Skip to main content

Full text of "Mesnevi serif serhi - A.Avni KONUK"

See other formats


Mevlana Celaleddin Rumi 

Mesnevi-i §erif §erhi 
-12- 



Tercume ve §erh 
AHMED AVNl KONUK 



Bu CM Yayina Hazirlayanlar 
Prof. Dr. Dilaver Gurer - Prof. Dr. Mustafa Tahrah 



Yayin Koordinatoru 
Prof. Dr. Mustafa Tahrah 



KlTABEVl 



AHMED AVNt KONUK 



Mesnevi-i §enf §erhi'nin On Ikinci Cild Fihristi 

-MesnevT VI. Cildinin Devami- 



fakirin kissasmin tamamhgi ve o define yerinin nisam 1 1 

hazinenin fas. olmasi ve padisahin kulagina erismesi 14 

Padi§ahin o defineyi bulmaktan umidsiz olmasi ve onun melul olmasi 17 

Padisah o fakire, "Al, biz bunun hayalinden kalktik" diye. o genc-nameyi 

geri vermesi 21 

§eyh Hasan-i Harakani (k.A.s.)nun miiridinin hikayesidir : 43 

yolcunun §eyhtn hareminden: "§eyh nerededir, nerede arayayim?" diye 

sormasi ve haremin bos. cevab sdylemesi 46 

Miindin.cevab sdylemesi ve o ta'n edici kadmi kufufdeijve beyhude 

soylemekten muridin men' etmesi ." '. 50 

Miiridin §eyhin hanesinden geri donmesi ve adamlardan sormasi ve onlann 

"§eyh filan orman tarafina gitmi§tir" diye nisan vermesi 71 

Muridin muradi bulmasi ve onun orman kurbunda §eyh ile mulakati 74 

"Ben yeryiizunde bir halife kihciyim" ayeti hakkindaki hikmetin beyanindadir .... 82 
Belanin niizulii vakrinde iimmetin mii'minlerinin tahlisi emrinde Hud (a.s.)m 

mu'cizesi ; 95 

Kubbe ve define kissasma rucu* edis 115 

define talibinin cok talebinden ve acz ii lztiranndan sonra "Ey izhann sahibi! 

Sen a§ikar et!" diye Hak Teala'ya riicu* etmesi 127 



o 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

Hatifin define talibine ses veimesi ve onun esrar-i hakikatten i'lam etmesi 146 

Mtisluman ve hiristiyan ve yahM olan iic yolcunun hMyesidir. vakitte bir 
menzilde bir gida buldular. Hiristiyan ve yahM tok idiler. Dediler ki: "Bu 
gidayi yann yiyelim!" Musluman oruclu idi ve ac. kaldi. Zira ki maglub idi .. 156 

Devenin ve dkuziin ve kocun hikayesidir ki, yolda bir demet ot buldular. 

Her bin "Ben yerim!" dedi 179 

Mesel 181 

Muslumarun o yahM ve hiristiyan olan arkadaslanna gordugu seyi soylemesi 
ve onlann hasret yemesi 186 

Tirmiz salu Seyyid'in, "Filan-i miihim igin her kim Semerkand'a uc ya doit 
giinde giderse, hil'at ve; at ve kole ve cariye ve bu kadar altin veririm!" 
diye nida ettirmesidir. Ve Delkak'in koyde munadtnin bu haberini isitmesi 
ve ulak ile beraber, "Bir kere ben oraya gidemem, bu benim isim degildir" 
diye sahin nezdine gelmesi 196 

Sigarun kurbagaya taalluk etxnesinin ve uzun iplik ile her ikisinin ayagini 
baglamasinin ve karganin sicam havaya gekmesinin ve kurbagarun 
asilmi§ olmasinin ve onun nalesinin ve onun hilaf-i cinsine taallukundan 
ve kendi cinsi ile uyu§madigindan pismanhginin hikayesidir 229 

Siganin "Ben hacet vaktinde su iginde iken sana gelemiyorum. Aramizda 
bir vuslat gerektir ki, ben orman kenanna geldigim vakit, sana haber 
verebileyim ve sen vaktaki sigan evinin deligi tarafina gelesin, bana haber 
verebilesin!" diye kurbagaya karsi tedbir etmesidir 239 

Sigarun yalvarmada ve nale etmekte suya mensub kurbagadan vuslat 

istemekte mubala^i etmesi 246 

Sicanin kurbagaya yalvarmasidir, boyle diye ki: "Bahane du§iinme! Benim bu 
hacetimi kaza etmeyi veresiye atma! Zira te'hirde afetler vardir. Ve sufi vaktin 
ogludur; ve ogul ise, elini babamn eteginden geri tutmaz; ve sufinin mii§fik 
olan babasi vakittir. Onu intizar ile yanna muhta? etmez. Onu kendisinin 
seriu'l-hisab olan gulzannda o kadar mustagrak tutar ki, avam gibi mustakbelin 
muntazin olmaz. Dehri degil nehri olur. Zira Allah'in indinde sabah ve aksam 
yoktur. Orada gegmis ve gelecek ve ezel ve ebed olmaz. Adem ileride ve rical 
geride olmaz. Zira bu rQsum akl-i cuz'i ve ruh-i hayvant hittasindadir. Mekan 
ve zaman olmayan alemde bu rusum olmaz. Binaenaleyh o vaktin ogludur. 
Ondan ancak zamanlann tefrikasinin nefyi anlagilir. Nitekim muhakkak 
"Allah birdir", sozunden ikiligin nefyi anlasihr. Yoksa birligin hakikati degil!... 254 

Sigamn ve suya mensub olan kurbagarun hikayesine donus 260 



c ap> a 



AHMED AVNt KONUK 

Gecenin ve hirsizlann hikayesidir ki, gece Sultan Mahmud "Ben sizden biriyim" 
diye onlann arasina diistii ve onlann ahvaline muttali' olmasi 287 

Onun kissasidir ki, su sigin Gaviler'in gevherini denizin dibinden disanya 
getirir, deniz kenanna koyar, ta ki onun ziyasinda ve aydinliginda otlaya! 
Tacir pusudan disanya gelir. Sigir gevherden ziyade uzak gitmis. olur. 
Tacir gevheri kara gamur ile orter ve agag uzerine kagar 321 

Sicanin innak kenannda olan o kurbagayi cagirmasi ve su iginde onun 
talebinden kurbaganin haberi olmak icm ipligin ucunu cekmesi kissasina 
rucu' etmektir 327 

Abdulgavs'in ve onu perilerin kapmasimn ve onun senelerce periler arasmda 
sakin olmasinin ve senelerden soma onun sehrine ve evladlanna 
gelmesinin ve ma'na cinsiyeti ve onlar ile hemdemligi hiikmiiyle tekrar o 
perilerden sabr edememesinin kissasidir. 336 

O adamin hikayesidir ki, Tebnz'in muhtesibinden vazife tutardi; ve o vazife 
uzerine borg etmis idi; ve onun vefatindan onun haberi yok idi. Elhasil, 
higbir diriden onun borcu ddenmis olmadi. Ancak miiteveffa olan 
muhtesibden ddenmis oldu. Nitekim demi§lerdir: "Olup istirah eden kimse 
olii degildir. Olii ancak dirilerin olusudiir." 351 

Ca'fer (r.a.)in yalnizlik ile kal'ayi zabt etmeye gelmesi ve o kai'anin padi§ahi 
onun defi hususunda vezir ile mesveret etmesi ve o vezfrin padi§aha: 
"Sakin ha! Tesltm et ve cehilden dolayi tehevviir etme! Zira bu adam 
mueyyeddir ve Hak'tan kendi canibinde cerrTiyyet-i aztm tutar" diye 
soylemesi 356 

borg etmis. olan sahsin hikayesine riicu' etmektir ve onun muhtesibin - 

inayeti umidi ile Tebriz tarafina gelmesidir 377 

garibin o muhtesibin vefatindan haberli olmasi ve onun mahluk uzerine 
i'timaddan ve mahlukun atasi uzerine dayanmaUtaffiistigfar etmesi ve 
onun Hakk'in ni'mederini yad etmesi ve kendi kabahatinden Hakk'a 
riicu' etmesidir. Kufr edenler sonra Rablerine riicu' ederler 382 

Iki goriicuniin meseli, Ka§ sehrinin Omer namindaki garibi gibldir ki, bu isim 
sebebiyle ekmekgi onu bir dukkandan diger bir diilekana havale etti; ve o 
anlamadi ki, btitun diikkanlar birliktir; bu ma'nada ki, Omer'e ekmek 
satmazlar. Dedi ki: "Yine burada tedarik edeyim ki, ben galat ettim. 
Ismim Omer degildir. Eger bu diikkanda tovbe ve tedarik edersem, bu 
§ehrin biiriin diikkalanndan ekmek bulurum; ve eger tedariksiz Omer adh 
olursam, bu dukkandan mahriim gegerim ve §a§iyim; ve bu dukkanlan 
birbirinden ayn bilmi§im!" 414 



6 3^° 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Paymerdin Tebriz §ehrinin ciimlesine tevzi' etmesi ve az §ey cem' olmasi 
ve o garibin ziyaret igin muhtesibin kabrine gitmesi ve bu kissayi onun 
mezannin basmda nevha tarikiyla soylemesi 423 

Bir koyunun Musa (a.s.)dan kagmasi ve Musa (a.s.)in ona sefkati ve 

merhameti 433 

Harezm§ah (r.a.)in seyran esnasinda kendi siivanleri iginde gok acib bir at 
gormesi ve §ahin gonliiniin o atin giizelligine ve gabukluguna taalluku 
ve imadu'l-Mulk'iin o ati §ahin gonliinde sogutmasi ve §ahin onun 
SGziinii kendi gortisu iizerine ihtiyar etmesi. Nitekim Hakim Senai (r.a.) 
Mhhname'de buyurdu: "VaktaW hasedin dili esir satici ola, bir Yusuf u 
bir ar§in bezden ibaret bulursun." 449 

Yusuf (a.s.)in biraderlerinirthasudca olan dellalligindan mu§terllerin 
gonliinde o kadar guzellik 6rtulmu§ oldu ve girkin gorii§ tuttu ki, 
"Onun hakkinda zahidlerden oldular" 449-450 

Yusuf-i Siddik'm Hakk'm gaynndan yardim istemesi ve onun "Rabbinin 

indinde beni zikret!" demesi sebebiylehapiste alti yedi yil muahazesi 464 

Sultan ve at ve tmadii'l-Mulk hikayesine riicu' ve sahi pisman etmesi 480 

yardimcinin ve o borglu garibin kissasma riicu' ve onlann efendinin 
mezanndan geri donmesi ve yardimcinin rii'yasinda o efendiyi gormesi 
ve ila-ahirihi beyanindadir 499 

Gelmi§ olan o dostun borcunun vecihlerini o yardimcrya efendinin rii'yada 
soylemesi ve o giimus. paranin defin mahallini ni§an vermesi ve varislere 
"Muhakkak onu gok gormesinler ve ondan hicbir §ey geri almasinlar ve 
eger ki o ondan hicbir §ey kabul etmezse veya ba'zisim kabul etmezse, 
yine orada biraksinlar, ta ki, her kirn isterse alsin; zira ben Hak Teala'ya 
nezr ettim ki, o giimus. paradan bana ve benim miiteallikatima bir habbe 
raci* olmaya.!... ilh." diye haber vermesi 504 

Padisahin kendinin o iig ogluna: "Bu seferde benim memleketimde filan yere 
boyle terttb koyunuz ve filan yere boyle naibler nasb ediniz, amma sakin, 
sakm filan kal'aya gitmeyiniz ve onun etrafinda dolasmayiniz!" diye 
vasiyet etmesinin hikayesidir. : 522 

Arifin hayat-i ebedi ge§mesinden istimdad etmesinin ve onun bi-vefa olan 
sulann ge§melerinden istimdaddan ve ictizabdan miistagni olmasmin 
beyanindadir ki, onun alameti "Guriir evinden uzakla§maktir." 
Zira ademi o gesmelerin yardimlan iizerine i'timad ederse, baki olan 
ge§menin talebinde daima gev§ek olur. Nazmin terctimesi: "Sana can 



c £p? 



AHMED AVNi KONUK 

iginden bir is, gerektir. Zira sana ariyetten bir kapi agmaz. Evin iginden 

bir su ge§mesi, di§andan gelen bir irmaktan iyidir." 528 

Onlann §aha veda' ettikten sonra §ehzadelerin babalannin memalikine 

revan olmasi ve veda' vaktinde §ahin o vasiyeti onlara iade etmesi 538 

"insan men' olundugu seye haris oldu" hukmu ile sultamn ogullannm o 
kal'aya gitmesi... "Biz kendi bendeligimizi gosterdik. Velakin senin kotii 
huyun satin almayi bilmedi"... imdi kendisinden men' olunmus olan o 
kal'aya surdiiler ve babanin biitiin o vasiyetlerini ve sipari§lerini ayak altina 
koydular. Nihayet bela kuyusuna diistiiler ve mirus-i lewame onlara: "Size 
korkutucu geldi mi?" dediler. Aglayarak ve pi§man olarak onlar: "Eger biz 
dinleye idik ve taakkul ede idik, ashab-i satrden olmazdik!" dediler 561 

Onlann o suretler sahibi olan kal'amn ko§kunde Qn gahinin kizmin yiizunun 
nak§im gormesi ve her uguniin bt-hu§ olmasi ve fitneye dugmesi ve 
"Bu suret kimindir?" diye tefahhus etmesi 584 

Buhara Sadr-i Cihan'inin hikayesidir ki, lisan ile isteyen her bir sail onun bi-dirig 
olan umumi sadakasmdan mahrum olurdu; ve o fakir olan alim unutmak ve 
fart-i hirs ve ta'cil sebebiyle lisan ile istedi. Sadr-i Cihan alay esnasmda ondan 
yuz gevirdi. Ve o her gun yeni hile yapardi ve kendini gah garsaf altinda kadm 
yapardi ve gah yuzunu baglayip kor ederdi. Ve o firasetle tamr idi 596 

Biri tiiysiiz geng ve digeri kose olan iki kardesin hikayesidir ki, bir bekar 
evinde yattilar. Tiiysuz geng ittitakan livata korkusundan mak'adimn 
arkasma kerpigleri yigdi. Akibet luti livataya tesebbus etti ve o kerpigleri^ 
hile ve yavashk ile onun arkasindan kaldirdi ve gocuk uyandi; ve niza' 
ile dedi ki: "Kerpigler hani? Nereye gotiirdun ve nigin gotiirdiin?" dedi: 
"Sen bu kerpigleri nigin koydun?"... ila ahirihi... 608 

Bu hadis-i serifin tefsiri hakkindadir ki Mustafa (a.s.) buyurdu: "Iki haris 
doymazlar: Diinyamn talibi ve ilmin talibi." Ki, bu iltm diinya ilminin 
gayn gerektir, ta ki iki kisim olsun. Amma diinyamn ilmi ahiretsiz yine 
diinya olur; ve yoksa boyle olur ki: "Talibii'd-diinya ve talibu'd-diinya." 
Bu ise tekrar olur. Onun takriri ile beraber taksim olmaz 619 

vakianm tedbiri hakkmda o iig §ehzadenin bahsetmesi 621 

Biiyiik kardesin sdzu 622 



<^s^> 



AHMED AVNl KONUK 



fakirin kissasmin tamamligi ve o define yerirrin ni§ani 

1957. O ruk'ada b\i yazdtm$ idi hi: "<$ehrin haricinde dejnolimmu§ hir hazi- 

[1939] . i.i I n 

neyi bill 

"§ehir"den murad alem-i keserat ve "§ehir harici"nden murad halvet ve 
vahdet alemi ve "defnolunan hazine"den murad talibin kendi hakikatidir. 
Ya'ni, o define-name olan pusulada bu yazilmi§ idf ki: "Alem-i keseratin ha- 
rici olan alem-i halvet ve vahdette medfun olan bir hakikat-i insaniyye hazi- 
nesi oldugunu bil!" 

1958. "O filan kubbe. ki, onda me§ked vardu; onun arkasi §ehre ve yuzii JFar- 
kad'edir." 

"Kubbe"den murad, insan-i kamilin dergahi, "Me§hed", §ehidlerin medfe- 
ni ma'nasma olup, bundan murad, iyy oi JJ \yy [ya'ni "Olmeden once olu- 
niiz!"] simna mazhar olan saliklerin o dergahta bulunmasidir. "Ferkad", 



"Jfipf 



MESNEVl-1 SERiF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

kutb-i simaliye yakin iki yildizdan her birinin ismidir ki, ikisine birden "Fer- 
kadan" derler. Bundan murad, kutb-i zamanin birisi saginda ve digeri soiun- 
da olan "imaman"a i§aret buyurulur. Sagda olanin nazan alem-i melekutadir. 
Ona "Abdu'r-Rab" derler. Solunda olamn nazan alem-i miilkedir. Ona "Ab- 
du'l-Melik" derler. "Ferkad" ile alem-i melekuta nazir olan "imam "a isaret 
buyurulur. Zira fakirin nazan alem-i keserattan ve alem-i miilkten alem-i me- 
lekutadir. Ba'z* niishalarda "ferfed" vaki'dir, "sahra" ma'nasinadir. Bundan 
murad, ma'na sahrasidir. Yine alem-i melekut demek olur. Ba'zi niishalarda 
"merkad" vaki'dir. Bundan murad dahi, yine ruhaniyet alemi demek olur. 

1959. *J%rkayi ona et, sinyiizii kibleye fletir! Ondan sonra yaydan bir ok ae$irl" 

"Arkayi kibleye cevirmek"ten murad, kamilin dergahimn suret ve riisu- 
muna iltifat etmemekten kinaye olur. "Kible"den murad, insan-i kamildir. Ni- 
tekim Sipehsalar hazretleri kendi Menikib'mda §u vak'ayi nakleder: 

"Menkuldiir ki, bir giin ashab, Sultanii'l-Ulema hazretlerini mustagrak 
buldular. Namaz vakti eri§ti. Muridandan ba'zilan cenab-i Sultanii'1-Ule- 
ma'ya namaz vakti geldigini avaz ile i'lam eylediler. Mevlana higbir §ey de- 
meyip o miiridlere iltifat etmedi. Onlar kalkip namaza mesgul oldular. iki mu- 
rid §eyhe muvafakat etti. muridlerden birisinin ismi Hacegi idi. Namazda 
sir gozii ile ona ayan gosterdiler ki, namazda olan ciimle ashabin arkalan 
imam ile beraber kibleye gelrnis, idi. Ve §eyhe muvafakat etmi§ olan iki mu- 
ridin yiizleri kibleye muteveccih idi. Zira seyh tyy 01 JJ iy r [ya'ni "Olmeden 
once oliinuz!"] hiikmiince "ma [:biz]" ve "men [:ben]"den gegip ve kendi 
kendinden fena bulup nur-i Hak'ta miistehlek oldu; ve artik o nur-i Hak ol- 
mu§tur. Ve her kirn ki arkasim nur-i Hakk'a donup, yiiziinu duvara gevirse, 
muhakkak surette arkasim kibleye dondurmiis. olur." 

Ya'ni, "Ey talib-i hakikat! Kamilin dergahimn suretine ve oradaki riisuma 
iltifat etme ve arkam gevir! Kible mesabesinde olan insan-i kamile yiiziinu 
dondiir. Ondan sonra akil yayindan bir fikir okunu gecir!" 



1960. "By sia&l 'Vaktaki oku yay&an hirakasxn, onun Hu§tiigu o mevzii kazl" 

"Siad" kelimesini Ankaravi hazretleri "Sinin kesriyle miifaale babinin ikin- 
ci masdan olup, miisaade olunmus. ma'nasina olmak evladir" buyurur. Ve 



<$»> 



AHMED AVNt KONUK 

Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberabadi "Sead, sinin fethi ile se-a-de, 
yes-'a-du babmdan masdar olup burada mes'ud ma'nasinadir" demistir. Ve 
imdadullah hazretlerinin serhinde ise "Veil Muhammed belki bunu bir kitab- 
da gormustiir; fakat liigat kitablannin tetebbu'undan malum olmustur ki, se- 
a-de, yes-'a-du'niin masdan sa'd ve suud ve saadet'tir, sead degildir. Belki 
bu lafiz "saMet" masdarimn muhaffefidir. Ve saadet sekavetin ztddidir. Bu 
surette ma'na "ey mes'ud!" demek olur. Fakirin miitalaasina gore "Suad" es- 
ma-i eshastan olduguna gore saadet masdanndan sifat olmak dahi miinasib- 
dir. Bu surette ma'na "ey saadetli!" demek olur. Ya'ni, "Ey hatifin isaretine 
mazhar olmus. olan saadetli! Vaktaki fikir okunu akil yayindan birakasin, o 
fikir okunun dustiigu ma'na sahasim kaz ve tedkik ve teemmiil et ve amel 
etmeye sa'y eyle!" demek olur. 

L*i tf**# ji <\j\j$ jj J* C)\ ^jjl C->*-» OUT (_rJ 

1961. Hiinaenaleyk o delikanh kah yaui getircii. Oku sahn-i fezaua o ucurdu. 

"Feza", genis zemin ve saha demektir. Bundan murad, genis olan ma'na 
sahasidir. Ya'ni, kuvvetli olan aklmin yayindan fikir okunu ma'na fezasina 
am. 

1962. Sevine sevine ^abuk kazma ve hel getirdi. Okunun du^iugu o mevzi'i 
kaz&i. 

"Bel ve kazma"dan murad, fikrin sevk ettigi amel ve mucahededir. Ya'ni, 
o fakir acele kendi fikri dairesinde amel ve miicahede etti. "Zu", "zud" keli- 
mesinin muhafFefidir. 

1963. Diem o ve hem hel ve kazma kor oUu. Dialbuki hu gizli kazineden eser 
gormedu 

"Kund-suden", kor ve muattal olmak, ya'ni dusuntip amel ve miicahede 
etmekten dolayi hem kendisi aciz kaldi ve hem de sa'yine atalet geldi. Hal- 
buki bu gizli hazineden eser goremedi. Zira talib-i hakikatin kendi fikriyle 
amel ve miicahedesi ya haddinden fazla veyahud nakis olur. Onu i'tidali 
mursid-i kamilin tertibi ile mumkin olur. 



MESNEVi-1 §ERtF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

1964. Dier giin boylece ok aUtrdu Jakai hazinenin mahallini anlayamadi. 

Her gun boyle fikir okunu atar idi ve amel ve mticahede eder idi. Fakat 
definenin mahallini anlayamaz idi. 

1965. Uakiaki o hunu devam uzere san'at yavh, §ehre ve avdrnma fisilh dii§iu. 

"Fucfuci", sessiz konu§mak ve fisilti, demektir. Ya'ni, §ehir halkina ve 
avam arasina "Bu adam define bulmak iizere her gun cah§ip duruyor" diye 
fisilti dii§tu ve "Acabi.^aradigi nedir?" diye merak ettiler. 

hazinenin fa§ olmasi ve padi§ahin kulagina eri§mesi 



1966. Sonra bundan suliana haber eiitUr, obur aiiruh hi vusuda i&iler. 

w Sultan"dan murad, burada §eyhulislam ve mufti gibi ulema-i zahireden 
birisidir. Zira bu gibi ulema ekseriya ehl-i hakikate muanz olup musallat ol- 
mu§lardir. Ezciimle Hallac-i Mansur hazretlerinin vak'asi bunun en buyiik 
gahididir. "Pusuda olan obur gurutrtan murad, alim-i zahiriye tabi' oian ta- 
lebe-i ulumdur. 

1967. .Ztrdest o sozii arz eitiler. ^Dediler ki: "Hir filan gene-name buimu§tur." 

"Zirdest", tebea ve reaya demektir. Ya'ni, alim-i zahirinin tabi'leri bulunan 
talebe "Filan gene-name buldu, ya'ni ilm-i hakikati anyor" diye o alime arz 
ettiler. 



e jqps 9 



AHMED AVNl KONUK 

jujj »jb*- L<?j _j *JL-J o j^- •^'j *■$> b up (j^*'-^ Ol -V-* Oj^ 

1968. Vaktaki o §ahts i§itti \d, $aha eri§li, tesltm ve rizadan gayn fare gormedi. 

"§ah" kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "ulum-i akliyyede 
reis ve mumtaz olan" ma'nasina olmak munasibdir. Ya'ni, o ruk'ayi bulan fa- 
kir, kendi halinin memleketinde htikum sahibi olan alim-i miimtaza haber 
verildigini i§itti; ve belki de bu fakir onun talebesinden birisi idi. Artik sakla- 
maya hacet gormedi ve teslim ve rizadan ba§ka bir gare bulamadi. 

1969. O Otubad'dan i§kence gormeden evvel o §ahis ruk'ayi §ahm huzuruna 
hoydu. 

"Kubad", Nu§irvan'mn babasimn ismidir. Fakat sonradan, "biiyiik ve ulu" 
ma'nasinda kullanilmi§tir. Ya'ni, avamm-i nasin iizerinde buyukliigu ve nu- 
fuzu olan alim-i zahirinin fetva-yi §er'I ile vaki' olacak ta'zibinden kurtulmak 
icjn o ruk'ayi onun online koydu ve onun hukmii altina birakti. 

1970. ^ZWi: Ur Bu ruk'ayi hulalidan heri gene degil ve hadsiz renc g'6rmu§um- 
[1952] diir." 

Dedi: "Ben bu ruk'ayi buldugum zamandan beri defmeyi bulamadim ve 
esrar-i hakikati bunun miinderecatindan anlayamadim. Bilakis hadsiz ve he- 
sabsiz zahmet ve miicahede ve amel gdrdiim." 

jU j^*a ,j* yj~i rx?*^ »-^y j^-^' -p^l. j' v- *-^i *^~J ^y^ 

1971. " iIMuhahkak defineden bir haibbe a$&r olmadu {Jakai ben yilan gihi 
bircok kwrildtm." 

"Muhakkak surette defineden ben bir habbeye bile nail olamadim ve es- 
rar-i hakikatten bir zerre bile anlayamadim. Fakat sa'y ve amel ve miicahe- 
de zahmetleri ytizunden yilan gibi kivnm kivnm bir hale geldim." 

r 1 ^ a* J O* 1 >J** J ^ L -J *^ f ^ & r&r ^* u OJ ^ 

1972. "HBir ay miiddet boyle telh-kamim hi, bunun ziyani vefaidesi benim ilze- 
rime haramdu." 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Telh-kam", dimagi aci olmak ma'nasina olup, burada muradsizhktan ve 
me'yus olmaktan kinayedir. Ya'ni, "Bir ay muddet ben bu ruk'anin ma'nasi- 
ni ke§f igin ugrashm ve anlayabildigim derecede amel ve miicahedeler ettim. 
Neticede muradsiz kaldim. Hazineyi bulamadim ki f ziya'indan ziyan veya- 
hud husuliinden faide goreyim. Bana bunlann ikisi de haramdir." 

Li5 j* j ij£*- jjj*$ <5*<j\ UaP oLT jjj JJ? ji c^pxj <oT jj 

1973. "Ola hi senin hahhn hu kandan -perdeyi koparsm, ey cengin muzafferi 
ve kapi acwi §ak!" 

"Ey ulum-i akliyyede miimtaz olan §ah! Ola ki senin bahtm ve ilmin bu 
kan ve ma'den iizerindeki perdeyi ve ortuyii koparsin, ey miinazara ve mu- 
cadele-i ilmiyyenin muzafferi ve ey ilmin kapilarmi agici ve dugiimlerini go- 
ziicii olan §ah!" 

ol^- -L5 ^ j> j c^>-\ju\^* jZ »L5oL Ojjil j oU ZJ^ ojl» 

1974. ^adi^ah alh ay ve ziyade ok aiardi ve kuyu kazar idi. 

alim-i zahirl dahi alti ay ve daha ziyade o ruk'a munderecatmi okurdu 
ve fikir okunu atardi ve bu fikirlerin netayicini tedkik ederdi. 

1975. Dier nerede hir yayi kah calak var idiyse, ok verdi, ath. Dier iarafta 
gene aradt. 

Her nerede mantigi kuvvetli ve akil yayi sert, calak ve zekt kimseler var 
idiyse, onlara da kendi fikirlerinin okunu verdi. Onlar da fikirlerinin okunu at- 
tilar. Ma'na sahasinm her tarafinda o hakikat hazinesini aradi. 

<J oli J i/ 1 * f ^ ^ jft~* ,J oUUa jf^j <J*ij£> jf- 

1976. Te$vi$ ve gam ve tamahn gayri olmacU. JAnkfi. gtbi adi zahir ve zah 

"Tamat", istilahat-i sufiyyede avami teshtr etmek igin kemalat izhar et- 
mek ve kendisini gdstermek ma'nasinadir. Ya'ni esrar-i ilahiyyeye dair 
olan bu ruk'adan bu alem-i zahiriye dahi te§vi§-i i'tikad ve gam ve tamat- 
dan ba§ka bir sey hasil olmadi. Velhasil o dahi bu ruk'amn mefrmmunu 
anlayamadi. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



Padi§ahin o defineyi bulmaktan umidsiz olmasi ve onun meltil olmasi 



1977. X'akia/u dejinenin arz ve tulunda ia'vtk gelii, §ah o iefinelen dither ve 
meltil oldu. 

"Arz ve tuT'dan murad, kiyasat-i mantikiyyedeki mahmul ve mevzu'lar- 
dir. "Dilber", gonlii doyucu. Ya'ni, o alim-i zahinnin ruk'adaki ifadat uzerine 
yaptigi kiyasat-i mantikiyyenin tertibi uzadi ve teahhur etti. Binaenaleyh el- 
fazda o medfun ofan ma'nalann istihracindan bikti ve usandi. 

JL&i j\ J^j (t-is^- j\ \j 4*5j -US' ol>- 4J. Ol £ £ \j Igiio 

1978. O §ah sakralara ar§in ar§in hayu kazHi. Uluh'ayi ofkesinden onun onli- 
ne birakh. 

alim-i zahiri ma'na sahralanna arsin arsin delil kuyularmi ve kazaya-yi 
mantikiyye gukurlanni kazdi. Higbir netice gikaramadi. yazih kagidi ofke- 
sinden o fakirin online birakti. 

1979. ^De&v. "JAl bu ruk'ayi hi, onun eserleri yoktur. Sen buna daha evlasin. 
£ira i§in yoktur!" 

Dedi: "Al bu yazili kagidi ki, ondan bir ma'na cikmiyor. Sen bununla ug- 
rasmaya daha layiksin. zira senin isjn yokturf" Dikkat buyurulsun ki, Hz. Pir 
efendimiz bu genc-nameyi beyan buyurduklan sirada bu kissayi da Mesne- 
vi-i ^enflerine, o ruk'aya numune olarak derc buyuruyorlar. Zira Hz. Pir'in 
imdad-i ruhanileri oimasa bu kissamn ibareleri zimmindaki bu ma'nalan c> 
karmak mu§kildir. 



G^^ 



MESNEVf-l SERIF SERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 



O* 



1980. n<r Bu bir kimsenin i$i degildir ki, onun i$i vardtr. jlira gulu uakar ve di- 
kenin eirajmi dola§u." 

"Bununla ugra§mak isi olan ve ta'lim ve tedris ile mesgul bulunan kimse- 
nin isi degildir. Zira boyle bir kimse giil gibi latif ve nazik olan vazife-i ta'lim 
ve tedrisi yakip, diken gibi olan evham ve hayalatin etrafini doiasir." 

if ^\j\ Juijj aT J&zj> LJ^p-L. j>\ JaI j&\ j^U 

1981. ur Bu mahulya ehlt nadir vaki' olur. uMuniazir ki demirden ot biisin!" 

"Mahulya" ve "malfhulya", dimagin bozulmasi demektir. Ya'ni, "Haiel-i 
dimag ehli nadir zuhur eder. Delail-i akliyye ve nakiiyyeye miistenid ilim du- 
rurken bunlann haricinde ilim ve hakikat aramak, demirden otun ne§v u ne- 
masini beklemektir. Bunu ancak dimagi bozuk olanlar yapar; ve onlann vu- 
cudu da nadirdir." 

1982. n( ~Bu fen icin senin gibi bir -pek can gerektir. Sen ki -pek can tutarsin, 
bunu arai" 

"Bu senin aradigin define igin senin gibi bir pek canh kimse gerektir. Ma- 
demki senin pek canin vardir ve usanmak bilmezsin, git, bu defineyi aramak 
ile mesgul ol!" 

Jrsu ^/ & oT^L j_j J^U /s> oj^j ^U f 

1983. ^Bger bulmaz isen sana asla melal olmaz; ve eger bulur isen onu sana he- 
lot ederim." 

"Bu kadar zahmet cektigin halde eger o defineyi bulamaz isen sana asla 
usanc. gelmez; ve eger bulur isen onu sana helal ettim. Ya'ni sana karsi mu- 
sallat ve muanz olmayacagimi va'dederim." 

ijj j~- J <~Jjs> OlT -Lib J-iU- ijj ^ C5wU«IU atj Jap 

1984. <S%kd iimuLsizlik yoluna ne vakil aider? HZir a$k olur ki, o iaraja ba$ 
iizerinde ko§ar. 

Bu beyitler Hz. Fir efendimiz tarafindan irsaden vaki'dir. Ya'ni, akil asla 
umidsizlik yoluna gitmez. Hakikat yolunda ise, aklin ayagi topaldir. Zira akil 



<*$$&> 



AHMED AVNI KONUK 

o yolda nefis icjn bir menfaat goremez. Hakikat yoluna ba§mi ayak yapip ko- 
§an ancak a§ktir. Nitekim 5. cildin 4139 numarali beytinde >jf-£ d-^ jtjx,\ 
iSJ* jii objij &j\j j~i . ^Jb uh'j ya'ni "Eger akil bu bahiste yol gorucii olaydi, 
Fahreddin-i Razi dinin sir bilicisi olurdu" buyurulmus. idi. Bu bahsin iyice an- 
la§ilmasi igin o cilddeki bu beytin ve onu ta'klb eden beyitlerin izahianni mii- 
talaa etmek faideli olur. 

i^ iSSy )f -byr oT^a* >y- J J-S.U j^p JU *if 

1985. jCaubalt a§k olur, akil deipl. JAhl onu ister hi, ondan hir faide goiure! 

Hak yolunda laubali olan akil degii a§ktir. Zira akil gittigi yolda kendi nef- 
si igin bir faide gormek ister. "Bu yaptigim hizmet ve zahmet mukabilinde 
acaba ne kazanacagim?" der. Halbuki hakikat ve Hak yolu ise yokluk ve 
mahv olmak yoludur. Binaenaleyh onda nefis igin bir faide yoktur. Bu yok- 
luk yolunun rehberi ancak asktir. 

1986. ^Turk-taz ve can-guzar vebi-haytuLir. iZela i$inde degiimen alttndaki ta$ 
gibidir. 

"Turk-taz", yagma icjn ansizin ko§mak ma'nastnadir. "Can-giizar", vasf-i 
terkibi olup "can eritici" demekrir; ve "can"dan murad, ruh-i hayvanidir. 
"Haya"dan murad, haya-yi §er'i degil, mevhum olan ar-i nefsanidir. Bunlar 
asigin sifatidir. Ya'ni, asik, her seyi gozune alip ma'suku iizerinesaldincidir 
ve ruh-i hayvanisini hige sayip, a§k yolunda feda edicidir; ve mevhum olan 
ar ve haya-yi nefsaniden gecmi§tir. Ya'ni, ne olursam olayim diyerek ma'su- 
ku tarafina kosar. a§ik bela icmde degirmenih altandaki ta§a benzer. 

1987. nZir pe/t yuzludur ki, hi$ arka tutmaz. Ofasib araytcdyji kendi kalbinde 
oldurdu. 

A§ik ma'sukuna kar§i bir pek yuzludur. Ma'sukun cefasma kar§i sigma- 
cak bir yer aramaz. Menfaat duygusunu kalbinde 61durmu§tiir. Ya'ni a§ik 
"Ben bu yola gidiyorum fakat bana ne faidesi vardir?" demez. Hakk'in em- 
rine ittiba'i cennete ve makama tama'indan ve cehennem korkusundan de- 

gildir. 



g^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

1988. ^Xemiz bezl eder. r Llcret isteyici olmaz. Oyleki Din 'dan -pah tutar. 

"Bazed", "bahten" masdannin muzari'idir. Ve "bahten", oynamak ve ver- 
mek ve bezl etmek ma'nalanna gelir ($emsu'l-Lugat) . Ya'rii, asik Hakyolun- 
dabezl-i viicud eder. Fakat onun bu bezl-i viicud etmesi arzu-yi nefsaniyye- 
sinden paktir ve temizdir. Zira bu bezline ve fedakarhgina mukabil ucret iste- 
yici olmaz. Nitekim pak olan canim hiiviyyet-i il&hiyyeden bedava [:bad-i 
heva] ve sebebsiz bulmustur. Yine dylece taleb-i Hak yolunda o bedava bul- 
dugu cam iicretsiz feda eder. 

1 989. Utah ona varligt illetsiz verir. jfeta da illetsiz fieri tevdi eder. 

"Fet&", civanmerd ma'nasinadir.murad "a§ik"tir. Ya'ni, a§igm iradesiz ve 
ask ile olan fedakarhgina mukabil Hak Teala ona sebebsiz bir varhk ihsan 
eder ve o civanmerd ve futiivvet sahibi olan a§ik o varhgi hicbir sebeb olmak- 
sizin tekrar vucud-i hakiki sahibi olan Hakk'a tevdi' eder. 

C~- siu* jjt 7rj\>- (Jj[> .ill; c— dlp^ O^b Oja aS' 

1990. Jlira fiituvvei illetsiz vermektir. O^akhazlihher tnilletin haricidir. 

[1972] J 

Zira "futuvvefin ma' nasi, mukabilinde hicbir §ey beklemeksizin vermek- 
tir. Boyle temiz oyunculuk ve fedakarhk akil sahibleri olan her milletin ve her 
taifenin haricidir. 

,y\>- (Jljljy JcjIjUS'Ij u^^- U J^jjPr J->i cJj> i&lj 

1991. J&ra-ki millet fazl yahud holds diler. ZPahbazlar has kwbanlardir. 

Zira her taife yaptigi hizmet mukabilinde Hak'tan ya fazl ve inayete maz- 
har olmak veyahud azabdan kurtulmak ister. Bu temiz fedakar olan a§iklar 
ise, ma'suklan olan Hakk'm. hususi kurbanlandir. Onlar mevhum olan var- 
hklanm Hak'dan hicbir sey beklemeksizin feda etmi§lerdir. 

1992. Oiudayi bir imtihan etmezler. Jfaide ve zarar ka-ptsmi calmazlar. 

asjklar Hakk'i imtihan etmezler. Ya'ni, "Biz bu kadar hizmet ettik ve 



Gg^p 



AHMED AVNi KONUK 

emr-i ilamye itaat ettik ve nehyinden ictinab ettik. Bakahm bize Hak ne ih- 
sanlar yapacaktir?" demezler ve menfaat ve zarar kapisini galmazlar. 



Padisah o fakire, "Al, biz bunun hayalinden kalktik!" diye, 
o genc-nameyi geri vermesi 



1993. Uaktaki j>ur-a§uh olan define ruk'asini $ah o mekruha miisellem iuiiu. 

"Asub", fitne ve kavga. "Mekrub", kederlenmis. ve gamlanmis demektir. 
Ya'ni, vaktaki o fitne dolu olan rukye pusulasini §ah o gamli ve kederli olan 
fakire teslim etti. 

1994. hasvmlardan ve ni§ien emin oldu. Qiiii ve kendi sevdasina sartldi. 

"Imin", "amin" kelimesinin imale olunmu§udur, "emin" demektir. "Ni§", 
liigatte "ucu sivri §ey ve igne" demektir. Burada dii§manlarin tasallut ve ta- 
arruzundan kinayedir. Ya'ni, o fakir hakim-i §er' olan alim-i zahirinin musa- 
adesi iizerine bu hususta kendisini ta'kib ve tarassud eden dii§manlardan ve 
onlann tasallut ve taarruzlan ignesinden emin oldu ve gitti ve hakikat defi- 
nesini bulmaktan ibaret olan kendi sevdasina ve arzusuna sanldi. 

1995. Herd diisiiniku olan aski yar eiii. DCopek kendi yarasmi kendi yalar. 

"A§kin derd du§uniicu olmasi," asjun musallat oldugu kimsenin her an 
ate§ iginde yamp tutu§masindan kinayedir. Ya'ni, o Hak a§igi olan fakir, in- 
sani ate§i He yakip kavuran a§ki kendine yar ve dost yapti; ve bu hususta hie 
kimseden yardim istemedi. Zira me§hur darb-i meseldir ki "kopek kendi ya- 



c *q?S a 



MESNEVt-I §ERiF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

rasim kendi yalar." Bu darb-i meselin iradi ile fakir tahkir edilmis. olmaz. Bu- 
rada nazar ma'nayadir, surete degildir. Hakaret ehl-i suretin nazanna gore- 
dir. Ehl-i ma'naya gore hakaret yoktur. Nitekim hadis-i §erifte *j~* oir jl ^ 
v ^i j^s ya'ni "Ne mutlu o kimseye ki, yasayi§i kopegin ya§ayi§i gibidir!" 
buyurulmuftur ki, kopekteki on tabiata ve ma'naya i§aret buyurulur: 1-Mah 
yoktur. 2-Halayik arasmda kadir ve i'tiban yoktur. 3-Yeryiizunun her tarafi 
kendisine do§ektir. 4-Vaktinin gogu ackk ile geger. 5-Eger efendisi dovse da- 
nlip kapisini terk etmez. 6-Dusmana hucum eder, dosta taarruz etmez. 7-Ge- 
ce ve giindiiz efendisinin kapisini muhafaza eder, hig uyumaz. 8-Amelinin 
gogu siikuttur. 9-Efendisi az olsun gok olsun her ne verirse razi olur. 10-01- 
diigu vakit miras birakfriaz.- Hak Teala saliklerinin ahlaki ise Hakk'a karsi 
boyle olmak lazimdir. 

1996. JA§kin kendi sartU§inda yari yohlur. Otoyiin&e hir deyyar onun mahre- 
mi degildir. 

"Deyyar", ev sahibi ve evde bulunan kimse demektir. Burada cisim "ev"e 
ve cismin suri ve ma'nevi kuwetleri "deyyar"a te§bih buyurulmu§tur. 
"K6y"den murad, diinyadir. Ya'ni, ask bir kimseye sarilip musallat olunca, 
onun cisminin evinde ona refakat edecek suri ve ma'nevi kuvasmdan hicbi- 
risi yoktur. A§kin muvacehesinde hepsi kagarlar. Binaenaleyh bu diinya ko- 
yiinde o a§km mahremi bulunmaz ve ehl-i akl olan kimselerin ciimlesi de as> 
ga yabanci kahr. 

f J ^-'jj? j ] is^y i l J^ J ^f-> ur^ tP^ J s ^^ 

1997. S$$tktan daha dwane hir himse ijoktur. JAkd onun sevdasmdan hdr ve 
saijjirdir. 

A§igm cisminin evinde en miiessir olan kuvvet akildir. Akil ise a§igm sev- 
dasmdan kor ve sagirdir ve onun zevkinden bi-haberdir. Binaenaleyh asigin 
akli muattal oldugundan alemde ondan daha deli bir kimse yoktur. Hatta akil 
erbabi a§igm ahvaline ve etvanna bakip ona deli derler ve timarhaneye bile 
koyarlar. Nitekim ussak-i ilahiden Ebu Bekr-i §ibli hazretlerini yirmi iki ker- 
re timarhaneye goturduklerini Mevlana Cam! hazretleri Nefahatu'l-Uns'&e 
beyan buyururlar. 



AHMED AVNl KONUK 

1998. 2.ira ki hu avammtn Miluji degildir. Ttt i$in bu ahkamin ir§adi yoktur. 
Ya'nT, gerci asik olan kimse delidir, fakat ondaki delilik avamma dimag 

bozuklugundan hasil olan delilik gibi degildir. Zira avammin bu nevi' delili- 
gini tedavi icin tib kitablannda usul-i tedavi vardir. Fakat ask deltliginin hii- 
kiimlerini ibtal icin tib kitablannda irsad ve tedavi usulu yoktur. 

1999. Bger bir tabtbe bu tiirlii cteliltiden eri$se, id) kiiabim kan ile ytkar. 

Eger bu dimag bozuklugundan hasil olan deliligin tedavisi ile mesgul bu- 
lunan bir doktor bu ask deliligine tutulsa, okudugu tib kitabim gozlerinden 
doktugu kanh yaslar ile yikar ve tedavisi ile mesguliyeti birakip askm htik- 
miine tabi' olur. 

2000. Dutiin akillann tibh onun menku$udur. iSuiun dilberlerin yiizu onun 
ntksbidir. 

"Menku§", nak§ olunmus. demektir. Ba'zi nushalarda "menfu§" vaki'dir, 
"atilmis pamuk" demektir. Beyt-i serifteki "o" zamirleri Hakk'a raci' oldu- 
guna ve menkas nushasina gore ma'na §6yle olur. "Biitun akillann yaptik- 
lan tecriibeler iizerine yazilmis olan tib kitablan, o akil vasitasiyla Hakk'in 
naks ettigi suretlerdir; ve biitun surl dilberlerin ve ma'suklann guzel yiizleri 
Hakk'in cemalinin nikabi ve perdesidir." "Menfus", nushasina ve "o" zamir- 
lerinin a§ka raci' olduguna gore ma'na soyle aim "Biitun akillann icad etti- 
gi usul-i tib o astan atilmis pamugu gibi darmadagin bir haldedir ve biitun su- 
rf dilberlerin guzel yiizleri askin zatinin nikabidir." Zira askin zati alem-i his- 
de gdrtinmez. Ancak askin muharriki ve onun nikabi mesabesinde olan dil- 
berlerin guzel yiizleri goriiniir. 

2001. By a§k mezheblil ^iizunii kendi yuzune gdirl 6y meftun 1 . Sana ken- 
(linden ba§ka akraba yoktur. 

Ey ask mezhebli olan Hak yolunun saliki! Zahir yuziinii kendi batin yii- 
zune cevir! Zira ey meftun! Ayn-i ask olan Hakk'in hiiviyeti senin batimna 



<^s^ 



MESNEVt-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

saridir. Binaenaleyh sana kendinden gayn yakin ve akraba yoktur. Senin 
derdinin devasi yine sendedir. Senin haricindekilerin hepsi sana yabancidiL 
Nitekim 2. cildin 1756 numarah beytinde soyle buyurulmus. idi: ji ja* cJL. 
c— la*, el. j v* 1 * >yiit^ c— u*. el. «~» [Ya'ni "A§kin milled biitun dinler- 
den ayndir; asiklann mezhebi ve milleti Huda'dir"] 

Ve Misrt-i Niyazi hazretleri bu ma'nada soyle buyururlar: 

Derman arardim derdime, derdim bana derman imi§, 
Burhan arardim aslima, ashm bana burhan imi§. 

2002. OiMeyi gonuUeriJiizM. ^Duat/a ^elii. Dnsan i$in ancak sa'y eylecLigi 
§ey vardir. 

imdi, bu ma'naya vakif olan fakir kibleyi kendi tarafina yapti ve zahir yii- 
ziinu kendi batim yiiziine cevirdi ve Hakk'a duaya ve niyaza basladi. Zira 
Ve'n-Necm sure-i serifesinde JL> u Ui oCjUJ '^J {Necm, 53/39) ya'ni "insan 
igin ancak sa'y eyledigi sey vardir". 'Ma'iflm olsun ki, sa'y ve amel iki ne~ 
vi'dir. Birisi sa*y-i zahiri ve digeri sa'y-i batinldir. Batinin sa'yi ve ameli bas- 
ka, zahirin sa'yi ve ameli baskadir. Nitekim Hz. Fir efendimiz Fihi Ma Fih'le- 
rinin 1 7. fashnda bu ma'nayi §6yle izah buyururlar: 

"Emir Pervane bana "Asil olan ameldir" dedi. Ona cevaben dedim ki: Amel 
ve talib-i amel nerdedir ki onlara amel gdstereyim? Sen hala kelamin talibisin. 
"Bir sey dinleyeyim" diye kulak tutmussun. Eger soylemesem melul olursun. 
Talib-i amel ol ki, ameli sana gostereyim. Biz alemde ameli gdstermek igin 
adam anyoruz. Amelin musterisini bulmuyoruz; kelamin musterisini buluyo- 
ruz, onun icin kelam ile mesguliiz. Sen mademki amil degilsin, ameli ne bilir- 
sin? Ameli amel ile bilmek ve ilmi ilim ile ve sureti suret ile ve ma'nayi ma'na 
ile anlamak miimkindir. Mademki bu yolun yolcusu yoktur, bizim yolda ve 
amelde oldugumuzu nasil bilecekler? Nihayet bu amel, namaz ve oruc, degil- 
dir. Ve bunlar amelin suretidir. Amel-i ma'nevi batindadir. Nihayet devr-i 
Adem'den ta devr-i Mustafa (s.a.v,)e kadar namaz ve oruc bu surette degil idi. 
Halbuki amel mevcud idi. Binaenaleyh bu suret, amel degildir. Amel insanda 
bir ma'nadir. Nitekim "Onda amel etti" dersin. Halbuki orada amelin sureti 
yoktur. Onda ancak bir ma'na vardir. Ve keza "0 adam filan sehirde amildir" 
derler. Surette bir §ey gormezler. Ona taalluku olan a'mal vasitasiyla "amil" 
derler. Binaenaleyh bu amel, halkin anladiklan seyden baskadir. Onlar ameli 



c^p? 



AHMED AVNt KONUK 

o zahirden ibarettir zannederler. Eger rminafik bu amelin suretini ifa ederse, 
ona asla faidesi olmaz. Qunku onda ma'na ve sidk ve iman yoktur." 

ij/ 6JLsj«-j [fi-5 jJUl l^JL* 1 ijj aAU-io ^s^vjU OsJijI <J~j 

2003. Onion ewel ki, bir cevab i§itmi§ idi. Senelerce duaya sanlmi$ idi. 

Ya'ni, hatiften kendisine define-namenin ihbanndan ewel o fakir amel-i 
battni icinde idi ve onun amel-i batinisi kemal-i sidk ve ihlas ile senelerce 
Hakk'a duaya ve niyaza sanlmis olmak idi. 

A-ii^ OI^j d^J ^£ j\ ^(j* ^^^ y. ^M^ 

2004. O icabeisiz duaya teveccuh eiii. Oteremden aizli lebbeyk i$itir idi. 

"Teniden", burada "teveccuh etmek" ma'nasinadir. Ya'ni, bu fakir ewel- 
ce zahmetsiz nzik duasina senelerce teveccuh ve devam etmis ve fakat bu 
duamn kabuliine i§aret olmak iizere hatiften bir sada i§itmemi§ idi. Bunun- 
la beraber duadan dahi bikmamis. idi. Cunku kerem-i ilahiden gizli lebbeyk 
sadasim isjtirdi ve gizli lebbeyk sadasim isftmek duaya devamim mucib olur- 
du. Nitekim bu ma'na 3. cildin 199 numarasmda oT> . c-^u ju y -dJi J\^jf 
c— u du, oj_^-j ijj j jU [ya'ni "Dedi: senin 'Allah! 'm bizim 'lebbeyk! 'imiz- 
dir; ve o senin niyazin ve derdin ve hararetin bizim peykimizdir"] buyurul- 
mustar. 

JsU- Jt>^ *yr ^Usp! j J> OT^T^ ^j «-J^ 4&^- 

2005. Uaktaki o alii Dtallak-i CeM'in cuduna i'timadmdan dolayi defsiz raks 
ederdi. 

Vaktaki ma'nen alii olan o fakir, Celil ve Azimolan Hallak'in cuduna ve 
keremine i'timadmdan dolayi boyle dua ve niyaz ile raks ve sema* ederdi. 

*y. ^U j l a J 1 ^ 3*£ *y- ^ J 3 *~&* J J 1 <-*>* 

2006. Onun tarafmda ne hatif ve ne de peyk var idi. Onun umxdinin kulayi 
lebbeykien dolu idi. 

"Peyk", haber getirip gdtiiren kimseye derler. Ya'ni, o fakir tarafinda, bu 
dualari esnasmda ne hatif tarafindan bir sada ve ne de diger bir suretle haber 
getiren var idi. Onun umidinin kulagi Hakk'm lebbeykinden, ya'ni "Ey ku- 
lum, senin duani kabul ettim!" hitabmdan dolu idi. 



c^p^ 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

2007. Onun iimuLi dilsiz olarak "fiel!" derdi. da' vet onun gonliinden mela- 
li siipurdu. 

fakirin umidi dilsiz, ya'ni harfsiz ve sadasiz olarak "Gel, duana devam 
et!" derdi. Bu gizli da' vet onun gonliinden melali ve usanmakligi siipiirup go- 
turiir idi. Bu beyt-i seriflerde kulun duaya devamdan bikmamasi, Hak tara- 
findan o duanin kabuliine alamet olduguna isaret buyurulur. 

2008. ^Damx ogrenmis olan o giivercini sen cagirma! Onu siir! .Zird kanadi di- 
kilmistir. 

Nitekim bir evin damim ogrenmis ve gidasim orada bulmaya ahsmis 
olan giivercini cagirmaya hacet yoktur. Sen istersen onu oradan kov. Fakat 
o yine alistigi dama gelir. Zira i'tiyad ve gida bulmak keyfiyeti onun kana- 
dini o dama dikmi§tir, oradan aynlmaz. Binaenaleyh o fakirin giivercin me- 
sabesinde olan ruhu da Hak kapisina oylece bagli oldugu igin duasinda mu- 
sirr idi. 

2009. By Diakk'm ziyasi olan Diusdmeddvni Onu siir ki, senin kulagmdan 
onun cant biimistir. 

Ey Hakk'in ziyasi olan Hiisameddin! Bu ma'nayi tecriibe etmek istersen, 
senin mulakatindan ve meclis sohbetinden ruhu tenevviir edip nesv u nema 
bulan kimseyi huzurundan kov! 

2010. Sger surer isen onun canvnvn kusu giizaj ciheiinden yine senin damtntn 
etraftna tmnif getirir. 

"GuzaP yahud "gizaf", Arabisi "cezaf'tir, burada "olgusiiz ve hesabsiz" 
demektir. Ya'ni, eger dyle bir kimseyi kovar isen, onun ruhunun kusu bu ko- 
vulmadan hasil olmasi lazim gelen infial duygusunu hesab etmeksizin yine 
senin ikametgahmi tavaf eder. Boyle bir murid-i sadik miirsid-i kamil tarafin- 
dan imtihan igin kapidan kovulsa bacadan diiser. 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

2011. Onun yemi ve nvAdu hep senin damm ilzerindedir. 6vc ilzerinde kanat 
Wparak senin iuzajjimn mestidir. 

"Qine", ku§ yemi; "nukl", meze ve gida. Ya'ni, o kimsenin ruhunun yemi 
ve gidasi hep senin huzur-i irfamndadir. run giivercini yukanda kanat car- 
parak senin ma'rifet-i ilahiyye tuzaginin sarhosudur. 

CJ a j ^» (jl o/Li <jbi j> ^jj *JbjA ijZ £* ^> f 

2012. Gy fetih ve futuh! 6ger ruh senin sukriinun eddsvnda Ur dem haytrsi2ca 
miinkir olursa... 

Ey varidat-i ilahiyye fethinin ve fiituhunun miisebbibi olan Husameddin 
Qelebi hazretleri! Eger senin muridlerinin ruhu senden buldugu feyz ve ru- 
tuh-i ilahiye karsi sana sukr etmeyi bir dem gizlice miinkir olur ve bu feyzi 
kendi isti'dadindan bilip senin huzurunu terk ederse.. 

jt\ *j~* j j^^j* jJtc-J^* j>\ ^S jjs* < j^s- V^s. 

2013. Onun ktnesi mukerrer olan ask zabitasi, onun sinesine aies legenini koyar. 

Onun kaibinde sana kar§i ask sihnesi ve polisi vardir ki, onun kinesi ve 
intikami tekrar edicidir. Boyle bir kimsenin sinesine o ask polisi intikam al- 
mak icin ask atesi legenini koyar. Senden kactigi halde icerisi yanar tutusur. 

2014. ^Der hi: "J/% iaraftna gel, iozdan ge$! Sent ask sahi gugirdi. *J>ek $a- 
huk fieri don! 

ask polisi der ki: "Ay gibi yuzlii olan Husameddin hazretleri tarafina gel! 
Keserat tozundan gee! Seni ask sahi olan Hz. Husameddin cagirdi. Pek cabuk 
geri don!" 

2015. wr Ben hu damm ve auoercin uuvasinin eirafmda, aiivercin a\bi sarhos$a 
kanat $ar-panm." 

"DanTdan murad, Husameddin Qelebi hazretlerinin ikametgahlan; ve 
"giivercin yuvasi"ndan murad, onlann huzur-i irsadlandir. Bu beyt-i §erifte 



*$%&> 



MESNEVl-i SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

Hz. Pir efendimiz kendileri cenab-i Husameddin'in a§igi ve onlann dahi 
ma'§uku olduguna i§Sret buyururlar. Sebebi budur ki: Bir insan-i kamil mer- 
tebe-i kemal'e real ettigi bir muiidini kendisinin kemalatina ayna mesabesin- 
de goriir. Binaenaleyh ondaki kemalat kendisinin kemalati olup ona a§ik olur 
ve onu kendisine ma'suk ittihaz eder. Binaenaleyh onun medhi kendisinin 
medhi ve ona olan a§ki da kendisine a§ki olur. Maahaza gerek miirsjdin ve 
gerek mursjdin muridine aks eden kemalati ise t hakikatte kemalat-i ilahiyye- 
nin asigi olmak demektir. Nitekim Hz. Pir efendimiz bir beyt-i §eriflerinde bu 
ma'naya isaret buyururlar. Beyit: 

"Nas indinde sahit oldu ki', muhakkak a§igim. §u kadar var ki, a§kimm kime 
oldugunu bilmediler. " 

Sipehsalar hazretleri Menakib'm&a. §6yle buyururlar: "Hz. Hudavendigar 
ekser-i eyyamda Qelebi'nin evine giderdi. Bir ki# gecesi vakitsiz £elebi'nin 
hanesine gitti. Kapi kapah. Ashabi ciimleten uyumus. ve pek cok da kar 
yagmakta idi. Hz. Hudavendigar avdet buyurmayip, ashaba zahmet olma- 
sin diye kapiyi da galmadilar. Giindiize kadar ayak iizerinde durdular. Mu- 
barek ba§lanna karlar yagdi. Giindiiz olunca kapici kapiyi agip Hz. Huda- 
vendigar'in durdugunu ve miibarek ba§lanna karlar yagdigmi gorerek ige- 
riye ko§tu ve Qelebi'ye haber verdi. Hz. Qelebi di§anya gikip Hudavendigar 
hazretlerinin ayagina kapanarak aglayarak oziir diledi. Hz. Hudavendigar 
nevazisler buyurup onlan alinlanndan optti. Ve hakikatte bu ma'na ta'linv 
dir. Muridana buyurdular ki: §eyh muridlerinden mustagnl olmakla beraber 
onlara bu siyak uzere izzet ve hiirmet eder. Miirid igin §eyn hakkinda bi-ta- 
rik-i evladir." 

2016. nZen ask Cehrail'iyim ve Siirem sensin! Hlen hasiayim uWeryem'in 
Dsa si sensin! 

Ben ask Cebralliyim ve Sidrem sensin. Cebrail (a.s.)in makami Sidretii'l- 
munteha oldugu gibi, benim askimm doniip dola§ip geldigi yer dahi senin ba- 
tininm aynasidir; ve ben ask-i ilahi hastasiyim. Hakk'in benim batinima aks 
eden kemalat-i sifatiyye ve esmaiyyesi benim batinimdan senin batimna 
ma'kus oldugu ve o kemalat-i Hakk'i sende mii§ahede ettigim icin sen fsa b. 



"sap? 



AHMED AVNt KONUK 



Meryem (a.s,)m hastalara sifa-bahs. oldugu gibi bana stfa-bahs. olur ve bu 
miisahedat ile maraz-i askimi teskin edersin. 



2017. fyevner yagduici olan deryaya kaynayi§ ver! IZugiinhu hastayi Jvo$ sorl 

Benim ruhum ve batimm cevher-i esrar ve maaniyi yagdinci olan bir der- 
yadir. Sen parlak isti'dadin ile bu deryaya kaynayis. ver! Bugun bu ben a§k-i 
ilahi hastasimn halini lat3f bir surette sor! 

2018. Uaklaki sen onun layigi oldun, deryd onun layigulir. £)er$i hu dem onun 
nobei huhrantdtr. 

"Buhran" , hastamn mizaci tebeddul etmektir. Bu beyit yukanki beytin se- 
bebi olmak uzere beyan buyurulur. Ya'ni, sen bu a§k-i ilahi hastasimn hali- 
ni sordun, binaenaleyh sen o hastamn layigi oldun. Bahr ve derya-yi ma'ri- 
fet-i ilahi dahi o hastamn laytgidir. Gercj bu dem o hasta-i a§km mizacmin te- 
beddiilii nobeti olup esrar ve hikemiyyat-i ilahiyyeyi bu buhran icinde izhar 
eder ise de, sen isti'dad-i kamilin ile o deryaya kaynayis verdin ve odeniz- 
den maarif ve esrar-i ilahiyye incilerini cezb ettin. 

2019. I^u muhahkak o naledir fci, o a§ikar etti. $ey hi gizlidir, yd ( Jiab, 
aman ver! 

"Zinhar" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "hifz ve aman" 
demektir. Ya'ni, iste bizim bu beyanatimiz Husarrieddin Qelebi hazretlerinin 
bizim batimmizdan cezb edip disanya cikardigi naledir. Bu esrar icjnde gizli 
kalmasi lazim gelen §eyi ya Rab sen sakla! 

2020. Tiiz ney gibi soyleyici iki agiz iuianz. ^Bir agiz onun dudaginda giz- 
[2002] Mir. 

Bizim ney gibi soyleyici olan iki agzimiz vardir. Bir agiz o neyzenin du- 
daklannda gizlidir, Ya'ni bizim iki agzimiz vardir, birisi Hakk'a mtiteveccih 
olan batimmizin ve ruhumuzun agzidir ve digeri de halka mtiteveccih olan 



c £p? 



MESNEVl-t §ERlF SERHi / Xll. CtLT • MESNEVl-6 • 

cismimizin agzidir. Hakk'a miiteveccih olan agzimiza Hak ne soylerse onu 
cismani olan agzimiz halka teblig eder. 

\jA j* o-U& ji ^y> j (jU UJ. tjj^ eJLi ONU OUo vJIj 

2021. iZir agiz sizin iarafimza nalan olmu§tur. Diavaya bir hay u huy birak- 
mi§hr. 

Ey halk! Cismimize taalluk eden bir agzimiz sizin tarafimza nalan olmus- 
tur. Havaya bir kelam ve giiriiltii birakmistir. Bu beyt-i serifte hikmet-i tabl- 
iyyede beyan olundugu iizere sadamn temevvuc-i hava vasitasryla his ku- 
laklanna vasil olduguna isaret buyurulur. 

2022. jfakal her himin minzan varsa bilir hi, bu tarafm jiaani dahi o ia- 
raftandir. 

"Minzar", burada ism-i alet olup "nazar edecek alet" demektir, "goz" 
ma'nasinadir. "Ser", burada "taraf ma'nasinadir. Ya'ni, her kimde ibret ala- 
cak goz varsa, bilir ki, bu cisim tarafinin agzindan gikan sozler ve ma'nalar 
o gizli olan run tarafinin agzindandir. 

2023. 1?u neyin demdemesi onun demdemelerindendir . ZR.uh.un hay u huyu 
onun heyhdyindandtr. 

"Demdeme", burada avaz ve sada demektir. "Hay u huy" ve "heyhay" 
diigiinlerdeki halkin giiriiltu ve patirtisi demek olup, burada ruhun ve 
Hakk'm ruha olan kelamindan kinayedir; ve "ney" ile Hz. Mevlana efendi- 
miz zat-i senflerine isaret buyururlar. Nitekim Mesnevi-i gerif'm ibtidasinda 
dahi -a^V ^-^ °j^ J ui ] j^- [y a ' n i " Bu nevi din l e ; nasil sikayet ediyor?"] 
buyurulmus idi. Ya'ni bu ney makaminda olan cismimin sadasi ruhumun 
demdemesinden ve sadalanndandir. Ve ruhun hay u huyu dahi Hak Teala 
hazretlerinin heyhayindandir. Ya'ni Hakk'in sifat-i Kelam' lyla tecelltsindendir. 

2024. Gcjer neye onun dudatji ile semer olmaya idi, ney cihani seherden doldur- 
maz idi. 



*3^> 



AHMED AVNt KONUK 

"Semer", gece ve gece sohbeti ve aym aydinligi diismeyen yer ve dehr ve 
zaman (Kamus). Burada "gece sohbeti" ma'nasinadir. Ve "gece"den murad, 
ikilik ve kesafet aleminin zulmetidir. Ya'ni, eger ney mesabesinde olan in- 
san-i kamile Zat-i Hak ile bu alem-i kesafet gecesinde sohbet ve semer ol- 
masa idi, o "ney" ve o insan-i kamil bu keserat alemini maarif ve hikmet-i 
ilahiyye sekerinden doldurmazdi. Ondan sudur eden bu esrar ve maarif-i ila- 
hiyyeye bakihrsa, anlasilir ki, insan-i kamilin batimmn Hak'la miikalemesi 
vardir. 

2025. Uiimin ile yathn ve ne yandan kalkhn ki, hoyle derya phi yur-cu§sun! 

Bu beyt-i serif yukanki 2018 numarah beyitte zat-i seriflerinin buhramn- 
dan bahis buyurduklanna gore, Hz. Fir 'in kendi zat-i seriflerine hitab olmasi 
murnkindir. Ve Sipehsalar hazretleri Menifab' mda-. "Hz. Hudavendigar tak- 
rir-i hakayika mesgul olduklan her bir vakitte Qelebi'ye inayet-i ruhaniyattan 
dyle inayet hasil olurdu ki, kiilliyyen kendisini kaybedip hayli miiddet zev- 
kinden ve o halm letafetinden medhus kahr idi. Kendine geldigi vakit, basini 
secdeye koyup gozlerinden esk-i tufan-engiz doker ve o hazretin zat-i palci- 
ne aferin-han olurdu" denilmesine nazaran Qelebi Hiisameddin hazretleri 
hakkinda da olmak caizdir. 

_ *> ~ * .• ^ 

2026. ^ahud *Ehiiu inde ^Rabbi' mi okudun, aie§ deryasinin i$ine surdiin? 

Yahud j*~ij j-*^. ^j ju* o-t ya'ni "Ben Rabbim indinde beytutet ederim, 
bana yedirir ve igirir" hadis-i serifini fiilen mi okudun ki, boyle kendini ates 
deryasi olan zat-i Hakk'm aski icjne surdiin? 

2027. u ^a nam kunv hariden" na'vasi, ey mukieda, senin canimn ismeii oldu. 

Ya'ni, ey halkm muktedasi ve ma'rifet-i ilahiyyede imami olan Hiisamed- 
din gelebi hazretleri! Boyle korkusuzca siddetli atese saldirmak miimkin de- 
gil idi. Ibrahim (a.s.) icin Nemrud'un atesi hakkinda varid olan bj j/ >C 
'^fji J* uiLj (Enbiya, 21/69) ya'ni "Ey ate§! Ibrahim iizerine selametile so- 
guk ol!" na'ra-i ilahisi senin hakkinda da vaki' oldugu cihetle, senin ruh-i ka- 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

milinin ismetine ve hifzina sebeb oldu; bu ate§-i a§k gok kimseleri yakip 
mahv etmi§ ve onlar mahvdan sahv haline gelememi§lerdir. 

2028. Gy Dtakk'm ve gonliin ziyast olan Diiisamecldin 1 . CA/e vakit gunesi $a- 
mur ile stvamak mumkin olur? 

Ey Hakk'm ve gonlun ziyasi olan Hiisameddin Qelebi! Hasud miinkirler 
senin nur-i irfamm gekemeyip, aleyhinde bulunurlar. Sen bir ma'rifet-i ilahiy- 
ye gimesjsin. Onlann bu taarruzlan ve hasedleri gamur mesabesindedir. Hig 
giinesj gamur ile sivayip ortmek kabil olur mu? .. 

2029. nZu pa/nur par$alan kascl ettiler ki, senin giinesini ortsiinler. 

Bu cismani ve gamur pargalan olan hasedgiler senin gunes. gibi parlak 
olan kemalatini bos, ta'rizleriyle ve dedikodular ile brtmeye kasd ettiler. Hig 
giine§ gamur iie drtiiliir mii? 

c-J JUVU a -u^ jl L^L c-J J^ l^W 4T Jj jj 

2030. 'Dagin i$inde la'ller senin dellalinclir. ^Baglar hancUden senin malama- 
[2012] Itniir. 

"Dag"dan murad, Hz. Ptr'in a§k-i ilahide dag gibi sabit olan viicud-i sa- 
adetleridir. "La'ller"den murad, maarif ve hikemiyyat-i ilahiyye cevherleridir. 
"Baglafdan murad, Hz. Pir'e mensub olan saliklerin kalbleridir. Ya'ni, senin 
hasedgilerin olan miinkirler ne kadar dedikodu yaparlarsa yapsinlar a§k-i ila- 
hide dag gibi sabit ve rasih olan vucudunun igindeki maarif ve hikemiyyat-i 
ilahiyye cevherleri senin isti'dad-i zatimn ve himmetinin yiiksekligine delalet 
edicidir. Zira hadis-i §erifte uyc^~li ^ jJJL {jfae\jt\ olj j* \S3-\ j& 4J1 01 ya'ni 
"Muhakkak Allah Teala vaizlerin lisam iizere hikmeti dinleyicilerin himmet- 
leri mikdan telkin eder" buyurulmustur. Ve bize miintesib olan ehl-i Hakk'in 
bag gibi olan kalbleri senin cezb ettigin ilim ve irfamn handesinden ve zev- 
kinden dolmus. oldugundan senin kiymetini takdir ederler. 

2031. Senin erligine mahrem bir ^Jlusiem nerede? Ta hi, yiiz harmandan bir 
arpa hadar soyleyeyiml 



Gj£5<jsw) 



AHMED AVNt KONUK 

Ey Husameddin Qelebi! Senin Hak yolundaki erligine mahrem ve vakif 
olan Riistem pehlivan gibi bir erkek nerededir ki, sana soyledigim yuz har- 
manlik esrar-i ilahiyyeden bir arpa kadanni da ona soyleyeyim. Yahud senin 
yiiz harmanlik evsaf-i kemaliyyenden ona bir arpa kadanni soyleye idimf 
Halbuki oyle bir Riistem pehlivan goremiyorum ki, soyleyeyim. Maahaza 
ism-i Zahir'in hiikmu ism-i Batm'm tavnm izhar etmek ister. 

2032. Uaktaki isterim Ki senin sirnndan hir ah e-cteuim! J^li ^bi basimi Ku- 
yuya sarhxiauxml 

Binaenaleyh vaktaki senin sirnndan ve batinindan bir ah etmek isterim, 
imam-i All hazretleri gibi ba§imi bir kuyuya sarkitip ve ah-i zahiriyi eder ve 
sirn lisan-i zahir ile sdylerim. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz §ah-i velayet 
imam-i All hazretlerine hiiviyyet-i ilahiyyeden bir sir soyledi ve kimseye soy- 
lememesini tenbih buyurdu. Halbuki alem-i viicudda batinin zuhura meyli 
sunnet-i ilahiyyeden oldugundan Hz. imam bu sirn batininda habsedemeyip 
gitti, bir bos, kuyuya soyledi. Kuyudan bir kami§ gikti. Qobanin birisi kami§i 
kesip bir dudiik yapti ve calmaya bagladi. Resul-i Ekrem hazretleri dudugiin 
sesinde ve nagmelerinde Hz. imam' a soyledigi sirrin miindemic oldugunu an- 
ladilar. Ve Hz. Ali'ye: "Ya Alii Sana soyledigim sirn fa§ ettigini bu diiduk bana 
haber veriyor," buyurdular. Gerci zahir-bin olan miinkirler "Boyle §ey olmaz. 
bu bir hurafedir!" derler. Onlar ma'zurdurlar. Zira zahir-binler cemad hiikmun- 
dedirler. Onlar his kulaklanyla i§ittiklerine inamrlar. Run ve ma'na aleminden 
bi-haberdirler, Nitekim Hz. Pir Efendimiz 3. cildin 1018 numarali beytinde §oy- 
le buyurmusjar idi: *&£* ^ ^\y~\ J^ ^jj ^W-,^JU t^u^ ji [ya'ni] "Cemad- 
hktan canlar alemine gidiniz! Ecza-yi alemin gulgufesini isjtiniz!" 

2033. uWademhi ihvanin kinli halhi vardir, ^usufuma kuyu dihi dalia evla&ir! 

Ey Hiisameddin Qelebi! Senin sirnndan kuyuya ah etmemin sebebi vardir. 
Zira ihvan-i taiikat heniiz sifat-i nefsaniyyeden kurtulmamiglardir. Onlann 
kalbleri hasedli ve kinlidir. Binaenaleyh benim Yusuf-i ruhuma cismimim 
ka'nnda kalmak daha evladir. "Yusuf' tan murad Hz. Husameddin efendimiz 
olduguna gore, ma'na §6yle olur: Ey Husameddin! Sen Yusuf (a.s.) me§re- 
bindesin. Karde§leri Ya'kub (a.s.)in Yusuf (a.s.)a kar§i olan muhabbetine ha- 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVi-6 • " S ^ l j§S 

sed edip, onu kuyuya attiklan gibi, senin dahi bu hasudlara kar§i setr-i hafa 
kuyusu iginde kalman evladir, demek olur. 

f j \j>*+a> _jj <Uw^>- -Lib A>r <U*- f j IpjP ^ ,J~4.J>- *Z*iS C-~~» 

2034. Sarko§ oldum, kendimi kavyaya vururwn. DCuyu ne olur? Qadiri sahra- 
ya kurdum. 

Fakat ey Hiisameddin! Benim Yusuf-i ruhuma kuyu dibi evla ise de ben 
ask-i ilahi §arabimn sarho§u oldum. Kendimi kavga ve guriiltu arasina ata- 
bilirim. Kuyu ne demektir ve nigin Yusuf-i ruhumu veyahud sen Yusufu ci- 
sim kuyusu iginde hapsedeyim? Bilakis cadinmi keserat sahasina kurarim ve 
orada serbestge esrar-i iiahiyyeden bahs edebilirim ve senin medhini acikga 
soylerim. isteyen gelsin, benim ile muaraza etsin, kavgaya hazinm. 

2035. nZenim dime alexin olan §arahi koyl Ondan sonra sarho$$a olan kerr u 
feri yor! 

"Kerr ii fer", harbde muhariblerin ileri geri hareketieri ma'nasinadir. Sen 
benim elime atesjn olan ask §arabim koy! Ondan sonra benden sarho§ga olan 
ileri geri hareketieri gor! 

2036. definesiz olan olan fakir e "uMuntazir oil" del iSiz imdi asire garkiz. 

"Asir", sikmak ma'nasma olan "asr" masdanndan "ma'sur" ya'ni sikilmis. 
demektir. Uziimden sikilan sira ve sarab ma'nasinadir. Burada asir-i ilahiden 
kinayedir. Ya'ni, biz define arayan fakirin kissasim birakip ba§ka sozlere ba§- 
ladik. Sen o definesiz olan fakire "Bekle!" de! Zira biz sjmdi asir-i ilahinin 
miistagrakiyiz ve bizden zuhur eden bu asir-i ilahi neticesidir. 

2037 By fakir hu demde Dtudadan penah isiel ^en gark olmu$tan harlik is- 
temel 

Ey hakikat defmesini bulmak isteyen fakir! imdi Hak'tan penah iste ve 
Hakk'a iltica et! Bu asir-i ilahinin mustagraki olan benim benligimden yardim 
isteme! 



5WJ 



AHMED AVNl KONUK 

2038. ^tra fcana o iistaMih pervasi yoktur. OCendimden ve kendi sakaltmdan 
yad yoktur. 

Tim bana bu an icmde o ustadlik ve mur§idlik pervasi ve kaydi yoktur. 
Kendimden ve kendi sakalimdan ya'ni kendi variigimdan ve enaniyetimden 
haberim yoktur. Nerede kaldi ki sana ustadlik ve mursidlik edeyim! 

2039. nZtyujimn ve yiiz suyunun yadi, kd teli stQtnayan bir §araba ne vak.it 
stflar? 

"Biyik"tan murad, tekebbiir ve guriir ve "yiiz suyu"ndan murad, yiiz ak- 
hgi, nam, namus. Ya'ni, ustadhgin icabi olan tekebbiir ve guriirun ve nam 
ve namusun tahatturu, bir kil teli bile sigmayan ask §arabina sigar mi? Bu 
beyt-i §enfte j-v ^j »-»>•- till* v ^^ V oij *a\ ^ J ya'ni "Benim Allah ile 
bir vaktim vardir ki, oraya melek-i mukarreb ve nebiyy-i miirsel sigmaz" ha- 
dis-i §erifindeki hal-i velayete i§aret buyurulur. Bu hal, velayet-i hassa-i 
peygamberiden nasibedar olan ahassu'l-havas ziibdesinin siizulmiis. halidir. 
Nebinin velayeti kendi niibiiwetinden efdal olmasinin sebebi de budur. 

OUjIj ol-i j J^>j j\ \j 4*-lj>- d\/ $>j ^j ^L. ij\ a* jS 

2040. 6y saki! H^ir agu kadeh ver! Gfendiyi sakahndan ve biyijjindan kurtar! 

"Rati" ve "ntl", §arab kadehi ve batman ma'nalannadir. Ey saki-i baki! 
Bize muanz olan alim-i zahiri efendiye a§kinin §arabi dolu agir ve okkali bir 
kadeh ver de, onu ustadlik kibir ve gururundan-ve-nam ve namus da'vasin- 
dan kurtar! 

2041. Onun nahveii bizim uzerimize bir yol vurur. jfakat sakahni da bizim 
re§kimizden koparu. 

"Nahvet", hodbinlik, taazzum ve iftihar etmek ma'nalannadir. Ya'ni,. o 
alim-i zahirinin hobdinligi ve taazzumu ve iftihan ve dedikodulan bize men- 
sub olan saliklerin yolunu vurur. Fakat kendinde olmayan bizdeki ahval-i §e- 
rifeyi goriip hasedinden kendi sakalim yolar. Bu beyt-i §erifte zaman-i Hz. 
Pir'de sema'i ve esna-yi sema'da ney ve rebab ve kudum galinmasini ger'e 



c ffi? 



MESNEVl-I SERIF SERHI / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

mugayir gdrup dedikodu yapan alim-i zahirilere isaret buyurulur. Ve her bir 
zamanda ulema-i zahirenin ehl-i hakikate karsi olan revisleri budur. Ve se- 
ma' hakkindaki beyanat-i aliyye 4. cildin 733 numarali beytinden i'tibaren 
mezkurdur. 

2042. maffir ue o mafttr ue o mathr. ,2Sra hiz onun tezvirahm hiliyoruz. 

"Mat", maglub ma'nasmadir. Oc def a "mattir" buyurulmasi mu'teriz olan 
alim efendinin seriat ve tarikat ve hakikat nokta-i nazarlanndan maglub ve 
miilzem olmasina igarettir. "Tezvir", kizb ve hile etmek demektir. Ya'ni, bize 
muariz olan o alim-i zahir seriat- ve tarikat ve hakikat ilimlerine gore mat ve 
maglubdur. Zira biz onun tezvirat-i vehmiyyesini biliyoruz. Burada havass-i 
evliyadan Siinbiil Sinan hazretlerinin bir menkibesinin zikri bu beyt-i serifin 
ma'nasim daha ziyade izah eder: 

"Bir gun ulema ve ahaliden miirekkeb bir cemaat Fatih Sultan Mehmed 
Camii'ne toplanmislar ve Sunbiil Efendi'yi de da'vet etmisler idi. Sangiirz Is- 
tanbul kadisi ve sair ulema orada hazir idiler. Siinbiil Efendi geldi. Mihraba 
gecip oturdu. iki tarafina bakip: 

— Ne giizel cemaatiniz var, sebebi nedir? dediler. 
Sangiirz Efendi kaba tabiatli bir adam idi. Dedi ki: 

— Senin dervislerin tevhid ederken sema' ediyorlar. Bunun ash ve delili 
nedir? Beyan et! 

Siinbiil Efendi: 

— Bir kimsenin ihtiyan elinde olmasa ona ser'an ne hiikm olunur?" 
Sangiirz Efendi: 

— Bunlar meslubiil-ihtiyar midirlar? 
Siinbiil Efendi: 

— ihtiyarsiz hareket edenleri de vardir. 
Sangiirz Efendi: 

— Akillan baslannda durur mu yoksa mecbur mu olurlar? 

— Siinbiil Efendi: Hayir akillan kamildir. 
Sangiirz Efendi: 

— Acib sey! Hem ihtiyarsiz ve mecbur olsunlar ve hem de akillan basla- 
nnda dursun, bu nasil sozdur? 

Siinbiil Efendi: 

— Seni hie sitma ve humma tuttu mu? 



c^g^ 



AHMED AVNt KONUK 

Sangiirz Efendi: 

— Evet. 
Siinbul Efendi: 

— "Ya nigin titreyip hareket ederdin? Aklin ba§inda yok mu idi? Bi-ihti- 
yarlik aklin zevalini icab etmez. Sen evvelden dahi hamakat iizere idin, bilir 
misin? Filan medresede benim hikremin kapisi oniinden gecjneye gekinir 
idin. Ben yine o Siinbul Sinan'im. Hem de maa-ziyade" deyip ilzam eder. 

Sonra donup muanz olan ulemadan Beka Efendi 'ye: 

— "Sen Mustafa Pasa vezir-i a'zam iken medresemizde muderris idin. Pa- 
§a cum'a gecelerinde dervi§lerin sohbetine hazir olur idi. Sen dahi hazir olur 
idin. Sen de o sufllere muvafakat ederek sema' ederdin. vakit bu mes'ele- 
yi bilmez mi idin? Yoksa bilip pa§aya hos, gelsin diye mi sema' ederdin?" bu- 
yurdu ve cumlesini maglub ve ilzam etti. 

jX y US*-* *^-rrf(_c* j** _}j - *^*J' AJu* J^a ( j*j J) 

2043. O §ey ki yuz yildan sonra ondan aelir, -pir muayyen olarak mu-be-mu 
hilir. 

Ya'ni, yiiz yildan sonra gelecek ve vaki' olacak §eyi insan-i kamil olan 
pir muayyen ve asjkar olarak inceden inceye goriir ve bilir, Binaenaleyh o 
alim-i zahirinin tezviratini gdrmez ve bilmez mi? 4. cildin 1 795 ve 1 796 nu- 
maralanna miisadif olan su beyitlerde de aym ma'na buyurulmus, idi: 

JujjjJ (Jl -Ojj j j\J jfiij \j Jjj^^j C~*\j j_J^jl 0*>t*D 

[Ya'ni] "Kamiller senin adim uzaktan isitirfer.:5enin tar u puduna kadar 
giderler. Belki senin dogmandan senelerce evvel seni senin hallerin ile gor- 
miis. olurlar." 

2044. uMerd-i amm aynaia ne goriir ki, ptr ham ker-pt^ie flormesin! 

Ya'ni, avamm-i halk aynaya miin'akis olan olan suretleri nasil ki his go- 
ziiyle goriirler ise, ham kerpig mesabesinde olan cismani kimselerin batmla- 
nm ve sdzlerini dahi kamiller dylece sir goziiyle a§ikar olarak goriirler. 



G $^ a 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

2045. je^i fci ka&a sakatti kerwit evinde gormedi, o \C6$&ye hir hir zahirdir. 

"LihyanI", kaba sakalli demektir ki, gafil ve ahmaktan kinayedir. "Kose", 
sakalsiz ve sakali az gikan adam. Bundan murad, akil ve zeki kimsedir. Ya'ni, 
gafilin kendi evinde ve batinmda olup gormedigi seyi, arif-billah olan ehl-i 
kesfe bir bir zahir olur. Zira insan-i kamil Hakk'in kesfi ile, musahibi olan kim- 
senin ayn-i sabitesini goriir. Bu kesif bittabi' gafilde olmadigi icm kendi bati- 
nindaki ahvali bilemez. Ancak alem-i ef aide kendisinden sudur ettikce bilir. 

2046. liir deryaya ^ii%i,'halt^in ocjlusun. Qop gibi ni$in sakala du$mii$$un? 

Hakikat deryasina git ki, o deryanin suret bahgi "ebu'l-beser" olan Hz. 
Adem'dir ve ma'na baligi da "ebu'l-ervah" olan Hatem-i enbiya Efendi- 
miz'dir. Binaenaleyh sen cismen Hz. Adem'den ve ruhen Hatem-i enbiya'dan 
dogdun. Nicin cop gibi sakala dustiin? Ya'ni sakahna biyigina gekidiizen ver- 
meye ve halka kendini musekkel ve siislu gosterip hurmetlerini celb etmeye 
dustiin ve bu illete miibtela oldun? 

lsJJJ f*>. z_y ^ j* <£j*y ^j y j* jj* "^ cr^ 

2047. Qoj) deyilsin; senden uzaktu. [jevherin re§kisin. 'Deryd dalgast oriasm- 
da daha evldsin. 

Bu alem-i surete insan suretinde geldigin igin, hayir, kiymetsiz olan bir 
gop degilsin ve cop olmak senden uzaktir. Ruh-i insanine nazaran bu alem-i 
suretin elmaslan ve cevherleri seni kiskanirlar. Binaenaleyh derya-yi hakika- 
tin dalgasi arasinda olman daha evladir. Terciime "der meyan-i mevc-i bahr" 
ibaresinin terkib-i izafl olmasina goredir. "Deryanin dalgasi"ndan murad, vti- 
cud-i hakiki deryasmdan insan-i kamilin kalbine varid olan fuyuzat dalgala- 
ndir. Ba'zi niishalarda "mevc" ile "bahr" arasinda vav-i atife vardir. Bu su- 
rette terciime "derya ve dalga arasinda daha evlasin" demek olur. Bu da vi- 
ne aym ma'naya gelir. 

2048. ^erya hirdir ve $ift ve xevc deipldir. Onun gevheri ve hahai dalgamn 
flayn dejjUdir. 



cv^e^ 



AHMED AVNI KONUK 

Ya'ni, viicud-i hakiki deryasi birdir. Varlikta esi ve zevci ya'ni misli ve na- 
ziri yoktur. Onun gevheri ve baligi olan viicu[dat-i] izafiyye ancak onun dal- 
gasindan ibarettir, Nazar-i haklkatle bakilirsa, derya dalgalann aynidir. Fakat 
taayyun i'tibariyle bakilirsa, dalga deryamn ayni degildir. Ve bu gayriyet 
gayriyyet-i i'tibariyyedir. Zira gayriyyet-i hakikiyye olsa varlikta Hakk'in se- 
riki olmak lazim gelir. 

2049, By muhal ve ey muhal! Onun i§raki o derya&an ve onun pak olan dal- 
aasindan uzakhr. 

"israk", serik ve ortak yapmak. "Derya"dan murad, Zat-i Hak, "dal- 
ga"dan murat, sifat ve esmanin mezahiri olan mukewenat. Ya'ni, viicud-i 
hakiki deryasina ve onun dalgasi olan miikewenata diger bir varligin or- 
tak ve serik yapilmasi muhaldir, muhal! ZTra bu goriinen suver-i esya, me- 
zahir-i sifat ve esma-i ilahiyyedir; ve bu suunat kendi zatlannda hakikatte 
varlik kokusunu koklamarmslardir. Bu suunatin kendilerinde zahir olan 
varlik ancak Hakk'in vlicudu ve varhgidir. Ma'lum olsun ki, bu bahis vah- 
det-i vucud bahsidir. Bu alem-i keseratm viicudunu her vech ile Hakk'in 
varligimn gayn goren ulema-i zahire, esyada Hakk'in sereyan-i zatisini 
nefy edip, Hak igin ihata-i ilmiyye isbat ederler ve bittabi* bilcumle muhak- 
kiklann mu'tekadi olan vahdet-i viicuddan iirkerler; ve vahdet-i vticud 
hakkindaki ayat-i kur'aniyye ve ahadis-i serifeyi de te'vil ederler; ve hu- 
susuyla bu gamiz ve nazik mes'eleyi Kur'an ve hadisten getirdigi deliller 
ile emr-i peygamberiye tebean agik bir surette isbat eden Muhyiddin ibn 
Arab! (k.s.) hazreterine ta'n etmek ciir'etinde bulunurlar. Bunlar bin iki go- 
ren sasi hiikmiindedirler. ' ~'*\ 

2050. <r Deryada $irk ve dola$ik yoktur. jfakat §a§iya ne soyleleyim? Uii^, 
[2032] ^, 

Viicud-i hakiki deryasinda asla o deryamn ortagi yoktur ve onun birligin- 
de sek ve siibhe dolasikligi da yoktur. Fakat bu halk nefsii'l-emrde bir olan 
deryayi kesir ve gok goriirler ve bu keserati, viicudda ve varlikta taaddiid-i 
hakiki zanneder. Binaenaleyh boyle biri iki goren sasilara bu vahdet-i viicu- 
da dair ne soyleyeyim? Hig, hicj 



<^s#> 



MESNEVl-i §ERfF §ERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 



2051. 6y pufperesf^ CMddemki §a§dann $iftiyiz, mii§rik$e dem vurmak lazvm 
gelir. 

"§emen", putperest demektir. Burada tenzih-i vehmi saikasryla keserat-i 
esjayi viicud-i mustakil sahibi zanneden kimseler murad buyurulur. Ya'ni, 
ey bu viicudat-i izafiyye alemine sanhp muhabbet eden kimse! Mademki biz 
biri iki goren §a§ilarm arkada§ryiz ve onlar ile sohbet etmek mecburiyetinde- 
yiz, binaenaleyh onlarin meclislerinde miisrikge konu§mak lazimdir. Zira 
boyle bir kimsenin basar-i basireti §a§idir ve ma'luldur. Bu ma'lul goz ile iki 
gordugii §eyin birligini. isbat etmeye cali§mak bo§tur. 

2052. O hiriik hi, o vasj ve hal iarafindaniir, mey&an-i makale ikilikten qay- 
n gelmez. 

Ya'ni, o birlik ve vahdet vasfa ve hale taalluk eder. vasif ve hale taalluk 
eden §eyi anlamak icab ettigi vakit, soz soylemek lazim gelir. Soz meydanma 
ancak ikilik hali gelebilir. Ya'ni vahdet-i viicud mes'elesi gayet gamiz ve na- 
zik bir mes'eledir. Bunu izah etmek icm soz soylemek lazim ve soz icjn dahi 
soz soyleyen ve sozu dinleyen iki kimsenin viicudu iktiza eder. Binaenaleyh 
soz soylemek icin birligi kaldinp ikilige teveccuh etmek icab eder. Onun igin 
§eyhulislam Abdullah-i Ensari (k.s.) Menazilu's-Siirin'de soyle buyururlar: 

izahan hiilasa-i ma'na: "Hakk'in vahdaniyetini tevhid eden bir kimse an- 
cak o tevhidi miinkir olarak tevhid etti. Zira tevhid liigatte miiteaddid §eyle- 
ri bir yapmaktan ibarettir. Binaenaleyh tevhidde birleyen kulun ve birlenen 
Hakk'in ve bir de kelime-i tevhid lafzinm viicudlan lazimdir. Bunlar ise is- 
bat-i keserattir. Halbuki tevhid edenin maksadi keserati nefy edip Hakk'i bir- 
lemek idi. Boyle iken yaptigi §ey isbat-i vahdete mugayir bir hal oldu." 

2053. "^a $a§i g&i hu ikiluji iinle yahwl agzini Mk ve ho§ sakit ol! 

"Nu§", dinlemek ma'nasma "niyusMen" masdannm emr-i hazin olan "ni- 
yu§" kelimesinin muhaffefidir. "Nu§ kiln", "gu§ kun", ya'ni "dinle!" ma'na- 



c £p? 



g|K^ AHMED AVNI KONUK 

smadir. Ya basar-i basireti §a§i olan bu halkin ikilik iizerine bina ettikleri bu 
tevhid bahsini §a§i gibi dinle ve sabredip i'tiraz etme, yahud onlann bu kiyl 
ii kallerine kan§ma da, agzim kapa! Onlann meclislerinde siikut-i tarn iizere 
otur! 

2054. ^akud nohet ile ba'zan svkut ve ba'zan kelam. basilar cjibi davul $al 
vesselaml 

Yahud nobetle ba'zan icab-i hale gore tevhid hakkinda soz soyle ve 
ba'zan da sus, kelam davulunu sa§ilar gibi gal vesselam! Bu beyitlerin bu cil- 
din 681 numarasindan 685 numarasina kadar olan beyitlere de irtibati var- 
dir. Onlann da miitalaasi faideli olur. Sehl b. Abdullah-i Tusteri (k.s.) buyu- 
rur ki: "Alimin iic nevi' ilmi vardir: Birisi ilm-i zahirdir. Alim onu ehl-i zahi- 
re bezl eder. Digeri ilm-i batmdir. Ehlinden baskasina izhar etmez. Ucuncii 
ilim, alim ile Allah beyninde bir sirdir. Bu da alimin hakikat-i imamdir. Bunu 
ne ehl-i zahire ne de ehl-i batina izhar eder." 

2055. Uahtaki bir mahrem goresin, camn sunni soyle! Cjiil gariirsen bu%nl gi- 
bi na ra vurl 

Bu beyt-i senfte UjJ^ t$ui ^ \ycs.H } u^Jik* I4U1 >J k£J-\ i^W V ya'm 
"Hikmeti ehlinin gaynna vermeyiniz, zuliim edersiniz. Ve onu, onun ehlin- 
den dahi men' etmeyiniz, yine zuliim edersiniz" hadis-i serffine isaret buyu- 
rulur. Ya'm, camn sirn olan vahdet-i Hakk'i kabule miisaid bir mahrem gor- 
dugiin vakit bu sirn soyle! Zira bu sirnn ehli gutgibidir. Ey arif-i Hakkani! 
Boyle bir giil goriirsen, bulbiiller gibi na'ra vur ve bu sirr-i cam onlara soyle! 

2056. IJaktaki mekr ve mecaz dolu olan iulumu gorsen, dudagi bagla ve kendi- 
ni hiiv yap! 

Ya'ni, Hakk'm varhgi ile bu viicud-i mecazi sahibi olan keserati her vec- 
hile ayn goren kimsenin cismi mekr-i ilahiden ve viicud-i mecaziden dolu 
olan tuluma benzer. Boyle bir tulumu gordiigiin vakit, sakin esrar-i vahdeti 
soyleme! Zira bu tulumun ici evham ile dolu oldugu icin, ilham-i ilahiyi ka- 



GVS3<2g3 



gfp*" MESNEVt-t SERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

bule miisaid degildir. Zira dolu olan tuluma ba§ka bir §ey konamaz. Ma'lum 
olsun ki, ulema-i zahir bu vucudat-i izafiyyeyi her vech ile Zat-i Hakk'in gay- 
n goriirler ve kul ile Hak arasinda halikiyet ve mahlukiyet nisbetlerinden 
[ba§ka] higbir nisbet ve taalluk kabul etmezler. Bu nisbet comlekci ile gom- 
lek arasindaki nisbete benzer, Boyle bir gayriyyet-i hakikiyye kul ile Hak ara- 
sinda vaki' degildir. Boyle bir gayriyete kail olan ulema-i zahir ve ilm-i ke- 
lam ulemasi muvahhidlerin istilahindan gafildirler. Onlar kulun ve Hakk'in 
bir olmasindan korkarlar. Bilmezler ki, her iki cihetin subutiiyle beraber hig- 
bir vakit Hak kul ve kul da Hak olmaz. 

2057. Suyun &ii§manwir ,' onun onunde kimddama! ^fioksa onun cehil ia$i ku- 
■pii hirar. 

Ya'ni, o mekr ve mecaz dolu olan tulum, ab-i hayat olan tevhid-i ilahinin 
ve ma'rifet-i rabbamnin diismamdir. Onun oniinde hareket etme ve soz soy- 
leme! Yoksa onun saika-i cehaletiyle attigi i'tiraz ta§i senin cisminin kiipunii 
kirar ve kendi evham ve hayalindeki seriate gore fetva verip kufrune hiikm 
eder. Nitekim Hallac-i Mansur ile sair muhakkiklar hakkinda boyle yaptilar. 

2058. Cahilin siyasetlerine sabr et! "<S%kl-i min lediin" ile miidarii et! 

"Siyaset", idare etmek ve kabahatlileri te'dib etmek ma'nasinadir. "Muda- 
ra", gazabim hazm edip zahirde hiisn-i muamele etmek demektir. Ya'ni, ey 
muhakkik olan kimse! Kadi ve muftii gibi esrar-i dinden bi-haber olan cahi- 
lin siyasetlerine sabr et ve onun cahilane olan hiikumlerine i'tiraz etme! Al- 
lah Teala indinden olan akil ile o cahile hos. miidara et! 

C — -b Ur y •>>£ tf Jh~P jr* «^~ -4*r \j$*\ J*1U \t j~# 

2059. V^a-ehillere sabretmek chiller vein ciladir. Dier nereUe bir gontil varsa 
sabr-i safi eder. 

Cahil ve na-ehil olan kimselerin miinasebetsiz olan sozlerine ve muame- 
lelerine sabretmek, ehl-i hakikat olanlara ciladir ve sebeb-i terakkidir. Zira 
sabretmek her nerede bir mustaid kalb varsa o kalbi Hakk'in masivasindan 
sogutup safi eder. 



*$P? 



AHMED AVNi KONUK 

2060. ^INemrud'ttn aie§i Dbrahun'e ciladir. Siynamn safveti aeldi. 

Gdrmez misin, Nemrud'un ate§i Ibrahim (a.s.)a cila vermektedir ve onun 
hal ve terakkisinde kalbinin aynasinin safveti geldi. 

CJJ '-'I/* J^ ^ b c^ ZJ ■>** J ^^y j£ jyr 

2061. ^ukderin cevr-i kiifru ve V^utiun sabn, Vtfuh'un ayine-i ruhunun say- 
kah oldu. 

Nun (a.s.)in kavminin kufur ve inkarlarimn cevri ve Nuh (a.s.)in onlann 
cevir cefalanna karsi sabr etmesi, Hz. Nuh'un ayine-i ruhunun saykah ve ci- 
lasi oldu. Nitekim Ibrahim ve Nuh (a.s.)in ve diger peygamberlerin miinkirler- 
den gektikleri cefalar ile onlann sabirlan tefsir kitablannda tafsil olunmu§tur. 
Ezclimle, Server-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'i mu§rikler yaraladiklan halde o 
hazret sabredip o^J-^ ^u ^ o»i ^\ ya'ni "Ya Rab, kavmime hidayet [et], 
zira bilmiyorlar ve bu edebsizlikleri bilmediklerinden yapiyorlar" buyurur idi. 



£eyh Hasan-i Harakani (k.A.s.)nun muridinin hikayesidir 



2062. Q&r *krv% ^ii'l-Dtasanin siyhndan dolayi Talkan §ehrinden Dia- 
rakan'a kadar cjiiii. 

"Talkan", Belh ile Merv ve Kazvin ile Ebher arasmdaki sehirlerin ismidir 
{§emsu'I-Liigai). "Harakan", Bistam kurbunda Horasan'dan bir kdyiin adidir. 
"Harakan" dahi derler. Bir dervis Ebu'1-Hasan-i Harakani hazretlerinin sohret-i 
kemalini i§itti. Sohbetine vasil olmak igin Talkan'dan Harakan'a kadar gitti. 

2063, $eyhi gormek igin sidk u niyaz ile dajjlan ve uzun vaMeri kai' eiti. 



G^ss^aja 



n 



MESNEVl-l SERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

(^ \s* ^J^ '^-"•'Sjy*- J* **r p ^~» j £j j\ .Xo 6 j ji A^tj\ 

2064. O §eyi ki, renc ve siiemden yoUa gordii, ger$i zikre layikhr, kisa i/apt- 
yoru.ni. 

Ebu'l-Hasan hazretlerini gormek aski ile esna-yi seferde dervlsjn gordiigii 
zahmet ve me§akkat zikre §ayan ise de burada bunlardan bahsetmeyip sozu 
kisa kesiyorum. 

2065. O ielihanli vaktaki yoldan maksada geXdi, o §ahin hanesini ve ni$amm 
aradi. 

"Maksad", ism-i mekan olup "murad ve tevecciih ve azim mahalli" de~ 
mektir. Ya'ni, o delikanh dervis vaktaki yoldan mahall-i teveccuhii olan Ha- 
rakan koyune geldi, o sahm ya'ni Ebu'l-Hasan hazretlerinin evini ve bulun- 
dugu semtin ni§amm ba'zi kimselerden sordu. 

2066. Uaktaki yiiz hiirmetle onun ka-pisinm halkasim $atti, kadm haneden ha- 
51m di§anya $ikardi. 

Dervi§ verilen ni§an ve ta'rif uzerine hazretin evini buldu ve yuz hiir- 
met ile kapisinin halkasim caldi. hazretin haremi olan hamm evden basmi 
di§anya gikardi. 

2067. 'Dediki: "6y 'TZii'l-Dierem 1 . CA/e istiyorsun?" r Dedi: ^iyarei kasdi iize- 
re gelditn." 

"Bu'1-kerem", kerem sahibi demektir. Burada insan-i kamili arayan kim- 
selerin bu'1-kerem olduklanna isaret buyurulur. Ya'ni, kadin dedi ki: "Ey 
kimse, ne istiyorsun ve kimi anyorsun?" Dervis. cevaben: "Ebu'l-Hasan haz- 
retlerini ziyaret kasdiyle geldim," dedi. 

2068. 3Cadvn cjiildii. 'Dedi ki: "CTVe octfe §ey, ne aab $ey! Sakala hak! IZu se- 
fer tutuculugu ve hu te§vi$i gorl" 



°m? 



AHMED AVNi KONUK 

"Hah hah", ne giizel, ne gtizel! Peh peh ve barekallah ve acib §ey demek 
olup ba'zan tahsin ve ba'zan istihza makaminda kullamlir (Burhan). Bura- 
da istihza icindir. Ya'ni, kadin giildii de dedi ki: "Oh ne giizel, ne giizel! Ne 
acib, ne acib! §u sakala bak! Ya'ni su koca sakal ile beraber hamakatinin de- 
recesine bak ve bu ihtiyar-i sefer edisj ve bu fikir tesvismi ve kansjkiigmi 
gorl" 

2069. "uMuhahhak o mahalde senin hir i$in olmali hi, hu azm-i reiki ho§ ya- 
■parsm. 

"Muhakkak senin o bulundugun memlekette bir i§in yoktu ki bdyle bo§u 
bo§una azm-i rah eder ve sefer ihtiyar edersin." 

oxi <_JU- ^kj iJjl> t> ui.liij/ J_^ iS\&^\ 

2070. Sana "gul-gerdlik" istihasi geldi. ^ahud sana vaian hthkinlicji cjulib oldu. 

"Gul-gerd", vasf-i terkibidir. Ahirindeki "ya" masdariyet icindir. "Ahmak- 
ca dola§icihk" demek olur. Ya'ni, "Sana ahmakca dolagicihk ve maksadsiz ge- 
zicilik istihasi ve arzusu geldi. Yahud sana vatanmdan usanmak duygusu 
gaiib geldi ki, isjni giiciinu birakip buraya geldin." 

2071 . *~$fihtul galiba sana seytan hoyunduruh hoydn. Senin iizerinde sefer ves- 
vesesine kapi ach." 

"Du §aha", miicrimlere koyduklan boyunduruk demektir (Burhan). "Ya- 
hud galiba §eytan sana boyunduruk koydu. Senin iizerinde bu bo§ sefer ves- 
vesesine kapi acti." 

<<UJ*> jl JUS' j\j /& ^ja <uXo j ^o^i j ?\?r j>\> cL~aS" 

2072. Sonsuz ve fuhsa mensub demdeme soyledi. r>en onun hevsini iekrar sou- 
leyemem. 

"Na-fercam", sonu gelmeyen demek olup bo§ sozden kinayedir. "Fuhs/\ 
girkin ve layiksiz soz. "Demdeme", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada mekr 
ve fitne demektir. Ya'ni, kadin o yolcuya o kadar bo§ ve girkin ve mekr-amiz 
sozler soyledi ki, ben onlarin hepsini burada birer birer tekrar edemem. 



o&ge 



MESNEVf-t SERtF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

2073. miirul hesabsiz meselden ve istihzaclan Holayi, gamdan asacjiya diisiii. 

"Ris, hand", istihza; "hisib", "hisab" kelimesinin imale olunmasidir, "bi- 
hesab" demektir. Ya'ni, o ziyarete gelen murid kadinin boyle hesabsiz mesel 
getirmesinden ve istihzasindan kederlendi ve gamindan na§! surur-i kalbisi 
sukat etti. 



(^ 



O yokunun §eyhin hareminden: "§eyh nerededir, nerede arayayim?" 
diye sormasi ve haremin bos cevab soylemesi 



"Varid", hazir ve nazil ma'nasina olup, burada yolcu ve misafir murad bu- 
yurulur. 

2074. Onun ^02 i/asi floziinclen st^radi ve o hu ciimle ile heraber w sinn aa7i 
?a/i hani?" dedi. 

Ya'ni, kadindan Ebu'1-Hasan hazretleri hakkinda bu cirkin sozler ve 
ta'rizleri dinledigi vakit, o yolcu olan miirid aglamaya ba§Iadi ve kadinin bu 
ta'n ve i'tirazlanna kulak asmayarak "0 adi giizel ve latif olan, haklkat ale- 
minin sahi hani nerededir?" dedi. 

2075. ^Dedi: "O safes ve ho§ zerrak ahmahlarm tuzagt ve dalalet hemendi- 
dir." 

"Salus", aldatici ve tath dilli ve hilekar ve mekr edici. "Zerrak", nifak ve ri- 
ya sahibi demektir. Ya'ni, kadin cevaben dedi: "0 tath dilli, hilekar ve esrar-i 
hakikatten bos olan riyakar, ahmaklann tuzagi ve dalalet kemendidir. Ah- 
maklan avlar ve dalalete dii§urur." 



nsep 



AHMED AVNt KONUK 

j& -Us jAJl (J j j\ ts\&j\ y J**** OLijj j»U- d\j\yt -W= 

2076. "Senin ghi t/iiz binlerce akdsizlar ondan dolayi ytiz iugyana du^miislerdir." 

"Ham rig", ham sakalli demek olup, akilsiz*ve maskaradan kinayedir. 
"Utu", guliiv etmek ve haddi asmak ve serkeslik etmek ve kendini biiyuk 
gormek ma'nalarmadir. Ya'ni, "Senin gibi yiiz binlerce akilsiz maskaralar ona 
miirid olup onun yuziinden §eriat haddini birgok tecaviiz etmislerdir." 

lSi* jj <J*£j -^ y" j?~ ^jj ! J •■^'^ j lHt* ^ J> 

2077 '. ^Sger sen onu cj'ormezsen ve selameile geri gi&ersen, senin haynn olur, on- 
dan dolayi azgm olmazsm." 

Ya'ni, "Eger sen onu gdrmez ve selametle tekrar vatanina gidersen, senin 
icm hayirli olur. Onun yuziinden ona tabi* olanlar gibi sen de azgin ve gavi 
olmazsm." 

2078. "I&r /a/ mezhebli, hir dalhavuh, hir lwp$udur. Onun davulunun sesi et- 
raf-i dinar a gitmistir ." 

"Laf-kis", vasf-i terkibidir. "Kendini oviicu mezhebli" demektir. "Kase-lis", 
ganak yalayici demek olup dalkavuktan kinayedir. "Tabl-har", lupcu, bedava 
yiyici ma'nasinadir. Ya'ni, "Bu adam bir kendini ovucii mezhebli, bir dalka- 
vuk, liipcudur. Onun galdigi kemal davulunun sesi etraf-i diyara gitmistir." 

2079. xxr Bu huzagiya iavici olan kavim SMv dirlef.'fBoyle hir okiize ne acfo el 
silrerler?" 

"Sibti", Musa (a.s.)in kavmi olan Beni israil demektir. ikinci misra'daki 
"Si" taaccub igindir. Ya'ni, "Ona tabi' olanlar, Musa (a.s.)in buzagiya tapan 
kavmi Beni tsrail cinsindendir. Ne acibdir ki, bu taife buzagiyi birakip boyle 
bir okuze el siirerler ve onun elini ve ayagmi opiip ona taparlar." 



2080. "Dier him hu luvgunun magruru oldu ise, gecenin cifesi ve giindiizun 
hatialidir." 



sscp^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Cife", les ve murdar. "Battal", hig i§i olmayan ve yalan soyleyen kimse. 
"Garre", aldanmis olmak. Ya'ni, "Her kirn bu lupguniin aldanrm§i oldu ise, 
gece les gibi uyur ve giindiiz dahi higbir is. sahibi olmayip eli bo§ gezer." 

Jl>- c: — -S <u»jT ijjijj j j*~» Jl*^ j J& -u» ^j* jA Ail «Ju* 

2081. Hr Bit kavim yiiz ilim ve hemali birakmi$lar, "Dial budur" diye mekr ve 
tezviri tutmu$lardir." 

"ilim ve kemaT'den murad, burada ulema-i zahirenin medreselerde tahsi- 
liyle me§gul oldugu ulum-i akliyye ve nakliyyedir. "Bu taife ya'ni seyhin mu- 
ridleri bircok ilim ve kemali birakmisjar ve "Hal ilmi budur" diye mekr ve tez- 
vir yolunu tutmu§lardir^" , ^ 

2082. "Wiricja! Sil-i uMusd nerede? Ta hi, xmdi buzagiya tapanlann kanim 
ddhsiinler!' 

"Buzagi"dan murad, kadintn flkrince §eyh Ebu'l-Hasan hazretleridir. "Al-i 
Musa"dan murad, ehl-i §eriattir. Ya'm, "Ah, elleri kihgli olan ehl-i §eriat nere- 
dedir ki, Al-i Musa gibi buzagiya tapanlann kanim doksilnler!" 

C*~Z>jS i— 2 jj**» y\ jj j*£- fi C^io tj,ys> aJJiSi \j t£yH j f- jZ» 

2083. "<$er' u takvayi arka iarafa birakmi$hr. Diani Omer? Diani sert olan 
emr-i ma'ruf! 

Ya'ni, "Bu taife §eriati ve takvayi arkalanna atip terk etmisjerdir. Hz. 
Omer (r.a.) nerededir ki bu §eriat dairesinden cikan taifeyi lslah etsin!" 

2084. v ,2,ira bu ibahat bu cemaaiten fa§ oldu. Dier miifsid ve kalla§a ruhsat 
oldu." 

"ibahat", haram olan §eyleri mubah ve caiz kilmak. "Kallas/', baldin crp- 
lak demektir. Burada zikrullah esnasinda nagamat-i musikiyye icrasiyla raks 
ve sema' etmek gibi haller murad olunur. Ya'ni, "Bu ibahat bu §eyhin miirid- 
lerinden etrafa yayridi. Her ilimden muflis ve baldin ciplak kimselere de bu 
ibahat ruhsat ve icazet oldu." Ma'lum olsun ki Hayatu'l-Hayevan ismindeki 
kitabta §6yle yazilmisnr: ^r^ 1 ^t^-i «*■*»■ i cf Jj' f 1 ^ -^l^j jj-^b o**)\ 



^ 



AHMED AVNt KONUK 



I^jjcX jl OliaLJi i J^ J=r**Jl ^j jli^J! jp _^i *J^Oj OjJ^ljij J^' J_p- ^j-**^ p-fr^ 

^L j^u pjMA j^i ^-H\ rj Jij 4Jb tf'y. o^V J»^j Ya'ni "Raks ve sema' etmek 
ve donmek ve tevaciid haramdir. En evvel bunu lead eden kimseler Sami- 
ri'nin ashabidir. Onlar buzagi etrafinda raks ederler ve bununla tevaciid eder- 
ler idi. imdi bu, kafirlerin ve buzagiya tapanlann dinidir. Hukiimdar onlan 
men' etmek lazim gelir; ve Allah'a ve ahiret giintine inanan kimselere onla- 
nn batillan iizerinde onlar ile beraber hazir olmak helal olmaz." iste ulema-i 
zahirin bu gibi kryasat ve hiikumlerine i§areten kadimn lisanindan, Ebu'l-Ha- 
san hazretlerinin muridanma "buzagiya tapanlar" ta'blr buyurulmu§tur. Ve 
ulema-i zahirin bu yolda birgok sozleri ve fetvalan vardir. Sema' hakkmdaki 
izahat 4. cildin 728 numarak beytinden i'tibaren gectigi cihetle burada tekra- 
n zaiddir. Ve biraz yukanda 2042 numarali beyitte Sunbiil Sinan hazretleri- 
nin Fatih Cami-i gerifinde toplanan ulemaya verdigi cevablar zikr edilmis idi. 

2085. "Uiani 'iPey^amber'in ve ashabm yolu? Diani onun namazi ve ieshihi 
veadabi?" 

"Hani Peygamber'in ve ashabimn ta'kib buyurduklan yol? Hani onlann 
namazdaki huzu' ve hu§u'lan ve tesbihler ve ibadet emrindeki adab ve kaide- 
leri?" Malum olsun ki, ehl-i hakikatin nazarlan halka degil, kamilen 
Hakk'adir. Onlar halka kar§i melamet tarikini tutup, taat ve ibadetlerini hal- 
kin nazanndan setr ederler. Ve Hakk'a riyadan art ve hulus ile gizlice ibadet 
ederler. Mesela cami'deki cemaate cikmazlar. Evlerinde aile halki ile cemaat 
olup namaz kilarlar. Ehl-i zahir bunlann bu hallerini bilmediklerinden "Siin- 
net olan cemaati terk ediyor ve hatta namaz kildigim bile kimsenin gordiigii 
yoktur!" diye ta'n ve i'tiraz ederler. Zira ulema-i zahirin nazarlannin yansi 
halka ve yansi da Hakk'adir. Onlar salah-i hal sahibi olduklarim halka gbs- 
terip hurmetlerini kazanmak isterler ve halkin medhinden nefisleri haz ve 
zemminden elem duyar. Fakat ehl-i hakikat ise, bu duygulardan pek uzaktir- 
lar. Halk ne derse desin, onlann nazarlan Hakk'adir. Halleri atideki beyte 
muvafiktir: 

oi^jt- jjjl >ji ^ ^S J»jj Wj <j&?^ J* j ^^ ^jjjh ^ j~» ^x^j' 

"Batmdan a§'ma ve zahirden yabanci gibi oil Boyle bir guzel gidi§ cihanda az 
olur. " 



*£P? 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

Miiridin cevab soylemesi ve o ta'n edici kadini kufurden ve beyhude 
soylemekten miiridin men' etmesi 



2086. ^Delikanli ona hagirdi. H^edi hi: "^fieier! Slydinlik giinde ases nereden 
cjeldi?" 

"Gundiiz"den murad, Ebu'1-Hasan-i Harakani hazretlerinin nur-i velaye- 
tidir. "Ases", gece kol gezen zabita me'muru demektir. Bundan murad, ehl-i 
nefis olan avammi tabiat karanhgi icinde menhiyyat-i §er'iyye icrasmdan 
men'eden ulema-i zahiredir. Ya'ni, kadinin bu ta'n ve i'tirazlanni dinleyen 
o yoldan gelen murtd bagirdi ve dedi ki: "Artik sus! Yaptigin edebsizlik ye- 
ter! Ebu'l-Hasan hazretlerinin nur-i velayeti afaki tutmus, ve hakikat talib- 
lerinin nazannda alem-i tabiatin karanligi gitmis. ve giindiiz olmu§tur. Bi- 
naenaleyh gece zabitasi olan ulema-i zahirenin bu nur-i velayet oniinde ne 
isj vardir?" 

Ma'lum olsun ki, Nefahitii'l-Ons'de beyan buyuruldugu iizere Ebu'l-Ha- 
san-i Harakam (k.s.) hazretlerinin adi All b. Ca'fer'dir. Kendisi zamanin feri- 
di ve gavsi ve ehl-i hakikatin mahall-i tevecciihu idi. Pek yiiksek sozleri var- 
dir ki, bunlan Nefahatii'l-Uns'de Mevlana Cami ve Tezkiretu'l-Evliya' da Fe- 
ridiiddin-i Attar hazretleri beyan buyurmusjardir. Menahb-i sairesi bu kitab- 
lardadir, Sozlerinden birisi budur ki: 

"Gonullerin ziyade aydim kendisinde halk olmayan ve amellerin efdali 
onda mahluk fikri bulunmayandir." 

Ya'ni bir kalbde Hak fikrinden ba§ka bir §ey bulunmaz ve mahluk ile 
miinasebet diisuncesinden ari olursa, o kalb ziyade nurlu bir kalb olur; ve 
bir kimse yaptigi i§lerde ve ibadederde mahluk olan cenneti ve cehennemi 
ve Hak'la kul arasinda vasita olan melekleri ve peygamberleri vesair insan- 
lan du§iinmezse ve hepsini Hakk'in gayn gormezse, o ameller efdal olur, 



G ^Pf 



AHMED AVNt KONUK 

demektir. Nitekim Sultan Mahmud-i Gaznevi o hazreti bir gun huzuruna 
da'vet igin adamlanndan birisini gondermis. ve eger gelmezse: ijLufj ^Ji i^Lwi 
jj£. ^'ui jji_j J^i (Nisa, 4/59) ya'ni "Allah'a itaat ediniz ve Resul'e ve siz- 
den emr sahibi olan kimseye itaat ediniz!" ayet-i kerimesini oku!" diye ten- 
bih etmi§. zat Ebu'l-Hasan hazretlerinin huzuruna gidip bu ayeti okumu§. 
Hz. Ebu'l-Hasan tebessum edip buyurmus. ki: "Atiullah"da [:Allah'a itaat 
ediniz!] o kadar mustagrakim ki, "atiu'r-Resul M de [:ResuTe itaat ediniz!] 
hacaletlerim vardir. Bak, ulii'l-emre ne kalir?" Bu kelamin inceliginden gafil 
ve zevkinden cahil oian ulema-i zahire bu sozlere tufan-i i'tirazi yagdinr- 
Iar. Nitekim ulema-i zahireden birisi olup tankat-i Naksbendiyye'ye intisab 
ve ulema-i zahirenin ilm-i kelama miistenid olan sdzlerini "ilm-i hakikattir" 
diye taiib-i hakikat olanlara yutturmaya gah§an Ahmed-i Serhindi namin- 
daki bir zat, matbu' Mektubatmm 105. sahifesinde miinderic 152. mektu- 
bunda §u fikralar ile i'tiraz etmisjerdir: "Hz. §eyh, itaat-i Hak Siibhane- 
hu'yu Resul-i Hakk'a itaatin gaynnda bildi. Bu soz istikametten durdur. 
Mesayih-i mustakimu'l-ahval bu kisim sozlerden tenezziih gosterirler." Bu 
Ahmed-i Serhindi'ye, tabi'leri "imam-i Rabbani" ve "Miiceddid-i elf-i sani" 
derler ve tankat-i Naksbendiyye'de "pir-i sani" telakkl ederler. Halbuki bu 
zat Mektubatmda kendi plri Muhammed Bahaeddin §ah-i Naksbend ve 
Huccetu'l-islam imam-i Gazali hazaratini techile kadar cur'et etmi§tir ve Hz. 
Mevlana'ya da "tarikat gocugu" demi§tir; ve Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin 
b. Arab! efendimize bircok ta'nlarda ve iftiralarda bulunmu§tur. Velhasil 
ehl-i hakikatin mikteierinden ve zevklerinden gafil olan bu alim-i zahinnin 
ehl-i hakikatten kimlere ne sebeble ta'n ettigi ve o ta'nlann varid olmadigi- 
ni gosterir bir risale yazdim. Bi-hikmetillahi Teaia asla fikr ii hayalimden 
gegmedigi halde bir zat tarafindan tebyiz olunarak Konya Asar-i Atika Mii- 
zesi Kutiiphanesi'ne teclid edilerek konuldu. 

Ebu'l-Hasan hazretlerine ta'n edenlerin terziline dair olan atideki ebyat 
Hz. Pir'in keramat-i aliyyelerindendir. Zira Hz. Pir efendimiz kendilerinden 
bir asir sonra gelmis, olan §ah-i Nak§bend hazretlerinin tarik-i alisini 4. cil- 
din 3060 numarali beytinde §6yle ihbar ve medh buyururlar: yr ^ juju* js> 
di> j J jh juiijL- jir dm [Ya'ni "Cevv-i felekde nakis. baglayicilardir; benim 
icin ve senin icin i§ yapicilardir."] 

Ve keza kendilerinden iki yiiz kusur sene sonra gelmis. olan Ibrahtm-i Gul- 
seni ve onlann halifeleri olan Dede Omer Ruseni hazretlerinin zuhurlarmi ve 
medhlerini Divan-i Kebif lei'mde §u beyitlerde gbstermisjerdir: 



c^p^ 



MESNEVM §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

[Ya 'ni "Gordiimbk gul§enin giizel yuzunii; o parlak dogam ve gozu, o canm 
secdegahim ve hblesini, o emtn canm i§retini. "] 

Bu bahiste Ebu'l-Hasan hazretlerine ta'n edeceklerin de zuhuruna i§aret 
edip, onlan tezyif buyurmu§lardir. Binaenaleyh Ebu'l-Hasan hazretlerine ta'n 
edenler zem ve hicivden bu beyitlerde hisselerine du§eni alsmlar. Cenabn 
Ebu'l-Hasan'in bir kissasi da 4. cildde 1797 ve 1844 ve 1918 numarali 
beyitlerden i'tibaren mezkurdur. 

C„^Sw) jl Juj^S eJk»>wi L^JL^^I <JL~»^> '-r'j * J tij--"- 4 o\iy jy 

2087. ^TViar-t merclan, §arhi ve qarhi tuttu. fyoniiller laaccubden dolayi secie et- 
txiev. 

Hak erlerinin nuru §arki ve garbi kapladi. Ulvi olan alimler insan-i kami- 
lin baftnindaki envar-Lilahiyyeden taaccixb edip secde ve serruru ettiler. Nite- 
kim Ebu'1-Hasan-i §azili ^hazretlerinin iistadi Ebu'l-Abbas (k,s.) hazretleri 
§6yle buyururlar: 

"Eger velinin nuru ke§f olunsa, elbette o nura ibadet olunurdu. Zira veli- 
nin vasiflan Allah Teala'nin vasiflanndandir ve onun nuutu Allah'm nuutun- 
dandir." 

2088. Dtahh'in c)iine§i Diamel'cien zfihir olclu. £june$ hacelden $ar§af cXhna 
gitti. 

"Hamel", on iki burctan birinin ismidir. Gunes, ilkbaharda bu Hamel bur- 
cunda olup alem taravet bulur. Ve "hacel", utanmaktan dolayi kendinden 
gegmek ma'nasinadir (Sarrah). Ya'ni, Hakk'm ma'nevi giine§i olan insan-i 
kamil kemal burcundan yiikseldi. Maddi olan gunes, onun nurunun §iddet ve 
azametinden utandi da bulut car§afina buriindu. "Maddi giines/'ten murad, 
ilm-i zahirde ve ulum-i akliyyede yekta ve miimtaz olan alimdir. Zira hicbir 
alim-i zahiri bir insan-i kamilin nur-i ma'rifetine mukabele edip onu ilzam 
edemez. Bilakis kendisi utanmi§ ve kuculmu§tur. Nitekim Necmeddin-i Kiib- 
ra hazretleriyle Fahreddin-i Razi hazretlerinin kissalan 5. cildin 4139 numa- 
rali beytinin izahinda ve muhakkikinden §ems-i Sivasi hazretleriyle ulema-i 



°m? 



AHMED AVNl KONUK 

zahireden Kadioglu'nun Sultan Murad-i Rabi' huzurundaki kissalan keza 5. 
cildin 4203 numarah beytinin izahinda gegti. 

2089. * Senin §&i bir Dblisin iurrekah beni ne vakil bu evin topragirulan dan- 
duriir?" 

"Ey ta'n edici! Senin gibi bir iblis'in boyle sagma sapan sozleri, Ebu'l-Ha- 
san hazretleri gibi bir hakikat giinesinin evinin topragindan beni sogutup 
dondurebilir mi?" 

2090. "^Ben, hulut gibi bir riizgdr ile gelmedim; ia hi, bir ioz sebebiyle b\x cenab- 

[2072] j • j- • 1" 

dan gen doneyim. 
"Cenab", evin etrafi ve canib ve nahiye ma'nalannadir. Ya'ni, "Ben bura- 
ya ruzgann siiriikleyip getirdigi bir bulut gibi gelmedim ki, senin toz ve top- 
rak mesabesinde olan sozlerin ve i'tirazlarm sebebiyle bu evin etrafindan ge- 
ri doneyim!" Menkuldiir ki: §eyh Nizameddin hazretleri muridleriyle beraber 
bulundugu bir yerde siddetli ruzgar esti. Bundan muridler kagtilar. Yalniz bir 
murid sabit kaldi. Ondan nigin kagmadigim sordular. Cevaben dedi ki: "Ben 
heva-yi nefsani ile gelmedim ki, niye havadan kagayim!" 

2091. Hluzagi o nur sebebiyle keremin kiblesi oldu. OCtble o nursuz kiifur ve 
put oldu. 

Ey ta'n edicil Buzagi mesabesinde tuttugun EbuJ-Hasan hazretlerinin su- 
ret-i cismaniyyesi, o nur-i ilahi sebebiyle Hakk'in kereminin kiblesi oldu. Ni- 
tekim kible ittihaz olunan tastan ve topraktan ma'mul Ka'be'nin sureti maz- 
har-i ism-i zat-i ilahi olmasindan dolayi kible oldu. Eger Ka'be'de o nur ol- 
masa ona tevecciih edip tavaf etmek kixfur blur. Zira o nursuz Ka'be'nin su- 
reti puttan ibaret kalir. Cism-i insan dahi boyledir. Mazhar-i ism-i zat-i ilahi 
olup, cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz olursa, kerem-i ilahinin kiblesi olur ve ona 
tevecciih edenler kerem-i ilahiye mazhar olur. 

JUT jJ\j+ / c^-LIc—* J>U-uTly* jT oLI^t 

2092. Dievadan gelen ibahat dalalettir. Diudadan gelen ibahat kemaldir. 



<^&> 



MESNEVf-t §ERfF §ERHf / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

Heva-yi nefsaniden gelen ibahat ve §er'-i ilahiye muhalefet dalalet ve az- 
gmlik olur. Fakat bu ibahat ve §er'e muhalefet Hak tarafindan vaki' olan emir 
iizerine olursa ayn-i kemal olur. Nitekim Muhammed Bahaeddin §ah-i Nak§- 
bend (k.s,) hazretleri bir gece muridleriyle beraber otururken "Bu gece hirsiz- 
lik edecegiz" buyurdular ve muridleriyle beraber giktilar. Hz. §ah gece karan- 
liginda bir evin duvanni deldirip igeriye girdiler. Odada birgok kuma§lar mev- 
cud imi§. Hepsini ta§ittilar ve gelip oturdular. Esyamn ta§itilmasim miiteakib 
bir surii e§kiya gelip evi bastilar. Kumasjann asjnldigini gorup: "Vah, vah! 
Geg kaldik. Bizden ewelki hirsizlar kuma§lan calmisjar!" diyerek geri dondu- 
ler. Ertesi gun Hz. §ah evin sahibine haber gonderip kuma§lan kendisine ia- 
de buyurur. Gerci zahif.-i §er'de hirsizhk memnu' ve haramdir. Fakat insan-i 
kamil, zimninda bir hikmet-i ilahi olan bu gibi memnuat-i ger'iyyeyi emr-i 
ilahi ile icra eder. l§te ibahatin ma* nasi budur. Burunlannin ucunu bile gor- 
mekten aciz ve kasir olan ulema-i zahire ise, kamillerin ahvaline vakif olma- 
diklanndan "Efendim, bu ne demektir? Zmdikhktirf" diye feryad ederler. Bu 
ibahatin naziri sure-i Kehf de beyan buyuruldugu iizere Hizir (a.s.) ile Musa 
(a.s.) arasmda vaki" oldu. Cenab-i Hizir zahirde hicbir sebeb olmaksizin bir 
miirahik gocugu oldiirdu ve yetimlerin saglam gemisini deldi. Sahib-i §eriat 
olan Musa (a.s.) i'tiraz etti. Cenab-i Hizir cevabem ^ ^ dUi iV, (Kehf, 
18/82) ya'n! "Kendi emrimden yapmadim" ya'ni emr-i 'ilahi ile yaptim, bu- 
yurdu. Insan-i kamiller dahi, Hizir (a.s.) gibi Hak'tan telakki ettikleri emir 
mucibince memnuaM §er'iyyeyi hikmete musteniden icra ederler. Bunlara 
kar§i ta'n ve i'tiraz edebsizliktir ve kendi haddini bilmemektir. 

2093. Ol$iisiiz nur parlailigi o tarafta kiifiir iman oliu ve §eytan Oslam'i 
hvMu. 

"Olciisuz nur"dan murad, Hakk'in bilciimle esma ve sifati ile tecellisidir. 
"§eytan"dan murad, nefistir. "islam", inkiyad ve teslimiyet demektir. Ya'ni 
Hakk'in bilciimle esma ve sifati ile tecelli buyurdugu o insan-i kamil tarafinda 
ulema-i zahirenin kurur addettigi §eyler mahz-i iman oldu. Mesela ulema-i za- 
hir vahdet-i viicudu ve Hakk'in cemi' esjaya olan sereyan-i zatisini kendi 
havsalalanna sigdiramadiklanndan kiifur addederler; ve esjanin viicudunu 
Hakk'in varligi muvacehesinde nefsu'l-emrde isbat ederler; ve Hakk'in iha- 
ta-i zatiyyesini degil, ancak ihata-i ilmiyyesini kabul ederler. Zira onlarda in- 
san-i kamilin zevki ve hali yoktur. Onlar pek gizli bir §irk icindedirler. Nite- 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

kim hadis-i gertfte iuJi J* J*J» ^> o*J^ ] ^ J -^ ya'™ "Benim iimme- 
timde sirk musaffa bir mahal iizerinde yuriiyen kanncamn yuriiyusiinden 
pek gizlidir" buyururlar. Zira bu taife seytan mesabesinde olan nefislerinden 
ve mevhum olan viicudlanndan kurtuiamamislardir. Halbuki insan-i kamilin 
nefis seytam yokluga inkiyad ve teslim olmustur. 

2094. Ozzetin mazharidir ve Diak vein mahbubdur. Ttiitun ker rubber den ile- 
ri gecmistir. 

"Be-Hak"taki "ba", ta'lil igindir. "Mahbub be-Hak", "Hak icin mahbub- 
dur" demek olur. Kerrubiyan, "muheyyemun" dedikleri meleklerdir ki, onla- 
ra "melaike-i aim" dahi derler; ve onlar Adem'e secde eden melaike-i unsu- 
riyyunun haricindedirler. Bunlar her ne kadar Adem'e secde ve serfuru ile 
miikelief degil iseler de cem'iyyet-i esmaiyye ve sifatiyyeye mazhar olmadik- 
lanndan insan-i kamilin fevkinde degildirler. Fakat insan-i nakism fevkinde- 
dirler. Bu beyt-i §erifte insan-i kamilin bu mertebebsine isaret buyurulur, 
Ya'ni, ey ta'n eden kimse, Ebu'l-Hasan hazretleri bilcumle sifat ve esma-i ila- 
hiyyenin mahall-i tecellisi oldugundan izzet-i Hakk'in mazharidir ve Hak igin 
dahi mahbubdur. Binaenaleyh ind-i ilahide bu cem'iyyeti haiz olmayan me- 
laike-i muheyyemundan daha ileridir. 

Necmeddin-i Kubra hazretleri bir risalesinde ve Hiiseyn-i Meymendi 
(ij^) dahi Divan-i All §erhi'mde §6y\e naklederler: "Ebul-Hasan-i Ha- 
rakani (k.s.) buyurdu ki: Ben arsa suud ettim. Bin kerre tavaf ettim; ve onun 
etrafinda tavaf eden bir cemaat gordiim. Onlar benim tavafimin siir'atinden 
taacciib ettiler, ben onlann tavafina taaccub etmedim. Dedim ki: "Siz kimler- 
siniz ve tavafimzda bu yavas yiiriimek nedir?" Dediler ki: "Biz melekleriz; ve 
biz nuruz ve bizim tavafimiz boyledir; ve sen kimsin ve bu stir 'at nedir?" De- 
dim ki: "Ben Ademiyim ve ben de Hakk'in nuru ve nan vardir ve bu siir'at 
nar-i sevkm neticelerindendir" (Ankaravi §erhi' nden). 

21095. Jadem'e secde onun sehkinin beyanidir. Dee hahuk daima secde getirir. 

Bu beyt-i §erifte Adem'e secde ile miikelief olan melaike-i unsuriyyuna 
isaret buyurulur. Ya'nt, haddizatmda meleklerin Adem'e secde etmesi ve bas. 
egmesi ind-i ilahide Adem'in o meleklerden daha ileri oldugunu gostermek 



c^p^) 



MESNEVt-1 SERIF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

igindir. Zira Adem secere-i kevnin meyvesidir; ve meyvenin kabugu, ici[nin] 
nesv u nemasma hizmet eder. Bunun gibi, melaike-i unsiruyyun her an ve 
zamanda bu taayyiinat agacinda insan-i kamil meyvesinin yetismesine hiz- 
met edip ona secde ederler ve bas egerler. 

jjj axS (j\ cj^ p* ijjj~» y p* jy^- <j\ y ^ <-<h h &~ £*~* 

2096. By adiz! Sen Diakk'm semine n piij" dersin. By ap.\ kokmus! ZHem 
sen yanar sin, hem senin basin yanar. 

Ey ta'n edici acuz! Sen Hakk'in yaktigi bir sem' ve bir nur uzerine i'ti- 
razlann ile "piif ' deyip sondiirmek istersin. Ey kokmus agizli! Hem sen ya- 
narsin, hem senin basin yanar. Ya'nl hem batinin ve hem de zahirin yanar. 
§eriat vesilesiyle insan-i karhillere i'tiraz edenlerin bu alem-i surette bircok 
felakete ugradiklan ve tokat yedikleri gdrulmiis ve isitilmistir. Ezcumle Fa- 
tih Camii'nde vaaz eden sofulardan Nun Efendi isminde birisi va'zt esnasin- 
da Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arab! efendimize vesair ekabir-i evliya- 
ya atip tutar idi. Akibet, dilinde seretan illeti gikip agzi kapanarak terk-i ha- 
yat etti (neuzii billah!). Fakat maatteessiif, tabi'leri ibret alip mutenebbih ol- 
madilar. 

(_r*^ Uu jl ^jy>- }yi ^f ^j-4- lLL- jy j lj-> ->j-i ^f 

2097. OCo-peljin agzmdan derya ne vakit pis olur? Qunes ne vahit -piiften makv 
olmus olur? 

"Mtintames", mahv ve zail olmak demektir. Burada giinesin nuru sdn- 
mek ve kaybolmaktan kinayedir. Ey kopek mesrebli olan mu'terizl Nur-i 
ma'rifet-i ilahi deryasi olan insan-i kamil senin soniik ve ma'nasiz i'tirazla- 
nndan dolayi pis ve batil olur mu? Ve hakikat giine§i olan insan-i kamilin 
su'le-i kemali senin "piif ' demeri ile soner mi? Nitekim Kur'an'a ve Peygam- 
ber'e i'tiraz eden miinkirler hakkmda Cenab-i Hak soyle buyurur: lyikJ b jlj 
jj>i^5i >/ 'jJj *jy ^a Jjij ^iyL M jy (Saf, 61/8) ya'ni "Onlar Allah r in nuru- 
nu'agizlanyla"s6ndurmekistefler. Halbuki Allah nurunu, miinkirler kerih 
gorseler bile itmam edicidir." 

2098. Btjer hukmii zahir uzerine edersen dahi, soyle, hu rusenlikten daha zahir 
nedir? 



G $P B 



AHMED AVNl KONUK 

Eger "Ben i'tirazatimi zahir olan seriat iizerine yapiyorum" dersen dahi, 
ey nakisu'l-akl olan alim-i zahiri efendi! Hizir ve Musa (a.s.) kissasim 
Kur'an'da okumadm mi? Eger insan-i kamilden sadir olan akval ve ef al ve 
ahval senin kisacik aklina ve muhakemelerine sigmiyor ise, nicin haddini bil- 
mezsin? insan-i kamilin nur-i kemalinden daha zahir olan nedir? Kor mii- 
sun? Bu zuhuru nicin gormezsin? 

2099. I^iiiun zahirler hu zuhurun oniimle gayet naks ve husur i^inde olur. 

Hak, insan-i kamilin mazhannda ve taayyununde cem'iyyet-i esmasi ile 
zahir olmustur. Ey alim-i zahiri! Bu zuhuru nasil inkar edersin ki, meshur 
olan hadis-i kudside ijl.j ulj^ i^j u~> ^J ^s ll* c~^i iji ya'ni "Ben bir kulu- 
mu sevdigim vakit, onun sem'i ve basari ve dili ve eli olurum" buyurulmus- 
tur. Hak, bir kamilin sem'i ve basan gibi kuvasinda ve dili ve eli gibi a'zasin- 
da zahir olursa sen onun sozlerini ve fiillerini ve hallerini, kendi kisa aklina 
gore ne hak ile muhakeme ederek "Ben zahir- i ser'e gore hiikum ve i'tiraz 
ediyorum" dersin? Senin bu zahiri hukumlerin onun oniinde son derecede 
noksan ve kusur olmaz mi? Ve senin ona i'tirazin yukandaki hadis-i kudsi 
mucibince Hakk'a i'tiraz olmaz mi? 

j 1 jji j jj^ -^ <J" c^ & Jjl l ^ c^ y- ^ y* 

2100. Dter kim §em'-i Diuda'ya -piif cjetirirse-, sern ne vakit sorter? Onun ag- 
2t yanar. 

Her kim Hakk'in sem'i olan insan-i kamilin nuruna birtakim indi i'tirazlar 
ile piif diye sbndiirmek isterse, hicbir vakitte o, Allah'in sem'i ve nuru son- 
mez. Belki onun agzi yanar ve akibet dili tutulur ve-kalbi ve ruhu karanr. 

2101. Senin gibi yarasa kuslan hir$ok ruyaiar gbriirler ki, hu cihan giinesin ye- 
timi kalir. 

Ey ta'n edici kimse! Hakikat gunesinden gozleri kamasan senin gibi bir- 
cok yarasa ku§lan rii'ya ve hayal goriirler; ve bu ru'ya ve hayaller ile birta- 
kim ahmaklan kandinp bu hakikat gunesinden uzaklastirarak o giine§in ye- 
timi birakirlar. giinesin nuru sonmez. Fakat hem sen ve hem de kandirdi- 
gm bu ahmaklar dunyada ve ahirette perisan olursunuz. 



°$2$&> 



MESNEVf-f §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

2102. Zfluh deryalanmn §eclul olan datyalan yuz hilar varlxr ki, tufan-i ZNuh 
oldu. 

insan-i kamillerden her birinin ruhu bir derya gibidir. Onlann §edid olan 
kahir dalgalan Nuh (a.s.) tufamnin yiiz misli oldu ve munkirleri hem zahiren 
ve hem de batmen kahr etti. Menakib-i Sipehsalaf daki su vak'a bu ma'nayi 
tavzih eder: 

"Bir gun Hz. Hudavendigar sakf-i hane iizerinde idi. Ashabdan bir taife 
hane derununda hakayik ve maant bahsi ile mesgQl idiler. Onlardan birisi 
siddet-i sevk ve zevk .sebebiyle hararetli cigerinden bir ah-i sert cekti. Bir 
sahs-i ma'ruf sokakterigecmekte idi. Bu ah sadasim isitip "Dam uzerinde 
Hz. Hudavendigar'in illetini isitinizl" dedi. Zat-i hazretleri dahi saika-i izzet- 
le egilip "Bakalim illet kime vaki' olur?" buyurdular. Takdir-i rabbani ile o 
sahis bir illete giriftar oldu ve illet-i mezkure temadi edip tedavisinden aciz 
kaldi. Bir muddet sonra Hz. Hudavendigar'in infiali hahrina gelip, bu hasta- 
ligin sebebi onlann hatir-i seriflerinin infialinden ileri geldigini bilerek, kalkip 
zat-i hazretlerine gitti. Tovbe ve istigfar ile mesgul oldu. Tovbesi makriin-i 
icabet olmakla o maraz ondan zail oldu." 

2103. jfokat DCen'an'in goziinde kd bitti. 9Vu/i'u ve gemiyi buahh. 'Daai is- 
tedi. 

Fakat mixnkirler boyle makhur olanlardan ibret almadilar. ^unkii Nuh 
(a.s.)m oglu Ken'an'in goziinde inkar kill bittigi gibi, bunlann goziinde de bu 
inkar kill bitti; ve Ken'an Nuh (a.s.)i ve gemisini terk edip daga iltica ettigi 
gibi, bu miinkir olan alim-i zahiri efendiler de insan-i kamili ve onun hifz u 
himaye gemisini birakip, kendi enaniyetleri ve varhklan dagina iltica ettiler. 
alim ise "Biz de alimiz, farkimiz nedir ki ona tabi' olalim?" dediler. 

2104. zaman bir yanm datya dagv ve ZKen'an'i ihanet ka'rina kadar a§agi- 
ya gotiirdii. 

"Imtihan", ihanet ve ihtikar demektir. Ya'm, o zaman hem Ken'an'i ve 
hem de iltica ettigi dagi bir yanm dalga gelip, ihanet ka'rina kadar goturdu- 



s^pj* 



AHMED AVNl KONUK 

gti gibi, bu miinkirlerin dahi hem kendilerini ve hem de iltica ettikleri mev- 
hum enaniyetlerini ve viicudlanm yanm dalga mesabesinde olan insan-i ka- 
milin cuz'i bir nazar-i kahn ve celali ihanet ve helak ka'nna kadar goturiir. 
Nitekim Re§aha?taki bir vak'a bu ma'nayi tavzih eder: 

"§ah-i Naksbend hazretlerinin hulefasindan Alaeddin-i Attar (k.s.) nakle- 
der ki: Bir gun §eyh Abdiilkebir-i Yemeni hazretlerinin meclis-i §eriflerine da- 
hil oldum. Sadat ve me§ayih ve ulema ve fukaha-yi Mekke'den meclislerin- 
de bircok kimseler var idi; ve seyh hazretleri maarif-i ilahiyyeden soz soyler 
idi. Nagah ehlullaha ve kelam-i ehlullaha munkir olan ulema arasinda gali- 
zu't-tab' bir fakih i'tiraz vechi iizere seyhin sozlerine dahi eyledi. A'yan-i 
meclisten biri o fakihe "Sus!" diye itab etti. Fakih dedi ki: "Eger na-me§ru' ve 
na-ma'kul soylersem beni men' ediniz. Eger soziim me§ru' ve ma'kul ise ni- 
cin mani' olursunuz?" Fakih bu sozii soyleyince Abdulkebir hazretleri bana 
mixteveccih olup buyurdular ki: "Ya Acem! Beni bundan kurtar!" Fakih dedi 
ki: "Acaba ben zulum ve sitem mi ediyorum ki halas istiyorsunuz? Bir soz 
soylediniz, bana subhe anz oldu. Cevab isterim. Cevab vermek gerek! Bu 
mertebe miibalagamn ne ma'nasi vardir?" Hz. seyhe gazab tari oldu. 01 fa- 
kihe muteveccih olup buyurdular ki: "§ubhen nedir? Soyle!" Fakih soylemek 
isteyince yuzii iizerine du§up akli ba§indan gitti. §eyh hazretleri dahi kalkip 
haivetlerine gittiler. Meclis dagildi. fakih bi-hu§ yiizii iizerine dii§mus. bir 
halde yatar idi. Nihayet bir kilim getirip faMhi kilim icme koyup di§an gikar- 
dilar. Heniiz §eyh hazretleri evlerinden di§anya gikmadan can verdi." Ah- 
med-i Serhindi Mektubatmm 1. cildinin 100. mektubunda bu Abdiilkebir-i 
Yemeni (k.s.) hazretlerine de i'tiraz eder ve hatta tekfirine kadar ciir'et eder 
(neuzii billah!). Fakir, yazdigim risalede bundan dahi bahsettim. 

2105. J/?t/ nur sa$ar ve kopek hav hav eder, [Kopek aym numndan ne vakil 
iena'um eder? 

"Merta"', masdar-i mimidir, "yeyip icip oynamak" ma'nasina olan "rat"' 
ve retu'" masdarlanndandir, "tena'um etmek ve eglenmek" demek olur. 
Ya'ni, insan-i kamil ay gibidir. nur-i ma'rifetini sacar. Kopek me§rebinde 
olan munkirler ise i'tiraz eder. Kopekler ayin nurundan zevk alip tena'um ve 
teferriic edemedigi gibi munkirler de insan-i kamilin nur-i ma'rifetinden zevk 
alamaz. 



*<&$&> 



MESNEVl-I §ERIF SERHI / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

2106. ^ece aidiciler ve onun siir'atli yolda^lanko-pegin sesinden ne vakit aiime- 
yi terk ederler? 

Bu alem-i kesafet karanhgi icjnde Hak yoluna gidiciler ve bu karanhgi 
nurlandinci bir ay olan insan-i kamile kosmak ile yoldaslik ve refakat eden 
hakikat talibleri kopek me§rebinde olan mu'terizin sesinden dolayi Hak yolu- 
na gitmeyi hie terk eder mi? 

2107. Ciiz, kiill iarafmii ok gibi gidicidir. Dier kokmus ihtiyardan dolayi ne 
vakit cturur? 

Ya'ni, insan-i kamilin ruhu ezelden kendisine tebaiyyetleri mukarrer olan 
hakikat taliblerinin ruhlannin kulltidur ve onun ruhu bu taliblerin ruhlanmn 
imamidir. Nitekim sure-i isra'daki ayet-i kerimede J^u* ^u 'j? ^ '{# (Isra, 
17/71) ya'ni "0 giinde biz nasi kendilerinin imamlarma cla'vet ederiz" buyu- 
rulur. Binaenaleyh bu alem-i kesafet olan dunyada ervah-i ciiz'iyye kendile- 
rinin imami olan ervah-i kulliyye tarafina ok gib sur'atle gidicidirler. Her kok- 
mus ihtiyann birtakim bos i'tirazlar ve ta'nlar ile igvasindan dolayi hie bu git- 
tigi yolda tevakkuf eder mi? Ve yuruyu§unde durur mu? Onun imami olan 
kamil o ruh-i cuz'iyi miknatis gibi kendisine cezb eder. 

2108. ($er'tn cam ve takvanin cant ariftir. CPAa rifet, ziihd-i salifin mahsu- 
ludiir. 

Ey alim-i zahiri efendi! Sen hakikat taliblerini yollanndan ahkoymak igin 
seriatten ve takvadan bahs edersin ve onlan arif-billah olan insan-i kamilin 
huccetinden ve tarikmdan tenfir etmeye cabalarsm; halbuki arif-billah ser'-i 
ilahinin ruhu ve takvanin canidir. Zira ma'rifet evvelce icra edilmis. olan ziihd 
ve takvanin mahsulu ve neticesidir. Nitekim Tirmiz sehrinin seyhulislami de- 
mistir ki: "Hz Pir'in miirsidi Seyyid Burhaneddin kiitub-i mesayihi ve onlann 
makalat ve esranm miitalaa etmis. oldugundan hakayika miiteallik kelami 
guzel eda buyururlar." Birisi dedi: "Nihayet sen de miitalaa ediyorsun, nigin 
oyle soz soyleyemiyorsun?" §eyhulislam cevaben dedi: "0 mucahede ve 
amel arkasmdadir." kimse dedi: "Nigin sen de o kapiyi galmiyorsun?" 



CSj^S 



AHMED AVNI KONUK 

2109. £iihd ekmekie cali$mahhr. uWarifet o ekinin ne$v ii nerrmstdrr. 

Ziihd bir tarlaya ekin ekmek hususunda gah§mak gibidir; ve ma'rifet o ev- 
velce ekilmis, olan tohumun bitmesi ve ne§v ii nema bulmasidir. Binaenaleyh 
evvelen ziihd ve takva arkasinda ko§mak ve sonra ma'rifet-i ilahiyyeyi elde 
etmek bu yolun kaidesindendir. 

}\~,mp- j c~~JlJ Jills' ^y) JW- jL«p! j iL^- -Li-U Ji j?r u ^j 

2110. nZinaenaleyh dhal ve i'tikad cisim yibidir. I^u ekmenin cant nehat ve 
hasaddir. 

Ya'ni, miicahede ve i'tikad-i sahih cisim gibidir,- ve bu miicahede ve i'tikad 
tarlaya tohum ekmeye benzer; ve bu tohumun ne§v u nema bulmasi ve sonra 
da onu bicmek bu ekmenin ve cah§mamn cam ve ruhu mesabesindedir. Hz. Pir 
efendimiz Fihi Ma Hn'lerinin 12. fashnda ziihd hakkinda §6yle buyururlar: 

"Bir alim yiiz zahidden iyidir, demisjerdir. Zira zahid ziihdiinii ilim le icra 
eder. ilimsiz ziihd muhaldir. Nihayet ziihd nedir? Diinyadan i'raz etmek ve yii- 
ziimi taata cevirmek ve alem-i ahirete tevecciih etmektir. Bu halde diinyayi ve 
onun sebatsizhgim ve girkinligini ve ahiretin letafet ve sebatim ve bekasini bil- 
mek lazim gelir; ve "Nasil taat edeyim ve ne taat kilayim?" diye taatta ictiha- 
da vakif olmak icab eder. Bunlann ciimlesi ilimdir. Halbuki onun maksudu ilim 
degildir. Binaenaleyh ilim olmaksizin ziihd muhaldir. Bu halde zahid hem 
alimdir ve hem de zahiddir. Yiiz bin zahidden iyi olan bu alim, acaba nasil 
olur? Onun ma'nasim anlamamisjardir. ba§ka ilimdir ki, Hak Teala hazretle- 
ri evvelce o kimsenin kendisinde olan bu ilim ve ziihdiinden sonra ona o ilmi 
ihsan eder. Bu ikinci ilim o ilim ve ziihdiin semeresi olur. Elbette boyle alim 
yiiz bin zahidden iyi olur. Bunun naziri odur ki: Bir kimse bir agag diker ve bu 
agag meyve verir. Meyve veren bu agag elbette heniiz meyv'e vermeyen yiiz 
bin agagtan iyidir. Qiinkii o agaglann meyve vermemeleri ihtimali vardir. £iin- 
kii yolda birgok afetler vardir. Ve Ka'be'ye vasil olan bir haci heniiz beriyyede 
ve yolda giden yiiz hacidan iyidir. Onlarda vusul ve adem-i vusiil end!§esi var- 
dir. Amma bu hakikate vasil olmu§tur. Bir hakikat yiiz bin sekten iyidir," 

2111. Gmr-i marufodur ve ma'ruf dahi odur. 6srar ke§f edict odur. J7Hek$u/ 
daki odur. 



°$^g> 



MESNEVI-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, kendi hakikatine vasil olan insan-i kamilin kendisi Hakk'in emr-i 
ma'rufudur. Zira onun akvali ve ef'ali u^ uu, \ rAi3 1^4^" ya'ni "Onun 
sem'i ve basan ve dili ve eli olurum" hadis-i kudsisi mucibince Hakk'in on- 
dan cart olan akvali ve ef'alidir. Binaenaleyh o soyledigi vakit Hakk'in esra- 
nmn ka§ifi olur; ve onun sozu emr-i ma'ruf olur ve onun sureti ve taayyiinu 
Hakk'in aleti oldugundan hin-i zamanda da Hakk'in mek§uf ve acik bir sirn 
olur. Nitekim hadis-i kudside t^j^i & ^ oLj^/i ya'ni "Insan sirlanmdan bir 
sirdir" buyurulmu§tur. 

2112. ^ugiinumiiziin ve yannimizin §ahtdu. Oiabuh. daima onun latif olan 
i$inin benaesicLir . ^ ' " 

Ya'ni, insan-i kamil bugiimimuzun ya'ni diinyamizin ve yannimizin ya'ni 
ahiretimizin §ahidir. Bu zahir olan alem-i kesif kabuk mesabesindedir ve in- 
san-i kamilin hakikati ise latif olan ic gibidir; ve kabuk daima icin bendesi ve 
hizmetgisi oldugu gibi, alem-i zahir dahi insan-i kamilin latif olan batimnm 
ve hakikatinin hadimidir. 

2113. Uahiaki §eyh "ene'l-Dtak" dedi ve ileri gotiirdii, binaenaleyh buiiin kbr- 
lerin bogazini sikh. 

Vaktaki Ebu'l-Hasan hazretleri Hz. Mansur'un "ene'1-Hak" demesi mukabi- 
linde olan j^^^ Jj^j- J ya'ni "Eger beni bilse idiniz, bana secde ederdiniz" 
soziinii soyledi ve bu soz "ene'1-Hak" soziinden daha ileri gitmek idi. Zira Hz. 
Mansur "ene'1-Hak" demekle iktifa etti. Kendinin secde mahalli oldugunu tas- 
rih ve izhar etmedi. Ebu'l-Hasan hazretleri bu sozuyle daha ileriye gitmis, oldu. 
Binaenaleyh bu sozuyle biitun kalb ve akil gozleri kor olan ulema-i zahirenin 
bogazini sikti. Nitekim Hz. Fir efendimiz bir beyt-i §eriflerinde §oyie buyururlar: 

is^J J^j^jj* j^ ^-y jHj £ *■** Jj^j -^ ^b ^ iJL ~& S^j &~ 

izahen terciime: 

"Ya'ni Hak Teala agagtan, Musi (a.s.)a hitaben "inrii enallah" [Muhakkak ki 
ben Allah'un] (Kasas, 28/30) buyurdu ki, bu Kur'an-i Kerim'de mezkwdur, 
Ulema-i zahire bunu inkar edemeyip kabul ederler. Fakat agagtan efdal olan 
beserden soylerse, bunu kalb ve akil korlugunden dolayi nigin inkar edersin?" 



C <£P? 



AHMED AVNt KONUK 

Malum olsun ki, bu soziin nazirini Hz. Fir efendimiz dahi su beyitlerinde 
soylemislerdir: 

"Bu ademin heykel-i cismiyiiz ortucii ve nikabdir. Biz biittin secdelerin kible- 
siyiz." 

Ve diger bir beyitlerinde de: 

".fcaret soyleyici olan Mansur halk tarahndan daragacma geldi; halbuki benim 
esrinmm sertliginden ve siddetinden dolayi Hallac beni daragacma geker" bu- 
yururlar. 

"Esrann siddeti" budur ki: Hz. Mansur "ene'1-Hak" demekle iktifa etti. Fa- 
kat mahall-i secde oldugunu i'lan etmedi. Saniyen, Mansur "ene" demekle bu 
sirn kendisine tahsis etti; Hz. Fir kendi kelamlannda butiin insan-i kamillere 
ta'mtm buyurup daha a^ik soyledi. Nitekim Divin-i JteMFlerindeki bir miis- 
tezad beyitlerinden ba'zilan soyledir: 

JjL, Olfri J ij. <]* -^ ji j\F ^H OT j£Lio AjaJ- j* 

^i 0^ c^tjb -U^ jlj.^jP jSCi jl <juJIp U 

Jj^OL>-jjjjl «L.7 jrfJ l&i^ Lr &TAj i >ir 

"O <///f>er-i ayyar her lahza §ekil He zahir oldu; gbnul kapti ve gizlendi. Her dem 
ba§ka libaslarile zahir oldu; ba'zan ihtiyar ve ba'zan delikanli oldu. Bir vakit 
Nuh (a.s.) oldu ve dua He cihani tufana gark etti; kendisi gemiye bindi. Bir va- 
kit de HaSl (a.s.) oldu ve ates igine gikti; ate§ ondan giilistan oldu. Nihayet 
Arab var olan sekilden zahir oldu; cihanm darasi oldu. Mevlana Celaleddin-i 
Rum! kufur sbzunu sbylememistir ve sbylemez; ona miinkir olmaymiz. Kafir 
bu sozleri inkir iizerinde zahir olan kimsedir ki, cehennemliklerden oldu. " 



C £P? 



MESNEVt-I §ERtF SERHI / XII. CiLT • MESNEVl-6 • "^® 

2114. Uakiaki ben&enin "ene" si viicuMan yok oldu, binaenaleyh ey inkar edi- 
ci, sen dusiin: OVe kaldi? 

Ey kimse! Eger ene'1-Hak ne demek oldugunu anlamak ister isen, izahi 
budur ki: Vaktaki bir kulun enesi ve benligi mevhum olan viicudundan ve 
varhgmdan yok oldu, binaenaleyh ey inkar edici alim-i zahiri efendi! Sen bir 
iyi diisiin! viicudda ne kaldi? Malum olsun ki: "Ene", "ben" demek insan 
kendi nefsinde ve varhginda istiklal tasavvur etmekle olur. Eger bu istiklal ta- 
savvuru zevken ve halen insamn vehminden ve tasavvurundan kamilen si- 
linmis olursa, ancak bu viicud-i mevhumun kayyumu olan Hakk'in varhgi 
kahr. Bu bir hal ve zevktit ki, fikir ve ilim tarikiyla anlasilmaz. Insan ilmen 
ve tefekkuren boyle bir tasavvurda bulunsa bile, kendinin zevki ve hali ol- 
madigi igin, onun fiili bu tasavvurunu ve tefekkiiriinu tekzib eder. Nitekim 5. 
cildin 41:41 ve 4142 numarali beyitlerinde: 

[Ya'ni "Bu ene tefekkiir cihetinden ne vakit kesf oiunur? Bu ene fenadan 
sonra meksuf olur. Bu akillar kayip addettigi Hakk'i aramakta hulul ve itti- 
had gukuruna duser"] buyurmuslardi. Terciime ve izahi orada vardir. 

2115. Sger senin gdziin varsa ac baki JZadan sonra nihayet baska ne kahr? 

Eger senin kalbin ve akil gdziin varsa ac bak! Bir kimse bu viicud-i mev- 
humdan yok olduktan sonra nihayet baska ne kahr? Nitekim ayet-i kerime- 
de J «ii-'j ui JJu >Ji jr (Kasas, 28/88) ya'ni "Her bir sey haliktir ve yoktur; 
ancak onun ya'ni Hakk'in vechi ve zati halik degildir, bakidir" buyurulur. Bi- 
naenaleyh viicud-i mevhiimundan zevken ve halen kurtulmus ve Hakk'in 
kayyumiyeti ile kaim bulunmus olan insan-i kamilin sozlerine i'tiraz Hakk'a 
i'tiraz olur. 

2116. By o dudak ve bogaz ve acjiz kesilmis olsun ki, asumantn ayx tarafina 
Huh!" eder. 



*$$&> 



AHMED AVNf KONUK 

Alem-i ulvinin ayi olan insan-i kamil tarafina birtakim bos i'tirazlar ile 
"tuh" diyen ve tiikiiren bir kimsenin dudagi ve bogazi ve agzi kesilmis olsun! 

2117. <$ubhesiz onun tiihii onun uiiziine fieri doner, Tuh, feleh tarafina hir 
meslek hulatnaz. 

§iibhesiz boyle bir ahmagm "tiih" demesi ve tiikurmesi onun yiiziine ge- 
ri doner ve akibet kendisi rezil ve bednam olur. Onun tukriigli makami fe- 
lek-i ulvi olan insan-i kamil tarafina bir meslek ve yol bulamaz. Nitekim Hz. 
§eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arab! (k.s.) hazretlerinin maarifine i'tiraz eden- 
lere karsi muhakkikin hazarati oyle ma'kul ve muhik cevablar vermislerdir 
ki, bu mu'teriz ahmaklann tutar yeri kalmamistir ve kiyamete kadar ahmak- 
hklan sabit olmustur. 

2118. Dityamete kaAar ^ah'den onun iizerine tiih yacjar. Hlu jCeheh'in uze- 
rine "Tehhet" gibi. 

Ya'ni, Ebu Leheb'in ruhu uzerine Kur'an-i Kerim'de okunan J^ J\ u ol : 
(Tebbet, 1 1 1/5) ya'ni "Ebu Leheb'in elleri kinlsin ve helak olsun!" ayet-i ke- 
rimesinde Rabbii'l-alemin tarafmdan tun ve terzil saganaklan yagdigi gibi, 
insan-i kamile ta'n ve i'tiraz eden ahmak uzerine de oyle kiyamete kadar 
Rabbii'l-alemin tarafmdan tiih yagar. 

2119. ^Dauul ve bayrak $ehriyann miukuaiir. \jCbpeh hir himse&ir hi, ona liiv- 
$ii ta'hir etti. 

Evliyamn cogu fakr-i suriyi ihtiyar ettiklerinden, dunyanm debdebe ve 
alayisine magrur olan nefis sahibleri onlara liipcu ve bedava yiyici nazanyla 
bakarlar. Nitekim mu'teriz olan kadin dahi Ebu'l-Hasan hazretleri hakkmda 
oyle demis idi, Bu beyt-i serif o i'tirazin cevabidir. Ya'ni, davul ve bayrak ve 
mizika suri hukumdarlann miilkii olup onlann siyt u sohretini i'lan ettigi gi- 
bi Hak tarafmdan evliyaya ihsan olunup davul ve bayrak mesabesinde olan 
keramat dahi onlann miilkiidiir ve onlann siyt u sohretini nasa i'lan eder. Bi- 
naenaleyh onlar cemi'-i zamanda nasin degil, Hakk'in ni'metini yerler ve 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

igerler. Onlara bedava yiyici ve lupgii diyen kimse diinya cifesine talib olan 
bir kopektir. 

2120. fiokler onun ayinm bendesidirler. $arh ve garb hep onun ekmek yiyici- 

[2102] .j. - 

sidirler. 

Avalim-i ulviyye o insan-i kamilin ay mesabesindeki ruhunun bendesi ve 
hizmetcisidir. Haklkatte §ark ve garb ahalisi biitiin onun ni'metini yiyicidir- 
ler. Qunku Hakk'in onlara olan in'ami kutb-i zaman olan bu insan-i kamilin 
yuzundendir. 

2121. ,Zxra fe-i onun ievkii uzerinde lev-lak' vardu ve dimle onun inamin- 
da ve ievzt indedir . 

"Tevki"', tezkire ve uzerinde hukiimdann isareti olan ferman ma'nasina- 
dir. Ya'ni, §ark ve garb halkimn o insan-i kamile bende olmasmin sebebi bu- 
dur ki: Ona verilmis, ferman-i ilahi uzerinde ii^i c~iU u J^ ya'ni "Ey ha- 
bibim! Sen olmasa idin yerleri ve gokleri yaratmaz idim!" yazilmi§tir. Bu ha- 
dis-i kuds! bil-asale Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz hakkindadir ve bi'l-ve- 
rase insan-i kamillerin ciimlesine raci'dir. Ve kutbu'l-aktab olan veil bilcum- 
le evliyanin fevkinde olup kalb-i Muhammedi iizerinedir ve o hazretin akva- 
Ii ve etvan ve me§rebi ve ef'ali Server-i alem Efendimiz 'e tamamiyle uygun- 
dur; ve bu kutbu'l-aktab her asirda bir kimseden ibaret olur ve bu alem-i su- 
rete maddi ve ma'nevi olan nziklar bu kutbu'l-aktab vasitasiyla tevzi' buyu- 
rulur. Onun viicudu yeryuziinde bir hazine-i ilahiyyedir. Binaenaleyh ciimle 
halk o insan-i kamilin in'ami ve bu in'amin tevzi'i icindedir. 

2122. Bger o olmasa idi, felek devri ve nuru ve melekler mekanlifli bulmazdu 

Eger bi'1-asale insan-i kamil olan Server-i alem Efendimiz ve onun niibiiv- 
vette ve velayette varisleri olan enbiya ve evliya hazarati olmasa idi, eflak te- 
§ekkiil edip her birisi kendi mihveri ve mahreki etrafinda doniicu olmazdi ve 
fezadaki gune§ler nuru ve ziyayi bulmaz idi ve melek mekanhgi ya'ni kuva- 
yi vucud-i hakiki masruf olacak bir mahal ve mekan bulmazdi. Zira kuvvet 



«^^ 



AHMED AVNt KONUK 

bir maksadin husulii icin sarf olunur. Eger zuhuru matlub-i ilahi olan insan- 
i kamil olmasa idi, bunlann higbirisine liizum kalrnaz idi. £iinkii alem-i kevn 
bir agagtir ve onun meyvesi insan-i kamildir. Bahgrvanin agaci dikip terbiye 
etmesinden maksudu meyvenin yetismesidir. 

2123. Gijer o olmasa idi, denizler heyhetini ve haliqi ve saha layik inciyi bul- 
mazdi. 

Eger o insan-i kamil olmasa idi, o engin denizlerin yiiksek dalgalanyla 
heybet gdstermeleri vaki' olmaz ve onlarda tiirlii tiirlii baliklar ve saha layik 
latif inciler zuhura gelmez idi. Ba'zi niishalarda "heybet ve mahi" yerine 
"hey'et-i ma!" vaki'dir. "Akici suya mensub olan hey'eti ve §ekli bulmazdi," 
demek olur. 

2124. Bcjer olmasa idi, yeryiizii vcinde define ve dismda yasemin hulmazdt. 

Eger insan-i kamil olmasa idi, yeryiizii kendisinin iginde tiirlii tiirlii 
ma'den hazinesini ve dismda da yaseminleri ve tiirlii tiirlii kokulu ve latif 
manzarah gicekleri bulmazdi. 

2125. uMeyveler onun yagmurunun susanusvdxr. Uliziklar dahi onun nzkini 
yiyicidirler . 

"Leb-i husk" "dudagi kuru" demek olup "susarms"tan kinayedir. "Meyve- 
ler"den murad, secere-i kevnin ham meyveleri olan efrad-i beserdir. "Rizik- 
lar"dan murad, efrad-i be§erin cisimlerini takviye eden hem suri gida ve hem 
de ruhlannin isti'dadina gore gerek imandan ve gerek kufurden olan ma'ne- 
vi gidalardir. Ya'nt, §ecere-i kevnin ham meyveleri olan biitiin efrad-i be§er 
suri ve ma'nevi olan gidalarda kutbu'l-aktab olan insan-i kamilin feyiz yag- 
muruna susami§tir ve onlara gelen imandan ve kiirurden suri ve ma'nevi 
olan gidalar dahi, o kutbu'l-aktabdan kuwet ve nesv ii nema bulurlar. Zira 
Hakk'in bilciimle tecelliyaM esmaiyye ve sifatiyyesi kutbu'l-aktabin eliyle 
tevzi' olunur. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arab! (k.s.) hazretleri 
et-Tedbimtu'l-Hihiyye fi Islahi Memleketi'l-insaniyye ismindeki kitab-i lati- 



s^^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 



finde §6yle buyururlar: -U^i «j*i j> isyi *j*j W* *t ^. d\/"^\ J d>^\ J ^-Uj 
*^j]i.dyt ji* «j^ij »>Tj « ^,1"^ ox Ya'ni "Kutub igin Hak Teala ekvanda ta- 
sarrufu miibah kildi ki, onunla onu ondan zecr etti; ve iman ile ktifr eden 
kimse arasmdaki ahzi onun kabzasinda miisavi kildi. Ve bu kabza iizerinde 
izhar eyledi." 

Ya'ni Hak Teala kutbu'l-aktaba nizam-i akl iizere hazret-i §ehadette ta- 
sarrufu miibah kildi. Ve bu tasarrufu ism-i Zahir'in ahkami tahtmda vaki' 
olur ve onun bu tasarrufu tasarruf-i Hak oldugundan ism-i Batin hiikmune 
nazaran kutub tasarruftan mezcur ve memnu'dur. Zira hakikatte kutbun vii- 
cudu yoktur; "la mevcude illallah." HalTfe-i ilahi olan kutub yeryiizunde ha- 
zine-i Hakk'in emini oldugundan ism-i Zahir ve Bati'mn tecelliyati cemi'-i 
zerrat-i aleme kutbun kabzasindan vaki' olur; ve o kabzadan tevzi' olunur. 
Ve iman ve kiifur tecelliyat-i esmaiyyeden ibaret olup, bu her iki §e'nin ikti- 
zaati onlarin mezahiri olan mii'minler ile kafirlere taksim olunur; ve kiifur ile 
imanin tevzi'i ve onlarin mezahirinden kiifur ve iman eserinin zuhurunda 
onlarin ahzi ya'ni mii'mine imanin miikafatim ve kafire kufriiniin miicazati- 
ni isal emri kutbun kabzasinda miisavidir. Zira miikafat ve miicazat bu me- 
zahirin ahvalinden birer haldir. Hal-i imam hal-i miikafat ve hal-i kiifrii hal- 
i miicazat ta'kib eder. Bunlar hakikatte o mezahirin a'yan-i sabitelerinin ah- 
valinden birer hal ve hal-i evvellerini ta'kib eden hal-i sanilerdir. Bu i'tibar 
ile ceza ve ikabdir; ve bir i'tibar ile de haldir; ve tecelliyat-i esmaiyye hase- 
biyle mezahirin tevzi'-i ahvali kutbun kabzasindan miisavaten vaki' olur. 
Herkes hakkini alesseviyye ahr. Hie. kirnseye hakkmdan ne fazlasi ve ne de 
noksani verilmez." 

2126. jAgah ol! ^u diigiim ma'hustiir . UCendinin sadaka oah$ edicislne sada- 
ka ver! 

"Dugiim"den murad, ism-i Batin ile ism-i Zahir'in birlesjp diigiimlendigi 
bir mevtin olan bu alem-i gehadettir. Ya'ni, ey talib-i hakikat! Agah ol! Batin 
ile zahirin diigiimlendigi bir mahal olan bu alem-i surette i§ tersinedir. Ya'ni 
kutbiyette bulunan zat bilcumle tecelliyat-i ilahiyyenin miivezzi'i oldugu hal- 
de fakr-i surf icinde goriiniir. Ey kimse! Sana gelen zenginlik o kutbun sana 
olan sadakasidir. Fakat senin bundan haberin yoktur. Sen kendine sadaka 
verici olan bu kutba zahirde sadaka ver ve onun nzk-i surisine muavenet et! 
Ya'ni kutbun sana batinda verdigi sadakayi sen tersine olarak zahirde ona sa- 



*£P? 



AHMED AVNt KONUK 

daka ver! Kur'an-i Kerim'de ve hadis-i §erifte bu ma'kusiyetin delilleri vardir. 
Kur'an'daki delili JJr'J^'Jii i/JUj bi.(Muhammed, 47/7) ya'ni "Egpi siz Al- 
lah 'a yardim ederseniz, Allah da size yardim eder" ve iL^- i±} *Li ij^X? (Ha- 
did, 57/18) ya'ni "Allah'a karz-i hasen olarak ikraz edin!" ayet-i kerimeleri- 
dir. Ve hadis-i serifte jJ^l^Ij <j^ <j& s^=^\ ^\ ^ u j^ ^ c~>y ^\ j,\ i 
^~z ,*)* ya'ni "Ey Ademoglu! Hasta oldum, beni ziyaret etmedin. Senden ta- 
am istedim, beni if am etmedin ve su istedim, beni suvarmadin" buyurulmus- 
tur. Ve hadis-i nebevide p&u^ ^jj~**j <Jyjy ^ f&u*-* J jyu\ ya'ni "Beni 
zayiflannizin icmde isteyin! Zira siz ancak zayiflanniz sebebiyle nziklanir ve 
yardim olunursunuz" buyurulur. 

2127. liutiin alkn ve ipek sana fakir dendir . 6y fakir, aaah oil Rename hir ze~ 
kat ver I 

Ey zahirde zengin olan kimse! Sana gelen biitun altinlar ve ipekli kumas- 
lar bu fakr-i suriyi ihtiyar etmis olan kutb-i zamandan gelir. Binaenaleyh sen 
surette ve zahirde her ne kadar zengin isen de, ma'nada fakirsin ve muhtac- 
sin. Agah ol, ey zengin gorunen fakir! zahirde fakir goriinen ma'na alemin- 
deki zengine bir zekat ver! NefaMtii'l-Ons'te olan atideki bir menkibe bu 
ma'nayi tavzih eder: 

Tacirlerden birisi nakl eder ki: Birtakim kumaslan hayvamma yuklemis. 
ve satmak icin Misir'a gitmis idim, Kalabaliga kanstigim vakit, hayvanimi 
kaybettim ve hayli aradim ise de bulamadim. Ba'zi kimseler dediler ki: §eyh 
Ebu'I-Abbas-i Demenhuri hazretlerine git. Hayvanin bulunmasi icin onun 
duasim iste! Vaktaki o hazretin huzuruna gittim, selam verdim, haltmi anlat- 
tim. Hig kulak asmadi. Fakat dedi ki: "Bize birtakim misafirler gelmistir, su 
kadar un ve bu kadar et ve diger seyler lazimdir." Ben disanya ciktim. Ken- 
di kendime dedim ki: "Vallahi bir daha bu zatin yanina gelmeyeyim. Bu der- 
visler kendi ihtiyaclanndan ba§ka bir sey bilmezler!" Boyle diisimerek biraz 
yurudiim. Birisinde bir miMar alacagim var idi. Ansizin karsima gikti. Onu 
yakaladim ve "Sende olan alacagimi almadikca asla seni sahvermem!" de- 
dim. Bana altmis akce verdi. Kendi kendime dedim ki: "Zaranrm telafi icin 
seyhin istediklerini alayim. Bu para da varsin Hak yoluna gitsin!" Velhasil 
seyhin dediklerini satin aldim. Bir akce arrti. Onunla da helva aldim. Hepsini 
bir hammala yiikleyip seyhin zaviyesine gittim. Oraya yaklastigim vakit hay- 
vammin iistundeki kumaslar ile beraber zaviye kapisinda durdugunu gor- 



6 ^° 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

diim. Dedim ki: "Bu hayvam buldum, birisine tevdi' edeyim, bir daha kayip 
olmasinl" Sonra fikrimi degistirip dedim ki: "Bana hayvanimi ve kumaslan- 
mi selametle iade eden elbet onu hifz eder." §eyhin huzuruna girdim ve ge- 
tirdigim levazimi soyledim. §eyh helvayi goriince: "Bu nedir?" Dedi. "Bir ak- 
ce ziyade gelmis. idi, onunla da helva aldim," dedim. Buyurdu ki: "Bu helva 
§artta dahil degil idi. §u halde ben de bir sey ziyade edeyim. Haydi kalk, ku- 
maslanni pazara gotiir ve acele sat ve parasini da pesin olarak tamamen al 
ve ba'zi tacirlerin gelip senin pazarhgim bozacagindan korkma! Zira deniz be- 
nim sag elimde ve kara sol elimdedir." Bunun iizerine hemen pazara gittim. 
Kumasjarimi yuksek fiyatlar ile sattim ve bedellerini de tamamen aldim. isim 
bittikten sonra tacirler denizden ve karadan pazara yiiruyiis ettiler. Sanki 
hepsi bagli iken baglan gdzulmii§ idi. 

2128. "Senin gibi bir aybtn o makbul ruha $ifti, O^utiun akdinde hafir olan 
tyal gtbidir." 

"Ey kadin! Senin gibi bir ayb-i miicessemin ind-i ilahide ruhu makbul olan 
Ebu'l-Hasan hazretleri gibi bir insan-i kamile cift ve es olmasi, Nun (a.s.)in 
akd-i nikahinda bulunan kafir kansina benzer." "Iyal", "ayyiTin cem'idir. Bir 
kimsenin evlad ve ezvac gibi besledigi kimseler demektir. Burada "akd" ka- 
rinesiyle zevce murad buyurulmustur. 

2129. ^Gger bu haneden senin nisbetin olmasa idi, imdi seni parpa par-pa eder- 
dim. 

"Ey kadin! Eger senin bu insan-i kamilin saadethanesine bir nisbetin ve 
ittisalin olmasa idi, o hazrete vaki' olan tecavuzat-i lisaniyyeden dolayi imdi 
seni dldiirur ve parga par$a ederdim." 

2130. "0 O^uk'a senden halas verir idim. Dtatta kisasta miiserref olurdum." 

[2112] J 

"Nuh (a.s.) mesrebinde olan o insan-i kamili senin suri tecaviizlerinden 
halas ederdim. Hatta seni oldurdiigiimden dolayi hakkimda ser'an kisas huk- 
mii icra edilse bile, ben bu kisas ile miiserref olurdum." 



<^p^> 



AHMED AVNl KONUK 

2131. "Jakat zamamn sehin$ahinin hanesine henden boyle kiistahhk yelmez. 

"Fakat zamamn kutbu ve §ehin§ahi olan Ebu'l-Hasan hazretlerinin ha- 
ne-i saadetine ve zevce ittihaz buyurdugu bir kadina kar§i benden boyle bir 
kiistahlik ve edebsizlik zuhura gelmez." 

2132. W /Jti, ^ e * ki, ^ u mev h Jlin kopegisin. ^oksa hen imdi yaymaya laytk 
olam yapardim." 

"Haydi git, dua ve sukiir et ki, sen bu hane-i saadetin kopegisin. Yoksa 
ben imdi sana karsj yapilmasi layik olan §eyi yapardim. Ya'ni sen olduriilme- 
ye layik idin, binaenaleyh seni oldiirur idim." Bu beyitlerde isaret vardir ki, 
bir salik-i tank insan-i kamilin nazanna musadif iken vesvese-i seytaniyye 
ile ekabire i'tiraz etse, evliya-yi kiram hazarati onu o nazarin sahibine bagi§- 
layip cezasinda miisamaha buyururlar. 

0lo^« j\ d-^j), j gA J>^ J j' ^ij* Cr^\j 
\ <dj 4-iw 0*& L$f*> ry^ *^ Otijl Oib oLiJ j 



ve 



Muridin §eyhin hanesinden geri donmesi ve adamlardan sormasi \ 
onlarin "§eyh filan orman tarafma gitmi§tir" diye nisan vermesi 



2133. Ondan soma o her hir kimseden sorucu oldu. $eyhi her iarafian hirgok 
aradi. 

yolcu olan miirid, kadina bu sozleri soyledikten sonra, Ebu'l-Hasan 
hazretlerinin nerede bulundugunu rast geldigi her bir kimseden sorucu oldu 
ve Hz. §eyhi her cihetten bircok aradi durdu. 



*$$& 



&^ MESNEVi-I §ERlF §ERHI / XII. CiLT • MESNEVI-6 • 

2134. Sonra hir kimse ona: "0 diyann kuthu daglikian odun ta§imak i$in qii- 
ti,' dedi. 

"Diyar", ev, §ehir, belde ma'nalanna olan "dar"in cem'idir {Ramus). 
"Kutb-i diyar", sehirlerin ve beldelerin kutbu demek olur. Bu beyt-i serifte 
Ebu'l-Hasan hazretlerinin kutbu'l-aktab olduguna isaret buyurulur. 

2135. J2,iilfikar-ena%e olan miirid §eyhin hevasinda acele orman iarafina 
gitti. ; 

"Zulfikar", kihg ma'nasinda mlista'meldir. "Ziilfikar-endise", kihg gibi 
keskin diisiinceli, demektir. Ya'ni, o kat'i fikir sahibi olan miirid, Hz. seyhi 
bulmak heva ve aski ile acele kendisine ta'rif olunan orman tarafina gitti. 
"Teft", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "acele" demektir. 

2136. <§eyian adamin akli oniine ay tozdan gizli hulmak i$in, vesvese getirdi. 

miirid orman tarafina giderken yolda §eytan onun aklinin oniine ay gi- 
bi olan Ebu'l-Hasan hazretlerinin nurunu toz mesabesinde olan birtakim i'ti- 
razlar ile ortmek icin ba'zi vesveseler getirdi. 

CjA^-* j jk ^ j^ J j^ ji* ^A £}>) *>=r b ^j u&r Lt£ 

2137. ^Dedi ki: nr Bu $eyh-i din hoyle kadim ni$in evinde yar ve hemni$in tuiar?" 

Bu vesvese-i seytaniyye iizerine miirid kendi kendine dedi ki: "Bu din 
seyhi olan Ebu'l-Hasan hazretleri boyle kotu huylu bir kadim nicin evinde 
kendisine yar ittihaz edip beraberce oturur?" Bu zatin kudsiyetine bakihrsa, 
boyle bir kadim evinde tutmak caiz degil idi. 

2138. "r^iddin zxddiyla inas neredendir? O^asm imami ile nesnas neredendir?" 

"inas", ahstirmak, vahsiligini gidermek. "Nesnas", avammin "yaban ada- 
mi" dedikleri maymunun bir nev'idir. Ya'ni, "Bu kadimn ahlaki Hz. seyhin 
ahlakina taban tabana ziddir. Boyle ziddi zid ile bir yerde cem' edip ahstirmak 



cv^, 



AHMED AVNl KONUK 

nereden ve hangi ma'nadan nes/et ediyor? Nasin imami olan Hz. seyh ile 
nesnas mesabesinde olan bu kadimn beraber yasamasi ne gibi bir sir ve hik- 
metten nasidir?" 

2139. tekrar ate§in olarak "JZa havle" eiertli. 'Derii ki: "IZenim onun Uze- 
rine i'tiraztm kiifiir ve kin&ir." 

Miirid bu vesveseler iizerine hararetli bir surette "La havle ve la kuvvete 
ilia billah" okurdu ve derdi ki: "Boyle bir insan-i kamil uzerine benim kalbi- 
me varid olan bu i'tiraz tarikatte klifur ve kindir." 

2140. VXf Ben kim oluuorum ki, Diakk'in tasarruflanna henim nefsim iskal ve 

[2122] , /.-■?» 

ia n fleursmc 

"Dakk", vurmak ve ta'n etmek demektir. Ya'm, "Mademki Ebu'l-Hasan 
hazretleri bir insan-i kamildir ve onun kavli ve fiili Hakk'in sozii ve fiilidir, 
binaenaleyh ben kim oluyorum ki, Hakk'in tasarruflanna karsi benim nefsim 
siibhe ve i§kal getirip ta'n etsin?" 

2141. Tekrar onun nefsi $ahuk hamle geiircii. I3u taarrufian aolayi onun aon- 
liine soman ve Human geiirii. 

"Taarruf", bir §eyi tekelluf ile bilmeye cabalamak. Ya'ni, miirid bu vesve- 
se-i seytaniyyeyi bu suretle kovmaya cabaladigi halde, yine onun nefsi ca- 
buk bir hamle ve hiicum daha etti. Hz. seyh ile kadimn unsiyeti hakkindaki 
sirn bilmeye ve anlamaya cabaladigindan dolayi onun nefsi onun kalbine sa- 
man mesabesindeki vesvese uzerine bu anlamaya cabalamak atesmi dokerek 
bir duman peyda etti. 

2142. ^Deli ki: "$et)tanin CehrdU'e ne nisheti vardir? "3/e vakil onunla soh- 
hette hem-makiyl olur?" 

"Makiyl", istirahat mahalli demektir {§emsu'l-Lugat) . "Hem-makiyl", bir 
yatakta yatmaktan kinayedir. Ya'm, miirid nefsinin tekrar hucumu uzerine 



*#%&> 



MESNEVt-I §ERfF §ERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

dedi ki: "Bu kadin bir §eytan gibidir ve Hz. §eyh ise alem-i surete inzal-i ma- 
aniye me'mur olan Hz. Cibnl mesabesindedir. Binaenaleyh Hz. Cibril ile §ey- 
tamn ne miinasebeti vardir? Ve bu kadin Hz. §eyh ile sohbete ve bir yatakta 
yatmaya nasil layik olur?" 

2143, "Uialil JAzer ile nasil ittihad edebildi? ^DeM yol vurucu ile nasil uyu- 
sabildi?" 

Ya'ni, Ibrahim Halilullah mesrebinde olan Hz. seyh, puta tapan Azer me- 
sabesindeki bu kadin ile nasil uyu§tu ve ittihad etti? Yol gdsterici olan bir de- 
lil, bir yol vurucu ile nasil uyusta? Bu beyitlerde varid olan havatinn def'in- 
de salikin gektigi miiskilata i§aret buyurulur. Zira tarikatte def'-i havatir gayet 
mu§kil bir §eydir. 

<?* 

"*i~> Ol d-Lj^j-» ^A^> jl CjU^iU j \j s\j* jjjA jjciL 
Miiridin muradi bulmasi ve onun orman kurbunda §eyh ile miilakati 



2144. O banda idi ki, namdar olan seyh hir arslan iistiine binmis olarak hemen 
oniine diistii. 

Ya'ni, o murid bu fikirlerde idi ki, siyt u sohreti afaka yayilan Hz. §eyh bir 
arslamn uzerine binmis. oldugu halde miiridin oniinde zahir oldu. 

_ » it 

2145. ^Jiukreyici arslan onun odununu iasxr ilu said odunun ustilne binmis idi. 

"Gurran", "gariden" masdanndan mu§tak olup, "kiikreyip baginci" de- 
mektir. Ya'ni, kizgin ve kukreyici bir arslan bagira bagira Ebu'l-Hasan haz- 
retlerinin dagdan kestigi odunlan yiiklenip ta§ir idi ve o saadet sahibi dahi 
odunlann iistiine oturmu§ idi. 



c^^, 



AHMED AVNi KONUK 

2146. $ereften dolayi onun kamcisi erkek uilan idi. ^jilani kam$i fbi elde iui- 
mus idi. 

"Harzen", kamci demektir. Ya'ni, Ebu'l-Hasan hazretleri §eref ve keramet 
cihetinden eline bir erkek yilam almis, ve arslam siirmek igin kamgi gibi kul- 
lanmakta bulunmus idi. 

2147. Sen nwhahhak bil hi, her hir seyh hivardu, hizgm arslan murine dahi 
binicilik eder. 

Ya'ni, ey salik! Sen bunu muhakkak bil! Esma-i ilahiyye cem'iyetini haiz 
plan her bir §eyh-i kamil mukallid §eyhlerin ata binmeleri gibi boyle kizgm 
arslan uzerine dahi binip surer. Fakat mukallid olan §eyhler bunu yapama- 
diklan cihetle bunlar muhakkiklardan aynlirlar. Bu beyitlerde kizgin arslan ile 
hem zahirde mahsus olan arslana ve hem de zahirde gayr-i mahsiis ve batin 
olan nefs-i emmareye isaret buyurulur. Bundan anla§ihr ki, zahirde kizgm 
arslan bir insana miinkad ve muti' olmak igin ewelen kendi batimnda olan 
nefs-i emmare kizgin arslanim miinkad ve muti' etmek lazimdir; ve zahirde 
mahsus olan kizgm arslan iizerindeki tasarruf, batmda olan gayr-i mahsiis 
kizgin arslan iizerindeki tasarrufun timsalidir. 

2148. Qer$i o mahsiislar ve bu mahsiis degildir. {Jrakal o cantn gozii uzerine or- 
tulu degildir. *'—■•?. 

Gerci Ebu'l-Hasan hazretlerinin bindigi kizgin arslan mahsiistiir ve his gd- 
ziiyle goriilebilir; ve bu nefs-i emmare ise, mahsus degildir ve his goziiyle go- 
riilemez. Fakat bu gayr-i mahsus olan nefs-i emmare arslam camn gozii iize- 
rine mestur ve ortiilii degildir ve batinda olan azgin arslam ancak riihlannin 
gozii agik olanlar gorebilir. 

OLiS^ f j*a Ob i—~£ *e-Ua J^ OtiJ \j jij jJ* &\j\j* -d? 

2149. ^Juz binlerce arslan onlann uylugu alhnda gayb bilici olan gozun oniin- 
de odun $ehicidirler. 



6 $P? 



MESNEVf-i SERiF SERHf / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, yuz binlerce nefs-i emmare, ya'ni nefs-i emmare sahibleri onlann 
uylugu altinda ve tasarrufu altmdadir. Gayb bilici olan insan-i kamilin ruhu- 
nun gozu oniinde boyle odun tasiyicidirlar ve bircok nefs-i emmare sahibleri 
boyle insan-i kamillerin emrine miinkad ve muti' olmuslardir. 

$jA c—^ & ji yj ^j *£ \j $£ mj^zxji Ijl^- \j dJL d\i iiJJ 

2150. Jakat Diuda bir bir mahsiis etti. ta ki merd olmauan o himse dahi qore! 
[2132] ^ ' a V 

Fakat Hak Teala hazretleri boyle Ebu'l-Hasan hazretleri gibi ba'zi evliya 
vasitasiyla gayr-i mahsiis olan nefs-i emmare arslani iizerindeki tasarrufu bir 
bir mahsiis etti, ta ki merd olmayip, merdlik da'vasinda bulunan kimse dahi 
evliyanin bu merdliginigore! Ve kendisinin namerd ve mukallid oldugunu bi- 
le! Bu beyt-i serifte kendi nefs-i emmaresini miinkad etmezden evvel halki 
terbiye ve irsada kiyam eden mukallid seyhlere ibret vardir. 

2151. O hidw onu uzaktan gordii ve guldii. "6y §eylamn meftunu! Onu dinle- 
me!" dedi. 

"Hidiv", kavi padisah ve biiyuk, ma'nasinadir. Ya'ni Ebu'l-Hasan hazret- 
leri o miiridi uzaktan gordii ve giildii. "Ey seytanin vesvesesiyle bizim fiili- 
mize i'tiraz ederek fitneye diisen! vesveseye kulak asma!" dedi. 

JJJI ^ J, Jj jj j pj* JJ^ oTc iU jl js*^ j\ 

2152. ceM, nur-i kalhden dolayi onun zamirinden dahi bildi. Bvd, ne giizel 
deUdir! 

celil ve aziz olan Ebu'l-Hasan hazretleri muridin yoldaki diisiincelerini 
dahi kalbinin niiru vasitasiyla bildi. Evet, o nur-i kalb ahval-i batineyi gor- 
mek icin ne guzel delildir! 

2153. O zu-fiinun, yolda $imdiye kadar onun iizerine vakil olan §eyi ona bir 
bir okudu. 

funun sahibi olan Ebu'l-Hasan hazretleri, muridin kendisine miilaki 
oluncaya kadar yolda gecirdigi ahvali ve evindeki zevcesiyle olan miikalema- 
tini o miiride bir bir okudu ve sdyledi. 



c $« ) 



AHMED AVNt KONUK 

2154. Ondan sonra kadinm efkan hususundaki mu§kilde o laiif teganm edici 
agiz a$h. 

"Serayende", "seraiden" masdanndan "teganni edici" demektir. Burada 
muntazam ve ma'kul sozlerden kinayedir. Ya'ni, o hazret miiride bircok ih- 
barat-i gaybiyyede bulunduktan sonra, zevcesinin kendisine kar§i olan inka- 
n hususunda miiride hasil olan muskilde muntazam ve ma'kul sozler soyle- 
meye basladi. 

2155. ^Dedi ki: u O iahammiil heva-yi nefisien na$i degildir. senin nefsinin 
hayalidir. Orada durma!" 

Ve buyurdu ki: "Ey murid! Benim o kadinm cefasina tahammulum §ehve- 
timden ve nefsimin hevasmdan ve arzusundan nasi degildir. Sen zannettin 
ki, ben bu kotu huylu kadim pek sevdigim icin aynlamiyorum. Bu fikir senin 
nefsinin hayalidir. Boyle bir kotu hayal iizerinde saplamp kalma!" 

2156. "Sger henim sabnm kadinm yiihiinii gekmeye idi, erkek arslan ne vakit 
henim cenaimi lasu idi?" 

Ya'ni, "Eger ben o kadim bana olan cefasindan dolayi terk etmis; olsa idim, 
nefsime hizmet etmis, olurdum. Halbuki nefsimin arzusuna ragmen ben onu 
taht-z nikahzmda tuttum. Eger benim sabnm onun boyle cevr u cefasinm yii- 
kiinu cekmemis, olsa idi, ben nefs-i emmareme hakim olmamis. olur ve erkek 
arslan dahi benim cengime ya'ni elimdeki yilanla kamcdayrp siirmeme ta- 
hammul edemez idi." 

2157. nr Biz sebakia Diahk'm mahmilleri alhnda mest ve bi-hod olan deve- 
leriz." 

"Ey murid! Biz insan-i kamiller ezelde Hak Teala'nm yuklettigi yiikler al- 
tmda sarhos ve kendinden gegmis. besili develeriz. Binaenaleyh kaza-yi ila- 
Mye kar§i yiizumuzu ek§itmek bizlerden asla vaki' olmaz." 



<^3^> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHI / Xll. CtLT • MESNEVt-6 • 

f I* £«■" j 1 O - * (*-*-i-*~rf I* f ^ (♦* ^L*> J _/* 1 j* p* ^ 

2158. Wr Ben- emr u fermanda yan fig decjilim. Ta fci, ten. avammin te§ni'inden 
enli§e edeyiml" 

"Ben Hakk'in emr u fermamna itaatte ehl-i siiluk gibi yan gig degilim. Ta 
ki, ben hakikatten cahil olan avammin ta'n ve te§ni'inden ve dedikodulann- 
dan endise edip muteessir olayim!" 

2159. tt< l$izim ammimiz ve hassimiz onun fermam&u , IZizim cammiz yiiz iis- 
tune cLii§ucii olarak onun taVSbi&ir." 

Ya'ni, "Bizim nazanmizda amm ve hass Hakk'in emr u fermanidir. Qiin- 
kii avam ve havas tecelli-yi Hakk'in mahkumudur ve ciimlesinde zahir olan 
esma ye sifat-i ilahiyye asandir. Binaenaleyh bizim nazanmiz havas ve 
avammin taayyiinatina ve suretlerine degil, onlarda olan Hakk'in tecelliyati- 
nadir. Boyle olunca bizim cammiz yiiz iistu suriine suriine kosucu oldugu 
halde o esmanin musemmasi olan Hakk'in talibidir." 

2160. wr Bizim- kkliflimiz ve cifiligimiz hevdian iegiliir. HZizim caninuz miih- 
re gibi DiuAanin elindeiir." 

"Muhre", satrang oyununda kullamlan muhtelif sekillerdeki ta§lara derler. 
Ya'ni, "Bizim teehhiil etmeyip mucerred ve tek olmamiz veyahud evlenerek 
kadin ile gift ve e§ olmamiz nefsimizin hevasindan ve arzusundan degildir. 
Qiinkii bizim cammiz Hakk'in dest-i kudretinde satrang oyununda oyuncula- 
nn kullandiklan muhreler gibidir. Oyuncular o tasjan nasil istedikleri vecihle 
ileri geri surerler ise, Hak Teala dahi bizleri satrang tahtasi mesabesinde olan 
bu alem-i surette oylece idare eder." 

2161. "0 ahmagtn ve yiiz onun gibisinin nazim cekeriz. 9Ve rengin a$kmdan 
ve ne de hokunun sevddsmdan!" 

Ya'ni, "Bizim zevcemiz olan o ahmak kadimn ve onun gibi birgok ahmak- 
lann nazini gekeriz. Fakat bizim tahammulumuz renklerde ve suretlerde go- 
riinen giizelliklerin askindan degildir ve giizel kokulardan mutelezziz olmak 



G $P? 



AHMED AVNl KONUK 

sevdasmdan ve arzusundan nasi de degildir," Ba'zi niishalarda "taz" yerine 
"yuk" ma'nasina olan "bar" vaki'dir. "Biz o ahmagin ve onun gibi yiiz ah- 
magin cevr ix cefa yiikiinu oekeriz" demek olur. 

2162. VVf Bu kadan ise bizim §akirdlerimizin dersidir. ^izim melhamemizin 
kerr ii fed acaba nereye kadardir?" 

"Melhame", cenk ve harb yeri demektir. "Kerr u fer", harbin icabina gore 
muhariblerin ileri geri gitmeleri ma'nasinadir. "Ta kiicasfdeki "ta" taacciib 
icjndir, Ya'ni, "Bizim bu soyledigimiz sozler, sakirdlerimizin ve Hak yolu sa- 
liklerinin dersidir. Bizim harb ve cidal mahallimizin kerr ii feri acaba nereye 
kadar devam eder?" 

2163. "Nereye kadardir? Mahalle yol olmayan oraya kadardir. SMlah ayi- 
mn simseginin ziyasmin gayri yoktur." 

"Sena", ziya ve yildirim su'lesi. "Berk", yildinm ve simsek demektir. "Al- 
lah ayTndan murad, zat-i uluhiyyettir. Bu beyt-i seriflerde kamillere olan te- 
celli-yi berkiye isaret buyurulur. Ya'ni, "Bu harb yerinde bu ileri geri gitmenin 
nereye kadar oldugunu hiilasaten soylemek lazim gelirse, diyebilirim ki: Ma- 
hall ta'birine yol olmayan o mertebeye kadardir; ve o mertebede zat-i uluhiy- 
yetin simseginin ziyatindan gayn bir sey yoktur." Ve muhakkiklar buna "te- 
celli-i berki" derler. Bu tecellinin elfaz ve ibare ile beyani miimkin degildir. 

jy jy jy jy jy jy JJ> ^-r^ J f U J ! *** J ! 

2164. xxr Butiin evham ve iasviratian uzaktu. 04urun nurunun nurunun nuru- 
nun [nurunun] nurudur." 

"Zira bu tecelfi-i ilahi ve rabbani biitun evham ve tasvirat-i fikriyyeden 
uzaktir. Bu tecell! nurun nurunun nurunun nurunun nurudur." Bu nurun 
beyt-i serifte bes. mertebe uzerinde zikrinde hazaraM hamseye isaret buyuru- 
lur. Zira "nur", kendi zahir ve esyayi muzhir olan seye derler; ve viicud ise 
bu ma'na i'tibariyle ayn-i nurdur. Meratib-i viicud asagidan yukanya dogru 
su tertib uzerinedir: Mertebe-i sehadet, mertebe-i misalin nuru ve mertebe-i 
misal, ruh-i kulli-i Muhammedi mertebesinin nuru ve ruh-i kulli-i Muham- 
medi mertebesi, suver-i ilmiyye-i ilahiyye mertebesinin nuru ve suver-i il- 



G ^& 5) 



MESNEVt-i SERIF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

miyye mertebesi de mertebe-i uluhiyyetin nurudur. Binaenaleyh zat-i uluhiy- 
yet mertebe-i sehadet nurunun ve mertebe-i misal nurunun ve ruh-i kiill! 
mertebesi nurunun ve suver-i ilmiyye mertebesi nurunun nuru olmus olur. 

y~ ^-^j <}**j ^ (Jj^i Ij y _J CjiT ^^ C—j j\ y j$> 

2165. "Gijer senin i$in gup ii guyu al^ak ya-phm ise, kotii huylu refik ile uyus- 
man icindir. 

"Ey miirid! Eger ben kendi mertebemden senin mertebene tenezziil edip 
sozlerimi algalttim ise, maksadim kotii huylu arkadas ile uyusman ve giizel 
geginmen \<;m sana bir nasihat etmek idi." 

gj)\ ^Li* j^\ ^ j! ^j>~ jb J.y>- j jb^ J^S \J 

2166. "Ta ki, "Sabir sururun anahtandu" diisturundan dolayt giiliicii ve ho§ 
olarak zahmet yiikiinii cekesinl" 

"Bu nasihati onun igin sana ettim ki, "Sabir etmek siirurun anahtandir" 
diisturundan dolayi, kotii huylulann zahmetinin yiikiinii giiler yiiz ile ve 
hosluk ile sirtinda tastyasm ve onlann cefasina sabir ve tahammiil edesin!" 
§ah-i Naksbend hazretleri muridlerine: "Bu beyti ezberleyin, bundan gok ra- 
ide gorursunuz buyurur idi." Beyit: 

0L«jl ij^ji tjy^ <jjb c^-y \j\Jj £ oLf>-ji xi*[) aS'jA ijb C—j^ lyl_^v 

"Alemde her kim olursa, iyileri dost tutor. Eger kotiileri dost tutor isen, orto- 
dan topu kaptm, ya'rii galdm dudtigu!" 

ju*ij L^xi^ jy jJJl ts$ jZ jL^- ^1 i_g~>- b l? jL^o ^yr 

2167. "Uaktoki bu alcaklarm bir alcacji ile uyusasin, siinnetlerin nuruna erisi- 
ci olur sun.' 

"Vaktaki bu diinya algaklanndan bir algak ile uyusup onun kotuliiklerine 
sabir ve tahammiil ederek geginesin, peygamberlerin siinnetlerinin ve adat-i 
seniyyelerinin nuruna erisici olursun." 

2168. 2m a ■peygamberler alcaklann rencini cok cprmuslerdir . 'IBoyle yilanlar- 
dan bircok biikuimiislerdir. 



w 



AHMED AVNl KONUK 

Zira peygamberler bu diinya algaklannin ve nefis bendelerinin renc ve ezi- 
yetlerini gok gormii§lerdir. Boyle yilan gibi oniine geleni sokucu olan alcak- 
Iann eziyetlerinden dolayi kivnlip iztirab cekmi§lerdir. Nitekim her bir pey- 
gamberin gektigi eza ve cefa Kur'an-i Kerim'de ve tefsir kitablannda tafsilen 
beyan o!unmu§tur. Beyt-i Hafiz §irazi (k.s.): 

"iki cihanm ya'ni diinyanm ve ahiretin rahati bu iki kelimenin tefsiridir. da 
budur ki, dostlar ile telattufve du§manlar He miidaradir. " 

2169. CM,ademki £jafw olan Olaixk'm marad-i ve hiihnii kudmette tecelli ve 
zuhur etti 

"Kudmet", bir i§te sabik ve ileri olmak ve tekaddiim etmek, ma'nasinadir 
(Kamus). Ya'ni, mademki Gafur olan Halik'm muradi ve kazasi ezelde ve ka- 
dimde sifat ve esmasi ile bu alem-i mezahirde zuhur etmek idi ve esma-i ila- 
hiyye ise Kabiz ve Basit ve Darr ve Nan' ve Mani' ve Mu'ti ve Had! ve Mu- 
dill ... ilh. gibi miitekabil ve miitezadd idi, binaenaleyh bu alem-i mezahirde 
dahi zidlann vucudu zahir oldu ve iyiler ve kotuler peyda oldu. 

2170. JZidsizliktan zt&<k aostermek miimkin olmadi. Uialbuhx o misilsiz olan 
$aha hir zul olmadx. 

Zira zidsizlik hali icinde, zid denilen ma'nayi gdstermek miimkin olmaz. 
Mesela miru gdstermek igin zulmetin ve iyiyf gSstermek icin dahi fenanin 
vucudlan lazimdir. Zira e§ya zidlanyla inki§af eder. tkinci misra' bir sual-i 
mukadderin cevabidir. Ya'ni bir kimse gikip dese ki: Mademki her §eyin var- 
hgi ve vucudu o §eyin ziddi ile belli ve zahir oluyor, viicud-i Hakk'in dahi 
ziddi var midir ki, onu da ziddi ile bilelim. Cenab-i Pir efendimiz buyururlar 
ki: Hayir. viicud-i hakiki sahibi olan Hakk'in ziddi yoktur ve olmak da 
miimkin degildir. Zira viicud-i hakikinin ziddi adem-i hakikidir; ve adem-i 
hakikinin subutu viicud-i hakiki muvacehesinde muhaldir, £iinkii viicud-i 
hakiki namiitenahidir. Onun hududu bilinmez ki, adem-i hakikinin hududu- 
na girilsin. Bundan §u netice gikar ki: Hakk'in masivasi ve gayn i'tikad olu- 
nan bu alem-i mezahir ve keserat, hakikat cihetinden Hakk'in gayn degildir. 



G 3f^ 



MESNEVt-t §ERlF SERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 



**% 



Belki viicud-i hakiki-i Hakk'in sifat ve esmasi ile bizzat zuhurundan ibaret- 
tir. Bu mezahirin ve taayyiinatin viicudu asl-i hakikiye mustenid olup, on- 
dan nes'et eden bir varliktir. Onlara viicud-i zilli ve viicud-i mukayyed ve 
viicud-i izafl de denir; ve bu viicudat-i izafiyye viicud-i mahz ile adem-i 
mahz arasinda vaki'dir. Onlarin bir yiizii ademe ve bir yiizii de vixcuda na- 
zirdir. Binaenaleyh onlar mevhum-i mahzdir. Hakikatte viicud-i miistakille- 
ri yoktur. 



r^ 



"Ben yeryuzunde bir halife kiliciyim" ayeti 
hakkindaki hikmetin bey&nindadir 



^ Hak Teala hazretleri sure-i Bakara'mn ibtidalannda soyle buyurur: Jtf If, 

«^-J j^j s-L-jlII dla~oj [$j j~Jj j* lg-» J*^l IjJU ijj~i>- <j>jUI ^ JaL>- ^Jl i&LldJ (jJLj 

bjX : U £ Jjki Ji Jis dJ 'JosTj Jjui- (Bakara, 2/30) ya'ni "Ey'resultim! Vakta- 
ki senin Rabbin meleklere, "Ben yeryuzunde bir halife kiliciyim" dedi, "Sen 
orada ifsad eden ve kan doken kimseleri yeryuzunde halife yapar rmsin? Hal- 
buki biz seni nakayis-i imkaniyyeden hamd ile tenzih ederiz ve seni takdis 
ederiz" dediler. Rabbin onlara cevaben: "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" 
buyurdu." Malum olsun ki, Hakk'in yeryuzunde halife ittihaz buyurdugu in- 
san-i kamil, cem'iyyet-i esmaiyyenin mazhandir. Melaikede ise insan-i ka- 
mildeki bu cem'iyet yoktur. Onlar "Subbuh, Kuddus, Tayyib, Tahir, Nur, Va- 
hid, Ahad ve Aliyy gibi tenzihe ve takdise miiteallik olan esma-i ilahiyyenin 
mazhandirlar ve Hakk'i bu isimler ile tesbih ve takdis ederler; ve bunu kafi 
zannedip, Adem'in yaratilmasi, hasil-i tahsil olacagina zahib oldular ve Allah 
Teala'mn ba§ka isimleri de olup, bu esmaya muttali' olmadiklanm ve bu 
isimler ile Hakk'i tenzih ve takdis etmediklerini bilmediler. 

2171. binaenaleyh hir sine sdhtbini onun sahhgina hir ayna olmak icin halife 
yapti. 



*#%&> 



AHMED AVNI KONUK 

"Sine"den murad, kalbdir. Ya'm, Hak Teala hazretleri bu alem-i keseratta 
bir kalb sahibi olan insan-i kamili kendisinin sahhgina ve azametine bir ay- 
na olmak icm cem'iyyet-i esmaiyyesine mazhar olarak bir halife yapti. Nite- 
kim hadis-i kudside jti\ Jei\ ^p ^xs. ^i* l y*~ ! j&, ju*y j ^j\ L5 ^ J u ya'ni 
"Ben yerime ve gdgume sigmadim. Fakat taki ve naki olan mii'min kulumun 
kalbine sigdim" buyurulur. Binaenaleyh kalb ancak insan-i kamilin kalbidir. 
Gayr-i arifin kalbine kalb denilmesi mecaz tarikiyladir. Hakikat cihetinden de- 
gildir. Nitekim Hakim Senai hazretleri Zadu's-salikln ismindeki kitabmda 
§6yle buyurur: 

jiJUl iS^ d\£~* J^g Jj jW«J> 'a- 5 ^ ft J- 3 *&^ 

"Kalb rabbin! olan bir mahall-i temagadir. Sen §eytanm evine nigin kalb dersin? 
senin mecazen kalbadmi verdigin §eylgit de mahalle kopeklerinin onune at!" 

Kalb hakkindaki hakayik Fususu'l-Hikem'dz Fass-i §uaybi*de mezkurdiir. 

2172. Dmii o ona hududsuz safa verli ve ondan sonra <La o zulmetten onun 
ztddini koyiu. 

Ya'm, Hak Teala o kalb sahibi olan insan-i kamile nihayetsiz ve hudud- 
suz safa ve temizlik ve parlaklik verdi; ve bu safvetten sonra yine Hak Teala 
zulmet ve kiiduret cihetinden o safvetin ziddi olan cismaniyeti de koydu. Bi- 
naenaleyh insan-i kamil suret cihetinden kesif ve bulamk ve kalb ve ma'na 
cihetinden latif ve saf oldu. -..^ 

21 73. HSeyaz ve siyah iki bayrak yaph. O hirisi Jndem, digeri yolun Obits' idir. 

Hak Teala bu alem-i keserat ve kesafete iki bayrak dikti. Birisi cem'iyyet-i 
esmaiyyeyi haiz olan halife ve insan-i kamil ve digeri de Hak yolunun 1b- 
lis'idir. Bu bayraklann birisi beyaz ve digeri karadir. Zira esma-i ilahiyye mix- 
tekabil ve miitezaddir. Insan-i kamil ism-i Hadi'nin mazhar-i etemmi olup be- 
yaz ve saf bayraktir; ve iblis ism-i Mudill'in mazhar-i etemmi olup kara ve 
miinkedir bayraktir; ve insanlann bir kismi bu beyaz bayrak altmda ve bir 
kismi da kara bayrak altmda toplamrlar. 



< J $p? 



MESNEVt-1 §ERfF SERHt / XII. CILT • MESNEVI-6 • "^S^ 

C^ij CJj <*^j\ j&± j J^\j? C-ij olTjXiJ ji jl jL* ji 

2174. iki azim leaker mahalli arasinda niza ve cenkien giden sen gitti. 

"Iki ordu mahalli" nden murad, Adem ve Iblis'tir. Zira her birinin tabi'leri 
onlann etrafinda toplanirlar. Velhasil birer ordu mahalli olan Adem ile iblis 
arasinda bidayet-i hilkatlerinden i'tibaren-niza' ve cenk cinsinden olan sey, 
mazhar olduklan ism-i galibleri hasebiyle vaki' oldu. Bu onlann arasinda va- 
ki' olan cenk ve niza'in ilk devresi idi; ve bu devir ma'na alemi idi. 

2175. IZoylece ikinci. devir de Diabd oldu. Onun fak olan nurunun ziMi 
Dialf oldu. 

ikinci devirde her iki bayragm tabi'leri alem-i surette zuhur etti ki, bunlar 
ilk peygamber olan Hz. Adem'in evladlan idi. Birisi beyaz bayraga tabi" olan 
Habil idi ki o, ism-i Hadi'nin mazhan olup nurani ve saf idi; ve digeri kara 
bayraga tabi' olan Kabil idi ki, ism-i Mudill'in mazhan olup, Habil 1 in pak olan 
nurunun ziddi ve zulmani idi. Bunlann arasinda ilk niza'-i fiili zuhur edip 
Kabil Habil'i oldiirdu. Nitekim kissasi tefsir kitablanndadir. 

jji jjJ jJul JL«1 ljj*^> Ij" jyr _} J*^ j\ (Jp y} Ol 0L>"~* 

2176. IZoyleee o iki haurak adlden ve cevrdert, devir devir V^emrud'a kadar geldi. 

Iste boyle hidayet ve dalalet bayraklanna tabi' olanlar adlden ve zulum- 
den, devir devir, tiirlu tiirlu isjer yaparak nihayet Nemrud'un zamanma ka- 
dar geldi. 

yr jJ&T j j\y> a£ _f^ _}■> 01 _j y p-**- J C~iO <+t*>\j>\ -Ub 

2177. Dhrahtm'in ztddi ve onun hasmi oldu; ve o iki leaker km if a edici ve 
cenk isieuici oldu. 

Ya'ni, kara bayraga tabi' olan Nemrud, beyaz bayrak sahibi olan Ibrahim 
(a.s.)in ziddi ve diismam oldu; ve her iki tarafin tabi'leri olan hidayet ve da- 
lalet ordulan birbirine karsi Kin ifa edici ve cenk isteyici oldu. 

J~d\ jj\ y) J* d\ J-^i J~5.y±\i jJi ^JL>- tsj\jS Ciy*r 

2178. ^Uakiaki cengin uzunlugu ona nakos geldi, her ikisinin hakimi onun ate- 
§i geldi. 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Faysal", iki hasmin arasini fasl eden hakim demektir. Vaktaki cengin ve 
niza'm uzamasi, zamanin hukumdan ve ism-i Mudill'in mazhan olan Nem- 
rud'a nahos geldi ve onun igini sikti, her ikisinin arasinda hakimlik vazifesini 
ates yapti. Ya'ni Nemrud, kendisinin hasmi olan Ibrahim (a.s.)i ate§e am ve 
cenab-i Ibrahim yanmadi. Ve netlcede beyaz bayrak kara bayraga galib geldi, 
Nitekim kissasi meshur ve tafsili tefsir kitablannda ve kisas-i enbiyadadir. 

2179. nZinaenaleyh bir ate§i hakem ve kole yapti, id ki o iki cemaaiin mu$kili 
hull olal 

"Niiker", "nuker" kelimesinin muhaffefidir, "kole ve hizmetgi" demektir. 
"Nefer", cemaat ma'nasinadir. Ya'ni, bunun iizerine Hak Teala hazretleri hi- 
d'ayet ve dalalet ehli olan o iki firkanin ve cemaatin mu§killeri hallolmak igin 
bir ate§i hakem ve hizmetgi yapti. 

2180. ( IWir devir ve karn karn, bu iki firka {Jir'avn'a ve §efik olan <3\iu- 
saya kadar geldi 

"Karn" kelimesinin ma'nasinda ihtilaf vardir. Ba'zilan yiiz senelik ve 
ba'zilan yirmi senelik bir zamana ltlak ederler. Ruh-i ma'na, evvelki neslin 
gidip, yerine nesil gelen bir zaman, demek olur. Ya'ni bu iki firka ve bu hi- 
dayet ve dalalet erbabi, devir devir ve nesil nesil Fir'avn ve efrad-i besere zi- 
yade §efkatli olan Musa (a.s.) zamamna kadar geldi. 

2181. Senelerce onlann arasinda harb oldu. ^Vaktaki 'hadden gitii, meluUiik zi- 
yade oldu. 

Ya'ni, Hz. Musa ile Fir'avn zamaninda da, Fir'avn hukumdar ve kuvvet-i 
zahire sahibi oldugu igin, bu iki firka arasinda harb ve niza' senelerce devam 
etti. Vaktaki Fir'avn'in zulmu ve ona karsi olan cenk ve niza' haddi tecavuz 
etti ve bikkinhk artirdi. 

2 1 82 . Uiak denizin suyunu hakem yapti, td ki hu ikiden kim kala ve kim se- 
hak goturel 



s^P? 



m^ MESNEVM §ERlF §ERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • ^9 

Ya'ni, bu iki firkadan kimin geri kalmasi ve kimin ileri gitmesi lazim gel- 
digi zahir olmak icm, Hak Teala denizin suyunu hakem yapti. Ve me§hur kis- 
sadir ki, Musa (a.s.) asasiyla denizi yarmakla yol agildi ve o yoldan kendisi- 
ne tabi* olan Beni-israil ileriye gecti ve Fir'avn'a tabi' olanlar o denizde geri 
kalip boguldular. Akibet beyaz bayrak kara bayraga galib geldi. 

2183. JMustafd iavnnin devrine hilar... cefa sipehdan olan 6hu Cehil ile 
hbyle oldu. 

Mustafa (a.s.)in tavr-i nubuvveti devrine kadar, boyle beyaz ve kara bay- 
rak tabi'leri arasinda kavga devam etti. Ve bu kavga o hazretin devr-i nubuv- 
vetinde de zulum ve cefanm seraskeri olan Ebu Cehil ve tevabi'i ile vaki' ol- 
du; ve onlar da akibet Bedir gazasmda maglub oldular ve bu devirde de yine 
beyaz bayrak kara bayraga galib geldi. 

2184. Semud i$in dahi, onlann canmi kapan hir sayhayi hizmetkar yapti. 

"Sayha", son derece §iddetli bir ses gikarmak demektir. Ya'ni, Hicaz ile 
§am arasinda sakin olan Semud kavmine Hak Teala beyaz bayrak sahibi 
olan Salih (a.s.)i gonderdi. Onlar iblis'in kara bayragina tabi' olup muhalefet 
ettiler. Hak Teala salah kabul etmeyen bu kavmin camni kapan ve kendile- 
rini helak eden bir sayhayi hizmetci yapti. Nitekim ayet-i kerimede lL'j w 
slb-i'j'^C* V«> (Kamer, 54/31) ya'ni "Muhakkakbiz onlann uzerine bir say- 
ha gonderdik" buyurulur. Bu sayhanin keyfiyeti mechuldur. Semud kavmi- 
nin helakine sebeb olduguna bakihrsa, gayet dehsetli bir ses olup, korkulan- 
mn §iddetinden odleri patladigi anla§ilir. 

2185. £%d kavmi vein lahi, hir $abuk kalkiayi, kesktn aidiciyi yarn riizgan 
hizmetci yapti. 

Ya'ni, Hud (a.s.)m da'vetine kar§i muhalefet eden Ad kavminin helaki 
icjn dahi, Hak Teala bir cabuk kalkici ve hareket edici ve sjddetli gidici olan 
riizgan ve firtinayi hizmetgi yapti ve onlan yerden yere carpip helak etti. Vel- 
hasil yine beyaz bayrak kara bayraga galib geldi. 



^ 



AHMED AVNi KONUK 

2186. Oiarun uzexine de bir bilici hizmetkar yaph. ^Bu yeryiizii halimlik ile 
beraber kin giydi. 

"Zekin", ilim ve firaset ma'nasina olan "zekerTden mu§tak olup "bilici ve 
firaset kihci" demektir. Kamn, Musa (a.s.) zamamnda gayet zengin olan bir 
§ahsin ismidir. Hz. Musa'ya muhalefet etti. Kissasi sure-i Kasas'in nihayetin- 
de mezkurdiir. Ya'ni, Karun iizerine de Hak Teala, bilici ve idrak sahibi olan 
arzi bir hizmetgi yapti. Bu yeryiizii insanlara kar§i halim ve yumu§ak bir 
vaz'iyette iken Karun'a kargi kin ve intikam libasim giydi. Ba'zi niishalarda 
ikinci misra' c*>j i*jjji *? J-** 5} ^ suretinde olup, "Akibet yeryiizii onu ej- 
derha gibi yuttu" demek olur. 

2187. Uiatid yeryiizuniin halunlifji buiiin kahir oldu. OCarun'u ve onun hazi- 
nesini dibine gotiirdii. 

Hatta Karun'a kar§i yeryiiziiniin halimligi ve yavasjigi biitiin kahr-i ilahi 
oldu. Karun'u ve onun hazinesini dibine gotiirdii. Ya'ni Karun'un hazinesi- 
nin bulundugu mahal goktii ve yerin dibine gecti. 

2188. ^Bir lokma hi bu cismin diregidir. Sizin acliginizin kdicinin define zuh 
Cfihidir. 

"Cev§en", eski zaman harblerinde kihg darbesinden cismi muhafaza igin de- 
mir halkalardan yapilmis, olan zirhh cekettir. Ya'nvyeryuzunun cokiip Karun'u 
yutmasina taaccub etme! Bu bir lokma gida ki, bu cismin siitunu ve diregidir ve 
cismin ayakta durup gezmesine sebeb olur. Kilig gibi kesip cismi helak edici olan 
sizin achginizm def i hususunda bir zirh gibidir. Bu hal arzin cokmesinden daha 
acibdir. Fakat bu gidamn cisimde kuvvet ve hayat olmasi, adet olup ali§ildigi 
igin kadar taaccub otunmaz. Maahaza tabakatii'1-arz alimleri arzin gokmesine 
de taaccub etmezler. Zira alem-i tabiatte miimkin bir §eydir. Onlann taaccubu ve 
efkan Karun'a ceza olarak arzin gokmesindedir. Halbuki basar-i bastreti agik 
olanlar bu gibi hadisattan ibret alarak, bunu tesadufat-i tabiiyyeye haml etmez- 
ler. Bu beytin ikinci misra'i Hind niishalannda c— » ^^ o^>- ou ^ g gs sure- 
tindedir, ya'ni "Aglik kilicinin define ekmek zirhh libas gibidir" demek olur. 



CS^ 



MESNEVI-t SERlF SERHl / XII. CILT • MESNEVI-6 • 

2189. Uakiaki Utah senin ehmecjine bir hahir houar, o ehneh hunak avbi bo- 
cjazt tuiar. 

"Hunak", kanin galebesinden hasil olan bir hastahktir ki, bogazi sikistinr 
ve insan yutkunamaz. Ya'ni, Hak Teala hazretleri her ne vakit senin cismine 
kuvvet ve hayat olan ekmege kahnni koyar ve kahn ile tecelli ederse, o ek- 
mek hunak marazi gibi senin bogazinda kalip seni bogar, yutkunamazsm. 

2190. Hiu bir libas hi. &omthtan hifz edici oldu, Utah ona zemheru mizdcini 

[2172] . ^-. J 

venr. 

Hak Teala eger kahn ile tecelli etmek murad ederse, seni soguktan sakla- 
yan elbisene zemheri mizacim ve tabiatini verir ve seni usutiir. 

<~jj. y^-* A a-^j^p 7H j^?*-*-* ^s* >— JjSw '<u^- ^j) c~j j> ijj^ Ij 

2191. Diattd bu biiuiih ciihhe senin cismin iizerinde buz fltbi, har gibi zarar ve- 
rici soguh olur. 

2192. V^ihayet vasahtan ve ipekten hagarsin. ^Lemherir larafma an&an pendh 
getirirsin. 

"Vasak", "vasak", derisinden kurk yapilan bir hayvanin ismidir. Kurkiine 
de "vasak" derler. Ya'ni, Hak kahnyla tecelli ettigi vakit, va§ak kiirk ve ipek 
libas seni o kadar usutiir ki, zemheri sogugu onun yaninda sicak kalir. Bina- 
enaleyh o kiirkii ve elbiseyi atip zemheri tarafina iltica edersin. 

it 

2193. Sen ihi hulle deailsin, bir hwlesin. iSdzab-i zullenin hissasmdan gafilsin. 

"Kulle", dag ba§i, her bir seyin yukansi, insanin ba§i, biiyiik testi ma'na- 
lannadir. Burada "iki kulle"den murad, cisim ve ruhtur. Ve "bir kuile"den mu- 
rad, yalniz cisimdir. "Zulle", golgelik ma'nasinadir. "Azab-i zulle"den murad, 
sure-i §uara'da mezkur «&Ji {# <~>\& J^-Uu ay & (§uara, 26/189) ya'ni "Kav- 
mi §uayb (a.s.)i tekzib ettiler. Onlari zulle giinunun azabi yakaladi" ayet-i 
kerimesinde beyan buyurulan azabdir. icmali budur ki: Medyen tarafinda sa~ 



«™^> 



AHMED AVNt KONUK *^1§ 

kin olan §uayb (a.s.) kavmini Hakk'a ve adle da'vet etti. Muhalefet ettiler. 
Hak Teala onlann iizerine bir hafta siddetli sicaklar musallat etti. Kuyulanmn 
ve gesmelerinin suyu kurudu. Evlerine kachlar, orada da duramadilar. Or- 
manlara kagtilar. esnada havada bir kara bulut zahir oldu. Sevinip bu bu- 
lutun golgesi altina toplandilar. Bu buluttan yildinmlar yagmaya basladi. Ya- 
mp helak oldular. Beyt-i §erifin hulasa-i ma' nasi: Ey kimse! Sen iki kulle de- 
gilsin. Ya'ni hem ruhun ve hem de cismin kullelerinden bakici bir halde de- 
gilsin. Belki yalmz cisim kullesinin tepesinden his goziiyle bakicisin. Run go- 
ziin muattaldir ve cisminin his gozii fa'aldir. Binaenaleyh bu alem-i surette 
his goziin ile ancak her vakit gdrmeye alisftgin §eyleri gorursun; ve bunlann 
haricinde Hakk'in baska tecellileri olamayacagim zannedersin. Run goziin 
kapah oldugu icm azab-i zulleden gafilsin. Mesela Hak Teala azgin bir kav- 
min beldesini ve kendilerini firtina ve seylab ve zelzele gibi hadisat-i tabiiy- 
ye ile harab ve helak eder. Sen dersin ki: Bunlar olagan seylerdir. Ahval-i ta- 
biiyye icabindandir. Elyevm, hafriyat neticesinde yer altinda kalan sehirler ve 
tahacciir eden insan cesedleri bulunuyor. Bunlar bu kadar derin yerlere boy- 
le hey'eM umumiyyesi ile nigin ve nasil gomiilmusterdir? Ruh goziin kapah 
oldugu icm bunlardan ibret alamryorsun. Ancak his gozliniin verdigi hiikiim 
ve ma'lumat ile iktifa ediyorsun. Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i Enbi- 
ya'da 'ji^C) u'JJ uujT, sJLb Uir C) °^ CUi °^' } (Enbiya, 21/11) ya'ni "Biz 
zalim olan gok karye ahalisini kirip helak ettik. Onlardan sonra yerlerine ba§- 
ka kavimler peyda ettik" buyurur. Ve diger bir ayette : de bu hallere nazar-i ib- 
retle bakilmak icin Hak Teala 'dy^Ji &u oir 'S$ i/>u (Nahl, 16/36) ya'ni 
"Bak, enbiyayi tekzib edenlerin akibeti nasil oldu?" buyurur. 

2194. Diakk'm emri, haneye ve duvara ^Qotye verme 1 ." diye §ekristana ve ko- 
ye geldi. 

Hak Teala §uayb (a.s.) in kavmine azab etmek murad ettigi icm, o kavmin 
sehirlerinde ve koylerinde giinesm hararetine karsi golge veren evlere ve du- 
varlara "Golge vermeyin!" diye emir verdi. 

4_jUJj c~*l JJ-Ui (J-^y Ol^j Ij <_^bal j J^^r* iJ'j^ AJ^* 

2195. ^agrnara ve annexe mani' olma! ( Jtfinayet iimmet acele o miirsel tarafi- 
na gittiler. 



*$%&> 



pfr 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVI-6 



Ya'ni Hak Teala, "Ey evler ve duvarlar! Yagmurun ve giinesin hararetinin 
nufuzuna mani* olmaym!" diye emir verdi. Bu belayi goren o kavim, muha- 
lefette devamin helaklarma sebeb olacagini anladilar ve nihayet kendilerine 
peygamber olarak gonderilmis olan §uayb (a.s.)a acele gittiler. 

2196. ^De-Mer ki: *6y hiiyuk eman! HZiz ayleh olarak. oUiik..." Onun bakisini 
tefsir hMabm&an oku! 

Dediler ki: "Ey buytik peygamber! Bize bu beladan eman ve halas ver! 
Yoksa biz agleb, ya'ni yiizde doksan nisbetinde olduk gittik." Bu kissanm ba- 
kisini sen tefsir kitablanndan oku ve bundan anla ki, Hak Teala esbab-i tabi- 
iyye ve maddiyyesi ile Sir kavme azab etmek murad ettigi vakit, o esbabm 
define aid olan tedbtrlerin higbirisi miiessir olmaz. Belki o ittihaz olunan ted- 
birler dahi esbab-i azaba inkilab eder. 



. 4SX> I 



_Up 



6\>f 



jL> \j U*p Oy? 



2197. eli $ev\k mademki asayi yilan yaph, eger senin akhn var ise o nukte 
kafidir. 

Ya'ni, o eli gevik ve cabuk olan Musa (a.s.) maddiyattan hicbir seyi kul- 
lanmaksizin mademki elindeki asayi ve bir deynegin pargasim yilan yapti, 
eger senin aklin var ise, anlarsin ki, bir nizam iizere gittigini gormeye ahsti- 
gimiz esbab-i tabiiyyenin ind-i ilahide higbir te'siri ve kiymeti yoktur. Hak 
Teala murad ettigi vakit, o esbab perdesi arkasindan bizim gormeye alisma- 
digimiz birtakim hadisati izhar eder. Cenab-i Pir efendimiz FihiMa F5Merinin 
62, faslmda bu ma' nay i tavzihan §6yle buyururlar*. 

"Esbabin kaffesi Hakk'in dest-i kudretinde bir kaiem gibidir. Muharrik ve 
muharrir Hak'tir. istemedikge kalem hareket etmez. Imdi, sen kaleme na- 
zar edip, "Bu kaleme bir el lazimdir" dersin. Kalemi goriip onu tahattur eder- 
sin. Fakat onlar daima eli goriip "Bu ele bir kalem de lazimdir" derler. Belki 
elin guzelliginin mutalaasindan dolayi kalemin miitalaasma luzum gormezler 
ve "Boyle bir el kalemsiz olmaz" derler. Bir mahaldeki kalemin lezzet-i tema- 
sasi sebebiyle onlar igin nasil temasa-yi kalem kaydi olur? Sen arpa ekme- 
ginden lezzet buldugun cihetle, bugday ekmegi hatinna bile gelmiyor. Hig 
onlar bugday ekmegi varken arpa ekmegini yad ederler mi? Senin igin zemi- 
ne zevk bans eden asumana meylin yoktur. Halbuki mahall-i zevk asuman- 



cse^ 



AHMED AVNI KONUK 



dir ve yeryuzii hayati asumandan ahz eder. Ehl-i asuman hig yeryuziinii yad 
ederler mi? Sen simdi hosluklan esbabdan gorme! Ve o ma'nalar esbab igin- 
de musteardir. Zira Darr ve Nafi' Hak'tir. Mademki darr ve nef Hak'tandir, o 
halde nigin esbaba yapismis kalmissm?" 



2198. Senin nazann vardir, faked onun imam yokiur. ^Donmus $e$medir ve 
tevakkuf etmi§tir. 

"im'an", ifal babindan, "suyu akitmak" demektir. Siilasisi "ma'n"dir 
(Kamus), "1st", durmak ma'nasina olan "istaden" masdanndan "tevakkuf 
demektir, "Kerde", "kerden" masdanndan ism-i mefuldiir. Ya'ni, evet, senin 
cismani ve his gozun vardir; ve bu gdz bir cesmenin zahiri olan binasina ben- 
zer. Fakat o his gozii cesmesinde onun akici suyu olan ruh-i insaninin baki- 
§1 yoktur. Binaenaleyh bu his gozii donmus bir gesmedir ve ruh-i insaninin 
bakisi tevakkuf etmistir. Bu sebeble esbab-i maddiyye perdeleri arkasinda 
olan ahvali goremez. Gordugii fevkalade hadisati maddiyat ve esbab sahasi- 
na hasr etmeye calisir. 



2199. ^undan dolayi fihirleri nak$ edict derler. Gy hende'. Dm'an-x nazar ct! 

"Fiker", "fikr"in cem'i. Ya'ni, elbette senin goziin donmus bir gesme ha- 
linde bulundugu igin, kalb-i beserde fikirleri yaratip naks edici olan Hak Te- 
ala hazretleri, "Ey kulum! His gdzimiin gesmesinden su gibi berrak olan ru- 
hunun nazanni akit!" buyurur, Nitekim sure-i Rum'da Sx «Iji iUj J&J\ J&& 
'jjt dji. jr j* ^*j JjJ\ J^J jj'i 'oi (#j* UJ 'jafo 'j&i. (Rum, 30/50) ya'ni' "Al- 
la'h'in rahmetinin eserlerine nazar'-i im'an ile bak! Oldiikten sonra yeryuzii- 
nti nasil diriltir? Muhakkak oluleri de boyle dirilticidir. Ve o her bir seye kadir- 
dir" buyurulur. Ve keza sure-i Kasas'ta ca-JUsJi uu oir Ss >;u (Kasas, 
28/40) ya'ni "Zalimlerin akibeti nasil olduguna nazar et!" buyurulur. 

2200. Onu isiemez ki, soguk demiri iouf Jakat et/ felik, 1)avud drafmda dola$l 
[2182] 

"Soguk demiri dovmek"ten murad, suver-i alemin ma'nalanndan gafil 
olarak yalmz his goziiyle bakmak ve maddiyyattan baska bir sey gormemek- 



<^2^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVi-6 • 

tir. Ya'ni, ey cismani kimsel Hak Teala hazretleri soguk demir dovmek kabi- 
linden olan baki§i istemez. Eger sen, "Ben esyaya baktigim vakit maddiyyat- 
tan baska bir sey gormuyorum" der isen, ey gelik gibi kalbi kati olan maddi 
efendi! Biz de sana cevaben deriz ki: Davud (a.s.) mesjebinde olup, o demir 
ve gelik gibi kalbini yumu§atacak olan insan-i kamilin etrafinda dolas. ve 
onun sohbetinde bulun ki, bu his gozunun cesmesinden berrak su gibi olan 
ruhunun nazanni akitsin! 

Oljj o^jj^j jj oj^J Jj 0!j JJIj-l (jj^ coy: ^ 

2201. Cismin oliii ise Dsrafil tarafina sur! Oiatbin dondu ise ruhun giinesine ait! 

Hak Teala her bir maksadin husulii icin bir sebeb koymustur. Eger cismin 
olecek derecede hasta ise, Israfil (a.s.) me§rebinde olan bir mahir doktor ta- 
rafina ko§! Zira o vakifane tedavisi ile olu mesabesinde olan cismini diriltir. 
Ve eger kalbin donmus ise, ruh-i insamnin giinesi olan insan-i kamile git ki, 
kalbin yumu§asin ve ruh-i insanin kuvvet bulsun! Bu ma'na bir vecihtir. Bi- 
rinci misra'daki "tsrafiTden murad dahi, insan[-i kamil] olmak caizdir. Zira 
insan-i kamil zahirde ve batinda tasarruf sahibidir; ve onlann tasarruflan ile 
cisimlerdeki hastahklar dahi mundefi' olur. Nitekim Menakib-i Sipehsilafda- 
ki §u vak'a bu ma'nayi isbat eder: 

"Ashabin ekabirinden bulunan Mevlana Fahreddin-i Sivast (rahime- 
hu'Ilah) humma-yi muhrikaya tutulup, bir muddet esir-i firas. oldu; ve etibba 
onu tedaviden aciz kaldilar. Hz. Hudavendigar iyadetini tegiif edip, emir bu- 
yurdu. Soyulmus, sarmisak getirdiler. Dovixp ka§ik ile ona verdiler. Etibba 
hastaya sarmisak verildigini isitince onun sihhatinden umidlerini kestiler. 
Lutf-i Huda o gece terledi. Sihhat bulmaya basjadi. Etibba bunu mii^ahede 
edince: "Bu hal kaide-i tibba ve kanun-i hikmete mustenid degil, belki hik- 
met-i ilahidir!" dediler." 

2202. Qokianlir ki hayal i$inde miiktesi olclun, iste kotii zanlar Sofistaiye 
eristiler. 

"Miiktesi", giyinici demektir. "Sofistaiyye", Yunan feylesoflanndan bir 
taifenin ismidir. Bunlar ug simftir. Bir sinifina "inadiyye" derler. Bunlar 
hakayik-i esjamn siibutunu inkar ederler. Digerine "indiyye" derler. Bunlar 
da derler ki: Hakayik-i esya vardir, fakat akhn i'tibariyledir. Eger akil bir §e- 



°<&p£> 



AHMED AVNI KONUK "^ll} 

yi cevher i'tibar ederse cevher ve araz i'tibar ederse arazdir. Uciincusune 
"La-edriye" derler. Bunlar da derler ki: Esyanin siibut ve adem-i siibutunda 
sekk ederiz; ve bu §ekkimizde de sekk ederiz. 1. cildin 556 numarasina mu- 
sadif olan, ^ik-ij-js* j^W^ j> ■ ^>y cy J*)** s-r- j ! [ya'ni "Ben onun se- 
bebi yakicihgindan hayranim; ve onun hayalatinda da Sofistailer gibiyim"] 
beytinde de bu Tzahat gecti. Ya'nt, bu suver-i alem ki bastan basa hayaldir, 
fakat bu hayal icjnde bir hakikat mevcuddur. Ey maddi efendi! Sen bu cilve- 
ger olan hakikatten gafil oldun ve coktandir ki, bu hayallere muteallik olan 
fikirleri giyindin. Binaenaleyh iste bu fikirlerin ile hakayiki inkar eden veya 
§ek ve subhe iginde bulunan Sofistaiyye taifesine eristin ve onlarin sinifina 
girdin, Evet, bu esbab-i zahiriyye hayaldir. Fakat bu esbabin muharriki 
Hak'tir ki, o viicud-i hakiki hakikatii'l-hakayiktir. Nitekim Mevlana Cam! 
(k.s.) hazretleri bir rubailerinde soyle buyururlar: 

JGjJlS jJui JL>- jJU- JbjS ^fr* <ei ^j^j^ *& cSiS 3 — -* J~" 

C~*"^i OjJU- ^AM>~ _Jj-> '^vjjJ ^J C— JL^ <U-A *jU- (_£jl 

"Sofistai ki, akddan bi-haberdirler, derler ki: Suver-i alem gegitte clan birtahm 
hayaldir. Evet, alem btitiin hayaldir, fakat daima onlarda cilveger olan bir ha- 
kikat vardir. " 

2203. O muhahkok aklm icinden ma'zul oldu. Diisien mahrum ve vucuMan 
ma'zul oldu. 

Sofistaiyye taifesi akhn icjnden ma'zul oldu. His ve idrak-i hakikiden 
mahrum ve vucud-i hakiki-i Hak'tan ma'zul -oldu. Yalanci ve hayal olan 
maddiyyata ve esbaba yapisip kaldi da o madde ve esbab perdeleri arkasm- 
daki viicud-i hakikiyi idrakten mahrum kaldi. Halbuki bu suver-i maddtyyat 
o vucud-i hakiki deryasimn hayal mesabesinde olan dalgalanndan ve kopuk- 
lerinden baska bir sey degildir. 

2204. JAgah ol, soz pjjneyici! 'Dudak $it)neyicilik nevhetidir. Sifter soyler isen 
halka riisvayltkhr. 

Bu beyt-i serffte Hz. Fir efendimiz zat-i seriflerine hitab buyururlar. 
Ya'ni, ey hakayik ve esrar-i ilahiyyeye muteallik sozleri cjgneyici ve remz 



*$$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVf-6 



ve isaretle soyleyici olan Mevlana! Bu bahis gamiz ve nazik olan vahdet-i 
viicud bahsidir. Binaenaleyh idrakleri nakis olanlara karsj dudak gigneyici- 
lik ya'ni susuculuk nobeti gelmi§tir, Eger fazla tafsflata basjayrp soyler isen, 
halk anlayamazlar ve anladiklanm zannedip, hezeyana baslayarak riisvay 
olurlar. Nitekim bu vahdet-i viicud esranni yanhs. anlayanlar turlu tiirlii da- 
laletlere dii§erek din ve ahlak namina kendilerinde higbir §ey kalmamis, ve 
insanlik nazannda rezil ve riisvay olmuslardir. Binaenaleyh bu esrara vukaf 
igin evvelen his gozii gesmesinden berrak su gibi olan ruhun nazanm akit- 
mak lazimdir. 

2205. Dm an nedir? Qe^meyi akici etmeklir. Uaktaki tenden can gitti, ona re- 
van derler. 

"tm'an"m liigat ma'nasi nedir? Qesmeyi akici etmektir. Can cisimden ken- 
di aslina akip gittigi igin ona "ruh-i revan" derler. 



yts*- jJJI JI_JJ •^ 



J ^~-J j\>. 



ji Xj j\ 0W- <6" \j ^*S*~ jT 



2206. O hir haktmin ki cam cisim bagmdan tekrar kurtuldu ve cemene revan 
olan. 



i\j J^\i>- j yjS (jl J> j& 



il$J ji j* ^A j jWj ^_aJ _ji 



2207. bunun her ikisine, fark igin, iki lakab koydu. 6y kimse! Onun cam- 
na djenn olsun! 

Ya'ni, cam cisim kaydmdan ve bagindan tekrar kurtulup, riMniyet ge- 
menzarma akici olan bir hakim, insanda olan iki cam birbirinden ayirmak 
igin bu her ikisine iki lakab koydu. Birisine "ruh-i hayvani" ve digerine de 
"ruh-i revan" dedi. Bu feylesof bu tefriki giizel yapti. Onun camna aferin ol- 
sun! Bu beyitlerdeki "hakim"den murad, Ankaravi hazretlerine gore ibtida 
ruh-i hayvani ile ruh-i revam ayinp ad koyan haktm ve feylesoftur ve ismi 
meghuldiir. Fakat Hind sarihlerinden Muhammed Efdal ve Abdiilfettah haz- 
retlerine gore bu hakim, feylesoflann seyhi bulunan Ebu All Sina'dir. Zira 
Ebu Alt Sina Mi'raciyye ismindeki risalesinde nefs-i natikaya "revan" ve 
ruh-i hayvaniye dahi "can" isimlerini vermistir. §u halde Hz. Pir efendimiz 
Ebu Ali Stna'nin ruh-i insani ile ruh-i hayvani arasindaki farki bu suretle be- 
yan etmis olmasim tahsin buyurmustur. 



c^ 



AHMED AVNt KONUK 

Malum olsun ki, ruh-i hayvamde butiin insanlar ve hayvanlar mii§terek- 
tir. Fakat ruh-i insamde hayvanlar miisterek degildir. Zira ruh-i insaninin 
hassasi im'andir; ve "im'an", suyu akitmak ma'nasma geldigi gibi, gordiigii 
§eye dikkat etmek ve tedkik etmek ma'nasma da musta'meldir. Ruh-i hay- 
vanide ise bu hassa yoktur. 

2208. Onun heyanuuLa&tr ki, ferman iizere gider. Eger hir cjiilii diken istese o, 
olw. 

ruh-i revan hakkindaki hulasa-i beyan odur ki: Onun gidi§i Hakk'in fer- 
mani ve §er'i lizerinedir. Ruh-i hayvaninin gidi§i ise boyle bir ferman ve §er' 
ile mukayyed degildir. Nitekim hayvanlar arasinda adl ile zuliim ve hak ile 
haksizlik kaidelerine riayet cart degildir. Hakk'in fermani uzerine yuriiyen bu 
ruh-i revan, eger bir giilun diken olmasim isterse, o gul diken olur. Bundan 
anla§ilir ki, efrad-i beser arasinda ruh-i insanisi fa'al olanlar ancak enbiya ve 
evliyadir. Mutebakisi ruh-i hayvaninin fa'aliyeti altinda zebundur. 



Belanin niizulu vaktinde ummetin mu'minlerinin tahlisf 
emrinde Hud {a.s.)in mu'cizesi 



2209. CM,nmxn\ex zarar verici olan ruzgdnn elinden hej) o daire i$inde otur- 
dular. 

Ya'ni, Ad kavmi, kendilerine peygamber olarak gonderilen Hud (a.s.)a 
muhalefet ettiler. Hak Teala onlann uzerine azab gonderecegini Hud (a.s.)a 
vahy etti. O hazret dahi kendisine tabi' olan mii'minleri bir yere toplayip on- 
lann etrafina bir daire cizdi. Vaktaki yedi gece ve sekiz gun §iddetle esen azab 
firtinasi ba§ladi ve muhalifleri yerlere carpip helak ve meskenierini harab et- 



*#%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

ti. Fakat bu zarar verici olan firtina, o daire icinde bulunan mii'minlere do- 
kunmadi ve onlar bu azabdan harig kaldilar. Bu kissa yukanki beyte merbut- 
tur. Orada "Hakk'm fermam iizerine yuriiyen ruh-i revan, eger bir giiliin di- 
ken olmasini isterse, o gul diken olur" buyurulmus. idi ki, bu hal, enbiyadan 
mu'cize ve evliyadan keramet olarak sadir olur. Bu kissada Hud (a.s.)in fer- 
man-i ilahi iizere yiiruyen ruh-i revanimn bir daire icinde mu'minleri muha- 
faza etmesi de bu kabilden olduguna i§aret buyurulur. 

2210. ZRuzgar tufan ve "!7iu"min Ivdju gemi idi. Onun boyle cok gemisi ve 
tufani vardir. \ 

"Tufan", yagmur ve su galib olup her §eyi ortmeye derler. Ba'zan gece ka- 
ranligina da derler. Burada mustevli olan beladan ve Hakk'in tecelli-i kahri- 
sinden kinayedir. Ya'ni, o sjddetli riizgar bir tufan ve bir bela-yi mustevli ve 
bir tecellt-i kahri idi. tufanin gemisi dahi, huviyyet-i ilahiyyenin tecelli-i lut- 
flsi idi. Hak Teala'nin boyle cok kahir tufanlari ve lutuf gemileri vardir. 

2211. Oiuda bir padi§akt gemi yapar. Diatia kendi hirsi ile saflar iizerine 
$ar-par. 

Mesela, Hak Teala bir padi§ahi ve bir rets-i hiikumeti kahnna karsi lutfu- 
nun bir gemisi yapar. Hatta o padisah, riyasete olan hirsi sebebiyle, dii§man 
saflanna hiicum eder ve diismanin tufan-i tecavuzatim men' eder. 

Xj <_st; ij^r ijjl* *>j\ (ji-U** 2j^ jxl jl^ aS" ^j 01 aJ, ju*» 

2212. <§ahin kasdi o degildir hi, halk emin olal Onun kasdi odur ki, miilk 
ayahhagi olal 

Fakat hukumdann bu muharebelerdeki kasdi zahirde her ne kadar mem- 
leket halkimn malmin ve caninin ve lrz ve namusunun emniyet altinda bu- 
lunmasi ise de, bunun ig yiizu tedkik olunursa, anlasihr ki, onun kasdi miilk 
ve riyaset ayaginin bagi olmaktir. Ya'ni, o hiikumdar bu fedakarligi, elimden 
miilk ve riyaset gitmesin ve ezvak-i nefsaniyyemi kemal-i hiirriyetle icra ede- 
yim, diye yapar. Onun fedakarligi, sahhgi ve makam-i riyaseti kaybetmek 
korkusundan dolayidir. Fakat neticede o hiikumdar halki du§mamn tufan-i 
tecavtiziinden kurtaran Hakk'in bir lutuf gemisi olmus. olur. 



<*$$&> 



AHMED AVNi KONUK 

^L* jl ^-j j jl -bL \j 00^*- J>±*» -sj^^ ^j*- OT 

2213. degirmene mensub, kosar. Onun kasdi halastu, id hi o onun zahme- 
iinden ka$acak yer hula! 

"Haras", buyiik degirmen. Ahirindeki "ya", nisbet igindir. "Biiyuk degir- 
mene mensub olan hayvan" demek olur. "Menas", kagacak yer ve kagmak 
ve geri durmak, ma'nasinadir. Ya'ni, bir degirmeni geviren hayvan o degir- 
men etrafinda ko§ar durur. Hayvamn kasdi o degirmeni dondiirmek zahme- 
tinden kurtulmak ve kagmaktir. 

JUT jtjj OLb \j J^tS *£ b XiS j ^T ' *g" J> d\ j\ -U«5 

2214. Onun kasdi o degildir ki, bir su $eke yahud susanu o sebeble yag ya-pal 

"Kiincid", Arabga "anzerut" [:anzarot] dedikleri bir susamin adidir. Goz 
tedavisi ve sakallan temizlemekte faidelidir. Yiizdeki gillere ve vucuddaki be- 
ne de ltlak olunur (§emsii '1-Lugat) .Yag gikanlan susam ma'nasinadir (Giya- 
sii'l-Lugat) . Ya'ni, degirmen veya bostan dolabi etrafinda ko§an bir hayva- 
mn kasdi kuyudan su gekmek veyahud bu donme sebebiyle susamdan yag 
gikarmak degildir. Onun bu kasdi zimmmda ba§ka faide husule gelir ve kahir 
neticesinde lutuf hasil olur. 

2215. Okiiz sedid zahm korhusundan acele kosar. Jslrabayi ve yixku goiurmek 
icin degildir. 

Arabaya kosulan okiiziin kasdi arabayi gekmek ye yiiku tasimak degildir. 
zavallimn kasdi boyunduruk altmdaki mesakkatten ve kendisini giiden 
arabacinm sedid darbelerinden kurtulmaktir. okuzii bu hizmete sevk eden 
me§akkat ve dayak korkusudur. "Gerdun", "araba" demektir. 

*-j ji Jj\ J-v*L>- £«JU*-4 U f^J J ^y^ Cj^t <>*~ <J*^ i^-U 

2216. jFafcaf Utah ona boyle korku ve veca' verdi, id ki teba'da maslahailar 
hasil gele! 

okuzim boyle ko§masi neticesinde raideli isler viicuda gelmek igin Hak 
Teala ona boyle dayak korkusu ve dayak ve boyunduruk veca'i ve agnsi 
verdi. 



a^p^ 



MESNEVl-t SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 



2217, 1$oylece her bir kazanici diikkdnda islah i$in degil, kendi icin calisir. 

iste boylece her bir kazanici kimse, agtigi bir dukkanda veya fabrikada is- 
lah-i alem igin degil, ancak kendi hesabina ve kendi menfaati igin cali§ir. Me- 
sela bir kimse seker fabrikasi agar. Onun maksadi zengin olup rahat yasa- 
maktir. Fakat bu maksad zimminda memleket dahilinde halkin muhtac. oldu- 
gu seker istihsal olunur ve halkin parasi yabancilann ellerine gecmeyip, 
memleket dahilinde kalir ve bunun servet-i umiimiyyeye faidesi olur. 



J.U Jij OXt> ,£Jl* £J J j 



^S *tyr >j* j Jh S» 



2218. !7ier birisi derd uzerine bir merhem ister. l^ebada bundan bir alem kaim 
olmustur. 

Velhasil efrad-i beserden her birisi kendi derdine bir merhem ister ve ken- 
di menfaati icin ve muzayakaya diismek korkusundan dolayi gali§ir. Fakat 
bu menafi'-i hususiyye ve korku zimminda intizam-i alem viicud bulur. 

2219. Diak bu cihamn direaini korkudan yapti. Uier birisi can korkusundan 
dolayi is icinde oynadi. 

Binaenaleyh Hak Teala bu cihamn diregini ve temelini korkudan yapti. 
Her bir kimse ac. kalmak ve sikinti gekmek ve sefalet icinde kahp olmek kor- 
kusundan dolayi sa*y-i mtitemadi icjnde turlii tiirlii fedakarhklar yapti ve 
oyunlar oynadi. Mesela kunduraci kendi menfaati igin kundura yapti. Fakat 
bunun neticesinde halk ayagina giyecek kundura buldu; ve keza ekmekcj 
kendi menfaati igin firm agti. Fakat binnetice halk kolayhkla yenecek ekmek 
buldu; ve keza mi'mar para kazanmak icm binalar yapti. Fakat neticede se- 
hirler ma'mur oldu. 



uyj £^M jt*~ jl */ 



o&r b &*}*£ b- A J4 l - 



2220. Uialik'a hamd olsun ki, bir korkuyu boyle o yeryiizunun islahimn 
mi' man yapti. 

Ya'nt, Halik Teala hazretlerine hamd olsun ki, her bir ferd-i be§erin ve sa- 
ir hayvanatin batinina koydugu bir korkuyu boyle yeryiizunun lslahina ve 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

intizamina mi'mar yapti; ve bu suretle tecelfi-i kahrisinin zimminda tecelH-i 
lutfisi zuhura geldi. 

222\. ^Hu ciimle iyiden ve koiuden korkucudurlar. Jtichir horhucu ise kendin- 
den korkmaz. 

Ya'ni, her bir zi-ruha gelen korku kendisinden gelmez. Mutlaka bir korku- 
tucudan gelir. Zira korkan bir mahluk bir musallit tarafindan ya elindeki ra- 
hat ve iyiligin selb edileceginden veyahud diger suretle bir fenalik yapilaca- 
gindan korkar. Ma'lum olsun ki, iyilik ve kotiiluk her bir zi-ruhun me§rebine 
ve telakkisine tabi'dir. Bir sey ba'zi mahlukat hakkinda iyi ve ba'zi mahlukat 
hakkinda fenadir. Mesela nur iyi bir seydir, fakat yarasa kusu onu fena go- 
riir ve kagar. Ve keza necaset fena bir§eydir, fakat necaset bocegi indinde iyi- 
dir. Ve keza gul iyi bir seydir, necaset bocegi indinde fenadir. Ve keza iman 
ve irran itmi'nan ve istirahat-i kalbe sebeb oldugundan iyi bir §eydir. Fakat 
miinkir indinde fenadir. Velhasil iyinin ve kotunun bdyle pek cok misalleri 
vardir. Binaenaleyh mahlukat kendi mesreb ve telakkHerine gore boyle nisbi, 
olan iyiden ve kotuden korkarlar; ve bu korku onlara bir korkutucudan gelir 

2222. CMuhakkak hakikaHe ciimle uzerine hakim hir kirnsedir ki, oher ne ka- 
dar mahsus degil ise He kartbdir. 

Ya'ni, muhakkaktir ki, butun mahlukat uzerine hakim olan Hak Teala 
hazretleridir ki, mahlukatini onlann kendi telakkHerine gore iyiden ve kotii- 
den korkutucudur. korkutucu olan Hak Teala her ne kadar his gozuyle 
mahsusen goriinmez ise de, her bir mahlukun hiiviyeti oldugundan onlara 
sah damarlanndan daha yakindir. Nitekim ayet-i kerimede Jj£* 4\ VJ' oK> 
&jjj? u 'cfia (Vakia, 56/85) ya'ni "Biz o kulumuza sizden daha yakiniz. Ve- 
lakin siz his gozuyle gdremezsiniz" ve diger bir ayet-i kerimede 4\ v J' o*^j 
-o/jJ! jj- °tf (Kaf, 50/16) ya'ni "Biz o kulumuza sah damanndan daha yaki- 
niz" buyurulur. 

2223. O mekmende maksnsiur. ^akai hit none hissinin mahsusu defjildir. 



*$$&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVf-6 



"Mekmen", pusu yeri ve gizlenecek mahal. Ya'ni, Hak Teala'mn zati, ba- 
tinin batini oldugundan, zatiyeti cihetinden idrak olunmaz. Nitekim ayet-i ke- 
rimede jUjfr^A* j*j jWJi ^ 'j* (En'am, 6/103) ya'ni "Zat-i Hakk'i basarlar 
idrak etmez. basarlan idrak eder" buyurulur. Binaenaleyh Hakk'in zati, ci- 
sim ve run mekmeninde, ruh-i insaninin sifat ve esma-i ilahiyyeyi idraki ile 
hissolunmugtur. Fakat cisim hanesinin ruh-i hayvanisi hissi ile mahsus ve 
miidrek degildir. 

2224. hir his hi, Dtak. o his uzerinie zahir olmustur, hu cihanm hissi Aegil- 
iir, o haskaiir. ^ „ 

"Mazhar", masdar-i mimidir,- "zuhur etmek ye zahir olmak" ma'nasinadir. 
Ya'ni, iizerinde Hakk'in zuhur ettigi bir his ki, ruh-i insaninin hissidir; o his 
bu alem-i kesafetten olan ruh-i hayvaninin ve bu cismaniyet aleminin hissi 
degildir. his ba§ka bir histir. Zira insanlar bu ruh-i hayvani hissinde ve bu 
cismaniyet halinde hayvanlar ile mu§terektir; ve bu hiss-i hayvani alem-i ke- 
safetten ba§ka bir §eyi idrak etmez. 



J*~ J j\5 iS^Ji <^~*J •^■ijk 



jj~& ji cS-^i-V J> ^y^~ t _r ,> ~ 



2225. Diayvan hissi, eger o suretleri gore idi, okiiz ve eseh vaktin iZayezid" i 
olurdu. 

"Suretler"den murad, sifat- 1 ilahiyyedir. Zira sifat zatin zahiridir; ve zahir 
olan §eye suret rtlaki caizdir. Ya'ni, eger hayvanm hissi ve ruh-i hayvani o 
sifat-i ilahiyyeyi gorebile idi, okuziin ve e§egin vesair hayvanlann cisim goz- 
leri insanin goziinden daha keskin oldugundan, onlarin her biri vaktinin Ba- 
yezid-i Bistamisi gibi birer kamil ve Hakk'in miisahedesi mertebesine vasil 
olurlar idi. 

>f & &j '-» J^ ^h ^ c-» j* j$* ^ <y *^ 

2226. ki, ieni her ruhun mazhan eiii ve o hi, cjemiyi O^uh'un iSurak'i eiii. 

"Burak", merakib-i ma'neviyyeden bir merkebin adidir. Sur'at-i seyrinden 
dolayi yildinma tesbih [olunur.] Burada "merkeb-i necat" murad buyurulur. 
"Her ruh"tan murad, ruh-i nebati, ruh-i hayvani ve ruh-i insanidir. Ya'ni o 
Hak Teala kemal-i kudreti ile insanin cismini ruh-i nebatinin, ruh-i hayvani- 



<^^> 



AHMED AVNI KONUK 

nin ve ruh-i insaninin mahall-i zuhuru yapti; ve o Hak Teala ki, tufan zama- 
mnda gemiyi mii'minler igin merkeb-i necat yapti. Bu beytin mutemmimi ati- 
deki beyittir. 

2227 '. 6aer isterse irmahta cjeminin aymm senin tufdmn yapar, ey nur isteyki! 

"Cu", irmak demektir; ve "irmak"tan murad, her an-i gayr-i miinkasimde 
akip giden tecelliyat-i ilahiyye ile teceddud-i emsal icjnde bulunan bu viicu- 
dat-i izafryye alemidir. "Tufan"dan murad, tecelli-i kahri ve "gemi"den mu- 
rad, tecelli-i lutfidir. "Nur-cu"dan murad, ruh-i insaniyi kabule mustaid olan 
insandir. Ya'ni, ey bu viicud-i izarl aleminin ve irmaginin nuru ve ruhu olan 
insan! Cismi her tiirlu ruhun mazhan eden ve gemiyi tufanda Nun (a.s.)in 
merkeb-i necati yapan Hak Teala, eger isterse, bu viicud-i izafi irmaginda ge- 
minin ya'ni tecelli-i lutfinin aymm tecelli-i kahri yapar; ve keza aksi olarak 
tecelli-i kahrinin aymm da tecelli-i lutfi gemisi yapar. Nitekim 2. cildin 1607 
numarali beytinde \j> jj-^i j^p jrjj . cUA* 4J! j** j) c — >sv ya'ni "0 hakim- 
dir. Allah diledigini ister. derdin aynindan devayi peyda eder" buyurulmu§ 
idi. Goriilmez mi ki, ckjek ve kolera ve tifo ve vebagibi birtakim marazlar te- 
celli-i kahridir; ve bu hastaliklara kar§i olan asjlar ve serumlar tecelli-i lutfi- 
dir; ve bu a§ilar o hastaliklarm mikroplan olup, viicuda a§ilanir. Binaenaieyh 
tufan gibi olan marazm aynmi Hak Teala lutuf gemisi olan ilac yapmis. olur. 
2. cildin bu numarasim ta'kib eden diger beyitlerde de diger misailer vardir. 

2228. By mukdll Senin her iemin tufan ve gerniMr. O seni aama ve $aAiye 
muttasil eiti. 

"Mukill", fakir ma'nasinadir. Ya'ni, ey Hakk'in tecelliyat-i sifatiyye ve 
esmaiyyesine muhtac, olan insan! Dikkat et! Senin her b:r nefesin ve her bir 
anin tufan ve gemi gibidirr.Tufan mesabesinde olan tecelli-i kahri seni gama 
ve gemi mesabesinde olan tecelli-i lutfi dahi seni sadiye ve siirura muttasil 
etti. 

2229. Sger gemiyi ve deryayi onde aormez isen, kendi eczanin ciimlesinde titre- 
meler aort 



<«*?> 



MESNEVf-1 SERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ey insan! Eger oniinde kahir deryasim ve lutuf gemisini gormez isen, ec- 
za-yi vucudunun ve a'zalannm ciimlesinde gamdan ve sevingten titremeleri 
gor ki, o gam kahir deryasi ve sevinc ve §adi lutuf gemisidir. 

O^T AJjT JL>- jl ijta ^y byS- \j J^j J^l J~~> dy~ 

2230. ^Vakiaki gozler korhmamn ashm gormeye, iurlvi iurlu hayaUen korhi iniar. 

"Tersi§", ism-i masdardir, "korkma" demektir. Ya'ni mademki her anda 
tecelli eden Hak'tir, seni tecelli-i kahrisinden korkutan da Hak'tir. Binaena- 
leyh korkma sana korkutucu olan Hak'tan gelir. Vaktaki bir kimsenin basiret 
gozleri korkunun ash olan Hakk'm tecelKsini gormez, her biri hirer hayalden 
ibaret olan e§ya suretlerinde.n korkar ve kendisine gelen kahn o hayal olan 
suretlerden bilir. Fail-i haMM olan Hakk'i gormez. 

c— j£>\ dj & -^-^i jj^ «^ — • <-«W- uJ; -^j ,_5*pl y. o-iv. 

2231. Hiir $apkin sarho§, kore yumruk vurur; kor, iekme varan deve zanneder. 

"CUf, deni, akilsiz, capkin ve ipsiz sapsiz kimse demektir. Ya'ni, bu hal 
§una benzer ki: Mesela, bir capkin ve edebsiz sarho§, bir kore yumruk vurur. 
Kor bu yumrugu bir devenin tepmesi zanneder. Ba'zi niishalarda "iistiir" ye- 
rine "ester" vaki'dir, "katir" demek olur. 

JLo <C AX;j\ c— -ijS \j j^~ J ^' i j A Jr*\ <^i f * &\ a>JI j 

2232. Jlira ki o demde devenin sesini i§itti, koriin aynasi hdaktu, aoz defldir. 

Koriin sarhosun yumrugunu deve tepmesi zannetmesinin sebebi budur ki: 
Kor o an icmde deve sesi isjtmis. idi; ve gozu kapali oldugu icm sarhosu gor- 
memis idi. Zira koriin aynasi gozii degil kulagidir; ve bu diisunce koriin bir 
hayalidir. tste bunun gibi Hakk'm bizzat e§yayi ihata ettigini soyleyen mu- 
hakkiklan inkar ve yalmz ihata-i ilmiyyeyi iddia eden kimseler dahi korler gi- 
bi hayale kapilmi§lardir. 

2233. %ekrar kor der: * Diayvr, hu ta§ idi.. ^fiahud, cjaliba ses dolu olan kuhbe- 
den idi. 

"Tang", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada mutlak "ses" demektir. Ya'ni, 
kor yine diger bir hayale dahp der ki: Hayir, bu darbe devenin tepmesi dep 



AHMED AVNt KONUK 

idi.Btr kimse tarafmdan atilmis tas idi. Yahud, tin tin otiip ses veren bir kub- 
beden dii§en ta§ idi. 

2234. HSu olmaHi ve o olmali ve su olmadi. O hi, korkuyu yarath, hunlan gos- 
ierii. 

Ya'ni, korun yaptigi uc tiirlu hayalden hi£birisi degil idi. l§in hakikati ba§- 
ka idi; ve o korkuyu yaratan Hak Teala hazretleri o kore bu hayalleri boyle 
gosterdL 

2235. OCorku ve titreme muhahkak hir gayrulan olur. By hazin! Dii$ir kim- 
se kendinden korkmaz. 

Bu beyit yukandaki 2221 numarah beyte merbuttur. Ya'ni, ey hazin ve 
gamh kimse! Bu vucud-i izafi aleminde korku ve titreme muhakkaktir ki, bir 
baskasindan olur. Bir korkutan olmadiksa, hicbir kimse kendinin kendiligin- 
den korkmaz. Gafil olan kimse kendisini korkutan o sureti goriir; ve arif olan 
kimse ise, o suret vasitasiyia Hakk'm tecelli-i kahrisini goriir. 

2236. O feylesofcuk horkuya vehim ia'hir eder. hu dersi efiri anlami$hr. 

Ya'ni, bicare feylesof korkuya "vehim" ta'bir buyurur. Halbuki vehim in- 
samn kendi nefsinde ve zatinda olan bir korkudur ki, bu kuwet ondan hic- 
bir an zail olmaz. Binaenaleyh korku, vehmin aym olsa idi, her insan daima 
korku icinde bulunur ve kendinden korku lazim^gelir idi. Halbuki zahir bir 
seydir ki, korku insana mutlaka bir korkutandan'gelir, kendi nefsinden gel- 
mez. Binaenaleyh o feylesofcuk bu korku dersini egri ve yanhs. anlami§tir. 
Ma'lum olsun ki, kuwe-i vahime haktkatte viicudu olmayan birtakim sey- 
leri kendinden peyda edip, insamn nefsine gosterir. Bunun igin afak ve en- 
fus alemlerini tatbik eden ulema-i muhakkikin insanda olan "vehm"i afak- 
ta olan "$eytan"a misal tutmu§lardir. Mesela insan dusmandan korkar. Ve- 
him, ash olmadigi halde bir §ahista dtismanlik tasawur eder ve bu tasav- 
vurdan doiayi insamn nefsinde bir korku peyda olur. Fakat bu korku, ash 
olsun olmasm, insamn nefsine harigte olan bir sahsin dugmanligindan gelir. 
Vehim haricte olan o du§manhgin korkusunu nefse intikal ettirmek husu- 



6^^ 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 



sunda ancak bir vasitadir. Binaenaleyh vehim korkunun ayni degildir. I§te 
feylesof bu incelige vakif olamadigi icin korkuyu vehim addedip yanhs bir 
hukiim vermistir. 

2237. Jiujbir vehim ne vakit hakihatsiz olur? Dtvfair kalh bir sahthsiz ne va- 
kit aider? 

Ya'ni, haricte hakikati sabit olmayan bir §eyi kuwe-i vahime asla tasav- 
vur edemez. Mesela haricteki bir sahsin dusmanhgim tasavvur ederse, asli ol- 
sun olmasin, o "diismanhk" mefhumu sabittir; ve kuwe-i vahime o mefhum- 
dan miinbais olan korkuymiefs-i insaniye nakl etmistir. Binaenaleyh vehim 
ancak harigte hakikati sabit olan bir seyi tasavvur edip, insamn nefsine eel- 
beder. Mesela ortada saglam para ve gecer akce olmasa, ( kalp paramn viicu- 
du tasavvur olunmaz. Vehmin asli olmayan bir diismanhgi tasavvur etmesi 
de, kalp paramn vucudu gibidir; ve tasavvur ettigi o du§manhgin hakikati da- 
hi saglam paraya benzer. Zira "du§manlik" mefhumu olmasa, vehim onu ta- 
savvur edemezdi. 



-l>.^ 



- ! j J 1 isj* j* r^ j j j> 



•L> Jl^ ■'j 1 ^-^ l/jj- 5 k£ 



2238. *INe vakit bir yalan do^rusuz kiymet getirir? Dier yalan iki alemde lo'a- 
ruian kalkti. 

Diger bir misal: Ya'ni, dogru sozun vucudu ve siirumu oldugu igin, yalan- 
cilar yalanlanm dogruluk namina kabul ettirirler. Binaenaleyh her iki alem- 
de, ya'ni zahirde ve batmda ve suret ve ma'na aleminde olan her bir yalan 
dogruluktan dolayi revac buldu ve dogruluk namiyla revac buldu. 

2239. O dogruyu revaca ve fiiru^a mensvh gor&ii. Onun iimiii iizere yalam re- 
van elti. 

Diger bir misal: yalanci, dogruyu ve dogrunun revacini ve suriimunu 
ve parlakligini ve i'tibanni gordii. Dogru nami altmda suriiliir umidi iizerine 
yalam ortaya surdii. iste kuwe-i vahime dahi bu yalanciya benzer. Harigte 
dogrulugu ve hakikati sabit olan bir diismanlik korkusunu, ash olmasa bile, 
nefs-i insaniye nakleder. 



*&!&> 



AHMED AVNI KONUK 



,l J J 



l£jl ^5v» £ C^^j6 _pJ^ £~J\y ,y\ CJi^fi j *£ (j^JJ* ^ 



2240. By yalanci ki, bu neva sana sidktandir . 9Vi meiin siikrunii soylei ^og- 
ruyu inkar eimel 

"Durugi"deki "ya", nisbet icjndir, "yalanci" demektir. "Neva"mn bircok 
ma'nasi vardir. Burada "revnak" ma'nasi munasibdir. Ya'ni, ey yalanci! Senin 
yalan sozunun bu revnaki ve suriimu sana dogrudandir. Bu sidk yiiziinden bul- 
dugun revnak ve siirum ni'metine siikr et de dogrunun viicudunu inkar etmef 

2241. dAiiifelseften mi ve onun egrilerinien ml, tekrar onun derydlarintn ge- 
milerinden mi, soyleyeyim? 

"Miifelsef", ism-i mef uldur. "Feylesoflasmak ve felsefe sahibi" demektir. 
Ya'ni, felsefe sahibinin fikirierinden ve onun egri ve yanh§ fikirlerinden mi bahs 
edeyim? Yoksa Hakk'in tufan deryalanyla lutuf gemilerinden mi, bahsedeyim? 

2242. ^elki onun gemilerinden ki, o gonul bagtdir. Oiiillden soyleyeyim. Cuz 
kiillde dakildir. 

Ya'ni, feylesofu ve onun egri fikirlerini birakayim da, Hakk'in gonul bag- 
layici ve gonlun mahbubu olan lutuf gemilerinden bahs edeyim. Kull olan vii- 
cudat-i izafiyyeden bahs edeyim ki, cuz' mesabesinde olan feylesofun ahva- 
li kull olan o vucudat-i izafiyye aleminde dahildir. 

. 2243. Dier veliyi Wuh ve flemici iam! *~Bu halkm sdhbetini tufan aula! 

Bu beyt-i serif yukanki beytin tefsiridir. Ya'ni, her veliyi Nun (a.s.) me§- 
rebinde ve tufan deryalannin bir gemicisi olarak tarn! Ve viicudat-i izafiyye 
alemini te§kfl eden bu halkm varhgini ve onlar ile sohbeti bir tufan mesabe- 
sinde anla! 

2244. iSftrslanian ve erkek ejderhadan az kac\ JAsinalardan ve akrabadan ha- 



zer ei 



i! 



=2^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Arslan"dan ve "erkek ejderha"dan murad, insan-i kamildir. Zira insan-i 
kamil, salikin mevhum olan benligini ve enaniyetini pargalar ve yutar. 
Ya'ni, ey hakikat talibi olan salik! Arslan ve erkek ejderha mesabesinde olan 
insan-i kamilden az kac. ve gok vakitlerini onun sohbetinde bulunmak ile ge- 
gir; ve ehl-i gaflet olan tamdigin kimselerden ve akrabandan hazer et! 

•^JTiJ* ^W^ ^Lil*^ -^ji^j* ^J^JJJ <J*^ -)* 

2245. ^Teldkide senin vaktini fldtiirurler. Onlann yadi senin yaibe mensvbunu 
otlarlar. 

Ya'ni, sen o gafil ahibbana ve akrabana telaki edip sohbet ettigin vakit, 
senin kiymetli vaktini-zayi' ederler ve bo§ sozler ile seni meggul ederler; ve 
onlara telaki etmeyip de o gafilleri hatinna getirdigin vakit dahi, onlann ha- 
yalleri senin gaibe mensub olan varidat-i ruhaniyyeni otlarlar ve yutarlar. Zi- 
ra senin iki kalbin yoktur ki, birisi ile Hakk'a ve digeri ile halka teveccuh edip 
her bin ile ayn ayn me§gul olasin. Nitekim ayet-i kerimede sure-i Ahzab'da 
Hak Teala ^ j £& ^ j*j 3jj J^ (, (Ahzab, 33/4) ya'ni "Allah Teala bir 
adamin icinde iki' kalb yaratmadi" buyurulur. 

2246. Dier hirinin hayali susamis esek aihi, cisim hulutundan fikir suyunu hir 
emicicLir. 

§arihler "kif ' (cJ»i) kelimesi hakkinda tiirlii tiirlii miitalaatta bulunmu§lar- 
dir. Kimi "kiyf ' (>j#) , kimi "kihf ' (,_***) kelimelerinin muhaffefidir demigtir. 
Ankaravi hazretleri "Kif, ashnda gerbet seline derler. Burada zarf ma'nasi 
murad olur" buyurmu§tur. Fakir bunu Kamus'ta ve diger lugatlerde bulama- 
dim. Kamus'te "kurT" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "hava- 
da dag tarzinda zuhur eden yumru ve azim bulut" ma'nasi miinasibdir. 
Beyt-i §erifte zaruret-i vezn igin §eddesiz okunur. "§erbet", liigatte "bir icim 
su" ma'nasinadir. "§erbet-meki" vasf-i terkibidir. Ahirindeki "ya" vahdet 
icindir. "Bir su icimi" demek olur. Ya'ni, dostlardan ve akrabalardan her bi- 
risinin hayali susamis. e§ek gibi cisminin bulutundan senin hakayika ve ma- 
arife miitealhk olan fikirlerinin suyunu bir emicidir. Ya'ni sen onlann haya- 
liyle me§gal oldugun vakit onlann her birinin hayali <iii ^\j \jJjs ya'ni "Al- 
lah'in alasinda ya'ni sifat ve esmasinda tefekkiir ediniz!" hadis-i serifine it- 
tibaan yapacagin tefekkiirattan seni men' ederler, demek olur. 



c £p? 



AHMED AVNt KONUK 

2247. aammazlann hayali hayat denizinden malik oUugun hir sehnemi sen- 
den nesf etti. 

"Vu§at", "birinin simm digerine getiren gammaz ve nemmam" ma'nasina 
olan "vasT'nin cem'idir. "Ne§f\ suyu ve maiyati siinger gibi kendisine gek- 
mek demektir. "Bahru'l-hayaf'tan murad, insan-i kamil olmak mimasibdir. 
"§ebnem"den murad, insan-i kamilin sohbetinden miibtedi salikin kalbine 
gelen feyzdir. Ya'ni ey salik! gammaz olan dostlannin ve akrabanin haya- 
li insan-i kamilin sohbetinden gig tanesi gibi kalbine gelen fiiyuzat damlala- 
nm senden siinger gibi ne§f ederier ve o fuyuzati onlann hayalleri sebebiyle 
zayi' edersin. 

2248. Dmii dallarda suyun nesfinin nisani o olur ki, rukunda kimddamaz. 
Eger bu hayallerin ruyuzat suyunu senden ne§f etmelerinin, senin cisim 

agacinin dallanndaki nisamni ve alametini bilmek istersen, bu alamet odur ki, 
sende hakikat tarafina meyil ve rukun kimildamaz ve vaki' olmaz olur; ve in- 
san-i kamilin sohbetine ragbetin miinkesir olur ve onlar seni kendilerine esir 
ederier. 

2249. Diumn uzvu yas ve faze dal olur. Dier iarafa feker isen $ekilmis olur. 

Zira gafillere meyilden Mr ve azad olan kimsenin uzvu ter u taze bir agac 
dali gibidir. Her ne tarafa cekersen o tarafa cekHrnis^olur, insan-i kamilin ve- 
sayasma itaat eder. 

2250. Sger istersen onu sepet yaparsm; onu hoynunun $enheri dahi yaparsm. 
[2232] v L 

taze dali istersen kesip bicip biikerek sepet yapabilirsin. sepeti boynu- 
nun genberi de yapabilirsin. giinku elastikiyeti vardir. Fakat kuru dali buk- 
mek kabil degildir. Onun elastikiyeti olmadigmdan derhal kinhr. Nefsaniyet 
ve cismaniyet alemine mustagrak olan kimsede dahi boyle ma'na elastikiye- 
ti kalmamistir. Onda serke§lik ve itaatsizlik vardir. 



c^s^ 



MESNEVt-t §'ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

2251. Uakidki na§if, kendi kokiiniin ne$finden gitti, o tarafa cjelmez ki, onu 
emir geker. 

Nagif, ya'ni insan-i kamilin fuyuzat suyunu cekici salik, vaktaki cismani- 
lere meyl etmesi sebebiyle, kendi kokii ve esasi olan ruhunun fuyuzat suyu- 
nu ne§f etmekten ve cekmekten mahrum oldu, artik insan-i kamilin emrinin 
gektigi o riihaniyet tarafina gelmez olur ve itaatsizlik eder. 

u^ 9 u^vrf j 1 £y» -*iV ^y? ij> $ JhS V 15 ^yv Lrt 

2252. Dmdi dot kendi kokiinden meme bulmadifli vakit, Dim' an Han "*IKamu 
kiisala'yi oka. "*'"■* 

"Tubi", at ve katir gibi hayvanlann memesi; ve "tibi", lslah ve lutuf 
ma'nasinadir. Ahirindeki "ya" vahdet igindir, "bir lutuf ve lslah" demek olur. 
Ya'ni, cisim agacinin dah olan a'za kendi kokii olan ruhtan meme veyahud 
bir tib ve lutuf bulmadigi vakit, o evamir-i ilahiyye hakkmda tenbel olur. Bi- 
naenaleyh onun hali sure-i Nisa'da miinafiklar hakkinda olan ji \y& isfj 
jis \y\i sLU-Ji (Nisa, 4/142) ya'ni "0 miinafiklar namaza kalktiklan vakit 
agir davranarak ve u§enerek kalkarlar idi" ayet-i kerimesine mutabik olur. 
Ya'ni ibadet-i Hak tarafina. istemeyerek tenbel tenbel kalkar ve hazz-i nefsa- 
ni tarafina ko§a ko§a ve hevesle gider. 

2253. ^Bu ni§an ate$indir. DCisa yapanm. {Jaku ve define ve onun akvali xaz- 
rine vururum. 

Bu soyledigim ni§an ve alamet ate§indir. Binaenaleyh Hakk'a kulluk hu- 
susunda tenbel davrananlarm igini yakmamak icin sozii kisa kesiyorum. Yu- 
karida kissasim beyana ba§ladigtm fakirin ve definenin ahvaline nakl-i ke- 
lam ediyorum. Malum olsun ki, yukanlarda dahi izah olundugu iizere "fa- 
kir"den murad, talib-i hakikat ve "define"den murad, esrar-i hakikattir. Zan- 
nolunmasin ki, Hz. Mevlana bu kissayi birakti da ba§ka bahislere intikal bu- 
yurdu. Hayir. Bu bahislerin hepsi esrar-i hakikati ve defineyi bulmak icin ta- 
lib-i hakikate lazim olan ma'rifet diisturlarimn beyamndan ibaret idi. Bina- 
enaleyh Mesnevf-i §enf\ miilalaa edenlerin bu bahisleri bu nokta-i nazardan 
teemmiil etmeleri lazim gelir. 



C^c^ 



AHMED AVNi KONUK 

JL>- ijj^ jj^ <jy. ^^- <_r^ J^f 1 y> ^jj-* "^ ^^ cs~^ 

2254. ^Bir ate§i aorlixn hi, her ji&ani yahar, can ate§ini aor ki, ondan hayal 
yanar. 

Ya'ni, zahiri olan bir atesjn yeni nesv u nema bulan her bir fidam yakti- 
gini his gozuyle gordiin. Ma'nevi olan can atesi, ki ask-i llahi ate§idir, bir de 
bu ate§e bak ki, bu atesten Zat-i Hakk'in gayn olan suver-i e§ya hayalleri ya- 
nar. Nitekim ^^ <jj~> u Jj>h j^ j-t-Ji ya'ni "Ask bir atestir ki, mahbubun 
gayrini yakar" denilmi§tir. 

2255. Candan $u'le varan hoyle ate§ten ne hayale, ne hafakate eman varair, 

Candan su'le vuran boyle bir ask-i ilahi atesjnden ne bu e§ya-yi kesifenin 
suver-i hayaliyyelerine, ne de onlann hakayiki olan suver-i ilmiyyeye eman 
ve kurtulus vardir. Bu a§k ateginin karsismda hepsi nazardan sakit olur. An- 
cak Hakk'in vechi ve zati baki kalir. 

■ *,* , t , , » , t * " >■ 

*■ " * 

2256. her arslamn ve iilkinin hasmi gelli. Onun vechinin gayn her hir §ey 
haliktir. 

a§k atesi arslan gibi her insan-i kamilin ve tilki mesabesinde olan her bir 
nefsani ve nakis olan kimsenin taayyunlerinin ve suver-i zahiriyyelerinin ve 
suver-i batiniyyelerinin hasmi ve dugmamdir; ve bu ask suver-i zahire-i esya- 
yi his gozlerinden ve onlann hakayiki olan suver-i ilmiyye ve ma'neviyyeyi 
de rah gozlerinden iskat eder. Zira sure-i Kasas.'ta vaki' ^ Ui ^ ^ 'y 
(Kasas, 28/88) [ya'ni "Her bir §ey haliktir ve yok orucudur; ancak onun vec- 
hi ve zati halik depdir, bakidir"] ayet-i kerimesi mucibince Hak'in zatinin 
gayn her bir sey halik ve zaildir. 

2257. Onun vecihlerinde ve vechinde, ait hare oil "liismi" deki elif aihi ait, derc 
oil 

"ViicurTtan murad, sifat-i ilahiyye ve "vecih"ten murad, Zat-i Hak'tir. Bi- 
rinci hale "fena fi's-sifat" ve ikinci hale de "fena fi'z-zat" derler. Ya'ni sifat-i 
abdaniyyeni Hakk'in sifatinda ve zatini ve mevhum olan enaniyetini dahi 



c^p? 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 - 



Hakk'in zatinda fan! et ve hare ol! "Bismillah" (*ui ^ ibaresinde "ism"in 
(^i) elifi "ba" harfi ile "sin" harfi arasinda miinderic oldugu gibi, sen de 
Hakk'in sifati ve zati arasinda oylece derc ol! Ve "fena fi's-sifat" ve "fena fi'z- 
zat" mertebelerine vasil ol! 

2258. "Ilismi" deki elif kendini gizli eiti ve durdu. O "bismi" dedir ve hem 
"bismi" de degildir. 

Ya'ni, o elif harfi "bismi" (,*-.) terkibinde kendini gizli yapti ve bu gizlili- 
ginde durdu. elif "-bismi" terkibinde hem vardir ve hem yoktur. Ya'ni 
ma'nada vardir ve fakatsyrette yoktur. 

Oils* j$t j\ ^j- <—#.!>. CJj OU A^iS <*J>jj>- <dl*j»- J^s^A 

2259. Sdalardan dolayx harfin hazfi vakiinde biitun mat olmus olan harfler 
boyledir. 

"Siia", ulasmak, bitismek, vasil olmak demektir. "Silat", "sila"nm cem'idir. 
Ya'ni, huruf-i zahirenin hepsi silalar ve bitismeler icin bir harfin hazfi vaktin- 
de boyle mat ve maglub olmustur ve o harfin kendiligi kalmamistir. Sifat ve 
zat-i ilahiyyenin birbirine silalan vaktinde, salikin sifati ve vucud-i abdanisi 
dahi boyle mat ve maglub olur. 

2260. O siladir. HZa ve sin ondan vast buldu. Hr Ba"nin ve "sin'in vasli elije 
■pertev aimadt. 

"Bertiften", burada "rusenahk ve pertev atmak" ma'nasmadir. Ya'ni, elif 
suretinin gaybubeti ba ve sin harflerinin bitismesidir. Elif aradan kalkmakla 
ba ve sin birbirine vasl buldu ve bitisti. "Ba"nm ve "sin"in boyle birbirine bi- 
tismesi aradaki elife rusenlik ve pertev atmadi ve elifln gizlenmesine sebeb ol- 
du. Bunun gibi Hakk'in sifatinin zatina olan ittisali dahi, salikin sifat-i be§e- 
riyyesinin gizlenmesine sebeb olur. 



Jli* "jj? ~£~ *£ Jul <~**-\j 



JU^j ^1 Jj\* j> ^j>- 4&_^ 



2261. uMademki bir harf bu visali kwuamadi, vaab gelir hi, makali kisa ya- 
payim. 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

"Bertaften", burada "biikmek ve kivirmak" demektir. Ya'ni, mademki 
elif harfi meydanda oldukca "ba"mn ve "sin"in birbirine visalini krvirama- 
di ve beceremedi ve bu visale mani' oldu ve biz dahi alem-i kelamda ve iki- 
lik aleminde halki irsad icin sifat-i abdaniyye ile zahir olmaktayiz. Binaena- 
leyh burada sifat ve zatin ittisalinden bahsetmeyip susmak pek miihim bir 
vacibdir. 

2262, IJaktaki elif muktenif olarak kendinden fdni oldu, ha ve sin onsuz elif 
derler. 

Ya'ni, vaktaki bu mevhum olan enaniyet elifi sifat ve zat hakkinda gizle- 
nerek kendinden ram oldu, ba ve sin ile "bismi" denildigi vakit, o elifin ken- 
disi olmaksizin elifi de beraber soylerler. 



^ jl 4JUI Jli ijCs^Ji C — -oj^ <^—r*j *\ <^~x*j !■* 

2263. w J7Ha rameyte iz rameyte" onsuzdur. Dsie boylece onun zvnwundan 
n ZKaialldh" si$radi. 

^.y£}\*j5j'cZ.'j si c^.j dj (Enfal, 8/17) ya'ni "Ey Resulum! Attigin vakit 
sen atmadiri velakin Allah Teala am" ayet-i kerimesi mucibince Resul-i Ek- 
rem hazretlerinin musrikler uzerine attigi toprak hazretin enaniyeti ve vu- 
cud-i mevhumu olmaksizin vaki* oldu. Zira onlann enaniyyet-i be§eriyyeleri 
Hakk'in zat ve sifati arasinda "bismi" terkibinde miinderic elif gibi idi. haz- 
retin atmak fiili boyle oldugu gibi, soylemek fiili dahi boyledir. Binaenaleyh 
Resul-i Ekrem'in kelamimn arasindan "Kalallah" "Allah soyledi" ma'nasi sic- 
radi. Nitekim 4. cildin 2115 numarah beytinde & ^ . c^i ^ U ji oi> ^ / 
c-i >ir ji ^u& j» jiijf [ya'ni "Gergi Kur'an peyganiberin dudagindandir; her 
kirn "Hak soylemedi" derse kafirdir"] buyurulmu§ idi. Bu sozlerin delili 
nass-i Kur'an'dtr. Nitekim Ve'n-Necm suresinde ^y. ^j Ui y> 01 J^\ ^ jki (*j 
(Necm, 53/3) ya'ni "Resul-i Ekrem be§eriyete mahsus olan heva-yi nefsani- 
den sdylemez. Onun sozii ancak Hak'tan vahy olunan bir vahiydir" buyuru- 
lur. Bu ma'na Resul-i Ekrem'in varisi olan insan-i kamillerin ciimlesi hakkin- 
da da variddir. 

JU *»:> -US' ^l* Jl^ &>y? y* j\ ijl^J jjb if* I; 

2264. jlaf mevdU oldukca amel eimez. Vakiaki fariC oldu, illeileri clef eder. 



cg^ 



MESNEVf-i SERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVI-6 • 

Ya'ni, Hakk'in zatinda ve sifatinda fan! olan abdin misali budur ki: ilaci 
terkib eden mufredat kendi suretleri iizerinde durdukga, onun hasta iizerine 
bir ameli ve te'siri yoktur. Vaktaki o mufredatin suretleri dokuliip birbirine ka- 
nstinlarak kendi suretlerinden fan! olur, illetlere te'siri olur ve emrazi def 
eder. Bunun gibi abdin sifat-i be§eriyyesi sifat-i ruhaniyyesinde ve sifat-i ru- 
haniyyesi dahi zat ve sifat-i Hak'ta fani olursa, o abd kamil ve emraz-i dala- 
letin ilaci olur. Nitekim zat ve sifat hakkinda bu stale fan! olan Hz. Pir cis- 
manilerin dalalet ve gaflet marazlanni bu Mesnevi-i §enfi\t tedavi buyurur- 
lar. Mevlana Cam! hazretleri bu ma'nayi atideki beyitte beyan buyururlar: 

"Mesnevi emriza Allah f iti revhi ve rahatidir. Ktifiir igtihasmi kesmek igin ma- 
kastir. " 

2265. Bger ornwn kalem ve tleniz miirekkeh oha, uMesneviye hir nihayet uml- 
li yoktur. 

"Midid", "miirekkeb" ma'nasina olan "midad" kelimesinin imale olunmu- 
sudur. Ya'ni, eger ormanlardaki agaglar kalem ve denizler miirekkeb olsa, bu 
Mesnevt-i ^enfyazilmakla biter ve tiikenir sey degildir. Zira Kur'an-i Ke- 
rim'in zahirini tesrih ve batimni tefsir eder. Binaenaleyh Kur'an-i Kerim has- 
siyetindedir. Nitekim Kur'an-i Kerim hakkinda Hak Teala sure-i Lokman'da 
<d!i oUK" o-u; u f*j\ 4*~- »a*j ,y «o*j _^«Jij fUii %j>j^ tf jp}0\ ij uji j>$ (Lokman, • 
31/27) ya'ni "Yeryiizun'de olan agaglar kalem ve ba'hr-i muhitten sonra ona 
imdad ile yedi deniz dahi miirekkeb olsa, Allah'in kelimeleri yazilmakla bit- 
mez idi" buyurur. 

o~ o jJ ^ j^ f y*** - 1 - ft - i L s^ d~*~& 1)L>- \3 jj ti— i^>- <~^j^- j^- 

2266. Uter-py. iokiicutviin $ar$ubuna toprak olclukga, onun §iirinin iaktii de el 
verir. 

"gargub", tugla ve kerpig dokenlerin kullandiklan mustatilii's-sekl kalib- 
dir. Burada [murad] dort rukiinden, ya'ni sulb, mayi' gaz ve hararet riikiin- 
lerinden miirekkeb olan suret-i insan ve kalib-i be§erdir. "Hist-zen", kerpig 
dokiicii demek olup, suret-i beseriyyeyi halkeden Hak Teala'dir. "Takti"', 
lugatte parga parga kesmek demektir. ilm-i ariiz istilahinda sjirin kelimelerini 



o^^, 



AHMED AVNl KONUK 

aruz vezni uzerine taksim etmek ma'nasinadir. Ya'nT erkan-i erbaadan insan 
kahbini yaratan Hak Teala toprak, ya'ni bu kiire-i arz mevcud oldukca, o 
Mesne vi§nnnm taktt'i dahi elverir ve hasil olur. Ya'ni insanlar kryamete ka- 
dar bu Mesnevi-i §erif'\ okuyup elfaz ve maanisi ile me§gal olur. Bu beyt-i 
§erif Hz. Pir'in keramat-i aliyyelerindendir. Zira bugiin ingiltere'de ugiincii 
cildini tab' ettikleri gibi, Almanya'da ve Fransa'da ve isvigre'de dahi daru'l- 
fiinunlarda kemal-i §evk ile tedris olunmaktadir. 

JjS' d& Oy~ jl f^> i jl~- ^3l>- &£ i_i*- J"*y. j ^^>- -^ 0^>- 

2267. Uakiaki ioprak kalmaz ve onun vucudunu ceff eder, onun hahrilni] top- 
rak yapar, hovuk gibi eder. 

"Ceff", kuru etmek. Ba'zi niishalarda "ceff" yerine "haff" vaki'dir, "pej- 
murde" demektir. Ya'ni, vaktaki efrad-i be§erin cism-i hakisi mevt-i lztirari ile 
kalmaz ve Hak Teala onun vucud-i izafisini ruhtan an ve kuru veya pejmur- 
de eder, onun vucud-i hakiki deryasi o cism-i hakiyi toprak kiitlesine kalbe- 
dip kopiik gibi yapar. 

JJUS j^ \)ji {_$£■ jl L^-^ JJo j3 j**> j <ui*j JJU Oj^- 

2268. Uakiaki orman kalmaz ve ba§i iceriye ceker, ormanlar deryanin aynin- 
dan zahir olur. 

"Orman "dan murad, suver-i be§eriyye kiitlesidir. Vaktaki orman agaclan- 
nin kalabaligi mesabesinde olan suver-i be§eriyye kiitlesi mevt-f lztirari ile 
basjanni zuhurdan butuna cekerler, o giden kiitle yerine diger suret-i be§eriy- 
ye kiitlesi ve ormanlan vucud-i hakiki deryasmm aymndan ve zatmdan ba§ 
cekerler ve zahir olurlar. Binaenaleyh Mesnevfniti okunmasi ve takti'i dahi 
batindan batina ve karndan karna intikal eder. 



2269. n^unun icin o siiriir sahibi ^^izim deryamxzdan haber verin, zua harac 
yokiur" buyurdu. 

Ya'ni, suver-i be§eriyye ormanlannin nesillerinin boyle birbirini ta'kiben 
viicud-i hakiki deryasindan zuhurlanndan dolayi surur-i ilahi ile mesrur olan 
Resul-i Ekrem Efendimiz ^ J\ ^ J*u- ^jj v» > & J^ ^>} ^ V_, ^ \^ 
«»i y> ya'ni "Benden i§ittiginiz sozii nasa haber verin. Ve bu hususta zahmet 



°m& 



MESNEVl-t §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

veya gunah yoktur. Qok fikih hamili vardir ki, gayr-i fakihtir; ve kendisinden 
daha fakih olan kimseye kadar gok fikih hamili vardir" buyurur. "Ferec", sii- 
rur ve be§a§et ve "harac", darhk ve gunah ve zahmet demektir. 

2270. O denizden don ve, yuzii karaya koy! ^ine kukladan soyle ki, gocuk i$in 

[2253] . .j. 

tyidir. 

"Lu'bet", gocuklann oynadiklan bebek ve kukla ma'nasinadir. Ya'ni, ma- 
demki bu Mesnevfnm okunmasi ktire-i arzin sonuna kadar devam edecektir 
ve o efrad-i be§erin pek gogu da idrak-i hakayik ve maanide gocuk mesabe- 
sinde olup, oyuncaktanlbaret olan bu suver-i aleme miitemayildir, binaena- 
leyh ey Mevlana! Maanl deryasindan geri don ve kara mesabesinde olan bu 
alem-i kesafete ve keserata tevecciih et! Yine kukladan ve keserat aleminden 
bahset ki, bu kukla ve oyuncak cocuklar igin iyidir. 

LiT Jip £ I a J: <_r^W W j- 5 ^^ ^^ vi~*J j ^ 

2271. Ta hi, kukladan sabada azar azar onun earn akd deryastyla a§ina ola! 

"Saba", cocuklar ile oyun oynamak (Ahteii). "A§ina", vakif olmak ve 
yuziicii demektir. Ya'ni, akibet gocuk ile oynamak vaktinde, o oyundan o 
gocugun ruhu azar azar ve yava§ yava§ akil deryasinda yuziicii olur veya 
akil deryasina vakif olur. Ondan sonra suretlerden ma'nalara intikal etmeyi 
ogrenir. 

^1 j*\)p ji C~~M& t *p~ j> i j^ Job ij*J> (Jj\j d\j JiP 

2272. Sabi akli o oyundan hulur. Qercx zakirde akla ebxdir. 

"Ebi", imtina' ve serke§lik edici demektir, Ya'ni, gocuk kendi mertebesi 
icabinca her ne kadar zahirde buyiik adamlann akhna kar§i serke§lik edici ise 
de o gocuk, akil dembedem oyundan bulur ve oyun oynaya oynaya akli ke- 
male gelir. 

JUT ^ \j JT <£ \5 Job jj* Jcf ^ (j jb Ajl^j £$£ 

2273. ^Deli cocuk ne vakit oyun yapar? Cuz lazimdir, id ki kulle rum edel 

"Fey", burada "riicu' etmek" demektir. Ba'zi niishalarda "pey kuned" 
vaki'dir, "ta'kib ede" demek olur. Ya'ni, deli gocuk hig oyun oynar mi? Zi- 



°$^#> 



AHMED AVNt KONUK 

ra cocuklar arasindaki oyunda dahi kendi akillanna gore bir kaide ve inti- 
zam vardir. Deli olan cocuk ise, bu kaidelere riayet edemedigi icjn bittabi' 
cocuklann oyunlanna kan§amaz ve kan§sa da oyunu bozar. Bakilirsa, co- 
cuklarda dahi kendi kaidelerine gore oyun oynamak icm ciiz'i bir akil lazim- 
dir. Binaenaleyh ciiz'i bir akil gerektir ki, gitgjde akl-i kiille done veya akl- 
1 ktillii ta'kib ede. Bunun gibi bu Mesnevf nin hikayeleri dahi cocuk mesa- 
besinde olanlann ukul-i riiz'iyyelerine kar§i oyuncak menzilesindedir. 
Ukul-i ciiz'iyyeleri salim olanlar, onlardan istifade edip gitgide akillan ke- 
male gelir. Fakat Mesnevf nin bu oyunlanna ragbet etmeyip heva-yi nefsa- 
nllerine tabi' olanlar deli gocuk mesabesindedirier. Onlann akl-i kiille rii- 
cu'lanndan iimid kesilmistir. 



Kubbe ve define kissasina riicu' edis. 



2274. D§te fakirin hayali "$el, gel!"den dolayi heni dciz geiirdi. 

Ya'ni, iste esrar-i hakikatin talibi olan o fakfrin hayali, beni yukandan be- 
ri beyamna calistigimiz kubbe ve define kissasminitmamina "Gel, gel!" diye 
cagirdi. Benim diger ma'nalann beyamna tevecciihe olan irademi selb edip, 
beni aciz birakarak bu kissa tarafina getirdi. 

f-J j'j p-* j\j"\ J* i&ftj {S^i i>* iSjr~* f $ «-^ 

2275. Sen onun sesini i§itmezsin, hen i§iiirim. JLira sirlar ifinde onun sirda- 
§tyim. 

Ey kimse! Sen onun hayalinin sesini i§itmezsin. Fakat meratib-i viicud be- 
nim nazanmda bulundugundan, bu mertebe-i hayalde olan seyleri goruriim 
ve seslerini isjtirim. Zira bu alem-i suretten gizli olan hayal aleminde onun 
sirda§iyim ve onunla beraberim. 



6 3^> 



MESNEVl-1 SERIF §ERHi / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

CL— »_jJ J& ^J*£. -*-^ ^ C— *j.s <JL~+*j\ t^S 2y>- Cjir* JH*^ ^~r>v° 

2276. Onu definenin talibi gorme! uMuhakkak define odur. ^Dost ma'nada ne 
vakit dostun cjayn olur? 

Ey kimse! Sen o fakiri haricte olan bir definenin talibi gorme! Muhakkak 
define o fakirin kendisidir. Zira onun isteiigi define kendisinde medfundur; 
ve onun hakikati bu ikilik ve bu suret aleminde ancak Hak'tir. Binaenaleyh 
o fakir kendi hakikatinin talibi ve asigidir. Dost-i hakikt olan Hak her ne ka- 
dar alem-i surette talib-i Hak olan abdin gayri gorunur ise de ma'nada ve ha- 
kikatte ne vakit o dostun ve talib-i Hak olan abdin gayndir? 

2277. O her lahza secdeyi kendine ediyor. £%ynamn oniinde secde yiizden do- 
layidu. 

fakir her lahza secdeyi ve serfiiruyu kendine ediyor. Zira viicud-i haki- 
ki-i Hak halkin aynasidir ve o aynaya halkin hakayiki miin'akistir. Binaena- 
leyh basar-i basiretinden perde kalkmi§ olan bir kimse, viicud-i Hak aynasi- 
na nazar ettigi vakit, kendi hakikati olan ayn-i sabitesini goriir; ve ayn-i sa- 
bite onun mazhar oldugu ismin sureti oldugundan, Hakk'in aynasina bakip 
secde ettigi vakit, kendisine secde ve serruru etmis. olur. Nitekim bir kimse, 
bu alem-i surette bir aynaya baksa kendi suretini goriir. Malum olsun ki, 
ehl-i miisahede iic kisimdir. Birincisine "zii'l-akl" derler. Bunlar halki zahir ve 
Hakk'i batin goriirler. Onlann indinde Hak, halkin ay nasi olur. Bu beyt-i §e- 
rifte bu "zii'l-akl" kismina i§aret buyurulur. tkinci kisim "zii'l-ayn"dir. Onlar 
Hakk'i zahir ve halki batin goriirler. Onlann indinde halk, Hakk'in aynasi 
olur. Ucuncii kismi "zii'l-akl ve zii'1-ayn" olan taifedir ki, bunlar kamiller ve 
mukemmillerdir ki, Hakk'i halkta ve halki Hak'ta mii§ahede edip, bir merte- 
be ile diger mertebeden hicaba diismezler. Bu tig taifeye isareten Hz. §eyh-i 
Ekber (r.a.) atideki beyti buyururlar: 

Jip li c~^ 01 jiiW J& j^-1 ^j ex* IS c^T d\ jJ-1 j& jbU J* 

"Eger sen ayn sahibi isen, halkta Hakk'm aym vardir. Ve eger akil sahibi isen, 
halkin aynmda Hak vardir. Ve eger ayn ve akil sahibi isen, onda sekii He bir 
seyin aynmm gayrmi gormezsin. " 



<^g> 



AHMED AVNI KONUK 

2278. Gger o aynadan bir hayalsiz bir pul gore idi, ondan hi$bir sey kalmaz 
idi. 

"Pi§iz", paramn gayet kiymeti az olan bir ciiz'ii ki, "pul" derler. Ya'ni o fa- 
kir, eger viicud-i Hak aynasindan hayalsiz olarak bir pul kadar gore idi, o fa- 
kirden higbir §ey ve vucuddan hicbir eser kalmaz idi. Mesela bir kimseye, ay- 
naya baktigi vakit, ona mun'akis olan hayali goriir ve onunla me§gul olur. 
Aynanin kendisini goremez ve ondan gafil olur. Halbuki aynanin viicudu ol- 
masa, o suret goriinmez idi. Binaenaleyh "zii'1-akl" mertebesinde olan kim- 
se, viicud-i Hak aynasina baktigi vakit, halki mii§ahede ederse, aynadan 
ya'ni Hakk'in viiciidundan bir pul kadar olsun bir §ey goremez-, ve eger ay- 
nayi gormekle me§gUl olursa, ona mun'akis olan hayalden nazannda higbir 
§ey kalmaz. Nazanndan kendi hakikatini mu§ahede etmek dahi zail olur. 

2279. Diem onun hayalleri, hem o fani olurdu. Onun bilgisi bilmemezlik mah- 
vi olurdu. 

Binaenaleyh viicud-i Hak aynasmi gordugii vakit, hem hayal olan halkin 
ve hem halk nev'inden olan kendisi "bismi" terkibindeki "elif ' gibi fan! olur- 
du. Onun kendisi fani oldugu vakit, bittabi' halkin vucuduna aid bilgisi dahi 
bilmemezligin mahvi olurdu. 

UI ^1 *£ jLp <j*jj\ j. f* \a ^bU j ^-ji iS^^ 

2280. ^izim nadanlufimizdan ba§ka bir bilgi yKr Ben f ,hgnim!" diye ayan olarak 
[2263] ill ?■''■ 

bas $ikarir at. 

Ya'ni, bizim viicud-i mecazimizin fenasindan ve bu mecazi viiciidun ver- 
digi bilginin bilmemezlikte mahvindan ba§ka bir bilgi "Ben, benim!" diye agik- 
tan agiga ba§ gosterir idi. Zira abdin varligi viicud-i mutlak-i Hakk'in bir isim 
ile takayyudiinden ibarettir. Fakat bu ma'rifetten gafil olan kimse, kendi vii- 
cud-i mecazisini ve bu vucudun verdigi ilmi Hakk'in varhgmdan ve ilminden 
ayri gorur. Vaktaki fan! olur, nazannda Hakk'in varligindan ba§ka bir §ey kal- 
maz. Onun enaniyeti ve benligi Hakk'in enaniyeti ve benligi olur. vakit 
onun "Ben, benim!" demesi Hakk'in "Benim!" demesi olur. 5. cildin 4141 nu- 
marasina musadif olan u» ji a« xi ^^, ui ^i . ui ^i fx ji ^^ ^ j" [ya'ni 



<^#> 



MESNEVf-I SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Bu "ene" tefekkiir cihetinden ne vakit kesf olur? Bu "ene" fenadan sonra 
mek§uf olur"] beyti ile bunu ta'kib eden diger beytlerde de bu babda izahat 
vardir. Nazm-i fakir-. 

Benligim my-i latiGnde siyah bir bendir ( j&) 
Ruy-i dilberdeki ben ( ji*) maye-i dilberdendk. 
Ruh-i sffi-i latife diyecek yok amma, 
Onun ustiinde siyah ben de kemal-i tendir. 
Perde-i nokta-i ruyun osiyeh bendir, ben (ji), 
Oyle birperde ki ondan da cemal rusendir. 
Ben benim (<*&) , o ruh-i mutlakta gorundum muzlim, 
Ruy-i safmdaki ben (^Jb) ben (j>) der ise hep sendir. 
Avniya, perdedir endam-i maaniye kelam, 
Sem'-i kec-fehme bu soz nagme-i ten nen nendir. 

2281. "tSnJem'e secde ediniz, zird ademsiniz. Onu hir dem kendiniz qoruniiz!" 
diye nidd fleldi. 

Bu beyt-i serif hakkinda surrah-i kiramin muhtelif miitalaalan vardir. Bu- 
rada tafsili uzundur. Fakirin anladigi budur ki: Bu beyit yukanda 2277 nu- 
marada geoen . ^ii . . . j\ «feJ- /> x£ ^ \j*y*- »o^- [ya'ni "0 her lahza secdeyi 
kendine ediyor... ilh.] beytine merbuttur. Ya'ni, efrad-i Beni Adem'den her 
birine "Ademsiniz, o Adem'in bir dem kendiniz oldugunu goriinuz! Adem'e 
secde ediniz!" nidasi geldi. Zira ilm-i ilahide hakikati Adem olarak sabit ol- 
mayan kimsenin bu alemde suret-i ademiyyede zuhuru miimkin degildir. Ve 
yukanki beyt-i serifte o fakirin secdeyi kendisine ettigi beyan buyurulmasi- 
na mebni efrad-i Adem'den her birisine dahi "Ademsiniz, bir dem olsun ken- 
di hakikatinizi goriip, o Ademe secde ediniz!" demek olur. Binaenaleyh bu 
beytin ma'nasi meleklerin Adem (a.s.)a secde etmelerine miinhasir degildir. 
imdi, "Bu ademe secde ediniz!" hitabi bilciimle efrad-i ademiye samil oldu- 
gu halde, kism-i kiillisi ehl-i hicab olup, kendilerinde iblisiyet sifati galib ol- 
dugundan halen ve Men ve zevken bu emre muhalefet ederler. Bu emirde 
mutavaat edenler urefa-yi ilahiyyedir. Nitekim bu zevk iginde olan aritlerden 
Bayezid-i Bistami (k.s.) hazretlerinin lisamndan Ojj^m m\ Vt *M V ya'ni "Ben- 
den gayn ilah yoktur, ibadet ediniz!" kelami sadir oldu. Ve keza Ebu'l-Ha- 
san Harakani (k.s.) hazretleri ^y-^-J Jy*j* J ya'ni "Eger siz beni bilse 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

idiniz, bana secde ederdiniz!" buyurdu. Ve keza Hz. Mevlana efendimiz da- 
hi pJUo*- *L* '*L» u ,j>y^j c— oi" j£,* J,) ya'ni "Bu Adem'in heykeli 
nikabdir; zira biitun secdelerin kiblesiyiz" buyurdu. 

2282. Onlann floz&nden §a$dtgi uzak eiii. OVihayd hir uuzu mat felegin aunx 
oldu. 

Hak Teala kendilerinden fani olan ariflerin goziinden sasihgi uzak etti. Zi- 
ra bu fenaya vusulden mukaddern, onlar kendi varlikianni ayn ve Hakk'in 
varhgini dahi ayn goriirler idi. Bu goriinen ise sasilar gibi biri iki gdrmekten 
ibaret idi. Vaktaki onlann bu fena hali iginde bu sasiliklan kalkti ve sirr-i vah- 
det inkisaf etti, onlann nazannda yeryuzii gokyiizunun aym oldu. 

cJ& oj^ j _, ill Ut t V c^f *u£ ill Ul j c-if 'Jl U 

2283. "Xtt iiafie" deii ue ^illallah" dedi. J2&, "illation" oldu ve vahdet a^xldu 

Ya'ni, kendinden fani olan arif, "la ilahe" ya'ni "ilah yoktur" dedi ve "il- 
lallah" ya'ni "ancak Allah vardir" dedi. "La", ya'ni viicud-i mevhum sahibi 
olan halkin ve kendinin nefyi, "illallah" ancak viicud-i hakiki sahibi olan AI- 
lah'in isbati oldu; ve bunun neticesinde sirc-i vahdet agildi. Ma'lum olsun ki, 
"ilah" ism-i cinstir. Hak olsun, batil olsun her ma'buda ltlak olunur. Velakin 
"Allah" ismi ancak ma'bud-i hakikiye mahsus bir isimdir. Nitekim ayet-i ke- 
rimede »iy> *£\ JWI *& <J} (Furkan, 25/43) ya'ni "Gordiin mu kimseyi ki, 
kendi heva-yi nefsanisini ilah ittihaz etti" buyurulur. Ve "Allah" ismi dahi 
U^ ijl jk. 2ji "oir'j (Nisa, 4/126) ya'ni "Allah her seyi muhittir" ayet-i keri- 
mesinde ma r bud-i hakikiye dall olarak mezkurduW'La ilahe illallah" kelam-t 
istisnaidir; ve bu istisna dahi nefy ile isbattan miirekkebdir; ve kelam-i istis- 
naide muhatabin zu'munu redd etmek vardir. Binaenaleyh kelime-i tayyibe, 
kelime-i habisenin reddi igin nazil olmustur. kelime-i habise dahi "la ilahe 
ilia gayrullah" ya'ni "ilah yoktur, ancak Allah'in gayn vardir" terkibidir. 
Onun serhi budur ki: Miisrik her seyi Hakk'in gayn zanneder. Halbuki Allah 
Teala, Hakk'in gayn higbir sey yoktur, her ne ki mevcud ise onun "ayn"idir" 
buyurur. Binaenaleyh kelime-i tayyibe Hakk'i isbat ile beraber her sey 
Hakk'in gayn olduguna i'tikad eden muhatab-i musrikin zu'munu keza es- 
yaya viicud verip, esya Hakk'in "ayn"i oldugunu da'va eden kimsenin 
vehmini ibtal etti. Halbuki Hak, hakikat cihetinden esyamn "ayn"i ise de, es- 



Cg^g> 



gTjK^ MESNEVt-t §ERtF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

ya esya olmasi cihetinden Hakk'in "ayn"i degildir. Nitekim §eyh-i Ekber 
Muhyiddin b. Arabi (k.s.) hazretleri Fiituhatm ikinci babinda J tt5 £ js" o^ j*> 
frLii *LiVij ja y» j, Ajk. i^-iji j tLiVi o>p y* u j^i ya'ni "Hak Teala zuhurda 
her bir seyin "ayn"idir. Hak subhanehu kendi zevatinda ve "ayn"larmda es- 
yanin "ayn"i degildir. Belki Hak Hak'tir ve esya esyadir" buyururlar. Ulema-i 
zahire gelince, onlar bu kelime-i tayyibenin ma'nasini, "la" kelimesi icjn bir 
mevcud-i mukadder tasavvur edip, Hak'tan gayn hicbir ma'bud olmadigim 
murad ederler. Halbuki yerde ve gokte ve onlann arasindaki mevcudat-i 
gayr-i mutenahide batil olan ma'budlar mevcuddurlar, ma'dum degildirler. 
Binaenaleyh Hak'tan gayn hicbir ma'bud olmadigina hiikm etmek bir kizb-i 
sarin olur. Velhasil "la ilahe" ile viicudat-i mevhume nefy olunup "illallah" 
ile viicud-i hakiki- i Hak tsbat olunur. Ve fena makaminda olan kimsenin vii- 
cud-i mevhumu da "bismi" terkibindeki "elif ' gibi kaybolup Hakk'in sifati za- 
tina muttasil olur. Bu surette fan! olan kimsenin nazannda "la" halen ve zev- 
ken "illallah" olur. Ve vahdet-i viicud sirn o vakit acilir. imdi bu vahdet-i vii- 
cud sirn gayet nazik ve gamiz bir mes'ele oldugundan atideki beyitte Hz. Pir 
efendimiz buyururlar ki: 

2284. O vakit geldi ki, ru$dlii olan o mahbub ve dost hizim kulacjimizi ceke! 

Ya'ni, o vakit geldi ki, o riisdlu ve hidayet-bahs olan mahbub-i hakiki ve 
yar-i hakiki olan Hak Teala hazretleri bizim kulagimizdan tutup geksin! 

2285. " J^02i bunlardan tjtka! Dialaxkdan orttugumiiz §eyi soyleme!" diye ce$- 
me taraftna. 

Ya'ni, o vakit geldi ki, mahbub-t hakiki "Bu vahdet-i viicud sirlanndan 
agzini yika ve halayikdan orttugiimuz ve sakladigimiz seyi soyleme!" diye 
bizim kulagimizdan tutup cekerek bizi sukut gesmesi tarafina gotiirsiin! 

jb {j?r <_£\P Jt^S ±**1> y j&jJ\ Sij>^ ^* (J.& J J 

2286. "Ue eger soylersen dahi a$ikar olmaz. Sen kesif kasdiyla ciiriim tuiuca 
olursan." 

Ve o yar-i hakiki olan Hak Teala batimma hitaben buyurur ki: "Eger bu 
vahdet-i viicud sirnm soylersen dahi, elfaz ile asikar olmaz. Ancak sen bu 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

sirlan ke§f etmek kasdiyla bizim indimizde curiam sahibi ve kabahatli olur- 
sun." Malum olsun ki, vahdet-i viicud mes'elesi gayet nazik ve gamiz bir 
mes'eledir. Cenab-i §eyh~i Ekber hazretleri bu mes'ele hakkinda emr-i pey- 
gamberi ile cok hakayik beyan buyurmustar. Onlann beyanat-i aliyyelerin- 
den bu mes'eleyi anlayamayanlar iki simftir. Birisi anlayamaz ve anlayama- 
digi igin inkar eder. Kendi akillanna ve ulum-i zahiriyyelerine magrur olan 
ulema-i zahire arasinda bu gibi munkirler coktur ve Hz. §eyh-i Ekber' e ken- 
di ukul-i kasiralanna gore ta'n ve i'tiraz ederler. Ve ikinci sinif dahi, anlama- 
digi halde, anladigim zannedip yanlis, i'tikadata saplanir. Nazannda kendinin 
kendiligi ve esjamn viicudu sabit iken, kendisini ve egyayi -ha§a- Hak zan- 
neder. Halbuki birinci sinifin inkari dogru olmadigi gibi, ikinci sinifin i'tikadi 
da zendekadir -neuzii billah-! Vahdet-i viicudu ke§fen ve zevken mudrik 
olan muhakkiklann indinde sjrk iic. kisimdir: "§irk-i cell", "§irk-i hafi" ve 
"§irk-i ahfa"dir. 

§irk-i cell: Mahluk olan esjaya tapanlann §irkidir. Bu §irk hakkinda ayat-i 
kur'aniyye ve ahadis-i §erife coktur. 

§irk-i ham Hakk'a olan ibadete riya ve siim'a gibi nefsin hazlarmi kan§- 
tiranlann sjrkidir. Boyle riya ve siim'a ile ibadetlerin makbul olmadigi hak- 
kinda da ayat ve ahadis goktur. 

§irk-i ahfa: Bu da ulema-i zahirin ve bu ulemaya tabi' olan avamm-i 
mii'mininin Hakk'in varligi ve viicudu muvacehesinde nefsul-emrde halkin 
viicudunu da sabit goriip, iki varlik ve viicud isbat edenlerin §irkidir. Bu §irk 
hakkinda Resul-i Ekrem Efendimiz U-^Js J* j-Ji ^-o ^j^\ j*\ J -V-Ji ya'ni 
"Benim ummetimde §irk miicella bir mahaldeki kanncamn yuruyu§uhden da- 
ha gizlidir" buyururlar. 

r* r* o"- 1 £• ^ c^ J^ r\$* ^^ j ^ cs ^ 

2287. fjakat, i§ie hen onlann uzerinde dola§iyorum. ^unun soyleyeni hen ve 
Ainleyeni dahi henim! 

"Teniden", masdanmn miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "bir §ey etra- 
finda dola§mak ve tevecciih etmek" ma'nalan miinasibdir. Bu beyt-i §eiif su- 
al-i mukadderin cevabidir. Birisi sorabilir ki: "Ya Hz. Mevlana! Mademki, 
yar-i hakiM olan Hakk'in izni yoktur, bu Mesnevi-i §erif in muhtelif mahal- 
lerinde nicin bu esrar-i vahdetten bahis buyurursunuz?" Buna cevaben bu- 
yururlar ki: "Gerci izin yoktur, fakat i§te ben bu esrann beyam uzerinde do- 
la§iyorum veya onlann beyamna tevecciih ediyorum. Qiinkii onu soyleyen 



s ^pS a 



MESNEVl-I SERlF SERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

ben oldugum gibi, dinleyen dahi benim. Binaenaleyh ibare bu sirn kesf et- 
mi§ olmaz." 

2288. Jakirin suretini ve dejtnenin nak§im sotflel ^u iaife me$ahkat mezheh- 
lidir ve me§akkatten soyle! 

Bu beyt-i serifte Hz. Pir zat-i seriflerine hitaben buyururlar: Ya'ni, ey 
Mevlana! Fakirin ve definenin sirnni ve hakikatini sdylemekten vazgeg de, 
o fakirin suretinden ve viicud-i mecazisinden ve define mesabesinde olan 
viicud-i hakikinin naksindan, ya'ni onun mezahir-i esma ve sifatindan bah- 
set! Bu fukara taifesi zahmet mezheblidir ve bu alenvi keseratta mesakkate 
mutehammildirler. Binaenaleyh onlara bu esrar ve hakikat yolunun mesak- 
katinden ve zahmetinden bahset! 

2289. Ulahai $e§mesi onlar iizerine haram oldu. r Bardak hardak oldurudi ze- 
hirden i$erler. 

Zira bu alem-i keseratta rahat gesmesi onlar iizerine haramdir. Onlar riya- 
zat ve mucahede icjndedirler; ve nefislerini oldurucii olan bu miicahede zeh- 
rini bardak bardak icerler. 

2290. Toprah dolclurup eiejji $ekerler, ta ki hu gozlere ila$ edeler. 

"Husk-bend", yaraya merhem bagiamaksizin kullanilan ilac, ma'nasinda 
miista'meldir. Nitekim Mirza Saib bu ma'nada kullanmistir: 

"Luft-i va'dine ve buse haberine firsat yoktur. Kuru biimektub bizim yarami- 
za ilagtir" (Bahar-i Acem). 

"Cesm-ha", gozler demektir. Zira lisan-i Farisi'de insanin gift azalan "an" 
ve "ha" ile cemi'lenebilir. "Toprak"tan murad, bu alem-i kesafetin icabi olan 
mezahim ve toprak hiikmunde olan ehl-i gafletin cefalandir. Ya'ni, talib-i ha- 
kikat olan fukara, bu alem-i kesafetin mezahim ve cefalanni sabir eteklerine 
doldurup tasirlar. Ta ki, makam-i kemal ve irsada gelip bu kor olan halkin 
gozlerine ilag yapalar! 



<^cg> 



AHMED AVNt K0NUK. 
Jj j clXJ ill? 1 - C~>i*« ^j o^^* ***** ^J' i * <u- *^" u^' ^J** \£ 

2291. 1}u derya-meded olan $e§meler, bu iyi ve kotil olan bir avwc toyrahian ne 
vakil doldurultrws olur? 

"Bir avuc, toprak"tan murad, ehl-i gafletin i'tirazlan ve "iyi"den murad, 
uliim-i akliyye ashabi olan ulema-i zahire ve "k6tii"den murad, cuheladir. 
"Miiktebes", medfun dernektir. Ya'ni, bu ehl-i hakikat gaflette olan halkm 
basar-i basiretlerine sirr-i vahdeti beyan ile ilac yapmaya te§ebbus ettikleri 
vakit, iyi ve kotii olan kimseler onlara kar§i i'tiraz ve muhalefet topraklanm 
atarlar, Halbuki bu vucud-i izafi deryasina imdad edici olan bu hakayik ve 
maarif-i ilahiyye oesmesi ulum-i akliyye erbabinin ve cahillerin attiklari i'ti- 
raz topraklanndan ne vakit medfun olur ve drttilur? 

2292. jfcikal size der ki; H( ~Ben baglanmisim, ben sizsiz ebede rmtftasilimf" 

Fakat o muhakkik o mu'terizlere der ki: "Ben sizin ir§adiniza baglanmi- 
§imdir,- yoksa ben siz olmaksizin alem-i ebede muttasihm!" Nitekim Hz. Pir 
bir beyt-i §eriflerinde §6yle buyururlar-. 

"Ben maslahat ve ir§ad igin dunya habsine geldim. Ben neredenim ve hapis 
neredendir? Ben kimin mahm galdim ki habse greyim? " 

2293. DCovim mu§iehoda ma'kusdiirler. ^o-prak-y^icidirler ve suyu terk etmi§- 
lerdir. 

Cismani ve nefsani olan halk miistehalarinda ve arzulannda ma'kusdiir- 
ler ve ters haraket ederler. Ruhaniyet suretini birakip cismaniyet alemine te- 
vecciih etmisjerdir; ve toprak yiyicilerdir ve cismaniyet aleminden gelen bil- 
gilere kanaat etmisterdir. Varidat-i ruhaniyyeye iltifat etmezler. 

j^L>- Jjjli \£s* \j Uijl jL*- -U'jb LjI *J» x^> 

2294. malk enbiyd tab'imn ziddim kdarlar. UialK ejderhayi miitteka tutar- 
lar. 



G ^^ 3 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVI-6 • 

Ya'ni, bu gafil olan halk peygamberler[in] tabiat ve me§rebinin ziddim tu- 
tarlar. Ejderha mesabesinde olan nefislerine dayanirlar. Ruhlanna yabanci 
kalmislardir. 

2295. Diatmin goz hagini nasil hilmi§sin? Diic hilir misin, neclen cjdzii hajjlan- 
mi§stn? 

Ya'ni, sure-i Bakara'da olan SjUt* ^jLJ, Js. 3 ^^ jkj ^Ji J* *i]i ^ 
(Bakara, 2/7) ya'ni "Allah Teala onlann kalblerine ve kulaklanna muhiir 
koydu ve gozlerine perde cekti" ayet-i kerimesini okudun. Goz bagmm mii- 
hurlenmesini nasil bildin? Bakalim. Hig bilir misin ki, neden dolayi gozii bag- 
lanmis bir haldesin? 

2296. "Du pzleri neye hedel achn? Onu sana hir hir n< ~Bi' se'l-hectel" hill 

Ya'ni, bu gozleri Hakk'i gormeyi birakip neyi gormeye bedel acta? Ya'ni 
bu gozler ile Hakk'i gormek istemedin. Fakat ona bedel neyi gdrmek istedin 
de, o seye acta? Hakk'in gayn olarak gormek istedigin seyi bir bir kendi- 
ne kotii bedel bill Zira hakikati hayale degi§tin. 

2297. Jakai inayet giine$i tulu etmi$tir. cMeyus olanlan hulmu§tur. 

"Ayis", "iimidsiz olmak" ma'nasina olan "iyas" masdanndan ism-i faildir. 
Ya'ni, Hakk'in inayet gune§i dogmustur. UmTdsiz olanlan kerem cihetinden 
bulmu§tur. Nitekim ayet-i kerimede ill i**^ ^ i^kl- u ^J£\ Jp \^'^J\ ^jui ts auC 
(Ziimer, 39/53) ya'ni "Ey nefisleri iizerine israf eden'kullarim! Allah'in rah- 
metinden umidinizi kesmeyin!" buyurulur. 

2298. < Jlakmet cihetinden cok adtb nerd oynami§, kiifranin aijnim inabet yav- 
mi§hr. 

"Kiifran", setr etmek ve ni'meti inkar etmek. "inabet", riicu'; "nerd", 
tavla oyunu demektir. Burada mutlakan "oyun" ma'nasmadir. Ya'ni, Hak 
Teala rahmet cihetinden gok acib ve garib oyun oynami§tir. Kiifranin ay- 



°<m? 



AHMED AVNt KONUK 

mm taate riicu' yapip kuluna lutuf etmistir. Nitekim ayet-i kerimede '^'fi 
obU- "(Hfrtil- **ii\ K (Furkan, 25/70) ya'ni "Allah Teala onlann fenahklan- 
hi iyiliklere tebdtl eder" buyurulur. Ve bu babdaki hakayik ve maarif 5. cil- 
din 1 172 numarali beytinin basmdaki stirh-i §eriften i'tibaren beyan buyu- 
rulmu§tur. 

2299. O CevacL, halkin hu hedbahilifliTulan dahi iki yuz pe?me-t vidadi miinfe- 
cir etmi§tir. 

"Bedbahtlik"tan murad, §ekavet ve dalalettir. "Vidad", muhabbet de- 
mektir. "Cevad", comerd; "miinfecir", yanlici ve akici ma'nasinadir. Ya'ni, 
comerd ve ihsan sahibi olan Hak Teala halkin bu §ekavet ve dalaletinden 
dahi bircok muhabbet ce§melerini akici etmi§tir. §ekavetten muhabbet ce§- 
melerinin akmasimn vechi budur ki: Emr-i ilahi, ikidir. Birisi emr-i iradi ve 
tekvini ve digeri emr-i teklifidir. "Emr-i tekvini", abdin ezelde mazhar oldu- 
gu ismin zuhur-i ahkamini Hakk'in murad etmesidir. Ve "emr-i teklifT, bu 
alem-i surette enbiya vasitasiyla olan tekalif-i ilahiyyedir. Imdi, §aki zahir- 
de emr-i teklifiye asi olmakla beraber emr-i iradi ve tekviniye muti'dir. Bu 
incelige mebni Imam-i All (k.A.v.) efendimiz -ou^ ^uii apU^i ^ i ya'ni "Ey 
o zat-i celil ki asi, isyam ile ona itaat etti" buyurur. Ve said-i ezeli olan abd 
ise, hem emr-i iradiye ve hem de emr-i teklifiye itaat eder. Binaenaleyh ga- 
la olan kul, kendinin rabb-i hassi olan ismin mahbubudur. Bu bahsin tafsi- 
li Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kubt'dedir. Bir vecih dahi budur ki, 5. cildin 
42 1 numarali beytinin basmdaki surh-i §erifte beyan buyuruldugu iizere 
Hak Teala'mn lutfu kahnnda ve kahn dahi lutfunda gizlidir. Binaenaleyh 
kahir olan §ekavetten ve bedbahtliktan muhabbet ce§mesi olan bircok lu- 
tuflar akicidir. 

2300. fjoncaua dikenden sermaye verir. <jtyliikreyi yilandan siis olarak verir. 

[2283] 

"Miihre", burada buyuk yilanm ba§min tepesinde peyda olan bir kemik- 
ten yapihp nazar degmemek igin birtakim zinet altinlanyla beraber cocukla- 
nn boyunlanna takilan maddenin ismidir. Ya'ni, latif olan gul goncasinin ser- 
mayeswmun dikenli olan agacidir. Gonca dikenden gikar ve "muhre" denilen 
maddeyi dahi korkunc bir yilandan cikanp bir siis olarak verir. 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X1K CtLT • MESNEVi-6 • 

2301. fieee karanLiginclan gundiizu di$anya getirir. J/VLu'sirin elinden yesan 
bitirir, 

"Mu'sir", fakir ve yoksul. "Yesar", zenginlik ve servet Ya'ni, korkung 
olan gece karanhgindan latif olan giinduzu gikanr; ve fakir elinden dahi nig 
ummadigi halde zenginlik ve servet izhar eder. 

2302. Dialvi i$in kumu un yajjar. ^ag dahi ^Davud ile hem-avaz olur. 

Ya'ni, Hak Teala Ibrahim Haiti (a.s.)in guvaldaki kumunu un yapar. On- 
dan ekmek pisjrirler; ve "rfiunacati esnasmda Davud (a.s.)a dagi hem-avaz 
eder. "Resil", iki kimsenin sesi ve lisani beraber olmak ve yoldas ma'nasina- 
dir. Birinci misra'da isaret buyurulan kissa budur ki: Ibrahim Halilullah (a.s.) 
arz-i Ken'an'da vaki' olan bir kithk zamamnda Misir'daki bir dostuna hizmet- 
cileriyle beraber develer gonderip zahire yollamasim rica etmi§. kimse dahi 
"Eger bu zahireyi kendisi icin istese verir idim. Fakat halki doyurmak igin is- 
tiyor. Bu kadar gok zahireyi vermek bizi de zarurete dusuriir" deyip, zahire 
vermemi§. Hizmetgiler mahzun olarak donmusler. Fakat halkin nazannda 
§ehre bo§ guvallar ile dondiikleri belli olmamak icin guvallara kum doldur- 
muster ve bu haberi Ibrahim (a.s.) a getirmister. hazret dahi bu haberden 
mahzun olarak uykuya dalmi§. Disanda dolu guvallan goren cenab-i ibra- 
him'in zevcesi un vardir zanmyla guvallan agmi§. lnayet-i Hak olarak iglerin- 
deki kumlan un olarak bulmus ve onlardan ekmek pi§irmistir. Hz. Ibrahim 
uyandigi vakit ekmek kokusunu duyup "Bu ekmegi nereden buldunuz?" di- 
ye sormu§. Zevcesi dahi "Misir'daki dostunun gonderdigi undan yaptim" de- 
yince Hz. Ibrahim: "Hayir, dosM hakiki olan Allah'imin gonderdigi undan- 
dir" buyurmu§tur. tkinci kissa dahi 3. cildin 4254 numarah beytinin ba§in- 
daki siirhten i'tibaren beyan buyurulmustar. 

2303. ^Vah^etli olan dag, o ztdmeUer hvdutu ifinde $eng ve zir u hem sesini verir. 

"Ceng", alat-i musikiyyeden bir sazin ismidir. Musikide "zir u bem", ince 
ve kalin seslere derler. Ya'ni, Davud (a.s.)in geng ve teganni ile olan miina- 
cati esnasmda dag, vah§etli olan o karanhklar bulutu iginde ya'ni gece vak- 
tinde geng sazinin sesini ve ince ve kalin sesleri agar. 



C #PP 



AHMED AVNt KONUK 

j&j \a j\ Jojf- iSSj? (l)Tiijj jJu OUL>- j\ i_yli i£\ y^- 

2304. "ZKalk, ey hcdaiktan nefret edki olan ^dvudf Onu terk ettin, hizden 
ivaz lui!" 

Hak Teala o Davud'a hitaben buyurur ki: "Ey halaikdan nefret edip ba- 
na teveccuh eden Davud! Kalk, mademki halaiki terk edip bize teveccuh et- 
tin, bu halki terk ve bize teveccuhiin lvazim ve mukafatim da bizden al!" 
Bu beyt-i gerifte Hz. Davud me§rebinde olup bu mevhum keserat aleminden 
*W Jl >j> (Zariyat, 51/50) ya'ni "Allah'a kacmrz!" emri mucibince vticud-i 
hakiki s'ahibi olan Hakk'a teveccuh edenlerin dahi bu hitaba nail oiacagina 
i§aret buyurulur. 

•p?£> j jL— j *_-11p jl jiaj (Jl'w (js^j ?t& Ol ejus* c-jUI 

define talibinin cok talebinden ve acz ii lztiranndan sonra "Ey 
izhann sahibi! Sen a§ikar et!" diye Hak Teala'ya rucu' etmesi 



2305. O fakir dedi: "By sirn hilici! HZu define icin fco$ ko§ucu oldum." 

"Yave-taz", vasf-i terkibi olup, "bo§ ko§ucu" demektir. "Fakir"den ve 
"gene-name "den murad ne oldugu yukanda bu kissamn ibtidasinda izah 
edilmi§ idi. Burada tekranna Iiizum yoktur. Ya'ni, o fakir genc-namenin ta'ri- 
fl vechi ile sirr-i vahdeti anlamak igin cok cah§ti ve anlamaktan aciz kaldi. Ni- 
hayet Hak Teala'ya yalvanp dedi ki: "Ey sirnmi bilici olan Hak Teala! Ben bu 
hakikat definesi icjn bo§ ko§ucu oldum ve beyhude olarakyoruldum." 



2306. w Diirs ve az §eyiani ve musta'cil ko§uculuk ne ieenni isiedi ve ne ya- 
va§Uk." 



eg^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHI / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

"Musta'cil-tegi" vasf-i terkibidir. Ahirindeki "ya" masdariyet igindir. "Miis- 
ta'cil ko§uculuk" demektir. "Hirs", Arab! ve "az", onun Farisi'sidir ve birbiri- 
nin ma'na-yi muradifidir. Ya'ni, "Hirs ve az §eytam ve matiub igin miista'cil 
ko§uculuk, ne teenni ve bataet istedi ve ne de yavasjik istedi." Zira ^ a*Ji 
^)\ ^ ^LJij oiia-iJi ya'ni "Acele §eytandan ve teenni Rahman'dandir" bu- 
yurulmu§tur. Beyt-i Misri-i (k.s.): 

tven ki§iyol alamaz, maksiidunu tez bulamaz 
Bekle maarif kapusun, ytiz gostere irfan sana 

2307. Xir Ben bir tencere$gjibir lokma kazanma&im. Bli kara yapitm, ajjZi ijakhm." 

"Ben ehl-i hakikatin ma'rifet tenceresi ve kabi olan kitabdan bir lokma-i 
ma'rifet kazanmadim. Bilakis yanks, anlayis. sebebiyle idrak elimi karaladim 
ve ruhumun agzini yaktim." 

<T^ J^ L> */ jA &j 0/ Olj p^yb jij* dy? p&& j^p- 

2308. " UiaJbuki mademki bunda na-mukmim, dugurnu. bu dugum vurucudan 
halledeyim, demedim." 

Ya'ni, "Mademki onlann sirr-i vahdete dair olan kitablannda yazdiklan 
sozlerin ma'nasim ikan edici degilim, onlann bu esrar iizerine bagladiklan el- 
faz diigumunii yine bu diigum vurucu olan bir muhakkika ve bir insan-i ka- 
mile miiracaatla halledeyim, demedim." 

2309. DiaJkk'xn kuluna yine Diak'lan tefsir isle! By kah yiizlil! Sakin zan 
cihetinden hezeyan soyleme! 

Zira muhakkiklann esrar-i ilahiyyeye dair sozleri, kalblerine vaki' olan il- 
ham-i ilahi oldugundan Hakk'in sozudur. Binaenaleyh ey talib-i hakikat! 
Hakk'in soziinim tefsirini yine Hak'ta fani olan halife-i Hak'tan iste! Ey pek 
yiizlii ve cesaretli olan kimse! Sakin onlann yiiksek ve dakik sozlerini okuyup 
kendi zan ve tahmininden birtakim hezeyanlar ve ma'nasiz sozler soyleme! 



2310. O dagiimii ki vurdti, arm yine a$ar. uMuhreyi hi atti, hapar. 



[2293] 



C £P? 



AHMED AVNI KONUK 

"Muhre", burada satrang oyununda kullanilan §ekiller ma'nasinadir. 
Ya'ni, bir muhakkik kamilin esrar-i hakikat iizerine vurdugu elfaz dugiimle- 
rini yine o kamil agar. Bu satrang oyununun muhresini meydana o am, yine 
o kapar ve kaldinr. 

231 1 . £jer$i o gibi soz sana kolay gbrundii. JZedixndcn olan remzler ne. vakil ko- 
lay olur? 

Gergi hakayika miiteallik olan o gibi sozler sana kolay goriindu, fakat Al- 
lah Teala indinden olan remzlerin ve i§aretlerin halli ne vakit kolay olur? 2i- 
ra kelam-i Hakk'm zahiri ve batim ve haddi ve matla'i vardir. ilham-i ilahi 
olrnaymca bunlan bulup gikarmak miimkin degildir. Nitekim Hz. Pir Fihi Ma 
tfMerinin 51. faslinda §6yle buyururlar: 

"Hakikat-i ma'namn lafiz ve ibareden ma'lum olmasi muhaldir. Soziin fa- 
idesi odur ki, seni talebe sevk eder. Yoksa soz matlubu hasil etmez. Eger boy- 
le olsa idi, bu kadar miicahedeye ve kendinin fenasina hacet olmaz idi. Nite- 
kim uzaktan bir§eyin hareket ettigini goriir ve onu gdrmek igin arkasmdan 
gidersin. Yoksa onu gormen hareket sebebiyle degildir. insanin natikasi dahi 
batinda boyledir. Her ne kadar hakikatte sen onu gormez isen de, o ma'na- 
mn talebinde senin igin muheyyicdir." 

2312. ^Dedi: *"$£ ZRoh! I^u aceleclen tovbe ettirn. uMddemki kapiyVsen bag- 
ladm, yine sen a$! 

Fakir bu hitablan isjtince dedi: "Ya Rab! esrar-i hakikati gerek Kur'an'dan 
ve gerek kelam-i evliyadan anlamak hususundaki -acelemden tovbe ettim. 
Madem bu ulum-i ledlinniyyenin kapisim sen bagladin, yine o kapiyi sen ag!" 

2313. "Dnkisar fikri uzerinde oldum. JArhk dua etmekte dahi hunersiz oldum." 

"Hirka §uden", "paralanmak ve yirtilmak" ma'nasma kinayat-i 
Acem'dendir. inkisar ve yokluk murad buyurulur {Bahar-i Acem). Ya'rn, 
"Defineyi bulmak igin akil yayina fikir okunu koyup atmakta hiinerler izhar 
ettim. Hig muvaffak olamadim. Artik inkisar ve yokluk fikri uzerindeyim. 
Hatta dua ve taleb hususunda dahi hunersiz oldum." Ba'zi niishalarda "hir- 



*&&? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHf / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

ka" yerine "hirfe" vaki'dir. "Hirfe", san'at demektir. Bu surette ma'na "Ok at- 
mak san'ati arzusu iizerinde oldum. Artik dua ve niyazda dahi hiinersiz ol- 
dum" demek olur. 

2314. "Otani hiiner? Uiani ben? uMiistevi olan gonul nerede? Du hep senin 
aksindir ve muhakhak sensinl 

"Miistevi", diiz ve mu'tedil demektir. Ya'ni, "Benin hiinerim nerede ve be- 
nim benligim nerede? Ve diiz ve mu'tedil ve selim olan gonial nereden gel- 
mistir? Bunlann hepsi senin esma-i ilahiyyenin aksi ve pertevidir; ve bu es- 
mamn miisemmasi danLmuhakkak Sen'sin ve miisemma ismin hakikatidir." 



2315. " Dter bir gece benim ieSbuim ve ferhengim uykuda gemi gibi suclan gark 
olur. 

"Ferheng", ilim, edeb, buyiikliik, muvazene ma'nalannadir. Ya'ni, "Her 
bir gece uyku esnasmda benim tedbirim ve bilgim, gemi suya batip kaybol- 
dugu gibi kaybolur ve cismimin gemisi siikunet deryasina gark olur. iradem 
kalmaz. Rii'ya aleminde beni nelerde gezdirir isen oralarda gezerim ve yiiriit- 
tiigun kadar yiiriirum ve gosterdigin kadar goruriim." 

j^-^. "^» <Jjkj* yr J s* ^ J j f^^s* o* ^ *y- 

2316. "<J\iuhakkak ne ben kahnm ve ne o hiiner! Cisim bir le§ gibi bi-haber 
olarak du$mu§liir." 

"Bu uyku zamanmda benim ne benligim ve ne de hiinerim kahr. Cismim 
bir olmiis. hayvanm le§i gibi hicbir seyden haberi olmayarak yerlere serilmis. 
ve yatip kalmistir." 



231 7. u O »t? «>J#» £& sehere fowfew h&tHtn gece bir ^BlestSftjn ve * r &elt'tfi \en~ 
di soyter. 

"Aliyy", esma-i ilahiyyeden olup, mertebe-i zati ukul-i be§eriyye ve mele- 
kiyyenin idrakinden yiiksek demektir. Ya'ni, "Boyle uyku zamanmda benim 
benligim ve iradem kayboldugu vakit, o mertebe-i zati pek yiiksek olan §ah-i 



GS^ 



AHMED AVNt KONUK 

hakiki, benim uyanikhgim zamani olan seher vaktine kadar hem '^ cUi 
(A'raf, 7/172) ya'ni "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?" hitabim ve hem de 
"Evet!" cevabini kendisi soyler." Zira uyku zamaninda kulun iradesi ve ken- 
dinin kendiligi yoktur ki, bu hitabin cevabini verebilsin. ikinci misra' ba'zi 
niishalarda "elest u hem beli" suretindedir. "Hem elest hitabim, hem beliyi 
kendi soyler," demek olur. 

2318. nZeli nerede? JLtra o ciimleyi seylab golurdu. ^fiahud bir timsak he-psini 
gerd u miird edip yuitu. 

Bahir-i Acem'in beyamna gore "gerd ii mtird", zarar verici bir fiilin 
vukft'unda soylenen bir ta'birdir. Orada bu beyit misal olarak gosterilmi§tir: 

[Ya'ni "Bana senin mahallenden du§en sadece reddedilmek ve toz oldu. 
Burada toz topraktan ba§ka bir§ey bulunmaz."] 

Ya'ni, bu uyku hali icjnde "evet" cevabini verecek kimsenin varhgi nere- 
de? Zira bu ciimleyi ya'ni varhgi ve iradeyi ve benligi uyku ve yokluk seli ahp 
gotiirdu. Yahud bir timsah gibi olan gece hepsini berbad edip yuttu." 

2319. Uahtaki sabak zamani, kendinin gevher iuiucu olan hilwini, gece karan- 
ligi kinmdan g.ikanr. 

Vaktaki sabah zamani, ziyali ve parlak bir kihc gibi olan gune§i, gecenin 
kihc. kini gibi olan karanhgindan di§anya gikanr. * -•->, 



jjS~ J* \j \*>jj>- o\ d)i^ j>\ x£ ^Jp \j t_-i i3j^ ^-A»l 

2320. <§arkin giinesi geceyi iayy eder. ^u timsah o yutulmuslan kayy eder. 

§arkdan dogan giine§ geceyi duriip biiker. Bu gece timsahi efrad-i be§erin 
yutmu£ oldugu sifatlarmt da kusar. 



d-Cj j ji jJJl f-^J* jZ^> dX^J C>\ o-U* j ^ji Oytr *z-*j 

232 1 . O timsahin mi'desinden ~%unus gibi kurtulup, hoku ve renk i$inde miin- 
tesir oluruz. 



MESNEVI-I §ERIF §ERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

Bu ve atideki beytlerde Yunus (a.s.)in kissasma isaret buyurulur. Bu kis- 
sa 2. cildin 3123 numarasina musadif olan j~A^* '. aa «*^ ^ j* ^ o~Jjj 
\ £~~j ji c~~j i j [ya'ni "Senin Yunus'un balik karmnda pi§mis, oldu; onun ha- 
lasina tesbihten gayri care yoktur"] beytinde beyan olunmu§tur, oraya mu- 
racaat. "Koku" ve "renk'ten murad, sifat-i be§eriyyedir. Ve "gece" timsaha 
ve "be§erin mevhum olan enaniyef'i Hz. Yunus' a tesbih buyurulmustar. 

Ya'ni, bizim varhgimiz o timsah gibi olan gecenin mi'desinden ve iginden 
kurtulup, yine kendi sifat-i beseriyyemiz ve mevhum varhgimiz icmde mtin- 
tesjr oluruz. 

JLJJLi C^s>-\ j j oLJUs O'j-Uo X>Xa\ ?**~~' (T-Jji y>r cr^"" 

2322. Dtalh "^unus gibi miisebbih geldiler. 2Xra o karanliklar ig.inde -pur-ra- 
hai oldular. 

Halk, bu gece timsahinm iginde Yunus (a.s.)in balik karmnda tesbih et- 
mesi gibi, tesbih edici geldiler. Zira o gece karanliklan icinde ruhlanni kemi- 
ren mevhum varliklanndan kurtulup ziyade rahat oldular. Ve bu hal iginde 
onlarm ruhlari rububiyet-i mutlakamn yed-i kudretinde oldu. Ve ruhun tesbi- 
hi hakkmda 2. cildin 3123 numarali beytinden i'tibaren izahat gecmi§tir. 

2323 Uahiaki her hirisi seher vaktinde gece baligimn karmndan zdhir olur; der 

2324. [Ki: U 6y bir kerun hi! vaksetli olan gece icine rakmei hazinesini ve 
bu kadar lezzeti koyarsin." 

"Vahi§", vah§et gosterici ve vah§etli demektir. "Rahmet hazinesi"nden 
murad, bunlann rahatma ve sihhatine sebeb olan uykudur. Nitekim ayet-i 
kerimede wL- °<&y uu^-'j (Nebe, 78/9) ya'ni "Biz sizin uykunuzu bedenleriniz 
icin rahat kildik" buyurulur. Ve "lezzef'ten murad, keza uykunun lezzeti ve 
giizel rii'ya gdrenler icm dahi o rii'y alarm lezzetidir. 



2325. jLul-hubuh olan timsah gibi gecelen, goz keskin ve kulak iaze ve cisim 
haftftir. 



c^P? 



AHMED AVNi KONUK "^j|§ 

"Hubuk", "hibak" kelimesinin cem'idir. Ma'na-yi liigavisi "durgun su 
uzerine esen ruzgardan dolayi suyun sathmda pul pul gdriinen dalgalar ve 
keza yumusak kumu ruzgar dagittigi vakit pul pul gdriinen yerler" demektir. 
Timsah dahi su uzerinde yiirudugu vakit, dalgalar hasil etttginden "hubiikler 
sahibi" buyurulmustur. Burada bu ma'na miinasibdir. Gecenin, suyu dalga- 
landirarak yiiriiyen timsaha tegbihi ile, gece karanliginin arzin devri yiiziin- 
den kat'-i mesafe etmesine i§aret buyurulur. Ya'ni, suyu dalgalandirarak yu- 
riiyen timsah gibi, arzin devriyle kat'-i mesafe eden gece karanhgindaki uy- 
kudan vucud rahat ederek, goz kuvvetlenip keskin ve kulak tazelenip kuv- 
vetlenir ve cismin yorgunlugu gidip hafif olur. 

^S y dj^r I U ^y_£> gJ* t _ rr ^ jij jj J^>~j oUUw jl 

2326. CAiademki hiz senln gibi kimse ile heraberiz, hundan sonra yiizii vahset- 
li makamlardan kagnayiz. 

Ya Rab! Mademki, biz boyle korkunc, ahval icjne Ietafet koyan senin gibi 
bir zat-i kerim ile beraberiz, zira sen kelam-i serifinde £k u J\ ^ y>_, (Ha- 
did, 57/4) ya'ni "Her nerede olsaniz o sizinle beraberdir" buyurdun, binaena- 
leyh biz bundan sonra yiizu vah§etli ve korkunc, olan kabir ve ba's ve ha§r 
ve ne§r ve hesab ve mizan... ilh. gibi makamlardan korkup kacmayiz. 



iy jy~ \j ^ £jj> ifij *j> jy j -bJ jU \j\ ^y 

2327. CAi&sd onu ates gordu ve nm idi. fjeceyi zenti gordiik, hm idi. 

"Hur", "havra" kelimesinin cem'idir. "Ahu gozii gibi kara gozlii mahbu- 
be" ma'nasinadir. Ya'ni, Musa (a.s.) Kur'an~i Kerlm/de beyan buyuruldugu 
iizere Hakk'in agagtaki tecellisini ates suretinde gordii. Halbuki o nur idi. Ve 
ma'lumdur ki, ates aydinlik vermek ile beraber yakar. Nur ise aydinhk verir, 
fakat yakmaz. Binaenaleyh ates, suretinde vaki' olan tecelli, kahir suretinde 
goriinen lutuf idi. Ey kimse! Sen de zenci gibi kara olan geceyi gdrdun. Hal- 
buki o karanlik gece kara gozlu mahbube gibi latif idi. Zira sana rahat ve 
zevk verdi. 

2328. nZundan sonra biz senden ancak goz isteriz. Ta ki deryayi fbVfop brt- 



cgxgz 



MESNEVt-1 SERtF SERHI / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

Ya'ni, Ya Rab! Mademki senin kahnnda lutftm ve lutfunda dahi kahnn 
gizlidir, binaenaleyh bundan sonra biz bunlan gorebilmek icin ancak senden 
basiret goziimuzun agik olmasini isteriz. Ta ki, senin viicud-i hakikin derya- 
sini corcop mesabesinde olan suver-i cismaniyye ve vucudat-i izafiyye per- 
deleri ortmesin! Ve birtakim kavamn-i tabiiyyenin te'sirat-i zahiriyyesine al- 
danmayalim! 

b j C — •>■* (ji^. ^^ji *1>VJ j ijfi^ L»£- jl £~**j Oj^- *-^ lyly-L- 

2329. Uahtaki sahirlerin gozii kdrlukien \mivXfax, bu el ve atjak olmahsizin el 
cirpia olAular. 

Vaktaki Fir'avn zamaninda Musa (a.s.)a mukabele eden sihirbazlann ba- 
sar-i basiretleri korliikten kurtuldu ve viicud-i hakiki sahibi olan Hakk'in ta- 
sarrufunu o basiret gozii [ile] gordiiler, Fir'avn'in "Ben sizin elinizi ve ayagi- 
nizi keserim" diye vaki' olan tehdidinden korkmadilar. Bu cismin eli ve aya- 
gi olmaksizin kemal-i meserretle ruhlannm elini cirpici oldular ve Fir'avn'a 
"Bizim icjn senin icraatmdan ve i'dammdan zarar yoktur; biz Rabbimize rii- 
cii' ederiz" dediler. Bu kissanin tafsHi 3. cildde gecti. 

2330. Diallun goziiniin bagi esbabm gayn degil&ir. Dier kim sebeb iizerine Hi- 
rer ise ashabdan degildir. 

Halkin basiret goziiniin bagi, bu hayat-i suriyyede sebebler[i] teskll eden 
suver-i cismaniyye ve hayaliyyenin gayn depdir. Onlar sebeb olan suretleri 
goriirler ve bu sebeb perdesinin arkasindaki rail-i hakikiyi gbrmezler. Bina- 
enaleyh her kim sebebe sanlip elinden kagirmamak icin titrer ise o kimse ha- 
kikat yolunun ashabindan degildir. Bu esbab hakkinda Hz. Fir efendimiz Fi- 
hi Ma F7Merinin 1 6. faslinda §oyle buyururlar: 

"insanlann nazan esbabadir ve isteri o esbabdan bilirler. Onun igin rmiseb- 
bibi gormezler ve bilmezler. Bu ona benzer ki, bir kimse perde arkasindan soz 
soyler ve perde soz soyluyor zannederler ve perdede bir is. olmayip hicab ol- 
dugunu bilmezler. Vaktaki miitekellim olan kimse perdeden disanya gikar, 
perdenin bahane oldugu malum olur. Evliya-yi Hak esbab haricinde 
menku§en zahir olan birtakim isjeri gordiiler. Nitekim dagdan naka gikti; ve 
Musa (a.s.)in asasi bir biiyiik yilan oldu; ve bir mermerden on iki pinar akti; 
ve keza Mustafa (s.a.v.) ayi aletsiz bir i§aret ile yardi; ve Adem (a.s.) baba- 



o^^ 



jgK^ AHMED AVNt KONUK 

siz ve anasiz ve Isa (a.s.) babasiz viicuda geldi; ve Ibrahim (a.s.) igin ate§ten 
giil ve giilistan peyda oldu. Ve ila-ma-la-nihaye boyle §eyler vaki* oldu. Imdi 
vaktaki bunu gordiiler, bildiier ki esbab bahanedir ve isi goren ba§ka seydir. 
Avammin me§guiiyeti icjn esbab bir nikabdan ba§ka bir sey degildir... ilh." 

Ve keza [62.] fashnda dahi sb'yle buyururlar: 

"Esbabin kaffesi dest-i kudret-i Hak'ta bir kalem gibidir. Muharrik ve mu- 
harrir Hak'tir. istemedikge kalem hareket etmez. imdi sen kaleme nazar 
edip "Bu kaleme bir el lazimdir" dersin. Kalemi goriip onu tahattur edersin. 
Fakat onlar, daima eli goriip "Bu ele bir kalem lazimdir" derler. Belki elin gii- 
zelliginin miitalaasindan dolayi kalemin mutalaasina liizum gormezler ve 
"Boyle bir el kalemsiz olmaz" derler. Bir mahaldeki kalemin temasasi sebe- 
biyle, senin icin elin temasasi kaydi yoktur. elin lezzet-i temasasi sebebiy- 
le onlar igin nasil tema§a-yi kalem kaydi olur? Sen arpa ekmeginden lezzet 
buldugun cihetle, bugday ekmegi hatinna bile gelmiyor. Hie onlar bugday ek- 
megi varken arpa ekmegini yad ederler mi?" 

Bu beyt-i §erifte murad, esbabi reddetmek degildir. Zira esbabin vaz'i hik- 
mete musteniddir. Binaenaleyh esbaba tesebbiis zaruridir. Merdud olan, mii- 
sebbibi terk edip esbabi miiessir bilmektir. 

2331. Ijakai ey ashahimiz! Utah asnaba hapi ach ve saraytn saanna kadar 
QoturHii. 

"Ashabuna"da edat-i nida olan "ey" mahzuftur. Ya'ni, ey bize tabi' olan 
ashabimiz ve muridanimiz! Hak bu yolun ashabina esrar-i hakikat kapisim 
agti ve saray-i hakikatin sadrina kadar gdtiirdu. Onlar hakkmda jlu* j-L j 
jjci* sS*'xs- (Kamer, 54/55) ya'ni "Melik-i muktedir indinde mafc'ad-i sidk- 
tadirfar" buyurulur. Hind niishalannda bu beytin birinci misra'i ^u^i j*. ^U 
\j v u^i Uj suretindedir. Bu halde beytin ma' nasi "Fakat Hak bu yolun as- 
habina ve ashabi olmayana kapi ago. ve sarayin sadnna kadar goturdii" de- 
mek olur. Asagidaki beyit ma'nasimn bu nushaya irtibati ve muvafakati 
I vardir. 

2332. CAhiistahih olmayan ve miisiqkik olan, onun eli ile holelik bagindan rah- 
metin azad olmu§uiurlar. 



G $^£ a 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVI-6 • 

"Rikk", kolelik ve kulluk ve ubudiyet demektir. Burada "bend-i nkk"dan 
murad, suver-i aleme muhabbet edip, onlann kulluklanna baglanmaktir. Me- 
sela nefsine muhabbet edenlere "abdii'n-nefs" ve paraya muhabbet edenlere 
"abdu'd-dinar" ve riyasete muhabbet edenlere "abdii'1-cah" derler. Ya'nl, ha- 
kikate vasil olmak igin bir kimsenin istihkaki ve adem-i istihkaki §art degil- 
dir. Vasil olanlar Hakk'in lutfu ile bu kulluk bagindan rahmet-i ilahiyye ile 
azad olmusjardir. Nitekim 5. cildin 1537 ve 1538 numarali beyitlerinde §6y- 
le buyurulmus. idi: 

i^-v^J ^>j$> oijl» \j jl :>b c~w~J-u* (^ILp Ji jl *sjl^- 

[Ya'ni "0 kalbin garesi bir miibdilin atasidir; O'nun atasina kabiliyet §art 
degidir. Belki kabiliyetin §arti onun atasidir; ata ig ve kabiliyet kabuktur."] 

Zira gok kimseler bu rahmet-i ilahiyye ile fisktan salaha ve kesretten vah- 
dete tevecciih etmi§lerdir. Nitekim, §eyhulislam Ahmed en-Nameki el-Cam! 
(k.s.) kendi hallerinden haber verip buyururlar ki: 

"Ben yirmi iki ya§inda idim. Meclis-i fiskta arkadasjanm ile beraber bulu- 
nurdum. §arab igiyor idik. Arkadasjanmizdan Namik ismindeki zabita 
me'murunu beklemekte idik. Hazir olan rufeka devr-i akdah istediler. "Na- 
mik'i bekleyelim!" dedim. "Biz bekleyemeyiz, belki geg gelir" dediler. Devr-i 
akdah ettik. Namik geldi, §arab istedi. Bir taraftan taam hazirhgi yapilmakta 
idi. Bir kimse §arab getirmek igin §arab kiiplerinin bulundugu yere gitti. Ora- 
da kirk kup var idi. Hepsini bos. buldu. Gelip haber verdi ve taacciib ettim. 
Igimden "Bu olur §ey degildir!" dedim. Fakat Mmseye bir gey soylemedim. 
Ba§ka yerden §arab getirdim ve onlann dnlerine koydum. Bagdaki §arabdan 
getirmek iizere hayvanima bindim ve acele surdum. §arabi aldim, hayvana 
yiikledim. Hayvan yiiriimedi, serkesUk etti. Arkadastenma muhabbetim ol- 
dugundan bir an evvel onlara kavusmak igin hayvana birgok darbeler indir- 
dim. Ansizm kulagima bir ses gelip dedi ki: "Ahmed nicin bu hayvani inciti- 
yorsun? Bizim ona yiirumek igin fermammiz yoktur. Eger zabita me'muru 
ozrunii kabul etmezse, biz kabul ederiz." Bunun uzerine hemen yiizumu yer- 
lere siiriip dedim ki: "ilahi! Bir daha sarab igmemeye tovbe ettim. Beni arka- 
da§lanmin yaninda mahcub etmemek igin hayvanima emr et, yurusiin!" 
Hayvan yuriidii. Vaktaki §arabi onlann online koydum. Bana kadeh teklif et- 
tiler. "Tovbe ettim" dedim. Dediler ki: "Bizim ile mi, yoksa kendin ile mi alay 



g^23^j 



AHMED AVNi KONUK 

ediyorsun?" Israr ettiler. Yine ansizin kulagima soyle bir ses geldi: "Ey Ah- 
med! Al ellerinden tat ve bu kadehten onlara da tattir!" Hemen aldim ve tat- 
urn. sarab Hakk'in emriyle bal olmus idi. Onlarin hepsine de tattirdim. Der- 
hal tovbe ettiler ve dagilip gittiler." 

2333. 13t2 aclemcLe ne vakit mustahiklar iiik ki, hu can ve 1m ilim iizerine 
car-phk? 

"Adem"den murad, adem-i izafidir. Zira namutenahi olan vucud-i mutlak-i 
Hak mukabilinde bir de adem-i mutiak yoktur. Ya'ni biz ^ jCj|S» Je J\ > 
ijjSTi. £i *d& °(*J ^'j* (insan, 76/1) ya'ni "insan iizerine dehrden bir zaman 
gecti ki, zikr olunan bir sey olmadr ayet-i kerimesi mucibince viicud-i mut- 
lak-i Hak deryasinda mahv ve mustagrak ve adem-i izari halinde olup, adi 
sam anilan bir sey degil idik. Bu vucud-i izafi alemine gelmek igin istihkak 
sahibi de degiladik. derya-yi rahmet olan viicud-i mutlak-i Hak esmasma 
rahmeten bizlere can ve ilim verip, denizin dalgalan gibi, bu vucud-i izafi ale- 
mine Qikardi ve bizleri hayat ve ilim ve sem' ve basar ve irade ve kudret ve 
kelam sifatlanna mazhar kildi. 

2334. 6y her ajjyan yar etmi$ ve ey Hikene gut hil'atini vermis olan! 

"Agyar"dan murad, ehl-i gaflet olan kimselerdir ki, bunlar aritlerin ziddi 
ve muhalifidir. Ya'ni, ey agyar ve yabanci olan ehl-i gafleti arif kullanna 
lutfu ile yar eden ve ey dikene latif olan gul libasim giydiren Hak Teala haz- 
retieri! *;' 

2335. nZizim topragimizi saniyen hag ve hostan et! Dii$ yogu diger defa §ey 
yap! 

"Paliz", yesillik ve bag ve bostan demektir. Ya'ni, bizim cisimlerimizi ev- 
velen topraktan yarattin. Bu toprak cisimlerimizi saniyen maarif-i ilahiyyenin 
bagi ve bostam yap! Ve hie yok olan bir seyi lutfun ile tekrar bir sey yap! Zi- 
ra ma'rifetsiz bir cisim bir sey degildir. cisim ma'rifet-i ilahiyyen sayesinde 
kemal bulup bir sey olur ve bir kiymet iktisab eder. 



C^g> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6* 

2336. Hill duayi tbtidadan sen emr ettin. ~$oksa bir topraga onun ne mecali olur 
idi? 

"ibtidi", "ibtida" kelimesinin imale olunmu§udur. Ya'ni, biz dua ediyoruz 
ve senden istiyoruz. Zira bu dua etmeyi ibtidadan sen emr ettin ve j£>\ 
fe> ^>cJ\ (Mu'min, 40/60) ya'ni "Bana dua edin, kabul edeyim ve ben'den 
isteyin, vereyim!" buyurdun. Yoksa senin azametinin dniinde bir avuc. top- 
raktan ibaret olan bizlerin senden bir §ey istemeye takati ve mecali olur mu 
idi? Nitekim bu alem-i surette bile ustii ba§i miilevves ve murdar olan bir di- 
lenci azametli ve §evketli bir hukumdarm huzuruna gikip bir §ey istemeyi 
kendisine yaki§tiramaz. " ~~ - 

2337. By ucab! uWademki bize duayi emr ettin, hu kendi duani miistecab et! 

"Ucab", taaccub olunan §ey demektir. Ya Rab! Bizim gibi hakirlerden dua 
istemen taaccub olunan bir §eydir. Madem lutfen tenezzul edip bize duayi 
emr ettin, zat-i celiline mahsus olan bu duayi da yine sen kabul et! 

2338. Qece fehim ve havas cjemisini kirmishr. CATe bir iimid ve ne horku ve ne 
yes kaldi. 

Bu beyit yukanda 2315 numarada gegen . ^Ji . . . ^ly^ ^} 3 ^jj ^ y> 
[ya'ni "Her bir gece benim tedbirim ve ferhengim uykuda... ilh."] beytine mer- 
buttur. Ya'ni, gece cisme aid olan anlayis. ve havass-i hamse gemisi uyku der- 
yasmda kinlrms. ve batmi§tir. uyku hali icmde cismaniyet alemine aid ne bir 
iimid ve ne bir korku ve ne de bir ye's kalmami§tir. Boyle bir kimse rii'ya gor- 
se bile, ancak gordiigu menazir ve ahval icinde miistagrak olur. Demez ki: "Bu 
gordiigum rii'yadir. Benim uyaniklik halindeki me§galem §6yle ve boyle idi." 

2339. DiaKk'tm heni rahmet derydsina gotiirmus. <S%caba, ne fenden doldurur, 
beni gonderir? 

Geceleri uyku hali cisme rahat ve zevk bah§ ettigi icin Hakk'in rahmet der- 
yasidir. Hahk'im beni o rahmet deryasina goturmiistiir; ve fehim ve havas o der- 



c^s^ 



AHMED AVNl KONUK 

yada batmi§tir. Acaba, o fehim va havassim gemisine ne gibi endisder ve fikir- 
ler doldurup beni uyaniklik haline gonderir? "Ta zi gi"deki "ta" taacciib igindir. 

J^ j r*J j* ^ ^ $* °^ ^ *» ^ **■? '-> ^ ^ 

2340. O hirini nur-i celal ile daldurmu§; ve o diijerini vehm ve hayed ile doldur- 

[2323] 

rmi^nir. 

Hak Teala bu gemileri muhtelif §eyler ile doldump geri gonderir. Birisini 
celal ve azamet nuru ile doldurmu§tur; ve digerini de vehim ve hayal ile dol- 
durmus tur. Uyandiklan vakit bu iki simfin fiillerinde ve sozlerinde bu doldu- 
rulmu§ olan seylerin asan zahir olur. 

2341. Saer kendimde hicbir re'y ve jen olaydi, re y ve tedbuim henim hukmiim- 
de olwdu. 

Ya'ni, i§te bu uyku hali §ahiddir ki, benim kendimde hicbir re'y ve fen ve 
hiiner yoktur. Zira zahirde benim gibi goriinen re'y ve tedbir hakikatte benim 
re'yim ve tedbirim olaydi, bunlar benim hukmumiin altinda olurdu ve uyku 
hali iginde ben bunlara sahib olurdum. 

j* dte r <j^ ja fb jij ja 0U>^ J>j* J>J ^ 

2342. fyece henim fermamm olmaksizin akd gitmezdi. ^enim hu§lanm tuza- 
jjtm. alhnda olurdu. 

Ya'ni, gece vakti uyku hali iginde aklim ve idrakim benim fermamm ve 
emrim olmaksizin gitmez ve muattal olmaz idi. Benim havass-i hamsemin ve 
kuva-yi bedeniyyemin ku§lan cismimin tuzagi altinda kahrlar idi. 

2343. r Uyku ve hi-hu$luk ve imtihan vakiinde canin menzillerinden agah olur- 
dum. 

Bu beyt~i §erifte insamn tig hali mezkurdur. 1-Uyku ve rii'ya, 2-Uyanik- 
lik iginde bir sebeb tahtnda kendinden gegi§i, 3-imtihan ya'ni bir mihnete gi- 
riftarlik halidir. Bu tig hal iginde insan kendinin kendiliginden gafil olur. Zira 
rii'ya hali iginde ne gosterilirse onu gorur ve nereye goturiilurse oraya gider. 
Hatta rii'yada bir kimse zina etse ve §arab igse ve birini oldiirse, had ve ki- 



c^g> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

sas-i ser'i iazim gelmez. Qunkii iradesi yoktur. Ve keza uyamk iken baygin- 
lik ve manyetizma olmak gibi bi-hu§luk halleri icinde insan iradesine sahib 
degildir.Ve hastahk vesaire mihnetler zamamnda insan o mihnetlerin cereya- 
nina kapihr. iradesini kullanip o mihnetlerin haricine gikamaz, Ve bu iic. ha- 
lin hiikmu ve te'siri altinda kaldigindan kendinin kendiligini tedkik edip su- 
luku esnasmda caninin tayy ettigi menzillerden agah olamaz. 

^ — $ j a* y?*** u 3 ^ v^^ ^ c ~~ ** j 1 ■*** 3 J*- cy-j ?& ^s? 

2344. ijMddemki henim dim onun hu hull ve akdxndan ho$iur, ey aceb! Centra 
hu ma abligim kimdendir? 

"Mu'cib", ism-i faildi^ . "kendini begenip kibir eden kimse." "Ya", masda- 
riyet igindir. "Mu'cibi", "kibir edicilik ve kendini begenicilik" demektir. 
"Hall", burada "bir isi coziip cereyan vermek" ve "akd", "bir isi dugiimleyip 
cereyamni men' etmek" ma'nalannadir. "0" zamiri yukanda gegen re'y ve 
tedbire raci'dir. Ya'nT, mademki benim elim ve kudretim o re'y ve tedbirden 
bu tig hal iginde bostar, taacciib olunacak bir seydir ki, benim bu kendimi 
begenmem ve tekebbiirum kimden ve ne sebebden nasidir. Zira re'y ve ted- 
bire malik olmayan bir kimsenin tekebbiiru ve kendini begenmesi guliinecek 
bir §eydir. 

2345. £}oriilmu§u gorulmemi§ tasavvur ettim. i)ine dua zenbilini haldirdim. 

"Enga§ten", zannetmek ve tasavvur etmek demektir. Ya'ni, bu iic. halin 
sehadeti ile insanin iradesizligi ve re'y ve tedbirine hakim olamadigi goriil- 
mu§ ve sabit olmu§ iken, ben bu goriilmusu gorulmemi§ tasavvur edip, defi- 
neyi bulmak igin re'y ve tedbirime miiracaat ettim. Bo§ gikti ve aczimi anla- 
dim. Ya Rab! Ben senin kerem kapimn dilencisiyim. Yine dua ve niyaz zen- 
bilini kaldirdim. Keremini dileniyorum. 

2346. €y kenm! ijMimin goziinden daha i$i dar hir gonulden cjayn elif cjtbi hir 
$ey tutmam. 

Ya'ni, ey kerim olan Allah'im! Elif hartl gibi sekilden ve noktadan hicbir 
§eye malik degilim. Mim harfinin goziinden daha igi dar olan bir goniilden 
baska bir seyim yoktur. 



ovjS^ 



(g^ AHMED AVNl KONUK 

C-^-l-o y jj ±ju\ C-~~5oJ *l *-»* C~*L« Sy fl *-* ^jj i^flJl ^jI 

2347. ^u elif ve bu mim bizim viicudumuzun iimmiidur. r \lmmun mxmi dar- 
ckr; elif ondan daha fahudir. 

Ya'ni, insanin viicudu ve varligi iki halden murekkebdir. Onlar da bi-husluk 
ve intibah halleridir. Bi-husluk hali icinde re'y ve tedbire malik degildir. Bu hal 
nokta ve sekilden hicbir seye malik olmayan elif harfine benzer; ve ayikhk ve 
intibah halinde ise, kendisini re'y ve tedbir sahibi goriir ve kendisini ve muhi- 
tini idare etmek ister. §uunat-i alem kendisinin re'y ve tedbiri hilafinda cereyan 
edince ici daralir ve muztarib olur. Onun kalbinin icj mim harfinin goziinden da- 
ha dar olur. Nitekim Hz. Fir efendimiz bir rubailerinde soyle buyururlar: 

tab bl dj>- yt, fXZ> C— ~* dy>r f-jy~ jr?j & '■**+*■ iSj^A^ ^ 

"Ayikhk hali He her §eyin gammi ve gussasmi yeriz; mest ve bi-hu§ oldugu- 
muz vakit ne olursa olsun!" 

imdi mim harfine benzeyen bu ayiklik halinde bir varlik vardir. Ve elif 
harfine benzeyen bf-husjuk hali ise bu varhk halinden daha muhtac ve fakir- 
dir. Qiinkii onda bir §ey yoktur. Binnetice, bu elif ile mim harfinin cem'inden 
"ana" ma'nasina olan Arapca "iimm" kelimesi hasil olur ki, iste bu iki hal bi- 
zim varligimizm anasi ve ash olmus olur. 

2348. elif bir §ey tutmaz, cjafillihiir . 'Dil-ien^ olan mim o akillik zamanulir. 

insamn, §ekilden ve noktadan hali o elif gibi olan bi-husluk hali kendinin 
kendiliginden gafilliligidir. ici dar olan mim harfine^feenzeyen ayiklik hali ise, 
akillik ve kendinin kendiligine agahlik zamanidir. 

2349. ^Bi-husluk zamamnda muhakkak ben hi$im. S^k-il zamamnda ben kw- 
rinh i$indeyim. 

Ben bu iki halden bi-hu§luk zamanimda muhakkak higim ve re'y ve ted- 
birden haliyim. Akil ve agahligim zamamnda ise, bu re'y ve tedbirim yuzun- 
den kivnnti igindeyim ve lztirabdayim. "Onu oyle ve bunu boyle yapamadim 
ve bu is arzuma muvafik olmadi!" diye uzulup dururum. 



c^^, 



MESNEVl-i §ERlF §ERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

2350. ^Diqer hi$i hoyle hir hi$ iizerine koyma! ^ulet ndmxni hoyle hir kivnnh 

[2333] ... i / 

uzerine koyma: 

"Diger hig"ten murad, varlik ve viicud halidir. "Boyle hig"ten murad, in- 
sanm bi-husluk ve ayikliktaki lztirabi halidir. "Dulet", burada yigitlik ve us- 
tiin ve faik olmak demektir. Ya'ni, ya Rab! Benim benligim bi-husluk ve 
ayikliktaki kivrinti ve lztirab halinden mtirekkebdir. Bunlar ise hictir. Bina- 
enaleyh boyle bir hie. iizerine diger bir hie olan varlik ve viicud halini ve veh- 
mini koyma! Yigitlik ve faikiyyet namini boyle bir lztirab ve kivnnti iizerine 
koyma! Ba'zi niishalarda "pigi" yerine "gici" vaki'dir. "Perakende ve perisan" 
demektir. Ya'ni, faikiyyet. ve kahramanhk namini boyle bir perisan iizerine 
koyma, demek olur. 

2351. uMuhakkak hi$ iyi iuimam ki heni islah ede! %ixa hu yiiz renc, tutanm 
vehmindenHir . 

ikinci misra'daki "darem", "tutanm" demek olup, birinci misra'daki "ne- 
darem", ya'ni "tutmam" soziinun ziddidir. "Vehm-i darem", terkib-i izafi olup 
"tutanmin vehmi" demek olur. Ya'ni, bi-husluk ve ayiklik hallerimde nig iyi 
bir sey tutmam ve iyilik namina hicbir seyim yoktur ki, bana geki-diizen ver- 
sin. Zira bu hayat-i suri iginde benim gektigim birgok megakkat ve zahmet 
"Ben bir seyi tutanm ve bende re'y ve tedbir vardir" vehminden nasidir. Bu 
vehm ise bir hictir. Ya Rab! Bu higi benim higligim iizerine koyma!" 

2352. ZKavi tatmam. ^Bana yine sen daralik ell Ulenc gdriiim. ^ana rahal 
artutcihk ell 

Ya'ni, ya Rab! Islahim igin miiracaat edecek bir kapim yoktur. Bana yine 
sen daralik ve sahlik et! Bu mevhiim varligimdan zahmet ve mesakkat gor- 
dum. Beni bu mevhum varligimdan halas etmek suretiyk rahatimi artir! 

*-l~J aJLO aSJj>- y jJ> J ,1- " .- ; ,' OL^ « JjJ <~>\ J$ *A 

2353. ~^me senin kapin iizerinde gbz suyu. i$inde iiryan dururum. Qiinka ha- 
na Qoz yoktur. 



0gK^~ AHMED AVNt KONUK 

ikinci rmsra'daki "dide", "gormus" ma'nasina olmak caiz oldugu gibi, 
"goz" ma'nasina olmak da caizdir. Birinci veche gore ma'na soyle olur: "Ya 
Rab! Yine senin kereminin kapismda biitiin hiinerlerimden ve re'y ve tedbi- 
rimden soyunmus. bir halde goz yasi icinde dururum. Qtinkii hakikat-i esya- 
yi gdrmiis degilim." Ikinci veche gore de ma'na soyle olur: "Ya Rab! Ben se- 
nin kereminin kapismda biitiin hiinerlerimden ve re'y ve tedbirlerimden so- 
yunmus oldugum halde goz yasi icjnde dururum. Qiinkii goz degilim." Bu ve- 
cih 1. cildin 1431 numarasmda vaki' su beytin ma'nasini miieyyid olur: 
c—i-ji ^ 4&ro~jUJuj c—a-jj jlj c^^.i ^oT [ya'ni] "Insan gozdiir ve ba- 
ki kabuktur. §ey ki dostu gormektir, gormek odur." 

Zira "insan", lugatte "goz bebegi"ne derler. 

2354. Qozsuz olan benclenin goz suyuna bu ollaktan bir yesillik ve bir nebai 
bans et! 

"Cera", mer'a ve otlak demektir. Bundan murad, mezahir-i esmaiyye olan 
bu alem-i keserat ve dtinyadir. Ya'ni, basar-i basireti acik olmayan bu kulunun 
cisim goziinden akittigi yaglara mukabil bu diinya otlagindan bir ma'rifet ye- 
silligi ve nebati bagi§la ki, gordugiim suver-i esyanin hakikatini idrak edeyim! 

2355. Ue eger su kalmazsa, hetialeteyn olan olan nebinin iki gozii gibi, bana 
gozden su ver! 

"Hetl", ha'mn fethi ve ["hitl"] kesri ile, "yagmurun ve goz yasmin birbiri 
arkasina gelmesi" demektir. "Hettale", mubalaga ile ism-i fail olup, "hettale- 
teyn" bu sigamn muennes-i tesniyesidir. "§iddetle'iki akici" demek olur. Bu 
beyt-i serifte su hadis-i nebeviye isaret buyurulur: "Hz. Cibril Resul-i Ekrem 
Efendimiz'e gelip dedi ki: *J* *u» J^ ^ jui **Vi ^ *£\ ^j **\ j o 3 -^ ^ J 
\ J ^ r s\j* % to ^jJi jj& ai jj o^LU Jb*\ p^ui jui */ili ^ j»\ oj>i w jA-j ya'ni 
"Eger bir ummet icinde bir mahzun aglasa, Allah Teala o iimmete rahmet eder. 
NebT (s.a.v,) buyurdu ki: Ben mahzunum. Benim iimmetim dahi o ummettir. 
Muteakiben buyurdu: Ey benim Allah'im! Goz yasi kan ve disler ate§ parcasi 
gibi olmadan evvel, bana siddetle yas akici olan iki goz ver!" Ya'ni, ya Rab! 
Eger benim goziimun yasi gelmezse, siddetle yas. akici olan Peygamber (s.a.v.) 
Efendimiz'in iki gozu gibi benim iki gozlerimden bana su ver ve yaslar akit! 



s^p? 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

2356. ot/Ie ic/ai ye ihhal ve sebk ile heraber Diahk'in cudundan mademki goz 
suyu isiedi. 

Ya'nt, mademki Resul-i Ekrem hazretleri oyle bir iclal ve ikbal sahibi bu- 
lundugu ve bilcumle enbiya (a.s.)dan ileri oldugu halde Hakk'in cud ve ke- 
reminden goz ya§i istedi. 

crl ^-"^ J>^ t ^-"° is& Cr* u-O ^-J^ &j* ^\ j p-^ ^yr 

2357. lien $anah yalayiei, hasir olan eli ho§, nitin kanli yasian hdrtk-ns olma- 
yayim? 

"Barik-ris", vasf-i tetkibi olup, "ince biikucu" demektir. ince fikir ve hayal 
edici olan kimseden kinaye olarak kullamlir. Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri- 
nin hali boyle olunca, benim gibi bir canak yalayiei ve eli her turlii kemalat- 
tan bos olan kasira ve acize ne diiser? Nicjn gdzlerimden ince sicim gibi kan- 
li yaslar biikiip akitmayayim? 

iy_ dj>*~>r -U^ O Jjb ^ ^X^ 2y, Ciyi** ij ijj-il ri->^>- 0L^>- jj^ 

2358. CMademki oyle goz, goz ya§ina meftun ola, gerektir ki henim adz yastm 
Ceyhun ola'. 

Mademki o diinyamn ve ahiretin sultam olan Resul-i Ekrem'in miibarek 
gozii, goz yasmi akitmaya meftun ola ve muhabbet ede, artik benim gozii- 
miin ya§i Ceyhun nehri gibi akmak gerektir. 

2359. Ondan hir katre hu iki yiiz Ceyhun dan iyidir. JZira o hir katre sehehiy- 
le tin ve ins kurtuldu. 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretlerinin miibarek gozlerinden bir katre ya§ ak- 
masi, bu acizin goziinden iki yiiz Ceyhun nehri kadar akacak olan goz ya§in- 
dan efdaldir. Zira o Server-i alemin miibarek goziinden akan bir katre ya§ ile 
yukanda mezkiir hadis-i §erif mucibince, iimmeti olan insanlar ve cinler rah- 
met-i ilahiyyeye nail olarak kahr-i ilahiden kurtuldu. 

2360. dAiddemki o cennetin ravzasi yagmur istedi, tirkin tovrak nicin iuzlu su 

[2343] . .-> 

istemesm: 



*#$&> 



AHMED AVNI KONUK 

Mademki o cermet bahgesi olan Resul-i Ekrem'in cism-i §erifi goz ya§i 
yagmurunu istedi, girkin ve gorak topraktan ibaret olan benim cismim nigin 
tuzlu suyu ve goz ya§im istemesin? 

2361. 6y harde$im! Glini dud etmekten kaldirma! Onun kabulii veua reddx ile 
senin ne i$in var? 

Bu ve atideki beytler Hz. Pir tarafindan salikleri ir§aden beyan buyurulur. 
Ya'ni ey karde§! Dua etmekten el kaldirma; ya'ni farig olma! Zira dua kullugun 
ve zilletin ve iftikann izharidir. Binaenaleyh ettigin duanin kabuliine veya red- 
dine nazar etme! Hak Teala'nin ^ ^*cJ\ j^\ (Mu'min, 40/60) ya'ni "Bana 
dua edin, size icabet edeyim!" emrine'tebaan, kulluk ettigine ve Hakk'a kar§i 
zillet ve iftikar arz etmis, olduguna bak! Zira hadis-i §erifte s^uii ^ ^IpjJi ya'ni 
"Dua ibadetin iligidir" buyurulmu§tur. Binaenaleyh "Dua ettim de Hak kabul 
etmedi" diye duadan vazgegme! Ma'lum olsun ki, Hak yolu saliklerinin ibade- 
ti ve niyazi ve duasi hakikatte alem-i kesafette viicud-i hakikinin nurundan ve 
kudretinden, kendi varliginin verdigi hicab sebebiyle, du§tiigu makam-i aczden 
yine o makam-i kudrete irtikasini istemekten ibarettir. Her ne kadar acz ve zil- 
let ve iftikar ile Zat-i mutlaka ibadeti ve niyazi ve a§ki gok olursa, terakMsi da- 
hi o nisbette olur; ve nihayet viicud-i Hak ile baki olmak saadetini bulur ki, bu- 
na "beka-billah" derler. Fakat inayet-i Hak olmayinca bu derece ibadeti ve ni- 
yazi ve izhar-i aczi ve a§ki bulmak mu§kildir. Zira mevani' goktur. 

2362. Gkmek ki bir suyun seddi ve mani'i olur, eli o ekmekten cabuk utkamak 
gerektir. 

Ya'ni, goz ya§ina sed ve mani' olan §ey salikin bol bol yeyip igmesi ve 
nefsinin hazlanm kemaliyle icra etmesidir. Binaenaleyh boyle ya§ayi§i terk 
edip gidayi zaruret mikdan almak ve nefsinin hazlanm §eriatin haddi daire- 
sine hasr etmek lazimdir. 

•S *s>*j Ij 2y>- Ob' o-Lp <~>lj ^ <u>t^> j C— <~^>- j Ojjj^> I j Jri$>~ 

2363. DCendini mevzun ve calah ve sehte et! Oiendi ekmegini adz ua$indan 
vi§mi$ el! 

"Sehte", sin'in fethi ve ["suhte], zammi ile "tartilmi?, vezn edilmis/' de- 
mektir {Burhiri). Ey salik! Hak yolunda kendini mevzun et! Ya'ni kavaid-i 



*£p? 



MESNEVf-1 §ERlF SERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

siiluke riayet et! Ve siilukiinde gevik ve calak ol! Akval ve ef al ve ahlakini 
§er!at terazisi ile ve insanlik mizani ile vezn et! Yedigin ekmek ve gida cis- 
minde kuwe-i sehvaniyyeye ve gazabiyyeye inkilab etmemek igin, o ekme- 
gi goz yasi akitarak pisir de ahlak-i hamideye tebeddiil etsin! 

Hatifin define talibine ses vermesi ve onun esrar-i 
i_ haktkatten i'lam etmesi 



2364. O bunda idi ki, ona ilhwn geldi. ^u miiskilat ona Dtalik'tan kesf oldu. 

define talibi olan fakir Hakk'a dua ve niyaz halinde idi ki, ona ilham-i 
ilaht geldi ve defineyi bulmak hususunda miiskilat ona Hak Teala tarafindan 
kesf oldu. 

2365. ^Denildi ki: "O sana dedi: ^aya bir oku koy. CTVe vakit sana dediler ki, 
kiri§i i$eriye pelt.'" 

Ya'ni ilham tarlkiyla o fakire denildi ki: "Ewelce sana hatif "Yaya bir oku 
koy!" dedi. Oku yaya koyduktan sonra, kendi maharetini kullanip, yayin ki- 
risini iceriye dogru ger ve oku ileriye dogru firlat, demedi." 

"Yay"dan murad, aktf ve "ok"tan murad fikirdir. "Define"den murad, esrar-i 
haMkattir. Ya'ni, ey talib-i hakikat! Sana ewelce denilmis. idi ki: "Kelam-i ilatri 
ile kelam-i nebevide olan ma'nalan anlaraak igin akil yayina fikir okunu koy! 
Yoksa kendi ilmini ve dirayetini gostermek igin tiirlu te'vilata kiyam edip, o ke- 
lamlar altinda munderic olan ma'nalardan ileriye tecavuz et, denilmemis. idi." 

J*£ £ ,J jl cjf <J OUT ji jS c^w \jlS *£ c^& j\ 

2366. w O sana demedi ki: "^>ayi siki $ek! yaya koy!" dedi. 'Onu dolu et!" 
demedi." 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"0 hatif sana: "Akil yayini siki gek! dedi. fikir okunu yaya koy!" dedi. 
Onu olanca kuwetin ile gek ve tekellufat-i fikriyyede bulunup te'vilata sap, 
demedi." 

*~ 
J^^y. l&"\£_ ^*^> J^ ] j\ ^^ y" Jy** j' 

2367. Sen fodullukian Holayi yayi yvkselitin. DCavvaslik san'ahm kaldirHin. 

"Kavvas", ok atici demektir. Ya'ni, sen fodulluktan ve haddi tecaviiz et- 
meklikten dolayi akil yayini yukan kaldirdm ve kendi zekavetini ve fikrinin 
parlakligim gostermeye kalktin. 

2368. Qii, yay duziiculugu terk et! Oka yaya koy ve ugirmak isteme! 

"Terkguften", "terk etmek" ma'nasina miista'meldir. "Terkbe-gu", "terk 
et!" demek olur. "Sahte kemani", yaya gekidiizen vericilik, demektir. Ya'ni 
git, bu yaya gekiduzen vericiligi terk et! Yaya oku koy ve oku uzaklara ugur- 
mak isteme! 

v** yr t^jijj j j\& jjj ^cf* ^c/j -^ ^yr 

2369. Uaklaki <Lu$er, orayx kaz, ialeh et\ ZKuvveii birak, alhni zarilik ile isie! 

Vaktaki tekellufsiiz olarak yaya koydugun ok duser, orayi kaz ve defineyi 
orada iste ve ara! Kuvveti ve mahareti birak! Hakikat altmini tazarru' ve ni- 
yaz ile iste! Mesela Hak Teala Kur'an-i Kerim'de ^uij ^i)ij >iJf, 'Sfi 'y\ (Ha- 
did, 57/3) ya'ni "Ewel O'dur ve Ahir O'dur ve Zahir O'dur ve Batin O'dur" 
buyurmusttir. Ey fikr-i dakik ve maharet-i ilmiyye gostermek isteyen alim 
efendi! Sen dersin ki: "Hak nasil zahir olur? Zira -zahir dedigimiz sey bu esya- 
dir; ve bu esja ise hadistir. Hak Teala ise hudusten munezzehtir. Binaenaleyh 
Hak Teala bu egyayi zati ile muhit olmak caiz degildir. Ancak ilmi ile muhit 
olmak lazim gelir." Halbuki sen, bu fikrin ile Hakk'in zatini bu e§yadan harig 
tutup, Hak ile egyaya birer had ta'yin etmis, olursun; ve bu te'vil zimminda da- 
hi ^ u 'J Jj£. y»'j (Hadid, 57/4) ya'ni "Nerede olsaniz o sizinle beraberdir" 
nass-i kur'anisine ve diger emsali olan ayat-i kur'aniyyeye ve ahadis-i nebe- 
viyyeye muhalefet etmis olursun. Binaenaleyh akhmn yayina koydugun bu 
fikir oku ile hakikat definesini nasil bulursun? Sana lazim olan, "Hak Teala 
Kur'an'da "Zahir O'dur" buyurmu§tur, bunu te'vile mahal yoktur; binaena- 
leyh bu kelami te'vil etmeyip, onun e§yada zahir olmasi ma'nasini tedkik ede- 



<^g^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

yim, bunun zimmmdaki haidkat definesini bulayimf" demek idi. Ve bu tarz 
ise, akil yayina fikir okunu koyup birakmak ve ileriye firlatmamak idi. 

2370. §ey ki, $ahAamardan daha yakindir,. Diak'tu. Sen fikrinin okunu 
uzak dii§iirdiin. 

Ya'ni, Hak Teala hazretleri Kur'an-i Kerim'de ^J)\ ^ ^ 4\ L>')\ *^' 3 (Kaf, 
50/16) ya'ni "Biz o kimseye §ahdamanndan d'a'ha yakimz" buyurmu§tur. 
Sen ise fikrinin okunu uzaga firlatip atmi§sin. Nass-i sarihi te'vil edip sana 
§ahdamanndan daha yakm ve nerede olsan seninle beraber olan Hakk'm 
sende ve e§yada zuhuruiiuinkar etmi§sin; ve ehl-i hakikatin bu ma'naya da- 
ir olan sozlerine sjddetli i'tirazlarda bulunmu^sun. Nitekim 1. cildin 1098 ve 
1099 numarah beyitlerinde §6yle buyurulmus. idi; 

\j/> ^ ^T jjjL- \j j^j*- \j£ <->^ Jijt %*/ 

ls^ y** f$ ^ ¥ ) c ~^ ^ <j* d ^ ^ ^y- 

[Ya'ni] "Bikr olan kelami te'vil etmi§sin. Kendini te'vil et! Kur'an'i degil! 
Akl-i cuz'inin hevasi iizerine Kur'an'i te'vil ediyorsun, senden dolayi yiiksek 
olan ma'na aleak ve egri oldu." 

«2>-1jjI j_}i y j cXi^y ^p <u>-L- j» U^jJ j JUS" (j\ 

2371. By yayi ve oklan diizmiis olan! £Av yakindir ve sen uzaga almi§sin. 

Ey akil yayini ve fikir oklanni keserat alemine mahsus olan birtakim kiya- 
sat-i mantikiyyeye gore tertib etmi§ olan alim efendi! Bu fikir oku ile avlamak 
istedigin hakikat-i viicud sana senden daha yakindir. Sen ise onu bulmak icin 
birtakim delail-i fikriyye oklanni uzaklara atmi§sin. Beyt-i Yunus Emre (k.s.): 

Dervi§lik ba§tedir, tacda degildir 

Kizdirmak oddadir, sacda degildir. 

Ararsan Mevla 'yi kendinde am; 

Kudiis'te, Mekke'de, hacda degildir. y 

2372. Diet kirn daha uzak atwidir, o vek uzakhr; ve hoyle bir defineden o pek 
tnehdirdur. 



AHMED AVNJ KONUK 

Her kim hakayik-i e§yayi anlamak igin delail-i fikriyyeyi uzaklara atici 
ise, o kimse esrar-i hakikatten pek uzaktir ve boyle bir hakikat definesinden 
o pek mehcur ve metruk kalmi§tir. Malum olsun ki, viicud ve varhk asla 
tahdid ve ta'did kabul etmeyen bir mefhum-i ktilli olup, ondan ilerisi adem- 
dir ve yokluktur; ve ademin asla sahasi yoktur. Eger olsa vticud ve varhk 
olurdu. Adem ancak vucudun mukabili olarak zihinde tahayyiil olunan bir 
ma'na-yi zulmanidir. Viicud bir nur-i muhittir. Nur kendi zahir ve e§yayi 
muzhir oldugu gibi, viicud dahi kendisi zahir ve esjayi muzhirdir. Me§hud 
olan e§yada en ewel goze garpan, varliktir. Her §ey vardan var olur. Bina- 
enaleyh e§yada olan varhk ancak viicud-i hakikinin varhgidir. Tahdid ve 
ta'did kabul etmeyen vticudu ve varhgi ikiye ayirip tahdid ve ta'did etmek 
§a§iliktan baska bir sey degildir. Zira vahdet-i vucudun ziddi kesret-i vticud- 
dur. Vucudun birligini red ve inkar edenlerin onun ziddi olan kesret-i viicu- 
du kabul etmeleri lazim gelir. Bu ise varhkta Hakk'a sjrk kofmaktir. Velha- 
sil viicud-i hakiki bu alem-i surette pek agik bir surette zahirdir; ve §iddet-i 
zuhuru hafasim icab etmi§tir. Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.) : 

Her ne riitbe a§ikar etsem hafasm artmr; 
Zahir iken 01, O'nu otter delail-i beyyinat. 

2373. ^Jelseji kendisini endt^eden oldiiriirdii. Ona de 1 .: "6y kor 1 . SAxkan defi- 
ne tarafinadir." 

ikinci misrain terciimesinde tig vecih vardir: Birisi: "Gu", soyle; "be- 
du", ona; "ko-ra" ya'ni "ki ora suy-i gencest pii§t": "Ki, onun arkasi gene 
tarafinadir." ikinci vech: "Gu" soyle; "be-du" ona, "gur-a": "Ey kor! Arka 
define tarafinadir." Ucuneii vech: "Gu" soyle; "bi'-dev", ko§; "ki ora suy-i 
gencest pii§t": "Ki, onun arkasi gene tarafinadir. "Bu tic vecihten ikinci 
vech daha agik ve daha ma'nidardir. Zira feylesofun zahir gozii pek agik 
ise de, batin gozti kordtir. §arihlerin ba'zilan beyt-i atideki "mi deved" ka- 
rinesiyle tigiincii veche gore terciime etmisjerdir. Ya'ni, feylesof efendi ha- 
klkati bulmak igin tabiat kanunlarim dii§iine diigiine dimagi yordu ve ken- 
dini birtakim dti§iincelerden dolayi ezdi ve oldtirdti. Sen ona de ki: "Ey kor! 
Tabiat ve alem-i keserat vucud-i hakiki deryasimn kopiikleridir ve birtakim 
hayalattir; ve hayalata tevecctih edenler arkalanni hakikat definesine ge- 
virmi§lerdir." 



Gsgpf 



fipf?®" MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

2374. Qna de: "ITVe kadar ziyade ko$arsa, aonliin murddmdan pek ayn du§er." 

Ya'ni, sen o feylesofa de ki: "Ne kadar ziyade ko§arsa, gonluniin muradi 
olan hakikati bulmak hususundan o kadar 50k ayn olur. Zira feylesorun 
muradi Hakk'i ve hakikati bulmak oldugu halde, alem-i tabiata ve keserata 
teveccuh edip kosuyor ve kendi muradina arkasini cevirip ko§mus oluyor; ve 
kostukca muradindan nisbette uzak diisiiyor. 

2375. O $ehriyar "CahM&fina" dedi. By kararsiz! "Cahidu anna" demedi. 

Bu beyt-i serifte sure-i Ankebut'un nihayetinde olan "^JifJ il» \^W 'jl&j 
lL (Ankebut, 29/69) ya'ni "0 kimseler bizim hakkimizda miicahede ettiler, 
biz elbette onlari yolumuza hidayet ederiz" ayet-i kerimesine isaret buyurulur, 
Ya'ni, Hak Teala bu ayet-i kerimede "Bizim hakkimizda mucahede ettiler" bu- 
yurdu. i'raz icin kullanilan "an" kelimesiyle, "Bizden i'razan mucahede etti- 
ler" buyurmadi. Hak hakkinda mucahede salikin kendi mevhum varhgini 
Hakk'm hakiki varhgi miivacehesinde fedaya sebeb olan miicahededir ki, bu 
miicahedenin zaferi viicud-i Hakkani ile kaim olmaktir. Bunlar ehlullahtir. 
Hak'tan i'razan mucahede dahi, kendinin ve esyanin vucudunu viicud-i ha- 
kiki miivacehesinde nefsii'l-emrde sabit goriip, lezaiz-i nefsaniyye-i uhreviy- 
yeye nailiyet icin calisanlann miicahedesidir ki, bu miicahedenin zaferi dahi 
cennete vusuldur. Bu taife ehl-i cennet ise de, ehlullah degildir. Nitekim ha- 
dis-i serifte -JJi >i ,> ou^ l*j uJi j»i ju r i^» s^ij s^t j»i j* r i^ uji ya'ni 
"Diinya ehl-i ahirete haramdir; ve ahiret ehl-i diinyaya haramdir; ve her ikisi 
de ehlullaha haramdir" buyurulmustur. Bu surette mucahid olan mu'minler iki 
taifeden ibaret olmus olur ki, birisi ser'in zahirine ve batinina miisteniden Hak 
hakkinda ve digeri dahi ser'in yalmz zahirine miisteniden ve Hak'tan i'razan 
kendi nefsi hakkinda mucahede edenlerdir. Bu ikinci taifenin imanlan defile 
miistenid bulundugundan ve bir delil diger delili ibtal ettiginden beyt-i serifte 
bunlar hakkinda "kararsiz" ta'biri isti'mal buyurulmustur. 

c~»j aj^ l)T 'aJIS jl^i ji cJj r-jj tiiiJ jy OUj^ y^*^ 

2376. ZKen'an gtbi ki, O^uh'un anndan, hiiyiik dagm yiikseginin iepesi 
iizerine aiili. 



=$$*? 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, yukanda zikr olunan ikinci taife ki, bunlar ehlullahi ve onlann ta- 
rfklerini ve maariflerini miinkir olan ulema-i zahirdir; bunlar Nuh (a.s.)in og- 
lu Ken'an gibi, Nuh (a.s.) me§rebinde olan insan-i kamile ve onun tarikina 
tebaiyetten ar edip kendi enaniyetleri dagimn tepesine gikarlar; ve o ilim sa- 
hibi ise, "Bizde de ilim vardir, nicjn tabi' olahm?" derler. Bil'ahare sifat-i nef- 
saniyyelerinin tufanindan kurtulamayip, garkolurlar. 

2377. Dier ne Inaiar o halasi ziyacU isieli, lag tarafina giiii mendslan -pek ay- 
xx ollu. 

Ya'ni Nuh (a.s.) in oglu Ken'an her ne kadar tufandan kurtulmayi ziyade 
istedi ve dag tarafina gitti ise de, mahall-i halastan daha ayn ve uzak du§tii. 
Bunun gibi kendilerini begenen mutekebbir alim efendiler ve feylesoflar dahi 
kendi bilgilerine magruren enbiyaya ve insan-i kamile tabi* olmayip, her ne 
kadar enaniyetleri dagina iltica ettilerse, sifat-i nefsaniyyeleri tufanindan kur- 
tulmadan uzak oldular. Pek ziyade i'timad ve istinad ettikleri ilm-i kelam ve 
kiyasat ve delail-i mantikiyye ve ulum-i tabiiyye Hakk'i ve hakikati bulmak 
emrinde i§lerine yaramadi. Mahrumiyet ve hasret iginde kaldilar. 

OUT jl** J C^k~- <_s»-W j* ^ J ^ j¥ criJJ* <j>S y5~* 

237 '8. HZu lervls gibi define ve kan icin her bir sabah -pek siki yay isieli. 

Bu kissasim soyledigimiz dervis, gibi ki, o da hakikat definesi ve-cevher-i 
ma'rifet ma'deni ehl-i hakikatin sozlerini anlamak icjn, her bir sabah fikir ok- 
lanm atmak uzere giddetle akil ve muhakeme yayim kullandi; ve o sozleri 
okuyup delail-i akliyye ile sirr-i vahdete vakif olrriak istedi. Halbuki insanm 
viicudundaki sirr-i hakikat tefekkiir tarikiyla inki§af etmek muhaldir. Nitekim 
5. cildin 4141 ve 4142 numarh beyitlerinde §6yle buyurulmus. idi: 

[Ya'ni "Bu "ene" tefekkiir cihetinden ne vakit ke§f olur? Bu "ene" fena- 
dan sonra mek§uf olur. Bu akillar nazarlardan gaib olan Hakk'i aramakta hu- 
lul ve ittihad cukuruna duger."] 

Tercumesi ve izahati malum olmak tizere oraya muracaat olunsun. 



c^epB 



MESNEVI-1 §ERlF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

J C^> Oj OLiJ j gf j\ Sy J CJ>~> J&J £ J\S j* 

2379. Uier hir yayi ki o pek si/u tutardi, defineden ve ni$andan -pek heJbaht iii. 

Ya'ni, o dervis siki siki tutup sanldigi her bir nazar-i akli ve muhakeme-i 
fikri neticesinde hakikat definesini ve onun ni§an ve eserini bulmaktan pek 
bedbaht olurdu. Ya'ni nazar-i akli ve muhakeme-i fikri ile ehl-i hakikatin soz- 
lerinden bir netice gikanp hiikm-i kat'i veremez idi. Nitekim ilm-i kelam ule- 
masi irade-i ciiz'iyye bahsinde uzun uzadiya miinakagat yaparlar ve birinin 
getirdigi delili digerinin getirdigi delil giiriitur ve suret-i kat'iyyede ism iginden 
cikmak miimkin olamaz. Fakat hicbirisi bir insan-i kamile intisab edip bu ha- 
kikati zevkan ve halen idrake galismak tarafina meyl etmez. Cunkii gurur-i 
ilmileri mani' olur. 

2380. ^u mesel zamanede carta mensubdur. Cahillerin cam zahmete lamkhr. 

[2363] ° 

iste bu darb-i mesel, zamanede cana mensub ve pek ruhlu ve esasli bir 
darb-i meseldir. da budur ki: ."Cahillerin cam zahmete layiktir." Zira cahil 
bilmez ve bilmedigini de bilmez. Kendisini her iste ustad ve mahir zanneder. 
Ve kendinin mevhum bilgisine ve nefsinin kibir ve gururuna istinaden her 
basladigi iste tiirlu ttirlu zahmetlere ve mesakkatlere giriftar olur. Tiirkge'de, 
boyle mutekebbir ve magrur olanlann baslanna bir zahmet ve bela geldigi va- 
kit, "seytan azabda gerektir" darb-i meseli kullamlir. Zira kibir ve gurur sey- 
tamn sifatidir. 

2381. JLira hi cahil, iistaddan ar tutar. <$uhhesiz qitti ve yeni dukkan ach. 

Cahilin zahmette ve mesakkatte olmasimn sebebi budur ki; Ustada tabi' 
olmaktan arlamr ve ustada bas. egmeyi kendisince zillet ve tenezzul addeder. 
Binaenaleyh mevhum olan gurur-i ilmisine istinaden yeni bir ilim ve ma'rifet 
dukkam agip kendi gibi birtakim cahilleri basina toplar ve onlara kendi haya- 
latim satmaya baslar. Nitekim muhakkiklann munkiri olan ulema-i zahire ve 
felasife biiyuk kursiiler kurup, cahil halka karsi, muhakkiklann beyan buyur- 
duklari hakayik ve maarifi inkar ve ibtale sa'y ederler; ve hatta bir tarikate in- 
tisab edip, fena makammdan bi-haber oldugu halde, mursidlik da'vasina ki- 
yam edenler dahi boyle dukkan acanlar kabilindendir. 



G £P? 



fjg^ AHMED AVNi K0NUK "^® 

jU j ^ j <l~~*s£ y T j c-uf j^5 l?1 &J\ <_£^ OlTi OT 

2382. 6i| ntaarf diihkan iisiadm fevkmde kokmu$ ve akreb ve yilan doludur. 

"Nigar", nakis ve suret demektir. Ya'ni, ey insanligin ma'nasindan gafil 
ve bir kalip ve suretten ibaret olan cahil efendi! muhakkik olan iistadin ac- 
tigi ulum-i lediinniyye ve maarif-i rabbaniyye dukkaninin fevkinde olarak se- 
nin acmis oldugun o ma'rifet dukkam kesafet-i cismaniyye ile kokmustur ve 
her birisi akreb ve yilan mesabesinde olan sifat-i nefsaniyye ile doludur. 

2383. Qabuk dukkam vlran et! Ue ye§illik ve gulislan ve vmar larajma geri don! 

Ya'ni, gabuk o diikkani yik! Ve ulum-i lediinniyye ye§illigi ve maarif-i ila- 
hiyye gulistani ve fuyuzat-i rabbaniyye pman olan insan-i kamil tarafma ge- 
ridonf 

2384. ZKen'an gibi dead hi, o kibirden ve iammamazlikian dolayi hijz edici 
dagdan necat gemisi diizdii. 

Nun (a.s.)m oglu Ken'an gibi olma ki, o Ken'an kibr-i nefisten ve Hakk'i 
tammamazliktan dolayi, kendi zu'miince hifz edici gordugii kendinin enani- 
yet dagindan necat ve kurtulus gemisi yapti ve neticede helak oldu. 

2385. Onun ok aticdwi ilmi hieab geldi. Uialbuki o murad ona ceptehazir ol- 
mu§ idi. 

"§in" zamir-i gaibi, define arayan fakire rati' olmak miinasibdir. "Hicib", 
"hicab" kelimesini imale olunmusudur. Define arayan fakirin kendi fikir oku- 
na i'timadi aradigi hakikat defmesinin hicabidir. Halbuki o fakirin nazar-i ak- 
11 ile anlamak istedigi o murad ve maksud onun cebinde ve kendi vucudun- 
da hazir ve mevcud olmus idi. Zira Hak Teala '^k u 'J°^ £, (Hadid, 57/4) 
ya'ni "Nerede olsaniz o sizinle beraberdir" buyuruyor. Kendisi ile beraber bu- 
lunan Hakk'i bir kimsenin delail-i fikriyye ile arayip isbata calismasi abes ol- 
dugu gibi, bu getirdigi deliller onun hicabi olur. Mesela bir kimsenin cebinde 
bir §ey olsa, onun vucudunun isbatina kiyam etmek guliinc, bir sey olur. Onu 
bulmanin caresi elini sokup gikarmaktir. 



°$9$&> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVt-6 ♦ 

2386. Gy tie fo/t ilimler ve zekavetler ve fitnatlar! Qvl ve yol vurucu gxbi yol- 
aiyu ol&iirmu$tur . 

Hey gidi hey! Ne cok ilimler ve zekavetler ve fitnatlar vardir ki, gulyaba- 
n! ve yol vurucu sakiler gibi, Hak yolunun saliklerini ve yolcularim dogru 
yollanndan gikanp helak-i ma'nevi vadilerine atmisjardir. 

2387. J7lshab-i cennet en ziyade eblehlerdir, ta ki feylesofluk $errinden kurtulalar! 
Bu beyt-i §erffte «i» fc£i J»i j?\ ya'ni " Ehl-i cennetin cogu eblehlerdir" ha- 

dis-i serifine isaret buyuruiur. "Cenneften murad, cennet-i visal ve "ebleh- 
ler"den murad, kelam-i ilahiye ve ahadis-i nebeviyyeye karsi nazar-i flkriyi 
ve muhakeme-i akliyyeyi terk edenlerdir. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber (k.s.) Fti- 
tuhat-i Me/c/e/vye'Ierinde nazar-i flkriyi ve muhakemat-i akliyyeyi terk ettik- 
lerini beyan buyururlar ki, bu beyan-i alilerinin hulasasi §udur: 

"Ben imam anamdan ve babamdan taklid ile aldim ve amel ettim. Akl-i 
nazari icabinca asla imanin ihtilafi ihtimali hatinma hutur etmedi; ve bu 
amelim neticesinde bana takliden yaptigim hukm-i mutehayyel ve mute- 
vehhemin hakikati aynen ve tafsilen zahir oldu. Binaenaleyh amelim netice- 
sinde tafsilen ve aynen miisahede ettigim §eylerin ilmi, taklid ile aldigim 
imandan beni uzaklastirmadi." 

Ya'ni, ashab-i visal feylesofluk me§rebinden kurtulmak icm Kur'an'a ve 
hadise ve peygamberlerin varisleri olan evliya-yi kiramtn Kur'an'in ve aha- 
disin liibbu olan ulum-i lediinniyyelerine kar§i, nazar-i flkriyi ve muhake- 
mat-i akliyyeyi terk edip onlara tabi' olanlardir. Mesela tavr-i aklin haricin- 
de olan mu'cizat-i enbiya ve hususiyle mi'rac-i peygamberi hakkinda na- 
zar-i fikri sahibi olanlann tiiriu turlu mutalaalan vardir ki, bunlar[i] kendi 
subhelerini hall icm dusunmugler ve bu mutalaati meydana koymu§lardir. 
Demisjerdir ki: "Peygamberler ma'sumlardir. Gordiiklerini bilirler ve bildik- 
lerini soylerler. Biz ise onlann gorduklerini gormiiyoruz. Binaenaleyh onlar 
ne gdrmus ve soylemigler ise, aynen kabulde subhemiz yoktur." 

2388. ZKendini fazldan ve fuztdden uryan et! Ta ki sana her dem rahmet nii- 
zul etsinl 



C£^ 



AHMED AVNt KONUK 

Binaenaleyh ey his goziinun gordugii seylerden baska bir sey gormeyen 
alim-i zahiri ve feylesof efendi! O zahiri ilimlerin verdigi fazldan ve ta§kinlik- 
tan ve hadd-i tecavuzden kendini soy ve giplak yap! Ta ki senin kalbine her 
dem Hakk'in rahmeti nazil olsun! 

2389. Jleyreklik, kinkligm ve niyazm zdlulir. J^eyrekli^i birak ve hamakat 
ile uyusl 

"Gul", ahmak demektir. Burada "hamakaften murad, beyne'n-nas mez- 
mum olan "aptallik" demek degildir. Kendi akl-i ciiz'isinin zekavet ve ilmine 
i'timaden kelam-i ilahiyi ve ahadis-i nebeviyyeyi te'vilata kiyam etmeyerek, 
bila-te'vil kabul edip tabi' olmaktir. Ya'ni, zekavet inkisann ve kinkligin ve 
niyazin ziddidir. Hak yolunda zekaveti ve nazar-i fikriyi ve akl-i ciizlnin mu- 
hakemelerini birak! Tavr-i aklin haricinde olan esrar-i ilahiyyeye karsi hama- 
kat ile ve sadedillik ile uyu§! 

2390. JzLeyrekligi rahattn tuzagi ve lama ve makas bill Slcaba pak-baz olan 
zeyrehligi nicin isiesin? 

"Berd", burada "rahat" ma'nasinadir. "Gaz", miiteaddid ma'nasi vardir. 
Burada "makas" ma'nasi munasibdir. Ya'ni, zeyrekligi ve zekaveti heva-yi 
nefsin ve ucub ve gururun tuzagi ve Hakk'in gayrina tama' ve Hak ile kul 
arasindaki rabitayi kesen makas bill Binaenaleyh pak-baz, ya'ni hulus-i tarn 
ile Hakk'a muteveccih olan kimse, acaba bu zekaveti nicin istesin? "Ta ?i"de- 
ki "ta" taacciib igindir. ---*, 

2391. JLeyrehler bir sanaia kani' olmuslardir. Sblehler sun' dan saniu gitmis- 
lerclir. 

Aklina ve dirayetine magrur olan zeki kimseler bir san'at ile ya'ni Hakk'in 
sun'u olan bu alem-i zahire ve keserat-i esyaya ve onun huzuzat-i suriyye- 
sine kanaat etmisler ve Hak'tan uzak dusmuslerdir. Eblehler ya'ni akl-i ma- 
asm nazanm birakip kemal-i hulus ile Hakk'a tevecciih edenler ise, sun'dan 
ya'ni bu alem-i keserat ve onlann huzuzuna nazardan vazgecip onlann sa- 
ni'i olan Hakk'a gitmisterdir. 



<^^, 



MESNEVl-i §ERtF §ERHt / XII. CILT • MESNEVI-6 • 

2392. ,2ira lit fciifiifc focugu ana gunctiiz kucaga koyup el ayak olur. 

ZM ki, akl-i maasm nazar-i fikrisini terk edip kemal-i hulus ile Hakk'a te- 
veccuh ve kendisini Hak'a teslim edenler kiicuk cocuk mesabesindedir. Ana- 
si kiiciik cocugu nasil ki giinduz uyandigi vakit kucagina ahp onun eli ve 
ayagi mesabesinde olursa, Hak Teala dahi gaflet uykusundan uyanip kendi- 
sine teveccuh eden bu eblehleri ve bu hulus sahiblerini kendi kucagina alip 
onun eli ve ayagi olur. Nitekim hadis-i kudside ^ i.»o uu, ^j u*-* J c~s 
»},.. ^j jki ^ j*** ^>.j £~~* ya'ni "Ben sevdigim kulumun sem'i ve basan ve 
dili ve eli olurum, binaenaleyh benim ile i§itir, benim ile goriir, benim ile soy- 
ler ve benim ile tutaf l i)uyurulur. Atideki hikayede kendilerini Hakk'a teslim 
edenler ile kendi hayalat-i nefsaniyyelerine tabi' olanlann hali mu'mine, ya- 
hudtye ve hiristiyana temsilen beyan buyurulur. 

fjj^ ^V b °y <y-\ ^^ ■**$ J?* *-&* 5 W "^V lsO 5 

Miisluman ve hiristiyan ve yahudt olan uc yolcunun 

hikayesidir. O vakitte bir menzilde bir gida buldular. Hiristiyan 

ve yahudi tok idiler. Dediler ki: "Bu gidayi yarin yiyelim!" 

Miisliiman oruclu idi ve ac kaldi. Zira ki maglub idi 



2393. 6u ogul! ^urada hir hikayz ciinlei Ta hi hiinerde miimiehan olmayasm'. 
"Ey puser!" ta'biri ile Hak yolu miibtedilerine hitab buyurulur. "Miimte- 
han", ism-i meful olup "mihnetlenmi§" demektir. Ya'ni ey mubtedi salikf 
Hak yolunda gok mihnet gecitleri vardir. Bu hikayeyi dinle de ibret al! Ta ki 
kendi hiinerine ve akil ve zekavetine magrur olup mihnetlere ve me§akkat- 
lere giriftar oimayasin! 



0^3^ 



Ggprsr AHMED AVNl KONUK 

2394. O yakvAx ve mii'min ve huistiyan ancak sefer&e hirhiriyle yolda§ wil- 
ier. 

Fikirleri ve i'tikadlan birbirine muhalif olan yahudi ve mu'min ve hiristi- 
yan ikamet ettikleri bir sehirde birbirlerine yabancidirlar. Onlar ancak yolcu- 
luk hali icmde birbirlerine yoldasjik ettiler. Beyt-i §erifte mu'minin ikisinin or- 
tastnda zikri Ual'j V\ Jjruw LiiUTj (Bakara, 2/143) ya'ni "Kezalik biz sizi urn- 
met-i vasat kildik" ayet-i ke'rimesine isarettir. Zira yahudiler dinde ifrat ve 
Iseviler tefrit uzerindedir. Mii'minler ise ifrat ve tefritin vasati olan i'tidal ha- 
lindedir. 

2395. S%kil nefis ile, §eyian ile heraber oldugu cjibi, iki azgm Ur mumine yol- 
da$ geldi. 

i'tidal sahibi olan akil ifrat ve tefrit sahibleri olan nefis ve §eytan ile bera- 
ber oldugu gibi, iki azgin ve dalalet sahibi seferde birbirlerine yoldas oldu. 

2396. uMergazi ve Uldzi sefer aheiinlen yolcla§ ve hirhirinin oniinde hemsof- 
ra vaki' olur. 

"Mergaz", bir mahal ve makamin ismidir (Burhin). "Ya" nisbet iclndir. 
"Mergazi", Mergazli demek olur. Ba'zi nushalarda "Mervezi" vaki'dir, 
"Merv" §ehrinin isme mensubu olur. "Razi", Rey sehrine mensub demektir. 
Nitekim 1 . cildin 292 numarah beytinde soyle buyurulmus idi; j~ y. ^ s **rf 
xsjjj ^ j jr p* l ^ j* Ju,ji Si [Ya'ni "Vakia her ilcisi bir oyunun ba§i us- 
tundedir; her ikisi birbiriyle Merv'Ii ve Rey'lidir."] 

Burada "Mergazi" veya "Mervezi" ile "Razi"den murad batinlan birbirine 
yabanci olanlardir. Ya'ni, hem§ehri olmayip birbirine yabanci olan kimseler 
sefer cihetinden birbirine yoldas. olmak ve birbirinin oniinde yemek yemek 
vaki' olur. 

2397. Oiarga ve hayku§ ve lo$an kafese &u$erler. Diayis ieinde yah ve hi-na- 
maz $ift oliu. 



°<&P? 



MESNEVf-1 SERfF SERHi / XII. ClLT • MESNEVi-6 • 

Mesela bir avci kargayi ve baykusu ve dogam avlayip bir kafese koyar; 
ve bunlar zaruri olarak birlesirler. Ve keza bir sebeble Mkumet tarafindan 
habsedilmis muslim ve gayr-i muslim orada birlesjp sohbet ederler. Bu diin- 
ya hapsi de boyledir. Pak ya'ni miistaidd-i ezeli ile bi-namaz ya'ni saki-i eze- 
li bu diinya hapsi icmde birbirlerine bizzarure e§ ve arkadas olurlar. 

\jj l» j u/ J* I j i5j£> J*\ \f 0\_j^ ^ <w~i >]yj* aijT 

2398. <§ark ehli ve aarh ve uMdverd ehli, hir misafirhanede gece menzil etmistir. 

Nitekim birbirlerine yabanci olan sark ve garb ve Maveraunnehr ahalisin- 
den bir siiru yolcular bir misafirhaneye inip gece kalmislardir. 

2399. ZKucuk ve huyuk misafirhanede sofluktan ve kardan dolayi gunlerce he- 
raber kalmislardir. 

Hatta kiicuk ve buyiik yolcular cok kar yagip yollar kapandigi ve siddetle 
soguk oldugu vakit, o misafirhanede gunlerce beraber kalip vakit gegirirler. 

2400. Uaktaki uol aplir ve hag acilu, her hid munkati olup hir iarafa giderler. 

[2383] 

Ba'zi niishalarda birinci misra' m* Xj\*j> »\j ^ o_^ ya'ni "Vaktaki yol agi- 
lir ve bagi kaldinrlar" suretindedir. Ya'ni, vaktaki soguklar hafifler ve karlar 
ve buzlar eriyip yol acihr ve bag gozuliir, o yabanci kimseler birbirlerinden 
aynlip her birisi bir tarafa giderler. 

2401. Uahtaki akil sahi kafesi kirar, kuslann cem'i her hiri hir iarafa near. 

"Akil sahfndan murad, Hak Teala ve "kuslar"dan murad, "ervah" olmak 
miinasibdir. Ya'ni, akil uzerinde hakim olan Hak Teala hazretleri vaktaki ervah 
kuslanmn kafesi olan cisimleri olum vasitasryla kirar, bu dunya habsinde suret- 
i beseriyyeleri hasebiyle birbirlerine yoldas olan o ruhlarm her bin bir tarafa ucar. 

2402. DCendi cinsi hevasinda maad iarafina hundan evvel -piir-sevk ve had ka- 
nat acmis idi. 



^^P? 



AHMED AVNI KONUK 

"Bad" kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "ah ve nale" ma'na- 
si olmak miinasibdir. Ya'ni, bu ruhlann her birisi bu hapis iginde iken kendi 
cinsine kavu§mak iizere kemal-i §evk ve ah ile kanat acmis. idi. Kafes kirildi- 
gi vakit, maad tarafina kendi cinsinin hevasinda ve muhabbetinde oldugu 
halde ucar. Ya'ni ervah-i tayyibe ve habise kendi cinslerine kavu§ur. 

«lj j tjjj JjlJJ O-J-ijJ uXJ «t j *J-il Ij ^ j* oiUi^ j. 

2403. . Dier bir dem aoz ya§x ve ah ile kanat a$mi§. Jakat ucmaya yiiz ve yol 

tutrnaz. 

run ku§lan kendi cinslerinden aynldigi igin, her bir dem goz ya§i ve ah 
ile kanat acmis. ve fakat cisim kafesi heniiz kapali oldugu igin ucup kendi cin- 
si tarafina gitmeye yiiz ve yol bulamamishr. 

2404. y>ola aitti mi, her biri riizgar gibi u$ar. Onun tarafina hi onun yadindan 
kanat a$h. 

Ba'zi nushalarda birinci mirsa' su suretlerde vaki'dir: 

1- ib y? d- j& >j> jub «j *&& ya'ni "Vaktaki yol bulur, her biri riizgar gibi 
ucar." 

2- ii jtfii jjj jlaIj «j &_p? ya'ni "Vaktaki yol agik oldu, her biri riizgar gibi 
ucar." 

Ya'ni, beden kafesinde mahbus olan o ruhlardan her birisi yol buldugu ve 
agildigi vakit, mahbus iken yad ettigi tarafa kanat acip riizgar gibi siir'atle ucar. 

2405. tarafa ki, onun goz ya§i ve ahx var idi, firsat buldugu vakit, yol isie- 
yici olur. 

Ya'ni, hasretinden goz ya§i doktiigu ve ah ettigi o tarafa firsat buldugu 
vakit yol isteyici ve arayici olur. 

2406. DCendi cismine ve cisminin eczasina bak! O^erelerden cisimde toplanUt? 

Ya'ni, ma'nalan ve tabiatlan birbirine zid olan §eylerin muhtelif yerlerden 
gelip bir yere toplanmasinin misalini istersen, kendi cismine ve cisminin ec- 



«$p? 



MESNEVM SERtF SERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

zasina bak! Nerelerden dola§a dola§a senin bu cismine gelip toplandilar ve 
cisminde mahbus kaldilar. Mesela insanin cismindeki bir karbon veya azot 
zerresinin bu cisme gelinceye kadar nerelerden dola§ip geldiginin ta'kib ve 
tahkiki miimkin olsa, insan hayret eder. 

2407. Suya ve Urpraga ve havaya ve ate§e, ar$a ve fer§e ve ^Jiuma ve ZKe§'e 
mensubclur. 

"Rumi"den murad, Rum diyanna mensub ve "KesTden murad, "Kes" 
§ehrine mensub demektir. Ve "Kes", Semerkand'a yakin bir sehrin adidir. 
"Arsi"den murad, her bir unsurun ma'nasidir; ve "fersT'den murad, her bir 
unsurun suretidir. Malum olsun ki, anasinn ma'nalanna "tabiat" ve suretle- 
rine "unsur" derler. Bunlar birbirine kanshgi vakit "mizac" hasil olur; ve 
bunlann sjuretleri birbirine kan§mca ma'nalan da beraber kansmis olur. Su- 
retlerine "cisim," ma'nalanna "ruh" derler. Binaenaleyh mizac hem cisimde 
ve hem de ruhta olur. Cismin her bir mertebede bir adi vardir. Ruh-i cemad, 
ruh-i nebat, ruh-i hay van derler; ve insan hayvandan bir nevi'dir. Cisim 
alem-i mulktendir. Ruh alem-i melekuttandir. Cisim alem-i halktandir ve ruh 
alem-i emrdendir. Binaenaleyh bu izahattan ruh bir oldugu zahir olur. §u 
halde ruhun ta'rifi boyle olur: Ruh cevherdir. Mertebe-i nebatta bittabi' ve 
mertebe-i hayvanda bi'1-ihtiyar ve mertebe-i insanda bilfiil cismin muharriki 
ve mukemmilidir. Beyt-i §erifin izahan ma' nasi §udur: Bu ecza-yi cismin bir 
kismi icjlen suya ve bir kismi da topraktan cjkan bugday ve sebze ve meyve 
gibi yenilen mevadda ve tenefrus edilen hava-yi nesimiye ve alem-i terkibde 
husule gelen hararete mensubdur; ve o eczadan her birinin batini ar§-i 
ma'naya ve zahiri fer§-i surete mensubdur; ve o eczanin geldigi yerler dahi 
muhteliftir. Mesela kimi ruh diyanndan ve kimi Maveraimnehr'de Semer- 
kand §ehrine yakin "Ke§" §ehrinden dolasa dola§a cisme gelmi§tir. 

2408. Hiu kervansaray i$inde, avdet iimuli i$in her hirisi liar horhmundan goz 
bacjlamifhr. 

"Tarf, goz. "Kar"dan murad, cismaniyet aleminin donuklugudur. "Kervan- 
saray"dan murad, cism-i insanidir. Ya'ni, her birisi ba§ka ba§ka yerlerden ge- 
lip cism-i insani misafirhanesinde toplanmis. olan muhtelif tabiattaki anasir, 



o^^, 



AHMED AVNt KONUK 

cismaniyet aleminin donuklugu korkusundan dolayi asillanna avdet ve riicu' 
iimidi igin, birbirine kargi ziddiyeti izhardan gozlerini kapami§tir. Cismaniyet 
aleminin donuklugu korkusu budur. Her bir unsurun ma' nasi alem-i emrden- 
dir; ve her bin bir ism-i ilahinin mazhandir. Binaenaleyh her birisi kendi mii- 
semmasi olan Zat-i Hakk'a avdet ixmidindedir. Fakat bu anasinn insan cismi- 
nin gayn olan yerlerde doniip dolasmasi Zat-i Hak'tan uzakliklanni mucib 
olup, ancak cism-i insani misafirhanesinde rnahfuz olduklan vakit, Zat-i 
Hakk'a kurbiyetleri hasil olur. Zira Hak Teala insani kendi sureti, ya'ni sifati 
iizere yaratrmstir. Nitekim me§hur olan hadis-i serifte * J3 -# J* f-^j^ -*JLli 01 ya'ni 
"Muhakkak Allah Teala, Adem'i kendi sureti ya'ni sifati iizere yaratti" buyuru- 
lur. Ve "insan"dan murad, Hak'tan gafil olmayan insandir. Hak'tan gafil olan 
insanlann hayvandan farki yoktur. Belki onlar J^t |J> jj f ui(iir jd,f (A'raf, 
7/179) ya'ni "Onlar hay van gibidirler; belki ondan daha §a§kindirlar" ayet-i 
kerimesi mucibince hayvandan daha asagidirlar. Zira onlann cisimlerine gelen 
zerrat-i anasir, onlann gafletleri icjnde gelir ve her birisi tiirlii tiirlii sifat-i nef- 
saniyyeye biiriiniip dagihr ve yine gaflet iginde gikar. Nitekim 1 . cildin 277 nu- 
marasina musadif olan beyt-i §erifte soyle buyurulmu§tur: j^ ^j» »f zjj* y \ 
^\jy ^» jbij zjy- J\j . x^j ya'ni "Bu insan-i nakis yer. Yedigi §eyler hep buhl 
ve hased gibi sifat-i nefsaniyye olur; ve o insan-i kamil yer. yedigi §eyler- 
den hep nur-i Ahad olan maarif-i ilahiyye dogar." Binaenaleyh Hak'tan gafil 
olmayan bir insan-i kamilin cismine gelen her bir zene-i anasir Hakk'a vasil 
olur. Bunun icin muhakkiklar derler ki: "Her bir zerre insan-i kamile gelmeye 
asiktir." l§te bu beyt-i §erifte ve ebyat-i atiyede bu dekayika isaret buyurulur. 

2409. aid cjiine§inin uzakltgi ki§mda her cemadtn-turlu tiirlu cumuiunun ka- 
n vardir. 

"Cemad"dan murad, kesafet-i cismiyyedir. "Ciimud", donukluk. "Kar"dan 
murad, soguk olan gaflet perdesi. "Ata gunesi"nden murad, Zat-i Hak'tir. 
"Ki§"tan murad, zulmet-i tabiat. Ya'ni, her kesafet-i cismiyye sahibinin Zat-i 
Hak'tan uzakhgi ki§inda ve bu uzakliga sebeb olan tabiat zulmeti iginde tiirlii 
turlu donuklugunun kan ve soguk gaflet perdesi vardir. Bu beyt-i §erifte in- 
san-i nakislann haline is.aret buyurulur. Ya'ni her bir kesafet-i cismiyye sahi- 
bi olan insan-i nakis ki§ gibi zulmet-i tabiat iginde Zat-i Hak'tan ve o ata ve 
ihsan giinesjnden uzaktir; ve onun tiirlii tiirlii donuklugunun birtakim soguk 
gaflet perdesi vardir. Bunlar da onun sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyyesidir. 



cgxcp 



MESNEVt-i §ERfF §ERHI / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

2410. Uakiaki o ki§vm gune§inin harareti kizdiru, dag gah kum ve gah yiin 

^2393] + 

olur. 

"Hisim giinesi"nden murad, tecelli-i celalt ve kahri sahibi olan Hak. 
"Dag"dan murad, insan-i nakisin enaniyeti ve benligidir. Ya'ni, vaktaki Hak 
tecelli-i celalisi ve kahrisi ile o insan-i nakisin kesafet-i cismiyyesini a§k ha- 
rareti ve te'siri ile kizdinr, o gafilin dag gibi olan enaniyeti ve benligi ba'zan 
kum gibi yumu§ar ve ba'zan daha ziyade yumusayip yiin gibi olur. Ya'ni gaf- 
leti ve enaniyeti derece derece azalir. 

241 1. J^otr cemadai, canin nahli vaktinde cismin erimesi gibi erimeye haslar. 

Ya'ni, ata ve ihsan gune§i olan Hak Teala, cismani ve camid olan insan-i 
nakislara, tecelli-i celalisi ile mutecelli oldugu vakit, ruhun oliim halinde 
alem-i berzaha intikali vaktinde, kesif olan cismin kabirde erimesi ve inhilali 
gibi, agir ve kesif olan cemadlar ve donuklar erimeye ba§lar ; ve nakis insan- 
lann enaniyetleri dagi, kryamette suri daglann yumusayip perakende olmasi 
gibi yumusar ve onun hali i/y ji JJ \jsj*j ya'ni "Olmezden evvel oliinuz!" 
emr-i risalet-penahisine masadak olur. 

2412. Uaktaki hu iif yoldas hir menzile eristiler, hir mukhil onlara helva hedi- 
ye geiirdi. 

"Mukbil", one gelen ve bir seye tevecuh eden kimse demektir. Ya'ni, ba- 
tinlan birbirine zid olan bu tic yolda§, gecelemek icm bir menzile geldikleri 
vakit, onlann online gelen bir kimse hediye olarak helva getirdi. 

2413. ^ir muksin "Dnni kar&r'in mafbahindan her 0$ garibin oniine helva 
gotwraJx. 

"Muhsin", ihsan edici demektir. ikinci misra'da sure-i Bakara'da vaki' 
Liji Jii Jp tj^u lijuC ill j (Bakara, 2/186) ya'ni "Vaktaki benim kullanm ben- 
den sa'na sua'l ettiler, imdi ben yakimm" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 



csges^ 



AHMED AVNI KONUK 

Ya'ni, bir ihsan edici kimse "Muhakkak ben kullanma yakimm!" buyuran 
Zat-i Hakk'in matbahmdan o tig garibin online helva getirdi. 

2414. Sicak ekmek ve hal helvasinin sahamni gotiirdu, o kimse ki, onun seva- 
binda emeli vox idi. 

Ya'ni, o uc garibe sicak ekmekle beraber bal helvasi tepsisini gotiiren kim- 
se bu hediyenin sevabim kazanmak umidinde idi. 

2415. Uiiyaset ve edeb sehir ehli icindir. jliyafet ve misafire ikram $ad\r ehli 
icindir. 

"Kiyaset", aklin kuweti. "Meder", "kerpic kinklan" demek ise de burada 
"sehir" ma'nasinadir. "Ehi-i meder", §ehir ehli demektir. "Veber", liigatte 
"deve yiinu" ma'nasinadir. Fakat cadirda oturan gocebelere de "veber" der- 
ler. "EhM veber", gadirda oturan gogebeler demek olur. "Kira", ziyafet etmek 
ve misafire ikram ederek, yedirip igirmek ve yatirmak. Ya'ni, sehir ahalisine 
dtisen vazife halka kiyaset ve edeb ta'lim etmek ve gogebe olan sahra-nisjn- 
lere dii§en vazife dahi, oralara yollari dii§en gariblere ziyafet ve ikram et- 
mektir, Efrad-i beser arasmdaki teaviin bunu iktiza eder. Nitekim hadis-i §e- 
rtfte jjdi J*i J* c^-Jj j>y\ J*i J* a*l>Ji ya'ni "Ziyafet ehl-i veber iizerinedir ve 
ehl-i meder iizerine degildir" buyurulur. Zira §ehre gelen misafir her tarafta 
yiyecek ve yatacak yer bulur. Fakat sahraya dusen garibler oralarda bu ih- 
tiyaclanm te'min edemezler. 

2416. Qarlb vein ziydfeti ve misafire ihrami Rahman karyeler ehline vedia 
koydu. 

Birinci misrada' "kira", yine "ziyafet ve misafire ikram" ma'nasinadir. 
ikinci misra'daki "kura", "karye"nin cem'i olup "karyeler" demektir. Ya'ni, 
Rahman rah met- i qmmesiy le garihe. ziyafeilve ikrimi karyeler ehline. v azife 
olarak cevdl' hny iirfat 

2417. Diet hir aun karyeler de yeni hir misafir vardxr. Onun icin Dlatim gay- 
n hir yardim edici yokiur. 



Cg^g> 



MESNEVl-I §ER?F §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

"Mugis", yardim ve imdad edici demektir. "Zayf, misafir. "Kura", karye- 
ler. "Hadis", yeni demektir. Ya'ni, her gun karyelerde ve koylerde bir yeni 
misafir ve yolcu vardir. issiz karyelerde o misafir icin Allah Teala'dan gay- 
n imdad ve yardim edici yoktur. 

2418. 9ier ^ce karyelercle hir yeni cemaat varlxr. Onlar icin orada [Medd 
olan Lplllah'in gayn yoktur. 

"Vefd", cemaat. "Semme", orada demektir. "Mecid", esma-i ilahiyyeden 
olup "kerim ve galib" ma'nasinadir; ve diger bir ma'nasi da "hayvana doyun- 
caya kadar yem verici-'^demektir. Ya'ni, her bir gece karyelerde yolculardan 
yeni bir cemaat ve gurati' vardir. yolculann ihtiyacma yardimci ve kerem 
edici Allah' in gayn yoktur. Veyahud o yolculara doyuncaya kadar gida veri- 
ci olan Allah'in gayn yoktur, demek olur. 

£> cry ^jjj r^ >x is*- J ^ J* ^^y- *^ 

2419. iki yabanci yemekten tuhme idiler. Mncak o mii'min aUnduz onicla idi 
"Tuhme", gok yemekten cismin sakil olmasi ve mi'de dolgunlugu. Ya'ni, 

i'tikaden mii'mine yabanci olan o iki arkadas. yemekten tuhme idiler ve 
mi'deleri dolu idi. Ancak mii'min gundiiz oruglu ve mi'desi bos. idi. 

2420. Vakiaki ak§am namazinda o helva eri§U, mii'min cu'-i §edUde kalmi$ idi. 

[2403] , .... i • - j 

Ya'ni, aksam namazi esnasmda o helva geldigi vakit, mu mm pek ziyade 
achk iginde kalmis, idi. 

2421. iki kimse dediler. nr Biz yemekten doluyuz. Onn hi f-ce koyalxm ve 
onu yann yiyeltml 

yahudt ve hiristiyan dediler ki: "Bizim mi'demiz yemekten doludur. Bi- 
naenaleyh o helvayi bu gece birakalim, yann aciktigimiz vakit yiyelim!" 

2422. nr Bu gece yiyecekten sabir tutakm'. Siikut edelim! gidayi yann i\in sak- 
layahm! 



GsQWf 



AHMED AVNl KONUK 

"Bu gece yemek hususunda sabr edelim ve yemekten bahsetmeyip siikut 
edelim! Bu getirilen gidayi yann icm saklayahm!" 

ijj by \3 ptfi \j j^> *yt> oijj^ c/J s-^ <yy ^^ 

2423. uWii'min decii: ur Bu feu gece yenilmi§ olsunl Sabn koyalim, id yann- olsuni" 

Mii'min onlara cevaben dedi: "Bu ekmek ile helva bu gece tarafimizdan 
yenilmis. olsun! Sabn birakalim ve sabr etmek yannki giine kalsin!" 



2424. Soma ona deciiler ki: "Senin bu hihnetflerliginAen kaslm olvtx hi, niha- 
yei yalniz yiyesinl 

Yahudi ve hiristiyan, mu'mine dediler ki: "Senin "Sabn yarina birakalim!" 
gibi hikmetli soz soylemekteki kasdin o gidayi yalnizca yemek igindir." 

2425. H^eii: *£y arkaAa$lar! 1&z iic ki§i cUflil miyiz? JfyiatUmki hilaf vaki' 
oliu, nihayei taksim eAeliml" 

Ya'ni, "Mademki bu gidayi bu gece yemek ve yarina saklamak hususun- 
da aramizda ihtilaf vaki' oldu, nihayet taksim edelim, bu ihtilaf kalksin!" 

2426. "Dier him isierse kendi -payini can iizerine koysun. Dier\im isierse 
kendi payini saklasm! 

"Cam iizerine koymak"tan murad, ruh-i hayyamyi takviye etmekten ki- 
nayedir. Ya'ni, "Taksim olunduktan sonra isteyeri kendi payini yesin ve 
ruh-i hayvanisini takviye etsin, isteyen ertesi giine saklasm!" 

2427. iki ona dediUr ki: Xtr taksirnden gee! Diaberden n< Jiassamfi'n-ndr"i isit!" 

Ya'ni, mu'minin bu taksim etmek teklifi yahudi ve mristiyamn isjerine 
gelmedi. Qiinkii onlar hirs-i nefsanileri galib oldugundan, bu gidamn hepsine 
miistakillen malik olmak igin diisundiikleri hileyi bozacak idi. Mu'mini dog- 
ru vahakli olan fikrihden vazgecfrmek icih ona Resul-i Ekrem hazretlerinin 
hadis-i §enfinden bahsettiler de dediler ki: "Bu taksim etmek fikrinden vaz- 



c 3^> 



MESNEVl-t SERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

gee! Zira sizin peygamberiniz jUtt J fi~iJi ya'n! "Taksim edici cehennemde- 
dir!" buyurdu. 

2428. I^edi: "^Taksim edici olur ki, kendisini heva iizere ve Diuda iizere tak- 
sim eiti." 

Mii'min cevaben ve bu hadisin ma'nasmi izahen dedi: "Cehennemde olan 
taksim edici oyle bir kimse olur ki: Kendi varhgim heva-yi nefsine ve Hu- 
da'nin emrine pay etti." Ya'n! Hak Teala Kur'an-i Kerim'de oIjlLji 'juu j 
W* ^j J>'j% (Zuhruf, 43/85) ya'n! "Gokler ve arzin ve ikisiriin arasindaki 
esya Hakk'in mulkudur'^buyurdugu halde, o pay edici kimse kendi varhgini 
kendinin miilkii tahayyiil edip, yaptigi taksimde hem kendi miuhayyel olan 
varhgina ve hem de Hakk'in emrine hisse cikanr. Halbuki ser'an taksimde 
adalet sarttir; ve adalet bir miilkii tamamen hak sahibine ayirmaktir. Bina- 
enaleyh kendi varhgini nefsinin hevasina ve arzusuna ve Hakk'a taksim 
eden kimsenin taksiminde adalet olmadigi icin, bittabi' Hak'tan uzaklik ce- 
hennemi icindedir. 

2429. Diakk'm miilkii ve hep onun yayisin. 'iPam baskasina verir isen iki soy- 
leyicisin. 

Ya'n!, senin varhgm Hakk'in miiikiidiir ve hep onun payisin. Binaenaleyh 
sen biitiin Hakk'in payi olan varhgi ba§kasina ve onun gaynna verir isen, bu 
varhgi ikiye taksim edici ve "Varhk ikidir" soyleyicisin. Zira viicudun vahde- 
ti ehl-i ke§f indinde ke§f hali ve zevki ile; ve akl-i selim indinde ke§f-i akli ve 
ilml ile mertebe-i hakikatte sabittir; Ve onun ziddi olan kesret-i viicud ise, 
kesf-i vehmi ile mertebe-i hayalde maznundur. Binaenaleyh eger Hakk'in 
miilkii olan viicudu onun gayn goriinen hayalata da verir isen, vucudda 
Hakk'a §erik ittihaz edip, Hak'tan ve hakikatten uzaklik atesj icmde kahrsin. 

2430. Qerci hu arslan okiizler iizerine galib idi. Okiizlerin ve o kuwet okiizii- 
niin nevheti idi. 

"BukQr", "okiiz" ma'nasina olan "bakar"in cem'idir. "Gav-i zur" terkibinde 
iki ma'na vardir. "Gav", kaf-i Farisi ile olursa "okiiz" ve kaf-i Arab! ile "kav" 



c $$# > 



AHMED AVNt KONUK *^!S 

olursa "pehlivan ve §eci'" ma'nasmadir. "Zur", Farisi olduguna gore "kuvvet 
ve takat" ve Arab! olduguna gore "yalan" demektir. Ya'ni, bu mucadelede ba- 
tim arslan olan mu'min gerci batmlan okiiz olan kendi muhaliflerine ma'nen 
galib idi. Fakat surette galebe nevbeti okiizlerin ve o kuvvet okiizunun veya- 
hud yalan pehlivamnin idi. Zira esma-i ilahiyye Mudill ve Had! ve emsali gibi 
birbirine zid ve mutekabil ahkami haizdir. Ba'zan ism-i Mudill'in mezahiri 
ism-i Had! mezahirine ve ba'zan dahi ism-i Hadi'nin mezahiri ism-i Mudill'in 
mezahirine galib olur. Nitekim Misir'da galebe nevbeti Fir'avn'da ve avenesin- 
de iken, ism-i Hadi'nin mezahiri olan Bent israil maglub idiler. Vaktaki galebe 
nevbeti ism-i Hadi'nin mezahirine intikal etti, Fir'avn ve avenesi maglub oldu- 
lar. Bu beyt-i serifte bu zahiri kuwet "dkiiz"e tesbih buyurulmus olur. 

2431. Sger o kotu clamarlilann nevbeti olmasa idi, bu arslan ho-pekler iizerine 
de galih olurdu. 

Eger o kotii damarh, ya'ni Mudill isminin mazhan olan yahud! ve hiristi- 
yanin galebe nevbeti olmasa idi, bu batim arslan ve ism-i Hadi'nin mazhan 
olan mu'min , kopek mesrebli olan bunlara da galib olurdu. Fakat ne gare ki, 
galebe nevbeti ism-i Mudill'in idi. Nitekim zuhur-i islam'da, galebe nevbeti 
mu§riklerin oldugu vakit mii'minler namazlanni gizli kilarlar idi. 

sjj£> ^y^j j> jj> v-* ^Jj* <?* 0LJ~~* OlS" 01 Oli-U*5 

2432. Onlann kasdi o hi, musluman gam yesin! fiece onun ilz&rine'bi-nevaiik- 
ia gecsinl 

Ya'ni, o yahudi ve hiristiyamn muradi, oruglu olan musliimamn gece yi- 
yecek bulamayarak kederlenmesi ve eziyet cekmesi idi. 

L,l>w?l apUs> U-w- c~iT Ui?j j (*J~~j *j jl vj^ *y. 

2433. maglub idi. Teslim. ve nza ile dedi. "61/ ashabimiz! 'Dinledim ve iia- 
at ettim." 

Ya'nt, ekseriyet onlarda oldugundan, musluman onlara maglub idi. Bina- 
enaleyh onlann muradina nefsini teslim etti ve hiikumlerine razi oldu da: "Ey 
arkadasjar! Fikrinizi dinledim ve itaat ettim. Nitekim Resul-i Ekrem hazretle- 
ri dahi musriklerin galib oldugu bir zamanda onlar ile akd ettigi Hudeybiye 
Musalahasi'nda musalaha-nameyi miisriklerin arzusuna muvafik olarak ka- 



^ 



MESNEVl-i §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

bul buyurmu§lar idi. Zira bu alem-i surette ism-i Zahir'in ahkami galibdir ve 
ekseriya kuvvet-i zahirenin hiikmii caridir. 

2434. Sonra o tjece uyu&ular ve kalktilar. Sabahleyin kenclilerini susletliler . 

Bu hiikum ve karardan sonra o gece ucii de yattilar ve sabah olunca 
uyandilar ve kalktilar ve giyinip ku§andilar; ve uyku hali icjnde peri§an olan 
saglanna ve sakallanna geki ve diizen verdiler. 

2435. ^iizlerini, agizlttrwi yikadilar ve her hirisi virile hir yol ve hir meslek 
tuttu. 

"Vird", vazife-i diniyye demektir. Ya'ni, yuzlerini ve agizlanrn yikadilar ve her 
birisi vazife-i dtniyyeyi ifa hususunda bir ba§ka yol ve bir ba§ka meslek tuttu. 

2436. I&r hayli zaman her hirisi Diak'ian fazl isieyici olarak kendi virdi ta- 
rafina yiiz getirdi. 

Ya'ni, uykudan uyandiktan sonra iic arkadas, birbirleriyle hie/ konusmadi- 
lar. Hayli zaman sakitane bir surette her birisi Hak'tan fazl ve kerem isteyici 
olarak kendi vazife-i diniyyesini ifaya teveccuh etti. "Yek zemani"deki "ya" 
kesret ve ta'zim icmdir. 

2437. CMufmin ve huisiiyan ve yahudi ve puiperest ve mecusi, hepsinin yiizii 
o ulu sulian tarafinadir. 

"Ulug", Tiirkce "biiytik" demektir ki, zamanimizda "ulu" suretinde telaf- 
fuz olunur. Ya'ni, her bir millet kaimtm Halik'i olan Allah Teala'nm viicudu- 
nu kabul ederler; ve hakikatte hepsinin teveccuhu ulu sultan olan Hak Teala 
tarafinadir. Aralanndaki fark, anlayi§lanna gore hayallerinde peyda olan 
muhtelif bilgilerinden tevelllid eder. imdi vucfld-i hakiki cemi'-i meratib-i 
mevcudatta Hakk'in olup, i'tikadat-i muhtelife ashabindan her birisi Hakk'a 
olan ibadetinde, viicuh-i Hak'tan bir veche teveccuh eder. Binaenaleyh 
i'tikadat-i batile ashabi viicuh-i ilahiyyeden bir vech-i mukayyede taparlar. 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

Mti'minler ise vech-i mutlak-i Hakk'a ve ahadiyyet-i zatiyyeye ibadet eder- 
ler. Nitekim ayet-i kerimede »u i\ \£z & d^ J-^'j (Ism, 1 7/23) ya'ni "Ey Re- 
sulum! Senin Rabbin ancak ken'disine ibadet etmenizi hiikm etti" buyurulur. 
Imdi Hak Teala hazretleri bir §eyin vuka'una hiikm buyurursa, aciz olan kul- 
lar o Sultan-i azimii'§-sanin hiikmune nasil muhalefet ederler? Bu ayet-i ke- 
rimeden anla§iliyor ki, muhtelif milletlerin tevecciihii kamilen Hakk'adir. Hak 
ve batil onlann Hak hakkindaki anlayiskrma ve ma'rifetlerine aiddir; ve ba- 
til olan i'tikad ve ma'rifet ise, vech-i mutlakin hicabidir. Nitekim Hz. Pir Fihi 
Ma Fitiin 55. faslinda §oyle buyururlar: 

"Hakk-i Bari'deki muhabbet biitiin alem ve halayikta, mecusi, yahudi, 
nasramde ve ciimle mevcudatta kamindir. Bir kimse mucidini nasil sevmez? 
Muhabbet onda kamindir. Ancak mevani' onu mahcub kilar. Mevani' miir- 
tefi' olunca, o muhabbet zahir olur." 

2438. 'TZelki ia§ ve tovrak ve dag ve suyun Diudd'ya gizli bir riicu u vardir. 

Ya'ni, milel-i muhtelifenin Hakk'a teveccuh ve riicu 'u §6yle dursun, belki 
tas. ve toprak gibi cemadatin bile Hakk'a gizli riicu'u vardir. Nitekim ayet-i ke- 
rimede 'j^p-j-o" ojiiz u ^j ox^j £~~j \i\ ^ tf ojj (tsra, 17/44) ya'ni "Hakk'i 
hamd ile tesbih etmeyen hicbir §ey yo'lttur, v'ela'kin siz onlann tesbihini idrak 
etmezsiniz" buyurulur. Ve 3. cildin 1018 numarasina miisadif olan beyt-i §e- 
rifte de: ^^ ^ ^ijss-i J^ ^„jj W^ ^ cpt** J 1 Ya'ni "Cemadliktan canlar 
alemine gidiniz! Ecza-yi alemin gulgulesini i§itiniz!" buyurulmus idi: 

2439. ^u soz nihayei iutmaz. Diet iic yar, yar gibi -o demde yiizlerini birbiri- 
ne ettiler. 

Ya'ni, bu Hakk'a teveccuh ve riicu' soziinun nihayeti yoktur. Bunu bira- 
kahm da kissaya riicu' edelim. Velhasil o iig arkadas, kendi vazife-i diniyye- 
lerini ifa ettikten sonra batinlan muttehid dostlar gibi yiizlerini birbirine gevi- 
rip konu^maya basladilar. 

Jh$ j^ £ J"^ ^ ^ ^^ J^-y^ vLp- *£ j* *£ ^^ (_^i ^ 

2440. O birisi dedi ki: u Uier Kim kendi ruyasini, o §eyi ki o dun gece gordu, 
soylesin, one getirsin!" 



C $P? 



MESNEVf-i SERfF SERHI / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, o ug arkadasin ikisinden birisi ki, ya yahudi veya hiristiyan idi, de- 
di ki; "Haydi bakalim, her kim dim gece gormiis oldugu rii'yasini soylesin ve 
onumiize koysun, dinleyelim!" 

2441. n Dier kimin rii'yasi daha lattf ise, bunu o yesinl "Dier mefdulun his- 
metini efdal gotursun'." 

Ya'ni, "Bu gece gdrdugiimiiz ru'yalardan hangimizin rii'yasi daha latif ise, 
sakladigimiz ekmek ile helvayi o yesin! Zira rii'yasi cok latif olan kimse, 
rii'yasi o kadar latif olmayan kimseden efdaldir; ve efdal ofmayanin payini 
efdal olan kimsenin yemesi lazim gelir." 

ijj di*^- dijj>- j\ 02jj>- ijj yNl JIp jJj\ ax; I 

2442. Vu O kimse ki akilda daha yukari aider , onun yemesi cumlenin yemesi olur." 

Ya'ni, "Akilda ve zekada iistiin olan kimsenin yemesi akillan onun asagi- 
sinda olan bilumum kimselerin yemesine muadil olur. Zira bu akillan nakis 
olanlar, zahirde ve batinda bu akilin vucuduna muhtacdirlar." Nitekim 1. cil- 
din 3349 numarali beytinde j^^j> J^. V 1 ^ 1 ****- • J^ ^ L - jl ^ W*r ^ 
ya'ni "Biitun hayvanlan insan igin oldiir ve biitiin insanlan da akil igin ol- 
diir!" buyurulmustur. Ve akilda bilumum insanlann fevkinde olan ise, akl-i 
kiilliin mazhan olan insan-i kamildir. 

2443. "Onun viir-envar olan cam fevk geldi. I^akdere onun hman kafi olur." 

"Timar", burada "hizmet etmek" demektir. Ya'ni, "0 akl-i kiilliin mazha- 
n olan insan-i kamiiin nur-i ilm-i lediinni ile dolu olan cam, diger nakis in- 
sanlann camndan iistundiir. Binaenaleyh o nakislara insan-i kamile hizmet 
etmek kafi bir vazife olur ve o vazife-i hizmet ile saadete nail olurlar." 

2444. "uMademki akdler vein ebed, heka aeldi, binaenaleyh bu cihan ma'nd se- 
bebiyle baki olur." 

Ya'ni, "Alem-i suret akl-i kiilliin tertibi dairesinde deveran eder. Binaena- 
leyh akl-i kiilliin mazhan olan insan-i kamiiin bekasi ebedidir ve bu alem-i 



G £P? 



AHMED AVNt KONUK 

suret ma'na sebebiyle bakl olur. Zira her suret ma'nasidan dolayi naks olu- 
nur. Ma' nasi olmayan suretin resim ve naksi abestir." 

Sy a^yf j\ £jj v- 5, ^ ^ *J* "^ ^ *J^ ^-^ lT* 

2445. jmdi, yahudi gorrrm$ oldugu ?et/i getirdi. [jece onun ruhu nereye hadar 

dola$nu§ idi? 
imdi bu beyanattan sonra, yahudi ru'yasinda gormus. oldugu §eyleri ve ge- 
ce uyku halinde ruhunun nerelere kadar gidip dola§mi§ oldugunu anlatti da; 

jiff- ^y- j-x\ *j* ^ ^.J" J^ ** ^ ^^y *-> ->•* C - J ^ 

2446 ^Deii: "jWusa yolda henim onume geldi." Oiedi kendi ru'yasinda kuy- 
ruk goriir. 

. Yahudi dedi ki: "Uykuya daldigim vakit, bir yolda gidiyordum. yolda 
Musa (a.s.) hazretleri benim onume gikageldi." Bu rii'ya o bicare yahudinin 
hayali idi. Nitekim kedi ru'yasinda yagli bir kuyruk goriir. kuyrugun haki- 
katte ash ve sureti vardir. Rii'yada gordiigu kuyruk o hakikatin ve aslin ha- 
yalidir. kedi o yagli kuyrugu uyaniklik halinde eline gegiremedigi icin ha- 
yal alemi olan rii'yada goriir. Yahudinin hali de bunun naziridir. 

2447. "sjWusanm arhasmda Tur dogma kadar gitiim. ^izim her hirimiz nur- 
dan na-peyda olduk.' 

Yahudi soziine devam edip dedi: "Hz. Musa (a.s.)m arkasina dustiim ve 
onu ta'kib ettim. Beraberce Tur-i Sina dagina kadar gittim. Bir nur-i ilahl za- 
hir oldu. Bizim her licumiiz, ya'ni Hz. Musa, ben-ve-4ag o nurun istilasi igin- 
de kaybolduk." Malum olsun ki, bu beyitlerdeki beyanat-i aliyye, siiluk es- 
nasinda saliklere vaki' olan tecelliyat-i Hakk'i tefhim olup, ayn-i hakikattir. 
Fakat yahudiye nazaran hayaldir. Muhakkiklar indinde bu hale "tecelli-i si- 
fat-i nurani" derler. Bu tecellinin zuhurunda salikin ve e§yanin viicudu kal- 
maz. Bu nur yesil veya kirmizi ve beyaz ve siyah veya sari vesaire tiirlii tiir- 
lii renklerde olur. Bu tecelli halinde salik kendinin kendiligini miidrik olmak- 
la beraber kendinin ve egyanin vucudat-i kesifelerini bulamaz. 

2448. * Dier u\ golge annexe mahv oldu. Ondan sonra o nurdan feth-i hah oldu. 



*$%&> 



MESNEVM §ER?F §ERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

"Bizim her iicumuzim viicudu golge ve zil idi. tecelli giinesmde mahv 
oldu. Ondan sonra o nurdan feth-i bab oldu. Ya'ni bu tecelli-i sifat-i nurani- 
de bir kapi agildi." 

2449. HZaska nur, o nurun i$inde hitti. Sonra o ikinci $abuk terakki istecLi. 

Ya'ni, bu sifati olan nurun iginde ba§ka bir nur nesv u nema bulup zahir 
oldu. Bu ikinci nur gabuk terakki ve ittisa' edip, sifati olan ewelki nuru isti- 
la etti ki, bu nur Zat-i Hakk'in bi-renk nuru idi. Ya'ni Zat-i ilahmin bi-renk 
olan nurunda renk sahibi olan envar-i sifatiyye istitar etti. Muhakkiklar bu 
tecelli, tecelli-i sifatiyyenin diger bir mertebesini oldugunu beyan ederler. Bu 
tecellide salikin ve esyanin taayyiinati kalmaz. Kamilen mahv olur. Fakat bu 
tecelli tecelli-i zati degildir. Tecelli-i sifattan nur-i zatin mii§ahedesi halidir. Zi- 
ra tecelli-i zatide goren ve goriinen ve gormek hali §ey'-i vahid olur. Bu ha- 
lin ta'rifine lafiz ile imkan yoktur. 

jy tii^i oij jt-i^f ff *~* /> j&'j? r* j ^r <+* j cs r* 

2450. ""Diem ben ve hem jMusd ve hem Tur daifi, her ucumiiz o nurun i$ra- 
kindan kaubolduk." 

"Bu nurun israkindan ve tulu'undan hem ben ve hem Musa (a.s.) ve hem 
de Tur daginin ve her ucumiizun taayyunu ve sureti mahv oldu." 

2451. n Ondan sonra gordum ki, dag uc sah oldu. Qiinku nur-x Diak ona nef- 
fah oldu." 

"Ondan sonra dagin uc, §ak ( ju) ve parga parca oldugunu gordum. Qiin- 
ku bu tecelli-i sifatiden miisahede olunan zatin nuru ve o dagin taayyunune 
nefh edici ve feyz vend oldu." Malum olsunki, hadis-i §erifte Tur daginin al- 
ti parca oldugu beyan buyurulmustar. Yahudinin uc parca demesi, kendi 
i'tikadma gore olup, bu hadise muhaliftir. Fakat Hz. Fir efendimiz, bu muha- 
lif beyamn zimminda ba§ka bir hakikate i§aret buyururlar. Ya'ni tecelli-i sifa- 
tide salikin taayyunu kalmaz ise de, kendinin kendiligine idraki vardir. Zira 
zat ile sifat arasinda ma'na i'tibariyle bir vecihten gayriyet vardir, fakat tecel- 
li-i zatide bu gayriyyet-i i'tibariyye dahi kalkar. Zat ve sifat muttehid olur. 
Onun yahudi lisanindan "Gordum" ta'biri mezkurdixr ve ilm-i ilahide sabit 



^p^ 



AHMED AVNi KONUK 

olan bilcumle hakayik-i e§yaya vucud ve taayyiin bans, eden bu nur-i Zat ol- 
dugundan ikinci misra'da dagin taayyunune ve suretine Hakk'in neffah ol- 
dugu beyan buyurulmu§tur. Dagin tic. §ak olmasi ile bilumum taayyunatin 
emr-i tekvini, ferdiyyet-i selasiyye iizerine mustenid olduguna isaret buyu- 
rulmustar. Ve ferdiyyet-i selasiyye hakkindaki izahat Fususu'l-Hikem'de 
Fass-i Salihi'dedir. Burada tafsili uzundur. 

j^j j~* ^(jr*-* f* j 1 C—i^^ JJ lj <J4- Oj?r 0~A iju^j 

2452. Vakiaki vasf-i heybet onun iizerine lecelli vurau, hirhirinden kiril&i, ta~ 
raf taraj ailii. 

Ya'ni, "Dagin ferdiyet-i selasiyye iizere ug §ak olarak tekvininden soma 
Hakk'm sifat-i heybeti ve celali o tic sak olan dagin taayyunu ve sureti iize- 
rine carpti. Bu §aklar birbirinden aynlip pargalandi. Muhtelif taraflara dagilip 
gitti." 

2453. Kxr Dagm o hir parcast ieniz tarafina cfeUi. £ehir g&i act su iath oUu." 
Bu ve atideki beyitte tecelli-i celali zimnmda tecelli-i cemali gizli olduguna 

isaret buyurulur. 

2454. *Onun o hir parcasi zemine haitx, akici olarak ilac pinan <Lx$anya geUi." 

"Main", akici su demektir. "Muin", yardim edici ma'nasmadir. Her iki 
ma'na dahi muvafik olur. Ya'nT, "Dagin bir parcasi da firlayip zemine bam ve 
gomuldii ve hastahklara kar§i akici veya hastalara yardim edici bir ilac pma- 
n olarak di§anya cikti." 

2455. "OCi sit miisteiab olan vahyin mubareklujinclen hiitiin hastalann sifasi 
oldu." 

"Humayun", miibarek; "miistetab", latif ve pak olmus, olan. Ya'ni, "Arz- 
dan di§anya bir ilac pinan cikti ki, o gikan soguk ve sicak su, vahy-i ilahinin 
miibarekliginden biittin hastalara sjfa oldu. Bu da Hakk'in tecelli-i celalisi ne- 
ticesinde hasil olan bir lutuf ve cemal idi." 



a ffi^ 



MESNEVl-t SERlF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Jjj oliy- *£ <^*£ j\yr ^ ^J j ^ ^^ r^ j^ oT 

2456. "0 fctr ba$ka §ah Dia'he civanna kadar cabuk uctu ki, S^rafat oldu." 

Ya'ni, "Tur dagimn iiguncii pargasi, gargabuk Ka'be civanna kadar ugtu ki, 
o parga el-an hac zamamnda hacilarm toplandigi Arafat dagi oldu." Atide se- 
bebi izah olunacagi iizere bu musahede yahudinin i'tikadina muhaliftir ve sa- 
likiere mahsus olan bir i'tikaddir. 

2457. "Uaktaki hayainlihian tekrar kendime geldim, %ur yerinde idi, ne ziya- 
de ve ne eksikl ... 

"Sa'ka", bi-hus ve baygin olmak. Ya'ni, "Vaktaki o tecelli-i celalinin bay- 
ginhgindan ayildim ve tekrar kendime geldim, gordum ki, ne ziyade ve ne de 
eksik olarak Tur dagi hey'et-i asliyyesi iizere yerinde durur idi." Ya'ni bir par- 
gasi denize ve bir pargasi yere ve bir pargasi Ka'be tarafina gitmekle suret-i 
zahirede dagilmis ve eksilmis degil idi. Bu beyt-i serifte bilciimle taayyiinatin 
tecelli-i celali ve kahri ile i'damina ve tecelli-i lutfl ve cemali ile icadina isaret 
buyurulur. 

t^ j c^ J*^ ^ ^.j^is* c? -j^"-* ^y ^ s-j ^ 

2458. ^Jakal o CMusamn ayacjinin alttnda [buz gibi] eridi. Onun $ahi [:-par- 
casi] ve dag hey'eti kalmadi." 

"§ah" (££), dort ma'nasi vardir: "Dag, dag etegindeki kati yer, kavi olan 
her sey, "sah"m muhaffefidir." Burada "dag hey'eti" ma'nasi miinasibdir. Fa- 
kat gordum ki, o dag Musa (a.s.)in ayagimn altinda buz gibi eridi. Onun ne 
sahi ve ne de dag hey'eti ve daghkligi kalmadi. 

2459. '^ag korkudan zeminle beraher oldu. Onun teoesi o heyhetten aleak 
oldu" 

"NlmTT, Farisfde "korfaT ma r nasina musta'mefdfr. Ya r m, "Dag tecelF-f 
celalinin korkusundan yayilip diiz yer ile beraber oldu. Onun tepesi o heybet- 
ten algak oldu." Bu beyt-i serifte tecelli-i celaliye mazhar olan abdin enaniyet 
dagi heybet-i Hak'tan acz ve zillete inkilab edecegine isaret buyurulur. 



c^P? 



AHMED AVNt KONUK 

2460. "O intisardan fekrar kendime qeldim. Yine Tur'u ue Musam gordum." 

[2442] B " " 

"tnti§ar", yayilmak demektir. Ya'ni, "Dagin yayihp zeminle beraber olma- 
smdan sonra, miistagrak oldugum bihushiktan yine kendime geldim. Tekrar 
Musa (a.s.)in ve Tur'un taayyunleri ve suretlerini berkarar ve yerlerinde du- 
rur bir halde gordum." 

'J* J J- L^r J^" 5, &**- Ji °-f J^ ->* J"* -r* °^ 0l J 

2461. "Ue o sa/ira ba§ian ha$a dag eieginde viicuh iizere uWusa $ekilli hala- 
yih dolu idi." 

Ya'ni, "Gordum ki, o sahra bastan ba§a dag eteginde yiizleri Musa (a.s.)in 
geklinde olan halayik ile dolu idi. Ba'zi niishalarda "ber-viicurTyerine "ba- 
sukuh" vaki'dir. "Musa (a.s.)in heybetli olan §eklinde" demek olur. 

OUuf jAs J^j*- j$& <jj~» <0U*- Oli <u^ jl "aj^ j Lap o_y>- 

2462. " Utukalan onun hirkasi ve asasi gxbi hevsi ^Xhr tarafina latif damen ge- 
kici idi." 

Ya'ni, "0 Musa (a.s.)in suretinde goriinen halkin giydikleri hirkalar Hz. 
Musa'nin giydigi hirka gibi ve ellerindeki asa dahi Musa (a.s.)in elindeki asa 
gibi idi; ve hepsi Tur dagi tarafina dogru latif bir surette eteklerini toplayip yu- 
riiyucu ve tevecciih edici idiler." 

2463. "!7iepsi ellerini duaya kaldirmi§lar , "Grin? nagmesini beraber diizmu}- 
lerdir." '"';.■■■ 

Musa (a.s.) suretindeki zevatm hepsi ellerini duaya kaldirmisjar ve 
Kur'an-i Kerim'de beyan buyurulan LiU >' j/^'j (A'raf, 7/143) ya'ni "Ya 
Rab! Bana goriin, sana nazar edeyim!" 'nagmesini ve kelamini beraberce ter- 
tib edip soylemekte idiler. Bu mu§ahede dahi yahudinin i'tikadma muhaliftir. 
Zira yahudi Kur'an'i munkirdir. izahi attae gelecektir. 



ijX fjfj"* iJ* j* Oj_^ i j j cJj ^ jl y~ oL^t oijl jU 

2464. "X'akialu fefcrar o bayginlik benden cabuk giiti, her hirinin sureti bana 
ba$ka tiirlii gorilndii." 



Ssg^ 



MESNEVl-I SERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Ga§eyan", bl-hus olmak ve kendinden gecmek ma'nasmadir. Ya'ni, "Ben 
bu halleri baygmlik icjnde goruyor idim. Vaktaki bu bayginhk benden gabuk 
gitti, o Hz. Musa seklinde gordugiim halkin her birinin sureti bana ba§ka ba§- 
kagorundu." 

JLi «^i *l LjI s\J-\ ij Jjs,l oUujI jj^jj Lj! 

2465. "Onlar ehl-i muhabhet olan enbiya uliler. Gnbiyanin ittihaii bana fekm 
oldu." 

Ya'ni, "Anladim ki, onlarin her birisi ehl-i muhabbet olan peygamber idi; 
ve bana yakin hasil oldu ki, peygamberlerin suretleri ve zahirieri baska bas- 
ka ve fakat batinlan muttehiddir; ve bu miisahededen Kur'an-i Kerim'de be- 
yan buyurulan ^j ^ jbJ^J j> u (Bakara, 2/285) ya'ni "Biz resullerden hig- 
birinih arasini tefrik etmeyiz" ayet-i kerimesinin ma'nasi bana zahir oldu." 
Bu rmisahede dahi yahudinin i'tikadma muhaliftir. Zira alem-i ma'nada pey- 
gamberlerin ittihadi hakikaten kendisine miinkesif olsa Isa (a.s.) ile Resul-i 
zisan Efendimizin niibuvvetini inkaretmezdi. 

2466. "^jine birtakun azim melekler gorcltim. Onlarin sureti kar cirmlerinden idi." 

"Bu musahedem esnasinda yine birtakim suretleri cesim melekler gordiim . 
Fakat onlarin suret-i cismaniyyeleri kar cirmlerinden idi. Ya'ni kesif ve sakil 
olan ecsam cinsinden degil idi. Kar gibi haflf olan ecsam nev'inden idi." Bu 
ve atideki beyitte melaike-i unsuriyyunun suretlerine isaret buyurulur. Bun- 
lardan ba'zilan kuva-yi miyahiyye ve ba'zilan kuva-yi haruriyyedir. Nitekim 
Resul-i Ekrem Efendimiz jU~Ji jii-j JM-i d^ j\s\ ya'ni "Bana daglann melegi 
ve denizlerin melegi geldi" buyurmuslardir. 

2467. n< Diaer melekler kalkasi yardim isteyici idiler. Onlarin suretleri hep aie- 
§in idi. 

"Baska melekler halkasi ve cem'iyeti daha gordiim ki, onlar celal-i ilahi- 
den yardim isteyici idiler. Onlarin sureti hep atesin idi." Elyevm kuva-yi 
elektrikiyyenin arz uzerindeki tasarrufati zahirdir. Malum olsun ki. Bu kissa 
bircok rumuz ile doludur. "Uc yolcu"dan murad, Hak yoluna siiluk eden 
muhtelif mesrebli ug saliktir. Birisinin mesrebi yahudiler gibi tenzih-i sirf iize- 



*#%&> 



AHMED AVNt KONUK 

rine ve digerinin me§rebi tseviler gibi sirf tesbih iizerinedir; ve iicunciisiinun 
mesrebi de zevk-i Muhammedi dairesinde hem tenzih ve hem tesbih iizerine- 
dir. Buradaki beyanat yahudiler gibi mesrebi sirf tenzlhe kail olan salikin es- 
na-yi siilukiindeki ke§ifleridir. Nitekim rii'ya sahibinin Tur'un bir parcasini 
Arafat dagi oldugu ve Hz. Musa'nin §eklinde goriinen zevatin miictemian 
"Rabbi erini [Rabbim bana goster!]" dediklerini gormesi ve ittihad-i enbiyayi 
anlamamasi bu ma'nalann sihhatine karinedir. Mesrebi tenzih ve tesbih iize- 
rine olanlar viicud-i mecazinin verdigi ilimden tok olduklanndan ulum-i ev- 
liyaya ve sirr-i vahdete meyil etmeyip arkalanna atarlar. Ancak me§reb-i mu- 
hammedi iizerine tenzihi ve te§bihi cami' olanlar viicud-i mecazinin verdigi 
ilimlere kar§i orucjudurlar. Binaenaleyh ulum-i enbiya ve evliya ve sirr-i vah- 
det onlann nasibi olur. Binaenaleyh bu kissamn yalmz zahiri ile iktifa olun- 
mayip cihet-i batinisi dahi bu suretle teemmiil olunmak icab eder. 

2468. O yahudi olan §ahis bu neskden soyUdi. Qok bir yahudi vardir hi, onun 
sonu mahmud oldu. 

yahudi olan §ahis veyahud tenzih-i sirfa kail olan salik bu minval uzere 
gordiiklerini soyledi. Boyle bircok yahudi veya tenzih-i sirfa kail olan kimseler 
vardir ki, bilahire iman-i hakikiye kail ve zevk-i muhammedi iizere sirr-i vah- 
dete vasil olup sonu mahmud ve makbul oldu. 

2469. Dtufair kafire horluk ile bahnaytnizf JLira onun musliiman olmasi umi- 
di olur. 

"Kafir", miinkir ve satir ma'nalannadir. Ya'ni, zahirde din-i Hakk'i inkar 
eden gayr-i muslime veyahud ulum-i enbiya ve evliyayi inkar eden bir mus- 
lime horluk ile ve nazar-i hakaretle bakmayimz! Zira kafir-i zahirinin muslii- 
man olarak dlmesi iimid olunur. Veyahud bir mukallid muslimin Islam-i ha- 
kikiyi kabul ederek dlmesi me'mul olur. Bunun boyle oldugu her zaman bir 
gayr-i miislimin ihtidasiyla ve miinkir-i tarik-i evliya olan bir mukallid miis- 
limin bilahire tarik-i evliyaya intisab edip kesb-i irfan eyledigi sabittir. 

2470. Onun omruniin hatminden ne haber iutarsm? %a hi ondan bir uqurdan 
[2452] . . . V 

uuz $evuesin'. 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Zira oyle bir kimsenin ahir-i omriinden ne haberin vardir? Ta ki, "Bu ka- 
firdir ve bu miinkir-i evliyadir" diye onlann hali hakkinda kat'i hukiim vere- 
rek kulliyyen yuz geviresin. Zira herkesin son nefesi sirr-i kadere baghdir ve 
sirr-i kader ise mechuldur. Hak yolunun saliklerine lazim olan §ey hicbir fer- 
de nazar-i hakaretle bakmamaktir. 

aL. jjj\ iji j j *>*~~« 45" f$£ ji -Ul ji L»J jl j I Jjki 

2471. Ondan sonra hiristiyan soze gelcli. ^Dclt hi: ^Bana rii'yada uMesih go- 
riindii" 

Yahudi bu suretle ru'yasim anlattiktan sonra hiristiyan kelama ve kendi 
rii'yasini soylemeye basiadi. Dedi ki: "Rii'yada bana Mesih Isa (a.s.) yuz 
gosterdi." 

2472. XK< ~Ben onunla cihan gnnesinin merkezi ve mesvasi olan dordiincu flojje 
ejittim.' 

"Mesva", liigatte "uyuyacak ve karar edecek yer" demektir. Ya'ni, "Isa 
(a.s.) ile beraber dorduncu goge ciktim ki, o dorduncii gok bu alem-i suret gii- 
nesjnin merkezi ve mahall-i karandir. Ehl-i Islam'in i'tikadma gore Isa (a.s.) 
ikinci kat goktedir; ve bu "ikinci kat gok"ten murad, mertebe-i §ehadetten i'ti- 
baren yukanya dogru nazar olunursa, ruhaniyet mertebesi, mertebe-i misal- 
den sonra ikinci kat sema olur. Beyt-i §erifte hiristiyamn yanhs, i'tikadma ve 
fikren alem-i kesafet ve surette ve viicud-i izafi aleminde istigrakina i§aret 
buyurulur. 

2473. v ' (Jlttihakkak gok kal'asinm hedayi'leri vardir. Cihan ayetlerinin ona 
nisheii olmaz!' 

Ya'ni, hiristiyan der ki: "Muhakkak gok kal'asinm bedayi'leri acib ve ga- 
rib suretleri vardir ki, bu dtmyada gordugiimuz suver-i e§yanm o bedialara 
asla nisbeti ve mumaseleti yoktur." Bunun boyle olmasi tabiidir. Zira tecelli-i 
Hak'ta tekrar yoktur ve fevkimizde parlayan ecram-i bi-nihayeden her biri- 
nin dahi bizim kavanin-i arziyyemize mu§abih kanunlar dairesinde deveran 
etmeyip her birinin kendilerine mahsus kavanin-i tabiiyyesi olacagi aklin ve 
fennin tahminatmdandir. giinku arzimizin hatt-i istivasi ile kutuplan sekene- 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

sinin §erait-i hayatiyyesi arasinda bile pek buyiik farklar vardir. Bu beyt-i §e- 
rifte dahi hiristiyanin meclub-i suret olduguna isaret buyurulur. 

2474. "Ey oflullann fahril Dter hir himse hilirler hi, felecjin fenni yeryuzun- 
den ziyade olur" 

Hiristiyan, sozuniin hiilasasi olmak uzere dedi ki: "Ey Adem ogullannin 
sebeb-i iftihan! Herkes aklen ve ilmen bilir ki, felegin hilkatindeki fen ve 
san'at yeryiizundeki fen ve san'attan ziyadedir." Bu beyt-i serifte meclub-i 
suret olan hiristiyanin dar olan diisuncesine isaret buyurulur. Yukanki beyit- 
te izah olundugu iizere ecram-i semaviyyeden her birinin kiire-i arza uyma- 
yan ayn ayn kavanm-i tabiiyyeleri ehl-i arza acib ve bed!' geldigi gibi, ec- 
ram-i semaviyye sakinlerine dahi arzin kavanin-i tabiiyyesi acib ve garib ge- 
lir. Binaenaleyh ehl-i arza nazaran kal'a-i asumamn bedayi'i var ise, ehl-i se- 
maya nazaran dahi kal'a-i arzin bedayi'i vardir. Zira her vakit gdrmeye ali§- 
tigi sey insana garib ve acib gelmez. 

<?* 

Devenin ve okuziin ve kocun hikayesidir ki, yolda bir demet 
ot buldular. Her bin "Ben yerimf" dedi 



olf c£J^ J-jj jM\ AaiL stj J^ ji ^i _j jlT <3j^\ 

2475. ^Bir deve, hir ohiiz ve hir hog aidiste yol oniinde hir demet ot huldular. 

2476. Oioc dedi: *Eger hunu pay edersek muhakkak hizden hvfair kimse hun- 
dan doymaz." 

2477. "jfakat her himin omrii daha ziyade ise, hu cdef ona evlddir. ~^e, de\" 



c$^&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT •MESNEVl-6 • 

Ya'ni, "Ya§ i'tibariyle igimizden hangimiz daha biiyiik ise, bu otun hepsi 
ona mahsus olmak munasibdir. Binaenaleyh o biiyiige "Bu otu ye!" de! ves- 
selam." 

2478. ,Zira biiyvkleri mukaddem tuimak uMusiafa dan sunenlerde gelmi$tir. 

Ya'ni ResuU Ekrem Efendimiz u* ^ u>^ ^ pJj-fcj**" ^ ^ ^ ya'ni "Bi- 
zim buyugiimuze tevkir ve hiirmet etmeyen ve kugiigumuze merhamet et- 
meyen kimse bizden degildir" buyurmusjardir. Binaenaleyh buyiiklere Mr- 
met edip ileriye gegirmek Mustafa (a.s.) Efendimiz'in siinnet-i seniyyelerin- 
dendir. s ""' 

^Ip JLijb^ J^ £fy> p j J fW jp CM 1 J* ! J J U **?£ 

2479. ^erpi ta algaklar devrinde ihiiyarlan, avam iki mevzu'da ileri tutarlar: 

2480. ^fiabir giddda ki, o yafaci olur; yahud o kovru iizerinde hi, hozuklukian 
harab olur. 

Ya'ni, bu algak ve ahlaksiz olan avam, ihtiyarlan ve biiyukleri ancak iki 
mevzu'da ileri gegirirler. Birisi budur ki, bir sofrada taam yenecegi vakit, eger 
yemek pek sicak olup agiz yakici olursa. Ve digeri de-pek bozukve harab bir 
kopru iizerinden gecUecek olursa one gegirirler. Yemegin sicakhgini ihtiyann 
agzinin yanmasiyla ve kopriinun metanetini ihtiyann du§meyip kopriiden 
gegebilmesi ile tecriibe ederler. 

(^ju-U **iij { j ^j^ fU iS^ <j?jJ- uh*^ ^-*-^- 

2481. iSAvam bir fasid olmaksizin bir $eyhin, bir buyufin, bir haidin hizmeii- 
ni fieiirmez. 

"§eyh", "ihtiyar" ma'nasina geldigi gibi, "tarik^i Hak'ta rehber olan kim- 
se" ma'nasma da gelir. "Kaid", one gegip yederek gotiiren demektir. "Nared", 
"neyared" sigasimn muhaffefidir. "Karine", burada garaz ve maksaddan ki-. 
nayedir. Ya'ni, avam, bir §eyhin ve bir biiyiigun ve bir rehberin hizmetini bo- 
zuk bir garaz ve maksadi olmazsa, gelip ifa etmez. Onun o biiyiige olan hiz- 
metinde mutlaka bir fasid garaz vardir. 



Csypp 



AHMED AVNl KONUK 

jLiy jl Ota jb \j Oti ?tJ OLi^ jjj <^- c~-^l OU^w>- 

2482, Onlann /uit/ri buiur. Onlann §erri ne olur? Onlann $errini onlann fer- 
rinden bill 

Ya'ni, suret-i zahirede hayif gorunen avarrimin i§i boyledir. Bak artik on- 
lann §erri ne olacagim kiyas et! Onlann §errini onlann bu gibi feninden ve 
iyiliklerinden agik bir surette bil ve anla! "Fen", iyilikten ve giizellikten ki- 
nayedir. 

Mesel 



2483. HZir $ehriyar cami' tdrajina aiderii. CA/cfeit ve deynek tuiucu halki do- 
verdi. 

"Nakib", halkm iyisi, kethtida, kefll ve mufetti§ ma'nalanna gelir. Burada 
murad "zabita me'muru"dur. Ya'ni, bir §ehriyar ve hukumdar ibadet etmek 
icin cami' tarafina giderdi. Htikumdann gectigi yolda toplanan halki dagitmak 
icm zabita me'muru ve deynekcjler toplanan halki doverdi. 

2484. ^eynekci o hirinin ba$iru yardt ve o dujerinin admlegini yirth. 

Deynekcj, tema§a icjn toplanan halktan birisinin ba§ini yardi ve diger bi- 
risinin de gomlegini cekip yirtti. 

2485. "^ii, yoldan uzak oil" diye, arada aiinahsiz olan bir fakir on deynek yedi. 

"Berd", "yoldan uzak ol!" ma'nasinadir {Burhiri). Ba'zi niishalarda 
"berd" yerine "gerd" vaki'dir. "Yoldan don!" demek olur. 



<^p^ 



MESNEVf-t SERfF SERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

2486. DCani damlayarak yuzunu §aha dondu ve dedi hi: "^ahir olan zulmii 
aor! fiizliden ne sorarsm?" 

Zabita me'muru tarafindan ba§i yanlan fakir, padi§ah gegerken basmin 
kani damlayarak yiizunu padigaha gevirip dedi ki: "Ey hiikumdar! Senin 
me'murlann benim hie, kabahatim olmadigi halde, iste benim basimi yardilar. 
Me'murlann halka yaptigi gizli zulumleri sormaktan vazgeg de, bu zahir ve 
meydanda olan zulmii gor! Me'murlanmn efali hakkinda sana kafi derecede 
kanaat gelir." 

2487. ^ Senin haynn hudur. Camiye gidiyorsun, ey azain, acaba senin §errin ve 
zurun ne ohir?" 

"Ey padi§ah! Sen camiye gidip namaz kilmak ve Hakk'a ibadet etmek 
haynm ifa ederken, senin bu haynn yuziinden boyle meydanda zuliimler ya- 
piliyor. Haynn boyle olursa, acaba serrin ve zurun ve cebrin nasil olur? Var 
kiyas et!" 

is"* <S 5 $ ^-~^^ -^*^ ^ ^ \S^*" ^ -ti ^y^ ij*y~" <^i 

2488. ^Pir hir alcakian hir selam isitmez, ia hi akHbet ondan hircok hwnlma- 
ya! 

Sinnen ihtiyar veya tarikatte reis olan kimse, bir aleak tabiatli kimseden 
bir selam ve ihtirama dair bir soz isjtirse, sonunda o iltifattan birgok kivnhr 
ve lztiraba diiser. Zira o alcagin selam ve ihtiramdan bir kasd-i fasidi vardir. 

2489. Ueliyi hurt bulsa iyi olur, ondan hi, veliyi kotii nefis hula! 

Ya'ni, bir veliyi kotunefisli bir algak kimsenin bulmasmdan ve ona miila- 
ki olmasindan ise, bir kurdun hulmasi ve ona mulaki olmasi daha iyidir. 



,j> ^i* j jlTj cSx»j $ J>4 c— j^x*i^1 ^yj *£ *s~ j\ S^* aSo! 



'J 



2490. jtRxa hi hurt her ne kadar hircok siiemcjerdir,fakat onun ferhenai ve key- 
di ve mehri yohiur. 



c c^? 



AHMED AVNl KONUK. 

"Ferheng", ilim, dani§, edeb, buyiikluk ve muvazene ma'nalannadir. 
Ya'ni, kurt her ne kadar cok ziyade zalim ve yirtici ise de, onun ilim dairesin- 
de diisiincesi ve hilesi ve mekri yoktur. 

2491. y>oksa o ne vakit tuzaga cLii§erdi? uMekr acUmi&e tamam olur. 

Ve eger kurdun ilim dairesinde dusuncesi ve hilesi olsaydi, o bicare tuza- 
ga tutulur mu idi? tlim dairesinde diisuniip birtakim hileler yapmak ademde 
tamam olur. Zira hilekar adem baska turlii diisiiniir ve hilesine revac vermek 
igin ba§ka turlii soyler. "Ve ademde tamam olur" ibaresi ile ba'zi hayvanlar- 
da dahi hilekarlik var ise de, nakis olduguna i§aret buyurulur. Nitekim may- 
mun ve kedi ve sican gibi hayvanlarda bu nakis hilelerin enva'i zahirdir. Fa- 
kat hicbirinin hilesi insamn hilesi ve dolabi kadar miikemmel degildir. 

JUjI Ij l> ilsil J&? ^f? &*J ^ j~*\ J ^ ^ gj> ^^ 

2492. !7Cop, okuze ve deveye dedi hi: *6y reftkler! CMaiUmki bize boyle itti- 
fak vaki' oldu" 

"Rifak", "seferde yoldas/' ma'nasina olan, "ra"mn zammi ["riifka"] ve 
kesriyle "rifka"nm cem'idir. Ya'ni, koc, okiize ve deveye dedi ki: "Ey sefer 
yolda§lan! Mademki bize boyle birbirimize tesadiif ve ittifak vaki' oldu." 

2493. n Uier biriniz omrunuziin tarihini izhar ediniz! CPek ihtiyar evladir. 
^Bdkiniz susunuz!" 

"tbda", izhar etmek, meydana gikarmak demektir. Ba'zi niishalarda "ib- 
da" yerine "imla" vaki'dir. "Kendi rlkrinden birisine bir sey yazdirmak" de- 
mektir. Ya'ni, "Buldugumuz ot demetini mademki en biiyugumuz yemek la- 
zim gelecektir, binaenaleyh her biriniz omrunuziin tarihini, ya'ni dogum ta- 
rihinizi ve yasmizi izhar ediniz! igimizde hangimiz pek ihtiyar ise bu otu ye- 
meye o layiktir. Kiiciiklerin bu otta hakki kalmaz, susmak lazim gelir." 

2494. CKof deii: w O ahidler i$inde benim mer'am, DsmaA kurbanimn kocu ile 
beraherdi." 



*$P? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHi / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Merc", otlak ve mer'a. "Uhud", "ahd"in cem'idir. Burada "zamanlar ve 
devirler ve vakitler" ma'nasmadir. Ya'ni kog kendi ya§inin buyuklugunii gos- 
termek igin dedi ki: "0 eski devirlerde benim mer'am ve otlagim Ismail (a.s.) 
igin gonderilen kurbanhk kog ile beraber idi ve ben bu kog ile beraber mer'ada 
odar idim. 1. cildin 228 numarasina musadif olan *m ^ j~^ J-pi~i ^** 
[ya'ni "Ismail gibi onun online bas koy!"] beytinde izah olundugu iizere 
zebih, ehl4 ke§f indinde ishak (a.s.)dir. Ve Hz. Pir efendimiz indinde de boy- 
ledir. Nitekim Divan-i Kebtf knnde buyururlar: 

"Benim kapimm topragi iizerinde kurban olmus Ishak nebi olmak gerektir. Sen 
benim ishak'imsm ve ben senin pederinim. Ey benim gevherim! Ben seni ne 
vakit kiranm?" 

Fakat Mesnevi-i §enftt avammin zihinlerini kansUrmamak igin Hz. Pir 
efendimiz kavl-i me§hura binaen Ismail (a.s.)i zikr etmisterdir. 

2495. Okuz dedi: ur Ben sdlhurdeyim. O okuzun e^xyinx ki, Sndem onu $ifte 
ko$iu. 

Okiiz, koga daha yash oldugunu gostermek igin dedi ki: "Ben sene yemi- 
§im ve daha gok yillar bu alemde omiir surmusum. Zira ben Adem (a.s.) in 
gift surerken istihdam ettigi iki okiizden birisiyim." 

2496. "0 okuzun e§iyim ki, halkm ceddi olan <5ddem onunla ziraatte yer iize- 
rinde yarma yaoardx" 

"Falk", "yarmak" demektir. Ba'zi niishalarda birinci misra'daki "sjn" za- 
mir-i gaibi yoktur. "Gavem ki Adem" suretindedir. Ya'm, "Ben halkin ve in- 
sanlann ceddi olan Adem (a.s.) in ziraat ederken yerleri yardigi okuzun es> 
yim ki, o hazret ikimizi bir boyunduruk altinda kullanir idi." 

2497. Uakiaki deve, okiizden ve koctan i§itti, iaaccab etti. ^Ba^ini a$agiya ge- 
tirdi ve onu iuiiu. 



°$^g> 



AHMED AVNl KONUK 

Vaktaki deve, dkuzden ve koctan bu omiir uzunlugu sozlerini dinledi, bu 
sozlerin faidesizligine taacciib edip, fiili bir kudret ve maharet gostermek iize- 
re basmi a§agiya uzatti ve o ot demetini yakaladi. 

JJ j J^^ji eLiw* { J^* J . jr*\ Js**** *^ ^ ^-i^jj ij* j -5 

2498. ^Bir semiz deve o kas# demetini hafif hvyl u kalsiz havaya haldirdi. 

"Bunt", semiz ve biiyiik deve (§emsu'l-Luga£) . "Kasil", taze arpa ba§agi 
demeti. Ya'ni, o bir semiz ve biiyiik deve, o taze arpa basagi demetini agziy- 
la tutup hafifge ve hig soz soylemeksizin havaya kaldtriverdi. 

2499. ^Dedi hi: "^entm loin idrthe hdcet yohtw. £ura benim boyle hir cismim 
ve yuhseh boynum vardtr." 

Deve bu frill kudretini ve maharetini gosterdikten sonra dedi ki: "Bu taze 
basak demetini yemek icin nice ihtiyar ve cok yash olmaya hacet yoktur. Be- 
nim boyle azim bir cismim ve uzun bir boynum varken bu hususta dedikodu- 
ya hacet yoktur." Bu kissada ulum-i enbiya ve evliyamn tahsili igin tarik-i 
Hak'ta eski olmamn te'siri olmayip ruhun kuvvetli ve ayn-i sabitenin isti'da- 
di yuksek olmasi mu'teber olduguna i§aret buyurulur. Binaenaleyh ba'zi as- 
hab-i tarikm "Ben eskiyim, sen yenisin!" gibi aralanndaki kiyl u kal bostar. 
i'tibar akil ve isti'dadadir. 

J*j>- ,y> U-i jl *-^Lj *£ jJj illl>- i_£l -Ub i _ y £ <uji> Jj>- 

2500. "6y babatun cam! <J\iuhakhak herkes bilir hi. ben sizden daha huciih 

[2482] - * „ 
olmam. 

2501. n £%hd sahiblerinden olan her bir himse bunu bilir hi, benim tab' im siz- 
den daha ziyddedir." 

Ya'ni, "Sozun ve cok ya§amamn kiymeti yoktur. Kiymet akilda ve fiilde- 
dir. Binaenaleyh benden sadir olan kuvvet ve kudret-i fiiliyyeye nazaran akil 
sahiblerinden olan her bir kimse bilir ki, benim tab'im ve yaratihsjm sizden 
daha efdaldir; ve kuwet ve maharette sizden daha kiicuk degilim." 

2502. *Ciimle bilirler hi, bu. yuhseh olan $arh, bu eshi tovragtn yiiz hadan vardu." 



Ggjpg, 



MESNEVM §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

Bu beyt-i §erif hiristiyamn lisamndandir. Ya'ni, "Ben tsa (a.s.) ile eflake 
giktim ve herkes bilir ki, felek bu toprak kiirenin yiiz kadar fevkindedir." 

2503. n $ok damtnin acaibleri nerede? ^u- hakAan ko§esinin harablthlan ne- 
rede?" 

"Binaenaleyh bu toprak kiirenin dami ve semasi olan gogiin acib olan su- 
retleri nerede? Bu kure-i arz kosesinin her dem harab ve viran olan suretleri 
nerede? imdi yahiidiye olan tecelli yeryiiziinde vaki' olmustar. Ben ise yer- 
yuziinun fevki olan semaya ciktim. Elbette benim ru'yam ondan daha alidir!" 



(^ 



Musliimamn o yahudf ve hiristiyan olan arkada§larma 
gordiigii §eyi soylemesi ve onlann hasret yemesi 



2504. Dmdi miisluman dedi: "By benim arkadaslanm! ^Benim sultamm 
JTHtxsfaja henim oniime geldi. 

Ya'ni, yahMden ve hiristiyandan sonra rii'ya soylemek nobeti musluma- 
na geldi ve miisluman dedi ki: "Ey benim arkadaslanm! Rii'yamda benim 
sultamm Mustafa (s.a.v.) hazretleri benim oniime geldi." 

2505. £M,uteah-iben hana dedi: *0 hiri Tur iizerine kosiu. ^Jielun ve Diak ile 
ask oyununu oynadv," 

"0 sultan-i enbiya zuhurunu miiteakib bana dedi ki: "0 yahudi Tur-i Si- 
na tarafina dogru kosta. Musa (a.s.) ile ve Hz. Hak ile orada a§k oyununu 
oynadi ve nail-i fuyuzat-i ilahiyye oldu." 



g^s^ 



AHMED AVNi KONUK 

2506. *Ue. o iigerini sahib-kiran ohm Dsa dorHiincii fjogiin uai iizerine tjoiur&u." 

"Sahib-kiran", ehl-i niicum istilahinda dogumu ve ana rahmine du§mesi 
Ziihal ve Mii§teri seyyarelerinin kiranina miisadif olan kimsedir ki, boyle bir 
kimse pek ziyade saadetli olur. Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri buyurdu ki: 
"Ve o hiristiyam dahi sahib-kiran olan Isa Ruhullah hazretleri alip dordiincu 
gogiin iizerine ve yukansma goturdu." 

2507. "By zarar aormu§ olan fleriile halmxsl ZKalk, ban, o helvayi ve yahniyi ye!" 

Yukanlarda dahi izah olundugu uzere "yahudi"den murad, tenzih~i sirf ve 
"lsevi"den murad dahi, tesbih-i sirf erbabi olan kimselerdir ki, bunlar miitekel- 
limin simfindandirlar. Zira mutekelliminden olan firak-i islamiyyenin asillan 
sekiz taifedir ki, bunlar da, Havaric, Mu'tezile, §ia, Murcie, Neccariyye, Ceb- 
riyye, Miisebbihe ve Ehl-i Siinnet ve'1-Cemaat'tir. Bunlann furuati hadis-i §e- 
rifi mucibince yetmis. ug firkadir ki, her birinin i'tikadati ve getirdikleri deliller 
MM ve Nihal ismindeki ve sair akaid kitablannda miinderictir; ve bu firka- 
lann hepsi hukumlerini delail-i akliyye ve nakliyyeye mtisteniden verirler ve 
hiikumlerinde ifrat ve tefrite meyil ederler. Bunlardan Ehl-i Siinnet ve'l-Ce- 
maat taifesine Hanabile, Esaire ve Matiiridiyye derler. Bu u$ taifenin delilleri 
mehma-emken ifrat ve tefritten art ve vasat ve i'tidal dairesinde oldugundan 
ulema-i zahire arasmda mu'teberdir; ve avamm-i mii'minin igin tevessiil edi- 
lecek akaid-i sahihadir. Ancak bu iic taife arasmda dahi ruruatta ihtilaf var- 
dir. Zira ilm-i kelam, ilm-i tecellT olmayip, delail-i akliyyeye miisteniddir ve 
ashab-i ukulun tarikidir; ve ukul ise hadd-i zatinda-mutefavit oldugu gibi, da- 
ire-i hakayika niiruz etmekten acizdir. Binaenaleyh ilm-i kelam ile Hakk'a ve 
hakikate vusul miimkin degildir. Hak ve hakikat ancak riyazat ve mucahe- 
dat ile tasfiye-i batin eden evliyaullaha vaki' olan ulum-i lediinniyyeyi idrak 
ile mumkindir. Ulema-i zahire ise kendi akillanna ve delillerine muhalif gor- 
dukleri ulum-i evliyayi inkar ederler ki, onlann noksanlan ve kabahatleri bu- 
radadir. iste bu beyt-i §erifte "mii'min" ile tenzih ve tesbih beynini cami' olan 
"mii'niin-i muhakkik"a i§aret buyurulur; ve "helva ve yahni"den murad da- 
hi, ulum-i enbiya ve evliyadir. Zira ilm-i kelam erbabi kesf-i hakayiki ahire- 
te talik ederler; ve muhakkiklar ise o hakayiki acilen burada goriirier. Ya'ni, 
"Ey hayal alemine dalan Musevi ve isevi'den geri kalmis. olan ve hayalata 



*$$&> 



MESNEVt-1 §ERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

dalamayip zarar gormus olan miisluman! Onlarin atiye ta'lik ettikleri hakayi- 
ki kalk da, bari bu alemde gor ve hakikat helva ve yahnisini ye!" 

2508. *0 piir-fen olan hiinerliler siirdiiler. Dhhal ve manstb ndmesini okudu- 
lar." 

"0 ulum-i nazariyye fenni ile dolu olan hiiner sahibleri getirdikleri deliller 
ile da'valarmi ileriye siirdiiler. Aleme karsi kendilerinin ikbal ve mansib na- 
mesini ve fermanini okudular. "Biz ilimde ve akilda iistadiz!" dediler." 

.luiljji. jiA j\ CX^ ^ -U»Lji iyt- J*>» J^?li j$ jT 

2509. w iki fazil kendi fazllarini huldular. Oiiiner cihetinden meUklere ka- 
ristilar." 

"Der baften", kansmak ve serik olmaktan kinayedir. Ya'ni, "0 iki fazil 
olan Musevi ve isevi kendilerinde fazl buldtilar ve kendilerinde gordiikleri ve 
anladiklan hiinerlerden dolayi mertebede meleklere §erik oldular." 

JjjuiJ IjL- *4^lT ji j Asr j <jjb eJjU ^J djfj jt-L- (j\ 

2510. "6y aeridz kalmis olan safdil ve ahmak! Uiaydi, sifra ve helva kasesi 
nezdine otur!" 

"Selim", safdil ve aptal; ve "gul", ahmak demektir. Bu kelimeler burada 
akil geginen ulum-i zahiriyye erbabinm bir insan-i kamilin hizmetine tes- 
lim-i nefs eden salikler hakkinda kullandiklan ta'birata telmihen mezkur- 
diir. Zira onlann nazannda kemal-i hulus ile bir insan-i kamilin tarikine in- 
tisab ve hizmetine §itab eden bir dervis aptal ve ahmaktir, Fakat varis-i 
ulum-i nebevi olan o insan-i kamil dahi, onlara ragmen "Al, benim aptalci- 
gim ve ahmakcigim, bu hakikat helvasini ve yahniyi ye!" der. 

,j*~?- (j\jb~ <S*jj>- V^ (j\ w^if J> *^ *£ '^wLiiSo ^ 

2511. Sonra ona o vakit decider hi: "S^cib seyf Sen harts hal helvasini ye- 
din, ha?" 

"Habis", "hurma ve yagdan ma'mul bir nevi' helva" ismidir. Bu diyarlar- 
da un ve bal ile yaptiklan helvadir ki, Tiirkler "un helvasi" derler {Ramus). 
Ya'ni, miisluman helvayi ve yahniyi yedigini soyledikten sonra Musevi ve 



*<&$&> 



AHMED AVNi KONUK ~®^Sjl 

Isevi o vakit ona dediler ki: "Acib §ey! Bugdaya haris olan sen bal helvasini 
yedin, ha?" Ma'lumdur ki, Museviler ve Iseviler "Hak Teala e§yayi yaratti; 
zati bu e§yadan h&rictir. Fakat yeryiizunde cereyan eden,ahvali bilir" derler. 
Mutekelliminden olan ulema-i zahir dahi 1^. ^ jn Ji u' (Fussilet, 41/54) 
ya'ni "Agah ol! Hak Teala her §eyi muhittir" ayet-i kerimesini te'vil ederek 
Up tji. *j>j \\^\ 'ja 'Ai\ *&j (Talak, 65/1 2) ya'ni "Allah Teala muhakkak her §e- 
yi ilmen m'uhittir" ayet-i kerimesi mucibince yalniz ihata-i ilmiyye isbat eder- 
ler; ve e§yada sereyan-i zatiyi nefy ederler. Binaenaleyh onlann Hak hak- 
kindaki ma'rifetleri nakis ve hayale musteniddir. Ma'rifet-i tamme sahibi 
olanlar ayet-i kerimeyi .te'vil etmeyip Hakk'm zati ve ilmi ile e§yayi ihata bu- 
yurduguna kail olanlar ve zevkan bu ma'rifet helvasini yiyenlerdir. Imdi bu 
zevkan ma'rifet helvasini yiyenlerin ahval-i acibeleri zahir oldugu vakit ha- 
yalde kalan taife taacciib edip onlann hallerine hasret gekerler, 

2512. 'Deli: "CMddemki muia olan o sak hnyurhx, hen him olurum, id ki on- 
dan imtina' edeyim?" 

Ya'ni, onlann taacciib ve hasret icjnde vaki' olan i'tirazlanna cevaben 
mii'min dedi: "Ben kirn oluyorum ki, o Sultan-i enbiya'nin muta' olan emri- 
ni icradan imtina' edeyim ve ona kar§i muhalefet edeyim?" 

2513. "Gjjer seni hoslu^a ve nakoslujja da'vet else, sen yahudi, OMusanm em~ 
rinden has $eher misin?" 

Ya'ni, "Sen yahudi oldugun halde Musa (a.s.) eger seni ho§luga veyahud 
naho§luga, hostendigin veyahud hoslanmadigin bir §eye da'vet etse, onun 
emrine karsi muhalefet eder misin?" 

C* 5 j j?- j> ^^ J^y r* cr~° ^ ->' &* is*^-" y 

2514. "Sen uMesihi, hayirda ve serde hig, tjMesth'in emrinden has hiikebilir 
misin? 

"Sen Mesihi oldugun halde, gerek hayir olan ve gerek zahirde ser gorii- 
nen bir seyde hie, Mesih Isa (a.s.)m emrinden bas bukiip muhalefet edebilir 
misin?" 



C $P? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

2515. nr Ben enhiyanin fakrinden nasil has pekerim? Dielvayi yemisim ve hu 
demde sarho§wn!" 

"Binaenaleyh ben miisliiman oldugum halde, viicuduyla peygamberlerin 
iftihar ettigi Muhammed Mustafa (s.a.v.)in emrine kar§i nasil muhalefet ede- 
rim? Emr-i risaletpenahi mucibince hakikat helvasini yemismi ve imdi o ha- 
kikatin verdigi nesve icjnde sarhosum!" 



2516. <Son.ro. on* dediler ki: "Ualliihi, docjru rii'yayi sen gordiin ve hu. hizim 
yiiz ruydmizdaftiyidir, 

Bu beyt-i serifte ru'yanin "kesf-i mucerred" kismina isaret buyurulur. Zi- 
ra rii'ya iic nevi'dir: Kesf-i miicerred, kesf-i muhayyel ve hayal-i miicerred- 
dir, Eger alem-i misalden nazil olan suretler ta'bire muhtac, olmayip, alem-i 
histe aym ile zuhur ederse buna "ke§f-i mucerred" derler. Nitekim Resul-i Ek- 
rem hazretleri ru'yalannda Ka'be- §erife'yi tavaf ettigini gordii ve bu rii'ya 
aynen vaki' oldu. Ve Fususu'l-Hikem'de Fass-i ishaki'de beyan buyuruldugu 
iizere, Resul-i Ekrem hazretleri Taki b. Mahled ismindeki bir veliye siit icjrdi 
ve o uyandigi vakit kayy edip mi'desinden siit gikti. Ve eger rii'yada goriilen 
suver-i hayaliyye kendisine miinasebeti olan suver-i hissiyye ile ta'bire muh- 
tag olursa, buna da "ke§f-i muhayyel" derler. Nitekim Resul-i Ekrem hazret- 
leri ru'yalannda "siit" gordu ve "ilim" ile ta'bir buyurdu. Hayal-i insaniye ci- 
het-i siifliyyeden miin'akis olan siiretlere de "hayal-i mucerred" ve "adgas-i 
ahlam" derler. Nitekim tuzlu yemekler yeyip uyuyan kimse rii'yasinda ge§- 
meler ve pinarlar goriir. Doktorlann bahsettikleri rii'yalar alemi bu nevi'den- 
dir. Bu rii'ya bahsinin tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i tshaki ve Yflsufi'dedir. 
Burada onlann zikri uzundur. Ya'ni, Musevi ve Isevi Muhammedi'ye dediler 
ki: "Vallahi dogru rii'yayi sen gordiin ve senin rii'yan ke§f-i mucerred nev'in- 
dendir ve ta'bire muhtac. degildir. Bu bizim rii'yamiz ise, "ke§f-i muhayyel" 
nev'inden oldugundan ta'bire muhtacrir. Binaenaleyh senin rii'yan bu bizim 
ru'yalarimizm fevkindedir ve daha iyidir." 

2517. "6y siirurun hahast! Senin rii'yan uyanihlihiir, %Xra onun eseri uyantk- 
hkia aydndir." 



°$^& 



AHMED AVNl KONUK 

"Batar", gok sevinmek, siddet-i ferah, hayret, dehset ve tekebbur ma'na- 
lannadir. Burada "seving" ma'nasi munasibdir. "Bu batar", "seving babasi" 
ve §iddet-i ferah sahibi demek olur. Ya'ni, "Ey §iddet-i ferah sahibi! Senin 
rii'yan uyamkhk halidir. Zira o rii'ya ke§f-i miicerred nev'inden oldugundan, 
onun eseri aynen uyamklikta zuhur eder." 

2518. jfazldan ve celadeiten ve fenden gee! D$i hizmet ve guzel huy tuiar, 

"Celdi", "celadet, zor, kuwet, siddet" demek olup burada "miinazara ve 
cedelde sjddet gostermek"ten kinayedir. Ya'ni, ey alim ve feylesof efendi! 
Halka kar§t fazilet gostermekten ve mimazarada ve mubahasede sjddetten ve 
huner izharindan geg! Hakk'a kar§i i§e yarayan hal, emr-i ilahiye itaat ve su- 
nen-i peygamberiye riayet ve nefsin kotii sifatlanni terk'edip giizel ahlak sa- 
hibi olmaktir. Cenab-i Fir Fihi Mi HMerinin 38. faslinda §6yle buyururlar: 

"Hiisameddin-i Erzincani, hizmet-i fukaraya vusulden mukaddem, onlar 
ile sohbet eder ve azim bir bahhas idi. Her nereye giderse, cidd ile bahs ve mii- 
nazara eyler idi. Hos. soyler idi. Amma, vaktaki dervisjer ile mikaleset etti, o 
bahis ve miinazara gonliinde sogudu. £t> 6^ ?r ^ c^ V ya'ni "A§ki ancak 
bir baska asjk izale eder." o_^i y ^ ^J^ aim £. tJ J^> H oi a\j\ & ya'ni "Allah 
ile oturmak isteyen ehl-i tasavvuf ile beraber otursun." Bu ilimler ahval-i fu- 
karaya nisbeten bir oyundur ve omrii zayi' etmektir. Nitekim Kur'an-i Me- 
cid'de L-i GjJ! sCJi u3 (Hadid, 57/20) ya'ni "Diinya [hayati bir] oyundur" bu- 
yuralmu'jtur.... ilh." 

Ve 2. cildin 805 numarali beytinde ** o~ui g* . ^ j o~^- ov^>. ^ {^ ^ 
^ <sy- J 1 [ya'ni "Ben ciist u cu aleminde, hig iyi huydan iyi ehliyet gorme- 
dim"] buyurulmus oldugu gibi, 806 numarali beyt-f §erif dahi bu beytin na- 
ziri olarak soyle buyurulmus idi: j> c~*^ Jf & j ^s^f j J->* ji j& ^ 
cr^- 3^ j [Ya'ni "Fazldan ve kustahhktan ve fenden geg; hizmet ve hiisn-i 
hulk is. tutar."] 

OjJUi Ul ^jUI cJJUi l> djj> OU jbjj *j/j>\ J&. 

2519. Dialik onlan hunun i$in cU$anya getirdi: "Dnsam ancak ibadet etsinler 
diye yarattun" huyurdu. 

Halik Teaia hazretleri o kullanni sure-i Zariyat'ta uj '^\j '^\ 'J&~ Cj 
o/^J (Zariyat, 51/56) ya'ni "Ben cin ve ins taifesini ancak bana ibadet ve 



C 338BS B 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

kulluk etmeleri icin yarattim" ayet-i kerimesinde beyan buyurdugu vech ile 
ancak kendisini bilip ibadet ve kuluk etsinler diye batindan zahire gikardi. 
Binaenaleyh ma'rifet-i ilahiyyeyi birakip bu alem-i kesafet ve tabiate aid 
ilim ve hiinerler ile istigal gaye-i hilkate muhalif olur. Nitekim 3. cildin 2978 
numarasina miisadif olan aj*»l. v^-~j o^u -^ . oiy^ jA ^jyi _, ^i .i~su u 
ol^ ji [ya'ni "Bu 'ma halaktu'1-cinn ve'1-ins'i [ya'ni "Ben ins ve' cinni an- 
cak bana ibadet etmeleri icin yarattim" (Zariyat, 51/56) ayetini oku, cihan- 
dan maksud ibadetin gayn degildir "] beytinde bu ma'na beyan buyurul- 
mus idi. 

2520. Saminye o huner ne faide eiti? fen onu Sfflah'in kapisindan mer- 

[2502] M etti. 

Musa (a.s.)in ummeti efradindan bulunan Samiri, Beni-lsrail'i taptirmak 
icjn ses veren bir buzagi heykeli yapti. Bu hususta gosterdigi huner ve ma'ri- 
fet kendisine ne faide verdi? Hak kapisindan kovulup hem hayat-i diinyeviy- 
yede ve hem hayat-i uhreviyyede zilletine sebeb oldu. 

2521. ZKarun kimyddan ne $ekti? Qor fct, onu yerin dibine, a§agiya. $ekti. 

"Kimya", burada "ma'denleri altina kalbetmek usulunii gosteren ilim"dir. 
Ya'ni, Karun kimya ilminden ne cekti? Bu ilim onu yerin dibine kadar gotiir- 
du. Karun'un Ibranice ismi Karuh'tur. Musa (a.s.)a karabet-i nesebiyyesi var 
idi; ve daima Tevrat okur ve Musa (a.s.) dan ulum-i garibe ve funun-i acibe 
tahsii ederdi. ilimlerden birisi kimya ilmi idi. Bu ilim sayesinde gok zengin 
oldu. Musa (a.s.) ona mahmn zekatmi vermesini emr etti. Merkum muhale- 
fet etti; ve servetine tama'an bircok kimseler onun basina toplandi. Karun, 
Musa (a.s.)i halkm nazanndan diisurmek icin bir fahise kadina para ve mii- 
cevherat va'd edip Hz. Musa'nin kendisi ile zina ettigini halk miivacehesin- 
de soylemesini teklif etti. Hz^ Musa Beni-israil'e va'z u nasihat buyurdugu 
esnada o kadin o meclise geldi. Fakat Karun'un tezvirini acikga soyledi ve 
kendisi o mecliste fuhsiyattan tovbe etti. Bunun iizerine Musa (a.s.) 
Karun'un kahn icin Cenab-i Hakk'a yalvardi. Karun'un sarayimn bulundugu 
mahal goktii ve orada bulunanlar ile beraber Karun ve sarayi ve mail ve mul- 
ku ve tevabi'i ile beraber yere batti (Ravzatu's-Sa fa' dan hulasa.) 



c $p J3 



AHMED AVNI KONUK 

2522. ^ul-Dtikem nihayet hiinerden ne haglacli? kiifrdnian dolayi <Sa- 
kar'a ba$ a§agiya gittl. 

"Bii'l-Hikem", Ebu Cehil'in lakabidir. Miisrikler arasinda merkumun zeka- 
veti ve fetaneti hasebiyle lakabi evvelce Bii'l-Hikem idi; ve mu§kil islerini 
Ebu Cehil'e sorarlar idi. Resul-i Ekrem hazretleri onu putlardan Halik-i haki- 
kiye ibadete da'vet buyurdugu vakit nefsindeki hirs-i riyaset dumani gozleri- 
ni biiriidii. Bu hakikati gormeye mani' oldu ve mu'cizat-i nebeviyyeyi sihire 
haml edip, cehil vadisine diistii; ve akiller arasinda "Ebu Cehil" lakabini ih- 
raz etti. Binaenaleyh onun bu akil ve zekasi basar-i basiretini bagladi. Ta- 
bakat-i cehennemden birisi olan Sakar'a bas asagi diistii. 

a -• £ $ „ if s 

2523. <3\iuhakkak hiiner onu bil hi, aie§i ayan cjormeclir. ^Buman crte$e delalet 
etti, lafi degilcLir. 

"Gep", soz ve laf demektir {Burhan). "Did", masdar-i tahfifidir, "gorme" 
ma'nasinadir. "Ate§"ten murad, hakikat-i vucuddur. "Duhan"dan murad, 
viicud-i hakikinin delili olan vucudat-i izafiyyedir. Ya'ni, ey kimse! Hiiner ve 
ma'rifet "duman atesin viiciiduna delalet eder" soziinii soylemek degildir. 
Belki atesi agiktan agiga gormektir. Ya'ni hiiner ve ma'rifet bu viicudat-i iza- 
fiyye aleminde hakikat-i viiciidu zevkan ve vicdanen agiktan agiga miisahe- 
de etmektir.Yoksa "bu esyanin viicudu elbet bir sani'in viicuduna delalet 
eder" demek ve o viicud-i haklkiye bu delili perde ve hicab etmek degildir. Zi- 
ra y»&Ji y> (Hadid, 57/3) [ya'ni "0 Zahir'dir"] ayet-i kerimesi miicibince bil- 
ciinile esyada zahir olan o viicud-i hakikidir. Onu te^vilat ile ve birtakim de- 
filler ile ortmeye hacet yoktur. Nitekim Fihi Ma Fiti'vci 22. fashnda Hz. Pir 
efendimiz soyle buyururlar: 

"Bir kimse Sultan-i mahbubin Mevlana §emseddin-i Tebrizi hazretlerinin 
huzurunda "Ben delil-i kati' ile Hakk'in mevcudiyetini isbat ederim," dedi. Er- 
tesi sabah Mevlana §emseddin hazretleri buyurdular ki: "Dun gece melaike gel- 
misler idi ve o adam hakkmda, "Elhamdii lillah, bizim Huda'mizi sabit kildi, Al- 
lah ona omurler versin, alemiyan hakkinda taksir etmedi," diye dua ettiler." Ey 
ademcik! Hak sabittir. O'nun delil nesine lazim? Eger bir is gormek istersen, 
O'nun huzurunda kendine bir mertebe ve makam isbat et! Ve yoksa senin 
delilin olmaksizm sabittir. Nitekim isaret buyurulur: o-u>o ^ ui ^ ^ oij (is- 



s £p s 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 ♦ 

ra, 17/44) ya'ni "Mahlukattan hicbir §ey yoktur ilia ki Allah Teala'yi hamd 
ile tesbih ederler." §ek yoktur ki, bu fakihler hii§yar ve sahib-i zekavettirler 
ve on kimse hukmiindedirler. Muntesib olduklan fende on goriirler. Velakin 
bu ilim ile onlann arasina "yecuz, la-yecuz" kaidesinin muhafazasi igin bir 
duvar cekilmi§tir. Eger o duvar onlann hicabi olmasa onu hig okumazlar ve 
o is. muattal kalir... ilh." 

2524. By kimse! Senin deltiin lehibin oniinde, halukatte o tabfirin deMinden da- 
ha hokmustur. 

Ey alim-i zahiri! Veya*feylesof efendil Sen varhgi, birisi Hakk'in ve dige- 
ri halkin olmak iizere iki mustakil kisma taksim ettin; ve Hakk'in varhgini 
halkin varhgmdan uzakla§tinp, Hak, e§yayi zatiyla degil, ilmi ile muhittir, 
dedin. Halkin viicudunu [Hakk'in] varhgina perde yaptin. Sonra da Hakk'in 
varhgina ortak ve §erik yaptigin bu halkin varhgini Hakk'in varhgina delil 
getirdin ve dedin ki: "Ben, eserden miiessir olan Hakk'in viicudunu isbat et- 
tim. Bu senin delilin ariflerin nazannda tabibin te§his-i maraz hususunda de- 
lil olarak kullandigi hastanin idranndan ve necasetinden ve kanindan ve ce- 
rahatinden daha kokmus oldu. Zira zahiri olan idrar ve necaset ve kan ve ce- 
rahat su ile temizlenir ve kokusu da gider. Velakin senin Hakk'in zatinin var- 
hgina §irk kosmak suretiyle getirdigin delil neces-i batinl oldugu igin Bahr-i 
Muhit'in suyu ile bile temizlenemez. Gormez misin ki, ayet-i kerimede Ce- 
nab-i Hak "^ b^rjiji ui (Tevbe, 9/28) ya'ni "Mu§rikler ancak necestir" 
buyuruyor. Halbuki miisrfkler cisimleri yikanmis ve temiz ve elbiseleri de 
yepyeni ve susliidur. Binaenaleyh ayet-i kerimede neces-i batiniye i§aret bu- 
yurulur; ve bu necislik mu§riklerin celisine de haflsine de amdir. 

2525. By oauU utylademki senin bundan ba§ka deMin yoktur, necaset ye ve si- 
dige nazar etl 

"Guh", b... ve neces; ve "gemiz", hayvanatm sidigi. "Puser" ta'biri ile 
alim ve zeki gecmen boyle kimselerin cocuk mesabesinde olduguna i§aret bu- 
yurulur, Ya'ni, ey ogul! Mademki senin ma'rifet-i Hak hususunda bundan 
ba§ka delilin ve hiinerin yoktur ve bu delilin ise ancak neces-i batiniden iba- 
rettir, binaenaleyh var git ruhunun agziyla bu neces-i batini olan §irki yeme- 



evjvc^a 



AHMED AVNl KONUK 

ye devam et! Ve daima da ruhunun ve aklimn gozii bu neces-i batiniye bakip 
dursun. Zira bu deliline ve hunerine i'timad edip insan-i kamil kapisina mii- 
racaattan kendini miistagnl addetmektesin. Sana layik olan §ey ancak budur. 
Bu beyt-i §erifte bir incelik daha vardir. da budur ki, ulema-i zahire; "esya- 
da necaset ve bevl ve sair esya-yi hasise vardir, binaenaleyh Hakk'in zati e§- 
yaya sari olmak lazim gelse, hasa ki. Hakk'in bunlara da sereyani lazim ge- 
lir" deyip, muhakkiklann mu'tekadi olan vahdet-i viicudu inkar ederler; ve 
eser olan bu esyadan tenzih ettikleri Hakk'in zat-i miiessiresini isbat ederler. 
Hz. Fir burada i§aret buyururlar ki: "Ey alim-i zahiri! Mademki eser-i ilahi 
olan bu esyamn viicudunu onun varhgina delil ittihaz ediyorsun, asar arasm- 
da senin i'tikadma gore necaset ve sidik gibi e§ya-yi hasise de vardir, bina- 
enaleyh Hakk'in varhgina bu gibi murdar ve kokmus §eyler dahi senin deli- 
lin oluyor. Halbuki muhakkiklann nazannda esya arasinda hakikatte senin 
gordugun neces yoktur. Binaenaleyh onlar sereyan-i zatiyi isbat ederierse, 
edeb haricine gikmis. olmazlar. Senin nazannda ise bu murdar esya sabittir. 
Eger sen onlan viicud-i Hakk'a delil getirir isen, edeb haricine cikmi? olursun 
ve arifler nazannda senin bu delilin kokmus. bir sey olur. 

2526. By himsel Senin delilin o deynegin misaluUr. Senin elinde korluk ayi- 
hina delalet etii. 

Ya'ni, ey delil-i aklt sahibi! Ma'rifet-i Hak icin senin ikame ettigin delil, 
koriin elindeki degnek gibidir. Zira kor, gormedigi icin deynegi kendisine reh- 
ber ve delil olarak kullariir ve bu deynek onun elinde korluk ayip ve kusuru- 
na delalet eder; ve onu goren dahi "Bu zavalk„kprdur" diye hiikmeder. 
Hakk'in varligini isbat icjn senin getirdigin asar delHIeri de sende korliik ayi- 
bi oldugunu isbat eder. Zira insan goziinii acftgi vakit ilk gordugii sey varlik- 
tir. varhklar hep Hakk'in varhgidir. Esyamn varhgim da Hakk'in nur-i vii- 
cudu ile goriir. Nitekim giindiiz goziinii acan bir kimse ewela ziyayi goriir. 
Sonra o ziya vasitasiyla esjayi goriir. Ziyamn viicudunu isbata kiyam etmek 
ne kadar abes ise, senin Hakk'in varhgim isbata kiyam etmen dahi oylece 
abestir ve korluk alametidir. 

2527. [jutyul ve tak [a turum] ve cenh ^'fiormwjomm, heni ma'z&r tui!" demektir. 



e^sp 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

"Gulgul", insanlann gurultiisu ve §amatasi olup burada kiyasat-i manti- 
kiyye dedikodulan murad buyurulur. "Tak u turum", tumturak, hodnumahk, 
gosteri?, debdebe ve tantana, ma'nalannadir. Ya'nl, ma'rifet-i Hak bahsinde 
kiyasat-'i mantikiyye gulgulesi ve gurultusu ve senin birtakim mustalahane 
sozler ile gosteri§ yapman ve kendini halka gosterip hiiner satman ve mliba- 
haselerin ve miinazaralann: "Beni ma'zur tut, ben korum, Hakk'in varhgim 
gormuyorum, isbata gali§iyorum!" demek olur. 



Tirmtz §ahi Seyyid'in, "Filan-i rmihim igin her kirn Semerkand'a ug ya 
dort giinde giderse, hil'at ve at ve kole ve cariye ve bu kadar altin 
veririm!" diye nida ettirmesidir. Ve Delkak'in koyde munadinin bu 

haberini i§itmesi ve ulak ile beraber, "Bir kere ben oraya gidemem, bu 
benim i§im degildir!" diye §ahin nezdine gelmesi 



"Delkak", padi§ahi eglendiren ve giilduren bir maskaramn ismidir. "Ulak", 
bu kelime Tiirkge "ula§mak" masdarindan mii§tak olup, siir'at-i seyr igin is- 
tihdam olunan "posta tatan" demektir, Bunlar eski zamanlarda bindikleri 
hayvani pek hizh siirerler ve eger yolda menzilhaneler olup degi§tirilecek 
hayvan bulunmazsa, hayvan gatlar idi. Nitekim Delkak koyden ulakla bera- 
ber gelirken iki hayvamn yolda sakatlandigi atide beyan buyurulmu§tur. Bu 
kissamn yukanki bahse rabti budur ki: Viicud-i Hakk'i isbat igin ulema-i za- 
hire ve ehl-i tarikat geginen me§ayih-i rusum, kiirsiiler uzerinde birgok delil- 
ler gosterirler ve meclislerde birgok mubahaseler ve miinazaralar yaparlar ve 
sami'lerin zihinlerini te§vi§ ederler. Halbuki bunlann bu tekelluflerinden "Ben 
Hakk'i anlamiyorum ve goremiyorum, beni ma'zur tut!" ma'nasi gikar. \§te 
bu hal bu kissada beyan buyurulan Delkak'in tela§ina ve latifesine benzer ki, 
bu latife ve tela? onu sonunda belaya du§iirdu. 



fiN£*S£a 



AHMED AVNi K.ONUK 

2528. ^TirmU'in Seuuid'i ki, orada §ak idi, onun maskarasi dil-hdh olan del- 
kak iit. 

"Tirmid", Asya'da bir yerin ismidir. Oradaki sadat sahihu'n-nesebdirler. 
"Zal", harfiyle de "Tirmiz" telaffuz olunur. "Dil-hah", gonliin matlubu ma'na- 
sinadir. Ya'ni Tirmiz §ehrinin sahihu'n-neseb olan seyyidi orada §ah olmu§ 
idi; ve onun maskarasi da onun gonliinun matlubu olan "Delkak" isminde bir 
komik ve bir nekre adam idi. 

2529. Semerkand'da miihim. hir i$ tuiardi. hir ulak avail, id ki, o muste- 
tim olal 

Ya'ni, §ahin Semerkand'da goriilecek muhim bir i§i var idi. Bu isj tamam- 
layici olmak icin bir ulak aradi. 

2530. "Die-r kim he§ giinde harm- oradan haher geiirirse, hazineler veririm!" di- 
ye miinadi hagirth. 

"Zeden", masdan ashnda "vurmak" demektir. Fakat Burhin'm beyamna 
gore bir isim ile miirekkeb olarak isti'mal olundugu vakit birgok ma'naya ge- 
lir. Burada "miinadi zeden", "miinadl bagirtmak" ma'nasi munasib,dir. Tiirk- 
ce'de "dellal cagirtmak" demek olur. Eski zamanlarda Tiirkiye'de dahi padi- 
§ahlann vefati ve yerine digerinin culusu, mahallelerde boyle dellal' cagirtila- 
rak i'lan olunur idi. Ya'ni sah, "Her kim Semerkand'a be§ giinde gidip gelir 
ve oradan bana haber getirirse, ,ona hazineler veririm!" diye dellal cagirtti. 

_ t f 

2531. ^Delkak koyde idi ve onu i§itti. ^Bindi ve ^Xirmiz'e ka&ar ko$iu. 

Ya'ni, dellal gagirilirken Delkak padi§ahin nezdinde degil idi. Koyde idi ve 
koyde dellali isjtti. Hemen ata bindi ve Tirmiz'e kadar kosta. 

IZ'bl. <ZM\ o nevi'den ko§iurmaktan dolayi, ihi hayvdn o yolda sakat oldu. 



C ^P 3 



MESNEVf-i §ERtF §ERHl / XII. CtLT * MESNEVt-6 • 

"Nemat", muteaddid ma'nasi vardir. Burada "nevi"' demektir. Ya'ni, Del- 
kak Tirmiz'e bir an ewel yeti§mek igin bindigi ati sur'at nev'iyle ko§turmak- 
tan dolayi o yolda iki hayvan sakat oldu. 

2533. ^Jof tozundan divana kostu. uWundsehetsiz vakiite o saha yol istedi. 

"Divan", burada padisahin ve vezirlerin ve hiikumet adamlarmm buyuk 
meclisi demektir. Ya'ni Delkak, koyden tozu dumana katarak ko§a kosa gel- 
di ve iistiinun basmin tozuyla beraber divana kostu. Padi§ahm viizerasiyla 
beraber miihim bir i§i miizakere ile me§gul oldugu bir sirada ve mimasebet- 
siz bir vakitte padi§ahin -huzuruna girmek icjn yol ve izin istedi. 

2534. ^Dwanitt cumlesine fisilh dii$tii. stdtanm vehmine hir kari§tklik dustu. 

Ya'ni, Delkak'in bu sur'at ve acelesinden meclis ehlinin hepsine "Acaba 
ne var?" diye bir fisilti dustii. Sultanin vehmine de "Acaba memlekete dug- 
man mi musallat oldu?" diye kan§iklik anz oldu. 

2535. \£%cahd ne te$vi§ ve held hddis ohna§tur?" diye sehirde has ve ammm 
ijonlu elden gitti. 

2536. "^afiui, hir kahir diisman btzim kasdmuzda mulir? ^fiahud, hir muhlik 
held mi gayhdan kalhh?" 

• > 

C~ii" o\j jJUl <Jj\j i^-wl J>SS~ C-iji d\j?~J diiJ-5 o-S j *£ 

2537. "!Xi, delkak sert seyrdna $arpmi§tul ^irha^ S^rab oivnx yolda oldurdu." 

2538. "JAcahd ^elk nigin hoyle acele geldi?" diye halk -padisdhin sarayina 
cem'olmus idi. 

"Delk", Delkak'in muhaffefidir. Ya'ni, Delkak'in bu tela§i §ehir halkim da 
telasa dttsurdii. "Acaba ne var ki Delkak boyle acele bir haber ile kosup sa- 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

raya geldi? Ne oldugunu biz de anlayahm!" diye halk padi§ahin sarayina top- 
landilar. 

2539. Oram acehsinden ve kiihadinin fahsindan Tirnuz'e gutyul ve ie$vis t£u$tii. 

Ya'ni, Delkak'in boyle koyden acele gelmesinden ve latifesindeki ictihadi- 
nin kotuliigiinden Tirmiz §ehri halkma gulgule ve tesvis. ve kan§iklik diistii 
ve onun bu latifesi bir hukumet ve inzibat mes'elesi viiciida getirdi. 

2540. O hiri iki elini dizine uurucu ve o hiri vehimden nasi vaveiila edici idi. 
[2522] ° 

Halkin kimi "Eyvahf Ba§imiza ne bela gelecek?" diye ellerini dizine vurur 
idi ve bir kismi da §ehre umumi bir afet gelecegi vehminden nasi, feryad ve 
vaveyla edici idi. 

2541. fjeryaddan ve fitneden ve azab korkusundan her bir goniil yiiz tiirlu ha- 
yale flitmi$ idi. 

2542. ITler feir /urnse "iSTLcaba, pelasa ne ates diistii?" diye kiyas cdnibinden 
bir fed vurdu. "' . ' . 

"Pelas", sahrada oturan gogebelerin cadir yaptiklan ve giydikleri kiiim ve 
giyecek demektir. "Ates. iiftaden der pelas", pelasa ates. diismek, hadise-i azi- 
me vuku'undan kinayedir. "Fal", burada hukrn?i gaibaneden kinayedir. 
Ya'ni, her bir kimse "Acaba ne gibi bir hadise-i aztme vaki' oldu?" diye kiyas 
cihetinden birbirinden ba§ka gaibane bir hukiim verdi. 

*y. **r ls* J^ ^x *J^J ^yt *ti ^ t/°' a ^ J -> c ~~*' * ,J 

2543. ^ol istedi ve sak ona gabuk yol verdi. Uakiaki yer opiii, ona dedi: " Diey, 



ne oi 



Uu?" 



Ya'ni, Delkak huzur-i saha girmek igin yol ve izin istedi ve sah ona der- 
hal izin verdi. Vaktaki o zamanlara mahsus olan merasim-i hurmet mucibin- 
ce Delkak yer optii, padisah ona: "Hey, ne oldu?" diye sordu. 



<^3g> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

2544. !7ier kim o eksiden hir hal sordu ise o ^Sus!" diye elini dudagi ustiine 
koyardi. 

Ya'ni, o §ahm huzuruna girinceye kadar, o ek§i yuzlu Delkak' den her kim 
"Ne var? Ne oldu?" diye bir hal sordu ise, "Sus!" diye isaretle elini dudagi us- 
tiine koyar ve onlan biisbiitun meraka diisuriir idi. 

2545. Onun ferhenginden vehim ziydde olurdu. Cumle tesvi§ icinde onun 
hayram olmus idi. 

"Ferheng", hiiner ve ma'rifet ve ilim ve edeb demektir. Ya'ni, Delkak'in 
gosterdigi latife hiinerinden halkin vehmi artardi. Biitiin §ehir halki fikir ka- 
nsikligi iginde onun hiinerinin hayram olmus idi. 

2546. r Delkak isdret etti de dedi ki: "By kerem sahi! Ilir dem hirak, id ki ne- 
fes vurayim!" 

Ya'ni, Delkak sahin huzuruna girdigi vakit §ah ona "Soyle, ne oldu?" de- 
di. Delkak dahi pek yorgunluk hali gostererek i§aret edip dedi ki: "Ey kerem 
sahi! Biraz miisaade et, ta ki nefes alayim ve soyleyeyim!" "Dem zeden", 
soylemek demektir. 

^iU- <JL>«p ji ^\ss *£ ^.i JLjp j£ % Jj\ jb *£ U 

2547. "Ta ki aklim hana geri gelsinl %Xrd acad? hir aleme diistum." 

Ya'ni, Delkak latifesini yaldizlamak igin ash olmayan vaz'iyetler gosterip 
dedi ki: "Aman §ahim bana biraz miisaade et, ta ki aklim ba§ima gelsin! 2a- 
ra ben acaib bir aleme du§tum ve kendimden gectim." 

2548. ^ir saal soma ki sdh vehim ve zandan onun hem hogazx ve hem de ag- 
zt act oldu. 

§ah Delkak'e miisaade edip bir miiddet bekledi ve bu intizar esnasinda 
"Acaba ne felaket vardir?" diye vehmi ve zanm daha ziyadelesti. Fakat bu 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

vehim ve zandan agzinda tiikriigii kurudu, hem bogazi ve hem de agzi aci 
oldu. 

2549. „2Srd ^Delkak i hoyle gormemis idi fa, ondan daha hos onun hem-ni§ini 
olmasin! 

Ya'ni, Delkak komik ve maskara bir adam idi. Padisahin her huzuruna gi- 
ri§inde evvelki giri§inden daha ho§ bir maskaralik yapar ve padi§ahi guldii- 
riir idi. Binaenaleyh Delkak'i hicbir vakit boyle ciddi ve tela§h bir hal iginde 
gormemi§ idi. Bu sebebden padi§aha ziyade vehim mustevli oldu. 

2550. c Daima hikaye ve laiife kaldmrdi. §ahv o §adan ve handan tuiardi. 

Ya'ni, §ah daima meclisinde o Delkak'i hikaye ve latife irad eder bir halde 
gorurdii ve o §ah daima mesrur ve giilme iginde vakit gegirir idi. Asia §imdi- 
ki hali gibi abusii'1-vech goriinmez idi. 

c— j j* Ij \j *£** 4-i <J*£ *£ c~~iJ ji tjijf OLu>- Ob>jT 

2551. Oturmah vahiinde onu oyle aiiliicii ederdi hi, §ah iki eliyle karnim iu- 
tardu 

Delkak §ahi oturdugu yerde oyle guldunir idi ki, §ah giilmenin §iddetin- 
den iki eli ile karnim tutardi. Zira karnimn igi gok giilmekten pek ziyade sar- 
silir idi. 

2552. JEira giilmenin kuvvetinden onun cismi ierler idi. O giilmekten yiiz iistu 
diiserdi. 

"Huy kerden", ter yapmak demektir. Ya'ni, giilmenin kuwetinden ve §id- 
detinden §ahin cismi ter yapardi ve §ah hande etmekten dolayi kendisini tu- 
tamayip yiiz iistii dugerdi. 

2553. liugun baska, boyle sari ve eksi. "By §ah! Sus!" diye elini dudagina vu- 
ruyor. 



Gg^ 



MESNEVM §ERfF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Baz", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "ba§ka" ma'nasi 
munasibdir. Ya'ni, Delkak her zaman boyle komik oldugu halde, bugun ba§- 
ka olmustar; ve boyle san ve ek§i yiizludur. Sonra "Ey sah, sus, biraz miisa- 
ade et!" diye ciddiyet gosteriyor ve elini dudagma goturiiyor. 

2554. "Sfcabd, azab cihetinden ne gelecek? diye §ahm vehmi vehim icinde ve 
hayali hayal icinde idi. 

Ya'ni, satun vehmi kat kat oldu ve hayali birbirini ta'kib etti. 

>y. ?.J>f- u~i flL VJj^ *^j ** &a 3 ^ l - ^ J* *? 

2555. 2fra §ahm gonlii gamh ve perhizli idi. Qiinkii JLarezm§ah $ok kan do- 
kiicu idi. 

Ya'ni, o tarafin §ahlanndan bulunan Muhammed Harezm§ah cok kan do- 
kucu bir sah oldugundan, Tirmiz sahimn gonlu onun bir gun kendisine teca- 
viiz edecegini du§unerek gamh idi ve Harezmsah'tan sakinmak uzere idi. 

2556. inadp ya hile ya saivet ile o iarafm $ok $ahlarmi oldiirmii$ idi. 

Kendi maksadina nail olmak hususunda inadgi olan o Muhammed Ha- 
rezmsah o tarafin sahlarmm cogunu ya hile ve tedbir ile yahud kuvvet ve 
satvet ile harb edip dldurmiis. idi. Hatta merkam, NefaMtii'l-Uns'te kissasi 
tafsiten beyan olundugu uzere evliyaullahtan Mecdeddin-i Bagdad! (k.s.) 
hazretlerini dahi bi-gunah olarak nehirde bogdurmus. idi. 

2557. ^Bu 'Tirmiz $dht ondan vehim icinde idi. ^Delkak'in fenninden muhak- 
kak onun vehmi ziyade oldu. 

Bu Tirmiz sahi Seyyid, Muhammed Harezmsah'm tecavuziinden vehim 
icinde idi. Delkak'in yaptigi bu latife fenninden "Acaba Harezm§ah mi tecavuz 
edecektir? Delkak alelacele bu haber ile mi geldi?" diye sahin bu vehmi arm. 

c S j y jjt* 3 *■*>*£ J^ J> <^~~~s J^ K £ > J3J ^ 

2558. Dedi: "CPefc tpbuk ayk soyle'. JAcaba hot nedir? Senin boyle fiinen ve 
giirultiin kimdendir?" 



e$2$9£> 



AHMED AVNl KONUK 

§ah Delkak'e dedi: "Haydi pek gabuk agik soyle, acaba ne gibi bir hal ha- 
dis olmugtur? Senin boyle koyden acele ko§up gelmen ve fitnen ve guriiltii 
ve patim etmen kimden dolayidir?" 

2559. ^Dedi: xr Ben koyden onu isillim ki, §ah her cadde basmda delicti $aflirtti." 

2560. "'Doyle diye ki: "Tlf giinde Semarkand'a kosan bir kimse isterim ve ona 

[2542] j ^ t . . fit 

nazineler vennml 

o^J 1, <_r~*^j J^^ sy* ^y? J°y- j^ bj p-**^ h^ 

2561. "Onun haberinden garaz hasil oldagu vakii, wazda ona nazineler veririm!" 

Ya'ni, "Semarkand'a acele gidip gelen kimsenin getirecegi haberden mak- 
sad hasil oldugu vakit, o kimseye lvaz ve mukaiSt olarak nazineler ve bircok 
paralar veririm!" Dellal baginp bunlan soyluyor idi." 



2562. lc Ben senin nezdine onun i$in kostum ki, diyeyim ki: kuvveii tatmam!" 

"Ey sah! Ben senin huzuruna, bende o kadar zamanda Semarkand'a gi- 
dip gelmek kuweti yoktur, demem icin ko§a ko§a geldim." 

cm o* y. L> ^y ji* j^. cy ys y -^ ij~~*- cx&? c/J 

2563. ur Ben-im yibiden boyle $abukluk gelmez. 'TZari bu timid icin bana tevec- 
cuh etme!" ---•>. 

"Custt", cabukluk ve ceviklik. "Me-ten", "teniden* masdanndan emr-i ha- 
zir olup, burada "tevecaih etme!" demek olur. Ya'ni, "Ey sah! Benim gibi bir 
adamin elinden bu kadar cabukluk ve geviklik gelmez. Ban Semarkand'a 
sur'atle gidip gelmek iimidi icin bana tevecciih etme ve bu i§i benden bekleme! 
Iste huzur-i sahanene bunu haber vermek icin acele ve telas. ile geldim!" dedi. 

2564. CpSh dedi: "Senin bu cabukluipma la net olsun! Jlira $ehir icine yiiz ies- 
vis du§tu." 



eg^g, 



MESNEVl-1 SERtF SERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 ♦ 

§ah Delkak'e cevaben dedi: "Senin bu cabukluguna ve koyden boyle ace- 
le geli§ine la'net olsun! Zira sehir halki igine birgok kansiklik diistu ve herke- 
si ayaga kaldirdin. Senin acelenin bir ma'nasi var zannettik." 

2565. "61/ maskara! ^u kadarclan dolayi sen otlajjima ve ota aie§ birakhn." 

"Ham-ris", liigatte "ham sakalh" demek olup, maskara ma'nasindan ki- 
nayedir (Bahar-i Acem). Ya'nl, "Ey maskara! Bu kadar aceleden dolayi sen 
otlak mesabesinde olan sehre ve ot mesabesinde olan halka vehim atesini bi- 
raktin." Herkes "Acaba ne felaket var?" diye vehme ve lztiraba diistu. 

2566. ^iz fakrda ve ademde ulaklanz, diye davullu ve hayrakli hu hamlar mbi... 

Bu ve atideki beytlerde Hz. Pir efendimiz Delkak kissasindan alinacak his- 
seyi beyan buyururlar. "Hamlar"dan murad, nefsin sifatlanndan tamamiyle 
gecip fani-fillah ve bakl-billah olmadan mursidlik da'vasina kiyam eden kim- 
selerdir. "Davul"dan murad,, boyle bir kimse[nin] basina topladigi birtakim 
ahmaklann "Bizim miirsidimiz soyle kamildir ve boyle ariftir ve ehl-i haldir!" 
diye halka i'lanatta bulunmasidir; ve "bayrak"tan murad kazibin kamillerin 
ahvalini taklid etmesidir. Ya'ni, Delkak'in hali, hakikatte keyfiyyet-i irsaddan 
bi-haber olan muddeilere benzer ki, onlar basina topladiklan birtakim ahmak- 
lar vasitasiyla halka karsi kemal ve irsad davulunu calarlar ve ehl-i kemale 
taklid bayragim agarlar ve derler ki: "Biz fakr ve yokluk yolunun ulaklanyiz. 
Bize tabi' oianlan carcabuk Hakk'a vasil ederiz. Halbuki hakiki bir mursid ve 
insan-i kamil herkesi basina toplamaktan kacar ve kimseyi kendisine da'vet 
etmez; ve kendisine miiracaat edenlerin isti'dadma ve ayn-i sabitelerine na- 
zar edip, mustaid olmayanlan ba'zi vasaya-yi ser'iyye ile basindan savar. Bu 
yalanci miirsidlerin ahvali 3. cildin 680 numarah beytinden 722 numarah 
beytine kadar tasvir buyurulmustur. Ve ehl-i zeka ve irfan bunlardan ibret 
alip bu yalanci mur§idlerin tuzagina tutulmaz. 

2567. <$eyhlih lafim cihana atmis, kendini hir ^ayezid yaymistu. 

Bu maskaralar seyhlik ve mursidlik lafim ve ovtinmesini halka karsi i'lan 
etmisler ve kendilerini birer Bayezid-i Bestami hazretleri gibi kamil gdstermis- 



°#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

lerdir. Niifuz-i nazar sahibi olmayan birtakim humeka dahi. Basma toplanip 
bunu oyle gorundiigu gibi zannetmislerdir. 

2568. !7iem hen&i salik olmu$, vasil olmus; da'vet mahallinde bir mahfil apnis. 

"Mahfil", meclis ve cem'iyet-gah demektir. Ya'ni, boyle bir maskara hem 
kendinden salik olmus ve hem de kendi kendine Hakk'a vasil olmustur. Ya'ni 
birkag rii'ya gorup kendisini kamil ve makam-i irsada vasil zannederek Hak 
yoluna hem kendi kendine suluk etmi§ ve hem de kendi kendine vasil olmus- 
tur; ve Hakk'a vusulii bu kadar kolay bir sey zannederek da'vet mahallinde 
halki toplamak igin bir mahfil agmistir. §airin birisi bu gibiler hakkinda ne gii- 
zel soylemistir: Beyit: 

Seyhlmiz kendisini bilmede kalmi§ adz 
Nerede kaldi ki keyfiyyet-i irsadi bile! 

6mer Hayyam dahi bu gibi muddeileri tezyifen bir rubaisinde soyle soy- 
ler: Rubai: 

"Seyhin birisi bir fahl§e kadma dedi ki: "Sarho§sun, her lahza ba§ka bir kim- 
senin tuzagina baglandin. " Fahi§e kadm cevaben dedi: "Ey §eyh< Sen her ne 
soylersen ben oyum. Fakat insafet; sen de gorundugun gibi misin yal" 

2569. ^Bamadin evi a§ub ve ser loluHur. DCizm kavminin bun&an haberi yoklur. 

Bu yalanci mur§idin hali kendi kendine giiveyi olan kimsenin haline ben- 
zer. Mesela damadm evi asub ve serden, ya'ni diigun icabi olan guriiltu ve 
patirti ve calgi gaganak ile doludur. Halbuki nikah edecegi kizin kavim ve ka- 
bilesinin bu diigunden haberi bile yoktur. 

2570 Uelvele hi, isin vansi loam oldu, Uzim tarafimizdan olan sarilar oldu. 
[2S50] " ° 

Ya'ni, alacagi kiz igin damadin kendi evinde yaptigi velvele ve guriiltu dii- 
gun igin yapilmasi lazim gelen bir i§ idi. Onun damad taraftndan yapilmasi 



<^s^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

dogru oldu. Bizim damadimiz tarafindan yapilmasi icab eden sartlar hasil ol- 
du ve yerini buldu. Bunun gibi miirsid-i nakisin tekye agip basina adamlar 
toplamasi ve cem'iyetle zikirler ve hay u Mylar yapmasi ve kiirsulere gikip 
va'z u nasihat etmek irsad isjnin yansidir. Bu yan i§ o miirsid-i nakis tara- 
findan yapilmis. ve hasil olmustur. 

2571. Gvleri sii-purduh, siisledik. ^u hevesien dolayi sermest ve ko$ olarak 
halhitk. 

Diigiin evini siipiifduk ve siisledik. Bu zahiri hazirhk hevesinden dolayi 
sermest ve mesrur olarak- ayaga kalktik; ve keza miirsid-i nakis dahi tekye- 
sini usul-i zahirisi vechi ile tertib edip siisledi ve bu zahiri tertibat hevesinden 
dolayi kendinden gecti ve "tertibatim yerinde oldu" diye mesrur ve sarhos 
olarak ir§ada kalkti. 

2572. u O tat aj tan bir haber geldi mi?" Uiayirl "0 damdan bu tarafa bir has 
geldi mi?" Diayir! 

Bunlar pek a'la. Fakat ism yansidir. "Bu i§ tamam olmak icin, ey mur- 
sid efendi! Sana Hak tarafindan irsada me'zuniyet haberi geldi mi? Ve o ali 
damdan, ya'ni hakikat-i muhammediyyeden bir murg, ya'ni bir insan-i ka- 
mil gelip seni irsada me'zun kildi mi?" diye sorarsan, eger lisanen dogru 
soyler bir adam ise zahiren ve eger yalanci ise batmen ve halen "hayir" di- 
ye cevab verir. 

-L*-j oUI_p- Olj ^\yr <^k -^.j* j**jl -^.y oVL-j jjj 

2573. ur Bu meztd ender mezid olan risaletler cinsinden o havaliden size bir ce- 
vab geldi mi?" 

"Mezid ender mezid risaleften murad, Zat-i Hak'tan hakikat-i muham- 
mediyyeye ve hakikat-i muhammediyyeden insan-i kamile gelen, varid olan 
tebliglerdir. Ya'ni, "Size vazife-i irsadi ifa icm Zat-i Hak'tan hakikat-i mu- 
hammediyyeye ve hakikat-i muhammediyyeden sahib-i ir§ad olan bir in- 
san-i kamile olan teblig ve risalet cinsinden, o alem-i ma'na havalisinden bir 
cevab geldi mi?" diye sorarsan: 



*#%?£> 



AHMED AVNt KONUK 

2574. " !!7taiftr/ Uelakin hizim yarimiz hundan agahhr. 2Sra ki aonulden go- 
mil tarafina la-hiid yol vartlir." 

"Hayir, boyle bir §ey vakf olmadi. Fakat tarikina mensub oldugumuz ya- 
rimiz ve pirimiz bizim irsada te§ebbusumuzden agahtir. Biz bu isi onun agah- 
hgina istinaden yapanz. Zira ki elbette kalbden. kalbe yol vardir." 

2575. nr Binaenaleyh otiir yardan, ki sizin iimuliniz vardir, namenin cevabm- 
dan ni$in yol halulir?" 

"Ey miirsid efendiler! Mademki sizin pir-i tankatinizin sizden agahligina 
umidiniz vardir, kalbinizden pirinize gonderdiginiz name-i teveccuhe ni$in 
cevab gelmiyor? Ve bu kalb yolu nigin gonderdiginiz namenin cevabindan 
halidir?" Ma'lum olsun ki, irsad keyfiyeti sulukunii itmam edip fena ve beka 
mertebelerini haiz olduktan sonra mensub oldugu kamilin izniyle olur; ve fe- 
na ve beka mertebelerini haiz olan bir kimse terbiye edecegi bir salikin ahla- 
kim, mesrebini kendisi soylemeye hacet olmaksizin kalbine nazar etmek su- 
retiyle goriir ve bilir; ve ona gore ma'nevi ilaclar ve tedaviler yapar. Nitekim 
4. cildin 1 795 ve 1 796 numarah beyitlerinde soyle buyurulmus idi: 

[Ya'ni] "Kamiller senin admi uzaktan isjtirler. Senin tar ve pudunun ya'm 
ayn-i sabitenin ka'nna kadar giderler. Belki sen dogmadan senelerce evvel 
seni hallerin ile gormus olurlar." • - -•?. 

Binaenaleyh bir salikin ahval-i batinesini gdrmeyen ve bilmeyen bir kim- 
se miirsid degildir; Ve bir pirin tarikina intisab edip bir muddet mucahede ve 
riyazattan sonra bila-me'zuniyet irsada tesebbiis caiz degildir. 

j^ J. j a <jO e -V, cf cri ^ J 1 *^ j* j Jj^ J 1 ^1— iUiJ J^> 

2576. [jizlilerden ve a§ikarlardan yiiz ni§an vardir. fjakat ikiija et, hi kapi- 
dan perdeyi kalduma! 

Ya'm, bu mukallid miirsidlerin batmlanndan ve zahirlerinden bizim indi- 
mizde bircok nisanlan ve sifatlan vardir; fakat ey Mevlana, bu kadar soz ye- 
ter! Bu tezvirat kapisindan perdeyi kaldirma ve esran if§a etme! 



*£P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

2577. O ahmah H^elkak kissasina kadar geri git ki,fuzulden dolayt kendi iize- 
rine held geiirdi. 

Ey Meviana! Ahmak Delkak'in kissasina geri don ki, o Delkak latifede 
haddi tecaviiz eyledigi ve fuzulluk ettigi igin kendi iizerine bela getirdi. tmdi 
ey kimse! Bu kissadan ibret al! Boyle bila-me'zuniyet haddi tecavuz edip fu- 
zuli olarak miirsidlige kiyam edenlerin ba§lanna Hak tarafindan bir bela ge- 
lecegini de anla! Nitekim zamammizda boyle fuzuli olarak §eyhlik edenlerin 
baslanna gelen belalar §ayan-i ibrettir. 

2578. Sonra vezir ona dedi: "By hakkin diregi! ^u hakir bendeden hir soz 
dinle!" 

Padi§ah Delkak'in koyden boyle bir latife kasdiyle acele gelmesini telln 
ettikten sonra orada bulunan vezir padisaha dedi: "Ey hakkin ve adaletin sii- 
tunu ve diregi olan sah! Bu hakir bendenin dahi bir soziinu dinle!" 

2579. nc Delkak koyden hir i§ kin gelmi§tir. Onun re'yi dondu ve ona pi§man 
olmu$tur." 

"Delkak koyden sehre kadar bu derece sur'atle mutlaka hayir bir is igin 
gelmistir ve bir fikr-i mahsiisu vardir. Fakat sehre geldigi vakit re'y ve fikri- 
ni degi§tirdi ve o fikrinden pisman olup vazgecjt" 

2580. "Sudan ve yagdan eskiyi yeni yapiyor. maskaralik lie hark, olucu ediyor." 

"Tul miiddet kalmis ve eskimis yagi yeni yapmak," baska turlii dusuniip 
ba§ka turlii soylemekten kinayedir. "Birun-sev", vasf-i terkibi olduguna gore 
"haric olucu" demektir, "Birun-§ev kerden", "haric olucu etmek" demek olur. 
Ya'ni "Delkak baska turlii diisuniip ba§ka turlii soyliiyor ve maksadini sakliyor; 
ve o maskaralik ile kendini bu sakladigi dusiinceden haric olucu ediyor." 

ijLii Jjb lS *a, \jj\ OUT ^j Sj\f sjs dVty sj*jj ^Lj jl 

2581. "0 kvni gosierdi, hicagi aizledi. <$iihhesiz onu siki§tirmak gerekiir." 



Cg^g, 



AHMED AVNI KONUK 

"Mesela o kini gosterdi, fakat bigagi sakladi ve gostermedi. Binaenaleyh o 
asil maksadmi izhar etmek icin onu sikistirmak gerektir." 

2582. "jfistigi yakui cevizi kirmadih^a ne i$ini gosterir, ne hir yag verir." 

"Nitekim fistigi yahud cevizi kirmayinca ici meydana gikmaz ve bunlann 
iclerinde gizli olan yaglar ahnmaz. Bunun gibi Delkak'i de siki§tirmahdir ki, 
bu husustaki fikri ve maksadi meydana giksin!" 

j 1 &j 3 lT^'j 1 j* £* j- 1 j ! ^*> J 1 ^j £*■> J> y^ 

2583. "Oram hu ferhenginden onun hu def'ini iinleme! Onun titremesine ve 
I r engine hah 1 ." 

\ "Ferheng", "ilim ve hiiner" demek olup burada "hlle ile tedbir-i idari" mu- 

rad buyurulur. Ya'ni, "Ey sah! Sen Delkak'in kendisine vaki' olacak tazyiki 
def icin hile ile yapacagi tedbir-i idarisine kulak asma! Ve onun bu tedbirini 
def et! Onun zahirinde gorulen titremesine ve renginin bozulmasina bak! 

I Eger batimnda gizledigi bir hal olmasa zahiri boyle mutegayyir olmazdi." 

i 2584. tt Utah, "Onlann yuzlerinle onlann alametleri vard-ir" huyurdu. ,Zira hi 

i alamet gammaz ve munimmdir." 

"Munimm", if'al babindan ism-i rail olup "birinin sozunu digerine goturen 
nemmam ve gammaz" demektir. "Sima", alamet ve eser ma'nasinadir. Bu 

\ beyt-i serifte sure-i Feth'te olan 'tfj*-j J 'r*W- (Feth, 48/29) ya'ni "Onlann 

yiizlerinde onlann eseri ve alameti vardir" ayet-i kerimesine ve sure-i Rah- 
man'da olan ^U-h ^y^Jx^yu (Rahman, 55/41) ya'ni "Miicrimler alamet- 
leri ile taninir" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni, "Zira ki eser-i zahi- 
ri gammazdir ve nemmamdir. Bunun icin Hak Teala hazretleri salihler ve asi- 
ler yuzlerindeki alametlerinden taninir buyurdu." Nitekim 1 . cildin 1291 nu- 
marasinda da: c— i «-^L. u~- iSy tJjU- <^r c— i a-uiy- Jjm \j l.~, y? j>- 

| [Ya'ni] "Hak simaya muarrif ta'bir etmi§tir. Arifin gozu sima tarafinda kal- 

I mistir." 

I Ve 4. cildin 1 790 numarah beytinin basindaki stirh-i serifte de bu ma'na 

beyan buyurulmustar. 



c^^, 



MESNEVf-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

_ - • '•• 

j~*i ui' "^*' **£» j~»> j£~t o j»- l)I X^o Cx-^A ,jjI*> ^jji 

2585. Ar Bu muayin o haberin ziddiiir. 2Zra ki bu beser sarabla yoguruhnu§tur." 

"Muayin", miifaale babindan ism-i faildir. "Ta'yin edici ve gosterici" demek- 
tir. Bundan murad, Delkak'in titremesi ve yuziiniin sararmasidir. Ya'ni, "Del- 
kak'in yuziinde goriilen ve zamirini gosterici olan titremesi ve yuziinim sarar- 
masi, lisanen verdigi haberin ve soziin ziddmi beyan ediyor. Binaenaleyh o her 
ne kadar lisanen ben bu hareketimi sizi giildurmek igin yaptim, diyor ise de yu- 
ziinde goriilen alarnet bu hareketinin ic. yiizii boyle olmadigini gosteriyor." 

,J>j£i* co^~~* o^Pf*" j* ^^ J^Jj^' ^ J ^^ ^ i ^- s ^-^ 

2586. ^elkak fy&n ve$mms ile clecLi: "61/ musahib! T^u miskinin kanina say 
eime!" 

Delkak vezirin padi§aha kar§i bu sozleri soyledigini isjtince pek mtiteessi- 
rane bir'surette vezire hitaben dedi ki: "Ey padi§ahin veziri olan musahib-i 
muhterem! Bu gibi sozler ile padi§ahi ofkelendirip, bu benim gibi fakirin ka- 
mna ve i'damma gah§ma!" 

jA <j\ JiLtf j j>- J-iU OlS' j~**j> ji -^1 (i-*_j j OUT ^ 

2587. *By emir! £amire $ok vehim ve flilman gelir ki, hak ve sadik olmaz." 

Ya'ni, "Ey vezir olan bey! insamn kalbine bircok vehimler ve zanlar gelir. 
Fakat vehim ve zan hadd-i zatmda dogru degildir. Zira vehim insamn vii- 
cudunda, afakta olan §eytamn naziridir. §eytan insanlan nasil yanhs, yollara 
sevk ederse, vehim de van yok, yogu var gosterir ve insam ldlal eder." 

• * * , ... * 

2588. "<7\iuhakkak zanntn ba'zisi giinahhr, ey vezir! Diususiyle bir fakir 
iizerine zuliim dogm degildir." 

Bu beyt-i §erifte sure-i Hucurat'ta olan j^i 01 jki» '^ \Jx \^\ \^^\ Q,!b 
^'JiJi (Hucurat, 49/12) ya'ni "Ey iman eden kimseler! Zanmn gogundan sa- 
kimniz! Muhakkak zanmn ba'zisi gunahtir" ayet-i kerimesine i§aret buyuru- 
lur. Buradaki "zan"dan murad, kdtii zandir. Binaenaleyh zan iki nevi' olur. 
Birisi kotii zan ve digeri iyi zandir. Ayet-i kerimede "Zanmn ba'zisi gunahtir" 
kaydiyla kotii zanna i§aret ve iyi zan istisna buyurulmus. olur. Ef al ve ahva- 
linde fiski ve zulmii zahir olmayan mii'minler hakkinda su'-i zan caiz degil- 



«3^> 



AHMED AVNt KONUK 

dir ve onlan giybet dahi haramdir. Fiskim ve zulmumi enzar-i nasta izhar 
eden kimselerin giybeti ve onlar ile muamelede hazm ve ihtiyat lazimdir. Ni- 
tekim hadis-i §erifte -J i~* y* fr u.i uLW ^i ^ ya'ni "Haya gomlegini kaldinp 
atmis. olan kimse igin giybet yoktur" buyurulur. Ve hazm ve ihtiyat ise su'-i 
zandir. Nitekim 3. cildin 270 ve 271 numarali beyitierinde J> £ jua* m^ 
&j, ju j\ ^^ j iSji/ 1 -iSji* ya'ni "Hazm o olur ki, su'-i zan edesin, ta ki ka- 
casin ve kotiiden beri olasm!" ve oi\^ f b \j pUj* . Jj-j ofo^ &g jyi ^ ^ 
J^*i &\ ya'ni "0 Resul "Hazm su'-i zandir" buyurdu. Ey fuzul! Her adim igin 
tuzak bil!" Ya'ni, Delkak soziine devam ile dedi ki: "Ey vezir! Hak Teala 
Kur'an-i Kerim'de "Zannin ba'zisi giinahtir" buyurdu. Binaenaleyh zulmet- 
mek i§ basmda bulunanlara layik degildir. Hele benim gibi bir fakir hakkinda 
hig caiz degildir." 

2589. *<$ah onu inciten kimseui muahaze etmez. Onu giiUuren kimseui neden 
muahaze etsin?" 

Ya'ni, "§ah halim ve kerimdir. Kendisini inciten ve miiteessir eden kimse- 
yi afv edip muahaze etmez. Ben ise onu daima gulduriirum ve bu yaptigim 
hareketi dahi giilunc bir hal olmak iizere yaptim. Binaenaleyh beni neden 
muahaze etsin?" 

2590. Sahxbin sazu sahm indinde yer tutucu oldu. ^u mekrin ve tezvirin ka- 
sifi oldu. 

Delkak §ahin fikrini kendi aleyhinden gevirmek igin bu sozleri soyledi am- 
ma, vezirin sozii padi§aha daha mu'teber ve makbul goriindu. Binaenaleyh 
vezirin tevehhumiine tebean Delkak'in bu hareketinde mestur olmasi lazim 
gelen mekr ve tezvirin ke§fl tarafina meyil edici oldu. 

2591. "'Delkak'i zinddn tarafina aoturunuz. Onun yaltaklanmasim ve riyasi- 
ni az satin alimzl" 

"Cablus", aldatici ve yaltaklamci ve tath dilli. "Zerk", riya ve nifak demek- 
tir. Ya'ni, padisah Delkak'i tazyike karar verip dedi ki: "Delkak'i aim, zindana 
gotiirun! Gercj o maskarahk ile sizi guldiirmeye ve yapacaginiz tazyikati tahfi- 



G&XSgi 



MESNEVf-t^ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

fe cabalar ve sizin tab'iniz dahi ona rmilayemet gostermek cihetine meyl eder. 
Onun maskarahklarina az guliinuz ve ona kar§i daima ek§i yiizlii olunuz!" 

2592. "Ona karni bos davul gibi vurunuz, taki o bize davul gibi agahlik versini" 

"Delkak'e merhamet etmeyip, icj bos. davula vurur gibi vurunuz! Davul 
nasil ses gikanrsa, o da batimnda gizledigi fikribize izhar etsin!" Nitekim "biz 
fena makamindayiz" diye kemal da'vasinda bulunan yalanci mursjdler, bas- 
lanna bir bela-yi ilahi geldigi vakit, batinlannda sakladiklan sifat-i beseriyye- 
lerini izhar ederler. 

^^m. ,4SS Oft " t &■> 

2593. "^Davul yas ve hum ve dolu ve bos olsa, onun sesi bizi hevsinden agah 
eder." 

"Davulun derisi yas. midir, kuru mudur ve igi dolu mudur, bo§ mudur? Qo- 
mak vuruldugu vakit bizi tamamiyle kendi halinden agah eder. Zira ya§ de- 
rinin sesi ba§ka ve kuru derinin sesi ba§kadir; ve keza igidolu olan davul He 
bos, davulun sesi ba§ka baska gkar." Bunun gibi bela vaktinde cismi sifat-i 
be§eriyyeden kurumu§ ve icj bosalmis olan insan-i kamilin ef'ali ve akvali 
ba§kadir; ve cismi sifat-i be§eriyye ile ya§ ve batini bu sifatlar ile dolu olan 
nakisin ef'ali ve akvali dahi ba§kadir. 

2594. n< INihayet iztuardan dolayx kendi sunni soyler. Oyle hi, bu cj'onuller ha- 
rar iuiar." 

"Delkak nihayet, dayak lztiranndan dolayi batimnda sakladigi sir ne ise, 
onu dosdogru olarak meydana gikarmaya mecbur olur; ve onun bu dogru so- 
ziine karsi goniillerde bir karar ve inanmak hasil olur." 

2595. u <jMademhi stdk fiiruglu olan iuma'ninettir, goniil yalan soz ile rahat 
etmez. 

Tuma'nmet", bir §eye i'timad ve rabt-i kalb edip onunla rahat ve siiku- 
net bulmak demektir. Bu beyt-i §erifte v„j v^ 1 ^j ~"J^> S^^\ oi ya'ni "Mu- 



•^P 3 



AHMED AVNl KONUK 

hakkak sidk^uma'mnet ve kizb reybettir" hadis-i serifine isaret buyurulur. 
Ya'ni, "Mademki bu hadis4 §erif mucibince niirlu olan dogru soz kalbe inan- 
mak duygusu ve siikunet verir, binaenaleyh goniil yalan soze inanmaya me- 
yil etmez ve siikunet bulmaz." 

OLjJ p y> OUo j* »p*J u ~sZ- jUi dj?r Jj j -lib u ^>- Oy>r ^JS' 

2596. talari, $op gtbi ve goniil apz gibi olur. Qo-p asla agizda gizli olmaz. 

Ya'ni, yalan soz agiza giren bir gop gibidir. Bu agiza giren gop nasil agiz- 
da gizli kalmaz ve hissolunur ise, agiz mesabesinde olan kalbe giren gop me- 
sabesindeki yalan soz dahi dylece kalbde hissolunur. 

2597. Onda olcluk$a, ilim ile agizdan pkarmak v$in, hir M vurur. 

Ya'ni, insan, o gop agizda durdukga dilini o gope temas ettirerek ilim ve 
usul ile bogazina kagirmadan disanya gikanp atar. 

2598. ^Kususiyle hij goze riizgdrdan fop clu§er; cjoz, ya§a ve kafama ve a$ma- 
ya dii$er. 

Hele rtizgardan goze gop kagarsa, gozun hig tahammulu yoktur. Derhal 
yasanr ve o gopii di§anya atmak igin agiiip kapanmak ile mesgul olur. Evvel- 
ki beyt-i §erifte kalbin agiza tesbihi kulub-i ammeye ve bu beyitte goze tes- 
bihi kalb-i kamile nazaran vaki' olmu§tur. Zira kamilin kalbi goz mes^besin- 
dedir. - - - 

•^jb u-^ uO 1 r^r J ^^ u -& ^r^ 1 HJ U a~^ J> u~i ^ 

2599. Dmdi hiz §im&i \>xx pope iekme vwalun, id hi agiz ve goz hu co-pien hur- 
tulsunl 

imdi biz gop gibi olan yalan sozlere kar§i, firaset ayagi ile bir tekme vura- 
lim, ta ki kalbimizin agzi ve gozii bu gopten kurtulsun! 

2600. ^elkah dedi: *6y §ah, yava§ oil Diilmin ve magfireiin yuziinii az ftr- 
[2581] nudai" 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

Delkak padisahin bu sozlerine kar§i dedi: "Ey §ah, yavas. ol! ahlak-i 
hamideden olan hilmin ve afv ve magfiretin yuziinu, sifat-i gazabm tirnak- 
lan ile az tirmala!" "Kern haras", "az tirmala" ta'biriyle ba'zan sifat-i gaza- 
bin dahi izhan lazim gelecegine i§aret buyurulur. Nitekim Hak Teala 
nazretleri Zat-i azimu'§-§amn '^M ^ s-^'j (Fetih, 48/6) [ya'ni "Allah on- 
lara gazablandi"] ayet-i kerimesinde gazab ve ^ «w '^j (Beyyine, 98/8) 
[ya'ni "Allah onlardan razi oldu"] ayet-i kerimesinde dahi nza sifatlanyla 
tavsif buyurdu. Ve insan ise cemi'-i esma ve sifat-i ilahiyyenin mazhandir. 
Binaenaleyh iktiza-yi hale gore kendisinden gazab sifatinm zuhuru dahi ta- 
biidir. §u kadar ki, bu gazab nefsin feverani ile olursa mezmumdur; Hak igin 
olursa makbuldiir. Nitekim- atide izah buyurulur. 

2601. wr Bu hadde kadar mkmeileri ta'cil necLendir? 'jBen ucmuyorum. Senin 
elindeyim; heni yirt!" 

"Nikam", ukabet ile mukafat etmek ma'nasina olan "mkmet"in cem'idir, 
"azablar ve gazablar" demek olur. Ba'zi §arihler "derem" kelimesindeki 
"der"in zaid oldugunu beyan etmisterdir. Fakat "deriden" masdannin emr-i 
hazin olmak miinasib goriinur. §u halde "der-em", "beni yirt ve kahr et!" 
ma'nasina gelir. Ya'ni, "Ey sah! Benim hakkimda bu derece gazablan ve 
azablan ta'cil etmenin sebebi nedir? Ben ucup kacmiyorum. Senin elindeyim. 
Teenni et; eger icab ederse beni yirt ve kahret! " 

2602. O te'dib ki jAllah vein olur, onda musia'tillik caiz defiildir. 

Ya'ni, bir hakim bir kimseyi Allah igin te'dib etmek isterse, bu te'dib ve 
ceza hususunda hakimin musta'cilligi ve acil olmasi caiz degildir. Bilakis te- 
enni ile hareketi adle muvafik olur. 

2603. Ve o §ey ki, tab' ve ami olan hi§m ola ve murtaza olmamak icin acele eder. 

Ve fakat bir kimsenin te'dib ve cezasi tab'-i nefsani ve anzi olan ofkeden 
dolayi olursa bu ofkenin hiikmu gegip kendisinde sifat-i nza hasil olmamak 
icm acele eder ve nefsindeki intikam zevkine maglub olur. 



^^ 



AHMED AVNt KONUK 

2604. ^Korkar hi eger nza gdirse onun ofkesi gider. Dnitk&m ve onun zevki 
fait olur. 

Zira o kimse korkar ki, eger kendisinde sifat-i nza hasil olursa, bu sifatin 
ziddi olan gazabi ve ofkesi gider. tntikam duygusu ve nefsinin intikam alma 
zevki fevt olur. Zira nza sifati su ve gazab sifati ate§ gibidir. Riza sifati gelin- 
ce gazab ate§i soner. 

Menkibe: "Imam-i Hiiseyin (a.s.) hazretleri bir sofrada bulunduklan esna- 
da sofraya yemek getiren koleleri dikkatsizlik sebebiyle yemegi hazretin iize- 
rine doker. Hz. Imam nazar-i infial ile koleye baktigi vakit kole -M 'oj-W&if} 
(Al-i imran, 3/134) ya'ni "Allah Teala cenneti ofkesini yutanlar icin hazirla- 
misnr" ayet-i kerimesini okur. Hz. Imam cevaben: "Ofkemi hazm ettim" bu- 
. yururlar. Kole ayet-i kerimenin alt tarafi olan y-Ui '^ 'ob»u3i j (Al-i tmran, 
3/134) ya'ni "Nasdan arv ediciler(e dahi cenneti hazirlarhi§tir)" ciimlesini 
okur. Hz. Imam cevaben: "Seni afv ettim" buyurur. Kole yine bu cumlenin 
maba'di olan ca^-Ui ,-** iifj (Al-i Imran, 3/134) ya'ni "Allah Teala ihsan 
edenleri sever" ayet-i kerimesini dahi okur. Hz. Imam: "Seni Allah nzasi igin 
azad ettim!" buyurur." 

2605. DCazib olan §ehvet taamda acele eder. JZevkinfevti korkusu vardir; o isc 
marazdu. 

Ya'ni, mi'dede yalanci bir §ehvet ve istek oldugu vakit, bu §ehvet yemek 
tarafina acele eder. Zira biraz yemege sabretse, yemek yemek zevki gidecek 
ve yerine isteksizlik gelecektir. Binaenaleyh "Arnan bu zevk gitmesin de ta- 
amin lezzetini duyayim!" diye yemege acele eder, Halbuki i§tiha-yi kazib 
mi'denin bir hastaligidir. At§-i kazib ve susamak dahi boyledir. Iste zevk-i in- 
tikam dahi boyle §ehvet-i kazibe gibidir. Sabir ile zail olur. 

2606. <j§tiha-yi sadik olur, te'hir iyidir, id ki o kerihsiz hazm olmus ola! 

"Girih", "kerih" ma'nasinadir, "nahos olan ve igrenme veren" demektir. 
Ya'ni, i§tiha-yi kazibde sabr olunursa istiha sadik olur. Binaenaleyh yemege 
acele etmeyip te'hir etmek evladir. Ta ki bu istiha-yi sadik sebebiyle yenilen 
yemek mi'dede nahos olmayarak hazm olmus olur. Ya'ni gazab halinde hiik- 



c^^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

mu terk edip teemmiil etmelidir. Ta ki o gazabin nefsani mi yoksa Hakkarii 
mi oldugu bu teemmiil neticesinde zahir olsun! 

2607. "6en- beni def'-i beta i$in dovuyorsun, id ki rahneyi goresin, onu bagla- 
yasml 

"Rahne", "yirtik ve yikik" demektir. Burada murad, Delkak'in telas. ile 
§ehre gelmesi uzerine erbab-i hukumet ve halk arasinda te§evvu§-i fikr ve 
kan§iklik husule gelmesidir. Ya'ni, "Ey §ah! Benim hareketimden dolayi §eh- 
rin asayi§i ve emr-i idarede rahne husule geldigini goriiyorsun ve o rahneyi 
baglamak istiyorsun ve beni bu belamn def i igin dovuyorsun." 

U*5 ijb ^~> 4^-j jl j*t- %. -XAj djj> <i>-j d\j\ \j 

2608. "Tfi ki o rahneden harice held gelmeye! Onun gayn kazdnm bir$ok rah- 
nesi vardir." 

"istersin ki, o intizam-i idarede hasil olan o rahneden diganya bir bela-yi 
idari gikmasin! Halbuki hadisat-i kevniyyenin kaffesi kaza-yi ilahiye baghdir. 
Binaenaleyh onlari bu gibi zevk-i intikam tedbirleriyle def etmek mumkin 
degildir." 

2609. "JZulum def'-i beldntn $are$i olmaz. Qdre ihsdn ve afv ve kerem olur." 

Ya'ni, "Nefsin hazzina maglub olup zevk-i intikama meyletmek bir zu- 
liimdur; ve zuliim ise def -i belamn garesi olamaz. Eger §ahlar memleketle- 
rindeki bela-yi idarilerin garesini isterlerse, o care ve tedbir halka ihsan ve 
mucrimleri afvetmek ve izhar-i kerem etmektir." 

,, 0,0- • ^ .^ - „> it, *,t* ^ 

2610. * Sodoku beldyi redd eder" buyurdu. By delikanli! Sen hasialanna sada- 
[2591] kaileildcetl 

Ya'ni, ihsan ve afv ve kerem sadakadir. Resul-i Ekrem Efendimiz >j ^j^i 
j*ji juyj p %ji ya'ni "Sadaka belayi def eder ve omrii ziyade eder" buyurdu. 
Ya'ni, ey alem-i hayatta tecriibesiz olan delikanli! Sen hastalanni, muhtacla- 
ra ihtiyaclan olan s,eyleri vermekle tedav! et! Malum olsun ki "sadaka" riya- 



*£» 



AHMED AVNI KONUK 

siz ve siim'asiz, sidk ve ihlas ile, Allah rizasi igin verilen maldan ibarettir. Fa- 
kat Sahlhayn'da mezkur <j-u* Jj/^ js' ya'ni "Her bir emr-i ma'ruf sadakadir" 
hadis-i serifi mucibince zultimden ve ser'den tevakM dahi sadaka hiikmunde- 
dir. Zira bunlardan tevakki etmek emr-i ma'ruftur. Binaenaleyh beyt-i serifte 
sadaka ile bu ma'naya da isaret buyurulur. ikinci misra' dahi bu ma'nayi mii- 
eyyiddir. Zira paraya muhtag olanlar fakr ile maluldiir, onlarin tedavisi para 
vermekle olur; ve kabahatliler haklannda lahik olacak ceza korkusuyla 
maluldiir. Onlann tedavisi dahi afv ile olur. Velhasil her bir kimse bir ihtiyag 
illeti ile maluldiir. Onlarin tedavisi dahi bu ihtiyaglanmn te'mini ile olur. 

I j <j~>-^ (t-l^ f*-*^ &*£ jjfi' lj ^rijj- 5 J&~y* ^y} ■u-W? 

2611. ^jfakiri yakmak, hilim du§unucii olan aozil kor eimek sadaka olmaz." 

"Ey sah! Senin hilim sifatim dusuniicii olan kabahatlinin urnid goziinii, si- 
fat-i gazab ile kor etmek ve benim gibi bir fakiri gazab atesjyle yakmak, Re- 
sul-i Ekrem hazretlerinin vesayasina muhalif oldugundan sadaka olmaz." 

2612. <§ah dedi: nr Bir hayn ejjer kendi mevzi'inde yapar isen, hayir ve onun 
mevki'i iyidir." 

§ah Delkak'in bu sozlerine cevaben dedi: "Fakat bir hayn eger yerinde ya- 
parsan o hayir iyidir ve onun yeri de iyidir. Yerine masruf olmayan hayir, 
ayn-i ser* olur ve onun konuldugu yer dahi fena olur. 

2613. "ZRuhun mevzi'ine sahi koyarsan viranlikhr. <$ahin mevzi'i at dahi na- 
danlikhr." 

"Ruh" ve "§ah" ve "esb", satrang oyununda kullamlan muhrelerin isim- 
leridir. Ya'ni, "Mesela satrang oyununda "ruh" tasimn yerine "§ah" tasmi ko- 
yarsak ters olur ve oyun berbad olur. Ve keza "sah" tasimn konacagi hane- 
ye "esb" ta§ini koyarsak cahillik olur; ve satrang oyununu bilmedigine hiik- 
molunur." 

2614. "Qeriatte hem ata hem zecr vardir. §ah \$in sadr ve at i$in dergah vardir." 



<^PP 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVi-6 • 

"§er'-i ilahtde ata ve ihsan etmek vardir. Nitekim Hak Teala v^ *% 
ie^Ji (Al-i Imran, 3/134) ya'nt "Allah Teala ihsan edicileri sever" buyurur. 
Ve keza zecr ve men'etmek dahi vardir. Nitekim ayet-i kerimede u# 'fX'ida if, 
ii\ jp j Wj (Nur, 24/2) ya'nt "Zina eden kadm ile erkegi dovuniiz. Allah'm 
dininde'onlara merhamet etmeyiniz!" buyurulur. Ve muamelat-i nas arasm- 
da da her §eyin bir miinasib yeri vardir. Mesela padisah igin sadr ve yiiksek 
rnakam vardir; ve at igin dahi padisahm kapisi vardir. Padisahm kapida otur- 
masi ve atin sadrda durmasi ters ve zuliim olur." 

2615. "JrfM ne ohir?'*Qnu mevzi'ine koymaktir. .Zuliim ne olur? Onu mev- 
ki'inin gaynna koymaktir." 

Ya'nt, "AdI ne demektir? Bir §eyi layik oldugu mahalle koymaktir. Zuliim 
ne demektir? Bir §eyi layik oldugu yerden ba§ka yere koymaktir." 

2616. "Dialtk gazahian ve hilimden ve nasikaiien ve mekrden her neyi yarat- 
h ise, haid tUgildir ." 

"Nush", nasthat etmek. "Mekid", mekr ve hubs ma'nasmadir. Ya'nt, "Ha- 
hk Teala hazretleri bu alem-i surette gazabdan ve hilimden ve nasthatten ve 
mekr ve hubsten her neyi yaratti ise, higbirisi batil degildir. Nitekim ayet-i ke- 
rimede Ui»w £J* u'j 'jSJtij \Cj>\ uiu u'j (Sad, 38/27) ya'ni "Biz gop ve yeri ve 
onlann a'rasinda oian §eyleri batil olarak yaratmadik" buyurulur. Binaenaleyh 
gazab ve hilim sifatlan yerlerinde masruf olmak sartiyla makbuldiir; ve bu 
alem-i surette esma-i ilahiyye muktezasi olarak salihin ve fasikin vucudu za- 
rurldir. Binaenaleyh nasthat etmek salihlerin ve mekr ve hubs fasiklann i§idir. 

jj ^A Ifj j c~~J jlk* y^ j*r §? Wtj c --~ * jfe* j^- 

2617. nr Burdardan hvfaix §ey hayr-i mutlak degiliir. Hunlartlan hufrir §ey §err-i 
mutlak degildir." 

Ya'nt, "Gazab ve hilim gibi ahlakin higbirisi suret-i mutlakada hayir degil- 
dir ve mutlak §er dahi degildir. Zira her birisi mevzi'ine gore degisjr. Mesela 
sifat-i hilmi, tasavvur ve tasmim ile bir kimseyi oldiiren adam hakkinda is- 
ti'mal edip onu kisas etmemek §er olur. Hayir olan hal, onu kisas etmektir; ve 
nefsini ve lrzim miidafaa icjn bir kimseyi oldiiren adama da gazab edip kisas 



c^ 



AHMED AVNl KONUK 

etmek dahi ser olur. Binaenaleyh ona karsi halimane davramp kisas etmemek 
hayir olur. Nitekim ceza kanunlanndaki hukiimler dahi buna goredir. Velhasil 
alemde hayir ve §err-i mutlak yoktur. Hayriyet ve §erriyet mukayyeddir." 

2618. 9Ve/' ve zarar her hiri yerinded-ir. Dlim hu yuzizn vaab ve nafi'iir. 

Bu alem-i surette nef ve zarann herbiri yerindedir. Zira "nef", Nafr ism-i 
ilahisinin ve "zarar" "Darr" ism-i §erifinin iktizasidir. Binaenaleyh ilm-i esmai 
ve sifati kullar iizerine vacibdir ve raidelidir. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz 
U~~*j jjL- J50 i^ij jjuJi cju* ya'ni "Ilim talebi herbir miislim erkek ve kadm icm 
farzdir" buyurulur ve diger bir hadis-i §eriflerinde dahi «aji ^\j \ 3 /js ya'ni 
"Allah Teala'mn alasinda ya'ni esma ve sifatinda tefekkiir ediniz!" buyurur- 
lar. Zira bu ilim vasitasryla insan hayir ile §erri tefrik edebilir; ve bu ilim save- 
sinde sifat-i celaliyyeyi ehl-i celale ve sirat-i cemaliyyeyi de ehl-i cemale tah- 
sis" edebilir. 

2619. By, ne $ok hir zecr var&u hi, miskin iizerine flider; sevahcia ekmekten ve 
helvadan iyi olur. 

Ey kimse! Miskin ve fakir iizerine vaki' olan ne 50k bir zecr ve ceza var- 
dir ki, bu zecr ve ceza sevab hususunda fakire ekmek ve helva vermekten 
daha faideli ve iyi olur. Zira zecr ve ceza yerinde vaki' oldugu icm,adl olur. 

2620. JEtra hi vakitsiz helva safra yapar. ^Xokat bm&hubsten temiz yafar. 

"Evan", vakit ve hin; "miistenka", temizlenmis. demektir. Ya'ni, mesela 
tab'mda hararet galib olan bir hastaya, hararet gecmeden, vakitsiz helva ve 
tath verilirse, onda safra yapar. Bunun gibi ba'zi kimseye hiddet ve sjddet 
gdstermekicab ettigi vakit, ona helva mesabesinde olan hilim ile muamele et- 
mek, onun safra mesabesinde olan kotXi ahlakinin bvisbiitun kararmasina se- 
beb olur. Bilakis tokat vurmak ahlak-i mezmume hubsiinden ve fenahgindan 
fakiri temizler. 

2621. liir tokculi vaktinde miskine vur hi, onu hoynu vurvdmaktan huriarasml 



c 3^ 



MESNEVl-t SERiF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

Bir tokadi vaktinde miskine vur ki ; , o kotii ahlakina revac vererek biisbii- 
tun azgin olmasin! O bir tokat daha biiyiik fenahga ciir'et etmesine mani' ola- 
rak onu boynu vurulmaktan kurtarsin! 

2622. JZahm ma'nada kbtii huy uzerine vaki olur. So-pa kilim uzerine degil, 
toz uzerine vaki' olur. 

Ya'ni, zahm ve darbe her ne kadar surette fakirin cismine vaki' olur ise 
de, ma'nada onun kotii huyu uzerine muteveccihtir. Nitekim sopa her ne ka- 
dar surette kilim ve hah uzerine vurulur ise de, ma'nada toz uzerine dii§er ve 
sopa kilime ancak tozu giksm diye vurulur. Bunun gibi siilukte riyazat ve 
miicahede sopalan da her ne kadar cisme mtiteveccih goruniir ise de hakikat- 
te sifat-i nefsaniyyenin kuvvetlerini kirmak icjndir. 

2623. Dier Hiehramin hezmi ve zinAani vardu. 'Heznx muhlise ve zindan ha- 
madu. 

"Behram", Acem §ahlanndan birinin ismidir ve Merih yildizina da derler, 
Fakat burada mutlak "sah" ma'nasinadir. Ya'ni, her §ahin huzurunda bir 
meclis-i has oldugu gibi bir de huzurundan uzak zindani ve hapishanesi var- 
dir. meclis-i has §ahm kendi muhlis bendeleri ve musahibleri icmdir; ve 
zindan dahi insanhktan bi-behre olup hay van tabiatmda kalrms/ olan hamlar 
igindir. 



j£ f£>*^~* j-ij jj \j ^y? j£ rV 



L> J^-j -^ c^ 



2624. y>arayi yarmak gerektir ki merhem yapasm; cerahati yarada miistahkem 
edersin. 

Ya'ni, mesela bir yaraya merhem koymak icjn duyacagi evca'i dusunmek- 
sizin, behemehal onun yarasim yarmak ve icindeki cerahetleri yikayip temiz- 
lemek lazimdir. Eger yarmadan ve temizlemeden merhem koyar isen, yara 
igindeki cerahati kuwetlendirmis. olursun. 

OAjj 4>o _j -Lib t^ij~» *-z> 01 ji'j j^ I j lL~^^s j* Sjy- b 

2625. Ofihayei onun alhndaki eii yer. ^anm hir faide ve elli ziyan olur. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Nihayet o cerahat yaranin altindaki eti yer ve tahrib eder. merhem ya- 
raya bir faide etse bile elli zarar vermis, olur ve acimak yuzunden hastanm 
yarasi kangren olur. Bunun gibi kotu ahlaklilann te'dibi emrinde erbab-i hu- 
kumet tarafindan musamaha edilmemek icab eder. 

2626. "Delkak idi: ur Ben ^Hvrak'." Aemiyomm, ^Ben nr Bir taharrl geliri" ii- 
yorum." 

Delkakbu sozleri §ahtan dinledikten sonra cevaben dedi: "Ey §ah! Ben Sa- 
na, benim yaptigim hareketi nazar-i i'tibara almaktan vazgec, demiyorum. 
Belki §unun bunun soziine kapilarak hakkimda verecegin hiikumde acele et- 
me, vicdamnda en dogru ve layik olan film ara§tir, diyorum." 

2627. "Sfigah oil Sabir ve teenni yolunu baglama! Sabr et ve birkac gun enti- 
re eti" 

"Hiikumde miiteyakkiz ol! Sabir ve teenni yolunu fikrin uzerine baglama! 
Sabr et,verecegin hiikmii birkac. gun diisun! Binaenaleyh hukmun en dogru- 
sunu ver!" 

2628. "Teennide bir yckxn iizerine vurasmi ^Benim te'dibimi ifum ile yayasm!" 

"Ikan", tahkik uzerine §(ibhesiz bilmek. "Gusmal". tokat, §amar, te'dib, 
tekdir demektir. Ya'ni, "Teenni neticesinde hukmiinde adle isabet edesin ve 
benim te'dibimi subhesiz bir bilgi uzerine yapmi§- eiasin! " 

\y^\ j> oxs. Jbjii ^» ^s? \/r *jr ^ ls^- lAjj ■>* 

2629. tt J/Haierofei isiivada gitmek layik olar, gik$ie "^em?? muk&ben" ne icin 
olur?" 

"istiva"', beraberlik, karar, siibut, kasd etmek, galebe etmek ma'nalan- 
nadir Burada "istikamet" demektir. Birinci misra'da sure-i Mulk'de olan 
^T. j.i> J* & J^ ^ J*\ ^r'j J*&J^i ^ (Mulk, 67/22) ya'ni 
"Acaba yuz uzerine surunerek yilrityen kimse mi, yoksa dogru yol uzerinde 
kaimen ve seviyyen yuruyen kimse mi daha dogru yolu gdruciidiir?" ayet-i 



c $» > 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

kertmesine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Mademki emr-i idarede ve hiikumette 
istikamet dairesinde gitmek ve yiiriimek layik ve miinasib olur; etrafi gor- 
meksizin yiiz iistii siiriinerek yuriimek ne igindir?" 

2630. "Salihler guruhu tie me§verd d\ ^eygamber uzerine *$avirhum!" em- 
[2611] . . ■,.■,.„ 

run bill 

"Binaenaleyh isjeri, kalbleri saf olan salihler ile mesveret et! Ve Peygam- 
ber iizerine Hak Teala'mn j.Qi J JJO/^'j (Al-i Imran, 159) ya'ni "Emrde on- 
lar ile me§veret et!" emrini'bil ve bu emirden gafil olma ki, hiikmiinde yiiziis- 
tii siirunerek yiiriiyenler ve etrafini goremeyenler giiruhuna dahil olmayasm!" 

2631. "Smruhiim $ura" hunun i$in olur. ,Ztra ie§aviirden sehv ve egri pek az 
-aider." 

"Sure-i §ura'da olan ^ iSjyt* r*sh (§ura, 42/38) ya'ni "Emrlerinde o sa- 
lihler mesveret ederler" ayet-i kerimesi, dogru yolda seviyyen ve kaimen yu- 
riimek icmdir. Zira erbab-i akl ile miisavereden hukumde sehv etmek ve yan- 
ks, kararlar vermek pek az vaki' olur." 

2632. nr Bu akillar kanMler ijihi enverdir. ^irmi kandil birden claka aydtnltkhr," 

"Bu akillar nurlu ve ziyali kandillere benzer. Bir kandilin ziyasi ba§ka ve 
yirmi kandilin ziyasi ba§kadir. Binaenaleyh bir mes'ele hakkinda bir aklin 
dusiinup verecegi hiikum ile yirmi aklin beraberce diisiinup verecegi hiikiim 
arasinda isabet i'tibariyle gok fark vardir." 

OU-^I j y j Alio l*ii^» OL* j-til J^* ( ->-l ? s<t* o j> 

2633. "Ola hi, arada asumamn nurundan miifail olmu$ bir kandil olsun!" 

Ya'ni, "Caiz ki, bu mii§avere olunan akillar arasinda hakikat gunesjnin 
ya'ni hakikat-i muhammediyyenin nurundan parlamis, ve nurlanmis. bir akil 
kandili ya'ni bir insan-i kamil de bulunmu§ olsun!" 

2634. Uiahk'in gayreti bir verde yapmt§hr. Siifli ve ulvi birbirine kart§mi$hr. 



g^r AHMED AVNl KONUK V *^® 

"Engihten", masdannin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "peyda etmek 
ve duzmek ve insa etmek" ma'nalan munasibdir. "Gayret", burada "Hak Te- 
ala'nin kendi sevdigini yabancilann goziinden saklamasi" demektir. Nitekim ha- 
dis-i serifte i*> ^j^ Jj ^J- JUJ ya'ni "Benim dostlanm benim kubbelerimin 
altmdadir, Onlan benden baskasi tanimaz" buyurulur. Ya'ni Hakk'm gayreti bu 
suret aleminde bir suret perdesi koymu§tur. suret perdesi icjnde suffi olan na- 
kislar ile ulvi olan kamiller birbirine kansmistir. Kamil ile nakisin ikisi dahi sy- 
rette insandir; fakat ma'nada birbirine pek uzaktir. Nitekim 1. cildin 1033 nu- 
marasmda ^ olX ^J^y.j -u>.i . ^ au;i ^oTo^,^ / ya'ni "Ademi suret 
ile insan olaydi, Ahmed ve Ebu Cehil elbet miisavi olurdu" buyurulmu§tur. 

2635. vx <Siru.'" huyurdu, dhania taleb et! ^ahh ve nasibi imtihan et! 

Bu beyt-i serifte sure-i Rumda olan ^JJi sju air 'Js i/J^u jJ$\ j \^ 
j5 'a* (Rum, 30/42) ya'ni "Yeryiizunde geziniz! Evvelden gelenlerin a'kibeti 
nasil olduguna bakiniz!" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ve "gezmek"ten 
murad, ne oldugu dahi sure-i Hac'da vaki' olan '<li 'o£> j^$\ j \ }J ~i jjii 
(# 'dyiL^_ ofify i OjIiJ ^Ji (Hac, 22/46) ya'ni "Acaba yeryiizunde gezmez- 
ler mi ki, onlar icm taakkul edecek kalbler yahud isitecek kulaklar nasil ol- 
sun!" ayet-i kerimesinde izah buyurulmustur. Binaenaleyh bu beyt-i §erifte 
dahi yeryiizunde gezmek ve kemalat-i akliyye tahsili igin gezmek olur. 
"Baht", tali', kader, kismet, izzet, saadet "Ruzi", nzik ve nasib ma'nalanna- 
dir; ve bunlardan murad aW-i kamildir. ikinci misra'daki "baht ve ruzira" iba- 
resi hem birinci misra'a ve hem de ikinci misra'daki "hemi kiin imtihan" iba- 
resine merbuttur. Ya'ni, HakTeala "Yeryuziinde geziniz!" buyurdu. Binaena- 
leyh cihanda gez; ve saadet ve nzik ve nasib-i ma'nevi olan akl-i kamili ta- 
leb et! Ve gezip yurudiigun yerlerde insanlar arasinda bu akl-i kamili arasttr 
ve tecriibe et! Veyahud kendi tali'ini ve nasibini tecriibe et! Zira sahte ve na- 
kis miirsidler arasinda insan-i kamili bulup tanimak gugtiir ve tali' isidir. 

2636. uMedislerie akillar i^inde ^Jlesul'Ae olan oyU bir akU taleb et! 

Ya'ni, gezip yurudugim yerlerde ve insan meclislerinde akillar ve akillar 
icmde Resul-i Ekrem hazretlerinde olan oyle bir akla vans olan insan-i kami- 
li taleb et! 



C^B 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

2637. ,Zira ki ^esuV den muds ancak odur ki, onden ve arkadan ayiblan go- 
riir. 

Zira ki Resul-i Ekrem hazretlerinden iimmetine miras kalan sey ancak o 
akildir; ve o akil his goziinden kaybolan ma'nalan onden ve arkadan gdrur; 
ve o aklin gozii her tarafa nazirdir. Nitekim Resul-i Ekrem hazretleri hadis-i 
§eriflerinde \j\j Ui>- i*\ «JUm ^ ^juji \yjj Uij iji^j u»jj ly^L. *LjVi oi ya'ni 
"Muhakkak peygamberler altm ve gumiis. ve para miras birakmadilar; ve an- 
cak ilmi miras biraktilar. Binaenaleyh kirn ki o ilmi aldi, cok haz aldi" buyu- 
rurlar. Ulum4 lediinniyye ve hikemiyyat-i ilahiyyenin tahsiline sebeb akil ol- 
dugundan, Resul-i Ekrem, hazretleri hadis-i §eriflerinde zikr-i musebbib ve 
irade-i sebeb kabilinden ilmi beyan buyurmuslardir. Ve diger bir hadis-i serif- 
te iSj^ j*^^ij J&-* J*ui ya'ni "Akil benim dostumdur ve ahmak du§ma- 
nimdir , '*buyurmu§lardir. Zira ahmak zahirde mii'min olsa bile bu hamakati 
onu imandan uzakla§tinr; ve akil zahirde munkir bile [olsa] o akil onu bila- 
hire imana takrib eder. 

2638. HSasarlar tcinde de o hasan taleb et ki, onun serhine bu muhtasar iakal 
getiremez. 

Gozler icinde de oyle bir insan-i kamilin goziinii ve gdrii§unu taleb et ki, 
o g6ru§iin yaninda bu Mesnevi kitabi muhtasar bir §ey kahr. Binaenaleyh bu 
muhtasar olan Mesnevi o goziin ve goriisun §erhine kifayet edemez. 

2639. O azametli bundan dolayi terehhubden ve dagda yalniz olmaktan men 
etmistir. 

"§ukuh", mehabet, azamet, §an ve sevket. "Terehhiib", ruhbanlasjnak. 
Ya'ni, o azametli ve §evketli, olan Resul-i Kibriya hazretleri o insan-i kamili 
arayip bulmak ve sohbetinde olmak maksadmdan dolayi ^ tsL-Vi j -liu^ ya'ni 
"islam'da ruhbaniyet yoktur" buyurdu; ve ruhbanliktan ve daglarda tenha 
yerlere cekilip ancak kendi ictihadiyla riyazat ve mucahedat ile mesgul olmak- 
tan men' buyurdu. Ve 5. cildin 574 numarah beytinin ba§indaki siirh-i §erif- 
te (t>L.y» j iJUjV hadis-i §erifl hakkinda izahat gecmi§tir. 



c^^, 



AHMED AVNI KONUK 

2640. Ttt ki bu nevi' iltika fevt olmayal jLZra o nazar hahthr ve ihsir-i 
[2621] behndu. 

Ta ki bu nevi' iltika ya'ni akl-i kamile mulaki olmak imkani fevt olmaya! 
Zira insane kamilin o gayb goriicu olan nazari baht ve saadettir. Ve beka-bil- 
lah mertebesine vusuliin iksiri ve miiessiridir. Nitekim Feridiiddin-i Attar haz- 
retleri buyururlar. Beyit: 

"Bir an merdan-i Huda olan insan-i kamiller He beraber olmak, ytizyil takva- 
da olmaktan daha iyidir. " 

Ve Hafiz-i §irazi hazretleri de soyle buyururlar. Beyit: 

xS U lS J^> r l ^/ aT^jj \A jjj£" L*S Jfrj \/\>- aSoUT 

"0 kamiller ki toprak olan cismi nazar He kimya yaparlar. Acaba olabilir mi ki, 
bize de goz ucu He baksmlar, " 

Ve 2. cildin 2149 ve 2150 numarah beyitlerinde §6yle buyurulmus, idi: 

[Ya'ni] "Her kirn Huda ile beraber oturmak isterse, evliya huzurunda otur- 
sun, de! Eger huzur-i evliyadan munkati' olur isen, sen helake mensubsun; 
zira ki cuzsiin, kiill degilsin." 

2641. Sdlihhr arasmcia bir aslah variir. Onnn [sultandanj fermamnm ba$i 
iizerinde bir sahh variir. 

"Sahh", fermanlann mu'teber ve sahih oldugunu tasdikan bas, tarafiarma 
konulan ni§an ve i§arettir. Ya'ni, Hakk'in salih kullari ve velileri arasinda bir 
aslah ve mumtaz olan veli vardir ki, onun irsad fermanimn ba§i uzerinde sul- 
tan-i hakiki olan Hak tarafmdan bir "sahh" isareti vardir. Bu beyt-i serifte ve- 
lilerin meratibine i§aret buyurulur. Zira bir veil vardir ki, nefsinde kamildir fa- 
kat ba§kasim kemale getiremez. Diger bir veli dahi vardir ki, bagkasini ancak 



G c£P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

siilukte bir mertebeye kadar terakki ettirebilir. Daha ilerisine gegiremez. Onu 
kendinden daha yiiksek bir veliye gonderir. Ve bir veil dahi vardir ki, kamil 
ve mukemmildir. Mustaid olan saliki her tiirlu makamlardan gecirip Hakk'a 
vasil kilar, Bu beyt-i §erifte "aslah" ta'biriyle bu kamil ve mukemmile igaret 
buyurulur. "Tevki"', berat ve ferman ma'nasinadir. 

•jsr j ( -Jl j\S 2j*j j\ y& 'Oj&* C-jU~1 ^ J^ Lpj iS& 

2642. jLlra o icabete mukterin dua oldu. Dnsin ve cinnin huyukleri onun hii~ 
fiivu olamaz. 

Ya'ni, salihler arasinda en salih olan veli, kabule yakin olan duanin ve 
talebin aym ve kendisfoldu. Duamn kendisi olmak budur ki: Ehassu'1-ha- 
vassin zubdesinin suziilmiisu olan evliya, niyabet ve hilafeti hasebiyle mu- 
radat-i ibadati is'af ve muhtaclartn hacetlerini tevzi' edicidir. Binaenaleyh bir 
kulun Hak'tan olan mutalebati icin insan-i kamile teveccuhii kifayet eder. 
Nitekim Hz. Fir Divan-i KeMierinde soyle buyururlar, Beyit: 

"Ben gok dua etmekten hep ayn-i dua olmu§umdur. Zira her kirn benim yuzii- 
mu gdriirse benden dua ister. " 

Imdi insanlann ve cinlerin biiyukleri ve velileri bu derece-i kemalde olan 
velinin kiiruvii ve naziri olmaz. 

2643. Onun mikadelesinde o kimse ki iatli ve ekfulir, onlann hiicceti Diak in- 
Ainae haidair. 

"Miri" r mucadele ve inad; "hulv", tatli; "hamrz", ek§i; "dahiz", batil olan 
ma'nalannadir. "HulV'dan murad, tatli dil ile miinazara ve mucadele edenler 
ve "hamiz"dan murad, ek§i yuz ile ve sert lisan ile miinazara ve mucadele 
edenlerdir. Ya'ni, beratina Hak tarafmdan "sahh" i§areti gekilmis, olan kamil 
ve mukemmilin huzurunda tatli dil yahud sert lisan kullanmak suretiyle ilim- 
de miinazara ve mucadele edenlerin o kamili ilzam igin getirdikleri hiiccet ve 
burhan Hak indinde batildir. Zira kamilin ilmi ilm-i Hak'tir ve ulGm-i zahiriy- 
ye erbabimn getirdikleri hiiccetler vehim ile kan§ik olan aklin lead ettigi de- 
Ellerdir. 



°a?ps o 



AHMED AVNt KONUK 

2644. 'Der ki: nr Biz onu zaivmvz ile yuksehtik. Ozru ve hucceti ortadan kal- 
cluclik." 

Ya'ni, Hak Teala o miicadele edenlere hitaben buyurur ki: "Biz kullan en 
ziyade lslah edici olan kamil kulumuzu zatirmz ve vucud-i Hakkammiz ile 
yukselttik. ikilik perdesini yirttik. Binaenaleyh ikilik ve hicab alemine mahsus 
olan ozrii ve hucceti ve delili onun nazanndan kaldirdik. Onun ilmi huccete ve 
delaile miistenid bir ilim degildir ki, bu ilmin ibtali igin huccet ve delil ikame 
olunabilsin. Binaenaleyh ilm-i ledunniyi ibtal icin ulum-i akliyye erbabimn ge- 
tirdikleri delail-i akliyye Hak indinde batd. olur Bu beyitlerde sure-i §ura'da 
vaki' ^'j lie C«-b '^v**- <J v-^Li \a a*> 'ja aUi j d^-u* ^iJij (§ura, 42/1 6) ya'ni 
"Kendisine'cevlb verildikten' sonra Allah Telia hakkinda cidal eden kimsele- 
rin huccetleri Rablerinin indinde batildir" ayet-i kerimesine telmih buyurulur. 

2645. Dtakk'in eli vakiuki kibleyi ayan etti, hinaenaleyh hundan sonra tahar- 
riyi merduA hil! 

Hakk'm kudret eli vaktaki o aslah olan kulunu vucud-i Hakkanisi ile kaim 
kildi, hakikatin kiblesi olan o insan-i kamili bu alem-i surette asikar etti. Bun- 
dan sonra sen "Hakikati bulacagim!" diye 'o hakikat kiblesini aramayi mer- 
dud bil! 

2646. Jagah oil ^Taharriden yiizR ve ba§i cevir! c/HoaJ ve musiekar zahir flel&i. 

"Maad", avdet mahalli, "miistekarr", istirahatve karar edecek yer demek- 
tir. Ya'ni, ey delil-i akli sahibi efendi! Agah ol! Hakikat kiblesini aramaktan 
sarf-i nazar et! Zira senin doniip dolasip nihayet avdet edecegin ve avdetten 
sonra fikrinin istirahat ve karar edecegi yer olan insan-i kamilin huzuru za- 
hir ve asikar oldu. Zira delail-i akliyye ashabi bir mes'elede aciz kaldiklan va- 
kit bizzarure insan-i kamile muracaat ederler. Nitekim simendifer yeni icad 
olundugu vakit ingiliz mu'teberamndan birisi o zamanki Misir hidivine: Sizin 
kitabiniz olan Kur'an'da j^ Jk J u 'i u-f. $j ^>'j h (En'am, 6/59) ya'ni "Yas 
ve kuru yoktur; illaki Kitab'da zahirdir"'ayeti vardir. Bu yeni icad olunan si- 
mendifer dahi var rmdir? diye sorar. Hidiv: "Ulemamiza soralim!" der. Ule- 



•^p 3 



TO^ 5 - MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

ma-i zahir: "Kur'an'da boyle bir §eye tesadiif etmedik," deyip cevabdan aciz 
kahrlar. Bununla beraber o civarda ma'ruf ve munzevi bir veil varmi§. Ona 
miiracaat edip sorarlar. zat buyurur ki: "Evet, sjmendifer oldugu gibi, bun- 
dan sonra zuhur edecek daha Mzim bilmedigimiz bircok merakib vardir. Hak 
Teala sure-i Nahl'de OjlL : u u 'jLT, "4/_, u ^ '^f, JWG jlif, (Nahl, 1 6/8) 
ya'ni "Allah Teala binmeniz ve zineti'niz icin atlan ve katirlan ve e§ekleri ya- 
ratti ve daha sizin bilmediginiz merakibi yaratacaktir" buyurur. Ve filhakika 
zamammizda gorduk ki, §imendiferden sonra elektrik tramvaylan ve otomo- 
biller, zeplinler, tayyareler yaratildi ki, be§er bunlara binip seyahat etmekte- 
dirler; ve ihtimal ki, bundan sonra daha bilmedigimiz birtakim binilip gezile- 
cek §eyler zuhur edecektir. iste su vak'a ulema-i zahirin ilmi ve anlayi§i ile 
bir veliyy-i kamilin ilmi ve anlayisi arasindaki farki gosterir. Menakib-i evli- 
yada bu gibi hadisat ve vakayi' coktur, zikri uzun olur. 

* <jj^ JUL *4Li j* V"^ ^J- 5, J*^ £ ^ uO ^J ^i 

2647. Bqer bir zaman bu kMeden zakil olur isen, her haid kMenin majjlubu 
olursan. 

"Zahir, unutucu ve gafil; "suhre", zebun ve maglub demektir. Ya'ni, eger 
sen bir zaman bu hakikat kiblesi olan kamilden zahil ve gafil olursan, birer 
baul kibleden ibaret olan her muddeinin maglubu ve esiri olursun. "Hakayik 
budur" diye o muddei senin fikrini ve i'tikadmi zehirleyip durur. 

2648. 'Vahiaki temyiz vericiue §iikiirsuz olasm, senden fable taruyici hahrasi 
svcrar. 

"Hatre", rlkre ve akla gelen suret ve hayal demektir. Ya'ni, vaktaki senin 
aklina temyiz verici olan insan-i kamile karsi miicadele etmek suretiyle "na- 
sipas" ya'ni §iikursuz olasin ve onun kadrini bilmeyesin, kible taniyici olmak 
fikri ve hatresi senden sicrar ve kagar. insan-i kamili sair nakis insanlar 
mertebesinde gorursun ve ta'zim etmek luzumunu hissetmez olursun. Zira 
ta'zim o kamilin kadrini anlamak sebebiyle hasil olur. 

2bA9. 6ger bu anbardan ihsan ve bufl&au isiersen, hem-derdlerden vanm sdai 
munkati olmal 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Birr", ihsan; "burr", bugday demektir. Ya'nl, eger bu ilrriri lediinni anba- 
n olan insan-i kamilden ihsan ve ilim ve ma'rifet bugday mi ve zahtresini is- 
tersen, idrak-i hakayik derdinde olan o kamilin saliklerinden yanm saat bile 
munkati' olma ki, bunlar vasitasiyla o kamile miilaki olmak ve onun anbar-i 
ma'rifetinden nasib almak imkanim bulasin! 

u>^ <_r** ^ y &£ ^v ^** oO ^s- **" t> ^ j* ^ 

2650. 2Xra o iemde hi, bu mmnden munkali olasm, sen hi' se'l-karine tnubh- 
[2631] - , 

la olursun. 

Zira sen yardimci olan hem-derd kimseden yuz cevirip munkati' oldugun 
demde kotii arkadasa ve fena musahibe miibtela olursun. Fikrin ve i'tikadin 
perisan olur. Nitekim bu ma'nayi gosteren atideki hikayeden ibret al! 



jjJU _j yuf OJ-i Jin* j \jAj> \j J>y fAj 0±~S j. j jlji 

Sic anin kurbagaya taalluk etmesinin ve uzun iplik ile her ikisinin ayagini 

bagiamasimn ve karganin sicam havaya cekmesinin ve kurbaganm 

asilmis olmasinin ve onun nalesinin ve onun hMf-i cinsine taallukundan 

ve kendi cinsi ile uyusmadigindan pismanliginin hikayesidir 

2651. < D < Caza(lan hir st$an ve vefah hurbaga irmak kenannda a§ina olctular. 

Ya'ni, kaza-yi ilahiden^dolayi birbirlerinin cinsi olmayan bir sican ile bir 
vefah kurbaga irmak kenannda birbirlerine tesaduf edip dost ve asina oldular. 

jjjuT^ *-uijS (^W j* ^ JL ^ ts 7 ^* -K#/* <y j* y 

2652. Dier iki kimse bir mtkatin merbutu oUular. Uier bir sabah bir koseye 
ae\ir\er iii. 



<^cg, 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, her iki §ahis ve viicud, musahabet igin bir vakt-i muayyen tahsts 
etmis. idiler. Her bir sabah bir ko§eye gelip birbirlerine mulaki olur ve sohbet 
ederler idi. 

2653. Qonvd oyununu hirhirujle oynaddar. Uesveselerden sineyi halt hildilar. 

Muhabbetten ibaret olan goniil oyununu birbiriyle oynadilar ve sevistiler. 
Birbirlerine karsi her tiirlii vesveselerden sinelerini ve kalblerini hall kildilar. 
Zira dostlugun ve musahabetin icabi birbirlerine karsi siibheli fikirlerden ve 
vesveselerden kalbin azade olmasidir. 

2654. Uier ikisinin flonlii telakiden mutiesi' hirhirine kissahan ve mustemi idi. 

Her ikisinin kalbi birbirlerine mulaki olduklan vakit geni§ ve ferah olur idi. 
Birbirlerine kissalar ve hadiseler soylerier ve biri soyledigi vakit digeri dinler idi. 

Ob JjjU \j -u>-j apL^-I ^.J!j. J OLjJ I dljfj\j 

2655. < T)iI He ve MLsiz sir soyleyiculirler. Cemaat rahmettir"in ie'vti hilicisulirler . 

"Dil ile soz soylemek"ten murad, batinda mestur olan fikri lafiz ile izhar 
etmektir. "Dilsiz soz soylemek"ten murad, evza' ve harekat ile batinda mes- 
tur olan muhabbeti izhar etmektir. "Sican"dan murad, ehl-i suret ve "kurba- 
ga"dan murad, ehl-i ma'nadir; ve "irmak"tan murad, alem-i ma'nadir. Ya'ni 
bu iki sahsiyet duygulanni birbirlerine gah dil ve lafiz ile ve gah soz soyle- 
meksizin evza' ve harekat ile bildiricidirler. Boyle bir yerde toplanmak ile "Ce- 
maat rahmettir" hadis-i gerifinin te'vllini bilici idiler. Cemaatin rahmet olma- 
si sohbetten dolayi akillann tenewiir etmesindendir. Maahaza hayvanlann 
dahi birbirine dilleriyle ve dilsizce sirlanni izhar etmesi miisteb'ad degildir. 
gunku sure-i En'am'da '$& *^ ui <^£~ 'ji J&> Uj <>jft J ib ^ u, (En'am, 
6/38) ya'ni "Yeryuziinde yuriiyen hi?bir'zi-ruh hayvan velfo kahadiyla ucan 
higbir ku§ yoktur, illaki sizin emsaliniz [topluluklarjdir" buyurulur. Binaena- 
leyh insanlardaki halatin emsali onlarda da olmak icab eder. 

(jjw) i\j JLi iu*> aJL- jtj c£-t.l jLi 01 cJ&r df>- j~>\ 01 

2656. O baglar vaktaki o $iftin sururu geldi, hes senelik ktssa onlann hatuina 
qelir idi. 



AHMED AVNl KONUK 

"Usur", kitab vezninde "isar" kelimesinin cem'idir, "baglar ve sargilar" 
demektir (Kamus). Ya'ni, sican ile kurbaga arasinda baglar vaktaki o bir gift 
arkadasm sebeb-i sururu olurdu, onlann her birinin basmdan be§ sene zar- 
finda gecmis olan kissa ve sergiize§t hatirlanna gelirdi de, bu hssalan birbir- 
lerine soylerler idi. 

2657. fyonulden nutkun kaynomasi dosiluk ni§anulir. Vtfutkun haalanmast iil- 
fetsizlihiendir. 

Ya'ni, gonulde sdylemek i§tihasi iki kimse arasinda dostluk alametidir. S6- 
ziin baglanmasi ve istek hasil olmamasi iki kimse arasinda iilfet arzusu ol~ 
mamaktandir. Ya'ni birbirini seven iki kimse biraraya geldikleri vakit zevk ve 
sevk ile konugurlar; ve birbirlerini sevmeyen kimseler biraraya geldikleri va- 
kit cebr-i tabiat ile pek az konusurlar. 

2658. fjoniil ki, dHheri aordii, ne vakit ek§i kalvrl lUr huJbiil avXu fldrdii, ne va- 
kit sahit kalirl 

Ya'ni, bir goniil kendi diiberini ve mahbubunu gordugii vakit ek§i yiizlii 
olur mu? Bilakis, be§a§etle tath tath konu§ur. Bir bulbiil giilii gordugii vakit 
hie otmez mi? 

2659. ZKizarmt} haltk Oiizir'm mulaksiindan din oldu. O, denize firar edici 
oldu. 

Bu beyt-i §erif, sure-i Kehf de olan kissaya musteniddir. Hulasasi budur 
ki: Musa (a.s.) cenab-i Hakk'a: "Ya Rab! Bu zamanda senin benden daha 
alim bir kulun var midir?" Dedi. Hak Teala dahi: "Benim kendi tarafimdan 
ilim ogrettigim Hizir isminde bir kulum vardir. Iki denizin birle§tigi yerdeki 
kayada sakindir," buyurdu. Hz. Musa: "Ya Rab! Ben orasini nasil buiurum? 
Ve o kuluna vasil olmamm alameti nedir?" Dedi. Hak Teala dahi cevabem 
"Bir kizarmis. balik al ve dagarcigina koy! kizarmis. bahk nerede dirilirse, o 
kulum oradadtr, buyurdu." Hz. Musa bir kizarmis. balik aldi ve dagarcigina 
koydu ve refiki olan Hz. Yu§a* ile yola gikti. Bircok vakit yurudiikten sonra 
bir kayaya tesadiif ettiler ki, o kayadan su fi§kinp denize dogru akar giderdi. 



S^ 3 



MESNEVl-1 §ERlF SERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Hz. Musa'ya orada yorgunluktan uyku galebe etti ve Hz. Yusa'a: "Sen otur, 
ben biraz uyuyayim!" dedi. Vaktaki Hz. Musa uykuya daldi, dagarciktaki ki- 
zarmis balik dirildi ve akan su iclne sicradi ve akmti ile denize gitti. Hz. Yu- 
sa' bu hadiseyi gordu. Fakat Hz. Musa'ya soylemeyi unuttu. Musa (a.s.) 
uyandiktan sonra tekrar yola devam ettiler. Musa (a.s.) Yusa"a: "Biraz ye- 
mek yiyelim!" dedi. Yusa' dagarcigi acmca hatinna baligin dirilme hadisesi 
geldi ve Musa (a.s.)a soyledi. Musa (a.s.): "Bizim maksudumuz baligin diril- 
digi yen bulmak idi," dedi. Tekrar geri dondiiler ve o kaya tarafina geldiler ve 
Hizir (a.s.)i orada buldular. 

Bu beyt-i seriften murad, ilm-i lediin sahibi olan Hizir'a miilakattan kizar- 
mis ve olmiis balik dirildi ve kendinin devam-i hayatina sebeb olan deryaya 
kactt. Eger kalbi olu olan bir insan bdyle bir insan-i kamile mulaki olursa, 
onun da kalbi hayat bulur ve vucud-i hakiki deryasina sigrar, demek olur. 

2660. ^ar vaktaki latif yar ile oturmus ola, yuz hinlerce sir levhini hilmis olur. 

"Hos" kelimesi, hem "yar"in ve hem de "niseste"nin sifati olabilir. Tercii- 
me yarin sifati olduguna goredir. Eger "n!seste"nin sifati olursa, terciime "Yar 
vaktaki yar ile latif bir surette oturmus ise" tarzinda olur. Birinci "yar"dan 
murad salik ve ikinci "hos yardan murad, onun miirebbisi olan insan-i ka- 
mil olur. Ya'ni, vaktaki salik latif olan insan-i kamil ile oturmus oldu, birgok 
esrar-i ilahiyye levhini bilmis oldu. Zira insan-i kamil salike ulum-i lediinniy- 
yeyi ve esrar-i rabbaniyyeyi ta'lim buyurur ve salik evvelce hie, bilmedigi ve 
anlamadigi seylere muttali' olur. 

2661. ^fiarin aim hir levk-i mahfuzdur. Ona iki fliiniin sirnni apk gosterir. 

Yarin ya'ni insan-i kamilin aim bir levh-i mahfuzdur. Onun aim salike 
dunyamn ve ahiretin ve zahirin ve batimn sirlanm apagik bir surette goste- 
rir. Zira ulum-i lediinniyyehin idrakiyle diinyamn ve ahiretin sirlan salike 
ma'lum olur. 

2662. yp-r kudumde yolun hadisidir. Hundan dolayi cMustafa "IZenim asha- 
bim yddizlardu" huyurdu. 



5«W 



AHMED AVNl KONUK 

"Kudum", "seferden gelmek" ma'nasinadir. Burada alem-i ervahtan alem-i 
surete gelmek murad buyurulur. Ya'nT, yar olan insan-i kamil alem-i ervahtan 
• tabiat karanligindaki alem-i surete gelmis. olan yolculara dogru yolu gosterici- 
dir. Bundan dolayi Mustafa (s.a.v.) Efendimiz ^»\ ^oai ^L tf*M ^u^i 
ya'ni "Benim ashabim yildizlar gibidir; hangisine iktida ederseniz dogru yolu 
bulursunuz" buyurdu. 

2663. ^diizlar kumda ve denizde yol gostericidir . Qozn yildiza koij ki, o muh- 
tedadu. 

Ya'ni, yildizlar kum coliinde ve denizde gece karanliklannda yol gosteri- 
cidir. Nitekim ayet-i kerimede jUji j ^ ouk j (& Ija^J f j>3 JJ3 j^. ^ jji ^»j 
(En'am, 6/97) ya'ni "0 Allah Teala sizin igin yildizlar yaratti ki, karanin ve 
denizin karanliklannda onlar ile dogru yolu bulursunuz" buyurulur. Bunun 
gibi bu alem-i suretin tabiat ve kesafet karanliklannda goziinii yildizlar gibi 
yol gosteren insan-i kamile dikl Zira o kamil kendisine uyulacak bir §ahsiyet- 
tir. Seni yanlis yola gitmekten ve helak olmaktan hifz eder. 



2664. £joZu onun uuzu ile $ift tut! ^Bahs ve soz cihetinden toz ko-parma! 

Ya'ni, ey salik! Goziinii insan-i kamilin yiiziinden ayirma! Soyledigi soz- 
lere dikkat et! Ondan isittigin sozler, sayet senin havsalana sigmaz ise, onun- 
la bahis ve miinazaraya giri§me ve i'tiraz etme! Zira insan-i kamil senin gor- 
mediklerini goriir ve gordugiinii soyler. 

2665. ,Zira fe-t tjiifkz. o tozdan yizli olur. Qoz, kaymali olan dilden daha iyidir. 

'"tsar", kaymak demektir. Ya'ni, eger sen hidayet yildizi olan insan-i ka- 
milin sozlerine i'tiraz edersen, o yildizdan senin kalbine gelecek olan nur ve 
aydinlik senin kaldirdigin o i'tiraz ve miibahase tozlanyla ortiilur ve sen o 
nur-i ilahiden mahriim kalirsirn. Zira o kamilin sozleri musahedeye miiste- 
niddir ve gorgii uzerine soylenen sozler, ezberlenip soylenen sozlere benze- 
mez. Qiinku o sozler gozden ve bu sozler dilden cikar. Halbuki dilin sozlerin- 
de cok kaymalar ve yanhshklar vardir. 



o^pp 



MESNEVM §ERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • ' 

2666. Ta ki o soylesin. JzLira ona vahy siardu ki tozu oturtur ve toz koyarmaz. 

"Siar", alamet ve cisme muttasil olan libas demektir. Ya'ni, ey salik! Sen 
o kamilin huzurunda bahis ve miinazarayi birak ki, o soylesin ve sen dinle! 
Zira vahy-i ilahi onun cismine muttasil olan libas gibidir ki, senin kalbine ge- 
len toz mesabesindeki i'tiraz fikirlerini o oturtur ve senin kalbine gelen o i'ti- 
raz tozlanni ayaga kaldirmaz. Zira o kamil senin i'tirazlannin cevabim sen 
soylemeksizin birer birer verir ve sen de hayrette kalirsin. 

2667. Uaktaki Sfi.dem'vahyin ve vidadin mazhan oldu, onun nahkasi "£%lle- 
me'l-esma y\ ach. 

Vaktaki Hz. Adem Hakk'in vahyine ve muhabbetine mazhar oldu, onun 
nefs-i natikasi ve ruh-i insanisi (fa ICJ}\ Y>\'^ (Bakara, 2/31) ya'ni "Allah 
Teala Adem'e isimlerin hepsini ogretti" ayet-i kerimesinin ma'na-yi §erifini 
agti ve her bir §eyin hakikatini biierek ismini soyledi. Bu ma'na 2. cildin 3257 
ve 3258 numaralanna miisadif: 

y*iy\j&- j 1 ^" 1 cf c^ £ <S J * ^^ r*^ ^ 

[Ya'ni "Adem'in dersine rnelek mu§teridir, onun dersinin mahremi §eytan 
ve peri degildir. Ey Ademf 'Enbi'hum bi-esmaihim' dersini soyle; esr&r-i 
Hakk'i mu-be-mu §erh ver!"] olan beyitlerinde gecti ve orada her bir insan-i 
kamilin Hz. Adem gibi oldugu izah olundu. 

2668. Uier hir seyin adini oldugu tfbi goniil sahifesinden onun dili rivayet edi- 
ct oldu. 

"Revi", burada "rivayet edici" demektir. "Her §eyin adi"ndan murad, ta§ 
ve toprak ve agac. gibi na'tlar depdir. Belki her bir §eyi esma-i ilahiyyeden 
hangisinin mazhan ise o ismin hassiyyetine ve hakikatine gore o §eyin ismi- 
ni ta'yin etmektir. Ya'ni, Hz. Adem e§yada esma-i ilahiyyeyi gordu ve o isim- 
lerin hassiyyeti ve haklkati ne ise onu kaibinin sahifesinden okuyup dili ile 
de rivayet etti. 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

2669. ^Dil onun ru yeiinden ciimlenin hassiyetini ve onun makiyetini aph soy- 
Urii. 

Ya'ni, Hz. Adem'in dili kalbinin sahifesinde gordiigii her §eyin hakikatini 
agik soyledi ve o §eyin mazhan oldugu ismin hasiyetini ve te'sirini bildirir idi. 
Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.): 

Arife e§yada esma goriinur 
Cumle esmada miisemma goriinur 
Bu Niyazi'den de Mevla goriinur 
Mem isen "semme vechullah"i bull 
Kande baksan ol giizel Allah'i bull 

2670. Oyle hir odt hi e$yaya layth olur. Oyle degil hi, korkaga arslan ia'btr ede! 
[2651] 

"Hiz", rtamerd, muhannes, korkak, kadin tabiatli kimse ve mef ul ma'na- 
lanna gelir. Burada "korkak" ma'nasi munasibdir. Ya'ni, Hz. Adem'in e§ya- 
ya taktigi isimler o e§yanin her birine layik olan isimler olurdu. Mesela kor- 
kak olan bir kimsede secaat ve cesaret olmadigi igin, o kimseye cesaret ve §e- 
caatin mumessili olan "arslan"in adim vermezdi, 

2671. Ofuh dokuz yiiz yd dogru yolda her gun ona hir yeni iezhir olda. 

tnsan-i kamillerin kalblerinin sahifesinde gorduklerini soylediklerinin bir 
numunesi dahi budur ki: Nun (a.s.) dokuz yiiz yil dogru yolda ya'ni Hak yo- 
lunda kavmine her gun birbirine benzemeyen, yeni yeni va'z u nasihat bu~ 
yurur idi ve kavmini tarik-r hidayete da'vet ederdi. Kur'an-i Kerim'de sure-i 
Ankebut'ta l*(* o&~^ Ui iL jl j^j 'cS Jj J\ u-jj uLji !*if> (Ankebut, 29/14) 
ya'ni "Biz Nuh'u kavmine gonde'rdik. Onlann arasmda elli yil miistesna ol- 
mak iizere bin sene kaldi" ayet-i kerimesi mucibince Nuh (a.s.)m kavmini 
950 sene da'vet ettigi anla§ilir. Binaenaleyh beyt-i gerifteki dokuz yiiz adedi 
hasr ve tahdid igin degildir. Nuh (a.s.) kavmi arasinda cok miiddet kalip, on- 
lan da'vet ettigine ve her giin yeni yeni hakayik ve maarif-i ilahiyyeden bah- 
settigine i§aret buyurulur. 



«\ggge^a 



MESNEVt-t §ERfF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

2672. Oium Io'Ii kalblerin yakutundan soyleyici idi. CTVe ZR.isale ne de 'Diutii'l- 
Diulub okumu§iur. 

"LaT'den murad, kirmizi olan dildir. "Yakut"tan murad, maarif-i ilahiyye- 
dir. " RisSle" dtn murad, Imam Ku§eyri'nin Risile-i Ku§eyriyye 'sidir. Katti'l- 
Kulub Ebu Talib-i Mekki (k.s.) hazretlerinin te'lifi olan bir kitabin ismidir ki, 
ehl-i tasawuf indinde pek mu'teberdir. Ya'ni, Nun (a.s.) tasavvufa mutealhk 
kitablardan higbirini okumamis. oldugu halde, kalblerin yakutu olan maarif-i 
ilahiyyeden la'l mesabesindeki dilinin kelami her zaman taze idi. 

2673. Dii^bir §erhlerden va'zi ogrenmemis idi. HZelki ke§ifler mnanndan ve 
juhan §erhinden... 

Ya'ni, Hz. Nuh, kitab serhlerinin hicbirinden va'z mevzu'larim ogrenmis. 
degil idi. Belki onun va'z u nasihatleri kalbin kesifleri pinanndan ve kendi 
ruh-i latifinin §erhinden idi. 

2674. ^Bir meyden ki, o mey i$ilmi§ olducju vakit, soz her dilsizden kaynamxs 
olur. 

Hz. Nuh'un sozleri bir meyin sarho§lugundan gelirdi ki, o mey icilmis ol- 
dugu vakit soz her dilsizden ve soz bilmezden kaynamis. olur ve bu sarab-i 
ilahiyi icen gayet fasih ve belig sozler soylemeyi ba§lar. 

2675. ~%eni dogmu§ olan $ocukfasih dlim olur. CMesih gibi hikmet-i haiigi okur. 

"Hibr", alim ve fazil kimse demektir. "Balig", burada kamil demektir. 
Ya'ni, o sarab-i ilahiyi yenidogmus. olan bir cocuk icmis. olsa, fasih bir alim 
ve fazil olur. isa Mesih (a.s.) gibi kamil olan kimselerin hikmetini okur. Nite- 
kim Isa (a.s.) besikte bir cocuk iken sure-i Meryem'de beyan buyuruldugu 
uzere is"jC j&*j . W J&) s-^ 1 ^w *ui '£* ^i (Meryem, 19/30-31) ya'ni 
"Ben Allah'in kuluyum. Bana incil kitabim verdi ve beni peygamber yapti ve 
beni mubarek kildi" buyurdu. 



GVSJJCgO 



AHMED AVNl KONUK 

2676. £atif hir dudak hulan hir dagdan 'Ddvud-i 9Vefct yiiz yazel ogrendi. 

"Gazel", ask ve muhabbete ve §araba ve hicr ve visale ve ma'sukun se- 
nasma dair olan siirdir ki, be§ beyitten az ve yirmi beyitten gok olamaz. "6g- 
renmek"ten murad, Davud (a.s.)in miinacatim daglardan^ve^kustardan din- 
lemesidir. Bu beyt-i §erifte sure-i Sebe'de vaki" ^^Ji J uf, >Ji _, *~ ^J JL^-C 
(Sebe, 34/10) ya'ni "Ey daglar ve kuster! Munacatinda Davud'a beraber 
uyun ve onunla beraber soyleyin! Ve biz ona demiri yumu§ak yaptik" ayet-i 
kertmesine i§aret buyurulur. Bu ayet-i kerimenin tefsiri 3. cildin 4254 numa- 
rah beytinin basmdaki surh-i §erifte ve onu miiteakib olan beyitlerdedir. Ya'ni 
o sarab-i ilahiden bir latlf dudak buian bir dagdan Davud peygamber (a.s.) 
Hakk'm senasina dair birgok gazel ogrendi ve dinledi. 

jJLU j>jb jb j Jbj pj» ilX?r wW o*£ ^J Olpy> <d**- 

2677. 'TSu.tun ht§\ar, melik olan davud'un hem-zehani ve yari olarak cik tiki 
ierh, etmi§tir. 

"Melik", sahib-i miilk demektir. Davud (a.s.) in tasarruf-i suri sahibi oldu- 
guna isaret buyurulur. Ya'ni, butun ku§lar kendi dilleri olan cik cik diye 6t- 
meyi terk edip, tasarruf-t suri sahibi olan Davud (a.s.) ile hem-zeban ve ona 
yar ve refik oldular. 

2678. CMademhi demir onun elinin sadasim i§itti, ku§ onun mesii olursa ne 
atihdir? 

Bu beyt-i §erifte lu^Ji % uST? (Sebe, 34/10) ya'ni '"friz onun icjn demiri yu- 
mu§attik" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, mademki cemad cinsin- 
den olan demir o Hz. Davud'un elinin nidasim i§itti ve emr-i ilahi mucibince 
onun elinde balmumu gibi yumu§adi ve o Hz. Davud'un eli o demirden zirh 
halkalan yapti, eger cemadin fevkinde hayvan cinsinden olan kus onun sa- 
dasim isjtip sarhos. olursa acib bir §ey degildir. 

2679. Itir sarsar £$d iizerine hir katlal olmu§iur. Svleyman'a hir hammal f.- 
hi olmu§tur. 



c^p^ 



MESNEVl-t SERlF SERHi / XU. CILT • MESNEVl-6 • 

"Sarsar", sert ruzgar ve firtina demektir. Ya'ni, emr-i ilahi olunca bir §e- 
yin aymndan iki zid sey zuhur eder. Nasil ki el-Hakka suresindeki \\* u? 
jl-u- j^* £tj ijkuii (Hakka, 69/6) ya'ni "Ad kavmine gelince, haddi miite- 
caviz bir firtina ile ihlak olundular" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu 
iizere sert riizgar Ad kavmini helak etmis ve olduriicii olmustur. Fakat yine 
firtina Siileyman (a.s.)a bir hamal gibi olmus idi. Nitekim sure-i Sebe'de 
"^ lia-ijjj ^ ^^ '&J ] ^Cu'j (Sebe, 34/12) ya'ni "Biz Suleyman'a riizga- 
n teshir ettik ki, sabahtan ogleye kadar bir aylik ve aksama kadar da bir ay- 
Iik yol giderdi" buyurulur. 

elj <iaI« iJJj L~< jfi> j t\^0 J* oLi C^>xJ j*# j> Zjitg* iSj^j-J? 

2680. Hiir sarsar sahva-tahitm has iizerinde her sahah ve her aksam hir atihk 
[2661] , ,. * 

yol goturur idi. 

Bir sert ruzgar zamammn hem sahi ve hem de peygamberi olan Siileyman 
(a.s.)in tahtim basi iizerinde her sabah ve her aksam bir aylik yol goturiirdii. 

2681. UieTn.nam.raal ve hem de onun casusu oluv gatbin soziinii onun mahsu- 
sii edici idi. 

ruzgar Hz. Suleyman'in hem hammali ve hem de casusu olup, nazar-i 
hissinden kaybolan kimselerin soziinii onun his kulagina getirici idi. 

2682. Uliizgar gaifoin sdzii olan demi bulaydi, sahin kulagi iarafina kosardi. 

"Bad dem ki", ibaresinde "bad" kelimesinin izafetle degil, kat' ile okunma- 
si miinasib olur. Ya'ni, esen ruzgar huzur-i Siileyman'dan kaybolan kimse- 
nin sozii olan demi ve nefesi bulaydi, ruzgar sdzii hamil olan nefes ve ha- 
ber ile sahm ya'ni Hz. Suleyman'in tarafina kosardi. Bu beyt-i serifte na- 
kil-i sadamn hava olduguna isaret buyurulur. Ba'zi niishalarda birinci misra' 
j*\i t-Jip jbif dj>r >i suretindedir. Ma' nasi "Ruzgar vaktaki gaibin soziinu bu- 
laydi" demek olur. 

jlji i— ^-U» o OU-L" c?l ^L*j ;>>' ' JL ~^ S <J&?^) J^ *£ 

2683. 'Derdi hi: "61/ sahih-kiran olan hiiyuk Siileyman! ^ir filan simdi hoy- 
le soyleai. 



csgp^a 



AHMED AVNl KONUK 

"Sahib-kiran", iyi tali'li. "Mih", biiyiik demektir. Ya'ni, o riizgar derdi ki: 
Ey iyi tali'li biiyiik Siileyman! Bir filan kimse simdi boyle soyledi. Riizgarm 
soylemesi soyleyen kimsenin sadasim nakl etmesinden kinayedir. Ba'zi niis- 
halarda "mih" yerine "sen" vaki'dir. 

C~srU- C-Jjj d^ y y. f^j*^ Cr* ^ J**? ^ Jf^ ^*£ J*-^ 
- Oi^ j\y \j» J> <^- J>y> £}jy* y J ^y? y _j 

Sicanm "Ben hacet vaktinde su icinde iken sana gelemiyorum. Aramizda 

bir vuslat gerektir ki, ben irmak kenanna geldigim vakit, sana haber 

verebileyim! Ve sen vaktaki sican evinin deligi tarafina gelesin, bana 

haber verebilesin!" diye kurbagaya karsi tedbir etmesidir 



2684. ^Du soziin nihayeti yoktur. tSipan bir cjiin kurbagaya dedi ki: "6y aklxn 
kandilil' 

Ya'ni, insan-i kamilin mazhariyetine dair sozlerin nihayeti yoktur. Sican 
ve kurbaga kissasina donelim. Sican bir giin kurbagaya dedi ki: "Ey akli nur- 
landiran kandil!" 

jlJ £j ^jb J\Ojji y j\j y b fiyf aT ^\j^ l^ij 

2685. "Sana str soyleyecegim vakithr sen su icinde iurkiaz tuiarsin." 

"Tiirk-taz", habersiz cevelan ederek yagmaya kosan demektir. Burada 
"kosup cevelan etmek" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey kurbaga! Ben -sana sir soy- 
leyecegim vakitlerde sen su iginde oraya buraya kosup cevelan edersin." 

OU-iU *4Jt> ^ ' j-5 (Jy*^> .' ■■' ^j °j*^ ^J if y? S-^ J- 

2686. nr Ben irmak kenannda sana na'ra vurvcuyurn- Su i$inae asiklann na'ra~ 
sini isitmezsin. 



MESNEVI-t SERIF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Ben irmak kenannda na'ra vurup seni cagiririm, sen ise su icinde kosup 
dolasmak ile mesgul olur ve asiklann feryadmi isitmezsin." 

jr" y cJ&\>~> j\ f->>^ J* <J ! Os** ^-j} jiJ* Cr* 

2687. 61/ cesur! I^en on muayyen vakitie senin munahahndan tok olmuyorum." 

Ya'ni, "Ey su icinde cevelan etmekte cesur olan kurbaga! Benim seninle 
olan mulakat zamanim muayyendir. Ben bu muayyen zaman icinde senin 
musahabetine ve hikaye soylemelerine doymuyorum." 

2688. ZReh-niimunun nafrmzi pes vakii aelai. SAswXar icin solatia dduruin ol- 
mak varclir. 

"Reh r numun", vasf-i terkibi olup, "yol gosterici" demektir. Bundan mu- 
rad, yalniz zahir-i seriat ile iktifa edip, ahval-i evliyadan bi-haber bulunan 
ulema-i zahiredir ki, onlar avamma seriat yolunu gostericidirler. Binaenaleyh 
onlann reh-numunlugu, sure-i Nisa'da vaki' "cyy v-isT o*« jJi J* cjit siJUJi 01 
(Nisa, 4/103) ya'ni "Namaz mu'minler uzerine vakit ile'mahdud bir farz ol- 
du" ayet-i kerimesi mucibince bes vakte tahsis olunan namazi kildirmaya 
miinhasirdir; ve namaz seriatte zahiren ve batmen Hakk'a tevecciih etmek- 
ten ibarettir. Nitekim hadis-i serifte ,yP c 1 ^ 5 ^ ! ya'ni "Namaz mii'minin 
mi'racidir" buyurulur. Binaenaleyh bir kimse zahiren namaz ile fakat kalben 
Hakk'm gayn efkar ile mesgal olursa, kimsenin nasnazi kamil olmaz. Zira 
hadis-i serifte v^ 1 jy±~. ^ »>^ ^ ya'ni "Namaz ancak huzur-i kalb ile olan- 
dir" buyurulur. Hakk'in a§iklan ise bu bes. vakit namazi zahiren ve batmen 
Hak'la mesgul olarak huzur-i tarn ile kildiktan sonra sure-i Nisa'da vaki' 
'fiijpr J^'j bjis'j t^u* <Jdi i/jriu sUU-Ji °pZj*i iiu (Nisa, 4/103) ya'ni "Namaz bit- 
tikte Allah 'i ayakta dururken ve oturur iken ve yamniz uzerine yatarken zikr 
ediniz!" ayet-i kerimesi mucibince ale'd-devam Hakk'i tefekkurden gafil ol- 
mazlar. Binaenaleyh asiklar namazda daim olurlar. Nitekim sure-i Mearic'de 

o'jl'b (Mearic, 70/1 9-23 )'ya'ni "Insan haris olarak yaratildi. §er isabet eder- 
se feryad edicidir. Hayir isabet ederse buhl ve imsak edicidir. Ancak namaz- 
lannda daim olanlar miistesnadir" buyurulur. Bu ayet-i kerime mucibince an- 
cak aleddevam Hakk'a muteveccih olan asiklar zikr olunan sifat-i nefsaniy- 
yeden pak olurlar. 



^cffi? 



AHMED AVNl KONUK ^SU 

2689. O Kumar hi, o baslarda varclir, ne bes ile ne de bes yiiz ile dram tutmaz. 

"Humar", liigatte "sarhosluktan sonra anz olan bas agnsi ve sersemlik" 
ma'nasinadir, Burada "mahmurluk ve sarhosluk" demektir. Ya'ni, ask-i ilahi 
sarabindan baslarda olan humar ve sarhosluk ma'suk-i hakiki olan Hakk'a 
tevecciihte ne bes vaktin namazi ile, ne de bes yiiz bin vaktin namazi ile ka- 
naat edip aram ve rahat tutmaz. Belki her an-i gayr-i munkasim icmde 
ma'suktan aynlmak istemez. 

2690. <54§ihlarin vazifesi * 2&r ffbhe-nl" degildir. SadMann cant peh miisteskulir. 

Bu beyt-i serifte cenab-i Peygamber'in Ebu Hiireyre hazretlerine buyurdu- 
gu u- ay u jjj ya'ni "Beni ara sira ziyaret et ki, muhabbet ziyade olsun!" 
hadis-i seriflne isaret buyurulur. Zira cok goriinmek laiibaliiige ve hurmette 
kusura sebeb olur. Tiirkce'de buna "yiiz goz olmak" derler. Ve bu hadis-i se- 
rif suret aleminin te'siri altinda olanlara goredir. Zira suret aleminde suretler- 
den doymak ve usanmak vardir. Fakat ma'na aleminde ma'nadan doymak 
ve bikmak yoktur. Binaenaleyh ehl-i ma'na olan asiklann vazifesi "Zur gib- 
ben!" hadis-i serifiyle amil olmak degildir. giinkii askinda sadik olanlann ea- 
rn ma'suka kar§i susamistir. 

OW iJ ~j\ ijljj bji^ A>jlj (DL*U '<uJs>_J Lp jj C~*~j, 

2691. ^altklann vazifesi * jLixr gtbben" degildir. 2jira hi derydsiz iins-i can 
tutmaz. 

Nitekim baliklann vazifesi kendilerinin sebeb-i hayati olan suya karsi o 
suyu vakit vakit ziyaret etmek degildir. Zira baliklar deniz olmaksizin can iin- 
siyetini tutmazlar ya'ni canlan tenleriyle iinsiyet tutmaz. Sudan cikinca der- 
hal terk-i hayat ederler. 

2692. ^Hu deryanin suyu hi, horhunc bir mehdndir, balihlarm humanna mu- 
hahhak bir cur'adir. 

"Buk'a", yer, mekan demektir. Ya'ni, vucud-i hakiki deryasimn suyu olan 
bu vucud-i izafi alemi korkunc bir yer ve bir mekandir. Balik mesabesinde 



G^S^ 



MESNEVf-t §ERIF §ERHf / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

olan kamillerin sarho§luguna muhakkak bir ciir'a ve bir katredir. Ya'ni bu 
vucud-i izafi aleminde suver-i esyada sifat ve esmasi ile zahir olan gerci 
Hak'tir; fakat gayriyyet-i i'tibariyyeyi haiz bir mekan ve bir mevtindir; ve ke- 
safet-i viicudiyye cihetinden ma'§uktan aynhga sebeb oldugundan korkunc. 
bir mekandir. Binaenaleyh balik mesabesinde olan kamillerin cemal-i Hak 
sarhosjuguna kar§i bu alem-i suretteki m(i§ahede bir yudum §arab mesabe- 
sindedir. Onlar bu mu§ahedeye kanf olmazlar. Nitekim Sadreddm-i Konevi 
hazretleri Hz. Pir'in hastahklannda ziyaretine geldi ve "Allah Teala size ace- 
le §ifa ihsan etsin!" dedi. Hz. Pir Efendimiz cevaben: "Bundan sonra "Allah 
sifa versin!" duasi sizin olsun! A§ik ile ma'suk arasinda kildan bir gomlekten 
ziyade bir §ey kalmami§tir. istemez misiniz ki o gomlek dahi kalkip nur nu- 
ra ula§sin!" buyurmusrur. Ya'ni "Bu vucud-i izafT aleminde n gikip, vucud-i 
hakiki deryasinda miistagrak olayim!" demektir. 

2693. J4$i#a hir dem hicran yd a'hvdir. £M,uttasd hir ydm vash onun bniinde 
hayaldir. 

Ya'ni, a§iga bir an hicran ve aynhk bir yil kadar uzun gelir; ve aleddevam 
bir yil visal dahi o asigin onunde hayaldir, Zira o bir yil devam eden vuslata 
doymaz. 

^ j jjjj by? 6\ j ji\ p* ^ ^ ^ ju~z~* vi....ja .-»,,* &>* 

269 4. J^$k susami§hr ve susami§ isieyicidir. TSu ve o dahi teakubda fl&nduz ve 



qece 



adjidir. 



"Miisteski", susami§; "musteski-taleb", vasf-i terkibi olup "susamis. iste- 
yici" demektir. "Pey", burada "teakub" ma'nasinadir. Ya'ni, a§k denilen 
ma'na a§igin viicuduyla zahir olacagindan a§k a§iga susami§tir ve a§ka su- 
samis a§ik isteyicidir. Ya'ni ask, asigin talibidir ve asik dahi askin talibidir. 
Bunlann ikisi birbirinden aynlmazlar ve birbirini ta'kib etmek hususunda 
gunduz ile gece gibidirler. 

£~»j J-iU j\ j, v-i J~*. Oy? C~*\ Jo*k* j C — iiU w--i j jjj 

2695. Cjiindiiz geceye a§ihiir ve muztardir. Uaktaki hakasin, gece ona daha 
a§ihhr. 



AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni, bu alem-i keseratta zid zid ile inkisaf ettiginden, giinduz, kendisini 
izhar etmek icm geceye asiktir; ve onun vucuduna intizarda muztardir. Eger 
dikkatle bakar isen, gece dahi kendisini gostermek icin giindiize daha asiktir. 
Binaenaleyh giinduz ile gecenin hali asik ile ma'sukun haline benzer. 

2696. Oral citsf u cudan hir lahza ievakkuf yoktur. Onlann hirhirinin teaku- 
hundan hir dem ievakkuf yoktur. 

"1st", "tevakkuf ' demektir. Ya'ni, a§ka ve ma'suka asik aramakta durmak 
ve tevakkuf etmek yoktur; ve asik dahi aski ve ma'suku arar. Binaenaleyh 
bunlar birbirinin teakubiinden bir an tevakkuf etmezler. Beyit: 

Jjyiilp jLLiLe-j! OLS-iUjj O^-ta ^^ <JL«^- i5k*i~* -*^>- y- jliiU 

"A§iklar her ne kadar dilberin cemalinin mii§taki iseler de, dilberler dahi a§ik- 
lara a§iklardan daha a§iktirlar. " 

2697. 13u onun ayagini, o hunun kulagim tutmu§tur. ^u onun uzerinde med- 
hu$ ve o hunun bi-hu§udur. 

Bu asik o ma'sukun iki ayagini tutmus, kendi tarafina cezb eder; ve o 
ma'suk dahi bu asigin kulagim tatmustar. Kulagma ma'sukundan baskasimn 
sozleri girmez. Bu asik ma'sukunun a§ki uzerinde medhus. ve o ma'suk dahi 
bu asiginin bi-husudur. 

2698. jA§wn kalbinde ma'§ukun aayrx yoktur. Ordqrxn arasmda farik ve fa- 
ruk yoktur. 

"Farik", fark edici; "faruk", ziyade fark edici demektir. Ba'zi ntishalarda 
"faruk" yerine ism-i mef ul sigasiyla "mefruk" vaki'dir; "fark olunmus" de- 
mektir. Ya'ni, asigin kalbinde kendi ma'sukunun gayn olan bir fikir ve dii- 
siince yoktur. Asik ile ma'suk arasinda onlan birbirinden az veya cok ayinci 
bir fikir ve diisiince olmaz. 

2699. uMa §ugun kalbinde hep a$ik vardtr. Slzranin kalbinde daima ^Vamik 
vardu. 



*$%&> 



MESNEVM §ERIF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVt-6 • ~^® 

"Azra", bir ma'§ukamn ismidir. "Vamik", onun a§igmm adidir. Ya'ni, 
ma*§ugun kalbinde hep a§ik vardir. QiXnkix daima onu duguniir. Nasil ki, Az- 
ra'nm kalbinde daima kendi a§igi olan Vamik vardir. 

\j ^ jA o^ Ujj^ji IjJ jj ji\ *jt j&\ ^Jh j 

2700. IZu. iki $inguak bir devede alur. ^indenaleifh "JEur gibben!" bu ikiue 
nasd g-tkar? 

"Dira", gmgirak demektir, Ya'ni, ma'§ugun ve a§igin viicudlan deve me- 
sabesinde olan askin iizerinde iki cingirakgibidir ki, onlar a§k denilen ma'na- 
nin vikudunu i'lan ederler. Binaenaleyh bu iki gmgiraga ya'ni a§ik ve ma'§u- 
ga "Birbirinizi ara sua ztyaret ediniz!" emri nasil sigar? Zira birbirinden aynl- 
mak imkam yoktur ki, vakit vakit ziyaret hali bahs olunabilsin. 

2701. Utitfjir kimse kendisine ",£ur gibben" i gosierdi mi? Diufair kimse ken- 
disine nobet He yar oldu mu? 

Ya'ni, a§k dedigimiz hal mademki hem a§iga ve hem de ma'suga mustev- 
Mir, onlann cisimleri her ne kadar ayn ise de, halde ve ma'nada muttehid ve 
birdirler. Binaenaleyh ma'na cihetinden a§ik ma'§uktur ve ma'suk dahi a§ik- 
tir. Boyle olunca a§iga va ma'suga "Birbirinizi vakit vakit ziyaret ediniz!" de- 
mek "Kendinizi vakit vakit ziyaret edinizf" demekten ba§ka bir §ey olmaz. 
Higbir kimse kendisine vakit vakit ziyaret etmek halini gosterir mi? Ve hi^bir 
kimse kendi nefsine nobet ile yar ve dost olur mu? 

2702. birlik degildir ki, akd onu anladi. r Bunun fehmi Sddem'in oliimilne 
mevkaf oldu. 

Bu beyitlerde Hak ile kul arasindaki asju beyan hususunda misaller irad 
buyurulmu§tur; ve matlub olan ma'na t^/f+ty. (Maide, 5/54) ya'ni "Allah 
Teala onlan sever ve onlar da Allah'i severler" ayet-i kerimesinde beyan bu- 
yurulan muhabbettir. Kul §iddet-i ask ile kendi varligini Hakk'in hakikati 
olan varhginda mahv edip kendi nefsinden ve vehminden fan! olur; ve ikilik 
ma'nasim mutazammm olan "Ene'1-abd" [Ben kulum] da'vasi igin kendisin- 
de varhk goremez. iNazannda Hak'tan gayn bir mevcud kalmaz. "Ene'l- 



*#%&> 



&K^ AHMED AVNt KONUK 

Hak!" der. Bu hal akil ve tefekkiir ile anla§ihr §ey degildir. Nitekim 5. cildin 
4141 ve 4142 numarah beyitlerinde §6yle buyurulmus, idi: 

[Ya'ni] "Bu "ene" tefekkiir cihetinden ne vakit ke§f olur? Bu "ene" fena- 
dan sonra mek§uf olur. Bu akillar nazarlardan gaib olan Hakk'i aramakta hu- 
lul ve ittihad cukuruna dii§er." 

imdi bu atideki beyitler, bu zikr olunan beyitlerin te'kidi olur. Ya'ni, bu bi- 
zim soyledigimiz birlik ve ittihad, aklin anladigi ittihad degildir. Zira akil ewe- 
len iki gey tasawur eder, sonra onlan birie§tirir, Bunu anlamak lyy ji Ji \yy 
ya'ni "Olmezden ewel oluniiz" emr-i peygamberisi mucibince insanm daima 
ikilik gosteren nefsinin oliimune ve nefsin sifatlanndan kurtulup sifat-i 
Hakkani ile kiyamina mevkuftur. 

2703. Saer hunu akil ile idrak miimkiti olcujih, neden nefsin kahn vaab olurdu? 

Eger bu birlik ve ittihad halini akil ile ve tefekkiir ile idrak etmek miimkin 
olaydi, bu ikilik gosteren nefsin riyazat ve miicahedat ile kahn neden vacib 
olurdu? 

2704. JAhlin sahi malik ol&ugu oyle rahmet He zarurdsiz nastl ^O^efsi oldur!" 
der? 

Bu beyitte iki vecih caizdir: "Akil sahrndan murad, HakTeala olursa ma'na 
§6yle olur; Ya'ni, aklin sahi ve maliki olan Hak Teala hazretleri oyle azim rah- 
met ve kerem ile beraber, zaruretsiz ve Itizumsuz olarak nicjn Kur'an-i Ke- 
rim'de "jilli \pi& 'fcjt J\ \y£ (Bakara, 2/54) ya'ni "Hahk'iniza riicu' ediniz, 
nefislerinizi olduriinuz!" desin? "Nefsi oldiirmek" intihar etmek ve insanlann 
birbirini oldiirmesi degildir. Ruh-i insanlnin kuvveti zahir oluncaya kadar, ri- 
yazat ve miicahedat ile nefsin kuvvetini ve sifatlanni kirmak demektir. 

Ve eger "aklin §ahi"ndan murad, jaJi *ili jU l. j_,i ya'ni "Allah'in ewel 
yarattigi sey akildir" hadis-i §erifi mucibince hakikat-i muhammediyye olur- 
sa, ma'na §6yle olur: Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri iimmetine son derece- 



Cg^ 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

de merhametli oldugu halde, zaruretsiz olarak nefsin dlumune i§aretle nicin 
i/y oi JJ \y r ya'ni "Olmezden ewel olumiz!" desin? Demek olur. 



JifZr jl J~-*r C-L^jj &sf (jjjj ^J> J>y &*/ *^* 

Siganm yalvarmada ve nale etmekte suya mensub 
kurbagadan vuslat istemekte miibalaga etmesi 



2705. ^eit ki: u 6i/ sefka&i olan aztz i/ar.' ^en- senin. yiiziin olmaksizm bir 
dem karar tutmam. 

Sican kurbagaya dedi ki: "Ey benim sefkatli ve muhabbetli aziz dostum! 
Senin yuzunii gormedikge benim bir an bir karanm ve rahatim yoktur." 

2706. "GujUuz nurum ve meksebim ve huwetim sensin. jyece karanm ve 
ni'meiim ve uykum sensin. 

"Mekseb", kar, kazanc. "Selvet", ni'met demektir. Ya'ni, "Giinduz bana 
giines. gibi nur verirsin ve kalbim senden revh ve rahat kazamr ve vucudum- 
da kuwet hasil olur. Gece vakti ise, seni tefekkiir ile karar ederim ve ni'me- 
tim ve uykum sen olursun." 

j£ r a\i fj T jl cJ J{jt j cJ, J$ f^jl xib ^is jl 

2707. xx< T$eni irsai edersen, vakiHi vakitsiz beni kerem cihetinden yad edersen 
muruweiien olur. 

2708. v, 6y iosf/ Visalini gece ve yunduzde, kuslvk hizmeii olarak vazife yaphn." 

"Nik hah", iyilik isteyen, ya'ni "dost" demektir. "Qa§engah", kushik vak- 
ti. "Ratibe", ta'yin, me'muriyet, hizmet, maas. Ya'ni, "Ey dostum! Gece ve 



c #pj a 



AHMED AVNl KONUK 

gundiiz icinde vuslat ve goriismek vaktini ancak kusluk zamamna hasr ettin 
ve bu vakti vaztfe-i vuslat olarak gosterdin." 

2709. ^en fru. for def'aya kani' defilUm. Den senin muhabbetinde aab bir in- 
sanim." 

Kissa, hilkatleri muhtelif iki kimsenin birbiriyle dost olmasim musavvir ol- 
dugundan, beyt-i §erifte "ben acib bir insamm" buyurulmasi mahall-i i'tiraz 
degildir. Ya'ni, "Sen bizim goriismemizi yirmi dort saat zarfinda ancak kus- 
luk vaktine hasr ettin, ben ise boyle bir def a goriismeye kanaat edemem. Zi- 
ra seni 50k seviyorum ve benim seni sevisjm ba§ka insanlann seni sevmele- 
rine benzemez." 



jJaJt f'j*- fjij* ^S—^iv - ' j* \> y^ jJil rtJU^Llw-iwil -U<*jl[ 

2710. "Cijjervmcle be§ yiiz susuzluk vardir. Uier susuzluga sigir aflt|jt karin- 
[2690] -. w 

dir. 

"Cuu"l-bakar", doymak bilmez olan achktir. Ya'ni, "Cigerimde senin mu- 
habbetinden dolayi bes yiiz susuzluk vardir. Her bir susuzluk cuu'l-bakar 
mertebesine karindir ki, seninle her daklka beraber olsam bu susuzluk ben- 
den gecmez." 

2711. n £y emu! Sen benim gamimdan bi-niyazsin. uMeriebenin zekaiim vex 
ve fakir e bah!" 

Bu ve atideki beyitler salik tarafindan insan-i kamile hitab olmak munasib- 
dir. Nitekim yukanda 2667 numarah beyitte vitu . >)>_> j ^ _$» ^\jj. oj>- 
iizf u-Vi ^ j\ [ya'ni "Vaktlki Adem vahyin ve vidadin mazhari oldu, onun 
natikasi "Alleme , l-esma"yi acti."] buyurulmus. idi. Ve keza 1. cildin 1259 nu- 
marah beytinde de c—f, ^ jM\ j^s, oiji>* jl^» . c~X l-^ii ^ f ^ y. [ya'ni 
"Alleme'l-esma'mn beyi olan beserin babasimn her bir damannda, yiiz binler- 
ce O'nun ilmi vardir"] buyurulmus. idi. Ya'ni, "Alleme'l-esm^"mn beyi olan 
insan-i kamil, sen benim gamimdan bi-niyazsin ve miistagnisin ve senin ba- 
na ihtiyacin yoktur. Ben ise senin ir§adlanna muhtacim. Binaenaleyh merte- 
benin zekatim ver! Nazar-i merhamet ile bu faMre bak!" 



e&P? 



MESNEVf-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

2712. nr Bu edebsiz fakir layik degildir. {Jakat senin umumi olan lutfun ondan 
pelt yuksektir. ' 

Ya'ni, "Gerci edeb-i batiniden bi-haber olan bu fakir senin lutfuna layik 
degildir. Fakat senin umumi olan lutfun layik olani ve olmayam secmekten 
pek yuksektir." 

2713. "Senin umumi olan lutfun sened isiemez. ^ir giines -pislikler iizerine 
tarpar." ^ - . 

"Hades", pislik ve necaset demektir. "Sened", dayanacak yer ve sebeb 
ma'nasinadir. Ya'ni, "Senin muhtaglar hakkinda umumi olan lutfun bir daya- 
nacak yer istemez, giines gibidir. Nitekim giines pislikler iizerine de carpar." 

2714. Onun nuruna ondan bir ziyan gelmemistir. Uiatbuki o pislik humluk- 
ian odun olmustur. 

Ya'ni, o giinesjn nuruna o pislige garptigi icin, bir ziyan ve noksan gelme- 
mistir. Bilakis o giinesin ziyasi pisligi kurutur ve ocakta yanacak bir odunha- 
line getirir ve halk ondan istifade ederler. 

2715. Dial\a vislik bir kulhana gitti, nur buldu. Hiir hamamin kamsim ve du- 
vanni hizdudi. 

Hatta bu pislik giinesm ziyasi ile kuruyup odun olduktan sonra bir kulha- 
na gider ve orada i§tial edip nur bulur ve hamamin her tarafim kizdinr. 

2716. IZulasik idi, simdi zinet oldu. Uahiaki gunes onun iizerine efsun okudu. 

Ya'ni, bu pislik ewelce bula§ik ve civik bir murdar idi. Giines. ziyasiyla 
onun iizerine efsun okudugu vakit kurudu ve kulhamn zineti ve levazimi 
oldu. 



CS£^ 



AHMED AVNt KONUK 

2717. ^une§ yeryuzunun mi'desini dahi sxcak yaph, < INihayei yeryiizii baki 
pislihleri yedi. 

giines yeryiiziiniin mi'desini ve igini de lsitti. Nihayet bu hararet sebe- 
biyle kiilhana gitmeyen curiimiis hayvan cesedleri gibi baki pislikleri de yedi 
ve onlan hazm edip kuvve-i inbatiyyesi cogakh. 

2718. To-praga mensub diz oldu ve ondan nebat hitii. D§te Dlah seyyiah boyle 
mahv eder, 

pislik giinesin te'siri ve yeryiiziiniin hazmi ile topragin ciiz'ii oldu ve 
ondan tiirlii tiirlii nebatat bitti. Iste bunun gibi, Hak Teala hazretleri seyyiati 
mahv edip hasenata tebdil eder. Nitekim ayet-i kerimede J^-iil & J-4 dtfjii 
ouU- (Furkan, 25/70) ya'ni "Allah Teala onlarin fenaliklanni iyilige tebdil 
eder" buyurulur. 

2719. CPek a§agi olan -pislige hunu ya-par ki, onu nebat ve nergis ve nesrin eder. 

"Nesrin", ma'ruf bir giiliin adidir. lki nevi'dir. Birisine "giil-i mu§kin" ve 
digerine "giil-i nesrin" derler ki Arapcasi "verdii's-Smi"dir, ya'ni u Qm gulii" 
demektir. Ya'ni, mevcudatin en asagisi olan ve halk indinde miistekreh bu- 
lunan pisligi "Miibeddilu'l-ahvaT' olan Hak Teala hazretleri halk indinde 
mu'teber olan turlii turlii nebatat ve nergis cicegi ve nesrin gulii yapar. 

2720. £*\caba. vefada mendsik nesnnine Uiak cezada ve atada ne bah$ eder? 

[2700] J 

"Menasik", "mensek" kelimesinin cem'idir; ve "mensek," ibadet mahalli ve 
kurban yeri demek olup, "niisiik"den me'huzdiir; ve "niisiik," ibadet etmek 
ma'nasinadir. "Nesrin-i menasik", ibadet fiillerinden kinaye olur. Zira zahirde 
teklif, batmda tekvin icindir. Ya'ni, kul teklif-i ilahiye itaat edip amel~i salih i§- 
lerse, o amellerin suretlerinden batmda guzel guzel suretler peyda olur ve on- 
lan, ehl-i kesf olanlar bu diinyada goriir; ve ehl-i kesf olmayanlar dahi, drum 
vasitasiyla kesafet perdesi kalkip alem-i batina intikal ettigi vakit goriir. Ce- 



^P^ 3 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

nab-i Pir efendimiz bu beyt-i §erifte bu a'mal-i zahire suretlerinin tebeddiilu- 
ne i§aret buyururlar. Ya'ni kul ahdine vefa edip a'mal-i saliha i§lerse, o iba- 
det fiillerine miikafat ve ihsan hususunda acaba Hak Teala ne bah§ eder? Var 
kiyas et!. 

2721. Uakiaki habishre boyle hit at verir; acaba tayyiblere rasadda ne bah$ 
eder? 

"Rasad", "muntazir olmak ve beklemek" ma'nasina masdardir. Ya'ni, 
Hak Teala vaktaki habtslere ve pisliklere boyle latif hii'atler ve libaslar verir, 
ya acaba miikafat bekfemekte olan tayyiblere ve iyilere ve temizlere ne ih- 
sanlar yapar? 

2722. Onlara onu verir hi, hir goz gormedi, zxra dile ve liigate sigmaz. 

Ya'ni, o tayyiblere ve temizlere Hak Teala gozler gormedik §eyleri verir ki, 
o verilen ihsanlan dil ile ve lugat ile ta'rif etmek mumkin^degildir. Qiinkii 
Kur'an-i Kerim'de o>JJ \jfe d \\'p- ^A '»} & '^ J^^ u^ <& & (Secde, 
32/17) ya'ni "Amel ettikleri §eye mukafat olarak goziin aydin olmasi cihe- 
tinden Hak Teala" run o amel sahibleri icin gizledigi §eyi bir nefis bilemez" bu- 
yurulur. Ve bu ayet-i kertmeyi miieyyid olan hadis-i kudside dahi i$jLJ <^^^i 
^ ^Ji J* >*s-V> c-t— oil Vj otj o^^ o^-UJi ya'ni "Ben salih kullanm icin 
goz gormedik ve kulak i§itmedik ve kalb-i be§ere hutur etmedik §eyler hazir- 
ladim" buyurulur. imdi mademki o ihsanlar gozlerin gormedigi ve kulaklann 
i§itmedigi ve hayallerin eri§emedigi §eyler olacaktir, §u halde bunlan dil ile 
soylemek ve ta'rif etmek icin elbette lugat bulmak imkam yoktur. Be§er an- 
cak gordugii ve igittigi ve hayal ettigi §eylere lugat vaz' etmigtir. Malum ol- 
sun ki, alem-i batimn mezahir-i esmaiyye ve sifatiyyesi bu alem-i suretin ta- 
ayyiinatina sigmaz. Halbuki esma ve sifat-i ilahiyye namutenahidir. Alem-i 
kesafette zahir olanlardan ba§ka, alem-i batinda da bi-nihaye mezahir-i ila- 
hiyye vardir ki, bunlar akl-i be§er haricindedir. 

Cr~^ ^ J 1 cf Cr'U O* JJJ u* >- ^ ^ ] J ^ r=^ u 

2723. l^iz bunun icin kimiz? [jel ey benim yarim, giizel huydan benim gunii- 
mii aydin et! 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Bu ve atideki beyitlerin salik tarafindan insan-i kamile hitab olmasi muna- 
sib gorunur. Ya'ni, biz kim oluyoruz ve yaptigimiz a'mal-i salihamn ne kiy- 
meti vardir ki, Hakk'in bu derece all olan ni'metlerine layik olahm!. Bu ni'met- 
lere nailiyet bizim istihkakimizdan degildir. Zira biz esasen kendi varhgimizi 
ve viicudumuzu istihkakimiz oldugundan dolayi bulmadik. Kerem-i ilaht bize 
viicud bans etti. Binaenaleyh gel ey benim yar-i kamilim, sen <ui J^i i_^- 
ya'ni "Allah' in ahlakiyla ahlaklamniz!" hadis-i §erifi mucibince ahlak-i ilahiy- 
ye ile miitehalliksin. Benim gunduzumii o giizel ahlakm ile aydin et! 

2724. Henim $irkinligime ve mekrahlufluma bakma ki, daga mensub zehir do- 
lu tjilan gibiyim. 

Ey miir§id-i kamil! Benim batimmin cirkinligine ve mekruh olan ahval-i 
zahireme bakma! Zira ben daggibi olan nefsimin enaniyeti iizerinde zehir do- 
lu yilan gibiyim. 

cliS. jU- j\ \y dy? Jf fj-i iiyr ^J *^ ^^ J ^J Cj* ^ ^ 

2725. By yarl Hen $irkinim ve benim huyum da $irhindir. CNastl gill durum? 
O beni diken dikti. 

Ey miirsid-i kamill Benim zahir olan ef alim cjrkindir ve batin olan huyum 
ve ahlakim dahi cjrkindir. Zira ben heniiz nefsaniyim. Ben bu sifat-i nefsa- 
niyyemde miistagrak oldukga ne vakit ruhani bir giil olurum? Zira Hakk'in 
kudret eli benim nefsimi bu alem-i surette diken olarak dikti. Bu beyt-i §erif- 
te sahsin sekavetine degil, nefsin sekavet-i ezeliyyesine isaret buyurulur. Zi- 
ra §ekavet-i ezeliyyesi sabit olan §ahsm said olmasHniimkin degildir. Ciinku 
kalb-i hakayik lazim gelir. Kalb-i hakayik ise mumkin degildir. Ve saki-i eze- 
1! ancak sekavet-i ezeliyyesi sabit olan nefsin sifatlanndan aynlmadigi icin 
saki olur. 5. cildin 1537 ve 1538 numarah beyitlerinde bu hususta izahat 
vardir. imdi bu alem-i siirete gelen her bir insan evvelen sifat-i nefsaniyye ile 
muttasiftir. Saadet-i ezeliyyesi olanlann nefsi insan-i kamilin terbiyesiyle 
miieddeb olup onda sifat-i ruhaniyye hasil olur. Nitekim asagidaki beyt-i §e- 
rifte bu terbiyeye i§aret buyurulur. 

2726. ^Dikene giil giizeltyi nev-bahanni verl Hu ydana idvus zinetini ver! 



G #%&> 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • "^^SS 

Ya'ni, ey mur§id-i kamil! Beni terbiye et! Bu diken gibi olan nefsime fu- 
yuzat-i ruhaniyyen ile giile giizellik veren bir nev-bahar ver! Ve bu yilan gi- 
bi olan nefsimin kotii sifatlanm izale et ki, ona tavusun parlak tiiyleri mesa- 
besinde olan sifat-i ruhaniyyeyi ver! 

2727. Qirkinligin kemalinde ben muniehdytm. Senin lutfun fazlda ve fende 
muniehadir . 

Ben nefsimin hukmii altinda bulundukga cirkinligin son mertebesindeyim. 
Ey insan-i kamil! Senin lutfun fazlda ve ta§kinlikta ve terbiye fenninde son 
dereceye vasildir. ^. 

2728. By serv-i sehinin hasreiif O muntehadan bu muntehamn hacetini yuka- 
vx fleiir! 

"Serv-i sehi", dogru ve miistakim olan servi agaci demektir. Sure-i §u- 
ra'da vaki' 0^.1 is J,iLij (§ura, 42/15) ya'ni "Emrolundugun §ey iizere is- 
tikamet et!" ayet-i kerimesi mucibince insan-i kamilin emr-i ilahiye tebaiy- 
yette dosdogru olduguna i§aret buyurulur. Ya'ni, ey istikamette ve dogruluk- 
ta miistakim olan servi agaci! Kendisine hasret cek[il]en ve gibta ed[il]en in- 
san-i kamil! Ben cirkinlikte miintehayim ve son mertebedeyim; ve sen de fazl 
ve keremde son mertebedesin. Binaenaleyh sen son mertebedeki fazlindan 
benim son mertebedeki cirkinligimin iyilige olan ihtiyacim yukari getir! 

c— iji jl c^l> j «* f {/ jl c~h£ ±*\yt- y J^» ^ Oyr 

2729. Oldiigum vakxi senin fazlin cujjlayacakhr . fyer^i kerem cihetinden ha- 
cetien beridir. 

Ben bu sifat-i nefsaniyyemde mtistagrak bir halde olarak oldiigiim vakit, 
senin fazl ve keremin her ne kadar ibzal-i lutf ve kerem etmek hacetinden be- 
ri ise de, merhametinden dolayi benim halime aglayacaktir. Zira kamillerin 
viicudu ayn-i rahmet-i ilahiyyedir. 

C— or ^A JJ^ai (t-i^- jl J*lj^ t^~iJ JJ>\y± ^ fjjf ^ j 

2730. uMezdnmin bast iizerinde bircoh oiwacak, onun laixf goziinden $a si$ra- 
yacakiu. 



eg^Sg> 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyitlerde [insan-i] kamilin fazl u keremi sahsa tesbih buyurulmustur. 
Ya'ni, senin fazlm oldiigum vakit mezanmin ba§i (izerinde bircok zaman otu- 
racak ve onun latif gdziinden ya§ akacaktir. Zira benim gibi bir miifiisin ha- 
lini gortip son derece merhamet edecektir. 

Menkibe: "Bir gun Hz. Mevlana efendimizin ehl-i dtinyadan bulunan 
miiridlerinden birisi hal-i ihtizarinda "Hz. Mevlana'mn iic gun kabrimin ba- 
sinda bulunmalanm arzu ederim" diye vasiyet etti. Mumaileyhin vefatindan 
sonra bir giin kamilen onun kabri iizerinde oturdular. Gece muteveffamn 
ogullanndan birkagi rii'yalannda pederlerinin temiz elbiseler giyip salina sa- 
ltna geldigini gorduler ve "Halin nedir?" diye sordular. Cevab verdi ki: "Kab- 
re vaz'imi miiteakib bana azab etmek igin zebanilerden birkagi hazir oldular. 
Velakin Hz. Mevlana 'ya riayeten yakina gelmediler. Nagah rahmet melegi 
bir ko§eden zuhur edip melaike-i azaba dedi ki: "Haydi siz gidiniz ki, Hak 
(celle ve ala) hazretleri bu sahsi dergah-i Mevlana'ya koyup afv u magfiret 
eyledi." Mesnevi: 

Nazmen tercume: 

"Getirdi evliyayi Hak zemine, 

Ki, rahmet olsun onlar alemine. " 
(Menakib-i Sipehsalaf 'dan mutercemdir.) 

2731. ^Benim mahrwnluguma nevha edecektir. H^enim mazlumlugumdan dola- 
yi fl'oz kapayacakhr. 

"Mazlumluk"tan murad, nefsin zulmii altinda rriakhur olmaktir. Zira in- 
san nefis ile ruhtan murekkebdir; ve nefis bu alem-i tabiat ve kesafetten olup 
ruhu kendi alemine cekmeye cahsir ve huzuzat-i acileyi gosterir. Binaenaleyh 
bu nefis be§er igin biiyiik fitne ve imtihan-i ilahtdir. Ya'ni, hayat-i dunyeviy- 
yemde nefsimin zulmii yiizunden ruhaniyet aleminden mahrum kaldigima 
senin fazhn nevha edecek ve nefsimin mazlumu oldugumdan dolayi aciyip, 
kotuluklerime kar§i goz kapayacaktir. 

2732. lutuflardan $imdi hiraz yap! O sozden henim kulagima halka yap! 



G #PJ 3 



MESNEVt-I §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, mezanmin basmda benim ruhuma yapacagi Iutuflardan birazini 
simdi hayat-i diinyeviyyemde yap! Ben oldiikten sonra ruhumun kulagina 
soyleyecegin sozden §imdi benim zahir ve batin kulagima halka yap! Ba'zi 
niishalarda "zan suhan" yerine "bi-suhan" vaki'dir. Bu surette beyt-i §enfin 
terciimesi §6yle olur: "§imdi o Iutuflardan birazini hayat-i diinyeviyyemde 
yap ve o lutuflann birazini harfsiz ve sadasiz olarak ruhumun kulagina hal- 
ka yap!" demektir. 

2733. O §eyi ki benim tovragima soyleyeceksin, benim gamh olan mahall-i id- 
rahime $a$! 

"Medrek", ism-i mekandir, "mahall-i idrak" demek olur ki murad, ruhtur. 
Ya'ni, mezarimda benim toprak olan sahsiyetime soyleyecegin hakayik ve 
maarif~i ilahiyyeyi benim gamh olan mahall-i idrakime, ya'ni ruhumun kula- 
gina sag ve ibzal et! 



jAi- v'j -^ jl* j**4 C/^ J 1 c — ■> <y- ] 5 ^ Lj ^ )l ui ] J?" 1 £>\i\jjt-U\ J £ \j* 

Jjlf j J Jjb Jja^ J^\~te>r . -iibj& ^^* ^jk J*j>^! b J* ^ — *j *S" ^jy& 

^-L^ U aS' (j/*s "O *Cl i^^J . xi\> Jus — • j»1jp dy*- *J J^.j>- s.fjk~^-\ (Vj~- 

Sicamn kurbagaya yalvarmasidir, bdyle diye ki: "Bahane diisunme! 

Benim bu Mcetimi kaza etmeyi veresiye atma! Zir& te'hirde afetier 

vardir." Ve suft vaktin ogjudur ve ogul ise, elini babanin eteginden geri 

tutmaz; ve sufinin miigfik olan babasi vakittir. Onu intiz&: ile yarma 



c^> 



AHMED AVNi KONUK 

muhtac etmez. Onu kendisinin seriu'l-hisab olan giilzannda o kadar 

mustagrak tutar ki, avam gibi miistakbelin muntazin olmaz. Dehri degil 

nehri olur. Zira Allah'in indinde sabah ve ak§am yoktur. Orada gecmis. ve 

gelecek ve ezel ve ebed olmaz. Adem ileride ve Deccal geride olmaz. Zira 

bu riisum akl-i cuz'i ve ruh-i hayvani hittasmdadir. Mekan ve zaman 
olmayan alemde bu rusum olmaz. Binaenaleyh o vaktin ogludur. Ondan 
ancak zamanlarm tefrikasinin nefyi anlasihr. Nitekim "Muhakkak Allah 

birdir," soziinden ikiligin nefyi anla§rtir, Yoksa birligin hakikati degil. 



"Nusye", veresiye ve te'hir, demektir. "tncah", is bitirmek ve hacetini ka- 
za etmek. "Nigeri§", "nigiristen" masdanndan ism-i masdardir, "intizar ve 
beklemek" ma'nasmadir. "Nehr", irmak ve her cok akan §ey ve kelam-i galiz 
ile men' etmek, ma'nalannadir. Burada vucud-i izafT aleminde ofe j y> ^ \f 
(Rahman, 55/29) ya'ni "Her anda bir se'ndedir" ayet-i kerimesi mucibince 
Hakk'm sirat ve esmasiyla tecelliyat-i daimesi murad buyurulur. "Dehr", za- 
man ma'nasmadir, "Hitta", cizgi cekilip hududu ta'yin edilmis. olan mahal, de- 
mektir. "Ezel", ibtidasi olmamak, "ebed", nihayeti olmamak ma'nalannadir. 
Burada "fare"den murad, nefsi cife-i diinyadan kurtulmamis, olan saliktir; ve 
"kurbaga"dan murad, nefsi hakayik ve maarif-i Uahiyye sulan icinde deveran 
eden insan-i kamildir. Ya'ni, salik insan-i kamile yalvanp der ki: "Benim soh- 
bet istedigime kar§i oziir ve bahane diisunme ve bu sohbeti sonraya atma! Be- 
nim senin sohbetine olan hacetimi kaza et! Zira bir i§i sonraya atmakta afet- 
ler vardir." Cunkii bu alem-i kevnde gelecek mechuldur. Bunun icjn suflnin 
i'tibari bulundugu hale ve vaktedir. sufi vaktin ogludur. Nitekim ogul yu- 
riirken daima babasmin etegine yapi§ir, Asia elindenbirakmaz; ve sufinin §ef- 
katli olan babasi vakittir ve icinde bulundugu an ve'saattir ki, o vakit Hakk'in 
ona bir tecellisidir; ve o vakit ve tecelli o sufiyi intizar sebebiyle ferdaya ve ya- 
nna muhtac. etmez. sufiyi o vakit kendisinin seriu'l-hisab olan tecelli-i Hak 
giilzannda o kadar mustagrak tutar ki, sufi mu'minlerin avammi gibi miistak- 
belin ve gelecek olan olum ve ahiretin muntazin ve bekleyicisi olmaz. Bina- 
enaleyh o sufi zamana mensub degil, ou j ^ ^ jsr (Rahman, 55/29) [ya'ni 
"Her anda bir se'ndedir"] ayet-i kerimesi mucibince Hakk'in tecelliyati nehri- 
ne mensub olur. Zira Allah Teala indinde sabah ve ak§am yoktur; ve alem-i 
hakikatte gecmi§ ve gelecek ve ezel ve ebed olmaz. Binaenaleyh o haMkat 
aleminde Adem'in viiciidu ewel ve DeccaTin viicudu sonra olmaz. Zira Hz. 



<^^> 



MESNEVM SERlF SERHI / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Adem'in evvel gelmesi ve ahir zamanda gelecek olan Deccal'in boyle sonraya 
kalmasL riisum ve i'tibarian alem-i hakikatten hududu ayrilmis olan alem-i ke- 
safetteki akl-i ciiz'i ve ruh-i hayvamye goredir. Binaenaleyh mekan ve zaman 
olmayan alem-i halukatte bu resimler ve i'tibarlar olmaz. imdi, mademki sufi 
alem-i hakikate nazirdir, binaenaleyh o vaktin ogludur. Bizim bu "sufi vaktin 
ogludur" sozumiizden ancak mazi, hal ve mustakbelden ibaret olan uc nevi' 
zamanin hakikat cihetinden birbirinden ayn gdriilmesinin nefyi anlasilir. Yok- 
sa bu alem-i kevn ve kesafette bu uc nevi' zamanin nefyi degil. Zira bu iic za- 
mandan her birinin hakikatleri ilm-i ilahide sabittir. Bunun gibi, biz "Muhak- 
kak Allah Teala birdir" deriz; bu soziimuzden Allah Teala'nin varhgindan iki- 
ligi nefy ettigimiz anlasilir. Yoksa, alem-i kesafette mu'teber olan adedlerin 
mensei bulunan birligiri* hakikatinin nefyi anlasilmaz. Ya'ni biriigin hakikati 
sabit olmasa alem-i keserat vucuda gelmezdi. Mesela iki adedi vucuda gelmek 
icin 1+1=2 ve ug adedi vucuda gelmek icm 1+1+1=3 deriz. iste biitun aded- 
ler dahi boyle birlik hakikatinden sudur eder. 

2734. H^ir sufiye gumiis sapct efendi dedi: "6y 7drn.se.' Senin ayaklanna cd~ 
rum doseme olsun!" 

"Sim-pas", vasf-i terkibi olup muhtaclara para dagitan comerd kimse de- 
mektir. Ya'ni, bir sufiye comerd olan bir efendi dedi ki: "Ey kimse! Benim Sa- 
na gok muhabbetim vardir. Senin ruhunun yiiriiyusune benim ruhum dosek 
ve yaygi olsun!" 



(V 



i k* ^Lx^iU- by aS" b j^J. tj\ jjja\ y ^j*- ^jJ dk 



2735. x &y henim sahim! H^ugiin sen hir dlrem ml Istersin? ^ahud husluk vak- 



il ii$ di 



xrem m\( 



?" 



"Direm", dirhem, akce, para ma'nasina olup zamanlara gore mikdari degi- 
sen para ve vahid-i kiyasisidir. Nitekim zamammiza gore "kurus" diye tercu- 
me edilmek miinasib olur. Ya!ni, efendi, sufiye: "Ey benim sahim! Bugun sen 
bir kurus mu istersin, yahud yann kusluk vakti tic kurus mu istersin?" dedi. 

2736. ^Dedi: vvr Dan yanm direme pek raziyun. Ondan ki, hugiin hir ve yann 
yiiz direm olai" 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK "®^© 

Sufi efendiye cevaben dedi: "Bugiin elime gececek bir kurustan veyahud 
yarinki yiiz kurustan dun elime gegen yanm kurusa daha raziyim." Bu bey- 
tin birinci misra'i ba'zi nushalarda dort vecih ile yazilmistir: 

1- {j ^\j f ji ji\ j }j a\ c^*f "Dedi: Bugiin bir direme pek raziyim." 

2- (j j>\j (j> ^ j c^if "Dedi: Hayir, yanm direme pek raziyim." 

3- fy jo\j fj* ^ji o^f "Dedi: Yanm diremden pek raziyim." 

4- f ji js\j cj^ ^ »i c^if "Dedi: Ver, yanm -direme pek raziyim." 

Bu beyit siirh-i §erifteki "Te'htrde afetler vardir; ve sufl ibnii'l-vakittir" 
ibaresine merbuttur. Binaenaleyh sufinin hulasa-i cevabi "Ben ibn-i vaktim. 
Diin yanm kurus olsa idi, pesin oldugu icin razi idim. Nitekim yarin verilecek 
olan yiiz kurustan bugiin verilen bir kurus daha makbuldiir" demek olur. 

2737. "*[Pesin olan tokat veresiye olan atadan iyidir. D$te hafayi senin oniine 
$ektim, pe$m ver! 

2738. "I7iusustyie o tokat ki senin elintlenclir . DCafa ve onun tokadi senin mes- 
tin&ir." 

Siirh-i serifin izahinda beyan olundugu iizere bu sozler, salik tarafindan 
insan-i kamiledir. Zira insan-i kamilin salike kahir ile olan muamelesinin 
zimminda lutf-i azim vardir. Nitekim NefahM'l-Ons'te Mevlana Cami (k.s.) 
hazretleri su menkibeyi beyan buyurur: 

"Bir kocakan Gavs-i A'zam Abdiilkadir-i Geylani (k.s.) hazretlerinin hu- 
zuruna geldi ve oglunu da beraber getirdi ve dedi ki: "Oglumun gonliinii Sa- 
na ziyade muallak goriiyorum. Ben kendi analik h$kkimdan onun zimmeti- 
ni ibra eyledim." PTr-i a'zam Allah rizasi icin onu kabul etti ve riyazat ve 
mucahede emretti. Birkag gun sonra o kocakan oglunu gormeye geldi. Arpa 
ekmegi yemekten ve uykusuzluktan zayif oldugunu gordii. Kalkip Hz. Pir'in 
huzuruna geldi. Uzerinde Hz. seyhin yiyip cikardigi kus kemikleri bulunan 
bir tabagi gordii. Hz. Pir'e dedi ki: "Efendim, sen kus etlerini yiyorsun ve be- 
nim oglum arpa ekmegi yiyor ve zayif dusmiisttir. Gavs-i A'zam hazretleri 
elini o kemiklerin iizerine koyup ^j ^*j fU*J» ^~ <jX\ ju; *u\ oil ^> ya'ni 
"Qurumiis kemikleri dirilten Allah Teala'mn izni ile kalkiniz!" dedi. kuslar 
dirilip otmeye basladilar. Sonra Hz. Fir o kocakanya: "Vaktaki senin oglun da 
boyle olur, her ne isterse yesin!" buyurdular." 



o^^ 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

2739. Diaydl gel, ey cantn ve cihanm siirG.ru! TBa zamanin -pesinini hos gam- 
met tut! 

2740. O fli/m yuziinii gece guUcilertUn falmal By akan su! Drmakian has 
[2720] plane.' 

"§eb-revan", vasf-i terkibi olup, "gece gidiciler" demektir. "Ab-i revan", 
akici su ma'nasinadir.,"Gece gidiciler"den murad, heniiz zulmet-i tabiat ve 
nefsaniyet icmde vakikge$iren saliklerdir. "Ayin yuzu"nden murad, insan-i 
kamilin kalb-i §erifidir. "Akan su"dan murad, hakayik ve maarif-i ilahiyye- 
dir, "Irmak"tan murad, ale'd-devam insan-i kamillerin kalblerine car! olan te- 
celliyat-i ilmiyye-i ilahiyyedir. Ya'iti, ey insan-i kamil! kalb-i §erifinin yu- 
zunii bizim gibi tabiat ve nefsaniyet karanhgi icjnde yuruyen kimselerden 
galma ve gizleme! Ey tecelliyau ilmiyye-i Hak lrmaginin akan suyu! Bize 
kar§i bu irmaktan ba§ cekme! Ya'ni ibzal-i maariften imtina' etme! 

L&~"k *J s. s* y s-J s- 1 &* ^ $ ■ 5J ^ L y ^ ^ 

2741. Drmagin kenan akan sulan giiUukce, irmagm lebinin lehinde yasemin 
has kaUinr. 

"Irmagin kenan"ndan murad, insan-i kamilin cism-i §erifi. "Akan su"dan 
murad, maarif-i ilahiyyedir. "Gulmek", hakayik ve maarif ibzali hususunda 
insan-i kamile sevk gelmektir. Ikinci misra'da birinci "leb"den murad, ruhun 
dudagi ve ikinci "leb"den murad dahi, cisminin agzi. "Yasemin"den murad, 
maarif-i latifedir. Ya'nl, insan-i kamilin cism-i §erifi varidat-i ilahiyyeden §ev- 
ke geldikce ruhun dudagmin dudagi olan insan-i kamilin zahiri agzmda ma- 
arif-i latife zahir olur. Beytin ma'na-yi zahirisini izaha hacet yoktur. 

2742. {Malemki irmak kenanntla yesillifii mest goriirsun, hinaenaleyk uzakiun 
hit ki, orada su vardir. 

Ma'na-yi zahirisi ma'lumdur. Ma'na-yi batinisi §udur: Mademki insan-i 
kamilin cism-i §erlfinde mestane sevk goriirsun, binaenaleyh uzaktan o hale 
bak da bil ki, orada varidat-i ilahiyye vardir. 



*$» 



AHMED AVNt KONUK 

jlj oj~* Oljb jl*P *j> & J5>£ a yrj j»-*W- ^-^ 

2743. jfail-t hakiki ^iizlerie onlann alame&eri varlw" buyurclu. 2Xta ye§il- 
lih yagmwun garnmazi olur. 

Sure-i Fetih'te ^Ji jR °o> 'r^rr'j J 'r*^ (Fetih, 48/29) ya'ni "Onlann 
yiizlerinde secdelef eseririderi onlann alametieri vardir" ayet-i kerimesine isa- 
ret buyurulur. Ya'ni, zahir hal, batin olan halin gammazi ve haber vericisidir. 
Nitekim bir arzda yesillik gorulurse, oraya yagmur yagdigim haber verir. 

2744. 6c/er yaijmur gece yagsa, hi$ kimse gormez. JEtra her nefis ve nefes uy- 
hx&aihr. 

Ma'na-yi zahirisi kezalik ma'lumdur. Ma'na-yi batinisi budur: Ya'ni, fii- 
yuzat-i ilahiyye yagmuru insan-i kamilin kalb-i serifine yagsa, bu sebeble 
onun zahirinde olan sevki hie kimse gormez. Zira her nefs-i insani ve onun 
nefes-i idraki uykudadir. Uyurken nefes ahr, fakat bu nefesin harici idrak ile 
alakasi yoktur. Nitekim Divan-i iteMrlerinde Hz. Pir buyururlar. Beyit: 

^y: j Jui jj y J>\} y>j j* ^>\yf- -^ £j* <£ vlij OL5- o^.> j\ f. \yf- 

Nazmen tercume: 

"Ctimle balk uykuda, ben dil-§iide daim bidar; 
Gozlerim ruy-i felekte gece istare sayar. 
Oyle bir gtti ki, gozden ebecftgelmez hab; 
dldii uykum, igerek zehr-i Grakm&y yarl " 

2745. Dier Q&zel fliilistiinin tazeligi gizli olan yagmura delMir. 

Maarif-i ilahiyyenin her giizel giilistam olan insan-i kamilin taze taze 
hakayiktan ve maariften gunduzler bahs etmesi, onlara gecelerde halk uyku- 
da iken yagan feyz yagmurunun deMdir. 



*#%&> 



MESNEVf-t §ERtF §ERHt / XII. CILT • MESNEVf-6 • 

Sicanin ve suya mensub olan kurbagamn hikayesine domis. 



2746. "By kardesl lien tovraga mensubum. Sen suya mensubsun. jfakat rah- 
metin sdhisin. IZir vehhabtsin!" dedi. 
Sigan kurbagaya, ya'm salik insan-i kamile: "Ey kardeg! Ben haki ve nef- 
saniyim. Sen ise abi vexuhanisin. Fakat rahmet-i ilahiyyenin sahism ve bu 
rahmet-i ilahiyyeyi vehb etmeye vasitasin!" dedi. 

2#47. "JTltadan ve hismetlerilen oyle yap ki, vakiili vakiisiz hizmeie eriseyim!" 

"Kisem", "kismef'in cem'idir. Ya'm, "Ey insan-i kamil! Maarif ve 
hakayik-i ilahiyyeden yapacagin atayi ve kismetleri oyle yap ki ben, senin 
huzuruna vakitli vakitsiz gelip istifade edeyim!" 

27 AS, ur Ben irmak kenannda seni can ile cacjinyorum. Dcdbetten merhamet 
aormiiyorum. 

2749. "Suya aelmek henim iizerime hacjlamnishr . ,Zira ki terhibim bir ioprak- 
ian bitmislir." 

"Irmak kenan"ndan murad, cismaniyet alemidir. "Su"dan murad, ruhani- 
yet alemidir. "Hak'ten murad, kesafet-i cismaniyyedir. Ya'm, "Ey kamil! Ben 
seni cismaniyet alemi icinde caginyorum. Fakat sen ruhaniyet aleminde miis- 
tagrak oldugun icin benim da'vetime icabet cihetinden senden merhamet gor- 
miiyorum." 

2750. w ~^a bir resulii ydhud bir nisani meded ei, id hi, seni benim sesimden 
dadh etsini" 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

"ResuTden murad, insan-i kamilin muntehi olan salikleridir ki, o mursid-i 
kamilin ahvaline vakif olur ve ona gore muamele eder. "Nisan"dan murad, 
miirsidin salike beyan edecegi hal-i sahvidir. Ya'ni, "Benim seni cagirdigima 
seni agah etmek icjn araya ya bir rabita koy veyahud bana bir nisan ver!" 

2751. ^Bu isle, o iki yar hahsettiler. ^u hahsin sonu o harara cjeldi. 

2752. ZKij hir uzun iplicji ele getireler, ta hi, ipligi ceki§ten razvn kesfi ola! 

Ya'ni, sigan ile kurbaga karar verdiler ki, bir uzun iplik bulup bu ipligi bir- 
birlerine baglayalar. Bu ipligi cekmek suretiyle birbirlerini haberdar edeler. 

y L?^ j>. iJJn.^ -^ C-~»j y yi 'aAi; ^1 (jh ji (Jj** jjj 

2753. nr Bir tarafi hu iki kat olan hendemn ayagina, digerini de senin ayagina 
haglamak gerektir." 

Bu kararda fare kurbagaya dedi ki: "Bu ipligin bir ucunu bu beli bukiilup iki 
kat olan bendenin ayagina, diger ucunu da senin ayagina baglamak gerektir." 

O-b I OU- Oyx f„j~A j-&\ J ji l« j» j>j pt>\ (^ U 

2754. "Ta ki, hu fenden hiz iki kimse hirhirimize gelelim! ^eden ile can gibi 
kansaltml" 

"Ta ki, bu ipligi ayaklanmiza baglamak fen ve hiinerinden dolayi istedigi- 
miz vakit birbirimize gelelim ve cisim ile ruh gibi birbirimiz ile imtizac edelim!" 

OU—I j tj~~z*j f- ^>\~s it* ^^ <s^i y. t^^-^j ^y? <y c~~* 

2755. Cisim can ayagina ip gtbidir. Ona gokien yeryiiziine ceker. 

Bu ve atideki beyitlerde ruh kurbagaya ve cisim gah ipe ve gah sicana te§- 
bih buyurulmustur. Ya'ni, cisim canin ayagma baglanmis. ip gibidir. Feza-yi 
bi-nihayede serbest bir surette cevelan eden ruhu yeryiiziine ceker. Beyt-i 
Misri-i Niyazi (k.s.): 

Gdkte ugarken seni indirdiler, 

Qar unsur bendlerine vurdular. 

Nur iken adm Niyazi verdiler, 

§ol ezelki i'tibann nerdedir? 



Csg^ 



MESNEVl-t SERlF §ERHi / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

^y>- ji 0,1 j: J*y j\ a^j <J -^ ^y- v' j* OW- >*- 

2756. Can kurhagasi hi-hu$hik uykasunun suyunda, ten si$amndan kurtulup 
ho$hxga gelir. 

"Bi-husluk", kendinden gecmek demektir. Beyt-i serifte bu bi-husiuk uy- 
kuya ve uyku hali de kurbagamn dolastigi suya tesbih buyurulmustur. 
Ma'lumdur ki, butiin efrad-i beser uyku hali icmde alem-i cismaniyyetten bi- 
haber bir hale gelirler ve bunlardan safvet-i kalb s&hiblerinin ruhlan alem-i 
ervahin zevkleri ve hosluklan icine dalarlar. Nitekim 1. cildin 2121 numara- 
h beytinde ihtiyar calgicinin uyku igindeki halini beyanen £j j $ ji ^/c-tf 
oU- <s\j*~* j •at- ol^ ji-i.&i>? ya'ni "Saf alemde ve can sahrasinda tenden ve 
dunyanm mesakkatinden azad oldu" buyurulmus idi. Fakat bu bi-hu§luk ka- 
millere uyamklik hali icmde de vaki' olur ve halki irsad icm cisimleri onlari 
cismaniyet alemine ceker. 

2757. Ten sifarw onu ondan iekrar feker. GSu peki^fen dm ne kadar acilik 
duyar? 

Ya'ni, ten sicani o run kurbagasmi dalmis. oldugu ruhaniyet aleminden tek- 
rar cismaniyet alemine geri geker. Ruh, cismin bu cekmesinden ne kadar aci- 
lik duyar ve o zevk ve hoshik aleminden aynldigi icm ne kadar miiteessif olur? 

yn^ t-^l 0_jji i£>y l$ Ai fr jit^ tJcS" J^y *— '-W ij$y> y 

2758. Gger heyni hokmu§ si$amn gehnesi olmaya idi, hurhafla sit i$inde ay§lar 
ederdi. 

Eger beyni kokmus sican mesabesinde olan cismin gekmesi olmaya idi, 
ruh kurbagasi ruhaniyet suyu iginde ayslar ve zevkli yasayislar yapardi. 

v^»' <j^h jy j' <Jy^> ^y- j lSj^-j>. jjj tiyz j^*\> 

2759. Onun hakisini, vakiaki gunduz uykudan kalkarsin, giine$in nur hah§in- 
den dinUrsin. 

"Nur-bahs", vasf-i terkibidir, "nur bahs edici" demektir. "Nur-bahs-i afl- 
tab" terkib-i izafidir. Ya'ni "giinesm nur bans edicisi" demek olur ki, bundan 
murad, HakTeal& hazretleridir. "Uyku"dan murad, gaflet. "Giinduz"den mu- 
rad, nur-i ma'rifet olur. Ya'ni, ey salik! Vaktaki kalbinde nur-i ma'rifet hasil 



G ^pe > 



AHMED AVNI KONUK 

olur ve gafiet uykusundan uyanirsm, bu cisim ve ruhun birbirine baglanma- 
si kissasimn bakisini gunese nur bahsedici olan Hak Teala'dan ilham tarikiy- 
la dinlersin; ve eger bu alemde gafletten uyanip ma'rifet nurunu tahsil ede- 
mez isen, ba's giinimde olum uykusundan uyandigin vakit, cismin ruhu na- 
sil gektigini Hak Teala'dan dinlersin. 

2760. "Dpligin bir ucunu benim ayafiima Ivugum ve Mijer ucunu sen ayajjm 
uzerine ukde vurl" 

Ya'ni, sican kurbagaya dedi ki: "ipligin bir ucunu benim ayagima dugiim 
vur ve diger ucunu dahi senin ayagin uzerine dugiimle!" 

2761. w< Ta ki hen bu karaluja $ekebileyim! D§ie sana muhakkak iylik zahir 
oliu." 

Ya'ni, "Bu ipligi birbirimize boyle baglar isek, ben seni istedigim vakit su 
iginde kara tarafina gekebilirim. tste Met ve musahabet hususunda benim 
riste-i muradim ve maksudum bu idi. Bu maksad dahi bu iplik baglamak hu- 
neriyle sana zahir oldu." 

2762. ZKurbagamn gonlune bu soz aa gelli.^eAi ki: wr Bu habis beni dugiime 
getirir. 

Burada "kurbaga"dan murad, ruhani ve saf olan sahis ve "sican "dan mu- 
rad, cismani ve nefsam olan sahistir. 

2763. Vakiaki iyi adamm gbnliine her kerahet gelir, bir afetien halt olmaz. 
"Betu", guzel ve iyi ma'nasmadir. Burada "merd-i behf'den murad, saf- 

vet-i kalb sahibi olan veltdir. Ya'ni, bir veKnin kalbine musahabetten aks 
eden her kerahet ve nefret bir afetten ve fenahktan hali olmaz. 

2764. O firaseti Uiahk'xn vasfi bil; vehim degil! $5nlun nuru levh-i kullden 
fehm eimistir. 



c 3^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

JJ! jji >i <ou j*p l-i> \jH\ ya'ni "Mii'minin firasetinden hazer ediniz, zi- 
ra o Allah'm nuru ile bakar" hadis-i gerifi mucibince o velinin musahibini an- 
lamak hususundaki firasetini Hakk'm vasfi bill Onun kalbinde hasil olan o 
nefret firasettendir, vehimden miinbais degildir. Zira kalbinde safvet olmayan 
kimselerin kalbine de musahibi hakkinda turlii tiirlii diisiinceler gelir. Halbu- 
ki bunlann ash yoktur [ve] vehminden munbaistir. Zira vehim van yok ve 
yoku da var gosterir. Velinin gonliiniin nuru o ma'nayi levh-i kiillden ya'ni 
levh-i mahfuzdan idrak etmi§tir. 

vl->* JjAi j JUL Olwbr \j _C~jj Olj«* jl J-j f-Lnl 

2765. O filcilerin ciddi ve *f)eU", sadasiyla heraber filin Hieyi'e seyrdndan im~ 
iina'i oldu. 

Ya'ni, Yemen hukiimdan Ebrehe'nin halkin tevecciihunu Yemen'de yapa- 
cagi ma'bede gevirmek igin Ka'be'yi yikmak uzere getirdigi fil, o filcilerin cid- 
dine ve sa'yine ve "Gel!" diye bagirmalanna ragmen Beyt-i Muazzam'a kar- 
§i yiirumekten imtina' etti. 

^ J 3 j~^ J^****^ J* iA <J*J *** V^ 

2766. jFilin ayagi ne cok ne de az, hiiiiin dovmek ile heraber Oiahe tarafvna 
gitmezdi. 

"Let", dovmek, darb etmek. Ya'ni, filciler fili yuriitmek igin az ve cok her 
ne kadar dovdiiler ise de Ka'be tarafina dogru gitmezdi. 

2767. ^Derdin ki: n <jMukakkak onun ayaklan kurudu. ^fihud onun hiicum ar- 
tuici olan cant oldu. 

Ya'ni, filin bu halini gorsen derdin ki: "Muhakkak ayaklan kurudu da, bir 
adim atamaz oldu. Yahud onun cisminin hucumlanm cogaltan cam oldii de, 
boyle hareketsiz kaldi." Ba'zi niishalarda "savl" yerine "hevl" vaki'dir. 
"Hevl-efza", "korku artinci" demek olur. 

2768. Uahtaki onun ba§mi ^emen tarafina cevirirler idi, erkek fil yiiz at ka- 
dar adim atici olurdu. 



AHMED AVNi KONUK 

"Esb", at; nihayetindeki "ha", ha-yi mikdardir. "Sad esbe", "yuz at kadar" 
demektir. "Gam", adim, "gam-zen", vasf-i terkibidir. Ya'ni fil Ka'be tarafina 
gitmezdi. Fakat basim Yemen tarafina cevirince sur'atle kosardi. 

>JJJ ^ J J <r^ ** ^y? >y- *^ W 1 f^j J 1 J^ cr^ 

2769. jjrilin hissi gayhin zahmindan agak ill. HJaridat sahihi olan velinin his- 
si nasil olur?! 

"Vurud", niizul etmek ve dahil olmak ve hazir olmak demektir. Burada 
varidat-i ilahiyye demektir. Ya'ni, filin hiss-i zahirisi alem-i gaybin zahmm- 
dan ve diirtmesinden ve darbesinden agah olup, Ka'be-i Muazzama'yi tahrib 
tarafina gitmedi. Acaba varidat-i ilahiyye sahibi olan velinin hissi nasil olur? 
Var kiyas et! 

2770. temiz huylu ^a'kvb nehi deijil mi hi, ^jtisuf i$in hiitiln kardeslerine, 

2771. ^Bir zaman onu sahra iarapna aoiurmek i$in hardened babadan htedik- 
leri vakil 

2772. Die-psi ona dediler hi: "Onu zarar ciheiinden dii§unmei &y babal liir 
ihi gun miihlet verl" 

2773. "^DCi, ni$in kendi ~%usufunu seyrana ve sejerehizi emin tuimazsm?" 
"Zain", goc ve sefer demektir, 

2774. nt Ta ki otlaklarda beraber oynayahm! Iliz bu da'vdte muhsin olan emlniz." 

r*- j >j> ^ j> >jjJ<s V- J ] J& ^ f b oi ] ^ 

2775. ^edi: xxc Hunu bilirim ki, benim indimden onun nahli, benim gonlumde 
derd ve sekam arhru." 



MESNEVf-f §ERIF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

"Dedi" fiili yukandaki 2770 numarah beytin ikinci misra'ma merbuttur. 
Ya'ni, Hz. Ya'kub Yusuf (a.s.) icin biitun kardeslerine cevaben dedi, demek 
olur. Aradaki beyitler Yusuf (a.s.) in kardeskri lisamndandir ki, bu kissa su- 
re-i Yusuf ta mufassalen izah buyurulmustur. 

2776. ur Du gonliim asla yalan soylemez. 3Sxa flonul ar§in ntirundan furug tutar." 

Ya'ni, "Ey ogullanm! Yusuf u benim yammdan ayinp gezmeye gotiirraek 
istiyorsunuz. Halbuki onun bu suretle benim yammdan aynlmasindan gon- 
liim mahzun oluyor ve kerahet ediyor; ve benim gonliim duygusunda asla 
yalan soylemez. Onurrbu hiizniiniin ve kerahetinin elbette bir ash vardir. Zi- 
ra bu gonul ai§-i ilahinin nurundan ziya ve parlaklik tutar." 

2777. fesada hir deM-i hail idi. Dialbuki kazadan iolayi o onu saymacU. 

Ya'ni Ya'kub (a.s.) in kalb-i geiifine gelen o kerahet ve htiziin hudusii, ka- 
za-yi ilahi olan fesada bir delil-i kati' idi. Fakat kaza-yi ilahinin infazi lazim 
geldiginden dolayi o hazretin kalbine gelen bu kerahete i'tibar edip, Yusuf 
(a.s.)i kardesleriyle beraber gondermemek hususunda israr edemedi. Hz. 
Enes ve All (r.a.)dan rivayet buyurulan hadis-i §erifte *j^j -tfUi jUii aUi jiji iji 

ya'ni "Allah Teala kazasmm ve kudretinin infazim ve icrasim murad ettigi 
vakit, onlar hakkindaki kazasim ve kaderini infaz ve icra edinceye kadar, akil 
sahiblerinden onlann akillanni selb eder. Emrini icra ettigi vakit, onlann akil- 
lanm yine onlara geri verir; ve nedamet vaki' olur" buyurulur. Beyit: 

Hakim-i Mkm-i kaza tenfiz igln takdirini 

Selbeder erbab-i akhn re'yini tedbirini. 

2778. Ondan oyle hir ni§an ge$ti ki, o zaman kaza felsefede idi. 

"Nisan"dan murad, Ya'kub (a.s.) in kalb-i serifmde olan htiziin ve kera- 
het; ve "felsefe"den murad, muhakemat-i akliyyedir. Ya'ni, kardesjeri Yusuf 
(a.s.)'i gezmeye gotiirmek icm Hz. Ya'kab'dan istedikleri vakit o hazretin 
kalbinde atide hadis olacak bir kaza-yi ilahiye nisan olmak iizere htiziin ve 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

kerahet zuhur etti. Fakat bu esnada bu kaza Hz. Ya'kub'un muhakemaM ak- 
liyyesine ve felsefeye dahil oldu ve Hz. Ya'kub aklen bir muhakeme yuriitup 
"Bu Yusuf benim oglumdur, bunlar da benim oglumdur. Nihayet Yusuf u gez- 
meye ve teferriice gotiirecekler; ve bana da muhafaza edeceklerini va'd etti- 
ler. Binaenaleyh Yusuf u onlar ile gondermek miinasib olur" diye karar ver- 
di. Nitekim avamma da ba'zi kazalar hakkinda hiss-i kable'1-vuku' hasil olur 
ve dusundiigu i§e kalben miibaseret etmek istemez. Fakat muhakemat-i ak- 
liyyesi kendisini ister istemez o ise sevk eder; ve kaza dahi zuhura gelir. Fa- 
kat avammin vehmi galib oldugundan kalblerine gelen korku yalan olur. En- 
biya ve evliyanm kulub-i §erifeleri ise, duygulannda asla yalan soylemez. Zi- 
ra seytan-i vehmin onlann kalbleri iizerine tasallutu yoktur. 

2779. HZu aceb olmaz hi, kor kuyuya dii$e! Qok aceb olan §ey, yol gorudi ola~ 
mn du§mesidir. 

"K6r"den murad, avamdir. "Goriicu olan"dan murad, enbiya ve evliyadir. 
Ya'ni, kalb gozleri kor olan avammin kaza-yi ilahi kuyusuna diismesine ta- 
acciib olunmaz. £ok taacciib olunacak §ey, kalb gozleri goriicu olan enbiya 
ve evliya hazaratimn bu kaza-yi ilahi kuyusuna diismeleridir. Bunun sebebi 
budur ki: Bu babdaki mu^ahede tecelli ile istitar arasmdadir. Binaenaleyh mii- 
sahede daim! olmaz. Beyt-i §eyh Sa'di (k.s.): 

(^-bOJ J^ \jc£ eL»- j* \js>r (£J-~S> ^LraS iJji J*j***'j 

r* Jj^ <J\} C~io j ^ r~3\J*\ f jU» j> ^ 

"Birisi oglunu kaybetmis olan Hz. Ya'kub'dan sordu ki: "Eypartak gevherli, 
akil ihtiyar! Misir'dan Hz. Yusuf un gomleginin kokusunu duyardm; nigin 
onu Ken 'an 'm kuyusunda gormedin?" Cevaben dedi ki: "Bizim ahvMmiz dtin- 
yimn simsegidir. Bir demde zihir ve diger demde gizlidir. Ba'zan yiiksek dam 
olan gok uzerinde otummz, ba'zan ayagumzm dibini gormeyiz. " 

C— »Uiu L. «dii J*ij J*i±i *-ij5- c*J^hj**i OjXfJjS' \j U*i ^j 

2780, l&u kazamn tiirlii turlii iasnfieri vardir. Otiixn. jjqz bagi "Sfflah diUii- 
[2760] .. . . , „ j. 

aim i§ler air. 



<^^ 



MESNEV!-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Bu kaza-yi ilahinin tiirlu turlii tasrifleri ve tarz-i cereyanlan vardir. Mese- 
la Hz. Musa'mn zuhurunu miineccimlerden haber alan Fir'avn, Beni-israil'in 
cocuklanni oldurttugii halde, kaza-yi ilahinin infazina hizmet ederek, Hz. 
Musa'yi sarayinda besleyip buyiittii. Velhasil bu kaza-yi ilahiyi gormekten 
men' eden §ey, lili C *ui 'fi, (Ibrahim, 14/27) ve 1J u ' < X^ i (Maide, 5/1) 
ya'ni "Allah Teala diledigini i§ler" ve "Diledigi §eye tiiikm eder" ayet-i keri- 
me[leri] mucibince Allah Teala'nin kendi muradina miistenid olan fiilidir. 

J^ A* J* 1 A 3 . ■**£ {J* ^ Jj JJloJ ^a JJlJu ^ 

2781. [jonul onun fennini hem hilir, hem hilmez. Onun demiri hu miihur icin 
mum olur. 

Kazanin fennini hem bllmek ve hem bilmemek, hem havassa ve hem de 
avamma §amil olur. Havassin bili§i mii§ahedeye ve avammin bilisi hiss-i 
miibheme miisteniddir. Havassin bilisme vehim kansmaz. Fakat avammin 
hiss-i mubhemine vehim kanstf. Mesela Ya'kUb (a.s.)in Yusuf (a.s.) hakkin- 
da cari olacak kaza-yi ilahiye vukufu kalbindeki miisahedeye mebni idi ve 
alem-i surette de tamamen vaki' oldu. Fakat avammin korktugu birtakim ah- 
val olur ki, bunlardan ba'zisi vaki' olur ve ba'zisi vaki' olmaz. Vaki' olanlar 
hiss-i kable'1-vuko' halidir ve vaki' olmayanlar ise sirf vehimdir. Bu kaza fen- 
ninin bilinmemesi cihetine gelince, bunun tiirlu tiirlu tarzi olur, Hak Teala bu 
kazasini infaz icjn oyle vaz'iyetler ihdas buyurur ki, kul o kazanin uzerine 
kendi iradesiyle gitmekten baska gare bulamaz; ve kul bu hususta bir sarhos 
gibi hareket eder. Nitekim 1. cildin 1218 numarah beytinde jj-j^jjixi o^ 
c-jj j ^lw ji ij oi*i^ . c—j,. [ya'ni "Kaza geldigi vakit postun gaynsim go- 
remezsin; du§manlan dahi dosttan anliyamazsin"] ve 1257 numarah beytinde 
dahi ^\i\*J». »f <~* *a . ^\y~ j^b iyi. jjitf Of? [ya'ni "Kaza-yi ilahi geldigi 
vakit ilim uykuya gider; ay kararir, giines. de tutulur"] ve 5. cildin 1707 nu- 
marasma miisadif olan beyitte j^a »j£ f> ^ ^ ^ oT i . ^ «L\ ^A> .uuu o^>- 
[ya'ni "Kaza geldigi vakit tabib ahmak olur; ve o ilac dahi nefi'de azgin olur"] 
buyurulmus. idi. Ya'ni goniil o kazanin fennini hem bilir, hem de bilmez. kal- 
bin demir gibi kuvvetli olan re'yi ve tedbiri bu kaza-yi ilahi miihrii igin mum 
gibi yumusak olur; ve o kuvvetli re'y ve tedbirin hiikmii kalmaz. 

£ Jp\j JLsil <U»- jA JLi jjji Oj^- jl J~« *£ <£<kj> J- 1 W^* 

2782. Qitya gonuL derdi hi: "CAiademki onun meyli hunda oldu, her ne vaki' 
olursa, *OV." del" 



C $P$ 3 



AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni, goniil kendisinin sahibine derdi ki: "Madem o kazamn meyli bu i§in 
boyle olmasi cihetine vaki' oldu, "Artik her ne olacaksa olsun!" de!" Avam 
bu hale "isj cereyan-i tabiisine birakmak" derler. 

2783. Oiendini He bundan gafletlenmi$ eder. Onun baginda cam muakkal eder. 

"Mugaffel", gafil kilinrms, ve gafletlenmis. demektir. "Ikal", devenin dizine 
bagladiklan ip. "Muakkal", "bag" ma'nasina olan "akP'dan me'huz olup 
"baglanmi§" demektir. Ya'ni, goniil kendisini "Her ne olacaksa olsun" de- 
mekten dahi gafil kilar ve o kazamn bagmda cam baglanmis. eder. Ya'ni uy- 
ku icinde yuruyiip gezen ve kendisinden haberi olmayan "sair rVl-menam" 
[=uyur gezer] dedikleri bir kimse gibi kaza-yi ilahiye dogru yiiriir. 

!>ta1 xZ\j <l>1» xi-Lj d\ *%ki\ ji oT jij Sj\ oL. jj-i ji 

2784. Gger bunda bul-uld mat olursa, o mat olmaz, ibtila olur. 

"Bii'1-ula", "uliiv ve kadr ve menzilet sahibi" demek olup, bundan murad, 
arif-billah olur. Ya'ni, arif-i ilahi bu kazada zahiren mat ve maglub olursa, ba- 
tmen mat ve maglub degildir. Onun bu hali bir ibtila-yi ilahidir ve imtihan-i 
rabbanidir. Nitekim sure-i Muhammed'de j^UJi j ^ ^..uuJi "jjuj J^ ^'jMj 
(Muhammed, 47/31) ya'ni "Sizden mucahid ve sabir olanlan bilmemiz igin 
sizi imtihan ederiz" buyurulur. 

2785. I^ir beta onu yiiz beladan kurtanr. Onun bir nubnin tadriicler iizerine 
aoriiniir. 

"Hiibut", a§agiya inmek; "taariic", yukanya gkrriak demektir. Bir bela ve 
imtihan-i ilahi o arifi yiiz beladan kurtanr. Onun bulundugu halden bir def a 
a§agiya inisj, daha yiiksek haller iizerine gikislara gotiirur. Ba'zi niishalarda 
"taaruc-ha" yerine "maaric-ha" vaki'dir. "Mi'raclar" demek olur. 

2786. H^ir ham $uhi hi, miiddm onu ham, girkin olan yiiz binlerce humdrdan 
kurtanr. 

"§uh", cesur, laiibali, acik me§reb olan kimse. "Ham §uh"tan murad, cez- 
be sahibi salik olmak miinasibdir. "Miidam", sarab ma'nasina olup burada im- 



<*gp? 



MESNEVf-i §ERlF §ERHi / XII. CiLT • MESNEVl-6 • "^jSS 

tihan ve ibtila-yi ilahi §arabidir. "Ham ve girkin humar"dan murad, hayale ve 
evhama mensub olan fikirlerdir. Ya'ni, heniiz Hak yolunda pi§memi§ ve cez- 
beler iginde laubali hareket etmekte bulunmu§ olan saliki, bu bela-yi ilahi mu- 
dami ve §arabi, hayale ve evhama mensub olan ham ve girkin fikirlerden kur- 
tanr. Malum olsun ki, saliklerden ba'zilanna oyle cezbeler anz olur ki, bu ce- 
zebat saikasiyla kendisini kamil ve kamilleri nakis gormeye basjar. Eger miir- 
sjdi kamil olursa, onu birtakim ibtilalar ile o vartadan gegirir; ve eger kamil de- 
gilse, o hal iginde kalir. "Ham §uh"tan murad, bir medrese softasi olmak dahi 
caizdir. Zira bunlar ulum-i evliyaya kar§i i'tirazda cesur ve bi-edebdirler. 

2787. tSaktbet o pt$mi? ve Hsidcl oldu. Cihanin kaleliijinden st^radi ve azad oldu. 

Ya'ni, o ham olan sun, kendisine isabet eden ibtila neticesinde pi§ti ve gig- 
likten kurtuldu ve kamil ve iistad oldu. Cihanin koleliginden, ya'ni bu haya- 
le mensub olan efkara baglanmaktan ve esir olmaktan sigradi ve azad oldu. 

^—j j i . jiy* j 1 ^ ^ ^^ ^^ j^y v^ j 1 

2788. JZa-yezali olan §arabdan mesi oldu. uMiimeyyiz oldu. <JArhk halayiklan 
Kurtuldu. 

Ya'ni, evvelce hayal §arabindan sarhos. olan o ham, bu def a la-yezali 
olan hakikat sarabindan sarho§ oldu. Hak ile halki temyiz edici ve ayirici ol- 
du. Ya'ni nazannda halkm viicudu Hakk'a ve Hakk'in viicudu da halka hi- 
cab olmadi; ve Hakk'in varhgindan ba§ka bir varhk gormez oldu ve halayi- 
kin i'tiban olan varhgi hukmunden kurtuldu. Bu ma'na "miimeyyiz" kelime- 
si ism-i fail olduguna goredir. "Mumeyyez", ism-i meful olduguna gore, bey- 
tin ma' nasi soyle olur: "0 ham olan §uh, §arab-i la-yezaliden sarhos. oldu; ve 
halayiktan aynlmi§ oldu ve onlann arasindan gikip kurtuldu." Ya'ni onun ha- 
li bu §arab-i la-yezaliden sonra halayikin haline benzemez oldu. Burada "ha- 
laik"dan murad, avamm-i halktir. 

2789. Onlann (afflict iolu olan aev§e& ilifca&inctan ve onlann aorgiisiiz olan ha- 
yal goziinden kurtuldu. 

sarab-i la-yezaliden sarhos, olan kimse, hal cihetinden avamm-i halktan 
aynldigi gibi, i'tikad cihetinden dahi ay nidi ve onlann ulema-i zahireden tak- 



(^ps 



f 



t 



AHMED AVNi KONUK 

lid tarikiyla aldiklan delail-i akliyyeye mustenid gev§ek i'tikadlanndan ve on- 
lann hakikati goremeyen hayal goziinden kurtuldu. Malum olsun ki, avam- 
nun Hak hakkindaki taklide mustenid olan gev§ek i'tikadlan budur ki: Onlar, 
Hakk'i tenzih edecegiz, diye Hakk'in varhgina bir had ta'yin edip, alemin var- 
ligimn haddinden ayinrlar; ve "Zat-i Hakk'm bu aiem-i kestf ile hahkiyyet ve 
mahlukiyyet nisbetinden basjta hig munasebeti^yoktur. Hak, alemi zatiyla de- 
gil, ilmi ile muhittir" derler. >uf, y»&Jf, 'A J$ >» JHadid, 57/3) [ya'ni "0 
Ewel'dir, Ahir'dir, Zahir'dir veO Batin'dir"] ve -Jw i^j "^ \J) C& (Baka- 
ra, 2/1 1 5) ya'ni "Ne tarafa tevecctih ederseniz Hakk'in vechi ve zati vaki'dir" 
ve ik^ tjs. jsC iui bir, (Nisa, 4/26) ya'ni "Allah Teala her seyi ku§aftcidir" 
ve emsali ayetleri te'vil ederler. Binaenaleyh onlar, birisi Hakk'in ve digeri 
halkin olmak iizere iki varhk isbat ederler. Bu ise varlikta ve viicudda Hakk'in 
viicuduna ve varhgina halkin viicudunu ortak yapmak ve sjrk ko§mak olur. 
Onlann hakikati goremeyen hayal gozleri bu sirkin farkina varamaz. 

2790, Bu acehl Onlann idraki nisansiz olan denizin cezri ve mel&i oniinde ne 
[2770] / ? 

Jen vurur: 

Ya'ni, avamm-i halkin piir-taklid olan gev§ek i'tikadlan budur. Acaba, ni- 
sansiz olan adem-i izafi deryasinin cezri ve meddi, ya'ni suver-i alemin bir 
taraftan mevcud ve diger taraftan ma'dum olmasi hakkinda onlann idrakleri 
ne fen vurur ve anlayislan ne merkezdedir ve nasil te'vil bulur? Zira onlar bu 
aleme Hakk'in viicudundan haric bir viicud vermisjer idi. Halbuki- ewelce 
mevcud olmayan bir suret bu alemde yeniden peyda olur ve bir miiddet son- 
ra da yeniden yok olur. Bu iki yokluk hali arasinda gorunen bir varhk ise yok 
hukmimdedir; ve alemin hey'et-i mecmuasmin hali btidur. Acaba, alemin vii- 
cuduna bir istiklal veren bu gev§ek i'tikadhlann idraki, bu adem-i izafi derya- 
sinin cezr ve meddinden ibaret olan bu niimayisleri nasil te'vil ederler; ve bu 
suretler hangi sahada zahir olup, kaybolur? 

2791. O sahractan Bu imareifer en§(i, J/ftuf£ ve §ahMTar ve vezwtt&ter eri$fT. 

Bu alemin tiirlii turlii suretleri ve ma'mur baglar ve bostanlar ve §ehir ve 
mulkler ve §ahliklar ve vezirlikler hep o adem-i izafi sahrastndan eri§ti ve za- 
hir oldu. 



crv^ 



gpp^ MESNEVt-t SERIF SERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

2792. O adem sahrasmdan sehadete holuk boluk sevkin sarhoslan erisirler. 

Beyt-i serifteki "adem"den murad, adem-i izafidir, adem-i mutlak degil- 
dir. Zira adem-i mutlaktan hicbir sey cikmaz. Adem-i izafi cekirdegin icinde- 
ki agacin ve sulb-i pederdeki veledin suretleri gibidir, Ya'n! bilkuvve mevcud 
ve bilfiil ma'dum olan esya adem-i izafidedir. Binaenaleyh adem-i izafi vii- 
cud-i mahz ve mutlak ile, adem-i mahz ve mutlak arasinda bir berzahtan 
ibarettir. Ya'ni bu ma'mureler o adem-i izafi sahrasmdan bu mertebe-i seha- 
dete ve bu alem-i surete zuhur sevkinin sarhoslan olarak erigip gelirler. Zira 
viicud ayn-i rahmettif.ve adem ise ayn-i azabdir. Binaenaleyh zat-i ahadiy- 
yette mahfi va mahbus ve adem-i izafi halinde plan sifat ve sifata mustenid 
olan esma zuhura ve vucuda miistaktirlar; ve Hakk'in "Kim!" [Ol!]" emrine 
muntazirdirlar. Bu emri alir almaz alem-i sehadete ve cihan-i surete firlayip 
her birisi genis nefes ahrlar. Bizim her birerlerimizin varhgimiz ve viicudat-i 
izafiyyemiz dahi bu sevk ile zahir olmus ve adem-i izafi azabindan yakasi- 
m kurtarmistir; ve o viicud-i hakiki sahibi olan Hakk'a nihayetsiz hamd ve 
sena olsun ki, bizim izafi olan varliklanmiza diinyaca ve ahiretge ebedii'l- 
abad kendi varhgmdan imdad buyurur. 

Apli- j L~« jA ji -x^-j^ -sob jj j o\jj\^ j, oljjLT 

2793. 13u hadiyeden her aksam ve her sabah kervdn hervan iizerine erisir. 

"Badiye", sahra. "Gadiye", sabahleyin bulutun semada toplanmasi; ve 
sabahleyin gelen ve giden kimseye "gad!" derler. Miiennesinde "gadiye"dir. 
Arabi'de "nefis" miiennes oldugu icin, niifus-i beseriyye kervanlan hakkin- 
da miiennes olarak "gadiye" kelimesini isti'mal buyurmuslardir. Ya'ni, bu 
adem-i izafi badiye ve sahrasmdan her aksam ve her sabah niirus-i beseriy- 
ye ve suver-i esya kervanlan ve kafileleri birbirlerini ta'ktb ederek erisir. 

2794. Cjelir ve *6ris[dim]. Ilizim nohetimizdir , sen git!" diye hizim evimizi re- 
nin tular. 

"Ayed", "gelir" fiili yukanki beyte merbuttur. "Viisak", "ev" demektir. "Gi- 
rev", "rehin ve hapis" ma'nasmadir. Bu beyt-i serifte teceddtid-i emsale isaret 
buyurulur. Ya'ni, bu alemin hey'et-i mecmuasi Hakk'in her an-i gayr-i mun- 



^P? 



AHMED AVNl KONUK. 

kasim iginde vaki' olan tecelliyati ile mevcud ve ma'dum olmaktadir. Ma'dum 
olmak bir nevi' mevt ve kiyamettir; ve tekrar mevcud olmak dahi bir nevi' 
ba's ve ha§r ve ne§r halidir. Fakat bu lead ve i'dam ihtizazat-i elektrikiyye ile 
sabit olan siir'at-i §edid dairesinde vaki' oldugundan asla afakta ve nefislerde 
his olunamaz ve e§ya sabit bir halde durur zannolunur. Nitekim bu babdaki 
izahat 1 . cildin 2066 numarah beytinde gegti. Binaenaleyh yeni tecelliyat-z si- 
fatiyye ve esmaiyye geldigi vakit ewelki tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyeye 
"Haydi, biz geldik, bizim nobetimizdir, sen git!" der ve bizim cismimizin evi- 
ni hapis ve zabt eder. Bu teceddud-i emsal mes'elesi ahiren kesf olunan elekt- 
ron nazariyesiyle bir dereceye kadar erbab-i fen nazannda tavazzuh etmigtir. 

:>l$j j j-i^p j> C-^j ^ ^j j jLi5 j> \j $j>- (t-^>- j~*\ Oj?r 

2795. HJakiaki ocjul akil gozunii a$h, baba yukunii hemen araba iizerine koyiu. 

"Rant ber gerdun nihaden", ya'ni "ytiku arabaya koymak", gog etmek ve 
intikal etmekten kinayedir. Bu beyit yukanki beytin ma'nasini te'yid igin bir 
temsildir. Ya'ni, tecelliyat-i Hak gelince eski tecelliyat intikal eder. Mesela 
ogul balig olup akil goziinu agar ve tasarrufa ehliyet kesb ederse, artik baba 
yukunii arabaya yukleyip gog eder ve tasarrufati akil ve balig olan oglunun 
eline birakir. 

2796. ^iiyuk caMelir, o bu taraftan giilici ve o, o iarafian sudur ecliciler ve ge- 
licilercLir. 

Bu alem-i §ehadet ve cismaniyet buytik bir caddedir. tecelliyat-i sifatiy- 
ye ve esmaiyyenin bir giiruhu bu cismaniyet alerrfinde gidici ve obur giiruhu 
dahi o adem-i izafl aleminden sudur edici ve gelicilefdir. 

2797. Dyi hak! iSiz oturmu§ olarak gidiyoruz. [jormiiyor musun, bir yeni ye- 
rin kastdvytz? 

Ey hakikat talibi! tyi bak! Biz oturmus. olarak gidiyoruz. Ya'ni, biz cismimi- 
zi sabit bir halde goruyoruz. Halbuki her an-i gayr-i miinkasim iginde cismimiz 
bir halk-i cediddedir; ve akil gozuyle gormuyor musun, her an biryem yerin 
miiteveccihiyiz? Nitekim sure-i Kaf ta da ^„^r J* & <j4 J ?* S- ^^ &*^ ^ 



*&$&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

(KSf, 50/15) ya'ni "Halk-i ewel ile bize yorgunluk mu geldi? Belki onlar yeni 
yaratih§tan lebs ve §ubhe icmdedirler" buyurulur. Bu halk-i cedid his goziiyle 
de zahirdir. Nitekim cisim ewelen cocuk, sonra delikanh, sonra ihtiyar olur. 
Hz. Pit efendimiz bu ma'nalara i§areten Divan-i KeMr'lerinde soyle buyururlar: 

"Ey ko§arak gitmi§ olan uyumu§! Ve ey canim vermemi§ olan oliil Kalk, ker- 
van gitmi$tir. Ey gdniil! Bir dem uyanl " 

2798. ^e's-i tnali hul i$in tuimazsm. Helhi mealde garazlardan dolayt tutarsin. 

"Re'5-i mal", tacirin sermayesi. "Meal", "ziibde ve muhassal ve nihayet" 
ma'nalannadir. Ya'nt, ey salik! Senin cismin tecelliyat-i Hakk'in biiyuk cad- 
desidir; ve bu tecelliyatin gelip gitmesi hal-i hazir iginde sana viicud bahs, 
eder. tmdi senin bu hal-i hazirdaki viicudun bir tacirin re's-i mali ve serma- 
yesi mesabesindedir; ve sen ticarette sermayeyi hal-i hazir icm saklamazsin.. 
Nihayette ve intikalde garazlar ve maksadlar icm saklar ve tutarsin. imdi ma- 
demki sen daima yeni bir yere dogru miiteveccihsin, bu hal-i hazirdaki viicu- 
dunun sermayesini nihayetteki ve miistakbeldeki faide ve kar icjn kullan, 
ya'ni amel-i saline hasret! 

^ — ^^ J* <J"3J J jr~* *£ c ~' , j4 °J <-*' if- j£ j^* iSi 

2799. Dmdi, ey yola tapan! CMAsajir hu olur hi, onun mesiri ve yuzu miistak- 
heledir. 

"Mesir", seyr etmek ve yuriimek. "Reh-perest", vasf-i terkibi olup, "yola 
tapan" demektir. "Yola tapmak"tan murad, daima i§i gucii yolculuk olan kim- 
sedir. Ya'ni, ey daima i§i giicu yolculuk olan kimse! Misafir demek, gitmesi 
ve yiizu miistakbele olan kimse demektir. 

2800. Oyleki, gontil -perdesinden kelalsiz dembedem hayal askeri eri$ir. 

Ya'ni, adem-i izafi aleminden her an-t gayr-i miinkasimde bu alem-i §eha- 
dete tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyye vaki* olup, ewelki tecelliyat zaii oldu- 



*&P? 



AHMED AVN1 KONUK 

gu gibi, kalb perdesinden dahi oylece yorgunluksuz ve tekelliifsuz dembedem 
hayal askeri erisir; ve kalbe hayallerin bir takimi gelir ve bir takimi gider. 

J^Mj^g* by? Ji <Jj~» *J> ^ ji Jj~> jk* t^i j\ £;\j)j*MJ <i£ 

2801. 6ger tasvuai bir magresten olmasa idiler, birbiri akabinde gonul iurafina 
nasd eri$irler? 

"Magres", "agac dikilen yer" demektir ki, bundan murad, sirat ve esma-i 
ilahiyyenin suver-i ilmiyyeleri mertebesi olan a'yan-i sabite alemidir. "Tasvi- 
raf'tan murad, suver-i zihniyye ve hayaliyyedir ki, bu suver-i zihniyye her 
ferde kendi ayn-i sabitesinin isti'dadina gore kalblerinde zahir olur; ve bu su- 
ver-i hayaliyye askeri peyderpey a'yan-i sabite magresinden gelir ve her fer- 
din suver-i hayaliyyesi digerine benzemez. ^unkii bir mazhara iki aym tecel- 
li vaki' olmaz. 

2802. nSizim tasviratimizm askeri susuzluhlan dolayi boluk boluk goniil pejme- 
sine §Uabandular. 

Bizim hayalat-i zihniyyemizin ve fikirlerimizin askeri zuhura olan susa- 
misliklanndan dolayi, boluk boluk kalbimizin cesmesine ve pinanna kosucu- 
durlar ki, bunlar lafiz ve sada ile yahud kalem ve miirekkeb ile kagitlar uze- 
rinde menkus olarak zahir olurlar. "Zama"', susuzluk ve susamak demektir. 

Mj^^j* jl^j j \xj Lib ^JJls* J -^ " u? A u /!- 

2803. ^Tesiilerini ioUururlar ve giderler. ^Daima zahir ve gizli olurlar. 

"Cerre", testi demektir. Ya'ni, bu suver-i zihniyye ve hayaliyye a'yan-i sa- 
bite magresinden zuhura susamis bir halde kalb ge^mesine gelirler ve testile- 
rini doldurup giderler; ve bunlar daima kalb alemine gelip zahir olurlar ve yi- 
ne gizlenirler. Ya'ni bunlann zuhurlan ruhaniyet ve ma'na aleminde olur. Zi- 
ra a'yan-i sabite alemi ruhaniyet aleminin batini ve ruhaniyet alemi a'yan-i 
sabite aleminin zShiridir. 

2804. jfihirleri feleflin yil&izlan bill ^a^ka aofliin feleginde dSniiciidur. 

Ey salik! Sen o kalbe varid olan fikirleri bu zahiri felegin yildizlanna mu- 
sabih bill Onlar baska gogiin, ya'ni ruhaniyet gogiinun feleginde donucudiir- 



c^ 



MESNEVM §ERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

ler. Nitekim 1 . cilddin 2065 numarah beytinin bas tarafindaki surh-i §erifte 
Hakim Sena! hazretlerinin beyt-i §erifmde soyle buyurulmus. idi: 

"Can vilayetinde gokler vardir ki, cihanm gogtine i§ buyurucudur. Rtih yolun- 
da agagilar ve yukanlar vardir. Ytiksek daglar ve denizkr vardir. " 

2805. tSa'd tjor&iin, stiltvr et ve tsar etl Otfahs yorclun, sa&aha ve istigfar etl 

Ya'ni, zahiri gogiin yildizlannda sa'd ve nahs, ya'ni miibareklik ve ugur- 
suzluk oldugu gibi, ruhaniyet gogiinde ma'nevijildizlardan ibaret olan bu fi- 
kirlerin dahi sa'di ve nahsi vardir. Eger kalbe varid olan bu fikirlerden sa'd 
ve mubarek olanlanni gordugiin vakit, Hakk'a siikr et! Efkan elfaz ve sada 
ile izhar ve ihvan-i dine isar et! Ve eger nahs ve ugursuz olanlanni gortirsen, 
fukaraya sadaka ver ve istigfar et! Ve o fikirleri elfaz ve sada ile asla izhar et- 
me! Malum olsun ki, kalbe gelen havatir ve efkar dort nevi'dir: Rahmani, 
meleki, nefsani ve §eytariidir. Rahmani ve meleki olan efkar sa'ddir ve mii- 
barektir ve hayirdir; ve nefsani ve seytani olan havatir ve efkar, nahsdir ve 
ugursuzdur ve ser'dir; ve bunlann mizani seriattir. Nefsani ve seytani olan ef- 
kar kalbde takarrur edip rule gelmemek igin sadaka ve istigfar lazimdir; ve bu 
havatinn kalbe viirudunda insamn ihtiyan olmadigi igin muahaze olunmaz. 
Nitekim hadis-i §erifte Lf-ii -u cJo>- 1. ^i & J* ya'ni "Benim ummetimden 
nefislerinin tahdis ettigi §ey afv olunmusftir" buyurulur. Fakat kalbe varid 
olan bu nefsani ve §eytani hatiralar ve fikirler, kalbde tesbit ve hatta fiile kasd 
ve tevecciih olunursa, esbabn mania hayluletiyle fiile gelmese bile bir kimse 
bundan dolayi muahaze olunur. Nitekim sure-i Bakara'mn nihayetindeki 
ayet-i kerimede *lJi *. °fi~^. >Jt~ ji '^Lj& j, u ij-u d\j {Bakara, 2/284) ya'ni 
"Eger siz nefislerinizde olan seye niyet ve azm ve kasdi izhar veya ihfa eder- 
seniz, Allah Teala onunla sizi muhasebe eder" buyurulur. 

2806. HSiz kimiz hunun i$in? Sij henim sahtm gel! Tali'imi mukbil kit! Ue 
bir farfi vw! 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Carh zeden", burada "dondurmek" demektir. Ya'ni, gergi biz nahs olan 
fikirlerden dolayi sadaka ve istigfardan bahsettik. Fakat biz kim oluyoruz ki, 
varid olan bu menhus fikirler icin tasarrufa kadir olahm? Gel ey benim §amm, 
benim nahs olan yildizlar mesabesindeki efkanmi mukbil kil ve onu "sa'd"e 
ve miibarek flkirlere dondiir! 

2807. CRu/tu. ayxn nurlanndan iaban etl jLira zenebin astbinden can siyah oldu. 

"Ay"dan murad, hakikat-i muhammediyyedir. Nitekim hadis-i §erifte 
iSjy ja u>^jlij *U\ ja ui ya'ni "Ben Allah' tanim ve mii'minler benim nurum- 
dandir" buyurulur. "Zeneb", ehl-i hey'et istilahindan olup, ay bedir halinde 
bulundugu vakit arzm zilli bu zeneb noktasinda ayin iizerine dugmesiyle 
husuf vaki' olur. Bundan murad, kesafet-i be§eriyyedir. Ya'ni, ey §ah-i ha- 
kiki! Ruhu ay mesabesinde olan hakikat-i muhammediyyenin nurlanndan 
parlat! Zira rflh kesafet-i be§eriyye isabetinden dolayi karardi. Bu beyitler 
Hz. Pir tarafindan saliklere ta'lim icin miinacattir. 

OUj J^jl j^j jyr j *3~ j! OUj J.j\i Jb j pAj j JL^ j\ 

2808. Diayalden ve vehimden ve zandan dahi onu kuriar! 'Jiuyudan ve ip oy- 
naiicimn cevrinden onu fairiar! 

Ruhu kesafet-i be§eriyyenin icabi olan hayalden ve vehimden ve zandan 
kurtar! Ve bu alem-i tabiat kuyusundan ve bu kuyudan yukanya cikmak igin 
bu kuyunun ipini oynatici olan akl-i maa§in cevrinden o ruhu kurtar! Zira bu 
akl-i maa§, alem-i hakikate hayal ve vehim ve zan vasitasiyla cikmak ister. Ve 
nettcede her hukmiinun fesadi zahir oldugu icin ruhu yorar ve bitab birakir. 

2809. Ta ki senin giizel olan gonul tutuculugundan bir gonul kanat getirsin, bir 
ab ve gilden u$suni 

Ey §ah-i hakiki! Ta ki senin guzel olan gonul tutuculugundan ve gonul se- 
nin a§kina giriftarhgindan kanatlansin, bu ab u gilden, ya'ni bu kesafet-i cis- 
maniyyeden alem-i hakikate dogru ucsun! 

2810. 6u uMisir'm azizi ve veumanda diiriist! uMazlum olan ^usuf senin 

[2790] fill ^ U 

zmdamndadir. 



o^^, 



MESNEVf-i §ERtF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Bu beyt-i §erif salik tarafmdan insan-i kamile hitab olmak miinasibdir. 
"Aziz"den murad, mur§id-i kamil "Misir"dan murad, alem-i suret ve merte- 
be-i sehadet. "Peyman", ahid ma'nasmadir. Ya'ni, ey alem-i §ehadet 
Misr'imn azizi ve ahde saglam ve dogru olan insan-i kamil! Sifat-i nefsaniy- 
yemin zulmu altinda mazlum olan ruhumun Yusuf u senin tertib ettigin mii- 
cahedat ve riyazat zindani icmdedir. 

2811. Onun haldsinda hir rii'ya gbrf Qabttk, zira S^llah muhsinleri sever. 

"Ru'ya"dan murad, insan-i kamilin salikin ayn-i sabitesini miisahede et- 
mesidir. Zira rii'ya hayaldir ve ayn-i sabite dahi viicud-i hakiki-i Hak'tan 
miitekewin olan zilai-i sifat ve esmadir ve hayaldir. Nitekim 1 . cildin 72 nu- 
marasina miisadif olan beyitte c—u* ou~> ^a* a^* • ^Wj 1 ft *£ J^&- $ 
[ya'nt "0 hayaller ki, evliyamn tuzagidir; Huda'nm bostani meh-rulanmn ak- 
sidir"] buyurulmus ve orada bu beytin ma'nasi izah edilmis, idi. Bu ve atide- 
ki beyitler Yusuf (a.s.)in kissasina te§bthen irad buyurulmustar. Ma'Iumdur 
ki, Yusuf (a.s.) aziz-i Misr'in kansi Zuleyha'mn iftirasi iizerine zindana atilip 
habsedildi. Sonra Misir padi§ahi bir ru'ya gordu. Gordugii rii'ya su idi: Yedi 
semiz okuzii yedi zayif okiiz yedi; ve yedi ye§il basagi da yedi kuru ba§ak 
yedi. Zamamn ta'bircileri padi§ahin bu rii'yasim ta'bir edemediler. Zindandan 
Yusuf (a.s.)i cagirdi. Hz. Yusuf, ewelen yedi sene kitlik ve yedi sene bolluk 
olacaktir, diye ta'bir etti; ve bu ru'ya cenab-i Yusuf un zindandan kurtulma- 
sma sebeb oldu. Kissanin tafsili sure-i Yusuf'da tefsir kitablarmdadir; ve su- 
re-i Yusuf ta vaki' l>u^ "^ ^\ ju- ^i> '&* J) j\ (Yusuf, 12/43) [ya'ni 
"Muhakkak ben yedi semiz okiizii yed'i zayif okiiziin yedigini goriiyorum"] 
ayet-i kerimesinde beyan buyurulan rii'yamn ta'birine aid birtakim hakayik 
dahi 5. cildin 930 numarali beytinden i'tibaren gecti. Burada "yedi semiz 
dkuz"den ve "yedi ye§il ba§ak"tan murad, ruhun yedi evsaf-i hamidesi ve 
"yedi zayif okiiz" ve "yedi kuru ba§ak"tan murad dahi, nefsin yedi sifat-i ze- 
mimesidir. Nefsin bu kotii sifatlan ruhun iyi sifatlanm yuttugu vakit, cisim 
Misr'inda ve §ehrinde ftiyuzat-i ilahiyye kitligi vaki' olur. Ya'nt ey mur§id-i 
kamil! Benim ayn-i sabiteme nazar et! Ruhumun Yusuf'unu bu zindandan 
kurtarmak emrinde icab eden terbiye ne ise, cabuk onu yap! Bu benim hak- 
kimda bir ihsandir. Zira Allah Teala '&^1\ ^ «% (Al-1 tmran, 3/134) ya'ni 
"Allah ihsan edenleri sever" buyurur. 



m&» 



AHMED AVNl KONUK 

2812. 2amox iolu olan yedi zaytf okuz, yedi semiz oktlzii yiyorlar, 

Yedi zayif okiiz mesabesindeki nefsimin zararh ve kotu olan gazab, §eh- 
vet, uciib, hased, kibir, hirs ve tul-i emel gibi sifat-i esasiyyesi, riihumun hi- 
lim ve iffet ve acz ve gibta ve tevazu' ve kanaat ve kasr-i emel gibi yedi si- 
fat-i esasiyyesini yeyip mahv ediyorlar. 

2813. CNa-pesen.fi olan yedi $irkin kuru hasak onun faze hasaklanm otluyorlar. 

Ve keza na-makbul olan yedi girkin kuru ba§ak mesabesindeki nefsimin 
kotu sifatlan ruhumun taze basaklar mesabesindeki sifatlanni otlayip mahv 
ediyorlar. 

j~SU~. \j J>) »IA til J>\** C&* J4JP c5> **\ j> J-s** J 1 -^ 

2814. By aztzl Onun CMisr'indan kitlik zakir olctu. By sah! Sakin hunu mus- 
fectz olmaf 

Ey alem-i suret ve §ehadetin azizi olan insan-i kamil! Run Yusuf'unun 
Misr'indan ruyuzat-i ilahiyye kithgi zahir oldu. Ey sah! Sakin salikin bu ha- 
line icazet verme ve onu bu hal iginde birakma! 

2815. By §ah! ^en ^usuf'um, sen hahsinde oturi! jAgah ol, heni, kadmhnn 
mekrinden kurtar! * 

Bu tercume "nisjin" kelimesi "ni§anden" masdannin emr-i hazin olduguna 
goredir. Bu ma'naya gore bu beyt-i serifte sure-i Yusuf ta olan t ^Ll\ ^j Jti 
'jM\' c /^/ Cj £\^\ t £& Jt'jt^&j^J^.Lji'^J (Yusuf, 12/33) 
ya'n! "Hz. Yusuf dedi: Ey habsin Rabbif Bu'kadinlan'n gagirmalanndan bana 
zindan daha sevgilidir. Eger onlann serrini benden dondurmez isen, ben on- 
lara meyl eder de cahillerden olurum" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 
Ya'ni, ey sah ve ey mur§id-i kamil! Ben Yusuf mesabesindeyim. Sen beni 
miicahedat ve riyazat iginde oturtl Agah oil Beni Hz. Yusuf a musallat olan 
kadinlar mesabesindeki sifat-i nefsaniyyemin mekrinden ve hilesinden kur- 
tar! Birinci misra'daki "nisan" kelimesi "alamet" ma'nasina geldigine gore 



&^ MESNEVt-I §ERiF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

beyt-i §erifin terciimesi §6yle olur: "Ey sah alametli miir§id-i kamil! Ben se- 
nin habsinde Yusuf urn. Agah ol! Beni kadinlar mesabesindeki sifat-i nefsa- 
niyyemin mekrinden kurtar!" 

2816. 13tr ar§ tarafindan ki, o bana merbai iii, anamn §ehveti beni "DUbitu!" 
d-iye a§agiya birakti. 

"Merbat", "baglanacak mahal" demektir. Ya'ni, zira bu alem-i surette ka- 
dinlann vazifesi pek miiessirdir. Nitekim bana baglanacak yer olan ruhaniyet 
ar§i tarafindan ananin sehveti beni "ihbitu!" ya'ni "Alem-i siifliye ininiz!" di- 
ye bu cismaniyet alemine-dusurdii. 

■ » «-»■•«. 

2817. binaenaleyh iamamlik taleb edici olan kemalden dolayi, bir £al'infen- 
ni yiiziinden rahim zindanina du§iixm. 

"Miistetim", tamamlik taleb edici. "Kemal"den murad, alem-i ef aide zu- 
hurdur. Zira mertebe-i ruhaniyyet alem-i sifattir. Alem-i sifat, alem-i ef'al 
olan cismaniyet aleminde zahir olmadikca kemal-i cela ve isticla hasil olmaz. 
Nitekim run, cisimde mahsiis olur. Zira run bir se'n-i ilahidir; ve suunat an- 
cak alem-i ecsamda asanm gosterir; ve keza akil bir §e'ndir. Onun tavn cis- 
mamiyet aleminde zahir olur. Zal, Iran pehlivanlanndan birinin ismi oldugu 
gibi, "kadin" ma'nasina da gelir. "Pehlivan" ma'nasina geldigine gore "ba- 
ba"dan ve "kadin" ma'nasina geldigine gore de "ana"dan kinaye olur. Ya'm, 
ben alem-i ervahta idim ve alem-i ef ale gelmedigim igin zuhurum oa-tamam 
idi. Binaenaleyh kemal-i cela ve isticla husulii igin babanin veya ananin 
fenn-i cima'indan dolayi ana rahmi zindanina du§tiim. 

^JiP Xib OUj JS f^V p^jiZjSjijejWj^jj 

2818. ^uhu ar§ian hatime getirir. $ubhesiz kadinlann mekri azim olur. 

"Hatim", lugatte Ka'be duvannin haricine derler. Burada vucud-i hakiki-i 
latif Ka'be'sinin harici olan alem-i kesafete i§aret buyurulur. Ya'ni, kadin ru- 
hun cisme taalluku suretiyle alem-i siifliye nuzulunii takrir igin en muhim va- 
sitadir. Zira kadin olmasa babanin nutfesi mahv olur gider ve sehvetinin te- 
nasiil hususunda asla faidesi olmaz. Binaenaleyh o kadin, ruhu ruhaniyet ar- 



cs^ 



AHMED AVNt KONUK 

smdan alem-i kesafet hatimine getirir. §ubhesiz bu cihetle kadinlann run Yu- 
sufuna karsi mekri azim oiur. 

2819. Bvvel ve akir henim hvbutum kadindandu . Uaktaki ruh ufom ve nasil 
heden oldum? 

"Evvel"den murad, salikin ecdadi ve "ahir"den murad, salikin cismani 
olan sahsiyetidir. Ya'ni, gerek ecdadimin ve gerek benim ruhlanmizin alem-i 
siifliye niizulii ve hubutu hep kadin yiiziindendir. Bir vakitler ruh idim. Gor- 
mez misin, sjmdi nasil cisim oldum? 

2820. Sukuiia "Vfosuf'un. hu nalesini isitl ydhud hi-dil olan y^'brib iizerine 
[2800] , U J 

rahm aetir, 

"isar", kaymak, diismek demektir. Bu beyt-i serif, salik tarafindan kutb-i 
zamandan istimdada isaret olmak munasibdir. Bu surette "Ya'kub"dan mu- 
rad, salikin miirsidi olur. Zira bilciimle fiiyuzat-i ilahiyye kutb-i zamanin 
kalb-i §erifinden ehl-i aleme tevzi' buyurulur. Binaenaleyh saliklerini terbiye 
eden her bir mur§id-i kamil dahi, kutb-i zamanin fuyuzatina muntazirdir; ve 
her salikin ruhunun imami tabi' oldugu miirsjd-i kamildir. Nitekim 1. cildin 
2967 numarali beytinde c_~f* jyr d& y. »j^ y • c^^\ ji c~~ ~s Si of oi«*- *>*■ 
[ya'nT "Cihan muhakkak bir kimsedir; eblehtir; her yildiz felek uzgrinde 
aym cuz'iidiir"] buyurulmus idi ki, orada bu ma'naya dair izahat vardir. Ya'- 
ni, ey kutb-i zaman! Alem-i ruhaniyyetten alem-i siifliye sukutta benim Yu- 
suf mesabesinde olan ruhumun feryadim i§it! Yahudo^ruhumu terbiye eden 
tabi' oldugum Hz. Ya'kub mesabesindeki miirsidimin sa'yine merhamet et ve 
onun himmetine yardim et! 

2821. ZKar dealer den mi yahud kadmlardan rui nale edeyim? 2,ira heni JAdem 
Q$)i cennetlerden dii§urdiiler. 

"Kardesjef'den murad, riifaka-yi siiluktiir ki, bunlar heniiz sifat-i nefsa- 
niyyeden kurtulamamis. olduklan igin aralannda muhasede vardir. "Kadin- 
lar"dan murad dahi, salikin kendi sifat-i nefsaniyyesidir. "Cennetlerden mu- 



c^^ 



MESNEVf-1 §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

rad, cennat-i a'maldir ki, salik amellerinin derecelerine gore bu cennetlere na- 
il olur ve keza cennat-i sifattir ki salik, sifat-i ilahiyye ile ittisaf ve ahlak-i ila- 
hiyye ile mtitehalhk oldugu vakit, kendi sifatlannm ve huylannin dereceleri- 
ne gore bu cennetlere nail olur. Ya'ni, ihvan-i tarikin muhasedesinden mi, ya- 
hud kendi sifat-i nefsaniyyem kadinlanndan mi feryad edeyim? Zira beni Hz. 
Adem gibi cennat-i a' maiden ve cennat-i sifattan esfel-i safiline diisurdiiler. 

*\ oijyt- *&S J-^J ^^-^ £ f\ ° :> S'ji ^ ~*S- <J^* *->'j 

2822. Ondan dolayi sonbahann ya-pragi a&i yejmurdeyim. 2axq, vasl cennetin- 
den bugday yemlsim. 

"Cennet"ten murad,4)urada viicud-i mutlak-i Hakk'in mertebe-i sifati olan 
alem-i ervahtir. "Bugday yemek"ten murad, alem-i kesafete tevecciih etmek- 
tir. Ya'ni, alem-i sifat cenneti ki, zata muttasildir, ben bu vasl cennetinden 
bugday yemi§, ya'ni alem-i kesafete tevecciih etmis. oldugum icin, firak ve 
aynlik alemine dustiim. Ondan dolayi boyle sonbaharda solan yaprak gibi 
pejmiirde ve solmus, bir haldeyim. 

\J ^U-j j (J- j f%- oTj \J {\J~\ _j iJikJ ^OjOj djz? 

2823. Uakiahi senin luifunu ve ikramim ve selamini ve sulhunu ve haberini 
abrdum. 

Ey insan-i kamil ve miirsid! Vaktaki bu alem-i kesafet icinde senin lutfu- 
nu ve ikrammi ve selamini ve sulhunu ve haberini ya'ni beni ashma isal icin 
beni da'vetini ve haberini gordiim. 

2824. HSen kotii gb'zden dolayi iizerlik tokumunu zahir kddun. H^enim iizerlik 
tohumuma da hjotu, goz eristi. 

Nazar degmesin diye kotii gozden dolayi iizerlik tohumunu hazirlayip tiit- 
sulendim. Fakat benim iizerlik tohumuma da kotii goz eri§ti. Senin benim 
hakkimdaki lutfuna ve ikramina nazar degdi. 

2825. SAncak senin piir-humar olan gozlerin her kotii gozun onden ve arkadan 
dafi'idir. 



*&!&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ey miir§id-i kamil! Anladim ki, senin ask-i ilahi sarabi ile pur-humar ve 
mahmur olan gozlerin her kotii gozii onden ve arkadan def edici ve beni ta- 
itk-i Hak'ta ve sulukte muhafaza edicidir. 

2826. Gy sahl Senin iyi goziin koiu gozii mat ve milsiesal eder. OVe guzel 
ildcdir!. 

"Muste'sal", "kokiinden kopanlmi§" demektir. Ya'ni, ey sah ve ey miir- 
sjd-i kamil! Nazar degdiren kotii gozii, senin miiessir olan iyi goziin maglub 
eder ve kokiinden kopanlmis. bir hale getirir. Binaenaieyh kotii gozlere kar§i 
senin o mahmur gozlerin ne guzel ilacdir! 

"^ \ff* J"^ (»~*f L> "^ p~**T ^-"JiJ* ^W*nP £~+£*s~ j Jj 

2827. Helki senin gozunclen kimyalar erisir. OCotii gozii iyi goz yapar. 

Ya'ni, senin o latlf goziin ve nazann kotii goziin te'sirini def etmek degil, 
belki kimya ve iksir gibi o kotii goziin aslini degi§tirir ve o kotii gozii iyi goz 
yapar. Beyt-i Hafiz-i §irazi (k.s.): 

jsS u (j*^ **£»£ ^^y. y -uT i~s j&j tjru- &\j\ 

"Onlar ki nazar He topragi kimya ve iksir yaparlar, acaba, olabilir mi ki, bize 
de goz ucu ile baksmlar?! " 

2828. $ahm gbzu goniil ioganimn iizerine vurma§tur. Onun Hoganinm gozii 
pefe- himmetli olmusiur. 

§ah-i hakiki olan Hakk'm inayet gozii insan-i kamilin dogan ku§u mesa- 
besindeki kalbi iizerine vaki' olmustar. Binaenaieyh onun bu dogan kusu 
olan kalbinin bakisi pek himmetli olmusmr. Hz. Fir Fihi Mi FfMerinin [11]. 
fashnda soyle buyururlar: 

"Azizin birisi maksudunu taleb icin halvette oturmus. idi. Ona "Boyle bir 
maksud-i all halvette hasil olmaz. Halvetten di§anya gik, sana bir azizin na- 
zan vaki' oldugu vakit, o maksudun hasil olur" diye nida geldi. "0 azizi ne- 
rede bulayim?" dedi. "Git, o seni tanir ve sana nazar eyler; ve alameti odur 
ki, nazan senin iizerine vaki' olunca elinden ibrik dii§er ve bihus. olursun. 



*&$&> 



MESNEVM §ERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 * "® > ® 

Onun nazan senin iizerine vaki' oldugunu bundan bilirsin" dediler. Su dolu 
ibrigi eline aldi. Mescidin cemaatine su dagitir ve saflann arasini dolasudi. 
Nagehan onda bir hal zahir oldu ve na'ra vurup, ibrik elinden diistu ve bihus 
olarak bir kosede kaldi. Halkin kaffesi gittiler. Vaktaki kendine geldi, kendi- 
sini yalniz gordii. Ona nazar eden o sahi orada gdrmedi. Velakin maksuduna 
vasil oldu. Hakk'in oyle adamlan vardir ki, gayet-i azimetten ve gayret-i 
Hak'tan yuzlerini gostermezler. Fakat halki maksud-i azimlerine isal ve 
bezl-i atifet eylerler; ve herkesin islerini Hakk'in bildigi kubbelerin ustunden 
asinrlar. Ne kerim ve cevaddirlar! Boyle padisahlar nadir ve nazenindirler." 

2829. ^Do^an nazar&an himmet huliu ki, sahm iogam erkek arslamn gaynni 
tutmaz. 

Dogan kusu, ya'ni insan-i kamilin kalbi Hakk'in nazar-i inayetinden o ka- 
dar cok himmet buldu ki, sah-i hakikinin dogan kusu olan insan-i kamilin 
kalbi erkek arslandan ba§kasim tutmaz ve avlamaz, Ya'ni ancak mursid ve 
insan-i kamil olmaya miistaid ve layik olanlan avlar. Bu beyt-i seriften hu- 
susiyet-i ma'na i'tibariyle su da anlasilabilir: "Dogan"dan murad, Hz. Fir 
efendimizin kalb-i serifleri ve "erkek arslan"dan murad dahi, Qelebi Hiisa- 
meddin (k.s.) hazretleridir. Ya'ni, benim kalb-i latifim Hakk'in nazar-i inaye- 
tinden o kadar cok himmet buldu ki, Hiisameddin gelebi hazretleri gibi erkek 
arslandan baskasim avlamaz. Gergi Hz. Fir efendimizin zaman-i seriflerinde 
pek cok mensublan var idi. Fakat Qelebi Hiisameddin efendimize olan nazar- 
lan onlara olan nazarlardan pek ba§ka idi. Nitekim bu Mesnevf-i §enf in 
muhtelif mahallerinde o hazret hakkmdaki medh ve sitayislerden bu nazann 
derecesi zahir olur. 

2830. £%rslan neiir Jit.' ma'nevi olan safi&fe hem senin sihannHir ve hem 
[2810] 1 . 

de onun avx sensm. 

Bu beyt-i serifte kesretten vahdete riicu' buyurulur. Ey sah-i hakiki! Ben 
arslan avlar diyorum, bu keserat alemine mahsus bir sozdiir. Alem-i vahdet- 
te arslan ne demektir? Giinku ^ ^s i^jul, ^^j] ff ui ^ ccv^i oh s-^ 1 ya'ni 
"Kalb Rahman 'in parmaklanndan iki parmak arasindadir. Onu istedigi gibi 
ddndiirur" hadis-i serifi mucibince o ma'nevi sahbaz olan kalb dahi Sen'in 



=$P= 



AHMED AVNI KONUK 

avindir. Ve ^ j& j*P ^^ v-^ j*~i cfij J 1 — ^j ^1 j*~+ ^ ya'ni "Ben 
yerime ve gogiime sigmadim. Velakin taki ve naki olan mu'min kulumun 
kalbine sigdim" hadis-i kudsisi mucibince onun avi dahi Sen' sin ve o kalb 
Sen azimu'§-sani avlamisnr. 
- * t 

2831. Can dogarumn safui tkn mer'asinda ur Ben kaybolanlan sevmem!" 
na'ralan dUu. 

"Saflr", kus sadasi. Ya'ni, can dogan ku§unun sadasi ve 6tii§u dm 
mer'asinda ve otlagmda 'u&JUU! L*-i U (En'am, 6/76) ya'ni "Ben kayip ve zail 
olanlan sevmem!" na'ralarfoldu; ve alem-i keserat ise, kayip ve zail olan su- 
retler ile doludur. Binaenaleyh benim kalbim ancak zeval §anindan olmayan 
zat-i latifine av olur ve aym zamanda da seni avlamis, olur. Nitekim hadis-i 
serifte *J *ii\ oir aJU air '^ ya'ni "0 kimse ki Allah icjn oldu, Allah dahi onun 
icjn oldu" buyurulur; ve bu hal neticesinde de vahdete miistagrak olur. 

2832. Senin i$in ugan aonul Hoaamna senin hadsiz dianian bir goz erisii. 

Ey §ah-i hakiki! Sana vasil olmak igin ugan ve himmeti sana vusulden 
ibaret olan gontil dogamna, senin haddi ve nihayeti olmayan atalarmdan ve 
inayetlerinden bir goz eri§ti ki, o goz ile alem-i gaybi miisahede eder. 

2833. Senden burun koku ve kulak sema bvldu. Uier bir hisse (*-~*-) f miisa 
olarak hisse {****■) geldi. 

"Musa"', bir mulkun hissedaran arasinda taksimi halinde her birinin hak- 
ki, diger hisselerin her ciiz'une sari ve §ayi' olmak halidir. Binaenaleyh bu 
miilk hem taksim olunmus. ve hem de taksim olunmamts, hukmundedir. Ya'ni 
o kamilin canimn burnu senden koku aldi ve canimn kulagi senden isftmek 
buldu. Velhasil onun havass-i zahire ve batinesine musterek bir hisse geldi. 
Ya'ni, ewelce havass-i hamseden her birinin ayn ayn vazifesi var idi. Biri- 
nin vazifesine digeri kansmaz idi. SJmdi boyle degildir. Gordugii vakit biitiin 
a'zasiyla gdriir ve kokladigi vakit kezalik butun a'zasiyla koklar ve isjttigi va- 
kit dahi kezalik butim a'zasiyla isitir. Bu hal kesafet-i cismiyyenin letafet 
kesb ettigine isaret olur. 



•^P 3 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 < 



2834. Uaktaki her hir hisse yayb tarafina yol veresin, o his i$in olum ve ihii- 
yarlik juturu oltnaz. 

Ey §ah-i hakM Vaktaki her bir hisse alem-i gaybi idrak etmek iizere yol 
veresin, artik o his icm oliim ve ihtiyarhk futuru ve aczi vaki' olmaz. Zira 
olum ve ihtiyarhk ancak kesafet-i cismaniyyeye anz olan hallerdir. Cisim ru- 
hun reng-i latifine boyandiktan sonra bu gibi fiiturlar ve aczler vaki' olmaz. 

^^ lJ ^- d\x£' lfr-o- j *£ \J ^i iSjfr ^jShu Js&\ tiJJU 

2835. ufyliilhun malikisin. Diis.se hir sey verirsin, ia hi o his, hisler uzerine 
sahlik eder. '*• 

Ey sah-i hakiki! Sen zahir ve batm olan mulkiin maliki ve sahibisin. In- 
san-i kamilin hissine oyle bir hassa verirsin ki, artik onun o hissi sair insan- 
lann hisleri uzerine §ahhk ve hukm eder. 

Menkibe: RegaMtta yazilmistir ki: "Ulema-i zahirden Molla Cemaleddin 
isminde bir adam var idi. Fenn-i mantikda ve ulum-i riyaziyyede pek mahir 
idi; ve kalenderler hey'etinde gezer ve namaz kilmaz ve ahkam-i §er'iyyeye 
kar§i lakayd idi. Kendi asnnda bulunan Ubeydullah-i Ahrar (k.s.) hazretleri 
aleyhinde daima birtakim sozler soyler ve evliyayi inkar ederdi. Hz. Ubeydul- 
lah'in sakirdamndan Nasiruddin isminde bir zat nakl eder ki: "Bir gun Cema- 
leddin 'in meclisinde buiundum. Benim o hazrete mensubiyetimi anlayinca, 
cenab-i Ubeydullah hakkinda itale-i lisana basjadi ve dedi ki: "Siz bir kimse- 
ye mu'tekid olmussunuz ki, ne ilmi, ne hali, ne zikri ve ne halveti vardir. Ben 
bugun onun meclisine gideyim ve ondan gizli esrar yiyeyim; ve ona filan ta- 
ami ve filan helvayi benim igin haziria, diye hiikmedeyim. Size de onun hie 
batim ve hali olmadigi ma'lum olsun." Ben onun hezeyamndan muztarib ol- 
dum. Lakin mukabele etmeyi miinasib gormedim. Derhal kalkip mahzun bir 
halde o cemiyeti terk ettim ve Ubeydullah hazretlerinin huzuruna geldim. 
herif dahi kendine benzeyen lie arkada§i ile beraber oraya geldiler. Cemaled- 
din elinde gizledigi esran gizlice agzma am ve yutmak istedi. Bir turlii yuta- 
madi. Her ne kadar halini belli etmemek istedi ise de miimkin olmadi. Esrar 
bogazinda kaldi ve yuzii morardi. Qirpinmaya ba§ladi. Ubeydullah hazretleri: 
"Ensesine bir yumruk vurun!" buyurdu. Birisi kalkti, heiifin kafasina siddet- 
li bir yumruk indirdi. Bogazindaki esrar odamn ortasina firladi. Herkes gulu§- 
meye basladilar. Herif bir derece rezil oldu ki, ta'rife sigmaz. Arkada§lanyla 



c asp? 



cSs^fiS^s 



3A IUlSlI3qJ3j ipU3} S3^J3H i]S9JT?J ZTSJtq TOp ^qi USpS^ TPtjS ft *3» 

:pi ipgp istiiq irepieizisim o muos uapRP^A iq?A33 nq pmuqew upins 
wSvaiaf anunj nc{ j*j V{ VJi, Pfim }m z ™ m H B* : W WW '™$Z 

'ipap juiyfaiq UBpietzTSJiq iqi§ 

mzis 3p ti3q„ :ii3qBA30 pmuqew u^ps -WP^ mu ^ § 9A EU 9A u]sm W U9S 
iurept? IIHJ3A Aa„ :p[ J3i!P3p e.pnuiqEW u^pis iejpsm\ qqe^nui tynpessx 

•npio p^nm 3A ma jtipessj 3A3Siup[ xfloq Jiq uspreizisiiH Tpii&iop 
mnSeq ztujbX e^num^ iasuzbq i-pnuiqm q?§ 'Ju.ba '(uk»V MHJBff) JJP 
-u3p,ui3DV HeAeupi miiseu.eui ..^BUip psBtjnui 3A preinw„ '..uspjmj zeg,, 

•tiwo pmnw. vunynxiS umrui 
.ami uuvjzisjtiG -tp^op ipj^o zmpfi ?mV?>V£ HS$ ™& *W/L " 9£82 



isbuiio .irEOtiui 3un?AqB inJBjuo 9A nj§np otisbje uueiuo Difcp „iUiiXmq 
uspzis U3g„ pnwqew neipis 3333 'PI itpissX^iq uuepisiiq sa uroaoso 

rnc i^ c ^ *° "^ i f ^ r ^ »^P rn<? -^r? ^^ 



■jnp[o5 iBsipeq jjcpBi nq Bp.^flAa i-qi^usw 'm^tM auissiq 
unuo 3A ma W&§ spmssiq in.uippaiEiusD issiq ui.iflgnnptoqn "ZH IP^l 

,,-rntS dqti 'ipeuremp 
ep speio -npio .pCeS 3p.pu3^§Bi b.hba tig \rapiS dnio jsp usjsipsui jgqgiaq 

^hnom inav aawHv 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

san'atini ve maharetini soylesin! Bakahm igimizde bizim san'atimiza yardim 
edebilecek kimse var midir, yok mudur? Bilelimf" 

2839. "Ta ki kendi mahremlerine miisdmerede soyleye ki, huner dnsinden ci- 
billiyette ne tuiar?" 

"Semer", gece masallan ve soylenen hikayeler. Ya'ni, "Arkadasjanmizdan 
her birisi hilkatinde ve tabiatinde hiiner ve ma'rifet cinsinden neye malik ise, 
bu gece musahabesi esnasinda onu soylesin!" 

2840. O biri dedi: "Gy fen satia. olan fliiruh! Ilenim hassvyetim benim iki ku- 

[2820] , . ii" 

lagtmdadir. 
hirsizlardan birisi cevaben dedi ki: "Ey fen ve huner satici olan taife! Be- 
nim hassiyetim ve ma'rifetim iki kulagimdadir." 

2841. ",Zira kopek soda ile ne soyliiyor? lien bilirim." DCavim ona: nr Bir al- 
tindan iki dangtirl" decider. 

Ya'ni, "Kopek havladigi vakit ne soyledigini ben anlanm," dedi. Diger hir- 
sizlar ona, "Bu senin ma'rifetin o kadar biiyuk bir §ey degildir. Bir altimn iki 
dangi kiymetinde gayet ciiz'i bir §eydir," dediler. 

2842. O dicjeri dedi: "6y alhna iapan giiruh! ^enim biitiin hassiyetim cjdzum- 
dedir." 

2843. "6irof-i alemde pee her kimi gorsem, ben onu svhhesiz gundiiz tamnm" 

"Kayruvan", etraf-i mecmua-i alem (Burhin). Ya'ni, "Ben gece karanli- 
ginda etraf-i alemde her kimi gorsem, gundiiz o adama rast geldigim vakit, 
derhal tamnm ve asla acaba o mudur? demem." 

2844. birisi ieii: nc Benim hassiyetim kolumdadir. JZua ben elimin kuvveti ile 
delikler a$anm." 



c^P? 



AHMED AVNt KONUK 

2845. 'l&risi tie^i: wr Ben.im hasstyeiim burnumdadir. ^enim i§im ioprahlarda 
koku goriidftukiur ." 

2846. ^dn-Q^as maadin" sun elverdi ki, Ulesul onu neden dolayi huyurmus- 
tar? 

Bu beyt-i serifte ^Vi j ^j^- u*bLi ^i ^jL*- *^\j v^jji o^i^r ^-lji 
!^i» bi ya'nt "Nas altin ve gumiis ma'denleri gibi ma'denlerdir. Onlarin ca- 
hiliyetteki hayirlilan fakih olduklan vakit islam'in da hayirhlandir" hadis-i 
serinne isaret buyurulur. Bu hadis-i serife nazaran insanlann kiymeti ilrn-i 
ilahideki malumatlan nisbetindedir. Ve bu ma'na 2. cildin 2062 numarah 
beytine musadif olan jy* ^> ji b j> ±z>\ j-^ . j^ o>* a^u* u- ui ilj - [ya'ni 
"Agah ol! 'En-nasii maadin'i hatira getir! Bir ma'den yiiz binden fazla 
olur"] beytinde gecti. Bu beyt-i serifte hirsizin lisanindan insan-i kamilin li- 
sanina intikal buyurulur. Ya'ni, "Ben Resul-i Ekrem hazretlerinin 
. . . d>\*~? ^-LJi [ya'ni "Insanlar ma'denlerdir..."] ilh. hadis-i serifmin neden 
dolayi beyan buyurulmus oldugunu, bu hadis-i serifin simm idrak etmek 
suretiyle anladim. 

OlT j _jl ijb 4s% j c— Juu ^ OljJJlS' ^!Jj ^J JU- j ja 

2847. U( i?en cisim, topraflindan Ulirim ki, oncta ne kadar nahd vardu ve o 
ma'denden ne iuiar?' 

"Ben topraktan mahluk olan bir cisimde ne kadar nakd-i ilm ve irfan var- 
dir ve ne cins ma'dene maliktir? Onda medfun olan -Him ve ma'rifet bakir mi- 
dir, demir midir? Altm mi, yoksa giimiis mudur? Bilirim." 

2848. O bir ma'dende olciisiiz alhn dercdir ve o difjerinin iradi masraftan da- 
ha azdir. 

"Goruriim ki, birisinde ulum-i ledtinniyye altinlan olciisuz ve hesabsiz 
munderic olmustur ve o digerinde de iradi masraftan daha azdir. Ya'ni vari- 
dat-i kalbiyyesi soyledigi sozlerden daha azdir. O gok soyledigi sozler, ezber- 
lenmis sozlerdir, varidat-i kalbiyyesi depdir. 



s^s^ 



MESNEVl-t SERfF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 ♦ 

2849. xsr Ben <IMecnun $bi topragi kohlanm. Diaiasiz, JZeylaninto'pragini bu~ 
lurum. 

Ya'ni, "Leyla'nin a§igi olan Mecnun, bir sahsin delaleti olmaksizin topra- 
gi koklayarak Leyla'nin mekamni buldugu gibi, Leyla-yi hakiki olan Hakk'in 
topragi mesabesinde olan cism-i be§eri hatasiz bir surette koklanm." 

2850. *£jerek ~$isuj ve gereh Bhremen olsun, koklanm. Uier bir gomlekten bi- 
[2830] lirim." • 

"Ahermen", "Ehremen", mecusilerin "hahk-i §er" dedikleri rabb-i muhay- 
yel olup, burada "§eytan" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben koklarim. Hz. Ytisuf 
me§rebinde olan kimse ile, §eytan tabiatinde bulunan kimseyi, gomlekleri 
mesabesinde olan cisimlerini koklamak ile bilirim." 

2851. "SQhmea 1 gihi hi, ^emen'den koku. goiiirur. IWtm bu burnum onian bir 
nastb bulHu." 

Ya'ni, "Ahmed (a.s.v.) Efendimiz Yemen cihetinden Uveys-i Karani haz- 
retlerinin kokusunu aldigi gibi, benim canimin burnu dahi, o Nebiyy-i zisan- 
dan bir nasib ve hisse aldigindan, boyle uzaktaki insan-i kamilden gelen Hak 
kokusunu duyar. Bu ma'na hakkmda 4. cildin 1822 numarasina miisadif 
olan U* ^y fjj^ js„j\ . w ^— ^ y. c^f j**m € [ya'ni "Oyle ki, Muhammed 
'Sabanin eliyle bana Yemen'den Huda'mn kokusu geliyor!' buyurdu"] beyti 
ile onu muteakib olan beyitlerde izahi gecti; ve birinci misra'da i§aret buyu- 
rulan ^4\ Ji j* o-^ 1 lt* ^ J ] ya'ni "Muhakkak ben Yemen tarafindan ne- 
fes-i Rahman'i bulurum" hadis-i §erifi dahi yine 4. cildin 1830 numarali 
beyt-i gerifinli ba§ tarafinda miindericdir. 

2852. *ZKi, hanfli kom§unun toprajjtnda alhn varclir? ^fiahud hangi loprak si- 
fir ve ebterdir?" 

"Ben cisim topraklanm kokiadigim vakit, bilirim ki hangi komsunun ve 
musahibin suret-i cismaniyyesinde hakayik ve maarif-i ilahiyye altini vardir? 



c $p? 



AHMED AVNl KONUK 



Yahud hangi cisim topragi bu hakayik ve maariften bo§tur ve sifirdir ve eb- 
terdir?" 



j»Jp J^ ^j&l ijJc^S aT 



L>- ijjj tjJL cjS 



2853. ^Birisi dedi: "Oste hassiyet henim pen$emdedir ki, dag uzunhigu Ur ke- 
mend atanm." 

"Alem", burada "dag" demektir. Ya'ni, hirsizlardan diger birisi dahi dedi 
ki: "iste hassiyet ve ma'rifet benim pencemdedir. Zira ben elimdeki kemendi 
bir dagm zirvesine kadar firlatabilir ve oraya rabt edebilirim." 

2854. J/lhmed gtbi ki, onun cant kemend atti. O^thayet onun kemendi onu 
asuman tarafina floturdu." 

"Ahmed (a.s.v.) hazretleri gibi ki, onun ruh-i muazzami a§k-i ilahi ke- 
mendini alem-i ltlak semasma atti. attigt kemend zat-i §eriflerini o sema-i 
ltlak tarafina gotiirdu ve bilciimle alem-i mukayyedat ve suverden gegirdi. " 



£^~>j it C~y*j 



U Ob y j 01 



C~»! jl-Ul JL*5" (j\ ,J~J&- \ZJ& 



2855. Diak ona dedi: *&y heytin kemend alctsil Onu henden hH! ^Sfytigin va- 
kil sen atmadvn!" 

"Beyf'ten murad, alem-i suret ve cismaniyet evi olan diinyadir. Ya'ni, "Ey 
diinya evinde yukseklere kemend atmak hunerini bilen habibim! kemend 
atmak maharetini J.j '&\ 'J5j 'cZ^j \\ 'cZ^j Uj (Enfal, 8/1 7) ya'ni "Attigin va- 
kit sen atmadin, velakin Allah Teala atti" ayet-i ke;imesi mucibince benden 
biit Beyt-i §erifteki ayet-i kerime de sundiye kadar bircok mahallerde gecti ki, 
attde numaralanyla i§aret olunur: 

2. ciit 1299 numarah beyit: j~- >P ^P'y. &>- J^ &- <^ ^^j *i ^*'j ^ 
[Ya'ni "Hak, 'Ma rameyte iz rameyte' buyurdu; Hakk'in i§i, i§lerin iizeri- 
ne sebktutar."] 

1 . cilt 3831 numarah beyit: «-.\»r*^jj J\ 3 ^j^y- v'j*- ^ 'fVj i! c-»j £ 
[Ya'ni "Bu muharebede "Ma rameyte iz rameyf'im; ben kihc. gibiyim ve 

vurucu gunestir."] 

2. cilt 2521 numarali: oW oW j\ ^ oW ^ «$- j» . ob c— \j c^j s) c^j i. 



Q ^e > 



MESNEVt-t §ERIF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

[Ya'ni "Ma rameyte iz rameyte'yi dogru bil; canin camndan getirdigi her 
§ey can olur"] 

3. cilt 3644 nurnarali: c— i c-t* p j*j o~jLM j J* ■ c— i c-~j cl*j ifo^'j u 
[Ya'ni, '"Ma rameyte iz rameyte* nisbettendir, nefy ve isbat vardir ve her 

ikisi musbettir."] 

4. cilt 766 nurnarali: *«jl;u c*j4 ^ ^^r JJ . **-u^ c^.j si c~«j l. 

[Ya'ni '"Ma rameyte iz rameyte'yi okumu§sun; fakat cisimsin, tecezzide 
kalmi§sm."] 

4. cilt 1 72 1 nurnarali: c— u^ juts' <uf <u ^ ^^ . c_ !>bi j) c^T, si c^j u 

[Ya'ni "'Ma rameyteuz jrameyte' ibtiladandir; Nebi uzerine kabahati az 
koy, o Huda'dandir."] 

Mesnevi-i §eriftz miikerrer gorunen bu ebyat miikerrer degildir. Bu ayet-i 
kerimenin muhtelif nikat-i nazardan tefsiridir. tyi dikkat olunmak lazimdir. 

2856. tSonra o §akian t "6y mii'terned, senin kassvyetin ne ^eydedir?" cliye sor- 
dular. 

Sonra hirsizlar o §ahtan, ya'ni Sultan Mahmud'dan, "Ey i'timad olunmuf 
kimse! Senin hassiyetin ne §eydedir? Ve bizim i§imize yarayacak ne hunerin 
vardir?" diye sordular. 

2857. ^Dedi: ur Benim. hassujdm sahdimdacLu . ,Ztra mucrimUri azabclun hir- 
ianntn." 

Sultan Mahmud cevaben dedi: "Benim hassiyetim dahi sakahmdadir. 2a- 
ra kabahatliler zabita eline gecjp ceza edilecekleri vakit sakalimi oynatinca 
onlan o cezadan kurtannm." "Nekam", "mkmet"in cem'idir, §iddetler ve 
ukubetler demektir. Nun'un fethi ve kaf in kesriyle "nikam" ve "nikamat" da- 
hi gelir {Ahtertj . 

_Uaj OLi-jl /j* i J»jj -*-~W Oy>r «J^-> ob^A>o dy? \j 0U^^« 

2858. "*Vaktaki mucrimleri celladlara vender, henim sakahm kimddayinca on- 
lardan kuriulurlar ," 



CWCg> 



AHMED AVNt KONUK 

2859. "^Uakiaki sakali merhameiie kwiddahrim, o katli ve o te§vi§i imtu ederim." 

"Tayy kerden", "duriip biikmek" ma'nasinadir. Ya'nf, "Mucrimler cellad 
eline gegip olduriilecekleri vakit, ben merhametle sakalimi kimildatinm. 
Celladlar o katli ve o kansikhgi diiriip bukerler, ya'ni icra-yi katlden vaz- 
gegerler." 

2860. DCavim.ona decider ki: nr Bizim kuibumuz sensin. JUira mihnetler qiinu- 
[2840] .. ,,«/// y 

nun nalasi olursun. 

Hirsizlar Sultan Mahmud'dan bu hassiyetini isitince ona dediler ki: "Sen 
bizim kutbumuz ve reisimizsin. Zira bizim meslegimizin akibeti boyle bir teh- 
likeye ma'ruz kalmaktir. Sen ise mihnetlere ve belalara ugradigimiz giin, bi- 
zim kurtulmamiza sebeb olursun." 

2861. Ondan sona hepsi berdber di§anya ciktilar. mes'ud olan $aktn koskii 
larafina flittiler. 

2862. tyaktaki saa iaraftan bir kopek bagudi: ^Sultan sizinle beraberdir, di- 
yor" dedi. 

Ya'ni, hirsizlardan kopek havladigi vakit, ne soyledigini anlayan kimse, 
sag taraftan bir kopegin bagirdigim isittigi vakit bu kopek: "Sultan sizinle be- 
raberdir, diyor, arkadaslar," dedi. Bu beyt-i serifte i.'^r u 'J> JjC '^ 3 (Hadid, 
57/4) ya'ni "Nerede olsaniz, o sizinle beraberdir" ayet-i kerimesine isaret bu- 
yurulur. Ma'lum olsun ki, birgok mahallerde dahi izah olundugu uzere, Hak 
abdin huviyetidir. Binaenaleyh onlann bilciimle ahvalini hibret, ya'ni zevk-i 
ilmi ile zahiren ve batmen goriir ve bilir. Mii'minlerin bu ayet-i kerimeye ima- 
m oldugu halde, Hakk'i gaib farz edip, emrine muhalif ve nehyine muvafik 
islerde bulunurlar. Bir arif gtkip onlara bu ayetin ma'nasim soyleyip ikaz et- 
se, kulak asmazlar. Yine kendi revislerine devam ederler. Hirsizlar da arka- 
daslanndan boyle bir soz isittikleri halde, kulak asmayip yine kotu,fiillerine 
devam ettiler. 



*$^g> 



MESNEVt-I §ERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVi-6 • 

"6jj (ill j j\ c ~.p> ^\ cm *»jjj jl jS ^ Ol s£ y_ iiU- 

2863. 'Ttir yuksek yerden o difleri toprajji kokladt. >r Bu bir dul kadinin evidirl" 
dedi. 

Ya'ni, hassiyeti bumunda oian hirsizlardan birisi, bir yiiksek yere gikip, 
topragi kokladi. "Bu onlerine gelen ev bir dul kadinin evidir. Buradan altin 
kokusu gelmiyor," dedi. "Rebve", yiiksek yer ma'nasinadir. 

2864. Sonra kemend ustadt kemend atti. O yfihseh duvar tarafina gUiiler. 

Ya'ni, kemend atmak hurierini bilen iistad, kemend atip onlerine gelen dul 
kadinin evini astilar ve sarayin yiiksek tarafina geldiler. 

iji'c— -ALi- CiJ^A JU cjf s£ iSy. ^yr tj ^^- £h? ij^r 

2865. ^Uaktaki dtijjer yerde topragi hohladt, x Jerd olan sahin hazinesinin top- 
rayidir" dedi. 

Koklamakta mahareti olan hirsiz, vaktaki o yiiksek duvar civannda bas- 
ka bir yerde topragi kokladi, "Ve iste saltanatta ferd olan sahin hazinesinin 
topragi budur!" dedi. 

■XJ^S ^L*-' Oji** jl ^j j* -^j tiy>*» j* j s-^ ■> j ^J { ~r^ 

2866. ^Delik delici delik deldi ve hazineye eristi. Dier birisi hazineden bir es- 
bab fekti. 

"Esbab", burada "esy&" ma'nasinadir. Duvarlan delmekte mahir olan 
hirsiz, saraym duvanm deldi ve o delikten hazineye kadar yol agti. Hirsiz- 
lar igeriye girdiler ve her birisi oradaki esyadan bir sey yakaladi ve yagma- 
ya bastedi. 



2867. OOwim, $ok alhn ve sumah hvmas ve azirn gevherleri goiwduler ve ace- 
le sakladilar. 

Hirsiz taifesi, hazineden birgok altin ve sirmali kumaslan ve miihim 
cevherleri calip gotiirduler ve acele sakladilar. "Zerbeft", sirmali kumas. de- 
mektir. Malum olsun ki, bu beyitlerde "padisahin hazinesi"nden murad, 



°&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

insan-i kamilin kalbi ve batinidir. "Koklamak"tan murad, insan-i kamilin 
yiiksek sozlerinden tatmaktir. "Duvan delmek"ten murad, insan-i kamile 
intisab ve miicahede ve riyazat tarfkiyla degil, belki onun sozlerinden ulum 
ve maarif-i ilahiyye cevherlerini calmak suretiyle seyhlik ve miirsjdpik] 
daiyesinde bulunan kimselerdir. Nitekim Hz. Pir bu gibiler hakkinda 1 . cil- 
din 23 1 1 numarali beytinde soyle buyurmus idi: t ^ •op>A i ol^.xp d>^ 
^S y c~ j» Ay*- & j^Jouf [Ya'ni] "Dervislerin bircok sozlerini calmisftr, ta ki, 
onu muhakkak muhim bir kirnse zannedeler." 

Halbuki kamillerin ulum ve maarifi zevkt ve vicdamdir. Onlann elfaz kis- 
velerine buriidukleri o ma'nalan bir kirnse o meratibe vasil olmadikga, zev- 
kan ve vicdanen anlamak mumkin degildir. Gergi o ma'nalann ba'zilan 
zevk-i Urn! ile bir dereceye kadar idrak olunabilir ise de, yine hakkiyla an- 
la§ilamaz. Nitekim 5. cildin 4141 ve 4142 numarali beytlerinde §oyle bu- 
yururlar: 

s\£\ j J^U l/^ ji -*lSs»t ji IfUp jA o» ^ 

[Ya'ni "Bu ene ne vakit tefekkiir cihetinden kesf olur? Bu ene fenadan 
sonra meksuf olur. Bu akillar gaibi aramakta hulul ve ittihad gukuruna dii- 
ser."] 

2868. <$ah onlann menzilgahlarini, Myelerini ve adlanni ve siflinacak yerleri- 
ni muaytjen gordii. 

Sultan gece hirsizlar ile beraber bulundugu igiri, onlann butun ahval-i hu- 
susiyyelerini gozleriyle gordii. Nazanndan higbir halleri gizli kalmadi. 

2869. Onlardan kendisini ugruladi. Soviet etti. Q&nduz dwanda o sercjiizesti 
sbyledi. 

Ya'ni, hirsizlar padi§ahm hazinesini soyduktan sonra e§yayi bir yere sakla- 
dilar ve kendileri de muctemian bir yere saklandilar. Sultan Mahmud onlann 
arasindan kendisini caldi, ya'ni gizlice sivistt ve sarayina avdet etti. Giindiiz 
olunca divanda viizerasini ve viikelasini topladi. Gece vaki' olan bu hadisati 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

tafsilati ile onlara anlatti. Padisaha kar§i kendilerini mes'uliyet mevki'inde go- 
ren viikela maiyyetlerindeki zabita me'murlanna §edid emirler verdiler. 

2870. Sonra kizgtn cavu§lar revan oldular, id ki hirsizlan itdalar ve baglayalar. 

[2850J 

"Serhengan-i mest", "kizgm ve azgin gavuslar" demek olur. Ya'nT, amirle- 
ri tarafindan vazife-i muhafazada kusurlan yiizlerine carpilan zabita me'mur- 
lan kizgin ve azgin bir halde hirsizlan tutup baglamak igln yola ciktilar. 

2871. 6li baglanmi§ olarak divan iarafina geldiler ve kendilerinin cant korku- 
sundan titreyici oldular. 

Ya'iti, akibet hirsizlar yakalanip padisahin vezirleriyle beraber bulundugu 
divan tarafina elleri baglanmis. olarak geldiler ve canlannin korkusundan tit- 
reyici bir halde idiler. "Nihib", korku demektir. 

- ** '• > 

2872. Uaktaki §ahin iahh onunde durdular, o §ah onlann ay gibi gece yari idi. 

Vaktaki hirsizlar Sultan Mahmud'un tahti oniinde elleri bagli olarak dur- 
dular, ki o §ah ay nasil i§igi ile gece yolculanna refakat ederse, onlara oyle- 
ce refakat etmis. ve gece hirsizligmda onlann arkada§i olmu§ idi. 

2873. himse ki, her kime gece goz aia idi, §eksiz olarak giindiiz goriirdii, ia- 
mrdi. 

Ya'ni, hirsizlann arasmda bir kimse var idi ki, "Ben gece etraf-i alemde ge- 
ce gordugiimu giindiiz gordiigum vakit derhal taninm," demi§ idi. 

2874. <$ahi taht uzerinde gordii ve dedi: nr Bu dun gece Uzimle beraber gece ge- 
zici ve kartn idi." 

"§eb-gerd", "gece gezici" demektir. Ya'ni, o gece gordiigunu giindiiz sek- 
siz tamyan hirsiz, Sultan Mahmud'u taht uzerinde goriince arkadastenna de- 



«3^ 



AHMED AVNi KONUK 

di ki: "Yahu! Bu zat dim gece bizimle beraber gece hirsizhgmda gezici ve bi- 
zekarin ve refikidi!" 

2875. "0 fcimse Ju, bu kadar hassiyet onun sahalindadir, hizim tutulmamiz da- 
hi onun ie]ii§indendir." 

Ya'ni, "Bu taht iizerinde oturan bizim o dun geceki refikimizdir ki, bize 
mucrimler celladlann eline diistugii vakit, "Benim sakahmm kimildamasi on- 
lan celladlann elinden kurtanr," demis idi ve sakalinda bu kadar miiessir has- 
siyet oldugunu soylemis. idi. tste bizim bugun tutulmamiz dahi onun bizi tef- 
ti§ ve ta'kib etmesindendir." Ma'lum olsun ki, w gece"den murad, zulmet-i ta- 
biat ve "gunduz"den murad, zulumat-i tabiiyyenin zail oldugu ruhaniyettir. 
"Gece gordugunu giindiiz taniyan"dan murad, fena ve beka mertebelerini ha- 
iz olan veliyy-i kamildir. Zira bu mertebede halkm viicudu Hakk'a ve 
Hakk'in vucudu halka hicab olmaz. Halkta Hakk'i ve Hak'ta halki goriir, 
Avammm nazannda Hak gaibdir; ve kamillerin nazannda Hak her yerde ve 
her zamanda hazirdir. Binaenaleyh yukanki ve asagiki beyitler boyle bir ka- 
milin lisamndan olur. 

2876. ^Dedi: nr Ue huve mcuikum" bu §ah idi. ^Bizim fiilimizi Qoriirdii ve sesi- 
mizi i§Uir idi." 

Arif dedi: "Kur'an-i Kerim'de '^C'J'^Z.% (Hadid, 57/4) [ya'ni "Ne- 
rede olursaniz, o sizinle beraberdir"] kelamini soyleyen, bize bizim sahda- 
manmizdan daha yakin olup, bilaimle umurumuzda bizimle beraber olan o 
§ah-i hakiki idi. Bizim fiilimizi gdriirdii ve batindaki fikrimizi bilirdi. Ve ici- 
mizden konusmamizi isjtir idi." 

O^b J-^ (A*^-* i£_}J ^ S-** A ^* J! ^ C-^-lii tj <$> »- r ~i Sj> flj ,y f^ 

2877. nr Benim gozum yol gotiirdu. £jece §ahi ianuli. Tiuiun gece onun at/ uiizfi 
tie a§k ounadi." 

Ya'ni, "Benim goztim yolunu buldu. Bu diinya zulmeti icmde o sah-i ha- 
kMyi tamdi. Bu gece ya'ni bu karanhk olan hayat-i diinya icmde onun ay gi- 
bi olan parlak yuzii ile ask oynadi ve muasaka etti." Beyt-i Hz. Attar: 



c $^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Ki$iye §ahi tamyici olmak gerektir, ta ki §ahi herlibas iginde tanism!" 

2878. wr Ben ondan kendi ummeiimi isierim. jiird o, drifien hi$ yuz $evirmez." 

"Ben bu karanlik hayat-i diinya iginde de §ah-i haktkiyi goriiyorum. Bi- 
naenaleyh ben ummetimin ve bana tSbV olanlann necatmi isterim. Zira o §ah 
kendini tamyandan ve ariften asla yiiz gevirmez ve onun §efaatini ve niya- 
ztm kabul eder." Bu beyt-i §enfte insan-i kamilin Hak indinde kendi mensub- 
lanna §efaatinin nafiz ve^makbul oldugu teb§ir buyurulur. Beyt-i Abdullah-i 
Balyani (k.s.): 

"Ben Hakk'i ba§m iki gozii her dem gormedikge, taleb kasd u azminden 
her dem oturmam. Verier ki: Huda ba§ goziiyle gdriilmek miimkin degildir. 
Onlar onlardir. Ben ise her dem boyleyim. " 

2879. Slrifin goziinu her iki dlemin emdni hiV. JZ,ird her hehrdtn avni onun 
sebebiyle buldu. 

"Bertram" , muteaddid ma'nasi vardir. Burada mutlakan "padi§ah ve hu- 
kiimdar" ma'nasinadir. Ya'ni, arif-billah olan insan-i kamilin goziinu ve na- 
zanni her iki alemin ya'ni diinyamn ve ahiretin necati ve emani bil! Zira su- 
ri hiikumdarlar bile tasarruf-i sunlerindeki yardimi ve inayet-i Hakk'i arifin 
nazan sebebiyle buldu. Zira arif-billah Muhammed (s.a.v.)in varisidir. 

2880. Ondan dolayi uWuhammed her dagin sdfi'i ol&u ki, onun gozii Uiahk'in 
gaynndan "uWa-zdg" idi. 

"Dag"dan murad, giinah sahibi olan kimsedir. Nitekim hadis-i §erifte ^u^ 
jA y> j&\ yi ya'ni "Benim §efaatim ummetimden ehl-i kebair igindir" bu- 
yurulur. tkinci misra'da Ve'n-Necm suresinde vaki' jL C'j ^ fy £ (Necm, 



c^^, 



AHMED AVNf KONUK 

53/1 7) ya'ni "Resulumiin basan mastvaya meyl etmedi ve emrimi tecaviiz 
etmedi" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni, Server-i enbiya Muham- 
med (a.s.v.) Efendimiz ondan dolayi her gun&hkann §efaat edicisi oldu ki, o 
hazretin gozii Hakk'in gaynna meyl etmedi. Onun goziiniin meyli ancak her 
anda Hakk'a idi. 

2881. ^Diinya flecesindehi giine§ mahcubdur. O^azir-i Diak idi ve onun umidi 
ondan idi. 

"SM", "gune§" ma'nasina olan "hursM" kelimesinin muhafMdir. Ya'ni, 
vuciid-i hakiki-i Hak giinesi dunya" gecesinde suver-i kesife perdeleri arkasin- 
da mesturdur ve halkm nazanndan mahcubdur. Boyle iken Server-i alem 
(s.a.v.) Efendimiz, o dunya gecesinde Hakk'a nazir olup, suver-i kesife per- 
delerine karsi goz yummus. idi ve bilciimle umurunda umidi Hak'tan idi. 

C-iliJ j> J\ JJj?r <fcyjTjto CJt 4aj* Ji^ is>- jj rj^> f> ' jl 

2882. Onun flii gozii "Stem ne$rah"tan surme bul&u, O §eyi Qordu ki, Cebrati 
ona iaftat getirmedi. 

Ya'ni, o Resul-i zi§amn iki gozii JjX* Ji '^> JJi (Insirah, 94/1) ya'ni "Biz 
senin sadnm serh etmedik mi?" hitabindan surme buldu ve sadr-i miibaregi 
mun§erih olup, batin gozii acildi; ve o siirme sebebiyle o §eyi gordii ki, 
makami Sidretu'l-munteha olan Hz. Cibril onun gordiigii seyi gormeye takat 
getiremedi. Nitekim mi'racda Resul-i Ekrem Efendimiz Sidre'ye vasil oldugu 
vakit, Hz. Cibril'e daha ileriye refakat etmesini teklif etti; ve Hz. Cibril dahi 
c->s>S *U! ^i j> ya'ni "Eger bir parmak ileri gecersemyananm" dedi. 

2883. cMuhakkak bir yetime ki Uiak surmeyi $eker, o ru$dlu diirr-i yeiim olur. 

"Yetim", babasi verat etmis, olan cocuga derler. "Durr-i yetim", "buyiik ve 
vucudu nadir inci" ma'nasinadir. "Riisd", dogru yol ve hidayet. "Ba-riisd", 
"dogru yol ve hidayet sahibi" demektir. Bunlardan murad, Resul-i Ekrem 
Efendimiz'dir. Ya'ni, muhakkak bir yetime ki, Hak Teala boyle bir surme ce- 
ker, o yetim efrad-i be§er arasinda riisd ve hidayet sahibi olan bir diirr-i ye- 
tim ve emsalsiz bir inci tanesi olur ve efrad-i be§er arasinda misli bulunma- 
yan bir insan olur. 



<^s#> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 
■>j-S» i_-JUs» tj i_- >jlk* d\^j\ Syt> eJU- Uji j, _ji j^j 

2884. Onun nuru inciler iizerine galib olur. Oyle matlubu talib olur. 

Hatem-i Enbiya'mn nuru her biri inci mesabesinde olan diger peygamber- 
lerin nuru uzerine galib olur; ve keza kalb-i muhammedi iizere vaki' olan 
kutb-i alemin nuru zamamndaki bilciimle evliyamn nuru uzerine galib olur. 
evliyamn her birisi o kamilin nazanna mazhar olmak igin boyle matlubu 
talib olur. 

2885. Oiullann makamlan onun nazannda olclu. $ubhesiz, Uiuda onun na- 
mvni n <$ahid" koyclu. 

"Kullarin makamlan"ndan murad, her kulun ayn-i sabitesinin isti'dad ve 
kabiliyyet-i zatiyyesidir ki, hakikat-i muhammediyye bunlann ciimlesini mu- 
hittir. Binaenaleyh bunlann ciimlesi, Sultan-i Enbiya Efendimiz'in nazannda- 
dir. Bu ihatah olan gorii§unden dolayi Hak Teala hazretleri o sultamn ism-i 
§erifini "§ahid" koydu. Nitekim sure-i Ahzab'da C-v'j u»li libLji ui ^Ji i^il 
tjSij (Ahzab, 33/45) ya'ni "Ey resulum! Biz seni sahid ve mujdeci ve korku- 
tucu olarak gonderdik" buyurulur. Bu ayet-i kerime 1. cildin 3866 numara- 
sina miisadif olan j>- j> f j ^/j\ >j> «&i j . j^ ^ jjA± jll-jI cif [ya'ni " (Hak) 
Kur'an'da "Erselnake sahiden" buyurdu; zira o kevnden hur oglu hiir idi"] 
beytinde gecti. Malum olsun ki, Rabbu'l-erbab olan Hak Teala her biri bir 
rabb-i has olan esmasi ahkamindan marzi ve magzub olanlann temyizini ira- 
de buyurur. Bu temyiz ise zuhur-i ahkamdan sonra olur; ve zuhur-i ahkam 
ise, imtihandan sonra miimkindir. Nitekim Hak Teala hazretleri sure-i Mu- 
hammed'de j^UJij Jj£- 'j>±a\^\ 'fc J>- '^'j$j {Muhammed, 47/31) ya'ni 
"Biz sizden mucahid ve' sabir olanlari bilmemiz igin sizi imtihan ederiz" bu- 
yurur. tmdi mademki zuhur-i ahkam bu alem-i kesafet olan dunyada vaki' 
oluyor, §u halde kullann batinlan olan a'yan-i sabitelerine ve bu a'yan-i sa- 
bitelerinin isti'dad ve kabiliyyet-i zatiyyelerine gore onlardan zahir olan ef al 
ve ahkama §ehadet icm, peygamberlerin zuhuru zaruridir. Nitekim Hak Te- 
ala Usfi *U> J* 'dn Qtf'j j*& ^jf'^Gr iifuSi (Nisa, 4/41) [ya'ni "Biz, her 
iimmetten bir sahit getird'igimizde ve s'eni'deonlann uzerine sahit getirdigt- 
mizde nasil olur?"] buyurur. iste ruz-i cezada fcJUi'iJi *Ui (En'am, 6/49) 
ya'ni "Allah icm hiiccet-i baliga sabittir" ayet-i ke'rimesi mucibince suhud ile 
tevessuk eden hiiccet-i baligamn ikamesinden sonra mukbtller ile mucrimler 



c^^, 



AHMED AVNl KONUK 

ve ehl-i kurb ile ehl-i bu'd aynlarak J~& J &)] fc»Ji J '&} (§ura, 42/7) ya'ni 
"Bir firka cennette ve bir firka da cehennemdedir" sim zuhura gelir ve marzi 
olanlar kendi sirat-i miistakimlerinin nihayeti olan cennete ve magzub olan- 
lar da kendi mustakimlerinin nihayeti olan cehenneme vasil olurlar. 

2886. <§ahuLin aleti keskin iil ve gozdiir hi, onun seh-hizinden sir fliiriz tutma2. 

"§eb-hiz'\ vasf-i terkibidir. "Gece uyumayip kalkan" demektir. "§in" za- 
mir-i gaibi Resul-i Ekrem hazretlerine raci'dir. Ve "§eb-hiz"den murad, Re- 
sul-i Ekrem Efendimiz'in zulmet-i diinya iginde uyamk olan kalb-i §erifleri- 
dir. Nitekim hadis-i §erifte ^ ^j ^ ^ ya'nl "Benim goziim uyur ve kal- 
bim uyumaz" buyurulur. Ya'ni, §ahidin aleti keskin dil ve keskin gozdur. Ni- 
tekim hadis-i §erifte %* Vij j^j-u u ^jJ\ j*. c^ij til ya'ni "Gtines. gibi gordiigun 
vakit §ehadet et ve yoksa o §ehadeti terk etl" buyurulmu§tur. Imdi madem- 
ki Hak Teala Resul-i Ekrem hazretlerini "§ahid" olarak gonderdi, o hazretin 
zulmet-i diinya iginde uyamk olan kalb-i serifinden hicbir sir firar tutmaz. 
Ya'ni gizli olan higbir §ey kagmaz. Kalb-i gertfinin gozuyle her seyi goriir. 

a^T Ju»Li c-JW ^jjfo Jf£ -tijjis* {/"^ <^jb* y 

2887. Gger hinlerce muMei has hMirsa, kaa\ hulagmi sahuL tarafina eder. 

Mesela diinya mahkemelerinde bir mes'ele hakkinda eger binlerce miiddei 
zahir olsa, kadi o mes'ele hakkinda bir hukiim verebilmek icin kulagim sahid 
tarafina gevirir. Zira sahidin keskin gozii ve keskin dili kadinin elinde hiiccet-i 
baligadir. 

2888. Dta&ilar i$in hukumette hu fen variir; sahiA, onhr \$in iki parkfc gozAiir. 

2889. $ahUm sozii ondan tlolayt aoz yerincUcLir ki o, garazsiz aoz ile sir aor- 
milstHr. 

§ahid-i adilin sozii ondan dolayt kadinin gozii yerinde olmustar ki, o §a- 
hid-i adil hicbir garaza ve maksada miistenid olmayarak gizli olan §eyi ve ha- 
kikati gormustiir. Ma'lum olsun ki, enbiya ve onlarin varisleri olan evliya ha- 



5 $P 5> 



MESNEVM §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

zarati bu alem-i keseratta Hakk'in "insanu'l-ayn"i ya'ni "gozbebegi" mesa- 
besindedirler. Zira Hak Teala hazretleri me§hur olan hadis-i kudside j** ^ 
ya'ni "Benim ile gorur" buyurur. Binaenaleyh onlann gom§u Hakk'in gorii- 
su olur; ve gormek hususunda onlar bu alem-i keseratta Hakk'in aleti olur- 
lar. Bu bahsin hakayik ve dekayiki ooktur ve uzundur. Burada ehl-i irfana bu 
kadar i§aret kafidir. 

2890. uMiiddet flormustiir, amma yaraz ile. {joniil goziine garaz -perde olur. 

Geigi muddeinin gozu dahi da'va ettigi seyi gormiistur. Fakat onun gorii- 
su garaza ve maksada ve kendinin menfaatine mustenid oldugundan, hakim 
onun gdru§une ve soziine kulak asmaz. Zira garaz ve maksad gdnul goziine 
perde olur ve hakikati orter. Gdriilmez mi ki, mahkemeye giden miiddei ile 
muddea-aleyhin her ikisi de "Hak benimdir" diye da'va ederler. Bittabi' hak 
ikisinin elinde olamaz. Biri hakh ve digeri haksiz olmak laztmdir, Fakat onla- 
nn gdzlerine kendi garazlan perde olmu§tur, hakki goremezler. Garazsiz olan 
§ahid-i adiller, o mes'elede bildiklerini ve gordiiklerini hakime soyledikleri va- 
kit, kezalik garazsiz olan hakim-i adil, hak hangisinin elinde oldugunu anla- 
yip, birisinin lehine hiikm eder. 

2891. Utah isier hi, sen zahid olasm, ta ki yarazi huakastn ve sahid olastn! 

"Ziihd", diinyadan yuz cevirmek demektir. Burada huzuzat-i diinyeviyye 
ve uhreviyyeden yiiz gevirip Hakk'a tevecciih etmek murad buyurulur. Zira 
hadis-i serifte *u» J»i J* oUj>- u*j u all j*i j* ^ s^ij s^i j»i j* ^ uj! 
ya'ni "Dunya ehl-i ahirete haramdir; ve ahiret ehl-i dunyaya haramdir; ve 
her ikisi de Allah ehline haramdir" buyurulur. Ve "garaz"dan murad, mura- 
dat-i nefsaniyyedir. Zira diinya ehlinin nefsani olan garazlan, huzuzat-i diin- 
yeviyyeyi elde etmek ve ahiret ehlinin nefsani garazlan dahi huzuzat-i uhre- 
viyyeye nail olmaktir. Bunlann esasi insanin kendi nefsinin varligina olan 
muhabbetidir. Bu sebebden ehlullah /^^ *4* u4£ V v^ ^yrj ya'ni "Vii- 
cudun bir giinahtir ki, ona ba§ka bir gtinah kryas olunmaz" buyururlar. Vak- 
taki salik kendi viicudundan geoer, artik higbir garaz-i nefsanisi kalmaz. 
vakit her §eyin hakikatini oldugu gibi, garazsiz bir halde mu§ahede eder; ve 
varis-i nebevi olup, adil sahidler sirasma geger. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

2892. jLira bu garazlar cjoziin perdesi olur, nazar iizerine perde gibi sanlmi§ olur. 

2893. r Binaenaleyh cumleyi hmm u rimm ile gormez. Senin e§yaya muhabbe- 
tin kor ve sagtr eder. 

"Timm u rimm", "mal-i kesir" ma'nasinda kullamlan bir terkibdir. Bura- 
da egyada nur-i Hakk'in zuhurundan kinayedir. Ya'ni, garazlan akibet go- 
ziine perde olan kimseler, ciimle esjada nur-i Hakk'in zuhurunu gormez. 
Ancak garazina muvafik olan bir nazar ile e§yayi goriir. Zira hadis-i serifte 
r^ij ^ju *u^i jl>. ya'ni "Senin esyaya muhabbetin kalbinin goztinii kor ve 
sagir eder" buyurulmu§tur. 

2894. Uakiaki giine§ onun kalbinde bir nur dikti, onun oniinde yildizlann 
makadiri kalmadi. 

Vaktaki hakiki giines. olan Hak Teala hazretleri oyle bir kimsenin kalbin- 
de bir nur dikti veyahud oturttu, artik onun oniinde her biri esma ve sifat-i 
ilahiyye mazhan olan esya yildizlannin mikdarlan kalmadi. Qiinku o goz 
hepsini o nur-i muhit-i ilahi icinde mahv ve miistehlek gordii. 

2895. ^inaenaleyh o kimse hicabsiz esran, mii'min ve kuffar ruhunun strrtra 
gforiu. • -■-. 

Binaenaleyh o kimse, bu mezahirin hicabi olmaksizin, Hakk'in esran olan 
hakayik-i e§yayi ve mii'min ile kafirlerin ruhunun sirnni o nur-i muhit icin- 
de gordii. 

2896. Uiakk'in yeryiizunde ve yiiksek felekte ademinin ruhundan daha gizli- 
si yoktur. 

Hak'm yeryiizunde ve all olan felekte insamn ruhundan daha gizli olan bir 
§eyi yoktur. Ruh-i insani ehl-i diinyamn ve ehl-i semamn idrakinden gizlidir. 



<^g> 



MESNEVl-t §ERIF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

>/ A* lsO /■' of *J C-? J ^ ^ «-^ -> ^-> J* J ^ -^ 

2897. I7iak rail? ue yabisten Aufjumu apft. ^Ru/ia *CM,in emri UZabhi'yi mu- 
hiirledi. 

"Neverd", biikiim demektir. Ya'ni, Hak Teala Kur'an-i Kerim'de .-V, Uj 
^ ^ur ^ U( ^C u"j (En'am, 6/59) ya'ni "Yas ve kuru yoktur, ancak Ki- 
tab'da apaciktir" ayet-i kerimesinde kuru ye ya§ olan durulmu§ ve bukiilmus 
esran actigi halde, ruh hakkinda Jj 'J\ ^ ' CJ J\ js (isra, 1 7/85) ya'ni "Ey ha- 
bibim! Ruh rabbimin emridir, del" buyurdu. Malum olsun ki, KSmus'nn be- 
yamna gore "emr", "buyruk ve buyruldu" ma'nasina gelirse, cem'i "evamir" 
ve eger "hal ve §e'n ve hadise" ma'nasina gelirse, cem'i "umur" gelir. Bina- 
enaleyh "Min emri RabbV ibaresinin bu iki ma'naya da siimulu vardir. Emir, 
"buyruk" ma'nasina geldigine gore ruh, Hakk'in "Kun=Ol!" emrinden cev- 
her-i miicerred-i nurani olarak zahir olmu§tur; ve cevher-i mucerred-i nura- 
ninin his goziiyle goriilmesi ve elfaz ile ta'rifi miimkin degildir. "Emr", 
"se'n" ma'nasina geldigine gore ruh, Zat-i Hakk'in sifat-i Hayat'inm mazha- 
n olan bir kulldiir; ve "se'n" ta'rife sigmaz. Ancak bir cisimdeki eseriyle me§- 
hud olur. Arabga'da ruhun cem'i "ervah" oldugu halde, Kur'an-i Kerim'de 
cem' kelimesiyle mezkur degildir. Hep mufred olarak zikri, ruhun bir vahda- 
niyyet-i kiilliyyeden ibaret olmasindandir. Onun taaddudiine sebeb, efrad-i 
be§erin cisimlerinin muteaddid olmasidir. Nitekim 4. cildin 411 numarah 
beytinde J^. ou- ^4 >j-*** oii^*. . ^ oui jjj ijj^ d\^y [ya'ni "Mii'minler 
ma'duddur, fakat iman birdir; onlann cisimleri ma'dud, fakat can birdir"] ve 
2. cildin 184 numarah beytinde dahi i^u*! ojjj Ojjj j* .'i^i*. ^\*\xs. j^ 
[ya'ni "Canlann giinesj bedenlerin penceresinde muftenk oldu"] buyurulmu§ 
idi. Ancak bu ruhun meratibde zuhuru muhteliftir. insanin zahiri olan cis- 
mindeki tecellisi ruh-i hayvanidir. Bu ruh cisimlerin tekewumi ile hasil olur. 
Efrad-i be§er bu ruhta hayvanlar ile mu§terektir; ve efrad-1 be§erin her birin- 
de baska ba§ka tecellisi vardir ve taaddiid eder. Fakat insanin batim olan 
nefs-i natikasinda birdir, asla taaddiid etmez. Nitekim 2. cildin 186 numara- 
h beytinde ^ ^l-ji cjj j^Ij Jx . ># j^ &j j> *»>" [ya'ni "Tefrika ve ayn- 
hk, ruh-i hayvanide olur, ruh-i insani ise nefs-i vahid olur"] buyurulmus. idi. 
imdi ruh Rabbin bir §e'ni olduguna gore, Kur'an-i Kerim'deki ta'rif pek va- 
zih ve aciktir; ve bu hiss-i alemde ruhun bundan ba§ka tiirlu ta'rifine de im- 
kan yoktur. Mesela "akil" dedigimiz ma'na dahi bir §e'ndir. Bu ma'na ancak 
cism-i be§ere taalluk eder ve ondan zuhur eden eserler ile zahir olur. Efrad-i 



*$%&* 



AHMED AVNt KONUK 

beserin bu kadar ihtiraati ve intizam dairesinde cem'iyetler te§kil edip ya§a- 
yiglan hep aklin asan ve icabindandir. Binaenaleyh akil pek zahir bir §ey 
iken onu his goziine gostermek miimkin degildir. Zira akil kendi asan arka- 
sinda gizlenmistir. Binaenaleyh zuhuru kendinin zuhuruna perde olmusmr. 
Iste ruh-i insant dahi boyledir. Biitun asanyia zahir ve bahir ve her ferdin 
bizzat kendi hali ve §e'm iken, Hak Teala zahir-bin olan kimselere kar§i onu 
boyle iki ma'naya gelen "emr" kelimesiyle muhurlemis. ve ma'lum ve zahir 
iken onu mechul olarak gostermistir. Maahaza run, hicbir vakitte batin-bin 
olan enbiya ve evliya hazaratina asla mechul degildir. 

j^ g* JJU: Ciift jj> ^ ji}* f^ b £\)j at •>*> y? cri 

2898. Dndi vaktaki o ruhu aztz olan goz aorlu, ariik onun iizerine hicbir §ey 
gizli kalmaz. 

"Cesm-i aziz", hem terkib-i tavsifi ve hem de terkSb-i izaf! olmak ihtimali 
vardir. Tercume terkib-i tavsifi olduguna gore yapildi. Eger terkib-i izafi olur- 
sa, tercume "tmdi vaktaki aziz olan kimsenin gozu o ruhu gordu" suretinde 
olur. Her iki vecihte de ma'na miittehiddir. Zira aziz olan goz, aziz olan 
Hakk'in velisinde bulunur ve Hakk'in velisi de o ruhu goriir; ve yukanda 
izah olundugu iizere run, bir vahdet-i kulliyyeyi haiz olup, bilciimle esjada 
onlann mertebelerine gore zahir oldugundan, ruhu goren bu azizin nazann- 
da artik hicbir §ey gizli kalmaz. Zira ruhun icabi her bir mertebede her bir §e- 
yin hakikatine gore zahir olmaktir. 

f|ju» j» jU>- j^jf jl5Uo %}j> j* j> *y. J^ -^^ 

2899. Dier nizd'da §ahid-i muilak olur. Dicr ba? agrtstnin sersemlijjini onun 
sozii hirar. ? 

"§ahid", hazir olup, bir'geyi tamamiyle gor[en]. "Humar", lugatte "sar- 
hosjugun bakiyyesi"ne derler. Burada sersemlikten kinayedir. Ya'ni, insan-i 
kamile hakayik-i e§ya, ya'ni a'yan-i sabite alemi ke§f olunmu§ ve ruhun her 
bir mertebede her bir seyin hakikatine gore zuhuru dahi meshud olmusmr. 
Binaenaleyh alem-i keseratta tekabul ve tezadd-i esma hasebiyle vaki' olan 
her bir niza'da bu insan-i kamil sahid-i mutlak olur; ve bu goriisiine gore 
soyledigi sozler birtakim ulum-i akliyye kiyl u kalinden hasil olan bas agnsi- 
mn sersemligini kirar ve izale eder. 



c^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / Xll. ClLT • MESNEVt-6 • 

2900. Ttakk'm nanw <S^S\!iir vc $ahul onan UyiQuLir. Hu yiizden Aostun <p- 
zu §ahul-i aAUir. 

"Adl", "her §eyi yerli yerince yapmak"tir ve zuliim ma'nasimn ziddidir. 
Ya'nt, "Adl", esma-i hiisnadan birisidir. "§ahid" dahi, o ism-i §erife izafe olun- 
maya layikttr. lnsan-i kamil ise bilciimle esmayi cam!' olan "Allah" ism-i §e~ 
rifinin mazhandir. §u halde bu camiiyet-i esma cihetinden Hakk'm Habib'i ve 
dostu olan Resul-i Ekrem hazretlerinin ve onlann varisleri olan insan-i kamil- 
lerin kaib-i seriflerinin iki gozii, suret ve keserat alemi olan diinyada ve ahi- 
rette sahid-i adldir. .• 

\j «Li oJ-uli j^ J& <& \j~> _ji jj j_jj J:> jp- Joxa 

2901. ZKakh'vn manzan iki sarayda da yonul olur. ,2tra §ahin nazan §ahuU 
gelir. 

"Manzar", "nazar mahalli" demektir. Ya'ni, Hakk'm nazar mahalli diin- 
yada da, ahirette de insan-i kamilin kalb-i sertfi olur. Nitekim hadis-i kudsi- 
de jd\ jti\ j*p a* v_a* j*~i ^j J^^j ^j\ ^^ ii ya'nl "Ben yerime ve 
gogiime sigmadim. Velakin taki ve naki olan mii'min kulumun kalbine sig- 
dim" buyurulur. 

2902. Diahk'in a§ki ve. onun §ahiclibazly}inin sirn, hep onun per<le iuzuciilii- 
gunun mayasi olur. 
Buradaki "sahid", FarisiMe "mahbub ve ma'suka" ma'nasina gelen sahid- 
dir. "Perde duzuculuk"ten murad, vucud-i hakiki-i Hakk'm viicud-i izafi ale- 
mini kendi zatina perde ve hicab yapicihgidir. Ma'lum olsun ki, Hakk'm zu- 
hura muhabbeti vardir. Nitekim hadis-i kudside c*/\ o\ c^»u i^i/^ 
j>^ jjuu c-iUo ya'm "Ben bir gizli hazine idim; bilinmeye muhabbet ettim, 
haiki bilinmem igin yarattim" buyurulur. Ve ayet-i kerimede dahi cX* Cj 
Oj!w &'u4h o^ 1 (Zariyat, 51/56) ya'm "Ben cinni ve insi ancak ibadet et- 
sinler diye yarattim buyurulur. Sultanu'l-mufessirin tbn Abbas hazretleri "li- 
ya'budun" [.-"kulluk etsinler igin"] kelimesini ii-ya'riffin" ["bilsinler igin"] ile 
tefslr buyurmuslardir ki, bu hadis-i kudsi ile ayet-i kerimenin ma'nasinda ta- 
mamiyle mutabakat vardir. Zira "bilinmeyen" Hahk'a "ibadet ve kulluk" da- 



*&ss#> 



AHMED AVNi KONUK 

hi yapilmaz. Binaenaleyh hilkat-i esya ve mezahir Hakk'm esma ve sifatmin 
asanyla zuhura olan muhabbetinden ve askmdan dolayi vaki' olmustar; ve 
bu e§ya ise, onun zat-i latifinin perdesidir ve Hak cem'iyyet-i esmaiyye ve si- 
fatiyyesiyle, kendisini ancak insan-i kamilin mazhannda musahede buyurur; 
ve insan-i kamilin kemal-i zuhuru hasebiyle o insan-i kamil Hakk'm mahbu- 
bu olur. Binaenaleyh Hakk'm cemal-i mutlakina perde ve hicab olan bu 
alem-i kesafeti yapiciligimn mayasi ve ash, Hakk'in esma ve sifati ile zuhu- 
ra olan aski ve bu alem-i kessafette endam aynasi mesabesindeki insan-i ka- 
mil ile olan muamelesinin sirn olur. 

2903. r Binaenaleyh ondan dolayi bizim §ah.id-bazuniz likada mi'rac gecesinde 
"Jlevlak," dedi. 

Boyle olunca iste yukanda izah olunan sebebden dolayi, bizim sahid-bazi- 
miz, ya'ni mahbub sevicimiz olan Hak Teala hazretleri mi'rac gecesinde mu- 
lakat vaktinde kendi Habib-i Ekiem'i olan (s.a.v.) Efendimiz'e J*^ cJiUii J^ 
ya'ni "Ey habibim! Sen olmasa idin eflaki yaratmaz idim!" buyurdu. 

Sj-^tg* f^^~ ^ -*-*^ L*S j> }y, pS^ *k j CX^ j> Lie* /^ 

2904. Hill kaza iyi ve hotu uzerine hakim olur. DCazd uzerine §ahid hakim ol- 
muyor mu? 

"Kaza"dan murad, Hakk'in esya hakkindaki hukm-i kiilli-i iemalisidir. 
Bu babdaki Izahat 1. cildin 625 ve 1697 numarali beyitlerinde gegti. "§a- 
hid"den murad, Resul-i Ekrem Efendimiz'dir. "§ahidin kaza-yi ilahi uzerine 
hakim olmasi" budur ki: Hakikat-i muhammediyye bilcumle esyayi muhit- 
tir; ve Hakk'in bir sey uzerine kazasi ve onu takdir etmesi, ancak o §eyin 
Hak'tan lisan-i isti'dad ile vaki' olan talebi iizerinedir; ve bu hiikum ve ka- 
za-yi ilahi, iyi ve kotii uzerine hakim olmustur. Resul-i Ekrem hazretleri ise 
kendi hakikatinin ihatasi altinda bulunan esyanin isti'dadat ve kabiliyyati- 
na sahiddir. Binaenaleyh sahid kaza-yi ilahi uzerine hakim olur. Zira hicbir 
kimse uzerine Hakk'in cebri yoktur ve istemedigini vermez. Hakk'in verdi- 
gj seyler abde nazaran iyi olsun, kotii olsun, hep abdin lisan-i isti'dadiyla 
Hak'tan taleb ettigi ve kendisine verilmesine hiikum eyledigi seylerdir. Bu 
bahsin tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i Uzeyri'dedir. Nitekim bu ma'nayi 
atldeki beyt-i serifin ma'nasi daha ziyade tavzih buyurur. Bu ma'na huku- 



G ^ 3 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

met-i zahirede de boyiedir. Mesela hakim bir hirsiza ''Sen filandan man § e- 
yi calmissin, oyle mi?" diye sordugu vakit, "Evet caldim" derse, onun bu ik- 
ran "Evet, beruhirsizim. Benim iizerime hirsizlara mahsus olan ceza ile 
hiikm et!" diye hirsiz ma'nada hakim iizerine hiikm eder; ve bu hususta ha- 
kim ewelen mahkumun-aleyh olur. Sonra hirsizm bu isti'dadina gore ha- 
kim hirsiz iizerine hiikm eder; ve bu def'atla hirsiz mahkumiin-aleyh olur. 
Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Ffh'lerinin 26. fashnda bu ma'na hakkmda 
soyle buyururlar: 

"Birtakim hayvanciklar vardir ki, yer aitmda ya§arlar ve zulmet icjnde bu- 
Iunurlar. Onlann gozleri ve kulaklan lezzet duydugu o makamda goze ve ku- 
laga muhtac, degildir. Mademki liizumu yoktur, Hak Teala ona nicjn goz ver- 
sin? Yoksa Hakk'in indtnde goziin ve kulaginkitligi mi vardir? Yahud buhl 
mii ediyor? Ancak liizumu olan bir §eyi ihsan eder. Bir §eyi liizumu olmak- 
sizin verse,; o kimseye bir yiik olur. Hakk'in hikmeti ve lutfu ve keremi yiiku 
def ettigi haide, bir kimse iizerine nasil yiik vaz' eyler? Mesela diilger keser 
ve testere vesaire gibi aletlerini bir terziye verfp, "Al bununla is, gor!" dese, 
ona yiik olur. Binaenaleyh Hak Tealabir §eyi ihtiyaca.gore verir... ilh." 

2905. O^M-zdnm {esirleri kazanm heyi o\Au. ($acl ol, ey mahbul olan keskin goz! 

"Esiran-i kaza"dan murad, esyadir, "Kazanin,heyi"nden murad, vine es- 
yadir. Ya'ni, kaza-yt ilahinin esirleri olan kullann yine kendileri, bu kazamn 
beyi ve hakimi oldu. Nitekim §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arabi (k.s.) efen- 
dimiz Fass-i Uzeyri'de 4* Mi *i~^i J* *U"Ji ^ u» ya'ni "Kaza-yi ilahi esya 
iizerine ancak esya ile hiikm etti"; ve yine o fassm diger bir ciimlesinde de 
oir y pfU-i oir *ij * ^ i* 4* f£*+^S\*- J& ya'ni "Hakim, kirn olursa ol- 
sun her hakim, hiikm eyledigi §eyle ve hiikm eyledigi s,eyde mahkumun- 
aleyhtir" buyururlar. Ya'ni, hakim olan Allah Teala' hazretlerinin bir sey iize- 
rine kazasi ve onu takdir eylemesi, ancak o seyin mukteza-yi kabiliyyetine 
goredir. Binaenaleyh hakim hiikmiinde mahkumiin-aleyh olan seyin taleb-i 
isti'dadina tabi'dir. Ve mahkumiin-aleyhin kabiliyet ve isti'dadi hakime der 
ki: Benim kabiliyet ve isti'dadimm muktezasi budur. Hakkimda bu kazaya 
gore hiikm isterim. Hakim dahi ona gore hiikm eder. Binaenaleyh kaza-yi 
ilahinin esirleri olan efrad-i be§er bu kazanin beyi ve hakimi olmus olur. Ey 
bu hakikatlbdyle gordiigiinden dolayi makbiil olan keskin goz! §ad ol ve se- 
vin! Sana gelen hiikm yine sendendir. 



•asps 8 



AHMED AVNt KONUK 

2906. jArif ma'rujtan $bk niyaz eiii. ^Dedi ki: : "6y germ u serdde sen hizim 
'Jlakib' imizsin!" 

"Arif'ten murad insan-i kamil, "ma'ruf'tan murad Hak Teala hazretleri. 
"Rakib", "nazir" ma'nasmadir. "Germ u serd," sicak ve soguk derhek ise de, 
burada "iyi-ve kotii ahvalden" kinayedir. Ikinci misra'dd sure-i Nisa'da vaki' 
(Sj 'fSL oir '*a\ 01 (Nisa, 4/1) ya'ni "Muhakkak Allah Teala sizin iizerinize bir 
Rakib ve nazirdir" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, arif, bilciimle 
meratib-i viicudda ma'ruf olan Hak Teala hazretlerine niyaz edip dedi ki: "Ey 
ma'ruf! lyi ve kotii ah'valimiz iginde sen bizim Rakib'imizsin!" 

2907. x 6i/ hayr u serde sen hizim miisuimizsin! Senin isareilerin&en hizim 
kalhimiz hi-haberdir," 

"Miisir", "i§aret edici" demektir. Ya'ni, "Ey hayir ve §erde sen bizim isjt- 
ret edicimizsin. Halbuki senin isaretlerinden bizim kalbimiz bi-haberdir." Me- 
sela kuldan bir giinah ve fenahk sadir olur. Halbuki abd o fiilin fenaligimn 
farkinda olmaz. Hak Teala ona bunun fenahgina ve tovbe ve istigrar etmesi- 
ne isaret olmak iizere kalbine bir kabz ve sikinti verir. Veyahud kuldan nza- 
yi ilahiye muvafik bir sey sadir olur. bunun farkinda olmaz. Hak Teala n- 
zasina ve hamd ve sukr etmesine isaret olmak iizere bir inbisat ve ferahlik 
verir. Nitekim Hz. Pir Fihi Ma fift'lerinin 16. fasknda §6yle buyururlar: 

"Sana anz olan bu kabzlar ve kederler ve nahosjuklar yaptigm azar ve 
ma'siyetin te'siri oldugunu bilmen icm, boyle ceza olarak erisir. Gercj ne yap- 
mi§ oldugun tafsilatryla hatinnda degildir; velakin cezadan efal-i zemime-i 
kesire yapmis. oldugunu bill yaptigin kotii miidiir veya cehilden ve gaflet- 
ten midir veyahud bir dinsize refakat ettigin vakit, sana giinahian teshilet- 
mistir de, onun giinah oldugunu mu bilmedin? Bunlan bilmezsen, cezaya na- 
zar et ki, ne kadar bastin ve ne kadar kabzin vardir? Suret-i kat'iyyede kabz 
ma'siyetin, bast taatin cezasidir." 

2908. 6y gece ve guninz hizi gomr ve hiz O'nu gormeyiz! Hizim gozumiizun 
ham sehehi gormek olmustur. 



<™^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ey Zat-i Ecell u Ala ki, gece ve giinduz bizi ve ef alimizi gorur ve biz O'nu 
gormeyiz! Gormeyisunizin sebebi budur ki: Bizim kalb ve akil gozumiizun 
bagi, zulmani ve nurani olan sebebleri gormek olmustur. Halbuki bilciimle 
meratib-i viicudda zahir olan ancak Hak'tir. Nitekim ayet-i kerimede '^ '^ 3 
*fk u 'J (Hadid, 57/4) ya'ni "O nerede olsaruz sizinle beraberdir" buyurulur. 
Bu ayet-i kerimenin tefsiri 1. cildde 1534 numarah beyitten i'tibaren gecti. 

2909. Henim gozum gozlerden giizule oUu, ia ki gece qune§ bana gorulmu§ oUn. 

Benim gozlerim birgpk gozlerden giizide ve secjlmis. bir goz oldu. Hatta bu 
zulmet-i tabtiyye gecesi olan dtinyada viicud-i hakiki-i Hak giinesi bana go- 
rulmu§ ve zahir oldu. 

oLJl ^ jS\ JUT 4 _ r J ^ <^l 01 ijJ y ^Jj** *-*kJ 

2910. O senin lutf-t ma'rufun olur, ey beni! ^inaenaleyh ihsamn kemali onun 
tumamtndadu. 

"Beni", "guzel" ma'nasinadir. Ya'ni, o tabiat zulmeti icjnde senin vucud-i 
hakikinin gune§ini goren secjlmis. goz, senin Habib-i Ekrem'ine ihsan buyurdu- 
gun ma'ruf ve meghud olan bir lutuf idi ve o goz bizlere de minis kaldi. Nitekim 

hadis-i serifte W J>£-h ^' ^ J^J '*-& J^ ] j C^ 1 **r ^ <JJI ° ] va ' ni 
"Muhakkak Allah Teala Musa'ya kelami verdi ve bana ru'yeti verdi; ve beni 
makam-i mahmud ve havz-i mevrud ile tafdtl eyledi" buyurulmustar. Ve bu 
ma'na 2. cildin 355 ve 356 numaralanna miisadif olan beyitlerde soyle buyu- 
rulmus. idi: 

^iy J^ c?* jj-^ -^ y ->^ &)■> ^-r ^>y? 

[Ya'ni "Qiinku Musa senin devrinin revnakim gdrdu ki, onda tecelli saba- 
hi zahir oldu. Dedi ki: Ta Rab! O ne devr-i rahmettir.' rahmetten de gegti; 
orada rii'yet vardi"] 



2911. ^a ^abl ^Bizim nurumuzti sahirede iimam ell Ue bizi hahire olan 
mufzikaiian kurtar. 



°#9$&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Sahire", "mahser arsasrna derler. "Uyaniklik" ma'nasina olan "se- 
her"den miistaktir. Arsa-i mahserde herkese batinlar zahir olup gaflet uyku- 
sundan uyanacaklanndan "sahire" denilmistir. Ya'ni, ya Rab! Sen bize bu 
diinya gecesinde gozumiize bir nur verdin. Biz hakayik-i esyayi ve batinlan 
gordiik. Bu nuru mah§er arsasmda da itmam buyur ve bizi kahr edici rezalet- 
lerden ve rusvayhklardan kurtar! Zira orada herkesin iyi ve kotii olan batin- 
lan zahir olur ve kotuler rezil olurlar. 

2912. 0ece yarine gun&iiz meheurluk Vermel ^akinlik flormii§ olan cana uzak- 
lik verme, 

Ya Rab! Diinya gecesinde biz Sen'in yarin idik. Ahiret giindiizunde de bi- 
ze meheurluk ve aynhk verme! Diinyada yakinlik gormiis olan cana, ahiret- 
te uzaklik verme! 

2913. Senin uzaklujin iertli ve azabh bir olumdiir. Uiususiyle bir uzaklik ki, 
visalden soma olur. 

Sen'in uzakligin, ya'ni kulun zulmani ve nurani hicablar altinda kalmasi 
dertli ve azabh bir dliimdur. Hususiyle o hicablar yirtihp sana vasil olduktan 
sonra kulun tekrar o hicablar altina dii§mesi pek azabh bir dliimdur. 

2914. kimse ki Sen'i abrmii§tur, onu Qormemi§ eimel Onun biiyumiis olan 
yesilligine su verf ' 7 

Ya Rab! kimse ki, bu diinya gecesinin karanhgi icinde Sen'i gormu§tur, 
onu ruz-i mahgerde birtakim suver-i muhtelife hicablan altina diisuriip, gor- 
memis. etme! Onun buyiimus, ve nesv u nema bulmus. olan ruhunun yesjlli- 
gine tecelliyat-i zatiyyen suyunu dok! 

2915. HSen revi$imAe kayidsizltk etmedim. Sen daki hali§de laiibalilik eimel 

"LaubalT", fiil-i muzari'in nefs-i mutekellim vahdesinin menfisi olup "ge- 
kinmem ve kayd etmem" demektir. Kayidsiz olan kimseler hakkinda sifat 



C£PJ3 



MESNEVf-t §ERtF SERHl / Xll. ClLT • MESNEVl-6 • 

makarrunda isti'mali sayi' olmustur. Mesela "filan kimse laubalidir" derler. 
"Halis", "haltden" masdanndan ism-i masdardir. "Diken ve emsali §eylerin 
batmasi ve yarayi de§mek" ma'nasina gelir. Burada kahr-i ilahiden kinaye- 
dir. Ya'ni, Ya Rab! Ben "Elestii bi-Rabbikum" [ya'ni "Ben sizin Rabbiniz 
degil miyim?] hitabi vaki* olan, rububiyetin ve abdiyetin zahir oldugu iki- 
lik aleminden beri reviste ve seferlerimde seni taleb etmek hususunda ka- 
yidsizlik etmedim. Sen dahi bundan sonraki ya'ni bu hayat-i dunyeviy- 
yemden sonraki seferlerimde suret-i cismaniyyemin kahnnda kayidsizlik 
etme! Ve bizi keserat aleminin ve ahkam-i tabiatin tasarruru altinda zebun 
kilma! 

-lp y" iSjij o\ jw>j j! 4>j\ X*j \j jl }j>- (Jjj j\ 0\y» J\* 

2916. O kimse ki, hir kere Sen in yiiziinii gordu, sakm onu kentli yuziinden 
wzak siirmel 

Ya'ni, bu diinya gecesinde bir kere Sen'in yiiziinu goren kulunu, sakin, 
vech-i zatmdan birtakim hicablar ve perdeler arkasina atip uzaklara siirme! 

2917. Sen den yaynni gormek, hogazm zinciri oldu. iSZllah'in gayn olan her 
sey hatdcUr. 

"Gull", eski zamanlarda "mucrimlerin boyunlanna bagladiklan zincir" de- 
mektir. Ikinci misra'da Muslim ve BuhM'de sihhatin[de] ittirak olunan hadis-i 
serife isaret buyurulur. Hadis-i §erif sudur: jr ^i jU iUT ^lji i$ju ur jo^i 
jtij 4iii ^u u * li i ya'ni "Soziin en dogrusunu sair dedi ki -Lebid'in soziidiir-: 
Agah ol! Allah'in gayn olan her sey batildir." Bu hadis-i serif hakkindaki iza- 
hat 1. cildin 3965 numarasina miisadif olan <u\ Jui a\ . Jti «l)i ^ u ej^ jr 
jwu ^ [ya'ni "Allah'tan hall olan her sey batildir; muhakkak Allah'in fazh 
yagdinci bir buluttur"] beytinde gecti. Ya'ni, Hakk'in gayn olarak tevehhum 
edip gordtigun sey, senin bogazimn zinciri oldu. Zira Allah'in gayn olan her 
sey batildir. Malum olsun ki, hakikatte Hakk'in zatmdan hali hicbir sey yok- 
tur ki, batil-i hakiki olsun. Suver-i esya hep hakikate muzaf olan birer hayal- 
dir ve batil-i izafidir; ve onlan mustakil ve Hakk'in gayri gormek ise ruhun 
bogazma takilmis. bir zincirdir. Zira alem-i viicudda Hakk'in gayn farz olunan 
ve gorulen her sey batildir; ve insamn viicudu ve cismi ise suver-i esyadan 
bir seydir. 



^e^ 



ci*5*5Ks 



-n§ 3A 13^531 ng •iipieA I3j^3l epumnu unzo§ eijz *Jipppp5 papains pznS 
3A uepnqqmii irepeAunp irep uapneqeiu sa ijsiaq^ %dms nq 'nzo§ sth 

•jivpifh}s} juj 
-ti-aoa uviwv}$}mB fymmn. -npqozz^o u\m\ofic^ow uapjajajjDijinu tiq zo^ '1262 

•in^oA" laqssBunui EpuiSBJH 
I3jmeq 3n jqimq uapunsqp imuem n>[un5 -zsui^sS miSeX up/tez sa izsui 
-^sd uep uspiiisiip .iaeui ssuipi imp psjeiEq 3e>[bj -npJEA isqsseumu usp 
-unsqp inures epmseiE ns 3ji I3jmeq miz -J3^35 nAns T^p nsameq uusSp 
3A ijipioireqeA" ap.iui i§j6^ 3A3§ iSsasAsurp ihzeh 'iipj^A isqssmmiu epuuej 
-bib miz ^3^35 .repe^ emsei{i2s mzeq uepziSe i§3imp 'sp.iui epssw 'Jn]tunX 
-nq pemui ..iseijes uizmj,, epmng -irppuisp „in E M Bm re^i., \,J^33snw„ 

•j&yrt nlkis 

a t n l [1062] 

tpjyjm^ mxavp ^v^trijriup -ja^ai JV V m i miujmtv^smu wzxmp vp yup "0362 

*jnp ,pJBA JBJ 
-TJ 3A JMajEUtlUI BpUISBJB J3]U3X3UI3ZU3g 'JEpnp qTZ3DUUUI iSJUSA^ZUSq 3UU 
-3piqjiq U3^A3Z 3A U3q3J§3UI 3A UU^EmV 'JlpSI^Oq iqep JBiqBZlDUI pJEpUISBJB 
3AiClUf SUI I-pBJja "Z31UJ3S 3insmj IASXUII^ litltUBBl fISB 3pUU3I3UI§3|JTq uu^i 

-uo B&ppeuiio J3iJ3q3SBunm epUTse:re iezD3 - ;inpnsnsqeui mesiui Jiq uiubu.eui 
nq 3A*A>3A"uip[ i-jeriui?bi 'J3>j35 iqjg iSppS euijriizi ipu33j iqi§ ndp5 eq 
-tuq3>i pisup ipus^ ismq isq trepeA^s irep sjjsz sjjoz 33^o§ sa spisA" ng 

-tfi ycmj-ipy }sutq xvu uyh isup ym&% vwaz ■diizz umo vpfoB a/i vpJdH n^ '6X62 

U3^35 UBHUBq ub|o in^q qXsiBuseuxg 'JipyezT i-ineq iqep 
eX§3 i-i3Ans o ■JIPUBzi i-pieq mp3^]UEuisp uiiusq mjz 'Jspsp „il3§ euigEiBj 
tuiusq 'jipepmyEiei uiiusq pX nj§oa„ 'jspusisgS npX m|op eueq Uipyezi 
i-ineq sa Jipineq bX§3 i-j3Ans '33A3 'iu.ba "jp>i3UJ3p pX mSop '..psSs'H,, 

^aNO^I JNAV Q3WHV 



MESNEVl-1 SERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 ♦ 

zellik giizel suretlerin cezbine sebebdir. Goz cfrkin seyleri gdrdiigii vakit on- 
lan temasa etmek istemez; ve keza dimag ve burun dahi giilistandaki giiile- 
rin ve cjgeklerin giizel kokulanni isteyicidir. Qunkix aralannda munasebet 
vardir. 

2922. J£ira ki goziin hissi renk $ekici geldi. ^Dimag ve hurun giizel kokulan 
$eker. 

Zira ki his gozii giinesin ziyasindaki renkleri cekici geldi. Hikmet-i tabiiy- 
ye erbabi indinde ma'lumdur ki, giinesin ziyasimn ma'lum olan rengi beyaz- 
dir. Halbuki bu beyaz renk.birbirinden farkli ve havass-i mahsusayi havi ye- 
di muhtelif hutut-i suaiyyeden murekkeb olup, bunlar da, menekse, cjvidi, 
mai, yesil, sari, turuncu ve kirmizidir. Bu renkleri tefrik igin kullanilan usule 
"tahlil-i tayfl" derler. Bu hakikati gormek igin soyle bir tecriibe yapmak mum- 
kindir. Daire seklinde kesilmis mukawa veya tahta almah ve bu daireyi bir- 
takim kutrlar ile bi'1-hendese yedi kisma taksim etmeli. Bu yedi kismin her 
birini yukanda zikr olunan renklere sirasiyla boyamali. Dairenin merkezine 
bir mihver gecjrip hizh hizh cevirmeli. Bu doniis esnasinda o yedi renk kay- 
bolup daire beyaz bir tekerlek seklinde goriiniir. iste esyanin tiirlu tiirlii renk- 
lerde goriinmesi onlardan her birinin isti'dadi nisbetinde ziyadan aldigi bir 
rengi kabul edip diger renkleri kabul etmemesindendir. Bizim his gozumiiz 
dahi esyanin ziyadan cektigi bu renkleri gekici geldi. Ciinkii goziin nurunun 
ziya ile miinasebeti vardtr. Dimag ve burun dahi ruh-i insamnin letafetine 
mebni, Iatif olan giizel kokulan geker. Cismaniyetin miistekreh kokulanndan 
kacar. Qiinkii aralannda munasebet yoktur. 

2923. Gy sir bilici Diuddi ^TSu gekislerclen sen kenli lutfunun cezbi ile eman 
verl 

Ey e§ya arasindaki miinasebatin sirnni bilici olan Hudal Alem-i suret ve 
kesafetteki bu gekislerden sen kendi lutfunun cezbi ile bize hifz ve eman ver 
ki, biz o batil-i izafl olan suretlerin meczubu ve cekilmisi olmayalim! 

2924. Gy musteri! Cazibler iizerine gaUbsin. Gger acizleri satin ahrsan layikhr. 



*<&$&> 



AHMED AVNt KONUK 



-,. ,» t 



Bu beyt-i §erifte "mu§teri" ta'biri ile sure-i Tevbe'de olan j* ^sj^ *ui oj 
'£ji J^J at. '^Vb ' (V V..ff;i 'o^jJi (Tevbe, 9/111) ya'ni "Allah Teala cennet 
mukabilinde mu'minlerderi'onlann nefislerini ve mallanni istira etti" ayet-i 
kerimesine i§aret buyurulur. Bu ayet-i kerime 1. cildin 2752 ve 2. cildin 
2427 ve 5. cildin [1461] ve 1463 numarah beyitlerinde de gecti. Ya'ni, ey 
mu'minlerin nefislerini ve mallarmi satin ahci olan Hak Teala hazretleril Sen 
bu alem-i suret ve kesafetteki gekiciler uzerine galibsin. Nitekim ayet-i keri- 
mede *^\ J* L)U 2iij (Yusuf, 12/21) ya'ni "Allah Teala emri uzerine galib- 
dir" buyurulur.' Eger bizim gibi her taraftan cekilmekte olan acizleri bu ce- 
kenlerin elinden kurtanr isen, §an ve merhametine layiktir. 

jJU 01 j-X5 k_^i jJj\ Jjj aS^JI j>\j -u^J dj^- ijjl "uio jj 

2925. kimse ki, Oiadir gecesinde hedrin layigi idi, susami§in huluia donme- 
si gibi, yiizunii §aha getirdi. 

"Kadir gecesi"nden murad, seref sahibi olan gecedir. "Bedr"den murad, 
sahtir. Bu ve a§agidaki beyitler zahirde hirsizin Sultan Mahmud'a olan hi- 
tabidir. Fakat batinda arifin ruz-i cezada §ah-i hakiki olan Hakk'a hitabi- 
dir. Ya'ni, gece karanliginda Sultan Mahmud'u goriip, giinduz tahtinda 
otururken tamyan hirsizlardan birisi, §eref sahibi olan gecede bedrin layigi 
idi ve padi§ahi gdrmiis, idi. Susamts. olan kimsenin buluta teveccuh edip 
yagmur beklemesi gibi, yiizunii tanimis. oldugu §aha gevirdi ve soz soyle- 
meye ba§ladt. 

2926. <J\iademki, onun dili ve cam onun layigi iiu Onun laytgi ona giistah-gu 
olur. 

"Giistah gii", "cesiirane soz soyleyici" demektir. Ya'ni, mademki o ari- 
fin dili ve cam o §ah-i hakikiye layik idi, binaenaleyh oyle bir kimsenin la- 
yigi ve miinasibi olan §ey, o siha karsi cesaretle soz soyleyici olmak olur. 
Ya'ni arif-billah olan kimsenin Hakk'a olan hitabati ba§kalanmn hitabati- 
na ve munacatina benzemez, cesiirane olur. Evliyaullahtn bu kabilden soz- 
leri coktur. Bu MesnevU £eif/te birgoklan gegmistir. Gafiller onian kendi 
hallerine kiyas edip, Hakk'a kar§i hig boyle soz soylenir mi? diye i'tiraz 
ederler. Mesela Yunus Emre hazretleri de bir gazelinde §6yle buyurur. 
Beyit: 



*$%?? 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

Sensin bize bizden yakin, 
Goriinmezsin hicab nedir? 
gun aybm yok, gokgek yiiziin, 
Goriinmezsin hicab nedir? 

Sen eyittin eypadisa, 
"Yehdillahu limen yesa" 
Senkin yok senin hasa, 
Suglu kimdir, azab nedir? 

2927. *Dedi: nr Biz can gtbi camurtm hendi olduk. ^evm-i dinde camn gunesi 
sensin! 

sahi taniyan arif dedi ki: "Biz ruhun camurdan ve topraktan mahluk olan 
cisme baglanmasi gibi, bu topraktan yaratilan suretlere baglandik ve onlar ta- 
rafindan cezb edildik. Yevm-i din olan ruz-i cezada bizim ruhlanmizm giinesj. 
sensin. Zira ruhlanmizm kivami ve hayati senin sifat-i Hayat'indandir." 

JiP* LS 3 ^ l&J $£ £ j^ fj^ ^ c^l ^ ofcJj 

2928. "€t/ seyri aizli olan sah! vakit oldu hi, kereminden hayu ile hir sakal 
hunildaiasm!" 

"Ey suver-i esya perdeleri arkasinda seyri ve tasarrufu olan sah-i hakiki! 
Keremini tzhar ederek hayir ve lutuf ile sakahni kimildatmak zamam geldi." 

2929. "Dter hiri hendi hdsstyetini gosterdi. hiinerler hep bedbahtlih arhrdi." 

"Kullannm her biri ^"i^ J* J^.J^ (Isra, 17/84) ya'ni "Her kimse cibil- 
liyeti ve hilkati uzerine amel eder" ayet-i kerimesi ve ^ ji* a ^^ jr ya'ni 
"Her bir kimse ne igin yaratildi ise ona kolay gelir" hadls-i serifi mucibince bu 
alem-i surette ve ef al sahasinda kendi hassiyetini gosterdi. Fakat o hassiyet- 
ler ve hiinerler onlann bedbahtligim artirdi." 

2930. "0 hiinerler bizim hoynumuzu hagladi. mansMardan peh has asaatyiz 
ve alcagiz." 



°$^> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ser-nigun", ba§ a§agi ve "sar", mubalaga ma'nasim ifade eden bir edat- 
tir. "Ser-nigun-saf", pek ba§ asagt demek olur. Ya'm, "Bu alem-i surette gos- 
terdigimiz o hiinerlerden her birisi bizi mucrim haline getirip boynumuzu zin- 
cirler gibi bagladi. Birer mansib ve mertebe addedip magrur oldugumuz o 
ulum ve fiinun-i zahireden dolayi bugun pek bas. a§agi du§tiik ve aleak ve 
zelii bir hale geldik." 

2931. "0 huner hoyunlarda lifien orulmii§ hir ipttr, Olmek gilnuncle. o fmler- 
den meded yoktur." 

"0 taklidi olan ulum ve fimun-i zahire ve eser-i zeka addolunan tiirlu tiir- 
lu dolaplar ve hileler bu diinya gecesinde boyunlarda -C '^ jl- u.^ j (Teb- 
bet, lll/5)dir, ya'm "Hurma lifmden drulmiis. ve biikiilmus. bir ip" mahiye- 
tindedir. Bize verdigi gurur-i nefsani ile bizi hakikatten gaflet tarafina cekip 
durur. Halbuki oliim giinunde o fenlerden meded ve yardim yoktur. Zira oliim 
giinii ruhaniyetgiinudiir. Cismaniyet alemine aid olan o fenlerin alem-i ru- 
hantde higbir raidesi yoktur." 

2932. Jftncak o hos havassin hasstyetien gayn ki, gecede onun gozu sultan ta- 
nvyxcx oldu. 

"Ho§ havas"ten murad, e§yada Hakk'i rmi§ahede eden arifrbillahtir. 
Ya'nl, hirsizlardan her birinin bir huneri vardi. hunerlerin her birisi faidesiz 
oldu. Ancak goziinde hassiyeti olan hirsizm bu hassiyeti faideli oldu. Zira ge- 
ce vakti onun gdzii gordiigii sultani giindiiz tamdi.-Kissamn mevzuu hirsiZ- 
hk iizerine olmasimn sirn budur ki: Halkin varligi ve vucudu ve sifatlan ha- 
zine-i ilahiyyeden me'huzdur. Beyt-i Feriduddin-i Attar (k.s.): 

"Ademe§ahi tamyici olmak gerektir, ta kigahi herlibas'iginde tamsm!" 

iy, olfT<ui j jf ( _ s -»-J^- j*p 3ji t\j i}j& iLsr UjiA d\ 

2933. O hunerler hep yolun gulu idi. Hiir fl'oziin gayn ki, o §ahian ayah idi. 



S£p? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Hirsizlann o hiinerleri hep hakikat ve insanhk yolunun galyabanisi idi. lg- 
lerinde §ahtan agah olan kimsenin goziindeki hiiner ve ma'rifet miistesnadir. 
gozdeki huner hakikat yolunun galyabanisi degil idi. 

2934. liar giiniinde ondan §aha haya geldi ki, gecede $ahin yiiziine onun hak- 
mast oldu. 

"Bar", kelimesinin on alti kadar ma'nasi vardir. Burada "yiik" ma'nasi 
miinasibdir. Ve "ruz-i bar"dan murad, "hiikiim ve ceza yiiku yiikletildigi 
giin" demek olur. Nitekim JjA jjj Sjjij /j u,. (En'am, 6/164) [ya'ni "Hig 
kimse ba§kasimn yiikiinu gekmez"] ayet-i kerimesi dahi, yiik ve agirhk 
ma'nasina olan "vizr""kelimesi isti'mal buyurulmu§tur. "Nazar", "bakmak" 
ma'nasma olan "nazare" kelimesinin muhaffefidir. Farisiler bu kelimeyi 
"nazzare" suretinde te§did ile telaffuz ederler. Ya'ni, geceleyin yiiziine bakip, 
giindiiz kendisini taniyan hirsizlardan §aha haya ve utanma geldi. Bunun gi- 
bi bu diinya gecesinde &\ «i-'j fi \}j C3 (Bakara, 2/115) ya'ni "Ne tarafa do- 
nerseniz Hakk'in vechi'vaki'dir" ayet-i kerimesi mucibince Zat-i Hakk'm vec- 
hi ve bilciimle esjada beraberligini goren arif-billahdan ruz-i cezada Hak Te- 
ala hazretleri istihya muamelesini buyurur. Zira haya ahlak-i hesenedendir 
ve ahlak-i hasene kullarda ahlak-i ilahiyyenin aks-i pertevidir. Ve Hak Teala 
'£*£, u lit. L*jji 01 J^i u «ui oi (Bakara, 12/26) ya'ni "Allah Teala sivrisine- 
gi darb-i mesel olarak getirmekten istihya etmez" ayet-i kerimesinde zat-i §e- 
nfine istihya muamelesini izafe buyurdu. Zira burada nefy-i istihya, ahvalde 
istihyamn vuku'una delalet eder. 

2935. $ah-i vidaddan agah olan koyeh, muhakkak ona <5%$hab-i Dtehf'in 
kopegi lakabvni koymak aerektu. 

Muhabbet ve dostluk §ahmin gecc beraber olduguna vakif olup bu bera- 
berligi haber veren kopege gelince, muhakkak kopege Ashab-i Kehf in 
kdpegi lakabini koymak gerektir. Bu beyt-i §erifte sifat-i hayvaniyyeden kor- 
kulmamak ve fakat Kur'an ve ahadis-i §erifenin ve ehl-i hakikatin Hakk'in 
beraberligi hakkindaki ihbanna iman edip, ehl-i gaflete bunu haber veren sa- 
likin mertebesine i§aret buyuruiur ki f "Ashab-i Kehf ten murad, ehl-i ke§f 
olan evliya ve "Ashab-i Kehf in kopegi"nden murad dahi, bu mertebedeki sa- 
lik olmus. olur. 



eg^p 



AHMED AVNl KONUK 

*jZ> *S\ j~i* j JJL* u-CUj j\f 2j> j>-J f* ^y j> £~~0\£- 

2936. Diassiyet kulakia dahi iyi olur. 2Xra o kopegin sesi sehehiyle arslanian 
agah olur. 

Hassryetin kulakta olmasi ve i§ittigi sdzlerin ma'nasim tefekkur etmesi 
dahi iyi olur. Ankaravi (k.s.) hazretleri bu beyitlerdeki hunerleri tig kisma 
taksim edip buyururlar ki: Hiinerlerin en yuksegi bu dtinya gecesi icmde 
Hakk'i miisahede etmektir. Vasat derecedeki huner dahi, bir kimsenin sifat-i 
nefsaniyyesi baki ve iizerinde hakim iken evliyaullaha hizmet etmek ve on- 
lann kapismda Ashab-i Kehf in kopegi gibi onlara muti" olmaktir. En asagi 
huner dahi, evliyaya hizmet eden kimselerin sozlerini dinlemek ve Hakk'in 
beraberligini bilip iman etmek ve onlan inkar etmemektir. Bu beyt-i serifte bu 
iiguncii mertebeye isaret buyurulur. 

OL^-i jj^-i j }j*j j^^ ^W**-^ ^y* *~r-^ *^-~~*' j'^ii y? <-^*~" 

2937. ZKvpeh mademki hek$i gibi gece uyaniktir, §ahlann gece kalkicdvgindan 
habersiz olmaz. 

Sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyyesi sebebiyle heniiz kopek mesreb ve ta- 
biatinde olan tarik-i Hak saliki hizmet ettigi evliyamn kapismda bekci gibi ge- 
ce uyaniktir ve mursidinin emri ve ta'limi mucibince geceleri taat ve ibadet ile 
mesguldiir. Binaenaleyh o salik her birisi ma'na sahi olan velilerin gece kal- 
kiciligindan ve gezicilignden habersiz olmaz. 

C-ilo JuL OUijlj-^1 j ^y* c~^ta jj^j ~bLi OL»U Aj j JjA 

2938. <5%gah oil OCotii adhlardan ar tutmamalidu . [Onlann esranna akh ha- 
vale eimeh gerektir.] 

Ya'ni, biz sifat-i nefsaniyye sahibi olan salikler hakkinda "kopek" ta'biri- 
ni kullandik. Gerci halk indinde bu kotii bir addir, fakat iyi kimse, sakin sen 
kotii adhlardan ar tutup onlardan yuz oevirme! Aklim onlann esranna ve ig 
yiizune havale et! Kopegin zahiri halkin menfurudur, fakat batinini tefekkur 
edersen, ehl-i hakikat indinde makbul olan birtakim ahlak-i hasene oldugu- 
nu gorursiin. Nitekim hadis-i serifte ^ JU^ jt* <„s&\ j^ *j±*. oir £ ^.> 
^)\ 3 J*U UiT J»j*i\ ^JliJlj j^ ok j-a *i o^ J^b J w *J crJ Wj* ^>» -^ ^ 
^LJij j*JU«Jl J>jj yJI Sti-li ^-jUIj -uU Jj%V v-U> u> 01 .j^^-lj ^V -trtijl jS"\ 
L>lj V-U 4»*Jo U ^Ulj OjOl *L* j£\ j^lsJlj r U,N jl^Jlj Jill. v-U ^^ Jii>H 

Mj? *J jy. ,j oL-i lii >wij ^ j ^Ui ya'ni "Kopegin yasayisi gibi ya§ayan kim- 



<^&> 



MESNEVt-t §ERfF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

seye ne mutlu! On ahlaki vardir ki, hepsi mu'minin indinde ayip ve kusur- 
dur. Birincisi: Mali yoktur. Ikincisi: Halayik arasinda kadri yoktur. Ucuncusii: 
Yeryiizunun hepsi dosegidir. Dorduncusu: Qok vakti ac, geger. Besincisi: Eger 
sahibi doverse kapisim terk etmez. Altincisi: Dii§mana hucum eder ve dostu 
birakir. Yedincisi: Sahibinin kapisim gece ve giindiiz muhafaza eder, uyu- 
maz. Sekizincisi: Amelinin en cogu siikuttur. Dokuzuncusu: Az cok sahibinin 
verdigi §eye razidir. Onuncusu: Oldiigii vakit miras birakmaz." Bunun gibi 
zahirde halkin menfuru olan birtakim velller vardir ki, onlann esran ve ic yu- 
zu pek alt ve makbul-i ilahidir. Bunlara Melamiyye taifesi derler. Binaenaleyh 
halkin nazannda kotii ad kazanmis. kimselerden suret-i mutlakada yuz cevir- 
me! Onlann esranm tefahhus ve tecessiis et! 

2939. Dier him hi, o bir ugurdan becl-nam olAu, mtihakkak ona nam isiemek 
ve ham olmak gerekmez. 

Malum olsun ki, halk nazannda kotii adh olmak, onlann tabi' olduklan 
kuyud ve riisum haricine cikmaktan ne§'et eder. Evliya-yi Hak ise, suret ve 
riisum kaydindan kurtulup kendi ezvak-i ma'neviyyeleri dairesinde hiir bir 
halde ya§arlar ve halkin dedikodulanna asla kulak asmazlar. Zira sifat-i nef- 
saniyyelerinden kurtulduklan icin, halkin medhine ve zemmine kar§i lakayd 
bir haldedirler. Beyit: 

Agildi defter-i ehl-i melamet, kayd olan gelsin. 
Qekenler ar-i kaydi gelmesin, lakayd olan gelsin. 

Binaenaleyh her kirn sifat-i nefsaniyyesinden bir ugurdan kurtulup halk 
nazannda bed-nam oldu ise, artik ona nam istemek ve tekrar sifat-i nefsa- 
niyyelerlnin esiri olan hamlar arasina girmek layik olmaz. 

jujf j r}j\3 j jt\ zj£ \j -uT jiJ\j v *g jj Lw <j\ 

2940. Gy ne pok alhn ki, onu siyeh-tab ederler, nihayet tarac ve zarardan emin 
[2921] j 

olur. 

"Besa"daki elif, taacciib icindir. "Siyeh-tab" vasf-i terkibi olup, "kara par- 
layici" demektir. "Tarac", yagma demektir. Ya'ni, ey ne cok altin vardir ki, o 
altini boyayip kara parlayici bir hale getirirler. Nihayet o altm yagmadan ve 
zarardan emin olur. Bunun gibi, batini nur-i ilahi ile parlayan altin gibi olan 
ehl-i haklkat, halkin ayip ve kusur gordiigii ahval ile zahirlerini ayiplandinr- 



C £P? 



AHMED AVNi KONUK 

lar. Altin mesabesinde olan batmlanmn nefls ve seytan ve ehl-i gaflet taraf- 
lanndan yagma edilmesinden ve zarar verilmesinden emm olurlar. 



Onun kissasidir ki, su sigiri Kaviler'in gevherini denizin 
dibinden di§ariya getirir, deniz kenanna koyar. Ta ki onun 

ziyasinda ve aydinliginda otlaya! Teicir pusudan di§ariya 

gelir. Sigir gevherden ziyade uzak gitmi§ olur. Tacir gevheri 

kara famur ile orter ve agac uzerine ka^ar 



"Gevher-i Kaviyan", "Kaviler'e mensub gevher" demektir. "Kave", Acem 
sahlarindan Dahhak'in aleyhine kiyam eden bir demircinin adidir. is gordii- 
gu vakitlerde onliik olarak kullandigi kaplan postundan esna-yi kiyamda 
bayrak yapmis idi. Muzaffer olunca o bayragi kiymetli miicevherat ile tezyin 
ettiler. Binaenaleyh "Kaviler'e mensub cevher," kiymetli cevherden kinaye 
olur. "Lecem", Farisi'dir, "havuz dibindeki tortu ve camur" ma'nasinadir. 



*J*yr J 1 */ J £S j-^ 1 M% >jji\ j^ J 1 j»f J 1 j^ 

2941. Suva mensub olan stair gevheri denizcUn getirir. t/Her'aya koyar ve 
onun etrafmcla otlar. 

Su sigin denizin dibinden bir gevher gikanr ki o gevher, kendi zatindan zi- 
ya ve aydinhk nesr eder. Nitekim zamammizda kesf olunan radyum ma'de- 
ninde bu hassa vardir. Sign bu gevheri mer'aya koyar ve onun etrafinda ot- 
lamaya baslar. 

2942. Su, stain aevherin niirunun sua inaa acele sunbiilden ve susenden otlar. 



*$%&> 



MESNEVf-1 §ERlF SERHf / XU. ClLT • MESNEVl-6 • 

Buradaki "sunbitt", siyah renkli ve giizel kokulu bir gigektir ki, tip kitab- 
lannda ona "sunbiil-i tayyib" derler. "Susen", ma! renkli bir gigegin adidir. 
Arabi'de sinin fethi ile "sevsen" derler. Ya'ni, su sigin gevherin zatinda mev- 
cud olan nurdan etrafina sagtigi ziya ve sua' iginde boyle giizel kokulu gigek- 
leri otlar. 



2943. Ondan dolayt su siflinnm fegendesi anberdir. jLira ki onun gidasi nergis 
ve niluferdir. 

"Fegende-i gav-i abi", "su siginnm biraktigi" demektir ki, bundan murad, 
onun giibresidir. "Anber'V giizel kokulu balmumu gibi bir maddedir. Ateste 
mum gibi erir. Suret-i tekewlinii hakkinda muhtelif rivayetler vardir. Mes- 
hur olan rivayet, su siginnin giibresi olmasidir. Hz. Pir efendimiz bu kavl-i 
me§huru almi§tir. "Niliifer", bir gigegin ismi olup iki kisimdir. Afitabi ve ma- 
hitabi olur. "Afitabi", kirmizi olup, giines. dogdugu vakit agihr; ve "mahita- 
bi" iki nevi'dir. Birisi beyaz ve digeri maviye maildir; ve bu iki nevi'ak§am 
vakti agilirlar. 

2944. Uier him ki onun gidasi nur-i celal olur, onun dudagmdan nasil sihr-i 
helal tutmaz? 

"Sihr-i helal", sihir derecesinde fasih ve belig olan miiessir soz. Gidamn 
nur-i celal olmasi ile l /j~ t j j-^h ^.j ^ c^.i ya'ni "Ben Rabbimin indinde ge- 
celerim. Bana yedirir ve igirir" hadis-i §erifine isaret buyurulur. Ya'ni, her ki- 
min gidasi nur-i celal-i ilahi olan gida-yi ma'nevi olursa, onun dudagindan 
sihir derecesinde miiessir sozler dogmaz mi? 

• ,> 

2945. Diet kim ki an gibi ona vaky nuhllerdir, onun hanesi nasil bal dolu ol- 



maz! 



? 



"Nukl", igki mezesi demek olup, "nukal" onun cem'idir. Burada mutlak gi- 
dalar ma'nasinadir. Birinci misra'da sure-i Nahl'de olan J^Ji J\ LuT, J^f, 
(Nahl, 16/68) ya'ni "Senin Rabb'in bal ansina vahy etti" ayet-i kerimesine 
isaret buyurulur. Ya'ni, Hak Teala bal yapmasi igin bal ansina vahy ettigi gi- 



c^gesgB 



AHMED AVNI KONUK 

bi, her kime vahy-i ilahl gidalar olursa, onun kalbinin evi nasil bal mesabe- 
sinde olan ulum-i lediinniyye tie dolmaz? 

2946. O siflir gevherin nurunda oilar. <5%nsizin gevherden ziyade uzakia olur. 

O su sigin mer'aya biraktigi gevherin nurunda ve ziyasinda otlamaya dal- 
digi vakit, o parlak cevherden ziyadece uzaklasir. 

2947. ^Hir tacir, mer'a ve ye§iUik karanlik olmah icin inci iizerine kara $amur 
koyar. 

Pusuda bekleyen bir tacir, sigmn denizden gikardigi ziyadar cevher ve in- 
ci iizerine kara camur doker ve cevherin aydinlik ne§r etmesine mani' olur. 

2948. Sonra idcir olan adam agac iizerine kacar. Sigu sert boynuzu ile adamx 
arayici olur. 

£j.i r-Li. j^ \j (•-«*>- 01 JcS' \J ry $£ jjl; jli* jTjL cu~~j 

2949. Sigtr o hasmi boynuzuna derc etmek icin yirmi kere o mer'amn etrafin- 
da ko§ar. 

"Derc", muteaddid ma'nasi vardir. Burada "bir seyin icine dahil etmek" 
demektir. "Yirmi kere" ta'biri, tahdid igin degildir, kesret ma'nasi beyan icin- 
dir. Ya'ni, mer'amn karardigim goren sigir, bu karanliga sebeb olan diismani 
boynuzlan arasina dahil edip oldiirmek icjn, o mer'amn etrafinda bircok def a 
ko§ar. Fakat tacir agac. iizerine kacmi§ oldugu icm bulamaz. 

j$f a> djl^ <T L^TjuT y j\f dJ> s~»y jji Oj^- 

2950. Uakiaki o erkeh sigu ondan nevmid olur, gevheri koymu§ oldugu o ma- 
halle gelir. 

2951. <§aha layik olan incinin ustunde kara camur gorur. IZinaenaleyh o Db- 
lis gtbi camurdan kacar. 



°«tf> 



MESNEVf-i §ERlF §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

Sigir, §ah-i hakikiye layik olan cevher-i nuramnin ustiinde kara gamuru 
goriince, Iblis Adem'in topraktan mahluk olan cismini goriip nih-i nuranisini 
goremeyerek kagtigi gibi, o gamurdan kagar. 

c~*^£ jf ji & jjb ^ <)€ <l~*£ j j£ o&> tf* jl ^-l 'd€ 

2952, JZira o Dblis $amurun metninden /tor ve sagudir. iStjjir ne vakit hilir ki, 
$amwda gevher vardir? 

"Metn", muhkem ve yiiksek ve murtefi' yer; ve her seyin vechi ve a'lasi 
ve arkasi ve ortasi. Burada "arka ve batin" ma'nasinadir. Zira Iblis, gamur- 
dan mahluk olan cism-i be§erin arkasindan ve batimndan kordur ve sagirdir. 
Cismani olan sigir, gamurda gevher-i nurani olan run bulundugunu ne bilir? 

2953. Cam haztza "Dhfoitu 1 ." htrakh. O mahvz onu namazdan mahrum etti. 

"Haziz", "algak yer" demek olup bundan murad, esfel-i safilin mertebesi 
olan alem-i cismaniyettir. "Mahiz", hayiz gormek. i^M (Bakara, 2/36) 
[Ya'ni] "tniniz!" emr-i ilahisidir; ve "namaz"dan murad, huzur-i Hak'tir. 
Ya'ni, ruh-i insaniyi bu algak yer olan alem-i cismaniyete "ininiz!" emr-i ila- 
hisi birakti. ruhun hayiz gormesi, onu huzur-i ilahiden ve namazdan mah- 
rum etti. "Hayiz gdrmek"ten murad, ruhun alem-i ef aide zuhura olan mey- 
li ve muhabbetidir. Malum olsun ki, 5. cildin 3116 numarasina miisadif 
olan is\A }>\*- j 6\j>\ ^jS*^ .t^jii j*ir j^w ji} ^jfji [ya'ni "Tersine olarak 
bu sozden tenbel oldun, idraki ve hatin miin'akis geldin"] beytinde tafsil ve 
Tzah olundugu iizere, alem-i ma'nada taleb ve istek ewela Zat-i ahadiyye- 
de mahfi olan sifatlanndir. Bunlar Zat-i ahadiyyeden lisan-i isti'dad ile zu- 
hur taleb ederler. Zat-i Hak dahi mertebe-i uluhiyette ancak o sifatlann ve 
isimlerin isteklerinin zuhurunu murad eder. Alem-i sifatta irade ve istek 
olunca, bu iradenin ve istegin ervah ve misal ve sehadet mertebelerine irti- 
bati tabii olur. Imdi ruhtaki bu heva ve zuhura meyil ve muhabbet kadinla- 
nn hayzi mesabesinde olur. Zira kadinlan hayiz namazdan men' ettigi gibi, 
ruhun bu meyil ve hevasi dahi, onun namazdan ve huzur-i ilahiden men' 
etti; ve onun alem-i stifltde zuhura meyli ve istegi olunca, Hak Teala dahi 
onlarin talebini is'af igin o ruhlara i>u»i [ya'ni] "Pekala, mademki istiyorsu- 
nuz, alem-i cismaniyete ininiz!" diye emir buyurdu. Nitekim atideki beyt-i 
serifte bu ma'naya isaret buyurulur. 



cs^a 



AHMED AVNt KONUK 
> , * t ., - - « * * * 

JU-^I ^^ tf^|Jl ^ ^ J^ 1 Otj j JjL. jjj OUij (j! 

2954. 61/ refikler! ^u makdden ve makaUen sakimn. Jlira heva rkfilin 
hayzulir. 

"Makil", gun yansinda uyunan mahal ve mahall-i istirahat. Bundan mu- 
rad, gaflet uykusuna sebeb olan cismaniyet alemidir. "Makal", soz ve kelam 
ma'nasina olup, burada delail-i akliyye ile irad edilmis sozler ve da'valardir. 
Ya'ni, ey cismaniyet aleminin arkadaslan! Bu cismin mahall-i istirahati 
alem-i suret ve kesafetten ve havassin verdigi birtakim delaiLi akliyye ile 
soylenecek sozler ki, onlar nefsin istekleri ve arzulandir. Bu hevadan ve me- 
yil ve muhabbetten sakinimz! Zira bu heva ve arzu erkeklerin hayzidir ki, 
onlari namazdan ve huzur-i Hak'tan mahrum eder. Nitekim bu heva ve me- 
yil, ruhu "Ihbitu!" emriyle alem-i siifliye indirdi. 

O-Xp jJ iji OL^i J^i Lj OJb jJ lyU- -UX*I ljja ; al 

2955. Cam bedene "Dhbitii!" emri btrakit, id ki jAden inrisi $amura gizli olal 

"Aden", Bahr-i Ahmer'in cenubunda vaki' bir §ehrin ismidir ki, orada 
makbul inciler gikanhr. Ya'ni, ruhu cisme Hak Teala'mn "ihbitu" emri bagla- 
di; ve bu emrin sudurunun sirri, ruhun alem-i surete meyli ve istegi olmasm- 
dan dolayi idi. Fakat bunda diger bir sir daha vardir ki, bu da Aden sehrinin 
incisi gibi makbul olan ruhun cisim camurunda gizlenmesi idi; ve bu gizlen- 
me dahi imtihan-i ilahi sebebiyle baki oldu. 

J ^ f S> 3 -^ b J* J* 1 J ^ c& J ^ J'^. 

2956. Onu tacir bilir, velakin sijp degill Shl-i ddolanlar bilir, her ^amur ka- 
Zta degilf 

"Tacir"den murad, «*Ji ^ oL '^\y\j (•*-*» u^j-Ji cs ^J^ '^ ^\ (Tevbe, 
9/111) ya'ni "Hak Teala cennet mukabilinde mu'min'lerden nefislerini ve 
mallanm satin aldi" ayet-i'kerimesi mucibince, cismaniyetini feda edip ruha- 
niyete tevecciih eden mu'mindir. Bu ayet-i keiime 1. cildin 2752 ve 2. cil- 
din 2427 ve 5. cildin [1461] ve 1463 numarali beyitlerinde de gecti. "Si- 
gif'dan murad, cismani olan kimsedir. Ikinci misra'daki "gil-kav", vasf-i ter- 
kibi olup "camur kazici" demektir ki bundan murad, ulum-i cismaniyye tah- 
siline hasr-i efkar edenlerdir. Ya'ni, cisimde gizli olan cevher-i ruhu ancak 
ruhaniyete tevecciih eden mu'min bilir, sigir mesrebinde olan cismani degil. 



<*$^? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

cevheri goniil sahibi olan mii'min bilir, ulum-i cismaniyyeyi tefahhus eden 
ve onlarin tahsiline hasr-i efkar eden her bir kimse degil. 

2957. Uier hir $amur ki, onun i$in£e. hir gevher vaxhx, onun gevheri diger pa- 
rrairun gammazuUr. 

Ya'ni, her bir camurdan mahluk olan cismin igindeki gevher-i run, diger 
bir cismin gammazidzr. Ya'ni diger bir cismin halini tamyip haber vericidir; ve 
o gevher-i run, diger bir cisim sahibini gordiigii vakit, onun uzerinde ruh-i 
hayvani mi galibdir yoksa ruh-i insant mi galibdir bunu anlar. Bu hassa ru- 
hanl olan zatlanndir. Cismani olan kimselerde bu hassa yoktur. Zira onlar ah- 
val-i ruhtan bi-haberdirler. 

^^ J J* A ^^ C-*w cJ^iSjy &- J*J £ J? $ 3 

2958. Ue o hir gamur ki Diakk'm sa^indan hir nur hulmadi, inci dolu olan 
$amurlann sohhetine takai getiremedi. 

Bu beyt-i §erifte j>Ji cJ& j* ^UpI j*i »jy ^- j-j ^ Uk ^ <uU jU j* «iji oi 
j^ •iius-i ^j ^ ji»i Jit;, ya'ni "Muhakkak Allah Teala mahlukatini zulmet icm- 
de yaratti. Sonra onlann uzerine nurunu sacti. Bu nurdan kime isabet eta' ise 
bugiin dogru yolu buldu; ve kime isabet etmedi ise yolunu §a§irdi" hadis-i §e- 
rifine i§aret buyurulur. Ya'ni, o cisim ki, Hakk'in nurunu sagi§indan bir nur 
bulmadL, igerisi ulum-i ruhaniyye incileriyle dolu olan cisimlerin sohbetine ta- 
kat getiremedi. Ya'ni cismani olan kimseler ruhani olan kimselerin sohbetine 
takat getiremedi. Mesela bir cismani ve nefsani olan kimseye hakayik ve ma- 
arif-i ilahiyyeden soz soylense, sikikp esnemeye ba§lar ve nihayet kacar. Fa- 
kat huzuzat-i nefsaniyyeden bahs olundugu vakit, hararetle dinler ve bahse 
de kan§ir. 

2959. *~Bu soziin nihayeti yoktur. IJizim. si$anmuz xrmagxn kenarlannda hizim 
gu§umuz uzeredir. 

Bu ruhun ve cismin ahvaline aid sozlerin nihayeti yoktur. Sican ve kur- 
baga kissasina riicu' edelim! Zira bizim sicammiz iraiak kenarlannda bizim 
gusumiiz iizeredir; ya'ni bizi dinlemek uzeredir. 



GsGyzejss 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



v* j* ^ b >^ ^u^ &&*/" s~U* *-"* ^X £>*"-> 

Siganin irmak kenarinda olan o kurbagayi gagirmasi ve su 

iginde onun talebinden kurbaganin haberi olmak i^in ipligin 

ucunu gekmesi kissasma riicu' etmektir 



JLij b jkf J+0J *V' J. -^^'^^ , ^J J^* * 4S "^ ' T" *->' 

2960. O ft?Ltn- yogurulmu.§u, reject sahtbi olan kurbaganin vaslt nmidi iizerine 
vplvfli fekiyor. 

"Re§ed", hayir, rahmet ve hidayet ma'nalannadir. Ya'ni, o kurbaganin a§- 
kiyla yogurulmus. olan sican hayirli ve hidayetli olan kurbagaya kavusmak 
umidi iizerine ipiigi ceker. Burada "sigan"dan murad, ehl-i diinya ve nefsani 
olan kimse, "kurbaga"dan murad, tarik-i Hak saliki olmak munasibdir. "G6- 
niil ipligi"nden murad, bir kimsenin suret-i hayaliyyesini muhabbetle kalbin- 
de tutmak demektir. Bu tahayyul-i hubbi o kimseyi kendi tarafina^ezb eder. 
Eger bu tahayyiil-i hubbi bir insan-i kamil hakkinda olursa, ona tarikda "ra- 
bita" derler ki, bu hayal-i hubbi, o kimseyi bilciimle masiva hayallerinden 
kurtanr. Nitekim 2. cildin 74 numarasina miisadif olan beyt-i §erifte bu 
ma'naya i§areten soyle buyurulmus idi: c* jsjj-* cs Jt ^ ^ J^ °>s- 
Jin. ^ ji j** [Ya'ni] "Vaktaki benim yarimin hayali araya girici geldi 
veyahud yarimin hayali Halil gibi geldi, onun sureti put ve fakat onun 
ma" nasi put kinci idi." Ve eger bu hayal-i hubbi bir nakis ve ehl-i diinyadan 
birisi hakkinda olursa, bu kissada oldugu gibi, §eytan kargasi o nefsani kim- 
seyi avladigi vakit, ona merbut olan saliki dahi beraberce heva-yi nefsaniye 
kaldirir. Beytin hulasa-i ma'nasi: Ehl-i diinyadan oldugu halde, hidayetli ve 
hayirh bir Hak yolu salikinin ask ve muhabbetine tutulmus olan kimse, salik 
maarif-i ilahiyyenin teemmiilii ve zevki ile mesgul iken, gonul ipiigi ile ya'ni 
rabita-i kalbiyye ile, onu kendi tarafina ceker. 



^^p* 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

2961. "Dpliijin ucunu ele getirmi§im!" diye goniil i-pligi iizerine dembedem ie- 
vecciiht eder. 

"Teniden", burada "tevecciih etmek" demektir. Ya'ni, "Goniil ipliginin 
ucunu yakalamigim!" diyerek vakit vakit, o goniil ipligi iizerine ve rabita-i 
kalbiyyeye tevecciih eder. 

2962. Ovlmn ucu bana yiiz gbsierdikce, goniil ve can $iihudda bir iplik cjihi oldu. 

Ya'ni, ipligin ucu ve aostun muhabbetle tahayyiilii bana yiiz gosterdikge, 
goniil ve can o dostun mii§ahedesi §evkinde bir iplik gibi ince ve nazik ve ih- 
tizaz edici oldu. 

Ol£* d\j JfSj Jry jl^w ji OLp lj a*l (jjJl v^ ^y? 

2963. Uaktaki sicamn §ikarina alaca karga gelcii, onu o mekandan gotiirdii. 

<„>! j*i j\ jj jA^- -Li c-^>i~^« vL^ j' ^y 'j* j. ^ ji ^yr 

2964. Uakiahi kargadan dolayi sican hava iizerine geldi, kurbaga dahi suyun 
d&inden cekdmis oldu. 

"Miinsehab", "insihab"dan ism-i mef'uldiir, "gekilmi§" demektir. Ya'ni, 
vaktaki kargamn yakalayip goturmesinden dolayi sigan havaya yiikseldi, bir 
iplik ile sigana bagh olan kurbaga dahi suyun dibinden havaya dogru gekil- 
mis idi. 

2965. Sican kargamn gagasmda ve kurbaga dahi havada ayagv hdhra iplikle- 
rinde asilmi§ idi. 

"Retem", "retime"nin cem'idir {Samh); ve "retime", bir seyi hatira getir- 
mek igin parmaga bagladiklan iplik ma'nasinadir, Kurbagamn ayagina bag- 
lanan iplik dahi, miilakat vakitlerini hatirlamak igin takilmi§ iplik oldugundan 
cem' halinde zikr edilmistir. Ya'ni sigan kargamn gagasinda ve kurbaga dahi 
havada, miilakat vakitlerini ihtar igin baglanmis olan ipliklerde ayagi asilmis 
bir halde kaldi. 



c ^^ 3 



AHMED AVNi KONUK 

2966. Dialk ciediler ki: "^JCaraa mekr ve hile ciketinden suya mensuh olan kur- 
hagayi nasil avlaii?" 

Halk havada kargamn agzindaki sigam ve sigana bagh olan kurbagayi go- 
riince dediler ki: "Acib §ey! §u karga nasil bir hile yapti da, sudaki kurbaga- 
yi boyle sigan ile beraber avladi?" 

2967. "Suya nasil giiti ve onu nasd kaph? Suya mensuh kurbaga nasil karga- 
mn sikari oUu?" 

Ya'ni, karga suya giremez. Fakat suya nasil gitti de, o kurbagayi boyle ip- 
lik baglayarak kapti? Velhasil, sudaki kurbaga nasil oldu da, havadaki kar- 
gamn avi oldu? 

2968. DCurhaga cevahen (Udi: nr Bu bir kimsenin layiplir ki, o susuzlar gibi bir 
al^agm arkacla§i olur," 

Fakire layih olan ma'na budur ki: "Sican"dan murad, salikin nefsi, "kur- 
baga"dan murad, akl-i ciiz'isi, "irmak"tan murad, tabi' oldugu insan-i kami- 
lin ulum ve maarifi, "karga"dan murad, ins ve cinn-i §eytanidir. Akil ruhun 
sifati oldugundan, nefsin cinsinden degildir. Nefis ruh ile fa'al oldugu igin ru- 
ha ve onun sifati olan akl-i ciiz'iye mu§takdir. Akli daldigi maanf-i ilahiyye 
irmagindan kendi tarafina cekmek ister. Akl-i cuz'i nefsin kendisine bagla- 
digi muhabbet rabitasiyla ona meyil ettigi vakit, §eytan veyahud fesadda na- 
ib-i §eytan olan insan bu nefsi avlayinca, akil dahi ona tebean beraber av- 
lanir ve heva-yi nefsani iginde asih bir halde kahr. 

Ma'na-yi beyt: Halkin taaccubiine kar§i kurbaga cevaben dedi: "Bu heva- 
yi nefsanide asilip kalma hali bir kimsenin layigidir ki, o kimse bir insan-i ka- 
milin sohbetine vasil iken, kamilin ma'rifet irmagi iginde olmayan susuzlar ve 
nefsani kimseler gibi, bir algagin arkada§i olmustar." 

2969. OVa-dns olan iosiian ey figan, ey figan! By biiyukler, iyi hem-nisin is- 
teyin! 



C£^> 



MESNEVl-t §ERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

tnsana kendi cinsi olmayan dosttan gelen zarardan feryad, feryad! Ey bir 
insan-i kamilin sohbetinde bulunmak suretiyle gafillere nisbeten buyiik olan 
salikler! io«UJi '^ \^Jr'j aJi iy&i ij^JUi i^il (Tevbe, 9/1 1 9) ya'ni "Ey mu'min- 
ler! [Allah r a kar§i takva sahibi olun ve] sadiklar ile beraber olun!" ayet-i ke- 
rimesi mucibince, iyi ve sadik arkadas. araymiz! 

V/ iSjj j> cS-V l/ti j^** Vjs* j4 i_r*j j ti\rt\ \j Jap- 

2970. iSflkxl i$in ayMar dolu olan nefisten efgan varhr. HSir kStu hurun giizel 
yiiz iistiinde oldugu gtbulir. 

Aklin bircok ayiblar ve kusurlar sahibi olan nefsin elinden feryadi vardir. 
Akil ile nefsin insanda ictima'i giizel ytiz iizerinde bir kotii ve girkin burun 
bulunmasma benzer. 

Mesnevihan Ahmed Remzi Efendi hazretleri tarafindan tercume ve tab' 
edilip Rehniimi-yi Ma'rifet ismi verilen, Ebu Sabit Muhammed b. Ab- 
diilmelik et-Tusi ed-Deylemt namindaki arifler bir risalesinde nefis §6yie bu- 
yurur: 

"Nefse bir suret verilse §ekli §udur: Ba§i kibir, gozii uciib, agzi hased, dili 
yalan ve giybet, kulagi unutkanhk, gogsii hikd ve kin, karni §ehvet ve iftira, 
elleri hryanet ve sirkat, ayaklan emel, kalbi gaflet ve ruhu kufurdiir." 

t§te nefis bu kadar kusurlan ve ayiblanyla beraber, ahsen-i takvim iizere 
mahluk olan insanda, giizel yiiz ustiindeki girkin bir buruna benzer. 

2971. <S%kd ona dedi ki: n <!Muhakkak cinsiyet ma'na yolundandir. Su ve ca~ 
mur yolundan degildir!" 

"Akil"dan murad, akl-i kamildir. "§tn" zamir-i gaibi yukanki beyitte mez- 
kur olan akl-i ciiz'iye raci' olmak munasibdir. Ya'ni, akl-i kamil akl-i ciiz'iye 
dedi ki: "Muhakkak cinsiyet ma'na yolundandir, su ve camurdan mahluk 
olan cismaniyet ve suret yolundan degil!" 

2972. "Sahin suret-perest olma ve bunu demef Cinsiyet simni surette arama!" 

Ya'ni, akl-i kamil dedi ki: "Ey akl-i ciiz'i: Sakin surete ve cismaniyete ta- 
pici olma ve bu suret ve cismaniyetin kiymetinden bahsetme ve insanlar ara- 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

sindaki cinsiyet sirnni onlann suretlerinde arama! Ma'nadan bi-haber olan 
sfiret-i insaniyyenin duvara dayanmis. odundan farki yoktur. Nitekim sure-i 
MunafMn'da \±~!* L~s^ '^tr j^jyb '^IL? \jy\ of, J^C-i jl*1- J^f, iijj (Mii- 
nafikun, 63/4) ya'ni "Ey Resulumf Sen o ma'nadan bi-haber olan munafik- 
lan gordugiin vakit, onlann cisimlerinin tenasub ve intizamina taaccub eder- 
sin ve eger soz soyleseler, onlann fesahatli belagatli olan sozlerini dinlersin. 
Guya onlar duvara dayanmis. odun gibidirler" buyurulur. 

js>- C^y^^r j \j X*\?r C~^*j j?&~ ^yx J *\***- <^yt -^ Cjjj+a 

2973. Suret cemad gibi ve ta$ atbi yeldi. Camidin cinsiyetten haberi yoktur. 

Ya'ni, suver-i cismaniyye cemad ve ta§ gibidirler. Binaenaleyh camid olan 
cismin cinsiyetten haberi yoktur. Nitekim bu ma'na hakkinda Hz. Fir Efendi- 
miz Fihi Ma. HMerinin 13. fashnda §6yle buyururlar: 

"is. fikirlerindir. Suretlerin kaffesi tabi' ve alettirler; ve fikir olmayinca mu- 
attaldirlar ve cemaddirlar. Boyle olunca sureti goren kimse, cemad demektir. 
kimse icin ma'naya yol yoktur. Her ne kadar sureta ihtiyar ve yiiz ya§in- 
da ise de o Qocuktur, na-baligdir... ilh." 

^* j* J^y^. y* x^S^ ^^ e <^ y? cs J jy y? ^W 

2974. Can kannca ve cisim bugday tdnesi gihidir. Dier bir dem onu iaraf be- 
iaraf ceker. 

Ya'ni, cismin cemad cinsinden oldugu meydandadir. Zira onu kimildatan 
cisimdeki ruhtur. Mesela, can kannca ve cisim bugday tanesi gibidir. Kann- 
ca bugday tanesini yakalayip o tarafa, bu tarafa gektigi gibi, can dahi irade- 
siyle cismi her bir demde o tarafa bu tarafa geker. • 

OJ-i jj>\j>- ja ( _ r ^>r j J^iis-v* o&s v^ - ^^ -^ jy 

2975. ZKannca bilir ki: "0 miirtehen olan habbeler benim mustahilim ve cin- 
sim olacahhr. 

"Miirtehen", rehin olunmus. ve mahbus ve mukayyed olmu§ demektir. 
"MustamT, bir halden bir hale donucu ve muhal olan §ey ma'nalannadir. 
Ba'zi niishalarda "mustahil" ile "cins" arasinda vav-i atife vardir. Tercume bu 
niishaya gore yapilmistir. Bu surette ma'na: "Kannca yakalayip hapsettigi 
habbeler hakkinda bunu bilip der ki: "Bu bugday tanesini ben yiyecegim ve 



c^353^a 



MESNEVt-1 §ERlF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

bana tahawul edecektir ve benim cinsim olacaktir." Ba'zi nushalarda dahi 
"mustahil-i tins", terkib-i izafi olarak mezkurdiir. Bu surette ma'na: "Kann- 
ca yakalayip hapsettigi ve mukayyed kildigi taneler hakkinda bunu bilir ve 
der ki: "Bu taneler benim cismimin mustahili olacaktir, ya'ni benim cismim 
olmak muhaldir. Zira ben canhyim ve bu cansizdir." 

ji _, Ci^i ^^ £jJ jy y elj J 1 ^/ <Jjy <£i & 

2976. O bir kannca yoldan arpa yakaladi. differ kannca bir bugday ve ko§ma 
tuttu. 

"Dev", "kosmak" ma'nasmadir. Mesela o bir kannca yoldan bir arpa ta- 
nesi yakaladi. Diger birjcannca da bir bugday tanesini tuttu ve kosmaya ba§- 
ladi. Her iki kanncadan birisinin agzinda arpa ve digerinin agzinda bugday 
tanesi oldugu halde birbirlerine dogru yakla§maya ve bu taneler dahi kann- 
calar ile.beraber yurumeye basladi. 

<_^ -^y jy *sy jy J j * >"<y ^ ^y f 

2977. bugday arpa tarafina ko§amaz. jakat kannca kannca tarafina cjelir. 
6vet! 

Bugday cemaddir. Bittabi* cemad olan arpa tarafina kosamaz. Fakat zi- 
ruh olan kannca, agzindaki bugday ile agzinda arpa olan kannca tarafina ge- 
lir. Evet, bu boyle olur! 

2978. JAr-panin bugday tarafina aitmesi tabi'dir. DCanncayi aor ki, o cinse ra- 
ci'dir. 

Arpanin bugday tarafina gitmesi kendi iradesiyle degildir. Kanncanin ha- 
reketine tabi'dir. Binaenaieyh arpanin bugday tarafina gitmesini gorme! Ken- 
di cinsi tarafina giden kanncayi gor! 

}/ jij^ r**- y. I J ^T yr iSy -^ \j? f*f y\* y 

2979. Sen, nicin bugday ar-pa iarajina aitti? ^Demel Qozu hasm uzerine koy, 
mukayyed uzerine degil! 

Sen cemad olan bugday ve arpayi goriip, "Nicm bugday arpa tarafina git- 
ti?" deme! Goziinu bu cemadlann hasmi olan canh kanncalar uzerine koyl 
Yoksa bu kanncalann agizlannda mukayyed ve mahbus olan bugdaya ve ar- 



<^cg> 



AHMED AVNt KONUK 

paya degill Bunun gibi ecsam-i be§eriyyeyi ta§iyan dahi onlann ruhlandir. 
Fasikin ruhu kendi cinsi olan fasikin ruhuna meyil ettigi igin bu alem-i syret- 
te cemad nevlnden olan cisimleri de birbirlerine yaklasir; ve keza salihin ru- 
hu da boylece kendi gibi bir salihin ruhuna temayul eder. Binaenaleyh his 
gozuyle cemad olan cisimlere bakilmayip akil goziiyle onlann ruhlannm ah- 
vali gorulmek lazimdir. 

2980. ZKara kannca kara kece uzerinde, kannca gizli; tane vol Uzerinde za- 
[2961] ,. y v v 

kudu. 

"Libd", yiinden drulmiis. kege demektir. Mesela kara kannca kara kege 
uzerinde yurudugii vakit, his gozii o kanncayi fark edemez. Kannca nazar- 
dan gizli kalir. Fakat renkli olan bugday veya arpa tanesi kara kege uzerinde 
his goziine zahir olur. 

2981. S^ktl goze der: "Dyi hahl Tane, ianeyi adturucii olmaksizm hi$ nasd 
aider?" 

Bu manzarayi goren his goziine akil der ki: "iyi bak! Bir canli goturiicii ol- 
maksizin, cansiz ve camid olan bugday veya arpa tanesi hig kendi kendine 
hareket edip yiiriir mil? Akil his gdziinii daima boyle irsad eder." 

2982. ^Bu sebebden dolayi kopek, S^shab-i 'Jiehf iarafina geldi. Siiretler hu- 
bubat ve kalb kanncadu. 

Ya'ni, cansizi canli nakl etmesi sebebinden dolayi, bir kopek Ashab-i Kehf 
tarafina geldi ve onun suret-i cismaniyyesi kopek oldugu halde, batini ve kal- 
bi o Ashab-i Kehf in batini ile munasebetdar idi. i§te bu munasebet-i batiniy- 
yeden dolayi Ashab-i Kehf o kopegi kovduklan halde onlardan ayrilmadi. Zi- 
ra suretler hububat ve kalb kannca gibidir. Kanncalar hububati tagidiklan gi- 
bi, kalbler ve batinlar dahi cisimleri tasjr. 

2983. Ondan dolayi Dsa felegin -pakleri iarafmda olur. ZKafesler muhtelif, 
ku$un yavmlan bir cinsiir. 



C^g, 



MESNEVl-t §ERIF §ERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

"Ferh", ku§ yavrusu. "Pakan-i carh"tan murad, ervah-i aliyedir. Ya'ni su- 
retin nakili ma'na olmasindan dolayi isa (a.s.) felegin pakleri olan ervah-i ali- 
ye tarafindadir. Mesela, ma'nalan muttehid olan cisimler kafese ve bu ma'na- 
lar dahi bir cinsten olan kus. yavrulanna benzer. 

d\jj J-iL ,j*& ^ JS l y^ ( j. OL^J J~*j jT j 1-u u ^ii jA 

2984. ^u kafes asikar ve onun o kus yavrusu gizlid-ir. Oiafes $ekici olmaksi- 
zvn kafes ne vakit aidici olur? 

Bu kafes mesabesinde olan cisimler zahir ve asikardir; ve onlann o ku§ 
mesabesinde olan ruhlan gizlidir. Kafesler camid oldugu icm, onlan bir gekip 
goturucii olmazsa, bittabf kendiliklerinden hareket edemezler. 

2985. %y ne muilu hir goze ki, akil ona heyiir, ahibet gorucn ve alim ve nurlu olur. 

"Hibr", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "alim ve fazil" ma'nasinadir. "Ka- 
rir", "goz nurlu olmak" ma'nasma olan "kurre"den mustoktir. Ba'zi niishalarda 
"karir" yerine "munir" vaki'dir. Ya'ni, ey ne mutlu ve ne saadet bir his goziine 
ki, o goz sahibine onun akli bey ve hakimdir; ve bu his gozii o aklin tasarrufu 
altmdadir. Boyle bir goz her §eyin sonunu gdriicii ve alim ve nurlu olur. 



2986. Qirkinlik ve giizellik farkim akildan getiriniz, hir gozden Aegil ki, kara- 
dan ve akian soyledi. 

Ey hakikati gdrmek isteyen kimseler! Qirkini ve giizeli akil vasitasiyla ayirt 
ediniz, ancak beyazi ve karayi ayirt edebilen his gozii vasitasiyla degil! Zira his 
gozii pek aciz ve bicaredir. Nitekim pek uzakta olan gayet biiyiik bir cismi pek 
kiicuk goriir; ve kalibi, kiyafett muntazam ve siislii olan bir kimseyi mu'teber 
ve makbul goriir. Onun batimnin ve ma'nasimn bo§lugunu fark edemez. 

2987. Qoz mezhelede hiten yesillifle aldancLi. i^Akil ler ki: "Onu hizim mihek- 
kimize vur! 

"Hadra", "ye§illik"; "dimen", "mezbele ve gubre yigini" demektir. Bu 
beyt-i §erifte ^oji ^jj^j ^ruj ya'ni "Giibre yigininda biten yesjllikten sakim- 



<?$%& 



AHMED AVNl KONUK: 

niz!" hadis-i serifine isaret buyurulur ki, bu hadis-i serif siireti gayet giizel ve 
ahlaki gayet fena olan kadinlardan kinaye olur. Ya'ni, bir his gozii giibre iize- 
rinde biten yesillige aldandi ve onu kiymetli bir sey sandi. Fakat akil bu al- 
danan his goziine der ki: "0 gordiigiin giizelligi ewelen bizim mihekkimize 
ve mizanimiza vur, onun hakkmdaki hiikmiinii soma ver!" 

2988. tlAturad gorucu olan goz ku$un afetulir. Tuzak gorucu olan akil ku$un 
mahall-i halasidir. 

Murad gorucu ve heva-yi nefsaniye meyl edici olan his gozii run kusu- 
nun afeti ve belasidir. muradm altindaki tuzagi goren akil, ruh kusunun 
mahall-i halasi ve o tuzaktan kurtulmak icjn siginacak bir yerdir. 

2989. 'Hafka iuzak oliu ki, akil onu anlamadi. £ja\b gorucu olan vahu onian 
dolayi hu tarafa ko$lu. 

Fakat birtakim baska tuzaklar vardir ki, akil o tuzagi anlamaz. Mesela bu 
keserat-i esyayi goriir, vucudda onlan miistakil zanneder ve vahdet-i viicudu 
idr&kten aciz kahr; ve viicud-i vahid-i hakikinin sifatlanni o mevhum olan su- 
ver-i taniyeye isnad eder. Nitekim sark ve garb feylesoflarimn felsefi meslek- 
lerinde birbirlerine karsi olan miinazaralan ve i'tirazlan akl-i ciiz'inin idrak-i 
hakayiktaki acziyetinin agik birer delilidir. Iste akl-i ciiz'i idrak-i hakayikta 
aciz oldugundan dolayi, o akl-i ciiz'inin nazanndan garb olan hakayiki gos- 
termek ve anlamak icin, bu §aibi gprucu f olan vahy-i ilahi bu alem-i keserat 
tarafina kosa kosa geldi; ve 4Ji '4j ^ ijJy £5 (Bakara, 2/1 15) ya'ni "Ne ta- 
rafa donerseniz Allah'in vechi vaki'dir" ve '^"d jjf ^ £, jHadid, 57/4) 
ya'ni "Hak nerede olursamz sizinle beraberdir" ve jj^-dii '^i^'j>'j (Zariyat, 
51/21) ya'ni "Sizin nefsinizdedir, gormiiyor musunuz?" ve emsali sozler ile 
akli Ikaz ve irsad etti. 

2990. Cinsi ve cins olmayani ianimayi akildan hilirsin. Qabuk suretler tarafi- 
na ko§mak layik olmaz. 

Ey kimse! Mademki his gozii akil goziine muhtacUr, binaenaleyh ma'na- 
da cinsi ve cins olmayani tammayi akil vasitasiyla bilirsin, oyle ise, his go- 



c ^> 



MESNEVt-I §ERtF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

ziine tabi' olup, carcabuk suretler tarafina kosmak ve akil gozuyle onun 
ma'nasini gormeksizin onu kendine dost ittihaz etmek layik olmaz. 

2991. Surette henim i$in ve senin i$in cinsiyel yoktur. Dsa be§er i$inde melek 
cinsi geldi. 

"Li ve lek" ta'bir-i Arabi'dir, "benim ve senin icin" demektir. Ya'ni, ey sa- 
lik! Bir insan suretini gordugiin vakit, onda benim ve senin icm mutlak cin- 
siyet oldugunu hiikm etme! Zira i'tibar stirete degil, ma'naya ve ruhadir. Ni- 
tekim isa (a.s.) be§er suretinde zahir oldu. Fakat ruh-i musavver oldugu icm 
melek cinsinden idi. Jiazretin du§manlan onun suretini goriip kendileri gi- 
bi zannederek su'-i kasd ettiler ve ma'nasindan gafil oldular. 

2992. JJelejje mensub olan ku§, onu hurbaga gibi, kargaca bu mavi hisann iis- 
tiine $ekti. 

"Nil! hisar", "mavi kal'a" demek olup bundan murad, alem-i kesafet olan 
kure-i arzin harici ve alem-i ulvidir. "Felege mensub olan ku§"tan murad, isa 
(a.s.)in ma'nasi veyahud Hz. Cibril (a.s.)dir. Ya'ni, Isa (a.s.)in felege men- 
sub olan ku§u ve ruhu onun suret-i be§eriyyesini kissada beyan olunan kar- 
gamn kurbagayi yukan gekmesi gibi, bu mavi hisann ustime ve alem-i ulvi- 
ye cekti. Yahud felege mensub olan ku§, ya'ni Hz. Cibril (a.s.) ruh-i musav- 
ver olan isa (a.s.)i karganin kurbagayi yukan cekmesi gibi, alem-i ulviye 
gekti. 



Abdiilgavs'in ve onu perilerin kapmasmin ve onun senelerce periler 
arasinda sakin olmasinin ve senelerden sonra onun gehrine ve 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

eviadlarina gelmesinin ve ma'na cinsiyeti ve onlar ile hemdemligi 
hukmiiyle tekrar o perilerden sabr edememesinin kissasidir 



"Peri", "cin taifesinin latif kismi"na derler. HabTs kismma da "ifnt" derler. 
Cin taifesinin mu'mini ve kafiri vardir. Mu'minlerinin salihleri insanlann sa- 
lihlerini severler ve onlann sohbetlerine ragbet ederler. Nitekim Nefahatii'l- 
Uns'te bu ma'naya dair menkibeler mevcuddur; ve Misir'da 1326 sene-i hic- 
riyyesinde tab' edilmis. olan Akamu'I-Mercan fi Ahkami'1-Cann ismindeki ki- 
tabda cinlerin ahvali hakkinda birgok ma'lumat vardir. Bu kissada rnezkur 
olan Abdiilgavs dahi suleha-yi iimmetten bir zat oldugundan, cinlerin latif 
kismindan olan salihleri onu insanlar arasindan kapmi§lar ve bu zat seneler- 
ce onlar ile beraber yasamistir. Ailesi nezdine avdet ettikten sonra, periler ile 
beraber yagamaya ali§tigi ve ma'nen onlar ile cinsiyet husule geldigi igin, o 
perilerden ayn yasamaya sabr edememis. ve yine onlara kansrmsftr. 

2993. <5%b<lulgavs dokuz yil peri gtbi gizli ugiculnkia perinin hemcinsi itli. 

Abdiilgavs ismindeki salih bir zat dokuz yil periler gibi insanlann gozle- 
rinden gizlenmis. ve periler hemcinsi olmus. idi. 

2994. Onun kansinin diaer bir kocadan nesli oldu; ve onun yetimleri onun olix- 
miinden semerde idiler. 

"Semer", "geceleri vakit gegirmek igin soylenen hikaye ve masal" ma'na- 
sinadir. Ya'ni, Abdiiigavs'in dokuz yil kaybolmasi iizerine, oldii zanniyla 
onun kansi ba§ka kocaya vardi ve o kocadan dahi gocuklan oldu; ve Abdiii- 
gavs'in kendi gocuklan ve yetimleri babalanmn oliimunden geceleri bahs ve 
hikaye ederlerdi. 



2995. Herlerdi ki: "<7\iuhakkak onu hurt ve e$kiya vurdu. ^tkud hir kuyu- 
ya, yahud bir pusuya du§tii. 
Onun yetimleri ondan bahs edip derlerdi ki: "Muhakkak babamizi kurt 
pargaladi, yahud daglarda eskiya oidurdii. Yahud bir kuyuya diisrti veyahud 
bir dii§man pususuna ugradi." 



"^^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

2996. ^Buiun onun evladlan fuller xeinde mest idiler. ^emezlerdi hi: nr Bi- 
zim habanuz vardir" 

Abdiilgavs'in butiin evladlan kendi iskri ve giigleri ile me§gul olup, bu i§- 
lerine dalmis. idiler ve "Bizim babamiz vardir ve sagdir" demezler idi. 

2997. ^Dokuz yd sonra da o ariye olarak geldi. ^Lakir oldu, iekrar mutevariye 
oldu. 

"Ariye", "ariyeti" kelimesinden muharref olarak Tiirkce'de "igreti" ma'na- 
sinadir. "Ortunucii ve gizlenici" ma'nasina olan "mutevariye" kelimesi de za- 
ruret-i vezn icin "mutvariye" okunmak icab eder. Ahirindeki te'nis alameti 
olan "ha", kafiye zaruretinden nasMir. Maahaza Abdulgavs'in nefsine i§aret 
olunursa, nefis miiennes oldugu igin, kafiye zarureti bertaraf olur. Ya'ni Ab- 
diilgavs dokuz yil sonra ailesi arasma ikamet kasdiyle degil, igreti olarak gel- 
di. Onlann arasinda zahir oldu. Onun nefsi tekrar gizlenici oldu. 

J~i ±kj J^o-bJJ ^S ^ 01 j j >ji J*>j>- OUj> 0L*» ^a Si 

2998. HZir ay kendi evladlanmn misafiri oldu; ve ondan sonra onun rengini ar- 
hh himse gormedi. 

"Renk"ten murad, surettir. Ya'ni, Abdiilgavs perilerin arasindan aynhp bir 
ay evladlanmn yanina geldi ve misafir oldu ve tekrar kayboldu. Artik onun 
suretini hicbir kimse bir yerde gormedi. Ma'lum olsun ki, zahir-bin olanlar cin 
taifesinin viicudunu inkar ederler. Kur'an-i Kerim'de sure-i Cin'de bu taifeden 
bahs buyuruldugundan, her ne kadar zahir-bin olsalar bile, cinnin viicudunu 
mii'minlerin inkar edememeleri icab eder. Eger inkar ederlerse iman ile alaka- 
lan kalmaz. Bununla beraber bu gibi zahir-bin olanlan ikna' edebilecek birgok 
hadisat-i cinniyye vaki' olmu§tur ki, bu hadisatin higbirisini evham ve haya- 
lata atf etmek mumkin olmaz. Ezciimle Mevlana Caml hazretleri Nefahitii'l- 
UnsXe Abdullah-i Hafif hazretlerinden naklen su vak'ayi hikaye buyurur: 

"Ebu'l-Kasim-t Kusri daima basmi onune egerdi. Sebebi soruldukta dedi 
ki: "Ben ewelleri bir hafta miitemadiyen oruc tutar ve bir kere iftar ederdim. 
Cinden birisi gelip bana selam verdi. Fakat sahsi gormedim. Ona "Zahir ol, 
seni gdreyim!" dedim. Gayet guzel surette bir §ahis zahir oldu. "Sen kimsin?" 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

dedim. "Mii'min cinlerdenim. Senin gibi boyle riyazat sahiblerinden bir kim- 
seyi gordugumuz vakit, severiz ve selam veririz" dedi. "Bundan sonra bana 
zahir ol, sohbet edelim!" dedim. Oyle yapti ve bana muhabbet gosterdi ve ta- 
mamiyle iinsiyet tuttu ve bana ba'zi seyler ogretti. Bir gun ona "Gel, senin- 
le mescide girelim ve bir rmiddet oturalim!" dedim. Bana cevaben dedi ki: 
"Eger biz mescide girip konu§maya baslarsak halk seni goriirler, beni gor- 
mezler ve seni vehm ve hayale mubtela olmus bir adam zannederler." Dedim 
ki: "Gel, mescidin son safinda oturakm ki, herkes bizi gormesin." Muvafakat 
etti. Mescide girip oturduk. Bana dedi ki: "Bu adamlan nasil goruyorsun?" 
Dedim ki: "Ba'zisim yanm gaflet uykusunda ve ba'zismi tamamen uykuda 
ve ba'zismi da uyamk goriiyorum." "Ba§lan iistunde olanlan goriiyor mu- 
sun?" dedi. "Hayir" dedim. Gozlerimi sildi. Gordum ki, her kisinin basi iize- 
rinde bir karga oturmus. Ba'zisimn gozlerini kanadlanyla drtmiis ve ba'zisi- 
mn ancak basinin iistune konmus; ve ba'zisimn gozlerini kanadlanyla gah 
orter ve gah agar. Bunun iizerine dedi ki: "Hak Teala Kur'an'da sure-i Zuh- 
ruf ta *&} 4 '^> ui>~s. ii 'j*£ oC~J\ f> ^ ji ^ (Zuhruf, 43/36) ya'ni "Kim 
ki, Rahrhan'in zikrinden kdrliik ve i'raz ederse, biz bir seytani onun igin be- 
del veririz ki, o onun karinidir" buyurur. Bunlann baslan iizerinde oturan o 
seytanlardir ve her birisine gafleti kadar mustevli olmuslardir." Bu cinni boy- 
le bana gelir ve giderdi. Nihayet bir gun ziyade aciktim. Adetim iizere iftanm 
vaktine dort gun kalmis idi. Bir parca ekmek yedim. Aghgim gegti. Yine o cin- 
ni gelip selam verdi, fakat goriinmedi ve dedi ki: "Biz bu riyazatlardan ve bu 
belalara sabnndan dolayi seni severdik. Vaktaki seni imtihan ettik, sabr edi- 
ci bulmadik." Boyle soyledi ve gitti. Artik bir daha gelmedi. vakitten beri 
ba§imi oniime egerim." 

2999. ^Ruhu mizragtn yarasi kaptup. gibi, onu -perilerin hemcinsligi goiiirclu. 

Ya'ni, Abdiilgavs'in isti'dadinda perilerin hemcinsligi var idi. Mizragin su- 
ret-i cisme agtigi muhlik yara, insamn ruhunu nasil kapip ma'na alemine go- 
tururse, Abdulgavs'in bu hemcinsligi dahi, onu insanlann goriinen suver-i 
kesifesi arasmdan kaptt ve goriinmeyen perilerin arasma gotiirdii. 

C-^jj Objj i^i C~-J^- j j*-* C~~>X.l C-i*- tj^Pr ^^n ^y$- 

3000. Uakiaki cennetlik ceiwetin cinsi gelmi^iir, yine cinsiyeiien Dialik'a ia- 
pici olur. 



c 3^ 



MESNEVM §ERfF §ERHf / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

Hak Teala sure-i Tevbe'de cennetler hakkinda o'jp oi^ j Li 'jfCSj (Tev- 
be, 9/72) ya'n! "Adn cennetlerinde iyi olan mes'kenler vardir" buyurur; ve 
sure-i Nur'da dahi 'j^ oCU'j (Nur, 24/26) ya'ni "tyi olanlar iyi olaniar 
igindir" buyurur. Mu'minlerin ahlaki ve efali iyi ve lattf oldugu icin, onlar 
cermet cinsinden olurlar. iste bu cinsiyetten dolayi onlar baki olan Hahk'a ta- 
pici olurlar. Fakat munkirlerin ahlaki ve efali hayvani ve nefsani oldugun- 
dan, onlarm bu fena sifatlan fena bir yer olan cehennem cinsindendir. Onun 
icm onlar Halik'a degil, fan! olan halka tapicidirlar. 

oJL.1 LjJj Ota C^r- f-\-5> a-Us** j zyr $yj ^ *J 

3001. ZPeyyamber "Cud ve mahmideti dunyaya gelmi$ cennetin dalibil!" feu- 
yurmadi mi? 

"Cud", comerdlik ve sehavet. "Mahmide", menzile vezninde olup, me- 
zemmetih ziddidir; "ovmek ve giizel huylann coklugu" demektir. Bu beyt-i 
lattfte su hadis-i serife i§aret buyurulur: i^-i s^ j, ou«* j^u j^-j *U-Ji 
ya'ni "Comerdlik ve giizel huy, cennet agacmdan ikidaldir" ve & s^ *U-Ji 

p\ j* lj>J^ J>Jlj .«4-l J\ Cr *ii\ JJi «U lf> U«y iai-1 j*i UjJI J ^U-U. lfiU*l *JUl jU^I 

jUi Ji t> *iJi dtfi «aii vUp! ^ u*. J^-i ^ UJdi ^ oUoi* i^u*i ya'ni "Comertlik 
cennet agaclanndan bir agactir. Dalian dunyaya sarkmistir. Kim ki, ondan 
ba'zisim yakalarsa bu dal onu cennete yeder; ve hasislik atesten bir agagtir. 
Onun dallan da diinyaya sarkmisftr. Kim ki onun dallanndan ba'zisim yaka- 
larsa, bu dal onu atese yeder." 

3002. uWihrleri hep mihrin cinsi ia'htr eil ZKakulan hep kahnn tinsi bill 

Ya'ni, bu suret-i alemdeki merhametlerin hepsini, efrad-i beserin hangi 
kisminda olursa olsun merhamet cinsindendir, de! Ve kahirlann hepsini de 
yine kahir cinsinden bil! Ya'ni kahir, ister mu'minden ve ister kafirden zahir 
olsun, her ikisi de bir cinsindendir, aralannda gayriyet yoktur. 

3003. Xautdli laubalufi getirir. JLtra hi re'yde ve. akdda hemcinsdieler. 

"Laubali", "korkusuz ve pervasiz" ma'nasmda kullanilan bir terklb-i 
Arabi'dir. Ya'ni, korkusuz ve pervasiz olan bir kimse, kendisi gibi bir kor- 



°^^ > 



AHMED AVNi KONUK 

kusuz ve pervasiz kirnseyi musahib ve reffk olarak getirir. Zira du§iincede 
ve akilda bir cinsdendirler ve her bir kimsenin kendi cinsine meyl etmesi 
tabiidir. 

3004, Dlrh'ie niicumdan cinsiyet var ili. O sekiz yil ^Luhal ile ludumde oUu. 

"Kudum", "seferden gelmek" demektir. Ma'lum olsun ki, giines etrafinda 
mahrekleri iizerinde devr eden seyyarelerin cismaniyetleri oldugu gibi, ruha- 
niyetleri de vardir; Bu beyt-i §erifte ismi gecen Ziihal seyyaresi de bunlardan 
birisidir. Bu seyyarenin cismi ehl-i hey'etin kesfine gore diinyadan 750 def a 
biiyiik olup, kendi mihveri iizerindeki devrinilO saat 14 daMkada bitirir. Bu 
cihetle oradaki gtinler kiire-i arzin giinlerinden daha kisadir. Giine§ etrafin- 
daki hareketini 29 senede itmarn eder; ve kendi etrafinda bir de biiyiik hal- 
kasi vardir. Ehl-i havas yedi seyyareden her birinin ruhaniyetlerini ba'zi 
azaim ve esma ve buhurlar vasitasiyla ve himmetleriyle celb ederler; ve on- 
lann ruhaniyetlerinin nuzuliine "tenezziil-i ma'nevi" derler. Bu tenezzulun 
seyyaratm cisimleri ile alakasi yoktur, Cenab-i §eyh-i Ekber (r.a.) hazretleri 
Havzu'l-Hayat ismindeki risalesinde bu babda bir hayli ma'lumat yazmi§lar- 
dir. Zahir-bin olanlann bu islerden haberleri olmadigi igin inkar ederler. Bu 
mukaddime anla§ildiktan sonra beyt-i §erifin hulasa-i ma'nasi §6yle olur: Id- 
ris (a.s.)in ruh-i serifinde niicumun ya'ni seyyaratm ruhaniyetlerinden cin- 
siyet var idi. Binaenaleyh o hazret sekiz yil Ziihal ile kudumde qldu. Ya'ni 
onlann ruhaniyetleri Ziihal'in ruhaniyetine ve Zuhal'in riihaniyeti dahi o 
hazretin ruhaniyetine gidip gelmekte oldu. 

3005. uWasnklarda ve tnagriblerAe onun yari onun hem-ha&isi ve mahrem-i 



asan 



ollu. 



Ya'ni, Idris (a.s.) kiire-i arzin hem masnk taraflannda ve hem de magrib 
taraflannda Ziihal seyyaresinin ruhaniyetinin yari ve onun musahibi ve kii- 
re-i arz iizerindeki eserlerinin mahremi oldu. Zira giines etrafinda devr eden 
seyyarelerden her birinin digeri iizerinde hem cismani ve hem de ruhani 
te'sirleri vardir ki, cismani te'sirleri ehl-i hey'et tarafindan peyderpey kesfo- 
lunmaktadir. Ruhani te'sirleri dahi ehl-i havas tarafindan kitablarda bildiril- 
mistir. Ehl-i havassin beyamna gore Ziihal nahs-i ekberdir. 



°$^e> 



MESNEVt-1 SERtF SERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

3006. Uakiaki cjayhetten soma o kadwn gelirHi, yeryuzunde nucnm lex si soy- 
lerdi. 

Ya'ni, Idris (a.s.) niicumun ruhaniyetleri alemine dalip, beseriyet alemin- 
den kaybolduktan sonra, tekrar beseriyet alemine geldigi vakit, yeryuzunde 
halka niicumun ve seyyarelerin ahval ve havassina miiteallik ders soyledi. 

3007. Onun oniinde yddizlar hos saf vurmuslar idi. yddizlar onun dersinde 
hazir olmuslar idi. ' 

Hz. tdns'in oniinde yildizlarm ruhaniyetleri hos ve muntazam saf olup 
halka verdigi dersler esnasinda hazir olmuslar idi. 

3008. Oyle hi, umumdan ve hususian olan halk, niicumun avazini isiiirler idi. 

Hz. idris'in dersi oyle olurdu ki, onun dersinde bulunan halkin avam ve 
havassi o esnada beseriyetlerinden tecerrud edip, riihaniyet alemine tececciih 
ederler ve derste saf olan seyyarelerin ruhaniyetlerinin sesini i§itirler idi. Zira 
riihaniyet aleminde sadalar ve gulguleler vardir. Nitekim 3. cildin 1018 nu- 
marah beyt-i serifinde *&** ^ ^b*- 1 $&■ . -^.jj U^ ^ ^^ J s ya'ni "Cemad- 
liktan ve cismaniyetten ruhlar alemine gidiniz. Ecza-yi alemin gulgulesini isi- 
tiniz!" buyurulmus idi. 

3009. Cinsiyetin cezhi yddizlan yeryuzune kadar cehiy onun huzurunda zahir 
olmuslar idi. 

"Mubin", ism-i fail olup "zahir" ma'nasmadir. Ya'ni, tdris (a.s.)in riihani- 
yeti seyyarelerin ruhaniyetleri ile hemcins idi. Bu cinsiyet o yildizlann ruha- 
niyetlerini yeryuzune kadar cekti ve o hazretin huzurunda zahir oldular. 

-^J C-r 5, J 1 o^ ^ $* > ^~ ^^ -> *f~ ^ &■ ^ 

3010. Dier hirisi kendi aditu ve kendi ahvalini acik soyleyiv onun huzurunda 
strh-i rasad ederdi. 



c^P* 



AHMED AVNl KONUK 

"Rasad", yildizlann tulu' ve gurubunu ve sair ahvalini muayene etmek ve 
gozetlemek. Ya'ni, seyyarelerden her birinin ruhu, kendi adini ve kendi ah- 
valini ve hassiyetini agik soyleyip Hz. Idris'in huzurunda rasad ilminin ser- 
hini ve tafsilini soylerdi. 

3011. Cinsiyet neiir? 1?ir nevi' nazarcUr ki, 6 sebehle birhirine yol bulurlar. 

Ya'ni, ruhiar arasindaki cinsiyet nedir? Akil ve idrakin bir nevi" nazandir 
ki, eger o nazar birlesir ise, insanlar birbiriyle musahabete yol bulurlar. Me- 
sela iki kimsenin nazarlan ma'rifet-i Hak tarafina olunca, hangi milletten 
olursa olsun, onlar bir cinsten olurlar. Suretlerine i'tibar olunmaz. Fakat biri- 
nin nazan ma'rifet-i Hakk'a ve digerinin nazan halka ve nefsaniyet alemine 
olunca, bu iki kimse bir milletten olsalar bile, onlar bir cinsten olmazlar. Qiin- 
ku insanin cismine hakim olan aktl ve idrak onlann cisimlerini baska baska 
taraflara geker ve birbirlerine musahib olmamn imkani kalmaz. 

d\ ^j^r (JlJ* y y" ji ^ dy~ 0\-|J <_£ j ji J>- ij' <tf Joj Ol 

3012. nazan ki Diak onda aizleli, vaktaki Sana koya, sen onun cinsi olursun. 

Ya'ni, HakTeala insan-i kamilde gizledigi nazan sana koydugu vakit, sen 
insan-i kamilin cinsi olursun ve onun sohbetinden aynlmak istemezsin. 

^ b ^iS J' \j ^^ > \j J s^^ **r «->> ^ 

3013. Cismi her iarafa ne geker? Wazar. Diabersizi kim geker? Diaberli. 

Cismi her tarafa ne geker? Aklin nazan geker. Hakikatten habersiz olan 
cismani bir kimseyi hakikat ve ma'na tarafina kirn geker? Hakikatten ve 
ma'nadan haberii olan insan-i kamil geker. Yahud ikinci misra'm ma'nasi 
soyle olur: Cemad nev'inden olup habersiz ve idraksiz olan cismi tarafa bu 
tarafa kirn geker? Idrakli ve haberii olan ruh geker. Velhasil, insanin cismine 
hakim olan onun ma'nasidir. 

Jlaj^ d\f j n£ <1^> j! -^J j lSj>- >j* j-^'t &>yx 

3014. Uaktaki erkejjje \iaa\n huyunu koyar, j}us.t olur ve a., verir. 

Mesela, vaktaki Hak Teala hazretleri erkegin suretine ve cismine kadm 
huyunu ve ma'nasim koyar, artik pu§t olup, kendisine livata ettirir. "Mu- 



*#$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

hannes", "kadin tabiatli ve korkak ve pu§t" ma'nalanna gelir. "Gan", g.. 
ma'nasinadir. 

3015. Uahiaki kadina erkegin huyunu koyar, o sevici kadin kalxnm ialtbi olur. 

"Sa'ter", "sevici kadin" ma'nasinadir ki, boyle bir kadin bir hasin madde- 
den alet-i raculiyyet yapip diger bir kadin ile fiil-i sen!' yapar. Vaktaki Hak 
Teala kadinin cismine erkeklik huyunu ve ma'nasim koyar, bir kati madde- 
den zibik yapip kadinin talibi olur. 

3016. ^Vaktaki sana Cebraxi'in sifatlanni koyar, hir kus yavrusu gxbi hava iize- 
rine yol istersin. 

Vaktaki sana Hak Teala "Ruhu'1-emin" olan Cebrail (a.s.) sifatlanni ko- 
yar, sen o ruhani sifatlar sebebiyle nefsanl sifatlanni riyazat ve miicahedat ile 
maglub edip, bir kus yavrusu gibi ruhaniyet alemine ucmak istersin. "Ferh", 
"kus yavrusu" demektir. 

L-w* j> J-ilp ajISs-j ,jj^j jl \jA j2 e-bi *^^ JfzzA 

3017. fiozii hava iizerine muntazir koymus. Sernaya as_ik, zeminden hiaanedir. 

Boyle bir kimse ruhunun gozunii ruhaniyet havasi iizerine muntazir koy- 
mustur. ruhaniyetin semasina a§ik olan kimse, bu kesif yerytizune ve bu 
hayat-i hayvaniyyeye yabancidir. 



• * ~ 



3018. Uahiaki sana eseklik sifatlanni koyar, ecjer senin yiiz kanadm olsa ahir 
iarajina u$arsxn. 

"Eseklik sifatlan"ndan murad, bol bol yemek, icmek ve uyumak ve mu- 
amele-i cinsiyye ile me§gQl olmaktan kinayedir; ve "kanat"tan murad, ulum-i 
akliyye ve felsefiyyedir. "Ahir"dan murad, bu alem-i kesafet olan diinyadir. 
Ya'ni, ey kimse! Eger Hak Teala sana eseklik ve hayvaniyet sifatlan olan bol 
bol yemek, icmek ve uyumak ve muamele-i cinsiyye ile mesgul olmak sifat- 
lanni koyarsa, ma'na alemine ugmak igin kanatlar mesabesinde olan ulum-i 
akliyye ve felsefiyyede mutebahhir olsan bile, o kanatlar ile yine hayvan ahi- 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

n mesabesinde olan bu dunya tarafina ucarsin. Nitekim eski Yunan feylesof- 
Ian zamamndaki bir fahiseye feylesoflar hakkindaki miitalaasini sormu§lar. 
Cevaben demis ki: "Ben onlann ne dusiinduklerini bilmem. Fakat sunu bili- 
rim ki: Aksam olunca onlar da herkes gibi bizim kapiyi cahyorlar." 

j\y*£j* dj>j Xi J~+ jl jijafc J>y X.U Csjy* ^ jl 

3019. St^an suretinden dolayi hakir geldi. Dtabtsliginden dolayi si$an yiyicinin 
zebunu oldu. 

"Mus-har", vasf-i terkibi olup, "sican yiyici" demektir. Kediden kinaye 
olur. Ya'ni, sigan, suretinden dolayi halkin nazannda hakir olmamistir. Belki 
tabiatinin ve ahlakinin pisliginden dolayi halkin menruru ve kedinin zebunu 
oldu. Zira sigan pislikler icmde gezer ve karanligi sever; ve dolaplarda ve san- 
diklarda buldugu elbiseleri keskin disleriyle keser. Kedinin tab'i ve ahlaki bu- 
nun hilafinadir. Daima yalanip iistunu basim temizler ve yatmak igin kokla- 
yip temiz yer arar ve zarar-i hayvanisi pek azdir. Bu ihtilaf tabiat ve ahlak- 
tan dolayi sigamn diismanidir. 

C~~* ^UjJ j js«i j j* jl Cw-jj C~Jk j JS\st- _> iSyr A**Ja 

3020. ^Tu'me-cudur ve hain ve zulmet-veresitir . < 3 > eunirden ve fishkian ve pek- 
[3001] iii 

mezden sarho$tur. 

"Tu'me", yemeklik; "tu'me-cu", vasf-i terkibidir, "yemeklik arayici" de- 
mek olur. Ya'ni, sicamn ahlaki murdardir. Pis ve temiz her ne olursa, yemek- 
lik arayicidir ve zarar verici haindir ve karanlikta gezmeyi sever, insamn gi- 
dasi olan peynire ve fistiga ve pekmeze sarho§ga musallattir. 

J^y~j j\& j Xib d\J*y dfe J^y (Jy* XMj y~ \j i_~4-M j\> 

3021. Uakiaki beyaz doganm siean huyu ola, si^unm aydji ve vuhu§un an olur. 

"Vuhu§", insandan urkiip kacan yabani hayvan ma'nasina olan "vahs"in 
cem'idir. Ya'ni, vaktaki avcilar indinde suret i'tibariyle makbul olan beyaz 
renkli dogan kusunda sigan huyu olsa, sicanlardan ve vans! hayvanlardan 
daha a§agi olur; ve bu hayvanlar arasinda onun vucudu kusur ve leke olur. 

3022. By oaul! Uakiaki Diarui ve [Mami'un huyu dondu, onlar a he$er huyu 
verdi. 



°c&P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Harut ve Marut iki melegin ismidir ki, onlar be§erin emr-i ilahiye muhalefet- 
lerini takbih ettiler ve kendilerinin itaatlerine magrur oldular. Hak Teala onlan si- 
fat-i melekiyyetden sifat-i be§eriyyete indirdi. Nitekim bunlann kissasi 1. cildin 
543 numarah beytinde mticmelen zikr olunmustur; ve yine o cildin 3361 ve 
3362 ve 5. cildin 620 numarah beyitlerinde de bunlardan bahis buyurulmustur. 

3023. " Jle-nahnii' s-sdjjun" dan ^abil kuyusuna ha$ a^agiya haglanmi§ olarak 
du§tiiler. 

Bu melekler be§eriyet sifatiyla alem-i kesafete niizul ettikten sonra, ken- 
dilerinden dahi emr-i iMhtye muhalefet sadir oldu. Haklannda Ve's-Saffat Su- 
re-i §erifesinde vaki' oyuJi^'uf, (Saffat, 37/165) ya'ni "Biz saf halinde bu- 
lunan melekleriz" buyurulan melekiyet mertebesinden Babil sehrinin kuyu- 
suna bas a§agiya baglanmis olarak du§tiiler. 

3024. J2evh-l mahfiiz onlann nazartrulan uzak oldu. Onlann levhi sahir ve 
meshur old-u. 

"Levh-i mahfuz", kaza-yi ilahinin tafsilini havi olan levh-i kaderdir ki, 
melekler bu levhe nazaran fa'aliyette bulunurlar. Igte bu levh-i kader Harut 
ve Marut'un nazanndan uzak diistii ve onlann levhi bu suver-i kesife ale- 
mindeki sihir edici ve sihir edilmis kimselerin suretleri oldu. Zira onlar sihir il- 
minde mahir idiler. Binaenaleyh nazarlan kendi ilimlerinin dairesine mahsur 
kaldi; ve bu ilim onlan levh-i kaderi gormekten ve onun ahkammi bilmekten 
hicaba dusiirdii. Nitekim sair efrad-i be§eriyye dahi boyledir. 

OV Jy-j j J'jf- j. l^y ^^ J^t* ^L** j*. j OUa a 

3025. *3ianat yine o, ha§ yine o, heykel yine odur. H^ir <jMusa ar? uzerinde ve 
hir jfir'avn hakir olmu§tur. 

"Per", "kanat" demek olup burada el ve ayak murad buyurulur. "Miihan", 
hakir edilmis ma'nasinadir. Ya'ni, velhasii, surete i'tibar yoktur; ve i'tibar o 
suretin ma'nasinadir. Nitekim kol ve kanat ve bas ve heykel ve cisim, Musa 
(a.s.) ile Fir'avn'da bir oldugu halde Musa (a.s.)in ma'nasi ve ruhu ar§ iize- 
rinde ali ve Fir'avn'in ma'nasi ve ruhu esfel~i safilin olan bu diinyada hakir 
ve zelil olmu§tur. 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 



3026. Diuy arknca oil fiiizel h-uylu ile otur! Qui yagimn huy faibul eiiciligi- 



nZrl 



Ey kimse! Mademki insan suret ile degil, ma'na ile insan olur ve insanin 
ma'nasi da kendinin ahlakidir, binaenaleyh ma'nadan ibaret olan guzel huy 
tahsili arkasinda kos ve guzel huylu olan kamiller ile otur! Gul yagimn, gu- 
lun huyu ve ma'nasi olan guzel kokuyu kabul ediciligini gor! Zira tabiat-i be- 
seriyye ahlaki kendisine ceker ve sohbet insanin toib'jna te'sir eder. Bu sebeb- 
le ayet-i kerimede '^UA ^ \j£ 3 'A \£\ i^T'^i (X (Tevbe, 9/119) ya'ni 
"Ey mu'minler! [Allah'a karsi takva sahibi olu'nuz ve] sadiklar ile beraber 
olunuz!" buyurulur. §eyh Sad! hazretleri Giilistin'mda bu ma'nayi su beyit- 
ler ile izah buyurmuslardir: 

r~* y jo^ <•** J 1 y <Jj^^. ^f-^ ^ f^ j^ 

r-y f \> J^ u^j ^y y^ cX o* ^ 

^J» *£ ^S"^- di*J» {/> ^/ j */ }\ ,y jJ Jy!^** JUT 

"Birgiin hamamda guzel kokulu bir kil, bir dostun elinden benim elime eri§ti. 
kile dedim ki: "Misk misin yahud anber misin? Senin gontil agici olan ko- 
kundan sarho§um. " Bana cevaben dedi ki: "Ben nagiz ve kiymetsiz birgamur 
idim. Fakat bir miiddetgul ile beraber oturdum. Benim musahibim olan gtiliin 
kemali bana te 'sir etti; ve yoksa ben yine oldugum gibi aym topragim. " 

3027. uMezann toprap clu olutlen §eref bulur. Diaiia gon&l onun mezan uze- 
rine yuz ve el koyar. 

Mezann topragi dahi insan-i kamilin surette olmus goriinen cisminin def- 
ninden seref bulur. Hatta insan-i kamilin kadrini ve mertebesini miidrik 
olanlann gonlii o kamilin mezan uzerine tevecciih edip, yiizunii ve elini su- 
rer. Fakat insan-i kamilin kadrini ve mertebesini miidrik olmayanlar ise, 
hayvan suriileri gibi gegip giderler. Ba'zi niishalarda "ez miirde hem" yerine 
"ez nuird-i Hak" vaki'dir. 



*$%?!? 



ggp^" MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3028. Topra/t pak olan cismin hemsdifeliginden nasxl miiserrej ve ihhal-nak 



qe\ 



Ui. 



Ya'nt, o toprak insan-t kamilin defninden ewel higbir kimsenin tevecdih 
ettigi bir yer degil iken, bak ki insan-i kamilin pak olan cisminin hem-saye- 
liginden ve komsulugundan o toprak nasil mugerref ve ikbal-nak oldu! 

3029. r Binaenaleyh sen dahi *Ewd homsu, sonra evi" del Bger hir gbniil tutar- 
san, git, dildan isle! 

Binaenaleyh sen dahi evvelen komsuya bak! Sonra da o kom§unun ya- 
mnda kendine ev ittihaz et! Nitekim hadis-i §erifte jiM ^ jjJ ] j^ 1 ^ j^ 1 
ya'ni "Ewelen kom§u, sonra ev; ewelen refik, sonra yol!" buyurulmu§tur. 
Eger sende bir insan kalbi var ise, git, gonial tutucu ve mahbtib olan insan-i 
kamili istel 

3030. Oram foprajji dahi canm streti olur. Slzvzlerm gozuram surniesi olur. 

insan-i kamilin bu hayat-i suriyyesinde tasarrufu oldugu gibi, vefatin- 
dan sonra dahi onun topragi ve kabr-i §erifi onun ruh-i latifinin tab'i ve si- 
reti iizerine olur. Azizlerin ruhlanmn gozuniin siirmesi olur; ve kamillerin 
kabr-i sertflerinin ziyareti yiizunden gozlerine alem-i gaybin ahvali miinke- 
§if olur. Nitekim Hace Muhammed Bahaiiddin §ah-i Nak§bend (k.s.) 
hazretleri buyurmusjardir ki: 

"Bir gece ahvalimin ibtidalannda ve cezbelerimin galebesi esnasinda Bu- 
hara kabirlerinden iig velinin kabrini ziyarete gittim. Her birisinde birer yanar 
kandil gordiim ve kandillerde yag ve fitil var. Fakat daha parlak yanmak icin 
fitillerini biraz harekete getirmek lazim. Diger bir kabr-i §erifte kibleye miite- 
veccih oturdum tevecciihte kendimden gectim. Kible tarafindan bir biiyiik 
kursii zuhur etti. Onunde bir yesjl perde var idi. kursuniin etrafinda birta- 
kim zevat var idi ki, icjerinde Muhammed Baba Semmasi hazretleri de bulu- 
nuyor idi. Bunlann bu alemden intikal etmis. zevat olduklanni anladim. ce- 
maatten birisi kiirsu iistiindeki zatm Abdiilhahk Gucdiivani (k.s.) hazretleri 
oldugunu soyledi. Onunden perdeyi kaldirdilar. Nurani bir pir oldugunu gor- 



«^= 



AHMED AVNl KONUK 

dum. Selam verdim, selamimi aldi. Ondan sonra bana siilukun bidayetine ve 
vasatina ve nihayetine aid olan bircok beyanatta bulundu ve buyurdu ki: 
"Kabirlerde gordiigun kandiller suna isarettir ki: Senin bu tarika isti'dad ve 
kabiliyetin vardir. Fakat parlamak ve esrar zuhura gelmek icin isti'dad fitilini 
harekete getirmek Iazimdir. Bunlardan ba§ka bana bircok vesayada bulundu- 
lar" [Nefahatu'l-Uns'tm). 

Velhasil insan-i kamilin kabr-i §erifine tevecciihten sun ve ma'nevi buyiik 
istifadeler hasil olur. 

jLisXJt j *J& L?-l X*e> j <> jlj Jb^ oL>^ jjf ji L-j (j\ 

3031. Sy.ne p>k toprok gtbi mezar&a yatmi§ vox fax. V^fefde ve inti$arda yiiz 
diriden iyidir. 

"lnti§ar", dagilmak ve yayilmak demektir. Burada tasarrufun yayilmasi 
ve nafiz olmasi demek olur. Ba'zi niishalarda "ibtisar" vaki'dir, "mujdele- 
mek" ma'nasinadir. Ya'nt, bircok kamiller vardir ki onlar, kabr-i seriflerin- 
de sakin ve sakit bir halde yatmi§lardir. Fakat faide vermek ve tasarruflan 
her tarafa yayilip nafiz olmakta yeryiiziinde doniip dolas, an dirilerden daha 
iyidirler. Nitekim Menikib-i Sipehsalaf da mezkur olan §u vak'a bu halin 
sahididir: 

"Hz. Hudavendigar'm irtihallerinden sonra §ehzade Keygatu Aksaray'a 
gelip limera ve Etrak'i da'vet icin Konya'ya elci gonderdi. Arnavudiar'dan 
birkagkimse kiistahhk edip elgiyi dldurdiiler. Bu hali Keygatu isittikde ofke- 
lenip butiin askerierinin Konya'ya giderek §ehri muhasara etmelerini ve feth 
ettikleri vakit ahaltsini katl edip yagma ile mesgul olmalanni emr etti. es- 
nada kendi umerasindan higbirisi ofkesinin define muvaffak olamayip, biz- 
zarure i§i cereyan-i tabtisine biraktilar. Konya ahalisinin havassi ve avammi 
hep o fitnenin vuku'undan miiteessir oldular. Hz. Mevlana efendimize sigin- 
maktan baska kurtulus. caresini goremeyip, hepsi turbe-i §enfe giderek agla- 
dilar ve yalvardilar. Keygatu ahaliye muvasalat ettikde gece Hz. Hudavendi- 
gar'i rii'yasinda gordii. surette ki, azim heybet ile kubbe-i §eriflerinden di- 
ganya gikip §ehrin kenanna gelerek sanklanm cozdiiler ve §ehrin etrafma do- 
layip dugiimlediler. Sonra Keygatu'nun yanina gelip parmaklanyla muma- 
ileyhin bogazini sikarak: "Ey Turk! Ey Turk! Bu fikir ve hareketten vazgecj 
Yoksa canini kurtaramazsin!" buyurdular. Keygatu uyanip iimerasim ve mu- 
karreblerini cagirdi. Bunlar huzuruna gittikleri vakit, onu korkmu? ve titrer 
bir halde buldular. Sebebini sorduklannda ru'yasint soyledi. Mukarrebler hep 



Csgg^OVB 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

bir agizdan dediler ki: "Biz bu ma'nayi diisuniiyor, velakin korkumuz sebe- 
biyle soyleyemiyor idik." Ondan sonra Keygatu askerlerin geri donmelerini 
emr etti. Gundiiz olunca da bizzat tiirbe-i mutahharanin ziyaretine gidip bir- 
cok kurbanlar kesti. Tiirbe-i serife murettebatina birgok sadakalar verdi." 

Imdi, evliya-yi Hakk'in mekabirine vaki' olan tevecciih ve istimdadin 
boyle miiessir neticeleri zahir olursa, Resul-i Ekrem Efendimiz'in Ravza-i 
mutahharalanna hulus-i kalb ile tevecciih ve istimdadin ne derece nef ve fa- 
idesi olacagi tasavvur olunsun! 

3032. O sayeyi gdiiirmu§ ve onun to-pragi saye gtbidir. ~$uz binlerce diri onun 
sayesindedirler. 

Ya'ni, o kamil lutf-i Hakk'in sayesi olan cism-i serifini ahirete goturmiis 
ve alem-i surette onun kabri ve topragi kalmistir; ve o toprak ise yine saye 
sahibidir. Bircok dirtier onun sayesindedirler; ve sikildiklan zaman halk o ka- 
milin kabr-i serifine iltica edip onun tasarruf-i ma'nevisi ile o sikintilardan ha- 
las olurlar. 

Ba'zi niishalarda birinci misra'da "saye burde" yerine "saye bud" yazil- 
mistir. Bu niishaya gore beytin tercumesi "0 saye idi, onun topragi dahi sa- 
ye sahibidir. Yiiz binlerce diri onun sayesindedirler" siiretinde olur. Ya'ni, 
o kamilin cism-i §erifi hayat-i diinyeviyyesinde Hakk'in bir lutfu ve saye- 
si idi. Alem-i ahirete intikalinden sonra da topragi ve kabr-i sertfi sayelidir 
ve lutf-i Hakk'in mahall-i zuhiirudur. Bircok dirtier onun sayesindedirler. 
Nitekim Hz. Pir efendimizin kabr-i §erifi sayesinde §imdiki halde dahi 
ma'nen ve maddeten sayeban olanlar vardir. Gerci ehl-i suret olan munkir- 
ler onlann tiirbe-i §eriflerini de kendi mezarlanna kiyas edip "Olmu§lerin 
kabirlerini ziyarette higbir faide yoktur" derler ise de, bu hukiim onlann 
cehle miistenid olan vehim ve hayallerinden miinbaistir. Enbiya ve evliya 
hazaratinin mekabir-i §erifleri ehl-i gaflet mezarlanna kiyas olunmaz. Zira 
Resul-i Ekrem Efendimiz ^V J Jjj ^i& j\*j ^ <sj jij cs ya'ni "Vefatim- 
dan sonra benim kabrimi ziyaret eden kimse, beni hayatimda ziyaret etmis 
gibidir" buyurmu§lardir. 



°&l&> 



AHMED AVNi KONUK 
VI xu «jljf jl f Ij •oij g-* ji J-^bU i jl ott, jl ^ ^ tj _>l j 

O adamin hikayesidir ki, Tebriz'in muhtesibinden vazife tutardi; ve o 

vazife uzerine bore, etmis. idi; ve onun vefatindan onun haberi yok idi. 

Elhasil, hicbir diriden onun borcu odenmi§ olmadi. Ancak muteveffa 

olan muhtesibden 6denmi§ oldu. Nitekim demisterdir: 
"Oliip istirah eden kimse olu degildir. Olii ancak dirilerin dlusiidur." 



"Muhtesib", eskiden bir §ehirde halkin intizam-i muamelatina bakan ve 
alim satim gibi islerde su'-i isti'malati men' eden bir me'murdur ki, ona "ih- 
tisab agasi" derlerdi. Zamanimizda zabita-i belediye me'muru demek olur. 
"Vazife", burada "ayhk ve maas" ma'nasinadir. "Meyt", "olu" ma'nasma 
olan "meyyit" kelimesinin muharYefidir. Ya'ni, Tebriz §ehrinin ihtisab agasi 
bir adama aylik baglami§ idi ve o adam dahi bu ayligi kar§ilik tutarak ba'zi 
kimselere borclar etmis. idi. Fakat o ihtisab agasi vefat etmi§ ve bu adamin 
dahi onun vefatindan haberi olmami§ idi. Bu sebeble o adamin ayligi kesildi. 
Diri olan zenginlerin hicbirisinden borglanm odemek hususunda yardim go- 
remedi. Onun borglarim odeyen yine o olen muhtesib oldu. Nitekim Hakim 
Senai hazretleri bir beyt-i §erifmde §oyle buyururlar: 

"Sun oliimle oliip nihu alem-i bekada rihat eden kimse olii degildir. Olii 
ancak bu alem-i surette hayat-i hayvaniyye He yasayip hayat-i ma 'neviyye- 
den bi-haber olan kimsedir." 

Hz. Fir Efendimiz dahi Divan-i iCeMflerindeki bir beyitte bu ma'naya i§a- 
retle §6yle buyururlar: 

OW o:>bU *tSj* <j\ Oiji «ij '<cJu>- <j\ 

"Ey gaflet uykusuna yatip ko§arak gitmis olan kimse! Ey canmi vermemis 
olan olii! Kalk, ehl-i hakikat kervani gitmi§tir. Ey kalb sahibi olan insan! Bir 
dem olsun uyan!" 



G ap? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3033. O bir fakir etraf-i diydrdan bor$lu olarak Tebriz tarafina geldi. 

3034. uWeger onun dokuz bin alhn borai var idi. Tebriz de bedreddin Omer 
var idi. 

Meger o fakirin dokuz bin altin borcu var idi. Tebriz §ehrinde de Bedred- 
din Omer isminde bir zat var idi. 

oAS r\s>- ^^Ssj fj-jy* j** j*> •^-•i j>*i Jjj jl 2jj i r .>^>fci 

3035. iIMuhtesib idi. Qonulde derya gelmi§, onun her hdinin ucu Dtatem-ke- 
de idi. 

"Muhtesib", §ehrin zabita-i belediye me'muru. "Hatem", evlad-i Arab'dan 
comerdlik ile me§hur bir zatm ismidir. "Kede", miiteaddid ma'nasi vardir. Bu- 
rada "hane ve mahai" ma'nasinadir. "Hatem-kede", Hatem'in hanesi ve ma- 
halli demek olur. Ya'ni, Tebriz §ehrinde bulunan Bedreddin Omer o §ehrin 
muhtesibi idi. Onun gonlii derya gibi geni§ ve onun her kilimn ucu comerd- 
lik ve sehavet hususunda bir Hatem'in oturdugu hane ve mahal idi. Ba'zi 
niishalarda "kede" yerine "sude" vaki'dir. Bu surette ma'na "Onun her bir ki- 
limn ucu bir Hatem oimu§ idi" demek olur. 

3036. Gger Didiem olaydi, onun dilencisi olurdu. Onun ayaginin tovragina ba§ 
houardi. 

Eger Hatem, Bedreddin Omer zamamnda hayatta olaydi, sehavette onun 
kapisinin dilencisi olur ve comerdlik dilenir ve onun ayaginin topragina ba§ 
koyup kemal-i hiirmetinden dolayi yuzimii gozunii siirerdi. 

Jlji Olj l$sj> 6Jj*j5 ^ j* JNj t-»Tlj *iij <jz\J* J 1 

3037. 6ger susami§a tatli su vere idi, o ihsandan keremde uianici olurdu. 

Bedreddin Omer'in sehaveti bir derecede idi ki, mesela bir susami§a tatli 
ve latif bir su vermis, olsa idi, o ihsamndan dolayi, yaptigi keremde utanici 
olur ve "Ben bu muhtaca bir hizmet ve iyilik yapamadim" diye vicdanen hi- 
cab duyardi. 



c ^^ 



AHMED AVNI KONUK 

3038. Ue eaer bir zerreyi ma§nk ede idi, onun himmetinde bir layiksiz idi. 

Ve eger bir zerreyi ma§nk ve giine§lik mahall-i tulu'u haline getirmis. olsa 
idi, bu hizmet onun yiiksek himmetinin yaninda bir layiksiz is. goriinurdu ve 
"Layikli bir hizmet edemedim" der idi. 

3039. O yarib onun umuli iizerine geldi. ,Zira gariblere karib ve nes$> idi. 

borclu olan garib o muhtesibin keremi iimidi iizerine Tebriz §ehrine gel- 
di. Zira o muhtesib boyle ganblere yakin ve sahib-i nisbet idi. Ba'zi niisha- 
larda "nesib" yerine "hasib" ve "habib" vaki'dir. 

3040. qar$3 onun kapisi ile hildik idi. Onun aiasindan hadsiz borax odenmis 
[3021] * r 

tot. 

"Tuhte", "tuhten" masdanmn ism-i mef'uliidur ve bu masdann mutead- 
did ma'nalan vardir. Burada "odenmek ve eda edilmek" ma'nasinadir. Ya'ni, 
o borclu garib muhtesibin keremini evvelden dahi bilir idi. Zira onun atasi ve 
ihsam yiizunden bircok borglan odenmig ve eda edilmis. idi. 

3041. ^tne o hertmin itimadi He bore eiti. JZirii onun bah§islerine vastk idi. 

"Pu§t", "arka" demektir. Burada "penah ve i'timad"dan kinayedir. "Va- 
sik", "i'timad edici" demektir. Ya'ni, o fakir o kerimin keremine dayanarak 
yine bore etti. Zira o fakir adam o muhtesibin bahsjsjerine ve atalanna i'ti- 
mad edici ve dayamci idi. 

3042. Ondan dolayi ikram huylu kulzumiin iimidi iizerine laubali ve bore edi- 
ci olmus idi. 

"Kulzum" ve "kulzem", "deniz ve suyu ve suyu cok kuyu ve Bahr-i Ah- 
mer, "§ab Denizi" ma'nalannadir. Burada mutlakan deniz ma' nasi munasib- 
dir. Giyasii7-LiigaTin beyanina gore "kulzum", "bir §eyi yutmak" ma'nasina 



G ^f^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

olan "kulzume"den me'huzdur. Deniz gayet derin oldugu icm "kulzum" de- 
mi§lerdir. 

Ya'ni, ewelce bircok borcu odenmis olmasindan dolayi ikram huylu olan 
kerem deryasi muhtesibin bah§i§leri iimidi uzerine, o fakir gekinmeksizin 
bore edici olmus. idi. 

3043. ^Bor^lulur ek§i yuzlii, o §aH-kam, kerimlerin bahcelerinden gut gibi nan- 
dan idi. 

"§ad-kam", sifat mevsufdan evvel zikr olunmak suretiyle yapilmis. vasf-i 
terkfbidir. "Mesrur" demektir. "Ravz", bahce ma'nasina olan "ravza"nin 
cem'idir. "Kiram", "kennTin cem'idir. Ya'ni, borckilar "borcumu odeyeme- 
dim" diye magmun ve eksj yuzlii olurlar. fakir ise mesrur idi. Kerimlerin 
bahcelerinden acdmis. giil gibi giilucu idi. 

3044. Onun arkasi JArab gune$inden sicak oUu. Bbu jCeheb'in btyiklann&an 
ona ne gam vardir? 

"Sibal", "biyik" ma'nasina olan "seblet'ln cem'idir. Kibir ve guriir ve nah- 
vetten kinaye olur. Hind sarihlerinden Abdulvahid bu beytin §erhinde §6yle 
buyurur: "Arka sicak olmak, asude ve hos, olmaktan kinayedir. "HursM-i 
Arab", Server-i alem cenab-i Peygamber Efendimiz'in zat-i §erifinden kinaye- 
dir; ve "bore" Resul-i Ekrem Efendimiz'e eziyet ve cefa eden Ebu Leheb'e te§- 
bih buyurulmu§tur. Ya'ni, o garib, muhtesibden asude ve rahat oldu. Bina- 
enaleyh ona borcton gam yoktur. Ve bu beyitte "Bir kimse Server-i mevcu- 
dat Efendimiz'in zat-i pakinden ho§-vakit olursa, Ebu Leheb mesabesinde 
olan kimselerin tekebburiinden ve eziyetinden o kimseye gam yoktur" 
ma'nasi murad buyurulur. 

3045. dMademki bulutun ahdini ve ittisalini iuiar, ona sakkdardan suyu esir- 
gemek ne vakil gelir? 

"Sakka", "halka su veren" kimseye derler. Tiirkce'de "saka" dedikleri 
kimsedir. "Buluf'tan murad, hakikat-i muhammediyyedir. Zira hakikat-i 



=3^ 



AHMED AVNi KONUK 

muhammediyye viicud-i mutlak-i Hak ile vucud-i izafi'-i halka arasinda 
berzah-i azimdir. Viicud-i hakikiden nazil olan ataya-yi zatiyye ve esmaiy- 
ye hakikat-i muhammediyye vasitasiyla tevzi' olunur. "Sakkalafdan mu- 
rad, halka ulum-i lediinniyye sulanni tevzi' eden insan-i kamillerdir. Ya'ni, 
hakikat-i muhammediyyeye ahdi ve ittisali olan kutb-i zaman o hakikatten 
aldigi ulum-i lediinniyye suyunu, diger insan-i kamillere tevzi' etmekten, 
esirger mi? Nitekim bu Mesnevi-i §enf lutf-i Hak ile o hakikatten alinan 
ulum-i lediinniyye ve maarif ve esrar-i ilahiyyedir ki, kutb-i zaman olan Hz. 
Mevlana efendimiz havass-i evliyaya ve avamm-i mii'minine ibzal buyur- 
muslardir. 

3046. Uiudd'tiin destinden ayah olan sahirler, ne vakii hu ele ve ayaga el ve 
ayah koyarlar? 

"Dest", "kudret" ma'nasinadir. Ya'ni, vaktaki Fir'avn'in sihirbazlan 
Hakk'in kudret elinden ve alem-i surette ancakHakk'in tasarrufundan agah 
oldular, artik bu alem-i kudrette cisimlerde olan ele ve ayaga, el ve ayak 
adini koymadilar. Fir'avn onlann Musa (a.s.)a tabi' olduklanna ofkelenip 
Jjdk- jij pCa!! *J^& (A'raf, 7/24) ya'ni "Ben elbette sizin ellerinizi ve ayak- 
lanmzi keserim!" diye tehdid ettigi vakit o^JiL bj j\ u ^ u (§uara, 26/50) 
ya'ni "Zarar yoktur, biz Rabbimize miinkalib olumz" diye cevab verdiler ve 
elsiz, ayaksiz kalacaklanndan korkmadilar. Zira bildiler ki, Hakk'in dest-i 
kudreti onlann ruhlanna bu zahiri elden ve ayaktan baska elierve ayaklar 
verir. 



j: \j OlxJL 'aIT JuCio c-iu Olj^Olj c~~a *£ 



L&JJ 



3047. nZir tilki ki, ona arslanlardan arka vardir, kaplanlann kellesini yumruk 
He kirar. 

"Tilki"den murad, kudret-i ma'neviyyesi ve ruhaniyyesi olmayan zayif 
kimsedir. "Arslan"dan murad, kudret-i ma'neviyye ve ruhaniyye sahibi olan 
insan-i kamillerdir. "Kaplanlafdan murad, tasarruf-i suri sahibi olan kimse- 
lerdir. Ya'ni, kudret-i ruhaniyyeden an ve zayif kimseye ma'na aleminin 
arslanlan olan kamiller muzaheret ve yardim ettigi vakit o zayif kimse, ta- 
sarruf-i suri sahiblerinin bir yumrukla basini kirar. 



cvepa 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVI-6 • 

(^ 

4*li Ot tjJJL- OijS' Ojj-S^ _j ^^i 4*1* J&^j k& <U1 LS -rf>j y**^ ^-^ 

triJ*" ^ J- 5 ^ r^ ^-s***- J 5 " j 1 j ki— OjJ^ *jA jA & £* 

Ca'fer (r.a.)in yalnizhk ile kal'ayi zabt etmeye gelmesi ve o 

kal'amn padisahi onun def i hususunda vezir ile me§veret etmesi 

ve o vezirin padi§aha: "Sakin ha! Teslim et ve cehilden dolayi 

tehewiir etme! Zira bu adam miieyyeddir ve Hak'tan kendi 

canibinde cem'iyyet-i azim tutar" diye soylemesi 

'tS'jtr l jSj^>- ^ ^jLj 4*J$ *A*i* {£j** <>l~*j J***?" &>y? 

3048. Uaktaki Ca'fer hir kal'a tarafina gitti. ZKal'a onun kuru dan agzi 
oniinde hir air' a icli. 

Ca'fer (r.a.) Imam Ali (k.A.v.) efendimizin biiyiik kardesjdir. 2. cildin 
3556 numarah c— i 4^1* ' A i jj i> j** . c_~i ^w j, ijjU* >*- [ya'nt "Ca'fer-i 
Tayyar icin kanat cariyedir; Ca'fer-i tarrar igin kanat ariyettir"] beytinde be- 
yan buyuruldugu uzere lakab-i §erifleri '>Tayyar"dir. Bu babdaki ma'lumat o 
beytin izahinda gegti. "Kam", kaf-i Arab! ile "agiz" ma'nasina geldigine go- 
re, izahan ma'na §6yle olur: Vaktaki Ca'fer-i Tayyar (r.a.) yalmzca bir kal'ayi 
zabt etmeye gitti. Zira kal'a onun oniinde bir yudum su mesabesinde idi. 

Ba'zi niishalarda "gam", "adim" ma'nasina olan kaf-i Farisi iledir. Ve 
"husk" yerine "hos" ma'nasina olan "hunk" vaki'dir; ve "Cur'a", Kufe ile Hi- 
ra arasinda bir merhalenin adidir. Bu surette izahan ma'na soyle olur: Hz. 
Ca'fer bir kal'ayi yalmzca zabtetmeye gitti. Zira kal'a onun hos. ve latif olan 
adiminin oniinde bir merhale mesabesinde idi. 

3049. Ilir silvan olarak hamle ile kal'aya kadar kostu. Uiaiia hazerden iola- 
yi kal'amn kapismi hacjlaMar . 



Cg^p 



AHMED AVNl KONUK 

"Suvar", "binmis ve rakib olan", ["siivare"] ahirindeki "ha", mikdar igin- 
dir. "Yek siivare", "bir binici mikdan" demek olur ki, "yalniz basina bir siiva- 
ri olarak" ma'nasina gelir. "Kerr", "hamle etmek" demektir. Ya'ni, Cenab-i 
Ca'fer tek ba§ina bir ata binip hiicum ve hamle ile kal'aya kadar kostu. Hat- 
ta onun boyle tek basina hiicumunu goren kal'a halki hazerden dolayi kal'a 
kapisim da kapadilar. 

3050. DCimsenin cesareti yok ki cenk ile one gelsin! Qemi ehlinin timsah ile ne 
cesareti vardu? 

"Zehre", 6d, cesaret ve §ecaat ve takat ma'nalanna gelir. Ya'ni, kal'a eh- 
linden onunla cenk ve harb etmek icjn di§anya gikmaya kimsenin cesareti ol- 
madi. Mesela denizde bir biiyiik timsah giksa, geminin icmdeki yolculardan 
bu timsaha karsi bir kimsenin cesareti olur mu? 

j~S»j> ij\ cJj !Jij^ C~* «j^ ^ *5 jijj (Sy* k-l^* 01 Jjjl l£_jj 

3051. O -jpadisah vezu tarajma yuz getirdi. ^edi ki: *&y musirl ^u vakilie 
care nedir? 

Ya'ni, kal'amn hiikiimdan vezirine doniip dedi ki: "Ey miisavirim! §imdi 
bu muharibe karsi care nedir ve ne yolda hareket edelim?" 

3052. ^Dedi: "Odur ki, hibri ve fenni ierk edesin, onun online kdtc ve kef en 
ile gelesin!" 

"Terkgiiften", "terk etmek" ma'nasmadir. "Kilig ve kefen ile gelmek", em- 
re itaat etmekten kinayedir. Vezir padisaha cevaben dedi ki: "Padisahhk kib- 
rini ve azametini ve harb etmek fen ve hiinerini terk edesin ve muharibin 
huzuruna "Emrine itaat ettim!" diye gelesin! 

V £* V j> j 1 ^ £**■ ^~*^ V c~-i*jA ^. J j^\ cjf 

3053. ^Dedi: "Ofikayet bu bir iek adam degil midir?" ^Dedi: "<S%damin iekli- 
gine haku bakmai" 

Padisah vezire cevaben dedi: "Bu bizim ile harb etmeye gelen nihayet bir 
tek ve yalniz basina bir adam degil midir? Bu kadar askerimiz oldugu halde, 



0^^, 



MESNEVt-t §ERIF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

bu bir adama nasil boyun egelim?" Vezir padi§aha cevaben dedi ki: "Ey §ah! 
Sen adamin suret-i zahiresine bakma ve onun tekligini ve yalnizhgim hor ve 
hakir gdrme!" 

3054. "CjoziimL a$! ^Jial'aya vui bakl Onun oniinde ova gibi iitreuicidir ." 

"Ey sahf Zahir goziinii kapa da, ma'na ve akil goziinii ac. ve bu goz ile 
kal'aya iyi bak! kal'amn ehli onun himmeti oniinde civa gibi titreyici bir 
halde oldugunu gor!" "Kal'a"dan murad, mecaz tarikiyla kal'a ehlidir. 

3055. V 6t/er uzerinde oturmu§ oyle sabii-kademdir. Qnya §arki ve garbi onunla 
beraberdir." 

"Zeyn", at eyeri. "§este", "ni§esten"in muhaffefidir. Ya'nt, "0 sec!' olan 
zat atm eyeri uzerinde oyle sabit-kadem bir halde oturmustur ki, guya sarka 
ve garba mensub olan halk onunla beraberdir ve onunla rmittehiden hareke- 
te mtiheyya bir haldedirler." 

3056. I^irkaq, kimse fedai gibi ko§iular. Dtendilerini onun onune attilar. 

Meydana atilan kimseler zahirde fedai olduklan hade beyt-i seiifte "fedai 
gibi" buyurulmasindaki isaret budur ki: Hakiki fedaHik Hak yolunda olan fe- 
dailiktir. Onlann fedalligi ise, Hak yolunda degil, nefsin kibir ve nahveti ug- 
runda idi ve bu fedailikleri zahirde Hak yolunun fedailiklerine benzedi. 

3057. O her birini bir iopuz ile aim ayaklarina ba§ a§agi du§wdu. 

3058. Diahk'in sun'u ona bir cemiyet vermi$ idi ki, yalmz ba§ina bir urnmet 



uzenne vmuu 



du. 



Hakk'm sun'u ve fiili Hz. Ca'fer'in kalb-i §erifine biitiin kuva-yi zahire ve 
batinesini cem' etmek hassasini vermis, idi. Bu cem'iyet sebebiyle yalniz ba- 
sina br iimmet ve kavm iizerine hucum etti. 



C^SgB 



AHMED AVNl KONUK 

3059. Vaktaki henim goziim o kuhadm yuzunii fir fa, adeMerin cokluffu go- 
ziimden iti$fu. 

Bu beyt-i §erif Hz. Pir efendimiz tarafindandir. Vezir tarafindan olmak da 
caizdir. Ya'ni, vaktaki basiret goziim o buyiik sah olan Hz. Ca'fer'in ic yuzu- 
ntt gordii, cismam olan adedlerm coklugu gozumden diistii ve bu goklugun 
kiymeti kalmadi. Nitekira Hz. Pir efendimiz Flhl Mi Fih'lennm 2. fashnda 
soyle buyururlar: 

"Halkin bu ta'dadi fitnedir. Mesela halkin "Bu birdir ve onlar yuzdiir ya'ni 
veliye birdir ve halk-i kesire yiiz bindir demeleri fitne-i azimedir. p+up ^ ^j 
'£» (Muddessir, 74/31) [ya'ni "Biz onlann mikdarmi ancakbir fitne kildik."] 
Hangi yiiz, hangi elli, hangi altmis veya yuz binden bahs ediyorsun? Sen sim- 
di, o halk-i kesire altmis veya yuz veya bin diyorsun ve veliye bir? Halbuki 
onlar hictir; ve bu, bin ve yuz binlerce bindir. ly-s. iii j£ i yp iii ji* ya'ni "Sa- 
yihnca azdir, fakat kuvvet ve mukavemete gelince coktur." ... ilh." 

3060 fjiines hir ise h, uddizlar coktur. Onun onunde onlann hiinuadi parca 
[3041] u , , p 

parca olucudur. 

"Mundik", "indikak" masdanndan ism-i faildir. Siilasisi, "vurmak ve dok- 
mek ve parca parca etmek" ma'nasina olan "dekk" masdandir. "Gimes"ten mu- 
rad, cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz olan insan-i kamildir; ve "yildizlar"dan mu- 
rad, esma-i muteferrikamn zahiri olan insanlardir. Ya'ni, giines dogdugu vakit 
yildizlann ziyasi kayboldugu gibi, insan-i kamilin kudret-i tasarrufu zahir oldu- 
gu vakit, sair insanlann vesait-i tabiiyye ile olan tasarrufati muattal olur. 

3061. 6ger binlerce sican one ba§ getirseler, keiiye ne korku olur, ne cekinme! 
Mesela binlerce sican meydana ciksalar kedi onlardan ne cekinir, ne de 




3062. By fildni Sica-nlar ne vakit one gelirler? Onlann cdmnin i$inde cemiyet 
yoktur. 

e 83pp 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • "^® 

Ey filan kimse! Sicanlarda cesaret olmadigindan meydana gikamazlar. 7a- 
ra onlann camnin iginde cem'iyet ve ittihad yoktur. Her birisi mazhar oldugu 
ism-i mutasarnfin icabi olarak kendi nefsinin ve varliginin kaydindadir. Nite- 
kim sure-i Hasr'da miinkirler hakkinda j£ raj*j iU ,1*-^ (Hasr, 59/14) 
ya'nl "Ey Resulum! Sen onlan muctemi' ve mutteh'id zannedersin, halbuki 
onlann kalbleri muteferriktir" buyurulur. 

3063. Siiretlerde olan cem'iyet beyhudedir. ^Agah oil Oiirdigar'tn ma'na 
cem'iyetini isie. 

"Futad", "herze ve beyhude". "Kirdigar", fail-i hakiki olan Hakk'in ism-i 
serifidir. Ya'ni, kalblerde ittihad olmadiktan sonra, suretierde olan cem'iyet ve 
topluluk beyhudedir ve bo§tur. Agah ol! Fail-i hakikiden ma'na ve run 
cem'iyetini ve toplulugunu iste! 

^m\ y~ Ob *jI> Jb j> Ij *-~*- j»— •*- i£j\~~> j £~*^?r C—J 

3064. Cem'iyet cisimlerin ^oklu^undan degildir . Cismi isim gtbi hava iizerinde 
kuim bill 

Ya'ni, birgok sahislann bir yerde topianmasi her ne kadar zahirde bir 
cem'iyet goriinur ise de, kalblerinde ittihad bulunmadigi vakit, o cem'iyet ha- 
kiki bir cem'iyet degildir. Zira cisimler, isimler ve lakablar gibidir; ve isimler 
harf u savt makulesinden ve harf u savt ise hakikatte nefes ve hava iizerin- 
de kaim olup sebati yoktur. Iste cisimler de isimler gibi boyle sebatsizdir. 

3065. 6{jer svcanxn kalbinde bir cem'iyet olaydi, feu kadar sxcan hamiyetten do- 
layi cem olurdu. 

"Hamiyyet", "gazab etmek ve ar tutmak" ma'nasinadir. Ve "himye", 
"perhiz ve muhafaza" ma'nasinadir. Evvelki ma'naya gore "hamyet", beyt-i 
serifte zaruret-i vezn igin §eddesiz telaffuz olunur; ve ikinci ma'naya gore te- 
kellufsiiz bir kafiye olur. Ya'ni, sicanlann kalbinde bir cem'iyet ve ittihad 
olaydi, bu kadar sican bir yere toplandigi vakit, kediye karsi ofkelerinden ve 
gayretlerinden veyahud neflslerini muhafazadan dolayi miittehiden ve muc- 
temian hareket ederler idi. 



•asps? 



AHMED AVNi KONUK 

*<Vi^ \£ j>. L> J^-J^ "^^ J^ ^S? <J**j ji 

3066. ^ir fecial mbi bir hamle ediv kendilerini bir mukleisiz kedi uzerine vu- 
rurlar idi. 

Ya'ni, siganlann kalblerinde bir fedai gibi cem'iyet ve ittihad olaydi, kendi- 
lerini bir miihlet vermeksizin hemen kedi uzerine bir hamle edip carparlar idi. 

3067. hirisi muddrebeien onun gozunu kopartrdv, ve o digeri di$i tie de onun 
kulagini yiriar idi. 

"Dirab", mufaale babimn masdan olup, "vuru§mak ve dovusmek ve mu- 
darebe" demektir. "Nab", dort on disleri ve buyiik dis ma'nalannadir. Ya'ni, 
sicanlar muttehiden hiicum edip kimisi kedinin gozunii gikarir ve kimisi de 
kulagini yirtar idi. 

J-j^ tijji! (J-^ (P C^pL^ j\ J-jhi, ^^^ t) J ^ ^* ^'j 

3068. ^Ve o digeri onun yanini deler idi. Cemaatien onun ^buun-§ev!"i kaybo- 
lurdu. 

"Birun-§ev", "haric. ol ve disan 51k!" ma'nasina olup "def oil" diye kov- 
maktan kinaye olur. Ya'ni, kediye hiicum eden sicanlardan digeri de kedinin 
yamni lsinp deler idi ve kedinin siganlann cem'iyetine karsi "def olun!" di- 
ye onlan kovmasi kaybolur ve hiikmii kalmaz idi. 

3069. fjakat stfanm cant cem'iyet tuimaz. 'Jiedinin sesi ile onun camndan 
akd si$rar. 

Fakat her bir sicamn ruh-i hayvamsinde cem'iyet ve ittihad kuvveti yok- 
tur. Kedinin sesini duydugu gibi onun ruhunda kendisine gore olan akh ve 
tedbiri sicrayip gider. 

j\y> JUs> dli>y ilApi *j> £ jU* \j? Olj J,y af tlU^- 

3070. Sger sicanlann adedleri yuz bin olsa, ayyar olan kediden sican kuru olur. 

"Ayyar", "50k gidip gelen ve 50k hareket eden" ma'nasinadir {Miinteha- 
bii'l-Liigat). Zaruret-i veznden dolayi §eddesiz telaffuz olunur. Ya'ni, sican- 



*$%&> 



MESNEVt-f SERtF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

lann adedi ne kadar gok olursa olsun, hareketi gok olan kediyi gdrunce, o si- 
ganlann cumlesi kupkuru ve cansiz ve muncemid bir hale gelirler. 

3071. DCalabalik siiriiden hasaba ne gam va.rh.xl S^klin kalabaligi mjkuuu na- 
sil baqlar? 



"Enbiih", "kalabahk ve kesret ve cokluk" ma'nasina olan "enbuh" keli- 
mesinin muhaffefidir. Ya'ni, kalabahk ve cokluk olan koyun siiriisiinden ka- 
sabin korkusu ve gami olur mu? Ve keza aklin birgok diisiinceleri ve fikirieri 
olur. Cisme uyku galebe ettigi vakit dimag bi-tab olup o fikirier ve dii§iince- 
ler cisme miistevli olantiykuya mani* olamaz. Zira kasab koyun surusune ve 
uyku akla ve fikre galibdir. 



3072. CAialikul-miilk'tiir. JArslana cem'iyet verir, hatia yaban okuzii siirusii 
iizerine st$rar. 

"Gele", hayvan suriisii; "gur", yaban e§egi ve yaban okuzii ma'nasina- 
dir. Ya'ni, Hak Teala hazretleri miilkun maliki ve sahibidir. Arslana bir 
cem'iyet-i kalb verir ki, kuwetli ve muhacim olan yaban okuzlerinin siirii- 
sii iizerine hiicum eder; ve onlarda arslandaki cem'iyet-i kalb olmadigindan 
hepsi korkup kagar. 

3073. ^u binlerce on boynuzlu yaban okuzii, arslamn korkusu oniinde adem gi- 
bi olurlar. 

"gun adenTde "gun" kelimesi edat-i tesbih oldugu gibi, edat-i istifham ol- 
mak da caizdir. Ya'ni, on boynuzlu olan yaban okuzlerinin birgogu arslan 
korkusu oniinde yok gibi olurlar. Yahud nasil yok olurlar ve kendi kuwetle- 
rini ve varhklanni kaybederler? "Savl", hamle ve hiiciim etmek demektir. 
Ba'zi niishalarda "savl" yerine "hevl" vaki'dir. "Korku" demektir. 

dy> «L« Oj^- ijj Ij \j ig^ji Cr^~ i -^ A A*Jb C— >M\ jJS 1 ^ 

3074. uMvlkun malikidir. ^Bir ^fiusufa giizellik miilkiinii verir. Diatta ak bu- 
lutun ayi gibi olur. 



°$%?e 



AHMED AVNl KONUK 

"Miizn", ak bulut demektir. "Mah-i miizn", "ak bulutun ayi" demek olur. 
"Ay"dan murad, Hakk'in cemal-i mutlakidir. "Akbuluf'tan murad, cisim per- 
desidir. Ya'ni, cisim perdesi arkasindan Hakk'in cemal-i mutlakimn tecellisi- 
ne i§aret buyurulur. Ba'zi niishalarda "Ma-i miizn" vaki'dir. "Ak bulutun su- 
yu" demek olur ki, aym ma'naya i§aret buyurulur. Ya'ni, Hak Teala mulkiin 
maliki ve sahibidir. Nitekim Al-i Imran Suresinde 'dui j$ jJUi liiju ^i j* 
ICsj # JjTj IGj 'J* 'yZj Ilsj °jl. 'Jui y^ iuj ^' (Al-i imran, 3/26) ya'ni "Ey 
Resulum! De ki: Ey mulkiin maliki olan Allah'im! Sen miilku diledigin kim- 
seye verirsin ve diledigin kimseden nez' edersin, Ve diledigin kimseyi aziz 
edersin ve diledigin kimseyi zelil edersin" buyurulur. Yusuf (a.s.)a giizellik 
miilkunu verir, nihayet ak bulutun arkasindan gorunen ay gibi o giizellik pa- 
nl panl parlar ve kadinlar o giizelligin meftunu olurlar. Veyahud ak bulutun 
suyu gibi cemal suyunun susami§i olanlan tema§aya kandinr. 

(jj&s ^ ^Li Jj-i *£ <£j>-\ £}*£ *& ijTJ J- 5 

3075. ^Bir yiize yddiza mensvib olan §ua koyar ki, hir $ah hir kizvn kolesi olur. 

Bu beyt-t §erifte dahi cemal-i mutlakin cisim perdesi arkasindan tecelfisi- 
ne i§aret buyurulur. Ve keza bir yiize yildiz gibi parlak bir giizellik sua'i ko- 
yar ki, bir gah oyle bir giizel yiize malik olan bir kizm kolesi olur. 

Ju j jJJ /> c_-^ pj ■x**! *£ *y- jy j>4-s <Jjj j-^l M* 

3076. r Diger yiize ken&i nurunu koyar ki, aece yansi her iyiyi ve kotiiyii goriir. 

Bu beyt-i §erifte nur-i ilahinin cisim perdesi iizerinde zuhuruna i§aret bu- 
yurulur ki, bu nur enbiyada ve havass-i evliyada zahir olur; ve bu niir saye- 
sinde his gozii oniinden esjamn kesafeti kalkar ve nakayik-i e§ya zahir olur. 
"Gece yansi"ndan murad, zulmet-i tabiat ve kesafet-i cismaniyyettir. "tyi ve 
kotu"den murad, lutuf ve kahnn mezahiri olan suver-i insaniyyedir. 

j jj~*i\ oli ji j j^^-j j £j j-> jy ^> 3 s - j ^y j «-*-*.** 

3077. y>usuf ve CMusa yuzcle ve yanakta ve salirlann zahnda Uiak'tan niir 
golur&uier. 

"Zatu's-sudur"dan murad, kalblerdir. Ya'ni, Hak Teala hazretleri, Yusuf 
ve Musa (a.s.)m yiizlerinde ve yanaklannda ve onlann kalblerinde kendi nu- 
runu izhar etti. Onlara bakanlar bu nurun eserini his gozleriyle de goriirler idi. 



*#%&> 



MESNEVt-t §ERIF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3078. CM,usanxn nuru bir bank koparmi§. O uuzuniin onune tvibre asmi§ idi. 

Hatta Musa (a.s.)in yiiziinde zahir olan bu nur-i ilahl oyle bir parlaklik 
koparmis. ve g6turmu§tiir ki, halkin his gdzleri bu nura bakmaya tahammiil 
edemediginden o hazret onlann goz tabakalarinin bozulmamasi igin yuzuniin 
onune "tubre" ya'ni bir nikab asmis. idi. 

3079. Onun yuzuniin nuru, basan; zumrud, hiicum edici yilani iki gb'zden go- 
turdufi gibi gotujiir idi. 

"Ziimrud", ma'lum olan kiymetli tasjardan bir tasin ismidir; ve onun has- 
salanndan birisi de yilanin goziinii kor etmektir. Bu husustaki izahat 3. cil- 
din 2538 ve 4. cildin 3696 ve 5. cildin 1951 ve 1952 numarah beyitlerinde 
gecti. "Kerr", Arabi olursa "hiicum ve hamle" demektir ki, yilanin sifati oiur; 
ve eger Farisi olursa "sagir" ma'nasina gelir. "Mar-i ker", "sagir yilan" demek 
olur. Bu yilanin zehrine ne efsun ve ne de panzehir te'sir etmez imi§. Ya'ni, 
Musa {a.s.) in yuzunun nuru kendisine bakan halkin gozlerinin kuwetini, 
zumrud, hiicum edici veya sagir yilanin gozlerinin kuwetini izale ettigi gibi 
izale ederdi. 

3080. O nur-i kavtui ortucu olmak vein o Diak'ian tvibre istemi? idi. 

Musa (a.s.) yuzunun nuru halkin gozlerine zarar verdigini goriince, o 
kuvvetli nuru ortucu olmak igin Hak Teala hazretlerinden yiiziine bir nikab 
istemis, idi. 

3081. *Dedi: "JAgah oil Sen kiliminden tubre yaf! 2,xra bir arifin libasi emin 
geldi." 

Cenab-i Hak, Musa (a.s.) a buyurdu ki: "Ey Musa, Agah ol! Sen arkana 
giydigin abadan yiiziine nikab yap! Zira bir arifin giydigi libas te'sirat-i kev- 
niyyeden azade ve emin geldi." 

Bir hadise: "Konya'da Hz. Pir'in tiirbe-i §enfesini ziyarete giden ihvandan 
birisi, cenab-i Pir efendimiz'in giydigi hirkamn elyanndan birkag iplik gikanp 



°&l&> 



AHMED AVNi KONUK 

fakire hediye etmis, idi. Fakir de bir kagit pargasina sanp kutiiphanemin bir 
tarafina koymus. idim. 926 sene-i miladisi Kanun-i Sanisinin 22. gecesi ak- 
sam ile yatsi arasinda evin diger bolugunden birdenbire bir ates. zuhur etti. 
Bilcumle e§yam ve kitatrtanm yandi. Enkaz iki ay karlar ve yagmurlar altin- 
da kaldi. Hava biraz agildigi vakit enkaz altmda kalan e§yayi aradigim sira- 
da moloz yiginlan arasmda bukulmiis, bir kagit gordiim. Acngimda Hz. Pir'in 
hirka-i miibarekesinin elyafi zahir oldu. Sargisi olan kagit sararmis. bir halde 
idi. Hayret ettim ve anladim ki, arifin libasi te'sirat-i kevniyyeden emindir." 

C »Ij J-^y, J fi j> ti\pr jy c~~»U i£j~e jy j 1 \*~f ^ 

3082. .Zira o kilim nurdan Ur sabu btdmu^tur. Camn nuru onun tar u yu&u- 
na aks etmisiir. 

"Sabr", habs-i nefs demektir. "Subr", her seyin kenan ve gilzati; ve 
"sibr", ak bulut ma'nalannadtr. "Tar u pud", kumasm an§i ve argaci ya'ni 
nesci te§kH eden ufki ve amudi ipliklerdir. "Kisa", kilim demektir. "Subr", gil- 
zat ve kesafet demek olduguna gore, ma'na §6yle olur: "Fakat camn nuru o 
kesafet ile beraber onun nescine ve icine islemistir." Bu ma'naya gore enbi- 
ya ve evliya hazaratimn kesif goriinen ecsam-i §erifelerinin haline isaret bu- 
yurulur. "Sabr", habs-i nefs demek olduguna gore ma'na §oyle olur: "Zira o 
kilim nur-i ilahinin tecellisinden bir sabir ve tahammul bulmusmr. Camn nu- 
ru onun tar u puduna tulu' ve aks etmistir." 

d)T jj> JbUJ j> \j U jy b\yfi ^ -X*1_p*J &j>- J&T ?r 

3083. ^oule hxrkaian baskasi suvan olmak isiemez. Hizim nurumuza onun 
gayri takat adiremez. 

"Suvan" ve "sivan", esvab saklanan dolap. Burada nur-i ilahiyi setr ede- 
cek mahal murad buyurulur. Ya'ni, bizim nurumuzu ancak senin gibi bir ari- 
fin giydigi aba pargasi setr eder. Bizim nurumuza ondan ba§ka olan e§ya ta- 
kat getiremez. 

3084. 6jjer JCaf dagi sd i$in one yelse, Tur du'ai gibi nur onu yirtar. 

Faraza, eger azameti tahayyul olunan Kaf dagi o nur-i ilahiyi ortmek icm one 
gelse, nur-i ilahi o Kaf dagim Tur dagim parga parga ettigi gibi paralar ve yirtar. 



OSJ^ 



MESNEVf-i §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

jL*i»l Oj^-> jy j-X\ c-il JL»-j OLjI cjjJj JUT jl 

3085. DCudretin kemalinden dolayi ricalin bedenleri btcunun nuruna ihtimal 
buldu. 

Ricalin, ya'ni enbiya ve evliyamn cisimlerine Hakk'in bans ettigi kudretin 
kemalinden dolayi o ricalin bedenleri vasif ve ta'rife sigmayan Zat-i Hakk'in 
nuruna tahammul buldu. nurun tecellisini her bir sey yiiklenemedigi halde 
ricalin cisimleri yiiklendi. 

3086. O $ey ki, %ur ona bir iakat getiremez, onun kudreti ona bir su$adan yer 
yayar. 

Ya'ni Tur-i Sina daginin takat getiremedigi ve tahammul edemedigi nura 
Hakk'in kudreti bir sirga mesabesinde olan insan-i kamilin cisminden yer yapar. 

3087. u\ii§kat ve su$a nurun yeri oldu ki, nurdan o ZKaf dagv yirhlir. 

"Miskat", kandil konacak raf; ve "zucac", sirgadan ma'mul "kandil" 
ma'nasinadir. "Miskaf'tan murad, insan-i kamilin cismi; ve "sirca"dan murad 
onun kalbidir. Nitekim asagidaki beyt-i serifte beyan buyurulur. Ya'ni, Hak 
Teala, insan-i kamilin cismini ve kalbini nur-i zatinin yeri yapti ki, o nurdan 
azameti tahayyiil olunan Kaf dagi parcalamr. Fakat insan-i kamilin cismi ve 
kalbi miskat ve sirca mesabesinde oldugu halde o nura tahammul eder. 

3088. Onlann cisimlerini miskat, gonullerini xucac biV. Ilu kandil ar§ ve eflak 
iizerinde parlami§hr . 

insan-i kamillerin cisimlerini kandil ve kalblerini de sirga mesabesinde 
kandil bil! Bu oyle bir kandildir ki, onun nuru ve ziyasi ars ve eflak iizerinde 
parlamistir. 

3089. Onlann nuru bu nurun hayrani gelmi$iir. ^tldtzlar mbi bu duhadan fa- 
ni olmu$tur. 



cg^ 



AHMED AVNl KONUK 



Ya'ni, arsm ve eflakin nurlari bu insan-i kamilin kalbinin nuruna hayran 
kalmisttr; ve yildizlann nuru ve ziyasi, kushik vaktinde giinesm ziyasindan 
ve aydmligindan fani oldugu gibi fan! olmustar. 

3090. O veygamberlerin hatmi la-yezal ve lem-yezel olan ufylelik'ien, hundan 
hikayet etti. 

Ya'ni, o peygamberlerin hatemi olan Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendi- 
miz, mertebe-i uluhiyyetinde daim olup asla zail olmayan sah-i hakiki Hak'tan 
bu insan-i kamilin kalbinin kuvvetinden bize hikaye etti ve haber verdi. 

3091. ^Dcr ki: "Gflak ve halaya alali olan akdlara ve niifusa sicjmadim." 

"EflaVten murad, ecram-i semaviyye, "hala", bosjuk olup, bundan mu- 
rad fezadir. "UkQl"den murad, cisimden ve maddeden miicerred olan ervah- 
tir. "Ula", yiikseklik ve kadr ve menzilet demektir. "Nufus" iki kisimdir. Bin- 
si cisimlere taalluk etmeyen ve ancak cisimlerde tedbir ve tasarruf sahibi olan 
nufus-i miicerrededir ki, bunlara "nufus-i natika" derler. Digeri cisimlere ta- 
alluk eder ki, bunlara "nufus-i muntabia" derler. Bu ve a§agidaki beyitlerde 
meshur olan §\x: ^ j^\ ^p ^^ ^Ji ^^ ^j J^^j ^J ,j*~i N ya'ni 
"Ben yerime ve gogiime sigmadim. Velakin taki ve naki olan mu'min kulu- 
mun kalbine sigdim" hadis-i kudsisine isaret ve bu hadis-i kudsi tefstr buyu- 
rulur. Ya'ni, Hak Teala buyurur ki: "Ben ecram-i semaviyyeme've fezama ve 
kadr ve menzilet sahibi olan ervah-i mucerredeye ve niirus-i natikaya ve nu- 
fus-i muntabiaya sigmadim." 

3092. ^uMisafir gibi, muminin kalbine cunsuz ve pffinesiz ve keyfiyetsiz ola- 
rah, stflclim. ' 

"Zayf, misafir; "gun", nasil; ve "cjgune", ne tiirlu ve "keyf, nasil demek 
olup, bunlann hepsi ta'rif ve tavsif ma'nasini mutazammindir. Ya'ni, "Ben an- 
cak misafir gibi, rmi'minin kalbine, ta'rif ve tavsife gelmeyen bir vech ile sig- 
dim; ve benim bu sigi§imda zarfiyet ve mazrufiyet ve hulul ve ittihad yoktur. 
tnsan-i kamilin viis'at-i kalbi hakkindaki izahat Fususu'l-Hikem'dt Fass-i §u- 
aybi'de olup fakir tarafmdan yazilmis, olan §erhte izah edilmistir. 



*$%& 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

J^a j IfcJfcLiot ja j\ JUL cJ- j <3j» Ji OT JNJj U 

3093. "Ta hi o kalbin delaleti ile iist ve alt senden ■padi§ahhk ve baht hula 1 ." 

Ya'ni, "Ben mii'min kulumun kalbine, alt ve iist ya'ni alem-i ulvi ve siifli 
o kalbin delaleti ile padi§ahliklar ve tasarruflar ve saadet bulsun, diye sigdim." 

Cf j <J J uyj J -^ j a* yy*- y ^ Cj^r^j. 

3094. nc Boyle bir aynastz henim giizelliginulen ne yeryiizii ve ne ie zaman ta- 
kat getiremez. 

Ya'ni, "insan-i kamilin kalbinin aynasi olmaksizin benim giizelligim ne 
yeryuziinde ve ne de zaman denilen hadisat-i kevniyyenin taakubiinde zahir 
olamaz ve bunlann higbirisi benim guzelligimin intiba'ina takat getiremez." 

f^-Lv- j ^ J*>.f cri r^" p**J V-"* bjf _} J j>. 

3095. *3ki alem iizerine ierahhum aixnx ho$tururum. Qaik aeni§ bir ayna 
yavttm. 

Ya'ni, "Alem-i zahir ve batm iizerine terahhum ve rahmet atini ko§turu- 
rum. Qok geni§ bir ayna yaptim." "Rahmet atim ko§turmak"tan murad, adem 
sikintisi iginde zuhur-i talebde bulunan esmayi, Hakk'in nefes-i rahmanisi ile 
tenfis edip zahire gikarmasidir. Zira alem-i zahir ve batin esma-i ilahiyyenin 
mezahiridir; ve insan-i kamilin kalbi biitiin esmayi cami" olan "Allah" ismi- 
nin mazhan oldugundan, bilciimle esma ve sifat-i ilahiyyenin hey'et-i mec- 
muasi bu kalbe sigar. Nitekim Bayezid-i Bistami hazretleri insan-i kamil kal- 
binin genisHgine i§areten s^ ^hJ <y "^-fj J l s «-**' ^ 5 ' u ^y- u j u^ 1 ^ y 
*t cr >-\ u iJjUJi ya'ni "Eger milyon kere ars. ve onun muhtevasi kaib-i arifin 
ko§elerinden bir ko§esinde olsa, onu duymaz" buyurmu§tur. 
_ • ■» _ 

3096. Dier bir dem bu aynadan elli tiirlii diigiin laamx vardxr. <SAynayx i§ii fa- 
kat onun §erhini sorma! 

"Urs", diigiin yemegi demektir ki, bundan murad, zahir ve batina olan te- 
celliyat-i esmaiyye ve sifatiyye insan-i kamilin kalbinden tevzi' buyurulma- 
sidir. Ya'ni, her bir dem bu aynadan ya'ni insan-i kamilin kalbinden elli tiir- 
lii diigiin taami vardir. Halk o yemekten yerler ve igerler. Binaenaleyh o ay- 
nanin mevcud oldugunu i§it, fakat onun §erhini ve izahim sormal Zira ta'rif 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

ve tavsife gelmez. Hz. Pir efendimiz kalb-i §erfflerimn viis'atine i§areten bir 
gazel-i latiflerinde §6yle buyururlar: 

f\j?~ J aJOj^i a JU3 J^j *£ f-^'j f^t Olf*- JlkL- ^UaJL* *«JUj sy* 

f ^ r* -> -^-^ r* f j* 1 * r* j i*j* r* fV^ j ^ ^ f'y ^ j ^ ^ 

[Ya'ni "Be/] Sultan'm bendesiyim, cihamn sahibi olan sultanim, O'nun ytizu- 
nti gordiigiimden beri perf§an ve saskmim. Hos sesli tutiyim, gtizel konu§an 
simurgum, Hem cennet ve hem htinyim, hem ndvamn ravzasiyim. Hem ulvf 
ve hem siifli, hem ar§i ve hem fersi, hem feleklerin yaratam ve hem erkinm 
(anasir-i erbaa) failiyim. Biryanm Iahuttamm, biryanm nasuttamm, Hem in- 
ci ve hem denizim, hem cevher ve hem ma'denim. Hem ayim ve hem giine- 
sim, hem gtil bahgesi ve giil yiizluyiim, Hem Ziihre (Venus) ve Behram'im 
(Merih), hem Tu'im (Utarit) ve Keyvan'im (Ziihal). Hem nur ve nuraniyim, 

i- hem zulmet ve zulminl, hem zahir ve hem baton, hem buyum ve hem oyum. 

| Hem sehinsahm nuruyum, hem AMh'm asigiyim, hem dergihta talibim, hep 

sahib-i irfanim. Hem ruhun gocuguyum ben, hem futuhun ashyim ben, hem 
yagmur gonderenim, hem tufim def edenim. Hem nurum ve hem nanm, hem 
hirka ve ziinninm, Hem dtnim ve islam' lm, hem kiifur ve imanim."] 

3097. Uiasil hi hi: O hencii libasindan pcrde yaph. 2Xra o, o ayin niifuzunu 
anladu 

"Ay"dan murad, Musa (a.s.)in yiizii olmak munasibdir. Zira ay gtine§ten 
aldigi ziyayi aks ettirdigi gibi, o hazretin yiizii dahi giine§ mesabesinde olan 



c ^ 3 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

nur-i ilahiyi aks ettirir idi. Ya'ni, elhasil, Musa (a.s.) kendi libasi olan abadan 
mubarek nuruna perde yapti. Zira o, ay mesabesinde olan yiizimun ba§ka 
§eyden yapilacak perdeden niifuzunu anladi. Zira ba§ka §eyin bu nura kar§i 
sed cekmeye isti'dadi yok idi. 

3098. 6ger onun libasimn gaynndan perde olaydi, iki kat dag olsa paralamrdi. 

Ya'ni, eger o perde Musa (a.s.)in libasmdan ba§ka bir §eyden olsa idi, bil- 
farz iki kat dag kadar metin ve mustahkem olsa bile, o nurun onunde parga- 
lanir ve dagilir idi. Nitekim Tur-i Sina dagi pargalandi. 

3099. ^Dermr duvarlar nafiz olurdu. Tu&re Diakk'vn nuruna ne fen vurur idit 

nur-i ilahi demir duvarlardan gegerdi. Hakk'ih nuruna kar§i adi madde- 
lerden yapilmis, perdenin ne fenni ve hiineri ve ne hukmii olurdu! 

ijlp ***j>- jy$> ^-*j zy. {J& 4-^-L^ oy.y Ol $y <«-io 

3100. O tubre sur vahtinde hir arifin hirkasi olup. hir teff sahibi olmus Ui. 
[3081] J r 

"Tef", hararet demektir, "§ur", "cezbe"den kinayedir. Ya'ni, bu nura ta- 
hammul edip niifuz ettirmeyen ancak o aba pargasindan yapilmis. nikab idi. 
Zira o parca bir arifin ask-i Hak ile §uri§i ve cezbesi vaktinde hirkasi oldugun- 
dan bir hararet sahibi olmus, idi. Binaenaleyh bu nura mutehammil idi. As- 
hab-i kiramdan Enes (r.a.) hazretleri buyururlar ki: "Biz Resul-i Ekrem Efen- 
dimiz'in huzurunda idik. Nagah Hz. Cibril (a.s.) nazil oldu. Dedi ki: "Ya Re- 
sulallah! Senin limmetinin fakirleri zenginlerinden yanm gun ewel [cenne- 
te] dahil olur M, o yanm gun diinya giinlerinden bes. yiiz yildir." Peygambe- 
rimiz ferahnak olup buyurdular ki: "Sizden bir kimse var midir ki, bir sur soy- 
lesin!" Bir bedevi su siiri teganni eyledi: 

J*\jy j ,J~ij «*k** ^ C-*ti ijJJ\ <_~J-1 Vl 

"A§k yilani cigerimi soktu. Ona bir tabib ve efsun okuyucu yoktur. Ancak 
kendisine a§ik oldugum mahbubumun yanmda benim efsiinum ve tiryakim 
vardir. " 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

Sonra Resul-i Ekrem hazretleri tevaciid etti ve ashab-i kiram dahi beraber- 
ce tevaciid ettiler. Hatta mubarek omuzlanndan ciibbeleri diistii. Vaktaki fa- 
rig oldular, Muaviye b. Ebi Stifyan: "Ya Resulallah! Sizin ne giizel oyununuz 
var!" dedi. Server-i alem Efendimiz buyurdular ki: "Ya Muaviye! Kerim degjl- 
dtr o kimse ki, mahbubunun zikri vaktinde viicudu miitezelzil olup titreme- 
yel" Bundan sonra boyle vecd ile diisen rida-i miibareki ashab-i kiram dort 
yuz parca edip aralannda takstm ettiler." 

3101. Qahnak fiiHi ondan dolayt atesin rehmi olur ki, o ate$ ile evvelden hil- 
diklir. 

"Suhte", cakmak fitili demektir. Ya'rii, ondan dolayi cakmak fitili atesin re- 
hini ve mukayyedi olur ki, o ate§ ile ewelden bildiktir. Ma'lumdur ki, cabuk 
ate§ almak igin cakmak fitilinin ucunu ewelen yakarlar. Sonra lazim oldugu 
vakit cakmak tasmin ucuna fitilin yanmis ucunu yatinp demiri tasa carparlar. 
Sicrayan kivilcimlardan o fitilin ucu derhal ates. alir. Fitil ewelce ates ile ya- 
kilmamis. olsa, kivilomdan cabuk ates almaz. Bunun gibi arifin tecelliyat-i 
Hakk'a mazhar oldugu vakitte giydigi libasin alisikhgj ve bildikligi vardir. 

3102. O nur-i resadtn heva ve asktndan Safura, her tki Qozunii havaya verii, 

"Safura", §uayb (a.s.)in kiicuk kizimn ismidir. On sene hizmet etmek sar- 
tiyla Hz. §uayb, Musa (a.s.)a Safura'yi tezvic etti. Kissasi sure-i Kasas'ta mez- 
kurdur. Ya'ni, Safura, Musa (a.s.)in yuziinde zahir olan o nur-i resad ve hida- 
yetin muhabbetinden ve askindan her iki goziinu havaya verdi ve feda etti. 

3103. Gwelen hir gozunu haflladi ve onun vuzunun nurunu Qorlu ve onun o go- 
zu urfu. 

Hz. Safura ewelen iki gdziinden birisini bagladi ve agik biraktigi gozii ile Mu- 
sa (a.s.)in yiizunun nuruna bakti. Onun o gdziiniin nuru ve kuvveti zail oldu. 

3104. Ondan sonra onun sabn kalmadi ve o dijjerini a$h ve o kamerin harci eiti. 



^cSP? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Hz. Safura bir goziinu kaybettikten sonra o nura kar§i sabr edemedi. Ka- 
padigi diger goziinu acn ve ay gibi nur sagan o yiize hare etti ve.o goziinii de 
bu nura feda etti. 

3105. O^itekim mUcdhii adem ekmegi verir. Uahiaki taaiin nu.ru onun iizeri- 
ne carpar, can verir. 

Ya'ni, mucahid olan kimse dahi Hz. Safura'ya benzer. Evvelen lezzat-i 
cismaniyyeden ve ekmekten vazgecer. Taat-i ilahinin nuru onun iizerine 
carptigi vakit, aziz olan canindan dahi gecer ve Hak yolunda terk-i can et- 
mekten cekinmez. ; 

3106. Sonra hir kadin ona dedi: "OJergise mensub olan aozden hi senin elin- 
den aiUi, hasret yer raisin?" 

Ya'ni, cenab-i Safura iki goziiniin kuwe-i ru'yetini kaybedince, bir kadin 
ona dedi ki: "Nergis gibi latif olan gozlerini kaybettigine hasret geker misin?" 
"Abher", nergis gigegi demektir. 

3107. ^Dedi: "Diasrel yerim ki, yiiz hin yoz olaydi, haUd nisar ede idim!" 

Safura hazretleri o kadina cevaben dedi: "Ah! Ke§ke yiiz bin goziim olay- 
di da hepsini o nura nisar ve feda ede idim diye hasret cekerim!" 

3108. "Cjoziimun -penceresi aydan vlran olmustur. {Jakat ay define a$oi vtrane- 
de oiurmusiur." 

"Ay"dan murad, Zat-i Hak'in nurudur. Ya'ni, "Gercj zahir gozlerim harab 
olup rii'yetten mahriim olmu§tur. Fakat Zat-i Hakk'in nuru bir hazme ve de- 
fine gibi o vlran ve harab olan gozlerin altmda oturmu§tur ve riihumun goz- 
leri agilmi§tir ki, ben o gozler ile her §eyi her taraftan goriirum." 

3109. "^Define ne vakit bxrakxr ki, benim bu viranem rivakian ve hdneden ydd 
iaiai" 



*#%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Rivak", tavan demektir. Bundan murad, cismin hevasi ve "hane"den 
murad, cisimdir. Ya'ni, "0 define ve hazine olan Zat-i Hakk'in nuru birakir 
mi ki, benim bu viran olan goziim cismin hevasim ve cismi hatirlasin! Zira 
bu nur asildir; ve cismin hevasi ve cisim bu nurun fer'idir. Asia malik olan 
fer'i hatiriar mi?" 

3110. ^usuf'a mensub olan yuziin nuru, uhur vakiinde uzak -pencereciklere du- 
§erdi. 

Ya'ni, Yusuf (a.s.)in yiizunde olan Zat-i Hakk'in nuru dahi o hazret so- 
kaklardan gegtigi vakit uzak pencereciklere dii§er ve aks ederdi. 

3111. nZinaenaleuh hdne icinde olanlar derlerdi ki; "^usuf bu iarafia seyr u 
gu2erdedir!" 

3112. ,2Xra ki duvar uzerinde §ua' gorur Ui. ^inaenaleyh bika' sahibleri an- 
larlar idi. 

"Bika\ "issiz yer ve bir parca yer ve aklik ve karalik" ma'nasina olan 
"buk'a" kelimesinin cem'idir. Burada evden kinaye olur. Bu beyitlerde zahi- 
ren Yusuf (a.s.)in ahvali mezkur oldugu gibi, batmen dahi insan-i kamilin 
ahvaline i§aret buyurulur. "Hane"den murad, cisimlerdir. "Pencere"den mu- 
rad kalblerdir; ve bika' ta'biriyle kara olan sifat T i nefsaniyye ve ak olan si- 
fat-i ruhaniyye kan§ik bulunan kalbler murad buyurulur. Zira gectigi ve bu- 
lundugu mahallerde insan-i kamilin nur-i ruyuzati o kamile muteveccih 
olanlann kalblerine aks eder. 

3113. nSir hanenin ki o iarafa penceresi vardir, o ^usuf'un seyramndan $eref 
tutar. 

Bir cisim hanesinin penceresi olan kalbin o insan-i kamil tarafina tevec- 
cuhu olursa, o cisim ve kalb Hz. Yusuf me§rebinde olan insan-i kamilin sey- 
ramndan §eref bulur ve onun nur-i fiiyuzatina nail olur. 



*$%?? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

3114. S^ak oil 9-Weret/t ^usttf iarafina of ve onan araligindan teferruce 
affix ei\ 

"Ferce", gamdan ve gussadan kurtulmak ve teferriic etmek ma'nasinadir. 
Ya'ni, ey talib, agah ol! Kalb penceresini insan-i kamil tarafina ag ve o kalb 
penceresinin araligindan sana aks edecek olan mir-i fiiyuzat vasitasryla si- 
fat-i nefsaniyyenin sana iras ettigi gamdan ve gussadan kurtulup ruhaniyet 
aleminde teferriic et! 

3115. <5%ska ^alisicdrk o -pencereyi yapmakhr. jLtra dostun cemalinden sine ru- 

sendir. 

"Ask-verz", vasf-i terkxbidir. "Verz", "sa'y etmek ve calismak" ma'nasina 
olan "verziden" masdanmn emr-i hazindir. Ahirindeki "ya" masdariyet igin- 
dir. "A§ka gak§mak" demek olur. "A§ka calismak"tan murad, Hakk'i ve 
Hakk'in esya iizerindeki tasarrufatim tefekkiirdur ki, bu tefekkiir neticesinde 
keserata muhabbet zail ve vahdet tarafina meyil ziyadele§ir. Ya'ni, ey talib-i 
hakikat! Hakk'i ve Hakk'in tasarrufatmi tefekkiir ile mesgul ol ki, bu mesgu- 
liyet o kalb penceresini yapmak ve acmaktir. Zira insan-i kamil aynasindan 
zahir olan dostun, ya'ni Hakk'in cemalinden sine ya'ni kalb penceresi rusen- 
dir ve aydinhktir. 

3116. r Binaenaleyh daima ma'svka iarafina hah! By haha! ^Hu, senin elindedir. 

"Ma'suka"dan murad riihtur. Zira muennestir ve Arablar "ruh"u muennes 
bir kelime olarak kullanirlar. Nitekim 1. cildin 2004 ve 2005 numarah beyit- 
lerinde §6yle buyurulur.- 

[Ya'ni] "Bu humeyra ve can lafe-i te'nistir. Bu Arablar ona te'nis namini 
koyarlar. Fakat ruha te'nisten korku yoktur. Rfihun erkek ve kadin ile i§raki 

yoktur." 



°WW 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, Hak yolunda ihtiyarlayip baba olan salik! Daima Hak talibinin 
ma'sukasi olan ruhun ve kaibin tarafina bak ve tefekkiiratim o tarafa tevcih et! 
Nefsini dusunmekle me§gul olma! Zira cemal-i Hakk'i rii'yete vasita ruhtur. 

31 17. DCentiin i$in iQerilere yol yap! 0ayri ciu§uniicu olan idraki uzak et! 

Ya'ni, zevahiri birak da, kendin icjn igerilere ve batinlara yol yap. Ve 
Hakk'in gayn olan zevahir-i esjayi ve cismaniyi diisunen idraki ve akl-i 
cuz'iyi kendinden uzakia§tir! 

^ c— _jj c-pLs* jij \j OLu-ij J> '^-^y, (J^j* <Jj\* \t+£ 

3118. Oitmya iniarsxn. '[Posta ila$ yap! ^Bii^manlan fcu sindatten iost yap! 

"Kimya"dan murad, ruh-i insanidir. "Posf'tan murad, cisimdir. "Hag yap- 
mak"tan murad, ruhani sifatlar ile cismani ve nefsani sifatlan temizlemektir. 
"Du§manlar"dan murad, vehim ve nefis §eytanlandir. "Sinaaf'ten murad, bil- 
ciimle e§yada Hakk'in esmasi ve sifati hasebiyle zuMrunu ve tasarrufatini 
tefekkiirdiir. Ya'ni, ey talib-i hakikat! Sende bakin altin yapan kimya mesa- 
besinde olan ruh-i insani vardir. Binaenaleyh bu ruhun sifatlanyla post me- 
sabesinde olan cismine ve cismani sifatlanna ilag yap! Vehim ve nefis dii§- 
manlanm ve seytanlanm tasarrufat-i ilahiyyeyi tefekkiir ederek kendine dost 
yap! Ya'ni vehmini ve cismini emr-i Hakk'a muti' kill 

3119. ^Uaktaki zSba oldun, o zSjaya eri§irsin hi, ruhu bikeslikten kurtanr. 

Vaktaki ruhani sifatlar ile muttasif olup ziba vs yakisjkh ve guzel oldun, 
artik o ziba ve hiisn-i mutlak sahibi olan ma'suk-i hakikiye erisirsin ki, o 
ma'suk-i hakiki ikilik aleminde ve cismaniyet cihanmda bikes ve garib kalan 
ruhu bu bikeslikten ve ikilik uzakligmdan kurtanr. 

J*z \j f* \*s »f o-Uj j~^ lj L^U- fA> j* J* j j j, 

3120. Onun nemi canlar haflim ierhiye, onun demi flamm olmu§unu did eimi§tir. 

"NenV'den murad, Uim ve ma'rifettir. Zira "nem", rutubet ve lslaklik demek 
olup gayet az bir sudan ibarettir. Hakk'in insana verdigi ilim ise, 'j* '^J u, 
ui ut JJi (Isra, 1 7/85) ya'ni "Size ilimden ancak az bir §ey verildi" aiyet-i ke- 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

rimesi mucibince gayet az ve rutubet nev'inden bir seydir. Boyle iken o ilim 
ve ma'rifet canlar bagini terbiye eder ve nesv ii nema verir. "Dem"den murad, 
tecellt-i cemalt ve lutfidir; ve bu tecelli Hak'tan uzaklik garni icjnde cansiz ve 
bitab kalan saliki kuvve-i ruhaniyyesiyle diri eder. 

Jjo 0j5*Li_^ LiJi* d\j\j* X+a -Lao OjJ> di^r JLU <*A ^ 

3121. ^Butun dun olan cihamn mulkunu vermez; yuz hinlerce iiirlu turlii mulk 
verir. 

Hak Teala hazretleri tecelli-i lutfisi ile dirilttigi bir kuluna yalniz bu sufli ve 
asagi olan diinya aleminin biitiin mulkunu vermez, belki bu mulke ilave ola- 
rak bu diinya aleminin -haricinde yiiz binlerce tiirlii tiirlii miilk verir. Zira 
Hakk'in lutfu ve ihsani yalmz bu dar olan diinya aleminin miilkune munha- 
sir degildir. 

3122. Diak onun miilk-i cemali uzerine derssiz ve sebaksiz ia'bir mulkunu 
verdi. 

Nitekim Hak Teala hazretleri Yusuf (a.s.)a verdigi guzellik miilkii uzerine 
hicbir kimsenin ta'limi ve tedrisi olmaksizm rii'ya ta'biri ilmini ve mulkunu 
ilave olarak verdi; ve onun rii'ya ta'birindeki ilmi ve mahareti sure-i Yusuf'ta 
musarrahtir. 

3123. Onun hiisniinun miilku zindan iarajina $ekti. Onun ilminin miilkii 
ZKeuvan iarajina $ekil 

"Keyvan", Ziihal seyyaresinin adi oiup burada makam-i aliden kinayedir. 
Fakat Yusuf (a.s.)in bu alem-i sufliye ve cismaniyet alemine taalluk eden gu- 
zellik miilkii onu zindan ve hapis tarafina gekti. Zira onun husmine aziz-i Mi- 
sir'in zevcesi Ziileyha meftun olup kendisine tecaviiz iftirasmi etti; ve sahih 
zanmyla Hz. Yusuf u zindana koydular. Nitekim tafsili sure-i Yusuf'ta ve tef- 
sir kitablanndadir. Fakat Misir'da Hiksoslar'in hakim oldugu bir zamanda hii- 
kiimdann gordiigii rii'yayi ta'bir etti. Zindandan gikardilar. Hiikiimdann ha- 
zinesinin emini ta'yin ettiler. Binaenaleyh onun ilminin miilkii o hazreti 
makam-i alfye gikardi ve izzet-i surf sahibi de yapti. 



*&!&> 



AHMED AVNt KONUK 

3124. £ak ilim ve hunerclen dolayt onun aulami olfax. Dlim mulku hiisn mul- 
kiinden asudedir. 

Misir hukumdan, Yusuf (a.s.)da gordiigu ilim ve hunerden dolayi onun 
bendesi ye meftunu oldu. Binaenaleyh goriiluyor ki, alem-i ruhaniyyete taal- 
luk eden ilim mulku, alem-i cismaniyyete taalluk eden giizellik mulkiinden 
daha asude ve rahattir. Beyt-i senfte "sah" ta'biri sure-i Yusuf ta beyan bu- 
yurulan "melik" ta'birinin miiradifidir. Zira Yusuf (a.s.) zamamnda Fir'avn- 
lann hiikumeti munkanz olup, onlann yerine Hiksoslar hakim olmus idi. 
Kur'an-i Kerim'de "melik" ta'bir buyurulmasi bu vak'a-i tarihiyyeye isarettir. 



bor£ etmis olan sahsin hikayesine riicu' etmektir ve onun 
muhtesibin inayeti iimidi ile Tebriz tarafina gelmesidir 



*!>LJI jb Ol i£y* -Ul ej jJ f lj *-j jl lytzC <-^,j> Ol 

3125. O mumiehan olan garth horc horhusundan o darii'l-islam tarafina yola 
geldi. 

Yukanda kissasi beyana baslanmis. olan o imtih&i olunmus garib, borcu- 
nun gok olmasi hasebiyle alacakhlann tazyiki korkusundan selamet evi olan 
Tebriz sehri tarafina dogru yola girdi ve sefere cikti. 

Olivn Ji j\j ^>J^j\ 4ia>- Ob—Is i£j5 j jjjj iSy^ -^ 

3126. ^Tebriz taraftna ve gulistan mahaUesine gitii. Onun iimidi gul iisiiinde 
yatmi§ idi. 

ikinci misra' nihayetindeki "sitan", "nisan" vezninde olup burada "arka 
ustii uyumu§" ma'nasmadir. Diger ma'nalan da vardir. Ya'ni, o borclu olan 
garib Tebriz §ehri tarafina gitti; ve orada borclanni odeyecek kadar eline pa- 



*&/&> 



MESNEVl-t §ER!F §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

ra gegecegi igin orasi bir giilistan semti gibi kendisine latif bir mahal idi; ve 
giiller iizerinde yatip uyuyan bir kimse nasil mes'ud idiyse, onun borcu ode- 
mek umidi de oylece giil iistunde yatip uyumus. idi. 

ct^jj J J^JJ J"^ ] J lt- y-s> ^ J b J ■> J 

3127. Sili olan ^Tebriz ddrul-mulklerinden onun umidi uzerine audmlik ay- 
dinlth, usiune car-ph, 

Onun nazannda yuksek olan Tebriz §ehrinden onun borg odemek umidi 
iizerine, kat'iyet aydinhgi birbiri ustiine garpti ve aks etti. Zira evvelce birgok 
borglarim odemi§ olan muhtesib yine bu borglanm §ubhesiz odeyecek idi. 

3128. Onun cam o rical ravzasindan, vised uMisu'i ^usuf'unun nesuninden 
handdn oldu. 

"Rical ravzasi"ndan murad, Tebriz §ehridir. Zira Tebriz §ehrinden birgok ha- 
vass-i evliya zuhur etmistir. Hz. Fir efendimizin mahbubu ve musahibi olan 
Mevlana §emsedd!n efendimiz dahi Tebriz §ehrindendir. "Yusuf 'tan murad, ev- 
velce o garibin borglanm odemis olan kerem sahibi muhtesibdir. Ya'ni, o borc- 
lu garibin cam ricalullah bagi ve bahgesi olan Tebriz §ehrinden maksuda vuslat 
Misir'inin Yusuf u olan muhtesibin kokusundan handan ve mesrur oldu. 

3129. 'Dedi: "By deve surucii! ^Henim devemi cokertl ^Hana yardim geldi ve ik- 
tiyaam uctu." 

"Had!", "hudv" (j^) ve "huda" (&•**■) dan ism-i fail olup, "deve siiriicii" 
demektir. "Enih", deveyi gokertmek ma'nasina olan "inaha"dan emr-i hazir- 
dir. "Is'ad", if al babindan "saadetlendirmek ve muavenet etmek" ma'nalan- 
nadir. "Taret", fill— I mazinin miiennes sigasi olup, "ugtu" demektir. "Faka", 
"ihtiyac" ma'nasmadir. Ya'ni, garib Tebriz §ehrine gelince, devecisine hitaben 
dedi: "Ey deve siirucii! Maksud olan §ehre geldik! Artik devemi gokert! Bana 
yardim veya saadetlendirme vakti geldi ve ihtiyacim zail oldu ve ugtu." 



*H> 



jjJU*JI £j\*-\i* \jtjj jl jja\}\ ^U=- ji\j L. ^ y\ 

3130. "6y devemi Qok! Ilmur iyi oldu. ijMuhakkak Te&rfc, sadrlann mii- 
ndhlandir." 



G 3^& 3 



AHMED AVNl KONUK 

"Ebriiki", emr-i hazinn miiennes sigasidir. "Miinah", deve cokecek ve is- 
tirahat edecek yere derler. "Miinahat" onun cem'idir. "Sudur", "sadr"in 
cem'idir ve "sadr"in miiteaddid ma'ncisi vardir. Burada "biiyuk makamlar" 
demektir ki, miicaveret alakasiyla mecaz olarak "makam-i all sahibleri ve bii- 
yiikler" ma'nasinadir. Ya'ni, ey devem, 50k! Tebriz'e geldik. Artik isler iyi ol- 
du ve yoluna girdi. Muhakkak Tebriz, buyiiklerin mahall-i istirahatidir." 

3131. w 6i/ devem! ^ah^elerin etrafinda otlal ijMuluikhik Tebriz, hizim i$in 
ne g&zel ifdza yeridir!" 

"israh", emr-i hazir olup, "otla!" demektir. "Miifaz", "ifaza'dan ism-i me- 
kandir. "Ifaza yen ve feyz verilmis. mahal" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey devem! 
Beni mahall-i maksudum olan bir yere kadar getirdin,- simdi bu Tebriz bahce- 
lerinin etrafinda otla ve istirahat et! Zira Tebriz Sana ve bana ne guzel feyz 
verilecek mahaldir!" Bu beyitlerde Tebriz sehrinin medhi j&.\t olsCii <J^ ya'ni 
"Mekamn serefi, icmde oturan kimselerin serefiyledir" kaidesi mucibince, 
§ehrin makarr-i evliya olmasmdandir. Hususiyle §emseddtn-i Tebriz! (k.s.) 
efendimiz §ehirdendir. Binaenaleyh bu beyitlerdeki rumuz §6yle olmak mii- 
nasib goruniir: "Deve"den murad, salikin cismidir. Devenin rakibi salikin ru- 
hudur. "Borc/'tan murad, cismin ruha ve ruhun dahi cisme karsi olan vazlfe- 
leridir ki, bunlan seriat ta'yin buyurmustur, Salik insan-i kamile miilaki ol- 
madikga borglan odemenin yolunu bilemez ve ifrat ve tefntten kurtulamaz. 
"Kerim olan muhtesib"den murad insan-i kamildir. "Deveci"den murad, sali- 
ki insan-i kamile isale vasita olan rehberdir. "Bah^elerden murad, evliyanin 
hakayik ve maarifidir; ve "Tebriz sehri"nden murad, insan-i kamilin mekam- 
dir. Bu ve atideki ebyat-i serifenin bu ma'nalar dairesinde teemmiilu muna- 
sib olur. 

3132. ^Su sarbani ^Develerclen yiihii a$! ^Tebriz §ekri gulistan mahallesidir." 

"Sarban", deve suriicii. Ya'ni, "Ey deve suriicu ve ey rehber! tnsan-i ka- 
milin mekanma geldik, artik cisim develerinden ifrat ve teftit yukunu kaldir 
ve ac! Zira Tebriz §ehri ve insan-i kamilin mekani hakayik ve maarif-i ilahiy- 
ye gulistamdtr." 



6 $P? 



MESNEVM SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3133. sr Bu bostamn {Jirdevs'e mensub revnaki vardir, ^Bu ^Tebriz'in arsa 
mensub sa'saasi vardir." 

Ya'ni, "Bu ma'rifet bostanimn Firdevs cennetine mensub revnaki ve par- 
Iakhgi vardir. Bu Tebriz'in ve insan-i kamil huzurunun arsa mensub sa'§aasi 
ve nuru vardir." 

i^jLj* J. J 1 J* J ] j J ^ J^ 1 C-? J C^ ^ U J >* 

3134. *Dier W zaman canin rahat-engiz kokusu, arsm iistiinden ^Tebrizliler 
iizerine muniesirdir ." 

"Fevh", koku intisan, "revh", rahat ve rahmet demektir. Ya'ni, "Her bir 
zaman ruhun rahat kopanci ve iras edici olan kokusu, bu insan-i kamilin ma- 
karnna mensub olan salikler iizerine intisar eder." 

3135. r Uakiaki o garib, muhiestbin evini aradi, halk ona dediler ki: "O haknb 
ge 9 ii" 

Vaktaki o garib olan borglu, kerim olan muhtesibin huzuruna cikmak ve 
derdini anlatmak icm evini aradi; halk ona dediler ki: "0 halkin hablbi ve 
mahbubu olan kerim ahirete goctti ve bu alem-i suretten gecti." 

3136. "0 gecen giin ddr-i dunyadan nakl etti. Grkek ve kadm onun vakiasm- 
dan sari uuzludur" 

"Perir", gecen gun ve evvelki gun ma'nalannda musta'meldir. Ya'ni, "0 
kerim olan muhtesib evvelki giin dunyadan ahirete intikal etti. Onun vefati 
vakiasindan dolayi §ehrin erkegi ve di§isi muteessir olup, gamdan hepsinin 
yiizleri sarardi." 

J 1 j* ^ji JJte\* j l -As-* j byr Jfj*- <Jr" ^J- o-jU* ofcJj 

3137. "Uaktaki ona hatiflerden arsm kokusu eristi, o arsa mensub olan lavus 
arsa gitti." 



^pp 



AHMED AVNt KONUK 

3138. "0erci onun sayesi halkm penahi idi. fyunes onu cahuk cahuk tayy eiti." 

Ya'm, "Gercj o muhtesibin lutfimun sayesi halkin siginacak bir yeri idi ve 
halk onun kereminden istifade ederler idi; fakat vucud-i hakiki giinesj olan 
Hak Teala hazretleri onun golge mesabesinde olan vucud-i izafisini gabuk ca- 
buk diiriip bukiip kaldirdi." 

3139. "O evvelki gun gemiyi hu sahilden siirdu. O efendi hu gam-haneden tok 
olmus idi." 

"0 muhtesib bu vucud-i izafi gemisini, vucud-i hakiki deryasimn sahili 
olan bu cismaniyet aleminden ewelki gun siirdu. Zira o efendi bir gam evi 
olan bu cismaniyet aleminden tok olmus ve bikmis idi." insan-i kamilin bu 
cismaniyet aleminden tok olmasi, cenab~i Pir efendimizin §u beyt-i §eriflerin- 
den zahirdir: 

"Be/2 diinyi hapsine maslahat igin gelmi§imdir. Yoksa, ben nerede, hapis ne~ 
rede? Kimin mahm galmi§imdir ki, hapse miistehak olayiml" 

3140. Sudani na'ra i/Wu ue R-Hus iitsfii. fluua o daKi ardinea can verdi. 

[3121] 3 * 

Borcju adam halktan bu haberi i§itince, bir na'ra vurdu ve kendinden ge- 
gerek yere du§tii. Zannettiler ki, o adam dahi muhtesibin ardinca can verdi. 

JU-d d\>.J? J^&>- J. JlAjA-A *AJ->j J^.jj J «— 'I J v^5 ^ 

3141. <jMuieahben onun yuzune gul suyu ve su serptiler. ZRefdderi onun ha- 
line aglaytci oldular. 

3142. fyeceye kadar kendinden gecti ve ondan soma yan olmus olarak gaybdan 
cant geri geldi. 

borchi adam bayihp kendinden gecmce, halk onu ayiltmak igin yuzune 
giil suyu ve su serptiler. Arkadasten o bicarenin haline agladilar; ve bircok 



*$$&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

zaman ayilmadi. Geceye kadar kendinden gecti. Nihayet yan olii bir halde 
onun ruhu alem-i gaybdan cesedine geri geldi. 



^^•^. r&j \$j£ cf--^ f * -^ r >*■ ->* <^ *-~^i j 

garibin o muhtesib'in vefatmdan haberli olmasi ve onun mahluk 

iizerine i'timaddan ve mahlukun atasi iizerine dayanmaktan 

istigfar etmesi ve onun Hakk'm ni'metlerini yad etmesi ve kendi 

kabahatinden Hakk'a riicu' etmesidir. "Kiifr edenler sonra 

Rablerine riicu' ederler" 



"Ta'vil", istinad etmek ve dayanmak demektir. Surh-i §erifteki \)'j& ^jui Jj 
jjLu] 'f+'j, (En'am, 6/1) ya'ni "Kiifr edenler sonra Rablerine riicu' ederler" 
ayet-i kerimesi sure-i En'am'in bas tarafinda vaki'dir. Hz. Pir efendimiz bu 
ayet-i kertmeyi ma'na-yi i§arisi hasebiyle bu siirh-i serife rabt buyurmustur. 
Ya'ni, borclu adam borcunun ddenmesini ancak cud-i izafl sahibi olan muh- 
tesibden bilmis. ve ona i'timad etmis ve Hakk'in lutuflanndan gafil bulunmus 
idi. Dayandigi muhtesibin vefat etmek suretiyle viicud-i izaftsi ortadan kal- 
kinca o garib bikes kaldi ve gafletinden uyanip Hakk'a riicu' etti. Nitekim 
Hakk'm viicud-i hakikisini ve varligini halkin viicud-i izafisi ile orten gafiller 
akibet uvamp Rablerine riicu' ederler. Bu ma'na sure-i Hicr'in ibtidasindaki 
'jJLL \yk ') \}'j£ 'j>U\ ># Cj (Hicr, 15/2) ya'ni "Cok kafirler muslimin ve 
miinkadin olmayi temenni ederler" ayet-i kerimesinde dahi beyan buyurulur. 
Zira "miislimin olmayi temenni etmek" Hakk'a riicu' etmek demektir. Bu rii- 
cu' keyfiyeti ya diinyada olur veyahud oliim esnasmda olur. Kafirlerin ve sa- 
tirlerin akillilan vucudat-i izafiyyeden zuhiirunu gordiikleri ef'alin hilafinda- 
ki tasarrufati mii§ahede ettikleri vakit, "Bu suver-i faniyenin arkasinda bir 
ba§ka kudret vardir," derler; ve bu riicu'un faidesi olur. AhmaTdan ise bu hi- 
cabatm farkina varamayip o tasarrufati yine viicudat-i izafiyyeye ve alem-i 



Cg^g> 



AHMED AVNt KONUK 

tabiata atf etmeye gah§irlar ve helak-i sun ve ma'nevi icinde kalirlar. Olum 
esnasindaki riicu' ise, ahval-i berzahiyyenin ke§fi ile vaki'^olur. Fakat bu rii- 
cu'un faidesi olmaz; ve burada bir isaret daha vardir: 4&1 ui *u* ^ ^aji i* ^ 
(Bakara, 2/255) ya'ni "§efaat eden kimsenin Allah fella' in'dindeki 'sefaati 
ancak Hakk'in izni ile olur" ayet-i kerimesindeki sarahat mucibince, insan-i 
kamilin salike ifazasi dahi ancak Hakk'in izni iledir. Iste bu ayet-i kerimenin 
bu siirh-i serife izafesindeki hikmet budur. 

jljJL-jl J^j ^y fy>» j€>$ ^\ CJ&> -^J,jv dy? 

3143. Vakiaki akin aeXdx, dedi: "6t/ ^irdigar! <7\A,ucrimim, halka iimukrar 
oldum." 

Vaktaki bayilmis olan borclu adam akil ve idrake geldi ve ayildi, dedi ki: 
"Ey fail-i hakiki olan Hak Teala! Ben kabahatliyim. Zira halka gonul bagla- 
dim ve luftu halktan urnid ettim." 

lyj y {jWaf- y& Ol g*A $y oSyf Ojla*~» ^ <^- yT 4s~\y>- 

3144. *6fendi aerci qok sehavet eimis idi. O sekavet asla senin aianin kiifiivii 
olmadi. 

Ya'ni, "Gergi muhtesib efendi bana karsi cok comerdlik etmis idi. Fakat 
onun comerdligi asla senin atamn ve ihsanimn naztri ve misli olmadi." 

JLi j *ifb y j XyL2>xj U _jl Sj*- j, j~» y j XJl&u *& ji 

3145. "O kulak bagxsladx ve sen akxl dolu bast O cubbe bagtsladi ve sen boy 
■pos!" 

"0 muhtesib efendi bana basima giyecek kiilah hagisladi ve sen ise ku- 
lahi giyecek akil dolu bir bas ihsan ettin; ve arkama giyecek cubbe bagis- 
ladi ve sen ise ciibbeyi giyecek boy pos ihsan ettin." 

j\j^ Jip y j ib fjy~> 3 \ jL~i j j C-^i y 3 *\* f j j j> 

3146. *0 bana alhn verdi ve sen alhn sa$xcx ell O bana binek kayvanx verdi 
ve sen siivann aklxni! 

"Ya Fvab! muhtesib efendi bana atari verdi. Sen ise bana altm sacici olan 
eli ihsan ettin. efendi bana binek hayvani verdi. Sen ise bana hayvana 
binici olan akl-i insaniyi verdin!" 



«^^ 



MESNEVf-t SERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3147. "Gfencli hana sent verdi ve sen aydxn goz! Bfencii hana nukl verdi ve sen 
in' me kabul edicil" 

"Karir", goziin aydin olmasi. "Nukl", igki esnasinda yenilen meze de- 
mektir. Burada gida murad buyurulur. "Tu'me", yemeklik yiyecek §ey. 
"Tu'me-pezir", vasf-i terkibidir, "yiyecek kabul edici" ma'nasmadir. Bun- 
dan murad, mi'dedir. Ya'ni, "Efendi bana gece karanhgmda kullanmak icin 
mum verdi ve sen ise bana e§yayi gorucii olan nuriu bir goz verdin. Efen- 
di bana gida verdi. Sen ise bana gidayi yeyip hazm edecek bir mi'de ver- 
din." 

3148. \0 vazife verdi ve sen omr u hayat. Onun va'desi alhn ve senin va'den 
tayyibaitu." 

"Vazife", muayyen olan tahsisat ve maa§ demektir. Ya'nt, "0 bana mu- 
ayyen tahsisat ve maa§ verdi. Sen ise o maa§i kullanabilmek icm omr ii ha- 
yat verdin. Binaenaleyh onun va'di altm ve senin va'din ise, omriin ve ha- 
yatin tayyibati ve iyilikleri olan zevkler ve lezzetlerdir." 

c^*** J* ^y*r -W» j jl ciUj ji i>*j j £_/r y j ->b ^tfj j\ 

3149. u hana ev verdi ve sen felek ve yeryiiziit Senin evinde o ve onun gibi 
yva. semiz vardu." 

"Viisak", ev ve hane ma'nasmadir. Ya'ni, "Ya Rab! efendi bana bu dun- 
yada oturmak icin ev verdi ve sen ise bize yeri ve gogii verdin ki, onlar ol- 
masa bu evin viicudu olmazdi. Senin verdigin yeryuzii evinde o muhtesib ve 
onun gibi birgok semiz insanlar sakin olurlar." 

3150. "SQlhn Senindir ve o alhni varaimadi. Ekmek Senindir ve ekmek ona 
[3131] „ ,. „ » 

Oen den ensh. 

"0 muhtesibin verdigi altin Senin mulkundiir ve onu yaratan muhtesib 
degildir. Onun verdigi ekmek de kezalik Senin mulkundiir. Zira ekmek ona 
Sen'den ihsan olundu." 



<^^> 



AHMED AVNI K.ONUK 

3151. "O comer dligi ve merhameti dahi ona sen vex din ki, cb'merdlihien ona sa- 
dilik ziyade olurdu." 

"0 muhtesibe comerdlik ve merhamet duygulanni da Sen verdin ki, o 
efendi bu duygulann hilafindahareket edemezdi. Binaenaleyh bu comerdlik 
onun tab'i ve isti'dadi olup, bu sifatlar ondan zahir oldukca hosuna gider ve 
ziyade sevinir idi." 

3152. nc Ben onu kendime hible yapiim, asil olan kible yapiciyi athm." 

Ya'ni, "Hakikat bdyle iken, ben lutf ve ihsanda o muhtesibi kendime kib- 
le ve tevecciih mahalli yaptim. Lutf ve keremde efrad-i be§eri tevecciih ma- 
halli yapan zat-i latifini arkaya attim ve lutf ve ihsamn menba'i ve ash olan 
zat-i §erifinden gafil oldum. 

_ *- 

jjtjul jJj\ -kj&tj* J^P ji* Obi OlT f^y \*S L* 

3153. nr Btz nerede idih hi o dlnin ^Deyyan'i suya ve famwa akil ekerdil" 

"Deyyan", Hakk'in sifatlarmdan bir sifattir. Ma'nasi "hesab edici ve ceza 
verici" demektir. "Din", "taat, adet, tank, alamet, nisan, ceza ve miikafat" 
ma'nalannadir. "Su ve gamur"dan murad, cemad alemidir. Ya'ni, "Bizim ci- 
simlerimiz nerede idi? Bu alem-i kesafette henuz mevcud degil idi ki, o viicu- 
du ve izafi yolunun muhasibi olan Hak Teala bu cemad aleminde bizim ci- 
simlerimizi sure-i Nuh'ta olan \jp>'^£± JT, (Nun, 71/14) ya'ni "Sizi etva- 
ren yaratti" ayet-i kerimesi mucibince tiirlii tiirjii tavirlardan ve istihalelerden 
gegirerek her bir tavra gore run ve ruhun sifati olan akil ve idrak ekerdi. Ci- 
simlerin etvar-i hilkati hakkinda 4. cildin 3622 numarali beytinden i'tibaren 
ma'lumau mufassala gecti, Ve Hz. Pir Efendimiz Fihi Ma HMerinin 5. fas- 
linda dahi soyle buyururlar: 

"A§iklar kendilerini bu veche feda etmi§lerdir ve lvaz taleb etmezler. On- 
lardan miitebakisi en'am ya'ni hayvanat gibidirler. Vakia onlar en'amdirlar, 
ya'ni hayvandirlar. Fakat miistehakk-i in'amdirlar; ve vakia ahirdadirlar ve- 
lakin emir-i ahirm makbuludiirler. isterse onlan bu ahirdan halas edip nakl 
eyler ve tavile-i hassa gotiirur. Nitekim onun mebdei adem idi. Ona viicud 
verdi; ve viicudunu tavile-i cemadiye getirdi; ve tavile-i cemadiden nebatiye 



c^e^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

ve nebatiden hayvamye ve hayvaniden insamye ve insamden melekiye ila- 
ma-la-nihaye getirdi. tmdi bunlann cumlesini onun bu cinsten tavileleri 50k 
oldugunu ve 3>>jl U ^ ili . jl '^ £L ^^J (insMk, 84/19-20) ya'ni "Sen 
bir tabakadan bir tabakaya t'erkib olunursun; imdi onlara ne oldu ki inanmi- 
yorlar?" ayet-i kerimesi mucibince birinin digerinden daha all oldugunu ikrar 
etmen igin sana gosterdi ve buyurdu: "Bunu sana onun igin gosterdim ki, be- 
nim bu cins tavilelerim 50k oldugunu mukir olasin; ve diger tabakat-i mev- 
cudeyi onun igin gostermedim." Zira inkar edip dersin ki: "iste ustad-i san'at 
budur!" Ve bunlann bir nev'ini ona mu'tekid olmalan igin gostermis ve en- 
va'-i saireyi yalmz mukir olup iman etmeleri igin gostermemistir... ilh." 

3154. Uaklaki ademden felegi zahir kddi ve hu toprak hisah do§edi. 

Vaktaki Hak Teala adem-i izafi aleminden giinesin ve aym ve seyyaratin 
hey'et-i mecmuasim zahir kildi ve sure-i Zariyat'ta olan '^ ula> 'j>'j% 
OjaaCJs (Zariyat, 51/48) ya'ni "Yeryuzunu dosedik. imdi doseyenlerin ne gii- 
zelidir!" ayet-i kerimesi mucibince bu toprak kureyi biitun levazimi ile do§e- 
di ve tertib etti. 

3155. yddizlardan kandiller ve tahayi'den anahtarlarli kilitler yapti. 

Hak Teala fezada her birisi bir kandil gibi parlayan giinesler yapti. Hara- 
ret, burudet ve yubuset ve rutubetten ibaret olan tabayi' destgahinda anasir- 
dan birtakim anahtarlan olan ecsam kilitlerini yapti ki, anahtarlar akil ve 
idraktir. Ecsam kilitleri bu akil ve idrak anahtarlan vasitasiyla agilip onlarda 
gizli olan esrar ve hikem ke§f olunur ve sun'-i ilahinin incelikleri gorulur. 

3156. Gy, ne fok aizli ve apk hiinyadlan hu iavanin ve do§emenin nrnzmeri etti. 

"Biinyad", temel ve esas ve bina demektir. "Gizli bina"dan murad, run ve 
"zahir bina"dan murad dahi, cisimdir. "Tavan"dan murad, gok ve "do§e- 
me"den murad, yeryuziidur. Ya'ni, ey, ne gok ruh gibi gizli ve cisim gibi za- 
hir olan binalar vardir ki, onlar bu gokkubbesi ile arz do§emesi arasinda muz- 
merdir ve saklanmi§tir. His goztiyle cismi gormek kabildir, fakat ruhu gormek 
kabil degildir. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

— — * * ~ 

3157. Stfdem evsdf-i ulvinin usiurlabuhr. JAdem'in vasfi onun ayeilerinin 
mazharidu. 

"Usturlab", giine§in ytiksekligini ve alcakligim olcmek ve yildizlann 
vaz'iyetlerini ta'yin etmek icm kullanilan bir nevi* dairedir. "Ulvi olan ev- 
saf'tan murad, Hakk'in sifaudir. Nitekim hadis-i §erifte * jy # J* foT jU 4U1 01 
ya'ni "Allah Teala, Adem'i kendi sureti, ya'ni sifati iizerine halketti" buyuru- 
lur. Yani, Adem Hakk'in sifat-i ulvisinin usturlabidir. Adem'in sifatlan 
Hakk'in viicudunun alametleri olan sifatlann mazhandir. Zira insan-i kamil 
ruhu ve cismi ile halen her an ^Uij ^ifahj j^\ 3 jyyi y, (Hadid, 57/3) ya'ni 
"[Ewel ve Ahir] Zahir ve bann Hak'tir" ayet-i kerimesini zikr eder, 

3158. Onda her ne goriinurse onun aksiiir. JAyin irmah suyuna ak&i fidsidir. 

Ya'ni, insan-i kamilde zahir olan suunatin hepsi Hak Teala hazretlerinin 
esma ve sifatinin aksidir. Bu akis, ayin irmak suyuna aks etmesi gibidir. 

3159. Onun usturleibi uzerinde ankebut nahi§lan evsaf-i ezelden svJbui luiar. 

"Ankebut", liigatte "driimcek" demektir. Ehl-i hey'et istilahinda "usturla- 
bin iizerinde oriimcek agi gibi yapilan cizgilere ve haneler"e derler. Ya'ni, in- 
san-i kamilin usturlab mesabesinde olan viicudunda ankebut nakisjan vardir 
ki, bu nakislar Hakk'in ezeli olan vasiflan zahir olmak ve anlasilmak igin 
onun viicudunda sabit olmustur. 

3160. Ta ki gaybm felecjinden ve run gune§inden onun ankehutu §erhler cihe- 
tinden ders souleue! 

Ya'ni, usturlabin ankebutu gayb ve batin aleminin felegini ve ruh giinesi- 
ni serh ve bey an etmek suretiyle, umum beseriyet alemine ders vermek igin 
sifat-i ilahiyye onun viicudunda sabit olmu§tur, Hz. Pir efendimiz Fihi Ma 
Hfrlerinin 8. fashnda bu ma'na hakkinda §6yle buyururlar.- 

"Ademinin viicudu bir sancak gibidir. Sancagi havaya kaldmrlar. Ondan 
sonra her taraftan akil, fehim, hisim, gazab, hilim, kerem, havf ii reca, ah- 



c^^, 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

val-i bi-payan ve bi-hadd-i sifat askerlerini o sancagm altina cem' ederler. 
Uzaktan bakan kimse, yalniz sancagi goriir. Amma yakina gelen kimse san- 
cagin altinda sayisiz halki goriir ya'nt gafil teni goriir; ve akil onda ne gev- 
herler ve ne ma'nctlar oldugunu bilir." 

3161. JAnkebut ve bu usiwlab-t re$ad muneccimsiz avammm eline du$tii. 

"Resad", dogru yol ve hidayet demektir. "Muneccim", usturlabdan gune- 
§in ve yildizlann ahvalini bilen kimsedir. Burada murad, mur§id-i kamildir. 
Ya'nT, suret~i insaniyyeyi iktisab eden her bir kimsede dogru yolu gdsteren 
bu usturlab vardir. Fakat.insan suretinde olanlann milyonlarcasi ellerindeki 
bu ankebut ve usturlabdan alem-i gayb feleginin ve ruh giinesjnin ahvalini 
anlayamazlar. Bunun nasil kullanilacagini ta'lim igin bir muneccim ve bir 
mursid4azimdir. Muneccim ve miir§id ise enbiya ve onlann varisleri olan ev- 
liyadir. Binaenaleyh enbiya ve evliyaya tabi' olmak istemeyenlerin elindeki 
o ankebut ve usturlab muneccimsiz avam eline dusmiis. olur. 

3162. Diak bunun iencvmini enbiyaya verii 0ayb icin, gaybi florucu bir yoz ge- 



re 



'kiir. 



"Tencim", yildizlar hakkmda hiikum vermek demektir. Ya'ni, Hak Teala 
bu ervah-i ciiz'iyye-i insaniyyenin tencimini ve onlar hakkmda hiikum ver- 
mek ilmini, ervah-i kiilliyye sahibi olan peygamberlere ve onlann varisleri 
olan evliyaya verdi, Zira ervah-i kiilliyyenin gozleri ilm-i gaybi goriiciidiir. 
Ervah-i cuz'iyyenin gozleri ise cismaniyet perdesiyle kapalidir. Binaenaleyh 
alem-i gaybin ahvaline muttali' olmak igin gayb goriicu bir goz lazimdir. 

3163, l^u kurun clunya kuyusuna iusiuler. Dier bin kuyu icinde kendi aksi- 
ni aordu. 

"Kurun", "karn"in cem'idir; ve "karn"in miiteaddid ma'nasi vardir. Bura- 
da "ehl-i zaman" demektir. Ya'ni, ervah-i ciiz'iyye sahibleri olan bu zamanin 
ehli diinya ve cismaniyet kuyusuna diigtiiler ve bu cismaniyet haricindeki 
alem-i gaybi gormediler. Zira bu suver-i cismaniyye sifat-i ilahiyyenin 
mezahiridir ve her birinde zahir olan ahval ve suiinat Hakk'in sifatlannin ak- 



G^^> 



AHMED AVNi KONUK ~^® 

sidir. HaMkat boyle iken bu gafillerin her birisi bu cismaniyet kuyusu icjnde 
kendi hayalinin aksini gordii. Mesela bir kimseden kendisine bir kahr eri§ti. 
kimsede zahir olan sifat-i kahr Hak Teala'nin kendisine kar§i olan sifaM 
kahnnin eseri oldugunu bildi. Binaenaleyh o kimsenin iizerine hiicum ettigi 
vakit, kendi halinin aksi iizerine hiicum etmis oldu. 

Jo jj 4&- jJj\ (Jj5 jJ* J>*-*-* ^i^ ^Jjii J-* "^ *°!T J-> {J^^ 

3164. <S%ksi kuyuda gordu, harufe gormedi. Sflhmak arslan gtbi kuyuya kostu. 

3165. ^isandan hil o s&yi ki, sana kuyu i$inde goriindii. ^oksa kuyuya a§a- 
cjuja giden arslansm. 

imdi ey kimse! Sana cismaniyet kuyusu icjnde goriinen o seyi kuyudan 
bilme! Onu haricten, ya'ni alem-i gaybdan gelen bir sifat bil! Eger onun iize- 
rine atilip hiicum edersen, kuyuya bas. a§agi giden bir arslan olmus. olursun. 
Nitekim 1, cildde av hayvanlan kissasinda bir tavsan kuyuda arslana kendi 
suretinin aksini gosterdi ve arslan dahi kuyuda goriinen kendinin aksi iizeri- 
ne hiddetie hiicum edip, bas. asagi kuyuya giderek helak oldu. Kissamn neti- 
cesi 1. cildde 1205 numaradan i'tibaren mezkurdiir. "Arslan"dan murad, 
kendisinde mevhum bir varlik goren nefs-i emmaredir. 

3166. Onu hir iav§an yoldan gbturdu. ^Dedi ki: "6y filan! IZu kizgm arslan 
kuyunun dibindedir!" 

arslam bir tav§an aldatip yoldan cikardi da dedi ki: "Ey filan! Sana ra- 
kib olan bu kizgin arslan kuyunun dibindedir!" 

3167. "Oiuyuya gii ve ondan kihi $ek! uHademki ondan daka galibsin, onun 
ha§ini kc-par!" 

"Binaenaleyh kuyuya git ve ondan intikam al! Mademki ondan daha 
galibsin, onun basini kopar!" Mezahirde zahir olan Hakk'in sifat-i kahrisine 
mukabele etmek arslanin bos, hiicumuna benzer. "Tav§an"dan murad, afak- 
ta Ms ve enfuste kuwe-i vahimedir. 



B «ps B 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3168. O mukallid iavsantn majjlubu oldn. ^IKendi hayalinden yur-dis oldu. 

"Mukaliid"den murad, ulum-i zahitiyye ve felsefe erbabidir. Ya'ni, o ilimde 
mukaUid olan kimse Ms'in ve kuwe-i vahimesinin maglubu oldu ve kendisi- 
ne rakib gdrdiigu kimsedeki kendi halinin aksinden ve hayalinden ofkelendi. 



3169. demedi ki: wr Su nolu$ sw/un Jail degiUir. IBtt o kallabm tahltbinin 
gayri degildir." 

"Kallab", miibalaga fle ism-i fail olup "dondiirucu ve kalbedici" demektir. 
Ya'ni,. o mukallid demedi ki: "Bu nakis ve bu hayal her an-i gayr-i miinka- 
simde su gibi akip giden cismaniyetin vergisi degildir. Belki bu hayal, bende- 
ki hali -bu rakib gordugiim kimse iizerine dondiirucu olan Hak Teala 
hazretlerinin, onun iizerine dondiirmesinden baska bir §ey degildir. 

{J sj^ y, ji jaip. jji, jyj <^\ <s^<j? <j£ yz a*^* J 1 r* * 

3170. Gy her alitda alh galatin zebunu! Dakiaki sen dahi dusmandan bir km 

[3150J -« . 

$ekesin. 



. * * 



Ya'ni aUi a^j ^ ijJy u^i> (Bakara, 2/115) ya'ni "Hangi tarafa donerseniz 
Hakk'in vechi ve zau vaki'dir" ayet-i kerimesi mucibince her aln cihette 
Hakk'in vechini ve zatini ve tecelliyatini gormek lazimdir. On, arka, sag, sol, 
iist, alttan ibaret olan ve cisimlere mevhum bir varlik veren bu alti cihette sa- 
rahat-i kur'aniyye hilafinda Hakk'in sereyan-i zatisini inkar etmek ve yalmz 
Hakk'in Mta-i ilmiyyesini isbat edip, bu cihetleri Hakk'in vechinden ve za- 
tindan gayn gormek, bu alti ciheu'n her birinde alti def a yanhsin ve galatin 
zebunu ve maglubu olmakftr. Ya'ni, ey her alti cihette alti def a galatin ve 
yanlis. gormenin zebunu ve maglubu olan mukallid alim ve feylesof efendi! 
Sen dahi dii§mandan bir kin cektigin ve intikam aldigm vakit. 



3171. O adavet onda Dtakk'tn aksidir ki, kahr sifatlanndan onda mu§iakdu. 

Sana kar§i gdrdugiin adavet ve du§manhk, o diismanda Hakk'in sifat-i 
adavetinin aksidir ki, o adavet Hakk'in kahr sifatlanndan o diismanda istikak 
etmi§tir ve sana kar§i onda zahir olmu§tur. 



^^^ 



AHMED AVNt KONUK 

3172. Ue o giinah onda senin curmuniin cinsindendir ki, o huyu kendi iab'tn- 
dan yikamak gerekiir. 

Ve o du§manda zahir olan giinah ve kusur onda senin curmuniin ve ka- 
bahatinin cinsindendir. Binaenaleyh kendinde olan o huyu ve ahlaki kendi 
tabtatindan yikamak ve ternizlemek lazimdir. Hz. Pir efendimiz bu ma'nayi 
Fihi Mi Fihlennin 6. faslmda soyle izah buyururlar: 

"Eger din kardesmde bir ayip goriir isen, o ayip sendedir, halbuki onda 
goriiyorsun, Alem ayna gibidir. Kendi naksmi onda gorurstin. Cunkti j*jii 
j,jLi J/ ya'ni "Mu'min mu'minin aynasidir" buyurulmu§tur. ayibi ken- 
dinden izale et! Zira incindigin §ey sendedir. Bir fill su icmek icm bir pinara 
gotiirduler. Su iginde kendini goriince iirktii. Halbuki o baskasindan iirktiigii- 
nii zannetti. Kendinden urktugiinii bilmedi. Sende zuliim, kin, hased, hirs, 
merhametsizlik ve kibir gibi biitiin ahlak-i zemime oldugu halde, bundan 
munfail degilsin. Bunlan ba§kalannda goriince munfail olup, ondan urkersin. 
Binaenaleyh bil ki, kendinden incinir ve urkersin. Bir adamin kendi noksani 
ve gibam kendisine cjrkin goriinmez. Yarah eliyle yemegini yer ve parmagim 
yalar ve asla ondan mi'desi bulanmaz. Amma ba§kasinda bir giban veya bi- 
raz yara gorse, o taamdan igrenir ve hazm edemez. Ahlak-i zemime de 
nakayisa ve gibana benzer. Bir adamin kendinde olunca, ondan rencide ol- 
maz. Fakat baskasinda onlardan bir parcasim gorse, incinir ve nefret eder. 
Sen ondan urktiigiin gibi, onun da senden urkmesini ve incinmesini ma'zur 
tut! Senin incinmen onun ozriidur. Zira senin rencin onu gormedendir; ve o 
da dylece goriir. Qiinku ^jli oi> ^p [ya'ni "Mu'min m'minin aynasidir"] 
buyurulmustur ve >i£Ji oi> >i53i [ya'ni "Kafir kafirin aynasidir"] denilmemis- 
tir. Bu kelam-i miinif kafirler igin ayna yoktur, dernek degildir. Ancak kafirin 
kendi mir'atindan haberi yoktur, dernek olur... ilh. " 

Ijj AxJ **>Jup j\ \y *£ ^y ^-ijj JJ^ ^-^j <3^- 

3173. Senin cirkin huyun onda yuz gosierdi hi, sana o aynanm safhasi oUu. 

3174. 6y guzell Vaktaki aynada kendi kuhkunu gov dun, ayna ilzerine vurmal 

"Ey hasen" ta'biri ile mu'mine i§aret buyurulur. Zira mu'min imam hase- 
biyle ruhen giizeldir. Fakat cismaniyeti hasebiyle kendisine ahlak-i zemime 



c^gga 



MESNEVM §ER?F SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

anz olmustar. Ikinci misra'daki "ender ayine" birinci misra'a merbuttur. Ya'ni 
ey mu'minl Vaktaki sana kar§i bir ayna olan mu'min karde§inde kibir ve ha- 
sed gibi sende olan girkin huylardan birisini gordiin, ona ta'n etme ve o ay- 
na uzerine hlicum etme! 

3175. ~$uksek yildiz su Uzerine varur. Sen foprajjt yildizin aksi uzerine vurursun. 

Mesela, ilm-i niicum erbabi indinde nahs ve ugursuz addolunan bir yildiz 
bir yerde birikmis. olan suya aks eder; ve sen dahi o yildizda tahayyiil ettigin 
ugursuzlugun hukmunii def etmek icin onun birikinti sudaki aksi uzerine 
toprak sacarsin. - • 

3176. ^Bersin hi: Xxr Bu nahs yildiz suya gelmi§tir, takio hizim sadimizi el al- 
tinda ede!' 

Dersin ki: "Bu ugursuz yildiz suya gelmistir. Maksadi bizim saadet hali- 
mizi hukmiinun altina almak ve bizim said ve ugurlu olan halimizi ugursuz- 
luga cevirmektir." 

3177. Onun hasi uzerine islila to-pragim dokersin. Qunku svhheden dolayi onu 
yddiz zannedersin. 

Binaenaleyh sen onun ugursuzlugunu def icin istila ve galebe topragini o 
aksin ba§i uzerine dokersin. Ciinkii §iibheden ve kendi hayalinden dolayi o 
aksi yildizin kendisi zannedersin. 

Jjbc j&-\ oTaS" (jijt OL^ y -Ajlj <-~t- jX>\ j c~£5 OLf^ ^r^ 

3178. S%ks gizli oldu ve gayha surdii. Sen zannedersin hi, o yildiz kalmadi. 

birikinti su uzerindeki yildizin aksi uzerine toprak yigdigin vakit, toprak 
suyu icti ve o aks dahi gizlendi ve his nazannda kayboldu. Sen ise bu fiiiin 
ile zannedersin ki, o ugursuz yildiz kalmadi ve sen onun ugursuzlugundan 
kurtuldun. 

3179. O nahs yddiz aokiedir. Ona yine o iaraflan ilaf elmek gerehtir. 



*#$&> 



AHMED AVNI KONUK 

Halbuki o ugursuz addettigin yildizin ash goktedir. Eger ilm-i niicuma 
vukufun var ise, o yildizin ugursuzluguna ve kahnna yine gok tarafindan 
ilag yapmak ve care bulmak lazimdir. Ma'lum olsun ki, bu bes. beyt-i §erif 
yukanda beyan buyurulan kahr-i ilahinin misalidir. Ya'ni bir kimsenin Sa- 
na vaki' olan tecaviizat-i nefsaniyyesine kar§i, senin de ona saika-i nefsa- 
niyyet ile rnukabele etmen ugursuz yildizin suya vaki' olan aksine toprak 
atman mesabesindedir. Halbuki sana kar§i tecaviiz eden kimsenin gunahi, 
senin kabahatinin cinsindendir; ve o kahr, sendeki kabahate kar§i Hakk'in 
sifat-i kahnnin o kimseden sana kar§i zahir olmasidir; ve kahr-i ilaht sifati 
o mazharda ber-aksdir. Binaenaleyh o kahnn asli, gok mesabesinde olan 
Hakk'm alem-i sifatmdadir. §u halde onun caresi, ancak kendinde olan o 
gtinah ve kusurun izalesidir. Hind sarihlerinden Bahru'1-Ulum Abdii'1-Ali 
(k.s.) hazretleri bu ma'na hakkinda kendi serhlerinde soyle bir tedkikde bu- 
lunmu§tur: 

"Bu hiikiim kahr-i ibad hakkinda hiikm-i kiilli degildir. Gormez misin ki, 
mu'minler iizerine kafirlerin kahn vaki'dir ve mii'minlere eziyet ederler. Bu, 
mu'minlerin kabahatlerinin aksi degildir. Hususiyle enbiya giinahtan 
ma' sum ve evliya mahfuzdur. Bu beyitlerden maksud, kahirler ile makhur- 
lann her ikisi de rezail-i nefsaniyyeye daldiklan vakit bu hiikiim altinda bu- 
lunmalandir. Binaenaleyh iki kimse nefis galebesiyle miicadele ederlerse, 
kahr gunahi her birisinde digerinin kabahatinin aksi olur; ve bu ma'na Bu- 
han-i §ertfte vaki' su hadis-i §eriften alinmistir: Jjujv* u «« .,.. . aumi jti\ v>\ 
p\ j u*^r j^uiij ya'ni "Iki miisluman kihclanyla birbirine miilaki ve 
mukatil olurlar ise, katil ile maktuliin her ikisi de cehennemdedir." Bu hadi- 
si dinleyen haziriin J>ali Ju Li ya'ni "Bu hususta maktuliin kabahati nedir?" 
dediler. Hz. Peygamber Efendmiz: ^\ J» m* «*' ya'ni "Muhakkak o maktul 
dahi kendi karde§ini oldiirmek murad ederdi" buyurdu. Bu hadis-i §eriften 
anla§ilan budur ki: her birinin kini digerinin kininin aksidir," 

Fakir derim ki: Bu hiikiim §eiiate nazaran hiikm-i kiilli degildir. Fakat ha- 
kikate nazaran hiikm-i kiillidir. Zira §eriat emr-i teklifi ve hakikat emr-i ira- 
didir. Qiinkii mii'min ism-i Hadi'nin ve kafir ism-i MudilVin mazharlandir; ve 
bu isimler bunlann rabb-i haslandir ki, her bin kendi merbu[b]lan olan 
mii'minden ve kafirden razidir; ve bu isimler birbirinin ziddi ve mutekabilidir. 
Binaenaleyh zidlar arasmda ittihad imkam olmadigmdan kafirin mii'mine 
kar§i kini ve mu'minin dahi kafirin kinine kar§i kini tabiidir. Binaenaleyh her 
birinin kini yine digerinin kininin aksi olur. 



c 3^> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHi / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

3180. ^elfci fealfci tarafsiz iarafa haglamak lazimdir. 'Bu iarafm nahsi o iara- 

[3160] r , .j. 

jin nansidu, 

Belki kalbi cemi'-i esma ve sifatin sahibi olup taayyiinden ve taayyuniin 
icabi olan cihetlerden munezzeh bulunan viicud-i hakiki-i Hak tarafina bagla- 
mak ve o tarafa teveccuh etmek lazimdir. Zira bu alem-i kesafette nahs ve ugur- 
suz olan kiifr ve fesad ism-i Mudill'in mazhandir. Bu hususta 1 . cildin 2027 nu- 
marasma miisadif olan c^r jg j£ c--j u o_^ . c~~zS>- jiu ^ c~~j ^ X 
[ya'ni "Kiifiir dahi Halik'a nisbetle hikmettir; bize nisbet ettigin vakit, kiifur 
afettir"] ve 3. cildin 1364 numarasmdaki £ ^ jiji j . c— us aT _,_, oij ^iT^ ^ij 
c— u ii-as-j ^i> [ya'ni "O-cihetten kiifre raziyim ki, kazadir; o cihetten degil ki, 
bizim niza' ve hubsumuzdiir"] beyitlerinde Izahat gecti. 

3181. J^foyt Diaikk'm atasi ve hahsisi tani! f I?u fce$te ua alft^a on.ua afasinm 
a/tst jjor.' 

"Bes"ten murad, isttmek, gormek, koklamak, tatmak ve temas etmek 
duygulandir. "Alti"dan murad, cismaniyet alemine mahsus olan alti cihettir. 
"Dad", vergi ve ata ma'nasinadir. Ya'ni, ey kimse! Bu cismaniyet aleminde 
cisminin duydugu zevk ve lezzet atasini Hakk'in atasi ve ihsani tani. "Tabi- 
attan geliyor" deme! Bu bes havaste ve alti cihette Hakk'in ataya-yi zatiyye 
ve esmaiyyesinin aksini gor! 

jSjj *}ja jjU d\ j ijjj:. y dkj j Ojjil jl~^ jb sy, £ 

3182. Gger stLjlilerin atasi kumdan ziyade olsa, sen olursiin ve o hasian aria kalir. 

"Miirde-rig", olen kimsenin basindan arta kalan e§yasi demektir. "Deni- 
ler"den murad, alem-i sufli olan tabiatin muhtelif tecelliyatidir. Ya'ni, eger bu 
sufli ve dent olan vticud-i izafi ve tabiat aleminin atasi kum tanelerinin ade- 
dinden ziyade olsa, sen oliirsun ve olum sebebiyle bu cismine aid havass mu- 
attal olur ve ba§indan arta kalir. Binaenaleyh faniden faniye gelen atalar ba- 
ki olan viicud-i hakiki-i Hakk'in atalanmn aksidir. 

_P^ 'f l?I ±f ^^ u~>. J-^»t J&> jJ ^Ij -te? j>-\ ^r^ 

3183. Wihayet akis, nazarda ne kadar sabit kalir? By egri hakvcii JAsil gorii- 
dilUqii san'ai et! 



cgffi 



AHMED AVNt KONUK 

3184. Uakiaki Utah, leala ehl-i nhjaza iksan eili, ata ile onlara uzun omur 
hagislacli. 

"Uzun 6mur"den murad, bu fan! olan diinya hayatinin uzun miiddet de- 
vami degildir. Zira ehl-i niyaz olan evliyaullalnn pek coklari elli ile yetmis yas 
arasmda bu alem-i fantye veda' etmislerdir. Ezcumle Hz. Pir efendimizin omr-i 
serifleri altrms sekiz yildan ibaret idi. Binaenaleyh bundan murad, hayat-i 
ebediyye-i ma'neviyyedir. Nitekim atldeki beyt-i serlfte bu ma'naya isaret bu- 
yurulur. Ya'ni, Hakk'in atasi faninin faniye olan atasi gibi degildir. Onlardan 
gelen ata cabuk zail olur. Fakat Hakk'in atasi ebediyyen devam eder. 

3185. O^i'met ve mun amiin-aleyh halidvn olclu. Oluyii d-iriltkidir . binaena- 
leyh ona sulvk eMnizi 

Ya'ni, ehl-i niyaza olan Hakk'in ni'meti ve atasi ebedt oldu. Hak Teala 
ma'rifet-i ilahiyye hususunda olii olan ruhlan ulum-i ledunniyye ile diriltici- 
dir. Binaenaleyh ona suluk ediniz ve onun tarafina gidiniz. Ankaravi hazret- 
leri nushasmda "fectazu ileyh" vaki'dir. Cenab-i Ankaravi, iftial babindan 
olan "ictazu" emrine, "siiluk ediniz!" ma'nasmi vermistir. Ba'zi nushalarda 
"fectazu" yerine "fectaru" vaki'dir. Bu nusha iizerine Hind sarihleri Sar- 
rah 'dan aldiklan ma'naya gore "tazarrau" ma'nasmi vermislerdir. Ya'ni, 
"Hakk'a tazarru' ve niyaz ediniz!" demek olur. 

£>\ y j ( _ib y oTaSoU^- d\ Ol>- y»- ij~*\ j* y Ij <_£>- ib 

3186. UiahJk'in atasi sana can gibi kansir. Oytehi} sen ve sen olur sun. 

Ya'ni ata-yi ilahi senin hem cismine ve hem de ruhuna oldugu igin, senin 
cismine camn kansmasi gibi kansir ve oyle bir kansir ki, ata-yi ilahi sen 
olur ve sen de ata-yi ilahi olursun. Ya'ni ata-yi zati ve esmainin sen aym 
olursun. 

^ax^A Oj5 ji jjI ^ Oijkjj *_->! j OU <_£l$iii JJbc £ 

3187. Gqer ekmege ve suya istiha kalmazsa, sana hu ikisiz vak hut verir. 

Eger bu suri olan ekmege ve suya istihan kalmazsa ve sen bunlan yeme- 
mi§ olsan bile, senin bu cisminin suretine bu ekmegi yemeksizin ve suyu ic- 



G ^^> 



MESNEVf-1 SERtF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

meksizin sana pak ve temiz ve ruhani bir kuvvet verir. Zira suri taamlardan 
hasil olan kuva-yi cismaniyye kuvvet-i ruhaniyye gibi temiz degildir. Mi'de- 
de ve bagirsaklarda mulewesat husuliine sebeb olur. Nitekim Menakib-i Si- 
pehsalaf da Hz. Mevlana efendimizin ahval-i serifleri soyle nakl buyurulur: 
"Evail-i suluklerinde uc. gun ve bir hafta ve kirk gun oru$ tutup iftar eder- 
ler idi. Velakin ramazan-i §erifin nihayetinde iki def a iftar buyururlar idi; ve 
biitun ramazan-i serifte bayram giinii iftar buyurduklan bizzat gorulmu§tur. 
Sultanu'l-mahbubm Mevlana §emseddin-i Tebrizi hazretlerine ilk def a mula- 
ki olduklannda tamam alti ay her ikisine ekl ve siirb ve hacet-i beseriden bir 
ihtiyac vaki' olmamak iizere oturmuslar idi; ve iftar buyurduklan vakit, bir 
nevi* gida ile iktifa buyururlar idi ve en cok taam yedikleri vakit dahi on lok- 
ma yemezler ve bir miiddet sonra tekrar mi'delerini tathir ederler idi ve bu- 
yururlar idi ki: "Benim sinemde bir ejderha vardir ki, gidaya tahamrmil etmi- 
yor!" Ve.vakt-i istigraktaki miicahedeleri, miicahede-i cu'dan ziyade olup 
mubarek alinlanndan katre katre ter dokerier idi. Ve a$hk hakkinda beyan 
buyururlar. Beyit: 

"Senin ruhun kusu yemekten ve imtiladan dolayi bu cisim yumurtasi iginde 
kalmistir. Bu cisim yumurtasmdan gik ki, ruhunun kanatlan buyiisiin! Cergi o 
mhun safrasi nayalat-i dimagiyyeyi eritir, fakat iste bu sevdadan ve hayalat- 
tan Musa (a.s.)a ihsin buyumlan yed-i beyzayi bulursun. " 

3188. Eger semizlik pise, Uiak siskaltk i$inde sana obur iarafia gizli semizlik 
hajjislar. 

"Ser", burada "taraf ' demektir. Ahirindeki "ya" vahdet igindir. "Der an se- 
rf' takdirinde olup, "der" mahzufdur. Ya'ni, suri taami yememen ve suyu ic- 
memen yuziinden senin cisminin semizligi gidip eger zayiflar ise, sana obiir 
tarafta, ya'ni ruhunun tarafinda gizli semizlik bagislar. 

Jjti^y j\ OW- oy \j dii* y> - u - s L r 4 y. jl ^j* \j.j, Oy~ 

3189. CM,aAemki kuvveti periye kokudan veriyor, her meleae de can kuvvetini 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ulemadan ba'zilanmn kavline gore cin taifesinden bir kismimn yemesi ve 
icmesi gignemek ve yutmak tankryla degil, koklamak suretiyledir. Nitekim 
Akamii'l-Mercan ft Ahtemi'l-Cann ismindeki kitabm 11. ve 12. bablannda 
onlann ekl ve surbleri hakkinda tafsilat vardir. Hz. Pir efendimiz cinlerin bu 
taifesine i§areten buyururlar ki: Mademki Hak Teala hazretleri cinlerin latif 
olan cisimlerine kuweti kokudan veriyor, melek cinsinden olan her ruh-i in- 
saniye de dirilik kokusunu yine o verir. 

xf^ ojjj J-ij>- jA* &- -^ _}j c5 j^ y *& -^ 4j>- OW 
3190 Can ne olur ki, sen ondan send uapasm! Utah kendi ash. ile seni diri eder. 

[3170] 

Can nedir ki sen ona tapasin ve onu kendine destek yapasm! Zira can Hak 
Teala hazretlerinin sifat-i Hayat'inin mazhandir. Binaenaleyh camn Kayyum'u 
Hak'tir. Eger sen kendi Kayyum'una muhabbet eder ve a§ik olur isen, seni Hak 
Teala o a§k ile diri eder. Zira sifat-i Hayat her mertebede ba§ka ba§ka zahir 
olur. Cemadda ruh-i cemadi ve nebatta ruh-i nebati hayvanda ruh-i hayvani 
ve insanda hem ruh-i hayvani ve hem de ruh-i izafi ve insani mertebelerinde 
goriinur; ve ask ve muhabbetin kemali ruh-i insaninin hassasidir; ve bu ruhun 
hayat-i ebediyyeye mazhariyeti ancak bu hassasmdan dolayi vaki* olur. 

o\y*j> OU j o\j>- i}jj OT jj\ y ely** 0U- j olp- J-i^- oU jj 

3191. Ondan ask hayahni isie ve can istemel Sen ondan o nzkx isie ve ekmek 
isiemel 

Binaenaleyh ey salik! Hak'tan ask hayatim iste ve birer mazhardan iba- 
ret olan gerek ruh-i hayvaniye ve gerek ruh-i insamye dayanma! Sen 
Hak'tan ruh-i insanini takviye eden ask nzkmi.iste ve ancak ruh-i hayvani- 
ni takviye eden ekmegi ve suri gidayi isteme! 

J^l _ji oU^ Obi; OljJJl S^j j «->U* Ob J\dy^ \j jl^ 

3192. Uialkt saf ve iailx su g&i hill Onda 2ul-Celal'in sifailan iabdndir. 

Bu halkin viicudat-i izafiyyelerini saf ve tath su gibi bil ki, bu. suya celal 
sahibi olan Hak Teala hazretlerinin stfatlan aksedip parlamaktadir.' 

d\jj J\ j> £j*r ''j^ d y? JLiiJaJ J oLlUp -> ° LS * Jp 

3193. Onlann ilimUri ve adlkri ve lutuflan akan su ttinde fetyin yddizi $idir. 



S£P? 



MESNEVl-1 SERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

halkin ilimleri ve adlleri ve lutuflan, akan su icine felegin yildizlannin 
aksetmesi gibi, Hakk'in ilmi ve adli ve lutfu onlann su mesabesindeki viicu- 
dat-i izafiyyelerine aksetmis olmasindan ibarettir; ve su icindeki aksin numa- 
yi§i gibi bir ntimayistir. 

3194. ^PaM^ahlar UiaWi'xn §ahlyjuun mazhan, fazillar Diakk' in agahligmm 
aynasulir. 

Ya'ni, bu surf sahlarda goriilen §ahlik, heybet ve azamet, Hakk'in §ahhgi- 
nin heybet ve azametinin aksidir; ve fazillar dahi Hakk'in kendi sifat ve es- 
masina agahligimn aynasfdir ki, Hak Teala bu fazillann ve kamillerin ayine-i 
viicudlannda kendi sifat ve esmasimn asanni miisahede buyurur. 

3195. OCarnlar gegti ve bu bir yeni kamdir. JAy o ayd-ir; su o su degiltlir. 

"Karn", burada "zamandan bir vakit" demektir (Akrabii'l-Mevarid) . 
Ya'ni, zamandan birtakim vakitler ve asirlar gecti. Bu iginde bulundugumuz 
zaman yeni bir zamandir. Fakat gerek gecen zamanlarda ve gerek §imdiki 
zamanda ay yine o aydir. Ya'ni sifat ve esma-i ilahiyye, yine o sifat ve es- 
ma-i ilahiyyedir. icine ayin aksettigi su ise, o ewelki su degildir. Zira bu vu- 
cudat-i izafiyye sulan akip gitti. Peyderpey yerine baska viicudat-i izafiyye 
sulan geldi. Nitekim sure-i Mu'minin'de jij^^jj °^-^> '^ ^' ^ (Mu'minin, 
23/42) ya'ni "Biz o zaman ehlinden sonr'a diger zaman ehillerini izhar ve 
halkettik" buyurulur. 

3196. JA&l o aAliir ve fazl dahi o fazldtr. {Jakal o karn ve iimmetler musteb- 
del oldu. 

Hak Teala hazrederinin "Adl" ism-i §erifinin mazhan olarak bu viicud-i 
izafl aleminde ewelki zamanlarda zahir olan Adl [ile], gimdiki zamanda za- 
hir olan Adl ma'nada birbirinin aymdir; ve Alim ve Habir isimlerinin maz- 
han olan fazl dahi yine o fazldir. Fakat, o karn ve zaman ve bu sifat ve es- 
ma-i ilahiyyenin mazhan olan iimmetler degi§ti. 



s*p? 



AHMED AVNt KONUK 

3197. By humam 1 . Oiarnlar karnlar iizerine gitti ve on ma'nalar her-kardr ve 
her-devamclir. 

"Hiimam", himmet sahibi olan biiyiik kimse demektir. Ya'ni, zamanlar ve 
asirlar birbirini ta'kib ederek gegti ve gitti. Bu bizim soyledigimiz ma'nalar ise, 
sebat ve devam iizerinedir. Ya'ni her bir asirda adl ve fazl ma'nalan birdir, 
asla degismez. Fakat adil ve fazil olan kimselerin sahislan bir degildir, onlar 
degisirler. 

3198. ^u irmakia $u nice kere muheddel oliu. iPiyin aksi ve yddizm aksi her- 
harardir. 

Bu tabiat ve unsuriyyat irmaginda daima akip giden eshas sulan birgok 
def alar degisti. Fakat ay ve yildiz mesabesinde olan sifat ve esma-i ilahiyye- 
nin akisleri o tabiat ve unsuriyyat irmagi icinde karar ve sebat iizerinedir, as- 
la degismez. 

3199. ^indenaleyh onun hinasi akxa su iizerincle degiUir. Helki gogiin genis- 
ligi draft uzerindedir . 

Binaenaleyh o sifat ve esma-i ilahiyyenin binasi ve temeli akip gidici olan 
tabiat ve unsuriyyat suyu iizerinde degildir. Belki gonlun, ya'ni nihayetsiz 
olan fezamn genisligi etrafi uzerindedir. Zira feza-yi bi-nihaye ayn-i viicud-i 
mutlaktrr; ve sifat ve esma ise bu vucuddan asla miinfekk degildir. 

3200. HSu stfatlar mademki ma'nevi yildizlardir, hit hi, ma'nalann felegi iize- 
rine miistevidir. 

Ya'ni, bu suver4 kesife irmagina akseden bu sifat-i ilahiyye mademki 
ma'nevi olan yildizlardir, bil ki, bu sifatlar ma'nalann felegi olan zat-i ilahi 
uzerine miistevidir ve zat-i uluhiyyetle beraberdir ve ondan ayn degildir. 

j\ y.j^» i _ r ^f- OLi^i (jJu* j\ ijy- *<ujI OUjj uj^- 

3201. [juzel yuzluler onun fliizeUiginin aynasidu. Onlann aski onun matlvib- 
lugunun askidir. 



°m#> 



MESNEVt-t §ERtF SERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Giizel yiizliiler Hak Teala hazretlerinin "Cemil" ism-i serifinin mazhan 
olup, onun cemal-i mutlakindan akseden bir giizelligin aynasidir. Binaena- 
leyh o glizellerin birbirlerine olan a§ki hakikatte Hak Teala hazretlerinin mat- 
lublugunun askidir. Ya'ni a§ik ve ma'§uk her ne kadar bu hakikatten gafil 
iseler de, onlann indinde matlub olan bu guzellik Hakk'a rati* oidugundan 
bunlann a§ki hakikatte Hak Teala'nm cemaline olur. 

JL>- Jul* ^ ^J\ ji UJb Jl>- j J^ jA j_jj ij>- J^U -_* 

3202. Hill yanak ve hen yine kendi ashna aider. Su i$inde hayal ne vakii 
kalu! 

"Had", yanak; "hat", ben demektir. Ya'ni, bu giizel ve parlak yanak za- 
manlar gectikce buru§ur ve onun iizerindeki "ben" letafetini kaybeder; ve 
bunlardaki guzellik yine kendi ash olan cemal-i mutlak-i Hakk'a gider. Bun- 
lar su icmdeki akislere ve hayallere benzer. Su icindeki hayal ne vakit daim 
kalir? 

tlwjl <(JLj(- >j>- 3j>- j*-—^ ij^. ^y? <L~*>y>r <~*>\ (j*^*' •— '^jij-* ^*^r 

3203. n^Uiun tasvirat irmak suyunun aksidir. Uaktaki kendi goziinu silesin; 
muhahkak he-p odur. 

tkinci misra'daki birinci "hod", "kendi" ve ikinci misra'daki "hod", "mu- 
hakkak" ma'nalannadir. Ya'ni, bu alem-i kesafette gordiigumuz butiin tasvi- 
rat ve muhtelif suretler ve §ekiller Hak Teala'nm "Musavvir" ism-i §erifinin 
asan olup, irmak suyu mesabesinde olan bu vucud-i izafi alemine vaki' bir 
akisdir. Ey hakikat talibi olan kimse! Vaktaki kendi ruhunun ve aklimn go- 
zunu vehim ve hayal tozlanndan silesin, goriirsiin ki, "Huve'z-Zahir" ayet-i 
kerimesi mucibince bu alem-i kesafette zahir olan hep O'dur, ya'ni Hak'tir. 
Ma'lum olsun ki, ehl-i tasawuf sozde ve beyanda iki mesreb uzerinedir. Bir 
taifesi "Bu e§ya hep Hak'tandir" derler. Bu mesreb ulema-i zahirin idrakati- 
na da muvafik geldiginden bu soze onlann i'tirazi yoktur. Diger taife "Hep 
Hak'tir" derler. Bu me§reb ulema-i zahirin idrakatine muvafik gelmediginden 
bu soze siddetle i'tiraz ederler. Zira onlann i'tikadlanna gore Hak Teala e§ya- 
yi zatiyla degil, ilmi ile kaplamistir. Binaenaleyh onlara gore esjanin hudu- 
du ayri ve Hakk'in hududu ayndir. Ve "Huve'z-Zahir" ya'ni "Zahir O'dur" ve 
aIji Zr'j *p3 \j) CJjS (Bakara, 2/115) ya'ni "Ne tarafa donerseniz Hakk'in vec- 
hi vaki'dir" ve *fk" u 'J\ JjC y>j (Hadid, 57/4) ya'ni "Nerede olsamz Hak si- 



SSp 3 



AHMED AVNt KONUK 

zinle beraberdir" gibi sarih olan birtakim ayat-i kur'aniyyeyi ve bu ayati mu- 
eyyid olan ahadis-i §erifeyi te'vil ederler. Bununla beraber Hakk'in Zat-i §e- 
rinni tahdid ve takyid ettiklerinin farkinda olmazlar ve bunu da §eriat zanne- 
derler. Halbuki hakikatte bu iki soz arasinda asla muhalefet yoktur. Mesela 
buzun ash sudur. Binaenaleyh bir kimse "Buzlar hep sudandir" veyahud 
"Buzlar hep sudur" dedigi vakit bu iki hiikum arasinda ihtilaf olmadigi mey- 
dandadir. Fakat ne yapalim ki, ulema-i zahir Hakk'L tenzih ettiklerini zanne- 
derek bu gibi ma'kul misalleri de reddederler. 

J^ c-wLi ji j c-^jLiji J^ J_^ jA jU& cjf j£& jl 

3204. ^ftine onun akh decii: wr Bu havelden ge$! Sirke ■pekmez&ir ve pekmez sir- 
kefor!" 

"Havel", egri gdriirii olmak ve biri iki gormek, ya'ni "§a§i olmak" demek- 
tir. Bu beyt-i §erifte muhtesib ve borcju adam kissasma riicu' buyurulur. 
Ya'ni muhtesibin kapisma miiracaat eden borclu adamin akli dedi ki: "Sen 
"Hakk'm atasi muhtesibin atasindan daha iyidir" diyorsun, halbuki bu §as> 
lik ve biri iki gormektir. Zira Hakk'in varligi kar§isinda bir de muhtesibin var- 
ligini isbat ediyorsun. Binaenaleyh bu §a§ihktan gecj Zira muhtesibin atasi 
Hakk'in atasidir; ve muhtesibin vucudu suya vaki' oian bir akis mesabesin- 
dedir; ve Mu'ti ve mevcud ancak Hak Teala hazretleridir. Zuhurdaki ihtilafa 
bakma! Zira pekmez ile sirke iizum suyu olduklanndan her ne kadar zuhur- 
da ayn goruniirler ise de, hakikatte ikisi de bir seydir. 

3205. DCusurdan Aolayi efmiiye nasil gayr dedin? By §a§i! ftayur olan fihtan 
uianl " 

"Efendi"den murad, hususiyyet-i kissa i'tibariyle "muhtesib" olmak mu- 
nasibdir; ve hitab borclu adamin kendinden kendinedir; ve umumiyyet-i 
ma'na i'tibariyle enbiya ve onlann varisleri olan evliya hazaratidir; ve hitab 
ehl-i zahiredir. Ya'ni, ey garib! Sen goru§undeki kusurdan dolayi muhtesib 
efendiye nasil Hakk'in gayn dedin? Veyahud. Ey zahir-bin olan kimse! Sen 
enbiya ve evliyaya nasil "Hakk'in gayn" dedin ve Hak'tan ayn gordun? Ve 
onlardan zahir olan sifat ve suunati Hakk'in sifati ve suunati bilmedin? Ey 
biri iki goren §a§i! Gayur olan §ah-i hakikiden utan! Ve Hakk'in tasarrufatini 
vucudlan hayalattan ibaret olan mahiukata izafe etme! 



MESNEVl-I SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

3206. Gsirden gecmi$ olan efendiyi hu karanltga mensub olan sicanlann cinsi 
tuimal 

"Esir", alem-i tabiatt muhit olan latif bir seyyaledir. Ya'ni, alem-i tabiatin 
madde-i latifinden bile ileriye gecmis ve ruhaniyet aleminde bulunmus olan 
efendiyi ya'ni enbiyayi ve evliyayi, bu alem-i tabiatin kesif maddeleri igin- 
de mahbus kalmis. olan sican mesabesindeki nefsani kimselerin cinsinden 
addetme! 

3207. Gfendiyi can gov, dsm-i sahil gorme! Onu ilik gor, kemik gorme! 

Efendiyi, ya'ni insan-i kamilin suretini ruhun ayni gor, cism-i sakil gor- 
me! Onu kemik icmdeki ilik ve ic mesabesinde gor, kesif olan kemik mesabe- 
sinde gorme! Nitekim bu mertebede bulunan insan-i kamiller l*-i~m b-ij^i 
UkIjjI l^lj-Ij ya'ni "Bizim cisimlerimiz ruhlanmizdir ve ruhlanmiz dahi cisim- 
lerimizdir" buyururlar. 

3208. Bfendiye Dblis-i lainin goziinden hahna! ^Ve onu camura nishei eirne! 

Ya'ni, insan-i kamile huzur-i izzetten kovulmus olan Ms'in zahir goriicu 
olan goziinden bakma! Ve onu "toprak olan arzin cinsinden yaratilmis bir 
mahluktur" deyip Ms gibi hakir gorme! 

3209. 0iine§in refikine yarasa ia'bir eimel O ki, o mescui oliu, sacii hilmei 

"Giines"ten murad, viicud-i hakiki-i Hak'tir. "Hem-reh", refik ma'nasma 
olup burada "mukarreb ve musahib" demektir. "Secde"den murad, hurmet et- 
mek ve bas egmek demektir. "§ebper", giinesin ziyasina tahammiil edeme- 
yip, geceleri gezen "yarasa" kusudur; ve bundan murad, alem-i tabiatta miis- 
tagrak ve zuhur-i Hak'tan gafil olan nefsani kimselerdir. Ya'ni, Hakk'm mu- 
karrebi ve musahibi olan insan-i kamili, mahlukata boyun egip mudahene 
eden yarasa kusu mesabesindeki nefsani kimselere kiyas etme! insan-i ka- 
mil ki f meleklerin hizmetine ve ta'zimine mazhar oldu, sen onu mahlukata 
secde edici ve bas egici bilme! 



=3^ 



AHMED AVNiKONUK 

3210. IJu akislere henzer, DiaJbvki akis deflMir. JAksin misalinde Diahk'tn 
gorunTnehligulir. 

Bu insan-i kamil, akar su mesabesinde olan viicud-i izafl alemindeki akis- 
lere ve suretlere benzer. Halbuki onun bu sureti akis degildir, belki Hakk'm 
akis misalinde, ya'ni Hakk'in bu akis libasina biiriinerek bu alem-i surette go- 
riinmekligidir. Ma'lum olsun ki, viicud-i haldld-i Hak'in mertebe-i ltlakinda 
sifat ve stfatm asan olan esma ve esmanin asan olan efal yoktur. Viicud, 
mertebe-i uluhiyyete tenezziiliinde sifat ve esma sahibidir. Fakat efal yoktur. 
Vaktaki meratib-i kevniyyeye tenezziil eder, efal zahir olur; ve mertebe-i se- 
hadette taayyunat-i kesife libasma burundugii vakit, sifat ve esma ve efal 
azhar olur. Binaenaleyh "Allah" ism-i cami'i, ewel ve ahir ve zahir ve bati- 
mn hey'et-i mecmuasinin ismi olur; ve viicud-i mutlakm cemi'-i meratib ve 
etvannin meclasi alem ve onun ziibdesi ve hulasasi adem olmus olur. Alem- 
siz ve ademsiz Allah'i gormek miimkin degildir. Boyle olunca insan-i kamil- 
de zat ve sifat ve esma ve efal mucmemi'dir; ve bu riitbe vucudun yedinci 
mertebe-i tenezziilii olup, tenezziilat-i kemaliyye-i vucudiyye, insan-i kamil- 
de nihayet bulur; ve viicud-i mutlakm insan-i kamil mertebesindeki kemala- 
ti hicbir mertebe ve etvannda mu§ahed degildir. Bu beyt-i serifte bu hakika- 
te isaret buyurulur. 

32 1 1 . ^ir giine$ gordu ve camitl kahnadi. £jvX yogi, susam yap, kalmmU. 

"Bir giines"ten murad, tecelli-i zati ve rabbanldir. "Camid"den murad, 
cism-i kesiftir. "Gul yagTndan murad, evsaf-i ruhaniyye ve "susam ya- 
gTndan murad, evsaf-i cismaniyyedir. Ya'ni, insan-i kamil vaktaki tecelli-i 
zatiye ve rabbaniye mazhar oldu, camid olan cismindeki kesafet kalmadi. Ev- 
saf-i ruhaniyye ve evsaf-i cismaniyye kalmadi. Bu beyt-i serifte evsaf-i riiha- 
niyyenin kalmamasi ile bir hakikate isaret buyurulur. Zira run igin dahi tecel- 
li vardir; ve saliklerin cogu bu makamda magrftr olmuslardir ve tecelli-i 
Hakk'i bulduklanm zannetmisterdir. Eger miirsid-i kamil tasarruf sahibi ol- 
mazsa, bu vartadan halas giic, olur. Vaktaki goniil aynasi sifat-i beseriyyeden 
ve tabiat pasindan safi olur, ba'zi sifat-i ruhaniyye kalbe tecelli eder ve o en- 
var-i ruhaniyyenin galebelerinden olur. Zira ruh, tamamiyle sifat-i beseriyye- 
den haric olmarmstir; ve ba'zan ruh tamamen kendi sifati ile tecelli eder; ve 



eg^p 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

bu hal sifat-i be§eriyye asanmn kamilen mahvindan olur. Zira ruhun zati ha- 
life-i Hak'tir. Tamamen tecelli eder ve hilafeti hasebiyle "Ben Hakkim!" der. 
"Tecelli-i ruhani" ile "tecelli-i rabbani ve zati" arasindaki fark budur ki, evve- 
len tecelli-i ruhani hudus damgasim tutar. Onun igin kuwet-i ifna olmaz. 
Gergi zuhuru vaktinde sifat-i be§eriyyeyi izale eder velakin fan! edemez. Vak- 
taki tecelli hicab arkasina gider, derhal sifat-i be§eriyyet zahir olur. Velakin 
"tecelli-i zati" bu afetlerden emindir. Saniyen, tecelli-i ruhaniden aram-i dil 
zahir olur ve §ekten halas etmez, zevk-i ma'rifet-i tarn vermez. Velakin tecel- 
li-i zati bunun Mafinadir. Salisen, tecelli-i ruhaniden gurur ve pindar zahir 
olur; ve uciib ve varlik ziyadele§ir ve taiebde noksan olur ve havf ii niyaz 
azalir. Velakin tecelli-i zatide bunlann hepsi kalkar. Varlik yokluga miibeddel 
olur (Cevahir-i Gaybf'den hiilasa). 

, ., » * ,* 

(J j j Db^T ji fji^- j\ JUu-J J>- J Lb! -Ul 4l±S Jo~« Of?? 

3212. Uakiaki Diahk'in abdfili mubeMel olmu§larcLu, halkian (Ugillerclir . 
^aprajjt feutr.' 

"Abdal", "bedel"in cem'idir. "Abdal-i Hak", "Hakk'm bedelleri" demek 
olur. Zira bu zevat-i kiramin viicud-i kesif-i abdanileri, viicud-i Hakkaniye ve 
sifat-i be§eriyyeleri sifat-i Hakkaniye miibeddel. olup, aUi jr>ui, \j&^ ya'ni "Al- 
lah'm ahlaki ile ahlaklamniz!" hadis-i §eiifine ittibaan ahlak-i ilahiyye ile 
miitehallak olmu§lardir. Binaenaleyh bunlar bu alem-i kesafette Hakk'm be- 
delleridir; ve viicud-i abdani ve sifat-i be§eri iginde girpimp duran halk cinsin- 
den degilllerdir. Ey talib-i hakikat! Sen bu abdalin vucudlan kitabina bakmak 
istersen onlann suret yapragini gevir, ma'na yapragini ag! Malum olsun ki, 
insan-i kamilin taayyiin-i surisi vaki'de zail olmaz. Fakat bu arif-i kamilin 
viicud-i surisinden zahir olan sifat-i be§eriyye degil, vucub-i zati harig olarak, 
ancak sifat-i Hak olur. Zira viicud-i miimkinin viicub-i zatiye adim atmak im- 
kam olmadigini §eyh-i Ekber efendimiz Fususu'I-Hikem'dt Fass-i Ademi'de 
beyan buyururlar. 

3213. Dki nasil vakdaniuet hblesi olur? Toyrak nasil meleklerin mescudu olur? 

Zira onlann ma'nalan vahdaniyet kiblesidir; ve vahdaniyet olan yerde iki 
ve ikilik nasil olur? ikilik ancak topraktan mahluk olan cismaniyet aleminde- 
dir? ve eger bu abdal-i Hak ancak topraktan mahluk olan cisimden ibaret ol- 



C^w^) 



AHMED AVNl KONUK 

salar, her birerleri ruh olan melekler tarafindan topraga secde ve ser-furu olu- 
nur mu idi? 

3214. Uakiaki merit feu irmakta elmanin akdni goriii, onun goru§u onun ete- 
ainl aolu etti. 

"lrmak"tan murad, insan-i kamilin viicud-i surisidir. "Elma"dan murad, 
sifat ve esma-i ilahiyye ma'rifetleridir. Ya'ni, vaktaki ma'rifet-i ilahiyyenin 
talebinde merd olan kimse, irmak mesabesinde olan bu insan-i kamilin sun 
olan vucudunda, sifat ve esma-i ilahiyyenin aksini gordii, onun bu goriisu o 
kimsenin ruhunun ve aklinin etegini sifat ve esma-i ilahiyye ma'rifetleriyle 
doldurdu. 

Jl y>r jus jj (J^j-'j-i jl -^ *£ ^yr JW^" ^^ <S -^ J yr j J *^>jI 

3215. §eui ki, irmakta gordii, ne vakii hayal olur? Qiinkii onun goru^inden 
uiiz $uval dolu oldu. 

Ya'ni, insan-i kamilin viicud-i surisi irmaginda o kimsenin gordiigu sifat 
ve esma-i ilahiyye eserleri asla hayal degildir. Zira hayal kendi mertebesinde 
kahr ve haricte zuhuru olmaz. Halbuki o kimsenin bu goriisunden dolayi yiiz 
guval dolu oldu, ya'ni bircok ilim ve ma'rifet hasil oldu. 

3216. Cismi gorme ve onu etme ki, o dilsizler ve sagirlar onlara geldigi vakii, 
Diakk'i kkztb dtiler. 

Ey hakikatin talibi! Sen insan-i kamilin cismini ve viicud-i surisini gorme! 
Onun ma'nasma bak! Ma'rifet-i Hakk'a dair olan sozlerde dilsiz ve hakikate 
dair olan sozleri dinlemekte sagir olan cisrnani ve nefsani Wmselerin yaptigim 
yapma ki, Hak onlara her bin insan-i kamil olan peygamberler libasinda zahir 
olarak geldigi vakit, onlar o Hakk'i tekzib ettiler ve Resul-i Ekrem Efendimiz 
hakkinda sure-i Furkan'da Ji^-Oi J ^j f UM jH J_^ & Ju iA> {Furkan, 
25/7) ya'ni "Bu peygambere ne oldu ki, bizim gibi yemek yer ve sokaklarda 
gezer" dediler. Ikinci misra' sure-i En' am' da olan ^U- U j^Ji \y& x» (En' am, 
6/5) ayet-i kerimesinden muktebestir. Bu ayet-i kerimenin lisan-i zahir ile 
olan ma'nasi "Onlara hak olan din geldigi vakit tekzib ettiler" demek olur; ve 
"hak" batil mukabilidir. Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz lisan-i i§aret ile 



*$$? 



MESNEVl-I §ERfF §ERHf / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

Hakk'i ism-i ilahi ma'nasina almisjardir. Nitekim izah olundu. Ve atideki beyit- 
lerde dahi bu ma'naya i§aret buyurulur. "Bukm", "dilsiz" ma'nasina olan "eb- 
kem"in cem'i ve "summ", "sagir" ma'nasina olan "esamm"in cem'idir. 

3217. "J7Ha rameute iz rameyte" SQhmed olmustur. Onu gormek Uialik't gor- 
mek olmustur. 

Birinci misra'da sure-i Enfal'de olan ^j 4U1 j&j c^j it C**, Uj (Enfal, 
8/17) ya'ni "Ey Resuliim! Kuffara toprak attigin vakit, sen'atmadin velakin 
Allah atti" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Bu ayet-i kerime 2. cildin 1299 
ve 2521 numaralannda ve 3. cildin 3644 numarasinda ve 4. cildin 766 ve 
1721 numaralannda ve bu cildin 2855 numarasinda gegti. Ya'ni, bu bizim 
insan-i kamil hakkmdaki sozlerimizin delHini istersen, gor ki, Kur'an-i Ke- 
rim'de "Ma rameyte iz rameyte" hitabinin mazhan Seyyid-i kainat Ahmed 
"(a.s.v.) Efendimiz olmugtur ve HakTeala onun ati§ini kendi ati§i oldugunu 
aciktan aciga beyan buyurmu§tur. Binaenaleyh Peygamber Efendimiz'in 
cism-i §eriflerini degil, bu ma'nasim gormek, ancak Halik Teala hazretlerini 
gdrmek olmusttir. Miinkirler o hazretin ancak suret-i cismaniyyesini gordiik- 
leri igin, Hakk'i goremediler. 

3218. Onun hizmeti Diahk'm hizmetini eimekiir. fyundiizii gormek, hu yence- 
reyi gormektir. 

jii ^iLi j£ JjL^ji °^L '^ (Nisa, 4/80) ya'ni "Resul'e itaat eden, muhakkak 
Allah'a itaat etmistir"' ayet-i kerimesi mucibince cenab-i Peygamber'e hizmet 
etmek Hakk'a hizmet etmek demektir. Mesela, gunduzun aydinligi odanm 
penceresinden goruldugii gibi, giines, mesabesinde olan Hakk'm varhgi dahi, 
Resul-i zi§anm ve onun varisleri olan kamillerin vucudlan penceresinden g6- 
riilur. 

3219. Uiususiyle, hu pencere kendinden -parlaktir. Qune&tn ve Jterkad'in ve- 
didst degildir. 

"Ferkad", kutub yildizina yakm olan Bebatii'n-na's. yildizlanndan birinin 
ismidir. Gece yolculan yollanm o yildiza bakip ta'yln ederler. "Gime§ "ten ve 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

u Ferkad"den murad, diger bir peygamber ve Hak yolunun hadisidir. Ya'ni, 
pencere mesabesinde olan suret-i peygamberi kendinden parlaktir; ve onun 
parlakligi kendinden ewel gelen hicbir peygamberin ve Hak yolunun hadi- 
sinin vediasi olan bir parlakhk degildir. Zira onun niibuweti alem-i ervaha 
da §amildir. Nitekim ^ij ft iii jy^TjU ^£ ya'ni "Ben, Adem su iie gamur 
arasinda iken nebi idim" buyururlar ve Hatem-i enbiy& olduklan icjn onun 
mixstakil olan §eriat-i mutahharasi bilcumle. §erayi'i ta'dil etmi§tir. Mesela, 
Siileyman (a.s.) bir nebiyy-i zi§an iken onun nur-i nubiiweti Musa (a.s.)in 
§ems-i nubiiwetinin vediasi idi; ve o hazretin §eriati cenab-i Suleyman'm 
Ferkad'i ve zulmet-i tabiat icjnde hadisi idi. Hatem-i enbiya Efendimiz'in nii- 
biivvetleri ise boyle degil idi. 

3220. O giine§ien dahi bir pencereye vurdu, fakai ma'hud olan yoldan ve taraf- 
tan deflil! 

"Giines/'ten murad, hakikat-i muhammedi (s.a.v.) Efendimiz'dir. Nekre 
olarak beyan buyurulan "pencere"den murad, Hz. Mevlana efendimizin vii- 
cud-i §erifleridir. Ya'ni, giines. mesabesinde olan o hakikat-i muhammediyye- 
den bir pencere iizerine dahi nur aks etti. Fakat akis cismani ve ma'hud ve 
malum olan yoldan ve cihetten degil, his goziiyle goriilmeyen yoldan veta- 
raftan vaki' oldu. 

3221. fyiines ve bu pencere arasinda bir yol vardir. fencer eler ondan bir ayah 
olmadi. 

Giines. olan hakikat-i muhammediyye ile pencere mesabesinde olan be- 
nim bu cismim arasinda rtihani bir yol vardir ki, diger pencereler ve cisimler 
bu yoidan agah olmadilar. 

3222. Diaiia ancak felegi ortiicu bir bulut gelse, bu pencerede onun nwu custa 
olur. 

"Felek"ten murad, "ma'na felegi"dir. "Ortiicu buluftan murad, ulum-i le- 
dunniyyeyi miinkir olan kimsedir. Ba'zi nushalarda "meger" yerine "eger" 
vaki'dir. Ya'ni, hatta ancak veyahud eger ma'na felegine bu felegi i'tirazlar 



^ 



MESNEVl-1 §ERIF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

ile drtucii olan bir miinkir gelse, benim pencere mesabesinde olan bu cismim- 
de o haldkat-i muhammediyye giine§inin nuru olan ulum-i lediinniyye kay- 
nayiste ve parlayista olur. Nitekim Hz. Fir efendimiz gerek bu Mesnevi-i §e- 
nflerinde ve gerek Fihi Ma FfMerinde munkirleri ilzam edecek birgok 
hakayik ve maarif beyan buyurmuglardir. 

^^ jy- j ^jjj ^ j* c ^ J~^ i ly cJ> a L> j? 

3223. ^Btt hava ve altt cihet yolunan gayn pencere ve fl&ne§ arasinda me'lefet 
vari.tr. 

"Me'lefet", masdar-i mimi olup "iilfet" demektir. Ya'ni, zira giines ile pen- 
cere arasinda bu heva-yi nesimi ve cismaniyete aid olan alti cihet yolundan 
ba§ka olan rfihaniyet yolundan bir iilfet ve ah§kinhk vardir. Bu iilfet ve ali§- 
kinhk sebebiyle o gune§in nuru bu bulutu yirtip kaynayista bulunur. 

3224. Onun meclhi ve tenziki Diahk'xn ienzikuUr. CMeyve bu tabagm aynin- 
dan biter. 

"Midhat", medh ve "tesbih", tenzih ma'nalannadir. "Meyve"den murad, 
"ma'rifet-i Hak" ve "tabiaf'tan murad, insan-i kamilin vucud-i surisidir. Boy- 
le olunca, bilasale insan-i kamil olan Hatem-i enbiya Efendimiz'in ve bi'l-ve- 
rase insan-i kamil olan evliyanin medhi ve tenzihi Hakk'in tenzihidir. Nite- 
kim Hallac-i Mansur hazretleri su beyitte bu ma' nay a isaret buyururlar: 

"Bu aymmda olan ayn sen misin, yoksa ben miyim? ikilik isbatmdan hem se- 
ni hem beni tenzih ederim. " 

Zfc& Hakk'in ma'rifeti insan-i kamilin vucudunun tabagmdan nesv u ne- 
ma bulur. Ma'lum olsun ki, cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri tarafindan Fusu- 
su'1-Hikem'de Fass-i Muhammedi'de beyan buyuruldugu iizere Zat-i Hak 
kendi mertebesinde suretten ve bilciimle sifattan miinezzeh oldugundan 
maddeden mucerred olarak goriinmesi miimkin degildir. Ancak sifat ve es- 
masiyla mezahirde zahir olur; ve insan-i kamil ise bilciimle sifat ve esma-i 
ilahiyyeyi cami' oldugundan ma'rifet-i Hak ancak enbiyamn ve onlann va- 
risleri evliyanin viicudlanndan zahir olan sifat ve esma ve asanyle anlasriir. 
Binaenaleyh insan-i kamili gormek Hakk'i gormek olur. 



•asp 8 



AHMED AVNl KONUK 

3225. HZu sepeiien kisim fcisun latif elma hiier. Gger onun adim aga$ koyarsan 
ayvp olmaz. 

"Laht", kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "kisim ve hisse" 
ma'nasmadir. "Sepef'ten murad, hususiyyet-i ma'na i'tibariyle Hz. Pir efen- 
dimizin zat-i serifleridir; ve umumiyyet-i ma'na i'tibariyle bilciimle insan-i 
kamillerdir. "Agac"tan murad, maarif-i ilahiyyedir. Ya'ni, bir sepet mesabe- 
sinde olan bu insan-i kamilin vticud-i surisinden harf ve savt vasitasiyla sa- 
liklerden her birinin isti'dadina gore kisim kisim ve hisse hisse maarif-i ila- 
hiyye elmalan nesv ii nema bulur. Eger onun adim elma agaci ve maarif-i ila- 
hiyye menba'i koyarsan ayip ve kusur olmaz, 

<1)L$J »L*\ «lj ji jA OL* o Oij^- <— ~»» cu>-j^ ji \j -U*- -^l 

3226. IJu sepete sen elma agaci ia'hvr et! Dier ikisinin arasinda gizli yol geldi. 

Bu sepet mesabesinde olan insan-i kamilin viicud-i surisine sen elma aga- 
ci ve maarif-i ilahiyye ta'bir et! Zira bu maarif-i rabbaniyye ile onun vticud-i 
surisi arasinda gizli bir yol vardir ki, o gizli yol dahi his goziiyle goriilemeyen 
ruhaniyet yoludur. 

3227. O sey hi, yemisli ajjacian hiier, ayni nevi' yemis hu sepeiien hiier. 

"Yemisli agac"tan murad, Hz. Peygamber Efendimiz'in cism-i serifleridir. 
Ya'ni, ruh-i insaninin yemisi ve gidasi mesabesinde olan maarif-i ilahiyye 
nasil ki, Resul-i Ekrem hazretlerinin cism-i seriflerinden harf ve savt ile zahir 
olursa, bu ayni maarif-i ilahiyye o hazretin varis-i ulumu olan bu insan-i ka- 
milin cisminden harf ve savt ile zahir olur. 

3228. T&noenaleyk sen sepett haht ajjoa gorf ^Bu sepetin golgesi alhrula hos otur! 

Binaenaleyh sen bu insan-i kamilin vucud-i surisini baht ve tali'-i ezeli- 
den nesv ii nema bulmus olan bir agac mesabesinde gor! Zira insan-i kami- 
lin viicud-i surisindeki mazhariyet, her insamn viicud-i surisinde bulunmaz. 
Boyle olunca, sen onun yemis sepeti mesabesinde ve maarif-i ilahiyye men- 



's^ 



MESNEVl-t §ERIF SERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

ba'i olan viicud-i surisinin sayesi altinda hos ve miisterih olarak otur ve onun 
huzur-t serifinden aynlma! 

3229. Bu mihriban! Uakiaki ekmek linet aeiixir, ona ni$in ekmek dersin? 
(jMahmude ia'bu et! 

"Itlak", ishal ve linet; "mahmude", lisan-i Yunani'de "sakmoniya" dedik- 
leri bir nebatin ismidir ki, tabiata ishal verir. Bu beyt-i serif temsilen vaki'dir. 
Ya'ni, ey kendi ruhuna karsi sefkatli olan kimse! Bu tali'-i ezeli agaci olan in- 
san-i kamilin vucud-i sMsini sair ulemamn vucud-i surilerine kiyas etme! Ve 
onlan mekteblerde ve rnedreselerde oturup kitablann miinderecatim ezberle- 
yerek alim olmus zannetme! Ztra sen insan-i kamilin huzurunda bulundugun 
vakit, nefsinin kotii sifatlanyla katilasmis olan kalbinin yumusadigmi ve igi- 
ne rikkat geldigini hissediyor musun? Artik onun suretine diger ulemamn su- 
reti nazanyla bakma! Meseia, ekmek sana ishal verirse, her ne kadar surette 
ismi ekmek ise de te'sirde ve ma'nada ona ishal veren "mahmude" ismini 
ver. Beyt-i Hz. Pir: 

"Ey Hakk'm evliyasmi Hak'tan ayn addetmis olan kimse! Eger evliyaya 
husn-izan edip onu Hak'tan ayngormezsen ne olurl" 

ob *j>jj> j Cm ^s* 'j j\ ^^ ^^ _) *£ Cr"JJ r^T ^yr °j ^^ 

3230. ^olun tovragi mddemki gozii ve cant ru§en eiii, onun topraijini siirme (jor 



[3210] 



ve surme 



hill 



Bu beyt-i serif diger bir misaldir. Ya'ni, meseia zahirde yuriidugun yolun 
topragi gozunii ve senin hayatini aydmlatacak olursa, o yolun topragim go- 
ze ve hayata kuvvet veren surme gormek ve bilmek lazimdir. Bunun gibi, in- 
san-i kamilin huzurunda bulundugun vakit, onun cism-i surisi senin aklimn 
gozunu ve ruhunu nurlandinrsa, sen onun cismini sair cisimlere kiyas etme- 
yip, aklimn goziinun siirmesi gor ve bil! 
> a. 

3231. Uakiaki §uruk hu zeminin yiiziinden yaxlar, hen yiiziimii nicin S^tyuk'a 
edeyim? 



c^g> 



AHMED AVNt KONUK 

"§uruk", "sark"in cem'i olup "gimes. ve giinesm dogdugu mahal" ma'nala- 
nnadtr. Burada "giinester" ma' nasi munasibdir. "Ayuk", kirmizi ve parlak bir 
yildizm ismidir. Samanugrusu'nun sag tarafinda goriinur (Ahteif). "Giines- 
ler"den murad, enbiya ve onlann varisleri olan evliyadir. Ya'ni, mademki ruhu 
ve akli ziyalandiran ma'nevi giinester bu yeryuzunden parhyor, binaenaleyh 
ben zahiii aydinligin talibi olarak nigin yuziimu goge ve Ayuk'a gevireyim? 

3232. Jani oldu, ey kiisiah, ona "var" ia'hir time! Hoyle irmakta kerfa na~ 
sd kuru kalir? 

"gesm-i sun", "hayasiz ve kiistah" demektir. Ya'ni, bu insan-i kamillerin 
her bin, kendi mevhum olan varhklanndan fan! oldu; ey kiistah ve hayasiz 
olan kimse[ Artik ona "var" ta'bir etmef Hakk'in akarsu mesabesindeki var- 
hgi onun suret-i zahiresi irmaginda kerpig mesabesinde olan cisim ve cisma- 
niyet nasil kuru kalir? 

Jlj jjj -Ul 4s? ^j d\^r \j J*^* ^k ^f ^jy- Js J~*. 

3233. Ilu giine§in onunde hilal ne vakit sabit olur? Hoyle Qiistem ile zalin 
kuvveti ne olur? 

"Rustem", me§hur bir pehlivanm ismidir. "Zal", burada kocakan ma'na- 
smadir. Ya'ni, giines. masabesinde olan bu vucud-i hakiki-i Hak onunde in- 
san-i kamilin hilal mesabesindeki varligi ne vakit sabit kalir? Mesela bir Rus- 
tem pehlivana kar§i bir kocakanmn kuvveti ne olur? 

3234. O Dtirdigar, varhttardan yuz helaklik cijiarrrwk icin talib ve ragibdir. 
"Demar", "helaklik" demektir. 'Ta zi hestiha"daki "ta", ta'lil igindir. Ya'ni, 

o fail-i hakiki olan Hak Teala hazretleri ^ i\ JJu ^ jr (Kasas, 28/88) 
[ya'ni "Onun vechinden ba§ka her §ey helak ol'ucudur" ve od (J* & jr 
(Rahman, 55/26) [ya'ni "Yeryiizundeki her §ey fanidir"] ayet-i kerimeleri 
mucibince, varhklardan ve bu viicudat-i izafiyye aleminden birgok helaklik 
gikarmak igin talibdir ve ragibdir. 

3235. 3hi deme ve iki ia'hir etme ve iki hilme! Hendeyi kendi efendisinde 
makv bill 



MESNEVt-1 §ERlF SERHI / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

Binaenaleyh sen bi'1-asale insan-i kamil olan Resul-i Ekrem hazretlerinin 
ve onun varisleri olan kamillerin suret-i abdaniyyelerini gorup,"Bir Hak var, 
bir de insan-i kamil var. Binaenaleyh vucud ve varhk ikidir" deme ve "iki" 
ta'birini-kullanma! Ve vticudu iki bilme! Abd-i mahz olan insan-i kamili efen- 
disi olan Hakk'm varhginda mahv olmus, bill 

Menkibe: "Sultan Mahmud-i Gaznevi, Harakan cihetine gelmis idi. Ebu'l- 
Hasan-i Harakan! hazretlerini gonderdigi bir kimse vasitasiyla huzuruna 
da'vet etti. Ve o^kimseye dedi ki: "Eger gelmekten istinkaf ederse, 'aLi \^S\ 
'^^\ Jjb'^^J ] ] r^b (Nisa, 4/59) ya'ni "Allah'a itaat ediniz ve Resul'e- 
ve si'zden emr sahibi olanlara taat ediniz!" ayet4 kertmesini oku! kimse Hz. 
§eyhin istinkafi uzerine bu ayet-i kenmeyi okudu. Ebu'l-Hasan (k.s.) 
hazretleri cevaben buyurcwlar ki: "Etiullah"da o kadar mustagrakim ki, 
"Etiu'r-Resul"de hacaletim vardir. Bak, ulu'1-emre ne kahr?" 

Ya'ni, ben Resul-i Ekrem'in varhginda ve Resul-i Ekrem dahi Hakk'm 
varhginda miistagrak olduk. Bu istigrak icinde ulii'l-emrin varligi kakr mi ki, 
itaat mevzu'-i bahs olabilsin? demek olur. Iste insan-i kamillerden her biri- 
nin munteha-yi halleri budur. Bu zevke vasil olmayan ulema onlan inkar 
ederler. 

3236. vjendi de efendi yaraticintn nurunda fantdir ve olmii$ ve mat ve defindir. 

Senin seyyid ve efendi dedigin Resul-i Ekrem ve varisleri dahi, efendiyi 
yaratici olan Hakk'm nur-i viicudunda fanidir ve olmu§tur ve maglubdur ve 
g6mulmu§tur. 

3237. Vaktaki bu efendiyi ^hak'tan ayn yoresin, hem metni ve hem dibaceyi 
kaybedersin. 

Vaktaki bu alem-i surette bu efendiyi ve bu insan-i kamilin varligini 
Hakk'in varhgindan ayn goresin, bu kitab-i kainatin hem metnini ve hem de 
dibacesini ve mukaddimesini kaybedersin ve hakikatin cahili kahrsm. 

3238. Jdyah oil ffozv. ve yonlii gamurdan yecir\ HSu bir kMedir; iki kMe 
gorme! 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, ey hakikatin talibi! Akhnin gozunii ve gonluniin meylini, camurdan 
ve topraktan nesv ii nema bulan cisimden gegirl Her birerleri birer insan-i ka~ 
mil olan enbiya ve evliya hep bir kibledir; iki kible gorme! Ve Hakk'i bunlann 
haricinde arama! Zira ZaM Hakk'i zatiyyeti cihetinden suretten mucerred ola- 
rak gormek, miimkin degildir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de Jj J* y>_> juJOi «r y; u 
jUjii (En'am, 6/103) ya'ni "Basarlar onu idrak etmez ve o basarlan idrak 
eder" buyurulur. Fakat o viicud-i vahid~i hakikiyi ancak suret libasina buriin- 
mu§ olarak miisahede miimkin olur. Nitekim ayet-i kerime aUi 4j '^ ijiy Ot 
(Bakara, 2/115) ya'ni "Ne tarafa teveccuh ederseniz Allah'in vechi vaki'dir" 
buyurulur. Ve taraf ve cihet ise taayyiin ve suret icabidir. Binaenaleyh cem'iy- 
yet-i esmaiyyesiyle insan-i kamil libasinda zahir olan Hakk'i, o insan-i kamil- 
den ayn ve iki kible gorme! Hak ve o insan-i kamil bir kibledir. insan-i ka- 
mil "Ene'1-Hak" derse, inkar etme! Nitekim Hz. Pir efendimiz Fihi Ma Fih'le- 
rinin 12. faslinda §6yle buyururlar: 

"Suya gark olan kimseden zahir olan her bir fiil, onun fiili degildir, suyun 
fiilidir. Eger su icinde heniiz el ve ayak hareket ederse, ona gark olmus de- 
mezler. Halbuki o "Eyvah! Boguldum!" diye baginr; buna da istigrak demez- 
ler. Nihayet bu "Ene'1-Hak" da'vasi azim tevazu'dur. Zira "Ben abd-i Hu- 
da'yim!" diyen kimse iki mevcud isbat eder. Birisi kendi ic,in ve digeri Hak 
icindir. Fakat "Ene'1-Hak!" diyen kimse, kendisini yok edip ve ber-heva ey- 
leyip "Ene'1-Hak!" der. Ya'ni "Ben yokum, hep O'dur. Huda'dan baska mev- 
cud yoktur. Ben kulliyyen abd-i mahzim ve higim!" der. Bu makamda teva- 
zu' ziyadedir. §u kadar ki, halkanlamiyorlar... ilh." 

3239. Uoktaki iki gordiin, her iki taraf tan kaldtn. ^ir ate§ kava clu§tu ve kav 
aiitl / 

"Haf Vcakmak ile yaktiklan "kav" demektir. Ya'ni, vaktaki Hakk'i ve bi'l- 
asale insan-i kamil olan Seyyid-i kainat Efendimiz ile onlann varisleri olan 
evliya-yi kirami birbirinden ayn ve iki gordiin, her iki taraftan, ya'ni hem 
Hak'tan ve hem de Peygamber'den ve onun varislerinden geri kaldin ve bu 
iki tarafi aniayamadin. Mesela bir ates kava diistii ve kavin viicudu atese 
miinkalib olup, yanarak mahv oldu, gitti. insan-i kamillerin viicud-i izafileri 
de boyle kav gibidir. Hakk'in ates mesabesinde olan teceltf-i zatisi geldigi va- 
kit, onlann varligi kalmaz; onlann varligi Hakk'in varligi olur. Boyle bin iki 
goren kimsenin hali asagidaki kissada mezkur olan misal gibidir. 



cvep, 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 < 



jjjo c~~« S^. ^J^ *** *£ s^ Mi* j' j ' ^j^ ^_P" jSs- 5 Oi-Jb Lot* j»Li jjI 

iki goriiciinun meseli, Kas sehrinin Omer namindaki garibi gibidir ki, bu 

isim sebebiyle ekmekci onu bir diikkandan diger bir diikkana havale 
etti; ve o anlamadi ki, biitiin diikkanlar birliktir; bu ma'nada ki, Omer'e 
ekmek satmazlar. Demedi ki: "Yine burada tedarik edeyim ki, ben galat 
ettim. ismim Omer degildir. Eger bu diikkanda tovbe ve tedarik edersem, 
bu sehrin biitiin dukkalanndan ekmek bulurum; ve eger tedariksiz Omer 
adh olursam, bu diikkandan mahrum gecerim ve sasryim; ve bu 
dukkanlan birbirinden ayn bilmisim! " 



"Kas", Iran'da bir sehrin ismidir ki, o sehrin ahalisi §ia oldugu icin Hz. 
Omer (r.a.) efendimize bugz ve adavet ve Imam-i AH (k.A.v.) efendimize 
muhabbet ederlerdi. "Nanba", ekmekgi demektir. Ya'ni, Kas sehrine Omer ad- 
h bir yabanci kimse gelmis ve ekmekcj diikkanina gitmis. Ekmekgi aduu sor- 
dugu vakit "Omer" deyince, §iflik taassubundan dolayi onu diger bir diikka- 
na gondermis; ve ekmekcjlerin hepsi boyle yapmi§ ve o kimse de ekmek te- 
darik edememis. Fakat Hz. Omer'i Hz. AH'den ayn goren bu garib, ekmekci- 
lerin bu halinden onlann Omer adh adama ekmek satmamakta miittehid ve 
birlik olduklanni anlamamis; ve "Ben yanhs hareket ettim. Benim adim Omer 
degildir, Aii'dir; ve eger bu muracaat ettigim bir diikkanda Omer isminden rtt- 
cu' ve AIT ismini tedarik edersem, bu sehrin biitiin dukkanlannda ekmek bu- 
lurum; ve eger Ali ismini tedarik etmeyip, Omer adh olursam, bu diikkanlar- 
dan ekmekten mahrum olarak gecerim; ve bu diikkanlann ma'nada miittehid 
olduklanni gormemis bir sasi olurum; ve bu diikkan sahiblerinin ma'nalanni 
birbirinden ayn bilmisjm!" dememistir. 



«^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

3240. 6aer DCas $ehrinde Omer adit ism, kimse. sana yuz dange yufka ehne- 

[3220] J i 

gt satmaz. 
"Dang" bir pulun dortte biri kiymetinde olan bir paramn israidir. "Lavas", 
"Acem pidesi" denilen "yufka ekmegi" demektir. Ya'ni, Kas sehrinin halki §ia 
oldugundan, eger Omer adh isen, orada hicbir kimse sana yuz dang bile ver- 
sen Acem pidesi satmaz. Zira Omer isminin dusmamdirlar. 



^ jl -uij> OU lj j** J> (s>* j^. ^> ^ ^rr 

3241. Vakiaki hir dukkanda "Omer'im, hu Omer'e kerem ahetirulen ekmek 
sahniz!" dedin. 

OU ,Uv{ jjjT a, OU ^ 01 j OITj £i* OW jj Oij^j _ji 

3242. tier: "Qhur dvkkana giil Ondan Ur ekmek hundan elli ekmekien iyidir." 

Ya'ni, vaktaki Kasan'da bir ekmekgi diikkamnda: "Ben Omer'im, bu 
Omer'e lutfen ekmek satiniz!" dedin; o diikkan sahibi sana der ki: "Obur duk- 
kana git! dukkandan bir ekmek satin almak bu diikkandan elli ekmek al- 
maktan iyidir." 

/a OlTi c~J j&i j\ > j^ jl Jj»-1 &# f 

3243. 6ger o nazarda sa$i olmasa idi, o n< ~Baska diikkan yokturl" derdi. 

Eger o ekmek mu§terisi olan garib, akil goziiniin bakisinda ve goriisunde 
sasi olmasa idi, ekmekcUerin ma'nada olan ittihadlanm anlar ve "Burada bas- 
ka diikkan yoktur!" derdi. Binaenaleyh o kimse bu^astoktan dolayi diikkan 
suretierinin gokluguna bakip ma'nalanmn ittihadini ve birligini goremedi. 

3244. Dinaenaleyh e$er ^Jiasinin katbine sast olmamak israki $ar-pa idi, 
Omer, £%li olurdu. 

"tsrakzeden", israkvurmak, ziya ve parlaklik vermek demektir. "KasTden 
murad, Kas sehrinin halkidir. Ya'ni, eger o Omer adh musterinin goriisune, 
Kas halkimn kalblerinde veya batinlannda olan ittihada ve birlige karsi sasi 
olmamak hali parlaklik vere idi, Omer adini derhal Ail adina tahvil ederdi. 



o&l?? 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 ♦ 

3245. 'Bu, huradan o ekmekgiye der: "6y ekmek$i bu Omer'e ekmek sat!" 

"Habbaz", Arapga "ekmekgi" ve "nanba", Farislce "ekmekgi" demektir. 
Ya'm, musterinin miiracaat ettigi bu ekmekgi, bu kendi diikkanmdan o civar- 
daki ekmekcjye baginp: "Bu Omer ismindeki mu§teriye ekmek sat!" der ve 
ekmekcjye de mu§terinin ismi Omer oldugunu haber vermis, olur. 

3246. Uahiaki o dahi Omer'i i$itti, ekmegi $ekti. <j\liiteaktben onu uzak duk- 
kana gonderdi. ■ 

Vaktaki o ekmekgi dahi ewelki ekmekginin ihbanyla Omer ismini isitti, o 
mustenden ekmegi geri gekti ve muteakiben o mu§teriyi daha ilerideki duk- 
kana yolladi. 

cs J 1 .? 1 J c/ r^ <J*i j'j <y jW** <j\ •* ou tj j** u& 

3247. ^edi ki: "6i/ benim oriagim, bu Omer'e ekmek ver!" ^fia'ni sim benim 
sesimden anlal 

Daha ilerideki diikkan sahibi de o civardaki diger ekmekgiye baginp: "Ey 
benim ortagim! Bu Omer adh musteriye ekmek ver!" Ya'ni, Omer adh muste- 
riye ekmek vermenin caiz olmamasi sirnm benim sesimden ve "ekmek ver!" 
demenin "verme!" demek oldugunu anla! "Hem-baz", bir oyunda beraber ve 
ortak olan kimse demektir. Ba'zi niishalarda "enbaz" vaki'dir; bu da "ortak 
ve §erik" ma'nasinadir. 

3248. dahi: *£n,flah oil Skmege vurmak i$in Omer geldi" diye seni o iaraf- 
tan havale eder. 

ekmekcj dahi: "Agah ol! Ekmek almak icm Omer adh bir kimse geldi!" 
diye baginp, seni kendi dukkam tarafindan diger ekmekgiye havale eder. 

3249. Uaktaki bir diikkanda Omer oldun, git, butiin OCasan'da ekmehien 
mahrum oil 



<>$%&> 



AHMED AVNt KONUR 

Vaktaki bir diikkanda Omer oldun ve Ali'yi Omer'den ayn gorerek, "Ben 
Ali'yim!" diyemedin, artik git, butiin Kasan §ehrinde ekmekten mahrum ol! 
Bu mesellerde "Omer" He talib-i seriata ve "Alt" ile talib-i hakikate ve "Ka- 
§an" ile alem-i suret ve taayyiine ve "diikkan" ile insan-i kamilin huzuruna 
isaret buyurulur. Zira Hz. Omer (r.a.) efendimizin me§reb-i altlerinde seriat ve 
Hz. Ali (k.A.v.) efendimizin me§reb-i altlerinde dahi hakikat galib idi; ve ha- 
kikat ise §eriatin gayn degildir. Zahir goriicu.olanlar bunlan birbirinden ayn 
goriirler ve ehl-i hakikatin sozlerini Kitab ve Siinnet'e muhalif addedip bos 
i'tirazlar yaparlar ve verilen muhakkak ve ma'kul cevablan teemmiil tarafi- 
na meyil etmezler; ve §eriat ile hakikat arasindaki rabitalan idrak edemedik- 
lerini gdsterirler. 

3250. Ue eqer hir Huhkanda <S%lt Helin ise, hwculan havalesiz, sikmhstz eh- 

[3230] T 



mei 



qi all 



"Zahir", nefes darligi ve nefesi zahmetle almak ve nale etmek ve kann bu- 
runtusu demektir. Ya'ni, eger bir insan-i kamilin huzurunda "Ben Ali'yim ve 
talib-i hakikatim!" dedin ise, bu huzurdan baska yere havale olunmaksizin 
ve sikinti cekmeksizin, ruhun gidasi olan maarif ve hakayik-i ilahiyye ekme- 
gini al! Ve eger "Ben talib-i seriatim, senin sozlerin striate muhaliftir" der 
isen, o kamil "Benim tarafimdan sana verilecek ekmek yoktur; baska yere 
git!" der. Nitekim siiluk ehlinden boyle avare olup, kapi kapi dolasanlar cok 
goriilmustiir ve higbirisi de ma'rifet sahibi olamayip, omurlerini bosuna gegir- 
misjerdir. 

3251. Uaktaki ikt goriicii sasi ab-i hayatian menfaatsiz oldti, ey anasini satici, 
sen on aoriicii sasisin! 

"Nu§", tatli bir §ey, ab-i hayat, tiryak ve panzehir, ma'nalannadir. "Ber", 
meyve ve faide ve menfaat demektir. Ya'ni, vaktaki §eriat ile hakikati ayn ve 
iki goren §a§i, ruhun ab-i hayati ve nusu olan hakayiktan menfaatsiz ve 
mahrum oldu, ey anasi gibi §efkatli olan miirsjd-i kamili begenmeyip satan 
ve onun huzurunu terk eden kimse! Sen bin on goriicii bir sasisin! Ve senin 
hem §eriatten ve hem de hakikatten haberin yoktur. Acaba sendeki mahru- 
miyetin derecesi ne olur? Bir diisun! 



<^p, 



MESNEVl-t SERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3252. tjWademki hu arzm DCa§an'tnda <JMi olmayasm, §asiliktan Omer aiJoi 
iolasl 

Mademki Kasan mesabesinde olan bu arzda ve bu diinyada talib-i ha- 
kikat olmayasm, sasihktan ve Omer ile Ali'yi ya'ni seriat ile hakikati ayn 
goriiculukten dolayi, kendi aklinca zahir-i seriate yapisip, "Hak esyayi za- 
ti ile degil, ilmi ile muhittir" diyerek dolas dur! Bak, sirr-i tevhidi bulabilir 
misin? 

3253. £a$i H* 11 ^ u wane deyrde, "Orada hayir vardir!" diye kose. kose nakil 
vardir. 

"Ey semme hayr" ibaresini Ankaravi hazretleri "Ey goniil! Hayir o me- 
kandadir" diye terciime buyurumuslardir. Hind sarihlerinden ba'zilan da bu 
ma'nayi gostermislerdir. Yine Hind sarihlerinden Veil Muhammed Ekberaba- 
di ve Muhammed Efdal ve imdadullah hazarati "Semme hayr", iblis'in ismi- 
dir, demislerdir. Bu surette ma'na "Ey iblis" demek olur. Ba'zi nushalarda 
ikinci misra' harf-i nidasiz olarak "Guse guse nakl-i nev ki semme hayr" va- 
ki'dir. "Orada hayir vardir, diye kose kose nakil vardir" demek olur. "Deyr", 
nasrani manastin demektir; murad, diinyadir. Ya'ni, bu keserat alemi olan 
harab diinyada biri iki veya on goren sasi icin "Orada hayir vardir ve haki- 
kati anlanm!" diye kose kose nakl etmek ve miirsid-i kamil aramak icjn do- 
lasmak vardir. 

3254. ^Ue eger sana Diak ianvytci iki goz yeldi ise, her iki sarayin arsasim dosi 
dolu aorl 

Ve eger serin aklina Hakk'i tamyici olan iki goz geldi ise, o iki gdzun bi- 
ri ile batmi ve digeri ile zahirf goriirsiin; ve J=Q\j ^UiJfj >ufj j'/ui y. (Hadid, 
57/3) ya'ni "Ewei ve Ahir ve Zahir ve Batin O'dur" 'ayet-i kerimesinin 
ma'nasini anlarsin ve *iJi ^-j '^ \Jj ul> (Bakara, 2/115) ya'ni "Ne tarafa 
donerseniz Hakk'm vechi vaki'dir" ayet-i kerimesi mucibince, hem diinya 
ve hem de ahiret arsasim ve meydanlanni dost-i hakiki olan Hak ile dolu 
goriirsiin. 



°$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

3255. Diavf u recaclan Aolu olan ha DCasan ipnde ca-he-ca havaleden kurtulasin! 

Binaenaleyh korku ve umid ile dolu olan bu dunya ve alem-i keserat ve 
hayalat icjnde "Hakk'i bulacagim!" diye oradan oraya kamiller tarafindan ha- 
vale olunmaktan kurtulursun. Qunkii korku ve umid, kisinin kendi varhgini 
gormesinden nes'et eder. Diinyada ve ahirette Hakk'in varhgindan baska bir 
varhk olmadigim zevken ve halen arif olan kimsede havf u reca kalmaz. Ni- 
tekim ayet-i kerimede o r >J '^ if, '^L L>y- u an \\S} 01 ui (Yunus, 10/62) 
ya'm "Agah olun! Allah'in evliyasi icjn korku yoktur ve onlar mahzun ol- 
mazlar" buyurulur. 

3256. rOu wmakia gonca yahul aija$ gordun ise, her irmak gibi sen ona hayal 
zanni cjotiirme! 

"Irmak"tan murad, insan-i kamildir. "Gonca"dan murad, remiz ile soy- 
lenmis maarif-i ilahiyyedir ve "agac/'tan murad, bu remzin miistenid oldugu 
ulum-i ledunniyyedir. Ba'zi niishalarda "ya secer" yerine "ba-secer" vaki'dir. 
Bu surette ma'na "agagh gonca" demek olur ki, bundan murad, harigten ge- 
len bir gonca-i ma'rifet degil, insan-i kamilin kendi baftmndan ilham-i ilahi 
ile zuhur eden gonca-i ma'rifettir. Ya'nT bu insan-i kamilin vikudunun lrma- 
ginda agilmamis bir ma'rifet goncasi ve remzi gbriir isen, her alimin viicudu 
irmagindaki gibi sen onu hayal zannetme! Zira alimlerin cogu fena ve beka 
mertebelerine vasil olmadiklan halde, evliyaullahm bu ma'rifet goncalann- 
dan kendi hayallerine gore bahs ederler. Malum olsun ki, Hakk'm insan-i 
kamile vaki' olan tecellisi hayal perdesi arkasindandegildir; ve bu hayal per- 
desi insanin kendinde tahayyul ettigi bir varhktir. Hak ile insan-i kamil ara- 
sindaki bu perde yirtilmis oldugu igin, insan-i kamilden zaten ve sifaten ve 
efalen zahir olan Hak'tir. Binaenaleyh insan-i kamilin huzuru Hakk'm hu- 
zuru olur. Sair insanlara olan Hakk'in tecellisi bu varhk hayali perdesi arka- 
sindan oldugu igin, onun huzuru bu hayal perdesinin huzuru olur. Binaena- 
leyh golge sahibinin huzuru ile hayal olan gdlgenin huzuru bir olmaz. Nite- 
kim bir kimse musahabet etmek istedigi bir kimsenin golgesi oniinde otursa, 
hayal oniinde oturmus olur. Nitekim 1. cildin 719. numarasmda soyle bu- 
yurulur: i» ^ r*j ^k \Jap p* tt jii* ^y*- j»» ui^*a "Hem ata bulmak ve feta 
ya'ni balig4 reciil olmak igin ma'na ehlinin musahibi ol!" 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XII. CtLT • MESNEV!-6 • 

3257. 2*ira sana hu naki$lar aksinin aymndan Diak, hakikat ve meyve sahci olur. 

"Naki§lar"dan murad, insan-i kamilin viicud-i surisine Hakk'in sifat ve 
esmasi ve efali ile vaki* olan tecellileridir. Ya'ni, zira sen insan-i kamilin hu- 
zurunda bulundugun vakit, Hakk'in bu insan-i kamilin viicuduna vaki' olan 
tecelliyati nakisjarimn sana olan aksinin "ayn"mdan ve zatindan Hak haki- 
kat olup bizzat sana ma'rifet meyvesini satici olur. Ya'ni, sen evvelce Hakk'i 
bu keserat aleminin haricinde zannederdin ve senin bu i'tikadin hayal idi. In- 
san-i kamilin viicudunda gordiigiin nukus-i ilahiyyeden senin kalbine vaki' 
olan aksinin zatindan ojiayal olan i'tikadin gidip, yerine Hakk'in hakiki olan 
varligi i'tikadi gelir ve Hak Teala sana dogrudan dogruya ma'rifet meyvesini 
satici olur. 

3258. Qoz hu su&an §a$dihian hiir olur, aksi goriir. Sepet Holu olur. 

Binaenaleyh akil gozu bu insan-i kamil viicudunun irmagi suyundan ve 
maarifinden §a§iliktan ve bir olan varligi iki gormekten hur olup kurtulur. In- 
san-i kamilden kendisine vaki' olan aksi goriir; kalbinin sepeti ma'rifet ye- 
misjeri ile dolu olur. 

3259. TSoyle olunca ma'nada hu su degil hag olur. binaenaleyh Reikis aibi ha- 
babdan iiryan olmal 

"Habab", gok su ve su kabarcigi habbeleri. Bu beyt-i serifte sure-i Neml'de 
vaki' olan QC ^ '<£& ' 3 j£j '«L^. IT, lja '^*i\ J*\\ l$J j* (Neml, 2 7/44) ya'ni 
"Belkis'e "K6§ke girl" denildi. Bellas onu gordugii vakit derin su zannetti ve 
baldirlanm sivadi" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. BeMs Yemen hukiim- 
dan olan bir kadm idi. Siileyman (a.s.) onu musluman etmek icm da'vet et- 
ti. Ve billurdan bir kosk yaptirmis idi ki, altindan su akardi. Belkis koske gi- 
rerken bunun billurdan oldugunu fark edemedi. Su iginden gegecegini zan- 
netti ve kendi hayaline tabi' olarak elbisesi lslanmamak igin bacaklanm siva- 
di. Kissamn tafsili tefsir kitablanndadir. Ya'ni bdyle olunca bu insan-i kami- 
lin viicudu su irmagi degil, ulum-i ledunniyye meyvelerinin bagi olur. Bina- 
enaleyh sen dahi hayale tabi' olan Belkis gibi, insan-i kamilin billur kosk me- 



G 8SPP 



AHMED AVNl KONUK 

sabesinde olan huzuruna girdigin vakit, o koskiin altindan cereyan eden ma- 
arif ve hakayik sulanm goriip, iirkerek §asirma ve akil ve idrak libasmdan so- 
yunma! 

3260. Bseklerin sirh iizerinde tiirlu turlii yuk varhr. jAgah oil ^u esehlen sen 

[3240] * .1-1 

bir sopa ue surme! 

"Eseklefden murad nefislerdir. "Yuk M ten murad, ulum ve ezvaktir. "So- 
pa"dan murad, hukm etmektir. Ya'ni, efrad-i beserin hayvanhga meyil et- 
mekte e§ekler mesabesinde olan nefislerinin sirti iizerinde turlu turlii ulum ve 
ezvak yiikleri vardir. Sen, "Bunlann ciimlesi sifat ve esma-i ilahiyye mezahiri 
oldugundan, hepsi miisavidir!" deme ve onlan bir sopa ve hukm ile surme! 

3261. Iftr esegin iizerinde yuk la'l ve gevherdir. 'Utr e§egin iizerinie yuk ias 
ve mermeriir. 

Zira bir nefis uzerindeki yiik hakayik ve maarif-i ilahiyye ve esrar-i tev- 
hid la'l ve gevherleridir, ve diger bir nefsin uzerindeki yiik dahi, kiymetsiz ve 
dedikodudan ibaret olup, tas. ve mermer mesabesinde ilm-i keserattir. 

3262. ^iilun irmahlar iizerine sen bu hiikmiinii surme! Hu irmak icinde ayx 
gor! Ona akis ia'bir eime! 

Binaenaleyh sifat ve esma-i ilahiyye asan can olan biitun niifus-i beseriy- 
ye irmaklari iizerine sen bu hiikmiinii verme! Bu : insan-i kamil viicudunun 
irmagi iginde o sifatlann mevsufu ve o isimlerin musemmasi olan ay mesa- 
besindeki Hakk'i gor! Ve o gordiigiin aya dahi akis ta'bir etme! 



Zy Jp- JbU <Jj j£>\ A^- j» ** j pl-s <->\ *> c^ c 

3263. lh Dtizir'm suyudur. Uiayvanat-v ekliyye ve s&am suyu de'giUir. 
Onlan her ne goruniirse Utah olur. 

"Hizir'in suyu"ndan murad, ab-i hayattir. "Dam", burada hayvanat-i ehliy- 
ye ma'nasinadir. "Ded", siba' ve yirtici hayvan demektir. Ya'ni, bu insan-i ka- 
milin ulum ve maarifi ab-i hayattir ki, bu ulum-i lediinniyye suyu olii bir halde 



<^g£3 



MESNEVt-l §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

olan ruhun dirilmesine sebeb olur. ab-i hayat, sifat-i nefsaniyyeleriyle hay- 
vanat-i ehliyyeye ve yirticilara benzeyen mukallid alimlerin viicudlan lrmagin- 
dan akan ulum-i zahiri ve takEdi suyu degildir. Binaenaleyh o insan-i kamilin 
vucudu irmaginda her ne goriinurse Hak olur. 

it-*j** j it~jA>- p* pS* *i ,y ^o* -^-y flL * J* ^ Cf-J 

3264. iJtt irmajjm clibinden ay ier hi: wr Den aytm, hen akis Aegilim! Diem ha- 
tlisim ve hem rehun!" 

Bu beyt-i serifte insan-i kamilin makam-i ittihadina isaret buyurulur. "it- 
tihad"in ma'nasi her ne.kadar lugatte, "bir olmak" deraek ise de, bu ittihad, 
kisa nazarh olan ehl-i zahirin tevehhum ettikleri hulul degildir. Vaktaki salik 
miicahedat ve riyazat kuweti ile nefsinin mevhum olan varligindan gecer ve 
saf bir ayna olup, sifat-i Hakk'i kabul edici bir hale gelir ve nefsinin ruhani 
ve cismani ve suri ve ma'nevi iradeleri kalkar; ve ondan zahir olan ancak 
Hakk'in iradesi olur; ve meshur olan . ^ . . . Wj uv — J_j i^j L- *j cjT [ya'ni 
"Ben onun isitmesi, gormesi, lisam ve eli olurum... ilh."] hadis-i kudsisi mu- 
cibince Hak onun kuva-yi zahire ve batinesi olur. Binaenaleyh bu hadis mu- 
cibince ondan soyleyen Hak'ui; ve eger "Ene'1-Hak" derse, bu soz onun so- 
zu degildir. Beyit: 

Mansur "Ene'1-Hak" soyledi 
Hak'tir, sozii Hak soyledi 

imdi, insan-i kamilin hali bu olunca, ondan zahir olan sifat ve esma, sair 
insanlarda zahir olan sifat ve esma gibi akis suretiyle vaki' oimaz. Zira bu zu- 
hurda insan-i kamilin kendisi ortada yoktur. Fakat sair insanlarda kendileri- 
nin kendilikleri vardir. 

C-*-Q jS (_$j ji »i y*- i\i »\y*- C— »* C— i Jfb j> *^tj\ yr /rij-^ 

3265. O §ey hi, halo. U2erindedir, hu umakia mevcuMur. Dster balaya, ister ona 
el tut! 

Ya'ni, alem-i balada ve mertebe-i uluhiyyette olan her sey, bu insan-i ka- 
milin vucudu lrmagmda mevcuddur. Zira Hak, insan-i kamilde cem'iyyet-i 
esmaiyyesi ile zahir olmustur. Hakayik ve maarif-i ilahiyye meyvelerini al- 
mak igin kalbinin elini ister mertebe-i uluhiyyete kaldir, ister bu insan-i ka- 
mile tut! Hak ile insan-i kamil arasinda aynlik ve gaynlik yoktur. 



cg^p 



AHMED AVNt KONUK 

I j <Jjj ^ yj, ji\ Jb «U \j (Jyr ^ J>~» Uj*- £* jl 

3266. IJu irmajji dijjer irmahlardan tutma! TZu ay yuzliiniin pertevini ay hill 

Sen bu insan-i kamilin viicudu irmagini diger ulum-i zahiriyye erbabinin 
viicudu irmaklan mesabesinde tutma! Bu ay yuziu insan-i kamilin parlakligi- 
m ayin kendisi bill Mesnevu 

[Ya'ni] "Her kirn Huda ile beraber oturmak isterse, o kimse evliyamn hu- 
zurunda otursun." 

3267. ^tt 50Ztin nihayeti yoktar. gartb $ok agladi. Bfendinin derdinden gam- 
it oldu. 

"Ketb", gamli ve mahzun demektir. Bu insan-i kamilin mertebesine aid so- 
ziin nihayeti yoktur. Kissaya rucu* edelim. Elhasil, o borglu garib, muhtesibin 
vefatindan dolayi cok agladi ve o efendinin derdinden gamh ve mahzun oldu. 



c^-j^P Oi CfSj j J&Z jJj\ d^ *Afr J j>j*> *aLj>- jJ ijAJ^J OijJ £ijy 

**~y ikj** o^ j 1 jy 'j* s- h 4 -*' <j& s °j^ s—* 5 ** 4 "^ 

Paymerdin Tebriz §ehrinin ciimlesine tevzf etmesi ve az §ey cem' 

olmasi ve o garibin ziyaret icin muhtesibin kabrine gitmesi ve bu 

kissayi onun mezarinm baginda nevha tarikiyle soylemesi 



"Paymerd", yardimci ve §efi' ve destgir ve mededkar demektir {Burhan, 
§emsu'l-Lugat, Giyasu'l-Liigat). Ya'ni, borglu garibin ferySdim goren ehl-i 
hayirdan yardimci bir kimse gkip o garibin borcu odenmek icin Tebriz §ehri 
halkindan iane topladi. Fakat az bir §ey toplandi ve garibin borcu odenecek ka- 
dar bir para hasil olmadi. Binaenaleyh o garib ziyaret icin muhtesibin kabrine 
gitti ve kabrinin ba§mda nevha ve feryad tarikiyle atideki sozleri sdyledi. 



cg^p 



jg£<®" MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3268. Onun o bor$ vaktasi me$kur oldu. ^Pdymerd onun derdiruUn rencur oldu. 

garibin muhtesibin keremine istinaden bore etmek vak'asi, Tebriz §eh- 
rinde halk tarafindan duyuldu ve o garibin hali me§hur oldu. Ehl-i hayirdan 
olan bir yardimci garibin derdinden miiteessir oldu. 

3269. Tevzi' i$in $ehrin eirafmi dola$h. Tama' dan na$i her yerde sergiize$ti 
soyledi. 

"Tevzi"', burada "birjeyi bir taife iizerine taksim etmek" demektir. Ya'ni, o 
yardimci olan kimse, borcu zenginler arasinda taksim icin Tebriz sehrinin etra- 
fim dolagti; ve borcun odenmesine tama'dan dolayi dolasttgi her yerde o gari- 
bin serguzestini ve halini soyler ve halkin merhametini celb etmeye gah§ir idi. 

3270. O tese'til muhibbi iese'vl yolundan eline yuz dinar dan gayn Jiifttr $ey ge- 
iirntedi. 

"Gidye", tese'ul ve dilencilik ve "gidye-perest", dilencilik muhibbi olmak- 
tan kinayedir. yardimci kimse ve zenginlerden para toplamak hususunda 
dilencilik muhibbi olan zat, bu dilenmek yolundan eline ancak yiiz dinar ge- 
tirebildi. Bu mikdar garibin borcunun odenmesine kafi degil idi. 

3271. ^ardtmci geldi, onu iki eli ile tuiht. Qok aab olan o kerimin kabrine gitii. 

"§igift", acib ve garib demektir. Ya'ni, yardimci para toplamaktan avdet 
etti ve soyleyecegi sozlere dikkat etmesi ma'nasini mufid olarak iki eliyle o 
garibi tuttu. Ihsan ve keremde hali gok acib olan o muhtesib-i kerimin kabri- 
ne gitti. Zira muhtesibin vefatmda o garib §ehirde bulunmadigi icin o zatin 
kabrinin nerede oldugunu bilmezdi. Bu beyt-i §erifte insan-i kamilin kabrinin 
ziyaretinde faide olduguna i§aret buyurulur. 

*6X&-j> ^jL^f* JjS" *£ %Jjj -bb Jj»y &y~ cl~4T 

3272. ^edi: "Uaktahi hir hul hir mubaregin misafirligini etmek i$in tevfik 
bulur," 



saspp 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, o yardimci olan kimse o garibe dedi: "Vaktaki bir kul Hak'tan, bir 
mubarek kimsenin misafirligim etmek igin tevfik bulur ve o mubarek kimse- 
nin misafiri olur," 

JC& j\ «U- j\X>\ iyi- «W- JjS" j\ «\j j&\ }j>- JL» 

3273. "ZKendi malim onun yoluna isar e&er ve kendi cahtnt onun cahina tsar 
eder." 

"0 mubarek kimse kendi malini o misafirin yoluna isar ve sarf eder ve za- 
hirde ve batmda mertebesi her ne kadar o misafirin mertebesinden yiiksek ol- 
sa bile, ona ikram hususunda tevazu' gosterip, kendi cahim ve mertebesini 
de ona isar ve feda eder." 

QiJ J^AJy >J> OL^s*-b dy? CA*i -*-^ '-^ £»* ^ p^ 

3274. "Onun sukril yakmen Diudantn §ukrii olur. Qiinkii tevfik onu ihsana 
karin etti." 

"0 misafirin o mubarek kimseye tesekkurix muhakkak Hakk'a tesekkur 
etmek olur. QunkiX tevfik-i ilaht o misafiri o kimsenin elinden zahir olan ih- 
sana mukarin kildi." Onun igin hadis-i §erifte *ui £^± ^ ^.Ui f^ <J y ya'ni 
"Nasa §ukiir etmeyen kimse, Allah'a §iikur etmedi" buyurulur. Qunkii halk 
Hakk'in sifat ve esmasimn mezahiridir, Onlardan zahir olan ahval ve suunat 
hep Hakk'in sifat ve esmasi asannin akisleridir. 

3275. "Onun stikruniin ierki, Dtakh'in sukriiniin ierki olur. Onun hakki sub- 
hesiz Diakk'a miilhak olur." ' 7 

Binaenaleyh kimseden zahir olan ihsana tesekkurii terk etmek, Hakk'a 
olan tesekkurii terk etmek olur; ve ihsana karsi olan siikur hakki siibhesiz 
Hak Teala hazretlerine miilhak ve rati' olur." giinku hakikatte kulun viicudu 
mevhum bir varliktan ibarettir; ve efal-i ilahiyye bu alem-i kevnde ancak alet 
mesabesinde olan kullann bu viicudat-i izafiyyeleri ile zahir olur. Gerci bu ha- 
kikate vakif olan mun'im kimseler f,j& u j \\^ 'ft* \) U Jji 4jJ '^LX> uji (In- 
san, 76/9) ya'ni "Biz sizi ancak li-vechillah it'am ediyoruz. Sizden ceza ve 
§ukiir istemiyoruz" derler. Fakat mademki halkm vucudlanndan zahir olan 
ihsan ve in'am hep vticud-i hakiki olan Hakk'indir, binaenaleyh hakikatte 



c^pj, 



MESNEVM SERtF SERHf / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Hakk'a miilhak ve rati' olan bu siikrii Ifa etmek, lutuf goren kimselerin bor- 
cudur. 

3276. n< J\fi' metier tie Uiuda'ya siikur etl Sfen&inin siikrunun zikrini Hahi etl" 

"Halktan sana gelen ni'metlerde Hakk'a siikiir et ki, o mazhardan sana 
Mun'im ism-i sertfi ile tecelli buyurdu. Fakat sana elinden ni'met vasil olan 
efendinin sukrimii dahi zikr et ve ona da tesekkiirii unutma!" 

3277. "$er$i ananin rahmeti Diuda'dandtr. Onun hizmeii <U fanzackr ve se~ 
zadir." 

a, 

3278. Wf Bu sebebden Diak "Ona soldi ectinizl" buyurdu. sZira <7\iuhamme(l 
rrwhtaiiin-ileyh oldu." 

"Muhtalun-ileyh", "kendisine havale olunmus" demektir. Hind mishala- 
nnda "muhtacim-ileyh" yazilmis olmakla beraber "muhtalun-ileyh" nushasi- 
na da isaret olunmustur. "Muhtacim-ileyh" mishasina gore ma'na: JUL. jl Cj 
'jsJuL SU-j Hi (Enbiya, 2 1/107) ya'ni "Biz seni ancak alemler igin rahmet ola- 
rak gbnderdik" ayet-i kerimesi mucibince Muhammed (a.s.v.) Efendimiz bi- 
zim umurumuzun kaffesinin merci'i ve muhtacun-ileyhidir; ve biz biitiin ah- 
valimizde ondan istianeye muhtaciz. tste bundan dolayi sure-i Ahzab'da Hak 
Teala hazretleri ujlj IjJl-'j 4* \jL* i^T^jji (JC ^ j* dj£j> '*&uu'j 'Jji 01 (Ah- 
zab, 33/56) ya'nf "Muhakkak Allah ve'onun melekleri peygamber iizerine 
salat ederler. Ey mu'minler! Onun iizerine salavat getiriniz ve kemal-i tesli- 
miyyet ile inkryad ediniz!" buyurur. Zira Hak Teala'nin kemalat-i esmaiyye- 
sinin zuhuru hazretin batinindan vaki' olur. "Muhtaliin-ileyh" niishasina 
gore ma'na: "Zira Hakk'in rahmeti ona havale olunmustur; ve rahmet-i ila- 
hiyye ewelen Resul-i Ekrem'in hakikatine nazil olur. Ondan sonra isti'dad- 
lanna gore halka tevzi' olunur" demek olur. Imdi mademki Resul-i Ekrem 
hazretleri muhtaliin-ileyh veya muhtacun-ileyhtir, binaenaleyh hazrete sala- 
vat getirmek rmi'minlerin kendi uzerlerine rahmet-i ilahiyyenin niizulunii is- 
temeleri demektir. Bu ayet-i kerime mucibince Resul-i Ekrem hazretlerine sa- 
lavat getirmek vacibdir; ve salavat adedinin goklugu, rahmet-i ilahiyyenin 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

niizuliinun coklugunu mucib olur; ve salat Hak tarafindan rahmet ve mela- 
ike tarafindan istigfar ve mu'minler tarafindan taleb ve duadir. 

3279. Dtiyamette Utah kula der: *S$gah oil Henim verdiyim seye ne yap- 
irn?" 

Bu ve asagidaki beyt-i seriflerde su hadis-i §erife isaret buyurulur: ^ w 

ya'nl "Vaktaki halaik kiyamet gununde toplamr. Kendisine Hakk'in kullann- 
dan bir kul tarafindan ihsan edilmis olan bir kul getirilir. kimseye denilir ki: 
kula te§ekkur ettin mi? cevaben der ki: "Ya Rab! Ben bildim ki, o ihsan 
senden idi. Binaenaleyh o ihsan tizerine sana sukr ettim." Allah (a.c.) buyu- 
rur ki: "Hayir! ihsani kendisinin eli uzerine can kildigim o kimseye sukr et- 
medigin vakit bana sukr etmemis. oldun." 

3280 ^Der ki: "6v Ulabi Can ile senin sukriinii ettim. Qiinku iizumun ve ek- 
[3260] „. i j -1-" 

meqin aslt senden tat. 

3281. Diak ona der: "Diayir, henim sukriimii etmedinl Qiinkii ikram fenni- 
nin sukriinu. eimedin." 

Hak Teala "Sana sukr ettim" diyen kuluna cevaben buyurur ki: "Madem- 
ki kullanma ikram fenni ve huneri dairesinde muamele eden kuluma yaptigi 
ihsana kar§i sukr etmedin, bana da sukr etmemis oldun. " 

3282. "O^i'metim onun elinden sana erisen hir kerime zuliim ve sitem etmis- 
sinl 

"Zuliim", lugatte "bir §eyi layik oldugu mahalle koymama"ya derler; ve 
"sitem", zulmun Farist'sidir. ihsan eden kullar, sifat ve esma-i ilahiyyenin te- 
cellisine birer alettir, ve Hak zuhurda bunlann gayn degildir. Binaenaleyh el- 
lerinden ikram ve ihsan eri§en kullara §ukr etmemek, Hakk'i bunlardan ayn 



c 3^> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

goriip, Hakk'a §ukr etmemek o §ukrii mahalline koymayip o mukrime kar§i 
zulum ve sitem etmek olur. 

3283. Uakiaki o veliyy-i ni'metin kabrine eri$li, yana. yana aglayici oldn ve ne- 

"Ne§td", sesini yukseltmek ve §iir okumak demek olup, burada figan ve 
naleden kinayedir. "Zar" kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "ya- 
na yana aglamak" demektir. Ya'ni, o borglu garib, yardimci kimsenin delaleti 
ile hayatinda kendisinin bircok borclanni 6demi§ olan o veliyy-i ni'metin kab- 
rine geldi. Lutuflanni yiiksek ses ile sayip dokerek yana yana aglayici oldu. 

JspJUU ijP j ^y JaJ y ob _j C-i} LS\ Cjf 

3284. ^Becii: "6y her nehdin arkasi ve sujinacak yeril Gy misafirlerin makall-i 
umidi ve yarHimcisi!" 

"Nebil", iistad ve dana. "Murteca", rica ve urnid mahalli. "Gavs", yardim- 
ci. "Ebna-i sebil", misarirler ve yolcular demektir. 

3285. *Gy, hizim nzihlarunizin garni senin iizerinectirt By, senin ihsantn ve 
hirrin umumun nzki gtbid.tr l" 

"Birr", iyilik demektir. "Ey zat-i §erif! Sen bizim nziklanmizin gamini ce- 
kersin. Ey kerim! Senin ihsamn ve iyiligin umum-i be§erin nzki mesabesin- 
dedir." Bu beyt-i §erifte kutbun haline ve makarmna i§aret buyurulur. Zira 
umum efrad-i be§erin maddi ve ma'nevi olan nziklan kutb-i zamanm tevzi'i 
ile vaki' olur. 

3286. "Gy haracda ve harcda ve tfa-yi deynde fakirlere ktble ve ana ve baba 
olan!' 

"Harac", hukumetge alman resm ve vergidir; ve "hare", masraf; "a§iret" 
kabile, "valideyn", ana ve baba demektir. Ya'ni, "Ey fakirlerin haracim ver- 
mekte ve masraflanni yapmakta ve borglanm odemekte onlann kiblesi ve 
anasi ve babasi gibi §efkatli ve merhametli olan zat-i kerim!" 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

3287. "By deniz gibi yakvn ohinlar vein guher ve uzak olanlar iarafirm da yag- 
mura tuhfe vermi§ olan!" 

Ya'ni, "Ey insan-i kamil! Sen deniz gibisin. Sana yakin olanlara ve huzu- 
runda bulunanlara maarif ve hakayik-i ilahiyye incilerini verirsin. Deniz su- 
yu tebahhur edip sonra yagmur olarak niizul ettigi gibi, uzak olanlara da raa- 
ani yagmurunu hediye olarak verirsin." Nitekim bu Mesnevi-i §enfte olan 
hikemiyati Hz. Fir efendimiz kendi mensublarimn ruhlanna ifaza buyururlar. 
Fakat mensub olmayip uzakta olanlara da bu maani ve hikemiyati elfaz-i 
Mesnevi kisvesine buruyiip yagmur gibi yagdmrlar. Zamammizda Ingilte- 
re'de Mesnevi-i gerif'm tab' edilmesi ve sarkta ve garbda maani-yi serifesi- 
nin intisan bu halin delilidir. 

3288. "By gUnesl By her hoskiin ve her harab kosenin revnakil ISizim arka- 
miz senden sicak idi." 

"Ey giines gibi olan insan-i kamil! Ey her cisim koskiinim ve harab olan 
kalb kosesinin revnaki! Bizim alem-i gayba gevirilmis olan arkamiz, senden 
dolayi ask-i iiahi harareti ile sicak olmu§ idi." 

o2 Ojj J ^\j Juj^v* y? ijS o£ ^jS e-UOJ C~jjj>\ jJ <j\ 

3289. "By, senin kasinda himse dugiim gormemistir . By CAiihaii gibi zahue ve 
nzth vericif" 

"Girth", dugiim demektir. Burada ofkeden dolayi iki kasin catik olmasin- 
dan kinayedir. Ya'ni, "Ey kerim ve halim olan zat-i serif! Senin kasinda kim- 
se ofke sebebiyle dugiim ve catiklik gormemistir. Herkese nfk ve mulayemet- 
le muamele buyurdun." Ba'zi niishalarda "zad" yerine "rad" vaki'dir; "co- 
merd" ma'nasina gelir. 

3290. n By, senin kalbin gayb deryasina -peyvesiedir. By mehrwnet DCafinda 
gayb Jftnka'si olan!" 

"Mekrumet", izzet ve seref demektir. "Ey zat-i serif! Senin kalbin ve bati- 
nin alem-i gayb deryasina muttasildir. Ey izzet ve seref Kaf daginda alem-i 
gaybin Anka kusu olan!" 



e&P? 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHI / Xll. CtLT • MESNEVl-6 • 
<lJ& Pj* t^-i*A O— > i_ii^ C-ij *s~ JU jl i£ flijjU il 

3291. "uWahmdan ne giiti?" diye ydda geiirmemisl Senin himmetinin tavam 
asla yanlmadi." 

"Ey muhtac olanlara bircok mal vermis, ve "Mahmdan acaba ne kadar sarf 
olundu?" diye hatinna bile getirmemi§ olan comerd kimse! Senin himmetinin 
yiiksek olan tavam asla yanlmadi, ya'rn himmetine asla fiitur gelmedi." 
"Keften", yanlmak ma'nasinadir. 

3292. "Gy, ben ve yiiz benim gibi ayda ve ydda mukahkak sana senin neslin 
gibi tyal olmustut." . 

"Ey zat-i §erifl Sen dyle bir kerimsin ki, ben ve benim gibi yiiz muhtac, 
ayda ve yilda muhakkak sana senin neslinden olan cduk ve cocuk gibi lyal 
olmustur; ve sen onlan besledin." 

3293. Mr Bizim. nakdimiz ve cinsimiz ve esyamvz, namimiz ve fahrimiz ve bah- 
ttmtz idin." 

"Cins", egyadan bir sinif ve kisma denir. Tens", kemal bulmu§ taze hur- 
ma demektir {Mmus). Ya'ni, "Sen bizim nakdimiz ve bir nevi' esyamiz ve 
namimiz ve iftihanmiz ve tali'imiz idin. Velhasil bizim her turlii ihtiyacimizin 
zati ve "ayn"i sen idin." 

3294. "Sen olmedin) bizim namimiz ve bahiumz oldu. ^izim ay§imiz ve miis- 
ievfa olan rtzhuntz oldu." 

"Naz", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "istigna" demektir. "Bant", tali' 
ve saadet. "Ays", yasayis ve dirlik. "Mustevfa", "tamam olmus/' ma'nalan- 
nadir. Ya'm "Sen olmedin; bizim agyara kar§i olan istignamiz ve saadet ha- 
limiz oldu; ve bizim ya§ayisimiz ve her vech ile tamam olan nzkimiz oldu ve 
biz bunlardan mahrum kaldik." 

3295. n< [Rezmde ve keremde bin gibi bir idin. Dsar ve niam vaktinde yiiz Did- 
iem gibi idin." 



AHMED AVNt KONUK 

"Rezm", cenk. "Hatem", comerdlik ile meshur olan Hatem-i Tayy ismin- 
deki zat. "tsar", bahsis vermek ve i'ta etmek. Ya'ni, "Hissete ve buhle karsi 
cenkte ve keremde bin kerim ve comerd kimseye muadil bir sahsiyet idin. Ih- 
san etmek ve ni'metler vermek vaktinde de yiiz Hatem-i Tayy idin." 

3296. " Diaiem eger olmusu olmu.se verir ill ise, saydmis cevizleri verir ill." 

"Murde"den murad, "fant'dir. "Girdkan", ceviz demektir. Ya'ni, "Hatem-i 
Tayy gerci fani olan mail yine fani olan sahislara verir idi. Fakat bunun ne kiy- 
meti vardi! Zira sayilmis, cevizler gibi kiymetsiz olan madd! mallan verir idi." 

3297. "Sen her nefeste hir hayat verirsin hi, nefisliQi nefese sigmaz." 

"Neris", aziz ve makbul demektir. Birinci misra'daki "nefes", soluk ve 
ikinci misra'daki "nefes", kelam ma'nalannadir. Ya'ni, "Ey insan-i kamil! Sen 
ise her nefeste ruh-i insaniye bir hayat verirsin ki, o hayatin ve ihsamn ne- 
fisligi ve azizligi kelama sigmaz; ve onun izzetini ve makbuliyetini soz ile be- 
yan etmek rmimkin olmaz." 

3298. "Sen fofe. vayidar hir hayat, hesaclsiz ve sayisiz alhn nakicl verirsin." 

"Ey insan-i kamil! Sen cok payidar ve baki bir ruhani hayat verirsin; ve 
icinde fasidi ve kalpi olmayan sayisiz altm makammdaki ulum-i lediinniyye- 
yi ve vahdet-i viicud sirnni verirsin ki, bu ulum-i lediinniyyeden ve bu esrar- 
dan olu mesabesinde olan ruh-i insani dirilir." * : 

\J iSj^ ^^ bJs^* kjJUL* (j\ \j ijyi- cXi_ oijjlj ^jlj 

3299. "Senin hir huyuna hir varis olmamishr . By, felek senin hoyiine secAe edi- 
cidir." 

"Kuy", koy ve mahalle ma'nasinadir. Burada mertebe ve makamdan ki- 
naye olur. Ya'ni, "Ey kutb-i zaman olan insan-i kamil! Sen ahlak-i ilahiyye 
ile mutehallik olan Hatem-i enbiya (s.a.v.) Efendimiz'in varis-i kamilisin. Bi- 
naenaleyh diger veliler senin bu huyuna ve ahlakma varis olmamistir. bir 
huy dahi mahlukat-i ilahiyyeye son derece merhamet ve sefkattir. Ey zat-i 



<^g> 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

§erift Kainat senin yiiksek mertebene ve makamina secde edicidir." Aziz Ne- 
sefi hazretleri Zubdetii'l-Hakayik'mda kutbiyet hakkinda olan §u menkibeyi 
beyan buyururlar: 

"Sultanu'l-arifin Bayezid-i Bistami hazretleri buyurmuslardir ki: "Benim 
vaktimde Islam iginde yetmis. bin kadar kamil veil var idi; ve onlarm her biri 
ibadet ve riyazat ve kesjf ve keramet sahibi idi. Onlann mertebelerinden asa- 
gi daha cok veliler de var idi. Fakat o asnn kutbu heniiz ke§fe erismemis. um- 
mi bir demirci idi ki, gece giinduz ailesinin nafakasi icln diikkaninda demirci- 
lik san'ati ile me§gul idi. Ben "Acaba kutbiyetinin sirn nedir?" diye merak 
ederdim. Bir gun o demircinin diikkamna gittim. Selam verdim. Demirci gelip 
elimi optu. Ona dedim ki: "Ben senin ayaklarim opeyim! Sen bana dua et!" de- 
dim. Cevaben buyurdu^ki:-"Yalmz sana dua etmekle benim icimin derdi sakin 
olmaz." "Acaba derdiniz nedir? Soyleyin bir garesine bakahm!" dedim. Buyur- 
du ki: "Acaba mah§er giiminde bu kadar kullann hali nasil olur?" diye siddet- 
le aglarhaya ba§ladi ve beni de aglatti. vakit sirnma nida olundu ki: "Bun- 
lar "Nefsim, nefsim!" diyenlerden degildir; "Ummetim, ummetim !" diyenler- 
dendir." Kalbimdeki hayret gitti. Bu zatlann isti'dadlan baska oldugunu anla- 
dim. Bunlar kalb-i Muhammedi uzere vaki* olup, mazhar-i hakikat-i muham- 
mediyye olmusjardir. Fakat bu hal iginde o zatin ke§fi olmadigindan kendisin- 
den haberi yok idi. Sordum ki: "Halkin muazzeb olmasindan size ne vardir?" 
Buyurdu ki: "Ey birader! Benim zamir-i fitratim §efkat ve merhamet suyu ile 
oyle bir yogurulmu§tur ki, eger ehl-i cehennemin butiin azabini bana tahmil 
edip onlari afv etseler memnun olurum." Ondan sonra kendisi ile bir haylice 
musahabet ettim. Benden ba'zi namaz surelerini ogrendi. Fakat benim batimm 
feyz-i rabbani ile oyle bir doldu ki, kirk senede tahsil edemedigim dereceleri o 
mecliste tahsil ettim. vakit bildim ki, sirr-i kutbiyyet ba§ka bir ma^nadir. Ne 
ilim ile ve ne kesret-i amel ile husule gelir § ey degildir. *uj ^ vji ^ 'S* JJi 
(Maide, 5/54) [ya'ni "Bu Allah'm fazhdir; onu diledigine verir."] 

Ve Hz. Ebu Bekir es-Siddik (r.a.) efendimizin kelamlanndan mutercem bir 
beyitte dahi §6yle buyuruluyor: 

"Azim et cismimi ya Rab, cehennem dopdolu olsun; 
Butiin usiti afv eyle heman, tenha yanayim ben!" 

d{>j+* OLi aIJI ji-lT Oj^- OLi oik! ^s- .if/ jl \j jU- 

3300. Senin nurun holka gam kurdundan $ohanAir. OCelvnvUah qibi mihri- 
han olan ^ohanciir." 



<?gwg> 



AHMED AVNt KONUK 

"Ey kutb-i zaman! Senin umum mahlukat-i ilahiyyeye kar§i olan lutfun, 
halka gam kurdu hucum edememesi igin gobandir. Musa (a.s.) giittugu ko- 
yunlara kar§i nasil §efkatli ve merhametli idiyse, senin lutfun dahi oylece §ef- 
katli ve merhametli bir cobandir." 



Bir koyunun Musa (a,s.)dan kacmasi ve Musa (a.s.)m 
ona §efkati ve merhameti 



Bu siirh Ankaravi niishasinda yoktur. Fakat fihriste faidesi oldugu igin 
derc olundu. 

cJ^ij <y> Jii &J \j^y lS\ £->**,£ ^ ^ '} i£^*£ 

3301. ^ir koyun ZKeltmullah' tan ka$ti. uMusanm ayagi kabartli ve na'lini 
(tokillilu. 

"Abile", su kabarcigi (Bahir-i Acem) . "Abile suden", kabarmak demektir. 
Ya'ni Musa (a.s.) cobanlik ederken bir koyun o hazretten kagti ve Musa 
(a.s.) onun arkasmdan pabucsuz ve na'linsiz kosta ve ayaklan kabardi. 

3302. Onun arhastnda oust u cuda ve o surii fl&nduzde kaybolmu§ idi. 

Cenab-i Musa kagan koyunun arkasmdan geceye kadar arastirmakta bu- 
lunmus. ve o koyun suriisii onun his goziinde kaybolmus. idi. 

juUui j\ sf -Oil ^ cri ^ u J c ~~* "^ J*^ J ] -^^/ 

3303. Diouun yorqunluktan yev$ek oUu ve kaldi. Sonra DCeltnwllah onaan to- 
zu silhti. 

Cenab-i Musa koyunu yakaladi. Zira hayvan yorgunluktan gevsemi§ ve 
yurumekten kalmis. idi. Sonra Kelimullah hazretleri nfk ve mulayemetle onun 
ttiyleri iizerindeki tozlan silkti. 



*#%&> 



MESNEVl-t SERtF SERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

3304. Onun arkasi ve ba$i iizerine elini surdu. $efkatten dolayi onu ana giU 
ok§adi. 

J r^r v^ j c>jj^> J r^~ J J* J* °S* H 

3305. "^arwn zerre darginlik ve ofke yok. §efkai ve merhametin ve goz ya§i- 
mn gayn yok. 

'Tirgi", (</*» ve "tirgi" (,/V) "bulamklik ve darginlik" demektir. Ya'ni, 
Musa (a.s.) o yaramaz ve serkes. hayvanin kacmasindan ve kendisinin onu 
ayagi kabanrcasma ta'kibinden dolayi, kalb-i senfinde yanm zerre bile dar- 
ginlik ve ofke yoktu; ve kalb-i serifinin koyuna karsi duygusu, ancak sefkat 
ve merhamet ve onun haline aglamaktan gayn degil idi. 

3306. ^Dedi: "^Tutayun hi, senin bana rahmin olmadi. Senin tab' in kendine ni- 
ctn zutiirn gosterdi?" 

Musa (a.s.) bir taraftan merhametle koyunu oksardi ve ona hitaben bu- 
yururdu ki: "Farz edelim ki, sen bana acimadin. Ta'kib icm arkandan bu de- 
rece kosturdun. Ya senin tabiatin nicjn kendi nefsine bu derece zuliim goster- 
di ve higbir sebeb oimaksizin viicudcegizini bu kadar yormak caiz mi idi?" 

3307. O zaman Diahk melekUre buyurdu ki: '^eygamberlige filan yaki§ir." 

Cenab-i Musa kendi nefsine vaki' olan zahmeti ve mesakkati nazar-i i*ti- 
bara almayip koyuna bu suretle acidigi zaman, Hahk Teala hazretleri melek- 
lerine hitaben buyurdu ki: "Iste peygamberlige mahlukatima bu derece sefkat 
ve merhamet gosteren kulum filan ya'ni Musa layiktir." 

3308. UVlusiafa buyurdu: ^dAiuhahkak ki her peyaamber delikanh veyd sabi 
iken o koyuna gobanlik etti." 

Ya'ni, Mustafa (a.s.v.) Efendimiz: "Muhakkaktir ki her peygamber deli- 
kanli veya sabiyy-i miimeyyiz iken koyun surusiine cobanhk etti" buyurdu. 
Bu ve asagidaki beyitlerde Buhiit-i §erifte Ebu Hiireyre hazretlerinden riva- 



c ^^> 



AHMED AVNl KONUK 

yet olunan §u hadis-i §erife i§aret buyurulur: cjj j ijJu» ^i ^j Vi lj 4J) ^ u 
iC j*^ Jajji^i J^ ^ji ^ ^ f%Ji 4* JUi aUi J^-j l ya'ni "Resul-i Ekrem 
hazretleri "Allah Teala koyun gutmeyen bir peygamber gondermedi" buyur- 
du. "Ya Resulallah, sen de giittun mii?" dediler. "Evet, ben de Mekke ehli icin 
her gun bir kirat ucretle koyun guttum." "Kirat" (H#), yanm dang ve bir 
dang alti dirhem kiymetindedir. 

3309. Qohanlik etmeksizin ve o imtihansiz, Utah, ona ahanin ■pi^valt^ini ver- 
medi. 

Koyun cobanhgi etmek insandaki sabir ve tahammulun ve §efkat ve mer- 
hametin derecesini izhar eden bir imtihandir. Zira bu hayvanlann oraya bu- 
raya kacmalan ve saldirmalan yiizunden insamn nefsinde buyiik yorgunluk 
ve onlann bu haline kar§i ofke hasil olur ve kacanlara vurup suruye getirmek 
icab eder. Binaenaleyh boyle cobanhk imtihanindan gecmeksizin Hak Teala 
o peygambere cihanin pisvaligim ve muktedaligmi vermedi. 

3310. Sail dedi: 'Sende mi, ev pehliuan? ^Dedi: nr Ben de bir zaman coban ol- 
[3290] .„ 

mu§um! 

Resul-i Ekrem hazretlerinin huzurunda bulunan ashab-i kiramdan bir su- 
alci o hazrete hitaben dedi: "Ey nufus-i be§eriyye kahramanhgini yenmekte 
ve maglub etmekte pehlivan olan Server-i kainat! Sen de cobanhk ettin mi?" 
Server-i alem Efendimiz buyurdu ki: "Evet, ben de bir zaman coban oldum!" 
"Dehr", zaman ve yil, ebed ma'nalannadir. Ba'zi niishalarda "dehri" yerine 
"evet" ma'nasma olan "art" vaki'dir. 

3311. Onlann vak&n ve sabulan zahir olmak icin Diah onlari nubiivveiten 
ewel coban yaph. 

"Vakar", hilim ve tab'in yumusakkgi demektir. Ya'ni, peygamberlikten 
ewel, onlann hilimlerinin ve sabirlannin derecesi zahir olmak icin Hak Teala 
onlan coban yapti. iste peygamberlerin niibiiwetten ewel cobanhk etmele- 
rinin sirn ve hikmeti budur. 



<^^ 



MESNEVM §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

33 1 2. Dier hir emir ki, he§erin $obanltijjiTii oyle getire ki, mii'iemer ola. 

"Mii'terner", "itaat etmek ve me§veret etmek" ma'nasma olan "itimar"dan 
mii§tak ism-i mefuldiir. Ya'ni, i§ ba§mda bulunan her bir emir ve reis, idare- 
si altinda bulunan efrad-i be§erin cobanligim Hakk'in emrine itaat olunmus. 
bir halde yerine getirirse, 

>/■ j^.^ */t*U- jl ^ ^j j^ jhur*y ^ 

3313. DCeniinin ra'ytnda aklin iefihiri ile, JMusa g&i o hilmi yerine getire. 

"Ra'y", cobanhk etmek. ve otlatmak ve gozetmek, demektir. Ya'ni, o reis 
ve emir saika-i nefsaniyyet ve hayvaniyyet ile ta§kmlik ve azginlik eden ef- 
rad-i be§er iizerindeki gobanhgmda aklm tedbiri ile, Musa (a.s.) gibi o efradm 
bu ta§kinhklanna kar§i hilim ve sabir ile muamele ederse... Ba'zi niishalarda 
"tedbir" ile "hired" arasinda vav-i atife vardir. "Tedbir ve akil" demek olur. 

3314. <§ubhesiz Diak ona felek-i ZKamer'in yukarisincta hir ruhani fotariIi.lt 
verir. 

§ubhesiz, Hak Teala oyle halim ve §effk olan reise ve enure tasarruru fe- 
lek-i Kamer'in yukansina da §amil olan bir ruhani gobanlik verir. Ya'ni he- 
niiz nefislerinin te'siri alttnda maglub mu'minlerin ruhlanni terbiye edip, 
onlan felek-i Kamer'in yukansina terakki ettirmek igin, o zata irsad merte- 
besini verir. Nitekim Aziz Nesefi hazretleri Zubdetii'l-Hakayik'mda §6yle 
buyururlar: 

"Bir kimsenin ruhu makam-i imanda iken bedeninden mufarakat ederse, 
o ruhun terakkisi felek-i Kamer'e kadar olur? ve eger makam-i ibadette iken 
mufarakat ederse, felek-i Utarid'e kadar olur; ve cemi'-i makamatta bukiyas 
uzeredir. Bu kalib-i tende iken makam-i imana eri§memi§ olan kimsenin ru- 
hu goge uruc edemez." 

Nitekim ayet-i kerimede sure-i A'rafta ^s U \+& \jj£s~\j lay* i^ir juJi ji 
j^uJi ^ j jZJsJi y j*- i^Ji 'dp-'^i if, tilJi v'j? r^' (A'raf, 7/40)' ya'ni "0 kim- 
sel'er ki bizim ayetierimizi tekzib ve onlara itaattan kibir ettiler, onlar icm gok 
kapilan acdmaz ve deve igne deliginden gecmceye kadar, cennete giremez- 
ler" buyurulur. 



eg^p 



AHMED AVNl KONUK 

3315 OJikkim fftyty i-u WJ» pU » «/%» V,"W »»*■ 

«Raa" otlatmak ve gobanhk etmektir. Ya'ni, nitekim Hak Teala peygam- 
berlerin sefkat ve merhametlerini imtihan ettikten sonra, onlan bu hayvan 
coSS geri gekti ve onlara ruhlan felek-i Kamer'in fevtoe teraktaye 
S3£ J&ya- ve se.Urni, Mann .obanhgmr verdi ve ta*n»£ 
ye edip o asayatun her birerlerini kendi makam-! ashlen olan Zat-i Hakk a 
vasil etti. 

3316. "e/erJi.' eites.1 sen to foUl*f» » ?<^ W to ^ W^ ^ ° lur '" 

Bu beyit tassaya rttcu' olup, borflu olan garibin Hstaiiidandir "Ban", bu- 
rada takffl ve inhisar-. kelam igindit; "elhasu" demek olur. "Sam , sen den 
to-l raildit ; "ay.playan" ma'nasmad.r. Ya'ni, "Ey muhtesib efendU atari 
L bu pbanlfea efrad-i be^ere kar §1 oyle § efkat ve merhametle muamete et- 
tin ki, seni ay ip layan Wmse ancak bu lumflan goremeyecek derecede bir kor 
olur." 

3317. -Bairim, oroJa miikS/atta *nin WMm *»» ekit *ruerlifc lah? **«■ 
"Sen bu alem-i suretten alem-i ma'naya intikal ettin. Bilirim ki, o alem-i 
ma'nada senin Halik'm sana mukafat olatak ebedi, setvertik ve sultanbk 
bah§ eder." 

3318. "Vakiaki senin denizinin kopiip nmxli iizerine ve senin varife vermen 
ve ifan iizerine" 
"Vaktaki senin deniz gibi olan ihsanmin ve kereminin kopugii mesabesin- 
deki vergin umidi iizerine ve senin vazife ve maas vermen ve borcumu ifa et- 
men ve odemen uzerine" 

3319. *<M*z Hn alhn pk lore eltim. Sen neredesin? %* \d U forte saf olsunl" 



Cg^Z 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Giizaf', "beyhude, hesabsiz, cok, hadsiz" ma'nalannagelir. "Durd", "tor- 
tu" demektir. Ya'ni, "Dokuz bin altina balig olan cok mikdarda bore, ettim. 
Sen neredesin? Ta ki bu gam tortusu senin ihsamn ile siiziilup saf olsun!" 

tj* j 0!-Xi^- -W» ji Oil— t |»j ^£ jaj? by? OUtf- o Ij { j!crS y 

3320. "Sen neredesin? Tfl ki $emen gibi handan olarak hana, iki yiiz kadan- 
nt henden al, dersinl" 

Ya'ni, "Sen neredesin? Ta ki miibarek yiiziin bir gemenlik gibi handan ve 
mesrur olarak bana, "Gel, borcunun iki yiiz kadanm benden al ve gonlunii 
hos tut!" diyesin!" 

^jg OlJLijlJL>- 0j>- OL-o-l j UJaJ <j£ jU^- \j» \j ^J^ y 

3321. "Sen neredesin? To* ki heni handan edesin! Dtudavendler cjihi lutuf ve 
ihsan edesin 1 ." 

"Sen neredesin? Gamimi def edip, beni giilucii edesin! Hudavendler ve 
padi§ahlar gibi bol bol lutuf ve ihsan edesin! " 

f£\ 4*li 3 f Ij j\ <j£ \* fy*s ji &j> \s J&£ y 

3322. "Sen neredesin? %a ki heni hazxneye goturesin! Ta ki heni hor$tan ve 
ihtiyacdan emin edesin!" 

"tmin", "amin" kelimesinin kaide-i Fiirs iizerine imale olunmu§udur. 

3323. r Ben "^fieter!" diyeyim ve sen ifdal edict hana " Diahrvm icin hunu da 
all" demis olasini 

Ya'ni, "Beni hazinene gottirup borcum kadar meblagi verdikten sonra, 
ben sana "Ey lutufkanm! Artikyeter!" diyeyim, sen fazilet vericim ise "Hati- 
nm igin bunu da al!" diyerek, lutuf ve ihsamni tevali ettirmis olasin!" 

oyj j -s i^^*-"' -V*^ oy? u^ 9 y.j ^jU*- -**>& ur*-* ^j^ 

3324. Ur Z3ir alem camur altina nasd sujar? Ilir cjok yeryiizune nastl siaar?" 

"Ey kerem sahibi! Sen bir biiyuk cihansin ve ma'na alemisin ki, gamur al- 
tina ya'ni cisme veyahud bu yattigm kabre sigmazsm ve sen ruhaniyet ale- 
minin bir gogusiin ki, bu yeryiizune sigmazsm!" 



*£»> 



AHMED AVNt KONUK 

3325. * Uiase litlah hi, sen hem <Lirilik vaktin&e, hem hu zamanda hu cihandan 
di§arisml" 

"Ha§e lillah", yemin ma' nasi ifade eder. Ya'ni, "Yemin ederim ki, sen ge- 
rek bu diinyadaki sun hayatinda ve gerek siradiki halinde bu suret alemin- 
dendi§ansm!" 

3326. fjayh havasmda hir kus near. Onun Qolgesi yeryiiziine luser. 

"Ey insan-i kamil olan muhtesib! Senin bu suret aleminden harig olman 
suna benzer ki: Bir kus his gozuyie goriilemeyen havada ugar, onun golgesi 
yeryiiziine du§er. Sen dahi his goziiyle goriilemeyen alem-i gaybm bir kusu 
idin ve orada ucar idin. Yeryuzunde gdriilen suretin senin golgen idi." 

C— J> *4jI> jy- jJJl ^ (*-~*- CU-Ji *«uL- s <bL* %»Lm ^>r 

3327. "Cisim hdhin golgesinin golgesinin golgesiilir. Cisim ne vakii goniil mer- 
tehesinin laytgxdirl' 

Ya'ni, "Ruh-i insani, jrt\ jd\ ^p <jx* Ui l j*~± ^j J^*^i ^} <j*~i ^ 
[ya'ni "Ben yerime ve gogiime sigmadim. Velakin taki ve naki olan mii'min 
kulumun kalbine sigdim"] hadis-i kudsisi mucibince Hakk'in sigdigi kalbin 
golgesidir; ve ruh-i hayvani dahi ruh-i insamnin golgesidir; ve bu cism-i in- 
sani ise, ruh-i hayvaninin golgesidir. Binaenaleyh cisim kalbin golgesinin 
golgesinin golgesi olur, Boyle olunca cismin hicbir vakitte kalb mertebesine 
vasil olmaya liyakati yoktur" (Ankaravi hazretlerinin §erhi'nden). 

Terciime, "cism" maktu' okunup, "saye'ler birbirine muzaf olduguna go- 
redir. Fakat birinci saye cismin sifati olduguna gore terciime §6yle olur: "Gol- 
ge olan cisim kalbin golgesinin golgesidir." Ya'ni goniil envar-i ilahiyyenin 
masnkidir ve ruh-t hayvani-i cuz'i onun golgesi misalidir; ve cisim bu misa- 
lin golgesidir. Binaenaleyh golge olan cisim, gonlun sayesinin sayesi olur 
(Bahru'1-Ulum ve Imdadullah hazarati §erhlerinden) . 

3328. r Uyumu§ ahm, onun cam felekte giines gihi yarlayxci ve cisim yaiakia. 



*<&$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Bir insan-i kamilin olmesi uyumus. bir adarain haiine benzer. Mesela bir 
mii'min adam uyudugu vakit, onun ruhu ma'na feleginde giines. gibi parla- 
yicidir. Halbuki cismi yataktadir. 

<-*U- y,j ■&£ ,y v_~U? J> cJl^~« Oj^wjt ^>- jjjl Ol$J jb>- 

3329. Can sicaf gxbi halada gizli, cisim yorgan alhnda daner. 

"Sicaf', kitab vezninde, kapiya asilan catal perdelerden her birine denir 
{Ramus). "Secaf", elbisenin astan demektir (§emsu'l-Lugat) . "Hala", halvet 
ve tenhahk demektir. Ya'ni, uyuyan mu'minin ruhu, kapah kapmin igindeki 
catal perde gibi veyahud elbise igindeki astar gibi halvette ve tenhahkta gizli 
bir haldedir, Cismi ise yatakta yorgan altinda doner durur. 



3330. uWademki ruh V^abhimin emrinden muhiefiiir, her bir misal ki soule- 
[3310] . „ f . J » 

run, muntejidir. 

Bu beyt-i §erifte Beni-israil suresinde vaki' Jj 'J\ °j* ^j)\ Ji (isra, 1 7/85) 
ya'ni "Ey habibim! Ruh Rabbimin emrindendir, de!" ayet-i kerimesine isaret 
buyurulur. Ya'ni, alem iki kisimdir; birisi alem-i emr ve digeri alem-i halktir. 
Alem-i emr, alem-i ma'na ve letafet ve alem-i halk ise, alem-i suret ve kesa- 
fettir. Binaenaleyh ruh alem-i emrden oldugu icjn alem-i suretten mahfidir; 
ve kelam ise, alem-i surettendir. Boyle olunca ruh hakkmda her ne misal soy- 
lersem muntefidir ve ruhun zatim anlatamamis. olurum. Nitekim Hakim Se- 
na! hazretleri buyururlar. Beyit: 

J^ 1 ur** J* J uf Ch^ J* 1 -^-~s j «^j f^ *^j f^ jk 

"Soyledigim sozden riicu' ettim. Zira ki sozde ma'na ve ma'nada dahi soz 
yokmr. " 

Velakin, ruhun ahvali ve asan hakkinda gok soz soylenmi§tir.' 

3331. By acebl senin seker yagdvici la'lin ve o hos cevablann ve esrann hatii? 

"LaT'den murad, iki kirmizi dudagi havi olan agizdir. "§eker yagdir- 
mak"tan murad, ulum-i ledunniyyeye mutealhk sozlerdir. Ya'ni, ey insan-i 
kamil! Acibdir ki, o senin alem-i surette olan §eker gibi ulum-i lediinniyye 



G ^P 3 



AHMED AVNt KONUK 

sozlerini yagdinci olan agzm hani? Ve sordugum suallere kar§i verdigi mus- 
kit ve kat'T cevablann ve esrar-i ilahiyyeye dair beyanatin hani? 

3332. Gu aceb! §eker cigneyki ak&i, o hizim mu§killerimizin kilidinin anah- 
ian hani? 

"Akik"den murad, agiz. "Kand-ha" vasf-i terkibi olup "§eker cjgneyici" 
demektir. Ya'ni, ey insan-i kamil! Acibdir ki, o §eker gibi olan hakayik ve ma- 
arif-i ilahiyyeyi cjgneyici ve soyleyici olan agzm ve o bizim mu§killerimizin 
kilidinin anahtan olan cevablann hani? 

3333. 6y acebl <5%killan bi-karar eden o jLiilfihar gibi dem hani? 

Acibdir, akillan bi-karar eden ve hayrette birakan o Zulfikar gibi kesip ati- 
ci soziin hani? 

t t » » * 

3334. Oiasane arayia kumru gibi nice, hir ku, ku, ku, ku, ku, ku? 

Bu beyit ya Hz. Pir tarafindan bu alem-i suretten intikal eden insan-i ka- 
milin kabrinde "Hani senin §u ve bu hallerin?" diye aglayan kimseyedir. Ve- 
yahud borcju olan garib tarafindan kendisine hitaben soylenmi§tir. "Ka§ane" 
ev, oda, ku§ yuvasi demektir. Ikinci misra'daki "ku"ler kumrulahn oterken 
gikardiklan sada, "fahte", kumru demektir. Ya'ni, yuvasini arayan ku§ gibi, 
bu ne kadar ku, ku diye feryad edi§tir? demek olur. "Ku"lerin alti def a zikri 
yukandaki uc beytin alti misra'mdaki ve a§agida mezkur beyitlerdeki "ku'le- 
re ve "hani'lere i§arettir. 

3335. "DCu?" ancak oradadir ki, rahmet sifailari vardir. *Jiudrei vardir, niiz- 
het vardir ve fitnat vardir. 

"Ku?" ya'ni "hani" diye aradigin zat, kendisinde rahmet, kudret ve niiz- 
het ve fitnat olan zat Hak indindedir ve Hak'la beraberdir. "Niizhet", kudsi- 
yet ve iyilik ve ferhat ma'nalannadir. "Fitnat", zekavet ve zeyreklik ve dana- 
lik demektir. 



*$%&> 



MESNEVf-t §ERIF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3336. "DCn?" , ancak oradadir ki, arslan ve omm ormant gil?i oram gonlu ue en- 
<&$esi iaim orada oldu. 

"Ku?", ya'ni "hani?" diye aradigin oradadir ki, o zatin bu suret aleminde 
gonlii ve diisiincesi arslan kendi ormamni aradigi gibi, daima orada oldu. 
Ya'ni o daima bu diinyada Hak'la beraberdi. §imdi de Hak indindedir ve 
Hak'la beraberdir. 

3337. "ZKu?" , ancak oradadir ki, erkegin ve kadinin umuli gam ve hiiziin vak- 
tinde aider. 

"Ku?" ya'ni "hani?", diye aradigin zat, bu suret aleminde erkegin ve ka- 
dinin gam ve huziin vaktinde iimidlerinin gittigi Hak tarafindadir; ve bunlar 
gam ve hiizunleri esbabimn ref ini o taraftan beklerler. 

3338. "Oiu?, ancak oradadir ki, illet vaktinde aoz hir sihhat umuli iizerine wear. 

"Ku?", ya'ni "hani?", diye aradigin zat, bir illet ve hastahk vaktinde go- 
ziin bir sihhat iimidi iizerine ugtugu yerdedir ki, o yer ZaM Hak tarafidir. 

\jr^ j ^-^ jv. Kj.yr >\ y^j £*> ja *£ J»J* or 

3339. O tarafta ki, cirkinliflin def'i icin, ekin ve aemi vein ruzaar isiersin, 

zat-i serif o taraftadir ki, ekinlere anz olacak fenaligin def'i ve yelken 
gemisinin yuriimesi igin sen o taraftan riizgar istersin. 

3340. tarafta ki, dil ^a Diu" ta'hir ettiffi vakit, kalh i§aret eder. 

insan-i kamil o taraftadir ki, dil "Ya Hu" lafzim sdyledigi vakit, kalb o 
tarafa isaret eder; ve o taraf Hakk'in huviyetidir ki, bu huviyyet-i ilahiyye 
ta'rife ve beyana sigmaz. "Hu" ismi hakkinda 1. cildin 3494 numarasina 
miisadif olan y> f u i* «±s. ^i* yj^ ■ y ^ J ^j ^/ l*Vj> [ya'ni "Ey Hu'dan 
Hu nami ile kani' olmus olan! Hu'nun kadehi olraaksizm ne vakit hevalar- 
dan kurtulursun?"] beyt-i seiifinde izahat vardir. 



<^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

3341. O "Jut ku?"suz daima JMlah ile heraherdir. *Die§ke gulhaca "maku." di- 
ye idim. 

"Maku", culhalarm bez dokumak icin kullandiklan "mekik" demektir. 
"Ma", Arabi'de nefy edatidir ve "ku?" Farisi'de "nerede?" demektir. Hz. Pir bu 
kelimeyi "Mekandan sual yoktur" ma'nasma almi§tir. Ya'ni, borclu garib der 
ki: "Ben "ku ku?" diyorum, halbuki "ku ku?" "hani?" ve "nerede?" sualleri bir 
mekan ara§tirmaya mahsus olan sozlerdir. Hakk'in huviyeti ise bir mekan ile 
mukayyed degildir, Belki mekan ile mukayyed olan taayyiinat o Hakk'in hii- 
viyetinde tekevviin etmi§tir; ve namutenahi olan Hakk'in hiiviyyet-i mutla- 
kasi ise onlann hepsini muhittir. Nitekim ayet-i kerimede 1^ *'Ji j& Z\ (Fus- 
silet, 41/54) ya'ni "Agah ol! Muhakkak o her §eyi muhittir ve kaplami§tir" 
buyurulur. Binaenaieyh o insan-i kamil daima "ku ku?"suz, ya'ni mekan su- 
alinden miinezzeh olan Allah Teala ile beraberdir. Ke§ke "ku ku?" yerine, gul- 
halann indinde mekik ve benim indimde "mekandan sual yok" ma'nasina 
olan "maku" kelimesini culha gibi soyleye idiml 

3342. Hizim aklimiz nerede? Td ki garbi ve §arki gbrsiin! Uluhlara yiiz tiir- 
lii herk vurur. 

Ya'ni, mekan ta'yinine aiismis olan bizim aklimiz nerede? Ta ki, ruh-i in- 
saninin turn* ve gurub ettigi hiiviyyet-i ilahiyyeyi gorebilsin! Halbuki ruhla- 
ra o huviyyet-i ilahiyyeden yiiz turlu berk vurur ve turlii tiirlu nuriar ile te- 
celli eder. Binaenaieyh ruhun verasmda olan hiiviyyeM ilahiyyeyi akil idrak 
edemez. 

3343. Onun hir demzde hjofiikluk halinde cezri ve meddi oldu. Cezr miiniehi 
olda ve med haki kaldi. 

"0" zamiri insan-i kamile raci'dir. "Deniz"den murad, ruhaniyet alemi. 
"Kopukluk"ten murad, cismaniyettir. "Cezr", denizin karadan gekilmesidir. 
Burada insan-i kamilin cismaniyet halinin galebesine isaret buyurulur. Ve 
"med", denizin karaya dogru vurmasidir. Bundan murad dahi, ruhaniyet ha- 
linin galebesidir. Ya'ni, o insan-i kamilin ruhaniyet denizinde kopiiWuk ve 



<£p? 



MESNEVf-i §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

cismaniyet halinde gah cismaniyet galebesi ve gah ruhaniyetinin galebesi 
halleri oldu. Fakat simdi cismaniyet ortadan kalkti ve cezr de bitti; ve med ve 
ruhaniyet halinin galebesi baki kaldi. Nitekim Hz. Mevlana efendimiz son 
hastaliklannda buyurdu ki: "Benim intikalimden kederlenmeyiniz. Zira Man- 
sur'un nuru yuz elli yildan sonra Feriduddin-i Attar'in ruhuna tecelli etti ve 
onun miirsidi oldu. Her ne halde olursaniz benim ile olunuz ve beni yad edi- 
niz ki, ben size her ne libasta olursam yardim edeyim!" Ve yine buyurdular 
ki: " Alemde bize iki taalluk vardir. Biri bana ve biri sizedir. Hak Teala'nin ina- 
yeti ile cismaniyetten gikip ferd ve miicerred oldugum vakit, o bana olan ta- 
alluk dahi sizin icm olacaktir." {Nefahatii'l-Untf . 

3344. nr Borcum dokuz hin ve hen eli eri$meyiciyim. ^a ievztden ancak yuz 
• alhn var&u." 

"Borcum dokuz bin altmdir ve benim bu borcu ddemeye kudretim yoktur. 
Bana yardimci olan adamin bu borcumu §ehrin zenginlerine tevzi' ve taksim 
etmesinden ancak yiiz altin hasil oldu." 

3345. "Diak seni cekti. HZen ke§mekeste kalclim. I&ery iimidsiz gidiyorwn. By, 
senin topragm hos ola!" 

"Hak seni mak'ad-i sidka ve yiiksek makama gekti. Ben ise, ke§mekes ve 
lztirab icjnde kaldim. Borcumun odenmesinden umidimi keserek, gidiyorum. 
Ey zat-i §erifl Senin topragin hos. ve latif olsun!" ikinci misra'm sonu "hak-i 
tu hos bad!" takdirinde cumle-i duaiyyedir. Arabi'de "tabe serahu!" derler. 

3346. * Senin -pur-nasretine hir himmet tut, ey yuzu ve eli ve himmeti mubarek 
olan!" 

Bu beyt-i serifte insan-i kamilin kabri ziyaret olunarak himmet taleb et- 
mekte faide olduguna i§aret buyurulur. Ba'zi kimseler, "Her nerede olursa ol- 
sun, bir kamilin ruhuna tevecciih olunmak kafidir; kabrine gitmeye hacet 
yoktur!" derler. Fakat muhakkiklar buna cevaben derler ki: "Kamilin kabrini 
ziyarette faideler vardir: 



ssgp? 



AHMED AVNl KONUK 

1-Bir kimse bir kamilin kabrini ziyaret etmek niyeti ile yola giksa, yakla§- 
tikga kendi nefsinde ona teveccuhii kuwet bulur. 

2-Kabre vasil oldugu vakit, his gozuyle miisahede eder. Batini ile beraber 
zahiri de me§gul olur. Bu tevecciih-i kullide nefsinde daha ziyade faide bulur. 

3-Gercj ervah igin hicab yoktur ve alem-i suretin her tarafi ona musavidir 
velakin alem-i surette birgok zaman taaliuk etmis. oldugu cismin bulundugu 
yerde, o riihun nazari ve taalluku ba§ka yerlerden ziyade olur." 

3347. "Qesmeye ve aynlartn aslina geldim. Orada su yerine kan hvldum.." 

Ya'ni, "Ben lutuf ve ihsan ge§mesi olan Tebriz §ehrine ve bu lutuf gesme- 
lerinin de ash ve menba"i olan muhtesibin ikametgahina geldim. Fakat ora- 
da lutuf ve ihsan suyu yerine gam ve me'yusiyet kanini buldum." 

3348. "Jelek o felektir ve ziya o ziya degildir. Drmak o umaktu ve su o su 



"Vakia, felek o felektir ve Tebriz sehri yine o Tebriz sehridir. Fakat lutuf 
ve ihsan ziyasi o evvelki lutuf ziyasi degildir. Lutuf ve kerem irmaklan olan 
zenginler yine o zenginlerdir, fakat lutuf ve kerem suyu o evvelki su degil- 
dir." Nitekim, Tebriz zenginlerinden yardimcimn topladigi paranin mikdari 
yuz altim gegnedi. 

3349. "Jhsan ediciler vardir, hani o miisteiab? ^ildizlar vardir, hani o gunes?" 

"Vakia, Tebriz sehrinde ihsan ediciler vardir, fakat o tabiati pak olan mus- 
tetab nerede? Kerem yildizlan vardir, fakat o lutuf ve ihsan giinesi olan muh- 
tesib nerede?" 

r* # a* f JJ 6>- ^y~>- u~i ts*** ^ ^ &** ^-^ y 

3350. w 6y muhierem! Sen Diuda tarafina gittin. ^Binaenaleyh ben dahi Diak 
iarafina giderim." 

Ya'ni, "Ey muhterem olan muhtesib efendi! Ben §imdiye kadar Hakk'in 
mahall-i ihsam olan senin suretini goruyordum. Senin suretin ise, el-an fani 



MESNEVl-1 SERtF SERHi / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

olup Hakk'a gitti. Binaenaleyh ben dahi artik, suretten gecjp lutuf ve ihsanin 
menba'i olan Hak tarafina giderim ve suretlerden miinezzeh olan Hakk'm za- 
tina tevecciih ederim." 

djj^>zA L^jJ JS" j>- c — j» ^jj^ (Jj 1 * (t^ l$ Lj j £•*** 

3351. n <y\iecma' ve karnlarm me vast olan hayrak a%i haktir. "Diepsi hizim 
indimizde hazirlanmi$lardir." 

"Mecma"', ism-i mekan olup "toplanacak yer" demektir. "Me'va", keza- 
lik ism-i mekan olup, "riicu' edecek yer" ma'nasmadir. "Alem", bayrak; 
"pay-i alem", bayrak dibi demektir. Bu beyt-i serifte sure-i Yasin'de vaki' 
olan djs*>v M £**- u jr oij . d^y. u ^i ^i ojydt & j^ij b£ui ^ i^ ^ 
{Yasin, 36/31-32) 'ya'ni "Akii gozleriyle gdrmezler mi ki, onlardan ewel biz 
karnlardan ne kadar helak ettik?" Muhakkak biitiin halk bizim indimizde ih- 
zar olunmusjardir" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni "Mezahir-i ila- 
hiyye olan suretlerin mecma'i ve toplanacak yen ve karnlar ve asirlar ehlinin 
riicu' edecek mahalli olan bayrak dibi haktir. Nitekim ayet-i kerimede M *&*■ 
'iijjj^ (Yasin, 36/53), [ya'ni "Hepsi bizim katirmzda hazirdir"] buyurulur." 

j*&>%a JLiL ,_^l«j L-i^" j-i j*>~ \. y j^~^. £ Ifr"^ 

3352. fierek haberli ve gerek hahersiz naki§lar t naki§ edicinin elinde muhtazar 
olur, 

"Haberli nakislafdan murad, efrad-i beserin arifleri; "habersiz nakis- 
lar"dan murad gafillerdir. Ya'ni ind-i ilahide hazir olmak keyfiyeti yalmz su- 
retlerin helaki haline miinhasir degildir. Bu alenw surette dahi gerek ariflerin 
ve gerek gafillerin cismani olan nakislan ve suretleri dahi bunlan nak§eden 
Hak Teala'nin kudret elinde ihzar olunmuslardir. 

OUtJ^j Ol -US ig* {£j>x* j C*o 0*-5' <-ijJJl *4>tistf ji f*U-0 

3353. ^i-ni^an demhedem onlann endi§esinin safhalannda hir sehi ve mahv 
eder. 

Bi-nisan olan ve zat-i uluhiyyeti ta'rife sigmayan Hak Teala, o ariflerin 
ve gafillerin fikirlerinin ve diisuncelerinin safhasi olan kaiblerinde ve dimag- 
lannda dembedem bir yeni diisiinceyi tesbit eder ve digerini mahv eder. Zira 
kalbe ve dimaga varid olan hatirlarda ve fikirlerde insanm asla iradesi ve 
te'siri yoktur. Her an du§iincelerin bin gelir, digeri gider. 



c ^^ > 



AHMED AVNI KONUK 

3354. Ofkeui getirir, nzayi goiurur. *i5u/iltt getirir, comerdligi goturiir. 

Mesela Hak Teala insamn batinina ofkeyi getirip tesbtt eder ve nzayi ve 
ho§nut olmayi goturiir; ve keza hasislik duygusunu getirir ve comerdlik duy- 
gusunu giderir. Zira bunlar birbirinin ziddidir ve iki zid ise bir anda ve bir yer- 
de cem' olmaz. 

3355. tJttucLrekahm ah$am ve sabah yartm lakza o Ishat ve mahv&an asla ha- 
lt degildir. 

"Gadv", kelimesi "ertesi gun" ma'nasma olan "gad" kelimesinin ashdir ki, 
"vav", bila-ivaz hazf olundu (Kamus). Ya'ni, velhasil miidrekatim ak§am ve 
ertesi gun, ya'ni sabah yanm lahza ve bir an o mekrlerin ve diisuncelerin is- 
batindan ve mahvindan asla hali olmaz. 

3356. Tesft yapici iesti ile is t/aptct olur. Testi ne vakit henHimUn genis ve 
uzak olur! 

Bu ve a§agidaki beyitler birer misaldir. Ya'ni, testiyi yapan iistad, testiyi 
istedigi kahpta ve §ekilde yapar ve testi uzerinde diledigi gibi is yapici olur. 
Hicbir §ey kendiliginden genis. ve uzun bir §ekilde olabilir mi? Bunun gibi bu 
cisim ve kahplar uzerinde Hak Teala diledigi [gibi] tasarruf eder. 

3357. ZKereste ciulgerin elinie mu'tekejtir. ^fioksa nasil kesdmis ve leriib edil- 
mis olsun? 

"Mu'tekef", burada mevkuf ve mahbus demektir. "Mii'telef", tertib edil- 
mis. "Duruger", bu kelimeden muharref olarak Tiirkge "diilger" demektir. 
Ya'ni, mesela agag ve kereste dtilgerin elinde mevkuf ve mahbusdur. Yoksa 
kendi kendine nasil kesilmi§ ve tertib edilmis olur? 

3358. 6Wise bir ierzinin elinde olur. ~$oksa kendinden ne vakii dikilir yahud 
sohiilur? 



a ^^° 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

^ ^ a >j^ ^ *y- J 1 * jj u&^ is\*y. ^ ^ ^-^ 

3359. 6y muntehi! ^Tulum sakamn elinde olur. ^ohsa hendinden ne vakit do- 
lu yahtul bos olur? 

Ey tefekkiir hususunda muntehi olan salik! Su tulumu su ta§iyan sakamn 
elinde kullanilan bir alet olur. istedigi vakit doldurur ve bo§altir. tulum 
kendiliginden dolar ve bo§ahr mi? 

^j ^ J& jj *£ OIaj ^ <s^ L s t J ^j^^y j, lt j* 

3360. Dter bir dem dolu olur sun, bos olur sun. Hiincienaleuh bil hi. onun 
[3340] j. j . V > 

sun unun elindesin. 

Her bir dem turlu turlu du§iinceler ile dolarsin ve birtakim fikirlerden bo- 
§alirsm. Bu halinden bil ki, sen kendinin elinde degilsin. Belki seni halkeden 
Sani'-i Hakim'in sun'unun elinde bir aletsin. 

3361. 0oz bagi bir gun hi, gozden gider, sun'-i Sam" den ne turlu yeuda olur? 

"Ce§m-bend", goz bagi demektir; ve bundan murad, ruhun goziiniin bagi 
olan cismaniyettir. ["Ci-san"daki] "san" kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. 
Burada "tarz ve iislub" ma'nasi miinasib giirunur. Ya'ni, bir giin ki, goz bagi 
olan bu cismaniyet alemi ruhun goziinden gider, bak ki, o giin sun'-i Hak, Sa- 
ni' cihetinden ne turlu ve ne tarzda zahir olur? Bu beyt Hind niishalannda su 
suretledir: ^ u-£ oMr ^U* ji g+ s^j ij'isjy* ^ ji j*> ^ [ya'ni] "Goz bag- 
layici goz dikicilikten dolayi ne vakit gider! Sun' Sani"den ne vakit avare olur!" 

Izah: "Cesm-bend" vasf-i terkibi olup, "goz baglayici" demektir. "Qesm-du- 
zi", goz dikicilik demektir ki, bundan murad, cismaniyet aleminde istigraktir. 
"§eyda", avare ma'nasindan kinaye olur. Ya'ni, bu cismaniyet alemi ile ruhun 
goziinii baglayici olan Hak, cismaniyet aleminin hiikmu ile goz kapayiciliktan 
dolayi ne vakit gider? "0", ots. j '^ ^ jr (Rahman, 55/29) ayet-i kerimesi 
mucibince "Her anda bir §e'hdedi'r." Binaenaleyh bir gafilin Hakk'in san'atim 
gormemesiyle o sun' Sani"den ne vecih ile §eyda ve avare olur? 



3362. fyoz hilar isen kendi goziin ile bak! Diabersiz bir seftkin aozunden 
bakma! 



Gsp^ 



flgpf" AHMED AVNl KONUK 

Ey kimse! Eger senin riihunun ve akknin agik gozii var ise, sen gerek nef- 
sine ve gerek afaka bu kendi goziin ile bak! Kendisinden ve esrar-i kainattan 
bi-haber olan sefih ve akilsiz kimsenin dar ve mahdud goztinden ve baki§in- 
dan bakma! 

3363. DCulak tutarsan, sen kendi hxlagin ile dinle! S^hmaklarin kulacjina ni- 
$in renin olursun? 

Eger ruhunun kulagi varsa, sen kamillerin soziinu bu kendi kulagm ile 
dinle! Kamillere muhalif olan ahmaklann kulagina nigin kulagini rehin bira- 
kirsin ve onlann takltden isjttikleri sozler dairesinde habs edersin? 

jT 4-^JJl iyi- JiP ,j\j! pA ^ <i^ \j >i <JJJjS jj> 

3364. ^Xahlidsizlik ciheiinden nazan sanat etl UCendi ahlm icin dahi endi§e et! 

Ya'ni, her §eye bakarken taklidsizlik cihetinden olan bakmayi san'at ve 
adet et! Mesela, bir mes'ele hakkinda "Filan boyle soylemigtir" diye hemen 
kabul etme! Kendi akhnm hakkini dahi ver ve kendi aklm ile de o mes'eleyi 
dii§un ve muhakeme et! 

OJLjjf j »li Jj jj \j (-—I l)I wiUil .stkP ^^^ $j~> j t^_^l 01 lf"-*zr j cr*^. «^ J- 3 
syj «^U i -£\ ji <uIp 4jJi k*>-j ^U-- +t?o- *>Jb»-" Jrty*- -^ y. \j jl C-iS' eLi 

Harezm§ah (r.a.)in seyran esnasinda kendi siivarileri icmde gok 

acib bir at gormesi ve sahin gonluniin o atin giizelligine ve 
gabukluguna taalluku ve tmadu'l-Mulk'iin o ati §ahm gonliinde 
sogutmasi ve sahin onun sdziinti kendi goriisu iizerine ihtiyar 



°$$&> 



MESNEVM §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

etmesi. Nitekim Hakim Senai (r.a.) Mhl-nam&de buyurdu: 

"Vaktaki hasedin dili esir satici ola, bir YusuPu bir ar§m bezden 

ibaret bulursun. " 

Yusuf (a.s.)m bir&derlerinin hasudca olan dellalligindan 

mu§terilerin gonlunde o kadar giizellik ortulmus. oldu ve cirkin 

goriis. tuttu ki, "Onun hakkinda zahidlerden oldular." 



"Mevkib"; suvari asker cemaati. "Nahhas", esir satici kimse. Ya'ni Hora- 
san padisahlanndan olan Harezm§ah, askerler ile beraber bir sefer esnasinda 
kendi suvarileri icjnde,.emsali nadir bulunan bir at gordii ve gonlii o atin gii- 
zelligine alaka etti. Kendi veziri ve maliye nazm olan Imadu'l-Mulk'e o atin 
giizelliginden bahsetti. lmadu'l-Miilk o atin o derece fenaligini soyleyerek pa- 
di§ahin gonliinu soguttu. Atm gtizelligi meydanda oldugu halde, padigah 
kendi goru§untin verdigi hiikumden vazgegti. Vezirinin soziine kandi. Hakim 
Senai hazretleri Mhi-name' sinde §u beyit ile bu gibi tezviratm te'sirine i§are- 
ten buyururlar ki: "Hased dedigimiz nefsani bir sifatin dili esir satici oldugu 
vakit, Yusuf (a.s.) gibi giizellikte misli olmayan bir esiri bir ar§in bez kadar 
kiymetsiz bulursun." Nitekim Yusuf (a.s.) in kardesteri ona hased ettiler; ve o 
hazreti bir karbana "Bu kacan ve fena huylu bir koledir!" diye gayet az bir 
bedel mukabilinde sattilar; Ve Yusuf (a.s.) in guzelligi ve satildigi zamanda 
kardesterine kar§i mucadele etmeyip, mtibarek boynunu biikerek, halimane 
bir surette teslimiyet gostermesi meydanda iken, mu§teriler kendi gorusjerini 
biraktilar da, satan kardesjerinin tezviratim dinlediler. Nitekim sure-i Yusuf ta 
'jijutijjt 'ja v ijjir'j iijj^ 'fAijl ^IS jll «j>j (Yusuf, 12/20) ya'ni "Hz. Yusuf u 
kafdeste'ri, kervari mu§te'rilerine b'irkac. sayilmis, paradan ibaret olan asagi be- 
del ile sattilar. Satanlar ve alaniar onun guzelligine kar§i zahidlerden oldular." 
Nitekim Fahreddin-i RazT (r.a.) in hased yuziinden Hz. Pir'in peder-i aMeri 
Sultanu'l-Ulema (k.A.s.) hazretleri aleyhinde Harezmsah'a vaki* olan tezviri 
de bu kabildendir, Vak'amn tafsili Menakib-i Sipehsalaf da. mezkurdiir. 

3365. HMr beyin mohhul bir ah var idi. Sulianin siiriisunde ahn bir e$i yok idi. 

3366. erkenden mevkib i$inde siivar oldu. ^Tesddiijen Diarezm§ak ona gordii. 



*#%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Pegah", sabahleyin ve erkenden demektir. bey sabahleyin erkenden 
suvariler icjnde o makbul ve giizide ata bindi. O kadar kalabalik arasinda te- 
sadiifen Harezmsah o giizel an gordu. 

3367. Onun revnakt ve renai §ahtn gozunu haph. plicate kadar §ahin abzu at 
uzerinde oldu, 

atin ferri ve revnaki ve renginin letafeti sahm nazanm kendi uzerine 
gekti ve seyrandan avdet edinceye kadar sahin gozu o at iistunde kaldi. 

3368. O her bir uzvuna ki, nazar buakh, onun her biri o diaerinden daha la- 
tif abriindu. 

§ah o atin her bir uzvuna dikkatle bakti. Uzuvlannin her biri birbirinden 
dahalatifgdrundii. 

3369. Ue $abuhluk ve letafet ve hazin ki§nemesinin aayrt, Diak onun uzeri- 
ne aab stfat farakmi$ idil 

"Qiisti", cabukluk. "Gesi", letafet ve hosluk. "Ru hanet", "ru" ile "ha- 
nef'ten miirekkebdir. "Ru", burada "avaz-i hazin" (Burhin), "hannet" (<!-) 
deve bagirmasi (/Camus). Burada ki§nemekten kinayedir. Zaruret-i vezn icm 
seddesiz "hanet" okunur. "Hazin sesle kisnemek demek" olur. Maahaza An- 
karavi hazretleri bir kelime addedip "ruhaniyet" (^i>-jj) ma'nasina almis- 
lardir. Ya'ni, o atin gabuklugundan ve letafetinden ve hazin sesle kisneme- 
sinden veyahud ruhaniyetinden baska, Hak Teala onun uzerine nadir ve acib 
sifatlar da koymus idi. 

3370. ^Hindenaleyh pddi§ahin ahli buna ola ki, aklin yolunu vursun diye ieces- 

[3350] -if 
sus eth. 

Padisahin gozii ata ilisip kalmasi uzerine, aklryla dusiiniip kendi kendine de- 
di ki: "Benim indimde bu atin ne krymeti olabUir ki, benim aklimin yolunu vur- 
sun? Acaba bu atin beni meftun etmesinin sebebi nedir?" diye tecessiis etti. 



Cg^f 



MESNEVf-t §ERIF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVf-6 • 

3371. "^Benim goziim doludur ve toktur ve zencjindir. Dki yuz gune$ien aylm- 
hk tuiar." 

"iki yuz gune§"ten murad, bircok giizel atlar ve giizel koleler ve cariyeler- 
dir. Ya'ni, "Benim goziim giizellerin tema§asindan doludur ve ba§ka giizel 
aramaktan toktur ve zengindir. Zira giines gibi parlak olan bircok giizel ve la- 
tif atlar ve koleler ve cariyelerden aydinlanrmsto." 

3372. "Gy, §dhlann rutin henim indimde bir beydakiu, yanm at haksiz olarak 
beni kapar!" " ' 

"Run" , satranc, tasjanndan birinin ismidir. Satranc oyunu esnasinda "sah" 
ta§min sagmda ve solunda hareket eder. "Beydak", piyade ve "esb", at ve 
"fil" yine satranc taslanmn birer isimleridir. Ya'ni, "§ahlann ruhu ya'ni etra- 
finda cevelan eden beyleri benim indimde bir piyade kadar ehemmiyetsizdir. 
Boyle iken yanm ya'ni kiymetsiz olan bir at nasil oluyor da haksiz olarak be- 
nim gonliimii kapip kendisine meclub ediyor? Bu halde bir sir vardir." 

3373. "Sihirhaz yarattci sihirbazltk mi etti? Cezb olur; o bunuu hassiyetleri de- 
gildir." 

"Sihirbaz yaratici olan Hak Teala acaba bana sihirbazhk mi etti ki, bir atm 
bu derece meclubu oldum? Benim bu meclubiyetim ancak cezb-i ilahi olur. Zi- 
ra o meclubiyet bu atin hassiyetleri degildir." 

3374. ^fatiha okudu ve cokluk "£& havle" etti. Onun fjatiha'si sinesinde der~ 
di ziyade etti. 

Ya'ni, sah bu atin istiyakindan kurtulmak igin sure-i Fatiha'yi okudu. Ve 
bircok dahi "La havle ve la kuvvete ilia billah" dedi. Fakat okudugu Fatiha 
onun kalbindeki derdi ve istiyaki artirdi. 

3375. jlira ki [Jatiha onu kendisine ^ekerdi. fjatiha cerde ve defde vahid geldi. 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

Birinci misra'daki "fatiha" abdin ilm-i ilahideki ayn-i sabitesinin ahvalidir 
ki, bu alem-i surette: abdin ef aline oradan feth vaki' olur. Nitekim imam All 
(k. A.v) efendimiz bu hakikate i§areten "Ben su-i hatimeden dep, su-i fatiha- 
dan korkanm" buyurmu§lardir. tkinci misra'daki Fatiha sure-i Fatiha' dir. imdi 
bir kimse kaza-yi mubremin def i igin sure-i Fatiha 'yi okusa, o kaza-yi mub- 
remin bu alem-i surette vuku'unu cerr etmis. ve onun ayn-i sabitesi o abdi ken- 
di haline cekmis. olur. Velakin abdin def etmek istedigi kaza-yi ilahi, kaza-yi 
muallak suretinde ise sure-i Fatiha ile mundefi' olur, Bu iki beyitte cenab-i Fir 
efendimiz bu sirra i§aret buyururlar. Ya'ni §ahin ata meclubiyeti kaza-yi mub- 
rem nev'inden oldugundan sure-i Fatiha'yi okudukca ata olan i§tiyaki ziyade- 
le§mi§ ve "fatiha" ya'ni ayn-i sabitesinin halionu kendisine gekmi§tir. Zira Fa- 
tiha, kaza-yi mubremi cerr etmekte ve kaza-yi muallaki def etmekte vahid ve 
birebir ve yekta olan bir sure-i §erifedir. Nitekim kaza-yi ilahi hakkinda 5. cil- 
din 1707 numarasinda ^ *j£ $ ^ j> \j> Mj .^ «M <^ -^Jus o^ [ya'ni 
"Kaza geldigi vakit tabib ahmak olur; ve o ilag dahi nefrde azgin olur"]buyu- 
rulmus, idi ve 1. cildin 1218 numarasmda p. \j oLu-io . c— ^ > ^ jJ us o_^ 
c^ji j ^U-iJ [ya'ni "Kaza geldigi vakit postun gaynsini goremezsin; du§man- 
lan dahi dosttan anliyamazsin"] ve yine 1. cildin 1257 numarasmda Ui o^ 
^kifi^ a/ v- ** ■ <->v&>.j ! i\*.>r> juJ [ya'ni "Kaza-yi ilahi geldigi vakit ilim 
uykuya gider; ay karanr, gune§ de tutulur"] buyurulmu§tur. 

3376. Bger gayr goriinurse, yine onun iemvihidir; ve eger nazardan gayr gider- 
se, onun ienhihidir. 

"Temvih", telbis etmek ve bir §eyi cinsinin hilaft ile yaldizlamak. Mesela 
bakmn gumiis. ile yaldizlanmasi temvihtir. Ya'ni,, kulun gozune taayyunleri 
i'tibariyle zat-i uluhiyyetin gayn olan zahiri suretlerden bir suret goriinup ona 
meclub ohirsa Hak Teala hazretlerinin temvihi ve o sureti kendi sifatlanndan 
bir sifatla yaldizlamasidir; ve eger kulun nazanndan bu e§yamn suretleri gi- 
der ve o kul ancak Hakk'm sifatlanni miisahede ederse, o da Hakk'in tenbi- 
hi ve Ikazidir. 

^ — -j/'j^ *^- J" <y >m J^~ ^^ir" & '*>•**■ <£ J-^ uA. o~i 

3377. ^inaenaleyk ona yakxn ollu hi, o iaraja mensub olan cezh&Lir. Diahk'in 
i§i her lahza naMr-averliktir. 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

"Nadir-aver", vasf-i terkib! ve ahirindeki "ya" masdariyet igindir. "Acib 
hal getiricilik" demek olur. Ya'ni, saha yakin oldu ve muhakkak surette bildi 
ki, kendisinin bu istiyaki ve meclubiyeti Hak tarafina mensub olan bir cezbe- 
dir, Zira Hakk'in i§i her an acib hal getiriciliktir. Nitekim cok kere Hak yolu 
saliklerinin beklemedigj bir anda Hakk'in bir acib tecellisi vaki' oluverir. 

3378. ^Tasian at, tastan ohxiz, ibiilaclan, Diuda'mn mekrinden ciolayi mescucL 
olur. 

Hakk'in acib hal getiriciliginin misallerinden birisi de budur ki, umur-i 
diinyeviyyelerinde kill Kirkyaracak derecede akilane hareket eden insanlarm 
bir kismi, ta§tan yaptrklan at ve okuz suretlerine taparlar. Hakk'in o insanla- 
n bu hale mubtela kilmasindan ve onlara mekr etmesinden dolayi bu putlar 
onlann mescudu oldu. 

3379. Diafirin onunde vatun ikindsi yoktur. tyuiun ferri ve ruhantligi yoktur. 

Hakk'in kafiri olan bu insanlar bu putlann o derece meclubudur ki, onla- 
nn onunde §eref ve izzet i'tibariyle bu putlann ikincisi yoktur. Halbuki cemad 
nev'inden olan bu putta bir sivrisinek kadar bile revnak ve ruhaniyet yoktur. 

0l$*- £->* jl eJLoU OLgjr j.s OI4J jJUl OI4J c-oU- 6\ £~~~$- 

3380. fiizli tdnde gizli olarak hu cihana diger dhandan -parlami§ olan caz(b 

[3360] ,. - 

nedtr: 

Pek gizli olarak bu kesafet ve cismaniyet alemine letafet ve ma'na alemin- 
den parlami§ ve dogmus. olan o cezb edici ve cekici olan sey nedir? 

3381. n$u jmsudan akd ve can dahi mahdabdm. Hen gormuyorum; sen gorebi- 
liyor isen gorl 

Bu pusuda gizli olan §eyden akil ve ruh dahi mahcubdur ve perde arka- 
smdadir. Ben bu cazibi his goziiyle goremiyorum; sen gorebiliyor isen gor ba- 
kalim! 



c ^^ a 



AHMED AVNi KONUK 

3382. Vakiaki Oiarezm§ah seyrandan avdet etti, kendi mulkiiniin havassi ile 
hemraz oldu. 

Harezm§ah vaktaki gezmeden sarayma dondii, daima hususi hallerini 
miizakere ettigi musahiblerine bu at raes'elesi hakkinda kalbinin simm actt 
ve onlar ile miizakere etti. 

3383. ^indenaleuh o zaman o hanedandan ah getirmeleri icin cavu$lara emretii. 

"Hanedan", burada "hane" ma'nasmadir. Ya'ni, §ah musahibleriyle yap- 
tigi miizakere uzerine derhal o beyin evinden ati getirmeleri igin gavusjara 
emretti. 

3384. O taife ate§ atbi eri§tiler. ^Dag g&i olan hey hir yiin gibi oldu. 

gavu§Iar taifesi aidikian emir uzerine ates. gibi ve hararetli bir surette o 
beyin evine eristiler. Dag gibi kavi ve sert olan o bey, §ahm bu emrine kar§i 
yiin gibi yumu§ak oldu ve itaat etti. 

3385. Onan cam derd ve gahinden dudaftna eri$li. Dmaiul-j\iulk'ien aayxx 
hir penah gormedi. 

"Gabin", magbun olmak ve eksik olmak demektir. "Zinhar", burada "pe- 
nah ve eman" ma'nasmadir. Ya'ni, padi§ahin ati atdirmasmdan dolayi beyin 
cam bu atm aynhgi derdinden ve bu suretle magbun olmaktan, ya'ni kendi- 
sine eksiklik gelmekten dolayi agzina geldi, ya'ni hSlet-i nez* derecesine gel- 
di. Binaenaleyh Imadu'l-Mulk'ten gayn bir siginacak yer gormedi. 

3386. jLvca Dmadii'l-uMulk her mazlum ve ganxxn makiulu i$in hayrak dibi ill 

"Pay-i alem", "bayrak dibi" demek olup, siginacak mahalden kmayedir. 
Zira padi§amn veziri olan tmadii'1-Mulk, her zuliim goren kimse igin ve her 
gamdan bunalip olmek derecesine gelenler igin siginacak mahal idi. 



°$^>e> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

• A. 

3387. dMuhakhak ondan daha muhierem bir server yok idi. Suliamn huzHrun- 
da hir -peygamber gibi idi. 

Ya'm, o zamanda tmadu'l-Mulk'ten daha muhterem bir server ve reis-i 
hiikumet yok idi. Sultamn indinde onun sozleri bir peygamberin sozleri gibi 
makbul ve mu'teber idi. 

3388. O tama'siz ve asil ve zahid, riyazaici ve gece kalkici ve comerdlikte Dia- 
iem idi. 

"Parsa", zahid. "Rayiz", hay van terbiye edici kimse demektir. Ya'nl, ima- 
du'1-Miilk, mala ve miilke ve riyasete tama'siz ve cevher-i aslisi pak ve za- 
hid ve nefs-i hayvanisini terbiye edici ve geceleri kalkip ibadet edici ve co- 
merdlikte me§hur olan Hatem-i Tayy mesabesinde idi. 

3389. Qok mubarek re'yli ve iedbirli ve hakim idi. Onun re'yi her muradda tec- 
rube olunmus idi. 

"Hurnayun", mubarek; "rad", kerim, comerd, himmet ve sehavet sahibi, 
suca' ve dilaver ve hakim ve adil ve natuk ma'nalannadir. 

3390. Diem can ve hem mal bezlinde sahi idi. hilal gibi gayh giinesinin id- 
libi idi. 

Ya'nl, imadu'l-Mulk Hak yolunun saliki olup bu siilukunde hem canini ve 
hem de maliru bezl ve i'ta etmekte comerd idi. Zira surf hilal ziya almak igin 
nasil surf gune§in talibi ise, o da gayb gune§i olan cemal-i Hakk'm talibi ve 
a§igi idi. 

3391. O emulikie garib ve muhiehes, fakr u hallet stfailan icinde miiliebes idi. 

"Hallet", hacet (Akrebii'l-Mevarid); "muhtebes", habs olunmu§. "Multe- 
bes", 6rtulmu§ ve kan§tmlmi§ demektir. Ya'ni tmadu'1-Mulk zahirde debdebe 



AHMED AVNt KONUK 

ve ihti§am sahibi goriinen bir bey idi. Fakat onun batini bu ihti§amin zevki- 
ne merbut degil idi. Bilakis fakr u ihtiyac sifatlan igine biirunmu§ oldugundan 
o, bu beylik mertebesi icinde hakikatte garib ve mahbus kalmis idi. 

Menkibe: "§emseddin-i Tebrizi (k.s.) hazretleri bir gun riifekasiyla bera- 
ber yolda giderken, athlan ve hizmetkarlan ile beraber giden bir bey onlara 
tesaduf etti. bey uzaktan atimn basmi cekip birgok zaman durdu. Ondan 
sonra aglayarak yoluna devam etti. Mevlana §emsedd!n hazretlerinin lisa- 
nindan: {*& "L* v-*-* v ^^ ya'ni "Kullarini ni'metleriyle ta'zib buyuran 
Hak Teala hazretlerini tenzth ederim!" kelami carl oldu. Rufekasi sebebini 
sordular. Buyurdular ki: "Bu bey gizli olan evliya zumresinden olup bu libas- 
ta mesturdur. Beni goriip niyaz etti ki: "ibadet ve suluk-i tarikati bu libasta 
cem' edemiyorum. Hak Teala'dan niyaz et; ta ki, bi'1-kulliyye libas-i fakr igi- 
ne gireyim ve o libas icmde feragatle kendi perverdiganmin ubudiyetine 
me§gal olayim!" Vaktaki munacat ettim, i§aret olundu ki, ona da o libas icjn- 
de ubudiyet etmek ve velayet nurunu emaretin kudureti ile cem' etmek la- 
zimdir. Hali goriince aglayarak gitti ve razi oldu." 

3392. Uier muhiaca haba gtbi olmu$ idi. Sultamn Kuzurunda §efaat edki ve 
zarari def edict idi. 

"Def-i zarar", dafi'-i zarar ma'nasinadir. Zira masdarlann ism-i fail 
ma'nasinda isti'malleri caizdir. 

tf OX > 

3393. DCotiilere Diuda'nm hilmi gtbi seir idi. Onun huyu huylann aksi uzere 
ve ayn idi. 

Kotiilerin kusurlanm ve ayiblanni Hak Teala'nin hilmi gibi kendi hilmi ile 
orter idi; ve o vezirin huyu nefsani sifatlarda mustagrak olan halkin huylan- 
nm aksi idi, onlann huylanndan ve ahlakindan ayn idi. Zira *ui 6"Mi. \jfc*s 
[ya'ni "Allah'm ahlaki ile ahlaklanimz!"] emr-i nebevisi mucibince ahlak-i 
Uahiyye ile tahalluk etmi§ idi. 

3394. ^Defalarca ferd olarak ko?e iaraftna gitmi§ idi. $ah yiiz niyaz ile onu 
men etti. 



*<&$&> 



MESNEVf-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

tmadul-Miilk def alarca beylik sandalyesinden uzlet ko§esi tarafina yalniz- 
ca gekilmig gitmis idi. §ah bircok yalvararak onu bu hareketinden men' etti. 

3395. !7ier dem eger yuz suca §ejcud edici olsa idi, sultanin goziine ondan utan- 
ma gelirdi. 

tmadii'l-Mulk, padisamn indinde her dem yuz suclunun ve kabahatlinin 
afvi igin sefaat edici olsa idi, sultanin gozii onun giizel ahlakina karsi muha- 
lefet nazanyla bakmaktan utanir ve sefaatlerini kabul ederdi. 

^Bjl .ilU- j> j >£ AiAji j** i\j tiUll jUp (Jj»m j\ cJj 

3396. O rad olan Omadul-uM,iilk tarafina gitti. HSasyni cvplak etti ve tovrak 
iizerine diistu. 

Ya'nt; ati elinden alinmak istenilen o bey, rad ve himmet sahibi olan Ima- 
du'1-Mulk tarafina gitti Onun huzurunda ba§ini agti ve aczini ve zilletini arz 
igin toprak iizerine yuvarlandi. "Rad", burada "himmet sahibi" ma'nasina ol- 
mak miinasibdir. 

jJu* yt \j *-Ls<?U- 2j£o, \5 j&j j5 f jta as*- J* I {j*- aS" 

3397. ^Dedi ki: w Diaremim ile beraber her nem varsa, de hi, iuisun, hatia her 
yagma edict benim hdsdtnu tutsun!" 

bey Imadu'l-Miilk'e dedi ki: "Evim, barkim ile beraber her nem varsa, 
de ki, hepsini sah zabt etsin. Hatta her bir yagma edici benim hasihmi mal ve 
mulkumii zabt etsin!" "Mugir", yagma edici. 

3398. "O bir athr ki, camm onun rehinidir. 6y hayu sevici! Bger goturiirse, 
muhahkak oldiim!" 

"Padisamn almak istedigi oyle bir attir ki, benim camm o atm rehini ve 
mukayyedidir. Ey hayir yapmayi seven vezir! Eger sah o ati elimden ahrsa, 
muhakkak ben artik yasamam, olurum!" 

3399. "Sger bu ah elimden goturiirse, ben yakinen bilirim hi, yasamayacagun!" 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 

3400. " uAiademki Diuda sana peyvestelik vermi$tir, ey uMes^va! ^enim ba- 
stm Hzerine $abuk el siirl" 

"Peyvestegi", ittisal ve yakinlik. "Mesiha", hastalan mesh edip §ifayab 
eden isa (a.s.) demektir. Ya'ni, "Mademki Hak Teala sana padisaha ittisal ve 
yakinlik vermistir ve onun yaninda senin sozun geger, binaenaleyh ey derd- 
lilerin imdadina yetismekte Mesiha (a.s.) mesabesinde olan vezir-i muhte- 
rem! Qabuk benim ba§im iizerine de el stir ve beni mubtela oldugum ma'ne- 
vi derdden kurtar!" 

3401. "DCaihndan ve altindan ve akardan bana sabir vardir, Hiu tekelluf de- 
gUdir, tezvusizliktir." 

"Akar", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "ev egyasi" ma'nasi miinasib- 
dir. "Tezvir", yalam siislemek. Ya'ni, "Ben bu ata olan kalbimin derece-i ala- 
kasim gostermek igin eger kadimm ve altinim ve evimin esyasi elimden gi- 
derse, bunlann firakina sabr edebilirim; fakat atim elimden giderse, artik ya- 
sayamam, diyorum. Benim bu sozlerim tekelluf ile ve cebr-i tabiat ile soylen- 
mi§ ve duygumun hilafmda yaldizh sozler degildir." 

fj j c-iT OUi-l jS" OU&it fjj^i (Jj^-Xtf j? J± j-^ 

3402. "Sger bu hararette bana i'iimdcUn yok ise, benim sozumu ve *fet"imi im- 
tihan et, imtihan!" 

"Fer" t miiteaddid ma'nasi vardir. Bir ma'nasi da Burhin'da. "berazis" ola- 
rak gosterilmi§tir; ve "berazi§", bir §eyin bir §eye ittisali ma'nasinadir. Ya'ni, 
eger bu ata olan muhabbetimin hararetinde bana i'timadm yok ise, benim bu 
sozlerimi ve bu ata olan ittisalimi imtihan et, imtihan! Ya'ni bu ati birkac, gun 
benim yammdan ayirarak halimi tecriibe et! Bak ne hale giriyorum, gor!" 

Jl9-AaLi.TjlijAjAOUaJL.JL4 ju ^^ OL.j^ Liil\ aUp jT 

3403. O JrndAul-Mulk aylaytci, goziinii sdici olarak, pert?an hdlde sultanm 
hazurtina kostu. 
Ya'ni, lmadu'1-Mulk bu beyin halinden miiteessir olup aglayici ve goz- 
ya§lanni eliyle silici olarak, perisan bir halde sultanm huzuruna kogtu. 



*#%?? 



MESNEVt-lgERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3404. ^Dudacfini bacjladi ve sultanin huzurunda kullann ^abbi olan Diudaya 
sir soyleyici olarak durdu. 

Ya'ni, hicbir §ey soylemeksizin sultanin huzurunda ayakta durdu. Fakat 
bu halicmde, kullann Rabb'i olan Huda'ya icjnde sir soyleyici idi. 

3405. ^urmus olarak sultan rdzt isitirdi; ve onun bahninda onun endisesi bu- 
rnt vzhar ederdi. 

Karine-i hal "raz sultan", terkib-i izafi olmayip, "raz"in kat' ile okunma- 
sihi icab ediyor. "Teniden", miiteaddid ma' nasi vardir. Burada "izhar etmek" 
demektir. Ya'ni, vezir, sultanm huzurunda agiz agmaksizin ve hicbir §ey 
soyleme'ksizin durmus. iken, sultan onun iginden soyledigi sozleri isitiyor idi 
ki, o vezirin batimndaki fikirleri ve du§imcesi de bu a§agidaki ma'nalan iz- 
har ediyor idi. Bu beyt-i seiifte bir velinin kendi diisuncelerini kar§isindaki 
musahibinin kalbine ilka etmek ve aksettirmek kudreti olduguna i§aret bu- 
yurulur. 

3406. ^Derdi ki: *Gy Diuda! 6ger o civan yolu egri gUti ise ki, senden myn 
penah yapmak layik degildir." 

lmadu'1-Mulk sultanin huzurunda batinmdan derdi ki: "Ey Huda! at sa~ 
hibi olan delikanh basma gelen bir ibtiladan dolayi sana yalvarmak lazim ge- 
lirken, seni birakti da bana miiracaat etti ve egri yola gitti. Halbuki bir kula 
senden baskasini penah ve ilticagah yapmak layik degildir." 

3407. "Sen kendine layik olani yap! Ondan tutma! fierci o her esirden holds 
isier." 

"Ya Rab! Sen kerem sahibisin! Sana layik olan sey kullanna Iutuf ve ke- 
rem etmektir. Binaenaleyh sen kendine layik olam yap! bey her ne kadar 
senin tasarrufat-i ilahiyyenin esiri olan her bir kuldan imdad umar ve halas 
ister ise de, bu yanhs. hareketinden dolayi onu muahaze etme!" 



Gg^ 



AHMED AVNl KONUK 

3408. n J£ira hi bu halayik, bir citienciden tui ia id sulidna haAar, hep muhidc- 
ixrlar." 

"Zira biitun eftad-i beserin, bir dilencisinden tut da ta sultamna ve hu- 
kumdanna vanncaya kadar, hep senin lutuf ve keremine muhtacdirlar. 
* - 

jLp j ^Ji> j\ Cf~~*r igi^-^J JUS' Ij \-j\&\ jj-±>- Ij 

3409. "yCemalli olan giinesin huzuruyla heraber, sem'clen ve fitillerden rehnu- 
mdhk isiemehtir ." 

"Zubal", "zubale"nin cem'idir. "Mumun yanan fitili" demektir ve "§u'le" 
ma'nasmda da kullanihr. Ya'ni, "0 at sahibi olan beyin bu hali ziya ve i§ik 
vermekte kemal sahibi olan gunes mevcud iken §em'den ve mumun yanan 
fitillerinden ve bilcumle sun'i ziyalardan yol gostericilik istemeye benzer." 

fc}j* J £-^ J 1 1>~*- J^)j t}^ ^^" ^^ jj-*"- l - 

3410. "c/Vlesa^i latif olan ailne§in huzuruyla heraber sem'clen ve $erdgclan ay- 
dmhh isiemehtir." 

"Mesag", "sevg"dan me'huz masdar-i mimidir. "Revan olmak, bogazdan 
kolayhkla kaymak ve taab ve sarabi yutmak" ma'nalannadir. Burada "ziya- 
mn kolayhkla cereyam"ndan kinayedir. Ya'nT, "Ziyasi kolayhkla latif bir su- 
rette carl olan giine§ mevcud iken, sem'den ve ceragdan ve sun'i ziyalardan 
aydinhk istemektir." Bu beyitlerde kerem-i ilahi gune§e ve kullann keremi 
muma ve ceraga ve sun'i ziyalara tesbih buyurulmustur. 

3411. "§ubhes,iz bizden ierh-i e&eb olur. O^i'metin hiifrii ve hevanm fiili 
olur. 

Ya'ni, "Sure-i Lokman'da vaki' sIuCj s'j*u» C^i '^L 'QI 3 (Lokman, 31/20) 
ya'ni "Allah Teala zahiri ve batini ni'metlerini sizin iizerinize tamamladr 
ayet-i kerimesi mucibince, her an Hakk'in zahiri ve batini ni'metleri tizerimiz- 
de car! iken, bunu gormeyip, kullardan lutuf ve kerem dilenciligi etmek, biz- 
den Hakk'a kar§i terk-i edeb olur ve bu ni'metlerin inkan ve nefsin hevasin- 
dan miinbais bir fill olur." 



C S^ 



MESNEVf-t SERlF SERHi / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

j\Ja^iji c-Jis> JU^U>- j^«jfc jlSsal jj ^4^y> i~-lpt jXJ 

3412. "jfakai ekseriya akdlar du§unmekte karanltgi dost tutucu yarasa ofioi- 
dirler." 

"iftikar", dusiinmek; "dost-dar", vasf-i terkibi olup, "dost tutucu ve sevi- 
ci" demektir. "Zulmet-dost-dar", vasf-i terkibidir, "zulmet sevici" demek olur. 
Ya'ni, "Fakat ne gare ki, akl-i maaslar ekseriya dusiinmekte bu karanhk olan 
alem-i tabiattaki kesreti dost tutucu ve sevicidir; ve karanhktan hazz etmek- 
te yarasa kusu gibidir." 

3413. ^Bger yarasa gecede kurt yerse, kurdun camm giines hesler." 

Bu beyt-i serifte akl-i maa§ sahibleri yarasaya ve kullann lutuf ve keremi 
de kurda tesbih buyurulmustur. Ya'ni, "Eger yarasa kusu mesabesinde olan 
akl-i maas sahibi, bu tabiat alemi karanhgi icjnde bir kulun lutuf ve keremi- 
ne nail olur ve ondan istifade ederse, bu lutuf ve kerem kurdunun camm ve 
aslini vucud-i haMki-i Hak giinesi besler." 

3414. "Sger yarasa gecede hir hirtian rnest olursa, kurt gunesten kimddan- 
mtshr." 

"Eger yarasa kusu mesabesinde olan akl-i maas sahibi, bu zulmet-i tabi- 
at gecesinde bir kulun kurt mesabesindeki lutuf ve kereminden mest olur ve 
haz ve zevk bulursa, o lutuf ve kerem kurdu dahi, Hakk'm viicud-i hakMsi 
giinesinden kimildanmi§ ve hareket etmistir." 

3415. IZir qiines ki, ziya ondan dofiar, kendi dusmamna nevale verir. 

"Zihiden", dogmak {Burffin). "Nivale", nunun kesri ve ["nevale"] fethi 
ile, "atiyye ve vergi" ma'nasinadir {Giyisu'l-Lugai). Ya'ni, Hak Teala'nin 
viicud-i vahid-i hakikisi bir giinestir ki, biitun ruhani ve cismani olan varhk 
nurlan ve ziyalan o gunesten dogar. Kendi diismam olan miinkirlerin nan- 
korluklerine bakmayip, onlardan dahi her turlu ihsamni ve keremini esirge- 
mez. Beyt-i §eyh Sa'di (k.s.) : 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

"Ey birkenm ki, hazine-i gaybdan mecusi ve nasrani vazife ve nzikyiyicin var- 
dir, dostianm mahrum etmen nerede? Sen ki, dugmanlarma bile nazar tutarsm!" 

3416. Jakat sahbaz ki, o yarasa degildir, onun acik gozii cLoyru goriicii ve ay- 
<knlih.hr. 

Fakat bir §ahbaz mesabesinde olan insan-i kamil, yarasa degildir. Viicud-i 
hakiki giine§ine kar§i onun ruhunun ve aklimn gdzti agiktir ve bu vucud-i 
izafi aleminde mutecelli olan Hakk'i dogru goriicudur; ve onun kalb gozii 
nur-i irfan ile aydinhktir. 

3417. Gaer accede o yarasa gibi numiiv isierse, gunes te dibde onun kulagim hurar. 

Ya'ni, eger o insan-i kamil bu alem-i tabiat gecesinde yarasa mesabesin- 
de olan nakis insanlar gibi izafi varliklardan numiiv ve yardim isterse, vu- 
cud-i hakiki sahibi olan o giines onu te'dib hususunda kulagim ceker. "Nu- 
muw", nesv ii nema bulmak ve buyiimek demektir. Burada "yardim" 
ma'nasindan kinayedir. 

xi <^>- tjjl \J ijb j& J ^U^- oT<T ^j€ J'^.^ 

3418. Ona der ki: "Tufayim ki, o kusumeUe kavi olan yarasa hir illet tuiar. 
HSari sana ne oldu?" 

"Ltidd", husumette kavi ve inatci ma'nasina olan "eledd" kelimesinin 
cem'idir. Burada rmifred ma'nasmda isti'mal buyurulmu§tur. Ya'ni, o Ma- 
lik-i hakiki, vucud-i izafi sahibi olan kuldan yardim isteyen bir insan-i ka- 
milin kulagim cekerken der ki: "Farz edeyim ki, o husumette inatci olan ya- 
rasa kusu mesabesindeki gafllin kalbinde bir cehl illeti vardir, ya sana ne ol- 
du ki, bu derece keskin gdriisun Ue beraber fanilerden istimdad ettin?" 

^isiT j\ j>* j*» Js& \j vW^ j^ fry. p-*-^ <^~z^ 

3419. ^Dkiiyabdan dolayx zecr ile sana mali§ veririm, id ki bir daha aiinesten 
has cevirmeyesinl' 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / XII. CiLT • MESNEVt-6 • 

"iktiyab", gamli ve derdli olmak. "Malis daden", te'dib etmekten kinaye- 
dir. "Zecr", men' ve nehy etmek. Ya'ni, "Seni gamli olmaktan dolayi mahlu- 
ka miiracaattan men* ile te'dib ederim. Ta ki bir daha benim giines gibi zahir 
olan hakiki varligimdan bas gevirmeyesin!" Ya'ni derdli ve gamli oldugun va- 
kit, senin bu derdini izale edecek olan ancak benim. £are aradigin kullar da- 
hi benim iradem ve tasarrufum altinda zebundur. 



(Jj\j <-r^r-^ {j}~* £-v«J (_r^H {Jt"^ <—*-"_# "«-k>-\j* 

. Yusuf-i Siddik'in Hakk'm gayrindan yardim istemesi ve 

onun "Rabbinin indinde beni zikret!" demesi sebebiyle 

hapiste alti yedi yil muahazesi 



Yusuf (a.s.) Misir azizinin zevcesi olan Zuleyha'mn iftirasi iizerine habse 
konulmus idi. Hapiste bulundugu esnada mahbuslardan iki kimse rii'ya gordii- 
ler. Bunlardan birisi sahin ekmekcisi ve digeri dahi sarabcisi idi. Rii'yalanni Hz, 
Yusuf a soylediler. Ekmekcjye "Seni asacaklar!" ve sarabciya da "Sen hapisten 
cikip sahin musahibi olacaksm!" diye rii'yalanni ta'bir etti; ve sarabciya dedi 
ki: "Eger sahin musahibi olur isen, efendinin huzurunda beni de hatinna getir 
ve benim kabahatsiz olarak hapiste bulundugumu soyle ki, beni gikarsin!" Ni- 
tekim sure-i Yusuf ta su ayet-i kerimede buyurulur: Jf\\ u*L ^u J\ J» ^jju ju } 
j^ ^ju J>1j\ j viJi ^ '/"> oU^Ji tCJi '^\>j ^ {Yusuf, 12/42) ya'ni "Hz. Yusuf 
hapiste' iki kimseden necat sahibi oldugunu zannettigi birisine "Efendinin in- 
dinde beni zikr et!" dedi. Imdi ona seytan Rabb'inin zikrini unutturdu. Bina- 
enaleyh uc ile dokuz yil arasindaki aded kadar olan sene hapiste kaldi." 



3420. V^fitekvm "Mtisuf, niwzli. huzii'lu. uardimli olan hir zinddruden 
[3400] U }i v a 

"Su'dan", subhan vezninde "is'ad"dan ism-i masdardir; ve "is'ad", bir 
adami saadetli kilmak ve meded ve iane etmek ma'nasinadir (Kamus) . ikin- 



Cg^g> 



AHMED AVNt KONUK 

ci misra'daki kelimeler zindaninin sifatidir. Zira ru'yalanm ta'bir ettiren mah- 
buslar Yusuf (a.s.)a karsi niyaz ve huzu' mevki'inde idi; ve mahbuslardan bi- 
risinin rii'yasi kendisinin sahin musahibi olacagina delalet ettiginden, Yusuf 
(a.s.)a nazaran imdadli ve yardimli idi. Ya'ni nitekim Yusuf (a.s.) niyazli, 
mutezellil ve imdadli olan bir zindaniden 

<^jiww« Cjjy\ 55y <£ J~4, ^3J ^Jj^- ^y? <^~& LSj^i 0~»l_p- 

3421. ^arclim istedi. ^edi: "^Uahiahi disanya gidesin, §dhin onunde senin 
wnurun miistevi ola," 

Ya'ni, "Yaktaki hapisten gikasin ve senin islerin sahin huzurunda duzgiin 
bir hale gele," 

3422. "O azizin iahii onunde beni yad et, id hi beni dahi bu hapisen kurtara!" 
"Vahariden", kurtarmak ve halas etmek demektir. 

3423. H&ir zindani ihtinds i$inde diger zindani olan merde ne vahit halas verir! 

"iktinas", avlanmak. Bir zindani ki, tutulup avlanarak hapse konmustur, 
bu avlanmak hali iginde, kendisi gibi avlanip hapsedilmis olan bir kimseyi ne 
vakit kurtarabilir? 

3424. ^unya ehli hep zinddntdirler . ^Janx olan ev oliimiiniin muniaziridtrlar . 

Ya'ni, diinyada yasayan butiin halk hep mahbuslar cinsindendir. Onlar 
tab 'an ve halen fan! olan bu dunya evinin olumunu beklerler. 

3425. ^Metier hi nadir olan ferdariiden cjayn hi, ieni zindanda, onun cam 
^JCeyvdnidir. 

"Keyvan", Ziihal seyyaresinin ismidir. Burada murad, alem-i ulvi ve ru- 
hanidir. Ya'ni, diinya halkinin riihlan hep bu cisraaniyet aleminin mahbusu- 
durlar. Bu hapisten kurtulmak igin suri oliimu beklerler. Halbuki bu cismani- 
yet aleminde mahbus olmayan ancak insan-i kamilin ruhudur. Zira insan-i 



*&$&> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

kamilin cismi, bu diinya zindaninda mahbus ise de, onun ruh-i latifi alem-i 
ulvidedir. 

3426. ^Binaenaleyh onun cezasi hi, onu muin gordu, ~%usuf Kapisfe senelerce 
kaldi. 

Yusuf (a.s.)in §ahin §arabcisim yardimci gormesinin cezasi olmak iizere 
hapiste senelerce kaldi. 

3427. ^fiusufun yadtnt $eytan onun akhndan kazuli ve onun kalbinden §eytan 
o sozii hahrdan gotiirdii. 

§ahin §arabcisi hapisten giktiktan sonra, gergi saha musahib oldu, fakat Yu- 
suf (a.s.)in yadim §eytan o musahibin aklindan kazidi ve cikardi; ve §eytan o 
musahibin kalbinden Yusuf (a.s.)in hapiste soyledigi o sozii hatirlamaktan go- 
tiirdu. Binaenaleyh §aha Yusuf (a.s.)in hapisteki ahvalinden bahs edemedi. Bu 
beyt-i §erifte <T> '/> ^\k^i\ «Cju (Yusuf, 12/42) [ya'ni "§eytan ona, efendisine 
Yusuf (a.s.)i hatirlatmasim unutturdu"] ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 

JL* jlj>- j^b j OlJ^j ji ajU JU*>- j£j Oljl JL-lT «uf jjj 

3428. iui kuyludan gelen bu giinahtan dolaut, o bu kadar sene daver den zin- 
danda kaldi. 

"Daver", "dadver"in muhaffefi olup Hak Teala'mn ism-i §erifidir; ve "pa- 
di§ah-i adil ve perestis. edici ve hakim" ma'nalanna gelir. Ma'lum olsun ki, 
beyt-i §erifte "gunah" ta'bir buyurulmasi, emre muhalefet ve nehy-i ilahtye 
mukarenet ma'nasina degildir. Zira Yusuf (a.s.) peygamberdir ve peygamber- 
lerde ismet §arttir. Giinah buyurulmasi bu gibi hadiselerde ekmellerin ve mu- 
karreblerin i§i vahy-i ilahiye intizar iken, Yusuf (a.s.)in Hakk'a tevekkiil ile 
beraber esbaba te§ebbiis etmi§ olmasindan na§idir. Zira o^yili oLu- ji^i ou 
ya'ni "Ebrann hasenati, mukarreblerin seyyiatidir." Binaenaleyh cenab-i Yu- 
suf un hapisten kurtulacak olan kimseye "Beni §ah huzurunda zikr et!" deme- 
si, o hazretin ismetini muhill degildir. Peygamberlerden sadir olan bu gibi hal- 
lere §er'an "zelle" ta'bir olunur. Ya'ni o guzel huylu olan Yusuf (a.s.)dan sa- 
dir olan bu zelleden dolayi Daver' den ya'ni §ah-i adil olan Hakk'in hikmetin- 
den yedi sekiz sene zindanda kaldi. 



c 3^> 



AHMED AVNI KONUK 

3429. 'TZoyle der ki: <S?Ua aunesinden ne iaksu geldi? Ta fci sen yarasa a&i 
karaya diistnn?" 

Ya'ni, Hak Teala canibinden ona vahiy taiikiyla boyle buyuruldu ki: "Ata 
gune§i olan Zat-i uluhiyyetimden ata ve ihsanda ne taksir vaki' oldu ki, ya- 
rasa kuslan mesabesindeki ehl-i gaflet gibi alem-i esbab karanhgina dustiin?" 

3430. n <S%gah ol! ^Denizden ve btdutian ne iaksu geldi? Ta ki sen hinulan ve 
serabdan yardtm istedin!" 

"Bahrden murad, viicud-i hakM-i Hak ve "buluf'tan murad, sifat ve es- 
ma-i ilahiyyedir. Zira bulut giinese hicab oldugu gibi, sifat ve esma-i ilahiy- 
ye dahi Zat-i Hakk'in hicablan ve perdeleridir. Ya'nf, "Ataya-yi zatiyyemden 
ataya-yi sifatiyye ve esmaiyyemden ata ve ihsan husflsunda ne taksir vaki' 
oldu ki, kum ve serab mesabesinde olan esbab-i suriden yardim istedin?" 

jL (%-ivif j>-\ y i£j\$ \A**y j^t** J -llw-i» t^l*"" J>\ f^~ 

3431. X €ger ki avam yarasa iubtaili ve mecazdular. Gy ^ftasuy. O^ikayet sen 
apk goz iutarsm." 

"Eger ki halkin avammi yarasa kusu ve viicud-i mecaziye meyil tabiatli- 
dir, kalb gozleri kapali oldugundan bu alem-i tabiatin karanligi onlann mizac- 
lanna miilayim ve muvafik gelir; fakat ey Yusufi Nihayet senin agik olan ba- 
tin gozun vardir ve bu alem-i kesafette mutecelli olan ancak Ben oldugumu 
goriirsiin." 

*y. **$ iSJ^. h *"*& ti^kL* j\j *y£ j jy^ j* *^-*j L g^^ ai ~ y 

3432. "Sifter bir yarasa k&r u kehuaa gitti ise, sulidm fjormus olan dogana bari 
ne oldu?' 

"Kur u kebud", "kara giin, fena hal ve gam ve enduh" ma'nasmadir {Ba- 
har-i Acem) . Ya'ni, "Yarasa kusu tablatinde olan bir gafil, benim tecelliyaum- 
dan muztarib olup fena hale ve gam ve kedere gitti ise, benim saltanat-i ulu- 
hiyyetimi gormtis olan dogana ve insan-i kamile bari ne oldu ki, o yarasalar 
gibi esbab-i suriye meyl etti?" 



c ^? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3433. iZinaenaleyh. iistad, "Qilruk aga$ian iirek yapma!" diye onu hu curum 
sebebiyle te'M) eiti. 

Binaenaleyh iistad-i hakiki olan Hak Teala, "Qiiriik agactan yapilmi§ di- 
rek mesabesindeki fani olan suri esbaba dayanma!" diye o Hz. Yusuf 'u bu es- 
bab-i suriye tesebbiis currnii sebebiyle te'dib etti. Feridiiddin-i Attar hazretleri 
Tezkiretii'l-Evliya' smda yazar ki: "intikalinden sonra Bayezid-i Bistami 
hazretlerini bir kimse rii'yasinda goriip: "Hak Teala seninle ne muamele bu- 
yurdu?" diye sordu. Buyurdu ki: "Buraya geldigim vakit dedim ki: "Ya Rab? 
Qok kusur ve gunahim vardir. Fakat sana kar§i sirk ko§madim." Cevaben ve 
itaben buyuruldu ki: o^ 1 <y ^ ya'ni "Hayir, sut gecesinde de mi sirk ko§ma- 
din?" Zira hayat-i dunyeviyyemde bir gece sut igmis ve ishal olmus. idim. 
Siitten biidim idi." 

3434. jfakai ^usuf'u hendi ile me§cjul etti, ta ki onun kalbine kavisten dolayi 
derd yelmeye! 

Fakat boyle itab etmekle beraber, hapisten dolayi kalbine bir derd ve si- 
kinti gelmemek igin, Yusuf (a.s.)i kendi ile me§gul etti. Zira sirnnda hitabat-i 
ilahiyyeye nail olan insan-i kamil, Zat-i Hak'ta zevk-i azime mustagrak olur. 
Nitekim bir kimse bir velinin bir ki§ giinii bir viranede karlara ve tipilere 
ma'riiz olarak oturdugunu goriip: "Ey aziz! Nigin nefsine bu kadar eza ve ce- 
fa ediyorsun?" deyince, o hazret cevaben buyurdu ki: "Ey battal! Eger §u hal 
icjndeki zevkime zamamn padi§ahlan vakif olsa, hasedlerinden iizerime ki- 
Ucja hiicum ederlerdi." 

3435. Diak ona oyh uns ve mestlik verdi ki, onun oniinde ne zindan kaldi,, ne 
karanlik. 

"Gasak", "gece ibtidasinin karanhgi" ma'nasina olup burada zindanin ka- 
ranligindan kinayedir. Ya'ni, Hak Teala itabi olan bu hitablar icmde Yusuf 
(a.s.)a Zat-i uluhiyyeti ile oyle bir iinsiyet ve sarhosluk zevki verdi' ki, o haz- 
retin indinde ne zindan kaldi, ne de zindanin karanhgi kaldi. 



*$$&> 



AHMED AVNI KONUK 

3436. ZRahimden daha vah§et-numa., naho§ ve karanlik ve kan dolu ve sakil hir 
zindan yoktur. 

"Vahis", korkung ve urkiintu veren; "vahim", sakil ve zararh demektir. 
Ya'nT, ey kimse! Sen, "Karanlik ve izbe zindan icinde nasil iinsiyet ve zevk 
olur?" diye taacciib edersen, diisiin ki, ana rahminden daha vahset-numa ve 
nahos ve karanlik ve kan dolu ve sakil bir zindan yoktur. 

3437. Uahiaki Dtak Teala kendi tarafina sana -penceretik a$h, rahim icinde 
her dem senin cismin ziyade arth. 

Ya'ni, vaktaki Hak Teala kendi tarafina, ya'ni sifat ve esmasimn mazha- 
riyetini kabule miistaid olan suret-i insaniyye tarafina sana pencerecik agti, o 
karanlik ve dar olan ana rahmi iginde her dem senin cismin artar ve giinden 
giine ne§v ix nema bulur. 

^\j>- y ^r ^f jl cX^ J>j>- ^ij. *ijji j OUij OT jX>\ 

3438. O zindanda hiyassiz zevkien dolayi senin cisminin jidanindan havas hos 
a$ildi. 

"Gars", fidan demektir. Ya'ni, o ana rahmi zindam icinde simdiki aklinin 
kiyas edemeyecegi zevkten dolayi senin cisminin fidanmdan havassinin gi- 
gekleri latif bir surette agildi, havass-i hamse-i zahire peyda oldu. - 

^-^ <^J^ cAj^* J J^JiJ^U* C-ijJ y j dXZ, djjj ^j jlj 

3439. O rahimden disari olmah senin uzerine sedidair. Onun zihanndan arka 
tarafa ka^arsin. 

"Zihar", fere ve zeker ve su akan tas yangi ma'nalannadir (Giyisu'I-LugaQ. 
Ya'ni, dogum vakti geldigi vakit, o rahim zindanindan disanya gikmak sana dti- 
rust ve siddetli bir hal gelir. Onun fere tarafindan arka tarafina geriye kagarsin 
ve dogmak istemezsin ve o rahim igindeki zevkin zail olmamasini istersin. 

dy**- j> j** cfi~*r &\* ^1 Ojj jl <0 6b Jjji jl oiJ t\j 

3440. JZezzet yolnnu i$eriden hil, disandan deijil! Oiosk ve kal'alar isiemeyi 
[3420] ahmaklikhil! 



*$$& 



MESNEVf-t SERIF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

Ey kimse! Lezzet ve zevk yolunu insanin kalbinden ve batimndan bil, ha- 
rigten degil! Binaenaleyh zevk ve lezzet bulmak ve rahat etmek icin kosk ve 
kal'alar istemeyi ahmaklik bil! Zira nice kosklerde ve saraylarda tiirlu turlii 
ni'metlere miistagrak olanlar vardir ki, batinlan ve kalbleri muztaribdir ve 
kalb rahatmin hasretkesfcltrler. Nitekim Tiirkce'de "icine kan kustuktan son- 
ra altin tas ne i§e yarar!" darb-i meseli me§hurdur. 

3441. O hiri mescid hosesinde mest ve sdddir; ve o hiri hag i$inde eh§t ve mu- 
rddsizdu. 

bir kimse, mescid ko§esinde eski piisku elbiseler iginde kalbinden gelen 
zevkin mesti ve mesrurudur. Halbuki o bir diger kimse, bag icinde ve giilis- 
tan ortasinda oturmus. iken, ek§i yiizlu ve muztarib ve muradsiz bir haldedir. 
Birisi zahirde azab goriinen manzara icjnde cennette ve digeri zahirde cennet 
goriinen manzara icjnde cehennemdedir. 

J* jx* <-?* ^-^IjiJ J> ^ OJo ±f Oljij C-~~J i£}#r j^i 

3442. ^Kosh hir sey degildir. ^edeni viran ell By henim heyimi Uiazine vi- 
ranhk icindedir. 

Ya'ni, zevk ve rahat vermek hususunda bu diinyamn ko§ku ve muzeyye- 
nati bir §ey degildir. Zira bu zahiri kosklerden ruh-i insantnin bir zevki yok- 
tur. ruhun zevki ve lezzeti latif olan kendi alemindendir. Senin kesif olan 
cismin ise o ruh-i latifinin hicabi ve perdesidir. Binaenaleyh riyazat ve miica- 
hedat ile bu cismi viran et! Zira ey benim beyim! Hazine ve define bu cismin 
viranligi ve harabligi iginde gizlidir. Nitekim bir beyt-i §eiiflerinde cenab-i Pir 
efendimiz §6yle buyururlar: 

"Sen bir ZulSkar ve kihg misalisin. Cismin dahi tahtadan yapilmis bir kindir. 
Eger o kin kmhm§ olursa, nigin kalben mahzun plursun ? " 

3443. niunu gormez misin hi, sarab hezminae sarhos o vakit ho§ olur hi, o ha- 
rab oldu? 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 



Sen zahirde bu hali gormez misin ki, igki meclisinde sarhos, olan bir kina- 
se kendinden gectigi vakit hos, olur ve gam ve elemden ve kendisini ta'ztb 
eden duygulardan kurtulur? 



3444. Qerci hane nakis doludur, onu fcopar; hazineyi isie ve onu hazvneden 
ma'mur etl 

Gergi cisim hanesi havass-i hamse vasitasryla alem-i siifliden gelen tiirlu 
turlu hayallerin nakiglan ve suretleriyle doludur, fakat bu suret ve hayal per- 
delerinin altinda sifat-i ilahiyye hazineleri gizlidir. Binaenaleyh havass-i 
hamsenin mecmu'undan terekkub eden o cismin varhgim kopar ve riyazat ve 
miicahedat ile onun kesafetini letafete tebdil et ve sifat-i ilahiyye hazinesini 
iste ve o cismi bu hazineden ma'mur et! 

JU>j gf j> oi^ O^r jj^ j>j <JL^ j j.j^ j J£> j, V*^ 

3445. O^akis ve tasvir ve hayal dolu olan hane ve hu suretler visal haztnesi 
iizerinde -perde atbidir. 

Alem-i suflinin nak§i ve tasviri ve hayali ile dolu olan bu cism-i kesif evi 
ve bu suretler visal-i ilahi haztnesi iizerinde perde gibidir. 

3446. ^Mhnlann parUkliqi hazinenin perievidir ki, hu svnede suretler kaynar. 

Sana altin gibi parlak gortinen o havass-i hamsenin kalbine akis ettirdigi 
nakiskir ve hayaller, sifat-i ilahiyye hazinesinin pertevidir. Senin kalbinde ve 
sinende kaynayan o suretler ve hayaller o hazinenin akisleridir. 

3447. <$erefli olan suyun lutfundan ve aksinden de suyun yiizii iizerinde kopii- 
~aun ciiz'leri perde oldu. 

Nitekim '^ >'Ji JT *U °<y ^ (Enbiya, 21/30) ya'ni "Biz her bir §eyin 
hayatim sudan'yaptik" ayet-i kerimesi mucibince alem-i hayatta §erefli ve 
kiymetli olan suyun letafetinden ve aksinden o suyun yiizii iizerinde hasil 
olan kopiiklerin ciiz'leri, saf olan suya perde oldu ve kdpukler cuz'lerinin ke- 
sif yiginlanndan suyun saf olan yiizii gorunmedi. Bakilirsa, kopugun hakika- 



*$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

ti sudur. Boyle iken kopugun taayyiinu ve sureti suyun gayn goriinup, ken- 
di hakikatinin perdesi ve hicabi oldu. 

3448. O^Ciymeili olan canm lutjundan ve kaynamasindan dahi, cismin sahsx ca- 
nvn yiizii uterine -perde oldu. 

"§ahs", her seyin karaltisi demektir. Ya'ni, kiymetli olan ruh-i insanlnin 
letafetinden ve kaynamasindan dahi, cismin sahsi ve kesif olan karaltisi, ca- 
nin yiizii (izerinde perde oldu. Ya'ni havass-i hamsenin zuhuru ruhun fa'ali- 
yetindendir; ve bu miidrikat kendi hakikati olan ruhun perdesi oldu. Sudan 
hasil olan kopiiklerin suyu aramasi kabilinden olarak, bu havass-i hamse 
mudrikati dahi ruhu aramaya ve anlamaya kiyam etti. 

3449. H^indenaleyh meseli dime hi, ndsm aaizlanndan halhh hi: "6y hirdder! 
O sey hi, bizim iizerimizdedir , yine bizdendir ." 

Binaenaleyh nasin agizlannda revan eden: "Ey birader! Bizim uzerimizde 
olan sey yine bizdendir" darb-i meselini dinle ki, bizim havassimiz ve havas- 
simizden kalbimizde peyda olan suretler ve hayaller bizde olan ruhun tecel- 
liyatindandir; ve ruh dahi Hakk'in sifat-i Hayatinin mazhandir. iste bize biz- 
den peyda olan suretler ve hayaller bizim haklkatimizin hicabidir ve bizde 
olan hicab yine bizden geliyor. 



C~^o jji ftjliij! ^giU* i-j'J '■-"■" j, '-^ Olx^dJ jj.| i~j\s»*s- 



JiJ 



3450. IZu hicdbdan dolayi hopiige tapici olan bu susuzlar, sdfi olan sudan uzak 

[3430] j„ . 

dustu. 

"Dur dest", uzak mesafeden kinayedir. Ya'ni, bizde yine bizden peyda 
olan bu hayalat hicabindan dolayi kopiik mesabesinde olan taayyiinata tapi- 
ci ve suver-i alemi sevici olanbu susuzlar, safi olan hakikat suyundan uzak 
du§tii. 

3451. By gunesl Senin gtbi htble ve imam ile, geceye ia-picdih ve yarasalih edi- 
yoruz. 



*£P? 



AHMED AVNl KONUK 

"imim", "imam" kelimesinin imale oIunmu§udur. Ya'ni, ey haktkat giine- 
§i olan Hak Teala! Senin gibi tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyesi ile her an 
imitecelli olan bir kibleyi ve imami birakip, geceye ya'ni alem-i tabiatin ka- 
ranhgina tapicilik ve yarasahk ediyoruz; ve suver-i e§yanin muteselsil bir su- 
rette zuhurunu miinhasiran tabiatin te'siratina haml ediyoruz. 

3452. ^u yarasalara kendi iaraftm ugnak mahalli et! Gy miistecar! Onlan bu 
yarasahhian kwtar! 

"Matar", ucmak mahalli; "mustecar", "kendisinden siginacak istenilmis. 
olan" ma'nalannadir. Ya'ni, bu alem-i tabiat karanligim seven ve o karanlik- 
lar icinde ugan yarasa ku§u mesabesindeki gafillere, kendi tarafim ugmak 
mahalli et! Ey kendisinden melee' ve penah istenilmis. olan Hak Teala! Onla- 
n bu yarasahktan ve alem-i tabiat karanhklanmn zevkinden kurtar! 

j£* 'j J 1 J J -^ C/- ^ J** J ^1— JU* f^r- jij d\yr jt\ 

3453. wr Bu delikanh bu ciirmden daldir ve mugudir. 2m a hana cjelii, fakai onu 
muahaze etme!" 

"Mugir", birini gayrete getirici demektir; ve "gayret" burada Turkge "kis- 
kanclik" demek olur. Bu ma'naya gore Hak Teala'ya "gayret" isnadi caiz 
olup olmadigi 1 . cildin 1 790 numarali beytinin basmdaki siirh-i serifte mez- 
kur olan ^ j*\ *JJij ya'ni "Allah Teala benden gayurdur" hadis-i §erifinde be- 
yan buyurulmu§tur. Ve 1790 numaraya miisadif olan «r .u JJ9 p jT j ^st* 4^. 
j.- jjip jty. cjjj- j*2j>. . j*- [ya'ni "Butim alem sebebden gayur geldi ki, Hak 
gayrette bu alem iizerine sebak goturdu"] beyt-i §erifinin izahmda da "gay- 
ret" hakkinda icab eden beyanat gecti. Ya'ni, "Elinden ati alinmak istenilen 
bu delikanh bey, basma gelen bu beladan kurtulmak igin Sen'i birakip bana 
muracaat etti. Bu ise bir kabahat ve ciirumdur. Binaenaleyh bey bu bana 
miiracaatindan dolayi dalalete diismus. ve yolunu §a§irmi§tir ve mugirdir. 
Ya'ni Zat-i §erifini gayrete getirmistir. Fakat onu bu curumden dolayi mu- 
ahaze etme!" 

3454. jmadii'l-JWulk'te bu dii§iinceler , ormunlarda arslan gibi kaynayici pl- 
ttiu$ idi. 



GgXSf 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, Harezmsah'in oniinde bir sey soylemeksizin ayakta duran tmadii'l- 
Miilk'te bu diisunceler ve fikirler, ormanlarda oradan oraya sigrayan arslan- 
lar gibi kaynayici olmus. idi. 

3455. Onun zahiri sulianin oniinde durmu§, onun cam gayb bahcelerinde u$u- 
cu idi. 

Her ne kadar o vezirin cismi ve zahiri sultanin oniinde sakit bir surette 
ayakta durmus idiyse de, onun batmi olan ruhu alem-i gayb bahgelerinde 
ugucu olmus. idi. 

3456. melehler gibi "elest" ihliminde her bir dem laze §urb ile mest olurdu. 

vezir, bu hali iginde Ji^y/clii (A'raf, 7/172) ya'ni "Ben sizin Rabbiniz 
degil miyim?" hitabi vaki' olan alem-i ervahtaki melekler gibi Hakk'in hitab- 
lanmn zevki sarabini icmekten her bir dem taze ve yeni yeni sarhos olurdu. 
Ya'ni Imadu'1-Mulk cenab-i Hakk'a karsi olan batmi munacatinm her birine 
canib-i Hak'tan cevablar alip bu cevablann zevki ile aleddevam mest ii miis- 
tagrak bir hale gelirdi. 

3457. Dcinde sur ve disvnda bir gam dolu gibi idi. Jlahdi olan cisim icinde hos 
aleme mensub idi. 

Bu sarhosluk sebebiyle vezirin batini ve igi sur u meserret iginde idi. Fa- 
kat zahirine bakilirsa pek ziyade gamh olan bir kimse gibi idi. Bir mezar gibi 
olan cisminin iginde bir hos ve latif alemi var idi. 

3458. O bu hayret ve intizar iginde idi: ^S^-caba gaybdan ve bahndan ne -pey- 
da olur?" 

"Sirar", burada masdardir, "gizlilik ve batin" ma'nasmadir. "Ta", taaccub 
igindir. Ya'ni, vezir, "Acaba alem-i gaybdan ve gizlilik cihanindan ne zahir 
olacaktir?" diye hayret ve intizar iginde idi. 



c^a 



AHMED AVNI KONUK 

3459. O zaman $avu$lar ah Dtarezm§ati m oniine pefcerefc, i$eriye $ektiler. 

Ya'ni, lmadii'1-Mulk iginden yaptigi munacatma karsi cenab-i Hak tarafin- 
dan ne muamele yapilacagma intizar etmekte oldugu esnada, gavuslar dahi 
an beyden gasb edip padi§ahin online geke geke getirdiler. 

3460. 61-ha/t bu mavi felek alhnda bouda ve ko$u§ia oyle hir at uoh idi. 

[3440] J ° 

"Tek", "kosma, kosu§" demektir. "El-hak", "dogrusu budur ki" ma'nasin- 
da terkib-i Arabi'dir. Ya'ni, dogrusu budur ki, bu mavi renkli hava-yi muhit 
altinda boyda ve bosta ve kosmada bu getirilen at gibi bir at yok idi. 

3461. Onun. renai her gozii kapar idi. §im§ecje ve ayin dogmu§una merhabai 

"Berk", simsek. Ya'ni, o atin o kadar parlak rengi var idi ki, bakanin go- 
zunii sim§ek gibi kapar ve kamastinr idi. simsek mesabesinde ve aydan 
dogmus olan at sahin huzuruna ho§ geldi ve safa geldi. 

3462. S%y gibi, 'Utarid' gibi hizli gidici idi. fjuya onun yemi ar-pa decjil sarsar 
olmu§ idi. 

"Utarid", giinesin etrafinda donen seyyarelerden birinin adidir. Giinese en 
yakin olup, gune§ dogmadan biraz ewel veyahud giines battiktan biraz son- 
ra gokte goriinur. Giines etrafmdaki hareketini 88 gunde bitirir. At sur'at-i 
seyri hasebiyle aya ve Utarid' e tesbih buyurulmustur. "Sarsar", sert riizgar, 
bora demektir. Ya'ni, o at ay gibi, Utarid gibi cabuk gidici idi. Onun yemi ve 
gidasi arpa dep, guya sert riizgar idi. 

3463. <5Ay mesu ve mezhebde gok arsasim Ur gecede kat' eder! 

"Mesir" ve "mezheb", masdar-i mimi olduguna gore, "yurumek ve git- 
mek" ma'nalanna gelir; ve ism-i mekan olduguna gore de, "yurumek ve git- 
mek mahalli" demek olur ki, bundan murad, ayin mahrekidir. Ya'ni, ay 



MESNEVt-l §ERlF SERHf /. XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

mahrekinde kiire-i arzin msfina tesadiif eden bir gece esnasinda gok meyda- 
nmi siir'atle kat' eder. Bu beyt-i §erifte cismaniyet alemindeki siir'ate i§aret 
buyurulur. Malumdur ki, son ke§fiyyat-i fenniyyeye gore maddiyyat alemin- 
deki siir'at §ayan-i hayret bir derecededir. Mesela tig bin metre uzunlugunda- 
ki bir elektrik dalgasi saniyede yiiz bin ve iic, yiiz metre uzunlugundaki dal- 
ga dahi saniyede bir milyon ihtizaz eder. §imdiki halde kisa tullerin vesait-i 
istihsaliyyesinin tekemmiilu sayesinde on be§ santimetre uzunlugunda bir 
dalga elde edildigine gore, bunun iki milyar ihtizazdan miirekkeb oldugu fi- 
iliyatta sabittir. Binaenaleyh maddiyat incelendikge bizim kasir olan akillan- 
mizin eremeyecegi derecede siir'atler vaki' olacagi inkar olunamaz. 

lj £}j** l^J^ls? -ry* ^ -3' 'j r}^ "^iji ° S-*^ ^i ^j*r 

"5A64, uWademki ay bir gecede hwglan kat' e&iyor, mi'raci neden miinkir olu- 
yorsunuz? 

Ya'ni, mademki ay bir gecede ilm-i hey'etge gdkte i'tibar olunan burcjan 
siir'atle kat' ediyor, ey miinkir! Resul-i Ekrem hazretlerinin mi'racim neden 
inkar ediyorsun? Ve "Az zaman zarfinda Resul-i Ekrem hazretlerinin cisma- 
ni olan mi'raci miimkin olamaz!" diyorsun. Ma'lum olsun ki, mi'rac-i nebevi 
hakkinda kimi ruhani ve kimi cismani diyenler oldugu gibi, maddiyatta miis- 
tagrak olanlar da busbiitun inkar ederler. Bu ihtilafat hep akillarm zaman ile 
mukayyed olmalanndan nes'et eder. Halbuki zaman i'tibar! bir seydir. Zira 
maddiyat her an-i gayr-i miinkasim icinde Hakk'in bir tecellisi ile ma'dum ve 
bir tecellisi ile mevcud olur; ve bu i'dam ve icad akil olcusiinun haricinde va- 
ki' bir siir'atle oldugundan, his goziine esya sabit goriiniir. Nitekim cenab-i 
§eyh-i Ekber Muhyiddin ibn Arab! (k.s.) Fususu'l-Hikem'de Fass-i Siileyma- 
ni'de Yemen melikesi Belkis'in tahtimn huzur-i Siileymani'de mevcud olusu- 
nu izahen buyururlar ki*. 

d^. pj dj^y ^ JT j aji ^i> ja * yuL.V oljVi jj jMi) li^ Jb-V (JpVj Ya'ni "Onun 
yoklugu zamam ya'ni tahtin mekamndan yoklugu, Suleyman'in indinde en- 
fas ile halkin tecdidi kabilinden olarak, onun viicudunun gayn oldu. Halbuki 
bu mikdara higbir kimsenin ilmi yoktur. Belki insamn muhakkak her bir ne- 
fesinde yok olup, sonra var olduguna kendi nefsinde §uuru yoktur." Binaena- 
leyh buicad ve i'dam mes'elesi akl-i nazari erbabi indinde en miiskil mes'ele- 
lerdendir. Bu keyflyeti ancak her gayr-i miinkasim an iginde kendi vucudun- 
da i'dam ve icadi zevkan mu§ahede eden enbiya ve evliya hazarati bilir; ve 



s 



CSgJj^SVB 



AHMED AVNi KONUK 

bu hususta zaman ve mekamn ve yakinhgin ve uzakligin asla te'siri yoktur. 
Zira bir mekanda ma'dum olan cismin gerek yakin ve gerek uzak bir mekan- 
da gayr-i miinkasim an icmde mevcud olmasi mumkindir. iste mi'rac-i nebe» 
vi ve sair varis-i nebevi olan kamillerin mi'raclan bu kabildendir. Teceddiid-i 
emsal hakkindaki izahat 1 . cildin 2066 numarasma miisadif olan & ^ i>T^ 
joj*. jbi 'j* Jl j oLit . ju>, ouu^ [ya'ni "0, ancak haslara zahir olarak ge- 
lir; bakilef halk-i cedidden lebs igindedirler"] ve 1165 numarasma miisadif 
olan u, ji jl.U ^ tju. jO . L* (o j* iyi. ^ (JIp ajU^- [ya'ni "Ciirnle alem her dem fa- 
ni olur. Tekrar beka icjnde zahir olur"] beyitlerinde gecti. 

■* ■» ._ 

3465. O actfc olan <Jurr-i ydxm yiiz ay fidoilir. £ira onun t$arett ile ay iki ya- 
nm oldu. 

"DiXn-i yetim", kiymet takdir olunamayan inci demektir. Bundan murad, 
Resul-i Ekrem hazretlerinin zat-i latifidir. Ya'ni, o ahvali acib olan cism-i §e- 
rif-i Peygamberi, tayy-i mekan ve bast-i zamanda yiiz ay mesabesindedir. Zi- 
ra onun cismaniyet alemindeki sun olan isareti ile yine cismani olan ay iki ya- 
nm parca oldu. Ma'lum olsun ki, §akk-i kamer mu'cizesi bir gece Mekke-i 
Miikerreme'de vaki' oldu. tmam-i Buhari ve Muslim SaMfrlerinde Enes b. 
Malik'ten §6yle rivayet olunmustar: ^ j 4* Ji~' *&\ J^> aUi J^-j \j^ *4J j»i oi 
W^ * ] s- *A> j=- ^^ y^ s ^^ r* 1 ^ y r«ij4 & Ya'ni "Mekke ehli Resul-i Ek- 
rem'den kendilerine bir mu'cize gostermesini istediler. dahi ayin iki parca 
olmasim gosterdi. Hatta Hira dagim ayin iki parcasi arasinda gorduler." lm- 
di ay Hira dagi derecesine dogru yiikseldigi vakit, Avrupa kit'asindan gorun- 
mez ancak, Asya kit'asindan goriiniir. Binaenaleyh Avrupa kit'asinda in- 
§ikak-i kamerin rii'yeti hakkmda kayit aramak abestir. Bu kayid ancak As- 
ya'da bulunabilir. Halbuki bundan tahmmen bir bucuk-iki asir ewel Hindis- 
tan'da bulunan bir heykelin iizerinde "in§ikak-i kamer senesinde yapilmis- 
iir" diye bir tarih oldugu goriildugunii merhum Hoca ishak Efendi nakl etmis 
oldugu gibi, Qin'de pek eski bir ko§kiin iizerinde de boyle bir tarih bulundu- 
gu rivayet olunmustur. Fakat maatteessuf alem-i islam uykuda oldugundan, 
bunun tahkik ve tesbitine karsi lakayd kaldiklan gibi, gayr-i miislimler da- 
hi, inkarlan aleyhine olan bu delilleri gayret-i munkiraneleriyle bittabi' setr 
etmislerdir; ve Kur'an-i Kerim^Kurey§'in munMrlerine kar§i,meydan okudu- 
gundan t J l^ *}-> \)Jk j ^'A '$& ^ j 's$\ jjji'j siui '^>si (Kamer, 54/1- 
2) ya'ni "Kiyamet yaklastfve ay yafildi; ve miinkirler bir alamet gorseler 



cjgpa 



fjpjK^ MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

yiiz gevirip, sihr-i mustemir ve muttarid derler" ayet-i kerimesi akil ve mu- 
hakemesi selim olanlar igin bu mu'cizenin vukn'una agik bir delildir. Zira 
miinkirler bu hali gordiiler ve vuka'unu tasdik edip sihir dediler. 

3466. O ac&e dahi ki, o ayin yanlmasmda gosterdi, halkm hissinin za'fi rmk- 
dannca idl 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri gergi i§aretle ayi yarmak hususunda halka 
bir acibe gosterdi, fakat onun gosterdigi bu acibe ve mu'cize dahi halkin za- 
yif olan havass-i hamsesinin tahammul edebilecegi mikdarda bir §ey idi. Bu 
mikdar haricinde bir fevkal'adelik gosterse, halkin akillan ve fikirleri pensan 
olurdu. Nitekim ayin yanldigmi gostermekle bile akil haricinde olan sihre 
haml ettiler. 

djji \aj*-\ j A^t\ j! c~~a djL,jA j LJl jL j jlT 

3467. OVebiUrin ve miirsellerin kdr u ban feleklerden ve yddizlardan hariftir. 

"Kar u bar", tasarruf ve is ve giig ma'nasinadir. Ya'ni, peygamberlerin ve 
mursellerin bu cismaniyet aleminde gosterdikleri mu'cizeler ve tasarruflar, bu 
halkin mahdud olan havass-i hamselerinin idrakatina nazaran acib seylerdir. 
Yoksa, onlann tasarruflan ve is-giigleri bu alem-i tabiatin fevkinde ve cisma- 
niyet aleminden olan feleklerden ve yildizlardan harigtir. 

Jo j jlT OT^T 6j UaJ Ol^ilj jlp _y AW j {+ J j djj y 

3468. Sen dahi eflak ve divdrdan di§anya git! Ondan soma o kar u ban te- 
masa ei! 

"Divar", "devr"den miifaale babinm masdandir, "doniismek" demektir. 
Ya'ni, ey cismaniyet alemi iginde mahbus olan kimse! Sen dahi cismani olan 
eflakten ve onlann suri olan doniisunden, ya'ni zaman ve mekandan disan- 
ya gik! Ondan sonra o peygamberlerin sureti ve ma'nayi muhit olan tasarruf- 
lanni temasa et! 

\j» i>\s>f> £* ■*■ » *"» (Sy^> ^^"^ ^y? * A -^ <^W* j- 3 

3469. Oiuf yavrulan gibi yumurta fyindesin. Diava ku§lanmn iesbthini i§ii- 
mezsin. 



*&!&> 



AHMED AVNt KONUK 

Sen kus. yavrulan gibi cisim yumurtasi icmde mahbussun. Hava ku§lan- 
mn, ya'ni alem-i ma'nada ucan ervah-i aliyenin tesbihini isftmezsin ve onla- 
nn sozlerini anlamazsm. "Ferh", ku§ yumurtasi demektir. 

3470. ^urada mu'cizeler §erh olunmah isiemez. Sfttian ve Uiarezm$ah 'fan ve 
serfliize$tten soyle! 

Bu beyan ettigimiz kissada Resul-i Ekrem hazretlerinden sadir olan mu'ci- 
zelerin esranni §erh ve tzah etmek lazim degildir. Ey Mevlana! Beyin o guzel 
atindan ve Harezmsih'in o ata kar§i olan halinden ve bu sergiize§tin ve hi- 
kayenin ruhundan ve esasindan bahset! 

3471. Dtakk'm lutuf g&ne§i koyukten ve atian her ne §ey iizerine parladi ise, 
kehfin ferrini huldu. 

"Kehf, magara demektir. Burada sure-i Kehf de kissasi beyan buyurulan 
Ashab-i Kehfin iltica ettigi magaraya isaret buyurulur. Ya'ni, mu'cizeler 
Hakk'in lutuf giinesmden zahir olan hallerdir; ve Hakk'in lutuf gunesj bu 
alem-i surette gerek Ashab-i Kehfin kopegi gibi hasis suretlerden olsun ve 
gerek bu kissada beyan olunan beyin bindigi at cinsinden olsun, her ne §ey 
iizerine parladi ve tecelli etti ise o §ey, Ashab-i Kehfin iltica ettigi magaramn 
ferrini ve revnakim buldu. "Kehfin ferri ve revnaki" budur ki: Oraya iltica 
eden kopek dahi dahil oldugu halde, sekiz cismin hayatim bir hukumdar-i za- 
limden bircok seneler uyku halinde muhafaza etti; ve oraya iltica edenler bu 
suretle lutf-i Hak giine§inin nuru ile beslendiler. - 

3472. Onun lutfunun tabini dahi musavi bilme! O iasa ve la'le nisan verdi. 

Fakat Hakk'in tecellt-i lutfisinin ziyasini dahi bu cismaniyet aleminde her 
suret iizerinde musavi bilme! ziya adi tas. ile kiymetli olan la'l tasma ala- 
met ve nisjm verdi. Ve her birinin isti'dadim digerinden ayinp meydana gi- 
kardi. Beyit: 

Halkin isti'dadim vabestedir asar-i feyz 
Ebr-i msindan sadef diirdane efisem kapar 



GS^, 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

3473. Jlale ondan muktebes olan hazine vardir. Tasa ancak sicakhk ve yar- 
laklih vardir. 

"Muktebes", liigatte "ates. pargasi almak ve iiim almak" ma'nasina olan 
*'iktibas"tan ism-i mef uldiir. Burada "alinmis/' ma'nasina olmak miinasibdir. 
"Gene", "hazine" demektir. "Genc-i muktebes"ten murad, la'l ta§inm batinin- 
da gizli olan kiymet ve nukad hazinesi demek olur. Ya'ni la'l tasina o lutf-i 
ilahi giinesinin tecellisinden alinmis kiymet ve nukad hazinesi vardir. Adi ta- 
§a da yine o lutuf giinesinden ancak sicaklik ve sun parlaklik isabet eder. Bu- 
nun gibi la'l mesabesinde olan insan-i kamile o tecelli-i lutfiden muktebes 
ulum-i lediinniyye hazinesi vardir. tnsan-i nakisa ise, yine o tecelli-i lutfiden 
ancak ulum-i zahire harareti ve parlakligi hasil olur. 

3474. O hi, aixne§ duvar iizerine du§er, oyle olmazsa suda ve izhrabda vardir. 

"Ez ab"daki "ez", zarfiyet igin olmak miinasibdir. "Iztirab", "kimildanmak 
ve garpinmak" demektir. Ya'ni, zahirde giine§in ziyasi duvar iizerine akseder, 
su iizerine de akseder, fakat duvara olan akis suya olan akis gibi degildir. Zi- 
ra sudaki parlakligi goz kama§tinr ve suyun kimildamasi ile beraber kimildar. 
Bunun gibi lutf-i ilahi giine§i cismanilere aksederse, giine§in duvara aksi gi- 
bi olur. Fakat ruhanilere aks ederse, onlarda hal parlakligi ve sema' ve vecd 
lztirabi viicuda getirir. 

(^ 
Sultan ve at ve imadu'1-Mulk hikayesine riicu' ve sahi pi§man etmesi 



Bu siirh Ankaravi niishasinda yoktur. Fihristte faidesi oldugu igin yazildi. 

$£ iJIil :>l*^ iSy* Sj>- ijjj sj «li (J j j\ -Li Olj->- ,y> djs>r 

3475. Uakiaki hir dem ferd olan $ah ondan hayrdn oldu, yiiziinii Dmddu'l- 
<J\iulk iarafina dondu. 

^^ 



AHMED AVNt KONUK. 

Ya'ni, imadii'I-Miilk batmda cenab-i Hakk'a miinacat ile me§gul oldugu 
bir sirada, gavuglar beyden padisahin begendigi ati alip huzura getirmisler idi. 
Zamamnda saltanatta ve §evkette tek ve ferd olan Harezm§ah o ati tema§a 
ederek bir dem hayrette kaldi, ondan sonra yiiztinu veziri olan imadu'l- 
Miilk'e gevirdi. 

3476. ^Dedi hi: "Gy eft.' Hiu <pk giizel bir at degil midir? H^u yeryiiziinden de- 
gil, galiba cennetiendir ." 

Giyasii'l-Lugat, Letaifu'l-Lugattan alip der ki: "Egi", lafzi "biiyiik karde§" 
ma'nasina olarak Turkey bir lafizdir, "agabey" demek olur. Ya'ni, Harezm- 
§ah, imadii'I-Miilk' e hitaben dedi ki: "Agabey, bu cok giizel bir at degil mi- 
dir? Bu hayvan yeryiiziinden degil, galiba cennetten gelmistir." 

3477. Sonra Dmadu'l-CMulh ona dedi ki: "6y hidwl Qiinkii senin meylinden 
delay t §eylan meleh, oldu." 

imadii'I-Miilk cevaben Harezm§ah'a dedi ki: "Ey §ah-i kavi! Bu at ka- 
dar giizel olmadigi halde, senin meylinden ve muhabbetinden dolayi goziine 
giizel goriindii; ve §eytan gibi girkin olan bir suret, melek gibi latif oldu." "Hi- 
div", kavi olari §ah ve biiyiik efendi, demektir. 

,jXJ j i^S j* ,ji\ c— -Up j j { jS ^j jj*j \i_sj> tSjj\ *z?j\ J&> j* 

3478. "O^fazara §eyi geiiresln, iyl olur. Hlu merkeh $ok giizel ve yaki§iklidir 
fahat," ■ - 

Ya'ni, nazara getirdigin ve muhabbet ettigin senin indinde iyi olur. Zira 
<r ^ i} ^*. j^piJi jl*. ya'ni "Senin bir §eyi sevmen seni kor ve sagir eder" buyu- 
rulmu§tur. Binaenaleyh sevdigin §eyin kusuruna ve ayibma kar§i goziin 
kor ve fenaligi hakkinda soylenen sdzlere kar§i da kulagin sagir olur. Gerg. 
bu at surette pek giizel ve yaki§iklidir; ve fakat," 

3479. w O ha§ onun ciissesinde nakishr. Onun bu ba$i guya okiiz ba$i gibi- 
dir." 

<S2? 



MESNEVt-I SERTF §ERHl / XII. CiLT • MESNEVt-6 • 

"Peyker", gehre, yuz ve suret ve ciisse ma'nalannadir. "0 atin ba§i ciisse- 
sine ve cismine nazaran eksiktir. Ba§i okiiz ba§ina benziyor. Bir nisbetsizlik 
sebebiyle onda girkinlik hasil oluyor." 

*/ jy- o >^ ja \j v- 1 >/ j& r j c/ r jjIp- J* j> 

3480. Diarezm'in kafbine bu soz kar etti. JAh sahm manzannda hakir etti. 

[3460] 

"Dem", burada "soz ve kelam"dir. "Manzar", masdar-i mimidir. "Nazar ve 
bakis/' demektir. Ya'ni, vezirin bu sozii Harezm§ah'in kalbine te'sir etti ve gu- 
zellikte pek yekta gordiigu ati §ahin nazannda ve baki§mda hakir ve kiymet- 
siz etti. 

3481. Uaktaki garaz dellale ve bir vasif ol&u, kerbasin up ar$imndan bir ~^u- 
saj bulursun. | 

"Dellale", yol gosterici. "Gez", arsm. "Kerbas", kaba bez. Ya'ni, vaktaki I 
bir i§te gizli bir garaz ve maksad yol gosterici ve bir vasf edici oldu, sen o ga- J 
raza mustenid olan sozlerin farkina varmazsin ve bir Yusuf gibi giizellikte \ 
misli olmayan bir §eyi uc. arsin aba bez kiymetinde hakir bulursun. Nitekim 
Yusuf (a.s.)i kardesteri "Kacan ve serkes. koledir" diyerek tavsif edip mu§te- ; 

rilere gayet ucuz bir bedel mukabilinde sattilar. Satanlar ve alanlar o hazre- 
tin kemal-i cemalini goremedtler. 

jj-i OlcJ ji JVi y* ij-5. 0W- <3\j fl&* *£>y? 

3482. Uaktaki cantn firaki hengami olur, seytan iman incisinin dellali olur. 

Vaktaki bir insan halet-i nez'e gelir ve onun cismine canin aynhgi zama- 
m olur, o dakikalarda §eytan onun inci gibi kiymetli olan imammn dellali 
olur; ve bu kiymetli imam hicbir kiymeti olmayan bir parca hayali olan su 
mukabilinde almak ister. Zira bu vakitte muhtazann cismine siddet-i hararet 
galib olur ve elem-i cismani hasebiyle §eytan, muhtazann nazannda kiymet- 
li olan imam kiymetsiz ve kiymetsiz olan suyu kiymetli gosterir. §eytanin ga- 
razina mustenid olan dellalligi budur. Binaenaleyh muhtazar olan kimseyi bu 
halet-i nez' vaktinde susuz birakmak caiz degildir. 

v' <jij(\ ^k *i {J^* Olj^jl t_Mi£ \j Olcl aLI JuS- jy ( _ r o 

3483. niinaenaleijh o darlik iginde akmak imam acele bir tbrik suya saiar. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Binaenaleyh eger muhtazar olan kimse imammn kiymetini ve suyun kiy- 
metsizligini takdir edemeyecek derecede ahmak ise, o cismani olan elem ve 
zahmet darhgi iginde imamm hemen §eytanin vermek istedigi bir ibrik suya 
sativerir. 

3484. DiaVbviki o bir hayal olur ve ibrik yoUl O clellalin kasdi tahrikin gayn 
degil. 

"Tahrik", "yandirmak" demektir. Ya'ni, halbuki §eytanm muhtazara gos- 
terdigi bir ibrik su hayaldir. Onun cismaniyet aleminde viicudu yoktur. Cis- 
maniyet aleminde §eytamn ne suyu ve ne de ibrigi mevcud degildir. dellal 
olan §eytamn garazi ve maksadi ancak muhtazar olan bicareyi yandirmak ve 
helak etmektir. "Tahrik" (j*>0, ba'zi niishalarda "hi" ile iledir ve "yirtmak" 
demektir. Bunda da helak ma'nasi vardir. 

3485. "iJu zaman hi, sen sahik ve semizsin, siSki bir hayal igin veriyorsunl 

Ya'ni, §imdi sen bu hayat-i dunyeviyyede sihhat ve afiyet igindesin ve 
cismin hastaliksiz ve semizdir, bu halin iginde din ve imana kar§i olan sada- 
katini bir hayalden ibaret olan bu dunyamn lezzetlerine ve zevklerine feda 
ediyorsun. Mesela, sabah namazi vakti uyaniyorsun, uyku tath geldigi igin, 
kalkip abdest almak ve namaz kilmak nefsine giig geliyor. Yorganf basma ge- 
kip yatiyorsun; ve keza ramazan orucu nefsine agir geliyor, yeyip igiyorsun; 
ve keza para kazanmak igin helali ve harami aradigin yok. Bu halin ile bera- 
ber imammn sidkina kailsin. ' 

3486. !7ter bir zaman kantn altinmt sattyorsun, bir focuJt gifci ceviz altyorsun. 

"Kan", ma'den demektir. Bundan murad, iman ve "altin"dan murad, sidk- 
tir. "Girdekan", "ceviz" demektir. Bundan murad, dunya metaidir. Ya'ni sen 
§imdi hal-i sihhat iginde yasamakta iken imanina kar§i olan sidki ve sadaka- 
ti feda edip, mukabilinde gocuklar gibi ceviz mesabesinde olan dunya me- 
ta'im aliyorsun. Ba'zi niishalarda "durri zi kan" vaki'dir, "ma'denden bir in- 
ci" demek olur. Bu da aym ma'nayi gosterir. 



<^^> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHi / XII. ClLT • MESNEVI-6 • 

3487. TZinaenaleyh senin amelin bu olursa, o ead guniiniin hastcduji i$inde aab 
degilclir. 

Ya'ni, senin ism giiciin hal-i sihhatte bu hayat-i diinyeviyyede boyle me- 
ta'-i diinyaya imanmin sadakatini feda etmek olursa, oliim hastaligi ve sikm- 
tisi icinde, seytamn gosterdigi bir ibrik suya kar§i imaninin sidkini feda etmen 
acib degildir. 

3488. DiayalincU bir surd kaynatmissm, dahk vaktinde bir ceviz gwi $uru- 
mii§sun. 

"Dakk", "vurmak" demektir. Ya'ni, ey kimse! §eytamn sana gosterecegi 
hayal yalniz muhtazar oldugun vakte miinhasir degildir. §imdi sen hal-i sih- 
hatte ya§arken dahi senin imamm za'fa diisiirmek igin sana tiirlii turlu ha- 
yaller gosterir ve sen de o hayalinin icinde bir suret kaynatmis. bir haldesin. 
Oliim darbesi vaktinde igi bo§ ve curiik ceviz mesabesindesin. Ya'ni hayat-i 
dunyeviyyende batimn curiik idi. Ceviz kabugu mesabesinde olan cismini 
oliim kirdigi vakit, o guruk icjn meydana gikar. 

3489. hayal ibtidadan bedr g&idir, fakat sonunda hilal gibi olur. 

Ya'ni, o diinya emellerine ve arzulanna taalluk eden o hayal, ibtidadan 
gencjikte ve cisminin kuvveti vaktinde sana ayin on dordii gibi parlak gorii- 
niir. Fakat ihtiyarladigin ve kuwetin giinden giine kesildigi vakit, o parlak- 
lik nazannda hilal gibi ince olur ve cismin ezvak-i dunyeviyyeden istifade 
edemeyecek bir hale gelir. 

3490. Baer evvele onun ahiri xiibi bakar isen, onun fatir olan hud'asindan jarig 

[3470] V . . U 

gehrsin. 

"Fatir", "gev§ek ve zebun" demektir. Ya'ni, eger sen o hayallerin eweli- 

ne sonu gibi bakar isen, o amal-i diinyeviyye hayallerinin gev§ek olan hile- 

sinden ve aldatmasindan farig olur ve o bos. zevklere ve muradlara kulak as- 

mazsin, Hayat-i bakiyen icin cahsirsin. Amma, "Bir giiniin beyligi beyliktir 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

ve bir dakikanin zevki ve eglencesi zevktir" diyen ahmaklar gibi i§in sonu- 
nu gormekten gafil olur isen, basina gelecek belalara da hazir ol! diye cevab 
verilir. 

3491. By emin! ^Dunya piruk cevizdir. Onu az imtikan et! Onu uzaktan gorl 

Ey imamn sidkindan emin olan kimse! Diinya ciiriik ceviz gibidir. Zahiri 
§ayan-i istifade goriiniir. Fakat icj ciiriiktiir ve bostar. Binaenaleyh sen o 
diinyayi az tecriibe et ve cok kere onu uzaktan gor ve yakla§ip alma! "Onu 
az tecriibe et!" ta'birindeki nukte budur ki: Bu cisim dunyanin cuz'iindendir. 
Binaenaleyh onun krvami yiyecek ve icecek ve yatacak mesken tedarikine 
baghdir. Bunlann tedariki icin cahsmak lazimdir. Bu sa'y ve amel esnasinda 
dunyanin vefasizligi tecriibe edilmis. olur ki, bu tecriibe dahi akile kafidir. 
Dunyanin daha fazla emellerine ve hayallerine dahp, ondan vefa tecriibesine 
dalmak caiz degildir. 

3492. <$ah o ah hot gozuule gordii. O Dmddii'l'<jMiilk ise, meal aoziiule aordii. 

"Meal", merci' demektir. Ya'ni, bu kissada Harezmsah ati hal-i hazir go- 
zii ile gordii; ve hal-i hazir gozii akibet-i halden gafildir. Fakat Imadu'l-Miilk 
merci' ve akibet gozii ile gordii; ve suver-i mezahirin kendileri ve onlarda 
olan giizellikler birer hayalden ibaret oldugunu bildi. 

3493. <$akm gozii lugazden ciolayi iki ar§m gordii. sona bakici olan goz elli 
ar§in gordii. 

"Lugaz", bilmece ve muamma ve mesturiyet demektir. Ya'ni, §ahin hal-i 
hazir gozii, vlicud-i izafl aleminin hakikati ortmesinden dolayi iki ar§in kadar 
mesafeyi gordii. Zira onun gdrii§ii o giizel ati elde etmek ve ona binip birkag 
gunliik hayat icmde fahr u gurur ile gezmek husiisuna ma'tuf oldu. Fakat 
imadu'l-Mulk'iin akibet goriicu olan gozii elli ar§in mesafeyi gordii ve bu ha- 
yat-i diinyeviyyenin sonu nig oldugunu bildi. Nitekim ehl-i gaflet hayat-i 
diinyeviyyelerinde parlak istikbalden bahs ederler; ve hakM istikbal dliim ol- 
dugu halde onlann hal-i hazirlan iki arsm kadar ilerisini gorebilir. Onun da- 
ha ilerisi olan oliimii goremezler. 



*$$&> 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

JLij OW Aij ojjj JU* ^,-j £ JLi^"^ Objj 4&I c~~*j~> a^- 01 

3494. O ne surmedirl Onu ki, DiaVk ceker ki, can uiiz -perde arkasindan doy- 
ru yolu aorur. 

Halik'in can goziine gektigi o nasil bir idrak siirmesidir ki, can birgok ke- 
serat ve suver-i tabiiyye perdeleri arkasindan dogru yolu gdriir ve o dogru 
yolda yuriir. 

CJ& <u~>- lj Ol^r- o-U* 01-Aj ^,-j £-**- >j> j>-\> 0_^>- J^* p^Zr 

3495. uMihterin gozu vaktaki ahire cift oldu, binaenahyh o goz sehehhjle ciha- 
na *cife" dedi. 

"Mihter", "en biiyuk" demektir ki bundan murad, Server-i kainat Efendi- 
miz hazretleridir. Ya'ni, vaktaki Resul-i Ekrem hazretlerinin mubarek gozleri 
bu suver-i alemin akibetine gift ve mukarin oldu, binaenaleyh o hazret o aki- 
bet gorucu olan goz sebebiyle, bu suver-i alemin faniligi ile beraber kulub-i be- 
seriyyeyi Hak'tan ve hakikatten uzaklastinci oldugunu gordu i*^u» j **&■ uui 
^*^r ya'ni "Diinya cifedir ve onun talibleri kopeklerdir" buyurdu. 

3496. liundan ancak onun bir zemmini ki isiiii, onun muhabbdi sahm kalbin- 
de cok dondu. 

"Hasb", Farisi'de olan "bes" ma'nasinadir, "ancak" demektir. Ya'ni, sah bu 
tmadii'I-MuIk'ten o atin ancak bir zemmini ve cjrkinligini isitti, atin muhabbeti 
bu zem sebebiyle sahin kalbinde gok dondu ve ata olan hararet-i aski sondii. 

3497. *3iendi jjozunu birakh, onun gozunu kabul etti, Oiendi aklini birakh, 
onun sozunu dinledi. 

Ya'ni, sah kendi hal-i hazm goren gozunu terk etti ve tmadu'l-Mulk'un 
akibet gorucu olan gozunii kabul etti; ve kendi aklini ve muhakemesini bi- 
rakti, vezirin sozunu dinledi. 

■ijT *j~, <ui Ji jj> oT jL; jl sj> Dip oT j ij, <uL^ jA 

3498. ^Hu bahane iii ve o ferd olan ^Deuuan onun niyazindan dolaui sahm 
kalbinde soguttu. 



<^, 



AHMED AVNl K.ONUK 

"Deyyan", "din"den mu§takdir ve Hak Teala'nin sifatlanndandir; ve 
"din", "taat ve adet ve tank ve alamet ve san ve ceza ve mukafat" ma'nala- 
nna gelir. "Ceza ve mukafat" ma'nalanna gore "Deyyan", kullann amelleri- 
ne gore ceza ve mukafat edici, demek olur; ve "san ve hal" ma'nalanna gel- 
digine gore de, kullann halini ve sanini bilici, demek olur. Ya'ni, vezirin ati 
zemmetmesi zahirde bir bahane ve sebeb idi. Batinda ise, o ferd ve bi-nazir 
olan Deyyan hazretleri o vezirin niyazindan ve miinacatindan dolayi sahm 
kalbinde onun muhabbetini soguttu. Zira ahval-i batine ile ahval-i zahire mii- 
teselsilen birbirine baglanmisur. 



ji jjj\j C)y~- OL* j^ Jj <j^*~* Ol 



r*i u^ y cr^~ y ^-—^ j-* 



3499. ^asar oniinde onun guzelliflinden kapi haglandi. O soz oriada kapi sesi 
fltbi oldu. 

Ya'ni, vezirin ati zemmetmesi sahm his gozuniin oniinde o atin giizelligi- 
ne karsi bir kapi kapamak idi; ve atm ayibina ve kusuruna muteallik olan soz 
dahi kapanan kapinin gicirtisi gibi oldu. 

3500. <§ahin gozu iizerinde o nukteyi -perde etii ki, o perdeden ay hara gorunur. 

"Niikte", ince ve latif soz, demektir. Ya'ni, HakTeala sahm his goziine ve- 
zirin o ince sozunii perde etti ki, o perdeden ay gibi parlak olan giizel birisi 
kara ve cirkin gdriimir. Binaenaleyh oyle sozler vardir ki, insanin 'kalbinde 
yerlesen dogru i'tikada perde olur; ve yine oyle sozler vardir ki, kalbde yer- 
lesen kotu fikirleri ve i'tikadlan izale eder. 

3501. nZir yak mi'mardir ki, gayh aleminde soz&en ve jiisundan kal'alar ya- 
par. 

"Benna"', mi'mar demektir. "Husun", "kal'a" ma'nasma olan "hisn"m 
cem'idir. "Fiisun", ehl-i havassin bir maksadin husulu igin okuduklan ba'zi 
kelimelerdir; ve "mekr ve hile ve tezvir" ma'nalanna da gelir (Burhan) . Ya'ni, 
Hak Teala hazretleri oyle bir pak ve mukaddes olan mi'mardir ki, zahiri olan 
sozden ve rusundan gayb aleminde ve batinda birtakim fikir ve niyet ve 
i'tikad kal'alan yapar. 



G 2P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

j\j U jA vl~-JLi1j ^JjIj *£ Lr j\j j**» jl !j cJi5 Ota ji wifcl; 

3502. Sozu sir koskiinden kapi sesi hil, id hi hu, agilmanin yahud kapanmamn 
sesi midir? 

Binaenaleyh sen sdzii sir ve batin kd§kunden acdan kapmin sesi bill Bak 
ki o ses batm ve hakikat kapismin agilmasimn yahud kapanmasinin sesi mi- 
dir? Ya'ni, bir soz olur ki, o soz hakikatin perdesi olur; ve yine bir soz olur ki, 
o soz senin nazanna bir hakikat kapisi acmis, olur. 

3503. Oiapimn sesi mahsusiiir, kapi fasten harictir. ^Bu sesi goriirsiiniiz ve ka- 
piyi gormezsiniz. 

Batin kapismin sesi oian soz mahsustiir ve his kulagi ile isftilir. Fakat ba- 
tin kapisi his goziinden harictir. Bu batin kapismin sesi olan sdzii his kulagi 
ile isjtip goriirsuniiz. Halbuki o batinda olan kapiyi gormezsiniz. 

3504. Dtiikmet cengi mademki kos-avaz oldu, acaba, cennet hahcelerinden ne 
kapi acddi? 

"Ceng", bir sazin ismidir. "Ravz", gimenli ve sulu yer ki, "bahge ve bostan" 
ma'nasinda olan "ravza"nin cem'idir; ve "cennet bahceleri"nden murad, ilm 
meclis[ler]idir. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz ashab-i kiram'a j>\ij j \ysji 
*4-i "Cennet bahgelerinde otlaymiz" buyurdular. Ashab-i kiram: i <&\ j^j Uj 
aJlji J^j ya'ni "Ey Allah'in resulii! Cennet bahgeleri nedir?" diye sordular. Re- 
sul-i Ekrem hazretleri: pJU) ^Ji^* "Him meclisleridir" buyurdu. "Hikmet gen- 
gi"nden murad, insan-i kamildir. Ya'ni, hikmet sazi olan insan-i kamil ma- 
demki ho§-avaz oldu ve onun miibarek kelamlan Iatif oldu, ey salik! Dinle, 
bak! Acaba cennet bahcderinden ve bostanlanndan ne kapi agildi ve nasil 
ulum-i ledunniyye gulleri ve gicekleri sacrtdi! 

3505. Uahiaki kotu soziin sesi zarun sey olur, acaba, Sakar'dan muhakkak ne 
kapi acdir? 

Birinci misra'daki "derva", hayran ve ba§ asagi ve ma'kus ve zaruri olan 



fl 8Sj& B 



AHMED AVNt KONUK 

§ey, ma'nalannadir {Burhan); ve ikinci misra'daki "der vami§evi", "der" ile 
"vami§evi"den murekkebdir. Binaenaleyh sjir nokta-i nazanndan kafiye ta- 
mamdir. "Sakar", cehennemin bir ismidir. Ya'm, vaktaki insan-i kamilden 
kotu sozun sesi zuhur etmekte zaruri bir §ey olur, dikkat et! Acaba cehen- 
nemden muhakkak ne kapi agilir? Mesela Mesnevi-i §erffe ta'n edenler hak- 
kinda cenab-i Pir Efendimiz 3. cildin 4268 numarasinda: y- y> y &&> ^ ^ 
^cf j* °J^ W cA <j?^ " Ev ^'n edici ^opek! Sen hav hav ediyorsun; 
Kur'an'in ta'mna hang ol ediyorsun." buyururlar ki, bu kelam ta'n edene kar- 
§1 cehennem kapisinin agiimasmin sebebidir. 

3506. Vakiaki onun kayisindan uzaksin, kapmm sesini dinlel By saaaet ona 
Ki, onun nazan a$dck. 

"Manzar", masdar-i mimi olduguna gore, ma'nasi "nazar ve bakis/' de- 
mek olur; ve "minzar", ism-i alet olduguna gore, "gorecek alet" ma'nasma 
gelir ki, goz demek olur. Ey kimse! Vaktaki o insan-i kamilin kapismdan 
uzaksin, bari onun batmmdan agilan kapmin sesi olan sozlerini dinle! Ve o 
geng-i hikmetten hosjanacak bir isti'dadda misin? dikkat et! Ey, saadet o 
kimseyedir ki, onun baki§i veya batimnm gozu o sozlerin zevkine kar§i agil- 
di. Nitekim bu Mesnevi-i §erifo isti'dadin olgusiidiir. 

3507. Uakifiki sen goruyorsun, hir iyilik ediyorsun; hir hayat ve rahat uzerine 
vuruyorsun. 

Ya'ni, insan kendi ef al ve harekati hakkirida:kendi batinini yoklamak 
icab eder. Nitekim sen senden iyi bir fiil sudurunu gordupn vakit, iginde bir 
hayat ve rahat ve zevk hissediyorsun. 

3508. Uahlaki hir iaksir ve fesad aider, o hayat ve zevk gizli olur. 

Ve senden bir fesad ve kusur zuhur ettigi vakit, o hayat ve zevk gider ve 
iginde bir iztirab ve sikmti hasil olur. Binaenaleyh insan-i kamilin sozlerini 
dinledigin vakit, bu iki halden sende hangisi hasil oluyor? Batimna dikkat et 
ki, agilan sir kapisinin sesi, agilmak yoksa kapanmak sesi midir? 



c^pa 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3509. Sfyaklarin qoriisiinden dolayi kendi goriisunii buakmai ^ira bu kerkes- 
ler seni mur tiara $ekerler. 

Nefsani olan aleak kimselerin ters goriisunden dolayi kendi dogru goriisu- 
nu birakma! Zira le§ yiyen bu kerkes ku§u mesabesindeki nefsani kimseler, 
seni les mesabesinde olan diinya hazlan tarafina gekerler ve sana "Ye, ic, 
zevkine bak!" derler ki, onlar ir§ad-i fikr da'vasinda bulunan miizevvirler ve 
feylesoflardir. 

3510. Uakiaki: *6u aqabeu] ne vardu? Jnqah ol, bana asa $ek, zira korum!" 
[3490] j. . J. ".. /„ . ,.* 

avye nergxs gwi gozunu asagiua baglarsm. 

"£i", "£ist" kelimesinin muhaffefidir. "Ec!'\ buyiik birader, agabey demek- 
tir. Ya'ni, vaktaki sen miizevvirlere gidip: "Ey agabey! Hakikat namina bu 
alemde ne vardir? Bana fikrinin ve ilminin asasim cek, zira ben hakikat na- 
mina bir §ey gormuyorum, korum!" diye nergis gigegi gibi gozunii a§agiya ve 
bu alem-i siifliye baglarsm. 

3511. DiaVouki seferde, se$tvgin asa $ekici, eger bakarsan, muhakkak senden 
daha kordur. 

Haibuki ruh-i insamnin seferinde yollarda kendine rehber olmak igin, sec- 
tigin asa gekici ve sana fikrinin asasiyla yol gosterici olan kimse, eger dik- 
katle bakarsan, senden daha kordur. Qiinkii sen hig olmazsa bir rehber an- 
yorsun, ise kendini rehberden miistagni biliyor. 

» „, ***•,, 

3512. Slini korce SQllah'in habline vurl Utalik'a mensub olan emr u nekyin 
gaynna iltifat eime! 

"Habl", "ip" demektir. "Me-ten", "teniden" masdanndan emr-i hazirdir. 
Burada tevecciih ve iltifat ma'nasinadir. Ya'ni, ey kimse! Eger kendine haki- 
ki bir rehber bulamaz isen, elini korce Allah 'in ipine vur! Ve Hahk'in emr u 
nehyinin gaynna iltifat etme! Nitekim ayet-i kenmede U-**- 4IJ1 j^v \^~J&\ i 
(Al-i imran, 3/103) ya'ni "Hepiniz Allah'in ipine yapismiz!" buyunilur.' 



c ^^ 



AHMED AVNl KONUK 



3513. <5%llah'm habli nedir? Dievayi ierh etmehiir. jLua bu heva Sad vein bir 



sarsar 



oldu. 



Allah'in habli nedir? Nefsin hevasim terk etmektir. Zira Allah'in emrine 
muhalefet ve nehyini icraya haris olmak nefsin hevasindan ve arzusundan- 
dir; ve bu heva-yi nefsani ve emr-i ilahiye muhalefet, Ad kavmi icin bir sert 
riizgara miibeddel olup onlann cisrnam olan suretlerini helak etti. Zira araz 
olan fiillerden tiirlu tiirlu suretler peyda olur. Mesela insanin kuvveti bir araz- 
dir; ve bu araz olan kuwetini kuyudan su gekmeye sarf ederse, kuyudaki su- 
yun disanya cjkmasi hali peyda olur ve bu kuvvet bu hale miibeddel olur. Sa- 
ir arazlar da bunlar gibidir. l§te JL. u Ui oCjUJ 'Ji (Necm, 53/39) ya'ni "Insan 
igin ancak sa'y ettigi §ey vardir" ayet-i kerimesi bu inceligi ve insanlarm araz 
olan fiillerinin diger suretlerde zuhurunu gosterir. 

3514. Dialh hevadan dolayi zindan icinde oturmu§tur. Diu^un hanailan ba'a- 
lanmt§ olmak hevadandu. 

Halk heva-yi nefsantden dolayi, cem'iyyet-i be^eriyye arasinda kanunen 
yasak olan fiilleri i§lemi§ ve nihayet onun o araz olan fiili kendisinin zinda- 
na ve hapse girmesine miibeddel olmu§tur. Ve kezalik serbest bir surette ugan 
ku§un tuzaga konulup kanatlannin baglanmasi dahi onun taneye olan meyi 
ve hevasindandir. 

3515. IZahk steak Uwada hevadandu. <7\iesturilerden~utanmanin aitmesi heva- 
dandu. 

"Mesturiler"den murad, kadinlar olmak mtinasibdir. Ya'ni, bahgm sicak 
tava iginde hastenmasi, heva-yi nefsantden dolayi oltaya tutulmasi yiizun- 
dendir. Setre mensub olan kadinlardan utanma gidip fuh§a temayiil etmeleri 
dahi, heva-yi nefsanilerinin §iddetindendir. 

3516. ( J > olisin ofkesi, aiesin $u'lesi hevadandu. Qarmihin ve daragaanm hey- 
beti hevadandu. 



MESNEVl-t SERlF SERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"§ihne", zabita me'muru, zamanimizda polis demektir. "Qarmih", eski za- 
manda bir iskence usuliinun adidir, Miicrimleri ytiz iistii veya arka iistu ya- 
tinp, eilerini ve ayaklanm gerip dort cjviye baglarlar idi. Ya'ni, polisin miic- 
rimler hakkinda ofkesi heva-yi nefsanidendir. Zira ofke nefsin sifatlanndan 
birisidir; ve atesin su'lesi dahi hevadandir, ya'ni atesin su'lesi hevadan iba- 
ret olan muvellidu'l-humuzadan siddet bulur; ve keza miicrimleri gerdikleri 
garmihin ve astiklan daragacimn heybeti dahi o mucrimlerin heva-yi nefsa- 
nilerine karsi vaz' edilmistir. 

3517. ~%eryuzun(le. cisimlerin zabiia mc'murunu flordiin; can ahkammin -polisi- 
ni de gor! 

Ya'ni, bu zikr oilman seylerin hepsi cisimlerin polisleri ve zabita me'mur- 
landir. Binaenaleyh yeryuziinde cisimlerin polislerini gordiin; bunlardan bas- 
ka, ruha aid hiikumlerin zabita me'murlan vardir ki, onlar azab melekleridir 
ve kuva-yi kahriyyedir, binaenaleyh bunlan da gor! 

3518. *[Ruk icin cjaybia muhakkak iskenceler varlir. {Jakal si$ramacLikca is~ 
kence hajadaiir . 

Ya'ni, muhakkak, run icin dahi gayb aleminde iskenceler ve azablar var- 
dir. Fakat bu cismaniyet aleminden sigrayip ctfonadikca, ruhun o iskence ve 
azablan gizlidir ve ortuludiir. 

3519. HJaktaki hurtulAun, iskenceyi ve helaki goriirsiin. £ira hi zuJ zuLclan 
asikar olur. 

"Demar", "helaklik ve kokunden koparmak" demektir. Ya'ni, ruh bu ke- 
safet aleminden olmadigi icin, kesafet aleminden olan cisme bagh kalmasin- 
dan dolayi, ma'na aleminde azablar ve iskenceler icindedir. Zira nefsani si- 
fatlann ve kuwetlerin her birisi ruhu her an kamcilar durur. Fakat insan bu 
cismaniyet aleminde bu ta'zibin farkinda degildir. Vaktaki bu cismaniyet ale- 
minden ya ihtiyari veya lztirari olum ile kurtuldun, ruhun iskencesini ve si- 
fat-i nefsaniyyenin ta'zibi yiizunden nasil bir helake ma'riiz kaldigim goriir- 
siin. Qiinku latif olan rim, kesif olan cismin ziddidir. Alem-i kesafetin hiikmu 



CvajecgB 



AHMED AVNl KONUK 

can iken, aiem-i letafet gizlidir. Vaktaki kesafet kalkar ve letafet alemi zahir 
olup ruhun sifatlan belli olur, cismaniyet aleminde ruha vaki' olan sifat-i cis- 
maniyyenin darbelerinden miitevellid iskenceler ve helaklik meydana gikar. 

*L>- frj j C~iJ <_aIsJ -Ub *^- j\ «L~> i— >1 jJ j i!j «L>- j* 4X;! 

3520. O ki kuynda ve kara suda docjdu, o sahramn Idafetini ve kuyunun ren- 
[3500] , . t-j- o 

ctnt ne butrr 

Mesela, kuyuda karanhkta ve kara ve bulanik su iginde dogan bir mah- 
luk, "hayat ancak bundan ibarettir" zanneder; ve sahradaki letafeti ve gusa- 
yisi ve kuyunun karanligi igindeki zahmeti ve mesakkati birbirinden ayirt 
edemez. Bunun gibi, diinyada ve tabiat karanhgi iginde peyda olan efrad-i 
beser, hayati ancak bu hayat-i diinyadan ibaret zannedip, ruhaniyet alemi- 
nin letafetini ve aydinhgim idrak edemez. 

3521. Uaktaki hevayi Diak karkusundun ierk ettin, Uiakk'xn ^esmminden 
kadeh eri§ir. 

"Sagrak", giniden veya topraktan yapilmis, olan liileli bardak ve kadeh de- 
mektir (Burhan). "Tesmm", cennette bir pinann adidir. Nitekim sure-i Mutaf- 
fif[in]'de a/>J» i VJ^.5 1 • ^'o^iG/j (Mutaffifin, 83/27-28) ya'ni "0 sa- 
rabm mizaci bir ge§me olan f e'snini cins'indendir ki, onu mukarrebler iger" bu- 
yurulur. Ya'ni vaktaki Hak korkusundan dolayi nefsani olan hevayi ve §ehe- 
vati terk edip emr-i ilahiye ittiba' ettin ve sure-i Naziat'ta vaki' cju °^ \Jj 
J$J> ^* sJJi ott . Jy&\ °^ 'J&\ J£j *j \& (Naziat, 79/40 -4 1 ) ya'ni "Rabbinin 
makam'-i azarhetinden korkup nefsini hevadan nehyeden kimsenin me'vasi 
ve karargahi cennettir" ayet-i kerimesi mucibince cennet-i 'acile dahil oldun. 
Bu hal iginde sana Hakk'm Tesnim'inden doldurulmu? olan liileli kadeh eri- 
§ir. Bu §arab-i a§k-i ilahidir. 

3522. Dievanda yol ittihaz etmel Selsebii iarafina cenSbullakian yol isie! 

Birinci misra'daki "sel", "sual"den emr-i hazir olup "iste!" demektir. "Se- 
bil", "yol" ma'nasmadir. ikinci misra'daki "Selsebii", cennette bir gesmenin 
adidir. Nitekim sure-i Dehr'de UalL JU L^i C* (Insan, 76/18) ya'ni "Cen- 
nette bir ge§me vardir ki, Selsebii tesmiye olunur" buyurulur. Ya'ni, ey Hak 



*<&$& 



gp^ MESNEVt-t §ERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

yolunun saliki! Kendine nefsinin hevasinda ve arzulannda yol yapip, bu ha- 
yat-i dunyeviyyende o yolda yurumel Hakk'in va'd buyurdugu Selsebil ta- 
rafina cenabullahtan yol iste ve o cesmeye vasil oil 

. ,. .* , .,, i i . , . , . *,»,*,,**, 

3523. Of gibi hevaya iiaai eiici olma! <3\iuhakkak ar§m golgesi arisen eu- 
lalir. 

"An§", baglarda call ve cirpidan yaptiklan golgelik ma'nasmadir. "Ars", 
liigatte "taht" ma'nasmadir. Burada murad, JjLa SA J* aC> (Taha, 
20/5) [ya'ni "Rahman ar§a istiva etti"] ayet-i kerimesindeki isaret mucibin- 
ce Hakk'in makam-i rahmaniyyetidir; ve "ar§" ile mezahir-i kevniyyeye isa- 
ret buyurulur. Ya'ni, ey salik! Vucud-i hakiki giinesmin harareti hem ruha ve 
hem de nefse saridir. Insan bu hararetten dolayi eger heva-yi nefse tabi' olup 
golgele'nip mahfiuz olmak icin, call ve cirpidan yapilmis olan cardak mesabe- 
sindeki suver-i kevniyyeden miistefid olmak tarafina meyl eder. Ve eger ru- 
hunun arzusuna tabi' olursa, Hakk'in makam-i rahmaniyyetine iltica edip 
haz bulur. Binaenaleyh sen otlar ve nebatlar gibi zayif olup heva-yi nefsani- 
ye tabi' olma! Muhakkak makam-i rahmaniyyetin golgesi ve hazzi, arts me- 
sabesindeki huzuzat-i diinyeviyyeden evladir. 

3524. Sultan decli: " S%h fieri goturunl IJu zulumden beni pek $abuk kuriannl" 

Bu beyt-i senfte kissaya riicu' buyurulur. Ya'ni, Sultan Harezmsah, Ima- 
du'1-Mulk'iin ati zemm etmesinden dolayi kalbinden o atin muhabbetini ci- 
kardi ve dedi ki: "Haydi, ati sahibine geri gotiirun! Qabuk, beni bu zulumden 
kurtann! "Mazleme", ["muzleme ve mizleme"] mimin iic harekesiyle "maz- 
luma edilen zuliim" ma'nasmadir. 

A^ o-b oO s-i>* )j jr* j-& <j£ ^ys 6 ^ ^ J J ^ 

3525. $ah kendi gonlune bu kadar demedi ki: n £4rslani bu okuz ba§indan al- 
datma!" 

Ya'ni, §ah, atin zemmi hakkinda vezirin soyledigi sozleri, kendi kalbinde 
bu kadarcik olsun muhakeme edip demedi ki: "Kuwette bir arslan gibi olan 
§ahi bu okuz basi sozunii ortaya koyup aldatma!" 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

j\f £U {S ~*\ j J^ i j jAJ jj jb j (^jf JL. jAJl jtf* (jL 

3526. ^D&u tpm oriaya okuzun ayagmi yetirirsin, git ki, Diak bir at uzerine 
okuz boynuzu dikmez! 

"Dav", satrang ve tavla ve sair oyunlarda oyun nobeti ve fuhs ve diisnam 
ma'nalannadir {Burhan). Burada "diisnam ve zem" ma'nasina olmak miina- 
sibdir. "Ez", ta'lil igindir. Ya'ni, atin diisnami ve zemmi igin ortaya okuzun 
ayagim ya'ni okuzun sozunii getirirsin, git ki, Hak Teala hazretleri bir ata 
okuz boynuzu koymaz! Ata munasib olan at uzvunu ve okiize dahi okiize 
munasib olan uzvu koyar. 

3527. ^Bu meshur hakim fok munasib san'atluLir. ne vakil onun cismi uze- 
rine okuz uvzu koyar! 

"Zav", Burharfda miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "hakim" ma'nasi 
munasibdir. Ya'ni, bu meshur hakim olan Hak Teala hazretleri, cok munasib 
san'athdir. hakim-i mutlak higbir atm iizerine okiiz uzvunu koyar mi? 

3528. Cisimlerin bunyddini miinasih yapmishr. CM,untakd koskler yukseltmistir. 

"Zav", burada "biinyad ve bina" demektir. "Perdahten", burada "kaldir- 
mak ve yiikseltmek" ma'nasinadir. Ya'ni, o hakim-i mutlak cisimlerin biin- 
yadini ve binasim munasib yapmistir. Bir yerden bir yere intikal ve hareket 
eden koskler mesabesindeki cisimleri topraktan kaldirmis ve yiikseltmistir. 

3529. Oioskler arasinda takruler vardir. 'Bu iaraftan o iarafa sihricler vardir. 

"Tahric", "cikarmak" demektir. Cemi' olarak zikri cismin muhtelif noktala- 
nna Hakk'in gikardigi havass-i zahiredir; ve "tahric" ile sure-i Beled'de olan 
J^ uu'j . JJ. 4 |pJ 'jj (Beled, 90/8-9) ya'ni "Biz insan igin iki goz ve bir dil 
ve iki dudak yaratmadik mi?" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. "Sihric", "igi- 
ne su doldurulan havuz" demektir, Tiirkge'de "sarnig" derler. Bundan murad 
dahi, batini havasdir. Zira insan fikir sulanni cismindeki bu bes zahiri havas va- 
sitasiyla muhitinden ahp, havuz mesabesinde olan havass-i batinesine doldu- 
rur. Mesela "hiss-i musterek", havass-i batinenin ewelidir. Havass-i zahireden 



Gg^ 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XII. CfLT • MESNEVl-6 • 

insanin batinina gitmek isteyen her §ey ewela bu "hiss-i musterek"e gelir, on- 
dan sonra batina yol bulur. Ve havass-i batinenin ikincisi "hayal"dir. Havass-i 
zahire ile anla§ilan bir §eyin hayalini bu kuwe-i hayaliyye zabt eder. Mesela 
goz bir adami veya btr §ehri gorse, ewela hiss-i mu§terek sarnicina gelir. Son- 
ra bu hiss-i mu§terek onun hayalini bu kuwe-i hayaliyye sarnicina doldurur. 
Ondan sonra o adam veya sehir gozden kaybolsa, hayal onun suretini gormek- 
te bir daha goze muhtac olmaz. Her ne zaman isterse gdrur. Bu mukaddime an- 
la§ildiktan sonra beyt-i §erifin ma'nasi soyle olur: Cisim kosklerinin arasinda 
goz, kulak, burun, agiz ve el gibi havass-i hamse-i zahire tahricleri vardir; ve 
bu tahricler tarafindan o havass-i hamse-i batine tarafma sarniclar vardir. 

3530. Ue onlann icineien miintehasiz alem vardir. IZir caelum ortasmda bu 
[3510] LJ r . i 

kfiaar jeza vardir. 

"Hargeh", cadir ve otag; "feza", genis. yer ve saha, ma'nasinadir. Ya'ni, o 
sarnicjar mesabesinde olan havass-i batine iginden nihayetsiz alem vardir. 
Mesela hiss-i mii§terek havass-i zahireden aldigini "hayai'e verir; ve kuwe-i 
hayaliyye sarnicinin icjndeki hayal aleminin nihayeti yoktur. Nitekim ne ka- 
dar efrad-i be§er varsa, Hak hakkindaki hayalleri ba§ka ba§kadir.Hayalden 
sonra "kuwe-i vahime" gelir. Bu da kuwe-i hayaliyyeden aldigi §eyleri in- 
sana tiirlii tiirlii gosterir ve bu kuwet igindeki alemin dahi nihayeti yoktur. 
Ondan sonra "kuwe-i fikriyye" veya "mutasarnfe" gelir. Bu kuwet dahi ya 
' aklm veya vehmin te'siri altmda bulunur. Eger akla tabi' olursa, "zakire-i 
miitefekkire" derler; ve eger kuwe-i vahimeye tabi' olursa ona "mutehayyi- 
le" derler. Zakire-i miitefekkirede dogruluk ve mutehayyilede egrilik olur. Bi- 
naenaleyh kuwe-i fikriyyenin icjnde de nihayetsiz alem vardir. Bundan son- 
ra "kuwe-i hafiza" gelir ki, bu sarnigta havass-i zahire ve batineden gelen 
her ma'na dolar; ve ma'na aleminin dahi nihayeti yoktur. Velhasil bir gadira 
benzeyen insamn cismi icinde bu kadar genis, bir saha vardir. 

3531. <S%yi oak bir kabus g&i gosterir, gak hayn dtbini bahce gosterir. 

"Kabus", uyku esnasinda insanin ustune coken agirlik ma'nasinadir. Ya'ni, 
Hakim-i mutlak hazretleri ba'zan parlak olan ayi insandaki kuwe-i vahime va- 
sitasiyla kabus gibi korkunc ve fena gosterir. Ba'zan dahi kalbine bir zevk-i 



c^^ 



AHMED AVNt KONUK 

ma'nevi vererek karanlik kuyu dibini bir bahge ve giilistan gosterir. Ya'ni Hak 
Teala bir kuluna ba'zan iyiyi fena ve fenayi da iyi gosterir, demek olur. 

3532. CMademki JUii'l-celal' den gonill goziiniin kahzi ve hash dembedem sihr-i 
helal ediyor; 

"Kabz", toplamak ve diirmek; "bast", yaymak; "sihr-i helal", fasth beyan 
ma'nasinadir. Ya'ni mademki celal sahibi olan Hak Teala tarafindan gonul 
goziinun toplanmasi ve yayilmasi, ya'ni hakikati gormek hususunda acrima- 
si ve ba'zan kapanip hakikati gorememesi, fasih olarak beyan-i hal ediyor ve 
bugiin iyi gordugumiizu yann fena ve bugttn fena gordugumiizii de yann iyi 
goriiyoruz; 

3533. HSU. sehebden, uWusiafa Diak'ian "Qirkini yine firkin, hakki hak aos- 
ier" diye niydz elti. 

Bu sebebden dolayi Server-i enbiya Mustafa (a.s.v.) Efendimiz jJ-i MJ ^ 
^ is *LiVi \ij\ ,^ut -oia^i Uijjij ^ >ui Uji ^i ^u lijjj u» ya'ni "Ey benim 
Allahim! Bize hakki hak olarak goster ve ona uymakla bizi nziklandir. Ey be- 
nim Allahim! Bize batih batil olarak goster ve ondan sakinmakla bizi nziklan- 
dir. Ey benim Allahim! Bize esyayi oldugu gibi, ya'n! hakikati uzere goster!" 
diye Hak'tan niyaz etti. 

3534. nr ta ki, sonda yayraft ^eviresin! U^ismanliktan dolayi izhraha dusmeye- 

. id 
yim! 

Bu beyit hadis-i serifin tefsiri olarak beyan buyurulmustur. Ya'ni, "Ya 
Rab! Bize fenayi fena ve iyiyi iyi olarak goster ki, fenadan kagalim ve iyiye 
tabi' olahm! Ta ki, sonunda bu alem-i zahir kitabimn yapragim gevirip, bize 
ig yiizunii actigin vakit, bu esya-yi zahireye meclubiyetimizden dolayi pis- 
man olarak lztiraba dusmeyeyim!" 

3535. uMekri ki, o ferd olan Dmadii'l-CMulk etti, <3\iaiikul-rrwlk onu ona 
irsad etti. 



ffv^a 



MESNEVf-1 §ERlF SERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, ma'rifette ferd olan tmadu'l-Mulk'im Harezmsah'a karsi yaptigi 
mekre, Mulkun maliki olan Hak Teala irsad etti ve bu mekri vezire Hak Teala 
ilham buyurdu. Zira Hak Teala j^LJi '> 'Jjf, (Enfal, 8/30) [ya'ni "Allah 
Teala mekr edenlerin hayirhsidir] ayet-i kerimesi mucibince, mekr edicilerin 
hayirhsidir; ve bu mekr ve hile oyle bir mekr ve hile idi ki, neticede Harezm- 
§ah'i zulm etmekten kurtardi; ve zulme mani' olan mekr ve hile ise hayirlidir. 

3536. Diahk'm mekri bu mekrlerin ser$e$mesulir . Oialb, Dtibriya nm iki j>ar- 
magi arasmda&u. 

Ya'ni, Hakk'in mekrTefrad-i be§erde olan mekrlerin menba'idir. Zira ayet-i 
kerimede W^- '^ <& (Ra'd, 13/42) ya'ni "Biitiin mekrler muhakkak Al- 
lah' indir" buyurulur;' ve diger bir ayet-i kerimede dahi ji/uii ^ «% (Enfal, 
8/30) ya'ni "Allah Teala mekr edenlerin hayirhsidir" buyurulur. Binaenaleyh 
anla§ilir ki, bu alem-i kesafette vaki' olan mekrlerin hepsinde gizli bir hayir 
vardir. Zira Hak Teala hidayetine miistaid olan bir kulunun kalbini dogruluga 
ve §ekavete miistaid olan bir kulunun kalbini de egrilige cevirir. Hakk'in bu 
gevirmesi kullann isti'dadma gore bir ata oldugundan ancak hayirdir. Bu 
sebebden hadis-i gerifte *ia< j^ i^Ut j^^ gU*i ^ u&«^-*Ji uh (Jj* ._,y* oi ya'ni 
"Muhakkak Ademoglunun kalbleri Rahman'm parmaklanndan iki parmak 
arasindadir. Onu diledigi gibi gevirir" buyurulmustar. "Iki parmak" tan murad, 
cemali ve celali olan sifatlar ile Hakk'in tecellisidir. 

u ^%^ jjjl dsj JJb L? ^f ^U j jSv* cJi j* ijL« *£jT 

3537. O ki, senin fl'onlunde mekr ve kiyas yapar, -pelasa bir aies vurmayi bilir. 

"Pelas", gogebelerin gergilerine drttiikleri kildan ma'mul kegedir. Bundan 
murad, muhabbet-i diinya ve fikr-i masivadir. "Kiyas", lugatte bir §eyi diger 
§eyle takdir etmek demektir. Ya'ni, o Hak Teala hazretleri ki, senin kalbinde 
birtakim mekr ve kiyas yaratir ve icad eder. Binaenaleyh havass-i zahireden 
havass-i batine sarmglarma dolan pelas mesabesindeki muhabbet-i diinyayi 
ve fikr-i masivayi dahi kendi muhabbetinin atesjni vurup mahvetmesini de 
bilir. 

Malum olsun ki, bu kissanin zimminda Hz. Fir efendimizin birgok i§aret- 
leri vardir. Ezciimle, "§ah"tan murad, salikin riihudur; ve "imadu'l-Mulk"ten 
murad, insan-i kamildir. "Af'tan murad, zinet-i diinyadir. Salikin ruhu nef- 



c^s 



AHMED AVNl KONUK 

sin hazzina tebean zinet-i diinyaya meyleder; ve insan-i kamil o zinet-i diin- 
yayi mekr ile zemmedip onun muhabbetinden riihu vazgegirir. 

<** 

yardimcmin ve o borclu garibin kissasina riicu' ve onlarin 

efendinin mezarmdan geri donmesi ve yardimcmin 

rii'yasinda o efendiyi gormesi ve ila-ahirihi beyanmdadir 



Bu siirh-i §erifte borcunu odettirmek icin Tebrizli muhtesib efendiye gelen 
borclu adamin kissasina nidi' buyumlur. Yukanda beyan olundugu iizere o 
borglu adam Tebriz'e gelmis. ve muhtesib efendinin vefatini haber alarak pek 
gok muteessir olup aglamis. idi. Orada ona bir yardimci gikip haline acimis. ve 
borcunu odemek icjn zenginlerden iane olarak ancak yiiz altin toplayabilmis. 
idi. Bu para borcun odenmesine yeti§mediginden, o borclu adami ahp muh- 
tesib efendinin kabrini ziyarete gotiirmus, ve onun kabri iizerinde gecen ma- 
cera yukanda zikr edilmis. idi. Kabri ziyaretten soma her ikisi geri dondiiler; 
ve yardimci olan kimse gece rii'yasinda muhtesib efendiyi gordii ki, a§agida 
muhtesib tarafindan soylenen sozler munderictir. Bu kissadaki rumuzlar a§a- 
gida peyderpey izah olunur. 

3538. liu lattf seraHze§t nihayetsiz geUi. Uakiaki %arib, efendinin mezarm- 
dan fieri dondii; 

Ya'ni, borcju adam ile muhtesib efendinin ho§ ve latif olan kissasmin ni- 
hayeti yoktur; hulasa edelim: Vaktaki o borclu olan garib, muhtesib efendi- 
nin mezanni ziyaretten yardimci kimse ile beraber geri dondii; 

• * 

3539. yprfama onu kendi evine goiurdu. ^$uz alhmn muhrunu ona ievdi etti. 



c c^S 3 



MESNEVl-i SERtF SERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Yardimci olan kimse o garibi kendi evine goturdii. Yiiz altin ianeyi havi 
olan gikimn miihrunu ya'ni muhriinu acmasim ona tevdi' etti. 

C-iCi J^ ^o J^i-5 j-^l ^ £ C~i^* JX^j^>- j ijjl Jt£ 

3540. Ona yiyecek getirdi ve ona hikayeler soyledi ki, iimulden onun gonliinde 
yiiz fliil a$ddi. 

"Lut" , "leztz yemekler" kismina derler. Yardimci adam ona lezzetli yemek- 
ler getirdi ve ona borcju adamlann borcjan tiirlu tiirlu suretler ile odendigine 
dair hikayeler soyledi ki, bu hikayelerden o borcju adamda hasil olan iimid- 
den dolayi onun gonliinde birgok surur giilleri ve cjgekleri agildi. 

3541. O seyi ki giiclukien sonra o kolayhk cjormu§ idi, garibe onunkissasindan 
dndak acii. 

Yardimci kimse kendisinin maisette gektigi giiclukten ve sikintidan sonra 
gormus oldugu kolayligi ve genisligi soyledi. Garfbe bu zemindeki kissadan 
ve hikayeden agiz acu ve ona bu hikayeler ile resell! etti. 

3542. Diikdye sbyleyici olarak gece yarisi gecti. IjLyku onlarx can mer'asina 
kadar ath. 

Bu musahabe ve mukalemeler ile-gecenin yansi gecti. Nihayet uykulan 
geldi ve uyku onlann ruhlanm alem-i ervah mer'asina kadar am. Ya'ni uyku 
sebebiyle cisimlerinin havass-i zahireleri muattal olup, ruhlan Fa'aliyete bas- 
ladi ve ruhanilere miilaki oldu. 

\^ jJU* J *-»lja«- v--i 0TjJU\ \j Asfly- dj*L* OTiy. b Jul 

3443. ^ardimci o muharek efendiyi o gece ruyada saraym sain iizerinde gordii. 

"Humayun", miibarek demektir. yardimci adam run aleminde o miiba- 
rek olan muhtesib efendiyi, o gece rii'yasmda bir saraym sadrmda oturmus 
bir halde gordii. 

3444. Gjendi dedi: "€y melahatli olan yardtma'. O seyi ki soyledin, hen hirer 
hirer dinledim." 



AHMED AVNl KONUK 

"Ba-nemek", lugatte "tuzlu" demektir. Fakat letafetten ve melahatten ki- 
naye olarak kullanihr. "Gufti"deki "ya", hitab igin olursa, muhatab yardimci 
olan kimse olur; ve eger ya-yi hitabe olursa, borglu olan garibin sozlerine isa- 
ret olur. Bu surette ma'na "Ey yardimci! seyi ki o garib kabrimde soyler idi, 
ben bir bir isittim" demek olur. Malum olsun ki, bu hayat-i dunyeviyyede 
olan kimselerin sozlerini vefat edenlerin ruhlan isitirler. Zira ruhlann hassasi 
her taraftan gormek ve isitmektir. Fakat cisimden soyunmus ve kelam aleti 
olan zahiri dili terk etmis olduklan igin, dirilere sozlerini isittiremezler. Nite- 
kim Bedir gazasinda Resul-i Ekrem hazretleri maktul olan musriklere hitaben: 
"Ey Kureys! Ben Rabb'imin bana olan va'dini buldum. Siz de size olan va'di- 
ni buldunuz mu?" diye hitab buyurdular. Ashab-i kiram: "Ya Resulallah! 
Bunlar isitirler mi?" diye sordular. Buyurdular ki: "Evet. Onlar sizden daha iyi 
isitirler. Fakat cevab vermeye kadir degildirler." 

3545. "jFakaf bana cevab vermeye ferman olmadi. D§aretsiz dudak acmaya 
kadir olmadim. 

"Fakat dinledigim sozlere cevab vermek igin bana ferman-i ilahi olmadi ve 
emr-i ilahi olmaksizin cevab vermek hususunda agiz acmaya kadir olma- 
dim." Malum olsun ki, alem-i ahirette bulunan ervah, emr-i ilahi ile tecessud 
edip uyaniklik hali icinde ba'zi zevata goruniirler ve soz soylerler ve yine 
kaybolurlar ki, bu hale "vakia" derler. Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Futu- 
hat-i Me/c/ayyelerinin 367. Babmda bir "vakia'lannda Ka'be'nin tavafi es- 
nasinda bir ruha mulaki olup, kendilerine soz soyledigini beyan buyururlar; 
ve sair menakib-i evliyada da emsali coktur. Fakat evliyanm gayn olan kim- 
seler havass-i hamsenin te'siratmdan ancak uyku halinde azade kaldiklarin- 
dan, ba'zi ervah onlann ruhlanna rii'yada goruniirler. Bu ma'naya nazaran 
muhtesib efendi demis olur ki: "Cism-i berzahi ile miitecessed bir halde size 
zahir olup cevab vermeme ferman-i ilahi olmadi ve emirsiz cism-i berzahimin 
agzim agmaya kadir olmadim." 

3546. ur Biz voki&ki cun u cendden vakif olduh, bizim dudaklanmiz iizerine 
miihiir hoymu§lardir. 

"Cun", keyfiyet; "cend", kemiyet demektir. Ya'ni, "Ahiret hayatimn nasil 
olduguna ve uhrevi suretlerin kemiyetine muttali' oldugumuzdan, bizim du- 



^ 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

daklanmizi ehl-i gaflete karsi muhurlediler." Zira s-ik 'apj* j*JJi (Bakara, 
2/3) ya'ni "§unlar ki, gayba iman ederler" ayet-i kertmesi rhucib'ince, onlar- 
dan matlub olan gayba iman getirmektir. Nitekim Fir'avn'in sihirbazlan 61- 
miis olan sihirbaz babalannin mezanna gittiler ve "Musa (a.s.)in asasi sihir 
veya mu'cizeden hangisidir?" diye sordular. sihirbaz 3. cildin 1181 numa- 
rasma miisadif olan beyitte onlara rii'yalannda soyle cevab verdi: j> ou^f 
dij (* \j j>\ j*&> cf* c—j & jVji iji ^Sye. "Ru'yada onlara dedi ki: "Ey be- 
nim evladimf Bunu agik ve zahir soylemek miimkin degildir." 

Binaenaleyh bu sirn onlara agik soyleyemedi de, ba'zi nisanlar verdi. Bu- 
nun tafstli orada gecti. 

Jm\*a j Jt-P f*^ ^JjXJ U (jili v-^ (J^*j'j ^j^M \j 

3547. "Ta ki gaybtn suiari fd§ ohnasinl %a ki ay§ ve maa$ munheclim olma- 
sxni" 

"Ays", yasayts ve hayat; "maas", ism-i mekan olup, "yasamak yeri" de- 
mektir ki, bundan murad, diinyadir. Ya'ni, bizim agzimizi alem-i gaybm sir- 
lan meydana gikmamak ve dunya yasayisi ve yasamak yeri olan dunya 
umuru yikilmamak icm muhurlediler. Cenab-i Pir efendimiz bu ma'nayi Fihi 
Ma H/zlerinin 19. faslinda soyle bey an buyururlar: 

"Dtinyayi ma'mur etmeleri igin Hak Teala bir kavmin gozlerini gafletle 
bagladi. Eger bir kismini gafil kilmasa, hicbir alem ma'mur olmaz. Gatlet 
ma'murluklara ve abadanliklara baistir. Nihayet cocuk gafletten biiyiir. Akli 
kemale gelince arnk buyiimez olur. Binaenaleyh ma'murlugun sebeb ve mu- 
cibi gaflettir; ve harabligin sebebi de ayiklik ve intibahtir." 

^ U- ~J c^s^a jijp jAc U ^ \i clip **i^ ijjj U" 

3548. "Ta ki gaflet perdesi tamdmen yirttlmasm! Ta ki mihnet tenceresi yan 
fi^ kalmasin!" 

"Mihnet tenceresi"nden murad, diinyadir. Zira diinya Hakk'in sifat-i cema- 
liyye ve celaliyyesinin mazhandir. Binaenaleyh dunyada elem ve lezzet her 
simf halk hakkinda mumtezicdir. Qiinku alem-i kesafet olan dunya her ne ka- 
dar ecma' ise de, alem-i ahiret gibi, evsa* degildir. Alem-i ahirette genislik ha- 
sebiyle elem ve lezzet mahalleri aynlmistir. Binaenaleyh sifat ve esma-i ila- 
hiyye ahkam ve asanmn diinya aleminde tamamiyle zuhuru gaflete sebeb 
olan kesafet perdesinin viicuduyla kaimdir. Eger Hak Teala efrad-i beserin her 



C^J(»«V3 



4 



AHMED AVNt KONUK 

birinin nazanndan bu kesafet perdesini kaldinp, ruhaniyet alemini ke§f etse, 
diinya umuru muattal olur ve mihnet tenceresi yan gig bir halde kalir idi." 

3549. "Dter ne kadar kulagm naksx gitti ise de, biz hep kulagiz. ^iz hep nu- 
tukuz. Jakai dudah sakittir." 

Muhtesib efendi yardimci olan kimsye der ki: "Her ne kadar bizden kula- 
gin naksi ya'ni cism-i kesifin kulagi gitti ise de, biz sjmdi ruhaniyet alemin- 
de bastan ayaga kadar kulak olduk ve her tarafimizdan isitir olduk; ve her ne 
kadar cismimizin agzi dagildi ve zahirde sakit kaldik ise de, bastan ayaga ka- 
dar kelam ve nutuk olduk. Binaenaleyh her tarafimizdan goruruz ve her ta- 
rafimizdan isjtiriz ve her tarafimizdan soyleriz." 

3550. nr Biz her ne verdik ise. bu zamanda qordiik; bu cihan perdedir ve o ct- 

[3530] ,„,,// V r 

nan gaybdu. 

"Biz diinya hayatinda her ne verdik ve her ne yaptik ise, bu uhrev! olan 
hay at zamamnda onlann karsiligim gorduk. Bu diinyanm kesif olan sureti, 
latif olan o ahiret aleminin perdesidir." Efal-i be§erin iyisi ve kotusii bu ke- 
sif olan diinya eleginden suziilup alem-i latife gelir. Bu fiillerin sahibleri bu 
aleme intikal ettikleri vakit, bu fiillerin mukabili onlan orada istikbal eder. 

3551. Gkmek giinu, gizlemeh guniidur. ^Tohumu bir topraga sa$mak guniidur. 

Bu beyt-i §erifte s^i <*jy uui ya'ni "Diinya ahiretin tarlasidir" hadis-i 
seiiflne isaret buyurulur. Mesela, tohumu ekmek giinu o tohumu gizlemek ve 
gayb alemine gondermek giinudiir. Tohumu bir topraga sagip ortmektir. Bu- 
nun gibi, efrad-i be§erin bu hayat-i diinyeviyyelerinde yaptigi fuller gayb ale- 
mine ekilmis tohumlara benzer. Zahirde onlann asan goriinmez. 

3552. H^igneh giinu, orak vurmak vakii, miikafat ve- peyda olmak giinu geldi. 

"Bedruden", "ekini bicmek" demektir. "Mincel", ism-i alet olup bigmek 
aleti olan orak ma'nasinadir. Ya'ni, bigmek vakti ve mahsule orak vurmak 



*$$&> 



MESNEVl-t SERlF SERHl / XII. CiLT • MESNEVl-6 • 

zamani, ektigi tohumun mukafatim bulmak ve ektigi seyi meydana gikarmak 
gunudiir. Bunun gibi, hayat-i diinyeviyye ekmek zamani ve hayat-i uhreviy- 
ye dahi bu ektigi tohumlan bicmek zamanidir. 



•^Tjl «j& jW V- a* oLiUi* j ^y: ^ Ol jl *T ^J" \*j& ^Jl*; !j^ L ^ & 

Gelmfs olan o dostun borcunun vecihlerini o yardimciya efendinin 

rii'yada soylemesi ve o gumiis paranin defin mahallini nisan 

vermesi ve varislere "Muhakkak onu cok gormesinler ve ondan 

hicbir sey geri almasinlar ve eger ki o ondan hicbir sey kabul 

etmezse veya ba'zisini kabul etmezse, yine orada biraksinlar, ta ki 

her kim isterse alsin; zira ben Hak Teala'ya nezr ettim ki, o gumiis 

paradan bana ve benim miiteallikatima bir habbe raci' olmaya!.. 

ilh." diye haber vermesi 



"Borc/'tan murad, ma'rifet-i Hak borcudur. Zira suret-i insaniyye iizeri- 
ne mahluk olan her ferdin sebeb-i hilkati bu ma'rifeti tahsil borcunu ode- 
mek icindir. Nitekim ayet-i kerimede d^L u ^.uij o^lL ^ ^^ jj* (Zii- 
mer, 39/9) ya'm "Bilen kimseler ile bilmeyen kimseler musavi olur mu?" 
buyurulur. "Muhtesib"den murad, varis-i ulum-i nebevi olan bir pir-i haki- 
kattir ki, burada hususiyyet-i ma'na i'tibariyle cenab-i Pir'in zat-i serifleri- 
dir. "Paymerd"den murad, bir pir-i hakikinin hayatta olan kaim-makamidir 
ki, onun ruh-i alisinden istifaza eder. Hususiyyet-i ma'na i'tibariyle Hiisa- 
meddin £elebi (k.s.) hazretlerine isaret buyurulur. Zira Celebi Hiisameddin 
(k.s.) efendimiz Hz. PTr efendimizin irtihallerinden sonra on iki sene ibzal-i 
hakayik ve maarifte cenab-i Pir'in kaim-makami olmustur. "Demolunmus 
para"dan murad, Mesnevi-i §enf'm her bir defterinde elfaz ve rumuz altin- 
da medfun olan esrar ve maarif-i ilahiyyedir. "Varisler"den murad, Hz. 



c $p£ a 



AHMED AVNi KONUK 

Pir'in meslek-i irfamna mensub olanlardir ki, onlar bu maarifi cenab-i Pir'in 
nanw serifine izafe ile taliblerin online dokerler. Ve taliblerden ba'zilan o 
maarif ve esran tamamen kabul ederler; ve ba'zilan da vahdet-i viicud gibi 
mesaili havsalalan almadigi igin kabul edemezler ve ancak havsalalannin 
alabildigi hakayik ve maarifi kabul ederler. Binaenaleyh Hz. Fir efendimiz 
kendi meslek-i irfamna mensub olanlara vasiyet edip buyururlar ki: Bu 
Mesnevi-i §erif teki esrar ve hakayiki taliblere soyleyin! Tamamen kabul 
edenler etsin ve bir kismini kabul etmeyenler etmesin! Onu Mesnevi-i §e- 
rif in sahifelerinde birakin! Ve benim esrar ve hakayikimdan higbirini kendi 
namizina izafe etmeyin ki, kabul etmeyenlerin i'tirazi varsm dogrudan dog- 
ruya bana raci' olsun! Ve "ru'ya"dan murad, bu hayat-i diinyeviyyedir. Zi- 
ra hadis-i serifte ^ ^~ W-^ 1 ya'ni "Diinya uyuyan kimsenin rii'yasi gibi- 
dir" ve keza 1^1 ijiu iiu f L ^ui ya'ni "Nas uykudadir, oldukleri vakit uya- 
nirlar" buyurulmustur. Binaenaleyh bu Mesnevi-i §erif hayat-i diinya 
rii'yasmda beyan buyurulan esrar ve hakayiktir. Ve "Tebriz'in zenginle- 
ri"nden murad, ulema-i zahire ve "onlardan toplanan yiiz altin"dan murad, 
ulum-i zahiredir ki, bunlar ile ma'rifet-i Hak borcu odenmez, 

3553. "^fceni misafirin hakkini simdi dirde! HZen floruyordum ki, o erisecekii." 

"Dad", ata ve Hak vergisi ma'nasmadir. "Yeni misafir"den murad, alem-i 
ervahtan alem-i diinyaya sefer edip talib-i hakikat olan her bir ferdin ruhu- 
dur. Cenab-i Fir buyururlar ki: "Yeni misafir olan o ruhun talib-i Mesne w ola- 
cagim alem-i ervahta gormu§ ve bana vasil olacagmi bilmisimdir." 

3554. xxr Ben onun bormndan haber isitmis idim. Onun t$in iki u$ guher bag- 
lanmishr." 

"Ben o misafirin odeyecegi maarif borcundan haber almis. idim. Binaena- 
leyh bu Mesnevi-i §erifte onun isti'dadina gore iki tie, parga maani ve 
hakayik cevherini hikayat ve elfaz gikinlan icme baglamisimdir." 

3555. "DCi, onun borcunun vefasi i$indirler ve ziya.de.dir, id ki misafirimin st- 
nesi yaralx olmayal" 



c m B 



MESNEVf-t SERlF SERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Bu cevher-i maani onun ma'rifet borcunun vefasi ve odenmesi igindir; ve 
hatta ziyadesi de vardir. Bu maarif gikinim misafirimin sinesi yarah olmamak 
ve ma'rifet borcunun odenmesinden mahrum kalmamak icin tertib ettim." 

3556. "Oram alhndan dokuz bin borax, vardir. Hitman ba zistndan horcu 
ode!" del" 

"Altin"dan murad akildir. "Dokuz bin" ile dokuz mertebe olan aklin tafsi- 
latina i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ey benim meslek-i irfanima mensub olan kina- 
se! misafirin aklin dokuz mertebesinin tafsilatina aid ma'rifet borcu vardir. 
Bu benim MesnevMz beyan ettigim maarifin bir kismindan bu borcunu ode, 
diye soyle!" 

cf Z^ r* ^ £ ^ Ui ■>* cf c^~ -^ ^ oo ^ u ^ 

3557. yyc Bundan bir$ohjazla kakrsa hare et, del IZir duaya benidahi derc ei, del" 

"Benim bu beyan ettigim maariften ma'rifet borcunu odedikten sonra faz- 
la kahrsa, ondan dahi istifade et! Ve edecegi dua ve senalardan birisine de be- 
ni dahi derc et, diye soyle!" 

-^^Ji jA il — s-iJ j»l {)*& ji *AJ ij>- C— »Jb jl Ij *£~*\j>- 

3558. "Dsierdim hi onu kendi elim ile vereyim! ^Uu ktsmetler filan defterde 
yazilmi$hr." 

"Onun ma'rifet borclanm bu hayat-i diinyada kendi tarafimdan bizzat ver- 
mek isterdim; ve bu kismetler Mesnevi-i §erif in filan defterine yazilmistir ve 
hikayat ve elfaz suretleri altinda gizlenmistir." 

3559. A DiaShuki ecel bana muklet vermedi, ia hi ben ona SAden incisini gizli 
ievdi edeyiml' 

"Aden", Yemen kit'asmin cenubunda vaki' olan bir sdirin adidir. "Diirr-i 
Aden", Aden incisi demek olur ki, makbul olan Aden incisi mesabesindeki 
hakayik ve maariften kinayedir. Ya'ni, "Halbuki ecel ve bu alemden vaki' 
olan sun iftirak bana miihlet vermedi ki, ben makbul olan maarif ve 
hakayik incisini misafire aciktan agiga gizli bir surette tevdT edeyim!" 



c <^ 



AHMED AVNt KONUK 

3560. "Omm Wcu ifin bir zarf iginde ve onun namina uazilmi§ la'l ve uakul 
[3540] , /, 

vardtr. 

"Hanur", zarf ve kap demektir. Ya'ni, "0 misafirin ma'rifet-i Hak borcu 
icin bu Mesnevi-i £erif in hikayat ve elfaz zarfi icinde ve onun namina yazil- 
mi§ la'l ve yakut mesabesinde pek taymetli olan ulum-i lediinniyye vardir." 

Ma'lum olsun ki, bu Mesnevi-i §erif nihayetsiz bir ma'rifet-i ilahiyye der- 
yasidir. hakayik ve maarifin hepsini ihata tariki ile zevkan ve halen idrak 
etmek ancak Hz. Pir efendimizin zat-i §eriflerine ve o payede olan piran ha- 
zaratina ve onlann isti'dad-i fitriyyelerine mahsustur. Mesela 1. cildin 1820 
numarasma miisadif olan bir beyitte: ls^j ^ &■ c~~i^ ^ jj^ ^ q 
c-u^ ^.i 3J i Ya'ni "A§kin ye§il bagi ki, nihayetsizdir, onda gam ve §adiden 
ba§ka gok meyveler vardir" buyurulur. Halbuki gam ve §adi birbirinin ziddi 
olup, efrad-i be§erin ciimlesini muhfttir; ve a§kin baginda gam ve §adiden 
ba§ka daha neler mevcud oldugu anla§ilmaz; ve fena makammda ne gam ve 
ne de §adi bulunmadigini ancak Hakk'ta fan! olan zat-i §erif bilir. Binaena- 
leyh Mesnevi-i §erffi okuyanlardan her bir kimse icin ancak kendisinin mer- 
tebe-i isti'dadma gore anlayabildigi hakayik ve maarif cevherleri bu harf ve 
lafz criuni ve zarfi icjne konulmu§tur. 

^<>>jj>- Ciy^ jk oTjtJ^ ja f*"^ ^j*-^ J^^ <^ j* 

3561. "Onu filan iaka cj'6mmu$iim(lur . 'Hen o ydrin gamini pe§in Qormu$umclur ." 

"Tak", binalarda yapilan kemer demektir. "Tak" ta'biriyle Mesnevi-i §e- 
rif in her bir cildi murad buyurulmu? olmak caizdir, "Filan" ta'biriyle "tak"m 
miibhem olarak zikri, isti'dadlan muhtelif olan Mesnevi kariierinin her bir 
cildde beyan buyurulan hakayik ve maariften kendi isti'dadlanna gore nasib- 
lerini almalanndan na§idir. Ya'ni, "0 la'l ve yakut mesabesindeki hakayik ve 
maarifi bu Mesnevi-i §enf in filan cildine gommu§umdur. Ben o talib-i ma'ri- 
fet olan dostumun gamim alem-i ervahta ewelden g6rmii§umdur ve benim 
meslek-i ma'rifetime mensub olacagim ewelden bilmi§imdir." 

3562. "Onun kiymetini mulukiin gayn hilmez. Saimakia ktihaA d, seni aldat- 



masim 



iarl 



c^S^ 



MESNEVl-i §ERtF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, "0 la'l ve yakut mesabesindeki hakayik ve maarif-i ilahiyyenin 
kiymetini ma'na aleminin padisahlanndan baskasi bilmez; ve gocuk mesabe- 
sinde olan halkin avami bu cevherlerin kiymetlerini anlamaz. Binaenaleyh 
bu cevherleri miisterilerine satraak hususunda galis ki, seni aldatmasinlar!" 

Ma'lum olsun ki, Mesnevi ile mesgul olanlar birkag simftir: 

Bir simfi MesnevT ye edebiyat ve siir nokta-i nazanndan bakip birtakim 
mutalaalar beyan ederler ve akillannca tenkid ederler ve dekayik ve maanisi- 
ne niifuz edemezler. Cenab-i Pir bunlar hakkinda bu cildin 161 numarah bey- 
tinde soyle cevab verir: o^u Jj** j ofo—^ . oirj jij o Jjr ^ jt^* jj^. J 
ya'ni "Suret fakiri, arifin zekat-i irfanindan ne vakit zevk ahr! Mesnevi 
ma'nadir. Feulun failattan ibaret olan §iir ve nazim degildir." imdi garb miis- 
tesrikleri bu siniftandif. ' 

/Ve bir simfi dahi Mesnev? nin giilimg hikayelerini ezberleyip, surada bu- 
rada meclis-aralik etmek igin mesgul olur. Hz. Pir bunlan da c~j J>* & J^* 
c — Jii "c — j c-rf ja o-i . o~JU; ya'ni "Benim hezlim hezl degildir, ta'limdir. 
Benim beytim beyit degildir, iklimdir" hitabiyla tevbih buyururlar. 

Bir sinif da Mesnevi 1 nin hikemiyyata aid beyitlerini ezberleyip surada bu- 
rada halka karsi ma'rifet-fiirusluk etmek ve kendilerini satmak igin mesgul 
olurlar. Cenab-i Fir bunlar hakkinda da 1 . cildin 324 numarah beytinde: ^j>- 
dj~i oi j ^^JL- y. ^s~>. ^ ^^ v ^j-v oUujjj [Ya'ni] "Algak adam! Bir saf di- 
le o rusundan okumak igin dervislerin soziinii galar" ve keza 1. cildin 231 1 
numarali beytinde dahi: ^S y cu~» *y>- & jjouf l- LrH »joj>jjo jU^p j*j>. 
[Ya'ni] "0 muddei ve magrur kimse kendini bir kemal sahibi zannetmeleri 
igin dervislerin birgok soziinii galmistir" buyururlar. 

tste efrad-i beser arasinda boyle muhtelif tabiat ve isti'dadda kimseler bu- 
lundugu igin, Hz. Pir kendi mensublanna hitaben buyururlar ki: "Ey hulus-i 
niyyet sebebiyle ma'naya ve kasd-i MesnevTye vakif olan salik! Mesne- 
vi'den aldigin ulum-i ledunniyye cevherlerini satmak hususunda aldanma- 
maya gayret et! Ve bunlan ehli olmayanlara satma! "Nitekim Fihi Ma Fih\z- 
rinin 16. fashnda da bu ma'na hakkinda soyle buyururlar: 

"Ashabimiza vasiyet edefiz ki: Ma'na aruslan batinda sizlere yuz goster- 
digi ve esrar miinkesif oldugu vakit, sakin, sakin agyara soylemeyiniz! 
Uj-Jiia i^ifti ^ ibyJ^j UjJiki i«i*i >J iSJ-\ \jh*i V ya'ni "Hikmeti ehlinin gay- 
nna vermeyiniz; zulum etmis. olursunuz; ye ehlinden esirgemeyiniz-, yine zu- 
lum etmis olursunuz." Eger sana bir mahbub veya mahbube gelip hanende 
saklansa ve "Beni kimseye gosterme, ben seninim!" dese, onu pazarlarda do- 



Cvaj^svB 



AHMED AVNl KONUK 

la§tinp herkese hitaben: "Geliniz, bu guzeli tema§a ediniz!" demek hig reva 
ve Iayik olur mu? Ve bu hal ma'sukaya hos. gelir mi? Elbette gelmez; ve gon- 
lti senden mu§ewe§ olup tirker ve yuzunii saklayip gazab eder. Hak Teala 
bu sozleri agyara haram etmi§tir. Nitekim ehl-i cehennem ehl-i cennete hita- 
ben bagirarak derler ki: "Hani sizin kereminiz ve muruvvetiniz? Hak Te» 
ala'mn size etmis. oldugu atalar ve bah§i§lerden sadaka ve bende-nevazhk 
olarakbize de bir §ey isar etmis. olsamz ne olur?! Zira (misra'): J& & J*S#3 
^^ f\£i\ ya'ni "Kerimlerin kadehinden yerin de hissesi var." Biz bu ates 
icinde yamp eriyoruz. meyvelerden veya o saf ve berrak olan sulardan bir 
katrecik olsun bizim cammiza dokseniz ne olur?" Nitekim Kur'an-i Azimu's- 
§anda hikaye buyuailmu|tur: '} *Ui ^ ui* \j*J\ of *^\ J*U\ p\ <Js>LJ\ &&) 
'^>&Si J* \£'j- 4Ji oi ijis ilii 'fj^'jj'^* (A'raf, 7/50) ya'ni "Ehl-i' nar, ehl-i cen- 
nete nida edip, bize cennetten su dokiin ki igelim; yahud Allah Teala'mn si- 
ze verdigi nziktan verin ki yiyelim!" diyeler. Ehl-i cennet onlara o taam ve 
sarabi, Allah Teala kafirlere haram etmistir, diyeler." 

Ehl-i cennet boyle cevab verirler: Hak Teala hazretleri bunu size haram et- 
mistir. Bu ni'metin tohumu dar-i diinyada idi. Orada ekmediniz ve sa'y etme- 
diniz. tohum da iman ve sidk ve amel-i salih idi. Mademki orada gali§ma- 
diniz ve ekmediniz, burada ne alacaksimz? Ve eger biz keremen size Isar et- 
sek bile, mademki Hak Teala onu size haram kilmishr, bogazinizi yakar ve 
hulkamiinuzden agagiya gitmez; ve eger keseye koysamz o kese yirtihr, do- 
kuliir... ilh." 

3563. "Satmalarda aldanmak korkasunclan sen onu yap ki, 'Jlesul u$ aun ih- 
tiyan ogretti. 

"Girar", miiteaddid ma'naian vardir. Burada "her bir §eydeki noksan ve 
eksiklik ve cehl ve gaflet" ma'naian miinasibdir. Ashab-i kiramdan "Habban" 
ismindeki bir zat Resul-i Ekrem hazretlerine ^Ji j ^i ^i ya'ni "Ben ahm- 
satimda aldaniyorum" dedi. Resul-i Ekrem hazretleri buyurdu ki: m\ ol^ l. 
r u wij\j-\ J j ^ V ja ^ ya'ni "Ey Habban! Ahp sattigin vakit de ki: Al- 
datma yoktur ve benim igin iig gun muhayyer olus vardir." Fikihtaki hiyar-i 
sart esasi bu hadis-i §erife mebni mevzu'dur. Bu beyt-i latifte de bu hadis-i 
serife i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ey salik! Bu Mesnevi-i §enf ten senin kalbine 
layih olan hakayik ve maarif cevherlerini satmak hususunda girar ve gaflet 
korkusundan dolayi Resul-i Ekrem hazretlerinin bize ogrettigi iig giin muhay- 



G 32p 3 



MESNEVl-t SERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

yer olmak usulimii yap ve maarifi tevdi' edecegin kimseyi iic celsede tecriibe 
et ki, bu uc celse onun MesnevTye karsi irtibatim ve isti'dadim tecriibe icm 
kifayet eder. 

3564. "Onun kesadindan korkma ve asilis yosierme hi, onun revaci hie uyuma- 
yacakhr." 

"Kesad", bir meta'm revacsiz ve gecmez olmasi demektir. "Der mifet", 
"der-tiftaden" masdanndandir; ve "der-uftaden", "avtzis. numuden", ya'ni 
"asilis gostermek ve bir §eyin iizerine diismek" demektir (Bahar-i Acem). 
Ya'ni, "Bizim Mesnevf mizdeki hakayik ve maarif metainin revacsizhgindan 
ve gecmez olmasindan korkma! Ve talip bulraak azmine diisme ki, o cev- 
her-i maarifin revaci hicbir asirda ve zamanda uyumayacak ve daima hu- 
lus-i niyyet sahibi talibler bulunacaktir." 

y. y r* j& L> ^r-e} jij f»>cj* f ^- l> fVj\j 

3565. "^Varislerime henim seldmtmi soyle! Ue bu vasiyeti dahi mu-be-mu soy- 

y." 

"Benim bu MesnevMeki ilim ve irfammin mirasini halen ve zevkan yiyen 
saliklere selamimi soyle ve benim su asagidaki vasiyetimi de inceden inceye 
soyle!" 

3566. vv O alhnin $oklugundan asla korkmasinlar. Sikletsiz o misafirin onune 
koysunlar!" 

"Neskuhend", "korkmak" ma'nasina olan "sukuhiden" masdanndan 
muhaffeftir. "Ta", hergiz, asla ma'nasinadir. Ya'ni, "0 altm mesabesindeki 
maarif-i Mesnevf nin coklugundan korkmasinlar ve "Bu agirhgi nasil kaldi- 
ralim?" diye urkmesinler! Hatirlanna hicbir agirlik ve siklet gelmeksizin o ta- 
lib-i ma'rifet olan misafirin dniine koysunlar!" 

3567. "De eger o nr Ben bu ziyadeyi istemem!" derse, de ki: *JM ve her kime 
isiersen ver!" 



c^^ 



AHMED AVNI KONUK 

"Ferih", cok ve ziyade, demektir. Ya'ni, "Eger misafir "Ben bu kadar 00k 
ve yiiksek maarifi kaldiramam ve istemem!" derse, sen ona de ki: "Ben sana 
vereyim, sen de bu ma'rifete tahammuliinu gorecegin her kime istersen ibzal 
etT 

jJi. gJb JbU jb OUmO i£y* j£> f\=~± jl* f ^ *^$J 

3568. n< VertLiijjim §eyden nakir fieri almam! Sut asla meme tarafina geri gel- 
mez. 

"Nakir", lugatte "hurma yangindaki elyaf" demek olup, burada "az sey" 
demekten kinayedir. Ya'ni, "Ben verdigim §eyden az bir sey bile geri almam. 
Zira kadinin memesinden gikan siit tekrar meme tarafina geri gelmedigi gibi, 
ruhumun memesinden akan ma'rifet sutii dahi geriye gelmez." 

3569. "£%iayi geri almak isieyen, ^Jlesul'nn kavli iizere, kopek gibi kusiugunu 
yeyici olmu§ olur." 

"Miisteridd", istirdad eden ve geri alan; "nuhle", sadaka, bahsj§ ve ata de- 
mektir. Bu beyt-i §erifte **s J ^ ^J&ir <* J aswi ya'ni "Bagisladigi seyi ge- 
ri alan, kusmuguna riicu' eden kopek gibidir" hadis-i §erifine i§aret buyuru- 
lur. Ya'ni, "Ben verdigimi geri almam. Zira bahs. ettigi seyi geri alan kimse, 
Resul-i Ekrem hazretlerinin zikr olunan hadis-i serifi mucibince kusmugunu 
yiyen kopek gibidir." 

3570. n *Ve eger alhn ona gelmesin liye kayiyi feaporea, nihayet atayi onun 
kapsi uzerine doksunler!" 

Bu beyt-i serif yukandaki 3567 numarali beyte merbuttur; ve Mesnevi-i 
§etff takrir olunan meclisteki samiine isarettir. Ya'ni, "0 talib-i ma'rifet olan 
misafir, Mesnevi takrir olunan bir mecliste "Ben Mesnev? den alacagimi al- 
dim, daha ziyadesini istemem!" der ve maarif altmlan kendisine gelmesin di- 
ye ruhunun kapisi olan kalbini kapar ve mesgul [olmak] istemezse, benim 
ma'rifet mirasimi yiyen mesnevihanlar ma'rifet atasim misafirin kalbinin 
kapisi olan zahiri kulagimn oniine doksunler, ya'ni Mesne vf takririne devam 
etsinler!" 



'^p 3 



MESNEVl-t §ERlF §ERHI / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3571. *Oier kim oradan ge$erse alhni gotiirsiin! uM,uhlislerin hediyesi i$in is- 
tirdtid yoktur." 

"0 Mesnevi takrir olunan meclisten her kim gegerse, o maarif-i ilahiyye 
altinlanni alip gotursiin! Zira muhlislerin hediye[si] igin istirdad olunmak ve 
geri alinmak yoktur." 

3572. "J7fci seraden. feeri omi onun i$in koynw§umdur. lien JLii'l-celaY e nezr- 
ler etmi§imdir." J 

Bu beyitte zikr olunan iki seneyi, alem-i zahirin senelerine haml etmek 
miinasib gdriinmez. Ciinku Mesnevi-i §erif 659 senesinde te'life ba§lanmi§- 
tir. tki sene be§ ay fasiladan sonra 2. cildin bas tarafindaki [7. beyit] £*>- £*> 
ijj jj j c-^i ju*aj. jjji ju . jj-j ia j- j\ [ya'ni "Bu sevda ve sudiin matla'imn 
tanhi alti yiiz altmrs. iki senesinde idi"] beytindeki sarahat mucibince, 2. eli- 
de 662 tarihinde tekrar basjanmis ve 666 tarihinde alti cild olarak ikmal bu- 
yurulmu§tur. Ondan sonra huzur-i Pir'de Mesnevi yazanlardan Osman ibn 
Isa el-Mevlevi 668 tarihinde diger bir niisha istinsah etmis. ve Ubeyd Dede 
dahi bu zatin niishasindan bir niisha yazmistir. Binaenaleyh Mesnevi-i §enf 
Hz. Pir'in irtihal tarihi olan 672 senesinden alti sene evvel hitam bulmus. de- 
mektir. §u halde bu Mesnevi maarifinin misafir icin iki seneden beri konul- 
masinda fakire layih olan isaret budur ki: Mesnevi-i gerif bu tarz ve tertib d§- 
iresinde olarak, ruh-i piir-rutuh-i Hz. Pir'den ewelen alem-i misalde ve son- 
ra da alem-i §ehadette zahir olmustar. Zira bu mertebelerin iistundeki merte- 
belerde bu iki mertebedeki tafsilat-i sun yoktur. Binaenaleyh senenin birisi 
alem-i misal ve digeri dahi alem-i §ehadet olur. Ya'ni, "Ben alem-i ervahtan 
alem-i sehadete sefer eden bir ruh-i a§ina igin bu MesnevTde cevher-i maari- 
fi alem-i misal ve §ehadetten beri vaz' etmi§imdir. Sonra da Zu'1-celal olan 
Hak Teala hazretlerine nezr etmi§imdir ki:" 

3573. *Ue eger ondan hir §ey almayi reva tutarlar ise, muhahkak onlara yirmi 
kadar ziyan vaki' olsunl" 

"Ve eger benim bu maarif mirasimi yiyenler o maarif cevherlerinden bir 



C £P> 3 



AHMED AVNl KONUK 

§ey ahp saklamayi ve o misafire vermemeyi caiz goriirlerse, onlara o men' et- 
ttgi ve sakladigi §eyin yirmi misli ziyan ve zarar vaki' olsun!" 

3574. "Gger henim rukamti miisewes ederlerse, onlann iizerine $abuk yiiz mih- 
net kapisi acilstnl" 

"Pijulaniden", "pejmiirde olmak ve perigari. olmak ve miisewes. olmak" 
ma'nasina olan "pijultden" masdannin miiteaddisidir. "Pejmurde ve peri§an 
ve mii§ewe§ etmek" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben Hak Teala'ya nezr ettim ki: 
Eger bu Mesnevi 'deki maarifin mirasini yiyenler bu maariften ba'zilarmi esir- 
geyip taliblere vermemek suretiyle benim ruhumu mu§ewe§ ederler ve inci- 
tirler ise, gabuk onlann iizerine yiiz mihnet ve kahr-i ilahi kapisi acrisin!" 

3575. ur Ben Dtuda'dan iimicL tuiartn ki, zeki olan kimse hakki miisiehihka 
eristirsinl" 

"Lebik", zeki ve tath sozlii, demektir. Ya'ni, "Ben Hak'tan iimid ederim ki, 
Mesnevi-i §ertf ten ma'rifet mirasini yiyen zeki ve fasahat-i lisan sahibi olan 
kimse, hakki hakkim taleb eden kimseye eristirsinl" Bu beyt-i serifte sure-i 
Hadid'de vaki' v ',>u*JL. '^Z^ u* i^T, (Hadid, 57/7) ya'ni "Hakk'in sizi mi- 
rasini] olarak halef'ettigi mail inflk edin!" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 

3576. Ona diger iki kaziyyeyi §erh verdi. Onun zikrine dudak acmayacagim. 

muhtesib efendi, yardimci kimseye ru'yasinda diger iki kaziyyeyi de 
§erh ve beyan etti ki, o iki kaziyyenin zikr ve beyamna bu Mesnevi-i §enfte 
ben agiz acmayacagim ve onlan soylemeyecegim. 

jb- 5 ui-^ <Jj^* -"^ p-* jb j j-* ***** j* -^ ^ 

3577. Ta ki iki kaziyye sir ve raz kalstn! Diem de uMesnevi hu kadar uzun 
olmasm! 

Ya'ni, o iki kaziyyeyi sdylememekte iki sebeb vardir: Birisi, o iki kaziyye 
gizli ve sir halinde kalsin; ve digeri de bu sirn anlatmak igin Mesnevi-i §efif 
dahi uzayip durmasin! Hz. Pir'in bu iki kaziyyeyi beyan buyurmamasindaki 



<>$$&> 



MESNEVf-I §ERfF SERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

hikmet, kendi kaim-makami olan zatin saliklerin terbiyesine aid birtakim 
dekayik-i ruhiyyedir ki, onlan burada soylemekte avam igin hem faide yok- 
tur ve hem de birtakim temsilat ile Mesnevi-i gerifi uzatmak lazim gelir. Bi- 
naenaleyh bu dekayik pir-i hakikat ile onun kaim-makami arasinda bir sir 
olarak kalmak munasibdir ve bunlan ancak o kaim-makam olan zatin bilme- 
si kafidir. Bununla beraber, bu iki kaziyyeye cenab-i Pir efendimiz atideki kis- 
salann ve beyitlerin zimminda isaret buyurmu§lardir ; anlayan anlar! 

3578. ZParmak vurucu gah gazel soyleyki ve yah nevha elici olarak uykudan 
firhdi. 

Ya'ni, pir-i hakikatin kaim-makami olan zat, gordiigii rii'yada pir-i haki- 
kat tarafindan kendisine beyan buyurulan dekayik-i ruhiyyeden dolayi hal- 
lenerek parmaklarmi sikirdatici ve gah gazel soyleyici ve gah na'ra vurucu 
olarak uykudan uyandi. 

3579. uMisafir dedi: w ^Afe sevdalardasm, ey yardima? Sarho§ ve zevkli ola- 
rak kalkhn?" 

Hak yolunun saliki olan misafir bu yolun yardimcisi olan o kaim- 
makamm halini goriip dedi ki: "Ey yardimci! Ne sevdalarda ve hangi heva- 
lardasin ki, boyle sarhos ve zevkli bir halde olarak uykudan uyandin?" 

3580. ^Gy ula sahibi! Sicaba inn $ece rii'yada ne abrdun ki, senre ve sahrala- 
ra sigmazstn?" 

"Ula" ve "ala", yiikseklik ve kadr ve menzilet ve "bii'Lula", kadr ve men- 
zilet sahibi, dcmektir. Ta", taacciib icmdir. "Fela", "sahra" ma'nasina olan 
"felat" kelimesinin cem'idir. Ya'ni, "Ey kadr ve menzilet sahibi! Acaba dim 
gece rii'yada ne gordiin ki, sevincinden §ehre ve sahralara sigmazsin?" 

3581. *Senin filin rii'yada Diindisian'x aormusiur ki, dostlann halkasindan 
urkmiissundiir." 



AHMED AVNl KONUK 

"Fil"den murad ruh ve "Hindistan"dan murad, alem-i ervahtir. Alem-i za- 
hirde fil Hindistan'm ormanlanni ve orada gezen ffileii gordugu vakit, uyku- 
dan azgin olarak uyanir ve filciye itaat etmez imis. Yardimcinin hali de bu fi- 
le tesbih buyurulmustur. Ya'ni, "Senin ruhun galiba ru'yada alem-i ervahi 
gormus ve ruhanilere miilaki olmustur ki, bu alem-i cismanide dostlann sun 
olan halkasindan ve cem'iyetinden urkmiistur." 

3582. ^edi: "Sevdah hir ruya gormu^umdur! DCendi gonliimde hir gune§ gor- 
mu^iimdur!" 

"Sevda", mtiteaddid ma'nasi vardir. Burada "ask ve arzu" ma'nalan mii- 
nasibdir. "Sevda-nak", askli ve muradh, demek olur. "Gunes"ten murad, va- 
ris-i ulum-i nebevi olan pir-i hakikat olur. Ya'ni, o yardimci, misafire ceva- 
ben dedi: "Evet, askli ve muradh bir rii'ya gordum ve kendi gonliimun icin- 
de o muhtesib efendiyi ve o insan-i kamili gordum ve kendi gonliimiin icin- 
de bir giines gordum." "Gonliimun icinde" ta'biriyle arifin kalbinin genisligi- 
ne isaret buyurulur. Nitekim kalb hakkindaki izahat Fususu'l-Hikem'de ce- 
nab-i §eyh-i Ekber hazretleri tarafindan Fass-i §uaybi'de beyan buyurulmus 
ve diger cildlerin ba'zi mahallerinde zikr edilmistir. 

3583. "HXyanik olan efendiyi, o didar icin can tesltm etmis olanv ru'yada gor- 
dum! 

"Evet, ben zahirde uyudum, fakat o uyamk olan muhtesib efendiyi ve 
Hakk'in cemal-i zatisi igin camm tesltm etmis olan b insan-i kamili ru'yada 
gordum!" 

3584. ^oMuradlan verici olan efendiyi ru'yada gordum. 6ger hir emr murad 
olunsa hin gtbi hirdir." 

"Mima", "arzu ve murad" ma'nasina olan "munye"nin cem'idir. "Arzular 
ve muradlar" demek olur. "Una", "inayet" masdarmdan mechul sigasi iizere 
mazidir. "In emr una" "in una emr" takdirindedir, "eger bir emr murad olun- 
sa" demek olur. Ba'zi nushalarda bu ibarede ihtilaf oldugundan, sarihler te- 



c^p^ 



MESNEVl-I §ERtF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

kelluf etmisjerdir. Ya'nt, "Arzulan ve muradlan verici olan muhtesib efendiyi 
ru'yada gordum. Eger bir emr murad olunsa, o efendi bin kimse kadar yar- 
dim eden bir efendidir" demek olur. 

3585. Sarho§ ve kendinden gepni§ olarak hoyle sayardi. Uiatta ki sarho§luk 
onun akil ve idrakini cjoturdii. 

yardimci sarhos. ve kendinden ge^mis bir halde, o muhtesib efendinin 
fezailini ve mezayasini sayip dokerdi. hadde kadar ki, bu sarhosjuk onun 
aklim ve idrakini kapip gotiirdu. 

j\j X>\ j\ s^ <Ul jJl^- jljj jl ibil *j\si- oL» ji 

3586. Odanin orlasina upuzun dii§tu. DCfdabahk hoik onun etrajina cent geldi. 

"Enbuh", "kesret, galebe ve kesir olan" ma'nasmdaki "enbuh" kelimesi- 
nin muhaffefidir. "Feraz", muteaddid ma' nasi vardir. Burada "cem"' ma'na- 
sinadir. Vecd halinden dolayi o yardimci odanin ortasina upuzun yatti ve 
kendinden gegti. Hane halkinin hepsi muctemian onun ba§ina geldiler. 

lS ^a lS > j-i ^y> «->lfi tj\ or*.?*' j** ^ ^-^ ****' *y~ ^ 

3587. OCendine geldi. ^Dedi: *6y ho$luk deryasil By idraMeri idraksizlige koy- 
mu§ olan! 

"Hu§ha"dan murad, idrakatn ruhiyye, "bi-husTden murad, havass-i 
hamse-i zahire idrakinin kalkmasi halidir. Nitekim 1. cildin 576 numarasm- 
da Oi>^ \j ^J v-U^ ^ ■ *>.& ^J^^. j J'J"^. 3 cr^ [ya'ni "ircil" hitabim i§it- 
meniz icm, hissiz ve kulaksiz ve fikirsiz olunuz"] buyurulmu§tur. Ya'ni, yar- 
dimci olan adam, bu bihu§luk halinden ayilip kendine geldi ve cenab-i 
Hakk'a hitaben dedi: "Ey ho§luk ve zevk deryasi! Ey ezvak-i ruhaniyyenin 
idrakini havass-i zahirenin idraksizligine koymus, olan Hahk'imr 

3588. * r U,ykuya uyamkligi koymu§sun! ^i-dillijje dilddrltgi baglami§sin!" 

"Bi-dil", asik ve "dildar", ma'suk demektir. Ya'ni, "Havass-i hamse-i za- 
hirenin muattal oldugu uyku haline, ruh-i insaninin uyamkligi halini koy- 
mu§sun ve a§ikliga ma'§uklugu baglami§sm!" Zira uyku halinde insamn ha- 



AHMED AVNI KONUK 

vass-i hamsesi muhitindeki esyaya irtibattan hall kalir. Mesela, uyuyan kim- 
senin gozu yaninda oturanlan gormez ve kulagi sozlerini isitmez. Fakat 
rii'yasinda gordiigii kimseler ile konusur. "Asikhk haline ma'sukluk halini 
koymak" ta'biriyle «^»»o '^>h (Maide, 5/54) ya'ni "Allah Teala onlan sever 
ve onlar da Allah Teala'yi severler" ayet-i kerimesine isaret buyurulur, Zira 
ewelen Hak Teala bir kulunu sever ve o kul dahi hubb-i ilahinin aksi sebe- 
biyle Hakk'i sevip onda mustagrak olur. Nitekim bu ma'nayi su beyitte izah 
etmisjerdir: 

A§k odu evvel du§er ma'guka, ondan a§ika 
§em 'i gor ki, yanmadan yandirmadi pervaneyi 

3589, " <J\iiin imliai fakr zilleti i$ine hoi)mu§sun! \Devlet aerclanliaini fakr 
zintirine haglami§sin! 

"Zull", hakir olmak; "gull", demir zincir, demektir. "Fakr"dan murad, 
Hakk'in gaynndan yiiz gevirip bilciimle umurunda Hakk'a arz-i ihtiyac et- 
mektir. Ya'ni, "Ey hakim-i mutlak olan Halikim! Alem-i ma'nada in'am edi- 
ciligi fakr zilleti igine koymussun. Devlet gerdanligim da bu fakr zincirine 
baglamissin!" Zira ancak Hakk'a arz-i iftikar eden insan-i kamil, halkin sun 
olan zenginliklerinden ve onlann sun olan devlet ve mansiblanna ba§ eg- 
mekten mustagnidir; ve bilakis bu fakr zilleti iginde onlann iizerinde hakim- 
ligi ve tasarrufu vardir. Nitekim Hz. Fir efendimiz zamaninda Selcuk hukum- 
darlan ve ekabiri onlardan istimdad ederler idi; ve Cenab-i Fir efendimiz ise 
onlann hepsinden miistagni idi. 

3590. jLitl, zxd iginde gizli ve mundericdir. S^ie§ yakici su icinde mundericdir . 

Ya'ni, bu suret aleminde birbirinin ziddi olan seyler birbirinin iginde gizli 
bir surette mundericdir. Mesela ate§ ile su hikmet-i tabiat nokta-i nazanndan 
birbirinin ziddi ise de, kimya nokta-i nazanndan ayni anasinn muhassalati- 
dir, Nitekim kuremizin etrafmda dalgalanan Bahr-i Muhit muvellidu'1-ma' ve 
muvellidu'l-humuza ve sodyumdan miirekkebdir; ve keza su atesi sondiirdii- 
gii cihetle atesin ziddidir. Halbuki bu ates harareti bir kap iginde kaynayan 
suya intikal ettigi vakit, ates ve hararet kendi ziddi olan su iginde gizli bir su- 
rette miinderic olmus olur. 



Gg%cg> 



MESNEVl-1 SERlF SERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3591. r Bahfe Q^emru&'un ate§inde miinderkdir. Orddlar bezlcUn ve harcdan 
ne§v u nema huluca olmu^lur. 

Ya'ni, mademki HakTeala boyle zidlan zid icmde gizlemistir, murad-i ila- 
hisi taalluk ettigi vakit bir zidda gizli olan seyi o ziddan disanya gikanr. Ni- 
tekim Nemrud'un atesinde gizli olan bahgeyi Ibrahim (a.s.) igin izhar etti ve 
kahnnda gizli olan Iutfunu meydana gikanverdi; ve ziddin zidda gizli olmasi- 
mn bir misali de budur ki: Iradiar masraflardan nesv ii nema bulur. Halbuki 
iradlar masraflann ziddidir. Mesela bir kimse elindeki tohumu topraga sagar; 
bu masraftir. Fakat masraftan onun birgok misli mahsul ve trad ele geger. 

*-\jj UjJi ^Jj\ \j r-L**Ji r^ 8 ^ ls^ 3- ^* °^ ^ 

3592. Diatia §ah-i necah olan CMnsiafa: "6y ni' metier sahibi! Comerdlik kar- 
dxr" buyurdu. 

"Necah", zafer bulmak, halas olmak ve hacetlerini elde etmek ma'nalan- 
nadir. "Semah", cdmerdlik, "rebah", faide ve kar demektir. Ya'ni, hatta irad 
masraflardan nesv ii nema bulduguna isaretle, umur-i diinyeviyye ve uhre- 
viyyede zafer bulmamn ve hacetleri elde etmenin sahi olan Server-i enbiya 
Mustafa (a.s.v.) Efendimiz cenab-i Ebu Hiireyre'nin rivayeti ile bize vasil 
olan hadis-i seriflnde c ij c u~Jt ya'ni "Cdmerdlik kardir" buvurmu§lardir. Zira 
cdmerd adam elindeki mah hayrata sarf eder ve sonra t*J&I ^ & iL^X \\^ 'J, 
(En* am, 6/160) ya'ni "Kim ki, bir iyilik ile geldi, onun igin o iyiligin oh mis- 
li mukafat vardir" ayet-i kerimesi mucibince, o sarf ettigi malin on misline na- 
il olur. Beyt-i serifteki "ya uli'n-na'ma" hadis-i serifin lafzindan olmayip, bu 
hadisin serhi makammda vaki'dir. Zira comerdlik ni' metier sahibi olan zen- 
ginler elinden gelir. Ziigurdlerin comerdligindeki faide muhtaclar igin hig me- 
sabesindedir. 

3593. Sadakalardan mal asla ehsik olmadi. SAncak hayirlar ne aixud haala- 
mak yeridirl 

"Miirtebat", ism-i meful ma'nasina olabilecegi gibi, ism-i mekan ma'na- 
sma da olabilir. Ya'ni, muhtac olanlara mal ile yardim etmek ve sadaka ver- 
mekten dolayi bir zenginin asla mah eksilmez. Binaenaleyh ancak hayrat, 



6}£3<2£a 



AHMED AVNl KONUK 

malm ne guzel baglanma yeridir! Yahud, ancak hayirlara ne guzel baglan- 
mistir! demek olur. Bunda arif ma'rifetinin sadakasiru muhtac olanlara ver- 
dikce ilim ve ma'rifetinin ziyadelesecegine de isaret buyurulur. 

3594. iJ/lltinin ziyddeligi ve kaynayt§ zekattaAir. ^Jah§ddun ve miinkerden is- 
met namazda&ir. 

Ya'nt, altmin cogalmasi ve keselerde ve kasalarda kaynayisi o altinin 
kirkta birini muhtackira vermekten ibaret olan zekattadir. Fakat nefs-i insa- 
ni bahil ve harts oldugu icm zekat verdigi vakit parasinm noksan olacagim 
zanneder. Halbuki basar-i basireti agik olanlar zekat verenierin mah hi? urn- 
madiklan yerden kendilerine bircok faideler ve karlar gelerek cogaldigmi go- 
riirler; ve ehl-i gaflet olan zenginler ise bu zekati vermemeleri yiiziinden tiir- 
lii turlii zararlara ugrayarak mallanmn giinden giine eksildigini ve hatta if- 
lasa kadar gittigini fark edemez ve bu zararlanni ba§ka ba§ka sebeblere is- 
nad ederler. Ve keza mu'minin zarar-i ma'nevi olan fahsadan ve miinkerden 
ismeti ve muhafazasi dahi namazdadir. Zira namaz, diinya muamelatina da- 
lan mu'minlerin, hig olmazsa be§ vakitte olsun, Hakk'a tevecciih etmesi icm 
mevzu'dur ve Hakk'a tevecciih ise emr-i Hakk'a itaati ve onun nehyinden 
ictinabi intac eder. Ve emre itaat ve nehiyden ictinabin mukafat-i diinyeviy- 
yesi muamelat-i surisinde zararlardan vikayeye ve mukafat-i uhreviyyesi de 
tasallutat-i seytaniyyeden azade kalarak, hayat-i uhreviyyesinde sa&detine 
sebeb olur. Binaenaleyh dikkatle bakilirsa zekat ve namaz dahi tr&din mas- 
raftan ne§v ii nemasmdan ibarettir. 

3595. Senin o zekdhn kesene hek$idir ve o namazm dahi sana hidlardan <fi- 
bandu. 

Ey zengin efendi! Senin o verdigin zekat, kesenin ve kasanin bekcjsidir. 
Nitekim Istanbul'un cehennemi yanginlan arasmda yanan mahalleler arasin- 
daki ahsab evlerden bil'ahare zekatim verdigi tahkik olunan salih kimselerin 
mutasarnf oldugu birkac ev kurtulmus oldugu herkes tarafindan goriiliip 
hayret edilmistir. Bu ma'naya binaen hadis-i §erifte sir^b ^1^1 \y^ ya'ni 
"Malimzi zekat ile tahkim ediniz!" buyurulmustur. Ve senin hulus-i kalb ile 
olan namazm dahi senin batimm kurtlar mesabesinde olan ins ve cin seytan- 



*#%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XII. ClLT ♦ MESNEVl-6 • 

lanndan muhafaza eden gobandir. Zira kalb, Hakk'a teveccuh edince halktan 
yiiz gevirmi§ olur. Eger namaz miinafiklann namazi gibi hulus-i kalb ile ol- 
mazsa, o namaz kalbin Hakk'a tevecciihu degil, halka tevecciihu demek ol- 
dugundan o namaz insani miinkerden ve fah§adan men' etmez, belki miin- 
kerin ve fah§amn aym olur. 

3596. Taili meyve dalda ve yaprahia gizlidir. Ehedi olan dirilik olum alhndadir. 

Bu ve attdeki beyitlerde zahiri nefs-i insaninin nazanna girkin goriinen ve 
ic yuziinde faide ve letafet bulunan §eylerin misali mezkurdur. Ya'ni, tatli mey- 
ve agacin kati dallannda-ve -tatsiz yapraklannda gizlidir ve bunlardan gikar; ve 
keza hayat-i ebediyye dahi zahiri girkin goriinen ihtiyari veya lztirari dliimle- 
rin altmda gizlidir. Zira ihtiyari olum ile olen kamiller bu hayat-i diinyeviyye- 
de ruham bir hayat ile ya§arlar; ve lztirari oliim ile olen mii'minler dahi cisma- 
niyet yiikiinden kurtulup o ebedi olan hayat-i ruhaniyyeye kavu§urlar. 

**3*a \j uy*j 6 ^j 1*^ i)\j *»j^ J^ ■ii^- &J* *££>$ Aij 

3597. Qvibre hir kaideden dolayi iopraijin kutu olmu§iur. gxdadan yerin hir 
meyvesi dogmu§tur. 

"Zibl", giibre; "§ive", burada "kaide" ma'nasinadir. Ya'ni, surette menfur 
olan giibre alem-i tabiatta mevzu' olan bir kaide ve kanun mucibince topra- 
ga km verici olmu§tur. Toprak o murdar olan giibre gidasim aldiktan sonra 
yerden tath meyveler dogmu? ve ne§v ii nema bulmu§tur. 

^)5j%*~~* (_j .x^-Lw« o*^j-*< ji t^^j^y* sxi Oi-g-^ ^-^ j^ 

3598. ^fioklukta hir mevcud, sacidligin iab'in&a hir mescudluh gizli olmu§tur. 

"Adem"den murad, mevcudat-i miimkinedir ki, kendi zatinda viicud ko- 
kusunu koklamami§tir; ve onda ayn-i viicud ve bi-nefsihi mevcud olan Hak 
Siibhanehu ve Teala gizlidir. Miimkinat mevcud goruniirler ve viicud- i haki- 
ki sahibi olan Hak Teala mahfi ve batindir. Bu ma'naya binaen Hz. Pir efen- 
dimiz bir beyitlerinde §6yle buyururlar: 

"Bu Memin heykeli ve cismi batuunm nikabidir. Yoksa biz butun secdelerin 
kiblesiyiz. " 



cse^o 



AHMED AVNi KONUK 

Ve hilkatte sacidin zatinda mescud-i muazzam olan Hak gizlidir; ve boy- 
lece hakikatte ma'dum olan sacidin zatinda onlann mucid-i alisi olan Hak 
gizlidir. Ve nitekim Hz. Pir efendimiz diger bir beyt-i §eriflerinde de bu ma'na- 
ya i§areten buyururlar: 

"Cismimin evi nigin halkin secdegahi oldu? Qiinku onun der ti divannda giin- 
dixz ve gecede o mescud-i muazzam vardir. " 

Ve Ebu'I-Hasan-i Harakam (k.s.) dahi bu ma'nada ^y-^-J Jr*s } 
ya'nt "Eger siz bizi tanisamz idi, elbette bize secde ederdiniz" buyurmuskir- 
dir. Ma'lum olsun ki, bir kul vucud-i hakiki-i Hak muvacehesinde kendi mev- 
hum olan varhgmdan gecjnce, o kulu Hakk'in varhgi istila etmis olur ; ve kul 
Hakk'a secde edici oldugu icm onun tab'inda bir mescudluk gizli bulunur. Ka- 
milin kalb-i §erifi her an Hakk'a sacid oldugu icm bilcumle halk ona serfurii 
ederler. Nitekim Adem'e meleklerin secde etmeleri de bu ma'nadandir. 

3599. ^emir ve ia§ harifan o hir muzlemdir. 3$inde hir nur ve hir alemin 
§em'i vardir. 

Ya'nt, demir ile cakmak tasi dislan ve suretleri cihetinden muzlem bir 
maddedir. Fakat demir cakmak tasma vuruldugu vakit iglerinde gizli olan 
parlak bir kivilcim gikar; ve bu kivilcimdan buyiik nisbette atesler ye i§iklar 
peyda olur. Bunun gibi, insan-i kamilin cismaniyeti kesif ve karanlik gorii- 
niir; fakat onun batimnda bir nur-i ilahlve bir koca alem-i izafinin gem-'i var- 
dir. Nitekim ayet-i kerimede !<*■ L-^'j jy *^ °cs '^^ ■*» (Maide, 5/15) ya'ni 
"Ey insanlar! Size Allah tarafiridan bir mif olan peygamber ve agik bir kitab 
geldi" buyurulur. 

3600. IZir korhuda hinlerce eminlih, qoz karasi i$inde hu kadar audmlik vardir. 
[3580] U 

Ziddm zidda miinderic oldugunun bir misali de bir korkuda binlerce ermn- 
lik gizli olmasidir. Zira insan korku sebebiyle melhuz olan tehlikelerden nef- 
sini muhafaza eder ve emniyet altinda bulunur; ve keza gozbebegi kara bir 
nokta oldugu halde o noktada bu kadar cok aydinlik vardir, ve bu aydinhk 
sebebiyle muhitindeki esyayi goriir. 



e jsps a 



MESNEVl-t SERlF SERHi / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3601. Cisim okiiziinun i$ine hir §ehzade, hir viraneye hazine fconmxiftur. 

Ya'ni, cisim okiizunun icjne ebul-ervah ve ruhun sahi olan Hatem-i en- 
biya Efendimiz'in sehzadesi mesabesindeki ruh-i insani konulmustur. Bir vi- 
rane ve harabe mesabesinde olan cisme boyle bir ruh-i insani hazinesi giz- 
lenmistir ki, biitiin hakayik ve maarif-i ilahiyye cevherleri ve altinlan bu ha- 
zinede mundericdir. 

<_r^ lT~- l^ 6 ^ ^ J^ lT^ ^J *?-J &j* >* ^ 

3602. Ta hi hir ihtiyar e$ek o nefisien ka$a', okuzu yore, §ahi ciegil! ^a'ni 
jblis. 

"Nefis", agir, kiymetli ve aziz ve makbul olan sey. "thtiyar esek"ten mu- 
rad Iblis'tir. Zira Iblis Adem'in suretine bakti ve onun ma'nasi olan ruhundan 
gafil oldu; ve "0 Adem kesif olan cisimdir. Ben ise latif olan cismim, binaena- 
leyh latif olan kesif olandan daha hayirlidir" dedi. Binaenaleyh insan-i kami- 
lin cismine nazar edip ma'nasindan kacan nefsani ve cismani kimseler dahi 
Iblis 'in tebaasi hiikmunde olur. 

C^ 

J^jSwt jl }j? J Jj jjA 4*15 0!** 4JJI a\\\ Ul X^ t_~*j ^\y 

Padisahin kendinin o uc, ogluna: "Bu seferde benim memleketimde 

filan yere boyle tertlb koyunuz ve filan yere boyle naibler nasb 

ediniz, amma sakin, sakm filan kal'aya gitmeyiniz ve onun 

etrafinda dolasmayimz!" diye vasiyet etmesinin hikayesidir 



"Kal'a-i zatu's-suver", "suretler sahibi kal'a" demektir ki, bundan murad, 
sifat ve esma-i ilahiyyenin mezahirini havi olan diinyadir. "§ah"tan murad, 



ogpa 



AHMED AVNi KONUK 

ruh-i kulli-i Muhammedi'dir. "Uc gehzade" ile, ahyar ve ebrar ve siittar yol- 
lanna siiluk eden en/ah-i mu'minine isaret buyurulur. Nitekim hadis-i §erifte 
<jjj tf oy^pj *M cy Ui va ' n i " Ben Allah'tamm ve mu'minler benim nurum- 
dandir" buyurulur, Necmeddin-i Kiibra hazretleri Usul-i A^ere'lerinde buyu- 
rurlar ki: "Ahyar tariki muamelat-i §er'iyye erbabinin yoludur ki, bu taife gok 
oruc tutarlar ve gok namaz kilarlar ve cok Kur'an-i Kerim okurlar ve cok hac- 
ca giderler ve cihad ederler. Bu yoldan uzun zamanda Hakk'a vasil olanlar 
cok azdir. Ebrar tarikine salik olanlar kotu ahlaklan tebdfle ve nefs-i emma- 
reyi bunlardan temizlemeye ve kalbi saf kilmaya ve ruhu parlatmaya, velha- 
sil batini ma'mur etmeye cah§irlar. Bu yoldan Hakk'a vasil olanlar da ahya- 
ra nisbetle gok ise de yine nadirdir. §iittar yolu ehl-i muhabbetten olan kim- 
selerin yoludur; ve ask ve muhabbet ile siiluk edenlerin bidayetleri evvelkile- 
rin nihayetlerinden efdaldir. Bu tarik-i, §uttar mevt-i iradl iizerine mebnidir. 
Nitekim Server-i enbiya (a.s.v.) Efendimiz i/y 01 JJ ijij- ya'ni "Olmezden ev- 
vel oliinuz!" buyurdu. 

t 

3603. ISir ?ah var idi. <$ahin ii$ oglu var idi. Dier upi fiinat ve nazar sahi- 

Ya'ni, mii'minlerin yukanki mukaddimede beyan olunan vie sinifi hayat-i 
diinyeviyyenin higligini gormekte fatin ve zeki ve nazar sahibi idi. 

3604. Dier hid Aiaerinden sehacla ve vefjada ve kerr ti ferde daha medh olun- 
mu§ idi. r 

Bu uc sinifin her birisi Hak yoiunda sehada ya'ni huzuzat-i nefsaniyyele- 
rini fedada ve vegada, ya'ni nefis ve seytan ile muharebede ve kerr u ferde, 
ya'ni mucahede usuliinde digerinden daha medh olunmus idi. Nitekim ahyar 
ve ebrar ve siittar yollanndan her bin bir vecih ile fazil ve diger vecih ile mef- 
duldiir; ve her birisi bir vecihten digerine nazaran daha memduhdur. 

3605. Tif §em fltbi §ahxn ihi goziinun ay dim olarak §ehzadeler §ahin huzurun- 
da toplanvp durmu§ idi. 



c^ga 



MESNEVM §ERfF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, bu tig sinifin ruhlan ebu'l-ervah olan Server-i enbiya Efendimi- 
z'in sebeb-i sururu olarak onun huzur-i ma'nevilerinde toplanip durmu§lar 
idi. Nitekim ayet-i keiimede kiyamete kadar bu huzur-i ma'neviye i§areten 
Jji Jjlj JJ^j 01 i^Jpij (Hucurat, 49/7) ya'ni "Biliniz ki, muhakkak Resulul- 
lah sizin iginizdedir" buyurulur. 

3606. Oflulun iki goziinden gizli yoldan o babamn nahM bir su ceker. 

"Nahil", liigatte "hurma agaci" demektir. "Babamn vucudu" hurma aga- 
cina ve "evladin iki gozii" dahi gesmeye tesbm buyurulmu§tur. Ya'ni, baba- 
mn hurma agaci gibi ofan vucudu ogulun ce§me ve pinar mesabesinde olan 
iki goziinden gizli yoldan siirur ve safa suyunu geker. "Ayneyn", "iki goz" 
ma'nasina geldigi gibi, "iki pinar" ma'nasina da gelir. Bu surette pinann bin- 
si evladin cismi ve digeri ruhu olmus, olur. Ya'ni bir baba evladinin ruhunda 
ulviyet ve cisminde de selamet goriirse, bu iki cesmelerden batin yolundan 
onun nahil-i vucudu siirur ve safa suyunu geker. Bunda ebu'l-ervah olan Re- 
sul-i Ekrem hazretleri kendi evladi mesabesinde olan iimmetinin ruhunda 
maarif-i ilahiyye ile teal! ve cisminde §er'-i §erife mutavaada selamet goriir- 
se mahzuz olur, ma'nasi da miindericdir. Atideki beyitler gizli yoldan mecra- 
lar oldugunun misalidir. 

*__jVj j ^U tj&^ij <£y ^JJus* »— »lii <*~Z^- ,y\ *-->) -*jj^* j ^ 

3607. Diatta bu ce§menin suyu evlaMan acele ananin ve babamn bahceleri ia- 
rafina gider. 

"Mam", ana; "bab", baba demektir. Ya'ni, hatta bu evlad ge§mesinin sii- 
rur suyu acele ananin ve babamn bahgeleri mesabesinde olan kalbleri tarafi- 
na gider. 

o^ _>•> j* jO ^^^ <-*J^ *^ Ot^J J^-J -^ur 4 *fi 

3608. V^fihayet ananin ve babamn bahgeleri iaze olur. 'Hu her iki uyundan on- 
lann aym can olmu§tur. 

Nihayet ananin ve babamn kalblerinin bahgesi, siirur ve satadan taze olur 
ve taravet bulur. Evladin bu her iki goziinden veya onun ruh ve cisminin ge§- 
mesinden ananin ve babamn siirur ve safa ge§mesi akici olmusuir. 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

3609. Uaktaki hasiahkian cesme aM olur, o nahHiii yapragi ve iali kuru 
olur. 

Vaktaki suri hastahktan evlad ge§raesi illetli olur veyahud evladin ma'ne- 
vi olan hastahktan ruhu ve cismi alii olur, nahil mesabesinde olan babanin 
vucudunun yapragi ve dali kuru olur. Ya'm hazzi ve safasi zail olur ve mu- 
kedder bir hale gelir. Nitekim ruhu habis ve cismaniyeti fasid olan evladlarm 
babalan ve analan gece ve giindiiz elem ve azab icindedir. 

3610. Onun nahlinin kuruluau zahiren souler ki: "0 aqa$ evladdan rutubet $e- 
135501 kerii." 

Babanin nahl vucudunun kurulugu ve nes/esizligi ve mukedder olu§u za- 
hiren, "0 agac, evladdan gizli bir yoldan rutubet gektigini ve haz ve safa bul- 
dugu"nu soyler. 

3611. By ne $ok hoyle ft&i mecra, ey ga/iller sizin cantniza muttasd&ir! 

"Kariz", yer altinda olan gizli mecra, demektir. Ya'nt, ey gafiller! Sizin ca- 
nimza muttasil olan boyle ne kadar cok mecralar vardir ki, sizin bu mecralar- 
dan haberiniz yoktur. 

3612. 6y kimse! fiokien ve yerden mayeler $ekty, nihayet senin cismin semiz 
olmu§tur. 

Ey insan! Gokten giine§in ziyasini ve hararetini ve havadan muvellidu'l- 
humuza gibi maddeleri ve yerden gida vasitasiyla azot ve karbon ve kils gi- 
bi birtakim anasiri peyderpey cismine cektin ve nihayet senin cismin bu mad- 
de ve cevherlerden semirdi. 

'oJU^j tl)Tj jjj 6j\j ojl %-ij.SjA Olfsj- ij\j>r\j Cf 

3613. Cismi cihanin eczasuidan ^almissin. Randan ve ondan yarga par$a kes- 
missin. 



eg^o 



MESNEVl-I SERtF SERHi / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Binaenaleyh sen cismini bu dunyamn ctiz'lerinden galmissin. Birtakim 
bu ve o anasir-i basitadan parga parga kesmissin. Mesela karbondan bir 
parga ve azottan bir parga ve diger anasirdan dahi birer parga kesip almi§- 
sin. 

0U- J f~?r J. lJ^J* J. L*»jlj 0L-I_j c^&lj Jyj j\ 

3614. ^erden ve giinesien ve gokten cisme ve cana parpdar diktin. 

"CarTdan murad, ruh-i hayvanidir. Ya'ni, yerden gida vasitasiyla ve gii- 
nesten ziya ve hararet ile ve gokten ve havadan teneffus vasitasiyla cismine 
ve ruh-i hayvanine pargalar diktin ve cisminden her an aynlan cevherler ye- 
rine yamalar yaptin. - . 

3615. y>a sen zanneder misin ki, hedava fl'otiirdiin? iSu ve o senden gen alma- 
sinlar? 

. Ya sen zanneder misin ki, cismaniyetine aid olarak bu ecza-yi cihandan 
aldigin seyleri bedava [:bad-i heva] buldun? Bu ve o anasir kendi pargalan- 
ni senin cisminden geri almasinlar? Ya'ni dliim vasitasiyla cismin tahallul 
edip karbonu karbonun kiillu ve azotu dahi azotun kullu tarafma gitmesin? 
Ve diger anasirdan her birisi sana igreti olarak verdikleri pargalarmi senin cis- 
minden kopanp geri almasinlar? Boyle mi zannediyorsun? 

3616. Qahnmi§ meta.' payidar olmaz. jfakat Wstzi daragacinin dihlne kadar 
aetirir. 

"Kale", meta' ve kumas; "paydar", sabit; "pay-i dar", daragacinin ayagi 
ve dibi demektir. Ya'ni, bil ki, calinmis meta' ve esya hirsizin elinde sabit ola- 
rak kalmaz. Fakat nihayet hirsizi cezaen asilmak igin daragacinin dibine ka- 
dar goturur. igte galinmis meta'in hizmeti sana bu kadar olur. Burada "dara- 
gaci"ndan murad, cismin inhilal ettigi mezardir. 

3617. Hiu ariyettir, az tikmak lazimdtr. ,2,ira yakaladigm seyi odemek la- 
zimdir. 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Fe§arden",bir§eyibiryeretikmakveg6mmek, (o^\jf) "guzarden", [zal 
ile] ve (ojjijf ) "guzarden", [za ile] "odemek" demektir. Ya'ni, bu alem-i su- 
rette cuz'lerinden aldigm seyler hep igretidir; cismine az tikmak lazimdir. Zi- 
ra tutup yakaladigin maddeleri ve cevherleri bu hayat-i dunyeviyyenin so- 
nunda odemek icab eder. 

#* -• *' 

3618. ^O^ejahtu" den flayn ki o ^Uehhab'dan gelmistir, ruk i$in oV. haskala- 
xx heyhudedir . 

Ya'ni, insanin odemeye mecbur olmadigi bir sey varsa o da '&* v 'cJSj 
^jj (Hicr, 15/29) ya'ni "Adem'e kendi ruhumdan ufledim" ayet-i kerfmesin- 
de beyan buyurulan ruh-i insani ve izafidir. Zira o run, ihsam gok olan Hak 
tarafmdan gelmistir. Binaenaleyh senden geri almmayacak olan bu ruh-i iza- 
fi icin ol ve onun selametine hizmet et! Ariyet olan cismani §eylere hizmet 
beyhudedir, bo§tur. 

±**5o** *-**& \j c»^ <J <j**0^ls'* ^^i c-~~~j «J^j 

3619. Cana nishetle ona heyhudedir, diyorum, onun muhhem olan sun una nis- 
hdle decjil. 

"Sam"', sun* ve kar ma'nasinadir. "Muhkem", sun'un sifatidir; ve "sun'-i 
muhkem"den murad, cisimdir. "§in" zamiri Hakk'a raci'dir. Ya'ni, cismani 
§eyler ruh-i izafiye nisbetle bo§tur ve beyhudedir, diyonim; Hakk'in metin 
ve muhkem olan sun'unun bo§lugunu murad etmiyorum. Zira cismin ica- 
dinda dahi Hakim-i mutlak hazretlerinin buyiik hikmetleri vardir. Zira 
alem-i suret alem-i efaldir; ve ef al alet vasitasiyla viicuda gelir; ve cisim 
ise, ruhun iradelerini izhar icin bir alettir. Bu sebeble ayet-i kerimede f~~*S\ 
j^-'j U Q\ jjdfj £* Jjriju il;f (Mu'minun, 23/1 15) ya'ni "Biz sizi abes bla- 
rak mi yaratak? Ve muhakkak siz bize rued' etmeyeceginizi mi zannettiniz?" 
buyurulur; ve diger ayet-i kerimede dahi UU u$L C _, ^j'uij * L-Ji CiL u j (Sad, 
38/27) ya'ni "Biz gogii ve yeri ve onlanh aralannda olan §eyi batil olarak 
yaratmadik" buyurulur. imdi bir kimse ruh-i izaffnin iradelerini ihmal edip, 
cisim makinesinin muharriki olan ruh-i hayvaninin iradelerine tabi* olsa, 
onun bu efali bo§tur ve beyhudedir; ve ruh-i izafisini muflis bir halde birak- 
mis. olur. 



c^P? 



MESNEVl-I §ERtF §ERHi / XII. CtLT • MESNEVl-6 



Jbl ^ djj jl aS' ^jsr Olj aj aj^ Ojj^ jl v' '«— ^ t^i 

Arifin haySt-i ebedi ge§mesinden istimdad etmesinin ve onun bi-vefa 

olan sulann ge§melerinden istimdaddan ve ictizabdan mustagni 

olmasmm beyamndadir ki, onun alameti "Gurur evinden 

uzaklasmaktir." Zira ademi o gesmelerin yardimlan uzerine i'timad 

ederse, baki olan gesmenin talebinde daima gevsek olur. 

Nazmm terriimesi: 

"Sana can iginden bir i§ gerektir. Zira sana ariyetten bir kapi acmaz. 

Evin iginden bir su gegmesi, di§aridan gelen bir wmaktan iyidir. " 



"Hayat-i ebedi ser-gesmesi"nden murad, insan-i kamilin kalb-i §erifidir ki, 
ondan ulum-i lediinniyye sulan cari olur. "Vefasiz sulann ge§meleri"nden mu- 
rad, ulema-i zahirenin kalbidir ki, onlardan vefasiz olan ulum-i taklidiyye su- 
lan cari olur ve ulum-i taklidiyye insani diinyadan sogutup tevecciih-i kulli ile 
Hak'a dondiiremez. "Arif'ten murad, insan-i kamilin kadr ve menziletini ta- 
niyan kimselerdir ki, onlar hayat-i dunyeviyyelerinde insan-i kamilin sohbe- 
tini ihtiyar ederler ve ulema-i zahirenin ulum-i taklidiyye ve istidlaliyyesinden 
miistagnidirler; ve bu halin alameti budur ki, arif insan-i kamilin sohbetine 
mulazemet etmekle kalbi nurlamr ve gurur evi diinyadan ve onun huzuz ve 
ezvakmdan uzaklasir. Zira bir insan o vefasiz olan ulum-i zahire ve taklidiy- 
ye cesmelerine dayanir ve i'timad ederse, baki olan ulum-i lediinniyye $e§me- 
sinden ve insan-i kamilin sohbetinden gev§ek olur ve alem-i surete miincezib 
bulunur. Nitekim Hakim Senai hazretleri rubailerinde §6yle buyururlar: 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

"ilham-i MM He ruhtan gelen i§ ve ilim gerektir. Ariyeti olan ulum-i taklidiy- 
yeden sana biihaklkat kapisi agilmaz. Nitekim evin iginden kaynayan birpi- 
nar, di§andan evin igine akan bir irmaktan daha faidelidk. " 

3620. S^slt olan $eylerin mecrasi ne aiizeldir! Seni hu mecralardan jarig gdirir. 

"Ash olan mecra "dan murad, insan-i kamilin kalbidir ki, ulum-i lediinniy- 
ye mecrasidir. "Bu mecralar"dan murad, ulum-i istidlaliyye ve taklidiyye 
mecrasi olan ehl-i zahirin kalbleridir. Ya'ni, insan-i kamilin ulum-i lediinniy- 
ye mecrasi olan kalb-i senfi ne giizeldir! Seni ulum-i istidlaliyye ve taklidiy- 
ye mecrasi olan bu ehl-i zahirin kalblerinden farig ve miistagni kilar. 

3621. Sen yiiz cesmeien serhel cekiyorsun. O yiizden her ne eksxk olursa hos- 
Ivk eksik olur. 

"Yenbu*", biiyiik pinar, "serbet", masdar-i bina-i merredir, "bir kere ic- 
mek" demektir. "Yenbu* "dan murad, ulum-i zahiriyyede meshur olan alim- 
lerdir. Ya'ni, sen hakayiki anlayacagim diye muteaddid ulema-i zahirenin 
meclislerini dolasip her birinden bir ilim suyu cekiyorsun. cesmelerden her 
ne eksik olursa, ya'ni senin anlamak istedigin her ne sey noksan olursa, zev- 
kin dahi noksan oluyor ve muskilin halledilememi§ bulunuyor. 

3622. Uakiaki i$eriden alt olan cesme kaynar, cesmelerin istiraktndan gam 
olursun. ? 

Ey talib-i hakikatl Vaktaki all olan kalb cesmesinden ulum-i lediinniyye 
kaynar, o ulum-i taklidiyye cesmelerinden ilim calmak talebinden gam ve 
miistagni olursun. Her muskilin bu kalb-i all gesmesinden hallolunur. Zira 
ulum-i ledunniyye cesmesi ruhan! ve ulum-i taklidiyye ve istidlaliyye cesme- 
si cismanidir. 

3623. uWademki senin gozun ayiin olmasi sudan ve camurdan olur, hu hurre- 
nin ratibesi kalhin clerdi olur. 



c 3^> 



MESNEVf-t §ERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Ratibe", hizmet mukabilinde verilen ta'yln ve maa§ ve miikafat. Ya'ni, 
ey kimse! Madem senin kalb gozuniin aydin oimasi sudan ve gamurdan 
mahluk olan cismin ilimlerinden oluyor, binaenaleyh bu kurrenin ve goz ay- 
din olmanin ve sururun kar§ihgi kalbin derdi ve lztirabi olur. Zira talib-i ha- 
kikat olan kimseyi ulum-i istidlaliyye ve taklidiyye doyurmaz. Bilakis kalbe 
lztirab ve §ek ukdeleri baglar. 

3624. IJakiaki kal'anin suyu dtsartdan gdir, emn zamaninda ziyade uzere olur. 

Mesela, bir kal'anin suyu disandan geldigi vakit, emniyet zamaninda o su 
bol bol akar. " * 

3625. Uaktaki dusman o kal'anin etrajina teveccuh eder, ta hi onlann hanina 
garaz edel 

"Teniden", "teveccuh etmek" demektir. Ya'ni, diigman o kal'anin etrafina 
teveccuh edip kal'ayi, kal'a halkimn kamna garaz etmek igin muhasara etti- 
gi vakit, 

»Lj LgJlj lj 4*13 jJiLj \j oL— 01 Aj^«j \j C)jjs> <—^ 

3626. O asker, disannm suyunu hal'aya onlardan penah olmamak igin ke- 
serler. 

diisman askeri kal'a ahalisine o kal'a, siginacak bir yer olmamak igin, 
o di§andan kal'a igine akan suyu keserler. 

3627. zaman igeriden hir act kuyu di&aridan yuz iaili Ceyhun'dan iyidir. 

Disandan gelen su kesildigi zaman iceride olan aci sulu bir kuyu, di§an- 
dan gelen yitz tatli Ceyhun nehrinin suyundan iyidir. Bu ma'nalar hakkinda 
Fihi Ma Ftti'in 13. fashnda §6yle buyurulur: 

"Sizin bu sozleri kendi batinmizdan i§itmenizi Hak'tan urnid ediniz! Zira 
miifid olan odur. Eger harigten bin hirsiz gelse, onlara igeriden bir hirsiz mu- 
avenet etmedikge kapiyi agamazlar. Haricen bin s6z soylersen, batmen mu- 
saddik olmadikga faide vermez. Nitekim bir agacin kokunde yasjik olmazsa, 



G 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

eger bin sene su doksen faide vermez. Onun nesv u nemasina meded etmek 
igin kokii yas olmak lazimdir... ilh." 

3628. Sebebleri kesici olan olumun askerleri, dah ve yapragi kesmeye kis gibi 
gelir. 

"Sebeblerden murad, tahsil-i ilim hususunda soz ve ses ve kitab mutala- 
asi gibi sun sebeblerdir. "DaTdan murad, cisim agacmin uzuvlan ve "yap- 
rak"tan murad, cismin havassidir. Ya'ni, suri sebebleri kesici ve ortadan kal- 
dinci olan olumun askerleri cisim agacimn uzuvlanm ve havassini kesmek 
igin kis mevsimi gibi olur. 

3629. Cihanda onlara hahardan yardun olmaz. iSftncak meger hi canda yarin 
yiizunun bahan ola! 

Cihanda bu ulum-i istidlaliyye ve taklidiyye sahiblerine bu ulum-i zahire 
bahanndan ve askindan yardim olmaz. dliim vaktinde ancak ruhta yar-i 
hakiki olan Zat-i Hakk'in bahan ve aski yardimci olur. Nitekim bu ma'nada 
5. cildin 4139 numarasma miisadif olan isjj >*» - <s ± u» »j >s- / £<**>. ju-^ 
a;j» ^ ob j\j [ya'ni "Eger bu bahisde akil yol goriicii olaydi, Fahr-i Razi di- 
nin sirnni bilici olurdu"] beytinde uzun izahat vardir. 

3630. Ondan clolayi topraga " darul-gurur" lakah oldu. 2,ira ayagini ubur gu- 

[3606] j ' - 

nu fefeer. 

sebebden dolayi topraga ve bu cismaniyet alemi olan diinyaya "daru'l- 
gurur" ya'ni "aldanmak evi" lakabi verildi. Nitekim siirh-i serifteki hadis-i 
nebevide jj>Ji > &> j\*& [ya'ni "Gurur evinden uzakla§mak] buyurulmus- 
tur. Zira ruhun bu diinya kdpriisunden gegme gunu bu cisim o ruhtan aya- 
gini geker ve vefasizltk edip ruhtan aynlir. 

3631. Ondan ewel *Senin derdini ben ioplanm!" diye saga ve sola kosardi. 
HZir sey ioplamadu 



MESNEVt-lSERlF §ERHt / Xlt. CtLT • MESNEVt-6 • 

Halbuki o diinya oliim vakti ayagim cekmezden evvel "Ben senin derdi- 
ni toplanm ve lztirablanna care bulurum" diye onun sagina ve soluna ko- 
sardi. Oliim geldigi vakit onun derdinden lztirabindan higbir §ey derip top- 
layamadi. 



3632. O sflno "Cjamlar vaktinde renc senden uzak olsun ve arada on dag ol- 
sun!" derdi. 

esbab-i diinya ve ehl-i diinya sen hal-i refahta iken "Gamlar vaktinde 
renc ve me§akkat senden uzak olsun ve seninle renc ve me§akkat arasmda 
on dag kadar mesafe bulunsun; binaenaleyh uziilme, keyflne bak, biz sana 
yardimciyiz!" derdi. 

VIoJlo ja \J Jjyf^ Syr- (O C~~s) X>\ £j «L~- dy>r 

3633. Uaktaki renc askerleri geldi, demi hagladi, muhahkak demez ki: wr Ben. 
sent gormufvmuliir ." 

Vaktaki gam zamani ve renc ve mesakkat askerleri olan malt ve bedem 
felaketler geldi ve sikintidan senin nefesini tuttu ve elemden nefes alma me- 
calin kalmadi; o esbab-i diinya ve ehl-i diinya sana "Ben senin halini gor- 
diim" bile demez; yardim etmek nerede kaldi! 

S?- l - J /f Jj ^ ] s **" Ji- ->j OLv ^x Olk-i ^ ^ 

3634. Diak seyian vein huna benzer mesel vurdu. ^Dedi ki: "Seni ritieler He 
cenge getirir. 

"San", edat-i te§b!htir. "BedTn san", "buna benzer" demek olur. Ya'ni Hak 
Teala §eytan icin dahi Kur'an-i Kerim'de bu diinya esbabimn ve ehl-i diinya- 
mn haline benzeyen bir mesel irad edip buyurdu ki: "Ey insan! §eytan seni 
hileler ile cenge ve muhalefet tarafma getirir. Nitekim sure-i Ha§r'de J^r 
'jyjui *Jj % 'jid-l J\ 'JL \isj J\ Jtf "Jz uS 'fa oCjui Ju \\ oU^Iji (Hasr, 59/1 6) 
ya'ni "Miinafiklann yahudtlere: Sizinle kitalde ve hurucda beraber oluruz, di- 
ye igvalan geytamn misali gibidir ki, o insana "Kafir oil" diye igva eder.'in- 
san onun igvasiyla kafir oldukta, o §eytan "Ben senden teberri ettim, ben 
Rabbii'l-alemin olan Allah Teala'dan korkanm!" der" buyurulur. Asagidaki 
beyider bu ayet-i kerimenin tefstri suretinde vaki'dir. 



°®pt? 



AHMED AVNt KONUK 

3635. *Der ki: nr Ben sana yarlik veririm. ^Ben seninle heraherim. HZen hatar- 
larda senin onunde giaerim. 

§eytan insana batinindan igva edip der ki: "Ben sana yardim ederim. Se- 
ninle beraberim. Hatar ve tehlike zamanlannda senin onunde giderim ve her 
i§inde sana mum olurum." 

J-UJ jjj j-Ul *J*\> y ^jaUv* jjjj^ jj O ~Jm\j u^l 

3636. "Dtadenk oka vakiinde sana svper olurum. ^Dar giinde senin mahlasvn 
olurum. 

"Hadenk", sert ve duzgiin olan bir agacin ismidir ki, oku bu agagtan ya- 
parlar. "Tir-i hadenk", hadenk agacindan yapilmis olan okdemektir. Bundan 
murad, ok mesabesinde olan belalardir. Ya'ni, §eytan insana der ki: "Ben be- 
la oklan vaktinde sana siper ve kalkan olurum. Dar vakitte mahall-i halasin 
olurum. "Manias", masdar-i mimi olursa, fail ma'nasinda olup, senin kurta- 
ncin olurum demek olur. 

3637. "Dniiasla sana canfeda ederim. Sen hir arslan ZRusiem sin! Diele mer- 
dane oV." 

"intias", hali iyi olmak ve yiiksek olmak ve dii§en kimse ayaga kalkmak 
ma'nalannadir. Ya'ni, "Senin arzulanna nail olarak iyi halde yasaman husu- 
sunda sana can feda ederim. Sen bir arslan gibi Riistem pehlivansin! Hele hu- 
zuzat-i nefsaniyyeni icraya mani' olanlan kesip bigmek hususunda merdane 
ol, hig gekinmel Emr ve nehy ne demektir? Keyfine bak!" 

3638. O hud'a ve mekr ve deha pwah hu kdelerden dolayi onu kiifur iarafina 
aeiirir. 

"Deha", burada bir kimseyi dahiyelige nisbet etmek ma'nasinadir; ve "da- 
hiye", afet ve musibet, demektir. Ya'ni, o hud'a ve mekr ve afet guvah olan 
seytan bu yaptigi hileler sebebiyle insam kiifur tarafina getirir. 

3639. Uaktaki ayak koydu, hendege dusiii, o kahkaha ile giilmeye dudak a$h. 



s $p s 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

Vaktaki insan seytarun hilesine aldarup kufiir ve inkar tarafina ayak bas- 
U, gekavet hendegine ve cukuruna dustii, o Beni-Adem'in dusmani olan 
merun kahkaha ile giilmeye dudak acti ve sevincinden dudaklan kulaklanna 
varacak derecede giilmeden bayildi. Nitekim sure-i Yasln'de \J£j u cm '^ Jf. 
'j^'jjU JjCiZi bti*±Ji {Yasin, 36/60) ya'ni "Ey Adem bguUan! Seytana itaat et- 
meyin, zira o sizin apagik dusmammzdir!" buyurulur. 

y" j fjl/* ^ 3j jj J-^-/ y J P b ^*^ o* ^ L5* 

3640. *ytey! fiel, ten senden tama'lar tutarwi!" Ona der: "fiit! [jit hi, sen- 
[3616] 11 — // 

den bvzarun. 

Kufur yuzunden dunyeyi ve uhrevi azab-i ilahiye giriftar olan insan gey- 
tana hitaben der ki: "Hey! Gel, ben bu beladan kurtulmak igin senden ta- 
ma'lar ve urnidler tutanm. Zira sen bana yardimlar va'detmis. idin!" Seytan 
ona cevaben der ki: "Git, git! Zira ben senden bizanm!" 

3641. "<Sen *3Cir<Uaar'in atdinden korkmadin. iSen korkartm. Senden ihi eli- 
ni kaMir 1 ." 

"Sen tail-i mutlak olan Hakk'in adlinden ve ameline mukabil verecegi ce- 
zadan korkmadin. Ben korkanm. Bu hal iginde benden el gek!" 

^j/^ u aj> ui*. y l^ J 1 -^ '-^ J ***■ &- ^ 

3642. Diak huywdu ki: "JHuJiofeJuiJi o hidden aula olcLu. Sen dahi bu iez- 
vuler tie ne vakit kuriulursun?" 

Bu beyt-i §erifte yukanda zikr olunan sure-i Hasr'deki ayet-i kerimenin 
maba'di olan i*J&n \\'^ dtflj (& J&- p\ j C$\ u£>(* o& (Ha§r, 59/17) 
ya'ni "O §eytan've insanin'akibetleri eb'edi a'te§te olmaktir; ve zulm edenle- 
rin cezasi budur" ayet-i keiimesine i§aret buyurulur. Bu beyit ile a§agidaki 
beyitler bu ayet-i kerimenin tefsiridir. Ya'ni Hak Teala buyurdu ki: "0 insan 
hidayet yolunun rehberleri olan peygamberleri birakip senin hilene aldanarak 
iyilikten aynldi. Ey §eytan! Sen dahi bu tezvirler ve yalanlar ile ne vakit 
azabdan kurtulursun?" 

3643. Uiesab gununde fail ve meftX kara ynzludurler ve senasann hanfUirler. 



^fS" AHMED AVNt KONUK 

"Sengsar", "ta§lamak ve recm etmek cezasi" ma'nasinadir. "Harif", san'at- 
lan ve isieri bir olan arkadas demektir. Ya'ni, hesab gunii olan kiyamette fail 
ya'ni dalalet hususunda miiessir olan seytan ve mef ul ya'ni emr-i dalalette 
seytamn te'sirini kabul eden insan kara yiizlulerdir; ve tastenmak cezasimn 
harifi ve miistehakkidirlar. Ba'zi niishalarda "harif ile "sengsar" arasinda 
vav-i atife vardir. Bu surette ma'na "fail ve mef ul kiyamette kara yiizludur- 
ler ve arkadastirlar ve mercumdurlar, ya'ni taslamrlar" demek olur. 

3644. ^fiolu vwulmu§ ve yd varum hukiitnde ve adlde uzaklik kamsinda ve ko- 
la do§ektedirler. 

"Uzaklik kapisfndan murad, cehennemdir. Zira "cehennem", "derin ku- 
yu" ma'nasina olan "cehnam"dan miistaktir. "Mihad", dosek; "bi'se'1-mi- 
had", "fena dosek" demek olur. Ya'ni, yolu vurulmus ve dalalete dusiirulmus 
olan insan ve yol vurucu ve ldlal edici olan seytan, Hakk'in hukmiinde ve 
adlinde Zat-i Hak'tan uzaklik kuyusunda ve kotii dosekte ve mahaldedir. 

3645. JAhmaga ve onu aldaian gula halasian ve necaitan sabr eimeh, cjerektir. 

"§igiften", "sabr etmek" demektir. Ya'ni, dunyanin fani hayatim kafi go- 
riip seytamn igvasina aldanan ahmak insana ve o ahmagi aldatip yolunu sa- 
sirtan gulyabani mesabesindeki seytana azab-i ilahiden kurtulmaktan ve ne- 
cattan iimid kesip sabr etmek gerektir. 

3646. Diem esek ve hem de esek tutuw buradd ^amurdadirlar . ^urada gafil- 
dirler ve orada dfildirler. 

"AfiT\ kaybolucu, demektir. Ya'ni, hem e§ek mesabesindeki ahmak insan 
ve hem de esegi tutucu olan seytan, bu dunya hayatinda camur mesabesin- 
de olan cismaniyet icmde saplamp kalmistir. Binaenaleyh onlar bu hayat-i 
dunyeviyyelerinde &hiret hayatindan garMrler. Nitekim sure4 [Sure-i 
Rum'da] bunlar hakkinda xjife '^ s'^lJi '^ ^j &J» sW» dr* ^ J .A (Rum, 
30/7) ya'ni "Onlar hayat-i duhyamh zahirini bilirler- halbuki onlar ahiret ha- 
yatindan garlldirler" buyurulur; ve ahiret hayatinda dahi onlar rahmet-i ila- 
hiyyeden gaib olucudurlar. 



<^E? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3647. $u kimselerin cjayn ki, ondan geri dondiiler, jazhn bahanna hazandan 
gelirler. 

Ya'ni, rahmet-i ilahiyyeden aril olmayanlar ancak su kimselerdir ki, gittik- 
leri dalalet yolundan geri dondiiler ve peygamberlerin gosterdikleri hidayet 
yoluna girdiler. Bunlann evvelki halleri sonbahar gibi idi. Sonraki halleri de 
bahar gibi olur. Binaenaleyh bu tovbe edenler fazl-i ilahi bahanna sonbaha- 
n gorerek gelmis. olurlar. Nitekim ayet-i kerimede J^j 'J*\j L»t ^J jUJ J\j 
JJL\ 'pi UJu (Taha, 20/82) ya'ni "Ve ben tovbe eden ve iman edip salih amel 
isteyerek, sonra miihtedi olan kimse icin miibalaga ile magfiret ediciyim" bu- 
yurulur. 

3648. %'6vbe ederler ve Dtuda tovbeyi kabul edicidir. Onun emrini tutarlar ve 
o ne gilzel emudir! 

Ya'ni, muhalefetleri sebebiyle rahmet-i ilahiyyeden uzak ve afil olan kim- 
seler arasindan aynlanlar o muhalefetten tovbe ve riicu' edenlerdir. Bu taife 
tovbe ederler ve Hak Teala dahi ou~J> °cf J») "C* o* X^ J^ i*-W y>'j (§ura, 
42/25) ya'ni "Allah Teala dyle b'ir kerimdir ki,"kullann tovbesini kabul eder 
ve giinahlanm afv eder" ayet-i kerimesi mucibince onlann tovbelerini kabul 
eder ve ondan sonra artik Hakk'in emirlerini tutarlar,- ve o Hak Teala ne gii- 
zel emredicidir! 

3649. Uakiaki pi$manhkian hanin getirirler, giinahkdrlann enininden ar§ Hirer. 

"Hanin", liigatte "anasindan aynlan cocugun aglamasi ve §iddetle agla- 
mak" ma'nalarmadir. Ya'ni, vaktaki tovbe edenler pismanliktan dolayi agiar- 
lar, bu gunahkarlann inlemesinden ar§-i Rahman titrer. Zira vucud-i izafi ar- 
§i ve tahti JjL\ j-'jh J* dC^-J\ (Taha, 20/5) [ya'ni "Rahman arsa istiva et- 
ti"] ayet-i kerimesi mucibince miisteva-yi Rahman'dir. Binaenaleyh bu vu- 
cud-i izafi ar§i Hakk'a muti" olan kullara anamn cocuklanna rahmet sagtigi 
gibi rahmet-i ilahiyye sacar. Bu beyt-i §erifte tovbenin §arti bir daha muhale- 
fete riicu' etmemek §arti ile ah u enin etmek olduguna i§aret buyurulur. Ak- 
si halde tovbe edenin hali su beyte masadak olur: 



c <^? 



AHMED AVNf KONUK 

"Elde tesbih, agizda tovbe, kalb gunahm zevkiyle dolu; bizim istigfanmizdan 
giinaha giilme gelir. " 

3650. JTlnanm <pcugu iizerine iitredifli aibi titrer. Onlann elini tuiar, yukanya 
§eker. 

Ar§-i Rahman anamn kemal-i merhametinden, aglayan cocugu uzerine 
titredigi gibi titrer ve o tovbe edenin elini tutar ve alem-i ulvlye geker. 

3651. ^er ki: "Diuda sizi aururdan kurlardi. Dste fazltn bah^eleri, iste [Ja- 
ffa olan Ulah!" 

"Garur", aldatici ve §eytan ve "gurur" diinya meta'lanndan bir seye al- 
danmak (Ahterl). Bu beyitte her iki ma'na da munasib olur. "Vahariden", 
kurtarmak, demektir. Ya'ni, ar§-i Rahman der ki: "Ey tovbe edenler! Hak Te- 
ala sizi aldatici olan diinyadan ve §eytandan kurtardi. iste fazl-i ilahinin bah- 
cderi, iste Gafur olan Rabbu'l-alemin'in huzuru!" 

3652. ^undan soma size ebedx olan azik ve nzik Uiakk'in hevasindan olur, 
olukian degil. 

"Berg", mtiteaddid ma'nalan vardir. Burada "azik" ma'nasi miinasibdir. 
"Navidan", oluk demektir. Burada esbab-i suri murad buyurulur. Ya'ni, bun- 
dan sonra size ebedi olan azik ve nzik Hakk'in hevasindan ve muhabbetinden 
olur, oluk mesabesindeki sun esbabdan olmaz; ve siz Resul-i Ekrem hazretle- 
rinin j^tj j^h ^.j -^ ^ ya'ni "Ben Rabbimin indinde gecelerim, Bana ye- 
dirir ve igirir" hadis-i §erifinin ma'nasma zevkan ve halen vakif olursunuz. 

3653. Uaktaki derya vesait uzerine resk etii, iesne, halik q\bi tulumu terk etti. 

"Derya"dan murad, viicud-i hakiki-i Hak, "vesait" ten murad, mezahir-i 
sifat ve esma-i ilahiyyedir ki, viicud-i izafi aleminin temadi-i hayata sebeb 



«^> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

olan miiteselsil vasitalandir. "Resk", "gayret" ma'nasinadir. "Tesne", "susa- 
mi§" demek olup talib-i Hak murad buyurulur. "Bahk"tan murad, ruhtur. 
"Me§k", "su tulumu" olup cismaniyet murad buyurulur. Ya'ni, vaktaki vti- 
cud-i hakiki-i Hak vucud-i izafl aleminin muteselsil vasitalanna gayret etti ve 
nazar-i kahr ile bakti, bu vasitalar yirtilip hakikat-i vucud deryasi zahir oldu. 
Binaenaleyh hakikat deryasina susamis, olan talib-i hakikatin balik gibi olan 
ruhu o deryaya sigradi ve cismaniyet tulumunu terk etti. 

Onlarin §aha veda' ettikten sonra §ehzadelerin babalannm 

memaiikine revan olmasi ve veda' vaktinde §ahin o vasiyeti 

onlara iade etmesi 



Bu kissanin ibtidasinda "ug §ehzade"den murad, ahyar ve ebrar ve suttar 
taifesinden olan mii'minlerin ruhlandir, denilmis. idi. Zira bunlann cumlesi 
"ebu'l-ervah" olan Nebiyy-i zisana muti'dirler ve babalanna kar§i hiirmetkar- 
dirlar. Bu uc taifenin haricinde olan efrad-i be§erin ruhlan heniiz ruh-i hay- 
van! ve akillan akl-i nefsani ve kalbleri kalb-i cismamdir. Binaenaleyh bun- 
lann idrakati alem-i tabiat ve cismaniyette mustagrak oldugundan ebu'l-er- 
vah olan §ahin huzurundan ve nasihatlerinden uzaktirlar. 

3654. O itf oaul sefer aAeiiyle habantn emlaki tarafina yola azm eUiler. 

"Emlak", "mulk"iin cem'jdir. Ya'ni, bu iig ogul sefere ve seyahate gikis. 
adeti iizere babalan olan §ahin emlaki olan alem-i suret tarafina yola azm ve 
tevecciih ettiler. 

3655. Onun §ehirlerinin ve kal'alarmin tarafina Awan ve maa§in teSbiri i$in, 



*#$&> 



AHMED AVNi KONUK 

"Tavaf", bir §eyin etrafini dola§mak; "divan", padisahm ve vezirlerin ve 
hiikumet adamlannm biiyiik meclisi ve cem'iyeti; "rnaa§", dirilik ve hayat, 
Ya'ni, §ehzadeler meclisin ve cem'iyetin ve hukiimdarhk hayatmin tedbiri ve 
idaresi i^in ma'lumat sahibi olmak uzere sahzn sehirlerinin ve kal'alanmn et- 
rafini dolasmaya azm ettiler. 

3656. $ahin elini apiij) vecla' ettiler. Sonra o muta olan §ah onlara dedi: 

"Muta"', "itaat olunmus" demektir. Bu sehzadeler sahm elini opup veda' 
ettiler. Veda'dan sonra o her emrine itaat olunan sah bu sehzadelere dedi: 

* 

Jjjj OLiil c~wi aJU! OUl ^ Jjj£ >jU xsS Jj OlA^S" y> 

3657. " Dier nereyi gonluniiz $ekerse azim ohin! S^lUak'in emanmda raks eie- 
reh aiixnizi" 

"Dest efsan", raks etmek ve sadan olmaktan kinayedir. Ya'ni, "Benim 
memleketimde her nereye isterseniz teveccuh edin! Allah Teala'nin hifz ve 
emamnda raks ederek ve mesrur olarak gidiniz!" 

3658. "O hir kal'anm gaynna ki, onun ack akil kapwidir. Oiulah tutucular 
uzerine kabayt dar getlrir. 

"Kuleh-daran", tac sahibleri olan hukiimdarlardan kinayedir. "JKaba", li- 
bas demek olup hukumdarhktan kinayedir. Ya'ni, "Her istediginiz tarafa gi- 
din. Fakat "hus-riiba" (:akil kapan)" ismindeki kal'a tarafina gitmeyin! Zi- 
ra o kal'a hukiimdarlara hukiimdarhk libasini daraltir ve o libasin icme si- 
gamayacak bir hale gelirler." Mesela Fir'avn ve Nemrud hubb-i diinya ve 
riy&set sebebiyle hukiimdarhk libasina sigamadilar da uluhiyet da'vasina 
kadar giktilar. 

Ja>- j\ X^Jii j -Lib jji jy^ ^^ J* ^J ^ ^ 

3659. "Sakin, sakin! O sureiler sahibinin kapistndan uzak olwwz ve tehlike- 
den korkunuz!" 

"Allah Allah", "Allah hakki igin" diye and vermek ma'nasina oldugu gi- 
bi tahzir igin "sakm ha, sakin ha!" ma'nasina da gelir. "Zatu's-suver", "su- 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEV!~6 • 

retler sahibi" demek olup bundan murad, diinyadir. Ya'ni, "Sakin, sakin! 
suretler sahibi olan dunyanm kapisindan uzak olunuz ve tehlikeden korku- 
nuz!" "Dunyamn kapisi"ndan murad, kadindir. Zira sure-i Al-i imran'da 

i.>t *. >. 4 ., ,i ,, „ * . ,,5 t , * , „ 

^UjUIj ~<*j~~J\ JjiJlj i^iJIj v^JU! j* SjkUl ^LiJlj tjssJlj *L-J! y> £>\_#zi\ ^^ ^UJ j,j 

gji slJi {Q du'i ij^Jij (Al-i inir'an, 3/1*4) ya'ni'"Kadin ve evlad ve kanta'rlar 
ile a'ltin ve giimus ve hayl-i musevveme (hiinerli ve nisanh atlar) ve en'am 
(deve, koyun ve kegi gibi hayvanlar) ve ekin isteklerinin muhabbeti nas igin 
tezyin olundu. Bunlar hayat-i dunya meta'idir" buyurulup, dunya muhabbe- 
tine yedi §ey esas olarak gosterilmi§tir ki, en ba§ta "kadin" mezkurdiir. Bina- 
enaleyh henuz sifat-i nefsaniyyelerinden kurtulamamis olan salikler igin ka- 
din muhabbeti pek tehlikelidir. Zira diinya muhabbetinde istigrak ancak ka- 
din muhabbetine mubtela'olmaktan ne§'et eder. Velakin sifat-i nefsaniyyele- 
rinden kurtulmus. olan enbiyanm ve onlann varisleri olan evliya igin kadin 
muhabbetinin ba§ka ma'nasi vardir ki, bu ma'na 1. cildin 2475 numarasina 
miisadif olan c~~j o^~ \*j? of c— t jJu . c-j Jy^ ci\ c— i j>. y^ [ya'ni 
"Hakk'm pertevidir, o ma'suk degildir; o Halik'tir, guya mahluk degildir"] 
beytinde izah olunmustur. 

3660. "Onun yiizii ve arkasi ve hur$lan ve tavam ve asapst hep timsal ve na- 
his ve sureitir." 

"0 suretler sahibi olan kal'a ki kiire-i arzdir, onun yiizii ve arkasrve burg- 
Ian ya'ni daglan ve tavam ya'ni gogii ve a§agisi ya'ni sathi hep timsaller ve 
heykeller ve naki§lar ve suretlerden ibarettir." Qimenler ve agaglar ve gigek- 
ler ve nehirler ve denizler ile ve akvam-i muhtelifenin kadinlannin ve erkek- 
lerinin ve gocuklarmin heykelleriyle ve gogii giines. ve ay ile ve yildizlar ile 
mixzeyyendir. 

3661. "O JLiileyha'nin odasvgibi hep suretler doludur, id hi ~$usuf ona ^nagah 
nazar edet" 

"0 dunya boyle suretler ile dolu olmakta Yusuf (a.s.)in asigi olan Ziiley- 
ha'mn odasina benzer. Yusuf mesabesinde olan run, nagah ona bakmak ve 
her tarafta olan bu suretlere gozii ihtiyari olmayarak ilismek igin diinyamn 
her tarafi boyle suretli olmu§tur." 



«^P5» 



AHMED AVNi KONUK 

s£x* j\ sj* *y>- ,j*J*J j, I j ^>- '^■j^is* j^ c£j** o*-^ji < ^ > y^ 

3662. "Qiinku ~$usuf onun tarafina bahnaz idi. ZKeyd cihetinden odaya ken- 
Hi nak$im doldurdu. 

"Mekid", "keyd"den masdar-i mimidir, "mekr etmek" demek olur. Ya'ni, 
"Ciinku Yusuf (a.s.) giizellik sahibi olan Zuleyha tarafina bakmaz idi. Bina- 
enaleyh Zuleyha ona kendi giizelligini gosterip onun gonlunii kendi tarafina 
gekmek igin mekr ve hile etmek cihetinden odanm her tarafmi kendi resmi ve 
nak§i ile doldurdu." 

3663. *0 ho§-izar her iarafa haktifli vakit o ihiiyarsiz onun yiiziinii gore!" 

"izar", yanak; "hos-izar", latif yanakli, demektir. "Ta", tevkit icindir. 
Ya'ni, "0 giizel yanakli Yusuf (a.s.) odanm her tarafina baktigi vakit, ihtiya- 
n ve iradesi olmadigi halde kendinin a§igi olan Zuleyha'nin yuziimi gorsun 
diye, boyle odanm her tarafim kendi resmi ile doldurmus idi." 

$£ Oil j^j» \j C~f>- J^> *j Ob jj 0\^><)j aJjJ j$> 

3664. "Jerd olan Oialih, pariah Qozliiler i$in alh ciheii ayatin mazhan eiii." 

"i§te guzellikte ferd ve tek olan Halik Teala hazretleri Hz. Yusuf mesabe- 
sinde olan parlak gozlti kullan icin, Yusuf ve Zuleyha misaline mutabik ola- 
rak, bu diinyamn alti cihetini ayetlerin ve alametlerin ve sifat ve esmasimn 
mazhan etti." 

-°yr J l -J u~*- J^j J 1 ^P* *f ^ J °^ j* u 

3665. "Ta hi her hayvana ve nebata bakalar, hiisn-i rabbamnin bahcelerinden 
oUayalari" 

"0 parlak ve keskin gozluier her bir hayvana ve nebata baktiklan vakit, 
rabbani olan giizelligin bahcelerinden ve bu alem-i suretten otlayip istifade 
edeler!" Zira bu suret alemi Hakk'in esma-i husnasimn mazhandir,- ve bu 
isimlerin ve sifatlann guzellikleri goriinen bir bahoesidir. 

3666. ' yr Bunnn vein o bu taifeye buyurdu: "9Ve iarafa doner seniz onun vechi 
vaki'dir." 



MESNEVf-t §ER!F §ERHl / XII. ClLT ♦ MESNEV!-6 • 

"Ispeh", "asker ve cemaat" ma'nasma olan "sipah" kelimesinin muhaf- 
fefidir. Ba§mdaki elif zaruret-i vezn icm ilave olunan elif-i vasliyyedir. 
Ya'ni, "Alti cihet sifat ve esma-i ilahiyyenin mazhan ve alametleri olan su- 
retler ile dolu oldugu icm, o Hak Teala hazretleri gozleri maarif-i ilahiyye 
nuruyla parlak ve keskin olan taifeye hitaben Kur'an-i Kerim'de sure-i Ba- 
kara'da 411 '4j ^5 \J>) ily> L>Jfj J^J\ rij (Bakara, 2/115) ya'ni "Masnk 
ve magrib Allah'mdir; binaenaleyh her' nereye tevecciih etseniz orada 
Hakk'm vechi ve zati vardir" buyurdu." 

3667. "Gger susuzlukia kadehien hir su i$seler, suyun i^inde Diahk'a naztr- 
dxrlar." 

"Eger o parlak ve keskin gozliiler susuzluk vaktinde bardaktan bir su lq- 
seler, suyun icinde Hakk'm vechine nazirdirlar. Zira J>- Ijs* Jf £& °^ LWj 
(Enbiya, 21/30) ya'ni "Her §eyin hayati sudandir" ayet-1 kerime'si mucibin- 
ce su Muhyi ism-i serifinin mazhandir; ve arif su icerken bu isme nazir olur 
ve.isimden musemma olan Zat-i Hakk'i goriir." Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.): 

Arife esyida esma goriiniir 

Ctimle esmMan musemma goriinur 

Bu Niyazi'den de Mevla goriinur 

Adem isen "semme vechullah"! bul! 

Kande baksan ol giizel AUah'i bul! 

Bu musahede vech-i Hakk'm a§iklanmn i§idir ki, bunlar suttarilerdir. Ah- 
yar ve ebrar taifesi bu mu§ahededen uzaktirlar. 

3668. w O kimse ki d§ik degildir, o suda swrisinehiir . OCetuli suretini goriir. 6y 
$ahib-i nazar!" 

"Der"in miiteaddid ma' nasi vardir. Bir ma' nasi da "sivrisinek"tir (Burhin). 
Burada "sivrisinek" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Vech-i Hakk'm a§igi olma- 
yan kimse su iizerinde ucan sivrisinek gibidir. Suyu igerken ancak kendi nef- 
sinin lezzeti ile me§gul oldugu gibi, suya akseden kendi suretini goriir." Bun- 
lar halki Hak'tan ayn goriirler ve ayn gordiikleri Hakk'a ibadet ederier ki, ah- 
yar ve ebrar taifesi bu mesrebdedirler. Zira mevhum olan viicudlanndan kur- 
tulamamisjardir. Binaenaleyh kendi suretferini de kendilerinin zannederler. 



°&l&> 



AHMED AVNt KONUK "^PD 

j5\j -Laj \jT CijS I «-. >l jj ^^ jji -Li ^U _^>- (j-iU- cjjj^o 

3669. n( Uafciakt a§i^tn siirett onda farii oliu, binaenaleyh §im<li suda kimi go- 
riir? Soylei' 

"Velakin vaktaki a§igin suret-i mevhumesi vucud-i Hak'ta fan! olmu§tur, 
artik ondan zahir olan Hak'tir. Binaenaleyh simdi soyle bakahm, bu hal icjn- 
de a§ik suda kimi goriir? Hie. subhe yok ki, boyle kendi suret-i mevhumesin- 
den fani olan a§igm gordugii suret, bittabi' kendinin olmaz. Sifat ve esmasi 
libasma buriinmus, olan Hakk'in vucud-i hakikisi olur." Burada a§ik ve 
ma'suk ve gdren ve goriinen bir §eydir ve bu hal §uttanlerin zevkidir. 



jjjP- £w? jl i_->l j3 4* y^J> jy- (Jjj jJJI JJ~> Jp- j~>- 

3670. * Diurtierin yuziinde Uiahk'in husnunu iprurler, [jayur'un sun'undan 
[36461 1 .1.1/ 

suda ay awi... 

"Hur", "goziimin aki ve karasi giddetle ak ve kara olan kadin" ma'nasin- 
daki "havra"' kelimesinin cem'idir. ["Gayret"], liigatte "ikdam etmek ve bir 
§eyi kendi nefsine hasra teveccuh etmek" demektir. "Gayur", "gayretli kim- 
se" ma'nasinadir. Ya'ni, "Kendi varhgindan ve benliginden gecmis. olan 
Hakk'in a§iklan kara gdzlu giizellerde Hakk'in guzelligini gorurler. Onlarda- 
ki o giizellik Gayur olan Hakk'in sun'undan suyun igine aks etmis olan ay 
gibidir." Beyt-i Hafiz-i §irazi (k.s.): 

Izahan terciime: : 

"Mahbub-i hakikioian Hak Teala ilem-i surette kendini izhar etmek iste- 
di. Qadmm Adem'in suyu ve camuru, ya'ni cismaniyeti ma'rekesinde kurdu. 
Kendi cemalini tema§a igin topraktan bir ayine yapti. Kendi giizelliginin ak- 
sini gordu. Gayretinden ya'ni o guzellikler kendi zatma miinhasir oldugunu 
gostermek igin teceffi-i kahrisi He alttist etti. " 

3671. *Onun flayreti bir asik ve bir sodvk iizerinedir. Onun gayreti seytan ve 
hayvan uzerine degildir." 



*#%& 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Sutur", katir ve at ve deve gibi binek ve yiik hayvanlan demektir. Ba- 
§indaki "elif ' zaruret-i vezn igin Have olunan elif-i vasliyyedir. Burada mut- 
lakan "hay van" murad olunur. Bu beyt-i §erif bir sual-i mukadderin cevabi- 
dir. Ya'ni, birisi cikip diyebilir ki: "Bu alem-i surette her ferd-i insaninin gii- 
zel kadinlara kar§i a§ki ve muhabbeti vardir; ve onlar kadinlann giizellikle- 
rini Hakk'in gayn gordukleri §ahsiyetlerine ve cisimlerine nisbet ederler ve 
onda Hakk'i gordiiklerini bilmezler. Boyle iken Hakk'in gayreti onlar hakkin- 
da zuhur etmez." Hz. Pir efendimiz cevaben buyururlar ki: "Hakk'in gayreti 
kendi cemalinin a§igi ve bu a§kta sadik olan arif uzerinedir. Yoksa onun gay- 
reti §eytan gibi ancak topraktan mahluk olan cismi goren ve hay vanlar gibi 
§ehevat-i nefsaniyyelerine maglub olan kimseler iizerine degildir." Binaena- 
leyh Hak Teala ancak kendi a§iklanmn gayriyet miilahazasiyla mezahir-i ce- 
mileye nazarlanni istemez; ve eger hiisn-i mutlak-i Hakk'in bir a§igi olan 
arif, hicaba dii§iip boyle bir miilahaza lie bir sahib-i cemale bakarsa, Hakk'in 
gayreti zuhur eder ve onu isti'dadma muvafik olan bir vech ile te'dib eder. 
Beyt-i Havend-i Tahur (k.s.): 

"Dildar-i hakiki olan Hakk'in nazan ikigoztin bekgisidir. Ba§ka yarin vechin- 
den nazanm muhafaza et! Sakin olmaya ki O'nun gozix senin goziine bakin- 
ca, gozuniin iginde gaynlann hayalini gorstin!" 

3672. "Gjjer §euian dahi a$ik olursa tapu gotiirdu, bir Cebrail oldu ve o $eytan- 
lih, oldu." 

"Guy burden", cirit oyununda "topu ortadan kapmak" demektir. Matluba 
vusulden kinayedir. Turkce'de "galdi dudugii" derler. Ya'ni, "§eytan dahi 
eger iki goruciiliikten ve §a§ihktan gecjp bilciimle mezahirde cemal-i Hakk'in 
vahdetini mu§ahede ederek o cemalin a§igi olsa, galdi dudiigii. vakit Hz. 
Cibril gibi bir melek olur ve artik onun §eytanligi kalmaz, o §eytanhk olur." 

JujjL jJLki j JLi i£±ij>. *£ -k-k xi \4\d\k~!d\ jJL-l 

3673. n <$eyian Dslam oldu; orada zahir oldu \ti, bir ~$ezid onun jazlmdan lla- 
yezid oldu." 



°®l&> 



AHMED AVNt KONUK 

Bu beyt-i §erifte ^-u J* oU^i ,0-1 ya'ni "§eytan benim elimde islam ol- 
du" hadis-i gerifine isaret buyurulur. Ma'lum olsun ki, insandaki kuwe-i va- 
hime afaktaki §eytanin naziridir. Van yok ve yoku var gosterir; ve asla akla 
itaat etmez. Resul-i Ekrem Efendimiz bu hadis-i §eriflerinde kuwe-i vahime- 
lerinin akl-i kamillerine inkiyad ettigine ve mevhum olan keseratta vahdet-i 
Hakk'i mii§ahede buyurdukianna i§aret ederler. "Imdi Resul-i Ekrem hazret- 
lerinin ism-i §eriflerine tebean bir kimse kuvve-i vahimesini ilim ve ma'rifet 
ile kuvve-i akliyyesine munkad etse, onun seytanhgi gidip melekiyet merte- 
besine terakki eder; ve Yezid gibi hunriz ve serkes olan nefsi, Hakk'in fazl ve 
inayetinden Bayezid-i Bistami (k.s.) hazretlerinin nefsi gibi mertebe-i kema- 
le vastl olur. l§te bu mertebede §eytanin Islam olmasinin ma'nasi zevkan ve 
halenzahirolur." 

3674. n €y fl&ruh! Hu soziin nihayeti yoktur. jAgah olun! ^iizleri o kal'adan 
htfz edin!" 

§ah, §ehzadelere dedi ki: "A§igm bu alem-i suretteki mu§ahedesine aid 
sozlerin nihayeti yoktur; ve bir a§ik-i sadik olmak dahi gugtiir. Binaenaleyh 
agah olun ve uyanik durun! Yuzlerinizi o suretler sahibi olan kal'adan hifz 
edin!" 

3675. "Sakin olmaya ki, sizin hevesleriniz yol vura hi, ebede kadar §ekavete 
dii§ersiniz!" 

Ya'ni, "Sakin olmaya ki, sizin o suretler kal'asina tevecciih etmek hevesi- 
niz ve arzunuz, sizi maksud-i asliye gotiirecek olan yolunuzu vursun! Zira o 
heves yuztinden ebede kadar §ekavete diigersiniz!" Cunkii alem-i suret olan 
bu diinya esfel-i safilindir; ve Zat-i Hak'tan mesafe i'tibariyle degil, hicab i'ti- 
bariyle pek uzaktir. Binaenaleyh bu alem-i surete meclub ve meftun olan run, 
kendi aslina riicu' edemeyip u*~ j& jM v^T 01 (Mutaffifin, 83/7) ya'ni 
"Muhakkak facirler elbette sic'cindedir"'ayet-i kerimesi mucibince, tabiat sic- 
cini icmde mahbus kalir. 

3676. "Tehlikeden sakinmak mufteraz geldi. 'TZenden garazsiz sozii dinleyin!" 



Cg^g> 



MESNEVI-t §ERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

"Mufteraz", "farz olunmu§" demektir. Ya'ni "Mademki bu kal'aya te- 
vecciih hevesi sekavet-i ebediyye tehlikesine sebebdir, binaenaleyh ijiL" iT, 
s££ji Ji'^jX (Bakara, 2/195) ya'ni "Elleriniz ile kendinizi tehlikeye birak- 
mayiniz!" ayet-i kerimesi mucibince, tehlikeden sakinmak farz olunmu§tur. 
Benim bu garazsiz olan sdzumu ve nasihatimi dinleyin ve bu nasihatimle 
amel edin!" 

3677. "Siirur isieyicilikie aktl, keskin uclu olmak iyidir. HSela pususundan sa- 
kinmak iyidir. 

"Ferec", siirur ve in§irah-i kalb, demektir. Ya'ni, "Siirur ve in§irah talebin- 
deakil keskin uclu ve miitebassir olmak iyidir. Bu suretler kal'asi bir bela pu- 
susudur; bu bela pususundan sakinmak akilane bir hareket oldugundan el- 
bette iyidir." 

3678. 6ger o haha hu sozii sbylemese idi ve eger o kal'adan men huyurmasa idi, 

"Baba"dan murad, Resul-i Ekrem hazretleri ve onlann varisleri olan in- 
san-i kamillerdir ki, onlar ahyar ve ebrar ve suttar sinifindan olan salikleri 
alem-i surer olan diinyaya meyil ve muhabbetten men' ve Hakk'a tevecciihe 
tesvik ederler. Nitekim Hz. Fir efendimiz 1. cildin 997 numarasina miisadif 
olan dj j Ajjyj ojiij J.L* ^ . OJb j»Ip ij>- ji Uj o-^- ya'ni "Dimya nedir? 
Hak'tan gafil olmaktir. Yoksa meta' ve gumiis ve evlad ve zevce degildir!" 
buyurmusjardir. 

OLiJL* j~- oTjliil^ zy- d\^-L>- -^^ a*J* OUj >y>- 

3679. dMuhakkak onlann ah o kal'aya giimez idi. uM,uhakkak onlann mey- 
li o tarafa diismez idi. 

Malum olsun ki nehy, nefs-i insanin ragbet edecegi seyler hakkinda va- 
ki' olur. Tab'-i insanin ragbet etmeyecegi §eyden nehy olunmasi ma'nasjzdir. 
Binaenaleyh enbiya ve evliyamn salikleri alem-i surete tevecciihten men' et- 
meleri, nefsin alem-i surete ragbeti olmasindan dolayidir. Nitekim Hz. Pir 
efendimiz fakir tarafindan mutercem olan Fihi Ma fTMerinin 46. fashnda 
soyle buyururlar: 



*$$& 



AHMED AVNl KONUK 

"Me'mur emr olundugu seyde tab'an karih olmazsa, emr sahih olmaz; ve 
ac olan kimseye "Ey ag, helva ve §eker ye!" denilmez. Eger denilirse bu emr 
degil, belki ikramdir. Insamn ragib olmadijgLsjyden nehy olunmasi sahih ol- 
maz. "Tas yeme, diken yeme!" demek sahffl 'degildir? ve egeT denilirse, bu- 
na nehy tesmiye olunmaz. Hayr ile emrin ve §erden nehyin sahih olmasi igin 
serre ragib olan bir nefsin viicudu lazimdir. Bu nefsin irade-i vucudu §erri 
iradedir. Velakin Hak serre razi olmaz. Eger razi olsa idi, hayr ile emr etmez 
idi. Bunun naziri budur ki, tedrisi murad eden kimse, miiteallimin cehlini 
murad eder. Zira tedrts ancak miiteallimin cehli ile mumkin olur; ve bir §ey 
murad etmek onun levazimmdan olan seyi murad etmektir. Velakin o kim- 
se cehle razi degildir; razi olsa ta'lim etmezdi; ve keza tabib tabtbeti murad 
ettigi vakit, nasin marazini murad eder. Zira onun zuhur-i tibbi ancak nasin 
marazi iledir. Fakat nasin marazina razi olmaz. Eger razi olsaidi,, nasi teda- 
vi etmezdi... ilh." 

Imdi §ahin onlan bu kal'aya teveccuhten men'i ve §ehzadelerin o tarafa 
meyli bu sirra mebni vaki' olmu§tur, "Hayl", cemaat ve at ma'nasinadir. 

3680. JZirS. ma'mj deail idi. Qok mehcur idi. ^JCal' alarian ve yollardan uzah 
[3656] . , # 

Utt. 

"Menahic", yol ma'nasina olan "menhec" kelimesinin cem'idir. "§ehzade- 
ler"den murad, ahyar ve ebrar ve §uttar taifesi me§rebinde olanlardij. Bunlar- 
dan ahyar simfi namaz ve oruc ve hac gibi muamelat-i zahiriyyede mustag- 
rak olup mertebe-i kalbde; ve keza mucahede ve riyazat ile mesgul olan eb- 
rar simfi da akil mertebesinde; ve §iittar simfi da askile me§gul olup run mer- 
tebesinde bulunduklanndan onlann indinde bu suretler kal'asi olan dunya 
ma'ruf degil idi ve cok metruk idi; ve onlar her biri bir kal'a ve yol gibi olan 
suver-i diinyeviyyeden ve muamelat-i diinyeviyye hirsindan uzak idi. 

3681. Uakiaki o men etti, goniilleri o sozden hevese ve hayal mahallesine 
dusiii. 

Vaktaki §ah, §ehzadeleri "Suretler kal'asma yaklagmayimz!" diye men' et- 
ti, "Acaba o suretler kal'asinda ne mahzur vardir?" diye gonulleri o sozden, 
o tarafa gitmek neves ve arzusuna ve kal'amn hayali mahallesine du§tu. 



<^cg> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 
• * — • ' 

3682. liu men den onlartn kalbinde "Onun sirriru tefahhus etmek lazim&u" 
diye ragbet ne$v u nema btddu. 

"Baz custen", tefahhus etmek ve bir seyin ic. yiizunu aramak, demektir. 
§ehzadelerin kalbinde babalannin men'inden dolayi "0 kal'arun sirnm ve ig- 
yuziinu aramak lazimdir" diye bir ragbet nesv u nema buldu. 

'^L L. ^^ jCJut t&j^ gst »f %j£ £ c~~T 

3683. 'Jiimiir ki, memnudan mumteni' ola? Q&nhu insan men olundugu ?e- 
ye hartstir. 

Ya'ni, men' olunan geyden nefsini kirn men* eder? Qiinku ^ u. ^.j>- oujVi 
kavli mucibince "insan men* olundugu seye haris olur." Zira men' olunmak- 
tan nefs-i insanide bir merak hasil olur ve o men'in sirnm anlamaya galisir. 

3684. Oieby, ehl-i tvka uzerine iebfiz oldu. 9Ve/iy ; ehl-i heva uzerine iahriz 
oldu. 

"Tebgz", tenfir etmek; "tahriz", tesvik etmek demektir. "Tuka", perhiz et- 
mek, sakmmak. Ya'ni nehy ve men' etmek, perhiz eden ve sakinan kimsele- 
ri o nehyolunan §eyden tenfir etmek ve sogutmak ve yine heva-yi nefsani 
sahiblerini o nehy olunan seye tesvik etmek, demek olur. Mesela ehl-i takva- 
dan olan bir kimseye: "Yammizdaki eve bir gene, kadin tasindi, fahisedir; sa- 
kin munasebette bulunma!" diye tenbih olunsa, o kimseyi bu fena komsudan 
tenfir etmek ve sogutmak demek olur; ve eger o kimse heva-yi nefsanisine 
maglub ise, bu nehy onu bu fena kadin ile munasebete tesvik demek olur. 

3685. Hinaenaleyh bu sebebden fok kavmi bununla igva eder. ^ine bundan do- 
lam habir olan kaVbe hidayet eder. 

Bu beyt-i §erifte sure-i Bakara'da vaki' olan \js * ; &mu \Jf «* jj*. (Baka- 
ra, 2/26) ya'ni "goklan Kur'an sebebiyle dalalete duser ve 'coklafi da yine 
Kur'an sebebiyle hidayet bulur" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni 
nehy, hem tenfire ve hem de tesvike sebeb oldugundan Kur'an-i Kerim ha- 
yat-i dunyeviyyelerine meclub olan cok kavmi bu nehy ile igva eder ve azdi- 



C #P? 



AHMED AVNt KONUK 

nr; ve yine bu sebebden dolayi da hayat-i uhreviyyeden hablr olan kalbe de 
hidayet verir, Ma'lum olsun ki, Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kabi'de beyan 
buyuruldugu iizere emr ikidir. Birisi emr-i iradi, digeri ise emr-i tekffidir. 
"Emr-i iradi", ezelde abdin ayn-i sabitesinin lisan-i isti'dad ile Hak'tan taleb 
ettigi seydir ki, ya hidayet veya dalalet olur. Ruhlar bu alem-i surette cisma- 
niyet taleb ettikleri vakit, ''M 2^» Ju (En'am, 6/149) ya'ni "Allah icm hiic- 
cet-i baliga sabittir" ayet-i kerimesi mucibince, her birinin ezeldeki talebleri- 
nin nev'i ve mahiyeti sabit olmak icm, Hak Teala peygamberleri vasitasiyla 
mahz-i hidayet yolu olan "emr-i teklifl"sini tebKg buyurdu. Imdi, hidayete ya- 
banci olan ruhlar bu emirden kacarlar; ve yabanci olmayanlar "Dinledik ve 
itaat ettik!" derler. Binaenaleyh ehl-i dalalet emr-i iradiye muti , ve emr-i tek- 
lifiye muhalif olurlar; Ve ehl-i hidayet ise hem emr-i iradiye ve hem de emr-i 
tekfifiye muti' olurlar. 

3686. <5$§ina olan guvercin kami§tan ne vakU urker? 'Belhi o kamt§tan heva 
ffiivercinleri iirker. 

"Hamam", giivercin ve "hamamat", "hamanTin cem'idir. "Guvercin- 
ler"den murad, ruhlardir. Ya'ni, mesela asma ve abskm olan giivercinler ken- 
di yuvalanna vaz' olunan tiinek kamislanndan iirkmeyip oraya konarlar. 
Havada ugan yabanci giivercinler bu tiinek kamislanndan urkiip kacarlar. 
Bunun gibi ezelde ayn-i sabiteleri Had! isminin mazhan olan ruhlar, bu diin- 
ya evinin damina tiinek kamisi gibi konulmus. ve emr-i teklifiyi havi bulun- 
mus olan Kur'an'in emr ve nehyinden urkmezler. Fakat, ezelde ayn-i sabite- 
leri Mudill isminin mazhan olan ruhlar bu emr-i teklifiyi havi olan Kur'an'a 
yabanci olduklanndan onlar bundan urkiip bu alem-1 surette heva-yi nefsa- 
nileri dairesinde ugarlar. 

3687. Drrdi ona dediler ki: "Jiizmeikr edelim! "Semi'na ve eta'na"lara te- 
veccuh edAim!' 

Ya'ni, ahyar ve ebrar ve suttar taifesinden olan mu'minlerin ruhlan hem 
emr-i iradiye ve hem de emr-i teklirlye mutf olduklanndan, ebu'l-ervah olan 
Nebiyy-i zisanin getirdigi ahkama karsi dediler ki: "Pek a'la! Bize teklif olu- 
nan emr ve nehy dairesinde hizmetler edelim ve cahsakm! Ve sure-i Baka- 



eg^p 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

ra'da vaki' 'Q&, uLl ijJiT, (Bakara, 2/285) ya'fti "isjttik ve itaat ettik, dedi- 
ler" ayet-i kerimesinin hiikmune tevecciih edelim!" 

3688. vv iSenin jermdnindan yiiz sevirmeyelim 1 . Senin iksdmndan aaflet, huf&r 
olur. 

Ya'ni, "Emr-i teklifiye muhalefet etmeyelimf Zira dogru yolu gosteren emr-i 
tekltfi bu alem-i keseratta bizim cismaniyetimize ve ruhaniyetimize senin ihsa- 
nindir. Senin bu ihsanindan gaflet, kiifur ve bu ihsam setr ve inkardir." 

3689. {Jakat istisna ve Dindanm ieshiki, kendi nefislerine i'timdddan cLolayi 
onlardan cuda oldu. 

"Tesbih", Hak Teala'yi kudsiyet ile yad etmek. "istisna"dan murad, "In- 
§aallah" ya'ni "Hak dilerse" demektir. Ya'ni §ehzadeler: "Biz hizmetler ede- 
lim!" dediler. Fakat kendi nefislerine i'timad; ettiklerinden dolayt "Eger Ce- 
nab-i Hakk'm iradesi taalluk ederse" demek onlann hatirlanna gelmedi. Zi- 
ra amel-i salih i§lemek tevfik-i ilah! ile olur. 

i£yi* <_£lj&l ji Xt>*CjS tjjb f j>- _} U=~"l jS"i 

3690. Ostisnanm zihri ve multevi olan hazm <jMesnevi nin wtidasinda soule- 
156661 nUi. 

"Hazm", "ayiklikwe uyaniklik ve tahkim etmek" ma'nalannadir. "Miilte- 
vi", "kivnlmi§ ve biikulmus" demektir. Ya'ni, istisna ve istisnamn zimninda 
biikulmus. ve kivnlmis. olan hazm hakkindaki beyanat bu MesmevT nin ibti- 
dasinda "Padisah ve Cariye" kissasinda soylenilmistir. Nitekim 1 . cildin 48 ve 
49 ve 50 numaralanna musadif olan su beyitlerde "istisna" mes'elesi gegti: 

~Jc!z«*\ d\sr L» jl 0U- cJoii t&~-1 «^jj^ ^i <J\ 



[Ya'ni "Fart-i meserretten "Eger Huda dilerse" demediler. Binaenaleyh 
Allah Teala onlara acz-i be§eri gosterdi. tstisnanin terkinden muradim bir 
kasvettir; anz bir hal olan ancak soylemek degildir. Ey ne cok kimse istisna- 



*$^& 



AHMED AVNt KONUK 

yi soze getirmemigtir; onun cam istisnamn cam ile gifttir."] Ve hazm hakkin- 
daki beyanat dahi 3. cildin 2831 numarasina miisadif olan j> j> > y . <? ^ 
J^ ji c— jji ^ iSjf of j3 j\ . J*l>.i jujs [ya'ni "Hazm ne olur? Iki tedbtrle ih- 
tiyattir, o ikiden hubattan uzak olam tutasin!"] beytinde gegti. 

3691. Sfier yiiz hiab olsa, bir babxn gayn degildir. ^fiuz cihete ieveccuh, mihrd- 
bin gayn degildir. 

Ya'ni hakayik-i lediinniyyeye muteallik yiiz kitab olsa, o kitablann hiilasa- 
si kitabin bir babindan ibaret olur ki, o bir bab dahi Hak Teala'mn emrine ita- 
at ve nehyinden ictinab etmek ve bilclimle umurda onu mutasarnf bilmekten 
bahs eder. Nitekim bu alem-i keseratta her ferd-i be^erin sevip tevecciih ettigi 
bir §ey vardir ki, o §ey onun mihrabidir. Hakikatte «w 'Wj JJS \jj u3* (Bakara, 
2/1 15) ya'ni "Ne tarafa tevecciih ederseniz Hakk'in'vechi ve zati vardir" ayet-i 
kerimesi mucibince bunlann mihrabi ve tevecciih-gahi, bilsinler bilmesinler, 
hep Hakk'in vechidir; ve nitekim gece karanhginda namaz kilmak igin adem-i 
vukaf hasebiyle mii'minlerden her birisi bir tarafa tevecciih etse, hakikatte on- 
lann tevecciihii yine namazm mihrabi olan Ka'be-i Muazzama'ya olur. 

3692. IJu yollara onun mahlasi bir haneMr. HSu binlerce siinbiil bir ianeden&ir . 

"Mahlas", "hiilasa mahalli" demektir. "Tarikler"den murad, *Aii J\ &)& 
jj>U-i j-Uii aJUi ya'ni "Allah'a giden yollar halaikin nefesleri adediricedir" kav- 
li mucibince, efrad-i beserden her birinin salik oldugu yol ve mezhehdir. "Ha- 
ne"den murad, j^Oi '^'j -oji j£ {Bakara, 2/210) ya'ni "Emrler Allah'a irca' 
olunur" ayeti ve emsali ayetler mucibince Hak'tir' "Bir tane"den murad, ha- 
kikat-i vucuddur. "Binlerce siinbuTden murad, mezahir-i kevniyyedir. Ya'ni, 
efrad-i be§erin bu salik olduklan yollann hiilasa mahalli ve nihayeti sure-i 
Necm'de vaki* j£j\ 'J>'j Ji of, (Necm, 53/42) ya'ni "Cumle halaikin intihasi 
ve riicu'lan Rab Teala tara'fmadir" ayet-i kerimesi mucibince viicud-i haMM 
sahibi olan Hak Teala hazretleridir. Bu sayisiz mezahir-i kevniyye hep o vu- 
cud-i hakikiden zuhiir etmi§tir. 

3693. ^Turlii tiirlii yiyecekler yiiz bindir; i'tibarda hepsi bir §ey<Lir. 



"tipe 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, mesela yiiz binlere balig olan tiirlii tiirlii yiyecekler vardir. tnsam 
bunlar tarafina ceken ancak bir acUktan ibarettir; ve achk keyfiyeti ancak bir 
ma'nadan ibarettir. 

^ UJo ajjwj cJj jJJl jl5< ij~" A£ y t£~^' j?" ^yr l^-l j' 

3694. Uaktaki sen hirisinden iamamen ioyfaxn, elli iaam senin kalbinde soauk 
oldu. 

Nitekim bir gidadan tamamiyle doyup achgin gittigi vakit, senin oniine el- 
Ii tiirlii taam getirseler, her birisine istihan kalmaz. Bunlar hakkinda Hz. Pir 
efendimiz Flhi Ma ffMerinin 2. fashnda §oyle buyururlar: 

"Hakikatte cezb eden §ey birdir fakat miiteaddid goriiniir. Gormez misin ki, 
bir adam tiirlii tiirlii yiiz §ey arzu eder. Mesela "Tutmac isterim, borek isterim 
helva isterim, yahni isterim, meyve isterim, hurma isterim ve incir isterim" der. 
Bunlan taldad ile lisana getirir, Veiakin onun asli acliktir ve o da birdir. Gor- 
mez misin! Bir §eyden doyunca "Bunlann higbirisi lazim degildir" der. Bina- 
enaleyh ma'liim olur ki, on ve yiiz yoktur. Belki bir vardir. '£* ui *^sj* &*■ ^3 
(Miiddessir, 74/31) ya'ni "Halkm bu ta'dadi ancak fitnedir" ..'ilh." 

3695. Hinoenaleyh sen a$hk hususunda sasi olmussun. .Zva hiri yiiz hinlerce 
flormussun. 

Boyle olunca, sen achk hususunda sasi olmussun. Ya'ni birden ibaret olan 
achgi gormeyip, tiirlii tiirlu gidalan gormu§siin. Bunun gibi hakikatte viicud 
ve varlik birdir. Sen ise bu viicudun birligini gormekte §a§i olup, mezahir-i 
kevniyyenin coklugunu gormii§sun ve vucud-i haMkinin tasarrufianndan 
gafil bulunmu§sun. * 

3696. cariyenin hasialiaindan ve labiblerden ve anlayi§tn kusurundan daki 
hahseimis idih. 

Ya'ni, viicud-i vahid-i hakikinin mezahir-i kevniyye iizerindeki tasarru- 
funu anlatmak igin, bu Mesnevi-i §eiif\n ibtidasmda padisahin a§ik oldugu 
cariyenin hastaligmdan ve onu tedaviye te§ebbus eden hunerleriyle magrur 
doktorlardan ve tasarruf-i ilahiyi anlamanin kusurundan ve noksamndan da- 
hi bahsetmis idik. 



a ^>e > 



AHMED AVNl KONUK 

3697. UCi, o tabtbler yularstz at (fai, hiniciden fl&fil ve bi-hehre idiler. 

"lzar", yulann atin yanaklanna isabet eden kismi (Akrabii'l-Mevarid) . 
Ya'ni, zira o doktorlar zahiren ba§lanna yular takmaksizm iizerlerine binilmi§ 
at gibi idiler,- ve iizerlerindeki siivariden ya'ni mutasamf-i hakikiden gafil idi- 
ler. Nitekim onlar bu gafletlerine mebni 1 . cildin 47 numarasina miisadif olan 
beyitte c~~~*y> i* jtf ji \j ,ji y. . c— lip ^^ ^J^.j* ya'ni "Her birimiz ale- 
min Mesih'i ve Isa'sidir. Bizim elimizde her elemin ve hastahgin ilaci ve mer- 
hemi vardir" demi§ idiler. 

3698. S^flizlan gemin darbesinden yara dolu. Tirnahlan adtmm iahvitirulen 
mecruhiur. 

"Kam", agtz ve damak; "gam", adim, ayak ve atin yulan ma'nalanna ge- 
lir. Burada her lie. ma'na da miinasibdir. "Kar'-i legam", gemin darbesidir ki, 
hayvanm agzindaki gemi cignemesinden olur. Bundan murad, a§agidaki 2700 
numarah beyitteki tavzih mucibince irade-i cuz'iyye gemidir. Ya'ni o doktorla- 
nn agizlanna ve damaklanna takilmi§ olan irade-i cuz'iyyeleri geminin darbe- 
sinden damaklan bircok def alar yaralanmi§ ve muradlan hasil olmami§ ve her 
tedavide attiklan adimlann bu kaza-yi ilahi tarafindan tahvilinden, iradeleri 
ayaklannin tirnaklan mecruh olmu§tur. Ya'ni irade-i ciiz'iyyeleriyle verdikleri 
ilacjar ma'kus te'sir gostermi§tir. Nitekim 1. cildin 53 ve 54 numarali beyitle- 
rinde doktorlann tedavideki aczleri §u suretle beyan buyurulmu§ idi: 

Ya'ni "Kaza-yi ilahiden dolayi sirkengebin denilen ilac. safrayi izale etmek 
lazim gelirken, bilakis cogaltti. Badem yagi tab'a mulayemet vermek Iazim 
gelirken kabiz ve kuruluk verdi. Helile denilen ilag, miilayemete hizmet et- 
mek icab ederken kabiz verdi ve linet gitti. Velhasil su ate§e neft yagi gibi 
yardim etti." 

Ve keza 5. cildin 1707 numarasinda da bu ma'na §6yle buyurulmu§tur: 
>ji. >jS f* £*> ji ija oi j *y. aLI ^-J* jwJu* o>r Ya'ni "Kaza-yi ilahi geldigi 
vakit doktor ahmak olur. ilac faide vermekte yolunu §a§inr." 



*$$&* 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3699. *Vakif olmami$ ki: *D§te bizim sirtmuz iizerinde iistadhk gosterici $evik 
bir rayiz varA.tr" 

"Rayiz", "serkes. ati ram eden suvari" demektir. Ya'ni, doktorlar tedavi 
emrinde boyle ters hadiseleri gordukleri halde, gafletlerinden tasarruf-i ilahi- 
ye vakif olamami§lar ve "l§te bizim sirtimizda ustadlik ve tasarruf gosterici 
cevik bir rayiz ve murebbi olan binici vardir" dememisterdir. 



flSo^i JfM ^Aij*j j yr f l& jij U jjlbjf 



j" 



3700. ^izim sergerdanlujtmiz bu gemden degildir. <S%ncak mar ad sevici olan 
binicinin tasrijindendir. 

Ya'ni, iste bizler bu tasarruf-i ilahiye karsi hep boyle gaflet igindeyiz. Bi- 
zim ba§imizin donmesi ve sersemligimiz bizim irade-i ciiz'iyyemizden degil- 
dir. Ancak kendi muradim izhar edici ve kaza-yi ilahisini infaz etmeyi sevici 
olan binicinin, ya'ni Hakk'in tasrifindendir. Mesela bir §eyin olmasim murad 
ederiz; bizi o irademizin gemi o §ey tarafina ceker. Fakat iizerimizde binici 
olan Hakk'in muradi bizim irademize muvafik olmayinca, bizi kendi iradesi 
tarafina geker. Bizler ise "Ne istedik, ne vaki' oldu!" diye hayret eder ve ser- 
sem oluruz. 

3701. I&z avX i$in bosianlara giimi§iz. O gut g'6runmu§ ve bir diken olmu§lur. 

Mesela biz gul ve gigek toplamak icm bostanlara gittik. Uzaktan gozumii- 
ze gul ve cigek [goriinen] seyin diken oldugunu goriiriiz. Ya'ni zevk ve iez- 
zet almak igin yakla§tigimiz §ey neticede bize bir bela olur. 

3702. JAhil cihetinden hi$ onlara bu olmadi ki, wr Bi2im. bogazumza iehne va- 
ran kimdir?" desinler. 

Bu hayat-i dunyeviyyelerinde pek 50k def alar te§ebbiis ettikleri isterin 
kendi muradlan hilafinda zuhur ettigini gordukleri halde, doktorlar akillan- 
ni bu tarafa gevirip "Acaba, bizi tarafa, bu tarafa sevk etmek igin bogazimi- 
za tekme vuran uzerimizdeki siivari kimdir?" diye hig du§unmediler. "Bizim 
muradlanmiza mani' olan §ey esbab-i tabiiyyedir" dediler. 



e^ 



AHMED AVNl KONUK 

3703. O tabtbler Didltk'm mekrinden dolayi oyle sebebin bendesi ve muhteceb 
olmuslardir. 

Halbuki o doktorlar Hahk'm mekrinden dolayi kaza-yi ilahiden gafil ve 
boyle esbab-i tabiiyyenin bendesi olmu§lar ve bu esbaba karsi bas egmister- 
dir; ve bu sebeblerde tasarruf eden Halik'i goremeyip, bu esbab-i tabiiyye per- 
desi arkasinda kalmi§lardir. "Muhteceb" kelimesi, "bende-i sebeb" ta'birinin 
tefsiridir. 

3704. Bger bir ahua erkek okuzu baglasan, soma okuziin yerinde esek bulsan, 

Mesela, eger bir ahira erkek okiiz ya'ni tosun baglasan, sonra gelip o to- 
sunun yerinde bir e§ek bagli oldugunu gorsen, 

jlS" aJc^ l)I c— -S' l* ^^t *£ j\j *&>■ Ji^w J^^i iSj>- jl 

3705. u O gizli is acaba kimindir?" diye aramaman, uyumus aibi tegafvl esek- 
likien olur. 

"Yahu, benim haberim olmaksizin bu tosunun yerine gizlice bu esegi bag- 
layan kimdir?" diye ara§tirmamak ve uyumus bir adam gibi tegarul goster- 
mek, eseklik ve hamakat olur. 

3706. DtaVbuki Wr Bu mubeddil acaba kimdir? Snsikar degildir; o galiba efla- 
kidir!" demedin. 

Ey irade ettigi seyin yerinde baska §ey zuhur ettigini goren gafill Sen ise 
"Acaba, bu benim muradimi degistiren kimdir? Meydanda degildir. degisti- 
ren galiba eflakidir, ya'ni alem-i ulviye mensubdur!" demedin. 

if 

%Jol <~>j>? C ■«-"»> j t— ^ ijj** * ^ji, ^-^j <Jj^ j~> 

3707. Oku sag tarafina ucurmussun. Sen okun sol iarafa gittiflini gormussun. 

Mesela, bir oku sag tarafa atip ucurdun. Fakat okunun sol tarafa gittigini 
gordiin. "Acaba bu oku benim muradim hilafinda sol tarafa ucuran kimdir?" 
demez misin? 



G #%&> 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3708. ^Dtr av i$in bir ahu tarafina hosiun; kendini bir domuz avinda buUun. 

"Be-saydi"deki "ba", ta'ltl igindir. Ya'ni, mesela av avlamak icm giktm. 
Niyetin bir ahu avlamak idi ve o niyet ile kostun. Online ahu yerine bir do- 
muz gikti ve o domuzu avlamaya mecbur oldun. "Yahu! Ben ne niyet ile gik- 
tim ve ne avladim?" diye hay ret etmez misin? 

3709. ^fiaflma tftn bir jaidenin izinde- ko$mussun. Jaideye eri§meyip, hapse 
du§mu§sun. 

"Kebs", kuyuyu ve irmagi toprakla doldurmak, basi yakaya cekmek ve 
yagma ve gece baskini yapmak ma'nalannadir (Giyisu'l-Lugat) . Burada 
"yagma ve gece baskini" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, mesela gece baskim ve 
yagma yapmak icjn bir faide elde etmek uzere kostun; faide hasil etmek ve 
mal kazanmak soyle dursun, zabita me'murlan tarafindan yakalanip hapse 
gotiiriildun. 



Olj-Ul a^B ftJbi lj J^.j>- Ol^>oJ <j\j a^S 1$aL>- 

3710. ^askalan i$in kuyular kazmi$sin, onun i$ine hendini diismiis aormiissiin. 

[3686] 

Bu beyt-i serifte v £».» «s^V \/> ^ ^ ya'ni "Kendi kardesi icm kirn ki bir 
kuyu kazdi, o kuyuya kendi dustii" hadis-i serifine isaret buyurulur. Ya'ni, 
hadis-i serif mucibince, ba§kalannin basina bir bela getirmek icm bir sebeb 
hazirladi ise, ceza amel cinsinden oldugu icin o belamn sebebi o kimsenin ba- 
sina geldi. 

3711. utylademki ^ab seni sebebde muradsiz eiti, binaenahyh sebeb hakkinda 
ni$in kotii zanli olmadin? 

Imdi, mademki Rabbu'l-alemin olan Hak Teala hazretleri seni te§ebbus et- 
tigin sebeb yuziinden muradma nail etmedi, binaenaleyh sebeb hakkinda 
"Bu sebeb curiik bir seydir" diye nicjn su-i zanna diismedin de her muradm 
husulunii mutlak surette sebebden bildin? Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma 
fTMerinin 62. fashnda esbab hakkinda soyle buyururlar: 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Sebeblerin kaffesi dest-i kudret-i Hak'ta bir kalem gibidir. Muharrik ve 
muharrir Hak'tir. istemedikge kalem hareket etmez. §imdi kaleme nazar 
edip "Bu kaleme bir el lazimdir" diyerek kalemi gorup onu tahattur edersin. 
Fakat onlar daima eli gorup "Bu ele bir kalem de lazimdir" derler. Belki elin 
guzelliginin mutalaasindan dolayi kalemin miitalaasina liizum gormezler ve 
"Boyle bir el kalemsiz olmaz" derler. Bir mahaldeki kalemin lezzet-i temci§a- 
si sebebiyle onlar igin nasil tema§a-yi kalem kaydi olur? Sen arpa ekmegin- 
den lezzet buldugun cihetle, bugday ekmegi hatinna bile gelmiyor. Hig onlar 
bugday ekmegi var iken arpa ekmegini yad ederler mi? Senin igin zemine 
zevk bans, eden asumana meylin yoktur. Halbuki mahall-i zevk asumandir. 
Yeryiizu hayati gokten ahr. Ehl-i asuman hig yeryiizunu yad ederler mi? Ve 
sen simdi ho§lukIan esbabdan gorme! Ve o ma'nalar esbab iginde musteardir. 
.Zira Darr ve Nafi' Hak'tir. Madem zarar ve nef Hak'tandir, o halde nigin es- 
baba yapi§mi§ kalmi§sin? ...ilh." 

3712. Qok kimse mtksebden sah ve Kalian olmustur. ^Baskalan o miksebeden 
uryan olmusiur. 

"Mikseb", "kesb" masdanndan ism-i alet olmak miinasibdir; ve "mikseb" 
ile kazang aleti olan sebebe i§aret buyurulur. Ya'ni, gok kimse kazang aleti 
olan miksebden ve sebebden sah ve hakan ve hukiimdar olmustar. Fakat yi- 
ne o sebebe ve miksebe yapi§mi§ olan baska kimseler de servet ve'samanm- 
dan soyunup giplak ve fakir olmustar. 

aJii Oji-t« OUj JiP ,jS ^ oxi OjjU OUj -Up j iJ S ^ 

3713. Qok kimse kadtnlann akd-inden DCarun olmustur. Qok kimse kalinlann 
akdinden meHyun olmustur. 

Ya'ni, gok kimseler akd-i nikah ile aldiklan zengin kadin sebebinden 
Karun gibi zengin olmu§tur ; ve yine gok kimseler akd-i nikah ile aldiklan vi- 
ne zengin kadin sebebinden borglu ve muhtag bir hale gelmistir. Binaenaleyh 
higbir kimse "Filan bir kadin aldi da zengin oldu veya fakir oldu" diyemez. 
Zira zenginlik ve fakirlik kullara Hak tara&ndan gelir. Hak Teala o zenginligi 
ve fakirligi bir kadin sebebi altinda gizlemistir. Binaenaleyh mutlakan sebebe 
nazar edenler aldamrlar. 



*<&$& 



MESNEVl-I SERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

3714. Dmdi, mademki sebeh esek kuyrugu gtbi ionuca olur, onun uzerine az 
dayanir isen pek iyi olur. 

imdi, mademki sebeb boyle esek kuyrugu gibi o tarafa bu tarafa donup 
garpinmaktadir, ey salik-i murad! sebebe az dayanir isen, pek isabet etmis 
olursun. "Tekye kern kum" ya'ni "az dayanir isen" ta'btriyle bu alem-i suret- 
te esbaba te§ebbiisun liizumuna da i§aret buyurulur. Nitekim sure-i Kehf de 
Zulkarneyn kissasmda C* <3 .C- *^ J^ cs °Mj (Kehf, 18/84-85) ya'ni 
"Biz o Ziilkarneyn'e her bir §eyden b'ir sebeb verdik. Binaenaleyh sebebe ta- 
bi' oldu" buyurulur. Nitekim a§agidaki beyt-i §erifte bu luzuma daha vuzuh 
ile i§aret buyurulur. 

3715. Ue eger sebeh tutar isen dahi cesur olarak tutmayasm! 2*vra onun alixn- 
da cok gizli afeiler vardxr. 

Ya'ni, bu alem-i suret sebeb alemi oldugu icm, eger sebebe yapi§mi§ olsan 
dahi "Iste bizim muradimiz bu sebebden hasil olur" diye cesur olarak o sebe- 
be yapi§ma! Zira e§egin kuyrugu gibi o tarafa bu tarafa donen sebebin altin- 
da senin muradimn hilafinda pek cok afetler ve belalar gizlidir. 

j-tf CM 1 ^ jibs*- ^J J^ J f J** 0* 1 c ~~' ^^ S* 

3716. HZu hazm ve hazer istisnanin sirrtdir. Jjixa hi bu kader, esegi heci Ros- 
ier ir. 

Bu hazm ve ihtiyat ve korku yukanda 3690 numarah beyitte zikr olunan 
"istisna"mn, "in-saallah" demenin sirndir ve ic, yiizudur; ve "in-§aaUah", iba- 
resini lafzan soylemek sart degildir. Belki sebebe tesebbiis esnasinda insanin 
bu ma'nayi teemmiil ederek ihtiyat ve korku ile hareket etmesidir. Zira mu- 
kadder olmayan murad, her ne kadar esbaba te§ebbiis olunsa, viicuda gel- 
mez; ve bu kaza ve kader-i ilahi bu alem-i surette insanin gozune e§egi kegi 
ve fenayi iyi ve iyiyi fena gosterir. 

3717. O kimsenin ki gozunu o bagladt, her ne kadar gurbuz ise de, onun iki 
gozunde sasilikian esek kecidir. 



*$P? 



AHMED AVNI KONUK 

"Giirbuz", "mekkar ve hilekar, cesur ve §eci' ve zeki ve arif ' ma'nalanna- 
dir. Hikmetin iki tarafi vardir: Biri ifrat ve digeri tefrittir. Ifrat tarafma gurbuz- 
liik ve tefnt tarafina humud ve belahet derler; ve Arabi'si "ciirbuz"dur. Ba'nin 
kesriyle "gurbiz" dahi telaffuz olunur (Burhan). Ya'ni, gozunii kaza ve ka- 
der-i ilahinin bagladigi kimse, her ne kadar i§lerinde [giirbuz] ve miidebbir 
olsa bile, bu kaza ve kader tarafindan onun iki goziine getirilmis. olan §a§ilik- 
tan dolayi, e§egi kegi goriir. Binaenaleyh kaza ve kadere karsi akil ve zeka- 
vet miiessir degildir. Nitekim 1. cildin 1257 numarah beytinde aiuj o^ 
v \aTi^ »/ A?* ** • ^y*t Jd* *jz ya'ni "Kaza-yi ilahi geldigi vakit, ilim ve 
ma'rifet uykuya gider. Ay kara oiur ve giines, tutulur" buyurulmus. idi. 

3718. tjMddemki hasarlan dondnriicu Diak olur, kalbi ve fikirleri kim Hon- 
cliimr? 

Mademki boyle zahiri gozlerin baki§ini dondiirucu Hak olur ve e§egi kegi 
gosterir, artik du§un ki, o insamn batim olan kalbini ve fikirlerini donduren 
kimdir? Zira insan kendi haline dikkatle bakacak olursa, kalbine gelen hava- 
tirda ve aklina gelen fikirlerde asla kendinin medhali yoktur. Nevi'leri ve ma- 
hiyetleri sayisiz olan rlkirlerin ve hatiralann icjnde ba'zilan aynlip insanm 
kalbine ve aklina musallat olur. Hatta bu hatiralan ve fikirleri def etmek 
rmimkin olamaz. 

3719. Sen kuyuyu latifhir oda goriir sun; sen tuzagi zarifhir iane goriir sun. 

Bu kaza-yi ilahinin basan takGbi sebebiyle sen hakikatte karanhk bir ku- 
yu mesabesinde olan bu cismaniyet alemini latif ve siislii bir ev ve oda go- 
rursiin ve ic yiizu tuzaktan ibaret olan muhtelif arzulan zarif bir tane ve lok- 
ma goriirsun. 

3720. ^u tefeslut degildir, Dtud&'nin tahlibidir. Uiakikatlerin nerede oldagu- 
nu gosterir. 

Ba'zi mishalarda "tefestut" yerine "tesefsut" vaki'dir. Ve "tesefseta", te- 
dahrace babmdan olup Sofistai olmak ve esjayi hayal bilmek ve hakayiki selb 



<^^ 



MESNEVM §ERtF SERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

etmek demek olur. "Sefseta" dahi, "dahrace" babindan bu ma'naya gelir. Bi- 
naenaleyh bu ma'nada "tefestut" kelimesinin isti'mali galat olur. Ya'ni bizim 
"Kaza ve kader-i ilahi gozlere esegi keci ve kuyuyu latif oda ve tuzagi zarif ta- 
ne gosterir" dememiz, Sofistailer'in fikirlerine istirak etmek degildir. zira So- 
fistailer gibi hakayiki inkar etmiyoruz. Belki alem-i suretteki a'yan-i kevniy- 
ye manzarasimn Hak tarafindan dondurulmesini murad ediyoruz; ve bu man- 
zaralann taklibi ile kalb-i hakayik lazim gelmez. Mesela atesin hakikati yaki- 
cihktir. Bu yakicihk bu alem-i surette atesin kirmizi rengi ile zahir olur. Fakat 
Hak murad ederse, bu yakicihk hakikatini o kirmizi renkli atesin suretinden 
nez' edip, onun ziddi olan buz suretinden dahi izhar eder. Nitekim Nemrud'un 
ate§inden bu yakicilik^ hakikatinin zuhurunu kaldinp, ondan gulistan izhar 
etti. Hak Teala bu taklibi'ile bizlere hakikatlerin bu alem-i surette olmayip, 
ilm-i ilahisinde sabit oldugunu gosterir. Sofistailer ise, uc. siniftan ibaret olup, 
hakayik-i e§yayi esasindan inkar ederler. Bunlann fikirleri 1. cildin 556 nu- 
marasma musadif olan ^'iL-i^^ j^^ ^ . ^^ j* Mr s-*- j> [ya'ni] 
"Ben onun sebeb yakiciligindan hayranim; ve onun hayalatinda da Sofista- 
iler gibiyim" beytinde htilasaten izah edilmi§tir. 



3721. O kimse hi hakayiki inkar eder, o hep hir hayal uzerine ievecciih eder. 

Ya'ni, ilm-i ilahide sabit olan her seyin hakikatlerini inkar eden kimse hep 
bir hayal uzerine teveccuh eder ve kendi hayali ile me§gul olur. Zira hakika- 
ti olmayan bir seyin alem-i surette zuhuruna imkan yoktur. Mesela mahir bir 
ressam, ressamhk san'atimn icabi olarak yapacagi bir levhanin suretini ewe- 
la ilminde peyda eder ve sonra firga ve boya ile o suret-i ilmisini kesafet ale- 
mine gikanr. Bu zahirdeki levhanin hakikati, ressamin ilmindeki surettir. 
zahiri levha kinlsa veya bozulsa ressam onun bircok misillerini o ilmi suret- 
ten meydana gikarir. 

3722. demez hi, hayalin hishant dahi sana hir hayal olur. fioziinu sill 

"Hisban", "zannetmek" demektir. Ya'ni, o hakayiki inkar eden kimse 
kendi nefsine hitaben demez ki: "Yahu! Bu hayal zanni dahi senin bir haya- 
linden ibaret olur. Binaenaleyh aklimn goziinu sil de, bu keserat alemine iyi- 
ce bir bak! Zira hakikati sabit olmayan higbir siiretin zuhuruna imkan yok- 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

tur. Bundan anlasilir ki, bu SofistaHer'in akil gozleriyle hakayiki gorememe- 
Ieri dahi taklib-i ilahidir ve kaz& ve kader-i ilahinin hukmiidur. 



dJjj* C— JUi aXj y Oj (^^>- ( j^J j |p jy: J^y- ^J^ U 

"insan men' olundugu seye harts oldu" hiikmu ile sultanin 

ogullannin o kal'aya gitmesi 

"Biz kendi bendeligimizi gosterdik. Velakin senin kotii 

huyun satin almayi bilmedi" 

Imdi kendisinden men' olunmus olan o kal'aya surdiiler ve babanm 

biitun o vasiyetlerini ve sipanslerini ayak altma koydular. Nihayet 

bela kuyusuna diistiiler ve niifus-i lewame onlara: "Size korkutucu 

gelmedi mi?" (Miilk, 67/8) dediler. Aglayarak ve pisman olarak 

onlar: "Eger biz dinleye idik ve taakkul ede idik, ashab-i Sair'den 

olmazdik" (Mulk, 67/10) dediler 



Bu siirh-i serifin isarati anlasilmak iizere bir mukaddimeye ihtiyac vardir. 
§6yle ki: Efrad-i insaniyyenin ebeveyni Adem-i hakiki olan akl-i kiill ile Hav- 
va-yi hakiki olan nefs-i kuildiir. Bunlar cennet-i zatta, ya'nl mertebe-i zatta 
mestur idiler; ve Kur'an cemi'-i esma ve sifati cami' olan zat-i uluhiyettir; ve 
suver-i miiteayyine zat-i uluhiyetin varhginda hayalat ve ru'yadan ibarettir; 
ve bu keser^t ve taayyunat-i hayaliyye, cekirdegin ifindeki agac gibi dal bu- 
dak saliverip esfel-i safiline dogru uzamis&r; ve mertebe-i zattan hicab i'tiba- 
riyie uzaklasmi§tir. Iste bu agag Kur'an'da mezkur olan "secere-i mel'une ve 
matrude"dir ve onun meyvesi zulmet-i tabiiyyedir; ve zulmet-i tabiiyye hab- 
besinden bugday tanesi gibi suretler teseisiil eder. Imdi akl-i kiill ile nefs-i kiill 



c 3^ a 



MESNEVl-t SERIF SERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

birle§ip bu habbeye yakla§madikca ijM (Bakara, 2/36) [ya'ni "ininiz!"] em- 
riyle cennet-i zattan alem-i suret ve taayyiinata niizul etmediler; ve onlann bu 
§ecere-i menhiyyeye takarriibleri, zat-i uluhiyyette miinderic olan lblis-i veh- 
min nefs-i kulle ve nefs-i kiilliin dahi akl-i kiille galebesi ile vaki' oldu ki, bu 
alem-i kesafette onlann ziirriyati olan efrad-i ademiyye dahi her an keserat-i 
hayaliyyeye ve Kur'an'daki §ecere-i mel'uneye meftun olmuslardir HakTeala 
hazretleri bu hakikate isareten sure-i tsra'da soyle buyurun d^, ai ji & if, 

.>> ,,,.>»*>. jt. i, *»,.,*, * , * ,* r, -, < t" ,.t ,„, ,,i i , Jr t 

CJf'uJL Ui (isra,17/60) [ya'ni "Hani sana: Rabbin, insanlan gepegev're kusat- 
mistir, derhi§tik. Sana gosterdigimiz o ru'yayi ve Kur'an'da lanetlenen agaci, 
ancak insanlan sinamak icm meydana getirdik. Biz onlan korkuturuz da, bu 
onlara, biiyiik bir azginliktan baska bir sey saglamaz"] ya'ni "Ey resuliim! 
Zikr et su vakti ki, biz sana dedik: Muhakkak senin Rabbin nasi zat-i uluhiy- 
yeti ile muhittir." Ya'ni onlann vucud-i hakiklleri yoktur. Belki ciimlesi zilal-i 
sifatiyyem ve esmaiyyemden ibarettir ve zilal ise hayaldir. " Ve bizim sana gos- 
terdigimiz rii'ya ve Kur'an'da olan secere-i mel'une nasa fitnedir." Ya'ni sana 
gosterdigimiz bu keserat-i taayyiinat rii'yadir. Nitekim sen de bu hakikati an- 
ladm da j*& ^>S UjJi ve \^a\ iyu lili r u ^-Ui ya'ni "Diinya uyuyanin rii'yasi 
gibidir" ve "Nas uykudadirlar; oldukleri vakit uyanirlar" dedin. "Eraynake"de- 
ki kaf-i hitab cemi'-i hakayiki ve nisebi cami* olan taayyun-i Muhammedi'dir. 
Bu rii'yet keyfiyeti rai ve mer'i ister. Bunlar ise kesrettir; ve bu keserat zatta 
miitekewin olan secere-i mel'unedir. "Ve nuhawifuhum" ya'ni biz onlan ve 
vticMan ruh ile nefisten murekkeb olan nastan her birini sj^lii «Ju* Cjz if, (Ba- 
kara, 2/35) ya'ni "Bu agaca yakla§mayiniz!" diyerek her an tahvif eder ve 
korkuturuz. \j£ uul ui ]Ju*i CI (tsra, 1 7/60) [ya'ni "Bu onlann sadece biiyiik 
azginhklanni artinr]. Halbuki bu korkutma muvacehesinde onlann nefs-i em- 
mareleri, igva-yi vehm ile ruhlanm kendilerine imale ederek, o secere-i 
mel'unenin semeresi olan zulmet-i tabiiyyeye yaklastrlar. Binaenaleyh onlann 
tugyani ve azginhklan biiyiik olur. Ya'ni vech-i vahdetten istitarlan artar. 

t§te bu siirh-i gerifte o "§ecere-i mel*une"ye "kal'a-i mernnua" ta'bir buyu- 
rulmustur ki, enbiyamn ve onlann varisleri olan evliya hazarati, her zaman 
ummetlerini ve tabi'lerini bu kal'aya ve bu §ecere-i menhiyye tarafina yakla§- 
mamayi vasiyet etmiglerdir. Fakat efrad-i be§erin nefs-i emmareleri o tarafa 
mutemayil oldugundan bu vasiyetleri ayaklannin altma alip, bu suver-i tabiiy- 
yenin huzuzatina dalarlar ve sonunda da her birisi bir fitneye ve belaya diisiip 
pi§man olurlar. Ahyar ve ebrar ve suttar taifesinden olan mii'minler, bu taife- 



c^ja 



AHMED AVNi KONUK 

lerin haricinde olan efrad-i beger gibi tamamen nefs-i emmarelerinin hiikmu al- 
tinda mustagrak olmayip, onlar nefs-i emmare ile nefs-i levvame arasinda mii- 
cadele iginde bulunduklanndan baslanna bu yiizden bela geldigi vakit, nefs-i 
levvameleri sure-i Miilk'te olan ayet-i kerimesi mucibince: "Size korkutucu 
olan peygamber gelmedi mi ve sizi bu belaya takarrubden nehy etti mi?" 
(Mulk, 67/8) der. Bunlann akillan dahi yine bu ayet-i kerimenin maba'di mu- 
cibince: "Eger biz soz dinleye idik ve dinledigimiz sozun ma'nasim diisune idik, 
ziyade alevlenen ates ashabindan oimazdik" (Mulk, 67/10) derler. Siirh-i senf- 
teki beyit, enbiya ve evliya lisanindandir. Ya'ni "Rabbimize kar§i bendeligimizi 
ve hizmetimizi Ifa ettik. Fakat siz nefs-i emmarenizin huzuzatini feda etmek 
mukabilinde bizim bendeligimizi ve hizmetimizi satin almadiniz" demek olur. 

3723. HZu sozun nihayeti yoktur. O ferik o kal'a i$in yol tuttular. 

"Dij", kal'a ve hisar demektir. Ya'ni, Hakk'in a'yan-i kevniyyenin taklibi- 
ne ve istisnanin tahkikine aid sozlerin nihayeti yoktur. Uc §ehzadenin kissa- 
sina rucu' edelim. Velhasil o uc. §ehzade "insan men' olundugu seye haris" 
oldugu cihetle, babalannin kendilerini men' ettigi kal'a icin yola ciktilar. 

jj_Li ^jjti OU*JL>«-* Qjb jl ■&*) (jV f-^ c>-ji j 

3724. uMenhi olan hugciay agoa iizerine $ar-phlar. <J)/luhlisler iavilesinden ha- 
ri$ oldular. 

"Tavile", hayvanlan bagladiklan uzun ve kalin ip ve inci dizilmis iplik 
ma'nalannadir. "Muhlas", Allah Teala'mn sirkten ve maasiden saf kildigi 
kimse. "Muhlis", Allah Teala'ya ibadette ve taatte sjrk kosmayan ve isyan et- 
meyen kimsedir ki, bunlar hakkinda ^ >* J* o^^i ya'ni "Muhlisler bii- 
yiik tehlike uzerindedir" denilmi§tir, Burada murad, bu ikinci surettir. Ya'ni o 
§ehzadeler bugday agacL&bi muteselsilen suret meyveleri veren ve menhi 
olan zulmet-i tabliyye agaci iizerine carptilar ve inci tanesi gibi olan muhlis- 
lerin dizisinden disanya giktilar. Zira suver-i kevniyyeye muhabbeti ve ala- 
kasi olanlann ibadat ve taatindan ihlas uzaklasir. 

3725. Uaki&ki onunmen ve nehyinden pelt harareili oldular, o kal'a tarafina 
has pkardilar. 



c 3^ 



MESNEVM §ERfF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, vaktaki §ehzadelerin iginde babalannm men' ve nehyinden, o 
kal'aya gitmek meyli pek hararetlendi, bu hararet-i meyl sevkiyle o kal'a ta- 
rafina ba§ Qikardilar. 

Vj «>* 3 jy jt* **^*i ^ ls^*** oLi «Jj* j**" y- 

3726. c/Vtucfcba olan $ahxn sozunun hila/i uzere, sabtr yakici ve akil kapia 
olan kal'aya kadar 

"Miicteba", berguzide, mimtehab ve secUmi§, demektir. "§ah-i miicte- 
ba"dan murad, onlan men' eden insan-i kamildir. "Sitiz", inad ve muhalefet 
ma'nasmadir. Ya'ni, kendilerini men' ve nehyeden insan-i kamilin sozune ve 
vasiyetine muhalif olarak, sabir yakici ve akil kapici olan o suretler kal'asma 
kadar. Bu beytin cumlesi asagidaki beytin birinci misra'i ile tamam olur. 

3727. Ofasikat isieyici olan ahlm muhalefetinden dolayi geldiler. DCaranlik ge- 
cede gunauzden rum eitiler. 

"Ragm", bir i§i aks etmek. "Tuz", "istemek" ma'nasina olan "tuziden" ve 
"tuhten" masdannm emr-i hazin olup, "pend-tuz", vasf-i terkibidir. Ya'ni, 
nasthat isteyici olan akla muhalefetten dolayi kal'aya kadar geldiler. Karan- 
Uk olan tabiat gecesinde, gundiiz gibi aydinlik olan ruhaniyetten geri dondii- 
ler ve cismaniyet karanhgi tarafina gittiler. 

y. <Jjy* cs 5 ^ -> J~- ->■* J 3 & J^ olj •/**' ** J5 ^-^ 

3728. sure-tier sahdri olan lattf kid' tula fee? fuipi deniz ve lesi kara tarafina idi. 

Bu beyit ile asagidaki beyitte afakm enfuse tatbikine isaret buyurulur. 
"Latif kal'a"dan murad, dunyadir ki, onun cisminin hey'et-i mecmuasina "in- 
san-i kebir" dahi derler. tt lnsan-i sa$r"in cisminin muadilidir. Insan-i kebirde 
olan her seyin naziri, insan-i sap: olan "adem"de de vardir. Nitekim Hz. 
§eyh-i Ekber (k.s.) et-Tedbtratu'1-tlahiyye Rlslahi Memleketi'l-insaniyye ki- 
tabmda ve Mahmud-i §ebusten hazretleri Mir'at-i Hakayik'mda. ve Aziz Ne- 
sefi hazretleri ResaiT inde tafstl buyurmuslardir. "Deniz tarafina olan bes ka- 
pi"dan murad, cismaniyet alernindeki "toprak, su, hava ve ates" rukiinlerinin 
ma'nalan olan dort tabiat ile bu dort ruknun imtizacindan hasil olan "mizac 
ve ruh"tur. Gergi bu dort ruknun her bin kimya nokta-i nazanndan muhtelif 
anasir-i basitadan miirekkeb ise de, burada maksad bu anasinn sulb ve ma- 



6 ^^ a 



AHMED AVNI KONUK 

yi' ve gaz halinde bulunmalan ve taamiil-i kimyeviden hasil olan hararet-i 
gariziyyedir; ve bu dort riiknun ictimamdan hasil olan his ve harekettir ki, 
ona da "mizac ve run" derler. Bu dort riiknun ma'nadan ibaret olan tabiatle- 
ri ile mizac ve ruh, cismin "ma'na denizi" tarafina acUan bes kapisidir. Zira 
bunlann tabiatlan tedkik olundukda, ma'nadan ibaret olan "kuwef'e kadar 
gider; ve kuwet sifat oldugundan bir mevsufun vucuduna intikal olunur ki, 
o viicud dahi kunhii idrak olunamayan bir ma'na-yi vahdettir ve Zat-i 
Hak'tir. "Kara tarafina olan bes kapfdan murad dahi, bu dort riikunden her 
birinin sureti ve bu suretlerin imtizacindan hasil olan cisimdir. Bu da cisma- 
niyet tarafina olan be§ kapidir. 

j*- j'j cM* o~*- &f* 3ljl £H y- J ^j iSy~>. a^- &j* $ J 1 £H 

3729. Ondan be§i his gxbi renk ve koku tarafina, ondan besi de hiss-i bahn ai- 
bi sir isteyici idi. 

kapilardan besi olan dort riikun ve onlardan murekkeb olan cisim, in- 
san-i sagjrin havass-i hamse-i zahiresi gibi renk ve koku tarafinadir. Ya'ni bu 
dort anasir ve onlardan murekkeb olan cisim koku ve renk ile alakadardir; ve 
o kapilardan besj dahi, insan-i sagirin havass-i hamse-i batinesi gibi sirra ve 
ma' nay a taalluk eder. Ya'ni bu dort unsurdan her birinin batim olan dort ta- 
biat ve o dort tabiatin imtizacindan hasil olan mizac ve run dahi, insandaki 
bes havass-i batine gibi ma'na ve sir isteyicidir. 

3730. O binlerce suretten ve nakis ve niaardan bir tar of tan bir tar of a kararsiz 
olarak hos aittiler, 

Bu sehzadeler bu dort unsur ve cisimden hasil olan binlerce nakis ve su- 
ret ve heykelden bu alem-i surette bir taraftan bir tarafa hos ve mahzuz ola- 
rak gittiler. 

3731. Suretler kadehlerinden az mest ol, ta hi put yontuca ve yuia tapici ohna- 
yastn! 

Hz. Pir efendimiz, Hak yolunun saliklerine nasihat edip buyururlar ki: Ey 
salik! Anasirdan murekkeb olan cisimlerin suretleri birer kadeh gibidir. Bu ka- 
dehlere meyil ve muhabbetten az mest ol ve kendini kaybedip bihus olma! 



*$%&> 



gp 3 " MESNEVt-t §ERtF SERHi / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

Ta ki o suretlere meyil ve muhabbet yuziinden put yontucu ve puta tapici ol- 
mayasin! "Az mest ol!" ta'biriyle o suretlerden [musaade-i] ser'iyye kadar is- 
tifadeye isaret buyurulur. Zira bu alem-i surette beserin suretler ile miinase- 
bati kamilen terk etmesi mumkin degildir. 

3732. Sureilerin kadehlerinden gee, durma! HZade kadeh icindedir velakin ka~ 
dehten degildir. 

Suret kadehlerinden zaruret-i tabiiyye dairesinde istifade edip geg, onlara 
muhabbetle sanhp durma! Zira kadehten matlub olan sey igindeki badedir. Ve 
o bade dahi Hakk'm o suretlerdeki tecelliyat-i cemaliyyesidir. Gergi o bade ve 
sarab kadeh igindedir; velakin cisim ve suret kadehinin kendinden degildir. 
Gormez misin ki, ademin cismi ihtiyarladigi vakit giizelligi gider ve oldugii 
vakit o guzellikten bir eser kalmaz. 



S ^L>- -bU ail X*j df? (i-» {jQ ^^i J^ »&. tSy 

3733. nSade hagi§layici iarafina agzt geni§ ac! HJaktaki sana hade erisir, ka- 
deh noksan gelmez. 

Ya'ni, cisim kadehlerine gonul baglamaktan gee. de, o cisimlere kendi ce- 
malinden gixzellik ve letafet badesini bans eden Hak Teala'mn sarab-i mu- 
habbetine agzim genis ag! Eger sana muhabbet-i ilahiyye sarabi erisirse o gu- 
zelligi ve letafeti bir surete hasr etmeyip Hakk'in tecelll-i cemalisini her bir su- 
ret kadehinde gorursiin. Binaenaleyh saisa muhabbet-i ilahiyye sarabim ige- 
cek kadeh noksan gelmez ve kadehler gogakr. 

3734. By ademi ^en gonul haglayict olan ma'nayim. Dsiel JCahugun w hug- 
day suretinin terkini soyle! 

Bu beyt-i §erif Hak tarafindan lisan-i Mevlana ile Beni-Adem'e olmak mu- 
nasibdir. Zira 1. cildin 3379 numarah beytinde j~. . ^ ^ <Li ^ ^*li o*f 
^Wi VJ ,jK&~ [ya'ni "Rabbii'l-aleminin ma'nalannm deryasi olan seyh-i 
din, "Ma'na ancak AHah'tir" dedi] buyurulmus oldugundan, Hak Teala'ya 
"ma'na" ltlaki caizdir. Hak tarafindan olduguna gore: "Ey Adem oglu! Ben 
goniil baglayici ve kalblerde tasarruf edici olan ma'nayim. Sifat ve esmam ile 
suver-i e§yada zahirim. Binaenaleyh o surederde beni iste! Ve meyvenin ka- 



c^ja 



AHMED AVNt KONUK "^® 

bugu mesabesinde olan sureti ve bugday gibi kendisinden miiteselsil suretler 
zahir olan zulmet-i tabiiyyeyi terk et!" Bu hitab hususiyet i'tibariyle Hz. Fir 
tarafindan olduguna gore: "Ey Adem oglu olan Hak yolunun saliki! [Ben] go- 
niillere Hakk'in muhabbetini bagi§layici olan ma'nayim. Binaenaleyh benim 
suret-i cismaniyyeme bakma da, ma'nami iste! Suret kabugunu ve bugday 
suretini terk et!" Nitekim Hz. Fir "Ben bu cisim degilim ki, a§iklar nazannda 
manzurum. Belki miiridlerin batimnda benim kelamimdan bas. vuran o zevk 
ve ho§lugum; Allah Allah! demi buldugun ve o zevki tattigin vakit gani- 
met tut ve §ukiir et ki ben oyum!" buyurmusjardir. 

JaJ iS\ fxf C — ljj~ 4? Ob J^ jH Xi ^J^ij &j>r 

3735. Dakiaki hir him Utalil i$in nn oUu. By nebill ^il hi, huflday ma'ziMiir. 

Ya'ni, Hakk'in e§ya suretlerini degi§tirmesinin bir misali dahi budur ki: Ib- 
rahim Halil (a.s.)in hizmetgileri karyeye bo§ donmeleri gorulmemek igin kit- 
hk zamamnda guvallara un yerine kum doldurarak gelmisler idi. Hak Teala 
Halil (a.s.)i mahziin etmemek igin, o kumlan una tahvil buyurmustar. Nite- 
kim bu kissa yukanlarda gegti. Ey arift Bundan anla ve bil ki, bugday mesa- 
besindeki suretler kendi makamlanndan ind-i ilahide ma'zuldurler ve gikanl- 
migtirlar. Hak Teala alel'ade bir suretten gikardigi bir hakikati o suretten nez' 
edip ba§ka bir suretten gikanr. Mu'cizat-i enbiya ve keramat-i evliya bu ka- 
btldendir. 

3736. Suret smeisizden viicuda gelir. < J^iiekim hir atesten duman dogmustur. 

"Ate§"ten murad, dort riikiinden biri olan hararettir. Zira ate§in kirmizi 
renkte bir sureti vardir ve hararetin sureti yoktur. Ya'ni, yukanda 3728 nu- 
marali beyitte tzah olundugu iizere, cisim ve suret sahibi olan maddeler, kuv- 
vetin tekasiirunden zuhur etmistir. Halbuki kuwetin zahirde bir sureti yok- 
tur. Binaenaleyh suretlerin suretsizden viicuda geldigi bugiin fennen dahi sa- 
bit olmu§ bir hakikattir. Nitekim hararetin zahiren bir sureti olmadigi halde 
oduna sari olsa ondan suret-i zahire sahibi olan duman peyda olur. 

3737. uAiusavverin en asagi olan ayibi hisalde, vahiaki onti hirbiri ardinca go- 
resin, melal gelir. 



MESNEVl-I §ERtF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Hisal", hasletler ve huylar ve tabiatler ve me§rebler, demektir. "Musav- 
ver", tasvir olunmus ve suretlenmis, ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda "hisal" 
yerine "hayal" vaki'dir. Bu keiime de ma'naya muvafiktir. Ya'ni, musawe- 
rin birtakim kusurlan ve ayiblan vardir. Bunlann en asagisi budur ki: Suret 
birbiri ardinca gorulurse, tablatlara ve mesreblere usanmak hali gelir. Nitekim 
FfhiMi /7/zin 19. fashnda soyle buyurulur: 

"Ma'naya tevecciih etmek vehle-i ulada o kadar latif gdriinmez. Fakat git- 
tikce daha ziyade tath goriinur. Suret iste bunun hilafinadir. Ewela latif go- 
runur, sonra o suret He her ne kadar ziyade ulfet edersen sogursun. Kur'an'm 
sureti nerede, ma'nasi nerede? Insana nazar et! Sureti nerede, ma'nasi nere- 
de? Eger o suretten ma'na giderse, bir lahza bile onda tutmazlar." 

J^tJ. J 1 ^Ojf -U» olj Jtjftf &*J J**>* &j*~ 

3738. Suretsizlik sana hayret-i mahz fletirir. "$uz tixrlu diet aletsizlikten doy- 
mustur. 

"Mahz", halis ve saf demektir. Ya'ni, suretsizlik alemini ilmen ve fennen 
tahayyiil ettigin vakit, sana halis ve saf bir hayret getirir. Mesela, feza-yi bi- 
nihayenin kendisi suretsiz oldugu halde, milyonlarca ecram suretleri tekev- 
vun etmektedir; ve bu nihayeti olmayan feza ayn-i vucud oldugu halde, ma- 
hiyeti ve kiinhii hakkinda akillar durmustur ve hayrete dusmu§tur. Binaena- 
ieyh yiiz turlu alet ve esbab aletsiz ve maddesiz olarak vucud-i hakiki-i 
Hak'tan peyda olmustur. 

3739. Slsizlikten eller Aokw. ^aima cantn cant ademvyi musawer yayar. 

Bu beytin ma'nasinda iki vecih varid olur: Birisi budur ki: Elden miinez- 
zeh olan Hak Teala bu tabiat destgahinda insanlann ellerini dokur. Sifat-i Ha- 
yat'indan cana dirilik ifaza buyurdugu cihetle, canin cam olan Hak Teala in- 
san suretini yaratir. Ikinci vecih budur ki: Birinci can ruh-i nebati ve hayva- 
niye ve ikinci can ruh-i insaniye isarettir. Bu surette ma'na soyle olur: "Hak 
Teala elsiz olan ma'na aleminden eller sahibi olan insam yaratir. musav- 
ver olan ademi, ondaki ruh-i izafi sebebiyle ruh-i nebati ve ruh-i hayvaninin 
ruhu yapar. Ya'ni insan-i sagir olan ademi insan-i kebir olan alemin cam ya- 
par ve bu munasebetle adem alemde tasarruf eder." 



e Jfi|?B 9 



AHMED AVNI KONUK 

3740. Oyleki jjonulde hicrden ve visalden turlii iurlii hayal iokunmu§ olur. 

Suretsizden suret dogmasimn bir misali de oyledir ki: Sevdigi bir seyden 
aynldigindan veya ona kavusmasindan insanin destgah-i kalbinde tiirlu tur- 
lii hayaller dokunmus olur. Aynlik ve kavusmak birer ma'nadir. Onlann su- 
retleri yoktur. Fakat bu ma'nalann kalbinde birtakim hayali suretler peyda 
olur. 

jj^P u *»-y j kiAJu AjL« 7t~£ J>\ \j yjA ^1 JUL* p*jb 

3741. H^u muessir hi$ esere henzer mi? Ses ve feryaci hi$ zarara henzer mi? 

Hi? muessir olan bu hicr ve visal ya'ni aynlik ve kavusma ma'nalan bu 
ma'nalann te'siriyle kalbinde hasil olan hayal suretlerine benzer mi? Zarar 
nev'inden olan aynlik ma'nasi, o aynlik zaranndan miitevellid olan aglama- 
ya ve aglamadan hasil olan sese benzer mi? 

3742. JeryacUn sureii vardir. £arar suretsizdir. JZarardan el $ignerler hi, 
onun eli yoktur. 

Aglamamn ve feryadm sureti vardir. Fakat o zarann sureti yoktur. Zara- 
ra giriftar olan kimseler teessiirlerinden ellerini lsmrlar ve guya bu lsirmakla 
tabiatlan onlan bu zarardan intikama sevk eder. Halbuki suretsiz olan zara- 
nn eli yoktur. 

Jill Xpr \j **&*> *<1~>- J-U~~* '{£\ d—Ju^/li lt« -^l 

3743. By delil isteyen! HSu mesel layiksizdir . ^Xefhim kdesi icin "cukdul-mu- 
W'dir. 

"Miistedill", "istidlal" masdanndan ism-i faildir, "delil taleb eden" demek- 
tir. "Cuhdu'l-mukill", fakirin galismasi ve az gahsmak ma'nasinadir. Ya'ni, ey 
suretsizden suretin dogmasina delil isteyen kimse! Bizim bu yukanda beyan 
ettigimiz mesel Hakk'a karsi layiksizdir. Fakat anlamak hilesi ve tedbiri igin 
bir fakirin kendisine lazim olan az bir seyi tedarik igin gahsmasi kabilinden- 
dir. Maahaza bugiin fen ecram-i semaviyye suretlerinin suretsiz olan esirin 
tekasufunden zahir oldugunu gostermektedir. 



c^^, 



MESNEVt-I §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3744. Sureisiz olan sun hir suret nakseder. *Ten havds ve hir diet ile nesv u 
nema hulur. 

Ya'ni, san'at bir ma'nadir ve sureti yoktur. O ma'na bir surete taalluk 
edince zahir olur. Imdi bu suretsiz olan Hakk'm san'ati bu alem-i kesafette 
bir insan sureti nak§eder; ve o insamn cisim ve heykeii havass-i zahire ile ve 
o cismin aleti olan a'za ile ne§v u nema bulur. 

3745. Diatta ne suret olursa, o kendi vefki iizere cismi iyiye ve hotiiye aetirir. 

Bu beyt-i serifte sure-i Neml'de vaki' ^ y 'jz\ ^ JUi *ui ^U (Neml, 2 7/88) 
ya'ni "Allah'in sun'u her §eyi tesbit etti" ve sure-i Isra'da vaki* Jt jj£ jr 
«iTLi (tsra, 1 7/84) ya'ni "Her kimse hilkati uzerine is. isler" ayet-i kerimeleri- 
ne i§aret buyurulur. Ya'ni, san'at sifat olup bir ma'nadan ibarettir. Hak Te- 
ala'nin sifat-i sun'u kendi sifatlanndan her bir sifatimn suretini ilm-i ilahisinde 
peyda etti. Bu suret-i ilmiyye bu alemde zahir olan her bir cismin ayn-i sabite- 
si ve hakikatidir. Binaenaleyh ilm-i ilahide sabit olan her ne suiret olursa, bu 
cismaniyet aleminde o suret-i ilmiyyenin taalluk ettigi bir cisim aJtl^ J* jJJ 
(tsra, 1 7/84) [ya'ni "Kendi hilkati iizerine is. ister"] ayet-i kerimesi mucibince 
iyiden ve kotuden her ne isterse, kendi hakikatine muvafik olarak isler. Zira 
^ J** o& <s^ ^ £* {Neml, 27/88) [ya'ni "Allah'in sun'u her seyi tesbit et- 
ti"] ayet-i kerimesi mucibince sun'-i ilahi her §eyi ilm-i ilahisinde o §eyin li- 
san-i isti'dad ile taleb ettigi hal iizerine tahkim ve tesbit etmistir. 

3746. Bger ni'meiin sureti olursa, sukur edici olur. uMukletin sureti olursa, sa- 
hu edici olur. 

Eger bir kimsenin suret-i ilmiyyesini Hak Teala ni'met ma'nasi uzerine 
tesbit etmi§ ise, o kimsenin cismi bu alem-i surette nail-i ni'met olup §iikiir 
edici olur; ve eger miihlet ya'ni teenni ve te'hir ma'nasi uzerine tesbit etmi§ 
ise, o kimsenin bu alem-i suretteki umuru te'hir ve teenni dairesinde vaki' 
olup, onun cismi sabredici olur. 

3747. 1$ir rakrn sureti olursa huuuuucii olur. ^Bir zahmin sureti olursa nalan olur. 



^^p? 



AHMED AVNt KONUK 

"Balan", "buyiimek ve ne§v ii nema" ma'nasina olan "baliden" masdann- 
dan ism-i faildir. Ya'ni, Hak Teala eger bir kimsenin suret-i ilmiyyesini ve 
ayn-i sabitesini rahmet ve re'fet ma'nasi uzerine tesbit etmi§ ise, o kimse bu 
alem-i surette ferah ve sadi icjnde biiyur ve ne§v u nema bulur; ve eger zahm 
ve kahr ma'nasi iizerine tesbit etmis ise, o kimsenin cismi elem ve azab icin- 
de nalan olur. 

jr" *j? *j>. <£jj ^jy* j*** >jS *y. (Jji^ ^jy* 

3748. I^tr sehrin sureti olursa, sefer tutar. ^Bir okun sureti olursa, siper tutar. 

"§ehr", "kilig ve kalkan gibi silahlan kinindan cekip cikarmak" demektir 
(Ahteri), Diger ma'nalan da vardir. Burada ikinci misra' karlnesiyie bu 
ma'na miinasibdir. Ya'ni, Hak Teala bir kimsenin suret-i ilmiyyesini bir 
"sehr" suretinde, ya'ni silahsorluk ma'nasi iizerine tesbit etmis ise, o kimse 
harbe ve gazaya sefer eder; ve eger ok aticilik ma'nasi uzerine tesbit etmis. 
ise, bu alem-i surette siper ve kalkan tutmakta mahir olur. 

•US" Cjy\>- *y Ltzf- <l>jjs<? -US lJjJis- Jjj d\>y*- CL>jj^> 

3749. QuzeUzrin sureti olursa, isrd eder. fiaybe mensub suret olursa, halvet eder. 

Ya'ni, eger guzellerin suretine ibtila ma'nasi uzerine tesbit etmi§ ise, bu 
alem-i surette guzeller ile mua§eret eder. Eger alem-i gayba ve ruhaniyet ale- 
mine mensubiyet ma'nasi uzerine tesbit etmis ise, o kimse bu alem-i kesafet- 
te halktan halvet ve inziva eder. 

3750. c/Vtu/ifoflife. sureti kesh tarafina getirir. ^azuverVk sureti gasba getirir. 

[3726] 

"Bazuver", kuwet-i bazu sahibi demektir. Ya'ni, velhasil herkesin diisiin- 
cesi ve fikri, ilm-i ilahide sabit olan hakikatinin icabina gore olur. Eger onun 
hakikati muhtachk ve fakr sureti olursa, o kimse diinyada kesbi diisiiniir ve 
kesb tarafaina gider. Hakikati kuwet-i bazu sahibi olmak iizere sabit olan 
kimse, bu cismaniyet aleminde zorba olup, sunun bunun hakkim gasb etme- 
ye cabalar. 

dyf ^>yf JL^ jl J«i [/-\* djj xi.U UjbJlj j*. j jA 

3751. Tiirlii turlii hayalden olan fiilin daisi bu had ve enddzelerden haric olur. 



cgp, 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bu beyt-i serifte iki ma'na varid olur: Birisi, insamn tiirlii tiiriii hayalleri 
kendisinden sadir olan fiillerin daisi ve baisidir. Zahirde hayallerin sureti yok- 
tur. Fakat fiillerin sureti zahirdir; ve bu hayaller dahi, yukanda izah olundu- 
gu iizere, kendi hakikati olan ayn-i sabitesinin had ve endazesinden ve olcii- 
sunden zuhur eder, demek olur, Diger ma'na dahi §6yle olur: Ya'ni yukanda 
zikr ettigimiz bu a'yan-i sabitenin halleri, had ve endazeden haric. olur. Ya'ni 
bu ahvalin hepsini ta'dad etmek kabil degildir. Ciinkii sifat ve esma-i ilahiy- 
ye namiitenahidir. Hiilasasi budur ki: insamn fiillerinin daisi ve baisi tiirlu 
tiirlii hayallerden ve endi§elerdendir. 

3752. Vfihayetsiz mezhehler ve sanatlar, hep lu§unce\er suretinin zillidir. 

"Ki§", mezheb ve din; "pi§e" san'at. Ya'ni, nihayetsiz olan mezhebler ve 
san'atlar hep diisiinceler suretinin zilli ve golgesidir. Zira insan fiilden ewel o 
yapacagi i§i diisiiniir. Sonra o diisiincenin suretini fiil sahasina getirir. Halbuki 
insamn o du§uncesi o fiili ile beraber di§anya gikmadi. Eger giksa idi, insamn 
zihninde o du§tince kalmamak icab ederdi. Halbuki fiil zahir olmakla dii§iince 
yine insamn zihninde bakidir. Binaenaleyh o fiil o diisiincenin aym degil, bel- 
ki zilii ve golgesidir. Bunun gibi a'yan-i sabite dahi ef al-i ilahiyyeden halk-i ec- 
sam ile beraber ilm-i ilahiden di§anya cdtmaz. Belki cisimlerde zahir olan ah- 
val, suver-i ilmiyyenin zilli ve golgesi olur. Bunun icm muhakkikin hazarati 
i^jH ttJij o*i u ou^i ya'ni "A'yan-i sabite viicud-i izafi kokusunu koklama- 
misftr" buyurmu§Iardir. Attdeki beyitlerde bu ma'na hiilasa buyurulmugtur: 

Jul jija^ OlJ JJi L— I jL. Jjl J>- (^Lwt JJs» OLpI jl 

"Cumlenin mhlan a'yan-i sabitenin zillidirler. Ciimlenin cisimleri ruhlann zilli- 
dirler. A 'yan-i sabite dahi Hakk'in isimlerinin zillidirler, Isimler dahi Zat-i Mut- 
lakm zillidkler. Mademki sen kimin zilli oldugunu bildin, binaenaleyh olmek- 
ten ve yasamaktan farigsin!" 

3753. DCovm, dam kenannda hos durmus. ~Y>er iizerinde her birinin yolgesini Qor! 



*sp? 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, fikirler ve dusiinceler golgelerinin fiil sahasinda zuhuru, evin dami 
kenannda ayak uzerinde duran birtakim kimselerden her birinin golgesi yere 
dusmesine benzer. 

3754. <j\tesid olan damm uzerinde fikrin sureti vardir; ve o amel golgesi erkdn 
uzerinde zahir dir. 

"Mesid", yiiksek ve muhkem, demektir. Bundan murad dimag-i beserdir. 
Ya'ni, yiiksek ve muhkem dam mesabesinde olan dimag-i beserde muhtelif 
fikirlerin sureti vardir; ve insamn o fikirlere gore vaki' olan ameli golgeler gi- 
bi onun erkani ve a'zasi uzerinde zahir olur. 

3755. Jfiil senin erkdnin ve fikrin Uzerinde mukietemdir. JZakin ie'sirde ve 
vuslaiia ikisi beraberdir. 

Binaenaleyh ey insan! Senin fiilin senin cism-i zahirinin uzuvlannda ve 
dimagindaki fikirlerde muktetemdir ve gizlenmistir. Fakat yaptigin eserde ve 
o eser iizerine kavusmakta fikir ile fiil beraber olarak zahir olur. Ya'ni bir eser 
iizerine vaki' olan te'sirde hem fiil ve hem de fikir gdrunur. Buraya kadar 
olan beyitlerde ma'nadan surete intikal beyan buyurulmustur. Attdeki beyit- 
lerde suretten ma'naya intikal beyan buyurulur. 

3756. Ilezmde olan o suretler hi, hosluk kadehindendir, onun faidesi bt-hodluk 
ve bt-husluktur. 

"Hosluk", zevk; "bi-hodi" kendinden gecmek. "Hosluk kadehi"nden mu- 
rad, suretleri zahir olan igki kadehleridir. Ya'ni, ays ve isret meclisinde olan 
icki kadehlerinin suretinin faidesi, ickiyi igtikten sonra kendinden gecmek ve 
bi-hus olmak ma'nasidir. Binaenaleyh icki kadehlerinin suretleri goriildugii 
vakit, bu ma'nalara intikal olunur. 

3757. Srhegin ve kadinin ve lab ve cima'tn sureti vardir. Onun faidesi vika' 
vaktinin bi-huslugudur. 



6^^, 



MESNEVl-I §ERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVJ-6 • 

"Vika"', cima' ma'nasinadir. Ya'ni, erkegin ve kadimn suret-i cismaniyye- 
leri ve oyna§malannm ve cima'lannin sureti vardir ve zahirdir. Bu zahir olan 
suretlerin faidesi erkegin ve kadimn cima' vaktindeki inzallerinden hasil olan 
bi-hu§luktur ki, bu bl-husluk zevki dahi bu suretlerden dogan ma'nadir. 

3758. %uz ve ekmejjin sureti hi, o ni'mettir, onun faidesi o suretsiz olan o kuv- 
vettir. 

Ve keza bir ni'met-i ilahiyyeden ibaret olan tuz ve ekmek suretlerinin fa- 
idesi dahi, suretsiz bir ma'nadan ibaret olan cismin kuvvetidir. 

3759. uWesaftan o kdicin ve kalkanin sureti varhx. Onun faidesi suretsizVik- 
t\r, ya'nt zaferdir. 

"MesafT, "saf mahalli" ma'nasma olan "mesaff' kelimesinin cem'idir; ve 
keza harb saffi yerlerinde kihg ve kalkan suretleri vardir; ve bu suretlerin fa- 
idesi ma'nadan ibaret olan zafer ve du§mana galebedir. suretlerden bu 
ma'naya intikal olunur. 

3760. ^Ders mahalli ve ta'VSk ve onun suretleri ilme muttasil oldugu vahtt, torn 

[3736] ,, 
ouLu. 

Ya'ni, suretlerden matlub olan §ey ma'nadir. Nitekim ilim derslerinin ma- 
halli ve mektebi ve cismin mektebe ta'liki ve asilmasi ve mektebdeki kursii- 
ler ve siralar ve kitablar gibi suretler, hep ma'na olan ilmin tahsili icmdir. Ta- 
lib, ma'nadan ibaret olan bu ilme ulastigi vakit, artik o suretler duruliip bii- 
kiiliir ve ortadan kalkar ve bu suretlere liizum kalmamis. olur. 

3761. LMademki hu suretler- suretsizinhendesidirler, oinaenaleuh ni$in ni'met 
sahibinin nefyindedirler? 

Bu misallerden anlasildigina gore, mademki bu suretler suretsiz olan 
ma'namn bendesidirler; binaenaleyh miinkirler bir ma'na-yi azim ve muhit- 
ten ibaret olan sahib-i ni'meti ve Hak Teala'yi bu suret aleminden nefy eder- 
ler ve "Bu alem-i suretin miidebbir ve hakim olan mucidi yoktur" derler. 



G ^ e 



AHMED AVNl KONUK 

3762. r Bu suretler suretsizden vucud tutar. iZinaenaleyh onun mucidi iizerine 
inkar nedir? 

Bu e§ya-yi bt-nihayenin suretleri, o suretten miinezzeh olan viicud-i ha- 
kikiden viicud iktisab ederler ve onun varhgindan zahir olurlar. Binaenaleyh 
o suretlerin mucidini inkar etmenin ma'nasi nedir? Ve akilsiz ve fikirsiz olan 
tabiattan bu intizam-i eskal zahir olur mu? Mesela bir munkir-i uluhiyyetin 
cebinde isteyen saate birisi cikip, "Bu saat tabiatta miitekevvin olan ma'den- 
dendir. ma'denin zerreleri bi't-tesaduf kendi kendine birle§ip bu intizami 
bulmustur" dese, deliligine hiikmeder. Halbuki kendisi saat makinesine na- 
zaran gayr-i kabil-i kiyas bir intizam ve azametle tertib edilmis olan manzu- 
me-i §emsiyye makinesinin fezada sahibsiz olarak bir sis kanununa tabi' ol- 
dugunu iddia eder. Aklin bu derece hiffetine hayret etmemek kabil olur mu? 

3763. LMuhakkak onun inkan ondan zuhur hulur. Onun hu kan kendi aksi- 
nin gayri degildir. 

Bu beyt-i §erif yukanda gecen 3745 numarali beytin te'yididir. Ya'ni, o 
miinkirin bu inkan yine ondan ya'ni kendi hakikatinden zuhur eder ve o 
rminkirin bu isi kendi hakikatinin aksinin gayri degildir, Zira miinkirin haki- 
kati ve ayn-i sabitesi ilm-i ilahide Mudill isminin mazhan olarak peyda ol- 
mu§tur. Ta'bir-i diger ile Mudill ismi ilm-i ilahide bu suretie zuhuru.istemi§- 
tir. Binaenaleyh miinkirin bu cismaniyet aleminde vaki' olan inkan, ancak bu 
ayn-i sabitesinin aksidir. Bunun sirn budur ki: Esma-i ilahiyye miitezadd ve 
mutekabildir. Bu alem-i surette "Had!" isminin- mazhan olan mu'minler 
Hakk'in viiciidunu isbat ederler; ve bu ismin ziddi olan Mudill isminin maz- 
han olan munkirler dahi Hakk'in viiciidunu inkar ederler. Esya kendilerinin 
ziddiyla inki§af ettiginden, inkann viicudu isbatin inki§afina hizmet eder. Ni- 
tekim Hz. Pir efendimiz Fihi Mi i^Merinin 45. fashnda §6yle buyururlar: 

"Miisbit-i Hak olan kimse, daima Hakk'i izhar eder. Nery eden kimse da- 
hi Hakk'i muzhirdir. Zira nery vaki' olmaksizin bir §eyin isbati tasawur-pe- 
zir olmaz. Olsa da lezzetsiz ve zevksiz olur. Mesela munazinn biri mecliste bir 
mes'ele mevzu'-i bahs eder. Eger orada "La nusellim" ya'ni "Teslim ve kabul 
etmeyiz" diyen bir muanz olmazsa, o neyi isbat eder? Onun niiktesinde ne 
zevk olur? Zira isbat, nefy mukabelesinde hos. olur. Bunun gibi bu alem da- 



c^pa 



MESNEVl-1 SERfF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

hi izhar-i Hak mahallidir. Miisbit ve nafi olmaksizin bu mahalde bir revnak 
bulunmaz; Ve her ikisi de muzhir-i Hak'tirlar." 

3764. rDuuarm ve her mekamn tavanimn suretini, mi'mann Hu§uncesinin ydl- 
flesinin sureti hill 

Mesela bu cismaniyet alemindeki bir duvar ve her bir mekan ve meske- 
nin tavani birer suret sahibidirler. Onlann bu suretleri ewelen mi'mann il- 
minde ve zihninde sabit olur; ve sonra mi'mar o suretleri tugla, kerpic ve tah- 
ta gibi birtakim maddeler ile viicuda getirir; ve bu suretler mi'mann dii§unce- 
sinin ve ilminin golgesj. ve aksi olur; ve suretsiz olan fikirden viicuda gelir. 

jlfs-il <Jf^>- J uj^ j jj[w< tl— vJ jlScil J>v« jJJI Sy>- *pf Js 

3765. 0er$i ifitkdr mahallinde ta§ ve tahia ve kerpif a$ikar clegiUir. 

"tftikar", du§unmek demektir. Bu beyit yukanki beyte merbuttur. Ya'ni, 
her ne kadar mi'mann dusiinmek mahalli olan dimaginda ta§ ve tahta ve ker- 
pig gibi cismani maddelerin suretleri zahir degil ise de, mi'mann dimagirun ha- 
ricinde zahir olan maddi suretler onun ilminin ve fikrinin golgesidir ve aksidir. 

3766. Jfml-i mutlak muhahkak suretsizdir. Suret onun elinde diet gibidir. 

Fa'aliyyet-i sifatiyye ve esmaiyyesi ile fail-i mutlak olan Hak Teala haz- 
retlerinin zat-i Iatifi, muhakkak suretten munezzehtir. Bu gordugumiiz suret- 
ler ve kesif heykeller o zat-i latifin sifat-i Kudret'inin elinde alet gibidir. Fthi 
Mi Fih\n 58. faslinda bu ma'na §6yle izah buyurulur: 

"Bizim "Hak gokte degildir" demekten muradimiz, gokte yok demek de- 
gildir, ya'ni gok O'nu muhit degildir. ise gogii muhittir; ve gbge onun M- 
cun ve bi-keyfiyet taalluku vardir. Sana olan taalluku da boyledir; ve her §ey 
O'nun dest-i kudretindedir; ve O'nun mazhandir ve O'nun tasarrufundadir. 
Binaenaleyh gokten ve ekvandan haric. degildir; ve bi'1-kiilliyye onda dahi 
degildir, ya'ni bunlar O'nu muhit degildir. her §eyi muhittir. 

Birisi, "Yer ve gok, ars ve kursiiden ewel cenab-i Hak acaba nerede idi?" 
diye sordu. Ona cevab verdim ki: "Ewelen bu sual fasiddir; zira Hak, bir ma- 
halli olmayandir; sen ise, "Cumleden ewel nerede idi?" diye soruyorsun, Hal- 
buki senin birtakim seylerin vardir ki, mahalli yoktur. Bunlann nerede oldu- 



6 ^> a 



AHMED AVNt KONUK 

gunu bilmedigin halde alehtlak mahalsiz olan Hakk'in mahallini nigin soruyor- 
sun? Senin du§imcene bir mahal tasavuru miimkin degildir. Nihayet diisunce- 
nin Hahk'i, diisunceden daha ziyade latiftir. Mesela evi yapan mi'mar evden 
daha latiftir. Qiinkii birbirine benzemeyen boyle isjerin ve tedbirlerin yiiz tane- 
sini yapabiiir. Binaenaleyh o pek ziyade latif olmus^olur; velakin onun letafe- 
ti goriinmez. Ancak alem-i histe zahir olan o ve bir amel vasitasiyla onun o 
letafeti ve cemali goriinur. Ki§in zahir olan nefes yazin zahir olmaz. Halbuki 
nefes yazin munkatf olmamigtir. Yaz latiftir; nefes ondan daha latiftir. Onun 
igin ki§ hilafinda olarak zahir olmaz. Bunun gibi senin btitun evsafm ve 
ma'nalann latiftir, goriinmezler. Ancak bir rlil vasitasiyla goruniirler. Mesela 
senin hilmin mevcuddur; fakat goriinmez. Bir kabahatliyi afv ettigin vakit, 
mahsiis olur; ve ila-ma-la-nihaye bunu kiyas eyle! Hak Teala hazretlerinin le- 
tafeti derece-i nihayede oldugundan goriinmez. Kudret ve san'ati mahsiis ol- 
mak igin, yeri, gogii yaratti. iste bunun igin \t£Z Js ^^ ft uJi ji \ i j£ i °fi\ 
(Kaf, 50/6) ya'ni "Miinkirler uzerlerinde olan goge bakmazlar mi ki, biz onu 
nasil bina ettik?!" buyurur." 

3767. suretsiz vakil vakil ketm-i ademden, keremden na§i, surellere yiiz gos- 
lerir. 

"Suretsiz"den murad, suretten miinezzeh olan Zat-i latif-i Hak'tir. "Ketm", 
"drtmek ve gizli tutmak" demektir. "AdenV'den murad, adem-i izafidir. "Su- 
retler"den murad, enbiya ve evliya hazaratimn suver-i §ahsiyyeleri ve cisma- 
ni olan heykelleridir. "Kerem"den murad, tecelli-i zatidir. Ya'ni, suretten mii- 
nezzeh olan Zat-i latif-i Hak Teala, vakit vakit, adem-i izafl ortiisunden enbi- 
ya ve evliyasinin suver-i sahsiyyelerine yiiz gosterirr vakit ate§te kizan de- 
mirin "Ben atesjm!" demesi dogru oldugu gibi, oniarin dahi jJ-i J\j -u» J\j ^ 
ya'ni "Beni gdren muhakkak Hakk'i gordii" ve "Ene'1-Hak" ("Ben "Hakk"im) 
demeleri sahih ve dogru olur. 

JjJS j JL*. jl j JUT j! . Jjy* j* jj\ sj" ^ u 

3768. Ta ki her bir surel kemalden ve cemalden ve bir kudreUen ondan meded 
luialar. 

"Her bir sureften murad, talib-i hakika; olan saiiklerdir. Ya'ni, Hak Te- 
ala'nin boyle enbiyasinin ve evliyasinin suver-i §ahsiyyelerine tecelli buyur- 



G ^P 3 



MESNEVt-i SERtF SERHt / XII. CILT • MESNEVt-6 • 

masi, onlarda bu tecelli sebebiyle zahir olan Hakk'in kemalinden ve cemalin- 
den ve kudretinden dolayi bu saliklerin o enbiyadan ve evliyadan yardim 
bulmasi igindir. Nitekim Sipehsalar hazretleri Menakib'mda Hz. Pir'in su 
menkibesini beyan buyurur: 

"Hz. Hudavendigar halkin kesret-i muracaatindan melul olunca, hamama 
gider ve hamamda dahi su mahzenine girer idi. Bir def a yine su mahzenine 
girip tic, gun iic gece orada tevali-i tecelliyat ve tetalT-i barikata miistagrak ol- 
muslar idi. Uc. gunden sonra Qelebi Husameddin hazretleri cenab-i Hudaven- 
digar'in mizac-i seriflerini gayet zayif gordukte, goz yasimn damlalan yanak- 
lanndan akti. Ondan sonra: "Hudavendigar'im, mizac-i §erifiniz gayet zayif- 
tir; eger bu bicarelerin istifadesi igin takviye buyursaniz ne olur?" dedi. Hz. 
Hudavendigar buyurdular ki: "Ey Qelebi! Dag bu kadar cesameti ile tecelli-i 
celaliye tahammul edemedi. Benim miskin ve zayif olan tenim tic, gun uc. ge- 
ce on yedi kere sa'saa-i afitab-i celal ve barikat-i envar-i cemale nasil taham- 
mul eder?" 

3769. ^Uokiaki suretsiz vine uiizu aizleai, §iaael lalebinaen dolayi renae ve ho- 
kuya geldiler. 

"Kedd", siddet-i ilhah ve taleb demektir (KMmas). "Renk ve bu"dan rau- 
rad, keserat ve cismaniyet alemidir. Ya'ni, vaktaki suretten mimezzeh olan 
Hak Teala yiiziinii, ya'ni kamillerin viicud-i izafi ve abdaniyetlerine vaki* 
olan tecelli-i zatisini gizledi, o kamiller onun cemal-i zatisini siddet-i talebden 
dolayi tecelli-i sifatiyyesine ve tecelli-i ef'aliyyesine riicu' ettiler. Zira Hak Te- 
ala zati ile mutecelli oldugu vakit, halkin zati ve sifati ve ef ali o tecellinin nu- 
ru altinda gizlenir; ve Hakim-i mutlak hazretleri kendi havassi uzerinde se- 
beb-i istitar olan sifat-i abdani asanm baki birakir. Bu da hem onlann ve hem 
de baskalanmn hakkinda rahmet olur. Onlann hakkindaki rahmet budur ki: 
Onlar bu alem-i surette kendi viicud-i izafilerine tedariki zaruri olan ihtiyaca- 
ti te'min ederler ve sifat-i abdaniyyelerinin bekasi sebebiyle kurb derecelerini 
hasil ederler. Digerleri hakkindaki rahmet budur ki: Ehl-i gafleti Hak yoluna 
irsad edip terbiye ederler. 

J%> {jS- 0Tj-iL Juyv £ JUS" ^i> <JjJ~* j 1 {J J 3^ 

3770. 6qer bir suret liqer suretten kemal isterse, o avn-i dotal olur. 
[3746] V D a 



egjpp 



AHMED AVNi KONUK 

Eger bir suret insan-i kamilin gayn olan diger suretten kemal isterse, ayn-i 
dalal olur ve bir §a§kmliktan ibaret olur. Zira kemal isteyen suret o ma'na-yi 
kemali iktisab etmek ister. Halbuki insan-i kamilin gayn olan surette ise, o 
ma'na-yi kernel yoktur. ma'na-yi kemal ancak insan-i kamilde miinderic- 
dir. Nitekim hadls-i kudside insan-i kamil haklanda ^ J^>- J\ ^w* ^i 
j*-\ jM 0*3 J^*** •*** Jx ** y a ' n * "Benim halkima Benim sifatin ile gik! Seni 
kasd eden Ben'i kasd eder ve seni seven Ben'i sever" buyurulur. Binaenaleyh 
Hak Teala'nin tecelli-i kamili insan-i kamilde oldugundan, ehl-i gaflet yuka- 
ndaki 3768 numarali beyit mucibince, insan-i kamilin suretinden meded ve 
yardim bulur. 

/* ^S. iff- ^-L^l y*^ t$\ ^^ <^f- ^ ^ 

3771. nZoyle olunca, ey hiinersizi *J<Lendi ihtiyaani diger muhtaca ne arz edi- 
yorsun? 

Ya'ni, ey hiinersiz ve ma'rifetsiz kimse! Kendi ihtiyaani kendin gibi nakis 
olan muhtaca nicjn arz ediyorsun? Ve ondan ne gibi irfan tahsili umid edi- 
yorsun? Bu beyt-i §erifteki ihtiyac, ihtiyac-i ma'rifet olduguna gore, diger 
"muhtac"dan murad, kendi enaniyetine mustagrak olan ulum-i zahire erba- 
bi olmak miinasibdir. 

3772. L/Mdclemki suret ^hende'dir, Diahh uzerine soyleme! Suret zannint ab- 
turme! Onu tesbthte aroma}. 

Ya'ni, mademki suret Hakk'in kudret elinde bir alet gibidir ve onun hadi- 
mi olan bir bendedir, binaenaleyh Hak Teala hazretlerine "suret" deme ve 
onu suret zannetme! Zira suret kesif ve Zat-i Hak ise, eltaf-i latlftir. Ve >»j 
j^uji ^Jji (Bakara, 2/137) [ya'ni "O Semi' ve Alim'dir] ayet-i kerimesinde 
Hak Teala'nin Zat-i latifini sem'iyet ve alimiyet ile ve daha diger sifatlar ile 
vasf ettigine bakip, bu sifatlan kullann suretlerinde de gorerek, onu kullara 
benzetme ve tesbihte arama! Zira kullardaki sifatlar Hakk'in sifat-i kulliyye- 
sinden ma'kus olan sifat-i ciiz'iyyedir; ve Hakk'in sifatlanmn her birisi bir 
kiill olup, meratibden munezzehtir. Fakat kullann sifatlan ciiz't oldugu gibi 
bu cuz'lerin dahi meratibi vardir. Mesela birindeki sifat-i ilmiyyet digerindeki 
kadar degildir; ve sem'iyet ve diger sifatlann hepsi de boylece derecat ve me- 
ratib uzerinedir. 



G $W 



MESNEVf-I §ERlF SERHf / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

3773. ^Tazarru'da ve kendinin ifnasinda ara! 2Xra tefekkurden suretlerin gay- 
n one gelmez. 
Ya'ni, Hak Teala hazretlerini O'na tazarru'da ve yalvarmakta ve kendi 
mevhum olan varhgimn ve enaniyetinin ifnasinda aral Ve kendi mevhum 
olan varligin ve enaniyetin ile yaptigin tefekkurden ve diisunceden vazgec! 
Senin seniigin ile yaptigin tefekkurden ve diisunceden sende hasil olan ancak 
suretten ibaret olur. Zira Hak ile senin arandaki perde ne yerdir ve ne de gok- 
tur; bu hicab ancak senin kendine mal ve nisbet ettigin mevhum varhgindir. 
Nitekim 5. cildin 4141 ve 4142 numarali beyitlerinde §6yle buyurulmus. idi: 

[Ya'ni] "Bu ene ne vakit tefekkur cihetinden kesf olur? Bu ene fenadan 
sonra meksuf olur. Bu akillar gaibi aramakta hulul ve ittihad gukuruna du§er." 

Aj y ji -bjj jj^ OIS" Jjy* oj >J* ^Jf J^ JJJ 

5774. Sger sana suretin gaynndan firih. olmazsa, hir suret \d, sende sensiz do- 
ga, iyidir. 
"Firih", hos tabiatli ve ziyade ve cok demektir. Burada "zevk" murad bu- 
yurulur. Bu beyt-i §erifte tecelli-i suriye isaret buyurulur. Ya'ni, ey salik! Hak 
yolunun sulukunde sana ancak Hak Teala hakkinda kalbinde hasil olan su- 
retten zevk hasil olursa, o vakit sende senin seniigin ile vaki' olan tefekkur 
olmaksizin dogan suret senin hakkinda hayirli olur. Malum olsun ki, bir in- 
san-i kamilin terbiyesi altmda Hak yoluna ask ile siiluk eden saliklere zikir 
ve murakabe esnasinda ba'zan Hak Teala bir nur-i muhit veya diger bir su- 
ret halinde mutecelli olur. Bu ancak Hakk'in bir tecelli-i surisidir. Zira o nur 
surettir; ve Hak Teala'nin zat-i serifi bu suretin dahi arkasindadir. Fakat bu 
tecelli salikin fikriyle hasil olan bir suret olmadigi igin, onun sulukunde terak- 
kisine ve ilim ve ma'rifetinin izdiyadina sebeb olur. Zira bu tecelliyi celb eden 
sey, senin suretsiz olan zevkin ve a§kindir. 

3775. Hir sehrin sureti ki, oraya gidersin, ey revi, seni suretsiz olan zevk feftfi. 



e&gP 



AHMED AVNl KONUK 

"Revi", burada "rivayet edici" ma'nasina olmak miinasibdir. Ya'ni, ey su- 
retlerden rivayet edici olan kimse! Mesela bir §ehrin suretine merbutiyetinden 
dolayi sen o §ehre gittigin vakit, seni oraya geken sey suretsiz olan o sehrin 
zevkidir. 

3776. r Binaenaleyh ma'nada la-mekana kadar gidersin. JZSra zevk mekamn ve 
zamanin gayridir. 

Binaenaleyh sen o suret sahibi olan sehre gittigin vakit, onun suretsiz ve 
mekansiz olan zevkine kadar gidersin. Zira ho§luk ve zevk mekamn ve za- 
manin gayndir. 

3777. HZir dostun sureii ki, onun tarafina gidersin, ona munislihien dolayi gi- 
dersin. 

Ve keza bir dostun sureti ve cismi tarafina gittigin vakit, munislikten do- 
layi ve onunla iinsiyet etmek icin gidersin; ve unsiyet ise suretsiz bir zevk- 
ten ibarettir, Binaenaleyh seni o dostun tarafina geken §ey, yine suretsiz olan 
zevkten ibarettir. "Munis", "tins verici" ve "iins", rahat bulmak, demektir. 

3778. binaenaleyh sen her ne kadar manadan gafil geldin ise de, ma'nada su- 
retsiz iarafina gittin: 

Bu misailerden anla§ildi ki, seni oraya buraya sevk eden ve gezdiren sey, 
ancak suretten ari bir ma'na olan zevkten ibarettir. Sen her ne kadar maksu- 
dun olan zevkten gafil olup suretle me§gul isen de, hakikatte tevecciihun su- 
rete degil, ma'na olan zevkedir. 

3779. ^Hoyle olunca, hakikatte ma'hud-i kiill Utah olur. 2xra yollarin seyrani 
zevkten dolayulir. 

Ya'ni, "ma'bud", hak olsun, batiloisun, kendisine muhabbetle hizmet ve 
ibadet olunan §eye derler. Ma'bud-i hakiki talibi olanlar, yukanda zikr olun- 
dugu uzere uc. simftir. Bir sinm "ahyar"dir ki, onlann nazannda kendilerinin 



c^^, 



MESNEVl-i SERfF SERHI / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

kendilikleri sabit oldugu halde, ahirette mahall-i zevk ve lezzet olan cennete 
tamaan a'mal-i zahiriyyede bulunurlar. Bir simfi da "ebrar"dir ki, onlann na- 
zannda dahi kendilerinin kendilikleri sabit olup, kesf u keramat ve makamat 
zevkine vusul gayretiyle mucahedat ve riyazatta bulunurlar. Ve diger bir si- 
nifi dahi ehl-i muhabbet ve ask olup tarik-i "suttar" salikleridir ki, bunlann 
suabati vardir. Bir kismi mezahir-i cemilede cemal-i mutlakin meclubudurlar; 
ve bir kismi mezahir-i cemfleden kat'-i nazar ile cemal-i zat icjn yanip tutu- 
surlar. Bunlann haricinde kalan ma'bud-i batilin abidleri bu alem-i surette he- 
sabsizdir. Onlar kendi hayallerinde icad ettikleri ma'bud-i batilin zevkinde 
mustagraktirlar ve onun askiyla vecd icmdedirler. Nitekim FihiMa Fihln 42. 
fashnda soyle buyurulurr 

"Ask, galata ve hataya du§uriicu hayal ile oldugu vakit dahi mucib-i vecd 
olur ise de, bu vecd Habir ve Basir olan ma'suk-i hakMye asik olan asigin 
vecdi gibLdegildir. a§igin hali, karanlikta ma'suk zanmyla diregi kucakla- 
yip aglayan ve sikayet eden kimseye benzer. Bunun lezazeti "Hay" ve "Ha- 
bir" olan ma'sukun boynuna sanlmaya benzemez." 

imdi, gerek mezahirde ve gerek hayalde zahir olan Hak oldugundan, 
ma'bud-i ktill ancak Hak olmus olur. Zira ayet-i kerimede i\ Ui i/xU- ut jT, J* j 
(isra, 17/23) ya'ni "Senin Rabb'in ancak kendisine ibadet etrhenize hiikm et- 
ti" buyurulur; ve Hakk'm hiikm ettigi bir seyin hilafi olmak mumkin degildir. 
Zira batillar dahi esma-i ilahiyyenin mezahiridirler. Nitekim Ebu Medyen-i 
Magribi hazretleri bir beyiderinde soyle buyururlar: 

"Batik kendi tavnnda inter etmeyiniz. Zfca o da Hakk'm zuhuratmm ba 'zisidir. " 

§u kadar var ki, zevk-i hayal ile Hakk'a teveccuh edenlerin yolu gerek ha- 
yat-i diinyeviyyede ve gerek hayat-i berzahiyyede ve uhreviyyede gok uzun- 
dur. Bununla beraber yollann seyram hep sevk-i zevk ile vaki' olur. Zira in- 
san zevk bulmadigi bir yola siiluk edemez. 

3780. ^Jakai ba'zilan yuzu kuyruk iarafina fevirmi§lerdir. Dier ne kadar ba§ 
asd ise le, bast kaybetmislerclir. 

"Kuyruk"tan murad, vucudat-i izafiyyedir ki, insamn benligi ve mevhum 
varfigi bu vixcud-i izafi ciimlesindendir. "Bas"tan murad, viicud-i hakiki-i 



*&$& 



AHMED AVNi KONUK 

Hak'tir. Ya'ni, ba'zi abidler Hakk'a ibadetlerinde yuzlerini kuyruk mesabe- 
sinde olan kendi mevhum varhklan tarafina cevirmislerdir. Her ne kadar vii- 
cud-i izafinin hakikati olan viicud-i hakiki-i Hak bas ise de onlar ibadetlerin- 
de bu basi kaybetmislerdir. 

3781. jfakat o bas, bu gawin aalleri oniinae baslih atasini huyrukian verir, 

"Dalian", §askinlar; "gum", gaib; "dallan-i gum", terkib-i izafidir, "gaibin 
saskinlan" demektir; ve "gaib "den murad, his goziinden gaib olan Zat-i la- 
tif-i Hak'tir. "Dallan"dan murad dahi, mevhum olan viicud-i izafiyi her vech 
ile Hakk'in gayn gorenlerdir ki, bunlar "Hak esyayi zatiyla degil, ilmi ile mu- 
hittir" diyen ehl-i zahirdir. "Kuyruk"tan murad, viicud-i mecazi ve izafidir. 
ikinci misra'daki "sen", "baslik ve riyaset" demektir. "Dad", ihsan ve ata, 
ma'nasmadir. Ya'nl, his goziinden gaib olan Zat-i latif-i Hakk'in saskinlan 
oniinde bashk ve riyaset atasini ve ihsanini kuyruk, ya'ni viicud-i mecazi ve 
izafi ve hayalat-i mevhume yolundan verir; ve her birinin hayallerine gore 
matlublarim ihsan eder; ve onlann ibadetierini kabul edip, onlan cennete ve 
ke§f ii keramata nail kilar ki, ahyar ve ebrar taifesi bu siniftandir; ve tarik-i 
siittara salik olan ehl-i a§k ise, basa teveccuh etmislerdir. 

pf JJsJ' r jl £is f y <o j ji\ ib jT-bL^ ^ j d\ 

3782. O aiayi o basian, bu da kuyruklan hulur. ^Digex kavim ise ayagi ve ha- 
st kaybettiler. 

Binaenaleyh o ehl-i ask, o atayi ve ihsan-i ilahiyi o bastan, ya'ni dogru- 
dan dogruya viicud-i hakikiden bulur; ve bu ahyar ve ebrar taifesi ise, kuy- 
ruktan ve viicud-i mecaziden bulur. Fakat viicud-i hakiki deryasinda rmistag- 
rak olup makam-i ittihada gelmis olan kamillerin havassi ise, ikilikten ibaret 
olan ba§i ve ayagi kaybetmisterdir; ve sun ve ma'nevi ezvaktan gecmisler- 
dir. Onlann halleri ta'rif ve beyana sigmaz. 

3783. Uaktaki dimle gaib olclu, dxmleyi buldu. 0atbden geliiler, hull iaraftna 
kostular. 

Ya'ni, vaktaki o kamiller suri ve ma'nevi olan ezvaktan gectiler ve nazar- 
lanndan bunlann ciimlesi gaib oldu ve makam-i ittihada geldiler, bu cumle- 



eg^tf 



MESNEVM §ERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

nin ash olan Zat-i Hakk'i buldular; ve nazarlannda izafatin gaib olmasindan 
dolayi geldiler, bilcumle sifat ve esmamn mevsufu ve musemmasi olan ktill 
tarafina kostular. Bu makam-i ittihad hakkinda Sipehsalar hazretleri Mena- 
M>'inda soyle buyururlar: 

ittihadin ma'nasi "bir olmak"tir. Bu makam makam-i tevhidden daha ali- 
dir. Velakin "bir olmak"tan maksad, kasir-nazar olan bir taifenin tevehhum 
ettikleri hulul depdir. \jS iji* ^OJi ^ «ili JU; [ya'ni "Allah Teala bundan son 
derece yiice ve buyuktiir"]. Bu ma'nada Hz. Attar buyururlar: 

"Bu makamda hulul ve ittihad dahi ktifiir oldu; fakat bu tekrar He gelmi§ olan 

bir vahdettir. " 

Lakin ittihaddan maksud olan odur ki, vaktaki salik cemi'-i makamati 
gecmis olur ve miicahedat ve riyazat kuvveti ile nefsinin bakinm ikslr-i 
a'zam yapip ve bilcumle a'malini hige sayip kabil-i sifat-i ahadiyyet olmus 
olur, ondan sonra cemi'-i iradat-i riihani ve cismanl [ve] sun ve ma'nevi kal- 
kip, Hakk'in iradesine muttasil ve akibet onun sifatiyla muttasif olur... ilh." 

Onlann o suretJer sahibi olan kaPanin koskiinde gin sahinin kizmin 

yuziiniin nak§im gormesi ve her iicunun bi-hus olmasi ve fitneye 

dusmesi ve "Bu suret kimindir?" diye tefahhus etmesi 



"$n", ma'riif memleket ismi oldugu gibi, "iskence" ma'nasma da gelir (Bur- 
han). "§ah"tan murad, nefs-i kiilldur. Zira nefs-i kull bu suret aleminin mi'ma- 
n ve mutasarnfidir. Nitekim Hz. Pir efendimiz bir beyitlerinde soyle buyururlar: 

>y jj**-* ^ J^ &•&- ^jr-j* -^ j 1 *** J^ j ^ j* J^ u~* cj£ ^Li 1 J^, 
"Nefs-i ktill su ve gamurda, ya'ni bu kesif unsuriyyat aleminde mi' mar olma- 
sindan evvel, bizim aysimiz hakayik meyhanesinde ma'muridi. " 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

Ve nefs-i kiill mi'man tiirlu turlii suver-i inkilabati ile, sahib-i idrak olan- 
lan iskenceye ve lztiraba diisurdugiinden ona "iskence sahr demek miinasib 
olur. "Kizinin yuzuniin naksi" ta'birindeki nukte budur ki: Kadinin suret-i 
cismaniyyesi fotograf resmi gibi bir hayaldir; ve onun letafeti kendi hakikati- 
nin ve aslinm malidir ki, o da Hak'tir. Ya'ni bu iig sehzade, ya'ni ahyar ve 
ebrar ve siittar ziimresinden olan taife, bu alem-i surette bir sahib-i cemal ka- 
dm gorduler. Ve her ucii de onun cemaline karsi kendilerinden gegip fitneye 
dustiiler; ve "Bunun hakikati nedir?" diye tefahhus ettiler ve arastirdilar. 

«j>Ji j ,y-^>~ ^. -^-^P {JjJ^ a J^r &\j 2j\-Xi ObU ^j>*~i <y) 

3784. ^Uu sozun nihayeti yoktur. O taife hiisunlii ve azametli bir suret gorduler. 

"§ukuh", heybet ve hasmet ve biiyiikluk ve san ve sevket ve azamet, 
ma'nalannadir. Ya'ni, arifin haline ve vahdete dair olan sozlerin nihayeti 
yoktur. iig sehzade hustinlu ve sevketli ve azametli bir suret gorduler. 

Jw*^ j**->. j- 5 «^»j ,jjj^ dXJ &.j <3l -AJjjj tS)S Olj j^y* 

3785. fer\k ondan daha giizel gormusler idi. {Jakat bundan derin denize git- 
tiler. 

sehzadeler bu suret alerninde o gordukleri suretten daha giizelini gor- 
mtisler idi de, bu derece meftun olmamislar idi. Fakat bu suretten derin olan 
ask deryasma gittiler. Nitekim asiklann her birisi binlerce guzel kadin goriir, 
fakat onlann arasindan ancak birisine meftun ve asik olur; ve iglerinde o 
ma'sukun ugrunda can feda eden de bulunur. 

JbJbL* Ojs*! J ^-j*-J»t-» U«UwlS" ^-"J 4—lS' (j^J-5 OLiUJjJl 4>Jlj 

3786. jbira ki onlann afyonu bu kase i$inde eri$ti. Oi&seler mahsus ve afyon 
na-fediddir. 

"Kase"den murad, ma'sukun suret-i cismaniyyesidir. Ya'ni, zira ki sehza- 
delerin sarhos edici olan afyon serbeti mesabesindeki aski, kendilerine bu su- 
ret-i cismaniyye iginde eristi ve geldi. Bu cisimler his goziiyle goriiliir ise de, 
bu suretten onlann kalblerine mustevli olan afyon serbeti mesabesindeki ask, 
na-pediddir ve gayr-i mahsustur. 

3787. <S%kd kapici olan hal'a kendi fiilini ya-ph. Uier uginu held kuyusuna ath. 



c^^o 



MESNEVl-t SERJF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

Akil kapici olan kal'a ve bu suret alemi kendi fiilini ve hassryetini o seh- 
zadelere karsi yapti ve her ucunii de askm bela kuyusuna atti. Beyt-i Hz. 
Misri-yi Niyazi: 

A§k yolu belahdir, her ten cefahdir. 
Canmdan umidin kes, canana erem dersen. 

3788. <$ubhesiz gamze oku kalhi clikti. By amanstz! Bl-eman, el-eman! 

"Gamze", goz kirpmasi ve naz ve §ive ile kirpik siizmek, demektir. Ya'ni 
siibhesiz guzel yiiz gamzesinin oku kalbe saplandi. Ey aman vermeyen gam- 
ze! Senin elinden el-eman, el-eman! 



3789. ^Karnlan tastan olan suret yakh. Onlann clininde ve kalbincle hir ates 
■parlath. 

Ya'ni, nefs-i kiill mi'mannin bina ettigi bu cismani suretler o kadar seh- 
hardir ki, karnlar ve asirlar halkini tastan olan suretler yakti; ve surete mec- 
lub olan insanlar, ozene bezene tastan yaptiklan suretlere taptilar; ve onlann 
huzurunda agladilar; ve bu suret alemi onlann dinlerinde ve kalblerinde ask 
ve sevk atesini parlatti. Halbuki bu putlarda ruhun tecelliyatindan olan gam- 
ze oku yok idi. 

ijj Oj5 p*i$ 4*J- y> J*\ ^ *ji &y? *j>- sy. ^^jj ^y? 

3790. *Vaktaki ruhani ola. muhakkak nasil olur? Onun fitnesi her lakua has- 
[3766] i ,..,.. i J 

ka turiu olur. 

Vaktaki o topraktan nasil olan cisimde bir de run bulunur ve o suret ruha- 
ni olursa, onun te'siri nasil olur? Var kiyas et! Onun gamzesinden miitevel- 
lid olan fitnesi her lahza baska turlu olur ve kalbe siddetle te'sir eder. Nite- 
kim sairlerin gogunun zemin-i siirleri bu giizellerin gamzelerinin ve naz ve §1- 
velerinin te'sirine dairdir. 

3791. Dakiaki surelin a§kt sekzadelerin katbinde mizrak Qtbi hatis yapti, 

"Halis", diken ve igne gibi seylerin batmasi ma'nasina olan "haliden" 
masdanndan ism-i masdardir, "batis. ve batma" demektir. "Sinan", mizrak. 



^^P? 



AHMED AVNI KONUK 

Ya'ni, o gordiikleri suretin a§ki §ehzadelerin kalbine te'sir etti ve mizrakgibi 
bans yapti. 

3792. !7ier hirisi bului gibi goz ya§i yagdinr idi. Cllerini $igner idi ve derdi ki: 
^By yaztk!" 

Bulut yagmur yagdirdigi gibi, §ehzadelerin her birisi de gozlerinden ya§ 
yagdinr idi ve §iddet-i teessiirden ellerini lsinp derdi ki: "Ey yazik!" 

3793. "^Biz $imdi cjdrduk, §ah ibtidadan gordii. O naziri olmayan bize ne ka- 
dar and verdi." 

"§ah"tan murad, Resul-i Ekrem hazretleridir. "tbtida"dan murad, bu ha- 
yat-i diinyeviyyenin ibtidasidir. Zira peygamberlerin bu hayat-i diinyeviyye- 
de Hak yoluna siilukleri nefs-i mutmainne mertebesindendir; ve diger efrad-i 
be§erin siilukleri ise nefs-i emmare menebesinden vaki' olur. Binaenaleyh 
peygamberlerin bu alem-i suretin ve taayyiinat cihaninin secere-i mel'une ve 
matrude oldugunu goriip, ummetierini ij*lii «jl» iT>" if? (Bakara, 2/35) ya'ni 
"Bu agaca yakla§mayiniz!" diye tahzir ederler. Ya'ni sehzadeler dediier ki: 
"Biz nefs-i emmaremizin sevkiyle bu alem-i surete tevecciih ettik ve yakla§- 
tik; ve ba§imiza bela geldikten sonra bu tevecciihiin tehlikeli ve fitne oldugu- 
nu gordiik. Halbuki o naziri olmayan Nebiyy-i zisanimiz bunu bizden ewel 
gordii ve bize bu hususta ne kadar and verdi ve nasihat etti. Fakarbu nasihat 
bizim kulagimiza girmedi." 

3794. Peygamberlerin $ok hakki vardir. Ondan dolayt ki bize akibetien haber 
verdUer. 

Peygamberlerin efrad-i be§er iizerinde gok hakki vardir. Zira nefs-i emma- 
re mertebesinde olan insanlara insanlik sifatlanni ogretip, onlan hayvanlik 
mertebesinden kurtarmak icin gok ugra§tilar ve bize bu alem-i suretin sonun- 
dan ve akibetinden haber verdiler. 

3795. 'Dediier hi: "O §eyi ki ekersin, dikenin gayrx biimez) ve bu tarafa ugar- 
san, ondan maiar bulamazstn.' 



c sp? 



MESNEVM §ERlF SERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Matar", ism-i mekandir, "ucacak yer" demektir. Enbiya dediler ki: "Bu 
cismaniyet aleminde nefs-i emmare saikasiyla yaptigm i§in neticesi fenadir. 
Bu isler bu diinya tarlasina diken ekmeye benzer. Diken eken kimse elbette 
sonunda diken bicer; ve eger dar olan bu alem-i sufli tarafina ucar ve meyil 
edersen, senin ruh-i insanin genis bir saha olan ruhaniyet aleminde ucacak 
yer bulamaz. Bu beyt-i serifte <*-* °j* iyd\ J J u, (^ *£ iliii o^- 1J 'jir '£ 3 
(§ura, 42/20) ya'ni "Kim ki diinya harsini isterse, o'cinsten ona veririz ve 
ahirette onun nasibi ve hissesi yoktur" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 

•***■ j- & j* *** Acs j, ^ ■**■* {j°-j ^ *^ j- <y J 1 ^ 

3796. IZir mahsul vermek i$in tohumu henden goiur. H&enim kanadtm ile up ki, 
ok o tarafa si$rastn! 

"Rey"\ mahsul ve irad, demektir. "Per", ya'ni "kanad"dan murad, akil- 
dir. "Tir", ya'ni "ok"tan murad, fikirdir. Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri bu- 
yurdu ki: Bu diinya tarlasina ekilecek amel tohumunu benden al ki, sonun- 
da sana faideli bir mahsul versin; ve ey alim-i zahiri ve feylesof efendi! Be- 
nim kanadimla, ya'ni aklim ile uc ki, fikrinin oku o genis. olan alem-i ruha- 
niyet ve hakikat tarafina firlasin! Binaenaleyh kendi aklina ve fikrine i'tima- 
den dar olan bu alem-i tabiat tarafindaki sa'yin seni ancak bu dar olan da- 
irede habs eder. 

C— <-b 4_-^-I_j 01 j>~\ ijfi y (»-* C — a j jl [j?>r\j ^U; y" 

3797. Sen onun vacMigini ve varltgini bilmezsin. Wihayet yine sen: "O vadh 
olmustur" dersin. 

Ey aklim ve fikrini ilm-i kelamin dairesine habs etmis. olan alim-i zahiril 
Sen Hak Teala'nin vacibligini ve varhgim zevkan ve haten bilmezsin. Niha- 
yet yine takliden dersin ki: "0 vacib olmustur." Ve aklin ve fikrin ile onun va- 
cibligini isbat etmeye gah§irsin. Neticede dersin ki: "Hak Teala'nin bu aleme 
yakmligi ve ihatasi zatiyla degil, ilmi iledir." Evet, Hak Teala vacibii'l-viicud- 
dur, fakat onun vacibligi ve varhgi senin akil ve fikrinin birtakim delaile miis- 
teniden hiikmettigi gibi degildir. 

CU--J-5' jj-j c-A>lj y*-\ j* *£ £~~»y~ d\ y <y) «J \*\ tl~- y" j\ 

3798. O sendir, omnia hu sen degildir. O sendir ki, sonunda hirun-sevin va- 
kifidir. 



AHMED AVNI KONUK 

"Birun-§ev", eski zamanlarda bir padi§ah kendi avenesiyle gezmeye gikti- 
gi vakit, zabita me'murlannin yollarda halki tevkif ve teb'id etmelerine "btrun 
sev kerden" derler. Bu beyt-i §erifte mevhum olan enaniyetin olum vaktinde 
viicud-i hakikinin zuhuru onfinde tevkifi ma'nasmda isti'mal buyurulmu§tur. 
Ya'ni, Hakk'in varhgi sendir, fakat bu gimdiki senligi degildir. Senin bu simdi- 
ki senligin o sendir ki, nihayette ve olum vaktinde Hakk'in hakiki olan varh- 
gi oniinde birun-§evin vakifi ve durucusudur; ve o varhk senin senligine bi- 
run-§ev ettigi vakit durur. Asia bu suret aleminden ileriye gidemez. 

3799. JAhir olan senligin, senin evvel olan senligin iarafina ienhih ve siladan 
dolayi gelmistir. 

"Tenbih", uyandirmak ve ikaz etmek; "sila", ula§tirmak, demektir. Ya'ni 
senin bu suret aleminde zahir olan son senligin senin ilm-i ilahide ayn-i sa- 
biten ile hasil olan evvelki senligin tarafina seni uyandirmak ve ula§tirmak 
igin gelmi§tir. Zira senin ayn-i sabiten bir ism-i ilahinin suret-i ilmiyyesidir; 
ve sifat ismin batinidir; ve sifatin batim dahi Zat-i Hak'tir. Binaenaleyh senin 
eweldeki senligin Hakk'in bir sifatinin zahiri olan bir ismin suret-i ilmiyyesi 
olup, bu alem-i suretteki son senligin o hakikate senin goziinu agmak ve se- 
ni bu hakikate ula§tirmak igindir. 

<j&r ur* *j* *j* f ^ u* &* ^ is£i* j- 3 y <Jy 

3800. Senin senligin hir baska sende median qeldi. HZen bir bottle kendisini ao- 
[37761 7~ 

rucunun gulamiuim. 

Binaenaleyh senin senligin bir ba§ka senin, ya'ni Hakk'in benliginde go- 
riilmus. olarak geldi ve zahir oldu. Hz, Pir buyururlar ki: Ben kendinin varh- 
gini ve benligini boyle goren bir arifln kolesiyim. Zira ilmen ve halen ve zev- 
kan bir kimsenin kendisini boyle gormesi kolay bir §ey degildir. Yalniz ilmen 
gormek, halen ve zevkan gormeye benzemez. Bu gorus ancak insan-i kami- 
lin goru§udiir. 

3801. O seyi ki divan aynada gorur, ptr ondan evvel kervi$te goriir. 

"Cuvan", delikanli demektir. Bundan murad, miibtedi saliklerdir. "Pir"den 
murad, mursjd olan insan-i kamildir. "Ayna"dan murad, sifat ve kemalat-i Ua- 



fiJHK 9 



MESNEVl-1 SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

hiyyenin mezahiri olan latif suretlerdir; ve "hi§t", ya'ni "kerpic/'ten murad, 
kendilerinde zahiren letafet eseri gdriilmeyen kuru toprak ve tugla gibi me- 
vadd-i kesifedir, Ya'ni, o mubtedi saliklerin ancak parlak ayna mesabesinde 
olan latif mezahirde gordiikleri cemal ve kemal-i ilahiyi, kamil olan zat ondan 
evvel toprakta ve kerpicte dahi gorur. Nitekim cemal ve kemal-i ilahinin maz- 
han olan insan hakkinda Hak Teala Kur'an-i Kerim'de: j& '^ oCjUi jk uTj 
(Secde, 32/7) ya'ni "Hak Teala insanin halkina camurdari basiadi" buyurur. 

3802. Wr Bt2 kendi §ahvnuzin emrinden di§artua geldik. ^abanin inayeilerine 
hacji olduk." 

"Bagi", itaatten aynlip serkeslik eden. Ya'ni, "Hakikat sahi olan babamiz 
bize bu kal'a tarafina gitmemekligimiz igin bize and verdigi halde, biz onun 
emrinden disanya giktik. Onun bu emri bizim hakkimizda inayet idi. Onun bu 
inayetlerine karsi azgin olduk." 

3803. n <§ahm soziinii ve o emsdlsiz indyetleri ehemmiyetsiz bildih." 

3804. "D$ie melhamesiz olmu§ ve helanin mecruhu olmu§ olarak hep hendecje 
du§tuk! 

"Melhame", biiyuk harb ve fitne {Sarrah), "Haste", mecruh ve yaralan- 
mis; "kuste", maktul ve dlmus, demektir. Ya'ni, sehzadeler hasbihal edip de- 
diler ki: "Biz babamizin soziine kulak asmadik ve bu suretler kal'asi tarafina 
geldik. tste neticede basimiz belaya giriftar oldu ve kalbimiz yaralandi. Harb 
etmeksizin olduk ve helak hendegine dustiik." 

3805. nr Bizim kendi oklimiza ve ilmimize i'timddinuz oldu. Otfihayei one bu 
beta fleldi." 

"Ferheng", "ilim, danis, edeb, biiyiikluk ve muvazene" ve diger ma'nala- 
n da vardir (Burhin). Burada "ilim" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Biz kendi 
aklimizin kuvvetine ve ulum-i zahiredeki muktesebatimizin gokluguna daya- 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

narak bu cismaniyet aleminde idrak-i hakayrka cabaladik; ve o hakayikin 
rehberi ve kilavuzu olan insan-i kamilin soziine ehemmiyet vermedik. Niha- 
yet i§te oniimuze boyle bir bela gikti." "BelaMan murad, hicab-i nefsaniyye- 
dir ki, Hak ile kul arasinda vaki'dir. Bu ve a§agidaki beyitler kendi limine ve 
aklina magrur olup, Hak yolunda bir miirsjde tabi' olmaya tenezziil etmeyen 
"ahyar" zumresinden olan ulema-i zahiredir. Nitekim bu taifeden olan Fah- 
reddin-i Razi hazretleri hakkinda 5. cildin 4139 numarasina miisadif olan bir 
beyitte soyle buyurulmus idi: is*. ^ ^j ] j t* j'j >» is* & ^ *j*- f ^ oo-" 1 
[ya'ni] "Eger bu tevhid-i hakik! bahsinde, eger akil yol goriicu ola idi, Fah- 
reddin-i Razi dinin sirnni bilici olurdu." 

3806. "OCendimizi hastaliksiz ve "nkk"siz cjorduk. Ofitehim *dik" hastasi 
kendini oyle gdr&r." 

"Rikk", kolelik ve memlukiyet; "dikk", sahibini gonden giine eritip zayif- 
Iatan bir hastaliktir. Ya'ni, "Biz kendimizi nefsane sifatlar hastaligindan ve 
koleliginden ari gordiik. Bizim halimiz dikk hastaligma ugramis. olan kimse- 
nin hali gibidir. Zira bu hasta her gun eridigi halde kendisini sag ve salim go- 
riir. Biz de kuwetli olan aklimiz ve cok olan ilmimiz vasitasiyla ruhumuzu 
nurlandirdigimizi zannettik. Halbuki bu nefsani sifatlar gunden giine ruhu- 
muzun kuwetini eksiltti. Bunun farkinda olmadik." 

3807. "0izli illet simdi asikar oldu, ondan soma ki hend ve sikar olduk." 

Ya'ni, "Gizli olan sifat-i nefsaniyyemiz illeti, surete baglamp avlandiktan 
sonra meydana cikti ve fullerimiz ile zahir oldu." 

3808. ^ehberin sayesi Dtakh'in zihrinden iyidir. TSir kanaai yiiz iaam ve ia- 
haktan iyidir. 

Hakikat yolunun miirsidi ve rehberi olan insan-i kamilin sayesi, insanin 
kendi akli ve ilmi dairesinde olan Hakk'in zikrinden iyidir. Zira bir kanaat, 
ya'ni miirsjdin Hak hakkmdaki bir teMni, ulum-i zahirenin yiiz taam ve ta- 
bak mesabesinde olan bircok suabatindan iyidir. Qunkii ulum-i zahire ile id- 
rak olunan tevhid, tevhid-i resmi ve taklididir. Nitekim §eyhu'l-islam Ahmed 



c^p. 



MESNEVl-t §ERfF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVt-6 • 

en-Nameki el-Cami (k.s.) hazretlerinin huzuruna bir gun Herat'in biiyuk 
aiimleri geldiler ve aralannda tevhid ve ma'rifet-i ilahiye dair bahs agtilar. 
§eyhu'l-tslam hazretleri buyurdu: 

— Siz bu sozleri takltd He soylersiniz. 
Ulemanin bu sozden canlan sikildi. Dediler ki: 

— Bizim her birimizin elinde viicud-i Hakk'm isbatma dair bin delil var- 
dir. Bize nasil mukallid diyorsun? 

§eyhu'l-lslam: 

— Eger her birinizin elinde on bin delil olsa yine mukallidsiniz. 
Ulema: 

— Bize bu sdzuniizii isbat etmeniz icab eder. 

§eyh hazretleri hizmetgisine: "Ug inci ve bir de tas getir" diye emr etti. 
Hizmetci de getirdi. Hz. §eyh ulemaya hitaben dedi: 

— Bu incinin ash ne idi? 
Ulema: 

— Sadefin agzina du§en nisan yagmuru katreleridir ki, onun havsalasm- 
da Hakk'in kudretiyle inci oldu. 

Hz. §eyh o incileri tas igindeki suya atti. Dedi ki: 

— Her kirn tahkik yiiziinden bu tas iizerine besmele cekebilirse geksin. Bu 
ug inci su olsun ve birbirine kan§sinlar. 

Ulema: 

— Bu acibdir. Siz soyleyiniz! 
Hz. §eyh: 

— Ewela siz deyiniz! Nobet bana gelince ben de derim. 

Ulema ndbetle besmele gektiler. incilerde bir hareket olmadi. Nobet §eyhe 
geldigi vakit, onun iizerinde bir hal zahir oldu ve tastan tarafa tevecciih etti 
ve besmele gekti. inci su olup birbirine kansft ve fakat tas iginde devr etti. 
Sonra cenab-i §eyh: "Allah'in izni ile dur!" dedi. Hemen bir delinmemis, inci 
oldu ve ulemanin hepsi hayrette kaldilar (Nefahatu'1-Uns) 

3809. 06riidl goz iif yiiz asddan daha iyidir. Cevheri ta§ -par^alannian yoz 
ianir. 

"Qesm-i bina"dan murad, insan-i kamildir. "Asa"dan murad, insamn i'ti- 
mad ettigi kendLakli ve fikridir. "Cevher"den murad, sifat ve esma-i ilahiy- 
yedir. "Hasa", "tas, pargalan" demek olup bundan murad, anasirdan murek- 



Ggypgo 



AHMED AVNi KONUK 



keb olan suver-i zahiredir. Ya'nt, bu alem-i surette her seyin batimni ve ha- 
Kikatini gorucii olan insan-i kamil, iig yiiz asa mesabesinde olan akil ve fikir- 
den daha iyidir. Zira bu akil ve fikir, havass-i zahirenin te'siri altinda zahiri 
suretlerin maglubudur. Ancak bu insan-i kamilin gozii, sifat ve esma-i ilahiy- 
ye gevherlerini suver-i zahire aynalannda goriip temyiz eder. Binaenaleyh 
ahyar ve ebrar ve stittar simfindan olan mu'minlerin Hak yoluna kendi akil 
ve fikirleriyle siiluk etmeleri gok tehlikelidir. Zira bu alem-i surette gegilmesi 
gok miiskil olan vartalar ve gegitler vardir. 



o^- 



J*J*' 



■ J 4j O Uj ws 



OUjjI jl »ux«T 



1 u*^^ J* 



3810. "JTLcaba cihanda hu surd kimindir?" diye kederlerinden tefahhusa gel- 



[3786] 



diler. 



"Enduh", "gam ve keder" ma'nasina olan "enduh" kelimesinin muhaffe- 
Mr. Bu kelime gayr-i zi-riih oldugundan kiyasi olarak cem'i "enduhha" ol- 
mak icab ederse de, telaffuza sakil geldiginden gayr-i kiyas olarak zi-ruha 
mahsus olan "elif ' ve "nun" ile cemi'lenmistir. Ya'ni, bu latif surete mubtela 
olan iic sehzade: "Biz birgok giizel suretler gordiik, higbirine meftun olmadik. 
Bizi bdyle kendisine meftun eden bu suret acaba alemde kimin suretidir ve 
ash ve hakikati nedir?" diye gamlanndan ve kederlerinden dolayi tefahhus 
etmeye ve arastirmaya basladilar. 

3811. Qok iefahhustan sonra mesude o sirri hasir dan hxr §eyh he$f etti. 

"Mesir", seyr etmek, gezmek ve dolasmak demektir. Ya'ni, sehzadeler bu 
suretin ashni ve hakikatini anlamak icin birgok tefahhustan sonra seyr esna- 
smda hakikati gorucii olan bir seyhe ve insan-i kamile rast geldiler. seyh 
onlara o suretin sirnni ve hakikatini kesf etti. 

lA« ^JJlJ J 1 U^ ^ U Jb J 1 J* LS^J J ! *Q Jf &J* J* ** 

3812. Dtulak yolundan degil, helki akltn vahyinden, sirlar onun onunde 
nikabsiz idi. 

Fakat o seyh-i basMn kesfi sundan bundan dinlemek ve isitmek tariki ile 
degil idi. Belki akl-i kamilin vahyinden idi. Zira o akl-i kamilin onunde bu gi- 
bi sirlar ve hakiketler kesif suretler nikabindan an idi. 



*$$&> 



MESNEVf-I §ERlF §ERHt / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

jj\ 0~-~^- Vit^J. ^jy^> Oil C— ^.jjj S^j J& CJif 

3813. H^eii: wr Bu tyervm'in gtbla ettigi naki$hr. HSu, Qin $ehzadesi suretinin 
nak§uUr." 

"Pervin", Arabi'de "Stireyya" denilen yildiz kumesinin ismidir. Ya'ni, o in- 
san-i kamil, §ehzadelere dedi ki: "Bu sizin gordiigiinuz suret, nefs-i kiill §a- 
himn gehzadesidir. Bu suret birtakim sifat ve esma-i ilahiyye cem'iyetinin 
mazhan olup, Pervin ismindeki yildiz kiimesinin gibta ettigi bir surettir." 

3814. "0, can gtbi ve cenin gibi gizlidir. -perdecle ve oyunda saklanmi§ttr ." 

"Miikettem", gok gizli tutiilmus, demektir. "Eyvan", yuksek bina, ma'nasina- 
dir. Ya'ni, "Bu suret-i latifenin hakikati ve ash, ruh-i hayvani ve ana karmnda- 
ki cenin gibi gizlidir. anasir perdesinde ve cismaniyet binasinda saklanmisttr." 

3815. "Onun iarafina ne erkek ve ne kaclin yol iutmaz. §ah onu fitnelerden 
gizledi." 

"Onun hakikati tarafina ne erkegin, ya'ni suver-i failenin ve ne kadmin, 
ya'ni suver-i munfailenin yolu yoktur. §ah-i hakiki olan Hak, fitnelerden dola- 
yi onun hakikatini ve aslini sakladi ve anasir ve cismaniyet perdeleriyle orttu." 

3816. w ,Ztra onun dami iizerinde Jut? dahi ucmaz. CMelik onun nami Hzerine 
gay ret tutar." 

"Zira onun hakikatinin fevki ve dami olan vahdet mertebesinde ruh-i iza- 
fl kusu bile ucamaz. Zira ruhaniyet alemi a'yan-i sabite aleminin a§agisi ve 
a'yan-i sabite alemi de vahdet mertebesinin ma-dunudur; ve vahdet merte- 
besinde asla ikilik yoktur. Melik ve §ah-i hakiki olan Zat-i mutlak-i Hakk'in 
onun nam-i hakikati uzerine gayreti vardir." 

iL. bj- {fiis? jt\ lj ^S gs* ibi b_^ J&r jS J^ 01 <jij 

3817. "Vay o goniile ki, o hoyle sevddya du§lu. Diichir kimse icin hoyle sevda 
olmasm! 

Boyle zil ve hayal sevdasina dii§en kalbin vay haline! Hicbir kimse icin 
boyle zil ve hayalden ibaret olan suver-i faniye sevdasi ve aski olmasm! 



eg^p 



AHMED AVNi KONUK 

3818. liu, o kimsenin sezastdw ki, cehl tohumunu ekti ve o nasihati kesdH ve 
ehemmiyetsiz tuttu. 

Ya'ni, bu zil ve hayale mubtela olmak, kalbine cehalet tohumunu eken ve 
"Zil ve hayal olan bu suret alemine yakla§ma ve meftun olma!" diye nasihat 
eden akl-i kamil sahibi babarun bu nasihatini kesad ve revacsiz ve ehemmi- 
yetsiz tutan kimsenin sezasi ve layigidir. 

3819. nr Ben kendi ifimi akd He one getiririm" diye kendi tetllnrine i'timad eiii. 

Ey kimse! Bu zil ve hayale meftuniyet belasina du§mek, "Ben ilm-i seri- 
ate vakifim; Hak yoluna kendi aklim ve tedbirim ile siiluk ederim. Bu husus- 
ta bir mur§ide ve rehbere ihtiyacim yoktur" diyerek, kendine [ve] tedbirine 
i'timad eden bir adamin layigidir. Ma'lum olsun ki, ahyar ve ebrar taifesin- 
den olan birgok kimselerin meslegi ve fikri budur. Onlar: "Biz Kur'an'i ve 
ahacfisi rehber ittihaz ettik; ba§ka rehber ihtiyaomiz yokturf" diyerek kendi 
akil ve tedbirleri dairesinde amel-i salih i§lemeye gayret ederler. Fakat 
Kur'an'm ve ahadis-i nebeviyyenin esranndan gafil olduklan igin, nefisleri- 
nin sifatindan ve geytanin tasallutundan yakalanm kurtaramazlar. Akibet su- 
ver-i zahire fitnesine maglub olurlar. 

3820. O inayetlen yartm zerre, ahlm ieMnrmden olan u$ ynz rasaddan iyidir. 

"Rasad", gozlemek ve gozedemek, demektir. "0 inayef'ten murad, in- 
san-i kamilin Hak yoluna suluktinde salike vaki' olan yardumdir. Ya'ni, Hak 
yoluna tevecciih eden kimseye insan-i kamil tarafindan vaki* olacak yanm 
zerre inayet ve yardim, maksudu ve madubu akhn tedbirine mustenid olan 
u$ yiiz gozetlemekten iyidir. 

Menkibe: "Pirlerden Haci Halife el-Kastamoni (k.s.) buyurdu ki: "Ben alti 
ay su icmedim ve hayvan eti yemedim; ve kendi akil ve tedbirim He neler yap- 
tun ise, hakikate vusul emrinde hicbir faidesi olmadi. Bu hususta ftideyi an- 
cak mur§idimin emirlerini tutmakta buldum." (Nefahitii'l-Ons, sahife 557). 

3821. Gy hey! DCendi mekrini terk eti Dnayeiin onunde ayah gek, ho§ oil 



c 3^ ) 



MESNEVl-i §ERtF SERHt / XII. CtLT • MESNEVI-6 ♦ 

Ey aklinm ve fikrinin beyi! Kendi akhmn mekrini ve hilesini birak. inayet 
ve yardim sabihi olan insan-i kamilin inayeti ve yardimi oniinde, aklm ve fik- 
rin ile adim atmaktan ve yiirumekten vazgegl Kendi enaniyetinden ve varh- 
gmdan tamamiyle ol! 

3822. I^u, sayilmis olan kite mik&anyla degHAir. HSu httelerden sen bimeHik$e 
j aide tfoktur. 

Ya'ni, bu hakikat yolunda yuriimek, bu akl-i cuzlnin sayih olan hileleri 
ve tedbirleri mikdanna tabi' degildir; ve sen bu sayih ve mahdud olan aklin 
hilelerinden ve tedbirlerinden olmedikce, ya'ni insan-i kamilin muvacehesin- 
de bu aklm sayih olan tedbirlerini ve hiinerlerini terk etmedikce, bu yolda se- 
nin igin higbir faide yoktur. Nitekim asagidaki kissa aklin tedbirini terk ile na- 
il-i ihsan blunacagimn misalidir. 

&* 
j\ Ajj^^ r\* *"i-u<s» ji ij^^y* ^.y. *^ \J^ j* *^ b^ 0l#>- j-*-^ <^~i\&>- 

C^>\yf- ji jLjj J~>~" j j^j> i»j» J J'^jk J^jJ* J^-iob Ol j (J-^ {_)j>v 
oLS \j $y>- j ts ^l»*' y ^d-9- jjj jA y\ j wLJb^So jj <_£j ji OLg^r j-U« iw-S y> jJ 
^2>-U-ij C~~ 'Iji; j\j o J_^>- l£_}j J (*--**?" <S^_f ^rf^ a ^ J J 15 ^" jO iJ^jS Oj 

Buhara Sadr-i Cihan'imn hikayesidir ki, Iisan ile isteyen her bir sail 
onun bi-dirig olan umumi sadakasmdan mahrum olurdu; ve o fakir olan 

alim unutmak ve fart-i hirs ve ta'ctl sebebiyle lisan ile istedi. Sadr-i 

CMn alay esnasinda ondan yiiz cevirdi; ve o her gun yeni hile yapardi 

ve kendini gah carsaf altmda kadm yapardi ve gah yuziinii baglayip kor 

ederdi; ve o firasetle tanir idi 



Ya'ni, Sadr-i Cihan ta'bir olunan Buhara hakimi: "Aman efendim, muh- 
tacim, bana sadaka ver!" diye dili ile sadaka isteyen dilencileri umumi olan 
sadakasmdan mahrum ederdi; ve fakir olan bir alim, onun bu tabtatini unut- 



*#$&> 



AHMED AVNI KONUK 

tu ve sadakaya son derece hirsi ve acelesi sebebiyle, Sadr-i Cihan alayda gi- 
derken dili ile sadaka istedi; ve Sadr-i Cihan ona bakmadi ve bir sey de ver- 
medi. fakir alim ise her gun, sadaka koparmak igin her gun bir hile yapar- 
di. Ba'zan garsaflamp kadin sekline ve ba'zan da yiiziinii kapayip korler ki- 
yafetine girer idi. Sadr-i Cihan ise, onu firasetle taniyip asla sadaka vermez 
idi. Burada insan-i kamilin terbiyesi altinda bulunan salikin m.ursidinden: 
"Bana su hali ihsan et!" diye taleb etmesi caiz olmadigma isaret buyurulur. 
Zira salik kendi hakkmda hayirli olan hali bilmez. insan-i kamil ise saliki 
kendi isti'dadina gore terbiye buyurur. Nitekim asagidaki menkibe bu halin 
sahididir: 

"Hz. Pir'in miiridlerinden bulunan Mevlana Mecdeddin-i Atabek daima ci- 
leye girmek isterdi. Bir giin Hz. Hudavendigar'dan rica ve iltimas etti. Ba'de'l- 
kabul onu kendi refiki ile medresede birbirine muttasil iki hiicrede gileye 
oturttular. Birkag giin sonra ona aclik te'sir edip takati tak oldu. Refiki ile ag- 
hk zaruretinden bahisle, gece miittefikan hucrelerinden cikip ahbablanndan 
birinin hanesine gittiler ve achklanmn derecesini soylediler. aziz onlar igin 
bir kaz dolmasi tertib etti. Onu yedikten sonra gelip hiicrelerinde oturdular. 
Sabah oldukda, Hz. Hudavendigar adet-i seniyyeleri vechi ile hiicrenin kapi- 
sina geldiler ve miibarek parmaklanni hiicrenin kapisina siiriip kokladilar ve 
ondan sonra buyurdular ki: "Ashabena! Bu hiicreden riyazat kokusu degil, 
kaz dolmasi kokusu geliyor!" Her ikisi de miibarek ayaklanna kapandilar ve 
tovbe ve istigfar edip: "Boyle bir bahr-i rahmet dururken insanin kendisini 
halvet koselerinde habsetmesi saadetsizliktir" dediler. 

3823. ^ukara'da o Sadr-i Gcell'in huyu isteyiciUre hiisn-i amel idi. 

Ya'ni Buhara'da Sadr-i Ecell ta'bir olunan hakimin tabiati ve adeti, iste- 
yenlere karsi giizel amel yapmak idi. 

3824. Qok ihsan ve sayisiz ata, aksama kadar onun cudiinden alhn nisar 
olurdu. 

Bu beytin birinci misra'i yukanki beyitte mezkur olan hiisn-i amelin tefsi- 
ridir. Ya'ni, onun tabiati gok ihsan ve sayisiz ata etmek suretiyle hiisn-i amel 
idi. Aksama kadar onun comerdliginden muhtaglara altin sagilir idi. 



cgXStf 



MESNEVM §ERlF §ERHf / XII. ClLT • MESNEVf-6 • 

ijpr XLiil^ Zy. J-^yrj ^ *y. o^w l*«jk •&-&> j j 

3825. Sfthm kdgid par^alunna sarmi§ idi. Onun vucudu oldukcu cad sacar idi. 

Ya'ni, Sadr-i Ecell sokaga giktigi vakit, fukaraya verecegj altinlan kagid 
pargalanna sanp hazirlar idi. Onun vucudu hayatta oldukga sehavet ve co- 
merdlik sagar idi. 

3826. 0une§ gibi ve pak-baz olan ay gibi, ziyadan aldiklan $eyi geri ver&der. 
Comerd olan kimseler giine§ ve pak-baz olan ay gibi ziyadan, ya'ni 

Hakk'in nur ve cudundan aldiklan ihsam ve atayi muhtag olanlara dagitmak 
suretiyfe geri verirler. "Pak-baz", hile etmeyip, muamelesinde dogru oynayan 
kimse demektir. Tnsan-i kamillerin Hak'tan aldiklan feyzi muhtag olanlara is- 
ti'dadlanna gore tevzi' ettiklerine i§aret buyurulur. 

3827. Tooraga cdhn bah§ edict kim olur? [june§! JAlhn ma'dende ve hazine 
viranede ondandir. 

Ya'ni, zahiri altinin ma'dendeki tekewiinu ve hazinenin viran ve haB 
olan arazide husulu zahiri giinesten oldugu gibi, insan-i kamillerin topraktan 
mahluk olan cisimlerine altm gibi kiymetli olan ilim ve irfani bah§ eden kim- 
dir? Hakikat gune§i olan Hak Teala hazretleridir. 

3828. Dier bir sabah bir taife icin xaifoe var idi, ta ki bir ummet ondan umid- 
siz olmayal 

"Ratibe", maa§, vazife ve ta'yin, ma'nalannadir. "Haibe", umidsiz"; "ha- 
ibe" "haybef'ten "umidsiz" ma'nasinadir. Ya'ni, Sadr-i Cihan'in her bir sabah 
bir taifeye ta'yini var idi. Bu usulii higbir ummet ve taife onun bu ta'yinin- 
den mahrum olmamak igin ittihaz etmis. idi. 

Uw 0T»yVf j-, j£o jjj UaP cSjjj iSM \j Ob>-. 

3829. Hfa gun aid mubteldlara ve diger gun o seha dullara olur idi. 

"Bive", dul kadin; "bivegan" cemi" olup, "dul kadinlar" demektir. Ya'ni 
Sadr-i Cihan'in ihsan ve atasi bir gun rmibtelalara, ya'ni elsiz ve ayaksiz ve 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

colak ve kor gibi bir illete miibtela olanlara ve hastalara mahsus idi; ve diger 
bir giin dahi onun sehasi ve comerdiigi dul kadmlara miinhasir idi. 

3830. ^Dvger giin £%Uvder'e ve fakulere ve mix$iagil olan fakir fakthlere idi. 

"Aluvyan", Aleviler ya'ni Hz. Ali (k.A.v.) efendimizin evladlan demektir. 
§iirlerde vezin cihetinden Iamin zammi ve vavih siikunii ile okunur. Veyahud 
lamin kesri ve yaya vasli ve yamn tesdidi ve vavin hazfi ile "Aliyyan" sure- 
tinde telaffuz olunur. "Mukill", fakir demektir. Ya'ni, Sadr-i Cihan diger bir 
giin de evlad-i Ali (k.A.v.) efendimizin fakir olan evladlanna ve ulum-i di- 
niyye ile mesgul olan fakihlere ve alimlere para dagitir idi. 

th &j&f y. £> jjj r u oL ^ ^ y- £** jjj 

3831. 'Diger giin avammin eli ho§lanna. Dvger gun de horca girijtarlara idi. 

Baska bir giin dahi Sadr-i Cihan'm atasi, issiz ve eli bos ve parasiz kalrcus 
avamma ve baska bir giin dahi borca giriftar olup odemekten aciz kalanlara 
idi. Bu beyitlerde zenginlerin yapmalan lazim gelen tasaddukun meratibine 
isaret buyurulur. 



3832. Onun §arh o idi hi, kimse dil ile alttn isiemeye, hi$ agxx agnaya! 

Ya'ni, Sadr-i Cihan'm sadaka almak isteyenlere karsi koydugu §art, higbir 
kimsenin: "Aman efendim, ben de muhtacim, bana da ihsan ediniz!" diye pa- 
ra istememesi ve bu hususta asla agiz acmamasi idi. 

^jjljp 01 — Li- ojU~j1 J^J tJ^J^ ji u^^*" *^V 

3833. ^Jakai onun yolunun etrafmda muflisler duvar gibi sakit durmuslar idi. 

Ya'ni, muflisler ve fakirler Sadr-i Cihan'm sartini bildikleri icin, her giin 
onun gegtigi yolun etrafmda asla agiz acmaksizin duvar gibi sakit ve susmus 
bir halde durmuslar idi. 

JU v- do *£ jij iJSjfi _}j J'j- V 5 ^ t>U^ (J*/" *& j* 

3834. Dier kim tesadiifen agiz ile istese idi, hu kabahatten dolayi ondan hir 
habbe mal gotiirmez idi. 



e $%& 



jgp^ MESNEVf-f §ERIF §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, fakirlerden her kim Sadr-i Cihan'in §artim unutup tesadufen lutuf ile 
sadaka talebinde bulunsa idi, o fakir bu sugtan dolayi, Sadr-i Cihan'dan bir 
habbe bile mal alamaz idi. 



3835. Onun yasasi "<j\len samet minkiim need" idi. Onun kesesi ve kasesi sa- 
kiilere idi. 

"Yase" («^ii) ve "yasa" (l-l.) Tiirkce kanun ve nizam ma'nasmadir. "Ya- 
sak", buradan ahnmi§tir. Ya'ni, Sadr-i Cihan'in koydugu kanun ve nizam 
\4 f&j, c_w» tf ya'ni "Sizden sukut eden kimse necat buldu" hadis-i §erifine 
miistenid idi. Bu hadis-i §erifte luzumsuz yere soz soylemekte zarar oldugu- 
na i§aret buyurulur. Zira Sadr-i Cihan'in her gun gegtigi yerlerde duran fa- 
kirlere para dagittigi o fakirlerin ma'lumudur. Bu hal malum iken lisanen sa- 
daka istemek luzumsuz yere soz soylemek idi; ve burada fakirlerin huzuru 
ve sukutii ayn-i beyan idi. Zira "Ma'raz-i hacette sukut beyandir." Binaena- 
leyh Sadr-i Cihan'in para kesesi ve taam kasesi ancak siikut eden fakirlere 
ve muhtaclara mahsus idi. 

3836. Vtfadiren bir giin hir ihtiyar dedi: wr Bana zehM ver ki, ben a$lik ile $iftim." 

Fakat nadir olarak, bir giin Sadr-i Cihan'in gectigi yolda bir ihtiyar adam 
gikip lafiz ile dedi ki: "Ey kerim efendi! Bana zekat ver! Zira bana achk e§ ol- 
mu§tur ve ihtiyac miistevli bulunmu§tur." 

3837. Dhtiyardan men eiii ve ihtiyar ona ciM iuitu. Ohtiyarin ciddinden do- 
layi halk iaaccubde haldi. 

Sadr-i Cihan vaz' ettigi usul ve kanun hilafinda kendisinden lafzan sada- 
ka isteyen ihtiyardan ihsamm men* etti ve ihtiyar, Sadr-i Cihan'a kar§i lafzen 
talebde musir oldu. thtiyann boyle isranndan dolayi orada bulunan halk ta- 
accubde kaldi. 

3838. ^edi: "By baba! Qok utanmaz ihtiyar svnl" Dhtiyar dedi: "Sen benden 
daha utanmazsinl ' 



eg^ 



AHMED AVNI KONUK 

Sadr-i Cihan ihtiyara dedi: "Ey baba! Sen cok utanmaz bir ihtiyarsin!" ih- 
tiyar dahi Sadr-i Cihan'a cevaben dedi: "Ey Sadr-i Cihan! Sen benden daha 
utanmazsm!" 

£-»^v iSjS ^^- ^ ^ ^h^ ^ £*^ J y ^f*~ J ^s^jy^ ^h*- o£ 

3839. ^JLlra hu cihant yedin ve tama'dan dolayi istersin ki, o cihani hu cihan 
tie heraber cem'&e tutastnl" 

"Zira ey Sadr-i Cihan! Bu diinya aleminin ni'metlerini yedin ve yuttun. Bu 
ni'met ve saadete tama'dan dolayi istersin ki, bunca a'mal-i saliha ile ahiret 
aleminin ni'metini dahi bu diinya ni'metleriyle beraber bir araya toplayasin 
ve bu a'mal-i salihamn mukafatini alem-i ahirette dahi bulasin! Binaenaleyh 
sen benden daha ziyade tama'karsin." 

Bu menkibenin naziri Sultan [Selim-i] San! devrinde dahi vaki' olmu§tur. 
devirde Ebu's-Suud Efendi §eyhu'l-islam imi§. Eyiip Sultan civannda yap- 
armig oldugu bir medresenin resm-i kii§adina [Selim-i] Saniyi da'vet etmi§; 
ve resm-i kiisad esnasinda medrese avlusunda bulunan sadirvan suyuna bir- 
gok §eker attirmi§; ve musluklardan §eker serbeti akmaya ve halk dahi fevc 
fevc musluklardan §erbet icmeye kosmusjar. Sultan [Selim] bu masarifi go- 
riince Ebu's-Suud Efendi'ye demis, ki: "Hacem, senin icjn bana, hasis ve ta- 
ma'kardir, dediler. §u masraflanniza bakilirsa bu soz yalan imi§!" Ebu's-Su- 
ud Efendi cevaben demis. ki: "Hayir, padisahim! Dogru soylemisler. O kadar 
tama'kanm ki, mahmin bir habbesini bile dunyada birakmayip beral^erce ahi- 
rete goturecegim!" 

\j Jy d\> j \& J** \jj~> ii\>\> JL. jJj, >^ 

3840. Ona giilme geldi. ihtiyara mat verdi. Dhiiyar o tevfiri yalmz goturdil. 

[3816] 

Ihtiyann bu soziinden Sadr-i Cihan'a giilme geldi ve o ihtiyara mal verdi 
ve ihtiyar o tevfiri, ya'ni kendisine layik olarak tamam edilmi§ olan hakki 
yalmz ba§ina alip goturdil. "Tevfir", cok etmek ve bir kimsenin hakkim ta- 
mam etmek demektir. 

3841. O ihtiyardan gayn o $eyi ki, ondan isieyici oldu, ne yarim hahhe alhn ve 
ne de iesu gbrdu. 



*$%&> 



MESNEVt-I §ER?F §ERHl / XII. CILT • MESNEVt-6 • 

"Tesu", eski zamanlarda kullanilan gayet kiiciik kiymette bir paradir. Za- 
mammizda bir para gibi bir §eydir. Ya'ni, o ihtiyardan gayn Sadr-i Cihan'dan 
lisanen bir §ey isteyen kimse, ne yanm habbe altina ve ne de paraya nail ola- 
madi. 



3842. jfakiklerin nobeti giinii natjehan bir fakih hirsiTidan figana geldi. 

ilm-i fikh tahsil edenierin nobeti giinu, Sadr-i Cihan'in yolunda ansizin bir 
fakih gikti ve bir an ewel sadakaya nail olmak hirs ve tama'mdan dolayi ba~ 
girarak sadaka ve ihsan taleb etti. 

3843. r Bir$ok zarilikler etii, gare olmadi. Dier bir nevi' soyledi, ona faide ol- 
madi. 

fakih Sadr-i Cihan'm oniinde bircok agladi ve sizlandi; bunlar sadaka 
almak igin care olmadi; ve calib-i merhamet olan sozlerin her bir turliisunu 
soyledi; bunlann hicbirisinin fakihe faidesi olmadi. 

3844. n^iqer qun mubield olan kavmin safinda basini a§acji egereh bez ile aya- 
cjini sarcU. 

"Riigu", eski elbise ve mutlakan kerbas, ya'ni adi bez demektir (Giyasu'l- 
Liigat). fakih, aglamamn ve sizlanmanin ve calib-i merhamet sozlerin mu- 
essir olmadigmi goriince, diger bir giin ma'lul kimselerin safinda bez ile aya- 
gini sanp kendisine ma'lul sekli verdi ve ma'luller arasmda basini asagiya egip 
durdu. "Nakis", "neks"ten ism-i faildir. "Basmi asagiya egici" demek olur. 

c— *Ij <u*~Swl jl *£ Jul jlo Ij c— -ij j k-~^- j\ c~~ 1 (3U< y. 1#>J 

3845. 0, ouaoi hinlmi§ zanm flelmeh i$in, solundan ve saymdan bacaflina iah- 
ialar bagladi. 

3846. Onu aordu ve onu tantdi; bir sey vermedi. ^Diyer gun yuziinii kecelerden 
orttii. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Sadr-i Cihan o fakihi gordii ve bu hal icjnde yine onu tanidi ve lisanen ta- 
leb ettigi igin ona bir §ey vermedi. Bu halin dahi te'siri olmadigim goriince, 
yine o fakih diger bir gun yiiziinu kegeler ile drttu. "Libd", kege ve "libad", 
"libd"in cem'idir. 

3847. ~Y)ine onu bildi ve o aziz, soylemek aiinah ve ciirmunden dolayi ona hic- 
bir sey vermeil. 

aziz ya'ni Sadr-i Cihan, bu hal icinde dahi yine o fakihi bildi ve evvelce li- 
sanen sadaka taleb etmek giinah ve sucundan dolayi ona hicbir §ey vermedi. 

3848. HJaktaki yuz tiirlii mekidden adz oldu, o kadinlar a'hi bir pirsafi bastna 
gekti. 

"Mekid", "keyd"den masdar-i mimidir; "keyd ve hile etmek" demektir. 
Ya'ni, vaktaki o fakih sadaka almak igin yaptigi tiirlii turlii hile isinden aciz 
kaldi ve sadaka alamadi, nihayet diger bir hileye tesebbiis edip, kadinlar gibi 
carsaflandi. 

3849. ^Dul kadinlar arasina aitti ve oturdu. Ha^im asagiya buakh ve elini sak- 
ladi. 

fakih garsaflandiktan sonra gitti, dul kadinlar arasinda oturdu ve erkek ol- 
dugu anlasilmamak igin dahi ba§ini asagiya egdi ve elini garsaf altina sakladi. 



3850. y^ne ona tanidi: ona bir sadaka vermedi. Onun qonliine hirmdndan bir 
[3826] ji. 

yanma geldi. 

"Hirman", mahrumluk; "hurka", suzis, ve yanma. Ya'ni Sadr-i Cihan bu 
hal icinde dahi o fakihi tanidi ve yine ona bir sadaka vermedi. Bu mahrumi- 
yetten dolayi o fakihin kalbine bir yanma geldi. 

3851. O sabahleyin bir kef en isteykinin oniine aitti. ^Dedi: "IWi kefene sar, 
yol oniine koyl" 



*$%&> 



MESNEVl-i §ERlF SERHI / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

fakih bu tedbirin miiessir olmadigim goriince, nihayet fakir oluler igin 
zenginlerden kefen istemek hizmetiyle me§gul olan bir kimsenin oniine gitti 
ve ona: "Beni bir kefene sar da Sadr-i Cihan'in gegtigi yol uzerine koy!" dedi. 

jii 1>^jj OLf^- jX«a -US \j -r^Lf* -? *Jb~^ S-*' ^^* /?s* 

3852. u !7itf agtz apna! Otur ve hakf %a ki huradan Sadr-i Cihan guzer 
edel" 

Fakih o kefen isteyiciye vasiyet edip dedi ki: "Beni kefene sanp yol uzeri- 
ne koyduktan sonra Sadr-i Cihan o yoldan gecinceye kadar higbir soz soyle- 
me! Yalmz otur ve bak; iste bu kadar!" 

3853. x Ola ki gore, zan ile dlmu§ iasavvur ede! Oiefen vechi icin alkn aial" 

"Penclasten", zannetmek ve tasavvur etmek ve uciib ve tekebbiir etmek 
ma'nalannadir (Burhin). Burada "tasavvur etmek" ma'nasi miinasibdir. 
"Vech", burada kendisiyle ihtiyag bertaraf edilmis olan §eye derler (Giyasu'l- 
Ltigat). Ya'ni, "Ola ki Sadr-i Cihan beni bu halde goriince zan ile dlmiis bir 
adam tasavvur eder ve kefen ihtiyaeimn te'mini igin de altm atar!" 

3854. * Dier ne verirse onun yansmi sana veririm!" hile arayici fakir oyle 
yaptu 

Ba'zi niishalarda "hile-cu" yerine "sila-cu" vaki' olmu§tur. "Ata isteyici" 
demek olur. 

3855. [Kilime sardx ve orat yola koydu. Oadr-i Cihan m ge$eceai yer oraya du$tii. 

Ya'ni, fakir oluler igin zenginlerden kefen isteyici olan kimse o fakir olan 
fakihi bir kilime sardi ve yol uzerine koydu. Sadr-i Cihan'in ma'beri, ya'ni 
gegtigi yer o tarafa tesadlif etti. 

3856. ^ilimin yiizii uzerine alixn ath. DCendi ia'citinden dolayi elini di§an ci- 
kardi. 



c^P^ 



AHMED AVNl KONUK 

Sadr-i Cihanyoldan gecerken bu hali gordii ve kilimin iizerine altm am ve 
kilime sank olan fakir fakih acelesinden dolayi kilimden elini di§anya gikardi. 

3857. %a ki kef en isieyici aiayv ahnaya, id hi on goniillii ondan aizle- 
meye! 

"Deh-dile", mutereddid ve hatin perisan, ma'nasinadir. Ya'ni, fakir faki- 
hin kilimden elini acele ile disanya gikarmasinin sebebi, Sadr-i Cihan'in atti- 
gi altinlan fakr u zaruretten hatin peri§an olan kefen isteyici ahp kendisin- 
den saklamamasi igin idi. 

^~~i J J^"* ij* -^^Jjt s* c ~" :> */ J- -^ J-'J J 1 J V 

3858. Olii, kilimin alhndan elini yukan etti. Glini ta'ktben hast asagidan yu- 
kanya geldi. 

Ya'ni, olii §eklinde olan fakir fakih kilimin alftndan elini yukanya kaldir- 
makla beraber, elinden sonra ba§ini da kaldirdi, ya'ni olii fakir derhal dirildi. 

f £ <--»Ijj1 <Y* j>. *Z~~J L^l f -J^**** tifT 01^- j-U<* \j C-iS 

3859. Sadr-i Oman a dedi: "6y henim zerime kerem kapilanni kapamis olan! 
CA/ttsiI aldun?" 

Olu halinde olan fakir fakih kilimden ba§im kaldirdiktan ve altinlan aldik- 
tan sonra Sadr-i Cihan'a hitaben dedi: "Ey benim iizerime kerem 'kapilanni 
baglayip hicbir sey vermeyen zat-i muhterem! Bak, akibet senin ihsamni na- 
silaldim?" 

3860. ^Dedi: n L < Jakat ey inatcif Olmedikce henim cenabimdan asla cud aottir- 

[3836] j. ,,, * 

medml 
Sadr-i Cihan fakir fakihe cevaben dedi: "Ey hilelerinde inadgi olan kimse! 
Olmedikge asla benim cud ve sehavetimden miistefid olmadm!" 

3861. "Ol&mden evvel biunuz!"iin sun hu olur. Jlira olmekten sonra ganwiet- 
ler erisir. 



*&!&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHI / XII. CILT • MESNEVt-6 • 

\yj£ a\ ji \yy [Ya'ni "Olmeden evvel oliinuz!"] hadis-i §erifinin sirn bu- 
dur ki: Mevt-i suriden ve tabiiden ewel, mevt-i iradi ile vaki' olan olumden 
sonra, ma'nevi olan ganimetler ve faideler eri§ir; ve mevt-i iradi ile olmenin 
nasil olacagi su hadis-i serifte beyan buyurulur: su>- ly^ij i^y^ij t^y^i 
^jH jt, ^ i^^iijj r&jkL jA.i djj i\j* ya'ni "Nefsinize ha§in muamele ediniz! 
Onu ne§v u nemadan hali kuru odun haline getiriniz! Ve tarik-i Hak'ta be§e- 
riyet pabucunu cikanp yalin ayak yuruyimiiz! Kalbleriniz ile Hakk'i gdrursii- 
nuz ve nefislerinizin §errinden kurtulursunuz." imdi, bu hadis-i §eriften anla- 
§ilir ki, mevt-i iradiden sonra eri§en en biiyuk faide kalb gozuyle Hakk'in mu- 
sihedesidir. 

3862. Olmekien ha$ka hi$ ha$ka hir ferheng, ey hilefler, makbul olmaz! 

"Ferheng", ilim, dani§, edeb, biiyukluk, muvazene, ma'nalannadir. Ya'ni, 
ey hileger ve tedbir edici olan kimse! Sirat-i nefsaniyyeyi terk edip mevt-i ira- 
di ile olmekten ba§ka hicbir ilim ve edeb ve ma'rifet Hak indinde makbul de- 
gildir. Binaenaleyh kendi iradeni terk edip Hakk'in iradesine tabi' olmadikca 
Hakk'in inayeti sana vasil olmaz. 

3863. liir inayet yiiz tiirlu tctihadian iyUir. Cehd i$in yuz iurlii fesaddan kor- 
ku vardir. 

Ey ahyar ve ebrar yollanmn saliki! Hakk'in bir inayeti senin yiiz tiirlii 
amelinden ve mucahedelerinden efdaldir. Zira senin namazlannda ve orucla- 
nnda ve miicahedelerinde uciib ve kibir ve riya gibi bircok fesadlara ma'ruz 
kalmak korkusu vardir. Zira bu taifeler nefislerinin varhgi ile Hakk'a ibadet 
ederler. Halbuki muhakkiklann j^^ 4* u-^- ^ v^ -^j*? ya' n * "Senin vii- 
cudun ba§ka giinahlara kiyas olunmayan bir gunahtir" kavli cok ince tecrii- 
beler ile soylenmi§ bir sozdiir. Hakk'in inayeti ise nefsin bu mevhum olan 
varhgim izale eder. 

Menkibe: "Bir gun bir zahid Isa (a.s.) ile beraber giderdi. Fisk u fiicur ile 
me'luf olan bir kimse onlan gordii ve nuraniyetlerine gibta edip birkac adim 
onlann arkalanna diisup yiiriidu. Zahid o fasigi goriince arkasina doniip 
ona hitaben: "Arkamizdan geliyorsun; senin gibi bir fasigin bizim sohbeti- 
mize liyakati olamaz!" deyip kovdu. fasik bu sozden miiteessir oldu. Hz. 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

tsa'ya: "Ya tsa! zahidi kov! fasigi sohbetine kabul et!" diye hitab-i ila- 
hi vaki' oldu." 

3864. *Ue o inayei memaia mevkaftur. ^Bu yolu sikat tecrube etiiler. 

"Sikat", "sika"mn cem'idir. Burada sadik ve mu'temed kimseler demektir. 
Ya'nT, bu Hakk'in inayeti dahi mevt-i iradiye ve nefsin arzulanm terk etme- 
ye miitevakkiftir. Bu Hak yolunu sadik ve mu'temed olan muhakkiklar boy- 
le tecrube ettiler. 

3865. ^etki onun olumu dahi inayetsiz degildir. Sahin ve saktnl Dnayetsiz hir 
yerde durmal 

"Inayet", yardim demektir; ve "yardim"dan murad, insan-i kamilin yardi- 
midir. Zira insan-i kamilin inayeti ve yardimi Hakk'in inayeti ve yardimidir. 
Ya'ni, Hak yolu salikinin mevt-i iradi ile oliimu dahi, insan-i kamilin inayeti 
ve yardimi iledir. Sakm ve sakm! insan-i kamilin inayeti ve yardimi olmak- 
sizin kendi aklin ve ilmin ve hiinerin ile bir meslekte kahp durma! Ve o mes- 
lekte kendini hakikate vasil olmus. zannetme! 

jis* ls** 1 >J^ <J >f Jij j$ ls** 1 O^ -^ >S J ^ 

3866. O zumrwl, hu y\r olan eft olur. Bfx zumriidsuz ne vakii kor olur? 

"Ziimrud", kiymetli taslardan birisidir. Hassasi yilanm goziinii kor etmek- 
tir. "Ef !" yilan; "darir", kor demektir. Burada "zumrud"den murad irisan-i 
kamildir. "EfT-i pir"den murad, nefis ve seytandir. Nitekim 3. cildin 2538 nu- 
marah beytinde £ ^> vj ^j 1 tr 1 ^ •<jjjjj x ^ 1 - ^-KpJ ! cr* ya'ni "Ne- 
fis yuz kuwetli ve hileli ejderhadir; seyhin yiizii goz kopanci zumruddiir" bu- 
yurulmus. idi. Ve 5. cildin 1950 ve 1951 numarah beytlerinde de bu ma'na 
mezkurdiir. Bu babda 4. cildin 3696 numarah beytinden i'tibaren izahat var- 
dir. Ya'ni Hak yolunda insan-i kamil ziimriid mesabesindedir; ve nefis ve 
seytan dahi eski bir yilan mesabesindedir. Ziimriid yilanm goziinii kor edip 
yilanin zaranndan vikaye ettigi gibi, insan-i kamil dahi nefis ve §eytamn go- 
ziinii kor edip, saliki Hak yolundaki tehlikelerden muhafaza eder. Binaena- 
leyh nefis ve seytan yilani ziimriid mesabesinde olan insan-i kamilsiz ne va- 
kit kor olur! 



c ^ 3 



MESNEVt-1 §ERlF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • "®^PD 

<5* 



Biri tuysuz geng ve digeri kose olan iki karde§in hikayesidir ki, bir 

bekar evinde yattilar. Tuysuz geng ittifakan livata korkusundan 

mak'adinm arkasina kerpigleri yigdi. Akibet luti livataya tesebbiis etti ve 

o kerpigleri hile ve yavashk ile onun arkasmdan kaldirdi ve gocuk 

uyandir ve niza' ile dedi ki: "Kerpicler hani? Nereye goturdiin ve nicin 

gotiirdun?" dedi: "Sen bu kerpigleri nicin koydun?" ... ila ahirihi 

"Emred" yuzii tuysuz olan gene, gocuk. "Kose" yiizunde kil bitmemi§ olan 
§ahis. "Azeb", bekar ve evlenmemi§ olan kimse. "Debb", livata; "debbab" 
livata edici (§emsu'l-Liiga£) . 



3867. HZir tuysiiz gen$ ve bir kose bir enciimene geldiler, ki o ev i$incle bir mec- 
ma' idi. 

"Enciimen", meclis ve cem'iyet. "Vatan", burada "ev" demektir. Ya'ni, bi- 
ri tuysuz geng ve digeri kose olan iki kardes bir cem'iyete geldiler ki, o 
cem'iyet ev iginde olan bir mecma' idi. 

3868. fyiiztde iaife musiajjjil kalMar. fiunduz ftiiii; ve zamane flecenin u\ie bi- 
ri olclu.. 

"Munteceb", segilmis, guzide ve muhtar ve muntehab, ma'nasinadir. 
Ya'ni, o cem'iyet olan meskende birtakim segilmi§ ve aziz kimseler toplanip 
sohbet ile mesgul idiler. Bu sohbet esnasinda giindiiz gegti ve gecenin dahi 
iigte biri oldu. 



csepja 



AHMED AVNl KONUK 

3869. fcekar evinden o iki kimse de gitmediler. JAses korkusundan o tarafta 
yatttlar. 

Ya'ni, cem'iyette bulunanlar bekar adamlar idi. Binaenaleyh o evde be- 
karlar sakin idi. §abb-i emred ile kose de gece olunca gitmediler ve gece vak- 
ti kol gezen zabita me'murunun korkusundafi o bekarlann evinde yattilar. 
"Ases", gece vakti kol gezen zabita me'murudur ki, eski zamanlarda "suba- 
§1" dahi derler idi. Zamammizda "polis" demek olur. Bundan anlagilir ki, es- 
ki zamanlarda gece vakti sokaklarda dolasan gencleri ases yakalar ve hal ve 
sanlanni sorar imi§. 

3870. DCosenin certesi iizerinde dort kd var idi. jfakat onun yiizii hedir olan 
[3846] -t- ■!■ 

ay gwi vox. 

Ya'ni, o iki kardesten kose olanin genesi iizerinde sakal olarak dort kil bit- 
mis idi. Fakat o kosenin yiizii ay gibi parlak ve guzel idi. 

3871. Tih/su2 cocuk siirette firkin idi. DCtcimn arkasma da yirmi kerpic koydu. 

Ya'ni, tiiysiiz cocugun yiizu girkin olmakla beraber, bekarlar tarafindan 
kendisine fiil-i §eni' icrasindan korktugu igin kicmin arkasina da.ihtiyaten 
orada tedarik ettigi yirmi kadar kerpici bir sed ve bir mania olmak iizere ko- 
yup yatmis idi. 

3872. H&ir luii gece karanltkia yava$ yava§ hareket goiiirdii. i§tiha edict, ker- 
yicleri nakl etti. 

"Debb", yava§ yavas. hareket etmek ve lutilerin istilahinda arkadan git- 
mek, ya'ni livata etmek ma'nasinda miista'meldir (Veil Muhammed Ekber- 
abadigerhi'nden). Ya'ni, o bekar evinde bircok uyuyan kimseler yatmi§ ve 
uyumus. idi. Lutinin birisi gene, cocuga goz dikip gece birgok kimseler arasm- 
dan kalkip yava§ yava§ hareket etti ve cocuga fiil-i §eni' icrasma tesebbiis et- 
ti. Qocugun kigina yigdigi kerpicleri o livata i§tiha edici kimse nakl edip kal- 
dirdi. 



c^p. 



&^ MESNEVi-1 SERIF SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

C~-jj ^L- <j\ J^-S y ^ CJ6 C— jttj U- jl j\ jj ijj j> dy? <L~» ■> 

3873. Uakiaki onun uzerine el vurdu, o yerinden si$rculi. ^Bedv. "61/ ko-pege ia- 
pan, hey! Sen kimsin?" 

Vaktaki gulam-pare gocugun kigi uzerine el vurdu, gocuk uyanip ye- 
rinden sigradi ve dedi: "Ey kopek nefsine tapan, hey! Sen kimsin? Soyle ba- 
kahm!" 

j^b j dyt <^*- ^ y c^ <jZ\d ±>y? ^^>- ^ ji ] "^ 

3874. ^Deii: u< 13ti otuz kerpici nicin ytgdm?" ^Dedi: "(Sen otuz kerpici nicin 
kaldudin?" 

Gulam-pare cocuga cevaben dedi: "Bu yirmi otuz kadar kerpici arkana ni- 
gin yigdin?" £ocuk gulam-pareye dedi: "Ya sen bu otuz kadar kerpici nigin 
kaldirdin?" 

3874. "Dlasia cocugum ve za'fimdan hurasim Oitiyat ve uyuyacak yer yaphm." 

"Miirtekad", uyuyacak yer, demektir. Ya'ni, "Ben hasta bir cocugum ve 
za'fimdan dolayi burasmi ases korkusundan ihtiyat ettim ve uyuyacak ma- 
hal yaptim." 

J^S\ jb <_Jbt- Jiy dyr J* iSjAj j <JJ* J*\ <^ 

3876. ^Dedi: xx Gger hastahkian hir hararet iuiar isen, nicin Aaru§-§ija tarajina 
gUmedin?" 

Gulam-pare cevaben dedi: "Eger hastahktan dolayi bir hararetin var ise, 
nigin daru's-sita ya'ni hastahane tarafina gitmedin de boyle sehvetleri kay- 
nayan bekarlann arasina gelip yattin?" "§iG", "sifa"mn imale olunmusudur. 

3877. "^fiahud mu§fik labibiri evine gitmeiin, id ki sehameiien hir muglik aca 

idi" 
"MugUk", 'iglak"tan ism-i tail olup "kapatici" demektir. "Sekamet", has- 
talik ma'nasmadir. Ya'ni, yahud bu bekar[lar] arasinda yatacagina bir sefkat- 
li doktorun evine gide idin, ta ki hastaliktan dolayi senin sihhatini kapatici 
olan bir marazi aga idi." 



*$^#> 



AHMED AVNi KONUK 

Cf*^ U* {JJiS ^ j¥. *£ O-Li fb W^^^TcUif 

3878. *IWi: "OJihayet ben flitmeyi nerede hilirim? 2Sra ben her yere miimie- 
han olarak cfiderim." 

"Mumtehan", mihnetlenmi§, demektir. £ocuk gulam-parenin sozlerine 
karsj cevaben dedi: "Nihayet ben oraya buraya gitmeyi ne bilirim? Zira her 
yere mihnetlenmis. olarak giderim; ve gittigim yerde ba§ima bir mihnet gelir." 
Ba'zi niishalarda "danem §uden" yerine "tanem suden" vaki'dir. Bu surette 
ma'na "Ben nereye gidebilirim?" demek olur. 

<-£->-> ^y? f-~% ^ j^ ^j^j-ls* (j^fxi* (j-^)i ^i-^j j> ^y? 

3879. "Senin gtbi bir -pis miilhid zirulik oniimde bir yirtm hayvan gibi ba$ kaUinr." 

"Zindik [zindik]", lugatte Allah'i ve ahireti inkar eden ve nur ve zulmet 
gibi iki hahkin viicuduna kail olan mecusi demektir. "Miilhid", batil mezhe- 
be salik olan. "Ded", yirtici hayvan. 

3880. Hr Bir hankah hi, en iyi mekan olur, ben bir dem onda eman aormedim." 

[3856] " 

"Hankah", dervis, tekyesi, zaviye, savmaa, demektir. Ya'ni, "Ahlak ve in- 
sanhk i'tibariyle en iyi bir mekan olmasi lazim gelen dervi§lerin tekyesinde 
bile ben bir dem emniyet ve eman gormedim!" 

jUui *A>- ^jS <u]aj jj L^«-ij>- j\y>- ay*^~ ^J-i-^ AJjl ^ jj 

3881. Hr Btr auuf bulgur <prbasi yiyicx; gozleri nutfe dolu, elleri haya sikia ol- 
dufyu halde bana yuz getirirler.' 

Ya'ni, "Tekkenin matbahinda pisen bulgur corbasim yemek icin toplanmis. 
olan bir taife veyahud §arab icen bir guruh, gozleri nutfe dolu, ya'ni nazarla- 
n §ehvetle miilevves ve elleri hayalanni sikici ve ovucu bir halde bana tevec- 
ciih ederler." Ba'zi niishalarda "hamze-har" yerine "hamr-har" vaki'dir. 
"§arab igen" demek olur. 

j£ *&* lS*J -Xij* ^ *y*& jij j.j j\ >j*- c~~^*u &\j 

3882. Mr fe o himse hi, namusa mensubdur, alttan alto, gamze ^alarlar ve zeker- 
lerlni swarlar. 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Ve yine o tekyede sakin olup zahiren namuslanm muhafaza etmek gay- 
retinde bulunanlar ise, gizli gizli ve alttan alta bana bakarak ciibbelerinin al- 
tindan ellerini uzatip, bana kar§i livata icrasi hayali ile alet-i tenasiillerini si- 
varlar. Iste bu yalanci namuslulann hali dahi bana kar§i boyledir." 

Malum olsun ki: Ba'zi kimseler Mesnevi-i §erif te bu gibi mustehcen ifa- 
delerin bulunmasim ho§ gormezler. Bunlar Mesnevi-i §erifm mahiyetini an- 
lamamts. olan kimselerdir. Mesnevi-i §erifbir masal kitabi degildir. Bir te'dib- 
namedir. Hak Teala hazretlerinin bilciimle mahlukattan efdal olarak yarattigi 
insanlann sukut ettikleri hayvanhk derekesinden bile a§agi olan dereke-i siif- 
liyyeti agik bir siirette gosterip onlann onlerine koyar. insanlar ise kendi ba- 
tinlannda gizledikleri rezailin onlerine konmasini istemezler. Saman altindan 
su yuriitmek isterler. Hz. Mevlana efendimiz bu kal'a-i zatu's-suver kissasin- 
da insanlann bu alem-i suretteki rezail perdelerini birer birer agar ve akillan 
ba§lannda olanlara gosterip, onlan tenflr buyurur ve insanhk yollanni goste- 
rir. Nitekim hakimin birisine: "Edebi kimden ogrendin?" diye sormuslar. 
"Edebsizden!" diye cevab vermi§tir. 

3883. "uWademki tekye hu olur, avamin fazan nasd olur? 6§ek siirusii ve ham 
mecma i! 

"Divan", meclis ve mecrna'. "Ham", gig ve insanliktan bi-behre, demek 
olur. "Divan", "diV'in cem'i olmak dahi caizdir. "Ham §eytanlar" demek olur. 
Ya'ni, "Tehzib-i ahlak yeri olan tekyenin hali boyle olunca, artik avamin sa- 
kin oldugu yerler nasil olur? Var kiyas et! Hig subhe yok ki, o avam e§ek sii- 
riisiinden ve onlann bulundugu yerler dahi insanliktan bi-behre bir taifenin 
toplandigi yerden veyahud ham §eytanlardan ibaret olur." 

3884. "6$ek nerecie, namus ve iahva nerede! Bsek, hasyeti ve havf ii recayi ne 
Ulir?" 

Ya'ni, "Namus ve takva ancak zahiri ve batini insan olanlara mahsustur. 
Zahirde halktan ve batmda Hak'tan utanmayan ve korkmayan ve zahirde 
halktan korkup ve utamp, fakat batinda Hak'tan korkmayan ve utanmayan 
kimseler hayvanhk mertebesindedirler; ve hayvanlik mertebesinde olanlar 
ile, namus ve takva arasmda hig munasebet yoktur; ve hayvan korkmayi ve 
utanmayi ve havf u recayi bilmedigi gibi, bunlar da bilmezler." Gergi insan- 



c^a 



AHMED AVNl KONUK 

lar iyi ve kotu hatiralardan haii olmazlar; fakat hakiki namus ve takva sahib- 
leri kendilerinden utamp insanhklanna yakisfcramadiklan fena hatiralan nefy 
edip icra etmezler. Beyt-i Ismet-i Buhari: 

Tohmet eden oziine, ne soyler ozgesine, 
Kendinden utanmayan, big kimseden utanmaz! 

£ Jip W >s j, j j j> yr J^p j jx\ Xi\t JJiP 

3885. n< Jiadin ve erkek iizerinde bir emvn ve adl~cu olan akd olur. JAmrna 
akil nerede?" 

"Imin", "amin" kelimesinin imale olunmusudur. Ya'ni, "insanlann kadi- 
mnda ve erkeginde bir emin ve adl isteyici ve hakka riayet edici olan kuwet, 
ancak akildir. Fakat onlarda bu aklin fa'aliyeti nerede?" Gergi insan olmak 
i'tibariyle onlarda bu kuwet vardir, fakat onlann kuva-yi akliyyeleri uzerine 
sifat-i nefsaniyye ve hayvaniyyeleri galibdir. Nefislerinin huzuzu onlerine 
geldigi vakit akillan geride durur ve hayvaniyetleri one geger. 

0b»! jOJl p£\ cJu-jj y>^*A OUj <jy* fjj tf {%£ j j 

3886. *Ue eger kagarsam, kadinlar tarafina aider sent, ^fiusuf flibi iftiiana dii- 
$erim." 

"iftitan", fitnelenmek. Ya'nt, sabb-i emred gocuk der ki: "Ve eger mulhid ve 
zmdik gulam-parelerin elinden kagip kadinlar tarafina gidersem, Yusuf (a.s.) 
gibi kadmlann tecavuzu fitnesine du§erim." Nitekim Yusuf (a.s.)in Ziileyha He 
olan kissasi Kur'an-i Kertm'de sure-i Yusufta beyan buyurulmustur. * 

3887. *"%asuf kadindan zindan ve iazyik buldu. 'Ben elli darajjaci uzerine tev- 
zx oturwn. 

"Yusuf (a.s.) bir nebiyy-i zisan olup Zuleyha'nin iftirasina ma'ruz kalmak 
yuziinden zindana ve tazyike dugar oldu. Ben ise ahad-i nastan oldugumdan, 
kadmlann fitnesi yuziinden beni i'dam igin elli daragaci hazirlarlar." "Fesar", 
tazyik, ma'nasmadir. 

3888. *0 kadinlar cahillikien dolayi bana ieveccuh ederler. Onlann veliteri be- 
nim canima kasd ederler." 



MESNEVM SERfF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

"0 kadmlar bes. on dakikahk hazz-i nefsanileri igin cahilliklerinden dolayi 
bana tevecciih ederler; ve bu halime vakif olan onlann baba ve zevc ve kar- 
des gibi velileri irz ve namuslanni miidafaa igin benim canima kasd ederler." 

3889. "9Ve erkeklerden parent vaxhx, ne kadmlar&an! CA/c yapayinx ki, ne 
hundanim, ne ondan'.' 

Ya'ni, "§abb-i emred bir gocuk oldugum igin erkekler beni kadin mesabe- 
sinde goriip tecaviiz ederler ve kadmlar dahi beni erkek yerine koyup bana 
satastflar. Binaenaleyh ne erkeklerin ve ne de kadinlann ellerinden kurtulma- 
ya garem yoktur. Ne yapayim ki, ben ne erkek taifesindenim ve ne de kadin 
taifesindenim!" 

Cj~~ij> f* ji y ^ Oil jl cjf c— i^i <^j£j &s<f oljl -u< 

3890 Orukn soma cocuk koseue lakh. O leli'. "O iki kd ile gamdan heridir!" 
[3866] ° 

gocuk bu sozleri soyledikten sonra kose kardesine bakti da kendi kendine 
dedi: "0 kose kardesim genesindeki iki kil ile tecaviize ugramak gamindan 
beridir; ve bu iki kil sayesinde irz ve namus dusmanlanmn taarruzundan 
emmdir." 

c~i j jS" J.JJ jiU y yz j j £~l* j&j, jl j £~SJ- jl C—i-j* 

3891. "Dierpicten ve kerpic kavgasindan ve senin gibi firkin gen$ irisi anasini 
saticidan jaruj(lir ." 

"Kung", iri cisimli adam ve kavi heykel ve hurma salkimi, ma'nalannadir; 
ve "king", hayasiz ve utanmaz, demektir. Burada iki liigat dahi muvafik olur. 

"Mader furus", anasini satan, o gocugu ma'nasindan kinayedir. Ya'ni, "0 

kose arkasina kerpig koymaktan ve kerpiglerin kalduilmasi kavgasindan ve 
senin gibi girkin geng irisi o gocugunun tecavuziinden farig ve azadedir." 

3892. *CNumane i$in gene iizerinde up diirt kd, fup etraftndaki otuz kerpigten. 
daha iyidir," 

"Erkelik numunesi olmak iizere gene iizerinde sakal makaminda iig dort 
kil bulunmasi, muhafaza-i irz igin kig etrafindaki otuz kerpigten daha iyidir." 



6 £P? 



AHMED AVNI KONUK 

3893. Dnoyei sayesinin zerresi taat-perestin hinlerce sa'yinden daha iyidir. 

Bu beyt-i serifte kissadan maksud olan hisse beyan buyurulur. "Taat-pe- 
resften murad, ahyar ve ebrar taifesidir ki, bunlar kendilerini insan-i kami- 
lin terbiyesinden miistagm goriip, kendi amelleriyle ve sa'yleriyle Hakk'a va- 
sil olmak isterler. Halbuki Necmeddin-i Kubra hazretlerinin Usul-i Asere'sin- 
de beyan buyuruldugu uzere bunlardan Hakk'a vasil olanlar nevadirdendir. 
"tnayef'ten murad, Hakk'in inayetidir. "Saye"den murad, insan-i kamildir. 
Ya'ni, Hakk'in inayetinin zilli olan insan-i kamilin inayetinin zerresi Hakk'a 
vusul hususunda kendi taatine tapici ve istinad edici olan Mmsenin binlerce 
sa'yinden daha iyidir ve daha miiessirdir. 

■^ *J L> *y>~ ^""Z^ -W» j 3y ^ _/. OpU» d~i^ OUst-i AXilj 

3894, JZira ki seyian taat ker-picini koparir. Byer ihi yiiz ker-pi$ olsa kendisine 
yol bulur. 

Zira ki seytan, kendi fiil-i sem'i olan ldlali icra igin abidin kendi re'yi ve 
fikri ile koydugu taat ve ibadet kerpiglerini kopanp kaldmr. Eger boyle iki yiiz 
taat ve ibadet kerpici olsa bile, yine abidin kalbini ifsad ve idlal igin kendisi- 
ne yol bulur. 

Menkibe: "Ebu Muhammed Hafraf, §iraz mesayihi ile bir yerde oturmus 
idi. Hakk'in miisahedesi iizerine soz soyleniyordu. Herkes kendi haline gore 
bir soz soyledi. Ebu Muhammed Haffaf susmus. idi. Ona "Sen debir soz soy- 
le!" dediler. Dedi ki: "Sizin sozleriniz ilim dairesinden idi; hakikat-i miisahe- 
deden degil idi. Hakikat-i musahede odur ki: Hicab munkesif ola ve sen 
Hakk'i apagik goresin." Ona dediler ki: "Sen bu sozii nasil isbat edersin? Ve 
bunun boyle oldugunu nasil bildin?" Dedi ki: "Ben Tebuk sahrasmda gok ih- 
tiyac ve mesakkat icinde idim. Gordiim ki, ansiztn hicab munkesif oldu. 
Hakk'i taht iizerinde oturmus olarak apagik gordiim ve secde edip dedim ki: 
"tlahi! Benim bulundugum bu mekan nedir? Ve benim senin indinde mevzi- 
im nedir?" Orada olanlar bu sozii dinlediler. Muhakkiklardan Miiemmil Ces- 
sas hazretleri onu alip muhaddislerden ibn Sa'dan'm evine goturdu. Ve ibn 
Sa'dan'a: "Ey seyh! Bize Resul-i Ekrem hazretlerinin . jJi ... ls.jp oii^sil d\ 
[ya'ni "Muhakkak, seytamn bir tahti vardir... ilh."] hadis-i §enflni rivayet et" 
dedi. tbn Sa'dan Resul-i Ekrem'e kadar olan senedlerini beyan ettikten son- 
ra ** *J o^ fc» ju« jiji liJ j?^) frtwJi oh Lv ^Ua-iJU 01 ya'ni "§eytanm yer ile 



c ^^ a 



MESNEVf-1 SERfF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVl-6 • 

gok arasmda bir tahti vardir. Bir kula fitne etmek istedigi vakit emu gosterir" 
hadis-i §erifini okudu. Ebu Muhammed bu hadisi dinledikten sonra "Bir da- 
ha tekrar et!" dedi. da tekrar etti. Ebu Muhammed aglayarak gikip gitti Bir- 
50k giinler goriilmedi. Sonra meydana gikti. Ona: "Nerede idin?" diye sordu- 
lar. "§eytanm gorundiigu zamandan beri kildigim namazlan kaza ettim. Zira 
§eytana tapmi§im. Sjmdi yine onu goriip secde ettigim yere kadar giderek 
la'net edecegim!" dedi ve gikip gitti." {Nefahatii'l-Uns'ten) . 

3895. OUrpi^ eger dohi ise de, senin koyduijiindur. ihi uc kil iarafin aiasxdxr. 

Ya'ni, kerpic. mesabesinde olan senin taatlerin ve ibadetlerin her ne kadar 

, gok ise de, onlar senin kendi fikrin ve re'yin ile yaptigin sa'yler ve amellerdir. 

Halbuki d iki tig kil mesabesinde olan inayet ise insan-i kamil tarafinin atasidir. 

c— IjfJUjjbLi VJLs^j <*\j OUI OtT c .^f 0\j y ^± j*> cJLl?- jj 

3896. Dtafctkatte her hir kil ondan hir taaitir. J&ra hir sahensehin emdn-na- 
mesi ve aiasulir. 

Ya'ni, hakikatte insan-i kamil tarafindan gelen inayet ve yardimin her bir 
kill ve zerresi bir dag mesabesindedir. Zira inayet §ehen§ah olan Hakk'in 
insan-i kamile verdigi bir eman-name ve atadir ki, insan-i kamil Hakk'in bu 
eman-namesi ve muhafaza berati ve atasi ile abidleri geytanm tasallutundan 
men' eder. 

3897. Bger hir kapi uzerine yuz kilit koysan, onun hepsini hir hireser kcrpanr. 

"Hire-ser", burada kiistah ve edepsiz ve sersem, demektir. Ya'ni, mesela 
eger bir kapi uzerine yiiz kilit konmu§ olsa da bir sersem edebsiz gelip onla- 
nn hepsini bi-perva kopanr. 

3898. Bger hir sihne mumdan hir miihur koyarsa, ■pehlivdnlann kalbi ondan ki- 
rilir. 

Fakat bir hiikumet me'muru bir kapi uzerine miihiir mumundan bir mii- 
hur koyarsa, muhurii koparmaya kimse cesaret edemez. Pehlivanlann bile 
zayif miihur mumuna karsi kalbi kinlir ve cesaretsiz olur. 



*#$&> 



AHMED AVNi KONUK 

oyrj ji Ly* jt C)y$- sA-i X* aji ^?-* Jb C-jliP jIj 4~i o jl 

3899. ^Dfljj ^ii»i olan o indyetin iki ii$ kilt, yiizUrce stmamn Jerri gibi sedd ol- 
mu$tur. 
"Sima", alamet, eser ve yiizun rengi, demektir. "Ferr", parlaklik ma'nasina- 
dir. Ya'ni dag gibi metin olan o insan-i kamilin inayetinin iki tig kill, ya'ni ciiz'i 
yardimi, Resul-i Ekrem hazretlerinin hiicceti ile ash&b-i kiramin yiizlerindeki 
rengin parlakhgi gibi §eytana kargi bir sed olmustar. Ya'ni Resul-i Ekrem 
hazretlerinin inayeti ile ashab-i kiramin yiizlerindeki rengin parlakligi §eytana 
kar§i nasil bir sed olmus. ise, dag gibi metin olan insan-i kamilin inayetinin iki 
ug kill ve cuz'i bir yardimi dahi oylece saliklerin yiizlerinde bir ferr hasil edip, ah- 
lak ve amel du§mani olan §eytana kar§i bir sed olmustar. Nitekim hadis-i §erif- 
te j** Jk cs A ^U=--iJi ya'ni "§eytan, Omer'in golgesinden kacar" buyurulmustar. 



ij y r i j\ t-— ->** tjSi) «-* vlJLJ c-iy*- y^J ij\ jli>L* 



' j 



3900. By iah'i iyi olan kimsei DCer-pid terk etmel fjakat firkin olan §e.ytan~ 
dan emin olarak uyuma! 

Ey tabiati ve tiyneti iyi ve pak olan mii'min! Bizim bu sozlerimizden, iba- 
dati ve taati terk et, ma'nasim anlama ve ibadat ve taat kerpiclerini terk et- 
me! Fakat bu taatlerine ve ibadetlerine dayanip, §eytanin tasallutundan emin 
olarak uyuma! Daima uyanik dur! Nitekim yukanda menkibesi zikr olunan 
Ebu Muhammed Haffaf kissasi abidin §eytana kar§i ne derece miiteyakkiz ol- 
masi lazim gelecegini gosterdi. 

3901. £}it, o iki kat kill o keremden ele fletir! Ondan sonra emin olarak uyu ve 
mm iutma! 

Ey abid! Kendi taat ve ibadetine dayanmayi birak da, git, insan-i kamilin 
o iki kat kil mesabesinde olan inayetini onun kereminden ele getir ve ondan 
sonra ibadet ve taatinle me§gul olarak emin bir surette uyu ve asla "Bana 
§eytan musallat olur" diye gam yeme! Nitekim Hz. Pir saliklerine hitaben bir 
beyitlerinde soyle buyururlar: 

"Artik sen gam yemiyesin diye sana can meyini igireyim* Gamm ne yen' var- 
dir ki, her mesrur olandan meded ve yardim istersin?" 



c ^ a 



MESNEVf-t §ERfF §ERHt / XII. CILT • MESNEVl-6 • 

3902. SUimin uykusu tbddetten iyi olur. Oyle hir ilim ki, uyanduta ola. 

Ya'ni, kalbi ma'rifet-i ilahiyye ile uyanik olan bir alimin zahiri uykusu, 
kalbi ma'rifet-i ilahiyyeden gafil olan bir kimsenin zahiri olan Mdetlerin- 
den ve amellerinden efdal olur. Fakat bu alimin ilmi oyle bir ilim olmahdir 
ki, kalbi Hakk'in zat ve sifat ve esmasindan halen ve zevkan agah eder ve 
uyandinr. Bunun igin Selman hazretleri tarafindan rivayet buyurulan ha- 
dis-i §erifte J^r J* s^U & ^ ^* J* ^ ya'ni "Ilim iizerine olan uyku cehl 
iizerine olan namazdan hayirhdir" buyurulur; ve keza diger bir hadis-i §e- 
rifte j*U-i *aU & ^ jjuJi ^ ya'ni "Alimin uykusu cahilin ibadetinden ha- 
yirhdir" buyurulmustur: 

3903. Q yuziicunun sukunu yiizmek vaktinde elli ve ayakli aceminin elinden 
iyidir. 

"Sabih", yuzucii; "asna", yiizmek; "a'cemi", burada yiizme bilmeyen ace- 
mi kimse demektir. Ya'ni, meseia denizde yiizen ve yiizme bildiginden dola- 
yi sakin ve hareketsiz olarak denizin sathinda duran bir kimsenin bu suku- 
nu, yiizmek vaktinde yiizme bilmeyen elli ve ayakli bir aceminin elinden ve 
hareketinden iyidir. Qiinkii aceminin hareketi yiizme ilmine mustenid degil- 
dir. Bilakis bogulmasina sebeb olur. 

9 t > 

3904. JA'cemi el ve ayak vurdu ve bogiMu. Sakin olan yuzudx dir elder gi- 
hidir. 

"Umud", "amud"un cem'-i kesreti olup "direkler" demektir. Ya'ni yiizme 
bilmeyen acemi kimse denizde el ve ayak vurarak cirpmip durur ve nihayet 
boguiur. Fakat sakin yiizucu kimse, denizin sathi uzerinde batmaksizin di- 
rekler gibi gider. 

3905. Dlim hadsiz ve kenarsiz hir deryadu. Dlmin ialibi denizin dalgicukr. 

Ya'ni, ilm-i ledun ve maarif-i ilahiyye hadsiz ve kenarsiz bir denizdir; ve 
o ilmin talibi ise bu nihayetsiz denizin dalgicidir. Zira ilm-i ledun, Hakk'in za- 



c ^^ > 



AHMED AVNl KONUK 

Una ve sifatma ve esmasma ve onun varligimn meratibine aid olan bir ilim- 
dir ve bunlann asla nihayeti yoktur. 

3906. €ger onun binlerce sene omru olsa, o muhakkak dxst u cudan cloumaz. 

Eger o ilim talibinin binlerce sene omru olsa, "t§te ogrenilecek §ey bu ka- 
dardir!" deyip doymaz ve o ilmin hakayik ve dekayikim arastirmak ve tahsil 
etmekten asla farig olmaz. Zira bu ilmin her bir safhasi acridikga ruhun bas- 
ka ba§ka lezzetleri ve zevkleri olur; ve bu lezzetler ve zevkler birbirinden 
ytiksek oldugu icm talib-i ilm doymak bilmez. 

.3907. Hira Diakli'in resulii heyanda hunu huuur&M ki: "Dki harts variu ki, 
onlar doymazlar ." 

Bu hadis-i §erif asagidaki siirh-i serifte tefsir buyurulur. 
CjjtA^j xS.ii Lb ^ Lb Js- U! . -LiL *-~S ^ \> wblj Lb A& ^ ^s- ^ *£ *-UJl 

Bu hadis-i serifin tefsiri hakkindadir ki Mustafa (a.s.) buyurdu: 
"iki haris doymazlar: Diinyamn talibi ve ilmin talibi." Ki, bu ilim 

diinya ilminin gayn gerektir, ta ki iki kisim olsun! Amma 

diinyamn ilmi ahiretsiz yine diinya olur. Ve yoksa boyle olur ki: 

"Talibii'd-diinya ve talibu'd-diinya." Bu ise tekrar olur. Onun 

takriri ile beraber taksim olmaz 



Bu bahiste Ibn Mes'ud hazretlerinden rivayet oiunan sJU» a^. ^ au^> 

J ab jJ UjJI <J& Wj »>.)\ ^j J *\s# pJUJl sJU* LI Objx~j V U* j Lull ^Jlt j pJUJl 

ouui ya'ni "Iki haris vardir ki, doymazlar: Talib-i ilm ve talib-i duny&; ve on- 



*#^&> 



MESNEVl-I SERlF §ERHl / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

lar miisavi degildir. ilim talibine gelince, Rahman'm nzasim ziyadele§tirir. 
Dunyanin talibi ise azginhgi ziyadele§tirir" hadis-i serifine i§aret buyurulur. 
Hz. Pir efendimiz, bu hadis-i §erifteki ilimden murad, hangi ilim oldugunuiza- 
han buyururlar ki: Bu ilim bu kal'a-i zatii's-suver olan diinya ilminin gayn ol- 
mak lazim gelir ki, ilim iki kisma taksim edilmi§ olsun. Zira dunyanin ilmi, 
ahiretle alakasi olmayan yine diinya cinsinden bir ilim olur; ve eger hadis-i 
§erifteki ilimde dunyanin ilmi dahi dahil olsa, o vakit bu beyan-i peygambe- 
ride dunyanin talibi ve diinya ilminin talibi ma'nasi gikar ki, bu da dunyanin 
talibi demek olur; ve bu surette ifadede "Dunyanin talibi ve dunyanin talibi" 
diye tekrar vaki' olur; ve ilim taksiminin takriri ve tesbiti ile beraber ifadede 
taksim ma'nasi bulunmaz. Malum olsun ki, "dunya ilmi"nden murad, hesab, 
hendese, cebr ve hikmet-i-tabiiyye ve kimya ve cografya ve hey'et ... ilh. gi- 
bi ilimlerdir. Eger bu ilimler insanligin kemaline aid olan ma'rifet-i ilahiyye- 
nin tevsi'ine hadim olursa, ilm-i ahiret olur; ve binnetice Hakk'in nzasi tahsil 
edilmis bulunur; ve eger insanin hayvanlik cihetini tatmine hadim olursa, sirf 
ilm-i diinya olup birtakim azginhklara sebeb olur. Nitekim binlerce efrad-i be- 
serin helakine sebeb olan zamammizdaki zehirli gazlann ve elektrik kuvvet- 
lerinin ve diger alat-i harbiyyenin ke§fi bu ilimler sayesinde vaki' olmustar; 
ve bu hal, ihbar-i Peygamberi mucibince, ilm-i dunyanin, tugyani ve azginh- 
gi ziyadelestirmis, olmasindan ba§ka bir §ey degildir. 

3908. ^Dunyanin ve onun tevfudhnin ialibi, ilmin ve onun iedbirlerinin ialibi 
varhx. 

"Tevfir", kesb etmek, mal cem' etmek ve gogaltmak, ma'nalannadir. 
"Tevfiratiha"taki zamir-i miiennes "diinya"ya raci'dir; ve "tedbiratiha"daki 
zamirin muennes olmasi, tedbfrat-i ilmiyyenin cem* halinde bulunmasmdan- 
dir. Ya'ni dunyanin ve diinyaya aid bircok umurun talibi ve ilmin ve ilme aid 
birgok tedbirlerin talibi vardir. 

3909. Dmdi bu kismina nazar nasb etti^in vakii, ey babal ^u ilim dunyanin 
gayri olur. 

Ey babaS Nazanni bu taksime havale ettigin vakit, yukanda izah olundu- 
gu iizere bu ilim, diinya ilminden ba§ka bir ilim olur. 



*$%&> 



AHMED AVNI KONUK 
£j fAj JLib j W^-i j ~^j CUj Oj>I Juiu *C>- ^~) Lo jS- 

3910. ^oyle olunca dutujfimti gayri ne olur? Snhiret hi, seni bmadati koparu 
ve sana rehber olur. 

Ya'ni, boyle olunca, dunyanin gayri olan §ey nedir? Onun ziddi ve 
mukabili olan ahirettir ki, bu ahiret ilmi riisuh bulduk^a, senin kalbini fan! bir 
serabdan ibaret olan bu dimyadan kopanr ve sogutur ve sana hayat-i baki- 
yen igin rehber ve kilavuz olur. 



O vakianm tedbiri hakkinda o uc. §ehzadenin bahsetmesi 

Ya'ni, §ehzadeler suretler sahibi olan kal'ada Qin §ahinin kizinin suretini 
goriip a§ik olduklanndan, bu suretin hakikatine vusul icin ne tedbir edilmesi 
lazim gelecegini birbirlerine miizakere ettiler. 

3911. Uier tic fitnelenmis, her u$uniin hir marazi ve bir derdi ve hiiznu olan 
birbirlerine kvecciih eitiler. 

Cin §ahinm kizinin suretini goriip fitneye du§mu§ ve bir maraza ve bir der- 
de ve bir huzne miibtela olan uc. §ehzade, 

3912. Dier ucu bir fikirde ve bir sevdada nedxm, her iicii bir marazdan ve bir 
illetien ma'lul idi. 

"Nedim", refik ve musahib ve arkada§, demektir. 

3913. Susmak vaktinde her uciinun hahrasi bir, sozde dahi her uciinun hiicce- 
ti bir idi. 



c^ 



MESNEVt-t §ERfF §ERHt / XII. CtLT • MESNEVf-6 • 

Siikutlan zamamnda her ug §ehzadenin dtisiincesi bir oldugu gibi, konu§- 
tuklan zaman dahi du§uncelerini ve fikirlerini te'ytd igin getirdikleri huccet ve 
delil de birbirinin ayni idi. Nitekim ahyar ve ebrar ve siittar ziimresinden olan 
mu'minlerin diisunceleri Hakk'in vahdeti oldugu gibi, delllleri dahi yine 
Hakk'in vahdetine dair olur. 

3914, Hilir zaman onlann heysi ha$ dokiicii, musibei sofrasi hasinda kan sapci idi. 

Ug sehzadenin ciimlesi gordukleri suretin a§kindan dolayi bir zaman ag- 
layici ve musibet ve bela sofrasi olan bu suret aleminin ba§mda, gozlerinden 
yas. yerine kan sacici idi._ 



3915. Dier u$ kimse hir zaman kalb atesinden mianer atbi hararetli nefesi yu- 
kan vurmuslar idi. 

"Micmer", iginde 6d agaci vesair giizel kokulu maddeler yakmak icin kul- 
lanilan ve "buhurdan" denilen alet demektir. Ya'ni, ug §ehzade bir zaman 
kalblerinde olan a§k atesinden dolayi, buhurdamn yukan gikardigi hararetli 
hava gibi, hararetli nefesi yukan cikarmi§lar ve ahlar etmister idi. 

(^ 

Biiyuk kardesin sozii 
Ya'ni, uc sehzadeden biiyuk kardesin soyledigi soziin beyamndadir. 

jj> r^MJ jJu\ £Sy> J> <i U j~>- b\j>-\ (j\ CUiS u£jji &\ 

3916. hiitjuk dedi: "6y hayirli kardeslert 13iz gayrin nushunda erkek detjil 
mi idik?" 

ug §ehzadeden en buyugii digerlerine dedi: "Ey hayirli karde§ler! Biz 
ba§kalanna nasihat hususunda erkek degil mi idik? Ve onlara merdce nasi- 
hatler vermez mi idik?" 



c ^^> 



AHMED AVNl KONUK 

3917. n Dia§emden her kim bize heladan vefakrdan ve korkudan ve zelzeleden 
§ikayei ede idi." 

"Ha§em", hizmetgiler, demektir. Ya'ni, "Hizmetgilerimizden her kim bize 
ba§lanna gelen beladan ve fakr u zaruretten ve kendilerine tecavuz korku- 
sundan ve emr-i mai§etierinin tezelziilunden §ikayet etse idi." 

3918. Hiiz derdik ki: ^jiahmet ve mesakkatien az nale et! Sahr et, zua sabu 
siirunin anaktaridir." 

"Harac", iiigatte "cok agacli daryer"e derler (Akrabu'l-Mevarid) . "Zahmet 
ve mesakkat" ma'nasinda da kullanihr. "Ferec", siirur va sadi, ma'nasmadir. 

3919. n $inuli bu sabu anahtanna ne oldu? By acebl Otanun mensuh mu oldu, 
ne oldu?" 

Ya'ni, "Biz her kime "Sabir siirurun anahtandir" diye sabr etmek kanun 
ve dusturunu soylerdik. §imdi bizim ba§imiza bela geldigi bu zamanda bu sa- 
bir anahtarma ne oldu? Acib §ey! Bu sabir kanunu bozuldu mu? Ne oldu?" 

3920. ur Biz demez mi idik ki: < JCe§meke§te aies i$inde alhn pbi ho§ fliiluniiz!" 

"Ke§meke§", geki§me, munazaa, muharebe ve kalb lztirabi, demektir. "Biz 
kendi adamlanmiza demez mi idik ki: Muharebede ve harb ate§i icinde altin 
gibi ho§ ve latif ve parlak bir halde olunuz!" 

3921. n <!Muhakkak askere cengin muzayakasi vakiinde, biz ki, "Sakm rengi 
dSndurmeyiniz!" demis idik." 

"Teng", dar demektir. iki "teng" arasindaki elife "rabt ve ittisal veyahud 
mukabele ve tevessiil elifi" derler. "Ten-ga-teng", "dara dar" demek olur. 
"Muzayaka" ma'nasi murad olunur. "Leb-a-leb", dudak dudaga ve "dem-a- 
dem" "an be-an" gibi. Ya'ni, "Biz askerimize harb ve mukatelenin muzaya- 



■^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHI / XII. ClLT • MESNEVt-6 • 

kasi vaktinde "Sakin, yuziinuzim rengini korkudan dolayi dondurmeyin ve 
metanet gosterin!" demis. idik." 

U jjj eJjji ts\*f aL^- U=»j lyL^I 2j) *£ JL4J Ol 

3922. "O zaman hi, ayah alhnda olan hiltiin hesilmis ha$lar onlann cigneyeeeh 
yeri idi." 

"Vata", gigneyecek ve ayak basacak yer, demektir. Ya'ni, "Harb kizisip da 
iki tarafin askerlerinin ayaklar altina yuvarlanmis. olan biitun kesilmis ba§la- 
n, onlann gigneyecek yen oldugu vakit," 

0L- dy>r jAl5 Jul J^ <u aS' OUS'^^ \j Jt+iy- eLv U 

3923. ^ZKendi asherimize *u\tizrak gibi hahr edici olarak one fjeliniz!" diye 
hey hey edici idik." 

"Hey hey!", harbe tesvik igin bagin§. Ya'ni, "Harb esnasinda kesilen bar- 
ter ayaklar altmda kahp, atlar tarafindan gignendigi vakit, biz kendi askeri- 
mizi "Mizrak gibi, diismam kahr edici olarak meydana gikimz!" diye, hey hey 
ve heyahu na'ralanyla mukateleye te§vik edici idik." 

3924. ur Buiun aleme sabtr ile nisan vermis idik. jLxxa hi sabir, sadnn cerdgi ve 
nuru fleldi." 

3925. n< ~Bizim nevhetimiz oldu. O^ficin sashin olduk? Qirhin kadirdar gibi car- 
saf icine gittih." 

Ya'ni, "Belaya sabretmek ndbeti simdi bize geldi. Aleme sabir tavsiye et- 
tigimiz halde, nigin bu sabretmek hususunda §a§kin olduk? Cirkin kadinlar 
garsaf altinda kendi yiizlerini sakladiklan gibi, bizler de batinimizin girkinligi- 
ni erler meydanindan kagmak suretiyle sakladik." 

3926. Gy hir gonul hi, sen cumleyi hararetlendirir idin, kendini hararetlendir ve 
hendinden titan! 

Bu beyt-i serifte Hz. Fir efendimiz sure-i Bakara'da olan Ji ^-ui b^li 
JX^i o^li'j (Bakara, 2/44) ya'ni "Nefsinizi unutursunuz da nasa birr u 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

takva ile mi emredersiniz?!"; ve sure-i Fetih'de vaki' J 'Jl £ '^-X 'ajijk 
'r+iji (Fetih, 48/1 1) ya'ni "Kalblerinde olmayan §eyi dilleriyle soyferler" ve 
[sure-i Saff ta] olan 'ctj£ u & \)j£- 01 -Jji ju* & '^r zfiz J u 'bjjs '^ (Saff, 
61/2-3) ya'ni "Yapmadigimz seyi nicm soylersiniz? Allah'in indinde [yap- 
madigimz seyleri soylemeniz] buyuk fenaliktir" ayet-i kerimelerine istinS- 
den kendi hali olmayan maaliyat-i ahlakiyyeyi ba§kalanna tavsiye ve na- 
sihat eden kimseleri tevbih buyururlar. Ya'ni, ey bir goniil sahibi ki, sen fa- 
sih ve belig sozlerin ile halka nasihatler edip onlan hararetlendirir idin. Sen- 
de olmayan o ahlaki kendine soylemek suretiyle nefsini hararetlendir,- ve 
nefsinde olmayan bu ahlaki ba§kalanna tavsiye ettigin vakit, dii§un de 
kendinden utan! 

3927. Gy bir dil hi, ciimleye nasih idin., senin nevbetin ol&u; neden sustun? 

"Ten zeden", susmak, demektir. Ey fasih ve belig sozler soyleyen dill Sen 
herkese nasihat verici idin. §imdi o nasihatler ile amel etmek nobeti senin ol- 
du. Neden sustun ve sMyetlere ba§ladm? 

3928. Gy okd! Diani senin seker cigneyici olan nasihaiin? ^Bu dem senin dev- 
rindir, Senin hey-nayin ne olan? 

"Hey-hay", te§vik sadasi. Ya'ni, ey akil ve zekasina i'timad eden kimse! 
Hani senin seker cigneyici ve tatli olan nasihatin? §imdi halka verdigin nasi- 
hatler ile amel etmek devri senindir. Senin tesvik na'ralann ne oldu? Sjmdi 
bu na'ra-i tesviki nicm nefsine vurmaz oldun? 

(j iptj jI*^*j -^ y ^>.y \j {jHy~* -*-^ °*j>. W* J c£' 

3929. Gy goniillerden yiiz tesvtsi qoiurmus olan! Senin nevbetin oldu; sakah ki- 
mddatl 

Ey tatli ve fasih ve belig sozleriyle halkin kalblerindeki tesvis. ve lztirabi 
def eden vaiz efendi! §imdi belaya sabir ve tahammul etmek nobeti senin ol- 
du. Kendi nefsine va'z u nasihat etmek icin sakah kimildat! Ya'ni o belig ve 
fasih olan sozleri kendi nefsine soyle! "Sakal kimildatmak", soz soylemekten 
kinayedir. 



<^s^ 



MESNEVl-t SERlF SERHi / XII. CfLT • MESNEVt-6 • 

3930. Byer fahiselikten dolayi §imdi sakah $almxs \se,n, butidan ewel sakalina 
guhmissun. 

"Gar", fena kalbli ve fahise kadin, demektir. "Ya", masdariyet icjndir. 
"Kendi sakalina gulmek", kisi kendisiyle istihza etmekten kinayedir. Ya'ni, 
ey halka va'z u nasihat eden efendi! Kendinde fahise kadin gibi ahlak zayif- 
hgi var iken, erkeklik alameti olan sakah galmis ve halki irsada kalkrms isen, 
basina bela gelmezden ewel, kendi sakalina giilmiissun ve kendi nefsin ile 
istihza etmissin. 

Menkibe: "Meshur-sairlerden Vasif Bey yaptigi siirlerinin birinde: 
Mihneti kendine zevk etmedir alemde hiiner. 
Gam u §M4 felek boyle gelir, boyle gider 
demi§ idi. Vaktaki oturdugu yali yanip zarurete ducar olur, isti'taf igin o va- 
kitki sadr-i a'zamin kapisinda dolastigini goren bir zat; "Vasif Bey, burada ne 
dolasiyorsun?" diye sorar. da hal-i zaruretinden bahs eder. O zat cevabem 
"Mihneti kendine zevk etmedir... ilh. sozii senin degil mi? Nigin bu kadar iz- 
tirab igindesin? Kalbini ferah tut!" der. Vasif Bey: "Ben o sozii yah yanma- 
dan ewel soylemis idim. Vaktaki yali yandi, is degisti!" diye cevab verir. 

^b <^h J^j ^f*r ^j* p* j:> ^ ^ t^^- 1 ^ ^j 

3931. TZaskolanna nasihat vahiinde hay hay; kendi yanunda kadmlar aibisin, 
vay vayl 

"Hay hay", sada-yi tesvik, "vay vay", sada-yi teessur ma'nalannadir. 
Ya'ni, ey mursidlik da'vasinda bulunan efendi! Baskalanna nasihat ettigin 
vakitte onlan bu nasihatle amele tesvik edersin. Fakat senin basina bir bela 
geldigi vakit, baskalanna ettigin nasihati unutup kadmlar gibi "vay vay!" di- 
ye feryad edersin. 

3932. Qiinku haskalanntn derdine derman Uin. ^Derd senin misdfirin $eldi; 
sustun. 

Ey kimse! Sen derdin olmadigi vakit nasihatlerin ile baskalarmm derdine 
derman oldugundan, iste o derd ve bela sana da misafir olarak geldi. Fakat 
keyfin kacn. Biilbul gibi soyleyen dilin tutuldu ve sustun. 



c ^^ a 



AHMED AVNt KONUK 

3933. JAskere hayirmah senin iedbirin idi. H^agir, ni$in avazm iutulda? 

"Saz", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "is hazirhgi ve ted- 
bir" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, ey yuzlerce talebeye ders veren alim-i zahiri 
efendi! Halka-i tedrisinde askerin mesabesinde olan kumanda ettigin birgok 
talebeye bagmp, dekayik-i fikriyyeden bahsettin; ve nasihatler etmek senin 
tedbirin ve i§in idi. §imdi basma bela geldigi vakit, yine bagirsana! Derd ve 
gammdan dolayi nigin sesin tutuldu? 

(j^j?< (V^*^ ^y~ fri*-^ '-'U t/'^fri ls**2*^ Jl** ^^i ^^t 

3934. §eyi hi, elli yd ahd ile dokudun, o kendi mensucundan hir haaallah gvyl 

"Bagaltak" [ta ile] ve "bagaltak" [ti ile] "kiilah ve ciibbe ve harb esnasm- 
da giyilen zirhli ceket." "Nesic", mensuc ve dokunmu§, ma'nasinadir. Ya'ni, 
elli yil aklinin tezgahinda hakikat nami altmda birtakim ilim ve felsefe ku- 
ma§lan dokudun. §imdi bu derd ve bela vaktinde o dokudugun kuma§tan ve 
mensucdan bir kiilah veya ciibbe yap da, giy bakalim! 

3935. Senin nevandan dostlann hdaiji ho§ idi. Blini di$anya getir ve kendi ku- 
lagini $ek! 

Ya'ni, halka-i tedrisinde senin sesinden ve fasih ve belig sozlerinden dost- 
lannin kulagi ho§ ve zevkli idi. §imdi bu derd ve bela vaktinde elini cubbe- 
nin altindan di§anya gikar da, bu sozleri dinletmek icm bu kendi elin ile ku- 
lagim cek ve "Ey kulagim, bu sozleri ve bu nasihatleri dinlemek nobeti sana 
geldi!" de! 

3936. ^Daima ha§ idin, kendini kuyruk eitnef S^yafli ve eli ve sakalt ve htytgt 
kayhetme! 

Nas arasmda ilim ve fazhn ile daima bas. ve reis idin ve herkes sana hur- 
met ederlerdi. Bu derd ve bela vaktinde kadinlar gibi feryad ederek, kendini 
kuyruk etme! Ya'ni halk arasmda zelil ve hakir etme! Ve elini ve ayagini 
ya'ni kudret-i ilmiyyeni ve sakahni ve bryigini, ya'ni merdlik vakar ve tem- 
kinini halkin oniinde kaybetme! 



*$$#> 



MESNEVl-t §ER?F SERHt / XII. CtLT • MESNEVl-6 • 

3937. ^Btsftf yu2u uzerinde oyun senindir. OCerukni id)' a ve nesata getir! 

"Bisat", doseme, demektir, fakat satrang oyunu tahtasma da "bisat" der- 
ler. Ya'ni, ey insan! Satrang tahtasi mesabesinde olan bu yeryuziinde oyun 
senindir. Zira sen suret-i insaniyyeyi haiz oldugun icjn bilcumle esma ve si- 
fat-i ilahiyyenin mazhan olmaya mustaidsin; ve senin bu viicud-i izafinde 
mutecelli olan Hak'tir. Bunu bil de kendini tab'-i asline ve nesat ve sen ve 
sad olmaya getir! 



°m?