giigliik mil var ey sah-i kerem-mu'tadim.
2737. 3Srd ki diet da'vd ve varlihiu; i§ dletsizlikie ve zillettedir .
Ya'nf benim elimde huzur-i §aha takdime layik amel ve hiiner vardir ve
bu amel ve hiiner vesile-i takarrubdiir fikrini beslemek, da'va-yi enaniyyet ve
varliktir. Asii amel, ki§i amelini gormemekte ve kendisini huzur-i sahda muf-
lis ve zelfl gormektedir.
Bu kissada kadin nefsin timsali idi; binaenaleyh nefis kendi enaniyyetini
terk etmemi§ iken, kendisini muflis zannederek bu fikirde bulunur.
^ft
G^^
AHMED AVNl KONUK
2738. (Brkek) dedi: 'Tien alelsizlik -peyda etmedihce, ne vakit aletsizlige heves
ederim?
Aklin timsali olan erkek dedi ki, bende henuz irade ve tedbfr bakf oldugu
icm, kendimi aletsiz gormuyorum. Ben bu hal iginde iken nasil aletsizlige he-
ves ederim ve kendimi naib-i Hak muvacehesinde iradesiz ve tedbirsiz gos-
terebilirim?
2739. ninaenaleyh §ah~i azim hana mnnislik ile merhamet etmek iexn, hana
$ok sahid lazimdir.
"Gevahi" ile "§ehf'de "ya"lar ta'zim icindir. "Muflis", elinde "benimdir"
diyecek bir mah olmayan kimseye derler; ve bu hali isbat igin de inde'1-icab
huzur-i hakimde §ahidler ikamesi lazim gelir. Halbuki ben daima "benim
re'yim" ve "benim tedbirim" ve "benim vucudum" diyerekgezip duruyorum.
Bu hal icinde iken kuni laf ile muflislik iddiasmda bulunmak yalan olmaz mi?
2740. <$ah-i zanf, merhamet getirmek icin, sen guft u audan ve renkien haska
hir sahid adsierl
"genk" serkes, ve sun ve zarif ma'nalanna gelir. Burada zarif ma'nasini al-
mak miinasib olur. Ya'ni sen irfan-i Muhammedi'yi haiz ve kemal-i zerafet ile
muttasif olan naib-i Hakk'in merhametini celb igin kuru Man ve riyadan,
ya'ni muflis rengine buriinmekten baska, iflasa delalet edecek bir §ahid goster.
2741. xXra lafian ve renkien olan hu sahid, o kadilann kadisi indinde mecruk
oldu.
Eger sen muflisligi soz ile ve §ekl-i zahin ile isbata kalkar isen, bu §ahid-
ler insanin hakfkatine ve batinma nazir olan o kadilann kadisi huzurunda
merduddur.
"Kadilann kadisi" ta'biri, §ah-i hakiki olan Hakk'a rati' olabilecegi gibi,
halife-i Hakk'a dahi raci' olabilir; zira halife, mustahlifin aymdir.
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 •
2742. Onun mint, /tali olmaksizm parlamak i$in, onun halinin sahidi, sidk isier.
Hakiki rruiflisin kalbinde nur-i ihlas vardir ve bu nur-i ihlas onun batirun-
dan zahirine de ta§ar; ve bu taskmlik onun halinin dogru bir §ahidi olur. Zf-
ra her bir kabm igindeki §ey di§ansina sizar.
iljjy <Jy* Aj^L OL» j\ Jljb t_>l (Jjr* ^J* ^^ji ^-^
*oT Ja>J L^Ta&T C-M.JLJ ^ t^i*jU ^* ^ '
Orada su kitligi vardir zanni iizerine, Arab' in badiye
ortasindan yagmur suyu testisini Bagdad tarafina
Emiru'l-mii'minine hediye goturmesi
27 A3. DCadm dedi: Sidk o olur ki, kendi viicudundan yak olarak kendi mec-
hudundan kalkasin.
Kadin dedi ki: Sen sidktan bahsediyorsun; sidk budur ki, kendi varhgin-
dan ve kendi kudret ve sa'yinden tecerrtid edip ( hediyesiz ve hizmetsiz sahin
huzuruna gidesin; fakat mademki nazann sebebe ve vesileyedir, bu da mev-
cuddur.
2744. IZizim i$in testide yagmur suyu vardir; senin mulkun ve sermdyen ve es-
babindir.
2745. HSu su testisini kaldir ve git; hediye yap ve sahensahin huzuruna aiil
2746. ^De ki: HSizim hundan haska eshabimiz yohiur; sahrdda hie hundan iyi
su yohiur.
AHMED AVNl KONUK
27 Al. Qer$i onun hazinesi meta'-i fakir lie doludur; onun boyle suyu olamaz,
nadirdir.
sahm hazfnesinde sayan-i iftihar e§ya goktur; fakat onun boyle latif su-
yu yoktur; zfra bu su her vakit ele gegmez, nadirdir.
27 AS. O testi nedir? IZizim mahsur olan tenimizdir. Onun i$indz hizim §ur
olan havassimizin suyu vardir.
badiye-nism Arab'in "testTsinden murad, bizim ahkam-i tabfiyye igin-
de mahsur kalmis, olan ten-i unsurfmizdir; bizim havass-i hamsemiz dahi tes-
ti icmdeki suya mumasildir.
2749. €y efendim, bu be-nim ku-pumu ve iesiimi iSj^ *1M jazlindan Kabul eil
Bu beyt-i §erffde, sure-i Tevbe'de olan '^\y\ 'j *^J£\ '<>>jj» 'j* J^.\ aJi oi
iii ^ oi (Tevbe, 9/111) ya'nf "Allah Teala mu'minlerden, nefislerini ve
mallanm," cennet mukabilinde satin aldi" ayet-i kerfmesine isaret buyrulur.
Ya'nf "Ya Rab, kupe ve testiye mu§abih olan bu topraktan mahluk, vucud-i
unsunmizde miiterakim olup ahkam-i tabfiyye levsiyle mulewes olan i'tikad
ve inkar suyunu mahza <^i *ui o\ [lnnallahe'§-tera] ayet-i kerimesiyle va'd
buyurdugun fazhn cihetinden huzur-i kudsune kabul buyur" demek olur.
Bu ayet-i kerime, Hak yolunda feda-yi nefse ve bezl-i emvale tesviktir; zi-
ra nefis §err u surun mayesi ve mal, tugyan ve gururun sebebidir. Ya'nf bu
iki nakis ve ma'yub olan §eyleri bizim yolumuzda feda et ve mergub olan
cennet-i bakiyi al, demektir, Nazim-.
^^ l** ->J J ° i^ ^J ^^~ ^^ LS^ ^J* j^ '-^
"Tasi at, cevheri al; topragi zemine sag! Altmi al, zelU ve hakir olan faniye
mukaba, bakiolan ni'met-i tahireyi all"
Hakikat-i hal budur ki, Allah Teala kullanna enfus ve emvali ewelen ih-
san buyurdu ve kullar ona malik oldular. Bundan sonra onlan mu'minlerden
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
satin aldi; ya'ni bedava verdi, ivaz mukabilinde aldi. Binaenaleyh & ^ y , d&\
(Hac, 22/56) [0 gun mulk Allah' indir] ayet-i kerimesinde isaret buyruldugu
iizere, miilk hakikatte Hakk'indir ve mti'minlerin elinde ariyettir. Boyle olun-
ca mii'min, nefsinde ve mahnda ariyet tarikiyle tasarruf eder; miilkiyet tari-
kiyla tasarruf etmez. Binaenaleyh mii'min bu hakikati zihnine yerle§tirirse
Allah yolunda sarf ettigi §ey, kendi elinde ariyet olan Hakk'in miilkii oldugu-
nu bilir ve nefsin ve malm sarfi bu zihniyyet ile kendisine kolay gelir.
a 4 ^ j* J 1 b ^ 0$ J^ ^ u^~ £H *V £H ^ *° JJ^
2750. I?^ luleli he§ hissin testisini, hu suuu her necisten pak tut!
[2710]
Bu beyt-i §erif miinacatm maba'di i'tibar olunursa Hakk'a; ve i'tibar
olunmazsa Hz. Pir tarafindan salike hitabdir. "Be§ his"den murad samia,
basira, §amme, zaika ve lamise kuvvetleridir; ve "bes, liile"den murad, bu
hislere mahsus olan, kulak, goz, burun, agiz, el ve a'za-yi sairedir. Insamn
kuvve-i miifekkire ve hayaliyyesinde toplanan efkar ve halat, hep bu lule-
lerden bu hislere gelen §eylerin hey'et-i mecmuasidir ki, "kiip"e miisabih
olan viicud-i unsuride su gibi terakiim eder. Muvafik-i §er' olan efkar ve ha-
yalat saf ve temiz su ve muhalif olanlar da miilevves ve miinecces olan su
gibidir.
2751. Ta ki hu testiden deniz iarajina menjez ola, ia hi henim iesiim denizin
huyunu iuia.
Bu beyt-i §erif dahi miinacatm maba'di i'tibar olunursa ilahi, vucudu-
mun testisindeki i'tikad ve efkar suyumu, §er'ine muhalefetten hifz eyle ki
miilevves olmasm; ve bu taharet sebebiyle benim testimden saf olan derya-
yi ltlakina menfez hasil olsun ve benim bu destim aJUi j^ul i^uj [Allah' in
ahlakiyla rmitehalli olunuz] emri mucibince, senin derya-yi ltlakimn huyu-
nu tutsun ye sifat-i nefsaniyye icinde mahsur kalmasm" demek olur. Ve eger
miinacatm maba'di i'tibar olunmayip, salike hitab olursa; "Ey salik, hissin-
den gelen i'tikad ve efkari temiz tut ki, cisim testisinden derya-yi ltlaka men-
fez olsun ve ata-yi ilahi testisi derya-yi uluhiyyetin huyunu tutsun, bu su-
rette "kuze-i men" deki "men" Farisi zamir-i mutekellim degil, ihsan ma'na-
sina olan kelime-i Arabidir; ve bu surette "kuze-i men" ihsan-i ilahi testisi
ma'nasina gelir.
AHMED AVNl KONUK
2752. Utfihayet sen hediyyeyi sultamn huzuruna gotiirdugiin vakil, temiz gorsun
de §ak ona miisleri olsun...
Ey salik, Allah Teala 'j&p '& </>m A oi (Tevbe, 9/111) [Allah Teala
mu'minlerden satin aldi] ayet-i kenmesinde musteri oldugunu beyan buyur-
dugu nefis, temiz olursa satin ahr ve senin nefsin, havassinin hey'et-i mec-
muasidir ve bunlann her birisi sana ihsan-i ilahfdir. Binaenaleyh senin bu
unsuri olan cismin ihsan-i ilahf testisidir; eger bu ihsan-i ilahfnin kadrini bi-
lip havas liilelerini §eriat dairesinde kullanir isen bu testi, ulum-i ilahiyye su-
yu ile dolar.
2753. Ondan sonra onun suyu nihaydsiz olur, aia iestisinden yiiz cihan dolar.
Ulum-i ilahiyye suyu dolduktan sonra, artik o testi bosalmak bilmez, sarf
ettikge ziyadelesjr ve bu ata-yi ilahf testisinden, her biri bir cihan mesabesin-
de olan yuzlerce insan istifade eder ve senin bezl ettigin ulum-i lediinniyye
ile onlar da dolar.
2754. JluleUri hagla ve onu ku-pien dolu tut; hasarlarmizi hevadan hacjlaym,
dedi,
Luleler mesabesinde olan havass-i hamse aletlerini menhiyyata kar§i bag-
la ve kuva-yi nefsaniyye bardaklanni ulum-i ilahiyye kiipu olan viicudunun
kupiinden doldur; ya'ni havassini harigten gelen heva ile degil, igeriden ge-
len varidat-i ilahiyye ile doldur. gunku Hak Teala gozlerinizi hevadan yu-
mun, dedi.
f Bu beyt-i^erif sure-i Nur'da vaki' '^-j) \]£>i j "^jUli ^ \^k> o^pJ js
^y^H li sf *iii oi J^J Jr ji cAJi (Nur, 24/30) ya'ni "Ey Peygamberim, mu'm'in-
lere soyle ki, gozlerini menhf olan §eylerden kapasinlar ve ferclerini saklasm-
lar; bu onlar icjn pek temizdir. Muhakkak Allah Teala onlann yaptiklan §eyi
ilm-i zevkf ile bilir" ayet-i kerimesine i§arettir. Zahir-i ayet, mu'minlerin ha-
ram olan kadinlara bakmamalanni ve kendilerini fuhustan muhafaza etmele-
rini amifdir; fakat Hz. Pir, cuz'den kulle intikaien bilcumle heva-yi nefsanf-
den goz yummak ma'na-yi §amilini verirler.
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
C— ij C~~i>l iJ ^ jl dy? JjV C— .1^ 4jO* o^ ^j$ J 1 u^U
2755. 0, kimin bn hediyesi vardir; onun gibi bir §aha layik budur; uygundur di-
ye sakali piir-baddir.
Arab erkegi testideki yagmur suyunu saha hediye olarak gotiirmege kasd
ettigi vakit, suyunun letafetine magrur olup ba§ini havaya kaldirdi ve esen
ruzgarlar sakahna lslik caldirdi ve kemal-i gururundan "Kimin boyle bir he-
diyesi vardir? 6yle bir §aha ancak, boyle bir hediye layiktir ve onun §an ve
§evketi ile bu hediye mutenasibdir!" dedi. w Ri§-i pur-bad" gururdan kinaye-
dir. Nitekim Tiirkgemizde "etekleri lslik calmak" aceleden kinayedir; zira ace-
le ile giden kimsenin etegine riizgar carpip kemal-i stir'atinden lslik caldmr.
Magrur olan kimse de ba§ini havaya kaldinr; sakali gogsiine temastan half
kahnca, riizgar ona da lslik galdinr.
j^Lii by?*** i.dx-S c£jW- tl~~J* jSf jt l£\T C— JtJuC dj
2756. Oiadtn bilmezdi hi orada, ge$ecek yerdc, §eker gibi bir ^Dicle carulir.
Zevcine yagmur suyu hediye gdturmeyi tavsiye eden kadin, §ahin §ehrin-
de giizergahda, suyu §eker gibi tatli olan bir Dicle nehri akmakta oldugunu
bilmez idi.
OL*U c— J;, j IfcxJuT j j, d\jj bj^ dy? j^ 0L» j*
2757. <$ehrin oriasmda gemilerden ve bahklann oltasmdan dolu deniz gibi caridir.
suyu §eker gibi olan Dicle nehrinde gok gemiler yiizer ve balikgilar bir
gok oltalar atip balik tutarlar. l§te o nehir, boyle bir nehirdir.
Oh jU^t U^ <s£ o^~ ohj^j J^ i JlkL- j> jj
2758. Sultanin nezdine git ve azamet ve $evketi gor! jL*^ 1 lf^ c£yr l =r Cecn tah-
iiha'l-enhar] hissini gor!
Alem-i hakikatten hicab icjnde olan her insanin ilmi, havass-i hamse vasi-
tasiyla dimagma aks eden suver ve maaninin idrakatindan ibarettir. Sen sul-
tan-i hakikatin nezdine git de, oradaki ilmin azamet ve §evketini gor! Cennet-i
acile olan vuslat-i ilahf hasil oldugu vakit, o cennetin altinda akan his ve idrak
nehirlerini tema§a et ve bak ki, senin hiss-i zahirfnden can olan suver ve ma-
am irmaklanna benzer mi? Bu beyt-i serif sure-i Tevbe'de olan 1* J£i '.juf,
l^sWl jyi>\ d)& Ul Lg-i jjOJU jl^jVl l^ ^J. oW |*fU*lj ** *j->j j {#* <U1 ^j OL-^L
c^s^
AHMED AVNl KONUK
(Tevbe, 9/100) ya'ni "Ve o kimseler ki, ihsana tabi' oldular; Allah onlardan ra-
zi oldu ve onlar da Allah'dan razi oldular ve Allah onlar igin ebedi olduklan
halde, altmdan nehirler akan cennetler hazirladi; iste bu t buyiik bir kurtulu§-
tur" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. ihsan"in ma'nasi o\ 3 *\j Jbir *u\ jl*; oi
Jiji *ju o\j J^ ^ ya'ni "Senin Allah Teala'yi goriir gibi O'na kulluk etmendir
ve eger sen O'nu goriir gibi olmazsan, seni goriir olarak kulluk etmendir."
Ve mertebe-i ihsan musahede mertebesidir.
U*^ y>-u b\j$ X$\j ^.o^JaS U (J^lS^lji! j \^*»>- il&^«^
2759. ^Bizim boyle hislerimiz ve idrahlerimiz, o safvet denizinde bir kaire olur.
Bizim bu havass-i hamsemiz ve bunlar vasitasiyla olan idraklerimiz, o saf
olan hakikat denizinde bir katre mesabesindedir.
^jf- ^U^pI OjIp j\
Arab kadimmn yagmur suyu testisine kece dikmesi ve Arab' in
son derecede olan i'tikadindan dolayi ona muhur vaz' etmesi
2760. ijAaam dedi hi: Bvet iestinin basini bagla; atjah ol hi, bu hediye bizim
i$in faidelulir.
Zevc, zevcesine dedi ki: " Aman goziinu ag, bu hediye bizim icin faidelidir;
testinin agzim iyice bagla!
2761. <§ah bu hediye, ile orucunu agnah i$in, sen bu testiye he$e dihl
c~~J dSljil **SjL« j J*>*j y>r C— -J (j\i\ -U-* jwUl jcs*- jS'
2762. 3~xxa boylesi biitun afahia yohtur; rahihin ve maye-i ezvahm gayri degildir.
MESNEVl-t SERIF §ERHt / II. CtLT • MESNEVI-1 •
"Rahik" saf su ve halis §arab ma'nalanna gelir. Ya'nf "Bu suyun misli
dunyanin hicbir tarafinda yoktur; oyle bir halis sudur ki, biitun zevklerin esa-
sini te§kil eder."
2763. 2Xra ki, onlar act ve tuzlu sudan daima -piir-illettirler ve yanm kbrdiirler.
Bu beyt-i §erifde "hediye gbtiirulecek sah"dan murad, mur§id-i kamil ve
onun tevabiidir. "Su"dan murad dahi ulema-i zahirin ilmidir; ve "erkek" dahi
ulema-i zahirin timsalidir; zfra ilm-i zahir ulemasi kendi ilimlerini pek yiiksek
goritp ehl-i hakikatin ilmini aci ve tuzlu [su] gibi ve onlan da fesad-i i'tikad
ile ma'lul goriirler ve onlan ilm-i hakikiyi rii'yetten kor zannederler,
2764. ^ir kus ki, onun meskeni tuzlu su ola; onun berrak suyunun yerini o, ne
bilir?
"Ku§"dan murad ruhdur. Ya'ni bir run ki, tuzlu su gibi olan havass-i
hamsenin verdigi ilmi mesken ittihaz etmis, ola; o run, ehl-i hakikatin berrak
su gibi olan ulum-i ledunniyyesinin mahallini ne bilir? Ya'ni oyle bir ruh va-
ridat-i kevniyye ile me§guldur, varidat-i ilahiyyenin ne demek oldugunu bil-
mez.
2765. By himse hi, senin yerin tuzlu su vtnanndadtr; sen <§att'i ve Ceyhun'u
ve {jirat'i ne bilir sin?
Ey ilm-i zahiri sahibi olan kimse, sen heniiz tuzlu su pinan olan havass-i
zahiren ile mukayyedsin ve makamin alem-i surettir. Sen insan-i kamilin mu-
kim bulundugu mak'ad-i sidkda, §attu'l-arab ve Ceyhun ve Firat §ehirlerinin
tatli sulan gibi daimiil-cereyan olan ulum-i lediinniyyeyi ne bilirsin?
2766. By bu jam rtbattan kurtulmamis olan himse, sen mahvi ve sekri ve inbi-
sah ne bilirsin?
Ey bu fani olan alem-i suret misafirhanesinden yakasini kurtaramami§
olan kimse t sen ehl-i hakikatin bahs ettikleri "mahv" ve "sekir" ve "inbisat"
AHMED AVNl KONUK
hallerinin zevkini ne bilirsin? "Mahv" abdin, aklindan gaib olmasi haysiy-
yetiyle, kendisinden evsaf-i adetin kalkmasi ve ondan sarabdan sarhos, olan
gibi, akhn medhali olmayan ef al ve akval hasil olmasidir. "Sekr" kavi bir
varid sebebiyle kendinden gaib olmaktir ki, bu hal, tarab ve iltizaz verir; ve
bu hal, "gaybet" halinden akvadir. "Inbisat" rahmet ve iinse i§areti mucib
olan bir varid-i ilahidir ve inkibazin ziddidir. Bu izahat, Hz. §eyh-i Ekber'in
beyanat-i aliyyelerinden nakl edilmistir ve ulema-i zahire bu ezvakdan bf-
haberdirler.
2767. Ue ejjer hilir isen, senin naklin babadan ve ceddendir; senin indinde bu
isimler ebced gibulir.
Ey ilm-i zahirf sahibi; sen ehl-i hakikatin bu lstilahauni bilsen bile sundan
bundan isjtmek veya bir kitabda okumak suretiyle bilir ve nakl edersin.
2768. Ebced ve hevvez ger$i cocuklara zahir ve a$ihardir; ma'na ise cok uzak-
tir.
Ya'm ebced ve hevvezin lafizlanm gocuklar pek iyi bilirler ve daima okur-
lar; fakat ma'nalanndan asla haberleri yoktur ve ma'nasi, onlann zevkinden
pek uzaktir. Zira bu ebcedin her bir kelimesi, lisan-i Arab' da, bir ma'naya de-
lalet eder ve bunlara soyle ma'nalar verilir: "Ebced" ^ ^UJi ^ ^j* " " Adem
taattan iba edip §ecereye takamibe mucidd oldu." "Hevvez" ^i J\ A J- "Rii-
cu'a hareket etti" "Huttf" v^ ** J*i- 3 J^ "Ondan gunahi sukut etti" "Kele-
men" ^ ^ f&\ jk "Rabb'inden kelam telakki etti." "Sa'fas" ^^ jU** ^
"Calisti, makbul oldu." "Kara§et" v^ J?u* j ^u **ji (oT^ c^S "Adem'in
nefsi yliksek derece ve all faziletler kazandi." "Sehaz" 4* <0Lli ^i "Allah Teala
ona in'am etti." "Daziglen" j^Jij J^ii ^ u *i+ "Gill u gisdan kurtuldu."
l§te cocuklar boylece bu elfazi okuyup ma'naiannin zevkine vakif olma-
diklan gibi, ehl-i zahir dahi istilahat-i evliyayi boylece i§itip telafruz ederler;
fakat zevklerinden ve ma'nalanndan pek uzaktirlar.
2769. Dmdi o ^Arab erhegi iestiyi haldirdi, sejere cjitii} cjece giindiiz onu ta§idi.
MESNEVt-t SERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVl-1 •
2770. 'Dehrin afeilerinden fasti uzerine iitreyki oldu; o testiyi sahradan sehre
\adar tasidi.
Bu beyt-i serifde akil ve nefsin siilukiine ve Hakk'a tevecciihune isaret
buyrulur.
jli j$ nj? ijj rt-L» <^>j jtj jl a-SjS" jL> *>L*^ <1) j
2771. Otadm seccadesini agms, nvyaz cinsinden "^a Ulab, selamei verf" de-
meyi namazda vird etmis idi.
OL-j bj^ JlJb j*jf d\ ujb OL~>- ji ljL« l_j1 jb OsJ aT
2772. (^Derit) fti: IZizim suyumuzu algaklardan htfz ef; i/a ^Ra&b, o gevheri o
deryaya ulashr!
2773. Uakia zevcim miiteyakkizdir ve zu-funundur; faked gevherin hinlerce
dusmam vardu.
2774. Uios, cjevher ne ola, ab-i hevserdir; gevherin ash olan sey hundan bir kat-
redir.
Bu suya gevher demek ne demek? ab-i kevserdir. Gevherin ash olan §ey
bu suyun katresidir. Bu beyt-i §erifde salikin ilim ve ameline ziyade kiymet
verdigine ve ona i'timad ettigine i§aret buyrulur. Zira salik, bidayet-i siilu-
ktinde niifuz-i nazara malik degildir. Beyt-i Saib:
"Kimsenin kendi taatmin haynna i'timadi yoktur; o M-basardir ki, degnege
dayamr. "
j\ Isjb d\f j >y p* j_j j\ Uj\j j d j <jUU:> j\
2775. \Kadmin aualanndan ve onun niyazmdan ve erkegin gamindan ve onun
agu yuhluliiflunden;
AHMED AVNl KONUK
2776. Uiusizlardan ve ta§ zarartndan ievahkujsuz darii'l-hilafetje kadar gotiirdu.
Bir taraftan kadimn dualan ve Hakk'a olan miinacati ve erkegin testiye
zarar isabeti ihtimali gami ve hamil oldugu testi ve suyun agirligi, rahmet-i
ilahiyyenin tecellfsine sebeb oldugu ve esna-yi rahda hirsizlann tecavuztine
ma'ruz kalmaksizin ve testi bir ta§a garpip kinlmaksizin bila-tevakkuf halffe-
nin bulundugu §ehre kadar o testiyi gotiirdu. "HirsizlarMan murad, sudura
vesvese ilka eden gulane tabfattir ve "ta§"tan murad dahi, rehzen-i tarik olan
insan §eytanlandir.
2777. Dn'amlardan dolu hir dergah gordii; ehl-i hacei tuzahlar do§emi$ler.
Erkek hediyesiyle beraber daru/1-hilafeye vusulunde in'am ve ihsanlardan
dolu bir dergah gordii ki, ehl-i hacetten her birisi ihsanlan avlamak icm birer
tuzak kurmu§, ya'ni bir vesile ihzar etmis, idi.
2778. Dier dem, her iarafia hir sahtb-i hacet, o kapidan aid ve hir hil'at hulmu§.
2779. ZKafir ve mii'min ve ouzel ve cirkin vein, giine§ ve yagmur gibi idi; cen-
net gibi degil.
Dergahdan gikan ihsan, gune§ ve yagmur gibi kafir ve mu'min ve giizel
ve girkin olanlann iizerine miisavaten miistevli olurdu. dergahin ihsani,
cennetin in'ami gibi, yalniz mu'minlere munhasir degil idi. Ya'nf onun tecel-
lisi "rahmet-i rahmaniyye" idi ki, rahmet-i amme-yi sifatiyyedir; ve kafir ve
mu'minin kaffesi ve hatta lblis bu rahmet iie merhumdur; fakat cennetteki te-
celli "rahmet-i rahimiyye"dir ki, bu rahmet rahmet-i hassa-i sifatiyyedir.
Ba'zi nushalarda bu beyt-i §erffin ikinci misra'i c-i^ o^>- J. J** j jus-j-^ >>«**
vaki'dir. Bu surette ma'na "0 dergahin ihsani, giine§ ve yagmur gibi idi ve
belki herkes istedigine„nail olmakta, cennete mu§abih idi" demek olur.
Hind mishalannda ise bu misra', biisbutun ba§ka olarak jj*» *±>s~S
c-i^ dj^A suretinde vaki'dir. "0 dergahda cennet gibi bir hazret miiretteb
idi" demek olur ki, ikinci ma'naya muvafik olur.
&^ MESNEVf-t SERfF SERHl / II. CtLT ♦ MESNEVI-1 •
2780. n^ir kavmi nazarda miizeyyen, dtger kavmi de ayakta muniazir gordii.
Erkek Arab, halffenin huzuruna gittigi vakit, iki taife gordu. Birisi halife-
nin nazannda miizeyyen ve mukemmel olmu§, bin de emre miiheyya bir hal-
de ayakta bulunmustar. Miizeyyen olanlar, miir§id-i kamil olan halifenin ter-
biye ve ir§adiyla vasil-i Hak olanlardir; ayakta olanlar ise heniiz siilukiinu it-
mam etmemis. bulunanlardir.
2781. Siileyman'dan kanncaya kadar, has ve dm, cihan flibi nefli-i surdan di-
ri olmusiur.
Ya'nf cihan, israfil (a.s.)in nefh-i surundan nasii din olursa, kutb-i alem
olan halifenin nefh-i sunindan dahi, Siileyman'dan kanncaya vanncaya ka-
dar; ya'nf yukan siniftan, asagi sinifa vanncaya kadar biitiin havass ve
avam diri olmus, idi. Nitekim MesnevM §enTm asagilarda gelecek olan bir
beytinde Uj^ jc^j Jji^i £ a** ya'm "Agah ol ki evliya vaktin Israfil'idirler"
buyrulur. Zira ma'muriyyet-i alem halife-i Hakk'm viicudu iledir; ve kutb-i
alem olmaksizin viicud-i alem, ruhsuz, bir cesed hiikmiindedir. Nitekim Ce-
nab-i §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ademfde bu ma'nayi fzah bu-
yurmustardir. Ve Tedbimt-i Mhiyye nammdaki eser-i alilerinin dibacesinde
de jijS"^ j o^di aJ ^Uj ya'nf "Ekvanda tasarrufu ona mubah kildi" buyu-
rurlar. Ve bir fikrada da t^ji\ llJUj J^ «jLfiij ojf j *> jJj* ca *^^ t *^h* <£j^ j
ya'nf "fman eden ile kiifur eden kimse arasinda ahzi, onun kabzasinda mii-
savf kildi ve bu kabza iizerinde izhar eyledi" buyururlar. Halife-i Hak, yeryii-
ziinde hazine-i ilahiyyenin emini oldugundan ism-i Zahir ve Batin'in tecelli-
yati, cemf-i zerrat-i aleme halifenin kabzasindan vakT olur ve o kabzadan
tevzf olunur. Ve fman ve kiifur, tecelliyat-i esmaiyyeden ibaret olup bu her
iki §e'nin iktizaati, onlann mezahiri olan mii'minler ile kafirlere, ya'nf §erff ve
vazf olanlara tevzf olunur.
-cil ^^ j>^ ^ka JM AaU j*\yr j* £->jy& J*l
2782. Ghl-i surd, cevherler icinde oriilmus; ehl-i ma'na da ma'na bahrini bul-
musiur.
Ehl-i suret olan ulema-i zahire ve miitekellimfn, suver-i alemi "cevher" ve
"araz" kisimlanna taksfm etmisjerdir; ve cevher "suret" ve "araz" ise
AHMED AVNl KONUK
"ma'na" dan ibaret bulunmustar. Ve ehl-i ma'na ise, alemin hey'et-i mecmu-
asim arazdan ibaret goriip ma'na denizine dalmisjardir. Mesela miitekellimin,
"Cisim cevherdir" derler ve cismi, "Kendisinde tul ve arz ve umk olan §ey"
diye ta'rif ederler. Halbuki tul ve arz ve umk ise arazdir; zira bunlar, bir cis-
me mukarin olmaksizin goriinmezler. Ve bu arazlar cismin hudud-i zatiyye-
sidir; binaenaleyh birtakim arazlar toplanip cismi viicuda getirmisjerdir. Boy-
le olunca cisim hakikatte cevher degildir; belki a'razin hey'et-i mecmuasidir.
Fakat ulema-i zahire ve mutekellimin surette ve cevherlerde miistagrak ol-
duklanndan bu hakikati idrak edememisjerdir,- bu hakikati ancak ehl-i ma'na
gdriirler.
2783. CNe aab&ir ki, himmetsiz olan kimse himmetli olmu$; ve ne acibdir ki,
himmetli olan kimse de ni'met hulmustur.
Taacciib olunacak §eydir ki, Hakk'a tevecciih hususunda, himmet sahibi.
olmayan kimseye, halife-i Hak huzurunda himmet gelmis. ve Hakk'a tevecciih
etmistir; ve himmeti all olan kimseye de Hakk'a vusul ni'meti hasil olmu§tur.
Onun beyamndadir ki, fakir nasil keremin a§iki kerimin a§iki ise,
kenm keremi dahi fakirin a§ikidir. Eger fakirin sabn ziyade olursa
kerim onun kapisina gelir; ve kerimin sabn ziyade olursa fakir
onun kapisina gelir; lakin fakirin sabn fakirin kemalidir; ve
kerimin sabn onun noksanidir
2784. O^ftda geldi ki: By ialtb gel! Cud, dilenci ^bi, dilencilere muhiacdir.
^ot
*$%&>
MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Mursjd-i kamilin ihsan ve irgadi, bir dilenci gibi, nakislara muhtagdir; ve
ir§ad igin nakislan arar.
<-iU* Jjjjst <*>}£ ^.j^ j^*^ <~JU-> j OUJo Jojrr ^ Syr
2785. Saf ayna isieyen aozler $n t cud fahtrleri ve zayiflan isier.
Malum olsun ki, alemin sifat ve [esma-i] Hakk'a mazhariyyeti iki vecih
iledir: Birisi odur ki, asar-i esma mazhar iizerine mtiretteb olur; nitekim abd
merzuk ve Allah Teala Rezzak'tir; ve merzukryyet, rezzakiyyetin eseri olup
abd uzerinde mutehakkik olmu§tur; binaenaleyh razikiyyet de zahir olmu§-
tur. Eger merzuk olmasa idi Hak Teala Rezzak olmazdi. Ve keza abd, abid
olunca, Hak Teala da Ma'bud olmus, olur. l§te esma-i ilahiyye hepsi boyledir.
Ve mazhariyyetin diger vechi de budur ki, Hak o sifatla mevsuf ve o isim ile
musemma olur. Nitekim bir §ahis, diger bir §ahsa, bir §ey hibe etse, o sahis
Hakk'in Vahib olmasi gibi vahib olur. Ve mezahirde zuhur eden bu sifat-i ila-
hiyye, mezahirde zahir olan sifat-i Hak'dir ve mazhann sifati degildir; ve o
ancak te'sir sebebiyle mazhann sifatidir. Ve Cenab-i Mevlana efendimiz i§a-
ret buyururlar ki, sifat-i cud ihsan etmek icin fakir ister ki, o muhsenun-ileyh
olsun. Eger bu olmasa, Hak Muhsin ve Cevad olmaz idi. Guzelin ma'suk ol-
mak igin a§ik istemesi de boyledir. Ve i§te Hakk'in cudu zahir olmak icm
§er'-i §erifinde, saili sualinden zecr etmek memnu' oldu. (Bu bahis, Bahru'l-
Ulum ve Imdadullah (kuddise sirruhuma) §erhlerinden tercume edilmistir.)
2786. Quzellerin yiizii aynadan uakmkli olur; ihsanin yiizii de fakirden zahir olur.
2787. binaenaleyh bu sebehden Utah ^>->Jtj [Ve 'd-duhalda, ey JWuhammed
(s.a.v.) sail iizerine ses vurma buyurdu.
Bu beyt-i §erif ^Va'^ui u j (Duha, 93/10) ya'ni "Ey Habibim, dilenci-
yi kovma!" ayet-i kenmesine isaret buyrulur. Ve sailin zecr olunmamasimn
hikmeti yukanda izah olundu.
OLjj <u-jt iSjj y. *ji {* OU c~* >yr i*cj\\>\f dy>r
2788. Uyiaaemki sail cudun aytnestdir, sahin hi o nefes ayinenin yuzu'ne zi-
yan olur.
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni saili kovman, ihsan ayinesinin sathini nefesle bulandirmak ve igine
aks edecek surete mani' olmak kabflindendir.
Jjy \j\j\jf JUU>u J&i* jjj JbJO *j\\jf J*y>- ^j d\
2789. O hirisi, cns-i fakiri zahire getirir; ve hu hirisi saillere ziyadelih hahs
eder.
birisi, ya'ni fakirin kereme a§ik olmasi, fakfrde cu§ ve hareket izhar ede-
rek onu kerimin kapisina goturiir; ve kerimin fakire a§ik olmasi da fakfrlere
ziyadelik ve ihsan bah§ eder.
2790. ^oyle olunca, jakuler cud-i Uialik'in aynastdirlar ve o kimseler hi,
Uiak iledirler, cud-i muilakdular.
,.-■»» % *>~ £ *• H >•
Ya'ni *i>tfi ^ ^\<u\ 3 ( Muhammed, 47/38) ya'ni "Allah Teala ganf-
dir ve sizler muhtacsiniz" ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu iizere,
a'yan-i mumkinatin hepsi fukara sinifina dahil olup Hakk'm ihsanina muh-
tagdirlar; ve enbiya ve evliya ise, kendilerinden fani olup Hakk'in sifatiyla
kaim bulunduklanndan, onlann cud ve ihsani dahi, Hakk-i mutlakin cud ve
ihsani olmu§ olur. Ve Hafiz §irazi hazretleri dahi bu ma* nay i su beyitte §oy-
le buyururlar:
"Ma'suk-i hakikinin sayesi asik uzerine dii§tu ise ne oldu? Biz viicudda O'na
muhtag idik; da zuhurda bize mtistik idi. "
C~~j\ O^ JJj C J j* jijj j\ C-~ j\ 6*y Sy- j\ C— p jA yr &\j
2791. Ue o kimse ki, hu ikiden gayridir, o hir bludiir. 0, hu fcapi uzerinde de-
gildir, hir -perdenin naksidir.
Ya'ni Allah'a muhtag olmayan veya Allah'da fani olmayan kimse, bir olu-
dur. 0, bu Hak kapismda degildir; belki bir perde mesabesinde olan halkin
kapisindadir ve bu perdenin nak§idir. zira efrad-i mahlukattan her birisinin
sureti, bu alemde bir ma'nadan dolayi nak§ olunmustar; ve onun ma'nasi
mazhar oldugu isimdir; ve o naki§, kendi ma'nasinin perdesi ve hicabidir. Bi-
naenaleyh mahluk kapisina iltica edenler, o perdenin nak§i olur.
<^S#>
MESNEVI-I §ERtF §ERHf / II. ClLT • MESNEVf-1 •
(^
kimsenin arasim farktir ki, Hakk'a muhtag ve Hakk'in
te§nesidir; ve o kimsenin arasim farktir ki, Huda canibinden
fakirdir ve O'nun gayrinin tesnesidir
Bu bahiste, Hakk'a muhtag olan ve Hakk'm tesnesi ve a§iki olan kimse
ile, Hak canibinden, kendisine hidayet namma bir §ey verilmemis, ve fakir bi-
rakilrms, ve Hakk'm masivasina tesne ve a§ik otmu§ olan kimse arasmdaM
fark beyan oiunur.
2792. fakirin nak§iclir, ehl-i can degildir; ho-peh nakstna kemih aima!
Kendisine Allah Teala canibinden hidayet verilmemis, olan kimse dahi
muhtag ve fakirdir; velakin fakirin nak§i ve heykelidir, can sahibi degildir.
Hie. sen, kopek nak§ini ve heykelini gorsen, onun oniine kemik atar misin?
Ya'nf insan-i kamiiin ^uzAruna, Hakk'a vusul kasdiyla degil, belki dtinya ve
ahiretin hirs-i ni'meti emeliyle giaen bir dervi§, ehl-i can olmadigi igin, in-
san-i kamil ona gida-yi ma'nevi olan feyz-i ilahiyi layik gormez. Zira diin-
yanin huzuz ve §ehevati insani cehenneme ve ahiretin huzuz ve sehevati
cennete gotiirur; cennet-i zata goturmez.
2793. O, lokma jaknni iuiar, fakr-i hakki dejjil; olu nak§in oniine sen tabak
hoyma!
Oyle bir dervis, , bir kamiiin dergahina gelirse, dunyada ve cennette yemek
ve icmek igin ve nefsinin hazzi igin gelir; ve feyz-i zata muhtag oldugu igin
gelmez. Binaenaleyh o kimse, bir olii cesed hukmiindedir. Sen, olmiis. bir ce-
sedin oniine gida-yi ma'nevi tabagi koyma!
^ft
*$$&
AHMED AVNI KONUK
2794. Ekmek fakiri to-prajja mensub halik olur, halik §eklidir; lakin denizden
iirkiicudur.
Gida-yi surf arkasmda ko§an fakir, kara baligi gibidir. Vakia §eklen baliga
benzer amma, denize tahammulu yoktur, kagar. Ya'nf suret fakiri ile ma'na
fakiri muhtackk nokta-i nazanndan birbirine benzerler; velakin ehl-i suret
ma'nadan iirkerler ve bu sebeble iki fakir birbirinden aynhr.
2795. O ev ku§udur; simurg-i hava decjildir; o aida yer, Diak'dan yemez.
ekmek fakiri, cisim evinde mahbus olan bir ku§tur; gayet geni§ olan ha-
va-yi hakikatin zumrud-i ankasi degildir. Oyle bir fakir gida-yi sun yer, iger.
jj^i j j^ki ^.j x* c~*i ya'nf "Ben Rabb'imin indinde beytutet ederim; bana
yedirir ve igirir" hadfs-i §erffinde isaret buyruldugu iizere, Allah Teala'dan yi-
yip, igmez.
Juj»- j Cx**" (3^*^ <_r^^" ^""j u^y jty. j^ c— «^>- < j-XIp
2796. O aid i$in Diakk'm a§tkidir; onun cam, hilsn-i cemalin d§iki degildir.
Bu beyt-i §erifde iki sinifa i§aret buyrulur: Birisi insan-i kamilin huzuruna
gida-yi surfden intifci* igin gidenlerdir; ve dfgeri de ni'am-i suriyye-i uhreviy-
yeye tama' edenlerdir. Bunlann her ikisi de Zat-i Hakk'm a§iki degil, belki
kendi nefislerinin a§ikidirlar. Hiisun ve cemal-i mutlakin a§iki olanlar, bu iki
tama'dan varestediler. Nitekim Uxli >» J* ^ s^Vi^ s^Vi j*t j* r i^ ljjJj
aJi j*i J* ou^ u* j ya'nf "Diinya, ehl-i ahirete haramdir ve ahiret de, ehl-i
diinyaya haramdir ve onlann ikisi de ehlullaha haramdir" buyrulur.
Olis<? j L~-l *-Aj ^jJ Oli Oli J-isP j\ -U>wv* p-»y £
2797. Gcjer o, a$k-i zah ievekhiim ecJerse, esma' ve sifat vzhmi, zat olmaz.
Birisi gikip derse ki "Yukanda zikr olunan her iki simf, mezahirde zahir
olan sifat ve esma-i ilahiyyenin a§ikidirlar; ve sifat mevsufun ve isim mii-
semmanm aymdir." Biz cevab veririz ki: Sifat ve esmanin a§iki, zatm a§iki gi-
bi degildirler; zira zat mertebesinde, sifat, na't ve isim mahv ve mustehlektir;
ve sifat ve esma ancak, tenezziil-i zati neticesinde vaki' olan taayyunat mer-
^A
MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
tebesinde mevzu'-i bahs olur; ve bu mertebe-i taayyunat ise mevhum ve i'ti-
bari olan meratibdir. Ve biz sifat ve esmaya bu alemin vikudundan intikal
ederiz; alem ise vucud-i hakiki sahibi degildir, onun varligi mevhumdur; bi-
naenaleyh esma ve sifat vehmi, zat degildir. Qunkii sifat ve esma taakkul
olunur, zat ise, senin taakkul ve tevehhum ettigin §eyden munezzehtir. Hz.
Pir, bu beyt-i §enf ile atfdeki beyitlerde kemal-i tenzihi beyan buyururlar.
2798. Uehim mahluktur ve mevlul fjelmi§tir; Diak ctojjurmami$tir, O dogrul-
mami§hr.
Ey salik, senin taakkul ve tevehhum ettigin §ey mahluktur ve senden
dogmustar. Halbuki zat-i Hakk'in kendisi dogmami§tir ve bir §eyi de dogur-
mami§tir. Eger bin gikip derse ki: "Bu gordugumiiz suver-i e§ya nereden gik-
ti?" Cevaben deriz ki: Bu e§ya ve mahlukat, zat-i Hakk'in, kendi zati ile, ken-
di zatina, yine kendi zatinda vakT olan bir tecellisidir. Ya'ni zatin kendi vu-
cudunda meratib-i muhteiifeye vakf olan tenezziilu ve her bir mertebe-i te-
nezziilunde o mertebeye mahsus olan sifat ve esma ile zuhurudur; ve bu me-
ratib, hakikatleri i'tibariyle birbirinin ayni iseler de, taayyunleri i'tibariyle bir-
birinin gayridirler; ve bu meratib ve onlann sifat ve esmasi ve gayriyyetleri
hep hayaldir ve mevhumdur; ve hakikat-i viicud ancak zat-i Hakk'indir. Bi-
naenaleyh her kim bu meratibin asanna taasjuk eder ve bu a§ki zata olan a§-
ki zannederse, hata eder; zfra sifat ve esma mevhum olan bu meratibden
dogmu§tur ve onlann asan ise, kezalik mevhumdur; ve vehim ise mahluktur
ve hadistir. Binaenaleyh hakikat-i viicud ne dogurmu§tur ve ne de bir yerden
dogmustar. Zira hakikat-i viicuda men§e* tasawuni; evvelce yok idi, sonra-
dan var oldu demek, ma'nasinadir; bu ise varlik olmaz, onun ziddi olan yok-
luk olur. Halbuki hadd-i zatinda yoktan hicbir §ey gikmaz, her §ey vardan
var olur ve var olan §eyler de izafi ve mecazi ve hayalf ve mevhum olan vii-
cudlardir; ba§ka tiirlu olmak ihtimali yoktur.
Jill ji OLS-^Ip jl sy. ^ (juioj>- j^Aj j jij^ l^^
2799. Dten&i iasvirinin ve vekminin a§iki, ne vakit zii'l-minenin d^ihlanndan
olur?
Vucud-i hakiki meratibinin sifati ve esmasi asanna a§ik olan kimse, eger
kendisi, bilcumle sifat ve esmanin rmistehlek oldugu zat-i ahadiyyeye a§ik ol-
*$%&>
AHMED AVNt KONUK
mu§ zannederse, o kimse kendi tasvir ve vehmine a§ik olmu§ olur. Kendi tas-
virine ve vehmine a§ik olan bir kimse, ihsanlar sahibinin a§iklanndan olur mu?
2800. O vehmin a$ih, eger sddik olursa, onun o medizi, kakikai $ekici olur.
Bir salik, a§k-i zat hayali ile viicud-i hakikf meratibinin asanna ve vu-
cud-i izaff ve mecaziye a§ik olursa onun o mecazi, o saliki vucud-i hakikf
canibine cezb edici olur. Salikin bidayet-i sulukiinde Hakk'a vusulune delil,
onun hayalidir; onun icin saliklerden bircoklan tecelli-i sifatiyi, tecelli-i zati
zannedip aldanirlar. Bu vartalardan miirur icin behemehal bir miir§id-i ka-
mil lazimdir.
2801. HSu soziin heyani serh ister; fakat eski fehimlerden korkanm.
Hz. Pir efendimiz buyururlar ki: Vucud-i hakikinin vahdeti ve meratibe te-
nezziilu ve esma ve sifat soziinun layikiyla izhar ve beyani, §erhe ve tafsila-
ta muhtacdir; fakat ulema-i zahirenin, mutekelliminin efkanyla mesbu' olan
eski fehimlerinden korkanm; ve ukul-i zaffe erbabmin birtakim dekayiki iha-
ta edemiyerek, ta'tfl-i §enat vadisine sapmalanndan havf ederim.
2802. Oiisa nazartn eski anlayislan, fikirlere yiiz koiu hayal gehHr,
Mesela zati ve Halik'i mahluktan tenzih edeyim derken, nazannin kisahgi
kendisini zat-i vacibi tahdide du§iirur ve onun kisa nazan bu tahdidi goremez;
ve keza yukanda 2782 numarali beyitte feah oldugu uZere cismi, cevher ad-
deder ve arazlar ile ta'rif eder; ve arazlar cismin hadd-i zatisi oldugunun ve bi-
naenaleyh cisim, a'razm hey'et-i mecmuasi oldugunun farkina varamaz; fa-
kat bu eski anlayis. icmde mahsur kalir. Eger ben ona vahdet-i vucudu ve me-
ratibi izah edersem, bana, sen Halik'i mahluk ve kadimi hadis yaptin diye i'ti-
raz eder ve bu gibi bircok kotii ve na-seza hayalleri fikrine getirir.
2803. \Dogru isitmejje herkes kadir degildir; her hir kuscagizm lokmasi incir de-
flildir.
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. CtLT • MESNEVI-1 •
2804. Uiususiule oirrais ue ftiriinui$ W his) hir hayal dolu gozsuz hir kor.
"Kus/'tan murad, ruhdur; ya'ni hususiyle bir run ki, ulum-i zahiriyye ile
veya sifaM nefsaniyye ile 61rmi§ ve curiimus, ve kuvve-i vahimenin te'siriy-
le hayali batil ile dolmus, ve binaenaleyh ulum-i evliyayi goremiyecek dere-
cede basiretsiz ve kor kalmis, olursa, artik ona hakayik ve maarif-i ilahiyye-
yi i§ittirmek ve gostermek kabil olmaz.
2805. HSaligin naksina deniz ne ve kara ne? Uiindnnun r engine sabun ne ve
zac ne?
Bahk resmini ve heykelini ister denize birak, ister karaya birak; ne denizden
hayat bulur, ne de karadan mevt anz olur; ona ikisi de musavidir. Keza kara
renkli olan Hinduyu ha sabun ile yikami§sin, ha viicuduna zac yagi surmu§-
siin, ikisi de birdir; sabun beyazlatmaz, zac da karartmaz. Bunun gibi, ulum-i
lediinniyyeye veya imana ehliyyet-i asliyyesi olmayan kimselere ne kadar tel-
km olunsa faide vermez; onlar insan resmine veya heykeline benzerler.
2806. Sureti kagit uzerine gamli naks edersen, o gam ve sadtden sebat tutmaz.
Eger bir kagit uzerine gamh bir insan sureti tersim etsen, o suretin gam-
dan ve onun ziddi olan §adiden haberi yoktur. Onun gamli sureti mecazidir,
hakiki degildir.
OUJ ^ 01 j jt _> Oi~L>- J^jj^ Otjl £j\i jl j 0&~*e Jr>jy*
2807. Onun sureti gamlidu ve o ondan farigdir; onun sureti handandir ve o, on-
dan nisansizdir.
Kendi tasvir ve vehmine a§ik olanlar ile zat-i Hakk'a a§ik olanlann ikisi
de surette a§ik goruniirler ve ah, of ederler; fakat ikisi kagit uzerine yapilan
gamli resme benzer; ask-i hakikiden bi-haberdir ve onun a§ki mecazidir.
2808. Ue hu gam ve sddi hi, goniilde hir hazdir, o sadi ve gamin oniinde nak-
sin gauri degildir.
AHMED AVNl KONUK.
Suret a§iklannin garni ve meserreti, ma'suklanmn firaki ve visali ile go-
niilde hasil olan bir haz ve halettir; fakat zata a§ik olanlann gam ve sadisi-
nin oniinde naki§tan ba§ka bir §ey degildir. Zfra avamm gam ve §adfsi havf
ve recadir; ve havf ve reca ise hubb-i nefisten zuhur eder; nefis ise viicud-i
vehmfden ibarettir. Binaenaleyh bunlar vehmin asjkidirlar; fakat kamile te-
celli-i cemalfden uns ve bu tecellinin istitanndan ibaret olan tecellf-i celaliden
de heybet anz olur. Binaenaleyh hakiki olan gam ve §adi bunlardir.
Ll—wlj «>j -111 3\J IjU O Ij C—^l* jfy jl (jtil (jjS^P C~>jy&
2809. ^INak^m gamh sureii hizim i$inclir; ta ki ioaru yol hizim hahnmiza cjele.
Insan nak§i gibi olan ehl-i suretin gamh suretini gormek, bizim gibi ziim-
re-i mur§idan igindir, ve bizim i§imize yarar. Qunku bu suret, bizim gibi miir-
sjdlere ma'suk ve matlubdur; firaki ve bir dogru yol olan ma'sukun tarik-i
vuslatmda sebati ihtar eder.
2810. O^ak^tn handan olan sureti senin igindir; takio suretten ma'na diiriist ola.
Yine o ehl-i suretin giilen ve besus, olan hey'eti, ey salik senin igindir; gun-
kii sen o suret-i handani gordugii vakit, onun matlubunu ve ma'§ukunu el-
de edip keyiflenmi§ oldugunu anlarsin; ve senin matlubun ve ma'§ukun ise,
Hak olup, O'na vuslat igin bezl-i himmet luzumunu idrak edersin. Binaena-
leyh o suret-i handan senin ma' nam duriist kilar. Nitekim Cenab-i §ah-i
Naksbend buyururlar ki: Sulukiim esnasmda, oyun oynayan iki kumarbaza
rast geldim; birisi yutuldugu halde refikina der idi ki: "Ey arkada§, bu ugur-
da ba§imi bile fedadan gekinmem." Bunu isjtince Hakk'a vusul igin olan him-
metimde bir kat daha reh-i §iddet peyda oldu."
2811. ^tt hamamlarda olan nakislar. camekamn haricinden. elhiseler qibidir.
[2770] V
Bu beyt-i §erffde, zaman-i Hz. Pir'deki hamamlann tertibat-i dahiliyyele-
rine taalluk eden bir misal oldugu anlasriir; fakat ne Ankaravf de ve ne de
Hind §erhlerinde "Came-ken" hakkmda vazih bir ma'na gorulemedi. Hind
§erhlerinden bir dereceye kadar anla§ilan ma'na sudur: vakitte hamamlar-
da, soyunanlar elbiselerini asmak igin camli dolaplar varmi§; ve bu camekan-
gfp^ MESNEVf-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
lann ig tarafi duvar olup, oralara asilmi§ elbise nakisjan yaparlarmi§. Zama-
nimizdaki hamamlarda boyle §eyler gdrmedigimiz icin, bu misali anlamak bi-
ze mii§kil gelir. Beyt-i §enfde hamamlarda olan bu resimlerin camekanin ha-
ricinden bakildigi vakit, asilmis, elbiseler gibi goriindukleri beyan buyrulur ki,
vech-i tesbih atfdeki beyitte fzah olunur.
2812. Sen harkie oldukga elbiseler floriirsiin ve hu kadar. By hem-nefes, elbise-
yi $ikar, igeriye gel!
Ey tarik-i Hakk'in saliki olan arkada§, henuz riyazet ve imicahede hama-
minin igine girmeyenler, a§ik-i vehm ile, a§ik-i Hakk'i tefrik edemezler. On-
lann goriisu, hamam camekaninin haricinden bakip da igindeki elbise resim-
lerini, hakikf elbise gdrmelerine benzer. Nefsin enaniyeti libasini soyun da, ri-
yazet ve miicahede hamamimn igine gir, o vakit naki§ ile libas ve a§ik-i ve-
him ile a§ik-i Hakk'i fark edesin.
2813. JLua elbise ile o tarafa yol yoktur; ien candan, elbise de ienden agah de-
jjildir.
Taayyiin-i unsurf ile alem-i hakikat tarafina yol yoktur, zira ten camn li-
basi gibidir; binaenaleyh elbise tenden nasil haberdar degilse, ten de candan
oylece bi-haberdir.
<?*
A'rabtye ikram ve onun hediyesini kabul igin, halifenin
bekcilerinin ve nakiblerinin ileriye gelmesi
2814. O arabi, uzak sahradan vaktaki darul-hilafe kapisina eristi.
G$ypg>
AHMED AVNI KONUK
2815. Dmdi nakibler onun 6'nurte aeldiler; oratn ceybine 90k litiuf gitl sui/unu
io^f tiler.
2816. Omm haceti, soz soylemehsizin onlann fehmi oldu. Onlann i$i talebden
evvel aid idi.
A'rabfnin ihtiyacini soz soylemeksizin nakibler anladilar; onlann isj, ta-
lebden ewel ihsan ve ata idi.
2817. IZoyle olunca, ona dediler: By <S%rah'in vechi nereclensin; yoldan ve zah-
metten nasilsin?
Bir insan bir kimsenin yuziinu gbrdugix vakit, onun kirn oldugunu taniya-
bilir. Binaenaleyh tanimak hususunda viicud-i insaninin ziibdesi, vecihdir,
Bu ma'naya binaen v^ ! ^-j i* "Ya veche'1-Arab" ey Arabin ziibdesi, demek
olur. Halffe nakibleri "Ey Arabin ziibdesi, nerelisin, ya'nf nefsin hangi merte-
bededir; ve esna-yi sulukde gektigin riyazet ve mucahededen ne haldesin?"
diye sordular.
2818. (S^rab) dedi: Bger bana vecih verir iseniz, ben vechim; beni arhaniza
koyducjunuz vakii, ben bi-vucuhum.
Eger bana yiiz verir ve beni ta'ziz ederseniz, ben ziibde ve §erif olurum;
ve eger bana iltifat etmezseniz, benim viicuh-i §eref ve izzetten higbir vechim
olmaz.
2819. By kimseler \i, sizin yiizuniizde huyukluk alameii vardir; sizin fikriniz
Ca'jen alhndan daha ho§tur.
Ey halffe-i Hakk'in nakibleri, sizin yuzlerinizde ma'nevf buyiikliik alame-
ti goruyorum; sizin yuzlerinizdeki nur-i ilahi parlakligi, hulefa-yi Abbasiyye
viizerasindan Ca'fer Bermeki'nin darb ettirdigi halis altinin parlakhgindan da-
ggpr^ MESNEVf-l §ERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVl-1 •
ha latif ve daha hostar. Tarihte masturdur ki, Ca'fer Bermekf nin vezaretin-
den evvel, bakir ile kan§ik sikke darb ederlermi§. Kimyager olan Ca'fer Ber-
mekf, vezir olunca sikkelerin halis altindan darbim emr etmi§. Nitekim Enve-
ri'nin kasfdelerinde mezkurdur. Bu ma'naya binaen halis altin denecek yer-
de, "Ca'feri altm" ta'biri kullanilmaga basjanmisftr.
UjLp jljjua j la (j\ UjUo d\j jIjlo lLXj <& <j\
2820. 6y kimseler, sizin hir cLulariniz dtdarlardu. By kimseler, sizin dulanni-
za altinlar saplstn!
Ya'ni sizi bir kere goru§, bircok gorii§lere mukabildir ve sizin bir kere
gorulmenize altinlar feda olsun. Ya'ni "Ben sizin huzurunuza menfaat-i
diinyeviyye istihsali kasdiyla geldim; fakat vaktaki sizi gordiim ve sizin
nazanmzdan halim ba§kala§ti ve bende nef -i ma'nevi kasdi hasil oldu. Bi-
naenaleyh sizin bu bir nazanniza menfaat-i diinyeviyye feda olsun" demek
olur.
282 1 . Gij Kimseler, hepiniz S^llah'in nuruyla nazar eder olup, sakiti kamsinaa
aid i$in geltnistir.
Bu beyt-i §erif *ui jj, j&j -ou ^ p ~^\j lyri ya'ni "Mii'minin firasetinden sa-
kininiz, zira Allah'in nuruyla nazar eder" hadis-i §erffine isaret buyrulur. Bu
hadis-i §erifde "firaset-i §er'iyye"ye isaret buyrulmu§tur; ve firaset iki nevi'
olup, birisi "firaset-i hikemiyye", digeri "firaset-i §er'iyye"dir. Firaset-i hike-
miyye, §ekil ve §emailden sahsin ahvalini kesjftir; ve firaset-i §er'iyye ise
sahsin batinmdan ahvaline lttila'dir. Ya'ni "Sizin hepiniz, ahval-i batineye
nazar eder bir halde olup, kutb-i zaman olan §ahm kapisina isti'taf igin ge-
lenlere bah§i§ ve ata ibzali kasdiyla kapida durmu§sunuz" demek olur. Bu
beyt-i §enfde keza ^r^JLsr ^.Ji sL*^ aU 01 ya'ni "Allah Teala'mn uc. yliz kim-
sesi vardir ki, kalbleri kalb-i Adem gibidir" hadis-i §erifinde beyan buyrulan
nukaba-i ilahiyyeye i§aret olunur. Bu zevat "ebrar" ve "ahyar" taifesinden
daha ileridir. tcterinden birisi fevt olursa yerine ibadullahdan bir munasibini
getirirler. Bunlann vazifeleri muhtac, olan ibadm umurunu tesviye etmektir;
cumlesi kutb-i zamanin emri altmdadir.
^3^
AHMED AVNI KONUK
2822. Ta ki o nazar kimyalanni, he§er §ahi$larinin ba§i iizerine vurasmiz.
§ahin kapisinda durmanizin sebebi, kimya mesabesinde olan nazarlanm-
zi, ahkam-i tabiat altinda bakir gibi nakis bir ma'den halinde kalan, eshas-i
be§erin ba§i iizerine atf edip, onlan altin yapmak kasdidir. Hafiz §irazi dahi
bu ma'nada buyururlar:
"0 kimseler ki, topragi nazarlanyla kimya ederler; olabilir mi ki, bize de goz
ucu He baksmlar. "
?X*\ OUaJL- iJiJaJ *U*1 jt fX»l OULj jl ^^ t>*
2823. HSen gartbim, sahradan geldim, sultanin lutfu umiM iizerine geldim.
Ben garibim, esfel-i safilin-i tabiat sahrasindan geldim; ve bu kapiya ge-
lisjm sultan-i vakt olan kutbun ve halife-i Hakk'in lutfuna nailiyyet iimidi
iledir.
2824. Onun lutfunun kokusu sahr atari tuitu; humun zerreleri de canlan tuitu.
Kutb-i zamarun feyzinin kokusu biitun collere yayildi; kumlann zerrati bi-
le hayat-i ma'neviyye bulup canlara kansft ve te'sir etti. Bu duygu iizerine
nail-i feyz olmak icm, ben de bu kapiya geldim.
^ Ji*l jIjlo c— ^* px^j j^- f Jul jLo j%> \s>^jX \3
2825. ^uraua kadar dinar icin geldim, vaktaki eristim, duldnn sarhosu oldum.
Buraya kadar, para ve maf§et gibi menfaat-i diinyeviyye kasdiyla geldim;
vaktaki huzura eristim; cemal-i ma'nevinin sarhosu oldum ve artik goniilde
menfaat-i diinyeviyye alakasi kalmadi.
jjjj IjLJu /r**"^" ^j^ oW* ■51-5 ^ij^ W^ <£ y ts**^*"** ^" jte
2826. HZir §akis ekmek icin, ekmekci tarajina ko$tu; ekmek$inin hiisniinii gor-
diigii vakii can verdi.
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
Bir kimsenin, bir maksad ile bir yere gidip, orada bu maksadindan baska
bir netice hasil oldugunu beyan igin getirilmis, olan bir misaldir ki, bu misal
Arabin halini tasvfr eder.
2827. nZirisi iejerriic i$in giilisiana giUi; onun teferriicu, hah$wantn cemali oldu.
Bu da, diger bir misaldir.
2828. iZA'rahi gtbi ki, hxyudan su gekii; ^usufun yiizunden ab-i hayah tath.
Ma'lumdur ki Yusuf (a.s.) biraderleri tarafindan saika-i hased ile kuyu-
ya atildi ve oraya bir kervan kondu. Kervan efradindan bir Arab su gekmek
igin kovasini kuyuya saliverdi. Yusuf (a.s.) kovaya sanlip yukanya gikti. Su
geken Arab cenab-i Yusuf u ^ \jj» ^^ i ya'm "Miijde yahu! Iste bir ko-
le!" diye bagirdi. Nitekim kissasi sure-i Yusuf da beyan buyrulur. Su gek-
mek maksadiyla gelen Arab, ba§ka bir netice elde etmi§ oldugundan, bu da
huzur-i halifeye gelen A'rabmin halini tasviren diger bir misal olarak zikr
olunmu§tur.
2829. uM,usa gitti ki, ele hir aie§ getire; hir aie§ gordii ki, o ate§ten kurtuldu.
Ma'lumdur ki Musa (a.s.) Medyen tarafina gittigi vakit §uayb (a.s.)in
kenmesini tezevvuc etmis. idi. Validesini ve kardesjni gormek igin, §uayb
(a.s.) dan izin alip harem-i alisiyle beraber yola gikti. Esna-yi seferde yolu
gaib edip V&di-i Eymen tarafina dii§tuler. Gece karanlik olmakla beraber,
hava da pek soguk idi. esnada harem-i muhteremleri de vaz'-i haml edi-
yordu. Biraz ate§ yakmak icab etti. Cenab-i Musa her ne kadar gakmak ile
ate§ yakmak te§ebbusiinde bulundu ise de, bir tiirlu ate§ tutturamadi. Bu
sirada uzaktan bir ate§ gordii; o ate§ten tarafa gittigi vakit, beyaz ateste
muhit yestt bir agag gordii ki, o ate§in asla ye§il agaca zaran yok idi. Ve o
havalide ferd-i vahid de mevcud degil idi. Musa (a.s.) bu halie tahayyur-
de iken, agagtan «Si ui J\ (Tana, 20/14) [Muhakkak ki ben, Allah'im] hi-
tabi geldi. Cenab-i §eyh'-'i Ekber Fass-i Musevi nihayetinde buyururlar ki:
"Ate§ cenab-i Musa'mn muhtag oldugu bir §ey bulundugu igin, Allah Te-
Gsgpg>
AHMED AVNl KONUK
ala hazretleri ona matlubunda tecelli etti ve bu tecelliyi de, O'na tevecciih
etmesi ve O'ndan i'raz etmemesi igin yapti. Zira cenab-i Musa'ya o sirada
matlubu olan ate§ suretinden gayri bir surette tecelli ede idi, Musa (a.s.)
himmetini ate§ aramak gibi bir matlub-i has uzerine cem' ettigi icin, mat-
lubunun gayri olan suretteki tecelliye iltifat etmez idi ve der idi ki: "Bana
§imdi ate§in liizumu vardir; bele ben ihtiyacim olan ate§i tedarik edeyim;
sonra su hal-i acibin tahkikine muba§eret edeyim." Binaenaleyh o
Hak'dan yiiz gevirmis. olur idi; ve o Hak'dan yiiz cevirince, Hak dahi on-
dan yiiz gevirir idi. Bundan anla§ilir ki, Hak Teala lutf edecegi bir kuluna
matlubu suretinde tecelli buyurur." Iste beyt-i §erffde bu vak'aya ve haki-
kate isaret buyrulur.
2830. Dsa dupnanlardan kurtulmak i$in sx$ra<Lv, o sx^ramak, dordiincu asutna-
[2789]
na
flotiir&u..
Ya'ni Isa (a.s.) a kasd eden diismanlann te§ebbusleri ba§ka bir netfce ver-
di. Nitekim bu vak'a sure-i Nisa'mn nihayetlerinde beyan buyrulmu§tur; bu
da dfger bir misaldir.
2831. (Sn-demin iuzajji hujjday ha§agi olmu§; nihayet onun viicudu, insanlann
ha§ajji olmu§.
Ya'ni Adem, §ecere-i menhiyyeye bir niyyetle kasd etti; fakat onun zim-
ninda ba§ka netfce hasil oldu. Bu da diger bir misaldir.
j j JU1 j juL <i ApL- jj>- j$i jl #b <jj~» Jul j{>
2832. ^otjan h,u§u gula \$\n tuzah iarajtna flelir; §ahin hilegini ve ihhal ve fer
hulur.
Ma'lumdur ki dogan ku§unu tutup terbiye ederler ve avlarda, ku§Ian tut-
mak igin istihdam ederler; ve bunlan avcilar bileklerinin iistiinde tutarlar; ve
boyle terbiyeli dogan kusjan, ekseriya ava giden padisahlann kollan uzerin-
de ikbal ve fer icmde ya§arlar. Ya'ni dogan kusu gida bulmak kasdiyla gelir
tuzaga tutulur; ve netfcede sahin kolu iizerinde devlet iginde ya§ar. Bu da di-
ger bir misaldir.
'cSP?
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2833. Qocuk kus iimidi iizere ve habasinin lutfu ile kesb-i huner i$in mektebe
giitu
Qocugu mektebde tahsile te§vik igin babasi, lutuf ve ikramlar va'd eder ve
sana giizel ku§lar alacagim, mektebe git oku, der.
2834. O hirisi mehiebden sonra sadra mensub olmus, aultk vermis ve bir bedir
olmus.
Qocuk, babasinin va'd ettigi ku§a nail olup oynamak igin mektebe gider
ve bu maksad ile tahsile sa'y eder. Qocuklardan birisi nihayet idare-i huku-
mette sadra geger ve reis olur; ve evvelen tahsil igin ayhk verir; sonra da ayin
bedir halindeki parlakligi gibi, ilim ve mansib i'tibariyle akran ve emsali ara-
sinda parlak olur.
2835. Dim vein, JTlhmed'in kam'i, din inadi i$in S^bbas harbe gelmis.
Ahmed (aleyhi's-salatu ve's-selam) Efendimiz'in amcalan olan Hz. Ab-
bas (r.a.) zaman-i cahiliyyette intikam almak ve (S.a.v.) Efendimiz'i kahr
etmek igin kin ve taassub-i din saikasiyla Bedir muharebesinde hazir olmus.
idi. O harb neticesinde maglub ve esir oldu; ve o esnada da Islamiyyeti ka-
bui etti.
2836. Uiildjette o ve onun evladi, hwamete kadar dine zahir ve mum oldu.
Hz. Abbas (r.a.) islam olduktan sonra, kendisi dine zahir oldugu gibi Ibn
Abbas hazretleri de tevcih-i risalet-penahf ile Kur'an-i Kenm hakkinda sulta-
nu'l-mufessirin oldu; ve onun evladi Bagdad' da nail-i hilafet olup, din-i
islam'a hizmet ettiier. Bu beyt-i §erifde "kiyamete kadar" ta'bfri hakkinda
Ankaravi hazretleri "Onun neslinden olanlar hilafet-i ma'neviyye mazhan
olup dfn-i miibfne, kiyamete kadar zahir ve muin olsa aceb degildir" buyu-
rurlar. Hind §arihleri bu hususta bir §ey yazmami§lardir.
AHMED AVNl KONUK
2837. ^Ben tu kayvya, hir §ey isieyici olarak geldim; dehlize geldicjim vak.it sadr
oldum.
Huzur-i halffeye yagmur suyu getiren Arab der ki: "Ben bu halifenin ka-
pisina, emr-i mai§etime medar olmak igin bir §ey istemek iizere geldim; all bir
mertebe-i ma'neviyyeye nail oldum."
2838. Bkmek vein hediye olarak su getirdim; ekmek kokusu, heni cenneilerin
sadnna gotiirdil.
£^t*j»» j$ L ^-a j*&\ \y* <l>\-5 **l~^J ji lj ^j*s\ X\j djji l)1j
2839. Bkmek ademiyi cennetien di$anya siirdu; ekmek heni cennetliklere kart§-
hrdi.
EsfeF-i safilm-i tabiat icmde kayd-i gida, insanlan ezvak-i ruhaniyye cen-
netinden nance gikardi; halbuki yine o ekmek ve gida kaydi, beni cennete
mensub olan ruhaniler arasma kansttrdi.
•—^ ^y? j- 5 oo^ f - ^' l/'j^ {j- ^* ^y?*-* *^j j v^ ji p-^j
2840. dMelek gibi sudan ve ekmekten kuriuldum; hu kavtda felek gibi garaz-
siz oldum.
Melekler gibi ruhani olup yemek ve igmek kaydindan kurtuldum; artik
ben, bu halffe-i Hakk'in kapisinda, felekler gibi asla bir garaz-i nefsani ol-
maksizm devr ediyorum.
2841. Cihanda asiklarin cisminden gayri ve camndan gayri garazsiz devr ol-
maz.
Cihanda higbir kimsenin devri ve hareketi garazsiz ve maksadsiz degildir.
Ya dunyevf veya uhrevi bir garaz ile yaki' olur,- fakat a§iklarda ne dlinyevi
ve ne de uhrevi bin emel kalmamis, oldugu igin, onlann devir ve hareketleri,
bir garaz ve maksada miistenid degildir.
<*$%&>
MESNEVl-1 SERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1
SjjJI (3 j*- 1* cJj*- 131 j S^b OjU c~JJ lit
Onun beyamndadir ki t diinyamn a§iki, iizerine giinesjn ziyasi
aksetmis. olan duvann a§iki gibidir; ve o, bu ziya ve pariakhk
duvardan olmayip, dorduncii felekteki giines. cirminden oldugunu
anlamak icin cehd ve sa'y etmedi; subhesiz gonlunu kamilen
duvara verdi; ve vaktaki gunesjn ziyasi gune§e ulasti, o mahriim
kaldi. "Onlann arasi ile i§tiha ettikleri §eyin arasina hail olundu."
"Zina ettigin vakit hiirre ile et ve galdigin vakitte dahi buyiik inci
gal" Arab darb-i meselidir
Hz. Pir 2797 numarah beyitte "Esma ve sifat vehmine a§ik olan kimse,
a§ik-i zat degildir" buyurmusjar idi. Bu ma'nayi, bu bahiste te'yfd ve izah bu-
yururlar. Malum olsun ki, diinya dedigimiz bu mevtm-i kesiM keserat, vu-
cud-i hakikinin meratibe tenezzulatmdan bir mertebedir. ZaM mutlak merte-
besinde miistagrak ve muzmahil olan esma ve sifat, o Zat-i mutlakin her bir
mertebeye tenezzulunde, bu mertebenin isti'dadma gore zahir olurlar ve her
mertebe yekdfgerinin gayridir. Nitekim alem-i melekiyyet, alem-i insaniyye-
tin ayni degildir ve her birerleri ba§ka ba§kadir. Ve bu meratib i'tibarf olduk-
lan igin, asla sabit degildir; cumlesi bozulup kendi asillan olan zata riicu'
ederler. Nitekim ayet-i kenmede '&£*■') -J* j J&» <5 <«*- j ^' ^ Q>> J^ (Kasas,
28/88) ya'ni "O'nun zati miistesna olmak iizere her bir §ey haliktir; hukum
O'nundur ve O'na riicu' olunur" buyrulur.
Mademki diinya dahi, meratib-i ilahiyyeden bir mertebe olup mevhum ve
haliktir ve aslina riicu' edecektir; binaenaleyh dunyaya a§ik olan kimse, uze-
C S^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1
Onun beyamndadir ki, diinyamn a§iki, tizerine gune§in ziyasi
aksetmi§ olan duvarin a§iki gibidir; ve o, bu ziya ve parlakhk
duvardan olmayip, dordiincu felekteki giines. cirminden oldugunu
anlamak icin cehd ve sa'y etmedi; subhesiz gonliinu kamilen
duvara verdi; ve vaktaki giinesjn ziyasi giine§e ulastt, o mahrum
kaldi. "Onlarm arasi ile istiha ettikleri §eyin arasma hail olundu."
"Zina ettigin vakit hiirre ile et ve caldigin vakitte dahi buyiik inci
cal" Arab darb-i meselidir
Hz. Pir 2797 numarali beyitte "Esma ve sifat vehmine a§ik olan kinase,
a§ik-i zat degildir" buyurmu§lar idi. Bu ma'nayi, bu bahiste te'yid ve izah bu-
yururlar. Malum olsun ki, diinya dedigimiz bu mevtin-i kesif-i keserat, vu-
cud-i hakikinin meratibe tenezziilatmdan bir mertebedir. Zat-i mutlak merte-
besinde miistagrak ve muzmahil olan esma ve sifat, o Zat-i mutlakin her bir
mertebeye tenezzuliinde, bu mertebenin isti'dadma gore zahir olurlar ve her
mertebe yekdfgerinin gayridir. Nitekim alem-i melekiyyet, alem-i insaniyye-
tin ayni degildir ve her birerleri ba§ka ba§kadir. Ve bu meratib i'tibari olduk-
lan igin, asla sabit degildir; ciimlesi bozulup kendi asillan olan zata rucu'
ederler. Nitekim ayet-i kerimede d^-j <Ji j J^ki-i ii ^ '_, Vi jdu *Jj. jr (Kasas,
28/88) ya'ni "O'nun zati miistesna omiak uzere her bir §ey haliktir; hiikum
O'nundur ve O'na riicu' olunur" buyrulur.
Mademki diinya dahi, meratib-i ilahiyyeden bir mertebe olup mevhum ve
haliktir ve aslina riicu' edecektir; binaenaleyh dunyaya a§ik olan kimse, iize-
<^3^,
AHMED AVNI KONUK
rine gunes. ziyasi aks etmi§ olan duvann a§iki gibi olur. Vaktaki o a§ik oldu-
gu suret-i mevhume zail olur, artik a§ikin a§kirun taalluk edecegi mahal kal-
maz. Binaenaleyh i§tiha ettigi §ey ile a§ik arasinda Hak hail olur. Boyle olun-
ca, eger a§ik olacak isen zilal-i esma ve sifata degil, zata a§ik ol! Nitekim bu
ma'nada Arablann kullandigi bir darb-i mesel hatira gelir ki, §6yle soylerler :
"Eger zina edersen hiirre ile et ve eger galar isen, biiyiik inciyi gal!" Ya'ni bir
§eytn iyisini ve a'lasini intihab et, demektir. Bunun Tiirkge'de mukabili olan
"Eger asihr isen, frenk sicimine asil" darb-i meselidir.
jjsr Jliiwi JLi 4&TJT ji JUL* jy>r JUup ^J JT OUilp
2842. iKiillun a§ihlan diziin a§ihlan deijilclir; ciiziin mu§iaki olan Kimse,
kiillden kaldi.
"Kiiirden murad, mutlak ve "cuz"den murad mukayyeddir. Zira cemr-i
meratibde esma ve sifat hasebiyle takayyiid ve taayyun eden vucud-i mut-
laktir. Ve "cuz"den murad, bir §eyin kullunii terkib eden ecza degildir; belki .
viicud-i mutlakin her mertebesinde, esma ve sifatin asannin taalluk ettigi me-
zahirdir.
*JJ ^ J^i J^J^** >Jj >jS, ijjjr jiU- (j iff &S?
2843. Uaktaki bir ciiz bir ciize a§ik olur, onun ma'$uku gabuk kendi hullune
gider.
Ya'ni mezahirden birisi diger bir mazhara a§ik olursa, o a§ikin ma'suku
olan suret derhal fena-pezfr olup kendi kullu tarafina avdet eder. Mesela bi-
risi bir giizel kadma a§ik olur; murur-i eyyam ile onun giizelligi kalmaz, ihti-
yarlar. Ondaki hiisun, hiisn-i mutlaktan bir pertev olmakla, kendi kiillu tara-
fina rucu' eder.
2844. bir gaurin hulunun maskarasi oldu; o garh oldu, elini bir zayija vurdu.
Cliz'in a§iki olan ve meratib-i vticudda zahir olan esma ve sifatin asanna
goniil baglayan kimse, Zat-i Hakk'in kulu degil, zatin kulunun kulu ve mas-
karasi ve magjubu oldu. kimse filhakika ask deryasina gark olmu§tur; fa-
kat kurtulmak igin elini, bir zayif olan §eye atip gabalar durur. Zira e§ya, es-
ma ve sifatin hicabi ve esma ve sifat dahi zatin hicabidir; §u halde e§ya, za-
Gg^Cg>
MESNEVI-1 §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
tin hicabmin hicabi olur; ve e§yada bir §eye a§ik olan kimse ise, bir gayrin
kulunun maskarasi ve maglubu olmus, olur.
2845. Diakim dejjildir, ia hi ona lunar etsin; ya hendi ejendisinin kdnni veya
kendi kanm yapsm.
Cuz'e a§ik olan kimsenin, o a§ik oldugu §ey hakim ve tasarruf sahibi de-
gildir ki, o ask hastasini tedavi edip caresini bulsun; veyahut efendinin mu-
radina muvafik bir i§i yapsin veya kendi arzusuna mutabik bir i§ yapabilsin.
Zfra bilciimle e§ya yed-i kudret-i Hak'da zebun ve maglubdur. Onlardan za-
hir olan efalin ciimlesi, Hakk'in tasarrufu iledir.
2846. w Diurre ile zina et!" hunun i$in mesel oldu; wr But/ufc inciyi $al!" hu se~
heb ile muntekd oldu.
Arablann . . . ^Ji s>i d jtt c~j j bi darb-i meseli bunun igin, ya'ni yapacagin
isjn en iyisini yap diye seni ikaz igin nakl edildi. Mesnevi-i $enfde, haklann-
da §er'an memnu' olan zina ve sirkatin darb-i mesel olarak iradina, ba'zi kim-
seler tarafindan i'tiraz edilmis, ise de, bunlann uslub-i Kur'an-i Kerim'den ga-
fil olduklan anlasdir. Zfra Kur'an-i Kerim'de 'C^' u y& L^ ai J»*~± ^ *w 01
(Bakara, 2/26) ya'ni "Allah Teala sivrisinegi darb-i mesel' olarak irad etmek-
ten istihya muamelesi yapmaz" buyrulur. Qiinku darb-i meselden murad olu-
nan ma'na, ancak ukul-i be§eri dogru ve me§ru' yollara sevktir. Binaenaleyh
zahiri ne olursa olsun, ona iltifat olunmaz; ancak maksud olan dogru ve me§-
ru' ma'naya bakilir. Bu ma'na atide Mesnevi-i §erffde gelecektir.
2847. ZKul, ejendisinin tarafina aiiii, o mahzun kaldi. fiiiliin kokusu aiil tara-
fina aitii, ona diken haldi.
Cuz\ Rial tarafina gitti, o cuz'e a§ik olan kimse, onun firakindan dolayi
mahzun kaldi demek olur.
2848. O kendi matlubundan uzak, sayi zayi', zahmeii haid, ayagi mecruh kul-
mishr.
.AHMED AVNl KONUK
2849. 15tr aolge tuian avci gtbi ki, golge ne vakii ona bir sermaye olur?
Mahlukattan bir §eye a§ikolan kimse, havada ucan kusun, yere diisen
golgesini txitan avciya benzer. golge, o avciya sermaye olur mu.
Co^p £Li ji azZS Olj->- 9jA c->»— *jA k*^ L^y **£*"
2850. tSadam bir kusun golgesini siki tutmu§; kus ise ajjacin dah iizerinde hay-
ran olmustur.
Ahmak adam, agac, ustiinde duran bir ku§un yerdeki golgesini siki siki
tutmusj ku§ dahi o adamm hareketine hayretle baka kalmisUr. l§te esma ve
sifatin zilli olan bir mahluku siki siki tutan ve ona a§ik olan kimsenin hali de
buna benzer.
2851. <$oyle hi, bu dimajji ezilmis acaba kime guliiyor? £%db bahl, aab curii-
miis sebeb!
Ya'nf golgesi tutulan kus, o ahmak adam hakkinda hayretle der ki: Bu be-
yinsizin siki siki tuttugu nedir ki sevinip guliiyor? Ne acib batil hareket ve se-
vinerek gulmesi igin dahi ne acib curiik bir sebeb! Bu alemin suver-i hayaliy-
yesine a§ik olanlann ve onlan elde etmekle mesrur ve elden gikarmakla mag-
mum olanlann hali de boyledir,
2852. Ue. ejjer sen, ciiz kiille muttasiliir der sen; (liken ye, diken makrun-x giildiir.
Vahdet-i viicud hakayikinin zevkine varmayanlardan birisi gikip: "Bu mera-
tib, Zat-i Hakk'in meratibi ve onlardaki asar ve meratib de, Hakk'in sifat ve es-
masinin asan degil midir; binaenaleyh ciiz'e muhabbet kiille muhabbeti iktiza et-
mez mi?" Diyecek olursa, ona cevaben deriz ki: Mademki oyledir, git diken ye!
Zira diken gule mukarindir ve cunku giil agacimn zuhuru guldendir ve onun di-
kenleri de kezalik guldendir. Giilun mertebesi baska, dikenin mertebesi baskadir.
2853. Ciiz bu, yiizden kiille muttasil degildir; ve yoksa muhakkak ba's-i rusiil
batd olurdu.
MESNEVl-I §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Evet cuz' kulle bir yiizden muttasildir; fakat bir yiizden de muttasil degil-
dir. Ya'ni alem taayyiin cihetinden Hakk'in gayridir ve hakikati cihetinden
Hakk'in "ayn"idir. Vahdet-i viicuda i'tiraz edenler veyahutbu mes'elede biis-
butiin guliivve diisup §eriati ta'til fikrine gidenler bu ayniyyet ve gayriyyet
mes'elesini layikiyla idrak edememek vartasina du§mu§lerdir. Binaenaleyh
bu ayniyyet ve gayriyyet mes'elesini layikiyla idrak etmemis, olanlann vah-
det-i viicuddan bahs etmeleri caiz degiidir. Cenab-i §eyh-i Ekber Fass-i Sii-
leymanf de §6yle buyururlar:
"Kevn ancak hayaldir ve o hakfkatte Hak'dir; ve bunu anlayan kimse esrar-i
tariki haiz olur. "
lmdi taayyiin cihetiyle alem-i kevn ve §ehadet Hakk'in gayri oldugu igin,
peygamberler vasitasiyla §eriat gonderilmistir; ve eger her cihetten Hak e§ya-
mn ayni ola idi, §enata ve peygamberler irsaline ne liizum kahrdi?
2854. uMddemki -peygamberler ula$hrmah icinciirler, irruli hir ten old-uklan va-
kil, neyi ula§hrular?
2855. By cjtdam, bu soziin nihayeii yokinr, Qun vakitsiz olHu, hikayeyi iamam ell
Vahdet-i viicud ve ayniyyet ve gayriyyet mes'elesinin nihayeti yoktur;
geg kaldik, hikayeyi bitirelim.
Arab'm hediyeyi, ya'ni testiyi, halffenin gulamlanna tevdf etmesi
2856. O su testisini ileri tniUi; o hazrei de hizmet iohumunu ehti.
AHMED AVNI KONUK
Juyt- I j C~*-U- j \j 4-5. JjL* -b^ OljaJL* OlJb 4jAa jjI C-af
2857. \Deat ki: ^u hediyeyi o sultana gotiiriinuz; §ahin saili i$in hacet cinsin-
den satin alvrnz.
Ya'ni hediyem mukabilinde benim ihtiyacimi satin ahniz.
2858. Tatfi su ve yeni ve yesil testidir; cukurda to-planmis yagmur suyundandir.
Ya'ni salik, mursjd-i kamil kapisina, vucud-i unsuri testisindeki ilim ve id-
rakini muhim ve kiymetli bir §ey zannederek takdfm ve medh ii sena etti.
2859. Ondan nakMere giilme geldi; fakat onu can gtbi kabul ettiler.
dergahda salikin getirdigi akil ve ilm-i ciiz'inin fevkinde pek cok ilim ve
irfan ve idrak oldugundan; onun getirdigi §eyi, buyiik bir §ey zannetmesine
nakibler gulduler; fakat onu mahcub etmiyerek kabul de ettiler.
2860. XMa naberli olan giizel §ahin lutfu, biitun erkana eser etmis idi.
aUi ti^i \yfej [Allah'in ahlaki ile ahlaklamniz!] hadfs-i §enfi mucibince,
ahlak-i ilahiyye ile tahalluk etmis, olan halffe-i Hakk'in ahlak-i latifi\ biitun
erkamna ve tevabiine de te'sir etmi§ idi.
2861. $ahlann huyu tebeada yer eder; yesil felek topragi yesil yapar.
l$Jjf j^ Oljj oSJ jl c^T l$}ji {jy*. (»-i^ Ob ^j^ y? O
2862. <5ftti Mr Ziauuz 0&i, fet/akii ^e lule/er gtbi hil; su liileden bardaklara ca-
rtdir.
"Lule" su oluklan ma'nasina geldigi gibi, musluk ma'nasina da gelir.
"Gul" su hazinesi ve bardak ma'nasinadir. Ya'ni §ah, §adirvanm havuzu gi-
bi ve kurehasi da musluklar gibidir. Ve sahm ahlaki kurenasma sirayet eder
ve kurenasindan da efrad-i ahalfye te'sir eder.
gpp^ MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2863. cAtaAemki dimlesinln suyu temiz hir havuzdandir; her hirisi latvf zevk-
li hir su verir.
2864. *Ve eaer havuz&ahi su act ve -pis ise, her hir lute ancak onu zahire ge-
tirir.
2865. JzLira, hi liile havuza muiiasildir; hu havuz helimesinin ma'nasina havz
el
a
Ya'ni biz her liile havuza muttasildir diyoruz; fakat sen bu "havuz" keli-
mesinin ma'nasina iyice dal ve ne demek istedigimizi teemmul et! Zira bu mi-
sal muhtelif derecelerde, muhtelif ma'nalan haizdir. Evvelen "tevhfd-i zat" ve
"tevhid-i esma ve sifat" ve "tevhid-i ef aT'e i§arettir. Saniyen, "havuz" ta'bi-
ri ile ataya-yi ilahiyyenin mevridi olmak i'tibariyle, kalb-i alem olan "kutb-i
zaman"a ve liileler ile "imaman"a ve "evtad"a ve "abdal-i seb'a"ya ve "kirk-
lar"a ve "uc, yiizler"; ve bardaklar ile efrad-i aleme i§aret buynilur. Salisen,
hiikumet-i suriyyede havuz ile "hiikiimdafa ve liileler ile "viizera"sina ve
bardaklar ile efrad-i tebeaya i§aret olunur. Rabian, havuz ile cism-i be§erin
kalbine ve liileler ile havass-i hamsesine ve bardaklar ile a'za-yi zahinsine
isaret buyrulur. Nitekim hadis-i §erifde w j o->_^ o^JU dWi ^ m ^ ^U\
«>*- ojl^* jdii jL-i ya'ni"Kalb padi§ahtir, padi§ah salih oldugu vakit, onun
ciinudu da salih olur ve fasid oldugu vakit, onun ciinudu da fasid olur" buy-
rulur. Birinci misra'daki "havuz" noktasiz "ha"ile, ikinci misra'daki "havuz"
kelimeleri, noktali "ha" iledir.
2866, ^i-vatan olan can sahinin luiju, ienin hullune nasil eser etmisiir?
Bu beyit "havuz" ma'nasina dalmak igin Cenab-i Pir tarafindan irad buy-
rulan bir meseldir. La-mekan ve bi-vatan olan can §ahen§ahinm letafeti ve
sifati tenin hey'et-i mecmuasma nasil te'sir eder? Zira ten cemaddir; ona ta-
alluk eden can ise bir ma'nadir; ve ma'na taalluk ettigi suretin ne dahilinde
ve ne de haricindedir; binaenaleyh la-mekandir ve bi-vatandir. Ve tenin
AHMED AVNl KONUK
hey'et-i mecmuasinda his ve hareket ve idrak gibi latif olan sifatlan izhar
eder.
2867. OVishetleri giizel olan ho§ iabiaili aklin letafeti hiitiin teni nasd edebe ge-
tirir?
Akil, ruh-i insanfnin sifati oldugundan, ash ve tabiati latiftir. Binaenaleyh
ona mensub olan suunat dahi latiftir. Aklin ashmn ve suunatinin letafeti, ce-
sed-i insanfnin zahirine te'sfr edip, onu kavaid-i insaniyye dairesine getirir.
Bu beyit dahi bir misaldir. Akil havuza ve aklin zuhur-i nisebine delalet eden
a'zalar liilelere te§bfli buyrulmustar.
<^y*~ j> h <y iX *J j* t>jzr ^j^ ij J j\J <J "&> <jZs-
2868. Sukunsuz, kardrsiz olan ask, hiiiiin teni nasil ciinuna getirir?
Insana anz olan ask, ya a§k-i hakikf-i Hak'dir veya a§k-i mecazf-i mah-
luktur. Her hangisi olursa olsun ask oynak, kararsiz ve sukunsuz bir haldir.
Insana anz oldugu vakit, cesedi ve a'za-yi insanfyi deli gibi harekete sevk
eder ve gayr-i ma'kul ve mantiki sozler soyletir. Nitekim Futuhat-i Mekkiy-
ye'de mezkurdur ki, Suleyman (a.s.) zamanmda, mescid-i Suleymanf'nin
kubbesinde olan kirlangicin birisi disjsine: "Emr et, su kubbeyi Suleyman'in
basma yikayim!" der. Lisan-i hayvanata vakif olan Hz. Suleyman bu sozu
isMnce kiriangici huzuruna celb edip ve "Soyledigin soz nedir?" diye sorar.
Hayvan cevaben der ki: "Ya nebiyyallah, o di§i kusun a§ikiyim ve benim so-
zum lisan-i a§ktir; beni ma'ziir gor!" Ve Cenab-i Suleyman, bu sozlerden te-
bessum buyurur. Bu gibi akval ve ef alin naziri, u§§ak-i insaniyye arasinda
pek coktur.
2869. ^Deniz suyunun letafeti hi, kevser aibulir, onun iasxnxn huintisi kev in-
ci ve gevherdir.
Deniz suyunun letafeti parlaklikta ab-i kevsere benzer; onun ta§inin kmn-
tisi, ya'nf emlahinin tekasiifu hep inci ve mercan gibi gevherlerdir. Bu beyt-i
§erifde JU->i j $p\ L*> ^>J (Rahman, 55/22) ya'nf "0 iki denizden inci ve
mercan gikar" ayet-i kerfmesine isaret buyrulur. Bu beyt-i §erifde denizin
Pp 15 " MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1
muhtelif gevherlerin menba'i olduguna i§aret buyrulur. Bunlann istihsali er-
bab-i fennin ke§fine muallaktir. Hulasa-i ma'na, bir §eyin ash temiz ve latif
olursa, onun hasilati da temiz ve latff olur, demektir.
jLi iJty^jA d\jj iJb^p Li 0L*r JLi <J>jj** ljIju bu-tS" jXA y*
2870. Uier hiiner hi, usta onunla maruf oldu, sdkirdlerin cam da onunla mev-
[2829] J
su\
if oldu.
Bir ustanm hunen ve ma'rifeti ne ise, ona hizmet eden giraklar da o hu-
neri ve ma'rifeti ogrenirler. tnsan-i kamilin yegane huneri ise tarik-i Hak'da
mahv ve fena oldugu igin ona hizmet eden salikler de bunu ogrenirler ve ken-
dilerini enaniyet ve varlik cehenneminden tahlis ederler.
2871. Ilsule mensub olan muallim onunde de, o husullii zeureh olan sakird
usul okudu.
"Usul-i fikih" ilmini bilen muallimin huzurunda da, tahsili miismir ve zeyrek
ve senu'l-intikal olan §akird, mesail-i fikhiyyeyi edille-i §er'iyyeden istihrac ve
istinbat ilmi olmak i'tibariyle getin olan bu ilm-i usulii okur ve bu ilmi ogrenir.
2872. Jakm olan muallimin onunde de o jihth okuyucu, beydnda usul dejjil,jt-
hih okudu.
Yalniz mesail-i fikhiyyeyi bilen muallimin huzurunda §akird, ilm-i usulii
degil, beyan ve izah hususunda sadece fikih okur.
2873. O^fahvi olan muallimin onunde de sdkirdin cam, ondan nahvi olur.
C— «4-i y>*A jjl tf^ji Li d)Us- C^^Jtij y*A j\ &£ (Jl\l*»\ jL
2874. [Kezd bir iisidd hi, o tarihin mahvidir, sdkirdin cam ondan sahin mah-
mdir.
Tarik-i Hak'da mahv ve fani olan bir iistada hizmet eden §akirdin cam da
o ustaddan, kendi varhgim ve enaniyyetini, §ah-i hakiki olan Hakk'm huzu-
runda mahv etmeyi ogrenir.
AHMED AVNl KONUK
Sj j «lj jU c— j5i jUb Jyi jjj jUb ^Ijil <u^ jij
2S75. nZiitun hu erwa-i ilimden Slum giinu, yolun wzvfti ve diizeni ilm-i fakr-
fax.
Ya'nf bu saydigimiz ilimlerden higbirisi, ollim gunii insana faide etmez; zi-
ra hepsi ilm-i kaldir, ilm-i Ml degildir; ilm-i Ml ancak fakr u fenadir ve mev-
Mm olan enaniyyeti terktir. Ve tarik-i ahiretin zad u zahiresi de ancak bu
ilm-i fakrdir. Eger ilm-i §enati, tarik-i Hak'da fanf olmak ve kendi varligini
terk etmege alet olmak icm okursa, faide verir; ve eger, bana alim desinler ve
herkes beni parmakla gostersinler ve bana hiirmet edip mansib-i all versinler
kasdiyla okursa, rah-i ahirette ba§ma bela olur vesselam.
Nahvi ile gemici macerasimn hikayesi
2876. CNa/iuinin hiri ftemiye hindi; o hod-perest aemiciye ievecdih eiii.
u» ji Jjl» *j j*s- *_J Co i C.aS j^JLJI j^- j>xj Jl tl^ C~ii
2877. ^Dedi ki: Sen hi$ nahiv okudun mu? Uiayir! dedi. Omriin yanst fena-
ya tjitii, dedi.
Nahiv hocasi gemiciye: "Sen nig nahiv okudun mu?" dedi. Gemici de:
"Hayir!" diye cevab verdi. Nahvf: "Van van dmriinun yansi bosa gitti," de-
di.
2878. Cjemici hiddetten dil-§ikesie oldu; faked o anda cevabian sakii oldu.
Gemici nahvinin bu soziinden bfkelenerek incindi; fakat sukut etti, cevab
vermedi.
MESNEVI-i §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
2879. ^Riizgdr gemiyi hir girdaba diisiirdu; gemici o nahviye hagmp dedi:
2880. !7lif yiiznwk hilir misin soyle? By hos sozlii, giizel yuzlul Diayirl deli.
[2839]
2881. (Qemici) dedi ki: By nahivci omruniin hepsi jenddir; zud hi gemi, hu gir-
dablarin garktdir.
Gemici nahivciye cevaben dedi ki: "Mademki yiizmek bilmiyorsun, omrii-
niin hepsi gitti; zira bu girdablar gemiyi batinr."
2882. IZil ki hurada nahiv degil, manv lazimdu; eger sen mahvi isen ierMie-
siz suya surl
"Nahiv"den murad suret ve "mahv"den murad fena halidir. Ya'ni "Alenvi
hakikate vusul am olan oliim giinti, suretin ve cismaniyetin faidesi olmaz;
hal-i fena lazimdir. Eger sen, ilm-i kali birakip hal-i fena ehli olmus, isen, kor-
kusuz ve tehlikesiz olarak derya-yi hakikate atil!"
^j x/ kP J oX >J ** JJ M> r* j.h **s L -j-> «-/
2883. *T)enizin suyn, oliiyii basi ilzere koyar; ve eger diri olursa, ne vakii der~
yadan kurimur?
Denize dii§en kimsede bir denizin, bir de du§enin hareketi vardir. Iki ha-
reket birbirine taaruz edince, deniz onu bogar. Vaktaki bogulup olur; artik
onun hareketi kalmaz ve ancak denizin hareketi kalir. Bu suretle bogulan
kimsenin hareketsiz olan cesedi, denizin sathinda yuzmege ba§lar. Binaena-
leyh bogulmamn sebebi, du§enin iradesi ve hareketi olmu§ olur.
2884. Sen heser vastflartndan oldiigiin vakii, esrar denizi seni ha§i iizerine
hoyar.
AHMED AVNI KONUK
Yukandaki misale mutabik olarak, ey salik sen evsaf-i be§eriyyeden \yy
ijjy oi jj ya'ni "Olmeden evvel 61[unuz!]" emri mucibince oliirj ve iradeni
terk edersen, esrar denizinin muharriki olan irade-i ilahiyyeye tabi' olursun;
ve esrar denizi atak seni ba§i ustiinde tutar.
2885. By himse hi sen halayiha eseh ta'hu edersin, hu zaman esek gibi huz uze-
rinde halmi§sin.
Bu beyt-i §erif ilimlerine magrur olup halki tahkfr ve techfl eden ulema-i
zahireye hitabdir. Ya'ni "Ey nahiv ve mantik vesaire gibi ulum-i zahireye
magrur olmu§ olan kimse, sen bunlan bilmeyen kimseleri gordiigun vakit,
onlara "e§ek" ve "hayvan" gibi ta'birleri reva goriirsiin. Halbuki bu kiyl u kal
ilmi bu alemin suretine taalluk eder. Bu alem-i suret ise, incimad ve kesafet
alemidir ki, her an ve zaman fenaya ve inhilale mahkumdur. Binaenaleyh
asil senin kendin buz uzerinde urmamp ayaklan kayan e§ege benzer. t§te
sen t bu alem-i incimad ve kesafette tirmana tirmana kayip du§mii§ ve ileriye
gidememi§sin.
Uium-i zahire hakkinda Cenab-i Pir Fihi Ma FiMerinde §6yle buyururlar:
"Sen i'tizar edip dersin ki, ben kendimi all hizmetlere me§gul ediyorum; fikih
ve hikmet ve tib ve mantik ve niicum vesaire gibi ulum tahsil ediyorum. Ce-
vab veririm ki, nihayet bunlann ciimlesi kendin igindir; eger fikih tahsilinde
isen bunu, elinden ekmegini bir kimse kapmasin ve elbiseni yirtmasm ve se-
ni dldurmesin, ta ki selametle ya§ayasin diye ogreniyorsun. Ve eger niicum
tahsil ediyor isen, ahval-i felek ve onun te'sirati ve zemindeki bolluk ve ke-
sadhk ve emn iX havf hep senin ahvaline taalluk eder ve senin igindir ilh..."
2886. B<jer sen cihunda zamanin allamesi isen, isie hu cihanvn ve zamanin fe-.
ndsini gorl
Ey ilm-i zahirine magrur olup, kendisini zamamnin allamesi goren kimse!
Eger ilminde kiymet varsa, icmde ya§adigin cihanin ve gecjrmekte oldugun
zamanin anen-fe-anen fenasiru gor ve her an-i gayr-i munkasimde alemin
tecelli-i kahrf ile ma'dum ve tecellf-i lutrl iie mevcud oldugunu, kendi nefsin-
de zevkan mu§ade et!
MESNEVM §ERlF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
2887. Size mahv nahvini oarenmemiz igin, nahvi ademini o dheiien dihtih.
"Mahv" liigatte kasd, misal, cihet, mikdar, nev' ve isim ma'nalanna gelir.
Burada, cihet ve taraf ma' nasi miinasibdir. Ya'ni "Ey saliklerim, bu A'rabi
kissasina nahvi hikayesini zam ve Have etmemizin sebebi, sizlere mahv ve
fena ciheti ogretmemizdir. Zira bu cisim gemisi, viicud-i hakiki-i Hak derya-
sinda yatip mahv olmak mukarrerdir. Binaenaleyh mahv-i iztirari ve tabiiden
ewel, mahv-i ihtiyari tarafim ogrenirseniz, viicud-i hakikinin herhangi bir
mertebesine intikal ederseniz rahat ve cennet icinde bulunursunuz.
2888. By yar-i §igerf, fikhin fikhini ve nahvin nahvini ve sarfm sarfini yok-
lukia hulursun.
"§igerf ' liigatte buyuk, iyi, muhte§em, kavf, kahn, heybetli ve yaki§ikli
ma'nalanna gelir. "Fikih" mefhum ve "nahiv" maksud ve "sarf ' tebdil ve
tagyir ma'nalannadir. Ya'ni "Ey latif olan dostum, mefhumun mefhumunu
ve maksudun maksudunu ve tebdilin tebdilini yoklukta ve kendi enaniyeti-
nin terkinde bulursun." Zira mefhumun mefhumu anlamamn ziibdesidir; ve
maksudun maksudu da netfcedir: Mesela alet, dogramacinm maksududur; fa-
kat bu maksud, dolap vesaire yapmak maksadiyla maksuddur. Binaenaleyh
masnu' olan §ey, maksudun maksududur; ve tahsil-i ilm-i hal cehlin tebdili
icindir ve hal-i cehlin tebdili de idrak-i hakayik igindir. Ve idrak-i hakayika
isal edemeyen ilim ise beyhudedir.
2889. su tesiisi, hizim ilimlerimizdir; ve o halifej ilm-i Dtuda'mn ^Dicle'sidir.
Bu A'rabi kissasinda zikr ettigimiz "su testisi"nden murad, bizim ilimleri-
mizdir. Ve "Arab "dan murad dahi, ulum-i nakisa erbabi olan bizleriz; ve "ha-
life"den murad, ilm-i ilahinin Dicle'si mesabesinde olan kutb-i zaman ve in-
san-i kamildir.
2890. I&z dolu testderimizi ^icieye gdiiiriiruz; eger hiz kendimizi e§ek hilmez
isek, hiz e§ekleriz.
AHMED AVNl KONUK
Beyt-i §erifdeki "e§ek" ta'bfri, ahmak ma'nasmadir. Bu hayvanin kemal-i
beladeti hasebiyle isminin insanlara izafesi, hamakatin beyam igindir. Ya'ni
biz, bir §ey zannettigimiz ilimlerimiz ile dolu olan cismimizi, ilm-i Hakk'in
Dicle'si olan insan-i kamilin huzuruna gotururiiz ve bu ilmimize magrur olu-
ruz. Eger bu halimizden dolayi kendi hamakatimizi idrak etmez isek hakika-
ten ahmak oluruz, demek olur.
2891. ^ari, JA'rabi ondan ma'zur idi; zira ^Btcleden gafil ve $ok uzak idi.
" A'rabf 'den murad, ulum-i zahireden bf-behre olan ammf ve limmi kimse-
lerdir. Boyle bir kimse, nig olmazsa, kendi idrakini bir §ey bilmek ve ona kiy-
met vermekte ma'zurdur; ciinkii o, ulum-i ilahiyyenin mevridi olan kutbun ve
insan-i kamilin halinden gafildir ve onu idrak edebilmekten cok uzaktir.
2892. 6ger bizim gibi ^Dide'den haberi ola idi, o testiyi, o me-nzil be-menzil go-
turmezdi.
Eger ammf ve ummi olan kimse, ulum-i zahiriyye ile muttasif olan bizler
gibi, alemde kutb-i zamanin vucudundan haberdar olsa idi, bilgisine magru-
ren bu viicud testisini gurixr ve enaniyet menzillerinden nakl etmezdi. Bu ha-
lin nazfri Hz. Pir efendimizin zaman-i §erfflerinde de vaki' olmu§tur. Zfra ule-
ma-i zahireden ba'zilan kendi ilimlerine magrur olup, kendi anlayisjanm
ayn-i §erfat zannederek, Cenab-i Pir efendimizin sema'lanna i'tiraz etmi§ler-
dir. Nitekim menakib-i §erffelerinde Mevlana §emseddin Mardini ve emsali ile
olan macera mezkurdur. Ve ilm-i Huda Dicle'lerinden birisi de bu Mesnevi-i
§enf in sahibi olan Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumf efendimiz hazretleri oldu-
gu meydandadir.
2893. HZelki < Dideden agah geldigi vakit, o iesiiyi bir ta§in ba§ina vururdu.
Ammi ve ummf olan kimse, kutb-i zamana miilakf olup onun azamet-i
ahvaline muttali' oldugu vakit, derhal kendi bilgilerini terk eder ve yokluk ta-
rafina gider idi. Nitekim Ebu Hasan e§-§azelf (k.s.) buyururlar ki: "Kamil o
kimse degildir ki, bin avami tarik-i Hakk'a getire; belki kamil o kimsedir ki,
ulema-i zahireden birisini yuz yilda tarik-i Hakk'a gevire."
^»
MESNEVt-1 §ERfF §ERHf / II. ClLT • MESNEVt-1 •
<^jLi ^ JU£~ I d$y^ lk^ j \j AjJjb <uA>- ji^ Jj-S
j~w Oijl j <uJu& Jljl
Halffenin hediyeyi kabul etmesi ve o hediyeden ve o
testiden bi-niyazligin kemali ile beraber ata buyurmasi
2894. Uaktaki halife aordu ve onun ahvalini isitti, o iestiyi alhndan dolu ve ih-
sani ziydde etti.
2895. S^rabi jakadan hurtardi; bah§i§ler ve has hil'atler verdi.
ib j>u, 01 j J~^>*t Olp- 01 ^Li 01 sy>jk> lyW^ <j~i
2896. Dmdi o ZKubad, o hahsis cihant ve adl derydsi naktblere emir buyurdu.
"Kubad" Iran §ahlanndan Nu§irevan'mn babasimn adidir. Ve ta'zim maksa-
diyla her padi§aha ltlak olunur. "Nakib" '§ ba§i ve maslahat-guzar demektir.
Burada halifenin emriyle i§lerin tesviyesine me'mur olanlar demek olur.
2897. \Ki ou alhn dolu iesiiyi onnn eline veriniz; avdet eitim vakil, onu ^Vide
tarafina flotiiriinuz.
2898. DCara yolundan gelmisiir; halhuki seferden ^Bide yolundan daha yaktn
olur.
Ya'nf Arab buraya gelirken karadan, bu unsuriyyet aleminden gelmi§tir.
Halbuki mekani ve vatani olan kendi hakikatine Dicle yolundan ve tarik-i
AHMED AVNl KONUK
ma'rifetten avdet etmesi ve bu tarikten sefer etmesi daha kestirme ve daha
yakm olur. Tarik-i ma'rifetin tarik-i mecazfden daha kestirme olduguna i§a-
ret buyrulur.
2899. Uakiaki gemiye bindi ve ^Dicle'yi gordii, utanmakian secde etti ve egildi.
Ya'nf salik-i tarik-i Hak olan Arab, insan-i kamile intisab etti ve ondaki
ma'rifet-i ilahiyyeyi gordii ve kendi bilgisinin hicjigini idrak ederek utandi ve
yerlere egildi. Nitekim Cenab-i Pir, Mesnevi-i §erff in diger bir mahallinde
§oyle buyururlar:
"§eyhinle beraber oldugun vakit, sen girkintikten uzaksm, gece gundiiz seferf-
sin ve bir gemi igindesin. "
2900. ^eii fci: "T^u Uehhdb olan §ahin adJb luiju vardir; ve gck taacciib olu-
nacah §eydir ki, o suyu aldi.
*3J *jj b J*° ^ Ob>Ji $f>- (jbji 01 j^ jl cJjj^j Oj^-
2901. O derya-yi cud oyle haku nakdi, benden cabuk cabuk nastl Kabul etti?
j~* ^ ^j* r^ J 1 *y. £ j~i u* &>*•* L> ^ J 5 "
2902. By ogul, biiiun alemi iesti bil hi o, ba$a kadar ilimden guzellik olur.
Cenab-i Pir, ilm-i halffeden ilm-i ilahfye intikal edip buyururlar ki: Ey sa-
lik oglum; alem dedidigimiz bu suret-i e§yanm hey'et-i mecmuasim ba§tan
ba§a ilm-i ilahfden ve O'nun sifat ve esmasmin guzelliklerinden zahir oldu-
gunu bil!
2903. Onan giizelliginin ^Dxde sinden bir katredir hi, o doluluktan -post alhna
sigmaz.
Ya'ni alem O'nun giizelliginin Dicle'sinden bir katredir ki, o guzellik Dic-
le' si dolulugundan, suret perdesi altina tamamiyle sigmaz. Alemin suretinde
^ra
c ^ a
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 ♦
goriinen cemal ve kemal o nehr-i letafetin daimu'l-cereyan olan cemal ve ke-
malinden bir katredir.
2904. Qizli haztne idi, doluluktan $ak etti; topraijji eflakten pefc ziyade iaban eiii.
Bu beyt-i §erifde ci^V jU-i c^Uo <j^i oi c~^u u>^ i^T c~lT ya'ni "Ben bir
gizli hazine idim; bilinmege muhabbet ettim; halki bilinmek igin yarattim" ha-
dis-i kudsisine isaret buyururlar. Hz. §eyh-i Ekber buyururlar ki: " Bu hadis-i
§erff seneden zayif ve kesfen sahihdir." Cenab-i Mevlana efendimiz tarafindan
dahi isaret buyrulmasi, ke§fen olan sihhatini te'yid eder. Hind §arihlerinden
Veil Muhammed Ekberabadi bu beyt-i §erifin §erhinde §6yle buyururlar: "Da-
vud (a.s.) Hak Teala hazretlerine olan munacatinda arz eyledi ki: Ya Rab, hal-
ki nigin yarattin? Hak (Celle ve Ala) hazretleri buyurdu ki: Ben esma ve sifat
ve suunat-i zatiyyemden dolayi gizli bir hazine idim, ma'ruf olmaya muhab-
bet ettim; binaenaleyh halki bilinmem icin yarattim. Zat'in ve esma ve sifatin
kabiliyyetieri mezahirde zahir ve cilveger oldular. Burada Zat-i Hakk'm bir va-
kit mahfr ve pinhan oldugunu ve alem ve Adem'in mevcud olmami§ bulun-
dugunu tevehhiim etme; asla boylesi vaki* degildir."
Fakir bu bahsi biraz daha tavzfhan arz ederim ki, Hak Teala hazretleri Ce-
nab-i §eyh-i Ekber efendimizin buyurduklan gibi ezelen ve ebeden hahktir.
Halkin ne ibtidasi ve ne de intihasi vardir; fakat her bir mahlukun elbette bir
ibtidasi ve intihasi vardir. Imdi heniiz saha-i hilkatte mevcud olmamis. olan
herhangi bir mahlukun, Hak Teala "kenz-i mahfTsidir; ve saha-i hilkat ise,
ayn-i viicud olan feza-yi bi-nihaye olup, her bir an-i gayr-i miinkasimde ka-
inat ve zailattan hall degildir. Binaenaleyh u^ \yf c^ ibaresindeki c^ [Kiin-
tii] kelimesi Hakk'a nisbeten siga-i mazi degildir; zira keyfiyyet-i hilkatin ev-
veli ve ahiri yoktur; fakat mahluka nisbeten siga-i mazidir; cunku mahlukun
eweli ve ahiri vardir. §u halde beyt-i §enfin misra'-i ewelinin ma'nasi boyle
olur: "Zat-i Hak gizli bir hazine idi; suunat-i zatiyyesinin dolulugundan o ha-
zineyi yirtti ve catlatti." Ikinci misra'da "Topragi, ya'ni kiire-i haki eflakten pek
ziyade parlatti" buyrulur. Bunda da iki ma'naya i§aret buyrulur; birisi: "Kiire-i
arzi eflakten daha ziyade parlatti" demek olur ki; bu surette arz, eflake tafdil
edilmi§ ve onun nuru, ustiinde zuhur eden enbiya ve evliyanm nur-i ma'nevi-
leri olmus, olur. Ikinci ma'na budur ki: \Hj bir j*j% oij^-Ji d\ \<>Jg ^JW y . ^
LbGSi (Enbiya, 2 1/30) Ya'ni "Miinkirler nazar etmezler mi ki, semava't ve arz
bitisjk idiler; biz onlan ayirdik" ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu uzere ku-
G ^p ;>
AHMED AVNl KONUK
re-i arzin eflakten aynlip i*/, jjl '^jSli ci'jif, (Ziimer, 39/69) ya'ni "Arz,
Rabb'inin nuruyla i§rak eyledi" ayet-i kenmesinde i§aret buyruldugu tizere,
ustiinde beni beserin zuhuruyla pek ziyade miinevver olmasidir.
2905. OCenz-i mahfi idi, doluluktan kaynadi; toprajji atlas giyici sultan etti.
Alemin hey'et-i mecmuasi, ism-i Zahir'in mazhandir ve efrad-i alemden
her birisi bu ismin taht-i hitasinda bir ism-i hassin mazhandir. Kimisi Aziz is-
minin mazhan olup kuwe-i zahire-yi kahireyi haiz olarak atlasiar ve mii-
kemmel libaslar giymi§ bir sultan olur; ve kimisi Muzill isminin mazhan ol-
makla, hor ve hakir olup tezellul ve tese'iil eder. Ve bunlann her birisi de top-
raktan peyda olur; ve bu mezahirde zahir olan asar ve ahkam, kenz-i mah-
fiden fi§kinr.
2906. Ue eger ^Dide-i Uiak'dan bir cedveli gore idi, o iestiyi o fend ederdi, fend!
Yagmur suyunu hediye goturen Arab, Hakk'in Dicle-i ilminin bir cedveli-
ni ve bir §u'besini gormus, olsa idi, o gotiirdugii ilim testisini muhakkak su-
rette mahv ve ifna ederdi. "Arab"dan murad, ilm-i cuz'i-i sunsine magrur
olanlar; ve "Dicle-i Huda'nin §ahi"ndan murad, ulum-i ledlinniyyenin mev-
ridi olan insan-i kamildir.
2907. Onu goren himseler daima bi-hoddarlar; testi iizerine bi-hod$a bir tas vur-
dular.
ilm-i Huda Dicle'sinin su'besini gorenler, daima kendilerinden gectiler
ve kendilerinden gecmis. bir halde, topraktan ma'mul olan bu cisim testisi
iizerine riyazet ve mucahede ta§ini vurduiar. Ya'ni bir mur§id-i kamile intisab
edip onun azamet-i haiini gorenler, kendi varliklanni hige saydilar ve onun
emriyle viicud-i cismani kaydindan da gectiler.
2908. By o kimse hi, gayretten testi iizerine bir tas vurmus ve bu testi kuilmak-
tan daha ziyade kdmil olmustur.
MESNEVM §ERfF SERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Himmetinin yuksekliginden ve tarik-i Hak'da gayretinden dolayi, bu vu-
cud-i izaffsi testisi uzerine miicahede ve riyazet tasjan darbelerini indirmis.
olan kimsenin cismaniyetinde asar-i ruhaniyyet hasil olmakla, daha ziyade
kamil bir hale gelmis, olur.
2909. LAtip kmlmi§ ue on&an su iokulmemts; ve hu kinlmadan yiiz saglamlik
ko-parmtshr.
Bu viicud kupiinun enaniyyeti kinlmis, ve onun suyu olan havass-i ham-
se-i zahire mahsulii bulunan ilimler dokulmemi§tir. Fakat bu ilimlerin kiinhii
ve esran kendisine miinkestf olmakla, ilimde ve amelde ve i'tikadda bircok
saglamhklar hasil olmu§tur.
2910. Diuvun -pargisinin pargast raks u hat i$indedir; akl-i diziue hu, muhal
- cjoriilmustur.
"Ciiz'-i ciiz'-i hum" ibaresine §urrah-i kiram, terkib-i izafT uzere ma'na
vermiskrdir. Ya'ni bu cisim kupiinun parcasmin pargasi demek olur. Ankara-
vf hazretleri "ciiz"den murad a'za-, ve onlann ciiz'unden murad, onlann te-
vabiidir, buyunar. Eger terkib-i izafT olarak alinmazsa, kinlmi§ olan kup, par-
ca parca raks u hal igindedir, demek olur; ve bu surette yukanki beyitin
ma'nasi daha ziyade kesb-i rabita eder. Ya'ni bu viicud, kmlmaktan daha zi-
yade kamil bir hale gelmis, ve bu kink kup, parca parca oldugu halde raks et-
mege basjamisttr. Fakat akl-i ciiz'i bir kupiin hem kinlip parcalanmis, ve hem
de daha saglam bir halde raks etmi§ olmasim muhal goriir.
2911. l^u hold i$inde ne testi, ne su zahirdir; hos gor! i^lllah Tea/a dogruyu
daha $ok hilir.
Bu beyt-i §erifde, vasat-i sulukde salikin varligi, vahdet-i vucud-i Hak'da
na-bud olduguna i§aret buyrulur. Mesela ici su ile dolu olan bir testiyi, deni-
ze atinca gark olur. Ne testi ve ne de su goriinmez. Bu "fena-fillah" makami-
dir. Bu makamda salikin nazannda ne kendi ve ne de ilmi kalir; ancak Zat-i
Hak bakfdir. Ey salik, bizim bu sozlerimizi hos. gor; insan-i kamilin mazha-
nnda soyleyen Hak'dir-, ve Allah Teala dogruyu cok bilir.
AHMED AVNI KONUK
2912. [TAana kapisini ^alitgtn vakit sana a$arlar. jfikir kanadmi pirp ki, se-
nt sehbaz etsinler.
Ey salik, sen mezahirin suretlerine bakma, ma'nalanna riazar et; zira her
bir mazhardan tiirlu tiirlu suunat-i ilahiyye zahir olur. Binaenaleyh onlann
akval ve ahval ve ef alini de Hakk'in mahluku bil! Eger bu suretle ma'na
kapisim galarsan, sana agarlar; ve ma'na kapisini galmak dahi, fikir kana-
dini girpmak ve esma ve sifat-i ilahiyyeyi tefekkiire dalmak ile olur. Nite-
kim hadis-i §enfde 4Ji *Vi j \jJjs "Allah Teala'mn alasinda tefekkiir ediniz"
buymlur.
OU y>r X$> Jf \J lSjIj^ Jf «&lj b\f j >j\ ^ xi Cj£$ j>
2913. Senin fikrinin hamuli $amura hulasik ve agir oldu; zira ki $amur yiui-
cisin; senin icin $amur ekmek gibi oldu.
Ya'nf ya§amayi yemek igin zannettin ve gece ve gundiiz fikrin, gida-yi
sun tedariki ile me§guldur; ve gida ise, senin cismin gibi gamur ve topraktir.
Binaenaleyh fikrinin kanadi gamura bulasmi§tir ve fikrinin ekmegi ve gidasi
ma'na oldugu halde, o gamur, senin fikrine ekmek gibi olmu§tur.
<jyj j-^ ^f j?r** J>\* ^ oO* jIp - J^ <^~$>j$ j c~~AT OU
2914. Ekmek ve et $amurclur, bunian az ye! Tct ki tpmur gibi arzda kalmiyasin.
Bu beyt-i §erifde taklil-i taama ve riyazete isaret buyrulur; zira kesret-i ta-
am kesafet-i cisme; ve kesafet-i cisim kesafet-i ruha sebeb olur ve bu sebeb-
le run kesafet-i tabiiyye aleminde mahbiis kahr. Binaenaleyh ifratdan ictinab
lazimdir.
2915. SAaktvgxn vakit kopek olur sun. Sert ve mukareneii kotii vefena datnar-
h olursun.
Bu beyt-i §erffde de tefritden ictinaba i§aret buyrulur. Nitekim hadis-i §e-
nfde in jijU Jbak- S~* Ya'nf "Nefsin senin binek hayvanindir, ona nfk ile
muamele et!" buyrulur. Ya'ni nefsini gok ag birakma ki, kopek gibi nans olup
saldirmasin ve kotii huylu olmasin.
m^- MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
2916. ^Doydugun vakit hir murdar oUun; Ur duvar gxhi habersiz ve ayaksxz oUunl
Bu beyt-i §erifde dahi gidada ifratin fenahgina i§aret buyrulur. Pek 50k yer
isen bir le§ gibi sakfl oldun ve bir duvar gibi alem-i ma'nadan habersiz oldun;
ve alem igin bi-hareket kaldin.
2917. Dmdi hir vakit murdar sin ve diger vakit kopeksin; arslanlann yolunda
nasil kosu ya-parsin?
Gidada ifrat ettigin vakit, bir le§e dondiin; ve tefrit edip biisbutun ag kal-
digin vakit de nans bir kopege benzedin. Bu nailer iginde Allah' in arslanlan
olan evliyamn yolunda nasil iyi ko§abilirsin?
2918. <$ikarinm aletini kopekien haska hilme; kemiiji kopege aztcik ail
Av aleti nefs-i hayvaniyyedir; zira ma'rifet-i tesbihi ona vabestedir; yok-
sa ruh-i mucerredden ve akl-i sirfdan ancak ma'rifet-i tenzftn hasil olur. Ni-
tekim nefs-i hayvaniyyeden an olan melaike Hak Teala'ya 4*u^ ^~j j>j y
Jj ^xL j (Bakara, 2/30) ya'ni "Biz seni hamd ile tenzih ederiz ve seni tak-
dis ederiz" dediler; fakat ma'rifet-i te§bihiyi avlamaya me'mur olan nefs-i
hayvaniyyeyi zayif birakmaya da gelmez, biinyeyi ve dimagi takviye edecek
kadar gida vermek lazimdir.
.SO (P* ♦>■ J^-^ J X~fi (_£ w» ^S $ yZ> tfS j*» Xti j*~* i)j>r JJ~" A>Jlj
2919. JZua kopek tok olduiju vakit serkes olur; latif olan sayd ve sikar iarafi-
na ne vakit kosar?
"K6pek"ten murad, nefs-i hayvaniyyedir; "sayd" ve "§ikar"dan murad
siilukdeki halat-i latffe-i ruhaniyye ve ulum-i ledunniyyedir.
2920. O (Stf-rabi aziksizlik $ekti; nihdyet dergaha ve devlete erisii.
[28/8]
"Arab"dan murad, sahra-yi tabfatte maarif-i ilahiyyeden bi-behre kalmis,
olan kimsedir. Boyle bir kimse, kendisini maarif-i ilahiyye fakr ve ihtiyaci
AHMED AVNl K0NUK *^@
iginde goriir ve kalbinde bu ma'rifetin tahsQi igin bir himmet uyanirsa, bu
himmet, o kimseyi insan-i kamilin kapisina goturiir.
2921. Uiikdyede o yenahstz olun azthsiz hahkinda, sahin ihsanint soylemisiz.
Bir himmet-i all ile insan-i kamilin kapisina giden bir salike, halife-i
Hakk'in ihsamni hikaye zimnmda soylemis, bulunuyoruz.
2922. Sisik aaam her ne soylerse, ask mahallesincle onun agzincian ash hoku-
su stcrar.
Ya'nf, soyiedigimiz bu tiikayede "Arab erkegi, Arab kadini, testi, yagmur
suyu ve Bagdad ve halife gibi" elfaz-i zahiriyyeyi bir masal gibi dinleme; biz
a§k-i ilahf ile yanip tutusan zlimreden oldugumuz icin, bu elfaz-i zahiriyye
alunda ma*§uk-i hakikiye aid turlu turlu ma'nalar soyledik.
2923. Bger jikih soylerse hiitunfakr gelir; o lemAemesVhos olandanjakr hoku-
su gelir.
(jjij <_£jj (j^-^ C-i5 jl JjI ^p (Jy ^jb J& JbjX; jj
2924. Ue eger kufur soylerse din hokusu tutar; onun sek sozunthn yakin ko-
kusu geltr.
Mesela Bayezid-i Bistami hazretleri "Siibhanf ma a'zame §anT [Kendimi
tesbih ederim, benim §ahim ne buyuktiir!] buyurdu. Bu ve emsali sozler za-
hir-i §er'a nazaran kufur goriinur. Fakat jJi uu 3 \ r * i 3 u— J c^ ijlp c~»i m>\
[Bir kulumu sevdigim zaman, onun kulagi, gdzu ve lisam olurum ilh.] ha-
dis-i kudsisi mucibince Hak Teala Bayezfd'in lisani olup cenab-i Bayezid,
nutk-i Hak ile natik oldugundan, bu sozden din,kokusu gelir; ve keza in-
san-i kamil, bir salike hitaben "Hak" var mi ve nerededir? gibi zahiren §ek
goriinen bir sozii soylerse, maksadi o saliki yakine te§viktir.
2925. Bgri kopuk ki, bahr-i safulen kalkmishr, sdf olan asil, o fer'i iezyin et-
mistir.
Pp^ MESNEVl-l SERIF §ERHl / II. CiLT • MESNEVI-1 •
"Egri kopuk"ten murad, zahir-i §er'a muhalif goriinen soz ve "bahr-i sa-
ff'den murad, vucud-i hakiki-i Hak'dir. Mesela Ebu'l-Hasen Harakani (k.s.)
oc^ <y ^j J»! u ya'm "Ben Rabb'imin iki seneden daha ekalliyim" buyurur.
Bu soz egri bir kopuktur; fakat hakikat deryasinin dalgalanndan peyda ol-
mustar. Ma'nasi "Bende cemr-i sifat-i ilahi mevcuddur; ancak iki sifat yok-
tur ki, birisi vikub-i zati, digeri gina-yi zatidir" demek olur. Binaenaleyh asil
saf olan viieud-i hakikf-i Hak, fer' olan vucud-i izafi-i Harakanf yi bir koplik
ile tezyin etmis, ve mertebe-i ulyasmi ehl-i hakikat nazannda gostermistir.
2926. Onun o hopujjiinii soft ve dojjru hil; ma'$ukun cludajjinin sojjmesi fltbi bit!
2927. Sijer egri soylerse dogruluk gosterir; ey bir egri hi, dofjruuu soyledi.
Allah a§iklannin sozleri zahirde egri goriinur. Fakat zahin olan dogru ke-
lamlan stisler. Mesela Hafiz §irazi (k.s.) soyle buyurur:
"Babam cennet bahgesiniiki bugdaya satti; egerben birarpaya satmazsam ha-
yirsiz evlat olayim. "
Bu kelam zahirde emr-i ilahiye muhalefet eden Hz. Adem'in hareketini tah-
sin gibi goruniir; fakat Hak Teala'nin meleklere hitaben *^- ^jVi j JpU- j\
(Bakara, 2/30) ya'ni "Ben yeryiiziinde halife yapacagim" buyurmasi ci'hetiy-
le, murad-i ilah&iin husuliine teveccuh ma'nasiru mutazammin oldugundan
pek dogrudur; binaenaleyh bu oyle bir egridir ki, dogruya letafet verir.
2928. Ecfer §eherden bir ekmek §ehli j)i$irir isen, onu emdijjin vahii sana $eker
iu'mu gelir.
"§eker"den murad, vucud-i hakiki-i Hak; "ekmek"ten murad, vucud-i iza-
fT-i abddir. Ya'm vucud-i izafi-i abd, makam-i fenada sifat-i abdanisinden fa-
ni olup sifat-i hakkani ile kaim oldugu vakit, artik o §ekerden yapilmis. bir ek-
mege benzer. Onun sozlerini kulagin emdikge, hakayik ve maarif-i ilahiyye
lezzetlerini duyarsm.
c m^
AHMED AVNl KONUK
O^ J* iS^ji W -d* <J J 3 JiJJ &*y ^ J J
2929. Ue eger mil'min alhn put hulursa, ne vakit onu her putpereste btrakir?
Ya'ni matlub olan suret degildir, ma'nadir. Binaenaleyh insan-i kamile
ma'nasindan dolayi i'tibar olunur. Nitekim bir mii'min altmdan ma'mul bir
put bulursa, onu putpereste vermez.
JL^Lij I j jji^jlp Ojj-rf? JuSsil jJ\ jJUl SjS' aS^L
2930. HZelki tuiar atese atar; onun driuet olan suretini kirar.
[2889] °
2931. Ta /u altin iizerinde put naksi halmiya; zira suret mdni'dir ve vol vuru-
cudur.
2932. Omin alfin olan 2afi, rabbdniyyetin atasidir; putun naksi alhn nakdi
iizerine driyettir.
lnsan-i kamilin altm olan zati ve hakikati rabbaniyyetin atasidir ve onun
put gibi olan nak§i ve taayyiinu, kendi hakikati iizerine ariyettir. Sakin bu
surete aldanip "Bu da bizim gibi be§erdir, yer iger ve uyur" diyerek hakika-
tinden gafil olma! Nitekim kiiffar, Pelgamber-i zfsanin hakikatinden gafil olup
(3i^-Sfi J ^ 'j f uwi jr C J ^)\ iJub ju (Furkan, 25/7) ya'ni "Bu Resule ne ol-
clu ki, ta'am yer ve sokaklarda gezer!" dediler.
2933. Sen bir pire iein bir kilimi yakma; ve her sinejjin saddsindan aunu bx-
rakma!
Suret, pire gibi ehemmiyetsiz bir §eydir; ve hakikat, kilim gibi ihata sahi-
bidir. Sen bir pire igin bir kilimi yakma; ve seni insan-i kamilden teb'id ve ten-
rTr etmek isteyen ehl-i suretin sozleri, sinek viziltisi gibidir; bu viziltilardan
dolayi gun gibi aydinlik olan nihaniyet alemini terk etme ve karanlik olan ta-
bfat ve kesafet aleminde kalma.
2934. Suretlerde kaldtijin vakit putperestsin; onun suretini buak ve ma'naya bah!
PpT^ MESNEVI-l §ERiF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
*— . >j& b J ^}j> oij>- J^* ^y*" 4— Ji* (j^b*- bj*Jt> LS^**" "*-/*
2935. Diacca mensvSo adam isen isier Uiindu, isier ^Tiirk veyd S^rah hir ha-
ayi yoldas iste!
2936. Onun naksina ve rename, hakma; onun azmine ve ahenaine hak!
2837. Gijer siyah olsa da, o senin hem-dhengindir; sen ona heyaz de; zua senin
hem-renaindir.
2938. HSu hikaye asiklarin hassiz ve ayaksiz fikri gibi, aliust soylenmis oldu.
Muhakkikin indinde bir "ezel" ve bir de "ezel-i azal" vardir. Ezel-i azal
mertebe-i vahdettir. Bu mertebede esma ve sifat-i ilahiyye muttehid olup, bir-
birinden mutemeyyiz degildir. Ve ezel, mertebe-i vahidiyyettir ki, ebede ka-
dar olan ahval hakkinda i§aret oldugundan, ezelden ileri olan ezel-i azale ta-
alluku hasebiyle ba§i ve ibtidasi yoktur; ve ebede mukarin ve onunla beraber
oldugu icm ayagi ve nihayeti de yoktur. Binaenaleyh bu hikayeden herkes
kendi mertebesinin zevkini duyar.
J^ij>- C~Ojj -bl b ijljJ b i J^j C—Ojj Jjl j Oj^- JjUj j^>
2939. nasi yoktur; ciinkii ezelden ileridir; ayacji yoktur, ebede karabeti vardir.
"Ezel"den murad, a'yan-i sabite mertebesidir. "EbedMen murad, a'yan-i
sabiteden ibaret olan suver-i ilmiyye-i ilahiyyenin viicud-i Hak ile kaim olup,
asla fena bulmamasidir. Ya'm bu MesnevN geriTde beyan olunan esrar ve
hakayik, a'yan-i sabite mertebesinden ileri ve ZaM Hak'da mahfi olan esma
ve sifattan, ya'ni mertebe-i vahdettendir. Ve mertebe-i vahdet, vahidiyyet
mertebesi olan a'yan-i sabiteden ileridir. Um-i ilahide sabit olan suretlerin su-
ver-i ilmiyye-i insaniyye gibi, fani olmasi mumkin olmadigindan, ebed ile
alakasi ve karabeti vardir.
^' J : / iji (^* J b c~~j^ j^* 01 j I ojoi j* c— oTOj^- <^L
2940. nelki su aibidir; ondan her katre hem hashr ve ayaktir ve hem de o iki-
sizdir.
AHMED AVNl KONUK
Bu hikayede ezel-i azalden ebede kadar olan viicud-i mutlakin meratibi-
ne i§aret olundugundan nuzul ve uruc bir akarsu gibidir; ve bu niizul ve
uruc, vticud-i mutlakin o meratibde takayyiidii ile vaki' oldugundan ve her
bir mertebenin bir ibtida ve intihasi bulundugundan, bu akar suyun her kat-
resi ya'ni her bir mertebesi bir ba§ ve ayaktir; zira mukayyeddir. Ve mahiy-
yeti ancak viicud-i mutlakin meratibe niizulii ve bu meratibden urucu olmak
i'tibariyle, hey'et-i umumiyyesi ba§siz ve ayaksizdir. Ya'ni bu niizul ve uru-
cun ne ibtidasi ve ne de intihasi vardir; zira Hak ezelen ve ebeden Hahk'tir
ve llah'tir ve Rab'dir. Binaenaleyh viicud-i mutlakin niizul ve urucunun as-
la inkita'i yoktur.
2941. nSen <5%llatii tenzih ederim ki, bu hikaye deijildir. ^Aaak ol, bu bizim ve
senin nakd-i halimizdir; iyi bah!
Bu hikayeyi masal olarak dinleme! Ey salik, bu bizim §imdiki halimizi
tasvfr eder. Ya'ni bu hikayede "Bagdad", halifenin dergahi, Hz. Pir efendi-
mizin dergah-i ir§adidir ve saliklerin her birisi de sahra-yi tabiatte bi-neva
kalan "Arab erkegi"; ve onlann nefisleri de, onlann "zevce"leridir. Ve bu
hikaye her zamanda, her bir mur§id-i kamil ile saliklerinin halinden haber
verir.
2942. JLira sufi ken u ferli olur; her ne ki o mazidir *la-yiizker" olur.
Ya'ni suf! olan kimsenin gecmis, ve gelecek ile alakasi yoktur; zira gegmi-
§in faidesi olmadigi igin, zikre ve uzun uzadiya onunla me§gul olmaga deg-
mez. Onun icm fh V ^ai "Gecmis, zikr olunmaz" darb-i meseli meshurdur
ve gelecegin de ne olacagi mechuldur; cunkii hadisat-i alem, hicbir vakitte in-
samn re'y ve tedbirine uymaz. §u halde suffnin nazannda miihim olan za-
man, ancak zaman-i haldir. Binaenaleyh onlann nazannda vukuat-i maziy-
yeden olan hikayatm kiymeti yoktur ki, birtakim hikayat ile me§gul olsunlar.
Eger bir hikaye soylerlerse hale taalluku oldugu igin soylerler.
jiil j* 4z& tliijj U -d^ (JUL* *jb U j~* *_a U i^jjfi- --*
2943. JArab da biziz, iesti de biziz, $ah da biziz, hep biziz. ^Donen ondan don-
diiruidu.
ggp^ MESNEVf-t SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Bu hikaye zimmnda beyan ettigimiz §eylerin hepsi, §imdiki halde biziz.
Sahra-yi tabfatte kalmayi ihtiyar edip, dergah-i irsadimizin kapisindan do-
nen kimseler, isti'dad-t ezelileri iktizasinca donduriilmiis, olanlardir. Bu
beyt-i serifde §u ayet-i kerimeye i§aret buyrulur: Ojl*t>-i J^ jw ^ ^ ji>.
jy>C s^> j p* ^aJi (Zariyat, 51/9-11) Ya'ni "Donenler donduriildii. Kur'an'i
tekzib' edenler matrud olsunlar ki, cehaletde miistagrak olan gafillerdir."
Beyt-i §erffe vech-i rabti budur ki juty oljVi j ofyJi ya'ni "Kur'an ve insan,
ikizdirler" buyruldugu vech ile, insan-i kamil Kur'an-i natiktir; onu tekzib
edip dergah-i ir§addan donenler, ezelde dondiirulmiis. ve mahrum edilmis,
olan kimselerdir.
£-i Jxp ^ j J\J& p ^1 ^Jp j ^ \j Oj _j Ob j-i \j Jap
2944. J^kii zeuc ve kadim da nefis ve lama hill 'Uu ikisi zulmani ve sem
olan akli munkirdir,
Akl-i be§er, akl-i kiillun ciiz'ii ve nefs-i be§er dahi nefs-i kiillun ciiz'iidiir.
Nefs-i kiillun tab'inda cezb ve def kuwetieri oldugu gibi r viicud-i be§erde
dahi ayni kuvvetler mevcuddur. Akl-i kull, nefs-i kiillun miidebbiri oldugu gi-
bi, akl-i ciiz'i dahi nefs-i ciiz'ide ayni mahiyyettedir. Akl-i kull, ism-i Batm'in
ve nefs-i kull, ism-i Zahir'in mazharlandir. Ve bu isimlerin ahkami ise yekdi-
gerine ziddir. Ism-i Zahir "benim" der; ism-i Batin "hayir, benim" der. Ism-i
Zahir'in mezahiri olan nefis ve tabiat alemi zulmani ve ism-i batimn mazha-
n alem-i akil nuranfdir.
2945. <$imdi dinle ki, inkdrin ash neden kalkh? ZKiillun turlu tiirlii ciiz'leri
vardu.
Inkann sebebi budur ki, nefs-i kiillun ve akl-i kiilliin turlu tiirlii ciiz'leri
vardir. Ztra goriiyoruz ki, alemde niitus-i ciiz'iyye arasmda turlu tiirlii tefa-
viit ve ziddiyyet oldugu gibi, ukul-i ciiz'iyye dahi tefaviit ve meratib iizerine-
dir. Ve bu tefaviit ve ziddiyyetlerin men§e'i, sifat ve esma-i ilahiyye arasin-
daki tefaviit ve tekabiildiir. Ve isti'dadat-i mutenewi'a, bu sifat ve esmanin
hassiyetleridir. Mesela ism-i Nafi', ism-i Darr'a ve ism-i Basit, ism-i Kabiz'a
ve ism-i Muhyi, ism-i Miimit'e muhaliftir. Bunlann mezahiri olan niifus ve
ukal dahi bittabi' yekdfgerini miinkir olurlar.
AHMED AVNi KONUK
Jf 3j^ J^L £ Jf ^ y? * j£ C-~J U j^ <G JT j^
2946. ZKullun ciizii, kiille nishet olunan ciiz'ler degildir; giiliin kokusu gtbi de-
gildir hi, giiliin ciizii olsun.
Ya'ni benim bu sozumden hakiki olan kulliyyet ve cuz'iyyeti anlama! Zira
kiill, cuz'den miirekkeb olur ve miirekkeb vucud da kendi ciiz'lerine muhtag
oldugu igin nakis olur. Ve keza kiill, her cliz'une mahmul olamaz; mesela
Zeyd'in eline "Zeyd" denemez; ve vticud-i Hakk'in ihatasi kiilliin cuz'lerini
ihatasi gibi degildir ve keza ciiz'lerden de miirekkeb degildir. Belki bizim bu
sozden maksadimiz, viicud-i mutlakm sifati ve esmasi hasebiyle takayyiidiinii
ve mukayyedatin mutlaka nisbetini beyandir. Ve mutlak, hadd-i zatmda taay-
yiin ve takayyud etmekten ve etmemekten muberradir. Ve mertebe-i zuhurda
hakikat cihetinden her mukayyedin "ayrTidir; velakin taayyiin i'tibariyle akil-
da onun gayridir. Binaenaleyh soziimiizii giiliin kokusuna tesbih etme!
Sj! JJj d\ }yr <Jy>J <jMj iji jf <JikJ jj=r by?* UiJaJ
2947. fiesillicjin letafeti giiliin letafetinin ciizii olur; kumrunun sadasi, o hiil~
biiliin ciiz'ii olur.
Bu beyt-i §erff ciiz' ile kullden maksad ne oldugunu ukule takrib igin bir
misal-i kevnidir. Mesela giiliin bir §e'n-i lauTi vardir; bu §e'ni giil farz eder-
sen, yesttliklerde olan suunat-i latife onun ciiz'iidur denebilir. Ve keza biilbii-
liin sadasindaki §e'n-i latif, alehtlak bir kiill farz olunursa, kumrunun sada-
sindaki letafet onun ciiz'ii addolunabilir. Binaenaleyh bu kulliyyet ve ciiz'iy-
yet maddiyyat alemindeki kulliyyet ve ciiz'iyyet ma'nasina degildir.
2948. Bger iskal ve cevaba mesgul olursam, susamislara ne vakii su verebilirim?
Ey salik, benim bu sozlerimden senin fikrinde bazi mii§killer peyda olur
ve onlan halletmek igin sualler sormak istersin; fakat bu bahiste sana varid
olacak miiskilati birer birer zikr edip cevablanyla me§gul olursam, maarif-i
ilahiyyeye susami§ olan kimselere ma'rifet suyunu ne vakit verebilirim?
2949. Bger sen kdmilen iskale ve zahmeie mensub isen, sabr et, sabir ferahin
anahiartdtr.
MESNEVf-1 SERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Eger benim soylediklerim biisbutun sana muskil gelmi§ ve anhyamamak
zahmetihe du§mu§ isen, sabr et ki, atide sana yavas, yavas. anlamak isti'da-
di gelecektir; zfra ^>ii g\*» j~*s\ ["Sabir, ferahin anahtandir"] hadis-i §enfi
mucibince sabir ferah ve sururun anahtandir.
2950. ^iisuncelerden perhiz et, -perhiz! {Jikir arslan ve yaban esegi; ve goniil-
ler meseliktir.
Ya'ni fikirler iki kisimdin Birisi Hakk'a fsal eden fikirlerdir ki, arslan gibi-
dir; digeri de Hak'dan teb'id eden fikirlerdir ki, onlar da yaban e§egi gibidir-
ler; ve goniiller dahi me§elige benzer. Bu iki nevi' fikirler gonul mesdiginde
dolasriar. Sen bu fikirleri temyfz edemedigin icjn, idrak-i hakikat zamamna
kadar fikirlerden perhiz et!
2951. U^erhizhr ila$lar uzerinde server dir; zira ki kasimak uyuzun ziyadeligidir.
Bu Mesnevi-i §erffde illet-i cehlin izalesi igin beyan ettigimiz hakayik ve
maarif-i ilahiyye ilacdir; ve perhizlerin ilaglara biiyiik te'siri vardir. Ey salik,
ka§imak nasil ki uyuz hastaligmin tezayudiine sebeb olursa, senin de muh-
telif fikirler ile gonliinu me§gul etmen oylece illet-i cehli ziyadele§tirir.
2952. \Perhtz yakinen aevanin ash geldi; -perhiz et, caninin kuvvetini gor!
2953. nu nukteleri kulak g'hi kabul edici ol; ta ki hen sana alhndan kiipe ya-
■payim.
2954. \Kuyumai olan aym kulagmda halka olasin; ay a kadar ve Siireyyaya
kadar gidesin.
Ya'ni, seni alemi ziyadar eden ayin kulagina halka yapayim; manzume-i
§emsiyye dahilinde olan aya kadar ve bu manzume haricinde olan Surey-
ya'ya kadar gidesin. "Sureyya" fezada "Pervin" dedikleri alti yildizdan mii-
AHMED AVNl KONUK
rekkeb bir hey'et-i mecmuadir. Bunlar tesbihattir. "Meh-i zerger"den murad
ruhdur; zira sun ay giinesten aldigi ziya ile nasil bir kuyumcu gibi yeryuzii-
nu yaldizlarsa, ruh-i insanf dahi §ems-i zattan aldigi sifat-i hayat ile, arz me-
sabesinde olan cesedi, oylece nurlandinr. Ya'nf, seni ruhun kulagina kiipe
yapayim ve bu hakayik ve maarif ile aya, ya'nf manzume-i viicudundan olan
ruhunun alemine terakkf edesin; ve ba'dehu ondan ileri olan Sureyya'ya,
ya'nf manzume-i vucudundan daha ileri olan fena-fillah mertebesine ve
alem-i ltlaka kadar gidesin. Bu beyt-i §erffde salikin ewelen tecelliyat-i ruha-
niyyeye ve ba'dehu tecelliyat-i rabbaniyyeye terakkisine i§aret buyrulur.
2955. Gvvela dinle hi, muhtelif olan halk ( uadan elife kadar muhtelif can-
dirlar.
Cenab-i Pfr 2845 numarak beyitte "Dinle ki inkann ash neden vaki'ol-
du?" buyurmu§lar idi. Buradan i'tibaren dahi bu hususa rmiteallik olan nuk-
telerin beyanina ba§larlar. Ey salik dikkatle dinle ki "y<*" harfinden "elif "
harfine kadar olan huruf nasil §ekiide ve telaffuzda birbirlerine muhalif ise,
zahiren hal ve §anlan birbirine uymayan halk dahi oylece muhtelif ruhlara
maliktirler.
Malum olsun ki, alem-i surette her ne mevcud ise, cumlest sifat ve esma-i
ilahiyyenin mazhandirlar; ve bu sifat ve esma miitekabil ve yekdfgerine zid
hassiyetleri haiz olmakla beraber, gayr-i kabil-i ta'dad ve ihatadir. Binaena-
leyh alem-i halkta bu ihtilaf daimfdir. Nitekim ayet-i kerfmede '&&** ojhy, ^ '_?
(Hud, 11/118) [Onlar ihtilafa du§mege devam ederler] buyrulur. Bu sebebden
efrad-i be§erin kimi mu'min, kimi kafir, kimi fasik ve kimi salih olarak bircok
muhtelif §anlarda zahir olur.
Huruf-i teheccfnin ibtidasi "elif harfi oldugu halde, Hz. Pfr'in, son harf
olan "ya"dan "elife kadar buyurmasi, meratib-i viicuda riayeten vaki' ol-
mu§tur. Zira gerek kendi taayyiin-i §enfleri ve gerek diger halkm taayyiina-
ti, esfel-i safilfn olan alem-i §ehadet mertebesinde mutekevvindir; binaena-
leyh siilukde esfelden a'laya uruca i§aret buyururlar.
2956. Oiwuf-i muhtelif ede hir §ur u §ek vardir; ger$i hir ciheiien ba$tan aya-
ija kadar hirdir.
&^ MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ya'ni hurufun §ekillerinde, telaffuzlannda ve havass-i batinelerinde bir ihti-
laf ve karga§ahk vardir; zira kiminin mahreci "mim" gibi dudak ve kiminin "ha"
gibi bogaz ve kiminin "sin" gibi disterin arasi ve kiminin "nun" gibi dil ile da-
mak arasidir. Ve havas i'tibariyle de kiminin tab'i nari ve kiminin haki, kiminin
havai ve kiminin maidir; ve keza kimi muM, kimi melekutidir. Bunlann ha-
vass-i batiniyyeleri ve ahvali hakkinda Cenab-i §eyh-i Ekber Futuhat-i Mekkiy-
ye'lerinin ibtidasmda ma'lumat i'ta buyurmuslardir. Bu ihtilaftn mevcudiyyeti
ile beraber, bunlann hepsi de bir cihetten bastan ayaga kadar bir ve muttehid-
dirler. Bu ebyat-i §erife 2505 ve 2506 numarali beyt-i §eriflerin de izahidir.
["Vaktaki renksizlik, rengin esiri oldu, birMusa birMusa ile cenkte oldu. "]
["Vaktaki bi-renklige erisesin ki, onu tuttun idi, Musa ve Fir'avn sulh tutarlar. "]
Ya'ni hurufun hepsi gizgiden ve cjzgi de noktadan hasil olur. Nitekim ilm-i
hendesenin mebadfsinde hattin noktadan terekkub ettigi gosterilir. Bu i'tibar
ile vucudda hepsi bir asildandir. Bu hal §ekilde boyledir; telaffuza gelince hep-
sinin asli nefesle gikanlan bir sadadir. Elif harfini meftuh olarak telaffuz eder-
sek, sadayi ltlak uzere sahveririz. Digerlerinde bu sada-yi mutlaki agzimizin
muhtelif mahallerine garptmp takyid ile gikannrz. §u halde bu elifdeki sada-
yi mutlak, hurufun hepsine sarfdir. Nitekim Mevlana Cami (k.s.) bir rubaisin-
de §6yle buyurur:
JsAtey (_a!1 oli <ua ^J jljI tjJU^. jj^ j} <-> j^ OU-I
"Hurufun aynlan suretlerde muhtelifdirler; fakat hepsi elif in zatmda mu'telif-
lerdir. Taayyiin cihetinden hepsi birbirinin gayridirler; ve hakikat cihetinden
hepsi eWin aymdirlar. "
Mu§arunileyh bu rubafsini aynca §erh dahi buyurmu§tur; burada tafsili
uzun olur.
2957. ^ir yiizden zxi ve hir yiizden muttenicldirler; hir yiizden hezl ve hir yiiz-
den ciddirler.
AHMED AVNt KONUK
Hurufun ziddiyyet ve ittihadian yukanda izah olundu. Bir yiizden hezl ol-
malan budur ki: Her bir harfin ayn ayn telaffuzu hicbir ma'nayi mukayyed
degildir. Mesela "mim" harfi yiiz def a telaffuz olunsa, alem-i surette hezl ve
beyhude olur; fakatbu huruf birle§ip kelimeler teskil ederse, ma'naya delalet
ettikleri igin ciddiyyet hasil olur. Ve keza hurufun yalmz basma zahirde resm
edilmesi veya telaffuz olunmasi hezldir ve bosttir; fakat batimna nazar olu-
nursa havassi ve delaleti i'tibariyle ciddir. Nitekim huruf-i mukattaat-i
kur'aniyye zahirde bi-ma'na gorunur; fakat batinda azim delalet vema'na
sahibi oldugundan, §eklinde ve telaffuzunda ciddiyyet vardir. lste alem-i
halktaki mezahir de tamamiyle bu misale mutabiktir.
2958. Dmdi ktyamei arz-i ekber gunudiir; arzx ztb ve ferli olan kimse. ister.
Mademki hal ve §anlan zahiren muhtelif olan halkin canlan ve batinlan
da muhteliftir, kiyamet-i kiibra vaki' oldugu vakit, bu taayyunat kalkar ve
nes/et-i ahiret zahir olup herkesin ahval-i batinesi meydana gikar. Binaena-
leyh kryamet, arz-i ekber gunudiir; bu arz-i ekber giinunii ancak hey'et-i ba-
tinesi zinetli ve parlak olan kimse ister.
2959. !7ier Kim \d, hotii ZH-intli cjlbi sevdaidir, arz giinii ona riisvavlikiu.
"Hindu-yi bed" ile e§kiya murad buyrulur; gitnku Hind halkimn kism-i
a'zami ehl-i dalalet ve putperest oldugundan "§akf'ye alem olarak isti'mal
buyrulmu§rur. Ya'ni meslek-i dalalete mensub olan kotu Hindli gibi batmimn
yuzii kara olan kimseler, arz giinu olan kiyamette, batinlan meydana cikm-
ca rezQ ve riisvay olurlar.
<— jUj *>*•»-* L gJ^ y>r JL*1 j>fj j\ <* r >\&\ Oj>t-*J^ lSjj ^j^ ^j 1 ^
2960. Qunkii onda giine§ gtbi yiiz yokiur; o nikab gtbi olan geceden baskasini
istemez.
"Gece"den maksad zulumat-i tabfiyye-i be§eriyyedir; zfra dunyada cisim
ve suret i'tibariyle mu'min ve kafir birdir; batinlanni sozleri vasitasryla izhar
etmezlerse, ikisi de insan goruniirler. Fakat batinlan inki§af edince birinin nu-
rani, digerinin zulmani oldugu miisahede olunur. Nitekim karanhkta beyaz
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
ile zenci bir goriinur; fakat ziya karanligi izale edince tefrik olunurlar. Bina-
enaleyh suret-i be§eriyye gece karanligi gibi nikabdir.
jl jlj-l j^-ii d\j\& XZ> j\ jl> ijU dy? Jf dk^ji
2961. Oram dikeni bir gul yapragina malih olmauinca, bahdrlar onun esrarina
dayman oldu.
Oyle bir kimsenin viicud-i unsurisi gul yapragi gibi olan hasenattan bir §e-
ye malik olmazsa, baharlara miisabih olan olum ve kryamet, onun esranna ve
batinma dti§man olur. Kiyametin enva'i vardir, birisi de *>ii c^.is jl« ou ^
ya'ni "(Men kimsenin kiyameti kopar" hadis-i §enfi mucibince olumdur; ve di-
geri de arz-i ekber gunu olan kiyamet-i kiibradir. jJt % iy ^ Ju '/\^J\ JL- '^
(Tank, 86/9-10) Ya'ni "Zamairin a§ikar oldugu giinde o kimse icin'kuvvet ve
yardimci yoktur" ayet-i kerimesine isaret buyrulmu§tur.
<^~~^jj p-^ _>•> bjl jhi u~i c~~^_^ _j c—J? U 1^ ^Jlj
2962. O /timse fci, kalian, ai/aga kadar gill ve susen $iqegidir f xmdi bahar onun
i$in iki -pariah gozdiir.
2963. ^anim gulisiana vurmah i$in ma'nasiz olan dihen hazan ister hazan!
"Pehlu-zeden" yanim dayamak ve beraber oturmak ma'nasinadir. lnsan
suretinde olup sfret-i insaniyyeyi haiz olmayan kimse, zahiri ve batim insan
olan kimseler ile beraber oturmak ve onlar ile miisavat da'vasinda bulunmak
igin hayat-i diinyeviyyenin devamini ister.
2964. va hi onun hiisniinu ve bunun aybini orte; ta ki onun renaini ve bunun
pasint gormiyesin.
Sonbaharda yapraklan dokiilen gul agaci ile diken agaci, miisavf bir man-
zara alirlar. Binaenaleyh hazan birinin hiisniinu ve digerinin kusurunu ve
aybini drtmiis, olur.
2965. Houle olunca hazan, onun i$in bahar ve hauathr; las ve yahut-i zekat bir
goriinur.
AHMED AVNI KONUK
"Yakut-i zekat" pek temiz yakut ma'nasmadir. Zira "zekat" liigatte taha-
ret ma'nasina gelir. Masdann sifat makaminda yakuta izafesi, miibalaga ta-
rikiyladir. Nitekim "recul-i Mil" denecegi yerde, "reciil-i adl" derler.
jL^>- Jbi j\ <u tlJb Jip jJLJ d\j>- j* \j j\ JJb p* OUpU
2966. ^aghan hazanda da onu bilir; lakin hirinin g'6ru§ii, cihanin goriifunden
iyidir.
Bahgivan sonbaharda dahi yapraklan dokulmus, olan gul ve diken agag-
lanni bilir; zira nebatatin esranna vakiftir. Bunun gibi zamanin yektasi ve
kalb4 Muhammedf iizere bulunan kutbu'l-aktab dahi, ne§'et-i ahiret olmaz-
dan mukaddem, hazana mu§abih olan diinyada da said ile sakinin ve salih
ile fasikin batmlanni ve esranni mu§ahede eder. "Diinyada herkes birbirinin
batmini gorse de said said ile ve sakf sakf ile musahib olsa daha iyi olmaz
mi?" Sual-i mukadderine cevaben Hz. Pin "Fakat cihanin gormesinden, biri-
nin gormesi daha iyidir" buyunirlar. Zira kutbu'l-aktab Allah Teala' mn hali-
fesi ve emfnidir; cihanin gozbebegi mesabesindedir. Bu makami haiz olma-
yanlarda bu derece emanet yoktur; ve insamn a'zasimn her tarafi goz olmak-
tan, bir tarafinin mahall-i rii'yet olmasi hikmete daha muvafiktir; zira her ta-
rafm goz olmasindan nizam-i viicud bozulur; ve herkesin esrara vukufundan
dahi nizam-i alem muhtell olur.
§urrah-i hindiyyeden Hz. Imdadullah (k.s.) bu beyt-i §erifin §erhinde §6y-
le buyunirlar: "Kutbu'l-aktab saidi ve §akiyi dar-i diinyada bilir; kutbu'l-ak-
tab kendi seyrini tamam ettikten ve fenadan sonra, bakaya vasil olduktan
sonra a'yan-i sabiteyi mus.ahede eder ve o a'yanin isti'dadi ona miinkesjf
olur. Binaenaleyh a'yandan can olan ve olacak bulunan her bir hal icmal
iizere miinkesjf olur. Boyle olunca saadet ve §ekavet-i ezeliyyenin her ikisi
ona a§ikar olur. Ve bu beyan ona tamamiyle a'yan-i mumkinatin tafsil iize-
re biiciimle ahvaliyle miinkestf olmasi ma'nasina degildir. Bu, be§er hakkin-
da muhaldir; ve boylesi nasil vaki' olur? Ve ilia onun Allah Teala ile musavi
olmasi lazim gelir." Bu izahdan dahi anlasriir ki, vahdet-i viicud mes'elesin-
de gayet gamiz niikteler vardir; bunlar layikiyla anlasrimazsa i'tikadda fesad
hasil olur ve fesad-i i'tikad, ef ale de sirayet eder ve nihayet be§eriyyetin §a-
nindan olan teklifat-i §er'iyyenin ta'tili cihetine gidilir. Allah Teala ehl-i siilu-
kii bu halden muhafaza buyursun.
^3^
MESNEVI-I §ERIF §ERHf / II. ClLT • MESNEVI-1 •
2967. Cihan muhakkak o oir himseHir; o ebleh&ir; her mlcliz jeleh iizerinde
aym cuzudiir.
Bu beyt-i serffin elfazi niishalarda muhteliftir. Fakir, Ankaravf deki sureti
aldim; bu niishaya gore §erhi §6yle olur: Cihan muhakkak o kutbu'l-aktab
olan bir zat-i §erifden ibarettir; o eblehdir. "Ebleh" ahmak ma'nasina oldugu
gibi, selamet-i sadnn galebesi ma'nasina da gelir. Nitekim hadis-i §erifde
*yi<4-i J»i j£\ ya'ni "Ehl-i cennetin cogu ehl-i belehdir" buyrulur. Bu ma'na-
ya gore, o kutbu'l-aktabm kalb-i §erifi hicabat-i zulmaniyye ve nuraniyyeden
salimdir ve tecelliyat-i zatiyyeye nazirdir. Bilciimle fuyuzat-i ilahiyye ehl-i
aleme, isti'dadlanna gore bu zat-i saadet-simatin kalb-i §enfinden tevzf olu-
nur. Nitekim Cenab-i §eyh-i Ekber TedbMt-i Mhiyye' sinde ve Fususu'1-Hi-
ten'lerinde bu hakikati beyan ve fzah buyururlar. Ve Ankaravf hazretleri
"ebleh" ta'bfrinden meshur olan ahmak ma'nasina gore nasa kerahat gelme-
mek igin "o eblehest" ibaresini istifham i'tibar etmek de miinasib olacagini
beyan buyurmustar. Bu surette ma'na "Cihan o bir kimseden ibarettir, o ah-
mak midir?" demek olur. Beyt-i §erifin diger niishalarda birinci misra'inm su-
reti sunlardir:
1. c-^fTji c— r dl, d\d\#>r tjs- Ya'ni "Cihan muhakkak o kimsedir ve
agahdir."
2. <jl~~$* d\j c— i" di of jl^- >j^ Ya'ni "Cihan muhakkak o kimsedir ve o
buyiiktiir." Maahaza yukandaki fzahat bu suretlere de §amildir. "Her sita-
re"den murad, kutba tabi' olan evliya-yi sairedir.
2968. I^inaenaleuh her naki$ ve nigar, miijde miijde! i$te hahar aeliyor, demek-
tedirler.
Her rengi latif ve sureti giizel olanlar, iste bahar geliyor; letafetimiz mey-
dana cikacak diye sevinip birbirlerine miijde verirler. Ehl-i iman ve erbab-i
hasenat dahi boyle mevte ve kiyamete mu§taktirlar.
2969. Otfihauet $icekler zirh gibi iaban olur; o meyveler ne vakit dugiim -peyda
ederler?
AHMED AVNI KONUK
Nihayet bahar gelir* agaglann gigekleri zirhlar gibi parlamaga ba§lar; gi-
gekler bu halde iken meyvelerin tomurcuklan zahir olur mu?
2970. Uaktaki cicehler dokiilur, meyveler ha$ aosterir; vakiaki ten kiriltr, can
ba$ kaldinr.
Cigekler dokuliip meyve tomurcuklan nasil ba§ gosterirse, bahar gibi olan
mevt gelince gigekler mesabesinde olan cisim fena bulur; o vakit run alem-i
berzahda ba§ kaldinr.
2971. CMeyve ma'na ve $izek onun s&rdiclir; o ci$ek mujdedir, meyve onun
ni'meiidir.
Agacm meyvesi ma'nasi ve gigek o ma'nanin suretidir. Ve keza gigek, ge-
lecek olan meyvenin mujdesidir ve meyve ise mujdenin ni'metidir; zira muj-
de, gelecek olan bir ni'metten haber vermektir.
2972. Qi$ek dokiildugii vakit meyve zahir oldu; o aatb oldugu vakit, hu ziyade-
lik icinde oldu.
2973. Bkmek parcalanmadihp ne vakit kuvvet verir; sikilmami§ olan salkim-
lar ne vakit mey verir?
Cenab-i Pir salikin vucudunu ekmege ve uziim salkimina tesbih buyurur-
lar. Ekmek ve uziim salkimi bir akil kimse tarafindan pargalanmadikga ve si-
kilmadikga kuvvet verecek ve sarab olacak hale gelmedigi gibi, salikin vucu-
du dahi, bir mur§id-i kamil ve akil tarafindan riyazet ve mucahede ile kinl-
madikga kuwe-i ma'neviyye hasil etmez ve salkim gibi olan viicudundan
ask-i ilahi sarabi gikmaz.
2974. Dielu^e edviye ile docjiilmedikce, muhakkak edviye ne vakit sthhat-efza
olur?
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Helile" nebati bir cekirdektir, bagirsaklann faaliyyetini tezyfd igin isti'mal
olunur. Bu helile muslih olan devalar ile beraber dogulmedikge, o devalar vii-
cudun sihhatini ziyadelestirmez. Ya'm helile gibi olan viicud-i salik, mur§id-i
kamilin ta'yfn edecegi riyazat ve mucahedat ile terbiye edilmedikce, illet-i ena-
niyyet ve cehaletten kurtulup sihhat-i ma'neviyyeyi iktisab edemez.
Pirin vasfi ve onun mutavaati hakkindadir
j^ <Jsu& j ji \j> j> JLpIS" ji (jJL» jSsj (jjJJI ^L^»- jJ-l e.L*> <j\
2975. By Uiahk' in ziyasi olan Diiisameddin! Hiir iki kaijii at, puin vasjinaa
ziyade ell
Yukanlarda dahi beyan olundugu iizere, Hz. Hudavendigar efendimiz
Mesnevf-i §erif\ bizzat kendileri yazmazlar, onlann lisan-i §enflerinden bu
hakayik ma-i can gibi akar ve Husameddih Qelebi efendimiz tarafindan zabt
buyurulur idi. Bu beyt-i §enf dahi o vaziyeti gosterir. Buyururlar ki: "Ey
Hakk'in ziyasi olan Hiisameddin Qelebi! Mur§id-i kamilin evsafi hakkinda da-
ha tafsflat ihsan edecegim; bir iki kagit al da t onlan kayd ve zabt et!"
2976. Uakia senin nazik cisminin kuvveti yoktur; lakin aiinessiz bize nur
yohtur.
Riyazat ve mucahedat ile senin cismin nazik olmu§tur ve kuvvet-i unsu-
riyyesinde za'f vardir; velakin ruhun giine§ gibi parlaktir; senin ruhunun yar-
dimi olmaz ve MesnevPyi imla etmez isen alem nur-i Mesnevi ile miinewer
olmaz.
2977. Qer$i sen kanM. ve handilin cami $oi olmu§sun; lakin sen bir cjonliin
ser-haylisin ve vpliijin ucusun.
*$$&>
AHMED AVNl KONUK "®XK
Ey Hz. Qelebi Hiisameddin! Sen tarik-i Hak'da kemal-i vera' ve takva ve
mucahede ve riyazet ile nuraniyet iktisab edip kalb-i §enfin kandil gibi panl-
dar ve cism4 §erifinin kesafeti zail olup kandilin cami gibi §effaf bir hale gel-
mistir. Kalbinin nurunun harice inti§anna mani' olmaz. Binaenaleyh Hak yo-
lunun mur§id-i kamili oldun; fakat sen benim gonlume varid olan ilhamat-i
ilahiyye ve ulum-i iedunniyye kafiiesinin ba§isin- t ve makaradan sagilip uza-
yan iplik gibi la-yenkatT kalbime varid olan bu Mesnevf-i gerifebyatmm ucu-
sun. Qunkii bu hakayiki senin gayet vasi' olan isti'dad-i latffin cezb eder.
2978. Unaaemki iplik ucu senin elinde ve mura&indaHir, gbniil gerdanliginin
incited senin in'amindandtr.
Gonullere gerdanlikgibi takilacak olan bu Mesnevfrnn inciler gibi olan eb-
yat-i latifesi, senin ihsamn cumlesindendir. QiXnkix bu incileri dizdigimiz ipli-
gin ucu senin elindedir ve bu Mesnevf-i §enf senin talebine miisteniden za-
hir oldu.
2979. ^ol hilen miirsidin ahvalini yaz; ve miirsidi ihtiyar et ve yolun "ayn'i hil!
Eline aldigin kagida, Hak yolunu bilen mursjdin ahvalini sdyleyim de yaz;
ve tarik-i Hakk'a mursjdsiz gidilemiyeceginden, onu ihtiyar et ve mursjdi
Hak yolunun "ayn"i bil!
j^t J A~-^' ■^j^* <jr>- ^U -J OLaW- j OU**jIj -j
2980. CA/lursia, yaz ve halaih sonbahardir; halk gece ve miirsid ay gibidirler.
lnsan-i kamil hararet ve letafette yaza benzer ve nakis insanlar ise biiru-
dette ve zevalde sonbahara benzerler; ve keza halk zulumat-i tabfat iginde
miistagraktirlar. Miir§id ise o zulumat iginde ay gibi nur sagar.
j* fU jl 4J C^j^ <j^ j jf j-j (0 \yy? £J*j ft*/'
2981. ^en gene olan bahhma fir tesmiye eimisimdir hi, o Diak'dan prdir;
giinlerden fir deyiUir.
Ben daima geng halde bulunan bahtima ve hakikatime "pir" namini ver-
dim; benim o hakikatim iizerinden giinler ve seneler gegerek tecarib-i medi-
MESNEVI-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
de neticestnde akli kemale ermis, olan bir ihtiyar degildir; belki ezelde Hak ca-
nibinden kemal-i akli bulmus, olan bir pirdir.
2982. oi/le piriir ki, ona tbtidd yoktur; boyh bir diirr-i yeitme §erik yoktur.
Benim hakfkatim oyle bir pirdir ki, ona ibtida yoktur; zira o hakikat-i
muhammediyyedir ve "hakikat-i muhammediyye"nin ibtidasi yoktur. oy-
le bir nadir incidir ki, onun §eriki ve naziri yoktur. Bu beyt-i §erifde Hz. Hu-
davendigar efendimiz kutbiyyetlerini haber vender; zfra kutb, kalb-i Mu-
hammedi iizere olup zamanin ferididir ve asr-i §erifinde bu makamda ken-
dilerine asla §erik ve nazir bulunmaz. Nitekim Divin-i Kebiflerinde §6yle
buyururlar:
Nazmen terciime:
"Agtilar kenz-i fiiyuzu olunuz hil'at-pu§
Mustafa geldi yine, cumleniz iman ediniz."
O-U £j* -Lib o iSj^>- o\ 4^sl>- i/r J^~ *J*" (J* J l£j* ^j^
2983. uMuhukkak eski sarab pek kuvvetli olur; hususiyle o bir sarab ki £%llah
indinden ola.
Sultanu'l-a§ikin efendimiz bu beyt-i §erifde a§k-i ezelflerine i§aret buyu-
rurlar. Ya'ni benim hakikatime igirilen §arab-i a§k-i ilahi ezelidir ve muhak-
kak eski §arab elbette pek kuvvetli olur; hele o §arab-i ask, siiluk ve mii-
cahedat-i medideden sonra iktisab edilmi§ olmayip da vehbi olursa, artik
kuvvetini tasavvur et! Bu hali beyanen Divan-i KeZ?7?lerinde de §6yle bu-
yururlar:
"llahi, benim askun a'yan-i sabite mertebesinden ben kemalinde idl Ne arz
vardi, ne de eflak var idl Benim talebimi isitir idin. Ne birgiines var idl ne
de bir ay! Ne bir bas ve ne de bir Mian var idi ki, sen beni a§km igin segil-
misler iginden segtin. "
AHMED AVNI KONUK
2984. U^ui ihtiyar ei ki, -pirsiz hu sefer, $ok ctfet ve korku ve iehlike ile doludur.
Ey salik, alem-i hakikate uruc seferinde, kendine bu yolu bilen bir mursjd
ve bir rehber ihtiyar ve intihab et; zira bu yolda gok afetler ve korkular ve tur-
lu tiirlu tehlikeler vardir.
s-oLit ^ijjul jjj*^» ij, f-^j jj U jL <cT ^j 01
2985. O hir yola ki, sen defalarca giimi$sin, kilavuzsuz o yolda sasumi$sin.
Alem-i surette birkag def alar gecmis, oldugun yollan bile, kilavuzsuz git-
tigin halde §a§irdigin vaki'dir.
2986. Dmdi, hir yolu Ki,, sen hi$ gormemissinclir, sakin yalniz gitme, rehber den
ba$ $evirmel
2987. Gijer sen gul iizerine onun sdyesi olmazsa, gulun nidasi seni hayran hilar.
"Gul" ahmak ve cahil ve mekr ve baykus, ma'nalanna gelir; burada cahil
ma' nasi miinasibdir. Ve "gQl" taife-i cinnin bir nev'idir ki, istedikleri §ekle gi-
rip yolculan §a§irtirlar ve onlan helak olacak vadilerde diisururler. Cin hak-
kindaki ma'lumat-i mufassala Misir'da tab* edilmis, olan Akamu'l-Mercan ff-
Ahkami'1-Can ismindeki Arabca bir kitabda mevcuddur. Ya'nf senin gibi ta-
rik-i Hakk'in korkulanndan ve tehlikelerinden cahil olan bir kimsenin iizerin-
de bir mur§id-i kamilin sayesi ve himayesi olmazsa; sahra-yi tabiatta dolasan
gulyabanilerin sesleri seni sersem eder. "Gul"den murad, gorunmeyen ve go-
riinen ins ve cin §eytanlandir ki, tarik-i Hakk'a giden kimseleri daima inhiraf
ettirmege cabalar. lnsan §eytanlannm enva'i vardir; bir kismi ehl-i hakikati
inkar eden ulema-i zahiredir ki, bunlar kendi kisa nazarlanyla tarikati ve ev-
liyaullahin maarifini §er'a muhalif goriirler. Ve bir kismi, ehl-i tarikat kisve-
sine biiriinen zmdiklardir ki, bunlar da mu'minleri tarikat namina §eriatten
teb'id ederler. Ve bir kismi da din ile alakalan olmayan humakadir ki, bunlar
seriat ve tarikatin hurafat oldugunu iddia edip insanlan havvaniyyet sahasi-
na daVet ederler. Ve goriinmeyen §eytanlar ise ^-Uijjl^ J u*r"ji (Nas,
114/5) [Insanlann sadirlanna vesvese sokar] olan'tabfat-i be§eriyye gulya-
MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
banileridir ki, onlar da nefis ve heva ve bilcumle sifat-i nefsaniyyedir ve bun-
lann muharriki tblis'dir.
2988. [Jul seni yoldan zarara huakir; bu uolda senden daha zeki, $ok idiler.
2989. ^olculann §a§kinli§im ZKur'andan dinle ki, kotii ruhlu $euian onlara
ne yapti?
Seferde olan ehl-i dunyanin peygamberlerini tekzib yuziinden ugradiklan
avakib-i muhlikeyi dinle de gor ki, bak ruh-i habis sahibi olan o §eytan en-
va'-i igvalanyla onlara neler yapti.
jj^ j j*!^ OU $£ j OU }j> jji <oU- jl t>\j aJL- d\j\j* -U?
2990. Onlan caddeden yiiz binlerce yillik yol uzak flotiirdu ve onlan idfoir ve ur
eyledi.
"Idbir" "tdbafin imale olunmu§udur. Geri gitmek ve tain tersine donmek
ma'nasinadir. Burada mef ul ma'nasina musta'meldir; "mudbir" demek olur.
Ya'ni cadde-i §eriatte yuriiyerek tarik-i Hakk'a giden salikleri, goriinen ve go-
riinmeyen §eytanlar §a§irtu ve onlan bu caddeden pek uzak vadilere du§iir-
dii. Binaenaleyh onlan "mudbir" yapti; ve libas-i takva ve §enatten soyup
girgiplak birakti. "Or" uryan ma'nasinadir.
0L5» (Sy^ j>- 01^* j jS Jiff- Ol*i <Sy> j jw jLil^jljp*^*-!
2991. Onlann kemiklerini ve kdlanni flor; bir tbret al ve e§egi onlar tarafina
surme!
'cjJ&\\ Jii jir 'Sf Jj>u jpji\ j> ^ ji (En'am, 6/11) Ya'ni "Ey Pey-
gamberim! tJmmetine de ki, arzda geziniz; enbiyayi tekzib edenlerin akibeti
nasil oldugunu gorunuz!" ayet-i kenmesinde emir buyruldugu iizere, Hak Te-
ala'nin helak ettigini haber verdigi gegmi§ ummetlerin sakin olduklan §ehir-
lerin haline bakimz ve haftiyat netXcesinde oralarda gikan kemiklere ve onla-
nn asar-i sairesine ibretle bakimz ve bu cism-i unsuri e§egini, onlann gittik-
leri yola surmeyiniz.
AHMED AVNl KONUK
2992. 6?e^in boynunu tut, yol tarafina, hos olan yolcular ve yol hiliciler tarafi-
na $ek!
Nefs-i hayvaniyyenin yulanm gek; tarik-i Hakk'a ve tarik-i Hak'da dogru
giden salikler ve yol bilici olan mur§idler tarafina dondiir.
2993. Sakm esecji hirakma ve ondan el halduma; zira onun meyli yesillik ta-
rafinadu.
Nefis e§egini serbest birakma ve yulanm elinden saliverme; cunkii onun
meyli huzuzat-i diinyeviyye tarafinadir.
299 >4. Gjjer sen bir an onu gafletle salwerirsen, o fersahlarca otlak tarafina ai-
der.
Ya'ni §eriat ve mucahede yulanm eger elinden bir an gaflet ile birakiverir-
sen, nefis hayvani fersahlarca huzuzat ve lezzat-i diinyeviyye tarafina ko§a
ko§a gider.
2995. 6§ek yolun du§manidir; yemek sarhosudur; hey aidi heyf...O $ok har-ben-
deyx telef etti.
"Har-bende" nefs-i hayvaniyyeye miinkad ve musahhar olan kimsedir.
2996. €ger yol bilmezsen, eseijin istedicfi her bir seyin aksini yap; muhahkak o
dofiru yoldur.
Nefs-i hayvaniyyenin biitiin arzulanna muhalefet et ki, dogru yol o mu-
halefettedir.
Mervfdir ki, Ma'ruf-i Kerhi hazretleri zamanmda bir rahib zuhur etmi§;
kendisinden havank-i adat zahir olur imi§. Miisliimanlar arasmda kiyl u kal
vaki' olup demi§ler ki: Bu rahibe zahir olan havank bizim evliyamizin ah-
valine mumasildir. Halbuki mumaileyh tslamiyet'i musaddik degildir; bun-
MESNEVI-t §ERfF SERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
daki hikmet nedir? Ulema-yi zahire onlara bir cevab-i miiskit verememi§.
Muhakkikinden Maruf-i Kerhi hazretlerine miiracaat etmisjer. Hz. Ma'ruf
kalkip rahibin yanina gitmis. ve rahibe selam verip derhal musliiman olma-
sim teklif etmis, . Rahib, olmam demi§. Hz. Ma'ruf, "Nigin olmazsin?" buyur-
mu§lar. Rahib, "(Junku bu kadar zamandir temessiik ettigim bir dfni tebdil
etmeyi nefsim kerih gorur," demi§. Hz. Ma'ruf, "Sen bu havanka ne ile na-
il oldun?" demi§. Rahib, "Riyazat sebebiyle," demi§. Hz. Ma'ruf, "Bu riya-
zati nefsin kerih gormemis. mi idi?" diye sormu§. Rahib, "Evet kerih gordii,
fakat ben onun kerahatine bakmayip riyazati ihtiyar ettim," demi§. Hz.
Ma'ruf cevaben: "Demek ki nefsinin kerih gordugii §eyi icrada isabet var
imi§; eger mesleginin eri isen nefsinin kerih gordiigu Islamiyet'i de kabul et-
men icab eder, demis. ve rahib bir hayli teemmiilden sonra Islamiyet'i de ka-
bul etmi§tir.
2997. Onunla mii$avere ediniz ve ondan sonra muhalejei ediniz; muhakkak
ona asi olmayanlar ielef oldular.
Bu beyt-i §erifde ^yJu ^jj^Li ya'nf "Kadinlar ile miisavere ediniz ve on-
lara muhalefet ediniz" hadfs-i §erifine i§aret buyrulur. Bu hadfs-i §erifin zahi-
ri kadinlar hakkindadir; zira kadinlar tab'an i§tihar ve temeyyiize ve medh
olunmaya ve huzuzat-i nefsaniyyeye ve tezeyyiinata meclubdurlar. Bu hal-
ler ise tamamiyle nufus-i be§eriyyenin sifati olup, bunlan kadinlar temsil
ederler.
Ma'lum olsun ki, hiristiyan ulemasi, erkekler ile kadinlar arasinda bir
fark olmadigini iddia edip, tslamiyet'te erkekler ile kadinlar arasinda fark
oldugu iddiasimn bo§ bir fikirden ve cehilden miinbais oldugunu beyan
ederler; ve kadiniann akilda ve dinde nakis olduklan mealindeki hadis-i §e-
rife i'tiraz ederler. Fakat erbab-i tib tarafmdan son zamanlarda yapilan ted-
kfkat-i fenniyye neticesinde kadiniann beyni, hilkatte erkeklerin beynin-
den vasati bir hesab ile 150 gram noksan oldugu tahakkuk etmi§ ve fen
onlann inkar agizlarim tikayarak, bilakis ma'na-yi hadisi tasdik etmis, ve
onlann cehillerini meydana koymustar. Eger erkekler de nefsin bu tema-
yiilatina muma§at ederler ise, surette her ne kadar erkek iseler de, sfrette
kadin hiikmune girerler. Binaenaleyh kadinlar ile miisavere edip onlara
muhalefet etmek, hakikatte sifat-i nefsaniyyeye muhalefet demek olur. Bu
munasebetle Cenab-i Pir bu hadis-i §enfi, nefs-i hayvaniyye hakkinda irad
c^9^
AHMED AVNl KONUK
buyurmusjardir. lyJi; [talefu] kelimesinde Ankaravi hazretleri iig vecih be-
yan buyururlar: Birisi "talefu" "telef'ten, fiil-i mazinin cem'i olmaktir; bu
surette ma'na "Muhakkak nefsine asi olmayanlar, nefislerini telef ettiler"
demek olur. Ikincisi "iilfeften "t(e)alefu" kiraat olunmaktir. Bu surette de
ma'na, nefisle mii§avere edin ve sonra da ona muhalefet edin; zira ona asi
olmayanlar muvafakat ettiler" demek olur. Ucuncii vecih de "t(e)ellifu"
(tyto) emir sfgasi olmaktir. Bu surette ma'na "Nefislerine isyan etmeyen
kimselere nefsinizi te'lif ediniz deriz" demek olur. Ankaravi hazretleri bu
uguncu vechi en muvafik goriirler.
2998. Uieva ue arzii tie az dost ol; pinku seni JAllah'm yolundan sasirtan
odur.
~ - £ /
Bu beyt-i §erif «ui J-^ j* J^ ^Vi ^ ^ X 1 ^ ^ j (En'am, 6/116)
ya'ni "Eger sen yeryuziinde olanlarin coguna uyarsan, seni Allah'in yolun-
dan §a§irtirlar." Ve keza ^ H j ji-L ^-lji '^ jji-u ^jV! ^ ilii- ifuui- Ji ijb u
^ J=f- ^ ^W g^ 1 (Sad, 38/26) ya'ni "Ey Davud biz seni yeryuziinde ha-
lffe yaptik, nas arasinda dogrulukla hukmet ve hevaya tabi' olma ki, seni
Allah yolundan §a§irtir" ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. Beyt-i §erifde
c-^ji j-i ff ta'bfriyle bir mikteye i§aret buyrulur; §6yle ki: Nefs-i hayvani
kendi kivamina aid olan yemek ve igmek ve uyumak ve nikah gibi hazlari
talebden asla farig olmaz. Huzuzat-i mezkure hudud-i §er'iyye dairesinde
olursa, umum mii'minler icin mubah olur; fakat tank-i Hak salikleri icin bu
mubahata da dalmak asla caiz degildir. Zira viicud-i unusurinin kesafetine
ve letafet-i ruhaniyyeden mahrumiyyete sebeb olur. Onun icin Hz. Pir he-
va ve arzu ile az dost ol; ya'ni nefsin arzulanm zaruret mikdanndan fazla
verme buyururlar.
d\*j»jo fr^jLw- j>^*a <Jjr? £** 0L^>- jJiJl Ju£*iJ \j lj* jj!
2999. 13a hevayi, cihanda hem-rahlann sayesi gtbi hujbir §ey Kumaz.
"Hem-rahlar"dan murad, mur§id-i kamillerdir. Ya'ni saliklerin gayr-i
me§ru' olan heva ve hevesatini ve me§ru* olan arzulanndaki mubalagayi
ancak cihanda mur§id-i kamilin sayesi ve terbiye ve himayesi kesr edebilir.
Salikin hicbir tedbiri, mur§id-i kamilin terbiye ve himayesi kadar miiessir
olamaz.
MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
^S j* dj^- *£ H*-J ^ $£ lj (_5^ f }LJ1 aJLp Jj~*j 0^^ o--^j
$.oJjj j (J*^ cl-»>«-**i c£^" < -r > j^ y (J 3 **^ "^*ij^" *-?j** (s* p "' tJ*^
Resul (a.s.)in All (k,v)ye, "Mademki her bir kimse bir nevi' taatla
Hakk'a takarrub isterler, sen akilin ve bende-i hassin sohbeti ile
takarrub iste; ta ki onlann hepsinden ileriye ayak basasin, diye
vasiyet buyurmasi beyamndadir
3000. U^eygamber SQli'ye huywfai ki: €y <S%li; Diakk'm arslanisin, pehlivan-
sin, kalhi kuvveilisin.
3001. Jakai arslanliga da i'iimad etme; iimtd nahlinin golgesine gel!
"t'temid" i'timad masdannm imale olunmusudur ki, Mesnevi-i §enfde bu
gibi imalat cok vaki' olmustar. "Nan!" hurma agacidir; murad, semerat-i fu-
yuzat-i ilahiyyeyi haiz olan insan-i kamildir. Ya'ni, ya Ali, arslanhgina da-
yanma; nahl-i timid olan insan-i kamilin terbiyesi altma gir demek olur. Bu
bahis su hadfs-i §erffe miisteniddir: J\ ^j* J\ ^i ^j^- J\ ^Ui v>' lil J* l *
5^1 j aJJi jup j LaJi j ^uii ^ ^j j *^p j^l-j j£ji ^lyi ^j Ya'ni "Ya Ali, vak-
taki nas haliklanna enva'-i birr ile takarrub ederler, sen Rabb'ine enva'-i akl
ile takarrub et ki, dunyada nas indinde ve ahirette Allah Teala indinde dere-
ce ve yakinlikta onlan gegesin."
3002. ttr akilin sayesine gel ki, onu hir nakil yoldan gotmemez.
Hakk'a vasil ve hakikati zevkan ve halen mudrik olan bir akilin himaye-
si altina gir ki, onu gorimen ve goriinmeyen §eytanlardan hicbirisi kendi yo-
lundan ve makamindan ceviremez.
AHMED AVNl KONUK
^> J^ cr>. fj*v" ^ &J ^ *£ by? u^j jAil j\ Jk
3003. Onun sayesi yeryuziinde Oiaf dagi gibidir; onun ruhu da ali-iavaf olan
simurgdur.
"Kaf dagTndan murad alem-i taayyxin ve "simurg"dan murad hakikat-i
muhammediyyeyi hamil olan kutbu'l-aktabin ruh-i §enfleridir. Ve o ruh-i
miibarek taayyiinat-i alemi muhit olup, cumlesinin fevkinde ucar ve tasarruf
eyler. Binaenaleyh Fususu'l-Hikem §arihi Abdullah Bosnevi (k.s.) hazretleri-
nin buyurduklan gibi, kutbu'l-aktabin terbiyesine isabet eden salik tamamiy-
le "ayn"a isabet eder. Zaman-i Risalet-penahide insan-i kamil bi'i-asale
(S.a.v.) Efendimiz'in zat-i niibuvvet-penahileridir; ve onlardan sonra alem-i
taayyiinde onlann bi'1-verase hakikatlerini hamil olan aktabdir. Ve Cenab-i
Mevlana efendimiz dahi onlardan birisidir.
3004. Sjjer kiydmei kadar onun na'hni soyhrsem; onun vein asla mahta ve ni-
hayei isiemel
"NaT evsaf-i haseneye derler. Ya'ni insan-i kamil "Allah" ism-i cami'inin
mazhan olup, alem-i taayyiinde sifat-i ilahiyye ile zahir oldugundan kryame-
te kadar evsaf-i cemilesinden bahs edilse, nihayeti gelmez.
3005. 0une$ be$erde nikfib yavmi§hr; aula! ^Dogrusunu en cok JMlah Teala
hilir.
Insan-i kamilin taayyuniinden sifati ve esmasryla zahir olan ve giines, gi-
bi bilcumle taayyiinat alemine ziya-pa§ olan Hak'dir; ve Hak insan-i kami-
lin suret-i miiteayyinesini nikab yapmi§tir. lyi anla da, insan-i kamili
Hak'dan ayn gorme. Bu i'tibar ile (S.a.v.) Efendimiz ile, onlann varislerinin
lisan-i §erifleri lisan-i Hak'dir ve onlann kelami da, kelam-i Hak'dir; ve dog-
ruyu en cok bilen ise yine Hak'dir. Binaenaleyh bu sozleri kabul et! Cenab-i
Pir efendimiz bu ma'nayi Divin-i /CeM'lerinde su beyt-i §eriflerinde de be-
yan buyururlar:
"Bu heykel-i idem nikabdir; biz biitun secdelerin kiblesiyiz. "
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3006. ^E tS^lt, T/olun- taailannin ciimlesinden sen hass-t ilahin sayesini ihtiyar
Hak yolunun turlu tiirlii taatlan vardir; en muhimmi de Allah Teala haz-
retlerinin bir abd-i hassimn terbiyesi altina girmeyi ihtiyar etmektir. Bunlann
iginden sen bu muhim olani ihtiyar et!
3007. Uier bir himse hi, hu iaate hagtdar, hendilerine bir mahall-i hulas ihdas
eitiler.
yz~» OLf^ j^o jlj ^j ^ ji^ J5U- c-^L^ j^j^ y
3008. <Sen gtf, akilin sayesine ha$ t ta hi o inacli gizli olan diismandan hurtu-
lasin.
"lnadi gizli olan dusman"dan murad nefs-i hayvaniyyedir; zira nefis ar-
zulannda muanniddir; onun igin ehl-i tarik, havatir-i nefsaniyyeyi kuwet ve
isranndan bilir. Zira havatir-i §eytaniyye zayiftir ve kuwet ve isran yoktur;
gabuk zail olur.
3009. n^u sana hiiiiin idatlerden daha iyidir; mevcud olan her bir sabih iizere
sebh bulursun.
Nefsin kuwet ve isranni mur§id-i kamilin terbiyesi kesr ettigi igin, onun
sayesine iltica etmek senin igin butun taatlerden daha hayirlidir. Eger boyle
yaparsan, tarik-i Hak' da her biri birer nevi'-i taatla mtisabakaya girmis, olan-
lann hepsinden ileriye gegersin.
jj
s^ (t^- jij <jr*y j**** y^ ^^ u>* jd. J*/" ^y?
3010. ^Ptri tuttugun vahii sahin ha! ieslim ol, CM<usa gibi Uiizir'm hiihmii al-
hntla gii\
Mur§id-i kamile mitfaki oldugun vakit, sakin ha! ona i'tiraz etme; her em-
rine teslim ol! O zat-i §enf ilm-i lediinde Hizir (a.s.)a benzer; Musa (a.s.) bir
nebiyy-i zf§an iken, nasil cenab-i Hizr'in hiikmu altinda hareket etti ise sen
de oyle yap!
AHMED AVNi KONUK
3011. Uivzr'a mensub olan ise nifaksiz sabr ei, id hi Uiizir, pi bu firakdir,
demesin.
Ey salik, ma'lumdur ki cenab-i Hizir, Hz. Musa muvacehesinde bir cocu-
gu oldiirdu; ve bir gemiyi deldi; zahirde hicbir sebeb yok idi. Nubixvyeti ha-
sebiyle zahire nazir olan Hz. Musa i'tiraz buyurdu. Ve cenab-i Hizir da, tig
def a vaki' olan i'tirazindan sonra d^ 'j J^ jf,* iii ( Kehf, 18/78) [tste bu,
benimle senin aramizin aynlmasidir] buyurdu. Nitekim kissanin tafsili
Kur'an-i Kenm'de mezkurdur. Ve Cenab-i §eyh-i Ekber bu babdaki hikmet-
leri Fususu'l-Hikem'de Fass-i Musevf de beyan buyurmusjardir; burada taf-
sili uzundur. Ey salik, mursjd-i kamil dahi zahirde senin nokta-i nazanna
uymayan isjer yapar; sakin i'tiraz etme! Sabr et ki, o zat-i §erif sana "Senin
tarik-i hakikatte yuriimege isti'dadin yoktur; git yalniz zahir-i §eriatle amel
dairesinde kaim ol!" demesin.
3012. Gcjer gemiyi delerse, sen soyleme. Eger$i bir $ocuiju oldiirurse, sen sa$ yol-
ma!
Ya'm eger miirsjd-i kamil senin vixcud-i unsurinin gemisini riyazet ve mii-
cahede ile rahnedar ederse, i'tiraz etme; ve eger senin cocuk gibi olan akil ve
tedbfrini amelden iskat ederse, sakin sacim yolup, feryad etme!
JJljj (V^J'-bi tjj* ^U' ^j ^ Jj\y>- (A«jj>- C-~0 j^- <J>- !j y C~~o
3013. Utah, mddemki onun eline kendi eli ia'bir eiti, nihayet ^a-^} <iy «JW ^
[S^lllak'in eli, onlann ellerinin ustundedir] diye da'vd buyurdu.
Hudeybiye musalahasinda Bfat-i Ridvan'da nazil olan sure-i Fetih'de Hak
Teala J^jui 'o> «AJ» ju ii i^L' ui 'J^^C. '^ oi (Fetih, 48/10) ya'm "Ey Pey-
gambeiim, sana biat edenfer, ancakAllah'a bfat ederler; Allah'in eli, onlann
ellerinin ustundedir" buyurdu. Ve hadis-i kudside de i^ j u~- -J c*£ c-~>-i bi
. . . £ii u j ulj j ya'm "Ben bir kulumu sevdigim vakit, onun sem'i ve basa-
n ve lisani ve eli ilh... olurum" buyrulur.
Muhakkikin hazarati bu mertebeye "kurb-i feraiz" derler; ve bu mertebe
Nebiyy-i zisan efendimizin ummetinden kamil olanlara mevrusdur. Binaena-
leyh rmir§id-i kamilin yedi, yed-i Hak'dir.
c ^^ )
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
JjS" dJcAj DU- ijj 4j$- aJJj JUS" (j^-iJj iJjl^** fjs" C~~0
3014. UiMi'in eli onu oldurur; onu diri eder. ^Diri nedir? Onu can-i haki
ya-par.
J* "gin" zamfrleri yukanda i§aret buyrulan Hizir'in oldurdugu gocuga ve
bi'1-intikal insan-i kamilin terbiye ettigi saliklere isaret buyrulur.
3015. IZii yolu nadiren yalniz kat' eden bir kimse daki, pirlerin himmetinin
yardimt ile eri§tu
Zahiren bir m(ir§ide intisab etmeksizin bu tarik-i Hakk'i yalnizca kat'
edenler de bulunur; fakat nadirdir ve bunlar da yine piran hazaratinm
ma'nen ruhaniyetlerinden yardim gormek suretiyle terakki ederler ve bunla-
ra istilah-i me§ayihde "Uveysi" ta'bfr olunur.
3016. CPirta eli gaMerden kisa degildir; onun eli <S%llan'tn kabzasindan ha§ka
degildir.
Miirsjd-i kamil, huzurundan gaib olan saliklerini terbiyeden aciz degildir.
Kendisi sarkta ve muridi garbta olsa, onun imdadma yetisjr. Menakib-i evli-
yada emsali pek coktur. Bu fakir-i pur-taksir dahi bu tasarrufu re'ye'l-ayn mii-
sahede etmistir. £unkii mur§idin eli, kabza-i Hak'dan ba§ka bir §ey degildir.
Bu beyt-i §erif, yukandaki beyt-i §erifin ma'nasim dahi te'yid eder. Ya'ni "Bi-
la-intisab, yalmzca tarik-i Hakk'a salik olan kimselere pirlerin himmeti nasil
yardim edebilir?" sualine cevaben "Pirlerin eli, gaiblere de yetisjr" buyrulur.
3017. <J\hademki gaiblere boyle hil'at vender, §ubhesiz haztrlar gaMerden da-
hi iyidirler.
Hazirlann, gaiblerden daha iyi olmasimn vechi budur ki, salik bidayet-i
sulukiinde kolay kolay suretten tecerrud ederek, alem-i ma'naya teveccuh
edemez. Binaenaleyh kendi havassinden gaib olmak igin, onun nazannda
mursjdin suret-i muteayyinesi pek miiessirdir, Nitekim Gul§en-i Raz'da Mah-
mud §ebisteri hazretlerine sualleri irad buyuran Emir Huseyni hazretleri bu-
yururlar:
e 33ps a
@^- AHMED AVNi KONUK
"Salikin ash olan ilk adimi, butiin ktifiir yagdiran birbuluttur. Zira senin go-
zun sasidir, bin iki gorursun. Binaenaleyh senin ma 'budun ewelen pmn
olur. "
Burada "kiirurMen murad setirdir. Miirsjd-i kamilin sureti, vech-i Hakk'a
nikab olup onu setr eder; binaenaleyh Ka'be gibi onu tavaf eder ve ona sacid
olursun. Nitekim Ka'be ta§ ve topraktan ma'mul bir suret iken, ona secde et-
mektesin.
3018. (jWademhi yatblere nevale verirler, acaba misafirlerin online ne ni met-
ier koyarlar?
ji l5j*»* ^Jjz! Cow* *S l5***^ J**^ i>-U> Oui (t*^4 jj ig^ Jr
3019. ^Kavinin Hi§ iarafinda olan bir kimseye kadar, onlann huzurunia kemer
baalayan bir kimse kani?
"Kemer-besten" hizmet etmek ma'nasinadir; burada kemal-i tevecclihe
i§aret buyrulur. Bu beyt-i §erifin ma'nasinda iki vecih vardir; birisi: "Miirsjd-i
kamile gerek zahirde intisab ile rabt-i kalb eden ve gerek zahirde intisabsiz te-
veccuh-i kamil ile onun tarikine ve usuliine riayet eden hani?" Bu suretle hu-
lasa-i ma'na: Halk ahkam-i tabfatte mtistagrak olup, ne yakindan ne de uzak-
tan insan-i kamile miiteveccih olmazlar, demek olur. §urrah-i Hind'in beyan
ettikleri vecih dahi sudur: "Onlann hizmetinde olan bir kimsenin mertebesi ile,
onlardan uzak olan bir kimsenin mertebesi nerede! Bu mertebeden, o merte-
beye kadar gok tefaviit vardir."
3020. Uakiaki viri ihtiydr etiin nazik-M olma; su ve gamur atbi sayi gev§ek
olmal
Ya'ni miirsjd-i kamile intisabdan sonra onun emrini cesurane kabul et;
naziklik ve kibariik gosterip emirlerini icrada gev§ek olma! Eger sana kuru
ekmek yemeyi teklif ederse, ye! Benim vticudum buna tahammul edemez de-
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
me! Eger seni yahn ayak ve ba§ agik gezdirirse, akran ve emsalim arasinda
bunu nasil yapabilirim, bana deli olmus, derler ve ta'yib ederler deme; ve su
ve gamur gibi §ekil kabulu hususunda gev§ek olma!
3021. Ue eijer hir darbeden dolayi sen pur-kme olursan, imdi dlasiz ayna ol-
man nerede olur?
Miirsjdim benim hal ve sammi nazar-i i'tibare almaksizin emirler veriyor
deyip gonliin incinirse, tarik-i Hak'dan behre-yab olamazsin; zfra iizeri kirli
pasli olan bir ayine silinmek ister. Senin gonliinun ayinesi dahi kir ve enani-
yet ve ruunat-i nefsiyye paslan ile kararmisttr; onlan mur§idin bu tedbirler ile
temizlemek ister.
Kazvinli'nin sirtma arslan suretinde mavilik vurdurmasi ve
igne darbesi sebebiyle onun pi§man olmasi
Ba'zi kimseler, bedenlerini igne ile deldirip ba'dehu givit veya barut ile o
delikleri doldururlar ve bu suretle viicudlanna hayvanat resimleri veya sair
e§kal tersfm ederler. Bu nisan, yikamak ile gikmaz ve daima bedende kalir.
Buna Arabfde "ve§m" derler. "Kebudf zeden" vesm yaptirmak ma'nasinadir.
Nitekim kabadayihk sevdasinda bulunan balikgilar ve tulumbacilar gibi ba'zi
eshasin elyevm kollannda veya gogiislerinde goruliir.
3022. Sahib-i beyandan ZKazvinliler' in tariki ve adeti hakkindaki bu hikaye-
t/i dinlei
Bu vesm usuiune zaman-i Hz. Pir'de Kazvinliler'in miibtela olduklan an-
la§ihr.
Qfl
^
AHMED AVNl KONUK
^ j ki^ff ^jy* r" $ ^>£ ij. U^ 3 c -~° 3 C? S
3023. Ten-Ieri ve dleri ve omuzlan uzerine zararsvz, igne ucundan mavilikler
uitrurlor.
3024. ^ir DCazvin.lt bana mdvilik vur; tatlilih et diye hir dellak canibine gitii.
3025. (^Dellak) dedi: 6y pehlivan ne surei vurayim? DCukremis arslan sureti
vur, dedi.
3026. ^enim tali'im arslandir; arslan naksi vur; gay ret et, mavilik rengini tok
vur I
Ben yildiznamede tali'ime baktirdim. Esed burcuna taalluku vardir; bina-
enaleyh arslan suretini isterim; fakat maviligin koyu olmasina da gayret et!
3027. (^Dellak) dedi: Sureti ne tarafina vurayim? O nisant sirhma vur I dedi.
3028. Uaktaki o vgneyi hahrmaga hasladi, onun acisi sirtia mesken tuttu.
usO ls* ^>J3~* **r J^ \j* y <jr* ^ ^ ^ J* ^j^H
3029. ^ehlivan, ey ulu heni oldurdun, ne suret vuruyorsun? diye feryada geldi.
3030. (^Dellak) dedi: ^ihayet hana arslan emr ettin. (Diazvinli) dedi: Dian-
gi a'zadan hasladm?
3031. Oiuyruk mohallinden haslamisim, dedi. Gy iki gozum, kuyrugu hirak!
dedi.
MESNEVM §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEV1-1
C-ijS" p&x* (*-4>^ j\ *>** £*&£ (O {j?^ olo j pi jl
3032. (S^rslanin kuyrugundan ve kuyruk mahallinden henim nefesim iutuldu;
onun kuyruk yeri, henim nejes yerimi stki tutiu.
3033. By arslan yantci de, arslan kuyruksuz olsun; zxra kalbimi igne darbesin-
den zayifltk yakaladx.
3034. O sahxs darheyi $ekmeksizin ve mudardsxz ve merhametsizce ba$ha tara-
fa tuttu,
3035. O, ondan, bu ne enddmdxr? diye hagxrdx. By iyi adam, bu kulakixr, dedi.
3036. 'Dedi, ey hakim, kulagx da olmasxn; kulagx btrak kilimi kisa eil
"Ktiteh kiin kilfm" kilimi kisa etmek, i§i ihtisar etmekten kinayedir.
$£ jLo lylii ^jj* j\i ZjZ" j\*\ J^>- J&s *—Jls?-
3037. ^Dxger iarafa batxrmaga basladx; ZKazvinlx de figana basladx.
3078. (^Dedi) bu u$uncu taraf daki ne endamdir? By azxz bu arslamn karm-
dxr, dedi.
3039. ^Dedi: S^rslamn karnx da olmasm, act ziydde oldu, darbeleri az vur!
3040. ^Delink uyu§tu ve $ok hayrdn kaldx, <pk vakte kadar parmagx disinde kaldi.
3041. ^Xisidd b'fkesinden xgneyi yere vurdu; dedi ki: Sdlemde bir kimseye vaki'
oldu mu?
AHMED AVNl KONUK
3042. Diuyruksuz ve ha§siz ve kannsiz arslam kim gordii? Diak Teala da
boyle hir arslan yaraimadx.
Lhr- j^ u^ J~> $ <J>j K J^> >j* jt J? j^ j&j. <J^
3043. By hirdder vgnenin acisina sabr et, fa ki kafir nefsinin ignesinden kur-
tulastn.
Bu kissada "Kazvinli"den murad salik ve "dellak"dan murad mtirsjd-i kamil
ve "igne"den murad kamilin mevhum olan varligim ifha eden riyazat ve miica-
hedat; ve "arslan resmi"nden murad, salikin mevhum olan viicuduna, arslan
gibi olan hakikatin halen ve zevkan iikasi ve "ignenin acisindan vaki' olan fer-
yad"dan murad, riyazet ve mucahedat sebebiyle nefs-i salikin kivranmasidir.
Bu i§arete binaen cenab-i Pir buyururlar ki: Ey salik kardesjm, nefsine aci ge-
len mur§idin terbiyesine sabr et, ta ki vucud-i hakiki muvacehesinde daima
"ben, ben" diye bagiran bu da'va-yi enaniyyeti hasebiyle vucud-i hakikiyi fi-
ilen setr ve inkar eden nefsinin, her an ruhuna sapladigi ignelerden kurtuiasin.
3044. 2jtra o hir taife ki viicuddan kurtuldular, felek ve gilne§ ve ay onlara sec-
de aetirir.
Zira vucud-i hakiki muvacehesinde mevhum olan varliklanr dan kurtulan
bir taifenin onunde mevcudatm kaffesi secde ve serruru ederler v • onlann ta-
sarruflan altina girerler.
3045. Dier kimln ieninde onun kafir nefsi oliirse, giines ve bului ona ferman
Kafir nefsi olmu§ olan kimsenin, giines, ve bulut emrine mutf olur.
3046. QvLnkii onun kafbi sem -parlaimayi ogrendi, giines onu yakamaz.
Vucud-i abdanfsi viicud-i Hakkam ile kaim olan kimsenin kalbi artik mu-
hitine rahmet olur. Nitekim cenab-i Pir Mesnevfde diger bir beyitlerinde bu-
yururlar:
MESNEVI-J §ERfF §ERHf / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Nazmen tercume: "Getirdi evliyayi Hak zemme
Ki rahmet olsun onlar alemme "
Binaenaleyh onlar §em' gibi olan kulub-i mu'mininin nasil parlatilacagini
ogrenir ve ir§ad-t ibadullah'a me§gul olurlar. Boyle bir velinin bir kere haki-
kat gunesj ile yanmis, olan viicudu, artik o hakikat giinesj muvacehesinde bir
daha yanmaz. Boyle bir kimseyi sun giines, yakabilir mi?
3047. Diok ^Teala afilab-i muntecimcle huyurdu: nr tezdver an kehfihim" aye-
iinie keza zikr eiii.
"Afitab-i muntecim"den murad Hind §arihlerinden ba'zilanna gore
Kur'an-i kerimdir. Ankaravi hazretlerine gore "afitab-i felekf'dir. Sure-i
Kehf de olan ^^ °o* j'/i *^* ^ 'J^ &') J (Kehf, 18/17) ya'ni "Ve sen
giinesj tulu' vaktinde onlann magarasindan meyl eder bir halde goriir idin"
ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. Bu ayet-i kerime, kuffann §errinden maga-
raya iltica eden Ashab-i Kehf in halini beyanen zikr olunmu§tur, tafsfli ku-
tiib-i tefasirde mezkurdur.
Ya'ni surf gimesjn evliya-yi Hakk'a te'sir edemedigine delil istersen, su-
re-i Kehf de olan bu ayet-i kerfmeye nazar et. Beyt-i §erifde "tezaveru" keli-
mesinin te§did ile zikri, zaruret-i vezinden na§idir; bu da kavaid-i §i'riyye-
dendir. Tercume, Hind §arihlerine gore yazildi, Ankaravi hazretlerini §erhine
gore tercume soyle olur: "Hak Teala sems-i felekl hakkinda keza "tezaveru
an kehfihim" ayetinin zikrinibuyurdu."
*jj J^ <^ £ tejj* J^, >r^> ^ ^s? <-*JaJ <W j^
3048. ^Diken, aid iarafina giden hir ciiz'iin iniLinde, gui gM hep latif olur.
"Diken"den murad, salikin enaniyyet da'vasina sebeb olan viicud-i iza-
fisidir. "Gul"den murad letafet-i esma ve sifatiyla tecelli buyuran vucud-i
hakikf-i Hak'dir. "Bir ciiz"den murad, insan-i kamilin viicud-i abdanfsidir.
"Gul-'den murad keza, viicud-i hakM-i Hak'dir. Ya'ni Hakk'a vasil ve vti-
cud-i abdanisi vucud-i hakkani ile kaim bulunan mur§id-i kamilin indinde
terbiye goriip Hakk'a vasil olan bir salik, kamil olup bilciimle esma ve si-
fat-i ilahiyyenin mazhari olur. Ve diken gibi olan viicud-i izafisi, giil gibi
olan viicud-i hakkani ile kaim ve bakf olur.
AHMED AVNf KONUK
3049. Diak Teafa'nm ta'zvmini yukselimek nedir? Oiendini zelil ve io-praga
mensub iutmakhr.
3050. levhid-i Dtahh'i oqrenmek nedir? ZKendini Uahid'in oniinde uakmakhr.
[3009] V D
Tevhid-i Hak, ancak viicudda vahdaniyyet ve ferdaniyyet sahibi olan
Hakk'in bu varligi oniinde, kendi mevhum otan varligini terk edip, butiin
varhklan O'nun varhgina birakmaktir; ve nazannda kokle§en ikiligi kaldir-
maktir.
jj^> \jiyf. <^J* dj=^J» >ju~j» jjj J* <jjjy» *£ J^y*- ^ £
3051. Bger isiersen hi giindiiz gibi parlay asm, kendinin gece gibi olan varligini
yak!
3052. Uarligim, varlih ok§ayici olan O'nun varltgmda, himya i$indehi bakir
gibi erit!
Ya'ni mevhum olan varligini, Hakk'in her an-i gayr-i miinkasimde bu vii-
cudat-i izafiyye alemine tecelliyatryla imdad buyuran hakiki varligi iginde erit
de, vucud-i abdamni viicud-i hakkaniye tebdil et! Nitekim kimyacilar bakin
iksir igine atip, altma kaib ederler.
3053. iir Ben"e ve biz" e elini siki yaphn; hiitiin bu harabhk iki varlikiandu .
Ey salik, sen viicud-i izaffnin iktizasi olan bu "ben" ve "biz" ta'bfrlerine
siki siki yapi§tin; onun igin nazannda bir Hakk'in varligi, bir de senin varli-
gin kdkie§ti. Haibuki senin varligin nedir? Buzun sudan husulu gibi izaff bir
varhktir. Suyun muvacehesinde buzun varhginin ne krymeti olur? Eger dik-
katle bakarsan meydanda ancak suyun vucudu vardir; buzlann viicudu bir
niimayisten ibarettir. l§te buttin bu vucudat-i izafiyye aleminde gordugiin
ceng ii cidal ve miinazaat ve binnetfce harabhk hep iki varhktan ve iki gorii§-
ten nes/et eder. Binaenaleyh enaniyetten kurtulmayan kimselerin akibetini
temsflen Cenab-i Pir, atideki kissanin beyamna suru' buyururlar.
MESNEVl-I SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ava gitmi§ olan arslan ve kurt ve tilkinin kissasidir
3054. S^rslan ve bir kurt ve bir tilhi av i$in, talebden dolayi dagltga gitmi§ idiler.
3055. id hi hirhirinin miizakeretiyle avlara yollan ve hajjlan siki baghyalar.
Ya'ni arslan kuwetini, kurt keskin goriisunu, tilki hilesini isti'mal ederek
gayet guzel avlar yakalamak uzere ittihad ettiler.
3056. !7ier tifu birbiriyle o geni§ sahrada $ok ve biiyuk avlar iutalar.
Bu kissada "arslan"dan murad, kendini Hak'da fani ve vucud-i Hak'la ba-
kf olan insan-i kamildir. "Kurt"dan murad, enaniyyetini terk edemeyen ve
kendi kuvvetine ve ilmine magrur olan salik; ve "tilki"den murad, insan-i ka-
milin kuwe-i tasarrufiyyesini mudrik olup, kendi iradesini ona teslim eden
salik; "ava gikmak"tan murad, miirsjdin mundlerini tesliki ve esna-yi siiluk-
de onlann istTdadlanni tecriibe etmesidir; ve "av"dan murad dahi tecelliyat-i
Hak'dir.
^y ^j** j f 1^1 z£ lJJ >j> J5 \jj jA OL^j j 4*r^
3057. Uakw erkek arslana onlardan ar var idi; lakin onlara ikram eiti ve yol-
da§hk gosterdi.
Ya'ni insan-i kamil "seyr-fillah" icinde bulundugundan, kendisince sii-
lukde onlara yoldas, olmaga liizum yok idi; fakat onlara merhameten vaki*
olan ikramdan dolayi refakat etti; zira seha ve kerem insan-i kamilin yega-
ne hasletidir.
;
I
AHMED AVNl KONUK
«5*^-j C^pL*^- -X** 6j*£> lL-v Q.. l ....>'>. -> -j .SwJ j Ij <ui (jji>*^l
3058. Hioyle hir §aha le§kerden zahmei vardir; lakin yolda§ oldu, cemaat rah-
mellir.
Insan-i kamile miindlerden zahmet vardir; cunkli muridleri terbiye icjn
mutlaka cihet-i halkiyyete tevecciih ve onlar ile me§gul olmak lazimdir. Fa-
kat *^j i*U4-i ya'ni "Cemaat rahmettir" hadis-i §erifi mucibince onlara yol-
da§ oldu.
3059. ^oyle aya, yildizlardan ar vardir; o, yildizlar arasinda seha i$indir.
"Allah" ism-i cami'ine mazhariyyeti hasebiyle ay gibi olan insan-i kami-
le, esma-i muteferrikaya mazhariyetleri hasebiyle yildizlara musabih bulunan
saliklerden ona ar vardir; fakat onlann arasinda bulunmasi kendisine ihsan
olunan fuyuzat-i rabbaniyyeyi v ' t >»kJL. Ji&i. u i^IlTj (Hadid, 57/7) ya'ni
"Allah Teala'nin sizi miistahlef kildigi §eyden infak ediniz!" ayet-i kenmesin-
deki emir mucibince, mahza sehavet cihetinden onlara infak igindir.
3060. "<$avir-hiim!" [Ontario, mii§avere etl] emri ^eygamher' e eri$ti; her ne
kadar onuti re'yine nedid hir re'y yok ise de.
Ya'ni bi'1-asale insan-i kamil bulunan Server-i enbiya (s.a.v.) Efendi-
miz'in re'y-i alilerinin bu alemde bir naziri yok iken, yine Hak Teala azret-
leri Al-i Imran suresinde yA J JJ»jjiij (Al-i tmran, 3159) ya'ni "Emirde on-
lar ile musavere et!" buyurdu. Zira esma-i muteferrikanm mazhan olan ce-
maat-i muslimine Hakk'in rahmet-i rahimiyyesiyle tecellisi vardir.
C^^ j*j? j j y? yr & d\j\ J C~*Xi jj jij yr Jj\j jl
3061. lerazide arya, altina rejik olmu§iur; ondan dolayi dejjildir hi, arpa altin
albi cevher olmu$tur.
Evzan-i atikada "arpa," dirhemin eczasmdandir ve altinin dirhem-i kesir-
leri "arpa" ile vezn oiunur. Binaenaleyh altini vezn etmek icm terazinin bir
gozline arpalan ve bir gozune de altini koyup tartarlar. Burada insan-i kami-
lin re'yi altina ve saliklerin re'yleri de "arpa"ya tesbih buyrulmu§tur.
JP^" MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3062. lAari ^inxai halloa yolaa§ olmu§tur; bir miiddet kopek-, dergahin beh$isi ol~
mu$iur.
Kamilin, nakisa refakatinin bircok sir ve hikmetleri vardir. Nitekim
alem-i halkta ruh-i latif cism-i kesife yoldas, olmu§tur. Bunun sir ve hikme-
ti yukanda Hz. Omer (r.a.) efendimize gelen Rum elgisi kissasmda fzah olun-
du. Bu hal, bir miiddet kdpegin kapi bekgisi olmasina benzer; zira nefs-i hay-
vaniyye kopek tabfatindadir; ve ruh ise t alem-i emirden olup uliiw-i merte-
be sahibidir.
3063. Uahiahi bu cemaat, §evhetli ve azametli olan arslanm rihabinda dag ia-
rafina gittiler.
"Dag"dan murad, kalbdir. Ya'nf salikler mazhar-i ism-i zat olan m(ir§id-i
kamilin rikabinda kalb canibine tevecciih ettiler.
cij J~> OLiJ J£ j Jjal cJj J>£ jt- j y j ^^ j\f
3064. ^Dag sigui ve he$i ve semiz tav§an buldular; ve onlarin i$i ilervye gitti.
"Dag sigin"ndan murad, miir§id-i kamilin kalb-i §erirlne olan tecellf-i
azimdir. "Kegi" ve "tav§an"dan murad, saliklerin istfdadina gore olan tecel-
liyat-i muhtelifedir.
3065. Uier him muharib arslamn izinde olursa, gece ve giinduz ona hebab eh-
sih olmaz.
Her kirn nefis ve §eytan iie harb edici olan mur§id-i kamilin izini ta'kib
ederse, ona gece ve giinduz gida-yi ruh olan tecelliyat-i Hak eksik olmaz.
3066. Uahiahi onlan aagaan gehereh oldiirulmu§ ve yaralanmi§ ve han izinde
me$elige getirdiler.
Vaktaki kalbe tevecciihten feragatle, alem-i be§eriyyete rucu' ettiler.
AHMED AVNi KONUK
3067. Takswn, hiisrevlerin adliyle olsun diye, onlarda hwdun ve iilkinin tama'i
var idi.
Ya'ni salikler kalb alemindeki bu tecelliyatta kendi sa'ylerinin medhali ol-
dugu zehabma dusup kendilerine birer hisse aynlmasi tama'ina dii§tuler ve
bu tecelliyatin ve mur§id-i kamilin himaye ve terbiyesi altinda vakT oldugu-
nun farkina varamayip enaniyetlerine miiteveccih oldular.
3068. Onlann her ikisinin iama'i arslana aks eiti; arslan o tama'larin senedi-
ni hildi.
Onlann bu avlara tama'lan mur§id-i kamilin kalbine aksetti ve bu tama'm
menbai, onlann enaniyeti oldugunu bildi.
3069. Uier him hi esrann ar slant ve emiri olur, o, zamirin diisundiigu her se-
yi hilir.
Ya'nf alem-i esrann arslani ve beyi olan miir§id-i kamil, kalblere varid
olan hatirati bilir; zfra hadis-i §erifde *iji j^. >* *;u ^p «-i> \ys\ ya'ni "Mii'mi-
nin firasetinden sakininiz; zira o Allah'in nuruyla nazar eder" buyrulmustar.
j\ J^j ji (jJo ^*uijjj| j Ji j>- 4jujJUl Ji (j\ jb aSo fjjt
3070. 6u diisiince huylu goniil, miiteyakkiz oil Qonlu onun oniindefena dilsiin-
ceden hifz eti
Ey gonlune mutevaliyen havatir-i rmitenewia gelmek §anindan olan salik,
miiteyakkiz ol! Insan-i kamilin huzurunda gonlu havatir-i mezmumeden hifz et!
J>& <Jjj <j\ji *•*&> c^~j j* J^y^ ^b (_r^ \jj*- j* -^
3071. O hilir; esegi sakit surer) setr i$in senin yuziine giiler,
Miir§id-i kamil, senin kalbine gelen havatira muttali' olur; fakat senin
merkeb-i viicudunu tarik-i Hak'da sakit olarak surer. Senin zamairini ortmek
igin hicbir §ey bilmiyormus, gibi yuziine gtiler. Sen de onun bu halinden ha-
vatinna muttali' olmadigim zannedersin.
G $^>
MESNEVI-t $ERfF §ERHl/ II. ClLT • MESNEVf-1 •
3072. Uakiaki arslan onlann o vesvasim bildi, a$ik soylemedi ve o anda onla-
n mahfuz tuitu.
Vaktaki mur§id-i kamil, saliklere vesvese ilka eden enaniyet vesvasim an-
ladi, zahirde onlann bu havatinni yiizlerine vurmadi ve o anda onlann hava-
tinna kar§i i'tirazdan onlan mahfuz tuttu.
l-O j OLvvvwC^ (_£l \j\^jA \y* f\*M C~d5 2j>- b tjjLJ
3073. Jlakin kendi kendine dedi ki: 6y hasisler ve dilenciler; muhakkak size
layihi gosiereyim.
Mur§id-i kamil kendi kendine dedi ki: Ey sifat-i nefsaniyyenin zebunu
olan hasisler; ve ey fiiyuzat-i Hak dilencileri! Muhakkak ben size bu sifat-i
nefsaniyyelerin iginde layikimz olan mertebeyi fiilen gostereyim.
j* t^Uapl ji tl-vol Ob" jt qa ij\j Jb*U ^ IjL-i jA
3074. Size henim re'yim kafi gelmedi; benim ihsanimda sizin zanmniz bu mu-
dm?.
Ben sizi kalbime aldim ve re'y ve tedbirimle sizi teslik ettim. Nail oldugu-
nuz fiiyuzat-i ilahiyye, benim kalbime olan fuyuzattandir. Benim vasitam ile
olan ihsanda, siz kendinizi gormek zannina dii§tunuz oyle mi?
3075. Gy kimseler, sizin akillanniz ve re'yiniz, benim reyimdendir ve benim
cikani siisleyen aialanmdandir.
Ey salikler sizin varidat-i akliyyeniz ve re'yiniz, benim re'y ve tedbfrim-
den ve benim tasarrurumdan vaki' olur; ve benim cihansumul atalanmdan-
dir. Bu sozler makam-i kutbiyyet icabindandir. Nitekim kutbu'l-aktab hak-
kindaki fzahat biraz yukanda "Kaf dagi" hakkmdaki 3003 numarah beyitte
gecti.
3076. \Nakis nakkasa ne zan eder? Qiinkii zanni ve haberi daki ona o bahs
eiii.
G ^P^
AHMED AVNI KONUK
Bu beyt-i §erifin nesren beyani boyle olur: js&~ dy? jJiC ^ j^u; * c--j j^
jui^ jjji p* \j jj- j Ya'ni "Naki§, nakka§a nisbetle ne zan ve zehabda buluna-
bilir? Mademki zanni ve haberi dahi o nak§a nakkas, bans, etti." Tavzihan ma'na
boyle olur: "Bakiniz ki nakis. nakka§a kar§i ne zehabda bulunuyor. Naki§,
nakkasm eseri oldugu halde, o naki§ enaniyet ve istiklal da'vasina kiyam edi-
yor; halbuki zunun ve havatir dahi o nakis, mesabesinde olan saliklerin kalbine
miirsjdlerinden bah§ olunur; zira mur§id, saliklerin kalblerinde mutasarnftir.
3077. Ey zamanin avian, hana hoyle hasisane zan, sizin i$in mi oldu?
Ey zamanlanmn nakislan, beni kendinize mur§id-i rah bildiginiz halde, be-
nim sizler uzerinde tasarrufa adem-i kudretim zann-i hasisanesi size mi kaldi?
3078. Ejjer iSMlah'a kotii zanni, zan edicilerin hasini kesmezsem, ayn-i haia
olur.
Bu beyt-i §erifde, sure-i Fetih'de vaki' ^ JiM/cxf J^'j oiiiii j u>ati! v-*** j
ft ^Ji J» aJJl oyLkJi (Fetih, 48/6) ya'ni "Allah' a kotii zanni zannedici olan mii-
nafik erkeklere ve miinaiik kadinlara ve miisrik erkeklere ve mu§rik kadin-
lara, Allah Teala azab eder" ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. lnsan-i kamil
bilciimle sifat ve esma-i ilahiyyenin mazhan olan halife-i Hak'dir ve halife
miistahlifin min-haysii'l-hakika "ayn"i oldugundan, insan-i kamile olan
su'-i zan, Hakk'a su'-i zan olur. Cenab-i Pir bu ma'naya binaen insan-i ka-
mil lisanindan bu ayet-i kerfmeyi zikr ettiler; ya'ni "Sizin bana olan kotii
zannmiz, Allah'a olan kotii zandir.Binaenaleyh eger ben sizin sifat-i nefsa-
niyyenizin ba§i olan enaniyet-i mevhumenizi kesmezsem, ayn-i hata olur;
zira vazifemde kusiir etmi§ olurum ve benim teslikdeki vazifem, saliklerin
enaniyet-i mevhumelerini kaldirmaktir.
3079. Qerht sizin ayhimzdan kurlarayim; la ki hu kissa cihanda kalsm.
Sifat-i nefsaniyyenizi kesr edip sizi mertebe-i kemale getireyim. £erh-i fe-
lekte halk-i alem sizin ma'yubat-i nefsaniyyenizden kurtulsun ve sizin bu sii-
lukuniizun kissasi ve menakibi cihana sayi* olsun.
CNg^,
MESNEVf-1 SERfF SERHi / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3080. S%rslan bu fikir ile acik hande vurdu; arslanin tebessumleri iizerine ev-
[3039] . 1 ,
mm olma:
tnsan-i kamil, saliklerin havatir-i mezmumelerine kar§i bir §ey soylemek-
sizin a§ikar olarak guldii. Ey salik, mur§id4 kamil suret-i zahirede sana gii-
ler ve iltifat eylerse sakin aldanma ve seni begendigi igin iltifat ettigini zan-
netme; kendi batinina ve sifatina nazar et!
3081. ^iinuanm mah, Uiakk'in tebessumleri oldu; bizi sarhos ve magrur ve
-pejmiirde etti.
Bu beyt-i serifin serhinde surrah-i hindiyyeden Cenab-i Imdadullah (k.s.)
buyururlar ki: "Tebessiim, mekr-i ilahiden kinayedir ve mekr-i ilahi avam
hakkmda irtikab-i ma'siyet ile beraber i'ta-yi ni'mettir; ve salik hakkinda
su'-i edeb ile beraber ibka-yi haldir; ve arif-i gayr-i kamil hakkinda emr-i Hak
olmaksizm havarik-i adat izhanna me§guliyettir; ve kamil hakkinda dahi, hig
durmaksizin tecelliyat-i miitevaride-i mutetaliye ile kendisinde rahmet-i ha-
fiyye olan tecelliyat-i gazabiyye haddine kadar tecelli vuka'udur. Binaena-
leyh avama, ni'metle magrur olmayip muhasebe-i nefs etmek ve irtikab-i
ma'siyetten vazgegmek lazimdir. Ve salike de, kendi haline magrur olmayip
muhasebe-i nefs etmek ve adabi muhafaza eylemek lazimdir. Ve arife dahi
havank-i adata kudret ihsanma kar§i siikiir vacib oldugunu ve bu sukriin ih-
lali, mertebe-i ulyadan mertebe-i stiflaya dusurecegini miilahaza etmek la-
zimdir. Ve kamile de, ulum ve miisahede her an teceddiid etmek igin, him-
metini all tutmak ve tecelliyata kani' olmamak ve -ky '<y > (Kaf, 50/30)
ya'ni "Daha var mi?" na'rasim vurmak lazimdir.
3082. By ali-kadr, sana fakr u hastahk iyidir; zira tebessiim, kendi tuzagim
djoscr.
Ey himmeti yuksek ve kadri all olan salikim! Sulukunii itmam edinceye
kadar, senin igin fukaralik iyidir; zira henuz terbiye olmamis. olan nefsin, alet-
i heva ve hevesat olan serveti bulamaz; ve eger servetin varsa hastahk dahi
iyidir. giinku vlicudunda kudret olmadigi igin yine heva ve hevesat-i nefsa-
^^
G 3^ )
AHMED AVN! KONUK
niyyeyi icraya muktedir olamazsin. Eger sihhatin ve servetin yerinde olursa,
bu mekr-i ilahf muhakkak surette senin nefsine guzel bir tuzak kurmus, olur.
Arslanin kurdu tecriibe etmesi ve "Ey kurt, ileriye gel! bizim ara-
mizda avian taksim et!" demesi
3083. tS^rslan dedi: By hurt, bunu iaksim et! By eski hurt, addleii tecdul el!
3084. Senin ne gevher oldugun zahir olmak i$in, hassamlihia henim naibim oil
3085. v3(,url) By sah, yaban sigvn senin hissendir, o huyuktiir; sen de buyuk-
siin ve azvm ve cevihsin.
3086. !7Cefi banadtr; zira oria ve vasathr. By tilki, tavsani at, galatsiz.
Ya'nf bu taksim boyle olursa, galatsiz ve hatasiz olur demektir.
y 3 u t>-^ y r 5 ^ o" ^ ^j* r^- J^ t)f? ^£ ^ "^ jt»
3087. Slrslan dedi: By hurt nasil dedin? Soyle benim bulundugum vakit sen,
biz ve sen diyorsun ha!
3088. *3iwt ne hopeh, oluyor hi, benim atbi misilsiz ve nazusiz arslanin huzu-
runda kendini gordii.
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3089. (unrslan) dedi: By kendini satin alan bir eseh, ileriye gel! Online geldi,
pen$e vurdu, onu yirth.
"Kendini satin almak", kendine kiymet takdir etmek ma'nasinadir. Ya'ni
mur§id-i kamil, salik-i miiddeiye: Ey kendine kiymet takdir eden e§ek, ile-
riye gel! dedi; ve huzuruna gelince, ona tecellf-i kahrf ile nazar etti ve onun
nefsinin hayvanligini ezdi. Bu tecelli-i kahrf, iki turlu olur. Birisi saliki bati-
nen veya zahiren red ve dfgeri saliki kabul ve onun kuvve-i nefsaniyyesi-
ni kahirdir. Ewelki sun ve ma'nevi helaki mueddidir. tkincisi salikin badi-i
saadetidir. Bunlann her ikisi de salikin isti'dadma gore vaki' olur; zfra mur-
§id-i kamil, salikin ayn-i sabitesini ve hakfkatini mu§ahede eder.
3090. Uaktaki onu magz ve dogru tedhir gormedi, siyasetie onun vosiunu basin-
dan $ehiu
Ya'ni miir§id-i kamil salik-i miiddefyi ic. ve dogru tedbir gormedi ya'nf ak-
lin ve dogru tedbfrin aym gormedi, siyaset-i mursjdanesiyle onu helak etti.
"Postes. ber-ser-ke§fden" helak etmekten kinayedir. Nitekim Tiirkge'de dahi
"postunu yuzdii" ta'biri bu ma'nada musta'meldir.
3091. (S^rslan) dedi: cAiademki senin heni gormen kendinden gidermedi, boy-
le cana zar olman laztmdu.
Miir§id-i kamil, salik-i muddefye dedi: "Sen benim huzuruma geldin ve
beni gordun; fakat beni gormen, ne gare ki isti'dad-i ezelfnin hiikmunce seni
kendinden ve enaniyetinden fanf kiimadi; boyle cana hakir olmak icab eder."
d>j dsf \J jA jJ^j ja J~> jX,\ ^M tssjj dy?
3092. uMddemki benim oniimde fani olmadin, senin boynunu vurmah bana
farz geldi.
"Benim huzurumda fanf olmayip, da'va-yi enaniyyete kiyam eden salikin
nefsinin boynu olan enaniyyeti selb-i ilim veya selb-i servet veya selb-i sih-
hat gibi tedabfr ile vurmak bana farz oldu."
G ^pe
PpT^ AHMED AVNl KONUK ^®
3093. O'min vechinden flayri her bir $ey haliktir; mademki sen O'nun vechin-
de degilsin, varlih aramal
Zira <4^j Vi ^u ^ jr (Kasas, 28/88) [O'nun vechinden ba§ka her bir
§ey haliktir] ayet-i kerimesinden beyan buyruldugu tizere, O'nun zatindan ve
vechinden gayri her bir §ey haliktir. Mademki sen O'nun vechinde, ya'ni za-
tinda degilsin ve kendi vucud-i mevhumundan fani olup O'nunla baki olma-
din, artik varlik arama. Miirsjd-i kamil ise Hakk'in zatryla ve sifatiyla kaim-
dir; ve onun varligi, Hakk'in varligidir."
3094. Dier sey ki hizim vechimizde fani ola; JUU ^ JT [Oiiillu sey'in hali-
kun] ona ceza olmaz.
Bu beyt-i §erifde Hz. Mevlana (r.a.) cihet-i rububiyyette, cihet-i ubudiyye-
tin fenasi sebebiyle, zeban-i Hakla mutekellim olup buyururlar ki: "Bizim vec-
himizde ve zatimizda fani olan her bir §ey hakkinda d^u Q> jr [Her §ey helak
olucudur] hiikmu kabil-i tatbik degildir; zira helak, vucudda varliga taalluk
eder ve zatimizda fani olan her bir §eyde viicud kalmami§tir ki halik olsun."
C~iio J\* j\ C— Vl ji & J* c-iJif V jl jl C—Vl j> aSoIj
3095. xtra ki illa"dadir; o "la"dan Qecli, Dier kim ki "ilWdadir, o fani olmadi.
Ya'nf "Miirsjd-i kamil, isbat-i viicud-i hakiki mertebesi olan "illa"dadir ve
"Wallah" der ki, vucudda ancak Hak vardir, ba§ka bir §ey yoktur demektir ve
o vucudat-i izafiyyeyi ve mevhum olan varhklan nefy etmek mertebesinden,
ya'ni "la ilahe"den gegmi§tir. "tllallah"da olan kimsede ise fani olmak yok-
tur. Zira onun mevhum olan ikUigi kalkmis, ve vucud-i hakkani ile kaim ol-
musfar. Vucud-i hakkani icm fena mutasawer degildir."
3096. \Kapi iizerinde ^ben" ve "biz" vuran her bir kimse, redd-i babdir; ve o
"la" iizerinde dola&ir.
"Her kim vucud-i hakkani ile kaim olan kamilin kapisi dniinde "ben" ve
"biz" sozleri soylerse, o heniiz viicud-i hakkani ile kiyam kapisindan mer-
duddur ve mevhum olan viicud-i izafinin nefyi zevkinde dola§ip durur."
MESNEVl-i §ERiF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1
kimsenin kissasidir ki f bir dostun kapisim caldi; iceriden, "Kimdir
o?" dedi. "Benim" dedi. "Mademki sen sensin, kapiyi acmam.
Dostlanmdan hicbir kimseyi tammiyorum ki, o "ben" olsun", dedi
Hz. Pit efendimiz bu bahiste su hadis-i §enfe i§aret buyururlar: ^j J^- Jtf
Ya'nf "Cabir (r.a.) buyurdu ki, Nebi (s.a.v.)in kapisina geldim; kapiyi caldim.
"Kimdir o?" buyurdu. Benim, dedim."Ben, ben!" buyurdu; sanki onu girkin
gorduler." Bu hadis-i §erifden anlasriir ki, Nebiyy-i zfsan Efendimiz da'va-yi
enaniyyeti mii§'ir olan "ben" ta'birini viicud-i Hak muvacehesinde kerih gor-
miisterdir. I§te bunun icjn tarikat-i Mevleviyye'de "ben" yerine "fakir" ve sen
yerine de "nazarin" ta'birleri kullamhr.
3097. O hirisi geldi, hir dostun kapisim ^aldi; dosiu/'O^Cimsin ey mutemed?"
dedi.
c — J f U- f U. J\j± j&? j. <^~~J fa* jj J~z& cj*
3098. HZen , dedi, ona: x £jii vakti degildir; hoyle hir sofra iizerinde tfjjin
mahami tfoktur!" dedi.
Kendisinin vehmi olan varliginda miistagrak olan kimse bir kamilin ka-
pisina geldi ve daVa-yi enaniyyette bulundu. Kamil ona dedi ki: "Bizim sof-
ra-i ma'rifetimizde gig olan kimselerin makami ve meclis-i irfammizda ena-
niyet sahiblerinin yeri yoktur."
3099. Uiamx, necr vefirak aie§inden gayri kim pi§irir? V^fifakian him kurlanr?
AHMED AVNI KONUK
3100. O miskin gitti ve hir yd seferde dostun firaki i$inde §ererden yandi.
3101. U yanmx§, pi§mi§ oldu, ha dehu avaet eiti; yine ^ertkinin evinin etrafini
dola§h.
3102. ^Jndagindan edehsiz hir laj xz si$ramamak i$in, yiiz havf ve edeh ile ka-
pt iizerindeki halkayi vurdu.
3103. ^Diapida olan kimdir?" diye onun dostu hagtrdu "By goniil alia, ka-ptda
olan da sensin!" dedi.
lr" J-> L> Cf J* esi 1 ^ <-^~* LP u^ <J\ ij+ ^j*r ^j^\ ^^
3104. ^Dedi ki: "uWademhi §imdi hensin, ey hen, i$eriye gel; iki henin ev i\i-
ne sigmasi yoktur."
3105. Dgne i$in, iki kai vplih ucu yoktur; mademki hir katsin, hu ignenin i$i-
ne gell
3106. Dpligin igneye iriibati geldi; ignenin deligi deveye layik degildir.
Bu beyt-i §erffde, sure-i A'raf da vaki' °**J '»*£ V l^ \j£L\\ \sCl uiT '^aji oi
J*U-i ^ ^ J4-1 ^ ^^ M-i o>s-^ V j ft uji v ijji (A'raf, 7/40) ya'nf "Bizim aya-
timizi tekzib eden ve onlardan istikbar edenlere semanin kapilan agilmaz ve
deve igne deliginden gegmedikge cennete girmezler" ayet-i kerimesine i§aret
buyrulur. Binaenaleyh Hak Teala mu§riklerin cennete girmesini, devenin igne
deliginden gegmesine ta'lik buyurdu. Ve §irk iki nevi'dir; birisi celt, dfgeri ha-
ffdir. §irk-i cell, fman ile ve §irk-i haff, tarik-i evliyaya suluk ile zail olur. Ni-
tekim ehl-i imarun §irki hakkinda hadis-i §erifde buyrulur: ^ j*\ jA J ^^
u^Ji Jp j*ji ^^j Ya'nf "Benim ummetimde §irk, musafFa bir mahal iizerinde-
ki kanncanm yurumesinden daha gizlidir.' 1 Bu §irk cennet-i a'male duhule
®^ MESNEVt-I §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
mani' degildir; fakat cennet-i zata duhule mani'dir. Beyt-i §enfde bu ayet-i
kerimenin ma'na-yi batimsine intikalen, cennet-i zata duhul murad buyrulur.
J~p j ^^lj J*\J*. j* J**- £r~* ^--k *J^ ^f
3107. devenin viididu ne vakit, riyazat ve amel makasintn gayri tie ince olur?
Ey salik, nefis devesinin viicud-i mevhumu, ancak tarik-i evliyada ihtiyar
olunacak riyazetler ve ameller ile yontulup incelebilir.
3108. By plan, ona Diahk'in eli lazimdir hi, o herhir muhal iizere ^ZKun fe-
kan" olur.
Ya'ni ey salik, devenin igne deliginden gecmesine Hakk'in yed-i kudreti
lazimdir; zira o yed-i kudret, her bir muhal iizerine Kun= "Ol!" emrini verdi-
gi vakit, o muhal olan §ey derhal viicuda gelir. Hind §arihlerinden Bahru'l-
Ulum hazretleri kendi §erhlerinde buyururlar ki: "J»y-i ^ j jJli '^l j>-
(A'raf, 7/40) ayet-i kerimesinin zahiri, vacibu'l-fmandir. Bin^enaleyh Hak
Siibhanehu kudreti, deveyi biiyiikliigii ile beraber igne deliginden gecjrir. Zi-
ra Hak Teala bu alemde akl-i ciiz'inin "Kiin!" emrinden olmasim muhal gor-
diigii §eyi izhar etmege kadirdir. Nitekim §eyh-i Ekber, Futuhat-i Mekkiy-
ye'nin iic, yiiz dordiincii babinda buyururlar ki: ^ jluJi jut.i J* ^ <ui d\ ^
>jS J* jB j a>-^ J* lift ft ii g j*um ^ j i yJ r \ ju ya'ni "Bilinir ki, muhakkak
Allah Teala, devenin igne deliginden gecmesi gibi; bunun kiicukliigii ve onun
buyukliigu baki olmakla beraber, muhal-i akliye kadirdir."
Bu hal, akl-i ciiz'f dairesinde mahsur kalanlar igin miisteb'addir; zira akl-i
cuz'i sahibi kendini miidrik oldugu bir zamandan beri muhitinde gordiigii
kaidelere ah§mi§tir; bunun hilafi kendisine acib gelir. Halbuki daima gorme-
ge ah§tigi bu kavaid-i tabiiyyeyi teemmiil edecek olursa, hepsi harika nev'in-
dendir. Ezciimle hilkat-i beserin bir katre sudan, rahm-i maderde nesv ii ne-
masi ve gecjrdigi etvar-i muhtelife ve sonra mertebe-i akl ve tasarrufa gelme-
si hayret-efza degil midir? Fakat insan bunu gormege ali§mi§tir. Gormege
ali§madigi bir §eyi gordiigii vakit taacciib eder; ve gormedigi boyle bir harika
kendisine nakl edilse, hurafattir deyip inkar eder. Binaenaleyh muhakkikler
indinde, akl-i ciiz'inin muhal gordiigii her §ey miimkindir. Nitekim bast-i za-
man, tayy-i mekan ve az bir taamin harigten bir §ey Have etmeksizin cogal-
masi, muhakkikler indinde umiir-i adiyedendir.
AHMED AVNt KONUK
^ c£"^ £ fat J Ojj^ j* >j£ J& j\ C~*0 j\ JU^4 j*
3109. Uier muhdl, O'nun elinden miimkin olur; her serke§ O'nun horkusun-
dan sakin olur.
jijf- 01 0^-i ji **£ »jjj jj t^jA xil ^ ijpjS j kS\
3110. S^nadan doama kor ve ebras ne olur! O azizin efsunundan olii dahi di-
[30691 . , U J
rx olur.
"Ekmeh" ya'ni anadan dogma koriin goziinii acmak ve baras illetine
miibtela olan hastayi §ifayab etmek nedir; ve bunlann ne ehemmiyeti olur!
azfz olan Hak Teala hazretlerinin efsun gibi olan tecelliyat-i esmaiyyeden ve
O'nun "Kun!" emrinden oiuler dahi dirilir.
3111. Ue o adem ki, oliiden dahu olii olur, O'nun kahza-i tcddtnda muztar
oh
Mr.
"AdenTden murad, adem-i izaffdir; zira adem, ya'ni "yokluk" ademu'1-vu-
cud, ya'ni "varhgin yoklugu" diye ta'nf olunur. Mesela gekirdek igindeki agag
ve sulb-i pederdeki evlad, hal-i ademdedir; fakat onun yoklugu, mutlak ve ha-
kiki bir yokluk degildir; belki varlikta mahv ve mustehlek olan bir yokluktur.
Zira adem-i mutlak icjn haricde bir vucud olamaz; eger olsa, o sifat-i ademiy-
yetten gikip ayn-i vucud olmu§ olur. Ve viicud-i hakikihin nihayeti yoktur ki,
onun hududu bitsin de ademin hududu ba§lasm. Velhasil adem-i hakiki vaki'
degildir. Binaenaleyh bu beyt-i §erifdeki "adem"den murad sifat ve esma-i ila-
hiyyenin, zat-i ahadiyyetteki hal-i istihlaki ve ihtifasidir; ve onun oliiden olii
olmasi budur ki, olii adem-i izarl mertebesinden gikip mertebe-i §ehadette za-
hir olmu§tur. Ve adem-i izaff ise heniiz zuhur mertebesinde degildir; ve
Hakk'm kabza-i icadinda muztar olan dahi i§te bu adem-i izaffdir.
3112. OU. iJja {# JT KKulle yevmin hiive ft §en] ayetini oku; muhukkak onu
i$siz ve fiilsiz bilme.
Sure-i Rahman'da olan cL Jj* ^ jr ^ysfi ] oijllii j'J>'JLt (Rahman,
55/29) ya'ni "GoWerde ve yerde olanlar (3'ndan isterler; her anda bir §an-
dadir" ayet-i kenmesine i§aret buyrulur. Ya'ni Hak Teala hazretleri, adem-i
MESNEVI-I §ERfF §ERHt / II. CtLT • MESNEVI-1 •
izaff mertebesinden, her an-i gayr-i munkasimde nefes-i rahmanisi ile sifat ve
esmasini tenrls eder ve onlara kendi viicud-i hakfkisinden libas-i gayriyyetle
viicud-i izaff bah§ eder. Semavat ve arzda olanlar, kendisinden isti'dadlannin
iktizasi olan atayayi taleb ederler. Hak Teala da her an-i gayr-i munkasimde
onlara miistehak olduklan, ya'ni isti'dad-i ezeliyyelerinin iktiza ettigi ataya-
yi ihsan eder. l§te Hak Teala hazretleri gerek goklerde ve gerek yerde bu su-
retle her anda bir §e'nde bulundugundan, sen O'nu i§siz ve fiilsiz bilme!
3113. O'nun en ehemmiyeisiz i§i her giinde o olur ki, iic orduyu seferber eder.
OLJ -bjj /»->-j ji Ij l)I j$i Cj\^a\ i£y-» ^S%^>\ j (J^jJ
3114. H^ir ordnyu rakimde nebai bitmek i$in, sulblerden analar iarafina;
3115. Hiir orduyu, cihan erkekien ve disiden dolmak i$in, rahimlerden arz ta-
afina;
rat
3116. HZir ordnyu, herbir kimse hiisn-i ameli cjormek i$in, iovrakian ecel iara-
fina.
jLS"U lib iil jL y d\(jf jb £&* ijlJJ jUj ji^i ^1
3117. ^u soziin nihayeti yokiur; miiieyakkiz o\, agah o\, o sueti vak olan iki
iemiz dost iarafina ko§!
"0 benim" diyen kailin pi§man olmasi ve istigfar icm onun bir
sene riyazet gekmesi; ve o mixstagfirin o evin kapisina avdet
AHMED AVNl KONUK
etmesi ve sahib-i hanenin, "Kapida olan kimdi diye sormasi ve o
mustagfirin, "Kapida olan da sensin diye cevab vermesi
u**r J^ J ^ ^j*r 0^>^ J <y> <W ij\ ~\j^\ J>jk <^
3118. Onun dosiu dedi: Qimenin flulii ve dikeni giibi muhalij decjilsin; ey hep
ben, i$eriye gel!
Mademki benim "Kimdir?" sualime, "Sensin" diye cevab verdin; ve sen,
ben oldun; ve bir asildan olduklan halde, yekdigerine muhalif olan gimenin
giilu ve dikeni gibi olmayip aradan muhalefeti kaldirdin ve ikilik vehmini iza-
le ettin; artik iceriye gel!
3119. Dplik bir kai oldu, galat §imdi gatb oldu; gerci "kaf" ve ^nun" harfleri-
ni iki kai gorursiin.
Birer iplik gibi olan benim ve senin varhgin bir kat oldu ve alem-i surette
bir hakikati iki gormek gaiat idi; §imdi bu galat zail oldu. Mesela "Kun!" em-
ri olan "kaf ' ve "nun" harfleri surette ikidir; fakat bir ma'nayi haizdir ve te'si-
ri de birdir.
3120. *0£af" ve x \un" ademi biiyuk i$lere $ekmek i$in kemend gibi $ekici tjeldi.
"Hutub" hatbin cem'idir; biiyuk isjer ma'nasinadir. "Adem"den murad,
yukanda 3111 numarah beyitte izah olunan, adem-i izaffdir. Surette iki harf-
ten ve ma'nada bir emir ve te'sirden ibaret olan "kaf ve "nun" ya'ni "Kun!"
kelimesi, adem-i izafiyi vucud-i Hakk'in meratibinde, mezahir-i namutenahi-
ye izhar etmek icjn kemend gibi gekici olarak vaki' oldu.
3121. nZinaenaleyh kemend suretlerde iki kat gerektir; gerci eserde o iki, bir kat
olur.
Mesela vah§f bir hayvani tutmak igin kemend atarlar; o kemend surette
iki kat ipten ibarettir; o iki kat ipin te'siri birdir ki, o da o hayvani cekmek
ma'nasindan ibarettir.
^S
PpT^ MESNEVf-t §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3122. Qerek iki ayah, gerek dort ayah, yola goturiir; iki hat makas gtbl bir kai
keser.
Ayak insanda ve horoz ve tavukta oldugu gibi ister iki olsun; veyahut at
ve koyun vesaire gibi dort olsun, yoia goturmekte miisavidir. Nitekim makas
surette iki kat bicaktan ibaret oldugu halde, kesmek fiili birdir. Velhasil sure-
tin taaddiidu, ma'nanm teksirini fcab etmez.
3123. iki, bez yikayan oriaklart gor; zahirde bunun ve onun bir hilafi vardir.
Mesela bez yikamak san'ati ile me§gul olan iki ortagin fiillerine bak; su-
ret-i zahirede birisi, digerinin yaptigi i§in aksini yapar; fakat netfcede ikisi de
bir §ey yapmis, olurlar.
3124. birisi kirpasi suya gar-par; ve o diger ortak onu hiruiur.
Ya'ni iki ortaktan birisi "kirpas" denilen bezi suya carpar, lslatir; birisi de
kurutur. Bu isjer birbirinin ziddi olur; fakat ikisi de bir san'ata hizmet ederler.
3125. lehrar o, o kwuyu islatu; sanki inadina zid iizerine dolamr.
Ya'ni birinin lslatip digerinin kurutmasi ve keza birinin o kuruyani islat-
masi ayni san'atin icabmdan olmakla beraber, birbirine kar§i inad uzere zid-
diyyetle hareket eder gibi goriinurler.
3126. JZakin bu iki inacl gosterici zid, rizada bir goniil ve bir is olur.
3127. Uier nebinin ve her velinin bir mesleki vardir; fakat Dtakk'a kadar go-
turiir; hepsi birdir.
Her bir peygamberin kendi zamanlannda bir §enati ve tarik-i Hak'da bir
mesleki vardir ki, ummetinin isti'dadma goredir. Ve her bir veil de boyle ay-
ggK^ AHMED AVNl KONUK
n bir meslek sahibidir. Kimi Kadirf, kimi Mevlevf, kimi NaksJ ve kimi Rifaf dir.
siilukde kimi run ve kimi nefis yollanndan gider ve hepsi ba§ka ba§ka us-
lub ve adab uzeredir; fakat cumlesi saliklerini Hakk'a goturiir. Surette iislub
ve adabin ihtilafi, Hakk'a vusul netfcesine mani' degildir.
3128. Uaktaki miisiemi' cem'ini uyku goturdii, degirmenin ia§lanni su goturdu.
Bu beyt-i §erifin yukanya rabti budur ki, her nebfnin ve her velinin bir
mesleki vardir; fakat bu mesalikin Hakk'a goturmesi ancak dinleyenlerin gaf-
lete dalmayip kabul ve icra etmesiyledir. Dinleyenler gaflet uykusuna daldik-
lan vakit, hakayik ve maarif-i ilahiyyenin naili olan veliye de futur ve siikut
anz olur.
Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadf ve §eyh Muhammed Ef-
dal (kuddise sirruhuma) "Iki dudagi" degirmenin iki tasma; ve "nutuk" ve
"ilm"i de suya ve "degirmen tasjanm suyun gdturmesini" de siikute te§bfh
buyurdugunu beyan ederler. Bu beyan-i alide Mesnevi-i §en?in yazildigi
meclisde bulunanlardan ba'zilanna bi-hasebi'l-be§eriyye uyku veya esneme
anz oldugu ve binaenaleyh Hz. Hudavendigar efendimiz tarafindan dahi bu
vadfde nasayiha muba§eret buyruldugu anla§ihr. Nitekim bu nailer, zamam-
mizda ba'zi va'z medislerinde de goriiliir.
3129. JSu suyun gitmesi, degirmenin fevkindedir; onun degirmene gitmesi sizin
i$indir.
Ya'nf "degirmen"den murad, insan-i kamilin vucud-i unsurisidir. "Degir-
menin fevki"nden murad kamilin ruh-i pur-rutuhudur. Ya'nf bu maarif ve
ulum-i ledunniyye sulan, insan-i kamilin vucud-i unsurfsinin fevki olan
ruh-i pur-fiituhundan akar. Nutuk halinde onun vucud-i unsurisinden zu-
huru, mahza, ey mustemi'ler sizin faideniz igindir.
?3089l' ^^ki sizin ^ in kcjirmene hacet kalmadi, suyu, asla mensub olan xr-
maga geri surdii.
Ya'nf miir§id-i kamil, dinleyenlerde §evk-i istima' olmadigim goriince, su
gibi olan nutk-i zahirilerini, bu nutkun ash olan ruh irmagi tarafina oevirir.
G 3^>
g|pr^ MESNEVf-l §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Nitekim degirmenci, dgiitulecek bugday olmadigi vakit, suyun mecrasmi lr-
mak tarafina oeviriverir.
C~*\>\s>- ^.y*- lj J>JaJ d\ Sy>- 4J jj C— *\j (*-*Uj OU^ (Sj- 1 ^J"L!
3131. \Ndiika, aijiz iarafindan ta'ltm i$iniir; yoksa o nutuk v$in ayn bir irmak
vardu.
Ya'nf harf ve savt ile agizdan cikan nutuk mahza sami'lere maarif-i ila-
hiyyeyi ta'lim etmek igindir. Eger kasd-i ta'lim olmazsa o nutuk, harf ve savt
kisvesiyle zahire gikmayip, kamilin batininda cereyan eder. Zira hadd-i za-
tinda insan zahiren soylese de soylemese de, nutuk kendisinde mevcuddur
ve harf ve savt ile sdyleyecegi sozu evvelen batininda soyler, sonra agzm-
dan cikanr.
3132. Sesler ve tekrarlar olmakstzin, onun alhnda nekirler cjulzarlara kadar cfuUr.
Nutuk iki kisimdir: Birisi zahirdir ki, tekelliimdur; digeri batindir ki, idrak ve
mu§ahededir. Batin, zahirin aslidir ve burada murad nutk-i batindir; binaena-
leyh nihun isti'dadi mikdari maarif-i ilahiyye, ewelen ruhdan kalbe varid olur
ve orada nutk-i batin hasil olur. Ve bu nutukta savt ve tekrar-i elfaz yoktur.
Ya'm bir kere batindan ve bir kere de zahirden soylemek yoktur. Eger sahib-i
varidat musterm* bulamazsa, bu maaniyi harf ve savt kisvesiyle cikarmaz. Bu
maarif nehirleri, bu nutk-i zahirinin altmda gtilzarlara kadar gider. "Giilzar-
lar"dan murad miistaid olan muridlerin kalbleridir; zira kamil, miistaid olan mu-
ndlerinin kulub-i safiyelerine harf ve savt ile nutuk etmeksizin, kendi kalb-i §e-
rifme varid olan maaniyi dokmek ve intiba' ettirmek kuvvetini haizdir.
3133. By Lfiuda, sen o makami canlara goster ki, onda kelam harjsiz biter.
Harfsiz ve savtsiz olan kelam-i nefsidir; ve kelam-i nefsinin meratibi var-
dir. Ilk mertebesi sifat ve esma-i ilahiyyenin gayr-i mutemeyyiz oldugu mer-
tebe-i uluhiyyet ve vahdettir. Burada sifat ve esma mevsuflan ve musemma-
lan olan zat-i ilahiden bi-harf ve savt zuhur taleb ederler. tkinci mertebesi ha-
kikat-i insaniyye ve vahidiyyet mertebesidir. Bu mertebede esma ve sifat, is-
ti'dad-i zatiyyelerine ve hassiyetlerine gore, bi-harf ve savt temeyyuzii ve
kaza-yi ilahfyi isterler; ve ondan sonra da yine bi-harf ve savt gayriyyet li-
AHMED AVNl KONUK
basiyla zuhur taleb ederler; ve suretten miicerred bir libas-i nurani giyerler.
Ve bunlar ervah olup hitab-i Hakk'i bf-harf u savt isftirler ve bi-harf ii savt
Hakk'a hitab ederler; ve ondan sonra da, yine bf-harf ve savt suret libasina
burunmek isterler. Allah Teala onlan suver-i misaliyye ile alem-i melekutta
izhar eder. Burada hem kelam-i nefsi ve hem de kendi alemlerine mahsus ke-
lam-i lafzf vardir; fakat bunlan sem'-i surf ile isjtmek mumkin degildir. Nite-
kim rii'ya aleminde vaki' olur, ondan sonra da kesafet alemine nuzulii taleb
ederler. Burada da hem kelam-i nefsi ve hem de kelam-i lafzi vardir. Hz. Pir
efendimiz bu beyt-i §erffde buyururlar ki: "Ya Rab, benim saliklerimin canina
da inayetinle kendisinde harfsiz kelam bulunan ve kendi mertebelerinin fev-
ki olan mertebe-i vahdeti goster ki, kendilerinde olan bu gayriyyet libasinm
vehmi oldugunu anlasinlar."
^Js- c^U^j j jjs t.<^>jf- <jj** {•& j~> j\ ^ OU- ^jL« aS^I;
3134. Ta ki can-i -pah uzak ve aeni§ olan adem arsasi tarafina banian ayah
ya-psin!
"Uzak ve genis, olan adem arsasi" ndan murad, zat-i uluhiyyetin mertebe-i
vahdetidir ki, o mertebede a'yan-i sabite dahi hal-i ademdedir; ve bilcumle si-
fat ve esma-i ilahiyye arasinda temeyyuz olmayip hal-i ittihaddadir. Ve o ar-
sa-i viicud, hakayik-i ejyaya nisbetle saha-i adem olmakla beraber, gayet ge-
nista. Zira, ^ ^ij ii ji (Bakara, 2/115) giibhesiz Allah'in rahmeti genistir
ve alimdir] buyrulmu§tur. Ve mertebe-i §ehadete nisbeten bu mertebe uzak-
tir; ve zat-i ilahiyyeye nisbetle cemi'-i meratib karibdir. Nitekim ayet-i kerfme-
Lj* i\y j ijm*; ^jjL ^\ %^>- \jr0 j^g>\* h*. <jJi as—**- »jUi* (Mearic, 72/1-7) ya'm
"Bir sail az&b-i vakil sual etti. Kafirler igin o'azabi de'f edici yoktur; maaric ve
meratib sahibi olan Allah tarafindandir ki, melaike ve ruh ona, mikdan elli bin
yil olan bir gunde uruc eder; imdi sabr-i cemil ile sabr et; muhakkak onlar onu
uzak goriirler, halbuki biz onu yakin goriiriiz" buyrulmu§tur. Bu ayet-i keri-
menin maanf-i dakikasi uzundur. Beyt-i §erffde bu ma'naya i§aret buyrulur.
"Can-i pakin, ba§tan ayak yapmasi" ser-i enaniyyeti, pay-i zillete tahvil edip
vucud-i hakiki mertebesinde kendini mahv etmesidir.
3135. Qok kii^ddli ve viis'alh bir arsalir; ve bu haual ve viicuA ondan nevd bulur.
MESNEVt-I SERIF §ERHi / II. CtLT • MESNEVI-1 •
arsa-i vahdet cok agik ve geni§ bir arsadir; ve bizim bu hallerimiz ve vii-
cud-i izafimiz, o mertebe-i vahdetten kat ve kuvvet bulur.
*£ vlw.1 JL* JUib ^^> d\j f ap j\ oVL>- x»\ j&£
3136. Dtayalai ademden peJt ziyade dar cjeldi; o sebebden hayal esbab-i gam
olur.
Malum olsun ki, bir "hakikat" ve bir de "naval" vardir; hakikat ancak vii-
cud-i vahid-i Hak'dir. Ve bu hakikat, Hakk'm mertebe-i vahdeti olup, bu mer-
tebede keserat ma'dumdur. Binaenaleyh bu mertebe keserat icjn, mertebe-i
ademdir. Ve bu mertebenin madunu olan meratibin ciimlesi, ya'm "a'yan-i sa-
bite", "ervah" ve "misal" ve "alem-i §ehadet" mertebeleri hep "hayaT'dir. Nite-
kim bu Mesnevi-i §enf in ibtidasinda 72 numarali beyitte Cenab-i Pir, a'yan-i
sabite alemi hakkinda c— \j*- d\^y 0l» j.** u^ c-*LJjl ^ ^ J^^~ $ [0
hayaller ki evliyanin tuzagidir; Huda'nin mehrulannin aksidir] buyurmusjar
idi. §u kadar var ki, meratib-i hayaliyye dahi yekdigerinden latif ve kesif ol-
mak iizere tekevviin etmistir. Eksefi, mertebe-i §ehadet ve eltafi, "a'yan-i sa-
bite" alemidir. Bu iki mertebenin berazihi "ervah" ve "misal" mertebeleridir. Ve
bu meratib-i hayaliyyenin arasinda yekdigerine nazaran genishk ve darlik var-
dir; en dan mertebe-i §ehadettir ve en genisj a'yan-i sabite alemidir. Ve bun-
lann ciimlesi, bu hayalatm adem mertebesi olan vucud-i vahid-i hakikiye nis-
beten pek dardir. Bu sebebden ciimlesi esbab-i gam olur. Mesela a'yan-i sabi-
te mertebesi, isti'dadat-i ezeliyyenin ilmen taayyiin ettigi bir mertebedir; ve
burada saadet ve §ekavet-i ezeliyye ve isti'dadat-i gayr-i mec'ulenin alisi ve
safili sabit olur; i§te bu siibut, esbab-i gam olur. Onun madunu olan meratib-i
hayaliyyenin hepsi de boyledir. Bu zikr olunan §eyler desatir-i hakikattir. Kail
kendi zevkine ve viis'at-i irfanina gore bu desatiri tevsf edebilir.
3137. \Keza varlth haydlden daha dar olur; ondan dolatji ayin yiizu hilal aibi
olur.
Kezalik bu kesif bir varlik alemi olan avalim-i §ehadiyye mertebesi, ma-
fevki olan "hayal" mertebesine nazaran daha dardir. Ondan dolayi biz aym
yiiziinii oldugu gibi goremeyiz. Belki esbab-i mania hayluletiyle hilal gibi go-
riiriiz. Zira hissi goriisumuzde darlik vardir. Belki biz ayin halini, nazar-i ak-
li ve istidlalimiz ile goriir ve anlanz. Bu goriisumiiz ise, basar-i hissimizin fev-
^^
AHMED AVNl KONUK ~^®
kinde olan hayal alemine gecmemiz ile vaki' olur; gunkii "naval" alemi, bu
kesif varlik aleminden daha genistir. Bu beyt-i §erifde fezada kain bilciimle
avalim-i §ehadiyyeye isaret buyrulur.
Jj^j C~«**JiAJj O «X*i jSsJj <J, Jli * j (V-**^ ^W^ fs****'* J •
3138. O^Cezd fliizellih ve renk aleminin varliiji, -pek dar geldi; zud dar bir zin-
dandir.
Bu beyt-i §enfde de avalim-i §ehadiyyeden hiisun ve renk ciham olan ar-
zimizin viicuduna isaret buyrulur. Vakia sair avalim-i §ehadiyye dahi hiisun
ve renk ciham ise de, onlann ebsar-i hissiyyemize kurbiyyeti yoktur; ve biz
onlann hiisun ve renk ciham oldugunu istidlalatimiza ve ihbarata miisteni-
den idrak ederiz. Havassimiz ile idrak ettigimiz alem, ancak icinde ya§adigi-
miz arzimizdir; ve bizim havassimizi hamil olan vucud-i unsurimiz, hakfka-
timizin ve ruhumuzun zindamdir.
3139. ^arlicjtn illeii terhib ve adeddir; hisler ierkHb tarafina ceker.
Ya'ni darligm sebebi, viicud-i unsurinin miirekkeb olmasi ve aded daire-
sinde mahsur ve mukayyed olmasidir. Mesela vucud-i insanideki idrak, me-
sair-i a§ere tesmiye edilen, be§ havass-i zahire ile, be§ havass-i batmenin te-
rekkiibiinden husule gelir. Insan mahsusati ve tahayyiilati ve mevhumati ve
ma'kulati hep bunlar ile idrak eder; ve tasarrufata bu kuvasi ile kiyam eder.
Bunlar olmasa viicud-i unsuri cemad mertebesinde kalir. l§te bu hisler, be§e-
rin idrakini terkfb ve aded, ya'ni keserat tarafina gekip goturiir ve bir hakika-
ti bin goriir.
3140. his iarafindan alem-i tevhtdi bil: eqer birlik isiersen, o iarafa sur!
[3099] J U J
Boyle olunca ey salik sen, his'sinin seni siiriikleyip gektigi keserat tarafi-
na gitme; belki yine o havassin verdigi idrak sebebiyle alem-i tevhidi bil! Eger
birligi istersen, hislerini o tarafa sur!
lJU? jjj { jjv> j iL»l j^*- j-> <-ilS" j dji j 2j> J** dk {£ y\
3141. [Kuril emri bir fiil oldu ve ^nun" ve "kaf" sozde vaki' oldu; ve ma'na
af oldu.
sat
MESNEVM SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ma'lumdur ki Arabfde "Kiin!" lafzi emr-i hazirdir ve bir fiildir. Halbuki bu
bir emri soylerken "nun" ve "kaf" harflerini terkib ederiz. Binaenaleyh suret-
te bir terkib vaki' olur; fakat ma'nada saf ve sadece "01!" emrini vermekten
ibarettir.
ijj jJJl £J* Jlj>-1 jls. 4^- 1; $£ jl ijlx OIL ( j^ Jt jjt
3142. n^u sozun nihayeii yokiur, riicu et; acaha hurdun ahvali nizada ne oldu?
(^
Taksimde edebsizlik ettin diye, arslamn kurdu te'dib etmesi
3143. O ser-firaz, iki rets ve imiiyaz halmamak i$in, hurdun ha§ini hopardi.
"Ser-firaz" "ser" ile "efrahten" masdannin emr4 hazin olan "firaz" dan
mtirekkeb olarak vasf-i terkibfdir; basini yukan kaldinci ma'nasmadir.
Rif at-i can ve izzet ve i'tibar ve devlet ma'nalanndan kinayedir; ve mute-
kebbir ma'nasina da gelir. Burada "ali-kadr" ma'nasi munasibdir. Ya'ni o all-
kadr olan arslan makam-i riyasette iki viicud ve imtiyaz ve gayriyyet olma-
mak igin kurdun ba§ini kopardi. Ya'm mur§id-i kamil, huzurunda da'va-yi
enaniyyette bulunan kimsenin sermaye-i enaniyyetini izale etti.
3144. Bu hoca kuri, mademhi emirin huzurunda olmu$ olmadin; * fe ntekamna
minhum dux.
Kur'an-i Kerim'de ^ £*& (A'raf, 7/1 36) ya'ni "Biz onlardan intikam al-
dik" ayet-i kenmesi mOteaddiddir. Ezclimle sure-i Zuhruf da > ! u J^ uliSu
^iiii vU jir Js (Zuhruf, 43/25) ya'nf "Biz onlardan intikam aldik; imdi
bak ki, mukezzib olanlann akibeti nasil oldu?" ayet-i kenmesi vaki'dir. Bu
beyt~i §erifde bu ayetlere isaret buyrulur. Ya'nf halffe-i Hak huzurunda ey
mutekebbir, kendi enaniyyetini ve tedbirini terk edip, bir olmiis. gibi olman la-
c £p?
AHMED AVNl KONUK
zim idi. l§te ey kurt siretinde olan mutekebbir, benim sana bu yaptigim ceza,
"fe'ntekamna minhum" ayet-i kerfmesinin ma'nasidir.
>JJ^ jV j' {/ lT^ ! j 0*' cJ ^ */ <kjJ l -J^ JJ ^'J 1 J ^
3145. Ondan soma arslan iilkiye tevecciih etti; dedi ki: xr Bunu iaam icin tak-
sun etl'
^jS «Li <j\ JLiL 'C->ijj>- kL~$\^ jy~* ^ Cxf *^-*" J *£ oJj>***
3146. Secde etti ve dedi ki: "6y sah-i guzin! ^u semiz sigu senin ku§luk ia-
amin olsun.
Arslanin bu emri iizerine tilki, vecibe-i ta'zfmi ifa icin secde etti, dedi ki:
"Bu semiz sigm kushik vaktinde ye!"
3147. Ue o keci ogle vakii icin, sah-i muzaffere yahni olsun.
3148. Ue o tavsan dani aksam vein de, hu lutuf ve kerenili olan sahin gece ta-
ami olsun."
"§eb-gere" gece taami ma'nasinadir.
3149. (<5%r$lan) dedi: "6y tilki, sen adli parlaihn; boyle iaksimi kimden ogrendin?"
3150. 6y biiyiik! HZunu nereden ogrendin? (l^ilki) dedi: "Gy cihanin sahi kur-
dun halinden."
Arslan tilkiye dedi ki: "Sen kendi enaniyyetini ortadan kaldtrmak s^uretiy-
le yapmts, oldugun bu guzel taksfmi nereden ogrendin?" Tilki de cevaben
"Kurdun basma gelen beladan ibret aimak suretiyle ogrendim," dedi.
3151. (<S%rslan) dedi: "ufylademki hizim askimizda renin oldun, her iigiinii de
kaldir ve al ve git!"
"Girev" renin ma'nasinadir. Ve "renin", lugaM Arabfde, habsetmek ma'na-
sina gelir. Nitekim bir deyn mukabilinde dayine bir mal verilir ve bore, odenin-
MESNEVf-t §ERtF $ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
ceye kadar dayin, nezdinde o mail habs eder. Ya'ni mademki sen bizim a§ki-
mizda kendi enaniyyetini ve tasarrufiinu mahbus kildin, biz de senin muvace-
hemizde varhgim ifha etmene mukafaten bunlann hepsini sana verdik.
3152. By tilki, mademki sen hep hizim icin oldun; seni nasil incitelim, ciinhii
sen, biz oldun!
3153. ^Biz seniniz ve butiin avlar da senindir; ayagini yedi felek uzerine hoy,
yukanya gel!
Bu beyt-i §erifde <J -oji oir 4) jir ^ ya'ni "Kim ki Allah igin oldu; Allah da
onun igin oldu" hadfs-i §erffine i§aret buyrulur. Ya'ni "Mademki sen bizim
icin oldun; benim zatim da senin icin oldu; ve sifat ve esmam dahi senin ol-
du. Binaenaleyh sen, ben oldun; artik isneyniyet ve taayyun alemleri olan
yedi felegin fevkme, ya'nf "la-taayyiin alemi"ne yuksel!"
Bu beyt-i §enfde maksada vusul igin meratib-i nefsiyyenin tamamiyle kat'
edilmesi lazim gelecegine de i§aret vardir; o meratib-i nefsiyye de "emmare,
levvame, mulhime, mutmainne, razrye, marziyye ve bakiye"dir. Ve yedi fe-
lek ta'biriyle bu meratibe i§aret buyrulur.
3154. Uviadernki al$ah haritan ihret aldm, binaenaleyh sen tilki decjilsin, be-
nim arslanimstn."
3155. cAkil o olur hi, ihtiraz olunmus olan bela tcinde, dostlarin olumunden ib-
ret alir.
Jo\j>- D^" Ol (J *j jl ' jJ^ \jA aS' JJij pJ* JUs> Jbj ji *s d)l 4j_jj
3156. vilhi, o anda arslan beni hurtian sonra $agirdi diyz lisani iizerinde ynz
sukiir siirdu.
Tilki lisanen, "Cenab-i Hakk'a hamd ve sena olsun ki, arslan beni kurtdan
sonra avian taksime da'vet etti. Eger bu taksfmi evvelen bana teklif ede idi,
halim ne olurdu?" dedi.
«£jgf,
AHMED AVNt KONUK
3157. Sger, hunu sen taksim et dive evvel hana emr ede idi, ondan kim can kur-
tanr idi?
3158. ^inaenaleyk $uku,r ona ki, bizi cihanda evvelkilerin arkasmdan izhar eiti.
Bu beyt-i §erif Hz. Pir efendimiz tarafindan amme-i mu'mimne hitabdir.
Buyururlar ki, "Ey mu'minler bu kissadan hisse ahniz. Hak Teala'ya sukr
edelim ki bizi, cihanda bizden ewel gegen akvamdan sonra izhar buyurdu."
3159. %a ki sebakda kurun-i maziye iizerinde Dtakk'in o siyasetlerini isitelim.
Hak Teala bizim bu lutf-i te'hirimizi, akvam-i sabika hakkinda kurun-i
maziyede icra buyurdugu siyasetlerini isjtmemiz icjn yaptt.
J~> ^jb zyi. ^-L ajjj j^jt> j^ 0\f/ OTJU- j! L. aTU
3160. Ta ki hir o evvelki kurtlann halinden. tilki qibi kendimizi zivade rnuha-
ja2a edelim.
Kurt siretinde olup enaniyyet da'vasiyia peygamberlerini tekzib eden ve
onlara muanz bulunan ummetlerin ugradiklan felaketlerden, tilki gibi ibret
ahp kendimizi son derece muhafaza etmemiz igin Hak Teala bizi sonradan ci-
hana getirmek lutfunda bulundu.
3161. O Jtakk'in resulii ve beyaninda scidik, hize o dketten iimmet-i merhu-
me tabu etti.
Sozunde sadik olan o Hakk'in Resul-i zfslni (s.a.v.) Efendimiz, iimem-i
maziyeden sonra gelip, onlann hallerinden ibret alabilecekleri igin *+f-s ia j*\
ya'nf "Benim ummetim, iimmet-i merhumedir" buyurdu.
3162. By biiyukler, o kurtlann kemigine ve kilina acik nazar ediniz ve nasihat
tutunuz.
°$2$&>
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVM •
Ey tefekkur sahibleri olan buytikier; o kurt sfretinde olan gegen ummetle-
rin yeryiizundeki asar-i miinderiselerine apagik nazar ediniz ve onlann hal-
lerinden miitenassih olunuz. Nitekim ayet-i kerimede 'Js i/>)u ^jSf! j i/j-i
av^ii uu jir (Al-i Imran, 3/137) ya'nf "Yeryuziinde geziniz'de, enbiyayi
te'kzib edenlerin akibeti nasil olduguna bakiniz" buyrulur.
ilp j Olijpy f\£\ Jl^ dy* s\t j ij^** j*\ J^j s* j\ J*^
3163. Snku, Jir avnlar in ve Sdd'in akrbetini i$iitifli vakii, ha$mdan bu var-
Itgi ve hevayi hirahir.
Akil olan kimse, peygamberlerine muhalefet eden Fir'avn ve Ad kavimle-
rinin akibetlerini Kur'an-i Kerim'de duydugu vakit, dimaginda yerle§mi§ olan
mevhum varhgini ve nefsinin hevalanni terk eder.
3164. ve eijer hirahmazsa, ba$kalan onun hdlinden ve icllalinden bir ibret alular.
Biitun bu teblfgat-i ilahiyyeyi, iimmetler arasinda teferriid daiyesiyle gikan
bir akilin uydurmu§ oldugu ahkamdan ibaret telakkf edip "Benim de onlar ka-
dar aklim ve zekavetim vardir" diyerek enaniyyet-i mevhumesine ve heva-
yi nefsaniyyesine tabi' olan ahmaklar, Hakk'in pence-i kudretinden asla ya-
kalanni kurtaramazlar; ve bunlar umem-i maziyenin ahvalinden ibret aima-
mi§ bulunduklan halde, onlann ba§Ianna gelen felaketten ve halki ldlallerin-
den bu def a da ba§kalan ibret alirlar.
(^ .>
Nuh (a.s.)in kavmini "Ey mahzuller bana sarilmayiniz; zira ben
nikabim. Bu arada hakikatte Hakk'a sarilimz" diye tehdid etmesi
Bilcumle kevnin suveri Zat-i Hakk'in gayridir ve cumlesi haiikdir; fakat
hakikat i'tibariyle kevnin hey'et-i mecmuasi Hak'dir. Ve Hak Teala insan-i
G$XCg>
AHMED AVNl KONUK
kamilde cemf -i esma ve sifatryla, asar ve ahkamiyla mutecellf oldugundan,
onun suret-i be§eriyyesi alem-i §ehadette Hakk'in nikabidir. Nitekim yukan-
da dahi bilmiinasebe zikrolundugu iizere Hz. Pir efendimiz Divan-i Kebfrle-
rinde §u beyit ile bu hakikate isaret buyururlar:
"Ademin bu heykeli nikabdm biz biitiin secdelerin kiblesiyiz. "
Bu ma'naya mebm Nun (a.s.) ummetine hitaben buyururlar ki: "Beni si-
ze ba's eden Hak'dir; ve benim zuhurum zuhur-i Hak'tir; benim suret-i be§e-
riyyem hakikatte ancak bir nikabdan ibarettir. Binaenaleyh bana hucum edip
sanlmaymiz. Ey hakfr ve metruk olan millet, Hak Teala'ya sanliniz!"
fj l^ ^^ f-v ^ j o* H *y <y ^^s* i*\ cs ^^
3165. O^fuh (a.s.) dedi: By serkesler! 'Den, hen dejjilim; hen candan oldum, ca-
nan ile ya§iuorum.
Ya'nf ben, ruh-i hayvanfden oldum, bende ^Jj [y v tiki j (Sad, 38/72)
[Ona ruhumdan ufurdiim] sirn zahir oldu. Hakk'in sifat-i hayati ile kaimim
ve o hayat ile ya§amaktayim.
3166. Uahlahi heserin habasintn havdssinden oldum, Utah henim sem'xm ve
idrahim ve hasanm oldu.
Ya'm ruh-i hayvaninin iktizasi olan ve be§erin ashna mahsus bulunan ha-
vass-i zahire ve batinenin hiikum ve te'sfrinden kurtuldum. *J c^ ijl* o-^i \>\
. . . ^ji ulj j \j^ j L, [Bir kulumu sevdigim zaman, onun sem'i, basan ve lisa-
ni ilh... olurum] hadfs-i kudsisi mucibince, Hak benim sem'im ve idrakim ve ba-
sanm oldu; binaenaleyh bendeki izaft sifatlar gitti, yerine sifat-i Hak kaim oldu.
3167. CAiddemki hen hen dejjilim, hu nefes Diudandir; her him hu nefes
onunde dem vurursa o kdfirdir.
Ya'nf benim benligim fanf olmu§tur; vixcud-i abdanfmi, viicud-i hakkani
istila etmi§tir. Binaenaleyh artik benim bu nefesim huviyyet-i Hak'dandir.
Her kirn huviyyet-i Hak'dan zahir olan bu nefes onunde, ona kar§i soz soy-
^A
MESNEVI-i SERIF §ERHl / II. CiLT • MESNEVI-1 •
lerse, o kimse kafirdir; ya'ni o kimse kemal-i cehaletinden dolayi haklkati su-
ret-i be§eriyye ile tenkir eder ve setr eyler.
3168. HSu tilkinin naksmda bu dem arslan vardu; bu tilki iarafina cesur ola-
rak giimek layik degildir.
Bu tilkinin suretinde ve taayyiinunde bu anda arslan muhteffdir ve arslan
tilki postuna burunmu§tiir; binaenaleyh onu tilki zannedip, onun huzuruna
cesurane ve pervasiz olarak gitmek miinasib degildir.
3169. Gfjer suret cihetinden ona inanmiuor isen, ondan arslanlann na'rasim
isiimiuor musun?
Eger enbiya ve evliyanin suret-i be§eriyyelerine bakip onlann kuvve-i
kudsiyye sahibi olduklanna inanmiyor isen, onlardan zahir olan mu'cizata ve
tasarrufat-i ilahiyyeye bakmiyor musun? Eger gormedin ise, kissalanni isjt-
miyor musun? Nigin onlan da kendin gibi aciz gorurslin?
3170. Bqer ZNuh'un Utah' clan bir eli olmasa idi, o kaUe koca alemi nicin bir-
[3129] iF. .,.->
Eger Nun (a.s.)in eli, Hak tarafindan kendisine mevhub olan bir yed-i
kudret olmasa idi, koskoca bir alemi tufan ile altiist edebilir mi idi?
3171. Obir tende, uuz hinlerce arslan idi; aies gibi ve diem bir harman idi.
Hz. Nuh'un suret-i be§eriyyesi tahtinda yiiz binlerce arslan var idi. Ya'ni
onun vticud-i izafisi zimmnda kuwet-i azime mevcud idi; ve mesela ate§in
cirmi kiicuk ve harmanin cirmi bilyuk oldugu halde, kiicuk ate§, koca har-
mani nasil harab ederse, Hz. Nuh'un kiiciik goriinen suret-i be§eriyyesi de
boyle bir ate§ gibi ve koca alem de bir harman gibi idi.
3172. (jMddemki harman onun osrunu muhajaza etmedi, boyle su leui, har-
man iizerine havale etti.
6 ^P?
AHMED AVNI KONUK
Cenab-i Pir, suret alemini harmana ve evamir-i ilahiyyeyi 6§re tesbih bu-
yururlar. Ya'nf kavm-i Nuh, bu alem-i suretin iktizasi olan vazife-i taati ifa
etmediler ve Hz. Nuh' a muhalefet ettiler; Hz. Nuh dahi tufan gibi bir kahr-i
ilahi kivilcimim, suret-i alem harmanma havale etti.
3173. Uier kim ki o, bu gizli arslamn huzurunda, kurt gibi edebsiz agxz a$ar,
3174, arslan, kurt gibi, onu yutar; ona w Je ntekamna minhiim" u okur.
Ya'nf her kim Allah Teala'mn be§er suretinde arslanlan olan enbiya ve ev-
Iiyanin huzurunda, kendi enaniyyetini ve benligini ortaya koyar ve onlara
muhalefete kiyam ederse, bu zikr ettiginiz kissadaki arslamn kurdu pargala-
digi gibi, onlar da bu mtiddeilere kahr-i ilahi ile zahir olup ^ £J£u (A'raf,
7/136) [Kendiierinden intikam aldik] ayet-i kerimesinin ma'nasim fiilen ve
zevkan okurlar.
3175. <S%r$lanin elinden kurt gibi yara bulur; arslamn bniinde cesur olan ah-
mak olur.
3176. iKeske o yara, cisim iizerine gele idi; ola idi de f iman ve goniil salim
olaydi.
Malum olsun ki, lisan-i enbiya ile vaki' olan Hakk'in emrine ve basfrete
da'vet eden evliyaya kar§i muhalefet ve tekebbur, ewelen kalbi karartir ve
hakikat-i emr ona giremez olur; ve kasavet anz olup ha§yet-i Hak'dan bf-na-
sib kalir. Binaenaleyh ona iman dahil olmaz; onun muhalefeti ve inadi artar.
Nihayet ism-i Muntakim hazretinden intikam zahir olup helak eder ve bu in-
tikam netfcesinde, kalbi imandan hali oldugu halde ne§'e-i uhraya intikal
eder. Cenab-i Pir efendimiz; "Ke§ke bu intikamin te'siri yalmz cesede ola idi;
o kadar ehemmiyeti haiz olmaz idi; velakin batim helak eder ve bu helak ise,
helak-i ebedidir," buyururlar.
^i'H b j* - u^ ^P f^y ^yr -Vo W*~j' ^y? *-^— *-*^ f y
3177. Uaktaki buraya cristi, kuvvetim geidi, bu sirrt nastl izhar edebilirim?
MESNEVI-I SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ya'ru soz intikam ve iman bahsine intikal ettigi vakit, sirr-i kader muva-
cehesinde kaldim ve bu sirr-i kaderin ifsasi ise ammeye kar§i caiz olmadigin-
dan, nutkumun kuweti kesildi.
Malum olsun ki Cenab-i Pir efendimiz yukanda "Musa (a.s.) ile
Fir'avn'in her ikisi de me§iyyet-i ilahiyyenin musahhandirlar" bahsinde
sirr-i kadere aid esran bir nebze beyan buyurmus, idiler. Burada ise li-hik-
metin bu simn izahindan kefF-i lisan buyurup, halas ve necat yolunu ta'lfm
buyururlar:
3178. O iilki gibi karm nakis ediniz; o tilkinin oniinie oyunu az yapiniz.
§urrah-i kiram bu beyt-i §erife muhtelif ma'nalar vermisterdir; fakfrin an-
ladigi ma'na budur ki, "tilki"den murad, insan-i kamildir, Zira kissada tilki,
arslanin huzurunda kendi enaniyyetini terk edip avlann hepsini arslana bi-
rakti. Ve "arslan"dan murad dahi Hak'dir; ve insan-i kamil huzur-i Hak'da,
kissadaki tilki gibi kendi varligi ve enaniyyetini kamilen Hakk'a terk etmi§ ve
varhk lokmasmi batn-i enaniyyete doldurmaktan vaz gecmistir; buna
mukabil de Hak Teala, kendi sifat ve esmasi ile zuhur kuwetini ihsan etmi§-
tir. Binaenaleyh kissadaki tilki gibi enaniyetinden ve benliginden vazgecmi§
olan insan-i kamilin huzurunda Hakk'a kar§i varhk ve enaniyet oyununu az
yapimz ve onun gibi Hakk'a kar§i varhk lokmasmi batn-i enaniyyete az dol-
durunuz.
3179. Ciimle hizi ve heni onun oniine hoyumiz. <jMiilk O'nun mulkiiclur, miil-
hu O'na veriniz.
Ya'ni butun bizlikleri ve benlikleri, hakiki varhk sahibi olan Hakk'in onli-
ne koyunuz. aU j&J, jiii { Hac, 22/56) Ya'nf "Bugiinde mulk Allah'indir"
ayet-i kerimesihcfe beyan buyruldugu iizere, cemf-i mevatinda her an ve
§e'nde mulk, hakikatte O'nun miilkudur; binaenaleyh Hakk'in mulkune isti-
rak da'vasina kiyam etmeyip, kendi miilkunu kendisine birakimz.
C-o-U-i Jl Zj>- j~Z> X*p j jJ* c— *\j o\j jX\\ JLji jJii Oj^r
3180. Siz doyru yola fakir olarak geldi^iniz vakit, arslan ve arslanin aa\ mu-
hakkak sizin i$in<Lir.
^
c^^
AHMED AVNI KONUK
Ya'nf ey salikler, siz dogru yol olan tarik-i Hak'da bUcumle harekat ve se-
kenatinizda Hakk'a muhtag oldugunuzu yakinen idrak ederek geldiginiz va-
kit, Hakk'm tecelliyat-i zatiyye ve sifatiyye ve esmaiyyesi hep sizin igindir.
Nitekim <J <Ui oir aJJ jit ^ [Kim Allah igin oiursa, Allah da o kimse igin olur]
hadfs-i §erifi, yukanda gegti.
3181. ,Ztra Iti O mvkaddestir ve Siihhan O'nun vasjidtr; naaz ve maijzdan ve
ki§inlan aritlir.
Ya'nf Hakk'm zati mukaddestir ve "Siibhan" §anma layik olmayan
nakayisden miinezzeh ve mukaddes olmak O'nun vasfidir. O'nun zati
"nagz"dan, ya'nf ervah gibi latif olan §eylerin ciimlesinden ve "magz"dan,
ya'nf zatinda esma ve sifattan ve "posf'tan, ya'nf alem-i kesafetten bi-niyaz-
dir. Ya'nf zat-i §erifinin zatiyyeti igin, bunlann hig birisine liizum yoktur ve
Hak Teala bunlann ciimlesinden ganidir. Nitekim 'ujiuit & 'Ja ii oi (Ankebut,
29/6) giibhesiz Allah alemlerden mustagnidir] buyrulur.
Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi bu beytin §erhinde soyle
buyurur: "Magz, lafzimn fradi, mahza "§ir" lafzimn miinasebeti igindir; ve
ondan murad, kemalat ve keramattir. "Nagz"dan murad, kemalat-i batinidir;
ve "posf'tan murad, ibadat ve miicahedat ve riyazat-i zahiridir. Ve bu her iki
lafizda arslanla munasebet vardir. Ya'nf insan-i kamilin kemalat-i zahire ve
batineden her nesi varsa, talibler ve murfdler igindir; ve ilia onun igin bunla-
ra ihtiyag kalmami§tir; zira ki o zatm "ayn"inda istigraki sebebiyle, zat ol-
mu§tur. Nakais ve kemalat-i be§eriyyeden miinezzeh ve pak olmu§tur. Imdi
eger onun riyazet ve miicahedesi varsa, halk igindir. Nitekim III. cildde Da-
vud (a.s.) lisamndan gelecektir ki:
"Ben giine§ gibi nur igine garkim; kendi muhitimi nurdan ayn bilmiyowm. Be-
nim namaz ve halvet tarafina gidi§im, halka yolu ta'lim igindir. "
Ve eger kemalat-i batinf varsa, o da onlar igindir; zfra onun alem-i fena-
dan, alem-i bakaya riicu'u ve tiraz-i kemalattan mutarraz ve nuku§-i kera-
mat ile miinakkas. olan hil'at-i hilafete buriinmesi, halaikin ir§ad ve hidayeti
MESNEVl-1 SERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
icindir. Ta ki her bir kimse onun ahlakryla tahalluku ve evsafiyla ittisafi mik-
dannca Hakk'a vasil ola. Binaenaleyh o getirdigi kemalati onlar icin getirmis-
tir; ta ki o kemalati, onun sohbeti ve hizmeti sebebiyle kendilerine ceksinler
ve Hz. Hakk'a vasii olsunlar ve onun kemalatini kendilerine gekmeleri, ay-
niyle Hakk'a vusuldiir. Nitekim onu gormek, ayniyle Hakk'i gormektir. Vak-
taki Bayezid-i Bistami hazretlerine Cenab-i Hak hilafetini ve niyabetini giy-
dirdi ve buyurdu ki: "Benim suretim ile benim halkim tarafina git; seni gor-
mek isteyen kimse, beni gormek ister; ve halki benim tarafima da' vet et!" Ba-
yezid hazretleri bayildi ve bi-hus. oldu. Ba'dehu nida geldi ki, "Benim habibi-
mi tekrar bana getiriniz ki, onun benim aynligima sabn ve takan yoktur." Bi-
naenaleyh Hz. Bayezfd rmistehleklerden olmustar. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber
Esraru'l-Halvet risalelerinde buyururlar ki JUp js" fUU dJUi j ^i^ii ^ ji 3
oXL^-ii y j*ri y> j hUi Ji jjj^.1 ^ j ^ik-Ji Juji js >jj> j .^jiit Ya'ni "Muhah-
hak bu makamda onlardan ba'zilan Ebi Ikal Magribi vesaire ve Ebi Yezid-i
Bistami gibi mustehlektir. Ve onlardan ba'zilan da bidayete redd olunmustar;
ve o merdud olanlar miistehlekten ekmeldir." Imdi anla§ildi ki, kamilin her
nesi varsa, hep halk icindir.
Yine Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri buna i'tirazen §6yle bu-
yururlar: "§eyh Veil Muhammed (rahimehullah) demistir ki, "magz"dan mu-
rad kemalat-i batiniyyedir ilh...Bu takdfrde "Siibhan" ve "pakf'nin insana lt-
laki lazim gelir; bu ise mtiteeddiblerden baiddir. Maahaza onun takririnden
kemalat-i batineye de muhtag olmamasi lazim gelir; bu ise galattir. Zira ke-
malat-i batineye had yoktur. Fenadan sonra bakaya, nuzulden sonra, her va-
kit izdiyad-i kemale muhtacdir ve zatta istigrakmdan onun taayyiinii vaki'de
murtefV degildir, ancak suhuddan murtefTdir. Ve bu suhudun kalkmasi, fe-
nadan sonra bakada degildir. Imdi mademki o abddir, ibadete muhtacdir.
Evet, o kendini tekmil icjn mendubata muhtag degildir. Nitekim 111. cildde tav-
zih olunacaktir; velakin feraiz[i lfa] ve muharremattan ve mekruhattan icti-
nab zarundir, bir vakit sakit olmaz. Ve kamilin ibadeti siikur icin olur; yoksa
halk icin ve ittiba' edenler igin degildir."
Bu i'tirazata da soyle cevab vermisterdir: "Bahru'1-Ulum hazretlerinin
"Siibhan" ve "Kuddus"un insana ltlaki lazim gelir buyurmasinda ne bu'd var-
dir. Zira insan-i kamil vaktaki ayn-i Hak olmustar ve sifat-i be§erfden fani ol-
mustar; binaenaleyh elbette sifat-i Hak ile muttasif olur. Evet, sifat-i viicub
bir mazharda zahir olmaz; ve nitekim Mevlana Camf (aleyhi'r-rahme) buyur-
mu§lardir: "..ve su-i edeb bir vakit lazim gelir ki, o insan-i kamil kendisini
^^
AHMED AVNi KONUK
"Siibhan" ile kila ve abdiyyet ile zahir olmaya ve kendi fakr u ihtiyacina na-
zar etmiye ve amma eger diger bir §ahis o insan-i kamilin baka-billahina na-
zaran onu sifat-i Hak ile mevsuf kilarsa, su'-i edeb degildir."
Fakir derim ki, beyt-i §erffin ma'nasi Hakk'a tevcih olunursa bu tavziha-
ta iuzum kalmaz. Nitekim yukanda yazildi ve tsmail-i Ankaravi hazretleri
dahi bu suretle tevcih buyurmu§tur; ve insan-i kamile tevcihi icjn de bir za-
ruret yoktur.
3182. OMevcud olan her $ihar ve her heramat, o §ahtn hullan icindir.
insan-i kamiiden zahir olan esma ve sifat-i ilahiyyenin asan ve havank-i
adat hep Hak Teala'nin kullanru canib-i Hakk'a celb igindir.
3183. Qahin iama'i yoktur; hiitun hu devleti halk tcin yavii; saadet o himseye
hi, anlacii.
Hak Teala ganiyy-i mutlaktir; alemi halk buyurmasi, bir §eye tama'in-
dan dolayi degildir; belki esmasina ve sifatina ve onlann mezahirine rah-
met-i rahmaniyyesi oldugu icin, onlan izhar buyurdu ve bu rahmet sebe-
biyle onlan ketm-i ademden, vucud-i izaff alemine gikardi; ve ma'dum olan
§eyin mevcud olmasi, onun hakkinda rahmet ve devlettir. Ne mutlu o kim-
seye ki, bu hakikati anlayip kendisinin ve bilciimle avalimin merhum oldu-
gunu bildi!
3184. O zai hi, devleti ve ihi seraui yarath; miilh ve devletler O'nun ne i$ine
yarar?
Devleti ve dlinyayi ve ahireti yaratan Zat-i Ecell ve A'la'nin emlak-i dun-
yeviyye ve uhreviyye ve onlann devlet ve saadetleri ne i§ine yarar? Zat-i
ahadiyyesi kemal-i istignadadir.
3185. Sii-i zandan hacft olmamaniz i$in, Suhhan'in huzurunda halibi hifz
ediniz.
G ^p?
MESNEVI-i §ERIF §ERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
Hakk'a su'-i zannin nevi'leri vardir; ciimlesinin men§e'i cehi ve gaflettir.
Bir nev'i, suver-i alemi her vech ile Hakk'in gayri gormektir; bu gbriis. insa-
na enaniyyet ve varlik ve gurur verir; ve bu tenzih-i sirfdir. Ve bir nev'i dahi
suver-i alemi her vech ile zat-i Hakk'in "ayn"i gormektir; bu da mertebe-i ab-
diyyetin ve §erayi'in ibtalini icab eder; ve bu tesbih-i sirfdir. Bu iki goriisun
zimninda Cebriyye ve Kaderiyye taifelerinin i'tikadlan gibi bircok kotii
i'tikadlar miindemicdir. Binaenaleyh Hakk'in huzurunda bu gibi su*-i zanlar-
dan kalbinizi muhafaza ediniz ve Kur'an-i Kerim'in ta'limi vech ile Hakk'i
tenzihde tesbih ve tesbihde tenzih ediniz.
3186. 2Xra hi o, halis silt i^indeki sag. teli gibi sun ve jikri ve cilsi u cuyu cjoriir.
Ya'ni kalbinizi huzur-i Hak'da muhafaza ediniz, cjinkii o, ^i j ^-Ji ^ *&
(Tana, 20/7) ya'ni "Zira 0, sim ve ahfayi Mir" ve J yA 4* J>L V '<Ji Si
ft ilji j % j»'yJ\ (Al-i Imran, 3/5) ya'ni "Muhakkak Allah Te'ala'ya arzda ve
semada olan bir §ey gizli degildir" ayet-i kerfmelerinde beyan buyruldugu
iizere gizliyi ve dusunceyi ve batinin taharrfsini Mir; zira bu havatir, halis siit
gibi saf olan ruh-i insanfye anz olan ve sac teline miisabih olan §eylerdir.
3187. O kimse hi, nakissiz sade-sine oldu, gaybin nakislanna ayme oldu.
Ya'ni havatir-i mezmume ve mahmudeden saf olan kimsenin kalbi, bir
ayine gibi miicella olunca, ona alem-i gaybin nakistan, ya'ni suver-i ilmiy-
ye-i ilahiyye aks eder ve o vakit mezahirin isti'dadatina ve sirr-i kadere mut-
tali' olur.
}y$> (j*y s-^jJ tfy oJlj ij^< J»ja OUS ^ \j U ^
3188. ^izim simmiza subhesiz mukin olur; zira hi mii'min, mii'minin ay na-
si olur.
Kalbi saf olan veil, subhesiz bizim sirnmiza kemal-i yakin ile muttali' olur.
pinkii jAp si> j>p [Mii'min mii'minin aynasidir] hadis-i §erifi mucibince,
Mu'min mii'minin avnasidir. Birinci "mu'min"den murad Hak'dir; zira "Mu'min"
^i^i J r Sui'^jji2i dUli (Hasj, 59/23) [0 Melik'dir, Selam'dir, Mu'min'dir,
Miiheymin'dir] ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu iizere "esma-i hiis-
AHMED AVNI KONUK
na"dandir; ve ma'nasi emn bahs, edicidir. "Mu'min" olan Hak Teala, kalbi saf
olan mii'minde, bu isim ile zahir oldugu vakit, ona §eklerden emn bans, eder;
ve onun esran, ber-vech-i yakfn ona meksuf ve malum olur. Bundan anlas>
lir ki, kalbi saf olmayan bir mil' mine esrar-i ilahiyye munkesjf olmaz.
3189. hizim nakdimizi mihek iizerine vur&uflu vakit, imdi yakini $ehden
a$ih olarak hilir.
"Nakid"den murad, havassimiz vasitasiyla kalbimize gelen varidat-i fik-
riyye ve "mihek"den murad, insan-i kamilin ruh-i pakidir. Ya'nf bizim vari-
dat-i fikriyyemizi, insan-i kamil ruh-i pakinin mihekkine vurdugu vakit, on-
lar §ek dairesinde midir, yoksa yakfn mertebesinde midir; onlan aciktan aci-
ga goriir ve bilir.
3190. iMaiemki onun cam nakullerin mihekhi olur, hinaenaleuh nakcli ve kal-
[3149] .. .. "
■pi florur.
Insan-i kamilin mihek mesabesinde olan cam, nakid para mesabesinde
olan yakin derecesindeki efkan ve kalp para mesabesinde olan §ek ve zan de-
recesindeki havatin goriir; ve binaenaleyh kar§isinda olan §ahsin varidat-i
kalbiyyesinin kiymetini takdir eder.
J^tyt- <Jjj (_r^ lj *-* j^ OL*j-m* OULSob OJjLiJ
Gozleri onlar ile ru§en olmak icm, padi§ahlarin arif sufileri
kendi karsrianna oturtmalan
2ji dob j\ ^L aJLii jj\ iji coIp OU^- lyULSol
3191. U*atli§ahlarin oyle adeti var idi hi, hunu, eger hdhrinda ise, i§itmi$ ola-
cakstn.
©^" MESNEVl-i §ERiF §ERHi / II. CtLT • MESNEVi-1 •
Yukanda "Mii'min, mu'minin aymesidir" hadis-i §enfmin ma'nasi gee-
mis, idi. Diinya ve ahiret devletinin hifzi icin selatfn-i maziyenin, safi olan
sufileri ayine makaminda kar§ilarma oturttuklanni beyanen Cenab-i Pir bu
kissayi frad eylemisterdir. Zira mii'min- i hakiki olan sufilerin kalbleri,
Mii'min ism-i §enfiyle tecelli buyuran Hakk'm aymesidir; ve Hakk'in bu
ism-i §erifinin mazhar-i tecellisi olan sufilerin kar§isinda oturmak taharet-i
kuluba sebebdir. Nitekim Mesnevi-i §enfdt §6yle buyrulur: (Cild II, 3149
numarak beyit.)
Nazmen terciime: "Oturmak isteyen nezd-i Huda'da
Otursun o, huzur-i evliyada. "
Alo -Lib <-~%r (Sj^-fc J- 5 4J^»lj JUi«o! l)U1jJL^j 0L£-~>- C*~0
3192. Onlann sol yanlannda pehlivanlar dururlar; zira ki kalb sol yanda bend-
de olur.
Yine selatm-i maziyenin, pehlivanlan sol taraflannda oturtmalan adetleri
idi; giinkii kalb-i insanf sol tarafina baghdir ve pehlivanlann kalb tarafinda
oturmalan, onlann kuwet ve §ecaatlerinin kulub-i selatine aks etmesi igin-
dir. Nitekim birlikte taam edenlerin i§tihalan birbirine sirayet eder.
3193. defter dar ve ehl-i kalem sag iaraftadir; zira ki ilim ve yazi ve sebt o el
i$indir.
"Mii§rif ' defterdar ve "ehl-i kalem" katib demektir. Ya'ni eski padisahlar
defterdarlan ve katibleri sag taraflanna oturturlar idi; cunkii ilmi kagit uzeri-
ne yazi ile tesbit etmek, sag elin san'atidir. l§te vaktiyle ta'yin-i mevazi'de
boyle miinasebetler gozetilir idi.
3194. Sujxlere muvacehede mevzi' verirler; zira camn dyinesidlrler ve ayineden
iyidirler.
AHMED AVNI KONUK
3195. ^oniil aynasi nak§-i bikri kabul etmek i$in, zikir ve fikirde sineye say-
haller vurmustur.
"Nak§-i bikr"den murad, i§itilmemi§ ve goriilmemis, olan maarif ve
hakaik-i ilahiyyedir. Ya'ni gonlil ayinesi i§itilmemi§ ve gorulmemis, olan
ulum-i lediinniyye nukusunu kabul etmek icm, zikir ve fikr-i ilahide mustag-
rak olmak suretiyle sineye saykal vurup parlatmistir. "Saykal" eskiden
ma'deniyyattan yapilan ayinelere cila vermek igin musta'mel alettir. Mutlaka
miicella olan §eylerdeki pasi izale edecek bir alet ma'nasinda kullamlir; buna
"miskale" de derler. "Zikr ii fikr-i ilahi" dahi kalbin saykalleridir; masiva pas-
lanm kalbden izale eder.
,il$j Jub jl J^ j$ ol ilj t—'j^ CjJo* t^JUs> j\ j\ *£ Jt>
3196. Uier him hi o, sulb-i fitraidan cjiizel dogdu, aynayi onun onune hoymah
lazvmdir.
"Sulb" lugatte, bel kemigine derler; ve "fitrat" yaradilis, ve isterin bida-
yeti ma'nasinadir. Burada "sulb-i fitrat" ta'bfri ile asl-i hilkat ma'nasi mu-
rad buyrulur; ve asl-i hilkat ise, suver-i ilmiyye-i ilahiyye mertebesinden
ba§lar. Ya'ni ilm-i ilahide ayn-i sabitesi said olarak dogan bir kimseyi, ayi-
ne-i saf olan insan-i kamilin kar§isina koymak lazimdir ki, boyle bir kim-
seye alem-i fesadda anz olan masiva paslan, onun telkin edecegi zikir ve
fikirler ile silinerek, kendi kalbinin sarVetini o ayfhe-i safda mii§ahede et-
sin.
t-jjiaJl iSjA) j\ X*\ OU- (U*stf ^y* L$Jj -^W **ji' tj^f*
3197. Quzel yiiz ayinenin asihi olur; canin saykali de takve l-kulubdan aeldi.
Ya'ni yiizii giizel olan kimse daima ayineye bakmak ister ve ayinenin a§i-
kidir ve ayine onun dostudur; ve ckkin olan kimsenin ayna du§mamdir. Bi-
naenaleyh sulb-i fitratdan giizel olarak doganlar, ayna mesabesinde olan in-
san-i kamilin a§iki olur ve canlann saykali de kalblerin taharetinden ve kalb-
lerin tahareti §eriata riayetten olur. Zfra havass-i hamse, ahkam-i §er'iyye
hududu dairesinde kullanilirsa, kalb havatir-i mezmumeden pak ve kalb pak
olunca ruh da miicella olur.
MESNEVf-1 SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1
Yusuf (a.s.)in huzuruna misafir gelmesi ve Yusuf (a.s.)m
tuhfe ve hediye taleb etmesi
3198. Sifakdan merhamdli bir dost geldi; ^usuf-i sidMia misafir oldu.
tj^z* (_sA^ c6j>L-j j ^J> *£ ^3 <£*y. t^lS"
3199. \Ki cocuhiuk vaktinde asina idiler; asinalik yasttat uzerine dayantci idiler.
~L*i U j ijj jJ^-j d\^ C-~s& JL*o- j Ol_p-i jj3r J*s\l >\j
3200. CW kardeslerinin cevrini ve hasedini hatirlatii; dedi hi: zincir idi ve
[3158] t . 7
viz arslan.
Misafir Yusuf (a.s.)a, kardesterinin kendisine kar§i yaptiklan cevri ve ha-
sedi hatirlatti. Hz. Yusuf ona cevaben dedi ki: cevir ve hased zincir gibi idi
ve biz de bir arslan gibi idik.
df j?- <_SL>J> j\ \j U c~~J 4JLJU jl \j jJ^ i^J jIp
3201. JArslana zincir den ar olmaz; ve bizim vein kaza-yi Utah' dan sikayet
yokiur.
Ihvaniri hasedi yiizunden ba§inuza gelen cevr, bir arslamn zincire baglan-
masi kabilinden bir kaza-yi ilahf idi. Arslamn zincire baglanmasi, kendisinin
§iddet-i kuwetini i'lan oldugu igin, ona ar degildir. Biz ziimre-i enbiyamn ka-
za-yi Hak'dan sjkayetimiz yoktur.
3202. JTlrslamn boynunda zincir var idi; butun zincir yapanlann uzerine bey
oldu.
^^
AHMED AVNl KONUK
Vakia benim boynuma e&aret zincirini takip kole diye sattilar; fakat bila-
hare Misir hukumetinde bey oldum ve butiin zincir yapan ustalar zir-i ida-
remde kaldilar.
oU £~*A£ j t3U^« jj> dj^+j* c-o 0U5- j j jl-Uj j <s^y. &yr £-&
3203. ^Dedi: jLindandan ve kuyudan nasti oldun? IDedi: tMuhSkda ve nok-
sdnda ay gwi!
"Muhak" suhur-i kameriyyede ayin nihayetinde ayin goriinmez bir hale
gelmesi ma'nasinadir. Ya'nf misafir dedi ki: "Seni karde§lerin kuyuya attilar
ve seni Misir'a kole diye sattiklan vakit, aziz-i Misr'in zevcesi oian Zuley-
ha'nm iftirasi yuziinden seni habse koydular. Sen kuyuda ve zindanda ne
halde idin?" Hz. Yusuf cevaben: "Muhak halinde, nuru goriinmez olan ay gi-
bi oldum" buyurdu.
J
jJj j>-\ j* ^J \S ji Hyf y ftU j\ <iUx» ji
3204. CAiuhakda her ne kadar yeni ay ikl kai olur; nihdyette aok iizerinde he-
dir olmaz mi?
Muhak halinde yeni ay hilal olup beli biikulerek iki kat goriinur; sonra git
gide gokyuziinde bedir haline gelmez mi? l§te ben de bdyle oldum.
3205. Qerci inci danesini havanda dajjdiiler, goziin ve gonliin nuru oldu, yiiksek
goriir.
Inci danesini havanda dogup gozlere surme yaparlar ve ma'cun terkibi
yapip yerler. Gozun nurunu ziyadele§tirir ve keskin goriir ve ma'cunu da kal-
be kuvvet verir. Hz. Yusuf kendisini inciye ve kuyu ve zindani havana ve
cektigi eza ve cefayi dogiilmege tesbih buyururlar; ve neticede isti'dad-i nii-
biiwet-penahilerinin ziyade parladigma i§aret ederler.
3206. ^ircok hugdayi toftak alhna attilar; sonra topraktan ona hasaklar yap-
hlar.
Bu da Hz. Yusuf un haline bir misaldir.
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
\jAJ\*- -Li Li j ^jjil <j^«-* W*-^ J Js-^jZ' J^P jk
3207. Tefcrar orai degirmenden doktuler; onun kiymeii ziyade oldu, can artuici
ekmek oldu.
3208. ^Jiixe ehmeiji di$ alhnda ezdiler; akil ve can ve jehm-i akilan oldu.
3209. ^in£ o can a§km mahvi oldutju vakit, ekinden sonra zurra'i i'cab eder
geldi.
Bu beyt-i §eriflerde viicudun nuzul ve uruc-i daimfsine ve bir tarafdan da
hilkatteki kaide-i tekamiile isaret buyrulur. Nitekim bugday topraga ekilir;
ne§v ii nema bulup ba§ak mertebesine gelir; ve bir bugday, birgok bugday
olur. Onlar degirmende ogutuliip un olur; sonra ekmek yapilir. Ondan son-
ra viicud-i be§ere gida olur. Ve gida ruh-i hayvaninin kuvveti olur ve ha-
vassin kuvveti dahi ruh-i hayvaninin kuweti derecesinde tezayiid eder; di-
magin fa'aliyyeti cogalir. Binaenaleyh o ekmek, istihalat-i daimeden sonra,
akil ve idrak derecelerine uruc eder; ve akil ve idrak kuwetlenince, kendi
ash olan viicud-i hakikiyi mudrik olup, ona vusul esbabina tevessiil eder ve
binnetice onun a§kinda mahv olur. Ve hububatm bu nuzul ve urucu ekin-
cileri taaccube sevk eder. Beyt-i §erifde sure-i Feth'de vaki' iikt ^i ^
£\jj\ v^ ty* 'J* ^^J* JiliLu ijifi (Feth, 48/29) [Onlar filizini yanp gikar-
mi§, gittikge onu kuwetlendirerek kalinla§mi§, govdesi tizerine dikilmis, bir
ekine benzerler ki, bu ziraatcilann da hosuna gider] ayet-i kerimesine i§a-
ret buyrulur. Bu ayet-i kerimenin tefsiri, yukanda 1369 numarah beytin
§erhinde gegti. Cenab-i Pir efendimiz bu ayet-i kerimede misaien zikr buy-
rulan yere ekilmis, bugdayin filizlenip saki (izerinde kalmla§arak, birgok
bugdaylan havi ba§ak haline gelmesini tevsian tefsir ve bugdayin ba§ak
halinden sonra, mertebe-i insaniyyeye ve ondan sonra ruh ve a§k mertebe-
lerine terakkisini beyan buyururlar.
3210. 'TJu sbziin nihayeti yokiur; mat etl %a ki o iyi adam ^usuf ile ne
yaph?
AHMED AVNl KONUK
Bu nuzul ve uruc ve kaide-i tekamiil sozlerinin nihayeti yoktur; kissaya
riicu' edip, o iyi bir adam olan misafirin Yusuf (a.s.) ile ne muameie yaptigi-
m soyle!
Yusuf (a.s.)m misafirden hediye taleb etmesi
32 1 1 . Ona hissayi soyledihien sonra dedi hi: Gy filan! ijAgah ol, hize hediye
olarak ne getirdin?
3212. ^DosfWin haptstna eli bo$ gelmeh, degirmen tarafina hugdaysiz gitmehtir.
Bu beyt-i serifde i^U f^ ya'ni "Hediyelesm, sevisjn" hadis-i §enfine isa-
ret buyrulur. Binaenaleyh dostlann kapisina hediyeler ile gitmek, peygambe-
ran hazaratmin siinnet-i seniyyeleridir.
A 3 jjj <J\j j\ j? OU^jl j^™. -kjf \j J^- J^ &■
3213. Utah ledld ha§irde halka der: U^e^ir giinii vein hediye hani?
"Hasjr" toplanmak ve "ne§ir" dagilmak ma'nasinadir; her ikisi de kiyamet
guniine isarettir. Zira yevm-i kiyamette suver-i alemin kaffesi yed-i kudret-i
ilahiyyede cem' olur. Nitekim ayet-i kerimede of^iji \ C(J\ ^ '££ uJ* j>'j%
*^> otjU (Ziimer, 39/67) [Yeryuzu O'nun tasarrufundadir; gokler O'nun
sag eliyle durulmiis, olacaktir] buyrulur. Ondan sonra nes/e-i uhraya ne§r
olunur. "Hediye"den murad, ma'rifet-i ilahiyye ve a'mal-i salihadir. Ya'ni
Hak Teala yevm-i kiyamette halka der ki: "Nesjr gunu olan hayat-i uhreviy-
ye icin ne getirdiniz?" Bu halin naziri alemde el-an meshuddur. Mesela ki§
gumi butiin agaglann yapraklan ve cigekleri ve meyveleri agaclann kendin-
de cem' olunmu§tur. Nesjr giinti olan bahar geldigi vakit, onlara ne getirdi-
niz? diye hitab vaki' olur. Hepsi isti'dadlannda olan §eyleri izhar edeler. Ni-
MESNEVl-t SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
tekim ayet-i kerfmede bu hale isareten buyrulur: ^>jSfi * C-u ^J. jUU ji •Gjlj
jjIji jjir i$y oL (Fattr, 35/9) Ya'ni "Biz bulutlan beled-i meyyite sevk et-
tik, onunla oliimiinden sonra arzi dirilttik; iste niisur boyledir."
*■ * *»
3214. tStz bana aziksiz ve munferii oldugunuz halde aeliniz; hem o uslub ile
ki, sizi oulece hulk eyledik.
Bu beyt-i §erffde sure-i En' am 'da vaki' iy Jji Ji'LiL is </ai> iyJ^ a3 j
(En'am, 6/94) ya'ni "Siz muhakkak, sizi ilk def a halk ettigimiz gibi, bize
miinferid olarak geldiniz" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Ya'ni Hak Teala,
ey kullanm sizi ewelki def a da ana rahminde yalin ayak, ba§i kabak ve ci-
nl giplak olarak miinferid bir halde yarattigim gibi; oldugunuz vakit dahi 6y-
lece circiplak ve miinferid olarak geldiniz, buyurur.
3215. JAgah olun! levessul igin htydmet guniine bir armagan ne getirdiniz?
"Dest-avfz" elin asilacagi §ey demektir; tevessiil olunacak §ey ma'nasina-
dir. Ve kiyamette insanin tevessiil edecegi §ey, ancak a'mal-i salihasidir. Ni-
tekim ayet-i kerimede 4*j °cZ~£ ii Ji jr (Miiddessir, 74/38) ya'ni "Her bir
nefis kazandigi §ey sebe'biyle rehinedir" buyrulur. Yevm-i kryamet, muhase-
be giiniidiir ve ekdigini bigme zamamdir.
}j£ Jl^lislj jjy*\ ^«^Pj ij-J Jli <ji$S j\j >X~*\ \j
3216. ^a size rum umidi olmadi mi? ^Bugiiniin va'di size batil mi gorundu?
Sizde hayat-i diinyeviyyeden hayat-i uhreviyyeye riicu' etmek umidi yok
mu idi? Sizlere peygamberler ve kitablar gonderdim; ahval-i ahireti haber ver-
dim. Bugiiniin va'di size batil mi goriindii? Bu beyt-i §erifde "(Jriiii. S 'jJLiji
ijii-y V LJi "jiS j & (Mu'minun, 23/1 15) ya'ni "Biz sizi abes olarak halk et-
tigimizi mi ve bize riicu' etmiyeceginizi mi zannettiniz?" ayet-i kerimesine
isaret buyrulur.
32 1 7. Onun misdfirligini esehWkien miinkir isen, imdi maibahian ioprak ve kill
gotiirursiin.
gf^ AHMED AVNl KONUK
Sen bu alemden alem-i ahirete, Hakk'in huzuruna misafirlige gidersin. Ve
misafirin bir munasib hediye goturmesi lazimdir. Eger sen, hamakat sebebi
ile O'nun misafirligini munkir isen, O'nun huzuruna layik olmayan a'mal-i
seyyie ile gidersin. "Hak ve hakister" a'mal-i seyyieden kinayedir. Bu beyt-i
§erif Hz. Pfr efendimizin lisanindan vaki'dir.
L& UT* k d S? ^— J> <1>I ji j ^ C<~0 O&r J^ **J J J
3218. Ue eger munkir degil isen, o dostun hapisina hoyle hos el, nasil ayah ha-
sarsm?
3219. ^lyhudan ve yemeden hiraz iasarruf ei; O'nun muldhati i$in hediye gotur.
CijjAk^^j j\ jL>w>1 j^ ^b d j*>*^j bf ryj\ JJi5 j-i
3220. r Uyuyanlardan uyhusu az olan himse ol; seherlerde istigfar edenlerden oil
Bu beyt-i §erif sure-i Zariyat'da vaki' 'p#j °^\C '^Jb^Oj-* j oii- j 'cJ& oi
djj&~i jvAjU^ ^j dy^a d jlli 'j* '%& ijjir 'c&~^> 'il£ JJ ^ ^ (ZariyaC
51/15-1 8)' ya'ni'"Muhakkak muttakiler Rablerfnin verdigi seyleri alarak cen-
netlerde ve pinarlardadir; zira onlar bundan evvel muhsinin idiler; geceden
biraz uyurlar idi ve seherlerde onlar istigfar ederler idi" ayet-i kerimesine isa-
ret buyrulur. Cenab-i Abdurrezzak Ka§ani Tefsftfn&e §6yle buyurur: "Taal-
lukat-i tabiiyyeden ve nefs-i hayvaniyye sifatindan tecerriid eden kimseler,
tecelliyat-i sifatm nurlanndan Rablerinin verdigi seyleri alarak, sifat cennet-
leri ve onlann ulumu igindedirier. Onlar, tecelliyat-i sifat makamina vusulden
evvel, ibadat ve muamelat ve ihsan makammdadirlar; ve ihsan Jui^ *tt\ ±*s oi
ili^ -oii i\y j& jj jU )j ya'ni "Senin O'nu goriir gibi ibadet etmendir; ve eger
sen O'nu goriir gibi olmazsan, seni goriir gibi ibadet etmendir"; ve onlar
siilukden gaflet veren zulmet-i nefs hicabindan az §ey iginde idiler. Tecelliyat
nurlanmn tulu'u ve sifat-i nefs zulmetlerinin ingisasi vaktinde, sifat-1 nefsi
orten nurlan taleb ederler idi."
3221. Cenin gwi hiraz harehet ei, id hi sana nur gorucu havas bagislasinlar .
Ana rahmindeki cocuk gibi biraz kimilda; gocugun bu hareketi iizerine
kendisine havas bagisjandigi gibi, sen de me§ime-i zulmet-i diinyada taat-i
MESNEVl-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Hak yolunda hareket et! Bu hareketin iizerine havassine nur-i ilahiyi idrak
edebilecek kuwet ihsan etsinler.
i£jZ> ^-l_j t<^jC jj Cxsj jl lSjj CJjjj f^j dj? J\^r jj
3222. Ue rahim a'xhi olan hir cihandan harke aidesin; zemmden aeni§ olan ar-
sada olursun.
Dunya alemi kesafet-i unsuriyyeden miitehassil oldugundan, ana rahmi
gibi dar ve karanliktir. Vaktaki mevt-i ihtiyari lie veya mevt-i lztirari ile bu
alem-i miilkun haricine gikarsin, ondan sonra bu zemmden gayet geni§ bir
saha ve alem olan melekut alemine gidersin; ve orada, bu alem-i kesafetin
kaidelerine ve adetlerine uymayan §eyler goriirsun.
3223. <S%llah'm arzt fleni§tir, demi§ olduhlan o yeri, enhiyamn aiimi§ oldukla-
rx hir arsa hill
Bu bizim zikr ettigimiz arsa, "Allah'in arzi genistir" dedikleri bir arsa ve
sahadir ki, enbiya (aleyhimu's-selam) mi'raclannda bu arsaya gitmisterdir.
Nitekim ^jSfi j oj'jllji 'J^L '^\ )\ #) 'd& '_, (En'am, 6/75) [Boylece biz Ib-
rahim' e goklerin ve yerin melekuuinu gbsteriyorduk] ayet-i kerimesinde bu
arsaya i§aret buyrulur. Ve keza (S.a.v.) Efendimiz hakkinda da ^\ ou--
bCfj* Zjt <p- t^jC g^l t^-i'Vt o*lii J I r l>i o^li! '# %i 6 j!~ i/JJ (Isrl, 17/1)
[Bir gece'kendisine ayetlerimizden bir'kismihi gosterelim diye kulunu Mes-
cid-i Haram'dan, cevresini miibarek kildigimiz Mescid-i Aksa'ya gotiiren
Allah noksan sifatlardan munezzehdir] ayet-i kerimesinde bu ma'naya i§a-
ret buyrulmustar.
3224. Qenls arsadan goniil dar olma; ten nahlinin dolt orada kurumaz.
Ya'nf o alem-i melekutda gbniile darhk ve sikinti anz olmaz. Meiekuti
olan ten nahlinin dali ve a'zasi o alem-i melekutda kurumaz, daima ter u
taze olur. Zira alem-i melekutun suretleri besaitdendir; bu alem-i unsurinin
suretleri gibi miirekkebatdan degildir. Orada bu vucud-i unsuride vaki' olan
hastalik ve ihtiyarlik gibi asar-i inkiraz bulunmaz. Nitekim Re§ehat-i Ay-
nu'l-Hayat da. mezkurdur ki: Bir zat, kummel-i Nak§iyye'den Raziyyiiddin
Abdizlgarur hazretlerini vefatmdan sonra alem-i ma'nada gorup "O alemde
AHMED AVNl KONUK
ask ve a§iklik var midir?" diye sorar. AbdulGafur hazretleri de cevaben "Ne
soylersin? Asil a§k ve a§iklik bu alemdedir; zira bu alemin suretleri besait-
dendir; onlara asla fesad tan olmaz ve ask bir karar uzere bulunur" buyur-
dular.
dj>*Jj**> j i$y^/> oAjU j JjS C)yj \j C— "\ y>- y* y tj^ >m
3225. <$imdihi halde sen havassini hamilsin; y or gun ve aciz ve ser-nigun
olursun.
Sen el-an hayat-i diinyeviyyede havassini yuklenmi§sin ve havassin
seni yorgun ve aciz ve du§kun bir hale getirmistir. Ya'ni soylemen, dinle-
men, diisunmen, bakman ve yemen ve igmen hep senin viicud-i unsurfne
yorgunluklar getirir. Binaenaleyh gece olunca uyku hali icmde d\i§up ka-
hrsm.
V*^ J fcj i,ji <S^ j >^-*j ^> oJA* e-. >\j>~ C-ij J* 4 ^- *j ^Jy***^ &>y?
3226. Uahtaki uyku zamantnda mahmulsun, hamil degilsin; acizlik gitii ve
mesakkatsiz ve hardretsiz oldun.
LJjl JU [Jy^ J^ \j ^\yt- JU- y Ob y^\*r
3227. Bvliyd hdlinin mahmul olmasi oniinde, uyku halini sen hir cdsni hill
Evliya-yi izam hazaratmin halini anlamak istersen, kendinin uyku halini,
onlann halinden bir gesni bil!
3228. By inad\\, evliyd ashab-i Diehfdirler; kvyamda ve tekalliihde onlar uy-
hudadirlar ,
Sure-i Kehf de vaki' IX JJ* j ikiii j4^ j (Kehf, 18/18) ya'ni "Sen onlan
uyanik zannedersin, halbuki onlar uykudadirlar" ayet-i kerimesine i§aret
buyrulur. Ya'ni, ey evliyanm hal ve §anim inkarda inad eden kimseler; evli-
yamn hali, ashab-i Kehf in hallerinin aynidir. Uykuda olanlann harekat ve
sekenau, idraklerini isti'mai ve iradelerini sarf suretiyle olmadigi gibi, onlann
da kiyamlan ve saga ve sola hareketleri kendi iradeleriyle degildir. Onlar da
uykudadirlar.
G^cg>
fgpr^ MESNEVl-l §ERfF SERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3229. !7iak Teafa onZari habersiz olduhlari halde sag yanina, sol yamna, te-
kellujsuz J tiller e geher.
Ya'nf insan-i karnU mahviyyet icmde ahkam-i §er'iyyede ve ekl ve surb
gibi cismin levazimina aid mesagilde Hak canibinden hifz olunur. Bu bevt-i
§erifde dahi, yukandaki ayet-i kerimenin maba'di olan oil j as-Ji oii jv^U; j
JLjJi (Kehf, 18/18) [Biz onlan sag ve sol taraflanna geviririz]' ayet-i kerime-
sine i§aret buyrulur.
Ji JU-5.1 JU-iJI ott oTo—~$- l y~9- J*i ( >*JI olS 01 o~«^-
3230. sag yan nedir? {yiizel fiildir; o sol yan nedir? lenin sugulleridir .
Ya'nT "zatu'l-yemin" den murad, mesagil-i ruhiyyeden ibaret olan a'mal-i
hasenedir ve "zatu'§-§imal"den murad dahi, ekl ve surb ve nikah vesaire gibi
cismin mesagilidir.
Lu> 0j^ jLijJ j3 yb j,j j^. ^ Lil jl jtf ^ ^ J\ ^ 3j ^
3231. Hill her iki fiil enhiyadan sddir olur) onlar hu her ikiden sada gibi ha-
hersizdir.
Ruha ve cisme aid olan bu her iki tiirlu fiil, enbiyadan ve onlann varisle-
ri olan evliyadan sadir olur. Onlar ise bu iki nevi' fiilden, daglardan gikan
aks-i sadadan daglar nasil bf-haber bulunurlar ise, oylece habersiz olurlar. Zf-
ra iradelerini Hakk'in iradesinde mahv etmisjerdir. Bu bir haldir ki, tatmayan
bilmez.
3232. Bger sana hayir ve ser olan sadayi isiitirir ise, dagm zah her ikisinden
habersiz olur.
Mesela bir kimse daga kar§i iyi ve fena sozleri bagirarak soylese, dag bu
sozleri ona aynen isfttirir; fakat dagin kendisi, bu sozlerden ve onlann
ma'nalanndan bi-haberdir. Binaenaleyh kamilin viicudu dag gibidir ve
onun nadisi Hak'dir. Ondan sudur eden hal ve kalden onun haberi ve ira-
desi olmaz. Boyle olunca kamilin kavl u fiiline i'tiraz, Hakk'a i'tiraz olaca-
gi igin, ondan tevakki lazimdir. Kamilleri kendi hallerine kiyas eden nakis-
lar aldanirlar.
AHMED AVNI KONUK
(?*
Misafirin Yusuf (a.s.)a "Hediye olarak sana ayme getirdim; ta ki
her ne zaman ona bakar isen, kendinin giizel yuziinu goresin ve
beni hatirlayasin" demesi
3233. ^usuf (a.s.) dedi: iSacjdh ol, hediye getir. O hu talebe karst uianmaktan
figan eiii.
Yusuf (a.s.) misafire hitaben dedi ki: "Hediye getirmek adettir; ne hediye
getirdin?" Misafir de bu talebe kar§i utanip icinden lzuraba du§tu.
3234. ^Dedi hi: HZen senin i$in o hudar hediye aradvm; layik olan hir hediye
nazara gelmedi.
Ya'nf senin icin o kadar munasib bir hediye aradigim halde, bulamadim.
fjt dy? jU^ (Jy» \j ztjoi ^j> dy~ d\^ *— -»U- Lj s-V-
3235. ^ir hahheyi han iarafina nasxl gbiiireyim; hir hatrayi urn-man iarafina
nasil aolureyim?
"Bulacagim hediye her ne olursa olsun, sana kar§i bir alttn habbesinin al-
tin menba'i tarafina ve bir katre suyun da Umman Denizi canibine goturul-
mesi kabilinden idi."
3236. ^Dil ve cam senin hasuruna geiirsem, himyonu OCirman'a gotiiriiriim.
Ya'ni "Senin huzuruna gbnliimu ve cammi takdim etsem, kiymetsiz §ey-
leri takdim etmis, olurum. Kirman vilayetinde pek mebzul olan kimyonu, Kir-
man vilayetine gbturmus, gibi olurum."
^»
MESNEVf-t §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
o~ J jLj lyl <6~ y j~^ jj. c~~J jLil oo*^ c^* " vl ~**
3237. O^faziri olmayan senin hiisniinden hasha, bu anbarda olmayan hir tohum
yohtur.
Ya'ni "Senin indinde nazir ve misli olmayan hiisnun bulundugu gibi, on-
dan ba§kaca da e§ya cinsinden getirecegim hediyelerin hepsi de mebzuldur; bi-
naenaleyh nazanmda senin huzuruna miinasib olan bir hediye kalmami§tir."
3238. Onu layih gordiim hi, senin huzuruna, hir sinenin nuru gvoi olan hir ayi-
neyi getireyim.
Bu suret Ankaravi hazretlerinin verdigi ma' nadir. "Qii nur-i sinef' de olan
"cii" edat-i tesbih olduguna gore, ma'na boyle olur. Fakat ta'lil igin olmak ih-
timali de vardir. Bu surette tercume §oyle olur: "Sen sinenin nuru oldugu igin,
senin huzuruna bir ayna getirmeyi layik gordiim. " Ya'ni senin vechin, nur-i
kalb gibi parlaktir; bunun igin sana ayna getirdim, demek olur.
3239. va hi hendinin guzel yuziinu onda goresin; ey sen hi semantn semi olan
giines gtbisin.
3240. Ey nurdni, hendi yuzunii gorduaiin vahit, beni hahrlaman i$in sana ay-
na
getirdim.
3241. iS^lynayi o holtugundan $ihardi; ayna guzelin mahall-i istigdli olur.
Misafir hediye olarak getirdigi aynayi koltugunun altindan gikanp, Yusuf
(a.s.)a takdim etti.Zira giizeller daima aynaya nazirdir ve ayna onlann daima
temasa mahallidir. Bu beyt-i §erifde, vucud-i mumkinat aynalannda Hak Te-
ala hazretlerinin cemalini daima miisahede buyurduguna i§aret buyrulur. Ni-
tekim Hace Muhammed Parsa hazretleri Risale-i Kudsivye'lerinin ibtidasinda
c~* j\ ij^-i ji j^i j c— ji ijat-j ji ij^j'JJi ya'ni "O'nun vucudunun delili yine
kendi vucududur; ve O'nun suhudu, ancak kendisinin suhududur" buyurur-
c ^^ >
Ppr AHMED AVNl KONUK
lar. Zira her viicuddan zahir olan varlik, Hakk'in viicududur ve her gdzden
vaki' olan mu§ahede, ancak Hakk'in mu§ahedesidir.
3242. Uarhijin aynasi ne olur? ^okluk. Bger ahmak degil isen, yokluk gotiirl
Ya'ni esja ziddi ile inki§af ettigi icm, varligin mukabili de yokluktur. Ha-
kiki varlik, ancak Hakk'in varhgidir; binaenaleyh Hakk'in varligi zahir olmak
icjn, vucud-i hakikinin izafatindan olan kendi vucud-i mevhumunu nazann-
dan kaldir ve huzur-i Hakk'a yokluk gotur. Sen kendi varligim kaldinnca,
kar§ina Hakk'in varligi dikilir.
3243. Uarlik, yoklukia goriinebilir; mat sahtbleri fakir uzerine did aotiiriirler .
Ma'dumattan ibaret olan vucud-i mumkinatm anen-fe-anen helak olmasi,
bize Hakk'in varligim gosterir ve bu yokluk, varligin aynasi olur. Nitekim hep
zengin olup higbir fakir bulunmasa, cud ve sehanin ve fakr u ginanin ma'na-
lan anla§ilmaz idi. Binaenaleyh fakr ginanin ve gina da faknn aynasi olur.
3244. <J\iuriakkak ekmegin safi aynasi agiir; kav dahi $akmaijin aynasiair.
Ekmegin hassiyyeti ve te'siri, karni ac olan kimsede zahir olur; ve cakma-
gin eseri de kavda ve fitilde goriinur. Ac olmasa, ekmegin ve kav olmasa cak-
magin kiymeti kalmaz,
c—w L^-is-j <L>j>- fetj>- s^l c— ^l^* o L?W- j* fj^> j (_5***^
3245. Dier yerde hasil olan yokluk ve noksan, hiitiin sifatlann aiizelli^inin ay-
nasidu.
Mesela hanesi olmayip yaptirmak isteyen kimse, mi'mann san'atina muh-
tac. olur ve bu yokluk mi'mann san'atinin giizelliginin aynasi olur. Nitekim atf-
deki beyitlerde Cenab-i Pir efendimiz misaller ile bu ma'nayi tavzih buyururlar.
3246. Clbise sacjlam ve dikilmis oldugu vakit, nasil ierzinin san'atinin mazha-
xi olur?
MESNEVf-1 SERIF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1
3247. Ciizu yontulmami§ olmali&ir ki, diilger asil, ya fer' yapsm.
Agag kutiikLeri yontulmami§ olmaltdir ki, diilger onlardan temel diregi ve-
ya do§eme ve kaplama tahtalan yapsm ve san'atini gostersin.
3248. iKtrik haglaytci efendi, kinlmi§ ayah olan yere aider.
jowl i^J* c^w? O^r d\ j\y j jy^-j C.. - ..J l)j^ ^j-^ <S
3249. Diasia ve zayif olmadijji vakil, lib sanahntn cemali ne vakii a§ihar olur?
3250. nZakularin enzar-i nasda horlugu ve a^agiligt olmasa idi, ne vakii kim-
yci aoriiniirdu?
Bakir halk nazannda miibtezel ve krymetsiz bir ma' den olup, ehl-i kimya
indinde malum olan iksir vasitasryla altina kalb olundugu igin, "san'at-i kim-
ya" zahir olmu§tur.
3251. O^oksanlar vasf-i kemdlin aynasulir; ve o kakwcei izx ii celalin aynasidu.
Ne kadar noksanlar varsa, yukanda gosterildigi vech ile hepsi zuhur-i ke-
mal igin bir aynadir; ve mahlukatm hakaret ve zilleti ise Hakk'in izzet ve ce-
lalinin aynasidir.
3252. jlua ki muhakkak ztddt, zid yeyda eder; zua ki hat, sirke ile zahir dir.
Ya'nf bir §eyin viicudu onun ziddi ile bilinir. Mesela aydinhgin viicudu,
karanlik ile ve rath, ek§i ile ve soguk, sicak ile bilinir. Sair zidlar da boyledir.
Onun igin u^Ij^l oa&s A^i\ ya'm "E§ya ziddiyla inki§af eder" denilmi§tir.
3253. Uier kirn ki, kendi noksamm gordii ve anladi, kendinin istikmdlinde on
at ile ko§tu.
AHMED AVNl KONUK
"Deh esbe tahten" yedinde on at oldugu halde ko§mak ma'nasinadir ki,
kemal-i sur'atten kinaye olur. Nitekim vaktiyle hukumet tarafindan gikanlan
posta tatarlan, gidecekleri mahallere siir'atle vusul igin, gece ve giindiiz atla-
n kostararak giderler ve bindikleri hayvan catlarsa, yanlanndaki yedek hay-
vanlanna binerler idi. Eger yedek hayvan bir ise "Yek esbe", iki ise "du es-
be" ve on ise "deh esbe" derler. Ya'nf kendinin noksanmi goriip anlayan kim-
se, kendinde kemal husulii igin son derece siir'atle sa'y etti; zira noksanmi
goren kimse sahib-i irfandir ve o irfan onu tahsfl-i kemale sevk eder.
JUT \j*f>- *j~* ^J^ j? J^M-t ji tjj*~> sj. u* ^j
3254. Diendinin kemdlini zanneden kimse, o sebebden JZul-Celal tarafina u$-
maz.
Kendinin ehl-i kemalden oldugunu zan ve tevehhum eden kimse; bu zan-
m sebebinden Zii'l-Celal olan Hak tarafina ucup gidemez.
JVi ji <j\ y (3U- jJUl C«J JUS" jlJLj j J Jb ^S-
3255. By naz sahibi, senin caninda kemal vehminden beter bir illet yokiur.
Ey kendini begenip kibr eden ve nazlanan kimse; senin batininda merkuz
olan kemal vehminden berbad bir hastalik yoktur. £iinkii sen kendinde ke-
mal gordiikge, asla kendi noksanina vakif olamazsin.
3256. ^u mu'ablik senden di$arvya gidinceye kadar, gbnlunden ve goziinden
cok kan aider.
Bu kendini begenmek duygusu, senin iginden gikmcaya kadar, kalbin cok
ezilir ve sikintilar geker ve gozlerin kanli vaster doker. Ya'nf bu duygu sen-
den kolay kolay mundefi' olmaz. Nitekim bir bahs-i ilmtde hakikati teslim et-
mek, ashab-i ilimden pek cok kimselerin nefislerine agir gelir.
3257. Dblisin illeti Bne hay run" vBen hayirltyim] olmustur) ve bu maraz her
mahlukun nejsinde vardtr.
Iblis'in huzur-i ilahiden kogulmasina sebeb olan hastalik "Ben
Adem'den hayirliyim" demesi ve da'va-yi kemalde bulunmasi olmustar.
^m
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. CiLT • MESNEVl-1 •
Nitekim ayet-i kerfmede u^> °<y **&*■ '_; J& o* ^^ «* "^ w J 1 * (A'raf, 7/12)
ya'nf "tblis dedi, ben ondan hayirlryirri; be'ni ateste'n ve onu topraktan ya-
rattin, dedi" buyrulur. Ve bu "Ben ondan hayirlryim" demek marazi, her
mahlukun nefsinde vardir. Kiminde zahirdir ve kiminde hafTdit ve kiminde
ahfadir.
y*~ J-'j u£> j** j *■>'■* (s*^ v' y *^rf <cu*5w ( j*j \j 5j>- ^J>
3258. £jer$i o kendisini $ok siheste goriir; ab-i safi ve irmak altinda gubre bill
Vakia o nefsinde kemal tevehhiim eden kimse, kendisini halka kar§i cok
kink ve mutevazi' goriir; fakat onun hali, dibinde giibre tortusu bulunan ve
ustiinde berrak su akan bir irmaga benzer. Zahiren latif goriinen onun teva-
zu'u altinda, berbad bir enaniyet mahfidir.
3259. Dmtihanda sent harishrdigi vakit, su derhal gubre renklt olur.
Ey kendini miitevazi' goren kimse, herhangi bir suretle imtihan icin Hak
Teala hazretleri kullanndan birisini senin iizerine musallat edip, o kimse kav-
li veya fiili ile seni kan§tirdigi vakit, saff ve berrak su gibi olan tevazu'un,
gubre gibi olan enaniyet rengine boyaniverir.
3260. Bu delikanlt, irmak sana safi goruniirse de irmagm dibinde gubre var-
dir.
Ey geng salik, senin kinkligin ve boyun biikmen, sana bir irmagin suyu
gibi safi ve berrak goruniirse de, onun tahtinda enaniyyet-i mevhume giib-
resi vardir.
3261. Jaiin olan vol bilici pir, nefs-l hill baglanna irmak kazicidu.
Bu beyt-i §erifin ma'nasi M kuT kelimesi Arabi olduguna gore verilmi§tir.
Bu ma'naya gore "pir"den murad, makam-i kutbiyyette bulunan zata i§aret
olunur. Zfra bu viicudat-i izafiyye alemine vaki' olan tecelliyat-i ilahiyyenin
maksemi, bu zat-i §erifin kalbidir; ve ruyiizat-i ilahiyye, ehl-i aleme onun
kalb-i §erifinden tevzP olunur. "Nefs-i kul"den murad, viicud-i izaff aleminin
AHMED AVNl KONUK
hey'et-i mecmuasidir. "Nefs-i kill baglan"ndan murad, efrad-i be§erdir. "Ir-
mak kazmak"dan murad, efrad-i be§erin kalblerindeki gubrelerin tathfridir.
"Gil" kelimesi Farisf olduguna gore, beyt-i §erifin ma'nasi §oyle olur: "Fatfn
olan yol bilici pfr, camur olan nefsin baglanna irmak kazicidir." Bu suretde
"pir"den murad, baka-billah mertebesine kaim ve ir§ada me'zun bulunan bil-
ciimle evliya-yi izamdir. "Nefs-i Gil"den murad, topraktan mahluk olan ef-
rad-i be§erdir; ve "bag"dan murad onlann kalbleridir. "Irmak kazmak"tan
murad, kalbdeki neces-i enaniyetin tathfridir.
Hind nushalannda "neis u ten" ve "nefs u gil" vaki* olup, bu ikinci ma'na
verilmi§tir; ve bu ma'na, vakia mutabik olmak fcab eder. Qunku alemde kut-
bu'1-aktab, her zamanda zat-i vahidden ibaret oldugu halde, irsada me'zun
olan evliya-yi Hak goktur ve onlann cumlesi tathfr-i kuluba me'murdur. ts-
mail-i Ankaravi hazretleri dahi kendi §erhlerinde bu iki niisha uzerine ma'na
vermi§tir.
SjA JLp JLv lJL>. At- j\ *iU $£ Jl Jj\jj ^ \j Sy±- (Jyr
3262. DCendi irmafltni ne vakil temizUyip ki§inin ilmi, ilm-i Diuda'dan naji'
oldu?
Ya'nf bir kimse kendi kalbini, kendi kendine tathir edip havassinden kal-
bine layih olan ulumu, ilm-i Hakk'a tahvfl etmek suretiyle menfaat hasil ede-
bilir mi? kimsenin havass-i hamsesi yolundan kalbine layih olan bilgileri,
bi'1-irsad ilm-i Hakk'a tebdfl suretiyle kalbini temizliyecek bir miirsjd-i kamil
lazimdir.
3263. Ditlic kendi sa-pim ne vakii yontar; aii hu yarayi hir cerrahu tevdi ell
Mesela kihc kendi sapim i'mal edebilir mi? Ona bir usta lazimdir; ve keza
kisj kendi yarasim tedavi etmek pek zordur. Onu bir cerrah tedavi etmek icab
eder. Binaenaleyh ey salik, git kalbindeki alakat-i nefsaniyye yarasim tedavi
icm, onu cerrah mesabesinde olan bir miirsjd-i kamile tevdf et!
3264. iKi§i kendi yarasinin $irhinliaini gbrmemek icin, her yaranin ba$t iize-
rine sinekler ioptanit.
MESNEVf-I §ERfF §ERHi / II. ClLT • MESNEVM •
3265. O sinek, dii§iincelerin ve o mahndir; uaran o ahvalinin zulmeiidir.
Ya'ni muhftinden havassin vasitasiyla kalbine bin turlu diisunceler gelir;
ve mal ve mulkiine alakat ve muhabbet duygulan toplamr. Bunlann hepsi se-
nin ruhunun nuraniyyeti oniinde birer zulmet peyda eder. Binaenaleyh ah-
valin nefsam ve zulmanf olur. Kalbinde toplanan bu efkar ve alakat, sinekler
gibi senin kalbinde yer tutan benlik yarasi iizerine konarlar.
3266. Bjjer pir, senin o yaran iizerine merhem lioyarsa, derd ve jigan o zaman
sakin olur.
3267. Diatta zanneder hi sihhat hulmu§tur; merhemin pertevi onun iizerine
■parlami§hr.
Ya'nf salik, mursjd-i kamilin tasarruf-i ma'nevfsi ile halinde salah oldugu-
nu goriince, kendisinin emraz-i ma'neviyyeden kuituldugunu ve kemale gel-
digini zanneder. Halbuki onun bu zanm hatadir; zira bu salah, mursjdin mer-
hem-i ma'nevisinin te'sfridir. Eger miirsjd onu birakiverse, yarasi yine azma-
ga ba§lar. Bu akabe, salikler icin pek tehlikeli bir akabedir; zira kendisinin
makam-i ir§ada geldigini zanneden saliklerden merdud olanlar coktur. Ve
bunlara "salik-i ebter" derler; cunkii kendilerinde illet-i enaniyyet bakf oldu-
gu halde, irsada kiyam ederler ve bunlara aldanan kimseler de acmacak bir
halde bulunurlar.
3268. €y arkasi yaralx, kendine gel; merhemden ha$ $ekme ve onu -perievden hit;
hendi aslmdan hume!
Ey emraz-i ma'neviyye ile ma'lul olan kimse, miir§idin tasarrufuna ihti-
yacim kalmadi deyip ona kar§i serkes, olma; ve o kalbinde hasil olan salahi
ve varidat-i ma'neviyyeyi, ancak onun teveccuhiinden ve tasarruf-i ma'ne-
vfsinden bil, kendi aslmdan bilme!
<^kj^
AHMED AVNI KONUK
c~
Vahyin pertevi oniin iizerine vurmasi, o ayeti Peygamber
(a.s.v.)dan ewel okumasi sebebiyle, katib-i vahyin murted olmasi
ve "Imdi ben de mahall-i vahyim!" demesi
Gerek Ankaravf de ve gerek dfger Hind sarihlerinde, bu murted olan va-
hiy katibinin Abdullah b. Sa'd ibn Ebi Serh oldugu zikr olunur. Hind §arihle-
rinden Veil Muhammed Ekberabadi §erhinde bunun Museylemetu'l-Kezzab
oldugu bey an olunmakta ise de, merkumun vahiy katibi oldugu sabit degil-
dir. Huzur-i Risalet-penahide ancak bir def'a bulunabilmis, ve eger kendilerin-
den sonra riyaseti bana verirse tabi' olurum demis, idi. Binaenaleyh Abdullah
ibn Sa'd ibn Ebi Serh'in katib-i vahy olup irtidad etmesi sahih ve sabittir.
Vak'anin hulasasi budur: Sure-i Mii'min nazil oldu. (S.a.v.) Efendimiz okur
ve katib-i vahy olan Abdullah dahi yazar idi. li o& !v* «£*- °cs '^^ ^ ^ j
l*J- f UanJl \jy,S^ l»UaP 4*->il Ull>«i ik^mjt iSJUJl UlLki iiJU- iiJaJl LflJb>- *j CjP^ j'j* <«* **^ *W*^~
'^\\£>- aGuJi'JJ (Mii'min, 23/12-14) [Andolsun biz insam gamurdari bir sula-
leden yarattik; sonra onu emin ve saglam bir karargahda nutfe haline getirdik;
sonra nutfeyi bir kan pihtisi haline soktuk; miiteakiben kan pihtismi, bir lok-
macik et yaptik; ve bir lokmacik eti, kemiklere oevirdik; bu kemikleri etle kap-
ladik. Sonunda onu bamba§ka bir mahluk olarak te§ekkiil ettirdik.] Ayet-i ke-
nmesini yazdigi vakit, hilkat-i be§erin etvanna taacciib edip, Resul-i Ekrem
Efendimiz'in kiraatinden ewel, aOJUU jli-i aJUi if,G (Mii'min, 23/14) [Yapip-
yaratanlann en giizeli olan Allah pek yiicedir] dedi. Nebiyy-i zi§an Efendimiz
dahi "Evet boyle yaz!" buyurduiar. Abdullah "Eger Muhammed kendisine
vahy olunan peygamber ise, ben de bana vahy olunan peygamberim" deyip
irtidad etti ve Mekke'ye gitti. Hz. Pir Efendimiz, muridin kalbine vaki' olan sii-
nuhatin, mursjdinin aks-i pertevi oldugunu izah icin bu kissayi beyan buyur-
mu§lardir.
MESNEVf-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
^y <y ^-^ cs^j c^ y ^ C^ <-S^ ^^ -J 1 «-^
3269. Osman'tlan euuel bir yazvcx var i^i ki, o uafviij yazmahia azim cidd q'6$-
feririi.
Osman Zi'n-nureyn (r.a.) hazretlerinden evvel, vahy-i ilahiyi istinsah eden
katib vardi ki, o katib vahyin istinsahi emrinde buyiik bir gayret gosterirdi.
3270. Uaktaki U^eygamber vahiyden ia'lun buyurdu, o, onu hemen kaijii iize-
[32291 . i
rine yazdi.
3271. vahyin pertevi onun iizerine parlar idi; o kendi boXxnxnda, hikmel bu-
lur idi.
3272. ^eygamber o hihmetin "ayn'im buyururdu; o bul-fuzul, bu hadardan
cjiimrah oldu.
"Bu'l-fuzul" her §eyde haddi tecavuz eden kimsedir. "Gum-rah" dogru
yoldan gikan demekdir. Ya'nf Resul-i Ekrem Efendimiz, vahiy pertevinin kal-
bine aks etmesinden dolayi, o katibin kendi batininda buldugu hikmeti soy-
leyince, vahiy katibi bu hikmeti kendi isti'dadindan bildi; ve bu kadar bir nu-
ra tahammul edemeyip, yolunu §a§inp zulmet-i irtidada du§tii.
3273. ^edi hi: $eyi hi, miistetur olan ZResul soyliiyor, o huktkai muhahkak
benim zamirimde vardir.
Katib-i vahy kendi batinma miin'akis olan vahyin pertevini gorunce dedi
ki: Canib-i Hak'dan nur-i vahyin talibi olan Peygamber'in soyledigi hakikat,
muhakkak benim de batinimda vardir.
3274. Onun dii$uncesinin -pertevi Ulesui'e vurdu; Diakk'm kahnni onun cam
iizerine nuzui geiirdi.
c c£P?
AHMED AVNl KONUK
Katib-i vahyin bu fena diisuncesinin eseri, (S.a.v.) Efendimiz'in kalb-i §e-
riflerine aks etti; bu akis, Hakk'm kahnm katibin cam iizerine indirdi.
3275. Uiem kaiihlikienj hem dinden $ikh; kin sebebiyle utylustaja ya ve dini-
ne au§man oldu.
*y- y J* jy £^ Jr^ v* ^y? *y* j£ <j^ ^yj { Jb***
3276. uMusiafa buyurdu ki: By inad$i kafir! Gjjer nur senden idiyse, ni$in ka-
ra oldun?
"5277. Bger sen yenbu-i ilahi ola idin, boyle kara suyu a^mazdin.
"Yenbu'" biiyiik pinar demektir. "Kara su"dan murad, zulmet-i kiifiir ve
inkardir. Ya'ni eger senin kalbin, iginde nur-i vahy-i ilahi fi§kiran biiyuk bir
pinar olaydi, o kalbindeki kiifur ve inkar zulmetini agip izhar etmezdin.
3278. nZunun ve onun oniinde narnus kinlmamak i$in bu, onun aijzini baijladi.
§unun bunun oniinde namus-i mevhumu kinlmamak, ya'ni kendisi igin,
"Bu adam mesleksiz ve daima mutelewindir" dedirtmemek igin, bu namus-i
mevhum, yaptigi hata-yi azfmden riicu'dan ve tovbe ve istigfardan agzini
bagladi.
3279. Hlu sebebden de i$i yandi; tovbe etmeije kadir olmadi; bu acSjdir.
Hind sarihlerinden Bahru'1-Ulum hazretleri kendi §erhinde buyururlar ki :
"Eger o katib Museylemetu'l-Kezzab ise emr-i zahirdir ve atideki beyitler ile in-
tibak-i tarn hasil olur. Ve eger Abdullah b. Sa'd ibni Ebl Serh ise, bu ebyata in-
tibaki mu§kildir, Zira o, feth-i Mekke'den sonra islama gelip Resul-i Ekrem
Efendimiz'e Mat etti. Onun igin tovbeye tevfik-i ilahi oldu. Ve tarih kitablann-
da muhaddisler onun imam kissasim boyle nakl etmisterdir ki: Feth-i Mekke
giinii Resul-i Ekrem Efendimiz birkag ki§inin kamni miibah kilnus, idi; ve bu-
yurdular ki: "Kim bulursa, eger Ka'be'nin ortiisiine yapi§mi§ olsalar bile onla-
°<m&
MESNEVt-1 $ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEV1-1 •
n oldursiin." Onlardan birkag ki§i iman etti ve imanlanni kabul buyurdular; la-
kin Abdullah ibn Sa'd Emim'l-Mu'minin Hz. Osman'in evinde saklandi. Hz.
Osman efendimiz ise onu Server-i alem Efendimiz'in huzuruna getirdi, ya Re-
sulallah, bayi' Abdullah'dir dedi ve onun biatim kabul buyurdular. Bu rivayet
Kitabu'l-lsibe'de mezkur oldugu gibi, Emiru'l-Mii'minm Hz. Osman efendi-
mizden Ibn Asakir de rivayet etmistir. Ondan sonra Abdullah Ibn Sa'd cihada
istirak etti. Kitabu'l-Mbe'de esami-i ashab arasinda mezkurdur. Imam Begavi
Yezid ibn Ebi Habib'den sened-i sahih ile rivayet eder ki Abdullah ibn Sa'd ibn
Ebl Serh, Remle tarafinda sabah vakti olunca ^\ s^ j~p ^\ j**-i ^i ya'ni
"Ya Rab, benim son amelimi sabah namazi kill" diye dua etti; ondan sonra ab-
dest akp sabah namazini kildt; ve saga ve sola selam verdi, Allah Teala ruhu-
nu kabz etti. Imdi bu rivayat-i sahiha, ona tovbe nasib olduguna delfldir. Bi-
naenaleyh Hz. Mevlana (k.s.)nun murad-i alfleri budur ki; hatasindan dolayi
igi yanardi; fakat namusu kinlmamak igin derhal tovbe edemedi."
Bu izahata nazaran beyt-i §erifdeki ma'na §6yle olur: Yaptigi hatadan do-
layi Abdullah'in igi yandi; fakat bir kere irtidaden Mekke'ye gitmis, ve irtida-
dim i'lan eylemis, oldugundan, namus-i mevhumunu kinp tovbe edemedi; ve
bu tovbesini ehl-i Islam'in galebe-i seyfi olan feth-i Mekke guniine kadar
te'hir etti.
3280. Snh ederdi ve ona ah [aide olmadi; vakiaki hdic qeldi ve hast haph.
[3239] J or
Ya'ni katib-i vahy hatasindan pisman olup ah eder idiyse de, kendisi irti-
daden Mekke'ye azimet etmis, oldugu ve namus-i mevhumunu bertaraf ede-
medigi igin, faide vermedi. Vaktaki ehl-i Islam'in ba§ kesen seyf-i satveti za-
hir olup, Mekke-i Miikerreme feth olundu, katib-i vahy dahi o mevhum olan
namusunu gigneyip tovbe ve istigfar ile serfuru etmege ve iginin nedametini
izhara muvaffak oldu.
3281. ZKak namusu. yiiz hatman demir ya-ptp, eu, $ok himseyi zfihir olmayan
hafila hafllami$iir .
Efrad-i be§eriyyenin batinini takyfd eden birtakim gizli baglar vardir; on-
lardan birisi de halkm kendisini ta'yib edecegi dusuncesidir, bu diisunce ek-
seriya kendisini Hak ve hakikate inkiyad etmekten vazgegirir.
AHMED AVNl KONUK
3282. ZKihir ve kiifiir o mertebe yolu hagladi ki, o kimse ahi zakire geiirmege
hadir olmaz.
Kibir ve inkar, o nedamet ve tovbe yolunu oyle baglayi§ bagladi ki, na-
dim olan kimse batimndaki ahi ve nedameti izhar edemez.
3283. Diak Teala 0^>^*1* ^ ^^1 huyurdu; zincirler hizim iizerimize haricden
degil&ir.
Bu beyt-i §erifde sure-i Yasin'de olan ^ otfV^! j\ ^ S/Sii ^iii ^ U**- ui
dy*A» (Yasin, 36/8) ya'ni "Biz onlarin boyunlann'a, genelerine kadar zin-
cirler taktik; binaenaleyh oniann basjari yukanda kalmis, ve gozleri kapan-
misftr" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Hz. Pir efendimiz buyururlar ki:
Hak Teala hazretlerinin, mutekebbirlerin ve munkirlerin genelerine kadar do-
layarak taktigi zincirler, biz insanlarin kendi vucudumuzun haricinden degil-
dir; belki bu zincirleri bizler, batinimizda kendimiz icad ettik ve bu zincirle-
rin kimi kibir ve inkar ve kimi alakat-i muhtelife-i dunyeviyye ve kimi, hay-
siyyet-i mevhumedir. Bu zincirler kat kat boynumuza sanlmis, ve geneleri-
mize kadar dayanmisUr. Bu sebeble ba§imiz gurur ve enaniyet ile yukanya
kalkmis, ve gozlerimiz Hak ve hakikati gormekten kapanmisUr.
3284. I&z oniann arkalannda sed hildik ve onlarin apzlerini orttuk; o oniinde
ve arkasindaki bajji gbrmez.
Bu beyt-i §erffde ^de yukanki ayet-i kerfmenin maba'di olan jx ^ UW j
i j^ ^ r^ r*0^5 ^ r*^ 'o* J ^ r***^ O^sin, 36/9) ya'ni "Ve biz onia-
nn onlerine ve arkalanna sed ve hail koyduk; oniann gozlerini orttuk; bina-
enaleyh onlar gormezler" ayet-i kerimesine isaret buyrulur.
c~*L>S JL- Jl *£ JUta ^Ji j\ c~«U- *£ t^JL- d\ :>jb \j>*~0 dX>j
3285. O hasil olan sed, sahra rengini tuiar; o hilmez ki, o haza seculiilir.
Ya'ni Hak Teala hazretlerinin, onde ve arkada ikame ettigi sed ve hail bu
vucud-i izaff sahrasmda olan §eylerin renginde ve fcabatindadir. Ve mesela
bu vucud-i izaff sahrasimn rengi ar ve namus ve kibir ve nahvet ve inkar ve
&^ MESNEVI-t 5ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
taassub ve da'va-yi enaniyet gibi sifatlardir ki, bunlann her birerleri, kisinin
etrafindaki Hak ve hakikati gormege hail olan birtakim sedlerdir; ve bu vii-
cud-i izafT aleminin temeli, vehm-i isneyniyyet uzerine kurulmus, ve kaza-yi
ilahi bu alemde bu sedleri ve hailleri ihdas eylemi§tir.
3286. Senin §ahidin, §ahidin yiiziinun seddidir; senin mnrsidin, miirsid sozle-
rinin seddidir.
Ankaravf hazretleri buyururlar ki: "Senin alem-i suretteki mahbubun,
mahbub-i hakikinin yiiziinun hicabidir; ve seni alem-i keseratta istigraka
sevk eden rehberin, sana alem-i vahdetden bahs eden veliyy-i kamilin sozii-
niin hicabidir." Burada diger bir ma'na daha hatira gelir: Birinci "§ahid"den
murad Arabi ve beyyine ma'nasma olan sahiddir.ikinci "§ahid"den murad
Farisi ve mahbub ma'nasma gelen §ahiddir. Birinci "mursjd"den murad ku-
va-yi nefsaniyye ve ikinci "mur§id"den murad, Hak yoluna rehber olan ve-
liyy-i kamildir. Ya'ni, ey viicud-i izafi sahrasinda hayran olan kimse, senin
Sani'-i kainat ve hakayik-i e§ya hakkinda havass-i zahiren ve batmen ile ih-
zar eyledigin beyyinat ve delail, mahbub-i hakikinin vechinin hicabidir. Ni-
tekim Hz. Misri buyurur: Misra':
Zihir iken ol am outer delail beyyinat
Ve senin bu hususta miirsjdin olan nazar-i aklin, Hak yolunun rehberi
olan veliyy-i kamil soziiniin seddi ve hicabidir. Zira sen bu rehberi surette
kendine kiyas edip, ona tabi' olmayi kendince ziil addedersin; ve kibir ve gu-
rurun idrak-i hakikate mani' olur.
3287. By, yk, huff arm din sevdasi vardir; onlann hacji namus ve kihir ve hu ve
odur,
Ya'ni enbiya ve evliyayi miinkir olan bircok kimseier vardir ki, batinlann-
da, onlann din ve meslekini kabule meyilleri vardir; fakat tebdfl-i din ve mes-
lek etti diye, sunun bunun kendilerine vaki' olacak ta'n ve ta'yibleri, namus-
lanna ve kibirlerine dokunacagi icm, bu meyillerini bir turlii izhar edemezler.
3288. ^ag gizlidir; fakat demirden heterdir; demir haiji halia par$alar.
CS£^>
AHMED AVNI KONUK
3289. ^Demir haiji ayirmak miimkindir; gaybi olan baaa kimse ilac hilmez.
Sifat-i nefsaniyye baglan kalb-i be§erde gizlidir; fakat demir zincirden da-
ha kuvvetlidir. Zfra demir zinciri balta ve keski ile pargalamak kolaydir; fakat
gizli olan sifat-i nefsaniyye baglanni gozmenin garesini bir kimse kendi ken-
dine bilemez.
3290. €aer adami an soksa, o lakza oram tab'i (Uf'i uzere saxi eder.
[3249] ° J V
Ya'nf kendini an sokan bir kimse, o annin sapladigi igneyi gikarmaga ga-
hstf; ve bunu gikarmadikga tab'inda rahat olmaz.
3291. Dgnenin yarasina gelince, mademhi o senin varltgmdandu , pm kaui
olur ue ierd zai/ij olmaz.
Senin batimndaki ignenin yarasina gelince; o yara mademki senin mev-
hum olan varligindan ve enaniyyetinden peyda olmaktadir, bu mevhum olan
varhgindan gegmedikge gamin kuvvetli ve §iddetli olur; ve bauninda dembe-
dem duydugun elem ve lztirab gev§er ve zayif olmaz.
3292. ^unun serhi sineden disanya stfrit/or; lakin korkuyorum ki umidsizlik
uerir.
Bu bag mes'elesinin §erhi yukandaki su c—l* *T ^jl- J\ *jh \j>^ l^j
c— UkS ju d\^ jjb ^ _ji beytinde beyan eyledigimiz "Sedd-i kaza"nin fzahini
iktiza ediyor; ve bu izahat dahi batmimdan di§an sigramak iizeredir; fakat
korkanm ki, goniillere umfdsizlik ve ye's verir; binaenaleyh sirr-i kaderin
mestur kalmasi hikmettir.
cf *W u*J^J $J~£ J? .>Li I j ij>- ^y j^ J
3293. Uiayif, itmulsiz olma, kendini $aH ei! feryad' -resin huzuruncla feryaci etl
Her ne kadar sirr-i kader, isti'dad-i ezeliye muallak ve saadet ve §ekavet
de bu isti'dadata tabi* ise de, hadd-i zatinda mestur olan bu mes'ele hakkin-
da me'yus olma ve o feryada yeti§en Hakk'in huzurunda:
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Miistaid M, yok ise lutfuna isti'dadim
Sana gtigluk mu var ey §ah-i kerem-mu 'tadim
diye miinacat ve feryad et!
3294. ^De Id: By afvin muhibhi, hizden afv et; ey eski nasir zahmetinin tabtbi!
Feryad-res olan Hakk'a miinacatinda soyle de ki: "Ey afvi seven Rabbim,
bizi afv et! Ey bizim eski nasmmizdan hasil olan agn ve saynlanmizi tedavf
eden tabib-i hakikimiz!" "Eski nasir"dan murad, be§erin bu alem-i izaffye goz
agtigi gunden beri kendisinde hasil olan enaniyyet duygusudur. Bu duygu ef-
rad-i be§erin her devre-i sinninde kat kat nasirlastf; ve eger serbest kalir ve
firsat da bulursa f solugu Fir'avnhk mertebesinde alir.
3295. Uiihmeiin aksi o §akiyi zayi etti; kendini aorme, ta hi senden toz hal-
dirmasm.
Mademki bizdeki bu eski nasir, enaniyettir ve insamn kendisini gormesi-
dir; boyle olunca, sen de kendini gorme ki, bu enaniyyetin kalbinde inkar
tozlanni kaldinp zulmet peyda etmesin. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz'in
kalb-i §erifinden aks eden hikmeti, vahiy katibinin kendinden bilmesi ve hu-
zur-i risaletde kendisini gormesi, o sakiyi zulmet-i inkar igine dusuriip, hin-i
rucu'a kadar, omruniin bir kismini zayi' etti.
3296. By hit cider, senin uzerine hihmet caridir; o, abdaldandir ve senin iizerin-
de ariyetdir,
Ey salik kardesjm, senin kalbine varid olan hikemiyat-i ilahiyye, abdal-i
ilahiye varid olan hikemiyatin aksidir; ve akis sureti ile senin kalbinde caridir.
Binaenaleyh sen onlan kendinden bilme; zfra sen henuz sifat-i nefsaniyyeni
sifat-i hakkaniyyeye tebdil etmedigin igin abdal-i ilahf sirasinda degilsin.
C— «"' 4I*lJ j yA 4jL-v«Jb j Oi d^"l *^l <Sjy 4jI>- ^_p" P *£? Ji
3297. Uakia ev hendinde hir nur hulmu$tur; o munevver olan hom§udan par-
lamt§hr.
cs^
AHMED AVNI KONUK
Mesela kar§i kar§rya olan iki evin birisi karanlik ve digeri jsM olsa; eger
karanlik ev bir i§ik bulursa, bu i§ik, komsunun penceresinden aks eden i§ik
olur. Binaenaleyh bu odanin i§igi kendisinden olmadigi halde "Benimdir" di-
ye da'va etse, kazib olur. Kamilin kalbi ile nakism kalbi de tamamiyle bu mi-
sale mutabiktir.
cr* l& ^ §? J J b J'jf J*** J* r^ *j* cf J*-*
3298. §ukr et, macjrur olma, hurun yapma, kulak tut; ve asla hodbinlih eime!
"Bfni me-kun" tekebbiirden kinaye olur. Nitekim Turkge'de dahi mutekeb-
bir yerine "burnu biiyuk" ve "burnu Kaf daginda" ta'birleri kulianikr. Ya'ni
ey salik, eger kalbine hikemiyat-i ilahiyye ve maanf-i lediinniyye varid olur-
sa §ukr et; buna magrur olma ve kibirlenme. Bunlan mur§idinin kalbinden
vaki' olan bir akis bil ve onun sozlerine kulak tut ve kendini ondan miistag-
ni bilme; ve asla hodbinlik etme!
3299. ^iiz teessiif ve elem hi, hu ariyeti, iimmetleri iimmetlihten dm etti.
Pek gok teessiif olunur ki, bu ariyete mensub olan hali birgok ummetler,
kendilerinden bildiler de, peygamberlerinin ummetliklerinden matrud oldular.
3300. HZen o himsenin holesivim hi. o her rebatda, hendisini simaia vasil hilmez.
[3259] °
"Rebat" ranin fethi ile, kervanlarm kondugu misafirhanedir ve zamam-
mizda "otel" derler. Ve "simaf sinin kesri ile, sofra ma'nasinadir. "Re-
baf'dan murad, tarik-i Hak'da seferde bulunan salikin ugradigi makamat ve
"simaf dan murad, maksud-i asli olan makam-i kemaldir. Cenab-i Pir efen-
dimiz buyururlar ki: "Ben o salikin kolesiyim ki, o esna-yi sulukiinde ugra-
digi her bir makami, maksud-i aslf bilmeyip himmetini all tutar ve kendisini
makam-i kemale vasil olmus, bilmez ve mursjdinin terbiyesinden asla mus-
tagni gormez." Ve Hafiz-i §irazl dahi bu ma'nada buyurur:
"Ben o himmetm kolesiyim ki, gerh~i felek altinda, reng-i taallukdan kabul et-
tigi her seyden azaddir. "
^ft
*#$??
MESNEVI-1 §ERfF SERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
SjA jjj CJi ^--"J j-> /p^-~~£. ^ $j> ^J -^W *S iS^.J <r"i
3301. Uiisi hir gun meskenine eri$mek i$in, cok rehah ierk etmek lazimclir.
Salik, maksud-i asli olan mesken-i kemale vasil olabilmek igin, esna-yi
siilukiinde vasil oldugu bircok makamlann alakasini terk etmek lazimdir.
£unkii ugradigi makamlar kendisini rehberinin gotiirdugii makamlardir. Reh-
beri onun elini ancak mertebe-i kemale vusuliinde birakir. Eger miirsjdi onun
makam alakasini ve kendinde kemal duygusu hasil olup, miir§idden istigna
duygusu hasil oldugunu goriirse, onu ariyet olan o makamda birakir ve salik
de bu ariyet olan makamdan sukut eder.
3302. Qerci demir humizi oltlu; humizi aejjil&ir; hir ates vurucunun ariyet olan
■perievulir .
Ate§te kizan bir demir, kipkirmizi bir renge girer; fakat o kirmizilik demi-
rin degildir; demirci onu ate§e koymustor; ona ariyet olan pertev ate§ten aks
etmistir.
3303. Bijer -pencere yahut Kane -piir-nur olursa, sen rusen bilme; ancak giine§i!
Eger pencere veyahut ev nurlu olursa, sen onlan hakikatte nurlu bilme;
ancak giine§i nurlu bil!
3304. Uter kapi ve Invar , hen nurluuum, hir haskastnin perievini tutmam, hu
henim aer.
3305. ^oyle olunca giines der ki: By na-re§id, hen guruh ettigim vakit, zahir
olur.
Kapmm ve duvann da'vasina cevaben giXne§ der ki: "Ey na-layik, ben gu-
rub ettigim vakit, senin da'vanin butlani zahir olur. Ben pertevimi gekince,
zulmet iginde kaldigini gorursiin."
AHMED AVNI KONUK
3306. fjesillikler, hiz kendimizden yesiliz, §ad ve handdniz ve cok yiizii yaki-
sMxyxz, derler.
3307. ^az /asli der ki: Gy iimmetler, ten cje$tiflim vakit kendinizi cjoYuti!
Ya'nf agaglar yesjllikleri ve letafeti kendilerinden bilip, bilfarz deseler ki,
"Bu letafet ve yakt§iklilik bizdendir." Yaz fash, "Hele ben gegeyim, ki§ fasli
gelsin, kendinizi gorursuniiz" diye cevab verir. Bu misalden anla§ihr ki, is-
ti'dadat, miiessirat ile zahir olur.
^ J A J> ^J' &Uh £Jj J^ J utj^. ^J u if** CS
3308. Ten fliizellik ve cental ile nazlanir; ruh ise ferini ve perr u halini gizle-
misiir.
Ya'nf ruhun parlakligi ve kuvveti cisimde mustetirdir.
3309. Ona der ki: By mezbele! Sen kimsin? ^Bir iki gun henim pertevimden
ya§adin.
Cenab-i Pir cisme "mezbele" ta'bir buyururlar. Hakikaten de mezbeleden
ba§ka bir §ey degildir. Zira bidayeti igrenc. bir katre sudan, nihayeti de birkac
kiirek cifeden ibarettir. Bu iki hal arasinda muammer oldukga, burnunda, ku-
laginda ve karninda hammal-i necasettir.
3310. Senin §vven ve nazin cihana sijjmiyor; dm, ta ki hen senden sterayici
[3269] i f
olayim:
3311. Senin germ-darlann senin icin mezar kazarlar; seni kanncalann ve yi-
lanlann iumesi ederler.
"Germ-daran" hararetle seven dostlardan kinayedir. Ya'ni ruh der ki: "Ey
mezbele olan ten! Seni hararetle seven dQstlann, mezanm kazip seni ha§era-
Pp^ MESNEVl-t §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVM •
ta gida olmak uzere defn ederler; sana kar§i olan muhabbetleri bu isj yapma-
ga mani' olmaz."
3312. hir liirnse senin kokundan hurnunu iular ki, o senin huzurunda $ok-
luk oliirdii.
Senin uzerinde benim pertevim mevcud iken, huzurunda sana kar§i pek
ziyade hurmetkar olan bir kimse, senin berbad kokundan burnunu tutar.
J*?? ^ j-> *y J^ yj, J^j^ j r^ j J^ ^~ *-jj yj,
3313. Soulemek ve cjormeh ve isitmek, ruhun pertevidir; suda olan kaynama,
alexin pertevi olur.
Nasi! ki, soyleme ve gorme ve isftme ruhun pertevi ve eseri; ve suda olan
kaynayis, da atesjn eseri ve pertevi ise, ey salik sende olan halat-i cezbe ve
a§k ve varidat-i ilahiyye de, insan-i kamilin kalbinden aks eden pertev ve
eserdir. Sakin bunlan kendinden bilme!
3314. Ten uzerinde canin hir -pertevi olduiju gtbi, ahdahn pertevi de henim ca-
nim iizerindedir.
Cesedin havassi uzerinde canin pertevi ve eseri bulundugu gibi, benim
canimm uzerinde de abdal-i ilahinin te'sirati vardir. "AbdaT'dan murad, si-
fat-i nefsaniyyesi, sifat-i hakkaniyyeye miibeddel olan kummel-i evliyadir.
Veyahud, evliyadan "abdal" tesmiye olunan bir taifedir ki, istedikleri yerde,
kendilerinin misli olan suret-i ruhaniyyelerini ikame ederler ve gorenler far-
kina varmazlar. Ve onlar yedi ki§idir ki, her birisi ekalim-i seb'adan birisinin
mudebbiridir. Ve Cenab-i §eyh-i Ekber Futuhit-i Me/c/e/yye'lerinde buyurur-
lar ki: "Abdal yedi kimsedir. Ne ziyade ve ne de eksik olurlar. Allah Teala
onlar sebebiyle yedi iklfmi hifz eder. Her birisi bir iklime bedeldir. Onlardan
birisi kadem-i Halil, ikincisi kadem-i Kelfm, iigiincusu kadem-i Harun, dor-
duncusii kadem-i idris, besmcisi kadem-i Yusuf, altincisi kadem-i Isa, yedin-
cisi kadem-i Adem (aleyhimu's-selam) iizerinedir. Ve onlara "abdal" derler.
Zfra bunlardan birisi bir mahalden mufarakat edecegi vakit, eger bu mev-
zi'de onlann emni icin bir emirden dolayi maslahat murad ederse, kendi su-
^^
AHMED AVNl KONUK
reti iizerine bir §ahsi terk eder. Onu goren bir kimse bu §ahsm ru'yetinden
sekk etmez. Zira bu, o adamm aynidir; halbuki o degildir; belki o bir sahs-i
ruhanidir ki onu kasd ile kendi bedeline birakti." Fakat Hz. Pir efendimizin
beyt-i §erifde buyurduklan "abdaP'dan murad, evveiy ma'na olmak daha
miireccah goruniir.
3315. Canin cant candan ayah cehtigi vahit, can oyle olur hi, cansiz ten bill
Salikin canina kuwet vermek i'tibariyle canin cam olan insan-i kamil, sa-
likin terbiye-i ruhundan yiiz cevirdigi vakit, cansiz bir ceset nasil bi-revnak
olursa, o salikin ruhu dahi dylece bi-revnak olur ve onda bilkuwe mundemic
olan kemalat zuhura gelmez. Binaenaieyh insan-i kamile kar§i kendini miis-
tagni bilme ve onun huzurunda enaniyyetini kinp mutezellil ol! Zira yevm-i
kiyamette o seni terbiye eden kamil senin §afi'in ve §ahidin olacaktir. Nite-
kim ayet-i kerimede buyrulur: u-fi **\ js~ '& «i*j ^ j (Nahl, 16/84) Ya'ni
"Yevm-i kiyamette her ummetten sahid getiririz."
<y-* ?# j> >y. <y °^ L ' u^j ^ j 4 f+ t/ jj ^J 1 s*
3316. O cihetien ba§i zemin iizerine hoy anm; ta hi yevm-i dinde benim §ahi-
di
un olsun.
"Din" inkiyad ve ceza ve adet ma'nalanna gelir. Cenab-i §eyh-i Ekber
hazretleri bu uq ma'nayi Fususu'l-Hikem'de, Fass-i Ya'kubf de izah buyurur-
lar. "Yevm-i din" yevm-i ceza demek olur ki, "yevm-i kiyamet" murad olu-
nur. Zira yevm-i kiyamet Hak Teala hazretlerinin Hakem ve Adl ism-i §erif-
leriyle olan tecellisidir ve bu isimler a'mal-i ibadin muvazenesini ve beyyine
ve suhuda miisteniden hukum i'tasim icab eder.Bu ma'naya binaen Cenab-i
Pir bu beyt-i §enfde yeryuzii iizerinde vaki' olan secdenin sirnm beyan bu-
yururlar.
l*JU. *\/ xiU j^j j>\ l^JljJj cJjJj & j,> fji
3317. ^evm-i din hi, bir sarsdi§ sarsdu; bu yeryuzii hallerin §ahidi olur.
Yevm-i cezada arz bir sarsilis, sarsilir ve bu sarsilis, icinde ahval-i be§erin
§ahidi olur. Bu beyt-i §erifde oCJ'i/i Jis j (J\£\ ^S/i c-i-'^i ] Wj 'j>'j^ ^h ^
(4 er*-^ *^C oi UjU-i *<l>j£ j&J> L^J u (Zilzal, 99/1-5) ya'ni "Vaktiki arz bir sar-
MESNEVI-i SERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVl-1 •
sili§ sarsilir ve arz eskalini di§anya cikanr ve be§er arza ne oldu, der. Rabb'in
arza vahyetmesiyle i§te bu gunde haberleri soyler" ayat-i kenmesine isaret
buyrulur.
Ni'metullah Nahcivani hazretleri bu sure-i §erifenin tefsirinde soyle buyu-
rur-. "Ebu Hiireyre (r.a.) rivayet eder ki: Resulullah (s.a.v.) Efendimiz J^
UjC^i ^ai ayet-i kerfmesi hakkinda buyurdular ki: "Arzin ihbar ettigi §ey'ne-
dir bilir misiniz?" Allah Teala ve Resulii bilir dedik. Buyurdular ki: "Onun ha~
berleri kendi ustiinde her bir abdin ve ummetin istedikleri §eye §ehadetidir;
ya'ni benim lizerimde su giinde sunu ve §unu istediler; iste arzin haberleri
budur." Bu hadis-i §erifden anla§ilir ki, arz kendi iizerinde secde eden kulla-
nn secdelerine de §ehadet eder.
3318. Jelsefi fikir ve zanda milnkir olur; git ha$im o duvar iizerine vur, del
Feylesof ha§ri ve yeryuzuniin haber vermesini, kendi havassinden miil-
hem olan fikre ve zanna gore miinkir olur. Zira o, ism-i Zahir'in ahkami tah-
tinda mahsur kalmi§tir ve ism-i Batin'in ahkamindan cahildir. Ism-i Zahir'in
ahkami altmda cemadm kelam-i fiilileri vardir; kelam-i kavlileri ise batinla-
nnda mahfidir. Qiinku cemaddan her birisi birer ismin mazhandir ve her bir
isim, cemf-i esmayi havidir; fakat bu esmanin kaffesinin zuhur-i ahkamina
onlann taayyunii musaid degildir; bu musaade ancak taayytin-i beserfye
mahsustur. Vaktaki kiyamet gunii zuhur butuna inkilab eder; onlann batin-
lanndaki kelam o aleme gore zahir olur. Nitekim ayet-i kenmede ^JJi iui uJi
Qi. jr 'J&\ (Fussilet, 41/21) ya'm "Her §eyi soyleten Allah Teala/bizi soy-
letti" derler. lmdi feylesof ism-i Zahir'in ahkami tahtmda mahsur kaldigi icin,
Cenab-i Pir efendimiz "Sen o feylesofa de ki, git basmi cemaddan olan du-
vara vur ki, sana kelam-i fiilisi olan ba§im yarmakla mukabele etsin ; ve ke-
lam-i kavlisini inkar ediyorsun, bari bu suretle onun kelam-i fiilisi nazann-
da sabit olsun" buyurur.
3319. Suuun nuiku ve to-pracjin nuiku ve (pmurun nuiku; ehl-i dilin havassi-
nin mahsusudur.
Ey yalniz ism-i Zahirin ahkaminda esir kalan feylesof, cemadatin nutku
ehl-i batinin havassi tarafmdan his ve idrak olunur. Binhaenaleyh bunlann ke-
^ft
<^^
AHMED AVNl KONUK
lam-i kavlilerini duymak igin onlar kiyamete intizar etmezler. Bu alem-i zahi-
rin maverasindan onu duyarlar ve senin inkanna ve hurafat demene gulerler.
3320. Jelsefi ki, o hannaneyi vnunkxxdir, evliyantn havassinden bujanedir.
[3280]
Suturw hannanenin nalesini inkar eden o feylesof, ehl-i batin olan evli-
yanin havassine yabancidir; zira onun inkan, evliyayi kendisine kiyas etme-
sinden ve onlann ahval-i batinesine yabanci olmasindandir. Sutun-i hanna-
nenin kissasi yukanda 2145 numarah beyt-i §enfden i'tibaren zikr edilmi§tir.
332 1 . O der ki: Dialhm seuddsintn -pertevi, halkin reyine $ok hayalat getirir.
feylesof evliya hakkinda der ki: "Ehl-i riyazet olan kimselerin aglik se-
bebiyle ve hilt-i sevdamn galebesiyle buhar dimagina gikar ve malihulya
peyda eder; birtakim suver-i hayaliyye gdriirler ve ona ke§f ve a§k derler."
3322. ^elki onun o fesad ve kiifruniin aksi, bu miinkirlik hayalini onun uze~
nne vur>
du.
Feylesofun nutk-i cemadati inkar etmesi, muhakemesinin ve aklimn bo-
zuklugundandir; ve bu bozukluk onun nazannda hakikati ortmus, olmasin-
dandir. l§te bu fesad ve setrin aksi onda bu hayal-i inkan onun uzerine mu-
sallat kildi da, hakikate hayalat ve hurafat dedi.
3323. Jeylesof seytam miinkir olur; o demde bir seyianin maskarast olur,
Ya'ni feylesof ism-i Zahir'in ahkaminda mahsur kaldigi igin, ism-i Batin'in
mezahiri olan §eytani ve periyi ve cinnin enva'ini inkar eder. Onun bu inkan
goriinmeyen ve fakat asari zahir olan kuvayi inkar etmek kabilinden olur. lm-
di o feylesof §eytani inkar edince, §eytan kendi aleminden onun ile istihza eder.
3324. Bger seytam aormedin ise, kendini aorl Ciinunsuz alxn iizerinde mavilik
olmaz.
^ft
°™^
gppT^ MESNEVf-t SERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ya'nf gdriinmeyen mahluk eseri ile bilinir. Mesela elektrik kuweti goriin-
mez; fakat eseri ile viicudu bilinir. "Ey feylesof, eger Mudil isminin mazhan
olan §eytani zahirde gormedin ise, kendini gor; zira onun eser-i ldlali sende
zahirdir. Nitekim delilik zahirde goriinur bir §ey degildir; fakat bir deli kafasi-
ni tasa carpip aim moranr ise, o morluk veya mavilik eserinden onda delilik
oldugunu anlarsin.
3325. Uier kimin gonliinde sek ve dola§iklik varsa, o cihancla gizll feylesofdur.
Ya'm Cenab-i Hakk'a ve Peygamber'e iman eden kimselerden her kimin
gonliinde, nutk-i cemadat gibi havank hakkinda subhe veyahut onu te'vil ci-
hetine gitmek gibi bir dolasMk varsa, o kimse cMnda gizli bir feylesoftur.
aUv J^ijj JUT eJuJU Jj d\ e\f o\f j .itfspl jM ^
3326. Uakit vakii i'tikad gosierir; o felsefe daman yuZiinii harartu,
Nutk-i cemadat ve havank-i adat gibi zahire muhalif olan ahvalden bahs
olunup, ba'zi delail-i kaviyye iradi uzerine, boyle bir kimse vakit vakit i'tikad
gosterir; fakat kalbinde kdkle§mi§ olan felsefe daman harekete gelince, boy-
le §ey olmaz diye yine inkar vadfsine sapar; ve bu inkar ruhunun yuziimi ka-
rartir, haberi olmaz.
3327. By mii'minler, sizde olandan korkun; sizde fofe- nihayetsiz diem vardir.
Ey mu'minler, sizin de zamirinizde bulunan feylesofluktan ve akaid-i fa-
sideden korkun; zira farkinda olmadigmiz halde sizde de Cebrilik ve Kaderi-
lik ve halk-i ef al ve rezzakiyyet-i Hakk'a su-i zan gibi pek cok nihayetsiz
alemler vardir.
3328. nttutiiji yetmis iki millet sendedir; eyvah hi, hir gun o senden el haldmr.
Bu beyt-i §erifde s^ij Vi jii\ j ^ aj j^ _, u^j ^i 3j&- ya'nf "Benim
ummetim yetmis, tig firkaya aynlacaktir; onlardan birisi miistesna olmak uze-
re, hepsi nardadir" hadis-i §enfine isaret buyrulur. Zira bu hadfs-i §erif muci-
bince yetmis. iki firka dalalet icmdedir ve bu yetmis. iki firkanin i'tikadlan Mil-
AHMED AVNl KONUK
lei ve Nihal ismindeki kitabda ta'dad ve izah olunmustar. Bu firkalardan kur-
tulmus, olan bir iirka, Kur'an'a ve Peygambere iman edip asla ukal-i zaifesiy-
le te'vilata kryam etmeyen kimselerdir. Onun igin hadfs-i §erifde j\**i\ ^ ^Js-
ya'ni "Kocakanlann dmini iltizam edin!" buyrulur. Fakat bu derece teslimiyet
kolay bir §ey degildir; hele akli felsefe ve mantik gibi ulum-i nazariyyede mus-
tagrak olan kimseler igin pek miisMdir; meger ki tevfik-i ilahf refik ola. M-
duliahi bu gibi girdablardan tahlis igin, piran-i izam hazarati usul-i siiluku vaz'
buyurmusjardir. Bu ma'naya binaen Cenab-i Pir buyururlar ki: "Ey nazar-i ak-
lisine i'timad etmis, olan kimseler; Cebriye ve Kaderiyye ve Miicessime ve Mii-
sebbihe gibi, butiin yetmis, iki firkamn i'tikadlan sizlerde gizlidir; arazdan iba-
ret olan bu i'tikadlar a'razin suret baglayacagi yevm-i kiyamette, cirkin suret-
lerde zahir olup ellerini kaldiracaklardir."
3329. Uier him ki, onun i$in o iman ya-pracji ola, onun korkusundan uafrak
cjibi lerzan olur.
yVJi Jj \'# (Tank, 86/9) [Gizlenenlerin ortaya dokuldugii giinde] ayet-i
kenmesinde i§aret buyruldugu iizere, i'tikadat ve a'malin birer suretle zahir
olacagi hakkinda iman yapragi olan kimse, bu zuhurun korkusundan agac
yapraklanmn riizgardan titredigi gibi, tir tir titrer.
3330. Dhlis ve seutan iizerine o sebebden qiilmussun ki, sen kendini ivi adam
[3290] D V
aormussun.
Iblfs'in ve onun avanesi olan §eytanlann azginliklanna, mahza kendini iyi bir
adam gordiigun igin giilmektesin. Ey nefsinin azginligmdan gafil olan kimse!
Sen nefsinin sifatlanni tedkik edip Iblls ve §eyatinden daha temiz mi gordlin?
ji* J*Ij ^ j*. urkjb -^ J^jt *jj^ jh «^W- ^ tiy?
3331. Can koriicjii fers etticji vakit, ekl-i dinden ne kadar vaveyla zahir olur.
Ruz-i cezada, canin batini zahire ciktigi vakit, alem-i diinyada ehl-i din
gecinen kimselerden bilsen ne kadar vaveyla kopar. Nitekim sure-i Miicade-
le'de buyrulur. ^ V\ £. J* '^\ b jl^ j JJ3 oyj£~ is J j^iiLi u*J^ -Oil ^^ ^
bjJiiSii ^ (Miicadele' 58/18) Ya'ni "Yevm-i kiyamette Allah teala onlann
MESNEVI-i §ERlF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
hepsini cem' edip, size yemin ettikleri gibi ona da yemin ederler. Ve zanne-
derler ki onlar bir §ey iizeridedir. Agah ol ki, onlar ancak yalancilardir." l§te
ehl-i din gecinen firak-i dallenin halleri budur.
3332. ^ukkan iizerinde her alhn gosierid Kantian olmu§tur; zua imtihan ta§i
gizli olmu$tur.
"Dukkan"dan murad, makam-i ir§ad; "altm gosterici"den murad, zahirde
takva ve salah gosteren ve fakat batinda sifat-i nefsaniyyenin esfri bulunan
kimsedir. "Imtihan tasTndan murad mihekdir; ve mihek, ruz-i cezadir. Ya'm
diinyada takva ve salah libasi ile gorunup; batini sifat-i nefsaniyye ile mii-
levves olan kimse, makam-i ir§ada gecip ibadullahi terbiye azminde bulunur
ve herkes de buna aldanir. £iinkii diinyada kiymet-i batiniyyeyi izhar eden
mihek ta§i gizlidir. Hak Teala onu Settar ism-i §erifryle 6itmii§tur.
3333. By Settar, hizden perdeyi kaldirma, imtihanda bize eman verici oil
3334. Otalp, geceleyin alhna yan vurur; alhn giinduze intizar tutar.
Kalp altin gece vakti halis altin ile miisavat da'vasmda bulunur; halis al-
tin ise "Dur, sabah olsun!" diyerek, giindiize intizar eder. Bunun gibi diinya
tilsimi iginde miirsjd-i hakiki ile miisavat da' vasinda bulunan miiddef-i kazi-
be o miir§id-i hakiki, "Dur, ruz-i kryamet olsun, hakikatler meydana giksin,
o vakit kiymetin anla§ihr," der.
3335. Dial dili ile alhn der ki: ^Dm, ey miizevvir atinduz zuhura gelsin!
3336. Dblis-i lam yiiz binlerce sene, abdalian ve emirul-mii'mininden oldu.
Ya'm huzur-i ilahiden matrud olan Iblis, yiiz binlerce sene ma'buduna
kar§i abid ve mutezellil olup abdaldan, ya'ni sifat-i nefsaniyyesini tebdil et-
mi§ olan kimselerden ve melaike-i kiramin emiri oldu.
AHMED AVNt KONUK
3337. <7\ialik oldtuju nazdan dolayt, Sndem'e pen$e vurdu; ku§luk vaktinde
giibre cjihi riisvay oldu.
Ya'nf Ms, kesret-i ibadat ve taatindan dolayi kendisinde gordiigii kema-
le binaen nazlanarak Adem'i hakir gormek suretiyle, ona kar§i muhalif bir
vaz'iyyet aldi ve Hakk'a kar§i da serkesUk etti. Bu hal Iblis'in mahiyyet-i ha-
kikiyyesini ve isti'dad-i ezelfsini meydana gikarmak igin bir imtihan-i ilahf idi.
Onun batmindaki kibir ve enaniyet giibre gibi ve Adem'in zuhuru ile ona kar-
§1 secde teklffi ku§luk vakti gibi idi. Ku§luk vaktinde giine§ ytikselip harareti
§iddet peyda edince, giibre yigimnda nasil bir taaffun peyda olursa; bu halin
zuhurunda da iblis'in enaniyet giibresi taaffun ederek, mahiyyeti zahir oldu.
Iste insan da boyledir; gok kimselerin ucub ve enaniyetleri nefislerinde gizli-
dir; bir muharrik olmadikga mutevazi' ve nazik goruniirler. Vaktaki bir mu-
harrikin tahriki ile imtihan-i ilahf vaki' olunca, derhal o ucub ve enaniyet ba§
gosterir.
(^
Muhasara etmis, olduklan bu §ehirden Musa (a.s.)i ve kavmini bi-
murad olarak dondur diye Bel'am-i Baur'un dua etmesi ve onun
duasinm miistecab olmasi
Tefsir kitablannda mezkurdur ki: Bel'am-i Baur, Hz. Musa (a.s.) zamanin-
da, Ibrahim (a.s.) in suhufunu okuyan ve "ism-i a'zam"i bilen bir abid ve alim
olup, duasi miistecab idi. Musa (a.s.) kavmi ile beraber onlann §ehrini mu-
hasara buyurdugu vakit, o §ehir ahalisi kendisine mal ve ni'met arz ettiler ve
Musa (a.s.)in adem-i muvaffakiyyeti igin dua etmesini taleb ettiler. Bundan
vazgecmesi ma'nen kendisine i§aret olunmus, iken, nazar-i i'tibara almayip
onlann va'dlerine tama'an dua etti ve duasi miistecab oldu. Bunun iizerine
Musa (a.s.) nez'-i imam ile ona beddua etti; o sebeble matrud-i ilahi oldu ve
fmandan ve "ism-i a'zam"dan tecrfd olundu.
Pp^ 5 " MESNEVf-I §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Imam-i Gazzalf hazretleri Minhacu'l-Abidfn ismindeki kitablannda buyu-
rurlar ki: "Bidayet-i halinde merkumun meclisinde pek gok kimseler, kendi-
sinden ilim iktibas ederler idi; vaktaki matrud-i ilahf oldu; en evvel, alemin
sani'i yoktur diye kitab yazan merkum oldu."
Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi hazretleri kendi §erhinde
§6yle buyurur: "Musa (a.s.) Bel'am-i Baur'un duasi sebebiyle kirk sene Tih
sahrasmda kaldi; ba'zilan Yu§a' (a.s.)in ve ba'zilan da Musa (a.s.)in duasiy-
la imam selb olundu [derler] ; ve havass-i esma hiratini kendisinden soydu-
lar. Ve kendi ismi Bel'am, babasimn ismi Baur idi."
Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i A'raf da Bel'am'in haline isareten bu-
yurUF: L$j i\^i) Uii jJ j JiJ^ <y ^^* Olk-iJl 4*Jli 1$j> *JLJli LjLjI oLJl c^JJl Li *_$JLp JjIj
7/175,176) Ya'nf "Ey Habibim, ayatimizi verdigi'miz kimsenin haberini ya-
hudilere oku ki o, ayetlerimizden soyulup, §eytan onu kendisine uydurdu ve
azgmlardan oldu; ve eger biz istese idik o kimseyi suhuf-i Ibrahim ve ism-i
a'zam sebebi ile ylikseltir idik; velakin o arz tarafina meyl etti ve hevasina
tabi' oldu. Onun misali o kopek gibidir ki, eger iizerine hamle edip kovsan ve-
yahut kendi haline biraksan, dilini gikanp solur."
OUj fc-*^' J^JL 4 Jj* oLi oL^>- (jl>" >j J^4 (***i
3338. r>el am o. naur a, zamamn Dsast gibi halk-i cihan maalub oldu.
3339. Onun. flaurine kimseler serjiiru efmeniler; onun ejsnnu hasianxn sihhati ili.
3340. Oiihirden ve kemalden dolam uMusa ile vencelesti; ovle oldu hi. sen ha-
[3300] .. . .... " v r D
u isithn.
Havass-i esmaya vukufundan dolayi kendisinde buyukliik ve kemal go-
riip, Hz. Musa gibi ulii'1-azm bir peygamber-i zf§ana kar§i tasarrufa ve
mukabeleye kiyam etti; nihayet o hale geldi ki, sen onun kissasini yukanda
zikr olunan ayette ve kutlib-i tefasirde isjttin.
3341. Cihanda zakir ve gizli yiiz hin Dhlis ve Del' am hoyle olmu$tur.
AHMED AVNl KONUK
Cihanda iblis'in ve Beram'in yuz binlerce nazm vardir ve bunlardan ba'zi-
lan Nemrud ve Ebu Cehil gibi her zamanda zahirdir; ve ba'zilan da munafik-
lar gibi gizlidir. Fakat cumlesinin akibet-i halleri, lblfs ve Beram'in akibeti gi-
bi olmu§tur.
3342. iS^llah Teala hu ihisini me§hur etii; ta ki hu ihisi hakX uzerine §ahid ola.
JJjj tl)bj:> ^ ^5 jJJl <u j j Jul jb ^ C^«jj1 ij^ j^ (jjl
3343. ^u i/u htrsizi yuksek daraijaci iizerine asdi; ve yoksa kahirda $ok hu-
sxzlar var idiler.
3344. *l?u ikisinin per$e.mini §ehir taraftna gbtiirdii', kahnn olmu§lerini saymak
miimkin deijildir.
Bu lblfs ile Beram'in hal-i enaniyyeti, ba§kalanna ibret-i mliessire olmak
uzere canib-i Hak'dan i'lan buyruldu; ve Cenab-i Hak bu kendisinin sifat-i
Kibriya' sini ve kemalini galan bu iki hirsizi kakullerinden tutup §6hret mey-
damna gdturdii.
Beyt-i §erifin ikinci misra'i bir sual-i mukaddere cevabdir. Ya'nf bir sail gi-
kip der ki: "Kahr-i ilahiye ugrayanlar yalmz tblis ile Bel'am-i Baur mudur? Ve
Fir'avn ve Nemrud ve emsali Kur'an-i Kerfm'de te§hir buyrulmamis, midir?
"Cenab-i Pfr buna cevaben buyururlar ki: "Evet ba§kalan da vardir; kahr-i
ilahihin oldurduklerini bu alemde saymak miimkin degildir. Bunlar niimune
olmak iizere zikr olundu."
Ba'zi niishalarda "In du-ra pergem" yerine "In du pergem-ra" vaki' olmu§-
tur; ve Hind §arihlerinin beyanina nazaran "pergem" kakiil ma'nasma geldi-
gi gibi, "yaban okiizu" ma'nasma da gelir. Bu surette ma'na "Bu iki yaban
okuziinu §ehir tarafma goturdu" demek olur.
3345. Sen nazeninsin ve fakat kendi haddinde. Sakm saktn hadden ziyade
ayah hoymai
Ey ilim ve irfan sahibi olan kimse, sen vakia nazeninsin; fakat kendi had-
dinde ve mertebende nazeninsin. Bu mertebenin haricine tecavtiz etmekten
Pp 5 " MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
kork; zira her bir ilim sahibinin fevkinde bir alim vardir; ve her bir mertebe-
nin ustiinde de, birgok mertebeler vardir.
3346. Bger kendinden daha nazenin iizerine vumr hen, sent yedinci yerin di-
hine floturiir.
Eger sen haddini tecavuz edip, kendinden daha nazenin olan bir kimseye
mukabeleye ve ta'n ve i'raza kalkarsan, o mukabele seni tabakat-i arzin en
dibindeki tabakaya kadar tenzil eder; ya'ni mertebeni de muhafaza edemeyip
esfel-i safiline dii§ersin. "Yedi kat arz" ta'birinden, arzin bidayet-i halkindan
beri gegirdigi istihalatm yedi devre iizerine vaki' olup ve her bir devrede bir
kat ki§ir bagladigi anlasilir. Zira bu yedi arz ta'birine asar-i evliyada tesaduf
olundugu gibi, hadis-i §erifde de jy^J ^ ^ JU; aUi ti> j>j\ ^ \^ ^*t- j*
ya'ni "Kim ki arzdan bir kans, yer gasb ederse, Allah Teala yedi kat arzi boy-
nuna gegirir" buyrulur.
3347. jAd ve Semud'un kissast ne i$indir? Ta hilesin ki, enhiyanm nezakeli
vart
dxr.
Ya'ni Kur'an-i Kerim'de Ad ve Semud kavminin peygamberleri olan Hud
ve Salih (aleyhime's-selam)a olan muhalefetlerine ve suret-i helaklanna dair
zikr edilmis, bulunan kissalan Hak Teala hazretleri, enbiya hazaratinm ind-i
ilahfsindeki nezaketlerini bilmen icjn beyan etti. Zfr& onlar Hakk'in mahbub-
landir; ve Hakk'in mahbublanna kar§i olan hakaretin cezasi da bittabi' agir
olur.
*uls>LJ { j*a> jp OLj Jlm» <upU* j l3 Ji j ijcu~j>- OLiJ jj!
3348. HZu hasf u hazf ve saiha alameii, nefs-i nahka izzetinin heyant oldu,
"Hasf" yere batmak ve "kazf" ta§ atmak ve "saika" yildinm ma'nalanna-
dir. Hasf ile Musa (a.s.)a hakaret eden Karun'un ve kazf ile Lut (a.s.)a
hakaret eden Lut kavminin ve saika ile de Semud kavminin helakine i§aret
buyrulur. Ve bu helak alametleri enbiya (aleyhimu's-selam)in nufus-i kud-
siyyelerinin izz ii serefini izhar icjndir. Ve beyt-i §erifdeki "nefs-i natika"
ta'birinde iki vecih vardir: Birisi zahir ve batin i'tibariyle insan olanlar, ancak
AHMED AVNI KONUK
enbiya ile onlann varisleri olan evliyadir. Dfgerleri her ne kadar surette insan
iseler de, batinlan hayvandir. Binaenaleyh bu helak, onlann nefs-i natikala-
nnin izzetini beyan igindir. Ve ikinci vecih dahi bu alemde alelumum suret-i
insaniyyede zuhur, nefs-i natikanin tekmili icjn oldugu halde, bu suretin §e-
refini ve izzetini muhafaza edemeyip hayvaniyyete meyl ve inhimak eden-
ler, vazifelerini yapmadiklanndan viicudlan vacibul-izale plur; ve onlann
kahn da bu nefs-i natika izzet ve §erefinin sair niifus-i insaniyyeye kar§i iz-
har ve beyani icin bulunur.
3349. Ciimle hauvant insan icin oldur; ciimle insani da akil icin oldiiri
Insana gida olmaga salih olan hayvanlann hepsi, faide-i insaniyye icin 61-
duriilur; ve keza insanin rahatini selb eden hayvanlann hepsini de oldurmek
caizdir. Zfra akli sebebiyle insanin bu hayvanat iizerine fazl u §erefi vardir.
Eger insanlar akil ve idrakten inhiraf edip hayvaniyet derekesine tenezziil
ederse, onlan da akil icm oldurmek icab eder. Ve bu katilde iki nokta-i nazar
vardir: Birisi kalan insanlara ibret olmak, digeri de, salahindan umid munka-
ti' olan vucud-i muzirn izale etmektir. Ve bu beyt-i §erifde "akil"dan murad,
enbiya (aleyhimu's-selam)m akillandir; binaenaleyh enbiyaya mukabele ve
muhalefet eden insanlann oldlirulmesi caiz olur.
dJ£ Ul 2jj <J iJ» (Jjyr Jap JU-i»y J£* Jip JLib <^- i J*jt>
3350. JAkil ne olur? <S%kil sahtbinin akl-i kulliidiir: ahl-i ciiz'i de akildu; am-
[3310] A , u
ma donuktur.
Akildan muradimiz nedir? Bilir misin? Akillinin akl-i kulliidur. Bu akil en-
biyanin ve onlann varisleri olan evliyanin akillandir. Nakis olan insanlann
akl-i ciiz'ileri de akildir; fakat pek kolaylikla hayvaniyyete meyl ettigi icin, bu
akil gayet zayif ve donuktur.
3351. JAdemiden vahsi olan hauvanahn hepsi, hayvanat-i insiden noksanltkta
olur.
Insanlardan iirken vah§i hayvanlann hepsi, insana ah§ktn olan hayva-
nat-i ehliyyeden daha nakistir; ya'nf hayvanat-i vah§iyyenin mertebesi, hay-
MESNEVI-i SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
vanat-i ehliyye mertebesinden daha a§agidir. Qiinku hayvanat-i ehliyye
ukul-i cuz'iyye ashabma yakla§misttr.
3352. Onlann kani halka sebit oldu; zira ahl-i ceMden vaksidirler.
"Sebil" yol ma'nasina ise de, Fariside "mubah" ma'nasinda da isti'mal
olunur. Ya'nf hayvanat-i vahsjyyenin kani insana miibahdir; cunkii celfl ve
§enf olan akla kar§i vah§fdirler.
3353. T^a/i^inm izzeti feu sebehh a§a<ji vaki' oldu; zira insana muhalif cjelmi<?tir.
Vah§i hay vanin izzeti ve §erefi, akla yabanci olmasi sebebiyle, a§agi mer-
tebeye dii§tu; cunkii akil sahibi olan insana muhalif olarak zahir oldu.
0-0 t ** *
3354. ^oyle olunca eu nadir e, sen nefret eden vak&x esek olduijun vakii, senin
ne izzetin olur?
Akil bu derece §erif ve celil olunca ey ahmak, sen ukul-i enbiyadan nef-
ret eden vah§i e§ek oldugun vakit, sende insanligin izzeti ve §erefi kahr mi?
Bu beyt-i §enfde, sure-i Miiddessir'de olan ^^ ^^ s/"ixii ^ ^ iS
% jy~* cf °> "*Jz~* %^ (Miiddessir, 74/49-51) ya'nf "Nasihatten yiiz geviren
b munkirlere ne oldu? Guya onlar nefret eden vah§f e§eklerdir ki, arslandan
kagarlar" ayet-i kerimesine i§aret buyrulmu§tur.
"Humurun" kelimesi §eddesiz oldugu halde, beyt-i §erifde zaruret-i vezn
icjn §edde ile "hummurun" vaki' olmustar.
3355. Salahdan dolaui esegi oldiirmek layik olmaz; vaktaki vahsi olur; onun
kani mubah olur.
Insanin isjne yaradigi icjn e§egi oldiirmek caiz degildir; ancak vah§i oldu-
gu vakit, onu oldiirmek miibah olur.
3356. Uakia esejjin ilm~i zaciri olmaz; onu Uedud ma'zur tutmaz.
AHMED AVNl KONUK
Yaban e§egi kendisini vah§ilikten men' edecek bir ilme malik degildir; ve
bu sebeble o vahsfligin fena oldugunu bilmez. Fakat Hz. Vedud, onu, insana
kar§i olan vah§iliginden dolayi ma'zur tutmaz; katline cevaz verir. Zira "Ve-
dud" ism-i §enfinin iktizasi, mezahir arasmda muhabbet ve te'nis hiikmunun
cereyamni iktiza eder. Binaenaleyh onun katline olan mesag, Hak Teala'mn
Vedud ism-i §erifinin hukmunden vaki' olur.
3357. By all dost, hoyle olunca ademi, o demden vahsi oldujju vakil, ne vahit
" olur?
ma zur olur:
Ey suret-i insaniyyede miiteayyen olmakla miikerrem ve all olan dostum.
Vedud ism-i §erifinin hiikmu boyle olunca, insan, enbiyanin akil ve kelammdan
vahset edip firar ettigi vakit, ma'zur olur mu ve onun katli nasil caiz olmaz?
*
3358. <$ubhesiz vahsi <pJbi ohlar ve mizraklar oniinde, kafirlerin kani mvibah oldu.
"Nii§§ab" mi§abenin cem'idir, oklar demektir. "Rimah" mizrak ma'nasina
olan "rumh"un cem'idir. Ya'm enbiyaya kar§i olan vah§iliklerinden ma'zur
olmadiklan icin, hayvanat-i vah§iyye gibi kafirlerin oklar ile ve mizraklar ile
oldurulmesi mubah oldu. Artik menafi'-i hasise-i diinyeviyye igin birbirini 61-
diiren insanlann kiymeti tasawur olunsun.
3359. Onlarin zevceleri ve evlatlan hep miihahdir; zira hi ahtlsizdirlar, merdud
ve zeMdirler.
Kuffann zevcelerinin ve evlatlarmin §er'an esir edilmesinin sebebi, onlarin
akil ve idrake kar§i vahsj ve kiymetlerini bilmeyip hayvaniyyet derekesine
sukut ederek, ind-i ilahide merdud ve zelil olmalandir. Esaretten sonra, terbi-
ye-i insaniyyeyi iktisab ettikleri vakit, artik vah§etleri zail olmus. olacagindan,
§eriat-i Ahmediyye, onlann birer vesile ile azad edilmelerini emir buyurur.
Ji olilj2>^[ ^^JLap j\ $$£ Jap JJiP jl JL*j £ t JJi£- jb
3360. \JCeza o hir akil hi, aklin akhndan iirher, ahla mensubiyetten hayvana-
ta nakl olur.
MESNEVt-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Bu beyt-i §erif, yukanki beyitlerin te'kididir. Ya'ni her ne kadar kiiffann
akl-i cuz'fleri olup kendi aralannda medem-bi't-tab' olarak ya§arlar ise de,
aklin akli olan akl-i kulden, ya'ni enbiyamn aklindan iirkup kacftklan igin,
akl-i ciiz'iye mensubiyetlerinin de hukmii kalmayip insaniyyet riitbesinden,
zeki hayvanat derekesine intikal ve tenezziil ederler.
(^
Harut ve Marut'un kendi ismetlerine i'timad etmesi ve ehl-i diin-
yaya kan§mak istemesi ve fitneye du§mesi
3361. uAie^hur olan Diamt i/e CNlaxni yibi hi, gurwdan zehirli ok yediler.
Sure-i Bakara'da o/> j oj> j*L, 'Jg& 'J* J>i C ^ (Bakara, 2/102) [Ba-
bil'de Harut ve Marut'a indirileni.,.] ayet-i kenmesinde isimteri zikr olunup,
kutiib-i tefasfrde kissalan i§tihar eden Harut ve Marut gibi ki, bu iki melek,
mertebe-i melekiyyetteki ismetlerine magrur olmalan yuziinden, kahr-i ila-
hinin zehirli okunu yediler ve mertebe-i akildan hayvaniyyet mertebesine
tenezziil ettiler. Bu kissa yukanda 543 numarali beyitte muhtasaran gecmis.
idi.
3362. Onlann kendi tahareilerine biiyuk i'timadlan var idi', su siqinnin arslan
iizerine itimadi nedir?
Ba'zi zevat Harut ve Marut'un iki melek olup, insan suretinde Babil §eh-
rine niizul ederek §ehvetlerine tebean isyan ettiklerini; ve ba'zilan da hadd-i
zatmda bunlar iki insan olup, riyazet ve mucahedeleri sebebiyle be§eriyyet-
ten melekiyyet mertebesine irtika ettikleri halde, kendi taharetlerine i'timad
ettikleri igin, tekrar §ehvete miibteia olup mertebelerinden sukut ettiklerini
@K®~ AHMED AVNI KONUK
beyan ederler. Herhangisi olursa olsun, burada Hz. Pir'in murad-i alileri mi-
salen, me§hur olan kissayi beyan ile, kibir ve ucbun badi-i kahr-i ilahi oldu-
gunu beyandir.
"Gav-mis," su sigin, manda demektir ki, mahluk-i zaifeden kinayedir.
"Arslan"dan murad o/u Isy y>uii y> j (En* am, 6/18) [0 kullanmn iistunde
kahirdir] ayet-i kenmesi mucibince Zat-i Hak'dir ki, kuddusiyyet-i hakikiy-
ye Zat-i hazretine mahsustur. Ya'm Harut ve Marut'un kudsiyyet-i izafiy-
yelerine dayanmalan, mandanin, arslana dayanmasina benzer. Su sigin ve
manda, arslani nice sayip uzerine dayanirsa pargalamr; bunun gibi mahluk
dahi kendinin zannettigi kudsiyyet ve taharet-i izafiyyesine i'timad eden
ve kudsiyyet-i hakikiyye sahibinin oniinde tezelliil etmeyip, ucb ve kibre
mubtela olursa, neticesi kahr-i ilahiye giriftar olmaktir. §urrah-i kiramdan
ba'zilan "arslan "dan murad, kaza-yi ilahidir derler. Bu ma'na dahi muva-
fik olur.
3363. [jer$i o, hoynuzu ile yuz iedbir eder. Brkek arslan onu sah §ah par$alar.
"§ah" boynuz ma'nasina geldigi gibi, "dal" ma'nasina da gelir. Ya'm her
ne kadar su sigin boynuzu ile arslana mukabeleye kiyam ederse de, erkek
arslan onu dal dal parcalar ve dilim dilim yapar. Bunun gibi Hakk'in sifat-i
kuddusiyyetine ve kibriyasma i§tirak da'vasinda bulunanlar, kaza-yi ilahiye
kar§i turlii turlii tedbirlerini kullansalar bile, Hak Teala tecelli-i kahrisi ile on-
lan parca parca eder.
3364. Gger Kir-pi gibi boynuz dolu olsa, cdresiz arslan sujiri oldiirecehiir,
Mahluk ne kadar kuvvetli olursa olsun ve ne kadar akilane tedbfrler itti-
haz ederse etsin, neticesi helaktir; zfra iii-j S/i ju'u ^ jr (Kasas, 28/88)
[O'nun vechinden ba§ka her §ey helak olucudur] buyrulmustar.
3365. Uakia sert ruzaar cok ajjaclan ho-parir; o, korpe nebata ihsan eder.
Ya'nf mahlukun kuvveti ve mukabelesi gok olursa, kahr-i ilahf sjddetli ge-
lir; ve eger zayif olursa, kahir da hafff olur ve kahr-i hafff ise ayn-i ihsandir.
MESNEVt-1 §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3366. sert riizgdr nebahn zayifligi iizerine merhamei etti; ey goniil sen kuv-
veiien laf etmel
"Me-lund" lundfden masdanndan nehiydir. Bir kimsenin ofkelenip kendi
kendine soylenmesi ma'nasmadir. Ey gonial mademki sert riizgar korpe ve
zayif olan nebata lutuf ve merhamet ile muamele eder, sen de nefsine miila-
yim gelmeyen kaza-yi ilahfye kar§i, homurdanarak soylenme; zfra bu soy-
lenmek, mukabele ve kuvvet ma'nasim i§rab eder,
3367. ^allarin ve agacin sikligin&an ve ^oklugundan, baliaya ne vakit Korku
gelir? U^arca -parca keser.
\j j^> ±>j<^ J** j.*£ j* L) j^jr ^.j£> ^j j ^y
3368. JZakin kendisini bir yavrak iizerine vurmaz, nisieri bir msierin gayrine
vurmaz.
Ya'ni balta, kuvvetli olan agac, dallanm kesmek igindir; bir yapragi kopar-
mak igin balta kuvveti zaiddir. Zira bir ni§ter, ancak ni§ter gibi keskin olan
§ey hakkinda isti'mal olunur; binaenaleyh kahr-i ilahi zulumde kavi olanla-
ra sjddetle isabet eder ve hafif olanlara da mulayemetle dokunup geger.
3369. ijnXeve oclunun coklugunaan ne gam! ZKasab, koyun siiriisiinaen ne va-
kil Hrker?
Kahr-i ilahfnin ontinde, makhurlann kuvvet ve kesretlerinin ehemmiyeti
olmadigina birer misaldir.
3370. uMa'ndnin bniinde surei neMr? Cok zebilndur. Cerhi onun ma' nasi asa~
[3330] .
gi tmar.
Suver-i alemden her ne vaki' olursa, hep onun ma'nasmdandir; ve
"ma'na"dan murad Zatullah'dir; "suref'den murad dahi muteayyinattir.
{Bahru'1-Ulum §erhinden.)
^^
AHMED AVNt KONUK
Buradan i'tibaren kissamn nihayetine kadar mevcudattan her bir mevcud
harekat ve sekenat ve hassiyat ve te'sfratta kendi ma'nasimn tabi'idir. Nite-
kim kahb ruhun ve kalbin tabi'idir; ve ruh ve kalb dahi ^U»i & u^i ux s-iiJi
Cf^)\ [Kalb, Rahman'in parmaklanndan iki parmak arasindadir] hadis-i §e-
rifi mucibince, ferman-i ilahi olmaksizm bir i§ yapamaz. (Hz. Imdadullah ve
Muhammed Efdal §erhlerinden.)
3371. Sen dolav aibi olan $erhden kiyas tut ki, onun dvnii§ii kimdendir? [Niu-
§ir olan akildandir,
Manzume-i §emsiyyemizi te§kil eden eflakin ve feza-yi namiitenahide
devr eden diger manzume-i §emsiyyelerin vesair alemlerin dolap gibi devr et-
meleri kimin te'sirindendir? Alem-i ma'nadan olan akl-i kulliin te'sirindendir
ve o akl-i kiil haricde ma'dum oldugu halde, mevcud iizerinde miiessirdir; ve
bu hey'et-i mecmuanin miidebbiridfr.
3372. By ogul, hu felek aibi olan kaltbin donii§u, ortiilmu§ olan ruhdandu.
Ey tarik-i Hakk'in saliki olan oglum; bu felek gibi olan cism-i be§erin dev-
rani, bu cismin sureti ile ortiilmus, olan ruhdandir ve ruh ise ma' nadir.
3373. Drmak suyunun esiri olan hir carh gibi; hu riizgann devri onun ma na-
sindandir.
Irmak suyunun te'siriyle donen bir gark gibi, arz iizerinde cereyan eden
bu riizgann devri ve hareketi, o riizgann ma'nasmdan dolayidir. Zira riizgar
dahi esma-i ilahiyyeden bir ismin mazhandir ve o isim o mazhann Rabb-i
hassidir ve onun ma'nasidir.
337 A. uu nefsin cerr u meddi ve trad ve masraji, pur-heves olan candan ba§-
ka kimden olur?
Ba'zi niishalarda "cerr" yerine "cezr" vaki' olmu§tur; her ikisi de ayni
ma'nayi ifade eder.
MESNEVI-1 SERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
"Cerr"den murad, nefesin igeriye ahnmasi ve "medd"den murad dahi di-
sanya gikanlmasidir. "Dahl ii hare" dan murad dahi nefesin gok veya az ah-
nip verilmesidir. "Ptir-heves" ta'biriyle candaki sifat-i iradeye isaret buyrulur.
Ya'ni bu cismin devam-i hayatina sebeb olan nefesin almip verilmesi, cemad
nev'inden olan cismin §amndan degildir. Sahib-i irade olan camn te'smyle
vaki' olur. Nitekim herhangi bir sebeble hayat munkati' ve can, tenden ala-
kasim keserse, nefes dahi munkati' olur.
JU*- ^if juSL. j^rLs *\f Jb j U £ jllT ^ J^^pr ftlS"
3375. Onu gah cm ve ha ve dal ec£er; onu gah sulh ve gah tidal eder.
Can o nefesi ba'zan "cfm ve ha ve dal" harflerinden terekkiib eden "cahd"
yapar; ve "cahd" inkar demektir. Zira insamn tekellumii nefes iledir ve tekel-
liim de tefekkiire mlisteniddir ve tefekkur ve idrak ise camn hassasidir. Bina-
enaleyh can nefesi ba'zan inkar ma'nasim havi olan sozlere sevk eder ve ne-
fesi inkann aym yapar ve ba'zan dostane ve ba'zan da du§menane sozlere
sevk edip sulh ve cidalin aynlan yapar.
3376. Onu gah saga, gah sola goiuriir; onu gah gulisian, gah diken vavar.
Bu beyt-i §enf yukanki beytin tavzih ve te'kididir. "Sag"dan murad, ca-
nib-i saadet ve "sol"dan murad dahi canib-i §ekavettir. Nitekim Kuran-i Ke-
rim'de ashab-i saadet hakkinda <>3 LuUi (Vakia, 5627) [Ashab-i yemm]
ve ashab-i §ekavet hakkinda da jCjJi LuJU (Vakia, 56/41) [Ashab-i sjmal]
ta'bfr buyrulur. "Gulistan"dan murad, iman ve "har"dan murad, kufur ve in-
kardir. Ya'ni can nefesi ba'zan saadet ve ba'zan §ekavet taraftna goturiir ve
ba'zan onu fman ve ba'zan kufur ve inkar yapar. Bu sebeble ehl-i tarik in-
dinde "pas-i enfas" ya'ni hifz-i enfas pek dikkat ve riayet edilecek §eydir.
3377. Ilizim fiezdan imiz hn ruzgan oylece jAd iizerine ejderha gihi eimis idi.
Bu beyt-i §enfde ,j^j\ ^ # L^u ^j\ \^ V ya'ni "Riizgara sogmeyin; zi-
ra o, nefes-i rahmandandir" hadfs-i serffine i§aret buyrulur. Yukanki beyitler-
de nefes-i insaniden bahis buyrulmu§ ve bu nefesin gah dostca ve gah du§-
manca gikacagi zikr edilmis, idi. Bu beyt-i §erifde de nefes-i rahmaniden olan
AHMED AVNl KONUK
riizgann kavm-i Ad uzerine du§manca ve ejderha gibi esdigi beyan buyrulur.
Ya'ni bizim nefesimiz dostga ve diismanca giktigi gibi, bizim Yezdan'imiz da,
nefes-i rahmaniden olan riizgan kavm-i Ad uzerine ejderha gibi yapip dii§-
manca sakvermis, idi.
OUi j Cj\p\y> j *«JUs> Jj t$£ d\l*y* j> \j l\j d\ *-* jb
3378. i)ine. de o riizgan mii'minler uzerine sulk ve riayet ve eman etmi$ idi.
Hak Teala yine o nefes-i rahmanisinden olan riizgan, Ad kavminin
mu'minleri uzerine dostga sahvermi§ ve onlar hakkinda ni'met ve rahat kil-
mi§ idi.
3379. Ulahhul-dleminin manalannin deryast olan §eyh-i din, ma'na ancak
<SMah'du Ml
"§eyh-i din"ta'birinin kime rati' oldugu hakkinda surrah-i kiram hazarati
muhtelif mutalaalarda bulunmusjardir. Ankaravi hazretleri buyururlar ki:
"Sururi ve §em'i, Sadreddm Konevi hazretleri demis, iseler de, tahsise delille-
ri yoktur. Kibardan bir ba§kasi veyahud §eyh-i Ekber olmasi baid degildir.
(Jiinku Hz. §eyh-i Ekber'in bu mazmun iizere kitablannda kelami goktur; fa-
kat "el-ma'na huvallah" sozii aynen mutedavil olan kitablannda yoktur."
Hind §arihlerinden Imdadullah Cisti (k.s.) ve Muhammed Riza hazretle-
ri buyururlar ki: "Murad ya §eyh Cxineyd veya §eyh-i Ekberdir. Nitekim Ce-
nab-i §eyh-i Ekber ^A\ c-ii _, SjU j&u [Kill, bir ibaredir ve sen ma'nasin]
buyurur.
Yine Hind §arihlerinden §eyh Muhammed Efdal hazretleri buyurur ki:
"§eyh-i din" Hz. AH (k.v.) efendimizden ibarettir; ve "el-ma'na huvallah" bu-
yurmu§tur. Ya'ni nasil ki elfazda maani mevcud ise, boylece her bir §eyde
Hak mevcuddur."
Fakir, M §eyh-i din" ile Fenduddin Attar hazretleri murad buyrulduguna za-
hibim, Zira cenab-i Attar 14 yasjannda iken Hz. Pir'e Esrarnime'lmm hedi-
ye etmisjer idi; ve bu kitabi daima yanjannda bulundururlar idi. Ve bu ma'na-
yi Hz. Attar su beytinde beyan etmistir:
C~~ *~JJ* jJU W gf ^y C w-l y djjx j J*a ^y
"Ma'na sensin ve seninharicin isimdir; sen hazmesin ve butiin alem tilsimdir.
^^
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
Ya'nf, sen ma'nasm ve senin haricin ve gayrin olan suretler ancak isim-
dir; ve suver-i alem senin hazine-i vucudun uzerine bir tilsimdan ibarettir.
Cenab-i Attar 124 yasmda iken Cingiz vak'asmda §ehid edilmistir. "§eyh-i
dm" ile, dinin biiyiigu ve eskisi ma'nasi murad buyrulur.
3380. 'TZiitun zemin ve asumamn tabakalan, o akici derydda Ur ha$ak atbidir.
Feza-yi bf-nihaye ayn-i vucuddur ve zeminin ve asumamn tabakalan ve
fezada muteayyen olan bilcumle avalim-i kesffe ve latffe, vucud-i mutlak-i
Hak'da miitekewendir; ve bu avalimin kaffesi akici derya iizerinde yiizen
cor$op gibidir. Nitekim ecram hakkinda 'b^l^ jjdi j jr (Enbiya, 21/33)
ya'ni "Hepsi felekte yiizerler" buynilur. Ya'nf guhe§ ve ay ve niicum hepsi,
denizde yiizer gibi yiizerler.
3381. Suda ha§akin hamleleri ve oynamalan, hareket vaktinde sudan geldi.
Ecramin mihverleri iizerinde ve mahreklerinde devir ve hareketleri vu-
cud-i mutlak-i Hak'dandir. Nitekim su iizerinde yiizen corgopiin hamleleri ve
oynamalan hep suyun kimildamasindandir. Bu hakikat <k Vi i) S/ aJi \\^ u
(Kehf, 18/39) [Ma§aallah kuvvet sadece Allah'mdir] ayet-i'kerimesinde be-
yan buynilur.
\j iiUiU o^il Jp-U (Sy* \y> jl */ J>jjb\j>- ^L. ^y^
3382. Onu inaddan sakin etmek istedigi vakil, hasaki sahil tarafina aotiiriir.
Hak Teala kendi viicud-i mutlakinda gorgop gibi yiiziip, hareketlerinde
israr ve inad eden suver-i ecsami sakin kilmak istedigi vakit, onlan bu vu-
cud-i izafi aleminden adem-i izafi sahiline dii§iiriir.
3383. Onu sdhilden dalga mahalline $ektuji vakit, sarsann nehata ya-pttaim
yapar.
Yine onlan adem-i izafi sahilinden, viicud-i izafi dalgaian alemine gektigi
vakit, sert riizgar nebatati nasil tahrik ederse, o ha§aki, suret-i ilmiyyesi mer-
tebesinde sabit olan hakfkatleri uzerine, yine suret aleminde harekete getirir.
^^
AHMED AVNl KONUK
3384. HZu soziin sonu. yoktur; ey gen$ yine Dtarut ve dMarut iarafina siir!
Ya'ni suretten ma'naya ve ma'nadan surete intikal sozuniin nihayeti yok-
tur. Ey maarif-i ilahiyye tahsflinde nev-heves olan salik; idrak merkebini Ha-
rut ve Marut tarafina siir!
Harut ve Marut kissasinin bakiyyesi ve onlarin dar-i diinyada
dahi Babil kuyusunda ceza ve ukubetleri
3385. Uahtaki cihan halkinin giinah ve fishi ihisi iizerine ru§en olurdn, o za-
man,
3386. Ofkeden ellerini cujnemecje ba§larlar idi; lakin cjoz ile kendi ayiplanni
aormezler idi.
Harut ve Marut, ehl-i alemin gunahlanni ve fisk u fesadlanni gordukleri
vakit pek ziyade hiddet edip, ofkelerinden ellerini lsirmaga ba§larlar idi; lakin
ge§m-i idrak ile kendi kusurlanni gormezler ve bilakis kendilerinin kudsiyyet
ve taharetlerine i'timad ederler idi.
3387. O cirhin adam aynada hendini aordii; ondan yiiz $evirdi ve djhelendi.
Ya'ni bu hal, cjrkin bir adarmn, aynada kendisini goriip rmin'akis olan su-
retin girkinliginden ofkelenerek, aynadan yuz gevirmesine benzer.
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
3388. \Kendinl goren kimse, vakiaki hir himseden hir curiim gordu, onda cehen-
nemden hir aies peyda oldu.
Ya'ni hodbin olup kendini begenen bir kimse, birinin kabahatini goriip ga-
zab ederse, onun batimnda cehennem cinsinden bir ate§ peyda olur. Zfra ga-
zab t eser-i celaldir ve cehennem de mazhar-i celaldir. Binaenaleyh bu eser,
cehennem mazhanndan o kimsenin kalbine sicrayan bir kivilcimdir.
3389. 0, o time hamiyyet-i din ' ia'hu eder] kendisinde olan kafir nefse hakmaz.
"Hamiyyet", "hama" masdanndan, hararetlenmek ma'nasmadir ki, gazab
ve ofke dahi kanin hararetinden hasiidir. Beyt-i §erifde §eddesiz "hamyet" te-
laffuzu, zaruret-i vezinden nasjdir. Ya'ni birinin kabahatini goren kimse, ken-
disinin kafir-i hakikat olan nefsine bakmaz da, o kabahate olan ofkesine ve
kendisini ondan daha temiz gormekten miitehassil olan kibrine "hamiyyet-i
diniyye" ve "gayret-i diniyye" ta'bfr eder. Bu beyt-i §erifde j *Jb '^Ci\ Ojyli
c^-^i dj~x (Bakara, 2/44) ya'ni "Kendi nefsinizi unutarak, nasa takva ile mi
emrediyorsunuz?" ayet-i kerimesine isaret buyrulur.
3390. Uiamiyyet-i diniyyenin hasha alameti vardir hi, o atesten hiitiin cihan
yemyesildir.
Ya'ni filhakika hamiyyet-i diniyye vardir; fakat bu hamiyyet-i diniyyenin
ba§ka alameti vardir. §6yle ki o ate§ten butiin cihan cennet gibi yemyesjl ve
ruhanf olur. Mesela hodbin olan kimse birinin kabahatine ofkelendigi vakit,
bu ofkesinin atesj ile muhitini de ate§e gevirir ve muhalefet ve adavete sebeb
olur. Fakat Hak'da fanf olan evliyaullahin hamiyyet-i dfniyyesi boyle degil-
dir. Onlann kendi muhitlerine, kendilerini sevdirerek halki lslah ederler; ve
onlann ate§-i hamiyyetinden, kendi muhitleri cennet gibi ruham bir hal icine
dalarlar. Nitekim Cenab-i Pir efendimiz FihiMi Fi?i'lerinde buyururlar ki: " Bu
halkin efali egridir; eger onlara bu egriliklerden bahs olunursa, Tann selami-
m vermezler. Onlann terbiyesi mektebdeki sibyana benzer. Mesela bir yazi
hocasi cocuga mesk verir. Bidayetinde gocugun bu yazisi kamilen egridir; fa-
kat muallim gocugun yazisini gordugii vakit tahsin eder; ve ewela eiifden
^^
AHMED AVNl KONUK
basjayip, bu yazimn hepsi giizel olmustar; fakat §u elifi eger dikkat edip boy-
le yazarsan, yazin daha giizel olur, der. £ocuk elifi lslah edince, boylece "be"
harfine gecer ve ila-ahirihi boyle mulayimane terbiye eder."
3391. !7ialt onlara dedi: £}er$i nuranisiniz; gafleilenmis olan giinahkarlara
hakmayintz.
Hak Teala mertebe-i miilkde bulunan Harut ve Marut'a buyurdu: "Gergi
sizde sifat-i nefsaniyye zulmetleri yoktur; nuranisiniz; fakat sifat-i nefsaniy-
ye perdesi altinda aldanmis, ve nuraniyetten bf-haber kalmis, olan giinahkar-
lara nazar-i hiddet ve hakaretle bakmayiniz."
3392. By askerler ve holder, §ukiir soyleyiniz; sehveiien ve haldir yangvndan
hurtulmu§sunuz.
"Ey ctinud-i ilahiyyem ve bendelerim olan melaikem, hamd ve senaya aid
sozler soyleyiniz ki, alem-i vucudda §ehvetten ve fercden kurtulmu§sunuz."
3393. 6^er tea size o ma'nadan koyarsam, muhakhak arhk sema sizi kabul etmez.
"Eger ben sizin varhgimza o sifat-i nefsaniyye ma'nalanndan vaz' eder-
sem, giinahkarlar gibi zuliimat ve kesafette miistagrak olursunuz ve muhak-
kaktir ki artik alem-i letafet olan melekut-i sema sizi kabul etmez."
3394. 6t2in teninizde olan ismet, henim ismetimin aksinden ve hijztmdandir.
"Sizin viicud-i nuraniyyetinizdeki ismet ve taharet, benim kudsiyyetimin
aksindendir ve izafidir ve benim hifzimdandir. kudsiyyet sizde asli ve ha-
kiki degildir."
3395. CMairul ohm seuian, sizin iizerinize gold) olmamak i$in, sakin ve sakin,
onu kendinizden degil, henden goruniizl
^^
MESNEVI-1 §ER1F §ERHl / II. ClLT ♦ MESNEVl-1 •
"O izaff olan tahareti ve ismeti kendinizden goriip kibir ve teali duygusu-
na miibtela olmayimz; aksi halde §eytanetin ruhu ve esasi olan kibriniz ve
tealfniz sebebiyle, matrud olan §eytana tabi' olmu§ olursunuz."
3396. O^fitekim ZResuViin vahiu haiibi, hihneti ve usulun nurunu kendinde
(prdu.
"Nitekim Resul (a.s.)in, yukanda 3269 numarali beyitten i'tibaren kissa-
si gegen vahiy katibi, hikmeti ve vahyin nurunu kendinde gordii ve kendin-
denbildi."
3397. \Kendisini Uiudd nin ku$lanmn hemsavh saydi; o sada gibi bir isltk idi.
"0 katib-i vahy, kendisini Hakk'm ku§lan olan enbiya (aleyhimu's-se-
lam) ile bir addetti. Halbuki ondaki zuhur, taklidi sada gibi bir lshk idi."
3398. Cger kuslann savhni vasif olsan, kusun muradi ilzerine ne vakit, vakif
olursun?
"Eger ku§lann sesini taklfd etsen, ku§lann muradina vakif olabilir misin?"
"Ku§lar"dan murad enbiya ve evliyadir. Mesela evliyanin kelamini taklfd
edip soyleyenler vardir; fakat bu sozlerden onlann zevkmi ve muradini bil-
mek mumkin olur mu?
Jf \j ijb ^y? ^b A^ y JJj jj^ ^jy L f
3399. Cger biilbule mensub olan sadayi bjjrensen, sen ne hilirsin ki o, bir aiil ile
ne tutar?
"BtilbuT'den murad kezalik enbiya ve evliyadir ve "gul"den murad,
ma'suk-i hakikf olan Hak'dir. Ya'ru "Ey mukallid olan kimse, farz edelim ki,
enbiyanin ve evliyanin kelamini ezberleyip soyledin; onlann Hak ile olan
muamelelerini ne bilirsin?"
3400. ue ecjer bilirsen, sagulann dudaklanni kimildatanlardan zanlan gibi, o
da zandan olur.
c £p*
AHMED AVNt KONUK
"Ve eger enbiya ve evliyanin kelammdan Hak'la olan muameleleri, ya'ni
"fena-fillah" ve "baka-billah" gibi halleri hakkinda sende bir fikir ve idrak ha-
sil olsa bile, bu anlayis, zan ve tahmindir. Nitekim sagirlar, dudaklanm kimil-
datan kimselerin, bu kimildatmalanndan birtakim zan ve tahmine dusup
kendilerini onlann sozlerini dogru anladiklanni zannederler."
(?*
Saginn hasta olan kom§usunun iyadetine gitmesi
*4jL~<jh JLi jj4j \J *£ s-AjL. Jj^i cjf \j \££ jT
3401. I&r fazl-i zMTsi olan himse bir saijira dedi hi: Smin bir homsun hasta
oldu.
3402. Sagu hendi hendine dedi: JTljju hulah ile hen o civanin soziinden ne an~
larim?
3403. Diususiyle hasia ve sesi zayif oldu; fahat oraya gitmeh lazimdir; $are
yohtur.
3404. Oram dudagi himildandigim gbrdugiim vahit, hen hendimden omi da hi-
yas tuianm.
Hastanin dudagi kimildanmaga basjaymca, ben onun halini, kendi halimden
kiyas ederim; bilfarz ben hasta olsam, birisi beni iyadete gelse, bana benim sdy-
liyecegim sozleri soyler ve ben de ona tahmin ettigim cevablan veririm.
p-Zj>- \j ^>«j c-aS *uly*j j\ *jS" c^j&** (j\ ^y>r f.y^>. ^y>r
3405. ''Ben, ey m\hnel-he$im, nasilsin? dediijim vahit, o iyiyim, yahui hosum di-
yecehtir,
MESNEVl-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1
3406. ^en derim ki, sukiir. 9Ve corbasv ictin? 0, bir serbei, yahut mercimek
$orbasi, der.
3407. 13en. derim ki, afiyet olsun, o labiblerden sana gelen kimdir? Jilan, der.
j>J £~>J& ij-i JL»1 ji <&jy>r _?' ^--^ ^J^ <_/*"* (O^ O^
3408. IBen Jerim ki, onun ayagi $ok uflurludur; mademki o geliyor; senin isin
iyi olnr.
3409. ^iz oram ayagini denemisiz; her nereye aider se, hacet-reva olur.
*j* S* d\x$> jj^-j oT^ ijT c— .lj ^U oblj^- jjI
3410. ZKiuasi olan bu cevablan iesbit eiti; o saf adorn, o hasiamn huzuruna ailli.
[3369] °
£> j jtfji jAj <yJ ^ f^ ^ rv ^ Jyr cj ^
3411. ^edi, Tiasilsin? 'Dedi, oldum; dedi Blhamdulillah. Diasia bundan $ok
bizdr ve nd-hos oldu,
3412. ^eJi ki: 'Bu ne siikurdiir? JHeger o bizim ile fend olmustur. Sagir bir
kvyds yavh; o da egri cjelmistir.
Hasta dedi ki: "Bu adam neve §ukr ediyor; meger o bizim ile kdtu ki§i ol-
mustur." Sagir kendi kendine bir kiyas yapti; o da maksadina muhalif geldi.
3413. Ondan soma ona dedi ki: CATe yedin? jLehirl dedi. Sdfiyet olsun, dedi.
ZKahtr ziydde oldu.
Bu ters mukalemeden hastanin kahn ve uziintusu ziyade oldu.
y j^j «jb>t> Jul ^j^ *& j\ c— -S" ^W* J^ £*& oijij*j
3414. Ondan sonra dedi: ^Tabiblerden sana ila$ ile aelen kimdir?
AHMED AVNl KONUK
3415. ^Dedi: JPtzrad geliyor, dej oil l^edi: Onun ayaai pek mubarekiir; §ad oL'
oUj jj! oIpI/ {ij? jS j>J* Ololi j\ c^j JuT jj^ ^S~
3416. oojir di$ariya $ikh; o sevinerek: <§iikur ki ona §imdi riayei eiiim, dedi.
3417. Uiasia dedi ki: ^u bizim canimizm dii^munidu; biz onun ma'den-i ce-
ja oldutjunu bilmiyor idik.
JaS jfi> ji JuS i%*U*» O Ij Ue.„ J^a i)\jt?r jj£j jb\>~
3418. Diasiamn haiui, yiiz sakat arayici, id ki ona her mm den haber ede.
Hasta saginn iyadetinden ziyade hiddet etti. Ona turlu turlu ifadeler ile fe-
na haberler gondererek, teessurunii ve ofkesini bildirmek igin hatin birgok
miiessir sozler arayici oldu.
-US' Ji \j JlSz JJljj-io ^ - Jo Jj\ JLib Hjy>- j^ is~~^' ^y?
3419. ISir kimse fend taam yedijji vakit, kay edinceye hadar onun gonliinu bu-
landuu.
Fena sozler, fena taam gibidir; fena taam yiyen kimse nasil :stifrag eder-
se, fena sozleri i§iten kimse de, oyle sozleri kailine iade eder.
3420. ZKezm-i aayz hadar, onu kay eime; id ki cezasinda iaili so2 bulasm.
Ofkeyi yutmak, fena sozlere ma'ruz kahndigi vakit, onu yutmak ve hazm
etmektir. Ey salik, o ofkeyi iade etme; ta ki sana fena muamele eden, senden
mukabele gormeyince utanip, kelimat-i tayyibe ile senden oziir dilesin. l§te
ofkeyi hazm etmenin mukafat-i diinyeviyyesi budur; mlikafat-i uhreviyyesi
ise, muhabbet-i ilahiyyeye nailiyyettir. Zira Hak Teala sure-i Al-i Imran'da
oc~X\ L^o Ai\ j. ^ui ^ '^u j JajJi 'i&&\&\ '_, JJjASj ft i jji j 'djpL '&& (Al-i Im-
ran, 3/134) ya'ni "Cennet, meserret ve me§akkat'iginde'infak ed'enler ve of-
kesini yutanlar ve nasi afv edenler igin hazirlanmi§tir; Allah Teala muhsin
olanlan sever" buyrulur.
grp^~ MESNEVM §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
342 1 . Onun sabn olmadigmdan o daraliverdi, ^Diyordu hi: HZu kansi fahi§e
olan helh-i meful nerede?
3422. %a ki onun yuziine soyledigi §eui dbkeyim; zira o zaman arslan gtbi olan
zamuim uyumu§ idi.
c— -•IS' j*-5o d~J coLe jA d— -*ljl Jj ^ o^Lp Oj^-
3423. tlMademki vyadet gbniil rahah igindir, hu iyadet degildir, dii§man-murad-
lilikhr.
Hadd-i zatinda hastanin iyadeti gonul almak igindir; bu adamin yapngi
iyadet degil, firsat bulup dusmanca intikam almaktir.
3424. Ta hi kencii dii§mamni zayif gore; ta ki onun kbUi hahri harar iuta.
Ya'nf bu sozleri o kimse kendi du§maruni zayif ve hasta gdrdugii vakit,
kotu hatinni teskin icm soyledi.
3425. f ok kimseler ki onlar iaatdan giimrehdirler; gonlii, onun ndvanina ve se-
vahina kouarlar.
Bu beyt-i §erff, yukandaki . . . £it o~^i Ji-p (J&T beytine merbuttur. Zira
^azabi hazm etmek ahlak-i hasenedendir; ve ahlak-i hasene ise ^ 'JxJ\ l.
Jji ^>» sLi- (Nisa, 4/79) [Sana gelen iyilik Allah'dandir] ayet-i kerfrhesi mu-
cibirice ahlak-i ilahiyyedendir. £iinku Allah Teala eger sevmedigi su'-i ah-
vale mukabil gazabi ile tecelli buyursa idi, kainat here u mere olurdu. Ve za-
hirdir ki Hakk'in su'-i hale kar§i gazabla tecelli buyurmamasi bir iicret ve
ndvan mukabilinde degildir. Binaenaleyh kullar icm «1J» <j^ »>Uj [Allah'in
ahlaki ile ahlaklaniniz] emrine tebean, ahlak-i ilahiyye ile tahalluk lazim-
dir. Ve ahlak-i ilahiyye ile miitehallik olan kimseler ise, emr-i ilahiyi hicbir
miikafat duygusuna tabi* olmayarak ffa ederler. Imdi Hz. Pir efendimiz bu
beyt-i §erifde bu ma' nay a intikalen buyururlar ki: £ok kimseler vardir ki, ta-
atdan dalalete diismiisterdir; cunku onlar taati li-vechillah yapmayip, cen-
AHMED AVNl KONUK
netin ni'metlerine nailiyyet gibi bir ucret mukabilinde icra ve ibadetlerinde
u>.I *,j i>Co iijjto V j (Kehf, 18/110) [Rabbine ibadette higbir §eyi ortak ko§-
masin] ayet-i kerfmesinin hukmiine muhalefet ederler ve Rab'lerinin ibade-
tine kendi nefislerinin hazzim te§rik ederler.
3426. <7\iunakkak haktkatte gizli ma'siyet olur. Qok bulanihlth, vardu ki, sen
onu soft zannedersin.
Ya'ni Hakk'a ucret mukabilinde tapmak, haktkatte gizli bir ma'siyettir. £ok
bulanik ameller vardir ki, ey abid sen onu safi ve parlak bir ibadet zannedersin.
Binaenaleyh abid ecr u sevab tama'mdan kat'-i nazar ederse mahza Hak, iba-
dete layik oldugu ve emre itaat kullugun §anindan bulundugu icjn Hakk'a iba-
det etmek lazimdir. Ve keza tarik-i Hak saliki dahi meratib ve envar gibi hica-
bat-i ma'neviyyeye goziinu dikerek gali§mamak ve belki kendi mevhum olan
varkgini, vucud-i Hak muvacehesinde kaldirmak kasdiyla sa'y etmek icab eder.
3427. O sagir gibi ki, o iyilik ettigini zannederek oturmustur ve o aks iizere sif-
radi.
Ya'ni bu suretle ibadet eden kimsenin ameli, kissasim zikr ettigimiz sagi-
nn fiiline benzer. Zira o sagir, hastanm hatinm sormak gibi bir iyilik yaptigi-
ru zannettigi halde, yaptigi i§ tersine gikti.
3428. O hizmet ettim ve komsu hakkini yerine getirdim diye hos oturmustur.
Sagir, yaptigi i§ten memnun olup, gonlu rahat olarak oturmu§tur. Bunun
gibi ucret mukabilinde Hakk'a ibadet edenler de, ibadet ettim diye rahatga
oturmusjardir.
3429. hastanm gonlunde, kendi icin hir ates yakmistu; ve kendini de o ates-
le yakmistu.
Sagir, ters sozleriyle hastanm gonliinde bir gazab atesj yakmi§tir ve has-
tanin gazabi gonderdigi haberler ile kendisine de aks ettigi icm, o ate§-i ga-
{||pr^" MESNEVt-f §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
zab onu yakmisUr. Bunun gibi, iicretle ibadet edenler de naim-i uhreviyyeye
nail olurlar ise de, sjrk-i hafileri sebebiyle cemal-i Hak'dan mahrumiyet ate§i
ile yanarlar.
3430. ^akhqiniz atefen sahmintz; muhakkah six ma'siuetie ziyade ettiniz.
[3389]
Ya'nf nazan masivallaha atf edip ibadet etmek, Hak'dan uzak du§mek
atesjne sebeb olur. Masivallahin enva'i goktur; kimi diinyevi, kimi uhrevidir.
Diinyevfsi riya ve ucb; ve uhrevfsi cennet ve mukafat-i uhreviyyedir. Bunla-
nn her ikisi de Zat-i Hak'dan bu'du icab eder; ve halkin gogu da bu gibi hi-
cablara miibteladir. Onun igin Cenab-i Pir buyururlar ki: "Nazannizi Hakk'in
gayrine atfetmekten dolayi yaktiginiz ate§-i ma'nevfden sakininiz. Muhak-
kak siz ibadet §eklindeki ma'siyeti gogaltmaktasiniz. Bu sebeble cenab-i
§eyh-i Ekber buyunirlar ki: "Seni Hak'dan teb'fd eden her bir ibadet, ayn-i
ma'siyettir; ve seni Hakk'a takrib eden her bir ma'siyet, ayn-i taattir." Zfra
riya igin yapilan ve krymetine i'timad edilen ibadet, hakikatte ma'siyet olur;
ve icra edilen ma'siyeti miiteakib, kendini suglu ve aciz ve zelil goriip afv igin
aglamak ve Hakk'a yalvarmak, ayn-i ibadettir ve sebeb-i kurbdur.
3431. ^Peygamber hir riya sahibine huyurdu ki: By delikanh namaz kd, zua
sen namaz kilmadm.
Resul-i Ekrem Efendimiz kendisini gostermek igin ba§tan savma namaz
kilan bir kimseyi gordiiler. J**; ^ Jlsu j^ ^ Ya'nf "Kalk namaz kil, zfra sen
namaz kilmadin" buyurdular. kimse de namazim ta'dil-i erkan ile kildiktan
sonra, Risaletpenah Efendimiz v^ 1 jy*™. ^ *J*> ^ ya'nf "Namaz ancak hu-
zur-i kalb ile olandir" buyurdular.
3432. I^u korkulann yiresinden dolayi, her namazda "ihdina" geldi.
Meyl-i masiva zihniyyeti ile ibadet etmis, olmak korkulanna kan?i bir gare
olmak iizere her namazda Fatiha-i §erifeyi okuyup ,^-ii iiJUa U-ui (Fatiha,
16) ya'nf "Ya Rab bizi sirat-i miistakime hidayet eyle" miinacatinda bulun-
mak lazim geldi.
AHMED AVNl KONUK
3433. Gy Ztiuda, namazimi dalalete dixsenlerin ve ehl-i riyanin namazlariyla
kanstirma; diye.
Ya'ni, "Bizi sirat-i mustakime hidayet et!" demek; ya Rab benim namazi-
mi, senin gayrini ibadetine te§rik eden ehl-i dalalet ve riyanin namazlanyla
kan§tirma, demek olur.
3434. Saijinn ihtiyar ettigi hir kiyastan, hu sebeble on senelik sohbet hahl oldu.
Ey abid, zan ve tahmihin fenaligina bak ki, zikr ettigimiz kissada, saginn
kendi zanni ile ihtiyar ettigi bir kiyasdan, komsusuyla ettigi on senelik son-
bet ve dostluk batd oldu.
3435. Uiususiyle ey efendi, hiss-i dunun htyasi, o vahyde hadden ziyadedir.
Ey ilmine i'timad eden efendi, alem-i sufliden olan havass-i zahire ve ba-
tinenin vahy-i ilahi hakkindaki kryaslan, hadden pek ziyadedir. Onlar[dan]
kimi mantik ve kimi ilm-i kelam ve kimi beyan ve bedf f gibi ilimlere tatbi-
kan alatariki'l-kryas ma'nalar gikanrsm.
3436. Qerci senin his kulajjin kelama liyakattedir; bil hi senin gayb tutucu hu-
lajjin saijudir.
Ey alim efendi, sen Kur'an'in elfazmi isjttigin vakit, his kulagm onlann
maam-i zahirelerini anlar; fakat o elfazin maanf-i batinesini isjtmekten bil ki
senin batin kulagin sagirdir. Cenab-i Pit efendimiz Fihi Ma Fih'de buyururlar
ki: "§eyh Nessac (k.s.) ummi idi. Ehl-i ilim olan kimseler, huzuruna gelip bi-
ze Kur'an'i tefsir et, derler ve o da, ben lisan-i Arabiye vakif degilim; siz ayet-
i kerimenin ma'nasini soyleyin, ben de tefsir edeyim, buyururlar idi. Ve aye-
tin ma'nasim soyledikleri vakit, buyurur idi ki: Bu ayet, Risaletpenah Efendi-
miz su makamda iken nazil olmustar ve bu makamm ahvali soyledir, boyle-
dir. Imdi batin kulagi sagir olan ulema-i zahireye, evliyaullahm beyan ettik-
leri maanfyi inkar etmemek icab eder ve tarik-i insaf budur.
MESNEVI-1 §ERIF SERHf / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Nass mukabelesinde kiyas getiren ilk kimse tblis idi
3437. ubtida kimse hi, envar-i Uiuda oniinde bu hwdscthlan gosterdi, Dblis idi.
"Huda"nin nurlanndan murad, tecelliyat-i esmaiyyesidir. tblis, Hakk'in
Adem'de bu cem'iyyet-i esmaiyyesiyle vaki' olan tecelliyatina kar§i, kendin-
ce bir kiyas yapti da; "0 topraktan yaratildi, ben ise atesten yaratildim; ate§
topraktan hayirhdir, binaenaleyh ben ondan hayirhyim; ve a'la olan ednaya
serfuru' etmez," diye bir kiyas-i mantiki yapti. Suret-i zahirede mantik nok-
ta-i nazanndan bu dogru idi; fakat Ademln hakikatine ve batinmdaki
cem'iyyet-i esmaiyyeye nazaran pek egri idi. Qiinku Iblfs'in batm gozii kor
idi. Bu kryasi zahir gozii ile gordtigiine gore yapti. Nitekim atfde buyururlar:
«JU**»jJj I dll>- j j\ ?j\j j ^ C~* jl$j LlJ-i tei .1)1^- j\ jU C-ab
3438. \Deai hi: S^ie§ $vhkesiz topraktan daha iyidir; ben atesdenim, ehsef
olan to-prahiandir.
3439. Dmdi jer i, asil iizerine hvuas edelim: zulmetten, biz ise nur-i riisen-
deniz.
Ya'm ate§ asil ve toprak fer'dir. Zira hilkat-i alemin etvannda ate§ top-
raktan eweldir; ve kure-i atesm teberriid ettikten sonra, ondan ki§r-i arz
olan toprak hasil olmu§tur. Ve fjllji ji ^ jj ^ '/uk jCu'j (Hicr, 15/27)
ya'm "Adem'den evvel can ismirideki mahlukati nar-i semumdan halk ettik"
ayet-i kenmesinde atesm bu takaddumiine isaret buyrulur. Ehl-i fennin is-
tidlalati dahi bu merkezdedir. Ve suret-i zahireye nazaran ate§ asil ve toprak
fer'dir; ve keza ates. latif ve nurani ve toprak kesif ve zulmanidir. Ve niseb-i
surisi i'tibariyle toprak ate§tendir. Beyt-i senfde lblis lisanindan "ma" (biz)
ta'biri, onun kibir ve gururuna isarettir.
(p^ AHMED AVNl KONUK
3440. Diak Teaia buyurdu: Diayiv, belhi la-ensab oldu; fazl i$in zuhd ve tak-
vd mihrab oldu.
Hak Teala buyurdu ki: "Hayir, hakikatte asil ve fer* nisbetlerine i'tibar
yoktur. Nitekim ayet-i kenmede '^Z LtUi Su j^\ J ^ bu (Mu'minun,
23/101) ya'ni "Sura nefh olundugu vakit, mahlukatin aralahnda nisbetler
yoktur" buyrulur. Zira yevm-i kryamet, suretlerin murtefi' ve hakikatlerin za-
hir oldugu bir devirdir. Ey tblfs senin yaptigm kiyas ise, surete taalluk eder.
Hakikatler zahir oldugu vakit, fazl ancak ziihd ve takva sahibleri igin sabit
olur.
344 1 . n^u, jam olan cihdnm mirasi degildir hi, onu nisbetler lie bulasin; ruha-
nulir.
Bu fazl, fanf olan alem-i suretin mirasi degildir ki, onu suret nisbetleri ile
isbat edebilesin; o mfras-i fazl ancak ruhani ve ma'nevfdir. Niseb-i ruhani ise
enbiyanin ma'na-yi ulvilerine olan ittisaldir.
3442. ^etki bufazl, peygamberlerin muasidir; bunun varisi eihiyantn canlandu.
3443. O €bu Cehl'in oglu asihare mii'min oldu; o Otfuh nebmin oglu giimrah-
lardan oldu.
Niseb-i surf mu'teber olmadiginin acik bir delili bu alemde de zahirdir. Ni-
tekim son nefesine kadar kufur ve inadinda musirr olan Ebu Cehl'in oglu ik-
rime (r.a.) apagik lmanini izhar etti; ve bir peygamber-i zf§an oian Nun
(a.s.)in oglu Ken'an ise, ehl-i kiifur ve dalaletten oldu. Binaenaleyh Hz. Ikri-
me'ye Ebu Cehl'in oglu olmak zarar vermedi ve Ken'an'a da babasimn pey-
gamber olmasi faide etmedi.
3444. lovraga mensub olan veled, ay gtbi munevver oldu; sen aiesin veledisin,
git hara yuzlii!
MESNEVt-t §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
Topraktan mutevellid olan Adem, zillet ve tevazu'u sebebiyle, ind-i ilahi-
de miikerrem olup ay gibi miinevver oldu. Ey Iblis, sen ate§ten mutevellid ol-
dugun icin §anin isti'la ve tekebbiir oldugundan, kara yiizlu oldun, git!
j*>- <L~*>j* \j 4-5 j* (^-io b j\ jjj (jj£ j oL-LS jA
3445. tStflim, hu kiyaslan ve ara§hrmayi hulutlu giinde, yahut Recede kible i$in
yapmijiir.
Ya'ni ulema bu kiyasat-i akliyyeyi ve arasUrmayi, bulutlu giinde veya ge-
ce vaktinde namaz kilacagi vakit, kibleyi bulmak icin yapar. Zira §er'de bir
sahrada kibleyi bulmak igin giine§i sag tarafina alip, §arka miiteveccih olur-
sa kible ta'yin olunur; fakat bulutlu giinde ve gecede giines, olmadigi igin,
kibie hakkmda birtakim kryasat ve taharriyat yapihr. "Habr" ha'nin fethi ve
kesri iie, aiim ma'nasina gelir. Ba'zi niishalarda "cebr" vaki'dir.
3446. jfakat fliine$ ile ve Oia'he yiiz onunde olmakla, hu hiyas ve hu iaharri-
yi istemei
c^lj^Jb JLpI <dJl ^U j\ i__j\^* jj jj l ^L* a-b^Li a^jS"
3447. iKiyasdan dolayi \Kaheyi gorulmemi§ etme; ondan yiiz $evirme; iS^lllah
Teaia dogruyu -peh, ziyade hilir.
"Ka'be"den murad, insan-i kamildir; zira insan-i kamil Ka'be gibi maz-
har-i ism-i Zat'dir. Bu mazhariyetinden dolayi suret-i Ka'be 'ye tevecciih olu-
nur. Ve bu tevecciih hakikatte ancak Hakk'adir. Bunun gibi, ayn-i mazha-
riyyette olan insan-i kamile de tevecciih ve serfiiru lazimdir. Nitekim bu
ma'naya i§areten Hz. Pir, Divan-i AeM'lerinde:
"Adem'in bu heykeli nikabdir; biz cumle secdelerin kiblesiyiz. "
Ve diger bir beyitlerinde de §6yle buyururlar:
"A§iklann kiblesi benim; bi-dillerin Ka'besi benim. Kalk ve benim asitanimm
kapisma ba§ koy!"
AHMED AVNl KONUK
tmdi beyt-i §erffin ma' nasi budur ki: Ey zahir-perest; Iblis Adem'e sec-
de ve serfiiru ile emr olundugu vakit, birtakim kiyasciklar yapip, kendisini
hayirli gordu ve ona serrurudan ve itaatten imtina' etti. Sen de ilm-i zahi-
rin ile birtakim kryas-i mantikiler yapip, Ka'be-i Hak olan insan-i kamilden
yiiz gevirme ve suret-i be§eriyyesine bakip kendi haline kiyas etme ve bu
Ka'be'yi gorulmemis, bir hale getirme! Aksi takdirde iblis ile hemhal olmus,
olursun; ve bizim bu dogru olan soziimuzden iirkme; Allah Teala dogruyu
bilir.
Jr" ^yr <£j£ ^ b Jj*^ J*- (y j* l£j^ <Jjc^ ^j=?
3448. Utah hu§undan hir ses i§ittiain vakit, ders mbi onun zahirini hdhnnaa
tutarsin.
Ey zahir-perest, sen Hakk'in ku§lan olan enbiya ve evliyadan bir soz i§it-
tigin vakit, ibtidai mekteblerindeki cocuklann ma'nasma nufuz etmeksizin
ezberledikleri ders gibi, o sozlerin zahirini hatinnda tutarsin.
3449. Ondan sonra da kendinden hirtakim kiyaslar ya-parsin; muhakhak ha-
yal-i mahzi zati edersin.
Ey zahir-perest, bu sozleri isjttikten sonra dahi, kendi bilgine gore birta-
kim kiyaslar yaparsin; o kiyaslardan fikrinde birtakim hayaller peyda olur; i§-
te o hayalat-i mahzayi, hakikat zanneder ve bu hayaline gore inkara ve i'ti-
razata basjarsin.
3450. (yWuhakkak ahdahn ishlahlan vardir hi. ondan kullann haberi olmaz.
[3409]
Vucud-i abdanileri vucud-i hakkaniye ve sifat-i abdanileri, sifat-i ilahiyye-
ye mlibeddel olan enbiya ve evliyanin birtakim istilahlan vardir ki, onlann
akval-i zahire ile alaka ve munasebetleri yoktur. Zira her bir ilmin lstilahin-
da o lafzin ma'na-yi zahirisi murad olunmaz. Belki o istilaha taalluk ettigi
ma'na murad olunur. Mesela "sarab" derlerse, muradlan, herkesin bildigi
kokmus, iizum suyu degildir. Ve "mahbub" derlerse, muradlan etten ve kan-
dan murekkeb olan mahbub-i cismanf degildir. Nitekim Hz. Pfr efendimiz bu
Mesnevi-i §ertfde buyururlar:
Sg^ MESNEVf-1 SERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
■>_* Vt >\ r £„/ H y>r j* >j> bji U f-jf ^J y; ja
"Ben Ieb dedigim vakit, leb-i derya olui; ben "la" dedigim vakit, murad "ilia"
olur. "
I§te ulema-i zahire evliyaullahin bu istilahlanndan gafil olduklan igin, me-
§ayih-i kibardan ba'zilanna inkar ve i'tiraz ederler.
kS^ ' }j^ u"j* ^p 3 (j"^* ^"^ ts^y^ ^J"^ tSj#^\ l** 2 --*
3451. ZKu§ dilini soda ile ojjrendin; yiiz kiyas ve yiiz heves parlathn.
Ey zahir-perest, enbiya ve evliyamn sozlerini zevk-i hall ile degil, harf ve
savt ile ogrendin ve onlann bu sozlerini de kendi akval-i zahiriyyene tatbik
edip birgok kiyas-i mantikiler ve bir 50k fikirler ve hayaller parlattin.
3452. hasta gibi, goniiller senden hasia oldu; sagir isabei-i vehmi ile mest oldu,.
Senin halin, yukanda gegen sagir ile hastamn kissasina benzedi. Nitekim
kissada hastamn gonlii, saginn iyadetinden cismi gibi hasta oldu ve elem
duydu. Halbuki sagir pek dogru ve mlinasib bir i§ yapugim zannederek, se-
vincinden sarhos, oldu. tste ey zahir-perest, senin de batin kulagin sagir ol-
dugu igin, onlann sozlerini dudak kimildamasi kabilinden anladin ve kendi
tahminine gore ma'na verdin ve verdigin cevablar tersine oldu. Binaenaleyh
enbiya ve evliyamn gonullerini incittin.
3453. O vahiy hattbi hu$un sesinden, busun §eriki olduguna bir zan gotiirmiis
idi.
Yukanda kissasi gegen vahiy katibi, kendisini peygamberin vahiyde §en-
ki zannetmi§ idi.
iji j Sy j*a J>>j 3} Si */ jj? tjjl j* i j (Jj, jy .
3454. ZKus ona bir kanad vurdu; muhahkak onu kor etii; isle onu merg ve der-
din ha'nna gotiirdii.
Peygamber (a.s.) ona bir sille-i ma'neviyye vurdu; onun batm goziinu kor
etti ve i§te onu ma'nevi olumun ve elemin dibine kadar goturdii.
AHMED AVNl KONUK
3455. Sakinin, bir akis sebebiyle yahut bir zan sebebiyle siz dahi makamat-i se-
madan diismiyesiniz.
Ey salikler, sakinin! Enbiya ve evliyadan sizin kalbinize bir ma'na ve bir
zevk mun'akis oldugu vakit, onu kendi faziletiniz zannedip ucba diismeyin;
veyahut onlann sozlerine kar§i bir kiyas-i hayali yapip su-i fikre meyl etme-
yin. Aksi halde makamat-i aliyyeden esfel-i safiline sukat edersiniz.
dj»\**}\ j>*j f\jji <uj& jl djji ^Jj^ J -VjjL* *^£
3456. Dier ne kadar Dtarut ve <IMarut iseniz de ve dj>L*l\ j>^ damx iizerin-
de ciimleden ziyade iseniz de.
Bu beyt-i §erifde sure-i Saffat'da olan Oj*JLli ^ u j oyuM ^ ui _> (Saf-
fat, 37/165-166) ya'ni "Biz melaike taifesi ibadette saf baglayiciyiz ve biz
Hakk'i tenzih ve tesbih ediciyiz" ayet-i kenmesine isaret buyrulur. Ya'ni, ey
salikler, siz saika-i riyazet ve mucahede ile her ne kadar Harut ve Marut gi-
bi tj mertebe-i melekiyyette ve ruhaniyyet aleminde iseniz de ve her ne kadar
oyUJi j^J [Nahnii's-saffun] diyen melaikenin bulundugu makam-i ruhanide
hepsinden daha miiterakki iseniz de... Bu beyt-i §erifin ma'nasi, atideki beyit
ile itmam buyrulur.
3457. ZKotulerin koiiilukleri iizerine merhamet edin; benlik ve hodbinlik. uzeri-
ne az dolantn.
Keferenin kufrunu ve fesakanin fiskini gorduguniiz vakit, kendinizi temiz
bir halde gorerek onlan tahkir etmeyin; belki onlann hallerine aciyin; zira bi-
risini tahkir etmek, kendisini ondan buyuk ve efdal gormek demektir; bu ise
benlik ve hodbfnlikden ba§ka bir §ey degildir.
3458. Sakinimz; olmaya hi pusudan' cjayret gele, ba§i asajjt yerin dwine duse-
siniz.
Ey abid ve zahidler, ehl-i fiska hakaretten sakimniz; olmaya ki pusudan
bir gayret-i ilahiyye zuhura gele de, makam-i alfden dereke-i siiflfye dli§esi-
niz. Rivayet olunur ki fsa (a.s.) ziihhaddan birisi ile yolda giderken fesaka-i
MESNEVf-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
meshureden birisi onlann nuraniyetlerine ve letafet-i hallerine hayran hay-
ran bakip iginden "Bunlar ne nuranf adamlardir, fiskim meshur oldugu icm
beni refakatlerine kabul etmezler ki, sohbetlerine i§tirak edeyim!" demi§; ve
birkag adim da bu du§iince ile arkalanndan gitmi§. Zahid doniip arkasina
baktigi vakit, bu adami gorunce hiddet edip kogmu§; bu bfgarenin bu kogul-
madan gonlu miinkesir olarak ta'kibde tevakkuf etmi§. Derhal Isa (a.s.)a, o
zahidin tardiyla refakatine o fasiki almasi igin hitab-i izzet vaki* olmu§tur.
3459. Uier ikisi dediler: By l/tuda ferman senindir; senin emanin olmaksizm
hir eman ise nerededir?
Harut ve Marut dediler ki, ya Rab, ferman senindir; senin hifz u emanin
olmaksizm bir eman ve halas bulmamn garesi yoktur.
3460. ntunu soyliiyorlar idi ve cjoniilleri g.wpiniyordu. H&izden kotuliik nereden
gelir; ne giizel kullanzl
Onlar zahiren bu miinacati etmekle beraber, gonullerinde biz ne guzel kul-
lanz; hig bizden kotiiluk sadir olur mu? Hatirasi girpmryordu.
3461 . DioSbinlik tohwnunu ekmedikee, iki melegin izhrabi da hirakmadu
Mertebe-i melekiyyette sabit olan Harut ve Marut'un iztirabat-1 derunile-
ri, hodbinlik tohumunu ekmedikge yakalanni birakmadi.
^^•jj l/k $**& aUTjl <J& ^ <j*> cri
3462. r Binaenaleyh diyorlardi ki: By ruhantlerin kudsiyyetlnden hi-haher olan
erkarider!
Ey erkan-i erbaadan, ya'nf toprak ve su ve gaz ve hararetten murekkeben
mahluk olan ve ruhanilerin kudsiyyet ve taharetinden habersiz olan insanlar!
3463. I&z hu felek iizerinde perdeler oreriz; yeryiizii iizerine gelir ve sadirvan
vururuz.
AHMED AVNl KONUK "^
"Tutuk" perde demektir. "Dal"in zammi ile "§adurvan", buyiik perde ve
paravana ve munakkas. hah ve musikide bir makamin adi; ve yiiksek bina
kubbesi ma'nalanna gelir.
Malum olsun ki melaike iki nevi'dir-. Birisi unsuriyyundandir ki Adem'e
hizmet ve serfiiru ile mtikellefdir; ve digeri melaike-i alfndir ki, Adem'e secde
ve serfiiru ile mukellef degildirler. Ve melaike, kudret-i ilahiyyenin mezahiri
olan ervahdir ki, onlar alem-i kevnde mezahirin zuhuruna hadimdirler. Bu
beyt-i §erifde, meiaike-i unsuriyyunun hizmetlerine isaretle, onlann lisanin-
dan buyrulur. "Biz felek iizerinde mezahir-i ilahiyye perdelerini vururuz ve
yeryuzune geliriz; turlii turlii nukusu havf gayir ve gimen ve e§car ve ezhar
do§eklerini do§eriz."
3464. Sidle $ali$mz ve ibadet yeiiririz] yine her yece felek iarafina uginz.
Suver-i muteayyine arasmda me§iyyet-i ilahiyye dairesinde adl ii i'tidal
ikamesine galismz ve kulluk vazifesini lfa ederiz; tekrar alem-i ruhaniyyete
uganz.
^^ J <j*\ <jyj j-^ P-& ^ ^j jj* s-^j 5 ^ f.y* ^
3465. V^ihayet devr-i zamanin a'cShesi oluruz; nihdyet yeryuzunde emn u
etnan vaz ederiz.
"A'cube" son derecede acib demektir ve "elif'in zammi ile "u'cube" denil-
mek de caizdir. Ya'nf "Akibet yaptigimiz vazaif-i muhtelife ile acib oluruz; ve
nihayet bu hizmetlerimiz ile nizam-i alemi te'min ve yeryuzune emn ii
eman-i ilahiyi vaz' ederiz."
j^ ji ijb 3j -LjU £-**\j uyj ji ^J>/ J^ <r^ ^
3466. hal-i felegin yeryuzune kiyasi doijru aelmez; -pusuda jark tiitar.
"Hal-i felek" den murad, alem-i letafet ve ruhaniyyettir; ve "yeryuzu"nden
murad, alem-i kesafet ve nefsaniyyettir. Ya'nf alem-i letafet ve ruhaniyyetin
ahvalini, alem-i kesafet ve nefsaniyyetin ahvaline kiyas etmek dogru degil-
dir. Zira alem-i letafet, alem-i kesafetin arkasinda ve pususundadir; ve arala-
nnda buyiik fark vardir. Binaenaleyh ehl-i gaflet ve cehalet, ahval-i ruhaniy-
yeyi ahval-i nefsaniyyeye kiyas ederlerse, hata ederler.
G m^
MESNEVf-t §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
0*^*U- jt cA-ib Job OL^j }j>- fj^~-* j ^j>* J^- wl JL j^
Kendi halini ve kendi meslegini, cahillerden gizli tutmak
luzumu beyamndadir
3467. ^Bir -perdenin hakiminin lajizlarim dinle; hade icmi§ oldujjun mahalU
ha§ /tot/!
"Hakim-i perde-i" ta'bfri ile evliya-yi kibardan mesturu'1-hal olan Hakim-i
Senai hazretleri murad buyrulur. Beyt-i §erifin ikinci misra'i, onlarin su beyt-i
§enfinin mazmunudur:
"Sarho§luk makamindan ayak kaldirma; ba§mi da mey igti&n mahalle ko-
yasm. "
"Bade"den murad, ask-i ilahf badesidir ki, salike sekr-i ma'nevi verir. "Ba§
koymak"dan murad, sekr-i ma'nevi hasil oldugu vakit, halini nasa izhar etme-
yip hifz etmektir. Nitekim sun ickiden sarhos. olanlar, igtikleri meyhaneden di-
§anya gikarlarsa, hal-i sekrine vakif olan coluk gocuk onunla istihza ederler.
Beyt-i §enfin hulasa-i ma'nasi sudur: "Mesturul-hal olan Hakim Senai
hazretleri buyururlar ki: "Bade igmis, oldugun yerde kal, di§anya gikma. Ey
salik, bu sozleri dinle!"
3468. HZir sarho§ meyhaneden aynldiiji vakit, cocuklann masharasi ve oyunca-
gi oldn.
"Dall" burada aynlmak ma'nasinda musta'meldir.
3469. her hir yol iizerinde taraf taraf camur \$ine du§er; her hir ahmak ona
aiiler.
^ft
G ^^
Pp^ AHMED AVNt KONUK
Cenab-i Pir, sarhosun haline giilenlere "ahmak" ta'bfr buyururlar. Zira
sarho§luk ya bade-i sunden olur veya bade-i a§k-i ilahiden olur. Bade-i sun
sarhostennin hali, akli basmda olanlar igin giiliinecek bir hal degil, belki aci-
nacak ve teessuf edilecek bir haldir. Bade-i ma'neviden sarhos, olaniann ha-
line gulmek ise hamakatin son derecesidir.
3470. O boyle, $ocuklar da sarho§luktan ve onun meyinin zevhinclen bi-haber
olarak arkasinda.
Sarhos, bdyle dii§e kalka yurur bir haldedir; cocuklar da onun arkasmdan
"Yuha!" diye baginp istihza ederler; fakat o sarho§la istihza eden bu gocuk-
lar, sarhosjuk halinden ve onun igtigi ickinin verdigi zevkden bf-haberdirier.
3471. £%llah sarho§unun gayri olan halk $ocukdurlar, hevadan kurtulmu$ olan-
dan Qayrisi balicj degildir.
Bu nefsani olan insanlar henuz gocuk hukmiindedirler; zira sifat-i nefsa-
niyyelerinin vesayeti altindadirlar ve onlann velileri, nefs-i emmareleridir; bu
velfterinin hukmii ile oturup kalkarlar. Allah sarho§lan ise, sifat-i nefsaniyye
vesayeti altmdan gikmi§lar ve heva-yi nefsanilerinden kurtulmusfordir. Bina-
enaleyh nefislerinin hevasmdan kurtulmus, olan kimselerden baskasi balig
degildir.
3472. Lriak Leala buyurdu ki: ^^iinya laifo ve lehvdir ve siz cocuklar simz; ve
Utah leala dogruyu buyurur."
Bu beyt-i §erifde sure-i Hadfd'de vaki' ^J j I-J LaJi s^ii tf i (Hadid,
57/20) ya'ni "Havat-i dunya ancak oyun ve lehvdir." Ve sure-i En'am'da
keza ^J j LJ VI £ui iJX\ C ) (En'am, 6/32) [Diinya hayati bir oyun ve eg-
lenceden ba§ka bir §ey degildir] ayet-i kerimelerine isaret buyrulur; ve
oyuncak ve malaya'nf ile me§guliyet ise ancak gocuklara mahsustur. Ve
laib u lehvden ibaret bulunan diinyanin lezzat ve sehevatinda mustagrak
olan insanlarm gocuklardan farki olmadigindan, Hak Teala diinyamn ahva-
lini Kuran-i Kerfm* de pek dogru olarak buyurdu.
MESNEVI-f §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3473. Sen oyundan dt§anya gitmedin, $ocuksun; ruhun tahareti olmaksizin ne
vakil tahir olursun?
Mu'minin taharet-i zahirisi ve baunisi vardir. Taharet-i zahirisi gusul ve
abdest ve istinca ve istibra suretiyle te'min olunur. Taharet-i batini, ancak
ruhun alem-i siifliye olan muhabbet ve alakatini kesmek ve onun yerine
hubb-i ilahiyi ikame etmek ile olur. Ey salik zahirini temizledin; fakat ruhu-
nu lezzat ve §ehevat-i diinyeviyyeye meyilden temizliyemedin. Ruhun te-
mizlenmedikge, tahir olmazsm.
^» ij\ \^i>\ jljIj L ^jt> *£ tjji*" <y~\ ^ J^ ?}**■ tiy?
3474. By delikanh, burada siirdukleri bu §ehveti, cocuk cimai a&i bill
Ya'nibu alem-i suflinin huzuzat ve §ehevati zevk-i hakiki degildir. £ocuk-
lann yaptiklan cima' taklidi gibi zevk-i hakikiden aridir. Zira cocuklar bu tak-
lidi yapsalar bile, zevk-i inzalden haberdar degildirler.
3475. Qocugun o cima'i ne olur? HSir Ulustem in, bir gazinin dma'ina nisbet-
le bir oyundur.
Binaenaleyh gocuklann cima' taklidi, Rustem gibi bir pehlivanin veya
harbin me§akkatlerinden sarsilmayacak kadar kuvvetli a'saba malik olan bir
gazinin cima'ina nisbetle bir oyuncaktan ibarettir. Zira onlar cima'in lezzeti-
ni duyarlar; bu cocuklar ise, lezzetten bf-haber olarak, ancak taklfd yaparlar.
Bunun gibi zevk-i hakiki ancak ruhani olan zevkdir, cismani olan zevkler an-
cak cocuk oyuncagidir.
3476. Dialkm cenoi gocuklann cenoi gibidir; hep ma'nasiz ve icsiz ve haku-
dir.
Ya'nf gocuklann arasinda kavga zuhuru, birbirinin oyunlanna taarruz et-
meleri sebebiyledir. Ve bu sebeble iki taraf olup kavga ederler. Hayat-i diin-
yeviyye menafi'inde miistagrak olan insanlann arasindaki kavga da yekdi-
gerinin menafi'-i diinyeviyyelerine vaki' olan taarruzdan nes/et eder. Bina-
AHMED AVNt KONUK
enaleyh gocuklann kavgalan nasil bi-ma'na ve dipsiz ve hakir ise; halk-i ci-
hanin kavgalan da dyledir.
3477. Dtepsinin cenkleri iahia hili$ iledir; hepsinin ahenkleri la-yenfai olan
§eydedir.
£ocuklar birbirleriyle tahta kiliglar ile kavga ederler. Hepsinin kavgadaki
ahenkleri, bir nef -i hakikisi olmayan oyundadir.
3478. Dieysi, bu hizim Hurak'imizdir; ya ^uldiil gidi$limizdir diye bir kami-
§a siivar olmu§tur.
Ya'ni cocuklar iki taraf olup muharebe taklidi yaptiklan vakit, bacaklan-
nin arasma birer sink alip siiriiyerek kosarlar ve kendilerini hayvana binmis,
suretinde gosterirler; ve bu bizim bindigimiz sink veya kamis, Burak'imizdir
ve gidisj, Hz. Ali (kerremallahu vechehu) efendimizin bindigi "Duldul" adli
hayvanm gidi§ine benzer derler. Halbuki cocuklar bu sinklan kendileri ta§i-
diklan halde, onu kendilerinin merkubu addederler.
3479. Dtamd&irler, halbuki kendilerini cehilden yiiksek tutmu§lardir; raktb ve
yolun mahmulu sanmi$lardu.
Ehl-i alem hakikatte yuklenmisjerdir ve dunyamn yiikleri altinda kalmi§lar-
dir; fakat ilimsizliklerinden dolayi kendilerini ustte farz etmisjer ve tarik-i
Hak'da binici ve yiiklenilmis, bir halde yuriiduklerini zannetmisterdir. Ya'ni su-
ver-i alem alakati ve muhabbeti, ehl-i cihanin kalblerine oturmu§ ve alemdeki
hareketleri mahza bu alakat ve muhabbet saikasiyla vaki 1 olmakda bulunmu§-
tur. Ve maahaza kendilerini bu alakat ve muhabbetin rakibi zannederler.
3480. uvla}wmlan-i Uiakk in at ko$turarak dokuz iabakadan {je$ecejji giine
kadar sabr et!
"Mahmulan-i Hak"dan murad, evliyaullahdir; ve "dokuz tabaka"dan
murad, ehl-i kesfin ve §enatin beyan ettikleri tabakat-i felektir ki, bunlardan
gppT^ MESNEVM §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
birisi ar§dir. Buna "cism-i kiil" de derler. Birisi "kiirsf 'dir; buna da "felek-i se-
vabit" ve "felekii'l-buruc" da derler; bunlann cisimleri tabiidir. Birisi de "fe-
lek-i kiirsf'nin cevfinde olan "felek-i Zuhal"dir; birisi onun altinda olan "fe-
lek-i Mu§teri"dir. Birisi "felek-i Mirrih" (Merih)dir. Birisi "felek-i §ems"dir; bi-
risi "felek-i Zuhre"dir; birisi "felek-i Utarid"dir; birisi de "felek-i Kamer"dir. Ve
bu eflakden her birinin ruhaniyetleri ve ruhaniyetlerinin yekdigerine te'sirati
vardir; ve bunlann felekleri arza nazarandir. Ehl-i rasada gore etlak baska
turlu miitalaa olunur. Onlara gore manzume-i §emsiyyemiz Utarid, Ziihre,
Arz, Merih, seyyarat-i sagire, Mii§teri, Ziihal, Uranus, Neptun'diir. Ve §ems,
arz ile Merih arasinda mihveri etrafinda dair olup, bu eflakin cumlesini tenvir
eder. lmdi ehl-i ke§f, ma'nen gorduklerini ve ehl-i rasad dahi vesait-i suriy-
ye ile goriip istidlal edebildiklerini soylerler. Hadd-i zatinda bu eflakin cumle-
si alem-i suverdir. Mesnevf-i §enfde suretten gegip, ma'naya vusul hususu
beyan buyrulur. Binaenaleyh §ekil ve suret mahall-i kiyl u kal degildir.
§u halde beyt-i §enfin hulasa-i ma 'nasi boyle olur: Hakk'in birtakim kul-
lan vardir ki, onlann cisimleri ve suretleri, ruhlan ve ma'nalan iizerine binip,
himmetlerinin atini ko§turarak, alem-i suret olan dokuz tabaka eflakden ge-
cerler ve maksud-i asli olan Hakk'a vasil olurlar. Bunlar mahmulan-i
Hak'dirlar ve birtakim kullan da vardir ki, onlann ruhlanna ve ma'nalanna
cisimleri binmis, ve alem-i suverin alakat ve muhabbetinde mahbus kalmi§-
lardir ve esfel-i safilin-i tabiatte esir olmustardir. Bunlar da hamildirler.
Beyt-i Hafiz §frazi (k.s.):
$£ ^J\y jut c~iJb- (j^, W^" ^jjii <-£ jj i^ ^^^ <s\j~* ? y
"Sen tabiat ev'mden diganya gikmiyorsun; hakikat mahallesine sefer edebihnen
nerede!"
3481. CRufi ve melek ona uruc eder; rukun urucundan felek ihtizaz eder.
Bu beyt-i serifde, sure-i Mearic'de olan ayet-i kerimeye isaret buyrulur.
Ayet-i kerime §udur: h*. ^jJi as~**^ «jW* jit f jj ^ aJI ^ 3 )\ _> isj^i ^ (Me-
aric, 704) Ya'ni "Melaike ve run, ona mikdari ell'i bin yildan ibaret olan bir
gunde uruc ederler." Melaike, kudret-i ilahiyyenin mezahiri olup, cism-i ke-
sife taalluk etmeyen ervahdirlar. Ervah-i insaniyye ise, melaike cinsinden
olduklan halde cism-i kesffe taalluk etmisterdir. Ve ervah, hangi smiftan
AHMED AVNl KONUK
olursa olsun dj^rj <Ji j ^ jr o/ju *j* (Yasin, 36/83) ya'ni "Her bir §eyin
melekutu Hakk'in ye'd-i'kudretindedir ve O'na rucu' ederler" ayet-i kerfme-
sinde beyan buyruldugu iizere, hepsi kendi asillan olan Hakk'a rucu* eder-
ler; ve her bir §eyin melekutu, onun ruhudur. Imdi bu urucun serfi ve ba-
tisi vardir. Serfi, bu alem-i surette §er'-i §erifin ahkamina tevessul ile bera-
ber, bir insan-i kamilin terbiyesi altinda riyazat ve miicahedat ile 6mr-i be-
§er dahilinde ve inayet-i Hak ile vaki' olur. Ve batfsi, ayet-i kerimede beyan
buyruldugu iizere elli bin yilda hasil olur. Eger bu elli bin yilin her bir giinu
dj^ ii 4^ Jfe 'd»'j U* UJ, ji j (Hac, 22/47) ya'ni "Rabb'inin indinde bir
gun, siz'in saydigimz senelerden bin sene gibidir" ayet-i kerimesi mucibin-
ce, zaman dunya olciisu ile hesab olunursa, milyonlarca senelere balig olur
ki, bu da ind-i ilahide bir gun, ya'ni bir devir i'tibar edilmi§tir. Bu uruc-i ba-
ti, manzume-i §emsiyyemizin kiyamet-i kubrasi kopup, fezada kure-i cen-
net ve cehennemin te§ekkulimden sonradir.
Imdi beyt-i §erffin hulasa-i ma'nasi budur: "Melek ve run, asl-i hakikiye
milyonlarca senede uruc ettikleri halde; mahmulan-i Hak olan evliyaullahin
kemal-i siir'atle urucu vaki' oldugu vakit, eflak gibtasindan ihtizaz eder ve
titrer; zira alem-i suretin hepsi kendi aslma riicu'a a§ikdirlar. Hatta alem-i su-
rette mahbus kalan hamillerde de bu a§k mevcuddur; fakat kendileri farkin-
da degildirler. Nitekim alaka ettikleri sureti elde etmek icin, canlanm feda ede-
cek derecede gayret ederler. Elde edip onunla istedikleri gibi intifa' edince, on-
dan da bikarlar ve ba§ka bir suret arkasinda ko§ariar; elde etseler, ondan da
bikarlar. Bu muteselsil usanmalar hep batinlanmn asl-i hakikfyi aramalann-
dandirj fakat kendileri farkinda degildirler. Nitekim Mesnevi-i §enTm ibtida-
sinda, dordtincu beyt-i §erifde §6yle buyrulmus, idi:
[Her bir kimse ki, kendi ashndan uzak kaldi; tekrar kendi vashnm zamam-
m ister.]
3482. Cum-ieniz $ocuklar gibi, etecje hinicisiniz; at $oi eiegin ucunu tuimu$-
sunuz.
Ya'ni, ey ehl-i suret! Qocuklar kami§tan at yapip, yular makammda ken-
di eteklerinin ucunu nasil ellerinde tutarsa, siz de vehim ve kiyas merkebine
ggpT^ MESNEVI-l §ERfF SERHf / II. ClLT • MESNEVl-1 •
binip yular makaminda da zan ve enzar-i fikriyyenizi tutmu§sunuz; ve onla-
n maksada vusul igin Burak ve Dlildul zannetmi§siniz.
^ J' l*£li j J> ^SjA X^j Jki V Jail d\ J*- jl
3483. Utah' dan " <J\&uhakkak zan nef vermez" erisii; zan merkebi, jelekler
uzerine ne vahit hosiu?
Ya'nf, ey nazar-i fikrf ile hakfkate vusule cah§anlar! Hak Teala Necm su-
re-i §erffesinde i£s. ji-i J JL H ^ 01 (Necm, 53/28) ya'm "Muhakkak zan
Hak cinsinden bir §eyi mufld olmaz" buyurdu. Binaenaleyh zan ve kiyas ve
vehim ati, surf ve ma'nevf felekler uzerine ko§abilir mi?
\^>^py ,J ( _ r — iJl (Jj\£ H li £frj ij u&4aJi i-i* 1
3484. Dhi zanmn en flaliibi, o birinin terdhindedir; sen giinesin ayainliflinaa
inad etmezsin.
Mesela gece karanhginda, uzaktan gordiigiin bir kararti hakkinda bir di-
kili ta§ midir, yoksa bir agac. kutugu mudur? Diye bir mu§kil ariz olsa; bir
kiyas-i fikri yapip zanmnin en galibi uzerine hiikm eder ve yamndakilere
bu zann-i galibini kabul ettirmek igin inad edersin. Vaktaki gune§ dogar ve
aydmlik hasil olur, o karartinin hakikati meshud olunca, artik inad eder mi-
sin?
3485. Sonra kendi merkeblerinizi goriirsuniiz; kendi ayagimzdan bir merkeb
yapmissimz.
3486. Uehminiz ve fikriniz ve hissiniz ve idrakiniz kamis gibidir. Sifldh ol,
gocuk merkebi bill
Be§i zahir ve be§i batin olan havassiniz cinsinden bulunan vehminiz ve
fikriniz ve idrakiniz, cocuklann at taklidi yaparak bindikleri kamisfor gibi-
dir. Bu mesair-i a§ere ile her neyi idrak ederseniz aldanirsimz. Nitekim
mu'cizat-i enbiyayi ve keramat-i evliyayi inkar edenler, bu havaslerinin
hiikmii altmda zebun kaldiklan igin inkar ederler ve bu sebeble enbiyayi ve
kitabullahi ve ahval-i ahireti miinkir olurlar.
AHMED AVNl KONUK
3487. GKi-i ilim ilimleri, onlann hammdltdir; ehl-i ienin ilimleri, onlann yuk-
leridir.
Evliya-yi Hakk'in ilimleri, onlan ta§ir ve ehl-i zahirin havass-i zahire ve
batinesinden hasil olan ilimleri, onlann uzerinde birer yiiktur ve o yukleri ta-
§imak zahmetinde miistagrakdirlar.
3488. tlJiim. ka& nzerine vurdugu vakit hir yar olur; ilim ten ilzerine vurduiju
vakit, hir yuk olur.
Ilim, alem-i hakikatten kalbe mun'akis oldugu vakit, bilciimle umurunda
yardimci bir dost olur; ve ilim, alem-i suretten tenin havassi iizerine mun'akis
oldugu vakit, sahibine bir yuk olur ve onun dimagini yorar; ve cok me§gul
olursa ilel-i dimagiyyede miibtela olur. Nitekim misalleri pek goktur.
j-ft j ^ jj j j^- *-U- X5>\j jb OjbL-1 (U^*i ^ji^ <^~&
3489. Diak Teala »jU~*l J*^> buyurdu. Dlim Din dan olmadiiji vakii, yuk olur.
Bu beyt-i §erffde, sure-i Cum'a'da olan J^ u^L^. ^J ^ hjj\\ \ju^ juJi J^
'\j(L\ jj~ jUi-i (Cum'a, 62/5)ya'm "Kendilerine fevrat tahmil olunduktan
sonra.'onu yuklemeyenlerin misli, kitablar ta§iyan e§eklerin misli gibidir"
ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ya'ni vahy-i ilahf ile amel etmeyip kendi-
lerinin kiyasat-i akliyyeleriyie amel edenler, arkalanna kitablar yukletilmis.
olan e§eklere benzerler; ve bu halde olanlann ilmi, huviyyet-i ilahiyyeden ge-
len ilim degil, belki esfel-i safilin-i tabiat vasitasiyla gelen bir ilim olur ve boy-
le ilim de, hayvanlara yukletilmis, bir yiik mahiyyetinde bulunur.
3490. Dlim hi, vasitasiz Dtudan olmaua. o masitamn renqi mbi f sabii olmaz.
[3449] ° ° °
Ya'ni bila-vasita hiiviyyet-i ilahiyyeden gelen ilmin mahall-i taalluku ruh-
dur ve run ise bakidir. Esfel-i safilm-i tabiat vasitasiyla gelen ilmin mahall-i
taalluku havass-i cisimdir; ve cisim ise, gelinin yuzunii siisleyen ma§itanin,
gelinin yanaklanna ve dudaklanna surdugii penbe boyalar gibi sabit degildir.
Mevt hali gelip, cismin havassi muattal kalinca, bu ilmin asla faidesi olmaz;
faidesi olan ancak ruha taalluk eden ilimdir.
gpp^ MESNEVI-i SERIF §ERHf / II. CiLT • MESNEVI-1 •
3491. Jahat bu ilim yiikiinu iyi $ehtiijin vakit, yiikii kald-inrlar ve sana hos-
luk bahs ederler,
Fakat bu ilm-i zahirf yiiktinii, ulum-i ledunniyye ve kesfryyeyi miinkir
olmayarak ta§ir ve bu ilim vasitasryla, ulum-i evliyaya vukuf ve intikal niy-
yet-i halisasryla ta§ir ve zahmet geker isen; bir gun gelir feda-yi enaniyyeti-
nin miikafati olarak senden o ilm-i zahirf yukiinu kaldirip, ona bedel sana
ulum-i ledunniyye vermek sureti ile ho§luk bahs. ederler.
3492. <S4cjah ol, o ilim yiikiinu hevd i$in gekme; ta hi bdhndaki ilmin anban-
m goresin.
Binaenaleyh ey zahir-perest, kendine gel! "Herkes bana alim desinler ve
beni tahsfn edip, hiirmet ve riayet etsinler, namim dillerde soylensin" diye-
rek heva-yi nefsani saikasiyla bu ilm-i zahirf yiikiinu yiiklenme ve kendini
beyhude zahmete sokma. Eger bu gibi enaniyet duygulanndan vaz gecer-
sen, o vakit kendi batmindaki ilmin anbanni ve menba'im goriirsiin. Zfra se-
nin hiiviyyetin Hak'dir ve sen o hiiviyyetini kendi enaniyyetin ile setr edip
durursun.
3493. ^Za hi ilim rekvan uzerine binesin; ondan sonra senin omuzundan yuk
duser.
Ya'nf rahvan bir at gibi olan ilm-i batmf iizerine bindigin vakit, kiyasat-i
akliyye ile tahsil etmis. oldugun o ilm-i zahirf yiikii senin omuzundan kendi
kendine duser.
3494. Ey Uiudan, Uiu nami ile ham olmus olanl Diunun hadehi olmaksi-
zin ne vakit Diudan kurtulursun?
Meratib-i viicudun kaffesi hiiviyyet-i ilahiyyedendir; ve lisanen "Hu" laf-
zim soylemek de bu hiiviyyet-i ilahiyyedendir. Binaenaleyh bir kimse lisanen
"Hu" lafzini zikr edip, fikren ba§ka §eyler du§iinse, hiiviyyet-i ilahiyyeden
yalniz "Hu" isminin telafruzuna kanaat etmis. olur ve jf> & {J 4^- w ya'nf
AHMED AVNl KONUK
"Ben, beni zikr edenin celfsiyim" hadis-i kudsisi mucibince Hak, bu zakirin
ancak lisamnin celisi olur; fikrinin vesair a'za ve cevarihinin celisi olmaz.
Clinkli o kimsenin ancak dili bu lafizda mustagrakdir; bunu zikr ederken,
ba§ka soz soyleyemez; fakat flkri vesair a'za ve cevarihi "Hu"da miistagrak
degildir. Ve mademki bu kimse fikren "Hu"da miistagrak degildir, nefsanf ve
§eytanf havatirdan mahfuz olmaz. Ve fikrin "Hu'*da istigraki ise ask-i ilahi
§arabmdan sarhos. olmaga mutevakkiftir. Sarhosjann dimagim igki nasil
uyustarur ise, §arab-i "Hu" kadehi dahi sifat-i nefsaniyyeyi oylece uyustarur
ve heva-yi nefsaniden ancak bu sarabi igenler kurtulur.
3495. Sijaiaan ve isimaen tie doaar? lH,ayal; ve o haual ona visalin aellali
olur.
Ya'ni, sifat bir mevsufa ve isim musemmaya delalet eder. Binaenaleyh bir
sifat veya bir isim i§itildigi vakit, o sifatin mevsufu ve o ismin musemmasi
tahayyiil olunur. tste bu hayal, o mevsufa ve o musemmaya vusule delil ve
rehber olur. Zira isjtilmeyen bir sifat ve ismin, mevsufu ve musemmasi asla
tahayyiil olunmaz.
gjt> J^P ijJ oJ>W- JLiU \j *jh JjJJi* ^ JVi toJU^
3496. Otic medlulsuz delicti cjordun mil? Cadde olmadtkca hie cjuI olmaz.
"Gul" Arabidir; cinnin bir nev'idir ki, istedigi §ekle girip zahir olur ve yol-
culann yollanm sasntip onlan muhlik yerlere sevk eder. Tiirkgede "gulyaba-
nf * demek ile me§hurdur. Ya'ni medlulu olmayan bir delil yoktur ve cadde ol-
mayan bir yerde de gulyabani zahir olmaz. Bunlar lazim ve melzum kabilin-
dendir. Cenab-i Pir, tarik-i Hakk'i bir caddeye ve yolda da gulyabani gibi sa-
liki yolundan sa§irtan hayaller de bulunabilecegine isaret buyrulur.
3497. Lriie nakikatsiz hir isim aordun mii? ^ahud gulun huj indan ve
lam'indan giil to-pladin mx?
Ya'ni, hakikati olmayan higbir isim yoktur. Mesela "gul" isminin delalet
ettigi bir hakikat vardir, o da bir gicektir. Isim zikr edilmekle hakikat elde edil-
mez; "gul" ismi zikr olundugu vakit, o ismi terkib eden "kaf ' ve "lam" harf-
&^ MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
lerinden giil toplamak ve giilii elde etmek miimkin olmaz. Binaenaleyh giil
ismini i§itip, onun viicudunun hayali hasil olunca, o hayalin sevki ile, o is-
min miisemmasi ve hakikati olan giilii elde etmek lazimdir.
3498. Dsmi okuclun, git musemmayi iste. £Ay\ umajjin suyu i$incle degil, yuka-
rtda hill
Ey zakir, "Allah" ve "HOT gibi esma-i ilahiyyeyi telaffuz ettin; ve bunlan
telaffuz etmekle, yukanda giil misalinde zikr olundugu iizere, bu isimlerin
miisemmasina ve hakikatine vasil olmadin; zira bu harf ve lafizdan ibaret
olan isimler musemmanm gayridir. £unkii bu harfler ve lafizlar alem-i taay-
yiindendir ve bunlann miisemmasi ise "la~taayyun"diir. Ve taayyiin, la-ta-
ayyiiniin ayni olmaz; belki bu taayyiin, la-taayyiinun adem-i izaffden ibaret
olan alem-i imkana tenezziiliinden hasiidir. Ve viicud-i Vacib, viicud-i miim-
kinin "ayn"i degildir; zira isim sifatin ve sifat zatin zahiridir; ve aksi olarak
zat sifatin batini ve sifat da ismin batmidir. Ve viicud her ne kadar bir ise de,
meratibi yekdfgerinin "ayn"i degildir, gayridir. Binaenaleyh bu ismin ebtan-i
butun olan hakikatini iste! Bu gayriyyet tipki, ayin irmak suyuna olan in'ika-
sina benzer ve irmagin icmdeki ay, hakikat degildir; belki hayal-i mun'akis-
dir. Boyle olunca o hakikati suver-i mukayyedatda degil, sema-i ltlakda bil.
Menkabe: Cenab-i §ems-i Tebrizi (k.A.s.), suver-i cemilede cemal-i
Hakk'i mu§ahede ile me§gul olan Evhadiiddih Kirmanf hazretlerine sormu§-
lar ki: "Ey Evhadiiddin, ne istesin?" hazret buyurmus, ki: "Ayi su legenin-
de goruyorum." Ya'ni cemal-i mutlaki, mukayyedatda miisahede ediyorum.
Hz. §emseddin efendimiz buyurmu§lar ki: "Eger boynunda gibanm yok ise,
nicm semada gormuyorsun?" Ya'nf eger hicab icmde degilsen, nicin cemal-i
mutlaki sema-yi itlakda mii§ahede etmezsin?
Velhasil harflerden miirekkeb olan isim ba§ka, musemma ba§kadir; eger
ayni olsa Mi uu«i ii o^u (Zumer, 39/2) [Allah'a ihlas ile ibadet et!] \JJ C j
ii ij alj Vi (Be'yyine^ 98/5) [Sadece Allah'a ibadet etmekle emrolundular]
ayetlerindeki ism-i Celal suretlerine ibadet olunmak lazim gelir idi.
3499. Gger harjten ve isimden ge$mek isiersen; dgok ol, kendini iamdmiyle ken-
ainaen vak ell
AHMED AVNi KONUK
Eger suretten ibaret olan harften ve isimden gegmek istersen, viicud-i ha-
kikiye agah ol; kendini suretten ibaret olan kendi varligmdan tamamiyle pak
et ve varligi tamamiyle Hakk'a birak; zfra oUuVi j*uu ^^Ji ya'nf "Tevhfd,
izafatin lskatidir" buyrulmu§tur.
3500. ^Demir oflox, demirlihien renhsiz ol; riyazetde -passiz ayna ol!
Eski zamanlarda aynayi, demire suret in'ikas edecek derecede cila vermek
suretiyle demirden yaparlar idi. Nitekim zamammizda da gayet mucella olan
ma'den tepsilerde ayna gibi suret goriinur. Ya'nf demir kara bir ma'den olup,
iginde bir suret goriinmez iken, ona cila verip demirlik renginden cikanrlar.
Ey salik, sen de demir gibi riyazet saykali ile kendi enaniyyetini temizleyip,
passiz ayna ol; sifaM Hak sana rmin'akis olsun.
3501. 'D'Cendini hendi evsajindan sajt yap; id hi hendinin saf olan zdt-i pahi-
ni cj'oresin.
Ey salik, sen hiiviyyet-i ilahiyyedensin; binaenaleyh senin hakikatin
"Hu" dur. Eger sen kendini, sifat-i nefsaniyyenden temizleyip saf edersen,
kendinin pak olan zatini goriirsun; ve o vakit senin senliginin mevhum oldu-
gunu ve viicud ancak Zat-i Hakk'in viicudu bulundugunu anlarsin.
3502. Qonulde kiiahsiz ve muulsiz ve muallimsiz enhiyanin ilimhrini goriirsun.
Ya'nf, kitab okumaga ve bir muidin ve muallimin takririne hacet olmaksi-
zin senin kalbine asl-i hakikatten, enbiya (aleyhimu's-selam)a varid olan
ulumun viirudunu goriirsun.
3503. ^eygamber buyurdu hi: HJimmetimden ha'zilan benim hem cjevherim,
hem himmetimdir.
Bunlar kendi mevhum olan varliklanndan kurtulup, kendi hakikatlerini
zevkan mu§ahede eden evliyaullahdir.
MESNEVI-1 §ERfF $ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1
3504. uMuhakkak onlann cant heni o nurdan goriir ki, hen dahi onlan onun-
la goriiriim.
Ummetimden olan o mu'minlerin ruhu beni, o hiiviyyet-i ilahiyyenin nu-
ru ile goriir ve ben de onlan kezalik o nur ile goruriim.
3505. Sahmayn ve haaisler ve raviler olmaksizm, helhi ab~i hayat me§rebinae.
Bu beyt-i §erif yukandaki beytin maba'didir. Ya'nf, o mu'minlerin cam,
cenab-i Peygamber'i, BuhMvt Muslim gibi ahadis-i sahiha kitablanm ve df-
ger kitablardaki ahadisi ve bu hadislerin ravilerini okumaksizm gorurler.
u Mesreb-i ab-i hayat" ta'biriyle, nur-i kalbe i§aret buyrulur. Ya'nf, belki
cenab-i Peygamber'i nur-i kalbde miisahede ederler ve ulum-i lediinniyyeyi
"hakfkat-i muhammediyye"den alirlar. Binaenaleyh kibar-i evliyaullahin
asar-i aliyyelerinde nakL ettikleri ahadis-i §erffenin ciimlesi, ahadis-i sahiha-
dir; i'tiraz edenler hakikat-i hale cehillerinden i'tiraz ederler.
jlj^xj LjI^p L>t-w3i j\j ti\j<j Lo .So Ia***^! j^>
3506. "Bmseyna lekiirdiyyen" nin sunni hil; "S^shahna arahiyyen" nin sunni okul
l^p c**~*\ j isj' c~v~-i ya'ni "Kurd olarak ak§amladim ve Arab olarak sa-
bahladim" sozlerini oku; bunun sirnna vakif ol!
Bu kelamin kaili Mesnevi-i §enf'm dibacesinde isaret buyruldugu iizere,
mesayih-i kiramdan Ebu'1-Vefa Ahi Turk demekle ma'ruf Qelebi Husameddin
(k.s.) efendimizin cedleridir. Mu§arunileyh hazretleri, lisan-i Arab'a vakif ol-
madigi halde, Hak Subhanehu ve Teala hazretlerinin "Alim" ism-i gerifiyle te-
cellf buyurmasi iizerine, bir gecede lisan-i Arab'a vakif olmus, ve bu lisan ile
ammeye hitab ederek herkesi hayretlere du§urmu§tur.
3507. Bger ilm-i gayhulen hir misal isiersen ZRumilerden ve Qinlilerclen kissa
soyle!
Eger esbab-i suriyyeye te§ebbiis ile tahsil edilmemis. olan ulum-i gaybiy-
yenin husuliine bir misal istersen, Rumilerin ve Qinlilerin atfdeki kissasim zikr
et; bu misal sana bu hususda bir fikir verir.
AHMED AVNf KONUK
(?*
Rumilerin ve Qinlilerin nakkashk ilminde ve suret yapicihkta
da'va etmelerinin kissasi
3508. Qinliler dediler: HZiz daha nakkasiz; ^umiler dediler yigitlik hize mah-
siisiur.
Qinliler nakka§hkta biz daha mahiriz; Rumiler de, bu hususda yigitlik ve
ustahk bizimdir diye da'va ettiler ve bu da'valanni padisah-i zaman huzurun-
da yaptilar.
ji^ ijje-s ji c~-S ULJ* £ ^ji f*-*^ OU«£*l OUai^ cJ>f
3509. Sullan dedi, hu hususda sizlerden da'vada makbul kimdir? ^Dit/e vmii-
han etmeh isterim.
3510. ^Rum. ve Qin ehli vaktaki hazir oldular, 'iRurrvder ilimde daha vakif
idiler.
3511. Qinliler dediler: Dtassaten hit odayi hize ieslttn edin; hiri de sizin laui-
hmtz olsun.
Bu sozii Qinliler Rumilere soylediler. Sarayin odalanndan birisini hassaten
bize birakin, biz san'aumizi o odamn duvarlannda gosterelim ve odanin biri-
si de sizin olsun; siz de san'atmizi o odada gosterin dediler.
3512. Dia-pi kajjiya mukabil ihi oda var idi; ondan hirisini Qinli ve diijerini
Ulumi aldt.
^^
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1
Auj>-j1 01 3jS jb *^ij>- ,j*j JU^wl *>- <ti jl kiJjj Jw? OL*^>-
3513. Qinliler §ahdan yiiz renk istediler; binaenaleyh o aziz nazineyi ach.
3514. I/ier btr saban nazineden Qinliler vein atadan renkler ta yini var idi.
3515. UlUmiler decider: ^Pasin definden gayri ne nakis, ne de renk i§ vein la-
yik gelmez.
Rumiler dediler ki: Bizim yapacagimiz igin ne nakis, ve ne de renk isti'ma-
li layik degildir; bize lazim olan ancak pasi izale etmektir.
3516. Diwpvyi hacjladdar ve saykal vurdular; felek g&i sade ve soft oldular.
Ya'ni, Rumiler calistiklan odamn kapismi kapadilar ve duvara cila vurma-
ga basjadilar. Kubbe-i sema nasil sade ve safT ise, onlar da san'atlannda by-
It sade ve safT oldular.
3517. Dki yiiz renklilikien, renksizlijje bir yol vardxr; renk bulut gtbidir ve
renksizlih bir aydir.
Keserattan vahdete bir yol vardir ve suver-i muteayyinat saf olan sema-
yi hakikfnin hicabi ve buiutudur; ve renksizlik ay gibi parlak bir hakikattir.
3518. umv&da her ne ziyd ve varlaklik goriirsen, onu yildizdan ve ay dan ve
giine§ten bill
Buiutun ziyasi ve parlakligi kendinden olmadigi gibi, bu taayyiinat-i ale-
min giizelligi ve parlakligi da kendilerinden degildir.
Oj^j ^ l^Uo (jilt, ^ j! jU-Li jjU J^p jl dy? <l>Wr
3519. Qinliler amelden farijj oldnklan vakit, sevincten davullar caldtlar.
AHMED AVNl KONUK
\j ~-$A j \j Jip 01 ijjj ^» l^tij U?-l Jbi Jl*1 ji A-i
3520. t$a/i i^eriye cjeldi; orada nakislan gordii; o aklt ve fehmi kapardi.
Padi§alun gordugii nakiskr o kadar latif idi ki, akh ve fehmi hayretlere dii-
§uriir idi.
3521. Ondan soma Z&umiler tarafina geldi; -perdeiji oriadan yukanya $ektiler.
3522. O tasuirin ve o amellerin aksi, o safi olmus duvarlann iizerine vurdu.
Zjij ij» ajU- dJbi j\ \j «jlo ^y: aj L>ol Ju;> b£l a>- y>
3523. I7ter rtet^i ki orada gordu, hurada iyi gdriindii; gozii, goz hanesinden ha-
vardu
Padisah Qinliler tarafinda her ne naki§ gordii ise, Rumiler tarafinda o na-
tulan daha latif ve parlak gordii; bir halde ki, kemal-i ietafetinden gozii ka-
ma§tirdi.
3524. Gy haba, Ulumiier o suftierdir, tekrarsiz ve kiiahsiz ve hunersiz clnsden.
3525. XLakin saykal etmislerdir; o smeler hustan ve huhiilden ve sehveiten ve
kinlerden pakdir.
Rumiler sufilerin misalidir ve o sufiler kitab okumazlar ve ders tekranm
bilmezler ve sun hiinerlerden haberleri yoktur; fakat ayine-i kalblerini parlat-
mi§lar, tama' ve buhul ve hirs-i diinya ve kin tutmak gibi evsaf-i nefsaniy-
yeden kalbleri temizienmi§tir.
3526. ayinenin safveli gonul vasjulw; nihayetsiz sureii kabul edicidir.
Ya'nf, alem-i surette gordugiimuz aynamn safveti gonlun vasfidir ve
hadd-i zatinda goniil ayna sifatlidir. Ayna nasil ki kendisine mukabil olan su-
G^fgD
Pp^ MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. CILT • MESNEVI-1 •
retlerin aksini kabul ederse, gonul dahi, alem-i gayb nakistanmn aksini bi-ni-
haye olarak kabul eder; fakat alem-i suflinin nakisjan onu pasiandirdigi igin
sarvet-i asliyyesi kalmaz, o paslan temizlemek fcab eder. Beyit:
Goniil ayines'm stiff eder isen eger saff
Agihr sana bir kapi ayan olur cemalullah.
3527. fjoyhin hudsiz olan sureisiz sureti, iIMusd uzerine ceyhinden gonul ay-
nasindan parladi.
"Alem-i gaybin hadsiz olan suretsiz sureti"nden murad, a'yan-i sabitedir;
zira onlar suver-i ilmiyye-i ilahiyye olduklanndan nihayetleri yoktur; ve vii-
cud-i izaff alemine nazaran birer suret-i miiteayyine iktisab etmemis, oldukla-
nndan, onlara suretsiz denebilir. Ve ilm-i ilahi mertebesinde sabit olduklann-
dan suver-i gaybiyye de denebilir.lste bu suver-i ilmiyye, (ilu'1-azm bir pey-
gamber olan Musa (a.s.)in saf olan gonlunlin aynasma aks etti ve ceyb-i vii-
cudundan gikip harika ve mu'cize olarak zahir oldu. Nitekim koynuna elini
sokup sjddetli bir projektor gibi parlak bir halde cikardi; ve asasini birakip, ej-
derha oldu ve asasiyla denize vurup yol agti ve keza asasiyla kayaya vurup
sular akitti ve bunun gibi diger mu'cizeler gosterdi. Bunlann ciimlesi alem-i
gaybin nihayetsiz ve suretsiz birer suretleri idi.
3528. Qer$i o surd felege, arsa ve ferse ve deryaya ve halicja sigmaz.
Ya'nf, suver-i ilmiyye-i ilahiyye, alem-i surete sigmaz ve hulul etmez; bel-
ki bu alem-i suret, suver-i ilmiyyenin akisleri ve zilleridir. Onun igin ehl-i ha-
kikat syrj\ ±»Jj o*i u ouVi ya'ni "A'yan-i sabite viicud-i izarl kokusunu
koklamamistir" buyururlar.
3529. xSra o mahduddur ve ma'duddw; hil hi gonul aynasina had olmaz.
Namutenahi olan tecelliyat-i ilmiyye-i ilahiyye, alemin suretine tama-
miyle aks etmez; cunkii alem-i suret dardir ve sayikdir; ancak gonul ayna-
sma aks eder. Zira goniil aynasmin hududu yoktur. Nitekim hadfe-i kudside
^i ^i jAp cja^p Uj ^^ j^j j t^L*— V j ^j ^M^t V [Ben arzuna ve sema-
Cg^p
AHMED AVNl KONUK
ma sigmam; fakat temiz ve muttaki mu'min kulumun kalbine siganm] buy-
rulur. Ve "gonuT'den murad her insanin gonlii degil, ancak insan-i kamilin
gonliidur. Beyit:
j\X>\ (jj? jl£L* Jl~j ajjj jl^c to/ ^ lj Ji &\
"Gonul, rabbani olan bir penceredir; sen seytanm evine nigin goniil ta'bir
edersin? Mecazen gonul namim verdigin §eyi, git mahallenin kopekleri onli-
ne at!"
3530. <S%hd hurada sakit, yahut sashm geldi. sebebden hi, goniil onunla mx-
hx, yahul gonul o mudur?
Ya'ni, tecelliyat-i ilmiyye-i ilahiyyenin gonle sigmasindan dolayi akil,
"Gonul o suver-i ilmiyye ile midir, yoksa gonul o suver-i ilmiyyenin kendisi
midir?" diye sakit ve §a§km bir halde kaldi. "Gonul onunla midir?" ta'biri ile
"ayne'l-yakfn" mertebesine; ve "Ost dil" ta'bfriyle de "hakka'l-yakfn" merte-
besine isaret buynilur.
:>AP ^ jt-ft iJlp b +-* Ji y>r Jbl Ij Jbb; ^S> y> (j*^-
3531. Oier hir naksin aksi, hem adedli, hem adedsiz olan halbin gayrine, ehe~
de kadar -parlamaz.
llm-i ilahide olan a'yan-i sabitenin aksi, insan-i kamilin kalbinden ba§ka-
sma asla in'ikas etmez; ve insan-i kamilin kalbi suret i'tibariyle, alem-i kese-
ratda ma'dudat arasindadir ve ma'na i'tibariyle alem-i vahdetde ma'dudat
arasmdan harigtir.
3532. 6be^e hadar ona gelen her yeni naki§, onda hir hicabsiz aoruniir.
llm-i ilahi suretlerinin nihayeti yoktur; binaenaleyh bu mertebeden in-
san-i kamilin kalbine mun'akis olan her yeni naki§, o kalbde apagik ve hi-
cabsiz goriinur. Havass-i evliya, bu mu§ahede ile, suver-i kevniyyenin geg-
mi§ ve ebede kadar gelecek hadisatina muttali' olurlar.
MESNEVf-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3533. Ehl-i saykal, hoku ve renkien hurtulmu§lardu; her hir demi hila-ieemmiil
giizellik goriirler.
Kalblerinin ayinesine cila vermis, olan havass-i evliya, alem-i surette gor-
dukleri kokulara ve renklere nazaran hiikm etmezler; zfra onlar her bir ne-
fes-i rahmaruyi bila-teemmtil giizellik goriirler; zira alem-i suret her an-i
gayr-i munkasimde tecelli-i kahri ile ma'dum ve tecellf-i lutft ile mevcud
olur; ve bu icad ve i'dam la-yenkati' varid olan nefes-i rahmani ile olur. Ve
nefes-i rahmanfnin tevalfsi o kadar siir'atle vaki' olur ki t nazar-i hissf teced-
dud-i emsalin farkmda olamaz. Nitekim bu babdaki izahat 2066 numarali
beyitte gecti. Saf olan kalbleriyle hakikate nazir olan havass-i evliya, tecel-
liyat-i ilahiyyenin her andaki giizelligini, teemmiil ve tefekkiir ile degil, zev-
kan ve halen mii§ahede ederler ve mu§ahedelerinden bilirler.
3534. Dlmin nak§im ve ki§rim huaktdar; ayne'l-yakin hayragim kaldirddar.
Onlann ilmi, havass-i be§eriyye yolundan, kryasat-i akliyye ile merte-
be-i vehim ve hayalde hasil olan ilim degildir. Zira bu ilim nakis, ve kabuk
mesabesindedir. havass-i evliyanin ilmi ayine-i kalblerine muntabr ve
mun'akis olan ulum-i rabbaniyyedir; ve o ulumu kalblerinde yakin gozii ile
goriirler.
3535. jfikir gitti ve ru§enalik hulHular; nahri ve a§inaltgin hahrini buldular.
kamillerden vahdet-i Hakk'in hicabi olan fikir gitti; hakikat giinesj gik-
ti, aydmlik buldular; sadn ve yiizmenin denizini buldular. "Nahr" bogazla-
mak ve namazda sag eli sol el iizerine koymak ve sadir ma'nalanna gelir; bu-
rada sadir ma'nasi munasib olur. Ya'ni o kamiller hem sadn ve hem derya-
yi hakikati bulup, enine boyuna yiizdiiler. Ba'zi niishalarda "nahr" yerine
"nehir" vaki'dir. Bu surette ma'na, yiizmenin nehrini ve bahrini buldular de-
mek olur.
■^ Jrij <Jj j. fj* oA ^ ^ a^-j ji j j\ aU J& £j*
3536. Olutn hi /iep orulan horkarlar; bu taife ona ri$-hand ederler.
<^s#>
©^ AHMED AVNi KONUK
"Ri§~hand" istihza ile giilmek ma'nasinadir. Ya'ni bu taife herkesin kork-
tugu dliime kar§i mtistehziyane giilerler.
3537. DCimse onlann gonlii uzerinz zafer bulmaz; zarar guher uzerine deijil,
sadef uzerine gelir.
Ya'ni o kamillerin gonullerinin safvetini kimse bozamaz; eger zaleme-i
diinyadan birisi onlara zarar ikaina muteveccih olursa, o zaran ancak onla-
nn sadef gibi olan cisimlerine yapabilir; yoksa sadef icindeki inciye benzeyen
gonullerine degil.
3538. Uakia nahvi ve fihhi ferft ettiler; fakat mahvi ve fakn kal&ir&ilar.
kamiller nahiv ve fikih ilimieriyle me§guliyeti terk ettiler; fakat vucud-i
Hak'da kendi enaniyetlerini mahv etmek ilmini ve bilcumle harekat ve seke-
natda Hakk'a iftikar ilmini ihtiyar ettiler.
C-*l A»L \jilj lyUJi r-^ c~- I <C$lJ C-^S- C-£j» ,J>jA> \s
3539. CMfim/et sehiz cennetin nakislan parlamishr; onlann gonullerinin levhi-
ni kabul edici hulmustur.
Ya'nf, tahsil ettikleri mahv u fakr netfcesinde gonullerine sekiz cennetin
naki§lan in'ikas etti; ve sekiz cennet aksetmek iizere onlann gonuilerinin lev-
hini kabul eder bir halde buldu.
3540. JArsdan ve kiirsulen ve haladan $ok yuksekiirler; Utakk'in mak'ai-t
sidkimn sakinleridir .
Kamillerin makami mekam degildir; onlann makami, alem-i statin ve
hatta saha-i esfriyye olan, alem-i halamn fevkindedir. Onlar sure-i Ka-
mer'de vaki' _,ax^ ^ o» j^ai J^j ^^ J 'cx£& & (Kamer, 54/54,55)
[Takva sahib'leri cennetler, 'genisftkfer iclndedirlef , dogruluk makaminda-
dirlar, kudretli bir padisahin yamndadirlar] ayet-i kerfmesinde beyan buy-
ruldugu iizere muktedir, mutasarnf olan Hakk'in indinde, makam-i sidkda
sakindirler.
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
J- ^J*r J lJJ* JJ^ ^ b ^J^ 4 f *^* ^ ***** ^•V*j4
Peygamber (a.s.)in Zeyd'e "Bugiin nasilsin ve nasil kalktin?"
diye sormasi ve onun "Ya Resulallah hakkan mii'min olarak
sabahladim" diye cevab vermesi
Bu kissa, §u hadis-i §enfin mazmunudur: «JjU i «jU- ^JL. j Up *jji ju ^i ju
cJjp Jtf j «— >L>-li aJjU- L tUUUJ iLi>. Ui 5JLi*. *^i, J& Jtf Lb- L»y c-j>y-^l Jli C^.-* 9 ' *-*£
j Up -OJl ^ ^1 Jli Jj>Ci jUI JaI j LjJ J jjjlja M-l J*l Jl >>_> I jjl* ^.j Jj* ^ >1
r jJii c-mp» (JL- Ya'nf "(S.a.v.) Hz, Zeyd b. Harise'ye "Ya Harise, nasil sabahla-
din?" buyurdular. da cevaben "Hakk'an mii'min olarak sabahladim" dedi.
Buyurdular ki: "Her bir §eyin bir hakikati vardir; imdi senin imaninin haki-
kati nedir ya Harise?" Hz. Zeyd dedi ki: "Nefsimi diinyadan uzaklasfcrdim, in-
dimde ta§i ve kerpici ve altini ve giimusu miisavi oldu. Ve giindiiz susuz ve
gece uykusuz oldum ve ke-ennehu aciktan agiga Rabb'imin ar§ina nazar edi-
yorum ve ehl-i cennete nazar ediyorum ki, orada birbirlerini ziyaret ederler;
ve ehl-i cehenneme nazar ediyorum ki, birbirlerine havlarlar." Nebi (s.a.v.)
buyurdular ki: "Dogru soyledin, sus fa§ etme!" Bu hadis-i §erifin ba'zi lafiz-
lannda muhtelif rivayetler vardir; hepsi aym ma'nayi mufTddir. Zeyd b. Hari-
se (r.a.) Server-i Enbiya Efendimiz'in evlatligidir.
3541. Peygamber bir sabah ,Zeyd'e buyurdu ki: By safali olan arkadas, nasil
sabahladtn?
3542. uviu min bir kul olarak, dedi!Tekrar ona buyurdular ki: Gger a$ddi is&,
tman bajjindan nisan hani?
Eger imanda ayne'l-yakfn mertebesine vasil oldun ise, bu imanin alame-
ti nedir?
AHMED AVNl K0NUK
3543. (3*ey<0 dedi: HZen giinlerce susuz olmusum; gece a§kian ve harareilerden
uyumamisim.
Ya*m, giinduzleri saim ve geceleri dahi ibadetle kaim olmu§um, dedi.
OLi**' ojj ^j*o«j j^*>\ j o OU^- ?*£ j^S *— — * j jjj J ^
3544. V^fthdyei gilnduzden ve geceden oyle ge$tim ki, mizragtn uai kalkandan
ge$er.
Ya'nf mizragin ucu kalkandan nasil gegerse, ben de geceden ve gundiiz-
den oyle gegtim.
3545. Oyle ki o iarajaan hiitiin mUleiler hirdir; yiiz hinlerce yd ve Mr saat hirdir.
Ya'nf kuyud-i be§eriyyeden kurtuldum ve alem-i ltlaka ve mertebe-i vah-
dete vasil oldum; ve bu mertebeden nazar olunursa, butiin milletler, ya'ni ke-
serat-i taayyiinat hep miittehiddir; ve o mertebede zaman ve mekan kayitla-
n yoktur. Binaenaleyh alem-i taayyunatin yiiz binlercesi ile bir saati orada
hep birdir; zfra bunlann ciimlesi i'tibarfdir.
^Uxdl j y* d\ C~~J oj \j Jap $\£\ \j Jbl j \j J j\ C—Jb
3546. Bzelin ve ehedin ittihadi vardir. Dfiikad cihetinden akil i$in o tarafa yo-
lun yoktur.
Ya'nf o mertebe-i vahdette, ezel ile ebed birlesmi§tir, Bu mertebeye takar-
riib edince, akil kendisini gaib etmesi cihetinden, aklin bu ma'naya yolu yok-
tur; ve akil bu mertebeye adim atmaktan acizdir. Zfra bu mertebe Zat-i
Hakk'm vahdeti ve kesret-i taayyunatimn fenasi demektir; akil ise alem-i ke-
serattandir. Keserat-i taayyiinat fani olunca, bu meyanda akil da fanf olur.
Yukanda zikr olunan hadisde gergi Hz. Zeyd'in bu ifadeleri yoktur; fakat Ce-
nab-i Pfr, kendilerinin dahi vasil oldugu o mertebenin ahvalini Hz. Zeyd'in li-
sanmdan tafsil buyururlar.
3547. (Ulesui-i Bkrem) huyurdu ki: HZu yoldan azik getirdin ise, hu diyann
akillannin anlayisma layik olarak getir!
P^" MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ya'nf (S.a.v.) Efendimiz, Hz. Zeyd'in sdzlerine cevaben "Eger bu vahdet
yolundan hakayik ve maarif aziklanm getirdin ise, bu alem-i suret ehlinin
akillan erebilecek ta'birat ve elfaz ile beyan et!" buyurdular. Zfra ezel ile ebe-
din birle§mesine ye yiiz binlerce sene ile bir saatin bir olmasma, alem-i suret
ehlinin akillan ermez.
3548. C^eyd) dedi: Uialaik gokyuziinu nasil goriirlerse, hen de ar$er ile ar$i
goriiyorum.
Risalet-penah Efendimiz hazretlerinin ihtarlan uzerine, Hz. Zeyd, ehl-i
alemin anhyabilecekleri ta'bfrat ile soze §uru' edip buyurdu ki: Ben ar§-i ala-
yi arsm sakinleriyle beraber, alem halkinm gokyuzunii apa^ik gordukleri gi-
bi goriiyorum.
Cf^ crsj ^i &»* W C ~~ A u* J^ t)^ ^^ °^" *-""*""*
3549. Sehiz cennet ve yedi cehennem henim oniimde, -puiperestin oniindeki put
gtbi a§ikardir.
3550. nSen degirmende hugdayi arpadan anladigim gtbi, hcdki hirer hirer ianinm.
3551. Oyle ki, cenneilik kimdir ve yahana kimdir, henim oniimde ytlan ve ha-
Uk gibi zahirdir.
J + e * JS ^ftx
3552. ^Bu zamanda, yevm-i kiydmetie yiizlerin heyaz ve kara olmasi hu giiru-
ka zdkir olmu$tur.
*tt$,*,,**t& ,*, ,
Ya'nf sure-i Al-i Imran'da *yrj V>~j j *^j j*-j ^ (Al-i tmran, 3/106) ya'nf
"0 gunde yiizler vardir ki, beyazdir; ve yiizler vardir ki karadir" ayet-i kerf-
mesinin sirn olan bu mertebe-i vahdete vasil olan kamillere zahir olmu§tur.
3553. HZundan evvel ker ne kadar -piir-aijih olan can var idi, rakimde idi ve ha-
laikden gaib idi.
AHMED AVNl KONUK
Ya'nf alem-i ecsada taalluktan evvel henuz ana rahminde olup ahvali,
ehl-i diinya nazanndan gaib olan ne kadar ayibh ve kusurlu ervah, ya'nf er-
vah-i e§kiya var idiyse, mertebe-i vahdete vasil olan kamillere bu diinyada
iken mek§uf olmu§tur; zira bu zevata, o mertebede a'yan-i sabite miinkestf
olur.
» ** t t ,»* • * > t , ,, , £ i ,
^-gJU <Jyu r J r \ Olw ja ^Cfcj^u* J^^
3554. <$aki olan himse, anasinin karninda §aki oldu; onlann hali cismin
hey etlerinden tamhr.
aJjJj j C—oilj iji SjA aJUU* \j\zr JaI* j*\* y~ J)
3555. Cisim, ana atbi can $ocuguna gehedir. Olum, dogum ajjnsi ve sarsinh-
sulir.
3556. Qetmi§ olan canlann heysi, acaha o mesrur olan can ne liirlii dogar diye
muntazirdir.
"Batir" sifat-i mu§ebbehedir, gafil ma'nasina gelir. Gafletten pek ziyade
mesrur olan kimse ma'nasina gelen "batar"dan mu§takdir. Ya'nf, alem-i ci-
simden, evvelce alem-i berzaha mevt ile intikal etmis. olan ruhlar, mevt-i ha-
li ile cisimden alakasim kesmek iizere bulunan bir run hakkinda, acaba ha-
yat-i diinyeviyyede gafletle mesruren ya§ayan bu ruh, bu aleme ne tiirlu do-
gacaktir; ya'nf kara yiizlu mu, yoksa beyaz yuzlii mii? Nuranf mi, zulmanf
mi? Said mi, §aki midir diyerek beklerler.
3557. JZenailer, muhakkak o hizdendir derler. tyunvder de, o cok yaki§iklidir
derler.
"Zenciler"den murad. zulmani olan ervah-i eskryadir. "Rumiler"den mu-
rad nurani olan ervah-i suadadir. Ya'nf, olecegi bekleyen gegmis. ruhlar, bu
ruhun cinsi hakkinda ihtilaf icmdedirler.
3558. vaktaki viicud can alanine dogar, o halde heyaz ve kara ihtilaf i halmaz.
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Ya'ni run, alem-i berzaha intikal edince, ewelce gegen ervahin §ekilleri ve
ihtilaflan zail olur.
jU j\ fj* ij ^jj \j fjj Olijj J>Jiji ^j >j> f
3559. Bfler zenci olwsa, onu zenciler jpftirur; rftmu da aradan rumT jjofuriir.
* < Zencaer"den murad, ervah-i e§krya, "Rumilefden murad ervah-i siiada-
dir. Ya'ni mevt hali ile cesedden infikak eden ruhu, kendi cinsinden olan ruh-
lar istikbal ederler ve onu alip kendi karargahlanna gotiirurler. "Ruhlafdan
murad, iki sinif ervah-i insaniyye oldugu gibi, iki simf melaike de olabilir; zi-
ra melaike de iki nevi'dir: Birisi melaike-i rahmet, digeri melaike-i azabdir. Ni-
tekim ^Ji <il i/yj j i/j* S/ j iyui ^i iS&Ii *J& J >* \y\£*\ *J Hi £ ijSu ^JUi 01
jjopy ^ (Fussilet, 41/30) ya'ni "Bizim Rabb'imiz Allah Teala'dir dedikten
sonra, sebat edenlere, korkmayiniz ve mahzun olmayiniz ve va'd olundugu-
nuz cennet ile mujdelendiniz, diyerek melaike tenezziil ederler" ayet-i ken-
mesi melaike-i rahmetin istikbaline delfldir.
3560. dogmadikca alemin mii§kildttdu; dogmamt$i anlayan azdir.
Ya'nf heniiz dogmamis, olan cocugun halini ve evsafini kimse bilmez. Zf-
ra dogmamis. olan cocugun hal ve §anmi anlayan azdir. Heniiz alem-i surete
gelmemi§ olanlann hakayikina ve a'yan-i sabitelerine muttali' olan ancak
havass-i evliyadir; bunlann adedi de mebzul degildir.
3561. O meger iS^lllak'tn nuruyla nazar ede ki, onun i$in postun icine yol ola.
Ya'ni heniiz dogmamis, olan gocugun halini bilebilecek olan zat-i §erif,
meger ki Allah'in nuruyla nazar eden bir kimse oisa, zira onun cesm-i kalbi
igin surederin ickrine ve ma'nalanna niifuz-i nazar vardir.
3562. CNuffe suyunun asli heyazdir ve lattfdir; lakin CRumt ve Diabe^'ln ca~
ninin ahsi.
3563. tS/lhsen-i iakvime renk verir; o yarisim esfele kadar goturiir.
c ^^>
AHMED AVNI KONUK
Vucud-i be§erin asli olan nutfe suyunun rengi beyazdir ve latiftir; fakat o
nutfe suretine safdin ve §akinin ruhlannin aksi, o nutfenin istihalat netfcesin-
de, ahsen-i takvim iizere tekevvun eden suret-i be§ere birtakim haller ve va-
siflar verir. l§te bu akis, be§erin bir kismini, ya'm ziimre-i eskiyada dahQ olan-
lan esfel-i safilin-i tabiata kadar gotixrur. Ebu Zer hazretlerinden mervi olan
hadis-i §erifde a\j~~i o> i^S" ^l^ hy* ^^u ^ j* <^w «-»>■* ^>\ ji* JUj «ui 01
ju V j jUi j *V> j ju V 314.1 ^ ^> ju ^ i^i-ir ^i c ^ii ti^-Ji J* ya'ni "Mu-
hakkak Allah Teala Adem'i yaratti. Sag eli lie onun sagina vurdu; gumus, gi-
bi beyaz zurriyyet gikti; ve sol eliyle soluna vurdu; komiir gibi zurriyyet cikti.
Sonra buyurdu: l§te bunlar cennettedir, pervam yoktur; ve bunlar da nardadir
ve benim pervam yoktur" buyrulur. "Sag el"den murad, yed-i kudret-i cemal;
ve "sol el"den murad, yed-i kudret-i celaldir. Binaenaleyh siiada mazhar-i es-
ma-i cemaliyye ve eshya, mazhar-i esma-i celaliyyedir.
OljjlT jUai jl *JU \j 01 j jlf ijlJLi OUj j^ jA
3564. HZu soziin nihdyeti yoktur; karvan katanndan kalmamamiz i$in, tekrar stir!
Bu said ve §aki sozleri sirr-i kadere aid olup, bu husustaki hakayikin ni-
hayeti yoktur. Ma'na karvamnin katanndan geri kalmamak igin Hz. Zeyd'in
kissasina riicu' et!
oj^p Ol *$£' *&*» J-^-* J ^J ^J^J ij— j j «ji«J f ji
3565. ^evm-i ktyamette yiizler vardir ki, heyaz ve karadu; o giiruh ^Tiirk ve
Uiindu zahir olur.
Ya'm yevm-i kiyamette muhtelif milletlere mensub olan beyaz ve kara
yiizluler asjkar olurlar.
3566. Sen saman $£pu miisun, yakud hi dag misin? Uiindu musun, yoksa
n^iirk miisun ? Dier taife bniinde zahir olur.
"HinduMan murad eskiya ve "Turk"den murad stiadadir. Vech-i §ebeh
reng-i zahirileridir.
3567. ^akimde Diind ve Hurk helli olmaz; vaktaki dogar, onu zayif ve kavT
gorur.
MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 •
Ana rahminde iken cocuk beyaz midir ve esmer midir belli olmaz; dogdu-
gu vakit zayif olanlar ile kavf olanlar, alem-i surette apagik goriirler. "Za-
yif 'dan murad, zahir gozu agik ve batin gozu kapali olanlar; ve "kavfden
murad, zahir ve batm gozleri agik olan evliya-yi kiramdir.
Resul (s.a.v.)e, Zeyd (r.a.)in "Ahval-i halk bana asjkardir ve mes-
tur degildir" diye cev£b vermesi
3568. Him fayamet giinii gibi, erkekten ve kadmdan ciimleyi apofifc, zahiren
goriiyorum.
3569. J4^/i o£, soyliyeyim mi, yahud nefes baghyayim mt? Jttusiafa ona du-
dak isirdi ki, yeiisir, demekiir.
Hz. Zeyd, azim bir cezbe iginde, (S.a.v.) Efendimiz'e hitaben: "Ya Resu-
laUah, ben kiyamet gununde oldugu gibi, kadmlar ve erkekler ne halde ise
onlan aynen apagik goriiyorum; bunlan agiktan agiga soyliyeyim mi, yoksa
susayim mi?" dedi. Mustafa (s.a.v.) Efendimiz ona: "Sus, bu kadar kaffdir!"
demek olan dudaklanni lsirmakla isaret buyurdular.
t^ jjs ] r^ ^ o1 ^- j> j^>- j-» £& Alii ^j^j 1
?3528i' ^ *-^ es ^ ft ^ h a ? n n sirnni soyliyeyim; hugiin alemde nesri izhar ede-
yim.
Beyt-i §erifde beyan buyrulan hasjr, hem ruhani ve hem de cismanf olan
hasMere raci'dir. Bu ha§ir mes'elesi hakkinda hukema ve ulema arasmda
AHMED AVNl KONUK
muhtelif fikirler dermeyan olunmu§tur. Kimi ha§r-i ecsad vaki'dir der ve ki-
mi ha§r-i ecsadi inkar edip kelam-i enbiyada zikr olunan hasjr, ha§r-i ruhi ve
aklidir; tefhim-i avam igin ha§r-i ecsama delalet eden azab ve sevab-i cisma-
nf ibareleriyle beyan olunmu§tur. Binaenaleyh ba'zilan alem-i berzahda
gayr-i mahsiis ve hayali olan ha§r-i ervaha haml etmisterdir; ve ba'zilan da
tenasiihe du§mu§lerdir. Vakia insamn dlumime kiyamet ve hasjr denmesi
dogrudur; fakat onlann ha§ri, ha§r-i ruhanfye hasr etmeleri batildir ve hilaf-i
nefsu'l-emirdir. Ve ehl-i tenasuhiin zu'mu ise batil-i muhakkakdir. Ehl-i iman
ve irfan her iki hasra da kaildirler ve kelam-i §ari'i te'vil etmezler.
3571. ^irak heni, id ki -perdeleri yuiayim; id ki gevherim hir gune§ gtbi parlasin.
3572. %d ki henden giine§e kiisuf gelsin, id ki hurma agaci ile sogut agacim gos-
iereyim.
Ya'ni, ya Resulallah, bana miisaade buyur ki, esrar perdelerini yirtayim;
benim giine§ gibi olan hakikatim ve huviyyetim zahir olsun ve nihayet bu
zuhurdan alem-i suretin giinesjne kiisuf ve karanlik anz olsun. Meyveli hur-
ma agaci gibi olan salih kullan ve sogiit agaci gibi meyvesiz olan fasid kul-
lan, birer birer izhar edeyim.
3573. ZKiyametin sirriru, nakd-i halisi ve kaly karisik olan nakdi gosiereyim.
3574. Slleri kesilmis oldugu halde ashab-i simdli, kufriin rengini ve dlin r engi-
rd gosiereyim.
Beyt-i §erffdeki "al" kelimesini Ankaravi hazretleri Arabi olarak "ehil"
ma'nasina almisjar ve kufriin ve al-i Muhammed'in rengini gostereyim
ma'nasi vermisterdir. Hind §arihleri "al" kelimesine Farfsi olarak, kirmizi
ma'nasini vermister ve bu rengi, ehl-i fmanin rengine nisbet etmisjerdir. Fa-
kfre layih olan "al" kelimesinin Farisf olarak "serab" ma'nasma olmasidir. Zi-
ra beyt-i §enfde bu renkler ile ashab-i §imalin hali tavzih buyrulur. Binaena-
<^^
&^ MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 ♦ "^®
leyh "reng-i al" ta'bfri ile serab gibi olan ehl-i kufriin a'maline isaret buyrul-
mu§ olmasi varid olur. Nitekim ayet-i kerimede J\^ ^^ ^>^ 'c/^h (Nur,
24/39) ya'nf "Kufr edenlerin amelleri serab gibidir" buyrulur.
Hulasa-i ma'na "Elleri kesilmis, bir halde olarak ehl-i Celal olan ashab-i sj-
mali ve onlann kufiirlerinin rengini ve serab gibi olan amellerinin rengini agik
gostereyim" demek olur.
3575. Uiusufsuz ve mihahsiz ayin zlyasinda nifahin yedi deliiini a$ayim.
"Hasf * ayin tutulmasi; "mihak" Arabf aylannin nihayetinde ayin gorun-
mez olmasi. "Nifakin yedi delili"nden murad, miihlikat-i seb'adir ki, onlan
(S.a.v.) Efendimiz hadfs-i §enflerinde buyururlar. Ebu Hiireyre (r.a.)dan mer-
vi olan hadfs-i §erif budur: ^j>- j& a Jd\ J=s j j^J\ j aUu JyJi ou^i ^Ji r^i
o^uJi oUjii ou-ii <->} j u^ J\ rji JyJij pjJi ju jri j l> jri j j±.\t Vi aJlji Ya'nf
"Yedi mevzi'-i helakden sakirun ki, onlar Allah'a §irk ko§mak ve sihir etmek,
hakli olan miistesna olarak, Allah'm haram ettigi nefsi katl etmek ve faiz ye-
mek ve yetim maliru yemek ve mukabele ve mukatele guniinde ehl-i Islam
tarafindan kacmak ve ehl-i iffet olan kadinlara zina isnad etmektir." Bu yedi
mtihlikatdan her birisi, cehennemin yedi kapisindan bir kapisina tekabiil
eder.
Hind §arihlerinden Bahru'1-Ulum ve Imdadullah hazretlerinin §erhlerinde
nifakin yedi deligi kibir, hirs, §ehvet, hased, gazab, buhiil ve hikd olarak gos-
terilmi§tir.
Hulasa-i ma'na "Ya Resulallah, senin ay gibi parlak olan niibuvvetinin
nurunda asla hicab olmayarak, her biri cehennemin bir kapisina mukabil
olan nifak ve muhalefetin yedi deligini agivereyim."
3576. H&en e$kiyanm pelasmi gostereyim; enbiyamn iablini ve kusilnii isittireyim.
"Pelas" dervfsjerin giydikleri kaba yiinden ma'mul aba ve mekr ve hile ve
tarz ve revis, ma'nalanna gelir; burada tarz ve revis, ma'nasi miinasib olur.
"Tabl" davul, "kus" biiyuk nakkare ma'nalannadir. Ya'nf e§kiyamn tarz ve
revisjerini agik gostereyim ve enbiyamn can ve hasmetlerini ve onlann
da'vetlerindeki sada-yi hakikati butiin afaka i'lan edeyim; alemde kiirurden
eser kalmasin.
AHMED AVNI KONUK
3577. Oriada olan cehennemi ve cennetleri ve herzahi, hafirlerin gozii oniine
ayanen geiireyim.
3578. Cu§(!a olan havz-i kevseri gostereyim; suyu onlann yuzune ve onun sa-
dasi hilatja vura.
Kaynamada olan havz-i kevseri kafirlere gdstereyim; o havzin suyu on-
lann yuzune garpsin ve suyun sadasi da kulaklanna aks etsin.
3579. O himseler hi, susuz onun etrafinda hosucu olmuslardw; hu demde hen
asihare gdstereyim.
Havz-i kevserin etrafinda susamis, olduklan halde kosmakta olan kimse-
leri bu demde ben apagik gostereyim.
u* J 1 ^ j* ^j <s ^^^j*j j* J* '^s- ^ J^s* "^^ <y
3580. Onlann omuzlan henim omuzuma siiriiniir; onlann na'ralan henim hu-
[35381 t - .
lacfima ensir.
3581. GU— £ cennet, ihtiyar cihetinden goziimiin oniinde hirhirini henara cehmis.
Ehl-i cennet kendi arzu ve ihtiyarlanyla goziimun oniinde birbirini kucak-
lami§.
3582. €1 ele ziyaret ediyorlar; dudahlardan da huse yagma ediyorlar.
Ehl-i cennet el ele tutusup musafaha ve yekdigerini ziyaret ederler ve du-
dak dudaga da 6pu§(irler.
3583. ^Bu kulagim ah ah sadasindan, hiisiinlerden ve va-hasreiah na'rasindan
sajjir oldu.
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVM •
Ehl-i cenneti gordugum gibi, ehl-i cehennemin ahvalini de goriiyorum.
Bu kulagim §akilerin ah ah sadalanndan ve va-hasretah na'ralanndan sagir
oldu.
3584. Itu i§aretlerdir, dennden soylerim; fakai ZResul'un azanndan korkanm.
Ya'nf benim bu soyledigim sozler birtakim i§aretlerdir. Bu hakikatleri da-
ha derin ve esash bir suretde de soylerim; fakat Resul-i Ekrem Efendimiz'in
ammeye bu esrann ifgasina razi olmayip bana danlacagindan korkanm.
3585. Sermest ve harab oldujju halde hoyle soylerdi; ZPeyaamber onun yakasint
taba verdi.
Hz. Zeyd (r.a.) cezbe icjnde boyle sozler sbylemekte idi. (S.a.v.) Efendi-
miz, artik sus! ma'nasina olarak yakastni gektl
3586. nZuyurdu: jAgah ol, gek hi, senin aim kizdt; hahkin aksi "la-yesiahyi'
vurdu ve uianma gitti.
Hz. Zeyd'in bu sozleri uzerine (S.a.v,) Efendimiz buyurdular ki: Ruhunun
att cezbeden dolayi hararetlendi ve kizdi; sjddetli harekete basjadi; dizginini
gek, hakikatin senin ruhuna aksi, utanma, dogruyu soyle nidasmi vurdu; ve
senden utanma gitti. "Aks-i hak la yestahyi zed" kelammda, sure-i Ahzab'da
vaki* ji-i '& J?^^ *% (Ahzab, 33/53) ya'ni "Allah Teala dogrudan istihya
etmez" ayet-i'kenmesi ile jJ-i Jjk oi ^>c^i V *tt\ 3 ya'nf "Allah Teala dogruyu
soylemekten istihya etmez" hadis-i §enfine i§aret buyrulur. Hulasasi budur
ki: Ahadiyyet-i Hak giinesj dogdu ve Hz. Zeyd'in golge gibi olan vucud-i iza-
ffsi ortadan kalkti; vucudu, vucud-i hakkanf ve sifati da sifat-i rabbani oldu.
Allah Teala hakikati soylemekten nasil istihya muamelesi buyurmaz ise, Hz,
Zeyd dahi inkisaf eden hakayiki soylemekten ve izhar etmekten utanmadi ve
gekinmedi.
3587. Senin aynan gilafindan disanya si$radi; ayna ve mizdn nerede hilaf soyler?
AHMED AVNl KONUK
Senin ruhunun aynasi cisminin kMndan di§anya firladi; ayna kendisine
aks eden sureti yanks, gosterir mi? Ve terazi, kendisiyle tartilan §eyin sikle-
tinde hata eder mi?
ij^" g?* <j\?- j jljl j& L /^ -^ W Oij^ j 4*;i
3588. <S%yna ve terazi hi$bir kimsenin incinmesinden ve uianmasindan dolayi,
nerede nefes baijlar?
Ayna ve terazi, bir kimse danlacak ve utanacak diye dogruyu soylemek-
ten siikut ederler mi?
3589. iSftyna ve terazi alt miheklerdir; eijer sen ona iki yiiz sene hizmetler edersen.
3590. %mm 'vein dojjruluiju ort, ziyade poster; eksiklijji aosterme desen.
3591. sana aer fci: Sakahna ve bvyigina aiilme. S^yna ve i&razi! Soma da
mekr u Kile ha!
Fariside "Ber ri§ u seblet-i hod handiden" ya'ni "Kendi sakahna ve biyigi-
na giilmek" ahmak olmaktan kinayedir. Ya'ni, sen ayna ve teraziye, benim
hatinm icm dogru gosterme, diyerek temelluk ve miidahane etsen, onlar li-
san-i hal ile sana derler ki: Ahmak olma! Bir yerde ayna ve terazi olsun da,
sonra da mekr ve hud'a olsun; bu ikisi bir yere sigmaz.
3592. CM,ademkx Oiuda hizi onun vein yukseliti hi, hakikati anlamak bizim
ile miimkin ola!
Ya'ni, mademki Hak Teala bizi bir §eyin mahiyyetini oldugu gibi goster-
mek igin meydana gikardi.
3593. HSvL olmazsa, biz neye yarariz, ey filan! CTVe vakil iyilerin yiiziinun la~
yiki oluruz?
MESNEVM §ERfF §ERHl / II. CtLT • MESNEVt-1 •
Bizim hak ve hakikatin zuhuruna hizmetimiz olmazsa, ne kiymetimiz
olur? Biz iyilerin, ya'ni hak ve hakikat a§iklannm ellerinde gezmege layik
olur muyuz?
\j 4i~* U-m. sj" J4 J* \j AijT Jiu ji jS j* dLJ
3594. Jakai aynayi koltuk alhna $eh; her ne hadar sineye Sina iecelli etti ise de.
Bu beyt-i senfdeki ma'na, Resui-i Ekrem Efendimiz tarafindan Hz. Zeyd'e
hitabdir. Ya'nf senin ayna gibi olan sinene ve kalbine her ne kadar aydinhk,
ya'nf nur-i ilahf tecelli etti ise de ; ayihe-i ruhunu koltuk altina cek, ya'nf
cism-i unsunnin altinda sakla.
Jjl XJi>jy>- j J>. ^Uil Jju j} J&njS &J* j>-\ CJ&
3595. ^Jeai hi: \Nihayet Uiahh in yunesi ve ezelin gunesi, hi$ holtuga staar
mi?
Hz. Zeyd, Resul-i Ekrem Efendimiz'e cevaben dedi ki: Ya Resulallah, gii-
ne§ gibi olan viicud-i Hakk'in mertebe-i vahdeti ve ezelin giinesj, hie cism-i
unsurfye sigar mi?
3596. [stem dagali, hem hamuli yiriar; onun huzurunda ne ciinun ve ne de ahil
hahr.
"Dagal" ile hicabat-i nuraniyyeye ve "bagal" ile, hicabat-i zulmaniyyeye
isaret buyrulur. Ya'nf Hakk'in tecellisi vaki' olunca nurani ve zulmani olan
hicablan yirtar ve isneyniyyet-i vucud miirtefi' olur, Binaenaleyh alem-i is-
neyniyyete taalluk eden ciinun ve akil nisbetleri de kalmaz.
3597. n&uyur&u hi: 'iJir parmagi, hir goz hzerine hoyduyun vahii alemi giines-
ten halt gorursiin.
Resul-i Ekrem Efendimiz Hz. Zeyd'e hitaben buyurdular ki: Giinesj goren
kiigucuk bir goz oldugu halde, o gozun iistiine parmagini koydugun vakit,
varhginin alemini giine§ten halt gdriirsiin.
Bu beyt-i §enfde vucud-i kamilin, gozbebegi mesabesinde olduguna i§aret
buyrulur.
^^
AHMED AVNl KONUK
J-i 4JJ1 <_£ju**i <JLiJ ^j JLi «U e.o3j> (JL-iovJl -*» vjJL
3598. ^armacfinin ucu aytn hicabi oldu; ve hu JTlllah ^Teala'nin settarlijjinin
alameti oldu.
Sen giines, koltuga sigar mi diyorsun; fakat iste goriiyorsun ki r bir parma-
gin ucu ayin zuhur ve biiruzuna hicab oldu. Bu hai Allah Teala'nm "settariy-
yet" sifatinm ve "Settar" ism-i §erifinin vucuduna alamettir.
3599. O^ihayei ciham bir nokta 'drier; Qiine§ hir sekiadan miinhesif olur.
"Sekta" bir §eyden sakit olan §eye ve bulut pargasina derler, Burada,
kurs-i kamerin arz uzerine du§en golgesi murad buymlur. Ya'ni kurs-i gem-
sin azametine nazaran bir nokta mesabesinde olan aym kursu, ziya-yi §em-
se mani' olup cihanin bir kismini orter ve gune§ kurs-i kamerin arz uzerine
dii§en golgesinden kiisufa dugar olur.
3600. ^Dudacji bagla, derya-yi azimin umkuna hak! Diak deryayi be$ere mah-
[3558] 1 A ...
kum eth.
Esrar-i ilahiyyeyi fas, etme; agzmi kapa ve esrar ve hakayik deryasinin ba-
tinina bak! Zfra Hak Teala Hazretleri Li ^/sli jC'j oi'^llii ^l.'^ j (Ca-
siye, 45/13) ya'ni "Gokierde ve yeryuzunde olan §eylerin hepsini Hak Teala
size musahhar kildi" ayet-i kerimesi mucibince zahin deryayi ve batmi derya
olan alem-i esran be§ere mahkum kildi. Isterse soyler, isterse siikut eder. Bi-
naenaleyh esrann izhanni isteme ve if§a-yi esrar ve hakayiktan agzim kapa!
3601. V^Uekim Selsehtt ve Jlencehil te^mesi, celt olan cennetligin hiikmiindedir .
"Zencebil" cennette bir pmann adidir ve §arab ma'nasma da gelir. Nitekim
ayet-i kenmede '%£'; i^i bi uir (& d'JLZ (Insan, 76/1 7) [Onlara orada bir
kaseden icjrilir ki,'kan§immda Zencebil vardir] buymlur, "SelsebiT de keza-
lik cennette bir pinann adidir. Mulay^im ve leziz olan §ey ma'nasma da gelir.
Ve nitekim ayet-i kerimede %LL J^J {& li (Insan, 76/18) [Orada bir pi-
nardandir ki, adina Selsebil denir] .buymlur. Ya'ni derya-yi zahin ve batmi
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
be§erin mahkumu oldugu gibi, cennetin Zencebil ve Selseba pinarlan da, sa-
id olan be§erin taht-i hiikmiindedir.
3602. Cennetin dort irmagt bizim hukmiimiizdedir; bu bizim kuvvetimiz lie de-
gil, ferman-i ilahidendir.
"Cennetin dort lrmagfndan murad, sure-i Muhammed'de vaki' J>\ *4-» >
^^ jS V*' (Muhammed, 47/15) ya''ni "Muttafcilere va'd'olunan cennetin
mesefidir ki, orada ab-i ziilal nehirleri, tu'mu bozulmayan sut nehirleri, icte-
rinde leziz §arab nehirleri ve siizme bal nehirleri vardir" ayet-i kerimesinde
zikr olunan dort nevi* nehirlerdir.
3603. Dier nerede isiersen sahirlerin muradinda sihir g'hi, onu can tuianz.
Ya'ni cennetin dort nehri, sahirlerin arzulanna tabi' olan sihir gibi, bizim ar-
zumuza tabi'dir. Hakk'in fermam ile biz o nehirleri istedigimiz tarafa akitinz.
3604. V^fitekim bu iki aktci olan gozlerin -pinan, kalhin hukmilnde ve camn
emrindedir.
3605. 6^er isterse yilanin zehri iarafina aider; ve eger dilerse i'tibar tarafina
aider.
Cennetin irmaklanni istedi|imiz tarafa akitmamizm naziri, daima can ve
muteharrik olan bakisjanmizdir; ve bizim baki§lanmiz kalbimizin ve ruhumu-
zun hukmii ve emri altandadir. Eger kalbimiz isterse yilanin zehri, ya'ni hu-
zuzat-i nefsanivye ve haram olan §eyler tarafina gider; ve eger kalbimiz is-
terse, jUiSri Jj C \jj*b (Hasj, 59/2) ya'ni "Ey basarlar sahibleri ibret aliniz!"
emrine ittibaan, suver-i alemden ibret almak tarafina gider.
3606. Bger isterse mahsiisat iarafina gider; ve eger isterse melbusat tarafina gider.
AHMED AVNl KONUK
"Mahsiisardan murad, havass-i hamse-i zahire ile meshud olan suver-i
e§yadir; ve "melbusaf'dan murad, havass-i hamse-i batine ile idrak olunan
§eylerdir. Ya'nf goniil isterse nazarlan e§yanin zevahirine ve isterse bevatini-
na sevk eder.
3607. €ger isierse kiilliyyat tarafina surdu; ve eger isterse, cuz'iyyahn mahhusu
kaldi.
"Kulir* insan mefhumunun tasawuru gibidir; ve "ciiz'f" kiillf olan bu in-
san mefhumundan Zeyd'in tasawuru gibidir. Zahir gozii ciiz'iyyattan ba§ka-
sini idrak edemez. Kulliyyati ve suver-i hayaliyyeyi idrak etmek, havass-i za-
hirenin isj. degilcttr; bunlar ancak havass-i batine ile idrak olunur.
Hulasa-i ma'na budur ki: Goniil isterse akil goziinii fa'al kilar, kiilliyyat
tarafina siirer; ve isterse zahir goziinii fa'al kilar; ciiz'iyyatin mu§ahedesi da-
iresinde habs eder,
djjl>- J-i» t_p y>\ sly* J ojjI; Oj^- ij~*- 7yi j* <j&^**
3608. ^Boylece her hes his liile gibi, goniil emrinin muradi iizerine akici oldu.
"Nayize" masura ve liile ma'nalannadir. Ve "caize" akici olmak ma'na-
sma gelen cevazdan ism-i faildir. "Bes. his"den murad, kuwe-i samia, kuv-
ve-i basira, kuwe-i zaika, kuvve-i samme ve kuwe-i lamisedir. Bu kuv-
vetlerin cumlesi kalbden varid olan emir ve irade iizerine hareket ederler.
3609. Uier tar a] hi, goniil onlara isarei etti, her hes his eteh $ehici oldujju hal-
de aider.
"Damen ke§an" aceleden kinayedir. Zfra entari giyen kimse acele yurii-
mek ve ko§mak isterse, etegini toplar. Ya'nf havass-i hamseden her birisi
alelacele kalbin emrettigi tarafa gider.
3610. El ve ayah gonliin emrinde; zahir de O^Ansanm elinde o asa gibidir,
[3568]
Musa. (a.s.) elindeki asa-yi meshurunu, zahirde ve mahsiisat aleminde
nasil emri ve iradesi altinda isti'mal ederse, vucud-i be§erde kalb dahi, eli ve
ayagi oylece kendi emri altinda kullanir.
MESNEVI-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
u** j Jjy>\ ^>* *j*f ^ u**ji jj -$ J* k ^J^> J*
3611. fioniil isterse ayak ondan rahsa aider; yakud naksdan fazl tarafina ka~
Goniil isterse onun iradesinden ayak raks eder ve hora teper; yahud yine
onun iradesiyle oyundan ve lehviyyattan vazgegerek fazl u kemal ve ilim ve
irfan tarafina doner.
3612. Cjoniil isterse- el parmaklar ile hesaba gelir; nihdyet o defter yazar,
C-— '! aJJlJ^J C)jji \j /j7 Ojj-5 _jt tl~vl aJjL* fji^j tl-*0 jS C— "^
3613. Gl, bir gizli elde kalmishr} o i$eride, teni disanda oturtmustur.
Zahiri el, bir gizli el olan kalbin iradesi altinda kalmistir. gizli el, igeride
ve batmda oturmus, ve cismin a'zasmi zahirde oturtmu§tur. Beyit:
Raiyyetdir butun a 'za Sezai
Vucud iffiminin §ahi gonuldur.
3614. Eger isterse tadmda bir kasih; ve eger isterse on batmanlih, gurz olur.
Eger goniil isterse, zahiri el, taam yemekte bir ka§iklik vazifesini yapar;
ve eger yine goniil isterse, birisine ofkelenip yumruk vurmak igin on batman
agirhginda bir giirz ve topuz olur.
C-***! t^^fi ^j^ CX^J A»jb> 4-^ L$\ OUUj-U -bjS' ^y> 4j>- J-i
3615. By aceb, goniil onlara ne soyluyor, adb vuslatl iJAceb gizli seheb!
Kalb ile a'za-yi vucud arasinda iki nevi' ittisal ve a'zanin hareketleri nok-
ta-i nazanndan iki turlti sebeb vardir: Birisi zahiri ittisal ve sebebdir ki, bunu
ilm-i tesrih izah eder. Digeri de ma'nevi ittisal ve sebebdir ki, bunu ilm-i te§-
rih ile gbrmek ve bilmek miimkin degildir; zira bu, irade mes'elesidir ve ira-
de mahsusattan olmadigi igin, gormek ve ta'rff etmek mumkin degildir. Me-
sela ayak irade dedigimiz kalbin hukmu ile yiiriir, durur, raks eder ve birta-
kim dfger muhtelif hareketier yapar. Bunlann hepsi eser-i hayattir; ve kalbin
darabam ve kanin cereyam muharrik-i a'zadir; fakat a'zayi muhtelif hareket-
AHMED AVNl KONUK
lere sevk eden ayagi yiiriirken durduran kalbin iradesidir. Bu da gizli bir se-
beb ve ittisaldir.
3616. Cjoniil {jaliba miihr-i Suleyman hulmustur ki, hes hissin yulannt hvkmuslur.
Gdnul galiba Suleyman (a.s.)in miihr-i tasarrufunu bulmus. olacaktir ki,
boyle be§ hissin yulanm gekip istedigi tarafa sevka muktedir oluyor,
3617. Diisse mensub olan bes haricden onun mahkumudur .; hisse mensub olan
bes de i$eriden onun me'murudur.
His alanine mensub olan cism-i be§erin bes, kuvveti, haric cihetinden
onun mahkumudur; ya'ni, gorme, isftme, tatma, koklama, tutma kuwetleri
vucud-i be§erin haricdeki fiili cihetinden kalbin mahkumudur ve bunlar kal-
bin iradesiyle haricde i§ isterler; ve keza yine his alanine mensub olan cis-
min diger be§ kuweti de igerideki faaliyette kalbin me'murudur. Ya'ni hiss-i
mu§terek, kuvve-i hayaliyye, kuvve-i vahime, kuwe-i hafiza, kuwe-i mu-
tasarnfa hep kalbin iradesiyle ister. Mesela kalb isterse kuvve-i hayaliyyeyi
ve isterse vahimeyi tahrik eder.
joJ^ ^ JUL) C-iS jJul *L>tjl ^S ^ » *\£>\ C~i* j C— w*>- o2
3618. On his ve yedi a'za ve dvfyer saymahla soze gelmeyen seyler vardu.
Vucud-i be§erde, yukanki bey tin §erhinde ta'dad olunan be§ zahir ve be§
batin olmakuzere on his vardir. Bunlara "me§air-i a§ere" derler. Ve yedi aded
dahi a'za vardir ki, onlar da ba§ ve arka ve kann, iki el ve iki ayaktir. Ve ba§-
kaca bunlardan her birinin goz, kulak, burun ve agiz, dil, dudak ve parmak
ve fere gibi zahirf; ve kuwe-i akliyye ve kuwe-i ilmiyye ve kuwe-i naza-
riyye gibi batini olmak iizere sayarak soze getirmedigimiz ciiz'leri vardir.
3619. By goniil sen hukumette Suleyman gtbisin, peri ve ijrit uzerine muhrii
vurl
"Engu§ten zeden" tabi' ve mutf etmekten kinayedir. Ey gonul, viicud ik-
limine hiikm etmekte Suleyman (a.s.) gibisin; binaenaleyh viicud iklfminde
^»
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
sakin olup goriinen a'za ve cevarih iizerine hiikm ettigin gibi, goriinmeyen
kuvayi da tabi' ve mutf kil; ve gorunmeyen kuva emfr-i heva ve onun teva-
biidir. Bu babdaki tafsilat Cenab-i §eyh-i Ekber hazretlerinin Et-Tedbiratii'l-
Mhiyye ff Islahi Memeleketi'l-lnsaniyye namindaki eserlerine fakir tarafin-
dan yazilan §erhde izah olunmustar.
3620. Eqer sen memlehette hileden hen olursan, senin elinden muhrii uc cin
[3579] ?
alamaz.
Ikinci misra'in nihayetinde Hind niishalannda "Se div" yerine "Sedivii"
yazilmi§ ve "Sedivii" Suleyman (a.s.)in surettne girip, Suleyman (a.s.) tara-
findan emaneten bir cariyeye birakilmis, olan muhrii, o cariyenin elinden alan
cinnin ismidir, demisterdir. Ve yine Hind sarihlerinden Hace Eyyub "Birgok
tefsir kitablannda miihrii alan cinnin adi "Sahre" diye gosterilmis, ve ba§ka
isimler de soylenmis, oldugundan bir kitabda gordiigiim bu "Sedivii" ismini
i'timada sayan gdremem" demi§tir. Ankaravf hazretieri §erhlerinde "Uc. "Se-
dfvu"den murad nefisdir derler. Bunlardan her hangisi olursa olsun, Hz, Pir
efendimizin murad-i §erffleri viicud iklfminde goriinmeyerek tasarruf eden
kuva-yi mudilledir ve en hasten emfr-i hevadir ki, daima ruhun halflesi olan
nefse huzuzat-i acile-i diinyeviyye gostererek hfle ile igfale gah§ir ve nefsi ru-
ha muhalif kilmak ister.
3621. Ondan sonra senin ndmin alemi hilar; senin cismin gtbi ihi diem senin
mahkumun olur.
3622. ^Ve eger cin senin elinden muhrii floiiirdii ise -padisahlik fevt oldu; bahttn
oldu.
"HaterrTden murad, miihr-i hilafettir; zira Hak Teala ^W cs-Ui j* _>
«>jVi uJyU (En'am, 6/165) [0 ki sizi yeryiiziinun halifeleri kildi] ayet-i
kenmesi'nde buyurdugu vech ile, insani yeryiiziinde kendi halifesi olmak
iizere yaratti. Eger bu isti'dad ile yaratilan insan, bu miihr-i hilafeti §eyta-
na kaptinr ise, tasarruf-i sun ve ma'nevfden mahrum kahr ve parlak olan
tali'i soner.
AHMED AVNl KONUK
3623. Ondan soma ey ihad, sizin iizerinize hiydmet fliinune kadar ya hasre-
ta!" mahtum oldu.
Muhr-i hiiafeti §eytana kaptirdiktan sonra, ey §eytamn tezviratina alda-
nan kullar, kryamete kadar sizin (izerinize "ya hasreta!" nidasiyla hasreti
da Vet etmek vacib oldu.
ijj ow J" oT 3 jj\j j\ <jjjj&\ y f \j ^ £*
3624. Gge-r sen kendi mekrine inkar getirir isen, ieraziden ve aynadan ne va-
kit can getirebilirsin?
Ya'nf igin fasid oldugu haide, di§im salih gosterir ve zahirde kendini bir
hflekar addetmez isen, terazi ve ayna mesabesinde olan evliyaullahdan ca-
nini sakhyabilir misin? Zfra onlar senin ahval-i batmeni tamamiyle mu§ahe-
de ederler. Ve keza yevm-i ahiretdeki mizan-i ilahiden ve ayna gibi olan def-
ter-i a'malinden yakani kurtaramazsm.
(^
Getirdigimiz olmus, ve secUmis. meyveleri, o yemi§tir diye Lok-
man'i, kdlelerin ve kapi yolda§larmin muttehem kilmasi
3625. JZokman efendisinin indinde, onun holeleri arasinda, cismen hakir idi.
Hz. Lokman esir olup, birisine kole olmus, idi; ve efendisinin baska, giic-
lu ve kuwetli koleleri arasinda Hz. Lokman cismen gelimsiz ve hakir ve ren-
gi de Habe§ idi.
Hz. Lokman peygamber midir, yoksa veil midir, bunda ihtilaf vardir.
Ba'zilan nebf ve ba'zilan velidir dediler. Hz. §eyh-i Ekber efendimiz, emr-i Ri-
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEV1-1 •
salet-penahfye tebean yazdigi Fususu'l-Hikerrt 'in bir fassini Hz. Lokman'a
tahsis buyurup, burada Hikmet-i thsaniyye'yi beyan buyurmus, olduklann-
dan, niibuwetine kaildirler. Bu kissa, yukandaki ( ) numarah beytin
ma'nasina merbuttur,
3626. O kblelerini haga yonder di; ia hi ferny if in ona meyve geUreler.
Lokman'in efendisi, diger kolelerini telezzixz etmek igin, kendisine meyve
getirmeleri igin baga gonderdi.
3627. JZokman, koleler icinde iufeyl gibi, piir-maani gece gibi sureti hara idi.
Ya'nf Lokman koleler iginde, kuvve-i cismaniyye ile goriilecek i§lerde, o
koleierin tufeyli ve tabii gibi idi; ve sureti gece gibi muzlim olmakla beraber
kalb-i §erffi, gecelerde mundemic olan esrar-i ilahiyye gibi ulum-i ledimniyye
ile dolu idi.
\j a*Js> <_-*£> jl JJijyuj <j*j>- \j £~*?r (_?Uj*4 OU*Ap till
3628. O Koleler io-planmi§ meyveleri, iama galebesinden nasi cjiizelce yediler.
d\ J S' j C— tS J^J OUaJ j o&r\j>- Ol *jj>- OUiJ -Xxuif \j <n*~\j>-
3629. Sfendiye, onlan jCokman yedi, dediler. Bfendi JZokmana eksi ve sakil
oldu.
Ya'nf efendi Lokman'a yiizunu eksttti ve dfkelendi.
3630. Uakiaki JZokman sebehden tefahhus eiti. efendisinin itabtnda dudak adx.
[3589] J J
Hz. Lokman efendisinin kendisine i'biran sebebini arasftrdi ve efendisine
kar§i bir itab olarak; veyahud efendisinin itabina kar§i mixdafaaten agzini acn.
\*jtijA -Li»U ,y\sf- «.oJjJ IJb*- ^JU^ iJL*« OLJiJ kLJu
3631. Jlokman dedi: By henim efendim, hain kul Utah Teala indinde mak-
bul olmaz.
^S
AHMED AVNl KONUK
3632. Gy kerun, bizim hepimizi imiihan et; bizim tokumuza sen sicak su ver.
Meyveleri kimin yedigi anla§ilmak igin bizi imtihan et; tok karnimiza bize
sicak su ver, igelim.
3633. Ondan soma sen rakib ve biz piyade hosucu olarak, bizi sahrdya sur!
\j j\j**y\ (JuilT <_£lf*w? \j j^j? Jo y £±> Ol^jT
3634. Ondan soma sen kotu ameUiye, sirlan kesf edicinin sanatlanna baki
3635. Gfendi kolelerine sicah suyun sahisi oldu; ve onu korkudan filler.
3636. Ondan sonra onlan sahralara siirdii; o taije asagiya, yukanya kostular.
3637. Onlar zanmetten kay etmege basladilar; su onlardan meyveleri pkardi.
*Js\*0 <*J\ jujjji j\ jl«1 j ^» u3Uj ^5 jl*\ ji lj OLJLl 4>J^
3638. Uakiaki jCokman'm aobejjinden kay geldi, onun icinden saj olan su za-
hir oldu.
3639. ij^lddemki JZokmanm hikmeii bu kesfi bilir, imdi vucud sak^binin hik-
meii ne olur?
Hz. Lokman'in hikmeti netfcesinde yalan da'valann hakikati miinkestf
olursa, vucud sahibi olan Hak Teala hazretlerinin, halkin batinlannda gizli
olan hiyanet ve rezailin ke§fi hususundaki hikmetin azametini kiyas et!
3640. Sirlann kafjesinin asikar oldugu giinde, zuhuru arzu olunmayan gizli-
Xex sizden zakir olttr.
°$2p?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
* , * ** i
Bu beyt-i §erif sure-i Tank'da vaki' ^u H j iy ^ *J u» jSi jJi JI; ^. (Tank,
86/9,10) [Gizlenen isterin ortaya dokuldugu hesap guniiride, insan igin Al-
lah' dan ba§ka ne gug veren vardir, ne de yardim eden] ayet-i kenmesine i§a-
ret buyrulur. Ya'nf yevm^i kiyamette viicud sahibi olan Hakk'm hikmeti ile
herkesin batininda gizli olup zuhurundan utanacaklan sirlar meydana gikar.
•« , » *,» *
3641. Uahlaki steak su i$irildiler; onlan rusvdu edecek cinsinden huiiin per de-
led kai' olundu.
Bu beyt-i §erifde sure-i Muhammed'de olan lL^- % ijL- j ^LJi J aJU- ^* 'jlr
^u.r^aii (Muhammed, 47/15) ya'nf "0 kimse e'ehennemde ebedi olan kirn-
se gibi midir ki, kaynar su igirilirler, barsaklan pargalanir" ayet-i kenmesine
isarettir. Cenab-i Pir efendimiz bu ayet-i kenmedeki kat*-i em'ayi, lisan-i i§a-
retle, perdelerin kafi ma'nasina almisjardir.
OUj^I JLil jU \j j^j>- aS" d\j\£' ^\Js- jJ\d\j j\j
3642. <JAtes, dndan dolayi kafirlerin azabi geldi; zira iasin imtihani ates olur.
Ya'ni lcafirlerin kalbleri ta§ gibi kati oldugundan, onlan enbiya ve evliya-
run rmilayim olan sicak nefesleri yumu§atmak igin kafi degildir; zira kati ta§-
lar sjddetli ates, ile yumu§atildigi ve kinldigi igin kafirlerin azabi da sjddetli
ate§ ile olur.
Hind §arihlerinden Bahru'l-Ulum ve tmdadullah hazretleri buyururlar ki:
"Bu beyitte kafirlerin azabi, onlann kalblerindeki pas def olunmak igin varid
olduguna ve pas zail oldugu vakit, azabm murtefi' olacagina i§aret vardir."
3643. las gibi goniile, hiz nice nice miilayim soyledik; nasthat kahul etmedi.
jX* tl)tAO Sj*m \jj>~ s^j* ^j *^-J>\t ^i <-£jj^ b*^ u^O
3644. iKoiu yara vein damar kotii ila$ buldu; esegin hasina kopek disi layiktu.
Azgin yaramn damanna, sjddetli ve agir ilag munasib olur.
3645. Uiabtsdtin hahisler icin olmasi hikmetiir; cirkine de cirkin es ve laytkhr.
AHMED AVNl KONUK
Habisat olan nefislere, habis olan ruhun taalluku hikmettir; girkin olan ba-
tina girkin zahir e§ ve layikur.
3646. DmM sen, her hir isi ki isiersin, git onun mahvi ve hem sekil ve sijah oil
Ya'nf, sen hangi siniftan olan halkin i§i ve du§u olmak istersen, git onla-
nn arasina kans, ve onlar ile bir §ekilde ve bir sifatda ol! Mesela mu'min ol-
mak istersen mu'minlerin §ekil ve sifatina gir; kafir olmak istersen, onlann
hal ve sanlanni kabul et!
j^ j j> j u* J^yt- ^j* jj* J^ jy JjCU ^ A l?* 1 -^" jy
3647. O^fur istersen nurun miistaiMi ol; uzakltk istersen, hodbin olup uzak oil
Eger nur-i ilahfyi istersen, bu nuru kabul igin nefsini miicahede ve riyazet
ile miistaid kil; eger Hak'dan uzaklik istersen, kendi enaniyyetine sanl ve
kendi variigini Hakk'a hicab edip uzak ol.
3648. Ue eger hu virdn olan hapisten hir yol istersen, dosttan has cekme ve see-
de et ve yahlas!
Eger bu harab ve viran olan diinyadan bir yol bulup kurtulmak istersen,
dost-i hakiki olan Hakk'a kar§i serkes, olma; serfuru ve tezelziil et ve yaklasj
L>f> lilij (Alak, 96/19) [Secde et ve yaklasj sure-i Alak'in nihayetinde
mezkur olan bu ayet-i kerfmedir ve secde ayetlerinden biridir.
/»t>LJl «Ulp Jj~»j ^yr j* ^ij ****** (■<&
Resul (a.s.)m cevabi hakkmda kissa-i Zeyd'in bakiyyesi
3649. ^u soziin nih&yeti yoktur; ,Zeyd kalk, ndhka Hurak'i iizerine hag haglal
MESNEVf-1 SERfF §ERHl / II. CiLT • MESNEVf-1 •
Hz. Mevlana (r.a.) verese-i muhammediyyeden olduklanndan, bu kissa-
yi tamamen Server-i Alem (s.a.v.) Efendimiz'in lisan-i saadetlerinden beyan
buyururlar; ve nefs-i kamilelerinde bilcumle meratibi cami* olduklanndan,
Hz. Zeyd'in lisanindan da yukanda zikri geoen birtakim esrar ve hakayiki iz-
har eylediler. Beyt-i §erifde Hz. Zeyd'in natikasi Burak'a tesbih buyrulmu§-
tur. Zira Burak, mi'racda Resul-i Ekrem Efendimiz'e tahsis buynilan bir mer-
keb-i melekutidir. Hz. Zeyd'in nefs-i natikasi da mertebe-i vahdete uruc ve
ba'dehu mertebe-i keseratda elfaza riicu' etti; ve ifsa-yi esrara basjadigi igin,
Cenab-i Pir efendimiz lisan-i nubtivvetten Hz. Zeyd'e hitaben: "Kalk, ya'ni
zevk-i tevhfddeki istigrakdan kendine gel ve natika burakim bagla; esrar-i
ilahiyyeyi ifsa etme!" buyumrlar.
3650. O^nvve-i natika ayhi riisvay edici yeldigi vakit gayhin -perdelerini yxrtar.
Kuwe-i natika nefsin sifat-i ma'yube ve rezilesini meydana gikanp onu
rezil ve riisvay edecegi vakit, gaybin ve batirun perdelerini ve ortulerini yir-
tar ve o sifatlan birer birer elfaz ile herkese isjttirir ve batindan zahire gikanr.
3651. Wice zamdn flayb ZH,akk'in mailubu aeldi; bu davul ^alani kov, yolu
bagla!
Ya'ni, alem-i diinya ism-i Zahir'in mazhandir; dliim gelip ism-i Batin'in
hukmu zuhur edinceye kadar, bu mevtinde ism-i Batin ahkamimn mestur
kalmasi Hakk'in matlubudur. Binaenaleyh bir davulcu gibi, aleme i'lan-i
hakayika ba§layan natikam kov ve elfaz ve kelam yolunu kapa!
3652. Steele siirme, dizaini $eh; mestur olmak iyidir; herkes kendi zanmndan
mesrur olmak evladir.
Natika Burak'ini elfaz sahasinda acele acele siirme; yulanm gek, esrar-i
ilahiyyenin ve sirr-i kaderin halayik arasmda mestur kalmasi iyidir. Ve ezeli
olan said ve sakilerin kimler oldugu mechul olmasi ve kendisinin dergah-i
uluhiyette makbul bir kul olundugunu zannederek herkesin mesrur olmasi
hikmete muvafiktir.
AHMED AVNt KONUK
3653. Utah isier ki onun nevmidleri de hu ihadeiten yiiz $evirmesinler.
"Nevmidlefden murad, ilm-i iiahide a'yan-i sabiteleri §ekavetle sabit olan
kimselerdir. Ya'ni, eger sirr-i kader bu alem-i diinyada zahir olur ve herkes
kendi hakikatinin ahkam ve asar-i zaruriyyesini mii§ahede ederse, hem sa-
ldlerin ve hem de sakilerin ibadetlerine fiitur vaki' olur. Zfra saidler, "Benim
hakikatim ind-i ilahfde said olarak sabit olmusmr, tebeddul ihtimali yoktur;
amel etsem de, etmesem de safdim" der ve amelden fang olur; ve §akiler ise
"Mademki §ekavetim sabittir ve degi§ecegi yoktur, amelin ne faidesi olacak-
tir" der ve amelden vaz gecer. Halbuki Hak Teala'mn, siiadanin ve e§kiyamn
ibadetini ve kendisine tezellullerini murad eder. Nitekim ayet-i kenmede
ijjjj Vi '^vij ^! cJai- u j (Zariyat, 51/56) ya'ni "Cin ve insi ancak ibadet
icin halk ettim" buyrulur.
3654. Uiem onun ibacletlerincle mu§erref olarak, onun taatlanula mustagil ol-
mus olsunlar.
3655. Uiem de hir until ile milder ref olsunlar; hirkac aun onun rikabinda kos-
sunlar.
Ya'ni bilctimle halaik kendi haklannda, ezelde mesbuk olan kaza-yi ilahiye
vakif olmaksizin, hem Hakk'in kullugu §erefiyle mii§erref olarak onun taatleri-
ne me§gul olsunlar ve hem de bu ibadet ve taatlanna i'timaden bir umid-i rah-
met ile miiserref olsunlar. Ve birkac gunliik hayat-i diinyeviyyede o umid-i rah-
met rikabinda ko§sunlar. Iste Hak Teala kullannin bu halini murad eder.
3656. Dsterse o rahrnei, ciimle iizerine, merhametin umumundan kotu ve iyi
iizerine parlar.
Eger Hak Teala murad ederse, o rahmet, ciimle iizerine rahmet-i amme
cinsinden olarak, fena ve iyi iizerine parlar.
Bu beyt-i §erifde, sure-i A'raf da olan JT ^*^j j^j j *ui j* *> <-~*\ j^*
y£> (A'raf, 7/156) ya'ni "Benim azabim diledigim kimseye isabet eder; ve
MESNEVf-1 $ERfF SERHl / II. CtLT • MESNEVl-1 •
rahmetim her §eyi kaplamisnr" ayet-i kenmesine isaret buyrulur. Zira Hak
Teala'nin rahmeti her §eyi ihata edince, kendilerine azab isabet eden kimse-
ler de o her §ey icinde dahil olurlar. Binaenaleyh rahmet-i amme, kotulerin
ve iyilerin hepsine §amil olur.
3657. Diak isier hi, her hey ve esir, recall ve havfli ve perhizhdr olsunlar.
Ya'ni hakayik-i e§ya mestur olan bu alem-i diinyada, Hak Teala, efendt
ve kole ve §erif ve vazf olan bilcumle kullannin havf ve reca icinde perhiz-
kar olarak ya§amalanru murad eder.
3658. \Bti reca ve havf peraeae olsun; tii hi hu perclenin arhasinda perverde
olsun.
Ya'ni kullann her sinifinin timfdi ve korkusu, hakikat-i halden hicab igin-
de olduklan halde vaki' olsun; ve ta ki bu hicabin arkasinda, umid ve korku
duygulan ile perverde olsunlar.
3659. Uaktdhi perdeyi yirthn, havf ve reca hani! fjayhin zdhirde hir ken u
ferri oldu.
Eger perdeyi kaldinp, herkese kendi hakikati gosterilse ve herkes gorse ki,
kendilerinin kendilikleri, hep ilm-i iiahide suretleri sabit olan esma-i ilahiyye-
nin golgeleridir ve vucud ancak Hakk'indir. Bu inkisaf neticesinde havf ve re-
ca kalir mi? Zira havf ve reca isneyniyyet iktizasidir; ve nitekim evliya-yi
Hak nazarlannda bu hakikat zeykan sabit oldugu igin.Hak Teala onlar hak-
kinda d/^> ^ V ' 3 '^L IS^ V Jji l(Sf\ ji Y\ ( Yunus, 10/62) [lyi bilin ki, Al-
lah'in dostlanna korku yoktur ve ohlarmahzun da olmayacaklar] buyurur.
Halbuki bu alem-i diinya ism-i Zahir'in mazhandir; ve ism-i Zahir ise, ism-i
Batin'in perdesidir. Binaenaleyh ism-i Batin'in mazhan olan alem-i gaybin
kerr u ferri, ya'ni nammin ihti§ami, ancak alem-i zahirdedir. Zira mechul olan
bir alem hakkinda herkes, acaba nasil §eydir? diye merak eder, Eger perde
kalkip, o alem zahir olursa, artik o merak kalmaz ve alem-i gaybin kerr u fer-
ri de gider. Beyt-i §erifin ikinci misra'mdaki "§ud" kelimesi "oldu" ma'nasina
AHMED AVNI KONUK
olursa "Gaybin zahirde bir kerr u ferri oldu" diye terciime olunur. Ve eger
"gitti" ma'nasina olursa, "Gaybin zahir iizerinde olan bir kerr ii ferri gitti" di-
ye terciime olunur. Ve ruh-i ma'na her iki surette de degi§mez. Nitekim tza-
hat bu iki §ekil iizere vaki' oldu.
Hikaye
3660. ^ir delikanlt trmak kenannda bir zan goiurtlu; dedi ki: Hiizim balik tu-
iucumuz Suleymandir.
3620 numarali beytin §erhinde beyan olundugu iizere, miihriinii cinni
garptiktan soma, Siileyman (a.s.)m saltanaundan sukut edip, bir fakir bakk-
gi kiliginda irmak kenannda balik tutarken; evvelce Siileyman (a.s.)i hal-i
saltanatmda gormiis, olan bir delikanh onu tanidi ve bu balik tutucu Siiley-
man (a.s.)dir, dedi. Fakat Hz. Siileyman'i tamdigi halde, yine subheye diisup
soyle dedi:
3661. Sfler bu, o ise, neden yalhiz ve gizlidir; ve eger degil ise, onun Suleumdn-
lik sunasi nedir?
3662. O, bu dii§iince icinde muter eddid idi; nihayet Suleuman <§ah miisiakil
oldu.
"Dii dil bud" ya'ni iki gdniil olmak, miitereddid olmaktan kinayedir. Ya'ni
bu zat Siileyman (a.s.) midir, yoksa degil midir, diye o delikanli tereddiid
iginde kaldi; zira o hakkiyla tanimamis, idi; eger tanisa idi, asla tereddiid et-
mezdi.
MESNEVl-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
£j~ji d^hA oTdj*- Jl^*j £j CJ*j£ j\ C-»J j JUL- j\ C^j jP
3663. Cin cjitii; o onun mulk ve tahhndan ka$h; onun hahhnin kdici o §eyia-
nvn hamni doktii.
Ya'ni Suleyman (a.s.)in §ekline girip, cariyenin ettnden yuzugii alan cin-
nf kagti ve tasarruf kel-ewel Suleyman (a.s.)in yedine gegti, o ifntin cezasi-
ru verdi.
3664. ^iizugnnii parmagina iakii; ifrii ve peri askeri ioplanii.
3665. Milamlar, tema$a i$in geUiler; sahib-i hayal olan kimse de, onlann ara-
sinda.
Suleyman (a.s.)m ihti§amini ve saltanatmi tema§a icm birgok halk toplan-
mi§ idiler. Irmak kenannda balik tutarken Suleyman (a.s.)i gorup o mudur,
degil midir, diye tereddiid eden delikanli da o toplanan halk arasinda idi.
3666. Vaktaki yiiziicju onun parmacjinda aordu, onun dii$iincesi ve zanni tama-
men giiti.
3667. Vehim o vakii vardir ki, o mesturdur, hu ara§hrma, cjorulmemi$ $eyden
na$idir.
Ya'ni insamn vehmi ve zanm t bir §ey kendisine mestur ve mechul oldu-
gu vakittedir. Zira insan gormedigi bir §eye muttaii' olmak igin, onu ara§tinr.
3668. [jaibin hayali sinede azvn oldu; vaktaki hazir oldu, onun hayali aitti.
Ya'ni insan gormedigi bir §eyin hayalini kalbinde ve zihninde biiyutur.
gormedigi §ey hazir olup meydana cikinca, o zihnindeki hayal zail olur, ye-
rine hakikat gelir.
MESNEVI-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3663. Cin gitti; o onun miilh, ve tahhndan ka$h; onun hahtinin huici o §euta-
nin hanim doktii.
Ya'ni Suleyman (a.s.)in §ekline girip, cariyenin elinden yuziigu alan cin-
ni kagti ve tasarruf ke'1-evvel Siileyman (a.s.)m yedine gecti, o ifritin cezasi-
m verdi.
3664. ^iiziigunii parmagina takh; ifrit ve -peri askeri toplandi.
3665. Sfyaamlar, lema§a i$in geldiler; sahib-i haual olan Kimse de, onlann ara~
stnaa.
Suleyman (a.s.)in ihti§amini ve saltanatim tema§a icin bircok halk toplan-
mi§ idiler. Irmak kenannda balik tutarken Suleyman (a.s.)i gorup o mudur,
degil midir, diye tereddiid eden delikanli da o toplanan halk arasinda idi.
3666. Uaktaki yiiziigu onun parmagmda gordii, onun dii§iincesi ve zanni iama-
men gitti.
3667. Uehim o vakit vardir hi, o mesiurdur; bu ara§hrma, g'6riilmemi§ $euden
na§idir.
Ya'ni insamn vehmi ve zanni, bir §ey kendisine mestur ve mechul oldu-
gu vakittedir. Zira insan gormedigi bir §eye muttali' olmak igin, onu arasttnr.
Cijj j\ jL>- -Li j^s\>- &>$%■ ^-^j <u r"* J*^ v^ *-lW^" -^
3668. fyawin hmfdli sihede azim oldu; vaktaki hazir oldu, onun haudli gitti.
Ya'ni insan gormedigi bir §eyin hayalini kalbinde ve zihninde buyiitur.
gormedigi §ey hazir olup meydana gikinca, o zihnindeki hayal zail olur, ye-
rine hakikat gelir.
AHMED AVNt KONUK
3669. Qer$i nur semast ya^i§siz degildir; karanhk zemin de hitirmesiz degildir.
"Balfden" nebatat hakkinda uzamak, biiyumek, bitmek ma'nasmadir.
Ya'ni, vakia giine§in nuruyla munewer olan gokten yagmur yagdigim ve
kara topraktan ibaret olan kure-i zeminden de giines, ve yagmurlar te'sfriyle
nebatat buyuyiip bittigini gormekle, bunlann faili olan Hakk'i ve onun varli-
gini idrak ediyonim ve bu idrakim viicudumun havass-i zahire ve batinesi
pencerelerinden hasil oluyor.
3670. uana fyii minune bi'l-cjayhi" layikhr. Ondan dolayi Jam on penceresi-
ni haflludim.
Gergi bana havas pencerelerinden Hakk'in Zat ve sifat ve efalinin viicu-
du ve vahdaniyyeti hakkinda idrak hasil olmakta ise de, Hak Teala sure-i Ba-
kara'nin ibtidasmda vA a^j! ^ (Bakara, 2/3) [0 kimseler ki, gayba ina-
nirlar] buyurdugu ve gayba iman edip amel-i salih i§leyenlerin mazhar-i hi-
dayet oldugunu beyan ettigi igin, bana gayba iman getirmek lazimdir. Bu
iman-i gaybfden dolayi bir fanf evden ibaret olan cismimin havas penceresi-
ni kapadim ve imanimi, semamn yagisji ve yeryiizunun nebath olmasi gibi
istidlalata istinad ettirmeyi miinasib gdrmedim. Ve jJWi ^ pSLb- ya'ni "Ko-
cakanlann dinlerini uzerinize lazim kilin" hadfs-i §erifine ittiba' ettim. Zira
meydanda olan bir §eye ister inamlsin, ister inkar olunsun; o §ey iman ile sa-
bit ve inkar ile zail olmaz.
3671. i5n,sumani zuhurda yardijjim vakii ^Onda bir yank goriir musiin" nasil
derim?
Ma'na ve hakikat semasim acmak emrinde, suret perdelerini yardigim ve
yirttigim vakit Hak Teala hazretlerinin, sure-i Miilk'de olan j>i '& </j ji
(Miilk, 67/3) [Bir yank gorebiliyor musun?] kelam-i celQim nasll soyliyebilir?
Zira Kur'an, elfaz-i zahire ile, ism-i Batin'in ahkamindan haber verici oldugu
halde, ism-i Zahir'in daire-i saltanat ve ihti§ami olan alem-i surete geldi; ve
ism-i Zahirin saltanati devam ettikge, suret semasinda futur ve yank yoktur.
Vaktaki ^>Xi a—Jifci (lnfitar,82/l) [Gokyuzu yanldigi zaman] ayet-i kerime-
MESNEVI-t §ERfF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1 •
sinde ihbar buyrulan yevm-i kryamet, ya'ni sema-yi statin yanlmasi vaki'
olur. I§te ancak o vakit alemde ism-i Zahir'in saltanati zail ve ism-i Batin'm
debdebe ve ihti§ami bahir olur.
3672. Ta ki bu zulmette iaharn dosesinler ve her bir kimse, yiizu bir tarafa cp-
tursun.
Ta ki bu zulmet-i tabiat icinde, suret perdelerinin hayluletiyle hakikati go-
remeyip arasftrmaya basjasinlar; ve bu taharrf esnasinda herkes yuziinu bir
state cevirsin ve hakikat ondadir zannetsin. Bu hal fincan ve yuziik oyunu-
na benzer. Nitekim bir tepsi igine yirmi-otuz kadar kahve fincanini yiiz iistii
kapayip, birinin altina bir taraf oyuncular gormeksizin bir yiiziik koyarlar.
Sonra o yuziigu oyuncular ilk agista bulmaga cabalarlar; ve ekseriya bulama-
yip bos, fmcanlan acarlar. Iste alem-i surette hakikat arayanlar da boyledir.
Hakikat, insan-i kamilin suret-i muteayyinesindedir. Qok kimseler, suret per-
desi arasinda kamil zannedip, nakisa hizmet ederler. Hatta Bayezid-i Bistami
(k.s.) hazretleri buyururlar ki: "tic. yiiz zindika hizmet ettim; nihayet bir sid-
dika eristim."
3673. HZir miiddet i§ler ma'hus olur; sihneyi hirsiz darlara gotiirur.
"§ihne" polls ve zabita me'muru ma'nasinadir. Ya'ni hakikat mestur
olan bu alem-i suretde, ahkam-i suri zail oluncaya kadar bir miiddet i§ler
tersine olur. Polisi hirsiz daragacknna gdtiirur; ya'ni bir kamili bir nakis
miicahede ve riyazet darlanna gdtiirur ve hadd-i zatinda isti'dadi kemalde
olan bir saliki surette makam-i irsadda goriinen nakisu'l-isti'dad bir kimse
teslik eder.
3674. Ta ki $ok sultan ve alt himmetU, bir miiddet kendi bendesinin bendesi
gelir.
Yukanki beyt-i §erifin ma'nasmi te'yid eder. Ya'ni ma'nada sultan ve ali-
himmetli olan salik, alem-i ma'nada kendisinin bendesi makaminda olan
kimseye, alem-i suretde bende olarak zahir olur.
AHMED AVNl KONUK
J^j*- ^LjcuvI j^ Jul l_^p J«i>- (J i*5' j (j^j^- ^ 4-*^ j-5 J ^>
3675. HZendelik gaybda hos ve ra'na gelir; gaybin hifzi kulluk etmekie hos
gelir.
"Ke§" ho§ ve ra'na ma'nasmadir. "Isti'bad" kulluk etmek demektir. Ya'm
bir bendenin nazarinda efendi gaib iken, onun hizmetinde kaim olup emrini
tamamiyle icra etmesi, kulluk nokta-i nazanndan sayan-i tahsm ve takdfr-
dir. Zira bir bendenin, efendisinin huzurunda, onun emrini tamamiyle icra
eder gorunmesinde riyakarlik §aibesi vardir. Fakat efendinin giyabmda em-
rini tamamiyle icra etmekde, sidik ve muhabbetin te'siri galibdir. Ibn Mes'ud
hazretlerinden mervi olan hadis-i §erifde ^ J***i uui j^-i ^fu j »> *ii y ^JJij
«_Jjl o^j, ji^\j {*%J\ aJ*. \} ^ <^ju j\£\ ya'm "Kendisinden baska ilah olma-
yan Zat-i ecel ve a'laya yemm ederim ki, hicbir kimse gayba imandan efdal
bir iman etmedi, buyurmus, ve Resul-i Ekrem Efendimiz bu beyan-i aliden
sonra <JjX dj*$t ^AJij (Bakara, 2/3) [0 kimseler ki gayba inamrlar] ayet-i
kerimesini okumu§rur. "
3676. Nerede o kimse ki, onun huzurunda sahm medhini soyler; nihdyet o
kimse ki, gaybmda serm-ru olur.
§ahin huzurunda §ahi medh eden kimse nerede! §ahin giyabmda sahdan
haya eden kimse nerede! Zfra §ahin huzurunda, §aha kar§i salik ve muhib
goriinmek kolaydir; bu sidk u muhabbeti, onun giyabmda goste _mek herke-
sin kan degildir.
3677. H^ir kcd'a muhajizt ki, memleketin kendnndan, sultdndan ve sdye-i sal-
ianatdan uzak ola.
Memleketin kenar tarafinda bulunmasi cihetinden sultarun huzurundan
ve saltanatin sayesinden uzak olan bir kal'a muhafizi;
3678. iKal ayi dusmanlardan hijz ede; kal'ayt bi-kerdn mala saimiya.
Kal'ayi, dii§manlann tecavuziinden hifz eder ve padi§aha ihanet edip,
du§mandan bf-nihaye rii§vet alarak kal'ayi satmaz ise,
c ^^°
MESNEVl-1 $ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVM •
3679. Uiududlann kenannda §ahdan gaih oldugu halde, o hazir olan aibi vefa-
yi hifz ede,
Hududlann kenannda §ahin huzurundan uzak oldugu halde, o muhafiz
§ahin huzurunda olanlar gibi vefakarlik gosterirse,
3680. sa/nn^ indinde, hizmetie hazir olan ve can feda eden baskalanndan iuidir.
[3638] J °
3681. HZinaenaleyh gayheite yanm zerre i§in hifzi, hazirhkia olan o yuz bin-
den iyidir.
Ya'm bir bendenin nazanndan padisah gaib iken, o bendenin sadakatla az
bir is, gormesi, padi§ahm huzurunda, gayret gostererek birgok i§ gormesinden
daha iyidir. Zfra hizmet-i gaibane, kemal-i muhabbete delildir; ve padi§ahin
huzurundaki hizmette ise o huzurun te'siri vardir; ciinku bendenin muhab-
beti olmasa bile, hizmetini gostermek mecburiyyeti altindadir.
J-S, sjiy OUp jJu\ &j* s>u Jii- ij*>** Oy^ l;UI j c~pU»
3682. Toaf ve iman §imdi mahmnd oldu; olumden sonra ayan icinde merdud oldu.
Allah Teala'mn peygamberleri vasitasiyla teblig buyurdugu emir ve neh-
ye itaat ye hayat-i uhreviyyeye iman, §imdi bu hayat-i diinyeviyyede mah-
mud ve makbuldur. Oldiikten ve hayat-i uhreviyye kendisine ayanen zahir
olduktan sonra iman etmenin ma'nasi kalmaz; zfra iginde ya§ayip hissettigi
bir alem igin "Ben bu aleme inandim" demek barid bir hukiim olur. Nitekim
bir kimse, ben §imdi hayat-i dunyeviyye iginde ya§adigima inandim dese,
herkes onun bu hukmune giiler.
3683. uWademki aayh ve amblik mestur olmak iyidir, oyle ohinca acpx hagla ve
susmak iyidir.
Ya'ni mademki bu alem-i §ehadetde, alem-i gaybin yuzii ortiilmus, olmak
evladir, o halde, kendisine alem-i gaybin ahvali munkesjf olan zevatm agiz-
AHMED AVNl KONUK
lanni kapayip na-ehil olanlara ifsa-yi esrar etmemeleri iyidir; fakat ehil olan-
lar arasinda kendi kesjflerine ve esrar-i ilahiyyeye dair sohbet caizdir. Nite-
kim menakib-i evliyada naziri coktur. Ve hususiyle bu Mesnevi-i §erif, ancak
ehil olanlara hitaben ibzal buyrulan esrar-i ilahiyye ile doludur. Ve dibacede
beyan buyruldugu iizere, na-ehil olanlara asla nikabini agmaz.
* -
OoJ JLp jlT Iju \jcf- *j>- j^> j\ jb lj c^~o j*\j <j\
3684. Gy karde§, elini sozden geri tut; muhakkak Diak ^Teala ilm~i lediinnii
izhar eder.
Ulum-i batineyi ifsa etmekten el gek; zira bu ilim, zevkf ve vicdanidir; soz
ile t kemaliyle tefhim olunamaz. Binaenaleyh bu ilmi Hak Teala, emrine
miinkad olan kullanndan diledigi kimselerin kalbinde izhar eder. Nitekim Ca-
mi'u's-Sagffde munderic olan bir hadis-i §erifde <*£»- j *ui ji^-i & ^ J*u\ ^
ojU ja ft u ja ^jti (_s» *»-Ui *W {£*- cs ya'ni "llm-i batin Allah Teala' nin sirlann-
dan bir sirdir ve hiikmunden birtakim hukumdur ki, kullanndan diledigi kim-
selerin kalbine kazf buyurur" buyrulur.
3685. Qiinese, onun yiizu sahid olnwk haft olur; sohidin en hiiyiigu hangi sey-
dir? Smah'du!
Ya'nf giinesjn yuzu, yine kendisinin vucuduna sahid olmak kafidir. Giine-
sm viicudunu isbat igin ba§ka delile ve sahide hacet yoktur; nitekim bu cil-
din 116 numarali beytinde v^fj^ jJ^w [Giine§in delili yine giines. geldi]
buyrulmus, idi. Bu beyt-i §erif de onun naziridir. Ve ilm-i batinin ziibdesi ve
hulasasi vahdet-i viicud gtinesjdir. Vaktaki salikin kalbine bu giines, tulu'
eder; artik onu isbat icm, ba§ka delile hacet kalmaz. Zira bu vahdete Allah
Teala hazretlerinin kendisi, zuhur tarikiyla bizzat §ehadet buyurur; ve sahid-
lerin en buyiigii ise Allah Teala' dir.
3686. Jtatjir, soylerim; ^unku hem Utah ve hem me\eh, hem alimler beyanda
harm oUn.
Her ne kadaryukanda "Ey karde§, elini sozden geri tut!" dedim ise de, ha-
yir, esrar-i ledunnfyi soylerim; giinkix vahdet-i vucudu beyan hususunda
Kur'an-i Kerim'de ^JLii jiy j 5^'^ '^ H\ 2\ H 2 iii ^ (Al-i imran, 3/1 8) [Al-
MESNEVM $ERfF §ERHI / II. ClLT • MESNEVf-1 •
lah Teala ve melaike ve ilim sahibleri §ehadet eder ki, Allah Teala'nin huviy-
yet-i mutlakasmdan baska ilah yoktur] buyruldu. Ve bu beyana ve §ehadete
hem Hak Teala ve hem melaike ve hem de ulema mukarin kilindi ve i§tirak
ettirildi. Ve mademki Hak Teala hazretleri beni de ulema-yi billah silkine sa-
lik kildi, o halde bu §ehadete istirak ile, benim dahi bu babdaki esran soyle-
mem ve §ehadet etmem fcab eder.
rj x ^ Vt^j V 4i\ rj JUJ1 jil j Jill '_, aUI x^j
3687. iSMlah ve melek ve ehl-i ulum sehadet ederler ki, muhakkak daim olan
Seel ve JA'la'dan baska ^Jlab yoktur.
Bu beyt-i §erffde, sure-i Al-i Imran'da olan )j\ '_> S&S& j >* V\ 'A\ H iS &\ '^i
^s (M-ilmran, 3/18) ya'ni "Allah Teala ve melaike ve ilim sahibleri §ehadet
eder ki, Allah Teala'nin huviyyet-i mutlakasmdan ba§ka ilah yoktur" ayet-i
kerfmesine i§aret buyrulur. Allah Teala'nin §ehadeti, Zat'i ve sifati ve esma-
si ve ef ali ile daimii't-tecellf olmasidir. Zfra bilciimle meratib-i vucud ancak
Hakk'indir. Ve hademe-i esma olan melaikenin §ehadeti dahi, alem-i emir-
den, alem-i kevne asar-i esmayi izharda flilen vaki' olan hizmetleridir. Bu da
vucud-i hakikfnin mertebeierinden bir mertebedir. Ve ehl-i ulum iki nevi'dir;
birisi ulum-i zahire ehli ve digeri ulum-i batine ehlidir. Ulum-i zahire ehlinin
§ehadeti, istidlalata miistenid olan tevhid-i lafzi ve resmfdir. Ulum-i batine
ehlinin §ehadeti ise, tevhid-i half ve zevkf ve vicdanfdir. Binaenaleyh Allah
Teala'nin ve melaikenin §ehadetine iktiran ve i§tirak eden half ve fiilf ve zev-
kf olan §ehadettir ki, bu da ancak ulum-i batine ehlinin §ehadetleridir. Keza
bu da vucud-i hakikfnin meratibinden bir mertebedir. Imdi §ehadet-i ilahiyye
ile, §ehadet-i zatiyyeye ve melaikenin §ehadetiyle, viicud-i hakikfnin merte-
be-i melekutiyyesinin §ehadetine ve ehl-i ulumun §ehadeti ile de, viicud-i
mutlakm tecellf-i ahfri olan insan-i kamil mertebesinin §ehadetine isaret buy-
rulur. Bu bahsin tafsfli goktur, herkesin zevk-i tevhfdi nisbetinde uzayabilir.
£jl^j* ^\j^ jJJ\ Jj-i iJ lJUU }jj *& J>- jb ^^ dj>r
3688. Wa-sil Uiahk'a sehadet eder; melek kim oluyor? Ta ki sehadette miiste-
rek olsun? ^ahui, "Vaktaki Diak sehadet eiti, melek kim oluyor? Ta
ki sehadette muster ek olsun?"
"gun" kelimesi, istifham ma'nasma olursa tercume evvelki gibi; ve tevkit
icin olursa, ikinci suret gibi olmak fcab eder. Her iki suretde de ma'na degi§-
AHMED AVNI KONUK
mez. Ya'nf melek Hakk'in vahdet-i viicuduna nasil §ehadet edebilir? Zira me-
lek, kudret-i ilahiyyenin mezahiri olan ervahdir ki, onlann vucudian musta-
kil degil, belki viicud-i Hakk'in izafatindandir. Binaenaleyh Hak zati ve sifa-
ti ve esmasi ve ef ali ile, ale'd-devam vaki' olan tecellisi ile, kendi vucudu-
nun vahdetine §ehadet edip dururken, melek kirn oluyor ki, bu §ehadete gu-
ya bir viicud-i mtistakil sahibi imi§ gibi istirak edebilsin?
^y>~ e^LgJ^ j f*-^- -^te j. <—>l»l jj-sii^- j plijti A>Jij
3689. 2Xm aune§in nuruna ve huzuruna, harab olan gozler ve gonuller takat
getiremezler.
Ya'nf kadfm olan viicud-i vahid-i hakiki giinesjnin nuruna ve huzuruna,
hadis ve fani ve izafi olan gozler ve gdniiller takat getiremezler, Binaenaleyh
vahdaniyyet gune§inin zuhurunda, onlann kendileri kalmaz ki, §ehadet ede-
bilsinler.
3690. Hiir yarasa gtbi giine$in hararetine takat getiremez; iimuli keser.
Vucud-i izafi sahibleri, vucud-i hakfkf gimesmin tulu'unda, alem-i surette
giinesm aydinligina ve hararetine takat getiremiyen yarasa kusjan gibi bftab
kalirlar ve onun muvacehesinde da'va-yi viicud umfdini keserler.
3691. 'Ttoyle olunca melatkeyi de, asumdn iizerin&e, giine$in cilvegeri olarak bi-
zim gtbi yar bil!
Yukandan beri gelen izahattan anlasddigi iizere, alem-i suretin semasi ve
kuvveti olan alem-i melekuttaki melaike-i fa'aleyi, alem-i suretin muteay-
yenleri olan biz ehl-i ilim gibi, viicud-i vahid-i hakikfnin bi-hasebi'1-esma
ve's-sifat taayyuniinden bil; ve bilcumle vucud-i izafi sahiblerini, vucud-i ha-
kiki giinesmin cilvegeri olmakta birbirine yar ve refik bil!
3692. 2Srd hiz ziydyx gune§ten htdduk; halife gibi zayiflar iizerine parladik.
funkii alem-i §ehadette muteayyen olan biz ehl-i ilim, nur-i viicudu,
§ems-i hakiki olan Hak'dan bulduk ve O'nun bilcumle sifat ve esmasma ve
MESNEVI-1 SERIF SERHt I II. ClLT • MESNEVM • "^®
ef aline dair olan nur-i uliimu O'ndan ahp ciihelaya tevzf ettik. Nitekim pa-
disahlann halifeleri zayif olan ahali iizerine nur-i adli parlatirlar.
3693. ^%eni, ya tip g&nluk, yahud ki bedir olan ay gtbi, her melek kemal ve nur
ve kadr iuiar.
Ya'ni alem-i §ehadetde miiteayyen olan ehl-i ulumun kemalde ve ilimde
ve §erefde mertebeleri oldugu gibi, mertebe-i melekutda miiteayyen olan me-
laikeden her birinin dahi yeni dogan veya tig giinliik hilal veyahud bedir ha-
lindeki ay gibi kemal ve nur ve §eref i'tibariyle ayn ayn mertebeleri vardir.
3694. Hilcer, yahud Harder nur kanadlardan mertebeleri iizerine o §ua , her me-
lege mahsustur.
Bu beyt-i §erifde sure-i Fatir'in ibtidasmdaki ayet-i kerfmeye isaret buyru-
lur. \C.j j d/# j J^ i.i-1 jj> y^] &Sdi J*U- ^j'vl j oijllii >u Jb alii (Fatir,
35/1) Ya'ni "Hamd 'ii sena, gokleri ve am ib'da' ve izhar ede'n Allah Teala'ya
mahsusdur ki, iki§er ve tiger ve dorder kanad sahibi olan melaikeyi rusiil ki-
licidir. tf Melaike iki nevi'dir: Birisi "melaike-i aim" ve digeri "melaike-i unsu :
riyyun"dur. Melaike-i alin Adem'e secde ve serfiiru ile miikellef degildirler.
Melaike-i unsuriyyun ise Adem'e secde ve serfiiru ile rmikellefdir. Alem-i su-
rete, esma-i ilahiyye asar ve ahkamini irsale me'mur olanlar melaike-i unsu-
riyyundur. Ve Araisu'l-Beyan'da Ruzbihan Bakli hazretleri buyururlar ki:
"Melaikenin kanadlan, onlann viicuh-i te'siratindan birer vecihleridir." Imdi,
vucud-i hakfki sahibi olan Hakk'in nuru her bir melege, mertebelerine gore,
onlann nurdan olan kanadlanna, ya'ni vucuh-i te'sfratina imdad eder.Jtimi
enbiyaya vahy ile ve kimi evliyaya ilham ile ve kimi mii'minlere rti'ya-yi sa-
liha ile ve kimi rahmet inzali ile ve kimi nebatatin nesv ii nemasina hizmet
ile; velhasil namiitenahi hidemat ile taraf-i Hak'dan irsal olunur.
jL* jjjl jLi c^—iy ^j~> *£ OL«Ji Jjip tS^jt y?*-*
3695. Dnsvierin okdlarinin kanadlan gibi hi, onlann arasmda cok farh vardir.
Ya'ni melaikenin vucuh-i te'sirati olan kanadlan, insanlann akillarimn ka-
nadlanna, ya'ni viicuh-i te'sfratina benzer ki, o akillann arasindaki te'siratda
cok farklar vardir. mesela akl-i evliya ile, akl-i avam arasindaki fark zahirdir; ve
^m
P^ AHMED AVNI KONUK
akillar arasinda nasil tefavut varsa, melaike arasmda dahi oytece tefavut vardir.
Ve hakikat-i akl hakikat-i melekidir ki, insanda kuwet olup zahir olmu§tur.
Hind §arihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi buyurur ki: " Ey aziz, Ce-
nab-i Pir hakikat-i melaikeyi ukale temsilen beyan buyurdular diyerek buradan
gaflet ile gegme! Melaike senin havas ve kuvandir, baskasi degildir. Kuva-yi ru-
haniyye melaike-i semaviyyedir; ve kuva-yi cismaniyye melaike-i arzidir."
3696. Dmdi her beserin iyide ve kotude karini o melek olur ki, onun manendi o\a.
Ya'nf iyi kimsenin karini onun nazfri ve manendi olan rahmet ve lutuf
melegi olur; ve kotii kimsenin karini de, kezalik onun misli olan kahir ve
azab melegi olur.
3697. ^Zatful-basar olan kimsenin gozu, aunese takat getiremeyince, onun i$in
yildiz sem oldu, nihayei yolu buldu.
Hakk'm vahdet-i viicudu giines, gibi zahir ve bahir oldugu halde, batin go-
zti zayif olan kimselerin bu gune§i gormeye takatlan olmayinca ve bunlar Al-
lah Teala'nin §ehadetini duymayinca, Allah'in bu §ehadetine, yildizlar mesa-
besinde olan ilim sahiblerinin §ehadeti istirak etmek lazim geldi; ve bu zaifu'l-
basar olanlar, bu ilim sahiblerinin §ehadetiyle tarik-i Hakk'a yol buldu.
<?*■
jL$>\i \j j~* ji\ aS" \j X^'jjA JL- j <u!p <dJl { J^» jr**^ {p£
Peygamber (s.a.v.)in Zeyd'e "Bu sirn, bundan daha agik soyleme
ve miitabaati hifz eyle!" buyurmasi
3698. Peygamber buyurdu ki, benim ashabun, yildizlar dir; yolaxlar i$in sem ve
seyian i$in recimlerdir.
GSQ^
MESNEVM §ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Ashabim yildizlardir" sozii ile p.a»i ^.Jdi ^L fy*^ ^i ya'ni "Benim
ashabim yildizlar gibidir, hangisine tabi' olursaniz, hidayet bulursunuz" ha-
dis-i §erifine ; "Yolcular icln §em'dir" sozii ile de sure-i Nahil'deki o ^ °^ <*ii ]
(Nahl, 16/16) ya'nf "Ve yildizlar onlara yol gosterirler" ayet-i kerimesine ve
"§eytan igin rucumdur" sozii ile de sure-i Miilk'deki j^CtM '^yr'j (*&* j
(Mulk, 67/5) ya'ni "Biz yildizlan §eytanlar igin riicum kildik" ayet-i kerimesi-
ne isaret buyrulur. Ve "riicum", atilan tasjar ma'nasinadir.
Bu beyt-i §erifde ashab-i kiramm, Allah Teaia'mn ve melaikenin, Hakk'm
vahdaniyyet-i vucudu hakkindaki §ehadetlerine istirak eden ilim sahibi ol-
duklanna isaret buyrulur. Karanlik gecelerde yildizlar, yolculara nasil rehber-
lik ederlerse, hakayikin mestur bulundugu bu zulmet-i tabiat iginde, Hak yo-
lunun yolculanna oylece rehberlik ederler; ve onlara tabi' olanlann nur-i
ma'nevileri, saliklerin kalblerine anz olan vesavis-i §eytaniyyesini tastayip,
def ederler.
jy t/z v^li J*£ £ jjj j ^ M LS-k f h ^ j*
3699. Cjjer her bir liimsenin o $e§mi ve kuvveti olaydi ki, o jerkin aiine$inden
nur tuta idi.
Eger her bir kimsenin felek-i hakikatin giinesmden nur alabilecek bir gd-
zu ve kuvveti olaydi;
3700. By zetd, ne vakit yildiza kacet vardir? 9Ve vakit o giine§in nuruna deM
[3658] i j -y
olurduf
Bu iki beyit, bir cumleyi itmam etmektedir. Ya'ni eger her bir kimse, fe-
lek-i hakikatin giinesj olan "hakikat-i muhammediyye" mertebesinden
nur-i ilmi alabilecek bir goz ve kuwet sahibi olsa idi, ey ulum-i ledunniy-
ye oniinde zelil kalmi§ olan kimse, yildizlar mesabesinde olan ulemamn ir-
§adina hacet kahr mi idi? Ve o hakikat-i muhammediyye gunesmin nuru-
na, onlann delil olmalanna liizum gorulur mii idi?
3701. <S%y io-praya, huluia ve zille der ki: l^eu be§er durum; velakin bana vaky
olunur.
AHMED AVNl KONUK
Ya'nf, "hakikat-i muhammediyye"yi hamil ve ay gibi olan alem-i suretde-
ki taayylin-i muhammedf, ma'nadan bf-haber olmalanna mebnf, toprak me-
sabesinde bulunan insanlara ve bir viicud-i hakfkf sahibi olmamalan hase-
biyle bulut ve gdlge mesabesinde olan suver-i be§eriyyeye hitaben buyurur
ki: Ben de sizin gibi be§erim ve suret-i muteayyinem, sizin gibi bir zilden iba-
rettir; ve hepimiz vucud-i hakfkf sahibi olan Hakk'in zilal-i esmasiyiz; vela-
kin benim sizden bir farkim vardir ki, o da bana hakikatim ve huviyyetim
olan Hak canibinden vahy olunmus, olmasidir. "Bu beyt-i §erffde ^ w tfi js
!>.(, 3i JJ^ji \i\ J\ '^y, °^L (Kehf, 18/110) ya'nf "Ya Habfbim, de ki, ben'de
sizin gibi be§erim; bana vahy olundu ki, sizin ilahiniz ancak ilah-i vahiddir"
ayet-i kerfmesine i§aret buyrulur.
3702. Quneslere nishetle hir zulmet tutanm; nufusun zulmetleri i$in nur- tu-
ianm.
"Gune§ler"den murad, esma-i ilahiyyedir; "zulmef'den murad, esma-i ila-
hiyye cem'iyyetinin zilli olmaktir. Ya'nf her birisi envanni ve asanni salmak-
ta birer giines, mesabesinde olan esma-i ilahiyyeye nisbetle, benim viicud-i
izaff-i be§eriyyemde bir zulmet vardir. Zfra benim viicudum, esma-i ilahiyye
mecmu'unun zilli ve mazhandir; fakat cami'-i cemf'-i esma olan Allah Teala
tarafindan vahy olundugu cihetle, zulmet-i tabfatde rmistagrak olan niifuslar
igin nur sahibiyim ve onlara o nuru ifaza ederim.
3703. Ondan zaytfim; ta ki sen hir takat fletiresin; zua sen, -pek nurlu olan au-
nesin a&ami decjilsin.
Ya'nf, benim hakikat-i muhammediyyemin zayif olan suret-i be§eriyye-
de zuhuru, o hakfkatimin nuruna senin takat getirebilmen igindir. Nitekim
ayet-i kerfmede '^iS\ ^ J^l/, 'fed- Lutf (Tevbe, 9/128) ya'nf "Size, sizin
nefsinizin cinsinden resul geldi" buyrulur. Zfra sen, pek ziyade nurlu olan
giine§in nuruna takat getirebilecek bir adam degilsin. Eger benim hakika-
tim zahir olsa, ey suret-i be§eriyye sahibleri, sizler degil, melaike bile ta-
hammul edemezler. Nitekim Mesnevi-i §enf 'in IV. cildinin bir beytinde §6y-
le buyrulur:
MESNEVM §ERfF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1
"Eger Ahmed (a.s.) o ceW olan kanadim agsa, Cebrail (a.s.) ebede kadarmed-
hu§ kahr. "
3704. I^al ue strlte yfbi kuri§ik dokudum; nihayei ciaer hastaliai tarajina yol
huldum.
"Bal" dan murad, vucud-i Hak'dan ibaret olan huviyyet-i nebeviyyedir;
"sirke"den murad taayyun-i be§en-i nebeviyyedir. "Ciger hastahgi"ndan mu-
rad, huviyyete vusul lztirabidir. Ya'ni vucud-i mutlak-i Hakk'in latif ve kesif
olan meratibini siiretimde cem' ettim ve bu suret-i kesffe huviyyetime hicab
olmasi hasebiyle, nihayet o hiiviyyetime ve hakikatime vusul lztirabma mii-
teveccih oldum.
3705. By renin, vakiaki illetten huriuldun, sirheyi hirak ve hall ye!
Ey cismin suretinde mahbus kalan Zeyd, vaktaki isneyniyet ve §irket-i
vucud illetinden kurruldun ve sana hakikat-i vucud zahir oldu; artik sirke gi-
bi olan viicud-i abdanfyi ve onun sifatim terk et; vucud-i hakkani ile ve o vu-
cudun sifati ile zahir ol! Nitekim hadis-i kudside Jju-* & jb± J\ j\j^ ^\
jj^j ya'ni "Benim sifatim ile halkima cik, seni kasd eden, beni kasd eder"
buyrulur.
3706. Qoniil tahh hevddan pah olarak ma'mur oldu; onun uzerinde ^Br-rahma-
nu alel-ar$i'steva"dir.
Goniil tahti, agyar hevasindan ve masiva muhabbetinden temizlenerek
ma'mur olursa, sure-i Taha'da vaki' olan i/JL\ J^\ J* j^-Ji (Taha, 20/5)
ya'ni "Rahman ar§ uzerine mustevf oldu" ayet-'i kerimesinin ma'nasi boyie
bir kimseye zevkan ve vicdanen zahir olur.
Malum olsun ki, "ar§" kelimesinin birtakim maam-i lugaviyyesi vardir:
Taht, sakf-i hane, kivam, bir i§in sihhati ve bir §eyin kavi tarafi, yiikseklik
ve bina ma'nalarma gelir. Ehl-i tefsir ve hadis maani-i Kur'an ve ahadisden
ar§ hakkmda iki ma'naya zahib olmuskrdir. Bir kavle gore ar§, alemi ihata
C $P?
AHMED AVNl KONUK
etmistir ve onun hakikatini ancak Hak Teala bilir. Ve bu ma'na "sakf-i ha-
ne" ma'na-yi liigavisine tevafuk eder. Ve diger kavle gore ar§, viicud-i mut-
lakin bilciimle meratibi ile beraber alem-i §ehadetin hey'et-i mecmuasidir;
ve bu ma'na dahi "taht" ma'na-yi liigavisine tevafuk eder; ve bunda
ma'na-yi ittihad vardir. Ve emir ve nehyin mevridi alem-i §ehadet oldugun-
dan, bunlann menba'i, alem-i §ehadeti muhit olan veyahud viicud-i mutla-
km bilciimle meratibi ile beraber alem-i §ehadetin hey'et-i mecmuasi bulu-
nan ar§dir.
Cenab-i §eyh-i Ekber Et-TedbMtu Mhiyye fi Islahi Memkketi'l-lnsaniy-
ye namindaki eser-i alflerinde buyururlar ki: "Zat-i mutlak, kendi kemalati-
ni izhar icm vucudat-i mukayyede ve kesifeye miistevi olmu§tur. Lakin bu-
rada bizim remz ettigimiz bir sir vardir ki, o sirnn sahibi ve maliki ona vakif
oldugu vakit, o sirrin inkisafindan hasil olan zevk ile mtitelezziz olur; o da
budur ki: Bu ^'jL\ j^\ 'J* '^U-ji (Taha, 20/5) ayet-i kenmesinde mezkur
olan ar§ miisteva-yi Rahman'dir; ve o ar§ sifatin mahallidir; ya'ni srfat-i rah-
maniyyetin mahall-i tecellfeidir. Ve sifat-i rahmaniyyetin ar§i rububiyyetdir;
ve rububiyyet mevcudati iktiza eder, Zira rububiyyet merbub ister. Binaena-
leyh rububiyyetin ar§i viicudat-i mukayyededir ki, onun ilk mertebesi, mer-
tebe-i ervahdir. Ve rahmaniyyet, hakayik-i esma ve sirat ile zuhurdan ibaret
olup, cemi-i meratib-i hafiyyeye mahsus olan bir isimdir; meratib-i halkry-
yenin onda istiraki yoktur. Ve uluhiyyet, ahkam-i hakkiyye ve halkryyeyi
cami'dir. Binaenaleyh rahmaniyyet uluhiyyetten ehas ve uluhiyyet rahma-
niyyetten eamm olur. Ve insan-i kamil, hakikati i'tibariyle, mazhar-i ism-i
Rahmandir ve maaT-hakika ve't-taayyiin, alem-i kebir misillu "Allah" ismi-
nin mazhandir. Ve insan-i kamil bu beyana hamlen bir arsdir. Bu ayet-i ke-
rimede i§aret buyrulan ar§a, Rahman'in nasil miistevi oldugunu ta'rif eden
bir delil istersen, o delil, (S.a.v.) Efendimiz'in * JT * J* ^ jU 4tt oi ya'ni
"Muhakkak Allah Teala Adem'i kendi sureti iizerine halk etti" kavl-i miini-
fidir. Zira Rahman Hak Teala 'nin esma-i zatiyye ve sifat-i ma'neviyyesine
raci' bir isimdir. ve onun esma-i zatiyyesi "ahadiyyet ve "vahidiyyet" ve
"samediyyet" ve "azamet" ve "kuddusiyyet" ve emsali olup, ancak zat-i va-
cibii'l-vucuduna mahsusdur- ve evsaf-i ma'neviyyesi de "Hayat, ilim, Semi',
Basar, Kudret, KelanTdan ibaret olup, bunlar meratib-i halkiyyede zahirdir.
Imdi bu isim sebebiyle O'nun rahmeti kaffe-i meratib-i hakkiyye ve halkiy-
yeye samil olur. Zira O'nun meratib-i hakkiyyede zuhuru sebebiyle, mera-
tib-i halkiyye zahir oldu. Imdi viicudat-i izafiyye, viicud-i mutlakin tenezzii-
MESNEVl-t §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEV1-1 •
latmdan husule gelmis, ve zatmda mahfi olan niseb ve izafat-i ilahiyyesinin
ahkami, gayriyyet libasiyla zahir olan bu vucudat-i izafiyye ar§ini istfla ey-
lemistir ve bu istila-yi ahkam, O'nun arsa istilasidir. Vucudat-i mukayyede-
ye ve izafiyyeye "mahluk" ismi verilmi§tir; ve bu isim vucud-i mutlaka ari~
yet hukmu iledir. Hakikatte ciimlesi vticud-i Hak'dir; yoksa ba'zi kimselerin
zannettigi gibi, mahlukun viicudu mustakil olup Sem' ve Basar gibi evsaf-i
ilahiyye onlarda ariyet degildir. Bu hal bir viicudun letafet ve kesafet huk-
mu ile tecellisidir. Vucudat-i izafiyyenin zubdesi ve hulasasi insan-i kamil-
dir; binaenaleyh insan-i kamil meratib-i hakkiyye ve halkiyyenin hamil ol-
dugu her §eyi hamildir. Boyle olunca, Hak Teala hazretleri Adem'i kendi su-
reti iizere halk etmi§tir ve bilciimle evsaf-i ilahiyyenin ahkami ona istfla ey-
lediginden, o "ar§-i Rahman"dir. hakikati ile Zat'i hamildir ve evsaf-i ila-
hiyyenin mahmuludiir. Ey suret-i insaniyyede zahir olup, bizim bu sozleri-
mizi arif olan kimse, kendi vucuduna ve suunatina dikkat edip, mutehakkik
ol! Ve ey bu ma'rifete arif olan kimse, gayriyyet gafletinden uyan! Ve ey
ulum-i lediinniyye-i nebeviyyenin varisi, bu ma'rifet ile mutena'im ol! Bizim
sozlerimiz varidat-i Hak'dir ve Hak Teala hakki sbyler ve dogru yola ir§ad
eyler."
3707. H/ahiaki goniil hu rahitayt hula, hundan soma kalb iizerine hiikmil vasi-
iasiz Zhak eder.
Ya'ni, insanin kalbi Hak ile, yukanda izah olunan rabitayi buldugu vakit,
artik ondan sonra Hakk'in melektit ve §ehadet mertebeleri tavassut etmeksi-
zin, o kalb-i be§er iizerine dogrudan dogniya hukm eden Hak olur. Boyle bir
kalb, hukmu ne melekten ve ne de be§erden almaz.
y^ J^yj *£ J"^ r** ^ £ ^j ^j^ W, J*** ud 1
3708. ^u soziin nihaudi uokiur; JZeyd nerede? %a ki ona riisvauhk isieme di-
ye nasihat edeyim.
Insan-i kamilin Hak ile olan rabitasina rmiteallik esrar ve maarifin niha-
yeti yoktur. Zeyd-me§reb olan kimse nerededir ki, ona esrar-i mektumeyi iz-
har edip halki riisvay etmek isteme; veyahud esrar-i ilahiyyeyi if§a etmekle
edeb-maallah haricine cikip ind-i ilahide riisvay olmayi isteme! diye nasihat
vereyim.
AHMED AVNl KONUK
Zeyd'in hikayesine rucu'
3709. ^^"^^ JZeyd'i hulamazsin, zua o kacti. Saff-t nialden sicradi ve nali
doktu.
"Saff-i nial" sokak kapismdan igeriye girilip ayakkabi gikanlan mahaldir;
murad, alem-i §ehadettir. "Na'l rihten" na'l dokmek Farisfde "§itab reften"
acele gitmek ve "manden esb ez reftar" at yuriimekten aciz kalmak, ma'na-
lanndan kinayedir; burada, acele gitmek ma'nasi murad olunur. Hulasa-i
ma'na: "Ey sami' sen sjmdi Hz. Zeyd'i bu alem-i suretde bulamazsin; cunkii
o, bu alem-i suretden kacft ve saff-i nial mesabesinde olan esfel-i safilin-i ta-
bfatden alem-i illiyyine uruc etti; ve ruhun pabucu mesabesinde olan cismi bu
pabuglukta birakip o tarafa acele ko§tu."
3710. Sen him oluyorsun? 3^eud dahi, uzerine aunes dogar uddtz fltbi, kendi-
sini hulamadi.
Ey sami', sen kirn oluyorsun ki, sjmdi bu alem-i suretde Zeyd'i bulacak-
sm? Giinesjn §iddet-i ziyasmda nurlan gaib olan yildizlar gibi, vahdet-i vii-
cud-i Hakk'in istilasiyla, artik Zeyd de kendisini bulamaz bir haldedir.
3711. Ondan ne hir nahis, ne de nisan hulursun; ne de soman ujjrusu yolunda
hir soman popit hulwsun.
"Kehke§an" geceleri gokyuziinde, tulanf parlak bir bulut §eklinde gorunen
kiicuk yildizlar kiimesidir. Tiirkgede "Saman Ugrusu" ve "Hacilar Yolu" der-
ler. "Kehke§an" ta'biri ile, alem-i taayyiinat murad buyrulur. Ya'nf "Bu taay-
yiinat aleminde Hz. Zeyd'in nak§mi ve ni§anim ve hicbir eserini bulamazsin"
demektir.
c$wg>
MESNEVI-I §ERlF SERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3712. Ilizim havassimiz ve parlak olan nahkamiz, snlianimizin 'dminin nuru-
nun mahvi oldu.
Ya'nt bizim hakikatlerimiz, viicud-i vahid-i hakikinin ilminde sabit oldu
ve o hakikatimiz, o viicud-i hakikinin her bir mertebe-i tenezzuliinde, o
mertebenin icabina gore bir kisve-i taayyune burundii. Nihayet vucudun te-
celli-i ahiri olan suret-i insaniyye kisvesini giydik. Bu mertebede her birer-
lerimizin havass-i zahire ve batinesi ve parlak natikasi peyda oldu. Ondan
sonra mevt hali ile bu kisve-i taayyunden soyunduk; yine mertebe merte-
be ilm-i ilahiye rucu* ettik. Ve bizim bu havassimiz ve natikamiz, sultani-
mizin ilim muhitinin nuru iginde mahv oldu.
Bu beyt-i §erff, Mesnevi-i gerifm. III. cildinde gelecek olan ^ ^/ ^ ^
dy*r\j <Ji uir ^jf dj^j\ dj*r ya'nf "Mertebe-i insaniden oliip melek merte-
besine uruc ederim; ve o mertebeden dahi oldiikten sonra, ilm-i ilahi merte-
besinde, adem-i izaff halini iktisab ederim. hal-i adem, icjnden sada gika-
ran erganun calgisi gibi bana, "Biz O'na, ya'nf Hakk'a riicu' edicileriz" der.
Ve bu riicu'u soyleyen, ilm-i ilahide sabit olan benim hakikatim olur; ve o ha-
kikatim, Hakk'in ilminin gayri degildir ve Hakk'in ilmi dahi, kendisinin gay-
ri degildir," bu beyt-i §enfinin nazfridir.
* * » * , t, ,
3713. Onlann hisleri ve akillan batinda, Oj^^^ LjjJ datyasi iginde dalgadir.
tim-i ilahmin nurunda mahv olan kimselerin hisleri ve akillan Allah Teala
indinde toplanmak ve ihzar olunmak dalgasi iginde dalgadir. Bu beyt-i §enfde
o ;^~ M ^ d jr oi j (Yasin, 3632) [Elbette onlann hepsi kar§imiza diki-
iecekler] ve jj J ^M , '^i- 8 r *Uu (Yasin, 36/53) ya'ni "Hepsi ancak bizim in-
dimizde toplanip ihzar olunmusfardir" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. "Le-
deyna muhdarun dalgasfndan murad, derya-yi vucudun "Kabiz" ism-i §eri-
finin dalgalanmasidir. Ve a'yan-i sabite ise, esma-i ilahiyye tecelliyatinin su-
ver-i ilmiyyeleridir; ve hepsi bu "Kabiz" ism-i §erifi dalgasmin iginde birer dal-
gadir. Ve malum olsun ki ilm-i ilahtde sabit olan hakayik ebedidir. Hak Teala
hazretleri onlan daima zuhurdan, butuna cem' eder ve butundan dahi zuhura
bess ve nesr eder; zfra bunlann ciimlesi zilal-i esmadir ve zillin hali daima
uzayip zi-zille riicu' etmektir. Tenasuh fikri bu hakayiki layikiyle ihata ede-
memekten zuhur etmistir. Bu bahisde soz goktur, tafsfli uzar.
gpp^* AHMED AVNl KONUK
JJt> jlT j eXi Ol$* *4l JLi jb cJj jl ^Jt r -5« Oj^-
3714. Uaktaki gece gelir, tekrar icazet vakti olur; gizli olmu§ yildizlar i$ iizere
olur.
Ilm-i ilahinin nurunda mahv olmus, olan a'yan-i sabite ahkamimn butun-
dan tekrar zuhura cikmalanna, karanlik gece gibi olan viicud-i izafi aleminde
zuhurlanna izin ve icazet vakti gelince, giinesjn nurunda miistagrak olarak
gizlenmis, olan yildizlar gece vakti nasil tekrar i§ildamaga basjarsa, bu a'yan-i
sabite dahi, kesafet-i vucud sahasinda, oylece icra-yi ahkama ba§larlar.
l$-ijS" j* l^ii>- *uU- aaU- ^-^j* J^ ^^ b ^y^Hni
3715. Uiak %ejoda hi-hu§lara tekrar akillar, halka hatha kulaklara halkalar
verir.
"Halka halka"dan murad, giiruh guruh ve firka firka; ve "kulaklara halka
vermek"den murad, kuvve-i samia bah§ eder demektir. Ya'ni adem-i izafi ha-
lini iktisab eden ehl-i Cemal ve ehl-i CelaTe, ya'ni saidlere ve §akilere tekrar
viicud-i izafi aleminde akillar ve idrakler ve kuvve-i samialar bans, eder.
b^-l bj OljU jlJ Uj j^ OLiil c~o OIjjS" is\
3716. Senada ayak vurarak ve el acarak, nazlanarak: 6y hizim UlabV imiz,
hizi diriltiin, diyerek.
"Pay Guften" ve "dest-ef§anden" hal-i sema'a i§arettir. Nitekim Mevle-
viler'in sema'i bu tarzda vaki' olur. Ya'ni, adem-i izafiden vucud- i izafi ale-
mine gikmalanna icazet verilenler, sema' ederek ve nazlanarak "Ve ey bi-
zim Rabb'imiz, bize hayat bah§ ettin" diyerek hamd u sena ederler. Bu be-
yitte, sure-i Mu'min'de olan cx2\ \£>-\'j "ub2i tti uT, yi» (Mii'min, 40/11)
ya'ni "Dediler ki, ey bizim Rabb'imiz, bizi iki kere oldurdiin ve iki kere di-
rilttin" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur.
3717. O dokiilmii§ deriler ve o hemihler, toz hoparmn? athlar oldu.
3718. Diem coh §ukr edenler ve hem cok kufr edenler, ademden viicud tarafi-
na, kaim olduklan halde hamle getirirler.
^ft
*$%&>
MESNEVM §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Mukaddema vucud-i izaff aleminde ya§ayip toprakta curumus, olan o de-
riler ve o kemikler, ko§arken tozlar kaldiran atlilar olup; hem §akirler ve hem
de kafirler, sakin olduklan adem-i izaff haricinden tekrar vucud-i izafi tarafi-
na hamle ederler.
* dJ *^ S" ** Jj 1 J f •** J- 5 **>>*> u j£ ijrtt uf **r r*
3719. O^eye bas geviriyorsun, gormemislik ediyorsun? Bwelden ademde bas fe-
virmedin mi?
Ademden vucud tarafina gelmeyi neden istib'ad ediyorsun? Sen bu halin
nazfrini ewelce de gormus, degil misin? Nitekim bu dimyada vucud-i izafi
alemine gelmezden mukaddem, o adem-i izafi aleminden degil mi idin?
alemden bu aleme gelmeyi istemez idin.
3720. <S%demde ayaijini, beni yerimden him ho-panr? ^Diye sikmts idin.
llm-i ilahi mertebesinde sen, lisan-i hal ile "Beni yerimden kirn kopanr ve
ba§ka bir hale gikanr?" diyerek, ayagim siki basmis, idin.
3721. Sen, \Rabbani olan sun u, gdrmujjor nrnsim hi, o senin alnmin sa$ini $ekii.
jl>- ji j our j^ uijj *£ ju- c-ijji ju-xj\ ojl-15' u
3722. O^fihayet seni, senin zanmnda ve hayalinde olmayan bu enva-i hat i$i~
ne $ekti.
Ya'ni sen, ilm-i ilahi mertebesinde iken, senin cemad, nebat ve hayvan ve
insan mertebelerine gelmek igin gecjrdigin istihalat-i muhtelife, zannina ve
hayaline gelir bir §ey mi idi? Ve insan mertebesine geldikten sonra, her sen-
deki ahvalin ve etvann aklina ve fikrine gelir mi idi?
3723. O adem, ona daima bendedir; ey cin, hizmei et; Suleyman diridir.
adem-i izafi alemi, Hak Teala hazretlerine daima bende ve mutf dir. Ey
cinler gibi goriinmeyen kuva-yi nefsaniyye! Siileyman-i hakikf olan Hak Te-
ala hazretleri haydir ve diridir.
AHMED AVNl KONUK
3724. Ctn, havuzlar gibi kaseler ya-par; def etmek, ya cevab soylemek vein la-
kati yohiur.
Ya'nf Suleyman (a.s.) cinleri emri dairesinde istihdam eder ve onlar da
mecburen i§ isterler idi. Hatta havuzlar gibi kaseler yaparlar idi. Hicbirisinin
muhalefete mecali yok idi. Suleyman (a.s.) vefat edince, hepsi bu hizmetler-
den kagtilar; cunku o Suleyman fani idi. Ey erbab-i nefs, Siileyman-i hakiki
olan Hak Teala fanf degildir ki, O'nuri emrinden kurtulmak ve O'na muhale-
fet etmek kabil olsun.
Bu beyt-i §erifde, sure-i Sebe'de olan oW j jii j 's~.>^ '^ *CsJ L «J jjLJ
yiji-ir (Sebe\ 34/13) ya'm Tinier Suleyman (a.s.) igin/istedigi gibi mihrab-
lar ve havuzlar gibi kaseler yaparlar idi" ayet-i kerimesine istat buyrulur.
pJL* jb d\jj jj\j (Js- ja ^ j (jjj ^ dy? Cm *j J-lj^
3725. uiendini gor, korkudan nasil tiiriyorsun; muhakkak ademi daki daima
titreyici bill
Bir kere kendine bak; yok olmak korkusundan ve 6Tum havfinden tir tir
titremektesin. l§te ademi de, var olmak korkusundan oylece titremekte bil!
Ya'nf herkes ah§tigi halden aynlmak istemez. Sen yokluktan tirkersin ve
yokluk da varliktan urker.
3726. Ue eger mansMara el vurur isen dahi, korkundandu. Oyle ki, cok can
cekisirsin.
Ya'nf, ey varligma siki siki sanlmis, olan kimse; senin iizerinde Siiley-
man-i hakikinin tasarrufunu gormek istersen, bir kere su hayat-i dunyeviy-
yedeki hallerine bak! Eger mansiblan elde etmek istersen, seni o mansiblara
sevk eden duygu, zilletle ve zaruretle ya§amak korkusudur; ve zillet ve fakr
ise Hak Teala'mn bu hayatta te'sis buyurdugu kaidelerdendir. Binaenaleyh
Hak Teala kuluba ilka buyurdugu korkular ile tasarruf buyuruyor; ve sen bu
korkular iclnde cok can cekisjrsin.
3727. Dier ne ki en giizel ola, Uiuda ntn askvnxn gayridir. Bger seker-harhk
ise de o can cekismekiir.
^ot
°#»
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
Ey sahib-i nefs, hakikatte senin korkulann hep hubb-i nefsindendir ve ha-
yat-i dunyeviyyeye elini attigin §eylerin hepsi, nefsinin necatina olan mu-
habbetindendir; hakikatte can geki§mekdir. Qiinku bu muhabbet, en guzel
olan Allah Teala'nin a§kinin gayridir; ve Allah a§kinm ba§kasi, eger §eker
yemek, ya'ni enva'-i huzuzat-i nefsaniyye olsa bile, yine o can geki§mektir.
3728. Can cekismek nedir? Olum tarajina gelmehtir; hir ah-i hayaia el vurmaktu.
"Olum tarafi"ndan murad, suver-i faniyeye meyildir. "Ab-i hayaf'dan
murad, muhabbet-i Hak'dir; ve muhabbet-i Hakk'a vesile olan insan-i kamil-
dir, Ya'ni fani olan suretlere meyil ve muhabbet etmek, can geki§mektir; ve
bir ab-i hayat olan ask-i Hakk'a [yonelmemek] ve a§k-i Hakk'in rehberi olan
bir insan-i kamilin elini tutmamaktir.
3729. Uialkin iki gozii Urprakta ve oliimaeclir; ab-i hayat hahkinda yiiz zan tu-
iarlar.
Ya'ni halkin iki gozii hakl ve sufli olan suver-i faniyede ve olum mesabesin-
de olan onlann muhabbetindedir. Topraktan ve fenadan all olan Hayy ve La-
yemut'un askinda ve insan-i kamilin rehberligi hakkinda yiiz subheleri vardir.
»jj
lS >~J**j jjjj jji «— ~j» ijJ ^^y l)Uo x& \j ( v r 5 x§?r
3730. Cehd et, id hi yiiz suhhe ioksan olsun. fyece ait; ve eger sen uyur isen,
[3688] . i
gece gider.
"Gece"den murad, zulmet-i begeriyyedir. Ya'ni, bu zulmet-i be§eriyye
iginde gak§ ve bu gece karanhgi icjnde yiiruf Ta ki senin yiiz subhen eksile-
rek doksana tenezziil etsin; ve eger sen, gaflet uykusu icinde kahrsan, bir
gun omriin nihayet bulur ve zulmet-i be§eriyye zail olur. Alem-i hakikatte ve
giinduz olunca sifru'1-yed kalirsin.
3731. O giinii, karanlik gece icinde iste; o zulmet yakici olan akli bnixne al!
"Gun"den murad, hakikat ve Hakk'in a§ki ve ma'rifetidir. "Zulmet yakici
olan akil"dan murad, insan-i kamildir. Ya'ni Hakk'in o asfoni ve ma'rifetini,
AHMED AVNlKONUK
bu zulmet-i be§eriyye iginde ara; ve o zulmet-i tabiiyyeyi ve be§eriyyeyi ya-
kici olan insan-i kamili onune al ve rehber ittihaz et!
3732. Jena renkli olan gecede fofe. iyilih olur; ab-i hayat kuranhgm karini olur.
"Fena renk"ten murad, sifat-i nefsaniyyedir. Ya'ni, sifat-i nefsaniyye ile
miilevven olan zulmet-i be§eriyye iginde cok iyQik vardir; zfra ab-i hayat ve
hakikat bu karanligin icjndedir.
3733. nZoyle yilz gaflei iohwnu ekmeh ile, uyumahtan ha§ kaldirmah ne vakit
mumkin olur?
Bu hayat-i diinyeviyyede birgok gaflet tohumu ekmek, ya'ni gaflet esba-
bma tevessiil etmek ile, uykudan ba§ kaldirmak mumkin midir?
3734. Olmii§ uyku, olmii§ lokma yar olclu. Efendi uyuclu ve hirsiz gece i§ uze~
nne o\
Un.
"Olmus. uyku"dan murad, hakikat-i halden son derecedeki gaflettir. "Olmus,
lokma"dan murad, fani olan temettuat-i dunyeviyyedir. Nitekim ayet-i kerime-
de buyrulur: J^X 'S^i ysfi '^ '_, \^1 j ijSrl ^S (Hicr, 15/3) Ya'ni "Birak
onlan, yesinler ve temettu* etsinler ve emel onlari me§gul etsin; yakinda bile-
ceklerdir." Ya'ni hakikat-i halden son derecedeki gaflet ile fani olan temettuat-
i diinyeviyye, birbirinin lazim ve melzumu kabilindendir. Mesela efendi uyur
ve hirsiz ise gece faaliyete girer. "Hirsiz"dan murad §eytandir. Ya'ni bu hab-i
gaflet iginde hirsiz kalbe girer; ve nihayet sermaye-i imam galar.
JjuS"1>- ij^j-j f*"**^ ^J^ ^^ <^L»-sA>- *£ ^b ^ y
3735. Sen, senin hasimlanmn kim olducjunu hilmiyorsun; nartler hakilerin vu-
cudlanmn du§manidtr.
"Nariler"den murad, ehl-i Celal olan §eytanlardir; ve onlar, gorunen ve
gorunmeyen §eytanlardir. Kur'an-i KermVde bunlar hakkinda ^Jvi 'j^Cz>
jj-'\ j (En'am, 6/1 12) ya'ni "Ins ve cin §eytanlan" ta'bir buyrulur; ve onlar
ehl-i nardir. "Hakiler"den murad, ehl-i Cemal olan ve Adem me§rebinde olup
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
\Lm uife Lj (A'raf, 7/23) ya'nf "Ya Rab biz nefsimize zulmettik" diyenlerdir
ki, bunlar hakf ve mutf ve mutevazi'lerdir. Nitekim lblfs'den naklen ayet-i
kerimede a£> i>* <£k j j^ °o* ,>2k- (A'raf, 7/12) ya'nf "Sen beni atesten ve onu
topraktan'halk ettin" buyrulur.
3736. J^fe$ suyun ve onun evladlannin diismanidir; niiehim su da onun cani-
nin dusmmvdir .
Ate§ten mahluk olan §eytanlar, sudan, ya'nf nutfeden mahluk olan
Adem'in ve onun evladlannin diismanidir. Nitekim su da atesjn hasm-i cam-
dir; zira su ate§e dokulurse derhal sondurur ve atesjigi kalmaz; ve bu hal es-
ma-i ilahiyyenin zid ve miitekabil olduklannm alametidir.
3737. Su aiesi sondurur, zira hi o, suuun evladlannin hasmi ve diismanidir.
§eytanin Adem'e olan adaveti, ate§in suya olan ziddiyyetine tesbih buy-
rulur. "Suyun evladlan"ndan murad, sudan mahluk olanlann kaffesine sa-
mildir. Zira mahlukat-i ilahiyye iki nevi'dir. Birisi sudan, digeri atestendir.
Mablukat-i arziyyenin kaffesi sudandir; zira hepsi su ile nesv ii nema olur.
Nitekim ayet-i kerimede J>- >Ja JT ai! '# tJUi- j (Enbiya, 21/30) [Biz her can-
li §eyi sudan kildikj buyrulur. Ve ate§teh mahluk olanlar hakkinda ayet-i ke-
rimede f jILji jU [^ JJ [^ *££*- oiii j (Hicr, 15/27) [Cinleri de daha once zehir-
li ateste'n yaratmisuk] buyrulur. Ya'nf arz, buhar-i nan halinde olup heniiz
tasallub etmeden mukaddem, nar-i semumdan, "cann" denilen bir taife halk
olunmu§tur. Vaktaki buharat-i nariyye soguyarak suya inkilab etti ve arz ki-
§ir bagladi ve tufanlar zuhur etti, ki§r-i arzda mahlukat-i maiyye peyda oldu;
ve hararet zuhurdan butuna intikal eyledi.
3738. Ondan soma hu nar, ndr-i §ehvetHr; zira onda gunahin ve zellenin ash
vardir.
Hararet zuhurdan butuna intikal ettikten sonra, bu ates, mahlukat-i maiy-
yenin vucudlannda ihtifa eden §ehvet ate§idir. Zira bu ate§ de gunahin ve ta-
rik-i mustakfmden kaymamn ve inhiraf etmenin aslidir. lnsam tarik-i i'tidal
olan cadde-i §eriatten gikaran bu vucudunda mahfT olan §ehvet ate§idir.
<*&$&>
AHMED AVNl KONUK
3739. \Nar-i harieibir su ile donar; nar-i sehvei cehenneme kadar gotiiriir.
Afakf olan ate§ iizerine bir su doktilurse, donar ve soner; fakat vucud-i in-
sanfdeki §ehvet atesj ve nefsin arzulannin harareti, ademi cehenneme kadar
gotiirur.
3740. $ehvet aiesi su ile sakin olmaz: zira azabda cehennem iab'ini iutar.
[3699]
Nefsin isteklerinin hararetini su ile, ya'ni istediklerini vermekle sondur-
mek kabil degildir. Zira vucud-i be§eri ta'zib etmekte cehennem tabiatindadir.
Nitekim ayet-i kenmede juJ. *^ ji Jy; '_, o^b.1 -ji '^ J^ 'fy (Kaf, 50/30)
ya'ni "0 gunde biz cehenneme doldun mu deriz;'o ise daha var mi der?" buy-
rulur. Iste nefis de boyledir; onun istediklerini verdikge, daha var mi? der.
3741. O^ar-t sehvetin curesi nedir? CAfur-i dindir. Sizin nurunuz kafirlerin
atesinin iijasidtr.
Ya'ni, §ehvetin ate§i dinin nuru ile soner; zira sizin nurunuz kafirlerin ate-
smi sondiiriir. Nitekim hadfs-i §enfde ^ uti Ajy d\> ^y i &■ ;uum $y jUi J>-
ya'ni "Yevm-i kiyamette cehennem der ki, ey mu'min geg; zira senin nurun
benim atesjmi sondurdii" buyrulur.
3742. HZu aiesi ne sondiiriir? O^fur-i Dtuda. V^fur-i Dhrahun'i u-sia yav!
Bu ate§i sonduren dinin nuru da, nur-i Huda'dir ve Hakk'm nuru, Ibrahim
(a.s.)a mensub olan nurdur. Ey mu'min, sen o nuru kendine usta ve rehber
yap; ya'ni, o nuru hamil olan insan-i kamile tabi' ol!
y sy. dyp»* ^~*- J\ AAj I j y ZjJ dy? ^ jU j l;
3743. la ki senin O^femrud gibi olan nefsinin aiesinden, senin hu ud g\Jbi cis-
min kurtulsun.
Ta ki senin Nemrud'a benzeyen nefsinin atesjnden, senin bu 6d agacina
benzeyen cismin daima yanmaktan kurtulsun.
MESNEVI-1 §ERIF §ERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3744. CA/ara mensub olan $ehveii siirmekle eksik olnuuli; hi$ $eksiz o kalmak
ile nakis olur.
Ate§e mensub olan nefsin isteklerini vermek ile hararet-i §ehvet eksilmez,
bil'akis gogalir. hararet ancak bu istekleri terk etmek ve nefse vermemek
ile eksilir.
3745. tSen oir afeje odun koycluk$a f ate§ odun gehicilikten ne vakit olur?
Mesela sen, yanmakta olan ate§e odun attikga ate§ sdner mi? Attigin
odunlan peyderpey geker ve mahv eder ve atesm harareti de ziyadelesjr.
3746. Odunu geri tuttujjun vakii ate§ sondii] zua ki iakva, suyu aie§ tarajma
goturdu.
Mademki ate§ odunu cektigin vakit soniiyor, o halde takva ve perhiz, ate§-i
§ehvet tarafina dokiilmus, su hiikmunde olur; ve sehvet atesj perhiz ile sdner.
<_,^U)I (jjiS j\ "Oj^jf J*5 £ ^>y~ iSjj Jdj **f ^ ^
3747. fjiizel yuz ate$tm ne vakit siyah olur ki o, iakva-yi kulubdan allxk koyar?
Bir kimse ruhunun guzel yuziine, kalblerin perhizinden allik diizgunii sii-
rerse, o guzel yiiz artik §ehvet atesjnden karanr mi?
Emiru'l-Mu'minm Omer (r.a.) zamaninda §ehre ate§ dii§mesi
j>^>- j\ *jj>~ (_^ \jX^- <~>j?r j^^ j**- -^ j* $\&\ L ^>\
3748. Uiz. Omer ahdinde bir yangm vaki' oldu; o ia$i, kuru aija$ cjibi yer idi.
®<^ AHMED AVNl KONUK "®^®
3749. IJinalara ve evlere dustii; nikauet huslann kanadlanna ve uuvalanna
vurclu,
ate§ ve yangin binalara ve evleri yaktiktan sonra, kusjann kanadlanna
ve yuvalanna da sirayet etti.
3750. $ekrin uansi alevlerden ates doldu; su ondan korktu ve muieacah oldu.
[3709] u
§ehrin yansi alevler icjnde kahp yandi; o ate§e su te'sir etmez oldu; ve su-
yun ate§i sondtirmek hassasi kalmayinca, bu hal taacciibe sebeb oldu.
3751. (5%kilh olan kimseler, atesin basi uzerine su ve sirke tulumlanm dokiiiler.
3752. Suites inadtndan ziuade olur idi; ona bir bt-hadden imdad erisirdi.
"Bi-had"den murad vucudu hadden miinezzeh olan Hak Teala'dir. Ya'ni
ates. uzerine o kadar su dokiildiigii halde sakin olmaz, bil'akis ziyadelesjr idi.
Bu hale nazaran o ate§e vucudu hadden miinezzeh olan Hak Teala'dan yar-
dim geiirdi.
t-jl j\ ^J* SjJ ^y U jjtjlS" *_-»bi JA& lJW \*\ jU-
3753. Dialk: HSizim aiesimiz asla sudan sonmiiuor? diuerek, acele Diz. Omer
cantbine geldi.
o— >U-i J>o (jSJi ji £<d*-i C-w(a>- obi j ^jiJi d\ iJiJo
3754. (I7iz. Omer) dedi: O ates, Dtahk'in alametlerindendir; sizin ates-i buh-
luniizden bir su'ledir.
3755. <Sut/u birakiniz ve ekmek taksim ediniz; ejjer benim ehUm iseniz buhlii
birakiniz.
Ate§e su dokmekten vazgecmiz de, fukaraya ekmek dagitimz; eger bana
tabi' iseniz cimrilikten vaz geginiz.
MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3756. Uialk ona dediler hi: ^iz ha-piyi agm$iz; biz sahi ve fiitiivvet ehli ol-
rmi?uz.
"Futuvvet" comertlik ve kerem ma'nasinadir. Ya'ni halk Hz. Omer'e ce-
vaben dediler ki: Biz kerem kapisim acmi§iz, fukaraya tasadduk ederiz ve co-
mertiz.
3757. (ITiz. Omer) <leii: tSiz ehmeai resim ve adef tarajmdan vermi$siniz; eli-
nizi <S%llah icin a$mami§siniz.
Siz sadakayi, halk arasinda bir adet oldugu icjn, birbirinize gosteris, olmak
iizere verdiniz; kerem elini Allah Teala'mn nza-yi §erifi icm acmadimz. Halk
bana cimri demesinler ve beni sahidir diye medh etsinler fikriyle acdmiz.
3758. Uiavf ve iakva ve niyaz i$in deijil, fahr ve hod-numdltk ve kibarltk i$in.
Ya'nf sadakalannizi ve ihsanlannizi Allah korkusundan ve takva ve Va-
hibu'l-ataya olan Hakk'a niyazimz cihetinden vermediniz; halk arasinda co-
mertlik ile iftihar etmek Iizere kendinizi gostermek ve kibarlik izhar etmek
icm verdiniz.
3759. CMal tohumdur ve her $orak yere vaz eime; kilici her yol hesiciye Ver-
mel
Mai, amel-i salihin tohumudur; onu bu gibi noksani fikirler ile bezl etme-
nin faidesi yoktur; bil'akis zaran vardir, ve tohumu corak yere ekmektir. Bu
hal, kilici yol kesici olan bir §akinin eline vermege benzer.
3760. 6hl-i dini ehl-i kinden a$ik hit: Utakk'in hem-ni§mini isie; onunla atari
[3719]
Ehl-i din ile ehl-i kinin farklan vardir; bunlan agik olarak tefrik et ve ehl-i
nefs olan ehl-i kin ile musahabeden vaz gee; daima Hak'Ia oturup kalkan ev-
liyayi iste ve onunla musahib ol!
&^ AHMED AVNl KONUK
*jf J^ sy* jl *£ sj^? t^ *jf j^ ^yt- f j* J. ^ 'j*
3761. Uier hir himse kendi kavmine isar eiii; ahmak zanneder ki, o muhak-
kak v§ yaph.
Halkin gogunun fsan ve sehasi nefsine faidesi olacagi mulahazasiyla,
kendine mensub olan taifeye vaki' olur. Halbuki o nefsin igvasiyla vaki' olan
bir sehadir; ve boyle yapan kimse ahmaktir. tsar ve sehada bulundugunu
zanneder, Riza-yi Ban icjn seha, kavmiyyet ve karabet mulahazasindan an
ve ammeye §amil olur.. Erbab-i hukumetten olan zenginlerin isan ekseriya
bu kabfldendir. Binaenaleyh gerek karibe ve gerekbaide vaki' olan isarda, fa-
ide-i nefs miilahazasi bulunmamak ve halisan li-vechillah olmak iktiza eder.
Nitekim atfdeki kissa amelde ihlasin ne demek oldugu tavzihan Cenab-i Pir
efendimiz tarafindan beyan buyrulur:
C-*0 jl jJ^J^ ^S> JfetUil j
Emiru'l-Mu'minin Ali (kerremallahu vechehu) efendimizin yuziine
du§mamn tiikurmesi ve Hz. Ali'nin kilici elinden atmasi
J« jl jfa Ob \j j>. jj» >p u ^ % U-\ jy\J* jl
3762. SAmelin ihlasim Diz. tSMi'den Syren; Uiakk'm arslanim Meden terie-
miz hill
3763. Qazadu hir pehlivana galth cjeldi; hemen kilici kaUudi ve acele eiii.
3764. O, her nehmin ve her velmin ijtihan olan iSMinin yuziine tiikiiruk aih.
"Huduv" ve "hayu" ttikuruk ma'nasinadir. Ya'ni §ah-i velayet Imam-i All
(k.v.) efendimiz hazretleri bir muharebede du§man tarafinm bir pehlivanina
&^ MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
galib geldi ve kihciru kaldinp acele ba§ini kesecegi anda, o diisman pehlivan
Hz. tmam'in miibarek yiizlerine tiikurdiL
Hz. Imam'in, her nebinin iftihan olmasi o cihettendir ki, §enat-i Ahmediy-
ye'ye tabi' olan cemr-i enbiyaya tabi 1 olur. Zira biitun enbiyaya iman farz-
dir. Binaenaleyh ummet-i Muhammed'in ehassu'l-havassi bulunan §ah-i ve-
layet, her nebinin iftihandir; ve her velfnin iftihan o cihetdendir ki, kendi ara-
lannda varis-i uium-i nebevi olan boyle bir §ah-i velayet ve hakikat vardir.
3765. 0, bir yiize tukiirdii ki, ayin yiizii secde edecek yerde, onun online secde
geiirir.
pehlivan oyle bir yiize tiikiirdii ki, o miibarek yiize ay secde eder.
3766. O JAli, aerhal kdici elinden aih; o, onun gazasinda kuhillik eiii.
lmam-i Ali (r.a.) o pehlivamn yiizune tiikurmesini miiteakib hemen elin-
den kihci atti ve o pehlivan ile muharebeden vaz gecti.
J 3 **-* <j ^~*^j j y& ^y jj J** oo jj^ ^ ti\j?» c^s
3767. O mubariz bu isien ve mahalsiz afv ii rahmet gostermekien hay ran oldu.
3768. ^edi hi: HZenim iizerime heskin hiltci kaldirdin, neden birakdin; beni
ierk ettin?
3769. benim cengimden daha iyi ne gordun; akibet benim sikanmda sen gev-
sek oldun?
Benim ile harb etmekten daha efdal ne gordiin ki, bana galebe etmis iken
nihayet boyle gev§edin.
c— *- j\j j ^j^ ^j OL^- U c—~iJ c~*-2*>- j&»- <6" (j-hs 4^- jt
3770. O gordiigun nedir hi, boyle ofken sakin oldu; akdjei oyle bir sim$eh cak-
h ve geri st$radi?
^^
AHMED AVNl KONUK
Ne gordiin ki, boyle birden bire ofken sakin oldu ve akibet oyle bir §im§ek
gibi cakan gazabin geri gitti ve boyle halim oluverdin?
3771. O gbriluflun nedir ki, o gorii§un aksinden hana goniilde ve canda hir $ule
Zahir geldi?
Sen ne gordiin ki, senin o gorii§iiniin aksinden benim gonliimde ve ca-
nimda da bir su'le-i te'sff hasil oldu?
3772. O kevn u mekandan daha yiiksek ne gordiin ki, candan iyi idi ve hana
can hagi§ladin?
"Bahsidim" fiil-i mazi, nefs-i mutekellim maa'1-gayr sfgasi degildir. "Bah-
§idi" ve "mini" den miirekkeb olmak iizere, mazi miifred muhatab sigasidir.
"Be-men-bah§idi" Bana bagi§ladin takdirindedir.
3773. Qecaaile ZRahhani olan arslansin; muruvveite he kim hilir kimsin?
377A. uMiiruvvette, ^Tih'de CM,usa\)a mensub huluisun ki, ondan misalsiz sof-
ra ve ekmek geldi?
Ya Ali, sen miiriiwette Tih sahrasinda Musa (a.s.)m kavmine men ve sel-
va getiren bulut musun ki, bu buluttan, hiebir kavme nazil olmadigi icin mi-
salsiz olan, sofra ve gida geldi?
3775. ^uluilar hugday verirler ki, omt insanlar cah§mak ile vi§iri]} hal gibi tai-
\x yapar.
El' an bulutlar arza yagmur getirip topraktan bugdaylann gikmalanna se-
beb olurlar; ve insanlar bu bugdayi bigip sa'y u gayretle un yaptiktan sonra,
pisjrip balgibi leziz ekmek ve gida yaparlar.
MESNEVf-1 §ERtF §ERHt / II. CtLT • MESNEVf-1
3776. iIMusamn bululu ise, rahmet kanadim ach; pt$mi$ ve lalli ve zahmetsiz
verdi.
3777. ^Keremin -pi§mi§ yiykileri icin, onun rakmeti alemde bay rah kaldvrdu
Kerem-i ilahinin hazir yiyicileri igin, Hakk'm rahmeti zahmet aleminde
bayrak kaldinrdi.
\*~j JaI 01 j jjj .^b J-5J f£ IW Olj *i-fej 0T JL* Jf^- to
3778. \Kitr, yila kadar o ia yvn ve o iksan, reed ehlinden hir aun eksilmedi.
Ya'ni Musa (a.s.) in ehl-i reca olan ummeti uzerinden Tih sahrastnda, kud-
ret helvasi ve pi§mi§ selva kuskn bir gun eksilmedi.
3779. O^fihdyet onlar da hasislikien kalkhlar; -pirasa ve iere ve ye§illik isiediler.
Sure-i Bakara'da qlan U ^>o_ jLj U ^>u jl*-.j r uu J* ^ J ^ r i ^i ii ^
i^C* j V-lp j Lpy ^ L^u* j LJii ^ ^yyi c-j ti'(Ba£ara, 2/61) ya'ni "Siz bir va-
kit dediniz ki, ya Musa biz bir tiirlu taarha sabr edemiyecegiz; imdi bizim igin
Rabb'inden taleb et ki, bize yeryuziinden biten §eyler cinsinden bakla ve hi-
yar ve mercimek ve sogan ve sarmisak gikarsin" ayet-i kenmesine i§arettir.
Bu ayet-i kenme, ba§ tarafta 81 numarah beyt-i §erffde de gegti.
fUl> 01 ^L C~~J& *^~*U to >\j^ j\ J^u~Jt> *£ JU^-1 C~*l
3780. Ilmmei-i (JAhmed ki, kirdmdandtrlar. ktuamete kadar o tadm bdktdir.
[3740] °
(S.a.v.) Efendimiz'in ummetinden olan ehl-i velayet igin o zahmetsiz ve
kulfetsiz olarak nazil olan taam-i ilahf, kiyamete kadar bakidir.
"^ U^O ^^ (j*— i J p*ki -^ J"\* ^J -^ *-^rf' tifZ
3781. Uaktaki s &Mu inde ^abbi' me§hur oldu; "^ut'imu ve yiiski' ondan
hinaye oldu.
Bu beyt-i §erifde ^jl* j ^J*. ^j j^ d-*i ya'ni "Ben Rabb'imin indinde
gecelerim; bana yedirir ve igirir" hadis-i §erifme i§aret buyrulur. Bu hadfs-i
AHMED AVNl KONUK
§erifm sebeb-i viirudu budur ki: Resul-i Ekrem Efendimiz aksamlan iftar et-
meksizin gunlerin orucunu birbirine bitistirir idi; ashab-i kiramdan ba'zilan,
biz de boyle yapalim, dediler. Resul-i Ekrem Efendimiz onlara uc kere
JUjJIj f?\A ya'm "Visalden sakimn!" buyurdular. Ashab-i kiram, ya Resu-
lullah sen vasl ediyorsun, dedikleri vakit, Resul-i Ekrem Efendimiz buyur-
dular ki: J> ^ J fuJ ya'nf "Bu hususta siz benim gibi degilsiniz" m* c^\
jjL~i j j^ki ^j ya'm "Ben Rabb'imin indinde gecelerim; bana yedirir ve
icirir." imdi ruhani ve ma'nevf olan ve bu ummet-i merhumenin ehassu'l-
havassindan bulunan evliya-yi kiram, bu taam-i ilahi ile miitegaddi olur-
lar.Ve Cenab-i Pir-i destgir efendimiz Divan-i Kebiflenn&e bu hali §u beyt-i
serif ile beyan buyururlar:
"Bir kimse ki geceyi "Kabe kavseyn" meyhanesinde gegirmi§tir; onun nur do-
lu olan gozunun igi lika ve visal mahmurudur. meyhanenin adi "Ebitu inde
Rabbf'dir. "Yut'imu ve yuskinF bizim Peygamber'imizden bizlere ni§an ve
alamettir. "
j£ j M^ «^ j^ j> ^ j-> fc y>, j> b ui' Jo u " l^ £** ,
3782. nSunu hi$ te'vilsiz kabul d, ta hi hogaza hal ve silt gibi gelsin.
Ya'nf bu hadis-i serffin ma'nasim te'vile kalkma! Ve "taam" ve sa-
rab"dan murad, kudretdir; ve taam ve sarabdan hasil olacak bir te'sirdir de-
me; zira alem-i ruhaniyette yemek ve icmek vardir; ve o taam ve §arabin
te'sfri, viicud-i cismanihin kivamma sebeb olur. Menakib-i evliyada bunun
misali goktur. Ezciimle Abdullah Balyani (k.s.) TefsM Araisi'l-Beyan sahi-
bi Ruzbihan Baklf hazretlerinin kabr-i §enflerine ziyarete gider; kabre mu-
teveccih oldugu sirada, bir zat gelir, kendisine selam verir; selami almaz,
bir hayli me§gul olur. istigrakdan farig olduktan sonra, o zat selam ver-
digi halde nicm almadigmi sorar. Hz. Abdullah buyururlar ki: "Ruzbihan
elime bir nar vermis, idi; onu yemekle me§gul idim." Hicab iginde bulunan
ehl-i suret bu tarz tegaddiyi inkar edip, hadis-i serifi te'vile kiyam ederler.
Cenab-i Pir, kendi zevk-i alflerinden, bunu te'vilden vaz gecmeyi tavsiye
buyurur.
MESNEVI-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
3783. xtra ki fe'u# atanm reddulir} tfinku o halitkali hala aorur.
"Va dad"daki "va", "baz" ya'ru geri ma'nasma olduguna gore, "Va daden"
geri vermek demek olur. "Va daden ata" ihsani geri vermek demektir. ^ 0*1
. . . £ii ^j hadis-i §eririnde beyan buyrulan it' am ve iska-yi ilahi iimmet-i Mu-
hammed'in havassina olan bir atadir. Alem-i cismanide oldugu gibi, alem-i ru-
hanide de yiyip icmek olup da, cisim bundan mutegaddi olmak akla baiddir di-
yerek hadis-i §erTfin ma'nasim te'vil cihetine gider isen, hakikatte vaki' olan
bu ata-yi ilahiyi geri vermek ve reddetmek demek olur. Ve bunu reddedip
te'vil cihetine giden kimse, o hakikati hata ve gayr-i vaki' gormus. olur.
3784. Onu haia fldrmeh, onun aklinin zajindanAu; akl-i hill igtir ve akl-i ciiz
-positur.
Ma'lum olsun ki "te'vil" bir kelami, kitab ve siinnete muvafik ve o kelamin
yukansina ve a§agisma mutabik olmak gartiyla, ma'na-yi hakikisinden diger
bir ma'naya gevirmektir; ve bu te'vil, o kelamin ma'na-yi hakikisine hamli
mumkin olmadigi vakit, caiz olur. Mesela J^j? Jy -ii jJ (Fetih, 48/10) ya'ni
"Allah'in eli, onlann ellerinin ustundedir" ve i*\J*-\ <~ -M a* ya'ni "Allah'in eli,
cemaatle beraberdir" ve j^; ^ c~>^ ya'ni "Hasta oldum, hatmmi sormadin"
gibi miitesabihattan olan ayat ve ahadisin, "insanlar gibi Allah'in eli olmasi"
ve "hasta olmasi" gibi hakiki ma'nalara hamli mumkin olmadigindan, bunla-
nn ma'na-yi mecazflerine gidilerek te'vili icab eder; velakin . . . ^Ji ^j jl* c~>i
hadis-i gerirmin hakikate hamlinde kitab ve siinnete muhalefet olmadigindan,
za'f-i akl saikasiyla te'vil cihetine gitmek hatadir; ve hakikat-i halden gaflettir.
Zira aklin akl-i kiil mertebesine kadar bircok meratibi vardir; ve her bir merte-
be de isti'dada gore mutefavitdir. Mesela akl-i maa§ mertebesinde olan akillar
arasmda, isti'dadlanna gore tefavut oldugu gibi, akl-i maad mertebesinde bu-
lunan akillar arasinda da isti'dadlara gore tefavut vardir; ve tefavut-i isti'dada-
tin her birisi birer mertebedir. Ulum ve ezvak arasindaki tefavut de bundan
ne§'et eder; ve bu ulum ve ezvakin ittihadi ancak akl-i kiil mertebesine viisul-
de vaki' olur, Onun icin ehassu'l-havassin ziibdeleri olan evliyaullahm beyan
ettikleri hakayik ve maarif-i ilahiyyede asla ihtilaf vaki' olmaz. Nitekim Hz. Pir
efendimizin bu MesnevN §enf indeki maarif ve hakayik ile, Cenab-i §eyh-i Ek-
ber Muhyiddfn Arabf efendimizin Fususu'l-Hikem ve Futuhat-i Mekkiyye gibi
^^
AHMED AVNl KONUK
asar-i aliyyelerindeki maarif ve hakayik yekdigerinin naziridir; ve hicbirisi, di-
gerinden me'huz olmayip kendilerinin akl-i kill mertebesi olan "hakfkaM mu-
hammediyye"den mevhubdur. Binaenaleyh akl-i kul igtir ve ukul-i ciiz'iyye
ise, akl-i dimagi olup ki§ir ve kabuk mesabesindedir.
3785. JTOiban degil, kendini tevll et; cjiilzara deijil, dimajja fend del
Ahadfs-i §erifeyi te'vilden vaz gee de kendi fikrini te'vil et! Gulzar-i
hakayik ve maarif olan hakikat-i muhammediyyeye hata isnad etmekten te-
vakki et; kendi akl-i dimagini nakis ve fena gor!
3786. Cy <Snli, sen hi, hiiiiin ahttstn ve gozsiin; gordugiin seyden bir semme agth.
soyle!
ij? i)U \j U JUt c-*1p i->\ *£ iil>- IjL* OW c«Jl>- k£
3787. Oen-in ?iilini hilicin, hizim canimizi yirih; senin ilim suyun, hizim iovra-
gimizi iemizledi.
Senin kihc gibi mliessir olan yumu§akligin, bizim canimizin kiirur perde-
sini ve hicabini yirtti; o perdenin arkasinda canimizin isti'dadmdaki iman za-
hir oldu ve senin berrak bir su gibi olan ilmin, bizim cismaniyetimizdeki ha-
baset-i nefsaniyyeyi temizledi.
3788. J^pi/t soyle; hilirim hi hu esrar-i Din dm; zira hi fufifstz dldiirmek onun
isidir.
Bu sozler, pehlivamn lisan-i isti'dadi ile Hz. Pfr efendimiz tarafindan frad
buyrulmaktadir. Ya'ni, ey §ah-i velayet, agik soyle ve izhar et; ben biliyorum
ki, bu senden zahir olup bende te'sir-i azim birakan bu hal, huviyyet-i ilahiy-
yenin sirlanndan bir sirdir; ve bu te'sif-i azim, benim nefsimin sifatim izale
etti ve nefsimi dldurdii ve kihgsiz oldiirmek ise ancak Hakk'in i§idir.
3789. Jatefsiz ve a zdsxz olan sdnt, jaideli olan hu hediyelerin vahibi.
MESNEVf-1 $ERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVM •
3790. JTLhla yuz hinlerce mey taihnr ki, iki goziin, iki kulagm haheri olmaz?
Ya'm a'zadan ve aletden miinezzeh olan sani'-i hakikf, viicud-i izaff ale-
mine faideli ve naff' olan bu hediyelerin, ya'm tecelliyat-i esmaiyyesinin va-
hibi, ukul-i be§eriyyeye yuz binlerce fikir meylerini tattinp o akillan, o efkar
meyleri ile sarho§ eder ki, cismin iki gozii ve iki kulagi bu hediyelerden asla
haberdar olmaz.
j&>/ j\ OUj j»\ (jJ*> o~ \s j\&> J>j*- J>j* jW <j\ J" j\*
3791. i5%g.ik soyle, ey arsm lattf avlaytasi olan dogan; acaba bu zamanda Uiak
canibinaen ne gordun?
Ey viicud-i izaff ar§imn latif avcisi olan dogan, sen bu alem-i suret iginde,
canib-i Hak'dan alem-i ma'nada acaba ne sir gordun, agik soyle!
3792. Senin goziin gaybm idrakini ogrenmis; huzulann gozleri ise dikilmistir.
Benim ile olan bu zahiri miibarezede, senin goziin gaybin idrakini, ya'nf
miibarezenin ig yiiziinii gormeyi 6grenmi§; ve bu miibarezenin zahirini mii-
sahede etmekte olan hazirlann gozleri bu ig yiizii gormekten dikilmis, ve ka-
panmi§tir.
Olfjj- £# ^ djojti ^i d\j OLp J^j iS +* ^U ^i oT
3793. O binsi, bir ayi asikdr goriiyor; ve o birisi de, ciham karanlik gbriiyor.
pj6 £*j>y dX> <u~~i^ ^S <u- ^1 ^t Jj^j ^ oU o l5 ^j Jlj
3794. lie o birisi de, ii$ ayi beraber goriiyor; evet, bu iic kimse bir mevzi'de otur-
mustur.
Ya Ali, senin goziiniin gaybi idrak edip de, hazir olanlann gormemesinin
misali budur ki; ug kisj bir mahalde oturmus, olduklan halde, birisi bir ayi as>
kare goriir; ikincisi asla ayi gormez; bil'akis ortaligi karanlik goriir; ve iigiin-
ciisii de ug ayi bir yerde cem' olmu§ goriir.
§urrah-i kiram hazerati bu iig gorii§ hakkinda muhtelif ma'nalar ver-
misjerdir. Bunlardan fakfrin en miinasib gordiigii ma'na sudur: Ya'nf bu
^^
AHMED AVNl KONUK
vucud-i cismani ve izaff iginde bulunanlann ug hali vardir: Birisi zahiri goriir
ve batim gormez; digeri batim goriir, zahiri gormez; ve ucuncusii hem zahiri
ve hem batim goriir. Birincisi suretde mustagrak olan "ehl-i fark"dir; ikincisi,
nazanndan sureti gaib etmi§ olan "ehl-i cem"dir; ucuncusii ise, "cem'u'l-
cem" veya "fark-ba'de'l-cem" sahibidir. Birincisi, bir ay mesabesinde olan za-
hir-i e§yayi basar-i his ile a§ikare goriir ki, bu mu§ahedede bila-tefrik-i cins
ve mezheb insanlann hepsi miisavidir. ikincisi, alem-i sureti karaniik, ya'rn
mahv olmu§ goriir ki, bu da "fena-flllah" halidir. Ucunciisii tig ayi, ya'ni
ef alin ve sifatin ve zatin vahdetini goriir ki, bu da "baka-billah" halidir. Ve
§ah-i velayet efendimizin hali, iicuncii hai olduguna atideki beyitle i§aret
buyrulur.
y-/ j> o* j' J ^ji/y j-> j* **" J» J>£ j jl? *** y> ^r
3795. Uier iigun gozu a$ik ve her u$iin kulagt keskindir; sana asiltci ve ben-
den hi$makiadir.
Bu tig mertebe ehlinin his gozleri agik ve kulaklan keskindir. Hepsinin se-
ninle munasebeti olur ve benden kacarlar; zfra sen bu ug mertebe ehlinin hal-
lerine vakifsm ve onlann hallerine gore muamele edebilirsin; ben ise kendi
mertebemden ba§ka bir mertebe bilmedigim ve ancak kendi nefsimin ahva-
linde mustagrak oldugum icjn, benden kacarlar.
y <y j 4? J^> y y. ^— - ***■ ^W
3796. JTlcaba bu goziin sihri midir, lutf-i haft midir? Senin uzeri He hurt, be~
nim iizerimde bir "$usuf nak$i vardir.
Bana galib iken senin beni birakman, acaba gozbagcilik midir; yoksa
bunda gizli bir lutuf mu vardir? Senin bana hiicum ve galib gelmene bakilir-
sa, zahirde sende kurt nak§i vardir; benim de, senin eiindeki makhuriyyeti-
me bakihrsa, bende bir Yusuf nak§i vardir; bu naki§lann zimnindaki hikmet
nedir?
3797. cAlem on sekiz bindir ve ziyadedir; bu on sehiz, her bir aoz i$in zehun
degildir.
Hakk'in avalim-i bi-nihayesi vardir; fakat bu alemler, her bir goziin taht-i
tasarrufiinda degildir.
^^
Pp^" MESNEVT-f §ERfF SERHf / II. CfLT • MESNEVI-1 •
UeiJl j~*- UkiJl ty* ^ (j\ ij^j* ij* ^ ^Sj. jlj
3798. By S^liyy-i <!Murteza, ey su-i kazdnin arkasi olan hiisn-i kaza, sirn
at'-
Beni oldiirmege muteveccih olmakla, ewelen hakkimda su'-i kaza ve on-
dan sonra katlimden vazgegmekle, hiisn-i kaza suretinde miitecelli olan ey
Aliyyi-Miirteza; bu iki halin sirnni bana ag!
3799. ^a sen oklinin huldugu seyi acxk soyle; veya henim iizerime parlay an se-
yi hen soyliyeyim.
jlj ^ 4a dj>r jy J^* ls* ^ <jj* ^yr cJtt J* y y J 1
3800. Senden, henim uzerime parladv. nicin qizli iuiarsin? ,2,ehansiz ay qihi,
[3759] A U V v
nur saciyorsun.
Senin kalb-i serfflnden benim kalbime bir nur aks etti; bunu nicin sakh-
yorsun? Ay gibi hie soz soylemeksizin nur sagiyorsun.
3801. Jakai ayvn kursu soze cjelirse, yece yolcuianni cabuk yola getirir.
Aym kursu gibi kelamsiz nur sagan insan-i kamilin kalb-i §erifi, lafiz ve
suret ile irsad ederse, zulmet-i tabfiyye yolculan olan ehl-i kiifur ve inkan ga-
buk tarik-i hidayete getirir; ve onlann fikirlerinde vuzuh peyda olur.
3802. Cjalatclan ve aajletden eymin olurlar; ayin sadasi, aiilun sadasi iizerine
(jalih olur.
Lafzan dahi ir§ad sebebiyle ehl-i dalalet yanlis. anlamaktan ve kalblerine
vaki' olan akis hakkindaki gafletden eymin olurlar. tnsan-i kamilin kalb-i se-
nfinin sadasi ilkaat-i §eytaniyyeye galib olur.
Lj? jJJl L^ Jui ^jjSsj <)y>r UjlAj -Lib j^- (jvo ^j «U
3803. £Ay soylemeksizin yol gosterici olursa, soyledigi vakit ziya icinde ziya
olur.
G c£P?
AHMED AVNl KONUK
lnsan-i kamilin ay gibi olan kalbi, lafiz ile irsad etmeksizin tasarruf eder
ve yol gosterici olursa, lafiz ile ir§ada dahi basjadigi vakit, zulmet-i tabiat
iginde yollanm sa§iranlar iki kat ziya iginde tarik-i hidayeti gormus, olurlar.
3804. uvlaaemki sen, o ilim sekrinin ha-pisism, mademki hilini giinesinin
sua ism!
3805. By kapi kapi arayanlann uzerine a$il; fa ki senden hisirlar i$lere eris-
sin! . '
Ya Aliyyel-Murteza! Resul-i Ekrem Efendimiz i^u J* j pJLM ^ ui ya'ni
"Ben ilmin §ehriyim; ve Ali onun kapisidir" buyurdugu cihetle; mademki
sen, §ehr-i ilmin kapisism; ve hilim gune§i olan (S.a.v.) olan Efendimiz'in
sua'i ve ilim ve hilimde onun varisisin; o halde ey ilim §ehrinin kapisi, biz-
ler gibi o kapiyi arayanlann uzerine agil; ta ki surette kalmis. olanlar, ma'na-
ya eri§sinler.
Bu hadfs-i §erifi Tirmizi ve Hakim rivayet etmisjer ve Imam-i Nevevf ve
Zehebi sihhati hakkinda soz soylemister ve tbn Cevzi mevzuatdan saymi§tir.
Fakat ekabir-i evliyarun asar-i aliyyelerinde zikr ettikleri ahadfs-i §erffenin
sihhatinde subhe yoktur.
3806. By rahmetin kapisv, kerulisi i$in hi$bir nazir olmayan 2M-x ecellin hari-
gahina ebede kadar a$il!
Ya'ni, eviiya-yi Hak rahmet-i ilahiyyenin kapisidir. Nitekim Mesnevi-i§e-
nfde: cc±\*ti i^-j ola ^u o^j j i j LJy jjjU d\j Ya'ni "Hak Teala evliyayi o
sebebden yeryiizune getirdi; ta ki onlar alemlere rahmet olsunlar" buyrul-
mustar. §ah-i velayet efendimiz dahi varis-i ekmel bulunduklanndan, der-
gah-i uluhiyyete agilmis. bir kapidir; ve bu bab-i rahmet diinyada agik oldu-
gu gibi, ahiretde dahi agiktir. Zira bu gibi varis-i ekmel olan zevat, saliklerin
hayat-i uhreviyyede dahi terakkilerinde rehberdirler ve ahiretde terakki oldu-
gu §efaatin vucudu ile sabittir; zira §efaat sebebiyle bir kimse, bulundugu ha-
lin fevkine cikar. Mesela ehl-i cehennem §efaatle cennete dahil olurlar; bu ise
terakkiden ba§ka bir §ey degildir.
c^p^
MESNEVl-t §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVt-1 •
C~*»j.j2 bf IS* ijT <5* aiUsTlJ C~~iJa±A }y>- s.6j)i j\jA jA
3807. !7ier ttr Tiei/a ve zerre muhakkak a$ilmami§ hir -penceredir; him soyler
hi or acta hir hapi vardu?
"Heva"dan murad muhabbettir. "Zerre"den murad dahi viicudat-i izafiy-
ye alemindeki mevcudatm zerreleridir. Ya'ni herhangi cins muhabbet olursa
olsun ve zerre-i mevcudatdan herhangi bir zerre bulunursa bulunsun, ma'ri-
fet ve hakfkat tarafina muteveccih bir penceredir. Fakat alem-i suretde mus-
tagrak olanlar igin bunlar agilmamis, birer penceredir. Bu suretde miistagrak
olanlann hangi birisi o hevada ve zerrede bir kapi vardir diyebilir? Bu kapiyi
gormek ve sonra da agip ma'rifet ve hakikat gune§ini tema§a etmek, cisma-
niler icjn kolay bir §ey degildir.
3808. Q'ozcii hir hapiyi acmadikca, o zan asld hahnda hareket etmez.
Gozcu olan mur§id-i kamil o hevadan ve zerreden salikin nazanna bir ka-
pi acmadikca, o hevada ve zerrede asla bir kapi oldugu zanni bile hasil olmaz.
3809. Ilir hapi acddi^i vakil hayran olur; timid ve tama' husu ucucu olur.
Vaktaki insan-i kamilin ir§adiyla bir hevada ve bir zerrede bir ma'rifet ve
hakikat kapisi agildigi vakit, salik o kapidan gordugii maanfde hayretde ka-
lir; ve bu hayret, ilimden mutevellid olan hayret-i mahmude olur ki, bu hay-
ret hakkmda Resul-i Ekrem Efendimiz \jJ- JLi j>j vj ya'nf "Ya Rab, benim,
senin hakkinda hayretimi ziyadelestir" buyururlar ve bu mu§ahede neticesin-
de salikin umid ve tama' kusu ucar ve zail olur. Zfra salik evvela mu§ahede
umidini besler ve mu§ahede tama'mda bulunur; vaktaki musahede hasil olur,
artik bu umid ve tama' kalmaz.
3810. ^ir gafil ansizm harabede hazine huldu; ondan sonra her harabe tarafi-
na isti'cal etii.
lr§ad-i mur§id ile, kendisine herhangi bir hevada ve zerrede bir mu§ahede
kapisi agilan salikin misali budur ki: Bir gafil, hig timid etmedigi halde ansi-
AHMED AVNl KONUK
zin bir harabede bir define bulur; ondan sonra da yine oyle bir define bulmak
iimidi ile, her harabe tarafina kc§ar. Salik-i gafilin hali de boyledir, Salik, o
hayretde kaldigt mu§ahedeye nail olmak igin o heva ve zerrenin arkasindan
ko§ar, Nitekim Nefehatti'l-Uns'de mezkurdur ki: Bir zat bircok seneler gece
uykulanni feda edip ibadetle me§gul olmus, ve maksudu olan mu§ahedeye
nail olamamis, . Artik nevmfd olup bir gece yastigini gekerek uykuya dalmis, .
ve o esnada matlubu olan tecelli-i ilahiye nail olmu§. Ondan sonra o yastigi
yaninda gezdirir ve o tecellinin zuhuruna muntazir olurmu§.
3811. OVihayet sen bir dervisden guher hulamazsan, baska bir dervisclen ne va-
kit guher ararsin?
"Dervf§" fakir ma'nasinadir. Istilah-i tasavvufide, nazannda kendi varhgi
kalmamis, ve viicud-i abdanisi kalkip viicud-i hakkani ile kaim bulunmus,
olan zevata derler ki, bunlar zat ve sifat ve ef aide, Hakk'a muhtac, oldukla-
nni bi'l-mu§ahede bilirler. <JJi ^ j*A\ f.iii [Fakr tamam oldugunda, Allah'dir]
bunlann samdir. Resul-i Ekrem Efendimiz'in &j>* j^\ ya'ni "Fakfrlik benim
iftihanmdir" buyurmalan, bu ma'naya goredir. Murad fakr-i sun degildir; zi-
ra bu fakr-i sun hakkinda \j£ dyn d\ yuS\ ^ ya'nf "Fakfrlik kiifre kanbdir"
hadis-i §erffl varid olmustar. Binaenaleyh mu'minlere bu fakrdan ictinab ve
ewelki faknn tahsiline gayret lazimdir. Zfra bu fakr fakr-i hakikfdir; ve mlir-
§id olan insan-i kamillerin halidir.
Imdi ey salik, sen bir dervf§-i hakikfnin huzuruna gidip, ondan hakikat
gevherini bulamami§ olursan, bil ki kusur senin batinindadir. Binaenaleyh
ben bu kamilden hakikat gevherini bulamadim diyerek, ba§ka bir dervf§-i ha-
kiki ve insan-i kamil aramaga te§ebbus edersen ondan ne alabilirsin? Beyt-i
Misn (k.s.):
Ey nice canlaryanmi better
Bulmadik derler bunda lezzati
Neylesin ta 'lim, olamaz teslim
§eyhi Hak bilmez yok riayati
J^iy*- (J^^i *-Jl£l j *jj& jH-y>~ &\ ^^P Cj* £ W^
3812. €<jer zan, senelerce iki ayagi ile kossa, kenUi burunlannin deliklerinaen
ge$emez.
MESNEVf-1 $ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ey salik, sahib-i yakfn olan insan-i kamilden baskasi hep erbab-i zunun-
dur ve ma'rifet-i Hak kismin kendi zanni dairesinde galismasi ile hasil olmaz;
ve sahib-i zan, asla kendi mevhum olan varligindan kurtulamaz. Zfra nazar-i
zanni ve kiyasi, insanin burnunun deliklerinden ileriye gegemez. Binaenaleyh
sahib-i zanna, mutlaka bir sahib-i yakfn olan mur§id-i kamil lazimdir.
& (jti <s &* u& j^ y- ^ $ OJ ^ l& ^
3813. Senin hurnuna gaybdan hoku cjelmedikce, soyleburundan guyri hicbir sey
goriir musiin?
Ey zan ve kiyas sahibi, senin zannm ve kiyasm havass-i zahiren vasi-
tasiyla aldigin ma'lumata miisteniddir. Binaenaleyh kuvve-i §ammen ancak
e§ya-yi zahirenin kokulanni duyar. Halbuki alem-i gaybin ve ruhaniyet ale-
minin dahi kokulan vardir. Senin bu zahiri burnun onlari duymaz. Bu
ma'nevf kokulara nazaran, senin burnun ancak bir §ekl ve resm-i zahirfden
ibaret kalir. Nitekim bir maraz sebebiyle e§ya-yi zahirenin kokulanni da
duymayan burunlar vardir. Boyle kimseler ancak burunlannin §ekillerini
goriirler.
Ali (k.v.) hazretlerinden o kafirin, "Vaktaki benim uzerime mu-
zaffer oldun, nicm kilici elinden attm?" diye sual etmesi
3814. Dmdi dost olan yeni musluman, sarhosluk ve zevk ciketinden dedi ki: yd
3815. ^fAcik buyur yd Gmire l-mu minin; id hi can tende cenin a\bi himudasm.
AHMED AVNl KONUK
Ey mu'minlerin beyi olan Aliyyii'l-Murtaza, aramizda vaki' olan mu-
amelenin sirnni agik buyur, ta ki senin gtines, gibi nurlu ve hararetli olan
soziinden, canim cismimin iginde rahm-i maderdeki cenin gibi kimildama-
ga ba§lasin.
3816. ^fiedi yildiz her cenine, ey can hir miiddei nobeile hir hizmet ederler.
llm-i niicum ile me§gul olan hiikemanin fikirlerine nazaran nutfe, rahm-i
madere diisunce, ilk ayda Ziihal ve ikinci ayda Miisteri ve iiciincii ayda Me-
rih, dordiincii ayda Giine§, be§inci ayda Ziihre, altinci ayda Utarid, yedinci
ayda Ay, sekizinci ayda yine Ziihal terbiye eder. Cenin, rahm-i maderde Gu-
nes/in terbiyesinde iken hayat bulur; Ay'in terbiyesinde iken dogarsa mu-
ammer olmasi caizdir; fakat Ziihal'in terbiyesinde iken dogarsa, muammer
olmaz; zira Zuhal'in tabiati barid ve yabisdir ve hem Ziihal nahs-i ekberdir.
Dokuzuncu ayda yine Mii§teri terbiye eder. Bu ay viladet zamamdir. Ve bu
ayda doganlann cok ya§amalan umid olunur; zira Miisteri* nin tabiati sicak
ve ya§tir ki, hayat-i tabiinin halidir ve hem sa'ddir. Hiikemanin bu kavli,
amme-i suara arasinda me§Mr oldugundan, Cenab-i Pir efendimiz bu soh-
rete binaen kavl-i mezkuru temsfl tarikiyle almi§lardir. Ve "yedi yildiz"dan
murad dahi zikr olunan ecramdir.
JpA »j> jUj d\ J^M Cjy^r $j$ 0W- *£ Jbl tlJj &>y?
3817. Qiinhi ceninin can tuimasi vakti gele, o zaman ona QvLne§ muin olur.
3818. ^u cenin Qune§'ten harekeie gelir; zira Qune$ ona acele can hafji§lar.
3819. Ona 0iine§ parlamadikca hu cenin cliger yildizlardan hir naki§ian gayri
hulmadi.
Rahm-i maderdeki cenfni Giines, terbiye etmege basjamadikga, diger yil-
dizlann terbiyesi onun uzerine muessir olmadi.
3820. 0, rahimde, anzel yiizlii Qune§'e hancji yoldan taalluh hnldu?
C £P^
MESNEVt-t §ERlF §ERHi / II. ClLT • MESNEVf-1 •
3821. Hiizim hissimizden uzak olan gizli yoldan, $erhin giine§inin $ok yollan
vardu,
jj\ oyb -Li \±L*> *£ ^j Olj jji oy JjL j j *£ ^j jl
3822. hir yol ki, alhn ondan gida hulur ve o hir yol hi, ias ondan yahut olur.
Giinesm, kure-i arz iizerindeki e§ya~yi muhtelife uzerine hissimizin idrak
edemedigi gizli yoldan tiirlu tiirlu te'sirleri ve terbiyeleri vardir. Rahm-i mader-
de de cenm o gizli yoldan gelen te'sir ile hayat bulur. Topraktaki ma'deniyat
tedric ile kemale gelip, giine§in te'siriyle altin olur, tasjar yakut haline gelir.
3823. O hir yol ki, lali hirmizi yapar; ve o hir yol hi, $akmah demirine kwd-
cim hah§ eder.
\j t>j}\£ JUo Ji *£ ^j d\j \j oj~* :>jL* <^»j aS" ^j jl
3824. O h\r yol hi, meyveyi olmus ya^ar; ve o hir yol ki korkaga secaai verir.
Giinesm gizli bir yolda te'siriyle meyveler kemale erer ve karanlikta korkan
evham sahibleri, giinesm tulu'u ile, kuvvet-i kalb ve cesaret sahibi olurlar.
3825. <J7l$ik soyle ey kanadi parlami§ olan dogan, §aha ve onun hilegine alts-
mis!
Padisahlar dogan kusunu besleyip ava giktiklan vakit istihdam ederler. Bu
av icm beslenen dogan kusu, padisaha ve onun bilegine gelip konmaga ali§-
mis, olur. Pehlivan lisanindan Cenab-i Pir, §ah-i velayet hazretlerini, sah-i ha-
kM olan Cenab-i Hakk'in besledigi dogan kusuna tesbih buyurmu§tur.
sL**» b ^ ^_p*j Axil s\~j* i^\ oLi jS \ks- jb (_^1 j5 jl>
3826. J^ftk soyle, ey <§ak'in anka iutucu olan dogani? By kendi kendine as-
kerleri magluh eden, asker ile degil!
Ey sah-i hakikf olan Hakk'in, anka gibi olan diismanlanni yakalayici olan
dogan; sen askerleri tek basma maglub edersin; galebede askerlerin yardimi-
na muhtag olmazsin.
^^
AHMED AVNI KONUK
jl>-i \j OjL o-Lj <j\ £ j\j j\y> X*0 j ^jNj l? j ^"-j £~*\
3827. 'TZir ummeisin, birsin; halbuki yixz binsin; a$ik soyle ey kimse, bende se-
nin bazina sikardu.
Sen oyle bir kahramansin ki, ba§li ba§ina bir ummetsin. Suretde birsin;
velakin ma'nada yiiz binsin, Agik soyle ey all zat ki, bu bende-i aciz senin
himmetinin dogamna sjkar olmustar.
3828. iKahtr mahallinde bu rahmet nedendir? Ejderhaya firsai vermek himin
yoludur?
Beni oldurecegin vakit, nigin merhamet edip biraktin? Ben senin ejderha
gibi bir du§manin idim. Halbuki ejderhaya firsat vermek hig kimse tarafindan
caiz goriilmez.
EmTrii'l-Mu'minin (r.a.) hazretlerinin kilici elden birakmasi sebebi;
o hal iginde ne olmu§ oldugu hakkinda cevab vermesi
3829. ^Dedi ki: Hien kilici Uiak i$in vururum; ben Otakk'in kuluyum, tenin
me'muru deailim.
Hz. Ali buyurdu ki: Ben Allah Teala hazretlerinin nzasi igin kuffar ile harb
eder ve kilicimi ancak Hakk'in emrine imtisalen kullaninm. Nefsimin arzula-
nni tatmm igin kilig kullanmaga tenezzul etmem; zira ben Hakk'in kuluyum;
tenimin ve nefsimin me'muru degilim.
3830. Uiakk'm arslamyim, hevanin arslani degilim; benim jiilim benim iize-
rime sdhiddir.
s m°
MESNEVM SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 • "^PS
Ben Hakk'in emrini icra hususunda arslan gibi §ecf im; heva-yi nefsimin
emirlerini infaz icm §ecf degilim. Benim bu sozlerime fiilim §ehadet eder; zi-
ra sozler fuller ile te'yfd edilmedikge, kizibden ibaret kalir.
3831 . r Ben muharehede *<IMa remeyte iz remeyt" vm; hen kiltf g&iyim ve O vu~
rucu gune§iir.
"Htrab" "fiaT vezninde "mufaale babrnin masdandir; muharebe ma'na-
sinadir. Ya'ni ben muharebede sure-i Enfal'de olan cl^j \\ cZ'j U j (Enfal,
8/17) ya'ni "Attigin vakit, sen atmadin" ayet-i kenmesinin'masadakiyim; ve
ben kilig gibiyim ve o kilici vuran ise, hakikat giine§i olan Allah Zii'l-Celal
hazretleridir. Bu vakitde Imam-i Ali (k.v.) efendimizin "kurb-i feraiz" merte-
besinde buiunduklan anlasriir ve bu mertebede abd Hakk'in aletidir; ve
"kurb-i nevafil"de ise Hak, abde alet olur.
3832. IJen. kendi yukiimii yoldan kaldirdim; Dtahh'tn gayrini hen adem tasav-
vur etlim.
Ben tarik-i hayalde bulunan varhgimin yukunii, o yoldan kaldirdim;
Hakk'in gayri olan her bir §eyi, ben yok bildim.
3833. rBea hir golgeyim, sahibim guneslir; hen Kaabim, O'nun hicabi degilim.
Ben gune§in harekatina tabi' olan bir golgeyim; ya'ni viicudda ve varlik-
ta Hakk'in esmasinin zilliyim; binaenaleyh ben Hakk'in bab-i tecelliyatinda
bir kapici ve bir perdedanm. O'nun vucudunun perdesi ve hicabi degi-
lim. Ya'ni Hak kapismda agyare kar§i perdedanm; O'nun huzuruna agyan
koymam.
3834. HZen vised cevherleriyle dolu hltc gibiyim; kitalde oldurulmus degil, din
ederim.
Benim kitalden ve cihaddan kasdim, adam oldiirmek degildir; belki sifat-i
nefsaniyye ve hayvaniyye icmde istigraklan hasebiyle ademiyyet mertebe-
AHMED AVNl KONUK
sinden dlmiis, olanlan, kilic korkusuyla iman ve insanlik mertebesine getir-
mek suretiyle diriltmektir.
\y> a** }jt ^gS \sr j\ ib \y» A-J j^JJ ^j-j ( - ) ^"
3835. ^enim kiliamin cevherini kan ortmez; ruzgar henim hulutumu ne vakii
yerinden aotur&r?
"Kilic. ve bulut" Hz. Emir' in zat-i §erifinden ve "kan", saika-i nefsaniyye ile
vaki' olan katilden ve "kilicin gevheri", tahallukbuyurduklan ahlak-i ilahiyye-
den ve "riizgar", heva-yi nefsaniyyeden kinayedir. Hulasa-i ma'na boyle olur:
Kabza-i ilahiyyede kilic. gibi olan viicudumda zahir olan ahlak-i ilahiyye saika-
i nefsaniyyet ile katl ikaina mani'dir. Hie heva-yi nefsani benim zill-i ilahf olan
viicudumu izale ve ondan nazil olacak rahmeti men' edebilir mi?
3836. Soman fopit degilim, hilimden ve sabirdan ve aiadan dagim; serl riizgar
dap ne vahii hapar?
Ben saman oopu gibi zayif ve nahff degilim ki, sert ve §edid olan heva-yi
nefsani beni yerimden oynatsin; belki ahlak-i ilahiyye ile tahallukda ve Hak
Teala'nin Halim ve Sabur ve Mu'ti isimlerinin mazhan olmakda dag gibi sa-
bit bir haldeyim. Ya'nf ben makam-i telvinde degilim, makam-i temkfndeyim.
3837. O kim.se ki hir riizejardan yerinden giderse, hir $optur; zira ki bir$ok na-
muvajik riizgar vardir.
Bir heva-yi nefsani ile taat-i Hak' dan inhiraf eden kimse, bir cop gibi za-
yiftir; zira bu alem-i cismanide saha-i kalbe esen muhalif riizgariar pek gok-
tur. Binaenaleyh nefsin bir hevasina dayanamiyacak kadar zayif olan bir
kimse, bu kadar muhalif ruzgarlara nasii tahammiil edebilir?
jLJ J*i ijJ jS" \j j\ sj j\ i\j o^Ji s\j j --itft al
3838. Qazah riizgan ve §ehvel ruzgari, hus riizflari, ehl-i namaz olmayan o
kimseyi gbiiiriir.
Nefsin gazabi ve §ehveti ve hirsi o muhalif olarak esen riizgarlardandir.
tste bu ruzgarlara huzur-i Hak' da ve ahlak-i ilahiyye ile tahallukda sabit ve
MESNEVf-i §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1
ber-karar olmayan kimseleri esfel-i safilfne goturur. "Ehl-i namaz"dan mu-
rad, salat-i daim ashabi olan ehl-i temkmdir ki,onlar sifat-i nefsaniyyelemv
den kurtulmusjardir. Onlar hakkinda ayet-i kerfmede ijlfb '^L> |> j^ '^JUi
(Mearic, e 70/23) [Onlar namazlannda devamlidir] buyrulur.'Ve J£ sjUJi 01
j*l\j ^LvLili ^ ( Ankebut, 29/45) [Namaz hayasizliktan ve kotiilukten aliko-
yar] a'yet-i kerimesinde fah§adan ve munkerden nehy eden salat dahi, ancak
bu namazdir; yoksa avam-i mu'mininin bin turlu masiva hatiralanyla kildik-
lan namaz degildir. Bunlann namazlannin kiymeti ancak emr-i ilahfye itaat
ecrini kazandinr, i§te bu kadar.
3839. \Btr dagxm; ve henim viididum onun hiinya&uLir; ve eger saman co-pii ax-
hi olursam ruzgdnm, onun riizgartdir.
Ben sabit bir dagim; ve benim vticudum onun biinyadi ve varhgidir. Zfra
ben, viicud-i hakkani ile kaimim ve eger saman gopu gibi herhangi bir tara-
fa meyil ve hareketim vaki" olursa, bana to' sir eden ruzgar, Hakk'in iradesi-
nin riizgandir.
3840. Onun ruzgdrimn gayri ile henim meylim htmildamaz; henim ser-askerim
a$k~t JTlhad'in gayri degildir.
Hakk'in iradesinin ruzganndan ba§ka bir hava ile benim meyil ve ira-
dem kimildamaz. Benim viicudumdaki kuva askerinin ba§kumandam an-
cak ask-i Hak'dir.
3841. Qazah, padi§ahlar uzerinde §ahdu ve hizim kolemizdir. fiazabi da yular
alhna hajjlami§im.
Gazab-i nefsam padi§ahlann uzerinde hakimdir. Binaenaleyh onlar ga-
zablannin emrine tebean hareket ederler. gazab bizim kolemiz ve esfrimiz-
dir; onu istedigimiz gibi kullamnz. Zfra biz nefsimizin gazabina yular taktik.
C-*— L«t *jl~+3~j y>r <j* y. ,Js- f^>- c— -^ J *^-^>- 0:*^ (*-*!>• A^J
3842. Diumimin kilict, gazabimin hoynunu vurmu§tur; Utakk'm gazaht henim
iizerime rahrnei gibi gelmi§tir.
AHMED AVNl KONUK
Ya'ni hilmim gazabima galebe etmi§tir; eger benden gazab zahir olursa,
nefsim igin degil, Hak igin zuhur eder. Binaenaleyh kuffar ile olan kitalde,
benden zuhur eden gazab Hakk'in gazabidir; fakat.sen bana hakaret edince,
Hakk'in o gazabi, benim iizerime rahmet gibi gelmis, ve o anda elimden kih-
ci birakmak bir hal-i tabu olmu§tur.
<~ >\J ji *s~~a ^y *z££ *Jp jj ^j>- -*-* *-vl*> *^J> ^jy ^ J*
3843. Di&c ne kadar sakfim karab oldu ise de, nura gark oldum; her ne kadar
nZu-tiirab oldum ise de ravza oldum.
Her ne kadar varhgimm tavani yikildi ise de, hakikat gunesjnin nuruna
gark oldum ve her ne kadar "Bu Tiirab" lakabini iktisab ettim ise de, ilim ve
maarif bahgesi oldum. Ebu Tiirab lakabinm sebebi budur ki, bir gun Resul-i
Ekrem Efendimiz, Hz. Fatima validemizin hane-i saadetlerini te§rif buyurup,
^ ^ c/- ] ya'ni "Amcanin oglu nerededir?" hitabryla, §ah-i velayet hazretleri-
ni sordular. UmmuT-mu'minin (r.a.) hazretleri de, "Aramizda biraz igbirar va-
ki' oldu" buyurdu ve gitti dedi. Resul-i Ekrem Efendimiz, Imam-i Ali (k.v.)
efendimizi arattilar. Mescidde yattigim haber vermeleri iizerine, mescidi te§rif
buyurup Hz. Imam'in topraklar ustunde yatmi§ oldugunu ve ustu ba§i toprak
iginde kaldigini gorduler. Ve «->»>' w i* ^ v^ 1 M ^ ^ ya'ni "Kalk, ya Eba't-tiirab,
kalk ya Eba't-tiirab" buyurdular. Ve Ebu Tiirab, ya'ni "toprak babasi" lakabi da,
bu hitab-i Nebevi'den inbias etti. Bu lakab Hz. tmam'm cok hosuna giderdi.
3844. Uakiaki gazada hir illet zahir oldu, kiltci saklamaifi laytk gordum.
Vaktaki nza-yi Bari igin olan mukatele esnasinda, senin bana hakaretin
sebebi ile, bir illet-i nefsaniyye zahir oldu, kilici saklayip mukateleden vaz-
gecmeyi miinasib gordiim.
3845. Ta ki henim ismim "Bhahbe lillak" gelsin; la ki henim muradim "Ebga-
za lillak" gelsin.
Bu beyt-i §erif ju. Vi j*T^i .us aJU g* ^ aJU j*p\ j *ju ^i 3 4i ^ ^ ya'ni "Al-
lah icin seven ve Allah icin bugz eden ve Allah igin veren ve Allah icin men*
eden kimse, muhakkak imam istikmal etti" hadis-i §erifine i§aret buyrulur.
^»
MESNEVl-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ya'ni ben mukatelede kihci onun igin attim ki, namim muhabbeti Allah igin
olan kimseler arasmda bulunsun ve nefsimin muradina da Allah igin bugz et-
mi§ olayim.
ja ijj jj\a\i Cl~**\ 45" I; ja Syr JL.T4J UspI *£ \3
3846. %a ki henim dictum, (S%llah i$in verdi gelsin; id ki henim viiciidum £M-
lah i$in imsah eiti gelsin.
Seni oldurmekten vazgegmem bir atadir ve benim bu atam Allah Teala'mn
nzasi igindir. Ve keza bu hal nefsimin gazabini tutmak ve zabt etmektir; bu
da nza-yi Barf igindir. Bu beyit de yukanki hadfsi fma eder.
3847. n^enim huhlum (SMlak i$indir, atam iS^lllah igindir, i§te hu kadar. Ciim-
le S^lllah i$inim, hen kimsenin iabi'i deijilim.
3848. Ue iJAllak igin yapiigtm §ey taklicl degildir; tahyil ve zan degildir; mii-
§anedenin gayri degildir.
Benim nza-yi ilahi igin yapugim i§ler, kamillerin ef aline taklid tarikiyle
degildir; kendi zan ve hayalimde iyi gorerek yapmak suretiyle degildir. Haki-
katde yapilmasi lazim geldigini goriip yapilmis, olan iskrdir. Ya'ni ben sirr-i
kadere nazar ederim, icraatimi ona gore yapanm; binaenaleyh ey pehlivan,
sirr-i kader fcabinca senin ezelde mii'min oldugunu gordiim ve seni oldur-
mekten vazgectim; zira eger seni oldiire idim, bir mii'min! oldurmus, olacak-
tim; bu ise korlerin i§idir.
3849. Dctihdddan ve tanarriaen kuriulmu$um; yenimi Uiakk in etegine hagla-
mi§im.
Herhangi bir mes'elede nazar-i aklf ile ictihad etmekten ve bir huktim
vermek igin akli ve naWi delail aramaktan kurtulmusum. Hukumlerim, ba-
sar-i basfretimin oniinde meksuf olan hakayik-i e§yaya nazarandir; zfra ye-
nimi Hakk'm etegine baglamismi. "AstfnMen murad, ruhun mahall-i taal-
luku olan kalbdir. "Damen-i Hak"dan murad dahi, suver-i ilmiyye-i esma-
AHMED AVNl KONUK
iyye ve a'yan-i sabite alemidir. Ya'ni kalbimi a'yan-i sabite alemine ta'lik
etmisjmdir; ve kalbin a'yan-i sabite alemine rabti, sirr-i kadere lttila'i iktiza
eder. Nitekim bu cildin ibtidasmda 72 numarah beyitte c— Uji r b ^-Vl* o\
c— u* ji^-j* oi^^f* u^ [0 hayaller ki evliyanin tuzagidir; Huda bostam meh-
rulannin aksidir] buyrulmu§ idi. Bu beytin terciimesi ve izahi orada gecti.
jU, ^ ^ *s£ ^ jj J y^ ^^^^ f
3850. Gger ucarsam meian cjoriiriim; ve ecjer donersem, medan cforuriim.
[3808]
"Matar" ugulan yer, "medar" devr olunan yer ma'nalannadir. Ya'ni ugtu-
gum vakit, ugtugum yeri gore gore ugarim ve devr edersem, devr edecegim
yeri gore gore devr ederim; ya'ni blitun icraatim mii§ahedeme miisteniddir.
3851. H/e ecjer bir yukii cekersem nereye kadardir, bilirim; ben ayim ve oniim-
de cjiine? pi§vadu.
Ya'ni, eger bir vazifeyi ffaya me'mur olursam, onu ne dereceye kadar lfa
edecegimi bilirim; zira ben ay gibiyim ve onumde hakikat gunesj rehberim-
dir. Ay nasil giinesten ziya alirsa, ben de bilciimle muamelatimda oylece
Hak'dan nur alinm.
3852. i/ialka bundan ziyade soylemek vecih degildir; denizin umaga sigicdigi
yohtur.
Suretde miistagrak olan halka, ma'nayi bundan ziyade soylemek vech-i
savab degildir; zira ma'na denizi, irmak mesabesinde olan elfaz siiretlerine
sigmaz.
^j^j J^ *y. u^ -*-H s-s* *)y* L'j^. fijf <y» cri
3853. nen akillarm olciisii lie a§agi soyliiyorum; ayip olmaz, bu ZResuliin i$i
olur.
Ben soylediklerimi akillann dun mertebesine gore soyluyorum; hakayiki
bu tarzda beyan etmek bir kusur degildir. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz de
boyle yapti ve bize de^j^ j^ J* ^-Ui \ J JS' ya'ni "Nasa akillan mikdannca
soyleyiniz" buyurdu.
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
yr y >js ^^. ^/ *& y^ s~ ^/ fy a*> J 1
3854. Qarazdan hiiriim, hiirriin sekddetini dinle; zira bendelerin sehddeti iki
arpaya degmez.
Ben nefsani olan garazdan azadim; soyledigim sozler hiircedir. Binaena-
leyh nefsin kullugundan kurtulmu§ olan hurrun §ehadetini dinle ! Zira §er'-i
§erffde kolelerin §ehadeti iki arpa kiymetinde bile degiidir. Binaenaleyh
hakayika miiteallik olan sozleri, nefislerinin kulu olan kimselerden dinleme;
zira soyledikleri sozler mu§ahedeye degil, sem'a musteniddir. Beyit:
Jjji (^ jl /p*-^ (C 4 ^ - ~^iy* d *^P j <v* w * iP*iiy
Nazmen tercume: " Dervi§ sozunu goriir de soyler
Ammii§ith de oyle soyler. "
U*5 j <sy^ <^j lSjJj c — ^ ij «^ ij^y y ^^ij^ 1 y
3855. Qeriatde da va ve hukum vaktinde muhakkak kblenin sahidliainin bir
kadri yoktw.
Kole, kendi hurriyyetine malik olmayip te'sir alunda bulundugundan, §e-
rfatde hakim da'vada onun §ehadetini makbul addedip hukum vermez. Ne-
fislerinin kolesi olanlar da agraz-i nefsaniyyelerinin te'siri altinda bulunduk-
lanndan, hakayika olan §ehadetde onlann sozleri makbul degiidir.
elSy lyLiul 9 jt> JL>tJU*J j> t\ aS~ O-Luib *JCJ o\j\y £
3856. Gger binlerce kole sana sahid olsalar, serial onlari soman $opune tarimaz.
3857. Utah indinde sehveiin kolesi, gulamdan ve istirkak olunrrms olan bende-
lerden daha fenadir.
"Gulam" ta'biriyle para ile hal-i sulhde satin alinmis, koleye ve "istirkak"
ile de, harbde esfr edilmis, olan koleye i§aret buyrulur. "§ehvef den murad,
bilumum nefsin muradlan ve istekleridir. Ve §ehvetin kolesi, biicumle efal ve
harekati nefsinin arzulanyla vaki' olan kimsedir.
3858. xXra bu, bir lafiz ile efendiden azad olur; halbuki o, iatli yasar ve vek
act olur.
AHMED AVNI KONUK
Zira satin alinmi§ veya harbde esir edilmi§ olan kole, efendinin bir lafzi ile,
ya'ni "Seni azad ettim" demesi ile azad olur ve esaretten kurtulur. Halbuki
esir-i §ehvet olan hayat-i sunsinde tatli tatli imrar-i evkat eder; fakat pek aci
bir surette olur.
3859. <§ehvetin kolesi ise, Uiahk' in fazli ve hususi olan in'dmindan gayri ha-
las olmaz.
3860. Hiir kuyuya aiistu ki, dibi yoktur; ve o, onun Qunanulir, cebir ve cevr yokiur.
[3818]
Ya'ni §ehvetin kolesi olan kimse Zat-i Hak'dan gayet baid olan tabfat ku-
yusuna du§tu ki, o kuyunun dibi yoktur. Zira tabiat, meratib-i viicudun es-
fel-i safilihidir ve ayn-i cehennemdir; ve "cehennem" gayet derin kuyu
ma'nasma olan "cihnam"dan miistakdir. Ve onun bu kuyuya dlismesi, ken-
di gunahidir. Ya'ni onun ayn-i sabitesinin lisan-i isti'dad ile hazreM Hak'dan
bunu taleb etmesindendir; ve isti'dadimn §eameti hasebiyle Hadf nin hida-
yetini kabul edememesindendir; ve isti'dad ise mec'ul olmadigindan, bu hu-
susda cebir ve zulum de yoktur. Nitekim Hak Teala hazretleri j °^£&> u j
Ojliiu f+jGWjW 'j£l (Nahl, 16/118) ya'ni "Biz onlara zulm etmedik; fakat
onlar kendi nefislerine zulm ettiler" buyurur. Ve diger bir ayet-i kenmede de
jjEJ ^ j 'fit iU jU. Sf (Enbiya, 21/23) ya'ni "Hak Teala islediginden
mes'ul degildir ve ancak onlar mes'uldurler" buyurur. Imdi bizim uzerimiz-
de zahir ve vaki* olan her sey, ancak bizdendir; ve cebir ve zuliim dahi an-
cak bizim kendi hakikatimizden, yine kendimize vaki' olur. Cebir ve cebba-
riyyet hakkindaki izahat 625 numarali beyt-i §erffde gecti.
3861. kenlisini hir kuyuya aih ki, hen onun ctibine layik hir iv hulamam.
§ehvetin kolesi, kendi isti'dadimn §eameti hasebiyle kendisini tabfatin
oyle bir derin kuyusuna atti ki, onun o kuyuya diismesi emr-i makzidir. Bi-
naenaleyh ben onu oradan Qikarmak icin bir vesile ve sebeb bulamam. Zira
ism-i Hadf nin mazhan olan enbiya ve onlann varisleri olan evliya, "emr-i
teklifT'ye hizmet ederler; "emr-i iradf'ye hizmet etmezler; ve "emr-i iradf'
herkesin lisan-i isti!dad ile Hak'dan taleb ettigi §ey uzerine, canib-i Hak'dan
c $p^
MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 • ^§1
vaki' olan hukiim ve kazadir. Binaenaleyh bunun higbir vesfle ve sebeb ile
tebeddiilune imkan yoktur. Bu bahsin tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i
Ya'kubfdedir.
ij-i dy>~ \j\>- *£ iji <l>- Jsj>- 5j>- ij-i djj»\ cf^^ 1 O^ £ ^ u~*
3862. ZKafi goruriim; eger hu sbz ziyade olursa ciijer ne olur ki, mermer kan olur!
Bu sozleri kafi goruriim; eger [isti'dad-i gayr-i mec'ul ve] isti'dad-i
mec'ule taalluk eden bu sozleri daha ziyade tavzih edersem, kemal-i teesstir-
den cigerlerin kan olmasi §6yle dursun, mermer ta§i bile kana tahavvul eder.
Zira sirr-i kader mes'elesi zevk-i isneyniyyet iginde bulunanlara elem-i azim
verir; ki§iyi bu elemden ancak zevk-i vahdet kurtanr.
3863. Ilu cigerler kan olma&i ise kahliktandir, gaflettendir ve me§auliuetiendir
ve hedbahtliktandir .
Tigerin kan olmasi", miiteessir olmaktan kinayedir. Bu cigerler enbiya ve
evliyamn sozlerinden miiteessir olmadi ise, evsaf-i nefsaniyyede istigrak se-
bebiyle kati bir hale gelmis, olmasindandir; veya adem-i vukuf sebebiyle gaf-
letdendir; veya hubb-i masiva ile umur-i diinyaya pek ziyade me§guliyet-
tendir; veya isti'dad-i gayr-i mec'uliin §eametinden ve bedbahthktandir. tm-
di katihk ve gaflet ve me§guliyet, anzidir; bunlann careleri sabir ve enbiya ve
evliyamn sozlerini dinlemek ve terk-i me§guliyyettir. Fakat bedbahtligm ca-
resi yoktur; nitekim yukanda izah olundu.
3864. I&r cjiin kan olur ki, kan ona faide decjildir; o hir vakil kan ol ki, kan
merdud decjildir.
Teessuriin faide verdigi bu mevtm-i dtinyada enbiya ve evliyamn sozle-
rinden miiteessir olup, amel-i saline miidavim ol; zira hayat-i uhreviyyede
miiteessir olmak faide vermez.
(JU— ^ JjP teJcj aS" JLib j\ J^ C— vJ J^^ ol^^ fJ*\j£' &J3?
3865. cMademki kblelerin §ehddeti mahhul degildir; §ahid-i alii o olur ki, gu-
lun kolesi degildir.
AHMED AVNl KONUK
Nefis ve §eytanin koleleri olan kimselerin sozlerine ve felsefelerine kulak
asma! Gulim, ya'ni nefis ve §eytamn koleleri olmayan enbiya ve evliyanin
hikemiyatini ve nesayihini dinle ki, onlar §ahid~i adildir.
3866. (.Utah) ZKur'anda "Grselnahe sahiden" buyurdu; zira o kevnden hiir
oglu hiir ml,
"Nuzur" Kur'an-i Kerfm'in isimlerinden birisidir. Ya'ni Hak Teala Kur'an-i
Kerfm'de sure-i Ahzab'da u*ii iiuLjl ui *Jj\ i^t i (Ahzab, 33/45) ya'ni "Ey
Peygamber, biz seni §ahid olarak gonderdik" buyurdu. Qunkii Peygamber-i
zi§an, alem-i kevnin esaretinden kurtulmus, olan hiir oglu Mr idi; ve hurriin
§ehadeti ise makbuldur. "Hiir oglu Mr" ta'bfri ile, Nebiyy-i zf§an Efendimiz'in,
ibrahfm ve Ismail (aleyhime's-selam)m evladlanndan olduguna isaret buyru-
lur. Ve enbiya (aleyhimu's-selam)in ciimlesi, alem-i diinyaya "nefs-i mutma-
inne" mertebesinde gelmi§ olduklanndan, sifat-i behime-i nefsaniyyeye esir
olmaktan beridirler. Ve nefs-i emmare mertebesinden, nefs-i mutmainne mer-
tebesine terakkf eden evliya dahi onlann varisi olarak hurdiirler.
3867. CA/lademhi hiirriim, Qazab beni ne vakil baglar? Qel hi, burada
Dtahk'in sifahndan bashasi yohtur.
Cenab-i Pir efendimiz §ah-i velayet Imam-i Ali (k.v.) lisanmdan buyurur-
lar ki: Mademki ben kevnin esaretinden kurtulup Mr oldum; gazab-i nefsa-
ni beni bagkyabilir mi? Ey pehlivan, gel ki §imdi burada ancak Hak ve
Hakk'in sifati kaimdir; O'ndan baskasi yoktur.
3868. Qel hi sent jazl-v Utah azdd etti; zira hi rahmeti O'nun (jazabma seb-
hai tuttu.
Gel ki, seni hem helak-i surfden ve hem de helak-i ma'neviden Hakk'in
fazh azad etti. Zira {Ji ^ J* j^j cjl- [Rahmetim gazabimi gecti] hadis-i
kudsisi mucibince, O'nun rahmeti, gazabini gecmi§tir.
cjs^ Lo-S" <sij> d!&~» )o&- j\ (^--j *£ ^$£\ \jXi\
3869. Qel simdi hi, hatardan hurtuldun. r Ca§ idin, himya seni gevher eiii.
MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Gel, hatardan kurtuldugun su anda, kimya olan fazl-i Hak ve insan-i ka-
milin nazan, senin bakinni altin yapti.
3870. DCujurden ve onun dikenliyinden kurtulmussun; Dinnnn serviliyinde
a$ilmis giil flibisin.
Kiifiirden ve dikenlik mesabesinde olan kufrun fcabatmdan ve nefsaniy-
yet-i kesifeden kurtuldun; artik hiiviyyet-i ilahiyyenin bahgesi olan iman
mertebesinde terbiye olunarak terakki et ve gul gibi acri!
*
r^ ^y* *j J* <■*■>.# J* y ^>^ <j\ f iy & $ j^ y
3871. By muhte§em, sen hensin ve hen senim; sen i5%li oldun, JAli'yi nasil ol-
dureyxm?
s^ij ifjcf jjJLli Ya'ni "Muslumanlar nefs-i vahide gibidir" hadfs-i §erifi
mucibince, sen miisluman olmakla, ben oldun; ben kendimi nasil oldtireyim?
3872. Uier bir taatdan iyi bir ma'svyei yaphn; bir anda asumani iayy etiin.
Sen evvelen bir mu'mini katle tasaddi ettin; ve sonra da maglub olup yii-
ziine tukurdiin. Binaenaleyh kabahat kabahat usttine yaptin; fakat senin bu
kabahat ve ma'sryetin, imamna sebeb olmakla, her taatdan daha iyi bir
ma'siyet yapmi§ oldun. Ne mes'ud bir isti'dadm var imi§ ki, onda ruhun asu-
man-i imana uruc etti.
3873. Q ok miibarek ma'svyetcLu ki onu adem yapti; fluliin yapraklan bir diken-
den bitmez mi?
Ba'zan bir adarmn yaptigi bir gunah cok miibarek olur ve o gunahdan,
rahmet-i ilahiyye zuhura gelir. Ve fenadan iyi zuhurunun, alem-i zahirde mi-
salleri vardir. Nitekim latif gulun yapraklan da cjrkin dikenlerden peyda olur;
ve boyle giinahlann misaUeri de muteaddiddir, ezciimle:
3874. Omer'in fliinahi ve UlesuYe kasdx, onu dercjah-t kabule kadar $ekmedi mi?
^ft
G ^^
AHMED AVNl KONUK
Hz. Omer (r.a.)in Islamiyyet'i kabul etmesi, tarih4 Islam' da tafsilen beyan
olunmu§tur. Mu§arunileyh, hemsfresinin miisluman oldugunu haber alarak,
zaman-i cahiliyyetde, hiddet etmis, ve hemen kilicini oekip hem hemsfresinin
ve hem de Nebiyy-i zi§an Efendimiz'in viicudlanna suikasd icjn yola gikti.
Hemsjresinin evine geldigi vakit "Tana" sure-i §erifesi okundufunu i§itti. Ev-
vela hiddetlendi ve sonra ma'na-yi Kur'an'dan muteessir oldu; ve Nebiyy-i
zf§an Efendimiz'in bulunduklan mahalle tevecriih etti. Oraya vusulunde, na-
zar-i Risalet-penahf ile kalbindeki feyz ve teessur ziyadele§ti; derhal islamiy-
yet'i kabul etti. Cenab-i Pfr efendimiz bu vak'ayi, fakir tarafindan terciime
edilmis, olan Fihi Ma Fih nammdaki eser-i alilerinde beyan buyurmusjardir.
Bu vak'a ile sabittir ki, Hz. Omer'in gtinahi ve Resul'e kasdi, kendisini der-
gah-i kabule gekmi§tir.
3875. Sdhirleri sihir ile, onlann Jir'avni $ekmedi mi? Ue onlann yardimi
devlet olmadi mi?
Ya'ni Fir'avn, Musa (a.s.)in asasi ejderha olmasim sihir zannedip, ona
mukabele etmek iizere sihirbazlan da'vet etti; ve onlar da sihirlerini yaparak,
Fir'avn'in Hz. Musa'ya kar§i olan muhalefetine yardim ettiler. Sonra, mu'ci-
ze-i asa onunde maglub olduklanni gorunce fman ettiler. Nitekim tafsilati tef-
sir kitablannda mezkurdur. Halbuki onlann Fir'avn'a yardimi ve Hz. Mu-
sa'ya muhalefetleri ma'siyet idi. Bu ma'siyet onlann sebeb-i devlet ve saadet-
leri olmadi mi?
3876. Bger onlann sihirleri ve o inkdn olmasa idi, ne vakit onlan inad\x olan
Jir'avna $ekerdi?
3877. O^e vakii asatji ve mucizeleri aoriirler idi; ey astler taifesi, ma siyel ta-
ai oldu.
Sahirlerin sihirleri ve inkarlan olmasa idi, Fir'avn onlan da'vet etmezdi
ve sahirler de Musa (a.s.)in asasim ve mu'cizelerini goremezler idi. Ey her
zamanda mevcud olan asiler firkasi; i§te goruyorsunuz ki, ba'zi kere isyan
ind-i ilahide ayn-i taat oldu.
MESNEVI-I §ERfF SERHt / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3878. uMademki giinah taat misdli gelmi§tir; Diak Umla na-iimidligin hoynu-
nu vurmu§tur.
Ya'nf Hak Teala hazretleri kelam-i kadfminde V lg-il J* ij£-i '&& <j^ £
^)\ J3 ^\ ja 4ji u^ Vj ;jdi ^ aU! oi <ui i^ j ^ ijk-j" (Ziimer, 39/53) ya'nf "Ey
benim, nefisleri iizerinde israf eden kullanm; Allah'in rahmetinden me'yus ol-
mayiniz. Muhakkak Mah Teala biitun giinahlan magfiret eder; zira gafur
ve rahfmdir buyurmakla, iimfdsizligin boynunu vurmus. ve ortadan kaldir-
mi§tir. Gunahin taat misali olmasinm sebebi de, bu iimidsizligin izalesi igindir.
oL^^j *-£j JjS^a ( 5>\ ^pUs cAi^n j\ JlOwi J-^ Oy>-
3879. O seyyiah tebM ettigi vakit, onu gammazlara ragmen bir taat ya-par.
"Ragam" (harekat-i selase ile) topraga bulanmak ve kerih gormek ve ze-
lfl olmak ma'nalanna gelir. "Viisat" "vasTnin cem'idir. Va§i, soz gotiirup ge-
tiren gammaza derler. Ya'nf Hak Teala hazretleri ma'siyetleri tebdil ettigi va-
kit, onlan §eytanlann korliigune bir taat yapar. Nitekim ayet-i kerfmede
ma'siyetten pisman olanlar hakkinda oLLi- ^V ^ J*v. 'ddj* (Furkan,
25/70) ya'nf M l§te Allah Teala'nin seyyiatmi ha'senata tebdil ettigi kimseler
onlardir" buyrulur.
§urrah-i kiramdan Bahru'1-Ulum hazretleri, seyyiatin hasenata tebdili hak-
kindaki tahkikata dair olan beyanati, §eyh-i Ekber hazretlerinin Futuhat-i
Me/e/c/yye'sinin 74. babindan hulasa etmis. oldugundan, tercumesini faideli
gordum: "Efalin kaffesi hasenedir; zfra Allah Teala halik-i efal oldugu igin,
muhakkak efalin kaffesi Hakk'indir. Ve efal, efali icra edenlerin mazhar
olduklan esmanm iktizasi hasebiyledir. Binaenaleyh fiil ismin marzfsidir; ve
fiilin faili de o ismin merbubudur; fakat dfger ismin marzisi degildir. Ve bil-
cumle esma-i ilahiyye hiisnadirlar ve hiisniin muktezasi da ancak husundiir.
Zira esma-i ilahiyyenin kemali, ef alden ibaret olan zuhdr-i esmaf olmaksi-
zm mumkin degildir. tmdi cemf -i efal bu cihetle husiindurler. Bu da her fi-
ilin husn-i zatfsidir; velakin onun isminin muktezasi olan ef al-i mesma, ken-
di hiisnii iizerine bakfdir; ve me§ruiyyet cihetinden guzellik, giizellik uzerine
zahir olur. Ve ef al-i menhiyyeye gelince, ona kubuh anzdir ve onun husnii-
nu setr eder. Cemal sahibine anz olup, onun cemalini setr eden kir ve pas gi-
bidir. iste bunun igin, §enat ondan nehy buyurdu ve §er'a muhalefeti fiili
kabih yapti. Ve fiil-i me§ru', cemalinde hicab olmayan bir sahib-i cemale
AHMED AVNl KONUK
benzer. Ef al-i menhiyye ise yiizlerine kir ve pas ve kazurat bulasmis, olan
sahib-i cemale benzer ki, bu hicablar, railerin nazannda, onun cemalini setr
eder. Imdi asf olan kimse, ef al-i menhiyyeden tovbe edince, emr-i §er'a olan
muhalefeti kalkar ve o fiil-i muhalifin kubhu zail ve kendi hiisn-i zatisi iize-
rinde bakf kahr. Ve Allah Teala onlann fenahklanni gttzellige tebdfl eder. §u
halde bu hiisiin, hiisn-i zati iizerine zaid olarak fiile anz olur; ve bu nil ise
hiisiin iizerine husiin olur. Ve muhalefeti terk etmek fiili, sahib-i cemalin ken-
disine bula§an kiri ve kazurati izale edip temiz libas giymesi ve cemal peyda
etmesi mesabesinde olur ki, bunda birisi cemal-i zati, digeri cemal-i libas ol-
mak iizere iki cemal hasil olur. Binaenaleyh o fiil-i menhinin giizel olmasi da,
bunun gibi birisi zati, digeri tebdilden hasil olan giizellik olur. lste seyyiatm
hasenata tebdilindeki hikmet budur."
j^J j$ :o £ SsJoj j\ X^>- jj f-?rj OUa^ {yrj* ^J^ <jij
3880. ZRacim olan seutan, hundan merdim olur; ve o hased'cUn $atlar, ihi var-
[38381 t "
fa olur.
"Recm" ta§ atmak, reddetmek ve zan ile soz soylemek ma'nalannadir.
Burada reddetmek ma'nasinda musta'meldir. "Bitrakad" kelimesi Ankara-
vi' de "catlar" ma'nasinda terciime buyrulmus, ise de, i§tikaki hakkinda izahat
verilmemistir. Hind §erhlerinde de izahata tesadiif edemedim. Burhin ve Ba-
har-i Acem ve HeftKulzum ve Giyasii'l-Lugat ve §emsu'l-Lugat ve Qerag-i
Hidayet namindaki liigat kitablannda aradim, boyle bir kelime bulamadim.
Fakirin zehabi budur ki, bu kelime "tark" masdar-i Arabisinden bir masdar-i
ca'lidir ve ash "tarkiden"dir; muzari'i ale'l-kaide "tarkad" gelir. "Ba" harfi, fi-
illere dahil olan ba-yi zaidedir.
Ya'ni §eytan beni Adem'i igva edip ma'siyete sevk eder ve bu igva sebebi
ile beni ademden §er'a muhalif nil zahir olur. Vaktaki hakf olan adem Halik'me
kar§i serkesUkten tovbe eder, onun bu seyyiesi, yukanda izah olundugu vech
ile, haseneye tebdil olunur. §eytan, igvasinin miismir olmadigi goriince, esa-
sen huzur-i Hak'dan merdud olan o §eytan, bir kat daha merdud olur ve ke-
mal-i enaniyyetinden dolayi serkesUkten riicu' ve tovbe, §eytanm elinden gel-,
medigi igin, ademin bu haline hased eder ve kemal-i teessiiriinden gatlar.
3881. O hir flunoht terhiye eimeli i$in ^oli^ir; ondan hizi hlr kuyuya cjetirir.
MESNEVf-I §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
§eytan, ademin bir giinahini kuvvetlendirip onda musirr olmasi igin caba-
lar. giinaha isranmizdan dolayi bizleri kendisi gibi husran-i ebedi kuyusu-
na atmak ister.
3882. 0, gunaktn iaat olducjunu gordiigu vakit, ona na-miibareh, hir saat olur.
3883. Dceriye gel, hen sana kapi achm; sen tukurdiin, ben sana hediye verdim.
3884. CMatkaMiak cefa edenlere boylelerini veririm; sol ayak oniine ne vech iXe
has hoyanm!
"Sol ayak" cefagerden, diismandan kinaye olur. Ya'nf "Ben muruvvet §a-
hiyim; cefagerlere boyle lutuf kapisim acanm; bak ki, sol ayak mesabesinde
olan diismanlara kar§i nasil tevazu' ederim." Bu ma'na Ankaravi niishasina
goredir. Hind niishalannda ikinci misra'da "gep" yerine "hibb" yazilmis, ki,
habib ma'nasina gelir. Tenazur-i ma'na i'tibariyle bu nusha muraccah gorii-
nixr. Ya'ni "Ben cefa edenlere ve du§manlara boyle lutuf kapisim acanm; ha-
bib, dost ve vefager olanlann ayagi oniine ise, ne vecih ile ba§ koyacagimi
ve onlara ne sure tie ikram edecegimi var kiyas et!" Asagidaki beyt-i §erif dahi
bu ma'nayi tafsil buyurur:
3885. Dmdi vefager olanlara ne hagi§lanm, sen hill UiazTneler ve ehedi mtilk-
leri.
Vefager ve dost olanlara ne ihsanlar edecegimi artik kiyas eyle de bill
Onlara ma'na hazfnelerini ve asla zevali olmayan emlak-i ruhaniyyeyi ba-
gisjanm.
3886. nSen oyle adamim hi, henim lutfumun serbeti, kaiilim iizerine hahirda
Zehir olmadt.
AHMED AVNl KONUK
{j£a$\ j?*\ jUftfj J"j£> {X* J <M *Ail ij** jr**^ U^
Peygamber (s.a.v.)in Emirul-mu'minin Ali (k.v.)nin seyisinin
kulagina "Ali'yi oldiirmek senin elinde olacaktir" buyurmasi
Tarih-i Islam'da tafsflen beyan oldugu iizere Imam-i Ali (k.v.) hazretleri-
ni §ehid eden tbn Mulcem'dir. Ve lbn Miilcem Hz. Imam'i zaman-i hilafetle-
rinde §ehid etti; ve Server-i Enbiya Efendimiz'i gormedi. Bu sebeble Hind §a-
rihlerinden Bahru'1-Ulum buyururlar ki: "Bu ibarede sehv-i katib vardir. As-
linda "be-dest-i tu" yerine "be-dest-i o" idi. Katib, sehv sebebiyle "o" lafzi ye-
rine "tu" lafzini yazdi." Fakat ibarenin hey'et-i umumiyyesine ve ondan son-
ra gelen beyt-i §enfe bakilirsa, bunun sehv-i katibe hamli miiskildir. Ankara-
vf de bundan hie. bahis buyrulmami§tir. Fakfre layih olan budur ki, Server-i
Alem Efendimiz bu sim Hz. Imam'a soylediler ve Hz. Imam dahi kendi seyi-
sinin kulagina gizlice soyledi. Hz. Pir efendimiz, hilafet-i risalet-penahiyi za-
hiren ve ma'nen haiz olmasindan dolayi, Hz. Imam'i Server-i Enbiya Efendi-
miz'in gayri gormediler. Seyisin kulagina soyleyen Risalet-penah Efendi-
miz' buyurdular. Zfra halife, miistahlifin aynidir. Bu ma'na her ne kadar
zahire muhalif goriinur ise de, hakikate mutabikdir. Ve Hz. Pir efendimizin
me§reb-i ma'rifetlerine muvafikdir. Nitekim Mesnevf-i §erifin bir beytinde
§6yle buyururlar: \j **l>> ^jj^^t/^ b ^r- ^j^i^ ^y? ya'ni "Sen
efendiyi, bendeden ayn gordugiin vakit, kitab-i haklkatin hem metnini ve
hem dibacesini gaib edersin." tmdi Hz. Imam, Server-i Alem Efendimiz'in
bendeleri ve Server-i Alem Efendimiz, Hz. imam'in seyyidi ve efendisidir. Bi-
naenaleyh hakikatde yekdigerinden ayn degildir.
(s* C^ ^/ J ^J3J >ji £ f^V J»& j^^ ^^
3887. U^eygamber, kolemin kulagina huyurdu ki: H^ir gun o, hu ha$imi hoynum-
dan goturur.
Hind §arihleri bu beyitte dahi sehv-i katib vukuuna zahib olurlar. Yukan-
daki izahat-i fakfre nazaran, bu beytin te'vili de §6yle olur: "Benim seyisimin
^ot
G^^
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1
beni oldiirecegi sirn, Server-i enbiya Efendimiz'in lisan-i saadetlerinden zahir
oldu. Bu sirn ben de seyisimin kulagma soyledim. Hakikatde bu sirn seyisi-
min kulagina soyleyen, Server-i enbiya Efendimiz oldu."
3888. O Ulesul, dosiun vahyinden beni agah etti ki, dkibei helakim onun elin-
dedir.
Bu beyt-i §erff, fakfrin mutalaatini te'yfd buyurmaktadir. Ya'nf M lmam-i
Ali efendimiz buyururlar ki: Resul-i zfsan Efendimiz, yar-i hakiki olan Al-
lah Teala'mn vahyinden "Benim helakim akibet seyisimin elinden olacagini
bana bildirdi.
3889, derdi ki: Gvvelen beni oldiir; id ki bit miinker olan hata benden flelmesin.
Resul-i Ekremln bana vaki* olan ihban iizerine bu sirn ben de seyisime
soyledim; o seyisim bana derdi ki: Bu fena hata benden zuhura gelmemek
igin, ya Imam evvelen sen beni oldiir!
AL» f\y dj*r ja U5 L C-J j ja S'jA j^ £jf ^A
o*
3890. ^iSen, mademki olumiim sendendir; ben kazaya nasd hile arayabilirim?
Ben seyisime cevaben: "Benim olumumiin, senin elinde olmasi, mademki
kaza-yi mubrem-i ilahidir; ve kaza-yi mubremin de garesi yoktur, o halde ben
bu kazaya kar§i nasil care ve tedbfr ittihaz edebilirim?" der idim.
3891. O, onume du$erdi, derdi ki: E>y kenm, Sflllah vein beni iki parpa eil
3892. id ki bujena son, benim iizerime aelmesin; id ki benim canim kendi cu-
mmin iizerinde yanmasin.
Beyt-i §erifde mezkur olan iki candan birisi, ruh-i insani ve izafi ve digeri
cismani olan ruh-i hayvanidir. Zfra ruh-i hayvani ruh-i izafinin aletidir. Seni
oldixrmek gibi bir su'-i hatime benim iizerimden gegmemek igin ve benim
ruh-i izaffm, ruh-i hayvanim iizerinde yanmamak igin, beni oldiir!
AHMED AVNl KONUK
3893. jben der idim ki: Qii, kalem kurudu; o kalemden cok hayrak ha§ a$atji olur,
"Kalem kurumak" a'yan-i sabitenin, lisan-i isti'dadlanyla taleb ettikleri
hukmlin Hak tarafindan verilmis, ve artik bu hiikumlerin bozulmasi imkam
kalmami§ olmasmdan kinayedir. Bu beyt-i §erifde Ebu Hiireyre hazretlerinden
mervf olan su hadfs-i §erife i§aret buyrulur: ui j ^^ J^j J\ ^ J^-j ** cJ* Jis
d)& J* .yt^ii JV oJi u (jui ^ v _y> u l ^jl- j aJp <oji j^ ^i Ju* dUi Ya'ni "Ben
dedirn ki: Ya Resulallah, ben gene bir adamim; nefsimin giinah ve fiicurun-
dan korkuyorum. Halbuki kadin tezevviic etmeme lazim olan §ey bulamryo-
rum. "Ebu Hiireyre hazretleri buyurdu ki, Resul-i Ekrem Efendimiz siikut bu-
yurdu; yine boyle soyledim; yine siikut buyurdu. Sonra yine boyle soyledim,
Nebi (s.a.v.) buyurdular ki, ya Eba Hiireyre miilakat edici oldugun §eye' ka-
lem kurudu,- buna muhtas ol!" Ya'ni "Basma gelecek §ey ne ise, ezelde ka-
lem-i kaza onu yazdi ve kalem kurudu; nazann bu kaza-yi ilahiye olsun."
§u halde beyt-i §erifin izahen beyam budur ki: "Ben dedim ki, ey Ibn Miil-
cem git, kendini beyhude yorma; zira ezelde kalem-i kaza yazmis, ve kuru-
mu§tur; ve pek gok yukanya kaldinlmis, olan bayraklar, ya'ni galib olanlar, o
kalem-i kazadan dolayi bas, a§agi, ya'ni maglub olur."
3894. IZenim cammdan sende hi$bir hugz uoktur; zua hi hen hunu senden hil-
miuorum.
"Ben tevhfd-i Zat ve tevhid-i sifat ve tevhfd-i efal mertebelerini cami' ol-
dugum icin, ibaddan zahir olan ef ali, ancak Hakk'in ef ali goriiyorum; ve se-
nin beni katl edeceginden dolayi sana kar§i asla canimda bir bugzum yoktur;
cunkii bu fiili senden bilmiyorum."
Bundan anlasriir ki, ekabir arasmda vaki* olan muhalefati tenkid edip kiyi
u kai ile me§gui olanlar ve onlann efal ve harekatma ta'n edenler, tevhid~i
hakikfden uzaktirlar; ve bu kiyl ii kale devam ile beraber da'va-yi tevhidde
bulunanlann halleri, kavillerini tekzib eder.
3895. Sen Diakk'in aldisin ve fail Dtakh'in elidir. 'Hen alet-i Diak iizeri-
ne nasil ta n ve i tiraz vururum.
&^ MESNEV1-1 §ER[F §ERHi / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Ey Ibn Miilcem, sen kaza-yi miibrem-i ilahinin infazi igin, Hakk'in yed-i
kudretinde bir aletsin. Ben Hakk'in kullandigi bir alete kar§i nasil ta'n ve i'ti-
raz edebilirim." "Dak" i'tiraz ma'nasinadir. Beyit:
Hak kulundan intikamm yine abdiyle ahr
Bilmeyen ihn-i ledunnu am abd etti samr
Her i§in faili O'ldur, abd elinden i§lenir
Ben u ya bahr igre O'nsuz sanma bir gop debrenir
3896. O de&i: HZoyle olunca o kisas ne i$indir? ntuyurdu: Diem Diak'dandu;
o sur-i hafulir.
Ibn Miilcem dedi; "Mademki fiil-i katl bir kaza-yi miibrem-i ilahidir ve fa-
il-i hakiki Hak'dir; abd ancak kaza-yi ilahinin infazi icjn bir alettir; su halde
nigin abd, bu fiilinin cezasi olmak uzere kisasen katl olunur?" Hz. Ali (k.v.)
buyurdular ki: Kisas dahi Hakk'in aleti olan abd tarafindan icra olunmakla o
da Hak'dandir. Fakat Hakk'in bu vech ile, kendi fiiline i'tirazmda gizli bir sir
vardir."
3897. Vger o kendi fiiline i tiraz ederse, kendi i'tirazindan hahceler hitirir.
Ma'lum olsun ki, yukanda icab ettikge izah olundugu uzere, alem esma-i
ilahiyyenin mazhandir; ve hakikatde vucud ancak Hakk'indir. Bu vucudat-i
izafiyye alemi, ancak ahkam ve asar-i esmanm zuhuruna mahsus bir mecla-
dan ibaret olup, mertebe-i ef aldir. Ve Hak ba'zi ef alinden razidir ve ba'zi
efalinden de razi degildir. Nitekim ayet-i kerimede >S3i «u J^'^ Sf '_> (Zumer,
39/7) ya'ni "Allah Teala, ibadinin kiifriine razi degildir"' buyrulur. Ve kiirur,
ism-i Mudill'in fcabi olup, sair esmanm asar ve ahkami gibi, bu alemde zahir
olmak mukteza-yi zatidir; binaenaleyh iktiza-yi zatmin terki varid olmaz. Zf-
ra zuhuru, me§iyyeti degildir. Mesela insanin oksiirme, aksirma ve giilme ve
aglama gibi, birtakim suunati vardir. Bunlar insan razi olmadigi halde nefs-i
insamden, iradesiz zuhur eder. Ayet-i kerimenin delaletiyle anlasddigi uzere,
§uunat-i ilahiyyenin zuhuru da ilm-i ilahide boylece iradesiz vaki' olur. l§te
bu zuhur, sirr-i kader olup akillardan gizlidir; ve Hakk'in zuhuruna razi ol-
madigi rule razi oldugu fiil ile, alem-i kevnde, hukm-i §ef ile vaki' olan i'ti-
razinin sirn budur. Imdi Hakk'in bu vech ile kendi fiiline i'tirazi hikmetine
AHMED AVNl KONUK
miistenid oldugundan, bu i'tirazdan bahgeler bitirir; ya'ni tecelliyat-i cemaliy-
ye zahir olur. Nitekim ayet-i kerfmede ^(N\ Jj £ o'u- ^UiJi j 'ft j (Baka-
ra, 2/179) ya'ni "Ey akil sahibleri, sizi'n igin kisasda hayat vardir" buyrulur.
ve kisas, tecellf-i kahrf ve celalf; ve hayat ise, tecellf-i lutfi ve cemalfdir.
3898. Diendi j iiline i'tiraz O'na eri$ir; zira kx 0, kakirda ve lutufda ahaddir,
Hakk'in kendi fiiline i'tiraz etmesi, yine kendine layik olur; zira vucildda
ferdaniyyeti hasebiyle, kahirda ve lutufda yektadir.
3899. HSU kavadis $ehrinde emu O'dur; memleketlerde tedbirin mdliki O dur.
Hadis olan bu vticudat-i izafiyye aleminde yegane hakim O'dur. Nitekim
Kur'an-i Kerfm'de *i£* L. j** -oil oi (Maide, 5/1) ve ^ u f^ -*AJi oi (Hac,
22/18) ya'ni "Diledigi §eyi yapar" Ve "irade ettigi §eye hiikmeder" buyrulur.
Ve kendi viicudunun mertebe-i ef ali olan alem-i mlilkde bilciimle tedbfrlerin
maliki O'dur. Nitekim ayet-i kerfmede ^Vi'Jl' (Yunus, 10/3,3, Ra'd, 12/2,
Secde, 32/5) ya'ni "Emirleri tedbfr eder" buyurur.
3900. Bqer kendi aletini kirarsa, 0, kink olmu$u iiti yapar.
[3858] ° out
Mesela baharda agacjann nazarlara ho§ goriinen gigeklerini bozup doker;
fakat onlardan daha ho§ ve lezfz olan takim takim meyveler gikanr. Binaena-
leyh kendi alet-i tecellfsi olan taayyiinati, tecelli-i kahnsi ile kirar ve bozarsa, .
tecelli-i lutfisi ile daha iyilerini izhar eder.
L^* Ota (^* iw-Jif- ji lj->- oIj L^jLJ y aj\ i^+& y*j
3901. By hiiyiik, xxr Bir ayeti hozanz; yahud onu unuitururuz" un remzini, aka-
hinde iyisini gdiririz hil!
Bu beyt-i §erif, sure-i Bakara'da vaki' £^L j\l^ ^ ou i^-j j\ y & ^ C
(Bakara, 2/106) ya'ni "Biz taayyiinat alemiriden birini'bozanz; veyahud onu
unutdururuz; ondan hayirlisini, yahud onun mislini getiririz" ayet-i kerfme-
sinin mazmunudur. Ya'ni "Ey alemde mahluk-i saire uzerine mufazzal ve
mukerrem kilinmi§ olan insan, Hakk'in kendi fiiline i'tirazimn ve yekdfgeri-
MESNEVI-I SERIF §ERHl / II. CiLT • MESNEVl-1
ne zid olan tecelliyatinin siram bu ayeM kerfmeden anla ve bil ki t bu alem-i
§ehadet, tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyenin aymesidir. Latif ve Kahir isim-
lerinin asar ve ahkami her an-i gayr-i munkasimde miiteakiben bu ayinede
goriinmek lazimdir. Binaenaleyh tecelliyat-i kahriyyesi ile ki§ mevsiminde
agaclar gall kiimesi haline gelir; baharda tecelli-i lutfisi ile, giden yapraklann
ve yesjlliklerin mislini cikanr; ve latif cicekleri bozar, onlardan daha hayirlisi
olan meyveleri izhar eder. Ve keza tecelli-i kahrisi ile, insamn hayat-i diinye-
viyyesini olum ile bozar, tecelli-i lutfisi ile daha genis, olan hayat-i berzahiy-
yeye gikanr. Boylece namutenahi misaller vardir."
3902. Uier §erxaii lii Utah, mensvh kildi, O, oiu goiiiraii ve gulii he-del geiirdi.
Hak Teala bir peygamberin §erfatini, ondan sonra gelen bir peygamberin
§eriati ile bozdugu vakit, otu giderip, yerine gul getirmek kabilinden oldu.
Ya'm o §eriatden daha yuksek bir §eriat getirdi. Zira nesh-i §eriat, ummetlerin
isti'dadlanna tabi'dir. Ummetlerin isti'dadlan tekemmul ettikce, onlann is-
ti'dadlanna. munasib §erayi' ile terbiyeleri iktiza eder. Binaenaleyh miiterakkf
olan isti'dad, onun madunu olan isti'dada nazaran guldiir; ve onun madunu
ot mesabesindedir. Mesela §eriat-i Iseviyye'de kemal-i tevazu' vardir, bir ya-
nagina tokat vurulsa, diger yanagim gevirmekle emr olunmu§tur. Ve keza,
kurb-i ilahi igin ruhbaniyyet vardir; binaenaleyh teehhiil etmezler. Halbuki §e-
riat-i Muhammediyye, insanlann tekemmul eden isti'dadlanna gore gelmis, ol-
dugundan, tecaviize kan?i mukabeleyi caiz gormu§tur; ve teehhiil, kurb-i ila-
hiye mani' degildir. Bugiin Isevi olduklanni iddia eden insanlar, §eriat-i Ise-
viyye ile amele asla tahammul edemezler; belki muamelelerinde §enat-i Ise-
viyyeyi terk edip §eriat-i muhammediyye dairesine gelirler; bir tarafdan da §e-
hat-i muhammediyyeyi inkar ve istihfaf ederler. Binaenaleyh kendileri bu is-
ti'dadlannin farkinda degildirler. Bu hususda §eyh-i Ekber hazretlerinin Et-
Tedbiritu'l-Mhiyye ft Islihi Memleketi'l-lnsaniyye namindaki eser-i alilerine,
fakir tarafindan yazilan §erhde izahat-i kafiye vardir, burada zikri uzun olur.
3903. Qece, giindiiziin §Ufjliinii mensuk hilar; akil -parlatia olan cemadligi cjor!
Gece vakti, cism-i be§erin giinduzde olan me§galelerini ta'til eder; ve
cism-i be§er uyku sebebi ile bi-akil ve idrak cemad mertebesinde kalir. Bu
AHMED AVNl KONUK
uyku hali oyle bir cemadlik halidir ki, cisim istirahat eder ve dimag kuvvet-
lenir ve akhn parlakhgi ziyade olur.
3904. ^Tekrar aece aiinduziin nurnndan mensuh oldu; nihayei cemadlik o ale$
parlaticidan yandt.
Yine gecenin zulmeti, gunduziin nurundan bozuldu; ve nihayet cism-i be-
§erin o cemadlik ve uyku hali, o hararet verici olan giinesm aydinhgindan za-
il oldu.
3905. ^erfi o, tiyka ue se&af zulmet aeldi) ab-ihauat zulmet icinde deijil midir?
Vakia uyku ve kuva-yi hayvaniyyenin muattal bir halde kalarak istira-
hati sureta bir zulmet halinde gorunur; fakat ab-i hayatm zulmet ikliminde
bulunmasi kissasi meshurdur. Bu kissa, Iskender-i Zu'1-Karneyn'in ab-i ha-
yata vasil olmak igin, daima karanlik icinde bulunan iklime sefer etmesidir.
Bu kissa hadd-i zatinda bir remizden ibarettir. Zira ab-i hayattan murad, vii-
cud-i hakiki-i Hak'dir; zulmetden murad, taayyiinat-i kesife alemidir ki, bu
vlicud-i hakiki bu alemde mahfi ve mustetirdir.
3906. O zulmet icinde akillar laze olmadi mi; hir sekie sermaye-i sada olmadi
mi?
"Sekte" asar-i miisikiyyede, hanendelerin nefes almak igin, darbin deva-
mi ile beraber sustuklan mahaldir ki, buna "nutk-i darb" dahi derler. Ya'nf
sureta zulmet gorunen uyku icmde dimaglar dinlenip akillar kuwet bulmadi
mi ve tazelenmedi mi? Ve sekte, hanendelerin seslerinin sermaye-i kuvveti
olmadi mi? Nitekim uyku hakkinda Hak Teala buyurur : i;L- ^y U**- 3 (Ne-
be*, 789) Ya'nf "Biz sizin uykunuzu istirahat yaptik."
3907. 2Xra zidlardan zidlar zahir olur; siiveyda da ru§enahk yarath.
UaLl>i ,_ii£j a~iVt [E§ya zidlanyla miinkestf olur] kavl-i me§huru muci-
bince, zidlar zidlardan zahir olur. "Suveyda"dan murad, ya gozun karasi, ve-
MESNEVI-i SERIF §ERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
ya kalbde teceiliyat-i Hakk'in taalluk ettigi nokta-i siyahdir. Her ikisine de
aydinligin taalluku verdir. Zira gozbebegi zahiri ve kalbin nokta-i siyahi ba-
tim goriir; kalb gozii dedikleri budur.
3908. U^eijflamberin cengi sulhiin medan oldu; bu ahir zamanin sulhii, o cenh-
ien oldu.
Bu beyt-i §erff ^Ui ^ J\ ^u %M ya'ni "Cihad, kiyamete kadar carfdir"
hadis-i §erffine muhalif degildir. Cenab-i Pfr'in murad-i allien, vah§et-i be§e-
riyyeyi kaldirmak igin Hz. Peygamber'in yaptigi cenk musmir oldu ve o vah-
§eti kaldirdi. Nitekim bu ahir zamandaki medeniyyet o cenkden oldu demek
olur. Filhakika insanlar zaman-i Risalet-penahide harb ve §ekavet-i daimi
iginde idiler; ve harbleri de kemal-i vah§et iizere idi. Galibler, maglublann
gozlerini oyarlar ve ellerini ve ayaklanm keserler idi. Tarih-i Islam'i insaf da-
iresinde miitalaa edenler Hz. Peygamber'in gazalarda du§manlara nasil mu-
amele buyurduklanm goriip, bu vah§et-i daimeye nasil mani' olduklanm an-
lariar. Nihayet insanlar hukuk-i duvel kitablanna "hukuk-i harb" namiyla bir
bahis de ilave ederek, medeniyyetin lcabatini nazar-i i'tibara aldilar; ve in-
sanlar artik son zamanlarda harb-i daimi iginde ya§amaktan vazgegtiler ve
mehma-emken harbden de tevakkfye gayret ediyorlar. Bu hal, aktar-i aleme
munte§ir olan fuyuzat-i Muhammediyye'dir; bunu ancak, insaf ile dikkat
eden gozler goriirler.
3909. aonul alici, ehl-i rihanm ha§i eman hulmah i$in, yiiz binlcrce ha§ kesii.
gonul alici olan Resul-i Ekrem Efendimiz, harb ve §ekavet-i daimiyi kal-
dinp, cihan ehli emniyyet ve asayt§e nail olmak igin, birgok gazalar yapti ve
§ekavetlerinde musirr olanlann vucudlanni kaldirdi ve bu suretle tecellf-i kah-
riyi, tecellf-i lutfi ta'kib etti.
j j \f>\i J^J JjL I; j^a ^Li ij ^ jlj oUpI
3910. Lsiurma agact kametler ve meyveler hulmah i$in, bah$ivan o sebebden
muzu olan dallan keser.
Agaglar kuvvet bulup meyveleri iyi olmak igin ba'zi liizumsuz dallann ke-
silmesi, fenn-i ziraat icabindandir; binaenaleyh muzir olan insanlann vucud-
AHMED AVNl KONUK
Ian da, bu muzir olan agaglann dallanna benzer; bunlann viicudu izale edil-
medikge cem'iyyat-i be§eriyye igin rahat yoktur.
it- _ « --
3911. ^ag ue meyve- ona hurremlik gostermek ifin, alim olan kimse hagdan o
oilari ko-panr.
Fenn-i ziraata vakif olan bahgivan, bag kendisine taravetli gortinmek igin,
bagdan yabani otlan yolup atar. Bu da kahnn zimninda lutuf olduguna diger
bir misaldir.
3912. ^Dosi agridan ve marazclan kuriulmak vein, o tabib fend di§i kopanr.
Bu da tecelli-i kahrfnin bir liizum ve hikmete mustenid olup onun zimnin-
da lutuf bulunduguna diger bir misaldir.
o-^Li jjj\ oL> lylo*4-i j» c— - L$-s*iJ ^jj* W^J ij*i
3913. Dmii ziyddeler, noksanlarin i$indeclir; muhakkak §ehuUer i$in hayat fe-
nddadir.
Mesela efrad-i be§erden birinin, hiikm-i §er 4 i uzerine kisasan katli veya
kiiffar He olan harbde katl olunmasi, suret-i zahirede bir noksandir; fakat ki-
sasda terhib-i e§krya ve binnetfce cem'iyyet-i be§eriyyenin te'mih-i selameti,
o noksan iginde ziyadeliktir. Ve keza kiiffar ile olan harbde bin uiinyevi, df-
geri uhrevi iki faide vardir. Diinyevi faide, §ehfdlerin feda-yi nefisleriyle a'da-
yi dinin tasallutlannin defi; ve uhrevi faide de ervah-i suhedamn, alem-i ber-
zahda higbir kayid ile mukayyed olmaksizin, hayat-i ahrarane ihraz etmesi-
dir. Bu da noksan iginde ziyadeliktir; binaenaleyh her bir tecellf-i kahn neti-
cesinde daha ziyade bir tecelli-i lutfT hasil olur.
j
\y -^ <y cj^} ^j*js- jIp 1 tijj J^ c-^ o^>ji <^j*r
3914. Uaktaki nzik yiyici olan hogaz kesilmi$ oldu, *^$iirzekune ferihin" ho~
gazdun kolayca ge$er oldu.
Bu beyt-i serifde sure-i Ai-i Imran'da olan " C GUI ii , LL, . j i is 'y.jli 'JJJ- Sf \
<Ui j* aAJi [^Ji u u&^> ^>jy„ f*j -^ fttr-t (Al-i Imran, 3/169, 1 70) ya'nf "Allah
yolun'da katl olun'ahlan oliilerdirzannetmeyiniz; belki diridirler; Rabbleri in-
MESNEVI-t §ERfF §ERHi / II. ClLT • MESNEVI-1 •
dinde, Allah Teala'nin fazlindan verdigi §eye sevinerek nziklanirlar" ayet-i
kerimesine i§aret buyrulur.
t
3915. Uaktaki hayvanin bogazi ail ile kesilmi§ ollu, insanin bogazi muhhem
olau ve jazl artirat.
Eti yenmesi me§ru' olan hayvanin bogazi kesildigi vakit, onun eti insanin
bogazina dahil olup viicudunda kuvvet peyda etti; ve hayvaniyyet mertebe-
sinden insanhk mertebesine terakkf edip fazlini ve §erefini artirdi. Bu ise hay-
vanliktaki noksandan, insanliktaki ziyadelige sebeb oldu.
3916. Uaktaki insanin bogazi hesilir, ayah ol gor, acaba ne dogar? Onun ki-
yasini hunun iizerine eti
Hayvan kesilip insana gida olunca, mertebe-i insaniyyete terakkf edip §e-
ref buiuyor. Ya insan mertebe-i §ehadete nail olunca, acaba onun bogazinin
kesilmesinden nasil bir §erafet hasil olacagini bunun Iizerine kiyas et!
jl j\y\ j XtAj tj?- C^-Jjt' y J'-W' J ^i'j <^v <J^~
39 1 7. Hlcuncu hogaz dogar ve onun timari, Uiahk'in serheti ve O nun nurla-
n olur.
"Uguncii bogaz"dan murad, meleki olan bogazdir. Zira insanin mevtinden
ruh-i meleki peyda olur. Nitekim uguncii cild Mesnevf-i §enfde 3889 numa-
rali beyitte ^ j i dsy* ji r /^ \s ^ ji ^ JL* *aL^ ya'nf "Dfger bir hamlede
be§er mertebesinden oliiriim; nihayet melaike arasindan ayak ve ba§ gikan-
nm" buyrulur. Binaenaleyh halk-i evvel hayvaniyyet, halk-i sanf insaniyyet,
halk-i salis melekiyyet mertebeleri demek olur. Ve o bogazin tfman ve gidasi
Hakk'in §erbeti ve O'nun nurlan olur.
3918. Oiesilmis hogaz serheti i$er; fakat *la'dan hurtulmus "beli'de olmiis olan
hogaz.
Ya'nf, her bogazi kesilmis, olan bu §erbeti igemez. Bunu yalmz inkar-i
Hak'dan kurtulmus, ve ikrar-i Hak'da fanf ve miistagrak olmus, olan bogpi
igebilir.
AHMED AVNI KONUK
3919. ^eter, ey parmak uclari kisa olan asaiji himmetli kimse! CA/e vakie ka-
aar canimn hay ah ekmek ile olacakhr?
"Parmak uclan kisa olmak" aczden kinayedir. Ya'nf o musteheyat-i nef-
saniyyesine kar§i aciz kahp, blitun himmeti alem-i suflfye taalluk etmis. olan
kimse, ne vakte kadar canimn hayati ve bakasi, gida-yi surf ile olacagi ha-
yalinde kalacaksin?
3920. Ondan dolayi sogiit gxbi hir meyven yoktur; zua yuzuniin suyunu heyaz
ekmek icin giderdin.
Baka-yi canmin gida sebebiyle oldugu kanaatindan dolayi, alem-i ma'na-
da sogitt agaci gibi bir meyve veremedin; zira bu hayalinin sevki ile beyaz
ekmek elde etmek icm zilleti ihtiyar ettin.
3921. Ecjer his cam on ekmehien sahu tutmazsa, kimyayi al ve sen hakin alhn yap!
"His canrndan murad, ruh-i hayvanidir; "kimya"dan murad, mur§id-i ka-
mildir. "Bakir"dan murad, sifat-i nefsaniyyedir. Ya'nf eger senin ruh-i hay-
vanfnin bu gida-yi surfye karsj sabir ve tahammulu yok ise, bir mur§id-i ka-
milin terbiyesi altina gir ve bakir gibi olan sifat-i nefsaniyyeni altina, ya'nf si-
fat-i ruhaniyyeye tebdil et!
3922. By jalan, camasuctlik etmek isiersen, yiizunii hez yikdytcdann mahalle-
sinden cevirme!
"£ama§ircilik"tan murad, kalbi ve ruhu kirleten sifat-i nefsaniyyeyi temiz-
lemektir. "Gazer" bez yikayanlara derler; bundan murad insan-i kamildir ki,
salikin sifat-i nefsaniyyesini izale garelerini ta'lfm eder.
3923. Qerci ehmek senin orucunu hozdu ise, kink haglaytciya sard ve yuhan-
ya gel!
&^ MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / II. CiLT • MESNEVI-1 •
Ya'ni hirs-i gida, ruhunun tealfsine sebeb olan riyazetini kirdi ve bozdu ve
seni alem-i siiflfye dusurdii ise, kink baglayici olan miir§id-i kamilin etegine
sanl ve teali et!
3924. Dmdi kinkgi geldijji vakii, onun eli, onun humasi yakinen islah eimek
olur.
"Refu" elbiseyi ta'mfr ve islah etmek ma'nasinadir. Ya'ni kinkci olan miir-
§id-i kamil geldigi vakit, eger onun dest-i terbiyesi birtakim riyazat ve muca-
hedat ile senin cisminin kuvvetini kirarsa, belki onun bu dest-i terbiyesi ve
senin kuva-yi hayvaniyyeni za'fa diisurmesi, muhakkak suretde libas-i vii-
cudunun ta'mfr ve lslahi olur.
3925. Eger sen onu kuarsan, der hi: Qel senin eli ve ayagi islah edicin yoh-
tur.
Ey kimse, eger sen kendi kendine miicahedat ve riyazat ile nefsini lslaha
te§ebbiis edersen, miirsjd-i kamil, senin haline bakip aciyarak der ki: Ey bf-
gare, gel ki kirmak ve yapmak benim isjmdir. Senin egri olan elini ve ayagi-
m islah edici bir tabibin yoktur.
Bu beyt-i §erif ile, atfdeki beyitlerde, yekdigerine zid olan iki tecellf-i
Hakk'in hikmeti beyan buyrulur.
3926. Dmdi, kirmak onun hakhi olur ki o, kink olmusu tamir etmeyi hilir.
3927. O kimse ki, dikmeyi hildi, o yirtmayi da hildi. her neyi sath ise, daka
iyisini satin aldi.
3928. Uidneyi altiist viran eder; soma hir anda daka ziyade ma'mur eder.
Hak Teala oliim ile hane-i cismi altiist edip harab eder; sonra derhal onu
hayat-i berzahiyye ile daha ziyade ma'mur eder.
AHMED AVNl KONUK
3929. B^er carider iizerine bir kisas emr eimese idi; yahud kisasda hayat aeldx
demese idi.
3930. Bger bedenden birinin ba§im keser ise, derhal yiiz binlerce bas $ikaru.
[3878]
3931. uMuhahkak kimin mecfili olurdu, ta hi, o kendisinden, hiikm-i Diakk'm
esui iizerine bir kilic vwsun?
Ya'nf, eger Hak Teala hazretleri Kur'an-i Kerim'de Jj\i o'u '^Uiii j JJ3 "j
Jisti (Bakara, 2/1 79) ya'ni "Ey akil sahibleri, sizin'igin kisasda hayat var-
dir" buyurmak suretiyle, camler hakkinda kisasi emr etmese idi, fiilinde
hiikm-i Hakk'in esfri olan canfyi, hod-be-hod katle kimin kudret ve mecali
olurdu? Zira yukanda fzah olundugu iizere cant Hakk'in aletidir ve fail, cani-
nin mazhannda Hak' dir; binaenaleyh cani kaza-yi ilahfnin esfridir; fakat
Hakk'in kisas suretiyle kendi hiikmune ve inline i'tirazi hikmetine miistenid-
dir. Nitekim yukanda fzah olundu.
3932. JEira o, her kimin yoziinii a$h ise, bilir ki o oldurucii takdirin macjlubu idi.
Ya'nf Hak Teala her kimin goziinu hakikat-i hale acu ise, o kimse katilin
takdir-i ilahinin musahhan ve maglubu oldugunu bilir; suret-i zahirede de
hiikm-i §er'i icra etmekle beraber batmen katile de acir ve onu ma'zur goriir.
I§te ehl-i alemin ahvalini buna gore kiyas etf
3933. hiikiim her kimin basi iizerine gelse idi, evladinin basi iizerine de bir
kdi$ vururdu.
Ya'ni kaza-yi mubrem-i ilahinin hiikmii gayr-i kabil-i ictinabdir. Eger ka-
za-yi ilahi sebk etmi§ olursa, ki§i evladim bile oldiiriir.
Oi-^j ^yi- j>*£- *So- ^ b J^ Oljj j> dj »£ oJs> j (j* s> jj
3934. 0it, kork ve kbtiiler iizerine az ia'n vnr. Uiiikiim tuzaginin oniinde ken-
di aczini bill
MESNEVI-1 §ERtF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1
Ey salih olan kimse, bu hakikati dinledikten sonra, git ve su'-i kaza-yi ila-
hiden kork; ve kendini salih goriip, kotiiler ve fasidler iizerine az ta'n et!
Ya'ni zahiren hiikm-i §enati lfa etmekle iktifa et; ve batinindan onlara bugz
etme; zira o kotiiler kaza-yi ilahi tuzagma tutulmus, bigarelerdir; binaenaleyh
bu kaza-yi ilahi tuzagmin oniinde kendi aczini bil ve hal-i salahina sukr et!
Adem (a.s,)in, tblis-i matrudun dalaletinden taaccub
etmesi ve ucb getirmesi
3935. <S%demin gozii §aki olan hir Obits iizerine hakaret ve za J cihetinden
hakh.
3936. *3Cendisini goriiciiluk etti ve kendini begenici geldi; matrud olan Dhlis'in
isi iizerine giildii.
3937. Diakh'in gayreti nida eiii hi: By Safx, sen hafi sulardan bilmiyorsun!
-L5 ji -ji Jl * «j jl \j ojj JjS J> aJjSi ju lj (j^Xw-jj
3938. Bger kiirkii ters yayarsan, dagi kokiinden ve dJbinden ko-panr.
"Kiirkii ters yapmak" emri miin'akis yapmaktan kinaye olur. Ya'nf kud-
ret-i Hak daglar gibi ibadetde ve taatde sabit olan kimselerin ahvalini tersine
gevirirse, onun o sebati kalmaz. Ve keza dalaletde musirr olanlann ahvalini
bir anda tebdil edip hidayete getirir; ve yiizlerce §eytanlann ahvali miin'akis
olur. Binaenaleyh kisj kendini hayirli goriip, sunun bunun ahvaline giilmek
ve onlan tahkir etmek asla caiz degildir.
^^
AHMED AVNt KONUK
3939. O demde yiiz ademin -perdesini yiriar, yiiz Dhlis'i yeni miisliiman geiirir,
"Perdesini yirtmak" kisjnin hakkindaki kaza-yi ezeliyi batindan zahire gi-
karmaktan kinaye olur.
3940. u4dem dedi: H^u nazardan tovbe ettim, hir daha bovle hiistdh du§iinmi-
[3898] . u
yeytm.
Hz. Adem, gayretle vaki' olan nida-yi ilahi iizerine dedi ki, Mis' in dalale-
tine taacciib ve kendimin hidayetine magrur olmak gibi cur'etkarane ve bf-
edebane dusuncelerden vazgegtim ve tovbe ettim.
3941. By yardim isteyenlerin imdadina yetisen, bize hidayet ei; bizim ilimler ile
ve cjina ile iftihanmiz yoktur.
JLaJI Js^r tSJUl tyJ\ <J>j<^\j { j>0^ C-j-U US £jj 3
3942. Oierem ile hidayet etiigin kalbi cevirme; ve kalem kuruyan jenayi dondiir!
Bu beyt : i §erif, sure-i Al-i imran'da olan ^li^j M* ^ ^ k^ £?' ^ ^j
yu'jii cJiliJjiL^j dujj (Al-i imran, 3/8) ya'ni "Ey bizim Rabb'imiz, bize hida-
yet ettiginden sonra kalbimizi hidayetten gevirme, bize kendi indinden rahmet
bagisja! Muhakkak Vehhab olan ancak sensin" ayet-i kerimesine isaret buyu-
rulur. Beyt-i §erifin hulasa-i ma'nasi boyle olur: "Ya Rab, bize keremin ile hi-
dayet ettin. Kalbimizi tarik-i hidayetten gevirme ve kaza-yi ilahfnin kalemi ta-
rafindan yazilip kuruyan fena hiikmu tebdil et!"
Yukanda 1256 numarali beyitte dahi Tzah olundugu iizere, kaza-yi ilahi iki
nevi'dir: Birisi mubrem, digeri mualiakdir. "Kaza-yi mubrem", asla tebeddiil et-
mez; zira isti'dad-i gayr-i mec'uliin taleb ettigi hukumden ibarettir ve tebdil-i
hakayik miimkin degildir; fakat mevtin-i zuhuru degi§ebilir. Mesela katil, sirkat,
zina gibi ef alin alem-i §ehadetde vuku'u kaza-yi mubrem ise, mevtin-i rii'yaya
nakl olunur ve bu mevtmda zuhur eder; zira mevtin i'tibaridir. Bu intikal ise, abd
hakkinda rahmet-i azime-i ilahiyyedir. Digeri, "kaza-yi mualiakdir"; ve muallak
olan kaza, dua-yi lafzi ve fiili ile daima tebeddiil edebilir. Iste bu beyt-i §erlfde
"kalemin yazip kurudugu su'-i kazanm tebdflini taleb", bu ma'nalara goredir.
MESNEVM §ERIF §ERHl / II. CILT • MESNEVt-1 • "^31
3943. ilizim cammizi sn -i hazadan gecir; ihvan-i safadan hizi munkah hil-
ma!
"Ya Rab, eger su'-i kaza ayn-i sabitemizin iktizasi ise bizim cammizi su'-i
kazadan ya tebdil-i mevtin veya tebdil-i a'mal suretiyle gegir ve bizi ashab-i
hidayetten olan ihvan-i safadan ayirma!" Tebdil-i a'mal hakkindaki fzahat
3879 numarali beyitte gegti.
^~~j & W-4 j? ^W <j ^~~* $f y ^> J 1 y $
3944. (Senin. firakindan daha act hichir §ey yohtur; senin himayesizlicjin dola-
§ikliktan gayri degildir,
"tlahf, senin aynhgin pek acidir ve senin penahin ve himayen olmazsa,
abdin ahvali bu alem-i sufli iginde pek karmakan§ik olur."
3945. nZizim yuhiimuz de, yukiimiizun yol vurucusudur; cismimiz muhakkak
canimizin Itbas soyucnsudur.
Bizim mevhum olan varhgimiz dahi, hakiki varhgimizm yol vurucusu-
dur; nefsimiz ve taallukat-i nefsaniyyemiz, cammizi kemalat libasindan so-
yucudur.
*j> 0U- dy? ^ y dU ^ ij_p- ^IjL. ^l, dy? U C-O
3946. J\iademki hizim elimiz aya^imxzi yiyor; hir kimse senin emamn olmak-
sizin, nasil can gotiiriir?
"El"den murad, alet-i a'mal olan cisim; ve "ayak"dan murad, vesile-i mii-
lakat-i Hak olan nihdur. Ya'ni bizim amellerimizin aleti cismimiz, sifat-i nef-
saniyyesi ile, huzur-i izzetine vusule vasita olan ruhumuzun zuhur-i sifatma
hicab olur. Eger senin emanm olmazsa, bir kimse canini huzur-i izzetine na-
sil gotiirebilir?
rt-rrf J j^pt s-*jL« wLiL aSji n-^- \S\*J&>- ^j 0W- *ji j_J
3947. Ue eger hu azim hatarlardan can cjoturiir ise, idbar ve korhu mayasini
gotiirmiis olur.
AHMED AVNl KONUK
Ve eger bir kimse, hiikemadan bir takiminin yaptigi gibi, zekasi ve akil ve
dirayeti ile bu alem-i suretin azim olan nefsani tehlikelerinden canim kurtar-
sa bile, eger hadd-i zatinda senin inayet-i ezeliyyene mustenid olmazsa, gitti-
gi yere bedbahtlik ve korku mayasini da beraber goturmus, olur. Zira onun na-
zannda akil ve dirayeti ve zekasi ve kendisinin kendiligi mevcuddur; ve vii-
cud da'vasi ise, hem korkunun ve hem de hakikatten uzakligin sermayesidir.
$yS j C^^jj^ J~jy>- L> JjI \j ^jJ oIjU- J-^j ^y? ^^ *^j
3948. 2Xra ki can, canana vasil olmadigi vakii, ehede kadar kendisi ile kor ve
kehuddur.
Can, kendisinin kendiliginden kurtulup canan-i hakikf olan Hakk'in varli-
gmda fanf olmadigi vakit, ebede kadar arkaya atilmi§tir ve kendi varhgmda
magmum ve miiteellimdir.
jS Q$y> j-ib 6 ^Jj y lei *& <JW- jp d ^ji *y*~ «JW- ^j 15**^ y ^y?
3949. Sen yol vermedigin vakit cant gotiirulmiis iul, sensiz did olan cant, oh
mils tut!
Sen huzur-i izzetine yol vermedin. Farz edelim ki, cam senin visaline tev-
cih ettik ve o can da sa'y ve ictihadda dirilik gosterdi. Onun diriligi ve sa'y ve
ictihadi senin inayetinle olmazsa, o cam olii farz ederiz,
3950. Baer sen, kullanna tan edersen, eu kamran, o sana lamk olur.
[3908] ° U
^ &£ \jjj~" ^y jj *■**- ^/
\j ^ j el* y j j
3951. Ue eger sen, ana ve giinese ceja dersen ve eger sen servinin houuna iki
kat dersen;
j& ^jf L> j^ j ^ y jj J^ J^y- b J 1 J- j tS? y jj
3952. ^Ve eger sen cerha ve arsa haku ta'hir edersen; ve eger sen ma' dene ve
denize fakir der isen;
3953. O senin kemaline nishetle caizdir; ikmalin ve fenalarin miilkii senindxr.
MESNEVf-1 SERIF §ERHl / II. CtLT • MESNEVf-1 •
tlahi, sen viicud-i izafi aleminde mevcud olan mezahire, kendi indinden
ne isim ve ne sifat verir isen caizdir; zfra senin miilkun olan bu vixcud-i iza-
fi aleminin mezahirini ikmal ve ifna, senin me§iyyetine tabi'dir.
3954. 2axq, hi sen nohsdndan ve yohluhtan mukaddessin; yohlann muaAi ve
mugnisisin.
t^*- O Juo JujJU tl) y%- O«o) j {Jc*-y*> Juta JuJ\jj j aSji
3955. himse hi, yeiistirir, yahmayi hilir; ve o kimse mademhi yiriar, dihme-
yi hilir.
"Ruyaniden" ruyiden fiilinin muteaddisidir. Nebat hakkinda yeti§tirmek
ma'nasina gelir. Ya'nf ekin ve sebze ve sair nebatati yeti§tirmeyi bilen kim-
senin, onlan yakmak hakki olur; ve keza yirtmak dikmeyi bilen kimsenin
hakkidir.
\j £L* Jf M\ijj jb \j ^ y d\yt- j* >jy~* ^
3956. Uiah ^Teala her sonhaharda bagi yahar; iehrdr rencjin olan giilu yetis-
tirir.
3957. ^Der hi: By yanmis di§anya gel, iaze ol; iehrar svyh guzel ve latif oil
Ma'lumdur ki> mevsim-i hazanda baglar bozulur, yapraklar saranp dokii-
lur; giizellikler ve letafetler Hakk'in tecelli-i kahrisi ile yanar ve ma'dum olur;
ve bu mevsim baglann yevm-i kiyametidir. Vaktaki bahar gelir, serfu'l-hisab
olan Allah Teala hazretleri baglardaki agaglara ve gigeklere ve enva'-i neba-
tata neniz varsa, batimnizdan zahirinize gikanniz diye hitab eder. Hepsi ha-
mil olduklan §eyleri, isti'dadlan hasebiyle hal-i ademden meydan-i viicuda
gikanrlar, ve bu suretle hesablanm vender. Binaenaleyh bahar mevsimi te-
cellf-i lutffdir ve nebatatin yevm-i ba'sleridir; ve yevm-i niisurleridir. Nitekim
sure-i Rum'da buyruiur: 'jj!\ ^ jul oi Vr j^J 'j»'jti J4 Sf *&\ CL'j js\J\ >lii
jijj *jji. jr J* y> j (Rum, 30/50) Ya'nf "Rahmet-i ilahiyyenin asanna bak ki,
oldiikten sonra arzi nasil diriltir; i§te muhakkak oluleri de bdyle dirilticidir. Ve
her §eye kadirdir."
AHMED AVNl KONUK
3958. Ofergisin gozu kor oldu, onu yine yaph; kamisin hocfazini kesti ve onu
yine oksadi.
Nergis solup gozu kapandi; onu yeniden bitirdi; ve kami§i tarlasindan kes-
ti ve onu taze taze yeti§tirdi.
3959. cMademki hiz musnuuz ve Sani' dejjiliz; zehunun gayri ve hani'in ijay-
ri dejjiliz.
Mademki bizim varhgimizi icad eden Hak'dir; ve kendi varligimizin Mu-
cid'i degiliz; o halde biz ancak Mucid'irniz oniinde zebun ve aciz vaziyetin-
deyiz, Ve O'ndan gelen her §eye kanaat etmek mecburiyyetindeyiz. Zira ge-
len §eye kanaat etmeyip reddetmek ve kendi iradesine muvafik olan §eyi el-
de etmek, mucidlik iktizasidir; mucidlik ise bizden pek uzaktir.
3960. 'TSiz hep, nefsi ve nefsi vururuz; eqer sen $aaumaz isen hiz hey Bhri-
[3918] i. °
men iz.
llahf, hepimizin variigi senin icadin iken, biz kendi varligimizda istiklal te-
vehhiim edip "Nefsim, nefsim!" diye bagirmz. Eger sen bizleri hakikat-i hal
tarafina da'vet etmez ve gozumuzu o tarafa agmaz isen, hepimiz Ehrimen'iz
ve §eytan gibi da'va-yi enaniyyetde kalinz. "Ehrimen" mecusilerin tahayyiil
ettikleri menba'-i §urur olan halikdir. Burada nefis ve §eytan murad olunur;
zira bunlann ikisi de menba'-i §ururdur.
3961. ISiz o sehehden Bhrimen'den kurtul&uk ki, hizim cammizi korlukten sa-
tin aldin.
llahi sen bizim cammizi hakikat tarafina acftn da, biz Ehrimen'den, ya'nf
menba'-i sunk ve fesad olan nefis ve §eytandan kurtulduk; zira onlann ha-
kikatini miisahede ettik.
3962. Uier kimin ki, dirilijji vardir, sen asa-hessin; asasiz ve asa~kessiz hbr
nedir?
MESNEVf-1 §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
MM sen, her hayat-i hakikiyyeyi bulan kimsenin degnekgisisin; zira bu
tabiat aleminin zulmeti iginde kalanlann hepsi, hakikat-i hali goremeyen kor-
lerdir. Binaenaleyh degneksiz ve degnekcjsiz kor nedir ve ne i§e yarar?
3963. Senin gay r in olan her ne ki ho$tur ve naho$tur, ddem yaktcidir ve aie§in
aynidu.
llahi, ho§ olsun veya nahos, olsun, senin gayrin olan her §ey ate§in ayni
olup ademi yakar. Nitekim ayet-i kenmede de '£* *JJ>- h\ ^ '# Ojlvi. ' 3 'J&\
(Enbiya, 21/98) ya'ni "Muhakkak siz ve Allah'm gayri blarak ibadet ettiginiz
§eyler, cehennemin odunudur" buyrulur. Ve insan kendi nefsini Hakk'in gay-
ri gormekle beraber, en ziyade muhabbet ettigi §ey de, kendi nefsidir; ve ona
kemal-i muhabbetinden daima hazz-i nefsanisine hadimdir ve onun kullugun-
da bulunur. Binaenaleyh Hakk'in gayri olarak o taptigi nefsi de, mazmun-i
ayet-i kerfme mucibince, ayn-i ate§ olur.
3964. Lsler kim icin aie$ penah ve arka oldu ise, hem mecusi oldu ve hem ^Lev-
diist oldu.
"Zerdu§t" ve "ZartusT Menucmr'in neslinden ve hakim Efladus'un §akir-
di olan bir hakfmin ismidir. Tahsil-i ilimden sonra, Seylan hududunda kain
bir dagda inziva edip riyazetle me§gul oldu. "Jend ' isminde bir kitab yazdi.
Ke§taseb*in otuzuncu sal-i saltanatinda dagdan indi ve ate§perestlik libasim
tertib edip, Ke§taseb*in nezdine gitti ve peygamberlik da'va etti. Ke§taseb ule-
mayi topladi. Ondan mu'cize istediler. Zerdii§t bakin eritip ba§ina dokmeleri-
ni soyledi. Oyle yaptilar; halbuki o evvelce vlicuduna ate§ te'sfr etmiyecek ec-
za surmus, idi. Bakin doktuler, te'sfr etmedi. Bunu gorunce hepsi ate§perest-
ligi kabul ettiler; onun ummetine de "mecusi" denildi.
Beyt-i §erifde buyrulur ki: Herhangi bir kimse, Hakk'in gayri ve ayn-i ate§
olan ho§ ve nahos, §eylerin muhabbetine kapihp, onlan kendisine penah ve
zahir ittihaz ederse, kendilerine ate§i zahfr yapmis, olan Zerdu§t ve mecusi ol-
mu§ olur.
3965. JAlhh'dan halt olan her sey bahldir; muhakkak SUlatiin fazli yaijdin-
a hir buluttur.
AHMED AVNl KONUK .
Bu beyt-i §erffde Muslim ve Buharf'de sihhatine ittifak olunan hadfs-i §e-
rife i§aret buyrulur. Hadfs-i §erff budur: u ^ jr Vi oJ US' y--LJi t^Jii ;ljT j-u^i
JU 4i\ y^- Ya'nf "Soziin en dogrusunu §air dedi ki, Lebfd'in sozudiir: Allah'in
gayri olan her §ey batildir." Zira bu alem-i §ehadet viicud-i mutlak-i Hakk'in
meratibinden bir mertebedir. Binaenaleyh Hak, sereyan-i zatisi ile her §eyi
muhftdir. Nitekim ayet-i kenmede 1^ ^ JSC Z\ Y\ (Fussilet, 41/54) [Gozu-
nii acj 0, her §eyi muhftdir] buyrulur. Velakin Zat-i Hak, bu taayyunun me-
ratibi i'tibariyle ayni degildir; zfra Zat-i Hak bilcumle esma ve sifatdan ganf-
dir ve cumlesi ZaM ahadiyyetinde mustehlektir. Ve sifat ve esma ahkam ve
asannin zuhuru, ancak alem-i taayyunata miinhasirdir. Binaenaleyh Hak
ancak e§yamn hakikatleri i'tibariyle "ayn"idir. Binaenaleyh §eyh-i Ekber
Muhyiddfn Arabi efendimiz i^^j *LiVi ^\ ^aji ju_, [Esjayi izhar edeni
tesbih ederim ki, e§yanin "ayn"idir (hakikatidir)] buyurmalan dahi bu
ma'naya goredir. tmdi Hak, sereyan-i zatisi ile her §eyi ihata etmis, oldugun-
dan, viicud-i izafi aleminde Hak'dan hall hicbir §ey yoktur; ve nefs-i insanf
dahi e§yadan bir §ey oldugundan, o da Hak'dan half degildir. Nitekim ayet-i
kerimede \jj\ J^- '# Zi\ VJ' o^' j (Kaf, 50/16) ya'nf "Biz ona §ah damann-
dan daha yakiniz" buyrulur.
Beyt-i Yunus Emre (k.s.):
Dervislik ba§tadir, tacda degildir;
Kizdirmak oddadir, sacda degildir;
Ararsan Mevlayi kendinde ara
Kudus' de, Mekke'de, hacda degildir.
Boyle olunca, esjadan hicbir §ey batil degildir. Gerci nazar-i §erfatde e§-
yada batil olan §eyler mevcird ise de, onlar batil-i hakikf olmayip batil-i iza-
ffdir. Ve hakikatde batil ve abes olan bir §ey yoktur. Nitekim sure-i Enbi-
ya'da 'j^ C$Z. u j 'j>'J% iulj\ LiL c ] (Enbiya, 21/16) ya'nf "Biz gogu ve
yeri ve aralannda olan §eyleri oyun ve abes yaratmadik" ve sure-i Ahkafda
da jXL Sfi i^Z u j 'j^}i\ j oijllii iiii- u (Ahkaf, 463) ya'nf "Gokleri ve yeri*
ve onlann arasindaki §eyleri ancak Hak ile yarattik" buyrulur. Bu ma'naya
binaen Ebu Medyen Magribf (k.s.) *iij^ j*u *m «j> J jtui /js V ya'ni "Ba-
tili tavnnda inkar etme; zfra da Hakk'in zuhuratimn ba'zisidir" buyurur, Ve
bu batil, batil-i §er'f ve izaffdir; batil-i hakikf ancak adem-i mahzdir ki, onun
igin asla viicud mutasavver degildir.
MESNEVI-1 SERIF §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
Ali (k.v.)nin hikayesine ve onun kendi katiline
musamaha etmesine riicu'
3966. "JJtne c5% ue onun katili ve onun katiline clan keremi ve fazli iarajtna
aiil
Ya'nf, yine Hz. Ali (k.v.) efendimizin ve onlann katili olan ibn Mulcem ve
Hz. Imam'in kendi katiline keremi ve fazli hikayesine rucu' edelim.
3967. (I7lz. Dmam) huywdu ki: Qece ve giincluz dusmam aozumle goriiyorum;
ona hi$ ojkem yoktur.
C*~*>Sj j-^jl w*^$- <^-~*J j-^ J/» -iiy C~**X»1 <j*_p- (j-* J^S*-*-* (*-^y* Ooij
3968. 2Xra ki henim oliimum, kudret helvasi gihi latif gelmistir; henim oliimum
base pen$e vurmustur.
Bu hayat-i surfmin zevalini, kudret helvasi gibi tatli ve latff bilirim; zfra
benim oliimum ba'se, ya'nf dirilige penge atmi§tir.
3969. Olumsiizliik bliimii bize helaldu ve aztksizltk aztjji blze ihsan&u.
Mevt-i tabif olmaksizin bize ihtiyan olarak olmek ve Vy oi JJ \j y [Olme-
den once oliinuz!] sinina mazhar olmak, bize helaldir; ve zahirf aziksiz ve
nafakasiz olmak, bize azik ve ihsandir. Nitekim uA-ju-Ji ouu iS ^_ -dji r uk ^>i
ya'nf "Achk Allah'm taamidir, onunla siddiklann bedenieri hayat bulur" den-
mistir.
AHMED AVNl KONUK
^ Jjl, L Ol^J jj\ J*j*Vb
.J*jcM*jfsJ>j>fo
3970. Onun zahiri oliimdiir; bahnda diriliktir. Onun zahiri ebterdir ve sun ba~
139281 UUi,
Mevt-i tabifnin zahiri olumdur; fakat ig yuzu diriliktir. Ve onun zahiri ha-
yat-i hissiyyeden inkita'dir, veiakin ic. yiizu alem-i bakada zuhurdur. Ve Ce-
nab-i Pir efendimiz olum hakkinda Divan-i KeMlerinde §6yle buyururlar:
Nazmen terciime:
"Ey kafes-i tende ugan yar-i can
Taze hay at gor de ya§a ba 'de-ztn
Mevt hayatdir ve hayatdir olixm
Geryikihrsa ten evi aglama
V
A*-
.jL*.
■y
JL* J$* JsSs^i J> y $,4j\j>~
Rahtim eflake edersin resin
Serseriyane ya§amakdan usan
Kafir anin aksini eylerguman
Mahbesini yikdm efendi man "
<^-~^ij l j j&- o^ij p*-j ji
3971. Ceninin rohimden dotjmasi aitmektir; cihanda onun i$in ueniden a$drnah
vardir.
Ceninin ana rahminden dogmasi, o mevtinden dlmesi ve gitmesidir; fakat
o rahim aleminden olur ve giderse, dunyada yeni bir hayat iginde inki§af
eder; ve dar bir alemden, daha geni§ bir aleme gikmi§ olur.
3972. ijMddemhi benim i$in ecel tarafina ash ve muhabbet vardir , q&*Ak !>& ^
nehyi benim i$indir.
Benim ecel ve mevt tarafina a§kim ve muhabbetim oldugu igin, sure-i Ba-
kara'da olan aS^i j\ J^jJL \j& V j (Bakara, 2/195) ya'm "Nefislerinizi, elle-
riniz ile tehlikeye ilka etmeyiniz" nehyi guya benim icm vaki' olmu§tur. Bu
ayet-i kerfmenin ma'na-yi zahirfsi, ibadi, kendilerine zararh olan §eyden
nehy etmektir. Veiakin Hz. Pfr efendimiz, ma'na-yi i§ansini ahp buyururlar
MESNEVI-1 §ERlF §ERHl / II. CtLT • MESNEVI-1 •
ki: Olum lika-yi ilahiye sebeb oldugu icm, u§§ak-i ilahf olume muhabbet eder-
ler ve nehy ancak mahbub olan §eyler hakkinda olur. Mesela ta§ ve zehir ye-
meyiniz diye nehy olunmaz; zira ta§ ve zehir mahbub degildir ve onlara kim-
senin meyli yoktur. Nitekim atideki beyitte fzah buyrulur.
3973. xJixa ki nehy, taili ddneden olur; acimn nehyine ise, ne vakit hacet olur?
3974. I&r ddnenin ki i$i ve kahugu act ola, onun aciligi ve mekruklugu mu-
hakkak onun nehyidir.
3975. Olumiin danesi hana iaili olmu§tur; xy>r Belki onlar diridirler" henim i$in
(jelmi§tir.
Bu beyt-i §erffde i/j*-" S/ ^ j lu-i jj oi^i <ii j-1 ^ j2l "J> ijiji; V j (Baka-
ra, 2/154) ya'ni "Allah yolun'da katl olunan kims'eler'icjn oludurler demeyi-
niz; belki onlar diridirler; velakin sizin onlann hayatina §uurlanniz yoktur"
ayet-i kerimesine i§aret buyrulur.
3976. 6y ulular, meldmet edici olducjunuz halde heni oldiiriinuz; muhakkak he-
nun katlimde daima henim hayahm vardir.
"Sikat" kesr ile "sika"nin cem'idir; muhkem ve kavi ma'nasinadir. Ve orf-
de, iiim ve dinde kavi olan §ahsa ltlak olunur. Bu beyt-i §erff Hallac-i Man-
sur hazretlerinin jfa- J^Jo\ j& i jj&\ [Ey dinde muhkem olan kimseler,
beni dldiirunuz; hayatim, olduriilmemdedir] beytinden muktebesdir.
3977. By delikanli, muhakkak henim meviimde hayahm vardir; ne vakte kadar
vaiammdan ayrx kalacagim, ne vakte kadar?
9 * -- 0, S 9 J, . , 9JJ, 9 * , • , t * *t *
3978. 6^er teiiim aynlicjim hu sukun i$inde olmasa idi, d^r\j a!\ Ul [Dnna iley-
hi raciun] demez idi.
AHMED AVNl KONUK
Bu beyt-i §enf hakkinda §urrah-i kiramin muhtelif miitalaati vardir; fakat
Mesnevi-i §erffi yine Mesnevi-i §erifile §erh etmek suretiyle fakfrin anladigi
ma'na sudur: Yukanki beyitte mezkur olan "vatan"dan murad, ilm-i ilahi
mertebesidir. Zira cemf -i hakayik o mertebede sabit olmu§tur. Ervah ve mi-
sal ve §ehadet mertebeleri hep bu hakayikin, o meratibin icabina gore birer
libas ile zuhurundan ibaretdir; binaenaleyh bunlann hicbirisinde siikun yok-
tur. Siikun ancak vatan-i asli olan ilm-i ilahf mertebesindedir; ve bu mertebe,
gayriyyetin zail ve vahdetin zahir oldugu bir mertebedir. Nitekim Cenab-i Pfr
efendimiz III. cild Mesnevi-i geriTin uruca dair olan 111. cild 3889-3892 nu-
marah ebyat-i §erifede §6yle buyururlar:
^yi> Jl JjLj *-*j jJJl As^j\ *j*5. Oly till* jl j^s jl
"Diger hamlede beser mertebesinden olurum; nihayet melaike arasmdan ayak
ve ba§ gikannm. Ve melekden dahi bana cudan aramak lazimdir. Onun vec-
hinden baska hersey halikdir. Diger defada melek mertebesinden kurban olu-
rum; o sey ki vehme gelmez; o olurum. Binaenaleyh adem olurum, adem er-
ganun gibi bana "Biz O'na doniiculeriz" der. "
l§te nihayet uruc, adem-i izafiden ibaret ve vatan-i asli olan ilm-i ilahf
mertebesine kadardir. '^i dj/ji 01 j (Necm, 53/42) [Ve subhesiz en son va-
ns, Rabblnedir] ayet-i kenmesinde bu hakikate i§aret buyruiur. §u halde
beyt-i §erffin ma'nasi boyle olur: "Eger benim aynligim vatan-i aslfm olan bu
ilm-i ilahf mertebesinin sukuneti iginde vaki' olmasa idi; Hak Teala Hazretle-
ri Kur'an-i KermVde o^ij «J h (Bakara, 2/156) ya'nf "Biz O'na raci'leriz"
kavlini bizim lisanimizdan bize nakl etmez idi." Atideki beyt-i §erifde bu
ma'na te'yfd buyruiur.
3979. Ulaci' o olur ki, tekrar §ehre gele; dehrin tefriktnden vahdet tarafina cjele.
Rati' olan kimse, tekrar giktigi §ehre gelen kimsedir. Dehrin, ya'nf mera-
tib-i viicudun tefrikmden ve keseratmdan riicu' edip, yine £ikmis, oldugu vah-
MESNEVI-I §ERfF §ERHl / II. ClLT • MESNEVf-1 •
det tarafina avdet eder; ve o vahdet tarafi da, alem-i siikun olan ilm-i ilahf
mertebesidir. "Dehr" ta'biriyle -m y> yodi ou yoJi \^3 y ya'ni "Dehre sogmeyi-
niz, zira dehr Allah'dir" hadfs-i §erffine isaret buyrulur.
uii*}U j~*\ <j\ *£ <^-j -OJl ^£ Js- J^ (jjl j* jUlT, 0->Bl
OU^ US jijl j ^ ^
Seyisin, "Ey Emfrel-Mu'mimn beni oldur ve bu kazadan
kurtar!" diyerek daima Ali (k.v.)nin online dii§mesi
3980. 6t/ J^li, patuli beni oHLur; ia ki eksi vakti ve clemi gormeyeyim diye
yine geldi.
Ya'ni Ibn Miilcem Emiru'l-mu'minin hazretlerinin huzur-i §enfine tekrar
gelip dedi ki: Ya Aliyye'l-Murteza 0, benim seni §ehid etmem anini ve vakti-
ni gormemekligim igin, hemen beni oldur; zira benim igin vakit, pek elfm
ve aci bir an olacaktir."
3981. H^en sana helal ediyorum, benim hammi a 1 ok; la hi benim goziim, ki-
yamet guniinii gormesin.
3982. ^Dedim ki: Bcjer her bir zerre kaiil olsa, elinde hanger senin kasclina fliise;
J»«io Ja>- Ou^- y j> (t-15 l)j^- X jj -AJt c!> y j\ y* j*# iJJj
3983. JUaiemki kalem senin iizerine boyle bir hat $ekti, senclen bir kd ucunu
he:
semez.
Mademki kaza-yi ilahf kalemi, senin ayn-i sabitenin iizerine boyle bir ya-
zi yazdi ve senin beni §ehfd etmen, bir kaza-yi miibrem oldu, mutlaka bu fi-
e&p?
AHMED AVNl KONUK
il senden zuhur edecektir. Ve eger her bir zerre, hanger Ue senin iizerine hii-
cum etmis, olsa, bu fiil zuhur etmedikge senden bir kil kesemez.
3984. Jakat gamsiz ol, senin sejiin benim; hen ruhun efendisiyim, tenin hale-
si degilim.
Ey Ibn Mulcem ne telas, ediyorsun? Benim §ehadetim, senin elinden ola-
cagindan asla gam gekme. Ruz-i cezada senin §efaatgm ben olacagim. Benim
tasarrufum, ruhum (izerinde vaki' oldugu halde, cismimin mahkumu olur
muyum? Ve alem-i ma'namn seyyidi oldugum halde, alem-i suretin esiri ol-
mak benim igin bafddir.
Bu beytin §erhinde Bahrii'l-Ulum Abdii'l- All hazretleri buyururlar ki:" Hz.
§ah-i velayetin -Ben senin §effinim- buyurmasi tarih kitablannda bulunama-
misUr. Belki cenab-i Mevlana hazretleri bir yerde bulmu§tur; veyahud ke§f ile
ma'lumlan olmu§tur." Fakir derim ki. Mesnevi-i §enf\n bu cildinin 2505 ve
2506, 2512 ve 2513 numarali beyitlerinde beyan buyrulan hakayika nazar
olunursa, Cenab-i §ah-i velayetin bu ma'nayi lisan-i zahire getirmelerine ha-
cet yoktur. Zira bu ma'na onlann hakikatlerinde miindemicdir; binaenaleyh
Hz. Hudavendigar (k.s.) efendimiz, "hakikat-i muhammediyye"yi hamil ve
Hz. Imam'in simm haiz olmak i'tibariyle, bu kelam onlann kemal-i zevkm-
den §eref-sudur etmistir.
3985. n^u tenin henim in&imde bir kiymeti yoktur; ben ienim olmaksizin yigit
ojjlu yijjitim.
Suret alemine taalluk eden bu cismin benim indimde higbir kiymeti yok-
tur. Ben cismimin kuvvetine hacet olmaksizin geng ve tuvanayim; benim ha-
kikatim geng ve dingtir. "Geng oglu geng" ta'biri ile, varis-i ulum-i Nebevf ol-
duklanna i§aret buyururlar.
3986. Dian$er ve kil\$ benim reyhanim ol&u; tenin olumii benim bezmim ve
nergistamm oliu.
Mukarribler diinyada ya§adiklan miiddetge, Hakk'a olan istiyaklan ve
olumleri vaktinde husule gelen rii'yet sifat-i hassasiyla sakin olur. Binaena-
MESNEVI-i SERtF §ERHt / II. ClLT • MESNEV1-1 • "^^®
leyh alem-i dunyada iken, dide-i kalbden hicabat-i imkaniyyeyi ve sifat-i be-
§eriyye gisavelerini atmak ve inde'1-mevt dahi hicab-i bedenin irtifa'iyle,
ru'yet-i Hak sifat-i hassasiyla miiserref olmak iktiza eder. Nitekim Hak Teala
tereddiide dair olan hadis-i kudsfsinde ^j j*j J &>j aIpU w <^a j cmj u
ls\n j* *l jii V _, <su* */\ ui j ojli *Ji ^jli <jj^ ya'nf "Ben fail oldugum bir §ey-
de, mevti kerih goren mu'min kulumun nihunun kabzinda tereddiid ettigim
gibi tereddiid etmedim ve ben onun istikrahiru kerih gordiim. Halbuki ona be-
nim likam labuddur" buyrulur. l§te bu hakikate binaen u§sak-i ilahf oliime
mu§takdirlar ve tenin oliimii, onlann ma'suklanmn bezmi ve nergistamdir.
Bu bahsin tafsili Fususu'l-Hlkem'de Fass-i Muhammedrdedir,
j^ J 1 ci*>U j <Sj~* ^j*- -lT ^ OU jijj \j j; jl 4&r
3987. Oiendi cismini boyle feda eden hxm.se, ne vakii heylik ve halifelih husi-
m yapar?
Bu beyt-i §erifde §fa'nin fikri red olunur. Zira §ia derler ki: Hz. Imam'da
halife olmak arzusu var idi; fakat havfmdan hulefa-i selaseye biat etti; ve hu-
lefa-i selase zamaninda "takiyye" etti. Eger bu beyana i'tirazen denirse ki:
"Hz. Osman efendimizin hilafetinden sonra, §ah-i velayet hazretleri, hilafete
talib oldu ve hatta kendilerine muhalefet eden §am valisi ile muharebe bile
etti." Bu i'tiraza Cenab-i Pir efendimiz atideki beyitler ile cevab verirler:
3988. O sebebden manstba ve hukme §alisir; ta hi iimeraya yol ve hukiim pos-
ter sin-.
Tarih-i Islam' 1 okuyanlann malumudur ki, Hz. Omer efendimizin za-
man-i hilafetinde halk kesret-i fiituhat sebebiyle, ahlaki bozulmus. olan
muhtelif milletler ile temas etti ve servet ve gina ziyadele§ti. Huzuzat-i nef-
saniyye tarafina meyl etmege bastedilar. Hz. Osman-i Zii'n-Nureyn efendi-
mizin zaman-i hilafetinde halk arasinda fitneler vaki' olmaga ba§ladi; ve
iimera arasinda hirs-i can ve heva-yi nefs kuvvetlendi. iste bu sebebden
Hz. Osman efendimizin hilafetinden sonra, mahza islah-1 halk igin Cenab-i
§ah-i velayet, hilafete ve mansiba talib oldu. Zira makam-i hilafeti haiz ol-
madikca emr-i bil-ma'ruf ve nehy-i ani'l-munker vazffesini ffa ve adaleti ic-
ra etmek mlimkin olmadigi meydandadir; mutlaka zahirde kuwet ve hm-
kiim sahibi olmak icab eder.
AHMED AVNt KONUK
3989. Taki emarete hir ha$ka can vere; ta hi hilafd nahline meyve vere.
"Emarete bir ba§ka can vermek"den murad, timeraya o makamin vazifesi
olan tarik-i adli gostermektir; ve "Hilafet agacma yemi§ vermek"ten murad,
emr-i bi'1-ma'ruf ve nehy-i ani'l-munker ile halkm ahvalini lslah etmektir.
Onun beyanindadir ki f Peygamber (s.a.v.)in Mekke'yi ve
Mekke'nin gayrini feth etmek istemesi, miilk-i diinya
muhabbeti icin degil idi.
Zira ^~r Ludi [Dunya cifedir] buyurmu§tur; belki emir ile idi
3990. ^Peygamber' in feih-i jWekke'ye cehdi, ne vakit diinya muhabbetinde
muitehem olur?
Resul-i Ekrem Efendimiz'in Mekke fethine tevecciihu ve bu hususdaki
gayretleri de, diinya muhabbetine mustenid olmakla ittiham edilmez.
3991. OJtim.se ki, yedi Qogiin mahzeninden, imtihan giinu kawinin goziinii bag-
ladi.
Resul-i Ekrem Efendimiz'e bilciimle me'ratib-i ilahiyyeyi cami' olan kendi
hakikatleri, imtihan giinu olan mi'rac vaktinde inki§af etti; kendilerine, o mera-
tib-i ilahiyyedeki cismam ve ruhani olan acfbeler arz olundu. Himmeti ancak
Hakk'a vusulden ibaret olan o mahbub-i edib-i Huda, higbirine iltifat buyurma-
di ve bu sebeble Hakk-i aMerinde J& u j 'juJi Q C (Necm, 53/17) ya'nt "Ba-
sar-i miibareki asla meyl etmedi ve asla haddini tecaviiz etmedi" buyrulmustar.
Nitekim Cenab-i Pir bu hale i§areten Divan-i Kebif lerinde §6yle buyururlar:
JpK^ MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEVl-1 •
Nazmen terciime:
"Alemden ettikde gtizer sultan-i mazaga '1-basar
Birnak§-i digergordu ki, sairnuku§a bakmadi."
3992. O/ian, hurtled ve cam tema§a eimesi icin, her yedi goijiin afaki dolmu$-
tur.
Mi'racda Fahr-i kainatm tema§a buyurmasi icin, her yedi gogiin afakina
taalluk eden huriler ve ervah-i kudsiyye istikbale gikmi§tir. Hurfler, kendile-
rine hulle-i baha giydirilmis. olan a'mal-i hasenenin suretleridir.
3993. Onun icin hendilerini lezyvn eimi§ler idi; halhuhi onun vein dostun gatf-
rinin pervasi nerede?
Habib-i Edfb-i Huda icm, huriler ve ervah-i kudsiyye ve melaike-i ki-
ram, bulunduklan alemin icabina gore, kendilerine geki-diizen vermis, ler idi;
fakat o Hazret'in Hak'dan gayrisine pervasi ve taalluku nerede! Kalb-i §eri-
finde bunlann hicbirisine alaka vaki' olmadi.
3994. Dclal-i Utah! dan oyle dolmus idi ki, ona al-i Utah dahi yol hulamaz.
Onun kalb-i §erifi iclal-i Hak'dan, ya'nf tecelli-i zatiden oyle dolmus, idi ki,
o kalb-i §erife, al-i Hak olan enbiya ve evliya ve melek-i mukarreb bile yol bu-
lup giremez. Kalbe bu tecelli-i zati dolgunlugu, velayet-i muhammediyyenin
varislerine de samil olup, Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz dahi, onlardan bi-
risi oldugundan, atideki beyitte cem'-i mutekellim zamirini isti'mal buyurarak
bu zevkden haber verirler. Bu kelam j-y ^ V 3 ^j* dl> <j Lf *~ ! V cJj *u\ ^ J
ya'ni "Benim igtn Allah iie bir vakit vardir ki, o vakitte bana meiek-i mukarreb
ve nebiyy-i miirsel sigmazlar" hadis-i §erifinden muktebesdir; ve beyt-i atide
daha ziyade tavzih buyrulur:
AHMED AVNl KONUK
3995. I&ze nebiyy-i miirsd ve kezd melek ve ruh sigmaz iaakkul edin.
Velayet-i muhammediyyenin varisleri olan bizlerin kalbine tecellf-i zati
vuka'unda ne nebiyy-i miirsel sigar ve ne de melaike ve sair ervah-i kud-
siyye sigar. Zira taakkul edin ki, tecelli-i zati bilcumle taayyiinati ve kesera-
ti kaldinr ve miitecella-leh olan velinin dahi kendisinin kendiligi kalmaz. Bu
tecellide rai ve mer'i ve rii'yet §ey'-i vahid olur. Bu halde, boyle bir kalbe ne-
biyy-i miirsel ve melek-i mukarreb ve ervah-i kudsiyye-i saire sigmazsa ta-
acciib olunur mu?
3996. ^uyurdu ki: Hliz ^tMa zacj" \z, karga oftoi degiliz. ^iz sahhagm sarho-
§uyuz ve Vajjin sarho$u degiliz.
Resul-i zi§an Efendimiz buyurdular ki, ben ve benim velayet-i muhamme-
diyyemin varisleri olan havass-i ummetim, haklannda j^J\ £i j u buymlan ta-
ifedeniz; nefis ve heva kargasi degiliz. Biz sabbagin ya'ni taayyiinatin sahi-
bi olan ve onlan tiirlii tiirlu renklerde izhar eden Zat-i Hakk'in sarho§lanyiz;
yoksa, tiirlu tiirlii renklerde zahir olan bu taayyiinatin sarhosu degiliz ki,
gdnlumuzii suretlere baghyalim.
3997. CMademki ejlak ve ukuliin mahzenleri, UlesuViin gbziiniin oniinde hir
pop gihi geldi.
Mademki alem-i cismaniyyetin ve ruhaniyyetin hazmeleri Resul-i Ekrem
Efendimiz 'in gozii oniinde, Zat-i ahadfye nisbeten bir gop gibi kiymetsiz ve
ehemmiyetsiz geldi; ve zira kalb-i §eriflerinin teveccuhii Zat-i ahadiye idi.
3998. O halde uMekke ve <§am ve Drak ne olur ki, o, ceng ve i$tiyak goster-
sin?
nazar ve sa'yin oniinde Mekke ve §am ve Irak gibi memleketlerin ne
krymeti olur ki, bunlann fetihlerine mii§tak olsun da onlar igin ceng edip kan
doksiin.
MESNEVl-1 §ER1F §ERHl / II. ClLT • MESNEVI-1 •
3999, zanni, onun iizerine kbtii olan zamir yapar; zira o, kendi cehil ve hxr-
sindan kiyas eder.
Resul-i Ekrem Efendimiz'in gazalan, memleketler zabt edip §ehinsah ol-
mak ve halk uzerinde kendi nefis ve hevasina tebean hiikm etmek igin oldu-
gu vehmine du§mek, kotu olan bir kalbin zanmdir. Zira o ef al-i Risalet-pe-
nahfyi kendi cehli dairesinde muhakeme eder ve kendi hirs-i nefsanisi ile 61-
ger. Cunku onun nazannda ba§ka turlusu olamaz.
4000. Sari cami nihuh yaptipn vakit, cjiinesin nurunu hep sari cjorursun.
[3958]
4001. O maui ue sari sisei/i kir; fa fci tozu ve ademi tamyasin.
"Mavi ve san §i§e"den murad, nefsin sifatlandir. "Toz"dan murad nefsa-
ni olan kimseler ve "merd"den murad dahi, hakkani olan zatlardir. Ya'nf nef-
sinin sifatlan bakf oldukga, haklkat-i hali gormezsin; onlan izale et ki, nefsa-
niler ile, hakkanileri tamyasm.
4002. £%ilinin etrafinda toz has yukanya hddumis; sen tozu merd-i Utah
zannetmissin.
Tecelliyat-i Hak, bu taayyiinat tozlanni yukanya kaldirmigtir. Sende tem-
yiz-i sahih olmadigi igin, sen o tozu merd-i Hak zannetmi§sin. Ya'm her su-
ret-i insaniyyede gordiigun merd-i Hak degildir. Onlann ba'zisi merd-i
Hak'dir ve ba'zisi degildir. Nitekim bunun aksi de vaki' olmu§tur.
4003. Dhlis tozu (j'ordii ve dedi ki: ^u ^amurun fer'i ) hen aies-cehin iizerine
nasil tafazzul eder?
Nitekim Iblfs taayyun-i Adem'i gordu; temyfz-i sahihi olmadigi igin, "Bu
gamurun fer'i olan suret, benim gibi atesten mahluk olan bir taayyiin iizeri-
ne nasil tafazzul eder?" dedi.
AHMED AVNl KONUK
4004. tSen azizlerl uesex cjordukce, bit hi o nazar, Dblis'in muasidir.
Bu heykel-i ademinin ba'zilan bosdur, ba'zilan da doludur. Sende doluyu
bosu fark edecek temyfz yoktur; binaenaleyh sen bu temyizsizlik sebebiyle,
enbiya ve evliyayi, kendi nefsine kiyasen be§er gordiikge, bil ki bu nazar Sa-
na Iblis'den miras kalmi§ olan bir nazardir.
4005. By serkes, eger sen Dblis'in evladi elegit isen, o halde o koveijin mirdsi
sana nasil eristi?
4006. lien kovek degilim; Dtakk'a tapan Uiakk'in arslaniyim. Dtahk'in
arslam suretden kurtulandir .
Bu soz §ah-i velayetin lisanindan pehlivana hitabdir.
J* 3 C^^'j' ■^ij^ tjj* jr* ~^ji J {£j\>^\ ^yr h 1 ^ j~"
4007. ^Diinya ar slant hir av ve azih arar; uWevlamn arslam azadlik ve olum
isier.
2y>rj Jjljj~o 4jl *^j j>s**J> Syr j -W? Jjlj ,ily» jX>\ Osi^-
4008. Olumde yiiz viicud aordugunden vervdne gihi viicudunu yakar.
4009. Olum muhahheti sadiklann gerdanlicji oldu; muhakkak bu dem yahudiler
vein imtihdn oldu.
Olum muhabbeti, ask-i ilahi da'vasinda sadik olanlann boyunlannda ger-
danhktir, Bu oliim vakti yahudilerin imtihani oldu. Zira yahudiler biz Allah' in
dostlan ve muhibleriyiz da'vasinda buiundular. Sure-i Cum'a'daki su ayet-i
kerime nazil oldu: °d\ o>i \y£ ^\ by> ^ aIj ft Uji 'Joi 'JLtj oi \y>(* ^Ji (&\ C J»
^dUiJL ^ 4ii) j ^^j vi~*A5 u lu <^ V j a>"U* ^ (Cum 'a, 62/6-7) Ya'ni "Ey
habibim' de ki: "Ey yahudiler, eger siz kendinizi sair ummetlerden mumtaz
olarak Allah Teala'nin dostlanyiz zu'm ederseniz, eger dogru soyliiyorsaniz,
oliimu temenni edin!" Onlar takdfm ettikleri kufur ve inad sebebiyle ebedi
mevti temenni etmezler. Allah Teala zalimleri bilir."
^^
MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / II. ClLT • MESNEV1-1 •
4010. J aide arzusu oldugu gibi, oliim arzusu adturmek, ondan daha iyidir.
Tacirlerde nitekim ticaretde kar etmek arzusu vardir; oliim arzusunda bu-
lunmak mu'minler icin ondan daha hayirlidir.
*j+* j ^sj5 -Lib £jA lyli^Up ijfj *y t^lS" }y_? ^ j-5
4011. Diak Teala ZKur'an'da buyurdu ki\ By yahudi kaumi, oliim sadiklann
haztnesi ve nefidir.
Ya'nf yukanda zikr olunan ayet-i kerimede Hak Teala yahudilerin da'va-
sini, oliim talebi teklffi ile imtihan buyurdu; zfra v*^ 1 J s v^ 1 J-^j* s~*r &P
ya'ni "Oliim habibi habibe isal eden bir kopriidur" denilmi§tir.
4012. By yahudiler, haiirli himselerin namnsu i$in, bu temenniyi lisan uzerin-
de cart hilin!
Ey yahudiler, iginizde namus ta§iyan hatm sayihr bir kimseniz yok mu?
Bu hitab-i ilahi namusuna dokunsun da, bu oliim temennisini lafzan soy-
lesin!
4013. tMuharnmed (aleyhissalMii vessdam) bu bayragi haldirdip vakit, bir
yahudmin bu kadar mecali olmadu
(S.a.v.) Efendimiz ayet-i kerfmedeki bu hitab-i ilahi bayraguu kaldirdigi
vakit, bir yahudmin muhafaza-i namusu igin, lisanen olsun oliimu temenni
edecek kadar bir takati olmadi.
4014. buyurdu hi: 6jjer burnt zeban uzerine sure idiler; muhakkak cihanda bir
yahudi kalmazdi.
Eger bu hitab-i ilahfye kar§i, yahudiler lisanlanyla "Evet biz Allah'in
dostuyuz; ona vusul icin oliimu temenni ederiz" demi§ olsa idiler, Hak Te-
ala onlann bu talebine kahn ile icabet buyurur ve cihanda bir yahudi kal-
maz idi.
AHMED AVNl KONUK
g\j^ ij\ \j U y \j^j ^ *£ ^\j>- J JJi^ JU Obj^J ^
4015. ^Bbyle olunca yahudiler: By sirac, sen bizi riisvdy eime diyerek mal ve na-
rac aotiirduler.
Yahudiler gordukleri mu'cizat-i nebeviyye iizerine, eger boyle bir talebde
bulunurlarsa ba§lanna muhakkak bir bela gelecegine mutmain olduklann-
dan, bu imtihanda aciz kaldilar ve Resul-i zi§an Efendimiz'in huzur-i sadet-
lerine mal ve harac gotiirmek suretiyle mu'minlerin tatyibine sa'y ettiler.
4016. nZu. soziin bir nihayeti zahir degildir; elini bana ver; ciinkii gozun aostu
florctii.
Bu beyt-i §erif §ah-i velayet tarafindan pehlivana hitabdir. Ya'nf bu gun
cismin asla kiymeti olmamasi ve oliim ile Hakk'a vusiil sozlerinin nihayeti
yoktur. Mademki benim ile olan mubarezede, sana dost-i hakiki olan Hakk'in
vechi goriindii, artik elini bana ver ve bana biat et!
-li oT y jlzS £jU jjU J*p u fi^A j <\~*- cj* ^r^ <y <^JJ J-* J^^
Emirul-mii'minm AH (k.v.) hazretlerinin kendi kannine
"Sen benim yiizume tukurdiigun vakit, benim nefsim
hareket etti ve ihlas-i amel kalmadi; seni oldiirmege mani*
olmu§ idi" diye soylemesi
4017. Bmuul-muminm mubareze esnasmda dvana, ey -pehlivan, dedi:
4018. nienim yiizume tukurdiigun vakit; nefsim hareket etti ve benim huyum
bozuldu.
MESNEVU $ERtF SERHl 7 II. ClLT • MESNEVl-1 •
4019. yansi Diak ve yanst heva i$in oldu. Diak isinde sirk caiz olmaz.
^ Ya'nf ben seni Allah yoiunda harb ederken katl edecektim; halbuki o es-
nada sen, yiizume tukurdiin; nefsimin gazabi hareket etti. Eger o hal icjnde
seni katl etmi § olsa idim, yansi Allah igin ve yansi heva-yi nefsim icin ola-
cakti. Hak Teala hazretieri ii! «,* slL *X V j (Kehf, 18/110) ya'nf
Rabb'imn ibadetine higbir kimseyi i§rlk etmesin" buyurarak, amel-i salih is-
teyen kullanna taiik-i salahi gosteriyor.
4020. Sen Jttevla'mn keffinin naks olunmususun; Diakk'm antsm, benim
yaphijim degilsin.
Sen Hak Teala'nin yed-i kudretinin nak§ ettigi bir suretsin, Hakk'in am ve
masnu'usun, benim mahlukum degilsin.
4021. Dtakk'in naksmi yine emr-i Uiak'la ku; dostunun sisesine dosiun last-
Til Jtllfl
m vur!
Hakk'in mahluku olan insanin viiciidunu, yine Hakk'in emriyle izaie et.
4022. Mecusibunu isitti, gonliinde nur zahir oldu; nihayet ziinnanni kesti
Cenab-i Emir ile miibariz olan mecusi bu sozleri onlardan istince, kalbin-
de nur-i iman parladi ve ktirur ku§agmi belinden kesti.
4023. Ddi ki: Den cefa tokumunu ekdim; ben seni baska iurlii zanneitim.
Sana kar§i mukateleye kryarmm bir zulum oldugunu anladim; zfra ben se-
ni birgok kimseler gibi nefis ve hevasina maglub bir insan zannetmis. idim.
4024. Sen Dinda huylu terazi olmussun; belki her ieraztnin dili olmussun.
AHMED AVNt KONUK "^®
Sen ahlak-i ilahiyye ile mutehallik olup, kullar arasinda bir mizan-i ilahi
olmus, bir insan-i kamilsin. Belki her mizan-i ilahi olan insan-i kamilin, ta-
rfk-i adl ve istikametde metbu'usun.
4025. Sen henim kabiiem ve aslim ve akrabdmsin. Sen benim mezhebimin
§em inin jiirujjusun.
Sen benim ruhum i'tibariyle kiblem ve aslim ve akrabamsin. Ben §imdiki
halde din-i hakiki §em'ini senden yakdim ve ziyalandirdim.
t* » * _
jjl CJj^ ^jj cJ>\s? <X yr ^ Qyt 01 ^ ^
4026. HZen goz ialeb eden <~eraijin kolesiyim ki, senin $eracjin aydinlijji ondan
kabiil etiu
"Goz isteyen gerag"dan murad, (S.a.v.) Efendimiz'in zat-i miibarekidir.
Hak Teala onlar hakkinda \J+ Uv j *£i* ^ Ji U^ j (Ahzab, 33/46) ya'nf
"Allah'm izni ile Allah'a da'vet eden bir parlak ceragdir" buyurur; ve"goz is-
teyen" ta'biriyle Cenab-i Pir efendimiz Oj^nm N ^ j ^ o_j>^_ ^^ j (A'rar,
7/198) ya'ni "Sen onlann sana baktiklanni gorursiin; halbuki onlar gormez-
ler" ayet-i kerfmesine i§aret buyururlar. Zira munkirlerin hakbfn olan gozleri
yoktur; onlar ancak cisim ve suret goriirler.
Menkabe: Sultan Mahmud-i Gaznevi, Bayezid-i Bistami hazretlerinin
kabrini ziyaret ettigi vakit, orada cenab-i Bayezid'in mundlerinden birisini
goriip der ki: §eyhinin kelamindan bana bir §ey nakl et[
Miind: Benim §eyhim "Beni goreni cehennem ate§i yakmaz" buyurur idi.
Sultan Mahmud: Bu soz acibdir, senin §eyhin Resul-i Ekrem Efendimiz'
den daha mi buyuktiir? Ebu Cehil cenab-i Peygamber'i gordii, maahaza onu
cehennem atesj yakacaktir.
Miind: Hayir, Ebu Cehil Resul-i Ekrem'i gormedi; o ancak Abdu'l-Mutta-
lib' in yetimini gordii. Eger Resul-i Ekrem'i gore idi, onu da cehennem ate§i
yakmaz idi.
Sultan Mahmud muridin kelamini tahsin ve fikrini tashih etmistir.
4027. 'Den o nur denizinin dalgasinin kolesiyim ki, boyle gevheri zahura ge-
tirir.
MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / II. ClLT • MESNEVf-1 •
"Nur denizi"nden murad, Zat-i Hak'dir. "Dalga"dan murad, Sallallahu aley-
hi ve sellem Efendimiz'dir. "Gevher"den murad, imam-i All (k.v.) efendimiz-
dir. Ya'ni "Ben simdiye kadar suret kulu idim, suirete tapardim; bundan sonra
^jVij oij*Ji jy «0Ji (Nur, 24/35) [Allah goklerin ve yerin nurudur] ayet-i kerf-
mesinde isaret buyruldugu iizere derya-yi nur olan Zat-i pak-i Hakk'in kuluyum
ve O'na tapacagim. oyle bir derya-yi nurdur ki, Hatem-i Enbiya Efendimiz
O'nun dalgasidir; ve o dalga dahi o deryadan senin gibi bir gevher critarmisnr.
4028. niana §ehadeti arz et ki, hen muhakkak seni zamamn ser~firazi gordiim.
3 J •X*/' ui* ^J^ AjLLiU j| ^y j J*y- j ^jS ^ ^>}
4029. Onun akrabastndan ve havminden elliye yakin kimse, astkca din tar of i-
na yuz $evirdiler.
4030. O hilim kilict ile hu kadar hoqazi ve kdictan hu kadar kaUu satin atdi.
[3988] u
"0" zamiri, yukanda 3908 numarali beyt-i §erifde "Peygamber'in cengi
sulhun medan oldu" kannesiyle, cenab-i Peygamber Efendimiz'e rati' olmak
lazim gelir. Zira siyer kitablanm ve gazevat-i Risalet-penahiyi miitalaa eden-
lerce malum oldugu iizere, Resul-i Ekrem Efendimiz, hayvanat-i miifterise
gibi katle mustehak olan insanlan, hilim silahi ile, tarik-i insaniyyete getirdi
ve katilden kurtarck. Nitekim ayet-i kerimede cJs* J ' 3 ^ ^ ^ '& ^j W
'd&'y>- & i_^ki!Sf Jiii Jii & (Al-i Imran, 3/159) ya'ni "Senin onlar hakkinda
yumu§ak olman Allah Teala canibinden olan rahmet sebebiyledir. Ve eger
sen sert ve galizii'l-kalb olsa idin etrafindan dagihrlar idi" buyrulmustar.
4031. DiiUm kdwi, demir kili$tan daha keskindir; helki yuz askerden daha zi-
yade zafer-engizdir.
4032. Byvahj hir iki lokma yenilmi$ oldu; fikrin kaynayi$i ondan donmus oldu.
Bu beyt-i §erifde beyan buyrulan lokma ve lokmayi kimin yedigi hakkin-
da §urrah-i kiramin muhtelif miitalaati vardir. Ba'zilan lokma Hz. Pfr tarafin-
G ^^>
AHMED AVNl KONUK "^>JH
dan yenildigine zahib olmustardir; ba'zilan da "lokma"dan murad, nazma ge-
tirilen hikayelerin suretleridir; ya'nf surete me§guliyyet badi-i hicab oldu de-
mek olur, demisterdir. Ba'zilan da lokmayi yiyenlerin mustemi'ler oldugunu
ve binaenaleyh cenab-i Pir efendimizin kalb-i §enflerine nazil olan hakayiki
ve maaniyi cezb edemediklerini beyan etmisterdir.
1 631 numarali beyitte "Gonul sahibi eger zehri asjkar yese de ziyam yoktur;"
2643 numarali beyitte de "Eger veil bir zehir igse, bir bal §erbeti olur; ve eger ta-
lib igse bir muzlim akilli olur" buyrulmus, olmasina nazaran, lokmamn Hz. Pir
efendimize miiessir olamiyacagi ve hususiyle beyt-i §erffde jj^^^j jjy- J\
.\>.i jy ^j» jjj ijy. o\ j jl-*. ya'm "Nakis olan kimse yer buhl ve hased olur ve o
kamil olan kimse yer nur-i Ahad olur" buyrulmus, oldugundan, kalb-i kamilin bir
iki lokmadan muzlim olmiyacagi zahirdir. Ve bu lokma hakkindaki tafsilat
1990,1991,1992 numarali beyitlerde de gecti. Binaenaleyh ekl-i lokma mes'ele-
sinin sami'a taalluk ettigi anla§ilir. Nitekim fakir tarafindan tercume edilmi§ olan
Cenab-i Pir efendimizin FihiMa Fih namindaki tekanr-i aliyyelerinin 27. faslin-
da soyle buyrulur: "Soz, mustemi'in isti'dadi kadar gelir; o ne kadar emip mute-
gaddf olursa §fr-i hikmet o kadar nazil ve zahir olur. emmeyince, hikmet dahi
harice gikmaz ve yiiz gostermez. Acib §ey! Nigin kelam zuhur etmiyor dersin?
Acib sey! Sen kelami nigin cezb etmiyorsun? Sana kuvvet-i istima'i vermeyen
Zat-i Azimu'§-§an kaile de daiye-i kelami vermiyor." Ve 26. fasilda da yine soy-
le buyururlar: " ,>*x~li ^ jM> jM^ oU jlp iXu ^ aji oi ya'm "Hak Teala
hazretleri vaizlerin lisamna, dinleyenlerin himmetleri mikdannca hikmet telkin
eyler." Papug dikiciyim, deri goktur; ancak ayagm olgiisu kadar dikerim." Ve
Mesnevi-i §enf\n VI. cildinde de . . . . jJi <SX-\ j& &\ oi surh-i §erffine dair be-
yanat-i aliyyeleri vardir. Imdi Mesnevi-i §erifi yazan Qelebi Husameddin efen-
dimizdir. Ve caiz ki lokmayi onlar ekl etmis, ve bu sebeble onlann kalb-i §erifle-
rinde bir futur vaki' olmus. olsun. Hususiyle bu I. cildin nihayetine dogru o haz-
retin harem-i allien hastalanmis, ve bilahire de vefat etmi§ idi. Aile peri§anliginin
bi-hasebi'z-zahir, aile refsi uzerinde bir te'sir ilka edecegi de meydandadir. Ve bu
sebeble de II. cildin yazilmasi bir iki sene kadar teahhura ugrami§tir.
4033. HZir buijday iS^ldemin giine$ine kiisuf gdir&i; mesela "zeneb" be&ir o\-
mu$ aym $a'$ainin husufuna sebeb oldu.
Mustemi'in kalbinde lokmadan hasil olan hicaba taacclib etme; zira ade-
min ilm-i ilahi He munevver olan giines, gibi akli, bir bugday ekli ile kusufa
MESNEVt-t §ERlF §ERHl / 11. ClLT • MESNEVI-1 •
du§tti; ve keza giines, ile arz arasindaki mahrekinde devr eden ay bedir ha-
linde bulundugu vakit, ehl-i hey'et istilahinca "zeneb" ta'bir olunan noktada
iken, arzin zilli ay iizerine du§mesiyle husuf vaki' oldu.
4034. J7$fe sana cjoniil letafeti ki, hir avu$ ^amurdan, onun ayt nastl -pervin-i
tjiisil olur?
"Bir avug gamur"dan murad, gida-yi suridir ki, ash topraktandir. "Onun
ayi" ta'bfrinden murad, hakikat-i muhammediyye giinesjnin nurunu saldigi
siiveyda-yi kaibdir. "Pervin" alti veya yedi yildiz kumesinin adidir ki, siivey-
da-yi kalbde toplanan maarif-i miinzeleden kinayedir. "Giisil" azad et, parga-
la ve dagit ma'nalannda emr-i hazirdir. "Pervin-giisil" vasf-i terkibidir, "per-
vin dagitici" ma'nasmadir.
Ya'ni "Gdniil letafetinin za'fma bak ki, toprak mahsulii olan birkag lokma
gida-yi surf sebebi ile, hakfkat-i muhammediyye gune§inden ziya aian six-
veyda-yi kalb, Pervin yildizlan gibi, toplu bir halde olarak mlinzel olan ma-
arif ve hakayiki nasil dagiticidir?"
^ ♦ > *^~ ^Js^' O-JuST Uju* OOyv 3 y .is** i _y i ^JJ^~ 5ji jj^ 4 j^~ 0\J
4035 ; Bkmek ma'na oUucju vakit, onun ekli faule olur; vaktaki surei olhx, in-
kara hais olur.
Gida-yi surf vucudda ruhun kuvvetini artinp, ma'naya ve maarif-i ilahiy-
yeye inkilab ettigi vakit, onun yenmesi bittabi' faideli ve hayirh olur. Fakat
ma'naya inkilab etmeyip yalniz ruh-i hayvanfyi ve cismi takviye eder ve za-
hir-i aleme taalluk eden efkan tevlfd ederse, ma'nayi inkara bais olur; ya'ni
ma'naya hicab olur. Zfra suret ma'namn ziddidir ve zid, ziddi nefy eder. Bu-
rada Qelebi Husameddfn hazretlerinin, haremini tedavf me§galesiyle, efkar-i
aliyyelerinin bizzarure zahir-i ahvale masruf olduguna i§aret vardir.
4036. ^evenin ye^icji ue$il (liken gibi ki, onu uemekien uiiz nef ve lezzei ge-
tirir.
Mu'minin ma'naya inkilab etmek iizere yedigi gida, devenin nef ve lez-
zet bularak yedigi ye§il dikene benzer. Cism-i be§er burada deveye tesbih
ggp^ AHMED AVNl KONUK
buyrulmu§tur. Nitekim hadfs-i §erifde i* j»jU js^ S~x ya'm "Nefsin senin
binek hayvamndir; ona nfk ile muamele et!" buyrulmu§tur.
4037. Uaktaki onun yesilligi gitti ve kuru oldu; deve onu golden yedigi vakil,
4038. c Dimac}ini ve avurdunu yutar. By yazik ki, oyle giil miirebhasi kdic oldu.
Helal olan gida-yi sun mutlaka mezmum degildir. Eger gida ruhu takviye
edip hakayik ve maarif-i ilahiyye zuhuruna mani 1 olmazsa, devenin yedigi
ye§il diken gibi faideli olur, Ve eger yalniz cismi ve kuva-yi nefsaniyyeyi
kuvvetlendirir ve zahir ile me§guliyyete sebeb olursa, o gida devenin golde
yedigi kum dikene benzer ve ruhun dimagini ve avurdunu yirtar. Yazik ki,
giil regeli gibi bir ni'met-i ilahiyye olan bu gida, be§erin gogu igin keskin ki-
lig gibi oldu ve ruhunu yaraladi.
4039. Uaktaki ekmek ma'na oldu, o yesil diken oldu. Uaktaki suret oldu, sim~
di kuru ve serttir.
Jyj\i Syr j (j\ <J}jj e*jy- JO^ J~i b ^ *£ °-^ ^ y
4040. Bu viicud-i ndzenin, sen hundan evvel o adei ile ki, vemis idin. *
[3998] ° p
Ey viicud-i nazenin olan Husameddin Qelebi, evvelce yedigin gida-yi su-
nden hasil olan efkan, hakayik ve maarif-i ilahiyyeye sarf etmek adetin idi.
(j J \j ^la c-^-v-LS' Jljl wUj \j \jX^>- (jjt L^jy* {j* y. ^^* y.
4041. ^ine o koku ilzerine hu kuruyu yiyorsun; hundan soma, ki ma na nem-
ndk lovrakla kansh.
Yine o adetiizerine, o gida-yi suriyi yiyorsun; velakin ailenin hastaligi se-
bebiyle, efkanni umur-i zahireye imale etmek mecburiyyetinde kaldin. Bina-
enaleyh bu sirada yedigin taam, devenin yedigi kuru diken mesabesindedir.
Bundan sonra ma'na, rurubetli toprak ile kan§ti.
4042. Hoyrak karisik ve kuru ve et kesici oldu. By deve, simdi o ottan yerhiz et!
<^^>
MESNEV1-1 §ERlF §ERHi / II. ClLT • MESNEVl-1
Mademki o gidadan mutevellid olan efkar, umur-i zahire ile kansti, kuai
diken gibi ve cisme zarar verici oldu, artik ey Husameddin Qelebi'min cism-i
§erffi, o gidadan perhiz et!
4043. Soz pek toprakhula§mi$ hir halde geliyor; su hulantk oldu, kuyunun acj-
zim kapa!
Soz mustemi'in te'sfM hali ile pek zayif geliyor. Su bulanik oldu; maarif-i
ilahiyye sulannin kuyusu bulunan kalbinin agzi olan lisanini iskat et! Bu hi-
tab Hz. Pfr efendimiz tarafindan, yine zat-i §erfflerinedir.
4044. O zamana hadar ki Diuda onu yinp-s^ve latif etsin; o ki bulandirdi,
yine onu her rah yapar. '';
Hak Teala hazretleri o maarif-i ilahiyye sulanm yine saf ve latif yapinca-
ya kadar sukut et; zfra bulandiran Hak Teala, yine onlan berraklastinr.
4045. iS^lrzuyu acele degil, sahir cjetirir; sahr et ve dogruyu JAllah ^Zeald hilir.
. Ey £elebi Husameddin, sen bu me§gale-i suriyyen icjnde, yine Mesnevf ye
devam arzusunu beslersin. Fakat muradat, acele ile degil, sabir ile husule ge-
lir. Nitekim ^ ^ ^ ya'ni "Sabir ferec ve ku§ayisjn anahtandir" buyrul-
mu§tur. Binaenaleyh sabr et, tecelliyatin istikametini yine Allah Teala hazret-
leri bilir.
Ve'l-hamdulillahi ala zalik. Hitam:
5 Rebiu'l-ewel 1349 ve 31 temmuz 1347-1930
Yevm-i Penc§enbe saat-i vasatf 10.30.
MESNEVI'NlN I. ClLDlNlN
SONU