Skip to main content

Full text of "Mesnevi serif serhi - A.Avni KONUK"

See other formats


Mevlana Celaleddin Rum! 

Mesnevi-i §erif §erhi 
-11- 



Terciime ve §erh 
AHMED AVNl KONUK 



Bu Cildi Yayma Hazirlayanlar 
Prof. Dr. Dilaver Giirer - Prof. Dr. Mustafa Tahrali 



Yayin Koordinatorii 
Prof. Dr. Mustafa Tahrali 



KlTABEVi 



AHMED AVNl KONUK 



Mesnevi-i §erif §erhi'nin Onbirinci Cild Fihristi 

-Mesnevi VI. Cildinin Ilk Yarisi- 



Takdim 9 

Mesnevi-i §erifin-VI. Cildinin DIBACESI 11 

Sailin bir vaize §ehrin kal'asinin duvan uzerine konmu§ olan bir ku§tan, onun 

ba§i mi daha fazildir ve daha azizdir ve daha §eriftir ve daha miikerremdir; 

yahud onun kuyrugu mu? diye suali. Vaizin onun anlayi§i kadar saile . 

cevab vermesi 55 

Qiiriik namuslan zemmetmek beyanindadir ki, zevk-i imanin mani'i ve 

za'f-i sidkin delilidirler ilh 75 

Miinacattir; ve ihtiyann fitnesinden ve ihtiyann sebeblerinin fitnesinden 

Hak'tan melee" istemektir ki, gokler ve yerler ihtiyardan ve ihtiyann 

sebeblerinden heybet aldilar ilh 86 

Hindu kolenin hikayesidir ki.kendi efendisinin kizma gizli muhabbet etmi§ 

idiilh 99 

Efendinin kizin anasma: "Koleyi zecr etmel Ben onu zecr etmeksizin tedbir ile 

bu tama'dan vazgectorim , ne §i§ yanar, ne de kebab gig kalir!" diye 

emretmesi 107 

Onun beyanindadir ki, bu gurur yalniz o Hindu'ya olmadi; belki her bir adem 

her bir merhalede boyle guriira mubteladir ilh 1 16 



G $p? ) 



tffp^ MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Umum hakkinda olan bu "Her ne vakit harb igin ates yaktilarsa Allah onu 

sondiirdii" (Maide, 5/64) ma'n&smdaki ayet-i kerimenin te'vili 129 

Bu ayet-i kerimenin takriri hakkinda yine bir kissamn beyamdir 130 

Padisahm iimeraya ve Ayaz'in yolunda mutaassib olanlara onun fazlimn ve 
terbiyesinin ve yakinliginm ve tahsisatimn sebebi hakkinda acik bir vecih 

iizerine gostermesidir ki, onlara hiiccet ve i'tiraz kalmaz 138 

tlmeranin o hiicceti Cebriyane siibhe ile murafaasi ve sahm onlara 

cevab vermesi * 43 

bir avcimn hikayesidir ki, kendisini ota sarmis idi ve kuslar onu ot 

zannetmeleri icm gui ve lale demetini kendi basi iizerine gekmis idi ilh 154 

sahsin hikayesidir ki, hirsizlar onun kocunu galdilar. Bununla kanaat 

etmediler, hile ile elbiselerini de galdilar 161 

Terehhub hakkinda kusun avci ile munazarasi ve Mustafa (a.s.)m "Islam'da 

ruhbaniyet yoktur" diye ummetini nehyettigi bir terhtb hakkindadir 164 

bekcmin hikayesidir ki, hirsizlar tacirlerin esyasmi kulliyyen goturiinceye 

kadar siikut etti ■• 189 

Kusun kendi giriftarligini zahidin fiiline ve mekrine ve riyasina havale etmesi 

ve zahidin kusa cevab vermesidir 193 

asigin hikayesidir ki, ma'sukun va'di iimidi iizerine isaret etmi§ oldugu 

o eve gece geldi ilh ■ 205 

Mahmiir olan Turk beyinin sabah vakti sarabinda calgici istemesidir. Ve "Allah 

Teala'mn evliyasi igin hazirladigi bir sarab vardir ki, ictikleri vakit sarhos 

olurlar ve sarho§ olduklan vakit pak olurlar ilh..." hadisinin tefsiridir 222 

Koriin Mustafa (a.s.)in evine geknesi ve Aise (r.a.)nm koriin oniinden 

ka^masiilh 234 

Mustafa (s.a.v.)in Ayse (r.a.)yi: "Ne saklamyorsun? Saklanma! Zira a'ma seni 

gormuyor!" diye imtihan etmesidir ilh 240 

mutnbin hikayesidir ki, Turk beyinin isret meclisinde bu gazeli okumaya 

basladi: "Giil miisun, ya susen misin, ya servi misin, yahud ay misin? 

Bilmem! / Bu perisan a§iktan ne istersin? Bilmemf" 246 

Peygamber (a.s.)in "Olmezden evvel oliinuz!" kavlinin tefsiri ve Hakim Senai 

(k.s.) hazretlerinin beyti: "Ey dost! Eger sen dirilik istersen olmezden evvel 

61! / Zira Idris boyle oliimden dolayi bizden evvel cennetlik oldu." 253 

Omni zayi' eden ve olum vakti o dara dar olan zamanda tovbe ve istigfar 

etmeye te§ebbiis eden bir mugfelin her sene a§ure gunlerinde Antakya 

Kapisi'nda ehl-i Haleb §iasmin matem tutmasma ve garib §airin seferden 

erismesine ve "Bu feryad ne matemdir?" diye sormasina tesbihtir 270 



5 ^ a 



AHMED AVNI KONUK 

Haleb Sfesrnin ta'ni icin o §airin niikte soylemesi 274 

Hakk'in rezzakligi ve onun rahmet hazinelerini gormeyen haris adamin bir 

kanncaya tesbihi 280 

sahsm hikayesidir ki, bir evin kapisi uzerinde gece yansi sahur davulunu 

calardtilh 294 

Mustafa (a.s.v.)in muhabbetinden dolayi Bilal'in Hicaz'in hararetinde o kusluk 

vakitlerinde "Ahad, Ahad!" demesinin kissasi ilh 305-306 

Siddik (r.a.)in Bilal (r.a.)in vakiasina ve mihnetlenmesine ve cixhudlann onun 

uzerine olan zulmiine geri donmesi 328 

Mustafa (a.s.)in: "Mademki Bilal (r.a.)a muster! oluyorsun, elbette onlar inad 

cihetinden onun bahasim ziyade edeceklerdir. Bu fazilette beni kendine 

serik et! Benim vekilim ol ve yan bahasini benden al!" diye Siddik (r.a.)a 

vasiyet etmesidir 33? 

Kafirin gulmesi ve bu akidde Siddik {r.a.)in aldanmi§ oldugunu zannetmesi 351 

Mustafa (s.a.v.)in: "Sana vasiyet ettim ki, benim mugareketim ile satin al! 

Sen nigin yalniz kendin igin satin aldin?" diye Siddik (r.a.)a muatebe 

kilmasiilh • 362 

Hilal'in kissasidir ki, Huda'nin muhlas ve taklidsiz sahib-i basiret bir 

kulu idi ilh 373 

Yine bu soziin takriri hakkmda hikayedir 376 

Hilal (r.a.)m kissasina riicu* 381 

Bu Hilal'in hasta olmasi ve onun efendisinin onu tahkiri ilh 385 

Mustafa (a.s.)in Hilal'in iyadeti igin o beyin ahinna girmesi ilh 391 

Onun beyamndadir ki, Mustafa (a.s.) isjtti ki, isa (a.s.) su yuzii ustunde 

yiiriirdu ilh ■'- 395 

kocakanrun hikayesidir ki, kendi girkin yuziine cendere ve duzgun yapti ilh. . . 408 
Bir fakirin hikayesidir ki, o Geylani tacire "Huda seni seiametle evine, barkina 

eristirsin!" diyeduaetti... : 412 

kocakannin sifati beyanmdadir 415 

fakirin hikayesidir ki, o evden her ne istedi ise "Yoktur!" dediler 417 

kocakannin hikayesine rudi' 421 

hastamn hikayesidir ki, tabib onun hakkmda sihhat umidi gormedi 428 

Hastamn kissasina riicu' 439 

Sultan Mahmud'un ve gulam Hindu'nun kissasi 459 

Neb! (s.a.v.) buyurdu ki: "Gecmisler igin oliim garni yoktur; ve onlar igin ancak 

fevtin hasreti vardir" 478 



°£P? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Yine o sufi ve kadimn kissasma riicu' 487 

Sufinin o tokat vuran tarafina gitmesi ve onu kadiya goriirmesi 493 

Sufi ve kadi hikayesine riicu' 500 

Kadimn o tokat muhibbi olan hastamn edebsizliginden ofkelenmesi ilh 511 

Kadimn o sufiye cevab vermesi 514 

sufinin kadiya sual etmesi... 523 

Kadimn sufiye cevab soylemesi 525 

Tekrar suftnin o kadidan sual etmesi 536 

Sufinin sualine kadimn cevab vermesi ve Turk ve hirsiz kissasim mesel 

getirmesi : , 538 

(S.a.v.) buyurdu ki: "Muhakkak Allah Teala hikmeti vaizlerin dili iizerine 

dinleyicilerin himmetleri mikdan telkin eder." 539 

"Terzinin benden bir sey calmasi miimkin degildir!" diye Tiirk'un da'va 

etmesi ilh 545 

Terzinin Turk'e giilung sozler soylemesi ilh 549 

Ustadin o Turk'e merhamete gelmesi 552 

Terzinin Turk'e, "Sus! Zira eger baska mudhike soylersem cubbe dar gelir!" 

demesi 555 

Onun beyamndadir ki i§sizler ve masal isteyiciler o Turk'iin mislidirler ilh 556 

Sufinin suali yine miikerrer etmesi :. 562 

Kadimn sufiye cevab vermesi 564 

Onun takriri hakkinda hikayedir ki, "Isin zahmetine sabir ve yarin firakina 

sabirdan ehvendir!" 568 

Kesb vasitasi olmaksizin nzk taleb edici olan fakirin kissasi 592 

O genc-namenin kissasidir ki, dediler: "Kubbenin yamnda yiizunu kibleye don, 

oku yaya koy ve at! Diistugu yerde define vardir." 615 



csepa 



AHMED AVNt KONUK 



Takdim 



Elinizdeki bu 1 1 . cilt Mesnevi-t$erif§erhi ile MesnevT nin VI. cildinin a§a- 
gi yukan ilk yarisim yani 3 defterini yayimlamis. oluyoruz. Merhum Ahmed 
Avni bey §erhini vasati 200-210 sayfalik defterlere yazmis, ve MesnevTnin 
her cildi igin en az dort ve en cok yedi defter kullanmisur. Biz yayim esna- 
sinda, sayfa adetleri farkli olmakla beraber, MesnevT nin her cildinin §erhini 
iki cilt olarak vermeyi uygun gordiik. MesnevT nin her cildinin §erhinin kag 
defterden meydana geldigini agagida gosteriyoruz: 

Mesnevi I. Cilt 5 defter 

Mesnevi II. Cilt 4 defter 

Mesnevi III. Cilt 6 defter 

Mesnevi IV. Cilt 6 defter 

Mesnevi V. Cilt 6 defter 

Mesnevi VI. Cilt 7 defter 

Toplam 34 defter 

Goruldiigu gibi 7 defterden meydana gelen VI. cildin §erhini, diger ciltler- 
de oldugu gibi iki cilt olarak vermemiz halinde bu ciltlerin sayfa adedi 120- 



e #gpp 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

150 sayfa kadar artacak ve ilave edecegimiz Lugatge ve tndeksler ile cok ha- 
cimli olacakti. Bu durumu goz oniinde bulundurarak 7 defter olan §erhin 7. 
defterini Uigatce ve Indekslerle birlikte vermeyi ve Mesnev? nin VI. cildinin 
§erhinin, digerlerinden farkli olarak, iic cilt halinde verilmesinin daha isabet- 
li olacagini diisundiik. Boylece Ahmed Avni Bey'in Mesnevi-i §enf§erhi t Al- 
lah'm izniyle, 13 ciltte tamamlanmis, olacaktir. 

Mesnevf nin son cildinin yedi defterden meydana gelen §erhi Selcuk Univer- 
sitesi tlahiyat Fakultesi Tasawuf Anabilim Dah ogretim iiyelerinden Prof. Dr. 
Dilaver Gtirer tarafindan bilgisayarda yazilip hazirlanmi§, talebeleriyle mukabe- 
lesi yapilmis, ve sayfa diizenlenmesinden sonra, Farsga-Arapca metinlerin bi- 
rinci tashihleri de yine kendisi ve talebeleri tarafindan gergekle§tirilmi§tir. 

Sayfa diizenlemesi sonrasi diger birinci ve ikinci tashihler, Farsga-Arapga 
metinlerin ikinci tashihleri, imla ve indeksler icin okuma ve duzeltmeler tara- 
fimdan yapilmi§tir. Bu cali§mamiz boyunca okuyucuya miimkun oldugu ka- 
dar daha az hatah ve duzgiin bir baski sunmak icm elimizden gelen gayreti 
gostermeye gah§tik. 

Biitiin ciltlerin yayina hazirlanmasinda fotokopi suretiyle yapilan niisha- 
lar iizerinde gah§Ugimiz igin, cok silik olan bazi kelime ve satirlan ancak ka- 
rine ile okuyabildigimizi, hie okunmayan yerlerde ise Konya Mevlana Miize- 
si Kiituphanesindeki miiellif nushasma ba§vurmak suretiyle okunu§u tespit 
etmeye cah§tigimizi ifade etmek isteriz. Zaman zaman metindeki anlami ta- 
kip edememekten ileri gelen yanhs, okumalanmiz oldugu gibi, fotokopi nus- 
hada bir iM "nokta"nin goriinmemesi veya metinde olmayan fakat fotokopi 
cekimi esnasmda toz topraktan bir veya iki noktanin peyda olmasim da oku- 
ma guglugti ve hata payini arnran sebepler arasmda oldugunu soyleyebiliriz. 

§erhin 6. cildinin ilk baskisi ile ilgili Yanh§-Dogru Cetveli'ni elinizdeki bu 
cilt ile birlikte veriyor ve Prof. Dr. Ali Osman Kogkuzu'ya bu cetveli hazirla- 
maktaki biiyiik yardimlanndan dolayi te§ekkurlerimizi iiade etmeyi bir bore 
biliyoruz. 

Mes/ievfnin VI. ve §erhinin 11, 12 ve 13. ciltlerini hazirlayan Prof. Dr. 
Dilaver Giirer ve ogrencilerine Mesne vf-i §erif§erMnm yayimlanmasindaki 
bu degerli katkilanndan dolayi te§ekkurlerimizi ifade eder, §arih Ahmed Av- 
ni Konuk Bey'i tekrar tekrar rahmetle ananz. 

Prof. Dr. Mustafa Tahrali 
Mart 2008 / Fatih-tstanbul 



c 32p a 



AHMED AVNl KONUK 



[Mesnevi-i §erif in VI. Cildinin 
DlBACESl] 



^jyc~J 4j_j **>-)\ OLo-^l 4JJI j»^j 
^Jai OJU-j jUi* ^^ *JUJI jjj*JI jjJlL" Jlii -LuSo jjL4 *J\* OTj! aT JJi sJ^JUTji %j\s 

O 



MESNEVf-t SERtF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

dIbAce 

Mesnevf nin ve ma'nevi burhanlann defterlerinden VI. cild ki, vehim 
ve siibhe ve §ek ve reybet hayalleri karanhklannin kandili olur ve bu kan- 
dfli hayvana mensub olan his ile idrak etmek mumkin degildir. Zira hay- 
vanlik makami esfel-i safilindendir ki, onlan alem-i esfel suretinin ima- 
reti icin yaratmistir. Onlann havas ve medariki uzerine bir daire cekilmis- 
tir ki, o daireden tecaviiz etmezler. "Bu Alim olan Aziz'in takdiridir" (Ya~ 
sin, 36/38) . Ya'ni onlann nazanmn erismesi mikdanni ve onlann ameli- 
nin cevelanin^ izhar ettt Nitekim felekten her yildizm bir mikdan ve onun 
o ameli o hadde erisinceye kadar da bir amel mahalli vardir; ve bir seh- 
rin hakimi gibi ki, onun hukmii o sehirde nafiz olur. Binaenaleyh o seh- 
rin tevabiinin verasinda hakim olmaz. 

"Mtibeyyinat", burhan ve hiiccet ma'nasina olan "mubeyyine"nin cem'idir. 
"Misbah", karanhkta aydinlik veren alet ma'nasinadir ki, gerag ve kandil, 
lamba, elektrik ve projektor gibi ziya veren her bir alete ltlak olunur. "Zalam", 
"sehab" vezninde "karanlik" demektir. "Vehm", havass-i hamse-i batineden 
kuwe-i vahimedir ki, viicud-i insanide afakda olan seytanin naziridir. Van 
yok, yoku da var gosterir ve mudrikat-i akliyyeyi sasirtir. "§iibhe", hakikati 
mechul olan bir sey hakkindaki diisiincedir ki, insan o sey hakkinda "Acaba 
dyle rnidir?" der. "Hayal", havass-i batineden hiss-i miisterekten sonra gelen 
bir kuvvettir ki, havass-i zahireden hiss-i mu§tereke toplanip gelen ma'luma- 
ti zabteder. Mesela goz bir adami veyahud bir sehri gorse hiss-i musterek onu 
hayaline verir. kuvve-i hayaliyye gozden kaybolan o adamm veya §ehrin 
suretini istedigi zaman goriir. Zahiri olan goziin tekrar gormesine muhtag ol- 
maz. "§ekk", bir §eyin varhginda ve yoklugunda tereddiid etmektir. "Reybet", 
fikri tatmin etmeyen hatiradir, "§ek" ma'nasinda da kullanihr. Bunlann hep- 
si insanin batimm karanhkta birakan seylerdir. Ma'nevi bir tenvir aleti olma- 
ymca bu karanhklar zail olmaz. Bu Mesnevi-i §enfise tarik-i Hak salikinin 
kalbinden bu karanliklan izale edecek olan bir projektor mesabesindeki bur- 
hanlan ve delilleri havidir. Fakat bu alet-i tenvir ancak suver-i zahireyi idrak 
eden havass-i hay van! ile ya'ni zahiri goz ile idrak olunmaz ve anlasilmaz. 
Ve hayvanlik mertebesinde kalmaya razi olan kimseler dahi bu misbaha kar- 
§i lakayd kalir. Zira hayvanlik mertebesi en asagi bir mertebedir; ve bu mer- 
tebede kalmaya razi olanlan, bu en asagi olan alemi ya'ni dunyayi ma'mur 



VgXcp 



AHMED AVNl KONUK 

etmek icjn yaratmisjardir. Onlann hakikat-i vucudu ve esjayi idrake asla me- 
yilleri ve muhabbetleri olmaz. Nitekim Kur'an-i Kerim'de sure-i Yunus'ta bu- 
yurulur: bjliu lif^ ^ ^Jjf, li i/uifj uui si^Ju f^T,j &uj o^V ^jji ji (Yu- 
nus, 10/7) ya'ni "0 kims'eler ki bizim varligimizi ve cemalimizi iimid e'tmez- 
ler ve hayat-i diinyaya razi olup onunla mutmain olurlar ve onlar bizim bu 
alem-i suretteki nisanlanmizdan ve ayetlerimizden gafildirler." Binaenaleyh 
onlann havass-i zahire ve batmelerine ve derklerine ve anlayislanna bir daire 
gekmislerdir ki, o anlayistan ileriye gecemezler. Onlann bu halleri Yasin-i §e- 
rif suresinde beyan buyurulan J^\ jjjJi jjjs dto [ya'ni "Bu Alim olan Aziz'in 
takdiridir"] (Yasin, 36/38) ayet-i kerimes'i mu'cibince Alim ve Aziz olan Hak 
Teala hazretlerinin takdiridir. Zira onlann isti'dad-i ezelileri Hak'tan bu hali ta- 
leb etmistir ve Hak Teala dahi onlann taleblerini is'af buyurmu§tur. Nitekim 
Hz. Pir efendimiz FihiMa H/i'lerinin 13. fashnda soyle buyururlar: 

"Bu dunya ve ezvak ademin hisse-i hayvaniyyetidir. insan bunlann ctim- 
lesini kuwe-i hayvaniyyesine verir. Halbuki insaniyetten ibaret olan asli za- 
af icmdedir. Nihayet, insan hayvan-i natiktir, derler. Binaenaleyh insan iki 
seydir. Kuvve-i hayvaniyyede mundemic olan §ey sehvet ve arzulardir. Am- 
ma onun hulasasi ve gidasi olan sey ilim ve hikmet ve didar-i Hak'tir. Ade- 
min hayvaniyeti Hak'tan ve insaniyeti diinyadan girizandir." Ve 19. fashn- 
da dahi soyle buyumrlar: 

"Diinyayi ma'mur etmeleri igin Hak Teala bir kavmin gozlerini gafletle 
bagladi; ve eger bir kismim gafil kilmasa hicbir alem ma'mur olmaz. Gaflet 
ma'murluklara ve abadanliklara baistir. Nihayet gocuk gafletten btiyiir. Akli 
kemale vasil olunca artik buyiimez olur. Binaenaleyh ma'murlugun sebeb ve 
mucibi gaflettir; ve harabligin sebebi de husyarhk ve intibahtir." 

Ya'ni sure-i Ra'd'da juL Jol* *J1 jTj (Ra'd, 13/8) ya'ni "Her bir sey 
O'nun indinde had ve mikdaf iledir" buyuruldugu uzere Hak Teala hayvan- 
lik mertebesine razi olanlann bakislannm ve nazarlannin haddini ve mikda- 
nm ta'yin ve onlann fiillerinin cereyan edecegi sahayi izhar etti. Nitekim fe- 
lekte her bir yildizin ve her bir seyyarenin cesamet ve mahrek i'tibariyle bir 
mikdari ve onun hareketi ve te'sirati igin bir daire vardir ki, bu hareket ve 
te'sirat o daireye erisinceye kadardir; ondan ileriye gecemez. Mesela giinesin 
ziyasi fezada muayyen^olan bir mesafeye kadardir. Nitekim ayet-i kerimede 
jjji jjjjji y.ai : jui Qj jLLl ^^c 'u-llitj (Yasin, 36/38) ya'ni "Giines kendi ka- 
ra'rgahina kada'r can olur; bu Mm ve Aziz'in takdiridir." j>- Jj& »iT,js '^j 
f.Sft Oji-'Jjir iip (Yasin, 36/39) ya'ni "Aya menziller takdir ve ta'yin eyledik; 



6 3p? 



MESNEVl-t §ERfF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

hatta avdette eski hurma dali gibi yay §eklinde olur, ya'ni hilal olur" buyu- 
rulmu§tur. Ve bunun gibi bir §ehrin hakiminin hiikmii o §ehirde ve o §ehre 
tabi" olan kuraya ve kasabata kadar nafiz olur. Ondan otesine onun hukmu 
nafiz olmaz. Onun igin ilm-i huknkta "Kaza zaman, mekan ve ba'zi hususa- 
tm istisnasiyla takayyiid ve tahassus eder" kaidesi vardir. 



°m& 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



1. Gy kalbin hayah olan Uiiisameddtn! ifAlhncuja mensub olan kisma ^aikluk 
meyl cu§ eiliyor. 

Hiisameddtn Qelebi (k.s) hazretlerine "Ey kalbin hayati" diye vaki' olan 
hitab ile onlann Hz. Pir efendimizin hayat-i kalbiyyelerinden mutevellid olan 
bir veled-i ma'nevt olduguna i§aret buyurulur. Ya'ni, ey hayat-i kalbiyyem- 
den mutevellid veled-i ma'nevim olan Hiisameddtn hazretleri! Benim meyl ve 
ragbetim Mesnevi-i §eiif in VI. cildinde beyam mukadder olan maarif ve es- 
rar-i ilahiyyenin izhanna kaynamakta ve hareket etmektedir. 

2. Senin gibi bir alla.me.nin ce2binden dolayi cihanda bir Dtusami-name deve- 
ran edici ol&u. 

Mesnevi-i §erif Husameddm ^elebi hazretlerinin ricasi ve iltimasi uzerine 
te'lif buyurulmus. oldugundan Hz. Pir efendimiz bir ismini de " Hiisami-name" 
koymu§lardir. Ve Hiisameddtn £elebi hazretlerinin ahval-i §erifesi Sultan Ala- 
eddin-i Selcukt'nin seraskeri Feridun b. Ahmed Sipehsalar hazretleri tarafin- 
dan yazilip fakir tarafindan terciime edilmis. olan Menakib'da. mufassalan 
miindericdir. 

Ya'ni ey Hiisameddtn Qelebi! Senin gibi bir allamenin ruh-i altsi gekmis. ol- 
dugu igin bu alem-i surette bir Hiisami-name ellerde doniip dola§ici oldu. Ma- 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

arif-i ilahiyyeye vukuf asknda bulunan kimseler senin yiizunden bu kitab-i 
latifden istifade ettiler. Bu Mesnevi-i gerif'm bir ismi de Husamf-name 'dir. Ni- 
tekim I. cildin 1 1 73 numarasinda <6 jjjJI ^- ljJU . c— *i ^*>u f\ ^ ^ sJU* 
owl *a\j ^.u [ya'ni "Bu sirnn talibi eger allame olsa... iste "sami" nam olan 
Husameddin"] buyurulmu§tur. 

3. By ma nevi! CMesnevi nin tamami hafckinda alhnci hismi sana hediye geti- 
riyorum. 

Bu beyt-i §erifte, Mesnevi-i §erifm. alti cild uzerine tertlb buyurulmus. ol- 
dugu beyan edilmis. oldugundan yedinci cild namina olarak surada burada 
bulunan kitabm uydurma bir §ey oldugu meydandadir. Hususiyle Bombay'da 
tab* edilmis olan nushamn sekizinci sahifesinde miinderic Cenab-i §eyh-i Ek- 
ber'e ve Fususu'I-Hikem'e aid hezeyanlar bu cildin Hz. Pir tarafindan tertlb 
buyurulmamis olduguna bir §ahid-i beltgdir ki, fakir o hezeyanlann niimune 
olarak burada zikrinden teeddub ederim. 

4. ^u alh suhufdan alh cihete nur vet, la ki, onun etrafini iavaj eimeyen kim- 
se iavaj eisini 

Bu alti cild Mesnevi-i §erif'm nur-i ilim ve irfanini alti cihet, ya'ni diinya- 
nin her tarafinda sakin olan efrad-i be§ere serh ve izah etmek stiretiyle sag, 
ta ki, haberdar olmayanlar bu Mesnevi-i §erif ten haberdar olsunlar da, o ilim 
ve irfamn a§iWan onun etrafinda donup dolassinlar! 

5. Sl§km he§ ve alh ile i§i yoktur. Onun maksadi yarin ce2binin gayn degildir. 

Ya'ni, Mesnevi-i gerifde ask mevzu-i bahstir; ve askin tavnna aded ve 
sayi munasib degildir. Ask ltlak tizerinedir. Binaenaleyh MesnevT nin cildi is- 
ter bes, ister alti olsun musavidir. Zira askm maksadi, yar onu ve o yan ken- 
disine gekmektir. Onun isi vahdet iledir; kesret ile degildir. 

6. Ola hi, hundan sonra hir ruhsat eri§e, soylenmesi laytk olan strlar soylene! 



G 2» 3 



AHMED AVNt KONUK "^® 

Fakat bu VI. cildin tasnifi onun igindir ki, §ayet bu be§ cildden sonra Hak 
tarafindan bir izin ve ruhsat eri§ir de halim ve vaktim icabinca bu be§ cildde 
soylenmemis, olan esrar ve maarif-i ilahiyye bu VI. cildde soylenmi§ olur. 
"Gufteni"deki "ya" liyakat igindir. 

7. ^Bir beyan ile ki, o bu ortulmiis olan kinayelerden daha yakm olur. 

Ya'ni, bu VI. cildde soylenmesi layik olan esrar ve maarif-i ilahiyye izn-i 
Hak ile oyle bir beyan ve ibare ile soylenmis. olur ki, bundan evvelki cildler- 
de kapah olarak soylenmis olan ince kinayeleri havi ibarelerden daha acik ve 
idrake daha yakin olur. 

8. Sir, sir bilicinin gayri ile- ortak degildir. Sir miinkirin kulagmda sir degildir. 

Maahaza ne Kadar acik ibare ile soylense esrar-i ilahiyye bu sirlan bilmek 
ve anlamak isti'dadinda olan arifin gayri ile ortak degildir. Zira sirr-i ilahi bir 
miinkirin kulaginda sir degildir. Nitekim vahdet-i viicudu miinkir olan ehl-i 
zahire bu sirr-i vahdet ne kadar akli ve nakli ve fenni misaller ile izah edilse 
bir kulagindan girer ve diger kulagindan cikar ve dar ve mahdud fikriyle ta- 
hayyul ettigi kufurden korkarak tekztb eder; ve bu tekzibinin zimminda bir 
cok ayat-i kur'aniyyeyi ve ahadis-i sahlhayi da inkar ve tekzib ettiginden 
gafil olur. 

9. Jakai Diak'dan da'vei vardir. ZKabul ve adem-i kabul ile onun ne isi 
vardir? 

Bu beyt-i §erifte sure-i Maide 'de vaki' JJ oij 'St'j '& JJi Jjji u °£L Jj-^ji QC 
d'Cj cJJl ill j^l- (Maide, 5/67) ya'ni "Ey Res'ulum! Sana' Rabbin tarafindan 
indi'rilen seyi teblig et! Ve eger boyle yapmazsan risaleti yapmamis. olursun"; 
ve yine aym surede ve sure-i Nur'da vaki' £UJi U] J^M J* £ (Maide, 5/99; 
Nur, 24/45) ya'ni "Resul iizerine vacib olan ancak tebligdir" ayet-i kenmele- 
rine i§aret buyurulUr. 

Ya'ni, her ne kadar munkirler dekayik ve esrar-i kur'aniyyeyi inkar eder- 
ler ise de peygamberlerin varisleri olan ulema-i hakikiyyeye amme-i halki 
da'vet igin Hak tarafindan emir varid olmustar. Binaenaleyh onlar, amme-i 



'ffi? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

halkin kabul etmesi ve etmemesi ile alakadar olmaksizm bu emr-i ilahiye it- 
tibaan da'vet ederler. Bu Mesnevl-i §erif dahi o da 'vet cinsindendir. Munkir- 
ler ister kabul etsinler, ister etmesinler miisavidir. 

ijj»^ (_r-*j* ji>Ji f-v° i j^ij* t --'j p ' i *J^" -^ ** r_y 

10. O^vh dokuz yuz yd da'vet eiti. Onun kavminin inkan dembedem ziyade 
oldu. 

Bu beyt-i §erifte sure-i Ankebut'ta olan *i- "LjJi ^ cJi ^y J\ Uj* iLJ S& j 
Cu 'cjyl^ ui (Ankebut, 29/14) ya'ni "Biz Nuh'u kavmirie gonderdik. Onlann 
icinde' elli sene haric. olarak bin yil kaldi" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 
Beyt-i §erifte elli yihn hazfi ayet-i kerimenin ma'nasina muhalefet degildir. 
Miiddet-i da'vetin gokluguna i§aretten ibarettir. Ibtidai insanlann boyda, pos- 
da ve kuwette ve omiirde sjmdiki insanlardan pek farkli oldugu anla§ihr. 
Ma'lumdur ki, insan §ecere-i kevnin meyvesidir. Arz eskidikge meyvesinin 
tenakusu dahi tabiidir. Nitekim agac ihtiyarladikga meyvesi de her vech ile 
tenakus eder. Arzin bidayet-i te§ekkulunde olan cesimu'l-ciisse nebatat ve 
hayvanat §imdiki zamanlarda munkanzdir. Ya'ni, Null (a.s.) kavmini dokuz 
yuz elli sene da'vet etti ve da'vet ettikce kavminin inkan da ziyadele§ti. Eger 
bizim bu Mesnevl-i £rfteki da'vetimizi inkar edenler ve inkarlannda musir 
olanlar bulunur ise taacciib etmemelidir. 

1 1 . Dti$, soylemekien dizgini fieri $ekti mi? Dii$, sukut magarasina geri geri 
siirtiinereh gitti mi? 

Nuh (a.s.) mixnkirlerin inkanna kar§i hie, Hakk'i soylemekten ve Hakk'a 
da'vet etmekten himmetinin dizginini geriye cekti mi? Hie sustu mu? "Hazt- 
den", gocuklann kicm kicm surtiinerek geri geri gitmesi ma'nasinadir. 

12. ^Dedi: "DCoveklerin sesinden ve ulumasindan hi$ kervan hir yoUan geri dx>- 
tier mir 

"Ulalay", yuksek ses, kavga ve giirultii demektir. Ya'ni, Nuh (a.s.)dan 
Hak ve hakikati idrake a§ik olan insanlar istifade ettiler. Ezvak ve huzuzat-i 
dimyeviyyeye mustagrak olup Hak ve hakikatten muteneffir olan efrad-i be- 
serin yirtici kopeklerden farki yoktur. Binaenaleyh o hazret munkirlerin mu- 



<y^ 



AHMED AVNI KONUK 

halefetteki inad ve israriarmi goriip dedi ki: "Kopeklerin sesinden ve giirultu- 
siinden hicbir kervan ve kafile-i hidayet yollanndan geri donmezler." 

13. Utic, mehtab gecede kfipehlerin kavgasindan hedrin seyrinde ko§mast gev§ek 
olur mu? 

14. (Mi/ nur sa$ar ve kopek fun;, /ww" eder. Uier hir kimse kendi kilkatine ie- 
veccuh eder. 

Enbiya ve onlann varisleri olan evliya ay gibidirler ve tabiat karanhklan- 
ni nur-i ma'rifet sacarak aydmhk ederler. Bedr, nurunu sagarak seyrini ve 
devrini itmam ettigi ve yeryuziindeki kopeklerin baginsmalarinin onun dev- 
rine ve nuruna bir zaran olmadigi gibi, enbiya ve evliya dahi kopekler mesa- 
besinde olan iminkirlerin i'tirazlanna ve havlamalanna bakmayarak ma'rifet 
nurunu sacarlar; ve miistaid olaniar o nurdan mustefld olurlar. Onlar nur-i 
ma'rifeti ibzal edip sacttkca munkirlerin dahi i'tirazlan ve beyinsizce vaki' 
olan hiicumlan devam eder. «drii jk jJJ jr ji (isra, 1 7/84) ya'ni "Ey resu- 
liiml De M: Herkes kendi tablati ve tarikati uzerinde amel eder" ayet-i keri- 
mesi mucibince bilciimle efrad-i beser bu alemde ezelde ayn-i sabitesinin li- 
san-i isti'dad ile vaki* olan talebi uzerine Hakk'in lahik olan kaza-yi ilahisi 
mucibince hareket eder. 

15. OCaza her hir kimseye imtihan vaktinde onun o gevherine layik hir hizmet 
vermistir. 

"Kaza", a'yan-i sabitenin iktiza-yi zatileri olan isti'dad ve kabiliyetleri da- 
iresinde Hak'tan taleb ettikleri seyin zuhuruna Hakk'in hukm-i kulli-i icma- 
lisidir. "lmtihan"dan murad, hayat-i diinyeviyyedir. Nitekim Hak Teala Mulk 
suresinde %i VU-t '£} Jjrjy sCJf, 'JJj\ 'J^ (Mulk, 67/2) ya'ni " Allah Te- 
ala hanginizin ameli daha giizel oldugunu imtihan icin mevti ve hayati ya- 
ratti" buyurur. "Gevher"den murad, ayn-i sabitedeki isti'dad ve kabiliyettir. 
Ya'ni, kaza-yi ilahi imtihan vakti olan bu hayat-i diinyeviyyede her bir kim- 
seye onun isti'dad-i ezelisine layik bir hizmet vermistir. Nitekim ayet-i kerf- 
mede ^us, J* jJJ jr (tsra, 1 7/84) ya'ni "Her bir kimse kendi tabiati ve nil- 



*$^$> 



MESNEVl-i §ERtF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

kati iizerine amel eder" buyurulur. Ve hadis-i §erifte dahi ^ ji* U ^~* J& ya'ni 
"Her bir kimseye yaratilmis. oldugu §ey icm kolayhk verilmigtir" buyurulmu§- 
tur. Binaenaleyh mu'mine iman ve ibadet ve fasiga fisk u fucur ve kafire kii- 
fur kolay ve ho§ gelir. 

16. CMddemki kopek o maraz na'rasim hirakmaz, ben at/im, kendi seyrammi 
nasil birakirim? 

Mademki kopek tabiatinda olan miinkir illet-i dalalletten ne§'et eden na'ra- 
yi ve feryadi birakmaz, ben ise maarif-i ilahiyye ve hakayik-i rabbaniyye go- 
guniin ayiyim, kendi meslegimdeki seyrammi ve harekatimi nicjn birakayim? 

17. Uaktahi sirke sirkeligi ziydde eder, bindenaleuh sekere ziyadelik vdcih olur. 

Ya'ni, sirke ile sekerden ve baldan terkib oilman "iskenciibin" serbetinde 
sirke cok olursa onun ek§iligini ta'dil icin §eker ve bal ilavesi vacib olur. Bu 
beyt-i §enfte insamn sifat-i nefsaniyyesi "sirke"ye ve sifat-i ruhaniyyesi "se- 
ker"e ve "bal"a tesbih buyurulmustur. insan-i nakisda sifat-i nefsaniyye 
galib oldugundan insan-i kamilin sifat-i ruhaniyyesi ile onun sifat-i nefsaniy- 
yesinin ta'diline isaret buyurulur. 

18. Diahir sirke, lutuf bal aibidir. ^zLira her iskenciibin ruknu bu iki olur. 

Sifat-L nefsaniyye ile zuhur kahr-i ilahi olup, bu kahir sirke gibidir; ve sifat-i 
ruhaniyye ile zuhur ise lutf-i ilahi olup, bu lutuf bal gibidir. tskenciibin §erbeti 
ise mizaci bozan safrayi def edip bedenin sihhatini lslah igin kullanilan bir ter- 
kib oldugundan ne pek ek§i, ne de pek tatli olmayip mayhos. olmak lazim ge- 
lir. Binaenaleyh insan-i kamil bal ve §eker gibi tatli ve latif olan ahval-i ruhiy- 
yesi ile insan-i nakisin sirke gibi eksi olan ahval-i nefsaniyyesini ta'dil eder. 

19. €ger bal ayagini sirkeden eksik getirirse, o iskencuhin halel icinde gelir. 

Eger bal gibi olan insan-i kamilin sifat-i ruhaniyyeden zahir olan nasihat- 
leri sirke gibi olan insan-i nakisin nefsani sifatlarma kar§i vaki' olmazsa rim 



AHMED AVNl KONUK 

ile nefisden miirekkeb ve iskenciibin mesabesinde olan insan-i nakisda si- 
fat-i nefsaniyye galib oldugu igin onun viicudunda ve varligmda bozukluk 
zuhura gelir. 

20. \Kavim onun iizerine sirkeler doktiiler. ^Derya ^uh'a §ekeri ziyade dokiu. 

Kavim ya'ni nefsani olan taife Nun (a.s.) iizerine sirke gibi olan sifat-i 
nefsaniyyelerinin tagkinhgindan dolayi tecaviiz ettiler. HakTeala'mn lutuf ve 
kerem deryasi da Nun (a.s.)in ruh-i samisinde §eker gibi olan sifat-i ruhaniy- 
yenin zuhurunu ziyadelegtirdi. "Nuh"dan murad, her asirda zuhur eden in- 
san-i kamillerdir. Zira her nebi velidir ve her veli dahi niibuwet-i ta'rifiyye 
ile nebidir. Zira tabi' oldugu peygamberin §eriatini takviye eder. Nitekim ha- 
dis-i serifte J^ij-i ^ *W^ ^i *u*a ya'ni "Benim iimmetimin ulema-i hakikiy- 
yesi Beni-israil enbiyasi gibidir" buyurulmustur. 

^J>l?* r 1 ^ J* 1 **V J uri *j*- s~- J 1 ^ ^ '-> J 1 -^ 

2 1 . <§eher ona did bahrinden meded etii. ^inaenaleyh alemin ehli sirkeden zi- 
yade etti. 

"§eker"den murad, sifat-i ruhaniyyedir; ve hilim ve yumu§aklik sifat-i rii- 
haniyyedendir. Ya'ni, Hakk'in cud ve kerem deryasindan Hz. Nuh'un ve her 
asirdaki insan-i kamillerin hilmine meded ve yardim oldu. Nitekim Uhud ga- 
zasinda mtisrikler Server-i alem Efendimiz'in vech-i saadetlerini yaraladilar. 
Bu hal icmde kemal-i hilmlerinden na§i dfJ~ V ^ \^y -ui ^\ ya'ni "Ya 
Rab! Kavmime hidayet et! Zira onlar bilmiyorlar!" buyurdular. Zira bu alem 
mutekabil olan sifat ve esma-i ilahiyyenin meclasidir. Digerlerine zid olan es- 
ma-i ilahiyyenin icabi olarak bu alem-i surette muhalefetin devami zarundir. 
Nitekim I. cildin 2504 numarasina musadif olan i^ r .xi,J?jj~«\ ^ J{ j>. &>y? 
xi JLr j> \j*y i ya'ni "Vaktaki renksizlik rengin esiri oldu, Musa, Musa ile 
cenkte oldu" beyt-i §enfinde bu babda Izahati gegti. 

22. Hin gtbi bir him olur? velidir. iSelki o abdii'l-Slliyy yuz karndir. 

"Kara", yiiz veya seksen veya otuz sene ma'nalannda musta'meldir. 
"Aliyy", esma-i ilahiyyedendir. " Abdul- Aliyy", Aliyy ism-i serifinin mazha- 
n olan arif-i kamildir. Zira bu kamil kendisinde miitecelli olan bu ism-i §erif 



CgWf 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

iktizasmca mahlukat iizerinde uliiw-i mekanet ve mertebe sahibidir; ve bu 
uliiw-i mekanet ve mertebe ancak ilm u miisahede ile beraber "Allah" ism-i 
camiinin mazhan olan zat-i serifte olur; ve bu zat bin veliye muadil olan bir 
velidir. Belki. o abdii'l-Aliyy yiiz karmn ehline muadildir. Nitekim 1. cildin 
2967 numarasina miisadif olan ^u* j. «j^ j* . c-^li ji c — f d*. oVoi^- ^ 
c ~*• jj* [ya'ni "Cihan muhakkak o bir kimsedir ve o eblehtir. Her yildiz fe- 
lek iizerinde onun cuz'iidur"] beytinde de bu arif-i kamil hakkinda izahat 
gecti. Ve Hz. Pir FihiMa Fih'in 2. fashnda da soyle buyururlar: 

" *€» \i\ 'j^p ut C'j (Muddessir, 74/31) ya'ni "Halkm bu ta'dadi fitnedir." 
Mesela' halkiri "bu birdir" ve onlann "bu yiizdiir" ya'ni veliye "birdir" ve 
halk-i kesire "yiiz bindir" demeleri fitne-i azimedir. Hangi yiiz, hangi elli, 
hangi altrms veya yiiz binden bahsediyorsun? Sen sirndi o halk-i kesire alt- 
mi? veya yiiz veya yiiz binlerce bindir, diyorsun ve veliye de bir! Halbuki on- 
lar hictir,- ve bu bir, bin ve yiiz binlerce bindir. »>i£ tit j& Ijop tit Ji» ya'ni "Sa- 
yihnca azdir, fakat kuwet ve mukavemete gelince goktur." 

•Aij y\j \+>y**T?r j\ J~$ >jt> j»\j jji LjJ j\ & ^t- 

23. !7Ciip hi, ona dertjdian yol ola, onun oniinde Ceyhunlar £iz $oker. 

"Kiip"ten murad, kutb-i zaman olan insan-i kamilin §ahsidir. "Ceyhun 
nehri"nden murad, kutbun madunu olan evliya-yi kiramdir. Zira kutb-i za- 
man hakikat-i muhammediyyeyi hamil olup la-yenkatf viicud-i hakiki der- 
yasindan feyz alir ve aldigi fuyuzati ehl-i aleme isti'dadlanna gore tevzi' eder. 
Bu sebeble onun huziirunda Ceyhun nehri mesabesinde olan diger veliler diz 
gokerler. Nitekim bu hal Gavs-i A'zam Seyyid Abdiilkadir-i Geylani (k.s.) 
hazretlerinde zahir olmustur ve bu hali Mevlana Cami' hazretleri Nefahatu'l- 
tfns'de nakil buyururlar. Hiilasasi sudur: 

"Bir giin Cenab-i Abdulkadir kendi odasinda elli kadar mesayih huziirun- 
da beyan-i ma'rifet eder idi. Esna-yi kelamda -JJi J 3 JT Uj j* »±* ^m ya'ni 
"Benim bu iki ayaklanm her bir veliyyullahin boynu iizerindedir" buyurdu. 
Orada hazir bulunan §eyh All Hit! kiirsiiye cikrp ve §eyhin mubarek ayagini 
tutup boynu iistiine koydu ve seyhin etegi altina girdi. Vesair megayih dahi 
boyunlarmi ileriye uzattilar; ve yeryiiziinde boyunlanm uzatmayan higbir ve- 
il kalmadi." 

24. UitLsushjle bu derya hi, huiiin Aeryalar hu misal ve demdemeyi i§ittikleri vakii. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

25. O^am-i a'zam ekalle kann olda, iiye onlarin agizlari bu $erm u hacelden 
act oldu. 

"Demdeme", miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "siyt iX sada" ma'nasi mu- 
nasibdir. "Hacel", hayadan mutehayyir ve medhus. olmak (Ahterf). Ya'ni, 
hususiyle kiipun yol buldugu bu derya, oyle bir derya-yi hakikattir ki, biitim 
sun deryalar o vucud-i hakiki-i namutenahinin kendi namlanna temsil ve 
tesbih olundugunu ve bu sada-yi temsili i§ittikleri vakit en biiyuk nam en aza 
ve en a§agiya tesbih edilmek suretiyle mukarin oldu, diye utamrlar; ve bu 
utanmadan ve hayadan mutehayyir olmaktan dolayi onlann agizlan aci ol- 
du, ya'ni agizlannin tadi kacft. Bu ma'na, u deryalar"dan murad, sun derya- 
lar olduguna goredir. Ve eger "Allah" ism-i camiinin mazhan olup maarif ve 
hakayik-i ilahiyye deryalan olan insan-i kamiller olursa, "Bu ism-i a'zamin 
viicudat-i izafiyye sahibi olan "insan" ism-i ekalline ve asganna mecla ve 
mukarin olmasmdan dolayi bu kamiller utandilar; ve zilleti icabeden merte- 
be-i insaniyyete ve abdiyyete mahsus olan zevkleri kagti", ma'nasim vermek 
miinasib goriinur. 

26. ^tt cihamn o cihan ilc kiratwula, bu cihan uianmasvndan st$rayici olur. 

Ikinci misra'daki "cehan", "cehiden" masdanndan "sigrayici" ma'nasina- 
dir. Ya'ni, bu kesif olan suret aleminin o lattf olan ma'na alemine tesbih su- 
retiyle mukarin olmasi halinde bu kesif alem-i suret utanmadan dolayi yerin- 
den sigrayici olur, ya'ni varhgmdan fani ve zail olur. 



27. HZu Jbare dar ve kasir rufbelulir . ^fioksa hassin ehass tie ne munasebeti 
variir! 

Fakat bu tesbih ve misal hususunda ma'zeret vardir. Zira bu alem-i kesif- 
de kuilanilan elfaz ve ibarelerin mertebesi dardir ve kasirdir; ve alem-i ma'na- 
nin ahvalini ifadeden acizdir. Yoksa algak ve esfel olan alem-i suretin hassin 
hassi olan alem-i latif ile ne munasebeti vardir! Bu temsilat ve te§bihat bir de- 
receye kadar akla takrib igindir. 



*$$&> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

28. Oiarga hollar da kargalann na'rasmi vurur; huHbul ne vakit latif olan sada- 
smdan nakis eder? 

"Karga"dan murad, nefsanT ve cismani olan kimsedir. "Bulbul"den murad, 
enbiya ve evliya hazaratidir. Ve "bag"dan murad, alem-i surettir. Ya'ni, nef- 
sani ve cismani olan kimseler bu alem-i surette havass-i zahirelerinin vercligi 
ma'lumat ile cjrkin cjrkin baginrlar ve halka bu egri ilimlerini ta'lim etmeye 
cahsjrlar. Hakikat aleminin bulbulleri olan evliyanin ilim ve ma'rifetleri ise 
mustaidlerin ruhlanni §evke getirir. Binaenaleyh onlar bu nefsani ve cismani 
kimselerin cjrkin sesleri karsisinda higbir vakit latif sadalanni tenkis etmezler. 

29. ^Binaenaleyh hu "^fiefaliL ma ye§a" -pazannda her hirinin ayn mu§tervsi 
variir, 

Ya'ni, "Yef alii ma ye§au", "Hak Teala diledigini yapar" (Al-i imtan, 3/40) 
ayet-i kerimesinin hiikmii can oldugu mahalde ya'ni bu alem-i §ehadette 
imanin ve kiifriin ve tasdik ve inkarin ve taat ve fiskin ayn ayn mu§teiileri 
ve ehli vardir. Zira bu alem-i §ehadet esma-i ilahiyye asarinm mahall-i zuhu- 
rudur. Ve esma-i ilahiyye Had! ve Mudill ve Nafi' ve Darr ve Basit ve Kabiz 
ve Mu'tl ve Mani' ilh... gibi mutekabildir ve miitezaddir. Bu esma zat-i 
Hak'dan zuhuru isterler ve Hak dahi onlara rahmeten zuhurlanni murad 
eder. Binaenaleyh Hakk'in kazasi ve hiikmii bu alem-i keseratta esmamn 
kullisine miisteniddir. tmdi Had! isminin mazhan olan efrad-i be§er enbiya- 
mn ve evliyanin beyan ettikleri maarif ve hakayrkin mu§tensidir; ve Mudill 
isminin mazhan olan efrad-i be§er dahi bunlarm miinkiri ve kiifur ve fiskin 
miisterisidir. 

30. ^Dikenliijin mezesi ate$in tjiaasidir. £}ul kokusu sarho$un dimacjinm atdasulu. 

"Nukl", icki esnasinda yenilen meze demektir. "Dikenlerden murad, Mu- 
dill ve Darr ve Mani' gibi esma-i celaliyyenin mazhan olan kimselerdir ki, on- 
lann mezesi ve zevk aldigi ma'nalar inkar ve izrar-1 nasdir ki, bu ma'nalar ce- 
lal-i ilahiyyeden munbais olup yine celal-i Hakk'in mazhan olan ate§e mulhak- 
tirlar ve ates, in gidasidirlar. Gul kokusu mesabesinde olan maarif ve hakayik-i 



<^j^> 



AHMED AVNt KONUK 

enbiya ve evliya ise "Hadi" ve "Nafi"' ve "Mu'ti" gibi esma-i cemaliyyenin 
mazhan olup a§k-i ilahiden sarhos, olan kimselerin dimaglannin gidasidir. 

31. Eger -pislik hizim indimizde zeM olur ise domuza vehfipege seker ve helva 
olur. 

Ya'ni, hassryyet-i esma yekdigerine zid ve mtitekabil oldugundan bu zid 
isimlerin mezahiri dahi yekdigerine zid olurlar. Mesela kiifiir ve inkar kafirin 
indinde makbui ve mu'minin indinde merduddur; ve keza iman mii'minin in- 
dinde makbui ve kafirin ve rminkirin indinde mezmumdur. Bunun gibi pislik 
ve lase insanlarm indinde hakir ve merdud oldugu halde domuzun ve kope- 
gin indinde makbui bir gidadir ve seker ve helva gibidir. 

32. 6cjer pisler bu pislikleri yaparlarsa sular pak etmeye ievecciih ederler. 

Ya'ni, sifat-i nefsaniyye ile miilevves ve pis olanlar kiifiir ve zuliim pislik- 
lerini yaparlarsa berrak su mesabesinde ve ruhan! olan enbiya ve evliya da- 
hi onlan temizlemeye tevecciih ederler. "Teniden", burada teveccuh etmek 
ma'nasmadir. 

33. [jer$i yilanlar zehir sapcdik ederler ve gerci acdar hizi perisan ederler. 

Gercj yilan gibi olan nefsani ve cismani kimseier bizim inkanmiz ile 
me§gul olarak zehir gibi olan kotii ahlaklanni ve-inl^ra dair olan kotii sozle- 
rini etrafa sagarlar ve gercj onlann sacftklan bu zehftler bizim batimmizi mii- 
teessir ve perisan eder. 

_pj^ OLil J^ j\ -^J^y j^w _j jJjS" j t<fi j> t$l>^ 

34. Sirdar dag ve kovan ve afla$ uzerinde haldan seker dacjaracft kouarlar. 

"Nahl", bal ansi; "kiindu", kovan; "enban", dagarcik ma'nalannadir. 
Ya'ni, yilanlar mazhariyetleri icabi olarak zehir sacarlarsa, bal anlan mesabe- 
sinde olan insan-i kamiller dahi bal gibi olan hakayik ve maarif-i ilahiyyeden 
seker dagarcigi mesabesindeki kitablan tasnif ederler. Ve elfaz ve ibareler ile 
bu ilim ve ma'rifet ballanni kalblere ve dimaglara teal ederler. 



c^ep^ 



MESNEVf-1 SERlF §ERHl / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

35. ,2,ehirler her ne kaclar zehirlik eierlerse de, tiryaklar onlart $ahuk hopa- 
rirlar. 

"Zehirlef'den murad, munkirlerin efkar-i batilesi ve i'tikadat-i fasidesidir. 
Tiryaklardan murad, evliyaullahin tasarrufudur. Ya'ni, efkar-i battle asha- 
bi her ne kadar sozleriyle ve kitablanyla ezhan-i be§eri zehirlerler ise de in- 
san-i kamiller tasarruflan tiryaklanyla o zehirleri cabuk def ederler. 

Menkibe: Nefahatu'I-Uns'de menkuldur ki: "Ulemadan birisi nakletmi§- 
tir ki: "§eyh Abdulkadir'in huzuruna vardim. Heniiz delikanh idim ve ya- 
nimda ulum-i felasifeden bir kitab var idi. §eyh benim kitabima bakmadan 
ve adini sormadan: "Ya filanl Senin bu kitabin ne fena arkada§tir! Git, bu 
kitabin yazilanni sill" dedi. Ben §eyhin korkusundan kasdettim ki, §eyhin 
huzurundari cikayim ve o kitabi eve birakayim ve bir daha yanimda bera- 
ber getirmeyeyim. Benim nefsim o kitabi silmekte miisamaha etti. Zira o 
kitabdan ba'zi §eyler ogrenmis. idim ve ben ona muhabbet etmis, idim. Vak- 
taki bu niyet ile kalkmak istedim, §eyh bana bakti, bende baglanrms. gibi, 
kalkmaga takat kalmadi. Sonra dedi ki: "Kitabi bana ver!" Vaktaki kitabi- 
mi agtim, butiin sayfalanm yazidan hall gordum. §eyhin eline verdim. 
Onun yapraklanni gevirdi ve "Bu gibi kitab fezail-i Kur'an'dir" dedi. Gor- 
diim ki kitab guzel yazi ile yazilmis, Fezail-i Kur'an'dir. Ondan sonra dedi 
ki: "Kalbinde olmayan §eyi dilin ile soylememeye tovbe ettin mi?" "Tovbe 
ettim" dedim. Ondan sonra: "Ayaga kalk!" dedi. Kalktim. kitabdan ez- 
berledigim §eylerin hepsi hatmmdan silindi. Asia, sjmdiye kadar da hatm- 
ma gelmedi." 

36. Uakidki bakasm hu rikan hep zerre zerre ile cenktir. ^Bm kafirlik ile ol- 
dugu gibi. 

Ya'ni, bu cihana dikkatle baktigin vakithey'et-i mecmuasim te§kil eden 
zerrelerin birbirleriyle cenkte ve kavgada oldugunu goriirsun. Bunlann 
cenkleri ve kavgalan dinin kafirlik ile cenk etmesine benzer. Nitekim bu hal 
vucud-i insaninin tedkikinde fennen dahi sabit olmu§tur. Vucud-i insamde 
yekdigerine muhalif olan mikroplar arasinda bir cenk-i daimi vaki' olmak- 
tadir. 



c^p^a 



AHMED AVNt KONUK 

37. O tir zerre sol tarafa ve o diger zerre ialebcle sag tarafa ucar. 

"Sag" ve "sol" ta'biri zerrelerin muhalefetlerini beyan igindir. Nitekim son 
nazariyyat-i fenniyyeye gore "atom" ta'btr olunan zerrelerin miisbet ve men- 
fi elektronlardan terekkiib ettigi mevzu'-i bahs olmaktadir; ve musbet menfi- 
nin ziddi ve muhalifidir. Velhasil her bir zerre asl-i hakikiden kendi varhgina 
aid feyzi almak hususunda birbirine muhalif talebde bulunur ve bin sola ve 
digeri saga hareket eder. Ve bu hal hassryyet-i esmanin yekdigerine zid ve 
miitekabil olmasindandir. 

38. nZir zerre yukan ve o diger zerre ba$ asagidir. <7He\)ilde onlann full cenk- 
lerini gor! 

Bir zerre yukanya muteveccih olursa, diger zerre de ba§ a§agiya gider ve 
tevecciih ve meyil hususunda her ikisi fiilen birbirine muhalefet eder. Zira bu 
alem-i suret alem-i ef aldir. Kuwede olan muhalefetler fiilen zuhur eder; ve 
muhalefet-i fiiliyye ise his goziiyle goruliir. Onun igin beyt-i §erifte "gor" bu- 
yurulmustar. 

39. Jidi olan cenk gizli olan cenktendir. ISu tehalufden o tehaliifii hill 

Fiili olan cenk ve muhalefet gizli ve kuwede olan cenkden ve muhalefet- 
tendir. Binaenaleyh bu fiili olan muhalefetten o gizli ve kuwede olan cengi 
ve muhalefeti bill Ve o gizli olan muhalefet dahi muhalefet-i esmadir ki, his 
goziiyle gorulemez. Bunun icin beyt-i §erifte "bil!" buyurulmusmr. Zira zahir- 
den batina akil vasitasiyla intikal olunur. 

40. ^Bir zerre hi o annexe mahvoldu, onun cengi vasif ve hesabdan itsart oldu. 

"Giines"ten murad, vucud-i hakiki-i Hak'tir. Ya'ni, bir zerre ki onun vu- 
cud-i izafisi vucud-i hakikide mahv ve fan! oldu, onun cengi ve muhalefeti 
bu alem-i surette tavsife ve hesaba gelmez. Zira o zerre renk ve suret alemin- 
den renksizlik ve suretsizlik alemine riicu' etmistir. Nitekim I. cildin 2505 ve 
2506 numaralanna musadif olan: 



C $P?> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

[Ya'ni "Vaktaki renksizlik rengin esiri oldu, Musa, Musa ile cenkte oldu. 
Vaktaki bi-renklige eri§esin ki, onu tuttun idi, Musa ve Fir'avn sulh tutarlar"] 
beytlerinde bu ma'naya dair Izahat gegti. 

^ j C^>XJ>jy- dX*r C)yf\ j£^r ( _ r & j ^ Xi y*A oji j by: 

41. Uaktaki zerreden nefs ve nefes mahvoldu, $imdi onun cengi ancak giine§in 
cengidir. 

"ZerreMen murad, taayyun-i be§eri, "nefs"ten murad, zerrenin zati ve 
"nefes"den murad, zerrenin sifati, "giines/'den murad, viicud-i haktkidir. 
Ya'ni, zerre mesabesinde olan be§erin zati ve sifati viicud-i hakikinin zatin- 
da ve sifatmda mahvoldugu ve fena-fillah mertebesine geldigi vakit, eger bu 
hal icinde ondan muhitine kar§i bir muhalefet zuhur ederse onun muhale- 
feti vucud-i hakikinin muhalefeti olur; ve bu mertebeye "kurb-i feraiz" der- 
ler. J.j <Iji ,^3'j 'cL'j l\'c2>'j £j (Enfal, 8/17) ya'ni "Ey resulum! Attigin va- 
kit sen atmadin velakin Allah Teala atti" ve aIji b^C lJi ji^C '^ jji oi (Fe- 
tih, 48/10) ya'ni "Sana Mat edenler ancak Allah'a biat ederler" ayet-i'keri- 
melerinde bu makama i§aret buyurulur. 
- t * «, * 

42. Ondan hareket ve tab' ve sukun gitti. O^feden? "Dnna ileyhi raciani" dan. 

Ya'ni, o zerreden kendiligi ile vaki' olan hareket ve tabiat ve siikunet za- 
il olup, artik onun efali ve sifati ve harekati Hak ile vaki* oldu. Bu neden 
boyle oldu? oJ^\j «Ji u (Bakara, 2/156) ya'ni "Biz muhakkak Hakk'a donii- 
ciileriz!" ayet-i kerimesinde beyan buyurulan ma'namn o zerreden fiilen zu- 
hurundan dolayi boyle oldu. 

f.Xi. £pj~^ J^l jU>j j j f_-Li gr\j Zy- j y y~> U 

43. 'Uiz senin hahrine kendlmizden rod' olduk) ve ashn radamdan miisterzi 
olduk. - 

Bu kurb-i feraiz makaminda bulunan kamillerin zerre mesabesinde olan 
taayyiinleri derler ki: "llahl! Biz senin varliginin deryasina bu viicud-i izafi 



C^WD 



AHMED AVNt KONUK 

aleminde bize ihsan etmis oldugun kendiligimizden ve bizligimizden riicu* et- 
mek suretiyle vasil olduk; ve asil. olan senin vucud-i; haklkinden siit emmek 
if in siit emmeyi isteyici olduk. Ya'ni fer" olan vucud-i izafi aleminden yemek 
ve igmek ve kuvvet almak istemedik. Ancak havl ve kuvveti senden almak 
istedik ve fer' olan vucud-i izafi alemini aradan tayy ettik. 

44. 6y yuldan yolun furuunda kalmi§ olan! 6y usulsiiz! ^sulden az laf soyle! 

Ey gulyabani mesabesinde olan nefis ve seytamn igvasindan dolayi Hak. 
yolunun fer'leri olan vucud-i izafi aleminin hayalatinda kalmis olan insan-i 
nakisl Ey asl-i hakikiden siit emmemis olan usulsiiz! Usul-i sulukten az laf 
soyle! Bu beyt-i serif kurb-i feraiz mertebesinde bulunan kamillerin salikleri 
tesviken yazdiklan kitablarda ahval-i siiluke dair olan sozleri ezberleyip haki- 
katlerini anlamadiklan halde suna buna ma'rifet satanlara ve mursidlik da'va- 
sinda bulunanlara hitabdir. Nitekim I. cildin 324 numarasma rmisadif olan: 
dj~* J\j ^~l* j> jo\j^j \j . o_ji >j> ijjjj oUojjj <-»j>- ya'ni "Bir saf adama o fusun- 
dan okumak icm, algak adam, dervislerin sozlerini calar!" buyurulmus idi. 



a**^ 9 ' on 



C— Jb U j! c~~~J {jf jy j- 3 ^* 7^*0 j ^ <^r 



45. ''Bizim cencjimiz ve sulhiimiiz nur-t aynda hizden depldir, iki -parmak ara- 
sindadir. 

"Ayn", burada "zat" ma'nasinadir. Ikinci misra'da ,>-*«*Ji cm f^^ vj^ oi 
iix, ^juT L^ju, j^)\ e ui ^ ya'ni "Bem-Adem'in kalbleri Rahman'in parmak- 
lanndan iki parmak arasindadir, onlan istedigi gibi dondurur" hadis-i §erifine 
isaret buyurulur. Ya'ni, bizim sulhiimiiz ve cengimiz ve muvafakatimiz ve 
muhalefetimiz ZaM Hakk'in nur-i viicudu icjnde vaki'dir. Bizim viicudat-i 
mevhumemizden degildir. Rahman'in parmaklan mesabesinde olan isimle- 
rinden ve sifatlanndan cemali ve celalf olan iki parmaklarindan ya'ni sifatla- 
nndandir. Hak Teala esma-i cemaliyye ve celaliyyesi asanyla bizim kalbleri- 
mizi diledigi gibi donduriir. 

JjJfc C-^-jy- {*JjZ- l)W J* <J^* <&*■ L f^ > >-^" (_5^* "^fc" 

46. j^iUi cenk, tah'i cenk, kavli cenk, cuzler arasmda korkunc bir harhdir. 

Bu alem-i surette cuzler ya'ni esya arasindaki fiili ve tab! ve kavli olan 
cenkler ve muhalefetler korkunc ve ardi arasi kesilmez' bir harbdir. Cenk ve 



G ^p* 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

ihtilafat cemadat ve nebatat arasinda tab'an ve hayvanat arasinda tab'an ve 
fiilen ve insanlar arasinda tab'an ve fiilen ve kavlen vaki' olur. 

47. ^Bit cihan hu cenkten kaim oluyor. Diallolmak i$in anasira hak! 

Binaenaleyh bu suret aleminin kryami ve devami cenk ve ihtilaftan nes/et 
ediyor. Bu miiskil goriinen mes'elenin hallini istersen anasinn ahvaline bak! 
Mesela hep ate§ olsa ve onun tab'an muhalifi olan su olmasa higbir suret 
mevcud olmaz. Ve keza hep su olsa ve hie ate§ ve hararet olmasa alem inci- 
mad eder ve higbir ma'muriyet vucuda gelmez; ve toprak ve hava olmasa vi- 
ne ma'muriyet hasil olmaz. Bunlar anasir-i miirekkebedir. Kimyada isimleri 
zikrolunan anasir-i basitanm imtizacat ve ihtilafati da boyledir; ve miisbet ve 
menfi olan elektriklerin ihtilafati da meydandadir. 

48. ^Dort unsur dort kavi direktir hi, onlann uze-rinde diinyantn tavam muste- 
vidir. 

Bu suret alemi olan diinyamn tavam ate§, su, toprak ve havadan ibaret 
olan dort anasir-i miirekkebden tesviye olunmu§tur; ve bu dort anasir-i mii- 
rekkeb diinya tavaninin dort kuvvetli diregidir. Nitekim istilahda buna "er- 
kan-i erbaa" dahi derler. Ve bu dort anasir, anasir-i basitanm yekdigerine im- 
tizacat ve ihtilafatindan husule gelmistir. Nitekim ates. ve su hikmet-i tabiiy- 
ye nokta-i nazanndan birbirinin ziddidir, fakat kimya nokta-i nazanndan ay- 
m anasinn muhassalalandir. Zira bugiinkii gunde kiiremizin etrafinda dalga- 
lanan bahr-i muhit muvellidu'1-ma' ve muvellidu'l-humuza ve sodyumdan 
miirekkebdir. 

49. Dier hir direh o di^erini kirtadir. Su direcji o §erer dire^ini hiriculir. 

"§erer", kivilcim ma'nasina olan "gerere" ve "§erare"nin cem'idir, burada 
atesten Mnayedir. Ya'ni, tabiatleri birbirinin ziddi olan bu dort direk birbirini 
kinci ve yikicidir. Mesela su diregi ates diregini kinci ve sondurucudiir. £iin- 
kti suyun tabiati soguk ve yastir; ve atesin tabiati onun ziddi olan sicak ve 
kurudur; ve keza havanin tabiati sicak ve ya§tir. Qiinku muvellidu'1-ma' ile 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

rmivellidu'l-humuzayi havidir; ve topragin tabiati soguk ve kurudur; ve su, 
hava ve toprak ecsam-i basitamn mayi' ve gaz ve sulb hallerinde terkibinden 
ibarettir. Hararet bunlarda mundericdir. Binaenaleyh bunlann her birinde bir- 
birine muvafik olan tabiatlar oldugu gibi birbirine zid olan tabiatlar de mev- 
cuddur. Zid olan tabiatlar sebebiyle aralannda daima cenk ve ihtilaf vardir. 
Ve vucud-i insani dahi bu dort riikunden yaratilmistir. 



50. ^indenaleiih halhin binasi ezMd iizerine oldu. $iibhesiz biz zarar ve fd- 
[50] . . . \ . . v J 

ide ifin cenkpytz. 

Cismam olan hilkatin binasi boyle tabiatlan birbirine zid olan maddeler 
iizerine kurulmustar. Bunun icm biz insanlar siibhesiz zarar ve faide ya'ni 
celb-i menfaat ve def'-i mazarrat icjn cenk ve muhalefet icjndeyiz. 

51. Centra akualim o gaynn hilafulir; her birisi eserde birbirine muhaliftir . 

Mesela benim hallerime bakihrsa bir halim diger halimin gayn oldugu go- 
ruliir ve her bir halimin eseri ba§ka baska olup birbirine muhaliftir. Mesela 
gulmem aglamamin ve hareketim siikunetimin ve sevincim kederimin ve ac- 
hgim toklugumun ilh... ziddidir. 

52. uMademki ben her dem kendi yolwnu vuruyomm, ba$ka kimse tie nasil uy- 
gunluk eierim? 

Mademki ben kendi vucudumda renksizlik ve vahdet yolunu bu renkle- 
rim ve ihtilaflanm sebebiyle vuruyorum, baska kimseler ile nasil uygunluk ve 
ittihad ederim ve cenk ve ihtilaf etmem? Zira o baskalannin ahvali de benim 
ahvalim gibidir. 

53. S^hvdlim leskerlerinin dalgasim gorl Dier bin li^eri ile cenhie ve kin- 
dedir. 

Benim hallerim ordulanmn dalgasim gor ki, bir halim diger halime uymaz 
ve her bir halim diger halim ile cenkte ve kin ve ziddiyet icmdedir. 



*&l& 



MESNEVl-i §ERIF §ERHI / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

jl^p^p 7tls<9 j~*I jlj^ i(j «j, ■ OJ^T \3^>r cj&t ^yt" j^ J^t<* 

54. D&endinde hoyle agir cenhlerehak! ''Binaenaleyk haskalanmn sulk iimuU- 
ni tutma! 

Ey salik! Kendi viicudundaki boyle agir ve devamli cenklere bak! Baska- 
lanmn hallerini de kendi hallerine kiyas et de onlarin senin ile sulh ve muva- 
fakat icjnde bulunmalarmdan umidini kesl Zira onlar da senin gibi muhtelif 
nailer icindedir. Bu beytin ikinci misra'i Hind niishalannda di^ J>^* ^ tr4 
o! £,.* suretindedir. Ya'ni "Kendi cengin iginde iken nicin baskalanmn cengi 
ile mesgulsun?" demek olur. 

$j> (JlSJj jjj tJL^ il)L^>- jJ ^Ir^J CJL?- iShr ^j j>v» b 

55. ^fiakud, mecjerhi, Utah, seni hu cenktenkurtara! Seni hir renk olan sulk d- 
kanma goture! 

Yahud, megerki, Hak Teala seni bir cezbe-i inayeti ile bu alem-i kesafet ve 
cismaniyyetin unsuru olan cenklerden kurtarsm ve seni besaitten ve bir renk- 
ten ibaret ve sulh alemi olan ervah ve vahdet alemine gotursiin. 

Menkibe: "Bir fakir AbdiilgafuFi Lari hazretlerini vefatindan birkac, gun 
sonra bir gece vakiasinda gormus. ve sormus ki: "Acaba, alem-i ahirette a§k 
ve a§ikhk ve mezahir-i cemileye taalluk-i hatir olur mu?" Cevaben buyur- 
muslar ki: "Ne soylersin! Asil a§ikhk bu alemde miiyesserdir. Zira alem-i ec- 
samin giizelligi ecza-i muhtelife terkibinden hasil olmustur. ecza birbirine 
ziddiyeti sebebiyle cabuk bozulur ve degisir ve taalluk-i hatir kalmaz. Fakat 
bu alemin giizelligi ki, besaitin cem'inden hasildir, ecza beyninde ziddiyet ve 
muhalefet yoktur. Fan! ve zail olmaz veasla bozulmaz ve degismez. Onun 
icm a§k ve a§iklik burada daima bir karar uzerinedir. §u kadar var ki, ruhun 
bedene olan alakasi sebebiyle ibtida-yi inkita'inda birkac. giin cevher-i ruha 
biraz kansMk anz olur. Lakin diinyamn alakasim bertaraf edip saf ve pak 
olunca yine asiklik zevkine vasil olur." (Re$ahat'tm alinmistir.) 

Bu beyt-i §erifte cismaniyetten saf ve pak olan evliyaullahin bu hayat-i 
diinyeviyyede iken dahi, bu renksizlik ve ittihad alemine dahil olduklanna 
isaret buyurulur ki, bu hale "cennet-i 'acil" ta'bir ederler. 

56. dhdn-i hoki ve ahaddan gaunst degildir. jlira ki o ierktb ezdaMan degildir. 



C\£3<Jf^> 



AHMED AVNl KONUK 

"Abad", Arabi'de "ebed'ln cem'idir; Farisi'de "ma'mur olan mahal" ma'na- 
sinadir. Burada her ikisi de miinasibdir. Ya'ni, o renksizlik ve ittihad alemi 
bakidir ve ebedlerin alemidir; yahud ma'mur olan bir mahaldir. Zira o alem, 
cismaniyet alemi gibi anasir-i muhtelifeden ve birbirine zid olan ciizlerden 
miirekkeb degildir. 

57. HSu tefarii zicUa ziddan cjelir. IJakiaki zid olmaz, hekadan flayri olmaz. 

"Tefani", birbiriyle fan! olmak demektir. Ya'ni, cismaniyet alemindeki bu 
tefani birbirine tab'an zid ve muhalif olan §eylerden gelir. Mesela su atesjn 
ziddidir ve ates, dahi suyun ziddidir. Su atesjn vucudunu sondiirmek suretiyle 
izale ettigi gibi, ate§ dahi tebahhur ettirmek suretiyle suyun vucudunu orta- 
dan kaldinr. Renksizlik ve ruhaniyet alemi ise ezdaddan murekkeb olmadigi 
icin boyle degildir. Orada zid olmadigi igin fena'da yoktur. Ancak beka vardir. 

58. 'TZi-nazir, aiine§ ve onun ziMi olan zemherir olmaz diue cennetten zid- 
di nefuetti. 

Ya'ni, zid olmayan yerde beka olur, sozumiiziin delilini istersen bt-na- 
zir olan Hak Teala sure-i insan'da C^j Uj lLIa (& Ojy. u (Insan, 76/13) 
ya'ni "Onlar cennette giines, ve zemherir gormezler" kelami ile mahall-i beka 
olan cennette zid olmadigim beyan buyurdu. Zira giines, menba-i hararettir 
ve "zemherir", §iddetli sogukdemek olup birbirinin ziddidir. Burada foyle bir 
sual varid olur: "Diinya ve ahiret esma-i ilahiyyenin mezahiridir ve hassiy- 
yet-i esma yekdigerinin ziddi ve mukabilidir. Cennette ezdad olmaymca es- 
ma-i ilahiyyenin ba'zilan muattal mi olur? Halbuki ta'til-i esma caiz degidir." 
Cevab budur ki: "Alem-i ahirette cennet mezahir-i cemaliyyenin ve cehen- 
nem ise onun ziddi olan mezahir-i celaliyyenin mahallidir. Binaenaleyh es- 
ma-i miitekabile ve miitezaddenin mahall-i tecellileri ba§ka ba§kadir. Onun 
icin cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri alem-i diinya ecma' ve alem-i ahiret ev- 
sa'dir" buyururlar. Zira dunyada bir §ahis iizerinde lezzet ve elem ictima' 
eder. Ahirette ise elem ve lezzet ehli baska ba§kadir." 

59. Ulenksizlik renhlerin asliclir. Cenklerin usulii sulhler olur. 



<^S£» 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVf-6 • 

Bu beytin ma'na-yi zahinsi: Hikmet-i tabiiyye nokta-i nazanndan ma'lum- 
dur ki, giinesjn ziyasi beyaz ve renksiz goriiniir. Halbuki bu ziya e§yada gor- 
diigiimuz menek§e, clvidT, mat, ye§il, sari ve turuncu ve kirmizidan ibaret olan 
yedi rengin ve bunlann furuatmin ashdir. Zira esyamn kendilerine mahsus bir 
rengi yoktur. Ancak haiz olduklan hassa sebebiyle bu renksiz olan ziyada mun- 
demic ve mestur olan rengi emer. Mesela bir cigegin mavi gortinmesi kendisini 
te§kil eden maddelerin bu yedi ziyadan altisim gdstermeyerek yalniz mavisini 
gostermesindendir. Binaenaleyh alem-i tabiatta renksizlik renklerin ash olur. 

Cenkler ve kavgalar dahi kezalik sulhlerden gikar. Zira gerek e§has-i mad- 
diyyenin ve gerek e§has-i ma'neviyye olan hukumetlerin ekser-i ahvali sulh 
iizerinedir. Vaktaki aralannda celb-i menfaat ve def-i mazarrat luzumu zahir 
olur, bu sulh halinden cenk ve kavga hali zuhur eder. Binaenaleyh sulhler 
asli ve cenkler fer'i ve arizt birer hal olur. 

Beytin ma'na-yi batinisi: "RenksizlikMen murad, biiciimle sifat ve esmayi 
cami' bulunan vucud-i hakiki-i Hak'tir. "Renkler"den murad, mezahir-i esma- 
iyye olan vucud-i izafi alemindeki taayyunattir ki, bunlann ash o vucud-i ha- 
kikidir. Nitekim yukanda 40 numaraya musadif olan beyt-i §erifte bu husiis- 
taki izahat gecti. 

Jly j j>*A j» JvpI -Lib J-^j J\jj pJ> ^ jj\ J-^l C — JL4*- l)\ 

60. I^u. pur-j/am olan hanenin ash ahan&ir. Dier hicr vefirahtn ash vasl olur. 

"Visak", ev ma'nasinadir. "0 cihan"dan murad, mertebe-i vahdettir; ve 
"gam dolu olan hane"den murad, bu alem-i §ehadettir. Ya'ni, mertebe-i vah- 
det, esma ve sifau ilahiyyenin miittahid ve miictemi' oldugu bir mertebe olup 
bi-renk idi. Vaktaki mertebe-i vahdet mertebe-i vahidiyyet ya'ni suver-i il- 
miyye mertebesine tenezziil etti, esma ve sifatin suretleri yekdigerinden te- 
meyyiiz etti. Fakat hicbirisi vucud-i harici ile mevcud degil idiler. Sonra bu su- 
ver-i ilmiyyenin mezahiri bu gam dolu olan dunya evinde zahir oldu. Bina- 
enaleyh mertebe-i vahdet bu diinya evinin ash oldu; ve mertebe-i vahdette ve 
mertebe-i vahidiyyet olan suver-i ilmiyye mertebesinde viicud-i hakikiden 
aynhk ve ikilik yok idi. Binaenaleyh diinya evinde zahir olan her hicr ve fi- 
rakin ash vasl ve ittihad idi. 

61 . By efendi! TZiz neden hunun muhalifiyiz? Ue vahdet hu adedleri neden do- 
tfurur? 



AHMED AVNt KONUK 

Biz neden vahdetin muhalifiyiz? Ve vahdet neden dolayi bu adedleri do- 
gurur? Bu muhalefetin delili ve sebebi atideki beyttedir. Ba'zi ntishalarda bi- 
rinci rrusra' \*f jjjj**? j\ jJi*j ^i suretindedir. Ya'ni "Bu tehaliif neden ve 
nereden gelir?" demek olur. 

J-^l iL>oi *£" *j jj> >j>. fjyi. Jv?! jIjl^I jUf j (t-jPy U aSCjIj 

62. ,Zira ?ti fciz /er'iz ve iori ezdacl asvUu. £%sd fer'de kendi huyunu tcdi 
etti. 

Ya'ni, vahdet mertebesi tenezziil ettigi vahidiyet mertebesinde temeyyiiz 
eden esma suver-i ilmiyyesinin ahkam ve asanni izhar igin bu viicud-i izafi 
aleminde dort asil peyda etti; onlar da ate§, hava ve su ve topraktir. Bu dort 
ashn her birinin huyu ve tabiati digerine muhaliftir. Bizim cisimlerimiz dahi 
bu dort asillann fer'idir ve onlardan murekkebdir. Binaenaleyh asil olan bu 
dort anasir-i miirekkebe kendilerinin fer'i olan bizim cisimlerimizde kendi 
huylan olan muhalefeti icad etti. 

63. Can flevheri mademhi jasillann arkasinda&ir, onun huyu hu degildir, ZK$>- 
riyanin huyutlur. 

Cevher-i nuram olan can ise bu alem-i §ehadette anasir-i murekkebe ara- 
sindaki fasillann ve aynliklann arkasinda ve haricindedir. Onun huyunda 
ve tabiatinda bu anasir-i muhtelifenin tabiati ve huyu yoktur. Onun huyu 
Kibriya'mn ya'ni Hak Teala hazretlerinin huyudur. Bunun icjn hadis-i §erif- 
te aUi t3->ui i^a*j ya'ni "Allah'in ahlaki ile ahlaklamniz" buyurulmu§tur ki, 
"Sifat-i nefsaniyyeden pak olup, sifat-i ruhiyye ile muttasif olunuzf" demek- 
tir. Zira run halife-i Hak'tir. Binaenaleyh ahlak-i ilahiyye ile muttasiftir. 

64. Cenhleri gor h,i, o sulhlerin astllarulir, ^Peygamber gvbi hi, onun cengi ^Ku- 
du i$inclu. 

Mesela insanin cismini terkib eden tabiatlan birbirine muhalif dort anasir 
arasmdaki miicadeleden cisme olum anz olur ve anasir-i muhtelife inhilal 
eder; ve bu anasin terkib eden anasir-i basita dahi bu terkib kaydindan kur- 
tulup kendi asillanyla ittihad eder. Cenk bertaraf ve sulh hasil olur. Ve keza 



c ^^= 



MESNEVf-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Peygamber'in cengi ve niza'i gibi ki, onun bu cengi ve muhalefeti vahdaniy- 
yet-i Hakk'i ta'lim ve sjrkten nehv icin vaki' oldu. Nitekim ayet-i kerimede 
'^L ' jiiifj 'jy&Ljfj 'jj&\ o*u- yji (JC (Tevbe, 9/73) ya'ni "Ey peygamberim! 
Kafirler ile ve munaftklar ile cihad ve harb et! Ve onlara galiz ve ha§in mu- 
amele yap!" buyurulmu§tur. Zira kulub-i be§erde vahdet-i i'tikad hasil oldu- 
gu vakit aralannda niza' ve muhalefet kalkar ve sulh-i umumi hasil olur. Bi- 
naenaleyh bu cengin ash da sulh olmus, olur. 

OU.> ji o^^j c_JU jA ?-jZ> JLf>- jj y> j-i t>j~$ j cu-JIp 

65. Dier iki cihanda flalib ve muzajferciir. HZu flalihin serhi agiza sifltnaz. 

"$re", zafer bulmak ve miistevli olmak ve §uca' ve dilaver ma'nalarma- 
dir (Burhin). Ya'ni, Peygamber asil olan sulha vusul icm cenk ve niza' etti- 
ginden her iki cihanda ya'ni diinyada ve ahirette kiiffara ve mtinanklara 
galib ve rhuzafFerdir. Bu galib olan peygamberin hakikatini §erh ve beyan et- 
mek agiza ya'ni elfaz ve ibareye sigmaz. Zira haklkat-i muhammediyye na~ 
mutenahi olan alemi muhittir. Elfaz ve ibare ise mahduddur; ve mahdud olan 
§ey na-mahdud olani ihata edemez. 

66. 6ger Ceyhun'un suyunu $ekmek miimkin iegil ise, susamtslih kaclartlan ke- 
silmeh aahi mumkin degil&ir. 

§u kadar var ki, gerek peygamber ve gerek onun varisleri olan insan-i ka- 
millerin evsafim beyandan busbiitun siikut etmek de miinasib degildir. Me- 
sela eger Ceyhun nehrinin suyunu tamamiyle igmek kabil olmasa bile, susa- 
misjigi def edecek kadar olsun o nehirden kesilmek ve yiiz gevirmek mum- 
kin olmaz. 

67. Gger ma'nevi cienizin susanu?t oldun ise, <j\iesnevi adasinda iejerriic ei! 

"At§an", susamis, olan kimse, "rurce", gamdan ve gussadan kurtulmak ve 
teferriic etmek. Ya'ni, ey kimse, eger sen suretsiz olan ma'na denizinin susa- 
mi§i isen, o ma'na denizi ortasinda elfaz ve ibare suretleriyle zahir olan bu 
Mesnevn §enf adasinda bir teferriic et! Ve bu alem-i §ehadet ve kesafetin 
cenklerinden ve muhalefetlerinden ve gam ve gussalanndan kurtul! 



cg^ 



AHMED AVNt KONUK 

a * 

68. O fcaoW /urce et ki, her nefesie uMesneviyi ancak ma'nevi goresin! 

"Furce", iki §ey arasindaki yank demektir. Burada "furce"den murad, la- 
fiz ile ma'na arasidir. "Fiirce-kun", "yar ve ayir!" demek olur. Lafiz ile ma'na 
arasmi o kadar yar ve ayir ki, MesnevTyi her nefeste lafizdan ve hikaye su- 
retlerinden art ve ancak ma'nadan ibaret goresin! 

69. ^Vaktaki riizgar irmaam suyunu soman go-piinden afar, su hendinin renk- 
sizliflini izhar eder. 

Zira ma'na su ve lafiz saman copii gibidir. Mesela rtizgar irmagin suyun- 
dan gorgopii acftgi ve siyirip kenara attigi vakit, su kendinin renksizligini ve 
berrakhgim gosterir. Bunun gibi feyz-i rahmani riizgan dahi ma'na irmaginin 
iizerindeki elfaz ve huruf corcopleri siyinp agar ve berrak su mesabesinde 
olan ma'nanm safligi ve berrakhgi kalb ve akil gozu onunde zahir olur. 

70. uMercamn iaze dallanni $or\ Can suyundan meyveler biimis gor! 

Ma'nevi olan deryada biten maarif-i ilahiyye ve ulum-i lediinniyye mer- 
caninin taze ve sjmdiye kadar gorulmemis. ve isjtilmemis. dallanni ve fiiruati- 
ni gor! Insan-i kamilin ruh-i §erifinin suyundan negv u. nema bulmus. olan 
ma'rifet meyvelerini tema§a et! Ve ruhunun agziyla onlan kemal-i zevk ile ve 
lezzetle ye! 

71. Uaktaki harften ve sesien ve nefesien yekta olur, o hepsini birakir ve der- 
ya olur. 

Ya'ni, ma'na denizine susamis. olan kimse o deryamn ortasinda elfaz ve 
ibare suretleriyle zahir olan bu Mesnevi-i ^enfadasinda teferriic edip, lafiz ile 
ma'na arasmi ayirt etmekte riisuh ve meleke peyda ettigi vakit deniz ortasm- 
daki ada batip deryada miistagrak oldugu gibi, bu Mesne vfnin sureti dahi 
onun nazannda o ma'na deryasinda batar; ve nefes vasitasiyla cikan sesten 
ve sozden yekta ve art olup suretten aynhr. kimse bunlarm hepsini birakir. 
Kendisi zevk ve ma'na deryasi olur. 



°&@P 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

72. Soz soyleyen ve sozu Hinleyen ve sozler, her ucii sonuncla can olurlar. 

Mesnevi-i gerifbu §art dairesinde miitalaa olundugu takdirde ondaki soz- 
leri soyleyen ve bu sozleri dinleyen ve sozlerin kendisi bu uc. nisbet ve mer- 
tebe kalkar. Hepsi can ve ma'na olurlar. Nitekim Hz. Pir "Ben muridlerin ba- 
tinmda benim sozlerimden zahir olan bir zevk ve hosjugum; Mah, Allah! 
Sen o demi buldugun ve o zevki tattigin vakit gammet tut ve §ukret ki, ben 
oyum!" buyurmusjardir. Zira zevkte ittihad ruhta ittihadi ve ruhta ittihad da- 
hi Hak'ta ittihadi mucibdir. Ve zira run Hakk'irt halifesidir; ve halife ise miis- 
tahlifin aymdir. Alem-i ma'nada bu uc §ey muttahid oldugu halde alem-i su- 
rette her birisi kendi mertebelerinde ayn ayndir. 

^U JJjjf jy? j\ JJiJ* siL- iil d\i j OU-* OU j «JLi»^ d\j 

73. Gkmek, veren ve ekmek alan ve -pak olan ekmek sureilerden sade olurlar, 
iaprak olurlar. 

Mesela ekmegi veren ve ekmegi alan ve ekmegin kendisi birbirinden ayn 
vesurette mertebeleri birbirine muhaliftir. Fakat bir vecih ile de ma'nalan 
muttahiddir. Zira her lieu kendi suretlerinden ve mertebelerinden soyunup saf 
ve sade olduklan vakit topraga munkalib olurlar. Aslmda her iicu toprak olup 
muttahid idiler, Surete geldikleri vakit her birisi bir mertebe iktisab edip birbi- 
rinden aynlirlar. Binaenaleyh yukanda 61 numarah beyitte beyan buyurul- 
dugu vecih ile bu adedleri vahdet dogurdu. Nihayet onlar yine kesretten vah- 
dete men' ettiler. 

*Lu ~j* yj *jt <* r J\ J * ji AIa a— ji ^jj OLi-^* <jAJ 

74. JZakin onlann ma'nasi 'u\ makamda, meriebelerde hem ayriltci, hem aaim 
olurlar. 

Fakat onlann ma'nasi ve hakikatleri tig makamda ya'ni ekmek vericilik ve 
ekmek alicihk ve ekmeklik mertebelerinde birbirinden ayndir. Zira ekmek ve- 
ricilik, ekmek alicihk gibi degildir; ve ekmegin kendisi ise bunlann hicbirisine 
benzemez. Velakin ucuniin asillan da toprak oldugundan bu cihetle ma'na-yi 
asltleri daimdir. Binaenaleyh onlann ma'nalan, mertebeleri i'tibariyle birbirin- 
den ayn ve asillan i'tibariyle de ittihadda ve daimdir. 



«£$*? 



AHMED AVNl KONUK 

75. 6uref foprak oldu. Jfakat ma'na olmadi. Dier kim "Oldu" derse sen ona 
"Diayir, olmadi' del 

Ekmek veren ve alan sahislann ve ekmegin suretleri bozuldu. Kendi asil- 
lanna rticu' edip toprak oldu. Fakat onlarin sifatlan i'tibariyle olan ma'nalan 
ya'ni alicihk ve vericilik ve ekmeklik sifatlan' ve mertebeleri toprak olmadi. 
Zira bu sifatlar ilmi olan suretlerdir. Her kim bu suver-i ilmiyye "Toprak ol- 
du, zail oldu" derse, sen ona "Hayir, ilim sureti madde olan topraga inkilab 
etmez" diye cevab ver! 

76. Uluh aleminde her Ufti muntazirdir. [jah suretien kapci ve gah mustakirdir. 

Run aleminde bu her ug mertebeye aid olan ma'na bekleyici bir halde du- 
rur. Ba'zan surete olan alakadan kacar ve ilim mertebesine rucu'^ ederj ye 
ba'zan suret mertebesinde istikrar edici olur. Malum olsun ki, ^.j y 'j* ^ J* 
(lsra, 1 7/85) ya'ni "Ey Resulum de ki: Ruh rabbimin emri ve se'hidif" ayet-i 
kerimesi mucibince ruh se'n-i ilahidir. Imdi sifat-i ilahiyye ve suunat-i rabba- 
niyyeden her biri ilm-i ilahide bir suret iktisab edip ba'dehu cevher-i miicer- 
red-i nurani olan ruh ve ma'na vasitasiyla gayriyet libasina burunmustiir. 
Ba'dehu alem-i sehadette taalluk edecegi suret, alem-i misalde ve hayal-i mut- 
lak aleminde peyda olmus ve ondan sonra alem-i sehadet ve kesafette zahir 
olan surete taalluk etmistir. Binaenaleyh herhangi suret-i sehadiyyenin ruhu 
suret-i misaliyye ve suret-i misaliyyenin riihu o cevher-i miicerred-i nurani ve 
cevher-i miicerred-i nuraninin riihu dahi ayn-i sabite ve ayn- i sabitenin ruhu 
bir se'n-i ilahi ve o se'nin riihu Hakk'in sifat-i Hayat'i ve bu sifat-i Hayat'm ru- 
hu dahi zat-i mutlak-i Hak olmus olur. Vucud-i haMki ve alem-i sifat ve mera- 
tib-i vueud hakkmda I. cildin 610, 625 numarah beyitlerinde izahat gecmistir. 

^u* >j** Jry s J r* j^ ^Jj j- 3 _>j jj^ j> -^ j*' 

77. "Swetlere git?" diye emir gelir; aider; yine onun emrinden de mucerred olur. 

Ma'na aleminde bekleyici olan ruha Hak Teala'nin "Surete git!" diye va- 
ki' olan emri (izerine o ruh ve ma'na surete taalluk eder. Ve yine Hak Te- 
ala'nin o ruha "Suretten alakani kes ve geri don!" diye vaki' olan emri uze- 
rine o suretten soyunur ve alakasim keser ve tekrar ma'na alemine doner. 



«^^> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVi-6 • 

78. nZinaenaleyh onun "Dialk, onun : icinclir ve emir onun icinHir" soziinii hil! 
Dialk surettir, emir onun uzerine hinici olan canclir. 



!■*>'* , , . 



Bu beyt-i §erifte sure-i A'raf ta olan o^i^ vj ^ ^,j^b J^ ] ^ U1 (A'raf, 
7/54) ya'ni "Alem-i halk ve alem-i emr Allah'indir ki, onun §ani mutealidir" 
ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, bizim bu sozlerimizden Hak Te- 
ala'mn bu ayet-i kerimede beyan buyurdugu iizere alem-i halk ile alem-i em- 
rin Hakk'in emrine tabi' oldugunu bil! Zira alem-i halk, alem-i suret ve alem-i 
zuhur ve alem-i miilktur. Ve alem-i emr, alem-i batin ve alem-i melekuttur ki, 
bu emir ve §e'n-i ilahl o suret uzerine binici olur. 

79. binici ve binlillmis sdhtn fermamndadir . Cisim Aergahia ve can hdrgahiadir. 

"Dergah", kapi mahalli ve saray havlusu; ve "bargah", ruhsat mahalli ve 
padi§ahin divanhanesi demektir. Ya'ni, binici olan ma'na ile binilmis, olan suret 
§ah-i hakiki olan Hakk'in fermani altindadir. Cisim sah-i hakikinin kapisi me- 
sabesinde olan alem-i suflide ve can §ahm divanhanesinde ve huzurundadir. 

IjJjjli' OLU jl Jul jjfb jlp ji jjhl_p- ji~ \j \^jL>- jl 

80. Uaktaki cardan tekrar uluv uzerine cajjinr, nakMerien *Dnin!" liue ses 
[81] gelir. 

"Nakib", liigatte halkin iyisi ve hayirlisi ve kethiida ve kefil ve miifettis. de- 
mektir. Burada tedvir-i emirde miivekkel olan melaike-i kiram ma'nasmadir. 
Nitekim ayet-i kerimede '^ J^j.^JJi op°s 'JL J^ru^ js (Secde, 32/1 1) ya'ni 
"Ey resulum! De ki: [Sizin canimzralan] olum melegi size tevkil olundu" bu- 
yurulur. Ya'ni vaktaki Hak Teala canlan tekrar alem-i suret olan alem-i sufli- 
den alem-i ulvi olan alem-i ervaha caginr, suretten ma'nayi nez'e me'mur olan 
melaike-i kiram o canlara "Suret merkebinden ininiz!" diye baginrlar. Suretten 
ma'nayi nez'e me'mur olan melaike-i kiramin en biiyugii Azrail (a.s.)dir. 

81. Ilundan sonra soz ince olacakiir. £%\esi az yap! Onun oaununu ziyaae etmef 

Esrar-i ilahiyye hakkinda bundan sonra soylenecek olan sozler ince ola- 
caktir. Ey Mevlana! Bundan sonra atesji ve hararetli olan ma'nalan ve es- 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

ran az soyle. atesU ma'nalann odunu mesabesinde olan elfazi cogaltma! 

82. Ta ki, kufitk olan- $omlekler $abuk kaynamasin! Dilrciklerin $omlefli ku$uk~ 
for ve al$ahtu. 

Ta ki kiiciik gomlek ve tencere mesabesinde olan idrakler gabuk kayna- 
yip, fikirler karma kan§ik olmasin. Zira avamin idraklerinin comlegi ve ten- 
ceresi kugiiktiir; ve atesfri ma'nalar oniinde algaktir. Bu algakhk onlan gabuk 
kaynatir ve atesten onlan gabuk miiteessir eder. 

83. ZPak bir Svtbhan ki, dnudik yapar, onlan harf hulutunHa gizler. 

"Sibistan", elmalik demektir ki, guzel kokulu elma mesabesinde olan es- 
rar ve maaninin sudur ettigi viicud-i evliyadan kinayedir. Ya'ni, bununla be- 
raber bu ince ma'nalan ve esran bu Mesnevi-i §enfbeyit\ennm kelimeleri ve 
elfazi altinda gok soyledik ve bundan sonra da soyleyecegiz. Fakat Hak Te- 
ala oyle mukaddes bir Siibhan'dir ki, maani ve esrar elmahgi olan viicud-i ev- 
liyayi izhar eder ve onlardan sudur eden kokulu elma mesabesindeki esrar ve 
maaniyi soz bulutu altinda saklar; ve o bulutlardan dolayi idraki zayif olan- 
lar o esrara muttali' olamazlar. 

ji jJ> Jjj <_~»- jT %}£ y y^& j ^j* _? ^-^ f ^ <y~J 

84. ^Bu ses ve laftz giift il $& bulutundan bir perde vardir ki, elmadan hohunun 
gayn gehnez. 

Esrar ve maaniye mutaallik olan bu ses ve lafiz ve kiyl ii kal bulutundan 
kokulu elma mesabesindeki o esrar ve maani iizerine bir perde cekilmi§tir ki, 
onlann ancak kokusu duyulur; kendileri istihsal olunmaz. 

J, J? &Jij. >j c±*\ ^j^ \j J<j» *i\jjt oi\ y J^ 0j>1 (jjl 

85. Hiari sen bu hokuyu aklina ziyade $ekl Ta ki, kulagim tutwp seni asiin ta~ 
rafina <ptwsu.nl 

Ey salik! Bari sen bu esrar ve maani kokusunu aklma gok gek ve onlar ile 
gok mesgul ol ki, o koku sana kilavuzluk edip kulagim tutarak seni aslm olan 
viicud-i hakikl tarafina gotursiin! 



*$$&> 



MESNEVt-I §ERfF §ERHf / XI. CtLT • MESNEVI-6 • 

86. DCokuyu sakla! O^fezleden perhiz d\ Tenini avamin sofiuk had u hudun- 
dan brtl 

"Bad", liigatte hava ma'nasina olup, sozden kinayedir [Heft Kulzum). 
"Bud", varhk [Bahar-i Acem ve Burhari). Burada enaniyetten kinayedir. 
"Bad u bud-i serd-i amm", avamin soguk ve ma'nasiz sdzlerinden ve enani- 
yetlerinden kinaye olur. "Nezle"den murad, ulema-i zahirin ve feylesoflann 
ulum-i eviiyaya muhalif olan ulum-i istidlaliyyelerini kabulden kinaye olur. 
Ya'ni, bu Mesnevi-i §erif ten aldigin esrar ve maani kokusunu sakla ve ule- 
ma-i zahirin ve feylesoflann ulum-i muhakkikine muhalif olan ulum-i istid- 
laliyyelerini kabul edip, me§amm-i ruhunu ma'lul etmekten sakin! Cisminin 
kulagim avamin bos. ve soguk sdzlerinden ve enaniyetlerinden ort! 

87. Ta hi, senin mesammini eserden sivamasm! By kimsel Onlann hevalan 
histan daha soguktur. 

Ey salik! Nihayet, avamin o bos. sozlerinin ve onlann kis. mevsiminden 
daha soguk olan heva-yi nefsanilerinin te'siri ruhunun burnunu sivamasin! 
Ve neticede bu MesnevT den aldigin esrar kokularim duymaz bir hale gelirsin. 

88. Cemad atbi donmusturlar ve iri tenlidirler. H^unlann nefesleri kar iepesin- 
den si$rar. 

nefsan! ve cismani olan avam cemad ve buz gibi donmuslardir ve cok 
gok yemeden ve icmeden iri cisimli olmusjardir. Bunlann cisimieri kar tepesi 
gibidonmus bir halde oldugundan nefesleri ve sdzleri de bu kar tepesinden 
soguk olarak sicrar ve zahir olur. 

89. Uaklaki zemxn feu kardan kefen aiye, Dtusameddm in aiinesinin kiltcini vurl 

Vaktaki zemin-i cismin ve kalbin o avamin soguk nefeslerinden donup ol- 
mii§ bir hale gele ve onlann kar tepesi gibi olan cisimlerinden esen kardan 
kefen giye ya'ni onlann soguk sdzleri senin kalbinde yer tuta ve sana te'sir 
ede, bir insan-i kamil olan halifem Hiisameddin Qelebi hazretlerinin giine§ 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

mesabesindeki ruh-i §erifinin kilicini o kefene vur! Ve o kardan hasil olan so- 
guk kefeni kes ve yirt! Zira gtines. kan eritir. "Hiisam", keskin kiiig ma'nasi- 
na oldugundan dinin keskin kihci da kefeni keser ve yirtar. 

I j a\fj* y) i3j^ Jlj jT ^/ \j <UI <ju*- J^i jl jTj t>* 

90. iSngah ol! $arktan <S%llak'in hlta pkar. O sarktan hu dergahi steak yap! 

Bu beyt-i §erif Husameddin gelebi hazretlerine hitab olmak caizdir. 
"§ark", giines. ma'nasinadir. Bundan murad ruh-i §erif-i Hz. Mevlana'dir; ve 
"seyfullah"tan murad, Mesnevt-i §enftir. Ya'ni, ey Husameddin hazretleri! 
Agah ol! bizim ruhumuzun giinesinden hakayikve esrar-i ilahiyye dolu ve 
Allah' in kihci olan bu Mesnevi-i §erif\ cezbedip gikar ve bizim ruhumuzun 
giine§inden bizim bu dergammizi hararete miistagrak kil! Nefsani kimselerin 
diismanligi erisin! 

91. giines on kara hancer vurur, daglardan to-prah uzerine seller Hoker. 

Zira bizim ruhumuz giinesmin sicakligi kar gibi soguk olan nefsani sifat- 
lara hanger vurur. Kar dagi gibi olan kalblerde donuklugu ve buzu eritir ve 
yumusatir; ve cisim topragi uzerine selleri ya'ni goz yaglanm doker. 

92. 2Xxa ki o sarki ve garbi degiUir. muneccim ile gece ve aiiniilz harhulir. 

Zira insan-i kamilin ruhu me§nka ve magribe mensub degildir. ruh-i ka- 
mil sarki ve garbi olan giinesjn te'sirine ve tasarrufuna i'tikad eden miinec- 
cim ile gece ve gundiiz harb ve tidal icmde olup der: 

^jj^j 1 ^/^ ' ^u* r & <y y* ^ ^ 

93. Zfii: "Origin henien gayn hu&asiz olan yiUizlan ahpklikian ve korlukien 
hhle yavtm?" 

Der ki: "Nicjn beni birakip dogru yolu gostermeyen sun yildizlan idraki- 
nin alcakhgindan ve akil ve kalb gozuniin kbrlugiinden dolayi kendine kible 
yaptin ve kainatm tedbir-i umurunda onlan miiessir bildin? Zira miiessir-i 
hakiki Hak'tir." Nitekim Kur'an-i Kerim'de sure-i Ra'd'da oi^i J^* jM\ jm 
(Ra'd, 13/2) ya'ni "Hak Teala emri tedbir ve alametleri tafsil eder" buyuru- 



*£P? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

lur. Ve kamilin ruhu ise Hakk'in halifesidir. Bilciimle kainat hilafeti hasebiy- 
le emr-i ilahiye miisteniden insan-i kamilin ruhunun tedbiri altinda zebundur. 
Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz'in i§aretleri ayi yardi ve giinesj gurubun- 
dan te'hir buyurdu. 

94. Diai\a sana o eminin DCur'an'da n Xa iihtbhul-afilvn" diye vaki' olan 
makali nos gdmez." 

"Emm"den murad, Ibrahim peygamber (a.s.)dir. "Niibi", Kur'an ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Ey mimeccim efendi veya hey'et-^inas! Sen yildizlan ve ve 
seyyareleri arz iizerinde o kadar miiessir bildin ki, nihayet yeryiiziinde Al- 
lah'in emini olan Hz. ibrahim'in yildizlar ve giines ve ay hakkinda Kur'an'da 
sure-i En'am'da beyan buyurulan '{j$\ L-J U (En'am, 6/76) ya'ni "Ben kay- 
bolanlari'sevmem!" sozii sana hos gelmez oldu." Bu ayet-i kerime I. cildin 
434 numarasma musadif olan Ji^ o^ f '^i3i L^i u . JJj ^i ^ iy > <s^i caj^ 
[ya'ni "Bu vadide delilsiz gitme; Halil gibi "Ben'zail olan §eyleri sevmem" 
de!"] beytinde gecti. 

95. ^<5Aym hazumnda huzahian hemer hagladxn. Ondan dolayi ^Ue'nsekka'l- 
hamer den incinirsiri. 

"Kuzah", bir mevzi'in adi ve §eytanin isimlerinden biridir. Bu sebeble ala- 
im-i semaya "kavs-i kuzah" demek mekruhtur, derler (Ahterf) . Beyt-i §erifte 
hem §eytana ve hem de alaim-i semaya i§aret vardir. Ya'ni, "Ey miineccim! 
Sen sems-i ruhundan aldigi ziya ile ay gibi parlak ve nurlu olan insan-i kami- 
lin suret-i cismaniyyesi oniinde seytanin hizmetinde oldun. Veyahud kavs-i 
kuzah mesabesinde arizi olan bir ilm-i nucum ile kemer bagladin. Ondan do- 
layi sure-i Kamer'de vaki' olan ^iJi j^jij (Kamer, 54/1) ya'ni "Ay yanldi" 
ayet-i kerimesinin ma'na-yi zahirisinden incinir ve te'vil cihetine gidersin." 

96. "TZiina miinkirsin ki, "fjiines duriiliip bukiildii." Qune§ senin indinde yuk- 
sek mertebelidir ." 

Bu beyt-i serifte sure-i Tekvir'in ba§indaki ojjT '^-llii 6i (Tekvir, 81/1) 
[ya'ni "Giines. katlamp diiriildugu zaman"] ayet-i kerimesine i§aret buyuru- 



5 c^> 



ggpT^ AHMED AVNl KONUK 

lur.. "Kiivvirat" , tef il babmdan olan "tekvir'ln mazi mechul sigasidir ve "tek- 
vir", Kamus'ta ba§a sank sarmak ve yere carpmak ve meta'i biriktirip bohga 
gibi sanp baglamak ve cenkte siivariyi mizrakla durtup torba gibi tor top ye- 
re ilka etmek ma'nalanna gosterilmi§tir. Kiyamet giiniinde gune§in diiriilup 
biikulmesi fezada sair ecram gibi buhar-i nari halinden mayi'-i nari haline ve 
mayi'-i nari halinden dahi ki§ir baglayip sulb bir hale gelmesine i§aret buyu- 
rulmus, olur. Bu ma'nada ilm-i hey'et ulemasi ilm-i niicum erbabindan ayn- 
lir. Zira hey'et ulemasi giinesm fezada ki§ir baglayip kararma zamani gelece- 
gini kabul ederler. Fakat ilm-i niicum erbabi fennin bu kesfinden bi-haber ol- 
duklanndan onlar giinesjn ve yildizlann bekasina kaildirler. Bu sebeble onlar 
musluman degil iseler, bu ayet-i kerimenin ma'nasim mutlaka inkar ederler. 
Ve eger musluman iseler turlii tiirlu te'vil ederler. Cenab-i Fir'in hitabi her iki 
taifeyedir. Ya'ni, "Ey munecciml Sen gune§in duriilup bukiileeegi bir zaman 
gelecegine ondan dolayi munkirsin ki, senin indinde giine§in mertebesi ve ta- 
sarrufu Hakk'in tasarrufundan daha yuksektir." 

97. Diavanin tasarrujunu yddtzdan aordiin. "Dzen-necmu heva sana naho$ 
adir. 

Sure-i Necm'in basindaki ayet-i kerime Jy\ fa ^'j (Necm, 53/1) [ya'ni 
"Battigi zaman yildiza andolsun!"] oldugu halde beyt-i §enfte "iza"nin "necm" 
kelimesinden sonra zikir buyurulmasi ayet-i kerimenin tahrifi degildir. Belki 
zariiret-i vezin hasebiyle bu ayet-i kerimeye i§aret icm tertib buyurulmus. bir 
ibaredir. Beyt-i §erifin birinci misra'indaki "heva", hava-yi nesimi ma'nasina- 
dir. Ve ikinci misra'daki "heva" hakkinda miifessirler muhtelif miitalaatta bu- 
lunmusjardir. Miineccimlerin hosuna gitmeyen ma'na sukut ma'nasina olan 
hevadir. £unku onlar eflakte yildizlar ile beraber beka tahayyiil ederler. Ya'ni, 
"Ey muneccim! Sen havamn doniip dola§masini ya'ni muhtelif mevsimlerde 
havanin soguk ve sicak ve mu'tedil olmasim yildizlann devrinden gordiin ve 
yildizlann sukutuna razi olmadm. Onun igin J'y iji (JsJij (Necm, 53/1) [ya'ni 
"Battigi zaman yildiza andolsun!"] ayet-i kerimesi senin ho§una gitmez." 

OW 3j^ *jii aSjIj L«j (_^l 0l> j ■*-* J-iLJ jjj* *y*~ 

98. Dialhuki ay ekmehten daha miiessir olmaz. By kimse! Qok ekmeh varau 
hi, canin trkini keser. 



jjpjX^ MESNEVt-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ahkarrhi niicum ilmi seb'a-i seyyarenin alem-i siifli olan bu arz iizerine 
hayirdan ve §erden olan te'siratim bildirir. Bu ilmin erbabi saadet ve nuhuse- 
tin hayir ve §errin ancak yildizlann te'sirinden olduguna iman etmisler ve yil- 
dizlari hayir ve §errin masdar-i hakikisi bilmisterdir. Boyle iman edenler hak- 
kinda hadis-i §erifte jf^a f j>Ji ^f^ ya'ni "Niicuma iman eden kimse kafir 
oldu" buyurulur. Halbuki onlann viicudu tasarrufat-i ilahiyyenin perdesidir 
ve bunlar yed-i kudrette birer alettir. Hakikatte hayir ve §er Hak'tandir. Bu 
sebeble cenab-i Pir efendimiz bu ve atideki beyitlerde bunlann te'siratmin 
hicligini beyan buyururlar. Ya'ni, ey miineccim! Sen aym te'sir-i §edidini be- 
yan ediyorsun. Halbuki gokteki ay yerdeki ekmekten ve gidadan daha te'sir- 
li degildir. Zira cok ekmek ve gida vardir ki, canin kokiinii keser; ve gida vii- 
cud-i be^erin ne§v ii nemasma hadim iken oliimune de sebeb olur. Sen ise o 
kimsenin dliimunii yildizlann te'siratina atfedersin. Gidamn te'siratmdan 
gafil bulunuyorsun. Maahaza insani oldiiren hakikatte ne yildizlar ve ne gi- 
dadir; '^-ii'ui J& iut (Ziimer, 39/42) ya'ni "Allah Teala. neflsleri miiteveffa ki- 
lar" ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere ancak Allah Teala hazret- 
leridir; ve mutasarnf-i hakiki ancak odur. 

<*~>\j>- ,y j\ >£ <S" \>\ L-j <_£l i_->l j ty>j J-iUj jjj* ^j>- 

99. ,Zu/ire tnuhakkak sudcm daha muessir degildir. Gy, ne kadar ^ok su vardtr 
ki, o viicudu harab eder. 

"Zuhre", yedi seyyareden birinin adidir ki, ehl-i niicum onu yeryiizunde ta- 
rab ve negata sebeb ve miiessir bilirler. "Besa"daki "elif taaccub icin, "ab" ke- 
limesine ilave olunan "elif" tertib-i kelam ve zaruret-i vezin icjndir. Ya'ni, Zuh- 
re yildizi yeryiizundeki sudan daha te'sirli degildir. Ey miineccim! Ne cok su 
vardir ki, insani bogmak suretiyle o su cismi harab etmi§tir. Fakat sen gafle- 
tinden dolayi zahirde muessir olan suyu gormedin; yildizlann te'sirine atfettin. 

'-""Ji J ^ Jst y Jfy j^ -^ j<j* *—"*■" 'J- 5 ^ _? *— •"** ^^" J- 1 ^ A* 

100. Onun rnuhabheti seniri canindadir: ve dosiun nasihati senin halaqina pos- 
[100] ,ij. * r 

tun disindan vurur. 

Fakat ne careki ^ j ^^ y^\ jl*. ya'ni "Senin bir §eye olan muhabbetin 
seni kor ve sagir eder" hadis-i §erifi miicibince o ilm-i niicumun muhabbeti 
senin canina iglemis. oldugundan senin camnin dostu olan insan-i kamilin 
nasihati senin kulagina postun ve ki§nn di§ansindan gelir. Ya'ni o nasihat 



=$»> 



AHMED AVNt KONUK 

sana karsi ma'namn kisn ve kabugu olan ancak ses ve elfaz giirultusunden 
ibaret kahr. 

101. 6y filan 1 . r Bizim nasikatimiz sana te'sir etmez. Hil ki, senin nasihatin 
dahi bize te'sir etmez. 

Ey filan muneccim! Bizim kamilane olan nasihatimiz sana te'sir etmez ve 
sen fikr-i sakiminden vazgegmezsin. Fakat bil ki, senin ilm-i nucumun faide- 
sini isbat ederek bize kar§i vaki' olan nasihatlerin dahi bize ve bize tabi' olan 
ihv'ammiza te'sir etmez. 

102. JTHejjer iosttan husust anahiar gele! ,Ztra semavahn kilidi onun layikiair. 

"Ciiz meger" ta'biri bu Mesnevn £en7te cok geger. "Meger lafzi "ciiz" laf- 
zinin te'kididir. Bu beyt-i serifte sure-i Zumer'de vaki' olan j*'foj oi jLji oJii «j 
(Ziimer, 39/63) ya'ni "Goklerin ve arzin kilitleri Allah'indir" aye't-i kerimesine 
igaret buyurulur. "Miftah-i has"tan murad, Hakk'm kuluna rahmet-i fahimiy- 
ye ile tecellisidir ki, bu tecelli hidayeti mucibdir. Ya'ni, ey muneccim! Kamille- 
rin nasihatlerine kar§i senin kalbine ve aklina kilit vurulmu§tur. Bundan dola- 
yi o nasihatlerin sana te'siri olmaz. Megerki, hakiki dost olan Allah Teala haz- 
retleri tarafindan sana rahmet-i rahimiyye ile tecelli vaki' olup bir hidayet 
anahtan gelsin de o kilit agilsm. Zira ayet-i kerimede beyan buyuruldugu uze- 
re goklerin ve arzin kilitleri Allah Teala hazretlerinin yed-i kudretine layiktir. 

103. n^u soz yildiz ve ay flihidir. jfakat Diakk'in jermdm olmakstzm eser 
uermez. 

Ey muneccim! suri ayi ve yildizi birak! Bizim sozlerimizi kabul et! Zira 
bu sozlerimiz ruha olan te'sirde yildiz ve ay gibidir. Fakat o suri olan yildiz 
ve ay nasil Hakk'm emriyle muessir olursa, bu sozlerimiz de oylece Hakk'in 
emri ve fermani ile muessir olur. 

104. ^u yiUiz cihelsiz&ir. Onun te'sui vahiy isteyici olan kulaklar iizerine vtirar. 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHI / XL ClLT • MESNEVt-6 • 

Surf yildizlar taayyiin sahibi olduklanndan sag ve sol ve on ve arka ve alt 
ve ust gibi alti cihet ile mukayyeddirler. Fakat yildizlar ve ay mesabesinde 
olan bizim nurlu sozlerimiz alem-i ma'nadan olduklanndan cihetler ile mu- 
kayyed degildirier. Onlann te'siri vahiy isteyici olan ruhlann kulaklanna gar- 
par. "!n sitare" ile insan-i kamilin ruh-i §erifine i§aret olmak da caizdir. 



105. 'Der ki: "Cihetien cihatsiza kaciar geliniz, ta ki, sizi olum kurdu yirtma- 
sin! 

Bu cihetsiz yildiz der ki: "Cihetten ya'ni cismaniyet aleminden cihetsiz 
olan alem-i ma'naya geliniz! Ve ruhunuz kuwet bulsun da cismaniyet ale- 
mine mahsus olan olum ve helak kurdu sizi yirtmasin!" "Olum kurdunun 
yirtmasi"ndan murad, ruhun alem-i berzahda nefsani sifatlar ile baglamp, 
alem-i sufliden alem-i ulviye uruc edememesidir. Nitekim Aziz NesefT hazret- 
leri Zubdetii'l-Hakayik' da §6yle buyurur: 

"Batim ademi olmayan Mmse behayimdendir, belki behayimden a§agidir. 
Behayim igin alem-i ulviye yol yoktur. Zira alem-i ulv! ka§ane-i pakan ve ka- 
rargah-i erbab-i taharet ve irfandir. Him ve takvasi olmayan kimsenin mahal- 
li alem-i suflidir." 

C~*"j\ ^Lb^ (JL-iys ji Lji (T-*-^ <JL~*j\ (jib ji *AjiJ~*J* aSJu>- C)\ 

106. Oyle. ki, dilnydnin giinesi onun inci sactci olan sa saaswir. Sifatta onun 
hufffdsidir. 

Ya'ni, oyleki, diinyanin suri giinegi, hakkmda iW»Vi cUlu u. J if J ya'ni 
"Sen olmasa idin, eflaki yaratmazdim" hadis-i kudsisi varid olan insan-i 
kamilin ruh-i §erifinin inci sacici olan §a'§aasidir; ve o suri giinesin sifati o 
ruh-i kamilin kar§isinda yarasa kusu mesabesindedir. Zira insan-i kamilde- 
ki cem'iyyet-i esmaiyye suri gline§te yoktur; ve vucud-i mutlakin cemi'-i 
meratib ve etvannin hulasa-i meclasi insan-i kamildir; ve insan-i kamilsiz 
Allah'i gormek kabil degildir. insan-i kamilde zat, sifat ve esma ve ef al 
miictemi'dir; ve bu mertebe viicudun yedinci mertebesi olup, tenezziilat-i 
kemaliyye-i viicudiyye insan-i kamilde nihayet bulur. Binaenaleyh suri 
giines. §a'§aasim insan-i kamilin hakikatinden alir; ve insan-i kamilin ha- 
kikati oniinde o suri gtine§, ziyadan gozleri kamasan bir yarasa kuguna 
benzer. 



< ^^ 



AHMED AVNl KONUK 

107. c/Haui renfcli olan yedi feleh onun hullugundadir . *iPeyk olan ay onun sii- 
masi ve cUhh-i icinde&ir. 

"Teb", humma ve sitma; "nkk", kulluk ve ubudiyet ve "dikk", insani gun- 
den giine zayiflatan bir hastahktir. "Yedi felegin rengi mavi" olarak beyan 
buyurulmasi zahiri gorunii§e nazarandir. Zira:arzda bulunan bir kimse hava- 
yi mavi renkte goriir. Bu. mavi rengin sebebi, hikmet-i tabiiyyede beyan bu- 
yuruldugu iizere, sath-i zemine yaklasttkga kesafeti artan tabakat-i havaiyye 
e§i'a-i §emsiyyenin bir kismini massederek digerini aksettirmek hassasina 
malik olmasidir. Zira. hava-yi nesimi tayf-i §emsinin maiye yakin bulunan 
§ua'lanni aksettirir; ve bu renk bittabi* havamn reng-i aslisi degildir. Ya'ni zi- 
yamn mavi rengini masseden hava-yi nesimi arasindan goriinen yedi felek 
ya'ni seb'a-i seyyare insan-i kamilin fermani altindadir ve onun hadimidir. 
Zira manzume-i §emsiyye insan-i kamilin zuhur-i vueudu igin mahluktur. 
Arzin peyki olan ay, insan-i kamilin agkinm sitmasi ve hummasi ve zayiflat- 
masi igindedir. 

oX»\ ( jiu i j 0W- '^iJ Ij iS j^£~* *^J (_£j j^ *ui—^ jAi>- *y*j 

108. jLiihre mesele cengini ona uurmu?. t!7Hu?feri can nakli ile one flelmi§tir. 

Bu beyt-i §erifin birinei misra'inda sanayi'-i bediiyyeden san'at-i Mm ve 
ikinci misra'mda da muhassinat-i kelamiyyeden san'at-i cinas vardir. Zira bi- 
rinei misra'daki "ceng", hem penge ve hem bir nevi' saz ve calgi ma'nasina- 
dir; ve Ziihre'ye ehl-i nucum "felegin mutnbi" derler. Ve "Mu§teri" lafziyla 
"nakd" lafzi arasmda da mucaneset vardir. Ve "Muster!" , yedi seyyareden bi- 
rinin adi oldugu gibi lugatte "satin ahci" ma'nasina gelir; ve satin alici igin na- 
kit sarfi zaruridir. Ya'ni, Zuhre yildizi el agip insan-i kamilin feyzini dilenir. 
Veyahud insan-i kamilin zuhur-i viicudundan izhar-i meserret edip geng de- 
nilen sazi galar; ve Mu§teri yildizi ruhaniyetinin nakdini feda igin onun hu- 
zuruna gelmistir. 

109. 2,uha\ onun elini ovmek hevesindedir. jfakat keniisini ona mahal aormez. 

Zuhal yildizi ehl-i niicum indinde nahs-i ekberdir. Bu yildiz nuhusetten 
saadete intikal igin insan-i kamilin elini opmek ve ona takarriib etmek heve- 



cgXStf 



MESNEVI-t SERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

sindedir. Fakat kendisinin hakikati buna mlisait olmadigi icin bu takarrubii 
kendisine mahal ve layik gormez. 

110. J/Vterifi elini ve ayagini ondan $ok mecruh etti. Ue o ^ULiarid ondan yiiz 
halem kirdi. 

Merih ehl-i niicum indinde "felegin celladi" oldugu halde insan-i kamilin 
celalinden onun eli ve ayagi mecruh olmu§tur; ve Utarid seyyaresi ehl-i nii- 
cum indinde "felegin katibi" oldugu halde insan-i kamilin kemali muvacehe- 
sinde onun cok kalemi kinlmi§tir, 

111. Diev hu yildizlar miinecrim ile cenkiedir. Verier ki: "Gy, cam hirakiv 
renai ihiiyar etmi$ olan sen!" 

Biitiin bu yildizlann ruhaniyetleri miineccim ile cenk ve niza'dadirlar. Der- 
ler ki: "Ey miineccim! Sen can olan insan-i kamili terkedip, cisim ve suret ve 
renk olan bizleri ihtiyar ettin!" 

112. "Can odur ve hiz /icp renk ve yazilanz. Onan fikrinin her yddizi yildiz- 
lann canulu." 

Ya'ni, "lnsan-i kamil suret-i cismaniyyeden ibaret degildir. Belki o bu su- 
ret-i cismaniyyede goriinen bir ruh-i ilahi ve bir ma'na-yi latiftir ve can an- 
cak odur. Bizim hepimiz, ya'ni giines. ve ay ve yildizlar ise hep muhtelif renk- 
ler ve yazilar ve naki§lardan ibaretiz. kamilin her bir fikrinin ma'nevl olan 
yildizi suri olan yildizlann ruh ve canidir." Qunkii manzume-i §emsiyyeyi te§- 
kil eden her bir seyyare kendi iizerinde insan-i kamilin zuhiir-i viiciidu igin 
mahluktur. Cem'iyyet-i esmaiyyeden ibaret olan suret-i ilahiyyeyi ve ema- 
net-i rabbaniyyeyi kabul ve hamle semavat ve arzm ve cemadatm taayyii- 
nati miisait olmayip ancak insan-i kamilin taayyiinii musaid oldu. Bu haki- 
kati mudrik olmayan feylesoflar tefekkiiriin ancak dimag-i ademinin azot ve 
karbon ve fosfor gibi birtakim mevad zerrelerinin tevazzu'-i hassindan husu- 
le geldigini beyan ederek ma'nayi ve ruhu inkar ederler. Azot ve karbon per- 
desi arkasinda viiciid-i hakikinin zuhiirundan ibaret olan bu tevazzu'-i has- 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

sin ne demek oldugunu bilmezler. Iste vucud-i hakikinin bu suretle zuhuru- 
dur ki, mefhum-i kulli-i uluhiyyetten ibaret olan emanat-i ilahiyyeyi hamle 
miisaid oldu. Binaenaleyh insan-i kamilin parlak yildiz mesabesinde olan her 
fikri, suret alemindeki yildizlann cam ve ruhu oldu. Ba'zi nushalarda ikinci 
misra' ^ ou- 3 \ £> ^ ^SjS" suretindedir, "Onun her fikrinin yildizi, yildizla- 
nn camdir" demek olur. 

•iiU^SCi <j\ £i Jiij ^1 c—J j+i £\i C— -I jy *** l*rT £ £± 

113. Jiikir neredel Orada hep nur-i pah vardir. Bu jihirlil ^Bu fihir lafzi se- 
nin icindir. 

Insan-i kamil mertebe[si] sende nerede! Ve flkir sozuniin yeri var midir? 
mertebede hep renkten ve suretten munezzeh ve mukaddes ve pak olan 
nur vardir. Ey fikir vasitasiyla hakayiki idrake sa'y eden kimse! Biz fikir so- 
ziinii senin aklina yaklastirmak igin soyledik. Zira fikir bir daire iie mukay- 
yed ve bagli olan ma'nalara ltlak olunur. Nitekim bir fikir diger bir fikrin ay- 
m degildir. Qiinkii onlarin daireleri baska baskadir. Insan-i kamilin ruh-i §e- 
rifinde ve ma'nasinda ise boyle bir takayyiid ve bag yoktur. 



114. Dier yddiz yukarida hane tutar. ^Bizim yddizinuz asla haneye sigmaz., 

Ya'ni, her yildizin yukanda ve fezada seyr ettigi ve dondtigu bir hane ve 
bir mahrek vardir. Bizim ruh-i §erifimiz ise bir haneye ve bir mahreke sigmaz. 

*J k£ •**■ ! j J j-^k jy ^hj j> <J $$* j^r 1 <j ^ 

115. Tara/stz olan can ne vakit mekana aider? O^fa-mahdud olan nur a ne va- 
hit had olur? 

Ya'ni, taraf ve cihet ile mukayyed olmayan run ne vakit bir mekana bag- 
Ii olur? Zira mekana bagli olmak cihet sahibi olan cismin hassasidir ve cisim 
bir hudud ile mahduddur. Run ise hadsiz bir nurdur. Mesela mum bir cisim- 
dir. Boshikta cesameti kadar bir yer kaplar. Fakat yandigi vakit onun ziyasi 
bir had ile mahdud degildir, her tarafa yayilir. 

116. jfakat a§kh hir zayif, anlamak icin hir temsd ve tasvir ederler. 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XL CILT • MESNEVl-6 • 

Fakat ehlullah hakayika miiteallik sozleri bu hakayiki bilmek ve anlamak 
a§kinda olan akli zayif taliblere anlatmak igin yildiz ve ay gibi misaller ile tas- 
vir edip sdylerler ve bunlan maddi suretlere benzetirler. 

117. J/VLisU olmaz. jfakai o misil olur. Ta hi, donmu$ olan akh a$a! 

"Misil", misal kelimesinin imale olunmusudur. "Gusil", def etmek, bir 
kimseyi bir yere gondermek ve namzed etmek ve veda etmek (Burhan). Bu- 
rada "gondermek" ma' nasi munasibdir ki, agmaktan kinayedir, "Miicem- 
med", donmus. ve baglanmis. ma'nasinadir. Ya'ni, o beyan olunan ma'nalar 
o hakayikin misali ve naziri ve kufuvii degildir, belki misalidir. "Misal" ise 
kendisine benzetilen §eyin her vecih ile aym ve naziri degildir. Bir cihetle 
benzerse de diger cihetlerde benzemez. Kamiller bu misalleri donmus, ve bag- 
lanmis olan akillan agip hakayik tarafina gondermek igin getirirler. 

118. cAh.il heskin&ir, lokin ayagi gev§ektir. 2m a ki goniil harab olmu$tur ve 
ten saglamd\r. 

Ya'ni, akl-i maas. ulum-i zahiriyye ve diinyeviyyeyi idrak etmek husu- 
sunda keskindir; ve bu aklin sahibi kill kirk yarar. Fakat bu aklm ayagi 
hakayika dogru gitmek hususunda gev§ektir. Bu akil sahibinin kalbine bu 
ulum-i zahiriyye ve istidlaliyye perde oldugu igin viran ve harabdir; ve eis- 
mi saglamdir, bol bol yer-ve iger; ve riyazatla kuwet-i ruhunun zuhuru usu- 
lune yabancidir. 

«-jA t^JH Oj g . tf ^Jy j$ OUi«^>i TtJ /^o LJj ,Jaj ji Oi-iJLftP 

1 1 9. Onlann akh diinyamn hazzmda fek cLola§tkhr. Onlann jihirleri §ehvetin 
ierkinde n'v^xn hi^iiir. 

"Nukl", meze ve lezzet ve haz ma'nalannadir. Ya'ni, onlann akl-i maa§la- 
n diinya lezzetinde dolasigm dolasigidir. Onlann flkirleri §ehvet-i nefsaniyye- 
nin terki hususunda higin higidir. Ma'lumdur ki, ulema-i zahir takvayi ancak 
Hak Teala'dan havf sebebiyle maasiden perhiz etmekten ibaret bilirler. Bina- 
enaleyh §eriatte miisaade olunan mubahat ile nefislerinin §ehvetlerini tatmin 
ederler. Bu §eriat mertebesidir. Tarikat mertebesindeki takva mubahattan da- 



<¥$&> 



AHMED AVNf KONUK 

hi ictinab ederek huzuzat-i nefsaniyyeyi terk etmektir. Nefsin sifatlan bu tak- 
va ile munkesir olur. Run kendi sifatlanni izhara yol bulur. Hakikat mertebe- 
sindeki takva ise kisiyi Hak Teala hazretlerinden uzaklastiran seylerin hepsin- 
den ictinabdir. Bu iicuncu mertebedeki takva ihtiyar olunmadikca hakikate 
vusul mumkin degildir. Onun icjn Imam-i Ca'fer-i Sadik (r.a.) J (jj V 01 (jyei\ 
JU; *ui tfj* lui dLU ya'ni "Takva kalbinde Allah Teala'dan gayn bir sey gor- 
memendir" buyurmuslardir. Ehl-i zahir bu takvaya yabancidirlar. Nitekim ce- 
nab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fiti'm 4. faslmda soyle buyururlar: 

"Ehl-i zamamn alimleri ulumda kill kirk yararlar. Kendilerine taalluku ol- 
mayan seyi gayet iyi bilmislerdir ve o ulumda onlara ihata-i kiilliyye hasil ol- 
mustur; ve muhim olan ve ciimleden ona daha lazim bulunan kendinin ken- 
diligini bilmez. "Bu caizdir; o caiz degildir; bu helaldir; o haramdir" diye her 
seye hill ve hurmetle hukm eder. Halbuki kendisini bilmez ki, helal midir; ha- 
ram midir; caiz midir; pak midir; yoksa na-pak midir? ilh..." 

tjji _^-«-* {£yu ^-^j j J OLi^-^> (Jj*5> _^-«-* iSj^^ < -^J J -5 O^j-^ 

120. Onlarin sadn da'va vaktinde. giines gibtdir. Onlarin sabn takva vaktinde 
sim$ek cjibidir. 

"Sadr", burada reis ve buyiik mertebe demektir. Ya'ni, ulema-i zahirenin 
reisi ve buyiik mertebede bulunani ilim ve bilgi da'vasinda giines gibi zahir 
olup etrafina ulum-i zahiriyye nurlanm sacar. Fakat yukanda zikrolunan tak- 
vamn enva'i vaktinde onlarin sabirlan simsek gibi cabuk gider ve nefislerinin 
sifatlarma karsi miicahedeye kadir olamazlar. 

lij C-Sj ^j^ fJ^- y?**^ Lc iyi- U^ jJJl ^\& 

121. Diiinerlerde kendini gosterici bir alimdir. Ueja vaktinde diem gfai vefa- 
svzdu. 

Ya'ni, o reis-i ulema zahir! ilimlerde ve hunerlerde kendini halka gosterip 
enaniyetini ve nefsinin sifatlanni tatmin edici olan bir alimdir. Fakat vefa ve 
Hak yolunda muhabbet ve dostluk etmek hususunda diinya gibi vefasizdir. 
Nefsinin bir menfaati ugrunda dostunu feda ediverir. 

OLj y>r <U-io *J o-U^ j yb ji 0l^>- ji -bjiJOvJ ^JUj iy>- C^tj 

122. Oiendini aoriiciiluh vaktinde diinyaya sigmaz. 'TSogazda ve mi dede ekmek 
gibi kaybolmustur. 



Gg^g> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, bu ulum-i zahiriyye erbabi kendini goriiculuk ve halka kendini 
gostericilik vaktinde nefsini o kadar kabartir ki, kibrinden diinyaya sigmaz 
ve halk-i alemi kendinin a§agisinda goriir. Fakat bogazinin ve mi'desinin 
hazzim ve zevkini istihsal etmek hevesinde mi'deye gidip kaybolmus. ekmek 
gibi kendinin kendiligini kaybetmi§tir ve hazz-i nefsanisinde miistagrak ol- 
mustur. 

123. Onlann hiltun bu evsafi iyi olur. Uaktaki iyiyi isteyici olur, hJoiu kalmaz. 

"tyiyi isteyici oimak"tan murad, insan-i kamili istemek ve aramaktir. 
Ya'ni, o ulema-i zahirin butiin bu kotii vasiflan iyi ve ruh-i saf olan insan-i 
kamili isteyici ve arayici olduklan vakit iyi olur ve fenahk kalmaz. 

124. Gfler benlik meni aibi kokmu§ olursa cana ula§tigi vakit ru§enlik olur. 

Ya'ni, eger benlik ve nefsani enaniyet kalbte kokle§mi§ ve meni gibi kok- 
mu§ bir hale gelmis olsa bile, o kokmus men! ana rahminde canlamp diinya- 
ya dogarak aydmhk buldugu gibi, o alim-i zahirinin kokmus. olan benligi de 
can-i saf olan insan-i kamile miilaki oldugu vakit karanlik olan bu tabiat ana- 
sinin karninda ruhaniyet alemine dogup aydinhk bulur. 

125. Di.tr hir cemad ki, o nebata tevecciih ede, onun bahh agacindan hayat 
biter. 

Nitekim, nebat mertebesine tevecciih eden her bir cemad o nebatin isti'da- 
di agacindan nebat! bir hayat bulur ve cemadlik mertebesinden nebathk mer- 
tebesine terakk! eder. 

$jy>- 0'j->- *<uJU^- jl jij j^^ *J3 J J ^^J ^^ <J? • J* 

126. Uier hir nebat ki o, cana teveccuh eder, Uitzir gibi hayat ce§mesinden 
veer. 

Ve keza ruh-i hayvam tarafina teveccuh eden her bir nebat dahi Cenab-i 
Hizir'in hayat suyu pmanndan su igip hayat-i daimi buldugu gibi hayat pina- 
nndan su iger ve nebat mertebesinden hayvan mertebesine terakki eder. 



<^>p^ 



AHMED AVNt KONUK 

127. Uakiaki can yiiziinii tehrar canan iarafina koyar , yukiinu. nihayetsiz om- 
re koyar. 

Ya'ni, hayat-i hayvaniyyeyi bulduktan sonra bu ruh-i hayvani tekrar yii- 
ziinii canan-i hakiki olan Hak tarafina cevirdigi vakit, yukunii ya'ni biitun 
varhgini nihayetsiz bir omre ya'ni hayat-i ebediyyeye koyar. Bu istMlat 
hakkmdaki izahat III. cildin 3887 numarah beytinde ve IV. cildin 3622'den 
3633 numaraya kadar olan beyitlerde gecti. 

(^ 

j\ j^i j^i ij JJL. Jiplj Oib «_^ J 1 (* ^ s*£*j J^j^J jjijt-J 

Sailin bir vaize "§ehrin kal'asinin duvari iizerine konmu§ olan 

bir kuston, onun basi mi daha fazildir ve daha azizdir ve daha 

§eriftir ve daha mukerremdir yahud onun kuyrugu mu?" diye 

suali. Vaizin onun anlayi§i kadar saile cevab vermesi 

"Rabaz", kal'a duvan ve burcu demektir. Farisi'si "bariV'dur. Bu surh-i §e- 
rif yukandaki iic, beyt-i serifln ma'nasma merbuttur. 

128. 13tr gun bir sail bir vaize de&i hi: "Sen kiirsunun pefc all soyleyicisisin." 

Ya'ni, hoca efendinin birisi kiirsude bir meclis muvacehesinde vaaz edi- 
yordu. Bir gun cemaatten bin gikip o vaiz efendiye sordu ki: "Ey vaiz efendi, 
sen kiirsii uzerinde cok yiiksek ma'nah sozler soyliiyorsun." 

129. hr Benim bir suaiim varixx, ey lubab sahibi! ^u mecliste suaiime cevab ver! 

"Lubab", her seyin iyisi ve giizidesi demektir (Kamug). Burada "akil"dan 
kinaye olur. Ya'ni, "Ey akl-i selim sahibi olan vaiz efendi! Benim bir suaiim 



<=£$#> 



jgpr^ MESNEVt-1 SERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

vardir. Sen o sualime bu mecliste cevab ver! Halk isitsinler. Ben ve halk miis- 
tefid olalim!" 

c~~& J^Js^ p jl j j* jl cu~~iJ J-f Jh j> j~> J, 

130. ' xr Burp uzerine bir kus koniu. IZasmdan ve kuyrugunclan hangisi iyilir?' 

"Baru", kal'anin burcu demektir. Ya'ni o kimse sualini tasvir edip dedi ki: 
"Kal'anin burcu uzerine bir kus kondu. Bu kusun basi mi efdaldir, yoksa kuy- 
rugu mu efdaldir?" 

***£ Ob^ j\ {* jl j\ lSjj »^ f * j A^>- L&JJ S^ "^ 

131. ^Deli: "Sger onun yiizii sehre ve kuyrugu koye ise bil ki, onun yiizii kuy- 
rugun&an iyilir." 

Vaiz cevaben dedi ki: "Eger o kusun yiizii §ehir tarafina ve kuyrugu koy 
ve karye tarafina ise bil ki, o kusun yiizii kuyrugundan efdaldir." 

132. nr Ue eger kuyrugu sehir tarafina ve onun yiizii koye ise, o kuyrugun iop- 
ragx ol ve onun yuzunien stcrai" 

"Ve eger o kus kuyrugunu §ehir tarafina ve yiiziinii de koy tarafina ce- 
virmis ise yiiziinii birak, kuyruguna karsi miitevazi' ol." "Cih", "cehiden" 
masdannin emr-i hazindir. "Sigra!" ya'ni "kacj" demektir. "§ehir"den mu- 
rad, insan-i kamildir. Zira insan-i kamil cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhardir. 
Ve "koy "den murad, Hak'tan gafil olan ehl-i diinyadir. Zira onlann viicudla- 
n cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar olmadigmdan koy mesabesindedirler. 
"Kus"tan murad, ruh-i insanidir. "Kuyruk"tan murad, cisimdir. "Yuz"den 
murad, ruhun himmetidir. Eger bir ruhun himmeti insan-i kamili isteyici ve 
himmeti de ona muteveccih olur ve kuyrugu olan cismi ehl-i gaflet tarafina 
bulunur ve onlar ile bi'z-zariir muamelat-i dunyeviyyede bulunur ise, yiizii 
cisminden efdaldir. Ve fakat himmeti ehl-i gaflet ve diinya tarafina ve kuyru- 
gu olan cismi de insan-i kamile muteveccih olup onun hizmetinde bulunursa 
onun cismi ruhundan ve ruhunun himmetinden efdal olur. Zira insan-i kamil 
tarafina muteveccih olan cisim o insan-i kamilin tasarrufu ile icra-yi hayva- 
niyyete yol bulamaz. Nitekim yukandaki 124 numarali beyt-i serifte "Eger 
benlik men! gibi kokmus olursa, can olan insan-i kamile ulastigi vakit aydin- 
lik bulur" buyurulmus idi. 



c^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

*' - 

133. DCu? yuvatfa ka&ar kanat ile u$ar. 6y acLemler! (jAdemin kana&i himme- 
tiiir, 

Ya'ni, ku§ kanadryla yuvasina kadar uctugu gibi, ruh-i insani dahi kendi- 
nin yuvasi olan alem-i ervaha himmeti ile ucar. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Mi 
Fih'm 18. faslinda §6yle buyururlar: 

"Hak Teala size matlubunuzu ihsan eder. Himmetinizin eri§tigi makarm 
ata Mar. Zira *u* Jh ^jlij ^u^ j^ >Ji ya'ni "Kus. kanatlanyla ve mu'rnin 
himmeti ile ucar." Mahlukat uc smiftir: Bir kismi melaikedir ki, onlar akl-i 
mahzdirlar? ve onlann taati ve ibadeti ve zikri, tabiatlan ve gidalan ve taam- 
lan ve hayatlandir. Mesela suda bahklann hayati sudandir. Yatagi veya yas- 
tigi hep sudur. Onlar hakkinda bu kulfet degildir.. giinkii §ehvetten mucerred 
ve paktirlar. Binaenaleyh eger o pak olup asla §ehvete tabi' degil ise yahud 
saika-i nefs ile hevaya meyletmez ise bir miner mi olur? gtinku bunlardan 
paktir ve onun asla miicahedesi yoktur. Eger taat eder ise onu taat etmis ad- 
detmezler. Ounkii onun tablati odur ve onsuz olamaz. Simf-i diger behayim- 
dir ki, onlar mahz-i gehvettirler. Akl-i zacirleri olmadigindan onlara teklif va- 
ki' olmamigtir. Kaldi, akil ve §ehvetten murekkeb olan miskin ademi: Onun 
yarisi hayvan ve yansi yilan ve yansi baliktir. Bahkligi su tarafina ve yilan- 
hgi toprak canibine geker. Ke§ake§ ve niza' igindedir. & *^ J* «&> ^J* j* 
f.i^j j* j>\ #» M* j* 4j^ ^jp jaj j&^i j* J*\ ya'ni "Akh §ehvetine galib 
olan kimse melaikeden a'ladir; ve §ehveti aklina galib olan kimse dahi beha- 
yimden asagidir." §iir: 

i\j PZjA JJbf 9 JLuj j.s d\/> <J-W ^-~"J <*^J f^A! ^-^J *^j 

"Melek ilim ile ne§v u nemi buldu-, ve hayvan da cehl ile ne§v ii nema buldu. 

Ademoglu iki tenazu' arasinda kaldi. " 

§imdi ademilerden ba'zilan o kadar akla mutabaat ettiler ki, kulliyen me- 
lek ve nur-i mahz oldular. Onlar enbiya ve evliyadiriar ve hayf u recadan 
kurtulmu§lardir. Nitekim Kur'an-i Mecid'de beyan buyurulur: Uj ^ <-»>* u 
o/jL' JJb (Maide, 5/69) [ya'ni "Onlar uzerine korku yoktur ve onlar uzul- 
meyeceklerdir."] Ve ba'zilannin akillanna §ehvet galib oldugundan akibet 
kulliyen hayvan hukmiinu iktisab ettiler. Ve ba'zilan miinazaada kaldilar 
ve onlar o taifedir ki, batinlannda bir derd ve renc ve hasret ve efgan zahir 
olur; ve ya§ayi§lanndan razi degildirler. Bunlar mu'minlerdir. Evliya onlan 



e a38 a 



MESNEVM §ERIF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

kendi menzillerine eri§tirmek ve kendileri gibi yapmak igin onlara muntazir- 
dirlar; ve §eyatm dahi onlan esfelu's-safiline kendi taraflanna cekmek i^in 
muntazirdirlar." 



134. n&ir asih hi, hayir ve ser&e hansnus olctu, hayir ve serre hakma; hirnmeii- 
ne bah! 

"A§ik"tan murad, yukanda beyan olunan melekiyet ile hayvaniyet ara- 
sinda mtinazaada kalan mu'minlerdir; ve "hayir"dan murad, melekiyet ve 
"ser"den murad, hayvaniyettir. Ya'ni melekiyet ile hayvaniyet arasmda ka- 
hp, hal-i miinazaada bulunan bir mu'min a§igm bu hayir ve §errine bakma! 
Sen onun himmetinin all olmasi sebebiyle kendisinde hasil olan derde ve 
makam-i evliyaya olan hasretine bak! 

135. ^Bogan her ne hadar beyaz ve nazusiz olsa, mademhi onun avi si^an olur, 
hakir dir. 

Av hizmetine ah§tmlan dogan ku§u surette her ne kadar beyaz renkli ve 
emsalsiz ve latif olsa da, mademki o sigan avlamayi adet etmi§tir, hakir ve 
kiymetsiz olur. Binaenaleyh onun suretine i'tibar olunmaz. Ma'nasindaki gir- 
kinlige nazar olunur. Bunun gibi bir kimse surette mevki' sahibi ve muzey- 
yen kiyafetli olsa, fakat onun batim muhabbet-i diinya ile ve sifat-i nefsaniy- 
ye ile miilevves olsa onun kiymeti olmaz. Zira himmeti alcaktir. 

136. ^Ve eger bir baykus olsa ve onun meyli saha olsa o iki yiiz do^andir. On- 
lan suret isteme! 

"Cugd", bayku§ ma'nasinadir ki, harabelerde oter ve nas arasinda ugur- 
suzluk ile me§hurdur. Ya'ni, eger surette hakir ve ugursuzluk ile meshur olan 
bir baykus. olup onun meyli cifeye degil §ah tarafina olsa, o bayku§, [meyli] 
sigan ve cife olan iki yiiz dogandan efdal olur. Sen onun suretinin hakir ol- 
masina bakma! Onun ma'nasi olan yiiksek himmetine bak! 

137. JAdemi bir hamur teknesi boyu iizeredir, gokte-n ve esuden ziydde oldu. 



G &P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Asuman"dan murad, suret-i muteayyine sahibi olan ecramdir; ve 
"esir"den murad, fezayi istila edip heniiz suver-i miiteayyine iktisab etmemis. 
olan ilk maddedir ki, bu madde viicud-i amm sahibidir. Malum olsun ki, bil- 
ciimle esyamn hiiviyeti viicud-i mutlak-i Hak'tir. Bu viicud-i hakiki ve vii- 
cud-i amm bilciimle viicudat-i mukayyedenin ashdir. Binaenaleyh her sey 
kendi ashna vusiile miistak ve asiktir. insan e§ya ile Hak arasinda bir berzah 
oldugundan her bir §ey mertebe-i insaniyyeye gelmedikge kendi ash olan vii- 
cud-i hakikiye vasil olamaz. Her sey ewelen mertebe-i insaniyyeye gelmek 
ve insan dahi kendi ash olan viicud-i hakikiye vuslat askindadir. Fakat insan 
kendi kemaline vasil olmadikga kendi ashndan hicab iginde kahr ve kendisine 
gelen esya zerratim dahi hicaba dusiirmiis ve israf etmis olur. &^-2\ ^^ U ^i 
(En'am, 6/141; A'raf, 7/31) ya'ni "Allah israf edenleri sevmez" ayet-i keri- 
mesi mucibince muhasebe giiniinde pek agir bir mes'uliyete dugar olur. Ken- 
di kemaline vasil olan insan ise suret i'tibariyle bir hamur teknesinin boyu ka- 
dar bir cisimden ibaret oldugu halde bu aztm olan ma' nasi i'tibariyle gokten 
ve estrden efdal olur. 

138. T^u yak Jiif n< J(.e.rremna"iji i§ilti mi? ^Lwa hunu gamlar dolu olan ademi 
i§itii. 

"Gaman", "gam"m cem'idir. Lisan-i Farisi'de her ne kadar zi-ruh olan 
seylerin cem'i "an" ile yapilirsa da ehl-i hakikat indinde zi-ruh olmayan bir 
sey olmadigindan Cenab-i Pir efendimiz dahi sair fusaha-yi muhakkikin gibi 
gam kelimesini "an" ile cemi'lemisjerdir. Ya'ni bu gok hig Hak'tan "Biz mu- 
kerrem kildik" hitabim isitti mi? Zira bunu, idrakinden dolayi tiirlii tiirlii gam- 
lara miibtela olan beni-Adem isftti. Nitekim sure-i isra'da 'ft ^ &/ *^j (ts- 
ra, 17/70) ya'ni "Biz beni-Adem'i miikerrem kildik" buyuruldu. Zira beni- 
Adem'deki idrak higbir mahlukta yoktur. 

139. DCimse guzelligi ve akli ve ibareleri ve hevesi yere ve gbge arzetti mi? 

Nitekim higbir kimse guzelligini ve muhakemat-i akliyyesini ve sozlerini 
ve inkar ve hevesatim yeryiiziine ve gokyiiziine hitaben soylemedi. Belki 
bunlan kendi gibi idrak sahibi olan insanlara soyledi. 



C £P? 



g^f^ MESNEVl-t SERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

140. I7f.if sen yiiziin giizelligini ve gilmanda isabeii goge xzhar eiiin mi? 

Hig sen kendi yiiziiniin giizelligini ve sek olunan bir mes'elede flkrinin 
isabetini gokyuziine izhar ettin mi? Bunu yapmadin, giinkii gokyuziinim 
bunlardan haberi olamayacagim bilirsin. Bunlan ancak kendin gibi bir idrak 
sahibi olan insana izhar edersin. 

141. By veled! Uiamam suretlerinin oniinde sen hie sim-endamim arz eiiin mi? 

Ey veled, ya'ni ey ogul ta'biriyle Cenab-i Pir gene olan salik-i miibtediye 
hitab buyururlar. Hz. Pir zamaninda hamamlarda elbise asilacak dolaplann 
duvarlanna giizel kadin resimleri yapilir ve bunlara "came-ken" (j?^) 
ta'bir edilir imis. "Hamam suretleri"nden murad, bunlardir. Ya'ni, ey ogulf 
Sen hamam suretlerinin oniinde hie giimiis gibi beyaz ve mtitenasib olan gii- 
zel endamim arz ettin mi? Bunu yapmadin. Zira onlarda senin endammin gii- 
zelligini takdir edip meftiin olacak bir idrak yoktur. 

142. huriler gibi olan nahislardan gecersin, yanm hor olan acuzeye dive ge- 
tirirsin. 

huri gibi giizel olan hamam resimlerine iltifat etmezsin, fakat yanm kor 
ve goriisii zayif olan bir ihtiyar kadina karsi bile cilvelenirsin. Nitekim pek 
genglik zamaninda boyle yasli kadmlara karsi cilvelenmek bircok genglerin 
basindan gegmistir. 

143. S^cuzede ne vardir hi, onlarda olmadi hi, o nahislardan ziyade seni hen- 
dine haph? 

acuzede o hamam resifnlerinde olmayan ne vardir ki, o acuze seni o ha- 
mam resimlerinden ziyade kendisine gekti? 



144. Sen soylemez isen heyanda hen soyleyim: JAhd ve his ve idrak. ve tedhir 
ve candir. 



c^Pja 



AHMED AVNl KONUK 

Ey ogul! Sen onun sebebini sdylemez isen onu ben sana acikca soyleye- 
yim kh acuzede seni kendine celb eden §ey akil ve his ve idrak ve tedbir- 
dir. Bunlar onda olan canin asandir. 

145. JTlcuzede kan$hn$ yafia, can vardxr. Uiamamlann smeiinin mhi yoktur. 

Acuzenin suretine ve cismine ihtilat edici can vardir. Hamamlardaki suret- 
lerde bu can yoktur. 

146. Bcjer hamanun sureti himildarsa derhal yiiz acuzeden kopanr. 

Hamara suretleri cansiz oldugu icm onlann giizelliklerine iltifat etmeyip 
canh olan acuzeye meyledersin. Halbuki hamam suretleri bilfarz canlamp ki- 
mildamaya ba§lasa o giizel suretlerin hareketleri seni bircok acuzeye meyil- 
den ahkoyup kendilerinin tarafina ceker. 

jyj* j\ OL^S" j 0L**-l L .sLi j-i j j>^- j\ j*>- t J-il *s~ 0U- 

147. Can ne olur? Diayirdan ve §erden haberli, ihsan ile mesrur ve zarardan 
aalayici olandu. 

Can nedir? diye sorar isen cevaben deriz ki: insanda hayn ve §erri tem- 
yiz eden ve ihsan ile mesrur ve zarar isabet ettigi vakit aglayici olan bir 
ma' nadir. 



148. uWademki damn sirn ve mahiyeti mahherdir, her kim ki, o daha agahhr, 
daha canltdu. 

"Mahber", masdar-i mimT olup "hibret" ma'nasinadir; ve "hibret" ilm-i 
zevkidir. Zira ilim kesbi ve zevki olmak uzere iki nevi'dir. Mesela hig ba§ ag- 
nsi cekmemis. olan bir kimse ba§ agnsindan sjkayet edenleri gdrmiis. ve in- 
sanlara bas agnsi musallat oldugunu bilmistir. Ve bu ilm-i kesbidir. Fakat 
kendisinin basi agndigi vakit bu bas. agnsimn nasil bir §ey olduguna vukuf-i 
zevki ve agahhk hasil etmistir. Ewelki halinde "alim" idi, sonraki halinde 
"habir" oldu. i§te canin sirn ve mahiyeti dahi ilm-i zevkidir. Binaenaleyh her 
kimin caninda bu agahlik ve ilm-i zevki ziy&ie ise onun cam da kuvvetlidir. 



<^3 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVf-6 • ^W 

149. ^Jluhun te'siri agahhk olur. Dier kime hu ziyadedir, S^llah'a mensub 
olur. 

Ruhun insana olan te'siri agahlik ve ilm-i zevki olur. Her kimin tank hak- 
kinda bu agahhgi ve ilm-i zevkisi ziyade ise o kimse Allah'a mensub olur. Ya'ni 
arif-billah ve alim-i rabbant olur; ve bu arif "ene'1-Hak" na'rasim vuran taife-i 
muhteremeden olur. Zira vucud-i hakikl sahibini, kendi viicudunda ilm-i zevki 
ile bilmi§tir. 

150. By goniil mademki camn iktizasi agahhktir, her him ki, o agah olur, onun 
cam kavidir. 

Malum olsun ki, her bir run kendini ve kendi mislini ve kendi mebdei 
olan Hak Subhanehu ve Teala hazretlerini mudriktir. Run kendi zati ile kaim 
olup beka hususunda bedene muhtac. degildir. Tecerriid cihetinden cismin 
mugayiridir. Fakat tedbir ve tasarruf cihetinden cisme taalluku vardir; ve ci- 
sim alem-i §ehadette ruhun sureti ve kemalinin mazhandir. Fakat cisimdeki 
sifat-i nefsaniyye ruhun sifatlanmn hicabi oldugundan nefsaniyet ve cisma- 
niyet ahkaminda mustagrak olanlar yukanda zikrolunan ve camn iktizasi bu- 
lunan iic, mertebenin idrakinden gafil bulunur ve onlarin canlan za'f-i idrak 
iginde kalir. Binaenaleyh her kirn bu cismaniyet aleminde bu ug mertebeden 
agah olursa onun cam kuwetli olur. 

151. <J\iiuhakkak can alemi hastan hasa agardihhr. Uier him hi, cansizdu, da- 
nisten bostur. 

Yukanda zikrolundugu iizere can alemi hasten ba§a Hak'tan agahliktir. 
Binaenaleyh her kirn kesafet-i cismaniyyede istigraki hasebiyle ruhunun hi- 
cabtni artirrms ve cansiz bir halde kalmis. ise idrak-i hakikatten ve ma'rifet- 
ten bostur. O kimse her ne kadar cismi ve ruh-i hayvamsi cihetinden diri go- 
riinur ise de haktkatte oludiir. Nitekim hadis-i serifte o>uJi Vi j r ^ ^-Ui 
ya'ni "Nasin hepsi oludiir, alimler miistesna" buyurulur. Cenab-i Pir efendi- 
miz Dtvin-i KeMrlerinde goyle buyururlar: 



CSMM^ 



AHMED AVNt KONUK 

"Ey kogarak gitmi§ olan uyumu§! Ey canmi vermemi§ olan old! Kalk! Kervan 
gitmi§tir. Ey goniil! Bir an olsun uyan!" 

152. j\bademki hu tabiattan hari$ haberler varcUr, W canlar meydanda ce- 



madch 



Hr. 



Mademki bu tabiat aleminin haricinde olan baska alemlerin enbiya ve ev- 
liya taraflanndan bizlere bildirilen haberleri vardir ki, onlar da misal, berzah, 
ervah ve a'yan-i sabite alemleridir. Binaenaleyh bu tabiat alemine mahsus 
olan hayvani ve cismani olan ruhlar bu zikrolunan alemler meydaninda ce- 
mad hiikmiindedirler. Zira ruh-i hayvamnin hissi ve idraki bu cismaniyet ale- 
minden ileriye gecmez. 

JLi aUI j$)l* 2>y- OU- OW- <*£ »li j-> j^* Jj' «^U- 

153. Bvvelhi can dergahm muzhiri olclu. Canm cam ise Julian' in maznan ol- 

Birinci misra'daki "muzhir", if al babindan ism-i faildir; ve ikinci mis- 
ra'daki "mazhar", ism-i mekandir. "Dergah", sarayin avlusu demektir ki, 
bundan murad alem-i tabiattir. Zira alem-i tabiat uluhiyetin zahiriyetidir. 
"Can-i evvel"den murad, insan diinyaya geldigi zaman ewelen cisminde 
peyda olan ruh-i hayvanidir ki, bu run dergah-i Hak mesabesinde olan 
alem-i tabiatta tekevviin eder; ve ecsam nasil yekdigerinden miiteferrik ise 
bu ruhlar dahi oylece birbirinden ayndir. Nitekim II. cildin 186 numarasina 
musadif olan *$ ^lji ^ j*-1j ^ . *# j\^- ^ j$ «>" beytinde "Tefrika 
ruh-i hayvanide olur. Nefs-i vahid ruh-i insani olur" buyurulmus idi. 

"Canin cam"ndan murad, ruh-i insanidir; ve bu run dergahta degil daima 
huzur-i ilahide olup, Allah'in mazhandir ve tefrika [dan] art olup daima vah- 
det icmdedir. l§te bu vahdet sebebiyle insan-i kamillerin ma'rifetlerinde asla 
ihtilaf olmaz. Maarifte aralannda ihtilaf olan velilerin bu, ihtilaflan onlann 
ruh-i cismanilerinin bu ruh-i vahidin nuruyla kansik olmasmdan nes/et eder. 
Bu nurun te'siriyle ba'zi maarifte isabet ederler ve ruh-i cismanilerinin te'si- 
riyle de hata ederler. Beyt-i serifin hiilasa-i ma'nasi soyle olur: Ruh-i hayva- 



°$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

nt ism-i Zahir'in mazhan olup dergah-i Hak mesabesinde olan cism-i tabiiyi 
izhar edicidir. Fakat bu camn cam olan ruh-i insani ise cemi'-i esmayi cami' 
olan "Allah" isminin asar ve ahkammin mahall-i zuhurudur. 

JUJLi OTrt— ■*■ *£ jJ\ y 0U- JuJU OW- J.JaP &**■ lIJU^i Oi 

154. O melekler hep akil ve can idiler. ^eni can gel&iki, onun cismi oldular. 

"Yeni can"dan murad, ruh-i insanidir. Ya'ni, alem-i tabiatta Adem'in zu- 
hurundan ewel unsuri olan melaike hep akil ve can idiler. Zira akil ruhun 
sifatidir ve her bir ruhun kendi mertebesine gore bir akil vardir. Fakat yeni 
can olan ruh-i insani geldi ki, onlar o camn cismi mesabesinde oldular. Zira 
meleklerin taayyunlerinde cemi'-i esmaya mazhariyet isti'dadi yoktur. Onlar 
Siibbuh ve Kuddus gibi ba'zi esma-i ilahiyyenin mazhandirlar. Fakat vakta- 
ki Adem'in cismine ^jj '# «-» ti^iT, (Hicr, 15/29; Sad, 38/72) ya'ni "Ben 
ona ruhumdan nefh ettim" 'ayet-i kertmesinde beyan buyuruldugu iizere 
ruh-i ilahi nefh olundu ve "Allah" ism-i cami'inin mazhan olup yeryiiziinde 
haltfe-i ilahi oldu. Melaike-i unsuriyyunun cumlesi, ya'ni kuva-yi tabiiyye-i 
ilahiyye bu ruh-i insaninin cismi mesabesinde oldular. 

JJJLi ^il>- \j 7-jj (1)1 /J j^-** JJij ji 0W- ti\ j> ^_^" Oil*-* ji 

155. HJakiaki saadetten dolayi o cana miilaki oldular, ien gi%i o ruha hadim ol- 
dular, 

Zira Hak tarafindan \'& i/jil-i (Bakara, 2/34) ya'ni "Adem'e secde edi- 
niz!" diye vaki' olan emre'itaat edip nail-i saadet olmak icih o melaike-i un- 
suriyyun yeni can olan insan-i kamilin ruhuna hizmet edici oldular. 

156. Dblis ondan dolayi ba§ gotiirmu§ idi. Can i% bir olmadu ,Zira olmu$ 
uzuv idl. 

iblis o ruh-i insani ile bir. olmadigi ve ittihad edemedigi igin o ruha ba§ 
egmemig idi. Zira iblis dahi her ne kadar hakikat-i muhammediyyenin riiz'iy- 
yatindan ise de o hakikatin olmus. ve kurumus. bir unsuru mesabesinde idi. 

JUL! OU- A-ia^ CmSwo C— "i -V-*iJ l)i (^I'X* l)I ^ijJ C)j^- 

157. Uahtaki ona o olmadi, onun fedasi olmadu Bit baglanvp camn muiii ol- 
madi. 



<^g> 



AHMED AVNl KONUK 

Birinci misra'daki birinci "an" zamiri "yek ne§iid ba-can"a raci'dir. Ikinci 
"an" zamiri dahi ruh-i insaniye raci'dir. Ya'ni vaktaki lblis o ruti-i insani ile 
birlik ve ittihad olmadi, binaenaleyh o ruh-i insaniye kendisini de feda ede- 
medi ve eli bagh olarak o ruh-i insaniye itaat edici olmadi. 

158. 6j|er onun uzvu kinlcU ise can nakis olmadi. jLvra o onun elindeiir, vox 
etmeye kfi-clir olur. 

Maahaza o ruh-i insaninin uzvu mesabesinde olan lblis kinldi ve onunla it- 
tihad etmedi ise, bundan dolayi o ruh-i insani eksilmedi. Zira o uzuv onun ida- 
resi altindadir. tstedigi vakit yine ona viicud verebilir. Malum olsun ki, Ms 
ism-i Mudill'in mazhar-i etemmi ve ekmeli olan bir ruhtur. Mertebe-i ervah ay- 
nhk ve gayriyetten bir nevi' iizerine zatm haricte zuhurundan ibarettir ve va- 
hidin ikilik dairesinde ru'yeti bu mertebeden bastar. Binaenaleyh ism-i Mu- 
dill'in zuhur-i ahkaminm ibtidasi bu mertebedir. "Idlal", §a§irtmak demektir. 
Bir viicudun yekdigerine mugayir olarak iki goriilmesi §irk ve §irk ise ayn-i da- 
laldir; ve bu tarz rii'yet kuwe-i vahimenin §amdir. Imdi bu kuwet ism-i Mu- 
dill'in mazhan olup hakikat-i lblis'tir. Zira §ani telbistir; ve lblis ismi de bun- 
dan mu§taktir. Server-i alem Efendimiz'in: "Her kimse ile beraber bir §eytan 
dogar ve ben benim ile dogan §eytani Islam ettim" buyurmalan nefs-i insani- 
deki vehme i§arettir. Zira kuwe-i vahime asla kizbden ictinab etmez; ve §ani 
bilcumle kuva iizerine isti'ladir; ve viicudundan eser olmayan bir §eyi mevcud 
ve hadd-i zatinda mevcud olan §eyi ma'dum gosterir. tmdi kuvve-i miifekkire 
aklin hiikmiine tabi' olursa ona "zakire-i miifekkire" ve eger vehmin hukmii- 
ne tabi' olursa ona "mutehayyile" derler. HaMkat-i iblisiyye, akl-i kiill olan 
hakikat-i insaniyyeye diger kuva-yi uluhiyyet gibi serfiM etmesi teklifme kar- 
gi j aL»>- tf (Sa'd, 38/76) ya'ni "Ben ondan hayirhyim!" dedi. Bu cevab kendi- 
sini'ayn gdrmek demektir. Bin iki gormek ise vehimdendir. Bu izahattan an- 
lagildi ki, "kuvve-i vahime" kuva-yi insaniyyenin bir cuz'ii ve uzvudur; ve in- 
san-i nakisin kuvve-i vahimesi aklma galiptir. Fakat insan-i kamilin akli kuv- 
ve-i vahimesini maglub ve kendisine miinkad etmistir. &*> J* J^ ^ ya'ni 
"§eytanim ellerim iizerinde miinkad oldu" hadis-i §erifinde bu ma'naya ve bu 
beyt-i §erifte de bu hadis-i §erife igaret buyurulmu§tur. 

159. Haska sir vardir. Diani haska kulak? sekere miisiaid olan lulu nerele? 



*#%&> 



MESNEVl-t SERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, iblis'in o ruh-i insani ile bir olmamasi ve ittih&d etmemesinde 
ba§ka sir vardir. Fakat o sirra muhatab olacak ba§ka kulak ya'ni can ve sir 
kulagi nerede? Bu leziz olan sir sekerini yemeye isti'dadi olan ruh dudusu 
hani? 

160. Diu.su.si ikdular kin hir miihim seker vardir. Timtinu dudulann o iaam- 
[159] x „ „ , . ^ 

dan cjozu bagLanmisur. 

"Tarf", lugatte bakis zamaninda goz kapagini kimildatmak demektir, "goz" 
ma'nasinda kullanihr. Burada goz ma'nasmadir. Ya'ni, isti'dadlan esrar ve 
maarif-i ilahiyyeyi kabule musaid olan mii'minlerin havassi igin pek miihim 
esrar-i ilahi sekeri vardir ki, onlar ruh-i miistaidlerinin agziyla bunlan yerler. 
Fakat mii'minlerin avammi o esrar-i ilahiyyeyi bu elfaz-i Mesnevt arasinda 
goremezler. Onlann gozleri gormekten baglanmi§tir. Zira nazarlan vahdete 
degil kesretedir. 

161. Suret dervisi o zekattan ne vakit tadar? ma 'nadir , feulun failat degildir. 

Dervtsligi suret ve resimden ibaret addeden bir kimse miir§id-i kamilin 
kalb-i serifine varid olan esrar ve maarif-i ilahiyyenin zekatindan tadar ve 
zevk ahr mi? Zira bunlar sirf ma'nadir. Yoksa ilm-i aruz bahrierinin feulun ve 
failat gibi vezinlerine sigdinlan elfazdan degildir. Mustaid olan salikler o el- 
faz-i zahiride miindemig olan ma'nayi kavrarlar. Avam ise o lafizlara bagla- 
mp kalir. Halbuki bu lafizlar seker gibi olan ma'nalara nazaran saman gibi- 
dir. Avam ancak o saman ile iktifa ederler ve ondan zevk alirlar. Cenab-i Pir 
Efendimiz FihiMa Fih'in 19. faslinda soyle buyururlar: 

"Ma'naya tevecciih etmek vehle-i ulada o kadar latif goriinmez. Fakat git- 
tikoe daha ziyade tatli goriinur. Suret ise bunun hilafinadir. Ewelen latif gorii- 
niir, ba'dehu o suret ile her ne kadar ziyade iilfet edersen sogursun. Kur'an'in 
sureti nerede? Ma'nasi nerede? insana nazar et, sureti nerede, ma'nasi nere- 
de? Eger o suretten ma'na giderse bir lahza bile evinde tutmazlar." 

Ve 17. fasilda dahi sdyle buyururlar: 

"Huzuruma gelen ahbabm melul olmalanndan havfen onunla mesgul olsun- 
lar diye siir soylerim. kadar terkettigim halde yine siir soylemek icab eder; ve 
benim indimde siirden bed-ter [beter] bir sey yoktur. Benim siir soylemem ona 



G ^K B 



AHMED AVNt KONUK 

benzer ki: Bir kimse misafirin arzusuna tebaan elini iskembeye sokup yikar. 
Mademki misafir i§kembe arzu etmi§tir, benim igin bu lazimdir ilh..." 

Jjl^j a5 lI-aU^j J^»\ jf~ i_iJJ *Ui ^L-**«J ( J^kjj5 (_y* , i'' >*" j' 

162. Dsanin e^eginden §eker esirqenmi§ degildir. jfakat e§ek hilkatte samani 
hegenici geldi. 

Mesela isa (a.s.)in e§eginden sun §eker esirgenmis degildir. Fakat e§ek 
yaratili§inda gidalar iginde samani begendi; ve isti'dadi §ekerden nefret ve sa- 
mana ragbet etmekten ibaret oldu. 

163. Gger $eher e§ege tarab hopartci olaydt, e$egin online §eker hantari doher idL 

Ya'ni, eger seker e§egi sevindirici bir gida olaydi isa (a.s.) esegin online 
kantarlar ile §eker dokerdi. Binaenaleyh iseviyyu'l-me§reb olan insan-i kamil 
dahi isti'datsiz olan dervlsjerin onune feuliin ve failat gibi vezinlere uydurul- 
mus. elfaz samanlanm doker, cunkti onlar bunlardan ho§lamrlar; ve miistaid 
olan dervisjer ise o samanlan birakip igindeki §ekerleri yerler. l§te bu Mesne- 
vi-i §enf dahi bu kabildendir. Malum olsun ki, §iir soylemek mutlak mez- 
mum degildir. Zira e§'ar iki nevi'dir. Birisi Kur'an ve ahadisin esranna ve ma- 
arif ve hakayik-i ilahiyyeye dair olan §iirlerdir ki, bunlar makbul ve rniiba- 
rektir. Binaenaleyh bu sjirlerin sahibleri, kendi ma'rifetlerini halka satmak 
icjn degildir. Belki ehl-i gafleti zarif sozleriyle lkaz igindir. Diger nev'fise: Hal- 
ka kendi hiinerlerini ve zekalanm gosterip hiirmet kazanmak icjn erbab-i gaf- 
let tarafindan soylenen §iirlerdir ki, bunlar birtakim hayalat kiimelerinden 
ibarettir. Nitekim Cenab-i Pir efendimizin buyiik mahdumlan Sultan Veled 
hazretleri bu iki nevi* siirler hakkmda §6yle buyururlar.- 

"Hak asiginm §iiri butiin tefsir-i Kur'an'dir. §airin siiri ise kami tokun harare- 
tidir veyahud sarmisaktan mutevellid olan hararettir. Asigin siiri tecelli-i 
Hakk'a olan hayretten ve kendinden gegmektendir. §airin §!m onun nefsani 
varhginm netkesidir. Nitekim bf-gun olan Hak Teala onlarm hakkmda sure-i 



cr^p? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

$uara'da JjjUJi p-**-* J^j (§uara, 26/224) ya'ni "§aklere azginlar tabi' olur" 
buyurdu. " 

r+* l> jj*j ^~~^ o - ^ o^ ! r£ lji ' ^ (t^ y** 

164. ^CVaHtimti aia efvahihim'in ma'nasim; hunu anlal ^Reh-reve miihim 
olan budur. 

Ey salik! '?**$ j* ^ '^3i (Yastn, 36/65) ya'ni "Ma'lum olan giinde on- 
lann agizlanna muhiir koyanz" ayet-i kerimesinin ma'nasim boyle anla! Bu 
ma'nayi ahiret giimine hasretme! Zira diiny& ve ahiret mevtinlanmn herhan- 
gisinde bulunmu§ olsan, senin igin ma'lum olan gun o gundur. Binaenaleyh 
kendi haline bak! Kalbinin agzi maarif ve esrar-i ilahiyye §ekerlerine kar§i 
muhiirlu mii, degil mi? Bu ayetin ma'nasim boyle anla! Zira Hak yolunun sa- 
liki ve reh-revi igin bunu anlamak muhimdir. 

165. Ta ki, -peygamberlerin hateminin yolundan; ola ki, dudaktan aft bay kalkat 

"Hatem", liigatte uzerinde isim yazili ve muhiir halinde kullanilan yuziik de- 
mektir. Nubuwet silsilesi Server-i alem Efendimiz'in vucud-i gerifi He miihur- 
lendigi ve munkati' oldugu igin ism-i allien* Kur'an-i Kerlm'de "hatemii'n-nebiy- 
y!n" buyurulmu§tur. Ya'ni, ey salik! Kendi haline dikkat et, ta ki, peygamber- 
lerin hatemi olan Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimiz'in fuyuzati yolundan, 
caiz ki, sifat-i nefsaniyye ile kapanmis. olan kalbinin agzindan agir bag kalksin! 

166. niirtakim muhurler ki, -peyflamberler hirakitlar, onu Sflhmed'e mensub 
olan dm ile yukan kaldirddar. 

Ya'ni, Hatem-i enbiya Efendimiz'den ewel gelen peygamberler esrar-i ila- 
hiyye uzerine birtakim muhurler koydular ve o muhurleri din-i Ahmed! vasi- 
tasiyla yukan kaldirdilar ve actilar. Nitekim hiristiyanlann Incil namim ver- 
dikleri Yuhanna tarafindan yazilan bir kitabda Isa (a.s.)dan naklen §u ibare- 
ler yazihr: "Ben artik sizinle gok soylesmem. Zira bu diinyamn sultam geli- 
yor. Amma bende onun hig alakasi yoktur. Size daha soyleyecegim goktur, 
amma siz hala onlan tahammul etmeye kadir degilsiniz. Nihayet o ruhu'l- 
Hak geldigi zaman sizi her hakka irsad ede! Zira o kendinden soylemeyecek- 
tir; amma her ne isjtti ise onu sdyleye!" Ve Tevmtxa dahi bu mealde sozler 



°$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

vardir. Tafsilati fzahu'UMeram G Kegfi'z-Zalam isminde 1288 tarih-i hicrisin- 
de tab' ve ne§redilmi§ olan Tiirkge bir risalede munderigtir. 

167. <S%$dmami§ kilitler gitmi$ idi, *3nna fetahna'nin elinden aplcli. 

Ya'ni, o peygamberlere nazil olan Tevrat ve tncil gibi kutub-i mukaddesede 
birtakim esrar ve maarif-i ilahiyye (izerinde agilmamis, kilitler vaki' olmus. idi. 
Hatem-i Enbiya Efendimiz'e nazil olan Kur'an-i Kerim'de lL. uJ* JJ £*5 ui (Fe- 
tih, 48/1) ya'ni "Ey resultim! Biz senin igin asjkar bir agi§ agtik" buyurufmu§- 
tur. Bu ayet-i kertmenin hiikmu zahirde muhaliflere galebe ve hidayet kapisi- 
ni acmak ve batinda da gecen ummetlere agilmamis. olan esrar ve hakayik-i ila- 
hiyye kapisini acmak suretleriyle fiilen tahakkuk etmigtir; ve bu Mesnevi-i §e- 
rif in zuhuru o fiili olan tahakkuk cumlesindendir. 

168. O, hu cihancla ve o cihdnda $eficlir. IZu dhanda dm tarafina ve orada 
cennetler tarafina. 

"Zi", Farisi'de "taraf ma'nasina gelir (Burhan). Ya'ni, Hatem-i Enbiya 
Efendimiz diinyada ve ahirette Allah' in kullanna §efaatgidir. Diinyada din-i Hak 
ve hidayet tarafina ve ahirette de mahall-i rahat olan cennetler tarafina §efaat- 
gidir. Ba'zi niishalarda "zi din" ve "zi cinan" yerine "der din" ve der cinan" va- 
ki'dir, "Dinde ve cennetlerde sefi'dir" demek olur. Ba'zi niishalarda "ta din" ve 
"ta cinan" vaki'dir. "Dine kadar ve cennetlere kadar §efi'dir" demek olur. 

169. ^u dhanda der hi: "Sen onlara yol goster!" Ue o dhanda der hi: "6en 
onlara ayi goster!" 

Server-i alem Efendimiz bu diinyada der ki: "Ya Rab! Sen ummetime 
ve bilumum begere dogru yolu goster ve hidayet et!" Ve o cihanda ya'ni 
alem-i ahirette der ki: "Ya Rab! Sen ummetime ayi, ya'ni cemalini goster!" 
Ve bu suretle niyaz eder; ve Hakk'in nazenmi olan o Server-i enbiya Efen- 
dimiz bu niyazinin ve sefaatinin ind-i ilahide kabuliinden emin bulundugu 
igin jjJi aj ^i Ojj u^ s-uJi ^ ^ dj^ ya'ni "Siz Rabbinizi kryamet gu- 
niinde bedir gecesinde ayi gordiiguniiz gibi gorursuniiz" hadis-i serifi ile 
rii'yet-i cemalullahi ummet-i merhumesine tebsir buyururlar. 



c £» 



&^ MESNEVl-i §ERlF §ERHi / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

• f „ - - o * i g „ o 

1 70. Onun zuhurda ve kiimunda san'ah "^Jtavmime hidauet et. zira onlar bil- 
[169] .,,„_, * 

miyorlar: muazutir. 

Server-i alem'in zahirde ve batinda san'ati o^V ^u ^j* jui ^i ya'ni 
"Ey benim Allahim! Kavmime hidayet et, zira onlar bilmiyorlar!" diye Hakk'a 
miinacat ve kullara §efaat etmektir. diinya ve ahiret sultammn bu miina- 
cati Uhud gazasinda vaki' olmu§tur. Ma'lumdur ki, bu gazada Resul-i Ekrem 
Efendimiz'in miibarek yuzleri ok darbesiyle yaralandi ve disjeri incindi. Bu 
hal ve veca' ve kan iginde diismanlara beddua etmedi. "Ya Rab! Kavmime hi- 
dayet et! Bu yaptiklan edepsizlikleri biimediklerinden yapiyorlar. Onlan 
ma'zur tut ve dogru yolu goster!" buyurdular. I§te bilcumle mahlukatin sul- 
tarn olan Efendimiz'in zahirde ve batinda san'ati ve sunnet-i seniyyesi kaf- 
fe-i mahlukata boyle merhamet ve §efaat idi. 

171. Uier iki kapi onun kelamindan a$ilmishr; iki alemde onun duasi muste- 
cabhr. 

Her iki kapi ya'ni zahir ve batimn kapilan o hazretin kelam-i latifinden 
acilmis; ve diinyada ve ahirette onun duasi ind-i ilahide mustecab olmus- 
tur. 

172. ^unun i$in o haiem olmusiur. Cudda onun ne misli oldu ve ne olacaktu. 

Ya'ni, o Peygamber-i zi§ana Kur'an'da "Hatemu'n-nebiyyin" "Peygam- 
berlerin hatemidir" buyurulmasmin sebebi budur ki, comertlikte onun misli 
ve naziri ne gelmi§tir ve ne gelecektir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de hakk-i ali- 
lerinde ^ jU ju) jjf, (Kalem, 68/4) ya'ni "Ey resuliim! sen azim ahlak 
uzerindes'in""buyurulur. Cenab-i Pir Efendimiz Fihi Mi Fih'm 2 1 . fashnda "bu 
ayet-i kerimede herkesin cevrine katlanmak ve muhale tahammul etmek hu- 
suslanna i§aret vardir" buyurmu§lardir. 

173. Uaktaki ustad san'aiia ileri aitse, sen * San aim hatmi senin iizerinde- 
dir!" demez misin? 



<^S#> 



AHMED AVNt KONUK 

"Dest burden", sebkat ve ileri gitrnekten kinayedir {Bahar-i Acem). Ya'ni, 
herhangi bir san'atin ustasi o san'atta akran ve emsalinden ileriye gittigi ve 
hepsini gegtigi vakit sen o ustaya "Bu san'atin hatmi senin uzerinde vaki' ol- 
mu§, ya'ni bu san'atin kemali senin ile muhurlenmi§tir," demez misin? 

174. (jHiihurleri apnakia sen Uiatem'sin. ZRuh ha^laytalar cihaninda da 



Dial* 



•m sin: 



Ey Nebiyy-i zisan! Esrar ve hakayik-i ilahiyye uzerine konulmus. olan 
muhurleri agmakta sen Hatem'sin ve sonsun. Run ve ma'na bagi§layici olan 
peygamberler aleminde de, comertlikte me§hur olan Hatem-i TaT ismindeki 
bir §ahis gibi pek ziyade comertsin! 

175. <S%ncah murai olan uMuhammed' in isdreileridir . Uiep hiisaa i$inae hii- 
sacl, kiisacl i$incle husaMir. 

Ya'ni, "miihurleri agmakta Hatem'sin"den murad, Muhammed (a.s.v.) 
Efendimiz'in hadts-i §eriflerindeki i§aretlerdir ki, bunlann hepsi esrar-i ilahiy- 
yeyi ve hakayik-i viicudiyyeyi agmak iginde acmaktir. Mesela kavli olan ha- 
dis-i seriflerinde ^i^i pkjil^ ya'ni "Amilleriniz amellerinizdir" buyurdular. 
Bu soz varlik aleminde oyle bir hakikattir ki, tesrfh olundukga ig ige birtakim 
esrar-i maani zahir olur ve anlasUir ki, efrad-i be§erin ba§inda hakim olan §ey 
ancak kendi amelleridir; ve amellerin zahirde ve batinda ne suretle hakim bu- 
lundugunu §erh ve beyan etmek burada uzundur. Ve hadis-i fiililerindeki es- 
rara da mu§rikler ile Hudeybiye'de akd ettikleri on senelik musalaha netice- 
sinde elde edilen fevaid §ahittir ; ve bu muahedede ig ige oyle sirlar vardir ki, 
bunlardan ba'zilan tarih-i islam'da mezkurdiir. 

Zamammizda terakki eden fen ahadls-i nebeviyyedeki esran peyderpey in- 
ki§af ettirmektedir. Ezciimle hadis-i §enfte kadinlar hakkmda ^b lM oU * iU 
ya'ni "Aklin ve dinin natuslandir" buyurulmusttir. Munkirler bu hadise karsi 
"Q61 hayati zihniyeti ile soylenmis. bir sozdiir, medeniyette kadinlar ile erkek- 
ler arasinda asla fark yoktur" deyip dururken bugun fen, kadin dimaginin va- 
sati bir hesab ile erkek dimagindan 150 gram noksan oldugunu meydana 
koymus, ve bunu his gozixyle goren ehl-i fen bu iddialanndan utanmi§lardir. 
tmdi akilda nakis olanlann dmde de nakis olacaklan tabudir. Fakat ne yapa- 



^^ 



MESNEVl-t §ER?F §ERHW XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

lim ki, zen-perest olan cehele-i halk arasinda bu fikr-i sakim her giin korii ko- 
rune taammum etmektedir. 

176. Oram camna, kudumii iizerine ve onun evlacLlannin devrine yiiz binlerce 
aferin! 

"Kudum", gelmek; bundan murad bi'set-i seniyyedir. "Devr", devre-i niibuv- 
vet-i muhammediyyedir. "Evladlardan murad, Resul (a.s.)in bilhassa Ehl-i 
beyti degildir. Zira cenab-i Peygamber'e karabet ya yalniz sureten olur. Bu da 
ya dinen veya tiyneten olan kar&bettir. Tiyneten olan karabet surefa ve sada- 
tin ve dinen olan karabet dahi muctehidlerden ehl-i zahirin vesair ulema-i za- 
hirenin ve sulahamn ve bilciimle mu'minlerin karabetleridir. Veyahud bu ka- 
rabet yalniz ma'nen olur. Bu da umumen evliyaullahin karabetidir. Nitekim 
Selman (r.a.) aslen Iranli oldugu halde; Cenab-i Peygamber oJi J*i ^ ouL- 
ya'ni "Selman bizim ehl-i beytimizdendir" buyurdu. Veyahud karabet hem su- 
reten ve hem de ma'nen olur. Bu surette bu zevat Resul (a.s.)in makamina ka- 
im olan halife ve imamdirlar. Bu da ewel gelen ekabir-i enbiya He sonra gelen 
evliya-i kamilinin karabetleridir. §u halde tamamiyle mu'teber olan karabet ev- 
velen suret ve ma'nayi cami' olan karabettir; ve saniyen, karabet-i ma'neviy- 
ye-i ruhiyyedir. Salisen, karabet-i suriyye-i diniyyedir. Rabian, karabet-i suriy- 
ye-i tiyniyyedir (Davud-i Kayserl, Fususu'l-Hikem §erh? nden hiilasaten). 
Ya'ni ruh-i pak-i Muhammedi'ye ve onun bi'set-i seniyyesine ve onun yuka- 
rida zikrolunan evladlannin ala-derecatihim devrine yiizbinlerce aferin olsun! 

177. Onun mvhhil olan halije-zaieleri onun can devletinin unsurundan &og- 
mu§lariir. 

"Unsur", lugatte her §eyin ash; "hal!fe-zadeler"den murad, fena ve beka 
mertebelerine vasil olan kamil ve mukemmil insanlardir. Bunlardan her biri- 
nin tarikatte nisbetleri Resul-i Ekrem'in halifeleri olan oehar-i yar-i giizm ha- 
zaratindan birisinedir. Mesela tarikat-i Naksbendiye'den yeti§en kamil ve 
mukemmiller Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) hazretlerinin evladlandir; ve diger tu- 
ruk-i aliyyeden yeti§enler ise §ah-i velayet Imam-i All (k.A.v.) hazretlerinin 
evladlanndandir. Bu iki halifenin tarikleri muntazaman bir silsile-i ma'neviy- 
ye ta'kib eder. Fakat Hz. Omer ve Hz. Osman efendilerimizin evladlan ise her 
asirda boyle bir silsile-i ma'neviyye ta'kib etmeyip miinferiden zuhur ederler. 



c^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

imdi bu halifeler Server-i alem Efendimiz'in ruh-i kulli-i Muhammedt'den ye 
kalb-i alisinin unsurundan dogduklan gibi onlann mukbil olan evladlan dahi 
o unsurdan dogarlar. 

■^j J- 3 J^ j ^z}y<j- ^ -»' j ^j* -> ^ '■> £ 

178. Gger <r Bacjclacl'tan ve Dierai'ian ve ^ey'den olsa su ve famur mizdci ol- 
mahsizin onun neslindencllr . 

Ya'ni, bu kamil ve mukemmil olan zevat mesela ister Bagdad ve ister He- 
rat ve ister Rey gehirlerinden nes/et etsinler cismani olan mizacm rabitasi ve 
alakasi olmasa dahi Resul-i Ekrem hazretlerinin veya haltfelerinin nesl-i pak-i 
ma'nevilerindendir. Nitekim yukanda 1 76 numarah beyitte izah olundu. 

179. Qui Hah her nerede liter, yine giiUiir; sarah kiipii her nerede hi haynar yi- 
ne §arab<Lir. 

Mesela giil agacimn nesv ii nemasi icin bir mahall-i mahsiis yoktur. Her- 
hangi bir mahalde bitmis ve nesv ii nema bulmu§ olursa olsun yine giildik. Ke- 
za §arab kiipu her nerede kaynarsa kaynasin yine garabdir. Bunun mahall~i 
mahsusu yoktur. 

180. Gfler aiines ma^ribden zahir olsa, aunesin ayniiir, haska hir sey degildir. 

Mesela her vakit §arktan dogan giines yerini degistirip garbdan dogsa yi- 
ne o giine§tir. Yerini degistirmekle ba§ka bir §ey olmaz. halife-zadeler da- 
hi bu misaller gibi nerede zuhur ederse etsinler, §ekilleri ve suretleri ba§ka 
baska olsa da hakikatleri giines. gibi hep birdir. Zira hepsi mertebe-i yakine 
vasil olmusjar ve zandan kurtulmustardir. Nitekim Fihi Ma Fih'in 32. faslin- 
da Cenab-i Pir efendimiz soyle buyururlar: 

"Sifat-i yakin bir §eyh-i kamildir. Savab olan husn-i zanlar dahi onun mii- 
ridieridir. Zan mutefavittir. Boyle derece derece agleb ve ezyed olan her bir 
zan yakine akreb ve inkardan eb'addir. Nitekim j>Si\ y\ ouu £> ^>\ oui ojj ^ 
fix*) ya'ni "Eger Ebu Bekr'in imam ehl-i arzin imam ile tartilsa onlara racih 
olurdu" hadis-i §eriflnde i§aret buyurulmustar. Biitim savab olan zanlar ya- 
kinden siit emerler ve ziyadelesjrler; ve o siit emmek ve tezayud ilim ve amel 
ile o zannin tahsil-i efzayisj alametidir. Bu suretle o zanlar yakin mertebesine 



*$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

gelirler ve yakinde fan! olurlar. Zira o zanlar yakin olduklan vakit kalmazlar. 
Ve bu §eyh ile muridler, o §eyh-i yakfnin ve onun murfdlerinin alem-i ecsam- 
da zahir olmus. naki§landir. Delili budur ki: Bu nakisjar devren-ba'de-devr ve 
karnen-ba'de-karn mtitebeddildir; ve bu §eyh-i yakin ile onun zunun-i savab- 
dan ibaret olan evladlan ala-merri'1-edvar ve'1-kurun tebdile ugramaksizin 
alemde kaimdirler. Diger taraftan zunun-i galit ve dall ve miinkir §eyh-i yaki- 
nin merdududur; ve o zanlar her gun yakinden eb'ad ve ezell (Jii) olurlar." 

181. JTlytp toplaywdan hu kelamdan kor iui, et/ OiirAigar, hem He kendi set- 
tarligin tie! 

Hz. Fir efendimiz dahi o gune§lerden birisi oldugundan bu Mesnevi-i §e- 
rfflerine isareten buyururlar ki: "Ya Rab! Halkin kusurlanm gortip, ayiplan- 
m toplayici olan ukul-i nakisa erbabmin gozlerini bizim bu sozlerimizden kor 
tut! Hem de kendi "Settar" ism-i §ertfin ile bu kelamlan onlann nazarlanndan 
ort!" Ma'lumdur ki, bu Mesnevi-i ^erffbagtan asagiya kadar vahy-i ilahi ol- 
dugundan onda kusur olmak ihtimali yoktur. Bununla beraber miitefekkir ge- 
ginen ukal-i nakisa erbabmin ba'zilan tarafindan bos. i'tirazlar vaki' olmu§- 
tur. Nitekim sirasi dustiikge onlar izah edildi. 

182. Uiak huyur&u: n< 3(,otu fiilli olan huffa§m goziinii hen misalsiz olan gii- 
ne$ien haglamt^vml" 

Ba'zi nushalarda "bed-fial" yerine "bed-sigal" ve "bed-hisal" vaki' olmu§tur, 
"kotii diisunceli, kotii ahlakh" demek olur. "Yarasa kusu"ndan murad, akillan- 
nm gozti ulum-i enbiya ve evliyanin nurundan kama§an mu'terizlerdir. "Bi-mi- 
sal gtines"ten murad, Cenab-i Fir efendimizin zat-i serifleri olmak caizdir. Nite- 
kim Divan-i Kefrfr'lerinde kendi mensublanna hitaben §6yle buyururlar: 

rj\}j> i_aUL ^jUSsJ \j ^ *£ f-ukLx t->l^l j ja Jb <JL>\X> 

"Zat-i pakim ve saltanatim giine§inin hakki icin ki: Ey muridim! Ben seni bi- 
rakmam. Lutuf ile kaldmnm. Senin yuziine kendi §ua'lanmdan nur veririm. 
Senin ba§mi magfiret parmaklannm onii He ka§mrm. " 



egSP? 



AHMED AVNl KONUK 

Veyahud "bi-misal gune§"ten murad, her asirda ferd ve sirr-i Muhamme- 
di'yi hamil olan kutbu'l-aktab olmak dahi kabildir. "Hak Teala buyurdu" 
kavliyle o/^' u ^ dUi o/>J °^\j 5 (A'raf, 7/198) ya'ni "Ey Resuluml Sen o 
miinkirleri goriirsun kC sana nazar ederler; halbuki onlar gormezler" ayet-i 
kerimesine isaret buyurulur. 

c— U>- jJJi jj ^r— i Ol f4-\ c^tST j ^ Jr^- cj?LftJaJ jl 

183. Gksifc i/e nakis olan huffa§in nazarlarmdan o giine$in ytldtzlart da hafa- 
dadir. 

"0 sems'ten murad, makam-i kutbiyyette bulunan insan-i kamildir; ve 
"giinesm yildizlan"ndan murad, kutbun madununda bulunan sair evliyaul- 
lahtir. Nitekim I. cildin 2967 numarasina miisadif beytinde Si oT oif%- sy>- 
t— f & ^ y. 6 J^ j* • c~~*M ji c~~~f ya'ni "Cihan muhakkak o bir kimse- 
dir ve o eblehtir. Her yildiz felek uzerinde ayin ciiz'udur" buyurulmus. idi. 
Ba'zi niishalarda "encum" ile "an gems" arasinda vav-i atife vardir. Bu syret- 
te "yildizlar ve o giineg dahi hafadadir ve gizlidir", demek olur. 

d 3 * 



C) j oljj JL5JU? lJuw? J^j OUJ ciji jJl* 45" \j «-L^jj <_£l$~*j»U OX;*j>J 

Curiik namuslan zemmetmek beyanindadir ki, zevk-i tmanm mani'i 
ve za'f-i sidkm delflidirler; ve yiiz binlerce ahmagin yolunu vurucu 
olmus idiler. Nitekim o koyunlar o muhannesin yol vumcusu olmus 
idiler ve gegmege kadir olmadi; ve muhannesin "Senin koyunlann 
beni lsinr mi?" diye cobandan sormasi. £oban dedi: "Eger sen merd 
isen ve sende merdlik daman var ise hepsi senin fedandirlar; ve eger 



C £P? 



MESNEVt-I §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

muhannes isen her birisi senin igin bir ejderhadir." Diger muhannes 

vardir ki, koyunlari goriir, derhal yoldan geri doner, soramaz, "Eger 

sorarsam koyunlar bana iigerler ve beni lsinrlar" diye korkar 



Ma'lum olsun ki, irz ve namus iki nevi'dir: Birisi hakiki ve saglam; ve di- 
geri hayali ve curiiktur. Hakiki olan irz ve namus insanin insanhgina taalluk 
eden ahlak-i hasene ve makbuledir ki, bu namusun ehli tecaviize tahammul 
edemezler; ve bu namus ayn-i zevk-iimandir ve sidkm kuwetine delildir. Me- 
sela bir kafir veya fasik tarafindan mahremine tecaviiz vaki' oldugu vakit sjd- 
detle men' eder ve bu hususta asla musamaha etmez. Ve hatali ve giiriik olan 
namus ise nefsin kibir ve ucbunden ne§'et eden hallerdir. Mesela bu namusun 
sahibleri bir mahalle gittigi vakit kendilerine kar§i ayaga kalkilmamak veyahud 
bir bahs-i ilmide fikirlerine i'tiraz olunmak veya bir mecliste veya sofrada ken- 
dilerine a§agi bir mahal tahsis olunmak gibi hallerden miiteessir olurlar ve bu- 
nu nefislerinin izzetine tecaviiz telakki ederler. Halbuki tarik-i Hak'ta bu haya- 
li ve guriik namuslar zevk-i imana mani' ve sidkin za'fina delildir. Miir§id-i ka- 
mil ise tarik-i Hakk'a intisab edenlerin evvelen bu hayali ve giiriik olan namus- 
lanni kirmak isterler. Zira salik nefsinin sifatlanndan kurtulmadikga ruhunun 
sifatlanyla muttasif olamaz. Birgok kimseler haWannda hayirli olan bu terbiye 
usuliinden korktuklan igin tarik-i Hakk'a siiluk edemezler. Binaenaleyh bu gii- 
riik namus o ahmaklann yollanm vurucu olur. Hz. Pir efendimiz bu giiriik na- 
mus sahibleri hakkinda Divan-i KeMrlerinde §6yle buyururlar Beyit: 

"Kibir ve neRs sahibleri ne vakit §ahm liyiki olur? Bizim o sahimizm izzetin- 
den yiiz kibriya hal-i semi' igindedir. " 

Bu beyt-i §enf kibr u azametlerinden dolayi, "Halk bize ne derler?" diye 
hal-i sema'dan ictinab edenlere hitabdir. i§te ehlullahin zemmettikleri namus 
bu hayali ve giiriik namustur, Nitekim Hz. Misri-yi Niyazi dahi §6yle buyu- 
rur: Beyit: 

Gegtim 3d u sandan, giktim ben o diikkandan 
Hep irz He vakanm yagmadir, alan alsml 

Cenab-i Pir efendimiz bu kissadan ehl-i nefsi, kadin tabiath ve korkak 
kimselere tesbih buyurup, iki sinifa taksim ederler: Birisi: Miir§id-i kamilin 



c^p^a 



AHMED AVN1 KONUK 

teslimiyette koyunlara musabih olan saliklerini goriip onlann hallerini kendi 
hayalinde olan gurtik namusa muhalif bulur ve "Acaba, ben tarik-i Hakk'a 
intisab etsem bu saliklerin benim namusuma da tecavuzleri vaki' olur mu?" 
diye miir§id-i kamile sorar. hazret dahi der ki: "Eger sen merd-i ilahi isen 
ve sende ezelde bu mertlik daman ve isti'dadi var ise bunlann hepsi sana 
hak-i pay olurlar; ve eger kadm tabiath ve muhayyel olan namusundan kor- 
kar isen, her birisi senin igin birer ejderhadir. Ve ehl-i nefsin diger kismi da 
vardir ki, onlar bu saliklerin ahvalini gorup, "Belki bunlardan benim namus-i 
muhayyeleme ve kibir ve enaniyetime bir fenahk dokunur" diye miirsM-i ka- 
mile sormaya ve yakla§maya bile cesaret edemezler ve tarik-i Hak'tan kacar- 
lar. Bunlar o yarasa ku§lanna benzer ki, gunes gibi olan insan-i kamilin ve 
onlann yildizlan olan saliklerin nurundan gozleri kama§ir. 

184. By Diahk'in ziyasi olan DiiisameMinl By hidayet suliamnin ruhumin 
■parlahlifii, yell 

"Sikal, kilici ve aynayi pariatmak demektir (Sarrah). Letaifu'l-liiga' 'da "ki- 
tab" vezninde, "saykal" ma'nasmda gosterilmistir. §urrah-i kiramdan ba'zi- 
Ian "sikal" ism-i masdardir, demisjerdir. "Kilic. va aynaya cila verecek alef'tir. 
"Hidayet sultamnin kihcim parlatan aletsin"; ve bu surette "Sultan-i hii- 
da"dan maksad halki bu Mesnevi-i §erifi\e tarik-i hidayete da'vet eden Hz. 
Pir efendimizin zat-i serifi olur. Ba'zi niishalarda "rim" ile "sultan" arasinda 
vav-i atife vardir. Bu surette sikal, "run" ile "sultanul-huda" Husameddin 
Celebi hazretlerinin sifati olur. 

185. cMesneviye octlmi§ mer'a ver, onun emsalinin suretine ruh ver! 

"Mesrah", mer'a ve otlak; "me§ruh", ke^folunmus. ve beyan olunmus ve 
genistetilmis, demektir. Ya'ni, bu Mesneviyi benim ruhumdan cezbettigin 
ma'nalar ile genisjetilmis. ulum-i lediinniyye mer'asi yap! O Me5/ievf min me- 
sellerinin suretine can ver! 

> 

186. Ta ki, onun kelimeleri hen ahil ve can olsunlar. Can hulMstanina ucucu 
olsunlar! 



C $P* 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • "^S 

"Huld", daim ve baki olmak, "huldistan" alem-i beka demektir. Ya'ni, 
ta ki,'o MesnevT nin kelimeleri okuyanlann ve dinleyenlerin nazarlannda 
ba§tan ba§a akil ve can olsunlar. Daim ve baki olan can alemine ucucu ol- 
sunlar! 

187. ~^ine senin sa'yin ile ervahdan gelcliler. Vielime iuzaat tarafina cent edil- 
mi§ olclular. 

istihkan", "hakn"dan mu§taktir; ve "hakn", sutii tuluma koyup cem' et- 
raek ve sagildikga uzerine koymak demektir. Beyt-i §enfte kelimeler "tulunTa 
ve kelimelere. taalluk eden ma'nalar da "sut"e te§b!h buyurulmu§tur. Ya'ni, 
bu Mesnevi-i §erif in silt gibi latif olan ma'nalan, alem-i ervah ve ma'nadan 
yine senin sa'yin ile geldiler. Tulum mesabesinde olan kelime tuzagi tarafina 
cem' edilmis, oldular. 



188. Senin omriin cihancla Diazir [Diizir] gibi can arhrici ve el iutuai ve cla- 
im olsun. 

Nefahatu'l-Uns'te Mevlana Cami' hazretleri Hizir hakkinda §6yle buyu- 
rurlar: 

"Fetava-yi SMyye kitabimn I. Babinin 5. Faslmda mezkurdiir ki: Hizir 
(a.s.)in ismi Belya bin Melkan'dir. "Hizir" denilmesinin sebebi budur ki: Bir 
mikdar toplanmis, kuru ot uzerine oturdu. otlar ye§illendi. Ebu Hureyre 
hazretlerinden merfuan rivayet olunan hadis-i §erifte buyurulur ki: J^. u^i 
J^u jj^ ya'ni "Nerede namaz kilsa etrafinda olan §eyler ye§illenir." Ve ik- 
rime hazretlerinden naklolunan hadis-i §erifte J-+> M yerine «_-*■** W 'din 
Ya'ni "Nereye giderse etrafinda olan §ey yesjllenir" demektir. Binaenaleyh 
"Hizir" lafzi onun lakabidir ve "Hizir" lafzinda iic lugat vardir: Biri "Hazir" di- 
geri "Hizr" digeri de "Hazr"dir. Musa (a.s.)m musahibidir. " Bu beyt-i §erifte 
liigatin "Hazir" gekli zikredilmis. ve Hiisameddin Qelebi hazretlerinin 6mr-i §e- 
rifleri Hizir gibi uzun olmasina ve alem-i ma'nada ve ruhaniyette can artinci 
ve acizlerin ellerinden tutup Hakk'a isal edici ve can artincihkta ve el tutucu- 
lukta cismaniyet aleminden ciktiktan sonra da daim olmasina dua buyurul- 
mu§tur. Hiisameddin Qelebi efendimiz Cenab-i Pir'den sonra on iki sene 
makam-i ir§adda bulunmu§tur. 



°<m& 



AHMED AVNI KONUK 

189. Dixzvc ve Dlyas atbi tihanda kalastni Ta ki, yeryuzu senm lutfundan 
gokyiizii olsv.nl 

ilyas (a.s.) Ba'lbek karyesine ba's olunan bir peygamberin ismidir. Cenab-i 
ilyas mizac-i ruhantsi hasebiyle suver-i melekiyye mizacma ve mizac-i cisma- 
nisi hasebiyle de suver-i begeriyye mizacma mensub oldugundan suret-i ruha- 
niyye cihetinden suver-i riihaniyye olan melaike ile unsiyet ve musahabet etti; 
ve suret-i cismaniyyesi cihetinden dahi suver-i cismaniyye olan insanlar ile is- 
tirak ve muhalata etti. Binaenaleyh Hz. ilyas iki sureti cami' olup, biriyle dige- 
rinden hicaba diismeksizin iki alem arasmda berzahiyet ile zahir oldu. Nitekim 
tasfili Fususu'l-Hikem'de Fass-i ilyasfde mezkurdur. 

Ya'ni, ey Hiisameddin (Jelebi hazretleri! Hizir ve ilyas (a.s.) gibi cihanda 
hem cismaniyetin ve hem de ruhaniyetin ile run artinci ve el tutucu olarak 
kalasm! Ta ki, alem-i kesafet olan cismaniyet zemini senin lutfundan riiha- 
niyet gogii olsun! 

190. 6cjer kotii goziin tumiuraki olmasa ili, senin lutfundan yiizden bir ciiz'iinii 
soulerdim. 

"Tum-turak" "uliiw" ma'nasma olan "turn" ile, ho§luk siyti ve avazesi 
ma'nasina olan "turak" kelimelerinden murekkeb olup hod-numaiik ve te- 
cemmiil ve kerr u ferr demektir (Giyisu'l-Lugat) . Burada "tum-turak" nazar 
degdirici goziin te'sirinden kinayedir. "Kotii goz"den murad, hased sebebiy- 
le "nazar degmek" dedigimiz fena haldir. Bu nazann te'stri hakkindaki be- 
yanat V. cildin 506 numarali beytinden i'tibaren gecmistir. Ya'ni, nazar deg- 
dirici olan kotii goziin te'stri olmasa idi, senin bu Mesnevl-i §enf\ benim ru- 
humdan gekmek hususundaki lutfunun yiiz ciiz'iinden bir ciiz'iinii olsun 
soylerdim. 

191. jfakat zehr-ab efsunlu olan kotii aozlen ruh e-skitici clarbeler uemisim. 

"Zehr-ab", "zehir" ve "ab" kelimeleri arasindaki vav-i atifenin iskatiyla 
yapilmig vasf-i terklbtdir. Ya'ni, efsiinu zehirli su olan kotii gdzden ruh-i cis- 
maniyi bozup eskitici ve hasta edici darbeler yemisim. Binaenaleyh bu dar- 



<^®g> 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. ClLT ♦ MESNEVt-6 • 

belerin senin hakkinda da vuku'unu istemem. Zira kotii nazann cism-i Pey- 
gamberi'ye de miiessir oldugu V. cildin 506 numarali beytlerinden i'tibaren 
soylenilmis idi. 

192. baskalannin halinin zikri isaretintlen gayri ile, senin Kalinin jernini be- 
ydna getireyim. 

Senin zat-i seriflne hasedcilerin nazan degmek korkusundan senin halinin 
serhini ancak baskalannin halini zikretmek suretiyle isaretle beyan ederim. 

193. I^u bahane dahi kalbe mensub olan desiandandtr ki, ondan goniil ayakla- 
n bir $amur icindedir. 

"Destan", burada "hile" demektir. "Bahane", ozur ma'nasinadir. Ya'niben 
bu nazar degmek korkusundan dolayi senin halini baskalannin hali iginde 
isaretle soylemek ozrti dahi ahval-i kalbiyyeye mensub hile vetedbir cinsin- 
dendir ki, bu hile ve tedbirden goniil ayaklan boyle bir oziir ve bahane ca- 
muru icinde saplamp kalmistir. Zira ahval-i kalbiyye dahi Hak'tandir. 

19 A, y>iiz goniil ve can Sam in a§tjji olmus. OCoiii aoz yd kbiii kulak mani' ol- 
mustur. 

"Sani'"den murad, Sani'-i hakiM olan Hak'tir. Ya'ni, bircok goniil ve can 
Sani'-i hakikt olan Hakk'in a§igidir. Boyle iken peygamberler akvami o Sa- 
ni'-i hakikinin ma'rifetine ve tevhidine da'vet ettikleri vakit, o kavimlerin 
ekabiri hasedlerinden dolayi o peygamberlere fena goz ile baktilar ve onlann 
da'vetini tekzib igin tiirlii tiirlii tezvirat yaptilar. Ahad-i nasin kotii kulaklan 
dahi o da'vetleri kabule mani' oldu. 

J_^-* dljt- t **^S> J*sy *£ Jj-j p* oft-JUs ji ^j iyt- 

195. Hiiri de ZResul'iin amcasi olan Gbu ^Talifo'dir hi, S^rablar'in senast ona 
korkun$ floriindu. 

"§en'a'\ girkin addetmek ve ta'yib etmek. "§im'a" kotii soylemek. Beyt-i 
serifte her iki ma'na dahi miinasibdir. Ya'ni, kotii kulagin mani' olmasi nu- 



°&p? 



AHMED AVNt KONUK 

munesinden birisi dahi Resul-i Ekrem hazretlerinin amcasi ve tmam-i All 
(k.A.v.) hazretlerinin pederi oian Ebu Talib'dir ki, cenab-i Peygamber onu 
Sani'-i hakikmin tevhidine da' vet ettigi vakit, Arablar'in ta'n ve te§n!'i ve 
hakkinda kotu soz soylemeleri ona korkunc. goriindu. 

196. "Deii hi: iJArab hana derler hi: n( Jiendi $ocugundan dolayi o mti'iemed 
olan dini dondiirdii!" 

Ebu Talib dedi ki: "Arab kavmi kendi terbiye edip buyuttugii bir cocuga 
uydu da milletin mu'temedi olan dini dondiirdu!" diyerek bana neler sdyler- 
ler ve beni ne derece ta'yib ederler. Ben ise onlann bu kotii ta'n ve tegm'le- 
rinden son derece arlamrim." 

197. Ona dedi: "6y amea! Sen bir §ehadet soule, id ki, senin i$in Utah ile hu- 
sumei edeyim!" 

"Husumet", niza' ve cidal ma'nasinadir. Sefaatta musir olmaktan kinaye- 
dir. Ba'zi niishalarda husumet yerine "sefaat" vaki' olmu§tur. Ya'ni, Resul-i 
Ekrem: "Ey amca! Sen bir kerre olsun kelime-i §ehadet olan "La ilahe illallah 
Muhammedun resulullah" de; ta ki, yann ruz-i cezada ben senin icjn huzur-i 
ilahide §efaata musir olayim ve sana §efaat edeyim!" buyurdu. 



& * 



^LS. j^\i\ jjU- s* JT l}^ ji »J" ^ c& ^ 

198. ^Bedi: "Jakai kulahtan fas olur, Dkiui gegen her bir sir sayi' oldu." 

Ebu Talib bu teklif-i nebevi iizerine dedi: "Eger senin teklifini kabul edip 
kelime-i §ehadet getirsem kulaktan kulaga etrafa yayihr. Zira iki dudak veya 
iki kimse arasmdan gegen sir ve gizli §ey herkes tarafindan duyulur." 

S-r- CjLJ f*f J^ OLAjJ J^ V/ a>) ^.j J> f I* u* 

199. nr Ben bu, <S%rab'in dilinde haluim. I^u sebebden dolayi onlann indinde 
hahu olurum." 

"Benim sana Tman ettigim etrafa yayihnca ben bu Arab kavminin diline 
du§erim. Beni zemmetmeye bavarian Binaenaleyh ben onlann indinde sa- 
na tmanim sebebiyle hakir ve zelil olurum." Ma'lumdur ki, Ebu Talib, Mek- 



<^^ 



MESNEVl-1 §ERlF SERHl / XI. ClLT • MESNEVf-6 • 

ke e§rafindan olup cenab-i Peygamber'i sever ve mu§riklerin tecavuziine 
karsi himaye ederdi. Resul-i Ekrem hazretleri de onun imana gelmesi igin 
gok galisir ve tsrar ederdi. Akibet *la* & ^Mi *M c^i c -^ 1 cf tf*^ u ^1 i^a.' 
sas, 28/56) ya'ni "Ey resultim! Sen sevdigin kims'eye hidayet-bahs. olamaz- 
sin, fakat Allah Teala diledigi kimseye hidayet eder" ayet-i kerimesi nazil 
oldu. 

200. ^Jakat ona lutf-i ma-sebah olaycli, Uiahk'in cezbi lie beraber bu kotu go- 
nulluluk ne vakit olurdu! 

Fakat eger Ebu Talib'e ezelde Hakk'in gegmis ve kaza edilmis olan lutfu 
ve inayeti olaydi, Hak Teala' nin bu cezbi ile beraber onda bu kotii gdniillu- 
liik ve ahmaklann ta'n ve tesnl'lerinden urkiiculiik olmaz idi. Zira ilm-i ilahi- 
de mii'min oldugu sabit olan kimsenin bu alem-i §ehadette mu'min olmasma 
higbir mani' olmaz. 

201. By Diudal Dtabis olan ihiiyarlarin du§ahasindan yardim isteyenhrin 
yardimasism. 

"Giyas", yardim ve meded; "miistagis", yardim isteyen demektir. "Dusa- 
ha", mucrimlerin boyunlanna gegirdikleri demirden ve agagtan yapilmis. bo- 
yimduruk; ve vesvese ve tereddiid (BurMn). Burada her iki ma'na dahi mii- 
nasibdir. Birinci ma'naya gore kalbe varid olan birbirine muhalif iki dusiince, 
mucrimlerin boyunlanna gecjrilen boyunduruga tesblh buyurulmustur. Ikin- 
ci ma'naya gore de bir mes'ele hakkinda kalbe varid olan vesvese ve tered- 
diide isaret buyurulmustur. tnsan bu iki muhtelif fikirden birini ihtiyar ve in- 
tihab etmek mecburiyetinde kalir. Eger fena tarafi ihtiyar ederse bu ihtiyar 
habis ve fena; ve eger iyi tarafi ihtiyar ederse bittabi' bu ihtiyar dahi iyi olur. 
Fakat insanin iyi gordiigu ba'zan fena ve fena gordiigii de iyi olur. Nitekim 
sure-i Bakara'da buyurulur: yj i£a Ij^j oi ^j 'fc ^ yj tjs. \j»£s oi ^j 
OjX : u ^r, ^ Jjij JjCi 'j. (Bakara, 2/216) ya'ni "Caiz ki, sizin igrendiginiz 
sey sizin igin hayirh olsun; ve sevdiginiz §ey dahi caiz ki, sizin igin serli ol- 
sun. Allah Teala bilir, siz bilmezsiniz" buyurulur. l§te bu sebebden dolayi bu 
beyt-i §erifte habis ve fena olan ihtiyarlar ve intihablardan dolayi Hz. Pir sa- 
liklere Hak'tan istimdad etmeyi ta'lim buyururlar. 



=^P^ 



AHMED AVNl KONUK 

202. ^en. kalbin mekrinden ve hilesinden oyle mat oldwn ki, figandan kal- 
dtm. 

Ben kalbin mekri olan bu iki yiizlti hatiralanmn imtihanindan oyle mag- 
lu.b ve aciz bir hale geldim ki, feryad u figan etmeye dahi mecalim kalmadi. 

203. ^Ben kim olurum, felek yiiz kar u hat ile hu keminden dolayi iktiyardan 
feryad eitil 

"Kar u bar", is, guc ve me§guliyet; "kemin", pusu demek olup iki fikir igin- 
de gizlenmi§ olan "isabef'ten kinayedir. Ya'ni, ben curiim ve cesamet i'tiba- 
riyle kim oluyorum ki, carh-i felek bu kadar cesameti ile birgok tedbirat-i ila- 
hiyyenin me'muru ve mesgulii oldugu halde iki fikir icmde gizlenmis. olan 
isabetten dolayi ihtiyar sahibi olmaktan feryad etti. "Men ki ba§em" ta'biriy- 
le sure-i Mii'min'de olan ^Uii J+ '& 'fs\ j^ftj ofjiliji j&J (Mii'min, 40/57) 
ya'ni "Goklerin ve yerin halki nasin halkindan daha buyiiktur" ayet-i keri- 
mesine isaret buyurulur. Ve beyt-i serifin umumunda da sure-i Ahzab'in ni- 
hayetinde olan . ^Ji . iSjitj ofjulii J* u.(3i CJ^ i\ (Ahzab, 33/72) [ya'ni 
"Biz emaneti tekltf ettik de gdklere, yere ilh..."] ayet-i kerimesine isaret bu- 
yurulur. Nitekim atideki ayette tavzih buyurulacaktir. 

204. ^edi: "By kervm ve halun olan Diudavend! Ohtiydnn hu du$ahasindan 



h 



>ana eman vex. 



Ya'ni carh-i felek dedi ki: "Ey Kerim ve Halim olan Vacibti'l-Vucud haz- 
retleril Boyunduruk mesabesinde olan bu iki fikrin ihtiyanndan ve intihabin- 
dan bana hifz ve eman ver ve beni ihtiyar sahibi olmaktan sakla!" 

205. Sirat-i musiakimin hir yola mensub olan cezbi, ey Oierun, tereddudiin iki 
yolundan iyidir. 

"Rahe"deki "ha", nisbet igindir. "Sirat-i mustakim", dogru yol demektir. 
Ya'ni, dogru yolun bir yola mensub olan ceki§i, ey Kerim, iki fikir arasmda 
vaki' olan tereddudiin bu iki yolundan iyidir. Ya'ni dogru yolu gosteren fi- 



c ^^> 



* MESNEVf-t §ERtF SERHt / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

kir birdir ve onda ikilik yoktur. Binaenaleyh dogru yolun geki§i ancak bir 
yoia mensub olan bir gekistir ve insamn bu gekiste ihtiyar ve intihabi ol- 
maz. Tereddud ise iki yola dogru cekis, oldugundan insamn bu gekiste, 
"Hangisine gideyim?" diye bir ihtiyar ve intihabi olur ve bu iki fikirden bi- 
risini begenip icra eder. Halbuki o begendigi seyin kendi zaranna olmasi 
muhtemeldir. 

206, Qerci bu iki yoldan hep maksad sensin. {jakat bu ikilik muhakkak can 
ceki§mek geldi. 

Ma'lum olsun ki, sirat-i mustakim ikidir. Birisi Hakk'in razi oldugu ve di- 
geri ise gazab ettigi ve sevmedigi yoldur, Bu yollardan birisi ism-i Hadi'nin ve 
digpri ise ism-i Mudill'in yoludur. Nitekim sure-i Fatiha'da . p-iLji \\]^\ Uaai 
'cjJUJi lij ^ vjl*^ > '?+& o-l^i '&& '^jf (Fatiha, 1/6-7) ya'ni "Ya Rab! 
Bizi uzerlerine in'am ettigin kimseler'in sirat-i miitakimine hidayet et; uzer- 
lerine gazab ettigin ve dallinden olan kimselerin siratina degil!" Imdi "Hadi" 
ve "Mudill" isimlerinin musemmasi Hak oldugundan hakikate nazar olunur- 
sa her iki yoldan maksud ancak musemma olan Hak'tir. Fakat Hakk'in razi 
oldugu ve olmadigi bu iki yolu ayirt edip birini ihtiyar ile ugrasmak can ce- 
kismektir. Binaenaleyh cezb-i ilahi ile tereddiidsuz ve ihtiyarsiz olarak 
Hak'in razi oldugu yola gitmek elbette can cekismekten hayirhdir. Bu bah- 
sin II. cildin 1357 numaralt beyt-i serifinin basindaki aT j^.j^-ji jA ou jjy 
j\j~. lj ^akjii ^L>i jfij. pJ ja *?£>.> ijjt»j3j j&j&b. lj» }\ [ya'ni "Kiifre razi ol- 
mak kiifurdur" hadis-i serif] ile, "Her kirn kazama razi olmazsa, benden bas- 
ka bir Rab arasin!" ma'nasindaki hadis-i kuds! arasmin tevfiki beyamndadir] 
siirh-i serifl ile rabitasi vardir. Oradaki ebyat-i serifeye yazilan izahatin mu- 
talaasi icab eder. 

207. [jerci bu iki yoldan senin gaynna azm yoktur. ^fakat rezm asla bezm ai~ 
bi ctecjitclir. 

Ya Rab! Gergi bu marzi ve magzub olan iki yoldan senin gaynna azim 
ve tevecciih yoktur. Zira viicud ve suunat hep senindir. Fakat tereddud 
icjnde rezm etmek ve bogusmak, asla bezm ya'ni huzurda olmak gibi de- 
gildir. 



Cvg^ 



AHMED AVNl KONUK 

208. Oram heyamni Oiur'an'da *6$fakne en yahmilnehd" ayetini Diuda dan 
(Lintel 

Bu beyt-i §erifte sure-i Ahzab'in sonunda olan oijUJi Je ajuUI u*jP ui 
iCJyi QLi-j l$1. 'jiiiij iL^i oi ^5 juJG t/»"j^0 (Ah'zab, 33/72) ya'ni "Biz 
emaneti goklefe, [daglara] ve yere arzettik; imdi onu yiiklenmekten istinkaf 
ettiler ve ondan korktular; ve onu insan yiiklendi" ayet-i kerimesine i§aret 
buyurulur. "Emanef'ten murad, camiiyyet-i esma ve sifat-i ilahiyyedir. Bu 
mazhariyet teklifi ve iradeyi ve ihtiyan icab eder. Ya'ni bu ihtiyardan kork- 
manin ve kacmanm beyanim sure-i Ahzab'da olan ayet-i kerimede Hak'tan 
dinle ki, Hak Teala emaneti kabul edip etmeyeceklerini goklerden ve yerden 
ve daglardan sordu. Onlar: "Ya Rab! Biz irade ve ihtiyar sahibi olmaktan kor- 
kanz, deyip bu esma ve sifat camiiyetini kabul etmekten yiiz cevirdiler." Bu 
ayet-i kerime hakkindaki izahat I. cildin 1989 numarasina musadif olan * _,_> 
ijxs* dyi- & Jj j^j ji *ij* . <_£jb Of? ip* jajl£>\ *yt- [ya'ni "Ve yoksa "Ondan 
korktular" ne vakit olurdu? Eger onun'korkusundan, dagin kalbi kan olma- 
sa idi"] beytinde de gegti. 

\y> JU- jT *£ L aj Sjj jS Ipj by? Ji ji C~~ » a J jA 

209. HSu iereddiid, n<r BenUn hdlime hu mu iyidir, yahud o mu iyidir?" diye go- 
niilde kavga gibidir. 

Ya'ni, kalbe iki fikir geldigi vakit, "Bu iki fikirden benim halime bu mu iyi- 
dir, yoksa o mu iyidir?" diye bir tereddiid hasil olur. Bu tereddiid ise go niilde 
bir cenk ve kavga gibidir. 

210. Tereddiidde korku ve imlik umidi kerr u fer icinde hirbirine vurur. 

[209] y J ^ 

Ya'ni, mubarizler harp meydanmda kerr u ferde ya'ni ileri geri hareket et- 
mekte nasil birbirleriyle carpisir ise, tereddiid icinde bu iki fikrin mechul neti- 
ceieri olan korku ve iyilik umidi dahi kalbde ileri geri hareket ederek birbirle- 
riyle oyle carpi§irlar. 



(^ 



<^5e^3 



(g^ - MESNEVl-t SERlF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

uyi>j\j ol^w *£'Jl ! 2>-\ u^L^i *4i»jlj jU^-l *<usi jl jwr J>-jl ^j oL*-L* 
jLi^l c_JJs> ^ ibl aJj^o ^jI v^JtJ^-j JJI a-U*y"_j Oil a»L*j£Li jW 1 "^ vWj'j jVr^j' 

f\ j* &~j4* -^*J -^L^ J'J^ ^ wUl^>- i_~v*i*j Oiiji-j ^jM^ 1 K C— jLx^l 
C— I »-VjJU ^jS ^y^jtj 4^"^ ^J*j* s.j* • *^-*"' J^ jW 1 ^' S-r—J jW^ -^j* A-si'L* 

Miinacattan ve ihtiyann fitnesinden ve ihtiyarm sebeblerinin 

fitnesinden Hak'tan melee* istemektir ki, gokler ve yerler ihtiyardan 

ve ihtiyann sebeblerinden heybet aldilar ve korktular; ve ademinin 

hilkati ihtiyar talebine ve kendinin esb^b-i ihtiyanna harts oldu. 

Nitekim hasta olsa kendi ihtiyanm nakis goriir. Sebeb-i ihtiyar olan 

sihhati ister, ta ki onun ihtiyan artsin; ve mansib ister ( ta ki onun 

ihtiyan artsin! Ve Hakk'in kahrinm mahall-i niizulu gecen 

ummetlerde fart-i ihtiyar ve sebeb-i ihtiyar olmustur. Kimse 

Fir'avn'i asla ac ve muhtac gormemistir 



211. Svvelen bana cezir ve meet senden eristu ~$oksa, ey c/HecuL' ^Bu deniz sa- 
fari idi. 

Hz. Pir efendimiz cezr ve med ile suna isaret buyururlar ki: Bu Mesnevn 
§enfi takrir buyurduklan sirada derya-yi esrar ve maarif-i ilahiyye olan ruh-i 
alilerinden birtakim esrar-i ilahiyye tasmak ister. Sonra ifsasinda mahzur go- 
riip kefF-i lisan buyururlar. Bu hal denizin cezir ve meddi kabilinden olur. Bu 
sebeble munacat edip buyururlar ki: "Ey Mecid ve Aziz olan Rabbim! Bu 
Mesnevi-i §erffi kullanna izhar etmek da'vasi kalbimde senden zuhur etti; ve 
derya-yi esrar ve maarif yaptigm ruhumun cezir ve meddi ve taskinligi ve 
tutkunlugu da ewelen senden eristi. Yoksa bu Mesnevn §enf in izhanndan 
ewel derya-yi ruhum sakin bir halde idi." Bu ma'na II. cildin 193 numarasi- 
na musadif olan -ur ^x. ^ -w j j x£ j* . j^t u^ j >j\ j~, ^f j>* [ya'ni "De- 
niz kopiigu ileri gotiiriir ve bir sed yapar; cerr eder ve cerden sonra da bir 
medd yapar"] beytinde de gecti. 



G £p? 



AHMED AVNt KONUK "®^S 

212. I^u iereddudii dahi oradan bana verdin. DCerem cihetinden beni tereddud- 
suz de etl 

"Bu if§a ve ketm tereddiidunu dahi bana o ruhumun deryasindan verdin. 
Ban kerem cihetinden benden bu if§a ve ketm hususundaki ihtiyan da kal- 
dir; beni tereddiidsiiz de et!" 

213. Hkni imtihan ediyorsun. £%h, el-meded! By Diudal Brkekler senin imti- 
hamndan kadmlar yihidir. 

"ibtila", lugatte imtihan ve tecriibe ma'nasinadir. Ya'ni, "Ya Rab! Beni bu 
ketm ve if§a tereddiidu icinde imtihan ediyorsun ve beni ihtiyanma birakiyor- 
sun. Ah, el-meded! Ey Huda! Erkekler ya'ni insan-i kamiller senin imtihanin- 
dan dolayi kadinlar mesabesinde olan nakis insanlar gibi maglub ve acizdirler." 

214. ^Bu ibtila ne vakte kadar? ~$a ^Jlabi ~%apma! Dana bir mezheb bagi$la,! 
On mezhebli etmei 

"Ya Rab! Bu imtihan ne vakte kadar devam edecektir? Ey benim guzel Al- 
lah'im! Bu imtiham yapma! Beni ketm ve if§a-yi esrar hususunda ihtiyarsiz 
bir hale koy! Bu hususta bana bir mezheb ve bir mesjeb bagi§la! Bu Mesne- 
vt-i §enf'i ihtiyanm olmaksizin lisammdan car! kil! Beni boyle on mezheb ve 
me§rebli edip dii§undurme!" 

215. Oiendimin palan bicimi aibi olan ihtiyarimdan zayif ve arkasi yarah bir 
deveyim. 

"Palan", eyere bedel olarak binek hayvanlanna vurduklan takim demek- 
tir. Ya'ni, "Sirti yarah ve zayif bir hayvana vurulan palan o hayvani yuriir- 
ken, nasil o tarafa. bu tarafa meyil ettirirse, palana mii§abih olan benim ihti- 
yanm dahi harekatimda beni sarsak bir hale getirir." 

216. Hiu mahfe-gah bu ajjir tarafa olur. O mahfe-cjah o tarafa cekici olur. 



*$$&> 



(jgK 3 " MESNEVt-l §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Kejave" ve "kecave", deve iistunde insanin binecegi mahfeye derler. 
Bundan murad birbirine muhalif olan iki fikirdir. Ya'ni, "Deve ustundeki 
mahfeye miisabih olan iki muhalif diisunceden birisi gah bu agir tarafa, ya'ni 
icra tarafina meyil eder; ve onun muhalifi olan diger fikir dahi o tarafa ya'ni 
adem-i icra tarafina cekici olur" 

217. Diizgiin olmayan yiikii henden birak, ia ki, ebrdnn ravzasim goreyim! 

"Haml", mutlak yuk ve "himl", sirtta veya basta olan yuk (Ahteii) . Bura- 
da "himl" ma'nasinda olmak munasibdir. Bu beyt-i serifin zevkine vusul icin 
bir mukaddime lazimdir. Necmeddin-i Kubra (k.s.) hazretleri UsGl-i A§e- 
re'sinde buyurur ki: "Turuk kesret-i adediyle beraber uc nev'e mimhasirdir: 

Evvelkisi: Erbab-i muamelatin tarikidir ki, zahiri amellerden cok oruc tut- 
mak ve namaz kilmak ve Kur'an okumak ve haccetmek vesaire iledir. Bu ta- 
nk "tarik-i ahyar"dir; ve bu tank ile uzun zamanda Hakk'a vasil olanlar azin 
azidir. 

Ikincisi: Tebdil-i ahlakta ve tezkiye-i nefiste ve tasfiye-i kalbde ve tecliye-i 
ruhta batinin ma'muriyetine mutealhk olan seyde miicahedat ve riyazat as- 
habidir. Bu da "tarik-i ebrar"dir. Bu tarik ile Hakk'a vasil olanlar ewelki ta- 
rikden coktur. Fakat bu tarik ile Hakk'a vusul onlardan dahi nevadirdendir. 

Ucunciisii: Allah'a seyr edenlerin tarikidir; ve o ehl-i muhabbetten satir ve 
sabik ve miisari' olanlarm tarikidir. Bu tank ile bidayetlerinde Hakk'a vasil 
olanlar digerlerimn nihayetlerdeki [vasil] lanndan coktur." 

Bu beyanattan anlasilir ki, "tarik-i suttar", tank-i ahyar ve ebrann fevkin- 
dadir; ve Hz. Pir efendimizin tarik-i alileri tarik-i suttar oldugu halde beyt-i 
§erifte ebrann ravzasim gormeye mu§tak olmalan nasil olur? Binaenaleyh bu 
beyt-i serifte ebran, daha yiiksek yola irsad icin kendi makam-i alilerinden 
tenezzule isaret vardir. Zira ebrar ehl-i ask ve muhabbetin esranndan ve zev- 
kinden hicabdadir; ve ebrar, ahrar olan ehl-i muhabbet ve ask gibi degildir- 
ler. Nitekim ebrar ile ahrann farkini cenab-i Pir Efendimiz I. cildin Dibace'sin- 
de dy.jkij ^j^jk v j^Vij o_^j j^irt v j\Ji\ ya'ni "Ebrar bu Mesnevi-i §e- 
nf 'de kendi makamlanna aid olan maarif-i ilahiyyeyi yerler ve igerler; ve ah- 
rar o MesnevM&n ferahlamrlar ve tarablanirlar" buyurmuslardir. §u halde 
beyt-i §erifin hulasa-i ma' nasi boyle olur: "Birtakim esrar ve maarif-i ilahiy- 
yeyi kabule ebrar taifesinin meslegi ve mesrebi miisait olmadigindan o esran 
ifsa mi edeyim, yoksa ketm mi edeyim? diye bende tereddud hasil oluyor. Bu 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

tereddiid iginde bu esran gah acmak ve gah ortmek tarafma meyil ediyorum. 
Bu tereddiid sirtimda gayr-i muntazam bir yiik gibi oluyor. Ya Rab! Bu duz- 
giin olmayan tereddiid yiikiinu sirtimdan kaldir. Serbestge ebrann makamla- 
nna ve ravzalanna tenezziil edeyim; ve onlara tereddudsiiz olarak senin esrar 
ve maarif-i ilahiyyenden ve ahval-i a§ktan bahsedip irsad edeyim ve onlan 
lutfun ile daha yttksek olan bir yola sevkedeyim ve bu ibzal-i maarif ve irsad 
hususunda ebrar arasinda benim tereddiidiim ve ihtiyanm olmasin!" 

218. <S%skab-i Oiehf gibi did hagmdan oilayaywi! Dkaz cihetintbn degil, beV 
hi onlar uyuyucudurlar. 

Senin cud ve kereminin bagindan esrar ve maarif yesilliklerini akil ve id- 
rak ve uyaniklik cihetinden degil, belki ashab-i Kehf gibi bihodluk ve akil ve 
idrakten uyumusjuk halt icjnde otlayayim! 

jW^ y yr yr {*yj j. jL~o jM U£* j. p-^ ***>■ 

219. Sag iizerine ve sol iizerine uyumus olay tm. Dhtiyarsiz olarak iok gibinin 
gayrx donmeyeyim! 

Ya'ni "sag" dan murad, alem-i miilk ve "sol' : dan murad, alem-i melekuttiir. 
"Gu", top ma'nasina olan "guy" kelimesinin muhaffefidir. Ya'ni, gerek alem-i 
miilke ve gerek alem-i melekute tevecciihde ihtiyanm olmasin ! Zahirde uyku- 
da olan ashab-i Kehf in sagina ve soluna donmesi gibi doneyim. Benim donii- 
siim ancak cirit oyunlannda cevgan ile celdikferi topun donmesi gibi olsunf 

220. Gy dinin ZRabhil Sag iarafa yahud sol iarafa yine senin iaklibin ile do- 
neyim! 

Bu beytlerde sure-i Kehf de vaki' oiVj ^ ofs J^jaj \jj '^ ikty Jh^'j 
JUjJi (Kehf, 18/18) ya'ni "Sen o ashab-i kehf i uyamk zannediyorsun; hal- 
buki onlar uykudadirlar; ve biz onlan saga ve sola ddnduriiriiz" ayet-i keri- 
mesine isaret buyurulur. I. cildin 399 numarasina musadif olan j>\ «->> ju 
rr jij >j*j r* ^J ^ ■ ?* ^y- ^ ^ ya'ni "Uykusuz dahi arifin hali budur. 
HakTeala "Onlar uyuyucudurlar" buyurur; bundan iirkme!" beytinde de bu 
ma'na gecti. 



C £P? 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

221. y,ilz hinlerce yd havanin zerreleri aibi ihtiyarsiz olarak ucmakia ulim. 

"Matar", masdar-i mimidir, "ucmak" demektir. Ism-i mekan olmak dahi 
caizdir. Ya'ni, "Ruhum i'tibariyle yuz binlerce yil ucmakta veya ucmak ma- 
halli ve ayn-i viicud olan feza-yi namiitenahide havanin zerreleri gibi ihtiyar- 
siz oldum." Bu beyt-i §erif II. cildin 167 numarasina musadif olan o^Uui ^ 
ifir ^ji ji if oUj.i dw . *# ^ ya'ni "Pir onlardir ki, alem yok idi; onlann ea- 
rn derya-yi cud icjnde idi" beytine merbuttur. Oradaki izahat ve tafsilatin mu- 
talaasi lazimdir. 

222. fjerci o vakit ve hal henim feramu§um olmu^tar. Hlyku x$inde iriihal ha- 
na ya&iflar ollu. 

"Gerci o ihtiyarsizhk vaktini ve halini bu alem-i kesafet olan diinyada 
unutmu§ oldum. Fakat bu diinyadaki uyku hali icmdeki irtihal bana o vakit 
ve halin hatirasi oldu." Nitekim uyku halini cenab-i Pir Efendimiz I. cildin 
396, 397, 398, 399 numarali beytlerinde tasvir buyurmu§lardir. 

^ jij ow £s~* js ^-^ ^ii jW £** jW cy-J r*j(y 

223. Qar§ah olan hu ^armthdan kurtulurum. ^Bu munahdan can mer'dsina stf- 
ranm. 

"Carmih"dan murad, cismi te§kil eden sulb ve mayi' ve gaz ve hararet-i 
gariziyyeden ibaret olan dort riikundiir. Ruh-i insani bu dort riikne baglan- 
migtir. "Qar§ah", eski zamanlarda miicrimlerin boyunlanna gecjrdikleri bo- 
yunduruk demektir ki, erkan-i erbaamn sifatidir. "Mesrah," mer'a ve otlak. 
"Miinah", uyku mahalli ve yolcunun niizul ettigi mahal demektir ki, alem-i 
siiflT olan bu diinyadan kinayedir. Ya'ni, "Bu diinyada uyku vaktinde boyun- 
duruk mesabesinde olan anasir-i erbaa kaydindan kurtulurum ve gaflet uy- 
kusunun mahalli olan bu diinyadan ve izafi varhktan ve onun ihtiyanndan 
can mer'asina sicrarim!" 

22$.. Oieniimin o gecmi§ olan aiinlerinin sutilnii, ey Samel, uyku dayesinden 
iadarvm! 



o&BP 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "Kendimin o ihtiyarsizlik icinde gecmis. olan giinlerinde ve ruh ale- 
minde senin hakiki varligmdan emdigim sutii, ey viicud-i izafi aleminde ce- 
mi'-i esyamn muhtac [oldugu] Allah'im, bu diinyada uyku dayesinden tada- 
nm ve kendi varhgimdan ve ihtiyanmdan kurtulup rahat ederim." 

225. Ciimle alem kendi ihtiyanndan ve vucudundan kendinin sermest olmast 
iarafina ka$ar. 

Ya'ni, butiin halkm avammi bile bu hayat-i diinyeviyyelerinde kendi ihti- 
yarlanndan ve varhklanndan sarhostok ve bihodluk tarafina kagarlar. 

226. Ta ki, bir dem ayikliktan kuriulalar, §arab ve Aiicluk aydnm kendi iizer- 
lerine koyarlar. 

"Zemr", diiduk demektir. Burada her nevi' galgi murad buyurulur. Ya'ni, 
avamm-i halk bir an olsun ayikliktan kurtulmalan igin §arab igip sarhos ol- 
mak ve diidiik ve her nevi* galgi calmak ayibini ihtiyar ederler ve "Bunlar ile 
def-i gam ediyoruz" derler. Nitekim §air demistir ki: (Misra:) 

Def-i gam etmek igin alet ise peymanedir 

Binaenaieyh avamm-i halk ickinin dimaga verdigi uyusukluk ile ve calgi- 
lann verdigi zevk ile kendi varhklanndan bir an olsun kurtulmayi isterler. 

227. Ciimle hilmi§tir ki, bu varlik iuzahtir. Dkiiyara mensub olan fikir ve zi~ 
kir cehennemdir. 

Binaenaieyh gerek akil ve gerek gafil butiin halk-i alem bu varhgm bir tu- 
zak oldugunu ve ihtiyara mensub olan hatiralann ve dusiincelerin insani ce- 
hennem gibi yakici bir sey oldugunu bilmislerdir. 

228. By muhiedi! ^fia sarhosluk ile ya suaul ile kendittklerinden bikoclluga ka^arlar. 

Ey hidayet bulan salikf Bu sebeble bu halk ya esrar ve igki gibi uyu§turu- 
cu maddelerin sarhosjugu ile veyahud diger bir me§gale ile kendiliklerinden 
bihodluga ve varhklanndan yokluga kacarlar. 



G $PS B 



MESNEVl-t SERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

229. O^efsi o yokluktan cjeri $elesin. jlira ki bik&sluk yirule fermansiz oldu. 

Fakat boyle igki ve esrar gibi uyustarucu maddelerin te'siriyle husule ge- 
len o biho.dluktan ve yokluktan nefsi geri gekmek lazimdir. Zira ki o sun'i 
olan bihusluk iginde nefis hurriyet-i hayvaniyyeyi iktisab edip fermansiz ol- 
du, ya'ni Hakk'in emr u fermamm dinlemez bir hale geldi; ve o bihusluk ken- 
di ayikhgi ve ihtiyan neticesi oldugundan bu fasid neticeden bir hayir bekle- 
nemeyecegi meydandadir. Nitekim katl ve cerh ve fuhus. gibi kotu haller bu 
sun'i bihusjuk iginde vaki' oldu. 

^jJI jUait ^^ ja IjJLu d\ OL-jUJ U _j j>A} ^j 

230. Cin icin ve ins icin zamanin akiarinin hahsinden niifvLz etmeklik voktur. 

[229] r ^ .,.,.,,., .,*....,. 

Bu ye Mdeki beytlerde sure-i Rahman 'da olan oi ^X^\ oj ^Uij j>s\ j±maI 
jiuL- Ui OjJlLj U ijiiii ^jOtj oijUJi jUJt ^ ijJuw (Rahman, 55/33) ya'ni "Ey 
cin ve ins taifesi, eger goklerin ve yerin ca'niblerinden gegmeye takatiniz var- 
sa, gecin; kuvvetin gayn ile gegemezsiniz" ayet-i kerimesine isaret buyuru- 
lur. Ayet-i kertmede "aktari's-semavati ve'l-arz" buyuruldugu halde beyt-i 
serifte "habs-i aktari'z-zemen" denilmistir. "Zemen", vaktin azina veya co- 
guna ltlak olunan bir isimdir; ve zamanin husuliine sebeb ecram-i semaviy- 
yeden olan giines ve aym ve arzm devridir. Binaenaleyh beyt-i serifte sebeb 
olan semavat ve arz yerine musebbeb olan "zaman" zikredilmis. olur ki, me- 
caz-i miirseldir. Ma'lumdur ki, maddiyat zaman ve mekan hapisleriyle mu- 
kayyeddir; ve insamn cismi, maddenin dort seklinden ve cinnin cismi ise ha- 
va ve hararetten ibaret olan iki sekilden miirekkebdir. Binaenaleyh her iki ta- 
ife dahi zamanin az ve gok taraflannm hapsi altindadir. Zamanin aktara iza- 
fesindeki incelik budur ki: Cism-i cin maddenin iki §ekl-i latifinden miirekkeb 
oldugu igin zamanin az tarafinda mahbus olur; ve insamn cismi ise madde- 
nin gaz ve hararet gibi iki sekl-i latifi ile sulb ve mayi' gibi iki sekl-i kesifin- 
den miirekkeb bulundugundan zamanin gok tarafinda mahbus olur. Cinnin 
alem-i tabiatta seyri siir'atle ve insamn seyri ise bataetle vaki' olur. Binaena- 
leyh her iki taife cismaniyetleri hasebiyle ayn-i viicud olan ve ehl-i fen indin- 
de "bosluk" ta'bir olunan fezaya gikamaz. Fakat rah cevher-i miicerred-i nu- 
rani oldugundan onda asla kesafet yoktur; ve viicud-i hakiki ile kendi arasin- 
da gayriyet libasim haiz baska hadd-i fasil dahi yoktur. Bu ruh hidayet-i ila- 
hiyye kuvveti ile o fezaya niifuz edebilir. Bu ma'na I. cildin 1952 numarasi- 



c^ese^, 



AHMED AVNl KONUK 

na musadif olan oij^jb bb^" \y4=^ .oiy«* j^-j '°j^ c^" ^^ [ya'ni "Rah- 
man suresindeki "Ey cin toplulugu!" ayetini oku da, "nufuz etmeye giic. ye- 
tirebilirsiniz"i anla!"] beytinde gecti. 

231. Semavat-i ula'mn iecdvifinden svltan-i hiidamn gayn ile nufuz. yoktur. 

"Sultan", hukiimdar, kahir ve galib ve huccet ve burhan ve kudret ma'na- 
larina gelir. "Tecvif, bir seyin icjni bosaltrnak; "tecavif, tecvtfin cem'idir. 
"Tecavifi's-semavati'1-ula" ta'Mriyle, ecramm taayyimat-i kesifesinden bo- 
saltilmis olan feza-yi namutenahiye isaret buyurulur. Ya'ni, ervahin seyran- 
gahi olan feza-yi namutenahiye nufuz etmek ancak hidayet-i ilahiyye kud- 
reti ile cismaniyet, ruhaniyet mertebesine terakkl edip letafet kesbeyledigi va- 
kit vaki' olur. 

232. Uiula ancak miitiakinin ruhunu sihahlarin muhdfazastndan hifzeden Ur 
sultan ileiir. 

Bu beyt-i §eiifte cin taifesinden naklen sure-i Cin'de beyan buyurulan 
(£.'j tJiaJLi Cy~ 'cjL utTj^-ji frulji uLIj uf, {Cin, 72/8) ya'ni "Biz goge yaklas- 
mak istedigimizde o gogii kuwetli bekgiler ve sihablar ile dolmus bulduk" 
ayet-i kerimesine isaret buyurulur. "Hiras", miifaale babinin ikinci masda- 
n olan "fial" veznindedi-r, "muhafaza etmek" demektir. "§uhub'\ sihabin 
cem'idir; "ates sulesi ve seyatine atilan yildizlar kumesi" demektir. "Yaki" 
"vikaye" masdanndan ism-i fail olup "hifzeden" demektir. Ya'ni, fezaya 
kudret-i hidayet ile ya'ni dogru yola gitmekten mutehassil olan kudret-i 
Hak ile nufuz edilir. Hidayet dahi sultan-i hakiki olan Hakk'm tasarrufu ile 
olur ki, o sultan muttakinin ruhunu semaya urucunda serare-i elektirikiy- 
yeden veya yildiz kumelerinin muhafazasmdan hifzeder ve o ruha bu ates- 
lerin te'siri olmaz. Ya'ni §erare-i elektirikiyye nardir ve run ise cevher-i mii- 
cerred-i nuranidir. Eger bu cevher-i nurani nefsin atese mensub olan sifa- 
tiyla mahmul ise nar-i elektiriki o sifatlann cinsinden oldugundan o nuru 
ihata edip urucuna mani' olur ve ruhu alem-i tabiata gevirir; ve bu kuva- 
yi elektirikiyye melaike-i unsuriyyedir; ve melaike iki nevi'dir. Birisi mela- 
ike-i rahmet ve digeri melaike-i azabdir. 



s m 8 



MESNEVf-t §ERfF §ERHt / XI. ClLT. • MESNEVf-6 • 

233. Jam olmadik^a hi$>ir kimseye hargah~i DCibriyaya yol yokiur. 

"Fan! olmak"tan murad, abd kendi enaniyetinden ve varhgindan gecip 
kendini Hakk'in varhginda miistagrak gormektir. Bu hal huzur-i Hak'ta ken- 
di zilletini ve aciz ve iftikanni zevkan bilmekten ibaret olur. Yoksa akil ve ze- 
ka ile ve soz ile bilmek kafi degildir. Bu zevk ve hal sahibinin zahiri ve bati- 
m, halk ile olan muamelatinda daima yokluk ve tevazu" icmde olur. Mesela 
birisi tecaviiz etse veya bir fikr-i ilmisine muhalefet ve i'tiraz etse afv ile mu- 
amele eder ve hilim ile cevab verir ve icjnde asla buguz ve kin olmaz ve za- 
hirde afv etmis. gbriintip sonra ondan ya kavlen veya Men intikam almaya 
kalkmaz. Nitekim Hz. Pir efendimiz bir rubailerinde §6yle buyururlar: 

JjJtJ ,_$>• (Ji»b <— . #tj>o <ijj C— ' O-Sj^li C^-.y Jji>- -^~y 

fzahan terciime: "Kul kendinden ve nefsinden fani-i mutlak olmadikga onun 
indinde tevhid muhakkak olmaz. Tevhtd-i Hakk'in viicudA haktkisi kulun vii- 
cud-i izifisine hulul etmek degildir. Senin kendi fikhnde zevkan ve halen yok 
olmandir. Yoksa bos soz ile batil Hak olmaz. " 

imdi boyle bir fenaya nailiyet ancak a§k-i ilahi §arabim igip sarhos. olmak- 
la olur. 

234. jfelegin mi'raci nedir? IJtt yohlukiar. <S%sihlann mezhebi ve ivni yohr 
lukiur. 

Ruhun viicud-i hakiki felegine gikabilmesi icjn merdiven nedir, bilir misin? 
Iste bu yokluktur. Binaenaleyh Hak asiklarimn mezhebi ve dini yokluktur. 

jU t- >\j>*a JAP Jjja j* jU j\ J>*\ Jjl^- j J&vji 

235. <5%sk yolunda niyaz cihetinden Siyaztn mihrabi post ve cank aeldi. 

Ya'ni, a§k yolunda Sultan Mahmud-i Gavnevi'nin nedimi olan Ayaz'm acz 
ve niyaz cihetinden mihrabi ve tevecciih mahalli kendinin postu ve gangi ol- 
du. Ayaz'm kissasi V. cildde gecti. Ve "post ile gank"tan murad, ne oldugu da- 
hi V. cildin 1918 numarah beytinin ba§indaki surh-i §erifte izah olundu. 



c^^ 



AHMED AVNt KONUK 

236. 5 er ^ muhakhak o §ahm mahbubu idi, zakir ve hahni latif ve giizel idi. 

Gerci o Ayaz muhakkak Sultan Mahmud-i Gaznevi'nin mahbubu idi. Za- 
hiri ve batml edebler ile muttasif idi. V. eilddeki Ayaz kissasinda da izah olun- 
dugu iizere "Ayaz"dan murad, insan-i kamildir; ve "sultan"dan murad, §ah-i 
haklki olan Hak'tir; ve "Ayaz"dan murad, Qelebi Husameddin (k.s.) hazretle- 
ri olmak da caizdir. Zira yukanda izah olundugu iizere Cenab-i Pit efendimiz 
onlann ahvalini ba§kalanmn kissasinda beyan buyuracaklanm zikretmi§ler 
idi; ve Menakib-i Sipehsalafda o hazretin ahvali hakkinda §6yle buyurur: 
"Kaffe-i ashabin muktedasi ve biiciimle aktabin pisvasi olup zahir ve batinla- 
n miicahedede idi; ve vera' ve takvada mubalaga buyururlar idi. Edeb-i bi- 
gaye ve sidk-i bi-nihayeye malik olup riyazat-i kesirede bulunur ve daima 
miicahedede olurlar idi. Tab'-i kerim ve siret-i halim ile ahval-i kuluba mutta- 
li' ve esrara vakif olup kelimaM camia soylerler ve ashab-i kalin ilm-i halleri- 
ne aid mii§kilati hallederler idi; ve hakikatte Hz. Hudavendigar'imizin maz- 
har-i tamami onlar idi." 

237. DCibirsiz ve riycisiz ve kinsiz sultanin fliizelligine onun uuzii ayna olmu$ 

idi. 

Ayaz'm, ya'ni insan-i kamilin kalbinde ve batimnda kibir ve riya ve kin 
yok idi. Sultan-i hakiki olan Hakk'in giizel esma ve sifatimn mecmu'una onun 
yiizii ayna ve mahall-i zuhur olmus. idi. Bu beyitte Qelebi Hiisameddtn (k.s.) 
hazretlerinin hal-i seriflerine isaret buyurulmus olmak caizdir; ve bu surette 
"sultan"dan murad, Cenab-i Pir efendimizin zat-i §erifleri olur. Nitekim bir 
beyt-i §eriflerinde saltanaM ma'neviyyelerine igareten soyle buyururlar: 

"Ben tahtmdan tabuta giden §ah degilim. Ben dyle biv§ahim ki, men§urumun 
ve fermammm yazisi "Halidine ebeda!" oldu. " 

238. Qunkii o kendi varliyindan uzak oldu. Onun i$inin miintehasi mamur 
oldu. 



ff £P? 



MESNEVl-1 SERtF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

giinkii o Ayaz nefsinin tahayyul ettigi mevhum varhktan ve sifat-i nefsa- 
niyyeden uzak oldu. Binaenaleyh onun isjnin nihayeti ma'mur oldu ve §ahin 
indinde mahbubiyet makamini ihraz etti. 

239. S^yaz'm iemkmi ondan dolayi peh. kavi idi hi, kibir korkusundan ihtiraz 
eder idi. 

"TemkTn", liigatte hiffet-i mizac mukabili olan keyfiyet, vakar, usluluk, iz- 
zet ve kudret demektir. Istilahat-i sufiyyede, istikamet uzere riisuh ve istik- 
rar makamidir. Abd tarikte oldukca telvin sahibidir. Zira halden hale terakki 
ve vasiftan vasifa iiitikal eder. Vasil oldugu vakit muttasil olur. Binaenaleyh 
temkin husule gelir (Ta'nfat-i Seyyid 'den terciime). Ya'ni Ayaz'in temkini 
ondan dolayi pek kuvvetli idi ki, nefsinde kibir duygusu hasil olacagi korku- 
sundan cekinir idi ve daima hal-i zillet ve aczini anar idi. 

240. mukezzeb olmu$ uli ve kibir ve nefsin hoynunu vurmu§ cjelmi$ idi. 

"Miihezzeb", temizlenmis. demektir. Ya'ni, o Ayaz'in ahlaki ve tabiati ku- 
surlardan pak ve kalbi kiiduretten saf olmus. ve kibrin ve nefsin boynunu vu- 
rup onlan oldiirmus. idi. 

241. O hileleri ya ta'lun i$in yahud korkudan uzak hir hikmet i$in ederdi: 

"Vecel", korku demektir. Ya'ni, kibrini ve nefsini oldiirmus iken Ayaz'in 
yine postuna ve cangina bakma tedbirleri ve hileleri padi§ahin diger bende- 
lerine acz ve higlik ta'limi icin idi. Yahud nefsinde kibir ve gurur hasil olaca- 
gi korkusundan uzak bir hikmet ve ma'na igin idi. Zira insan-i kamiller hak- 
kinda Kur'an-i Kerim'de o>>i jj» u> ^ *S_^ u (Maide, 5/69) ya'ni "Onlara 
korku ve huziin yoktur" buyurulur. 

242. ~$ahud $arigi aormek ona ondan dolayi makbul oldu ki, yokluk nesvninden 
varlik hendiMr. 

"Nesim", latif riizgar. Ya'ni, Ayaz 'a postunu ve gangini gormek o sebeb- 
den makbul geldi ki: post ve cank yokluk ve acz ve zilletin latif riizgann- 



c ffi?> 



AHMED AVNlKONUK'- 

dan peyda olan varhk bagidir. Ya'ni vucud-i hakiki yokluktan ibaret olan vu- 
cud-i izafi hayalatina baglanmisnr. Rubai-i Mevlana Cam! (k.s.): 

^— jj^ j^ 1 J^ r 5 ^ •>*£ ^~*j?- j 1 . ^j* J 1 *& J^ty* 

"Aktldan bi-haber olan sofistai taifesi, "Alem gegmekte olan bir hayaldir" der. 
Evet, alem bir hayaldir; fakat daima bir hakikat cilvegerdir. " 

243. Tft ki, da/ime aplsm ki, o yokluk uzerine&ir; id ki, o iy§in ve ya§ayi$in 
nesimini hulsun! 

"Dahme", lahd ve tabut ve kizgin devenin agzindan gelen kopiik ma'na- 
lannadir (Burhan). Burada "dahme"den murad, ruh-i insartinin lahdi ve ta- 
butu olan cism-i unsuridir ki, bu-cisim surette var gorunen ve hakikatte yok 
olan ve ruhun tabutu ve kabri olan bir dahmedir; ve bu dahme-i cisim yok- 
luktan ve aczden ve zilletten acUir; ve onda mahbus olan ruh-i insani azad 
olup bir latif rysin ve yasayi§in nesimini bulur. 

244. IJu merhalenin mulkii ve mall ve ailasi hafif aidici olan canm uzerinde 
zincirdir. 

"Merhale", menzil demektir. Bundan murad, ruhun niizul ettigi diinya ve 
vucud-i izafi alemidir. Ya'ni, bu diinyamn mulkii ve mail ve atlasi ve suslu 
elbiseleri ise hafif gidici olan ruh-i insaninin tizerinde zincirdir ve bagdir. 
Malum olsun ki, diinyamn miizeyyenati onlara fart-i muhabbet olunup 
Hak'tan gaflet verdigi vakit mezmum olur. Nitekim I. cildin 997 numarasina 
miisadif olan 0; j mjj j*j* j j>\** j . oju JiU Ij^ j\ Uj c— -^ beytinde "Diin- 
ya nedir? Huda'dan gafil olmaktir. Yoksa kumas. ve giimus. ve evlad ve ka- 
din degildir" buyurulmus. idi. 

245. tSftlhna mensvtb olan zinciri gordu ve aldandi. Can hir kuyu deliginde sah- 
radan kaldu 

Nefs-i insani bu altin yaldizh ve alh pullu zinciri ve bagi gordii ve bun- 
lann zahiri alayi§ine aldandi. Ruh-i insani bir kuyu deligi mesabesinde olan 



fi 8W» 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

zuliimaM tabiat icjne dtistii ve alem-i ervah sahrasina uruc etmekten geri 
kaldi. 

246. Qnun sureti cennei, ma'nada cehennemiir. jiehir dolu Ur ydan ve onun 
nak§i bir gill yuzludur. 

Bu merhale-i dunyamn sureti ve zahiri siislii ve cennet goruniir. Fakat ba- 
tini ve ma'nasi cehennemdir. Zahiri giil yuzlii bir naki§ ve surettir ve fakat ic. 
ytizii zehir dolu bir yilartdir. 

247. Qerci mumine sakar zarar vermez. ^akai oradan fjecmek dahi peh iyi 
ohir. 

Maahaza efrad-i be§er ne mahiyette olursa olsun, di§i latif ve igi korkunc, 
olan bu merhale-i diinyada zuhur eder. NiteMm sure-i Meryem'de oian ayet-i 
kerimede t^ U-» cjJK&h jJ^j \y& ^jji ^ ^ . l*l. l~>- jbj J* oir u^» j ui ^ o\j 
(Meryem, "19/71-72) ya'ni "Siz'den o cehenneme ugramayan hicbir ki'mse 
yoktur. Bu cehenneme ugramak Rabb'inin hiikm-i kat'isi ve kazasi oldu. Bun- 
dan sonra sakinanlan kurtannz ve zalimleri de diz cokmus. olduklan halde bi- 
rakinz" buyurulur. Imdi Peygamber'e tabi' olup §er'in miisaadesi dairesinde bu 
yaldizh ve zehirli diinyadan nasibini alan mu'minlere bu cehennem zarar ver- 
mez. Fakat riyazati ve miicahedati ihtiyar etmek suretiyle bu nasibden dahi 
gecmek cismin mahbusu oian ruh-i insani icjn pek iyi olur. 

248. Qcrci cehennem ondan azabt uzak ivdar. jfakat her bir halde cennei ona 
iyidir. 

Ya'ni, gercj takva-yi §er't ve zahiri sahibi olan mu'minden bu diinya ce- 
hennemi azabi uzak tutar. Fakat her halde takva-yi zahiri ile beraber takva- 
yi batiniyi cem' edip bu diinyada iken cennet-i 'acile (J^-i*) girmek daha iyi- 
dir. Muhtelif yerlerde dahi izah olundugu iizere takva-yi zahiri HakTeala'dan 
havf sebebiyle giinahlardan sakmmak ve cevaz-i ser'f dairesinde nefsin haz- 
zini vermektir. Bu mu'min diinyada iken cennet-i 'acili (J*-^) bulamaz, fakat 
ahirette cennet-i acili (J*T) bulur. Takva-yi batini sahibi olan mu'min ise bir 



c m? 



AHMED AVNt KONUK 

insan-i kamilin terbiyesi altinda nefsin huzuzatim terkedip riyazat ve miica- 
hedata devam eder. Bu mti'min dunyada iken cennet-i 'acili (>u) buldugu 
gibi ahirette de cennet-i acili { >ri) bulur. 

249. €y nakistar! Hu bir qui yuzliiden sakmtnl 2fra sohbd vaktinde bir ce- 
hennem gdtLu 

"Nakisiar"dan murad, nefislerinin sifati altinda zebun ve maglub olan sa- 
liklerdir. Ya'ni, ey Hak yolunun salikleri! Bu zahiri giil yuzlu ve ic. yuzu ze- 
hirli bir yilan olan dunyadan ve onun giizel suslii olan suretlerinden sakimn! 
Zira ona yaklasip sohbet ettiginiz vakit akil ve idrak sahibi iseniz onun bir ce- 
hennem oldugunu gorursiinuz. 



J j£ tj\j\tj vj bjtj CJI Jj> \jj\ ^> g*j 

Hindu kolenin hikayesidir ki, kendi efendisinin kizina gizli 

muhabbet etmis idi. Vaktaki o kizi bir biiyiik adamin ogluna akd 

ettiler, kole haber aldi, hasta oldu ve eridi; ve hicbir hekim onun illetini 

anlamadi ve onun da soylemeye takati ve mecali yok idi 



"Heva", muhabbet; "yara", kudret ve kuwet ve cesaret ve mecal ve fir- 
sat ma'nalannadir (Burhin). 

250. jBir efendinin Diindu bir kolesi var idi. ^esleyip onu bir diri yaph. 

"Hindu", kafir ve bende ve kole ma'nalannadir (HeftKulzum). Ya'ni, bir 
efendinin harb neticesinde kafirlerden alinmis olan bir kolesi var idi. Zayif ve 
ciliz bir halde iken onu besleyip diri ve kuvvetli bir hale getirdi. 



*$$&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

251. Ona ilim ve adabi iamam ogretmi? idi. Onun kalbinde huner §em'ini yar- 
\atrm§ idi. 

Efendi o koleye zamamnda miitedavil olan ilmi ve edebleri tamamiyle 6g- 
retmis ve onun kalb ve aklini ilim ve huner ve edeb nurlanyla parlatmis idi. 

252. O ikram tertib edici olan efendi, o kbleyi $ocukluflundan bed lutuf kuca- 
Qinda naz ile beslemi§ idi. 

<Sjt£ l>j^ J^ Lf* 1 ^ 1 r^ <^^° J'y' 'j ^f- <yl r* \x 

253. 'jBu efendinin bir de lalvf ktzt var idi. ^ir sim-endam, hir nazli, hir ho$ 
gevher idi. 

"Ges", giizel ve latif ve reftan nazh ve bikr ve sadimanhk ma'n^Iannadir 
(Burhin). "Sim-endam," vucudu gumiis gibi parlak ve beyaz olmaktan kina- 
yedir. 

&£ C&i^ x>:> J' [ j t <J**J ^^ s*-* <^~ i ^ > J**y tiff 

254. ^Uakiaki \xz murahik oldu, iaUbler agir mehir hezl citider. 

"Miirahik", biilug yasina yaklasmis. olan oocuk. "Kabin", mihr-i miieccel 
ve muaccel ma'nasinadir. Ya'ni, bu kiz biilug yasina yaklastigi vakit isteyen- 
ler cogaldi ve agir ve cok mikdarda mihirler teklif ve bezl ettiler; ve bu cok 
paralar ile onun babasini ltma'a galistilar. 

255. Uier hir biiuuk kimse iarafindan ona dembedem kiz i$in hir haze-ger eri- 
sir idi. 

"Haze", "gaze" vezninde, rmiteaddid ma'nasi vardir. Gelin icm gulden ve 
reyhanlardan yapilmis kubbe ve aski ma'nasina da gelir (Burhin). "Haze- 
ger", "gelin askilan yapan kimse" demek olur. Burada talibden kinayedir. 
Ya'ni, her bir zengin ve mu'teber kimse tarafindan o efendiye vakit vakit kiz 
icin bir talib erisir idi. Ba'zi niishalarda "hazeger" yerine "hahisger" vaki' ol- 
mustur ki, "talib" ma'nasinadir. 



<rj^> 



AHMED AVNt KONUK 

CjI^t jJUl ijj i_-i Jul jjj oLj :>jJ tj JU ^-Ij^- C-iT 

256. Sfendi dedi: "Malm sebah yoktur. [junduz gelir, gece cihetlere gider." 

Efendi, boyle agir mihir teklif eden zenginler hakkinda kendi kendine de- 
di ki: "Malm sebati yoktur; elde kalmaz; giinduz kazanilir, gece muhtelif ci- 
hetlere sarf olunup gider." 

257. Diusn-i suretin de itibari yoktur. JZiro yuz, bir liken yarasmdan sort olur. 

Yuz guzelliginin de i'tiban ve kiymeti yoktur. Zira o yiize bir diken batip 
yara olsa o yara isledikge yuziin rengi sapsan olur ve giizelligi gider. 

^ jl j JU o> ^ & J'^jJ** }* -^ M^ 

258. iSuyiik kimsenin ogullugu dahi sehl olur. 2Zra mala ve kudreie magrur olur. 

"Sehl" , yumusak ve kolay ma'nasma ise de burada "ehemmiyetsiz ve kiy- 
metsiz" olmaktan kinayedir. "Baregi", muteaddid ma'nasi vardir. "Kudret" 
ma'nasma da gelir (Burhan). Burada "kudret ve iktidar" ma'nasi miinasibdir. 
Ya'ni, zengin bir kimsenin oglu olmanin da kiymeti ve ehemmiyeti yoktur. 
Zira bu kimse de mala ve kudret-i maliyyeye dayanip magrur olur; ve malda 
ise sebat yoktur. 

259. By, ne $ok hiiyiik kimsenin oglu vardir ki, svir u serrden, kendi koiii jUlin- 
den dolayi bahanin an oldu. 

Hey gidi hey! Ne cok buyiik ve asil kimselerin oglu vardir ki, nefis ve sey- 
tanin sur u §errine kapilrmstir; ve kendi kdtti fiilinden dolayi babasi icin halk 
arasinda bir leke olmus ve babasi onun kotii fiillerini goriip nasdan utanmis- 
tir. Me§hurdur ki, hiikemadan Sokrat'a bir bey oglu gelip demis. ki: "Sen bir 
dogramacimn oglusun ve ben beyzadeyim." Sokrat cevabem "Ey bedbaht! 
Senin asaletin sende bitiyor ve benimki bende bashyorf" demistir. 

260. Gger nejts olursa da piir-huner olana da ax tap ve Dblis den tbret all 

"Nefis", kiymetinden dolayi esirgenen ve istenilip ragbet olunacak derece- 
de guzel olan sey demektir, Ya'ni, hiiner ve ma'lumat sahibi olan kimse eger 



( ^6° 



MESNEVt-i SERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

viicudu nadir ve nefis olan taifeden olsa bile ona az muhabbet et ve bu hu- 
susta Ms'den ibret al! Zira boyle bir kimsenin nefsinde kibir ve ucub olmak 
muhakkaktir. Nitekim fblis, ilm ii hunerde yekta oldugu haide kibir ve ucii- 
biinden dolayi Adem'e bas egmedi ve bu hususta emr-i ilahiye muhalefet et- 
ti ve matrud oldu. 

261. Onun ilmi var idi. Vafdaki ona din ash olmadi, o Sidem'den ^amur 
naksimn gaynni gormedi. 

"Din", liigatte inkiyad ve ceza ve adet ma'nalanna gelir. Burada "inkiyad" 
ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, Iblts'in ilmi var idi. Vaktaki o Iblis'de inkiyad ve 
itaat aski olmadi ve bu ilim, onu kibir ve ucub sebebiyle serkeslik tarafina 
gekti. JBinaenaleyh o Iblis topraktan yaratilan Adem'in suret-i zahiriyyesini 
ve seklini gordii ve onun ma'nasim goremedi. 

262. 6y eminl £jer$i ilmin inceltyini hilirsin; ondan sana ihi flayh gorucii goz 
agXmaz. 

Ey ilm-i seriatte emin olan alim-i zahiri! Gergi ulum-i zahiriyyenin ince- 
ligini bilirsin; fakat bu ilm-i zahiriden kalbinin alem-i gaybi goriicu olan iki 
gozii acilmaz. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fift'm 22. fashnda soyle buyu- 
rurlar: 

"§ek yoktur ki, bu fakihler hiisyar ve sahib-i zekavettirler ve on kimse 
hukmundedirler. Miintesib olduklan fende on goriirler. Velakin o alem ile on- 
lann arasina "yecuz, la-yecuz", ya'ni "bu caizdir ve o caiz degildir," kaidesi- 
nin muhafazasi igin bir duvar gekmislerdir. Eger o duvar onlann hicabi olma- 
sa, onu hie. okumazlar ve o is muattal kahr ilh..." 

263. O hir sank ve sakaldan baskasini aormez. Onun ziyadelVftini ve noksam- 
m muarriften sorar. 

alim-i zahiri karsisma buyuk sankli ve kaba sakalh bir kimse gelse, 
onun kalbinin ahvalini gorup bilmez. Onun kemalini ve noksamm bir ta'rif 
edici kimseden sorar. 



o&P? 



AHMED AVNt KONUK 



264. By drif! Sen muarrifien farigsin. uMukakkak gorursun. jLva tulu edici 



J 



"Ey arif", hitabi hususiyet i'tibariyle Qelebi Husameddm efendimize ve 
umtimiyet i'tibariyle kalb gozii agik olan butiin arifleredir. "Bazig", tulu' edi- 
ci demektir. Ya'ni, ariflerin kargilanna gelen bir kimsenin ahvalini ve ahlaki- 
ni bir muarriften sormaya ihtiyacjan yoktur. Ohlar dogrudan dogruya o kim- 
senin kalbine nazar edip ahvaline ve ahlakina ve kemaline ve noksamna va- 
kif olur. Zira *a\ j>4 >* ty j*P *-*> ! ^ i " 1 Y a ' m "Mii'minin firasetinden sakimn; 
zira o Allah'm nuru ile nazar eder" hadis-i §erifl mucibince onlar tulu' eden 
nur-i ilahinin kendi olurlar. Nitekim IV. cildin 1795 ve 1796 numarah beyit- 
lerinde §6yle buyurulmus idi: 

Tercume: "Kamiller senin adini uzaktan isjtirler. Senin nescinin ka'nna kadar 
giderier. Belki senin senelerce dogumundan ewel seni haller ile gdrmtis olurlar." 

265. D§i takva ve din ve salah tutor. 2Xrd iki alemde felah ondan olur. 

Ya'ni, Hak yolunda i§i goren §ey ancak takva ve din ve salahdir. Zira 
dunyada ve ahirette felah ve necat ancak bunlardan olur. Dini ve.salahi ol- 
mayan kimsenin elinde mal ve ilim, §akimn elindeki silaha benzer. Binaena- 
leyh boyle bir kimsenin basi bu silahlar ile dunyada ttirlu belalara ugrayaca- 
gi gibi, ahirette de tiirlu tiirlii azablara giriftar olur. 

j\J j Jj>. -u* j*s j\ JU 4f j\~>-\ ?JUtf iUb ^Xi ijf 

266. Salih oir damad ihtiyar eiti ki, hiitun kavim ve kahdenin fahri idi. 

"Hayl", cemaat ve taife; "tebar", Farisi'de "akraba" ma'nasinadir (Burhan). 
Ya'ni, efendi yukanda izah olunan fikirlere binaen salih ve dindar bir damad 
ihtiyar etti ki, bu damadm viicuduyla biitun kavim ve kabilesi iftihar ederdi. 

267. Sonra kadmlar dediler ki: "Onlartn malt yoktur. ^uyuhlugu ve aiizelligi 
ve istiMdli yoktur." 



°3^ 



MESNEVl-i §ER!F §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

istiklal", lugatte "yalniz olmak" demektir. Burada miistakillen bir is sahi- 
bi olmak ma'nasinadir. Ya'ni, efendinin bu intihabi iizerine evin icinde bulu- 
nan kadinlar i'tiraz edip dediler ki: ?.Bu damadin mall yoktur; zengin degildir. 
Mansib ve riitbe i'tibariyle de bir buyiikliigii de yoktur. Yiiziinde giizellik da- 
hi yoktur ve mustakillen bir is sahibi degildir." Zira kadinlar tab'an,alayis-i 
dunyeviyyeye meclub olduklanndan onlann nazarmda din ve takva ve sa- 
lah-i halin i'tiban yoktur. Onlann i'tiban zengine ve riitbe ve mansib sahibi- 
ne ve suret giizelliginedir. Binaenaleyh bu tabiatte olan erkekler dahi kadm 
hiikmundedirler. 

268. r Deit: Uf l?uniar ziihdun ve dinin tabi'idir. O yeryilzunde alhnsiz bir ha~ 
zinedir." 

Efendi kadinlann i'tirazina cevaben dedi: "Zenginlik ve mansib ve giizel- 
lik ve isde istiklal hep ziihdeve dine t&bi'dirler. Zira dini ve takvasi olmayan 
bir zengin mahni az zamanda israf ve telef edip muhtac bir hale gelir. Riitbe 
ve mansib sahibi dahi dinsizligi ve takvasizhgi yiiziinden irtikab ettigi fena- 
liktan dolayi ma'zul ve riisvay olur; ve igki ve sair su-i isti'malat yiiziinden 
hastalamp giizelligi zail olur; ve istikametsizligi yiiziinden isinin istiklali ^der. 
Halbuki Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i Talak'da . U->- <i Jhi-1 3ji & '^ 
L-ii' J jlZ* 'ja ^ij7j (Talak, 65/2-3) ya'ni "Kim ki, Allah Teala'dan kbrkar- 
sa onun igin bir mahrec. kilar ve onu hesab etmedigi cihetten nziMandinr" bu- 
yuruldugundan o muttaki yeryuziinde altmsiz bir, hazine hiikmiindedir." 

269. Uaktaki cidd ile, dest-i veyman ve bir ni§an- ve huma§ ile htzin tezvicija§ 
oldu. 

"Dest-i peyman", damadin gelin evine gonderdigi hediye ve mihr-i mtiec- 
cel ma'nalannadir (Burhin). "Kumas", ev esyasi ve meta' ma'nasinadir 
(Burhan). "Nisan"dan murad, yuzixk vesaire gibi musSheret nisamdir. Vak- 
taki kizin muttakiye tezvki gelin hediyesi ve diigiin esyasi ve musaheret ni- 
sani ile kesb-i ciddiyet edip herkes tarafindan duyuldu. 

270. uWiiteakiben evde olan huf.uk kole $abuk hasta ve zayif ve inleyici oldu. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Kizin muttaki[ye] tezvici §ayi' olmasim muteakib efendinin evde biiyut- 
tugii kiicuk Hindu kole derhal hastalandi ve zayiflamaya ba§ladi. 

271. ^Dikk marazina mensub hasiu gibi erir wit. Onun illetinihir iabib az anladt, 

"Dikk", bir hastahgm adidir ki, sahibini giinden gtine zayiflatir. Ya'ni, ko- 
le bu hastaliga ugrarm§ olanlar gibi giinden gtine erir idi. Maddiyyat ile 
me§gal olan doktorlar onun hastahgim anlayamadi. Ancak bir doktor biraz 
anlayabildi ki, o doktor dahi akil doktoru idi. Nitekim atideki beyitte tavzih 
buyurulur. 

C — Usb Ji p* ji J! tfjjb C~k jl J^j & J& ^ Jap 



272. £%kd derdi hi: *Onun hastaligi goniildendir. 0'6nul gamma dsim ilaci ha- 
iildxr!' 

hastaligi biraz anlayan akil doktoru derdi ki: "0 kolenin hastaligi em- 
raz-i maddiyyeden degildir, belki goniildendir; ve goniil hastaligi ma'nevidir. 
Binaenaleyh goniil gamma ve bu ma'nevi hastaliga maddT olan cismin ilaci 
batildir ve muessir degildir. 

273. Diet ne kadar onun sinesinde yam geldi ise de, o holectk kendi halinden 
dent vurmadi. 

274. Ttir ejece hocasi kadma dedi ki: *Sen tenhada onun halinden apik sorl" 

Efendi bir gece haniminadedi ki: "Sen o kolenin halini agik bir surette 
kendinden sor ve derdi ne oldugunu anla!" 

^ ^ y ij^si. ^y*- «*■ *£ *y. I j jl iSjz\* ij\?v y 

275. Sen onun anast yerlndesin. Ola ki, kendi gamini senin oniinde vzhar edei" 

C^p dLp>- <l*j yxji jjj ^*^T jjI J^yf ji s£ j jlU- *£>y>r 

276. AJakiaki hatun hu sozii dinledi, eriesi gun kolenin uanina giiti. 



*#?$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

277 '. umdi o hamm onun ha§ini iki yiiz §efkai ve naz ve sulk ile iaradt. 

Hanim o kolenin ba§im ana gibi §efkat-i kamile ve naz ve iyilik ile onu 
ok§aya ok§aya taradi, "Siti", "seyyideti" kelimesinin muhafFefidir. 

278. <$efhatli analar Q$oi ona yumu§aklik eUL O^fihayet hey ana geldi. 

Hanim koleye §efkatli analar gibi yumu§ak ve haiimane muamele etti. Ni- 
hayet kole gizli derdini izhara ba§ladi. 

279. "Senden henim iimtdim hn degil idi ki, kizi hir amid olan yahanctya ve- 

• t" 
resin: 

Kole sirrini meydana koyup dedi ki: "Ben senden kizi bir anud olan ya- 
banci kimseye verecegini [zannjetmezdim. 

jS $ t_£U- 3jj £ i_^J t_ji~>- P^r *c*~*- U j l» *oilj *?r\y ; * 

280. nZizim ejendimizin evlddi ve hiz hasta-cigeriz. ~$azik olmaz mi ki, o has- 

[279] * . ~„ 

ka yere gitsxn: 
"Ciger", her §eyin vasatina da derler. "Hasta-ciger", "kalbi mecruh" de- 
mek olur. Ya'ni, "Bizim efendi-zademiz olan kizcagiz bir anud yabanciya ni- 
kah olundugundan dolayi kalbi mecruhtur,- ve ben dahi onun nail-i visali ola- 
madigimdan dolayi kalbi mecruhum. Ben mahreminiz dururken onun bdyle 
yabanci bir yere gitmesi yazik olmaz mi?" 

281. kdtun ona gelen hir b'fkeden istedi ki, ona vursun ve damdan asagiya 
aisxn. 

Hanim koleden bu sozleri i§ittigi vakit pek ziyade ofkelendi. Onu dovmek 
ve hatta damdan agagiya atip helak etmek istedi. 

282. \Dedi ki: O hir anasi kahpe Dtindu him oluyor ki, efendisinin kizina 
iama' duysun?" 



C $P* 



AHMED AVNt KONUK 

Hamm kendi kendine dedi ki: "Anasi fahi§e bir kiymetsiz kole kirn oluyor 
ki, efendisinin kizina tama* edip gizlice onunla mua§aka etsin! Buna nasil ta- 
hammul olunur?" 

283. *IWi: "Sabir evladir." ZKenilisini iuitu. Cfen&iye deii ki: nr Bu aabi 
clinle!" 

Hamm yine kendi kendine, "Kolenin bu kiistahligina sabir etmek ve ona 
kar§i sMdetle muamele etmemek evladir!" deyip kendisini ve ofkesini tuttu. 
Fakat efendisine dedi ki: "Bak, bu acib olan hali soyleyim de dinle!" 

284. nr Boyle kole bir hain olsuni ^Biz zannetmi§ idik ki, o mu'iemeda'ir." 

"Gerra", kole ve hizmetgi ve berber ve tellak demektir ki, bu lafzi bir kim- 
seyi tahkir igin kullamrlar (Burhan). Ya'ni, "Boyle adi bir kole hain olsun ha! 
Biz onu elimizde buyiitiip terbiye ettigimiz igin ahlakina i'timad olunur bir 
mahluk zannetmis. idik!" 

Efendinin kizin anasina: "Koleyi zecr etme; ben onu zecr 

etmeksizin tedbir ile bu tama'dan vazge^iririm ki, ne §is yanar, ne 

de kebab gig kalir!" diye [sabir] emretmesi 



285. SfenUi Ae<Li: "Ona soyle ki, onu keselim ve onu sana verelitn!" 

Efendi hanima dedi ki: "Koleye kizi vermek igin soz kestigimiz kimseden 
ayiralim ve o kizimizi sana verelim, diye soyle!" 



<^s^> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVf-6 • 

286. "Ta ki, mekr tie bunu onun aonlunden cikarahm. Sen iemasa et ki, onu 
nasd dej ederim!.." 

Ta ki bu va'd sebebiyle bu iftirak gamim onun gonlunden gikarahm. Bu 
gam giktiktan sonra sen bak ki, ben nasil bir tedbir ve hile ile ondan bu ar- 
zuyu def ederim!" 

■ C^—o C-ob»- U j&-5 CUiJi>- <S C— #j$ Ota,-* ^>o ^ Jf'y*" i/"" y" 

287. Sen onun aonliinii hos et! ^De: n< Do^ru bil ki, bizim kizmuz hakikaien 
senin ciftindir." 

"Ey hanimim! Sen o kolenin gonlunii va'd ile hos. et ve de ki: "Bu sozu 
dogru bil ki, hakikaten bizim kizimizin esi olmaya sen layiksin!" 

i£SiJj\ y p-i^^ ^y? <Jy~z** Jhy*~ <J^ ^. " uJUj U 

288. "By hos musten! Iliz bilmedih. Uaktaki bildih; sen daha evldstn!" 

Ona de ki: "Ey kizimizin latif olan musterisi! Biz senin ona talib oldugu- 
nu bilmiyor idik. Vaktaki §imdi bildik ve anladik. Sen ona zevc olmaya ba§- 
kasindan daha layik ve evlasin!" 

U dy>z* y j I* 01 iJJ t> by& jj! j^ ** U Jij\ 

289. Bizim atesimiz dahi bizim ocaqvmizdaair . JZeula bizim ve sen uM-ecnun 
da bizim!" 

"Sen ates mesabesindesin ve kizimiz da ocak mesabesindedir; ve keza ki- 
zimiz Leyla ve sen de Mecnun mesabesindesiniz. Ikiniz de bizim elimizdesi- 
niz. Binaenaleyh teessuf etmeye mahal yokturr 

•^ *>.} h -V c/.jt^ £* «*0 <Jj j J^j>- j& j J^ i? 

290. "O^ibdyei latif hayal ve iath fikir onun uzerine vursun. Taflt fikir ada- 
mx semiz eder." 

"Ey hanimim! Sen o koleye bunlan soyle! Akibet onun kalbinde latif ha- 
yal ve fikir peyda olsun ve bu maraz ondan gitsin. Zira tatli fikir insani se- 
mizletir." 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

291. Diayvan semiz olur; lakin alefien; bent adem izzetien ve serefien semizdir. 

Her nevi' hayvan ancak yemeden ve icmeden semiz olur. Fakat beni- 
Adem izzet ve §eref sahibi oldukga kalbi ferahlanir ve yedigi, ictigi mi'desin- 
de layikiyla hazmolup, kendisine semizlik gelir. 

J>y j c^~ J 1 ^ *J jy^r J>£ olj jl ij-i *o» ^ 

292. ^eni-Sidem kulak yolundan semiz olur. Diayvan bo'aazdan ve igneden 
semiz olur. 

Ya'ni, Adem oglu kendisine surur ve ferah verecek olan sozleri dinledigi 
vakit semirir; ve gam ve elem verecek olan sdzlerden muteessir olup erir. 
Hayvan ise bol bol yemeden ve igmeden semirir. Zira onlarda insandaki te- 
fekktirat yoktur. 

293. Dianim dedi: nr Bu zeM olan ardan henim acjztm bu hususta ne vakit ki- 
mddar?" 

Efendinin bu tavsiyesini dinledigi vakit hanim dedi ki: "Ben boyle glizel 
va'dlere mutealhk olan sozleri bir koleye soylemekten arlanmm ve utamnm. 
Ve bu ar ve utanma ba§kalanna karsi olan ara ve utanmaya benzemez; zelil 
ve hakir bir ardir. Binaenaleyh benim agzim bu sozleri soylemek icin nasil 
hareket eder?" 

294. Ilbyle bir herzeyi onun i\in ni$in pjjneyim? He... Dblis huylu hain 6i- 
sun'. 

"Jaj", herze ve bos soz ve hezeyan demektir. Ya'ni, "Boyle bos. va'dleri, 
iyi sozleri bir koleye kar§i soylemek hezeyandan ibarettir. Binaenaleyh ben 
ona kar§i bunlan nigin agzima alayim? Birak o §eytan huylu hain gebersin!" 

295. Bfendi dedi: " Diayir. UCorkma, ona soz ver! Ha ki, bu hos luiuftan dola- 
yx ondan illet giisin!" 



*#%&> 



MESNEVt-1 SERfF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

296. w 6i/ dilberl Onun defini benim uzerime yazl ^xrak ki, o barik-ris sihhai 
bulsunf" 

"Barik residen", bir ism nihayetine kemaliyle vasil olmak ve o i§i layiki ile 
nihayetine eristirmek ma'nasinda kinayat-i Acem'dendir (Bahir-i Acem). 
"Bank- lis", vasf-i terkibt olup, "isi matlubuna muvafik olarakbitirici" demek 
olur. Kole bu va'dler ile bu tezevviic i§inin matlubuna muvafik surette neti- 
celenecegine kani* olacagi icm "barik-ris" onun sifati olur. "Ey dilber olan ha- 
mmiml kolenin kizimiz iizerinden defini benim uzerime farz bil! Birak ki, 
kendi i'tikadinca i§ini matlubuna muvafik bitirici olan kole sihhat bulsunl" 

297. yjakioki hamm o hastaya boyle soyledi, naz ile salinmaktan yeryuzune 
stgma&i. 

Vaktaki hamm, o goniil hastasi olan koleye efendinin ta'ltm ettigi sozleri 
soyledi, kole o kadar sevindi ki, naz lie salinmaktan yerytizune sigmayacak 
bir hale geldi. "Tebahtur", naz ile sahnarak yuriimek demektir. 

298. Cestht ve semiz ve kirmizi oldu. DCirmizi gul gibi acildi. O binlerce sukur 
soyledi, 

Bu va'd-i latif iizerine kole giinden giine semirdi ve yanaklan kizardi ve 
bir kirmizi gul gibi agilip guler yiizlii oldu. Maksuduna nail olacagi fikriyle bir 
cok §ukiir etti. 

299. Uakii vakit derdi ki: *Gy benim hammim, olmaya ki, bu, Kile ve fen olsun?" 

Kole bu va'dlere inanmakla beraber icinde de bir siibhe oldugu icin vakit 
vakit hanima hitaben derdi ki: "Ey benim hanimim, sakin bu bana ettiginiz 
va'd-i tezvic htle ve bir sania olmasin?" "Destan", hile demektir. 

300. Sfendi, ^^Jerec i$in bir vuslat iertib ettim!" diye cem'iyei ve bir da'vei yaoh. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ferec", kolenin adidir. Efendi fikrinde kurdugu bir hileye viicud vermek 
icm, "Ferec'i evlendiriyorum!" diye etrafa i'lan edip bir velime cem'iyeti yap- 
ti ve ehibbasini da da'vet etti. 

JL*J| JjL* <L>*1 gj (J^ J^ j ^ij* oy^ C-^L*^ k" 

301. Diatid cemaai: *6y Jexee, sana ittisal, nwbarek olsunl" diye aUathhr ve 
oyun ettiler. 

"Isve-daden", aldatmak; "gal-daden", oyun etmek (Burhiri). Efendi, bu 
cem'iyet ve da'vetteki hilesini gizlice ehibbabsina anlatmis. oldugundan bu 
hususta efendinin oyununa vakif idiler ve hileyi takviye icm o cemaat: "Ey 
Ferec! Efendinin sihriyetine ittisalin sana miibarek olsun!" diye koleyi aldat- 
tilar ve oyun ettiler. 

302. (Mfcitef o soz ^Jerec'e pek yakin oldu; illet ondan kokunden ve dtbinden 
hiiUiyyen gittu 

Da'vetlilerin tertibi iizerine kizin kendisine verilecegi sozii kole Ferec'e pek 
yakin geldi. Bu soziin dogruluguna kanaat hasil etti. Binaenaleyh o gdniil 
hastaligi koleden kamilen zail oldu. 

Oj j^ij"-* li>* C—J \j {S$y\ /jAJ JijS *~r~" J*^' &\j\ "^*i 

303. Ondan soma cjerdeh geeesinde fenn ile bir emrede kadtn gibi kina bagladt. 

"Girdek", gelin odasi ve gelinlik ma'nalannadtr. Burada "gelinlik" ma'na- 
si munasibdir. "Hinna", kina dedikleri nebati bir boyadir ki, kadinlar diigiin 
gecesinde eskiden ellerine koyarlar ve parmaklanmn uctan kirrmzi renkte 
olur idi. geceye de "kina gecesi" ta'bir ederler idi. "Fenn", burada hile ve 
hud'a demektir. Bu da'vet ve cem'iyetten sonra efendi, gelinlik ya'ni kina ge- 
cesinde hile ve hud'a ile biyiklan ve sakah heniiz cikmamis ve heniiz biilu- 
ga ermis olan bir gene irisi delikanhya kadm gibi kina koymus ve onu bir kiz 
sekline sokmus idi. 

o*.?^ u^ ^^ J 1 * J* tr4 u*1j*- d J*r -^ >£ J*^ J, 

304. Onun bilegini gelin gibi pur~nakt§ etti. binaenaleyh ona tavuk gosterdi, 
horoz verdi. 



*<&$?? 



MESNEVl-i §ERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

Kiz §ekline sokulan o balig oglamn bilegine eski zamanlarda gelinlerin bi- 
leklerine yapilan nakislar gibi nakislar yapilip siislendi. Binaenaleyh efendi 
su vaz'iyete bakihrsa koleye tavuk gosterdi ve horoz verdi, ya'ni disi verece- 
gi yerde erkek verdi. 

305. Dyi cjelinlerin ha§ ortusiinu ve elhisesini uahi§ihli emrede o giydirdi. 

"Miknaa", bas ortiisii; "geng", lafzimn dokuz kadar ma' nasi vardir. Bura- 
da "giizel ve yakisikh" ma'nasi miinasibdir; ve "kiing", iri ve kavi heykelli 
adam ma'nasina gelir (Burhiri). Beyt-i serifte her iki ma'na da miinasib olur. 
Ya'ni, efendi iyi ve mu'teber gelinlere giydirilen bas ortusiinu ve elbiseyi o 
yakisikh ve giizel veyahud iri viicudlu delikanhya giydirdi. 

306. Dialvet vaktinde semi cabuk sondiirdu. Diindu oule sert olan iri viicudlu 
delikanh ile kaldi. 

Tiiysiiz delikanhyi boyle susleyip kadin sekline koyduktan sonra gelin 
odasma oturttular; ve o zamanda cari olan adet vechi ile efendi koleyi bu oda- 
ya gerdege koydu. Kole delikanlimn kiz seklinde olan parlak yiizunu goriip 
hakikaten kendisinin kiz ile evlendirildigine inandi ve efendi de koleyi odaya 
koyduktan sonra onlan yalniz birakarak yanan mumu hemen sondiirdii; ve 
odada kole giiglu, kuvvetli ve §ehveti sert ve sedid olan delikanh ile kaldi. 

OUj \j>$ j\ S .ujj djj jj OUi j *£ ^ ^.} •iij^^* 

307. Oiolecik jerudd u fyan ederdi. DCadmlann definden, hdricien kimse isii- 
medi. 

Kolecik kiza takarriib igin soyunur soyunmaz o kuwetli geng aldigi ta'li- 
mat mu'cibince koleye sanlip fiil-i sent' icrasina basladi. Kole delikanh ile ba- 
sa gikamadigindan feryad ii figan ederdi. Fakat kadinlar di§anda def galip hep 
bir agizdan sarki soylemekte olduklanndan bu vaveyla arasinda kolenin fer- 
yadini disandan isiten bir kimse olmadi. 

dj Oj*j 01 %ju OLf^ $£ bj j ij* %j*J j o£ j <J»S ^j-* 

308. \Dej ve el darhx ve erke^in feryddintn narasi o na'ra vurucunun na'rasv 
ni gizledi. 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

Disanda def calmalar ve el girpmalar ve erkeklerin ve kadmlarm na'ralan 
ve gazelleri o gelin odasinda na'ra vurucu olan kolenin na'rasim ve feryadi- 
m bastirdi. 

309. QixruLuze kadar o Uiinducagu sikti. Un dagaragi kopegin oniinde nastl 
olur? 

Ya'ni, o §ehveti sedid olan delikanli o kolecigi sabaha kadar sikti ve ona 
fill— I sen!' icra etti. Delikanli istihada bir kopege ve gene kole de un dagarci- 
gina mu§abih idi. Kopegin oniinde bir un dagarcigi nasil delik desik olursa 
kole de o delikanlmin oniinde oyle oldu. 

310. {yiindiiz las vehuyuk hohca geiir&iler. ^amacl aieti olarak Jerec hama- 
ma gitti. 

Sabah olunca hamam tasi ve bir de camasjn havi biiyiik bohga getirdiler. 
Damadlara mahsus olan adet vechi ile gusiil etmek icjn kole Ferec hamama 
gitti. 

311. O can hasiasi hulhancilarm eski libasi mbi mah'adi yiridmis olarak. ha- 
mama gitti. 

"Kun", mak'ad; "tun" hamam; "ya", nisbet iginj "an", cem' igindir. "Tuni- 
yan", kiilhancilar demek olur. Gece delikanlmin fiil-i §em'inden cam yanmis 
olan o kole kiilhancilann yirtik elbisesi gibi mak'adi yirtik bir halde sanki bir 
kiza mukarenette bulunmus olan damad gibi hamama gitti. 

312! Jisus olarak gelin oclasina geldi. 'iKiz gelin gibi onixn oniine oturdu. 

"Fisus", maskaralik ve zarafet etmek ma'nasina olan "fisusiden" masda- 
nndan mii§tak isimdir. Miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "maskara" ma'na- 
si miinasibdir. Ya'ni kole hamamda yikamp gusiil ettikten sonra maskara 
olarak gelin odasma geldi. Efendinin kizi gece karanhkta kendisine mukare- 
nette buiunan gelin imis. gibi kolenin oniine oturdu. 



GWgg) 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

313. Onun anasi, "Olmaya hi, o gunduz iecrube- ehr\" oraia fcekfi olarak otar- 
mus uLi. 

Kizin anasi belki kole geceki tecavuziin kiz tarafindan yapilmamis oldugu 
mulahazasiyla onun uzv-i ma'hudunu gundiiz tecriibe eder ve mes'elenin 
hakikati meydana cikar, diyerek gelin odasinda bekgi olarak oturdu. Zira ka- 
yinvalidesinin huzurunda gelinin uzv-i ma'hudunu yoklamak kole tarafin- 
dan acik bir rezalet olurdu. Binaenaleyh kizm anasi orada oldukca buna ce- 
saret edemez idi. 

314. HSir muddet ona husumet cihetinden nazar eiti. Soma ana her iki eli ile 
on verdi. 

"triad", muaraza ve muhalefet etmek demektir. "Her iki el ile on vermek" iki 
ellerini acarak on parmak ile: "Nah sana! Alnini kanslayim!" ma'nasinda olan 
isareti vermektir. Ya'ni, kole efendinin kizinin yuzune inad ve husumet ve mu- 
halefet cihetinden bakti. Bakti da, iki ellerini acip on parmagi ile: "Nah sana! Al- 
nini kanslayim! Senin gibi kiz mi olurL" ma'nasinda olan i§areti verdi. 

315. r Dedi: " <J\itihakkak, kimseye senin gibi kotii fiilli na-hos gelin ile ittisal 
olmasin!" 

316. "fyiinduz senin yiizun laze hanunlann yuzudur, Qece senin zekerin ese- 
gin zekerinden heierdirl" 

Malum olsun ki, zahiri mustehcen olan bu hikayenin ici yiizii birtakim 
hakikader ile doludur. Nitekim, V, cildin 2496 numarali beytinin ba§ tarafin- 
daki surh-i serifte bu ma'na izah olundu. Bu hikayedeki isaretler de hiilasa- 
ten §unlardir: "K61e"den murad, nefislerinin kulu olan diinya ehlidir. "Efen- 
di"den murad, miirsid-i kamildir. "Latlf kiz sekline konulan delikanh" suret-i 
zahiresi miizeyyen ve siislu ve calib-i i§tiha goriinen diinyadir. "Mumun so- 
nup karanlik olmasi"ndan murad, zulumat-i tabiiyyedir. "Delikanhnm karan- 
likta koleye fitt-i gem' icrasiyla onun namusunu berbad etmesi" huzuzat-i 
nefsaniyyelerine miiteveccih olan ehl-i dtinyamn akibet bir bela-yi suri ve 
ma'neviye giriftar olmalandir. Mesela, zinaya mubtela olanlar ekseriya firen- 



<8> 



AHMED AVNl KONUK 

gi ve belsoguklugu ve verem illetleri ile ma'lul olur; ve gok yeyip igmeye ve 
ickiye miibtela olanlar mi'de ve damar hastahklanna ugrar. Bunlar vucudun 
surf belalandir. Ma'nevi belalan ise hayat-i uhreviyyede inki§af eder. §imdi, 
miir§id-i kamil boyle haz ve zevk-i nefsanisine meclub olanlan hile ve hud'a 
ile diinyadan sogutur; ve kole, kizin alnim kan§ladigi gibi salik-i tarik-i Hak 
dahi mur§id-i kamilin bu terbiyesi neticesinde zahiri guzel ve batini cirkin 
olan dunyamn alnim kanslar ve "Kimse sana yakla§masin!", der. Nitekim 
atideki ebyat-i §erifede bu ma'na tzah buyurulur. 

317. IJti cihanin hiitiin ni'metleri hoyledir. ^ecrubeden evvel uzaktan $ok latiftir. 

318. V^fazarda uzaktan su goruniir, yahina gitligin vahit o serab olur, 

u*jj* y ^s? ^ *jh L> J-ij* u*jty*r u~>. J 1 3 J* ^^ j*, ^ 

319. kokmu§ kocakaruLr ve $ok yaliaklanmaktan kendisini yeni gelin gwi 
flosterir. 

diinya zahiri gok siislii oldugu halde, batini kokmus. bir kocakandir. Ken- 
disine muteveccih olanlara kar§i cok yaltaklanir ve cilve eder. Bu cilveler ile 
kendisini bir yeni gelin gibi gosterir. Nitekim ibn Abbas hazretlerinden rivayet 
olunan hadis-i §erifte buyurulur: "Diinya kryamet giiniinde kir sack ve cakir 
gozlii ve di§leri cikik bir kocakan suretinde getirilir. Halayika: "Bunu biliyor mu- 
sunuz?" denilir. Halk cevaben: "Biz onu bilmekten Allah'a sigimnz!" derler. De- 
nilir ki: "l§te bu sizin kendisi ile iftihar ettiginiz ve onun iizerine birbirinizi 61- 
durdiigiinuz diinyadir." Bu beyt-i §erifte bu hadis-i nebeviye isaret vardir. 

320. <Sakm onun- duzgunune aldanmat Onun zehir kan§ik olan $erbetini iatmal 

"Giilgune", kadinlann yuzlerine surdukleri duzgun ve allik ma'nasinadir. Ey 
Hak yolunun saliki! Sakin, diinyamn siislii ve alii pullu olan zahiri suretine al- 
danmal Onun huzuzati ve ezvaki altinda tiirlii tiirlii zehirler ve belalar gizlidir. 

321. Sahreil XXxa sahir sururun anahiandir, Ta hi, {jerec gibi yuz zahmete. 
du§meyesin! 



c ^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ey salik! Eger nefsin zahirde latif gorunen bu diinyanin huzuzat ve ezva- 
kina atilmak isterse sabret ve onun altmda gizli olan zehirleri ve belalan dii- 
sun! Zira sabir siirurun ve ferahin anahtandir ve bu sabir anahtanyla senin 
viicudunda kilitli olan riihunun hazinesi agilir. Bu diinyanin dar olan saha- 
sindan geni§ olan ruhaniyet alemine girersin ve ondan sonra kole Ferec gibi 
zuliimat-i tabiiyye icinde tiirlii tiirlii zahmetlere du§mezsin. 

j\ {\j6\ cJj\ j JLjU: Jrj*- j\ f b OI^j 4 -Ob Ijl^iV 

322. Onun ianesi a§ikar ve tuzaai aizlidir, onun in ami evvelclen sana ho$ ao- 
riinur. 

Diinyanin mail ve mulku. ve kadinlan ve riitbe ve mansibi meydanda olan 
tanedir. Bunlann altmda da gizli tuzak vardir. Diinyanin bu zikrolunan in'am 
ve ihsamna nailiyet ewelden sana hos. goriiniir. Fakat bunlara gonul verip 
mecliib oldugun vakit bil ki, bunlann altindaki gizli tuzaga tutuldun. Nitekim 
sure-i HadKTde buyurulur: j *J&] °^Z >uTj 4j,> ^j v** &' s^' 1 ^ »j*^' 
uiU- ijSC Jj \jLJa \\j* 'ga "jj L-G '^ukli LJJ^i ^j> jLr aiTjGij ji^Si (Hadid, 57/19) 
ya'ni "Biliniz ki, diinyl hayati ancak oyundu'r ve bos me§galiyettir ve zinet- 
tir ve aramzda tefahiirdiir; emvalde ve evladda cogalmaktir. O hayat-i diin- 
ya bitirdigi nebati goriip ekincilerin taacciib ederek mesrur olduklan yagmu- 
ra benzer. Sonra o nebati kuruyup sararmis. goriirsun. Sonra da kurulugun- 
dan un-ufak olur." 

4i!l <U^tP JA "i/l t <L>~ J A j»jl C^*tk*A Jjjf- 

Onlarm beyanindadir ki, bu gurur yalniz Hindu'ya olmadi; belki 

her bir adem her bir merhalede boyle gurura miibteladir; ancak 

Allah' in hifzettigi kimse mustesnadir 



"Gurur", aldanmak demektir. Ya'ni, bu aldanmak yalniz kissasi zikrolu- 
nan koleye mahsus degildir. Belki her bir adem gerek suret ve gerek ma'na 



*£p? 



AHMED AVNl KONUK 

merhalelerinde ve menzillerinde boyle aldanmak haline miibteladir. Mesela, 
diinya ehlini diinyanin mail ve miilkii ve mansibi ve kadinlan ve parasi al- 
datir, suver-i uhreviyyenin ezvakmdan hicab-i zulmaniye dii§erler,- ve hatta 
bir kismi boyle ezvak ve hayat oldugunu inkar bile ederler; ve ahiret ehli da- 
hi Kur'an'da ve hadiste haber verilen ezvak-i uhreviyyeye aldanip, Zat-i 
Hak'tan hicabat-i nuraniyyeye dti§erler. Ancak Hak Teala hazretlerinin mu- 
hafaza buyurdugu kimseler bu zulmani ve nurani hicablardan mahfuz olup 
Hakk'a vasil olur ki, bunlar ehlullahtir. Nitekim hadis-i §erifte J»i J* ^ W^ 
*u\ JaI jfi. iMj>- Ua_, u ji y\ j* (\y~ ij^l\j iy^\ ya'ni "Diinya ehl-i ahirete ha- 
ramdir; ve ahiret ehl-i dunyaya haramdir; ve onlann ikisi de ehlullaha ha- 
ramdir" buyurulur. 

323. ^Vaktaki ona ula§hn, ey kimse, sakin! O^edamet i$inde tie kadar zar zar 
aglarsm. 

Vaktaki altinda gizli tuzak bulunan diinyanin mansibina ve riitbesine ve 
mahna ve miilkiine ula§tm, sakin bunlara aldanma! Zira altindaki tuzaga tu- 
tulup nedamet icjnde cok aglar ve inlersin. Ba'zi niishalarda "ey zinhar" ye- 
rine "ey hu§yar" yazilmi§tir. "Ey zeyrek ve ayik!" demek olur. 

324. nieylik ve vezirlik ve §ahlik aa\, hahmnda olum ve Herd ve can verici- 
Uktir. 

Beylik ve vezirlik ve hukiimdarhk adi, zahirde §erefli ve izzetli goriinur. 
Bu sebeble sahibine pek ziyade gurur ve kibir verir. Bu gurur ve kibir ve ena- 
niyet ise ma'nada oliimdiir ve helak-i ma'nevidir; ve ig yiizii derd ve elem- 
dir; ve bu adlar altinda can vericiliktir. 

325. ^ende ol, yeryiizunde semend gibi git! ^Boyun uzerinde goiilrdukleri cena- 
ze gibi degil! 

"Semend", rengi sanya mail olan at ma'nasinadir ki, Tiirkge'de "kula at" 
derler. Ya'ni, beylik ve vezirlik ve §ahhk hevesinden gee, de, yeryuziinde ku- 
la at gibi yurii! Ve halkin yiikiinii cekip menfaatlerine hizmet et! Ve kibir ve 
azametten uzakla§! Yeryuziinde halkin boyunlan uzerinde ta§idiklan cenaze 



< W^ 



MESNEVl-I SERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

gibi yiiriime! Zira beyler ve vezirler ve §ahlar hizmetlerini halka yiikletmek 
suretiyle yasarlar. Halka hizmetleri igin iicret de vermis olsalar bile yine ken- 
dileri iicretle tasinan cenaze hiikmiinde olurlar. 

jj>j J*^^ **y J>y* ^y? jy^ a*Ij>- sy- Jl**- ij a!*^- 

326. OCefur olan dimUyi hendi hamuli ister. Olmu§ olan suvar ai%i ki, onu me- 
zara gotiirurler. 

"Kefur", Hakk'in ni'metlerine §ukiir etmeyen kimse demektir; ve Hakk'in 
ihsam olan sag ve salim a'zayi kendi mesru' olan ihtiyacinda bizzat kullan- 
mak sukr-i fiilidir. Binaenaleyh a'zasi sag ve salim ve oniar ile ihtiyacim 
te'mm etmek miimkin iken bu ihtiyacim ba§kalanndan beklemek kiifran-i 
ni'met olur. Mesela, susadigi vakit evinde bir bardak suyu kendi eli ile bulup 
igmek kabil iken, beyefendi bu ihtiyacim hizmetgiden bekler; ve bu surette 
halkin mezara gotiirdiikleri 61mii§ "siivar" ya'ni cenaze gibi olup kendisini 
hemcinsinin boynunda tasitir. 

327. Rii'yada her klmi iabut iizerinde fl'oriir isen rikabt alt olan mansibin fa- 
risi olur. 

"Cinaze", icine dlii koyduklan tabut; "rikab" iizengi; "fans", ata binen de- 
mektir. ikinci misra'da yiiksek mansib ata ve bu mansiba nail olan kimse de 
biniciye tesbih buyurulmustur. "Rikabi ali.olmak", yiiksek mansib sahibi ata 
binip ayaklanm iizengiye takdigi vakit iizengi etrafinda bircok tevabi'in yii- 
riimesinden kinayedir. Ya'ni, bir kimseyi rii'yada tabut iizerinde goriir isen 
ta'biri budur ki, o kimse yiiksek bir mansiba nail olur. 

328. 2Xra hi o tabut halh iizerinde yuktiir. ^Buyuhler yuhu halayih iizerine hx- 
rahhlar, 

Bu beyt-i serif rii'ya ta'birinin esbab-i mucibesidir; ve bu rii'ya "kesf-i mu- 
hayyel" nev'inden olur. Zira "kesf-i muhayyel" nev'inden olan rti'yalar 
rii'yada gdriilen suretlerin ma'nalan ile dunyadaki suretlerin ma'nalan ara- 
sindaki miinasebat bulunarak ta'bir olunur. Bu miinasebatin idraki ilham-i 
ilahi oldugu icin rii'ya ta'biri miiskildir ve onun bir muttarid kaidesi yoktur. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

329. Oiencii yukiinu kimse iizerine koyma, kenii iizerine key! Serverligi az is- 
le! ^ervislik iyiAir. 

Ikinci misra'daki "kern taleb" ya'ni "az iste" ta'biri ile Cenab-i Pir efendi- 
miz diger bir hakikate i§aret buyururlar. da budur ki: tnsan ba'zi ihtiyacini 
te'mmden aciz kahr ve diger bir kimse icin de bu ihtiyacin te'mtni kolayca 
mumkin olur; ve acizlere muavenet ibadet nev'inden oldugundan bu gibi hu- 
susatta halka arz-i ihtiyac etmek ve onlara yuk yuklemek caiz olur. Ya'ni, 
yukiinu ve ihtiyacini bizzat ta§imak ve te'min etmek mumkin oldugu syret- 
te ba§kalanna yiikletme! Serverligi, §una buna emir etmeyi az istel Bas. olup 
enaniyetle ya§amaktan mutevazi' dervis, olmak iyidir. 

330. S^damlann boyunlan merkebine aoz dihnel la ki, iki aya^ina nikris jjel- 

[ 329 J . / 

mesin'. 

"Nikris", ekseriya ayak topuk ve parmaklan mafsallannda hasil olan §id- 
detli veca'dir. "Me-pa", "payiden" masdanndan nehy-i hazirdir. "Daim ol- 
mak ve nazarda tutmak ve goz kaldirmamak" ma'nalanna gelir. Burada "goz 
dikmek" ma'nasi miinasibdir. "Merkeb", binilecek mahal demektir. Ya'ni, ey 
kimse! tnsanlann boyunlan merkebine goz dikme! Ve hizmetlerini onlann bo- 
yunlanna yiikletme! Ta ki, kibar hastahgi olan nikris illeti senin iki ayaklan- 
na gelmesin! 

331. IZir merkebe ki, ona sonunda on verirsin. 2Xra bir sehire benzersin; hal- 
buki harab bir kvysun. 

"Merkeb"den murad, ruhun binek hayvam olan cisimdir. "On vermek", 
"iki elin on parmagi ile aim kanstemak" demektir. Ya'ni, ey kimse! sen cis- 
minin rahati icin o cismin ile gorecegin i§lerin yukiinii adamlann boyunlan 
merkebine yiikletirsin. Halbuki, o rahat ettirdigin cismin nihayet Slum sebe- 
biyle muattal kahr ve senin ruhuna asla faidesi olmaz. vakit onun alnim 
kan§larsm. Zira sen hayat-i suriyyen ile gerci bir ma'mur §ehire benzersin; 
miizeyyen libasin, taranmis. saclann ile kiligin ve kiyafetin calib-i nazardir. 
Halbuki sonuna bakarsan harab bir koye benzersin. 



*m&> 



MESNEVl-t SERIF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

332. Ona $imii on vex ki, sana sekir gtbi goruniu. JAfabd yiikii viranede a$- 
mak lazim gelmesin! 

Mademki sonunda o cisminin alnini kanslayacaksin, sana ma'mur bir §e- 
hir gibi goriinen o cisminin simdi hayat-i diinyeviyyen devam ederken alni- 
ni kans> ve onun rahatim diisunme! Ta ki, nefsani olan amellerinin yiiktinii 
viraneden ibaret olan mezarda agmayasin! RubaM Omer Hayyam: 

^jj&S **1T oiip J^ js j>jl* *oj\i j <^J (Oo J- j» 

^jf VJU U^j ^_?r &&>j> u-j-*-*' u"^*-" ^ ^ ^-^ ls*-* ^^ 

"Bir ku§ gordiim ki, Tus§ehrinin biiyiik kapisi uzerinde oturmu§ ve Keykavus 
ism'mdeki padi§ahm kelles'mi de oniine koymu§ idi. Kelleye hitaben derdi ki: 
"Yazik, yazik! Hani o senin askerlerinin gmgirak sesi? Nerede o davullann na- 
hsi?" 

333. Ona simdi on ver ki, sana yiiz hostan varlu. %a ki, adz ve virane ia-pia 
olmayasin. 

Ya'ni sonunda harab olacak olan cisminin simdi alnini kansla ki, sana ru- 
hunun yuz bostani inkisaf etsin. Ve bu hayat-i diinyeviyyen de aciz ve sonu 
viran olan cisme tapici olmayasin. Binaenaleyh kendi isini kendin gor! Hal- 
kin boynuna yiikletme! Ve bu hususta asla cisminin rahatim dusiinme! 

334. U^eycjamber buyurdu ki: "6ger ^AUah'lan cenneti istersen, kimseden hir 
sey isteme!" 

Bu ve atideki beyitlerde Sevban (r.a.) hazretlerinden rivayet olunan su 
hadis-i §erife isaret buyurulur: -J j^\ u~s. J j~zu ^ jjL- j -Op &\ J^ 4Ji J_^ Jis 

.aJjL di ij^-i > Vj »JbMj jjj <d^ l.^ iai^ j*~ iti ^LJ) jLo Ya'ni "Resulullah 
(s.a.v.) buyurdu ki: "Bana kirn bir sey tekefful eder ki, ben de ona cenneti te- 
keftul edeyimf" Sevban dedi: "Ya Resulallah, ben tekefful ederimf" Aleyhi's- 
selam buyurdu ki: "Nastan bir sey isteme ki, sana cenneti tekefful edeyim!" 



c ^» 



AHMED AVNt KONUK 

Binaenaleyh Sevban nastan bir §ey istemez oldu. Hatta bir gun kamgisi du§- 
tii, hayvandan yere indi de aldi. Onun verilmesini kimseye emretmedi." 

335. Gcjer istemez isen, muhakkak hen sana cennetil l-me vaya ve Diakk in ce- 
maline senin i$in kefilim. 

"Cermet", liigatte agaclan gok olan bir zeminden ibarettir ki, agaclann 
coklugundan dolayi onlann golgeleri sath-i arzi orter. Binaenaleyh cennet 
"setr" ma'nasina olan "cenn" lafzmdan mu§tak olup, bu kelimenin masdar-i 
bina-i merresidir. ulema-i zahire istilahinda dar-i ahiretin makamat-i mute- 
nezzehe ve makamat-i tayyibesidir ve bu makam ef al-i hasene ve a'mal-i 
salihanin cennetidir. Ef alin ve a'malin azligi ve goklugu i'tibanyla bu cenne- 
tin derecat-i mutefavitesi vardir. Urefa derler ki: Bu ef al ve a'mal cennetin- 
den ba§ka cennetler de vardir ki, onlara "cennat-i sifat" derler; ve o abdin si- 
fat-i kemaliyye-i ilahiyye ile ittisafi ve ahlak-i ilahiyye ile tahallukudur. Bu 
cennet dahi ehl-i kemalin meratibi hasebiyle mutefavittir; ve bunlardan bas- 
ka cennetler dahi vardir ki, onlara "cennat-i zat" derler. da ibad-i hassina 
ve Rabbii'l-erbab olan Allah-i Zii'l-celal hazretlerinin ve her birinin erbab-i 
miiteferrikadan kendisine aid olan Rabb'in tecelli-i zat! ile zuhurundan ve ab- 
din zatta kendi zatimn mahvi ile o cennetlerde istitanndan ibarettir. Beyt-i se- 
rifte cennat-i sifat ile cennat-i zata i§aret buyurulur. 

336. sahahi hu kefaletien dolayi lyar oldu. Diatia bir gun suvar olmus idi. 

"Iyar", kitab vezninde zehab ve infilat ma'nasindan isimdir; "bir seyden 
siynhp gikar gibi gitmek"e derler (Ramus). Ya'ni, sahabi olan Sevban hazret- 
leri Resul-i Ekrem'in bu kefaletinden dolayi nasdan bir §ey istemek huyun- 
dan siynhp gitti. Hatta bir giin hayvana binmis. idi. 

337. Onun elinden kamci miistahJim olarah du§tii. S%$acjiua indi. Onu kimse- 
den istemedi. 

Sevban hazretleri hayvan ustiinde iken elinden kamgi miistakimen ve 
amuden yere diistu. Yerde bulunanlardan, "§u kamciyi liitfen bana veriniz!" 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

deyip istemedi: Hayvandan a§agrya indi, kendisi aldi. Zira o bu huydan siy- 
nhp kamilen gitmis, idi. 

338. O /timse fci, onun atasindari hig, hoiii aelmez/hilir ve kendi haki§i olmak- 
sizm verir. 

Bu beyt-i §erif bir sual-i mukadderin cevabidir. Ya'ni birisi cikip diyebilir 
ki: Kimseden bir §ey istememek usuliine nasil riayet olunabilir ki, insanlar 
birbirine muhtacUr. Ekmekcj terziye ve kunduraciya ve terzi ve kunduraci da- 
hi ekmekcjye ve keza hasta doktora ve doktor dahi hastaya muhtactir. Bun- 
lar yasamak icm elbet birbirlerinden bir §ey isterler. Cevab budur ki: Gerek 
hadis-i §erifte ve gerek ebyat-i §enfedeki tavsiye avamma degildir. Tarik-i 
Hak saliklerinedir. Zira avam ehl-i gaflettir. Onlar birbirlerinden bir §ey iste- 
meksizin yagayamazlar. Bu alemin ma'muriyeti ancak avammin yekdigerin- 
den bir §ey istemeleriyle ve birbirlerinin ihtiyacim te'min etmeleriyle husule 
gelir. Aleme arkasini cevirip sidk ile Hakk'a tevecciih eden havassm bu ale- 
min ma'muriyeti ile i§i yoktur. Binaenaleyh onlann toklugu ve kisvesi ve sih- 
hati Hak'tandir. Nitekim Fihi Ma Fih'in 26. fashmn nihayetinde Hz. Pir efen- 
dimiz soyle buyururlar: 

"Alem gaflet ile kaimdir. Eger gaflet olmasa bu alem beka bulmaz; ve 
§evk-i Hak ve yad-i ahiret ve suktir ve vecd o alemin mi'mandir. Eger her- 
kes bu cihete donse hep o aleme gitmemiz ve burada kalmamamiz lazim ge- 
lir. Halbuki iki alemin kiyami icm Hak Teala hazretleri burada bulunmamizi 
murad eyler. Binaenaleyh iki alemin de ma'mur olmasi icjn bin gaflet ve biri 
yakaza olmak iizere iki hakim nasbetti." 

Fakat hakikat ehl-i gafletin meslegi degil, havassin meslegidir. Zira Hak Te- 
ala hazretleri insanin vucudunu ve gorme ve bilme gibi sifatlarim kimseden bir 
§ey istemeksizin ihsan etti; ve Hakk'in atasinda ve ihsamnda asla fena bir gey 
yoktur. Bizim fena gordugumuz geyler nisbi ve kendimize nazaran fena gordii- 
gumuz §eylerdir. Nitekim Fihi Ma Fih'in mezkur faslmda §6yle buyururlar: 

"Birtakim hayvanciklar vardir ki, yer altinda ya§arlar ve zulmet icinde bu- 
lunurlar. Onlann gozleii ve kulaklan lezzet duydugu o makamda goze ve ku- 
laga muhtac, degildir. Mademki liizumu yoktur, Hak Teala ona nicin goz ver- 
sin? Yoksa Hakk'in indinde gozun ve kulagin kithgi mi vardir! Yahud buhl 
mii ediyor! Ancak liizumu olan bir §eyi ihsan eder. Bir §eyi liizumu olmaksi- 
zin verse o kimseye yuk olur. Hakk'in hikmeti ve lutfu ve keremi yiikii def 



CS^ 



AHMED AVNl KONUK 

ettigi halde bir kimse iizerine nasil yiik vaz* eder? Mesela, diilgerin keser ve 
testere vesaire gibi aletlerini bir terziye verip "Al bununla is, gor!" desen ona 
yiik olur. Binaenaleyh Hak Teala bir §eyi ihtiyaca gore verir. Nitekim yer al- 
tmda ve zulmet iginde ya§ayan birtakim solucanlar vardir, Onlar hilkatleri 
Icabinca bu alemin zulmetine kani' ve razi olmu§lardir; ve o aleme muhtag ve 
didara mii§tak degildirler. gesm-i basiret ve gus, ve h&§ onlann ne i§ine ge- 
lir? Bu alemin kanni malik oiduklan bu ce§m-i hiss! ile icra ederler ve o tara- 
fa azmetmezler. halde onlara nigin ge§m-i basiret ihsan olunsun?" 

339. Ue eger DiaWtn emri tic istersen o cdizdir. Oyle isiek enbiyamn yoltdur. 

Eger nasdan bir sey istemek Hakk'in emri ile olursa caizdir ve bu emre ita- 
aten istemek lazimdir. Nitekim Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i Tevbe'de 
(a '^'yj Ji^k al£* J^Ji^i 'j* !u (Tevbe, 9/103) ya'ni "Ey Resuliim! Onlann 
mallanndan sadaka-i z'ekati'al ki, onlan temizleyesin ve o sadaka ile onlann 
mallanni ziyade edesin!" buyurulur; ve boyle isteyis, peygamberlerin yoludur. 
Ma'lumdur ki, peygamberlerin emr-i ilahi ile nastan bir §ey istemeleri kendi 
nefisleri icjn degildir; yine halkin muhtag olanlanna dagitmak igindir. Nitekim 
sure-i Tevbe'de ^J\ J 3 '^jl* iiijJij Qs. 'ooJuulij j?CLi\j <.\'Jj& cAx^s ui 
jJLii Jij h j,!, Jij 'cjyjUJij (Tevbe, 9/60) ya'ni "Sa'dakalar a'ncak fakirler ve 
misldnler ve sadaka-i' zekati toplamaya me'mur olanlar ve kalbleri imana 
ah§tinlmi§ olanlar ve para mukabilinde esirlikten kurtulacaklar ve borglular 
ve Allah yolunda cihad ve mahndan aynlmi§ olan yolcular igindir" buyuru- 
lur. Binaenaleyh Peygamber'in nastan almaya me'mur oldugu sadakat ve 
zekat zikroiunan sekiz sinifa dagitilmak igindir; ve bu sekiz siniftan her biri- 
nin evsaf-i §er'iyyeleri fikih kitablannda tafsilen beyan olunmu§tur. Ve keza 
havass-i evliyadan ba'zilan dahi emr-i ilahi ile nasdan isteyip almak ve fa- 
kirlere tevzi' etmeye me'mur olurlar. Nitekim V. cildde §eyh Muhammed Ser- 
rezi hazretlerine vaki' olmus. ve o cildin 2680 numarali beytinde jj> l*» j\ j^ 
d\~> JiS * j&s oUjjjjo ^ . otu^ [ya'ni "Bir miiddet zenginlerden altin al, son- 
ra aciz olan fakirlere eri§tir!"] buyurulmu§tur. 

340. ^Dost i§dret ettigi vakit fend kalmaz. DCiifur imun oUu. Qilnkii kufur 

I 339 ] • - i- 

onun tftruttr. 



«j^^> 



MESNEVl-t SERlF §ERHt / XI. ClLT ♦ MESNEVl-6 • 

Hakiki dost olan Hak Teala emir ettigi vakit fenanin fenaligi kalmaz. Me- 
sela ibn Abbas hazretlerinden rivayet buyurulan hadis-i §erifte s-^-U- ^M jJ 
^ J i^i aJ l. *JbuJ.i ya'ni "Sailler tese'ulde olan zillet ve hakareti bilseler idi di- 
lenmezler idi." Ve sure-i Nahl'de vaki' ( ^t*k* *j*j • jn & Ui ^ui ^u ^ tin. jg ^ 
aujii* (Nahl, 16/106) ya'ni "Imanindan sonra All'ah'a kiirur eden kimse ga- 
zab-'i ilahtye mustehak olur ise de kalbi imana mutmain oldugu halde ikrah 
ve icbar olunan kimse kufur ederse miistesnadir" buyurulur. Binaenaleyh ik- 
rah ve icbar olunan kimseden a'mal ve akval-i kiifr sadir olsa kalbi imana 
mutmain oldugu halde ondan sadir olan bu kufur miisaade-i ilahi iizerine 
ayn-i Tman olur. Nitekim Kureys ashab-i kiramdan Ammar hazretlerine ikrah 
ve icbar edip istedikleri kelime-i kiifru soylettiler. Hz. Ammar ellerinden kur- 
tulup aglayarak Resul-i Ekrem'e geldi. Cenab-i Peygamber onun gozlerinin 
yasim silip buyurdu ki: "Ey Ammarf Hig gekinme. Eger Kureys yine seni ke- 
lime-i kiifre ikrah ve icbar ederse lisan-i zahir ile onlara muvafakat etl" Vel- 
hasil Hakk'in emri ve musaadesi ile vaki' olan kufur iman olur. Zira bu ihti- 
yar olunan kiirur dahi Hak igindir. 

341. Dier hir kotiiyu ki, onun emri one getirir, o alemin iyileritiden ileriye cje$er. 

Hakk'in emri dairesinde yapilan her bir kotii halk-i alemin iyi gordiigii 
ef alin hepsinden daha ileriye gecer ve onlann ilerilerinden efdal olur. Nitekim 
zahirde bir kabahati yok iken bir murahik gocugu Hizir (a.s.)in oldiirmesi, 
Musa (a.s.)in §eriatinde ve bilciimle halkin nazannda bir kotii [fiil] idi. Vak- 
taki Hizir (a.s.) o fiili Hakk'in emri ile icra etti, bu fiil-i katl halkin iyi gordii- 
gii o gocugu siyanetten daha efdal oldu. Hizir (a.s.) in diger fiilleri de bu kiyas 
iizeredir; ve insan-i kamilin efali dahi cenab-i Hizir'in ef ali menzilesindedir. 

342. O saaefaen eger post Aahi hasta olsa, on verme ki, onia yuz hinlerce inci 
varair, 

"0 sadef'den murad, seriat, "posf'tan murad, §erlatin zahiri, "inci"den 
murad, hakikattir. Ya'ni, o seriat sadefinin zahiri emr-i ilahi ile icra olunan fi- 
ilden mecruh olsa dahi sen o fiilin alnim kanslama ve i'tiraz etme ki, emr-i 
ilahi olan o fiilin batimnda birgok hakikat incisi vardir. Zira §eriat hakikatin 
postu ve kisndir. Nitekim Musa (a.s.)in seriatine muhalif olan Cenab-i Hi- 



^s^ 



AHMED AVNt: KONUK 

zir'in emr-i ilahiye mustenid ef all ziraminda bircpk hakikatler var idi ki, taf- 
sili tefsir kitablanndadir. 

343. ^Bu soz nihayet tutmaz, §ahvn tarafina geri don! H)e hem aoganin miza- 
am yap! 

Ya'ni, dost-i hakiki olan Hak emr ettigi vakit fena kalmamasi ve kufrun 
iman olmasi soziinun tafsilatma nihayet yoktur.. Binaenaleyh alem-i kesera- 
ta aid olan bu tafsilattan vahid-i hakiki olan §ahm tarafina ve vahdet alemi- 
ne geri don! Ve avi avladiktan sonra §ah tarafina geri donen dogan kusunun 
mizacim ve tabiatini icra et! 

^ »i jl y d\^i j^j \j ^ ^ jj y? ^ j> jj jL 

344. Uialis altin gtbi menha'a geri git! Ta hi, senin ellerin on vermehien kur- 
tulsun! 

Birinci misra'daki "dehdehi", halis altin demektir. Ikinci misra'daki "deh- 
dihi", aim kan§lamak ve izhar-i nefret etmekten kinayedir. Bu beyt yukan- 
daki 331 numarah beyte merbuttur ve onun maba'didir. Ya'ni, ey salik! Se- 
nin ruh-i insanin halis altin gibidir ve ma'na-yi saftir. Binaenaleyh surette 
kalma, halis altin gibi kendi menba'-i aslin olan alem-i ma'naya geri git! Ta 
ki, cisminin ahkami olan suret alemine dahp bilahare ellerin ile o suret alemi- 
nin alnini kanslamayasin! 

345. Ilir surete ki, goniile yol verirler, nedametten clolayi onun sonunHa on ve- 
nder. 

kimseler ki, bir suretin muhabbetine kalblerinde yol verirler, fakat so- 
nunda o muhabbete pisman olup alnini kanstarlar ve nefret izhar ederler. Ni- 
tekim cenab-i Pir Efendimiz FihiMi Fih'm 19. faslmda §6yle buyururlar: 

"Ma'naya teveccuh etmek vehle-i ulada o kadar latif gorunmez. Fakat git- 
tikge daha ziyade tatli goriinur, Suret ise bunun hilafinadir. Evvelen latif go- 
riinur, ba'dehu o suret ile her ne kadar ziyade ulfet edersen, sogursun. 
Kur'an'in sureti nerede, ma'nasi nerede! Insana nazar et! Sureti nerede, 
ma'nasi nerede! Eger suretten ma'na giderse bir lahza bile evinde tutmazlar." 



^ 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

JUkJ^y. od dj yr \j c?4j4 Jji A**^ J*& &> ^ LP J* 

346. Uiusxza ki, o kesmek acdik verir; hirsizligin zevkine kadin gtfci on- verir. 

Mesela, hakim hirsizhgi sabit olan bir kimsenin §er'an elinin kesilmesine 
hukmeder. hirsiza elinin kesilmesinden bir acilik ve elem peyda olur. iste o 
hirsiz, o cezamn icrasi vaktinde hirsizliktan duydugu zevke kadin gibi iki eli- 
nin on parmagiyla "Nah sana!" der ve o zevke kar§i nefretini izhar eder. On 
parmakla aim kan§lamak vaz'iyeti ekseriya kadinlar tarafindan yapildigm- 
dan "kadin gibi" buyurulmu§tur. 

347. Diazin elden on vermeyi gordiin. On vermeyi bu. kesilmi? eUen gor. 

Ya'ni, bu Hindu kissasinda o Hindu'nun hazin elinden sevdigi kizin alni- 
m kanstemayi gordiin. Bu hirsizm kesilmis olan elinden hirsizhk zevkine kar- 
§i aim kanslamayi da gdr! Ya'ni kolenin efendinin kizi ile tezewucii kendisi- 
nin bir zevki idi; ve keza hirsizin hirsizhgi dahi kendisince bir zevk idi. imdi 
alem-i surete aid olan bu zevklere neticede her ikisi de nefret izhar etti. Hz. 
Pir Fihi Ma Fih'm 1 6. faslmda soyle buyururlar: 

"Insanda bir ask, bir taleb, bir derd, bir iztirab, bir tekaza vardir ki, eger 
bu alem-i mulkiin yuz mislini verseler farig ve musterih olmaz. Bu halk her 
bir ma'rifet ve hirfet ve san'at ve mansibi ve ulumu ve niicumu ve saireyi taf- 
silatiyla tahsil eder; ve asla goniil musterih olmaz. Qiinkii maksud olan seyi 
elde etmemistir. Nihayet ma'suka "dil-aram" derler. Ya'ni goniil onunla ka- 
rar ve rahat eder. Boyle olunca ma'sukun gayn ile nasil aram ve karar ede- 
bilir. Bilcumle ezvak ve makasid merdiven gibidir. Mademki merdivenin ba- 
samaklan ikamet ve tevakkuf mahalli olmayip ubur icindir, ne mutlu o kim- 
seye ki, uzun yolun kisa olmasi icin pek cabuk bidar ve vakif olup merdive- 
nin bu basamaklannda omrunu zayi' etmez." 

*' 

348. ZKalpazan ve katil ve serseri aciltk vaktinde ay$a boylece on verirler. 

"Kallab", kalp para basan kimse; "huni", katil; "levend", Hak'dan kork- 
maz ve halktan utanmaz kimse. Ya'ni, kalpazan ve katil ve serseri kimseler 
dahi zabita eline gegip, cezalan verilip bu cezalann aciligmi tattiklan vakit 
kendi yasayislannin zevkine boyle izhar-i nefret ederler. 



C £P> 5> 



AHMED AVNt KONUK 

349. ^Pervane gtbi de tovhe ederler. r iinutkanltk onlan tekrar aies tarafina 
$eker. 

Bu kimseler ceza acihgini gordiikleri vakit pervane gibi bir daha bu ate§e 
yakla§mamaya tdvbe ederler. Fakat pervane lambanin etrafinda atese garp- 
tigini nasil unutup tekrar o ate§e gelirse, bunlar da o^acihgi unuturlar^yine 
o kotii fiil tarafina gelirler. Nitekim ayet-i kerimede ^\j <u* \_& IJ ij^ui \j*j jij 
OjJii53 (En'am, 6/28) ya'ni "Su-i amel sahibleri azabi gordiikleri' vakit tovbe 
ederler; ve eger rahata reddolunsalar, kendilerinden nehyolunan §eye avdet 
ederlerdi; ve onlar muhakkak tovbelerinde yalancidirlar" buyurulur. 

'j jlj y* Ol C— o j) -bJ jy \j jlj 01 jj-i j ^JJ, J^*-»-* 

350. O^ervane gibi uzaktan atesi nur aordu ve yuku o tarafa baglaai, 

"Yuku baglamak", sefer etmekten kinayedir. Ya'ni, o kimse ezvak-i nef- 
saniyyeyi uzaktan nur-i saf ve zevk-i halis gordu. Halbuki onlarm ic yiizu 
ates. idi. Ate§i goremedi. Onun suretine aldamp o tarafa tevecciih ve sefer et- 
ti. Nitekim pervane dahi lambanin aydinhgini gdriip o tarafa kendini garpar, 
o aydinhkta ate§ oldugunu idrak edemez. 

351. ^Uaktdki geldi, onun kanadim yakh; ka$h. ^Tekrar $ocuklar gibi dusiu ve 
goz ya$i doktii. 

"Milh rihten", goz yasi dokmekten kinayedir. Zira "milh", "tuz" demektir 
ve goz ya§i da tuzludur. Ya'ni, vaktaW o kimse ewelce cezasini goriip acih- 
gini unuttugu kotii amelin zevki tarafina geldi, pervane gibi onun kolu ve ka- 
nadi yandi; yine kagti ve gocuklar gibi du§tii. Ya'ni yakasini adalet pengesi 
yakaladi; ve cezamn acihgini tekrar tadip goz ya§i doktii. 

3 JJ £*^ ^ cr 7 * j 1 - ^J drift- *y* £j» j diS j. p^> jb 

352. Te/tr ar fdide zanm ve tama'i uzerine kendisini ate§e $ar-ph. mum ptbuh 

353. lekrar yakh. ~^ine geriye st^radi. Qonul hirst yine onu unuiucu ve sar- 
ho§ etii. 



<^p 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

354. O zaman hi, yanmakian aeri si$rar, Diindu gibi muma on verir. 

Ya'ni, ezvak-i nefsaniyyesini icraya haris olan bir kimse her bir zevkinin 
nettcesinde bir belaya ugrayip ate§e yanar ve yandigi vakit geri sigrar, ya'ni 
tovbe eder; ve kissada hali tasvir olunan kole, efendinin kizina kar§i nasil 
nefret izhar etti ve almm kansjadi ise, bu da nurlu bir §em' ve mum mesabe- 
sinde gordugu zevkine kar§i oylece nefretini izhar eder de: 

355. ^Der hi: "By senin yiiziin geceyi aythnlaiici ay gibi pariah ve ey sonbeite 
yalanci ve magrur yakicif" 

Ya'ni, belaya dii§en kimse "Ey uzaktan ay gibi parlak ve bir zevk-isaf go- 
runen ve fakat mukarenet ve sohbet vaktinde yalanci ve sahte ve aldanam 
yakici olan zevk-i nefsani!" der. Nitekim Hindu yukanda ge$en 313 ve 314 
numarah beytlerde §oyle demis, idi: "Muhakkak, kimseye senin gibi fiilli, na- 
ho§ gelin ile ittisal olmasm! Giindiiz senin yiiziin taze hammlann yiiziidiir. 
Gece senin zekerin e§egin zekerinden beterdir!" §imdi ezvak-i nefsaniyyele- 
rini icraya munhemik olanlar kendilerini bu zevklerin faili zannederler. Hal- 
buki hakikatte kendileri bu zevklerin mefuliidiirler. Mesela* zinaya miibtela 
olanlar kendilerini zinamn faili zannederler. Bu ibtila neticesinde firengi ve 
belsoguklugu ve verem gibi illetlere ugradiklan vakit zinamn mefulii olurlar; 
ve keza igkiye miibtela olanlar da boyledir. Onlar igkinin faili degildirler, bel- 
ki hakikatte mefuliidiirler. 

356. Tekrar onun hatmndan tovbe ve enin aider. ,Zira Rahman haziblerin 
mekrini gev§eh yapar. 

Ya'ni, yalancilann tovbesi mekr ve htleden ibaret oldugundan Rahman 
olan Hak Teala hazretleri onlann bu tovbelerini begenmedi ve gev§ek tuttu. 

Latife: Vaktiyie bir koyuh azginlanndan bulunan birisi koy halkindan bi- 
rinin siginm galip kesmi§. Halk bunu tutup gayet cahil bir koy imaminin hu- 
zuruna getirmister. Koy imami da mushafa el bastinp buna tovbe teklif etmi§. 
Sigir hirsizi dahi su suretle bir tovbe etmis: "Subhanallah bu sigir, ne semiz 
idl o sigir! Bu beladan kurtulursam yine keserim bir sigir." i§te yalancilann 
tovbesi dahi sigir hirsizinin tovbesi nev'inden olur. 



*£»> 



AHMED AVNt KONUK 



aJUi uuict v^ju ijij !jas_ji Car *r c^J^j ji/u f_r^ 

Umum hakkinda olan bu "Her tie vakit harb icin ates yaktilarsa 
Allah onu sondiirdu" ma'nasindaki ayet-i kerimenin te'vili 



Bu ayet-i kerime sure-i Maide'dedir; eweli sudur: *U~J>j s^u*Ji ^ L% 

(Maide, 5/14) ya'ni "Biz yahMlerin arasina kiyamete kadar adavet v'e bu- 
guz biraktik. Her ne vakit harb icin ates yaktilar ise Allah onlan sondiirdu; 
ve yeryiizunde fesada calisirlar. Halbuki Allah mufsidleri sevmez." Bu ayet-i 
kerime hususiyet i'tibariyle yahudiler hakkindadir. Zira yahudiler ahkam-i 
Tevrat'a degil, nefislerinin hevasma tabi' oldular ve efrad-i be§ere hile ile ta- 
hakkiime tesebbiis ettiler, Hak Teala onlara muhtelif tarihlerde Buht-i Nasr'i 
ve mecusileri ve muslumanlan musallat kildi. Nihayet hiikumetsiz kaldilar. 
Ve Islam arasindaki §iiyet ve akvam-i saire arasindaki Masonluk ve Sovyet- 
lik onlar tarafindan gizli gizli kurulmus dolaplardir. Ve Isa (a.s.)m dinini ifsad 
eden de onlardir. Nitekim tafsiii I. cildde gecti. Fakat bu ayet-i kerimenin ru- 
hu ve ma'nasi umumiyet i'tibariyle, gizli gizli hileler ile ifsad-i beseriyyete ve 
ltfa'-i hakikate sa'y edenlerin kaffesine raci'dir. Nitekim Hz. Pir efendimiz 
te'vilen atide beyan buyururlar: 

357. Dier ne, vakit onlar harb atesini yaktilar ise, S^llah onlarin atesini son- 
diirdu, nihayet sondu. 

Ya'ni, ehl-i nefs olan kimseler emr-i ilahiye muhalefet ile her ne vakit Al- 
lah ve Resuliine karsi harb atesini yaktilar ise Allahu Teala onlan fiillerinin 
ugursuz neticesine diisurmek suretiyle onlann muhalefet ateslerini sondiirdu. 
Nihayet aciz kaldilar; ve heva-yi nefsanilerinin siddeti ve muhalefeti sondii. 

C— J {jf- Jjtl 4&lj ^Ij AiAf (L-wU l^T^-i 4^ flJjT {j? 

358. <S%zmediv, dedi ki: "6y aortal! Orada durma!" r Llntitucu olmustur. jLua 
ki azm ehli degildir. 



*&$&> 



SgjK 7 *" MESNEVt-t SERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bu acz uzerine azmedip kendi kendine dedi ki: "Ey gonul artik orada ya'ni 
muhalefet ve heva-yi nefsani makammda durma! Fakat azm-i kat'i sahibi ol- 
madigmdan o ahdini ve tovbesini unutucu olmustur. 

359. uMddemki ona bir stdk tohtimu ekilmi$ olmadi, Diak omin uzerine onun 
nisyamni nasheimi§tir. 

Mademki o heva-yi nefsani sahibinin kalbine bir sidk ve dogruluk tohu- 
mu ekilmis olmadi ve ezeldeki isti'dadi ve kabiliyeti bu idi, binaenaieyh Hak 
Teala onun uzerine bu alem-i surette dahi ahdini ve tovbesini unutturdu. 

360. ^erpt $akmagi uzerine vurur; onun kwilamini Dtakk m eli sondurur, 

[356] 

"Ates-zene", gakmak; "sitare", kivilcim demek olup bundan murad azim 
ve tovbedir. Ya'ni, gergi muhalefet sahibi basina bela geldigi vakit ayihr. Go- 
niil gakmagmi cakar. Ondan sigrayan azim ve nedamet kivilcimini Hak Te- 
ala' run irade eli sondurur. Zira Hakk'm iradesi ilmine ve ilmi de ma'luma ta- 
bi'dir; ve "malum" ise abdin ayn-i sabitesi ve onun isti'dad ve kabiliyetidir. 



Bu ayet-i kerimenin takriri hakkinda yine bir kissanm beyamdir 



361. Mu'temA gece i$inde ayak sesi i$iiti. Qakmagi iutiu ki, ates vursun! 

"§erfe", umumen her sese ve hususan ayak sesine derler. Liigat-i Fari- 
si'dir, "sirfe" de telaffuz olunur (Burhin). Bir evin iginde kendisine i'tibar olu- 
nan bir kimse bir gece vakti bir ayak sesi isitti. Bunun kirn oldugunu anla- 
mak igin kandili yakmak iizere gakmagi gakti. Zira eski zamanlarda simdi 
kullamlan kibrit olmadigindan kibrit yerine gakmak kullamlirdi. 



c^^ 



AHMED AVNt KONUK 

362. !7iirst2 o zaman yeldi onun oniine oiurdu. kav tuttugu vakil harab ederdi. 

"Suhte", "kav" demektir ki, cakmaktan sicrayan kivilcimdan dolayi tutu- 
san bir maddedir. "Pest-kerden", harab etmek demektir. Ya'ni, gece zifir gibi 
karaniik oldugundan hirsiz mu'temedin gakmak cakdigim anlayinca karan- 
hkta gelip mu'temedin oniine oturdu. kav cakmagin kivilcimini tuttugu va- 
kit atesj harab eder idi ve sondiiriirdu. 

363. Oroya parmah ucurm koyardt, ta ki, aiesin kivdctmi fena olal 

Hirsiz cakmaktan sicrayan kivilcim sonup kav parlamamak ve ortahk ay- 
dmlanip kendisi gdriinmemek igin kivilcimm sigradigi mahalle parmagimn 
ucunu koyar va bastinr idi. 

364. Sfendi zannetti ki, kendinden sbnuyor. O buna Ulmezdi ki, hirsiz sondu- 
riiyor. 

Mu'temed efendi zannederdi ki, gakmagin kivilcimi kendinden soniiyor. 
bu kivilcimm hirsiz taraftndan sonduruldiigunii gece karanhgi sebebiyle go- 
riip biimez idi. 

365. €fendi dedi: u<r Bu kav rutubetli idi. *J<Civilcun onun islahlujindan $ahuk so- 
nuyor! 

366. Qok zulmet ve karaniik, idi. ^Kendi bniinde olan hir ates sbnduruciiyii bn- 
den abrmedi. 

J^*£- jl AiJ j>\!* «-Lo J^s jJjl (-AS ij*5\ {j&»t^>\ 

367. H&byle hir ales sbnduriicu onun kalbinde vardir. *iKajirin aozu amesden 
abrmez. 

"Ame§", gozun gormesinde zaaf olmak demektir ki, cok vakitlerde o gdz- 
den su akar. Mtinkir-i hakikat olan kimsenin kalbinde enbiya ve evliyanin 
kalblerinden sicrayan hakikat kivilcimlannin nurunu sondiiriicu olan bir hir- 



<^g> 



MESNEVl-i §ERlF SERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

siz vardir ki, o kafirin kalbinin ve aklimn gozii zaafdan zulmet-i tabiiyye igin- 
de o hirsizi goremez. 

368. HZir hilicinin katbi nigin aormez? ^Donen ile hir dandurucii vardir. 

kafir akil sahibi ve bir bilici oldugu halde nicin onun kalbinin gozii do- 
nen bir sey ile beraber mutlaka bir dondurucii oldugunu goremiyor? Demek- 
ki onun kalbinde ntir-i hakikati sondiirucu bir hirsiz vardir. 



>JJ f ^f ^AJjU^ ij^^j jjj *T ^fJ dj^- 

369. CMfin demezsin hi: "[junduz ve gece kendi kendine, hir sahihsiz olarah 
ne vakit gelir, ne vahit aider?' 

Ey munkir-i uluhiyyet olan kimse! Nigin demezsin ki: "Gece ve gundiiz 
muntazam bir surette gidip geliyor. Bu intizam elbet bir sahibsiz degildir!" 
Mesela cebinde muntazaman isleyen bir saatin kendi kendine vucuda geldi- 
gi ve bir akil-i sani' tarafindan yapilmadigini bir kimse sana soylese ona de- 
li dersin. Acaba, bu muntazaman isleyen manzume-i semsiyye, bu saat ma- 
kinasindan daha mi asagi ve basittir? Senin saat hakkinda verdigin hiikme 
bakihrsa senin deli dedigin kimseden daha deli olman lazim geliyor. Binaena- 
leyh eger aklin varsa jjui j jifdi 'gJjTj j$ ^ j5> ^ (Hacc, 22/61) ya'ni "Al- 
lah Teala geceyi giinduze Ve giin'duzu de geceye' idhal eder" ayet-i kerime- 
sinde beyan buyuruldugu uzere viicud-i sani'i kabul etmen zaruridir. 

370. uWa'kulat etraf im dola$iyorsun. By zeW: DCendinin boyle akilsizligini gorl 

Ey ulum-i tabiiyye ile mesgnl olan munkir-i uluhiyyet! Guya sen ma'kulat 
etrafim dolasiyor ve tekevvun-i alem ve esya hakkmda tiirlii tiirlu muhake- 
mat-i akliyyede bulunuyorsun. Halbuki senin aklin yukanda izah olunan ba- 
sit bir dtistinceden bile mahrumdur. Binaenaleyh sen boyle muhakemat-i ak- 
liyye ile ugrasacagina evvelen kendinin bu derecedeki akilsizhgina bak da, 
ben niye halt ediyorum, diye utanl 

371. By hunersiz! Soyle! Bv mi' mar ile mi daha ma'huldiir, yakud hi mi'mar- 
svz mi? 



<^g> 



AHMED AVNi KONUK 

"Benna", btna edici ve mi' mar demektir. Ey hiinersiz efendi! Hele iyice bir 
diigiin de soyle! Bir evin bir akil mi'mar tarafmdan yapilmis. olmasi mi daha 
ma'kal olur, yoksa mi'marsiz olarak kendi kendine viicud bulmasi mi ma'kal 
olur? Ey ilm-i tabiat alimi efendi! Senin akl-i nakisin feza-yi bi-nihayeyi dol- 
duran esire kadar gikiyor ve ecramin zerrat-i esiriyyenin harekete gelmesin- 
den tekevviin ettigine hiikmediyor; o hal-i siikunette olan esTrin zerrelerini 
tahrik eden kimdir? Zira hicbir §eyin sebebsiz sukunetini harekete ve hareke- 
tini de siikunete tebdil edemeyecegi kaidesi yine senin okudugun ulum-i ta- 
biiyye diistGrlanndandir. §imdi sence megrim" kalan bir mes'ele halledilmis. gi- 
ft, nasil fail-i mutlakin yokluguna hiikmediyorsun? Bu hiikiim son derece de 
bir ablsizlik eseri degil midir? Zira akil burada bir Sani'-i Hakim'in viicudu- 
nu kabule mecburdur. 

372. By ogul! ^jazi katib ile mi claha ma'kuliur, yahud katibsiz mi? ^iisiin! 

Ey gocuk ve ogul mesabesinde olan miinkir! Bir yazimn katib tarafmdan ya- 
zilmis olmasi mi, yoksa kendi kendine, katibsiz olarak viicud bulmasi mi akla 
mutabiktir? Elbet, akil yazimn bir katib tarfindan yazilmis. olduguna hiikmeder. 

373. ZKulagm cimi ve goziin ayini ve jemin muni... Gy muttehem! nir katib- 
siz nasil olur? 

Ya'ni, mademki, akil yazimn bir katib tarafmdan yazildigina hiikmediyor, 
ey akilsizhk ile muttehem olan miinkir! insamn basinda cim (%) harfine ben- 
zeyen kulak ve "ayin" harfine benzeyen goz ve "mim" harfine benzeyen agiz 
bir katibsiz olarak nasil viicuda gelir? 

374. u\hum bir tutucusuzdan mi, yahud bir bilici olan tutuai ile mi rusendir? 

"Giranende", tutucu demektir; ve "giriften" masdan, "nigeh dasten" 
ma'nasina da geldigine gore "mumun intizamim muhafaza edici" demek olur. 
Zira petrol lambalanmn icadindan ewel karanhgin def'i igin mum kullamhr 
ve onun fitili mumlara mahsus olarak yapilmis olan makaslar ile ara sira ke- 
silip i§igina kuwet verilir idi. Ya'ni, mum bir gozcumin viicudu olmaksizin 
mi, yoksa bir bilici olan gozciiniin viicudu ile mi parlak bir surette yanar? 



*&$?(? 



MESNEVt-I SERIF SERHi / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

375. IZir cf&zel san'at, kor olan $olagm elinden mi, yahud hu gorucunun elin- 
den mi evla olur? 

"§ell", colak; "darir", kor demektir. Ya'ni, akil giizelbir san'atin kor ve go- 
lak olan bir kimsenin elinden dep, bilakis bir gdriicii ve elleri ve kollan sag- 
lam olan bir kimsenin elinden gelecegine hiikmeder. 

JJj^ .C-**» ^j* £jj~, j ^ ' ^ CJj£ *£ t /~Jb jtr ^r-J 

376. Dmdi, vaktaki hiUin ki, seni kahreder, senin basin uzerine mihnei fopu- 
zunu vurur. 

Imdi, ey miinkir-i uluhiyyet! Bu zikrolunan ma'kol misaller ile bir miies- 
sirin viicudu olmaksizin hicbir eserin viicuda gelemeyecegini bildin, bina- 
enaleyh bunu bil ki: Bu alem-i state zahir olan kahnn ve belalann dahi 
alem-i gaybda bir mucidi vardir; ve hatta iste o miiessir-i hakiki sana da 
kahn ile mutecelli olur ve senin basina bu hayat-i diinyeviyyende bela ve 
mihnet topuzunu vurur. "Debbus", "topuz" demektir. 

377. ^inaenaleuh onu bir O^emrud gtbi cenk ile def etl Diadena okunu ha- 
va uzerine onun iarafina ceki 

"Hadeng", bir agacin ismidir ki, bu agactan ok yaparlar; ve kadinlann el- 
lerine koyduklan kina boyasini bundan gikanrlar. "Tir-i hadeng", hadeng 
agacmdan ma'mul ok demek olur. Binaenaleyh ey miinkir-i uluhiyyet! Sen o 
miiessir-i haktkiden sana gelen kahra, belalara ofkelen de bir Nemrud gibi 
cenk ve harb ile onlari def et bakahm! Ve o muessir tarafina hava uzerine 
hadeng okunu gek! Ma'lumdur ki, Ibrahim (a.s.) zamammn hukiimdan Nem- 
rud isminde bir sams idi. Cenab-i Ibrahim'e ofkelendi ve onun tannsi addet- 
tigi gok tannsma karsi harb edip oldiirmek icjn havaya ok am. Bu Nemrud 
ulum-i tabiiyyeden gafil ve son derece caliil ve ahmak bir kimse idi. Zamani- . 
mizin miinkir-i uluhiyyet olan mutefennin Nemrudlan ise zahirde kahr-i ila- 
hinin vasaiti olan ahval-i tabiiyyeyi ulum-i tabiiyye ile def etmeye gahsirlar. 
Fakat bu gahsma acz ve fiitur ile neticelenir. Iste bir misal-i fenni: Ma'lumdur 
ki, Hak Teala insanlar arasinda zinayi men' etmistir. Munkir-i uluhiyyet 
olanlar ise zinayi caiz goriirler. Fakat bu emr-i ilahiye muhalefet neticesinde 



c 2^> 



AHMED AVNt KONUK 

firengi hastahgi suretinde bir kahr-i ilah! zahir olur. Buna karsi harb ve mu- 
cadele igin mutefennin efendiler firengi serumunu kesfettiler ve firengi mik- 
roplanni kandan izale ettiklerini zannettiler; ve filhakika hastanin zahirinde 
bu muhlik hastahgin alaimi olan girkin yaralar zail oldu. Halbuki alamet-i za- 
hire mevcud iken higbir kimse bu hastaya kiz vermez ve evlenemez idi. Bu 
alamet zail olunca bu hasta saglam aileler arasina girebildi. Fakat bilahare 
anlasildi ki, bu hastahk bu serum ile gitmemis. Kandaki mikroplar sinirlere il- 
tica etmisler; ve bu sebeble hastahk baska bir devreye girmis ve o hasta bu 
hastahgi aynen saglam zevcesine de asilamistir. Bu mutefennin efendiler 
cem'iyyet-i beseriyye igin bu serumun daha fena bir netice verdigini gorunce 
tekrar cenge ve mucadeleye basladilar. Bu def a hastaya tifo mikrobu asila- 
dilar. Hasta siddetle tifoya tutuldu ve hasil olan sedid hararete bunyesi mii- 
sait olmayanlar oldii ve miisait olanlann sinirlerindeki mikroplar gerci mah- 
voldu, fakat hasta da insanhktan gikti; ve isler bir makina gibi behimi bir ha- 
le girdi ve bunun caresi bulunamadi. tste bunlar hep emr-i ilahiye muhalefe- 
tin kahir ve cezasidir. Binaenaleyh kahr-i ilahinin define karsi fenni Nemriid- 
luk dahi miiessir degil! 

0U- fy A»i jLul-« jZ Ol*~-l j> J<^» «L«.I y^*^ 

378. O^fez-i camn def'i i$in CM,ogol askeri gibi gok iizerine ok at! 

Mogol askerleri hal-i ihtizarda bulunan bir Mogol' un camm almaya ge- 
len Azrail (a.s.)i kovmak igin kendi i'tikadat-i cahilanelerine tebean gokyii- 
ziine ok atarlar ve bu oklar ile Hz. Azrail'i kovduklanni zannederler. Ey 
miinkir-i uluhiyyet! Sen de sana tevecciih eden kahr-i ilahiye karsi bu ca- 
hiller gibi hareket et ve her tiirlu fenni tedbirlerini icra et! Bak,ba§a gikabi- 
lir misin? 

j/ ^ «-**" j> ^ tJjj ^s? jy. J^ / ] <-* J J l jt/ L - 

379. ^akud oncian ka$! Bger kaclir isen git! uMdiemki onun ucunda mukaif- 
yetlsin, nasd gidersin? 

Ma'na ikinci misra'daki "gun" kelimelerinden birisinin istifham ve digeri- 
nin dahi tevkitiyye olmasi i'tibariyle verilmistir. Her ikisinin istifham igin ol- 
masi dahi caiz olur. Ya'ni, "Sen Hakk'in yed-i kudretinde mahbussun, nasil 
gidersin, nasil?" demek olur. 



c^pga 



MESNEVt-I SERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

380. SUemde Uin. Onun elincien kudulamadin; 6y aciz! Onun elinden nasil 

[376] ,, , -> * 

"Dest hus", maskaralik ve mendil. Aciz ve zebun ve el altinda olmaktan 
kinayedir (Burhin). Ya'ni,.ey miinkir-i uluhiyyet olan kimse! Sen ewelce 
bu alem-i surette yok idin. Bu viicud-i izafi alemine bu suret-i insaniyyede 
gelmekten kurtulamadin. Hak seni asla senin re'yine ve fikrine miiracaat 
etmeksizin seni bu hey'ette viicuda getirdi. Basina bir bela geldigi vakit, 
"Ah, ne olurdu, keske bu aleme gelmese idim!" deyip durursun. Ey aciz! 
Hakk'in yed-i kudretinden ademde kurtulamadigin gibi bu vucud-i izafi ale- 
minde de onun yed-i kudretinden ve tasarrufundan kurtulamazsin. Sen 
onun varhgim inkar ettigin halde o seni bu alem-i surette top gibi celer du- 
rur; ve sen ise korlugiinden o belalarr ve kahn ahval-i tabiiyyeden goriir ve 
bilirsin. 

Cf^ij <SyZ 0j>- (jiJj^ J^> JO*jJ>*j iji jU^ jjj\ 

381. tSdrzu istemeh ha$mak olur. Onun adli oniinde takva kanvni db'kmektir. 

"Arzft"dan maksad nefsani, ve cismant olan muradlar ve isteklerdir. Bu 
nefsani ve cismani muradlan ve istekleri istemek Hakk'in muradindan kag- 
maktir. Ztra Hak Teala insani kendi ma'rifeti igin yaratmistir; ve enbiya ve 
evliya vasitasiyla insanlan bu ma'rifete da'vet buyurmu§tur. Nitekim 
Kur'an-i Kerim'de a/uJ uf^Uij^i cil^ u'j (Zariyat, 51/56) ya'ni "Ben cin- 
ni ve insi ibadet etmeleri'igin yarattim" buyuruiur. ibn Abbas hazretleri "li- 
ya'biiduni" [Bana ibadet etmeleri igin] ibaresini "li-ya'rifuni" [Beni tanima- 
lan igin] ile tefsir buyurmuslardir. Zira ibadet ma'rifetten sonra olur. Bina- 
enaleyh insanlann bu ma'rifeti istemekten kagip kendi nefsani olan istekle- 
rini istemeleri, Hakk'in adilane olan emrinin oniinde takva ve perhiz sahsiy- 
yet-i ma'neviyyesinin kanini dokiip oldurmektir. 

jjj\j U <ub jl j./ j> jjjj, Ajb j o~~.b 01^- ^1 

382. liu cihan tuzakhr ve onun tanesi arzuAur. ^Tanelerden ka$ ve ondan aetxx\ 

Birinci misra'daki "arzu", murad ve istek ma'nasinadir; ve ikinci misra'da- 
ki "ar zu", "averden" masdanmn emr-i hazin olan "ar" ile "ez". edatinin mu- 
haffefinden, ("z") ve bir de "o" zamirinden murekkebdir. "Ondan getir!" de- 



c ffi^ 



AHMED AVNt KONUK 

mek olur; ve zamir, yukanda olan beyitteki takvaya rati' olmak miinasibdir. 
Ya'ni, bu diinya tuzaktir ve o tuzagin tanesi nefsin arzusu ve istegidir. Tane- 
lerden kag ve Hakk'm muradi olan takvadan getir! Hind sarihlerinden Mir 
Nurullah "Der giriz ez dameha-yi az zu" niishasi iizerine beyan-i miitalaa 
edip "az" hirs, "zu" "zud" kelimesinin muheffefidir, demi§tir. Bu surette 
ma'na "Hirs tuzaklanndan gabuk kag!" demek olur. 

383. Uakiaki boyle gittin, yiiz hii§act gordiin, vaktaki onun ztddxna gittin yiiz 
fesad gordiin. 

"Giisad", fetih ve hosluk ma'nasinadir. Ya'ni, vaktaki boyle hazz-i nefsa- 
ni tanelerinden kagmak ve takva getirmek suretiyle gittin ve yasadin, birgok 
fetih ve hosluk gordiin. Vaktaki takvanin ziddina gittin ve nefsin muradlan 
dairesinde yasadin fesad ve bozukluk gordiin. Hem hayat-i diinyeviyyen ve 
hem de hayat-i uhreviyyende rahat yiizii gormedin. 

<~>y2j>- ■X)j$' Ojj> d\~AA 4j>- jS' t^jjiaJl \ fj>ivi\ C-aS" ^**-j ^j^j 

384. ^Binaenaleyh ^Peygamber buyurdu ki: "Uier ne kadar muftuler size- ha- 
r\$te kelam-i tavil soylerse de, siz kalblerinizden fetva isteyinf" 

"Hutub", "hatb"in cem'idir; ve "hatb", taleb etmek ve tekellum etmek 
ma'nalannadir; ve "emr-i azim" ma'nasma da gelir. Burada "uzun sozler" 
ma'nasina gelir. Ya'ni, Peygamber Efendimiz Oj^ii Jbi oij Jlu cjL-i ya'ni 
"Eger miiftiler sana fetva verirlerse dahi sen kalbinden fetva iste!" buyurdu. 
Binaenaleyh bu emr-i nebeviye tevfikan senin bir i§in hakkinda muftuler sa- 
na uzun sozler sdylerse bile sen o fetvanin senin nefsinin arzusuna uygun 
olup olmadigini tedkik et ve kalbinden fetva iste! Eger nefsinin arzusuna uy- 
gun ise takva tarikini ihtiyar edip o fetvanin hiikmunu icradan vazgeg! 

385. iS^rzuyu. bxrak, td ki, ona rahm gelsin! ^Tecrube eitin ki, ona boyle lazim 
gelir. 

Ey salik! Nefsani olan arzuyu birak! Ta ki, Hak hazretleri senin hakkinda 
rahmetiyle tecelli buyursun! Zira bu kadar zaman nefsinin huzuzati ve istek- 
leri arkasmda kostun. Hak yolunda hicbir terakki hasil olmadi. Binaenaleyh 



<=£»> 



fgpT^- MESNEVt-I §ERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Hakk'm rahmeti ile tecellisi igin tecriibe etmis oldun ki, boyle nefsin arzula- 
nndan gegmek lazim gelir. Nitekim iistadim Es'ad Dede Efendi hazretleri Tev- 
hid-name'lennde §by\e buyururiar Beyit: 

Aceb, kirk yil murad-i nefsi verdin, 
Makam-i evliyadan neye erdih? 

Ve keza §emsi-i Sivasi hazretleri buyurur: 

Stir, gikargayn gonulden ta tecelli ede Hak; 
P$di$ah konmaz saraya hane ma 'mur olmadan. 

386. CMademki, st$ramaya hadir degilsin, binaenaleyh ona hizmet et, ta hi, 
onun nabsinden onun aiil$enine aidesin! 

Mademki, Hakk'm kabza-i kudretinden sigrayip kagmaya kadir degilsin, 
binaenaleyh onun emrini tut ve nza-yi serifi dairesinde hizmet et, ta ki, onun 
habsi olan alem-i tabiat ve cismaniyetten gikip, onun giilseni olan alem-i er- 
vaha gidesin! 

<-?> c£ ( jj^ j (_s~^ *b >Sy^^ s-*'y y ^yr f -V° 

387. Sifter sen dembeclem murakib olur isen, ey azgin, adli ve hakimi gorursiin! 

"Qun", sart igindir. Ya'ni, ey nefsin arzulanni icraya miibteia olan azgin! 
Eger sen dembedem murakib olup kendi ahvaline dikkat edersen, Hakk'm se- 
nin hakkmdaki adilane olan hiikmunti ve onun hakim oldugunu goriirsiin. 
Zira senin her kotti. tlilinin cezasini mutlaka bir taraftan sana verir; ve iyi fi- 
ilinin mukafatim dahi sana er ve geg ihsan eder. 

i_^BT $j\jf ^ \j ij>- JS ^\^o-\ j lj ij>- ~i^ ij-^i j j 

388. Ue eger kendi gozunii ihticabdan baglar isen, giines kendi isini. ne vakit 
ierk eder? 

Ve eger sen akil ve idrakinin goziinii Hakk'm adilane olan hukumlerinden 
ve onun hakimliginden kapar ve kendi ahvaline murakib olmaz isen, giines 
gibi ef'aliyle zahir olan Hak Teala kendi isini ya'ni iyiye miikafat ve kdttiye 
ceza vermek isini hig terk eder mi? Her kotiiluge karsi bir tokat yersin fakat 
bu tokatin nereden ve ne igin geldiginin farkmda olmazsin. 



*&(&> 



AHMED AVNt KONUK 

Padisahin iimeraya ve Ayaz'in yolunda mutaassib olanlara onun 
fazlinin ve terbiyesinin ve yakinhgmm ve tahsisatinm sebebi hakkmda 
acik bir vecih uzerine gostermesidir ki, onlara hiiccet ve i'tiraz kalmaz 



Bu bahiste Hz. Fir efendimiz V. cildin 1857 numarali beytinden i'tibaren 
baglayan Ayaz'in kissasina riicu' buyururlar. Ya'ni umera Sultan Mahmud-i 
Gaznevi'nin pek ziyade sevdigi Ayaz'i kiskandilar, aleyhinde bulundular. Pa- 
disah dahi o iimeraya ve Ayaz'm ta'kib ettigi yolun ve meslegin mu'terizle- 
rine ve mutaassiblanna Ayaz'in fazhna ve mertebesine ve yakinhgina, tahsi- 
satinin gokluguna sebeb olan ahvali aleyhinde hiiccet ve i'tiraz kalmayacak 
surette padisah o iimeraya acik gosterdi. 

389. Uakiaki beyler hasedden dolayi kaynayia oldular, akibet kendi §ahlanna 
ia'ne vurdular. 

Ya'ni, Sultan Mahmiid'un Ayaz'a olan muhabbetini beyler kiskandilar ve 
bu hased onlann kalblerinde lztirab ve kaynama peyda etti. Nihayet kendi 
sahlanna ta'n ve i'tiraz ettiler. 

390. ^Bediler hi; "Senin bu SAyaz'imn oiuz aklt yoktur. O oiuz beyin iahstr 
satim nt$in yesm: 

beyler dediler ki: "Ey §ahirmz! Senin pek ziyade sevdigin bu Ayaz'inda 
otuz ki§inin akli yoktur. Nicin ona otuz beye verdigin tahsisati ve maasi ve- 
riyorsun? bu otuz beyin tahsisatini ne hak ile ahp yesin?" 

391. ($ah o otuz bey ile av tutucu olarak sahra ve daglik tarafma di§anya flitti 



*&$&> 



MESNE Vl-t §ERfF §ERHl / XI. ClLT • MESNE Vl- 6 • 

Padisah beylerin bu ta'n ve i'tirazi iizerine otuz beyi aldi, av avlamak igin 
sarayindan sahra ve daglik tarafina di§anya gikti. 

392. yddi§ah uzakian hir kervdn gordii. ISir enure dedi ki: "By mutefiki 

Sit'-" 

"Mii'tefik", "ifk" ve "efk"den me'huzdur. Ve "ifk/efk", yalan soylemek ve 
bir adami bir seyden geri dondiirmek veyahud re'yini ve fikrini dondurmek 
ve bir adami maksudundan mahrum ve nevmid etmek ma'nalannadir 
(Kamus). "Karban" ve "karvan", hayvan katarlanyla yuk tasiyan kafile 
ma'nasmadir. Ya'ni, beyler ile beraber ava gikan o padi§ah uzaktan bir kar- 
ban gordii. otuz beyden birine dedi ki: "Ey benim Ayaz hakbndaki flkrimi 
dondurticu veyahud Ayaz 'a iftira edici olan bey! Git!" 

393. £}it, rasad iizerinde kervdndan sor ki: Uiangi sekirden erisiyor?" 

"Rasad", lugatte gozetmek ve beklemek demektir. Ehl-i hey'et istilahinca 
ahval-i ecrami gozetlemek iizere ittihaz edilmis yuksek mahal demektir. Bu- 
rada "mirsad", ya'ni "gozetlemek mahalli" demek olur. Ya'ni, §ah o beye de- 
di ki: "Git, kervamn gegecegi bir yerde bekle ve sor ki, hangi §ehirden gikip 
geliyor?" 

<^j JJt>ji L>«5 \j (jiv*j^- c~j& ijj j *£ JUL j ^i^ji j ^-^j 

394. fyiiii ve sordu ve Cjeldl ^Dedi ki: "ZR.ey'den!" ^Dedi: "Onun azmi nereye 
kadar?" adz kaldi. 

bey sahin emri mucibince gitti ve kervandan sordu ve padisahin huzu- 
runa gelip dedi ki: "Efendim, bunlar Rey §ehrinden gikip geliyorlar imi§." Pa- 
disah o beye tekrar: "Onlann teveccuhii nereyedir ve nereye gidiyorlar?" diye 
sordu. Bey bu ciheti tahkik etmemis oldugu igin cevab vermekten aciz kaldi. 



395. 'Tlir dicjerine dedi: "6y iSii'l-ala! Qii, yine kervdndan: O^ereye kadar? 
diye sor!" 

"Bu'l-ala", beylerden birisinin ismi olmak muhtemeldir. Ya'ni, padi§ah ev- 



AHMED AVNl KONUK 

velki beyin cevabdan aciz kaldigim goriince otuz beyden diger birisine dedi 
ki: "Ey Ebii'1-ala! Git, yine kervandan nereye gittigini sor!" 

396. 5^ ue 9 e ^- W yanen iarafina kadarl" dedi. "6y rmi'temen'. iSdaah oil 
Onun yiihii nedir?" dedi. 

Bu ikinci bey dahi kervan tarafina gitti ve padisahm huzuruna gelip: 
"Efendim, Yemen tarafina gidiyorlar imis!" dedi. Padisah tekrar o beye: "Ey 
kendisine emniyet olunmus olan bey! kervamn gotiirdugu yiik ve esyamn 
cinsi nedir?" diye sordu. 



397. Diayran kaldi. Dijjer hir entire dedi ki: *{jii, iekrar o taifenin yiikiimi sort" 

"Nefer", cemaat ve taife ma'nasinadir. Bu ikinci bey dahi padisahm sor- 
dugu sualin cevabmi veremeyip hayrette kaldi. Binaenaleyh padisah diger bir 
ucuncii beye dedi ki: "Git, tekrar o taifenin yukiinii sor!" 

398. fieri geldi. 'Dedi: *Dier cinsien vardir. Onun $ogti ^Ret/ sehrine mensvh 
kdselerdir." 

"Razi", Rey sehrinin ism-i mensiibudur. Zira "Rey" kelimesinin .ahirine 
"elif ' ve "za" ilave olunduktan sonra ya-yi nisbi getirirler. Bu ucuncii bey da- 
hi gidip kervandan sordu ve avdet etti. Dedi ki: "Efendim, bu kervanda her 
cins esya vardir. Fakat esyamn en gogu Rey sehrine mensub ve orada 
ma'rnul olan kaselerdir." 



399. 'Dedi: "Uley sehrinden tie vakil cihtdar?" O meriehesi zaytf olan hey 
hayran kaldi. 

"Pey" kelimesinin miiteaddid ma' nasi vardir. Nisan ve kasid ve irade ve 
mertebe ma'nalanna gelir {Burhin). Padisah iicuncu beye sordu ki: "Bu kafi- 
le Rey sehrinden ne vakit gikmislardir?" Bu ucuncii bey de bu ciheti tahkik 
edememis oldugundan mertebesi veya nisani zayif olan bu bey dahi bu sual 
karsismda hayrette kaldi. 



*&$&> 



MESNEVf-I §ER!F §ERHl / XL CiLT • MESNEVt-6 • 
400. rBouie otuz emtre ve daha ziwdeue kadar... gevpk re'yli ve kerr u ferde 

[396] » ... 

na.fe.is wilier. 

"Kerr u ferr", ileri geri hareket etmektir. Padi§ah o beraber goturdugu otuz 
emiri birer birer tahkikat yapmak iizere kervan tarafina gonderdi. otuz emir 
ve hatta onlardan baska diger beyler hep boyle gevsek re'yli ve gidip gelme- 
de ya'ni cevab alip getirmekte nakis idiler. Hie birisi suale meydan birakma- 
yacak surette kervamn ahvalini tahkik edemediier. 



401. ^Beylere de&i ki: wr Ben hir gun ayrica tMt/az urn imtinan ettim. 

Padigah bu beylerin tahkikattaki eksikliklerini onlarin muvacehesinde 
kendilerince gosterince onlara dedi ki: "Ben bir gun ayrica Ayaz'imin re'y u 
fikrini ve zekasimn derecesini tecriibe ettim." 

402. n<r Dedim ki: "DCervandan sor ki, neredendir?" O flitli hu cumleyi iamam 
olarak agik sordu." 

tii-i j ^.jij. £-*kj* d)tiik>- Lli-; lLX> Ojlil^jj c-^j^ 

403. "Uasiyetsiz, ifaretsiz, hirer hirer, onlarin halini $iibhesiz ve §eksiz anla&i.' 

"Sual ettigim §eylerin tahkikini tavsiye ve emir etmeksizin, kervamn hal- 
lerini birer birer tahkik edip §ubhesiz ve §eksiz olarak aniadi." 

j»U jLi * j5Lj oT j j <xJ» ijtJsS *Xk» ^» j-ul j^ ^ ^ j 4^- ^ 

404. " ITier ne ki, hu otuz hey den otuz makamda ke§f oldu, ondan hir demde ta- 
mam oldu." 

"Her ne suali ki, bu otuz beye sordum, bu otuz sualin her birisi onlar icin 
makam-i tevakkuf oldu ve vesaya ve emrim uzerine sonradan kesf oldu ve 
anlasildi. Fakat Ayaz tahkikatim mukemmel yapmis oldugu icjn o bu sualle- 
rimin cevabini bir anda tamam olarak verdi. Binaenaleyh onun hizmeti otuz 
beyin hizmetine mukabil oldu ve bittabi' tahkikati dahi otuz beyin tahkikati 
derece ve mikdannda oldu. 



G^9e^> 



AHMED AVNI KONUK 



c=* 



Umeramn o hiicceti Cebriyane siibhe ile imirafaasi ve sahm 
onlara cevab vermesi 



Ba'zi niishalarda "siibhe-i Cebriyane" yerine "sibh-i Cebriyane" yazilmis- 
tir t "Cebri fikrine rnusabih" demek olur. Ya'ni, Sultan Mahmud, Ayaz'a ha- 
sed eden beylere Ayaz'in dirayet ve zekasini isbat edip onlan ilzam etti. Bu- 
na karsi umera sultamn o isbatim ve hiiccetini kaldirmak icm Cebrice olan 
§iibhe ile veya Cebriler'in fikir ve meslegine miisabih sozler soylediler ve sah 
dahi onlarin bu sozlerine cevab verdi. 



405. O emirler miiteakiben dediler hi: ttr Bit, inayeilerden hir fendir; sa'yin i§i 
defiildir." 

"Fenn", nevi' demektir. Ya'ni, o beyler Ayaz'in kendilerine riichanini is- 
bat eden bu hadiseyi miiteakib Sultan Mahmud'a dediler ki: "Ayaz'in bu di- 
rayeti ve zekasi Hakk'in inayetinden bir nevi'dir. ^ahsmak ile hasil olan bir 
§ey degildir." 

406. SAyvxv giizel yilzii Diakk'in kismeiiMr. fjiilun giizel kokusu tali'in ata- 
sulir. 

Ay o giizel ve parlak yiizu Hak Teala'nin taksiminden buldu; ve giil o gii- 
zel kokuyu tali'-i ezelisinin atasindan aldi. 

407. Sultan deli: "9Ve/isfen dogan o $ey taksuin mahsulu ve idihddtn dahlidir." 

"Rey"\ mahsul ve "dahl", trad demektir. Ya'ni, sultan o beylerin Cebrice 
olan cevablanna karsi dedi ki: "insanin nefsinden ve §ahsimn zatindan iki 



<^p^> 



MESNEVt-t §ERlF SERHl / XL CtLT • MESNEVt-6 • 

sey dogar: Birisi, yaptigi taksirin ve hatanin mahsuliidur, o fena bir §eydir; 
Ve digeri, calismasimn Tradidir ki, o da&ideli bir seydir." Nitekim Kur'an-i 
Kerim'de sure-i Casiye'de (& iu'^ *Jui UJU >i ^ (Casiye, 45/15) ya'ni 
"Kim ki, amel-i salih isledi ise kendi nefsiriin lehinedir; ve kim ki, fenalik yap- 
ti ise kendi aleyhinedir" buyurulur. Binaenaleyh bu iki nevi' mahsul ve Ira- 
dm vucuda gelmesinde insamn ihtiyan vardir. 



408. n ^oksa £%dem ne vakii Diudd'ya: "By bizim UlaVbimizl ^Biz nefsimi- 
ze zulmettiki" der idi?" 

"Eger insanda irade ve ihtiyar olmasa idi, Hz. Adem (a.s.) ne vakit u*ik ^j 
'oj^-uJt 'ja ^j&J C^-'Jj & >V af, £Jbf (A'raf, 7/23) ya'ni "Ey Rabbimiz! Biz 
Havva Ue beraber nefsimize zulmettik ve eger sen bize merhamet etmezsen 
biz elbette ziyan edicilerden oluruz" diye Hakk'a munacat ederdi? Bu bahis I. 
cildin 1505 numarali beytinin bas tarafindaki surh-i serifte de gecti. 

409. "Muhakhik. derdi ki: xxr Bu fjiinah hahttan idi. JWademki kaza bu idi, 
bizim hazmvmiz ne fdide eder?' 

Ya'ni, "Hz. Adem eger kendisinde ihtiyar ve irade gormese idi, muhakkak 
der idi ki: "Bu benden sadir olan giinah tali'-i ezeli iktizasindan idi. Madem- 
ki, bu fiilin benden suduru kaza-yi ilahi idi, bizim hazm ve ihtiyanmiz ne fa- 
ide verir?" "Hazm", iki tedbir arasinda ihtiyat etmektir. Nitekim III. cildin 
2831 numarali ±>i* ji c— i j^ & iSjf ^y j 1 • -k^ 1 j&* j* ^ *y. ** r^ [y a ' m 
"Hazm ne olur? tki tedbirle ihtiyattir, o ikiden hubattan uzak olam tutasin"] 
beytinde "hazm" hakkinda izahat gecti. 

410. ISir jblis, ki. derdi ki: n<r Beni sen azdirdin. Hizim kadehimizi sen fe.tr- 

[406] . .. . ... „ ,„ 

din ve bizi dovuyorsun! 

"Hz, Adem kendisinde irade gormese idi, bir Ms gibi kendi kabahatini 
Hakk'a isnad eder, "Beni azdiran sensin, bizim kadeh-i itaatimizi kirdm, son- 
ra da nicin itaat etmedin ve asi oldun?" diye bizi dovuyorsun ve kahrediyor- 
sun" der idi." 



c £*3? 



AHMED AVNt KONUK 

411. "^elki kaza Kafcitr ve kulun cehdi de haktu. Sakm, eski Dblis a&i bir 
aozlu olmal" 

"Halak", eski; "a'ver", burada "bir gozlii olmak" demektir. "Ey Cebrice 
i'tiraz eden kimse! Evet, kaza-yi ilahi haktir; zira kaza-yi ilahi alem-i ezelde 
kulun iradesi ve talebi iizerine vaki' olmu§tur. Ve madem kulda alem-i ezel- 
den beri irade vardir, binaenaleyh bu alem-i surette dahi onun sa'yi ve cali§- 
masi haktir. Sakin, iblis gibi bir gozlii olup, yalniz alem-i ma'nayi gorme! Bel- 
ki iki gozlii olup, alem-i sureti dahi gor!" Bu kaza-yi ilahi ve kulun iradesi 
bahsi V. cildin 3116 numarasina musadif olan o-^ . xi JaIT j>~> ^ ^jfjk 
cs^r^u _, j}\j>\ [ya'ni "Tersine olarak bu sozden tenbel oldun, idraki ve ha- 
tin miin'akis geldin"] beytinde uzun uzadiya izah olunmustar. 

412. Dki i$te tereddiid icinde kalmi§iz. 15u tereddiid ihtiydrsiz ne vakit olur? 

Ya'ni biz insanlar bu alem-i suret ve kesafette birbirinezid olan iki iste 
"Bunu.mu yapayim yoksa onu mu yapayim?" diye tereddiid icinde kalmisjz- 
dir. Eger nefsu'l-emrde bizde irade ve ihtiyar olmasa bu tereddiid hasil olur 
mu idi? 

*y. *z~j y iSk j c~*s ji *£ ^ \f y r^ &\i ^ o£ 

413. Dki eli ve ayacji bagli olan ne vakit ttr i3umi mu yapayim, onu mu yapa- 
yim?" der? 

<V, ^ L -j) J~. J- 5 fjj *? fy j> **y ji\ -^ &* 

414. Uiic benim fikrimde denize mi aideyim veydyukanya mi ueaytm?" di- 
ye bu tereddiid olur mu? 

"Ser", burada fikir ma'nasinadir. Ya'ni, hig benim fikrimde "Bahklar gibi 
denize mi gireyim, yoksa kuslar gibi havada mi ucayim?" diye bir tereddiid 
olur mu? Zira insan iradesini miimkin olan islerde kullanir. 

415. "uWusul'a aideyim, ydhud sihir icin Hlabil'e kadar aideyiml" diye bu te- 
reddiid vardir. 



Gsgp^ 



MESNEVf-t SERtF SERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

tnsan iradesini ancak miimkin olan islerde sarf edecegi icin "Acaba, Mu- 
sul §ehrine mi gideyim veyahud sihir yapmayi bilen Babil §ehri ahalisinden 
sihir ogrenmek igin oraya mi gideyim?" diye kendisinde bir tereddud hasil 
olur. 

416. binaenaleyh tereUud icin Ur hulret yereklix. ^oksa o hyik uzerine giil- 
me olur. 

Ya'ni, mademki insanda birbirine mugayir olan iki is. hakkinda bir tered- 
diid hasil oluyor, bu tereddud kendisinde mundemic. olan irade kudretinden 
munbaistir. Eger boyle bir kudret olmasa hal-i tereddud bir istihzadan ibaret 
olur. 

417. By delikanli! ZKaza uzerine bahaneyi az koy'. DCenii kabahatini ba$ka- 
lan uzerine nicin hoyarstn? 

Ey maarif-i ilahiyyede rmibtedi olan salik! Ozrii ve bahaneyi ve sebebi ka- 
za-yi ilahi uzerine az koy! Zira kaza iki nevi'dir: Birisi mubrem, digeri mual- 
laktir. "Kaza-yi mubrenTe karsi gergi sa'yin te'siri olmaz, fakat "kaza-yi mu- 
all«k"m defi igin sa'yin buyuk te'siri vardir; ve kaza-yi ilahinin gogu mual- 
laktir. Binaenaleyh sen ne kaza-yi mubremi ve ne de kaza-yi muallaki bil- 
mezsin. Bu mechuliyet sebebiyle Hak Teala sana sa'y ve ictihad ile emretti. 
Binaenaleyh bu alem-i surette Ji* u UJ 3C4U 'Ji of, (Necm, 53/39) ya'ni "tn- 
san igin sa'y ettigi §ey vardir" ayet-i keiimesi mucibince gah§ ve tenbel olmaf 
Binaenaleyh senin tenbelliginden dolayi basina bir felaket gelirse bunu kaza- 
yi ilahiden bilme, kendi tasawurundan bil! 

418. JZeyd kan eder; ve onun kisasi <ZAmr'a mi? tSAmr §arab i$er; §arab had- 
di S%hmed uzerine mi? 

Ya'ni mesela, Zeyd adam olduriir; onun yerine Amr'i kisas ederler mi? Ve 
mesela, Amr sarab iger; §arab icmenin ser'i olan cezasini Ahmed hakkinda mi 
tatbik ederler? Jj^'jj/hfo'jfh (En'am, 6/164) ya'ni "Kimsenin giinahim 
kimse yuklenmez" ayet-i kerimesi mucibince herkes kendi giinahimn cezasi- 
m kendi ceker. 



G^^, 



AHMED AVNl KONUK 

419. DCendi etraf tm dolas ve kendi curmunu gor. Diareketi kendinden gor ve 
golgenden gorme! 

Binaenaleyh ne kusur ettim ki, bu bela-yi ilahi benim ba§ima geldi, diye 
kendi etrafini dola§. Ya'ni kendi ahvalini tedkik et ve kendi kabahatini gor! 
Zira gelen bela ve ceza senin fiilinin golgesidir; Binaenaleyh golge olan ceza- 
nin hareketini ve zuhurunu asil olan kendi curmiinden ve kabahatinden gor! 

420. xXra emir in cezasi galat olmayacakhr. O gorudi olan hey hasmi hilir. 

"Pada§", ceza ve intikam. "Emir"den murad, Hak Teala hazretleridir. 
Ya'ni, ey miicrim! Sana fiilinden dolayi bir ceza geldigi vakit pek haklidir. Zi- 
ra emir-i hakiki olan Hak Teala hazretlerinin ta'yin buyurdugu ceza asla yan- 
li§ olmaz. ^ bjLjJ C 'Jjj ou (Enfal, 8/39) ya'ni "Muhakkak, Allah Teala kul- 
lann i§ledigi ameli goriicudur" ayet-i kerimesi mucibince o hakiki bey emrine 
muhalefet eden hasmi gdriiciidur. 

42 1 . Uaktaki hat yedin, hararetin haskasina gelmez. Senin gunduzunun iicre- 
ti gece haskasina gelmez. 

"Miizd-i ruz", yevmiye ve giindelik ma'nasinadir. Mesela, bal yedin, ba- 
lm tab'inda olan hararet ba§kasinin viicudunda hasil olmaz; ve keza giindiiz 
cah§tin ve giindelige ve iicrete miistahak oldun, bittabi' bu iicret ak§am olun- 
ca ba§kasina verilmez. Ibadet ve kabahat dahi bu misale mutabiktir. 

422. O^fede cehd ettin ki, o sana olmadi? Sen ne ekiin ki, ekinin mahsutu gel- 
medi? 

Ya'ni, hangi bir hizmete sa'y ettin ki, onun neticesini elde etmedin? Ve ne 
ektin ki, o ektigin §eyin mahsuliinu almadin? Ba'zi niishalarda "ba-tu ne- 
ge§t" yerine "va tu nege§t" yaalmigtir. "Sana rati' olmadi" demek olur. 

423. Senin fiilin ki, senin camndan ve cisminden dogar, senin evladtn gtbi se- 
nin eiegini itiiar. 



*&!&> 



MESNEVl-t §ERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bu alem-i surette her bir kisiden zahir olan fiile ewelen ruhunda bir hati- 
ra olarak peyda olur. Sonra o hatira, cisminden fiil halinde dogar ve araz olan 
o fiil bir evlad gibi insamn etegine yapisir. Mesela bir kimse intihar etmeyi 
dusuniir. Bu dusuncenin alem-i surette vucudu yoktur. Vaktaki bu fikir cis- 
me hakim oiup kendisine bir bi$ak saplar, alem-i histe paralanmak ve olmek- 
ten ibaret olan neticesi zahir olur. Bunun gibi bu alem-i histe zahir olan 
ef alin neticeleri alem-i berzahda birer suretle zahir olur ve insamn evladi gi- 
bi etegine yapisir. II. cildde 1406 ve V. cildde dahi 2211 numarah beyitlere 
muracaat olunsun. 

424. Cjayhcla fiile surd ya-parlar. Diirsizlik fiiline bir (lar varmazlar mi? 

Insandan sadir olan her bir fiil icin alem-i gaybda bir suret yaparlar ve o su- 
ret o fiilin neticesi olur. Nitekim bu alem-i surette dahi fiillere miinasib bir su- 
ret yapmazlar mi? Ve mesela hirsizlik fiiline miinasib ve mukabil olmak iizere 
bir daragaci vaz' ederler ve hirsizlan asarlar. Ma'lumdur ki, sijUij jjUij 
l^.J ijisii (Maide, 5/38) ya'ni "Erkek ve kadin hirsizlarm ellerini kesiniz!" 
ayet-i kerimesine nazaran seriatte hirsizlann cezasi ellerini kesmektir; ve "el 
kesmek"; zahirde el kesmek demek oldugu gibi mecazen hirsizlann ellerini 
hirsizliktan men' etmek ve kaldirmak ma'nasina da gelir. Hz. Pir efendimizin 
zaman-i seriflerine musadif olan hiikumet-i Selcukiyye devrinde hirsizlann 
vucudu kaldinlmak suretiyle ellerinin kesildigi anlasilmaktadir; ve zamam- 
mizda ise habs edilerek cem'iyyet-i beseriyyeden tecrid edilmek suretiyle el- 
leri kesilmekte ve bu tedbir ile hirsizlann zahirde elleri kesilmeksizin ve asil- 
mak suretiyle vucudlan kaldinlmaksizin lslahlan timid edilmektedir. Fakat bu 
tedbirin semere vermedigi de emsal-i kesiresiyle sabit oluyor. 

425. 1)ar ne vak.it husizltga benzer? Jakai o gayb-clan olan Diudd'mn tas- 
viridir. 

Ya'ni, daragaci bu alem-i surette hirsizligin suretine asla benzemez. Fakat 
gaybi bilici olan Hak Teala hazretleri o fiile mukabil boyle bir daragaci sureti- 
ni tasvir eder. Gayb biliciligin ma'nasi budur ki: Hirsizlik fena ve cem'iyyet-i 
beseriyye i^in muzirr ve miiz'ic bir fiildir. Fakat bu fiile karsi ne yapmah ki, 
hem hirsiz te'dib olunsun ve hem de bu fena fiile niyet edenler niyetlerinden 



ogggtf 



AHMED AVNl KONUK 

vazgegsinler. I§te bu yapilacak ceza ewel emirde meghuldur ve alem-i gayb- 
dadir. Alem-i gaybda olanlan bilici olan Hak Teala bilahare alem-i zahire 51- 
kacak olan bu hirsizhk hakkindaki ceza suretini ewelen vazi'-i kanunun ha- 
yalinde tasvir eder ve sonra suret-i hayaliyyeye zahirde viicud verilir. 

ob j4> j\ jL~> £jjy& cj&? a£ ^ fW J*- y? <u>ti <-^ j> 

426. Uakiaki zabitantn katbine XX t5%cll i$in boyle surei &uz\" Hvye Uiak ilham 
verili; 

"§ahne", sehrin muhafizi olan taife demektir. Farisiler ha'mn siikunuyla 
"§ahneh" telaffuz ederler. Sarrah'da sfri'm kesriyle "smne" gosterilmistir. 
Ya'ni, gayb bilici olan Hak Teala "Adl igin boyle daragaci sureti tertib et!" di- 
ye hakimin ve icra me'murlarimn kalbine bir ilham verdi. Onlar da cem'iy- 
yet-i beseriyyeyi hirsizlann §errinden muhafaza igin, ba§kalanna ibret olmak 
uzere ona boyle bir ceza verdiler. 

tj~- j jta -Uo Oj^- i_— -L«U Ljti JjIp j L5 -i.b *JIp y Ij 

427. ^ihdyet sen Slim ve aMl olursan. DCaza aciU ve sezayt nasil miinasib verir? 

Ya'ni, ey hakim! Nihayet sen Hakk'in ilhami ile hirsizlara verilecek ceza- 
yi bilici ve cezayi tatbik emrinde adalet edici olursun. Boyle ilhami ile kul- 
lanm alim ve adil yapan Hak Teala' nm kazasi kullann fiillerine nasil olur da 
munasebetsiz adli ve cezayi verir? Bu miimkin mi? 

428. CA/la&emki hakim iniihabinda bunu yapar, bu hakimlerin ahkemi nasil 
yapar? 

"Giizin", mef ul ma'nasinda "intihab edilmis/' ve fail ma'nasinda "intihab 
edici" demek olur (Burhin). "Ender-giizin", "intihab edici olmakta" ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, mademki diinya hakimi intihab edici olmakta boyle yapar ve 
kanuna muhalif olan bir fule mukabil ve adilane olan bir cezayi hayalinde 
tasvir eder; ya bu hiikmedicilerin en ziyade hiikmedicisi olan Hak Teala haz- 
retlerinin, emrine muhalefet edenler hakkinda ne yapacagim tasawur et! 

if ^f- *f j &£ y J } yr j* ^.jy yr l$J&>. tiyr 

429. Uakiaki ar-pa ekersin, ar-pamn gayn bitmez. OCarzi sen eiiin, kimden re- 
kin istersin? 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ey kimse! Arpa ekersen arpa bigersin. Binaenaleyh fena bir fill i|lersen 
onun cezasi onun gibi bir fena bir §ey olur. Nitekim ayet-i kerimede iv- *^ _> 
Qil* XL (§ura, 42/40) ya'ni "Fenanin cezasi onun gibi fena bir §eydif" buyu- 
rulur. Mesela, bir fenahk yaptigin vakit, onun mukabili olan ceza, alacakli gi- 
bi er gee senin yakana yapigir. Zira senin nefsin o cezaya merhundur, Mesela, 
emr-i ilahiye muhalif olarak ickiye mubtela oldun, kalb ve mi'de ve bagirsak 
hastahklanna borcjusun; ve bu alacakliiar senden senin nefsini rehin olarak is- 
terler. Bunlar akibet, alacakliiar gibi yakana yapi§irlar ve sen de bunlara nefsi- 
ni rehin vermis, olursun. Nitekim ayet-i kerimede *~*j cLs L ^ jr (Miiddes- 
sir, 74/38) ya'ni "Her bir nefis kazandigi §eye merhundur" b'uyurulur. 

430. DCentli curmunii diger hir kimse uzerine koymal Oiendl akhni ve kulagt- 
ni hu cezaya koy( 

Bu beyt-i §erif yukandaki 416 numarah beyte merbuttur. Ya'ni, basma bir 
felaket geldigi vakit, bunu kaza-yi ilahiden bilme; kendi kotli fiilinden bil! Zi- 
ra kaza-yi ilahi, bircok yerlerde dahi izah olundugu uzere, senin talebine 
miisteniden vaki' olur. Ezcumle, V. cildin 3116 numarasma miisadif olan 
,sjJj*y- j A\js\ U JU> . <^jLi jjtir j~ jij **/$, [ya'ni "Tersine olarak bu soz- 
den tenbel oldun, idraki ve hatin miin'akis geldin"] beytinde uzun tafsilat ve- 
rildi. Binaenaleyh sen kendi akhni ve kulagmi fiiline terettiib edecek olan bu 
cezaya tut ve muhalefetten kork! 

J&\ jT Jp- Jap j \yr \t J^^ *j* y*^^ *y- J>. $JT 

431. Curmu kenii uzerine koy; zira sen kendin ektin. Diakk'm cezasi ve al- 
ii ile sulk eil 

Ya'ni, curmu ve kab&hati kendi uzerine al ve kaza-yi ilahiye atfetme! Zi- 
ra sen istedin, Hak Teala hazretleri dahi senin istedigini verdi. Binaenaleyh 
Hakk'in senin aleyhinde hukmettigi ceza ile ve hakkmda tatbik ettigi adalet 
ile sulh et ve asla i'tiraz etme! 

J C^j jl ^Li iyf- J*» j -b J>/ ^ c-—* JJ.L \j£j 

432. iRence sebeh fend yapmahlikhr. ^jendyi kendi fiilinden iant, hahttan 
degil! 



*£p? 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, ey salik, siiri ve ma'nevi olan rence ve eleme sebeb, senin emr-i ila- 
htye muhalefetindir ve fena hareketindir. Binaenaleyh basma bir fena hal 
geldigi vakit bunu kendi fiilinden ve muhalefetinden anla! Yoksa, bu fenahk 
benim bahtimin ve tali'imin iktizasidir, deme! Malum olsun ki, Hak tarafin- 
dan emr-i i'ta abdin istihkaki tizerine cereyan eder; ve abdin hali neyi iktiza 
ediyorsa Hak tarafindan o verilir. Zira inkiyadda miiessir olan abdin halidir. 
Eger abd Hakk'a miinkad ise Hak dahi muvafik-i ceza ile ona miinkad olur. 
Ve eger Hakk'a muhalif ise ve abdin hali de afvi iktiza ediyorsa, Hak ona af- 
vi ve magfireti ile miinkad olur. Ve eger abdin isti'dadi muahezeyi taleb eder- 
se Hak ona kahir ve intikam ile miinkad olur. Bu bahsin tafsHi Fususu'1-Hi- 
kem'de Fass-i Ya'kQbidedir. 

x^ JaIT j ^ylJ^ \j i_JT x£ Jj>-I pZs? *u*j j> J& oT 

433. hahia nazar ^oza $o$t eder. Oiopeiji pislik mahalline mensvb ve tenbeleder. 

"Bahf'tan murad, ki§inin ayn-i sabitesinin isti'dadidir ve sirr-i kader bu is- 
ti'dada miisteniddir. "Ahvel", egri goren, §a§i demektir. Ma'lum olsun ki, hi- 
cabat-i cismaniyye iginde bulunan kimselerden sirr-i kader mesturdur; ve 
"sirr-i kadere nazann cismanileri §a§i etmesi" budur ki: Bir cismam kimse vii- 
cud-i Hak muvacehesinde kendi viicudunu da goriir de der ki: Hak vardir, 
ben de vanm ve e§ya da vardir. Fakat benim ayn-i sabitemin isti'dadi ne-ise 
Hak isti'dada gore hukmetmistir. Gergi ehl-i hakikat nazannda viicud-i 
Hak'tan gayn bir viicud yoktur. Zahir olan e§ya vucud-i hakikinin bi-hase- 
bi'1-esma ve's-sifat meratibinden ba§ka bir §ey degildir. Fakat her bir merte- 
besinde vucud-i hakikinin bir hiikmii vardir; ve bu alem-i kesafetteki huk- 
miinii enbiya vasitasiyla alem-i keserata teblig etmistir. Nitekim Mevlana Ca- 
mi hazretleri buyurur. Rubai: 

^JuX^o (juij j (i^Utf CJ^fi j^jlj t^M^ v_^»-U« 4S" «l)l*5 *}j> <j\ 

"Ey sahib-i tahkik ve sidk ve yakin sifatmda siddfik oldugunu zannetmi§ olan 
kimse! Viicud-i hakikinin her bir mertebesinin bir hiikmii vardir. Eger bir me- 
litibin ahkamim mfz etmezisen zmdiksm. " 

Binaenaleyh cismani bir kimsenin kendi viicudunu isbat etmekle beraber, 
kendini viicud-i mevhiimlanndan kurtulan evliya mesabesinde tutup, sirr-i 



c 33p > 



MESNEVl-i SERfF SERHi / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

kadere nazar etmesi sasi gibi yanhs ve egri bir gbriis olur; ve onun henuz ko- 
pek mesabesinde olan nefsi, kendi huzuzatimn miibtelasi oldugundan onu 
emr-i ilahiye ittiba' hususunda tenbel eder; ve "kiihdan", ya'ni pislik menzi- 
lesinde olan dunyaya mensub eder; Ve sirr-i kader hakkindaki tafsilat V. cii- 
din 3054 ve 3131 ve 3147 numarah beyitlerinde gecti, 

434. By delikanli! 'iKenii nefsini miitiehem kill JAdlin cezasint az miiUehem 



ei 



i> 



"Az muttehem et!" ta'biriyle kaza-yi miibreme i§aret buyurulur. Nitekim, 
I. cildin 1218 numarasina miisadif olan beyitte oLu-ij . c~^ ^ ^ j/u* <^ 
c~, ji j ^tuij jb ij [ya'ni "Kaza geldigi vakit postun gaynsini goremezsin; 
diismanlan dahi dosttan anhyamazsin"] ve 1257 numarasina miisadif olan 
beyitte dahi l^w*^. a/ v ** . ^\y~ jj\* ^ a^us dy? [ya'ni "Kaza-yi ila- 
hi geldigi vakit ilim uykuya gider; ay karanr, gune§ de tutulur"] ve V. cildin 
1 707 numarasina miisadif olan beytte ^ ^ ^ i _jj d\ j . *ji *U v~i> aju* o^ 
^ *j£ [ya'ni "Kaza geldigi vakit tabib ahmak olur; ve o ilag dahi nefi'de az- 
gm olur"] buyurulmus idi. Zira bu kaza sirr-i kadere miisteniddir ve sirr-i ka- 
der ise meghuldiir. Bu kaza-yi ilahi kulun iradesi ve tedbiri ile mundefi' ol- 
maz. Binaenaleyh bu hususta abde lazim olan hal, sabretmek ve Hakk'a rii- 
cu' edip munacat eylemektir, 

*j, jUic Jwu Cj^^ *J jJ j** ^S cf *4S 

435. J/Herffe tBvbe et ve yola ba§ aetirl ^Zird "[Je-men ya'mel miskale zerra- 
tin yerati'dtr. 

Ey salik-i mtibtedif Daima tovbe et ve Hakk'a yalvar ve Hak yoluna bas 
eg! Zira tovbe hayirli bir ameldir; ve ayet-i kerimede v. (^ «> JiiL JJu ^ 
(Zilzal, 99/7) ya'ni "Kim ki, bir zerre miskali hayir i§lerse, onun mukafatim 
goriir" buyurulmustur. Nitekim I. cildin 849 numarah beytinde y ^ ^ <&j>r 
cf jir -Ujju y\,, ^ . jS* jiiis^i [ya'ni "Sen gam gordiigun vakit, istigfar et! 
Gam, is yapici olan Hahk'in emriyle geldi"] buyurulmustur. 

436. CA/efsin. fiisununa az ma^rur oil JZira Diakk'in giine$i bir zerreyi ortmez. 



8 aspp 



gsTpf®-' AHMED AVNt KONUK 

"Az magrur ol!" ta'biriyle nefsin §eriat dairesinde olan hakkina isaret bu- 
yurulur. Zira nefsin hilesi ve fusunu mesru' ve gayr-i mesju' olan huzuzata 
da §amildir. Binaenaleyh tarik-i Hak saliki nefsin me§ru' olan huzuzat hak- 
kindaki hile ve fusununa dahi az aldanmak ve miicahede ve riyazata mey- 
letmek lazim gelir. Zira salikin nefsi helak edecek derecede hukuk-i me§ru- 
asindan mahrum etmek caiz degildir. Nitekim hadts-i §erifte l# j»> Jtjjw ^^-^ 
ya'ni "Nefsin senin binek hayvanindir; ona nfk ile muamele etl" buyurulur. 
Ya'ni nefsin seni huzuzat-i mesruaya ve mubahata meyil ettirmek iizere va- 
ki' olan efsununa ve hilesine az aldan ki, o nefis, hilesi ve efsunu ile mesm' 
ve gayr-i me§ru' huzuzata sevk eder; ve seni sevk ettigi huzuzatin azi me§- 
ru' ve gogu gayr-i mesru' olur. Zira Hakk'in vucud-i hakikisinin giinesj. zer- 
rat-i esyayi ortmez, izhar eder. Binaenaleyh senin hayirh ve §erli amellerinin 
zerreleri o viicud-i hakikide zahir olur. 

437. Sy miijuL! ^Bu cisme mensub olan zerreler, on cismani aiinesin onunae za- 
hir air, 

Ey faide aha! Nitekim cismani olan zerreler suri gunegin huzemat-i ziya- 
iyyesi icjnde zahir olur. iste bunun gibi senin zerrat-i a'malin dahi o vucud-i 
hakiki gunesi icinde boylece zahir olur. Nitekim Al-i tmran suresinde u '4L1 01 
fr ulji jt u"j jJj}\ ^ "^p, 3s. j&S (Al-i Imran, 3/5) ya'ni "Allah Teala'ya yerde' 
ve gokte gizii bir §ey yoktur" buyurulur. 

438. Uiavatu ve iftikar zerreleri hakayih aiinesinin oniinde asihar olur. 

"Hakayik"tan murad, esma ve sifat-i ilahiyyenin suver-i ilmiyyeleridir. 
"Gunes"ten murad, vucud-i hakiki-yi Hak'tir. Ya'ni, yalniz zahir olan zer- 
rat-i a'mal degil, heniiz efal ve a'mal ile zahir olmamis. olan havatir ve fi- 
kir zerreleri dahi hakayik giinesj olan Hak Teala'mn huzurunda zahirdir. 
Nitekim sure-i Mulk'te jjx*i\ oil J> Z[ * \^\ 'J J^Tji i_,^f> (Mulk, 67/13) 
ya'ni "Soziiniizu ister gizleyin, ister asikar edin; Allah Teala kalblerde olan 
havatin ve efkan bilir" buyurulur. 



dP" 



*$%& 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

l>T dj£> 01 >iJt ilT r !^Jtj S^UJl Up ^1 J IS t s*)\ j isrU-l J»> -^ Us- ^ 

O avcmin hikayesidir ki, kendisini ota sarmis. idi ve ku§lar onu ot 

zannetmeleri icin giil ve lale demetini kendi basi iizerine cekmis. idi; ve 

zeyrek kus "Bu bir adamdir, zira bu sekil iizerine ot gdrmemi§imdir" 

diye biraz koku gotiirdii. Amma tamam koku gotikmedi ve onun 

hilesine aldandi. Zira ewelki idrakte bir kati' tutmadi. Ikinci mekrin 

idrakinde bir kati' tuttu ve hirs ve tama'dir. Hususiyle fart-i hacet ve 

fakr indinde Neb! (a.s.) "Fakr kiifiir olmaya yakindir" buyurdu 



"AvciMan murad, §eyh-i miizewirdir. "Giil ve lale destesi"nden murad, 
ehl-i ziihd ve takvanin taci ve libasidir. "Ku§lar"dan murad, talib-i Hak olan 
saliklerdir. Bunlar iki taifedir. Bir kismi akil ve zeki ve digeri sade-dildir. Sa- 
de-dil kimseler libas-i zahiriyi gortip hemen onun tuzagina tutulurlar; ve 
zeki kimseler onun nefsani bir kimse oldugu kokusunu alir iseler de tama- 
miyla fark edemezler ve onun hilesine aldamrlar. Bu zeki kimseler "Bu kim- 
se acaba, kamil mi, degil mi? "diye vaki' olan ilk idraklerinde kat'i hiikmu 
veremezler. Fakat seyh-i miizewir onlara menafi'-i dunyeviyye ve nefsa- 
niyyeyi gosterdigi vakit, ona intisab icin hiikm-i kat'ilerini verirler. Onlar bu 
seyh-i miizewirin bu ikinci mekri ve hilesi iizerine idraklerinde bir katr tut- 
mazlar. katr dahi onlann hirsi ve tama'idir. Hususiyle kimselerin son 
derece fakn ve ihtiyaci olursa §eyh-i miizewirin "Bizim tekkeye gel! Bol 
bol ye, ig ve rahat et!" diye vaki' olan teklifini derhal kabul eder ve i§in so- 
nunu diisunemez. Zira Neb! (a.s.) i>r jj£ o\ >ai iir ya'ni "Fakr kiifiir ol- 
maya karibdir" buyurmustar. Binaenaleyh fart-i ihtiyac ve fakr bircok veli 
ve akil kimseleri sifat-i nefsaniyye ve igvaat-i §eytaniyye tuzaklanna du§ii- 
riir; ve bu miizewir §eyhler hakkmda bu beyti soyleyen, ne giizel soylemi§- 
tir. Beyit: 



<*}&$&> 



AHMED AVNt KONUK . 

£/n'j §eytandan, ha'yi hardan ya'ni e§ekten t ya'yi da Yezjd'den topladilar 
"§eyh" lafzi zuhura geldi. 

439. ^ir ku$ $imenzar ortasina gitmis idi. Or aid av i\in tuzak var idi. 

"Mergzar", ye§illik ve gimenzar ma'nasinadir (Giyasii'l-Lugat) . 

440. "^er iizerine hirka$ iane koymu§ ve o ava orada pusuda oturmus idi. 

441. ^ufire av yoldan diismek vein kendisini yaprak ve ot i$ine sarmts idi. 

Zavalli av, kendi yolundan tuzaga dii§mek igin, o avci kendisini yaprak 
ve ot igine sarmis. idi. 

442. ^Tanirnamazlihtan dolayi kuscatjiz o tarafa geldi; sonra hir iavaf etti; ada- 
mxn online hostu. 

443. ^Deii: wr Bu vahsiier arasinda sahrada yesil aiyicx olarak sen kinrisin?" 

444. 'Dedi: "uM,unkaii olan zahxd adamxm. TZuradan yaprak ye ot ile intifa 
ediciyimf" 

"Munkati"', miinzevi ve adamlardan bir ko§eye gekilici, demek olur. Hind 
niishalannda ikinci misra' ^a> ^-.^-^ \*. «lA suretindedir. Ya'ni "Ot ve nebat 
ile kanaat ediciyim" demek olur. 

445. *JLuhd ve takvayi din ve mezheb thtiydr eitim. ,2-ira hi onumde ecAi gor- 
dum." 

Bu sozler, saliki avlamak icin §eyh-i miizewirin efsunlan ve hileleridir. 
Hakikatte dogru sozlerdir. Fakat o muzewir §eyhin hali degildir. 



c 3^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

446. n *J(.om§unun oliimii harm nasthai elici olmu$tur. 'Denim kazanami ve 
dukkanitm hirhirine vurmu§tur." 

Bu beyt-i serifte U&pIj o^ ur ya'ni "Nasihat olarak oliim kifayet eder" ve 
i^pIj ^ ur jbU o r ya'ni "Komsunun oliimu nasihat olarak sana yeter!" ha- 
dts-i §erifierine isaret buyurulur. 

447. " (Jliatlemki, sonunia fed kalacaaim, her erkek ve kad-in ile ulfei etmek 
gerehnez!" 

448. "^ihayet mezara tevecdih edececjim. iyi cjelir ki, iS^Oiad ile ulfei ede- 

• t" 
ytm! 

"Mademki, sonunda bu alem-i keserattan aynhp tek basjma kalacagim ve 
mezara gidecegim, halk ile iilfet etmekten ise, Hak ile tilfet etmek daha iyi- 
dir!" "Lahd", kabir demektir. Burada vezin igin ha'nin harekesiyle "lahad" 
buyurulmu§tur. 

AA9. By saneml i7\iademki, $eneyi haglayacahlar, o iyi aelir ki, pek az $ene $a- 
layun. 

"Zenah", gene; "zenah-zeden", masal ve kissa soylemek, faidesiz ve 
ma'nasiz soz soylemek ve oviinmekten kinayedir (Burhan). "SanenTden 
murad, cismani kimsedir. Ya'ni, ey cismani kimse! Mademki, oldiigum vakit 
usul-i vecih ile genemi baglayacaklardir, olmezden ewel az gene galayim ve 
beyhude ve ma'nasiz sdzlerden vazgegeyim! 

450. By sirmoli lihasi ve kemeri ogrenmi§ olan! Otfihayet, senin Mbasin dikilme- 
mi§tir. 

Ey hayatinda sirmah esvablar giymeyi ve kemer baglamayi ogrenmis. olan 
kimse [ Senin son giyecegin, ya'ni oldtigiin vakit giyecegin libas dikilmemis. 
bez pargasindan ibaret kefendir. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

451. Topraga ieveccuh edelim ki, ondan hitmi§iz. fionlii ni$in vefastzlara bag- 
lami§iz? 

Bizim bu cisimlerimiz topraktan peyda oldugu icin, yine topraga tevecciih 
edelim ve olum halimizi du§unelim. Binaenaleyh bize vefasi olmayanlara 
kalblerimizi baglayip muhabbet etmeyelim! 

452. [Tutiihu ceddimiz ve akrabamtz dort iahxaltir. Iliz ariyet akrabaya iama' 
bacjladih. 

Aziz Nesefi hazretleri Ma'rifet-i Insan risalesinde buyururlar: 
"Ma'lum olsun ki, toprak, su, hava ve ate§ iimmehattirlar; ve her birinin 
bir sureti ve bir ma' nasi vardir. Her birinin sureti zulmettir ve her birinin 
ma'nasi nurdur; ve her birinin suretine "anasir" derler; ve her birinin ma'na- 
sina "tabiat" derler. Binaenaleyh dort anasir ve dort tabiat olur; ve bunun 
ciimlesine "ummehat" derler. Vaktaki bu ummehati birbirine kan§tinrlar o 
§art ile ki, bu meyanda elbette mutesabihii'1-ecza bir §ey peyda ola. l§te o 
"mizac"tir; ve mizaci imtizactan almi§lardir. Vaktaki bu mukaddemati ogren- 
din ve ma'na-yi mizaci bildin, §imdi bil ki, iimmehati birbirine kanstirdikla- 
n vakit, elbette her dort sureti kanstirmis olurlar ve her ddrdiin ma'nasmi da 
kan§tirmi§ olurlar. Her ddrdiin suretinden mute§abihu'l-ecza bir §ey peyda 
olur: Ona da "run" derler. Boyle olunca mizac hem ruhta ve henrde cisim- 
de olur. Ummehat, yekdigeriyle kansmamis. olduklan miiddetce, "anasir ve 
tabayi'" derler. Ve yekdigerine kangtiklan vakit, "mizac" peyda olur: "Cisim" 
ve "run" derler. Vaktaki cisim ve run ve mevalidin nasil peyda olduklanni 
bildin, §imdi bil ki, i§te bu cisimdir ki, meratibde zahir olur ve her bir merte- 
bede bir nam alir: Cism-i cemad ve cism-i nebat ve cism-i hayvan. l§te bu 
riihtur ki, meratibde zahir olur ve her bir mertebede bir nam alir: Ruh-i ce- 
mad, ruh-i nebat, ruh-i hayvan. Ve insan enva'-i hayvandan bir nevi'dir; ve 
i§te hakikat-i mizac budur ve i§te hakikat-i cism budur ve i§te hakikat-i run 
budur kT, soylendi. Cisim alem-i miilktendir ve ruh alem-i melekuttendir ve 
cisim alem-i halktandir ve ruh alem-i emrdendir. imdi ruhun birden ziyade 
olmadigi ma'lum olunca, ruhun ta'rifi o olur ki, ruh cevherdir ve cismin mii- 
kemmili ve muharrikidir. Mertebe-i nebatta bi't-tab' ve mertebe-i hayvanda 
bi'1-ihtiyar ve mertebe-i insanda bilfiil." imdi Aziz Nesef! hazretlerinin bu 



C £P? 



MESNEVt-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Tzahati bu beyt-i §erifin serhi makaminda oldugundan baska soz ilavesine 
hacet yoktur. 

^\ ^pt C~ib j^s- l> ^ (t-* J ij**^ 9 {♦-* W^*" 

453. Cisim-i (Sadem'i senelerce nem-sohheHifli ve hem-dendigi anasir ile tuttu. 

Ya'ni, Adem'in cismi anasir ve tabayi' arasinda olup onlar ile hem-sohbet 
ve hem-dem idi. Nitekim bu babtaki beyanat IV. cildin 3622 ila 3633 beyit- 
lerinde ve III. cildin 3887 numarah beyti ile onu takib eden beyitlerde gecti. 

454. Oniin ruhu ise nujustan ve ukuldandir. < Jiuh kendi asillan i$in imtina 
etmi§tir. 

"Niikul", i'raz ve imtina' demektir. "Ukul" ve "nufus"dan murad, mucer- 
redattan olan ervah-i melekiyyedir. Nitekim yukanda 154 numarah beyitte 
^Ji...x^ ji^ j jip <d^- ^.m. d\ [ya'ni "0 melekler hep akil ve can idiler ilh..."] 
buyurulmus idi. Ruh dahi alem-i mucerredattan oldugu igin bunlar ruhun 
asillandir. tmdi ruh, alem-i mucerredattan oldugu halde cisme taatluku hase- 
biyle bu cismin ahkaminda miistagrak olup kendi asillanndan i'raz etmi§tir. 

lij^ (j\s OL>»j J^fC* <*\j \JL*& j^ tr-'jAJ jl j oy^ j\ 

455. U^iir-saja olan ukulden ve niijusdan cana name ftelir. ^Der hi: "By vefasiz'." 

Saf ve pak olan ukulden ve niifusdan, ya'ni ervah-i melekiyyeden ruh-i 
insaniye name gelir de der ki: "Ey vefasiz!" 

456. nr Bes cjiinluk dosi^a^izlan htddun, ytizii eski dostiardan $evirdin!" 

"Be§ giinliik dostcagizlar"dan murad, tabayi' ve anasirdir. Ya'ni, "Ey ruh-i 
insarii senin cismini teskil eden ve birkac, giinliik dostcagizlardan ibaret bulu- 
nan tabayi' ve anasin buldun, yuziinu alem-i miicerredat ehlinden ve senin es- 
ki dostlanndan gevirdinf" 

457. 0er$i, $oaMar oyunda ho§turlar; gece onlari $ekici ev taraftna $ekerler. 

Gergi, cocuklar evlerinin haricinde diger cocuklar ile beraber oynadiklan 
oyunda hosturlar ve zevk icmdedirler. Fakat, aksam olunca onlarm ebeveyni ve 



*&$&> 



AHMED AVNI KONUK 

taallukati onlan o zevklerinden ayinp ev tarafina cekerler. Bunun gibi, ehl-i diin- 
ya dahi oyundan ibaret olan hayat-i diinyeviyyelerinde zevk igindedirler, fakat 
dlum geldigi vakit onlan kendilerinin karargah-i aslisi olan ahirete gekerler. 

458. Oiu$uk focuk oyun vakii gaylak oUu. Dtirsiz ansizm esvabint ve ■pahucu- 
nu gotiir&ii. 

Mesela, kiigiik gocuk sokakta oyuna daldi ve viicudu hararetlenip elbise- 
sini gikardi ve biryere koydu. Sonra da hirsiz gelip ansizin, gocugun mesguli- 
yeti esnasinda esvabim ve ayakkabisini gahp goturdii. 

459. Oyle karareile oyuna diiftii ki, o kulak ve gomlek onun hahnndan fliili. 

460. ^fece oldu; onun oyunu mededsiz oUu. ^uzii yoktur ki, ev tarafina aitsin. 

Bu beyitler ehl-i diinya ahvalinin misalidir. "Libas"tan murad, libas-i fe- 
rial ve takva ve "ayakkabi"dan murad, sidk ve ihlastir ki, ruhun evi olan ahi- 
rete bu libas-i takva ve sidk u ihlas pabucu ile gidilir. Oyundan ibaret olan 
diinya umuruna dalanlar ise libas-i §eriat ve takvayi ve sidk u ihlas pabucu- 
nu gikanp, kemal-i hararetfe mal ve miilk cem'ine sa'y ederler. Vaktaki omur 
ahir olup ak§am olur ve dar-i ahirete avdet etmek zamam gelir, bu bo§ oyu- 
nun asla faidesi olmaz ve ahiret tarafina gidecek yiizii de kalmaz, 

461. xx<r Dunya ancak oyundurl"u i§iiiin mi? ^fiuku havaya verdik, korkucu olduk. 

Ya'ni, Kur'an-i Kerim'de ^f, LJ ulu suji il3 (Hadid, 57/20) ya'ni "Diin- 
ya hayati ancak oyundur ve bos. rhesgaledir!" ayet-i kerimesini isitmedin mi 
ki, sana yiikletilen emanat-i ilahiyye yiikiinii havaya verdin ve zayi' ettin ve 
sonra da bu yukiin hesabini verememek korkusuna dustiin. Ve dar-i ahiret 
ve hayat-i diinyeviyye hakkmdaki izahat V. cildin 3586 numarah beyt-i §e- 
rifinin ba§indaki siirh-i §erifte gegti. 

462. Ondan evvelki aece olur ki, eVbiseyi ara. fjunduzii dedikodu i$inde zayi etme. 



c ^^ 



MESNEVU SERIF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Omiir ahir ve hayat-i dunyeviyyenin aksami olmadan evvel seriat ve tak- 
va libasini ara! Ve hayat-i diinyeviyye gundiiziinu beyhude dedikodular icjn- 
de zayi' etme! 

p\ eJji 4*\sr ■ij-S ry* \j ^>- A e^J>H ijjb*- ^J^-^>. &* 

463. lien sahrada hir halvet ihtiyar etmi§im. ^en halki elbise hirsizi gbrmu§iim. 

Ya'ni, avci kusa dedi ki: "Ben yukanda izah olunan sebeblerden dolayi 
halk arasindan kacip sahrada bir halvet ihtiyar ettim. Zira ben halki §eriat ve 
takva libasmin hirsizi gordum." 

464. Omriin yansi gonul alictdan, omriin yansi diismanlann gnssasmdan gitti. 

"Omriin yansi gonul ahci olan dostlann arzusundan ve muhabbetinden ve 
yansi da diismanlardan gelecek olan fenahklann gussasindan ve garmndan 
gegti." 

3j>- JiL dy? U A^iS ijj\j ijjf- 5j»> ji\ \j aIT OT Sj! \j <u*- 

465. 'Cubbeyi o gotiirdii ve kiilahi da hu gotiirdii. '"Biz kwcuk cocuk gibi oyunun 
gaxkx olmusuz!" 

"§eriat ve takva libasini ve ciibbesini o dostlar kapti ve ahlak-i hasene kii- 
lahini da bu diismanlar kapti. Biz ise kiicuk goeuklar gibi oyunda miistagrak 
olmusuz. Cubbenin ve kulahm gittiginin farkinda degiliz!" 

466. Osie ecel aksami vakti yakm oldu. ±$u oyunu huak! Sana hifayet eder. 
£Avdei etme! 

"Bessii", ba'mn fethi sin-i museddedenin zammi ile "hasbii" ma'nasina- 
dir, "yetisir ve kifayet eder" demektir. "Bessiike"de "kaf", kaf-i hitab olur. 
Ya'ni, ey kimsef tste omriin nihayetine erdi ve ecel aksami geldi. Bu bos oyu- 
nu birak! §imdiye kadar oynadigin oyun sana kifayet eder. Artik bu oyuna 
avdet etme! 

467. <Sagah ol! Tovheye siivar oil Dixrsxza yetis. 6lhiseni hirsizdan yine gen all 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Agah ol ve tovbe merkebine bin! Dost ve du§man hirsizlarma yetis! Tak- 
va libasini dostlardan ve ahlak-i hamidiyye kiilahini da diismanlardan geri al 
ve onlardan munkati' olup hulus ile Hakk'a tevecciih et! 

468. Toufce merkebi acaib merkebdir. ISir lahzada. asayidan felek iizerine kosar. 

Tovbe merkebi acaib bir merkebdir. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz &.<M 
-d ^ji V jS vJJJi ya'ni "Gunahtan tovbe eden gunahi olmayan kimse gibidir" 
buyurmustardir, Mademki, tovbe sebebiyle higbir giinahin kalmamigtir, bu 
merkeb-i tovbe seni alem-i esfelden bir lahzada alem-i balaya kostarup cikanr. 

469. Jakal merkebi hifz et ondan ki, senin libasini aizli caldi. 

Fakat bu tovbe merkebini iyi sakla ki, senin gizlice libas-i takvam calan 
hirsizlar, senin bu merkebini de calmasin ve ettigin tovbeyi bdzdurmasin. Zi- 
ra ehl-i heva olan dostlar insani kendi gidislerine uydurmak isterler. 

470. Ta ki. senin merkebini de. calmasin! ^Dembedem sen bu merkebi hifz et! 
[466] ^ J 

Seni muhalif-i emr-i ilahi bir fiil ve harekete davet edenlere uyma! Tovbe- 
ni tahattur et ve bu tovbeyi bozmamaya calls! 



JUJLo ji *Jh IjU <uU>- "ilp«J Jbi^^J C-f'Ui 

§ahsin hikayesidir ki, hirsizlar onun ko£iuiu caldilar. Bununla 
kanaat etmediler, hfle ile elbiselerini de caldilar 



"Kog", beslenmi§, boynuzlu erkek koyun demektir ki, tos vuru§tururlar 
(Burhan). 



<^g> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

471. O fcir ktmse feof tukrii, arkadan cekerdi. Uiustz h>cu goturdii ve onun 
ivini hesti. 

Bir kimsenin kog koyunu var idi. Sokakta koyunun ipi oldugu halde, ko- 
yun o adamin arkasindan gelirdi. adam dalgm bir halde yuriirken bir hir- 
siz ipi kesip koyunu galdi ve goturdii. 

C— \>S t>Sj> gS OlT JuL b" lL— !j j *— Jf J-i l>\j* -Li *f\&y- 

472. Uaktaki agah oldu, gotiiriilmus, koc neredeciir? diye, hulmak i$in sola ve 
saga kosucu oldu. 

Vaktaki kog sahibi kogun galindigim anladi, onu bulmak igin saga ve so- 
la ko§arak aramaya basjadi. 

473. Jursttt Kr koyunun hastnda yordu hi, "Vaveyleia" diye feryad ederdi. 
"Vaveyleta", huziin ve tahassiir igin vaki' olan nidadir. Ya'ni, kog sahibi 

koyunu ararken bir koyunun basmda "Eyvah, eyvah!" diye feryad eden bir 
adama rast geldi ki, bu adam kogun hirsizi idi. 

474. 'Dedi: *6y ustadl V^feden natanstn?" Dedi: *J3lfen k&sem kuyuya dusiii." 

Kog sahibi o adamin hirsiz oldugunu bilmediginden, onun feryadina alda- 
mp dedi: "Ey iistad! Nigin boyle feryad ediyorsun?" Hirsiz dahi cevaben de- 
di ki: "iginde altin dolu olan kesem kuyuya dustu." 

475. "Gger igine gitmeye, disari cekmeye hadir isen, abniil hoslugu ile sana rnur 
hakkah hesie hirini veririm." 

Ya'ni, "Kuyuya inip kesemi gikarmaya kadir olur isen, sana goniil nzasry- 
la kesemdeki altinin beste birini veririm." 

476. *y>&z dmann hesie hirini el ile ahrsm." dedi: " Muhakkak hu on ko- 
cun hahasidir." 



cgwp 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "Kesemde yuz altin vardir. Bunun beste bin olan yirmi altini kese- 
nin icinden kendi elin ile alirsin." Kocu caiman adam, bunu isitince dedi: "Bu 
yirmi altin on kocun bahasidir." 

477. 6^er bir kapt baglandi ise, on kam aplcli. Gger bir ko$ giiii ise, Dtak be- 
del olarak deve verdi." 

478. Slbiselerini soyundu ve kuyuya giiii. O hirsiz acde etbiseleri de goturdu. 

ijjl dj&\b a*J» ijJ ?j>- Zj) jj L" t j o JjL ^g* jU- 

479. ^Bir hazvm gerehtir hi, yolu koye kadar gpiursun. Uiaztn olmazsa lama 
idun getirir. 

"HazrrTin tarifi III. cildin 283 1 numarasina musadif olan ^ ^ ji ># ^ <► y>- 
i,Ul j\ c— i jji £ iSjf c>\ jjj ji . j>l>-i [ya'ni "Hazm ne olur? iki tedbirle ihti- 
yattir, o ikiden hubattan uzak olam tutasin!"] beytinde gecti. "Taun", veba 
dedikleri hastaliktir. Burada bela-yi miihlikten kinayedir. "Yolu koye kadar 
goturmek", maksuda vusulden kinayedir. Ya'ni, bir hazim ve ihtiyatkar kim- 
se lazimdir ki, menzil-i maksuda vasil olabilsin. Eger bir kimsede ihtiyat ol- 
mazsa saika-i tama' ile atildigi her bir iste bir bela-yi miihlike ugrar. 

480. bir fitne tabiatli bir hirsizdir. Diayal gibi, onun her dem bir sureti vardir. 

"Fitne tabiatli olan hirsiz"dan murad, nefis ve seytandir. Zira nefis kendi- 
nin hazzina ve zevkine aid seylerin hayalini her dem kalbde tasvir eder; ve 
§eytan dahi o hayalt suretleri susler ve fiilen zuhuruna tesvik eder. 

lPi d\ j tj \j j ji^i, 1Jl>- jj IJL>- ^1 j\ ^ JuUi ^jS 

481. Diuda'dan gayn onun mekrini kimse bilmez. Diudaya ka$ ve o degadan 
kurtul! 

Ya'ni, nefis ve seytanm o kadar acib ve gizli hileleri vardir ki, onlan Hak 
Teala'dan ba§ka kimse bilmez. Alime ilim suretinde ve zahide zuhd suretin- 
de ve abide ibadet suretinde ve fasika fiskin enva'i suretinde ve kafire kuf- 
run muhtelif sifatinda ve zalime enva'-i mezalimde zahir olur. Binaenaleyh 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

&\ jiij> (Zariyat, 51/50) ya'ni "Allah' a kacmiz" ayet-i kerimesi mucibince 
bnlahn hilelerinden ve fitnelerinden Hak Teala'ya kac ve valvar da kuitul! 

Terehhub hakkinda kus un avci ile munazarasi ve Mustafa 

(a.s.v.)m "islam'da ruhbaniyetyoktur!" diye ummetini 

nehyettigi bir terhib hakkindadir 



"Terehhub", lugatte, korkmak ve uzak olmak ve zahidlik gostermek ve 
ibadet etmek ma'nalannadir. "Rehbaniyet", Isa (a.s.)in amine mensub olan 
abid ve zahidlerin meslegidir ve V. cildin 574 numarali beytinin basindaki 
siirh-i serifte de bu hadis-i serif mezkurdiir; ve onu muteakib olan ebyat-i se- 
rifede dahi ruhbaniyet hakkinda izahat gecmistir. Fihi Ma Fih'in 21 . fashnda 
da Hz. Pfr Efendimiz §6yle buyunirlar: 

"Peygamber (a.s.) "La rehbaniyyete fi'l-lslam" ["Islam'da ruhbaniyet 
yoktur!"] buyurdu. Ruhbanlar igin tarik-i halvet ve daglarda sakin olmak ve 
kadin almamak ve diinyayi terk eylemek vardir. Hak Teaia {azze ve celle) in- 
ce bir yolu Peygamber'e gizlice gdsterdi. da nedir? Cevirlerini gekmek ve 
onlann muhalatim dinlemek ve onun uzerine sa'y etmek ve kendini miihez- 
zeb kilmak icin kadin almaktir. ^ jU JJ dJuf, (Kalem, 68/4) [ya'ni "Mu- 
hakkak ki sen buyiik bir ahlak uzere'sin!"] ayet-i kerimesinde herkesin cev- 
rine katlanmak ve muhale tahammul etmek hususlanna isaret buyurulur." 

482. Diu§ ona deii: n Gfendi, halveite durma! ^Din-i <S%hmed i$in terehhub iyi 
dejjildir!" 

Kus avciya dedi: "Efendi, boyle halvette ve tenha bir mahalde durma! 
Ztra din-i Ahmed (a.s. v.) da Iseviler'in meslegi olan terehhub iyi bir §ey de- 
gildir! 



.^p^ 



AHMED AVNl KONUK 
483. "O CResuI terehhiihden nehyeimi§tir . By fuzul! V^t^in htr hicL'ati tuttun?" 

"Bid'at", yeni bir adet ve yol cikarmak; "fuzul" faidesi olmayan ma'na- 
siz §eyler ile mesgul olan kimse demektir. Ya'ni, "O Resul (a.s.) din-i Mu- 
hammedl saliklerini Isevfler'in meslegi olan terehhttbden nehy ve men' et- 
mistir. Ey faidesiz seyle me§gul olan kimse l Nigin dinde yeni bir adet ve yol 
tuttun?" 



484. Cum' a ve namaz&a cemaat, emr-i maruf ve miinkerden ihiiraz §arttu. 

Ya'ni, cum'a giinlerinde cemaatle cum'a namazi §arttir. Nitekim Ab- 
dulkadir-i Geylam (k.s.) hazretleri Gunyetu't-Talibln ismindeki eser-i serifin- 
de Resul-i Ekrem Efendimiz'den su hadisi Hz. Cabir'den nakleder ki, tercii- 
mesi sudur: "Allah Teala hazretleri cum'a namazim benim su senemde ve su 
§ehrimde ve §u makamimda sizin iizerinize ila-yevmi'1-kiyam farz kilmistir; 
ve bir kimse cum'a namazina yol bulup da benim hayatimda veya benden 
sonra cuhuden (&>»«*-) veya istihfafen terk ederse ve halbuki onun da cevre- 
den veya adalet ederi imami olursa, Allah Teala hazretleri ol kimsenin pera- 
kendesini ve perisanini cem' etmesin ve onu umur ve hususta mtibarek kil- 
masm! Sizler agah ve miitenebbih olunuz ki, ta ki, tovbe edinceye kadar o 
kimsenin abdesti ve namazi ve hacci ve zekati makbul degildir ve onun icin 
bereket dahi yoktur,- ve eger tovbe ederse Allahu Teala onun tovbesini kabul 
eder." Ve bes vakit namazin cemaatle edasi siinnet-i mtiekkede oldugu icin 
terki caiz degildir, cemaat sarttir; ve nasa Hakk'in emrettigi ile emretmek ve 
nehyettigi §eyden cekinmek §arttir. Bu sartlar ancak insanlann arasma kans- 
mak ile olur. Halvette miimkin degildir. 

485. Sabu alhnda kotu huylulann zahmeiini $ekmek, bulut a\bi halaika men- 
faat vermek §arthr. 

Ya'ni, insanlar arasina kansip, kotii huylu olan kimseler tarafindan ken- 
disine isabet eden zahmet ve mesakkate sabredip sikayet etmemek ve bulut 
yagmuruyla halka nasil faide verirse, onun gibi, halka elinden gelen menfa- 
ati vermek sarttir. 



^cSp? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

486. "By haba! OVasm hayirlisi nasa nef etmektir. 6ger hir ias degil isen, ni~ 
$in kerpi$in hanfisin?" 

"HariP, is. ve san'at arkada§i ve musahib; "meder", tugla ve moloz demek- 
tir. Beyt-i gerifte ^-Ui ^b ^ ^Ui ^ ya'ni "Nasin hayirlisi nasa menfaat veren 
Wmsedir" hadis-i §erifine i§aret buyurulur. Ya'ni, "Ey ziihd-i hu§k iginde ihti- 
yarlami§ olan kimse! Nasin hayirlisi, hadis-i §erif mucibince, nasa ilim ve 
ma'rifet ve nasihat ile ve diger surette yardimlar ile menfaat veren kimsedir. Ve 
bu da halka kan§mak ile olur; dag ve ta§ arasinda, tenha bir mahalde oturmak 
ile degil. Eger sen bir tas, degil isen, nigin kerpicin ve molozun musahibisin?" 

487. . * r llmmet-i merhume oriasmda oil JAhmecl'in siinnetini hirakma, mahhmn 
oil" 

Ya'ni, "Ummet-i merhume olan iimmet-i Muhammed (a.s.) arasinda ya- 
§a! Cem'iyet arasina kan§mak Ahmed (a.s.) in adet-i seniyyesidir. Kendi ar- 
zunun mahkumu degil, bu siinnet-i seniyyenin mahkumu oil" Bu beyt-i ge- 
rifte %Mj Jailj JjVjilj JJ&\ LjJI J I^Up tfl i^\ ^ ^]Js- L^Ip ^J) '^j>-y 5*1 #i* ^ 

ya'ni "Benim bu ummetim ummet-i merhumedir. Onlara ahirette azab yok- 
tur. Onlann azabi ancak fitneler ve zelzeleler ve katl ve bela olarak diinyada- 
dir" hadis-i §erifine i§aret buyurulur. 

488. Onun cevahinda avci deli: "Gy ayyarl ^Bunu hi, (lectin, mutlah degildir. 
&M iui!" 

"Ayyar", ashnda cok doniip dolagan kimseye derler. Sonra her haramiye 
ve hirsiza ltlak olundu (Ahteri). Burada zaruret-i sjir igin tegdidsiz "ayar" 
okunur. Farisi'de, "hilekar ve ve zeki ve alim" ma'nalanna da kullamhr. An- 
karavi niishasinda "ey ayar" hitab suretindedir. Ba'zi niishalarda sayyadin 
sifati olarak "sayyad-i ayar" suretindedir. Ya'ni avci, kugun sozlerine ceva- 
ben dedi ki: "Ey 50k dola§an ku§! Bu senin soyledigin sozler mutlak olarak 
kabul olunamaz. Onlar ba'zi §artlar ile mukayyeddir. Binaenaleyh aklini bu 
hususta layiki ile kullan!" "Ku§"tan murad, miirsid arayarak kapi kapi dola- 
§an saliktir. 



°$^? 



AHMED AVNt KONUK 

iji Jj X^J dy? Xl ,J dt JljL jt ,j ^ I4J C~~* 

489. ^oliuzltk kofii dosllardan iyidir. Dyi, kotii ile otumr ise hSia olur." 

Ya'ni, "Sen, nasa kans ve halvetten vazgec, diyorsun, amma senin bu so- 
zun makam-i kemale gelmemis olanlar icjn dogru degildir. Zira sifat-i nefsa- 
niyyesi diri, fakat takvaya riayet azminde olan kimselerin tabiatleri kotii ar- 
kadaslann kotiiluklerini siinger gibi ceker ve onlann sohbetlerinden cabuk 
miiteessir olur." Nitekim hadis-i serifte dW J^ 01 u ^1 £»ur *j~s\ ^r-U-i Jt* 
4L*- a^jj «-. o4 01 Uj ya'ni "Kotii arkadasin meseli, demircilerin koriigunii iif- 
leyen gibidir; ya senin elbiseni yakar veyahud sen ondan fena koku bulur- 
sun" buyurulur. Binaenaleyh salah-i hal kaydinda olan bir kimse igin yalniz- 
hk kotii dostlardan iyidir." 

490. c Dedi: " Diet kimin aklina riisuh olmaya, akdin onunde tas ve tugla gi- 

t 484 ] i.j. « 
bidir. 

Ya'ni, avci soziine ilaveten tekrar dedi: "Aklinda metanet ve sebat olma- 
yan ve sunun bunun flkriyle hareket eden kimse, akli metin olan kamilin in- 
dinde ta§ ve tugla gibidir. Zira tas ve tugla sunun bunun irade ve arzulanyla 
oraya buraya atilirlar." 

491. Bsek gibidir o kimse ki, onun arziisu ekmektir. Onun sohbeii ruHbaniyetin 
ayntdir. 

"Umniyet", meyelan, arzu ve maksud demektir. Ya'ni, arzusu ekmek ve 
menafi'-i cismaniyye tarafina olan kimse esek gibidir. Mesela esek bir hizmet 
ile yola suriiliirken, ona yem gdsterildigi vakit derhal yolundan kahr ve ta- 
rafa meyleder. Binaenaleyh boyle bir kimsenin sohbetinde bulunmak ve 
onunla arkadas olmak, hakiki bir dosttan uzak ve yalniz kalmak demek oldu- 
gundan ruhbaniyetin ve halvetin aym olur. Ba'zi niishalarda c-^ui ja> «&7 
yerine c~~w ^ ^rvaki'dir, "0 kimse ki, ehliyetsizdir" demek olur. 

492. Onun akli esek gibi, yem tarafina olur. Ondan gee, hi-haber kalmayasinl 

Onun akli metanetsiz ve zayif oldugundan esek gibi, yem tarafina ya'ni 
menafi*-i cismaniyye ve dunyeviyye tarafina olur. Binaenaleyh boyle meta- 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

netsiz akilli olan kimsenin sohbetinden ve arkadashgindan geg ki, hakayik-i 
ilahiyyeden habersiz kalmayasm! 

493. JZira ki Diakk'm gayn hep par$a parca olur; her hk gelici bir helakien 
sonra o gelid olur. 

"Rufat", parga parga olmak (Sarrih); "hayn", helak olmak ma'nasina- 
dir (Kamus). "Her bir gelid-den murad, sifat ve esma-i ilahiyye asan olan 
mezahirdir. Ya'ni zat-i latif-i Hakk'in gayn olan bu suver-i kesifemiz ve §e~ 
hadiyyemiz hep parga parga olarak dagihr. Onun sifatlannin ve isimlerinin 
asan ve meclasi olarak gelen her bir suret, tecelli-i kahri ile helak olduktan 
sonra, tecellT-i lutfi ile mevcud olup gelir. Sifat ve esma-i ilahiyyenin tecel- 
lisinde asla ta'til yoktur. Binaenaleyh her bir gelen suret helak olduktan 
sonra onun misli gelir. Nitekim sure-i Bakara'da j~. oU i^j _,i h\ ^ ^ u 
i*iL. ji (^ (Bakara, 2/106) ya'ni "Biz bir ayeti bozar'isek veyah'ud unuttu- 
ruf isek,' ondan hayirlisim yahud mislini getiririz" buyurulur. §urrah-i ki- 
ram hazaratinin kaffesi "hin" kelimesini, "muddet ve vakt-i mubhem" 
ma'nasma almak suretiyle ikinci misra'a ma'na vermislerdir. Ya'ni "Her bir 
gelid, bir mubhem vakit sonra gelicidir" demek olur. Fakat birinci mis- 
ra'daki "rufat" ve atideki beyitte gelen "halik" iafizlan karinesiyle, "hayn" 
kelimesinin ha'mn fethi ile "helak" ma'nasina olmasi fakire daha zevkli 
gorundii. 

494. Diet ne hi, o vechin flaynitr, haliktir. CMiilh ve malik, o hir malikin ak- 
sidir. 

"Vech", zat ve hakikat ma'nasinadir; ve esjamn vucud-i kesifi, zat-i lati- 
fin gayndir. Binaenaleyh Zat-i Hakk'in gayn olan her sey helak olucudur. 
Eger bu e§ya-yi kesifede mulkiyet ve malikiyet goriinuyor ise, bu sifatlar ha- 
kikatte Hakk'in sifatlan olup, bu sifatlar o kesif suretlere aksetmis ve o suret- 
ler bu sifatlarm meclasi olmustar. Binaenaleyh malikiyet ve mulkiyet sifatla- 
nm haiz olan o kesif staler bozulduktan ve helak olduktan sonra, Zat-i la- 
tif-i Hak baki kalir; ve o sifatlar dahi yukanki beyitte Tzah olundugu iizere 
baska mezahire akseder. Binaenaleyh suver-i taayyimatin biri gelir, helak 
olur ve sonra digeri gelir. 



^P 3 



AHMED AVNi KONUK ^® 

i 

495. 6t/ o^ti// ^rerft, golge dalm aksidir; golgeden hi$ meyve yiyemezsin. 

Golge her ne kadar agag dalimn aksi ise de, sen nig golgeden meyve yiye- 
bilir misin? ZM golge hayaldir ve hayalden intifa' etmek miimkin degildir. 
Qiinkii o golge hayali, giinesm ziyasryla muhtelif vaz'iyet ahr ve nihayet, ziya 
amuden geldigi vakit o golgeler agagta mahvdlup zail olur. Bunun gibi, bu 
alem-i kesafette zahir olan suretler sifat ve esma-i ilahiyye dallanndan akseden 
golgelerdir. Tecelli-i zati giinesinin ziyasi onlann basjanna amuden vaki' oldu- 
gu vakit ma'dum ve zail olurlar; ve onlardan intifa' kasdi hayalden intifa' kas- 
dma miisavi olur. Ba'zi niishalarda "§ah" (^) yerine "§ahs" vaki' olmusmr. 

496. iSdgah ol! Qolgeden dah taleb el! <7\iiisebbibe git, sebebden hazer et! 

Binaenaleyh ey salik! Bu viiciidat-i izafiyye golgelerine bak da, sifat ve 
esma-i ilahiyye dallanni taleb et! Golgelerin viicuduna sebeb olan esma ve si- 
fattan dahi miisebbib-i hakikiye git ve sebeblere yapismaktan gekinl Bu 
beyitte dahi ba'zi niishalarda "§ah" (£i£) yerine "§ahs" vaki'dir. 



J i j Juli O. 



^A J*ijj >J! J^^sr . 



497. Cismani olan dostun yiizii oliimedir. Onun sohbeii ugursuzdur, ierk etmek 
gerektir. 

CismanT ve golge mesabesinde olan dostun yiizii dliime ve helake ve ze- 
vale dogrudur. Ona sanlmak, hayale sanlmak olur. Binaenaleyh onun huzu- 
ru ve sohbeti faidesiz ve ugursuzdur. Zira seni hakikatten gaflete diigiiriir. 
Onu terk etmek gerektir. 

498. Onun hiihnii dahi onun kitl hiihnii olur. Ona *olu" tabu et! Qiinkii olii 
arayici olur. 

"Kitl", "misil" demektir (Ahteif). Ya'ni, cismani olan yarin sohbetini ara- 
yan ve isteyen kimsenin hiikmii dahi, o yar-i cismani hiikmiiniin misli olur. 
Ya'ni yar-i cismamnin yiizii oliime dogru oldugu gibi, onun musahibinin yii- 
zii dahi kezalik oliime dogru olur. Binaenaleyh sen o kimseye "olii" ta'blr et! 
Zira o kimse yiizii oliime dogru olan kimseyi arayici ve isteyici olur. Hind 



*$$&> 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

niishalannda "kitl-i o buved" yerine "kible-i o buved" vaki'dir. Bu surette 
ma'na: "Cismani yari arayan kimsenin hiikmu dahi, o cismani kimsenin kib- 
lesi ya'ni mahall-i tevecciihii olan dliime olur" demektir. 

499. Dier kirn bu kavim ile olursa, rahibdir; zua tugla ve fa§ ona sahihdir. 

Her kirn yuzu oliime dogru olan bu kavim ile musahib olursa, o kimse in- 
sanlar arasindan gekilip, dag ve tas arasinda yasayan rahibdir. Zira ona tug- 
la ve tas mesabesinde olan yar-i cismani musahibdir. 

500. Diahuki, iugla ve tas kimsenin yolunu vurmadi; bu iuglalardan yiiz bin- 
lerce ajet erisir, 

Halbuki bir kimse cismani olan insanlardan daglara ve taslara kagip ya§a- 
sa, oradaki taslar ve molozlar Hak yolunu vuracak kudreti haiz olmazlar. Fa- 
kat bu tugla ve moloz mesabesinde olan cismani kimselerden, Hak yolunun 
yolculanna birgok afetler ve belalar gelir. 

501. Oius ona dedi: nr Binaenaleyh cihdd o vakil olur hi, boyle yol vurucu yol 
ortasmda ola!" 

Kus rahiplik taslayan o hilekar avcidan bu sozleri dinleyip cevaben ona 
dedi ki: "Miicahede boyle yalmzhgin verdigi emniyet icmde olmaz. Cihad yol 
ortasmda yol vurucu bir diisman oldugu vakit mu'teber olur." 

If jJ* JjJ jC.Wl aj j Sjj j (Jjl j Jito- ^\j> j\ 

502. "iSftrslan adam, htfz ve yardim ve cenk i$in emin olmayan yola gelir. 

Ya'ni, "§eci' adam, yolculan muhafaza etmek ve onlarin selametine yar- 
dim ve cenk etmek igin eskiya tarafindan taarruz olunmasi muhtemel olan ve 
emin olmayan yola gelir." 



503. "uMertlik daman o vakit zahir olur hi, sefer edici du§manlann hem-rehi 



olur. 



(? £p* 



AHMED AVNl KONUK 

"Mertlik daman ve secaat sifati bir adamda, yolcular dii§manlann yoldasi 
oldugu vakit belli olur. Zira yolculara kan§mi§ olan sakiler onlan yolda siki§- 
tinp soymaya te§ebbiis ettikleri vakit o seci' adam sakilere kar§i mertligini 
gosterip onlar ile carpi§ir." 

504. Uakiaki o 'Jlesnl kili$ -peycfamberi olmu^tur, onun ummeti saf yirha&ular 
ve er Airier. 

Bu beyt-i serifte ji&3i Jt*W- ^Ji Qh (Tevbe, 9/73) ya'ni "Ey resulum! kuf- 
fara cihad et!" ayet-i kerimesiyle «j*Jt ^ ui ya'ni Ben kilig peygamberiyim" 
hadis-i senfine i§aret buyurulur. Ma'lum olsun ki, Resul-i Ekrem hazretleri- 
nin kihe ile me'mur olmasi kuffann tecaviizlerine ve azginhklanna kargi 
mu'minlerin nefislerini miidafaa ve batili ibtal ve Hakk'i tesbit icjndir. Zira 
din-i Islam, kihc. ile degil, evvelen nasayih ve teblig-i hakayik-i ma'kule ile 
bastamisttr. Vaktaki kiiffar kendilerine teblig olunan bu hakayik-i ma'kaleyi 
ibtal edecek soz bulamadilar, ofkelenip delice kihca sanldilar. Binaenaleyh 
Resul-i Ekrem hazretleri dahi bu deli alaylannin ellerinden silahlanm almak 
igin onlara mukabeleye me'mur oldu. Nitekim bu hakikat Kur'an-i Kerim'de 
acik bir surette sure-i EnfaTde boyle beyan buyurulur: '&* ^X^\ C ^ \^X 3 
'jJTjj^j *ui jjp *i dJJ) JjJ\ i»Cj '^j i) (Enfal, 8/60) ya'ni "0 kiiffar icin giic'ii- 
niiz yettigi kadar kuv'vet c'insinden olan §eyi ve harb atlanni hazirlayimz ki, 
onunla Allah'in ve sizin du§manlannizi korkutursunuz" L*J ^u ^JUU \j>^r ty 
(Enfal, 8/61) ya'ni "Eger onlar sulha meylederlerse, sen dahi onlara kargi 
sulha meylet!" Binaenaleyh elyevm hiristiyan papazlannin, "islam dim kihc 
ile intisar etmi§tir!" diye vaki' olan iddialan bu beyanat-i kur'aniyyeye karsi 
biiyiik bir iftiradir. imdi, Resul-i Ekrem nebiyy-i seyf olunca, onun ummeti 
dahi du§manlann safini yirtici olan erler olur. 

505. Hiizim Hinimizde maslahai cenk ve heyhettir. ^Dih-i Dsada maslahat ma- 



"Maslahat", bir hususun icrasi icin iyi ve miinasib olan yol ma'nasinda 
musta'meldir. "§iikuh", heybet demektir. Ya'ni, bizim dtn-i Muhammedi- 
mizde icrasi miinasib ve iyi olan yol, halk ile ihtilat edip, zahirde hakki ibta- 
le cahsan insan §eytanlanyla ve batinda nefis ve §eytan dii§manlanyla cenk 



Cg^ 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

etmek ve onlara heybet ilka etmektir. Ve Isa (a.s.)m dininde icrasi iyi ve mii- 
nasib olan §ey dahi, halktan kacip magaralara ve daglara iltica ve oralarda 
ibadetle me§gul olmaktir. Zira iimmet-i Muhammed ile ummet-i tsa'mn is- 
ti'dadlan budur. giinkii her bir peygambere ilm-i risaletten iimmetinin is- 
ti'dadindan ne ziyade ve ne de noksan verilmi§tir. Zira eger noksan verilse 
hakki verilmemis olur ve eger ziyade verilse takatleri haricinde teklif yapil- 
mis. olur. 

Malum olsun ki, Muhammed (a.s.v.)in bi'setinden sonra arz iizerinde 
bulunan beserin kaffesi ummet-i Muhammed isti'dadindadir. Nitekim sure-i 
Sebe'de i^iT, ^ ^LUslir uiliuLJ! u, (Sebe, 34/28) ya'ni "Ey resulum! Biz 
seni ancak biitunnasa muj'deci ve korkutucu olarak gonderdik" buyurulur. 
Binaenaieyh elyevm ehl-i garbin ahkamina tevessiil ettiklerini iddia eyledik- 
leri seriat-i iseviyye yoktur. £iinkii onlar artik seriat-i iseviyye ahkamina it- 
tiba' istL'dadinda degildirler. Her ne kadar onlar kavlen Kur'an'i inkar ederler 
ise de farkina varmaksizin fiilen onun ahkamina riayet ederler. Bu halin de- 
lil-i zahirisi coktur. Birkacim saymak miinasib olur. 

l~§eriat-i iseviyyede bir kimse bir tokat yese diger yanagim gevirmek la- 
zimdir. §eriat-i muhammediyyede, sure-i Bakara'da <Cu ij^ii JJ5* &j&\ '^li 
(JUp cs^i l* jU (Bakara, 2/194) ya'ni "Kim ki, size tecaviiz ederse, size te- 
caviiz ettigi misliyle ona tecaviiz edinl" buyurulmus oldugundan kisas ve 
mukabele-i bi'I-misl vardir. Ehl-i garbin hicbirisi yedigi tokat mukabilinde di- 
ger yanagim cevirmek isti'dadinda degildir, derhal mukabele eder; ve hatta 
agir bir soz mukabilinde duello teklif eder. 

2-§eriat-i iseviyyede hukumdara vergisini kendi eliyle ve miitevaziane ge- 
tirmek Iazimdir. Halbuki hukumdarlanna kar§i tevazu' §oyIe dursun, o ehl-i 
garb onlann amellerine tahammiil edemediler de, tac ve tahtlanm alt iist et- 
tiler. Haksizliga ve tahakkum-i nefsaniye karsi kiyam, seriat-i muhammediy- 
ye iktizasindandir. Zira hadis-i §erifte "Sizden biriniz bir rniinker goriirse eli 
ile ve muktedir degil ise dili ile men' etsin; ve eger buna da muktedir degil ise 
kalbiyle buguz etsin!" buyurulmugtur. 

3-Ehl-i garb birisinin odasina girecegi vakit kapiyi vurup diihule izin is- 
terler ve onlar kavlen inkar ettikleri Kur'an-i KerTm'in §u \j*x U IjJ^jlji (Ji 
L$i»f J* ijlLjj i^iLj JL °<&j* '£> Ujj. (Nur, 24/27) ya'ni "Ey mu'minler, eh- 
linden izin almadikca ve selam vermedikce kendi evlerinizin gayn olan evle- 
re girmeyiniz!" ayet-i kerimenin hiikmiine riayet ederler. Zira isti'dadlan bu- 
dur, baska tiirlii yapamazlar. 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

Taaddiid-i zevcati miinkir olduklan halde muteaddid metreslere arz-i ihti- 
yac etmeleri ve kadina ve itriyata meyilleri dahi iimmet-i Muhammed isti'da^ 
dinda olduklanmn delilidir. 

506. 1)edi ki: *6vet, §err u §ur iizerine huvvet ile vurmak i$in yarlik ve kuv- 
vet olur." 

Avci kusa cevaben dedi: "Evet, halk arasina kansip dost kazanmak ve ta- 
rafdar peyda etmek, ehl-i dalalete karsi mukabele etmek icm muavenet ve 
kuwet ihzar etmek demek olur." 

<u*o 0L-! (jUaj V jty ji 4j jJ>>j$ ^Jy J-iLi dy*- 

507. liir kuvvei olmadi^i vakii per/uz iyidir. JZa-yutak'in firannda kolay si$ral ' 

"Boyle muavenet edecek bir kuwet olmadigi vakit, halk ile ihtilattan sa- 
kinmak iyidir. Binaenaleyh takat getirilemeyen beladan kacmak hususunda 
kolayca hareket et!" Nitekim o^>i «~ & JM le ji>J! ya'ni "Takat getirile- 
meyen seyden kagmak peygamberlerin siinnetidir" buyurulmustur. Resul-i 
Ekrem Efendimiz miisrikler tarafindan gbsterilen siddet iizerine Mekke-i Mu- 
kerreme'den Medine-i Miinewere'ye hicret buyurdular ve Musa (a.s.) kav- 
mini alarak Fir'avn tazytkatindan Tin Sahrasi'na hicret buyurdu. Yiinus ve 
Salih (a.s.) ile diger peygamberlerin bu suretle hareketleri vardir. 

508. ^edi: "<j$e goniil dogrulugu gerehiir. ^fioksa dostlar dosta eksik gelmez." 

"Yar"dan murad, miirsid ve insan-i kamildir. "Kus"tan murad, talib-i Hak 
olan kimsedir. "Avcfdan murad, dahi riyakar zahiddir. Ya'ni, "Talib-i Hak 
olan kimse riyakar olan zahide dedi: "Yar-i sadik ve miirsid-i muvafik bul- 
mak icin goniil dogrulugu lazimdir. Sen kotii zanm kaldmp bir murid-i sadik 
olur isen, sana miirsid eksik olmaz; ve miirsid-i kamil sendeki sidk-i batim 
goriinee gelip seni bulur. Binaenaleyh aradigin yar-i sadiki bulmus olursun." 

509. n y>ar ol, ia ki, aiedsiz yar goresinl Zira ki dosilarsvz, yardtmsiz kalirsin!" 

"Binaenaleyh sen goniil sidki ile yar ol, ta ki, sayisiz insan-i kamili gore- 
sin! Zira Hakk'in miilkunde miirsid-i kamilin adedi mahdud degildir. Sen 



*#$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

gonliinu dogrultamadigin igin boyle yarsiz, yardimsiz bir halde yalniz ba§ma 
kalirsm. 

Menkibe: "Bir gun Ebu Said Ebu'I-Hayr ve Ebu'1-Kasim-i Giirgam (k.s.) 
Tus sehrinde bir sadr uzerinde oturmu? idiler. Orada bulunan bir dervisin ha- 
tmndan: "Acaba, bugiin yeryuziinde Hak Teala'mn bunlardan daha biiyuk 
kuilan var midir?" fikri gecti. Ebu Said hazretleri o dervlse bakip: "Her giin 
Ebu Said ve Ebul-Kasim gibi yetmis. bin kimse gelip gegmeyen bir miilk, kii- 
cuk ve dar bir miilk olur" buyurdu." (Nefahitu'1-Unti) . 



510. <$eytan kurilur ve sen ^usuf gtbisin. Gy safe! ^akub'un eteflini hirak- 
ma! 

Ey zahid! §eytan kurttur. Her an senin batimm ve ruhunu bogup helak et- 
mek ister ve sen de Yusuf (a.s.) gibisin. Ey safvet-i kaib sahibi olan salik! 
Ya'kub (a.s.) mesabesinde olan insan-i kamilin etegini birakma! Nitekim ha- 
dis-i serifte: _> ^^j ^i\i sjujij ^uji sUiJi lAi ^\ <_jJlT dl^Vi ejj oUa-iJi 01 
o^^JLij oUij i*Uri j^Lu ya'ni "Muhakkak §eytan, uzak ve yakin koyunu ka- 
pan koyun kurdu gibi, insanin kurdudur. Dagilmaktan sakimniz ve cemaati 
ve ammeyi ve mescidi uzerinize Iazim biliniz!" buyurulur. 

511. ZKmt ekseriya vakit tutucu olur hi, hir ydltk koyun siiriiden yalniz ken- 
di ha$ina aider. 

"§isek", bir yillik koyun demektir. Bundan murad, heniiz mertebe-i seri- 
atte bulunup, bir mursid-i kamilin etegine sanlmayarak, mertebe-i tarikata 
girmemis. olan kimsedir. Ya'ni, §eytan ekseriya §eriat mertebesinde bulunan 
kimselere musallat olur ve onlan nefislerinin hevasina tabi' kilip, bu seriat 
mertebesinden ayirmaya cabalar. Ehl-i tank ise mursjdleri olan insan-i kami- 
lin himayesi altmda oldugundan, seytamn onlara tecaviizu ekseriya semere- 
siz kahr. Nitekim ashab-i kiram, Resul-i Ekrem hazretlerinin etrafinda muc- 
temi' bulunurlar ve ayrilmazlar idi. 

512. kxmse ki, cemaat ile sunneii ierketti, hoyle yxxixcx mahallinde kendi ka- 
nini ignedi mi? 



<*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni Resul-i Ekrem'in adet-i seniyyeleri ashab-i kiram ile toplamp sohbet 
etmek ve onlan ihtiyacat-i diniyye ve muamelat-i dtinyeviyyelerinde ir§ad 
buyurmak idi. Binaenaleyh bir kimse cem'iyyet-i be§eriyye ile ihtilat siinne- 
tini ve adetini terkeder ve yalmz ba§ina bir ko§eye gekilir ise, yirtici §eytamn 
ve nefsin hiikum siirdugii bu diinyada kendini helak-i ma'neviye ve hatta 
helak-i maddiye ma'ruz birakir. 



513. Sunnei yoldw, cemaat yo\da$ gtbidir, ^olsuz ve yarsiz mazika diifersin. 

"Mazik", "dar yer" demektir. Peygamberin siinnet-i seniyyesi Hakk'a gi- 
den bir yoldur ve mu'minlerin cem'iyyeti dahi yolda§ gibidir. Eger o yola git- 
mez ve mu'min yolda§lan terkeder isen dar bir yere ve ?ikmaz sokaga dii- 
§ersin. 

514. Sunnet yolu cemaat ile iyi olur. i5%t atiar ile muhahkah daha iyi ho$ar. 

Peygamber'in Hakk'a isal eden yolu mii'minler cem'iyyeti ile beraber 
olursa daha iyi olur. Zira ydldaki akabelerden ve gecjtlerden birbirlerini Ikaz 
ederler ve yuruyii§te birbirlerini te§v!k ederler. Nitekim muhakkaktir ki, atlar 
atlar ile beraber daha hizli ve daha iyi ko§arlar. 

515. jfahat her aiimraki hemrah bilme! r \Xyumu§ olan gajtlleri agah bilme! 

Fakat her yolunu §a§irmi§ olan kimseyi yolda§ bilme ve hakikatten gafil 
olan kimseleri agah ve uyanik bilme! Bu beyt-i §eriflerde "yolda§lar"dan mu- 
rad, bir insan-i kamilin terbiyesi altinda bulunan salikler cemaatidir. Onlar 
mur§idlerinin gosterdigi dogru yolda yuriirler. Yoksa "cemaaf'ten murad, ne 
yaptiklanni bilmeyen ve dm namina turlii turlii hezeyanlarda bulunan 
avamm-i halk ve hakayik ve maarif-i evliyayi inkar edip kendilerini halka 
kamil ve allame gosteren cahiller degildir. 

516. IZir yolda$ isie ki, ondan yardim bulasm! ^Jiem-dil ve hem~derd ve idltb-i 
£%kad olsunl 



Ggxpg> 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, sana Hak yolunda yardim edecek bir yoldas ara ki, o yoldasin kal- 
bi ve virdi ve emeli Ahad olan Hak Teala hazretlerine vuslattan ibaret olup 
bu hususlarda seninle beraber olsun! Bu hal ancak bir mur§id-i kamilin ve 
onun mukarrebi olan zatin hali olur. Aziz Nesefi hazretleri bir risalesinde soh- 
bet-i arif hakkinda §6yle buyururlar: 

"Ey dervis! Cok kimse vardir ki, arife erisir ve onun o ariften higbir faide- 
si olmaz. Bu ise iki halden hali degildir: Ya isti'dadi yoktur veyahud maksu- 
du muttahid degildir. isti'dadi olmayan kimse ehl-i sohbetten depdir; ve is- 
ti'dadi olup da maksudu muttahid olmayan hemsohbet olamaz. Qiinku hem- 
sohbet hem-maksuddur. tki ya [daha] ziyade kimse beraber olduklan ve on- 
lann maksudu da bir oldugu vakit hem-sohbet olurlar; ve eger onlann mak- 
sudu bir degilse hem-sohbet olmazlar." 

517. JAhlm ciusmani olan hir yoldas degill.. Senin elhi&eni flot&rmeh ifin hir 
firsat arar. 

Arayacagin yoldas oyle bir yoldas olmasin ki, o kimse aklin du§mam ve 
nefis ve seytamn dostudur. Senin iman libasmi soymak igin bir firsat arar ve 
seni maddi ve ma'nevi zararlara diisuriir. Bu gibi kimseler mesayih libasin- 
da, zahidlerin revisini gosteren yol vurucu eskiya ztimresindendir. 
'• ' , — *»* 

518. I&r uhhe bulmak i$in seninle heraber gider hi, orada seni yagma ectebil- 
sin! 

"Ukbe", birkac ma'nasi vardir. Burada "ucan kusun yiiksekligi ile algakli- 
gi arasmdaki mesafe" ma'nasmadir. Bu beyt-i serifte zahidin sema-yi riihu ile 
arz-i cismi arasmdaki seyrinin mesafesinden kinaye vardir. "Nehbe", garet ve 
yagma demektir. Ya'ni, mursid-i miizevvir bir miiddet senin mizacina gore 
§eriat dairesinde beraber gider ve senin ruhaniyetin ile cismaniyetin arasm- 
daki seyrini tarassud eder. Ucusunda cismaniyete karib bir mesafe gordugu 
vakit, seni busbutiin cismaniyet ve nefsaniyete diisuriip orada seni maddi ve 
ma'nevi olarak yagma eder. "Akabe", dag iizerindeki yol ve dagin tepesi 
ma'nasina olup, beyt-i serifte zaruret-i vezn igin kaf'in sukunu ile "akbe-i" 
olmak dahi caizdir. Fakat bahis kus ve avci kissasi oldugundan ewelki 
ma'na miinasib goruldii. 



C $P?> 



AHMED AVNl KONUK 

519. OCendi faidesi i$in seninle &ola§ir. Saktn onttn §erbetinclen ipnehi, o ze- 
hirdir! 

Binaenaleyh §eyh-i miizevvir ancak kendi faidesi igin senin mizacma ve 
talebine uyar ve firsat buldukga yanlis, fikirler ile seni zehirler. Sakin onun 
serbet-i fikrinden icme ki, o zehr-i ma'nevidir! 

520. fiahud, bir deve-goniillil olur; horhu gordiigu vakit sana rucii i$in aers 
souler. 

"Egtur-dil", kin tutan adam, namerd ve korkak kimse (Burhari). Ya'ni, ey 
salik! Senin Hak yolunda yoldas. ittihaz etmek istedigin kimse, yahud bir 
§eyh-i muzevvir olmaz da zahirde muttaki bir dervis. goriinen ve batimnda 
korkak olan bir kimse olur; ve ulum ve maarif-i enbiya ve evliyamn dekayi- 
kim idrak edemedigi icin onlari muhalif-i §eriat adderek korkar ve inkar eder; 
ve sana da, "Bu maarifin sihhatine i'tikaddan rucu' et!" diye ders verir. Nite- 
kim vahdet-i vucud mes'elesi bilciimle evliya-i kummelinin mu'tekadi oldugu 
halde, ehl-i tarik geginen korkak bir taife bu mes'eleyi reddedip, "vahdet-i sii- 
hud" namiyla bir silsile-i safsata viicuda getirmislerdir ki, akl-i selim bu turre- 
hat ve mugaletati kabul edemez. Esasen vahdet-i vucud mes'elesini Kur'an-i 
Kerim ve ahadis-i nebeviyyeye mlisteniden gayet ma'kul bir surette Cenab-i 
§eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabl efendimiz Fususu'l-Hikem'lefmde ve Cenab-i 
Pir efendimiz -.dahi-bu Mesnevi-i £erffin muhtelif mahailerinde beyan buyur- 
duklan halde bu korkak ve namerd taife onlan dahi kabul etmeyip, bu zevat-i 
saadet-simati birer "muctehid-i muhti" telakki ederler. Ezciimle bu mes'ele I. 
cildin 610 numarasina miisadif olan u ^u jtt** >yrj y . l. ^l*--* j ^L^ u 
[ya'ni "Biz yoklanz ve bizim varliklanmiz da yoktur; Sen fani gosterici bir 
viicud-i mutlaksin"] ve II. cildin 2932 numarasina musadffolan *W ^./ *&* 
c~~Li ji ju &**■ jojf «&ij . c~Jl*.-\ ^^ [ya'ni "0 kimse ki, 'Hep Hak'tirlar' 
derse, bir ahmaktir; ve o kimse ki, 'Hep batil' derse, o da §akidir"] beyitlerin- 
de de izah olunmu§tur. 

JjJ ^j-^ fl j r* u&&\ J* s^ ] ^ &^s b J b - ■ 

521. 'Utr deve-gonullii ydri korkucu eder. ^Boule yoldast veil degil, dii§man bill 



°m& 



MESNEVU §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Boyle bir deve-gonullu ve korkak kimse kendi refikini da tarik-i ma'rifet- 
te korkak yapar. Hak yolunda boyle yoldasi veil degil, maarif ve hakayik-i 
ilahiyye yolunu vurucu bir diisman bil! 

522. O yol vurucu, yari yoldan gotarur. OCadtn alhna dusen kimse erkek olmaz. 

Bu korkak kimse kadin mesabesindedir. Kendi yoldasini dahi dogru yol- 
dan geri gevirir. Binaenaleyh boyle kadin gibi olan korkak bir kimseyi miir- 
sid ittihaz edip onun taht-i tasarruf ve idaresi altinda kalan kimse erkek de- 
gildir. Burada ikinci bir vecih iizerine de bir ma'na. varid olur. da budur ki: 
Korkak kimsenin bu korkusu kendi nefsine olan muhabbetinden miitevellid- 
dir; ve nefis kadin mesabesindedir. Binaenaleyh kadin mesabesinde olan 
nefsinin tahrifi ile uliim-i enbiya ve evliyayi inkar ve maant-yi Kur'an ve 
ahadtsl te'vil eden bir kimse bir merd-i Huda ve bir miirsid-i kamil degildir. 
Nitekim bu gibi kimseler hakkinda I. cildin 1098 numarasina miisadif olan 
\j j"> *i jf jejt? \j j-tj* . \j J* J>j>. jijl- •&/ [ya'ni "Bikr olan kelimeyi te'vil 
etmissin; sen Kur'an'i degil kendini te'vil et!"] ve 1099 numarasina miisa- 
dif olan ^i- y** y ji Jii f j c— 4 . j£^ 6\j J^t- \j* j [ya'ni "Kur'an'i heva 
iizerine te'vil ediyorsun; yiiksek olan ma'na senden dolayi algak ve egri ol- 
du"] beyitleri gecti. 

523. ~$ol can oyunculugudur. Dier hir flty§ede her hir si§e canhnin definde hir 
afet vardir. 

"Giyse", miiteaddid ma'nasi vardir, burada "orman" ma'nasmadir. "§ise- 
can", §ise gibi gabuk miiteessir olup kinlan can demektir. Nazik ve namerd 
kimseden kinayedir. Ba'zi niishalarda "giyse-i" yerine "bise-i" vaki'dir ki, bu 
da "orman" demektir; ve ba'zi niishalarda dahi "ryse-i" vaki'dir ki, "dirilik 
ve yasayis" ma'nasmadir. Her iig kelimenin ma'nasi da miinasibdir. Ya'ni, 
Hak yolu can oyunculugu ve feda-yi nefsten ibarettir. yolda tesadiif edi- 
lecek olan her bir gegide ve ormanda her bir nazik ve namerd kimsenin def i 
hususunda bir afet vardir. Ya'ni korkak ve kadin tabiatli olan kimseler gecjp 
gidemesinler diye Hak yolunda nefsin her bir mertebesinde imtihanat-i ila- 
hiyye vardir ki, bu imtihanlar tiirlii tiirlii afetler icjnde vaki' olur. Mesela sa- 
lik nefs-i emmareden lewameye terakkl ettigi vakit tiirlu tiirlii imtihanlara 



°$2l&> 



AHMED AVNt KONUK 

ma'ruz kahr. Eger bu imtihanlara tahammul ederse nefs-i mulhimeye terak- 
ki eder ve orada da imtihanlara ma'ruz kahr. Eger mukavemet edemezse yi- 
ne nefs-i emmareye sukat eder. 

524. *Dw yoiu o ciheiten §err u $ur doludur. 2axq, her muhannes gevherin yolu 
degilciir. 
"§err u sur"dan murad, hayalat ve inkar-i fasidedir. "Muhannes", kadin 
tabiatli ve korkak kimse. "Din"den murad, dinin ic, yiizii, sirr-i vahdet ve 
mertebe-i yaldndir. Ya'ni, sirr-i vahdete ve mertebe-i yakine giden yol her 
kadm gtbi korkak mizacli olan kimsenin yolu olmadigi icin, bu gibi kimseleri 
korkutup geri gevirecek hayalat ve inkar serr u surlanyla doludur. Nitekim V. 
cildin 2655 numarah beytinde: 

Ya'ni "Ehl-i yakinin yol vurucusu olan bu hayalden dolayi, ehl-i din yet- 
mi§ iki millet oldu" buyurulmus idi. 

Fakir bunlardan birisine "Vahdet-i viicud yoktur, diyorsun, ya kesret-i vu- 
cud mu vardir?" diye sordum. "Evet, kesret-i vucud vardir" dedi. Cenab-i Pir 
efendimiz bu korkak ve vehham taife hakkinda II. cildin 3627, 3628 ve 
3629 numarah beyitlerinde soyle buyururlar: 

£j> 3 j ^V- 1 ^M-i 0->> **£** cr* ^-^ ji 

Ya'ni, "Eger bir sasiya "Ay birdirl" der isen, sana der ki: "Bu ikidir. Birli- 
ginde bir sek vardir!" Ve eger bir kimse onunla istihza edip giiler de, "Ikidir!", 
derse, dogru addeder. Bu hal kotii huylulann layigidir. Yalan yalanlar iizeri- 
ne toplamr. Kotii olan seyler kotiilere furiig vurdu ve parlak gorundu." 

III. cildin 1253 numarah beytinde dahi vahdet-i vucuda irsaden soyle bu- 
yururlar: 

ls^^ r^ iUpl J ^ $ iA>l> ^-> b jy J-J& ji 

Terriimesi, "Ve eger nazan, Hakk'in nur-i viicuduna tutarsan, ikilikten ve 
rmintehi olan cismin adedlerinden ve sayilanndan kurtulursun." 



c a?p^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

525. ^fiolda feu korku nefislerin imiihanidir . DCepegin temyizine elek gtbiclir. 

Ma'lum olsun ki, din yolunda cismen ve fikren mucahede imtihanlan var- 
dir ki, bunlar insanin nefsine taalluk eder. Cismen mucahede bos. soz soyle- 
mekten siikut, achk, uykusuzluk, uzlet ve Hak tarafindan gelen musibetlere 
sabretmek gibi hususattir. Nitekim sure-i Bakara'da olan ayet-i kerimede |dy- 
le buyurulur: j^UJi ^ of^jJij ^frj J\>*fr <y ^j tf^ ]j ^^ & *<^ r~£b 
(Bakara, 2/1 55)' ya'ni "Biz sizi korkud'an, ach&an ve emval ve nefis ve seme- 
rattan noksan cinsinden bir §ey ile imtihan ederiz ve sabredenlere miijde ver!" 
Fikren miicahedeye gelince, bu da insan-i kamilin telkin edecegi i'tikadati ka- 
bul ve akaid-i mevruseyi terktir, Bu mucahede evvelkinden daha mu§kildir. Zi- 
ra akaid-i mevruse taklidi ve mur§idin telkin ettigi i'tikad ise tahkikidir. Taklid- 
den gecmedikce tahkika vusul miimkin degildir. Bu ma'nada Hz. Misri-i Niya- 
zi §oyle buyurur. Beyt: 

Pirinle olan ahdigiit, nen varise ko git; 
Bildiklerini terk et, irfana erdim dersen. 

Menkibe: Piran-i Nak§iyye'den Mevlana Sa'deddin-i Ka§gari hazretleri- 
ne intisab eden ulema-i zahirden Alaeddin Abizi kendi lisamyla diyor ki: 
intisabim giiminde Sa'deddin hazretleri bana nefy ii isbat tarikini ta'lim bu- 
yurdular. O isbatta dediler ki: Her ne kadar ulema-i zahir te'vil ederler ise 
de J*~~ fr^i j£ aj] (Fussilet, 41/54) [ya'ni "Allah her §eyi ku§aticidir"] 
ayet-i' kefimesinln §ehadeti mucibince Hak Teala hazretlerinin bizzat cemi'-i 
e§yayi muhit idigine i'tikad etmek lazimdir." Mevlana hazretlerinin bu so- 
ziinden gayet korktum. Korktugumu firaset ile anladilar. Buyurdular ki: 
"Ehl-i zahir demisjerdir ki, Hak Siibhanehu ve Teala cemi'-i e§yayi ilmi ile 
muhittir. U^ ^ J^ J*wi o5 'ii\ % (Talak, 65/12) [ya'ni "Muhakkak ki Al- 
lah Teala her "§eyi ilmi ile ku§atmi§tir"] ayet-i kerimesi buna delildir. Hi£ ol- 
mazsa buna i'tikad etmek lazimdir. Zira bu mertebeye i'tikad lazimdir." Bu 
sozden gonlum ho§ oldu. Diger bir gilnde Mevlana hazretlerinin huzur-i §e- 
riflerine vardim. Buyurdular ki: "Mevlana Alaeddin, faide yoktur; ihata ve 
maiyyet, zati idigine i'tikad lazimdir. Ehl-i tahkikin mu'tekadi budur." 

Imdi, isti'dadi olmayan kimseler mursjd-i kamilin bu gibi telldnatina ta- 
hammul edemeyip, korkar ve kacarlar. 

tste bu gibi cismani ve i'tikadi olan imtihanlar, undaki kepegi elemek igin 
kullanilan bir elek mesabesindedir. 



VgVcp 



AHMED AVNl KONUK 

l$jtj Oloy Zy *s~ jb ^jIj OUiJ £ $y a^- otj 

526. "^oi ne ola? Styahlann izi dolu olal ^dr kim ola? 'iReylerin merdiveni ola! 

Ya'ni, Hak yolu odur ki, o yolda vurumiis. ve ayak izi birakmis, olanlar 
cok olur. Bu yol ehl-i tahkik olan peygamberlerin ve velilerin yiiruyiip iz bi- 
raktiklan yoldur ki, oniann ciimlesi bu yoldan Hakk'a vasil olmu§lardir. Her 
kim oniann gittikleri yolun gayn olan ehl-i taklid yollanna giderse, o yolda 
kalir ve onun ayak izleri munkati' olur. Zira ehl-i taklid olan ulema-i zahir 
yolda nefis ve §eytan kurtlanna maglub olup iclerinde fena-fillah ve beka- 
billah mertebelerine vasil olan bir kimse bulunmaz. Onlara bu mertebelerden 
bahis olundugu vakit, inkar bile ederler. Binaenaleyh yol, ancak evliyamn 
gittigi yoldur. Ve yar-i sadik kimdir, bilir misin? Re'ylerin ve fikirlerin mer- 
diveni olup, senin aklim ve re'yini kuwetlendiren ve terakki ettiren kimse- 
dir; ve akil ve re'yi terakki ettiren ve fikri yiikselten yar ise, ehl-i tahkik olan 
ulema-i batindir. Ulema-i zahir senin aklim ve re'yini kendisi gibi yari yolda 
birakir ve seni mahdudiyyet-i flkriyye cukuruna dii§urur; ve bu fikrin adina 
da "ehl-i siinnet ve'1-cemaat" fikridir, diye ad koyar. 

527. ^Tuiaytm ki, o kurt sana ihiiyatlan dolayi flelmez; cem'iyetsiz o nesdh hu- 
lamazsin. 

Ey alim-i zahiri ve ey mukallid efendi! Farz edeyim ki, o nefis ve §eytan 
kurtlan halktan kacip son derece §eriat dairesinde ihtiyat ettiginden dolayi sa- 
na gelmiyor ve sana zarar vermiyor, fakat ehl-i din olan kardesjerinin 
cem'iyeti olmaksizin matlub olan ne§at ve siirur-i ruhaniyi kalbinde bula- 
mazsm. Belki uzlette ve halvette kalbinde bir sikinti ve kabz duyarsin. 

5y* y" X^s jl jy^t JlLSj \j .Sjj ^JZ*- y (c*J J^ *-$-»? 4>j\ 

528. kimse ki, hir yolda o hos aider, onun seyri refiklsr ile yiiz kat olur. 

Bu beyt-i §erifte evvelki halden terakkiye i§aret buyurulur. Ya'ni, yukan- 
dan beri ug hal beyan buyurulmus, idi: Birisi, halk ile ihtilat edip ehl-i taklid 
yolunda yuriimek; digeri, halk ile ihtilati kesip halvette, §eriat dairesinde ih- 
tiyat etmek ve digeri dahi bu beyt-i §erifte beyan buyuruldugu iizere halvet- 
te zevk-i ruhani bulmaktir. Ya'ni, halvette ve uzlette zevk-i ruhani bulan 
kimse, bu taklid yolundan gecip ehl-i tahkikden olan reftkler ile beraber yu- 



egxcp 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

riirse, onun Hakk'a dogru olan bu yiiriiyusii yiiz kat olur ve all meratibe va- 
sil olur. 

529. 6y /ofetrf 6?ek, galfelik tie yarandan ne§aia gelir, kuvvei kahvl edici olur. 
Ey zahid-i fakir! E§egin tabiatinde kabalik ve kahnlik oldugu halde, yolda 

kendi gibi e§ekler ile beraber yurudugii vakit §evk ve ne§ata gelir ve yol yu- 
riimek hususunda kuvvetlenir. 

530. Dier bir e§eh hi, kervandan yalniz aider, onun iizerine yol zanmetinden 
yiiz kat olur. 

Kervandan ayn ve yalmz yol giden e§ek iizerine o yolun zahmeti coker 
ve o yol ona yiiz misli uzun gelir 

Sjj lybL d\ I4-J <S* \j ^JJ^ 0_JJ*1 Vj^ -^ J r?" °^? 

531. ^alniz sahraya gitmek i$in ne kadar ziyade ovendire ve ne kadar ziya- 
de sopa yer. 

"Sin", sis. demektir. Burada hayvam yiiriitmek icin kullamlan ucu sivri 
degnekdir ki, ona "ovendire" derler. Ya'ni, yalniz ba§ina ve arkada§lann- 
dan ayn olarak sahra yoluna sevkedilen esek yolda agir yuriimeye ba§ladigi 
vakit ne kadar ziyade ovendire ve sopa yer. 

532. e§eh sana der hi: *Dio$, dinle! Bger e$eh degil isen hbyle yalniz gitme! 

Ey salik! esek sana lisan-i hal ile der ki: lyi dinle! Eger e§ek gibi ahmak 
degil isen boyle Hak yoluna yalniz gitme! Bu beyt-i §eriflerde Hak yoluna bir 
mur§id-i kamil terbiyesine girmeksizin giden saliklere nasihat vardir. Zira 
miirsidsiz Hak yoluna giden ve muddler cem'iyetinden kagip kendi fikriyle 
birtakim miicahedat ve riyazata tesebbiis eden kimseler bu yolda birgok dar- 
belere ve tehlikelere ma'riiz kahrlar. Nitekim Hz. Misri-i Niyazi bu ma'naya 
i§areten §6yle buyurur. Beyt: 

Ehlini bul ol illerin, sarpm gegersin bellerin; 
Yirtar yalmz gdeni, kurd u pelenk arslan kamu. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK "^SS 

533. O kimse ki, rasadda yalmz ko$ aider, refikler He $ubkesiz daka ko§ aider. 

"Rasad", burada geni§ yol ma'nasina olan "mirsad" makaminda miis- 
ta'meldir. 

Bu beyt-i §erif bir sual-i mukadderin cevabidir. Ya'ni birisi cikip diyebilir ki: 
"Ben evliyanin asanm miitalaa ve onlarda gordiigum nasayih ile amel ediyo- 
rum ve gttzel guzel de gidiyoruml" Cevab budur ki: "Refikler ile beraber olur- 
san daha ho§ gidersin ve daha cabuk ve zahmetsiz matlubuna vasil olursun." 

534. Uier hir -peygamher hu dogru olan yolda mu'cize goslerdi ve yoUa$lar isiedi. 

Nitekim her bir peygamber dogru olan bu Hak yolunda kendisine tabi' yol- 
da§Iar bulmak icin mu'cize gosterdi ve tabi' olanlan bu yolda refik ve ashab 
ittihaz etti ve onlar dahi birbirleriyle refik ve yolda§ oldular. Nitekim Isa (a.s.) 
il\ J\ tfjid'y (Al-i Imran, 3/52) ya'ni "Benim Allah'a yardimcilanm kimler- 
dir?"'buyurdu; ve halkm iginden ba'zilan cricip *Ub Mvjji jul? ^ (Al-i imran, 
3/52) ya'ni "Biz Allah'in yardimcilanyiz ve Allalf'a iman ettik" dediler. 

UjUi j 4jU>- Jul j> ^ \*j\y.> <Jjk -1-AUi £ 

535. Cger duvarlann yarlifii olmasa, tie vakil evler ve anharlar zakir olur? 

\jjb j} jLc* JJ*\j l)j^- t-ii- > \^sr J&\{ jS 1 jljp ( _ 5 >J j* 

536. Dier hir duvar eger ayn olwsa, tavan kavada nasil maallak olur. 

Cem'iyetin ve toplanmamn faidesinin misal-i zahirisi budur ki: Dort duva- 
nn bir araya toplanmasi sebebiyle evin ve anbarlann tavam onlara istinad 
eder ve binalar zahir olur. Eger duvarlar birle§meyip ayn ayn olsa, tavan vu- 
cuda gelmez ve bina da hasil olmaz. Ve hadis-i §erifte mii'minlerin ictimaina 
i§areten U«~ *-*~ xl, oljit ^j-JJ ^p ya'ni "Mii'min mu'min icin birbirini 
kuwetlendiren bina gibidir" buyurulur. 

537. Bger murekkeb ve kalemin yardimi olmasa kagiHarin yiizii uzerine ne va- 
kil yazx dii§er? 



G £P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Cem'iyetteki faidenin bir misali de budur ki, miirekkeb ile kalem bir yerde 
cem' olmasa, kagitlara yazi yazihp ilimlerin her tiirliisu tesbit edilemez. 

538. iSu hir hasm ki, hir kimse do§er, eger hirhirine hiti§tirmesen ona riizgar 
floturiir. 

Nitekim, hasiri te§kil eden goplerin bir araya toplanmasi dahi cem'iyette- 
ki faidenin misalidir. Eger o gopler bir yere toplamp birbirleriyle birle§mese, 
hasir viicuda gelip istifade edilemez. gopler ayn ayri bir halde kalsa, riizgar 
onlan dagitir. 

539. H/aht&ki Utah her hir cinsien ihi cift yarath, hinaenaleyh neitceler 
cem'iyetten zahir ol&u. 

Bu beyt-i gerifte b/^'i 'ftti p^-jj £k ^ JT ^ (Zariyat, 51/49) ya'ni 
"Biz her bir §ey cinsinden gift yarattik, umu'lur ki, tezekkiir ve tahattur edersi- 
niz!" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, Hak Teala e§yanin her cinsin- 
den miiessir ve miiesserrun-fih ya'ni fail ve munfail yaratti. Binaenaleyh bu 
fail ile miinfailin ictimaindan neticeler hasil oldu. Mesela cemadda bunlann ic- 
tima'indan bir taamiil-i kimyevi hasil olur. Nebatta ilkah vasitasryla gigek ve 
meyve zuhur eder; ve hayvanda erkek ve di§inin ictimaiyla yavru dogar. 



540. Dhiizazdan dolayi o soyledi ve o soylecti. Onlartn bahsi hu ma'nacla uzun 
[524] j . 

oldu. 

"ihtizaz", titremek ve kimildamak. Ya'ni, gerek ku§ mesabesinde olan sa- . 
likin ve gerek avci mesabesinde olan zahidin kalblerinde siikunet olmadigin- 
dan, kendi fikirleri dairesinde ihtizaz ve hareket var idi. Kus, halk ile ihtilatin 
faidesinden bahsetti; ve avci dahi halktan kagip uzleti ve halveti ihtiyar et- 
menin liizumunu soyledi; ve da'valarim isbat igin birbirlerine deliller getirdi- 
ler. Velhasil onlarin bu ma'nalardaki bahisleri uzadi durdu. 

541. uvtesneviyi $ahuh ve dilhah eil CMacerayv mucea ve kisa eil 



<^P? 



AHMED AVNt KONUK 

"Cabuk", seriu'l-hareket az zamanda gok mesafe kat' eden; "dilhah", go- 
niil dilegi; "mucez", muhtasar soz demektir. Hz. Pir Efendimiz zat-i §enfleri- 
ne hitaben buyururlar ki: Onlann uzayan bahislerini beyandan vazgecf Mes- 
nevfyi tesri' et ve gonliin dilegi vechiyle yap! Ku§un ve avcinin aralannda 
cereyan eden bahsi kisa kes ve muhtasar sdyle ki, okuyanlar usanmasinlarf 



542. Ondan sonra ona dedi ki: ^''Bugday himindir?'' ^Dedi: Uasisiz yeiimden 
emanettir," 

Ondan sonra ku§ bugdayi gdriip avciya, "Bugday kimindir?" diye sordu. 
Avci dahi cevaben dedi ki: "0 bugday vasisiz yetimden emanettir." 

543. Ar Benim indimde emanet olan yettmlerin maltdir. JLvca hi hizi mii'temen 
zannederler." 

"Kus"tan murad, hazz-i nefsine meclub olan salik ve "avci"dan murad, 
kendi menfaati icin sunu bunu avlayip ba§ina toplamak isteyen muddei-i 
muzevvirdir. "Mii'temen", kendisine emniyet olunan kimse. Muddei-i mu- 
zewir haris-i haz olan saliki avlamak icm kendisini, halkin emini bildirmek 
uzere yetimin vasisi gostermistir. 

544. ^Bedi: ^HSen muziamm ve mecmh-i halim. uMurddr §imdi hana helaldir." 

Kus, hazz-i nefsamsine kavusmak icin bir delil-i ser'i getirip dedi ki: "Ben 
achktan lztirar iclndeyim. Mecruh-halim, ya'ni hasta bir haldeyim. Binaena- 
leyh olu ve domuz eti yemek haram oldugu halde Hak Teala sure-i Bakara'da 
«£ 'jji Ui jU if, q 'j> *)Lz,\ V^ (Bakara, 2/173) ya'ni "Bir kimse bu haramlan 
zaruretle'yemeye mecbur olsa ve zaruret mikdanni tecavuz etmeyerek yese, 
onun iizerine giinah yoktur" buyurdugu cihetle, §u anda murdar ve haram 
olan yetimin mail bana helal olur." Zira zaruret memnu' olan seyleri ser'an 
mubah kilar. 

545. "iSAgah ol, ey emin ve sofu ve muhtereml ^ir izin ile o hugdaydan yerim 1 ." 



*$%&> 



MESNEVf-1 SERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Agah ol, ey yetimin emini ve sofu ve muhterem olan zahid efendi! Ben 
izn-i §er'i ile bu bugdaydan yerim ve achgi def ederim." 

546. Dedi: " Zarureiin muftusii de sensin. Byer zarureisiz yer isen mucrim 
olursun" 

Avci, ya'ni zahid dedi: "Ey kus! Vucudunda bu zarureti hisseden sensin. 
Binaenaleyh kendi duyguna gore fetvayi veren de sensin. Ben senin halini 
bilemem ki, senin icjn fetva vereyim. Eger nefsinde boyle bir ihtiyac ve za- 
ruret hissetmedigin halde hirs-i nefsani saikasiyla mal-i yetimi yer isen, Hak 
indinde mucrim ve gunahkar olursun. Eger boyle bir zaruret hissedersen se- 
nin igin yemeye ruhsat vardir." 

547. "Ue eger zaruret var ise dahi perhiz iyidir, ve eger yer isen, had onun za- 
man (= zimanXm ver!" 

"Ve eger nefsinde boyle bir zaruret hissedip de azimet yolunu ihtiyar ede- 
rek perhiz edersen daha iyi olur; ve eger ruhsat yolunu ihtiyar edip yer isen, 
bari o mal-i yetimden yedigin mikdann bedelini tazmin etl Zira lztirar gaynn 
hakkim ibtal etmez." 

Oup (--"Jj*- jl di«o j^t t Jij M jy Ol* j Oi ^-*j $jp ^y* - j* cri t_j* 

548. Soma kus o zaman kendine daldi. Onun ievseni yulan $ekmekten hasini 
alii. 

"Tevsen", harun ve serkes at demektir. Ya'ni, kus avcmin bu sozlerini 
dinledikten sonra kendi kendine tefekkure daldi ve onun serkes. at mesabe- 
sinde olan nefsi kendi hazzina ve sehvetine karsi yulan cekmekten basim al- 
di. Ya'ni hazzina saldirdi ve serkeslenip yulan gekilmez bir hale geldi. 

-Ulj>- *\aJ s J\ j ^j^j jl JU^- JULc **i jjjl * JUS Ol Sjy*t dy~ 

549. Uakiaki bugdayi yedi, tuzakia kaldi. OJe kadar ^astn ve Gn'am okudu... 

Vaktaki o bugdayi yedi ve hazzina ve muradma erdi, kurulmu§ olan tu- 
zaga tutuldu. tuzaktan kurtulmak icin ne kadar Yasin ve En'am sure-i se- 
rifelerini okudu... Halbuki, bunlann asla faidesi olmazdi. Zira nur-i Kur'an ve 



c $p? 



AHMED AVNl KONUK 

dua ma'zurlar ve mazlumlar hakkinda miiessirdir. Erbab-i hirs ve tama'm 
okumasi ve duasi hirsizlann okumasina ve duasma benzer. Zira hirsiz bir evi 
soyacagi vakit, tutulmamak icin dua etse ve okusa, asla te'siri olmaz. "Fah", 
"tuzak" demektir, Tiirkge'de tahrif ile "fak" derler. 

550. iSaciz kaUiktan sonra efsun ne ve ah ne f ... I^u kara Human ondan evvel 

[ 534 1 U- 

gerekiir. 

"Efsun", burada dua okumak ve ehl-i havassin okuduklan aztmetler de- 
mektir. Ba'zi niishalarda "efsus" [vaki'dir ki,] bu da "eyvah!" diye teessuf et- 
mek ma'nasinadir. Bu beyt-i serifte iLtJ f/j iJ °^'u} °^IL jj JJi (Mii'min, 
40/85) ya'ni "Bizim azabimizi gordiikleri vakit, imanlan onlara menfaat ver- 
mez!" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. Ya'ni, tuzaga tutulup, azaba girif- 
tar olduktan sonra dua okumak veyahud "eyvah!" diye teessuf etmek ve ah 
u enin eylemek ne faide verir! Bu kara duman mesabesinde olan evyahin ve 
ah u eninin azab gelmezden ewel insanin icinden cikmasi lazimdir. 

551. zaman ki, hirs ve heves kirnddadi, o zaman He ki: "6y feryada erisici!" 

Ya'ni, nefsin hirsi ve hevesi kimildadigi ve harekete geldigi vakit, Cenab-i 
Hakk'a yalvanp de ki: "Ey feryada erisici olan Rabbim! Benim imdadima ye- 
tis ki, bu hirs ve heves saikasiyla tuzaga tutulmayayim!" 

552. XAxa o zaman HZasra'nin harahindan evveldir. Ola ki, IZasra sikesiien 
dahi kurtulsun! 

Bu beyt-i serif belanin vukuundan evvel caresine bakmak lazim geldigini 
beyan igin irad olunan bir darb-i mesele miisteniddir. Nitekim vukuundan 
sonra bir belanin define tesebbiis olundugu vakit, "Ba'de harabi'l-Basra" 
ya'ni "Basra sehrinin harabindan sonra" derler. Bu darb-i mesel tarihi bir 
vak'adan nes'et etmistir. Vaktiyle diisman Basra §ehrine tecaviiz etmi§, Bu te- 
caviizu Bagdad halifesine haber vermisler. Halife bu habere kulak asmamis. 
Diisman Basra sehrini harab ettikten sonra asker gondermi§. Basra ahalisi, 
"Diisman sehri harab ettikten sonra askerin ne faidesi olur?" demisler. Bura- 



MESNEVt-t §ERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

da "Basra"dan murad, kalb sehridir ki, hirs ve heva ve heves diismanlan kal- 
bi istila edip onun tman ve ihlas ile olan ma'murlugunu harab ederler. Ya'ni, 
hirs ve heva diismanlan kalbi istila ve tman ve ihlasi tahrib etmezden evvel 
Hakk'a yalvar ki, kalbinin sehri o diismanlara maglubiyetten kurtulsun! 



553. "6i/ benim aglayiam! By benim evladi olmiis olan afjlayiaml HZasra mn 
ve CAiusul'un hedminden evvel henim i$in agla! 

"Sakil", evladi oliip yalniz kalan kadin. "Basra", ma'lum olan bir sehrin 
adidir. Liigat ma'nasi "yumusak, kiifeki tasi" demektir. Burada murad mii'mi- 
nin rakik ve yumusak olan kalbidir. "Musil", dahi kezalik ma'lum bir sehrin 
adi olup liigat ma'nasi "isal edici ve ulastinci" demektir. Bundan murad dahi 
salikin Hak yolunda matiyyesi olan nefse isaret buyurulur. Bu beyt-i serif sa- 
Iikin ruhunun lisamndan olmak miinasibdir. Ya'ni, salikin rtihu hitab edip der 
ki: "Ey benim aglayicim ve ey benim olmiis olan evladi iizerine feryad edicim 
olan kimse! Hirs ve heves ve seytan diismanlannin senin tman ve ihlas ile 
yumusak olan kalbini ve Hak yolunun matiyyesi olan nefs-i muti'ini yikip 
harab etmezden evvel benim igin agla!" 

554. r>enim oliimiimden evvel henim iizerime nevha ei ve basina tcrprak sa$! 
Oliimiimden sonra nevha etme ve sahret!" 

"i'tefir", basa toprak sacmak ma'nasina olan "i'tifar" masdanndan emr-i 
hazirdir. Ya'ni, hirs ve heves ve §eytan galebesiyle vaki' olacak olan benim 
ma'nevi oliimiimden evvel nevha ve feryad et ve Hakk'a yalvar ve basina 
toprak sag! Benim helak-i ma'nevimden sonra feryad etme ve bu kaza-yi ila- 

hiye sabret! 

, to * - - S , J - o , , a %t , .- o 

555. I^enini helSkimden evvel firak i$inde benim vein agla! fjirak tujanin- 
dan sonra aqlamam birak!" 

"Siibur", helak; "neva", birkac ma'nasi vardir. Burada "bu'd ve firak" de- 
mektir; ve ba'zi niishalarda "teva" yazilmi§tir ki, "harablik" ma'nasinadir. 
"Halli", "terk et!" ma'nasinda emirdir. Ya'ni, Hak'tan bu'd ve firaki vaki' olan 



<T£9e^> 



gpK^ AHMED AVNl KONUK 

helak-i ma'nevimden ewelbenim icm agla! Bu'd ve firak tufam vaki' olduk- 
tan sonra aglamayi birak! Bu uc. beyt-i Arab! insan-i kamil tarafindan kendi- 
sine miintesib olan salike hitab olmak da caizdir. Va'hi ben hayat-i suride 
iken benden istifade et; mevt-i surim ile firak hasiL olduktan sonra benim 
kadrimi bilip aglamak faide vermez, demek olur. Fakat ewelki tevcih daha 
munasib goruniir. 

556. zaman ki, $eytan yol vurueu oldu, o zaman ^fiasin okumak gerehiir. 

Ey salik! §eytan yolunu vurueu oldugu vakit Yasin-i §erif suresini oku- 
mak ve Hakk'a siginmak lazimdir. §eytan ordusuyla beraber kalbinin §ehri- 
ni zabt ettikten sonra Yasm-i §enf okumamn faidesi yoktur. 

OL~-b <j\ dy. Sty? OUj oT ^jj^ *$£ «uSj*\£" Oljl J^j 

557. Ondan evvel ki, kervan vurulmu$ ola, o zaman sonant vur, ey bek$i!.. 

"Kervan"dan murad, Hak yoluna muteveccih olan kuva-yi ruhaniyyedir. 
Ya'ni, ey salikin akil bekcisi! Kuva-yi ruhaniyye kervani §eytan ve avanesi 
eshyasimn maglubu olmazdan ewel sopayi vurup o saliki gaflet uykusun- 
dan uyandir! 

£» 

O bekcinin hikayesidir ki, hirsizlar tacirlerin e§yasim kiilliyyen 
goturiinceye kadar sukut etti; ondan sonra hay^huy ve bekcilik etti. 



558. H^ir hek$i uyudu ve hirsiz e§yayt gdiiir&u. ^uhleri her hir io-praym alhna 
Ukiu 



G ^p 3 



MESNEVf-t §ERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bir kervanm bekcjsi o kervanm kondugu bir mahalde gece uyudu ve hir- 
sizlar gelip kervanm e§yasim ve yiiklerini galarak goturdiiler ve onlan toprak 
altina tikip sakladilar. 

559. ffundiiz oldu, o kervan uyandu ^JuUert ve aiimiisleri ve (leveled gitmis 
gordii. 

Sabah oldu, o kervan halki uykulanndan uyandilar. Yuklerin ve gurniis 
paralann ve develerin gitmis. oldugunu gordiiler. 

£ <J^A jA j c^-j jA JLi- ^ oS" J>j ^jU- <j\ x^s jJj (j-o 

560. IZinaenaleyh ona dediler: "6y hekci, soyle ki, ne oldu? ^u esya ve hu es- 
hab nerede?' 

Bu hal uzerine kervan halki bekgiye hitaben dediler: "Ey bekcj! Bu kervan 
halkinin esyasi ve esbab-i nakl olan bu develer ne oldu? Soyle bakalim, bun- 
lar nerede?" 

^lii *-i-j j\ &}j> ^^j «-jUj j^Ji >xjx*\ Obji c~iT 

561. r Dedi: Diirsizlar nikab icinde geldder. ~%ukleri acele onumden goturdiiler. 

Bekci onlara cevaben dedi: "Hirsizlar yiizleri nikabli ve maskeli oldugu 
halde geldiler ve esjayi gdzumiin oniinde acele alip goturdiiler." 

562. Cemaat ona dediler ki: "€y kum iepesi gibi, sen ne yayvyor idin? By has- 
ian aria kalan, sen kimsin?" 

"Tell", tepe; "kavm", insan cemaati; "miirde-ng", dlumin ba§indan arta 
kalan esya. Kervan ahalisi bekciye dediler ki: "Ey kum tepesi gibi camid olan 
kimse! Hirsizlar esjayi gotiiriirken sen ne yapiyor idin? Ey oliinun basmdan 
arta kalan kiymetsiz esya gibi olan kimse I Bu kervan arasinda nefsin], kim- 
sin ve vaztfen nedir? 

563. ^Dedi: wr Ben hir kimse idim? Onlar silahh ve §ecaatli ve heybetli iaife 
idiler," 



csgpja 



AHMED AVNl KONUK 

Bekgi cevaben kervan ehline dedi: "Ben yalniz ba§ima idim. Hirsizlar ise 
silahh ve cok ve heybetli ve §ekil ve heybetleri korkung ve kalabalik adam- 
lar idi; mukavemet edemedim." 

564. ^Dedi: "Bger cenge wm&Ln nakis ise: "Gy kertmler, st$rayin! aiye hir 
na'ra uur." 

Kervan halki bekgiye cevaben dedi: "Eger onlara kar§i cenk ve mukabele 
etmek umidi sende nakis oldu ise: "Ey kerimler, kalkin, yeti§in!" diye bir ba- 
gira idin!" 

565. ^Deii: w O zaman: *&us! yciksa amansiz seni oldururuzl" ciiye bi$ak ve ki- 
li$ gosierMer." 

Bekgi onlara cevaben dedi: "Hirsizlar hucumlan vaktinde bana: "Sus! Eger 
baginr isen sana acimaksizin ve aman vermeksizin seni oldururuz!" dediler. 
Ve bigak ve kihc. gosterdiler. Ben de korkup bagiramadim." 

566. "O zaman korkudan hen aqiz hagladim. ^Uu zaman hey-hay ve feryad u 
figan ederim. 

"Hey-hay", cenk ve kansiklikta edilen §amata ve gurultu. Ya'ni, "Hirsiz- 
lann hucumu vaktinde korkudan agzimi kapadim. §imdi baginnm ve feryad 
u figan ederim. Zira olum korkusu yoktur." 

567. zaman sbz soylemem i$in nefesim bajjlandi. I&i zaman isiedigin ka- 
aar hey edeyim!" 

"Ki, dem-zenem" ibaresindeki "ki" ta'lil igindir. "Hey-kerden", na'ra ve 
feryad etmekten kinayedir. Ba'zi nushalarda "hey" yerine "mey" vaki'dir. 
"bem-zeden", soz soylemek demektir. Ya'ni, "Hirsizlann hucumu vaktinde 
soz soylemem icjn lazim olan nefesim baglandi ve tutuldu. §imdi korku git- 
tigi icm nefesim serbesttir. Binaenaleyh istedigin kadar feryad edeyimf" 



^ 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

568. Uahiaki senin omriinu riisvay edici olan §eytan fl'oturdii, Buzii ve jraiiha 
tuzsuz olur. 

"Faziha", ism-i failin muennes sigasi olup "riisvay edici" demektir. Bu ke- 
limenin muennes olarak zikri, "diV'den murad, nefis olduguna isaret buyu- 
rulur. Zira nefis muennestir. "Bi-nemek", tatsiz ve tuzsuz demektir. Ya'ni, 
vaktaki nefs-i emmare senin omriinu seni riisvay etmek suretiyle bosuna sarf 
ettirdi, artik, "Euzii billahi mine'§-§eytani'r-racim" demek ve Fatiha-i §erife 
okumak tatsiz ve tuzsuz olur. Zira seytan mesrebinde olan nefs-i emmare Sa- 
na yapacagim yapmis ve senin dmriinii israf ettirmi§tir. Bu hal bekginin ker- 
van soyulduktan sonra feryad etmesine benzer. 

569. ^jerpt simdi nale etmek tuzsuz olur; muhakkak gaflet ondan daha tuzsuzdur. 

Gerci i§ i§ten gectikten sonra nale ve feryad etmek tatsiz ve tuzsuz bir 
§ey olur, fakat israf edilerek gecirilen omre teesstif etmeyip gaflet etmek ve 
«Li C^j 'j* \j£s u '^....iit j* \ J i'JJ' ( y_Sl\ (/j>ul J» (Ziimer, 39/53) ya'ni "Ey be- 
nim nefisleri iizerirfe israf eden kullanmf Allah 'in rahmetinden iimidinizi ke- 
sip me'yus olmayin!" ayet-i kerimesine istinaden Hakk'a yalvanp nale et- 
memek ondan daha tatsiz ve tuzsuz olur. 

570. It'oxAe de olsa tuzsuz dahi nale et! ^De hi: "6v JAztz! .Zeltllere nazar et!" 
[544] p V 

Boyle bir miiddet omriin israf edilmis olsa bile, varsin tatsiz ve tuzsuz ol- 
sun, yine Hakk'a miinacat edip ve yalvanp de ki: "Ey Aziz olan Halik'im! 
Nefs-i emmarenin yed-i kahnnda zelil olan bu kullanna rahmetinle nazar et!" 

571. "Uakitli veuahud vakitsiz olsun, Dtadir' sin. 6y Dlahl ^ir sey senden ne 
vakit fevt olur!" 

"Bu zelil kulun, nefs-i emmarenin tuzagina tutulmadan evvel gaflet ettim, 
sana yalvarmadim. SJmdi tuzaga tutulup, i§ i§ten gectikten sonra yalvanyo- 
rum. Sen beni bu tuzaktan kurtarmaya kadirsin. Zira ey benim Allah'im! Se- 
nin lutfun bir vakit ile mukayyed degildir. Vakit ile mukayyed olan biz aciz 



G $P?> 



AHMED AVNl KONUK 

kullardir. Binaenaleyh bir vakitte bizden fevt olan §ey senin ind-i uluhiyye- 
tinde ne vakit fevt olur!.." 

572. "Xa te'sev ala ma faiekiim'un §ahdtr. Onun kudretinde-n ne vakit mat- 
lub kaybolur?!. 

Bu beyt-i §enf lisan-i Fir'den irsaden vaki'dir. Ya'ni, Hak Teala sure-i Ha- 
dld'de 'fk&L. \^°p if, 'fiju £ J* \^Js U (Hadid, 57/23) ya'ni "Fevt olan §ey 
iizerine me'yus olmayin ve gelen sey ile ferahlanmaym!" soziinun sahidir. 
Halik-i azimu's-§anm kudretinin hazinesinden ne vakit kullann matlubu ka- 
yip ve fevt olur? 

<?* 

\j \j> \*\j jtif ^\yr J J*lj 3jj _> jC J J*^ f b 

Kusun kendi giriftarligim zahidin fiiline ve flkrine ve riyasina 
havale etmesi ve zahidin ku§a cevab vermesidir 



573. ku? <Wi: U( 15u onun sezasi olur ki, zakidlerin fiisununu dinleye!" 

Ku§ tuzaga tutulduktan sonra dedi ki: "Bu tuzaga tutulmak ve hiirriyetini 
kaybetmek zahidlerin fusununu ve hilesini dinleyenierin sezasi ve Iayigidir." 

57 A. jLahid dedi: "Diayir, o ne-^afxn sczasidir ki, o yetimlerin malim fliizaf 
olarak yiye!" 

"Nessjif', seddad veznindedir; "arkadaslanm beklemeye sabredemeyip, 
heniiz tencerede bulunan pi§mis yemege ekmek batirarak yiyen kimse" de- 
mektir (Kamus). Bu ma'naya gore bu kelime beyt-i §erifte zaruret-i vezn icin 



°&P? 



MESNEVt-1 SERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

seddesiz okunur. "Nisaf", "ne§efe"nin cem'idir. Sut sagihrken sutun yiiziinde 
zuhur eden kopiikler demektir {Kamus). "Nesaf, her §eyden suyu kendisine 
gekmek ma'nasmadir (Muntehabii'l-Lugat) . Bu ma'nalann cumlesi hirstan ve 
celb-i menfaatten kinaye olur. "Guzaf", herze, beyhude ve 50k ve hesabsiz 
ma'nalannadir. Burada "beyhude ve ma'nasiz" demektir. Yettmlerin mahni 
fuzuli olarak yemek, nefsin fetvasL ile hadd-i ser'iyi tecaviiz etmekten kinaye 
olur.Ya'ni avci kusa dedi ki: "Hayir, senin bu tuzaga tutulman benim hilem 
sebebi ile degildir. Belki hirs ve celb-i menfaat sebebiyle nefsinin verdigi fetva 
uzerine fuzuli olarak hadd-i ser'iyi tecaviiz etmenin ceza-yi sezasidir. Eger se- 
nin bu hirsin olmasa idi, benim hilemin sana karsi te'siri olmazdi." 

575. Ondan sonra nevha-yerlige basladi ki, tuzak ve avct derdden iitreyici oldu. 

Ku§ avcidan bu sozu isittikten sonra kendi kabahatini anlayip feryada 
basladi ve oyle siddetle feryad edicilik yapti ki, onun derd ve elemi tuzaga ve 
avciya te'sir edip onlar da titrediler. 

576. 'Dedi ki: "'Jtatbin ienakuzlanndan sirhm kmldi. 6y can, gel, basvmin 
iizerine el siirl" 

"Kalbin tenakuzlan"ndan murad, birbirine zid ve muhalif olan fikirler ve 
hatiralardir. "Can"dan murad, ma'suk-i hakiki olan Hak'tir. Ya'ni ku§ tuzaga 
tutulduktan sonra HakTeala'ya miinacattan baska gare bulamayip, munaca- 
ta basladi ve dedi ki: "Ey ma'suk-i hakiki olan Rabbim! Kalbimin muhtelif fi- 
kirlerinden ve hatiralarmdan sirtim kmldi ve belim biikiiliip kambur oldum. 
Pek aciz bir halde kaldim. Acizlere ve zelillere merhamet senin samndandir. 
imdadima yetis! Gel, benim basimi liitfunun eli ile oksa!" 

577. "Senin elinin alhnda henim basima bir rahat vardir. Senin elin sarhosluk 
bacjislayialikta bir aydtir." 

"Ey ma'sukum! Senin liituf elinin altinda muhtelif fikirler ile perisan olan 
basim siikut bulup, rahat eder ve senin oksamandan dolayi ben zevk ve sii- 
riirun sarhosu olurum. Binaenaleyh senin liituf elin sarhosluk bagislayicilik 
husiisunda bir alamet ve nisan olur. Ya'ni senin dest-i liitfunun oksamasi sa- 



Gsgp^ 



AHMED AVNt KONUK 

likin makam-i fenaya vusulii igin bir alamet ve bir ni§an olur." Ba'zi nusha- 
larda "sekr-bahsT yerine "§ukr-bahsi" vaki'dir. "Senin elin §ukiir bagisjayi- 
cihkta bir nisan olur" demektir. Ya'ni "Ey benim Rabbim! Sen bir kulunun ba- 
§im dest-i lutfunla ok§ar isen, senin elin o kulunu senin her bir tecelline kar- 
§1 siikiir edici yapar ve tab 'ma mulayim gelmeyen tecellilerine kar§i asla §i- 
kayet etmez bir hale getirir" demek olur. 

578. ^^Kendi sayeni ha§tmtn iizerinden kaldirma! Diararsizvn, kararsiztm, 
kararsiz!.." 

Bu beyt-i serffte "kararsizim" ta'birinin iig def a zikriyle nefsin iig merte- 
besindeki telvinine isaret buyurulur. Zira salik nefs-i emmare, levvame ve 
mulhime mertebelerinde daima kararsizdir ve telvin igindedir. Nefs-i mutma- 
inne makamina gelinceye kadar salik bu kararsizhklardan kurtulamaz. Bu 
mertebelerin her birinde nefsin turlii turlii tuzaklara tutulmasi mumkindir. Bi- 
naenaleyh salik, bu meratibi ve akabelerini ancak Hakk'm lutfu ile gegebilir. 
Yukandaki 522 ve 523 numarah beyitlere de muracaat buyurulsun. 

579. By servinin ve yaseminin reshi, senin gamtnda uykular beninx goziimden 



usa 



nix!' 



"Ey cemal-i zafisine servi agacinin ve yasemin gigeginin guzelligi resk 
eden ma'sukum! Senin gaminda uykular gdziimden usandi, ya'ni gece uyku- 
lanm kagti." 

580. $er$i layik degilim. Bcjer bir dem, bir na-sezayi bir gam icinde sorsan ne 
olur: 

"Ey ma'sukum! Gergi ben senin liitfuna layik degilim. Fakat iltifatina la- 
yik olmayan bir a§igin halini gam iginde sorsan ne olur ve senin san-i azimi- 
ne noksan anz olur mu?" 

581. (jMuhakkak ademe ne istihkak var idi ki, senin liiifun onan uzerine boy- 
le kaytlar ach? 



*$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"AdenTden murad, abdin ilm-i ilahide sabit olan hakikatidir ki, bu siibut 
onun bir ameline ve istihkakina miistenid degildir. Binaenaleyh bu beyt-i §e- 
rifte "istihkak"dan murad, amellerden husule gelen liyakatnr, Yoksa rautlak 
isti'dad-i ezeli degildir. Zira a'yan-i sabitenin her birinde mevcud olan isti'dad 
iizerine ifaza-i vucud vaki' olmustur ve lutf-i ilahi onun uzerine esma-i ila- 
hiyye ahkam ve asarimn zuhuru icm kapilar acmistir. 

582. Hyuz iopraga kererti ie'sir etti. Diis nurundan on gevheri der-ceyb eiii. 

"Gergin", uyuz demektir. Burada murad, corak olan topraktir. "Asib", 
garpmak ve mtisademe ve te'sir etmek ma'nasmadir. "His nurundan on gev- 
her"den murad, havass-i hamse-i zahire ve havass-i hamse-i batmedir. Nite- 
kim atideki beyt-i §erifte tavzih buyurulur. Ya'ni, llahi! Senin keremin gorak 
olan topraga garpti ve te'sir etti. topraktan evvelen nebat, sonra hayvan ve 
sonra da bes. zahir ve be§ batm olmak iizere on his nurunu ceybine koyan 
be§er zuhur etti. Ve zuhur-i beser hakkinda III. cildin 3887 numarah beytin- 
de ve IV. cildin 3622 numarasindan 3633 numaralanna kadar olan beyitler- 
de tafsilat gegti; Ve Fihi Ma Flh'in 27. fashnda da cenab-i Pir efendimiz bu 
ma'na hakkinda §6yle buyururlar: 

"Sen evvelen toprak idin, Hak Teala seni alem-i nebata getirdi ve alem-i 
nebattan sefer ettin. Alaka ve mudga alemine geldin. Ondan sonra alem-i 
hayvaniye ve oradan alem-i insamye sefer ettin. Keramat, Hak Teala'nin Sa- 
na boyle bir seferi karib kilmasidir. Bu geldigin yollarda ve menzillerde gele- 
cegin ve hangi tarikdan vurud eyleyecegin hig hatinnda ve vehminde yok idi. 
Vaktaki geldin ve seni getirdiler, §imdi asMre olarak geldigini goriiyorsun. 
iste seni boyle baskaca tiirlii tiirlii yiiz aleme getireceklerdir. Miinkir olma ve 
ondan haber verirlerse kabul et!" 

583. ^es hiss-i zahir ve he§ bdhn ki, murdar olan nutfe ondan be$er oldu. 

Bes hiss-i zahir ki: Gorme, isitme, koklama, tatma ve tutma kuwetlerin- 
den ibarettir; ve be§ hiss-i batin ki: Hiss-i mu§terek, hayal, hafiza, vahime ve 
mutasarnfa kuvvetlerinden ibarettir. Vticud-i insanide miindemig olan pis 
nutfe bu on hissin fa'aliyetinden "be§er" mertebesine terakki etti. Zira nutfe 
galebe-i §ehvetten dolayi akar ve §ehvetin muharriki ise bu kuwetlerdir. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

Ba'zi niishalarda "nutfe-i murdar" yerine "nutfe-i miirde" vaki'dir. "Olu ve 
camid olan nutfe o kuvvetlerden be§er oldu" demek olur. 

584. 6y alt olan nurl Senin tevjikm oltnaksizm tovbe, tovbenin sakalina istih- 
zadan baska neciir? 

"Tevfik", Allah Teala hazretlerinin kullann fiilini sevdigi ve razi oldugu §e- 
ye muvafik kilmasi, demektir."Nur'\ esma-i ilahiyyedendir. "Nur-i bulend"den 
murad, Hak Teala'dir. Bu beyt-i §erifte \y.Jj '^ L^ (Tevbe, 9/118) ya'ni 
"Hak Teala onlara rucu' etmeleri icjn, rucu''etti" ayet-i kerimesine i§aret bu- 
yurulur. Bu ayet-i kerime mucibince kulun tovbesi ve rucu'u evvelen Hakk'in 
tovbesine ve rucu'una muallaktir ki, bu da Hakk'in kuluna tovbeye muvaffa- 
kiyyet ihsamdir. Cenab-i §eyh-i Ekber efendimiz buyururlar ki: "Bu ayet-i ke- 
rime tovbeyi terk edenler igin bir oziir ta'limidir. Vaktaki "Nicjn tovbe etme- 
din?" diye kendilerine sual vaki' olur, onlar bu suali muteakiben i'tizar edip 
derler ki: "Ya Rab! Sen bizlere taib ve rati' olmadin, binaenaleyh biz de tovbe 
edemedik." Bu tefsir Hz. §eyh-i Ekber'in asilere verdigi bir mujdedir. Ya'ni, ey 
ali olan Nur! Senin tevflkin olmaksizin yapilrms. olan tovbe ve rucu' esassiz ve 
temelsiz bir tovbe ve riicudur. Oyle bir tovbe, tovbe dedigimiz ma'na ile istih- 
za etmekten ba§ka nedir!.. 

( Ji-i_jj al* y j C-~» <uL» <>y ^jS j jj>, iJ^j 4jjJ OliL~« 

585. lovbenin bir bir bimhlanm hovanrsin; tovbe golaeair ve sen -pariah aysin! 

"Seblet ber-kenden", biyik yolmak; aciz ve zelil birakmaktan kinayedir 
{Bahir-i Acem). Ya'ni, ya Rab! Kul hakkindaki lutfun mutlaka tovbeye mu- 
allak degildir. Binaenaleyh sen tovbeyi aciz ve kiymetsiz bir halde de birakir- 
sin. Zira Kur'an-i Kerim'inde sure-i Fetih'de *& "jJ >* <J>foj oijU-Ji dii* *Uj 
(Fetih, 48/14) ya'ni "Goklerin ve yerlerin mulkii Allah Teala'mndir, diledigi 
kimseyi magfiret eder" buyurdun. Kulun tovbesi olmasa da onun magfireti 
liitrunun bilecegi i§tir. Zira tovbe senin "Tewab" ism-i §erinnin sayesi ve zil- 
lidir. ism-i serifin musemmasi olan zat-i latifin ise, zulmet-i isyan uzerine 
mutecelli olan parlak ay gibidir. Ay isiginin vasil oldugu yerlerde nasil, golge 
kalmazsa, senin zat-i latifinin tecellisi vaktinde dahi esma golgeleri de oyle- 
ce zail olur. Zira mezahir esmamn ve esma sifatin ve sifat zatin perdeleridir. 
Zat zahir olunca perdeler kalkar. 



^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

jji (jjlz*L> dj^- jJUj dy>r jJ>« j C)\f* C)\jjj y j <j\ 

586. 6y sen&en cLukkamm ve menzilim viran olan! fionliimu stktiQin vakii na- 
sil nale etmeueyim? 

"DiikkanMan murad, esma ve sifat-i ilahiyye asannm mahall-i tecellisi 
olan viicud-i izafi ve cisimdir; ve "menzil"den murad, ruhun makam-i tem- 
kinidir. "Gonlun sikilmasi"ndan murad, Hakk'in kalbe tecelli-i kahrisi ve ce- 
lalisi ile tecellisidir. Ya'ni, ey tecelli-i zatisinden cismimin harekati ve ruhu- 
mun makam-i temkini muhtel ve viran olan ma'§ukum! Sen kahir ve celal ile 
kalbime tecelli ettigin vakit nasil nale ve feryad etmeyeyim?.., 

Bu beyitlerde Hz. Pir efendimiz kendi zevk ve hal-i alilerine isaret buyu- 
rurlar. Zira ehlullah biri "telvin" ve digeri "temkin" olmak iizere iki hal icin- 
de bulunurlar. Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin-i Arab! (k.s.) efendimiz "telvin" 
hakkinda buyururlar ki: "Bu telvin abdin "ahval" iginde intikalidir; ve gok 
kimseferin indinde bu telvin nakis olan bir makamdir. Halbuki bizim indimiz- 
de makamlann en kamilidir. Onun hali Hak Teala'nm ous. ^ y> rji jT (Rah- 
man, 55/29) [ya'ni "0, her an yeni bir istedir"] kelam-i serffinde kendi hak- 
kinda buyurdugu haldir." 

Ve temkin hakkinda da §6yle buyururlar: "Temkln, bizim indimizde tel- 
vinde temkindir; ve o Hakk'a vasil olanlann halidir." 

Telvin iginde temkin giig bir haldir. Zira temkin iginde olmayan telvin me- 
cazibin ahvali olacagmdan nakislann halidir. Onlar bu hal iginde ahkam-i Sy- 
rian ta'til dahi ederler. Kamiller ve Hakk'a vasillar boyle degildir. Nitekim Hz. 
Pir efendimize hal-i sema'da iken fetva almaya gelirler ve hazret dahi o hal 
iginde ahkam-i ser'i ne ise onu yazip verirler idi. Nitekim tafsili Menakiblar'- 
da miindericdir. l§te bu hal telvin iginde temkindir; ve Hz. §eyh-i Ekber efen- 
dimizin buyurdugu ekmel-i makamat olan telvin budur. Binaenaleyh sahib-i 
telvini anlamak, sahib-i temkini aniamaktan daha giig ve incedir. 

C......J oJcj ijj c~>jJjIa>-^ ci— «j »ujj jj^ji *>Jlj ?jij> ^y? 

587. CTVasii ka$anm? JLirct hi sensiz diri yoktur. Senin hudavencllujin olmak- 
sizin hendeUh viicudumuz yoktur. 

Ey ma'sukum! Ben senin kahri ve celali olan tecellinden nasil kaganm? 
Zira kulun hayati senin sifat-i Hayat'imn pertevinden ve aksindendir. Bina- 
enaleyh ihsan ve ata edici efendilik olmaksizin kulun vucudu yoktur. Zira 
kulun viicud-i izafisi ve varhgi senin hakiki olan varligindandir. 



c ^^ 



rtgKsr- AHMED AVNl KONUK 

588. 61/ camn usulii! Ilentm cammi sen all 2Sra ki sensiz candan melul ol- 
muswn. 

"Usui", ashn cem'idir. Burada "asl"in cemi' olarak zikrinde i§aretbudur ki, 
insamn cisminde ruh-1 tabii, ruh-i nebati ve ruh-i hayvani muctemi'dir; ve 
onlarin hey'et-i mecmuasina ruh-i insani taaltuk etmistir; ve her bir ruh in- 
samn cismine sari olan bir asil olup, bu asillann hepsinde sifat ve esmasiyla 
miitecelli olan Hak'tir,- ve esma sifatm ve sifat zatm ve mezahir bunlann 
cumlesinin perdesidir; ve tecellM zatiye mazhar olmayan can ise esma ve si- 
fat ve mezahir perdeleri arkasinda hicabdadir. Bu ma'nalara binaen cenab-i 
Pir efendimiz buyururlar ki: Ey camn asillan! Benim cammi tecellt-i zattnin 
istilasi altina al! Zira senin tecelli-i zatine mazhar olmayan ve sifat ve esma 
ve mezahir perdeleri arkasinda kalan candan usanmi§im. 

589. n^en delilik fenni iizere asiaun! jferhenflliklen ve ferzanelihien tohumf 

"Ferheng", ilim, dani§, edeb demektir. "Ferzane", hakim, alim, akil, mii- 
cerred ve hiir ma'nalarmadir (Burhin). "Fenn", nevi', simf ve ge§it demektir. 
Ya'ni, ben delilik tarzi iizere asigim. 11m ii edebden ve hakimlikten doydum. 
Ya'ni ilm ii edeb ve hakimlik tarzlanni gok isti'mal ettim ve hepsinden bik- 
tim. §imdi ise delicesine Hakk'in a§igiyim. Nitekim cenab-i Pir efendimiz Di- 
vin-i KeMrlerinde §6yle buyururlar: 

Nazmen terctime: 

"Atip dilden ulumu eyleyim benden beni gafil; 
Huzur-i dilbere layik degildir zu-funun gitmek"' 

590. Uctkiaki haya bir yirhlir, sim acik soylerim. ^u sabir ve zahu ve iriias- 
ian ne vakie kaiar?.. 

"Zahir", kann buruntusu ve dizanteri ve zorlukla nefes almak ve nale et- 
mek. "irtias", bedenin ihtiyarsiz olarak titremesi. Ya'ni, vaktaki ma'§ukuma 
kar§i saika-i ask ile haya perdesi yirtihr, sirr-i vahdeti ve onun tecelliyati es- 



*$%&> 



MESNEVl-i §ERlF §ERHf / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

rarim agik sdylerim. Onume haya perdesi gekildigi vakit sabr ederim ve esra- 
n fas edemedigim igin igimde sikinti peyda olur ve vticuduma titreme gelir. 
Ah, bu sabir ve ig agnsi ve titreme ne vakte kadar siirecektir?... 

!_>U- y_j Ji) j\ rt-f^J OlfS'li LJ\^^ dj>v<>J> j»J-i Ol^J L>- jJ 

591. Sicaf ofoi haya icin&e gizli oldum. 15u yorgan alhncian ansizin st^rayay tm! 

"Sicaf", kitab vezninde, "perde"ye derler, setr ma'nasina. Bir kavle gore 
de birbirlerine gatal, aralannda arahk bulunan iki perdedir. Her birine "secf ' 
ve "sicaf derler (Kamus), Ya'ni, gatal gibi haya iginde gizlendim. Artikbu 
haya yorgam ve siitresi altindan ansizin sigrayayim! "Haya", yekpare, biiyiik 
perde rakasinda gizli kalan gatal perdelere tesbih buyurulmustur. 



592. 6y refikler! ^dr yollan bacjlaii. ^opal ahuyuz ve o av arslanukr. 

Ey Hak yolunun arkadastan! A§ik ile ma'§ukun ittihadi ve sirr-i vahdeti 
hakkinda size birtakim izahat vermek isterdim. Fakat o ma'suk-i hakiki ke- 
lam yollanni bagladi. Biz biiyuk, topal ahu gibiyiz. da bu topal ahuyu av- 
lamak azminde bulunan arslandir. 

593. nix kan ifici erkek arslanin vengesitule ieslwi ve rizddan gayrx bir $are 
nerede? 

Hakk'in yed-i kudret ve tasarrufunda bizim vaz'iyetimiz bir kan igici er- 
kek arslanin pengesine dii§mu§ olan bir ahunun vaz'iyetine benzer. Bu 
yaz'iyet iginde teslim ve nzadan ba§ka bir gare var midir? Zira Hak Teala 
cLsJ u fi, ve aiji £ ,J^u ya'ni "Diledigini ister" (Al-i imran, 3/40) ve "Dile- 
digi §eye hukmeder" (Maide, 5/1). 

594. giines gibi uyku ve yeme iuimaz. *iRuhlan yemeksiz ve uykusuz yayar. 

Hak Teala hazretlerinin zat-i serifi J-y u"_, L. "&& U (Bakara, 2/255) ya'ni 
"Hak Teala'ya mizganmak ve uyku anz olniaz" ayet-i kerimesi mucibince 
uyku tutmaz ve ^ if, '^L 'J» (En'am, 6/14) ya'ni "O yedirir ve yedirilmez" 
ayet-i kerimesi mucibince dahi yemek yemekten miinezzehdir. Ruh-i insani- 



<^^> 



AHMED AVNl KONUK 

yi kendi halifesi ittihaz buyurdugu cihetle onu da kendisine benzetmek igin 
yemeksiz ve uykusuz yapar. 

595. ^er /it: n Qd, hen yahucl henim hem-huyum ol, ta ki, tecellule henim yii- 
ziimii goresin!" 

Ya'ni, Zat-i Hak'tan ruh-i insaniye hitaben buyurulur ki: "Ey ruh-i insa- 
ni! Gel, tecelli-i zatim ile senin senligin gitsin de ben ol ve benim benligimde 
fani ol!" Veyahud "Tecelli-i esmaiyyemi ve sifatiyyemi kamilen kabul ederek 
benim ahlakim ile ahlaklan ve *ui t£>ui» \y^s ya'ni "Allah'in ahlakiyla ahlak- 
laniniz!" hadis-i §erifinin sirrma mazhar ol, ta ki, benim yiizumu goresin!" 

Malum olsun ki, mu§ahede hakkinda muhakkiklann sozleri goktur. Bu- 
rada onlarin zikri uzun olur. Hiilasasi budur ki: "Cemal-i Hakk'i mu§ahede 
eden ehlullah iki nevi'dir: 

Birisi, tecelli-i zati ile kendisinde viicud ve varlik eseri kalmamis olan ta- 
ifedir ki, bunlann gorusu Hakk'in kendisini goriisudur. Bu mertebede goriilen 
ve goren ve gosteren hep Hak'tir. Bu mertebenin zevkine ve idrakine akil va- 
sitasiyla vusul miimkin degildir. Zira akil bu mertebenin sdzlerini turrehat ve 
sagma addedip giiler. 

ikinci taife, tecelli-i zati ge§nisini tatmayip Hakk'i mezahirde, esma ve si- 
fat aynalannda gdrtirler. Bu esma ve sifat tecelliyati hakkinda soz soylemek 
ve saliklerin akillannin gozlerini agmak kabildir. Zira akil bu mertebenin soz- 
leririi kabul eder ve viicud-i hakikinin vahdetine ilmen lttila' hasil eder. Fa- 
kat bu mugahedenin sahibi olan ehlullahm zevkini mahz-i ilm ile tahsil ede- 
mez. Bu zevk ancak bir insan-i kamilin terbiyesi altinda siiluk vasitasiyla ha- 
sil olur. Beyt-i §erifte bu iki nevi' mu§ahedeye i§aret buyurulmustur. 

596. xr Ue eger gormese idin ne vakit boyle deli olurdun? ^Xoprah idxn, diriltme- 
nin tatibi oldun." 

"Ey halifem olan run! Eger sen beni ezelde gormese idin, ne vakit bu vii- 
cud-i izafi aleminde benim a§kimdan deli olurdun? Sen bu viicud-i izafi ale- 
minde evvelen toprak idin, lisan-i isti'dad ile diriltmenin talibi oldun ve in- 
san olmayi istedin." Nitekim Cenab-i Pir efendimiz bir gazellerinde §6yle bu- 
yururlar: 



°i&l&> 



MESNEVl-t SERlF SERHi / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 
ij, jy J~> U OW J\y^ v 1 ^ j ] ^ J& ] LS* )& &U*- J-^ $$ J^> 

Nazmen terciime: 

"Alemin bagi, meyi, enguru mevcud olmadan, 
La-yezali badesinden canimiz mabmur idi. 
Alem-i can Bagdad'mda biz "ene'1-Hak" der idik; 
§uri§-i Mansur evvelden dahi mezkur idi. 
Etmemi§ken ab u gilde nefs-i ktill mi'marhk, 
Ta harabat-i ezelde ay§imiz ma 'mm idi. " 

597. 6^er sana larafsizdan o alef vermese idi, senin caninin aozii nicin o taraf- 
la kalmishr? 

"Tarafsiz"dan murad, alem-i ervahtir. "Alef'ten murad, ruhun gidasi olan 
ask ve ma'rifet-i Hak'tir. Ya'ni, eger ma'suk-i hakiki sana o tarafsiz ve cihet- 
siz olan ruhaniyet aleminden caninin gidasi olan aski ve ma'rifeti vermese 
idi, senin ruhunun gozii o ruhaniyet alemine dikilip kahr mi idi? 

598. OiecLi ondan dolayi delik uzerinde muiekif ol&u ki, o delikien o nw'tdif 
oldu. 

"I'tikaP, nefsi habsedip bir yerde kalmak demektir. Ya'ni, nitekim kedi bir 
delikten fare ile mu'telif oldugu ve gida buldugu icm nefsini o deligin oniin- 
de habsedip kaldi ve mutemadiyen o delige muteveccih oldu. 

<»UJs> j I -lob &j* jl>J» £ fL $}£ { j*X ^Xp %j} 

599. Wicjer kedi de damx dolasir ki, o kusun sikanndan loam hula 1 . 

Ba'zi kediler fare yemez. Boyle fare yemeye alismayan bir kedi de ku§ av- 
layarak gidasmi bulmak igin damda dolasir durur ve nazan, gidasi tarafina olur. 

600. O hirine culhalik kMe olciu ve o bin maas i$in bekci oldu. 

[584] 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

Her mahluk gidasini aldigi yere muteveccih oldu. Mesela birisi maisetini 
te'mtn igin culhahk san'atina tevecciih etti ve o digeri de maa§ almak icin 
bekcj oldu. "Camegi", maas ve ta'yin ma'nalannadir. 

601. ve o fciri i^siz ue i/iizii la-mekanaivr hi, o iarafian ona sen gida-yi can 
verdin. 

Ey Rezzak-i hakiki olan Rabbim! Zahirde bir is giic, ile me§gul olmayip yii- 
zunii riMniyet alemine oevirmis. olan bir kulunun cismine aid olan gida-yi 
suriyi ve ruhuna aid olan gida-yi ma'neviyi sen la-mekan olan ruhaniyet ale- 
minden ve alem-i gaybdan ona verdin. 

Menkibe: "Bir §ahis Ebu'l-Abbas Kassab-i Amilt (k.s.) hazretlerinin huzu- 
runa gelip ondan keramat istedi. Hazret ona cevaben buyurdu ki: "Ne vaki' 
oldugunu gormiiyor musun? Bir kasap oglu babasindan kasaphk ogrenmis. 
olsun; ona bir §ey gostersinler ve onu cezb etsinler, Bagdad'da §iblT'nin onli- 
ne sevk etsinler ve Bagdad'dan Mekke'ye ve Mekke'den Medine'ye ve Me- 
dine'den Kudiis-i §erif e gotursunler ve Kudus'te Hizir (a.s.)i ona gostersin- 
ler ve onu kabul etmesini Hizir'in kalbine ilka etsinler ve onunla sohbet et- 
sin!.. Ve buraya getirsinler ve alem halki ona miiteveccih olsun. Hatta mey- 
hanelerden gelip zulmetlerden bizar olsunlar ve tovbe etsinler ve ni'metlerini 
feda etsinler ve etraf-i alemden yanmi§lar gelip bizden Hakk'i istesinler!.. 
Bundan ziyade keramet mi olur?" sahis dedi ki: "Ey §eyh! Benim gorece- 
gim bir keramet lazimdir." Hz. §eyh yine cevaben buyurdu ki: "Biz kasap gi- 
bi avamdan birinin oglu oldugumuz halde buytiklerin sadnna gecjp oturahm 
ve yerin dibine gecmeyelim ve bu duvarlar iizerimize yikilmasin ve bu ev us- 
tiimuze cokmesin ve mulkii ve padisahligi yok iken bizim gibi bir kimse ve- 
layet sahibi olsun; aletsiz ve kesbsiz nzik yesin ve halayika yedirsin!.. Bun- 
lar keramet degil midir?" 

602. D$i o tutar ki, Diakk'a murul oldu. Onun kan igin her bir kardan ke- 
sxldx. 

Asil is. yapan kimse bu hayat-i diinyeviyyede ancak Hakk'in istedigi is. ile 
me§gul olup Hakk'in muradimn gayn olan iskr ile mesguliyetten kesilen ve 
Hakk'i isteyici olan kimsedir. 



^^ 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

603. ^askalan tpcuklar cfoi bu birka$ giin, rihlet gecesine kadar oyun yaparlar. 

"Terhal", gitmek ve go? etmek ve rihlet etmek ma'nasmadir. Ba§ka kim- 
seler birkag gtinluk omiirden ibaret olan bu hayat-i diinyeviyyede, ahirete 
rihlet etmek gecesine kadar, gocuklar gibi oyun ile me§gul olurlar. Nitekim 
Kur'an-i Kerim'de 'Jfj LJ £jdi suJi u3 (Hadid, 57/20) Ya'ni "Hayat-i dunya 
ancak oyun ve bos. me§gQliyettir" buyurulur. 

604. ^Hir uykulu ki o, uyantklikdan dolayi si$rar, vesvas dayesi ona isve verir. 

"Vesvas", savt-i hall ma'nasina olan "vesvese"ye derler, "miivesvis" 
ma'nasmda da kullamhr. Bu surette §eytamn ismi olur. "Daye", gocuga ba- 
kan mtirebbi demektir. "isve-daden", aldatmak ma'nasmadir. Ya'ni, bu dlin- 
ya hayatinda gaflet uykusu icinde bulunan bir kimse "Bu hayat fanidir, biz- 
den evvel gelenler ahirete gittiler, mutlaka biz de gidecegiz. HayaM uhreviy- 
yeye lazim olan amel ile me§gul olayim!" diye ba'zan o gafletten uyanir. Fa- 
kat vesvese dayesi onu aldatip, yine cocuk gibi uyutur. Der ki: 

605. "£}it uyu, ey can! TSiz birakmayiz ki, bir kimse seni uykudan si$ratsinl" 

Ya'ni, "Ey uyanmak isteyen can! Git, uykuna devam et. Biz bir insan-i 
kamilin seni bu gaflet uykusundan uyandirmasma mani' oluruz ve seni 
uyandirmaya birakmayiz." 

606. Sen de kendini uyku kokunden ko-panrsin; susami§ gibi ki, o suyun sesi- 

ni isitir. 

Ey talib-i Hak! vesveseye veya miivesvise' kar§i senin de yapacagin 
odur ki, suyun sesini isjten bir susami§ gibi kendini bu gaflet uykusunun ko- 
kiinden koparmak ve insan-i kamilin huzuruna ko§maktir. 



607. \Ben. susamislann kulagina suyun sesiyim. fiokten yagmur gibi erisirim. 



°£P? 



AHMED AVNl KON'UK 

Bu beyit umumen insan-i kamil ve hususan Hz. Pir lisamndandir, Ben 
Hakk'a vusule susamis olan taliblerin kulagina suyun sesiyim ve Hakk'a vu- 
sule vasitayim. Gokten yagmur gibi erisirim ve haklkat-i muhammediyye 
mertebesinden rahmet-i ilahiyyeyi ulastinnm. 

608. By a$ifc, si$ral Dzhrab getir, iSu sesi ve susami$ ve sonra da uyku, hal 

Ey Hakk'in asigi ve talibi! Bu gaflet uykusundan sicra! Kuyud-i nefsaniy- 
yeden kurtulmak igin girpinf Meydanda suyun sesi olan insan-i kamil bulun- 
sun ve senin gibi bir susamis da olsun ve sonra da gaflet uykusu devam et- 
sin, haf Bu layik midir? 



J^'jV. ~*"*' (Jj*Z~*** *y. y. tf^y*" *¥. j&~* <— — "* J' (j^VJ *y. **y> £- >jLi' 
lL mm O juj C~itJO <ui>- 'jjlj ^^p JJ^ Ji U* 1 ^" *-■ ** - *** si " 'Jj'j *^_J 

a§igin hikayesidir ki, ma'sukun va'di iimldi iizerine isaret etmis 

oldugu o eve gece geldi. Geceden biraz bekledi. Onu uyku kapti. Ma'suk 

va'dini incaz icin geldi ve onu uyumus buldu. Onun cebine ceviz 

doldurdu ve onu uyumus birakti ve geri dondii 



J^iy*- -^p j>ti\ -^ d^\j J^ f L>l j^ C~-*iy cs^^ 

609. 6vvel zamanda hir a§tk var idi, ZKendi asnnda ahdin bekgisi olmu$ idi. 

Ikinci misra'daki birinci "and", va'detmek ve soz vermek ve ikinci "ahd", 
"asir ve zaman" ma'nalannadir. Ya'ni, gegmis zamanda bir asik var idi ve 
kendi zamamnda verdigi bir soziin ve va'din bekcjsi olmus idi. 

610. \Kendi ayinin vaslx kaydinda mat olan $afi ve kendi §ahen$ahimn mah idi. 



a^^> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Ay"dan murad, ma'suk; "mat", satrang oyunu istilahlanndan olup, 
"maglub" ma'nasinadir. "§ah" dahi satrang oyununda kullanilan §ekillerden 
birisinin ismidir. Bu oyun §ahin mat olmasiyla netlcelenir. Cenab-i Pir efen- 
dimiz bu alem-i keserati satrang oyunu tahtasina ve efrad-i be§eri dahi sat- 
rang oyunu e§kaline te§bih buyururlar. Ya'ni, o a§ik ay gibi ma'§ukuna ka- 
vusmak kaydi iginde mat ve maglub olan §ah gibi idi; ve fakat kendi §ahen- 
§ahi olan ma'sukunun maglubu idi. "§ah-mat",.terkib-i tavsffi olup, "mat", 
§ahin sifati olur; ve eger terkib-i izafi olursa, "matin §ahi" demek olur. Bu su- 
rette mat ve maglub ta'blriyle asjgin nefsine ve §ah ta'biriyle de ruh-i izafisi- 
ne i§aret buyurulmus, olur. Ve "§ahen§ah"dan ya'ni "§ahlann §ahi"ndan mu- 
rad dahi, Hak ve ikinci "maf'tan murad da, asigin ruhu olur. Ya'ni, o a§igin 
nefsi ruhunun maglubu ve ruhu da kendi §ahen§ahi olan Hakk'in maglubu 
idi, demek olur. Zira nefis, ruhun maglubu olmadikga Hak yoluna teveccuh 
edemez; ve run dahi Hakk'in tecellisinin maglubu olmadikga salik makam-i 
fenaya vasil olamaz. 

611. Stfkibet, arayici hulucu olur, 2Xra surur sabirAan iogucu olur. 

"Ferec", gamm ziddi olan "surur" demektir. Bu beyt-i §erifte ^ ^ j~*ft 
ya'ni "Sabir sururun anahtandir" hadis-i gerifine i§aret buyurulur. Ya'ni, o 
a§ik ma'gukunu arayici oldu ve onun firakina sabir ve tahammul etti, niha- 
yet onun bu sabrindan ma'§ukunun ona iltifati nettcesi zuhur etti ve aradigi 
ma'sukunu buldu. 

612. ^tr gun onun yari dedi ki: nr Bu gece gel, zira senin icin lubua visird.im.1 

"Lubya", bogriilce [boriilce] demek olup, burada mutlak taam ve ziyafet 
murad olunur. Ya'ni, bir gun o a§igin ma'§uku dedi: "Bu gece gel, senin igin 
bir ziyafet tertib ettim!" • 

613. "{Jilan oda&a gece yanstna ka&ar oiur, id ki, gece yansi talehsiz geleyimi 

Ya'ni, "Filan odada beni gece yansina kadar bekle! Ben senin da'vetim ol- 
maksizin gelirim ve sohbet ederiz." 



<^s$> 



AHMED AVNt KONUK 

614. [Nlerl hirhan etii ve ekmehler hah§ etii. JZtra onun ayi toz altmdan za- 
hir oliu. 

a§ik olan adam, ma'§ukunun va'dinden mesrur olarak kurban kesti ve 
fukaraya ekmekler ve taamlar dagitti. Zira onun ay gibi parlak olan matlubu 
umidsizlik tozu altmdan zuhur etti. 

615. O hararet tutuca o yar-i gann va'di iimtdi uzerine, gece odada oturdu. 

a§kin hararetine malik olan adam, o yar-i gari olan ma'§ukunun va'din- 
den mutehassil umid-i vuslat uzerine gece o ta'rif olunan odada oturdu. 
"Germ", hararet ve "gurm", gam ve enduh ma'nasmadir. Burada bu iki 
ma'na da miinasibdir. "Hararet tutucu" veya "gam tutucu" demek olur. 

616. £}ece yansindan sonra onun yari, onun dilddn va'din sadtgt olarak geldi, 

a§igm ma'§uku gece yansi gectikten sonra va'dinin dogrulugunu goste- 
rerek ve verdigi sozii tutarak o odaya geldi. 

617. ZKendi a$igim du§wp uyumu§ gordii. Onun yeninden hiraz yirth. 

>S &<y ^ jf J&> y ^ */* V^ j^ 1 -^r J&*/ 

618. Sen cocuhsun, bunu al da oyun oynaf" diye cebine birkac- ceviz koydu. 

"Girdgan", ceviz demektir. Ya'ni ma'§uk va'di mucibince odaya geldi ve 
ma'§ukunu yatip uyumus, bir halde gdrdii. Geldigine i§aret olmak iizere onun 
kolunun yenini biraz yirtti ve "Ask merdlerin isjdir, sen ise heniiz cocuksun, 
a§ktan haberin yoktur, bu cevizleri al da, kendi mesjebinde olan gocuklar ile 
oyun oyna!" demek ma'nasini ima etmek iizere cebine de birkac. ceviz koy- 
du. "Nerd", liigatte tavla oyunu demektir. Burada mutlakan oyun ma'nasm- 
da isti'mal buyurulmustur. 

619. Sener vaktinde a$ik uykudan uyandi. ~)fienini ve cevizleri gordii. 



egpp 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XL CILT • MESNEVl-6 •' 

A§ik seher vaktine kadar uykuda kaldi ancak seher vaktinde uyandi. Ye- 
ninin yirtilmis. oldugunu ve cebindeki cevizleri gordii. 

620. 'Deii: "^Uizim. $akimiz hep sxSk ve vefadir. O §ey ki, fcize eri$ir, o da hiz- 
[604] j j. « 
de.nd.tr. 

Bu bahs-i latifte Cenab-i Mevlana (r.a.) efendimiz su hadis-i §erife i§aret 
buyururlar: J*_j <J v-U^W ^b ^ j* j^ij uui f L» Ji *u» J_* «isis j| jiJi >^ ,^~ iii 
. -Jij— j«j jjl- ,y J* _, -d >j >^ ^ Ya'ni "Gecenin yansi yahud iki siiliisu 
gegtigi vakit Allah Teala sema-i dunyaya iner de: "Dua eden var mi?" der; 
onun duasim kabul eder ve: "istigfar eden var mi?" der; onu magfiret eder. 
Ve: "Isteyen var mi?" der; onun istedigini verir." Ibrahim Hakki hazretleri 
Ma'ri/ema/ne'lerinde §6yle buyururlar: 

"Evliya yoluna giden tig haslet ile gitmistir. 

1-Zaruret hususunda achgi def edecek kadar az yer. 

2-Pek ziyade uyku galebe ederse hafif bir uyku ile def eder. 

3-S6z soylemek zariiri oldugu vakit kisa soyler. Uykusu cok olan kimse- 
nin cam hasta ve i§i guctiir." 

tmdi, "a§ik"tan murad, Hak yolunun salikidir ve "ma'suk"tan murad, Hak'tir. 

Eger salik Resul-i Ekrem hazretlerinin ve o hazrete tabi' bulunan bilcum- 
le evliyamn tariki olan gece uykusuzlugunu ve ibadeti ihtiyar etmezse, gece 
yansmdan sonra vaki' olacak olan tecelli-i hass-i ilahiden mahrum olur; ve 
Hak Teala o salikin rimunun cebine gocuklann oynadiklan ceviz mesabesin- 
de olan birtakim rii'yalan doldurur. Zira ru'ya-yi saliha etfal-i tariki oyalayan 
birtakim suretlerden ibarettir. Nitekim Hz. Pir Efendimiz bir beytlerinde §6yle 
buyururlar. Beyit: 

"Midemki ben, giine§ mesibesinde olan cemal-i Hakk'm bendesiyim, hep gti- 
negten bahsederim. Ne geceyim, ne de geceye tapiciyim ki, hadis-i habdan 
ya 'niril'yadan bahsedeyim!" 

Binaenaleyh miibtedi olan saliklere tecelli rii'yada ve evliyaya olan tecel- 
liyat-i muhtelife ise uyamkhkta vaki' olur. Hak Teala kendi yoluna tevecciih 
eden miibtedi salikleri oyun mesabesinde olan latif ru'ya suretleriyle taltif et- 
tigi igin, a§ik seher vaktinde uyandiktan sonra der ki: "Bizim hakiki §ahirmz 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

olan Hak sidk u vefa dedikleri ma'namn kendisidir. §ah-i hakikiden bize 
vasil olan liituflar bizim isti'dadimiza ve ahvalimize goredir. Biz a§kta nakis 
oldugumuz icin bizim hatinmizi mertebemize gore sorar ve taltif eder." 

621. By uykusuz aonill! 13tz hunian eminiz. IM-pt aibi, dam uzerinde sopa- 
cacjiz vururuz. 

Bu beyit insan-i kamil lisamndandir. Ey mahbub-i Huda olan Nebiyy-i zi- 
samn isrine tabi' olan uykusuz goniil! Biz ma'sukun bizim hatinmizin ceviz- 
ler ile sorulmasmdan eminiz. Zira biz bekci gibi, bu alem-i suret ve cisim da- 
mimn uzerinde geceleri uykudan farig olarak sopamizi vururuz. Nitekim Hz. 
Pir efendimiz bu ma'nayi beyanen bir beyitlerinde §6yle buyururlar. Beyit: 

SyJj «jb^l ijJH j y 'oJjJ i_-J^ <u* JjJ v'j^ b s-^- 5 iif J •tefe- 4-*-* 

ij£ t j -Ui yj y ij\y ytj -yt ^y 1 - -^ J> j* *& *^*j Olif o-bJ j\ f, \yi- 

Nazmen terciime: 

"Cumle halk uykuda, ben dil-§ude daim-1 bfdar; 
Gozlerim ruy-i felekte istare sayar. 
Oyle bir gitti ki gozden ebedi gelmez hab, 
Oldu uykum igerek zehr-i Rrakm eyyar!" 

622. 'Ttizim cevizlerimiz hu degirmende kinldu Qamdan her ne soyler isek mu- 
hakkak azdu. 

"Cevizler"den murad, gerek rii'yadaki ve gerek uyanikhktaki suver-i kev- 
niyyedir; ve "degirmen"den murad, achk ve susuzluk ve uykusuzluk ve six- 
kut gibi riyazat ve mticahedattir. "Gam "dan murad, nefsin mucahedat ve ri- 
yazat icindeki sikintilandir. Ya'ni, bizim cocuk oyuncagi olan cevizler mesa- 
besindeki suver-i kevniyyeye olan. alakalanmiz riyazat ve mucahedat degir- 
meninde kinldi. Bu mucahedat ve riyazat icinde nefsimizin gektigi gamlardan 
ve sikintilardan her ne soylesek azdir. 

\j AJljji jij\ Aaj o *£ Jcj \yrl> <j"%& jj! JU^- ^/ilp 

623. 6y levm edici! I^u mocera salasi ne zamana kadardir? ^undan soma de- 
liye nasmati az verl 



*<&$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Azil", kinayan, itab ve zemmeden ve danhp azarlayan demektir. "Sala", 
da'vet ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda "sala" yerine "suda"' vaki'dir, "bas 
agnsi" demek olur. "Macera", cereyan eden ve vaki' olan §ey demektir. 
Ya'ni, ey kinayici! Beser arasmda cart ve vaki' olan tavr-i akil dairesine ne 
zamana kadar beni da'vet edip durursun? Ben ask-i ilahinin delisi olmusum 
ve tavr-i akl dairesinden gikmi§im. Binaenaleyh benim gibi bir deliye "Gel, 
akil dairesine avde et!" diye az nasthat ver ve bosuna ceneni yorma! Zira akil 
ile ask bir yerde muctemi' olmaz. Nitekim I. cildin 2012 ve 2013 numarali 
beyitlerinde soyle buyurulmus idi: 

Ya'ni "Akl-i ciiz'i a§ki miinkir olur; her ne kadar sahib goriinur ise de, o 
akil, kavil ile ve fiil ile bizim yarimiz olur; hal hiikmiine geldigin vakit nig olur." 
Binaenaleyh a§ki miinkir olan akil ma'sukun sebeb-i hicran ve firakidir. 

2>y*j\ f-*^" •^5" f^J^j^ ijlA d\j>*A 'o^P p-fti_j>J ^y 

624. 1W htcranin i§vesini iinUmek istemem. ^iecrvbe etivm, ne kadar fecrube 
edecegim? 

"Usve", gece uzaktan goriilen ate§ ve bilinmeyen bir isi murtekib olmak 
($emsu'l-Luga£) . "l§ve", naz ve kirisme ma'nasina mecazdir; ve "firib ve al- 
datma" ma'nasinda da kullanilir (Bahar-i Acem) . Burada "aldatma" ma'nasi 
munasibdir. §u halde "isve-i hicran"dan murad, sahib-i sir goriinmek sure- 
tiyle insani aldatan ve fakat hal hiikmiinde nig olan akildan ibaret olur. Ya'ni, 
ben i§ve-i hicran olan akli dinlemek istemem. Zira bu aklin sebeb-i hicran-i 
ma'suk oldugunu tecriibe ettim. Bu tecriibe olunmus bir §eyi daha ne zama- 
na kadar tecriibe edecegim! 

625. Uier ne hi, §uri$in ve deliliqin gayridir, feu yolda uzaklik ve yahancdiktir. 

"§uris", kan§iklik demek olup, burada akl-i ciiz'i tavnna muhalif hareket- 
ten kinayedir. "Delilik"ten murad, dahi, cemal-i Hakk'in hicabi olan suver-i 
kevniyye ahkamina kar§i kayidsiz kalmak ve ancak Hak'tan agah olmaktir. 
Ya'ni, akl-i ciiz'i tavn dairesinde hareket etmek ve suver-i kevniyye ahka- 
miyla mukayyed olmak Hak yolunda uzaklik ve yabanciliktir. 



G^QXS^ 



AHMED AVNt KONUK 

626. Diaydi, henim ayaguna o zinciri koyl ^ira ieSnr zindrini ko-pariim. 

Ey levm edici olan kimse! Haydi gel, benim irSde ve ihtiyanmin ayagina 
o a§k zincirini koy! Zira ben aklin miiteselsil ve zincirlenmis. olan tedbirini ko- 
pardim ve attim. 

l»iX <Jj\ j^rj J^a JJ £ jt-Li* j&> J**- OTj-P 

627. rBeutm. o muhhil olan nigarvmin kwirak ziilfilnclen gayn eger (ki yuz zin- 
cir getirirsen kopannm. 

"Ca'd", kivircik sag demektir. "Kivircik saclar" zincir halkasina benzedigi 
ve esma ve sifat-i ilahiyyenin ahkam ve asan bu alem-i gehadette miiteselsil 
bir surette zahir oldugu igin, "nigann kivircik ziilfii" ta'biri ile esma ve sifat-i 
ilahiyyeye isaret buyurulmustur. "Mukbil", makbul ma'nasmadir. Ya'ni, ask-i 
ilahi yolunda benim deliligimi baglayan ancak, nigar-i makbul olan Hakk'in 
esma ve sifatimn ahkam ve asandir. Eger bu esma ve sifatin tecellisi benim 
tavr-i akil dairesindeki hareketimi ve temkinimi icab ederse, dyle yapanm; ve 
eger surisimi ve telvinimi icab ederse dyle zahir olurum. Asia halkin ta'yibin- 
den ve levminden cekinmem. Binaenaleyh bu esma ve sifat-i ilahiyye zincir- 
lerinden ba§ka ilim ve mantik ve muhakeme, kaide ve usul gibi iki yiiz tiirlii 
zincir getirsen hepsini kiranm ve hicbirisiyle mukayyed olmam. 

628. 6y karile?! <S%§k ve namus dogru degildir. By a&ih! OJarnus kapisi uze- 
rinde ciurma! 

"Namus", kanun, kaide ve usul ve lrz ve nam ve §ohret ma'nalannadir. 
Ya'ni, ask ile tavr-i akil icabi olan namusun ictim&'i dogru degildir. Binaena- 
leyh ey a?ik, namus kapisi iizerinde durma ve "Eger saika-i a§k Ue aklm tav- 
n haricinde hareket edersem halk bana ne der?" deme! Belki ma'sukun ira- 
desine tabi' ol; halk ne derlerse desinler. Nitekim III. cildin 4708 numarah 
beytinde §6yle buyurulmus. idi: 

Terciime.* "Askin mutnbi vakt-i sema'da bunu calar: Bendelik bag ve efen- 
dilik bas. agnsidir." 



°$^e 



MESNEVf-t SERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

629. valuf cjeUi Ju, ten pat/Iak olayim; nak$i birahaywi, ba§tan ba§a can olayim! 

Ya'ni, suver-i kevniyyeden busbutun soyunmak vakti geldi. Binaenaleyh 
artik cisim nak§im ve suretini birakip bastan ba§a can olayim! 

630. By uianma ve dii§iinmenin dii§mam! QeX hi, utanma ve hayd -perdesini 
yirihm. 

Ey utanma ve dusiinmenin du§mani olan a§k-i ilahi, gel ki, gece ve gimdiiz 
benim gonlumiin yari oil Zira ben artik utanmamn ve hayamn perdesini halka 
karsi yirttim ve halk benim hakkimda "Ne soylerlerse soylesinler!" dedim. 

631. By sihirbazhkian dolayi cdmn uyhusunu baglami§ olan! ZKah aonullu aab 
yar hi, alemde sensinl 

"Yara"daki elif, elif-i taaccub olmak miinasibdir. "Canin uykusu"ndan 
murad, suver-i kevniyyeye olan alakadir. Ya'ni, ey a§k-i ilahi! sihirbazlik 
yaptin ve efsun okudun. Nihayet cam alakat-i kevniyyeden kurtardin. Kari- 
nine karsj siddet gosteren yar-i acib alemde ancak sensin.' Nitekim ask hak- 
kinda cenab-i Pir efendimiz Divan-i KetaHerinde soyle buyururlar: 

J^d- LS *j Oj— i d\ Xj-i 0L>- Jj\j>- jjipl Cij~*J ,y j. J-i^ 

"A§k benim iizerime en buyiik rusunu okudu. Can o efsunu i§itti, artik uyu- 
mayor. " 

ikinci misra'in ma'nasmda diger bir vecih dahi varid olur: "Yara ki"de 
"ki", istifham icin olmak ihtimali vardir. Bu surette ma'na "Kati gonullu acib 
yar alemde kimdir? Ey ask, sensin!" demek olur. 

632. Diaydi, sahnn bogazini tut ve sih, ey binici, ta hi, ashm gonlii ho§ olsun! 

Bu beyt-i serifte asktan manuka intikal buyurulmustur. Ya'ni, "Ey mer- 
keb-i cismin binicisi olan ma'suk-i hakiki! Haydi, sabnn bogazini tut ve sik, 
ta ki, a§kin gonlii ho§ olsun!" "Binici"den murad, vucud-i hakiki-i Hak'tir. Zi- 



<^5e^> 



AHMED AVNl KONUK 

ra Hak bilcumle taayyiinatin hiiviyetidir. Ve cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma 
tffi'lerinde bu ma'nayi atideki beyitte [soyle] beyan buyururlar: 

£~*jj*j JjLj y (Jjjt ^Ajy~ j** 4 ^~* J*^ O (_£.li Lf S JLfc?- 

"Ey cisim! Senin sirtmda kirn oldugundan haberin var midir? Ayagi felek iis- 
tiine koy ki, senin yarin peridir. Bir kimsenin hamah oldun ki, btitiin dmriin- 
de gtines senin nuruna bakmaya kadir olmaz. " 

J^j^ j OlJA* t* <_!■> <j\ J^i **y? dk>- ^f s'jy-^ ^ 

633. ^akmad-ikga onun yonlu ne vakit ho§ olur? By hizim gonliimuz! Onun 
haneHan ve menzilidir. 

"Hanedan", burada "ev ve ocak" demektir. Ya'ni, ask bir atestir ki, taal- 
luk ettigi kalbi yakmadikca o askin gonlii hos olmaz. Ey ma'suk! Bizim gon- 
liimuz senin askinin evi, barki ve ocagidir. "Askin gonlii hos olmak", askin 
kemalinden kinayedir. 

634. ^Kenii evini yakar isen yak! O^Cimdir o kimse ki, "Caiz olmaz!" desin? 

Ey ma'suk-i hakiki! Kendi evin olan asigimn kalbini ate§-i askin ile yakar 
isen yak! Senin bu yakmana ve tahnbine karsi "Caiz degildir, nigin yakiyor- 
sun?" diye i'tiraz edecek bir kimse yoktur. 

£~*J J^ O&r 6^\* '^ ^*~^ ji^ <J\ L> ^ Cf^ jj— < Jff' 

635. 6y kukremis arslan! 1$u evi iyi yak! Sftsipn evi boyle iaha evladir. 

"§!r-i mest", kizgin ve kukremis arslan ma'nasina olup, tecelli-i celali sa- 
hibi olan Hak'tan kinayedir. Ya'ni, ey tecelliyat-i celaliyye ve kahriyye sahi- 
bi olan ma'sukum! Hem senin ve hem de benim evimiz olan bu kalbi iyi yak! 
Onda senin askinin atesinden ba§ka bir sey kalmasm. Zira asigin kalb evi bu 
halde olmak daha evla ve munasibdir. 

636. nSunlan soma bu yanmayi kible ecleyim. 2Xra ki hen sem'im; yanrna ile 
aydinliijim. 



^P? 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Senin ate§-i a§kin ile yandiktan sonra, bu yanmayi kendime kible ve reh- 
ber edeyim. Zira ki ben cism-i kesifim ile §em' mesabesindeyim. §em' yan- 
mak ile ziya verdigi gibi, ben de senin ates-i askindan zahir olan nur ile et- 
rafi aydinlatinm. 

637. Gy babal ^Uu gece uykuyu bvrakl ^Btr gecelik, uykusuzlar mahallesin&e gezl 

"Yek §ebi"deki "ya", masdariyettir. "Uykusuzlann mahallesi", evliyaulla- 
hin mesleginden kinayedir. Ya'ni, ey senelerce uykuya dahp ihtiyarlamis ve 
ailenin babasi olmu§ olan kimse! Bu dalgin uykular sebebiyle Hak yolunda 
terakki edemedin. Bari bu gece uykuyu birak da, bir gecelik olsun, uykusuz- 
lar mahallesinde gez ve evliyaullahm mesleginde yurixl 

638. nSak bunlara hi, deli olmuslardir. Duslat sebebiyle pervane gtbi olm&slerdir, 

Bak bu uykulanni feda eden evliya-yi Hakk'a ki, onlar cemal-i Hakk'in 
delisi olmuslardir ve §iddet-i asklan onlan askta fani ve Hakk'a vasil etmis- 
tir. Pervaneler nasil muma garpip yanarak olmusler ise, onlar da cemal-i 
Hakk'in sem'ine garpip pervaneler gibi 61mu§ler ve tamamiyle kendilerinden 
gecmisterdir. 

j^p jl>- ^jS c-i«i ^Uijl jAt ijjfi- 0U1>- \j~$<£ jjjI j>^j 

639. nZak, halhin gemileri askin garkuLir. [juya askin bogazt bir ejderha oldu. 

Bak, halkin cisim gemileri bu viicud-i izafi aleminde hep a§ka gark olmu§- 
Uir. Sanki askin bogazi bir ejderha olmus da, onlann hepsini yutmu§tur. Hz. 
Fir efendimiz FlhiMa Fih'in 55. fashnda soyle buyururlar: 

"Hakk-i Bari'deki muhabbet butiin alem ve halayikta, mecusi, yahudi ve 
nasranide ve ciimle mevcudatta kamindir. Bir kimse mucidini nasil sevmez? 
Muhabbet onda kamindir. Ancak mevani' onu mahcub kilar. Mevani' miir- 
tefi' olunca, muhabbet zahir olur. Mevcudat ne demek?! Adem bile mevcud 
olmak igin cusi§tedir... ilh." 

640. Hiir ejoerhadxr ki, gorunmez. DiaHbuki goniil kaytcdir. 'Dag gibi olan akd 
i$in kehrubadir. 



GspyiGg, 



AHMED AVNl KONUK 

A§k bir ejderhadir; His goziiyle goriilmez, fakat gonuller kapar ve yutar. 
Dag gibi metin ve rasih olan akillan kehriibanin copii kaptigi gibi kapar. 
"Kehriiba", cop kapan ve "kuhriiba", dag kapan demek olur. Iki ma'na da 
burada munasib olur. 

641. Dier attann akli hi, ondan ayah oliu, iabtalan irmak suyuna dohiu. 

"Tabla", esnafin icjne birtakim satilacak e§ya koyduklan kaptir. "Attar", 
giizel kokulu maddeler ve ltriyat satan kimsedir. Bu beyt-i §erifte Feridiiddin-i 
Attar (k.s.) hazretlerinin menkibesine i§aret buyurulur. Mevlana Cam! hazret- 
leri o menkibeyi NefahM'l-Ons'de soyle beyan buyururlar: 

"Hz. Attar'in tovbesine sebeb bu idi ki: Bir gun attarhk dukkamnda ahs 
veri§le me§gul idi. Bir dervis. gikageldi ve birkag def'a "Allah nzasi igin bir §ey 
verf" dedi. Hz. Attar dervi§e kulak asmadi. DervT§: "Ey efendi! Sen nasil ole- 
ceksin?" dedi. Attar dahi cevaben: "Senin oldiigun gibi", dedi. Dervis : "Acib 
§ey! Sen benim dldugiim gibi olebilir misin?" dedi. Attar: "Evet!" dedi. Dervi- 
sin agactan yapilmis bir keskulii var idi, ba§inin altma koydu ve hemen "Al- 
lah!" dedi ve can verdi. Hz. Attar miiteessir olup diikkanmi dagitti ve ehllul- 
lah tarikina suru' etti." 

Hz. Attar hicretin 627 senesinde Muhammed Harezmsah zamamnda Cen- 
giz istilasi esnasinda 124 yasmda oldugu halde §ehiden vefat etmistir. Ya'ni 
Feriduddtn-i Attar ve emsali zevatin akli asktan agah oldugu vakit mal ve 
meta'ini yokluk irmagi igine doktii ve tarik-i fakn ihtiyar etti. 

J^.\ \yg *J Us- ^ (J 0>1 U ^U J yr Jljf JJ 

642. 0it ki, hu irmaktan ebecle ka&ar yukan ijelemezsin. Diahka hi, onun i$in 
hir kufuv olmadi. 

Ey Hakk'in a§igi! Git ki, bu fena ve yokluk irmagindan ebede kadar yu- 
kan gikip kendinin kendiligini bulamazsm. Sen Hak'ta fan! olduktan sonra 
zannetme ki, Hak olursun. Ha§a! Haddizatinda senin viicudun yoktur ki, bir 
Hak, bir de sen mevcud olasin. Zira bu dyle bir fena ve yokluktur ki, onda 
asla hulul ve ittihad yoktur, Eger senin Hak olman lazim gelse, senin Hak 
Teala'ya kiifiiv ve nazir olman icab eder. Halbuki Hak Teala sure-i Ihlas'ta 
XJ lyr '«J 'j£t JJ, (ihlas, 1 12/4) ya'ni "Hicbir kimse onun naztri olmadi" bu- 
yurur. Bu fena hali akil ve zeka ile anlasrian bir hal degildir; tatmayan bil- 



^e 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. CILT • MESNEVl-6 • 

mez. Nitekim V. cildin 4141 ve 4142 ve 4143 ve 4144 numaraii beytlerin- 
de §6yle buyurulmus. idi: 

Li jl Jjv Jti JfjJ&s Ul jj\ \j\ ji* £& jl Jfi^ ij-S> ^ 

(^it* il^l j Jji>- jl 4J Ju jJ J-L* <ujaj Jj^- 4XL 

Terciime: "Bu "ene" tefekkiir cihetinden ne vakit kesf olur? Bu ene fena- 
dan sonra mek§uf oldu. Bu akillar iftikadda, ya'ni kaybolmusu aramakta hu- 
■101 ve ittihad cukuruna diiser. Ey iktirab cihetinden giinesin sua'mda yildiz 
gibi fan! olmus Ayaz! Belki sen nutfe gibi tene miibeddelsin, miifteten olan 
hulul ve ittihad cihetinden degil!" 

Bu Babtaki izahat-i akliyye II. cildin 1 724 numarasina musadif olan &X 
jlu ifs ji jj4j (Xi tf . ju; <J £^>s j\ cj£ [ya'ni "Odur ki 'Ben hasta oldum, 
beni iyadet etmedin. Ben hasta oldum ve yalmz olmadi"] beyti ile onu mii- 
teakib olan beyitlerde gegti. 



643. By muzevvir! fioz ap ve gor! CNe vakte kadar, onu ve burnt bilmem, diye- 
ceksin? 

Ey, kamilim! diye halki aldatan miizewir ve yalanci §eyh efendi! Sen 
ehl-i fenamn akla takrib icin soyledikleri sozleri ezberledin ve halka karsi 
kendini Hak'ta fani olmus gibi gosterip, onu ve bunu, ya'ni Ali'yi ve Veli'yi 
farketmez bir haldeyim, deyip duruyorsun. Ve guya bu alem-i keseratta 
Hakk'i mugahede ettigini anlatmak istiyorsun. Gozunii ag ve haktkati gor ki, 
sen hakikatte Hakk'a degil kendine tapiyorsun ve da'vet ettigin bicareleri de 
kendine tapmaya da'vet ediyorsun. 

644. \Riya ve mahrumluk vebasm&an yuhan gel! Oiayy u *3Cay\jQm a mensub 
olan cihana gel! 

Ya'ni, veba illeti gibi viicMunu bastan ayaga kadar istila eden riya ve 
mahrumluk hastahgmdan yukan gel ve nefsaniyet aleminden cik! Hayy u 



cgxcp 



AHMED AVNl KONUK 

Kayyum olan Hakk'a mensub ruhaniyet alemine gir ve ruhun halife-i Hak ol- 
dugunu gor! 

645. %a ki, gormuyorum aoriiyorum olsun ve senin bu bilmemlerin biliyorum 
olsunl 

Ya'ni, ruhaniyet alemine girip Hak'ta fan! olduktan sonra, beka-billah mer- 
tebesine vasil olursan, raahvdan sahva gelip, ewelce ehl-i fenaya takliden 
"Bilmem!" dedigin §eylerin hepsini bilir bir hale gelirsin; ve o vakit viicud-i 
hakiki-i Hakk'm meratibini idrak edip her bir mertebenin hakkim verirsin. 

646. CMestlikten ^ep ve mestlik baqiflayici ol! Hiu telvinHen onun istivasina 
naklet! 

Bu beyt-i §er!ften fena-fillah mertebesinde olanlann mur§id ve rehber ola- 
mayacaklanna isaret buyurulur. "Telvin", saliklerin renkten renge girmeleri- 
ne ve halden hale intikal etmelerine derler. "Istiva", burada "karar etmek" de- 
mek olup, telvmin mukabili olan "temkin" makamma i§aret buyurulur. Ya'ni, 
ey fenanin sarho§u olan salik! Bu mertebede kalma! Zira fena hali telvin 
makamidir. Binaenaleyh Hak sarhosjugundan gee ve sahva ve ayiklik mer- 
tebesine gelip, ehl-i gaflete sarhostok bagisjayici oil Zira beka-billah hali tem- 
kin ve istiva halidir. 

c*-~e> c^~~> jU^>- cjjS j* j^> j> C-— — o (_5-^-^ 00' y csj^ *^" 

647. ^u mestlikten ne kadar nazlanirsan kafulir. Uier mahalle ba§inda bu 
kadar mesi varfax. 

Bu beyt-i §er!fteki "mestlik"ten murad, ehl-i gaflet olan ulema-i zahirenin 
mestligidir ki, onlar istidlali olan ilimlerinden dolayi kemal da'vasinda bulu- 
nurlar ve bu ilimleriyle iftihar ederler. Nitekim ilm-i hikmet ve kimya alimle- 
ri bu ilimlerin sarhogudur; ve felsefede mahir olanlar dahi bu felsefenin mes- 
tidir; ve kezalik tebabet ve hey'et gibi ulum-i muhtelifenin mutehassislan da- 
hi ihtisaslanyla iftihar edip, bu ilimlerin sarho§udurlar. Fakat bu kemal da'va- 
sinda bulunanlann arasinda her vecih ile ittihad yoktur. Birgok mes'elelerde 
birbirlerinin fikrini cerh ederler; ve boyle sarhoglar her tarafta ve her memle- 
kette mebzuldiir. Ya'ni, ey alim-i zahiril Bu istidlali olan ilmin sarhosjugun- 



rgm 



MESNEVl-t §ERlF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

dan dolayi ne kadar nazlamp durursun?.. Bu kadar nazlanman ve tefahuriin 
kafidir. Her mahallenin ba§inda ve her tarafta boyle sarho§lann adedi goktur. 
Bu cokluk ise haktrdir ve asla kiymeti yoktur. Binaenaleyh iftihara ve naz- 
lanmaya degmez. 

648. €ger iki diem yarin sermesti dolu olsa, 7iep bu olurlar ve o bir hakir deflildir. 

Eger diinya ve ahiret yar-i hakiki olan Hakk'in sarhosu ile dolu olsa, ara- 
lannda asla ihtilaf olmaz, hepsi bir ve sahs-i vahid hiikmiinde olurlar; ve on- 
lann sahsen cokluklan iginde vaki" olan ittihadlan ve birlikleri zelil ve hakir 
degildir. Qiinkii onlann ma'suklan serif ve azizdir; ve onlann ittihadlan da bu 
aziz ve serif olan ma'suklannin etrafinda vaki' olmustur. 

649. n^u $okluktan bir hakirltk yelmez. Jiakir kim olur? V^ara mensub olan 
bir ten-peresi! 

Binaenaleyh bu yar-i hakiki olan Hak sarhoslannin surette gok olmalann- 
dan dolayi bu cokluga hakirlik ve ziliet gelmez. Zira bunlar nura mensub olan 
ma'suk-i hakikinin a§igidirlar. Hakir olan kimdir, bilir misin? Nara mensub 
olan bir ten besleyicidir. Zira ten ve cisim alem-i kesafet ve unsuriyattandir. 
Kesafet ve unsuriyat ise nura degil, nara mensubdur. 

650. Bger cihan aune§in nurundan dolu olsa, iltihabi hos olan o hararet ne va- 
kii hakir olur? 

"iltihab", burada "su'le vermek" demektir. Ya'ni, her goklugun hakir ve 
kiymetsiz olmayacagimn misali budur ki, eger gunesin niiru ve ziyasi cihani 
kaplasa ve o ziya her yere niifuz etse, o parlamasi latif olan hararet zelil ve 
hakir ve kiymetsiz olur mu? Zira o sule ve ziyadan ve hararetten ciceklere 
ve esyaya turlu turlu renkler ve nebatat ve hayvanata hayat gelir. 
* 

651. Jakat bu ciimle ile beraber daha yukan salm! JZird SUlatim arzi aenis 
ve ram oldu. 



°$2P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Ram" kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "miinkad" ma'nasi 
miinasib goruniir. Bu beyt-i serifte makam-i fenada bulunan saliklere nasihat 
vardir. Ya'ni, Hak sarhoslugunun §erafeti ye izzeti ile beraber, ey salik, daha 
yukan sahn! Ve bu mertebenin fevki olan beka-billah mertebesine terakkiye 
cahs! Zira Allah Teala'mn arzi ve mulk-i viicudu genistir; ve bu genis olan 
arz-i viicud mukerrem olarak yaratilan bem-Adem'e ram ve miinkaddir. 

c~~* ^Ji jy>j j> (j j j\ j j c~-t «— f^t j\i y? (j-"* ' <j^ **■ r 

652. Qer§i bu mestlik kir renkli doaan aibidir; zemin-i kudste ondan daha ali~ 
si vardir. 

Gerci bu Hak sarhoslugu ve fena-fillah mertebesi kir renkli ve mu'teber olan 
dogan ku§u gibidir. Ciinku bu mertebede bulunan saliki halk kamil zannedip 
etrafina toplamrlar. Binaenaleyh kir renkli avci dogan, kuslan nasil avlar ise, 
bu fena-fillahtaki mestlik hali de bbyle halki avlayici olur. Fakat alem-i kuds- 
te bu mertebeden daha yliksek olan beka-billah mertebesi vardir. 

Ma'lum olsun ki, fena-fillah mertebesinde bulunan bir kimsenin nazann- 
da halkm viicudu muhtefldir ve halk arasinda kendisinin sarhoslugu da za- 
hirdir. Binaenaleyh halk onu kamil zannedip ondan istimdad ederler. Fakat 
beka-billah makaminda bulunan kamilin nazannda hem halkin ve hem de 
Hakk'm viicudu meshud ve onlann halk arasinda ya§ayi§i bu alem-i zahirin 
ahkamma da muvafik oldugundan, halk bu kamilleri kendi hallerine kiyas 
edip fark edemezler; ve mecazib-i ilahiyyenin cogu bu fena-fillah mertebesin- 
de bulunan saliklerdir ki, onlar o makamdan terakki edememisterdir. Nitekim 
cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Ffh'in 41 . faslinda soyle buyururlar: 

"Butun halk mecazibin ziyaretine giderler. Ve "Belki bu odur!" derler. 
Dogrudur; boyle bir §ey vardir. Fakat mahallinde galat etmislerdir. O sey ak- 
la sigmaz. AMa sigmayan her ne ise odur. Her ceviz yuvarlaktir; fakat her 
yuvarlak ceviz degildir. Onun nisam dedigimizdir. Filvaki' enbiya ve evliya- 
mn bir hali vardir ki, ifadeye ve zabta gelmez. Lakin akil ve can ondan kuv- 
vet alir ve perverde olur. Etrafini devir ettikleri mecazibde bu ma'na yoktur 
ve halleri tebeddiil etmez ve onlar ile aram etmezler. Halbuki halk onlar ile 
aram ettiklerini zannederler. . . ilh." 

653. Qii, imtiyaz i$inde, ruh ufleyicilikie ve mest ve mest ijapici bir DsrajU oil 



*}&$& 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, ey fena-fillah mertebesinde bulunan salik! Git, diger Hak sarhosjan- 
nui arasindan aynhp beka-billah mertebesine terakki et ve onlardan bu suretle 
rmimtaz ol! Israfll (a.s.) nasil surunu iifleyip oluleri diriltir ise, sen de bu 
makam-i kemalde gaflet icjnde olu mesabesinde olan insanlara hayat-i ma'ne- 
vi tifleyicilik hususunda bir israfll ol ve sahv ve ayiklik iginde mest ol! Ve salik- 
leri fena fillah makamina terakki ettirici ve Hakk'in sarho§u yapici bir israfll ol! 

654. uMesiin kalhine vakidki mizah endi§e- oldu, i$, ' yr Bunu hilmem ve onu bil- 
mem!" oldu. 

"Mizah", latife ve lagv soz soylemek ma'nasinadir. Burada "§atah" 
ma'nasi murad buyurulur. §eyh-i Ekber (k.s.) hazretleri Istilahat-i Sufiyye'le- 
rinde buyururlar ki: "§atah", kendisinde hamakat ve da'va kokusu olan so- 
ze derler ve o muhakkiklardan nadiren vaki' olur." Binaenaleyh bu §athiye 
fena-fillah makaminda bulunan saliklerde gok olur. Ya'ni, Hakk'in mesti olan 
saliklerin kalbine vaktaki mizah ve §atah fikri galib oldu, binaenaleyh onla- 
nn i§i, "Bunu bilmem ve onu bilmem, ya'ni alem-i keserati fark ve temyiz 
edemem!" demek oldu. Halbuki alem-i keserat viicud-i hakikinin meratibin- 
den bir mertebe olup alem-i histe vaki'dir ve onun ahkamina riayet lazimdir. 
Bu sebeble bu Hak sarhoslan olan fena-fillah mertebesindeki saliklerden ek- 
seriya ta'til-i ahkam-i seriat gibi egri hareketler vaki' olur ve onlara iktida as- 
la caiz degildir. Zira bunlar meratib-i vucudun ahkamina riayet edemezler. 
Beka-billah mertebesinde olan kamiller ise bunlann hilafinadir. 

655. ur Bunu hilmem ve onu hilmem!" ne t$indir? Onu hi, hiliyoruz kimdir; de- 
men icindir. 

Evet, "Bunu bilmem ve onu bilmem!" deyip Hakk'in masivasi olan kese- 
rati nefy etmek vardir. Fakat bu sozler ne icindir, bilir misin? Bu keserat-i e§- 
yada bi-hasebi'1-esma ve's-sifat zahir olanin kirn oldugunu biliyorum, demen 
icindir. Ya'ni masiva-yi Hakk'i nefyedip viicud-i hakikiyi bu keseratta isbat 
etmek icindir. Yoksa, onu, bunu bilmem, demek o viicud-i hakikinin merati- 
bini inkar ve nefy igin degildir. Zira viicud-i hakikinin meratibi sabittir ve o 
meratibten her birinin ayn ayn ahkami vardir; ve bir kamil ve arif igin o me- 
ratibin ahkamina riayet etmek vacibtir. 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

656. Otfefy sozde isfcai i^inctir. O^efyi hirak, ishattan ha§lai 

Ya'ni, nefyi mutazammin olan bir soz soylenirse, mutlak bir §eyin varhgi 
isbat icindir. Binaenaleyh nefyi birak ve isbattan soz soylemeye ba§la! Ya'ni 
eger, bu alem-i kesafetin suretleri yoktur ye mevhumdur, diye nefy edilirse 
bil ki, vucud-i hakiki-i Hakk'i isbat etmek icmdir. Zira bu vticudat-i izafiyye- 
nin viicud-i vahid-i hakiki olmaksizin kiyami miimkin degildir. Bilcumle su- 
ver-i kesifenin ve taayyunatin Kayyum'u Hak'tir; ve bu mezahir-i taayyunat- 
ta zat ve sifati ile ve esmasi ile Zahir olan Hak'tir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de 
'jbQ\j 'jMj ';*■% Jj^ j* (Hadid, 57/3) ya'ni "Ewel O'dur ve Ahir O'dur ve 
Zahir O'dur ve Batin O'dur" buyurulur. Binaenaleyh Hakk'i kendi vticudunda 
ve cemi'-i mevcudatta isbat et ve onu kendinden ayri gorme! Nitekim ayet-i 
kerimede j^i jj~ '# <Ji i,>j\'J,Jj (Kaf, 50/16) ya'ni "Biz o kimseye sahda- 
manndan'daha'yalahiz" buyurulur ve keza o j^- u 'j3 3 '^sL <di J}\ J~j {Va- 
kia, 56/85) ya'ni "Biz ona sizden daha yakiniz' ve fakat siz'gormezsiniz" bu- 
yurulur, Beyt-i Hz. Misri-i Niyazi: 

Oyle sanirdim aynyim; dostgayndir, bengaynyim. 
Benden gorup i§iteni, bildim ki, o canan hni§. 

657. Oiay&i wr Bu yoktur ve o yoktur" u hirak. ki, O varlir, O'nu one aet\r\ 

Ya'ni, ey fena mertebesinde bulunan sarhos! Haydi, "Bu yoktur ve o yok- 
tur" soziinu birakf Zira bu yoktur ve o yoktur diye alem-i keserati nefy et- 
mek viicud-i hakiki-i Hakk'in meratibini nefy ve inkar etmektir. Bu ise ma'ri- 
fette nahsliktir. Zira o vucud-i vahid-i hakiki her bir mertebesinde hem ay- 
niyet ve hem de gayriyet ile sabittir. Binaenaleyh bu alem-i keseratta yalniz 
gayriyet cihetini nazar-i i'tibara ahp Hakk'in zatini esyadan nefyetmek dog- 
ru degildir. Binaenaleyh o viicud-i hakiki ki, kendinin her bir mertebesinde 
sabittir, nefy ve inkardan gee. de O'nu ileri getir ve isbat et! 

c^~* &} d\j jA; <j\ jy\ j> ^ c ~"jI Lr~* ^^ J J • J* 

658. CNe/yt hirak ve ancak. vara tap 1 . By haha! HZunu o sarho§ Tiirk'ien Syren! 

Ya'ni, mezahirin ve keseratm nefyini birak ve onlarda zahir ve viicud-i 
hakiki ile var olan zat-i Hakk'i isbat et ve ona tap ve ona miiteveccih olup 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

ibadet et.' Ey nefy iginde ihtiyariamis olan salik! Bu isbat mes'elesini atide 
kissasi gelecek olan sarhos Turk beyinden ogren! Ma'lum olsun ki, her bir 
ferd-i beser anasindan dogup kendini ve muhitini idrak etmeye basjadigi 
vakit, ewelen bu taayyiinat-i kesireyi goriir; ve onlann tasarrufat ve tees- 
siirat-i muhtelifesi altinda kalip batin-i ahvalden bt-haber bulunur; ve bir 
kimsenin kendi iizerinde miiessir ve mutasarnf bildigi her §ey onun ilahidir. 
Zira "ilah" ism-i cins olup, hak olsun ve batil olsun her bir mutasarnfa ve 
miiessire ltlak olunur. Nitekim sure-i Casiye'de •£* 4ji iL-i ^ cJ>f (Casiye, 
45/23) Ya'ni "Hevasini ilah ittihaz eyleyen kimseyi gordiin mil?" buyuru- 
lur. Bunun icin kelime-i sehadet nefy ve isbattan miirekkeb olan "La ilahe 
illallah" suretinde vaki'dir. "La ilahe" ile yalanci ma'budlar ve mutasarnflar 
nefy olunur ve sonra ma'bud-i hakiki olan "Allah" isbat olunur. Zira bu 
ism-i celil ancak ma'bud-i hakiktye ltlak olunur. Ve "ilah" ve "Allah" keli- 
meleri hakkinda sarih-i Mesnevi Ismail Rusuhi Ankaravi (k.s.) hazretleri- 
nin Futuhat-i Ayniyye ismindeki Fatiha-i §erife tefsirinde tafsilat-i miifide 
vardir. 



<?* 



\y\L \jjL^ iii j \j J & \J,J, iii 4jy"yv «j^i yj, j\ms <jj ii «r ^.^ 
^y ^ $ J 1 ^-V^ *r j* u j-ijst- ^ oTji j\^\ ft. ja ^ 

" ** -* ■ * 

(_£j-i c~vw< (j\J&- *_, >\jJ* jj i£y* il--*& C-w^J j \j /jS* JL^»- 

Mahmur olan Turk beyinin sabah vakti sar&binda salgici 

istemesidir,- ve "Allah Teala'nm evliyasi i^in hazirladigi bir sar£b 

vardir ki, ictikleri vakit sarhos olurlar ve sarhos olduklan vakit p&k 

olurlar ilh..." hadisinin tefsiridir. 

"Her kim mucerred ise o meyden icmek icin; Mey esr&r kiipiinde 

ondan dolayi kaynar." 



°&P? 



AHMED AVNt KONUK 



Allah Teala buyurur: "Muhakkak ebrar bir kadehten Verier ki, onun 

mizaci kafurdur" (Insan, 76/5). 
"Bu mey ki, sen iciyorsun, haramdir; biz helalin gayrini icmiyoruz. 
Cahs, xk yoktan var olasin ve Huda'nin sarabmdan sarhos olasinf " 



"Mahmur", sarhos olan ve sarhosluk sebebiyle sersem olan kimse ma'na- 
lannadir. "Sabuh", sabah vakti igilen §arab demektir. "Emir-i Turk"ten mu- 
rad, mutavassit olan saliktir, Zira §eyh-i Ekber (k.s.) hazretleri buyururlar ki: 
"Sema'da mutavassitlara faide vardir. Zira Hak mestligi onlara sema'dan ve 
mutnbdan zuhur eder. Miintehiler ise sema'siz Hakk'in mestidirler." Ve se- 
ma' hakkindaki izahat IV. cildin 728 numarah beytinden i'tibaren miinderic- 
tir. Bu surh-i serifte isaret buyurulan hadis-i serifin tamami sudur: JU; 4J ai 

lSjISLji Vt <u^jL>V Vy OjJji ijjb ijju>- j liij jjui* ijjuu -up j.u* jui» ^ ir^Ju ijjU* Ya'ni 
"Allah'm bir §arabi vardir ki, onu evliyasi icin hazirlamisttr, ictikleri vakit sar- 
hos. olurlar ve sarhos. olduklan vakit tayyib ve pak olurlar; ve pak olduklan 
vakit hafif olurlar; ve hafif olduklan vakit ruhen ugarlar; ve uctuklan vakit 
nesat ederler; ve run aleminde kaim olduklan vakit hayran olurlar. Be§eriyet 
karartisi kaiktigi vakit esrar-i ilahiyi cerr ederler ve beseriyetleri eridigi ve fa- 
ni olduklan vakit halis olurlar. Kendi hiiviyetlerine eristikleri vakit maksad- 
larina vasil olurlar; ve vasil olduklan vakit viicud-i Hakkani ile bald olurlar; 
ve baki olduklan vakit Melik-i Muktedir indinde mak'ad-i sidkda miiluk olur- 
lar; ve sirr-i vahdeti bulduklan vakit dahi bu sdzu soylerler ki, onu ancak Hak 
sarho§lan anlar." 

"Mey der hum-i esrar ilh..." bu beyt-i §erifte mezkur olan "mey" hadis-i 
serifte sifati beyan buyurulan meydir. Ya'ni, o sarab-i ma'nevi, sifat-i nefsa- 
niyyeden soyunmus olan saliklerin icmesi igin esrar-i ilahiyye kiipu iginde 
kaynar durur. Ve bu sarab-i rria'nevi hakkinda Hak Teala sure-i Dehr (in- 
san) 'da . ^Jt. ..'o^ '/Jft oi (tnsan, 76/5) [ya'ni "Muhakkak ebrar bir kadeh- 
ten icerler ki...ilh."] buyurur. Ayet-i kertmede mezkur olan "kafur" hakkin- 
da mufessirlerin muhtelif mutalaati vardir. tbrahim-i §uttar (k.s.) Ayine-i 
Hakayik-numa ismindeki kitabinda buyurur ki: "Ehl-i hakikat mertebe-i aha- 
diyyeye "ayn-i kafur" ta'biriyle de i§aret ederler. Zira bu mertebe esma ve si- 
fat ve ef al renklerinden aridir ve higbir renk ile renklenmis. degildir." (Cevi- 



o^^ 



MESNEVM §ERlF §ERHI / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

hir-i Gaybf). Bu ma'naya gore ayet-i kerimede beyan buyurulan sarab-i 
ma'nevi, zat-i mutlakin tecelliyatiyla memzuc ve kan§mi§ olan bir kadehten 
igilir. 

"In mey ki tu mi-hori... ilh." Ya'ni, ey nefsani ve cismani olan kimse! Bu 
senin ictigin ispirtolu sarab vesair icki §er'an haramdir. TecelliyaM Hakk'in 
meclasi olan akli berbat edip, insani hayvandan daha a§agi bir derekeye dii- 
suriir. Bizim ictigimiz ma'nevi §arab ise, akli ve kalbi cilalandinr ve insani 
melekiyet mertebesine ve ondan daha yukanya terakki ettirir. Qalis. ki, yok 
hukmtinde olan bu viicud-i izar! aleminden yiikselip viicud-i Hakkani ile var 
olasin ve Hakk'in bu sarab-i ma'nevisinden sarho§ olasin! 

659. HZir acemi 'Xurk seher vaktinde uyanii ve §arabin sersemliginden dolayi 
mtdrtb isteyici oli&u. 

"A'cemi", liigatte sozii layikiyla becerip sdyleyemeyen ve i§te mahir ol- 
mayan miibtedi kimse demektir. "Mutnb", saz calan ve gazel ve sarki gibi 
asar-i mustkiyyeyi teganni eden kimsedir. Ya'ni, bir salik-i mutavassit seher 
vakti uyandi ve zikr-i ilahiden dolayi kendisine anz olan sarhosjuktan ve bi- 
hu§luktan dolayi, giizel ses ile kaside okuyucu bir mutnb istedi. 
_ * > * t tt 

660. Can mutnhi sarhoslann munisi olur. mezesi ve qiddsi ve kuvveti olur. 
[644] * ' »■ 

"Nukl", icki igenlerin yedikleri meze; "km", gida demektir. Ma'lum olsun 
ki, "mutnb", "itrab"dan ism-i faildir. Asli "tarab"dir ve "tarab", ekseriya se- 
vingten ve siirurdan insana anz olan bir hafifliktir. Binaenaleyh "mutnb", lii- 
gatte "insana hafiflik verici" demek olur. Bu ma'na-yi umumiye gore "mut- 
nb", biri ruhani ve digeri cismani olmak uzere iki nevi'dir. "Mutnb-i ruhant" 
insan-i kamildir ki, hakayik ve maarife dair olan sozleriyle insanin ruhuna 
nefsaniyet sifatlannin galebesinden hasil olan sikleti ve agirhgi def eder; ve 
cismani olan mutnb dahi sazendeler ve hanendelerdir. Bunlar da ba'zi ahval 
sebebiyle nefse anz olan sikleti tahflf ve def'-i gam eder. Nefsani ve cismani 
olan kimselerin can kulaklan mutnb-i ruhaniye kar§i kapalidir, ancak, mut- 
nb-i cismaniye karsi agiktir; ve bu cismani olan mutribin nagmelerinden ne- 
rlsteki siklet kalkar; ve hasil olan hiffet sebebiyle nefsin sikletleri harekete ge- 
lir. Mesela, fuhsa mutemayil olan nefis fuhus. ister ve igkiye mutemayil olan 



AHMED AVNl KONUK 

nefis igki ister ve oyun ve lehviyata mutemayil olanlar dahi bunlan isterler. 
Binaenaleyh boyle kimseler hakkinda mutnb muzirdir. Fakat sifat-i nefsaniy- 
ye. ile mucahede icmde bulunan saliklerin can kulaklan mutnb-i ruhaniye ve 
cisim kulaklan da mutnb-i cismaniye kar§i aciktir. Binaenaleyh "mutnb-i ru- 
hani" bunlann rtihuna, nefsaniyet sifatlannin galebesinden hasil olan sikleti, 
hakayik ve maarif-i ilahiyyeye dair olan sozleriyle def eder ve onlar kendile- 
rinde hiffet bulurlar. Eger bu esnada mutnb-i cismani dahi teganniye basjar- 
sa onlann bu hiffeti tezayiid edip kendilerinde vecd hali zuhur eder; ve cisim- 
lerinde, donmek vesair surette hareket etmek gibi i'tidal haricinde vaz'iyetler 
vucuda gelir. Binaenaleyh mutnb-i cismani bunlar icjn muzir degildir.Kendi 
haline basiret iizere vakif olan her bir kimse, bu hususta kendisinin muftii- 
sudiir, haricten fetva istemeye hacet yoktur. Bu izahata nazaran bu beyt-i §e- 
rifte "can mutnbr'ndan murad, hem miirsjd-i kamil ve hem de mutnb-i cis- 
mani olmak caizdir. Ya'ni, ruhu ltrab edici olan kimse ma'nevi sarhoslann 
munisi olur. mutnb o sarhoslann mezesi ve gidasi ve katii olur. 

661. uWtdrib onlan sarhosluk iarafina cekti, Sarhosluyu tekrar matnbtn de- 
minden ialti. 

Birinci misra'daki "mutnb", mutnb-i rfihani ve ikinci misra'daki "mutnb", 
mutnb-i cismanidir. "Dem", nefes ma'nasma olup, burada mutnb-i cismani- 
nin nagmeleri murad buyumlur. Ya'ni, mutnb-i ruhani olan miirsid-i kamilin 
beyan buyurdugu hakayik ve maarif-i rabbaniyi o salikler can kulagi ile din- 
lediler; ve o mutnb onlan ma'nevi sarhoshik tarafina cekti. Bu salikler tekrar 
mutnb-i cismaninin latif demini ve nagmelerini dinlediler, bu ma'nevi sarho§- 
luklan artti. Binaenaleyh bu mutnb-i cismani bunlar hakkinda muzir olmadi. 
Belki sarho§luk iizerine sarho§luk getirdi. 

662. 0, sarab-i Diakk'i o mutnb sebebiyle goturur; ve hu, cisim §arabim bu 
mutrtbclan otlar. 

"Cerfden", otlamak demektir. Burada "icmek"ten kinayedir. Bu kelimenin 
isti'mali, cismani olan kimselerin hayvaniyetlerine isareftir. Ya'ni, o ruhani 
olan salik Hakk'in sarab-i ma'nevisini o ruhani mutnb sebebiyle getirdi ve is- 
tihsal etti ve icti. Fakat mutnb-i ruhaniden nasibi olmayan cismani kimse, 



=£P? 



MESNEVi-t §ERtF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

uziim suyundan ma'mul olan bu suri sarabi cismani olan mutnb sebebiyle ot- 
ladi ve icti. Zira ma'lumdur ki, ickiye miibtela olanlar kar§ilannda bir de gal- 
gi ve hanende isterler ve bu calgi sebebiyle nefsani nes'eleri iki kat olur, kai- 
kip raks etmeye ve gobek atmaya baslarlar. Nitekim mutrib-i nihaniden sar- 
hos. olup mutnb-i cismaniden bu sarho§lukIan artan salikler dahi raks ve se- 
ma'a basjarlar. 

663. Uier ikisl sozde hir nam tuiar ise de, fakat hu Utasan'dan o Diasana 
kadar farh vardir. 

"Hasen", liigatte giizel ve hos ve iyi ma'nasinadir. "§etta", ayn ve dagi- 
mk ve muteferrik demektir. Ya'ni, mutnb ve sarhosluk ve raks sozde ve la- 
fizda birer isimdir ve isimler surette birbirinin aymdir. Fakat ma'nalanna na- 
zaran birisi riihun ve insanhgin zevki ve giizelligi ve digeri nefsin nes'esi ve 
hayvanhgin zevkidir. Binaenaleyh aralanndaki fark, ruh ile nefis ve insanlik 
ile hayvanlik arasindaki fark nisbetindedir; ve bu "giizer'den o "guzel"e ka- 
dar cok fark vardir. Bu beyt-i §erifte IV. cildde "Hasan" adh iki vezirin ahla- 
ki arasindaki farka da i§aretbuyurulmu§ olur ki, mezkur cildin 1239 ve 1240 
numarah beytlerinde sairin lisamndan soyle buyurulmus idi: 

Terciime: "O Hasan adh ki, onun bir kaleminden cevher huylu yiiz vezir 
ve sahib gelir. Bu boyledir ki, bu Hasan'in curkin sakahndan ey can, yiiz ip 
biikmek mumkindir." 

OL— oj \j OL^J jjS" $y>- ijJLJ OL* ji (j*^ c~~* ^AL^il 

664. S^rada lafza mensub hir i§tibah vardir. jfakat asumandan rismana ka- 
dar nerede!.. 

Ya'ni, isimlerin surette lafizda beraber olmasi ma'nalan hakkinda da §iib- 
he iras eder. Mesela, arifler insan-i kamile "mutnb" ve ask-i ilahiye "sarab" 
derler. Cismaniler "mutnb" ve "§arab" sozlerini i§ittikleri vakit kendilerince 
ma'Ium olan mutnbi ve §arabi anlarlar. Fakat buniann arasindaki fark gok 
ma'nasindaki "asuman" ile ip ma'nasina gelen "risman" arasindaki fark nis- 
betindedir. nerede, bu nerede! 



s^p? 



AHMED AVNI KONUK 

665. JZafzm istiraki daima yol vurucudur. DCafirin ve muminin istiraki cisim- 
dedir. 

Lafzin istiraki ve surette bir olmasi daima idrak yolunu vurucudur. Surette 
miisterek olanlann ma'nada miisterek olmalan lazim gelmez. Mesela, mu'min 
ve kafir cisimleri i'tibariyle surette miisterektirler; fakat ma'nalan birbirinin 
ziddi olan inkar ve imandan ibarettir. Nitekim surete i'tibar olmadigi sure-i 
Miinafikun'da soyle beyan buyurulur: '£Ls \Jj* oij '^uJ-i jl*!j '^f, bij 
sxuw. ^z+ "^tr 'pjjii (MunafikUn, 63/4) Ya'ni "Ey Resulum! Sen o munafik- 
lan gordiigiin vakit onlann cisimlerinin tenasiibii ve intizarm seni i'cab eder 
ve hayrete duseriir; ve fasahat ile soz soyledikleri vakit onlann sozlerini din- 
lersin. Halbuki onlar duvara dayanmis. odunlara benzerler; icleri koftur." 

666. Cisimler agizlan baglanmis tesiiler gibidir; id ki, her testide ne olur, ona bakl 

^ j* j J 1 a cy <y- 1 **jj? ol ^ ^ J 1 a <y ^ **j£ 

667. cisim iestisi ab-i hayat doludur; bu cismin testisi olum zehrinden doludur. 

O arif-i kamilin cisim testisi ab-i hayat olan ulum-i lediinniyye ve ma- 
arif-i rabbaniyye ile doludur; ve bu gafil ve cismani olan kimsenin cisminin 
testisi dahi olum zehri olan cehl ve sifat-i hayvaniyye ile doludur. 

668. Sger mazrufa nazar iuiarsan sdhsin; ve eger onun zarfina bakar san yolu 
sasumissm! 

Eger sen insanlann mazrufu olan ma'nalanna bakar ve i'tibar edersen ma'na 
aleminin §ahisin; ve eger onlann zarfi olan cisimlerine bakar ve giyimlerine ve 
kusamlanna ve siislerine ve zahiri intizamlanna bakip aldamr isen saskinsin! 

0U- AJU OjjJ jJ \j J~?*-* Ob *— o>- ,y\ 'ft-UiU \j Jail 

669. JZajzi bu dsme miisdbih bill Onun ma nasi iceride can gibidir. 

iy <j£ {j* j, OU- 0L>- "oJji 5j> Ju ,y Ljb ,J> *«-\p 

670. Cismin gozil daima cismi goriiai olur. Camn gozu fen dolu olan cam go- 
rucii olur. 



*$P? 



MESNEVl-J SERtF SERHl / XL ClLT • MESNEVt-6 • 

671. r Binaenaleyh CMesnevt lafizlannm nak§indan sureie mensub olan ddllair 
ve ma'naua mensub olan naluLir. 

Ya'ni, Mesnevi-i §enfte "mey" ve "mutnb" ve "dilber" ve "ma'suk" gibi 
lafizlar vardir. Eger bir siirete mensub ve cismani olan kimse bu "mey"i 
iizum suyundan yapilan saraba ve "mutnb"i da surada burada gazel okuyan 
ve calgi galan hanende ve sazendeye ve "dilber" ve "ma'suk"u da giizel ka- 
dinlara hamleder ve bu kelimelerin ma'nalanni zahire mahsur kilarsa dall ve 
saskm olur. Ve eger bunlann ma'nalanna intikal edip, meyi ask-i ilahi sara- 
bi ve mutnbi da ruhu tatrib eden insan-i kamil ve dilber ve ma'suku da mah- 
bub-i hakiki olan Hak anlarsa had! olur ve dogru yolu bulucu olur. Zira bun- 
lar sufiyyunun istilahlandir; ve bu istilahlar ahval-i batineyi akla takrib icm 
ahval-i zahireye tesbih edilmek suretiyle vaz' edilmistir. Nitekim Fihi Mi 
Flh'm*23. faslinin bir fikrasinda cenab-i Pir efendimiz soyle buyururlar: 

"Sana haram olan sarabdan veya afyondan veya esbabdan bir sebebden 
zevk hasil oldugu vakit, diismanlannin kaffesinden relzi olmuyor musun? 
Onlan afv etmiyor musun? Ellerini ve ayaklanni opmiiyor musun? Kafir ile 
mii'min bu saatte senin nazannda sey'-i vahid oluyor. Iste §eyh Salahad- 
din'de bu zevkin ash ve bu zevkin harn vardir. Hal boyle iken, maazallah 
onun boyle bir kimseye nasil bugzu ve garazi olur?" 

672. DCur'an'da huyurcLu ki: "liu DCur'dn gdnvMen hazistna ha&i ve ba'zisi- 
na muiilldir. 

Bu beyt-i serifte sure-i Bakara'da vaki' olan su ayet-i kerimeye isaret bu- 
yurulur: iei-uJi Ui * J^ u'j \jk * <^'j \jk * J-^ (Bakara, 2/26) Ya'ni "Bu 
Kur'an seb'ebiyle'cok kimse dalaTete diisef ve'gok kimse de hidayet bulur; ve 
onun sebebiyle dalalete dii§enler ancak fasiklardir." Ya'ni Hak Teala buyur- 
du ki: Bu Kur'an kalb cihetinden ba'zi kimselerin hidayetine sebeb olur ve 
ba'zi kimselerin dahi dalaletine sebeb olur. Nitekim I. cildin 1099 numarali 
beytinde bu ma'naya dair soyle buyurulmus idi: 

Terciime: "Sen Kur'an'i heva-yi nefsani iizerine te'vtl ediyorsun; yiiksek 
olan ma'na senden algak ve egri oldu." 



c^^ 



AHMED AVNf KONUK 

^ {j*S**» *y, ^ eijlp (J ivj ^j> £j& J*j\s- a>Jj^- 4JI aUI 

673. "(Sftllah, (SMlah!" uMademki arif "met/" dedi, arifin indinde ma'dum 
olan ne vakil §ey olur. 

"Allah, Allah!", zinhar, zinhar! Ya'ni "sakin ha, sakin ha!" demek olur. 
Ya'ni sakin ha! Mademki, arif-billah olan kimse mey ve §arabdan bahsetti, 
bil ki, boyle bir §ey ma'nada mevcuddur. Zira arifin indinde maddi ve suri 
olan sarab yoktur ve mevhumdur; ve arif boyle yok olan bir §eye vucud ve- 
rip ondan bahsetmez ve ona bir §ey demez. Binaenaleyh o arif "§arab" dedi- 
gi vakit sen bu §arabi uziim suyundan yapilmis. olan §arab anlama! 

674. Uaktaki senin anUyifin §eytanin maddest olur, ne vakit senin i$in Ulah- 
man meyinin vehmi olur? 

Ey cismani ve maddi olan kimse! Vaktaki senin bu mey ve §arab lafzin- 
dan anlayi§in, seytanin ickisi olan suri §arab olur, artik Rahman'in §arabi 
olan ask-i ilahi sarabi senin vehmine gelmez. "Bade-i seytan"dan murad, 
eger efkar-i faside olursa ma'na boyle olur. Senin anlayi§in §eytanin sana 
icirdigi efkar-i fasideye miistenid olur ve sen bu fasid fikirler sarabindan sar- 
hos. olursan, Rahman'in sarabi olan a§k §arabi ve evliya-yi Hakk'm zevki se- 
nin fehmine degil, vehmine bile gelmez. 

675. ^Bu ikisi; mutrtb $arab ile ortakhrlar. ^u ona ve o buna; acele gdir! 

Ya'ni, cismani olan mutnb suri olan §arab ile ortak ve mu§terektir. Zira su- 
ri §arabi icenler ne§'e-i cismaniyye ve nefsaniyyelerinin tezyidi igin karsila- 
rinda hanende ve sazende isterler. Binaenaleyh mutnb igkiye ve icki de mut- 
nba acele arz-i ihtiyac eder. Bunun gibi, mutnb-i ruhani olan insan-i kamilin 
vucudu ile §arab-i ask-i ilahi ortak ve mu§terektirler. Bunlar birbirlerinin la- 
zim ve melzumu kabilindendir. 

676. ZPiir-humarlar mutnbm deminden otlarlar. Mutnblar onlan meyhdne ta- 
rafina gotiiriirler. 



s^P? 



MESNEVM §ERtF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Humar", sarhosluktan sonra basta kalan sersemlik ve bt-huskik demek- 
tir. Ya'ni, sarhoslar mutnbin soziinden ve nagmesinden mustefid olurlar. 
Eger mutnb sun ye cismani ise sun ickiden sarhos olanlan sun meyhane ta- 
rafina goturiir; ve eger ruhani ise ma'nevi sarhoslan hakikat meyhanesine 
goturiir. 

Cwjl OlS _j^- ji i£y ^JT a ^ J 5 £-**j)\ oLb y) j Oi-V j^> 0> 

677. O muirib meydamn ha$i ve hu onun sonudur. QonvX onun ^vaanxnda fop 
n$o\ olmu§tur. 

"Dil sude", ba'zi niishalarda boyle ayn olarak yazilmi§tir. Bu surette 
ma'na terciimede olan vecih ile olur; ve ba'zi niishalarda dahi bitisik olarak 
"dil-§ude" yazilmisfor. Bu surette vafs-i terkibi olup, a§ik ve sarho§ ma'nasi- 
na gelir ve misr&'in ma'nasi "Sarho§, top gibi, mutnbin gevgamndadir" de- 
mek blur. Ya'ni, o mutnb, sarhosluk aieminin ve meydamnm basidir; ve bu 
meyhane ise o meydamn sonudur. Binaenaleyh mutnb gonlu veya sarhosu 
cirit oyunundaki top gibi deminin ve nagmelerinin cevganiyla o meydanda 
eder durur. 

678. §ey ki, ha$ta vardir, kulak oraya aider. Gfier ha§ia safra varsa, o sey sev- 
da olur. 

Bu beyt-i §erifte sanayi'-i bediiyyeden "irsal-i mesel" san'ati vardir. da 
budur ki: Mutnbi dinleyenlerin biinye-i ruhu biinye-i cisme mukabil tutul- 
mustur. Tababet-i atikaya veikif olanlann indinde ma'lumdur ki, gidamn bi- 
rinci hazmi agizda disler vasitasiyla olur. Sonra gida mi'deye gider. Mi'denin 
harareti ile piser, keylus haline gelir. Buna ikinci hazim derler. Bu keylusun 
posalan mi'deden bagirsaklara iner ve incelerini de damarlar cezb eder ve da- 
marlara gidenler dahi tekrar piser. Ona "keymus" derler. Bu, ucuncu hazim- 
dir. Burada suyun fazlasrbobreklerden siiziiliip mesaneye gider ve idrar olur. 
Bu fazla sular gittikten sonra o bakiyye-i gida tekrar piser. Ihtilat-i erbaa pey- 
da olur. Biraz gig olarak kalana "balgam" ve onun altinda kalana "kan" ve 
onun altinda olana "safra" derler. Bu pi§melerden sonra biraz daha ihtiraka 
salim olarak kalan maddeye "sevda" derler. Eger "safra"nin ihtiraki ziyade 
olursa "sevda" hiltina inkilab eder; ve galebe-i safra yuziinden sevdanin te- 
zayiidu dimaga bt-Msluk verir. Biinye-i cismde bu Ml vaki' oldugu gibi biin- 



c^ 



AHMED AVNt KONUK 

ye-i ruhta dahi bunun naziri vaki' olur. Birinci vech budur ki, eger ruhun id- 
rakatinda biinyenin safrasina muadil olan keserat ve masiva muhabbeti var- 
sa mutnbin nagmelerinden bu safra ve hubb-i masiva alevlenip sevdaya, 
ya'ni zulumat-i tabiiyyeye inkilab eder. ikinci vech budur ki, "safra"dan mu- 
rad, muhabbet-i Hak ve "sevda"dan murad, keserat-i esjamn ve masiva-yi 
Hakk'in kararmasi ve fenasidir. Ya'ni eger ruhun idrakatinda biinyenin saf- 
rasina miimasil olan muhabbet-i Hak varsa mutnbin nagmelerinden bu mu- 
habbet busbiitun parlayip o sarho§un nazanndan zuliimat-i tabiiyye fan! ve 
na-bud olur; ve Hz. Pir efendimiz bir beyitlerinde bu ma'naya isaret buyurur- 
lar: Beyt: 

Uitj Jj JjAj bj**i CjCs^j (j^J ^yh j~» \*y» ^j^ fW*^ iS^J^^ 

"0 ruhtan hasil olan safra, gergi basin sevdasmi artinr, fakat yed-i beyzayi 
boyle sevdadan bulurlar. " 

Velhasil, ruhun idrakatinda her ne varsa, ruhun kulagi kendi idrakati ta- 
rafina gider. Nitekim bunye-i cismde safra galib olursa o safra sevda olur. 

679. Ondan soma bu ikisi hi-husluga giderhr. Ualid ve mevlud orada bir olurlar. 

Bu beyt-i sertfte mutnb-i ruhani olan mtirsid-i kamil ile mest-i Hak olan 
muridin haline isaret buyurulur. Ya'ni, sarhos ile mutnb meydanin nihayeti 
olan meyhaneye gittikten sonra her ikisi de bi-hus olurlar; ve her ikisi de 
ma'nen ittihad edip, o fena-fillah meyhanesinde "valid" ya'ni mutnb ve 
"mevlud" ya'ni sarhos bir olurlar; ve alem-i keseratin iktizasi olan senlik ve 
benlik aradan kalkar. Nitekim suri meyden bile hasil olan bi-huslugun neti- 
cesi yukanda 671 numarali beyitte izah edilmistir. 

680. Udkiaki sadi ve gam sulh ettiler, bizim Hurh'umuz mutrtblan uyandirdt. 

"Turk"den murad, hususan £elebi Husameddin (k.s.) efendimiz olmak 
ve umumen her [bir] murid olmak ve "mutnblar"dan murad dahi hususen, 
cenab-i Pir efendimizin zat-i serffleri ve umumen her bir insan-i kamil ol- 
mak miinasib goriinur. "Mutnb"in cem' olarak zikri insan-i kamillerin ati- 
de ma'nalarda ittihadma isarettir. Ya'ni, vaktaki mest-i Hak olan talib ve 



C £P? 



MESNEVl-t §ERfF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

mutnb-i ruhani olan mur§id-i kamil siifurda ve gamda ittihad ettiler, bizim 
Turk'umiiz mutnblan ikaz edip soze girdi. 

681. dMutrib Kab-nSk bir beyie basalt. ^Deli ki: "By gormeaigim kimse, bana 
bir kadeh sun!" 

Mutnb-i ruhani olan insan-i kamil bu alem-i keserata karsi uyku getirici 
olan bir beyti okumaya basladi da, dedi ki: "Ey his gozuyle gormedigim zat-i 
mutlakl Bana bir tecelli-i zati sarabinin kadehini sun!" 

682. "Sen benim vechimsin. Bger ben onu gormezsem aceb degildir. ^akmligm 
gayest hicab-i isitbahhr." 

"Sen benim vechim ve hakikatim ve hiiviyetimsin. Eger ben kendi vechimi 
ve hakikatimi bu kadar yakinlik ile beraber goremezsem taacciib olunmaz. Zi- 
ra yakinhgin gayesi ve nihayeti istibah ve iltibasi mucib olan hicab ve perde- 
dir." Zira pek yakin olan sey siddet-i kurb ve zuhurundan dolayi gozden gizli 
kalir. Zat-i Ecell u Ala hazretleri Kur'an-i Kerim'de ^)\ j^- ^ aJi LJi JJ, 
(Kaf, 50/1 6) ya'ni "Biz insana sahdamanndan daha yakimz;" f£ ulj ^ yj 
(Hadid, 57/4) ya'ni "0 sizinle beraberdir, nerede olsaniz" buyurdugu halde bu 
siddet-i kurb adenvi rii'yete sebeb olur. Mesela, bir kitab goze pek yakin tutul- 
sa bu yakinlik rii'yete mani' olur. Yazilan asla goriinmez ve okunamaz; ve ke- 
za gixnesin ziyasi pek ziyade miintesir ve goze niifuz ettigi halde insan naza- 
rimn evvela bu ziyaya ve sonra da esyaya vaki' oldugunu fark edemez. Zira 
ziya siddet-i kurb ve zuhurundan dolayi gizlenmistir. Beyt-i Hz. Hiidayi (k.s.): 

Zuhuru perde olmustur zuhura 
Gozu olan delil ister mi nura? 



683. ^Sen benim aklimsm. £jirift olan iltihasin g,oklugnndan Holayi, eger ben 
Sen'i gormezsem aab degildir ." 

"Mu§tebek", pencere kafesi ve balik agi gibi oriilmus ve birbirine kansmis 
ve girift olmus olan; "iltibas", ortulii ve belirsiz olmak ve ihtilat edip kan§ik ol- 
mak ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey vucud-i hakiki! Mademki, benim hakikatim ve 



*$P? 



AHMED AVNl KONUK 

huviyetim Sen'sin ve benim taayyiiniim Sen'in viicudun ile zahirdir, §ubhesiz 
ki, benim aklim dahi Sen olursun. Fakat havass-i hamse-i zahire ile idrak olu- 
nan mahsusata mtistenid fikirler ile havass-i hamse-i batine ile idrak olunan 
ma'kulata miistenid fikirlerin birbirine kan§ip girift bir hale gelmis. olmasmdan 
dolayi aklimda mutecelli olanin Sen oldugunu goremezsem acib degildir." 

684. Sen §ahdamardan daha yakin gddin. CNe kadar U ^a" diyeyim? ~$a 
uzak i^indir. 

"Sen, Kaf sure-i §erifesinde buyurdugun *-il *> ^'ySy u ,JUij olJui wu loJj 
^-j) ] y- °cs *5 ^o^j (Kaf, 50/16) ya'ni "Muhakkak biz insani yarattik, 
onun nefsinin vesvese ettigi §eyi de biliriz; ve biz ona §ahdamanndan daha 
yakiniz" ayet-i kerimesi mucibince bana §ahdamanmdan daha yakin geldin. 
Ben ne kadar "ya Hani!" ve "ya Rab!" diye "ya" edat-i nidasini kullanip du- 
rurum? Halbuki bu "ya" edat-i nidasi cok kerre uzak olan bir kimse igin kul- 
lamlir." Binaenaleyh Sen benim hakikatim ve aklim oldugun ve bana §ahda- 
manmdan daha yakin oldugun halde uzakta imi§sin gibi "ya" diye hitab et- 
mem ne igindir? 

j& Cj^ d» Cf C^' U 1/ j\j^\ Jy^\ ^\i-\'^ 

685. "^Belki tsstz sahrada nida etmem ile, henim ile heraber olan kimseyi heni 
gayrete getiren klmselerden sahlamak i$in onlan §a$irhnm." 

"Kifar", issiz sahra demektir ki, burada murad, alem-i keserat ve taayyunat- 
tir. "Benimle beraber olan kimse" ta'birinden murad, vucud-i hakiki-i Hak'tir. 
"Gayrete getiren, kiskandiran kimseler"den murad, mu'minlerin avammi olan 
ulema-i zahiredir ki, onlar bu alem-i keseratta ihata-i zatiyyeyi kabul etmeyip, 
ancak ihata-i ilmiyyeyi isbat ederier, Binaenaleyh esjayi Hakk'm zatindan 
uzak ve kendilerini ayn bilirler. Hadis-i §erifde J*J' ^> cs J*- ] J* ] J *s^ 
Uv-Ji J* yalni "Benim ummetimde sjrk musaffa bir mahaldeki kanncanin yu- 
riimesinden daha gizlidir" buyuruidugundan bu taife §irk-i ahfa sahibleridir ve 
bu hususta ehl-i hakikatin muanzlandir. Binaenaleyh bunlarm run ve akil goz- 
lerinin e§yada Hakk'i mu^ahede edebilmek kuvveti olmadigmdan kamiller ve 
muhakkiklar saika-i gayretle bunlarm yaninda kendi mu§ahedelerine aid olan 
sozleri soylemekden tevakM ederier; ve kendi mahbub ve ma'suklan olan 
Hakk'i bunlann kor gozlerinden bile saklarlar. Beyt-i gefffin hulasa-i ma'nasi: 



*&!&> 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Belki ben uzakda olan kimseler hakkinda kullamlan "va" edat-i nidasi ile bu 
alem-i keserat collerinde onun igin hitab ederim ki, ^ M ^ yj (Hadid, 
57/4) [ya'ni "Nerede olursaniz olun, o sizinle beraberdir"] ayet-i kerimesi mu- 
cibince benim ile beraber olan mahbub-i hakikiyi beni gayrete getiren ve beni 
kiskandiran sirk-i ahfa sahiblerinden saklayayim ve onlan bu hitabun ile gala- 
ta diisureyim ve §a§irtayim!" Nitekim Hz. Pir efendimiz bu cildin atide gelecek 
olan beyitlerinde bu ma'naya i§areten §6yle buyururlar: 

Tercume: "Ey putperestl Mademki sasilann esiyiz, miisrikce konusmakla- 
zim gelir. birlik, o vasf ii hal tarafindandir. Kelam meydamna ikilikten bas- 
kasi gelmez. Ya §a§i gibi bu ikiligi dinle, ya agizim dikip hos sakit kil. Ya no- 
bet ile ba'zan siikut et ve ba'zan soz soyle; sasilar gibi davul gal, vesselam." 

Insaallahu Teala atide bu beytlere geldigimizde izahat-i kafiye yazilacaktir. 

(^ 

(JJi/ 1 <j>^^ Jj-j J^fj jlj* J-a, j ! If* ^ ^j *A^ 

Korun Mustafa (a.s.)m evine gelmesi ve Aise (r.a.)nin koriin 

onunden kacmasi ve Resul'iin: "Ne kaciyorsun? seni gdrmiiyor" 

demesi ve Aise'nin Resulullah (s.a.v.)e cev&b vermesi 



686. ^eycfamber huzuruna hfir yelcli. ^Dedi ki: "6y her hamumn fmnina ner 
va-hah$ edici!" 



*#%&> 



AHMED AVNI KONUK 

"Darir", kor, a'ma demektir. "Neva", bircok ma'nalan vardir. Burada rev- 
nak, kuwet ma'nalan miinasibdir. "Hamir [hamur]"den murad, muhtelif 
anasirdan yogurulmus. ve terkib edilmis. olan viicud-i cismantdir. "Finn"dan 
murad, cismin kahbidir. Ya'ni, huzur-i Risaletpenahi'ye bir a'ma geldi. Dedi 
ki: "Ey viicud-i cismani hamurunun finni olan kahba a§k-i ilahi ate§i ile rev- 
nak ve kuwet bans, edici olan Nebiyy-i zisan." 

687. "6y sen,! Suynn heykin ve hen susami§im. 6y henim sdkim, yar Him, yardim!.." 

"Ey sen ki, maarif-i ilahiyye ve ulum-i lediinniyye suyunun beyisin ve 
ben de o ulum ve maarifin susami§ryim; ey benim su vericim, yardim isterim, 
yardim!.." 

688. Uaktaki o kor acele i$eriye atlix, £%i§e oriiinmek i$in ka$h. 

689. ,Zira ki o ■pak olan hatun re§k-nak olan Ulesul'un QayurlufymHan ayah di. 

"Resk-nak", kiskanc; "gayur", mahremini na-mahremden esirgeyen ve 
kiskanc olan demektir. Ya'ni, zira ki Resul-i Ekrem hazretlerinin nazikligi ve 
hassasiyetini miidrik olan ummu'l-mii'minin Ai§e (r.a.) hazretleri kiskanc 
olan Resul-i zi§amn gayurluguna vakif idi. 

690. Dier kim ki, ziyade yaki$ihliclu , onun re§ki ziyade olur, ey ogullar! 2X- 
ra ki re$k nazdan kalkar. 

"Benun", ogul ma'nasina olan "ibn"in cem'idir. "Naz", istigna ve nezaket 
ve letafet demektir. Ya'ni, her kim ziyade yaki§ikli ve cemal sahibi ise onun 
ma'sukunu kiskanmasi ziyade olur. Zira ey ma'rifette tecriibesiz olan ogul- 
lar! Biliniz ki, kiskanma naz ve istigna ve letafetten husule gelir. Veihasil iyi 
teemmiil olunursa re§kin men§ei nazdir. 

J^jTl ijj* j ^j j\ &y~ Aifci Ui I j (jj£ (1)1^ «jjT 

691. Ttunak kocakanlar kocalanna tariye verirler. Qunkii girkinlikden ve ih- 
tiyarltkdan agahdirlar. 



c^^> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / XI. CiLT • MESNEVf-6 • 

"Kumma", Tiirkce olup "cariye" ve "kuwe-i bahi tezyid eden ilag" ma'na- 
sinadir (Giyasu'l-Lug^t) . Burada "cariye" demekdir. "Gende-pir", bunakko- 
cakan ma'nasinadir. Ya'ni, sen gdrmez misin ki, kiskanclik kadinlann hal-i 
tabiileri iken bunak kocakanlar kiskanchkdan vazgecip kocalanna cariye ve- 
rirler. Qiinkii ihtiyarlikdan hasii olan cfrkinliklerine vakifdirlar ve onlarda kis- 
kanghgin mensei olan naz ve istigna hali kalmami§dir. 

djf- J~j\sy. j tj\ d— wb ^ djf jj jj» ji <j J-*^l JU*- dy>r 

692. Dier iki olemde S^hmeH'e mensub olan cemdl cjibi ne vakit oltnu§iur? 
Dyi kimse Diahk'in ferri ona avn olmu§tur. 

"Ferr", nur ve azamet deraektir. Ma'lumdurki, Ahmed (a.s.) Efendimiz'in 
mazbut olan semail-i serifelerinden anlasildigi tizere vech-i zahirlerinde ve 
cism-i saadetlerinde ^ek biiyuk bir tenastib ve melahat var idi; ve cemal-i 
ma'nevisi ise ta'rif ve tavsife sigar bir sey degildir. Binaenaleyh Resul-i Ek- 
rem Efendimiz hem diinyaca ve hem de ahiretce sahib-i cemal idi; ve cema- 
lin ve melahatin bu cem'iyetini haiz olan ne bir neb! ve ne de bir veli gelme- 
mi§tir. Bu cem'iyyet-i cemaliyye o hazrete Hahk Teala hazretlerinin avn ve 
inayeti olmustur. 

693. Dter iki aletnin nazlan ona eri§ir. Qayrei o aiine^e yuz kat eri§ir. 

Ikinci misra' ju«j y x^ \jx~>jj* J\ o> takdirinde olup kafiye sebebiyle 
edat-i mef ul olan "ra" "sadtu"dan sonra gelmistir. Karme-i ma'na bu takdiri 
icab eder. Ya'ni, mademki, Resul-i zisan Efendimiz zahirde ve batinda bu de- 
rece cem'iyyet-i cemaliyyeyi haiz idi, binaenaleyh alem-i zahirin ve alem-i 
batimn biitun naz ve istignalanm haiz idi; ve mademki, resk ve gayretin esa- 
si ve men§ei nazdir, binaenaleyh o diinya ve ahiret giinesjne gayret ve kis- 
kanchk dahi yuz kat olarak anz olur. 

lj ijjj ^ 0\j&-\ ij\ X?$S ji \j tj£ Olj-^ f-U&l jJ aT 

694. \Der ki: >r Ben ^.uhal'e topu birakhm. By yildizlar! Diayii, yuziinuzii $e- 
kiniz!" 

"Keyvan", Ziihal seyyaresine derler. ilm-i hey'etin beyamna gore, bu sey- 
yare arzdan 750 defa buyuktiir. Hareket-i mihveriyyesini 10 saat 14 daki- 
kada bitirir. Sekiz kadar peyki ya'ni ayi ve bir de halkasi vardir. "Zape" ismi 



<? m^ 



AHMED AVNl KONUK 

verilmis. olan bir aymin cesameti bizim ayimiz kadardir. Etrafinda hava taba- 
kasi bulundugu ve bulutlar te§ekkiil ettigi tahmin olundugundan ba'zi 
hey'et-sinaslar bu seyyarenin meskun oldugunu zannediyorlar. Bu aylar ile 
bu halkasi sayesinde geceleri manztime-i §emsiyyemizi tesMl eden diger sey- 
yarelerden daha parlak ve aydmliktir. Binaenaleyh "Ziihal seyyaresi"yle mu- 
rad, viicudun mertebe-i vahidiyyetine i§aret buyurulur ki, bu mertebeye "ha- 
kikat-i insaniyye" dahi derler. Run ve misal ve §ehadet mertebelerinin fev- 
kidir; ve diger bir 50k isimleri de vardir. Ve bu mertebenin fevkinde merte- 
be-i vahdet vardir ki, ona "haklkat-i muhammediyye" derler. "Topu birak- 
mak"tan murad, isti'la etmekten kinayedir. "Yildizlar"dan murad, efrad-i be- 
seriyyenin ukalasi ve hiikemasidir. Ya'ni, ma'nev! giines, olan Hatem-i en- 
biya Efendimiz lisan-i hal ile buyururlar ki: "Benim hakikat-i muhammediy- 
yem Ziihal seyyaresi mesabesinde olan hakikat-i insaniyye mertebesinin fev- 
kindedir ve bu mertebeyi muhittir. Ey hakikatleri ve a'yan-i sabiteleri bu mer- 
tebede mutekewin olan ukala ve hukema yildizlan! Benim nurumun oniin- 
de nur-i irfammzi izhar etmekten vazgegip yiizlerinizi drtiin!" 

\ 695. nr Benim nazirsiz olan §udimda "la" olunuz; ve yoksa henim nurumun 

I oniinde riisva olursunuz.' 

I Ya'ni, "Benim naziri olmayan nur-i irfanimin oniinde hig olunuz; ve yoksa 

I benim nurumun oniinde rezil ii riisva olursunuz. Nitekim ukala vii hiikema- 
yi zamane Resul-i Ekrem hazretlerinin kadinlar hakkindaki jsA j J^i ousu 
ya'ni "Akillan ve dinleri eksiktir" sozu, col zihniyeti ile soylenmis. bir sozdur" 
diye reddetmisterdi. Ahiren fenn-i tababet.kadinlann dimagim erkeklerin dima- 
gindan vasati bir hesab ile 150 gram noksan oldugunu isbat edince rezil ii riis- 
va oldular; ve diger ahadis-i nebeviyyenin hakayikmi dahi funun-i hazira 
peyderpey izhar etmektedir. 

696. "ZKerem cihetinden hen her yece qa& olurum. 9Ve vakit fliderim? JAncak 
n fyidiuorum" diye fl'osieririm." 

"Her bir gece"den murad, vakit vakit ehl-i arz uzerinde hakim olan efkar 
ve akaid-i battle zulmetleridir. Bu efkar ve akaid-i muzlime her bir zamanda 
be§er arasinda birer §ekilde tezahiir etmistir. "Kerem ciheti"nden murad, go- 



G n& 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

cuklann oyunda buyiikler tarafindan serbest birakilmasi gibi bevatin-i be§erin 
serbest birakilmasidir. Zira alem-i kevni muhit olan hakikat-i muhammediy- 
yedir. Eger tasarrufat-i muhammediyye her an vaki' olsa hicbir ferdin o tasar- 
rufa mukabeleye mecali kalmazdi. Ya'ni, "Benim hakikat-i muhammediyyem 
ziyasi sedid olan bir gunestir. Ben vakit vakit zulmet-i tabiiyyenin hukm-fer- 
ma oldugu bu alem-i keseratta gaib olur ve amme iizerinde tasarrufu terk ede- 
rim. Fakat zannetmeyiniz ki, giderim ve kaybolurum. Hayir! Kendimi gitmis. 
ve tasarrufu terk etmis gosteririm. Nitekim suri giines. dahi gurub eder. Onun 
gurubu kiilliyyen gitmesi degildir. Tekrar dogmak uzere gider." 

697. "Tft ki, siz hensiz bir gece yarasa gibi bu uyna mahallinin etrafinda ka- 
nat $ar-parak ugasimz!" 

"Matar", ucma mahalli demektir. Bundan murad alem-i tabiat ve keserat- 
tir. Ya'ni, "Onun icjn gitmis goruniirum ki, siz serbest kahp bir miiddet bu 
alem-i tabiat karanhginda, bu keserat meydaninda istediginiz gibi kanat gar- 
pip ugasiniz!" 

698. ^Tavuslar gibi bir kanai arz ediniz. Sarhos dogan ve serke§ ve mtirib 
olunuz!" 

"Tavus kanadi"ndan murad, ukul-i cuz'iyyeye parlak goriinen siislu ef- 
kar-i felsefiyyedir. Ikinci misra'daki "baz" kelimesinin kuslan avlayan "do- 
gan ku§u" ma'nasina olmasi miinasibdir. "Mest", "baz"in sifatidir. "Serkes/', 
itaatsiz ve inkiyadsiz olan kimse; "mu'cib", kendini begenen demektir. 
Ya'ni, "Bu serbest harekatimz esnasinda ukul-i ciiz'iyye erbabina tavus ka- 
nadi gibi parlak ve siislii goriinen fikirlerinizi ve hunerlerinizi arz ediniz ve 
benliginizin sarhogu olunuz; ve bu sarhoslugunuz icinde dogan kusu gibi ef- 
rad-i beseri kendi efkarimzi kabule da'vet edip avlayiniz; ve benim getirdi- 
gim maarif-i ilahiyyeye ve ulum-i lediinniyyeye kar§i bu benliginiz sebebiy- 
le serkes ve itaatsiz ve kendi efkar-i batilenizi begenici olunuz!" 

699. O kenainizin firkin tertib edici olan ayaginiza bakiniz. Qank gtbi ki, o 
£A,yaz\n $em'i idi. 



s^p 3 



AHMED AVNt KONUK 

u Ayak"tan murad, akl-i ciiz'idir. "Zest-saz", vasf-i terkibt olup "girkin ter- 
tib edici" demek olur. Ya'ni, "0 kendinizin firkin ve fena neticeler tertib edi- 
ci ve gikanci akl-i ciizlnizin higligine ve kiymetsizligine bakimz. akl-i ciiz't 
yukanda kissasi gegen Ayaz'm gangina benzer ki, o gank Ayaz'm idraki 
oniinde bir seni' ve ziya menba'i idi; ve ona bakip idrakini nurlandinr ve ken- 
dinin higligini tahattur eder idi. Siz de Ayaz gibi o akk ciiz'inin higligine ba- 
kip idrakinizi nurlandirsamz olmaz mi?" Nitekim akl-i cuz'i hakkinda I. cildin 
2012 ve 2013 numarah beytlerinde ve sair mahalllerde Izahat gegti. 

700. "Sabah vakti ie'dib igin y&z flosieririm, id ki, henlikien dolayi ehl-i §imal- 
den olmauasiniz! 

"Sabalt vakti"nden murad, hakikat-i muhammediyyenin tasarrufata 
miiba§eretidir. Ya'ni, "Vaktaki ehl-i arz bu ukul-i cuz'iyyenin parlak safsa- 
talanna kapilip dalalette puyan olurlar, ben tasarrufat-1 ahmediyyem ile on- 
lan te'dib igin suver-i muhtelifede zahir ve kulub-i beserde miiessir olurum. 
Bu tasarrufati sizin benlikten dolayi ehl-i simal ve ehl-i dalaletten olmama- 
mz igin yapanm." Nitekim zamanimizda bu tasarrufat-i muhammediyye, 
hiristiyan misyonerlerinin son derece gayretierine ragmen ehl-i garb indin- 
de bas gostermektedir ve ihtida giinden giine gogalmaktadir. Bir numunesi 
Kabil'de (Afganistan'da) Enis adli 15 §a'ban 1354 ve 13 Tesnn-i Sam 935 
tarihli Farisi mecmuada gdriilmii§tur. §oyle ki: Ingiliz prenseslerinden Sara 
Vak (A\j i» Hanim nigin miisliiman olduguna dair Londra'da mufassal bir 
nutuk soylemis ve radyo vasitasiyla diinyaya da miintesjr olmustar. Bu 
nurlu hamm diyor ki: "Bana nigin miisluman oldugumu soruyorlar. Ben de 
cevaben diyorum: Onun igin miisliiman oldum ki, Islam medeniyet ve ah- 
lak ve fazllet dinidir. Onun igin miisliiman oldum ki, Islam insamn infiradi, 
maddi ve ictimai ve ma'nevi olan ihtiyaglanni tamamen te'min eder. Onun 
igin miisliiman oldum ki, islam i'timad ve iman menba'im bizim ruhumuz- 
da izhar eder. Onun igin miisliiman oldum ki, islam butiin dtnlerin en sa- 
desi ve en altsidir. Bu boyle iken nigin miisliiman olmayayim ve nigin bu 
"din-i hamf'in mebadisine teslim olmayayim?" 

701. Onu- terk d ki, feu soz uzuniur. ZKiin! emri uzunlukian nehy etmi$iir. 



G c£P? 



MESNEVl-t SERlF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Bu beyt-i serifte cenab-i Pir efendimiz zat-i §eriflerine hitab edip buyurur- 
lar ki: Ey Mevlana! Tasarrufat-i ahmediyyeye dair olan bu sozii terk et! Zira 
bu tasarrufatin ba'zan terki va ba'zan izhan bircok sirlara ve hakikatlere 
musteniddir ki, bunlann izahina baslansa soz pek ziyade uzar. Halbuki bu 
terk ve izhar-i tasarruf Hakk'in "Kim!" emrine musteniddir; ve i§te o "Kiin!" 
emri beyani uzun olan bu esrar ve hakayikin izhanni nehy etmistir. "Emr- 
kim", vasf-i terkibi olursa "emr edici" ma'nasina olup murad, Hak Teala ve- 
ya hakikat-i muhammediyye olur. Ya'ni, emr edici olan Hak Teala veya ta- 
sarruf-i Ahmedi uzunluktan nehy etmi§tir. 

<5* 



•till Lf 4>j \j A-iulp JL* j a-1p ^Uj aUI i J^e> ^Jk*** Oi^S" L>U*i«l 

4-iuU *S" Jj\ JjJj\j Jjjj jjc \j ^s-S *S ' y$~* OL^j <Jj-Z> ^ OLf^ 4>- *£ L^a 

O^ybU* C-Jj .UjL* $ yf-\j C~~* t-flj^j f^LJI aJLp { J^mj> j**»>jl 

Mustafa (s.a.v.)in Aise (r.a.)yi: "Ne saklamyorsun? Saklanma! 

Zira a'ma seni gormiiyor!" diye imtihan etmesidir. Hatta zahir ola 

ki, Aise, Mustafa (a.s.)m zamirinden agah midir? Yahud kelam-i 

zahirin mukallidi midir? 



"Kelam-i zahirin mukallidi olmak", gayret ve kiskanchk soziiniin ma'na- 
yi hakikatine niiftlz etmeyip takliden hareket etmektir. Ya'ni huzur-i Risalet- 
penahiye a'ma geldi, Aise (r.a.) ondan kacti. Hz. Aise validemiz Resul-i Ek- 
rem hazretlerinin zamir-i saadetlerindeki gayrete ve kiskanchga vakif olarak 
mi kacti, yoksa zamir-i Risaletpenahiye vakif olmayip, ancak "Kadinlann er- 
kekten tesetturii lazimdir" soziine takliden mi kagti? diye cenab-i Peygamber 
onu tecriibe buyurdu; ve "Ne kaciyorsun? seni gormuyor!" dedi. Aise haz- 
retleri dahi "0 beni gormiiyorsa ben onu gdriiyorum ve benim onu gormem 
zat-i latifinizin zamirindeki gayrete dokunur!" diye cevab verdi. 

702. Peygamber imtihan i$in hxxyuxhv. *0 sent gormiiyor, ondan az saklanl" 



*$$& 



AHMED AVNi KONUK 

Ya'ni, a'ma hlicre-i saadete girince Ai§e (r.a.)yi tecriibe icjn Resul-i Ekrem 
hazretleri buyurdu ki: "Ya Ai§e! a'ma seni gormiiyor; binaenaleyh tesettiir 
hususunda kiilfet etme!" 

703. <Sdi§e: "O herd gormiiyorsa, hen onu goruyarwn!" diye elleriule i$aret etti. 

Ya'ni, Hz. Ai§e validemiz Resul-i Ekrem Efendimiz'in kendi iizerine olan 
gayretini ve kiskancligim bildigi igim "Ya Resulallah! Rii'yet iki taraftan vaki' 
olur. beni gdrmuyorsa ben onu goriiyorum ve benim onu gormem kalb-i 
saadetinizdeki gayrete dokunur." Ma'nasim tefhimen, sesini de na-mahreme 
isjttirmeyerek elleriyle i§aret etti; ve bu vaz'iyeti ile kelam-i zahirin mukalli- 
di olmadigim gosterdi. Malum olsun ki, tesettiir emrinin men§ei gayret ve 
kiskanchktir; ve kiskanchgin mensd de yukanda izah olundugu uzere giizel- 
lik ve yakisMliktir; ve kadinlarda Hakk'in cemal ile tecellisi ekmel oldugun- 
dan sahib-i cemal olan kadinlann hassas olan zevcleri tarafindan kiskanilma- 
si tabti bir hal olur; ve kadinlarda Hakk'in cemal ile tecellisi bahsi Fususu'l- 
Hikem'de Fass-i Muhammedt'de cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri tarafindan 
izah buyurulmu§tur. tmdi tabiatlannda zevcelerine kar§i kiskanchk olmayan 
erkeklerde hassasiyet ve nezaket yoktur. Onlar bag-i hilkatte bitmis. yabani 
otlara benzerler. Zira onlann "hiisn" ve "a§k" ile alakalan yoktur, Kadinlara 
kar§i yalniz s, ehvet-i hay vaniyye ile miitehassistirler. §ehvetlerini kaza ettik- 
ten sonra zevclerine kar§i lakayt kalip batinlarinda gayret ve kiskanchk his- 
setmezler. Binaenaleyh surette ve sirette guzel olan Ai§e validemiz hakkinda 
Resul-i Ekrem hazretlerinin hassas ve nazik olan kalb-i saadetlerinde onlara 
kar§i gayret ve kiskanchk hissetmemeleri miimkin degildir; ve Ai§e validemiz 
dahi ba§tan ba§a ruh-i pak olan Resul-i Ekrem hazretleri hakkinda da aym 
his ile miitehassis idi. 

704. *Jluhun guzdligi iizerine ahlin gayreii varikr. ^u nasvh ie§hihaiian ve 
te§mtlclen doluclur. 

"Nasuh", mubalaga ile "nasihat edici" ve "halis ve saf" ma'nalanna gelir. 
Bu beyt-i gertfte riih karinesiyle ikinci ma'na miinasib goriiniir; ve "ruh"dan 
murad, ruh-i Mli-i Muhammedi'dir. Ya'ni, kiskanchgin ve gayretin mensd 
mademki giizelliktir; binaenaleyh ruh-i kiillinin guzelligi iizerine aklin gayre- 



C <£P> 3 



ggK^ MESNEVi-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

ti ve kiskanchgi vardir. Onun icm bu pak ve saf olan ruh-i kuilinin ta'rifi mu- 
hakkiklann kelamlannda tesbihlere ve temsillere musteniden vaki' olmustur; 
ve bu temsilat ve tesbihata mustenid olan beyanatta dahi ihtilaflar vardir ki, 
bu ihtilaflar §eyh-i Ekber Muhyiddin b. Arab! (k.s.) hazretlerinin fakir tara- 
findan tercume ve serh edilen et-Tedbiratii'1-llahiyye Rlslahi Memleketi'l-in-? 
saniyye" ismindeki kitab-i serifin birinci babimn bir faslinda mufassalan mez- 
kurdur. Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri orada bu ihtilafati beyan ettikten son- 
ra buyururlar ki: ~^~\ 01 jjuji J^J uju>-i j jJ-i oi ^UJf ^ Jt>l/i »i* ^\ ^-y ^ 
a^i u-i ^i »iij ^i .a ya'ni "Biz kavl-i kailin hakikatini bildigimiz halde "Dogru- 
su §\x kaviidir" diye bu akval-i muhtelifeden birisini tercih etmedik. Zira bu 
akvali beyan ettigimiz sirada halife olan ruh-i kiilli onun Tzahindan iba ve im- 
tina' eyledi; ve bir seyden halife iba ve imtina' eyledigi vakit ben dahi ondan 
iba ve imtina' ederim." Anlasihr ki, bu iba ve imtina' dahi rim iizerine aklin 
gayretinden ve kiskanchgmdandir. . 

705. Hioyh gizlilik ile heraber ki, hu ruh i$in vardir; akil onun uzerine ni$in 
boyle kiskan$hr? 

Ya'ni, o saf ve halis ve giizel olan ruh bu kadar gizli ve mestur oldugu hal- 
de ukul-i evliyanin onun uzerine gayreti ve, kiskanchgi ve tesbihat ve temsi- 
lat ile beyanati ne icindir? Bakilirsa boyle gizli ve mestur olan bir §ey kiska- 
nilmamak Iazim idi. Nitekim §ihabeddin Siihreverdi hazretleri Avirifii'I-Ma- 
arifde buyurur ki: 

"Ruhun ma'rifeti ve onun zirve-i idraki gayet refi' ve mem'dir. Kemend-i 
ukul ile ona vusul miiyesser olmaz. Erbab-i miikasefe onun kesflni kiskanip 
ancak zeban-i i§aret ile beyanatta bulunmuslardir. Hz. lzzet indinde en serif bir 
mevcud ve en yakin bir meshud "ruh-i a'zam"dir. Zira Hak Teala onu ^ _>j '^ 
(Hicr, 15/29) ya'ni "Benim ruhumdan" ve u>jj ^ (Enbiya, 21/91) ya'ni "Bi- 
zim riihumuzdan" beyan-i alisi ile kendisine'izafe'buyurdu. Adem-i kebir, ha- 
life-i ula, tercttman-i ilahi, miftah-i viicud, kalem-i fcad ve ciind-i ervah onun 
evsafindandir ilh..." 

706. Sy hi$kan$ huylu! UCimdeti sahliyorsun? ki, onun nu.ru onun yuzunil 
ortmii§tur. 



c $p* 



AHMED AVNt KONUK 

Ey kiskang huylu olan akil! ruh-i safi ve paki kimden sakliyorsun? 
Onun kendi nuru kendi yuziinu ortmustiir. Binaenaleyh senin kiskantp ort- 
mene hacet yoktur. Malum olsun ki, viicud-i mutlak-i Hak vahidiyet merte- 
besinden sonra suver-i ilmiyye hasebiyle ruh-i kulli mertebesine tenezziil et- 
mistir. Binaenaleyh bu mertebe aynhk ve gayriyetten bir nevi* lizerine Zat-i 
Hakk'in sifat-i Hayat'i ile mertebe-i hafadan mertebe-i zuhura gelmesinden 
ibarettir; ve Hak Teala ruhu higbir sebeble degil, ancak zatimn zatiyeti ile iz- 
har etti. "Emr" ile i§aret olunmasi bu sebebledir. Vesaireyi de vasita-i run ile 
izhar etti ki, ona da "halk" derler. Binaenaleyh ruh §iddet-i zuhurundan do- 
layi nazarlardan gizli kalmistir. Zira alem-i halkda ruh pek ziyade zahirdir. 
Bilcumle harekat ve idrakat Hakk'in sifat-i Hayat'imn mazhan olan ruh ile- 
dir. Mesela giines ziyasi pek asjkar ve miistevli ve her yere sari iken insan, 
nazannin ewela ziyaya ve sonra da esyaya vaki' oldugunu bilmez, ilk na- 
zarda esyayi gordugunii zanneder. Binaenaleyh ziyanin kendi nurunu sjd- 
det-i zuhuru sebebiyle yine kendisi orttugu gibi, ruhun nuru dahi bu kadar 
siddet-i zuhuru oldugu halde yine kendisi ortmiis olur. 

707. HSu jjiine§ nikabsiz gider. Onun nurunun farh onun yuziine ntkabdtr. 

Bu ruh-i a'zam giinesi alem-i halkdan nikabsiz olarak zahirdir. Fakat 
onun nurunun haddi, tecaviizu ve siddeti o ruhun yuziine nikab olmus ve 
onu ortmusrur. Nitekim yukanda izah olundu. 

J\ ^ ^ l$j jl UW& jy^j ^ ^u* ^U*, *& J 1 

708. Gy hiskan$! DCimden aizlersin hi, aune§ ondan eser gormez. 

Ey kiskanc. olan akil! ruhu kimden gizlersin ki, bu surf giines. o riih-i in- 
saniden eser gormez; ve insan bu ruh sebebiyle sair mahlukattan daha mii- 
kerrem ve serif olmustur; ve nitekim o ruh-i a'zam hakkinda c^ua avj jJVjJ 
J^iVi ya'ni "Eger sen olmasa idin eflaki yaratmazdim" buyurulmu§tur. 

709. Cismimde h-tskan^iih ondan daha ziyadedir hi, onu kendimden dahi gizle- 
meh. isierim. 

ruhu izhar hususundaki kiskanchk cismimde o derece §iddetlidir ki, onu 
kendimden bile saklamak isterim; ve hatta bu §iddet kendimden saklamak 
duygusundan bile ileri gecmi§tir. 



°$2pg> 



MESNEVl-i SERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

CyJU J Df~J'£ Jf^-j^ & JZ*\ &f &>j J^ j 

710. Henim agir ahenkli olan kiskan$ tyimm ate§infon ben ilu goziim ve tfci 
kulagim ile cenkdeyim. 

"Ahenk", muteaddid ma' nasi vardir. Burada "revis ve tarz" ma' nasi mu- 
nasibdir. Ya'ni, benim bir kiskancligim vardir ki, bu ruhun izhanna kar§i agir 
revisUdir. Ben o kiskancligimin atesmden iki gozum ve kulagim ile bile cenk- 
deyim ve muharebedeyim. Ya'ni o ruhun alem-i halkta zuhurunu ve musa- 
hedesini kendi gozumden bile kiskamrim; ve onun sdziinu de kendi kulagim- 
dan kiskaninm. 

711. By can ve aonuli CAkad&rnki boyle bir re$kin vardir, binaenaleyh afiztni 
kapa ve soylemeyi birah! 

712. 6ger susarsam, korkanm ki, o giine§ diger tarafian hica%\ yiriar, 

Burada "giines/'ten murad, zat-i Hak'tir. Ya'ni, ben kiskanchk sebebiyle o 
ruh-i safin ma'rifetine muteallik sozleri soylemekten susar isem, o halife olan 
ruh-i a'zamin mustahlifi bulunan zat-i Hak onu izhar igin baska taraftan hi- 
cabi ve perdeyi yirtar ve kaldinr ve benim kiskancligim ve sukutum bos. olur. 
Zira zat-i Hakk'in mezahirde zuhura meyli vardir. 

713. Susmaklikia bizim soziimuz -pek zahir olur. 2Xra men eimekien o meyil 
daha ziyade olur. 

Ya'ni, eger susar isek, bizim soziimiiz daha ziyade zahir olur. Zira batmda 
olan efkar habs olup kalmak istemez. Binaenaleyh o efkan soz ile zuhurdan 
men' etmek onlarin zuhura olan meyillerini cogaltmak ve siddetlendirmek olur. 
Zira hadis-i serifte *jy* JU- ^\ ^ M oi ya'ni "Muhakkak Allah Teala Adem'i 
kendi sureti ya'ni sifati iizerine yaratmistir" buyurulur. Hak Teala zat-i ahadiy- 
yesinde mahfi ve meknuz olan sifat ve esmasimn zuhur icin vaki' olan taleble- 
rini is'af buyurdugu gibi insan-i kamil dahi o sifat ile zahir olup, batimndaki ef- 
kan harf ve savt ile izhara meyleder. Eger onlan harf ve savt ile izhar etmez 
ve sukut ederse, onun batimnda bu izhar meyli daha ziyade olur. 



=3^ 



AHMED AVNt KONUK 

iyt> <Jij&\ Ol C~^-l J»yr ^j** <~& l/'j* J^ j j^ r 

714. 6$er deniz kiikrer ise- onun kukremesi kayuk olur. ^Hiilinmeye muhabbet 
eitim'in kaynamasi olur. 
"Gurred", arslamn bagmp kukremesi olan "gurriden" masdanndan fiil-i 
muzari'dir. "Bahr"den murad, viicud-i hakiki-i Hak'tir. tkinci misra'da 
d>je-y jW-i cJk** <J>f\ d\ c-»-ii L»«* \yS" o^ ya'ni "Ben bir gizli hazine idim; 
bilinmeye muhabbet ettim, halki bilinmekligim icin yarattim" hadis-i kudstsi- 
ne isaret buyurulur. Bu hadis-i kudsi hakkindaki tzahat IV. cildin 2530 nu- 
marali beytin bas. tarafindaki siirhde gegti; ve bu hadis-i kudsiyi Hz. Fir efen- 
dimiz FihiMa Fih'lennin 46. fashnda da serh buyurmuslardir. Ya'ni, eger vii- 
cud-i hakiki deryasi arslan gibi kiikrer ve cosarsa onun kukremesi ve co§ma- 
si kopuk mesabesinde olan viicud-i izafi alemindeki mezahir olur; ve bu co§~ 
ma hadis-i kudside beyan buyuruldugu iizere "Bilinmeye muhabbet ettim" 
kelamindan anla§ilan zuhura olan muhabbetin kaynamasi ve harekete gel- 
mesi olur. Binaenaleyh insan-i kamilin izhar-i hakayik ve maarif buyurmasi 
dahi Hakk'in zuhura olan muhabbetinden nes'et eder. 



715. Soz soylemek o bir pencereyi haqlamaklih.hr. Soz izhannin ayni ortmeklihtir. 

Gergi esrar-i ilahiyyeye dair soz soylemek o zuhur penceresini alem-i za- 
hirde kapamaktir. Fakat bu alem-i zahirde harf ve savt iie o esran izhar et- 
mek dahi ma'nadan ibaret olan o hakikatin yiiziinii kapamaktir ve ortmek- 
tir. Zira zahir batinin perdesidir. Nitekim Cenab-i Pir efendimiz bir beyitlerin- 
de soyle buyururlar. Beyit: 

"Ey benim diken gibi Fikrimden dohyi zamir-i giilzannm ayih olan! Bu soyle- 
mek ve benim bu kalim benim ahvil-i batmem uzennde perdedir. " 

716. fyuiiin yiiziine bvlhul qibi na'ra vur, ta hi, onlan qui kokusundan mesqul 
eiesin! 

Ya'ni, mademki susmak zuhiir penceresini kapamaktir ve soylemek dahi 
ma'nanin ve hakikatin yiiziinii ortmektir, binaenaleyh ey insan-i kamil giil gibi 
olan o hakikatin cemaline bu alem-i zahirde biilbiil gibi na'ra vur ve bu Mesne- 



c^pja 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

vl-i gerifde ahenkdar olan nazm ile soz soyle; ta ki, zevkan ve halen bu haki- 
kate vasil olmamis. olanlan bu guliin kokusundan mesgul edesin! Ve ma'§ukun 
olan giilii kiskandigin igin o na-mahremleri bu guliin kokusundan gafil kilasin! 

717. Onlann kulaklan me§gul oluncaya kadar soyle, onlarin akillan guliin yii- 
zu tarafma ucmasin! 

Bu na-mahremlerin kulaklan bu hakayik ve maarife dair olan sozler ile 
mesgul oluncaya kadar soyle! Ve kiskanchk ve gayret sebebiyle onlann akil- 
lanni kulaklan tarafma cevirl Ta ki, onlan akillannm gozu senin ma'sukun 
olan giilun yiizii tarafina ucmasin ve ddnmesin! Bu sozler Cenab-i Fir efen- 
dimiz tarafindan ma'nadan bi-nasib ve surete meclub olanlar hakkindadir. 
Nitekim bu cildin 161 numarah beytinde c-~~~« . oir j oij oj^ j^ 3J > x^- J" 
o^ii Jj*i j d\ [ya'ni "Suret dervisi o zekattan ne vakit tadar? ma'nadir, 
feulun failat degildir"] buyurulmus idi. 

718. ^u giinesin oniinde ki, o cok rusendir, hakikatte her hir delil yol vurucudur. 

£ok parlak olan bu hakikat giinesinin oniinde delil-i akltye miistenid olan 
her bir soz yol vurucudur ve hicabdir. Zira giinesin viididunun delili yine gu- 
nes olur. Zahir olan giinesm viicudunu isbat icjn delil getirmek abes olur. Ni- 
tekim I. cildin 1 1 6 numarah beytinde »-»b> jj isjj ^ oik f . <J^ JJi jJ^w 
ya'ni "Giinesin delili giines geldi; eger sana delil lazim ise, ondan yiiz gevir- 
me!" buyurulmus idi. 



mutnbin hikayesidir ki, Turk beyinin isret meclisinde bu gazeli 
okumaya basladi: "Gul musiin, ya susen misin, y& servi misin, 



Csypp 



AHMED AVNt KONUK 

yahud ay mism? Bilmem! Bu peri§an a§iktan ne istersin? 

Bilmem!" 

Turkiin o mutnba "Bildigini soyle!" diye bagirmasi ve mutribin 

beye cevab vermesidir 



"Susen", bir gulun ismidir ki, o ddrt nevi'dir: Bin beyaz olur, ortasinda di- 
li vardir. Ona "susen-i azad" derler; ve digeri mavi olur, ona da "susen-i ez- 
rak" derler; ve bir digeri sari olur, ona da "susen-i Hatai" derler. Dordiincusu 
san ve beyaz ve mavi kan§ik renkli olur. Buna da "susen-i asumani" derler 
(Burhan) . Ba'zi niishalarda "bt-dil" yerine "mecnun" vaki'dir. 

C—Jl j\j**\ 4»**j ^>\^t^~ jj <JL ....>.« JjjJ ^J^ JjjLpI ujiu 

719. uWutrib sarhos olan ^Turk'un onunde, nagme hicabi i^inde * Blest" esr an- 
na basladi. 

Ya'ni, mutnb sarhos. olan Turk beyinin onunde sazini calarak musiki nag- 
meleri perdelerinin icjnde jj^ '^~% (A'raf, 7/172) ya'ni "Ben sizin Rabbiniz de- 
gil miyim?" hitabi vaki' olan alem-i ervahin esrarim soylemeye basjadi. Nite- 
kim Hz. Pir'e kirk sene hizmet etmis, olan Sultan Alaeddin-i Selcuki'nin seras- 
keri Feridun b. Ahmed Sipehsalar hazretleri yazdigi Menakib'da. §6yle buyurur: 

"Avaz-i gina asiklara ondan dolayi hos. gelir ki, bezm-i elestte ruhani olan 
ho§ sadalar ile iinsiyet etmi§ ve onun safa-yi istima'ryla perverde olmu§ idi- 
ler. Bugiin, ki alem-i nefs ve kiiduret-i viicudda giriftar ve o alem-i ruhani- 
den dur olmu§lardir, o latif ve ho§ sadalardan bir §emme gu§-i idrakine vasil 
olunca dil-i mahzfin gayet-i §evkden lztirab ve cu§a gelir ve cismi bi'1-muta- 
baa harekete getirir." 

720. "lien hilmem ki, sen ay nusxn, yahud -pat musun? SAtaha, henden ne is- 
tiyorsun? ^Bilmem!" 

"Vesen", putperestlerin taptikian put ma'nasinadir. Ya'ni, mutnb teganni 
ile dedi ki: "Ey vucud-i hakikiJ Sen bu teganniyati ve alem-i keserati varhgin 
ile nurlandiran ay misin? Yahud bu teganniyatin kendisi misin? Bilmem! Bu 
alem-i taayyiinat ve keserat iginde benden nasil bir hizmet istiyorsun? Bil- 
mem!" 



<y^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XL ClLT • MESNEVt-6 • 

721. ur Ben hilmem hi, acaba sana ne hizmet cjetireyim? Susayim mi, yakua se- 
ni lafza cjetireyim mi?" 

"Tenzeden", susmak demektir. "Ta cTdeki "ta" taacciib icmdir. Ya'ni, "Ey 
vucud-i hakiki! Ben bilmem ki, bu alem-i keseratta senin murad-i §erifine 
muvafik olarak ne hizmet edeyim? Senin esranna mutealhk sozler soylemek- 
ten susayim mi, yoksa elfaz ve ibarat ile bu esrardan bahs edeyim mi?" 

722. . nr Bu acSjlir hi, sen henien ayn degilsin! bilmem hi, sen neredesin, hen 

ner edeyim?" 

Jjlr u "J'^iZ y>j (Hadid, 57/4) ya'ni "Nerede olsamz o sizinle beraber- 
dir" ayet-i kerimesi mucibince acibdir ki, sen benden ayn degilsin. Bununla 
beraber sana mekan isbat edemem. Binaenaleyh bilmem ki, sen neredesin, 
ben neredeyim? Ya'ni ben sen degilim, diyemem. Benim vticudumun hudu- 
du ayn ve senin vucudunun hududu ayn olur. Bu ise senin bi-nihaye olan 
viicudunu tahdid etmek olur; ve eger "Ben senim, sen de bensin!" desem se- 
ni benim vucud-i mahduduma hasretmis olurum. Velhasil senin nerede ve 
benim nerede oldugumu ta'yin edip bilemem." 

723. ' xr Ben hilmem hi, heni nasil $eher$in? 0ah sineye, yah huna $ehersin! 

"Ber", sine ve gogiis ma'nasinadir. Burada kurb ve yakinlik murad olu- 
nur. "Hun", "kan" ma'nasma geldigi gibi "kendilik ve hodblnlik" ma'nasma 
da gelir (Burhan). Ya'ni, "Ben bilmem ki, beni nasil cekersin ve kullamrsin? 
Ba'zan sineye ya'ni yakmliga gekersin; o vakit ben kendimi gormem; ancak 
seni gdruriim ve "ene'1-Hak" na'rasmi vururum. Ba'zan beni benligim ve 
hodbinligim tarafina gekersin. vakit kendimi senden ayn ve abd gdru- 
riim. " Nitekim cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fih'lefmin 12. faslmda §6yle 
buyururlar: 

"Ene'1-Hak" da'vasi azim tevazu'dur. Zira "Ben abd-i Huda'yim" diyen 
kimse iki mevcud isbat eder. Birisi kendisi icin ve digeri de Huda igindir..Fa- 
kat "ene'1-Hak" diyen kimse kendisini yok edip ve ber-heva eyleyip "ene'l- 
Hak" der. Ya'ni "Ben yokum, hep odur. Huda'dan ba§ka mevcud yoktur. Ben 



°$2P? 



AHMED AVNI KONUK 

kiilriyyen adem-i mahzim ve higim!" der. Bu makamda tevazu' ziyadedir. §u 
kadar ki, halk anlamiyorlar ilh..." 

sf jU fUj ja f\X^ *f jl{ f U j> «-J u&r*-* 

724. ^udagi hoylece xxr Bilmem!"e a$h. wr Ben bilmem, ben bilmemfi saz etti. 

Ya'ni, o mutnb soyledigt gazelde agzini boylece "Bilmem!" demeye agti ve 
sazim da "Ben bilmem, ben bilmem!" redtfli bir gazel ile galmaga basladi. 

725. Uakiaki "nZilmiuomm" haiUen gitti, taaccubden dolayi hizim Ttirfe'twrai- 
ziin bu ieraneden gonlii tutuldu. 

"§igift" , acib ve garib sey demektir. "Harare" , burada terane ve birkag saz- 
dan gikan sada ve birkag kimsenin hangeresinden gikan nagmeler ve mutlak 
sada ma'nasina da gelir. Ya'ni vaktaki mutnbm "Bilmiyorum" diye gazel 
okumasi ve sazi galmasi hadden asti ve gogaldi, taaccubden dolayi bu tera- 
neden bizim Turk beyimizin gonlu tutuldu ve igi sikildi. 

726. O Turk sicradi ve to-puzu yukanlara kadar cekti. tMutribin ba$i ilzerine 
eri§ti. 

"Debbus", Tiirkge "topuz" demektir. Ikinci misra'daki "ulaha" kelimesini 
surrah-i kiramin hepsi "aleyha" okumuslar ve birtakim tekelluflii miitalaalar- 
da bulunmuslardir. Halbuki bu kelime "yukan" ve "yiiksek" ma'nasina olan 
"ula" ile Farisi edat-i cemi' olan "ha"dan miirekkebdir. Bu surette "ulaha", 
"yukanlara ve yukseklere kadar" demek olur; ve ma'nada kulfete de hacet 
kalmaz. Ya'ni, Turk beyinin "Bilmemler"den igi sikildi, hemen topuzu kapti 
ve vurmak iizere yukanlara kadar kaldirarak mutribin basi ucuna geldi. 

727. iSir cavu§ eliyle fopuzu tuttu ve dedi ki: "Diayir! ^u zamanda mutrib 
olduruculiik koliidiir!" 

Beyin gavuslanndan birisi beyin yukanlara kaldirdigi topuzu tuttu ve mut- 
ribin basina indirilmesine meydan birakmadi. Ve dedi ki: "Ey bey! Bu isret 
meclisinde mutnb dlduriiculuge kiyam etmek fena bir haldir!" 



^ 



MESNEVl-1 SERIF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

728. ^Dedv. "Onun ha&siz ve adedsiz tekran henim tab'vmi Hovlu, ve hen de 
onun ha§ini doverim!" 

Bey gavusa cevaben dedi: "Ve onun hadsiz ve sayisiz "Bilmem"leri tekra- 
n benim icimi sikti ve tab'imi dovdu. Binaenaleyh ben de bu topuz ile onun 
basmi doverim!" "Mer", aded ve sayi demektir. 

729. "Gy deyyusl ^Bilmiyorsan h.. yemel Gjjer biliyor isen maksud iizerine $alt" 

"Kaltaban", deyyus ve pezevenk demektir. "Gun", necaset ma'nasina olan 
"guh"un muhaffefidir. Ya'ni, Turk beyi cavusun men'i uzerine her ne kadar 
gurzii mutnba vurmadi ise de, ofkesini alamayip sovdii ve saydi. "Bilmiyor- 
san birak, hezeyan etmef Eger biliyor isen bildigini soyle, sazmi layik-i vechi 
ile gal!" dedi. 

730. Gy ahmakl Onu soyle ki, onu hiliyorsun. "Ililmem, hilmem'i $ehmel" 

"Gk", pensan ve perakende ve dimagi muhtel olan kimse demektir. Ya'ni, 
"Ey dimagi muhtel olan kimse! Bildigini soyle! Gazelinin nakaratini "Bilmem, 
bilmem" yapma!" 

731. IW; *Dtey mirif 'iMeredensin?" diye sorarim. Sen dersin hi: "IZelh'den 
degil, Dierat'ian degil!" 

Hind sarihlerinden Muhammed Efdal hazretleri "Hey miri" Tiirkce'dir ve 
Turkler muhatabatta kullamrlar, diyor; ve Burhan'dz "Bir kimse ile kadr ve 
mertebede ve buyiiklukte beraberlik etmek ve fenalikda ittihad etmek" 
ma'nalanna gosterilmistir. Bu ma'nalara gore "Hey arkadas!" diye tercume 
edilmek miinasib olur. Arnavutlar'in "Hey muri" diye birbirlerine vaki' olan 
hitablan galiba buradan intikal etmistir. Ya'ni, "Ey mutnb! Mesela ben sana 
"Hey arkadasj Nerelisin?" diye soruyorum. Sen de cevaben diyorsun ki: 
"Belh sehrinden degilim, Herat §ehrinden degilim." 



°&l&> 



AHMED AVNt KONUK 

732. nr Bagdad'dan degil, dMusul'dan degil, Tirazdan degill 'Degil, degil de, 
uzun tjolu $ehersin." 

Tiraz", burada Qin hududunda bir sehrin ismidir, Ya'ni, "Bagdad'dan de- 
gilim, Musul'dan da degilim ve Tiraz §ehrinden de degilim" dersin ve "degil, 
degil" diyerek uzatip durursun." 

<iL L>ol J*L« 7*JiS c>....fc «j jIj f ll>^ jl tf J***, ^y*~ 

733. "u\tunakkak ' xr Ben neredenim" de, kurttil! burada tenkih-i menat ah- 
maklikhr ." 

Ba'zi niishalarda bu beyit su suretle vaki'dir: 

"Muhakkak, sayet nereli isen soyle, kurtul; bu mahalde tenkih-i menat 
var midir?" 

"Tenkih", liigatte temizlemek ve zaid olanlan giderip atmak; "menat", rii- 
cu' edecek yer, merci' demektir; ve bir §eye asilmak ve matlab ve maksud 
ma'nalanna da gelir. Usul-i fikih istilahinda bir hususa muteallik olan hiik- 
mu o hususat tecrit edilmek suretiyle umumilestirmekten ibarettir. Binaena- 
leyh burada "tenkih-i menat" ta'biri kendi mensub oldugu sehri ta'yin icin bir 
gok sehirlerin adim sayip dokerek mensub oldugu sehirden tecrid etmek de- 
mek olur ki, "Nerelisin?" diye sorulan bir kimsenin boyle tenkih-i menat su- 
retiyle cevaba tasaddisi bittabi' hamakat olur. 

734. "^foahud sordum ki: "6y ac! O^e yedin?" Sen dersin ki: "<$arab degil ve 
kebab degil!" 

"Na-sitab", mahitab vezninde sabahdan beri bir §ey yememis olan ac kim- 
seye derler. "Na-sit3" ve "na-har" dahi bu ma'nayadir (Burhan). Na-§itabda 
"ey" harf-i nidasi mahzufdur. Ya'ni, "Yahud ben sordum ki: "Ey karni ac olan 
kimse! Ne yedin?" Sen de cevaben dersin ki: "§arab degil ve kebab da degil!" 

735. "CA/e yashrma ve tirit ve ne mercimek!" O seyi ki, yedin, yalmz ve ancak 
onu soyle!" 



c <£^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, "Pastirma yemedim, tint yemedim ve mercimek dahi yemedim!" 
deyip, uzatirsin. Ne yedin ise yalniz ve ancak o yedigin §eyi soyle! Maksada 
kafidir." 

C J^ {Zj^Ia 4&ij <-jJa* CJ& C~~*>- jH J 1 jL)-> <J^ ch^ O^ 

736. nr Bu uzun soz $igneyicilik ne i$inclir?" <7\iutrib dedi: "jlira hi maksu- 
<Lum gizliMr." 

Ya'ni, "Degil, degil" diye uzun sozleri agizda cjgnemek ve nefye dair olan 
sozleri uzatmak ne igindir? Ve bunda ne faide vardir?" Mutnb Turk beyine ce- 
vaben dedi ki: "Benim nefye dair sozleri uzatmakta gizli maksadim vardir." 

737. "Dshat senin nefyinden evvd iirker. Dsbatian koku goturmen i$in nefyettim." 

Malum olsun ki, yukanlarda dahi izah olundugu iizere "mutrib"dan mu- 
rad, insan-i kamildir; ve acemi olan "Turk beyi"nden murad dahi, can ve 
mansib ve mal ve rmilk muhabbeti ile sarhos olan ehl-i diinyadir. Insan-i ka- 
mil bunlann muvacehesinde, bu keseratin fan! ve mevhum ve yok oldugun- 
dan bahseder. Kendilerinin mahbubu ve ma'§uku olan bu keseratin nefyi 
ehl-i diinyanin nefislerine agir gelir de derler ki: "Ey efendi! Bu keserat na- 
sii yok olur? Eger muradin Hakk'i isbat etmek ise ancak onu soyle! Bize bu 
yeti§ir. Yoksa nefsii'l-emrde sabit olan bu isbati nefy etme!" lnsan-1 kamil 
dahi onlara cevaben buyurur ki: "Sen Hakk'in gayn olan bu isbati nefy edip 
onlarin muhabbetini kalbinden cikarmazdan ewel Hakk'in isbati senden iir- 
ker. Bu isbattan asla bir koku alamazsin. Zira Hak Teala insanin iginde iki 
kalb yaratmadi ki, birisine Hakk'in ve digerine de halkin muhabbetini koy- 
sun ve bu iki muhabbeti sadnnda cem' etsin. Nitekim sure-i Ahzab'da bu- 
yurulur: ^ ^ ^js ^ ji-^J ILt j^. C (Ahzab 33/4) ya'ni "Allah Teala bir 
adam igiri onun sadnnda iki kalb yaratmadi." 

738. vr Bu sazi nefy ile naameye aetirdim. Uahtahi oliirsun, oliim sirrt soyler." 

"Binaenaleyh bu sazi ve sozii evvela nefy ile teganni ettim, ey gafil. Ma- 
siva-yi Hakk'in muhabbeti senin nefsine ve cismaniyetine taalluk eder. Bu 
muhabbet ile asla ruhunun alakasi yoktur. Vaktaki nefsin riyazat ve miica- 
hedat sayesinde oliir, bu oliim sana nefyin sirn ne oldugunu soyler." 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 



(^ 



i^ ^-JLi ^tu* J$o- C^j \yjjt d\ Ji \yy f^LJI <u!p <Jj» j~~£ 
Jt\y± ^^j y f\ £f j! J^ vl-J-5 <J\ jrf 
U jl ^^-j »JU-i5 ^/^f; 0^ opf jl ^hj^ *£ 

Peygamber (a.s.)m "Olmezden ewel oluniiz!" kavlinin tefsiri ve Hakim 

Sena! (k.s.) hazretlerinin beyti: 

"Ey dost! Eger sen dirilik istersen olmezden ewel 61; 

zfra tdrfs boyle dltimden dolayi bizden ewel cennetlik oldu." 



\yji 01 jj \y r hadis-i serif] hakkmdaki izahat IV. cildin 2265 ve 2266 nu- 
maralanna musadif olan: 

J^*ma \j u >yj opt o>) J* ^ ^— J ^ & J 1 J^, £ J* 

Jtiiil \yj£ OjlV Jfa Ci\ J^* j* fS^ \y~y cJ^ 

[Ya'ni "Ey delikanli dltimden ewel olum emndir, Mustafa bize boyle bu- 
yurdu. Dedi ki: "Oliim size gelmezden ewel hepiniz oluniiz!"; fitneler ile oliir- 
sunuz"] beyitlerinde de gecti. Hakim Sena! hazretlerinin beyt-i gerifinin tzahi 
budur ki: Idris (a.s.) riyazat-i sakka ile nefsini sifat-i hayvaniyye ve kudurat-i 
tabiiyyeden ve arizi olan nakayistan temizlemis ve ahbet ruhaniyeti hayva- 
niyeti iizerine galebe etmekle bu alem-i keserattan ekseriya siynhp cikmis ve 
melaike ve ervah-i miicerrede ile muhatabatta bulunmus idi. Binaenaleyh ey 
kimse, eger sen de boyle dirilik istersen lztirar! olan olumden ewel 61! 

'aijjU Oj t y#\ dlj* aSoIj *oi^ jJJI j {J^£ ^^j dW 

739. Qokluk can cehi§tin t hafhuki -perdeAesin. Jlua ki olmek asil idi, getirmedin. 

Ey alim-i zahiri! §eriat dairesinde amel edip cok can gekistin ve zahmet- 
ler cektin. Halbuki henuz Hak'tan hicab ve perde icindesin. Zira ki kendi nef- 
sini fan! bilmek ve halen onun sifatlanndan siynhp gikmak ve olmek asil idi. 
Sen ise bunu yapmadin ve nefsin hala diridir. 



G £pj 3 



MESNEVl-t §ERfF SERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • "*>Jj§j 

740. Sen bimeclikce can cekismen iamam degildir. uMerdivenin kemali olmak- 
I7 2 4] J f • 

stzin dama gelemezsin. 

Nefsinin sifatlanndan siynlip olmedikoe sefiat dairesinde gektigin zahmetler 
tamam degildir ve Hak ile senin arandaki hicablar ve perdeler yirtilmaz. Mese- 
la merdivenin basamaklanm tamamen cikamaz isen dama da gikamazsin. 

741. Uakiaki yuz hasamaktan iki basamak ehsik olur, say edict dama na- 
mahrem olur. 

Mesela yiiz basamak merdiven ile yiiksek bir dama gikmak isteyen bir 
kimse doksan sekiz basamak giksa ve iki basamak eksik olsa o dama cikma- 
ga gali'san kimse dama na-mahrem olur. Ya'ni dama vasil olup gikamaz. Bu- 
nun gibi Hakk'a vusul igin seriat ve tartkat merdiveninin basamaklan vardir. 
En son basamagi nefsinin mevhum olan varligini terk edip olmektir ve kal- 
binde nefsine miiteallik olan alakalan kesmektir. Beyit: 

Birkil ucu kadarkalbde nefse taalluk varise, Hakk'a vusulde mahrumluk be- 
cadir ve zaruridk. Herkimin bu zunnin varsa harem-i Hahide ve dergah-i rab- 
banide na-mahremdir ve yabancidir. 

>JJ ^f ** J 1 jk j^ ^ *y. ^ £ x ^ > j £ ^. Cr"J ^J 3 ? 

742. Gger ip yiiz arsindan bir arsin eksik olursa su kuyudan kovaya ne vakil 
aider? 

Mesela yiiz arsin derinligi olan bir kuyuya sarkitilan ip eger yiiz arsindan 
bir arsin eksik olursa kuyunun suyu kovaya dolmaz. 

743. Gy bey! Una son yiikii koymazsan bu geminin baimasmi bulamazsm. 

"Men", batman ve "menu'1-ahir", son batman demektir ki, "son yiik" mu- 
rad olunur. Ya'ni, bir gemi hadd-i istiabisini aldigi halde batmaz. Fakat ona 
bu hadd-i istiabtden fazla son yiikii yiikletir isen o vakit batar. Bu mevhum 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

olan viicud-i izafl gemisi dahi seriatin ve tarikatin tekliflerini hadd-i istiabisi- 
ne kadar yiiklenebilir. Fakat viicud-i hakiki deryasinda batmaz. Onun bu vii- 
cud deryasinda batmasi "mevt-i ihtiyari" ile olur ki, bu mevt gemiye ytikle- 
nilen son yiiktur. Yukanlarda birkag yerde izah olundugu iizere nefsin oliimii 
dort nevi'dir: Mevt-i ebyaz, mevt-i esved, mevt-i ahmar ve mevt-i ahdardir. 
"Mevt-i ebyaz", ya'ni beyaz oliim acliktir. "Mevt-i esved", ya'ni kara oliim 
halkin cefasina ve ezasina tahamrmil edip asla sikayet etmemektir. "Mevt-i 
ahmer", ya'ni kizil oliim nefsin arzulanna muhalefet etmek ve istedigini yap- 
mamaktir. "Mevt-i ahdar", ya'ni yesil oliim eski piiskii elbiseler giyip halkin 
nazartnda hakir gorunmek ve nefsi bu hakaretten miiteessir olmamaktir. Bir 
kimsenin nefsi bu dort oliim ile oldiigii vakit Hakk'a vasil olur. 

744. Son hatmani asil bil, zira o tanhhr. Uesvas ve gayy gemisini bahricidir, 

"Tank", vurmak, mitnka ile vurmak, kirmak ma'nalanna olan "tark" 
masdanmn ism-i failidir. "Vesvas", kalbe hutur eden fena diisiince ve savt-i 
hafi ve seytanin ismi. "Gayy", dalalete diismek, azgin ve umidsizlik demek- 
tir (Muntehabu'l-Lugat) . Bu viicud-i izafi gemisine bu yiiklenilecek olan son 
yiikii ve mevt-i ihtiyariyi asil bil! Zira bu son yuk mevhum olan varhgi ve 
enaniyett vurup kincidir; ve kotii diisiincelerm ve azginligm gemisi olan nef- 
si viicud-i hakiki deryasinda batincidir. 

745. Ddrok gemisi mustaflrok olctucju vakit mavi kubbenin fliine§i olur. 

"Mavi kubbe"den murad, gdkkubbesidir ki, onun mavi goriinmesi yeryii- 
ziine yaklastikca kesafeti artan tabakat-i havaiyyede ziyamn in'ikasmdan 
ileri gelir. "Giines"ten murad, insan-i kamildir. Ya'ni, akil ve idrak gemisi bu 
mevt-i ihtiyari ile viicud-i hakiki deryasinda mtistagrak oldugu vakit bu id- 
rak sahibi insan-i kamil olur; ve o insan-i kamil dahi bu mavi kubbe altinda- 
ki arz iizerinde yasayan insanlann gtinesi olup onlann sifat-i nefsaniyye ile 
kararan akillanni nurlandinr. Malum olsun ki, bu insan-i kamil yukanda zik- 
rolunan dort mevt ile oldiikten sonra guzel yese ve giizel giyinse ona zarar 
vermez. Zira ondaki mevhum olan enaniyet kalkmis, yerine Hakk'in enani- 
yeti gelmistir. Nitekim V. cildin 4141 ve 4142 ve 4143 ve 4144 numarah 
beyitlerinde bu enaniyet hakkinda izahat verilmi§tir. 



csgp^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

746. Uakiaki olmeiin, can $eki§men uzun oUu, sabah vakiinie mat ol, ey sus- 
lu $em'.' 

"Tiraz", elbiselere dikilen §eritler ve sirmalar ve siisler; "§em'-i tiraz", 
uzun yaldizli nakisjaryapilmis. olan mum. Burtdan murad ulum-i istidlaliyye 
ile kendilerini suslemis. ve etrafina §6hret salan kimselerdir ki, onlarin etrafi- 
na istifade maksadiyla bircok talibler toplamp nurlanmak isterler. Ya'ni, ey 
suslu mum mesabesinde olan alim-i zahirf! Vaktaki nefsin olmedi, o ulum-i 
zahiriyye ile Hazret'e vusul icin can geki§men ve zahmet gekmen uzadi; gu- 
rurunu birak da, evliya-yi Hakk'a mat ve maglub ol! 

<l)\-$?r ^Ajy* o— Jlgjo o Ota OVjj L* o\j&-\ -UjJuSj u 

747. ^izim yddizlanmtz gizli olmaHikca hil ki, cihahm gune§i gizlUir. 

"Yildizlar"dan murad, havass-i hamse-i zahire va havass-i hamse-i batine- 
dir. Ya'ni, ey ilm-i istidlali sahibi olan kimse! Bizim me§air-i a§eremiz ya'ni 
havass-i zahire ve batinemiz evliya-yi Hakk'in maglubu olup onun nuru al- 
tinda gizli kalmadikga bil ki, cihanin giine§i olan zat-i Hak mahfi kalir. Zira 
seni bu havass-i zahire ve batine kaydindan kurtaracak ancak veliyy-i Hak 
ve insan-i kamildir. Sen veliyy-i Hak vasitasiyla, elde ettigin ulum-i istidlaliy- 
yeden ve bu havass kaydindan yakam kurtarmadikca sana zat-i Hak zahir ol- 
maz. Nitekim I. cildin 576 numarah beytinde b- . j^y. o/j^ _> J'f^j. j u^-^ 
sjj^lj \j ^r'j\ ^-u^ [ya'ni "Ircii" hitabim i§itmeniz igin, hissiz ve kulaksiz ve 
fikirsiz olunuz! "] buyurulmus, idi. 

7 AS. Topuzu keniine v\ir, henligi kir! JZird ki cisim gozii kulagm -pamuflu 
gel&i. 

Topuzu kendi nefsine vur ve nefsindeki benligi ve enaniyeti kir ve dagit! 
Zira ki cismin gozii kulagin pamugudur. Zira sen kamile cisminin goziiyle ba- 
kip dersin ki: "0 da benim gibi bir insandir; ve okumus, ve kitablar kan§tir- 
mis, bir kimsedir. Nigin ona tabi' olup soziinu dinleyeyim? Onun soyleyecegi 
sozleri ben de bilirim!" Binaenaleyh zahiri goz batin kulagim tikayan bir pa- 
muk mesabesinde olur. 



cvep^ 



AHMED AVNl KONUK 

lT 4 ui 1 r 51 ** J^ ^— °" O"^ L5^ ^ ^-P 1 l^l/ 1 ^ J* ir 

749. 6y Jen-t.' Topuzu muhahkak kendine vurursun; henim fiillerimde bu ben- 
lik senin aksindir. 

Bu beyit mutnb mesabesinde olan insan-i kamilin lisanindan emir-i Turk 
mesabesinde olan ehl-i diinyaya hitabdir. "Gurz"den murad, i'tirazdir. Ya'ni, 
ey dent! Giirzu ve i'tiraz topuzunu kendi uzeririe vunirsun; benim fiillerimde 
sana zahir olan bu benlik senin aksindir; ya'ni ben bir ayna mesabesindeyim, 
bende gordiigun haller ve fuller senin aksindir. Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.) : 

Halk igre bir ayineyim her kirn bakar bir an gortir 
Her ne gortir kendi ytizun, geryah§i, geryaman gortir 

750. ^Kendi aksini benim suretimde cjormu$siin, kendinin hdaline cus etmissin. 

Bende gordiigun benlik benim benligim degildir. Belki sen kendi benligi- 
nin aksini ayna gibi benim suretimde gormu§sun ve kendi nefsine ofkelenip 
bana degil kendi kitaline hiicum etmi§sin. 

j\ C~ilJjj 3y>- *-**>■ \j $y~- <j~>^ jy **-* ^r j3 *& i£j~» &\ y?-*-* 

751. O bir arslan yihi ki, kuyuya asamya aitti. O kendi aksini kendi hasmi 
zannetti. 

Nitekim I. cildde av hayvanlan kissasinda beyan olundugu uzere tav§a- 
nin hilesi ile arslan bir kuyuya gidip kuyu iginde kendi aksini ve hayalini go- 
rerek onu kendi dugmani zannetmis. ve iizerine atilarak kuyuda bogulmus. Idi. 

752. CTVejt/ bir seksiz vucudun ziddi olur, ta ki, zulih ziddan biraz bilesin. 

Bu beyit mutnbin emir-i Tiirke olan cevabi cumlesindendir, Ya'ni, ey bey! 
Bilki subhesiz bir §eyin nefyi diger bir §eyin viicudunun ve varhginm isbati- 
dir. Ta ki, isbatin ziddi olan neflyden o nefyin ziddi olan isbati biraz bilesin 
ve anlayasin! Binaenaleyh ben bu isbatin ve keseratin viicudunu nefy etti- 
gim vakit bu nefyin ziddi olan viicud-i hakiki-i Hakk'i isbat ederim. Nitekim 
"la ilahe ilallah" kelime-i §ehadetinde "la ilahe" ile, ewelen alem-i keseratta 
mutasarnf oldugu zannolunan kuva-yi tabiiyye ve unsuriyye nefy olunur ve 
ondan sonra mutasarnf-i hakiki olan "Allah" isbat olunur. 



*&!&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

C~~J f b^ ^ oLu3 j>\ jOJl C~ J f *pI JJs» ^ j*- JU j jil 

753. ^Bu zaman nefyin ziMtndan gayn i'lam yoktur. Hu ne^'eite iuzaksiz bir 
dem yokiur. 

Bu zamanda ya'ni Hakk'in gayn ve viicud-i mutlakin ziddi olan vucud-i 
mevhum-i izafi zamaninda, nefy-i zid'etmekten baska i'lam etmek ve bildir- 
mek tariki yoktur. Zira gaynn vucuduna i'tikad ile beraber viicud-i Hakk'in 
vahdetini ve vucud-i mutlakin suhiidunu anlamak ve idrak etmek muhaldir. 
Bu kesafet alemi gayriyyet-i mevhume iizerine bina olunmustar; ve §eriat da- 
hi vehm4 isneyniyyet uzerine musteniddir. Binaenaleyh bu mevhum varlik 
nes'eti olan hayat-i diinyeviyyede gayr ve gayriyet tuzagi olmayan bir dem 
yoktur; ve bu gayriyyet-i mevhume vucud-i hakMnin hicabidir. 

754. By zH-lvhab! O sana hicabstz qerek ise olumu ihttyar et ve o hicabi yiril 

"Lubab", her §eyin iyisi ve secjlmisj ve her §eyin halisi demektir. Bundan 
murad ruhtur. Ey ruh-i halis ve giizide sahibi olan kimse! Eger vucud-i haki- 
kiyi hicab-i gayriyyet olmaksizm sana mii§ahede etmek lazim ise kendinin 
bu gayriyyet-i mevhumeye sebeb olan viicudunu nefy et ve oliimu ihtiyar et 
ve o gayriyet perdesini ve hicabini yirt! Nitekim hadis-i §erifte ^j \jj J ^ 
\jy j^ j^rjjP ya'ni "Muhakkak siz Rabbinizi, olmedikge goremezsiniz!" bu- 
yurulmustur. 

lSjj <Jjy j-> ^ Ji-^ & tjjj tjjjf j> & J 's Ob>- j 

755. Oyle bir olum decjil hi, bir mezara aidesin. ^Tebctfte mensub olan olumdur 
hi, bir nura aidesin 1 . 

Oliimden maksad, seni mezara gotiiren mevt-i lztirari ve tabii degildir. Zi- 
ra tabii oliimde cins-i be§er miisterektir. Bizim maksadimiz sifat-i abdaniyye- 
nin sifat-i hakkaniyyeye tebdili ve vucud-i mevhumun viicud-i hakikide fan! 
olmasi suretiyle olan ihtiyari oliimdiir ki, bu oliim vasitasiyla nur-i viicud-i 
haklkiye gidersin. 

*Jr" ^>J ^*^ ^ tSJJ *A if*?- ^ 3 ^^ & V 

756. uMerd baity oldu ve o Qocukluk oUu. I^ir ^Rumi ollu, zencinin boyasx 
yontuliu. 



c^-pa 



AHMED AVNI KONUK 

"Tebdile mensub olan 61um"un misali budur ki: Bir kiiciik gocuk buyiidu- 
gii ve biiluga erdigi vakit onun cocuklugu erkeklige tebeddiil etti; ve keza 
kapkara bir zencinin boyasi ve rengi kazindigi vakit beyaz renkli bir Rumi'ye 
miibeddel oldu. Bunun gibi gayriyyet-i mevhumesinde miistagrak olan bir 
kimse bu vehminden tecerrud etti ve nazannda vucud-i hakiki-i Hak zahir ol- 
du; ve kendinin kendiligini terketti ve oldii ve vucud-i hakiki-i Hak ile kaim 
oldu. Ba'zi niishalarda "beggi" yerine "tifli" vaki'dir. 

757. Toprafc alhn oldu, io-praklik hey'eti kalmadi. 0am siirur oldu, gamnahlik 
dikeni kalmadi. 

Bu oliimun diger misalleri de budur ki: Toprak altina tebeddiil etti ve top- 
raklik hey'eti kalmadt ve toprakliktan oldii; ve keza gam ve keder dedigimiz 
hal siirura tebeddiil etti; kalbine batan gamnaklik dikeni kalmadi ve gam ol- 
dii, yerine siirur geldi. 

y 9jJ J J* ^ J^y*- l> *v y j^ ^ ^^ oo J^ 2 *** 

758. uMusiafa bundan dolayi deli ki: *6y esrar isleyici! Osier misin ki, oluyu 
din gorzsin?" 

759. ^iriler gibi arz iizerinde yiiriir, haSbuki ordann cam yoge gitmisiir." 

760. "Oram camna bu demde yukarida bir mesken vardu. Gger olurse onun ru- 
huna nakil yoktur." 

Bu beyitlerde Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) hazretleri hakkinda buyurulan su 
hadis-i serife isaret olunur: J\ >-U j^jis <*rj J* ^ic c*. ^ J\ J*± o\ aiji ^ 
& ^\ ya'ni "Kim Id, yeryiiziinde yiiriiyen oliiniin yiiziine bakmak isterse 
Ebu Bekr'e baksin." Nitekim asagidaki beyitlerde tavzih buyurulur. Ya'ni, 
mevt-i ihtiyari ile olmiis olan Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) ile diger her zamanda 
mevcud olan evliyaullahin cisimleri yeryiiziirde yuriidiigii halde ruhlan 
alem-i ulvidedir. Onlann ruhlanna cisimleri bu hayat-i diinyeviyyede iken bu 
alem-i ulvide bir mesken vardir. Binaenaleyh eger onlar bilciimle ecsam-i be- 
serin ma'ruz kalmalan zaruri olan mevt-i tabii ile oliirler ise, onlann ruhlan- 
na bir mahalden bir mahalle intikal etmek yoktur. 



G &P? 



MESNEVt-t §ERfF SERHl / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

761. jLvca hi o oliimden evvel nahil etmi§tir. HZu, olmekle fehme flelir, akd ile 
dftail! 



Zira ki onlann ruhlan bu tabu oliimden ewel kendi meskenleri olan alem-i 
ulviye intikal etmistir. Bu ma'na mevt-i tabu ile olmezden evvel mevt-i ihtiya- 
ri ile olmek suretiyle anlasriir. Yoksa akil ve zeka ile anla§ilir sey degildir. 

762. ZKakil olw; avammin canimn nakli gibi degil. 'Bir makzmdan hir makuma 
olan nahil gibidir. 

Evet, mevt-i ihtiyari ile dlenlerin ruhu dahi o^Ji assy* ^ JT (Al-i Imran 
3/185) ya'ni "Her br nefis olumii tadicidir" aye't-i kerimesi mucibince bu ci- 
simden alakasini kesmek suretiyle intikal eder; fakat bu nakil avammin nak- 
li gibi degildir. Belki bu nakil bir makamdan bir makama nakil etmek kabilin- 
dendir. Avammin ruhunun nakli ise boyle degildir. Zira onlar ahirete kendi- 
lerinin mevhum varhklanyla ve vticudlanyla intikal ettikleri ve hayat-i dun- 
yeviyyelerinde mevt-i ihtiyari ile olmedikleri igin ruhlan bu mevhum varlik- 
j. inin ve viicudlannin habsi icinde ve hasr u nesrde tiirlii tiirlu sikmtilar ge- 
■ .*. Beyt-i §emsi-i Sivasi (k.s.): 

"Mutu kable en temutu " simna mazhar olan, 
Ha§r u ne§ri bunda gordix, nefha-i stir olmadanl 

Ve hadis-i serifte > js jb ^ o_^ J> djijty <M ^ & ^ ya'ni "Agah ol! Ev- 
liyaullah olmezler, belki bir dardan bir dara nakil ederler" buyurulur. 

763. Uier him zohiren yeryiizunde hoyle' yuruuen hir oluyu gormeh isterse, 

764. GhH 'Behr-i nahiyi gor, del Sulclihlihtan mak$erlerin heyi oliu. 

"Naki", pakve nazif demektir. "Siddik", liigatte daima tasdik eden ve dog- 
rulayan kimse; "mahser", cem' olacakyer. Ya'ni, mevt-i ihtiyari ile oliip yer- 
yiizunde yuriiyen kimseyi gormek isteyen kimseye de ki: Sifat- nefsaniyye 
ve beseriyyeden pak ve nazif olan Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) hazretlerine bak! 



c c£p B 



AHMED AVNt KONUK 

Resul-i Ekrem hazretlerini bilciimle akvalinde ve ef'alinde ve ahvalinde 
tasdik ediciliginden dolayi diinya ve ahiret mecma'larimn beyi oldu. Ba'zi 
mishalarda "emiru'l-mu'mimn" vaki' olmusttir, ma'nasi zahirdir. 

765. ^Bu ne$'eife StdMia hah! Dia§ra kaiLar ias&iki ziydde edesinl 

Ya'ni, bu neg'et-i beseriyyede Siddik {r.a.)in ahval-i §erifesine bak ve onu 
kendine rehber ittihaz et ki, hasr-i ma'nevi ve sunye kadar Kur'an'in ve Re- 
sul-i Ekrem hazretlerinin bilcumle all beyanlanni, tasdik ve ikran ziyade edip 
i'tikadini yakin mertebesine getiresin; ve akl-i cuz'inin hukmiine tabi' olup, 
"Arz iizerinde cismi yiirusun de ruhu alem-i balaya intikal etmis olsun, bu 
nasil olur?" demeyesin ve feylesofga §ubhelere du§meyesin! 

766. 'TJoyle ohinca CMuhammea 1 naki olarak yttz kvydmei idi. jlua ki hall il 
akdin fendsinda halloliu, 

"Nakd", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Bunlardan birisi de bir §e- 
yin kiymetini pesin ve acele vermek ma'nasidir. Burada kiyamet-i 'acil 
ma'nasi mlinasib olur. ikinci misra'daki birinci "hall", erimek ve ikinci "hall", 
dugiimu cozmek ma'nasmadir. Ma'lum olsun ki, kiyametin enva'i vardir: 

Birincisi: Her an ve saatte vuku' bulan kiyamettir ki, avalim her anda 
gaybdan sehadete ve alem-i §ehadetten alem-i gayba dahil olur; ve bu avali- 
min fasidat ve kainat ve maani ve ecsam gibi bilcumle enva'imn alem-i seha- 
detten alem-i gayba ve gaybdan §ehadete girip critmasini ihata tarikiyla ancak 
cenab-i Hak bilir. Buna "teceddiid-i emsal" derler. Zira bu ilim hibret-i ilahiy- 
ye zevkinden ibarettir. Bunda nig kimsenin istiraki yoktur. 

tkinci kiyamet: Mevt-i tabii ve lztiraridir. Nitekim (S.a.v.) Efendimiz ■/ 
«»y c^.i* -ia oL. ya'ni "Olen kimsenin kiyameti kopar" buyurulur. 

Uciincu kiyamet: Mevt-i irad! ve ihtiyaridir. Salik bu mevt ve kiyametten 
sonra alem-i surette nes'e-i ahiret iizerine yasar. Iste buna mubtenidir ki, olii- 
lere munkegif olan haller hin-i siilukiinde salike de munkesjf olur; ve bu ha- 
le "kiyamet-i sugra" tesmiye ederler. 

Ddrdiincu kiyamet: Arifln-billah hazaratina fena-fillah ve beka-billahdan 
sonra vahdet-i tamme ve inkihar-i keserat halinin zuhurudur. Arifin nefsin- 
de vaki* olan bu tecelliye de "kiyamet-i kiibra" derler. 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

Besinci kiyamet: Bilciimle kainat|cjn mev'ud olan kiyamettir ki, Hak Te- 
ala Kur'an-i Kerim'de (& v-o U &T&UI if (Hac, 22/7) ya'ni "Kiyamet gelici- 
dir, onda §iibhe yokturf" buyurur. Bunlardan her an ve saatte vaki' olan ki- 
yamet pesjn ve 'acil kiyamet olup bu ma'na I. cildin 1 164 ve 1 165 ve 1 166 
numarah beytlerinde §6yle buyurulmus, idi: 

li, ji Jblx ^ \J^ jl I* f * j» >j£ ^ ^ «W 

^J j ^ j\ ^ S> J^ C~J ^rj^j^ Lib pJlP O-A 

Tercume: "Imdi sana her lahza olum ve ric'at vardir; ve Mustafa (a.s.): 
"Dunya bir saattir" buyurdu. Cumle alem her dem fan? olur, tekrar beka igin- 
de iahir olur. Alem daima yuriimek ve oturmak icindedir; bir an soyunmak- 
tan ve. giyinmekten hall degildir." 

Bu mevt-i iradi ve ihtiyari ile fena-fillah ve beka-billah hallerindeki kiya- 
metler dahi pe§in ve 'acil olan kiyametlerdendir. imdi Resul-i Ekrem hazret- 
leri "Diinya bir an ve bir saattir" buyurdugu cihetle o hazret bu taayyiinat ve 
suver-i kesifenin goziilmesi ve dugumlenmesinin ve hal* ve lubsunun fenasi 
icinde halloldu ve eridi. Binaenaleyh pe§in ve 'acil olan yiiz kiyamet oldu. 
Ya'ni yukanda zikrolunan birinci ve ucuncii ve dordiincii pe§in ve 'acil kiya- 
metlerin kendisi oldu ve bu kiyametleri halen ve zevkan gordu. 

767. Slhmed ahanda ikinci defa <logmu§hr ; o ayanAa yuz kiyamet idi. 

Sufiyye indinde mukarrerdir ki, salik icin iki dogus. vardir. Birisi, anasinin 
karmndan tabiat alemine ve digeri de tabiat aleminden hakikat aleminedir. 
Buna "veladet-i saniye" derler. Server-i alem (s.a.v.) Efendimiz analanndan 
dogduklan vakit all olan fitratlan cihetiyle alem-i tabiata degil, alem-i haki- 
kate de dogdular. Binaenaleyh bu alem-i tabiata nefs-i emmare ile gelmedi- 
ler. Nitekim gocukluklanndan bi'set-i seniyyelerine kadar gegen zaman zar- 
finda kendilerinden birtakim harikalar zuhur etmi§tir ki, bunlara "irhasat" 
derler. Bu irhasatin tasfilati kiitub-i siyerde rminderic oldugundan burada zik- 
ri uzun olur. Ya'ni, Ahmed (a.s. v.) Efendimiz bu alem-i keserata ikinci def'a 
dogmus. olarak geldiler; ve bu ikinci dogusjan alem-i hakikate idi. Binaena- 
leyh onlann ahval-i §erifeleri zahirde yiiz kiyamet idi ve kiyametin ayni idi. 
Zira kiyamet keserat ve taayyimatin nazarlarda fan! olmasindan ibarettir. 



*$$&> 



AHMED AVNI KONUK 

768. Ondan, "6y kiyamet! Oiiyameie kadar ne kadar yoldur?" diye kiyameti 
sormu§lardu. 

Bu beyt-i §enf ashab-i kiramin -om J^j t* 4*ui r L* ^ ya'ni "Ey Allah'in re- 
sulu! Kiyamet ne vakittir?" diye vaki' olan suallerine intikalen Hz. Pir Efen- 
dimiz tarafindan lisan-i hal-i Nebevi'ye atfen bir hakikatin beyamdir. Ya'ni 
ashab-i kiram kiyametin ayni olan Resul-i Ekrem hazretlerinden: "Ey ayn-i 
kiyamet! Suri kiyamete kadar ne kadar yol vardir?" diye sormu§lardir. 

769. Dial dili ile ^okluk derdi ki: w <7\iah§erden ha$n hir kimse sorar mi?" 

ResuM Ekrem hazretleri hal dili ile cevaben gokluk buyururlardi ki: "Ben 
mahserin kendisiyim. Mah§eri goren bir kimseye o mahserden hasji sormak 
caiz mi? Benim ahkam-i tabiat haricindeki ahvalimi goriin ve sifat-i nefsaniy- 
ye ve beseriyye ile alakasi olmayan fiillerime bakm! Nefsimde dirilik goruyor 
musunuz? Hie benim ahkam-i tabiata esir oldugumu gorduniiz mii? Bilciim- 
le umurumda muamelemin Hak ile olduguna vakif olmadimz mi?" 

f \y~ k ^y Jr» \yy yj feJ>y-Ay>j3^^~ i &Cj^jV 

770. O ho§ haberli olan ^esul, ey kervmler, hunun if in: n Qlumden evvel olu- 

[754] _ .,, . . .. i i. 

nuz. remzini soylerdi. 

Ey kerim olanlar! iste yukandaki ma'nayi ashab-i kirama anlatmak icin o 
heberleri hos ve latif olan Resul-i Ekrem hazretleri "Tabu olum ile olmezden 
ewel ihtiyanniz ile oliinuz!" isaretini soylerdi. Ba'zi nushalarda "kable 
mevtin" yerine "kable mutu" ya'ni "Olmenizden ewel oliinuz! " vaki'dir. 

Oj^ j <JL. y s> ^y* fl aijjl cJja d\ j Cjy J-5 y r\ »*y *£ 0t>*** 

771. n< J\[iiekim hen blumden ewel olmiifum; hen siyt ve savh o tar aj tan getir- 
mi§im! 

"Siyt", zikr-i cemil, iyi nam ve sohret. Ya'ni, "Nitekim ben mevt-i tabii ile 
olmezden ewel alem-i tabiatta oldum ve alem-i haWkat tarafina dogdum. Bi- 
naenaleyh ben bu alem ve dunyadaki nam ve sohreti ve sadayi o alem-i ha- 
Mkat tarafindan getirdim. Binaenaleyh o alem-i hakikatten getirdigim siyt u 
sada bu diinyada sonduriilmez." 



cggpp 



MESNEVf-1 §ERtF §ERHt / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

772. binaenaleyh kiyamet o\, kiyameti gor! llu her seyi gormenin sartUu. 

Binaenaleyh, ey salik! ResuU Ekrem'in bu tavsiyesi iizerine sen dahi 61- 
mezden evvel 61 de, kiyametin aym o\ ve kiyameti zevkan ve halen gor! Zira 
bu "olmak" her §eyi gormenin §artidir. Mesela balig olmayan bir cocuga lez- 
zet-i cima'dan bahsedilse anlamaz. Balig olup cima' hali fiilen kendinden zu- 
hur edip o lezzeti nefsinde bulduktan sonra gormus. olur. lste her §eyde nef- 
sinde bulmak ve gormek icin "olmak" garttir; ve "bilmek", olmak gibi degildir. 

773. Ta hi, o olmasan onu tamam hilmezsin. Dsier o envar yahud zaldm olsun. 

Ya'ni, sen bir seyin kendi ve "ayn"i olmadikca o seyi tamamiyle ve ke- 
mali ile-bilemezsin. §ey ister envar cinsinden olsun; isterse zalam cinsin- 
den olsun. Envar ta'biriyle ruha ve zalam ta'biriyle de viicud-i kesif iginde ik- 
tisab olunan abdiyyet-i mahza makamina isaret buyurulur. Zira ulema ve hu- 
kema run hakkinda birgok ta'rifatta bulunmuslardir. Fakat bu ta'rifat istidla- 
li olan ilme miisteniddir. Zevk ve hibret cihetinden ruhu bilmek degildir. Vak- 
taki salik insan-i kamilin terbiyesi altinda yaptigi miicahede ve riyazat neti- 
cesinde tecellM ruhamye nail olur ve bu tecelli ile ruhunda fan! olup nefsin 
esaretinden kurtulur; binaenaleyh ruhunun "ayn"i ve kendi olmak suretiyle 
ruhunu zevkan ve halen bilir. Kezalik bu kesafet-i vucudiyye ve zulmet-i ta- 
biiyye icinde ehl-i gafletin abdiyetten bahsetmesi dahi Hakk'in kullugunu bil- 
mek degildir. Zira abd, ma'budunda zevkan ve halen ve fiilen fan! olmak la- 
zimdir. Halbuki ehl-i nefs olanlar zevkan va fiilen ve halen nefslerinin kullu- 
gunda fan! olduklan halde lisanen Hakk'in kullugundan bahsederler.Bunla- 
nn "Hakk'in kuluyuz" demeleri hakikatte dogrudur. Fakat hallerine ve zevk- 
lerine nazaran dogru, degildir. Beka-billah mertebesinde bulunan bir kamilin 
nazannda bilcumle e§yada zahir olan Hak'tir. Binaenaleyh o, bu alem-i suret 
ve taayyiinde zevkan ve halen ve fiilen ancak Hakk'in abd-i mahzidir. 

774. <S%kil olur san ahli kemalen hilirsin; ash olursan aski halden hilirsin. 

"Bal", kalb ve hal demektir. Ya'ni, mesela akli ve aski ta'rif ile bilmek ve 
anlamak miimkin degildir. Binaenaleyh akhn kendi oldugun vakit aklin ne 



SS^B 



AHMED AVNt KONUK 

demek oldugunu kemali ile bilirsin; ve ask denilen ma'namn kendi oldugun 
vakit dahi kalb ve hal cihetinden askin ne oldugunu bilirsin. Beyit: 

"Birisi "A§iklik nedir?" diye sordu: "Benin? gibi olursan bilirsin!" diye cevab 
verdim. " 

775. fcjjer bunun Idyikinda idrak olaydi, ben bu ma'nanm burhanint a$ik. soy- 
lerdim. 

Eger bu esran hazmetmeye miistaid ve layik idrak olsa idi, ben "Her seyi 
gormek igin o seyin "ayn"i olmak sarttir" da'vasimn burhamni ve delilini 
apacik bir surette bu Mesnevf-i §erffte soylerdim. Zira Mesnevn §erif havas 
ve avammin miitalaasma ma'ruzdur. Halbuki herkesin idraki bu esran haz- 
metmeye miisaid degildir. 

j'j^.js^ - ' jfi J^s -^j ■£ j\y- jW-^ ^J* cj£ j^ c~~a 

776. Bger incir yiyici bir misajir \ux§ eri§irse, bu tarafta incir gok hakirdir. 

"Bu taraf 'tan murad, Hz. Pir efendimizin zat-i serifleridir. "incir"den mu- 
rad, esrar-i ilahiyyeye miitealhk kelamdir. Bu esrar-i ilahiyyeye miiteallik ke- 
lamin incire tesbih buyurulmasinda vech-i §ebeh budur ki: Incirin kabugu, 
icjnde mevcud olan ballarim ve gekirdeklefini setr etmistir. Kelamin zahiri de 
incirin kabugu gibi; ve icjnde miindemic olan birgok esrar ve niikteler dahi 
ballar ve gekirdekler gibidir. Ya'ni, bizim viicudumuzda birgok esrar-i ilahiyye 
vardir ve kesretten dolayi indimizde o kadar kiymetdar degildir.Eger bu inciri 
yemeye miistaid ve layik bir misafir kus ya'ni bir arif gelirse onu yiyebilir. 

777. Iliitiin alemde olan qerek erkekler ve qerek kadtnlar, dembedem nezi de 
olmektedirler. 

Ya'ni, biitiin alemde yasamakta olan erkek ve disi dembedem hep can qe- 
kismekte ve olmektedirler. Fakat boyle her an can gekisjp olmekte oldifklan- 
na vakif degildirler. Zira yukanda 766 numarah beyitte izah olundugu iizere 
halk-i alemin kaffesi "teceddud-i emsal" icindedirier; ve teceddud-i emsal hak- 
kindaki izahat I. cildin 2066 numarasina musadif olan . *a> ol^u- j & Mi oT^ii 



cgXgt 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

j^jut- jL- 'ja Ji j oul [ya'ni "0, ancak haslara zahir olarak gelir; bakiler 
halk-'i cedid'den lebs igindedirler"] beytinde gegti. 

778. Onlann o sozlerini vasiyetler say ki, baba o demde ofila soyler. 

Mademki insanlar her an olmektedirler, onlann o demde soyledikleri sbz- 
leri ve babamn bu an icmde ogula sdyledigi sozii, mevt-i tabii halinde bir 
kimsenin sdyledigi vasiyetler rnesabesinde tut! Ve ey bu sozleri dinleyen kim- 
se, sen de bunlann arasindasin! Kendi halini de boyle bil! 

779. %a ki, bu sebeble tbrei ve rahmet bitsin! Ta ki, buijzun ve hasedin ve kv- 
nin kokii kesilsin! 

Ta ki, bu bilis ve anlayis. sebebiyle kalblerde ibret ve hemcinsine merha- 
met duygulan peyda olsun! Ve ta ki, bu sebeble kisjnin hemcinsine bugzu- 
nun ve hasedinin ve kininin kokii kalbinden kesilsin! Zira bugz ve hased ve 
kin gibi fena duygular nefislerde bakilik vehminden dogar. Fanilik ve oliim 
fikri kalblerde yerlestigi vakit bu duygular kokle§emez. 

\j ji 2>jj~-> j\ 9 y j \j ^j*l ji j>J C~J Oljj y 

780. Sen o niyet ile akrabaya bak! va ki, onun nez'inden senin kalbin yan- 
stn! 

imdi sen akrabaya ve kendi karin ve musahiblerine bu fanilik niyeti ile 
bak! Bu nazar sebebiyle kalbinde hasil olan merhametten dolayi onlann 
mevt-i tabii ile ruhlan bedenlerinden nez' oiundugu vakit kalbin yansin ve 
onlann hallerine miiteessir ol! 

Ob Jii jX>\ j fy jj \j O— >ji Ob dii \J\ ol Ol JT 

781. Dier gelid aeliddir, onu nakd bill 'Dosiu nez'de ve fakdde bil! 

"Nakd", pe§in ve hazir; "fakd", gaib ve belirsiz olmak demektir. Ya'ni, zi- 
ra canib-i gaybdan her bir gelici olan mutlaka gelicidir. Qiinku onun gelmesi 
mukadderdir; ve mevt-i tabiinin gelmesi her bir zi-ruh icm ind-i ilahide mu- 
kadderdir; ve ind-i ilahide mazi ve hal ve miistakbel yoktur. Bunlar taayyii- 
nat alemine mahsus i'tibarattir. Binaenaleyh sen hakikate nazar et de, her 



c 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

mukadder olan geliciyi nakd ya'ni pe§in ve hazir bill Boyle olunca kendi dos- 
tunu halet-i nez'de ve gaib olmakta bil! 

782. 6jjer aaxazXax hu nazardan hicab olursa, hu garazlan ceyhden di§anya koyi 

"Hicib", hicab kelimesinin imale olunmusudur. Ya'ni, bu suretle hakikate 
nazardan sana nefsani olan garazlar hicab ve perde olur ise fan! ve araz 
nev'inden olan bu garazlan ceybinden ya'ni kalbinden di§anya birak! 

Off f 

783. Ue eger kadir degil isen hiru hir acz iizerine durmal IM ki adze hir qu- 
zule rrm'ciz vardvr. 

Ya'ni, eger bu nazarda ve nefsani garazlan kalbinden gikarmak ve bu dii- 
siinceyi def etmek hususunda aciz isen bir kuru acz uzerinde durma; ve "Ne 
yapayim? Bu duygulan kalbimden cikarmak elimde degildir!" deme!.. Bil ki 
acizi bir giizide aciz edici ve acz icjne dusuriicii vardir ki, o giizide mu'ciz da- 
hi Hak Teala hazretleridir. Nitekim Fthi Ma Fth'in 24. fashnda cenab-i Pir 
efendimiz §6yle buyururlar: "0 endisderi sende peyda eden HakTeala'dir; ve 
sen onlan yiiz bin cehd ile ve la-havle ile kendinden def edemezsin." 

784. iPlcz hir zincirdir. Sana zincir koydu. 0ozu zincir koyucuya* acmak ge- 
rektir. 

lmdi acz Hak Teala hazretlerinin sana koydugu bir zincirdir. Binaenaleyh 
sen bu acz zincirine bakma da, sana bu zinciri ve bu bagi koyan Hak Te- 
ala'ya bak! 

785. binaenaleyh Unarm et, de ki: "By ya§amamn Uiadvsil JPlcik idim, 
bafllannu§ oldum; ha nedendir?" 

Binaenaleyh Hak Teala hazretlerine yalvar da, de ki: "Ey bu alem-i kesa- 
fet ve zulmet-i tabiat icmde vaki' olan ya§ayism Hadi'si ve dogru yolu gos- 
terici! Ben agik ve bagsiz ve serbest idim. Bu gibi fikirler ile baglandim. Aca- 
ba bu neden dolayidir? Ve bu zincir ne sebeble benim iizerime baglandi?" 



c £p? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

786. *S%ycuji §er i$inde pe/t stftt hasmi§im ki, muhahkalt senin kahnndan hen 
dernbedem ziyanaayim! 

Bu beyt-i §erifte Ve'l-Asr sure-i §erifinde vaki' iy*i &&\ % . ^ ^ oljUI o] 
obJUJi \jSj (Asr, 103/2-3) ya'ni "Muhakkak insan elbette ziyan icmdedir 
tman edenler ve salih amel isteyenler mustesnadir" ayet-i kerimesine i§aret 
buyurulur. Ya'ni, bu alem-i kesafette sifat-i nefsaniyye ile yaratilmis olan in- 
sanlar bu sifatlannin icabatina tabi' olduklanndan maddeten ve ma'nen zi- 
yan icjnde olurlar. Madd! ziyanlan budur ki: .Yemede ve igmede ve gezmede 
ve soylemede velhasil muamelat-i cismaniyyelerinin kaffesinde israf ettikle- 
rinden turlii tiirlu marazlara ugrariar; ve ma'nen ziyan budur ki: Ezvak-i ru- 
haniyyelerinden mahrem ve ahval-i uhreviyyelerinden gafil bulunurlar. Bi- 
naenaleyh bu kimseler serr-i mahz olan cismaniyet ve nefsaniyet aleminde 
ayaklarini siki basarlar. Bu halleri icjnde kahr-i ilahiyi kendi uzerlerine celb 
ve da 'vet etmis. olurlar. Evamir-i ilahiyyenin ve §eriatin gizdigi hudud daire- 
sinde hareketin sebeb-i necat olacagina iman edip amel edenler bu ziyandan 
miistesna ve harig kahrlar. Ya'ni, ey salik! Hakk'a yalvanp de ki: "ilahi, ben 
§err-i mahz olan nefsimin sifatlannin hukiim surdugu alem-i tabiat sahasin- 
da ayagimi pek siki bastim; ve dernbedem uzerime senin kahnm celb edip 
madd! ve ma'nevi ziyan ve hazer iginde kaldim!" 

787. "Senin nasthatlerinden sagir olmusum; put hirici dd'vastnt edip -put yapx- 
ci olmusum!' 

"MM! Senin Kur'an-i Kerim'de beyan buyurdugun ve Peygamber-i 
zi§ammn ve evliya-yi kiramimn ettikleri nasihatlere kar§i sagir oldum ve on- 
lara kulak asmadim. Lisanen "la ilahe illallah" diye kelime-i tevhidi soyledim; 
ve "la ilahe" ile bu alem-i kesafette muhabbet olunan ve senin gaynn olan 
suret putlarim kinp "illallah" ile ancak viicudunu isbat da'vasinda bulundum. 
Fakat diger taraftan emsalim ve ahvalim ile bu putlardan birisi olan nefsime 
ve kendimin kendiligine viicud vererek put yapici oldum." 

y< .? J^ P ' y &\j>- -^L* £j» £>j* s\j b _/<_/? y c-xLv* ^L 

788. Sana sun'u yad etmek mi, yahud oliimii yad eimek mi daha farzdu? 
Oliim sonhahar ax%i, sen asil ve yaprak atbisin. 



5 ^P? 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyt-i serifte ve atideki beytlerde cenab-i Pir efendimiz tarafindan ir§a- 
den buyurulur ki: Ey gafil sana Hakk'in sun'u olan bu cismi yad edip onun- 
la me§gul olmak mi daha farz ve lazimdir, yoksa bu cismin basina gelmesi 
muhakkak olan dliimii yad edip o vakit icin hazirlanmak mi farzdir? Zira 
oliim sonbahar gibi ve senin cismin ise agacin saki ve yapragi gibidir. Son- 
bahar geldigi vakit agacin fa'aliyetinden ve yapraklanndan bir eser kalmadi- 
gi gibi oliim geldigi vakit dahi Hakk'in sun'u olan bu cisim agacinin ve onun 
yapraklan mesabesinde olan efal ve harekattan eser kalmaz. Senin senligin 
ruhaniyet alemine intikal eder. Binaenaleyh oliimu yad edip mesgul olmak ve 
ahirete yarayan ameli islemek farzdir. 

789. Senelerce hu oliim davulcuk calar. Senin kulagtn vakitsiz hareket eder. 

Sonbahar gibi olan bu oliim senelerce davulcuk calar. Ya'ni seneden sene- 
ye yaslamrsin ve cisminde tiirlu tiirlii bozukluklar zuhur eder. Dislerin agnr ve 
dokiiliir ve vucudunu agrilar ve sizilar kaplar; ve mi' den gidayi giicKik ile haz- 
meder ve bagirsaklannda atalet peyda olup giinden giine zaaf anz olur, iste 
bu haller oliimun sana davulcuk calmasidir; ve sen ancak bu zamanda enbi- 
ya ve evliyaya kulak tutmaya baslarsm. Fakat bu hal kulagimn vakitsiz dinle- 
mesi ve hareket etmesidir. Zira cisminde bu vesayayi icraya kuwet kalmami§- 
tir; ve adem-i iktidar sebebiyle yaptigin amelleri tamamiyle yapamazsin. Nite- 
kim I. cildin 2338 numarali beytinde ob^C 3J jJ_^j ji . J_^j oj^ j£, ji u^ 
j^>* (j\ ya'ni "Marazlar oliimden elcj olarak gelir. Onun elgisinden, ey fuzul, 
yiiz gevirme!" ve 2335 numarali beytinde dahi jj*- . c~~.i «>, J^j £j * ^ ^ 
^— *' "M f Mjt iyf- ji £j* ya'ni "Bil ki, her bir hastalik olmekten bir parcadir. 
Eger care varsa olumiin ciiz'unii kendinden kov!" buyurulmu§ idi. 

$y> o\f] Sy>- j Oi/ DUj ^j! lTjA t\ d\?r jl 9y j-*Jl ^i^ 

790. Otfez'de candan "Sdh oliim!" tier! Oliim sent hu zaman mx kendinden aqah 
17741 eHi? ■ 

Vaktaki boyle bir gafil illet-i nez'e gelir, can u gonulden "ah oliim!" diye 
feryad eder. A bigare, oliim seni kendinden ancak bu zaman mi agah etti? 

791. Hu oliimiin hogazx na'ratlan tutuldu. Onun davulu darb-i aeilbden yanldi. 



c^> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, bu oliim her an "Geliyorum!" diye o kadar na'ralar atti ki, bu na'ra- 
lardan onun bogazi kisildi ve haber vermek igin caldigi davula o kadar §id- 
detli ve acib darbeler indirdi ki, bu darbelerden davul patladi. 

792. Otenclini dekayika dokudun. Oliimiin i$aretini bu zaman mt anladin? 

Ey alim-i zahiri! Kendini dekayika ve ince ince ilimlere dokudun ve kan§- 
tirdin. Bircok mu^kil mes'eleleri halletmek suretiyle akil ve zekani alemlere 
gosterdin. Fakat nasil oldu da olumiin "Geliyorum!" diye verdigi igaretleri an- 
Iayamadin ve hayat-i diinyeviyyenin istikranni te'mine cali§tin durdun? 
Oliim i§aretini elin, ayagin amelden sakit oldugu bu zamanda mi anladin? 



C '\yo 4j>- y r j* ^jj! *£ <l)JU-»jj j jL* j\ jpX^t <* r ~>,j& O-JL*- jj 4-»UaJl 

6mrii zayi* eden ve oliim vakti o dara dar olan zamanda tovbe ve 

istigfar etmeye te§ebbiis eden bir mugaffelin her sene a§ure 

(a§ura) gitnlerinde Antakya Kapisi'nda ehl-i Haleb §ia'simn 

matem tutmasma ve garib §airin seferden erigmesine ve "Bu 

feryad ne matemdir?" diye sormasina te^bihtir 



"Ta'ziye", liigatte sabr ettirmek ve sahib-i musibete muteselli olacak sozii 
soylemek demektir. Burada matem tutmaktan kinayedir. "A§ure (a§ura) giin- 
leri"nden murad, Imam Huseyin hazretlerinin Kerbela'da §eh!d olduklan Mu- 
harrem giinleridir. "Antakya Kapisi", Haleb §ehrini ihata eden eski kalenin 
Antakya §ehri tarafina acilan kapisidir. "§ia", al-i Resulullah'a muhabbet 
da'vasinda bulunan taifenin ismidir. 
* 

793. JA$ure cjiinii buiun Dialeb ahalisi Slntakya ^Jiaptstnda geceye kadar; 



AHMED AVNl KONUK 

794. Grkek ve kaciin bir cem'-i azim toplamr. O hanectanin maiemini mukun 
tutar. 

%.jf ij\j \jyA* **■*$> &t j^ ^^ o-y j d\j 

795. <$ia a§urede OCerbela i$in buka i$inde ndle ve nevha ederler. 

Ya'ni, Muharrem aymin onuncu guniine musadif olan giine "a§ure gu- 
nii" derler; ve o gtinde ma'lum olan asure taamini pi§irip halka dagitirlar 
ve sevabim Kerbela'da Yezid'in askeri ellerinde §ehid olan Imam Hiiseyin 
efendimizin ruh-i §erifine ve sair §(iheda-yi kiramin ervahma hediye eder- 
ler; ve bir taraftan da o hanedan-i kiramin matemini mukim tutarlar; ve bu 
esnada Antakya Kapisi'nda erkek ve kadin birgok haik toplamr. Velhasil 
§ia taifesi aglayarak Kerbela'da olan vak'a-i miiessife igin feryad u figan 
ederler. 

796. hanedamn ^ezul'den ve $imr'ilen florHiiflii zuliimleri ve imtiham sa- 
yarlar. 

"Yezid", ma'lum oldugu iizere §am'da vali iken tmam Alt (k.A.v.) efendi- 
mize isyan edip hukumdarhgini i'lan eden Muaviye'nin ogludur. Babasindan 
sonra taht-i saltanati telvis etti; ve §imr, Yezid'in askeri efradmdan olup 
"§imr zi'l-cev§en" dedikleri mel'undur ki, tmam Hiiseyin efendimizi §ehid et- 
mek ciir'etinde bulundu. Ya'ni §ia taifesi o hanedan-i Niibiiwefin Yezid'den 
ve §imr-i lainden gordixgu zuliimleri ve onlar hakkinda bu hadisede vaki' 
olan imtihan-i ilahiyi mersiyeler ve sjirler okuyup sayar dokerler. 

797. O^a'ralan veyl u ve$t i$inde ^iierdi. ^iiiiin sahrayi ve $olu aoldurur idi. 

"Veyl", vay ve eyvah diye bagirmak ve musibet hakkinda figan etmek 
(Burhan). "Ve§t", rakkas ve rakkaslik demektir (Burhan). Burada tepinmek- 
ten kinayedir. Ya'ni, §ia taifesi "eyvah!" diye baginp tepinirler ve na'ralan 
sahralan ve golleri doldurur ve inletir idi. Ba'zi niishalarda birinci misra' 
c^jf^j^ Ua>j^>ji suretinde vaki'dir; "Sergiize§t hakkinda olan feryadlar- 
dan ve na'ralardan biitiin sahra ve gol dolar idi" demek olur. 



*£«> 



MESNEVl-t SERtF SERHi / XI. CfLT • MESNEVt-6 • 

798. ^ISir ^artk fcuyu/t fair ajtire ^unti yoldan eristi ve o ejgant isitti. 

"Garibi"de "ya", ya-yi tenkirdir, bir sahs-i gayr-i muayyene dahil olur. 
"§airi"de "ya", ya-yi ta'zimdir ve isbat-i san'at "ya"si olmak dahi caizdir. 
Ya'ni, sahsi malum olmayan bir garib biiyuk sair yoldan Haleb'e eristi, §ia 
taifesinin flganlanni isitti. 

799. <$ehri buakti ve o iarafa re'y etti. keykaym dist u cuyiinu kasd etti. 

"Heyhay", samata ve giirultiL Ya'ni, sair sehre girmekten sarf-i nazar et- 
ti ve Antakya Kapisi'ndaki kalabahk tarafina gitmeyi re'y etti. gunkii o sa- 
mata ve giirultunun sebebini arastirmayi kasd etti. 

^ f\* <y) & j ?* u^ 1 ^— sT ■ 5U = it j^ -^cr 4 ol "j4 J iSS, 

800. "Dftikadda hu qam neHir. hu mdiem kimin uzcrine vaki' oldu?" dive so- 
[784] J » » 

ra sora gitti. 

"iftikad", gaib olan bir seyi isteyip aramak. Ya'ni, sebebi kendisinden gaib 
ve mechul olan bu matem hakkinda ma'lumat almak icm rast geldigi kimse- 
lere "Bu gamin sebebi nedir ve bu matem kimin icjndir?" diye sora sora ka- 
labahk tarafina dogru gitti ve dedi ki: 

ij>- jlS .AJmLj A^>t* ^jU^tJul J^ O -Lib C~»j <J*"sO CA' 

801. nr Bu hiiyuk rets olur ki, oldii; hoyle meana' kiipik is olmazf" 

"Bu olen kimse biiyuk bir huktimdar veya reis-i hukumet olmakdir. Zira 
boyle mecma* ve halkin toplanmasi kiiguk bir is degildir!" 

802. "Onun adini elkabim hana heyan edinizl 2Xra hen garibim, six key ahd- 
lisisiniz!" 

§air orada toplanan halka hitaben dedi ki: "Bu olen zatin adim ve elkabi- 
m bana beyan ediniz. Zira ben bu sehirde ganbim ve yabanciyim. Siz ise bu 
koy ahalisindensiniz!" "Elkab"dan murad, eski zamahlarda vezirlere ve vali- 
lere "eminii'd-devle" ve "muinu'l-memalik" gibi verilen lakablardir ki, bu la- 



c^s^ 



AHMED AVNt KONUK 

kablar el-an iran'da dahi caridir. Birinci misra'daki "dihid", "daden" masda- 
nnin emr-i hazinmn cem'idir. tkinci misra'daki "dihid" koy ma'nasina olan 
"din" ile cem'-i muhatab edati olan "id" kelimesinden mtirekkebdir. 

jl (_il]aJI j <Jjj* f„y>*> \3 jl <— >U^jl j <£?> j ?\j c~*-*>- 

803. "Onun adi ve adeti ve evsafi nedir? Ta hi, onun lutujlanndan mersiye 
soyleyeyim!" 

"Pise", burada adet demektir. "Mersiye", vefat eden kimsenin iyiliklerin- 
den ve meziyetlerinden bahis olan huzunlu §ilrdir; Ya'ni, "Bu olen zatin adi- 
ni ve giizel adetlerini ve sifatlanm soyleyin, ta ki, onun lutuflarindan bahis- 
le mersiye soyleyeyim!" 

804. "uWersiye tertib edeyim, zira sair adamim, to, ki, buradan berg ve laleng 
gotiireyim!' 

"Berg" kelimesinin muteaddkLma'nasi vardir. Barada "yiyecek ve gida" 
demektir. "Laleng", sofra artigi ve dilenciye verilen ekmek pargalandir (Bur- 
hiri). Ya'ni, "Bu mateme ben de i§tirak edip mersiye tertib edeyim. Zira §iir 
soylemekte maharetim vardir. Soyledigim §iiri size begendireyim. Nihayet bu 
sebeble buradan kendim yiyecek ve kiymetsiz gidalar tedarik etmis, olurum." 
Bu beyt-i §erifte ihsan almak iimidiyle sjir soyleyen §airlerin kiymetsizligine 
i§aret vardir. 

805. hirisi ona deli ki: " Oieyl 'Deli misin? Sen §ia degil, hanenin diisma- 
ni mistn: 

Ahalidenbirisi o §aire dedi ki: "Yahu, sen deli misin? Galiba sen §ia degil- 
sin; Yoksa hanedan-i Niibuvvefin du§mam misin?" 

806. ^S^sure giinii oldugunu bilmiyor musun? °Bir canin matemi ki, hir karn- 
dan efdaldir." 

"Karn", ba'zilanna gore seksen ve ba'zilanna gore otuz senelik miiddet- 
tir. "Bir can"dan murad, imam Hiiseyin hazretlerinin ruh-i altleridir. Ya'ni 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Ey §air efendi! Sen bugiin Muharrem'in 1 u ve a§ure giinii oldugunu ve bir 
karndan efdal olan bu giinde Imam Hiiseyin hazretlerinin matemi tutuldugu- 
nu bilmiyor musun?" 

jlj-ijf j^p J./ jAp j-ii j\y- <u«p jA Jjj ^ j*y J~>, 

807. "H^u gussa mii'minin indinde ne vakit hakir olur? DCiipe a$ki hdagtn a$- 
ki kadardu. 

"Gu§var", kiipe demektir. Ya'ni, imam Hiiseyin hazretleri hakkinda reva 
goriilen zulmun garni ve kederi, mu'minlerin indinde hakir ve ehemmiyetsiz 
bir §ey olamaz. Bu gam ve keder bir kiipe gibidir; ve kalbler dahi kulak gibi- 
dir; ve her kulak her kiipeyi ta§imaya miitehammil degildir. Ciinkii kupeye 
olan meyil ve ask kulagin isti'dadi kadar [olur]. Binaenaleyh ey sair, bu Ker- 
bela va.k'a-i miiessifesinin gussasim ve gamini galiba hakir gordiin ki, bu 
matem guniinden gafil oldunl" "Kulak"tan murad, Resul-i Ekrem hazretleri 
ve "kupe"den murad dahi imam Hiiseyin efendimiz olmak caizdir. Ya'ni, 
"imam Hiiseyin hazretlerine olan ask ve muhabbet Resul-i Ekrem hazretleri- 
ne olan ask ve muhabbet nisbetindedir." 

808. "uWii'minin indinde o yak olan ruhun matemi yuz iufdn-i OVuh'dan da- 
na me§hur olur." 

i^jj- v**i ,j*-i> ^—^ j^^ ot cjtis <&j 
Haleb Siasi'nm ta'm icin o sairin niikte soylemesi 



-U-»»j \^Cj\ jp <U*- Jt- ^A C~*J<j ^S \y, jji jj ijjLJ l£j\ Oi5 

809. r Dedi: "6uef, fakat ^ezid'in devri hani? ^u jom ne vakit olmu$tur? 
O^ficin buraya gee eri$U?" 



G $p° 



AHMED AVNl KONUK 

§air cevaben dedi: "Evet, tmam Huseyin hazretlerinin Kerbela'daki 
vak'a-i elimesi Nuh (a.s.)in tufamndan daha me§hur oldugu ve tarih-i islam 
sahifelerinde bunun uzun uzadiya tafsilati bulundugunu biliyorum. Fakat 
Yezid'in devr-i mel'aneti nerede? Bu gam mu'minlere vaki' olah asir gecmi§- 
tir. Bu gam buraya nigin boyle gee vasil oldu? Siz bu garni ve matemi ancak 
Muharrem'in 10. gunii mii kalbinizde hissediyorsunuz ve bunun matemini 
ancak bu giine mi hasrediyorsunuz? Zira hissedilen hakiki gam ve matem 
higbir an kalbden gikmaz. Sizin bu garni ve matemi bu giine hasretmenize 
bakilirsa bu matemin bir riya ve nifak merasiminden ibaret oldugu anla§ihr." 

810. "ZKorlerin gozii o hasareti gordu; sagtrlarxn kulagi o hikdyeyi i$itti." 

"Korlerin gozii bile Ehl-i beyt-i Resulullah'a kar§i yapilan o hasareti ve zi- 
yam gordii; sagirlann kulagi bile o hikayeyi isjtti." 

811. X (Siz simdiye hadar uyumus mu idiniz hi, simdi mdtemden elbisenizi yir- 
tarsmiz?" 

"Azza", musibete sabretmek ve sikinti ve §iddet demektir, tahfif ile "aza" 
dahi okunur. Ya'ni, "Siz Muharrem'in 10 una ve a§ure giiniine kadar uyu- 
mus. mu idiniz ki, simdi kalbinizde gam ve keder hissetiniz de boyle matem- 
den ve musibetten dolayi elbiselerinizi yirtarak feryad edersiniz?" ' 

812. ^Dinaenaleyh ey tiyumuslar! Oiendi uzennize matem yapimz! 2Xra ki 
hu agxr uyku fend hir §eyciir." 

"Binaenaleyh ey hakikat-i halden bi-haber olan gafiller! Kendi halinize 
aglayin ve matem tutun! "Kerbela'da Imam Huseyin hazretleri ve sair sule- 
ha-yi iimmet §ehid oldu!" diye feryad edeceginize kendinizin fena bir dliim- 
den ibaret olan bu agir uykunuza ve gafletinize aglayin!" 

^~ *•> ^M tiff J f.j* <*r *^r <^~~*V J>^j j (J^^ £Jj 

813. Suliani olan ruh hir zindandan sicradx. O^iye eVbiseyi yirtalim ve ni$in eli 
cigneyelim? 



C £P? 



&^ MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. CtLT • MESNE Vl- 6 • 

Tercume, "sultani"de "ya" nisbet icm ve "sultani", ruhun sifati olduguna 
gore yapilmisttr. Bu suretle beyt-i §erifin ma'nasmda umumiyet olur. Eger 
"ya" vahdet icjn ve "sultani" muzarun-ileyh olursa tercume "Bir sultamn ru- 
hu zindandan sicrar" demek olur; ve bu surette beyt-i §erifin ma'nasmda hu- 
susiyet olur, Imam Huseyin efendimizin ruh-i alileri murad buyurulur. Ya'ni, 
"Ruh-i sultani veyahud bir sultamn ruhu diinya zindamndan ve cisim hab- 
sinden sicradi ve alem-i letafete ucta. Bundan dolayi niye matem tutup elbi- 
selerimizi yirtalim ve nicjn teessufumuzden dolayi elimizi lsinp cigneyelim?!" 

814, " ufylademki onlar dinin husrevi olmu^lariu, bagi kirclihlan vakii surw 
vakti olau!" 

"Mademki ruh-i sultani sahibleri olan zevat-i kiram dinin ve alem-i ahire- 
tin sultani ve sahi olmuslardir, bu cisim bagini kopardiklan vakit onlar igin 
elbette siirur vakti olur." Nitekim FerTdun b. Ahmed Sipehsalar hazretleri yaz- 
digi menakibda §6yle buyurur: 

"Padisah -Sultan Alauddin-i Selcuki- ekser-i vakitlerde Sultanu'l-ulema 
hazretlerinin ziyaretlerine gelip istifade buyurur idi; ve zat-i saadet-penahile- 
rine iradet-i kiilli ile muteveccih idi. Mevlana Sultanu'l-ulema efendimiz dahi 
ekser-i evkatte nezd-i sultani tesrif buyurup taht iizerinde beraber otururlar 
idi; ve hitab ettikleri vakit "Melik!" diye hitab buyururlar idi. Menkuldur ki, 
bir def a buyurdular: "Melik, ben padisahim. Sen de padisahsm. Senin salta- 
natin gozlerin agik oldukga bakidir. Benim saltanatim ise gozlerimi kapadigim 
vakit baslayacaktir." Ve Hudavendiganmiz (r.a.) efendimizin buyurduklan 
beyt-i at! bu makamdandir: 

Nazmen tercume: 

"Ben o tibute giden §ih degilim, tehtmdan; 
"Halidme ebeda!"dir, rakam-i men§urum. " 

• » 

815. X(r Devlet $aclurvamnin taraftna ko$tular. ^Buhagiyi ve zinciri athlar." 

"§adurvan", biiyuk perde, padi§ah otagi olan gadinn tozluk perdesi, gol- 
gelik, nakish doseme, biiyiik yaygi ve bina kubbelerinin alti ma'nalannadir 



c$wg> 



AHMED AVNt KONUK 

(Burhan). "Kiinde", mucrimierin ayaklanna bagladikian bukagi. Ya'ni, 
"Ruh-i sultan! sahibleri devletin ya'ni sah-i hakiM olan Hakk'in kurbuna ve 
"mak'ad-i sidk"a kostular. Bu cisim bukagisini ve zincirini ruh-i laflflerinden 
kopararak bu cismaniyet zindantna firiatip attilar." 

816. Gger sen onlardan hir zerre agah isen miilk ve sahensahlik ve letafet gii- 
nudur. 

Ey kimse! Eger sen ma'nev! sultanlann ahvalinden bir zerre agah isen on- 
lar hakkinda vaki' olan tabii olum ve sehidlik giiminun miilk ve sahensahlik 
ve letafet giinu oldugunu bilir ve matem tutmaya luzum gormezsin. "Ges", 
letafet ve guzellik ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda birinci misra' c~-i j^ jjj 
^y^jL^Li. ^ j vaki'dir; "Yasayis giinu ve sahensahlik vaktidir" demek olur. 

817. ^Ve eger agah iegil isen git, hendi nzerine agla! IJLira hi nahlin ve man- 
serin inkdnndasin. 

Ve eger ruh-i sultaninin cisimden alakasim kestikten sonraki haline bir 
zerre agah degil isen git, kendi haline agla ve matem tut! Zira ruhun alem-i 
bekaya intikalini ve mahserin vukaunu bu gibi ma'nevl sultanlann intikalle- 
rine aglamak ve matem tutmak suretiyle inkar etmis. olursun. Qiinkii onlann 
bu tabu olumlerini ve mertebe-i sehadeti ihraz etmelerini fena goriiyorsun. 
Halbuki o sultanlar kendi oliimlerine asiktirlar. Nitekim §ah-i velayet Imam 
All (k.A,v.) efendimizin lisanindan kendilerini sehid edecegi meksuf olan Ibn 
Mulcem'e hitaben I. cildin 3984 numarali beyti ile onu miiteakib olan beyit- 
lerde soyle buyurulmus idi: 

Terciimesi: "Fakat ey Ibn Mulcem! Gamsiz ol! Senin ahirette sefl'in benim! 
Ben ruhun efendisiyim, tenin kolesi degilim. Benim indimde bu cismin bir 
kiymeti yoktur. Ben tenim olmadan dahi yigit oglu yigitim. Hanger ve kilig 
benim feslegenim oldu. Tenin olumii benim bezmim ve nergistamm oldu." 



c £p^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ve keza Hz. Pir efendimiz zat-i seriflerinin intikalleri hakkinda bir gazel-i 
latiflerinde §6yle buyururlar: 

J^>\j d[$>- ,jji ijJ \jA a5" j~* l)Lo JLiL Oljj ^ O^jL' y>- £j» jjj> 

•^ $ gj* lT* 1 J a Ji 3 £j*V £J J £LP J** J c£^ <y iS^ji 

JL*Ij OUj 0Tol»t)l« JU»j ty* <i^ <3^» J>^ Lj-tri y? f\ *J^r 

"Oliim giinunde benim tabutum gidici oldugu vakit, benim igin bu cihanm der- 
di oldugunu zannetme! Benim igin aglama ve "Yazik, yazik!" deme! §eytanm 
ayranma dii§ersen yazik olan o olur. Benim cenazemi gordugiin vakit "Firak, 
firak!" deme! Benim igin mulakat-i visal o zaman olur. " 

, Cr£ ^te- Ji S s* -^ ij ^ cf **~y £-bf- CfS J J- 5 J 

818. Senin harab olan kalbin ve dinin iizeriw nevha ei fci, bu eski io-prakian 
ba$ka$im gormuyor. . 

Ya'ni, ey kimse! Sen her ne kadar lisanen ve'1-ba'su ba'de'l-mevti ve 
olumden sonra hayati ikrar etmekte isen de olene aglamak ve matem tutmak 
bu ikrar-i lisamni fiilen tekzib etmektedir. Bu hal kalbinin ve dininin harabh- 
■gini gosterir. Binaenaleyh ona buna aglayacagma kendi dininin ve kalbinin 
harabligina agla! Zira sen olen kimsenin ancak bu eski topraga gittigini go- 
ruyorsun. Halbuki topraga giden yine topraktan peyda olan cisimdir. Riihun 
toprak ile ne alakasi vardir? Nitekim cenab-i Pir efendimiz FihiMa HA'lerinin 
6 1 . faslinda §6yle buyururlar: 

"Sahib-i ta'ziye mezann etrafim dola^ir ve duygusuz olan topragin etrafi- 
m tavaf eder ve oper. Ya'ni "0 yuzugii burada, burada zayi' ettim" der. Hal- 
buki hig onu orada birakirlar mi? Hak Teala hikmet zimmnda ruhu kalib ile 
bir iki gun te'lif igin bu kadar san'at yapti ve kudret izhar eyledi. Eger insan 
kahbi ile beraber bir lahza mezann iginde otursa divane olmak havfi vardir. 
Suret duragindan ve kokmus. kahbdan ruhun sigramamasi nasil olur? Hig 
orada kahr mi? Hak Teala tahvif igin onu bir alamet kildi. Ta ki, insanlann 
kalbinde vah§et-i kabrden ve topragin zulmetinden bir korku peyda olal" 

jr* <^r J jV-" «J j J j^ lJL ~H J* *& \j* ^ ls** JJ 

819. Ue eger gorily or ise arka tutucu ve gonul ieviv e&ici ve gbzii tok oluai ola- 
rak nicin cesur olmaz? 



eg^p 



AHMED AVNl KONUK 

"Pust-dar", "arka tutucu" demek olup olumiin muin-i visal-i ilahi olmasi- 
na isaret buyurulur, "Dil-sipar", vasf-i terkibi olup "gonlu oliime teslim edici" 
demek olur. "£esm~sir", "gozii tok" demek olup cismaniyet aleminden kalb 
goziiniin doymasi ve bikmasi demek olur. Ya'ni, ey kimse! Eger senin kalbi- 
nin gozii hayat-i uhreviyyeyi goriiyor ise nigin oliimii muin-i visal-i ilahi bi- 
lerek ve kendini oliime teslim ederek ve gozii bu hayat-i diinyeviyyeden do- 
yup bikmis. olarak bu tabii oliime karsi cesur olmaz da korkar? 

820. ^iizilnde din meyinilen ferahhk nerede? Gger deryayi cj'ordiin ise sahi olan 
kef nerde? 

"Ferruh", mubarek demektir ve "yakisikli ve parlak yiiz" ma'nasina da 
gelir. Zira bu kelime "fer" ile "rufrdan miirekkebdir (Burhan). "Kef, "el, 
avug" ma'nasina geldigi gibi "kopiik" ma'nasina da gelir. Burada "el" 
ma'nasi zahir ve "kopiik" ma'nasi mermuz ve b&mdir. Ya'ni, eger sen ruh- 
tan zerre kadar agah oldun ise yiiziinde din sarabmdan miibareklik ve par- 
laklik hasil olmak Iazim idi. miibareklik sende nerede? Ve eger ruhtan 
agah oldun ve riihun gdziiyle viicud-i hakiki deryasim gordiin ise, bu cisma- 
niyete karsi comert el nerededir ki, o vucud-i hakiki miivacehesinde o cismi 
ve cismaniyeti ibzal edesin! Mermuz olan ma'na budur ki: Eger sen derya- 
yi viicudu gordiin ve ayn-i derya oldun ise cu§ ii hums edip bol kopiik sag- 
man ve sifat-i Hak ile zahir olman nerede? 

821. O Kimse. hi, umacji gordii, suyu esirgemez. Diususvyle o kimse ki, o der- 
yihfi ve bulutu aordii. 

"Irmak"tan murad, tecelli-i ruhani ve "derya"dan murad, tecelli-i rahma- 
ni ve "mig" ya'ni "buluftan murad, sifat-i Hak ve "su"dan murad, bezl ii ata 
oldugu anlagihr. Ya'ni, tecelli-i ruhaniye nail olan kimse halktan bezl ii atayi 
esirgemez. Hele tecelli-i rahmaniyye nail olup viicud-i hakikiyi idrak eden ve 
bilciimle esyada sifat-i Hakk'i miisahede eden kimsede bezl ii ata hususunda 
asla buhl ve hasislik olmaz. 



C^ 



*}&$&> 



MESNEVt-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 
iijj, t€^j>- j> & tjjjX, Ijjl £~*^j jJIj^j lj J^ ^Ijj ^Ois-iL; ^^ V J^C 

Hakk'in rezzakhgi ve onun rahmet hazinelerini gormeyen nans adamui 

bir kanncaya tesbthidir ki, biiyuk saman harmanmda bir bugday 

tanesine sa'y eder ve hucum eder ve titrer ve ta'cfl ile ceker; o harmanm 

genisligini goremez 

822. DCannca iane iizerine o sebeble titreyici olur ki, latif harmanlardan kor 
olur. 

"Amyan", ama sahibi ya'ni "kor" demektir (Akrabu'l-mevarid). "Karm- 
ca"dan murad, harts adamdir ki, Hak Teala'nin sure-i Hicr'de ujup ui ^ [^ ajj 
(£. jlil ui ^Jjl' u'j o'fj^ (Hicr, 15/21) ya'ni bizim indimizde hazineferi ol'ma- 
yan Sir'se'y yoktur ve o §eyi ancak mikdar-i ma'lum ile indiririz" ayet-i keri- 
mesinde beyan buyurdugu hazinelerinden kdrdur ve gafildir. Bu sebeble o 
karinca mesabesinde olan adam o hazlneden gelen bir tane iizerine bahil ve 
titreyici olur. 

j*-jiP ^l^- d^s? Ai*; ^ *S~ ^j j fj^y- lj lj «0b OfjLii'^ 

823. idneyi hirs ve korku ile $eker; zxra byte hir azim ytflim aormez. 

"Cas", samandan aynlmis ve temizlenmis. mahsul yigini (Burhari). Ya'ni, 
karinca mesabesinde olan o kimse o eline gecen taneyi hirs ile ve ac kalmak 
korkusu ile geker. Zira korlugunden dolayi oyle bir azim bugday yigimm ve 
hazine-i ilahiyi goremez. 

824. Uiarman sahibi der ki: Diey, ey kimse! OCorlukten dolayi senin indin- 
de ma'dum olan hir seydir." 

Harman sahibi, ya'ni Hak Teala hazretleri buyurur ki: "Hey! Kendine gel, 
ey bicare adam! Ma'dum ve hig olan bir sey koriiikten dolayi senin indinde 
kiymetii bir §ey olmu§tur. Yoksa bu hazinemin vus'atine nazaran senin eline 



c ^^> 



AHMED AVNl KONUK 

gegen mal ve miilkun ne kiymeti vardir ki, o hakir ve hig olan bir §ey iizeri- 
ne bu kadar titrersin?" 

825. "Sen hizim hazinelerimizden onn fl'6rmu§sun hi, o taneye can ile sard- 
mi§sin!" 

"Ey suuru ve idraki nakis olan kimse! Sen bizim ata ve ihsammizin har- 
manlanndan ve haztnelerinden ancak o eline gecen taneyi gormu§sun ki, o 
hie, olan taneye can ile dort el ile sanlmissin!" 



826. 6y surette zerre olan! Uieyvan'i got. ^Topal kanncasin, git, Siileymani gor! 

"Key van", Zuhal seyyaresinin ismidir. Ehl-i hey'etin tedkikatina naza- 
ran kiire-i Arz'dan 750 def a daha biiyuktur. Ya'ni, ey surette ve cisimde 
yildizlann ve arzin cesametine nazaran zerre olan insan! Uzerinde yasadi- 
gin arzdan 750 def a daha buyuk olan Zuhal seyyaresini gor! Nitekim su- 
re-i Mii'min'de JjJlJ J ^-Ut 'Jri *JS 3 ^Ui jD- ^ 'jrf ^jfifj of>Lji jUJ 
(Mu'min,40/57) ya'ni "Goklerin ve yerin halk-i cisma'nileri elbette nasin 
halk-i cismanilerinden daha buyiiktur ve fakat nasin gogu bilmezler!" bu- 
yurulur. Binaenaleyh ey insan! Bir def a kendinin cismine bak ve bir de 
uzerinde ya§adigin Arz'in ve Arz'dan daha buytik olan Zuhal'in cismaniye- 
tine bak! Eger bir nisbet yaparsan sen bu Arz uzerinde gezen topal bir ka- 
nncasin. imdi hirs ile yapi§tigin taneyi birak da, git sana ve Arz'a ve-Zii- 
hal'e vucud bahseden Suleyman'i ya'ni Hak Teala hazretlerini gor! Ve onun 
Hahk ve Rezzak olduguna i'timad et! 

827. Sen hu cisim degilsin, gozsu.nl Gger cant gormiis isen cisimden kartulursun. 

Ey kimse! Sen bu cisimden ibaret degilsin; sen kainatin hakayikim gorme- 
ye miistaid olan gozsiin! Eger kalbinin ve batinimn gozu ile cam gordiin ise 
bu zahir gozii ile cismi ve cismaniyeti gormekten kurtulursun. Ba'zi nusha- 
larda birinci misra' vj^j oTj, ^ ^\ ^y suretindedir. Ya'ni "Sen bu zahir go- 
zunden ibaret degilsin. Belki hakayik-i e§yayi gormeye miistaid olan goz- 
siin!" demek olur. 



*c£P?> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XL ClLT • MESNEVt-6 • 

828. £$<Umi gozdiir; hakisi et ve derikr. Onun gozii her neyi gormu§tiir o o 
§eudir. 

Ya'ni, insan gdzden ve gormekten ibarettir. Bu gortts. insaran suurununve 
idrakinin nurudur ve bakisi et ve deriden ibarettir. Bu §uur ve idrak nuru on- 
dan kalkarsa cemaddan ibaret kalir. insanin bu nur-i suur ile ve batin gdzuy- 
le gordiigu bir sey hakikatte bir §eydir. Zahir nuruyla gordugu §ey ise cisim 
ve cismaniyetten ibaret olup hakikatte higbir sey degildir ve asla kiymeti yok- 
tur. Binaenaleyh insanin gozii her neyi gormus. ise o gdz o §eyden ibaret- 
tir .Ya'ni insanin gozii ancak hicbir kiymeti olmayan cismi ve cismaniyeti go- 
riiyor ise onun gdziiniin kiymeti dahi bu gordugu §ey kadardir ve krymetsiz- 
dir; ve eger cisimde ve cismaniyette miitecelli olan vucud-i hakiki-i Hakk'i go- 
riiyor ise bu gozun ve bu nur sahibinin kiymeti de bu gordugu §eyin kiyme- 
ti ve i'tiban kadardir. Ba'zi niishalarda birinci misra'daki "gu§t" yerine "lahm" 
vaki'dir. Aym ma'nayi ifade eder. Bu beyt-i serifin naziri I. cildin 1430 nu- 
marasina musadif olan o~^ jj op &\c~J\x>> . c-^ ^Ljc- 1±> ^\ [ya'ni 
"Insan gozdiir ve baki kabuktur. §ey ki, dostu gormektir, gormek olur"] 
beyt-i §erifidir. Ma'lum olsun ki, Hz. §eyh-i Ekber Muhyiddin Ibn Arabi (k.s.) 
efendimiz Fususu'l-HikenTde Fass-i Ademi'de insan hakkinda §6yle buyurur- 

lar: SJj-lc j>JJ y.j LgiS' jALU »j**?-j *a>tJ * j-*li aiJLj! Uli iiJUj ULj! jjS'-iil 1-1* <<*~*i 

*&>■ ,J\ jJ-l JaJ Aj Ail* l:Ljl <-w \X$t j^tA> *& j^\ jAj JaJl Oj^j <> c^JUl J\»}\ ja (jwJl OLJi 

(^f*^> Ya'ni "Imdi bu mezkur insan ve haltfe tesmiye olundu. Onun insanli- 
gina gelince, onun nes/etinin umumundan ve hakayikin hepsini hasredici ol- 
dugundan dolayidir; ve o kendisiyle nazar vaki' olan gozden Hak icin gozbe- 
begi mesabesindedir; ve basar ile muabberiin-anh olan odur. l§te bunun icin 
insan tesmiye olundu. Zira Hak onunla halkina nazar eyledi ve onlara rah- 
met etti." Bu beyanatm izahati fakir tarafmdan Fususu'l-Hikem'e yazilan 
§erhte munderictir. 

829. !7Cupun gozii derya iarafma a$ilmi§ oldugu vakit bir kup dagi nemden 
gark eder. 

"Kup"ten murad, insan-i kamilin cism-i §ertfi; "deniz"den murad, viicud-i 
haktki-i Hak ve "dag"dan murad, Fir'avn ve Nemrud gibi kuwet-i zahire erba- 
bi. Ya'ni, mesela zahirde bir kupun igine denizin ittisali olup denizden daima 



c^S^ 



AHMED AVNl KONUK 

ona su gelirse, o kiip bir koca dagi suya gark eder. Bunun gibi insan-i kamUin 
zalf olan cismine vucud-i hakM-i Hak deryasmdan kuwet ve imdad gelirse, 
dag gibi kavi olan Fir'avn ve Nemrud gibi kuwet-i zahire erbabim maglub eder. 

830. Uaktaki kupiin camndan derydya yol oldu, kup Ceyhun'a galehe geiirir. 

"Ustulum" kelimesinin birkac ma'nasi vardir. Burada "galebe" demektir. 
(Burhan). "Ceyhun"dan murad, ulum-i akliyye ve istidlaliyye erbabidir. 
Ya'ni, insan-i kamilin ruh-i senfi varlik deryasi olan Hak tarafma yol buldu- 
gu vakit o insan-i kamil ulum-i akliyye ve istidlaliyyesini halk arasinda Cey- 
hun nehri gibi akitan ulum-i zahire erbabina da galebe $alar. Nitekim Yunus 
Emre hazretleri bu hali bir kasidesinin beytinde remz ile beyan etmi§tir: Beyt: 

Bir sinek bir kartell salladi vurdu yere, 
Yalan degil, gergektir, ben de gordiim tozunu. 

Ya'ni bir sinek gibi zayif goriinen bir dervi§ bir kartal gibi saldmci ve bah- 
sedici olan bir alim-i zahiriyi bahsinde maglub etti. Bu hal yalan degildir. Ben 
de ummi ve hakir bir dervis iken bu hal benim de basima geldi, demek olur. 

831. O sebebden "DCul!" yiifte-i deryd olur, her neyi ki, nutk-i S^kmeM soyle- 
yici oldu; 

Ya'ni, denizden su alan kup mesabesindeki insan-i kamil cisminin vucud-i 
hakiki-i Hak deryastna ittisali sebebiyledir ki, Kur'an-i Kerim'de cism-i Nebe- 
vi'nin lisamyla varid olan'ai-i iw ^ Ji (Ihlas, 112/1) [ya'ni "De ki: Allah 
ahaddir"], y^Ub js (Zumer, 39/10, 53) [ya'ni "De ki: Ey kullanm!"], \j& j» 
(En'am, 6/151) [ya'ni "De ki: Geliniz"] ve emsali ayat-i kerime deryamn guf- 
tesi ve kelami oldu. Nitekim IV. cildin 2115 numarasina miisadif olan beytinde 
c— \j\f j\ cJ&> &- •>*./ ^ y • ^— ] j^ *-J j l $} «* £ ya'ni "Gercj Kur'an Pey- 
gamber'in dudagindandir; her kirn "Hak soylemedi" derse o kafirdir" buyurul- 
mus. idi; ve keza Ahmed (a.s.)a mensub olan nutuk, her neyi soyleyici olursa. 



832. Onun kelami hep denizin incisi oldu. 2*ra onun kalbinin deryaya nufu- 
zu oldu. 



MESNEVl-t SERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, onun kelami ve ahadis-i §erifesi hep o viicud-i vahid-i Hak derya- 
sinin incisi ve hakayik ve maarifi olur. Nitekim Ve'n-Necm suresinde jk* u'j 
J* J, *^ 3 i\y\ at . J^\ '^ (Necm, 53/3-4) ya'ni "Peygamber heva-yi riefsa- 
niden soylemez, ancak vahyolunan vahyi soyler" buyurulur. Zira o hazretin 
kalb-i §erifmin o derya-yi viicud-i hakikiye niifuzu vardir. Farist'de "dal" har- 
finin "zal" harfine kalbi lisan-i Farisi'de kaideden oldugundan "niifuz" keli- 
mesine kafiye olmak iizere "bud" kelimesi "zal" ile "buz" telaffuz olunur. 

833. (iMademki deryanin vergisi hizim hfiyiimuzden olur, hir balikta derua ol- 
masi ne actb&ir! 

"Vergi"den ve "ata"dan murad, ulum-i lediinniyye ve hakaik ve maarif-i 
ilahiyyedir. "DeryaMan murad, viicud-i mutlak-i Hak, "kiip"ten murad, vii- 
cud-i mukayyed olan cisimdir. "Bahk"tan murad, esma ve sifatiyla alem-i 
kevnde zahir olan viicud-i hakiki deryasmda viicud-i mukayyed ile yiizen 
arif-billahtir. Bu beyoi §erifte Cenab-i Fir efendimiz saliklerin goziinii insan-i 
kamil tarafina agmak igin buyururlar ki: Mademki derya-yi viicudun dadi ve 
atasi olan ulum-i lediinniyye ve maarif-i ilahiyye biz ariflerin viicudat-i mu- 
kayyedemizden zahir oluyor, binaenaleyh o deryada yiizen bir bahktan bir 
arif-billahta deryanin kendisi olmasina taacciib olunur mu? Ba'zi niishalarda 
"der mahi" yerine "ver mahi" yazilmisur. Bu surette ma'na "Eger bir balik 
derya olursa taacciib olunur mu?" demek olup, insan-i kamilin gaybeti cihe- 
tine i§aret buyurulmus olur. Ve viicudat-i mukayyede viicud-i hakikinin "ay- 
n"i veya gayn oldugu hakkinda a^ik izahat IV. cildin 2129 numarasma mii- 
sadif olan ^.u. ^f j>^- j ^y ji by? . &*. ^y j> £ y j J> [ya'ni "Bu senin te- 
nin eger adem teni olaydi, adem teni gibi hangerden gaib olurdu"] beytinde 
gecti. Bu nazik ve gamiz bahislerin birlestirilerek miitalaasi faideli olur. 

834. Diis gozil memerr olan naki§ iizerinde donmu$. Sen onu memerr goriitjor- 
sun ve o miisiakardir. 

"Memerr", giizergah ve gegit mahalli. "Tus", "tu-es/' zamirlerinin muhaf- 
fefidir. "Sen onu" demek olur, Ya'ni, ey zahir! giiruhu! Bu cisim ve his gozii 
zamanin ve senelerin giizergahi olan insan-i kamilin nak§L ve suret-i cisma- 
niyyesi iizerinde donmus kalmistir. Miirur-i zaman ile onun sacmin, sakah- 



<^c^> 



AHMED AVNl KONUK 

nin agardigim ve ihtiyarladigini ve fan! oldugunu goriir. Bu bakis. his ve z%r 
man goziiniin ancak insan-i kamil suretinin ve naksmin viicud-i hakikiye 
karsi olan gayriyetine taalluk eden bir gdriisttir. Hakikat-i hal his goziiniin 
goriisu gibi degildir. Sen o nak§i boyle bir gegit mahaili goriirsiin. Halbuki in- 
san-i kamilin naksmda viicud-i Hakk'in ayniyeti ciheti de vardir. Bu i'tibar 
ile o nakis. memerr degil istikrar mahallidir. Nitekim bu ayniyet ve gayriyet 
mes'elesi IV. cildin 2129 numarah beytinde izah olundu. Beyit: 

JLiU Lbs- U*j ^J X5-U U*. Ll* dkjA 

"Huda'nm merdleri olan insin-i kimiller Hudi olmaz; lakin Hudi'dan-da ayn 

olmaz. " 

Ve Hz. Fir efendimiz bir beyitlerinde bu ma'na hakkinda §6yle buyururlar: 

"Ey Hakk'in evliyasmi Hak'tan ayn saymi§ olan kimsel Eger evliyiya hiisn-i 
zan edersen ne olur?!... " 

lnsan-i kamil olmayan bu zevki bilmedigi icin sirf onun cisminin gayriye- 
tine kail ve ayniyetini miinkir olur; ve biri Hakk'in, digeri de halkin vucudu 
olmak uzere iki varlik isbat eder ve bir olan varhgi iki goriir. 

835. iZu ihilik §a$imn qoru§iinun vasfulir; yohsa evvel ahir, ahir evveldir. 

Bu iki gdrmeklik §a§i mesabesinde olan his goziiniin evsafindandir. Zira 
bilciimle suver-i kainat viicud-i hakiki deryasinda mutekewin olup yine o 
deryada zail olurlar. Hakk'in evveliyet ve ahiriyet sifatlan bir cihetle zat-i 
Hakk'in gayn olan o nakislardan ve suretlerden zahir olur. Yoksa vticCtd-i ha- 
kikiye nazaran evvel ahir ve ahir dahi eweldir; ve evveliyet ve ahiriyetin bir- 
birlerine nazaran gayriyetleri viicudat-i izafiyye ve mukayyedeye nisbet ile- 
dir. Hakk'a nisbetle evvel ahirin ve ahir dahi ewelin aynidir. Nitekim §eyh-i 
Ekber (k.s.) hazretleri Men arafe nefsehu fe-kad arafe Rabbehu* risalesinde 
soyle buyururlar: L*U~. j L«*-.i ^Ui j>j J* JU; <u\ csj- c/J^ J ^s ^ 



Bu risale Abdullah b. Mes'ud Balyani'nindir. (Ne§redenler) 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

. ^Ji i^/^ j+^j* *~>&3 *"•■*> Ya'ni "Ve dareynde Allah Teala'nm gaynm gor- 
mezsin. Belki bila-sek ve la-reyb dareynin viicudu ve onlann isimleri ve mii- 
semmalan ve vucudlan Hakk'in zatidir; ve muhakkak sen Allah Teala'yi ebe- 
di bir §ey halk eyledi gormezsin, Belki sen onu bila-keyfiyyet kendi sifatim 
ve viicudunu izhardan her anda bir sanda gdriirsiin. Zira Ewel ve Ahir ve 
Batin ve Zahir odur. Vahdaniyeti ile zahir ve ferdaniyeti ile batin oldu. 0, za- 
ti ile ve kayyumiyeti ile eweldir; o, deymumiyeti ile ahirdir ilh..." 

836. Diey! 1$u neien ma'lum olur? ^Ba'sden. Hia'si isie! lias hahkinda az 
hah.se.il 

"Hey", tahvif ve tehdid cihetinden bir kimseyi agah etmek igin kullamlan 
nidadir. Bundan anlasihr ki, beyt-i serifteki sualin bir alim-i zahiri ve istidla- 
It tarafmdan Tradina isaret buyurulur. Ya'ni "Ey alim-i zahiri, eger sen "Hey! 
Kendine gel. Bu iki gormek sa§ihgin evsafindan oldugunu ve ewelin ahir ve 
ahirin ewel oldugunu neden bildin?" diye sorarsan cevaben deriz ki: "Ey 
alim-i zahiri! Bu hal ba'sden bilinir ve anlasihr. Sen bu hayat-i dunyeviyye- 
de iken ba'si iste de kiirsiiler iizerinde mevt-i tabiiden sonra gelecek olan 
ba's hakkinda istidlali olan ilmin ile az bahset!" "Ba's", liigatte oluyii dirilt- 
mek, gondermek ve izhar etmek ma'nalanna gelir. Burada "oliiyu diriltmek" 
ma'nasinadir ki, bundan murad, mevt-i ihtiyari ile oliip Hak'ta fan! olduk- 
tan sonra Hak ile baki olmak ve ta'bir-i diger ile fena-fillah ve beka-billah 
hallerinin husulii ve vucud-i abdaninin vucud-i Hakkani'ye tebdilidir; ve 
vahdet-i vucud sirn halen ve zevkan bu ba'sden sonra bilinir ve anla§ihr. 

837. nSa'sin sarh evvelen olmektir. jlira. ki has olmusien diri etmektir. 

Ba'si gormek igin sart evvelen olmektir; ve mevt-i ihtiyari ile ewelen bir 
ki§inin kiyameti kopmaktir. Nitekim kiyametin enva'i hakkindaki izahat yu- 
kanda 766 numarah beyitte gecti. Zira ba'sin ma'na-yi liigavisi "olmiisu di- 
riltmek"tir. 

oUj jl*I Ol j Jc^J f Jtf- jf oij JUi^T Jalp jij JU <d**- 

838. nZiitiin alern hnndan dolayi yolu galat ettihr. JZira adenuUn horkarlar, 
halbuki o penah geldi. 



°&P? 



&^ AHMED AVNt KONUK 

Malum olsun ki, adem iki nevi'dir. Birisi "adem-i mutlak"tir ki, ondan 
hicbir §ey suduruna imkan yoktur. Zira sudur ve zuhur viicudun ve varhgin 
§amdir. Digeri "adem-i izafi" ve "adem-i i'tibar!" ve "adem-i mukayyed" de- 
dikleridir ki, bu adem vucud-i mutlak ile adem-i mutlak arasinda bir berzah- 
dan ibarettir; ve bu adem cekirdegin icindeki agacin ve pederin sulbiindeki 
veledin suretieri gibidir. Ya'ni bi'1-kuwe mevcud ve bilfiil ma'dum olan esya 
adem-i izafldedir. Beyt-i serifte mezkur olan adem bu ademdir. Ya'ni, ciimle 
alem yok olacaklanni zannettikleri ve bu adem-i izafiden korktuklan igin yol~ 
lanni sasirdilar. Halbuki bu vucud-i izafiyi nazardan lskat edip kendi mev- 
hum olan varligmdan fani olmak ve ancak vucud-i hakiki-i Hakk'i isbat et- 
mek melee' ve penah geldi. Zira bu fena neticesinde viicud-i Hakkam ile kaim 
olmak devlet ve saadeti vardir. 

839. Dbni nereden isteriz? Dlmin terkinden. Sulhii nereden isteriz? Sulhun 
terkinden. 

"Silm", suih demektir. Ya'ni, ilm-i zevkiyi nereden isteriz? Ilm-i akli ve 
istidlaltnin terkinden isteriz. Zira ilm-i akli ve istidlali havass-i hamse-i zahir 
ve batinenin mahsuludiir; ve bu havass ise cismanmin mu§temilatindandir; 
ve ezvak ve ahval-i cismiyye ezvak ve ahval-i ruhiyyeden pek uzaktir. Bi- 
naenaleyh bu fan! olan cismin mahsulii olan ilmi terketmek lazimdir; ve 
alem-i hakikinin sulhii ve selameti nereden olur? Bu cismaniyet aleminin 
sulhiinii terketmekten olur. Ya'ni cismaniyet aleminde nefis ve §eytan ile 
muharebe etmek lazimdir ki, hakikat aleminin sulhii ve selameti husiile gel- 
sin. Nitekim Hz. Pir efendimiz bir beyitlerinde §6yle buyururlar: 

>rJL^» j * jJUj: j v^Ijo *Ip \J f-^yv ^*^~* *<oiiy* *<L>- lUL> 

"Mertge ve sarho§ga bir hamle ettik. Hatti ilmi de verdik ve ma 'lQma eri§tik, " 

C— *o &J jl v_~^ fi-dj^r W" jl C..«~ft 3 J jl C~>->* (^J^ ^" J^ 

840. TAiri nerden isteriz? Uann terkinden. Sibi nerden isteriz? DCudretin ter- 
[824] ,. . 

kinden. 

"Sib", elma ve serge§te ve medhus ve me§galede ve i§te ciraklik {BurMn) . 
"Dest", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "kudret ve takat" 
ma'nasinadir. Ya'ni, hakikatte var olan Hakk'i nereden isteriz? Hakikatte 



o^ 



(gp^ MESNEVl-t §ERlF SERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

mevhum olan van terk etmekten; ve vucud-i' hakUd deryasinda sergesteligi 
ve hayranhgi nereden isteriz? Cismin kudret ve takat-i mevhumesini terk et- 
mekten isteriz. 

Cm c — * \j oh (>u* \Ats Ca*^\ f" ^ */" J^y-f* 

841. By ne guzel yardimct! Sen yok gorikii olan gozu. dahi var goriku edebilirsin. 

Ey ne guzel yardimci olan Hahkimiz! Sen hakikatte yok olan cismaniyet 
alemini goriicu olan gozii dahi lutfun ile kendinin hakiki olan varligim gorii- 
cu edebilirsin. 

842. H^ir goz hi, o ademden zahir geldi, varhpn zahm hep ma'dwn gordii. 

Bu cismani olan bir goz ki, adem-i izafiden zuhura geldi, varhgin zatini ve 
hakikatini hep yok gordii; o goziin gordiigii ancak mevhum olan viicud-i iza- 
fi ve cismaniyet alemi oldui. 

lj^> jy\ j <J-U« eJUl ji ^5 ij-i jZ»>*a *Ji^ d\-fr>r cf) 

843. Gjjer iki goz degi§mi§ ve enver olursa bu muntazam olan cihan mah§er olur. 

Eger bu cismin iki goziiniin goriisu degismis ve kalb goziinun goriisiine ta- 
bi' olup pek ziyade nurlanmis olursa, bu muntazam ve guzel tertib edilmis ci- 
han ve bu suret alemi oyle bir goziin oniinde mahser olur. Ya'ni oyle bir go- 
ziin oniinde kiyamet kopmus ve ehl-i cennet ile ehl-i cehennem aynlmis olur. 
Nitekim I. cildde, Server-i alem Efendimiz'in ogullugu olan Hz. Zeyd'in kissa- 
sinda cenab-i Zeyd'in lisamndan 3570 numarali beyitte soyle buyuruimus idi: 

Terciimesi: "Ya Resulallah, hasnn sirnm soyleyeyim; cihanda bugiin nes- 
ri izhar edeyim!" 

Ve bu ma'na hakkinda Hz. Pir efendimiz bir beyt-i seriflerinde de soyle 
buyururlar. Beyit: 

Nazmen terciime: 

"Nefh-i sura intizanm yoktur olmugler gibi. 
Ask her daim efsunundan bana bir can verir. " 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

844. Ondan dolayi bu hakayih na-tamam aoriiniir; zira bu hamlar iizerine onun 
fehmi haram olur. 

Fakat nefsi diri ve cisim gozii fa'al olan hamlann goriip anlamalan haram 
oldugu icin bu hakayik-i esya ve bu intizam-i alem onlara na-tamam ve ek- 
sik goriiniir. Mesela bir kurt bir koyunu parcalayip yer; ve kurdu da bir ars- 
lan pargalayip yer. Bir gafil his gozuyle bunu zuliim ve haksizlik goriir. Zira 
e§yamn hakayikmdan hicabdadir. Ehl-i hakikat ise bunda asla zuliim ve ta- 
addi gormez. ancak hakikat-i viicudu ve onun sifat ve esmasi ahkamimn 
cereyamm goriir. Nitekim ehlullahdan bir zata: "Hakk'i zulumden ne ile beri 
kildin?" diye sormusjar. Cevaben demis ki: "Miilkiinde kendinden gaynni bi- 
rakmadim." §u halde zalim kirn ve zuliim kime olur? 

{ J^ Sa\ J>- 4j»- ji fj>** _Li LS^jj" 5 J- lP^ ^^ CU**J 

845. Utah her ne kadar sahi ise de hos olan cennetlerin ni'meti cehennemlik 
iizerine muharrem oldu. 

"Muharrem", haram edilmis olan §ey. "Sahi", burada "cevad ve sahib-i 
cud ve kerem" ma'nasinadir. Nitekim hadis-i serifte: j+~i\ y> -JJi oi ya'ni "Sa- 
hi olan muhakkak, ancak Allah Teala'dir" buyurulur. Ya'ni cennetin latif 
ni'metleri cehennemlik iizerine haram kihnmistir. Zira cehennemligin isti'dadi 
bu latif ni'meti kabule miistaid degildir. Gerci Hak Teala hazretlerr cevad-i 
mutlaktir, ni'metini kullanndan esirgemez, fakat o latif ni'metlerden hosjan- 
mayana da o ni'meti vermek israf olur. Cenab-i Hak ise Haktm'dir, her §eyi 
yerli yerine vaz' buyurur. 

846. Uiuldiin bah onun agzina act gelir. Qiinkii huldiin aniline vefa ediciler- 
den olmadu 

"Huld", cennet demektir. Ya'ni, o cehennemlik agzina cennetin bah aci 
gelir ve ondan lezzet alamaz. Nitekim necaset bociigii giil kokusundan mu- 
azzeb ve helak olur. hayvan pisliginden lezzet ve zevk bulur. Qiinkii ehl-i 
cehennem ezelde Hakk'a verdikleri sozii tutmadilar ve ahidlerini bozdular; ve 
onlann bu ahidlerine vera etmemeleri kendi tabiatlan ve isti'dadlan iktizasin- 
dan oldu. Binaenaleyh bu diinyada ehl-i cehennem cennetin ni'metleri cin- 



GgWf 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVi-6 • 

sinden olan maarif ve hakayik-i enbiya ve evliyayi dinlemek istemediler. 
Nefsani ve cismant olan zevklere aid sozler onlara ho§ geldi. 

847. Size dahi tacirlikte mii§teri olmazsa, eli ne vakit kimildar? 

"Sevdager", tacir demektir. Hakk'in ehl-i cehenneme cennetin ni'metleri- 
ni haram etmesinin misali budur ki: Mesela size de ticarette muster! olmadi- 
gi vakit eliniz meta' gikanp gostermege hareket eder mi? Bittabi* etmez. Ma- 
demki ehl-i cehennem cennet ni'metlerinin miisterisi degildir, binaenaleyh 
Hak dahi onlara cennetin ni'metlerini gostermez; ve keza enbiya ve evliya 
dahi kalb cennetinin ni'metleri olan ulum-i ledunniyyeyi ve maarif-i ilahiy- 
yeyi cehennem tabiatinde olan nefsin maglublarma arz etmeyi munasib gor- 
mezler. 

848. [jormek ne vakit satin almaga eM olur? aldatma hakisi ve clolasma olur. 

"Nezare", gormek ve bakmak demektir {Bahir-i Acem) . "Gul", ahmak, al- 
datma ve mekr (Burhin) . Burada "aldatma ve mekr" ma'nalan miinasibdir. 
Ya'ni, bir kumaga ve meta'a bakmak satin almaga mensub ve ehil olan bir 
bakis. degildir. aldatma baki§i, donup dola§ma baki§i olur. "Gerdiden" mas- 
dan a§agidaki beyte merbuttur. 

J ^ f ~ u^-J J ^J j** 3 utJ ^ <> d\ j ^>r *o u£ OU^j ^j 

849. Sora sora ki, hu kayalu ve o ka$aclu? Uakit ae^irmek ve eglenmek i$inl 

Ya'ni, o aldatma baki§i pazarda vakit gegirmek ve alay etmek icm bu ka- 
ca ve o kaca? diye diye sora sora donixp dola§ma olur. "Ta'bir", burada 
"ubur"dan, "gegirmek" ma'nasinda musta'meldir. 

850. Metai senden ic sikmhsindan aolam ister. kimse miisten ve meta' i$- 

t 834 l * • • J -u- 
teytci degildir. 

"Kale", meta' ve kuma§; "meluli", ic, sikintisi. Ya'ni, pazarda eglenmek 
igin ddniip dolasan kimse hakikatte muster! ve kumas. satin alici degildir. 
Onun bu muamelesi icmdeki sikintimn def i icindir. 



°$m° 



AHMED AVNt KONUK < ^?§ 

851, uMeid'i yiiz kerre goriii ve geri ver&i. Clbiseyi ne vakit b%tu, o hava b%iu. 

Ya'ni, o eglenmek ve vakit gecjrmek icjn pazart diikkan diikkan doIa§an 
kimse kuma§i bircok def a gordu ve bir bahane bulup yine geri verdi. Boyle 
bir kimse elbiselik kuma§i olcmedi, o ancak havayi olgtii. Bunun gibi ehl-i ir- 
fanin kapilanni dola§ip ma'rifet musterisi gibi goriinen heva-yi nefsan! sahib- 
leri dahi bir kapida duramazlar. Onlann maksadlan ma'rifet almak degil, va- 
kit gecjrmek ve nefislerini eglendirmektir. Isjttikleri ilm u ma'rifete birtakim 
valu i'tirazlar yapip reddederler. Onlar kamillerden ma'rifet degil, hava ahrlar. 



852. <j\iu§tennin hwLiimu ve kerr u ferri nerede! £M,askarahga mensubun ve 
serserinin mizahi nerede! 

"Kudum", yoldan bir mahalle gelmek; "kerr ii ferr", ileri geri hareket et- 
mek; "mizah", hezl ve latife; "gengel", hezl ve zarafet ve mizah ve maskara- 
lik (Burhan). Ya'ni, hakiki musterinin bir dukkana gelisi ve pazarlik husu- 
sunda ileri geri hareketi nerede, maskaraliga mensub birinin ve serserinin eg- 
lenmesi ve mizahi nerede! 

853. LMddemki onun mulkunde bir habbe olmaz, maskaralik hasdinin aayri 
olan bir cubbeyi ne isiesin? 

"Pey", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir. Burada "kasd ve irade" 
ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, mademki, boyle bir kimsenin mulkunde bir hab- 
be ve cebinde bir para bile bulunmaz, binaenaleyh onun kasdi ve iradesi an- 
cak maskaralik cubbesi ve libasidir. Yoksa satin ahnan kumastan yapilacak 
cubbe degildir. 

*«uL* 4^- jl £*J#j ^jAS^ <^»- (j-J %Aaj»* f J^^ tl'jW' J -5 

854. Ttcareife onun bir sermayesi yoktur. binaenaleyh ha onun firkin sahsi, 
ha bir cjolgel 

Ticarette ve ahs veri§te o kimsenin mademki bir sermayesi ve parasi yok- 
tur, binaenaleyh ister onun girkin sahsi ve kahbi olsun, ister bir golge olsun 
musavidir. Ya'ni, ilim ve ma'rifete isti'dadi olmayan bir kimsenin kamil hu- 



G^^> 



MESNEVl-I §ERtF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

zurundaki hali bir golge mesabesindedir. Onun gahsimn hiikmu yoktur; ve 
onlann ehl-i irfan kapilanm dolasmalannda bir faide me'mul depdir. 

855. HSu diinya vazannda mdye alhndu; orada mdye a$i ve ya§ olan iki flozdur. 

Ya'ni, bu diinya pazarlannda mu'teber olan sermaye altindir ve paradir. 
Fakat o alem-i hakikatte mu'teber olan ve gegen §ey ise a§k-i ilahi ve bu a§k 
sebebiyle aglayan iki gozdur. Parasi olmayan bu diinya car§ilanndan elleri 
bo§ olarak evlerine dondiikleri gibi a§ki ve goz ya§i olmayan kimseler dahi 
alem-i hakikat olan ahirette elleri bo§ kalirlar. 

856. Uier him hi, o mdyesiz vazara ailii, omrii aiiii; o ham ve sahnarak avdet 
etti. 

"Teft", hararet ve ta'cil ve sitab ve hiram ve hiraman ma'nalannadir (Bur- 
hari) . Burada "hiraman ya'ni sahnarak" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni her kirn a§k 
ve goz yasi sermayesi olmaksizin alem-i hakikat pazanna giderse bu diinyada 
omrii ve hayati bosuna gecti; ve boyle bir kimse bu hayat-i diinya ocagmda 
pi§memi§ ve ham olarak sallana sallana hakiki evi olan ahirete avdet etti. 

^ &* tejj* jh j^i **? c5* ^ &? j^j ^^y ^ ls* 

S57. *Oiey birdder! OVerede idin?" "Ulicbir yerde!" "Dtey 1 . ^emek i$in ne 
■pi§irdin?" *Di\$, as!" 

Mesela diinya pazanna parasiz ve eglence icin giden kimseye birisi sorup 
dese ki: "Hey birader! Nerede idin?" "Hicbir yerde degildim" diye cevab vere- 
cektir; ve keza: "Hey birader! Yemek icin ne pigirdin?" diye sorsa: "Hie a§i pi- 
§irdim" diye cevab verecektir. "Ba", "iba" kelimesinin muhaffefidir; ve "iba" 
mutlakan "as. ve yemek" ma'nasina gelir (BurMri). 

858. Sen miisten o\, id ki, henim elim ktmildasm. ^enim aehe olan ma' denim 
la I doaursun. 

"Abest", hamile ve gebe demektir. Bu ve atideki beytler cenab-i Pir efen- 
dimizin zat-i seriflerine izafeten beyan buyurulmustur. Ya'ni, ey kapima ge- 



G^^a 



AHMED AVNl KONUK 

len kimse! Hakiki mu§teri ol, ta ki, ilim ve ma'rifet ibzali hususunda benim 
kuwe-i nutkiyyem harekete gelsin! Benim ilim ve ma'rifete gebe olan ma'de- 
nim ve ruh-i kamilim ulum-i lediinniyye la'lini ve cevherini dogursun! Bu 
ma'na hakkinda cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fih'lerlnm 27. fashnda §6yle 
buyururlar: 

"Soz miistemi'in isti'dadi kadar gelir. ne kadar emip miitegaddi olursa, 
hikmet sutii o kadar nazil ve zahir olur. emmeyince hikmet dahi harice 
gikmaz ve yiiz gostermez. "Acib §ey! Nicjn kelam zuhur etmiyor?" dersin. 
Acib §ey! Sen kelami nicjn cezbetmiyorsun? Sana kuwet-i istima'i verme- 
yen Zat-i azimu'§-§an kaile de daiye-i kelami vermiyor." 

859. [jer$i hi, mii§teri gev§eh ve sogoktur, din da'vetini et hi, da vet vdriddir. 

Kapima gelen ilim ve ma'rifet mu§terisi gergi gev§ek ve soguktur ve a§k- 
sizdir. Ey Mevlana! Sen onu dine da'vet et! Zira veraset-i muhammediyyem 
hasebiyle batimma da'vet-i halk hakkinda emr-i ilahi varid olmu§tur. 

jf c* &■)* ^^ 0j J * ■£ c j r 1 ^ cf 01 ^ & 

860. ^Dogam u$ur, ruh giivercinini tut! da'vet yolunda O^uh'un tarikini tat! 

"Hamam", giivercin demektir. Ey Mevlana! ruh ku§lanni avlamakta do- 
gan ku§u gibi avci olan ruh-i kamili ugur. Hak yolu saliklerinin giivercin gi- 
bi olan ruhunu tut ve avla! Da'vet yolunda Nun (a.s.)in sozlerini ve nasihat- 
lerini dinlememek suretiyle halk o hazrete eza ve cefa etmi§ler idi. Sen de o 
hazret gibi halkm ezasina ve cefasina sabrederek da'vetinde fiitur getirme! 
Nitekim sure-i Maide'de Resul-i Ekrem Efendimiz'e hitaben: u *Jj J^i QC 
dUj ciT lj [pi JJ o| j df, o^'l^Ji J>f (Maide, 5/67) ya'ni "Ey peygamber! Sa- 
na indirilen §eyi halka tebtfg eyle! Ve eger boyle yapmazsan onun risaletini 
teblig etmemi§ olursun" buyurulmu§tur. 

861. ZKirdigar \$in hir hizmet et! Dialayikm kabulii ve red&i He sana ne i$ 
vardir? 

Fail-i hakiki olan Hak igin bir hizmet et! Halk ister kabul etsin, ister etme- 
sin. Halayikin kabul etmesi veya etmemesi ile senin ne i§in vardir? 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERfF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 



(^ 



•^jT^i j o— J _/*** c~*l t^-i j»-J j?i-l <T c-iT lj jl <ul — ** 
I j ji ^>^ JtiS* ^\yr J * ^j^* <jf J* cL ~~ * cs*-^" ti'-r- 0*' -> A 

sahsin hikayesidir ki, bir evin kapisi uzerinde gece yarisi sahur 

davulunu calardi. Komsu ona dedi ki: "Nihayet gece yansidir, seher 

degildir; ve diger taraftan o da vardir ki, bu evde bir kimse yoktur. 

Kimin igin cahyorsun?" Ve mutnbin ona cevab vermesi 



862. hiri hir kapi uzerinde sahurluk $alardi. HZir Her yah idi. HSir biiyucek ri- 
vak idi. 

"Sahur", ramazanda imsak vaktinden evvel yenilen yemek ma'nasinadir. 
"Dergeh", saray avlusu. "Rivak", ev onii {Burhan). Ya'ni, bir kimse birtakim 
beyitler teganni ederek bir konagin avlusunda ve bir buyuk evin, konagmin 
oniinde sahurluk ya'ni evin icmdekileri uyandirrnak icjn davul calardi. 

863. 0ece yarisi cidd ile sahurluk qalardi. Ona hir hail dedi ki: "6y CAiusle- 
mid!" 

"Mustemid", taleb edici demektir. Ba'zi niishalarda "miistebid" vaki'dir; 
"kendi kendine is yapan ve kendi re'yiyle hareket eden" demektir. Ya'ni, sa- 
hur davulunu calan kimse davulu cidd ile ve kemal-i ehemmiyyet ile calardi. 
Ona soyleyici kimse dedi ki: "Ey evdekileri uyandirrnak isteyen kimse I" 

864. "Svvelen bu sahuru seher vakii call ^u serr u surun vakti gece yarisi ol- 



max: 



I" 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ey davulcu olan, bu sahur davulunu imsak ve seher vaktine dogru gal! 
Bu adamlan tath uykulanndan uyandirmak §errinin ve §amatanm vakti gece 
yansi degildir." Ba'zi niishalarda ikinci misra' j_^u ,j\ jC ou»i «_-£ ^ ya'ni 
"Ey sabirsiz! Gece yansi efgan etme!" suretindedir. 

865. "^Diaeri odur hi: €u hii'l-heves! ^Anla hi, T^u euin i$inde muhahhah hir 
himse var mtiir?" 

"Bu'1-heves", akilsiz, cahil ve budala kimse demektir. Ya'ni, "Ikincisi bu- 
dur ki: Ey budala! Bu evin icjnde uykulanndan uyandinlacak muhakkak bir- 
takim kimseler var midir, yok mudur? Anla da sonra davulunu gal!" 

866. Hiurada seytanvn ve perinin gayn himse yohiur. Uahiini nicin zayi' edi~ 
yorsun?" 

Farisi'de "zeden" masdan kartneye gore muteaddid ma'nalara gelir. Bura- 
da "etmek" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Bu evin icmde cinler ve seytanlar- 
dan ba§ka bir kimse yoktur. Davulunu kime cahyorsun? Nicin vaktini bo§u- 
na geciriyorsun?" 

867. xr Defi hir hulah i$in $ahyorsun. DCulah nerede? ^Bilmeh i$in ahxl gereh- 
tir. £%hil nerede?" 

Ma'ium olsun ki, bu kissa, kissadan evvel gegen beyidere merbut olup, bir 
temsHdir. "Sahur [davulu] calan"dan murad insan-i kamildir; ve "bos. evden" 
murad, hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi kabule mustaid olmayan insanlardir. 
Binaenaleyh bu kissanin zimmnda hep bu ma'nalar mundemictir. 

<J\)a^g\ j£- ji ^Ur U V^J*" jZ'W j' j*-^ lt*^ c~iS 

868. rDe^i: n( Dedin; cevabi caherden dinle; ta hi, tahayyurde ve tzhrabia hal~ 
mayastn!" 

Ya'ni, sahur calan davulcu i'tiraz eden kimseye cevaben dedi: "Mademki 
bana bos, vakit gecmyorsun, davulunu calma! dedin; stadi bu cakerden ve 
Allah'in kulundan verilecek cevabi dinle de tahayyiirde ve lztirabda kalma!" 



*&!&> 



MESNEVl-1 §ERfF SERHI / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

^jja ^j> JJ> »J*> > {j* *j> V- 5, ft? y J f* U& ^~~* **? r 

869. "Uakia bu dem senin indinde gece yansidu; benim indimde iarab sabahi 
yakm oldu. 

"Gece yansi"ndan murad, tabiat aleminin karanligi; "subh-i tarab", ya'ni 
"siirur sabahrndan murad, hakikat giinesinin dogmasinin .yaklagmasi. Ya'ni 
zulmet-i tabiatta miistagrak o.lan cismani kimseye insan-i kamil cevaben bu- 
yurur ki: "Senin indinde bu hayat-i diinyeviyye tabiat aleminin karanligidir. 
Benim indimde ise hakikat gune§inin dogmasi yakla§an siirur sabahidir." 

-^ JJJ p-*-^ J^ ^A '^r -^ jjjii. Cj* i_r^ Jr"^* _/* 

870. "Uier bir inkisar benim oniimde zafer oldu. I^uliln geceler gozumun 

[854] „ .. j .. j„ ji // 

onunde gunduz oldu. 

"§ikest", masdar-i tahfifidir. Inkisar ve tevazu'dan kinayedir ki, murad in- 
san-i kamilin sozlerini bila-i'tiraz dinlemek ve kabul etmektir. "Geceler"den 
murad, zulmet-i tabiat iginde miistagrak olan cismani kimselerdir. Ya'ni, "Her 
bir inkisar ve tevazu' benim indimde zaferdir; ve sifat-i nefsaniyye askerleri- 
ne galebedir. Bu tevazu' geceler gibi olan cismani kimselerden dahi olsa be- 
nim indimde o kimse nur-i ruhunun galebesi ile giindiiz gibi parlak olur." 

871. Senin onunde CA/i/ nehrinin suyu kandir. By nemV. H^enim oniimde kan 
degildir; sudur. 

"Nebil", zeka ve meziyet ve ilim sahibi olan kimse. Burada kendi bilgi- 
sine i'timad eden kimseye kar§i tezyifen vaki' olan bir hitabdir. Ya'ni, ey 
ilm-i zahirisine ve zekasina magruren mu'teriz olan cismani kimse! Senin 
onunde Nil nehri gibi olan maarif ve hakayik cereyanlan, kan gibi mez- 
mumdur. Benim oniimde o ulum-i lediinniyye kan degildir, sudur ve ab-i 
hayattir." Nitekim zaman-i Hz. Pir'de huzurda bulunan bir cismani kimse- 
nin kalbine varid olan bir i'tiraz-i batila cevaben Fihi Ma Hft'lerinin 71 . fas- 
hnda §oyle buyururlar: 

"Derler ki: "Ne alim ve zeki kimsedir! §imdi, acele etme ve omrii bu kadar 
kisahgi ile beraber birkac, kelime iginde tiiket ve me§akkatler ve kitablar ve 
ilimler senin olsun; bir daha gelmeyiz." Hie. gelme! Hakk'i gelmemek ile teh- 
did mi ediyorsun? Eger gelir isen kendin icjn geliyorsun." 



<*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

f L> J c — 4 r c? J J b J^ f K> ^J ^ — ^ $ &~ j> 

872. tSenin hahkinda o demir ve mermerdir. ^Davud nebi oniinde mumdur ve 
miinkaddir. 

Ey cismani kimse! maarif ve hakayik-i ilahiyye senin oniinde demir ve 
mermer gibi kati ve getindir. Fakat Davud nebi (a.s.) gibi olan kamillerin in- 
dinde mum gibi yumusaktir ve onlann idraklerine ram ve miinkaddir. Nite- 
kim Davud (a.s.) hakkmda Kur'an-i Kerim'de lokJi .J Ufj (Sebe, 34/10) ya'ni 
"Biz demiri onun icjn yumusattik" buyurulur. 

873. Senln onunde dagdtr. Qok aair ve cemaddir. r Davud'u.n oniinde o iisiad ve 
muirtbdu. 

Ey cismani! maarif ve hakayik senin oniinde dag gibi cok agirdir, do- 
nuktur. Halbuki Davud nebi mesabesinde olan kamiller onunde ruha tarab 
verici iistaddir. Nitekim Davud (a.s.) hakkinda Kur'an-i Kerim'de Ju-b 
*» ^j ] (Sebe, 34/10) ya'ni "Ey daglar, Davud ile beraber teganni edin" bu- 
yurulur. 

874. Senin oniinde o ta§ kirintdan sakittir. (JAhmed'in onunde o fasik ve dua 
ohuyucudur. 

Ey cismani olan kimse! Senin onunde o tas kinntilan sakit ve camiddir. 
Halbuki Ahmed (a.s.v.) Efendimiz'in miibarek ellerinde o fasih bir surette 
dua okuyucu ve kelime-i tevhidi soyleyicidir. Nitekim kissasi I. ciidin 2189 
numarah beytinden i'tibaren .gecti. 

875. Senin oniinde mescidin diregi bir oliidiir. <5%hmed'in oniinde yonlii cjotii- 



n 



iilmiis bir a§ikhr. 



Nitekim kissasi keza I. ciidin 2145 numarah beytinden i'tibaren gecti. 
Ya'ni, ey cismani! Senin his goziiniin onunde mescidin diregi bir oliidiir. Hie 
sesi cikmaz, Fakat o direk Ahmed (a.s.v.) onunde gonliimi kaptirmis. olan bir 
a§iktir. 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

f\j j Ub \J^ J~j j t*jA {\jfi- J^ d\^>r <j\yr\ <W 

876, ^iitiin cihanm eczasi avam inHlrule olu&iir. Uiafbuki Diuda'mn iniliniU 
arif ve ramdir. 

Btitun bu cismaniyet aleminin eczasi ruhaniyet aleminden bi-haber olan 
avamm indinde oludur. Halbuki Huda'nin indinde arifdir ve Hakk'in emrini 
isitip itaat edicidir. Nitekim III. cildin 1018 numarasinda . -k 3J i^W ,Ju <j^L^ji 
j,^ ,ju ^\y>.\ jaIp ya'ni "Cemadliktan canlar alemine gidiniz! Ecza-yi alemin 
gulgulesini i§itiniz!" buyurulmus. idi. 

'j J^ cJ J j^ ^ <A ^~* ^ j? ^ cs-j^ ^ *** 

877, "Gvcle, sarayda kimse yoktur, hu davulu ni$in gahyorsun?" cliye o §eyi ki 
soyledin" 

Ya'-ni, "Ey mu'teriz! Bana soyledigin §eyin cevabi budur ki:" 

878. xlr Ba hulk Utah i$in alhnlar verirler. ^fiiiz haynn ve mesciclin iemelini 
koyarlar." 

Ya'ni, "Bu mu'min olan halk Hakk'in nzasim tahsil icin altinlar ve para- 
lar sarf edip gesmeler ve imarethaneler ve mektebler gibi hayir ve mescidler 
yaparlar." 

C~-** (iLi^- dy? XjU ^j** ^j^ O~o jji g>- t>\j j$ Ji j Jl« 

879. Ilzak olan hoc yolundu malt ve teni, mesi olan ashlar nasil oynarlar? 

"Dur-dest", uzak mesafeden kinayedir. Ya'ni, uzak mesafesi olan hac yo- 
lunda a§k-i Hak sarhosu olan kimseler mallanm ve cisimlerini nasil oynarlar 
ve feda ederler? "Qun", istiMm icin olursa ma'na tercumedeki gibi olur; ve 
eger tesblh icjn olursa beyt-i serifin terciimesi "Uzak olan hac yolunda mah 
ve teni halk mest olan asiklar gibi oynarlar, feda ederler" demek olur. 



^ * 



0U- 4jL>- <_^>-U« -kxL o— -$j 4jL>- OlS" jljjS ^ njt> 

880. Dii$ derler mi ki, o eu ho§iur? IZelki hanenin sahibi gizli olan cdndu. 

"Muhtebi", "ihtiba"dan ism-i faildir, "gizlenici ve ortiinucu" demektir. 
Ya'ni, para sarf eden ve beden zahmetini ihtiyar eden kimseler hie derler mi, 



c 3^ 



AHMED AVNt KONUK 

"Biz Ka'be'ye gidiyoruz amma igi bostur?" Belki derler ki, "Hane-i Ka'be'nin 
sahibi gizli, nazarlardan ortiilu olan candir." Ba'zi niishalarda ikinci misra' 
f jii k£\ ^ -CiTj*/ J j~ ji\ suretinde [vaki'dir,] "Bu sozii ne vakit soyler 
o kimse ki, o bir agahtir" demek olur. 

881. ^Dostun sarayim daima dolu goriir o kimse ki, ona nur-t ilahiden ziya vardu. 

Hakk'in nurundan ziya ve aydinhk alan kimsenin kalb gozu dostun sara- 
yi olan Ka'be'yi daima onun tecelliyatindan ve varhgindan dolu goriir. Zira 
Ka'be "Allah" ism-i zatinin mazhandir ve ism-i zat ise bilcumle esma ve si- 
fati cami'dir. Binaenaleyh Ka'be'nin zahiri his gozuyle bakildigi vakit bos go- 
runur. Fakat basar-i basiret onu enva'-i tecelliyat-i Hak ile ve ervah-i kudsi- 
yan ile dolu goriir. 

to* 

882. Cemiyetien ve halabahktan dolu olan $ok saray aktbei yoriidllerin gozu 
oniinde bosiur. 

Ya'ni, cisim cem'iyetlerinden ve kalabahklanndan dolu olan gok saraylar 
ve evler vardir ki, akibet gdriicii olan ehlullahm nazannda bostur. Zira cis- 
mani kimselerin kalabahklan ve toplantilan kisa bir miiddete miinhasirdir. 
Mevt-i tabii ile o kisa miiddet zarfinda kaybolur giderler ve ma'nadan bo§ ol- 
duklanndan "nig" hiikmiindedirler. 

883. Dier kimi istersen DCa'be'de ara! Ta ki, o derhal yiiz oniinde zahir olsun! 

Ya'ni, Ka'be ism-i zatin mazhan oldugundan alem-i ma'nada o kadar ka- 
labaliktir ki, her kimi istersen o Ka'be'de ara ki, o aradigin kimse derhal kar- 
sinda zahir olsun. Zira her bir ism-i ilahinin mazhan olan kimse o ism-i za- 
tin gadin altindadir. 

884. Hir surd ki, o fakir ve alt o\a, o Deytullah'ian ne vakit bos olur? 

"Fahir", giizel ve nefis ve saltanatli olan demektir. "Bir suref'ten murad, 
ehassu'l-havass olan evliyamn ziibdesi olan insan-i kamildir. Ya'ni, giizel ve 



c ^^ 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

saltanath ve all olan insan-i kamilin suret-i cismaniyyesi Allah'in beyti olan 
kalbden ne vakit bo§ olur? Zira hadis-i kudside: t j*~ i J^j ^ft— Vj ^ji j«~t V 
^aJi ^fcJi ^jii xs. cJU ya'ni "Ben yerime ve gogiime sigmadim velakin taki ve 
naki olan mu'min kulumun kalbine sigdim" buyurulur. Binaenaleyh insan-i 
kamilin kalbi dahi Ka'be gibi ism-i zatin mazhan oldugundan, her kirn ne 
ararsa o insan-i kamilin kalbinde bulsun. 

^-L>-l ^\j ^y> yl £-Uj j! tjXM j^>\>. ^ j\ 

885. O riiacdan miinezzeh olarak hazir olur; haki insanlar ihiiydc i$in hazir 
olur. 

"Ritac", ortasinda kiigiik bir kapi olan biiyiik kapah kapiya derler (Kamus). 
Bu kapidan murad, gaflet-i be§eriyyedir. Ya'ni, o insan-i kamil daima huzur-i 
Hak'ta hazir bulunur; ve huzur-i ilahinin kapah kapisi olan gaflet-i be§eriyye 
kapisi onun oniinde bulunur; ve o icabat-i be^eriyyeden olan gafletten miinez- 
zehtir. Diger insanlar ise o gaflet-i be§eriyye kapisimn oniinde ve dergah-i iz- 
zette ancak ihtiyaclanndan dolayi hazir olurlar. kapidan, kimi niam-i uhre- 
viyyeyi ve kimi mal ve sihhat ve evlad ve tul-i omiir gibi ni'met ve rahat-i 
diinyeviyyeyi ister. ihtiyaclan olmadigi vakit huzurdan gafildirler. 

886. Dii$ derler mi hi: xr Bu lebheykleri niddsiz ediyoruz, nihoyet ni$in?" 

Malini ve cisminin rahatmi feda ederek Ka'be'ye gidenler hig derler mi ki: 
"Biz hac esnasmda "Lebbeyk Allahumme lebbeyk, la-§erike leke lebbeyk!" 
ya'ni "Ey benim Allah'im! Ne emrin olursa icraya hazinm. Viicudda senin §e- 
rikin yoktur. Emret, icraya muntazinm!" diye baginyoruz. Hig cevab aldigi- 
miz yoktur. Mademki bbyle bagirmalara cevab veren yoktur, binaenaleyh ni- 
gin bagirip duruyoruz?" 

887. ^elfti bir tevfik ki, lekbeyh cjeiirir, her lahza S^had' den hir nida vardir. 

Hayirl Bize bir tevfik-i ilahi ve muvaffakiyyet-i Hak vardir ki, bu tevfik biz- 
lere "Lebbeyk!" diye bagirma getirir. Binaenaleyh bizim bu "lebbeyk" diye ba- 
girmalanmiz her lahza Ahad olan zat-i Hak'tan bir nidadir ve bir cevabtir ki, 
bizlerden zahir olur. Nitekim III. cildin 192 numarali beytinin ba§ tarafmdaki 
surh-i §erifte c — h~ &£ dU l& x* jL jg 4i\ ya'ni "Niyaz-mend olan kimsenin 



*$$?? 



AHMED AVNl KONUK 

"Allah" demesi Hakk'in "lebbeyk" demesinin ayni" oldugu beyan buyurulmus. 
idi. Ve bu ma'na bu siirhun ihtiva ettigi beyitlerde tafsil ve izah edilmi§tir. 

W J^^- 1 ^ OW fji ' ^ j r+> jA *£ f\s jti j* 

888. Ifen fcoku ile h&irim ki, bu ko§k ve saray can heztni ve onun tovragi kim- 
ya vdki' oldu. 

"Kimya", bakira kanstmldigi halde zerratim altina tebdil eden iksir ma'na- 
sinadir ki, kimya-yi atik erbabi bunu saklarlar ve kimseye if§a etmezler. 
Ya'ni, mutnb olan insan-i kamil der ki: Bu Hakk'in ko§kii ve sarayi olan 
Ka'be-i Muazzama'nin can bezmi ve ervah-i kudsiyyenin ictimagahi ve onun 
topragi kimya ve iksir oldugunu me§amm-i ruhumdan aldigim koku ile bili- 
rim. Ya'ni onun topraginda bir hassryyet ma'deni vardir ki f cismanileri ruha- 
mbirhale getirir. 

889. DiencLi bakuimi ztr u hem tarikt iizere ehecie kadar onun kimyasma vu- 
raytm! 

''Tat u bem", musiki istilahinda ince ve kalin sadaya derler. Burada hafi ve 
cehri niyaz ve miinacat murad buyurulur. Ya'ni, kendimin bakir mesabesin- 
de olan suret-i cismaniyyemi ve varligimi hafi ve cehri miinacatlanm ve ni- 
yazlanm ile o Ka'be'nin iksirine vurayim ve kan§tirayim! 

890: O^ihayet boyle sahur darbindan inci sactalikia ve bah§ayiste denizler cu§a 
flele! 

Ya'ni, nihayet boyle alem-i tabiat karanliginda gaflet uykusuna dalanlan 
uyandirmak ve nefsin sifatianndan onlara oruc, tutturmak ve perhiz ettirmek 
igin sahur davulu mesabesinde olan hakayik ve maarif-i ilahiyyeden bahse- 
derim; ve bunu ulum-i lediinniyye incilerini sacicilikta ve ata-yi ilahiyi tevzi' 
hususunda Hakk'in rahmet ve inayet deryalan kaynasin ve dalgalansin diye 
yapanm. 

jl^jS"" jti -Xj\i ^ OU- Jjj^ j J& <-*-*=' j J <j^ 

891. Dialk kital ve kar-zar saftnda Diir&iyar i$in can oynarlar. 



c^P? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Gormez misin ki, halk sure-i Hac'da vaki' «i«*- &- f s ^ h^s ( Hac > 
22/78) ya'ni "Hak yolunda hakk-i cihad ile cihad earn!" emrihe tebaan fatal 
ve harb safinda Hakk'in nzasini tahsil icm canlanni feda ederler. "Kar-zar", 
cenk ve harb demektir. Beyt-i §eriftefa "kar-zar"in suri ve ma'nevi olan ciha- 
da sumulii vardir. 

892. O hiri held i$inde Syyub gibi ve o hiri sabir edicilikie ^a'kub a&idir. 

Nefis ve §eytan ile olan cihad-i ma'nevide birisi Eyyub (a.s.) gibi Hak ta- 
rafindan miiteveccih olan belaya tahammul eder ve asla sikayet etmez; ve di- 
ger bin de Ya'kub (a.s.) gibi matlub ve ma'sukunun firafana sabir edici olur. 

893. ^iiz binlerce halk tesne ve gamh olarak Diak ifin iama'dan dolayi hir 
cehd ederler. 

Bircok halk Hakk'in lutuf ve inayetinin susami§i ve cemal-i Hakk'in fira- 
kindan dolayi gamli olarak mahza nza-yi ilahiyi tahsil igin onun lutuf ve ina- 
yetine tama'dan dolayi cehd ve gayret ederler. 

894. ^Ben dahi Qafur olan Diuddvend i$in kapida onun umldi tie sahur $alanm. 

Ben dahi Gafur ya'ni halfan ayiplanni ve kabahatlerini ortiicu olan Hak 
Teala hazretlerinin nzasini tahsil icm dergah-i izzetin kapisi olan bu alem-i 
surette o nza-yi ilahinin iimidi ile tabiat karanliginda gaflet uykusuna dalan 
halki uyandirmak igin sahur davulunu galarim. 

(JjLi^ 01*- <j\ J-SAj ^ Jr- j*i <Jji jj <-Sj j 1 *& lS*'^ ^J^ 

895. CM,\xsleri isier misin ki, ondan alhn gotiiresin? 6y canl Diak' tan iyi mus- 
teri ne vakii oltir? 

Bu hitab insan-i kamilin nefs-i §erifine oldugu gibi biltiimle mu'minlere de 
hitab olur. Ya'ni, ey can, muster! ister misin ki, ondan altm gibi en yiiksek ve 
en aziz olan bir menfaati eline getiresin? Haifa birak da kendine Hakk'i mu|- 
teri et! Zira Hak Teala hazretleri sure-i Tevbe'de '^J\ i**j-Ji & ls^ *w o) 
i^Ji J^j ol J^Ji^fj (Tevbe, 9/111) ya'ni Allah Teala mu'mihlerden nefislerini 



AHMED AVNi KONUK 

ve mallanm cermet mukabilinde satin aldi" buyurdu. Binaenaleyh halka be- 
gendirecek hizmetlerden vazgec. de Allah Teala'mn begenecegi hizmetlere ga- 
lis! Bu ayet-i kerime hakkindaki beyitlerden birisi I. cildin 2749 numarasin- 
da vaki' 1*^1 -oji jju ji ^ ^ . \ y \rf 5 ^ J> .xjjU* &\ [ya'ni "Ey efendim! Bu 
benim kupumii ve testimi "Allah istera" [Allah satin aldi] fazhndan kabul 
et!"] beytinde ve digeri II. cildin 2427 numarah olan .^y c— Aw- & isj^ 
^jii.) *a\ *?% -jLtr ^ [ya'ni "Benim musterim Huda'dir. beni yukanya ge- 
ker ki 'Allahe'stera"] ve bir degeri dahi V. cildin 1463 numarah [ya'ni "Bi- 
zim musterimiz Allah'dir, istira eyledi. Agah ol, her musterinin gamindan pek 
yukan gel!"] beyitlerinde gegti. 

iJ ~za» iSj^f> jy ^-^ u~*" <J^ ^^ J 1 ^c/ 4 

896. Senin makndan bir dagarcik neces satin altr, ikttbas edilmis bir nur-i za- 
mxx verir, 

"Enban", koyun derisinden yapilmis olan dagarcik ve zenbil; "neces" 
ayn-i neces ve murdar olan seydir; "muktebes", iktibastan is'm-i mef uldiir ve 
"iktibas", "ates su'lesi almak ve ilim istifade etmek" ma'nalanna gelir. Ya'ni 
Hak Teala hazretlerinin insandan satin aldigi sey, bir dagarcik ayn-i neces 
olan kokmus bir cisimdir; ve ona mukabil akin yiginlanndan daha aziz olan 
nur-i zatindan alinan ates-i askin bir su'lesini senin kalbine ve zamirine ih- 
san eder ki, bu ayn-i cennettir. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Mi H/i'lerinin 53. 
faslinda bu ma'nada soyle buyururlar: 

"insanin viicudu bir mezbele misalidir. Gubre yigim, ancak giibre yigim! 
Eger aziz ise onda hatem-i padisah oldugu icindir." 

897. Jam olan bu cisim buzunu altr, bizim vehmimizden hari$ hir mulk verir. 

Ya'ni, Hak Teala rani ve bir mevhum varhk sahibi olan bu cisim buzunu 
aim, kendi varhgimn gunesi ile eritir. cismin hakikatine oyle bir libas giy- 
dirir ve oyle bir miilk ve tasarruf verir ki, bu lutuf ve ni'met bizim vehmimi- 
ze sigmaz. Nitekim hadis-i kudside: c*- oil V j oij &■ Vi. u^-U« ls^ ^^ 
^Uijej^Vj ya'ni "Ben salih kullanm igin goz gormedik ve kulak isit- 
medik ve kalb-i besere hutur etmedik seyler hazirladim" buyurulur. 

JLij JUS a/aT }g JJ^v ^ Ut J ^^ % ^* ^^u? 

898. fjoz ya§indan birkac katre altr, sekerin re$k eitigi Oievser i verir. 



MESNEVt-t SERIF SERHi / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Hak Teala ask-i ilaht [sebebiyle] dokiilen goz yasindan birkag katreyi ahr, 
lezzetine ve tathhgina sekerlerin hased edecegi bir Kevser'i verir. "Kevser", 
"hayr-i kesir" ma'nasina geldigi gibi alem-i ahiretin suri ni'metlerinden "cen- 
net'te bir nehrin adi"dir. Resul-i Ekrem Efendimiz onun medhi hakkinda 
"Baldan tath ve siitten beyaz ve kardan soguk ve kopiikten hafiftir" buyur- 
mustur, Bu ta'birat-i nebeviyye ehl-i diinyanin kullandigi liigatler ile temsi- 
len vaki' olmustur. Yoksa o ni'met-i ilahiyye gozler ile goriilmemis ve kulak- 
lar ile isitilmemis olan seydir. 

899. Sevda ve dud dolu olan ahi ahr, her aha ifilz dak ve faide verir. 

"Sevda", burada ask ve muhabbet; "dud", duman, gam ve gussa ve so- 

luk ve nefes ma'nalarmadir; burada "gam" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, Hak 

Teala kullanndan ask ve muhabbet ve gam dolu olan "ah" nidasiyla gikan 

nefesi ahr ki, bu nefes bir havadan ibarettir. Bu her "ah" ile cikanlan havaya 

' ve nefese mukabil yiiz merteb-i ma'neviyye ve faide-i ruhaniyye ihsan eder. 

o i- _ 

&\f>- sljl OlJu \j (J JLU y> Jj|j ^J^- jjj,\ Jg" ^\ }\j 

900. I&r ah riizgan hi, goz yasi Ihulutu] surdil, hir *3iaM.'e o sebeble * evvah" 
ia'Vtr etti. 

"Evvah", miibalaga ile ism-i fail olup "gok ah edici" demektir. Ya'ni, goz 
yasini siiren ve akitan bir ah riizgan ve havasi sebebiyle Hak Teala Ibrahim 
(a.s.)a "evvah" ta'bir buyurdu. Nitekim sure-i Tevbe'de: ^ aijC ^iji oi 
(Tevbe, 9/114) ya'ni "Muhakkak Ibrahim gok ah edici olan halimdir"; ve su- 
re-i Hud'da: L^ «G' "r^ r*Q o\ (Hud, 1 1/75) ya'ni "Muhakkak, Ibrahim 
[halim ve] gok ah edici olarak Hakk'a riicu' edicidir" buyurulur. Bir kimse Re- 
sul-i Ekrem'e "Benden hatalan mahveden sey nedir?" diye sordu. Cevaben: 
^i^Vij ijr^} ^ r -Ui ya'ni "Goz yasi ve huzu' ve hastahklar!" buyurdu (Btil- 
gatii'l-Gavvas' dan). 

901. tSngah ol! ^u hi-nazu olan hararet pazannHa eskileri sat ve satjlam miil- 
kil all 

"Germ", hararet demek olup burada hararet-i ask murad buyurulur. 
"Nakd", kalp mukabili olan "sag ve saglam" demektir. Ya'ni, ey Hak yolu- 



eg^g> 



AHMED AVNl KONUK 

nun saliki! Bu naziri ve misali olmayan hararet-i ask pazannda bu eski diin- 
yanin milyonlar def a kullanilmis azot ve karbon ve kils gibi maddt unsurla- 
nndan terekkiib eden kahb-i cismi ve<mal ve mulkii, bu muzahrafata mii§te- 
ri oldugunu lutfen beyan buyuran Hakk'a sat ve onun mukabilinde gozler 
gormedik ve kulaklar isftmedik saglam bir rmilku al! 

902. Hie eger senin yolunuthir §ek ve reyh vurursa,, enhiya tacirlerini sened yayl 

Ve eger "Benim bu cismim ve mal ve mulkiim mahsustur ve mev'ud olan 
saglam miilk ise gayr-i mahsustur. Binaenaleyh mahsusu gayr-i mahsuse 
nasil feda edeyim?" diye senin Hakk'a giden yolunu bir sek ve subhe vu- 
rursa, beserin akilhlari oldugu fiilleriyle ve eserleriyle mahsiisen zahir olan 
enbiya ve onlann eserleri olan ehassu'l-havas evliya tacirlerini kendine se- 
ned ve vesika yap ki, onlar mahsusti gayr-i mahsuse sattilar; ve mahsusu 
gayr-i mahsuse satmak suretiyle yaptiklan ticaret netlcesinde onlarda nasil 
bir kudret ve tasarruf hasil oldugunu his goziiyle gor de, §ek ve §ubhe §ey- 
tanini kalbinden kov! 

903. Q §ehin§ah onlann hahhni o kacLar ziyade etti hi, dag onlann yukunii cek- 
mekte hadir olmaz. 

saadetlilerin mahsusti gayr-i mahsuse satmalan ve feda etmeleri yuzun- 
den §ehinsah-i mutlak olan Hak Teala hazretleri onlann bahtim ve devletini 
ve kudret-i tasarruflanni o kadar ziyade etti ki, daglar bile onlann yukunu ve 
azametini yuklenmeye, kadir olmaz. Nitekim onlann bu ticaretleri neticesinde 
her birerlerinden turlu mu'cizeler ve turlu kerametler sadir oldu ve his gozle- 
riyle de gdruldii. ' 



f*>LJI j 3*>LaJI Up { j!^^> c~>**j\ jU*^- j>-^ ^% jtif Jb-! J^\ V*i 

^~~*-<j» -As- 1- -k-l j jl -i^Ayr ^j> -up <d)l ^j J^j .J!j\ dy-j&- <f>- jjl *£ OU^- 



°$m> 



MESNEVf-i §ERtF SERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Mustafa (a.s.v.)m muhabbetinden dolayi Bilal'in Hicaz'in hararetinde o 

kushik vakitlerinde "Ahad, Ahad!" demesinin kissasidir, Ciihudluk 

taassubundan dolayi onun efendisi Hicaz giine§inin oniinde ona diken 

dali ile vururdu. Oyle ki Bilal (r.a.)m cisminden diken yarasindan dolayi 

kan fiskinrdi. Ondan onun kasdi olmaksizin "Ahad, Ahad!" sadasi 

cikardi. Nitekim onun gayri olan derdlilerden kasidsiz nale gikar. Zira 

ask derdinden dolmus idi. Fir'avn'm sihirbazlan ve Cercis ve onlarin 

gayri olan sayisiz ve hesabsiz kimseler gibi. Diken acismin def i 

ihtimamina medhali olmadi 



Stret-i Halebiyye'de mezkurdur ki: "Bilal-i Habesj (r.a.) ewelce yahudiler- 
den Umeyye b. Halef in kolesi idi. Miisluman oldu. Efendisi olan yahudi bu- 
na kizdi ve dovmeye basladi; ve Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) gecerken Umeyye 
b. Halef in Hz. Bilal'in gogsu iizerine gayet buyiik bir kaya koyup ta'zib etti- 
gini gordii. yahudiye "Allah'tan korkmuyor musun? Bu fakire yaptigm ne- 
dir?" buyurdu. Yahudi Hz. Siddik'a cevaben: "Onu sen ifsad ettin. Gdrdugiin 
seyden onu kurtar bakalim!" dedi. Hz. Siddik buyurdu ki: "Benim bir zenci ko- 
lem var. Bundan daha ding ve senin dinine de kavidir. Onu sana vereyim, sen 
de bunu bana ver!" Yahudi "kabul ettim. senin olsun!" dedi. Hz. Siddik onu 
verdi. Hz. BilaTi aldi ve azad etti. Fakat Ata ve Dahhak'in Ibn Abbas (r.a.)den 
vaki' olan rivayetlerine gore miisrikler Hz. Bilal'i ta'zib ederlerdi. Cenab-i Bi- 
lal "Ahad, Ahad!" derdi. Resul-i Ekrem hazretleri oradan gecerdi. "Ahad ya'ni 
Allah Teala sizi kurtarsm!" buyurdu. Sonra cenab-i Siddik'a buyurdu ki: "Al- 
lah yolunda Bilal ta'zib olunuyor." Cenab-i Siddik Resul-i Ekrem Efendimiz'iri 
muradini anladi. Evine dondu. Bir batman agirhgindan altin aldi. Dmeyye b. 
Halef e geldi ve: "Bilal'i bana satar misin?" dedi. da: "Evet, satanm!" dedi. 
Onu satm aldi ve azad etti. Binaenaleyh raviler hadisenin vukaunda ittihad ve 
bedeide ihtilaf etmislerdir. Hz. Fir efendimizin beyanat-i aliyyesi kesfe miiste- 
nid oldugundan Bu Mesnevi-i §enfde bu ihtilafi fasl etmistir 

"Cercis", Ravzatu's-Safa' nm beyanina gore Filistin cihetinde mukim ve 
Isa (a.s.)in ashabi olan Havariyyun'un §akirdlerinden gayet zengin bir zat 



<™^ 



AHMED AVNl KONUK 

idi; ve Nasara'dan birgok kimseler ona tabi' olup dinlerini gizli tutarlar idi. 
Kendisi Beni-tsrail peygamberleri gibi niibuwet-i ta'rifiyye sahibi ve isa 
(a.s.)in §ertatini takviye eden bir peygamber idi. Musul civannda hukiimran 
olup "Eflun" isminde yaptiklan bir puta tapan zalim padi§ah tarafindan tiirlti 
turlu i§kencelere ma'ruz birakildi; Ve mevt-i suri ile §ehid edildigi halde Hak 
Teala mu'cize olarak tekrar onu dort def a diriltti. Bu mu'cizeleri goren o za- 
lim hiikumdar ve tebeasi onu sihirbaz addedip iman etmediler. Hak Teala on- 
lan bir buluttan ates. yagdirmak suretiyle helak etti." Tafsili Ravzatii's-Sa- 
fa'da ve tefsir kitablannda miinderigtir. Fir'avn'un sihirbazlan hakkindaki is- 
kence ve azab ise Kur'an-i Kerim'de ve tefsir kitablannda miinderigtir; ve bu 
Mesnevi-i §erif in III. cildinde de gegti. 

Imdi burada ukul-i ciiz'iyyenin idrakden aciz kaldigi bir hal vardir. da 
budur ki: Bir kimsenin cismine bu kadar siddetli i§kence yapildigi halde o aci- 
lara nasil tahammul eder? Cevaben deriz ki: Bunun sirn sure-i Hadid'de va- 
ki' ^>\j^\ *l» 'j* syhiij CLj\ *j A&>i L-u <J jj^s. '^Z <~>s** (Hadid, 57/13) ya'ni 
"Mu'minler ile' munkirler arasina bir duv'ar dikildi ki, o dUvarm bir kapisi var- 
dir; onun ic yiiziinde rahmet vardir ve dis. yuzii azab cihetindendir" ayet-i ke- 
rimesidir. Munkirler mu'minlere azab ve iskence yaparken onlara aci hisset- 
tirerek intikam aldiklanni zannederler. Zahiren boyle goriinur. Fakat 
mu'minler o zalimlerin igkencelerinden elem ve aci duymazlar. Belki bir zevk 
ve lezzet duyarlar. Nitekim bircok mu'minlerin olurken oliimden lezzet duy- 
duklanm soyleyerek oldukleri gdrulmiis. ve isMlmis. ve hayret edilmistir. t§te 
Bilal hazretlerinin ve Fir'avn'in sihirbazlarimn ve Cercis (a.s.)in hali de bdy- 
ledir. Fakat munkirler kendi cisimlerinde duyduklan aciyi onlara dahi duyur- 
duklanm zannederler. Bu beyanat hurafat degildir. Belki Allah Teala'mn bu 
alem-i tabiatta gosterdigi bir harikadir. Tatmayan bilmez. 

904. niilal ieni Kara feda ederdi. Onun efendisi te'dtb i$in onu doverdi. 

BilaM Habe§i (r.a.) cism-i serifini a§k-i MuhammedT ugrunda diken da- 
h darbelerine feda ederdi; ve efendisi olan Umeyye b. Halef kendi fikrince o 
hazreti te'dib icjn o diken dali ile doverdi. 

1 905. ^Berdi ki: "CNifin. sen <S%hmed'i yad ediuorsun? Jena kolesin. Henim 
dinimin miinhirisin 1 ." 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

yahudi Hz. Bilal'i doverken derdi ki: "Sen nicm muslumanlann peygam- 
beri oldugunu da'va eden Ahmed'in adini aniyorsun? Demek fena kolesin. 
Benim dinimin de mimkirisin!" "Bende-i bed", hitab olursa "ey" edat-i nida- 
si mahzuf olup "ey fena bende!" demek olur. Sifat oldugu takdlrde "bende-i 
bed!" takdirinde olup ya-yi hitab mahzuf olur. 

906. O guneste ona Aiken He vururdu. O iftihar i$in "£%hadl" derdi. 

yahudi Hicaz'in o kizgin giine§i altinda Hz. Bilal'e diken dali ile vurur- 
du. Hz. Bilal ise iftMr icm ya'ni "Benim tevessiil ettigim din all bir dindir. Bu 
yuzden cektigim eiem ve me§akkat ile iftihar ederim!" demek ma'nasmda ola- 
rak "Ahad!" derdi ve vucud-i §erifine batan dikenlere kar§i lakayd kahrdi. 

907. Uiatta ki, Siddik o taraftan acele gecti. O "<5%had!" soylemek onun ku- 
lagina gitti. 

Hatta ki, Ebu Bekr es-Siddik (r.a.) Hz. Bilal-i Habe§i'nin ddvuldtigii taraf- 
tan acele bir surette gecti. Hz. BQal'in "Ahad, Ahad!" diye bagirmasi cenab-i 
Siddik'in kulagma gitti. 

Lii sjy t cJIj^ Jb-I d\j Up jj Ji J-i •_-»! jt j\ *~i^ 

908. Onun gozii su, gonlii elem doldu. O "<5%had"den asina kokusu huluyordu. 

Hz. Siddik bu "Ahad" kelimesini i§ittigi vakit gozleri ya§ ile doldu ve ra- 
kik olan kalb-i §erifi de elem ve keder ile doldu. Zira o hazret bu "Ahad" ke- 
limesinden bir bildik ve a§ina kokusunu buluyordu. 

909. Ondan soma onu ienha gordu. V^asihat verdi. ^Dedt ki: "Ciihudlardan 
i'iikadi gizli tut!" 

Bu tesaduften sonra Hz. Siddik, Bilal-i Habe§i hazretlerini yalniz gordti ve 
ona nasihat verdi. Buyurdu ki: "Sen §imdi bir yahudinin kolesisin. Hur degil- 
sin. Yahudiler arasmdasm. Binaenaleyh i'tikadmi yahudilerden saklaf" Bu 
beyt-i §erifte rminkirler ve miinafiklar arasmda bulunan bir mii'minin i'tikadi- 
m saklamasi lazim geldigine i§aret buyurulur. 



^p, 



AHMED AVNt KONUK 

910. "Sim hilicUir; muradi gizli tut!" 'Deli: "6y /lumam.' Diuzuruncla tovbe 
m] ettim!" 

Hz. Siddik nasihata devam edip buyurdu ki: "Hak Teala hazretleri insanin 
batinim ve sirnm bilicidir. Muradim miinkirlerden gizli tut!" Hz. Bilal buyur- 
du ki: "Ey buyuk ve himmeti alt olan zat-i §enfl Senin nasihatiru kabul ettim 
ve hareketimden riicu' ettim." "Kam", murad ve maksud; "humam" biiyuk 
kimse ve himmeti all olan demektir. Bu beyt-i §erifte "tevbe"den murad, onun 
ma'na-yi liigavisi olan riicu'dur; yoksa §er'i tovbe degildir. Zira tovbe-i §er'i 
muhalefetten riicu'dur; ve Hz. Bilal ise azimetle hareket etmi§tir; ve azimet 
taat-i kamile muhalefet degildir. Binaenaleyh Hz. Siddik'in nasihati "Azimet- 
ten vazgeg, ruhsati ihtiyar et!" demek olur. 

911. ^afka bir gun erkenden Siddik acele bir i§ icin o iarajian giiii. 

912. ~%ine S^nad"in ve (liken darbimn yarasim i$itti. Onun gonliinden soz ve 
§erar parladi. 

Hz. Siddik yine Hz. Bilal'in "Ahad!" diye bagirdigim isitti ve efendisinin 
dahi yine on diken dalinin darbeleriyle doverek viicud-i §erifini yaraladigim 
duydu. hazretin kalb-i §erifinden hararet ve ate§-i as,k ve kivilcimlar parla- 
di. "§erar" kivilcimlar demektir. Burada hararetle gikan ahlardan kinayedir. 

913. ^fiine ona nasihat verdi. yine tovbe eiti. iS%§k geldi. Onun tovbesini yedi. 

Hz. Siddik yine cenab-i Bilal'e i'tikadini yahudilerden saklamasi igin nasi- 
hat verdi. hazret dahi i'tikadini izhardan tovbe etti. Fakat onun kalb-i se- 
rifine a§k-i Muhammedi ve a§k-i Ahadi miistevl! oldugundan bu a§k onun 
tovbesini ve riicu'unu gignedi ve yuttu. 

-Li j\j~> j\ «bjj j\ C-JIp -Li jL— J JatC ^jtj Oj^S 4jjJ 

914. n^u nevi'den tovbe etmek cok oldu. aktbet tovbeden bvzar oldu. 



csgp^, 



Agpr MESNEVM SERlF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 






"Nemat", yol ve tank ve nevi' ma'nalannadir. Ya'ni, Hz. Bilalln ask ga- 
lebesiyle bozdugu tovbeler 50k def a vaki' oldu. hazret akibet boyle sonu 
gelmeyen tovbeden dahi bizar oldu ve "Ahad, Ahad!" nidasim artik yahudi- 
ler arasinda nig gekinmeksizin izhar etti ve kendisine yapilacak iskenceleri de 
hice saydi. 

915. Ja$ eiii, teni helaya kslwn etti. Vdi ki: "Gy Muhammett By iovhele- 
rin ctii§mani! 

Binaenaleyh i'tik&dim yahudiler arasinda izhar etti ve cism-i serifini de 
onlann yapacagi iskenceye ve azaba teslim etti de dedi ki: "Ey Muhammed 
(a.s.v.) ve ey ask-i ilahiye karsi vaki' olan tovbe ve rucu'larm diismam! Re- 
sul-i Ekrem Efendimiz'e "tovbelerin diismanr buyurulmasimn sirri Fihi Ma 
Fih'm 27. fashnda soyle buyurulur; 

"Cenab-i Mustafa (s.a.v.)e birisi gelip: "Ben seni seviyorum!" dedi. Bu- 
yurdular ki: "tleri gel ki, ne soyluyorsun?" Yine: "Ben seni seviyorum!" dedi. 
Buyurdular ki: "Dikkat et ki, ne soyluyorsun?" Yine: "Ben seni seviyorum!" 
soziinii tekrar etti. Buyurdular ki: "§imdi sebat et ki, seni kendi elin ile oldii- 
recegim! Vay senin haline!" Zaman-i Mustafa (s.a.v.)de birisi gelip dedi: 
"Ben bu dini istemiyorum. Vallahi, istemiyorum. Bu dini geri al! Senin dini- 
ne girdigim giinden beri bir gun rahat etmedim. Mai gitti, zevce gitti, evlat 
gitti, hurmet kalmadi!" Cevaben buyurdular ki: "Hasa ki, bizim dinimiz onu 
kokunden ve dibinden koparmadikca ve hanesini supiirmedikge ve onu 
b/>Ji i\LZ u (Vakia, 56/79) [ya'ni "Ona tarn bir surette temizlenmis olan- 
lardan baskasi el siiremez"] ayet-i celilesi mucibince tathir etmedikge gittigi 
mahalden geri gelsinPO nasil bir ma'suktur ki, sende nefsine olan muhabbe- 
tin bir kill baki kaldikga cemalini sana gosterir? Ve sen onun yolunda kendi- 
ni feda etmedikge nasil onun layik-i visali olursun? Ma'suk yiizimu goster- 
mek igin bi'1-kulliyye kendinden ve alemden bizar ve kendine dusman olman 
lazimdir. Bir gdniilde karar eden bizim dinimiz onu Hakk'a isal etmedikge ve 
onu bi-luzum olan §eylerden ayirmadikga ondan el gekmez ilh..." 

jji Jiib \*£ l^f \j o.y y j j, J* Aj <Jj u* J ^ 

916. u 6t/ henim tenim ve ey henim damanm senden Ma olan! Ona tovbe stjj- 
mah. nerede olur?" 



^ 



AHMED AVNi KONUK 

"Ey benim cismim ve butun damarlanm senin astondan ve muhabbetin- 
den dolu olan Muhammed (a.s.)! Boyle a§k ile dolu olan o cisme nasil tovbe 
sigar?" 

^ ^y? **y~ -^ ^Lp- jt f£ ^Jjii J^ J cri uO L> ^y 

917. "Hlundan sonra tovbeyi aonulden pkarayttn! ^Tiuld hayahndan nasil tov- 
be ederim? 

"Huld", daim ve baki olmak demektir. "Hayat-i huld", hayat-i ebediyye 
ma'nasina olup, ask-i itahi ile ruhani olan ya§ayistan kinayedir. Ya'ni, "Bun- 
dan sonra tovbe etmek fikrini goniilden cikarayim! Zira ruhani olan zevkli bir 
yasayistan nasil tovbe ederim?" 

918. *JAsh kahhardir ve ben askm makhuruyum. Siskin surundan seker mbx 
taUi oldum." 

"Ask cismani ve nefsani olan hayati ve yasayisi kahredicidir; ve o ask be- 
nim cismani ve nefsani olan sifatlanmi kahretmis ve sifat-i ruhaniyyetimi iz- 
har etmistir. Binaenaleyh ben askin suret-i cismaniyyemde vukua getirdigi 
§urdan ve kargasaliktan dolayi seker gibi tatli oldum ve ruhani bir yasayis 
igine daldim." 

:>la ^\jff- UxT *£ f^ *%■ ja il JjJf ij\ y J^i ^IT Sj) 

919. €y sert riizQar! Senin oniinde soman capiiyiim. IJen nereye dusecegimi 
ne bilirim?" 

"Tiind bad", ya'ni "sert ruzgar"dan murad, Resul-i Ekrem Efendimiz'in 
askdir. Ya'ni "Ey sert riizgar gibi olan ask-i Muhammedi! Ben senin huzu- 
runda bir saman copii gibiyim. Sen estigin vakit beni nerelere gotiirecegini ve 
nerelere dusecegimi bilemem." Nitekim hadis-i serifte i*ii s^ J "***/ <J& 
U*!j \j£> t.\^j jiS ^\>)\ ya'ni "Kalb sahrada bir kus tiiyii gibidir; riizgar onu is- 
tedigi gibi icjne ve disma oevirir" buyurulur. 

f J^ur* <£*>)& \S*&* f pij* jJ^ / (J^* J? 

920. "fiereh hilalim, yerek HZilaVim, ko§anm; senin giinesinin muhiedisi du- 
rum!" 



*<&$&> 



MESNEVt-t SERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Ister hilal gibi incecik olayim, ister iri cisimli Bilal olayim, sana tabi' olup 
kosanm! Senin giines gibi olan ruh-i kiilli-i Muhammedi'ne iktida ederim ve 
ay giinesin etrafinda kostugu gibi nur ahp kosanm." 

921 . £%yin irilik ve zayiflihUe ne isi vardir? $otye ffhi fliinesin arkasintla kosar. 

Mesela ay ister bedr halindeki gibi buyiik ve ister hilal halindeki ince ve 
kuguk olsun onun biiyiikluk ve kiicukluk ile ne miinasebeti vardir? Onun 
vaz'iyyet-i halkiyyesi golge gibi giinesin arkasinda kosmak ve devir etmek- 
tir; ve bu devri esnasinda her bir vaz'iyette ondan nmnalmaktir. 

922. Dier him hi, hazaya hir harar verir, ken&inin hiyujtna isiihza eder. 

"Ris-hand", vasf-i terkibi olup "sakala guliicu" demektir ki, istihzadan ki- 
nayedir (Bahar-i Acem). "Seblet", "biyik" ma'nasina olup "seblet hod rig- 
hand kerden" demek, kendisiyle istihza etmek ve kendini maskara etmek de- 
mek olur. Bu beyt-i serifte ask kaza-yi ilahlye tesbih buyurulmustur. Ya'ni, 
askin hiikmii ve te'siri altmda zebun olan kimse, kaza-yi ilahi neticesinde 
maglub ve zebun olan kimseye benzer. Nitekim kaza-yi ilahiye karsi her kim 
sebat etmek ve onunla pencdesmek isterse kendisi ile istihza eder. 

923. 'iRuzcjcir oniinde hir saman yapragi, soma karar, ha! TSir hiyamei, soma 
is kas&i, ha! 

Ya'ni, ask ve kaza-yi ilahi bir sert riizgar gibidir. tnsan dahi bunlann 
oniinde bir saman gopii gibidir. Sert riizgar essin, sonra da saman gopii ki- 
mildamayarak yerinde dursun! Bu olur mu? Mesela kiyamet kopsun, sonra 
da o kiyamet kansikligi arasinda bir insan kendinin hususl bir isi ile mesgul 
olsun! Bu miimkin mi? Iste ask dahi sert riizgar ve kiyamet gibidir. Ask gel- 
digi vakit insan kendine malik olmaz. 

924. (JAshm elinde dacjarah i$inde kediyim. ^Hir dem askin yukansmda ve hir 
clem asafjisindayim." 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ben askin elinde dagarcik igine konulmus. bir kedi gibiyim. O dagarcik 
agzt bagli oldugu igin icjndeki kedi di§anya gikmak arzusuyla bir an tirma- 
mp dagarcigin yukansina ve agiz tarafina gikar. Ve bir an dahi a§agisina ve 
dip tarafina iner; ve asla disanya gikamaz; girpinip durur. Ben de bu halde- 
yim. Bu asktan siynhp cikmak istedigim halde bir tiirlii c/ikamam; cirpimr 
dururum." 

925. "O heni ha$min etrafina donduriir. CNe alhnda dram tutarvm, ne de iis- 
tiinde!" 

"Ben ask dagarcigimn icmdeyim. dagarcik beni gah bas tarafina dondu- 
riir. Agzi ve bas tarafi kapali oldugu igin cikamam. Gah alt tarafina cevirir. 
torbanin dibine diiserim. Velhasil o dagarcigin ve torbamn ne altinda ve ne 
de ustiinde asla karanm ve sukunetim yoktur!" 

926. <M$iklar $edul sele diismuslerdir, askm hukmune gonul koymuslardir. 

Ask §iddetle akan bir sele benzer. Asiklar bu selin igine du§musterdir. Bu 
kuwetli ve siddetli selin iginden gabalayip gikamazlar. Binaenaleyh askm 
hukmune razi olup kendilerini o akintiya birakmislardir. 

927. c D'6nme yerinde degirmen ia§v fltbij gece ve gilrdiiz kararsiz donucu ve na- 
le edicidir. 

"Medar", donme yeri demektir, "devr" masdanndan ism-i mekandir. 
Ya'ni, asiklar donme mahallinde olan degirmen tasi gibi kararsiz ve durmak- 
sizin donucii ve nale edicidir. 

928. Onun doniisu irmak arayicdara sahUdir. Diattd kimse demesin hi, o ir- 
mak rakiddir. 

"Cuy", irmak; "cu", disten masdannm emr-i hazmdir. "Cuy-cu" vasf-i 
terkibi olup, "irmak isteyici ve arayici" demektir, "cuy-cuyan" bu vasf-i ter- 
kibinin cem'idir. Zira "irmak arayici" zt-ruh oldugundan cem'i kaideten 



°^P5° 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 < 

"an" ile gelir. Ya'ni, a§k akici bir irmak ve a§igin viicudu da irmaktan gelen 
su ile donen degirmen ta§i gibidir. Binaenaleyh a§k lrmagimn viicuduna de- 
lil ve §ahid arayicilar o agigin degirmen ta§i gibi viicudunun donu§unii gor- 
sunler. Bu donusu goren kimseler demesinler ki, o irmak rakid ve durgun 
bir haldedir. 

oh Jij* v^>> J>*£ uyf j- 5 U yr y <_<->. <J £ 

929. 6ger sen pusuda irmaai qormuyor isen, disanya mensub olan dolabtn donu- 
sunii aor! 

Eger sen pusuda ve batinda olan ask irmagini gdrrmiyor isen, disanda ve 
zahirde dolap gibi donen asigm cismini ve manzume-i §emsiyyelerin seyya- 
relerini gor! 

* y Lfbhh ^ ^ ^ JJ 1 b ^ 3>f ^~~* <Jj\J Cij>r 

930. jVlademki ondan felege hir karar yoktur, ey aonnl, yildtz aibi hir rahat 



arama: 

Mademki o ask irmagindan carh-i felege ve ecram-i semaviyyeye bir ka- 
rar ve siikunet yoktur, ey cisim icinde hareket-i daime halinde bulunan go- 
null Sen dahi yildizlar ve ecram gibi bir rahat ve siikunet arama ve isteme! 
Zira bunun imkam yoktur. Beyt-i Hz. Fir: 

f- h^y* j^ j* l ^j °j'j' lt* ^y*" aJ ^ »jli^l j^-*-* v** <UA °j^4 d* ^^y 4 -»-* 

"A§k hangerinden paralanmi§ olan gonul, biitiin gece yildiz gibi donmektedir. 
Benim uykum serke§ olan ma'§ukumun seherinden avare olmu$tur. " 

931. Sger data hir el vurur isen ne vakii hirakir? Dier nereye ittisal yafsan 
keser. 

"Dal"dan murad, fer' olan viicud-i izafldir. Ya'ni, ey kimse! Eger sen bu 
vucud-i izafi aleminde asl-i hakikatin fer'i olan bir cisme ve surete a§ik olup, 
ona el uzatir isen o asl-i hakiki gayretinden dolayi ne vakit seni kendi hali- 
ne birakir? Her nereye ittisal ve irtibat peyda etsen, o ittisali ve irtibati keser 
ve kopanr. 



<^^> 



AHMED AVNl KONUK 

932. €fjer sen kaderin tedvuini gormuyor isen, anasirda kaynayisa ve ddnu§e hakl 

Eger sen bu alem-i kesafette ve cismaniyette kader-i ilahtnin tedvirini ve 
tasarrufunu basiret gozu ile gormiiyor isen, his gozii ile anasir-i basitanm 
birbirlerine kar§i olan def ve cezb gibi ddnuslerine ve kaynayisjanna ve ta- 
amiil-i kimyeviyyelerine bak! 

933. „£«•£ hi o ha§ak ii kefin doniisleri serefli olan denizin kaynayismdan ohxr. 

"Qoreop" ma'nasina olan "hasak ile anasirdan miirekkeb olan suver-i ke- 
sifeye ve "kopiik" ma'nasina olan "kef ile de ecsami terkib eden anasir-i ba- 
sitaya isaret buyurulur. "§erefli deniz"den murad, asktir. Ya'ni, ecsam-i mii- 
rekkebenin ve onlan terkib eden anasir-i basitanin doniisleri ve hareketleri ve 
taamiil-i kimyeviyyeleri, serefli olan a§k deryasimn kaynayismdan olur. Zira 
her birisi kendi asillan olan viicud-i hakiMye vasil olmak isterler. Nitekim I. 
cildin bas tarafmdaki 4 numarah beytte ^yt- > . j*y- J^> ji jA*^ £ ^ /> 
J*-y- J-^j j^jjj ya'ni "Kendi aslindan uzak diisen her bir kimse tekrar ken- 
di vaslmin zamamni arar ve ister" buyurulmus, idi. 

934. Uiurusda serqerdan olan riizqan gorf Onun emrinin onunde denizi kay- 
namada gor! 

. "Huru§", cagirma, bagirma, samata; "sergerdan", basi donmiis ve sersem 
demektir. Ya'ni, ugultu ve guriiltii ile eserek oniine gelen seyleri devirmek 
hususunda kendisinden gecmis ve sersem olmus olan riizgan ve Hakk'in em- 
rinin oniinde biiyiik daigalar ile kabanp kaynayan denizi gor. 

935. fiiines ve ay hiiyuk degirmenin okuzudur, Strafi donerler ve hifzederler. 

Girnes ve ay fezada biiyiik degirmen mesabesinde olan bir manzumenin 
iki dkuziidiir. Giines kendi mihveri etrafinda veyahud fezada kendi tevabi'i 
olan seyyarat ile beraber kendine mahsus olan bir mihverde doner ve cazibe- 
siyle o seyyarati fezaya firlamaktan hifzeder. Ve ay dahi arz etrafinda hem 
kendi mihveri etrafinda ve hem de arz ile beraber giinesin etrafinda doner ve 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 



arz uzerinde heniiz fennin ke§fedemedigi muhafaza i§lerini goriir. "Haras" 
biiyiik degirmen ma'nasinadir (Burhan) . 

936. ^tliizlar dahi hane hane h.o§arlar. Uier hir sail ve naksin merkehi olur- 
lar. 

Bu beyt-i §erif ilm-i niicum nokta-i nazanna gore beyan buyurulmu§tur. 
"Yildizlar"dan murad, arzin haricinde kalan manzume dahilindeki ecramdir 
ki, bunlara on iki burctan ayn ayn haneler tahsts olunmu§tur. llm-i niicum 
erbabi bu ecramdan her birinin bu burg hanelerine tesadiifunden bir hiikiim 
cikanriar; ve bu ecramdam her birinin bir tabiati ve hassiyeti vardir. Ecramin 
isimleri ve hassiyetleri ve hanelerin isimleri atideki cedvelde hulasaten goste- 
rilmistir. 



l-Tabiatlarve 
hassiyetler 


2-Nuhusete 
maildir 


3-Sa'd-i 
asgar 


4-Nahs-i 
ekber 


5-Sa'd-i 
ekber 


6-Nahs-i 
asgar 


7-Sa'd-i 
asgar 


8-Miimtezic: Sa'd ile 
sa'd nahs ile nahs 


2-Ecramin isimleri 


Giines. 


Ay 


Ziihal 


Miisteri 


Merih 


Zuhre 


Utarid 


3-Asli haneleri 


Esed 


Seretan 


Delv- 
Cedy 


Kavs- 
Hut 


Hamel- 
Akreb 


Sevr- 
Mlzan 


Siinbule- 
Cevza 


4-Vebal hanesi 


Delv 


Cedy 


Esed- 
Seretan 


Cevza- 
Sunbule 


Sevr- 
Mizan 


Hamel- 
Akreb 


Kavs-HQt 


5-§eref hanesi 


Harael 


Sevr 


Mtzan 


Seretan 


Cedy 


Hut 


Sunbtile 


6-Hubut hanesi 


Mizan 


Akreb 


Hamel 


Cedy 


Seretan 


Sunbtile 


Hut 



Ya'ni, fezada yildizlar burclarda hane hane kosarlar ve devir ederler. Her 
bir sa'din ve ugurun ve nahsin ve ugursuzlugun merkebi ve mazhan olurlar. 

937. Uiey! jreleflin yilclizlan Qer$i uzakhrlar ve senin havassin kahil ve gev 
§ek ayakhdir. 

"Hey", tenbih ve ihtar kelimesidir. Ya'ni, hey, efendi! £arh-i felegin yil- 
dizlan gergi uzaktirlar ve senin bu havass-i hamse-i zahiren ve batmen o 
yildizlann ahvaline vakif olmak hususunda tenbeldir ve gev§ek ayaklidir. 



^P 5 



AHMED AVNl KONUK 

tsmail-i Ankaravi (k.s.) hazretleri bu beyti §6yle ikinci bir vecih ile de ter- 
ciime buyurmuglardm "Hey! Eger ki, felegin yildizlan devir ediyorlar ise se- 
nin havassin dahi kahil ve gevsek ayakli midir?" Ya'ni carhri felegin yildiz- 
lan burctan burca ve hane hane donuyoriar ise senin bes, zahir ve bes. ba- 
tm olan havassin dahi tenbel midirler? Ve devir hususunda gev§ek ayakli 
midirlar? Onlann devri ve hareketi yok mudur? Hayir! Onlar da devir et- 
mektedirler. 

938. ^Bizim. goz ve kulak ve akil yddizlarirmz gece nerededirler? Ue uyamk- 
likta nerededirler? 

Gormiiyor musun, bizim nurlanyla yildizlara benzeyen goz ve kulak gibi 
havass-i hamsemiz ve akil ve fikir gibi havass-i batinemiz gece uyku vaktin- 
de nerededirler? Onlar uyku zamamnda bu alem-i kesafetten alakalanm ke- 
sip hayal ve rii'ya alemine dalarlar; ve o alemin suretlerini goriir ve seslerini 
isitirler ve o alemin ahvaline gore dusuniirler. Giindiiz ve uyaniklik zamamn- 
da dahi o alem-i hayalden bu alem-i kesafete donerler. Bu alemin suretlerini 
goriir ve seslerini isitirler ve bu alemin ahvalini dusuniirler. Binaenaleyh on- 
lann da bu suretle donu§leri ve hareketleri vardlr. 

939. £}ah vised sa'di ve gonul hoslujiju icindedir, gah firak ve hi-husluk nahsi 
icindedir. 

Ya'ni, havass yildizlanmiz dahi burclarda hane hane ko§arlar ve devir 
ederler. Ba'zan matliiblanna ve muradlanna vasil olmak saadeti icindedirler; 
ba'zan muradlanndan aynlik sebebiyle §iddet-i gamdan kendilerinden geg- 
mek nahsi ve ugursuzlugu igindedirler. 

940. jfelecjin ayi mddemki bu donmeh icindedir, gah kamnhk ve bir zaman ay 
dmliktir. 

Ya'ni, felegin suri olan ayi mademki bu donme hali icindedir, bir tarafi 
ba'zan giinesten ziya alamamak suretiyle karanliktir ve bir zaman dahi ziya 
almak suretiyle aydinhktir. Bunun gibi bizim viicudumuzda suri ay gibi don- 
me hali icinde bulunan kalbimiz dahi, ba'zan bir yuzii haMkat giine§i tarafi- 



GWgO 



MESNEVM §ERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

na muteveccih olup nur alir ve ba'zan dahi bu alem-i kesafet ve keserat ta- 
rafina muteveccih olup zulmet-i tabiiyye icmde kalir. 

941. Qah bal ve silt ffbi bahar ve yaz, gah kann ve zemherinin siyasei manal- 
fcfcr. 

Kure-i arzin yuzu dahi bu donmek sebebiyle ba'zan bal ve sut gibi tath ve 
yumusak baharin ve yazm. ve ba'zan dahi kann ve zemherinin siyaset icra 
ettigi mahaldir. Ya'ni sath-i arz ba'zan tecelliyat-i cemaliyye-i Hak ile latif ve 
ba'zan dahi tecelliyat-i celaliyye-i Hak ile korkunc, bir hal ve manzara iktisab 
eder. Arz mesabesinde olan cism-i beser dahi boyledir. Bir vakit bahar ve yaz 
mesabesinde olan genctigin ve bir vakit dahi kis mesabesinde olan ihtiyarh- 
gin meclasidir. 

942. uMddemki kiilliyat onun oniinde fop aibidir, onun cevganinin musakhan 
ve secde edicisulir . 

"Sahra", zebun ve mutt' ve musahhar demektir. "Secde-kiin", vasf-i ter- 
kibidir, "secde edici" demek olur. Bu beyt atideki beytin miibtedasidir; ve atl- 
deki beyit bunun haberi ve mutemmimidir. Ya'ni, ey kimse! Mademki, ec- 
ram-i semaviyye ve arzin hey'et-i mecmuasi gibi kiilliyat takdirat-i ilahiyye- 
nin tasarrufu oniinde top gibi gelinmektedir ve Hakk'in kudret gevgamnm 
muti'i ve secde ve serfuru edicisidir; 

943. By goniil, sen ki, bu yuz binden bir ciizsiin, onun hiikmiiniin oniinde nasd 
kararstz olmazsm? 

Ey goniil! Sen bu manzume-i §emsiyyeyi teskil eden giine§, ay, seyyarat 
ve unsuriyyat gibi mevaddin mesela yuz binde birisin, senin kiilliyatin olan 
bu esya Hakk'in kudreti ve hiikmii altinda top gibi gelinip dondiigii ve bi-ka- 
rar oldugu halde sen onun hiikum ve kazasimn oniinde nasil siikunet icinde 
kalabilirsin? §ubhe yok ki, senin her bir saniyen ve dakikan Hakk'in birbiri- 
ne benzemeyen tecelliyati altinda zebundur. 



< ^P 3 



AHMED AVNl KONUK 

944. Gmirin hukmiinde bir binek hayvam flihl gah. ahtrda napis ve fldh yezme 
yerinde oil 

"Siitur", binek hayvani; "mesir", ism-i mekan olursa "gezme mahalli", 
raasdar-i mtmi olursa "gezmek ve seyr etmek" demek olur. Ya'ni, ey gonul! 
Madem sen kudret ve tecelliyat-i Hakk'in esirisfn, binaenaleyh o emir-i haki- 
kinin hiikmu altinda bir binek hayvani gibi ol! Isterse o seni bu alem-i tabiat 
ahinnda habseder, isterse yulanndan tutup seni ruhaniyet aleminde gezdirir. 

945. Uahtaki seni bir $iviye baglar, baglanmts oil Uaktaki pozer, sxprm/tct oil 

Ey gonul! Kaza-yi ilahi seni bu alem-i surette bir kayid ile mukayyed ki- 
larsa, bilki bu bag kaza-yi ilahldir. Kurtulmak igin beyhude cabalanma! Vak- 
taki seni tabiat ve suret bagmdan cozer, git ve sigta ve serbest ol! Fakat bu 
sicrayista egrilik yapma! 

946. Qunes felehie egri si$rarsa ham yiizliiluk i$inde ona kusuj verir. 

Cenab-i Mevlana efendimiz bu beyt-i sertfte kiisuru eski ulemamn kavli- 
ne gore beyan buyurmuslardir. Zira zaman-i seriflerinde hukema arasmda 
meshur olan fikir bu idi. Mesnevi-i §erifte Hz. Fir efendimiz meslek-i altleri 
usul-i dinden olmayan fikirlerde kavl-i meshura muhalefet etmemekdir. Ve 
eski hukema, "kiisuf", gunes ile ayin "re's" ve "zeneb ukdeleri"nde dakika-i 
vahide iizerinde ictima'i vaktinde olur, derler. Ve bu vaz'iyet giinesin egri ha- 
reketi telakki olunur idi. Cenab-i Fir efendimiz atideki beyt-i seriften anlasila- 
cagi iizere adet-i seniyyeleri mucibince "zeneb ukdesi" ma'nasindan insanla- 
nn egri hareketlerme intikal buyurmuslardir. Binaenaleyh Mesnevi-i §enfte 
eski hukemamn kavlinin zikri cenab-i Mevlana efendimizin bu fikirde olduk- 
lanna delil olamaz. Zira III. cildin 26 numarasina miisadif olan OLiubo ^ u 4j i 
jiji **f oui^j^ f„jL / . jL *u [ya'ni "Zerreler gdrdiim, agizlan hep agik; 
eger onlann yemegini soylersem uzun olur"] beytinde kesfen mikroplann vii- 
cudunu haber verir. Ve yine [2. cildin] 42 numarasina miisadif olan &} LUif 
^ cr'u b u*jy ] ^ * rb " • j£ cr^ ji ] [y a ' ni " E y gunes! Arzin altini aydin- 
latmak igin bu giilseni terk edersin"] beytinde arzin devrine isaret buyuran 



MESNEVf-t SERfF SERHl / XL dLT • MESNEVl-6 • 

Hz. Pir efendimiz nasil bu fikirde olabilir? Mesnevi-i geiifte kavl-i meshur 
iizerine vaki' olan beyanat coktur. Ezciimle kavl-i meshura gore zebih Isma- 
il (a.s.)dir.. Mesnevi-i §eriftt de miiteaddid mahalde zebihin Ismail (a.s.) ol- 
dugu mezkurdiir. Halbuki Divan-i Kebfr'de ^^ &*■ ^ ^J ■&*# ^ J> j^- 1 
[ya'ni "Benim kapimm topraginda kurban olmus ishak Nebi olmak gerektir"] 
buyurulduguna gore cenab-i Pir indinde kesfen zebih Ishak (a.s.)dir. Nitekim 
Muhyiddin-i Arab! (k.s.) hazretleri de bunu Fususu 7-HjTcem'lerinde Fass-i is- 
Mki'de beyan buyurmuslardir. 

Beytin izahi: Ya'ni gunes felekte egri hareket ederse onun bu egri hareke- 
ti kiisufa sebeb olup ona kara yiizliiluk verir. 

947. jLe-nebden perhiz d! Stffldh oil <5%kil tut, ta ki, tencere phi kara yuzlii ol- 
mayasin! 

"Zeneb"den murad, ser'in ta'yin ettigi hududun haricine gikmak. Ya'ni,. ey 
goniilr Gunes. egri hareketi ile zeneb ukdesinde kara yuzlii oldugu gibi sen de 
hadd-i ser'i haricinde hareket etmekle tencere gibi kara yuzlii veisli ve pash 
olursun. Binaenaleyh eger kaza-yi ilahi seni serbest ve re'yinle harekete bi- 
rakirsa giinahtan ve ser'e muhalefetten sakin ve aklim basina al! 

948. iSuluia da alexin kam$i uururlar. ^Derler ki: "Qyle ait, boyle deyil!" 

Zahiri bulutlara vurulan "atesin kamcrdan muradt serare-i elektrikiyyedir 
ki, ona "simsek" derler. Kuva-yi tabtiyyeden bir kuvvettir. Bu beytri serifte 
Tirmizi'nin ibn Abbas hazretlerinden rivayet ettigi su hadise isaret buyurur- 
lur: *ui tU d~>- uUJi {& oj~i. > ,y jij^* <*> v'^«- J ^ J*V ^ *&!*<• y d&> ya'ni 
"Allah: in meleklerinden bir melek vardir ki, buluta miivekkeldir. Onunla be- 
raber atesten maharik vardir ki, onunla. bulutlan Allah'in diledigi cihete sev- 
keder." Ya'ni Hakk'in melekleri ve ta'yin buyurdugu kuwetleri buluta "§u is- 
tikamette git, o istikamette'gitme!" diye atesli kamgiyi ve elektrik cereyanla- 
nni vururlar. 

949. Jtdan vadiye yacjdu, bu iarafa yagdirma; kulak tut!" diye ona gu$-mal 
vururlar. 



C $P?> 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, "Yagmuru filan vadiye yagdir; bu tarafa yagdirma; emr-i ilahiyi 
dinle; ona muhalefet etme!" diye melekler ya'ni kuva-yi ilahiyye o bulutlara 
gus-mal verirler, ya'ni tenbihat ve ihtarat icra ederler. 

c— oU J.*! ^ <& (jj£» Olj-Ut C—«J J** ^kil jt y J** 

950. Senin aklin hir giine§ten ziyade degildir. O hir fihirde hi, nehy aeldi, 
durmal 

Ey kimse! Senin aklin giines. gibi olan akl-i kiillden ziyade degildir; ve 
akl-i Ru.II sahibi Server-i alem Efendimiz ve onun varisleri olan ehassu- 1-ha- 
vas evliyadir. Sana varid olan bir fikir hakkinda ki, o akl-i kull tarafindan 
nehy geldi, sure-i Hasj'da vaki' olan \ji& <& '^(^ Cj »_,!>»* J^J\ ^tiC 3 
(Hasr, 59/7) ya'ni "Resuliin size getirdigi §eyi aliniz ve sizi nehyettigi sey- 
den dahi kacminizl" ayet-i kerimesi mucibince artik o fikir iizerinde durmal 

crv# j\ J>3~£ or_bU b" jH-y- ^ ?* y J** <f\ *** ^ 

951. By akdl Sen advmxnx dahi ejjri hoyma, id hi, onun o hiisuju one fjelmesin! 

Binaenaleyh, ey teklif-i ilahiye ehil olan akl-i mu'teber! Sen yalniz neh- 
yolunan seyden kacmak degil, belki hayat-i diinyeviyyendeki atacagin adim- 
lan dahi o akl-i kiill sahibinin adimlanna uydur; ve onun adimlanm ornek 
yap! Zira onun adimlan haricinde atilan egridir. Zahiri giines. egri hareketten 
kiisufa ugradigi gibi sen dahi akl-i kiill sahibinin adimlanna ve siinnet-i se- 
niyyesine muhalif olan egri adimlanndan ve egri fikirlerinden dolayi kiisufa 
ugrayip kararmayasin! 

952. Uahtahi giinah kemier-ola, giine$in yarisim munhesif ve yansini -pariah 
nur goriirsun. 

Giinah ve muhalefet kemter ve ziyade az oldugu vakit, zahiri giines gibi 
akil giinesjnin yansi miinkesif ve kararmis ve yansi nurlu ve parlak goriinur 
ve kiisuf-i ciiz'iye ugrar. 

953. "Der hi: "Curiim mihdanyla seni tutanm. >S%dlde ve cezada tahdir hu 



<^o 



MESNEVl-t SERtF SERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Hak Teala akil giinesinin bu kusuf-i cuz'isi ile isaret buyurup der ki: "Se- 
ni ciirmun ve kabahatinin derecesine gore muahaze ettim. Zira adalet icra et- 
mekte ve ceza vermekte benim takdirim bu olur. Zira adalet ve ceza curum 
ve kabahat ile mutenasib olmak lazim gelir." 

954. "Dsier iyi ve ister kotii, a$ik ve ortiilu hutun e§ya Hzerine semiiz ve ha- 
sirizl" 

"Biz iyi ve kotii ve agik ve gizli olan her seyin lisan-i isti'dad ile vaki' olan 
taleblerini isitici ve onlann ef 31 ve harekatiru goruciiyuz!" 

955. By habal ^Burdan ye$. ^eni gun oUu. Dialk Jtallak'tan ho$-hedfuz 



o 



iliu. 



"Bedruz", agiz igi ma'nasinadir; "betnuz" ve "petnuz" dahi liigattir. 
"Hos-bedruz", vasf-i terkibidir; sifat, mevsuftan mukaddem zikredilmek su- 
retiyle yapilmistir, "agzi tatli ve latif olan" demektir. "Nevruz"dan murad, 
yeni bir tecelli-i ilahidir. Bu beyt-i serifte Hz. Pir zat-i seriflerine hitab edip 
buyururlar ki: Ey maarif-i ilahiyye mu§taklanmn babasi! Bu zamandaki 
sozlerden vazgec! Yeni bir tecelli-i ilahi vaki' oldu ve isti'dad sahibi olan 
halkin run agizlan Hallak hazretlerinin bizlere olan bu tecellisinden hos ve 
tatli ve latif oldu. Ba'zi niishalarda ikinci misra' ^ j_>> J>^ 3W > ju 
ya'ni "Halk bu nevruzun bereketiyle latif ve hos ahlaktan dolayi mes'ud ol- 
du" demek olur. 

956. Can suyu hizim vrmapmza tekrar geUi. ^izim §ahimiz hizim koyiimii- 
ze yine flelHi. 

"Can suyu"ndan murad, Hakk'in tecellisidir ki, bu tecelli zatl ve sifati ve 
esmai olur. "Irmak"tan murad ruhtur. "K6y"den murad, cism-i suridir. Ce- 
nab-i Pir efendimiz buyururlar ki: Bizim ruh-i latifimize Hakk'in yeni bir te- 
cellisi vaki' oldu. Binaenaleyh bizim sah-i hakikimiz olan Hak Teala hazret- 
leri tecelliyatiyla bizim koyumuz olan suret-i cismaniyyemize tenezziil bu- 
yurdu. 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

957. niaht salimr ve eiek ceker, tovbe hozuculuh nevhetini calar. 

"Bahrtan murad, tali' ve ikbal-i ezelidir. Cenab-i Pir efendimiz bu beyt-i 
§erifte tali'-i ezeliyi uzun eteklerini toplayarak nazh nazh sahnip gezen bir dil- 
bere te§bih buyururlar. Ya'ni, baht ve ikbal-i ezeli dilberi §u sirada eteklerini 
toplayarak nazh nazh hiraman oluyor. Esrar-i ilahiyyeyi fa§ etmemek husu- 
sunda vaki' olan tovbeyi bozmak igin nevbet cahyor, "Nevbet calmak", eski 
zamanlarda riitbe alan erbab-i ikbalin kapisinda mehterlerin muzika calarak 
o kimsenin ikbalini ve riitbesini halka i'lan etmek demektir. 

958. Tovbeyi diger defa seylab gotiirdu; firsat geldi, bekciyi uyhu goturdii. 

Tovbeyi tekrar a§k seli aldi, goturdii. Zira tovbe kurb-i Hak igin vesiledir. 
Binaenaleyh tovbe Hak'tan hicab vaktinde, zuhuruyla mucib-i bu'd olan mu- 
halefetten Hak tarafina donmek demektir. Halbuki Hakk'a vuslat halinde ve 
kurb husuliinde Hakk'a riicu'a mahal kalmaz. Qiinkii riicu', nazannda Hak 
me§hud olmadigi vakit olur. Hak me§hud olunca tovbenin ve rucu'un ma'na- 
si ve imkani kalmaz. Binaenaleyh bu tecelli vaktinde hicab vaktinin bekcjsi 
olan akil uykuya yatar. 

959. Uier humdra mensuh olan sarho§ oldu ve bade i$ti. liu gece e§yayi rehin 
edecegiz. 

"Humar", sarho^luktan sonra anz olan sersemlik. "Rahf'tan murad, vu- 
cud-i izaflnin ahkam ve asan. Ya'ni, ewelce vaki* olan tecelli-i Hak §arabi- 
nin humarma mensub olan her bir kimse tekrar vaki' olan bu tecelli iizerine 
sarho§ oldu ve a§k badesini icti. Artik bu gece kendi varhgimizin yukunii ve 
egyasini ya'ni sifatlanni viicud-i hakikiye rehin edecegiz, ya'ni kendi varhgi- 
mizi Hakk'in varhgina da habsedecegiz. 

L. J*J jJUl JJ jJul J*J Iji CiW Olst- J*J ^l^i d\j 

960. Cdnin can artirici olan §arab-t la'linden bizim la'limiz i$inde la' I icinde 
la I vardir. 



^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"§arab-i laT\ la'l renkli olan a§k §arabi demektir. "La'l-i can-feza", §a- 
rab-i la'lin sifati olur. Ba'zi ntishalarda "§arab-i la'l-i can" ile "can-feza" ara- 
sinda vav-i atife vardir. Bu surette la'l-i can-feza, §arab-i la'lin atf-i miifes- 
siri olur. Ikinci misra'daki birinci "laT'den murad, kalbin iicuncu mertebesi- 
dir; ve bu mertebe a§k ve muhabbet mahallidir,- ve nuru kirmizidir. "Bizim 
la'limiz"den murad, Hz. Pir efendimizin kalb-i §ertfleridir. "Can"dan murad, 
Hak'tir. Ya'ni, Hakk'in can artinci ve ruhu kuwetlendirici olan la'l renkli a§k 
sarabindan bizim la'l renkli ntir sahibi olan kalbimizin iiguncu mertebesinin 
icinde o la'l renkli a§k §arabi vardir, demek olur. 

Ma'lum olsun ki, her salikin kendi ne§'esinin kabiliyet ve isti'dadi iktiza- 
sinca bir mi'raci vardir; ve salikin mi'raci kalbin yedi tavn kendisine ke§fo- 
lundugu vakit tamam olur. 

Birinci tavir: Mertebe-i seriattir. Bu mertebenin nuru mavidir. 

ikinci tavir: Mertebe-i tarlkattir. Onun nuru sandir. 

Ucuncii tavir: Makam-i ruh ve dar-i ma'rifettir; ve onun nuru kirmizidir. 
Bu tavirda a§k §arabim igirip saliki sarhos. ederler. 

Dordiincii tavir: Miika§efe ve mu§ahede ve ru'yet mertebesidir; ve onun 
nuru beyazdir. Salike bu mertebede zuhur eden hale hal-i vuslat derler. 

Be§inci tavir: Cennet-i kalbdir ki, bu mertebe Hakk'in muhabbetine tahsis 
olunmusuir. Diinya ve ahiret muhabbetinin ve a§k aleminin bu mertebede 
yen yoktur. Bu mertebenin nuru yesildir. 

Altinci tavir: ilm-i lediinni mahallidir. Bu tavra "beytu'l-hikme" dahi der- 
ler. Bunun nuru karadir. 

Yedinci tavir: Mahzen-i esrar-i ilahidir. Ona "beytii'l-izzet" dahi derler. Bu 
tavir kalb-i ekmelin tavndir. Bu tavirda nefis, kalb ve akil ve ruh ve sir i'ti- 
barlan kalkar. Nefis makaminda i'tibar olunan viicud-i ma'neviye "nih-i kud- 
s!" derler. Bu makamdaki zat alem-i kesret ve vahdette tayeran eder. Bu 
makamin nuru renksiz ve ni§ansizdir. {§erh-i Ma 'nevf den hiilasadir.) 

imdi insan-i kamil bu tavirlardan her birine tenezziil edip salikleri isti'dad- 
lanna gore terbiye buyururlar. Binaenaleyh bu beyt-i §erifte cenab-i Pir efen- 
dimiz la'l renkli a§k sarabmi huzurda olan saliklere kalb-i §eriflerinin iigiincu 
mertebe ve tavnna bi't-tenezziil dagitmis, ve sakilik etmis. oluyorlar. 

961. ijMeclis Qoniil -parUitci olarak yine hurrem o\Hu. ZKalh, koiu fl'ozii def i$in 
iizerltk yah! 



^^P? 



AHMED AVNt KONUK 

"Sipend", "uzerlik tohumu" demektir ki, hasedcjlerin nazan degmesin igin 
ttitsii yaparlar. Burada "sipend yakmak" mecazT olan varligi nefyetmekten 
kinayedir. Nitekim bu beyitlerde de isaret olunmustur. Beyit: 

"£e/i/r parlatia olan cemali ziyade gosten gosterdigin vakit de onun iizerine 
uzerlik yak! Senin o cemalin nedir? Senin sarho§lugundur. Senin o uzerlik to- 
humu nedir? Senin varhgindir. " 

Ya'ni meclis-i irfan ve zikrimiz bu meclis ehlinin kalblerinin nurunu par- 
latici olarak hurrem oldu ve latif haller oldu. Kalk, ey salik! Bu ask §arabimn 
sarhoslugu icjnde viicud-i mecazini nefyet! Ve bu nefy-i viicud icmde nefsa- 
m ve hasud olan kimselerin ta'mmn asla sana te'siri olmasinl 

^jAj^a ij^- Lil^- Jy\ lJ C^ls* lPj*~ ^^~~* '«j*j 

962. Sarho§lann na'rasi bana ho$ gelir. 6y can! Gbede kadar bana b'dyle flerektir. 

Ya'ni, meclisimizde la'l renkli sarab~i a^ki igen sarhoslann na'rasi bana hos 
ve latif gelir. Ey can, ya'ni ey salik! Bana ve benim imirsidligime lazim olan sey 
ebede kadar senin boyle ask-i ilahi ile na'ra atmandir ve Hak sarhosu olmandir. 

963. D$ie, bir Uiildl bir ^ilal ile yar oldu; diken yarasi ona aiil ve giilzdr oldu. 

"Bir HilaT'den murad, kesret-i riyazat ve siddet-i miicahede sebebiyle vu- 
cud-i serifleri nahif olan ve mest-i ask-i ilahi olup huzur-i Pir'de na'ra vuran 
ve ah eden Qelebi Hiisameddin efendimiz olmak muhtemeldir. Nitekim Me- 
nikib-i Sipehsalatda onlar hakkinda soyle buyurulur: 

"Hudavendigar takrir-i hakayika me§gul olduklan her bir vakitte Qelebi'ye 
inayet-i rtthaniyattan oyle inayet hasil olurdu ki, kiilliyyen kendini kaybedip, 
hayli muddet zevkinden ve o halin letafetinden medhus kalir idi..." 

Ve diger bir zat olmak dahi muhtemeldir. Nitekim yine Menakib-i Sipeh- 
sHai'da. soyle buyurulur: 

"Bir gun Hudavendigar hazretleri dam iizerinde idi. Ashabdan bir taife ha- 
ne derununda hakayik ve maant bahsiyle mesgul idiler. Onlardan birisi sid- 
det-i sevk ve zevk sebebiyle hararetli cigerinden bir ah-i sert gekti ilh..." 



C $P? 



MESNEVl-t §ERlF SERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Saliklerin ah edip, na'ra atmalan hakkinda Hz. Fir efendimizin mutalaala- 
n mi Ma Fih'lennin 40. faslinda su vecihle mezkurdiir: 

"ihtilaf-i ahvale binaen ba'zan ah etmezsen zevk gider,- ve eger boyle ol- 
masa idi HakTeala *^ f/u'^Q 01 (Tevbe, 9/114) [§ubhesiz ki, ibrahim 50k 
ah u van ederek yalvaran ve yumu§ak huylu idi] buyurmaz idi; ve higbir ta- 
ati izhar etmemek lazimdir. Zira izhar dahi zevktir; ve bu soyledigin sozii 
zevk husulu icin soyluyorsun. Eger dafi'-i zevk ise, zevk husulu icm, zevki 
izale eden §eye muba§eret ediyorsun." Ve Hz. Pir'in bu hitabi huzurda evlad- 
lardan birinin "ah" etmesine kar§i diger birinin, "Ah ettin, zevk gitti. Ah et- 
me, zevk gitmesin!" diye vaki' olan i'tirazma cevab idi. 

Ya'ni, iste sjmdi huzttrumuzda bulunan bir Hilal ask-i ilahi ile feryad et- 
mek hususunda, gecmis. zamandaki bir Bilal'e yar ve arkadas. oldu. Yahudi- 
nin vurdugu diken yarasi Hz. Bilal'e miiessir olmadigi gibi bu HilaTe de di- 
ken yarasi mesabesinde olan me§akkatler, riyazatlar ve §iddetli miicahedeler 
gul ve giilzar oldu." 

964. fyerci ten diken yarasvndan hdhur oUu, cismimin cam ihhalin gulseni oUu. 

Hz. Bilal derdi ki: "Vakia, yahudinin diken yarasindan cismim kalbur gibi 
delik delik oldu. Fakat bu cismime taalluk eden canim ikbal ve devlet-i 
ma'neviyyenin giil§eni oldu." Ba'zi mishalarda "can" ile "cisim" arasmda 
vav-i atife vardir. Bu surette ma'na "Hem canim ve hem de cismim ikbalin 
gul§eni oldu" demek olur ki, bu da, cismimdeki kesafet kalkti ve rim hiikmu- 
nii iktisab etti ve devlet-i ma'nevinin giilseni oldu" demekten kinayedir. 

965. Cisim cuhuclun dikenlerinin yarasi onunAeiir. ^Benim canun 'VeAul un 
mesti ve narabxixr, 

"Vedud", esma-i hiisnadandir. Liigat ma'nasi "muhabbet edici" demektir. 
Ya'ni, benim cismim zahirde yahudinin vurdugu diken yarasimn onundedir. 
Fakat ruhum kullanna Vedud olan Hak Teala hazretlerinin sarhosu ve ha- 
rabidir. Binaenaleyh bu zevk-i ma'nevi elem-i cismaninin hicabi olur. 

966. Cana mensub olan koku henim camm iarafina erisir. <7\iihriban olan ya- 
rin kokusu bana erisir. 



c sp?> 



AHMED AVNt KONUK 

"Cam"deki "ya" nisbet igin olursa "can"dan murad, Hakolur, Ya'ni, can- 
lann cam olan Hak Teala'ya mensub koku benim ruhum tarafina erisjr; ve 
ruhum tarafindan dahi o mihriban ve Rahim olan yar-i hakikinin kokusu bu 
cismim ile beraber olan benim benligime erisir. Ve eger "canf'deki "ya" van- 
det igin olursa bundan murad, ruh-i kulli-i Muhammedl (s.a.v.) Efendimiz 
olur. Ya'ni, bir camn ve ruh-i Muhammedl' nin kokusu benim camm tarafina 
erisir. Ummetine sefik ve mihriban olan yarin kokusu bana erisir ve bu koku 
vasitasryla suride olurum. 

967. uWustafa mi' roc tarafindan gddi. Onun 'Hilal wzerine " Diabbeza li hah- 
bezial" demesi oldu. 

"Habbeza", aferin ve tahsin igin kullamlan bir ta'birdir. Ya'ni, Resul-i Ek- 
rem hazretleri mi'racdan avdet buyurduklan vakit Bilal-i Habe§i hazretleri- 
ne: ijl*- J iJl>. J^ \i ya'ni "Ey Bilal! Sen benim igin memduhsun ve ummeti- 
min iyi ve hayirh erradindansm!" buyurdular. Bu medhin sebebi budur ki: 
Resul-i Ekrem hazretleri mi'rac esnasinda onlerinde Bilal-i Habe§i hazretle- 
rinin na'linlerinin tikirdisim i§itmi§ idiler; ve bundan bahis buyurduktan son- 
ra bu sdzii soylediler. Bu beyit yukandaki 963 numarali beyte merbuttur. 
Ya'ni, Bilal-i Habe§i hazretleri tecelli-i mi'racda Resul-i Ekrem hazretleriyle 
beraber bulundugu gibi huzurumuzda Bilal'in yari olan bir Hilal dahi bize 
olan tecelli-i ilahide beraberdir. Binaenaleyh Resul-i Ekrem hazretlerinin 
sunnet-i seniyyesine binaen biz de o Hilal 'e: >-L>- J V J">u i [ya'ni "Ya Hi- 
lal! Sen benim igin memduhsun ve iyi ve hayirhsin!"] deriz. 

968. Uakiaki SiMik dogru sozlii olan H^ilal'den hunu i$itti, onun tovbesinden 
el yikadi. 

Vaktaki Ebu Bekr es-Siddtk hazretleri sozunii ozii gibi dosdogruca izhar 
eden Bilal-i Habe§! hazretlerinden bu tovbeden dahi riicu'u isftti, artik onun 
tovbesinden umidini kesti ve nasihati terketti. "Dest siisten", el yikamak, terk 
etmekten kinayedir. 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

*Jiij \j <llp <dJl ^>j J^l OUt^Ij <u*1j i^. 4JUI ^>j Jj-Us> O-uib^Tjb 

Siddik (r.a.)m Bilal (r.a.)in vakiasma ve mihnetlenmesine ve cuhudlarm 

onun uzerine olan zulmune geri ddnmesi ve onun "Ahad, Ahad!" 

demesi ve cuhudlarm kininin ziyade olmasi ve o kaziyyeyi Mustafa 

(a.s.v.)in huzurunda hikaye etmesi ve onu ciihudlardan satm almmasi 

hakkindaki mesveret 



Ya'ni, Siddik (r.a.) miisjiklerin Hz. Bilal'e eziyet ve zulfim ettikleri mahalle 
geri dondii ve Hz. Bilal'in kadar eza ve cefaya ragmen yine "Ahad, Ahad!" 
dedigini ve ciihudlann Hz. Bilal'e karsi kinlerinin ve dusmanliklannin §iddet- 
lendigini gordii; ve bu gordiigu hali Resul-i Ekrem Efendimiz'in huzurunda hi- 
kaye etti; ve Hz. Bilal'in ciihudlardan satin alinmasi hakkinda isti§are ettiler. 
Bu vak'anin tafsili Tefsir-i BegavTde ve Slret-i Halebfde munderigtir. 

969. Ondan soma Siddik, dMustafa nin huzurunda vefalt ^Bilal'in halini 
soyledi. 

Ya'ni, Hz. Ebu Bekr es-Siddik Cenab-i Bilal'in halini tekrar gordiikten son- 
ra Resul-i Ekrem Efendimiz'in huzuruna geldi ve askinda vefali olan Hz. Bi- 
lal'in halini soyledi. 

c~~ J ^b jjj\ j jAp j^ obj ^1 c~~^- Jb dj*?* (ji^j cJi» Ob' 

970. ^jDeai hi: jeleh olpicii, muhareh olan halbi $evih §imdi senin ashtnda 
ve iuzacfindadir." 

"Felek-peyma", vasf-i terkibidir, "felek olcucii" ma'nasinadir. Bundan 
murad mi'rac-i nebevide Server-i alem Efendimiz ile beraber bulunmasidir. 
Nitekim yukanda 967 numarah beyitte gegti. Ba'zi nushalarda "bal" yerine 
"fal" yazilmistir. "MeyrmMal", tali'i mubarek olan demektir. Ya'ni, "Ya Re- 
sulallah! Zat-i §erifmle mi'racda beraber olan ve kalb-i miibaregi a§kta cevik 
bulunan Hz. Bilal simdi senin askina ve askimn tuzagma mubteladir." 



fi £p B 



AHMED AVNt KONUK 

971. "tSulfanm doganidu, o bayku§lardan zahmetiedir; o aztm hazine yislik i$i- 
ne medf&n olmu§tur. 

Bilal-i Habe§i hazretleri sultan-i hakiki olan Hakk'm mukarrebidir ve bir §a- 
hin kolunda besledigi bir dogan ku§u gibidir. bayku§ gibi olan mu§riklerden 
i§kence icindedir. Hz. Bilal bir azim nur ve cevher-i iman hazinesidir. Pislik 
yigmi mesabesinde olan mu§rikler arasmda gomulmu§ kalmi§tir. Zira Hak Te- 
ala mugrikler hakkinda 'J^YfjLh ui (Tevbe, 9/28) ya'ni "Mu§rikler ancak 
necestir ya'ni pisligin aymdir" buyurmu§tur. "Cugd", bayku§ demektir, 

972. "'TZayhislar docjana zulmediyorlar . Onun kanadim bir giinahi olmaksiztn 
yoluyorlar." 

973. "Onun- kabahati budur ki, ancak dogandu, Dmdi, ^usuf'un kabahati aii- 
zellihien ba$ka nedir?" 

Hz. BilaTin kabahati ancak §ah-i haMki olan Hakk'm dogan ku§u olmasi 
ve ona yakin bulunmasidir ve batimndaki guzelliktir. Nitekim Yusuf (a.s.)in 
karde§leri indindeki kabahati ancak onun guzelligi oimu§tur. 

974. ^aykufun zad ubudu virdne- olur. Ondan dolayi doyan uzerine onlann 
cuhud ofke-si olur. 

"Zad u bud", yer ve yurt ve esbab-i maiget demektir (Bahar-i Acem ve 
Burhan) . Ya'ni, bayku§Iann yen ve yurdu ve esbab-i mai§eti vtrane ve ha- 
rab yerier olur. Dogan ku§unun yen ve yurdu ve esbab-i mai§eti ise padi§a- 
hin kd§kii ve sarayi ve bilegidir. Binaenaleyh siifl! olan bayku§lar ulvi olan 
dogam bu ulviyetinden dolayi gekemezler. Onun hakkinda gifitlara mahsus 
olan §iddetli bir dfke beslerler. 

j\ij^> OUpL» j j** j L jL>i l)Tj ijj\ & lJ »\j> r *£ 

975. Verier ki: "9Viftn o diyardan yahud o §ehriyarin ko$kunden ve bilegin- 
den ydd qetiriyorsun?" 



^^P? 



MESNEVl-1 SERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Baykus mesabesinde olan miinkirler mii'mine derler ki: "Nigin sen bize 
Hak'tan ve hakikatten bahsediyorsun? Ve sehriyar-i hakiki olan Hakk'a ezel- 
deki yakinhktan dem vuruyorsun? Biz boyle seyler diisunmek istemeyiz. Bu 
diinyada yeyip igmek ve zevk etmek dururken nigin Hak ve ahiret hayalle- 
riyle igirnizin rahatim selb edip kendimizi bu diinyamn her tiirlii zevklerinden 
mahrum edelim?" 



' il Lf j> JtyX j ** <y*V Jj^ d]j ** •> ji 

976. "Haykuslann mahallesinde fuzuUuk ediyorsun, fitne ve tesvis Uraktyorsun!" 

"Biz bu diinya harabesinin baykuslanyiz. Sen bizim mahallemizde fuzul- 
luk ve bos sozler ile gevezelik ediyorsun. Bizim hayat-i diinyeviyyemize fit- 
ne ve tesvis birakiyorsun ve rahatimizi kaginyorsun. Binaen[aleyh] sen bu 
halkin dusmanisin ! " 

977. "nZizim meskenimiz ki, esirin reski oldu, harabe ve hakir ad ta'hir ediyor- 
sun!" 

"Bizim meskenimiz olan bu dunyayi alem-i estr kiskamr. Zira alem-i esir 
suretsiz bir seyyale-i latifeden ibarettir. Keserattan ve giizel giizel eskal ve su- 
retlerden bombostur. Bu dunya ise giizel baglann, bostanlann ve latif kadin- 
lann ve tiirlii turlii tath yemeklerin ve igkilerin suretleriyle doludur. Diinya- 
mn bu kadar giizelligi ve ma'murlugu var iken sen bizi sogutmak igin ona 
harabedir, viranedir, diye tiirlii turlii hakir adlar verip duruyorsun." 

978. ' Sahiekarlik getirdin ki, ia hizim haykusforimiz seni sah ve rets yapsinlar!" 

"§eyd", sahtekarlik, riyakarhk (Burhan) . Ya'ni, "Bu ifadelerin ile bize sah- 
tekarlik ve riyakarhk getirdin. Sen bu sahtekarhgi bizim gonlumiizii diinya- 
dan ve lezaiz-i diinyeviyyeden gegirip bizim basimizda sah ve reis olmak igin 
yapiyorsun. Yoksa bu senin dedigin seylerin higbirisinin ash yoktur ve ancak 
hurafattan ibarettir." 

979. Ordarda sevdai olan vehmi peyda ediyorsun! ^u firdevsin adim vuan 
ediyorsun!" 



o^a^ 



AHMED AVNt KONUK 

"Teniden", birkag ma'naya gelir, burada "peyda etmek" demektir. "Sev- 
da", burada "hayal-i fasid" ma'nasmadir. "Sevdai", "hayal-i faside mensub" 
demek olur. "Firdevs", meyveli bostan demektir. Ya'ni, "Sen bu diinya hal- 
kinda hayal-i faside mensub olan vehim peyda ediyorsun. Bu meyveli ve la- 
tif olan diinya bostanimn adini degi§tirip, virane ve harabe diyorsun ve bu 
halkin keyfini bozmaya ve kagirmaya gabahyorsunl" 

980. u 6t/ sifatlan fena olan! Senin ha§tna o kadar vururuz hi, saktekarliyi ve 
sagnalan ierhedersinl" 

"Turrehat", liigatte "buyiik caddeden aynlan ince yol" demektir. Istiare ta- 
rikiyla "bo§ ve sagma s6zler"e ltlak olunur; §athiyyat-i mesayihe da derler. 
Ya'ni, "Ey mu'minlik da'vasmda bulunan fena sifath kimse! Sana o kadar i§- 
kence ederiz ki, nihayet bu sahtekarhktan ve hurafattan vazgegersin!" 

981. "uWa^rik oniinde ona $armth ediyorlar, cismi $vplak olarak ona (liken da- 
h vuruyorlar." 

Ya'ni, Hz. Siddik, Resul-i Ekrem'e yukandaki sozleri soyledikten sonra 
buyurdu ki: "Ya Resulallah! Hz. Bilal'i o mu§rikler giines, kar§isinda arka us- 
tii yatinp, garmiha geriyorlar. Cismi giplak oldugu halde ona diken dali ile vu- 
ruyorlar." 

982. "Onun cisminden yuz yerde kan fi§kinyor . O "S^had!" diyor vehas ko- 
yuyor." 

"Diken dah vurdukga Hz. BilaTin cisminden yiiz yerden kan fi§kinyor. Fa- 
kat o hazret bu sjddetli iskenceye ve azaba tahammiil edip, "Ahadf" diye ba- 
ginyor ve kaza-yi ilahiye ba§ koyuyor." 

tjwJ Obj^v j! JLij-j _^ ji* jb Ol^-o *£ ^ob U-Lj 

983. ^Dini gizli tuil JZavn ciihudlardan ba$t ortt" diye nasthatler verdim.' 

984. "<Sn$iktu; ona kvyamet Qe\mi§iir. DiaUa tovbe kapsi onun iizerine baglan- 
mt$hr." 



■^^P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

"Hz. Bilal Hakk'in ve Resulii'niin a§igidir. lyy d\ JJ \yy [ya'ni "Olmeden 
evvel dliiniiz!"] emri mucibince olmeden ewel dlmiis. ve onun ktyameti kop- 
mu§tur; ve hatta onun iizerine kiyamette kapanmasi mev'ud olan tovbe ka- 
pisi kapanmi§tir." 

985. i54§iklik ve tovbe yahwl sabir imkam... By can! IZu $ok % a ^ 2 - ve ™>vh*& 
olur. 

Bir taraftan a§ikhk, bir taraftan da a§ikligin ahvalini tzhar etmekten tov- 
be etmek yahud kendini zabtedip a§iWigin §urideligini meydana cikarmamak 
icin sabr etmek imkam bir yerde cem' olmaz. Bu ahvalin cem'i pek galiz bir 
muhal olur. 

IUj>- (Jutfj 01 j <jl>- <Jw»j <ijJ UjJjl dyt^+A JAP j ^£ *jy 

986. Tovbe hurteajijiz ve a§k ejderha aibidir. Tovbe hatkin vasfi ve o DtuAanin 
vasfitlxr. 

"Kirm", bocek nev'inden olan kiiguk kurt demektir ki, ipek kurdu ve agac 
kurdu ve yemis kurdu gibi enva'i vardir. Malum olsun ki, "tovbe 
[:tevbe]"nin iki ma' nasi vardir: Birisi ma'na-yi liigavi, digeri ma'na-yi 
§er'idir. Ma'na-yi liigavi alehtlak "riicu"' etmektir. Ma'na-yi §er'isi "ma'siyet- 
ten taate riicu"dur. Bu beyt-i §erifteki tovbe, tovbe-i §erldir; ve tdvbe-i ser'i 
ise ancak mahlukun vasfi olur. Zira Hak Teala hazretleri ma'siyetten taate rii- 
cu'dan miinezzehtir. Fakat ma'na-yi liigavi i'tibariyle tovbe Hakk'in dahi 
vasfi olur. Nitekim ayet-i kerimede \y.'<^ '^M '^ ^ (Tevbe, 9/1 1 8) ya'ni "Hak 
Teala onlann ma'siyetten taate riicu' etmeleri igin onlara dondii" buyurulur. 
Ve "et-Tevvab" Hak Teala hazretlerinin esma-i gerifesindendir. Bu husiistaki 
tedkikat Futuhat-i Mekkiyye'nin 64. Bab'mda Hz. §eyh-i [Ekber] tarafindan 
beyan buyurulmu^tur. Burada zikri uzun olur. Binaenaleyh Hakk'in onlara 
donmesi ve riicu'u onlan bu'dden kurba gekmek icin olur; ve Hakk'in tovbe- 
siyle kulun tovbesi bu zikrolunan ma'nada asla mii§terek degildir. Lakin a§k 
ve muhabbete^elince: Bu vasif evvelen Hak Teala'nindir. Qiinkii ayet-i keri- 
mede **>*ij pn>H (Maide, 5/54) ya'ni "Allah onlan sever ve onlar da Allah'i 
sever" buyurulur. Binaenaleyh Hak Teala evvelen zat-i §erifini muhabbetle 
tavsif buyurdu. Sonra da bu vasfi kullanna verdi. Boyle olunca a§k ve mu- 
habbetin ma'nasi Hak ile halk arasinda miisterek bir vasif olur. Bu vasif tov- 



°^£^ 



AHMED AVNl KONUK 

be vasfina benzemez. Beyt-i serifte bu inceliklere isaret buyurulur. Ya'ni, ku- 
lun vasfi olan ma'siyetten taate riicu' bir kurt mesabesindedir. Ask ise bu 
kurda nazaran ejderha gibidir. Ask galebe ettigi vakit abdin evsafi fan! olur 
ve onda vasf-i Huda zahir olur. 

987. <5%$k bi-niyaz olan [Huda'nm evsafmdandir. jA$tkhh onun gaun uzeri- 
ne memz olur. 

A§k niyazsiz ve ihtiyactan mustagm olan Hakk'm vasiflarmdandir. Nite- 
kim hadis-i kudside J>^ ji£-i cja>j <Jj>\ ai c~^u u~ i>r c^ ya'ni "Ben bir 
gizli hazine idim. Bilinmeye muhabbet ettim. Halki beni bilsinler diye yarat- 
tim" buyurulur. Binaenaleyh Hakk'm muhabbeti ve aski ancak kendi zatma 
ve cemaline olur; ve kulun Hakk'a olan aski dahi ma'nada ask-i Hak ile miis- 
terek olup, ask-i hakiki olur. Fakat kulun Hakk'm gayn i'tibar olunan bu vu- 
cud-i mecaz! ve izafl aleminde suver-i mevhumeye olan aski ise "ask-i me- 
cazi" olur. 

988. jixra Id, o giizellikhouali alhn gehni§tir; onun zahiri nur, bahm Human 
gelmi$tir. 

Zira ki, bu viicud-i izafi alemindeki suver-i mevhumenin guzelligi yaldiz- 
h ve boyah altin mesabesindedir. Disi nurlu ve parlak ve igi duman*gibi kap- 
karadir. Mesela gayet giizel bir kadinin cisminin ic. yiiziine bakihrsa bir gub- 
re yiginidir; fakat disi Hakk'm hiisn-i mutlakindan mun'akis bir parlakliktir. 
Ba'zi niishalarda "hiisn" yerine "bakir" ma'nasinda olan "miss" yazilmistir. 
Bu surette ma'na "Zira ki, o bakir mesabesinde olan cisim yaldizh altin me- 
sabesindedir" demek olur. 

OUj Ol (J jW*" (J-i^ $j-»*>. OUo \Xj $j$> j jy .ijj dy~ 

989. Uakiaki nur gider ve Human zahir olur, o zaman mecazt olan a$k Honor. 

Ya'ni, yaktaki o nur-i mun'akis ihtiyarlik ve hastahk veyahud mevt-i ta- 
bii ile gider, onun duman gibi kapkara olan ig yiizii meydana gikar ve o per- 
tevin asiklan artik o cismin yiiziine bile bakmaz bir hale gelirler ve o ask-i 
mecazi de donar ve batil olur. 



c^pj, 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

990. aiizdlik kendi ash iarafina aider. Cisim hohmus ve riisvay ve kotu kahr. 

Boyle bir zamanda o cisimdeki guzellik kendi ash olan husn-i mutlak ta- 
rafina gider. Cisim kokmus ve riisvay bir hale gelir. Yanindan gegenler fena 
kokusundan burunlanm tikayip gecerler. 

0,- * 

991. <S%yin nuru yine ayin iarafina doniidi olur. S^lyin aksi kara duvardan azr 
ri aider. 

Nitekim ayin aksi kara duvara vurdugu vakit duvar aydinhk olur. Fakat 
ay gurub edince nuru dahi beraberce gurub edip kara duvardan geri gider ve 
duvar yine kapkara kahr. 

992. nZinaenaleyh su ve gamur nigarsiz kahr. O aysiz duvar dev gibi kahr. 

"Nigar"dan murad, hiisn ii cemal ve nur u kemaldir. "Su ve camur"dan 
murad, cisimdir. Ya'ni, Hakk'in husn-i mutlakimn pertevi cekilince topraktan 
mahluk olan cesed hiisn u cemalsiz kahr. Nitekim ayin nurundan hali kalan 
duvar dev gibi korkunc ve kapkara bir halde kahr. 



993. ZKalvin hi, altin onun yiiziinden sveradi, o alhn kendi ma'denine aiiti 
oiurdu. 

Ya'ni, iizerine altin yaldiz siirixlerek kalp bir altin haline getirilen paramn 
iizerindeki bu altin yaldiz sicrayrp ve silinip kendi cinsi olan altin ma'denine 
gitti, kansti. 

^r-Lilp ^ Jjj V- jj eAj^J 5 -^ 'j**j <_r-* O^ 

994. n^inaenaleyh riisvay olan haku daman gibi kahr. Onun asigi ondan pefc 
kara yuzlii kahr. 

Ya'ni, i'tibarsiz ve zelil olan bakir o altin yaldizin gitmesiyle duman gibi 
kapkara kahr; ve o kalp altinin asigi olan kimse de me'yiis ve inkisar-i haya- 
le ugramis bir halde kahr. 



°$%&> 



AHMED AVNI KONUK 

995. fjorudilerin a$ki alhn ma'ienine ohir. $ubhesiz, her giin daha ziyade olur. 

"G6ruculer"den maksad, basar-i basireti agik olan ariflerdir. "Altin ma'de- 
ni"nden murad, cemal-i mutlak-i Hak'tir. Ya'ni, ariflerin aski Hakk'in cemal-i 
mutlakina olur; ve subhesiz onlann aski her an ziyadelesjr. Zira Hakk'in husn 
ii cemali zatidir, vttcudat-i izaflyyedeki hiisn ix cemal gibi arizi degildir. 

996. 2%ra ki, ma'denin alhnlikta §eriki olmaz. CAierhaha, ey alhnin cam! Se- 
nin hahhinda §eh, yoktur. 

Ya'ni, altin ma'deninin ve menba'inin altmligina ortak olmadigi gibi 
husn-i mutlak-i Hakk'in gtizelligine ortak yoktur. Merhaba, ey bu vucu- 
dat-i izafiyye aleminde gorunen giizellikierin riihu olan husn-i mutlak-i 
a§k! Senin altinliginda ve gtizelliginde asla siibhe yoktur; ve kalplik ve ig- 
retilik asla fikre varid olmaz. 

OlSCV 0l& \j jj >jj tj OlT jUI JuT \j ^Ji <T y> 

997. Dier kim hir kalm ma'denin §eriki ederse altin la-mekan olan ma' dene 
kadar yen cjider. 

Ya'ni, her kim bir kalp altin mesabesinde olan mahlukun giizelligini altin 
ma'deni ve menba'i olan husn-i mutlaka ortak yaparsa, o mahluka fnun'akis 
olan hiisn-i mutlakin pertevi mekandan miinezzeh olan o husn-i mutlak ta- 
rafina geri gider. 

998. (54§ih ve ma'$uk gtrmnmaktan olmii§, airdabdan su aitmi§ halik kalmi§tu. 

"Girdab", denizde ve nehirde sularin doiap gibi doniip dolastigi mahal de- 
mektir. gemsu'l-LugSCta "girdab", "su dalgasi" ma'nasina gosterilmistir. 
Ya'ni, o mahluk olan asik, ma'sukundaki o arizi giizelligin kalmadigi ve 
ma'suk dahi kendisinin naz ve edasina sebeb olan o giizelligin ihtiyarlik ve 
hastalik sebebiyle kendisinden gittigini goriince iztirabdan ve cirpinmaktan 
dlmiis. bir hale gelirler. Bunlann hali su dalgasi giderek karada susuz kalmis 
olan baliga benzer. 



°$$&> 



MESNEVl-i §ERlF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

J^Ali Oj^- Olii>- C—-jl jy y\ JUi' J~ijj>- C— -iljj J-isP 

999. S%§k-i rahhantkemalin fjune$iAir. Gmr onun nurudur. Dialaik Qolflder yi- 
hulir. 

"A§k-i rabbani"den murad, ^Jyi jfcU cJi*j «->jP.i oi c^*-u u*-. i^T c^r 
[ya'ni "Ben bir gizli hazine idim; bilinmeye muhabbet ettim, halki bilinmek- 
ligim igin yarattim"]' hadis-i kudsi[sin]de beyan buyurulan hubb-i ilahidir; ve 
bu ask-i rabbani ve hubb-i ilah! kemalin gunesMir. Qunkii bu hubb-i ilahi si- 
fat ve esma-i ilahiyyenin kemallerini izhar etmi§tir. "Emr"den murad, 
Hakk'in "Kiin!" emridir; ve bu "Klin!" emri o as>i rabbaninin nurudur. Zira 
esma ve sifat-i ilahiyyenin suretlerini ilm-i ilahide izhar etti. Halaik ise bu 
ilm-i ilahide zuhur eden a'yan-i sabitenin golgeleridir. Bu beyt-i §erif yukan- 
da 987 numarada gecen ji* ^ i*u* t->L*jij jjl* [ya'ni "Ask bi-niyaz olan Hu- 
da'mn evsafindandir"] beytine merbuttur. 

Oj&j |j j\ pj> c-if Ojjil C-i-j c-a>-5' j J»j>- Oj^- <**» jtj fjh*** 

1000. ^Uaktaki uMustafa bu hissadan hos acddi. raqbeti ziuade oldu da ona 
[984] . .. J » » 

soyledi. 

Vaktaki Mustafa (a.s.v.) Efendimiz bu Bilal kissasmdan ho§hal oldu ve 
kalb-i §erifleri acildi; Resul-i Ekrem hazretleri'nin bu kissayi etrafryla dinleme- 
ye ragbeti ziyade oldu. Siddik (r.a.) hazretleri dahi o Nebiyy-i ztgana soyledi. 

1001. ^Uahtahi uMustafa aibi bir dinleyici buldu, onun her hdinin ucu ayn bir 
dil oldu. 

Hz. Siddik (r.a.) Server-i enbiya Mustafa (a.s.) Efendimiz gibi bir dinleyi- 
ci buldu; bu kissayi anlatmak hususunda her kilmin ucu bir dil olup soyledik- 
ce soyledi ve diledigi vecihle tafsil etti. 

1002. (Jvlusiaja ona dedi hi: "Qimdi ^dre nedir?" *Dedi\ xxr Bu bende, muhah- 
hah ona miistertdir." 

Resul-i Ekrem hazretleri kissayi tafsilen dinledikten sonra Siddik hazretle- 
rine buyurdu ki: "§imdi care nedir? Bu kafirin elinden Bilal'i ne vecihle kur- 
tarahm?" Cenab-i Siddik cevaben dedi ki: "Bu Hakk'in kulu, muhakkak ona 
mugteridir, ya'ni elbette ve elbette ben onu satin alacagim!" 



°#2$&> 



AHMED AVNI KONUK 



1003, "Dier hakayi.ki sbyler, onu satin ahnm. 2jiyana ve hayf-i zahire hak- 



mam'. 



"Hayf", cevir ve zulum. Ya'ni, Hz. Siddik buyurdu ki: "Y^ Resulallah! Ben 
onu muhakkak satin alacagim ve bahasi igin o kafir her ne mikdar soylerse 
verecegim. Bu hususta asla zahiri olan ziyana ve o yahudinin zulmiine ve 
cevrine bakmayacagim!" 

s- * 

1004. * JLira o yeryiiziinde JMlatiin esiri gdmistir. (Stf-Uah diismanimn ofke- 
sinin suhresi olmu§tw." 

"Suhre", maskaraliga almak demektir. Tiirkce'de "sarakaya almak ve eg- 
lencesi olmak" demek olur. Ya'ni, "0 Hz. Bilal yeryuziinde para ile ahnip sa- 
tilan bir kul ve Allah'in bir esiri olarak gelmistir. Allah'in diismam olan ya- 
hudinin ofkesinin maskarasi ve eglencesi olmustur." 



<T -up aDI ^j \j JjJl^j f *>LJ1 «u!p j^ik-A* dij? C~+0j 
Jj»\y>- j y^j\ OUJ <mly> tSft'^g* <Jj^~* *& «JU1 ^e>j lj J^ dy? 

Mustafa (a.s.)in: "Mademki Bilal (r.a.)a musteri oluyorsun, elbette onlar 

inad cihetinden onun bahasmi ziyade edeceklerdir. Bu fazilette beni 

kendine serik et! Benim vekilim ol ve yari bahasmi benden all" diye 

Siddik (r.a.)avasiyetetmesidir 



1005. tMusiafa onadedi ki: *6y ihbdlisieyici! Hunia hen senin oriagm olu- 



CSJ^) 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNE Vl- 6 • 

Mustafa (a.s.) Efendimiz Hz. Siddik'a buyurdu ki: "Ey Allah'in indinde ik- 
bal ve devlet isteyici olan Ebu Bekr es-Siddik! Ben bu satin alma hususunda 
senin ortagin olurum!" Ba'zi nushalarda ikinci misra' yjU ^^ o-u^ ^ su- 
retindedir; "Satin almakta senin ortagin olurum" demektir. 

1006. "Sen yanya mensnh vekilim oil IZenim i$in musien oil benden semeni 
hahul et\" 

"NimiMeki "ya" nisbet igindir. Ya'ni, "Ey Siddik! Bu istiramn yansina 
mensub olmak iizere benim BilaTin i§tirasina vekilim ol! Binaenaleyh BilaTe 
benim icin dahi musteri ol ve satin aldiktan sonra verdigin semenin ve bede- 
lin yansmi da benden al!" Ba'zi nushalarda "ba§" ile "nimi" arasinda vav-i 
atife olup ^^^) Jt ;i) (JuT, y suretindedir. Ma' nasi "Sen vekilim ol ve be- 
nim igin yanya mensub muster! ol! Benden semeni kabul etf" demektir. 

1007. < DeHi: "~$u2 hizmet edeyiml" zaman o oi-aman olan dihudun evi ta- 
rafina aitti. 

Ya'ni, Siddik hazretleri bu vasiyet-i peygamberi iizerine: "Ya Resulallah! 
Bu hususta birgok hizmetler ve gayretler edeyim!" dedi; ve o zaman BilaTin 
maliki olan o bi-aman cuhudun evi tarafina gitti. 

1008. ZKendi kendine dedi: "By habal Ce-vheri ^ocaklann elinden satin alahil- 
mek $ok kolaydul" 

"Ey baba" ta'biriyle Resul-i Ekrem Efendimiz'in "ebu'l-ervah" olduguna 
i§aret buyurulur. Ya'ni, Hz. Siddik Bilal'i satin almaya giderken yolda kendi 
kendine §6yle dedi: "Ey ebu'l-ervah olan Nebiyy-i zt§an! Bilal bir pirlanta ve 
elmas pargasidir. Boyle bir cevheri gocuk mesabesinde olan ehl-i diinyamn 
elinden satin alabilmek pek kolay olur!" 

1009. 'Tin akd ve imam aul olan seyian miilk-i dunyd tie ha ahmak $ocuhlar- 
dan satin aliyor. 



C $PS 3 



AHMED AVNl KONUK 

"Gal", tin taifesinin bir nevi'dir ki, ma'murelerden uzakmahallerde ve dag 
yollannda turlu tiirlii §ekillerde zahir olup yolculann yollanni §a§irtir ve onla- 
n tehlikeye dusurur. Burada §eytanin sifatidir. Zira §eytan dahi Hak yolunun 
saliklerini §a§irtip helak-i ma'neviye goturiir. Bazi niishalarda "tiflan-i gul" 
yerine, "kavm-i cehul" vaki'dir; "pek ziyade cahil kavim" demek olur. Bu 
beyit ewelki beytin ma'nasim mueyyid bir misaldir. Ya'ni, cocuklardan gev- 
heri almak kolaydir. Nitekim Hak yolunu §a§irtici olan §eytan bu ahmak go- 
cuklardan veyahud bu pek cahil olan kavimden akli ve imam diinya miilku- 
ne satin ahyor. 

1010. uMurdara oyle siis verir \d, onlardan iki yiiz yiilzan satin alir. 

Ya'ni, ^Mr i«JU*j ;ll*- uui ya'ni "Diinya cifedir ve onun talibi kdpeklerdir" 
hadis-i §erifi mucibince ctfe ve le§den ibaret olan bu diinyaya o yol vurucu 
olan §eytan oyle siis ve zinet verir ki, o diinyaya meyil ve muhabbet eden 
kimselerden bu ctfe mukabilinde iki yiiz giilzar mesabesinde olan ruhun ezva- 
kirn satin alir. Diinya muhabbetine dalan kimseler artik ruhun zevkleri olan 
imana ve uliim-i lediinniyyeye ve hakayik-i rabbaniyyeye dii§man olurlar. 

j>*~>*> ^\tj> 4—~j -U<9 OU- j~ S ?****{ Ai^*ii ^^^ OU^ol 

101 1. Sihir ile oyle. mehiab ol$er ki, alpMardan yiiz kimseyi sihir ile kapar. 

Nitekim sihirbazlar sihir vasitasiyla ay i§igini kumas. gibi gosterip mu§te- 
rilerine olgerler ve corcop makalesi olan ahmaklardan bu yaptigi sihir sebe- 
biyle keseler dolu[su] para ahrlar; Ve mahsus olan paraya mukabil hayal ve- 
nder. Bunun gibi bu suver-i diinyeviyye dahi adem-i izafi aleminde esma ve 
sifat aylannin isManndan ibarettlr. §eytan ehl-i diinyamn kuwe-i vahime- 
lerinde tasarruf edip, bunlara imanlan mukabilinde bu i§iklan oloerler de ve- 
rirler. Vaktaki mevt-i tabii gelir, alem-i hakikate elleri bo§ olarak giderler. 

A^>-jjij j^-i «^Jj Oti*ji ^jiwj Jx&~ja\ uSjptv Ol-ii-J' 

1012. Snbiya onlara tacirlik ogrettiler. Onlann onunde din sem'ini parlattdar. 

Peygamberler bu ehl-i diinyaya hakiki olan ticaret yolunu gosterdiler. su- 
re-i Tevbe'de vaki' £Ji ^ at* J»*vO '^^ 'u^i*& 'o* Jj^ 'A oj (Tevbe, 9/111) 
ya'ni "Muhakkak Allah Teala mu'minlerde'h nefislerini ve mallanm cennet 
mukabilinde satin aldi" ayet-i kerimesinde beyan buyurulan ticarete te§vik 



*$^& 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

ettiler ve dediler ki: "iste bu tabiat karanligi icmde size din §em'iru ve i§igim 
yakttk. Sihirbaz olan §eytamn size sattigi §eyin hakikl bir meta' olmayip, an- 
cak bir ay i§igindan ibaret oldugunu goriiniiz ve hayat-i faniyeyi hayat-i ba- 
kiyeye degismeyiniz!" 

1013. Sahir olan aul seytan sihir ve cenhien ddayi enhiyayi onlann nazannda 
cirhin gosterdi. 

Gulyabani gibi yol sasirtici olan sihirbaz seytan ehl-i diinyaya karsi yaptigi 
sihir ve enbiyaya kar§i yaptigi cenk ve husumet cihetinden bu ehl-i dunyanin 
nazanna peygamberleri cirkin gosterdi ve dedi ki: "Bu peygamberler bu latif olan 
hayat-i diinyeviyyeyi size girkin gosterip basinizda hakim olmak istiyorlar. On- 
lann sdzleri bostar ve hurafattir. Hig onlann haber verdikleri ahirete gidip gelen 
var midif ki, onlann bu ihbaratinm dogruluguna sehadet etsinler?" §eytan bu gi- 
bi ilkaatiyla ehl-i dunyanin akillanni ve muhakemelerini korlestirdi. 

1014. c Du§man sihirhazhh ile $irhin hilar. O^ihayet zevc ve zevce arasinda ta- 
lak vaki olur. 

"Cuft u su", "zevc ve zevce" demek olup burada run ile neflsten kinaye- 
dir. "Talak", bir §eyden el cekmek ve sahvermek ve nikahtan olan akdi boz- 
mak demektir. Ya'ni, beni-Adem'in diismani olan §eytan, sihirbazhk ile ez- 
vak-i nefsaniyye ve cismaniyyeyi latif ve ezvak-i ruhaniyyeyi girkin kilar; ve 
run ile nefis arasmda talak vaki' olur. £unku ruhun kasdi Hak'tir; ve nefsin 
kasdi ise alayis-i diinyeviyyedir. Binaenaleyh birbirlerine zid olurlar; ve niha- 
yet ehl-i dunyanin ruhu bu ayrilik sebebiyle bu hayat-i dunyeviyyede de ga- 
rib ve mahzun bir halde kalir. 

1015. Onlann gozlerini hir sihir ile dihtiler; nihayet hoyle cevheri corcvpe saihlar. 

§eytan ve avenesi bu ehl-i dunyanin akil gozlerini boyle bir sihir ile 
alem-i hakikate karsi diktiler ve kapadilar,- ve his gozlerini maddiyat ve 
tab'iyyet (c-4) alemine agtilar. Nihayet bu ahmaklar boyle ruh gibi latif 
bir cevher-i nuramyi gorgop mesabesinde olan dunya mulkune sattilar. 



°im? 



jjgK®~ AHMED AVNt KONUK 

^^ £ >^ J^ C/J J~. u* ^Jj>. ^ P j* $ j£ u* 1 

1016.' ^Bu cevher her iki alemden daha alidir. ^Diaydii 'TZu cahil $ocukian sa- 
tin a\, zira o esekiirl" 

Halbuki bu cevher-i run her iki alemden ya'ni dunyadan ve ahiretten da- 
ha alidir. Qunkii Hak Teala bu ruhu ^jj ^ *j cliTj (Hicr, 15/29) [ya'ni 
"Ona ruhumdan ufledim"] ayet-i kerimesinde zit-i uluhiyyetine izafe buyur- 
mustur. "Ey Siddtk! Haydi, bu ruh-i mucessem olan Bilal'i bu cahil gocuk me- 
sabesinde olan yahudiden satin al! Zira o hamakatte esek mesabesindedir ve 
Hz. Bilal'in kiyraetini bilmez!" 

1017. Esek onixnde esek honcugu ve cevher birdir. esegin deryamn incisi hak- 
kinda hir sehki vardir. 

"Har-muhre", at ve eseklere takilan mavi boncuklar demektir. ikinci mis- 
ra'daki "esek" .Tiirkge'dir. Zira e§egin indinde esek boncugu ile elmas ve in- 
ci tanesi gibi cevherler miisavidir. O esek mesabesinde olan kafirin vticud-i 
hakiki-i Hak deryasimn incisi olan Bilal ve sair insan-i kamil olan enbiya ve 
evliya hakkinda bir sekki vardir ve onlarin efdaliyeti hakkinda siibhededir. 

1018. O deryamn ve onun gevherlerinin miinkiridir . Diayvan ne vakit inci ve 
siis isteyici olur? 

Ruh-i hayvam ile yasayan bu ehl-i diinya vucud-i hakiki deryasini ve 
onun cevherleri ve incileri olan enbiya ve evliyayi munkirdir. Binaenaleyh 
onlar incinin ve siisun zevkini ve kiymetini bilmeyen hayvandir. 

1019. Uindd hayvanin basina koymamishr ki, o la'l kaydmda ve intiye iapici 
olsun! 

Hak Teala "Muzill" [Zelil edici] isminin mazhari olan hayvanin dimagla- 
nna la'l ve inci kaydim ve zevkini koymamistir. Binaenaleyh hayvan mesa- 
besinde olan ehl-i diinya dahi la'l ve inci mesabesinde olan ulum-i enbiya ve 
evliyadan zevk almaz. 



G £P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

j'j °>* j* *# j*- lAj* J J 1 / Jj^j? is-k* &* Lh 1 ^ J 4 

1020. Div^ e§ekkrin kuyesini <pr&iin mii? 6§eflin hilagi ve akli ye§illikte olur. 

Sen nig e§egin kulaginda kiipe gordiin mii? E§egin kulagi e§ek amrmasin- 
dan miitevellid §ehvet-i nefsaniyye tarafinda ve akli da ye§illiklerde ve cayir- 
liklarda olur. Ya'ni hayvan mesabesinde olan ehl-i dunyamn kulaklannda 
pirlanta kiipe mesabesinde olan uliim ve hikemiyyat-i enbiya ve evliya kal- 
maz. Onlann kulaklannda §ehevat-i nefsaniyye ve huzuzat-i cismaniyyeye 
miiteallik sdzler kalir,- ve gozleri de yesillik ve cayirlik mesabesinde olan 
miilk-i dunya tarafindadir. Qiinku ruh-i hayvaninin hassasi budur. 

1021. By dost! uAhsenu 't-takvim 'i IVi-Tin'Je oku hi, can aztz flevherfor. 

Ey hayat-i bakiye dostu! Ve't-Tini ve'z-Zeytiin siiresinde ^ ouM CLa£=- j3j 
f,£ ^LU (Tin, 95/4) ya'ni "Biz muhakkak insaru ahsen-i takvfmde yarattik" 
ayet-i kerimesini oku ve bundan anla ki, ruh-i insani aziz cevherdir. Zira Hak 
Teala hazretleri biitiin a'zasi muntazam ve yerli yerinde olmak tizere yaratti- 
gi cism-i insamye bu cevher-i nuraninin nefhini miinasib gordii; ve bu yiiz- 
den insamn zahirini ve batimm en guzel ve mu'tedil bir surette tesviye bu- 
yurdu. Ancak cismin hiikmii altinda maglub olanlann hayvandan farki olma- 
di ve yalmz ruhun hiikmii altinda miistagrak olanlann dahi melekten farki 
olmadi. Fakat cismin ve ruhun hukiimlerini §eriat ve kanun-i ilahi dairesin- 
de icra edenier ise insan-i kamil olup bu ayet-i kerimenin hiikmii mucibince 
"ahsen-i takvim" sahibi oldu. Bu ayet-i kerime V. cildin 960 numarali beyti- 
nin ba§indaki siirh-i §erifte gecti. 

1022. ^ahsenut-takvvn" ar§tan ziyadedir. "<S%hsenii't-takvtni'' o fikirden 
hari^tir. 

"Ahsenii't-takvim", kat J ile okunmak icab eder; ve "o" zamirleri ahsen-i 
takvime raci'dir. Bu beyit ba'zi niishalarda bu vecih iledir: j^j* jt f.y& cr^ ] 
djs. o^oji £yd\ Cr *.\ . ojji ya'ni "Ahsenii't-takvim olan insan-i kamil Hak 
Teala'mn arsmdan artiktir ve efdaldir. Ahsen-i takvim olan insan fikirden ha- 
rictir; ve onun hal ve §am tefekkiir tarikiyla anlasjlamaz" demek olur. 

Malum olsun ki, "insan"dan maksad ancak insan-i kamildir. Onun kema- 
li yalmz ilmen degildir. Bilciimle esma ve sifat-i ilahiyyenin ahkami kendisi- 



C £P? 



AHMED AVNt KONUK 

nde fiilen zahir olur. Ya'ni insan-i kamilde ihya ve imate ve icad ve i'dam ve 
men' ve i'ta gibi ila-ma-la-nihaye sifat-i ilahiyye fiilen zahir olur. Nitekim 
mu'cizat-i enbiya ve keramat-i evliya bunun delilidir. insan-i nakis kendisin- 
de bu zuhur olmadigim gordugii icm insan-i kamilin halini kendi haline ki- 
yas edip inkar eder ve kendi noksanini idrak edemez. Vucudun mertebe-i lt- 
lakinda sifat ve sifatin asan olan esma ve esmamn asan olan efal yoktur. 
Vaktaki meratib-i kevniyyeye tenezziil eder, efal zahir olur; ve mertebe-i se- 
hadette taayyunat-i kesife libasina butundiigu vakit sifat ve esma ve efal az- 
har olur. Binaenaleyh "Allah" ism-i cami'i ewel ve ahir ve zahir ve batimn 
hey'et-i mecmCiasinin ismi olur; ve vucud-i mutlakm cemi'-i meratib ve etva- 
rimn meclasi alem ve onun ziibdesi ve hiilasasi "adem" olmus. olur. Alemsiz 
ve ademsiz Allah'i gormek kabil degildir. Boyle olunca insan-i kamilde zat ve 
sifat ve esma ve efal muctemi'dir; ve bu mertebe vucudun yedinci mertebe- 
si olup, tenezzulat-i kemaliyye-i vucudiyye insan-i kamilde nihayet bulur; ve 
vticud-i mutlakin insan-i kamil mertebesindeki kemalati hicbir mertebe ve et- 
vannda miisahed degildir. Bu sebeble insan-i kamili tefekkur tarikiyla bilmek 
ve anlamak mumkin olamaz. 

1023. Sger hu miimteni' in kvymetini soylersem hen yananm, mustemi' daki 
yanar. 

Bu insan-i kamilin hal ve samni ve evsafim soz ile anlatmak mumteni'dir 
ve muhaldir. Fakat onun kiymeti hakkinda soylenebilecek sozler vardir. Eger 
bu tavsifi muhal olan insan-i kamilin kiymetini soylersem onun askinin ate- 
sinden ben yananm ve dinleyenler dahi yanar. 

Malum olsun ki, insan-i kamil bi'1-asale Hatem-i enbiya (s.a.v.) Efendi- 
miz'dir,- Ve makam-i mahmud ancak kendilerine mahsustur; ve bilciimle es- 
ma ve sifat-i ilahiyyenin asan zat-i seriflerinde vech-i i'tidal iizere zahirdir. 
Diger insan-i kamillerden her birinin kemali bi'1-verasedir; ve her birinin hi- 
rer ism-i galibi vardir. Binaenaleyh bu beyt-i §erifte kemalat-i muhammediy- 
yeye isaret buyurulmus olur. 

1024. ^iurada duda^i hagla ve eseqi hu tar of a surmet Itu Siddik o esehler ia- 
rajina gitii. 



GV^, 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ey Mevlanaf Bu kiymet beyani hususunda agzini kapa ve cisim merkebi- 
ni kelam tarafina surmel Zira soz ve ses cisim merkebinin hassasidir. Velha- 
sil bu Siddik (r.a.) BilaTi satin almak icm her biri esek mesabesinde olan o 
kafirlerin tarafina gitti. 

1025. Oiayimn halkasint folit. Uaktaki kapiyi acti, bi-hod olarak o dihUiun 
evine gitti. 

Yahudtnin kapismm halkasmi caldi. Vaktaki o yahudi kapiyi agti, Hz. Sid- 
dik kendinden gecmis. bir halde o cuhudun evine girdi. 

1026. 'Hi-hoi ve sermest ve pur-ate§ olarak oturiu. Onun ojjzindtm pofc act soz- 
Ver fuladi. 

Kendinden gecmis. ve sarhos ve Hak yolunda atesU ve ofkeli olarak oturdu. 
Bu hal iginde onun mubarek agzindan yahudiye kar§i cok aci sozler firladi. 
* >* * 

1027. 'Dea'i hi: Wc Uu £%llatiin veltsini nicin iovuyorsun? By aydinltgin clu$- 
mani! ^u ne hikddir?" 

"Hikd", kin demektir. Ya'ni, Hz. Siddik buyurdu ki: "Bu Allah'm velisi ve 
dostu olan Bilal'i nicm doviiyorsun, ey aydinhgin ve iman nurunun diisma- 
ni? Bu sendeki kin nasil bir kindir ki, sende insanliga mahsus olan insaf ve 
merhametten higbir eser birakmiyor?" 

1028. Gger kendi dminde sana hir sia\ varsa, senin gonltin sadik iizerine na- 
stl ztdiim veriyor?" 

"Ey miinkir! Senin kendi dinine dogru bir tmamn varsa, bil ki, bu sidk ve 
dogruluk, senin sa'ydeki tekelliifun ile sana gelmis degildir. Bu bir emr-i ba- 
tintdir. Senin bir dinin oldugu gibi Bilal'in dahi bir dini vardir. Onun dinine 
olan sadakati ve dogrulugu dahi kezalik ona tekelluf ile gelmis degildir. Bina- 
enaleyh kendi elinde olmayan bir i'tikad ve kanaat uzerindeki sidka karsi bil- 
riimle edyan zulmii ve cevri reva gormezler. Nitekim Kur'an-i Kerim'de dahi 



c ^S a 



AHMED AVNt KONUK 

p/jdi yi \\'f\V> (Bakara, 2/256) ya'ni "Dinde ikrah yoktur" buyurulur. Boyle 
olunca, eger sen dininde sadik isen, gonlun dininde sadik olan Bilal iizerine 
nasil zulme cevaz veriyor?" 

1029. "By sen! Cuhndiuk dininde disisin. 3jxa sen bir sehzade iizerine bu gu- 
mani hilar sin." 

"Made", disi demektir, Ya'ni, "Ey din-i Hakk'in miinkiri! Sen batil olan cii- 
hudluk dininde dahi erkek degilsin, belki kadin gibi donek tabiatlisin! Zira sen 
sidk ve dogruluk sahi olan Hatem-i enbiyamn veled-i ma'nevisi cenab-i Bi- 
laTin iizerine de kendin gibi yalancihk §ubhesini tutarsin. Onu da kendin gi- 
bi dininde mukallid addedersin!" 

Ma'liim olsun ki, Umeyye b. Halef Uhud gazasinda maktul olan mii§rik- 
lerden Ubeyy b. Halef in kardesidir. Cenab-i Pir efendimiz Umeyye b. Halef in 
yahudi oldugunu beyan buyunnasina bakilirsa bu sahsin putperestligi terke- 
dip, yahudiligi kabul etmis oldugu anla§ilir. Hind sarihlerinden Bahru'l-ulum 
hazretleri ise, Hz. Mevlana'nin Umeyye b. Halef e "ciihud" buyurmasindan 
maksad-i allien miinkirlik ve kafirliktk, diyor. Ve filhakika §emsii'l-Lugattt 
"ciihud" {*&!■) kafir ma'nasina gosterilmi§tir. 

1030. "Gy ebed nefrininin merdadu! Cumleye kendinin egri yaptci olan aynan- 

[1014] t i i /" 
dan bakxna'. 

"Nefrin", sovme, la'net etme, fena dua etme demektir. Ya'ni, "Ey ebed 
la'netinin reddoiunmusu ve saki-i ebedi! Senin kalbinin aynasi bu sekavet ve 
mel'uniyet sebebiyle sana her seyi egri gosteriyor. Binaenaleyh sen herkesin 
haline senin bu egri gosterici olan aynandan bakma ki, dogrulan da egri gor- 
meyesin!" 

1031. O sey ki, o demde SidMi'in dudagmdan sicradi, eger soylersem sen eli- 
ni ayagim kaybedersin. 

Hz. Siddik'in o kafire karsi o anda miibarek agzindan gikan ve hakayik ve 
esrar-i ilahiyyeye temas eden sozleri eger burada soylersem ve izah edersem, 
ey talib-i hakikat, sen kendinden gecer ve iki elini ve ayagim kaybedersin, 



*$%& 



MESNEVt-1 SERlF §ERHi / XI. CtLT ♦ MESNEVl-6 • 

ya'ni amel aleti olan elini ve ayagini kullanamazsm. Zira bu sozler sirr-i ka~ 
dere taalluk eder. 

1032. hihnetlerin kaynaklan jfirat gibi omxn agzindan hi-cihatian aktci oliu. 

"Yenabi"', pinar ve kaynak ma'nasina olan u yenbu'"kelimesinin cem'idir. 
"Furat", Basra korfezine akan me§hur nehrin adi oldugu gibi "tath su" ma'na- 
sina da gelir. Ya'ni, Hz. Siddik'in mubarek agzindan cikan ilahi hikmetler ve 
esrann pinarlan ve kaynaklan Firat nehri veya tath su gibi cihetlerden mii- 
nezzeh olan Hak Teala tarafindan akici oldu. Zira Hz. SiddTk insan-i kamil idi 
ve insan-i kamilin kelami ve ef ali, kelam ve ef al-i Hak'tir. 

OL* j\ 4j ^jb <uU _^j j <*j ^3j ^ <_s^ ^ lt^*"" ^ j^**-* 

1033. D bir ta§ gtbi hi, bir su akici oldu, ne yanindan ne ortastndan maya iuiar. 

Hz. Siddik'in cism-i miibarekinden ses ve elfaz-i suri ile sadir olan hike- 
miyyat ve esrar-i ilahiyye Musa (a.s.)in asasim vurmasi sebebiyle bir tastan 
ve kayadan fi§kiran tath su gibi idi. tas ne yanindan ve ne de ortasindan 
bir su mayasi ve maddesini haiz degil idi. Nitekim sure-i Bakara'da J^=^ fy 

£& '{jl* Q\ aL o^kiii 'jkkli liC*l L>j!>i uLsi 4^£j ^ y (Bakara, 2/60) ya'ni 
"Vaktaki Musa kavmine su vermek istedi, biz "Asani tasa vur!" dedik. On- 
dan on iki pinar kaynadi" buyurulur. 

1034. Diak o tasi ken&ine svper e&ip nana renkli olan suyu aymstir. 

Hak Teala o tasi kendi fiiline siper edip havanin ma! [mavi] rengi akseden 
suyu, o ta§tan akitmi§tir. Zira Hak Teala ef alini bu vucudat-i izafiyye perde- 
leri ve siperleri arkasmdan izhar eder. Beyit: 

Hak kulundan intikamm yine abdiyle ahr? 
Bilmeyen iim-i ledunnu am abd etti samr. 
Faili oldur her i§in, abd elinden i§lenk; 
Ben ti yi bahr igre onsuz sanma bir gop deprenir. 

1035. ~)^me oylececLir hi, senin gbzunun -pinar indan nuru o buhlsiiz ve futursuz 
ahici etmistir. 



<?g>XStf> 



AHMED AVNl KONUK 

Hak Teala harika olarak kayadan suyu akittigi gibi, yine boylece bir hari- 
ka olarak senin cemad nev'inden olan ecza-yi anasirdan murekkeb goziinun 
pinanndan nur-i rii'yeti buhlsiiz ve yorgunluksuz olarak su gibi akici etmistir, 

1036. O mayayi ne ijagdan, ne deriden tutor; 'Dost icadda yiiz ortiiculuk etti. 

goz pinan bu nur-i ru'yet hassasmi ve cevherini gozii terkib eden ne 
yag tabakasindan, ne de deriden ahr. Zira goz yedi tabakadan miirekkebdir. 
Bunlara tip istilahinda, sulbiyye, mesjmiyye, §ebikiyye, zucaciyye, ankebu- 
tiyye, inebiyye, karibe derler. Bu tabakalann her biri bilkimya tahlil olunur- 
sa, cemad nev'inden olan anasir-i basitadan ba§ka bir sey olmadigi goriiliir. 
Ancak bu ecza-yi anasir bir vaz'iyyet-i hususiyye dairesinde toplanmis oldu- 
gundan, ziyadar cisimlerden aynlarak bir hatt-i sua'-i mer'i teskil eden gayet 
dakik ve rakik bir maddeyi kabule miisait olur; ve binnetice cisimde esyayi 
gdrmek hali vuku'a gelir. Eger nazar-i hakikatle bakilirsa, bu gormek fiili da- 
hi bir harikadir, ve HakTeala'nin bu goz perdesi arkasmdan vaki' olan bir te- 
cellisidir, Cisimlerde gormek fiilini icat icin Dost-i hakiki olan Hak Teala go- 
zun bu yedi tabakasim yuz drtuciilugii yapti ve kendisinin tecelli-i fiilisini ort- 
tu. Maddiyyatta mustagrak olanlar ancak bu goziin yedi tabakasim gordiiler 
ve hassa-i rii'yeti bunlardan bildiler. 

jujjlT j ^ys" JjUtf dijJi* J^i'^ ^ <j£ cs^- j* 

1037. ZKulafiin hosluflunda onun $ekici olan havasi, onun kelamimn dogrusunu 
ve yalamni miidriktir. 

Kulagm boslugunda ve deliginde o kulagm sadayi cekici olan havasi o sa- 
danin kelamimn dogrusunu ve yalamni idrak edicidir. Ma'lumdur ki, sada 
havayi bittazyik ihtizaza getirerek o havamn kulaga vasil olmasindan ibaret- 
tir. Kulak uzvunun te§ekkulii dahi keza cemad nev'inden olan anasirm 
vaz'iyyet-i hususiyye dairesinde toplanmasindan baska bir sey degildir. Bi- 
naenaleyh hava soz soyleyen kimsenin bu kelamim bizim kulagimizm deli- 
gine getiriyor ve biz de o soziin dogrulugunu ve yalamni idrak ediyoruz. 

1038. O kuciik kemikte o ne havadir kx, hissa oknyucunun harf ve savhni ka- 
hul eder. 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Bu kulagin kugtik kemiginde olan o hava, ne havadir ki, kissa ve hikaye 
soyleyicinin sesini ve soziinii kabul eder. Ma'lumdur ki, kulagin iginde davul 
derisi gibi ince, gerilmi§ bir deri ve o deride de biraz hava vardir. Hava-yi ha- 
rici dalgalan sadayi kulagin deligine getirip o tabl-i sem'iye garpar. Dimag o 
sadayi duyar ve ondaki kelamin ma'nasini idrak eder. Bu aletlerin hepsi ce- 
mad cinsindendir. Nasil oluyor da cemaddabu idrak hassasi zuhura geliyor? 
Nazar-i hakikatle bakilirsa bu da harika nev'indendir. 

,jS c~~J Obji jJ> ,JU j> j> ^jj c — ^ jj ili j d\j>^\ 

1039. Diemik ve hava ancak ytiz ortiisudur. Dki alemde Dtalik'in gayn kim- 
se yoktur. 

Binaenaleyh kulagin igindeki kemik va hava ancak yiiz ortusudiir. Diin- 
yada ve ahirette Hahk Teala hazretlerinin viicud-i hakikisinden gayri bir var- 
hk yoktur. Vahdet-i vucud sirnni idrak edenler bu vucudaM izafiyye perdele- 
rini kaldirip, bu viicud-i hakikiyi sifat ve esma ve ePali ile diinyada ve ahi- 
rette miisahede ederler. 

1040. Dhikahsiz mustemi' O'dur, kail O'd-ur. JZ,ua ki ey miisab, iki kulak 
ba§tandtr. 

"Miisab", burada "irca* olunmus" demektir. Imdi, ey Hak yolunun salikif 
Bu vucudat-i izafiyye hicablan ve perdeleri nazanndan kalktigi vakit gortirsun 
ki, dinleyen de Hak'tir, soyleyen de Hak'tir, ey kendi vucudunun ash olan 
Hakk'a irca' olunmus. olan kimse... Zira ki hadis-i serifte J>j & <^^ ya'ni 
"Iki kulak bas ciimlesindendir" buyurulmustur. Binaenaleyh abdest ahrken 
basa mesh verildikten sonra eller aynca lslatilmaksizin kulaklara da mesh ve- 
rilir. Ya'ni kulaklar her ne kadar zahirde uzv-i miistakil gorunur ise de haki- 
katte bas ciimlesindendir. Bunun gibi Siddik (r.a.) ve bilumum insan-i kamil- 
ler her ne kadar zahirde taayyiin cihetinden Hakk'in gayn gorunur ise de ha- 
kikatte insan-i kamil Hak'tir ki, onun kendi taayyiinu ve hatta bilciimle taay- 
yunat onun nazanndan kalkmis. ve bilciimle e§yada Hak zat ve sifat ve esma' 
ve ef al ile onun nazannda zahir olmustur. Bu sozleri ikilik vehm ve zevkin- 
de ve kendi mevhum varhklannda mustagrak olan ulema-i zahir idrak ede- 
mezler; ve kendi hayallerinde kurduklan seriat sebekesine muhalif goriip in- 
kar ederler; ve vahdet-i viicuda aid olan ayat-i kur'aniyyeyi ve ahadis-i seri- 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

feyi "Miitesabihattirr deyip gecerler. Hak Teaia hikmet-i hafiyyesinden dola- 
yi, bunlann kalblerine bu ayat-i kur'aniyyenin ve ahadis-i serifenin. yiiksek 
ma'nalanni anlamak askim koymamistir. 

1041. ^Dedx: Sg&r sana onun iizerine merhamei geliyorsa, ey ikram huylu, al- 
im ver, onu all" 

Ya'ni, Hz. Siddik Bilal'in efendisi olan kafire bircok hararetli ve aci sozle- 
ri soyledikten sonra, kafir bu miiessir sozlerin higbirinden miiteessir olmaya- 
rak cevaben dedi: "Eger BilaTe yaptigim ceza ve iskenceden dolayi ona aci- 
yorsan, ey ikram huylu, altin ver, onu benden satin al!" Zira Hak Teala ka- 
firlerin kalblerini alem-i ma'naya kapamis ve ancak.aiem~i surete acmistir. 

1042. " CMacLemki, kalhin y amy or, onu benden satin al! Senin mu§kilin me- 
unetsiz hallolmaz." 

"Meunet", asl-i lugatte "yiik ve mesakkat" demektir. Irak'ta "hare, ve 
masraf" ma'nasmda kullamlir. Zira "masraf ' onu mittekeffil olan kimsenin 
boynunda bir yiiktur; ve ba'zilan "mal sarfetmek" ma'nasindadir, demister- 
dir. Ba'zi niishalarda "meunet" yerine "maunet" (<^~) vaki'dir. Ma'nasi 
"salah ehlini mihnetten kurtarmak igin Hak tarafindan halkolunan sebeb" de- 
mektir. Burada her iki ma'na da mimasibdir. Ya'ni kafir dedi ki: "Mademki 
kalbin Bilal'in i§kencede olmasina yaniyor, onu benden satin [al!] ; senin bu 
miiskilin mal sarfi olmaksizin hallolmaz." 

1043. ^Bedi: "^ttz hizmet, bes yiiz siidid edeyim! Dyi bir kolem vardu; fakat 
dihuddur." 

Hz. Siddik cevaben dedi: Riza-yi ilahi icin birgok hizmet ve bes ytiz secde 
edeyim! Benim bir kolem vardir; fakat kafirdir." 

1044. "Cismi beyazdir ve onun katbi karadtr; all uWukcibilinde cismi kara ve 



csep^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Bendeki kolenin cismi beyaz ve sureti giizeldir. Fakat kafir oldugundan 
kalbi ve ma'nasi karadir. Bunu al ve mukaMinde cismi kara ve kalbi nur-i 
iman ile parlak olan Bilal'i ver!" 

1045. uWiiteakiben yonder di ve o hiimam aeiirdi. 61-Diak, o aulam pek yakx- 
$ikh idi. 

Bu sozu muteakiben kafir Hz. Siddik'i koleyi getirmesi igin devlethanesi- 
ne gonderdi; ve o hiimam ve aziz olan Hz. Siddik koleyi getirdi; ve o kole ha- 
kikaten pek yaki§ikli idi. 

1046. Oyle hi, o kafir hayran kaldi. Onun las a'xbi olan o kalbi hemen yerin- 
* den gitti. 

kole o kadar giizel idi ki, kafir onu gordiigii vakit hayrette kaldi ve onun 
ta§ gibi kati olan kalbi Bilal'i verip bu koleyi almak tarafina meyletti. 

1047. Suret-verestlerin hali hu olur. Onlann iasi bir suretien mum aibi olur. 

Surete tapan ve ma'nadan gafil olan kimselerin hali boyle olur. Onlann 
ta§ gibi kati olan kalbleri bir giizel sureti goriince mum gibi yumu§ak bir ha- 
le gelir. 

1048. Tekrar indd etti ve razi olmadu 'Dedi ki: "Hunun iizerine hi$ budsuz 
ziyade ver! 

"Bi-hic-biid", burada "la-bud" ma'nasina olup "mutlak ve her halde ve el- 
bette ve zaruri" demek olur. Ya'ni bu giizel koleyi alip Bilal'i vermeye kafirin 
kalbi meyletti ise de kiifriin imana olan husumeti yiiziinden tekrar inad etti 
ve zahirde razi olmadi; dedi ki: "Bu kole iizerine mutlaka bir §ey daha ver[" 

i^>r d\ ^y C^f ^j *£ U AJ> eSj j>. p* *j*> V^ ^t 

1049. ^ir nisab cfiimus dahi onun iizerine ziyade eiii, hatia ki, o dihudun hir- 
st razi oldu. 



cgvcp 



AHMED AVNt KONUK 

"Nisab", iizerine zekat vacib olan asl-i mala derler ki, emval-i muhtelife 
hakkmda miitefavittir. Mesela alttnin nisabi yirmi miskaldir ve giimu§iin ni- 
sabi iki yiiz dirhemdir. Ya'ni yirmi miskal altma ve iki yiiz dirhem giimii§e 
malik olan kimseye bunlann zekatim vermek lazim gelih Beyt-i §erifte bir ni- 
sab giirmis. buyurulduguna gore, Hz. Siddik bu guzel kole iizerine iki yiiz dir- 
hem giimus. daha Have buyurmu§ olur. Ya'ni cenab-i Siddik bu kole iizerine 
iki yiiz dirhem giimus, daha Have buyurdu, hatta ki, o kafirin hirsi nefsanisi 
Bilal'i vermeye razi oldu. 



Kafirin giilmesi ve bu akidde Siddik (r.a.)m aldanmif oldugunu 
zannetmesi 



J^Jtf*J^J u»j~**\ s" J 1 J J ^ ****■ °^J ***** 

1050. O ta§ katbli kafir alay ve ia'n ve kvyanet ve km cihetinden kahkaha 
atli. 

Hz. Siddik beyaz kole ile beraber iki yiiz dirhem giimii§u verip, cehab-i Bi- 
lal'i aldiktan sonra o tas. gibi kati yiirekli olan miisrik, hie bdyle kiymetsiz bir 
koleye bu kadar kiymetli bedel verilir mi, diye alay ve istihza ve ta'n etti; ve 
kalbindeki hiyanet ve kin saikasiyla bir de kahkaha ile giildii. 

1051. Siddik ona dedi: Ur Bii fliilii$ ne idi?" Sualin cevabmda o gvhnetji arhrdi. 

Hz. Siddik kafire: "Senin bu kahkaha ile giilmenin sebebi nedir?" diye sor- 
du. Bu soru§a cevab olarak kafir daha ziyade giilmeye ba§ladi. 

1052. ^Dedi: "Gger bu. kara kolenin mii§terjii^inde senin ciddin ve hamakaiin 
olmasa idi... 



"asps* 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

"Garam", "hamakat ve ask ve azab ve helak" ma'nalanna gelir. Burada 
"hamakat ve ask" ma!nalan munasibdir. Ya'ni.kafir giilmekle beraber suale 
cevaben dedi ki: "Eger bu Kara kolenin mu§teriliginde senin cidd u sa'yin ve 
hamakatin veyahud^ a§kin olmasa idi..." Ba'zi niishalarda "garam'' yerine 
"ihtimam" vaki'dir; "ikdam ve kasdin olmasa idi" demek olur. Bu beyit ati- 
deki beyit ile tamam olur. 

(^^j> J^) j^*>. *y*- cr*-^^- <J *j^^ J u* 

1053. ur Ben inaddan kaynamaz idim. CMuhahkak hunun onda birine onu set- 
ter idim!" 

Ya'ni, "Ben senin Bilal'i satin almak hususundaki gayretini ve askini gor- 
diim. Beyaz koleye degismemek ve daha ziyade bedel taleb etmek hususun- 
da inad ettim. Eger senin bu gayretin ve a§kin olmasa idi muhakkak bu kar 
ra koleyi senin bana verdigin bedelin onda bir kiymetine satardim!" 

^^i b J^hi (J^^ &\* y lLWj p-J ij^J ja Sj^j^ 

1054. "JZira o benim indimde yarvm dange deymez. Onun bahdsini sen feryad 
ile agxr yaphn." 

"Bang", ses ve feryad ve yiiksek ses ma'nasinadir. Ya'ni, "0 karakolenin 
benim indimde kiymeti yarim dange bile degmez. Bir "dang", iki kirat agirh- 
gi; ve bir "kirat", be§ arpa agirligidir. Ya'ni, "Bu kolenin iki bucuk arpa agir- 
ligi kadar kiymeti yoktur. Sen feryadin ve bircok agir sozlerin ile onun kiy- 
metini gogalttm ve agirla§tirdin!" 



1055. dMiiteakiben, Viz. Stddik ona cevab verdi, ^Dedi ki: *6y gabt! Qocnk 
gtbi bu, cevheri bir cevize verdin!" 

Hz. Siddik kafirin istihza ederek soyledigi soze cevaben buyurdu ki: "Ey 
ahmak cahil! Bilal bir cevherdir. Benim sana verdigim kole ile para bir ceviz 
mesabesindedir. Sen bir pirlantayi gocuklar gibi bir cevize degi§tin. Sonra da 
bununla iftihar edip benim ile istihza ediyorsun!" 

1056. ^JUira o benim indimde iki kevne deger. ^Ben onun canina nazinm, sen 
r engine 1 ." 



C $P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Zira Hz. Bilafin kiymeti benim indimde diinya ve ahiret alemlerinin mec- 
mu'una tekabiil eder. Ben onun batimna ve camna bakiyorum ve ona gore 
kiymet takdir ediyorum; sen ise zahirine ve cisminin rengine bakiyorsun da 
kiymet veremiyorsun! " 

1057. "ZKizil alhnd.tr; o, bu ahmak-isianm hasedinden dolayi kara renge bula- 
§ik gelmi§iir." 

"Tab", bir §ey bir §eye miilhak olup kendi rengini vermes! ma'nasinda da 
musta'meldir. §ey ister aydinlik ve hararet olsun, ister dolasMk ve in'itaf 
ma'nasma olsun (Bahir-i Acem) . Binaenaleyh "siyeh-tab", kara renge bula- 
sik demek olur. "Kede", ism-i mekan edatidir. "Ahmak-kede", ahmak-istan 
ve ahmak mahalli demek olur ki, bundan murad diinyadir. Ya'ni, "0 Hz. Bi- 
lal'in ma'nasi ve ruhu kizil altindir. cismen kara renge bula§ik bir halde za- 
hir olmustar. Batim nurlu oldugu halde onun zahirinin boyle kara renkli olu- 
su, bu ahmaklann yeri ve mahall-i kesafet olan diinyanin ve diinya ehlinin 
hasedlerinden dolayidir ki, zahir-perest olan ehl-i diinya onun bu girkin za- 
hirine bakip batimndan bi-haber kahrlar ve ona nazar-i hakaretle baktiklann- 
dan saltanat-i ma'nevisini kiskanamazlar ve hased edemezler." 

1058. Cisimlerin bu yedi renk olan fl'ozu nikabdan dolayi o ruhu idrak edemez. 

Bu beyte birkac. vecih ile ma'na verilebilir: 

Birinci vecih: "Heft renk", "dide"nin sifati olur; ve "yedi renk"ten murad, 
cisim goziiniin yedi tabakasi olur ki, bunlann isimleri yukanda 1036 numa- 
rah beyitte gecti; ve yukandaki tercume bu veche goredir. 

Ikinci vecih: "Heft renk", cisimlerin sifati olur ve cisimlerin yedi renkli ol- 
masi ziyada bulunan menek§e, gividi, mavi, yesjl, san, turuncu ve kirmizi- 
dan ibaret olan yedi renkleri kabule miistaid olmalan demek olur. Bu veche 
gore tercume boyle olur: "Yedi renk olan cisimlerin gozii nikabdan dolayi o 
ruhu idrak edemez." 

Uciincii vecih: "Heft", rengin sifati olmayip muzaf olmasidir. Bu izafet iza- 
fet-i lamiyye olup, miilkiyet ve ihtisas ma'nasim ifade eder. Bu surette tercu- 
me soyle olur: "Cisimlerin bu yedi renge mahsus olan gozii nikabdan dolayi 
o ruhu idrak edemez." Ya'ni cisimlerin gozii ancak letaiften bu yedi [rengi] 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

gorur ve eltaf olan run bunlann verasinda oldugundan bu renkier ruha nikab 
olup his gozu o pek latif olan ruhu goremez, demek olur. 

J^y- JU _, JUL. *U- J* ^ u~rf & J> *»/ Lf~^ ^ 

1059. *6ger satmakia ziyade mekislik ede idin, ben kendimin biitun mal ve 
rmtikumu verir idim. 

"Melds", bir mail degerinden eksik paha ile almak ve bir mail almakta ve- 
ya satmakta hirs gostermek ve hasislik etmek ma'nasma olan "mete" mas- 
danndan miistakdir. "Ya" masdariyet icindir. Ya'ni "Bilal'i satmak hususun- 
da eger ziyade harislik ve hasislik etmis ve daha cok para istemis olsa idin 
ben kendimin biitun mal ve mulkiimu verir idim." 

1060. *T/e eger mekisi ariira idin, ben tkdamdan dohyi bir etek alhni baska- 
sxndan odun$ aludim." 

"Ve eger sen Bilal'i pahah satmak hususunda hirs gostermeyi artira idin 
ben ihtimam ve ikdamdan dolayi baskasindan bir etek dolusu alum istikraz 
edip sana verirdim." 

ji\£x \j aJL» iS^eX ji ,j»\i Oljjl &\j <J*b J*- 

1061 . *3Lolay verdin, zira hi ucuz buldunl Dnciyi gormedin, hokhayi yarmadml" 

1062. nr Basi baglt hohkayt senin cehlin verdi. Qabvk gorursun hi, ne gabna 
dusdunl" 

"Hz. Bilal agzi kapali bir hokka mesabesinde idi ve onun ruh-i latifi inci 
gibi kiymetli idi. Sen o inciyi gormedin; cunku batimni ve ruhunu gormedin; 
kolay sattin; cunku ucuz bulmus idin. Binaenaleyh agzi kapali bir inci hok- 
kasim senin cehlin boyle kolay verdi. Fakat bu satistaki ziyanim goziin olum 
vasitasiyla alem-i gayba agildigi vakit gorursun ve ne derece ziyana ve zara- 
ra ugrami? oldugunu anlarsin." "Gabn", satista zarar ve ziyan ma'nasinadir. 

1063. *£al dolu bir hokkayi havaya verdin. 'Tfcr zenci gxbi sen hum yuzlu- 



lukie 



mesmrsun: 



I" 



Gg^ 



AHMED AVNI KONUK 

"Bilal'in cismi la'l dolu bir hokka mesabesinde idi. Sen onu hava mesabe- 
sinde olan mal-i faniye verdin ve bu zarar-i ma'nevinin farkina varmadin. Bir 
zenci, kara yuzluluk icinde kendi yasayisindan nasil mesrur ise, sen de bu 
zarar ve ziyan iginde mesrur bir haldesin!" 

1064. "JAkibet Qokluk "Ua-hasreta!" dersin. ^Dir himse muhakkak baht u 
devleti satar mi?" 

"Bu hayat-i diinyamn sonu olumdur. Binaenaleyh dium sebebiyle gdziin 
alem-i gayba agildigi vakit, akibet cok gok "Va-hasreta!" dersin; ve bir in- 
san-i kamilin kiymetini bilemedigin igin yanar tutugursun. Elinde bir devlet 
ve uygun tali' var idi. Hicbir kimse elindeki bahti ve devleti boyle satar mi?" 

1065. "^Sabi gulamana libas ile erisii. Senin bedbaht olan adzun zahirin gay- 



ntu gon 



medi." 



"Baht u devlet sana kole olan Bilal'in suret-i cismaniyyesi ile eri§ti; fakat se- 
nin bedbaht olan gozun ancak Bilarufzahirini gordti ve batimndan gafil oldu." 

1066. "O sana kendi bendeligini gosterdi; senin $irkin huyun ona mehr ve fen 
etil" 

"Hz. Bilal batinda sultan oldugu halde zahirde tevazu' edip sana kendisi- 
nin koleligini gosterdi. Fakat senin girkin huyun ve kufru ihtiyar eden isti'da- 
din onu da kufre irca' icin mekr ve fen yapti; ve birtakim i§kenceleri onun 
hakkinda reva gordiin." 

1067. By herze pgneyici! ^Bu esran kara ve tent beyazi fuiperesi$e all" 

"Jaj", herze, hezeyan, liizumsuz sdz, batil soz demektir. "Jaj-ha", "hayi- 
den" masdannin emr-i hazinyla yapilmis vasf-i terkibidir; "herze ve hezeyan 
gigneyici ve soyleyici" demektir. "Esrar", sirnn cem'idir ve "sir", batin de- 
mektir, Cem' olarak zikri batinin "sadr", "kalb" ve "run" ve "aid" gibi mera- 
tibi olmasindan nasidir. Ya'ni, "Benim bu ali§ veri^te aldandigimi zanneden, 



a^p 



MESNEVt-i §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

ey herze soyleyici! Bu benim sana verdigim batini kara ve cismi beyaz olan 
koleyi putperestlere mahsus olan bir arzu ve sevinc ile all" 

>&r l£» J>> yj j Ji* (^ U>* 5 J- f-*J V 0i J ^ U* 1 

1068. wr Bu senin i$in ve o henim i$inAir. IZiz kar eUik, ey kdfir! JAgah ol! 
^Dininiz sizin i$in ve dinim henim icindirl 

"Bu batini kara ve cismi beyaz kdle senin icmdir ve sana layiktir; ve ba- 
tini nur ve cismi kara olan Bilal benim icmdir ve baria layiktir. Bu alis. veri§- 
te biz kar ettik, ey kafir! Bizim kitabimizda &>'Jj j&a $ {Kafiran, 109/6) 
[ya'ni "Sizin dininiz size ve benim dinim bahadir"] buyurulmu§tur." 

*y. cwj^- j> •-r- - ' cr^*' u*^" *y< o^ ^^ji, ^-~i <j\y *y*~ 

1069. "CMunakkak puiperesflerin layigi feu olur: Onun culu au\is, onun ait 
aijactan olur." 

"Cul", Turkge'de "cul" denilen sey olup burada atm uzerine orttukleri 6r- 
tu ma'nasmadir. Ya'ni, "Zahiri suretlere muhabbet edenler putperesttir ve pu- 
ta tapanlann layigi da batmlan igrenc, ve zahirleri siislu ve cazib olanlara al- 
danmaktir. Bunlann kullandiklan cul atlastandir, fakat bindikleri at tahtadan- 
dir. Ya'ni cisimleri ve suret-i zahireleri atlas gibi parlak ve ruhlan ise ruh-i 
hayvantdir; ve ruh-i hayvanileri tahtadan at mesabesinde olup bunlann siis- 
lu ve parlak cisimlerini ta§ir." 

1070. n(r Duman ve ate$ loin olan kafirlerin mezan aibuLir. Uiafbukl harifan 
yuz nakis ve niyar baglanmi§hr ." 

"Surete i'tibar edenler ici duman ve ates ve disi tiirlu turlu nakislar ve oy- 
maciklar ile siislenmi? mermer tash olan kafirlerin mezanna benzer. Zahirle- 
ri ve cisimleri siislu ve b^tinlan ve ruhlan duman ve ates. doludur." 

JLj j f^ia-« tiyt- J^jj* j j JL*3- Oj^ Olilk JU j*?-** 

1071. "JZaiimlerin mall aibi, di§ansi cemdldir; hatbuki i$inden o mazlumun hi- 
nt ve vebalidir." 

"Onlar zalimlerin kazandiklan mala benzerler ki, o malm disma bakihrsa 
gixzel ko§kler, baglar, bahceler ve havuzlar ve fiskiyeler gorunur. Fakat ic, yu- 



c £»> 



AHMED AVNt KONUK 

zune bakihrsa o muzeyyenat mazlumlann kam ve vebaldir; ve hayaM uhre- 
viyyede azabdir." 

OU^ aL~- jJU- OjjS j j • 0*>Us> _j f j-^ OjjJ ji J»li* Oj^- 

1072. "ufyliinafik cjibi, haricien orug, ve namaz ve icinden nebaisiz hara top- 
raktu." 

"Surete i'tibar edenler munafiklar gibidir; zira miinafiklar zahiren mii'min- 
lere benzemek igin cisimleriyle harigten oruc ve namaz gibi giizel ameller i§- 
lerler; fakat ic yuzlerine bakilirsa, bu a'mal-i cismaniyyelerinin asla onlara fa- 
idesi yoktur. Onlann cisimleri nebatat bitmeyen kara topraga benzer. Kara 
topraktan nasil semere hasil olmazsa, onlann zahirlerinde ve cisimlerinden de 
oylece semere hasil olmaz," 

1073. "0ok giirlemesi ddu, hos hului gibi hi, onda ne yerin nefi ne de bugday 
gidasi vardir" 

"Kurr u kur\ gok giirlemesi; "burr", bugday demektir. Ya'ni, "Suret-pe- 
restler gok giirlemesi dolu, fakat yagmurdan bos ve hali olan buluta benzer- 
ler ki, oyle bir bulutun ne topraga faidesi vardir ve ne de yerden bugday gi- 
dasi bitmesine yarar. Kuru bir guriiltiiden ibarettir." 

1074. "<J\4ehr va'di ve yalan soz gibi hi, onun sonu riisva ve evveli furugludar." 

"Suret giizelligi, birini aldatmak ipin edilen va'de ve yalan soze benzer. Bu 
va'd ve yalan soz ewela parlak ve nurlu goriiniir, fakat sonunda o va'din 
bos. ve sozun yalan oldugu meydana cikinca nuru ve parlakligi kalmaz. Ze- 
vali ve riisvaligi zahir olur." 

J*5U- dj^- £^>v a*-^ (t-^j J &\ J*^ C-~0 j\ C^ij>*> 01 j\ -X~ 

1075. Ondan sonra o mihnei disinin zahmindan hilal gibi olan ^Bilal'in elini 
iuiiu. 

"Dirs", "di§" demektir, Mihnet, yirtici bir hayvana tesbih buyurulup, Hz. 
Bilal'i lsirmis. ve yaralamis demek olur. "Hilal", burada dis ve kulakta olan 
kirleri ayiklamak igin kemikten veya agagtan yapilan ince bir alet ma'nasina- 



em? 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / XI, CtLT • MESNEVl-6 • 

dir. Ya'ni, Hz. Siddik ma'kul sozleriyle kafiri tevbih ettikten sonra mihnet di- 
sjnin yarasindan hilal gibi incelmis. olan Hz. Bilal'in elini tuttu. 

1076. ISir hilal olclu, bir apza yol buldu; bir tath clilli iarafina ko§iu. 

Hz. Bilal mihnet disjnden bir hilal gibi inceldi; bir agiza ya'ni Server-i en- 
biya Efendimiz'in kalb-i saadetlerine girmeye yol buldu. Bir tath dilli olan o 
Nebiyy-i zi§an tarafina ko§tu. 

1077. hasta vaklaki Mustafa nm yiiziinU gbrclii, arkasi uzerine baygin aii§tu. 

"Harra magsiyyen", Arap^a "arka iizerine baygin bir halde diismek" 
ma'nasina olup "futad o ber-kafa", bu ciimle-i arabiyyenin Farisi'ye terciime- 
sidir. Ya'ni, o mecruh olan Hz. Bilal, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'in miibarek 
yiiziinu gordii, arkasi iizerine baygin bir halde distil 

1078. ^ep vakie kadar baygin ve bi-hu$ kalii. ^Vaktaki kendine geldi, stirur- 
dan goz ya$i siirdii. 

Hz. Bilal arka iistu dustugii vakit bir ?ok zaman baygin ve kendinden ge$- 
mis. bir halde kaldi. Neden sonra kendine geldigi vakit sevincinden aglamaya 
bastadi. 

1079. Cfiiusiafa onu kendi kucagma $ekti. Ona eri§en bir atayi kimse ne bilir? 

Hz. Bilal ayildiktan sonra Resul-i Ekrem hazretleri onu kendi kucagma 
gekti. Bu an iginde Server-i alem Efendimiz tarafmdan cenab-i Bilal'e erisen 
bir atayi ve ihsam kimse bilemez; ve bu bahsjsjn mahiyetini ve kiymetini hig- 
bir kimse takdir edemez; zira o zevki ve vicdani bir haldir, 

1080. OksTre ^ar^an bir baku, ievfir iolu hazineye ugrayan bir muftis nasil olur? 

"Tevfir", cogaltmak, kazanmak ve mal cem' etmek ma'nalannda da rmis- = 
ta'meldir. Ya'ni, Hz. Bilal'in cismi bakir ve Resul-i Ekrem hazretlerinin zSt-i 



G ^^ 



AHMED AVNi KONUK 

saadetleri iksir mesabesinde idi; ve Hz. Bilal miiflis ve Resul-i Ekrem ise ru- 
hun nurunu ziyade cogaltan bir nur hazinesi idi. iksire carpan bakir altin ve 
hazine-i piir-tevfire ugrayan miiflis zengin oldugu gibi Hz. Bilal dahi ma'na- 
da altm ve zengin oldu. 

1081. U^ejmurde bir balik denize du$iu; kaybolmu$ kervan dogru yola vurdu. 

Hz. BilaTin huzur-i nebeviye gelmesi solmus, ve ahvali tagayyiir etmis. bir 
baligin denize diisup canlanmasi ve yolunu kaybetmis. olan bir kervamn dog- 
ru yolu bulmasi kabilinden idi. 

1082. O hiiablan ki, O^ebi o demde soyledi, eger geceye ede idi, gecelikten $v 
kardi. 

Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri o anda cenab-i Bilal'e ettigi hitablan bilfarz 
karanhk geceye etmis. olsa idi, gece gecelikten gkar ve nurlamp giindiiz olurdu. 

^y^p\ d\ c~a5 j\i ^bi <j* r\*? ^yz v^ ^ **J* Cr^JJ JJ-> 

1083. O gece sabah gibi aydinlik gunduz olurdu; ben o uhlahi acih soyleyemem. 

"Istilah", lugatte "bir taifenin bir sey iizerine ittifaki ve resm ve ayin ve yek- 
digeriyle sulh etmek" ma'naiannadir. Burada birinci ma'na murad buyurulur. Bu 
beyanat-i gerifeden Resul-i Ekrem hazretleri tarafmdan Bilal'e olan hitabatin 
sirr-i tevhide ve hakayik-i ilahiye dair oldugu anla§ihr. Zira esrar-i tevhidin ve 
hakayik-t ilahiyyenin ibareleri ve lstilahlan avammin kullandigi ibarelere ve is- 
tilahlara benzemez. Ya'ni, Resul-i Ekrem'in sirr-i tevhide ve hakayik-i ilahiyye- 
ye dair olan hitablan karanhk geceye olsa gunduz olurdu. Ben o istilahlan bura- 
da acik bir surette soylemem. Nitekim bu gibi esrar ayat-i kur'afiiyyede ve aha- 
dis-i §erifede rumuz ile beyan buyurulmu§tur; ve cenab-i Mevlana Efendimiz da- 
hi bu esran bu Mesnevi-i §eiif 'te kissa ve efsane perdeleri altina saklamislardir. 

1084. uHuhakkak sen bUirsin hi, Uiamel'de olan bir gunes nebata ve ham 
hurmaya ne soyler. 

"Hamel", on iki burgtan birinin ismidir. Gunes. Hamel burcuna intikal ettigi 
vakit ilkbahar ve gece ve giindiiz miisavi olur ve nebatatta ne§v ii nema fey- 



G^^, 



MESNEVf-1 SERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

zi basjar. "Dekal", hurmanin fasidi ve bozugu (Ahteif). "ed-Dekal", erdeiit't- 
tetnr (Akrabu'I-Mevarid); ya'ni "hurmanin en fenasi" demek olur. Burada 
"ham hurma"dan kinayedir. Ya'ni, sen ilm-i hey'ete vakif isen muhakkak gu- 
nes Hamel burcunda iken yeryiizunde olan nebatata ve ham hurmaya ne soy- 
ledigini ve ne derece te'sir ettigini bilirsin. Burada Resul-i Ekrem hazretleri gii- 
nese ve Bilal'in viicudu dahi nebatata ve ham hurmaya tesbih buyurulmu§tur. 

1 OSS. CMunahkak sen hilirsin hi, o iath su dahi feslefjenlere fidantara ne soyler. 

Bu beyt-i serifte Resul-i Ekrem hazretlerinin kelam-i alileri ab-i ziilale ve 
tatli suya ve mu'minlerin ervahi da feslegenlere ve fidanlara tesbih buyurul- 
mustur. 

1086. Diakk'in sun'u but&n rihanm cuz'lerine ejsunculardan nefes ve soz gft- 
bidir. 

Bu beyt-i serifte terbiye-i hususiyyeden terbiye-i umumiyeye intikal buyu- 
rulur. Zira terbiye ikidir: Biri umumi ve digeri hususidir. Terbiye-i hususi en- 
biya ve evliyanin beseri terbiyeleridir. Hak Teala kullanna rahmet olmak uze- 
re enbiya ve evliyayi gonderdi. Bu terbiye-i hususi terbiye-i umumiyyeden bir 
fer'dir; ve bu terbiye-i hususi kullann irade ve ihtiyarlanna tabi'dir. Eger en- 
biya ve evliyaya tabi' olup bu hususi terbiyeyi kabul etmezlerse cebren ve 
kahren terbiye-i umumi altma girerler; ve Hak Teala onlan tecelliyat-i ef* all 
ile esbab ve asar perdeleri arkasindan derece-i hakikate erisinceye kadar ter- 
biye eder. Bu terbiye-i urnumiyye bilciimle esyaya samildir. Binaenaleyh 
sun'-i Hak ve ef al-i ilahiyye biitun ecza-yi cihani terbiye igin efsun okuyan- 
lann ya'ni terbiye-i hususiyyede enbiya ve evliyanin nefesi ve sdzti gibi mu- 
essirdir. 

1087. Diahh'm cezbi eserlere ve sehehlere harfsiz ve dudaksiz yttz gizli soz 
soyler. 

"Eserler"den ve "sebebler"den murad, viicud-i izafi aleminin suretleridir. 
"Cezb", lugatte "gekmek" demektir. Bundan murad, Hakk'in kayyumiyyet-i 
zatiyyesiyle murad-i ilahisi dairesinde gekmesidir. Ya'ni Hahk'in viicud-i iza- 



(^29^, 



AHMED AVNt KONUK 

fl alemini kayyumiyyet-i zatiyyesiyle murad-i ilahisi dairesinde gekmesi, o 
alemin eserlerine ve sebeblerine kelamsiz ve dudaksiz bircok gizli sozler soy- 
ler. Binaenaleyh o eserler ve sebebler murad-i Hak dairesinde fa'aliyet goste- 
rirler. Terbiye-i hususiyyede enbiya ve evliyamn kelamlan vardir; ve bu ke- 
lamlar onlann dudaklanndan ve agizlanndan cikar. Fakat terbiye-i umumiy- 
yede kelam ve dudak miista'mel degildir. 

1088. ^Dejjil ki, ie'sir, kader den ma'mul degildir. Jakai onun te siri ondan 
ma'hul degildir. 

Birinci misra' iki nefy iizerine murettebdir; ve iki nefyden bir miisbet ci- 
kar. Binaenaleyh te'sir kaderden ma'muldur, demek olur. Ya'ni, bu esbab ve 
asar aleminde miiessir olan kaderdir; ve kader bu terbiye-i umumiyye ve hu- 
susiyyede muessirdir. Zira "sirr-i kader" e§yanin lisan-i isti'dad ile vaki' olan 
talebleri iizerine Hakk'in hiikmiidiir. tsin hakikati boyle iken bu alem-i kese- 
ratta his gozlerine carpan ancak esbab ve asardir. esbab ve asarda miies- 
sir olan kader ma'kal olmaz, ya'ni taakkul olunup du§uniilemez; ve sirr-i ka- 
der hakkindaki izahat I. cildin 626 numarasina musadif olan c— ^r <o ^\ 
<^~>Jj ^y. iSj\&-f* ■ c-Hiji^t- y~ [ya'ni "Bu, cebr degildir; bu ma'na-yi ceb- 
bariyyettir. Cebbarligin zikri tazarru' icjndir"] beytinde gecti ve ba§ka yerler- 
de de sirasi dii§tukge izah olundu. 
* - 

Jjjti (jl J^jj* ji JUL*-* Ob Jj-^t j-X>\ Jip ^jJ *Xli« by~ 

1089. Uaktaki akd usulde mukallid olur, ey fazvl, onu film da mukallid hill 

"Fazul", "mubalaga ile fazilet sahibi" ma'nasina olup bu hitab Qelebi Hii- 
sameddin hazretlerine olmak miinasibdir; ve bu hitab hem bu beyte ve hem 
de a§agidaki beyte rati' olmak muhtemeldir. Ya'ni, ey fazilet sahibi olan Hu- 
sameddin gelebi! Vaktaki akl-i ciiz'I bu viicud-i izafi alemindeki esbab ve asa- 
nn asillan olan sifat ve esma-i ilahiyyeyi idrakte enbiya ve evliya hazaratinin 
kesjflerinin mukallididir, sen o akl-i ciiz'Iyi, o esma ve sifatin mezahiri ve fer'i 
olan suver-i esjanin te'siratini bilmekte dahi mukallid bil! Zira bu mezahir ve 
suver-i e§ya esma ve sifatin perdesi ve esma ve sifat dahi zat-i Hakk'in per- 
desidir. Akl-i ciiz'I ise vehleten e§yayi ve e§yamn te'siratini goriir ve sirr-i ka- 
derden gafil ve hicab icmde olur; ve sirr-i kader ise a'yan-i sabite alemi olup 
enbiyaya bile cihet-i nubiiwetleriyle degil, ancak cihet-i velayetleriyle rntin- 



c $p£ B 



&^ MESNEVl-i SERlF SERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

kesif olur; ve evliyamn dahi ancak ehassu'l-havassma inkisaf eder. Binaena- 
leyh bu ilim ve ma'rifette enbiya ve evliyamn kesifierini taklid zaruridir. 

^ %JI j jUi j A&b*- £ f ty xib dy? $& J~*j~> f 

1090. Gger akil, *J\ieram nasd olur?" dim sorarsa, oyh soyle ki: "6en hilrmz- 
[1074] y ' ,„ ° 

sin vesselam: 

Yukanki beyitte olan "ey fazul" hitabi bu beyte de rati' oldugu takdirde 
ma'na soyle olur: Ey fazilet sahibi olan Husameddin! Eger aW-i ciiz'i sahibi 
olan bir kimse, "Hakk'in sun'u ecza-yi cihana nasil kelamsiz soz soyler ve 
bu alemde sirr-i kader nedir ve usulde mukallid olamn fiiru'da dahl mukallid 
olmasi ne demektir ve bunlardan murad ve meram nedir?" diye sorarsa, "0 
oyle bir seydir ki, sen onu zevkan ve halen bilemezsin vesselam!" diye ce- 
vab verf Zira bunlar fena-fillah ve beka-billah halleri iginde kesfen idrak olu- 
nur. ilmen idrakleri ancak sahib-i kesf olan enbiya ve evliyamn ihbarlanna 
takliden vaki' olur. Zira ilm-i akli sekden ve subheden hall degildir. Fakat 
ilm-i zevki ve vicdanide asla sek olmaz. 

Cenab-i Pir efendimiz bu beyitlerde Bilal'in bu kadar iskenceye ragmen 
imanda ve kafirin dahi Hz. Siddik'in bu kadar aci nasayihine ragmen kutur- 
de ve surete meclubiyette israrlanna ve ikisinin bu halinde de sirr-i kaderin 
muessir olduguna isaret buyurmuslardir. 



-up -dJI ^>j jj m d** Jj& jipj (J^ij^- U^ syt-jV ^i/v^ ^"jAf *& ^/ 

Mustafa (s.a.v.)in: "Sana vasiyet ettim ki, benim musareketim ile satin 

al! Sen nicin yalniz kendin icin satin aldin?" diye Siddtk (r.a.)a muatebe 

kilmasi ve Siddtk (r.a.)m oziir soylemesi 



1091. ^Dedi: "6y Suldikl O^ihdyei sana demedim mi ki, mekrumeiie heni or- 
tak et!" 



s £^&= 



6ffl^- AHMED AVNt KONUK 

"Mekrumet", kerem, cud, seha, izzet ve §eref demektir. Ya'ni, Resul-i Ek- 
rem hazretleri buyurdu ki: "Ey Siddik! Nihayet ben sana beni bu sehaya ve 
kereme ve §erefe ortak et ve Bilal'i ortakla§a satin al! [demedim mi?]" 

y ^jj J- CS * v $ J**/ y ^^ $£m >» I* £*& 

1092. ^Dedi: ^Hiiz senin mahallenin iki koleleriyiz. lien onu senin yuzunden 
azad eiiim." 

Hz. Siddik cevaben dedi: "Ya Resulallah! Stiket ve ortaklik benim zat-i §e- 
rifin ile miisavi oldugum ma'nasim Mm eder. Halbuki, ben ve Bilal ikimiz 
dahi senin koleleriniz; ve ben o Bilal'i satin aim, zat-i §enfin igin azad ettim. 
Binaenaleyh onu zat-i §erifin satin aim azad etmis. oldu; ve bu suretle musa- 
vat vehmi ortadan kalkti." 

jU^.j ?*\y^> ts*\$ ig* J*- J*, j «-^ jfc«y 'j^ y 

1093. "Sen beni kole ve yar-i oar tut. Sakin, ben hie azadltk islemem!" 

"Zinhar", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "sakin ha!" 
ma'nasi munasibdir. "Y& Resulallah, beni azad kabul etmez bir kole ve ken- 
dine yar-i gar ve mahrem-i esrar ittihaz et!" 

1094. "Jlua lana senin koleliginden azadhk vardir. Sensiz benim uzerime bir 
mihnet ve cevr vardir." 

"Zira ben sana kole oldukca cismimin ve nefsimin koleliginden kurtulur 
ve azad olurum; ve sen olmazsan benim uzerime nefsimin mihneti ve ruhum 
iizerine cevri ve zulmu vardir." 

1095. "6y cihdni ishfadan dirt eimis, ammi has eimis, hususiyle de beni!.. 

"Istifa'", secmek ve ihtiyar etmek ve bir §eyi halis ve saf yapmak de- 
mektir, Ya'ni, "Ey be§eriyet cihamm ruh-i hayvani bulamkligindan saf edip, 
ruh-i insani ile diri etmi§ ve avam mertebesinde olan kimseleri havas mer- 
tebesine terakki ettirmis, ve hususiyle beni makam-i ma'rifete yiikseltmis, 
olan Nebiyy-i zt§an!" 



e ^ps 8 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1096. "Canvrr gen$likte ruyalar gordii hi, giine§in kursu hana selam kildi." 

"Benim ruhum genclikte birtakim rii'yalar gordii. §6yle ki: Gokteki sun 
giines, bana selam verdi." 

1097. "O herd yerden aoae $ekti; irtikadan dolayi onun refihi olmus xdxnx!' 

"0 giines. beni yerden goge cekti; ve yerden goge terakki ettirmekten do- 
layi ben o gune§in gokte refiki olmus, idim." 

1098. ^edim: n< T)u mahuiya ve nrnhal idi. Dii$bir miisiahil vasf-t hal olur 
mu? 

"Mahuiya" ve "malihulya", dimagin sevda-vi ham ile muhtel olmasi; 
"mustahil", muhalin talibi ve mlimkin olmayan §eyi isteyici demektir. Ya'ni 
Hz. Siddik buyurdu ki: "Benim giineste beraber gokte bulunmam zahirde bir 
hayal-i dimagi ve muhal bir §ey idi. Hie, bir miistahil olan §ey, hal olan bu 
hayat-i zahirenin vasfi olur mu? Ya'ni zahirde cismen goge cikmak ve giine- 
§in refiki olmak mlimkin olur mu?" 

1099. "Uaktaki seni gordum, kendimi flordiim. tSaferin, o hos ki§ olan aynaya 1 ." 

"Ki§", din, mezheb ve millet ma'nalanna geldigi gibi, satranc oyununda 
§ahi hanesinden kaldirmak ve ku§lan kovmak icjn kullamlan lafizdir. Diger 
ma'nalan da vardir (Burhin). Burada "kusjari kacirmak igin kullamlan lafiz"- 
dan kinaye olmak miinasibdir; Tiirkge "Ki§, ki§!" derler. Resul-i Ekrem haz- 
retlerinin vucud-i §erifl sifat-i nefsaniyye ku§lanm "ki§!" lafziyla kovueu ve 
sifat-i ruhaniyyeyi gosterici bir aynaya te§bih buyurulmugtur. Ya'ni, "Ya Re- 
sulallah! Vaktaki zat-i §erifini gordiim, alem-i zahirde malihulya bildigim go- 
ge Qikmamn ve giine§e refik olmamn alem-i ma'nada miimkin oldugunu gor- 
diim. Zira seni gordiim, ma'na gogiinde senin §ems-i hakikatinle kendi ruhu- 
mu beraber gordiim. Latif "kis. kis/'lar ile sifat-i nefsaniyye ku§lanni kovan 
senin viicud-i §erirlnin aynasina aferin!" 



c £» > 



AHMED AVNl KONUK 

1100. "Uaktaki seni gordum, muhalim hat oldu; henitn camm muslagrak-i ic- 
[1 ° 84] MoUu." 

"Vaktaki seni gordum, muhal gdrdugiim suret hal oldu ve anladim ki, gdr- 
dugiim rii'ya zahirde muhal ve fakat batinda haldir. Binaenaleyh simdi be- 
nim camm senin gunes gibi olan ruh-i a'zaminm mustagraki oldu." 

1101. u 6i/ beldelerin ruhu! Uaktaki seni gordum, bu gunesin muhabheti gozum- 
den dusiu." 

"Ey beldelerin ruhu olan Nebiyy-i zisan! Vaktaki seni gordiim, bu suri gu- 
nesin muhabbeti gozumden dustii Zira sun gtines ruh-i hayvaniye kuwet 
verir ve senin sems-i hakikatin ise ruh-i insaniye dirilik verir." 

Cr*r j^ >J^ <Sjy^. yr j* r^ S> J* c --*' J^ ^-" 

1 102. nr Benim gozum senden ali-himmet oldu. Qimene horlugun gaurx ile na- 
zar etmez." 

"Benim goziimun ve giinesimin kasdi ve himmeti yukseldi. His gozlerini 
cazib olan bu diinyamn yesilliklerine ve c imenlerine ancak zillet ve hakaret- 
le nazar eder; ve onlarin giizelliklerini ve letafetlerini senin guzelligin ve le- 
tafetin muvacehesinde hig menzilesinde goriir." Ba'zi niishalarda^'cimen" 
yerine "zemen" vaki'dir, "zaman" ma'nasina olan hayat-i suriden kinayedir. 
Ya'ni hayat-i suri nazanmda hakir oldu, demek olur. 

1103. n( lKur isledim, muhakkak nurun nurunu gordum. Uiur^er istedim, hu- 
rilerin reshini gordiim." 

"Hur", goziinun aki ve karasi §iddetle ak ve kara olan mahbube ma'nasi- 
na olan "havra"' kelimesinin cem'idir. Cennet mahbubelerinin vasfidir. Bu 
beyitte iki vecih vardir. Birinci vecih, yukanki terciimeye mutabiktir. Ya'ni, 
"Nur gormek istedim, muhakkak nur olan zat-i Hakk'in nuru olan ruh-i pa- 
kini gordum. Cennet hurilerini gormek istedim, senin hurilerin kiskandigi ve 
hased ettigi hakikat-i muhammediyyenin cemalini gordum." 



«$P? 



MESNEVt-t SERlF SERHt / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

ikinci vecih: Birinci "nur"dan murad zaM Hak'tir ve ikinci "nur"dan mu- 
rad, halife-i Hak olan ruhdur. Beyitlerde mezkur olan "hod", "kendi" ma'na- 
sina olur. Ya'ni, "Nur gdrmek istedim, kendimi nurun niiru ve zat-i Hakk'm 
halifesi olan ruhumu gordiim. Hur istedim, kendimi hurilerin reski gordiim" 
demek olur; Ve bu ma'na yukanki 1099 numarah beyitte gecen ^ \} dy? 
\j j^S j.y>- %J d\ j>j>\ . \j j^yt. f JbJb [ya'ni "Vaktaki seni gordiim, kendimi gor- 
diim. Aferin, o hos kis olan aynaya!"] beytine merbut bulunur. 

<y y j* f -^ {J>^ <-*-"_# <y t*^** 1 j <-*^ ^^r t^^ji 

1 104. J2atif ve sim-ien bir ~$tsu/ istedim, hen senile ikinci ^usuf'u gordiim. 

"Latif ve giimiis tenli bir Yusuf gormek istedim. Ben senin aynanda ikin- 
ci Yusuf'u gordum. "Ikinci Yusuf'dan murad, Hz. Siddik'in ruh-i latifleridir 
ki, sair ervah-i kamilin gibi hakikat-i muhammediyyede miindemictir. Ba'zi 
niishalarda "Yusuf-i sani" yerine "Yusufistan" vaki'dir. Bundan murad dahi 
ruh-i kiilli-yi Muhammedi'dir ki, onda her biri Yusuf gibi latif olan kamille- 
rin ervahi miindemictir. 

1105. "Ciist u cu ipnde cennet arkasvnda idim; senin her diz'unden cennet g'6- 
rundii." 

"Ben cenneti arayip taramakta idim ve cennet arkasinda kosuyor idim ve 
cenneti gdrmek istiyor idim. Ya Resulallah! Senin her ciiz'unden bana cennet 
gorundii." "Cennef'ten murad, burada mekarim-i ahlaktir; ve mekarim-i ah- 
lak ma'rifetullah neticesidir. Nitekim hadis-i serifte j^Vi fJ i5C ^"V oi~ ya'ni 
"Ben mekarim-i ahlaki tamam etmekligim igin gonderildim" buyurulmustur. 
Zira iyi ahlak hayat-i diinyeviyyede cennet oldugu gibi hayat-i uhreviyyede 
de suver-i cemileye miitemessil olarak ayn-i cennet olur. Kotii ahlak ise ha- 
yat-i diinyeviyyesinde sahibine azab oldugu cihetle ayn-i cehennemdir; ve 
hayat-i uhreviyyede dahi suver-i kabihaya miitemessil olarak ayn-i cehen- 
nem olur. Resul-i Ekrem hazretleri ise ^ jU jj l^f, (Kalem, 68/4) [ya'ni 
"Muhakkak ki sen yiice bir ahlak iizefesin"] ayet-i kerimesi mucibince bas- 
tan basa mekarim-i ahlak idiler. 



11 06. xr Bu bana nisbeile medh ve senadir, ^u sana nisbe&e kadh ve hicivdir." 



^cSP? 



AHMED AVNI KONUK 

"Kadh", liigatte "ta'yib etmek ta'n etmek;" "hica", medhin ztddi olan zem- 
dir. Ya'ni "Ya Resulallah! Benim bu soyledigim sozler benim mertebeme nis- 
betle senin hakk-i §erifinde medh ve senadir. Fakat mertebenin yliksekligine 
nisbetle kadh ve ta'yib ve ta'n ve hiciv ve zemdir." 

1 107. J/Husa-t/t kelunin huzurunda saf $ohan aaamin Utuda'yi meShi aibiiir. 

"Ya Resulallah! Benim seni medhetmem Musa Kelimullah (a.s.)in huzu- 
runda saf ve sade-dil gobamn kendi mertebesine gore Hak Teala hazretlerini 
medh etmesi kabilindendir." 

1108. ^Dedi ki: * Senin hitini arayayim! Sana siit vereyim! Senin ^artgmi di- 
keyim ve onane koyaytm!" 

Nitekim o saf coban dedi ki: "Ey Hahktm! Senin bitlerini arayip ayiklaya- 
yim! Sana siit getireyim! Senin cangini dikip oniine koyayim!" Bu kissa II. 
cildin 1707 numarah beytinin ba§indaki siirhden baster. 

1109. "Utah, onun kadhim azvn medhde tutiu. Eger sen Hahi merhamet ecler- 
sen aab olmaz." 

"Be-medht"de "ba", tarafiyet ve "ya", ta'zim icmdir. Ya'ni "Hak Teala 
hazretleri o saf gobanin hakikatte kadh ve zem olan sdzlerini biiyuk medh 
mertebesinde tuttu. Nitekim II. cildin 1 739, 1 740 numarah beytlerinde §5yle 
buyurulmus. idi: 

[Ya'ni] "Her bir kimseye bir siret koymu§um; her bir kimseye bir lstilah 
vermi§im. Onun hakkinda medh ve senin hakktnda zemdir; onun hakkinda 
bal ve senin hakkinda zehirdir."] 

"Ya Resulallah! Eger hakikatte kadh olan benim bu medhlerimi mertebe- 
min dunluguna merhameten medh olarak kabul edersen actb olmaz. Zira sen 
ahlak-i ilahiyye ile mutehalhksin!" 



G^SgB 



MESNEVf-t SERIF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1110. "6y akdlann ve vehimlerin verasil Jehimlerin hnswruna merhamet huyurl 

"Ey hakikat-i muhammediyyesi akillann ve vehimlerin arkasinda ve fev- 
kinde olan Resul-i Ekrem Efendimiz! Biz seni aklimizin erdigi ve vehmimizin 
yeti§ebildigi elfaz ile medh ederiz. Bizim anlayi§imizin eksikligine ve acizligi- 
ne merhamet buyur!" 

1111. *Gy a§ihlarl ^eni edici olan eski cihandan yeni ihbal erisii!' 

"Nev-kun", vasf-i terkibi olup "yeni edici" demektir. "Eski cihan"dan mu- 
rad, alem-i gaybdir. Ya'ni, "Ey hakikat asiklan! Vakit vakit yeni edici ve ye- 
nilik gdsterici olan alem-i gaybdan yeni bir muallim-i hakikat ve yeni ikbal 
olan Peygamber-i zi§an eristi!" 

1112. "O cihandan hi, o hfyarenin caresini dileyicidir , ^Dunyanin yuz hinlerce 
nadir esi ondadir." 

"0 yeni ikbal, o cihandan geldi ki, o cihan, garesizin caresini dileyicidir; 
ve cihan-i gayb oyle bir alemdir ki, alem-i zahir olan bu diinyanm binlerce 
nadiresi ve acaibi onda mundemigtir." 



1113. "6y havim! <j\iiijde olsun! Sevinc vahti geldi. By havim! jFerahlanin! 
JMuhahhah, sikinh zail oldu." 

"Ey tabiat alemi iginde bunalan hakikat talibleri! Miijdeler olsun ki, artik 
seving vakti geldi. Ey kavim! Ferahlanin! Muhakkak cismaniyet ve nefsani- 
yet aleminin verdigi sikinti gitti." 

1114. ur Bir g&nes *6y ^ilall Hizi dinlendir!" diye iekazada hilalin evine aitii." 

"Kaze", mutlak menzil ve hane ve ziraat eden rengberlerin tarla kenann- 
da sazdan ve tahtadan yaptiklan oda ma'nalannadir (Burhiri). Burada "ha- 
kir eV'den kinayedir. "Tekaza", taleb demektir. "Gtines/'ten murad, Resul-i 
Ekrem hazretlerinin ruh-i a'zamlan ve "hilal"den murad, Hz. Bilal'in ruhu- 
dur. Giinesten ziya alan "ay" yeni goriinmeye basjadigi vakit "hilar halinde 



^p 3 



AHMED AVNl KONUK 

oldugu ve Bilal dahi ruh-i kiilli-i Muhammedi'den kuwet alip yeni zahir ol- 
dugu i?in onun ruhu hilale te§b!h buyurulmu§tur. "Hilalin hanesine gitmek", 
Resulri Ekrem'in BilaPin ruhuna teveccuh buyurmalandir. Ya'ni, "Bir biiyiik 
giine§ olan ruh-i Muhammedi bu ruh-i kiilliye nazaran hakir bir ev mesabe- 
sinde olan Bilal'in ruh-i hilaline "Ey Bilal! Bizi, latif sesin ile ezan oku da din- 
lendir!" diye hitab edip tekaza ve taleb icjnde olarak gitti." Nitekim I. cildin 
201 6 numarasina musadif olan J^ b \*-j *y} J^^* ■ J.UO' iS^j c— JUT oU- 
[ya'ni "Can kemaldir ve onun nidasi da kemaldir. Mustafa "Ey Bilal, bizi din- 
lendir!" buyurdu"] beytinde de bu ma'na gecti. §urrah-i kiram, "hilaT'den 
murad, atide kissasi gelecek olan Hilal adh kolenin Resul-i Ekrem Efendimiz 
tarafindan ziyaretine i§aret buyuruldugunu yazmi§lardir. Bu da caizdir. 

& jj*j^ jijtejjf' s^* ?*■ $ j& & ^ j.j 

1115. xxr Dii§man korkusundan iudak alhndan sbylerHin. Onlann korluyune 
miliar e iizerine ait, soylei" 

Bu beyt-i §erif Resul-i Ekrem hazretleri tarafindan Bilal'e hitaben vaki'dir. 
Ya'ni, "Ey Bilal! Sen du§man korkusundan dolayi tevhid-i ilahiyi ve benim 
nubiivvetimi dudak altindan ve gizli soylerdin. Sjmdi o diismanin korlugiine 
minare uzerine git de bagira bagira soyle ve "Eshedii en la ilahe iUallah ve 
e§hedu enne Muhammeden resulullah" sozlerini halka i'lan et!" 

1116. u J7Vtu/ieci her gamlimn kulagina iifler. Dialk, ey mua%ir! DWal yolu- 
nu tut!" 

"Demiden", lugatte "nefh etmek ve iiflemek" demektir. Miijdeci kelam va- 
sitasiyla mujdesini verdigi vakit bittabi' nefesini ve sesini gikanr ve bu sesi 
sami'in kulagina hava nakleder. Binaenaleyh bu miijde, mujdecinin miijdele- 
nen kimsenin kulagma iiflemesi olur. Nitekim yukanda gegen 1037 ve 1038 
numarah beyitlerde: 

[Ya'ni "Kulagin bosjugunda onun gekici olan havasi, onun kelamimn 
dogrusunu ve yalanini miidriktir. kticuk kemikte o ne havadir ki, kissa 
okuyucunun harf ve savtini kabul eder"] buyurulmus. idi. 



«8pp 



MESNEVM §ERfF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"MujdeciMen murad, enbiya ve evliyadir. "Miidbir", cismaniyet alemine 
tevecciih edip Hak'tan geri kalan kimseden kinayedir. Bu beyit hususan Re- 
sul-i Ekrem lisamndan ve umumen insan-t kamiller tarafindan ehl-i gaflete 
hitabdir. Ya'ni, "Ey gafil! Hayat-i ebediyye mujdecisi olan enbiya ve evliya 
her cismaniyet darligimn garni icinde kalanlann kulagina feyz-i ma'neviyi ve 
insanhk suurunu iifler. Kalk, ey Hak'tan geri kalan gafil! tkbale ve Hakk'a te- 
vecciih yolunu tut!" 

u 5 -*^ J^j ^y^ u~^ ^ *^ t>* uV 5, 3 -^ CtJ* J tjr?~ u*-J* <- ?! 

1117. *6y bu hapisie ve hohmu^ia ve bit i$inde olan! Sakin ha 1 . Oiimse i§iime- 
sin; httrtuldun; sus!' 

"Ey bu cismaniyet aleminin habsi iginde ve bu kokmus cisim iginde ve da- 
ima kendini lsiran havass-i zahire ve batine bitleri icinde olan gafil! Insan-i 
kamilin da'vetine icabet etmekle bu cismaniyet murdarhgmdan kurtuldun ve 
letafet-i ruhaniyye iktisab ettin! Artik sus! Sakin ha! Bu hal-i letafet igindeki 
zevkini na-mahremlere ifsji etme!" 

^j J^ ^ j. y j» <j. £ <y j 1 * <^ ^y£ t/r u J? ^s? 

1118. "6i/ benim yarimi O^fasd sakii edersin hi, her hdin dibinden davul pall- 
et zahir olur?" 

Bu beyit Hak yolunun saliki tarafindan insan-i kamilin "sus!" demesine 
cevaben Trad buyurulmu§tur. Ya'ni salik miirsidine cevaben der ki: "Ey benim 
hakiki yarim! Sen beni nasil susturursun ki, benim vucudumdaki her kihn di- 
binden bir davul gahci zahir oluyor ve halimi ifsa ediyor?" Nitekim Hz. Bilal 
cenab-i Siddik'in "Sus ve esran fa§ etme!" diye vaki' olan tavsiyesini icra 
edemeyip, iskencelere ragmen "Ahad! Ahad!" diye bagirdi. 

1119. Oylehi, hased huylu dusman sagu oldu. ^Der hi: wr Dtt hadar davulun $e- 
si nerede?" 

Ya'ni, o davul cahci dyle galdi ki, hasud olan dii§man sagir oldu da, "Bu 
kadar davulun sesi nerededir?" diye sorar. Nitekim Resul-i Ekrem hazretleri 
bin uc yiiz elli kiisur seneden beri Kur'an-i Kerim ile tevhid-i hakiki davulu- 
nu caldigi ve bes vakit de minarelerde tevhid-i ilahiye ve nubiiwet-i Muham- 
mediye §ehadet olundugu ve miinkirler bu davulun galindigim gordiikleri hal- 



CVBJ^K 



AHMED AVNl KONUK 

de onun sadasi olan neticesinden ve semeresinden gafildirler; ve onun neti- 
cesi ve semeresi budur ki: Kiire-i arzda (ic yiiz elli milyon tahmm olunan halk 
bu davulun sesini duymus. ve bu davulu calanin ba§ina toplanmi§tir; ve in- 
sanlann en mtinewer olanlan da peyderpey isitip toplanmaktadir. Sagir olan 
mimkirler hala, "Bu davulun sesi nerededir?" diye sorarlar. 

1 120. Onun viizune fesleqen xmrur ki, tazedir. O korlukien der ki: xxr Su sad- 
[1104] * > ™1 

me nedir f 

lnsan-i kamil o munkirin yuziine giizel kokulu tevhid-i hakiki feslegeni 
carpar. munkir kalbinin korlugiinden bu carpmayi bir kahir telakki edip, 
"Beni rahatsiz eden bu sadme ve garpma nedir?" der. 

1121. DiurlUr onun elini $ekiyor, i$kence ediyor; hJor, "O^fiye heni agrihuor?" 
diye hayrandir. 

lnsan-i kamilin izhar ettigi hakayik-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye hurile- 
ri munkir-i evliya olan ehl-i zahirin kudret-i idrakini hirpalayarak kendi tarafla- 
nna gekiyor. Halbuki his gozii agik ve kalb gozii kor olan kimse, "Bu maani ni- 
gin benim i'tikadirm ve idrakimi bozarak dert ve elem veriyor?" diye hayrettedir. 

1122. Ur Benim elim ve cismim iizerinde hu ke§ake§ nedir? ^Xlyumu^unx, hirah, 
ta hir uyku edeyim!" 

"Bana ilka olunan bu ma'nalar ile benim kudret-i idrakim ve havass-i cis- 
mim iizerindeki bu ke§ake§ ve bu cekis. nedir? Ben havass-i zahiremin sdy- 
ledigi ninniler ile uyumusum. Bvrak, zevkimi bozma! Giizelce bir uyku geke- 
yim!" Bu beyt-i §erifte ehl-i zahirin, hakayiki havass-i hamse-i zahire ve ba- 
tme ile idrake cali§tiklarma i§aret buyurulur. Halbuki bu havas alem-i zahire 
miinhasirdir ve alem-i zahir ise ,*u» pUriauM ya'ni "Diinya uyuyan kimsenin 
rii'yasi gibidir" hadis-i serifi mucibince ru'yadir. Binaenaleyh ehl-i zahir 
hakayiki rii'yada gormeye calt§irlar. 

1 123. Onu ki, rii'yada ararsm, odur. Qozunu a$ ki, o iyi izli olan aydir. 



C £P? 



MESNEVl-1 SERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ey zahir-bin! §eyi ki, sen havass-i cismin ile rii'ya olan bu alem-i zahir- 
de ararsin, insan-i kamilin soyledigi hakayik ve maarif-i ilahiyye senin rti'ya- 
da araytp da bulamadigin seydir. Aklmin goziinii ac. ki, sana o hakayiki be- 
yan eden iyi izli ve nurlu olan aydir ki, bu ay mesabesinde olan insan-i ka- 
mil, nur-i maarifi giines mesabesinde olan hakikat-i muhammediyyeden ahr. 
Eger sana kar§i hakayik ve maarif-i ilahiyyeyi ibzal ediyor ve seni uykudan 
uyandinp kendi tarafina sekiyor ise, sende gordiigii isti'dadin giizelliginden- 
dir; yoksa sana eza ve cera etmek icin degildir. 

1124. Ondan dolayi helalar azizler iizerine ziyade oldu. £ira o luiuf eimeyi 
yar aiizellere ziyade eiti. 

"Tecemmiis", tefa'ul babindandir; "lutf etmek, mihribanhk gostermek ve 
kalbleri-kazanmak" ma'nalannadir. Burada evvelki ma'nalar miinasibdir. 
Ya'ni, bu sirra mebnidir ki, belalar isti'dadlan giizei ve kendileri ind-i ilahide 
aziz olan kimseler iizerine ziyade oldu ve Hak Teala onlan bu belalar vasita- 
siyla kendi tarafina $ekti. Nitekim hadis-i serifte ^ t\£ji\ ^ «.LjVi j* ft *ji oil 
jt»"jfii Ji-Vi ya'ni "Belalann en siddetlisi peygamberler uzerinedir. Sonra veli- 
ler ve sonra da onlara benzeyenler uzerinedir" buyurulur; ve arifin birisi de 
j~* aJi x*j ^ ,J -on ja fr^JiVjj ya'ni "Eger Allah tarafindan bela olmasa idi, abd 
igin Allah 'a yol olmaz idi" demistir. Zira yar-i hakiki olan Hak Teala bu lutfu 
ve mihribanhgi giizellere karsi ziyade etti ve isti'dadi giizei olmayanlan da 
gaflet uykusunda birakti. Ahlak-i ilahiyye ile miitehallik olan insan-i kamil 
dahi boyle yapar. 

1125. Dier hir yolda guzeller ile laiife eder; ha'zan korleri dahi kan§tinr. 

insan-i kamil isti'dadi giizei ve ahl ve idraki parlak olan kimseler ile her 
bir yolda ya'ni her bir muamelede latife eder ve bu latifeler ile onu kendisine 
cezbeder. Ba'zan akil gdzii kdr ve idraki mahdiid olan kimselerin batinlanni 
dahi onlann mizaglanna gore goriinmek suretiyle kansnnr. 

1126. DCendisini hir dem hu korlere verir, id hi korlerin mahallesinden feryad 
si$raya! 



*$«> 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, insan-i kamil bir miiddet kendisini bu kor kalbliler ile me§gul eder 
ve bunlara ^y* jj* J* ^ui ijjr ya'ni "Nasa akillan mikdannca soyleyiniz!" 
hadis-i §erifine ittibaen soz soyler. Bu muameleyi korler aleminde dahi hig ol- 
mazsa takliden Hakk'a teveccuh hasil edip, bir feryad. sicrasin diye yapar. 
Menakib-i evliyayi miitalaa edenlerce ma'lumdur ki, bir insan-i kamile inti- 
sab eden binlerce salikten ancak birkac kimse Hakk'a vasil olur, mutebakisi 
mertebe-i taklidde kalir. 

<1)1$jj . JlJLSj^ cjj^ju u_^>-Utf j ^y)-^- *y. o*^* * 8 "^ ^ ^^* '*"*** 

«**o *-io»- 1*1 i^ OUL~* j~*\ Jlj lj jj*1 sji (j*i^" * 9vJj 4 • t^^Ai^ j^3 jAU*' 

JbL ^^U- ^^ ji *£ i^; ^Cf -US' jiU j»-laju JtJb jjL jTI 
k_~jiJI L^j »j-^J <d3 jJUP rta \ J1 >- J-aj <dJI jIj! bl 

HilaTin kissasidir ki, Huda'mn muhlas ve taklidsiz sahib-i basiret bir 

kulu idi. Mahlukatin koleligi icinde, acz cihetinden degil, masiahat 

cihetinden zahiren Lokman ve Yusuf ve onlarin gayrilan gibi gizlenmis, 

idi. Bir beyin seyis olan kolesi idi ve o bey musluman idi; fakat gozii 

kapali idi, 

"Kor bilir ki, bir anasi vardir. Fakat nasildir? Vehme getirmez." 

Eger bu bili§ ile anaya ta'zfm ederse korlukten kurtulmasi mumkin olur. 

"Allah bir kula hayir murad ettigi vakit onun kalbinin iki goziinu agar; 

ta ki, o onlar ile gaybi goriir." 

"Bu yolu goniil diriliginden hasil et! Zira bu cisim diriligi hayvanlik 

sifatidir" 



Yukanda gozliiler ile korlerden bahis buyurulmus. idi. Bu kissa kalb goz- 
leri acik olanlar ile kapali olanlann halini beyanen irad buyurulmu§tur. 



c $ps D 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. CiLT • MESNEVt-6 • 

Ta 'lifat-i Seyyidde "muhlas", Allahu Teala'mn girkten ve maasiden safi kil- 
digi kimseler diye ta'rif olunmustur. Bu ta'rife gore "muhlas", taklldsiz ve 
sahib-i basiret olan kimse, sirk-i hafi ve celiden saf oldugu icin Hz, Hilal 
(r.a.) hakkinda bu kelime isti'mal buyurulmu§tur. 

Hz. Lokman hakkindaki ma'lumat Ravzatu's-Safa'da mufassalan yazili 
oldugu gibi Yusuf (a,s.)m tassasi dahi tefsir kitablannda ve Kisas-i Enbiya'da 
miinderig ve meshurdur. Burada zikri uzun olur. 

>p tsjsb & ^ JGii [ya'ni "Kor de bilir ki, bir anasi var. . . "] ilh. Beyt-i §e- 
rlfi Hakim Sena! hazretlerinin Hadf/ca'sindan muktebesdir. 

Malum olsun ki, mu'minler iki nevi'dir: Birinin kalbinin iki gozii a^ik ve 
digerinin kapahdir. Kalbinin iki gozii agik olanlar bir gdztiyle zahiri ve bir go- 
zuyle batini goriirler. Ya'ni Hakk'i halkta ve halki da Hak'ta goriirler. Bina- 
enaleyh mahluka kul olmayi Hakk'a kul olma bilirler. Fakat bu gozleri kapa- 
li, yalmz his gozii a$ik olanlar ne batini ne de zahiri goriirler. Onlann gerci 
his gozleri aciktir, esyayi goriirler, fakat esyamn ne oldugunu bilmezler, Bi- 
naenaleyh onlann bu gdriisii zahiri gormek degildir. Hayvanlar gibi karaltiyi 
gormekten ibarettir. Zira cehl iginde hayvanlar gibi yasamaktadirlar. Nitekim 
Imam All (k.A.v.) efendimiz buyururlar: 

v*>-ii J^t- v^' ^yj <*j^pV» JU> (^JiiJl sl» 

"Kalbin hayiti ilimdir, onu gantmet bill Ve kalbin dliimii cehildir, ondan safari!" 

tmdi bu kdrler iki kisimdir: Bir kismi kalb gozii agik olanlara hiirmet edip 
onlann ulum ve maarifini birtakim te'vilat ile inkar etmez. Bir kismi da onla- 
ra muhalif olup inkar ederler. Ewelki kdrler hiirmetkarane olan taklidlerinin 
faidesini goriirler. Sonrakiler inkarlanmn ve hiirmetsizliklerinin cezasini hem 
hayat-i diinyeviyyelerinde ve hem de hayat-i uhreviyyelerinde gekerler. 

1127. Uahidki ^ilal'in evsaftnm ha'zisini i§ittin, §imdi de Diildl'in za'finm 
hissasim dinlel 

1128, rzvi§cU ^ilal'den ziyade idi. DCotii huy i$in kotu oldurmeyi ziyade ei- 
mi? idi. 

tkinci misra'daki "ra" edat-i tahslsdir. "Kiisis", "kiisten" masdanndan 
ism-i masdardir, "oldiirme ve 61duru§" demektir. Ya'ni, Hz. Hilal Hak yolu- 



c S3p? 



AHMED AVNl KONUK 

na gidiste BilaTden ziyade cahsir idi, Ziyadeligi bu idi ki: Kotii huya mahsus 
olmak iizere kotii oldurmeyi ziyade etmis idi, ya'ni kotuyu dlduriir idi. Fa- 
kat bu oldiirdiigii kotii ancak nefsinin kotii huylan idi. Binaenaleyh nefsinin 
fena sifatlanm birer birer oldiirmeye kasdi ve himmeti BilaTden daha ziyade 
idi. Zira Hakk'a vusul ancak nefsin bu fena sifatlanm oldiirmekle olur. 

i*j*jf J 1 <Jjj<s* S^ ^y iff <~ri f A j* ^ x> wiy y?* 

1129. Senin gibi geri gidid elegit hi, her dan daha gerisin. ^Bir gevherden hir 
ta§ iarafina gidersin. 

Ey idraki nakis olan salik! Hz. Hilal'in Hak yolundaki gidisi senin gidism 
gibi degildi. Zira sen her dem geri gidersin ve gevher mesabesinde olan in- 
san-i kamiiin sohbetinden kagip bir ta§ ve cemad mesabesinde olan bir gafi- 
lin sohbetini ihtiyar edersin. Binaenaleyh ruhaniyetten kagip cemad mesabe- 
sinde olan cismaniyet tarafma geri gidersin. 

1130. O^fUekim o ej endive misafir erisii. Bfendi onun gunlennden ve senesin- 
den sordu. 

Birinci misra'daki "resid", "eristi"; ikinci misra'daki "ber-resid", "sordu" 
ma'nasmadir. Zira fullere lahik olan "ber" ve "der" gibi edevat ba'zan zaid ve 
ba'zan dahi o fiilin ma'nasim tebdtl eder. Nitekim BurMn'da "ber-res" hak- 
kinda soyle denir: "Ber-varesiden ve pursiden masdanndan emirdir, vares ve 
be-purs demektir." Ma'nalan muhtelif oldugundan "resid" ile "ber-resid" kafi- 
ye olur. Bu ve atideki beyt-i serifler geri giden salike misal olarak irad buyu- 
rulmustur. Ya'ni, ey geri giden salik! Senin halin ona benzer ki: Bir efendiye 
bir misafir geldi. Efendi de ona kac, yasmda oldugunu sordu. 

1131. ^ZWi: "6y ogul! Ommn ka$ yildir? Sfyik soyle ve $ahna ve say!" 

Ev sahibi olan efendi misafir olan gence dedi: "Ey ogul! Yasin kactir? Acik 
soyle ve yasini eksiltme ve seneleri dogru say!" 

1 132. Dedi: "By birdder! On sekiz, on yedi, ydhud on alh, ydhud on be?! den- 
mistir." 



o^pp 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Misafir olan gene, sorulan suale cevaben dedi: "Ey birader! Benim ya§ima 
ihvan on sekiz, on yedi veya on alti veyahud on be§ derler." "Hande", "de- 
nilmi§ ve ta'bir olunmug" ma'nasinda musta'meldir. 

<J^jiU ^-Sj \j ) J{ j* j\j CJj^ »j~>- <j\ ^-jIj ^j cJ& 

1133. Dedi: "61/ bast dSnmns olan sen! Daha fieri, daha fieri.. Tehrar anamn 
fercine kadar git!" 

Ev sahibi olan efendi misafirin bu cevabina kar§i: "Ey ba§i d6nmu§ ve ser- 
semle§mi§ olan efendi! Biraz daha gayret edip seneleri saymak hususunda 
tekrar anamn fercine kadar geri git!" 



Cr*" oa~* jij*> j J c-i^»- 
Yine bu soziin takriri hakkmda hikayedir 



jSsj \j ^_~fii c_— <1 d\ _jj C-aS j^ jl SjS' fc_-JJs» { j~*\ L5 >o *l)l 

1134. hiri beyden hir at istedi. *fyit, kxr ah al!" dedi. 

"E§heb", killan beyaz ve siyah kangik ve fakat beyazhgi galib olan at de- 
mektir. 

1135. 'Dedi: xx< ~Bunu istemem!" 'Dedi: *94ifin?" Dedi: "O fieri aidicidir ve ser- 
htsiir!" 

1 136. "O pek fieri fieri kuyruh tarafina aider!" Dedi: "Onun kuyrufiunu ha- 
ne tarafina et!" 

Ya'ni, beyden at isteyen kimse beyin verdigi atin geri geri kuyruk tarafi- 
na gittiginden, gok serke§ oldugundan bahisle istemedi. Bey dahi ona ceva- 
ben dedi: "Mademki at geri geri gidiyor, onun kuyrugiiliu evin tarfina gevir 



C $P&° 



AHMED AVNI KONUK 

ki, seni evine g6turmii§ olsun!" Bu misalden maksud ne oldugu atideki eb- 
yat-i serifede izah buyurulur. 

_ * * 

1 137. Senin bu nefis hayvamnm kuyrugu sehvettir. O hod-perest o sebebden do- 
layi geri geri gider. 

Ey salik! Senin bu nefis hayvamnm kuyrugu cismani olan arzuiar ve seh- 
vetlerdir. nefs-i hayvani ancak kendine tapar. Kezalik mucidi olan Halik'i 
tanimaz. sebebden dolayi sen onu Hak yoluna geksen geri geri gider. 

1 138. Ontin sehveti hi, dipien kuyruk geldi, ey kimse, onu uhha sehvetinin mu- 
beddeli ell 

"Biin", dip ve asildir; "sehvet", lilgatte "arzu ve istek" ma'nasinadir. 
Ya'ni, nefsin istegi ve arziisu asildan onun kuyrugu olarak zahir oldu-, ve on- 
dan bu kuyrugun aynlmasi miimkin degildir. Zira hilkatinin icabidir. Ey kim- 
se! Mademki bu sehvet ve istek nefsin hassasindandir ve kuyruk gibi aynl- 
masi miimkin degildir, o halde o istegi ve arzuyu baki olan lezaiz-i uhreviy- 
ye tarafina tebdil et ve ^Oi ilF, *jj&\ <&x u (& 3 (Zuhruf, 43/71) ya'ni "Si- 
zin icm cennette nefsin istiha ettigi ve gozlerin teiezziiz ettigi sey vardir" 
ayet-i kerimesinde beyan buyurulan niam-i einaniyyeyi iste! 

1139. Uahlaki onun sehvetini ragifden baglayasm, o sehvei akl-t senjden Zu- 
hur eder. 

"Ragif", lugatte "yufka etmegi" demektir. "Sergerden", miiteaddid ma'na- 
si vardir. Burada zuhur etmek ve peyda olmak ma'nasinadir (Bahar-i Acem). 
Ya'ni, nefsin istegini dunya lezzetlerinden bagladigin vakit o istek ve sehvet 
serif olan akil tarafindan zuhur eder; ve akil der ki: "Bu lezzat-i dtinyeviyye 
Hak yolunun hicabi oldugu gibi cismin dahi sebeb-i harabisidir. Zira bol bol 
yemek ve icmek tibben damar sertligine ve mi'de ve bagirsak hastahklanna 
ve nuzul ve damla iiletlerine bais olup, insani ma'lul eder. Binaenaleyh bu fa- 
ni ve muzir olan lezaizi birakip Hak yoluna tevecciih etmek ve baki olan le- 
zaiz-i uhreviyyeyi istemek munasibdir." 



°$^e 



MESNEVt-1 SERlF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1 140. ^Bir dal gibi ki, agatfan kesersin, mk-haht olan Haitian kuvvei zuhur eder. 

Cisimden nefsin sehvetlerini diinya lezzetlerinden kesmek bir agacm dah- 
m budamaya ve kesmeye benzer. Yeni tali'li olan ve yeni suren daldan yeni 
kuwet zuhur eder. Binaenaleyh sifat-i nefsaniyye dahmn en miihimmi olan 
huzuzat-i dunyeviyye istekleri kesildigi vakit cisimde ruh-i insanmin kuwe- 
ti ve ruhun sifati olan rezaneti ve selameti zuhur eder. 

(Jus>w* l; i jj ( _ r o ^ i_jj £ <J»J» Oi \j ji ^i tS*^ ^j 3 ? 

1 141. *Vahiaki onun kuyruganu o iarafa edesin, eger geri geri gider se muktene- 
fe kadar gider. 

"MukteneP, "siginacak yer" demektir. Ya'ni, vaktaki nefsin kuyrugu, is- 
tegi ve sehvetini ahiret evi tarafina geviresin, eger geri geri giderse bilahare 
ruhunun siginacak mahalli olan dar-i naime kadar gider. 

J? b J J J" ** JJ u~r" * JJ J^, f L> °W l V- 

1 142. Died gUki olan mail atlar ne giizeldir! OJe geri gidicidir, ne de serke§- 
lige merhunduri 

"Habbeza", ne giizel! ; "sipes", geri demektir. "fieri gidici olan muti' at- 
lar"dan murad, enbiya ve evliyanin cisimleri oldugu gibi insan-i kamile inti- 
sab eden mustaid salikler dahi olmak caizdir. Murad enbiya ve evliya oldugu 
takdirde onlann itaatleri Hakk'm iradesine olur; ve mustaid salikler oldugu 
takdirde dahi onlann taatlan mur§idlerine olur. Ya'ni, muktedaya itaat edip, 
kosa kosa ileriye giden atlar ya'ni cisimler ne giizeldir! Onlar ne geri giderler, 
ne de muktedaya i'tiraz edip serkesligin mahbusu olarak yoldan geri kahrlar! 

ftfi <-*^ y? J*s** ^ ^ y*y p- * ^yr jj {J* 

1143. J/Husa-i/i UCelvnin cismi gibi o, geni§ kilim gibi ^ahreyn'e kadar ha- 
raretli gidicidir. 

Oyle bir cisim Musa Kelimullah (a.s.)m cismi gibi olarak cenab-i Musa'mn 
cismi bulundugu noktadan Bahreyn'e kadar olan arzm mesafesini genis bir 
kilim uzerinde yuriimek gibi addedip hararetli ve askli olarak gidicidir. Nite- 
kim sure-i Kehf de Musa {a.s.^dan naklen beyan buyurulur: »& ^y Jfc iij 
CL '^a jl J^j\ '^>J '•$ JL c j\ u (Kehf, 18/60) ya'ni "Musa (a.s.) sakirdi 

^^ 



AHMED AVNt KONUK 

Yusa* b. Nun'a dedi ki: Ben Hizir'i bulmak icin Mecmau'l-Bahreyn'e balig 
oluncaya kadar durmayip gidecegim; yahud maksuduma vasil oluncaya ka- 
dar uzun yillar gecirecegim," 

1144. O hukvban yolu ye-di yuz yillihhr ki, o hvbhiin seyramnda azmetti. 

"Hukub", hakkinda ulemamn ihtilafi vardir. Kimi yetmis. yil, kimi seksen 
yil demis. ve kimi uzun zaman ve kimi de dehr ve kimi dahi yedi yuz yil de- 
rnier. CenSb-i Mevlana efendimiz bu beyitte "yedi yiiz" ma'nasim almisttr. 
Arzin bir noktasindan kalkip herhangi bir noktasina vusul icin yedi yiiz yil 
yiirumeye hacet olmadigi ma'lumdur. Musa (a.s.)in muradi, "Matlubuma va- 
sil olmak icin yedi yuz yil omrum olup arz iizerinde yiiriimek lazim gelse yii- 
ruyecegim ve dola§acagim," demek olur. Ya'ni, Kur'an-i Kerim'de mezkur 
olan hukub yedi yiiz yillik yoldur ki, Musa (a.s.) Hizir'm a§ki ve muhabbeti 
yolunda arz iizerinde bu kadar uzun zaman dolasmayi gdzune aldi. Nitekim 
III. cildin 1960, 1961, 1962, 1963 numarah beytlerinde Musa (a.s.) lisanin- 
dan §oyle buyurulmu§ idi: 

Li>- i£j>"\ _j lj-* 4 ^ j\ di\i Lw t£s^ j~k>*i\ J*^ 

[Ya'ni "Mecmau'l-Bahreyn'e kadar giderim, ta ki, zamane sultanimn 
mashubu olayim! Ben Hizr'i emrime sebeb kilanm; ya bu, yahud ben gege- 
rim ve uzun zaman seyr ederim. Senelerce kanatlar ile ucanm; senelerce ne 
olur? Binlerce seneler! Giderim, ya'ni buna degmez mi? Canamn a§kini, na- 
nin a§kindan bilmel"] 

Bu beytlerin terciime ve izahi mezkur cilddedir. Bu beyt-i §eriflerde vaktin 
Hizir'i olan insan-i kamili arayip bulmak icin uzun seferlere tesvik vardir; ve 
menakib-i evliyada boyle sefer edenlerin cok oldugu goriilmektedir. 

1145. ^Vakiaki onun cisminin seyrinin himmeti hu ola, onun camnin seyri il- 
livuine kadar olur. 



^ 



MESNEVt-1 §ERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, vaktaki Musa (a.s.)in ve o me§rebde olan evliyamn Hakk'a vusul 
emrinde cismen olan yuruyusterinin himmeti boyle uzun seneleri goze aldir- 
mak olur, onlann ruhen yuriiyusleri alem-i illiyyine kadar olur. 

1146. <$ehsiivarlar yarisia ko§ttdar, harbailari asagtya attilar. 

"§ehsuvar", binicilerin ve siivarilerin sahi; "harbat", kaz ve mecazen "ahmak 
kimse" demektir. "§ehsuvarlar"dan murad, Hak yolunun hararetli ve a§kli olan 
salikleri ve "harbatlardan murad, tenbel ve ahmak olan saliklerdir. Ya'ni, bu ci- 
sim merkebine siivar olan mahir biniciler Hak yolunda yansa gikip sifat-i nefsa- 
niyye yiiklerini attilar ve haklkate ko§tular; ve tenbel ve ahmak olanlan asagi- 
da, geride biraktilar; ve bunlar sifat-i nefsaniyye yiikleriyle ko§amadilar. 

.Xp j\j \j (J j* jJ\ ^i ji JLw» Jls > ^Jj^ 4XjL^*jI 

1 1 47. CA/tfekim. hir kervan eri$ti, hir hfiye geldi; hir kamyi apk gordu. 

Bu iki nevi' salikin hali buna benzer ki: Bir kervan bir koye geldi ve bir 
kapiyi acik gordu. 

1148. hirisi dedi: Wf 5a kocakan sogugunda hirkag, giin yuku huraya aiahmf" 

1149. Ses geldi: "Diayir 1 . Diaritfen ail Ondan sonra sen i$eriye gt\\" 

1150. S^tilmaya layik olan her §eyi dahi disanya at! Onun ile i$eri gelme! 
jLira hu meclis alulir." 

"Berdii'l-acuz", ya'ni "kocakan sogugu" malum oldugu iizere §ubatin ni- 
hayetinden ug ve martin ibtidasindan ddrt giin ki, cem'an yedi gundiir. Bun- 
dan murad cismaniyet alemidir. "Kervan"dan murad, salikler kafilesidir. 
"YiikMen murad, nefis ve sifat-i nefsaniyyedir. Ya'ni, salikler kafilesi bu ha- 
yat-i cismaniyye aleminin mihen ve mesakkindan bir insan-i kamilin kapisi- 
ni agik buldular. Icterinden birisi dedi ki: "Biz sifat-i nefsaniyyemiz ile bura- 
ya iltica ederek yeyip icdim ve rahat edelimf" Insan-i kamil tarafindan denil- 
di ki: "Buraya nefis ve sifat-i nefsaniyye ile girilmez. Onlan cismaniyet ale- 



ff ^P^ > i 



AHMED AVNl KONUK 



mine terk ediniz ve ruhaniyet alemi haricinde birakimz; ve benlik ve enani- 
yet namina olan §eylerin hepsini de terk ediniz! Ondan sonra igeriye giriniz! 
Zira bu meclis all ve ruhanidir." 



^ 



-up <dJl ^>j J^U '<L*h £j*j 

Hilal (r.a.)m kissasina riicfi'dur 



1151. Diilal goniil ustadi Ur cam ru^en idi, hir mii'min heyin seyisi ve kolesi. 

Hz. Hilal nefsant sifatlan kalbine ugratmamak hususunda ustad, ruhu 
parlak ve musaffa idi. Bununla beraber bir mii'min beyin ahinnda hayvanla- 
nni timar eden seyis ve kole idi. 

1 152. kole ahirda seyislik ederdi. Jakai kole adh, sulianhnn sultam idi. 
kole olan Hz. Hilal beyin ahinnda seyislik eder, hayvanlanna bakardi. 

Fakat zahirde adi kole idi; ma'nada sultanlann sultam idi. 

1153. Obey kolenin halinden habersiz idi. £wa ona Misane nazann gayn ol- 
madu 

bey koleyi hakir gordiigunden onun hali ile alakadar degildi. Binaenaleyh 
ne halde oldugunu da bilmezdi. Zira beyin nazan tblts gibi ancak zahire idi. fo- 
ils nasil ki t Hz. Adem'in suretine bakip ma'nasindan gafil idiyse, bey dahi Hz. 
Hilat'in ancak suret-i hakiranesine bakar ve ma'nasindan gafil bulunur idi. 

1154. Suyu ve camuru gordii ve ondaki hazineyi defil Hep ve alhyi aordu ve 
be$in asknt deail! 



G ^P^> 



MESNEVt-I §ERtF SERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Bey Iblis gibi suyu ve gamuru, ya'ni cismi gordii ve o suyun ve gamurun 
altmda gizli olan hazineyi ve defineyi ya'ni ruhun ulviyetini gormedi. Besi 
ya'ni havass-i hamseyi ve altiyi ya'ni taayyune ve cisme mahsus olan aln ci- 
heti gordii ve havass-i hamsenin asli olan ruhu gormedi. Zira gormek ve i§it- 
mek ve koklamak ve lezzet duymak ve hissetmek ruhdandir. Run cisimden 
alakasim kesdikten sonra cisimdeki bu bes hasse munkati' olur. 

1155. Qamurun rengi zahir ve dinin nuru gizli. Uier -peygamher cihdnda hoy- 
le idi. 

Qamurun rengi, ya'ni cismin hal ve sani his gdzuyle goriiliir. Fakat ruh ile 
tev'em olan dtnin nuru ruh gibi gizlidir, his gdzuyle goriilemez. t§te her pey- 
gamber dahi bu alem-i surette boyle gizli idi. Miinkirler o peygamberleri ha- 
kir gordiiler ve ancak suretlerine nazar ettiler. Mesela sure-i Zuhrufda beyan 
buyuruldugu (izere mii§rikler Resul-i Ekrem hazretlerinin yetimligini goriip 
^ pT,i3i '^ s^j J* ifjai lu j'j! Uji (Zuhruf, 43/31) ya'ni "Bu Kur'an Mek- 
ke'nin ve T&f'in esrafindan olan bir adama niizul ede idi ne olurdu!" dediler. 
Ve keza yine ayni surede Musa (a.s.) hakkinda Fir'avn: y </JLJi u* & ^ w 
cw ^. Uj *cm* (Zuhruf, 43/52) ya'ni "Ben riyaset hususunda ha'kir ve d'ili pel- 
tek olan bu'kimseden hayirliyim!" dedi. 

1156. minareyi gordii ve ondaki ku§u degill U^Ainare iizerinde fen aolu hir 
§ahbaz vardir. 

Mesela bir kimse minareyi goriir, fakat iizerindeki ku§u gormez. Halbuki 
minarenin iizerinde ta'lim gormiis ve avciliga ahgmig olan pur-fen, §ahane bir 
dogan ku§u vardir. i§te sirf zahiri ve cismi goren ve fakat o cismin §ahbaz rii- 
hundan gafil bulunan kimselerin halt de bu misale mutabik olur. 

J £S Ol»J> j^Jl <Jy ^U Jj j> J>j* -Ip^ f ji Olj 

1157. ^Ue o ihincisi hanat fo-rpcwi hu§u gordu. Jakat hu§un agzmda olan kdi 
degilf 

Diger bir kimse dahi hem minareyi ve hem de minarenin iizerinde kanat 
carpan ku§u goriir. Fakat ku§un agzmda olan ince kill gormez. Bu da enbiya 
ve evliyanin cismini ve ruhunun yiiksekligini goriip, onda ince olan sirr-i 
vahdeti gdremeyen kimselerin misalidir ki, ulema-i zahir bu kabildendir. 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

1158. O himse hi, S^llaK'in nuruyla nazar eder olur, hem ku§tan ve hkm hil- 
dan afl&h olur. 

4JJ1 jj^. J^j Ai\i yp 7^,\j> \jis\ ya'ni "Mu'minin firasetinden sakimniz, zira 
Allah'in nuruyla bakar!" hadis-i serifi. mucibince kendinin kendiliginden geg- 
mis, sem'i Hakk'in sem'i ve basan Hakk'm basan olmus olan insan-i kamil 
hem cismi ve hem de ruhun yiiksekligini ve yukseklikte ince fed gibi olan 
sirr-i vahdeti goriir. 

1 159. ^Dedi: "Ofihayet gozii kil tarafina koyl ^JCtli gormedihp diijjiim aplmaz!" 

Bu sirr-i vahdeti goren insan-i kamil yalniz minare mesabesinde olan cis- 
mi ve kus masabesinde olan ilim ve taat ve ibadet-i zahireyi goren ve Hak ile 
insan-i kamil arasindaki sirr-i vahdeti goremeyen kimseye dedi ki: "Ey kim- 
se! Gozunii yalmz cisme ve ulum ve a'mal-i zahireye dikme! Ince kil gibi olan 
vahdet-i viicud sirnm da gdr! Sen bu ince kih gormedikce senin ilim ve amel- 
deki §ek ve subhe dugumlerin agilmazl" 

1160. hid cwtk $amur icinde nakifli hil gordii; ve divert ilim ve amel ile 
dolu gil gordii" 

"Vahal", yumu§ak camur demektir ki, miifredat-i unsuriyye murad buyu- 
rulur. Her iki misra'daki "gil" kelimeleri "kati gamur" ma'nasina olmak mu- 
nasibdir. Bundan murad dahi, bu miifredat-i unsuriyyeden tesviye edilmis 
olan cism-i be§erdir. Ba'zi niishalarda ikinci misra'daki "gil" yerine "dil" va- 
ki'dir. Bu surette terciime "Ve digeri ilim ve amel ile dolu ig ve goniil gor- 
dii" demek olur. Hasil-i ma'na: Ya'ni, ne yapahm ki, isti'dad muhtelif oldu- 
gundan bir taife yalniz cismin miinakkas suretini gordii. Bunlar civik camur 
icinde nakish, kati gamuru gorene benzerler; ve diger taife dahi naki§li ga- 
muru ve cismi ilim ve amel ile dolu gordii; ve nazan suret ile beraber ilim ve 
amel cihetine saplandi, kaldi. Daha ileriye gegemedi. 

1161. Cisim minare, ilim ve iaat ku? gibidir. Dster uc yiiz ku§ tut, ister iki h,u§\ 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Velhasil cisim minare ve o cisimden sadir olan ilim ve taat dahi kus gibidir. 
Bu ilim ve taat ister 50k olsun, ister az olsun, ku§a benzemekte musavidir. Bu 
beytin izahinda diger bir vecih dahi varid olur: Ey salik! Bu beyanatta insan-i 
kamilin cismi minareye ve ilim ve ameli ve taat-i zahiresi dahi kusa tesbih olun- 
mustar. Bu ulum ve a'mal-i zahire kusjanm insan-i kamilin minare-i cisminden 
ister gok, ister az al. Bu ince kill goremedik$e seriin muskilin hallolmaz. 

1162. Gvsat olan adam ancak ku§u Qoriir. b'nde ve arkada hir ku§un gaynm 
fldrmez. 

Boyle Hak yolunun ortasinda kalmis, olan salik ancak insan-i kamilin za- 
hiri olan ilmini ve amelini gorucudur. ancak onde. ve arkada bu ilim ve 
amelden ba§kasim goremez. 

9 J* JIj*- JLib aJLjL OlJb *£ fj* l)Tl)1^j C..~ijy il)l {J y* 

1163. \Kil hu§un layigi olan gizli hir nuriur hi, hu§un cant onunla haki ■ olur. 

Ya'ni, soyledigimiz misaldeki kil 0. bir nurdur ki, ku§un ya'ni insan-i ka- 
milin ilim ve amelinin layigidir; ve insan-i kamilin ruh-i safislo nur ile pa- 
yende ve baki kahr; ve nur Hakk'in.nur-i viicududur. Nitekim Hz. Pir efen- 
dimiz bir beyt-i §erirlnde buyururlar: 

f. ^ o* f. ^ cy f- ^ ^^ is** &"yk *£ l$jj ifiy 
Nazmen terciime: 

"Sen ol bir nursuw Musi 'ya derdin: 
Huda'yim ben, Huda'yim ben, Huda'yim!" 

Binaenaleyh insan-i,kamilde bu nuru goremeyenler onu ancak ilmi ve ame- 
li ile tavsif ederler. Halbuki insan-i kamil ne ilim ile ve ne de amel ile tavstf olu- , 
namaz. Onda ancak bir gizli nur vardir ki, bu nuru ancak nura vasil olanlar 
goriir. Nitekim FihiMa Fih'm 4. fashnda Hz. Pir efendimiz §6yle buyururlar:. 

"Seyyid Burhaneddtn (k,s.) soz soyler idi. Birisi dedi ki: "Senin medhini 
filan kimseden isittim." Buyurdular ki: "Goreyim! filan nasil adamdir? 
Onun beni taniyip medhedecek mertebesi var midir? Eger beni soz ile tam- 
mis. ise §u halde beni tanimami§tir, Zira bu soz ve bu harf ve savt ve bu du- 
dak ve agiz kalmaz. Buttin bunlar arazdir; ve eger fiil ile tammis. ise yine boy- 
ledir; ve eger benim zatimi tammis. ise vakit bilirim ki, benim medhimi 
edebilir; ve medh benim medhim olur." 



t&P? 



AHMED AVNI KONUK 

1164. [Kus ki, onun gagasinda o h,d var&ir, onun i§i flip ariyet olmaz. 

Ya'ni, minare mesabesinde olan cisme konan, kus mesabesindeki ilim ve 
amel, kil gibi ince olan nur-i yakine ve sirr-i vahdete miistenid olunca o ilim 
ve amelin kan ve hal ve sani ariyet ve taklidi olmaz; ve onun kan ve te'siri 
taklidi olan ilim ve amelin te'sirinden baska olur; ve boyle bir cisim ve amel 
ve ilim ve zevk-i miisahede ve nur-i yakin ancak insan-i kamile mahsusdur. 

1 165. Onun ilmi daima onun camndan kaynar; onun indinde ne musieardxr, ne 
de oduntfur! 

insan-i kamilin ilmi daima onun ruh-i safindan kaynar. Binaenaleyh onun 
ilmi, ilm-i lediinni ve ilm-i tecelll olur. Bu ilim onun indinde kitablardan ve agiz- 
lardan odiinc ahnmis igreti bir ilim degildir. Cismanilerin ilmi ise havass-i zahi- 
re ve batineleriyle miikteseb oldugundan mevt-i tabu zamamna kadar kendile- 
rinde ariyet kalir. Oliim saskinhgi esnasinda dimaginda higbir sey kalmaz. 

Bu HilaTin hasta olmasi ve onun efendisinin onu tahkiri ve 

tanimamasj emrinde, onun hastaligindan habersizligi ve kalb-i 

Mustafa'nm onun hastaligindan ve halinden ag5h olmasi ve Resul 

(a.s.)in bu HilaTi aramasi ve ziyareti 



1166. Diazadan dolayi Diilal hasta ve nahts oldu. uMusiafaya vahiy halin 
gammazi oliu. 

"Gammaz", "yiiz ve kas ve kirpik ile isaret etmek ve bir kimsenin ayibmi 
meydana gikarmak" ma'nasma olan "gamz"den mubalaga ile ism-i faildir. 



<^^> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Burada "i§aret edici" demektir. Ya'ni, kaza-yi ilahiden dolayi bu seyis olan 
Hz. Hilal hasta oldu ve cismi hastaUk sebebiyle eksildi ve eridi. Mustafa 
(s.a.v.) Efendimiz'e gelen vahy-i ilahi Hz. Hilal'in haline i§aret edici oldu. 

y, , or ' f 

J^iJ. J ■ sL - s ' 4 J 1 J. **" j^ut u^* 1 ^J* J^-jAj J •** 

1167. Onun efendisi onun hasialtgindan habersiz idi; zua onun indinde kiy- 
meisiz ve $erefsiz idi. 

"Kes^d", revagsiz olmak ve meta' gecmemek demektir. Burada kiymetsiz- 
likten kinaye olur. "Hatar", burada "kadr ve seref" ma'nasinadir. Ya'ni, Hi- 
lal'in efendisi onun hastaligindan agah degil idi. Zira efendisinin indinde Hi- 
lal hazretleri kiymetsiz ve §erefsiz idi. 

» j >j _ »* *•* 

1168. Hiir muhsin akirda dokuz gun yaimi§ idi. Dlybir kimse onun halinden 
agah degildi. 

"Muhsin", lugatte "iyilik edici" demektir. *\} Ste -JJi juj ai oi~^i ya'ni 
"thsan, senin Allah'i goriir gibi ibadet etmendir" hadis-i §er!fi mucibince Hz. 
Hilal'in makam-i miisahedede olduguna isaret buyurulur. Ya'ni, bu muhsin 
olan Hz. Hilal hastalamp hayvanlann ahmnda dokuz gun[dur] yatar idi. Hig- 
bir kimse onun boyle agir bir surette hastalanmis. olduguna vakif degil idi. 

1169. O ki, kes idi ve keslerin $ehen§ahi idi. Onun yuz kulzum gibi olan ak- 
Iv her yere eri§ici idi. 

"Kes", akil ve alim ve §enf olan adam demektir ki, bundan murad Resul-i 
Ekrem'in zat-i §erifleridir. "Kulzum", umumen deniz ve hususen Siiveys. ile 
Aden arasindaki Bahr-i Ahmer'in adidir. Ya'ni, o zat-i mukaddes-i Muham- 
medi ve kemalat-i be§eriyyenin kaffesini cami' idi ve akil ve ilimde miimtaz 
olanlann §ehen§ahi idi. Onun yuz derya gibi vasi' olan akli her yere, ya'ni 
alem-i zahir ve batina eri§ici idi. 

1170. " Senin j dan miisiakin hasia oUu!" diye ona vahiy geldi. Diakk'm rah- 
meti gam-har oldu. 



C $PS° 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "Senin cemal-i pakine mu§tak olan Hilal hasta oldu!" diye o Ser- 
ver-! aleme vahy-i ilahi geldi. Hakk'in rahmeti Hilal'in gamini yiyici oldu ve 
onun imdadina yeti§ti. 

1171. uMusiafa, §erefli Dtilal i$in iyadetien dolayi o iarafa giiti. 

Mustafa (a.s.v.) Efendimiz ind-i ilahide §eref sahibi olan Hz. Hilal igin ve 
onun hatirim sormak kasdiyla yattigi tarafa gitti. 

1172. ay vahiy gune$inin izinde ve o sahabe dahi yddizlar gibi onun arka- 
sinda ho§ucu oldu. 

ay gibi olan Resul-i Ekrem hazretleri vahiy giinesinin izini ta'kib etti ve 
ashab-i kiram hazarati dahi yildiziar gibi Resul-i Ekrem Efendimiz'in arkasin- 
da kosucu oldu. 

1173. Sly der ki: nr Benim ashabim yddizlardir. faece yolaisuna mukteda ve 
serke$e rikumdur." 

"Sura", "hfida" vezninde "gece yolcusu"na derler. "Kudve", kafin iic. ha- 
rekesiyle "mukteda ve metbu'" demektir. "Riicum", "recm'"in cem'idir, "ati- 
lan taslar" ma'nasinadir. Ya'ni, ay gibi olan Resul-i Ekrem hazretleri hadis-i 
serifte ,*4s»i ,^-tf ) ^ (j*Jir ^u^i ya'ni "Benim ashabim yildiziar gibidir, 
hangisine uyarsaniz hidayet bulursunuz" buyurdu ki, onlar zulmet-i tabiat 
iginde yiiruyen kimselere dogru yolu gosteren mukteda ve metbu'dur; ve ser- 
ke§ ve itaatsiz olanlara dahi atilan taslardir ki, onlar bu taslar ile huzur-i ila- 
hiye yaklasmaktan men* olunurlar. Bu beyt-i serifte ^CL UjJi ICj\ bj LjJj 
^LiJU Cj^j uu^s-j (Mulk, 67/5) ya'ni "Biz dunyamn gogiinii yildiziar ile 
siisledik ve onlan seytenlara atilan tasjar yaptik" ayet-i kerimesinin ma'na- 
yi batimsine isaret buyurulur. 

1174. ^Beye dediler ki: w O sulian eri$ti!" O sevinfan a$ihane si$radi. 

"Bi-dil u can", asMne demektir. Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretleri ashab-i 
kirami ile beraber Hilal'in bulundugu mahalle geldigi vakit, Hilal'in efendisi 



^ 



(Pp>~ MESNEVt-1 SERfF SERHt / XI. ClLT • MESNEVi-6 • 

olan beye, "0 iki cihanm sultam olan Resul-i Ekrem geldi!" dediler. bey da- 
hi sevincten asikane bir vaz'iyette yerinden sicradi. 

1175. zan iizerine §adulen iki elini cupii ki, o $ehen}dh o emir icin gelmi§tir. 
Bey o sehensah-i rusul olan cenab-i Peygamber kendisinin ziyaretine gel- 

digini zannettigi igin sevindi ve iki elini girpti. 

1 1 76. Uahtaki o hey gurfeden indi, mujdecinin ikret-i kademi olarak can saftt. 

"Pa-mujd", ucret-i kadem ve ayak teri demektir. "Gurfe", liigatte "yiiksek 
cardak" demek olup burada, "koskiin yukansi" demek olur. Ya'ni, vaktaki o 
bey te§rif-i Peygamberiyi haber aldi, koskiiniin yukansindan asagiya indi ve 
miijdeciye ayak teri olmak uzere dahi camm feda edecek hale geldi. 

1177. Soma o yer oviku oldu ve selam geiirdi, yuzunu iarahdan gul g&i etti. 

"Zemin-bus", vasf-i terkibidir, "yer opiicu" demektir. "Tarab", sadi ve fe- 
rah; "verd", gOl denilen cjgek. Ya'ni, asagiya indikten sonra huzur-i Peygam- 
beriye gelip yer opiicu oldu ve selam verdi. Sevingten dolayi yiizuniin rengi 
de giil gibi penbe ve latif oldu. 

1178. ^edi: "iSZllatiin ismi ile vaiani mii§erref ei, ia ki, hu encumen hir fir- 
devs olsunl 

Resui-i Ekrem hazretJerine hitaben bey dedi ki: "Ya Resulallah! Allah'in 
ismi ile evimizi sereflendir, ta ki, bu evimizde olan cem'iyet bir firdevs, bir 
cennet olsun!" 

1179. "Ta ki, henim koskum gok iizerine efdal olsunl J&ra hen zaman ve dev- 
ranin ku&unu gorduml" 

"Kutb", mihverin nihayeti ve bir kavmin medar-i umuru olan zat demek- 
tir. "Deveran", donmek ve hareket etmek ma'nasinadir. Ya'ni, "Benim ko§- 



c$^g> 



AHMED AVNt KONUK 

kiim yerde oldugu halde viicud-i serifin sebebi ile gokyiizu iizerine efdal ol- 
sun! Zira zamamn ddnmesini ve hareketini viicuda getiren arzin kutbusun ve 
ben kdskiimde kutub olan zat-i serifini gdrdiim!" 

1 180. O muhierem Uabdan dolayi ona dedi: ^H&en seni flormeh icin gelmedim!" 

"itab", tevbih ve tekdlr etmek. Ya'ni, o muhterem olan zat-i Peygamberi 
o beyi tekdir ve tevbih kasdiyla buyurdu ki: "Ben buraya seni gormek icm 
gelmedim!" 

1181. *Dedi: "Canim senindir, halbuki can nedir? Diele buym ki, bu tekdliif 
kimin vcindir?" 

"Tecessiim", bir seyin zahmetini gekmek ve tekeffiil etmek demektir. Bu 
itab iizerine bey dedi ki: "Ya Resulallah! Benim camm senin mulkimdiir. Ma- 
ahaza can nedir ki, sana feda edilecek bir kiymeti haiz olsun! Hele buyur ki, 
bu ihtiyar-i zahmet ve bu tekelluf kimin icm vaki' olmustur?" 

1182. "Ta ki, ben o kimsenin hdk-i payi olayim, ki, senin liitfunun baginda 
ona bir moires varfarl" 

"Magres", agac. dikilecekyer demektir. Bu beyt-i serifte umumen lutf-i Ne- 
bevi "bag"a ve bu lutfa nail olan kimse "agac"a ve bu kimse hakkmda husu- 
sen vaki' olan lutf-i Nebevl dahi, o bagda "agac. dikilecek yer"e tesbih buyu- 
rulmustur. Ya'ni, o bey: "Ya Resulallah! Kimin i?in burayi tesrif buyurdugu- 
nu soyle de senin lutf-i mahsusuna nail olan bu kimsenin bastigi toprak ola- 
yim!" dedi. 

JGl_po jl ^Jae- J Jfr*+* >x\ji \jy^ j jl c-iT {j&r oyr 

1183. VahMki o boyle soyledi ve nahveti surdii, dMaslafa onun iiabim ierk etti. 

"Nahvet", hodbinlik ve ta'zim ve iftihar etmek demektir. Vaktaki o bey 
boyle mutevaziane sozler soyledi ve nefsinden hodbtnligi ve taazzumu siirup 
gikardi, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz dahi onun bu tevazu'una kar§i tevbih ve 
tekdir etmeyi terk etti. 



*£P? 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1184. Soma ona dedi ki: "0 ar§m Diilal'i hard? Hevazu'dan Aolayi menial 
aibi fer$ olan hani?" 

Itabi terk ettikten sonra Resul-i Ekrem o beye dedi ki: "0 ars-i ilahtnin Hi- 
lal'i nerededir? Ve batinda sultan iken tevazu'dan dolayi ay i§igi gibi fer§ olup 
yerlerde surunen mahbub-i Hak nerededir?" 

eJL«l LJJj ^^ij^\sr j# «-XJ- (1)L^j ^ji -Li ji l _$$-^ *^ 

1 185. w for $afoir ki, kolelik finite aizli olmu§iur. Casusluk vein dunyaya gel- 
mistir.' 

'■Casus", §erre dair olan sirn tecessiis eden ve arasttran kimse demektir 
(Kamus). Bu beyt-i §erifte casusluk ta'birinin isti'malindeki nukte budur ki: 
Cismaniyet ve nefsaniyet alemi §err u §ur ile doludur. Ervah-i kamilamn bu 
cismaniyet alemine gelmesi cismaniyet alemine has olan tecelliyat-i esmaiy- 
ye ahkamma fiilen ve zevken vukaf ve onlardan ruhu tasfiye ve tecrid icjn- 
dir. Nitekim Hz. Fir Efendimiz §u beyitlerinde bu ma'naya igaret buyururlar: 

"Ben diinya habsine maslahat igin geldim. Ben neredeyim, hapis nerededir? 
Kimin mahm galmi§imdir ki, bu habse girmi§ olayiml" 

Ya'ni, Hilal hazretleri ezelde ve ma'nada bir §ah-i ma'nevidir ki, §err u sur 
ile dolu olan bu cismaniyet aleminde gizlenmistir; ve onun bu kolelik icjnde 
gizlenmesi Hakk'in tecelliyat-i esmaiyye ahkamina bu alemde fiilen ve zev- 
ken vukaf hasil ederek §erli olan nefsin sifatlanni ara§tinp, onlardan ruh-i pa- 
kini musaffa ve rmicerred tutmasi icindir. 

1186. "Sen deme ki, u hizim kolemiz ve ahircimizdir!" ^Bunu hil ki, define 
vtranelerdedir." 

"Ey bey! Sen onun zahirindeki zillete bakip deme ki, "0 bizim kolemiz ve 
ahircimizdir ve hayvanlanmizi timar eden bir hizmetcldir'" Onun zahiri ha- 
rab, batini ma'murdur. Nitekim defineleri viranelere ve harabelere gomerler; 
ve bunu halkm nazar-i dikkatlerini celb etmemek icin bdyle yaparlar." 



c ^^ 



AHMED AVNl KONUK 

1 187. "ttcaba, o DiilaL nasiakkian nasiUu ki, Unlerce he&ir onun payimalulir." 

Bu beyt-i §erifte sanayi'-i bediiyyeclen "Iham-i httsn" san'atL vardir. Hilal 
ism-i hassindan gokdeki hilale ve Maiden dahi bedire intikal buyurulmustar. 
"Bedir"den murad, sun mansib ve mertebe sahibi olan kimselerdir. Ya'ni, 
"Adi Hilal ve ma'nasi yeni dogan ay olan o kole hastaliktan ne haldedir ki, 
binlerce kimselerin ayin on dordu gibi parlak olan sun mansib ve mertebele- 
ri onun nur-i ma'nevisinin payimalidir ve zebunudur." 

c_j olTp j* J^r jjj dXJ c~~J olffl r j4j j\ c^f 

1188. *DeAi: "Onun hasiali^indun henim haberim yokiur. Jdkai hirka$ gundur 
dergahda degildir." 

Bey cevaben dedi ki: "Hilal'in hastahgindan haberim yoktur. Fakat birkac. 
gunden beri dergahda ve hizmet edenler arasmda gorunmuyor." 

1 189. Onun sohheti hinek hayvanlart ve katular iledir; seyistir ve onun menzi- 
li hu ahirdir. 

Ya'ni "Hilal'in vazlfesi binek hayvanlanyla katirlara bakmak ve onlan ti- 
mar etmektir. seyisdir, bu sebeble ahirda yatar, kalkar." 

Mustafa (a.s.v.)in Hilal'in iyadeti igin o beyin ahirma girmesi ve 
Mustafa (s.a.v.)in Hilal'i ok§amasi 



1190. ^eygamber ragbeile onun igin ahira giiti, exist u cuya geldi. 



G &$& > 



MESNEVf-t SER.IF SERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, Resul-i Ekrem ragbetle HilaTin hatinni sormak icjn ahira gitti ve 
onu ahirda aradi. 

J>~s>j CUaJi tiy? CL~^1>-^j <UJb -jij jULi j C-i'-'^j j (t-Wa- 4 ^r 9 "^ *y, 

11.91. tS%htr haranlih ve firkin ve pis u£i. DiaUfhki hunun hepsi kalhh, pun/tu 
ti/jet erisit. 

Ya'ni, ahir pek fena bir halde idi. Fakat iilfet ve ask-i Hak eristigi igin bu 
fenahklann hepsi kalkti. 

1192. H&abast ~$usufun kokusunu duydugu gibi, o erkek arslan ZPeygamber' in 
kokusunu goiurd.il. 

Ya'ni, Ya'kub (a.s.) Yusuf (a.s.)in gomleginin kokusunu duydugu gibi o 
erkek arslan mesabesinde olan Hz. Hilal dahi ahira giren Resul-i Ekrem haz- 
retlerinin latif kokusunu duydu. 

1193. uWu'tizAer imatun muabi olmaz; tinsiyei kokusu stfadart cezbeder. 

"Mu'cize", bu alem-i surette herkesin gormeye ahstigi bir §eye muhalif 
olarak peygamberlik da'vasinda bulunan zat-i seriften zuhur eden halierdir. 
Mesela su iizerinde ytirumek ve havada ucmak cism-i beser igin adet haricin- 
dedir. Bu adet hilafinda olan nailer peygamberlerden zuhur ettigi gibi pey- 
gambere tabi' olan velilerden dahi sadir olur; buna "keramet" derler. Peygam- 
bere tabi' olmayan kimselerden dahi zuhur edebilir. Bu da iki turludiir: Ya "is- 
tidrac" olur veyahud "sihir" vasitasryla olur. "tstidrac", ba'zi miinkirlerden 
muradlan iizerine zuhur edip inkarlannin tezayudiine sebeb olan harik-i ade- 
dir. Hind fakirlerinin hali bunun sahididir; ve sihrin envai bestir: Tilsim, ni- 
rencat, rukye, halkatirat, (oi>iU) [ve] sa'bededir. Bunlann izahati yukan- 
larda gegti. Necmeddin-i Kiibra hazretlerinin Menazilii'l-Hairin ismindeki ki- 
tabindan naklen Mevlana €ami hazretleri Nefahatii'^Uns'de bunlar hakkin- 
da tafsilat vermistir. 

"Dusman"dan murad, his gozlerine tabi' olan ahmaklardir ki, bunlar da 
iki siniftir: Bir simfi nubiiwetin dogruluguna inanmak igin peygamberlerden 
harika isterler ve bu harikayi goriince iman ederler. Diger smifi dahi harika- 
yi gorseler de iman etmezler, sihirdir, derler. Bu iki simf enbiyaya karsi boy- 



°$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

le olduklan gibi evliyayakarsi da boyledirler. Fakat akil gozu acik olanlar 
peygamberin akvalini, ahvalini, efalini tedkike muktedir olduklanndan on- 
lar boyle his gozleriyle harika gormek istemezler. Nitekim ashab-i kiramm 
cogu Kelamullah'i sidk-i niibuvvete kafi gorduler ve iman ettiler ve baska 
mu'cize istemediler. Ve Ebu Cehl ve emsali mu'cize gordukleri halde Tman et- 
mediler, sihirdir, dediler. Ve Isa (a.s.)dan dlmiis bir hayvanin kemiklerinin 
dirilmesini isteyen bir ahmagin kissasi da II. cildin 140 numarah beytinden 
i'tibaren beyan buyurulmustur. Ve evliya-yi kiram hazarati keramata ehem- 
miyet vermezler, "Hayz-i ricaldir" derler. Asil keramet keramet-i ilmiyyedir. 
Zira bu keramet akl-i.fa'alin nasibidir. Onun igin Cenab-i Peygamber Efendi- 
miz t^jAp j*>-Nij jux^> jiU ya'ni "Akil benim dostumdur ve ahmak benim 
dusmanimdir" buyururlar. Zira akil, akil gozunii ve ahmak, his gozunii kul- 
lanir. Halbuki his gozii sasirtir ve kiymetsizdir. Velhasil mu'cizat ahmakla- 
nn imanina sebeb olmaz. Cunkti i m & n edenler siibhe icindedirler ve iman et- 
meyenler de sihirdir, derler. Fakat enbiya, akl-i miicessem olduklanndan, 
akiller ile peygamberler arasinda cinsiyet vardir. Bu cinsiyet kokusu akille- 
rin sifatlarim peygamberler tarafina cekip goturiir. 



-^ j** A>- y ^s*** 



1194. fjWu'cizeler ctii§mamn kahn i$inAir. Cinsiyei kokusu (joniil goturmek 
i$inclir. 

Enbiyamn mu'cizeleri his gozunii ibtal ve bu goze tabi' olan humakayi 
kahir ve maglub etmek icindir. Cinsiyet kokusu ise kalbi peygamber tarafina 
gotiirmek ve cekmek icindir. 

1195. ^iisman kahrolur, amma d-osi Heljil! ^Dost ne vakit hir h.oynu baylantms 
olur? 

"Boynu baglanmak", ayn-i sabitenin.taleb-i isti'dadisi uzerine vaki' olan 
kaza-yi ilahidir. Ya'ni, his goztine tabi' olan diisman bu alem-i surette ha- 
rik-i adeyi ve mu'cizeleri gormekle makhur ve maglub olur. Fakat dostun 
boyle bir kahir ve maglubiyete ducar olmasi lazim degildir. Zira onun boynu 
kaza-yi ilahi ile baglanmis degildir. ayn-i sabite aleminde de saiddir, bu 
alem-i surette de saiddir. 



c^a 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1 196. Onun kokusundan uykudan uyandi. Dedi: * fiubrelik fyinde hu turlu ko- 
kudan, ha! 

Hz. Hilal, Resul-i Ekrem hazretlerinin ruhani ve ma'nevi olan kokusundan 
dolayi uykudan uyandi. Zira ruhlann gayet latif bir kokusu vardir ki, o koku 
ancak me§amm-i run ile duyulur. Hz. Hilal dahi mesamm-i ruhu ile bu koku- 
yu duydu, dedi ki: "Gubrelik icinde bu nevi' koku da bulunsun, ha! Aclb §ey!" 

1197. Ilinek hayvanlannm arastndan nazirsiz olan Qesul'iin damen-i paki- 
ni (prlu. 

Cenab-i Hilal yerde yattigi cihetle, hayvanlanmn ayaklari arasindan na- 
zirsiz olan Resul-i Ekrem hazretlerinin pak olan eteklerini gordii. 
_ ».•*•-■ __•.» 

1198. Sonra ahmn ko§esincUn siiriine surune aeldi. jjehlivan yiizunu onun 
ayafji uzerine koydu. 

"Gaj-gajan", terkib-i teradufidir; "cocuklar gibi oturup surune surune yii- 
riimek" ma'nasina olan "gajiden" masdanndandir. Ba'zi niishalarda "haz- 
hazan" vaki'dir; bu da o ma'nayadir. Ya'ni, Hz. Hilal ahmn ko§esinden sii- 
rune surune Resul-i Ekrem'in huzuruna geldi. ruhun pehlivani yiizunu o 
hazretin ayagi uzerine koydu. 

1199. Sonra U'eygamher yiizunu onun yuzu uzerine koydu. Hasina ve gozune 
buse verdi. 

Ondan sonra Resul-i Ekrern hazretleri yere egildi, mubarek ytiziinu onun 
yiizii uzerine koydu, basini ve goziinu opiip ok§adi. 

iJJ&y- ^yz J^jf- ^.jC- <j\ <5j*y ^U-H ^ ^ 'j^ <^-*J 

1200. 'Dedi: "By ^ar! OVe actb aizli gevhersin? By arsin garibi! CA/asiIstn, da- 
ha hos musun?" 

Resul-i Ekrem hazretleri buyurdu ki: "Ey din dostu! Ne aclb gizli gevher- 
sin? Ey bu cismaniyet aleminde ar§-i ilahinin garibi olan Hilal, nasilsin? £ek- 
tigin cismani mesakk ile kansik olan ruhunun zevki iginde daha hos. musun?" 



GV^ 



m^r AHMED AVNt KONUK 

t^toT^Uj ji JbTji aS" u^Ij^ aJjjj^ Oi ^y- Xib Oj^ ^i-iT 

1201. %&: *0 uykusu perron clan nasil olar ki, onan ajjzma pne? flire! 

Hz. Hilal cevaben dedi: "Ya Resulallah! Bu dunya uykusunun perisan ha- 
yalleri iginde olan bir kimsenin agzina Risalet giinesi girerse ne halde olur?" 

>jt<S J*s* J->*>. s"ji^ >J? <¥ f ^ ^*S- d yr 

1202. *0 susamtj nasil olur ki, punm yalar, su onu bast iizerinz koyar, latif 
jjoruniir?" 

"Kezalik pek ziyade susayip su bulamayarak gamur yalayan bir kimseyi 
su kendi sathi uzerinde yiizduriip latif bir surette tasirsa, o susuzun hali na- 
sil olur? tste benim huzur-i Risalet-penahide simdi halim boyledir." 

fr l^JI JLp ^ ^ ib jljJ aT^> 

Onun beyamndadir ki, Mustafa (s.a.v.) isitti ki, Isa (a.s.) su yuzu 

ustiinde yuriirdu. Buyurdu ki: "Eger yakini ziyade olaydi, heva 

uzerinde yiirur idi." 



Ma'lumdur ki, isa (a.s.) resul-i mukarreb idi ve yakin-i kamil sahibi olup 
velayet-i kamilesi dahi var idi. Binaenaleyh hadis-i serifte beyan buyurulan 
"su"dan murad, ilm-i risalet ve "heva"dan murad dahi "ask" olmak miina- 
sib goriinur. Zira ask-i ilahide Resul-i Ekrem hazretleri ekmel idi ve higbir 
peygamberde a§kin o derecesi vaki' degil idi. "Yakin"den murad, dahi enbi- 
ya arasindaki "yaknT farkidir. Iste bu "yakin" sebebiyledir ki, ayet-i kerime- 
de j^ J* '&& 'j^i i£tf JiT, (Isra, 1 7/55) ya'ni "Biz nebilerin ba'zisim ba'zi- 
si iizerine tafdil ettik" buyurulur. Binaenaleyh bu "yakin" hakkmda dahi Ha- 
tem-i enbiya Efendimiz bilciimle peygamberlerden efdaldir. Resul-i Ekrem 
hazretlerinin mi'raci merkeb-i aska rakiben ve diger peygarnberlerin mi'raci 
ise ancak tesnfen ve tekrimen vaki' olmustar. Nitekim mi'rac gecesinde bil- 



c^p^ 



MESNEVf-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

ciimle menazil-i terakkide Resul-i Ekrem'e refik olan Hz. Cibril nihayet bir 
makamda cJ^-V siri o^ ya'ni "Ya Resulallah! Eger bu makamdan bir par- 
mak ileriye gegersem yananm, ya'ni benim benligim ve Cebrailligim kal- 
maz!" buyurdu; ve sultan-i enbiya Efendimiz o menzil-i a§kta miinferid kal- 
di. imdi bu mukaddimeye nazarart bu bahsin yukanya rabti budur ki: Hilal 
hazretleri ask-i Resulullah'da miistagrak idi; ve nihayet bu ask ma'suku 
olan Resul-i Ekrem'i ahirdaki gubrelige kadar celbetti. 

1203. *Dsa (a.s.) gibifurai onu ba§i iizerinde tuiar. 'Der ki: "<Snb-i hayai i$in- 
ae bogulmaktan eminsin! 

"Furat", tath su demektir. Bundan murad tecelliyat-i ruhaniyye olmak 
miinasibdir. Ya'ni, Hilal hazretleri sozune devam edip dedi ki: "Ya Resulal- 
lah! Isa (a.s.)i tecelliyat-i ruhiyye, ab-i hayat icinde ya'ni ruhaniyet alemin- 
de, "Sen artik sifat-i nefsaniyye saikasiyla bogulmaktan eminsin!" diyerek 
ba§inda tuttugu gibi ben de bu hal icindeyim." 

1204. JAhmed &er; ^Bger onun yakini ziyade olaydi, muhakhak heva ona mer- 
keb ve me'mun olur&u!" 

Ahmed (a.s.) Efendimiz buyurur ki: "Gerci Isa (a.s.) Ruhullah idi ve suyu 
berrak olan ruhaniyet aleminde yuriir idi. Fakat ruhaniyet alemi isneyniyet ve 
ikilik alemi idi. Eger sirr-i vahdet hakkinda yakini ziyade olaydi, heva ya'ni 
ask ona merkeb olur ve ikilik afetinden me'mun ve masun olur idi. Ma'lum 
olsun ki, Isa (a.s.) in yakini ziyade olmamak hususu, enbiya arasindaki "ya- 
kin" farkidir. Nitekim yukanda izah olundu. Hicbir peygamberin "yakin"i Re- 
sul-i Ekrem hazretlerinin "yakin"i mertebesinde depdir. Zira devr-i Muham- 
medi devr-i rii'yettir. Devr-i rii'yetteki "yakin" ise muhtac-i izah degildir. Ni- 
tekim II. cildin 355 ve 356 numarah beyitlerinde §oyle buyurulmus. idi: 

-v^i/* J* c^ jj^ •*** y jP <2jj ^r ^fr 

[Ya'ni "^iinki Musa senin devrinin revnakim gordii ki, onda tecelli saba- 
hi zahir oldu. Dedi ki: "Ya Rab! ne devr-i rahmettir!" rahmetten de geg- 
ti; orada rii'yet vardir."] 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



**» /T^j*-* *— i» j^ f*^ v^'J '_>■* ^ *" dr* J : ? t ** 



1205. Vvr Bentm gifci ki, hevaya rakib oldum, mi' roc gecesinde mustashib oldwn." 

Ya'ni, "Eger Isa (a.s.)m benim gibi "yak!n"i ziyade olaydi, ask ve hevaya 
biner idi. Nitekim ben merkeb-i aska rakib oldum ve mi'rac gecesinde o a§k ve 
hevayi miistashib oldum; ve bu a§k-i pak ile kendi hakikatime vasil oldum." 

1206. ^eii: A,< i?ir pis, Hr kor Itopefe. nasd olw ki, uykudan st$radi ve kendisi- 
ni arslan gordii?" 

Hz. Hilal soziine devam edip dedi ki: "Ya Resulallah! Benim halim §una 
benzer ki, bir pis ve bir kor kopek uykusundan uyamp sicradi ve kendisini 
arslan olmus bir halde gordii. Ben de bir pis ve kor kopek mesabesinde olan 
cismaniyetimden ve nefsaniyetimden sigradim ve kendimi arslan gibi olan 
rfihumun cam icmde buldum." 

1207. yK Uyle arslan degil ki, kimse ona ok vura! ^elki onun korkusundan ok 
ve temren kirihr." 

"Peykan", ok ve mizrak uglanndaki demirden ma'mul "sivri temren" de- 
mektir. Ya'ni, "Kendirti oyle bir arslan gordii ki, ona suri olan ok ve temren 
te'sir etmez. Belki o suri oklar ve temrenler onun korkusundan kinhr." 



j\^j j pU jj iLioy t^Jic*- jl* j^«-<kA oAJjj *5w»i j. jjj 

1208. xx ~$dan gibi karnt uzerinde gidici kor, gozlerini baga ve bahara agii. 

Ya'ni, "Yilan gibi zulmet-i tabiat iginde karm iizerine suriiniip gidici kor 
idim. §imdi kalbimin gozleri ma'rifet bagina ve Hakk'in tecelliyat-i sifatiyye 
ve esmaiyyesi bahanna acildi." 

1209. "Uaktaki o "pin'luklen kurtuldu, "bi~$un'lugwi hayatistamna erisii. 
"J^asd olur?" 

"Qunluk"ten murad, ta'rif ve tavsife sigan alem-i suret ve cismaniyyettir. 
"Bi-cjmluk", ta'rif ve tavsife sigmazlik demek olur. Bundan murad dahi, ru- 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

haniyet alemidir. Zira bu alemi elfaz ile ta'rif ve tavsff etmek kabil degildir. 
Zevki ve vicdani bir alemdir. Ya'ni, "Ya Resulallahl Vaktaki bir kimse ta'rif 
ve tavsifi mumkin olan cismaniyet aleminin hukmiinden kurtuldu ve ta'rif ve 
tavslfe sigmayan alem-i ervah hayatistamna eri§tl, oyle bir kimsenin hali na- 
sil olur? fste ben §imdi bu haldeyim." 

OlSw dy? tf>j^- *L>j>r ij^^y*" *£ $&*** jJJt J^i ^y? c~£j 

1210. J2a-mekanda xx pin"luk hah$edici oUu. Otiiin sofrasmm etrafinia hiitun 
\un"ler kSpekler flihicUr. 

Bu ve atideki beyitler cenab-i Pir efendimiz tar.afindan insan-i kamilin ha- 
lini beyanen ve salikleri irsaden irad buyurulur, Ya'ni, boyle nicinlik hayatis- 
tanina eri§en insan-i kamil tasarruf-i ma'nevi sahibi olup mekansizlik ale- 
minden cismaniyet alemine ve cismamlere imdad ederek "cun"luk bahgeder; 
ve biitiin cismaniyet ve cismaniler onun ihsanimn sofrasi etrafinda kopekler 
gibidirler. Ba'zi niishalarda ikinci misra'daki "ctinha" yerine "siran" vaki'dir; 
ve bundan murad, suret aleminin arslanlan olan tasarruf-i sun sahibi §ahlar 
olmak munasibdir. Nitekim Hz. Mevlana efendimiz peder-i allien Sultanu'l- 
ulema Bahauddtn Veled hazretieri Konya'yi tesnf buyurduklan vakit Sultan 
Alaeddin-i Selcuki hayvana rakib olan o hazretin rikabmda yurumus ve bu 
hali goren Eflak! bu Tiirkge beytleri soylemistir: 

Ey ki, hezir ifenn! Bu nice sultan olur! 
Kulu olan kisiler husrev u hakan olur. 
Her ki, bugun Veled'e inanuben yiiz sure, 
Yoksul ise bay olur, bay ise sultan olur! 

d\y*^ °jy* {/) Oj <y C~>L^- ji d\y*z*»\ OLSiJjo ^j^r^. j _}' 

1211. O ni$inlikten onlara kemik verir. Cunubluk i$inde, sus, hu sureyi okuma! 

"Cenabet", lugatte "uzaklik" ma'nasmadir. Burada "insanlan Hak'tan 
uzaklasuran beseriyet ve cismaniyet kuyudu" demektir. "Ten zeden", susmak 
demektir. "Sure"den murad, her bir insan-i kamilin sahsiyetidir. Ya'ni, o in- 
san~i kamil nicinlik aleminden onlarin suret-i cismaniyyelerine ve hayat-i cis- 
maniyyelerindeki ihtiyaclanna imdad eder. Bu imdad beseriyet kuyudu icjnde 
olanlara kopeklerin online kemik atmak kabilinden olur. Ey salik! Sen hentiz 
be§eriyet ve cismaniyet uzakligi igindesin. Bu uzaklik iginde sus! Mushaf in bu 
suresini okumaf Ztra kamiliyyet-i insaniyye hakkinda ouiy oTytfij oujVi ya'ni 



c^pp 



AHMED AVNt KONUK 

"insan ve Kur'an ikizdir" buyumlmustar; ve her bir insan-i kamilin §ahsiyeti 
bu kamiliyyet-i insaniyye Mushafi'mn bir suresidir. Kamiliyyet-i insaniyyeye 
"Kur'an" buyurulmasi, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyeti i'tibariyledir. 

{*& <j\ U& <U* Jto*~** jjy y f li y (Jj\i J*~£ ^y? j l? 

1212. Sen tamamen "tfinluk"ien gasil getirmedik$e, ey gulam, sen hu (jHushaf 
iizerine el koymal 

"Gulam", ltigatte "on ya§ini gegmis. olan erkek gocuk'lara derler. Burada 
mubtedi olan salik ma'nasina olmak miinasibdir. Ya'ni, ey miibtedi olan sa- 
lik! Sen tamamen "gunluk"ten ya'ni be§eriyet ve cismaniyet aleminden yika- 
mp temizlenmedikce bu kamiliyyet-i insaniyye Mushaf 1 uzerine el koyma ve 
o Mushaf 1 okumaya cabalama! Zira Kur'an hakkinda Oj^Ji u» <u-*. u (Vakia, 
56/79) ya'ni "Kuran'a ancak temizlenmis olanlar messeder" buyurulmustur. 

d\^r j* f\y± A3? ^ f\y*J ji\ Olf^ <j\ figjoj j j f-tl. j> 

1213. "6y sahlarl Cjerek pis olayim ve gerek temiz olayim, cihanda hunu oku- 
mayayim Ha ne okuyayim?" 

Bu beyt-i §ertf Hz. Pir'in ir§adma cevaben saliklerin lisanindan irad buyu- 
ruimustar. "§ahlar"dan murad, insan-i kamillerdir. Ya'ni salikler derler ki-. 
"Ey ma'nevi olan gahlar! Ben be§eriyet ve cismaniyet uzakligi ve ciinublugii 
ile pis olayim veyahud sifat-i nefsaniyyeden temizlenmis olayim; bu keserat 
ve cismaniyet aleminde bu kamiliyyet-i insaniyye Mushaf ini okumayayim 
da ne okuyayim?" Zira maksuda vusul igin mutlaka" bir insan-i kamilin ete- 
gine yapismak lazimdir. 

^\J3J3~ Jj JjA di^TU J^P LjljJ j# j\ *£ ^yf \j* y 

1214. "Sen hana Her sin ki: Sevabdan lolayi gasil eimemis olarak su havuzu- 
na gitme!' 

"Su havuzu"ndan murad, insan-i kamildir. Ya'ni, ey insan-i kamil! Mese- 
la sen bana diyorsun ki: "Sen beseriyet cumibliigu ile pissin. Sevab kazan- 
mak kasdiyla gasil etrneksizin ve temizlenmeksizin su havuzuna gitme ve 
Kur'an'a temas etme! Ya'ni insan-i kamilin huzuruna gitme!" 

1215. "Utavuzun Hisansmaa to-praktan baskasi yokiur. Uier kim ki, havuza 
gelmeue, temiz 



^^> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ben de cevaben derim ki: "Havuzun di§ansinda ancak toprak ve cismani- 
yet alemi vardir; ve havuza gitmeyen kimse de temizlenemez. Binaenaleyh 
su havuzu olan insan-i kamilin huzuruna gitmezsem nasil temizlenebilirim?" 

1216. 6ger sulann hu keremi olmasa idi ki, o demhedem -pisligi kabul eder, 

Eger her dem pisligi kabul edip temizleyen sulann bu pisligi temizlemek 
keremi olmasa idi, 

1217. Day mustdk iizerine ve onun umidi iizerine! Onun ebedi hasreti iizerfc 
ne hasreti 

"Hasreta", nihayetindeki"elif," elif-i niidbedir ki, matem ve musibet ve 
gam ve hasret makammda elraz-i nevhanin ahirine getirirler, Mesela "derda!" 
ve "diriga!" derler. Ya'ni, vay olurdu Hakk'in mu§tak-i cemalinin haline, vay 
olurdu onun umidine! bigare mii§tak, ebedi olan hasreti iizerine hasret di- 
ve diye feryad ederdi. 

f*>LJI j ijja I^IJlI *£ ^Liis-1 ju# ^£ JUtf ijb <_>T 

1218. Suyun yiiz keremi ve yuz ihtisami vardir ki, pisleri kabul eder, vesselam! 

Bu beyt-i §erif salike cevabdir. Su mesabesinde olan insan-i kamilin yiiz 
keremi ve yiiz ihti§ami vardir ki, cismaniyet ve nefsaniyet kirleriyle miilev- 
ves olan pisleri kabul edip temizler, vesselam! Nitekim cenab-i Fir efendimiz 
bir rubailerinde §6yle buyururlar. Rubai: 

"Yme gel, yine gel. Her ne isen yine gel! Gerek kifir ve gerek Mecust ve gerek 
putperest ol, yine gel! Bizifn bu dergahimiz umidsizlik dergahi degildir; Eger 
yiiz kere tovbeni bozdun ise bile yine gel!" 

1219. 6y Uiakk'xn ziyasx olan Diusameddtn ki, nur kuslann serlilerinden se- 
nin bek$indir! 



c 2^> 



AHMED AVNl KONUK 

Bu beyt-i §erifte Celebi Hiisameddin hazretlerinin miir§id4 kamil oldukla- 
nna i§aret buyurulur. Nitekim Menakib-i Sipehsalafda Hz. Celebi hakkinda 
soyle buyurulur: "Hal-i hayat-i Hudavendigar'da tamam dokuz sene ve on- 
dan sonra da bilcumle ashab-i Hudavendigar'a §eyh ve kaim-i makam ve ha- 
life ve imam olmu§ idi. Hz. Hudavendigar'a takarriib kasdiyla kaffe-i ashab 
onlann miilazimi olur idi." 

Ya'ni, ey Hakk'in ziyasi olan Hiisameddin! Senin batmmdaki nur-i ilahi, 
bu nurdan gozleri kamasan nefsani ve cismani kimselerin serrine kar§i senin 
bekcindir. Seni muhafaza eder. Zira onlar kusjann §erlisi bulunan yarasa ku§- 
Ianna benzerler. 

J"\a>- j\ JL~j> XJjjyt- y (jl Jf\j£j\ j jy C~**J 'OL**«lJ 

1220. OVur ve onun irtikasi senin hekcindir. 6u sen! Yjarasadan oriiilmus olan 

[1203] „ y ° 

Qunessm: 

Senin batmmdaki bu nur ve bu nurun her an yiikselmesi ve irtikasi senin 
bekcindir. Ey Hiisameddin! Sen yarasa kusjan gibi olan cismani ve nefsani 
kimselerden ortiilmus giinessin! Onlann gozleri bu giinesin niiruna taham- 
miil edemediginden bu nur onlara perde olur da seni goremezler. 

V^" l$jj 3 4*-^i ^yjji Jr *-*\&\ lSjj J^ "V, ^— ^f 

1221. Cjiinesin nam oniinde sa'saamn arhklyjindan hararetin yuksekliflinden 
hasha -perde nedir? 

Ya'ni, giinesjn nuru oniinde onun §a'§aasmm coklugundan ve §iddetin- 
den ve hararetinin keskinliginden ba§ka perde ve mani' yoktur. Gozler bu 
§a'§aamn sjddetine ve hararetin keskinligine tahammiil edemedigi icin giine- 
§e bakamazlar. 

c~~~i j c~~ iliat l$j jl s~~*^ 4^— ij jy ^-* ±*>j4** '*>_£ 

1222. fiunesin perdesi dahi tyabh'in nurudur. Ondan nastbsiz olan yarasa ku- 
su ve gecedir. 

Giines, gibi olan insan-i kamilin perde olan nuru dahi Rabb'in nurudur. ln- 
san-ikamilin nur-i batini ile Rabb'in nuru arasmda gayriyet yoktur. Bu nur- 
dan nasibsiz olan ancak tabiat karanliginda yagamaya ah§mi§ olan yarasa 
ku§u mesabesindeki cismamlerdir ve tabiat ve cismaniyet gecesidir. 



*#$&> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

1223. Dier ikisi perdenin uzakliginda kalmi§hr. ^a kara yuzlu, yahud don- 
mu§ kahm§iu. 

Cismaniler ile cismaniyet alemi bu nur perdesinin uzakligi icmde kalmis> 
lardir. Cismamler kara yuzludiir ve cismaniyet alemi donmus. ve incimad et- 
mi§ bir haldedir. 

JU* jM\ j\ jJb Oliw-b JtA* *<wiS jl jjw Jr^ tiy~ 

1224. Uakiaki DiHal'in kissasimn ba'zuim yazltn, makalde bedrin deslamm 
fletir. 

Ya'ni, ey Husameddin Qelebim! Vaktaki Hilal'in ya'ni sadik olan salik-i 
mubtedinin kissasim ben soyledim sen de yazdin, §imdi makalde ve alem-i 
kelamda bedrin ya'ni insan-i kamilin kissasim yaz ve kagit uzerine getir! 

1225. Uiilal ve bedir tttihad tuiarlar. jkilikten, nakz ufesaddan uzakhrlar. 

Hilal mesabesinde olan sadik miirid ile onun tabi' oldugu bedir mesabe- 
sindeki insan-i kamilin Mhadlan vardir. Aralannda aynhk ve gayriyet yok- 
tur. lkilikten ve eksiklikten ve bozukluktan uzaktirlar. Zira murid-i sadikm 
batim mursidinde miistagraktir; ve i'tibar insamn cismine degil batimnadir. 

1226. DiM, batimnda naksdan beridir. zahirde idric geiirici olan naksdir. 

"Tedric", liigatte "azar azar bir is. iizerinde olmak ve derece derece olmak" 
demektir. Ya'ni, gercj. Hilal'in, ya'ni murid-i sadikin batim mursjdinde istig- 
raki hasebiyle eksiklikten beridir, fakat onun zahirinde derece derece terakki- 
sine nazaran bir eksiklik gqriinur. Nitekim ay bedir haline gelmezden ewel 
hilal halinde dogar. Onun te§ekkiil-i zahirisi bedre nisbetJe noksandir, fakat 
batimnda ve ic. yuziinde noksan yoktur. Zira arzin bir noktasinda hilal ise 
de diger noktasinda bedirdir. Fakat hilal olarak goriindugu noktada bedre na- 
zaran nakis goriiniir. Sonra geceden geceye tedric ile nokta-i arzda dahi be- 
dir haline gelir. lste murid-i sadikin hali dahi boyle batimnda kamil ve zahi- 
rinde nakisdir. 



c^^a 



AHMED AVNt KONUK 
\fyljo JU&J jt ^JU j$ \j 7?Jj^J *— -"^ V"* 1 "^ijr (j"-> ,i 

1227. 0eceden geceye tedric iein ders soyler; kenntde iefrtce menfaat verir. 

"Tefric", gontil agmak ve gam ve gussa gidermek; "teenni", te'hir ve 
ahestelik etmek. Ya'ni, o hilalin ve murid-i sadikin tabi* oldugu bedir ya'ni 
insan-i kamil, o hilale geceden geceye ya'ni nefsaniyet ve cismaniyet gecesi- 
nin her bir tavnndan diger tavnna tedric ile terakki icm ders verir ve ir§ad 
eder. Onun bu tedrici teenni icinde kalbi nefsaniyet darhgindan acmaya raide 
verir. 

1228. Teenni hakkinda der: *6y hum olan acul! ^ama hasamak hasamak git- 
mek miimkindir!" 

"Acul", aceleci demektir. Zaruret-i vezin icm "accuT okunur. Ya'ni o in- 
san-i kamil teenni hakkinda der ki: "Ey Hak yolunda heniiz ham olan acele- 
ci murid! Hak ve hakikate vusul icm acele etme! Zira dama gikmak icm dahi 
merdiven uzerinde basamak basamak yuriimek lazimdir; ve bu suretle dama 
gikmak miimkin olur. Beyt-i Misii: 

tven ki§i yol alamaz, maksudunu tez bulamaz 
Bekle maarif kapusun, yuz gostere irfan sana 

1229. Tencereyi tedric ile ve iist&dca kaynat! ^Delice kaynayict olan kalye ise 
gelmez. 

"Kalye", et ile sebze kan§tinlmi§ olan taama derler. Mesela kabak kalye- 
si, pathcan kalyesi derler. Binaenaleyh ey muridf Kalb tenceresini tedric ile ve 
yavas yavas. kaynat ve ustadca kaynat! Zira delice kaynayan kalye i§e ya- 
ramaz. Hem tencere ta§ar ve hem de pi§en yemek tatsiz olur. Nitekim ba'zi 
saliklerin cezbeye tutulup delice vaki* olan hareketleri siiluklerindeki acelele- 
rinden dolayidir. Miir§idleri kamil olmazsa bunlann haileri berbad olur. 

^ £**t^ c& ^ <J* J* ^ ^ Ji *# J^ * &~ 

1230. Diak hie seksiz "Otun!" ile hir lahzada felegin halkina kniir degil 

[1213] . ,j,_ 



^ 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, Hak Teala hig §iibhe yok ki, "Kiin!" ya'ni "Ol!" emriyle bir lahzada 
kainatin halkina kadir idi. Fakat fezadaki ecram rnilyonlarca sene zarfinda 
gegirdikleri istihaleler icinde tekewiin etmektedirler. 

1231. nZinaenaleyh ni$in onu alh giinde $ehti? By musieful! Dter hir gun hin 
seneMr. 

Binaenaleyh Hak Teala nigin o eflaki alti giinde viicud-i izafi alemine gek- 
ti? Ey hakayiktan istifade taleb edici olan salik! Bil ki, bu alti giiniin her bin 
bizim diinyamizm bin senesidir. Bu beyt-i §erlfte sure-i Hac'da olan ^ \*j> d\ 
dj£;L.:*L Jfc'Jlj (Hac, 22/47) ya'ni "Muhakkak Rabbinin indinde bir gun 
sizin saydiginiz bin sene gibidir" ayet-i kenmesine isaret buyurulur. Ayet-i 
kerimede "bin sene" kaf-i te§bih iie mezkur oldugundan "bir giin"un bin se- 
ne olmasi kat'i degildir. Belki "bir gun"iin cok uzun olmasim beyandan iba- 
rettir. Birinci misra'da dahi sure-i A'raf'da olan of>u~Ji jL ^JJi '*ti\ '<&>.j d\ 
f u ^ j 'j^$] (A'raf, 7/54) ya'ni "Muhakkak Rabbiniz dyle'Allah'tir ki,' 
gokleri ve yeri alti giinde yaratti" ayet-i kenmesine isaret buyurulur. "Giin" 
ta'birinden murad, uzun devrelerdir: 

Birinci devre: sure-i Enbiya'da vaki' jpp} oijUJi ol s^jg ^.JUi c* j. ^ 
Ca££> uT, Ok (Enbiya, 21/30) ya'ni "Kafirler akil gozleriyle gormezler mi ki, 
gdkler ile yer bitisjk idi, biz onlan ayirdik" ayet-i kerimesine isaret buyuruldu- 
gu iizere devre-i ratkiyyedir ki, du devir "alem-i ama"dir. Ya'ni manzume-i 
semsiyyenin madde-i ulasi olan nefes-i rahmaninin sehab-i muzi halinde te- 
kasufudur. Bu devrede semavat ve arz bitisiktir. 

tkinci devre: Devre-i fetkiyyedir ki, bu devirde gunes. ve seyyarat ve arz 
birbirinden aynlip temeyyuz ettiler. 

Ugiincii devre: Her bir seyyarenin devre-i nariyyesidir. Zira giinesten fir- 
layip aynlan her bir seyyare bir kiire-i atesjn idi. 

Dorduncii devre: Devre-i maiyyedir. Her bir seyyare ve arz bircok zaman 
gunes. etrafinda kiire-i nari halinde devr eyledikten sonra onun ate§i sathin- 
dan suya munkalib olmu§ ve anasir kesifesi mayi'-i nari halinde alt tabaka- 
lanni tesMl eylemi§tir. 

Besjnci devre: Devre-i tiirabiyyedir. Bu devre dahi seyyaratin ve arzin sa- 
tihlannin tedricen katilasip sogumak devresidir ki, ilk ki§n mm sulb, acini, 
yumu§ak, miiteharrik ve kokmu§ miirekkebat-i fahmiyyeden ibarettir ki, bu- 
na "tin-i lazib" dahi deniyor. Ehl-i fennin "protoplazma" ya'ni madde-i ha- 



s^p 



&K®~ AHMED AVNl KONUK 

yatiyye ta'bir ettikleri §ey bu kokmus. gamurdan tekewun eder ki, bu mad- 
de ecsam-i uzviyyenin men§eidir. Nitekim Kur'an-i Kerim'de sure-i Saffat'ta 
vjU ^ 'o* '^(^ u] (Saffat, 37/1 1) ya'ni "Biz o insanlan yapiskan gamur- 
dan yarattik" buyurulur. 

Aitmci devre: Nebati ve hayvani olan devredir ki, bu kokmus. ve yapi§kan 
gamurdan eweia nebatat-i ibtidaiyye ve sonra da ecsam-i hayvaniyye tekev- 
vun etmi§tir. 

Bu babda fakir tarafindan Fususu'l-Hikem'e yazilan serhin mukaddime- 
sinde daha ziyade tafsilat verilmistir. 

1232. Qocugun yaraddi$i neden dohtz aydadir? jLira ki iedrtc o §ahin §iunn- 
daruhr. 

"§iar", burada "adet ve sunnet" ma'nasinadir. Ya'ni, anasinm karnmda 
gocugun yaradih§i neden dokuz ay zarfmda vaki' oluyor? Zira derece derece 
peyda etmek ve teenni ile zuhura getirmek sah-i hakiki olan Hakk'in §iann- 
dandir ve adetindendir. Zira hadis-i serifte j**-)\ ^ J& ya'ni "Teenni Rah- 
man'dandir" buyurulur; ve Rahman'in hilkat-i esyadaki siinneti ve adeti ted- 
ric ve teennidir. Ve ana karninda gocugun terbiyesi hakkindaki beyanat I. cil- 
din 3816 numarah beytinde gegti. 

1233. iSfidem'in hilkati ni$in kirk sabah idi? O ^amurda Uiak Teala azar 
azar ziyade etti. 

u-L-^ (jyuj g;jb jy. ^\'^> cjy^ ya'ni "Ben Adem'in gamurunu iki ellerim 
arasinda kirk sabah yogurdum" hadis-i kudsisi mucibince Adem'in cisminin 
yaradilmasi nigin kirk sabah idi? Zira o gamurun cism-i Adem mertebesine te- 
rakkisi isti'dadim Hak Teala azar azar ziyadelestirdi. Hadis-i kudsideki "iki 
el"den murad, Hakk'in Celal ve Cemal sifatlandir ki, silsile-i viicudda Hak Te- 
ala hazretleri cism-i Adem'in gamurunu gah cemal! ve gah celali olan sifatla- 
riyla terbiye etti; ve nihayet bu sifat-i cemaliyye ve celaliyyesini cism-i 
Adem'de cem' etti. Yukanda izah olundugu iizere ind-i ilahide "bir gun" bi- 
zim "bin sene"miz gibi oldugundan bu hesaba gore gamurun cism-i beser ha- 
line gelmesi igin uzun miiddetler gegmi§tir. Nitekim IV. cildin 3622 numarah 
beytinden i'tibaren cism-i Adem'in yaradili§i hakkinda §6yle buyurulmus idi: 



C #P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

i^J jl ijjU iL (^jU^r jj *£ y^- J>\J j**- 1 * W^" 

ib «y» ^Li JU- (J-X.U &* ty'js* - ^ ^J^" ls*^ JJ 



C-i j j lib j Jilp Oj^l xi L" ciij pJSI U pjlii u>^>«^ 

[Ya'ni "Ewel cemad ikltmine gelmi§tir; ve cemadlikdan nebatliga dii§tu. 
Senelerce nebathkda omur yapti, halbuki cenkden dolayi cemadlikdan yada 
getirmedi; ve nebatlikdan hayvanliga du§tugii vakit nebathk hali onun hati- 
nna hie gelmedi... Halik onu tekrar hayvandan insanlik tarafina cekti ki 
sen oml bilirsin. Boyle iklimden iklime gitti; akibet §imdi akil ve arif ve kavi 
oldu."] 

Bunlann ma'nalan ve izahlan icin oraya muracaat olunsun. 

1234. 6t/ ham! Senin gtbi degil ki t simdi kostun; $ocuksun, sen kendini Ur seyh 
t/apttn. 

Ey Hak yoluna siiluk edip, bu siilukii itmam edemeyerek ham kalmis. olan 
salik! Efal-i ilahiyye ve adat-i rabbaniyye senin fullerin ve adetlerin gibi ace- 
leye mustenid degildir. Nitekim sen daha siilukunu tamamlamadan §imdi 
kostan; heniiz Hak yolunda cocuk mesabesinde iken kendini §eyh ve mursjd 
yaptm ve nakislan terbiyeye kalktin. Boyle muteseyyihlere lisan-i mesayih- 
da "salik-i ebter" derler; ve onlar hakkmda. Beyt: 

Kendisi muhtac-i himmet bir dede 
Nerde kaldi gaynya imdid edei 

<uj>JI* j iLp- (j\j \J yf a^a (ij» j^T dy? (J-kj* y 

1235. ZKcJbak gtbi cumlenin fevkine kosiun; hani senin cihacl ve melhame 
ayagm? 

"Kedu", kabak; "pay", ayak ma'nasina geldigi gibi diger miiteaddid 
ma'nalan da vardir. Burada "takat ve sabir" ma'nalan miinasibdir. "Melha- 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

me", "sedid cenk" ma'nasmadir. Ya'ni, ey miiteseyyih! Kabak saki gibi ciim- 
le insanlann yukansma tinnanmak igin kostun; senin nefsin ile mucahedeye 
ve seytanlar ile muharebeye takat ve sabnn nerede? 

1236. £%<lja$Lar ve duvar Hzerine clayantUn. By kelcegizl Otabak gibi de yuka- 
nya gittin! 

"Akra"\ "basi kel olan kimse"; sonundaki kaf ve kaf-i tasgirdir, "kelcik" 
demek olur. "Kar"', kabak demektir. Ya'ni, ey kelcik, ya'ni ey salik-i ebter! 
Ruhunun basi nefsani sifat gibanlanyla kel oldugu halde etrafina topladigin 
sade-dil mundlere dayanarak ve onlann medihlerine magrur olarak kabak gi- 
bi de yukanya gittin; ve hakiki mesayihi begenmeyip onlann maarif ve 
hakayikim tenkide kalktm. 

U& J >V J ^^ >"' ^M L5*^ JL>- ^ ' y -^ J J J 1 

1237. £}er$i senin merkebin ewelen serv-i sent oldu, fakat nihayet kuru ve i$- 
siz ve bo§ oldu. 

"Serv-i sehi", "boyu dogru olan servi agaci" demektir. Tenasub-i endama 
malik olan kimseden kinayedir. Ya'ni, ey salik-i ebter! Ewela senin dayan- 
digin agac. ve duvar mesabesindeki sade-dil kimseler her ne kadar ehl-i ser- 
vet ve zahirde mertebe ve mansib sahibi ve boylu boslu ve kerli ferli kimse- 
ler ise de, fakat sonunda ya'ni cismaniyet alemine paydos borusu calmdigi 
vakit suretin kabak gibi kuru ve icsiz ve bo§ bir halde kalir. Asia ezvak-i ru- 
haniyyeden bir sey bulunmaz. 

1238. By kabak senin yesd rengin $abuk sarardi. J£ira hi diizgunden idi, asii 
degMi. 

Ey kabak mesabesindeki miiddet! Senin yesil rengin ya'ni muridler ara- 
smdaki i'tibann ve sohretin cabuk saranr ve soner. Zira ki o siyt u sohret ve 
parlaklik kazib idi ve arizi idi ve duzgiinden hasil olmus idi; ruhundan nes'et 
etmis ve asli olan bir parlaklik dep idi. "Gulgune", kadmlann kendilerini siis- 
lemek igin yiizlerine siirdukleri beyaz boya ve allik demektir. 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 
X»\ ^ \jjy r j J-i (Jf Aa>-L>»j C-^L* <0j5Jli j ©j-U^- 

kocakannin hikayesidir ki, kendi firkin yuziine cendere ve diizgun 
yapti; ve yapilmis. olmadi ve kabul edici gelmedi 



"Cendere", bozulmus. yazi iizerine kalem gezdirip diizeltmek ve kumasm 
bozulmus olan nak§im diizeltmek. Diger ma'nalan da vardir. Burada yiiziin 
buru§uklugunu gidermek demek olur. Ya'ni, kocakan yiizune diizgun ve bu- 
rusukliiklan izale igin birtakim ilaclar siirdii. Fakat onun buru§mus olan yii- 
zii bir tiirlii diizelmedi. 

1239. 'Doksan ydlik koca hit iktiyar var idi. ^uzu ■piir-tesenniic ve onun ren- 
ai zagferan idi. 

"Kelan", biiyiik; "te§ennuc", burusmak. Ya'ni, doksan ya§mda biiyiik bir 
ihtiyar kadin var idi. Yuzu pek ziyade burusuk ve rengi de zagferan gibi sa- 
rarmis. idi. 

iSy* (j~*& oJj\a Jjj (j j ji (jXJ (jji ijy j\ rj bjL* j*m dy? 

1240. Sofranin ustii gibi onun yuzu kat kat idi. ^fakat onda koca aski kal- 
LI 1* 

TUtS tftl. 

"Ser", burada "iist" ma'nasmadir. "Ser-i sofra", sofra yaygismin Ustii de- 
mek olur. Ya'ni, o doksan yasjndaki kadmin yiizii sofra yaygismin ustii gibi 
buru§up kat kat olmu§ idi. -Fakat o ihtiyarda hala koca ve erkek a§ki kalmis 
idi ve erkege mukarin olmak isterdi. 

MAX, Onun disleri dakuldu ve saci sui gibi oldu. 'TSoyu yay ve onun her hissi 
tagyir oldu. 



csgp^. 



AHMED AVNl KONUK 

kadinm disjeri dokuldii ve saclan aganp sut gibi beyaz oldu. Boyu yay 
gibi biikiilup kambur oldu; ve ihtiyarhk o bicarenin her halini ve her hissini 
bozdu ve degi§tirdi. 

1242. [Xoca ye ?e/we£ o^fct ue onun hirst tamam idi. ^Avlamak asht vardt, hal- 
huki tuzak yar$a -par$a olmus idi. 

ihtiyarda erkege mukarin olup §ehvet-i cima' a§ki ve onun bu muame- 
leye hirsi tamam ve kamil idi. Mesela bu bir erkek avcisi idi ve onda erkek 
avlamak a§ki vardi. Halbuki kadinm gencligi, erkegi avlamak igin bir tuzak 
oldugu halde, onun bu tuzagi bozulup parca parca olmus, idi. 

1243. ^Vakiisiz kit? ve hir yolsuz yol idi. ^Bof iencerenin dibinde aies dolu idi. 

Bu ihtiyar, mesela vakitsiz oten ku§ idi ve bir yolsuz yol ya'ni ilerisi cik- 
maz bir sokak olan bir yol idi. Onun hali, altinda ates. dolu olan bos. tencere- 
ye benzerdi. Cenab-i Mevlana efendimiz Fihi Ma HMerinin 40. fashnda bu 
ma'naya dair §6yle buyururlar: 

"Mevlana Bahaeddin, eger di§i dokiilmus. ve yuzii keler sirti gibi buru§- 
mu§ olan bir kocakan kar§ma cikip "Eger merd isen ve delikanh isen, i§te ben 
geldim; igte at, i§te meydan; erkekligini goster bakahm!" dese, sen "Maazal- 
lah! Vallahi, ben erkek degilim. Sana benim erkek oldugumu haber verenler 
yalan soylemislerdir. Mademki sen es. olacaksin, na-merdlik hogtur!" dersin." 

1244. (jWeydamn astgi idi; halbuki ah ve iakati yok idi. r Duduk a§igi idi; hal- 
buki dudaqt ve zurnasi yok idi. 

ihtiyar sehvet meydanimn a§igi idi; fakat o meydanda kosturacakgenc- 
lik ati ve takat ve kudreti yok idi; ve mesela diiduk galmanm a§igi idi; fakat 
bu dudiigu calmak icin lazim olan dudagi ve zurnasi yok idi. "Pay", birinci 
misra'da "takat" ma'nasinadir. 

1245. DhiiyarXMa hus kafirler i$in olmasmi By hir §aki hi, Dtuila ona hu hir- 
st verdi. 



C $P? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVf-6 • 

Ihtiyarlikta bu htrs-i §ehvet kafirler igin bile olmasin! Ya'ni kafirlere bile 
yakismayan bu hal mu'minlere anz olursa gok berbad bir netice verir. Hu- 
da'nin ihtiyarhk hali iginde bu hirs-i §ehveti verdigi kimse ne yaman bir sa- 
kidir. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Hfo'lerinin 33. faslinda su beyti buyur- 
muslardir: 

t * *, »$ , , , , ,tt,,* • Jl d , * - • , - 

l^S ' j» _^fl)l ^ jAaj XJ* iL>±i U15* OlS" d\ »-— iJI i-4a^ J*- AiJ 

"Her bir ak kd zahir oldukga lehvden ibaret olan bir merkeb ko§ar bir halde 
olursa ihtiyarhgin kin azim bir §ey olur. " 

Ya'ni ihtiyarhk tezaytid ettikge laib ve lehv ile me§galiyet de artar ise o ih- 
tiyarhk muskil bir hal olur." 

-Li j£ itf S" j >£ ^y Aj J-i j^ by? <JX» <j\+>\M* £*±*ij 

1246.* Dhiiyar oldugu vakit kopeijin di§Uri dokuUii. Dnsanlan ierkeiti ve ^wo- 
re tutucu oUu. 

Kopek ihtiyar oldugu vakit disteri dokultir ve insanlann verdigi kemik ve- 
sair kati gidalan yiyemedigi igin artik insanlann kapisini terkedip gidasini yu- 
mu§ak olan giibre ve necasete hasreder; ve kemik vesair gidalardan mahzuz 
oldugu halde ihtiyarhginda bu huzuz-i nefsanisinden vazgeger. 

1247. HSU altnu§ yilhk kopeklere hak! Dier hir demde onlann kopek di§i daha 
keskindir. 

Hz. Pir efendimiz kadimn ihtiyarhgmdan bilumum erkek ve kadin efrad-i 
be§erin ihtiyarlanna intikal edip buyururlar ki: Bu altmis. ya§ina gelmis. ve ha- 
la nefislerinin hazzindan gegememis. olan kopeklere bak! Her an onlann ko- 
pek di§i mesabesinde olan nefislerinin sifatlan daha keskin ve daha kuwet- 
lidir ve hazz-i nefsanileri igin halki lsinp yirtarlar. 

1248. Dhiiyar k'dpegin derisinden tiiyii dokiildii. Sottas aiyid olan hu ihtiyar 
ka-pekleri qorl 

ihtiyar kopegin derisinden tiiyii dokiiliir ve uyuz bir hale gelir ve miskin- 
lesir. Halbuki surette insan ve tiynette kopek mesrebinde olan bu nefsani 



c ^Sk? 



AHMED AVNi KONUK 

kimseler ihtiyarladikga arkalanna atlasdan ve ipekli kuma§lardan elbiseler gi- 
yerler ve siislerine i'tina ederler. Binaenaleyh Hakk'in tasarruf-i tabusine in- 
kryad eden hayvan kdpekler, bu tasarruf-i tabiiye kar§i kahramanlik ve 
mukavemet gosteren bu nefsani kimselerden sirette daha efdal olurlar. 

1249. Onlann ferce ve alhna olan ashlanni ve hifslanm dembedem ho-peh nes- 
li gibi daha ziyade aorl 

Bu ihtiyarlamis. olan insan kopeklerinin §ehvet-i cima' ve altin hakkinda 
olan a§klan ve hirslan her an kopek yavrulan gibi cpgalip onlann batinlanm 
istila eder. Onlar ferce ve altma esir olmu§lardir. Resul-i Ekrem Efendimiz 
bunlar hakinda ^} x* ^ ya'ni "Fercinin kulu helak olsun!" diye beddua 
buyurmusjardir. 
• ^ --# ^ 

1250. ^Boyle bir omiir bX, cehennemin mayesidir, gazab kasaplanna selhhane gi- 
[1233] bidir. 

"Maye", asil ve esas demektir. "Gazab kasaplan"ndan murad, azab melek- 
leridir ki, onlara lisan-i §er'de "zebani" derler, "Meslah", hayvan kesip yiizdiik- 
leri mahaldir. Lisan-i avamda "salhana" (aj ulu) derler. Ya'ni, boyle sifaM nef- 
saniyyenin hukmii altinda olan dmiir, cehennemin ash ve esasidir. Zira nefis 
cehennem tabiatindedir ve onun sifatlan da cehennemin ash ve esasindandir. 
Binaenaleyh her kimin omrii fercin ve gehvetin ve paranin esiri olarak gecer- 
se, bu omiir alem-i berzahda ve gazab-i ilahiden dolayi bir selhhane olarak te- 
messiil eder ve azab melekleri bu selhhane icinde ona azab ederler. 

1251. Ona "Omran uzun olsun!" dedihleri vakii gbnlii has, onun agzi g&lme- 
den acih olur. 

Boyle esir-i nefs olan bir kimseye "Omriin uzun olsunl" diye dua ettikleri 
vakit gonlu hosjamr ve sevinc giiliisunden dolayi dudaklan kapanmaz, agzi 
agik kalir. Halbuki boyle bir omiir onun hakkinda bir beladir. Amel-i saline 
mukarin olan dmiir gibi degildir. Nitekim hadis-i §erifte j~^ j *j»* JU* J. ^> 
<d** ya'ni "Miibalaga ile saadet o kimseyedir ki, omrii uzun oldu ve ameli de 



C £P> 



@K®~ MESNEVt-i §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

giizel oldu!" buyurulur. Velhasil kotii amele mukarin olan omur beladir; ve 
iyi amele mukarin olan uzun dmur ni'mettir. 

1252. nZoifle nefrini o dua zanneder. [joz apnaz; hir ba§ kaldumaz. 

"Nefrin", sovmek, la'net, beddua demektir. Ya'ni, o nefsam olan kimse 
hakkinda bela ve la'net olan bu uzun 6mur duasim iyi bir dua zanneder. Ken- 
di fena hallerini dii§unup akibet-i ahvale gozunii agmaz ve bu nefsaniyet ale- 
minden ba§im kaldirmaz. 

1253. 6ger hir hd ucu maaddan gore idi, o ona v ' r Boyle omur senin olsuni" 
der idi. 

"Maad"dan murad, hayat-i uhreviyyedir. Ya'ni, eger hayat-i uhreviyye- 
den bir kd ucu kadan kendisine miinke§if olup gore idi, bu kimse kendisine 
uzun omur ile dua eden kimseye "Sonunda bela olacak olan boyle bir 6mur 
senin olsun!" der ve bu duayi beddua gorerek kabul etmezdi. 



Bir fakirin hikayesidir ki, o Geylani tacire "Huda seni selametle evine, 
barkma eristirsin!" diye dua etti 



1254. liir gun hir ehnege tapici olan zenbilli erkek dilenci fieylam iacire dedi. 

Bir gun §uradan buradan ekmek toplamaya harts olan zenbilli bir kavi ve 
cerrar dilenci Geylan sehrine mensub olan tacire dedi. "Ner", lugatte "erkek" 
demek olup burada "cesur ve cerrar olmak"tan kinayedir. "Hace", efendi 
ma'nasma geldigi gibi, "tacir" ma'nasinda da musta'meldir. 



i 



*&$&> 



AHMED AVNt KONUK 

1255. Omkn uafeiafci ekmeft alii, <Wi: *6y J\iiisieanl Onu kendi han a ma- 
runa Ko$ oiarak fekrar eri§tir( 

"Han u man", ev bark ve ehl u iyal demektir. Dilenci tacirden sadaka ola- 
rak ekmek aldigi vakit ona dua edip dedi: "Ey Mustean olan Hak! Bu efendi- 
yi memnun ve mesrur olarak tekrar evine barkina ve ehl u iyaline kavustur!" 

1256. ^eii: "Gger ev o ise ki, hen gormusum, ey duskun, Divk seni oraya eris- 
tirsini" 

"Dijem", donmus ve gamli ve hasta ve dusiinceli ve sarhos ve mahmur ve 
diiskun ma'nalannadir (BurMn). "Han", ev ma'nasmadir. Ya'ni, ev bark ve 
ailece musibete dugar olan tacir, dilencinin bu duasim begenmedi de, dedi ki: 
"Ey diiskiin! Ve ey fakir! Eger kavusmam igin dua ettigin ev bir musibet ma- 
halli olan benim gordiigum ev ise, Hak beni degil seni oraya kavustursun!" 

1257. Demler her muhaUisi hakir ederler; eger onun sbzii alt olursa nazil 
ederler. 

"Bazil", 4, bezl"den ism-i faildir; ve "bezl" goniil hoslugu ile bir adama atiy- 
ye ihsan etmek ma'nasmadir. fsmail-i Ankaravi (k.s.) hazretleri "hor ye ha- 
kir" ma'nasina almistir. Fakat Kamus'ta bu ma'na miindemic degildir. Ihti- 
mal ki, "bizle", "her gun kullanilan eski elbise" ma'nasinda oldugundan haz- 
ret bu ma'nadan hor ve hakir ma'nasina intikal buyurmustur. Fakat ba'zi 
niishalarda "bazil" yerine "bed-dil" vaki' olmustar. "Muhaddis", burada "va- 
az ve nasihat igin soz soyleyen" ma'nasmadir. Ya'ni, anlayi^i aleak olan 
kimseler vaizi hor ve hakir ederler. Eger onun sozleri yiiksek olsa da o yiik- 
sek sozleri aleak mertebeye inici ederler. Nitekim tacir, fakirin yiiksek ma'na- 
da olan duasim kendi nakis anlayisina gore aleak yapti. Zira fakir tacire: 
"Hak seni vatan-i aslin olan alem-i hakikate kavustursun!" ma'nasim murad 
etmis, idi. ise vatan-i mecazi ve suri anladi; ve bu yiiksek ma'nayi algaltti. 
Cenab-i Fir efendimiz bu ma'nada V. cildin 3116 numarali beytinde soyle bu- 
yurmuslar idi: ^ >U 3 %>\ ^ . ^ >^ j>~> J *ffr [ya'ni "Tersine 
olarak bu sozden tenbel oldun, idraki ve hatiri miin'akis geldin"] ve keza I. 



*$%&> 



MESNEVl-t SERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

cildin 1099 numarah beytinde de j~* y** y ji j^ f j o~» . j£^ d\j ^Js \y. y . 
[ya'ni "Kur'an'i heva iizerine te'vil ediyorsun; ytiksek olan ma'na senden 
dolayi aleak ve egri oldu"] buyurmusjardir. 

"Bazil" yerine "bed-dil" olan niishaya gore ma'na §6yle olur: Cahiller mu- 
haddisin gonliinii tagyir ederler. Her ne kadar onun sozleri yuksek ise de o 
ytiksek mertebeden aleak mertebeye indirirler; ve keza anladiklan aleak 
ma'nalara hamlederler; ve bu hale muhaddisin gdnlii bozulup yuksek sdzle- 
rini onlann fehimleri mertebesine indirmeye mecbur olurlar ve onlara karsi 
r&j** jA» j* V ^y* jjs j* ^ui i^jt ya'ni "Nasa onlann akillan mikdannca 
sdyleyiniz, kendi akillanmz mikdan iizerine degil!" hadis-i §erifindeki emre 
ittiba' ederler. 

1258/ Jiira ki haber, dirdeyicinin kadri gelir; terzi ciihbeyi efendinin boyu iize- 
rine goiiimr. 

"Neba", "haber" ma'nasinadir. Ya'ni, enbiya ve evliyanin sozleri ve ha- 
berleri dinleyenlerin akillan ve anlayi§lan mikdannca gelir. Zira terzi ciibbe- 
yi ve elbiseyi mu§terisi olan efendinin boyuna gore bigip diker. Mesela Re- 
siil-i Ekrem hazretlerine ashab-i kiram ayin ewela hilal, sonra bedir ve son- 
ra yine incelmesi hakkinda sordular ^-U) ^j\y ^» js (Bakara, 2/189) ya'ni 
"Ey resuliim! De ki: Nas icjn mevakittir"; ve nasin vakitlerini gostermek icin 
boyle incelip kahnlasir, buyuruldu. Zira bu ahval-i felekiyyeyi ve ilm-i 
hey'eti o zevatin idrake kudretleri yok idi. Binaenaleyh onlann idraklerine 
miinasib bir sdz ile suallerine cevab verildi. 

C~*~J «ji^- J jU C~- j «-l-i'^>- ji C~~J *J^4 Cj^TiJ. o^*"* ^y? 

1259. (jMaclemki medis hoyle ptgaresiz Aegililir, nazil olan al$ak sb'zden fire 
nedir? 

"Pigare", muteaddid ma'nalan vardir. Burada "nakes ve dent" ma'nasi 
miinasibdir. Ya'ni, mademki ehl-i hakikatin meclisi boyle nakis anlayish olan 
denilerden hali degildir, binaenaleyh yuksek hakayik ve maariften vazgecip 
onlara anlayisjanna muvafik olan aleak ve meratib-i ilmiyyeden inici olan 
sozleri soylemekten baska care yoktur. 



^» 



AHMED AVNt KONUK 

kocakarinm sifati beyanindadir 



1260. Diaydx, hu sozu rehinden geri all DCocakan efsanesi iarafina geri git! 

"Bu soz"den murad, yiiksek sdzlerin algak ma'nalara hamledilmesi bah- 
sidir ki, yukanda beyan buyuruldu. "Rehinden geri almak", bahisten vazgec- 
mekten kinayedir. Hz. Pir efendimiz zat-i §eriflerine hitaben buyururlar ki: Ey 
Mevlana! Mecliste fihum-i nakisa ashabi bulunmasi yuzunden yiiksek 
ma'nali sdzleri alcaltmak bahsinden vazgec de kocakan efsanesine ve koca- 
kandan maksad ne oldugunun beyani tarafina geri don! 

1261. Vakiaki yash oldu ve bu yolda erkek degildir, sen onun adini sene yemis 
amze hoy! 

Hz. Pir efendimiz bu beyt-i §erifte **kocakan"dan maksat ne oldugunu tav- 
zih buyururlar: Ya'ni, vaktaki bir sahis yastandi ve Hak yolunda kadin gibi 
kendi huzuzat-i nefsaniyyesini feda etmekten korktu ve onda erkeklik cesa- 
reti bulunmadi, sen o §ahsin adini, sagi sakah olsa da, yillar yemis ve gegir- 
mis kocakan koy! 

1262. Onun [ne] re's~i malt ve -payesi var, ne maye kabulunun htbul edicisidir! 

Onun bu Hak yolunda ne sermaye olan uluw-i himmeti ve ne de taat 
hakkinda bir mertebesi ve ne de maye-i isti'dadi kabul etmesi icki, insan-i ka- 
mil tarafindan vaki' olan telkinati kabul edicidir! 

1263. ZHoslugu ne verici, ne kabul edicidiri Onda ne ma'nd ne de mana fe- 
kicilik vardir! 



c^p 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Onun tab'i, ne zevki ve ho§lugu vericidir ve ne de ahcidir. Ya'ni onun soh- 
betinden bir zevk alan olmadigi gibi, o da kamillerin sohbetinden bir zevk ve 
hoshik alia degildir. Zira onda ma'na yoktur ki, o ma'nayi bagkalanna telkin 
edebilsin. Ma'na gekicilik dahi yoktur ki, kamillerin sohbetinden ve kamiller- 
den istifade edebilsin! 

1264. Otfe dil, ne kulak, ne akil, ne hasar, ne ayihlih, ne sarho§luk ve ne M- 
§iince vardir 1 . 

"Fiker", "diisunce ve endi§e" demektir. Ya'ni, o kabiliyetsiz §ahsin ma'na- 
si olmadigi igin faideli sozleri soyleyecek dili yoktur; ve isti'dadi olmadigi igin 
faideli sozleri dinleyebilecek bir kulagi da yoktur. Akli olmadigi igin dinledigi 
nukteli sozleri de anlayamaz. Basar-i basireti olmadigi igin insan-i kamilin 
kematatini gdremez. His goziiyle ancak onun sagim, sakahni goriir. Umur-i 
uhreviyyede ayik degildir; ve Hak yolunun sarho§u da degildir. Bu vadilerde 
bir fikri de yoktur; miincemid bir haldedir. 

1265. CA/e niydz ve ne de naz vein hir cental vardir! O sojjan gibi kai kat h)k- 
rmif fur. 

Ya'ni boyle bir sahsin kalbi miincemid oldugundan iginden Hakk'a yal- 
varmasi ve niyazi da yoktur; ve bir cemal-i ma'nevisi olmadigi 1 igin naz ehli 
de degildir. Onun sirn ve ruhu, kalbi ve cismi sogan gibi kat kat kokmus bir 
haldedir. 

1266. Otfe hir vol hat' etmi§, ne de yola takati vardtri O kahhenin ne hararetv, 
ne sozii, ne ahi vardtr! 

"Pay", burada "takat" ma'nasinadir. Ya'ni, nefsin huzuzatinda saplanmis 
kalmis. oldugundan tarik-i Hak'ta ne bir mesafe kat' edebilmistir, ne de bu 
yolda yurumeye takati vardir. Nefis ve §eytamn mef ulii olan o kahbenin 
iginde ne hararet, ne de yamklik ve ne de ziyan iginde gegen hayaU diinye- 
viyyesine teessiif ederek ah etmek vardir! 



AHMED AVNl KONUK 

faktrin hikayesidir ki, o evden her neistedi ise "Yoktur!" dediler 

1267. HZir ddend bir ev tarafina aeldi. ^Bir mikdar hum yahud i&lc ekmek is- 
iedi. 

"Nan", ekmek, nihayetindeki "ha" mikdar igindir. "Nane", "bir mikdar ek- 
mek" demek olur. 

1268. Bv sahibi dedi: ^^urada ekmek nerededir? Sersem raisin, bu ne vakit 
ehmekci dtihkanuhr?" 

Ya'ni, "Burada ekmek bulunmaz. Sersem misin, burasi ekmekgi dukkani 
midir ki, ekmek bulunsun?" "Nanba", ekmekgi demektir. 

1269. *Dedi: "^ari, bona biraz ic yap. hull" ^Dedi: X( J\fihayet, kasap dukkani 
degildir!" 

"Pin", ig yagi ma'nasinadir. Ya'ni, dilenci ev sahibine dedi: "Mademki ek- 
mek yoktur, hie olmazsa bana biraz ig yagi bul!" Ev sahibi cevaben dedi: 
"Burasi kasap dukkani degildir ki, ig yagi bulunsun!" 

1270. ^Dedi: ^By ev sahibi! ^ir var$a un vert" ^Dedi: " jlamder misin ki, bu- 
[1253] j ^. j, ~„ 

rasi deairmenair f 

1271. ^Dedi: nr Bari, bardaktan su ver!" ^edi: "Wihayet trmak yahud su olu- 
~au degildir!" 



MESNEVl-t SERtF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Mekraa", "kur"' ve "kuru i "dan miistakdir ve ism-i alettir. Kadeh ve bar- 
dak ve onun emsali olan seylerdir ki, igindeki su agiz temas ettirilerek icUir. 
"Mesraa", "su akan oluk" demektir. 

1272. O, ekmekien kepege hadar her ne Hiledi ise, isitiizali soz soyhdi ve ona 
lattfe eiti. 

"Qurbek", muteaddid ma'nalan vardir. Burada "zarafet ve istihza ile soy- 
lenen soz" demektir; "ya" vahdet icjndir. "Fusus", burada "oyun ve zarafet 
ve istihza ve lattfe" demjektir. "Fusus kerden," "istihza ve latife etmek" de- 
mek olur. Ya'ni, dilenci, ekmekten kepege vanncaya kadar her ne istedi ise, 
ev sahibi ona istihzah soz soyledi ve ona iatife etti. 



1273. O Ailenci i$eriye aiiii ve eiegini yukan $ekii, o ev i$ine ieSbir ile yisle- 
mek isiedi. 

"Rid," "riden" masdanndan masdar-i tahfifidir; "kaza-yi hacet etmek ve 
tegavvut etmek" demektir. "Hisbet", saygi ve tedbir demektir. Ba'zi niisha- 
larda ikinci misra' o^ c—ij* j c— « «ju d\jx\ suretinde vaki'dir ve "0 ev ic> 
ne sigradi ve pislemek istedi" demek olur. Ya'ni, dilenci, istedigi §eylerden 
hicbirisinin evde bulunmadigi cevabim alinca, hemen evden iceriye girdi ve 
eteklerini kaldinp comeldi ve kaza-yi hacet etmek vaz'iyeti aldi. 

f£ fjb i_^ *l\jij j>\ ji \J f> ts\ Cij J cj£ J*^ cJ& 

1274. ^eli: *DUy hey 1 ." ^Decli: "6y miincemid, sus, id ki, bu vtwneUe kenli- 
mi farijj edeyim!" 

"Hey hey!" zecr ve tevbih kelimesidir; "dijem", donmus, miincemid r gam- 
li, hasta, sersem, sarhos.mahmur, dusiinceli, kara, bulamk ve karanlik 
ma'nalanna gelir (Burhan). Burada ev sahibinin hicbir hareketi ve menfaati 
vaki' olmadigi igin "muncemid" ta'biri miinasibdir. Ya'ni, dilencinin kaza-yi 
hacete hazirlandigim goren ev sahibi, dilenciye hitaben: "Hey hey! Ne yapi- 
yorsun? Kendine gel!" diye hitab etti. Dilenci tfe, cevaben: "Sus, ey munce- 
mid! Burasi bombos bir yerdir. Birak ki, detM hacet edip kendimi sikintidan 
farig edeyim!" dedi. 



<*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 
Jwjj JjUj *j\s>- Jiiif j> (jwj Apt j C*»J W**!' j-* ^^ 

1275. ^LMademki burada yasamak vechi yoktur, boyle bir eve pi? eimek gerekiir! 

Dilenci dedi ki: "Mademki bu evde ya§amak vechi ve vasitasi olan gida 
namina hicbir sey yoktur, binaenaleyh boyle bir eve cis etmek lazim gelir!" 
"Risten" dahi, "riden" gibi "tegavvut etmek" ma'nasinadir. 

1276. iIAiademki sen, senriyann revis oarenici sikan olan bir dogan degilsin ki, 
av tuiasm! 

"Dest-amuz", vasf-i terkibidir. "Dest", "el" ma'nasindan baska, "kudret, 
tarz, revis, kaide" ma'nalanna da gelir. "§ehriyar"dan murad, Hak'tir. Ya'ni, 
ey kimse: Mademki sen sehriyar-i hakiki olan Hakk'in dest-i kudretinde av 
tutmak hususunda revis ve kaide ogrenici sikan olan ya'ni insan-i kamil de- 
gilsin ki, av tutasm ve halki irsad icin avlayasin! 

1277. y>iiz naksa merhun iavus degilsin ki, senin nak§m gbzleri rusen ve ay- 
din etsin! 

"Bend" kelimesinin yirmi iki kada,r ma'nasi vardir. Burada "renin ve ha- 
pis" ma'nasi olmak miinasibdir. "Nak§"dan murad, ulum-i zahiriyye ve ak- 
liyyedir. Ey kimse! Sen tavus naksi gibi olan ulum-i zahiriyye ve akliyye da- 
iresinde dahi mahbus ve merhun degilsin ki, senin bu zahiri olan nuku§-i il- 
miyyen halki teshir edip gozlerini aydinlatsin! 

JLlaj C^Jj^ d~iS e£j~- J^j^ -k*} O-U* dj^- *£ ^J^ '** <»-* 

1278. 'TSir fuft de degilsin ki, sana seker verdikleri vakit, kulagi senin iaili so- 
ziin tarajtna versinler! 

Ya'ni, dilinde fesahat ve belagat da yoktur ki, ehl-i hakikat sana seker 
mesabesinde olan ulum-i lediinniyyeden biraz verdikleri vakit, sen onlan fe- 
sahat ve belagatla halka soyleyesin ve halk dahi senin bu tatli sozlerinden 
hoslamp senin tarafina kulak tutup dinlesinler! 

1279. (JAsik gibi zar olan biilhiil dahi degilsin ki, cemende yahud lalezarda la- 
tif feryad edesin! 



sjaggD 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, Hak yolunun a§igi olan bir salik gibi degilsin ki, cemende veya Ia- 
lezarda muhrik sada ile kasideler okuyarak latif naleler edesin! 

1280. Uiiidhud de deglsin ki, yeyklikler edesin! JZeylek aibi defdsin ki, vata- 

[1263] t . 

m yukan yapasin'. 

"Peyk", hadim ve mektub gotiirup getiren demektir. Ya'ni, hiidhud kusu 
Siileyman (a.s.)in peyki oldugu gibi, sen dahi bir hiidhud me§rebinde degil- 
sin ki bir insan-i kamilin hadimligi vaztfesini yapasin, Leylek mesrebinde de- 
gilsin ki, meskenini alem-i ulvide ve alem-i ruhanide- yapasin! 

-Xjj* ^-^yj t/y «* y •*/*■ c ^r A*. J y <-?j^ ^r j> 

1281. CWe istesin, seni nv$in satin alsinlar? Sen ne kussun, seni niye yesinler? 

Ya'ni, ey kimse! Yukanda zikrolunan meziyetlerin hicbirisi sende yoktur. 
Binaenaleyh ne istesin ve neye yararsin ki sana ragbet etsinler? Ve senin ne- 
ni satin alsinlar? Sen kendi vikudundan intira' olunan bir ku§ degilsin ki se- 
ni yesinler ve senden menfaat bulsunlar! 

<jjJ*\ -dUS" jl>* JlS":> l; J jj> jL~5l. \j OlTi jjj 

1282. ^Bu miikislerin diikkdnindan iSftllah'in istira eyledigi fazt diikkanina 
kadar yukan geli 

"Miikis", bir mail degerinden eksik baha ile alici ve bir mall ahp satmak- 
ta hirs gosterici ve hasislik edici demek olup, "meks" masdanndandir. Bu hal 
halkin san'atidir ki, onlann rnuamelatindaki nokta-i nazarlan budur. Ikinci 
misra'da sure-i Tevbe'de olan s£ji ^ ot '$& j^l^i '&*$ 'cy J&\ ^> &[ 
(Tevbe, 9/111) ya'ni "Allah Teala mu'minlerin nefislerini ve mallanni cennet 
mukabilinde satin' aldi" ayet-i kerimesine islret buyurulur. Ya'ni, harts olan 
halkin diikkanim birak ve onlardan intifa'dan vazgeg de cevad-i mutlak olan 
Hakk'in fazh diikkanina gel! demek olur. 

1283. ^Bir meia ki, eskiliflinden dolayi hoik ona hig hakmadi, o OCerim onu 
satin aldi. 

"Meta'"dan murad, ihtiyarlamis. olan bir cisimdir. "KerinTden murad, Hak 
Teala hazretleridir. Ya'ni, ihtiyarhgmdan dolayi cirkin bir hale gelen eski bir 



c 32p? 



AHMED AVNl KONUK 

meta' mesabesindeki cismine halk bakmaz ve iltifat etmeyip yuz cevirir. Ke- 
rim olan Hak Teala hazretleri yukanda zikrolunan ayet-i kerime mucibince 
onu, baha degmez bir derecede kiymetli olan cermet mukabilinde satin aldi. 
Nitekim I. cildde ihtiyar galgi[ci]mn kissasinda bu ma'nanin tafsili vardir. 

1284. Diufair kalp onun indinie merdui degildir. \Zird onun maksadi satin al- 
makian faide degildir. 

Ya'ni, Kerim olan Hak Teala hazretlerinin ind-i ilahisinde hicbir kalp ve 
battel reddolunmug degildir. Nitekim sure-i Zumer'de j* ij£-i '&& <^C*£ J» 
^J\ j^>\ 'y> \i\ C^r vj^ 1 >i *M 01 *U\ C*-'j 'j* ijki" U ^ a ... alt (Zumer, 39/53) 
ya'ni "Ey Resdlum! De ki: Ey nefisleri'uzerin'e israf ed'e'n kullanm! Allah'in 
rahmetinden umidinizi kesmeyin! Muhakkak Allah gunahlann hepsini mag- 
firet eder. Zira o Rahim olan Gafur'dur." Binaenaleyh HakTeala'dan kalp ve 
battal kullann bile umidlerini kesmemeleri lazim gelir. Zira eger Hak Teala 
hazretlerinin kullann nefislerini ve emvalini cennet mukabilinde satin almak- 
tan kasdi, faide ve kar etmek degildir, mahza kerem ve ihsamna vesile olmak 
icindir. Hakk'in satin almasindaki beyanat bu ciidin 895 numarah ve I. cildin 
2749 numarah ve II. cildin 2427 ve keza bu cildin 1463 numarah beytlerin- 
de gecti. 

-0 kocakannm hikayesine riicu* 



1285. Uakiaki o harif gelinlige aiimek istedi, o musiahtf kasinin kilim pak eiti. 

"Harif ', sonbahar demektir ve "harafeften miistakk olarak, "akli bozulup 
bunamis. ihtiyar" ma'nasma da gelir. Burada her iki ma'na da mtinasib olur. 
"Mustatrif", "hayf'den mtistakk olup "hayf", goziin kararmasi, meme derisi- 



■^P 3 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

nin genistemesi, deve zekeri derisinin genisteyip sarkmast demektir (Munte- 
habu'l-LiigSt). Bu kelime ba'zi nushalarda "ha" ( c ) ile "mustahif yazilmis- 
tir; "cevir ve zulm ettirici" demekolur. Ba'zi nushalarda "cim" ile "mustecif, 
cife celb edici demek olur. Ya'ni, vaktaki omrunun sonbahanm ya§ayan ve- 
yahud kocamis olan o kocakan gelinlige ve erkege gitmek istedi, o §ehvetten 
gozii kararmis, yahud muradi yerinde olmadigi igin zulum isteyici olan veya- 
hud cife mesabesinde olan sehveti isteyici olan o kocakan ihtiyarhktan dola- 
yi uzamis olan kaslanmn killanni yolup temizledi. 

jji J j l ~ p1 j j t-> ^-fe u " '■>■*** ^ ^^ *^jj J^ 

1286. O kocakan yuziinu ve yanaqini ve agzinm etrafim siislemeh i$in yuzu 
onunde ayna iuitu. 

"Puz", agiz etrafi ve dudak ve burun arasi (Burhan). 

1287. TZoiardan dolayi ka$ defa duzaun siirdu, onun yuzunun sofrasi ziyade 
ortulmu$ olmadi. 

"Batar", 90k sevinmek. Ya'ni, "Oh! kendimi siisliiyorum, muvaffak olaca- 
giml" diye sevinerek yuziine birkac. kat diizgun siirdu. Fakat onun yuzunun 
sofrasimn buru§ukluklan tamamiyle 6rtulmu§ olmadi. Duzgiinler burusuk- 
luklann arasma girdi ve burusukluk dalgalan meydanda kaldi. 

1288. murdar, cAiushajin asirlanni yerinden kesti, yuzu uzerine yapishrdi. 

"Asr", yazma Mushaflann on ayetine alamet olmak iizere kenarlanna al- 
tm varak ile konulan isaret ma'nasinadir. Eski zamanlarda kadinlar yiizleri- 
ne hem diizgiin siiriip cildlerini beyazlatirlar ve hem de "ben" makamina 
kaim olmak iizere altin varaklar yapistmrlar idi. Bu kocakan dahi buru§uk- 
luklara duzgiiniin k&fi gelmedigini goriince, onlan kapamak icm boyle varak 
yapi§tirmayi, du§undii ve evinde bulunan yazma mushafin kenanndaki a§r 
varaklanni delip cjkararak yiiziine yapistirdi. 

1289. Ta ki, onun yuzunun safrast aizli ola! Ta hi, auzellcr halkasinin last olal 



c^^, 



AHMED AVNl KONUK 

Bu a§ir varaklanni sofra gibi burusuk olan yiiziiniin bu burusukluklan 
gizlenmek igin yapistirdi ve bu siisii guzefler halkasimn bir pirlanta[ta§i] gibi 
tas. olmak igin yapti. "Nigin", yiiziik tasi demektir. 

1290. J%§ulan yiizii uzerine her yere koyciu. Vaktaki iizerine car§afi hagladi, 
dii§iu. 

Aynamn kar§isinda a§ir varaklanni yuztinun uzerine kendince miinasib 
gordugii her yere yapisurdi. Fakat, sokaga gikarken basma gar§afi orttugu 
vakit, o burusukluklara layigi ile yapi§amayan varaklar birer birer diistii. 

* * _ 

1291. O, tekrar o aprlarx tukuriik ile yiiziiniin etrafina yay\$xrl\. 

"Hudu", tiikiiriik demektir. 

*jyj y. jj J 1 **»! ^^ u& ^<s*^ «i-—'j j>W & 

1292. yiiziik ta§i! ^Tekrar $ar§ajint duzeltti. ^ine a§irlar yuziinAen yere i&§B. 

"Nigin", yiiziik ta§i demektir. Burada Hz. Fir, istihza tarikiyla "giizellerin 
yiiziik ta§i!" ta'bir buyururlar. Ba'zi nushalarda "nigin" yerine "tigm" va- 
ki'dir; "ate?" ma'nasinadir. Ate§-i §ehvet olmaktan kinayedir, Burada her iki 
ma'na dahi miinasib olur. Ya'ni, 1289 numarali beyitte beyan buyuruldugu 
iizere kendini giizeller halkasimn yiiziik ta§i yapmak isteyen veyahud ate§-i 
§ehvet olan o acuze a§ir varaklanni tekrar tukiiriikle yiiziine yapisnrdiktan 
sonra, car§afim duzeltti, fakat o varaklar yine yiiziinden yere dokiildii. 

1293. Vaktaki hir$ok ie$nr yapfi ve o au^tH. Ddi: "0 Sblis'e yHz la'nd olsun!" 
Varaklan tesbit igin ne kadar fen ve tedbir yapti ise, yine dokiilduier. Ko- 

cakan bu hale dfkelenip, "Hay, kor §eytan, sana yiiz la'net olsun!" dedi. 

*3J3<J Jj - Jli ***** ^ *~^ ^ <S^ ^j ^ ->■>*** ^ 

1294. O zaman Dblxs Lrkal musavver oldu. Dedi: *6y vurudsuz, kuru kanhel" 
"Viirud", "at!" ma'nasmdan me'huzdiir {KZmutf. "Bi-viirud", "atisiz" de- 
mektir ki, kocakanmn istedigi §ey atide olacak §eylerden degildir, demekten 



ff £P B 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • "*^9 

kinaye olur. Ya'ni acuzenin seytana la'net etmesini muteakib, seytan insan 
suretinde mutemessil olarak zahir oldu, Dedi: "Ey atide umdugu §ey vucuda 
gelmeyecek olan kuru kahbe!" 

?\ aJbi -jA %^j j» y^ j fJ f\ aJL-ioJLJ ^1 j*P <UJfc ^ 

1295. n( ~Be.n biitun omriimde buna diisunmemisim, ne de senden baska bir fahi- 
seden bunu gormemisim!" 

Ya'ni, "Ben biitiin omriimde tiirlii tiirlu §eytanhklanm oldugu halde, boy- 
le Mushaf in asir varaklanni kopanp siislenmeyi dusunmemisim ve ne de bu 
rezaleti senden baska bir fahiseden sudurunu gormemisjmdir." 

1296. "Ulezaleite aab iohum ektin. Cihanda sen bir £M,ushaf buakmadm!" 

"Rezfllik tarlasina acib ve hicbir kimsenin ekmedigi bir tohumu ektin. Bu 
yaptigtn edebsizlige ntimune oldun. Senden goriip ba§ka fahi§eler de bu 
edehsizligi yapacaktir. Binaenaleyh cihanda asir varaklan koparilmamis. bir 
Mushaf birakmamis. olacaksin. Zira o fahi§eler de Mushaf lann asr varaklan- 
na hucum edeceklerdir." 

o*^ ^ j* jy** ^ £ cr* ^J> <_r*^ j^ u^^ y lt*^ ^ 

1297. *Sen yiiz Dblis'sin! Uiamis icinde hamis 1 . By re-zil olan kocakan, beni 
ierkeii" 

"Harms", ordu demektir. Zira eski zaman ordulan be§ sinif askerden ter- 
tib olunur idi ki, bunlar da mukaddem, meymene, meysere, kalb ve saff idi. 
"Pis", "hasis ve rezil adam" demektir (Burhan). Ya'ni, "Sen yiiz Ms kuwe- 
tindesin ve seytan ordusunun iginde bash ba§ina bir ordusun. Ey rezil hirsiz 
olan kocakan! Bu hususta benim ne kabahatim var! Beni birak, ia'net etme! 
Ba'zi niishalarda "duzd" yerine "derd" ve "pis" yerine "bis" vaki'dir. "Bis", 
ciizam ve baras Hletine derler. "Derd-i bis", ciizam ve baras illeti demek olur. 

1298. DCiiab yiiziinden ne kaAar a§ir caldm? Ta ki, yuzunii dma gtbi mulev- 
ven yapasin! 

"Kitib", "kitab" kelimesinin imale olunmu§udur. Bu ve atideki beyitlerde 
"kocakarrdan ve "asirlar"dan ve "suslenmek"ten murad ne oldugu tavzih 



fi ^» 



ijSj dyrj& ,j* <u~j j> ?-Li i^SJ j5si5 ly C*j 



AHMED AVNt KONUK 

buyurulur. Ya'ni, ey Hak yolunda battal ve kocakan mesabesinde olan kim- 
se! Sen kendi nefsinin cirkin yiiziinu kirmizi elma gibi boyamak igin, a§ir va- 
raklan mesabesinde olan evliyamn sozlerini ne kadar caldm? 

1299. uWerdan-i Diudanm kelanum ne kadar $aUin? %a ki, saiasm ve mer- 
habd alasinl 

Merdan-i Huda olan ehlullahin hakayik ve maarif-i ilahiyyeye mutealhk 
sozlerini, halka satip onlann hurmetlerini ve merhabalarim kazanmak igin, 
ne kadar caldin durdun! Bu ma'naya dair I. cildin 324 numarasmda ^»j>- 
dj~j ljIj ^4- j juiy^. \s . o>> *s iij^j dii^.jji [ya'ni "Aleak adam! Bir saf dile o 
fusundan okumak icin dervisterin sozunii calar"] ve 2307 numarali beytinde 
dahi ^s j\ c—j* iy- & JuJoiS i- . ^ »jlojju oUoj^j <j^ [ya'ni "0 mixddei ve 
magrur kimse, kendini bir kemal sahibi zannetmeleri icin dervisjerin bircok 
sozunii calmi§tir"] ibuyurulmus. idi. 

1300. I^erbeste olan renk, seni qui renkli etmedi; herhesie olan dal urcun je-n- 
[1283] . . , j. * J 

mm etmedi. 

Nefahatii'l-Uns'te mezkurdur ki: "Berbeste"den murad, kendilerinin halle- 
rinden ve zevklerinden dogma olmayip kitablardan ezberieyerek dillerinde 
olan ilme kanaat eden ve onunla temessiik eden kimselerdir. Bu ariyet hayat 
dillerini kimildattikca guriir beyabamnda bu ilim onlara bir serab goriiniir. 
Melekii'l-mevtin nasiyesi zahir oldugu vakit, o ariyet zineti dillerinin ucun- 
dan ahnca riisvay olurlar. "Urcun", hilal gibi kuruyup egrtfen hurma dali de- 
mektir. Ya'ni, evliyamn sende ariyet olan ilmi, senin nefsini lslah edip giil 
renkli ve mahbub-i Hak etmedi. Zira hurma agacina igreti olarak baglanan 
dal, asli olan dal gibi hilal §eklinde egrilmedi. 

1301. ^Uakioki afobet senin olilm car§afin erisir, hu asrlar senin yiiziinden diiser. 

Vaktaki acuzenin car§afi mesabesinde olan Slum gelir, bu caldigm kelam-i 
evliya senden zail olur. Zira o sozler, zevM ve vicdani ve ruhundan sadir olan 
kelamlar degil idi. Cismine taalluk ederdi. Oliim cismini ifna ettigi vakit, ona 
taalluk eden seylerin hepsi de cismin gibi tan! ve zail olur. 



W 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1302. VaktSki o rahtiin "Jialk, hilW'i gelir, ondan sonra dedikodu fenleri 
hayholur. 

"RahiT, "nakl-i mekan, goc, sefer" demektir. Ya'ni, vaktaki olfim seferi- 
nin "Kalk, kalk!" hitabi gelir ve diinyadan ahirete nakil emri varid olur, on- 
dan sonra dil ilmi ve dedikodu fenleri hiinerleri kaybolur, ruhuna miintabi' 
olan nefsani sifatlar zahir olur. 

c_~J J*~~±\ Ojji j.» j^Tj^lj c~y> J~> *b1 ^y^- (Jl* 

1303. Diamusluk alemi, o ki gelir, dur! Day o kimseye ki, onun hahninda hir 
tins yokiur! 

"Bist", "Istaden" masdanndan emr-i hazir olup, "be-ist"in muhaffifidir. 
Ondan sonra sukut alemi oniine gelir. Bu sukut aleminden sana "Dur artik, 
zira cisim dilin muattaldir!" diye hitab gelir. Vay o kimsenin haline ki, onun 
batininda ve ruhunda Hak ile bir iinsiyet hasil olmamistir; ve ruhu nefsinin 
sifatlanyla muteezzi olarak kalmi§tir. 

1304. Sineye hir ihi giinliik hir saykal vur; o aynayi kendinin defied kd! 

Ey cerbeze-i lisaniyyesine magrur olup, hakayik-i evliyayi kalbine sindi- 
rememis ve yalmz dili ile herkesi avlamaya gahsmis. olan yalanci §eyh ve 
alim efendi! Gel, kalbine bir iki giinliik bir ihlas ile bir saykal koy ve cila ver! 
Ve bu ciladan sonra kalbine Hak tarafindan varid olacak olan zevki ve haE 
ilimleri o kalbinin defterinden oku! Sun kitablardaki ilimleri ezberleyip, halka 
satmaktan ve onlann tahsin ve takdirlerini celbetmekten vazgec! 

1305. 2m a saktb-kiran olan ^usufun sayesinden acuz olan 2uleyha yeni 
hasian civan oldu. 

Eger boyle yapar isen Yusuf mesabesinde olan riihun nuru cismine 
mun'akis olmasindan dolayi, kocakanligin zail olur ve Hak yolunda yeniden 
delikanh olursun. Nitekim sahib-kiran olan Yusuf (a.s.)in sayesinden ve nu- 
runun aksinden nefis askinin acuzu olan Ziileyha, yeni bastan Hak askinin 



C $^ B 



AHMED AVNt KONUK 

civam ve genci oldu. Nitekim bu hale i§areten cenab-i Pir efendimiz Divan-i 
Kebifde §6yle buyururlar: 

US t-iwjj j> Jji \j* Ijb^ jAp l)I fi-\ J-i I4JL/ .1*1 <J^y, j l-^lj ^)j (J-i^- 

L^ JntP i_~Ai" .fcS* L^jj ^ Ixaf <y jjj*\ yj (3 j> ^j* ,y>l+» j£& 

"Zuleyha'nm a$ki senelerce Yusufa muteveccih oldu; NMyet a§k, a§k-i 
Hak oldu da, Yusufa arkasmi gevirdi Zuleyha kagti, Yusufonun arkasm- 
dan gomlegini gekti. Ibtidaki halin aksine gomlek onun gckisinden yirtildi. Ona 
dedi ki: "Gomlegimin kisasim bugiin istifa ettim. " Zuleyha cevaben dedi ki: 
"Ask-i Kibriya bu cinslerden bivgok taklib yapar. " 

"Yusuf-i sahib-kiran"dan murad, insan-i kamil olmak dahi caizdir. 

1306. Tem.mu2un flune§i sebehiyle herctul-ociizun sofluh mizdci muoeddel olur. 

"Temmuz giinesi"nden murad, a§k-i ilahidir. "Berdii'l-acuz", subatm so- 
nundan uc ve martin ibtidasindan dort giin ki, cem'an yedi gun devam eden 
sogugun ismidir. Turkce "kocakan sogugu" derler. Burada murad, Hak yo- 
lunda donmus, battal olan kimsenin tab'mdaki donukluktur. Ya'ni, sahib-ki- 
ran olan Yusuf un sayesinden dolayi sende temmuz gunesjnin harareti gibi 
olan ask-i ilahl harareti, kocakan sogugunun soguk mizacim degi§tirir. 

J\a *6>s J>«i ^L!u>- £li ^j* jj~j Jv *^tf 

1307. C/Heryeme mensub suz sebebiyle, mdieme mensub olu olan hurma ajjaci- 
nm kuru Hah, mubeMel olur. 

Ya'ni, matem tutulmaya layik bir olu hiikmiinde olup hurma agacinin da- 
li gibi kuru ve meyvesiz olan cismin, sende hasil olan Hz. Meryem'e men- 
sub suz ve hararet sebebiyle canlamr ve yeserip taze maarif-i ilahiyye ve 
hakayik-i rabbaniyye hurmalanni verir. Ikinci misra' Hind nushalannda 
^/- jio j&*. u ^is, suretinde vaki'dir, "Bir dudagi kuru dal, taze hurma 
agacina miibeddel olur" demektir. Bu beyittesure-i Meryem'de vaki' olan 
(U &>'j J> J-iCJ sliJji £*m JU! J^'j (Meryem, 19/25) ya'ni "Ey Meryem! 
Hurma agacinl kendi tarafma dogru salla; toplamaya layik sana taze hurma 
du§er" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. 



*&!&> 



MESNEVM SERfF SERHf / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

1308. 6y aciize.' Uiaza i?e ne kaiar pa£i?trstn? O^akdi isle, simdi Qepnisi ierk et! 

Ey acuze! Kaza-yi ilahiye kar§i ne kadar galisir durursun ve mukabele 
edersin? zira bu alem-i tabiatta yasjanmak ve cismin ihtiyarlik sebebiyle, 
kuvveti ve kudreti ve guzelligi zail olmak kaza-yi ilahl icabidir. Sen, bu ka- 
za-yi ilahiye kar§i, levazim ve esbab-i hariciyye ile gtizellik celbine gah§mak 
suretiyle mukabeleden vazgeg! Gegmis zamam birak, hal-i hazira bak! 



1309. CMademki senm i/iizun. ifin cjiizellikte umid yoktur, ister Aiizaun siir, is- 
ter murekkeb! 

"Midid", "yazi murekkebi" ma'nasinda olan "midad" kelimesinin imale 
olunmusudur. Ya'ni, mademki yiizunde ihtiyarlik sebebiyle bir guzellik umidi 
kalmami§tir, artik ister beyaz diizgiin siir, ister kara murekkeb stir, mtisavidir. 

(^ 
hastanin hikayesidir ki, tabib onun hakkinda sihhat iimidi gormedi 

•-r*ir C^' U¥. Jj* 'J it ■■< *;' C-iS ( -r*^r* <-£j** -^ JJ^J <j^ ^' 

1310. bir hasta tabib tarafina gitti. r ZWi: "6t/ lebifr? nabzimt aorl" 

"Ferii bin"deki "feru", tahsm-i lafz ve tekmil-i vezn icjn kullamlan kelime- 
lerdendir; ve liigatte her ne kadar "a§agi" ma'nasina ise de, burada zevaid- 
dendir. Ya'ni, bir hasta hekime gitti, "Ey akil! nabzima bak!" dedi. Ba'zi niis- 
halarda ikinci misra" ^J <s\\p j*~>, £», c^f suretindedir; "Bizim nabzimiza 
bak, ey akil!" demek olur. 

1311. %a,ki, nabiz cihetinden kalhin haline agah olasin! 2Xra elin daman kal- 
be mattasddir. 



e&P? 



AHMED AVNt KONUK 

JU*;I jt*-b t <T yv jj Jb» jj ^y- ^ — «* «J^ *& ^y? 

1312. ^unfeu hatb gayhHir. Ondan misal istersen, onclan iste ki, onun hdhe it- 
tisali vardir. 

"Gayb", gaib ma'nasinadir. Ya'ni, kalb insanin iginde oldugu icjn, nazar- 
lardan gaibdir. Eger kalb halinin misalini anlamak istersen, kalbe ittisali olan 
nabiz damanndan iste. "Kalb"den murad, zat-i Hak; "el"den murad dahi, in- 
san-i kamildir. Zira insan-i kamil, bu alem-i zahirdeki emr-i tasarrufta Hakk'in 
kudret elidir ve zat-i Hakk'a keyfiyetsiz bir ittisali vardir. Ya'ni, zat-i Hakk'in 
suimatindan misal istersen ona keyfiyetsiz ve ta'rifsiz bir ittisali ve yakinhgi 
olan insan-i kamilden iste! 

1313. 6y emin! Uliizgar gozden gizliAir. Onu tozda yapragin harekeiinde 
gor! 

Ey esrar-i ilahiyi hazma miistaid ve emin olan salik! Mesela, riizgar his 
gozunden gizlidir. Onu yukanya dogru kalkan tozda ve yapragm hareketin- 
de akil gbzuyle gor! Zira bilirsin ki toz, kendi kendine yukanya kalkmaz ve 
yaprak hareket etmez. Binaenaleyh elbet onlan kimildatan ve yerlerinden oy~ 
natan vardir. 

Jl>- <Ju^j c^_pj c~T jj J^**- JU-i' jt l> oSjj j\ o~«~*c j5 

1314. [jor ki, sajjdan mi, yahud soldan mi esicidir! ^fiapraftn hareketi sana 
vasf-i Kali soyler. 

Ya'ni, riizgar sagdan mi, yoksa soldan mi esiyor? Yapragin hareketi bunu 
sana gosterir. "Sag" ile tecelli-i cemaliye, "sol" ile tecelli-i celaliye isaret buyu- 
rulur. "Yaprak"tan murad, kalbdir. Ya'ni, ey salik! Senin kalbin o^"^ i*. v- 1 * 31 
,Ue uuT i^Ji c/ ^j\ ^ui ^ ya'ni "Kalb, Rahman'in iki parmagi arasindadir; 
onu istedigi gibi donduriir" hadis-i §ertfi mucibince Hakk'in tecelli-i cemalisi 
ve celalisi arasindadir. Onu bir yaprak gibi hareket ettirir. Bak, bu kalbin ha- 
reketi sana halinin vasfini soyler. Ya'ni cemal riizgan ile mi, yoksa celal riiz- 
gan ile mi hareket ediyor? Eger bu riizgar cemali ise, senin cisminden sadir 
olan ef al dahi cemali olur ve "ashab-i yemin"den olursun; ve eger celali ise, 
senin ef alin dahi celali olur; "ashab-i simafden olursun. Binaenaleyh bati- 
mn ahvali zahirin ahvalinden anla§ilir. 



c^cp 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 
yr jy^> J£ '' J> jl jl J^j £ & jSz^J j\ Ji {j~* 

1315. "Dtalb sarhoslugu hani?" diyebilmiyor isen, onun vafsim mahnur olan 
nergisien isie! 

Eger kalb sarhoslugunu bilmiyor ve "Hani?" diye soruyor isen, o kalbin 
vasfim ve halini sarab-i ask-i ilahi ile mahmur olan insan-i kamilin nergis gi- 
bi olan gozlerinden iste! Zira kalb sarhosu gozlerinden belli olur ve batimn 
ahvali zahir-i cisimde zuhur eder ve onun gozleri sun ickiden sarhos olanin 
gozleri gibi gorunur. Onun igin, ashab-i gafletten birisi boyle bir kamili gor- 
se, ignis zanneder. 

<^>\y>***» _j Jj— 'j jl /Jta jL> oli tJwj l?^-*j <j}>- ^1"^ j ^j^" 

1316. Daktaki Diakk'm zahndan uzaksm, zahn vasfim Vlesul'den ve mu'ci- 
zelerden a$ik hilirsin. 

Ey gafil olan kimse! Vaktaki Hakk'in zatindan uzaksin ve kendinin ken- 
diliginde miistagraksin ve esya-yi zahirenin viicudlanni miistakil zanneder- 
sin, binaenaleyh o zat-i ilahinin sifatlanm Hakk'in resullerinden ve onlann 
mu'cizelerinden agk bir surette goriip biiirsin. Zira peygamberler ve onlann 
varisleri olan evliya, senin kendi vehminin aklinda ve idrakinde icad ettigi 
zat-i Hak'tan uzakligi nefy ettiler ve "Boyle uzaklik yoktur!" dediler; ve se- 
nin senliginin hie oldugunu ve esya-yi zahirenin, zat-i Hakk'in hakiki olan 
varligma muzaf olan bir viicud-i mevhum bulundugunu haber verdiler; ve bu 
ihbarlanm esya-yi zahire perdeleri arkasmdan is isleyenin Hak oldugunu 
mu'cizeleri ve kerametleri ile isbat edip hissen gosterdiler. Nitekim Hz. Mev- 
lana Efendimiz Fihi Mi J^'lerinin 16. fashnda soyle buyururlar: 

"insanlann nazan esbabadir ve isleri o esbabdan bilirler. Onun igin museb- 
bibi gormezler ve bilmezler. Amma evliya indinde esbabin hicabdan ziyade bir 
sey olmadigi meksuf olmustur. Bu ona benzer ki, bir kimse perde arkasmdan 
sdz soyler ve perde soz soyluyor zannederfer; ve perdede bir is olmayip, hicab 
oldugunu bilmezler. Vaktaki miitekellim olan kimse perdeden disan gikar, per- 
denin bahane oldugu malum olur. Evliya-yi Hak esbab haricinde menkusen 
zahir olan birtakim isleri gorduler. Nitekim "Dagdan deve gikti" ve Musa 
(a.s.)in asasi bir buyuk yilan oldu; ve bir mermerden on iki pmar akti; ve ke- 
za Mustafa (s.a.v.) ayi aletsiz, bir isaret ile sakk etti; ve Adem (a.s.) babasiz 
ve anasiz ve Isa (a.s.) babasiz vucuda geldi; ve Ibrahim (a.s.) igin atesten giil 
ve giilistan peyda oldu; ve ila-ma-la-nihaye boyle seyler vaki' oldu. Imdi yak- 



's^*? 



&^ AHMED AVNt KONUK 

taki bunu gordiiler, bildiler ki, esbab bahanedir ve i§ goren baskasidir. Avam- 
mm megguliyeti igin esbab bir nikabdan ba§ka bir §ey depdir..." 

1317. ^iriakim gizli mu'cizeler ve kerameiler, saji olan purler den kaVbe car-par. 

Ma'lumdur ki, harikulade haller, peygamberlerden zuhur ederse onlara 
"mu'cize" derler; ve onlann varisleri evliyadan zahir olursa onlara da "kera- 
met" derler; ve bu keramet, o velinin tabi' oldugu peygamberin mu'cizesidir. 
Bu mu'cizeler ve kerametler his gozleriyle goruldugii igin zahirdir, hafl degii- 
dir. Binaenaleyh bu beyt-i serifte "haf! mu'cizeler ve kerametler"den murad, 
enbiya ve evliyanm, kalblerde his gozleriyle goriilemeyen tasarruflandir. 
Ya'ni enbiyamn birtakim gizli mu'cizeleri ve evliyanm gizli kerametleri ve 
kalblerde tasarruflan vardir. Nefs-i safiye sahibi olan pirlerden ve insan-i ka- 
millerden bu tasarrufun eseri, onlann huzurlannda bulunan kimselerin kalb- 
lerine carpar ve te'sir eder. Nitekim, Hz. Mevlana efendimiz Fihi Mi Fth'lm- 
nin 43. fashnda Hz. Omer (r.a.)in miisluman olmasi sebebini beyan buyur- 
duklan bahsin bir fikrasinda soyle buyururlar: 

"Velhasil, Hz. Omer, yalin kilic, Mescid-i Nebevi'ye teveccuh etti. sirada 
Cebrail (a.s.) vahiy getirdi: "Ya Resulallah! iste Omer miisluman olmak igin 
geliyor. Onu yamna al!" dedi. esnada idi ki, Hz. Omer mescidin kapismdan 
iceriye girdi ve nurdan bir ok Mustafa (s.a.v.) Efendimiz canibinden gikip kal- 
bine saplandigini iyanen gordii. Bir na'ra vurup bl-hus. olarak diistu. Camnda 
bir muhabbet ve ask zahir oldu ve siddet-i muhabbetten Hz. Risalet-penahi- 
nin kapisinda eriyip mahvolmak istedi ve: "Ya Nebiyyallah! Bana iman arz 
buyur ve o kelime-i mubarekeyi soyle, ben isiteyim.'" dedi. i§te mu'cize-i ha- 
fT bu nevi'dendir; ve bu hal bir veliyy-i kamilin huzuruna giden ehl-i saadet 
kimselerde vaki* olur. Nitekim atideki beyt~i §erif bu ma'nayi mueyyiddir. 

1318. 2m a, onlann demnld&n&a nakd olarak uiiz kiuamet vardir. €n a$aQi 
olanx odur ki, miicavir olan mesi olur. 

"Nakd", pe§in ve hazir ma'nasinadir. Ya'ni, enbiya ve evliyanm batinla- 
nnda pesm ve hazir olarak bircok kryametler vardir. Zira kiyamet tebeddiil-i 
ahvaldir. Nitekim IV. cildin 3248 numarali beytinde j- . ^ y ^ ^ ^^ a~i 
3j i Jv >.j j {-J? y ya'ni "Kiyamet senin nakd-i halin olsun! Gok ve yer se- 



G ^P 5> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XI, CtLT • MESNEVl-6 • 

nin oniinde degismis olsun!" buyurulmus idi. Enbiya ve evliyamn kendileri 
ayn-i kiyamettir. Qunkii ahval-i beseriyyeleri tamamen degi§mi§tir. Nitekim 
VI. cildin 766 numarah beytinde de ^ t» ^ -u J>- «&ij . •& >y. ^-*M x+ .u** ^ 
^ j > [ya'ni "Boyle olunca Muhammed nakd olarak yiiz kiyamet idi. Zira 
ki hall ii akdin fenasinda halloldu"] buyurulmustar. Binaenaleyh onlann 
ayn-i kiyamet olmalannm en asagi alameti ve nisam odur ki, ehl-i gafletten 
birisi onlann huzurunda bulunursa, kryamet-i kubrada oldugu gibi, masiva 
hayalleri onun kalbinden silinip Hakk'in mesti olur; ve kiyamet hakkinda di- 
ger izahat V. cildin 767 ve 768 ve 772 numarah beytlerinde de gegti. 

1319. Itinaenaleyh yukunii hir saulin yamna goiiire-n o iyi iali'li [-.talihli], iSM- 
lah'm celisi oldu. 

"Bif sa!d"den murad, insan-i kamildir. "Yiik"ten murad, kuva-yi nefsani ve 
ruhanidir. Ya'ni, kuva-yi nefsaniyye ve ruhaniyyesini insan-i kamilin huzu- 
runa gotiiriip teslim olan, iyi tali'ii bir kimse Allah'in celisi, ya'ni Allah ile be- 
raber otunicu oldu. Nitekim hadis-i §erifte /&\ J»i £• ^^W* *w £• K ^i o> ^j 1 & 
ya'ni "Allah ile beraber oturmak isteyen kimse, ehl-i zikr ile beraber otursun!" 
buyurulmu§tur; ve hadis-i kudside dahi ^/> # £• U J^- ui ya'ni "Ben, beni 
zikredenle beraber oturucuyum" buyurulur. Bu ma'naya mebni II. cildin 2149 
numarah beytinde Uji Jy ^ j* a^j / . lo^b j-s^** o*y. *Z /> [ya'ni "Her kirn 
Huda ile beraber oturmak isterse, evliya huzurunda otursun"] buyurulmustar. 
Fakat bu zikir lisanen veyahud kalben her "Allah" diye zikredenin zikri degil- 
dir. Ancak, Hak'ta fan! olan insan-i kamilin zikridir, Nitekim IV. cildin 3057 
numarah beytinde c— -; jm y> <jt j. ^ji . c~j j\, 3 \ j* j& "*iii i/Jrli ya'ni 
"[Allah'i cokca zikrediniz!"] emrine ittiba'her evbasin ve erzel kimsenin i§i 
degildir. Ve dbj Jl^ji (Fecr, 89/27) ya'ni "Rabbine rucu* et!" hitabi dahi her 
ipsiz, sapsiz, kalle§ kimsenin ayagina vaki' degildir" buyurulmu§tur. 

1320. dMu'cize ki, o ya asa, yahud deniz, yahud $akh-t kamer olan cemada 
eser vurdu. 

Ya'ni, mu'cize denilen §ey ki, cemadatin adat-i tabiiyyeleri haricinde olan 
eserlerdir. Bu eserden birisi, Hz. Musa'nin asasinda zahir olup, ejderha oldu,- 
ve digeri Hz. Musa'nin asasim vurmasiyla deniz on iki yola aynldi; ve her 



c ^^» 



AHMED AVNl KONUK 

yoldan Beni-israirin bir taifesi gegti; ve ay dahi cemad iken, Resul-i Ekrem 
hazretlerinin i§aretiyle yanldi. 

1321. Scjer vasiiasiz olarak cana eser ederse, gizli rabitaya muUasilolur. 

Eger o mu'cize his gozuyle goriilen cemad vasitasi olmaksizin, ruh-i insa- 
nfye te'sir ederse, elbet mu'cize sahibi ile ruh-i safi arasinda, his gozuyle go- 
riilemeyen bir rabitaya muttasil olur; ve bu ittisal sebebiyle run-i safinin mu'ci- 
ze sahibine bir incizabi zuhura gelir. "Nazar-i evliya" dedikleri sey budur. 

c~- Ajjtji* J*y>- rjj ^ <l>i c— » *ij\& \aJ\ Ol obU^>- j 

1322. O eserler cemad. iizerinde ariyettir; o, miitevari olan ruh-i latif icindir. 

mu'cizenin eserleri, his gozuyle goriilen cemadat iizerinde ariyettir. 
Ciinkii cemadata bir faidesi olmadigi icjn, bu eserler, onlann iizerinde bakt 
kalmaz, zail olur. eserler ancak sahib-i mu'cize tarafmdan his gozuyle gd- 
riilemeyen ruhlan Hak ve hakikat tarafina celb icjn, his gozlerine gostermek 
icjndir; ve bu mu'cize sebebiyle mu'minlerin ruhu iman tarafina cezb olunur. 

1323. V^ihayei o cdmidlerden zamir eser iuiar. Dtamurun heyulasi olmaksizin 
ekmek ne giizeldir 1 . 

"Heyula"', her seyin maddesi ve mahiyeti ve ashdir. Hiikema "suret-i cis- 
min mahalli olan cevher"e ve "cevher-i ewel"e derler. Binaenaleyh fennen 
kabul edilmis. olan "esir" bir heyuladir. Suflyye indinde iki kisimdir. Birisi ru- 
hanidir ki, ona "ruh-i a'zam" derler; ve digeri cismanidir. Ona da "tabiat-i 
kiill" derler. Mutekellimin "hakayik-i e§ya" derler; ve ba'zilan "heyula", 
"hey'et-i ula" kelime-i miirekkebesinin muhaffefidir. Derler ki, "§eyin ash" 
ma'nasina gelir. Burada "tabiat-i kiill" ma' nasi murad buyurulmus. olur. 
Ya'ni, nihayet run o cemad iizerinde his gozuyle goriilen harikulade eserler- 
den tab'an miiteessir olup, peygamberin niibiivvetini ve evliyamn velayetini 
tasdik eder. Fakat heyulasiz olan hamurdan hasil olan ekmek ne giizeldir! 
Ya'ni, mu'cizeye ve keramete muhtac olmayarak riihta hasil olan iman ne 
giizeldir! Zira onun imam haricten ve tabiat-i kuilden vaki' olan bir muessi- 
rin te'siriyle degildir, ezelidir ve fitridir. Nitekim Hz. Ebu Bekr es-Siddik ve Hz. 
All (r.a.), Resul-i Ekrem'den mu'cize taleb etmeksizin iman ettiler. Qiinkii 



*$%&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

ruhlanmn kulaklan soziin sidkim kafi gordii. Fakat, ruhlanmn kulaklannda 
dogruyu ve yalani temyize muktedir olmayip, akillan gozlerinde olanlar en- 
biyadan mu'cize ve eviiyadan keramet istediler. 

1324. ^tr' J/Vtestfi'in noksansiz olan sofrasi ne g&zeUir! Meryem'e mensuh 
olan bagsiz meyve ne giizelcLirf 

"Mes!h"ten murad, varis-i kamil olan velidir. "Sofra"dan murad, maarif ve 
hakayik-i ilahiyyedir ki, bunlar ruhun gidasidir; ve "Meryem'in bagsiz mey- 
vesi"nden murad, ruha varid olan ulunvi lediinniyyedir. Ya'ni, bir insan-i ka- 
miiin Isa (a.s.)in gokten indirdigi noksansiz sofra mesabesinde olan maarif 
ve hakayik-i ilahiyye sofrasi ne guzeldir ki, o sofradan miistaid muridlerin 
ruhlan jerler ve icerler; ve Hz. Meryem'in sun bir bagdan ve bahgeden ko- 
panlmamis. olan meyvesi mesabesindeki varidat-i riihaniyye ne guzeldir! Zi- 
ra bunlar, ilm-i kelam vesair ulum-i zahiriyye ve istidlaliyye gibi fa'aliyet-i 
dimagiyye ve akliyyeden husiile gelen ulum degildir. Belki asl-i hakikatten 
varid olan ilm-i tecellidir. 

1325. DCamilin camnHan mu'cizeler, talihin caninin zamvine hayai gibi ^arpar. 

tnsan-i kamilin ruh-i §erifmden, gizli ve hafi olan mu'cizeler, talib-i ma'ri- 
fet olan kimsenin ruhunun icine hayat gibi carpar ve ma'rifetten bi-haber 
olan o ruhu ma'rifet-i ilahiyye ile canlandinr. 

1326. <yWu'cize hnizlxr ve nakis iovrak ka^tdur. Suya nu-nsub olan kus he- 
laklan emindir. 

"imin" [:eymin] , "amin" kelimesinin imale olunmusudur. "Nakis"tan mu- 
rad, muannid olan isti'dadsiz munkirlerdir. "Toprak kusu"ndan murad, cisma- 
ni kimselerdir; ve "su kusu"ndan murad, ruhani kimselerdir. Ya'ni, insan-i ka- 
milin ruh-i §erifindeki gizli mu'cizeler deniz mesabesindedir; Ve isti'dadlan 
nakis olan miinkirler ve cismanl kimseler, tavuk ve horoz gibi karada ve zul- 
met-i tabiat icmde ya§ayip zevk alan kisimdandir. Binaenaleyh onlann deniz 
mesabesinde olan bu gizli mu'cizelerden nasibi yoktur; ve onlar bu denizde 



*#$&> 



AHMED AVNI KONUK 

bogulurlar. Zira onlann nazarlan cismaniyete oldugu icin kamillerin ahvaline 
i'tiraz ederler ve i'tiraz ise sebeb-i helak-i ma'nevidir; ve keza zahiri mu'cize- 
Ieri de sihire ve sair mtiessirat-i tabtiyyeye haml edip helak olurlar. Fakat or- 
dek ve marti ve emsali su kustanna mu§abih olan miistaid ve ruhaniyete 
mensub kimseler, bu deryaya helakten emin olarak dalarlar. 

1327. Dicr namahremin canina acz bafalaytculu . jfakat hemdemin canina 
hudret bajji§layiculir. 

Bu gibi mu'cizeler, her namahrem olan munkirlerin canina iman hususun- 
da acz bah§ eder ve onlann dalaletleri ziyade olur. Fakat ruhu insan-i kami- 
lin hemdemi ve musahibi olan miistaid taliblerin canlanna da kudret bagi§la- 
yicidir. Zira insan-i kamil hakkinda ouly oTydij jujVi ya'ni "Insan ve Kur'an 
ikizdir" buyuruldugu cihetle, Kur'an nasil ki, \.j$ * ^j^'j \Jf h J-*. (Bakara, 
2/26) ya'ni "0 Kur'an ile cok kimse dalalete diiser ve 50k kimse de onunla 
hidayet bulur" hassryyetini haiz ise, insan-i kamilden dahi gok kimseler da- 
lalete dti§er ve gok kimseler de hidayet bulur. Dalalete diisenlerin nazan in- 
san-i kamilin cismaniyetinedir; ve hidayet bulanlann nazan dahi onun ruha- 
niyetine ve ma'nasinadir. 

1328. CM,a<iemki zamirde bu saadeti bulmazsm, binaenaleyh her dem zahirden 
istidlal tut! 

Ey kimse! Mademki, kalbinde insan-i kamilin camndaki gizli mu'cizeler- 
den miiteessir olmak saadetini bulamiyorsun, binaenaleyh zahirden istidlal 
cihetine gitf Ve "zahirden istidlaT'den murad, harikulade olan ahval ve kera- 
mat-i sun degildir. Kamilin bilciimle ahval ve ef'al-i zahirisidir. Zira harikalar 
akaid-i batile erbabindan dahi zuhur eder. Mesela mecusi olan Hind fakirleri 
ve rahibler §iddet-i riyazatlan ve mucahede-i nefsaniyyeleri sebebiyle boyle 
harikalar gosterirler. Binaenaleyh bu gibi harikalar onlardan istidrac olarak 
zuhur edip fitne olur. Onun icm kamiller keramat izhanndan tevakki ederler; 
ve kendilerinden izn-i ilahi ile ba'zi harikalar zuhur etse bile, onlan birer su- 
retle setredip, kendi nefislerine isnad etmezler. Fakat kahr-i ilahiye ugrayan- 
lar bu havank ile rnagnir olup, kendilerini halka satarlar. Nitekim Nefahatii'l- 
Uns'teki su menkibe salikler icm §ayan-i ibrettir: 



<^^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

"§eyh Ebu Said-i Ebu'1-Hayr buyurdu ki: Bir §ahis §eyh Ebu'1-Abbas Kas- 
sab-i Amili'nin yanina geldi ve ondan keramet istedi. Ebu'l-Abbas hazretleri 
buyurdu ki: "Ne vaki' oldugunu gdrmiiyor musun? keramattan degil midir ki, 
bir kasap oglu babasindan kasaplik ogrenmis. oldugu halde, ona bir sey goster- 
diler ve onu kaptilar ve onu Bagdad'da §ibli huzuruna ve Bagdad' dan Mekke'ye 
ve Mekke'den Medine'ye gotiirduler; ve Medine'den Beytii'l-Makdis'te Hizir'i 
gosterdiler ve onun feyzini Hizir'in gonliine ilka ettiler ve onunla sohbet etti 
Buraya getirdiler, alem halki ona muteveccih oldu. Nihayet fisk u rucur mahal- 
lerinden gelirler ve zulmetlerinden bizar olup tovbe ederler ve ni'metler feda ki- 
larlar; ve etraf-i alemden yanrmslar gelip bizden Hakk'i isterler. Keramat bun- 
dan ziyade mi olur?" §ahis dedi ki: "Ey §eyh! Benim goz ile gorecegim bir ke- 
ramet Iazimdir." Buyurdu ki: "Ona bak ki, biz ahad-i nastan bir adamin, ya'ni 
kasap oglu oldugumuz halde, buyiiklerin sadnna gegip oturalim ve yerin dibi- 
ne gegmeyelim; ve bu duvarlar bizim iizerimize yikiimasin ve bu ev ustiimuze 
gokmesin; ve miilkumiiz ve hukumdarligtmiz yok iken velayet sahibi olahm! 
Aletsiz ve kesbsiz nzik yiyelim ve yedirelim! Bu keramet degil midir?" 

l§te bu sozlerin hepsi veliyy-i kamilin havank ictinabimn delilidir; ve ka- 
milin ahvai-i zahiresinden ahval-i batinesine intikal luzumunu miis/irdir. 

1329. Sato, ki eserler mesair iizerincle zahir lir; ve fcu eserler miiessirden haber 
vericidir. 

"Mesair", "mes/ar"in cem'idir; ve "mes/ar", "mahall-i §uur" ma'nasina 
olup, havass-i insaniyye demektir. Nitekim bes zahir ve bes batin olan ha- 
vassin mecmuasina "me§air-i a§ere" derler. Ya'ni, veliyy-i kamilin ahval-i 
batinesinden anlamak istersen onun ahval-i zahiresine bak.' Zira batimn eser- 
leri havass-i zahire iizerinde gorumir. Mesela, batim fasid olan kimsenin bu 
havassinde §er'in nehiy ettigi ahval zahir olur; ve batim salih olan kimsenin 
havassinde dahi ser'e mutabik eserler zuhur eder. Nitekim Bayezid-i Bistami 
hazretlerine birinin kemalinden bahsetmisjer; o hazret dahi onun ziyaretine 
gitmi§. Fakat o §ahsm kibleye karsi tiikurdugunu gdriince, "Kiblesinden agah 
olmayan kimse nastl [kemal sahibi] olur?" deyip geri donmu§tur. 

LSO" 5 ^ J* ^~*^ J S**" J^** ^JJ^ J* lT^ ^^ C — «* 

1330. Dier hir ilacm ma' nasi, her hir sihirhazm sihri ve sari ah a$o\ qizluLir. 

[1313] ' .»» 



C ^^ a 



AHMED AVNI KONUK 

Mesela, her bir ilacin hassa-i §ifaiyyesi, sihir gibi ve bir sihirbazm san'ati 
gibi gizlidir. His goziiyle goriilemez. 

1331. Uaktaki fiile ve onun asanna nazar edersin, her ne kadar gizli ise de 
onu izhar edersin. 

Vaktaki ilacin ve sihrin eserini ve sihirbazm san'atini zahirde ve alem-i 
ef'alde his goziiyle gormuyorsun, her ne kadar onlarin hassalan gizli ise de 
sen o hassalan nefsine izhar edersin. 

1332. ^tr kuvvet ki, onun icinde muzmerdir, vaktaki fiile gelir, a§ikar ve iz- 
har olunmustur. 

Ya'ni, ilagta ve sihirde muzmer ve gizli olan bir kuwet ve hassiyyet za- 
hiren fiile geldigi vakit a§ikar ve izhar olunmus olur. Imdi, insan-i kamilin ha- 
li dahi bunlara benzer. Ahval-i batinesi gizlidir, fakat ondan zahir olan ef al 
ile o ahval-i batme asjkar olur. 

Oijji jJIj j Ij-j wLiJ Oj^- <zjx!m IjLj <ujb ^jjI jUU Oj^- 

1333. uMademki asar ile bunun hepsi sana zahir oldu, senin Uialik'tn ie'str 
cihetinden nicin sana zahir olmasm? 

Ya'ni, mademki evliyamn ahval-i batinesi, havasse garpan onun ahval-i 
zahiresi ile anla§ihyor ve keza ilacin gizli olan hassasi ve sihrin ve sihirbazm 
san'ati fiile ve asar-i zahireye bakildigi vakit gorulur ve sana bunlann hepsi 
asar ile zahir oluyor, binaenaleyh nazar-i hissiden mahfi olan senin Halik'inm 
alem-i suret ve emsaldeki te'slrleri nigin senin his gozune zahir olmuyor ve 
goziin birtakim sebeblerden ibaret olan suver-i zahireye dikilip kaliyor? 

1334. Sebebler ve eserler, ic ve kahuk, eger ararsan hepsi onun eserleri degil 
midir? 

Halbuki sebebler ve suver-i zahiriyyede gorulen eserler ve ic ve kabuk, 
ya'ni batin ve zahir, velhasil senin idrakine garpan her ne var ise, eger bun- 
lann hakikatini arar isen, hepsi senin Halik'imn eserleri degil midir? Ey miin- 



C £P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

kir-i uluhiyyet olan mutefennin! Okudugun fennin diisfuru budur ki: "Higbir 
sey yoktan var olmaz. Her sey mutlaka vardan var olur." Hareket ise eser-i 
hayattir; ve esyamn nizami ve intizami akil ve irade mahsuludur. Sen ise, bu 
varlik iginde bir cuz'siin. Sende sifat-i hayat ve akil ve irade oiur da, senin 
kullunde olmaz mi? Sendeki hayat ve akil yoktan mi var oldu? Yoktan var 
olmak fennin diisturuna sigar mi? 

jT-kj!- J^~- J^J W <S* S [ ^ *J U >^ ^J^ ^""P 

1335. Bseraen dolayx esyayt lost tutarsm. ISxnaenaleyh ni$in eserler haks eii- 
ciden hi~habersin? 

Ey gafil! Sen ise bu e§ya ve esbab-i zahiriyyedeki eserlerden dolayi, onla- 
n dost tutup seversin. Nicjn bu alem-i surete bu eserleri bahs edici olan 
Hak'tan gafilsin? 

tj i3j$> J <r>j* «ti> L$j& tiff lj jl>- tJjP C~-"jJ l^^" -i' 

1336. ^Bir hayalAen iolayx halkx lost hilar sin. [jarhtn ve sarkxn $akxnx nigin 
tuimazsin? 

Halbuki bu alemin suretleri rii'yada goriilen hayaldir. Nitekim hadis-i §erif- 
te ^UJ) f&>s u.ui ya'ni "Diinya uyuyan kimsenin rii'yasidir" buyurulur. Bina- 
enaleyh sen bunlarda bir varlik tahayyiil ettigin igin halki dost tutarsin. sure-i 
Bakara'da olan L>iVj JjUi Jij (Bakara, 2/115) ya'ni "Masnk ve magrib Al- 
lah' in mulkudur"'ayet-i'kerimesi mucibince, nicm garbin ve sarkin sahi olan 
Hak Teala'yi dost tutmaz ve sevmezsin? Ve onun ef alinden gafil olursun? 

1337. ^u soz nihayet tulmaz, ey DCubaM ^izim hunda olan hirsxmiza niha- 
yet ohnastn! 

"Kubad", ashnda Acem sahlanndan Nu§irevan'in babasinin ismidir. 
Sonra ta'zimen her padigaha lakab olmu§tur. Burada mutlakan padisah 
ma'nasinadir. Ya'ni, aleme ve alemin hakikatine dair olan sdzlerin nihaye- 
ti yoktur. Ey padisah-i hakiki olan Halikimiz! Bu sozler de bizim hirsimizin 
nihayeti olmasin ve daimci senin bizim kalbimize bans buyurdugun hakayik 
ve maarif-i ilahiyyenden bahs edelim! Malum olsun ki: Hirs insanda bir has- 
taliktir ki, onun hakikati asla tebeddiil etmez ve insandan zail olmaz. Bu hirs, 
eger faideli tarafa sarf olunursa "hirs-i makbul" ve eger faidesiz tarafa sarf 



Cg^g, 



AHMED AVNi KONUK 

olunursa "hirs-i mezmum" olur. Nitekim Ibn Mes'ud hazretlerinden rivayet 
olunan hadis-i §erifte vJU* ui a^V u*j ^jum ^Jitj uui sJit ou-^ N ji^. 
ouJaJi ^ jbjj» ljjJi sJU* ui j**-^ ^ ^ ibj-» (JUJ! ya'ni "Iki haris vardir ki doy- 
mazlar. Biri dunya ve digeri ilim talibidir; ve onlar miisavi olmazlar. Him ta- 
libi, Rahman'in nzasini cogaltirve dunya talibi, azginhgi artinr" buyurulur. 
Ve ayet-i kerimede u* J>j Vj 'Si ( Taha - 20/114) ya'ni "Ey Resulum! Ya 
Rab! Bana ilmi ziyade etfde!" buyurulmustar. Binaenaleyh bu beyt-i §erifte 
ulum-i ilahiyye tarafina olan hirsa te§vik buyurulur. 



jAj ***** fj*J 
Hastamn kissasina rucu' 



y- jL., *f\ v-jis b y? jyij ***** J zj* & 

1338. fieri Ion ve Seiiar huylu tyah tabib ile olan hasianm kissasim soylel 

"Tabib M den murad, insan-i kamil ve "hasta"dan murad, sifat-i nefsaniyye 
illetleriyle ma'lul olan kimsedir. "Settar", esma-i ilahiyyeden bir isim olup, 
kullann ayiblanm mubalaga yoluyla ortiicu demektir. «ifl J^tj iyi~ ya'ni 
"Allah'in ahlakryla ahlaklamn!" hadis-i §erifi mucibince, insan-i kamil, hal- 
kin batmi illetleri olan sifat-i nefsaniyyelerine agah ve vakif oldugu halde ah- 
lak-i ilahiyyeden olan haikm ayiblanm ortmekle de muttasiftir. Nitekim Hz. 
Pir efendimiz bir gazellerinde soyle buyururlar: 

L» Sj> ^ C^iJj y pJu^- j c5_jj d£jj X5. AfT^ip j\ v^Jh d\jy~j Jtj j\ &k>f>r 
\j^j \j JUbj& JULijj CJLl C&jj y jS" j ji* AJU y ji* JU- A^j 

\ij J,jjJ^jy^ **»■ J^U- jij ^b ^ Xl^ ^J tJ b J j ijb ^ ^*U j^ >J 

Izahan terciime: 

TaM> hastelann renginden dolayi illetten agah oldugu gibi, kalb gozu goriicii 
olan kamil dahi, seninyiizunun ve gozuniin renginden dinine izgotiirur, se- 
nin hal-i dinini goriir; ve senin kahnm ve kinini rengnden bilir, fakat drier. Se- 



crsjs^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

ni halk arasmda reztl ve riisvay etmez. Senin name-i kalbine onun nazan var- 
dir. Velakin o nameyi dudaklanm kimildatip okumaz. Yann ruz-i kiyamette bu 
sifat-i nefsaniyye hamilinden ne suret dogacagim bilk, " 

Ya'ni ey Mevlana! Nihayeti olmayan miiessir ve eser bahsinden geri don! 
Tabib-i ma'nevi olan insan-i kamilin ma'nevi illetler ile ma'Iul olan kimsenin 
tedavisi hakkindaki kissayi soyle! 

1339. Onun- nabzmi tuttu ve haUen vaktf oUu ki, onun sihhat umuLi muhal Ul 

"Nabz", liigatte "damar hareket etmek" demektir. Burada salikin bilciimle 
harekat ve sekenati murad buyurulmus. olur. Zira bir kimsenin oturu§undan 
ve yuruyiisunden ve bakigindan ve tarz-i kelamindan, her ne kadar o kimse 
batinim saklamaya cahssa bile onun hali, kalbi ve fikri kamiller indinde 
ma'lum olur. Binaenaleyh o tabib-i ma'nevi nezdine, gelen o hastamn hare- 
kat ve evza'indan ve halinden onun batimndaki illetlerin gidip, sihhat-i 
ma'nevi bulmasina imkan gormedi. 

1340. ^Deli: * Senin gonliin ne isterse onu yap, to. ki, senin dsminien hu has- 
iahk aitsin!" 

Hekim-i ilahi, o hastamn boyle nefsani sifatlardan ve illetlerden kurtulma- 
si muhal oldugunu goriince dedi ki: "Senin gonliin her ne isterse, hie gekin- 
me onu yap! Zira mazhariyetin nefsaniyet sahasimn pehlivanhgidir. Ta ki, 
ezelde lisan-i isti'dad ile Halik'indan taleb ettigin bu eski hastalik senin cis- 
minden gitsin! Ya'ni bu alem-i suret ve ef aide zahir olsun. Nitekim ayet-i ke- 
rimede ^u jk jJJ jT (isra, 17/84) ya'ni "Her bir kimse kendi hilkati uze- 
rindedir" buyurulur. 

1341. "Senin hdhnn her ne isterse, geri tutma, i& ki, senin sabrin ve perhizin 
if agnsi olmaya!" 

"Hatinna her ne gelirse icra et, geri birakma, ta ki, senin iginden gelen ge- 
yi alem-i fiilde izhar etmek icm vaki' olan perhizin ve sabrin ig agnsi olma- 
sin!" Zira sabir ve perhiz, ezelde said olanlann halidir. Bu perhiz ve sabirdan 



G^^> 



AHMED AVNl KONUK 

onlar faide goriirler; ve senin sabnndan ve perhizinden ic. agnsi gibi olan si- 
fat-i nefsaniyye §iddet bulur. 

1342. "Sabir ve -perhizi bu maraza ziyan hit! fionliin her neyi isierse onu or- 
iaya getir!" 

Ya'ni, "Sabir ve perhizin bu §akavet-i ezeliyye marazina zaran vardir. Me- 
sela, bir kimseye kar§i kinin olsa ve sen o kinin hiikmunu icra etmeyip sabir 
etsen, o kin sende on kat §edid olur; ve keza bir kimseye kar§i adavetin olup 
eline firsat gegtigi vakit o adavetin hiikmunu hafif bir surette icra ederek 
nefs-i leimini tatmm etmek miimkin iken, bunu yapmayip sabr edersen, o 
adavet o kimse hakkmda daha §edid ve agir bir zulmun icrasina sebeb verir. 
Binaenaleyh gonliin vehle-i ulada her neyi isterse onu getir ve icra et!" 

* to * t* • ^ 

1343. By amcal Doyle hasiaya Diak ^Zeala w D sietliginizi yavmizl" buyur&u. 

i§te, ey baba kardegi! Hak Teala boyle hastalar icjn Ha-Mim, Secde [Fussi- 
let] sure-i §erifesinde j^'aj^j (*> <j\ '£& u ijL*t (Fussilet, 41/40) ya'ni "Bu ha- 
yat-i diinyeviyyede istediginizi y'ap'imz, muhakkak Hak Teala iflediginiz ame- 
li gdriicudiir" buyurdu. Bu ayet-i kerime a'yan-i sabiteleri iktizasinca hidayete 
isti'dadlan olmayan §akiler hakkinda tehdid igin beyan buyurulmugtur. Ya'ni 
istediginizi yapimz, sonra basjniza gelecek olan belayi gorursiiniiz, demektir, 

1344. ^Deii: ^Uiayli, git, ey amcamn cam! Sana Jiayu olsun. Den irmak ke- 
nannin iemd$asma giliyoruml" 

"Irmak kenan"ndan murad, la-yenkati' esma-i ilahiyye ahkami cart olan 
alem-i cismaniyettir. Ya'ni, o hasta, tabibden bu cevabi aldiktan sonra dedi 
ki: "Ey baba karde§inin cam! Ben irmak kenannin, ya'ni cismaniyet ve suret 
aleminin tema§asina gidiyorum. Sana hayir olsun!" 

t-)\j *•» JAj \j C-^w *& \j <_. »\ j> j\ C-io 1 j±a Ji i^y j> 

1345. O gonlunun muralx iizere su iizerinie Ada§ir<h, ia ki, siKKat if in. jetk-i 
hab tula! 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

tsm-i MudiU'in mazhan olan o hasta gonluniin muradi iizerine su uzerin- 
de, ya'ni alem-i cismaniyyet iizerinde dolasti ve alem-i surete tevecciih etti. 
Onun bu tevecciihii sihhat kapisim a<;ik bulmak icm idi. Nitekim nefsani ve 
cismani olan kimseler "Bu olumlii diinyada kendini sikma, keyfince ya§a! Al- 
lah kenmdir, gonliiniin istedigini yap ki, cisminin sihhati yerinde olsun!" di- 
ye birbirlerine nasihat ederler. 

1346. Drmak kenannda bir su.fi olurmus idi. 61 ve yiiz yikar idi. Temizliqi zi- 
yade ederdi. )> 

Irmak kenannda, ya'ni bu alem-i surette bir de ism-i HadTnin mazhan 
olan sufi var idi ki, nefsani sifatlardan ve ahlak-i mezmume kirlerinden mii- 
cahede ve riyazat sulanyla iradesi elini ve kalbinin yiiziinii yikardi; ve zahir 
ve batin temizligini ziyadelestirmekle me§gul idi. 

1347. onun kafasini gordii. HZir tahyili gtbi ona bir tokat arzusuna etti. 

Tahyili", "hayal etmeye mensub" demektir ki, bundan dimagi muhtel 
olan kimse murad buyurulur. Ya'ni, o hasta, sufinin kafasini ve ensesini gor- 
dii. Bir dimagi muhtel olmus. kimse gibi, iginde ona bir tokat vurmak arzusu 
peyda oldu. 

1348. Diumre-^erest olan sufinin kafasina elini tokat i$in dogrulttu. 

"Humre", kiigiik seccade ve mutlakan namaz kilacak yer demektir (Ahte- 
rf). "Humre-perest", seccadeye tapici demektir ki, sufinin cok namaz kilma- 
ya muhabbetinden kinayedir. "Saf", tokat demektir. Ya'ni, ibadet icin secca- 
deyi seven ve daima seccade iizerinde bulunan sufinin kafasina dogru elini 
uzatti. Zira ism-i Had! ile ism-i MudiU'in mazharlan bu alem-i zahirde birbir- 
lerine cenk ve niza' icindedirler. Nitekim I. cildin 2505 numarasina musadif 
olan xi. Ji ^ y, r i ^y, . jjl Jf, ^\ J^ Jdi A&s? [ya'ni "Vaktaki renksizlik 
rengin estri oldu, Musa, Musa ile cenkte oldu"] beytinde bu babdaki izahat 
gecti. Birinci misra' ba'zi niishalarda c— A o^ d\jj^> ^u» j suretinde va- 
ki'dir. Ma'nasi "0 hayret-perest olan hasta, elini sufinin kafasina tokat vur- 
mak icm dogrulttu" demek olur. 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

J^ .jJU- OlT <l~af ~Ja d\ Jjj Ij fly ^ ij jjj^" 

1349. w ,2?ra, e^er ptmek icin arzuyu surmezsem, o iabtbim hana, illei olur, di- 
ye soyledi. 

Hasta kendi kendine dedi ki: "Zira eger icimdeki arzu gitmek ve zail ol- 
mak igin, onu saha-i fiile siirmez ve gikarmaz isem, o tabibim bana, o arzu 
igimde siddetli illet olur, diye soyledi." 

1350. "J/Ha/reke i$inde ona iokat goturiirum. 2Xra hi "Glleriniz ile iehliheye 
koymaym!" huyuruldu." 

"Ma'reke", harb mahalli demektir. Esma-i mutekabile ve mutezaddenin 
mahall-i niza'i olan alem-i suret murad buyurulur. Ya'ni, esma-i ilahiyyenin 
mahalM niza'i olan bu alem-i surette benim ziddim olan ismin mazhan bu- 
lunan sufiye tokat vururum. Zira Kur'an'da <£fc)i j] Ji^l \J& »T> (Bakara, 
2/195) ya'ni "Nefislerinizi elleriniz ile tehlikeye birakmayimz!" buyuruldu. 
Bu beyt-i §erifte firak-i dalienin dahi kendi fiillerini mesrfi' gostermek igin 
ayat-i kur'aniyyeyi delil getirdiklerine isaret buyurulur. Halbuki, bu delilin 
yerinde olmadigi meydandadir. 

1351. n 6y filani ^u sabir ve perfitz iehlikedir. Ona iyi vur! Hed-diller gibi 
sakit olma!" 

"Ey filan?" hastanin kendi nefsine hitabidir. Ya'ni, "Ey benim benligim! 
Bu sufiye tokat vurmaktan sabir ve perhiz etmek tefilikedir. sufiye vuraca- 
gm tokati kuwetli vur! Korkaklar gibi sakit olma!" 

Jjlp iiy (j\ ^^ J,^ c~if 3\J* dk A>T j> J^ J>*j dy? 

1352. Vaktaki ona hir tokai vurdu, hir hrak zahir oldu. Sufi dedi: " Diey hey! 
By asi -pezevenk!" 

"Kawad", pezevenk; "ak", anaya ve babaya ve iistada asi olan kimse; 
"tirak", vurulan tokattan gikan ses; "hey, hey!", tehdid ve zecr nidasidir. 
Hasta, vaktaki sufiye bir tokat vurdu ve tokattan ses cikti, sufi, hastaya hi- 
taben: "Hey! Kendine gel! Ne yaptin? Ey asi pezevenk!" dedi. 



*&$&> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1353. Sufi ona xkl u$ yumrtik vurmak, onun hvytgmi ve sakalim hirer hirer ko- 
■parmak iste&i. 

Sufi, sure-i Bakara'da olan j&* ^ jupI u jL .Up ij^u ^4* ^xs\ ^> (Baka- 
ra, 2/194) ya'ni "Size tecaviiz eden kimseye'siz de size tecaviiz ettigi §eyin 
misliyle tecaviiz edin" ayet-i kerimesi mucibince tokat vuran hastaya iki iic 
yumruk vurmak ve onun sakalim ve biyigini yolmak istedi. 

1354. y>ine 0, onun zafim dusiindu. ^Deai: *Gger ona yumruk vurur isem fe- 
nd olur." 

Ya'ni, sufi, §er'an, hastanm tecaviizime karsi tecaviize hakli iken, yine 
onun halinin za'fim du§iindii. Dedi ki: "Eger ben de ona bir yumruk atarsam 
fan! olur ve kendinden geger. Binaenaleyh benim ona tecaviiziim onun bana 
olan tecavuziiniin misli olmaz. Ziyade bir tecaviiz olur. Binaenaleyh ben za- 
lim olurum. Bu fikre binaen zalimin zulmiine tahammiile ve hadd-i §er'iyi te- 
caviiz etmemeye karar verdi. 

1355. Uialk clikk hasiasi ve higareairler; ve seyianin hilesinden iokat muhibhi- 
dirler. 

"Dikk", viiciidu gunden gune eritip zayiflatan bir hastahgin ismidir; "ba- 
re", "dost" ma'nasinadir. Mesela "zen-dost"a "zen-bare" [zampara] derler. 
"Stli-bare", "tokat muhibbi" demek olur. Ya'ni, sifat-i nefsaniyye altinda ze- 
biin olan halk dikk hastasi ve bicaredirler. Onlar nefislerini tatmin etmek igin 
gece ve giindiiz didinirler, gabalarlar ve bu hal iginde caresizdirler; ve §eyta- 
nin hilesinden dolayi birbirlerine tokat vurmayi severler. 

1356. Dieysi kabdhatsizlerin izasina hansdirler. ^Birhirinin arkasinaan nok- 
san arayiaairlar. 

Sifat-i nefsaniyye saikasiyla ve §eytanin ilkaat-i haflyyesiyle, bu halkin 
hepsi kabahatsizlere eziyet etmeye harisdirler. Birbirinin arkasindan noksan- 
lanni arayip giybet ederler. 



Cs^pj* 



AHMED AVNl KONUK 

\jar (>vo ^ >jsi- c?Ui j> Mi lyUUf ^ c^Jj <j\ 

1357. By kobdhatsizlere kafa vurucu! ZKencli kafandu hizayi flormez misin? 

Ey heva-yi nefsanisine tebaan, kabahatsiz kimlere zuliim ve eziyet edici 
olan kimse! Allah Teala'mn "Muntekim" ism-i serifinden gafll misin? Bu 
ism-i serifin, mazlumlara attigin tokatin cezasi olarak, senin de kafana tokat 
haziriadigim, emsalinden ibret alip gormiiyor musun? 

1358. By hevayi kendinin ttbh zannecli-p, zayiflar iizerine tokat havale etmis 



o 



i/ttTl.' 



"Tibb", adet ve hazakat ve maharet; "tibb", lslah ve adet ve siyaset 
ma'nalannadir (Ahteti-i Kebii). Ya'ni, ey heva-yi nefsanisini kendi mizacimn 
lslahi zannedip, zayiflara ve mazlumlara tokat vuran ve zulm eden kimse! 

1359. wr Bu ilafiir'," iiyen kimse sana giiUii. S^dem'e bufidaya reh-numa olan 
oiur. 

Ya'ni, sana batinindan "Nefsinin arzusunu yap; bu senin mizacimn sala- 
hi igin ilactir!" diyen §eytan, heva-yi nefsani sevkiyle yaptigin rezaletlere gul- 
dii ve seninle istihza etti. Zira maksadi seni de kendi gibi dergah-i izzetten ve 
cennet-i zattan kovdurmak ve uzaklastirmak idi. Nitekim Kur'an-i Kerim'de 
sure-i A'raf ta beyan buyuruldugu iizere, Hz. Adem'e emr-i ilahiye muhalif 
olarak cennette bugday yedirmeye reh-niima ve rehber oldu. 

1360. ^Deit ki: "By iki mustainl D\a\ i$in bu taneyi y&yin, ta ki, ebeMer ola- 
sintzt" 

"Mustafa", yardim isteyici demektir. Ya'ni, o iblis, Hz. Adem ile Havva'ya 
dedi ki: "Ey beka-yi vucudlanna yardim isteyen iki kimse! Bu bugday tane- 
sini yeyiniz, ta ki, bu cermet alemindeki varligmiz ebediolsun!" Bu beyitte 
sure-i A'raf ta olan su ayet-i kerimeye isaret buyurulur-.^ C£j lW*j £ J^j 

7/20-21)' ya'ni "§eytan, Adem've Havva'ya dedi ki: Rabbimz sizi bu agacton 



c^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 ♦ 

ancak iki melek olmayasiniz, yahud cennette ebediler olmayasmiz, diye nehy 
etti; ve onlara muhakkak, ben size nasihat edicilerdenim, diye yemin etti." 

\j* b u*' " z ^ J £~l£\j US J\ U5 ji \j jl j OJljiJ Ji jl 

1361. onu ona kafcda kaydirdi. kafa geri Gondii ve huna ceza oldu. 

§eytan, o Hz. Adem'i onuti kafasina tokat vurmak emrinde kaydirdi. 
Ya'ni seytamn Adem'e oian bu nasihati, ensesine tokat vurmak mesabesin- 
de idi ve vurdu. Hz. Adem'i muhalefete sevk etmek suretiyle itaat emrinde 
ayagini kaydirdi. Fakat Adem'e vurdugu o tokat geri dondii ve onu kaydiran 
§eytana ceza oldu. Qunku §eytan bu sebeble dergah-i izzetten ebedi bir suret- 
te matrud oldu; ve Adem ise hatasim mu'terif olup, afvi icjn Hakk'a yalvar- 
di ve magrur oldu. 

1362. O onu kaydirmak emrinde pek kaydirdi. ^Jakal Uiak onun zaniri ve el 
iutucusu oldu. 

"Zelak", kaydirmak demektir. Ya'ni, o seytan o Hz. Adem'i bulundugu 
makam-i aliden kaydirmak hususunda sjddetli bir surette kaydirdi. Fakat Hak 
Teala hazretleri o Adem'in arkasi ve elinden tutup du§tugii yerden kaldincisi 
oldu. 

Jii j\j+jf\^> * c~"«*\ij> d\£" J-i jL* j> £\ ^il ij> ijS 

1363. £%dem dag idi. fterci yilan dolu oldu. Tiryak ma'denidir ve izrarsiz oUu. 

Hz. Adem bir insan-i kamil oldugu igin, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar 
olup, gercj onda yilan mesabesinde ve esma-i celaliyyenin mazhan olan nef- 
sani sifatlar da dolu idi, fakat onda tiryak menba'i ve esma-i celaliyyenin 
mazhan olan ruhani sifatlar da var idi. Ondan dolayi bu yilanlann ona kar§i 
lzran olmadi. 

1364. Sen ki, hir zerre tiryak tutmazsin, kendi haldsindan ni$in aldanmi§sm? 

"Garre", aldanmak ve aldanmis. olmak demektir. Ya'ni, ey mii'minlik 
da'vasinda bulunan kimse! Sen ki, tamamiyle nefsani sifatlarda mustagrak 
olup, tiryak ve panzehir mesabesinde olan sifat-i ruhaniyyeden bir zerresine 



<^^ 



AHMED AVNi KONUK 

bile malik degilsin, nigin kendi halasindan aldanmis ve emin olmussun? Bu 
beyitlerde sifat-i nefsaniyye yilanlara ve onlann te' strati zehirlere ve sifat-i 
ruhaniyye tiryak ve panzehir menba'ma ve onlann te'sirati panzehire tesbih 
buyurulmu^tur. Mesela, kibir sifat-i nefsaniyyedendir; ve tevazu' sifat-i ru- 
haniyyedendir. Kibir zehrini tevazu' tiryaki izale eder; ve keza "buhl" sifat-i 
nefsaniyyedendir. "Sena" sifat-i ruhaniyyedendir. Buhl zehrini seha panzeh- 
ri mahv eder. 

1365. Sana "DiaM" gibi olan o tevekkul neredeAir? Ue sana "Oielim" g&i 
clan o keramet neredencLir? 

Ey kimsel Sende Ibrahim Halilullah (a.s.) gibi bir tevekkul var midir ki, bu 
tevekkul asar-i ruhiyyedendir; ve keza sende Musa Kelimullah (a.s.) gibi bir 
keramet var midir ki, o keramet, o hazrete kuwe-i ruhaniyyeden dolayi ih- 
san buyurulmu§tur? 

1366. %a ki, senin kilwm DsmaA'i kesmesin, ta ki, 9VtTm Ubini cadde desinl 

Ya'ni, sende Halil (a.s.)in tevekkulu var midir ki, senin bigak mesabesin- 
de olan nefsani sifatlann ismail (a.s.) mesabesinde olan ruhunu, Haiti 
(a.s.) in bicagi, oglu Ismail (a.s.)i kesmedigi gibi kesmesin! Ve keza sende 
Musa (a.s.) in kerameti ve §erafeti var midir ki, asa mesabesinde olan sifat-i 
ruhaniyye ile, Nil nehri mesabesinde olan bu alem-i suretin ka'nm a$ip ken- 
dine yol yapasin ve Fir'avn mesabesinde olan nefsinden kurtulasin! Birkag 
yerde dahiizah olundugu uzere haktkatte zebth tshak (a.s.)dir. Mesnevi-i§e- 
rifte kavl-i meshura binaen Ismail (a.s.) buyurulur. Fakat Dfvin-i Kebfrde 
Hz. Seyh-i Ekber efendimiz gibi, cenab-i Pir efendimiz dahi, zebthin tshak 
(a.s.) olduguna i§aret buyururlar: 

jtj* .ilU- oJLi 0\jj» Oijj -blj ^J J^wl 

"Benim kapunda kurban olmu§ tshak nebi olmak gerektir. Sen benim 1s- 
hak'imsm ve ben senin babamm. Ey gevherim! Ben seni ne vakit kirartm ve 
keserim!" 



*#%&> 



MESNEVM SERfF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

JUfcj ojI»1 <*\j>t jJUl J!*s\j. APj' *j^* j\ (J**~*~* _f 

1367. Qerci hir satd minareden ctiistu; riizgar onun elhisesine vaki' olun kur- 
tuldu. 

"Said"den murad, hususen satd-i ezeli olan Hz. Adem (a.s.) ve umumen 
kendilerinden ma'siyet sadir olan ariflerdir. "Minare"den murad, yuksek olan 
mertebe-i ma'nevtdir. Ya'ni, egerki bir said-i ezeli olan Hz. Adem veyahud 
kendisinden ma'siyet sadir olan bir arif, o zelle ve ma'siyet sebebiyle bulun- 
dugu yuksek mertebeden diistu. Fakat Hakk'm magfiret ve rahmet riizgan 
[sayesinde], mesela minareden diisup bir parasut ve alet-i sukut gibi ritzgar- 
dan elbisesi sjsjp yere ^lafif bir surette inen bir kimse gibi, onun yiiksekten al- 
caga du§mesi kendisine bir zarar olmadi. Nitekim, Abdullah-i Ahrar hazretle- 
ri Risale-i Validiyye'sinde Hz. §eyh-i Ekber'den naklen buyururlar ki: "Ba'zi 
evliya kendilerinden bir ma'siyet suduru mukadder oldugunu goriir ve onun 
bir an evvel suduruna ve istigfar ile izalesine kemal-i lztirab ile muntazir olur- 
lar." Zira bu ariflere kendilerinin ayn-i sabiteleri mek§uf oldugundan nail-i 
magfiret olacaklarim yakinen bilirler. 

1368. By giizel!: U'Atx&emki o haht sana muhakhak degildir, sen nicin ken&ini 
ruzaara ver&in? 

Ey giizell Ya'ni ey ahsen-i takvim uzere yaratilmis. olan insan-i gafil! Ma- 
demki sana sirr-i kader mek§uf degildir ve senin ayn-i sabitene boyle saadet 
tali'i nasib olduguna yakinin yoktur, binaenaleyh sen nicin kendini boyle 
magfiret ve rahmet riizganna emin olarak birakip, heva-yi nefsamnin cere- 
yanina tabi' oldun? 

ib ilj j*» j jui j JLblss ^ ilp j^«-*a d\j\j* -U» ojtu jjj 

1369. Ue hn minareden Sad a&i yuz hinlerce HiisiuUr, hasi ve sirn havaya ver- 
diler. 

}'J J, Cy oiJj (isra 17/70) ya'ni. "Biz bent Adem'i mukerrem kildik" 
ayet-i ke'rimesinde beyan buyurulan bu mukerremlik minaresinden Ad kav- 
mi gibi, yiiz binlerce efrad-i be§er dii§tuler ve heva-yi nefsanilerine tabi' olup, 
hayvanhk mertebesine sukut ettiler, basjanni ve sirlanm ya'ni zahirlerini ve 
batinlanni havaya verdiler, ya'ni bosu bosuna helak vadlsine saldilar. 



<^p^ 



AHMED AVNl KONUK 

j\y» jU\ j\y> X^ y ^^ jbi ^ j \j\f M\ dy& j* 

1370. Sen hu minareden binde yuz bin ba§ a§agi du§mii§lere bak! 

Sen Hz. Adem'e ve kendilerinden isyan zuhur eden ba'zi ariflere bakip mu- 
halefet tarafina gitme! Bu minareden yiiz binlerce ba§ a§agi du§en efrad-i be- 
§ere bak! 

1371. Sen muhahkak iv oynnculugunu bilmiyorsun, ayaklann sukriinu soyle ve 
yeryiizilnde yu.ru! 

"tp oyunculugu", ya'ni "canbazhk"tan murad, evliyaya mek§uf olan 
hakayik dairesinde yiirumek; ve "yeryuziinde yiirumek"ten murad, §eriat ve 
teklifat-i ilahiyye dairesinde yurumektir. Ya'ni, ey kimse! Kendilerine 
hakayik-i ahval miinkesjf olan evliya gibi canbazlik cihetine gitme! Zira sen 
bu ip oyunculugunu bilmiyorsun. Cisminin ayaklanyla §eriat ve teklifat-i ila- 
hiyye dairesinde yiirii ki, senin icjn ernin olan yol budur. 

j+» £...~:i j ^^j bj»- O^jJ *£ jf *£ jl j \fi-\S" j\ jL-v« y n 

\372. iKaqitian hanat yavma ve aagdan ugna! Jcira o sevaa i$inae hirgok has 
cjitmislir. 

"Kagittan kanaftan murad, hayaldir. "Dag"dan murad, viicud-i izafidir. 
Ya'ni, ey kimse! Evliyayi taklid hayaliyle bu viicud-i izafl daginin tepesinden 
ucma! Zira bu viicud-i izafi aleminin icabi, zemm-i §eriat iizerinde yiiriimek- 
tir. Bu taklid etmek hayali ve sevdasi icjnde bircok.baglar kinlmis. ve nabud 
olmu§tur. Ve evliyaya taklid caiz olmadigi I. cildin 1630 ve 1631 numarala- 
nna miisadif olan su beyitlerde beyan buyurulnus. idi: 

Terciime: "Eger o oldiiriicu zehri a§ikare yese, gonul sahibine bu ziyan 
tutmaz. Zira sihhat buldu ve perhizden kurtuldu-, talib-i miskin ise, hemiz 
sitma igindedir." 

Bu mukaddemattan anlagildi ki, salike her hususta kamili taklidden icti- 
nab ve kendi mertebesine gore fiilinin sonunu diisunmek lazimdir. 



°$2P? 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

1373. ^erfi o suft ofkeden yiir-dies oliu, fakal o gozunu aktbeie ath. 

Nitekim, irmak kenannda abdest alirken tokat yiyen o sufi her ne kadar o 
tokati vurana kar§t ofkeden ptir-ates. kesildi ise de ona mukabele ettigi tak- 
dirde zuhuru me'mul olan fena neticeyi de gdziinim oniine getirdi. 

1374. Saffm evveli, mural He hir kimse iizerine hdir ki, o taneyi iuimaz, Ui- 
zagt fjorur. 

Ya'ni, muradina nail blanlann ilk saffinda kalan oyle bir kimse olur ki, ta- 
nenin, ya'ni vehle-i ulada his goziiyle gordugii huzuzat ve lezzat-i cismaniy- 
yeye meclub olup atilmaz, o lezzetlerin ve hazlann sonunda tutulacagi tuza- 
gi goriir. Meseia, bu hayat-i diinyeviyyede insanin muradi sihhat dairesinde 
ya§amaktir. tckinin ewel emirde verdigi haz ve ne§veyi goriip ona mubtela 
olanlar, sonunda tiirlu hastalik tuzaklanna tutulurlar ve muradlan olan sih- 
hati kaybederler. Huzuzat-i saire de buna makiystir. Binaenaleyh sonundaki 
bu tuzagi gorenler, ickiden ve §eriatin mahza insanlann maddi ve ma'nevi fa- 
idesi icin men' ettigi sair huzuzat-i nefsaniyyeden vazgecjp, diinyada ve ahi- 
rette muradlanna nail olanlann ilk saffinda bulunurlar. 

iL-i j\ \j J» JLjjli &j *£ *\j ju JUL *-i^>- _ji IJ-#- 

1375. tSnrifin son goriicu olan iki gozu. ne guzellirl 2mo, ieni fesaMan hifz 
ederler, 

"Rad", kerim, comerd, sec!', hakim ve arif ma'nalannadir. Ya'ni, arif olan 
kimsenin sondaM tuzagi gorucii olan iki gozii ne giizel gozlerdir! Zira bu goz- 
ler her §eye ibretle bakmak icin maddi ve ma'nevi zararlan goriirler ve cismi 
fesaddan hifz ederler. Beyt-i Misri-i Niyazi: 

Birgozki, onun olmaya ibret nazannda 
01 dii§manidir sahibinin ba§ iizerinde 

1376. S^kmed'in sonu gormesinden idi ki, o cehennemi mu-he-mu huroda 
qordtl. 



*$» 



AHMED AVNt KONUK 

"An", zamiri "son goriicu" olan iki gdze raci'dir. "DM", masdar-i tahfifi- 
dir, "gorme ve goru§" ma'nasinadir. "Mu-be-mu", "kill kilina" demek olup 
"inceden inceye" ma'nasinadir. Ya'ni, ariflerin o son goriicti olan iki gozii, 
Nebiyy-i zi§animiz Ahmed (a.s.v.) Efendimiz'in gdrii§iinden timmet-i mer- 
humesine mevrusdiir. Zira o hazret cehennemi bu diinyada dahi inceden in- 
ceye gdrdii. Nitekim bu gdrii§teki veraseti hasebiyle Hz. Zeyd (r.a.) I. cildin 
3568 numarah beytinde: 

Terciime: "Ben kryamet giinii gibi erkekten ve kadindan cumleyi apagik 
zahiren goruyorum." Ve 3573 numarah beyitte dahi: 

Terciime: "Ortada olan cehennemi, cennetleri ve berzahi karlrlerin gozii 
online lyanen getireyim!" buyurulmus. idi. Bu babdaki tafsilat-i saire o bahis- 
lerdedir. 

1377. J/?r? ve DCiirstyi ve cennetleri gordii. 'CNikayet o gafletlerin perdesini yirih. 

Resul-i Ekrem hazretleri Ars. ve Kiirsi ve cennetleri hep bu diinyada gor- 
du. Hatta Zeyd hazretleri gibi iimmetinin miistaid olanlanmn gozlerindeki 
gafletlerin perdesini yirtti ve onlar bu zevahirin bevatinim miisahede ettiler. 

1378. Gger zarardan selamet isiersen, gozii evvelden bagla ve sona hah! 

Ey mii'min! Eger sen diinyada ve ahirette zarardan selamet istersen, bu 
his goziimi, bu alemde ewelden gordiigii ezvak ve huzuzat-i nefsaniyyeden 
kapa ve bu lezzat-i cismaniyyenin sonunda senin ba§ina getirecegi maddi ve 
ma'nevi zararlan ve belalan akil goziiyle gor! 

1379. %a ki, yoklan hep var goresin, varlara -pest olan mahsiis hakasm! 

"Ademler"den murad, adem-i izafidir ki, gekirdegin igindeki agag gibi nii- 
vede ve batinda mevcud ve fiilde ve zahirde ma'dumdiir. "Var'lardan murad, 

9 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEV!-6 • 

viicudat-i izafiyye ve alem-i taayyunde ve zahirde olan e§yadir; ve adem-i 
izafi ile viicud-i izafi, viicud-i mahz ile adem-i mahz arasmda bir berzahtan 
ibarettir; ve bir cihetleri ademe ve bir cihetleri de vucuda nazirdir. Ya'ni his 
goziinu degil, akil goziinii kullan ki, adem-i izafide ve kuwede ve batinda 
olan §eyleri var gdresin; ve viicud-i izafiyi ve alem-i taayyunde ve zahirde 
olan §eyleri sakli olan bir mahbus goresin. 



1380. 'Tiari bunu gor ki, her o himsenin ki akli varclir, gece guniluz cast ii cu- 
[1362] j j 

sundadir. 

Ey mii'min! Eger sende yoklari var gorecek kadar nazar-i akli hasil olma- 
mi§ ise, bari akli olan ve akil goziinu kullanan kimseleri g6r ki, bu akillilar ge- 
ce ve giinduz yokun ciist ii cusunda ve adem-i izafide olan §eyleri aramakta 
ve istemektedirler. Zira adem-i izafide olan §eyler yok degildirler; ve keza vii- 
cud-i izafi aleminde olan §eylerde de viicud-i mustakil yoktur. Onlar ma'dum 
hukmundedirler. Her an alem-i zahirden alem-i batina intikal ederler^ve vii- 
cud-i hakiki indinde baki olurlar. Nitekim ayet-i kerimede x* u^ m* jjrl* C 
<iC A (Nahl, 16/96) ya'ni "Sizin indinizde bitip kaybolan §ey,' Allah'in ind'in- 
*de bakidir" buyurulur. 

C— sJ aT fjZyji c-JUs VfJlS'.s j* C— J *£ <JSyr *-JUa {J^^ J* 

1 381 . ^Dilencilikte Ur cucLun talibi him degiUir? Diikkardarda hir faulenin ta- 
libi kim degiUir? 

Mesela, bir dilenci kapi kapi dola§ip henuz meydanda olmayan bir cud ve 
keremin talibi olur ve adem-i izafide olan o cud ve keremin zuhurunu bekler; 
ve keza diikkanlannda bekleyen esnaf ve tacirler heniiz hal-i ademde olan 
kann ve faidenin zuhurunu isterler. 

c~~J *T J^ «__JLt» j_/jU^ jj c~~J *£ ^$ i-JU? ^j\}A ji 

1382. Tarlalarda bir dahlin talibi kim degildir? JAjja$ dikilecek yerlerde bir 
hurma agaamn talibi kim degildir? 

"Magaris", "magres"in cem'i olup "agac. dikilecek yerler" demektir. Ya'ni, 
tarlalarda calisan rencberler henuz hal-i ademde olan mahsuliin zuhurunu is- 
terler ve agac dikilecek mahallerde dahi, henuz yok olan hurma agacimn 
ne§v ii nemasim beklerler. 



osepp 



AHMED AVNt KONUK 

C—^ O ,r*I>- i_JU» fi^y^ j^ C— «-J <5 [g*^- ejus (j^jl-^ jJ 

1383. J/Vleireseler<2e fctr ilmin falifet kim degdHir? Savmaalarda hir hilmin ia- 
libi kim degildir? 

"Savmaa", "tekye ve manastir ve vahdet-hane" demektir. Ya'ni, medre- 
selere ve mekteblere devam eden talebe heniiz kendilerinde olmayan ilmin 
talibidirler; ve savmaalardaki abidler dahi heniiz kendilerinde olmayan "hi- 
lim" gibi hiisn-i ahlakin talibidirler. Velhasil, bunlann hepsi heniiz yok olan 
§eylerin talibidirler. 

1384. Uarlan arka tarafa hirakmi§larclir; yoklara talxbiirler ve heiuUdirler. 

Ya'ni, bu yukandaki beyitlerde gosterilen kimseler varlan ya'ni vixcud-i 
izafi aleminde mahsiis olan §eyleri arkalanna atmiglar ve yoklara tevecciih 
edip adem-i izafi aleminden gelecek olan §eylerin talibi ve bendesi olmu§- 
lardir. 

1385. 2Xra ki sun'-i Oiu&amn ma'deni ve mahzeni incildda yoklugun flayn 
(leflilclir. 

Ya'ni, zira Hak Teala hazretlerinin sun'-i haklmanesinin menba'i ve hazi- 
nesi ancak adem-i izafi alemidir ve yokluktur; ve Hakk'in san'atlan hep bu 
menba'dan ve hazineden cikip munceli olur ve zuhur eder. Bilciimle niisha- 
larda birinci misra'da "sun'-i Huda" vaki'dir. Fakat Konya Asar-i Atika Mu- 
zesi ittihaz olunan turbe-i §erifenin Miidiirii Yusuf Bey fakire yazdigi 25 Ka- 
nun-i ewel 935 tarihli mektubunda demi§tir ki: 

"Burada Hz. Pir'in sandukasinda olan biitun yazilan gikardim ve Turk- 
ge'ye terciime ettim. Sandukamn alt pervazinda birkac, Mesnev! beyti mah- 
kuktiir. Bunlann birinci kelimeleri okundugu icin tekmtl beyitleri zabt ettim. 
Yalniz bir beytin birinci kelimesi kinlrmg ve yerinde mevcud olmadigmdan 
dolayi hangi cildde ve hangi serlevhak hikayede oldugunu bulamadim. Beyit 
§udur-. **£\ ji ^ > c~~j . u* s» o>- j ■d€\^\-j\ [ya'ni "[Zira ki] sirr-i Hu- 
da'mn ma'deni ve mahzeni incilada yoklugun gayn degildir."] Bu beyt-i se- 
rif hangi cildin hangi serlevhali hikayenin altmda yazildigim bildirir iseniz 
minnetdanniz olacagim." 



c ^^> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

Fakir dahi cevabim verdim. Bu mahkukattaki ibarelerin dogru olacagi ta- 
budir. Binaenaleyh nusha-i asliyyenin "sirr-i Huda" olmasi lazim gelir ve 
ma'naca da muvafiktir. Zira henuz viicud-i izafi aleminde zahir olmayan §ey- 
ler gizli olduklan igin bittabi' sirr-i Huda'dir. Viicud-i izafi alemine gelip zahir 
olan §eyler sun'-i Huda olur. Binaenaleyh adem-i izafi alemi sirr-i Huda'nm 
mahzeni ve menba'i olmus. olurlar. 

1386. ^Bundan evvel hundan Ur remz soylemi$ idtk. Sen Wit ve onu Ur aor, 
iki gorme! 

Bundan ewel "Mevcudu ve ma'dumu bir gor!" diye bir i§aret ve remz 
soylemis. idik. Binaenaleyh bu zahiri ve o batim sen bir gor, iki gorme! Zira 
zahirde olan §eyler batmdan gelmislerdir. Birbirinden ayn seyler degildir. 

vl— «sr C— J ol^iU- C-pLv* jJ £-**j J" C-f-L^ y> *£" -Li KJ5 

1387. ^Denilmif oldu hi, her sindatger ki, yeti§ti, sinaatte yok olan yen araHu 

Nitekim yukandaki render ve esnaf misalleriyle diger misallerde denilmis 
idi ki, yeti§en her san'atkar san'atim icra hususunda o san'atin bulunmadigi 
yen aradi. Rengber ekin bulunmayan tarlayi ve agag dikici agag bulunmayan, 
agag dikilecek yeri aradi. 

•u^Lul LjjjLL* Oljjj AiiS <c>-L*U ^jtJfiy \x> c^r 

1388. CMXmar yamlmami§, viran olmu$, iavanlan ahlmi§ hir mevzi aradi. 

"Benna", "bina"dan miibalaga ile ism-i faildir; "bina yapici ve mi'mar" de- 
mektir. Ya'ni, bu yokluk ve ademe tevecciihun misalleri goktur. Mesela 
mi'mar san'atim gdstermek igin yapilmami§, viran olmu§ ve tavanlan yikil- 
mis. bir yer arar. 

_ _ *' 

1389. Sakka. su olmayan Ur Jutp aradi; ve o dutyer kaptsi olmayan Ur ev aradi. 

"Sakka", mubalaga ile ism-i fail olup, "su ta§iyan kimse" demektir. Ttirk- 
ge'de tahrif ile "saka" derler. Ya'ni, saka dahi su olmayan bir bo§ kup aradi; 
ve dtilger de san'atim icra igin kapisi olmayan bir evi aradi; ve bunlann hep- 
si ademe ve yokluga tevecciihten ibarettir. 



<^pB 



AHMED AVNt KONUK 
l)U< «0Uj»- d\j>£ AXjT^JLP j\ Oli <d*^- Jo *JLP jJLjI JLstf Cij 

1390. Sayd vakti onlar da cumlesi ademde oldu. Ondan soma onlann cumlest 
ddemden kag,ici oldular. 

Ya'ni, herkes muradim avlayacagi vakit, hep ademe ve yokluga tevecciih 
etti. Taacciib olacak §eydir ki, sonra hepsi de cismin ademinden ve yoklugun- 
dan ibaret olan oliimden kagici oldu. Halbuki oliim ve bu cism-i zahirin yok- 
lugu, ^jii ajJ. ojH ya'ni "Oliim mu'minin tuhfesidir" hadis-i §erifi mucibince 
Hakk'in mii'mine bir hediyesidir. Nitekim cenab-i Fir Efendimiz Fihi Ma 
Fih'in 43. fashnda §6yle buyururlar: 

"Kabirde gordugiin birgok gurumus. kemikler ancak bir rahatin alakada- 
ndir. Hos, ve sennest bir halde uyumus, ve o lezzet ve mestlikten haberdar 
bulunmu§tur. Nihayet "Onun topragi uzerinde hos. olsun!" dedikleri beyhu- 
de degildir. Imdi eger topragin ho§luktan haberi olmasa idi, bunu nasil soy- 
lerler idi?" 

il ...,.■.>■>- ys+*\ ^y*~ f~^ <_r*2^ ^ ^***&r jshj, jj *—***' j> o.A**l C)j^ 

1391. LMddemki senin umidin *la"dir, ondan yerhiz nedir? Diendi iab'inm 
enisi ile niza nedir? 

Yukandaki misallerden anla§ildigi iizere, mademki senin umidin "la"dir, 
ya'ni yok olan §ey hakkmdadir ve yokluktadir ve tevecciihiin hep yokadir, 
binaenaleyh yokluk hali olan oliimden bu kadar perhizin ve kagman nedir? 
Kendi tab'imn enlsi ve iilfet ettigi bir §ey olan o yokluga kar§i nigianiza' et- 
mektesin ve aman, bana oliim gelmesin, diye galismaktasin? 

^~~*r }^A Oi 1 * i — s» j l» j 1 ^— lt~* $y £* crJ ^yr 

1392. CMademki senin iabuihnin enisi o yoklvhiur, fenadan ve yokian feu jier- 
hiz nedir? 

Mademki senin tabiatimn enisi ve ahsfcgi §ey o yokluktur, fenadan ya'ni 
ma'nen fanl olmaktan ibaret olan mevt-i ihtiyariden ve sun yokluktan ibaret 
olan mevt-i iztirariden bu perhizin nedir? Senin bu perhizin tab'imn unsiye- 
tine ve zahiri ef aline kar§i bir tenakuz ve ziddiyet te§kfl etmez mi? Bu beyit- 
lerde hem mevt-i ihtiyari ve hem de mevt-i suriye isaret buyurulur. Zira 
mevt-i surl ile olmeyenlere mevt-i suri agir gelir; ve mevt-i ihtiyari ile olen- 
ler, mevt-i surinin a§igidirlaL 



<^ 



MESNEVf-f ,§ERfF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz i£-\> *\A y^\ &J~. <js^. o* va ' m "Safer 
ayinin giktigini bana miijdeleyen kimseyi cermet ile mujdelerim" buyurulur 
ki, Bu hadis-i §erif IV. cildde bir surh olarak beyan buyurulmus. idi. Malum- 
durki, Server-i alem Efendimiz safer ayindan sonra giren rebiu'1-ewel aym- 
da intikal buyurmustardir; ve keza cenab-i Fir efendimizin hastalikian zama- 
mnda Sadreddin-i Konevi hazretleri iyadetlerine gelip "Allah Teala size §ifa- 
yi acil versin!" dedigi vakit, Hz. Pir cevabem "Bundan sonra stfa-yi acil du- 
asi sizin olsun! A§ik ile ma'suk arasinda kildan bir gomlek kalmisttr. tstemez 
misin ki, o gomlek dahi kalkip nur nura vasil olsun!" buyurmusjardir. Ve ke- 
za fakir bir gun miirsidirn Mesnevihan Selanikli Es'ad Dede efendi hazretleri- 
ne Mesnevl-i ^erffe §erh yazilmasim niyaz ettim. Buyurdular ki: "Mesnevn 
§enf'u\ serhi uzun senelere miitevakkiftir. Bakahm bizim o kadar dmriimuz 
var mi? Farzet ki, o kadar omriimuz olsun, cammiz sikilmadan bu alemde na- 
sil duracagiz?" iste, goruliiyor ki, olume a§ik olmak her yigidin kan degildir. 
Ve mevt-i suriden iirkenlerin irsad-i ibad da'vasina kiyamlan dogru degildir. 
i§te kamil ile nakisin mizam ancak bu olumdur. 

Jail* ^\j^- ^ JyS J.S j*~J L»W (j\ *4j^ ^pjl J" 

1393. By can! Sir ile "la" run enisi degil isen, la jmsusunda nicin muniaztrsm? 

Ey can ve ma'nadan ibaret olan insan! Sen batmen ve kalben "la"nm 
ya'ni yokun enisi degil isen, yokluk pususunda oturup, nicjn bu yokluktan 
zuhur edecek olan avina ve muradina muntazirsin? 

\s&j\ ^ j>*j j* Jj c— i %x£ j> Ji <L^- cSjb *&$} 

1394. jLvra malik oMuflun seyin cumlesinden gonlunii koparmissin. fionul olta- 
sim la denizine hwakmxssvn. 

Zira ef'al ve harekatin ile s&bittir ki, bu vucud-i izafi aleminde malik oldu- 
gun esya~yi zahirin hepsinden gdnlimu koparmissin ve onlan gonlunden c> 
kanp gonul oltasini yokluk ve adem-i izafi denizine atmi$sm. denizden ba- 
lik mesabesinde olan muradlanm avlamak ile me§gul oImu§sun. 

1395. nZinaenaleyh murad bahrinden kacma nedendir? JZxrd ki senin olian 
y&Z hinlerce satfi verii. 



c $^> 



AHMED AVNt KONUK 

Binaenaleyh murad baliklannin deryasi olan o adem-i izafiden ka.cmak 
nedendir? Halbuki senin o deryaya attigin kalbinin oltasi birgok avlar avladi 
ve bircok murad bahklanm o yokluk denizinden cikardi. 

1396. Sen aztga neden "oliim" aciini verdin? Sihirhazlijji gor ki, sana azigi 
olum gosierdi. 

"Berg", burada "zad ve zahire ve azik" ma'nasinadir; ve w azik"tan murad, 
hayattir. Olum her ne'kadar adem ve yokluk goriiniir ise de, batmen varhk- 
tir ve hayattir. Nitekim ayet-i kerimede OjlK \fe ') oi'^Ji '^J s^& jUi o\j 
(Ankebut, 29/64) ya'ni "Ahiret evi, elbet hayat evidir, eger bilsel'er idi" bu- 
yurulur; ve bu ayet-i kerimenin tefsiri V. cildin 3586 numarali beytinden iti- 
baren Hz. Pir tarafindan acricbir surette beyan buyurulmustar. Ya'ni sen azik 
mesabesinde olan hayata, mahza cismin yoklugunu ve fenasmi goriip, neden 
olum adini verdin? Hak Subhanehu ve Teala hazretlerinin ef al-i hakimane- 
sinin sihirbazhgim gor ki, sana azigi ve hayati, oliim ve varligi, yokluk gos- 
terdi. Beyt-i Hz. Pir: 

Izahan terciime.- "Olum hayat-i uhrevidir; ve bu hayat-i diinya hayat-i 
uhrevlye nazaran dliimdur. Fakat kafirin nazannda aksi ve tersi goriiniir. 0, 
diinya hayatim hayat ve ahiret hayatim olum goriir." 

1397. Onun sanahntn sikri senin iki gozunii bagladi, id ki, canm raijbeti ku- 
yuyageldi. 

Hak Teala hazretlerinin san'at-i hakimanesinin gosterdigi sihir ve fevka- 
ladelik senin kalbinin iki goziinii kapadi ve orttii. Nihayet senin camnin rag- 
beti ve muhabbeti kuyu mesabesinde olan bu dar ve sikintili4iinyaya mas- 
ruf oldu ve oliimden son derece korkar bir hale geldin. 

1398. Onun. hayalinde *Jiirtyar' in mekrinden kuyunun fevki olan dimle sah- 
rd zehir ve ytlandu. 



°®P? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bu dimya kuyusuna ragbet eden o camn hayaltnde, fail-i mutlak olan Hak 
Teala hazretlerinin, cism-i insaninin fan! olup karanlik toprak altina gomul- 
mesi gibt vaz' ettigt bir mekrden dolayi, bu kuyunun fevki olan ahiretin ha- 
yat ve ruhaniyet sahrasi, zehirler ve yilanlar ile doludur. Binaenaleyh bu ca- 
nin gozii ancak topraktadir. Onun hayali mezann darkgi ve karanhgi ve cis- 
min orada guriimesi ve hayvanlara ve ha§erata gida olmasi ile me§guldur. Bu 
dlum vasitasiyla dunya kuyusundan kurtulup, genis. ve aydinlik ve latif bir 
sahaya ciktigini zihnine sigdiramaz. 

1399. $vbhetiZj kuyuya bir penah yapmi§hr, id ki, olum onu kuyuya atmi$hr. 

i§te bu korkunc hayalinden dolayi o can bir karanlik ve dar kuyu olan bu 
dunyayi kendine penah ve siginacak yer yapmisttr. Nihayet kendinin bu ko- 
tii hayalinden dolayi sun olum onu bu tabtat kuyusuna atmis, ve o can bu 
diinya hayatina dort el ile sanlmis. kalmi§tir. Hz. Fir efendimiz Fihi Ma Fih'k- 
rinin 61. faslinda bu ma'nayi tavzihen soyle buyururlar: 

"Sahib-i ta'ziye mezann etrafini dolagir ve duygusuz olan topragin etra- 
fini tavaf eder ve takbfl eyler. Ya'ni o yuzugii burada zayi' ettim der. Hal- 
buki hie onu orada birakirlar mi? Hak Teala hikmet zimninda ruhu kalip ile 
bir iki gun te'lif igin bu kadar san'at yapti ve kudret izhar eyledi ki, eger in- 
san kalibi ile beraber bir lahza mezann icinde otursa, divane olmak havfi 
vardir. Suret tuzagindan ve kokmu§ kaliptan sigramamasi nasil olur? Hig 
orada kahr mi? Hak Teala tahvif igin onu bir alamet kildi, ta ki, insanlann 
kalbinde vah§et-i kabirden ve topragin zulmetinden bir korku peyda ola! Ni- 
tekim yolda bir mevzi'de bir kervani vurduklannda "Burasi makam-i havf- 
dir" diye, alamet olmak uzere iki ug ta§ birbiri iistune vaz' ederler. Bu me- 
zarlar dahi mahall-i hatar igin boylece bir alamet-i mahsusedir. O korku on- 
lara te'sirlidir." 

1400. O §eyi hi, senin ffahdlanndan soyU&ih, ey azvzl ^tne bunun uzerine 
SAiMarxn kdamim dahi tlinle! 

Ya'ni, ey zahir goziinii kullanip bu goziin goru§u iizerine hiikmeden kirn- 
se! Biz senin yanhs. ve galat olan diisuncelerini ve bo§ hayallerini buraya ka- 
dar soyledik. Fakat bu ma'nayi tekrar senin nazannda tecessiim ettirmek igin 



c £p s 



AHMED AVNt KONUK 



Feriduddin-i Attar (k.s.) hazretlerinin Mustbet-name' smin 30. makalesinin 
sonunda beyan buyurdugu bir kissayi nakil ediyoruz. Bunu da dinle! 



Sultan Mahmud'un ve gulam-i Hindu'nun kissasi 



1401. ^RaKmeiuIiolit alei//i demi§tir. $ok <j\tahmwl fiazinin zikrini Mmi§tir. 

Bu kissayi Attar (r.a.) Musfbet-name' sinde yazmi§ ve Gazi Sultan Man- 
mud-i Gaznevt'nin inci ve cevher gibi olan menkibesini keskin kalemi ile del- 
mi§tir. 

1402. t$oyie Jti: Dtind. aazasindan o hiimamm onune gantmeiie hir gulam &u§tu. 

kissa budur ki, Sultan Mahmud-i Gaznevt'nin Hindistan putperestlerine 
kar§i yaptigi bir gazada ve harbde o buyiik sultanin dniine kafirlerden aldigi 
ganimet iginde bir murahik focuk esir olarak dii§tu. 

1403. Soma onu haltfe yapti, taht iize-rine oturttu. Onu asker iizerine intihab 
eiti ve ogul" ta'bu etti. 

Cocugu pek zeki ve fatin gordugu icjn, onu kendisine halife veliyy-i ahd 
yapti ve taht iizerine oturttu; ve onu askerleri iizerine amir olarak intihab et- 
ti ve "oglum" diye de cagirdi. 

1404. ^HCissanm tuliin-ii ve arzvm. ve vasftnx hat kat o <Lin ulusunun kelanutuia 
isle! 



o a^ss 9 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Bu kissamn enine boyuna olan tafsili o din buyiigunun Musfbet-na- 
me'sinde miinderictir. Biz burada hulasasim soyleyecegiz. 

1405. Slhdsd o ^ocak bu alkn tahi uzerinde biiyuk sehriyann yamnda oturmus. 

"Nudar", altin demektir; ve ba'zilanmn indinde "halis altin ve her seyin M- 
lisi ve iyisi" ma'nasinadir. Burada "taht-i nudar"dan murad, altin isjemeli ve 
kakmali taht ma'nasina olmak munasibdir. "§este", "niseste"nin muhaffefidir. 

1406. iSZglar Ui, hararetle aoz yasx surer di. <$ah ona dedi hi: "6y mes'ud 
gunlii!" 

Ya'ni, cocuk taht uzerinde bu devlet ve saadet icinde aglar ve gozlerinden 
hararetle yaslar akitirdi. §ah Mahrmid ona dedi: "Ey mes'ud gunlul". 

1407. "OVeden aglarstn? Sana devlet act mi oldu? uMulklerin fevkindesin, 
sehriyarin kannisin" 

"Na-guvar", aci ve hazma layik olmayan sey. Ya'ni, "Bu nail oldugun 
devlet sana aci mi geldi ve hazm edemiyor musun? Halbuki sen butiin mal- 
lann ve miilklerin ustiindesin. Muktedir bir padi§ahin taht uzerinde karini ve 
musahibisin." 

1408. "Sen bu lahi uzerindesin ve vezirler ve askerler senin iahhnin oniinde 
yddtz ve ay gibi safbagladi." 

1409. Qocuk dedi: u< "Bentm $iddetle aglamam ondan dolaytdir ki, o senir ve di- 
yarda benim anam:" 

"Zar", kesret edati olup "giryeem zar", "cok ve §iddetle aglanm" demek 
olur. Ya'ni gocuk dedi ki: "Ey benim kerim olan §ahim! Benim boyle ct>k ag- 
lamam onun igindir ki, Hind diyannda ve sakin oldugun sehirde benim 
anam:" 



c^, 



AHMED AVNt KONUK 

1410. Seni iS^-rslan (J\iahmud'un elinde aoreyiml diye her zaman heni sen- 
den tehduL ederdi." 

Ya'ni, "Anam bana ofkelendigi vakit: "Ah, seni ben Arslan Mahmud'un 
pengesine dusmiis. gdreyim!" diye her zaman beni seninle korkutur idi." 

1411. Sonra habam anama cevabda niza edip derdi hi: nr Bu ne ofke ve ga- 
zabdirl" 

At** ^V* Cf-J 6 &*&) J"> Jij* £S* LS^l/" 

1412. n<r Bu muhlik hedduadan daha ehven, hip haska heddua hulamvyor musun!" 

1413. n< 3*ek merhametsizsin, actb ias yiireklisin! 2Xxa onu y&z feiltp ile oldu- 
rudisuni" 

Ya'ni, "Bu korkun? beddua ile oglunun yuz kilig darbesiyle dldiiriilmesini 
istiyorsun!" 

1414. wr Ben her ihisirun. sozunden hayran olurdum, ^Benim gonlume hit gam 
ve korku dii§erdi." 

1415. *6i/ aceh, hatta CMahnud ne ha^ar cehennem huyludur ki, veylde ve ku- 
rebde mesel olmnstur!" 

"Veyl", "vay" demek gibi nida-yi tefcf ve zuliim ve sikinti ve cehennem- 
de bir sahramn ismidir; "kureb", gam[lar] ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben anamdan 
babamdan Sultan Mahmud-i Gaznevi aleyhindeki bu sozleri isfttigim vakit, 
hayret edip derdim ki: "Acib §ey, bu Mahmud ne derece cehennem huylu bir 
adamdir ki, zuliimde ve gamda halkin diline diisup darb-i mesel olmusmr!" 

1416. "^Ben senin ikramindan ve ia'ztminden gafU alarak senin korkundan tit- 
rer idim." 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1417. "61/ ctfumtn ?aht.' 'TZenim anam nerede? <§imdi heni iaht uzerinde gorsiin!" 

Ya'ni, "Beni senden korkutan anam nerededir ki, §imdi gelsin de benim 
taht uzerinde oturdugumu gorsiin ve senin hakkmda besledigi fena hayal- 
den vazge^sin!" 

1418. £t/ siatsiz, fakr senin mahmudundw; iab' daima seni ondan korhutur, 

"Seat", stnin fethi ve ["siat"] kesriyle "geni§lik ve zenginlik ve takat" 
ma'nalannadir. Burada "fikir ve kalb darhgfna igaret buyurulur. "Fakr"dan 
murad, yukandan beri beyan buyurulan adem-i izafiye ve yokluga ihtiyac- 
dir. Bu yokluk ya mevt-i ihtiyan veya mevt-i lztirari ile olur. Ya'ni, ey kalbi 
ve fikri*dar olan kimse! Bu yokluk, lutuf ve keremde Sultan Mahmud-i Gaz- 
nevi'ye benzer. Senin anan mesabesinde olan tabiatin daima seni fakrdan 
ve yokluktan korkutur ve mevt-i ihtiyari ile mevt-i iztirariyi nazanna fena 
gosterir. 

il -5j~>*« CUJIP ^J.y% J.yi- ilj iy^A y\ ^j Ji\jj £ 

1419. Gjjer rad olan hu uMahmud'ttn merhameiini hilsen, "iMfctW utytahmild 
olsuni soziinii hos soylersin. 

"Rad", "comerd" demektir. Ya'ni, eger sen bu Mahmud-i Gaznevi mesa- 
mesinde olan comerd fakrin sana kar§i olan merhametini bilsen, sevine se vi- 
ne "Benim akibetim bu Sultan Mahmud gibi olan fakr olsun!" dersin. 

» _ 

J->^ A-i» jiU tlllj yj* *£ Ji *_J (j\ C— J SytirtA 01 J& 

1420. 6t/ horkak gonullii! fjakr senin uMahmud' undur . u^/ludill iabud ana- 
smdan az dinle 1 . 

Ya'ni, ey korkak goniillu salikl Fakr senin Sultan Mahmud'un gibidir. §a- 
§irtici olan tabiat anasindan sultan-i fakrin zemmini az dinlel "Az dinle!" 
ta'biriyle sahib-i telvin olan salike hitab buyurulur. Zira, sahib-i telvin bulun- 
dugu halin ahkamina magltib olur. Bu hal icinde nefsinin fakrdan tenflrini ve 
tehdidini dahi dinler ve muteessir olur. Binaenaleyh "Az dinle!" demek, "Bu 
telvin icinde cok kalma ve bu ma'nada hal-i temkine riicu' et!" demek ma'na- 
smi mutazammm olur. 



s a?ps a 



AHMED AVNt KONUK 

ji* f y <Sj^. &A &*£ y$~* Cxk y <£>/ J* j^ ^y? 

1421. Uakiaki senfakrm sikdn oldun, mukahkak yevm-i dinde cocuk gtbi goz 
yasi yagdinrsin. 

"Yevm-i din", "kiyamet giinii" demektir ki, burada hem fena-fillah ve 
mevt-i ihtiyariye ve hem de mevt-i lztirarfye isaret buyurulur. Zira fena-fillah 
mertebesi bir kiyamet oldugu gibi, ^us c>u & ou # ya'ni "Olen kimsenin ki- 
yameti koptu" hadls-i §erifi mucibince mevt-i lztirari dahi bir kryamettir. Ya'ni, 
vaktaki Sultan Mahmud gulam-i Hindu'yu sjkar ettigi gibi, fakr sultam ve 
adem-i izafi dahi seni mevt-i ihtiyari veya mevt-i lztirari ile §ikar etti; ve tel- 
vinden kurtulup bu fakra §ikar oldun. Muhakkak, yevm-i dinde ya'ni bu kiya- 
metlerde Hindu cocugu gibi taht-i fakr uzerinde goz ya§i dokersin ve dersin ki: 
"Ben sjmdi cismimin hiikmii altmdan giktim. Sultan-i fakr tahti iizerindeyim. 
Gelsin de o ana mesabesinde olan cisim benim nail oldugum lutfu gorsun!" 

1422. [jerci cisim, heshmekte anadir. jfakat sana yuz diismandan daha dus- 
mancLir. 

Ey salik! Gerci cisim, bu alem-i tabiat icjnde senin sahsiyetini beslemek ve 
terbiye etmek hususunda bir ana gibidir. Fakat seni devlet ve saadet-i fakr- 
dan tenfir ettigi ve yoklugu zemmettigi icm sana yuz du§mandan daha dii§- 
mandir. 

1423. UakiShi cisim hasta oldu, seni Hoc arayicvetU-.ve eger kavi olursa seni 
azgm etti. 

Gormez misin, cisim hasta oldugu vakit seni doktorlann kapisina kostu- 
rup ilag arayici etti; ve tedavi netlcesinde saglamlasjr ve kuwet bulursa se- 
nin her turlii gehvetlerini tahrik edip seni azdirdi. Nitekim Hz. Fir efendimiz 
Fihi Ma Fiti'm 70. faslinda §6yle buyururlar: 

"Hak ile kul arasinda hicab ikidir, bak! hicablar bundan zahir olur. da 
sihhat ve maldir. Sahihu'l-beden olan kimse "Hani Hak? Bilmiyorum ve gor- 
muyorum!" der. Kendisinde bir maraz peyda olunca "Ya Allah, ya Allah" de- 
meye ba§lar ve Hak ile hemraz olup tekellum eder. Binaenaleyh gordun ki, o 
sihhat onun hicabi idi ve Hak, o maraz tahtmda gizlenmis, idi. Ve bir adamin 



°$2pg> 



MESNEVi-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

ne kadar mail ve kuvasi varsa, o kadar esbab ve muradatim miiheyya kilar 
ve gece ve giindiiz onunla mesgal olur. Bi-nevahk tevecciih edince nefis za- 
yif olup Hak etrafmda dolasir." "Tagut", miibalaga ile tugyan edici demektir. 
Tiirkcesi "ziyade azgin" demekolur." 

\j Js^o ^j j AjLi \j \z£ J> lj ijL?- j, J> jA Ob ojj dj^r 

1424. ZPiir-hayf olan cismi zirh gibi bill *INe kisa yarar ve ne yazal 

"Hayf", "zulum" demektir; ve zulum, lugatte bir seyi mahallinin gaynna 
koymaktir. Cisim ise varligi Hakk'a degil, kendisine isnad edip varlik ve ena- 
niyet da'vasinda bulundugundan zalim ve piir-hayf olur. "Kis"tan murad, 
viicud-i izafi alemi olan alem-i cemaddir; ve "yaz"dan murad, fena-fillah 
mertebesidir. Nitekim FihiMa Fih'm 13. fashnda Hz. Fir soyle buyururlar: 

"Bu alem kistir. Cemadata nicin "cemad" diyorlar? Zira miincemiddirler. 
Bu taster ve daglar ve viicudu setr eden elbise hep muncemiddir; ve eger kis 
mevcud degil ise, alem nigin muncemiddir? Alem ma'na-yi basittir, gdrun- 
mez. Amma havamn ve sogunun mevcudiyetini te'sir ile bilmek mumkin- 
dir. Bu ciimle alem sjta fasli gibidir. Zira cumlesi muncemiddir. Nasil §itadir? 
§ita-yi aklidir, sita-yi hiss! degildir. hava-yi ilahi geldigi vakit daglara eri- 
me keyfiyeti anz olur. Alem su olur. Nitekim temmuzun sicagi gelince bu- 
tiin donmuslar erir. Kiyamet giiniinde o hava geldigi vakit hep bu miince- 
midler erir." 

Yine aym faslin diger bir fikrasinda dahi soyle buyururlar: 

"Is endiselerindir. Suretlerin kaffesi tabi' ve alettirler; ve endise olmayinca 
muattaldirlar ve cemaddirlar. Boyle olunca sureti goren kimse cemad demek- 
tir. kimse ma'naya yol bulamaz." 

Ya'ni pur-zulum olan bu cisim harb meydaninda giyilen zirha benzer. Bu 
zirh kis vaktinde insani isitmadigi gibi, yazm da sicagi men' edemez. Bu zir- 
ha musabih cisim dahi, matlub olan ask-i ilahi hararetini veremez ve fena- 
fillah mertebesinde de ask-i ilahi hararetini men' edemez. Binaenaleyh ne ki- 
sa yarar, ne de yaza yarar. Yalmz nefis ve seytan ile rmicahede ve muhare- 
be meydaninda faidesi vardir. 

\j jX^> 'o$J> j^fi JuLii *£ \j j~p j$> ti— '_p~3 Jj jL 

1425. ZKotii dost sabir i$in iyUir. JZird sabretmek sain a$ar. 

"Kotu dosf'tan murad, cisimdir. Ya'ni, kotii dost olan cisim heva-yi nef- 



^ 



AHMED AVNI KONUK 

sanfye ve ilkaat-i seytaniye karsi sabir igin iyidir ve faidelidir. Zira §ehevat-i 
cismaniyyeye sabretmek sadn ve kalbi acar. Nitekim ^ji\ ^ ^ ya'ni "Sa- 
bir sururun anahtandir" buyurulmustur. 

1426. iS^tytn fleceye sabn onu miinewer tutar; giilun dikene sabn onu heskin 
kokulu tutar. 

"Sabir", nefsi ceza* ve feragdan habsetmektir. "Ay "dan murad, run ve 
"gece"den murad, zulmet-i tabiattir. "Gul"den murad, yine run -ye "diken"den 
murad, cisimdir. Ya'ni, ruh-i insani tabiat karanhgi ve gecesi icinde o tabtatin 
ahkamina tabi' olmaktan sabrederse, parlak olup o ruhun ahkami zahir olurj 
ve keza gul gibi olan ruh, diken gibi olan cismin miistehasina kar§i sabreder- 
se bu sabir o riihu kuvvetlendirip cisim icinde latif olan asanni gosterir. "Ez- 
fer", "keskin kokulu" demektir. 

A- - 

OjJS\ ^j>\ J^\j \j j\ sj> dy>- j «^jy OL» jJJl jJ» j~& 

1427. Siitiin aubre ile kan arastnda sabn onu ieve yavrusunun naisi etti. 

"Fers" (^>) , bagirsak icindeki pislik; "nais", "na's" masdanndan "ref edi- 
ci" demektir. "Ibnii'l-lebun", iki yasini bitirip iic yasina giren deve yavrusuna 
derler. Ya'ni, nitekim siitiin pislik ve kan arasinda nefsini habsetmesi, o sii- 
tii, deve yavrusunu yiikseltici ve buyiitucii etti. Bunun gibi bu gubre yigim 
olan cisim iginde ruhun nefsi habsetmesi dahi, onu makamat-i aliyeye^uruc 
ettirir. Bu beyt-i serifte sure-i Nahl'de vaki' ^^ ^ i— ^d^ s^J f uTiii ^ $> ojj 
uajlxii wu UJi^ U fij jJ) & & (Nahl, 16/66) ya'ni "Muhakkak sizin icin 
hayvanaVi ehliyyede elbet'ibret vardir ki, size karnmda olan pislik ve kan 
arasmdan halis bir siit icirir. lgenlerin bogazindan kolayca kayar" ayet-i ke- 
rimesine isaret buyurulur. 

1428. ^iitun -peugamberlerin munkirlere sabn, onlan Dtakk'm hassi ve sahib- 
kiran etti. 

Ya'ni, sabir o kadar faideli bir seydir ki, peygamberler munkirlerin eza ve 
cefalanna sabrettikleri igin, o sabir onlan has kullan ve dunyada ve ahirette 
iyi bahtli padisah yapti. 



^ 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

C— jt j>~0 j <.....£j \y\ j\ <>Jb £~~*j2 *ob»- ^Sj, ^j \£ jfi> 

1429. Dier kimin saqlam libastm cjoriirsen hil ki, o onukazan$ ve sabir ile ts- 
tedi. 

Her kimin arkasinda yeni ve saglam libas goriirsen, bil ki, o kimse libasi 
rahatmi feda ederek ve zahmete sabrederek para kazanmak suretiyle aradi ve 
istedi ve buldu. 

1430. Dier kimi pplak ve aziksiz gor&un ise, o onun scdnrsizlifji uzerine sahiddir. 

Her kimi zahirde giplak ve yiyecek ve igecekten mahrum gordiin ise, bil ki 
bu hal, onun calismak zahmetine kar§i sabirsizligina §ehadet eder. Ve keza 
batinda bir hal tahstl edememis olan bir saliki gordun ise, bil ki onun bu M- 
li, o kimsenin mur§idinin emri dairesinde hareket ve nefsinin musteheyatina 
sabredemedigine §ahiddir. 

1431. Dier kimin cam pur-gam olarak musievkas olursa, ktiekara iklirdn etmis 
olur. 

"Dega", hile. Atideki beyit "ya"mn nisbet icm olduguna delalet eder. Bi- 
naenaleyh "degayi", "hilekar" demek olur. "Mustevha§", iirkmus. demektir. 
Ya'ni, her kimin cam pur-gam ve ziyade kederli olarak iirkmiis. bir halde bu- 
lunursa, bil ki o kimse hilekara iktiran etmis. ve yaklasmis. ve onunla dostluk 
etmis ve ondan vefasizhk gdrup bu vefasizhga karsi sabredememis oldugu 
icm onun camna bu keder ve gam mustevli olmu§ olur. Nitekim §ah-i Nak§- 
bend hazretleri muridlerine "Bu beyti ezberleyin, cok faidesini goriirsunuz!" 
buyurmustar. Beyit: 

"CMnda her kirn olursa iyileri dost tutar ve sever. Eger kotuleri dost tutarsan 
ortadan topu kaptm, ya'ni galdin dtidugu!" 

\A?>2, Bger vefasizm vlfeiinden sahrede idin, onun firakindan hu kafayi yemez 
idin. 



cg^p 



AHMED AVNl KONUK 

"tip, "me'nus olmak" demektir. Ya'ni, eger vefasiz htlekann ve dost go- 
runen diismamn ulfetine ve iinsiyetine sabrede idin, onun senden aynlma- 
sindan dolayi bu gam ve elem kafasini ve tokatim yemez idin. Zira bildin ki, 
boyle bir karinin ve enisin aynlmasi bastan bir musibetin ve belanin def olup 
gitmesidir. "Vefasiz"dan murad, hilekar ve zahiri bir dost olursa, riyakar bir 
dost olur; ve eger batina ma'tuf olursa, viicud-i izafi aleminde ruha rerlk olan 
cisim olur. Ya'ni, ey ruh-i insam! Eger sen, sana bir vefasiz refik ve dost olan 
cismin ezasina riyazat ve miicahcde ile sabrede idin, onun mevt-i lztirari ile 
olan aynligim diisjinerek boyle gam ve elem tokatlarim yemez idin. 

1433. Diuyu sut ve bed <$oi, Diak tie diizdiin. ^er&in ki: "Tien afil olanlan 
sevmem!" 

"Huyu Hak ile duzmek"ten murad, "Sabur" ism-i §erfrlnin hukmii ile ah- 
laklanmak demektir. Ya'ni ey salik! Eger sen vefasizlara karsi sabredip kal- 
bini onlann muhabbetlerinden halt kila idin ve onlann firakmdan muteessir 
olmasa idin, Hak Teala'nin "Sabur" ism-i §erifiyle mutehalhk olmus. olur idin; 
ve iinsiyetin Hak ile olmus. olur idi ve Ibrahim (a.s.) gibi derdin ki: Hakk'in 
gayn olan §eylerin cumlesi fan! ve zaildir; ve ben kaybolanlan sevmem ki, 
onlann urullerinden ve aynhklanndan muteessir olayim!" 

1434. $vbhesiz, yolda kervandan kalmis bir ates gibi ienha kahnaz idm. 

Ey can! Sen Hakk'in gayn olanlan kendine dost ittihaz ettigin icjn, bila- 
hare onlann sana karsi vefasizhgi sabit oldu ve senden ayrildilar. Sen yolda 
bir kervamn yakip biraktigi bir ate§ bakiyyesi gibi yapyalmz kaldin ve kendi 
kendine yantp kill oldun. Mesela insanlara muhabbet ettin, olup gittiper]. 
Mala ve esyaya muhabbet ettin, hirsiz caldi ve yangm yakti; ve sair suretle 
telef oldu. Cisminin kuwetine ve tenasubiine muhabbet ettin, hastalik geldi, 
o kuwet gitti ve a'za-yi mutenasibende anzalar zuhur etti. VeMsil Hakk'in 
gayn olan bu seyler seni yalmz biraktilar. 

1435. Uaktaki sabirsizltktan gaynn karini oUun, onun firakinda -pur-gam ve 
haytrsiz oldun. 



°&l&> 



MESNEVl-I SERlF §ERHl / XL CiLT • MESNEVl-6 • 

Senin bunlara karin olman ve muhabbet etmen, nefsinin arzulanna karsi 
sabredememenden dolayi vaki' oldu. Vaktaki bu sabirsizhktan dolayi Hakk'in 
gayn olan bu esyaya karin oldun ve muhabbet ettin, onlann senden birer su- 
retle aynlmalan yiizunden boyle son derece gamh ve hayr-i ma'neviden an kal- 
din. Ve menakib-i Hz. Pir hakkinda NefahM'l-Uns'te su fikralar miinderictir: 

"Bir giin Hz. Mevlana, ashabindan birisini gamk gordii. Buyurdu Id: "Bii- 
tiin goniil darhgi bu aleme gonial baglamaktandir. Her dem bu cihandan azad 
olmah ve kendini gayb bilmelisin! Her renge baktigm ve her lezzeti tattigm 
vakit, bil ki ona kalmayacaksin!" 

- * .. 

1436. CMddemki senin sohhetin ^DehHeht alhm gibidir, ni$in hainin eline ema- 
net hoy ar sin? 

"Dehdehi", ayan tarn halis altin demektir {Burhan). Ya'ni, ey salik! Senin 
Hak ile sohbetin ve iinsiyetin halis altm gibidir ve Hakk'in gayn olan cismin 
ve cismaniyet alemindeki seylerin hepsi vefasizdir ve daima seni terk etmeye 
muheyyadiriar. Nicjn bu halis altm gibi sohbetini ve iinsiyetini bu vefasiz olan 
cisme hasr ediyorsun? Ve sende emanet-i ilahiyye olan ruhani sifatlan bu ve- 
fasiz cismaniyet alemine emanet birakiyorsun? Zira o vefasiz ve hain olan cis- 
min bu emanetleri su'-i isti'mal ile telef eder ve kendi sifatlan altmda ezer. 

1437. Onunla huy et hi, senin emanetlerin iifulden ve tecavuzclen emin gelsinf 

"Uful", kaybolmak; "utu (utiivv)", burada "tecavtiz etmek" ma'nasinadir. 
Ya'ni, mademki Hakk'in gayn olan §eylerin hep vefasizdir ve haindir, bina- 
enaleyh sen hakk'in gayn olan cismaniyet aleminden yuz gevirip Hak ile iin- 
siyet et ki, senin bu emanetlerin kaybolmaktan ve tecavuzden emin olsun! 

•^jjj, 'j W ishiy*- -^j*' b y - ^ 4/ j^ ^y~ 

1438. Onunla huy et hi, huyu yarath; enhiyanin huylanni hesleHi. 

"Huy", hulk ve tabiat ve adet ma'nalannadir. "Huy kerden", "adet ve ul- 
fet etmek" demek olur. Ya'ni, Hak Teala ile ulfet et ki, huylan ve sifatlan 
yaratti ve peygamberlerin huylanni besleyip onlan kendi ahlak-i ilahiyyesi 
mertebesine yiikseltti. Bu ma'naya binaen hadis-i §erifte *ii\ j^l i^iUj ya'ni 
"Ahlak-i ilahiyye ile ahlaklammz!" buyurulur. 



o^^, 



AHMED AVNl KONUK 

1439. nZir kuzu verir sen senin iaraftna sum verir. Dier sifati besleyici mvhak- 
kak < Jiab olur. 

"Berre", "kuzu" demektir. Burada ruhtan kinayedir. "Reme", "siirii" demek 
olup sifat-i ruhaniyyeden kinayedir. "Baz", kelimesinin mixteaddid ma' nasi 
vardir. Burada "taraf ve dogan" ma'nalan meMzdur. Terciime "taraf' ma'na- 
sina goredir. "Dogan" ma'nasina oldugu vakit "reme-i baz" terkib-i izafi olup 
"dogan surusu" demek olur; ve bundan murad, yine ruhanl sifatlar olur ki, in- 
san-i kamil dogan kusu gibi olan bu sifatlar ile gafil insanlann ruhlanni avla- 
yip sah-i hakiki olan Hakk'in huzuruna goturiir. Ya'ni, ey kimse! Eger sen ru- 
hunu Hakk'a teslim edersen, senin tarafina ruhun sifatlanni verir. Yahud Sa- 
na dogan gibi avlayici olan ruh sifatlannin siirusiinu ihsan eder. Zira her bir 
sifati besleyici muhakkak Rabbu'l-alemin olan Hak Teala'dir. 

1440. ^Jiuzuyu kuriun oniine emanet koyuyorsun. DCurda ve ^usufa yolias- 
lik emretme! 

Ey kimse! Halbuki sen i§in tersini yapiyorsun. Kuzu gibi olan ruhunu kurt 
gibi olan cisminin ve cismani olan kimselerin oniine emanet birakiyorsun. 
Kurt gibi olan cisim ve cismani kimse ile Yusuf (a.s.) gibi sahib-i cemal olan 
ruha yoldaslik ve arkadashk emretme! 

1441. Eger kurt sana bir tilki goriiniirse, sakvn inanmai Ondan iyilik gelmez. 

Ya'ni, eger kurt gibi cismaniyetin ve nefsaniyetin ve cismani olan kimse 
sana bir tilki gibi ehemmiyetsiz goriinur ve sana karsi yaltaklanirsa, sakin 
inanma! Zira senin cisminden ve nefsinden ve cismani olan kimselerden sa- 
na iyilik ve hayir gelmez. 

1442. Eger cahil sana hem-Hillik gosterse, akibet cdhillikten Aolayi sana zahm 
vurur. 

Bu beyt-i serifte cisimden, cismani ve nefsani olanlann haline intikal bu- 
yurulur; ve bundan murad, miirsidlik da'vasinda bulunan nefsani kimseler- 



^^ 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / XI. ClLT • MESNE Vl- 6 • 

dir. "Hem-dil", efkan beraber olan dost ve muhib demektir. Ya'ni, eger mur- 
sidlik da'vasinda bulunan cahil ve nefsani olan kimse, sana dostluk goster- 
se, cahilliginden dolayi akibet sana darbe vurur ve senin kalbine bir yara 
agar. 

of _ 

1443. O iki diet tuiar ve hunsa olur. Onun her iki fiili §uhhesiz zahir olur. 

"Hiinsa", hem zekeri ve hem de ferci olan kimse demektir. "Iki alef'ten 
murad bunlardir. Boyle bir kimsenin zekerinde fa'aliyet ve kendisinde erkek- 
lik §ehveti zahir olursa, §er'an erkek hiikmiinde olup, kadm alabilirler; ve 
eger fercinde fa'aliyet ve kendisinde kadinhk sehveti zahir olursa, ser'an ka- 
dinligina hiikmolunup, kocaya vanr; ve eger her iki alet-i tenasiilde fa'aliyet 
zahir olursa, ona fikhen "hiinsa-yi miiskil" derler. Boyle bir kimseye hem ka- 
n almak ve hem de kocaya varmak lazim gelir. Binaenaleyh onun hali miis- 
kil olur. Ma'lumdur ki, ser'an mirasta kadinlar bir hisse ve erkekler iki hisse 
alacaklanndan, bu hal iginde bu hiinsanin kadm gibi mi, yoksa erkek gibi mi 
miras yiyecegi mes'elesinin halli de bu miiskiller arasindadir. Fakat bu 
mes'eleyi imam-i All (k.A.v.) efendimiz zaman-i alilerinde vaki' olan bir mi- 
ras da'vasinda hall buyurmustur. Hz. imam miiddellere buyurmus ki: "Hak 
Teala kadmlan erkegin sol kaburga kemiginden halk olundugunu Resul-i Ek- 
rem hazretleri ^Vi ^l>ji ^ sf>i c-ii^ [ya'ni "Kadm erkegin sol kaburga kemi- 
ginden yaratilmistir"] hadis-i §enfinde beyan buyurmustur. Hunsamn sol ka- 
burga kemigini sayimz. Eger tamam ise o kadindir; ve eksik ise o erkektir. 
Saymislar, kemiklerin tamam oldugunu gormiisler; ve ona kadm mirasini 
vermislerdir. Bu beyt-i §eiifte miir§id-i nakis hiinsaya tesbih buyurulmu§tur. 
"Erkek aletTnden murad, cihet-i ruhaniyyesi ve "kadin aletTnden murad, ci- 
het-i nefsaniyyesidir. Ya'ni, miirsid-i nakisin ruhaniyeti ve cismaniyeti kuv- 
vette beraberdir. Her ikisi de icab-i hale gore fa'aliyettedir. 

1444. O zekeri kadinlar dan aizXer, id ki, kendisini onlann hem§uesi edel 

Boyle bir kimse, kendisini kadinlann kiz kardesi gostermek icm o kadin- 
lardan zekerini gizler ve erkeklik cihetini sezdirmez. "Ben de sizin gibi kadi- 
nim!" der. Ya'ni, miirsid-i nakis, nefsani kimseler ile beraber oldugu vakit on- 
lara kendisinin cismaniyeti cihetini gosterip, nefsani olan akval ve ef aide bu- 



=3^ 



AHMED AVNl KONUK 

lunur ve ruhaniyet cihetini onlara gostermez ve bu hususta onlara higbir soz 
soylemez. £unku kendi nefsaniyetinin ahengini bozmak istemez. 

&£ Ob^ Oi u ^sr \j iy>- *£ \J x£ OV^j (J»Ssj Oby ji <Li 

1445. jFerci eli ile erkeklerien fjizler, id ki, kendisini o erkeklerin tinsinden edel 

"§ulle", kelimesinin birkac, ma'nasi vardir, burada "fere" demektir. Ya'ni, 
bu mur§idlik taslayan kimse Hak yolunun erleri olan kamiller ile beraber ol- 
dugu vakit kendisini de onlann cinsinden gostermek icin eliyle ya'ni hakayik 
ve maarife miiteallik sdzleriyle, ferci mesabesinde olan sifat-i nefsaniyyesini 
saklar ve mesela der ki: "Hz. §eyh-i Ekber filan kitabmda boyle buyurmus ve 
Hz. Mevlana Mesnevi-i §enf inin filan cildinde soyle buyurmus. Bu kelam fi- 
lan mertebedendir ve su kelam filan mertebedendir ve vasat-i siilukte soylen- 
mis sozlerdir. Bunlar siilukiin nihayeti degildir!" 



1446. Diahk buyurdu: "Onun o mehium olan fercini onun hurnu iizerinde bir 
suite yapanz." 

"Kus", fere; "siille" burada, corgop ve murdarhk mahalli ma'nasinadir. 
"Hurtum", burun demektir. Ya'ni, o kimse, her ne kadar hiinsamn ferci me- 
sabesinde olan nefsaniyetini ve muhannesligini saklar ise de, Hak Teala bu- 
yurdu ki: Biz onun o sakladigi fercini ve nefsani sifatlanni onun burnu ve cis- 
mi iizerinde bir pislik mahalli yapanz, ya'ni onun nefsani ayiplanni meyda- 
na gikannz." Bu beyt-i sertfte sure-i Nun'da vaki' f>>Ji J* **^ (Kalem, 
68/16) ya'ni "Yakinda biz onun burnu iizerinde bir alamet yapanz" ayet-i 
kerlmesine isaret buyurulur. Bu ayet-i kerime kendisinin ekabir-i Kureys'ten 
oldugunu iddia ederek daima Resul-i Ekrem Efendimiz'e eza ve cefa eden Ve- 
lid b. Mugire namindaki bir pig hakkmdadir. Sonra hakikaten merkumun bur- 
nu iizerinde bir cerahatli pis ciban zuhur etti ve oliinceye kadar da gecmedi. 
Hz. Pir Efendimiz kendi akl u zekasma ve ilm-i zahinsine magrur olup mu- 
hakkiklara ta'n eden ve kendisini begenip yiiksek mertebede gosteren kim- 
selerin halini de Veltd b. Mugire habisinin haline tesbih buyururlar. 

1447. Ta ki, bizim goruculerimiz o naz sahtbinden, onun hi&esinden cuval ift- 
ne gelmesinlerl 



< «^= 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Delal", dalin fethi ve ["dilal"] kesriyle "naz" demektir. "Zu", sahib 
ma'nasinadir. "Der cuval ameden", cuval icjne gelmek, aldanmaktan kinaye- 
dir (BahiM Acem). Ya'ni, Hak Teala buyurdu ki, "Biz o alameti onun bur- 
nunda onun igin yapanz ki, bizim goriicii olan arif kullanrmz o naz ve uriib 
sahibinden ve onun hilesinden aldanmasinlar!" 

1448. Didsih o&ur hi, her zekerden erkehlih gelmez. Gger dani$ver isen ayah 
ol, cahilden korh! 

"Zeker", burada "erkek" ma'nasinadir. Hasil-i kelam budur ki, surette her 
erkek goriinen kimselerden erkeklik zahir olmaz. Bunun gibi, hak ve haki- 
katten cahil olan bir kimse her ne kadar irsad da'vasinda bulunsa da, onda 
ma'na erligi yoktur. Eger dani§ver ve arif isen, onun ahval-i zahiresinden ah- 
val-i bahnesine intikal et, cahilliginden agah ol! Boyle bir cahilden kork! 

cj£ p-* 1 ^jt ^~~* ^ j^ <£ tjh~" uij^ J*^ tr-J* 

1449. Tatft sozlii cahilin dostlugunu az dinlei jLxra o eski zehir aihidir. 

Boyle bir tath sozlii cahile tesadiif ettigin vakit, onun sana dostluk goste- 
rerek ulum ve maarif-i evliyaya dair soyledigi sozleri az dinle! Zira bu sozler 
onun hali degildir. maarif kendi zevki olmadigi igin bu sozlerin arasina se- 
ni dalalete du§iirecek olan birtakim ma'nalar dahi kangtinr ve seni tereddude 
sevk eder; ve kalbinde ukdeler ve mu§killer peyda olur. Binaenaleyh boyle 
bir cahil eski ve muessir bir zehir gibidir. lnsanin ruhunu ve ma'nasim zehir- 
leyip helak eder; ve birtakim kiyl u kal ile seni mucahede ve riyazattan ali- 
koyar. 

tij^jjjii Oljl o j~~>- j *-£■ yr ^My <y^JJ p^* 3 * j*^* ^^ 

1450. Sana "anantn cant, goziin nu.ru," der; sana gam ve hasreiien gayn ar- 
hrmaz. 

Boyle bir cahil sana ulum-i evliyadan bahsedecegi vakit: "Ey anamn cam 
ve ey goziin nuru!" diye birtakim tatii sozler ile hitab eder. Halbuki onun bu 
tath sozlerinden ve o beyan ettigi maarif-i evliyadan sende gam ve hasretten 
ba§ka bir duygu ziyadele§mez. Zira o senin batininda tasarrufa ve senin ru- 
hunu terakki ettirip sende ingirah-i kalb husuliine kadfr degildir. 



c $p^ > 



AHMED AVNI KONUK 

1451. O arm, babaya. apkga der hi: "Qocugum mekiebHen $oh nizar oldu!" 

Bu beyitlerde nefsin ve nefsant kimselerin Hak yolunun salikine kar§i olan 
muameleleri temsil buyurulur. Mesela bir gocugun anasi babasina ya'ni ka- 
dm kocasina aciktan aciga der ki: "Ey efendi! Cocugum mektebden pek siki- 
hr. Bu sikmtidan nizar ve zayif oldu!" 

1452. 'Omt ba§ka hadindan ftelire idin, onun uzerine bu cevr u cefayi az ya- 
pardmf" 

"Eger sen bu cocugu ba§ka bir kadindan ve zevcenden peyda etmis. olsa 
idin, o cpcuga bu kadar cevr u cefayi az yapardm ve bu derece iiziip zayiflat- 
maz idin. Bu cocugu ben dogurdugum icm, ona eziyet etmekten zevk ahyor- 
sun." Bu beyitlerde cenab-i Pir efendimiz kadinin fikir ve muhakemesinin 
sekametine de isiret buyururiar. 



1453. '6|}er bcnint yavrum senin gayrinden olaydi, yine bu hezeyani o kadin 
dahi soylerdi." 

Bu beyt-i §erif kocasi tarafindan kadina verilmis. cevabdir. "Fu§ar", "heze- 
yan ve sagma soz" demektir. Ya'ni, baba dahi o anaya cevaben der ki: "Ey 
kadm! Eger benim yavrum ve cocugum senin dedigin gibi ba§ka bir kadin- 
dan dogmus. olsa idi, ben tahsil-i ilm icin yine onu mektebe gonderecektim ve 
cocuk yine bu tahsil sikmtisim gekecek idi. kadin dahi yine bu senin soy- 
ledigin hezeyani ve sacma sozleri bana kar§i soyleyecek idi." 

1454. <5%fldh oi, bu anadan ve. ormn i$vesinden st$ra; babanm tokah onun hel- 
vastndan iyidir, 

"Tiba", "fusun ve i§ve ve aldatma" demektir. Ya'ni, ey insan-i kamilin ter- 
biyesi altinda bulunan salik! Agah ol, ana mesabesinde olan gerek nefsinin 
ve gerek nefsant olan cahilin aldatmasvndan sicra ve kac! Akk kull sahibi 
olan babanin ya'ni insan-i kamilin tokati, ya'ni sana emrettigi miicahede ve 
riyazat ve onun aci sozleri anamn helva gibi olan bu tath sozierinden iyidir. 



G $^&> 



MESNEVU §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Menkibe; "§eyh-i Ekber Muhyiddm-i Arabi (k.s.) hazretleri, Fiituhat-i 
Mekkiyye'hnnde buyururlar ki: "Tilimsan hukiimdan Yahya b. Yagan, miin- 
zevi evliyaullahtan [Ebu] Abdullah-i Tunusi hazretlerine miilaki oldu. Arka- 
smda §ahane ve siislii elbiseleri var idi ve kendisi de at tizerinde idi. Dedi ki: 
"Ey §eyh! Bu arkamdaki miizeyyen libas ile namaz kilmak caiz midir?" Hz. 
§eyh giildii. Hiikiimdar, "Nigin giildimuz?" diye sordu. §eyh cevaben dedi ki: 
"Senin akilsizligma ve cahilligine guldiim. Senin halin o kopegin haline ben- 
zer ki, bir lege tesaduf edip, doyuncaya kadar yemis ve ba§tan ayaga kadar 
kana ve pislige bula§mi§tir. l§eyecegi vakit, uzerine sidik bulasmasm diye 
ayagim kaldmr. Senin de kanin haram gida ile dolmu§tur ve kullann hakki 
boynuna asilmistir. Bu hal icjnde arkandaki libas ile namaz kilmak caiz mi- 
dir, degil midir? diye soniyorsun." Yahya aglayip, atindan indi; ve saltanati- 
ni terk edip, seyhe intisab etti," 

t§te goriiluyor ki, ehl-i Hak nakis ve nefsani olan insanlan boyle aci soz- 
ler ile terbiye buyururlar. insafi olanlar bu dogru ve aci sozleri kabul ederler; 
olmayanlar da bir daha o kamilin semtine ugramamak iizere kacar. 

1455. V^fefis anadu ve haba rad olan akildir. Onun eweli darltk ve sonu aiisacUir. 

"Rad", "comerd, arif, hakim" ma'nalannadir. "Gusad", "agiklikve hosjuk 
ve okun yaydan kurtulmasi" demektir. Ya'ni, ey salik! Bil ki, nefis ana gibi- 
dir; ve baba dahi hakim ve comerd olan akildir. akil tavnnin eweli darhk- 
tir ve sikintidir. Fakat sonu giisad ve ho§luk ve ferahliktir. 

^jS kji, -U)j>j y ^l^ixJ L" ^j a\jji l^iip *«JL*o <j\ 

1456. 6t/ akillar vericii jferyada erisl Sen dilemedik^e k0>ir kimse dUemez. 

Mademki insanin salah-i haline sebeb olan akildir, ey akillar ihsan edici 
olan Hak Teala, saliklerin feryadlanna ve imdadlanna yetisj Zira senin dile- 
medigin §eyi hig kimse dilemez. Bu beyt-i serifte sure-i Dehr'de olan o j*lsj u j 
Jtt \<jL oi ui (Tekvir, 81/29) ya'ni "Siz ancak Allah Teala'nin murad ettigi §e- 
yi murad edersiniz" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 

1457. ^Xaleb de sendendir ve o iyilik de sendendir. ^iz kimiz? Swel Sen sin 
ve Sakir Sen sin! 



<^p J3 



AHMED AVNt KONUK 

Jii jup ^ jr (Nisa, 4/78) ya'ni "Her bir §ey Allah indindendir" ayet-i ke- 
rlme'si mucibince kullann talebi dahi sendendir; ve onlardan sadir olan iyilik 
dahi sendendir. *j>-% J^ ! j* (Hadid, 57/3) ya'ni "Evvel O'dur ve Ahir O'dur" 
ayet-i kerfmesi mucibince, bu vticud-i izafi aleminin eweli Sen'sin ve onla- 
nn ahiri de Sen'sin! Vucud itibariyle biz kirn oluyoruz! Senin hakiki olan vii- 
cudunun kar§isinda bizim varhgimizm ne kiymeti vardir! 

{J^J J - Jj ^' ^ *-«*U'<UA U JAj y *-* yJ~i y --A y ySJ *-* 

1458. Diem Sen soyle hem Sen dinle, hem Sen ol! IZu hilar fera? ile biz hep 
la~§ey'iz. 

"Tera§" yontma; "lasfrn", "la-§ey'im" kelimesinin muhaffifidir, "la-§eyiz 
ve hicjz" demektir. Ya'ni, ey bizim Hahkirmz! Sen viicud-i hakiki sahibisin. 
Biz ise Senin varhgindan var olan izafi viicudlanz. Binaenaleyh bize varid 
olan her §ey sendendir. Boyle olunca bizim vucudat-i izafiyyemizden yine 
Sen sdyle ve yine Sen dinle ve yine Sen diledigin gibi oil Biz Senin yolunda 
bu kadar miicahede ve sa'y ile bu mevhum varhgimizda yaptigimiz tira§ ve 
yontma ile beraber hep la-seyiz ve hicbir sey degiliz. 

>y*+ J £~»j» j^r *J*\? ij>w- ji \y\ C^J-j d\y»- jij 

1459. lJu havaleien dolayi siicuda raflbeti arhr; cehrin tenbelligini ve suduklu- 
ifiinu gontUrme! 

"Humud", "atesm sonmesi" demektir. Ya'ni, ilahi, boyle her §eyimizi sa- 
na havale etmis ve kendimizi mevhum gordugiimiizden dolayi siicuda ve 
teklifat-i §er'iyyene ragbetimizi ziyadele§tir; ve cebr i'tikadmin tras edecegi 
tenbellik duygusunu gonderme! Ve §eriat-i mutahhara-i Ahmediyyene kar§i 
kalblerimize soniikliik verme! Ve "mademki *U) j» ^"''jr (Nisa, 4/78) [ya'ni 
"Her bir sey Allah indindendir"] ayet-i kenmesi'hukmunce ibadatimiz ve ta- 
atimiz Hakk'in muradma baghdir; binaenaleyh biz ef alimizde mecburuz" 
demeyelim; ve Cebriler'in gittigi tenbellik yoluna gitmeyelim! Cebir hakkm- 
daki izahat I. cildin 626 numarasina miisadif olan . c—oW y** £~mj&- ^ ^ 
c«ejij &\j lSj\#-J"> [ya'ni "Bu, cebr degildir; bu ma'na-yi cebbariyyettir. Ceb- 
barhgin zikri tazarru' igindir"] beytiyle onu ta'kib eden beyitlerdedir. 

1460. OCamillerin pen it bali cebir dir; vine cebir ienbellerin zindani ve bagulir. 



G $P? 



MESNEVl-1 SERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni, cebirde iki hassryet vardir ki, birisi kamillerin kolu ve kanadidir. Ka- 
miller bu cebir kanadi ile ucup ma'suklan olan Hakk'a vasil olurlar. Zira on- 
lar bilirler ki, her bir mertebede viicud ve varhk Hakk'indir; ve Hak her mer- 
tebede kendileriyle beraberdir. Ve Hak her bir mertebenin hukmune gore on- 
lann mazharlanndan zuhur ister ve mertebe-i §ehadette dahi abdiyet ve ubu- 
diyet ve ibadet ister. Binaenaleyh onlar her mertebede ma'suklannin emri ve 
cebri dairesinde hareket etmekten haz ve zevk alirlar. Qiinkii ask-i ilahi on- 
lan kendi mevhum olan varhklannin irade ve hevesatindan gegirmistir. Nite- 
kim I. cildin 1488 numarah beytinde c-^. J4 c^ • ^—^ j*- c^ c ~~ i * _ l - c -* w v& 
c ~= ; * s u^ [y a ' ni "Bu Hak ile beraberliktir, cebr degildir; bu ayin teceliisidir, 
bu bulut degildir"] buyurulmus idi. Ve keza yine I. cildin 1487 numarah bey- 
tinde de *f j^r ^r?- c~~j j-iU aT jk . *f j^>^ \j jjup tj#- JaiJ [ya'ni "Lafz-i ce- 
bir beni aska sabirsiz etti; her kim ki asik degildir, habs-i cebr etti"] buyurul- 
mustur. Cebrin ikinci hassiyeti budur ki, tenbellik habsi ve ellerinin ve ayak- 
lannin bagi olur. Zira onlar kendi mevhum vucudlannda ve varhklannda 
miistagrak olduklanndan Hakk'in degil, kendi nefislerinin asikidirlar; ve bu- 
lunduklan her mertebede Hakk'in beraberliginden gafildirler. Nazarlan ancak 
Hakk'in iradesinedir. Derler ki, mademki her mertebede viicud Hakk'indir ve 
irade onundur, o benim ibadetimi isterse abid olurum ve eger fiskimi murad 
ederse fasik olurum, Onlann bu fikirleri Hakk'in bu mertebe-i §ehadette mu- 
radi olan §eriatin ta'tiline ve teklifat-i ilahiyyenin lskatina sebeb oldugundan 
kamilen yanlistir. Nitekim V. cildin 3116 numarah beytinde j^ o>-J *£ k 
^.u >U- j iiijai ^^Xo . ^jui. j*ir [ya'ni "Tersine olarak bu sozden tenbel ol- 
dun, idraki ve hatin mun'akis geldin"] buyuruimus idi ki, orada irade hak- 
kinda uzun izahat gecti. 

( j j£ j> ^3>- _> h o*y s^" L> s?r u^ ^ J^ ^ J^** 

1461. Ik cebri Ufil sut/u fbi bd; mix mine sit vekafire kandir! 

Bu cebir Nil nehrinin suyuna banzer. Musa (a.s.) zamamnda mii'minlere 
su goriiniir ve icip ondan def'-i hararet ederlerdi; ve kafirlere de kan goruniir, 
asla icmezler idi. 

ij OL^jjSj Ij OIpIj Jb Sjt OllaJL- (jj*. \j Oljb JL 

1462. \Ka,nat, doganlan sultan tarafina gotiirur; kanat kargalan mezarliga yo- 
iiirur. 



e &®?- 



AHMED AVNt KONUK 

"Dogan"dan murad, ehl-i saadet ve "karga"dan murad ehl-i §ekavettir. 
Ya'ni, cebir kanada benzer ve ehl-i saadeti sultan-i hakiki olan Hak tarafina 
gotiinir; ve karga mesabesinde olan ehl-i sekaveti dahi bir mezarhk mesabe- 
sinde olan cismaniyet ve nefsaniyet alemine gottiriip defn eder. 

p*" (J^j^^i j *— ""j^jh yr *^ f ***■ r_j^ j* y 0^1 >.j£. jL 

1463. $imdi ademin §erhinde aeri don hi, yanzekir gtbidir ve onu zehir zanne- 
dersin. 

Ya'ni, ey Mevlana! §imdi ademin §erhinden geri don ki, o adem-i izafi 
varhk ve enaniyet zehrinin panzehiri gibidir; ve bir kimse bu adem hakkin- 
daki izahati anlaymca, bu mevhum ve hayalden ibaret olan varliga asla kiy- 
met vermez. Halbuki, ey gafil! Sen o adem-i izafiyi bu hayalata yapistigtn igin 
zehir zannedersin. 

1464. By kayi yoldastl sakin Diindu tocuflu aibi, ait adem djMahmud'undan 
korhucu olma! 

Ey Hak kapisinin yolda§i! Yukanda kissasi mezkur olan Hindu cocugu gi- 
bi, git Sultan Mahmud-i Gaznevi gibi, in'am ve ihsan edici olan bu adem-i 
izafiden sakin korkucu olma! 

ls**^ y j ^ ^-^ $ <^j j* d y^^ ws ^>yrj jt 

1465. HZir viicuddan kork ki, simdi onun icindesin; o hay diet la-§eydir ve sen 
la-seysin! 

Belki §imdi icinde bulundugun bu vticud-i izafiden ve onun sana verdigi 
tenbellikten kork! Zira bu viicud-i izafi bir la-§ey ve hie olan hayaldir; ve sen 
dahi o viicudat-i muhayyele icinde bir hayal ve la-seysin ve hicsin! Binaena- 
leyh bu hayalat icmde onlann mukawimi olan Hakk'i gor. Nitekim Hz. 
§eyh-i Ekber (k.s.) Fususu'I-Hikem'dt Fass-i Suleymani'de §6yle buyururlar. 
Beyit: 

*jiijai\ y_r"\ jU- IA* a-qm lS^j SJuibM ,i js-ytj JL>- Oj>il bJl 

"Alem-i kevn ancak hayaldir ve o hakikatte Hak'tir. Bunu anlayan kimse es- 
rar-i tarikati haiz oldu. " 



°m>? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1466, ^ir la-sey bir la-§eye astk olmushir. Uii$ yok /up yoktm yoltinu vurmu§iur. 

Sen garabete bak ki, la-§ey olan bu vucud-i muhayyel, kendi gibi muhay- 
yel ve la-§ey olan bir viicuda a§ik olmu§tur. Ya'ni ey gafil! Senin varhgin mu- 
hayyel ve la-§ey iken, yine kendin gibi la-§ey olan bu suver-i diinyeviyyeye 
a§ik oldun. Garib §eydir ki, hie. yok olan bu suver-i diinyeviyye, hie yok olan 
gafilin yolunu vurmus ve onu Hakk'a vusulden alikoymustur. 

1467. Uaktaki bu hayedat oriadan hari$ oUu, senin na-ma'kulun sana ayan oUu. 

Vaktaki sifat-i ilahiyyenin golgeleri olup mahza hayalattan ibaret olan bu 
suver-i diinyeviyye, mevt-i lztiran vasitasiyla ortadan kalkar ve haric olur, 
senin na-ma'kul gordugiin vticud-i hakikinin vahdeti ve sirr-i zat-i ilahiyye 
senin idrakine ayan olur; ve fakat bu alemdeki galatat-i fikriyyen temessiil 
edip, o vech-i mutlaki mu§ahedeye perde ve hicab olacagindan hasret geker- 
sin. Alem-i hakikatte arazlann suret iktisab edecegi hakkindaki izahat II. cil- 
din 959 numarasina musadif olan J* y> <^>jr* • ^*~*jy* l> <j*f j* s^~ ^j 
^-~~>.y L> J*s- [ya'ni "Vakt-i mah§erde her araza bir suret vardir; her bir ara- 
zin suretine nobet vardir"] beyt-i §erifinde gecti; ve bu alemdeki galatat-i fik- 
riyye ve i'tikadin dahi arazdan ibaret oldugu asjkardir. 

Nebi (s.a.a.) buyurdu ki: "Gecmister igin olum garni yoktur; ve 
onlar igin ancak fevtin hasreti vardir" 



1468. O be§erin seraskeri dogm soyhmiftir. ^Demifiir ki: "Dier kimse ki, dun- 
yadan gilzer etti." 

Ya'ni, Beni-Adem ordusunun ba§i ve seraskeri olan Muhammed Mustafa 



e 8Spp 



. AHMED AVNl KONUK 

(a.s.v.) Efendimiz, dogru soylemis. ve buyurmu§tur ki: "Mevt-i tabu ile diin- 
yadan gecjp giden her bir kimseye." 

1469. "Ona derd ve oliim gabnv yoktur, helki ona mevt i$in y&z esef vardir." 

"Gator, lQgatte "alim satimda bir kimseye ziyan vermek" ma'nasmadir. 
Burada mutlakan zarar ve ziyan ma'nasmadir. Ya'ni, diinyadan oliip ahirete 
giden kimseye oliim garni ve zaran yoktur. Belki elindeki firsatm fevt olmu§ 
olmasindan dolayi cok hasret ve teessiif duygusu vardir. Nitekim fakirin Av- 
rupa'da tahsil etmis bir arkada§im var idi. Teverriim edip vefat etti. Kendisi- 
ni alem-i ma'nada hasta bir halde gordum. Sebebini sordum. Dedi ki: "Eger 
bir daha diinyaya ve o aleme gelmek miimkin olsa idi, Resul-i Ekrem Efen- 
dimizin izini ta'kib eder ve bir parmak geri kalmaz idim." 

Ij £j. y> j cJ>> y> dj^ \j iff p/j <L5 \jf aT 

1470. ^Der Ki: * Origin her devletin ve her hir bergin mahzeni olan oliimii kib- 
le etmedim?" 

"Berg", yaprak, zinet ve zad ii zahire ma'nalannadir; burada "ztnet ve zad 
ii zahire" ma'nasi munasibdir. Ya'ni, diinyadan ahirete giden her bir kimse 
der ki: "Nigin ebedi olan her bir devlet-i ztnetin hazinesi bulunan oliime te- 
vecciih edip, alem-i ahirette sebeb-i saadet olacak olan amelleri icra etmedim 
ve hayat-i dunyeviyye firsatmi elimden kagirdim?" 

Jst-I j* Xi pf *£ jH^ d\ J_p- jl j*P <UJ> ja f A^T 4jL* 

1471. Hien buiiin omriimde §a$thktan dolayi ecelde kaybolan o hayalah Juble 
ettim. 

"Havel", "§a§ihk ve bin iki gdrmek." Ya'ni, olen kimsenin ruhunun idra- 
kine haklkat munkesif oldugu vakit der ki: "Butiin omriimde bir olan varligi 
§a§iliktan dolayi iki goriip, ecel ve oliim vaktinde nazar-i hissimden kaybo- 
lan o dunya siiretlerinin hayalatim nefsii'l-emrde sabit gordiim ve onlara mii- 
teveccih oldum." 

ol jO^S" i^tJu jJUlT C—jlj C J £j» j\ d^fijA ti\£jj~3- 



1472. O oliilerin hasreti oliimden degildir. Ondan dolayulir ki, naki§larda te- 
vakkuf etti. 



^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"1st", "durus, ve tevakkuf demektir. Bu ve atideki beyt-i §erifler cenab-i 
Pir efendimizin ir§adatidir. Ya'ni, o olen kimselerin hasreti olumiin kendisin- 
den degildir. Onun hasreti buz iizerine yapilmis. naki§lar mesabesinde olan 
diinya suretlerinin oniinde durup onlara muhabbet etmesinden dolayidir. 
Run alem-i ahirette varligin birligini ve suver-i kesirenin hayalattan ibaret ol- 
dugunu idrak ettigi vakit t diinyadaki galatat-i fikriyyesi, ruhunun goziine hi- 
cab ve perde olur. Viicud-i vahid-i hakikinin cemalini zevken ve halen idrak 
edemez. Nitekim yukanda 1467 numarali beyitte izah olundu. Bunun icmdir 
ki, ayet-i kerimede ^' s'>tJi j> "^ ^\ >i» ^ otr ^ {Isra, 17/72) ya'ni "Bu 
hayat-i diinyada a'ma olan kimse, ahirette dahi a'madir" buyurulur. 

1473. Hiiz bunu gormedik ki, nakishr ve kopiiktur. OCopuk deryadan ktmddar 
ve alef hulur. 

Bu beyt-i §erifte, (islub-i haklmane iizere, Hz. Pir efendimiz kendi nefs-i 
nefislerini dahi gafillere ilhak ederek buyururlar ki: Biz bu suver-i alemin ve 
ecsamin nakis. ve kopiik oldugunu gormedik. Eger gore idik, anlardik ki, bu. 
kopugun varhgi nihayetsiz deniz gibi olan viicud-i vahid-i haWkidendir; ve 
onlar o viicudun tecelliyatindan dolayi kimildar ve cevelan eder; ve o kopiik- 
lerin varhklannin alefi ve gidasi o viicud-i hakikidendir. Kendilerinin kendi- 
liklerinden bir taayyiinleri yoktur ve sekilleri yoktur. 

1474. Uaktuki deniz kopiikleri karayabtrakh, sen mezarhfla git, o kopuklere bak! 

Vaktaki o derya-yi viicud, bu kopiik mesabesinde olan cisimleri karaya ve 
topraga am ve onlardaki kimildama ve hareketi kesti, sen mezarliga git de o 
kopiik mesabesinde olan cisimlerin hayallerine bak! "Berr", bahr mukabili 
olan "kara ve toprak" ma'nasmadir. 

1475. ^inaenaleyh de ki: "Uiani, sizin hareket ve cevelanimz? *Deniz sizi 
buhrdna birakmistir! 

"Buhran", hastanin vticudunda zahir olan tagayyiir demektir {Sarrah). 
Lugat-i Re$id?dQ, "Hastayi ya sihhat veya helak tarafina geken tagayyiirdur; 
bu lafiz ashnda.Yunanidir" denilmistir. Ya'ni, o kopiik gibi olan ecsam-i be- 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

sere hitaben de ki: "Hani, sizin bu cismaniyet alemindeki hareketiniz ve ce- 
velamniz? Deniz mesabesinde olan o hakikat-i viicud sizi boyle tagayyiire ve 
buhrana birakmistir." 

1476. Ta hi, sana dudak ile degil, hal ile desinler. ki; nr Btt suali denizden sor, 
hizden degil!" 

Ya'ni, "Ta ki, senin bu sualine cevaben o cisimler sana dudak ve elfaz ile 
degil, hal dili ile desinler ki: "Bu suali sen bizden sorma, hakikat-i viicud de- 
nizinden sor!" 

?7jl jt .AjI L>o i^iXj^j JL>- t-j* j-j Xjl>«j ( -S (_i£~ djz? ,_^4J 

1478. O^fakis, kopuk gtbi dalga olmaksizm ne vakit kimildar? ^Toprak ruzgar- 
siz nerede eve uzerine gelir? 

"Eve", liigatte, "her seyin yukansi" demektir. Burada sath-i arzin yukan- 
si demek olur. Ya'ni, denizin kopiigii nasil ki, denizin dalgasindan hareket 
ederse, kopiik mesabesinde olan bu ecsam naki§lan da viicud-i vahid-i haki- 
ki deryasimn dalgalanyla ve tecelliyatiyla kimildar; ve mesela, riizgar olmak- 
sizin kesif olan toprak nasil sath-i arzin yukansina kalkar? camid olan to- 
zu yukanya kaldinci bir riizgar lazimdir. 

ijy jlsrol ^ jiS iSM> yr «-*^' <J* ^ <-£-*i J <_£*■ jM 1 ^y? " 

1478. Uakiaki nakis tozunu gordun, riizgari gor; kopiigii gordiin, wad denizinigori 

Ey kimse! Vaktaki toz mesabesinde olan ecsam nakislanni gordun, onu 
yukselten riizgar mesabesindeki viicud-i hakikiyi de gor! Ve kopiik gibi olan 
suver-i alemi gordun, o kopiikleri lead eden ve onlara tabtat destgahmda vii- 
cud-i izafi bans eden viicud-i hakiki denizini de gor! "Kulziim", "deniz" de- 
mektir ve "kulzem" suretinde telaffuzu da caizdir. 

1479. Si-gah oV. Qor ki, senden nazar kara gelir. Senin oakvn hir yag ve ei ve 
-pud ve iardir. 

"Pud", kumasin enindeki iplikler; "tar", boyundaki ipliklerdir ki, kumasin 
orgiisii bunlardan viiciida gelir. Tiirkge'de, kumasin "ansi argaci" derler. BU- 



GS*^, 



MESNEVt-t §ERlF§ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

' rada cismin adalati ve sinirleri ve damarlanndan kinayedir. Ya'ni, ey insan, 
agah ol! Senin cisminde i§e yarayan §ey ancak nazann ve baki§indir. Senin 
cismini miitebakisi bir yag ve et ve adalat ve sinir ve damar gibi mevadd-i 
uzviyyedir. Binaenaleyh cisminde en ziyade senin i§ine yarayan goziin ve 
nazanndir. Nitekim I. cildin 1430 numarah beytinde . c~^-j> jij c- *-u> ^ 
c^u-ji Jbi SAcJ^ [ya'ni "Insan gozdiir ve baki kabuktur. §ey ki, dos- 
tu gormektir, gormek olur"] buyurulmus. idi. 

1480. Senin yagin §em'lerde iabi artirmadi. Senin eiin makmura kebab gelmecii. 

Ya'ni, ey insan! Senin cismindeki yagdan mum yapihp aydinhgindan isti- 
fade olunamaz; ve etin dahi mahmura ya'ni bir sarho§a mezelik bir kebab ol- 
maz. Binaenaleyh ne yagin yakilir, ne de etin yenir. 

1481. 'TZutiin bu cismini basarda erit! ^Nazara git, nazara git, nazara! 

Ey insan! Mademki sen gozden ve gorii§ten ibaretsin, biitiin bu cismini 
goziin te'siri altinda erit ve g6rii§iine tabi* ol. Beyt-i §erifte "nazar"in iig def a 
tekranndaki nukte, his goziiyle e§ya-yi mahsuseyi ve akil goziiyle dunyayi 
ve ahireti, ya'ni hem mahsusati ve hem de ma'kulati ve run goziiyle de ciim- 
lesinin zimnindaki Hakk'i gor! demek olur. 

1482. IZir nazar yoldan ihi ar$m goriir. ^ir nazar iki alend ve sahin yuziinu 
gordii. 

Bir nazar vardir ki, yoldan iki ar§mlik mesafeyi, ya'ni ancak alem-i mah- 
susati goriir; ve bir nazar dahi vardir ki, dunyayi ve ahireti, va'ni hem^mah- 
siisati ve hem ma'kulati goriir; ve bir nazar dahi vardir ki, *a\ 4j ^ ijiy ulti 
(Bakara, 2/115) ya'ni "Her nereye tevecciih edersen Hakk'in vechi vaki'dir" 
ayet-i kerimesi mucibince, bunlarm cumlesinde sah-i hakiki olan Hakk'in ce- 
malini ve viicud-i hakiki-i Hakk'i goriir. 

1483. 'jBu ikinin arasinda sayvsiz bir fark vardir. Surmeyi isie! Ue<S%Uah 
^Teala sulari en cok bilicidir. 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, ancak bu mahsusati goren goz ile, hem mahsusati ve hem de 
ma'kulati goren goz arasinda hesabsiz bir fark vardir. Binaenaleyh ey gafil 
insan! Bu dar ve kisa goriisten kurtulmak icin ma'rifet siirmesini iste ve ara! 
Ve hidayet Hak'tandir ve Hak Teala hazretleri kullann gizli ve mestur olan 
a'yan-i sabitelerinin isti'dadlanni bilir ve ihsani bu isti'dada gore olur. 

1484. ^Uakiaki yokluk denizinin §erhini i§iiiin, daima $ah§, id kx, hu aeniz 
i$inde iurasvn! 

Ya'ni ey salik! Biz yukandan beri adem-i izafinin ve fakr u fenanin §erhi- 
ni ve faidelerini soyledik, sen de dinledin. Binaenaleyh kendinin mevhum 
olan varligindan ve benliginden kurtulup bu yokluk deryasi iginde durmak 
igin galis. ve sana yoklugu ta'lim edecek bir iistada hizmet et! 

1485. Qiinkil, kargahxn ash, hala ve bi-ni§an ve 005 olan o yokluktur. 

Zira i§ yerinin ve i'malathanenin ash, keserattan hali ve suretten nisansiz 
ve suret varligindan bos. olan o yokluktur. Qiinku bu e§ya suretlerinin cumle- 
si, suretsiz olan viicud-i haklkiden peyda olur ki, bu vucud-i hakiki, adem-i 
iz<ifTnin menba'idir. Nitekim I. cildin 1163 numarah beyt-i §erfrmde ji cj jy * 
jj^ij Ji ui ^r jj> ji . b 3j >. juT jjf* ^ [ya'ni "Suret suretsizlikten di§anya gel- 
di; tekrar gitti, zira biz O'na doniiculeriz" (Bakara, 2/156)] buyurulmus. idi. 

1486. ^iitiin iistacllar, i§ izhan vein yokluk ve inkisdr yen isierler. 

Mesela mi 'mar, san'atim gostermek igin bos bir arsa ister; ve diilger, kapi- 
si olmayan bir evi arar ve ta'mir igin kinlmis ve dokulmus. bir yerde izhar-1 
san'at etmek ister. Butiin san'at ustadlannin revist de hep budur. 

1487. Qubhesiz, ustailann ustaHi olan SameA'in kdrgahi "yokluk" ve *la" olur. 

"Samed", esmaM ilahiyyedendir, "yemeye ve igmeye muhtag olmayan ve 
buyiiklerin buyugu ve bi-niyaz" ma'nasinadir. Ya'ni, mademki ustadlar 
san'atlanni yokluk iginde gosteriyorlar, binaenaleyh iistadlann ustadi ve ih- 



asep, 



MESNEVl-I §ERfF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVr-6 • 

tiyagtan miistagni olan Hak Teala hazretlerinin is yeri ve i'malathanesi dahi 
yokluk ve adem-i izafi olur; Ve onun tecellisi dahi, kullann suver-i e§ya mu- 
habbetinden bos. olan kalblerine vaki' olur. 

c^»y Ol ( ji**o^jlS' j j^- jlS' <l~*j Oj^l <J~~j <ji' W" j* 

1488. Dier m kadar hu yokluk daha ziyadedir, Dtakk'in kan ve onun karga- 
hi o tarafiadu. 

Ya'ni, her nerede ve hangi kulun kalbinde nefsin muhabbeti ve nefsinin 
muhabbetinden ne§'et eden suver-i esjaya olan muhabbet daha yok olmu§- 
tur; Hakk'in tecelliyat-Lzatiyye ve sifatiyye ve ef aliyyesi o yokluk icmde ve 
masivadan bos. olan o kalbdedir; Ve onun i'malat-hanesi o kulun tarafidir. 
"Ser", burada "taraf" ma'nasinadir. 

l y r A oLiojjj ■^jSji <•*-* y. (j^ J>*^i ^■■"•■ ft ^yr ( M s , " ' " , " - y 

1489. uMddemki yokluk en yiiksek iabaka oldu, <Lervi§\er dimle uzerine sebak 
flotiirduier. ' 

"Sebak burden", ileri gecmek; "dervi§", fakir demektir. Ya'ni, yokluk mev- 
cudat tabakalanmn en yiiksek tabakasidir; ve fakirlerde ise yokluk vardir. Bi- 
naenaleyh biitiin mevcudattan onlar ileriye gectiler ve en yiiksek tabakaya 
vasil oldular. 

1490. Diususiyle hir fakir ki, cisimsiz ve malsiz oldu, kar-ifakn sual degil, ci- 
sim tutar. 

Hususiyle biitiin tabakatin ve meratibin en yuksegine terakki eden fakir 
oyle bir fakirdir ki, cismin muktezasi olan mevhum enaniyetten ve varliktan 
ve elinde olan mala temelliik da'vasmdan kurtulmu§ ola ve onlann varhgim 
Hakk'in varligi ve miilkii bile! Binaenaleyh ehl-i faknn ve yoklugun ma'na- 
si boyle bir cisimde vardir; ve fakr ve yokluk denilen budur. Yoksa kapi kapi 
dola§ip sundan bundan dilenen kimsenin fakn degildir. Ewelki fakr hakkin- 
da Resul-i Ekrem hazretleri ^>j ^ ya'ni "Fakr benim fahrimdir" buyurur- 
lar; ve ikinci fakr hakkinda dahi jA\ ^ db ij*i ^\ ^i\ ya'ni "Ey benim Alla- 
him! fakrdan sana sigimnm" ve keza \/£ o j& oi >uJi jtf" ya'ni "Fakr, kiifur ol- 
maya yakmdir" buyururlar. Ve ewelki fakirler hakiki olan sufidirler. Nitekim 
Ebu'1-Hasan-i Harakani hazretleri onlar hakkinda soyle buyururlar: 



*#%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Sufi odur ki, yok ola, ya'ni fena tahstl etmi§ ola! Ve gundiiz olsa giine§e 
ve gece seyyareye ve mehtaba ihtiyaci olmaya! Sufilik bir yokluktur ki, var- 
liga ihtiyaci olmaz." 

1491. Sail o olur ki, onun mall eridi. *3iani' o plm ki, kendi cismini oynadi. 

Binaenaleyh sail ve dilenci o olur ki, onun mail olmadi ve telef oldu; ve o 
kimse haline kanaat etmeyip §unun bunun kapisina miiracaatla mal dilendi. Ve 
kanaat edici o kimsedir ki, Hakyolunda kendi cisminin rahatim aramadi ve mii- 
cahede ve riyazat ile cismini feda etti ve "Bu yolda ne olursam olayim!" dedi. 

1492. ^Binaenaleyh simdi derdden sikayd iutma! 2mq. o dost laraftna rahvan 
hir athr. 

Ya'ni ey salikl Cismine miicahede ve riyazat yuztinden bir derd gelirse, s> 
kayet etme! Zira, yukandan beri vaki' olan beyanattan simdi anladm ki, yok- 
luk ihsan ve in'am-i ilahinin men§eidir. Binaenaleyh bu sende hasil olan dert, 
dost-i hakiki olan Hak tarafina rahvan yiiriiyen bir at mesabesindedir. 

1493. r Bu kadar soyledik; hakvyi fikir et! Bger fikir camid olursa zikir et! 

Biz faknn ve yoklugun fezailini bu kadar soyledik. Sen bizim bu sozleri- 
mizden onlarin fezail-i bakiyesini kendin fikir et! Zira insan fikirden ibarettir. 
Eger fikrin birtakim havatir-i nefsaniyye ve vesavis-i evhamiyye ile donmus. 
ve hararetsiz kalmi§ ise, "Allah" ism-i celalini zikir et! 

1494. JLikir fikri ihtizaza yetirir. £ikri ha donmusun giinesi yap! 

Zira zikir etmek, fikri ihtizaza ve harekete getirir. zikri bu donmus, olan 
fikrin giinesj yap ki, o ism-i cami'in zikri sebebiyle, havatir-i nefsaniyye ve 
vesavis-i evhamiyye kalbinden zail olsun ve fikrin donmushigu erisin! 

1495. Slsil olan cezhedir. Jakai, ey kavi yoldasi, is yap! O cezbeye mevkuf 



=£P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVf-6 • 

Gerci Hak yolunda asil olan cezbedir; ve "cezbe", Hakk'in kulunu kendi ta- 
rafina geki§i ve donduriisudur. Fakat, ey Hak kapisimn arkadastf Sen amel et! 
cezbeye mevkuf olma! Ve cezbenin husuliinu bekleyerek, ameli terk etme! Zi- 
ra hadis-i kudside ^jf> & ^ w ya'ni "Ben beni zikreden kimsenin celtsiyim" 
buyurulmustur. Binaenaleyh Hak, bir kimsenin celtsi olunca, elbette Hak onu 
cezbetmis olur. Nitekim III. cildin 199 numarasinda of; . c-u jiJy «ui S\<j£ 
c-i» dLj oj rJ jjj j jU [ya'ni "Dedi: senin 'AllahPin bizim 'lebbeykl'imizdir; 
ve o senin niyazin ve derdin ve hararetin bizim peykimizdir"] buyurulmug idi. 

*y ijj^r 2jy~ j J ^ P *y. <Jj^ <~>yr j& ^y *^j 

1496. jLua ki kann letkibir naz fit olur. V^faz ne vakil canhazhga layik olur? 

"Canbazlik"tan murad, asMktir. Ya'ni, zira ki ameli terk etmek ve kendi 
iradesine tSbi' oimak, Hakk'a karsi bir naz etmek ve istigna gostermek gibi 
olur. Halbuki naz, ne vakit asikligm layigi olur? Ya'ni nazlanmak a§iga ya- 
kismaz. naz, ma'suka layik bir tavir olur. Ey salik! Sen ise a§iksin. Ma'§uk- 
luk tavnm tutmak sana layik olmaz. 

1497. By flulam! CMz kahulii ve ne reUi Aii§un! ^Daima emri ve nehyi fjor! 

Ey gulam ve ey miibtedi salik! Yaptigin amelde ne Hakk'in kabuliinii ve 
ne de reddini dusun! Daima, azimu'§-san olan Hakk'in emrini ve nehyini ve 
Hakk'in seyyidligini ve izzetini ve kendinin abdiyetini ve zilletini gori 

j&j <&J\ «^J: «^ ijJjJj dy? (_r^ j Jjj Jl$5 k <jJ*- \_j* 

1498. Cezbe ku§u ansizm yuvaian u^ar. HJaktaki sulihu gor&un, orulan sonra 
$em'i sbndiir. 

"Us/\ "kus. yuvasi" demektir. Ya'ni, sen cezbeye intizar edip emir ve 
nehy-i ilahiye riayet eder ve mucahede ve riyazat-i §akkaya devam eyler 
isen, cezbe kusu ansizin yuvadan ucar ve senin ihlas icinde olan kalbine ko- 
nar. vfakit] hakikat gunesi dogup sabah olur ve tabiat zulmeti ortadan kal- 
kar. Ondan sonra mumu sondiir. Ya'ni tabiat karanligim aydinlatan mucahe- 
deye ve riyazata hacet kalmaz. 

c-^-jj j& ji j\ -^.fc* ^j** ^-^3^ jy »j^-« **-* ^y? H*~^? 

1499. fiozler guzare olursa, nur odur. O kahugun "ayn'tnda \$.exi goriir. 



<^9^> 



AHMED AVNt KONUK 

"Giizare", "hadden gegen §ey" demektir (Bahar-i Acem). Burada goziin 
mahsiisat haddini gegmesi demek olur. Ya'ni, gozler gormek hususunda mah- 
siisat haddini gegerse, goziin nuru odur. Yoksa yalniz mahsiisati goren gozle- 
rin nuru, nur degildir. Binaenaleyh oyle bir goz, kabuk mesabesinde olan esja- 
yi kesifenin aynlannda ve taayyunlerinde igleri ve batmlan ve ma'kulati goriir. 

1500. jLerrz i$inde heka cjiine$ini goriir; katre i$inde denizin kulliinti goriir. 

Oyle bir goz mahsiisatin zerreleri icinde beka giine§i olan viicud-i hakiki- 
yi goriir; ve mahsiis olan katreler icmde vahdet deryasinin kiilliinii ve mec- 
mu'unu goriir. Beyt-i Sezat (k.s.) : 

Ya ilahil Dil senin, bu dildeki sevd£ senin 
Katreyim ben, katrem igre mevc vuran derya senin 

<** 

ls^^ J ls*-** 9 ^ '*****> &>£ £j*-j y^ j^. 
Yine o sufl ve kadinin kissasina riicu' etmek beyamndadir 

Bu kissa yukanda 1348 numarali beyitten i'tibaren mezkur idi. * 

^S' j\ <l)jb Jib _bLu j^ US dk ,_yU** j-> J* 3*0 ois 

1501. Sufi cUdi: "HZir kazanm kisasinda korlukten dolayi ha§t havaya vermek 
layik olmaz." 

Yukandaki kissada bir hasta bir sufiye tokat vurmus, idi. Sufi dahi ona 
mukabele etmek istedi. Fakat, yapacagi mukabelenin sonunda olacak fenah- 
gi dii§iindu. Dedi ki: "Bu hastanin bana vurmus, oldugu bir tokata kar§i kisa- 
sen mukabele edip, sonunda olacak fenaligi gorememekten dolayi basi hava- 
ya vermek layik degildir." 

1502. 'TZoynumda olan te-sltm hirkasi, tokat yemeyi hana kolay yapti," 



°$P? 



MESNEVl-1 SERIF SERHt / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, "Sufllikte cahillerin cefasina tahammiil etmek kaidesi vardir. Bina- 
enaleyh benim boynumda Hakk'in tecelliyatina karsi teslim olmak hirkasi 
vardir. Bu hirka bu cahilden tokat yemeyi benim nefsime kolay yapti." 

1503. Suft kendi hasmtni pek zaytf aorHii. T)edi: "Gger ben hasvm ai%i ona 
yumruk vurursam." 

^U** j j>r j \j» Jj\j*j> oLi u^^J tifT *jiji &*£■* tjJ-ri ji 

1504. u O benim bir yumruflum ile kalay ai%x dokuliir. <$ah bana zecr ve kisas 
buyurur," 

Ya'ni, sufi kendisine tokat vuran hastayi pek zayif gordii ve kendi ken- 
dine dedi: "Eger ben simdi ona hasimca.bir yumruk indirirsem, o benim bu 
bir yumrugum ile kalay gibi eriyip yere ddkiiluverir. §ah-i hakM olan Hak 
Teala ise, baskalanm da bu kotu fiilden men' ve zecr icjn bana kisas emr 
buyurur." 

I , t ,- , 

1505. Qaiir virandir ve kazik kuilmishr; o du$mek icin bahane arar. 

"Veted", kazik; "ml cuved", "mi cuyed'in muhaffefidir. Ya'ni, "Bu hasta- 
nin ruhunun cadiri mesabesinde olan cismi harabdir; ve onun kaziklan me- 
sabesinde olan a'zasi guruktiir ve kinlmistir. Binaenaleyh onun [bedeni] yi- 
kilmak igin bahane arar. Bir yumruk indirirsem yikilip oliir." 

1506. ^Bit ohnus icin bana lirvfy aelir; lirvfr ki, kdic alhnda kxsasvm vaki' olal 

Ya'ni, "Bu ma'nen olmus olan bir viicud igin kihg altinda kisasim vaki' ol- 
dugu vakit, bana yazik olur, yazik ve bos yere kurban olup giderim!" 

sj. ^e^ <jj** J^ ^- <i>\ J^jc- -ij f*—*^ j>. <-^ c— JIj ^ 0^$- 

1507. Uaktaki eli hasvm uzere vurmaya kadir olmaix, onun azmi o oldu ki, onu 
kadvya aoiurel 

Vaktaki sufinin eli kendisine tokat vuran hastamn olecegi korkusuyla, 
onun iizerine yumruk atmaya kadir olmadi, o hastayi kadiya goturiip aley- 
hinde da'va etmeye azmetti. 



G ssps a 



AHMED AVNt KONUK 

1508. ^IWi ki: "Uiakk'tn terazisi ve kilestiir. <§eytanm mekrinden ve onun 
htiesinden kuriarxadir." 

Sufi kendi kendine dedi ki: Kadi Hakk'in terazisi ve kllesidir. Muhasimla- 
nn haklarmi olcer ve ona gore hukmunii verir. §eytamn kullar arasma ilka 
ettigi mekr ve hileden hiikm-i ser'i ile onlan kurtancidir. "Muhlis", ism-i fail 
olduguna gore ma'na budur. Ve eger ism-i mekan olarak "manias" olursa, 
"seytamn mekr ve hllesinden kurtaracak mahal"dir, demek olur. 

1509. kinlerin ve cidalin makasidtr. Dki hasrmn nizainin ve dedihodusu- 
nun kah'idir. 

kadi, hiikm-i ser'i ile hikdlann ve kinlerin ve cidalin makasi olup, iki 
hasrmn kavgalanm ve dedikodulanni kesicidir. 

1510. Onun efsunu seyiani sise i$inde eder. Onun kanunu fitneleri sakin eder. 

"Bud der §ise kerden", §eytanm maglubiyetinden kinayedir. "Efsun", sihir 
ve ehl-i havassin okudugu azaim ma'nasina olup, burada hiikm-i ser'iden ki- 
nayedir. Ya'ni, kadimn verecegi hiikm-i ser'i seytam maglub eder ve onun 
ser' ve kanunu efrad-i halk arasindaki fitneleri sakin kilar ve bastmr. 

1511. U^iir-tama olan hasim vaktaki ieraziyi gordii, jerkesligi hiraku ve iabi' olur. 

Ya'ni, tama' sevkiyle halkin hukukuna tecaviiz etmek isteyen kimse, ha- 
kimin elindeki adalet terazisini gordiigii vakit, serke§ligi ve hakka tecaviiz 
fikrini birakir, hadd-i ilahl dairesine girer ve ser'e tSbV olur. 



1512, Ue eger ierazt olmazsa, eaer ona ziyade verir sen, kiymeiinden agahliga 
razi olmaz. 

Eger boyle bir adl terazisi olmazsa, hukak-i nasa tecaviiz niyetinde olan bir 
kimseyi herhangi bir muamelede "Arkadas! §er'an senin kismetin ve hakkin bu 
kadardir!" diye ikaz etsen ve hakkindan ziyadesini bile versen yine razi olmaz. 



*£» 



MESNEVt-1 §ERfF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1513. !I?Caii rahmetltir] ve rdzax def edicidir. Oiiyamet gunil adlinin hahrin- 
den bir katredir. 

Binaenaleyh kadnin ve hakimin vucudu rahmet-i ilahiyyedir ve nas ara- 
sindaki niza'lan def edicidir; ve kiyamet guniindeki adl deryasindan diinya- 
da zahir olan bir katre ve numunedir. 

1514. ZKatre her ne kadar kiicuk ve kisa ayakli olsa da, deniz suyunun luifu 
ondan peyda oluf.-. 

Bu adalet denizinin katresi, bu hayat-i diinyeviyyede her ne kadar ktigiik 
ve kisa ayakli olup, tamamiyle ihkak-i hakka yeti§emese bile, deniz gibi olan 
adl-i ilah! suyunun lutru, yine bu kiiguk ve kisa ayakli olan katre-i adl ile za- 
hir olur. Mesela deniz suyunun katresi kendi ctirmu nisbetinde olan ate§i 
sonduriir. Hakimin adl suyu dahi, kezalik kendi nisbetinde olan zulum ateg- 
lerini sondiiriir. 

lj -d>o J^j ajai vjJLj j y \j <1S~ (Jjh .lib j\ j\J> j\ 

1515. ZKelleyi tuzdan pak iuiarsan, sen Vir katreden ^Duie'yi aorursiin. 

"Kelle", "ba§" ma'nasina geldigi gibi, "yiiz" ma'nasina da gelir. Burada 
"kelle"den murad, akil ve dimagdir. Ve "tuz"dan murad, cehl ve gaflettir. 
Ya'ni sen aklmi ve dimagim cehl ve gaflet tuzlanndan temiz tutar isen, kadi- 
nin ve hakimin bu bir katre-i adlinden Hak Teala'mn daima Dicle nehri gibi 
akip durmakta olan adlini goriirsiin. 

1516. Ciiz'ler kulliin Kali uzerine sahiddir. Utaita sajak, aiinesin gammdzt 
gelmistir. 

"Gammaz", "gozle ve kasla isaret etmek" ma'nasina olan "gamz" masda- 
nnin miibalaga ile ism-i failidir, Burada mutlakan "i§aret edici" demektir. "§a- 
fak", lugatte giim§ batarken urukta gorulen kirmizihk ve aydmlik ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, hakimin adli, Hakk'in adlinden bir ciiz'dur. Ve ciiz'ler kulltin ha- 
line sehadet ederler. Hatta giinesin ziya-yi ciiz'isi olan safak, ziya-yi kulli sa- 
hibi olan gunesm vucuduna i§aret edici gelmistir. 



C^g> 



AHMED AVNt KONUK 

.,*,*, _ - 

jijJI j US' C-^Oj^y <>tJl (_J^- -Ulj J^>-1 j»— jt j, (.— i 0) 

1517. ITiak o kasemi Sihmed-'in cismi uzerine surd-u. O §eu H, "kella ve'§-§a- 
fak" hmjurmu§tur. 

"Kasem", "yemin" demektir. "Kella", "hakkan" ma'nasinadir; burada 
lafz-i Kur'an'dan degil, lafz-i MesnevT dendir. "Ve's-sefak", "£araga yemin 
ederim" demek olur. Bu beyt-i §erifte sure-i tn§ikak'ta olan jilsu r-* 1 ^ (In- 
sjkak, 84/16) ya'ni "Ben §afaga yemin ederim" ayet-i kerimesin'e i§aret bu- 
yurulur. Ya'ni Hak Teala, hakkan ki, o yemini Hatem-i enbiya Ahmed 
(a.s.v.) Efendimizin cismi uzerine siirdu ve tevecciih etti, o §ey ki, "§afaga 
yemin ederim" buyurmustar. Bu beytin yukanya rabti budur ki: Resul-i Ek- 
rem hazretlerinin bi'seti kiyametin yaklasmasina i§arettir. Zira, Hatem-i en- 
biyadir. Onlann cism-i §eriflerinden sonra haMki bir peygamber olarak bu ha- 
yat-i dunyeviyyede 1355 seneden beri hicbir ferd zahir olmadi ve bundan 
sonra zahir olaca^i da yoktur. Kiyamet ise adl-i kulli-i ilahinin zahir olacagi 
bir devredir. Hatem-i enbiya'mn §eriati ise, bu hayat-i diinyada tatbikine im- 
kan goriilen adaletin muntehasim te'min eder. Onun haricine gikildigi vakit, 
zuliim olur. Binaenaleyh §afagm vucudu, giinesjn viicuduna i§aret oldugu gi- 
bi, Hatem-i enbiya'mn esrat-i saatten olan cism-i serifi ve onun §eriati de, ki- 
yametteki adl-i kulli-i ilahiye isaret olur. Binaenaleyh Hak Teala alem-i seha- 
dette cism-i nebevi ile zahir olan adl-i cuz'iye yemin ederek, kiyamette vaki' 
olacak olan adl-i kiilliye i§aret buyurmus. olur; ve bu yemin dahi zikr-i ciiz' 
ve irade-i kiill kabilinden mecaz olur. 

<j-b Ob tfj>- <Gb dk 0\j\ J" iS-^i C)\jJ \j^ *ib j jy 

1518. ZKannca eger o hir taneden hartnant hilici olayit, lane uzerine ni$in iit- 
reyici olur&u? 

Ya'ni, kannca bir bugday tanesine sanhp, geke geke yuvasina gotiirmeye 
cabalar ve o taneyi elinden kagirmamak icin titrer. Onun yapi§tigi bir tane 
bugday harmamndan bir ciizdur. Eger kiill olan harmani gore idi, binaena- 
leyh o tane uzerine bu derece sanlmaz idi. Bu beyt-i §erifte kadimn adli tane- 
ye ve hakkim taleb icin hakime miiracaat edenleri de taneye yapi§an kann- 
caya ve adl-i ilahi dahi harmana tesbih buyurulmusmr. Ya'ni adl-i ilahiyi go- 
renler, ihkak-i hak icin tane mesabesinde olan hakimin adline rabt-i kalb et- 
mezler. 



*$%&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1519. 602 tarafina gel ki sufi, ht-dildir, cefanm mvkdfahnda istical edicidir. 

"Bi-dil", "korkak" ma'nasinadir. Ya'ni, ey Mevlana! Sufi kissasmdaki soz 
tarafina gel! Zira sufl kannca gibi tane iizerine titreyicidir. Onun nazan 
ciiz'den kiille intikal edecek derecede keskin olmadigindan korkaktir. Ya'ni 
eger hakime gitmezse hakkinin zayi' olacagindan korkar. Binaenaleyh ken- 
disine kar§i yapilan cefanin mukafatmda ve ihkak-i hak hususunda isti'cal ve 
adl-i ciiz'iden istimdad edicidir. 

(Jtilp Ji&* (jlj>\£ jl ^Ji J.y>- dyz lf*Ak **£ y <j\ 

1520. Gy zuliimler ydpmi§ olan! Sen nasil hos-dilsin? <J\iukafinin talebinden 
[1502] _p. . • 7 

gajil misinf 

Ey halka zuliimler yapmis. ve onlann haklanm boynuna gecjrmis. olan 
kimse! Sen nasil ho§ goniillusun? Bu kadar zuliimlerin tie beraber nasil rahat 
rahat yatip uyuyorsun? Hakki taleb edicinin talebinden gafil misin? 

1521. ^$ahuA, fiillerin sana feramus mu olmustar hi, gaflei sana perdeleri 
asdgvua ash? 

Yahud, yaptigin kotii fiilleri ve zuliimleri unuttun mu ki, bu unutma gaf- 
leti senin aklinin gozu onune perdeler indirdi ve yaptigin fenaliklan goremez 
ve du§iinemez bir hale geldin! 

Cj\L& jl tjzj CX^j ^^j* fj 3 ? oUS jJj\ LS i^Lf ? »^*>- 4J j* 

1522. Gger senin kafanda hasimlar olmasa idi, gerdunun cirmi senin so] an 
iizerine hased goturiir idi. 

"Cirm", "cisim ve viicud" demektir. Ey kimse! Eger senin kafanda ve ar- 
kanda senden hak da'va eden hasimlar olmasa idi, senin kalbinde oyle bir 
safvet ve temizlik olurdu ki, felegin cirmi ve viicudu senin bu safVetine ve 
parlakligina hased ederdi. Zira sen insansin. Sendeki §erafet ve keramet fe- 
leklerde yoktur. Nitekim §eyh Sa'd! hazretleri buyurur: 

"Beni-Adem'in Hak canib'mden olan sirr-i siiveydasmdaki §ey, ne felek igin 
musellemdir, ne de melege hasil ohnu§tur!" 



C £P 3 



AHMED AVNt KONUK 

<JjA* j\ a^^ j-i* -^ J^l i3y^ ^ cS^rf (^-Jr^ ^ 

1523. Ijakai o haklar i$in mahbussun. JAzar azar, iidaisizlihUrHen oziir dile! 

Fakat boynundaki o haklardan ve zuliimlerden dolayi mahbussun ve bu 
serafetten mahrum kalmissin. Kendine gel de, azar azar ve gttnden gune hak 
sahibleriyle helalles ve itaatsizliklerden ve hakka tecaviizden dolayi oziir di- 
le! "Ukuk", haklanna riayet etmek vacib olan kimselere kar§i itaatsizlik et- 
mek ma'nasmadir. 

1524. Ta ki, nwhtesjb seni hir ufiurdan iutmasm! 6y muhibl $imdi kendi su- 
yunu berrak etl 

Ya'ni, sise gibi olan cisminde, su gibi berrak olan ruhun o yaptigm fena 
fuller sebebiyle bulanmistir. Adl gunii olan yevm-i kiyamette bu kotu fiiller 
seni birdenbire bir zabita me'muru gibi yakalamamak igin ey dost ve muhib, 
simdi bu hayat-i diinyeviyyede cisim sisesindeki ruh suyunu, ehl-i hakla he- 
lallesmek ve zuliimden ve fena fiillerden tovbe etmek suretiyle berrak et! 

Sufinin o tokat vuran tarafma gitmesi ve onu kadiya gotiirmesi 



1525. Sufikendinin iokat vurucasu iaraftna gitti. Onun eiegine miiddai gihi el 
vurdti. 

Sufi kendisine tokat vuran o hastamn tarafma gitti ve ihkak-i hakicin onu 
kadiya goturmek tizere etegine yapisu. 

1526. Onu $ekerek kadtmn nezdine gotiirdu. ^Dedi hi: nr Bu miidbir olan ese- 
gi, esek uzerine oturii" 



*$%&> 



MESNEVi-t SERlF SERHi / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"idbar", "arka cevirmek ve perisan olmak" deraek olup, burada "miidbir" 
ya'ni "bedbaht" ma'nasinadir. Ya'ni, sufi tokat vurani kadi nezdine goturiip 
dedi ki: "Bu bedbaht olan e§egi bir e§ek iizerine bindir de halk arasinda te§- 
hir edip rezil ii riisvay et!" 

1527. ^ahud kam$i darhesiyle ona ceza vert Senin re'yin nasil luyik gorurse. 

"Dirre", "kamci", Tiirkge'de tahrif ile "tura" derler. Ya'ni, "Ey kadi! Yahud 
bu zalimi te'dib icjn kamci darbesiyle ona ceza ver! Senin re'yin bunun fiili- 
ne kar§i ne cezayi layik goriirse oyle yap I" 

1528. "JEtra o kimse hi, senin zecrinden helahde oliirse, senin iizerine zaman 
* (ziman) yohtur. heeler ohtrl" 

"Demar", helak; "tavan", zaman; "ciibar", heder ve batil ma'nalannadir. 
Ya'ni, kadiya dedi ki: "Sen re'yinde ve ictihadinda serbestsin. Bir kabahatli 
kimse senin zecrinden helak iginde olup oliirse , senin iizerine onun zamani 
ve diyeti lazim gelmez. Onun oliimu heder olur." 

sy>- C~~J jf OU-i ^15 j C~~J >jA *£ j» ^l* jiy6 j J^ ji 

1529. ZKadimn had ve ia'zuinde her him oliirse, kadi iizerine zaman yokiur. 
JZw a o kiicuk decjildir. 

"Hadd", burada mucrimi kabahate avdet etmekten men' igin hakkinda ya- 
pilan cezadir ki, derecesi Kur'an'da ve hadiste gosterilmi§tir. "Ta'zir", "siya- 
set ve tehdid etmek ve ta'zim ve tathir" ma'nalannadir; ve haddin madunu 
olan ceza ile te'dib etmek ma'nasinda miista'meldir. Ya'ni, kadi mticrim hak- 
kinda kanun-i ilahide ta'yin edilen cezayi tatbik ederken veyahud kiyasa 
miistenid fetvalar ile mucrimi cezalandinrken o miicrim olse, kadi iizerine o 
kimsenin diyetini vermek lazim gelmez. Zira kadinin sahsiyyet-i ma'neviy- 
yesi kiiciik ve hakir olmadigtndan verdigi hiikumden mes'ul degildir. 

1530. Uiakk'in naibidir ve Diahh'vn adlinin sayesidir. Dier mustahihkin ve 
miistahakkin aynasidxr. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ciinkii kadi Hakk'in naibi ve vekilidir; ve Hakk'in adlinin sayesi ve gol- 
gesidir; ve her hak taleb edicinin ve kendisinden hak taleb olunmus. kimse- 
nin aynasidir. Zira hak taleb edict, kadmm §ahsiyyet-i ma'neviyyesinde hak- 
kini goriir; ve kendisinden hak taleb oilman kimse dahi yine o §ahsiyyet-i 
ma'neviyyede verecegi hakki goriir. Binaenaleyh kadi ayna gibidir. 

1531. jLixa o, edebi bir mazlumdan dolayi yapar, kendinin irzi, ofkesi ve dah- 
li i$in deaill 

"Edeb", liigatte "adet ve acib ve salah-i nefs" ma'nalannadir. Burada sa- 
lah-i nefs ma'nasi miinasibdir. "Irz", namus ve "dahi" liigatte "bir §eytn gir- 
mesi" demektir. Orfte "husul-i mal ve trad" ma'nasinda musta'meldir. Burada 
murad mutlak "intifa"'dir. Ya'ni, kadi, miicrimin salah-i nefsi icjn tatbik ettigi 
cezayi bir mazlumun sjkayetinden dolayi yapar. Bu cezayi kendinin namus ve 
ofkesinden dolayi te§effi-i sadr etmek ve bir intifa* etmek igin yapmaz. 

1532. dMademki hak ve aril olan a.iin irindir, eger hala olursa diyet akile uze- 
rine olur. 

"Akile", istilahat-i fikhiyyeden olup, katil olan kimsenin babasLtarafindan 
akrabasma derler ki, bunlar hata ile oldiiriilen kimsenin diyetini verirler. Aki- 
le hakkinda III. cildin 2461 numarali beytinde . c~-i *itt* j c^p ^ U=^ f 
cU\ j\ ^ji y f\* '<diu [ya'ni "Eger hata ettimse, diyet akile iizerinedir; benim 
canirmn akilesi 'elest'ten sen oldun"] buyurulmus, idi. Fakat burada katl 
Hakk'in saye-i adli olan kadi tarafindan icra-yi hukm esnasinda vaki' oldu- 
gundan onun akilesi §er'an beytiil-mal olur. Nitekim ba'zi niishalarda bu 
ma'nayi beyan hususunda su beyit mezkurdur: 

Terclime: "Onun akilesi kimdir, bilir misin? Hak'dir. Varak-i defteri bey- 
tu'1-maltarafmacevir!" 

Bu beyit Ankaravi nlishasinda munderic degildir. 

1533. kimse ki nefsi igin vurur, o zamindir; o kimse ki Diak i$in vmur, o 
amindir. 



MESNEVf-t §ERlF §ERHI / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, bir kimse nefsinin ofkesinden yahud bir menfaatinden dolayi bir 
kimseyi doverken, o kimse olse, §er'an onun diyetini vermekle miikelleftir. 
Fakat, kendi nefsinin dahli olmayarak, Hak icin vurup olduriirse, o diyetten 
emindir. Onun uzerine §er'an bir sey lazim gelmez. 

1534. Gyer haba ogula vurur, o olurse, o babaya diyei saymah lazim aelir. 

Mesela, eger baba oglunu doverken oglu olse, o babaya oglunun diyet-i 
ser'isini vermek lazim gelir. Bu beyt-i §erif Ebu Hanife hazretlerinin mezhebine 
gore beyan buyurulmustur, Zira Ebu Hanife hazretleri indinde baba evladini 
te'dib igin doverken oldururse, onun iizerine diyet lazim geldigi gibi, mahna da 
varis olamaz. £unku babanin iizerine ogluna hizmet etmek vacibdir; ve evladin 
salahmdan babanin nefsine raide vardir. Binaenaleyh o te'dib kadimn te'dibi gi- 
bi sirf Hak igin degildir. Kadimn te'dibi hak ve huknk-i ammeye nazaran va- 
ki'dir. Bu hususta kadiya bir faide yoktur. Fakat Ebu Yusuf ve Muhammed ha- 
zaratimn fetvalanna gore baba varis olur ve onun iizerine diyet lazim gelmez* 

1535. jiira hi o hen&i i§inden Aolayi vurdu. Onun hizmeti veled- uzerine vacibdir. 

Bu beyt-i §erif yukandaki beytin esbab-i mucibesidir. Nitekim yukanda 
izah olundu. 

1536. ^Uakiaki muallim sahtye vurdu, ielef oldu, muallim uzerine hir §ey uoh- 
iur, horkma! 

Ya'ni, bir muallim sabiyi doverken o sabi olse, korkma, o muallim iizeri- 
ne diyet lazim gelmez. Zira sabiyi ta'limde muallimin nef -i nefsanisi melhuz 
degildir.Sirf sabinin nef i ve dolayisi ile cem'iyyet-i be§eriyyenin nef i vardir. 

(jj^A* J^<£*- C~~» \j Jy\ jf> {jy\ j s\z*\ i-J\J j4^* Oli 

1537. jLua o muallim, naib ve emtn vahi' oldu. Uier emine hoyle onun huh- 
mii vardir. 

Zira o muallim, ta'lim-i ilm husiisunda Hakk'in ve cem'iyyet-i be§eriyye- 
nin naibi ve eminidir. Her emin olan kimse hakkindaki hukiim dahi boyledir. 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 

yr j& ij'j^ji k*"^ *j^ <_ri JS- ^**^ c-*^ v^*b c— ~j 

1538. Ilsianin hizmeti onun iizerine vaab de^ildir. ^Bindenaleuh usiad, onun 
zecriyle is isieyici olmacli. 

Herhangi bif iistadin hizmeti dahi boyledir. Zira iistadin hizmeti sakird 
iizerine vacib degildir. tsterse hizmet eder, isterse etmez. Eger hizmet ederse, 
§akirdin nef i igindir. Binaenaleyh iistad, §akirdi ta'lim igin doverken §akird 
olse, iistadin onu zecr etmesinde kendi nefsi igin bir faide bulunmadigmdan, 
ona diyet lazim gelmez. 

1539. X'e eger baba vurursa, kendi icin vurmustur. Qubhesiz, diyei vermekien 
kurtulamadi. 

Baba hakkindaki hiikiimde Ebu Hanife hazretleriyle tmameyn hazarati 
arasinda ihtilaf vaki' oldugu yukandaki 1534 numarah beyitte izah olundu. 
Malumdur ki, bu hiikiimler ahkam-i §er'iyyeye goredir. Zamanimizda olan 
ahkam-i cezaiyye bittabi' bunlardan bagkadir. 

1540. Dmdi, ey zulfikar! UCeniUi^inin basxnx kes! ^Dervis atbi bir bi-hod ve 

[1522] r A ,. 

jam oil 

"Fikar", "amud-i fekari" ma'nasma olan "fekare"nin cem'idir. Burada 
"nkar"dan murad, kdtii ePalin zuhumna sebeb olan nefis ve nefsin sifatlan- 
dir, Binaenaleyh "ey zulfikar", ey nefis ve sifat-i nefsaniyye sahibi demek 
olur. Ya'ni, ey kimse! goriiyorsun ki, yukandaki hiikm-i §er'ilerde, bir kimse 
kendi nefsinin menfaati icjn bir kimseyi doverken oldiiriirse, ona ceza lazim 
gelir. Binaenaleyh baisi olan §ey senin nefsindir. Boyle olunca, ey sifat-i nef- 
saniyye sahibi! Senin enaniyetine sebeb olan nefsinin ba§mi kes! Ruhunun 
ahkarmnda kendiliginden ve benliginden geg! Ve fakr-i hakM sahibi olan 
dervi§ gibi fan! ol ki, cezalardan emin olasrn! 

1541. Uaktaki bi-hod oldun, Ker o sey ki ya-pasin, "JTUttgin vakil sen alma- 
dml" eminsinl 



*$%&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Vaktaki kendinden gegtin, bi-hod oldun ve nefsinin sifatlanndan fani ol- 
dun, ondan soma her yaptigin fiilden emfn olursun. Zira o hal-i fena 1 inde 
JT, ail ^j 'J^j iic^'j K> (Enfal, 8/17) ya'ni "Attigin vakit sen atmadin ve- 
Iakin Allah atti" lyet-i kenmesi mucibince, fiilin, Hz. Peygamber'in fiili gibi, 
Hakk'in fiili olur. Nitekim Hizir (a.s.) gulami oldurdugu vakit, Hz. Mtisa 
(a.s.)a <^j.f [^ «Uii.j (Kehf, 18/82) ya'ni "Ben o fiili kendi emrimden isteme- 
dim" buyurdu. Kissasi sure-i Kehf te vaki'dir. 

j^a jJj\ a1a> J^L*MJH C~~* t>»t j> ij *y. J>- J OW» d\ 

1542. O zaman Utah, uze-rine olur, emin iizerine degil! Onun iafsdi fikihiu 
oeuan o\unrnu§t&r. 

"Be-fikirTtaki, "ba" zaiddir. "Ender" edati fikha raci'dir. "Mebin", "beyan" 
masdanndan ism-i mef ul olu.p, "beyan olunmus/' ma'nasinadir. Binaenaleyh 
"ender ftkh mebin", "fikihta beyan olunmu§tur," demek olur. Ya'ni, eger o bi- 
hodluk hali icinde bir kimseyi olduriirsen, onun diyeti kendinden fan! olan 
emin iizerine degil, Hak iizerine olur. Bu mes'elenin tafsili fikih kitablannda 
beyan olunmu§tur. Bu Mesnevi-i §eiif te mesail-i §er'iyye hakkinda bu kadar 
beyan kafidir. 

S~j <j\ £~»jii Jli'i <Jj£* _? * [J-^y ^—"'j {J^* J* 

1543. Dier hir d-iihkan i$in ha§ka hir sevda vardir. By ogul! JTResneui fakr 
Aukkanulir. 

"Diikkan", ahm satim ve kar mahallidir. "Sevda"mn miiteaddid ma'nasi 
vardir. Burada "arzu ve a§k" ma'nalan miinasibdir. Ya'ni, her bir diikkanda 
bir nevi' meta' satihr; ve bu meta'dan bir kar ve faide arzusu ve aski vardir. 
Ey ogul! Bizim MesnevT miz dahi, bir faide diikkanidir. Fakat burada [fakr] 
ve yokluk satihr. Bunu alanlar ve satanlar ebedi kar ederler. 

Vj^S" y (_s~rf y ' <jL~*~tJ& <-_JlS ^y*- «^— **y? J*J-J& OlS".i jj 

1544. ^Palmffu dukkaninda guzel deri vardir. Gger aga$ goriirsen j}ohu$ kalv 
hidir, 

Mesela, pabugcu dukkaninda guzel deriler vardir. Orada deri ahmp satilir. 
Eger deriden ba§ka agag nev'inden bir §ey goriir isen, o agaclar pabuc kalibi 
olmak iizere bulunur. Satilmak icin degildir. 



^gp? 



AHMED AVNl KONUK ^^® 



1545. DCazzazlann nezdinde kill renkli ibrisim olur. Byer demir olursa, arsm 
igin olur. 

"Kazzaz", ipekgi; "edken", siyaha mail kiil renkli ma'nasmadir. Ya'ni, 
ipekgilerin nezdinde kiil renkli ibri§im olur. Eger ipekten ve ibristaden ba§ka 
demir goriir isen, o ipek olgmek igin kullanilan arsmdir. Orada satilan bir §ey 
degildir. 

1546. IZizim Mesnevimiz vahdet dukkdnulir. Hirin gayn her ne goriir isen 
o puttur. 

Bizim Mesnevt miz ise vahdet diikkamdir. Bu diikkanda taliblere vahdet-i 
viicud sim satihr ve ta'lim olunur. Eger Mesnevl-i §etffte o vucud-i vahid-i 
hakikiden ba§ka kissalann ve hikayelerin suretlerini goriir isen, bunlar mak- 
sud-bizzat degildir. Put mesabesinde olan keseratar. vahdeti ta'lim igin kul- 
lanilan misaller ve olgiilerdir. 

1547. CPuiii medh etmek ammenin tuzagi ig.ind.ir. Hil ki, " el-[jaranikul-ula" 
boyledir. 

Eger "Vahdet dukkam olan Mesnevt de put mesabesinde olan Heseratin 
ne faidesi vardir?" diye sorarsan deriz ki: Putu lisana alip medh etmek 
avammi vahdet tarafina avlamak igin bir tuzaktir. Nitekim Resul-i Ekrem 
Efendimiz Ve'n-Necm sure-i §erifesini mu'minler ile kafirlerden miirekkeb bir 
cem'iyet iginde okudugu vakit i/^-Ui fcJiiii '&& j tjy&j *^Ufl ^T>t (Necm, 
53/19) ya'ni "Hah olarak lit ve Uzza ve diger ugiincii Menat'i mi gordii- 
niiz?" ayetinden sonra lisan-i §eriflerinden Jrjb ^u^ oi> J*l\ jJi>Ji dte 
ya'ni "Bunlar all gurnuklardir ve onlann §efaatleri elbette iimid olunur" iba- 
resi zahir oldu. Binaenaleyh hem mu'minler ve hem de kafirler miittahiden 
secde ettiler. Gergi mii'minlerin secdesi Hak igin ve kafirlerin secdesi ise put- 
Ian medh olundugu igin idi. Fakat bu alem-i surette iki ziddin ictima'i vaki' 
oldu ve vahdet-i sun husule geldi. "Gurnuk", "boynu uzun su kusu ve yu- 
mu§ak tenli delikanli" ma'nalannadir. "Garanik", bu kelimenin cem'idir. Bu 
kiraati miiteakib Cibril-i Emin geldi. Bu ibarenin Kur'an'dan olmadigim ve 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

seytamn ilkasi bulundugunu haber verdi. Bunun iizerine Resul-i Ekrem haz- 
retleri pek ziyade kederlendi ve kalb-i §eriflerine biiyiik bir korku mustevK 
oldu. Hak Teala hazretleri teselli buyurug, sure-i Jiacc' da olan ^ &-ji u, 

'^Ji sL-uJ(j IaA °r#_$ ^ '^ *«* ^U*^ 1 yA £ lW • r^*" r? 1 ^ *$ (Hacc, 
22/52-53) ya'ni "Ey Re'sulum! Biz senden ewel bir resul ve nebi gbnderme- 
dik, ancak resul ve nebi kendi tarafindan bir sey temenni ettigi vakit, sey- 
tan onun murad ettigi §eye ilka ederdi. Miiteakiben Allah Teala seytamn ilka 
ettigi seyi bozar, sonra Allah Teala kendi ayatim tahkim eder. Ve Allah Teala 
alim ve hakimdir. Qiinku Allah Teala §eytamn ilka ettigi §eyi, kalblerinde ma- 
raz olanlar ve kalbleri kasiye olanlar icm fitne ve imtihan kilar" ayet-i keri- 
mesini inzal buyurdu. 

Bu mes'ele hakkinda tefstr alimlerinin ihtilaflan vardir. Ba'zilan bu ha- 
ber uydurmadir, asla vaki' degildir; zira §eytan vahye kansamaz, derler. Ve 
ba'zilan da bu ibareyi okuyan peygamber degil idi; §eytan idi, derler. Vel- 
hasil bu ihtilafatin esbab-i mucibesiyle burada zikri uzundur. §eytanin ilkasi 
mes'elesi yukanda zikrolunan ayet-i kerime ile sabittir. Hz. Pir asli olmayan 
bir nakli Mesnevi §erif lerinde kale almazlar. Nitekim atideki beyitte bu 
vak'ada bir sirr-i ilahi oldugu beyan buyurulmu§tur. 

Vak'amn ic. yuziine gelince, su miitalaat vardir: Abdiilkerim-i CUT (k.s.) el- 
Insanu'l-Kamil ismindeki kitabinda 57. babinin birinci faslinda §6yle buyu- 
rurlar: £«JUJt :£bai ji* jiju*u ~*~\*r j^i oiij <s\> & ^ju^i ^1 jU a juj -oji 01 ^1 

u ~h) J^-j 4A4 J-* U^ ^ j 4*Lp 411 J>~0 x+>** ^Jii j* LffA^Jlj j>J'j JL*4-' CjIL-9 1^-9- {j* 

. jji... pi* j 4-1p 411 ju* -u>** ^ tf J^uJij iM\j j^jli ow ^ & apUj Ya'ni 
" Ma'lum olsun ki, Allah Teal! vaktaki nefs-i muhammediyyeyi zatindan ya- 
ratti, halbuki zat-i Hak iki ziddi cem' edicidir. Cemal ve nur ve huda sifatlan 
cihetinden nefs-i Muhammedi (s.a.v.)den melaike-i alini yaratti; ve celal ve 
zulmet ve dalal sifatlan cihetinden dahi nefs-i Muhammedi (s.a.v.)den iblis'i 
ve etba'mi yaratti ilh. . . " 

Bu beyandan anla§ilir ki v hakikat-i muhammediyye iblis'i dahi muhMr. 
Sure-i §erife okunan mahalde ashab-i cemal olan mii'minler bulundugu gi- 
bi, ashab-i celal olan kafirler de var idi. Ziddi cami* olan hakikat-i muham- 
mediyyeden nazil olan sure-i §erife, bu camiiyet hasebiyle, ehl-i dalale aid 
olan ibare dahi, bu hakikat-i muhammediyyenin lisan-i celali ile okunuver- 
di. Bunun iizerine orada secde etmeyen bir ferd kalmadi; ve bu alem-i sy- 
rette ve §ehadette dahi, ziddeyni camiiyetin sirn inki§af etti. Fakat Resul-i 



G ^^° 



AHMED AVNt KONUK 

Ekrem hazretlerinin taayyiin-i Muhammedisi ism-i Hadi'nin mazhar-i 
etemmi oldugundan, bu lisan-i celali, lisan-i cemaliye muhalif idi. Bu nok- 
ta-i nazardan Hak Teala, lisan-i cemali ile okunan ayat-i kur'aniyyeden, li- 
san-i celali ile okunan ibareleri bozdu ve nesh etti ve ay&t-i cemaliyyeyi 
tahkim buyurdu. 

1548. ^Ven-Otecm suresinde acele okundu. Jakat o fitne idi, sureden degil idi. 

Ya'ni bu Ve'n-Necm suresinde lisan-i celali ile acele okunan ibare sure- 
nin mustemilatindan olmayip, kalblerinde kiifur ve inkar marazi olan kim- 
seler igin fitne ve imtihan-i ilahi idi; ve fitne ve imtihanin sirn budur ki: 
sure-i serife okunurken hem hidayet ve hem de dalalat ibareleri mezkur ol- 
du. Orada bulunan efrad-i beserden saadet-i ezeliyyeleri sabit olanlar, iba- 
re-i hidayete ve sekavet-i ezeliyyeleri sabit olanlar dahi ibare-i dalalete na- 
zar edip secde ettiler. Binaenaleyh bir taifenin hidayet-i fiiliyyeleri ve bir ta- 
ifenin dalalet-i fiiliyyeleri zuhura geldi. Zira bu alem-i sehadet alem-i efal- 
dir ; ve neticede '&Q\ S^Ji <Iu (En 'am, 6/149) ya'ni "Allah Teala icm huc- 
cet-i baliga sabittir" ayet-i kerimesinin sirn asikar oldu. 

JUj ji j j** &j\ ijj iSj^» *.» JJJii Jj»-Ld OUj C)l jUs *L*j>- 

1 549. nSvltun kaf trier o zaman secde edici oldvlar. Diapvya has vurduklari da- 
hi bir sir idi. 

tbare-i dalalete nazaran biitun kafirler secde edici oldular. Bunlann hepsi- 
nin ezdadi cami' olan zat-i Hakk'in kapisina bas yurduklan dahi bir sir idi. 

1550. ^undan sonra dolambac ve uzak birtaktm soz vardir. Suleyman- ile ol ve 
seytanlara hansma! 

Bizim bu beyanatimizdan sonra, bu mes'ele hakkinda, bu alem-i kesera- 
ta ve ikilik alemine miitealhk dolambac ve vahdetten uzak birtakim sozler 
vardir ki, fikirleri bu ikilik vehmi icinde mustagrak olan alimler tarafindan 
irad edilmistir. Ey salik! Kuvve-i vahime seytanlanna kansma! Siileyman-i 
zaman gibi olan insan-i kamil ile beraber ve ona tabi' ol! Ve onun lediinni ve 
vehim seytanmdan ari olan kelamlanni dinle! 



=c£p?> 



MESNEVf-t §ERIF SERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 
^15 j Jy* C~!^>. fjprj 

Sufi ve kadi hikayesine riicu' 



1551. Diayli, sufi ve %JaMmn ve o acizin ocizi olan zayif siiemkann sozurm 
getir! 

"Zar", kelimesinin miiteaddid ma 'nasi vardir. Bir ma'nasi da Bahir-i 
Acem'm beyanina gore "acz ve keder" demektir. Bundan dolayi "nale"ye ve 
"girye"ye ve "zayif 'a sifat olur. Bu halde "zaif-i zar zar", "acizin acizi olan 
zayif ' ma'nasina gelir. 

1552. Diadt dedi: "6y oyul! <5%r§i iesbit el, ia hi, onun uzerine hayir ve §erden 
bir naki§ yapayim!" 

Birinci misra'da Arablar'in j&\ ^ j^i c-J ya'ni "Binayi tesbit et, sonra 
nakis, et!" darb-i meseline i§aret buyurulur. Ya'ni, sufi, pek aciz bir halde olan 
zayif zalimi kadiya goturdii. Kadi hastanm haline bakti. Sufiye dedi ki: "Aley- 
hine edecegim iyi ve kotii hukmun bir mahalli olan §ahis lazimdir; ve benim 
hiikmum ise bina uzerine yapilacak nakis mesabesindedir; ve §ahis dahi bi- 
naya benzer." 

>UL- jJJl Cw<1 <cuio (jJW^ ^y) fi*^ J 5 *-* j^ eJj ^j j^~ 

1553. "Diani vuran? Diani intikam mahalli? IJu hastalik icinde bir hayal 
olmustur." 

"Sekam" hastalik demektir. Ya'ni, "Ey sufi! Sen bu §ahsi bana getirdin 
ama, bu adam hastalik icjnde bir hayal gibi olmustar ve sahsiyeti kalmami§- 
tir. Binaenaleyh sana vuran goriinmez bir hale gelmi§tir; ve intikam ve hii- 
kum ve ceza mahalli olmaktan gikmisnr." 



c $p? 



AHMED AVNl KONUK 

1554. *£er' diriler ve zenginler i$indir. uMezdrltk ashabina ser' nerededir?" 

Ya'ni, "Kadinin hiikm-i mesru'u, dirilere ve kuwet-i cismaniyye i'tibariy- 
le zengin olanlara mahsusdur. Olmiis. ve kuwe-i cismaniyyece fakir olmus. 
olan mezarlik ashabina bu hiikmun imkan-i tatbiki var midir?" Ba'zi niisha- 
larda "agniya" yerine "a'tiya" (L»i) vaki'dir. "UtuW'den me'huz olan 
"atiyy" (^») kelimesinin cem'idir, "serkesjer" demek olur. Bu surette ma'na, 
"§er' diriler, ya'ni cismi kavi olanlara ve serkesjere mahsusdur. Zira muhale- 
fet onlardan sadir olur. Mezarlik ashabmdan olan acezenin muhalefete ve 
zulme mecali olmayacagindan, kadinin hiikm-i megru'u ve siyaseti onlar 
hakkinda nasil varid olur?" demektir. 

M J J** olf v j\ c-4* ±* ^j^ij <£jJ* £ ls* 3/ $ 

1555. Ohiir iaife ki, fakirlihien hassizdular; oliilerden yuz cihet daha fdnidirler, 

Bu beyt-i §erifte hakiki sufflerin haline intikal buyurulur. Ya'ni, obiir taife 
ki, onlar hakiki sufidirler ve nefislerinin ba§im riyazat ve miicahedat kiligla- 
nyla kesip ba§siz kalmisjardir; ve fakr-i ma'nevi ve yokluk igindedirler ve 61- 
mezden ewel 61mu§lerdir. Onlar mevt-i tabu ile olenlerden yiiz cihetle daha 
fantdirler. Binaenaleyh ehl-i nefsten birisi onlara tecaviiz etse, hakime miira- 
caatla sjkayet etmezler ve onu ma'zur goriirler; ve kendileri de nefisleri icin 
kimseye tecaviiz etmezler. Binaenaleyh hiikm-i serlnin hiikmen olii olan bu 
sMlere asla §umulu olmaz. Zira hukm-i ger'i, nefsi diri olup, §una buna te- 
caviiz edenler icjndir. 

1556. Olmiis olan zararda hir yuzden fariidir. Suffer yuz ciheiten fdni oldvlar. 

Ya'ni, mevt-i tabii ile olenler, cisimlerini gaib etmekle zararda bir cihetten 
fanidirler. Fakat mevt-i ihtiyari ile olenlerin hayat-i diinyeviyyeleri devam et- 
tigi mtiddetge anbean birgok cihetten rani oldular. Zira nefsin gazab, §ehvet, 
tecebbiir, tekebbiir, uciib ve hirs gibi bircok sifatlan vardir. Her bir sifattan fa- 
ni olmak bir oliimdur; hem de agir bir dliimdiir. 

1557. Olum hir fartildir. Ue hu up yiiz hin; her hirisi i$in sayisiz diyet vardir. 



G $^> 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Mevt-i tabii ile olan oliim bir oliisdur; fakat bu mevt-i ihtiyari birgok olum- 
dur. Her olum mukabilinde sayisiz diyet vardir ve bu diyetler sifat-i ruhaniy- 
yedir. Mesela bir kimse "gazab"dan oliirse, diyeti "hilirrTdir ve "§ehvet"ten 
oliirse, diyeti "ifFeftir; ve "tecebbur"un diyeti "insaf ve §efkaf tir. "Tekebbu- 
r"iin diyeti "tevazu"' ve "uciib"un diyeti "Hakk'a kar§i tezellul"dur; ve "hir- 
s"tn diyeti "kanaat"tir... ilh. Bu sifat-i ruhaniyyenin husulii neticesinde Hak 
Teala'nin tiiriu tiiriu tecelliyati vardir ki, ta'dada gelmez. 

1558. ^erpt Diak bu kavmi clef alar ile oUurHii, diyet ifin anbarlar doktu.. 

Gerci Hak Teala bu kaymi ve bu hakiki sufileri def alar ile sifat-i nefsaniy- 
yeierinden dldiirdu. Diyet icm sifat-i ruhaniyye ve onlann zimmndaki tecelli- 
yat-i rabbaniyyesi anbarlanni doktii ve ibzal etti. 

1559. Diet birisi sirlarda Circis pbuLirler, (5%ltmi$ kerre ku§te olmu§ ve zinde 
olmu§tur. 

Circis (a.s.) Filistin'den Musul'a gonderilmis. bir peygamber idi. Musul'da 
cevherler ile miizeyyen ve altiri i§lemeli "Aknun" isminde bir puta tapan pa- 
disah var idi. Hz. Circis onu Hakk'a da'vet etti. hukumdar-i zalim ona i§- 
kence ederek §eh!d etti. Cenab-i Hak tarafindan mu'cize olarak ihya buyurul- 
du. Yine da'vet etti; imana gelmediler; ve o hazreti defaatle §ehid ettiler ve 
Hak Teala onu yine diriltti. Bu olup dirilmenin yedi def a oldugunu rivayet 
ederler. Beyt-i §erifte altmis. kerre buyurulmasi cok def a ma'nasini beyan 
igindir. Ya'ni, hakiki sufiler sirlannda ve batinlannda cok kerre oliip dirilmi§ 
olan Circis (a.s.) gibidirler. Her bir sifat-i nefsaniyyelerinin olumiinde sifat-i 
ruh ile dirilirler. 

1560. ^Badger mizragm zevkinden olmu§ olan "^i^er bir yara vur!" diye 
yanar. 

"Dadger", "adil" demektir ki murad, Hak Teala hazretieridir. "Sinan", 
"mizrak" demek olup murad, ask-i ilahidir. Ya'ni, hakiki sufi, adil-i mutlak 
olan Hak Teala hazretlerinin sapladigi a§k mizraginin zevkinden olmustiir. 
"Ey Rabb-i mutlakim! mizragi bir daha vur!" diye yanip yalvanr. 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

c— y jiU f p J=* y *^ ^-ji ^ ^J ^ -i 1 ^ 1 J 

1561. Vallaki, cana tapta olan vucud-un afcinclan olmit? olan kimse ikinci kat- 
le asMir. 

"VucudMan murad, viicud-i unsuridir. "Can"dan murad, ruh-i hayvani- 
dir. Ya'ni, ruh-i hayvanTye tapici olan viicud-i unsurmin ask ve muhabbetin- 
den olmiis ve fan! olmus olan kimse, bir an ewel bu vucuddan kurtulmak 
icin vallahi, ikinci katle daha asiktir. "Birinci katT'den murad, fena-fillah mer- 
tebesidir ve "ikinci katV'den murad, beka-billah mertebesidir. 

1562. r ^Jdih iedi ki: wr Ben fonnin kaza-danyim. 9Ve vakil mezarlik ashabi- 
nxn hakirniyim? 

Kadi suriye dedi ki: "Ben diriler hakkinda hukum vericiyim. Mezarlik as- 
habindan olan oliilerin hakimi depm! Hakkinda da'va ettigin bu kimsenin 
riihu cehil ile oludiir ve cismi mezar gibidir. Binaenaleyh kendisi mezarlik as- 
habindandir." 

1563. "Sjjer hu, suretie mezar icinAe harab Aejjpl ise de, mezarlar onun Indma- 
nma Qelmistir." 

"Pest", kelimesinin muteaddid ma'nasi vardir, bir ma'nasi da "harab"dir. 
Muhakkiklar nezdinde, himmet kanadi ile kemalat-i Hakkani medaricine 
uruc edemeyen kimse ma'nasinadir. "Dudman", "kabile ve hanedan" ma'na- 
sinadir. Burada hastanin kuva-yi cismaniyyesi murad buyurulur. Ya'ni, "Bu 
hastanin cismi her ne kadar surette mezar iginde haral olmus ve gurumiis de- 
gil ise de, mezarlar onun dudmam mesabesinde olan kuva-yi cismaniyyesi- 
ne gelmis ve yaklasmistir, ya'ni ak§ama sabaha mevt-i tabiiye mahkumdur." 

1564. "6en mezar icinie oliiyii $ok godiin; ey kor, sen olude le mezan fir* 
"Sen mezar iclndeki oluyii gok gordugun igin, onu adete muvafik goriip 

taacciib etmezsin. Ey aklinin gozii kor olan sufi! Olude mezan gor!" Ya'ni 
ruh-i insamsi cehil ile olu olan kimsenin buruhuna mezar gibi olan cismini 
gor. Zira Hak Teala bu gibiler hakkinda J^\ '^ u '&\ (Neml, 27/80) ya'ni 



c $^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Ey Resuliim! Sen oliiye isjttiremezsin!" ve ^ ^ ^ £-1^ 'cJt Cj (Fatir, 
35/22) "Ve sen kabirlerde olan kimseye i§ittiri'ci degilsinr'buyurdu. 

1565. "Gqer hir mezardan senin uzerine hir heroic inverse, akillar ne vakil me- 
zardan hah isierler?" 

"Mesela, eger bir mezardan senin uzerine bir kerpic. diisup bir tarafina za- 
rar verse, sen o mezardan §ikayet ederek hak da'va eder misin? Akillar hie 
mezardan hak isterler mi? Cehil ile olu olan ruhlann cismi dahi mezar gibidir. 
Bu cisimlerin birinden .sana bir tokat gelse, senin uzerine mezardan bir ker- 
pig diismesine benzer.t , 

1566. "Oliinun ofhesi ve hini etrafmda dolasma 1 . Sdflah oil Uiamamm nah§i 
ile cenk eime!" 

"Oliiye kar§i ofkelenmek ve kin tutmak ile me§gal olma! Kendine gel! Bu 
ruhlan cehil ile olu olan cisimler sahibleri hamam duvanndaki insan suretle- 
rine benzerler. Binaenaleyh kendine gel! Bu hamam nak§i ile muhasama ve 
niza' etme!" 

2 j s£ Jp- JcS' }j e-U j A^JlS' *y y j, *«AJ j *£ ^ J>JZ» 

1567. "$ukr et hi, sana hir diri vnrmadi. ,Zira diri damn reddeyledigini Utah 
reddetti. 

"Hakk'a sukiir et ki, sana bu tokati ruhu diri olan bir veliyy-i kamil vur- 
madi. Zira hakikatte diri olan bir velinin reddettigi ve huzurundan kovdugu 
kimseyi Hak Teala hazretleri dahi reddetti ve dergah-i izzetinden kovdu." 
Malum olsun ki, §ahsin reddine sebeb, bir velinin ona ya kalben veya kav- 
len veyahud fiilen i'tiraz etmesidir. Binaenaleyh bir salikin kendi miirsjdine 
i'tirazi kendisinin zahirde olmasa bile, batinda merdudiyetine alamettir. 

1568. c Dirilerin gazabi, Diahh'tn gazabi ve onun zahmulir. JLira o posfu pc- 
hxze olan Utah, ile diridir. 

Ruhlan diri olan evliya-yi kiramin gazabi, Hakk'm gazabi ve Hakk'in 
kahn ve zahmidir. Zira onlarin, postlan ve cisimleri ruhlannm rengine boyan- 



G 3^ 



AHMED AVNl KONUK 

mis. oldugundan, taharet-i kamile igindedir ve sifat-i nefsaniyye kirleriyle mii- 
lewes degildir; ve run halife-i Hak olup, sifat-i Hak ile kaim bulundugundan 
o veliler Hak ile diridir. . 

1569. Ona I7iak bUurcin ve onun -pa^asina iifledi. SlcAe kasablar g&i posfu 
ondan $ekti. 

Zira o veliyy-i Hakk'i Hak oldiirdu. Nitekim hadis-i §erifte ^ «ti ^i ^ 
«ji uii dbi ya'ni "Ben beni seveni dlduriiriim ve oldurdiigum kimsenin diyeti 
de benim!" buyurulur. Binaenaleyh Hak, bu hadis-i kudsi mucibince oldiir- 
diigvi kimsenin bacagi mesabesinde olan cismaniyetine ufledi ve kasaplar gi- 
bi onun postunu, ya'ni cismaniyetini iizerinden siyinp cikardi ve onun ruha- 
niyetini ve batimni meydana cikardi; ve bu ruh, halife-i Hak olmakla, ona 
kendi sifatlanni giydirdi. 

i_^U«i Ol ±Ju y* iyj J?- «jL! <-^ ^ "^ LS*^ <-$J J* t^ 

1570. Onda nefha meaba kadar bakx geUi. Diahk'm nefhi o hisabm nejhi ai- 
[1552] . j 

bi olmaz. 
"Meab", "riicu' edecekyer" demektir. "Meaba kadar" ta'biriyle ilm-i ilahi 
mertebesine isaret buyurulur. Zira ilm-i ilahi mertebesi ikilikten halidir. Bu 
mertebe ruhiyet mertebesinin fevkidir ve ikilik ruhiyet mertebesine kadar de- 
vam eder. Binaenaleyh nafihiyet ve menruhiyet ve nefh nisbetleri bu merte- 
benin fevkinde ma'dum olur. Nitekim 111. cildin 3891 ve 3892 nUmarali 
beyitlerinde §6yle buyurulmus, idi: 

jj**-lj <dl Ul ^yT dj£j\ by? f-A* {*J f-A* ^,-J 

[Ya'ni "Diger def a melekten kurban olurum; o §ey ki, vehme gelmez, o 
olurum. Boyle olunca adem olurum ve adem erganun gibi bana der ki: 'Biz 
O'na riicu* edicileriz!" (Bakara, 2/156)] 

Orada velinin urucu hakkmda izahat vardir. Burada tekran zaiddir. "Ka- 
sab"dan murad dahi, birtakim hakayik-i evliyayi yanh§ telkin ederek [halki] 
dalalete dugiiriip, ma'nen oldiiren nakis miirsjdlerdir. Bu yalanci miirsjdler 
hakkmdaki izahat dahi III. cildin 680 numarali beytinden 722 numarali 
beyitlerine kadar gecti. Ya'ni, Hakk'in bu uflemesi, mahall-i riicu' olan ilm-i 



c £^ 



MESNBVl-t §ERlF §ERHt / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

ilahi mertebesine kadar bakidir. Hakk'in bu uflemesi, Hak'tan uzak olan na- 
kis mur§idlerin uflemesi gibi degildir. Zira nakis mursidler yanh§ telkinat ile, 
talib-i hakikat olanlann nefislerini §isirip ucbe dusMirler. Bunlann uflemesi, 
kasabin koyunu dlduriip iifleyerek §isirmesine benzer. 

1571. Dki nefha arasinda $ok f ar ^- vardir. IZti hep zeyndir ve o iaraf hep 
seyndir. 

"Zeyn", siislemek ve siis ve giizellik ve "§eyn", ayip ve girkinlik demek- 
tir. Ya'ni, Hakk'in uflemesi ile, kasap mesrebinde olanlann uflemesi arasinda 
50k fark vardir. Bu Hakk'in ve Hakk'in naibi olan insan-i kamilin uflemesi 
hep giizellik ve kasap mesrebinde olan nakislann uflemesi hep girkinliktir. 

j*l*~* -Li ,_J3- fJu jl oLp- l)I j j^"* "^ J ^ijt <-£j J' '— " , 's > * (ji' 

1572. ^u, hay ah ondan kesti ve muzu oldu. Dtakk'm nefhinden olan hayat 
mustemir oldu. 

Bu kasap mesjebinde olan miirsid-i nakis, talibin hayat-i ma'neviyyesi- 
ni ve ruhaniyyesini dalaletle kesti ve onun hakkinda muzir oldu; ve niyabe- 
ti hasebiyle Hakk'in nefhi olan insan-i kamilin talibe vaki* olan nefhinden 
miitehassil bulunan hayat mustemir ve daim oldu. 

£j^> <S^. ^r j£ jij ^ J <>* C^ ^^ ^— 4 {* ^ f J Oi 1 

1573. HZu dem degildir hi, serhe gelsin. Sagah oil H^u kuyu dibinden ho§- 
hiln yukansina gel! 

Ey talib! Bu dem ve ufleme, §erh ve beyana sigar ve elfaz ile anlatilabi- 
lir bir ufleme degildir. Agah ol! Bu tabiat ve cismaniyet kuyusunun dibin- 
den ruhaniyet koskiiniin yukansina gikf Etrafi tema§a et! "Sarh", "kdsk" 
demektir. 

1574. Onu esegin iizerine oturtnwh iciihad olunmus degildir. Odun naksini bir 
kimse esek iizerine hoyar mi?" 

Kadi bu beyanattan sonra sufiye dedi ki: "Sana tokat vuran hastayi 
esege bindirip halk arasinda dola§tirarak terzil igin te§hir etmek ictihad-i 



csgge^ 



AHMED AVNt KONUK 

§er'tye muvafik bir hukiim degildir,. Bu odun gibi cemad cinsinden bir §ey^ 
dir. Hie odun suretini, bir kimse eezaen teshir icin es^efe 1 bindirip dola§tinr 
mi?" 

1575. "Onun e§egin sirivw oturmasi Idyik degilMr, ona bir iabut arkasi daha 
evla olmak lauik olur!" 

"Binaenaleyh o hastayt e§egin sirtina bindirmek layik degildir. olu huk- 
rniinde oldugu igin onu tabuta bindirmek daha miinasib olur." 

1576. * Zuliim ne olur? Onu mevzi'inin fjaynna vaz'lir. Sakm onu mevzi - 
inin gaynnda zdui' eime!" 

"Zuliim ne demektir, bilir misin? Bir §eyi kendi yerinden baska bir yere 
koymaktir ve adl ise bir seyi kendi yerine koymaktir. Binaenaleyh tabuta bin- 
dirilecek olan kimseyi e§egin sirtina bindirmek zuliim olur." 

1577. Sufi dedi: *DmAi revd Mar misin ki, o bana kisdssiz ve parastz iokut 
vursun?" 

"Tesu", eski zamanlarda kullamlan dort arpa agirhgindan bir paradir. Bu- 
rada ciiz'i bir ceza-yi nakdlden kinayedir. Ya'ni sufl kadiya eevaben dedi ki: 
"Ey kadi efendi! Ben da'va igin senin huzuruna geldim. Sjmdi sen caiz goriir 
miisiin ki, bu adam vurdugu tokatin kisasini ve mukabilini gormeksizin ve 
ciiz'i bir ceza-yi nakdi bile vermeksizin kurtulsun! Ve sen onun hakkmda ha- 
kimlik vazifesini ta'til edesin?" 

j>% jjIjji ^> \j ou^ j^^ ^j* j> ^ ^^ L?j <yJ 

1578. ur Bu revd olur rrat ki, baU.tr i cvfak her bir ayi, sufilere bir §eysiz tokat 
aisin?' 

"Hire" {^j*), ayi; "kalla§", hovarda, baldin ciplak, munis demektir, 
beyt-i §erifte zaruret-i vezin igin seddesiz telaffuz olunur. "Saf ", tokat; "bi- 
la§, "bi-la-§ey" terkib-i Arabisinin muhaffefidir, "bir §eysiz" demek olur. 
Ya'ni, "Ey kadi efendi! Sen miinasib goriir miisiin ki, boyle baldin ciplak her 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

bir ayi, kendi halinde ya^ayan sufilere tokat atsin da, huzur-i hakimde hic- 
bir §ey ile mahkum olmaksizm gikip gitsin?" 

1579. DCftdi deck: *J%rtik eksik nen vardir?" ^Dedi: "^Ben cihanda alti derem 
iuianm." 

Sufinin bu miidafaasi iizerine kadi miiddea-aleyh olan hastaya dedi: "Se- 
nin artik ve eksik para ve mal cinsinden nen vardir?" Hasta dedi: "Bu cihan- 
da mal ve mtilk namma ancak alti dereme ve akceye malikim." 

1580. ZKadi dedi: "Sen uc deremi hare etl O diger ucu de lafstz ona ver!" 

Kadi hastaya dedi: "Malik oldugun alti kuru§un ugiinu kendine masraf 
yap ve ihtiyacina sarf ve hare et! BaM kalan diger ixg kuru§u da, hie laf ve 
i'tiraz etmeksizin o miiddei olan sufiye ver!" 

1581. JAdz ve hasta ve fakir ve zayifhr. r Uf deremi ona iere ve videye la- 
zimdir." 

Kadi hukmii verdikten sonra, bu hiikumde kendisini ma'zur gostermek 
icln sufiye dedi ki: "Bu muddea-aleyh aciz ve hasta ve fakir ve zayiftir. Bina- 
enaleyh elinden parasimn hepsini alip sana vermek ve onu busbiitiin parasiz 
birakmak miinasib olmaz. Pide ve katik olarak yesillik almak igin uc kurus. 
da o bicareye lazimdir." 

1582. Onun nazari kadimn ensesine vaki' oldu. 0, sufinin ensesinden daha 
giizel idi. 

Hasta bu suretle mahkum olduktan sonra, kadimn takyeci kahbi gibi olan 
ensesi onun goziine ili§ti. Kadimn ensesi sufinin ensesinden daha guzel ve 
kahn idi. 

1583. Ona tokat vein elini dogrulttu. ^Dediki: Wf i?entm tokadtmm kisasi ucuz 



olmustur'. 



I" 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Enseye tokat indirmek illetine miibtela olan bu hasta, kadinin bu kalm en- 
sesine de bir tokat indirmek igin elini hazirladi ve kendi kendine dedi ki. "Be- 
nim tokadimin kisasi ve cezasi ucuz olmu§tur. Binaenaleyh doktorun tavsi- 
yesi mucibince imrendigim bu enseye dahi bir tokat indirmem lazimdir." 

1 584. Sir i$in kadinin kulagi tarafina gelii. Onun ensesine a'la hir iokat vnrdu. 

Ya'ni, hasta gizli bir §ey soyleyecek imis. gibi, kadinin kulagi tarafina dog- 
ru yakla§ti ve onun ensesine a'la bir tokat yerlestirdi. "Firaz", "yiiksek ve 
a'la" demektir, diger ma'nalan da vardir. 

1585. ^Dedi: "6y iki hasim, her alityi almiz! HZen husumeisiz ve kusursuz 



clay 



tm: 



/" 



"Harhas/', husumet ve mucadele; "vasm", ayip ve ar ve kusur ve ma'yub 
etmek ve kirmak ma'nalannadir. Burada "ayip ve kusur" ma'nasi munasib- 
dir. Ya'ni, hasta, kadinin ensesine tokati indirdikten sonra dedi: "Ey iki ha- 
sim ve miiddei! Tokatlanmm ceza-yi nakdisi olarak elimdeki alti akgeyi ali- 
niz! Ey kadi efendi! Ucunii sen al, diger ucunii de sufiye ver! Ben bu mahke- 
me huzurundan husumetsiz ve kusursuz olarak gikip gideyim!" 



(^ 



Kadinin o tokat muhibbi olan hastanin edepsizliginden ofkelenmesi ve o 
sufinin kadiya itab etmesi 



1586. ^Kadi ofkelendi. Sufi dedi: *Oiey! Senin hvkmun adldir, siibnesiz da~ 
lalet dejjildir!" 

"Hey", edat-i tenblh ve ikazdir; "gayy", dalalet demektir. Ya'ni kadi yedi- 
gi tokat uzerine hiddetlendi. Sufi ona dedi ki: "Ey kadi efendi! Nafile ofkelen- 



c^^ 



MESNEVl-t.§ERtF'§ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

me! Senin kendi ictihadma gore verdigin hiikiim adldir ve bu ictihadinda tiic- 
bir fikr-i fasidin olmadigi icm siibhesiz dalalet de degildir. Zira miictehid' icti- 
hadinda hata ederse, arV olunur!" 

1587. "By dinin. seyhi! O sey ki, kendi nefsine befienmezsin, ey emin, harden 
uzerine nasil beaenirsin?" 

"Ey dinin ve §er'in §eyhi ve hamisi olan kadi efendi! Kendi nefsine hos gel- 
meyen ey halkin mail ve cam, hiikmune emniyetle kendisine tevdi' edilmis 
olan hakim efendi' Kendi kardesjn uzerine nasil ho§ gorursun? Zira hadis-i s> 
rifte *~Jd ^^Aa ^ ^ <*>- ^^\ ,yj> V ya'ni "Sizden biriniz nefsi icjn sevdi- 
gi §e.yi kardesi icjn dahi sevmedikge mii'min-i kamii.olamazf" buyurulur. 

J&\ j>j+ c-iU ^ d\ j* p* jf **r O* <J, *£ ty |jJ CJ> 

1588. nr Bunu,bilmez misin ki, henim i$in kuyu kazarsm, p kuyuya akhei ken- 
dini biralursin!" 

"Bunu, ya'ni zikrolunan hadis-i serifi bilmez misin ki, benim igin verdigin 
hiikumde kendine vaki' oldugu vakit begenmeyecek oldugun bir hale razi ol- 
dun ve bu suretle benim igin bir kuyu kazdin; ve akibet "Ki§i kazdigi kuyuya 
kendiduser" darb-i meseli mucibince o kuyuya kendini biraktin ve dusurdiin." 

1589. "c/Hen hafer bi'ren'i hadiste okumadin mt? O sey ki okudun, bindena- 
leyh amel el, ey babat" 

aJ^jja v^'^ >~ & ya'ni "Kim ki kardesi icjn.bir kuyu kazdi ise de mu- 
hakkak o kuyuya du§tu" hadis-i §erifini okumadin mi? Kadi olduguna gore 
elbet okudun. Fakat okudugun bu hadis-i serifin hukmii ile amel et, ey hal- 
kin hukukunu siyanete me'mur olan baba!" 

1590. "Senin bu bir huhniin kazada boyle oldu ki, senin kaf an uzerine tokat 

[1572] j. „ 

gehrdi. 

"Senin verdigin bu bir hiikum kazada, ya'ni hukumet ve adalet emrinde, 
boyle bir netice verdi, ya'ni senin ensene bir tokat getirdi." 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

y \Jk ji j j*" J sj*? ^ y <j\*£*>J f*&*-\ y. tjSj 

1591. "Uay senin dicjer hukumlerinef JAcaba senin ba§ina ve ayaytna ne ge- 
tirir?" 

"Vay senin ba§ka da'valarda verdigin hukiimlere! Acaba bu hukiimler se- 
nin basma ne tokatlar ve ayagina ne baglar getirir? Bu ma'na hakkinda Hz. 
Pir Fihi Ma Hft'leriniii 16. faslinda soyle buyururlar: 

"Gergi Hak Teala, hayir ve §errin cezalanni ahirette verecegini va'd buyur- 
mu§tur. Velakin onun niimunesi bir mikdar dar-i dunyada dahi dembedem ve 
lemha-be-lemha zahir olur. Eger bir kimsenin gonlunde meserret olursa, o 
hal bir kimseyi mesrur etmesinin cezasidir; ve eger magmum olursa, bir kim- 
seyi gamgin etmigtir. Bu ma'nalar o alemdendir. Herkesin bu az ile o gogu 
anlamalan igin, ruz-i cezadan numunedir. Nitekim niimuneyi, bugday anba- 
nndan bir avug gosterirler. kadar azamet ve buyuklugii ile beraber, Resul 
(a.s.v.)in bir gece eli agndi. Bu agrinin cenab-i Abbas'in veca'-i destinin te'si- 
rinden oldugu ilham olundu. Zira onu esir edip diger iisera ile beraber elini 
baglamis. idi. Hz. Abbas'in elinin baglanmasi emr-i Hak ile olmakla beraber, 
cezasi da eri§ti. l§te sana anz olan bu kabzlar ve kederler ve nahosluklar, 
yaptigin azar ve ma'siyetin te'siri oldugunu bilmen igin boyle ceza olarak eri- 
§ir. Gergi ne yapmis. oldugun tafsilatiyla hatmnda degildir; velakin cezadan 
ef al-i zemime-i kesire yapmis. oldugunu bil! yaptigin kotu mudur veya ce- 
hilden ve gafletten midir veyahud bir dinsize refakat ettigin vakit sana gii- 
nahlan teshil etmistir de, onun giinah oldugunu mu bilmedin? Bunlan bil- 
mezsin. Cezaya nazar et ki, ne kadar bastin, ne kadar kabzm vardir? Suret-i 
kat'iyyede kabz ma'siyetin ve bast taatin cezasidir." > 

1592. "UCerem cihetinden hlr zalime nafaka i$in o iif derem senin olsun iiye 
rahm aetirirsin. ' 

Ya'ni, "Bir zalim hakkinda verdigin hiikumde, nafakasina medar olmak 
iizere tig kuru§ kerem cihetinden o zalime biraktin ve ona merhamet ettin. 
Halbuki o zalim acinacak bir sahis degildi. Hadis-i sertfte ^ «ifl <J»l, UUs. oui & 
ya'ni "Kim ki, bir zalime yardim ederse, Allah Teala o zalimi ona musallat 
eder" buyuruldugu halde, sen bundan gafil oldun ve ona yardim ettin ve o za- 
lim iste sana da musallat oldu." 



G $P> : > 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1593. "JLalimin elini kesl Onun ne yeri varcLu ki, hukmu ve yulan onun di- 
ne koyarsin? 

"Senin verecegin hiikiim zalimin elini zultimden kesmeye yarayacak bir 
hukiim olmali idi. Senin verdigin hukum ise, zalimin i§ine yaradi ve cezasi ug 
kuru§tan ibaret oian fiil-i zulmii aynen senin hakkinda da icra etti. Binaena- 
leyh bu ceza o zalimin curmu ile mutenasib olmadi." 

1594. w 6i/ metfiui aMhilil Sen o ke$iye henzersin ki, o kurt yavrusuna sut 
ver&i." 

Birinci misra'daki "dad", adalet ve ikinci misra'daki "dad" ise "daden" 
masdanndan fiil-i mazidir. "Nijad", gevher, asil, haseb, neseb, tiynet ma'na- 
lannadir. Burada yavrudan kinayedir. Ya'ni, "Senin adaletin akl-i selim in- 
dinde mechuldiir. Zira akl-i selim senin hukmiine ve adaletine ve bu hukmu- 
ne sebeb olan kereme ve merhamete cevaz vermez. Bu hiikmunde sen, kurt 
yavrusuna sut verip buyiiten kegiye benzersin. Zira kecmin buyiittugu bu 
kurt bilahire o kecjyi parcalar." 

Kadimn o sufiye cevab vermesi 



L>5 jjlT U>- y».j U* jfi> \^>j jUJjI c_j>-tj (^'l* C~«i 

1595. DCa&i tledi: xy< Diazanvn getirdijji her hafa ve cefaya nza hize vadb gelir." 

Surlnin bu sozleri uzerine kadi cevaben sufiye dedi: "Ey sufl! Ben hukiim- 
de boyle diisimdum ve diisunceye gore ictihad ettim. Halbuki dusiincelerin 
hahki Hak'tir ve bu dusunceler insana kaza-yi ilahiye muvafik olarak varid 
olur; ve kaza-yi ilahinin getirdigi her karaya ve tokada ve cefaya razi olmak 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

bize vacibdir. Zira hadis-i kudside j\^ ^ <Jk& J^^>. J*jt ^ cs y a ' ni "Benim 
kazama razi olmayan kimse benden baska Rab istesin!" buyurulmustur." 

J>y>- _) iU aJ^- Q \t£ j\ J,jj>\ p*^ j £ k\> ^ j>\ 

1596. "IJenim hu gonliim hdgclir ve aoziim hulut gibdir. H^ulut aglar; hoJg, $acl 
ve ho§ olarak giiler." 

"Benim gonliim ve batimm baga ve his goziim dahi buluta benzer. Bulut 
aglar ve yagmur yagdinr. Bag ise sad ve hos olarak yesilliklerini izhar edip 
giiler. Binaenaleyh benim batimm kaza-yi ilahiye kar§t memnun ve razidir. 
Qiinkii o kaza iisan-i isti'dad ile kendisinin Hak'tan taleb ettigi seydir. Fakat 
batimmm bu talebi zahirime gayr-i mulayim geldigi igin aglar ve muteessir 
oiur. Zira zahir batinin perdesidir. Batinin ahvalinden bi-haberdir; ve ruhun 
ve batinin hazzi baska, cismin hazzi baskadir. 
- ^ i - ** .u 

1597. "fionliim hahnda zubur&n hukmunden ko§tur. fjer$i yuzum ek$i oldu; zi- 
ra dogru acidir." 

"Ziibiir", "yazilmis. mektub" ma'nasina olan "zebur", kelimesinin 
cem'idir. Burada "levh-i mahfuz" demek olur ki, burada her bir ayn-i sabi- 
tenin lisan-i isti'dad ile Hak'tan taleb ettigi hukiimler yazilmistir; ve cisma- 
niyet aleminde kuldan sudur eden ahval ve akval ve ef'al, ezelde kendisinin 
lisan-i isti'dad ile vaki' olan bu talebleri iizerine miibtenidir; ve kulun batini, 
kendisinin talebleri oldugu igin, bu hiikiimlerden hosnud ve razidir. Fakat 
onun bu alem-i cismaniyette zahirine bu dogru olan hukiimler aci gelir. £iin- 
kii zahir batinin ziddi ve aksidir. Bu sirra mebni kadi dedi ki: "Gonliim ba- 
tmda levh-i mahfuzda yazili olan hukm-i ilahiden razi ve hosnuddur. Ma- 
ahaza zahirde cismimin yiizu eksi oldu ve bu hiikme gayr-i memnun goriin- 
dii. Zira hak dogru ve acidir." 

1598. Otitlik senesi heyhu.de gulucu. olan giine§ien haglar olume ve can ceki$me- 
ye eri§irler. 

"Hire hand", "beyhude gulucu" demektir. Bundan murad, giinesin daima 
buluttan ari olarak zuhurudur. Batm zahirin aksi oldugunun misal-i zahiiisi 



<¥%&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

budur ki, eger giines. daima hararetini ne§r eder ve hava buluttan art bulu- 
nursa, nebatat yanar ve kithk ofur; ve baglar kuruyarak dliime ve can ceki§- 
meye basjarlar. Binaenaleyh latif olan gune§li havanin devami zimninda 
boyle bir felaket ve mustbet vardir; ve zahirde bulutun aglamasi ve havanin 
bozuk olraasi zimninda da baglann letafeti vardir. Binaenaleyh insamn zahi- 
ri agladigi vakit batim ve ruhu giiler; ve zahiri giildiigii vakit dahi ruhu ve 
batini aglar. 

1599, Diakk'xn emrinden "Qok aglaytruz!"i okuinu§sun t -pismis helle awi, ni- 
ye giilucH halmi^mxl 

Hakk'm emri olan Kur'an-i Kerim'den \jf ij^J, ui \£»l±& (Tevbe, 9/82) 
ya'ni "Az gulsiinler ve cok aglasinlarf" ayetini okum'u§sun. Binaenaleyh ni- 
gin onurila amel etmeyip bu cismaniyet alemindeki ezvaka dahp, pi§mi§ kel- 
le gibi sintip kalmi§sin. Nitekim hadis-i §erifte dahi >~x& <^ d»^\ ijS" ya'ni 
"Qok giilme kalbi oldiirur" buyurulmu§rur. 



[1582]" 



1 600. Gger sen $em $ox goz yasim asafliya sa$ar isen, sem gibi evin aydtnlijji 



olursun. 



Eger zahirin aglarsa, batimn ve ruhun giiler; ve ruhun guldiigii vakit da- 
hi cisminin sifatlan ruhunun siratlan ile ortunur ve kalbinde nur-i ma'rifet ve 
hikmet zuhur edip etrafa da nur verir. Nitekim, mum yandigi ve goz ya§i dok- 
tiigii vakit odamn ici aydmlamr. 

1601. Slnamn yahud habamn o eksi yuzlul&gu, evlddi her zarardan koruyucudw. 

Ananin yahud babanin somurtkanhgi evladi terbiye edip onu surt ve 
ma'nevi zararlardan korumak icindir. Bunun gibi, insan-i kamilin taliblere 
kar§i olan ek§i yuzliilugii dahi onlan boyle zararlardan vikaye etmek icjndir. 

Jui d\^ d\ C—Jb *£ oh 4j^ i3j} Ju>- tj?- <j\ 'aJlO e-U>- Jjji 

1602. By heyhude jjiiliicii! {yulmenin zevkini gordiin; aglamamn zevkini de gor 
hi, o seker ma denidir. 



t $P? 



AHMED AVNt KONUK 

Ey bu hayat-i diinyaya kani* olup beyhude giilen ve mesrur olan kimse! 
§imdiye kadar bu giilmenin fani olan zevklerini gordiin. Biraz da Allah igin 
aglamamn zevkini gor ki, bu aglama §eker ma'denidir ve menba'idir. 

0l^»- j\ Jo\ f^y- *^>- (_^j &\ i\j ij\ 4j£" (t-^f>- dy~ 

1603. Uakiaki cehennem, onun yadt aalama getirir, hinaenaleyh cehennem cen- 
netlerden daha ho§ geldi. 

Ya'ni, bu diinyada insam aglatan §ey, guldiiren §eyden daha hayirlidir. 
Mesela cehennem ve cehennemin hatira getirilmesi insam aglatirsa, o cehen- 
nem cennetlerden daha hos, gelir. Zira aglamada kalbin rikkati vardir; ve rik- 
kat-i kalb insanlik sifatlarimn men§eidir. Giilmede ise kalb katihr ve hassasi- 
yet-i kalb gitgide kaybolur; ve insan merhamet ve §efkat gibi duygulara ya- 
banci kalmaya ba§lar. 

1604. giilmeler, aglamalar icinde mektum geldi. By selwi! Diazineyi harabe- 
lerde ara! 

Giilmeler, aglamalarda mektum ve sakli geldi. Aglamalar viranelere ve 
harabelere ve giilmeler dahi definelere benzer. Deflneler harabelerde gizlen- 
mis oldugu gibi, giilmeler de aglamalarda gizlenmi§tir. Ey selim ve sade-dil 
olan kimse! Diinyamn zahirine aldamp giilmeye ve eglenmeye ragbet etme! 
Giilme hazine ve definesini harabe gibi olan aglamalar icmde aral'Nitekim 
hadis-i §erifte oji&b i^-i cj^j oi^i p\ cj&- ya'ni "Ates. §ehvetler ile ortul- 
mii§tur ve cennet mekruhlar ile 6rtulmu§tiir" buyurulur. 

1 605. jievk gamlar ig.inded.ir, izi kaybdmi$lerdir; ab-i hayah zulmete gotiirmu^- 
lerdir. 

Zevk gamlar icinde saklidir ve Hak Teala zevkin izini ve ni§anini gamlar 
icinde kaybetmistir ve ab-i hayat olan ruhu zulmet-i tabiat igine gotiirup sak- 
larmstir. Malum olsun ki, bu sozler talib-i hakikat olanlara hitabdir. Ehl-i 
diinya ve nefs olanlara gore degildir. Zira nefsani ve cismani olan kimseler 
"Gulmek dururken nicin aglayayim ve hayat-i diinyayi kendime zehir ede- 
yim? Bu birkag giinliik hayatta yeyip icmek ve giiliip oynamak elbette daha 



<>&$&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

hayirli ve keyiflidir" derler ve higbir §eyin sonuna bakmazlar. Bunlann diis- 
turu "bir giinliik beylik beyliktir" darb-i meselidir. 

1606. ZNa'l yolda rtbata kadar iersiir. DhUyatia fjozleri dort yap! 

"Ribat", yolculann inecekleri misafirhane demektir. Burada saliklerin fe- 
na-fillah mertebesi murad buyurulur. "Na'lin ters olmasi" budur ki, Eski za- 
manlarda muharib olan suvarfler, dusman, kendilerini ta'kib ederken sa- 
§irmak igin atlanmn na'llanm ters vururlar imi§; ve bu suretle suvarilerin ha- 
reketi mesela sarka dogru olursa hayvanlann na'l izlerinden garba gitmis. gi- 
bi goriinur idi. Salikin fena-fillah mertebesine kadar olan yolu da buna tesbih 
buyurulmustur. Ya'ni, salikin Hak yolunda riyazat ve miicahede esnasinda 
aglamasi giilme ve giilmesi de aglama ve rahati zarar ve rahatsizligi faidedir. 
Boyle olUnca, ey salik! Esna-yi sulukte ihtiyat icjnde gozlerini dort acj Ya'ni 
his gozlerinin ikisi ile akil gozlerinin ikisini de beraber kullan! 

1607. fiozleri i'ttbaria dort yap! ZKendi gozilnu yarin iki gozii ile yar etl 

"Yar"dan murad, mursid-i kamildir. Ya'ni, ey salikf ibret almak hususun- 
da gozlerini dort ag! Kendi his ve akil gozlerini ayn-i ruh olan mur§id-i kami- 
lin iki gozleriyle yar ve refik etl Kendi goriisune ve idrakine i'timad etme, 
mursid-i kamilin gdrii§une tabi' olf 

**"■*' jL» jl if J** J (j^ lj jLi <^t>w> jJj\ Oij>*j l$jj^ (•-*./*' 

1 608. "(jWushaf'ta "Gmruhum §ura"yi oku! ^ar i$in ol ve naz cihetinden ona 
of deme! 

Ya'ni, Kur'an-i Kerim'de sure-i §ura'da olan j^S Jj^ JJ^i (§ura, 42/38) 
ya'ni "Onlann emri aralannda me§veret iizerinedir" ayet-i kerimesini oku! Ve 
Hak yolunda yar ve refik ittihaz ettigin miirsjd-i kamile naz ve istigna cihe- 
tinden of deme ve usanc. duygusundan uzak ol! Her hususta miir§id-i kami- 
lin emrine itaat et ve iradesine tabi' ol! 

1609. ^ol i$in arka ve stflinacak yer, yar olur; vaktaki iyi hakastn, yol yardir. 



<^p 



AHMED AVNl KONUK 

Hak yolunda arka ve yardimci ve bu yolun mugkilatina karsi sigmacak 
yer, miirsid-i kamil olur. Eger dikkatle bakar ve etrafiyla diisumir isen, Hak 
yolunun kendisi miir§id-i kamildir. Nitekim Hz. Pir I. cildin 2979 numarali 
beytinde ob .ij & j ^^ i JJi4 . ou*ij ^ Ji^» ^y j ya'ni "Yol bilen rmirsidin 
ahvalini yaz! Ve miirsidi ihtiyar et ve yolun aym bill" buyurmuslar idi. Ora- 
daki diger beyitlerde de miirsidin ahval-i sairesi beyan buyurulur. 

jS^ \j i_p- t ^C <uU- Ol j-X\ u^ J^^- ^j b^ J* ^j*r 

1610. Vaktaki dertjaya eri^edn, sakit ohirl halkada kendini yuzuk iasi yayma! 

Ey hakikat talibi! Vaktaki ma'rifet-i ilahiyye deryasi olan miirsid-i kamile 
erisesin, onun huzurunda sakit olarak otur! Ma'lumatim satmaya kalkma ve 
o insan-i kamilin huzuruna toplanip halka olmus olan diger talib arkadasla- 
nn arasinda, kendini bu halkamn yiizuk ta§i gibi parlak gostermeye galisma! 
Ne kadar alim olursan ol, orada kendini higbir sey bilmez olan bir kimse gibi 
goster! 

161 1. £%kv\ ile iyi hak! Cum a namazmda hey cem'dirUr; ve hir du^iinceli ola- 
rak sakittirler. 

Cum 'a namazmda hatfb hutbe okurken, akil goziiyle cami'de bulunan ce- 
maatin haline dikkatle bak! Hepsi havass-i zahire ve batinelerini bir araya 
toplamis ve hutbeye kulak tutmus ve bir diisunceli olarak susmus bir halde- 
dirler. Miirsid-i kamilin huzuru da talibler arasinda cum'a namazi gibidir. 

OtiJ \j->j>- J>-* l$yr OLiJ ^j^ OlAS" ^y^st- tjy \j W^j 

1612. y>ukleri sakiUtk iarafxna $ek! CMademki nisan isiersin, kendini ni§an 
etmel 

"Yiik"ten murad, havass-i zahire ve batinedir. Ya'ni, havassini sakitlikta- 
rafina gek! Goziin ve kulagm ve fikrin baska taraflarda fa'aliyette olmasin! 
Mademki hakikatten ve ma'nadan ve ma'rifet-i Hak'tan ni§an istiyorsun, 
miir§id-i kamilin huzurunda kendi varhgini nisansiz ve fani et! 

1613. ^eygamher buuurdu ki: "Jtumum bahrinde, delalette yarant yildizlar UK" 



*&$&> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Hiimum", kasd ve gam ma'nasma olan "hemm" kelimesinin cem'idir. 
Burada "kasd ve tevecciih" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, Peygamber Efendimiz 
^\ui p.Aai ^ f j^Jir ^u^i ya'ni "Benim ashabim yildizlar gibidir. Hangisi- 
ne uyarsaniz hidayet bulursunuz" buyurdu ki, bu tabiat aleminin karanhgin- 
da dogru yola kasd ve tevecciih etmek isterseniz, yildizlar gibi olan benim as- 
habimin gidisjerine bakiniz ve onlara uyunuz! demektir. Zira tabiat karanligi 
icinde hakikat alemine dogru olan kasdlar ve tevecciihler, gece karanhginda 
denizdeki seferlere benzer ve yol bilen gemiciler, yildizlara bakip bulunduk- 
lan noktalan ta'yin ederler. Binaenaleyh hidayet yoluna delalette Hak yolu- 
nun arkadaslanm yildizlar gibi bill 

1614. £)'6zu tjiUtzlara koy, yolu isie! O^utk nazann tesvisi olur, soyleme! 

Bin&enaleyh ey ma'rifet talibi olan kimse! Aklinin gdziinu yildizlar gibi 
olan ariflere ve kamillere atfet ve bu suretle bu yolda selameti iste! Zira yol 
pek tehlikelidir. Bu yolu kendi aklin ve re'yin ile kat' edemezsin. Nitekim I. 
cildin 2984 numarali beytinde >**■ j ^^ j cJ! ' A c~~ a . y^ ^i ^ ^ «r j>& i Jjs4 
ya'ni "Piri ihtiyar et ki, pirsiz bu sefer cok afet ve korku ve tehlike ile dolu- 
dur" buyurulmus idi. Huzur-i pirde sozii de terk et; zira soz soylemek aklin 
nazanni kanstir[ir] ve mursjd-i kamilden istifadeye mani' olur. 

Oljj ii^f ^4 j^ ajj c-if 0!& <j\ ^^ 6^+*> <J>j>- ji Jf 

1615. By filan! Gger ihi ciogru soz soylesen, teha'cla bulantk soz can olur, 

Ey salik! Eger miirsid-i kamilin huzurunda iki dogru soz soylemis olsan, 
o iki dogru sozii ta'kiben arkadan gelen sozler, evham ve hayalat ile bulan- 
mis bir halde carl olur. Nitekim Fihi Ma Fit in 22. fashnda beyan buyurul- 
dugu iizere, mahallenin ihtiyan huzur-i Mevlana'da ma'rifet satmak isteyip 
dedi: 

"Evvelen miisahede, ba'dehii soylemek ve dinlemektir. Nitekim sultani 
herkes gdriir. Velakin has olan kimse padi§ahin tekelliim ettigi kimsedir." 

Hz. Pir-i destgir cevaben buyurdular ki: "Bu fikir egridir, fazahattir ve ak- 
sidir. Musa (a.s.) soyledi ve dinledi ve didar istedi. Makam-i kelam Musa 
(a.s.)in, makam-i didar ise Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'indir. Binaenaleyh bu 
soz nasil dogru gelir?" 



*<&$& 



AHMED AVNt KONUK 

1616. 6y musteham! 'TZunu okumadtn mx ki, kelam hdcetler icindedir. jiela- 
vnxn cerri, onu cerr eder. 

"Musteham", hayran ve dertli ve blcare demektir. "§ecen", hacet ve hii- 
ziin ma'nalannadir. "Hacet" ma'nasina oldugu vakit, cem'i "§ucun"; ve "hu- 
ziin" ma'nasina geldigi vakit dahi cem'i "e§can" gelir, denilmistir {Ahteri-i 
Kebif). "Cerr", gekmek. Ya'ni ey idrak-i hakayikta hayran olan kimse! Sen ki- 
tablarda "kelam kelami geker" kaidesini okumadin mi? Zira soz hacetler icjn- 
dedir. Bu soz soylenir; onun arkasindan bir soz daha sdylemek ihtiyaci hasil 
olur. Ma'nalar arasindaki rabitalar hasebiyle soz sdylemek ihtiyaci boylece 
teselliil edip gider; ve bu tesellul-i kelam arasinda evhamdan mtitevellid soz- 
ler de kangip tevali eder. 

■^~* <j* b if*-** j* }'j ch-^ *^ ^j ^j* ^j* ^J 1 ^ y~* ^fr* 

1617. Sakin, o hidayet sozune sum edici olmal 2Xra soz ondan sozii ceker. 

"Re§ed", hayr ve rahmet ve hidayet; "§ari"\ zahir edici ve dalici ve girici 
demektir. Ya'ni, ey Hak yolunun saliki! Sakin halk arasinda hidayete mute- 
allik soz soylemeye dalici olma! Zira soz, o sozden ba§ka bir sozii geker. 

1618. iSftcfZim aciicjin vakit, senin zabhnda degildir. Safinin arkasindan hula- 
nik can olur, 

Soz sdylemek igin agzini actigin vakit, fikir ve dil senin zabtinda ve tasar- 
rufun altinda degildir. ilk soziin safi ve dogru olsa bile, onun arkasindan ef- 
kar-i mevhume ile bulanmis. olan sozler gelmeye baslar. Bu beyitler siiluku- 
nii itmam etmemis. olan salikleri irsaden beyan buyurulur. Zira salik heniiz 
yolda olup, maksuduna vasil olmami§tir. Binaenaleyh onun akil ve idraki 
kuwe-i vahimesinin te'sirati altindadir. Hayr ve hidayete muteallik soze ba§- 
lamis iken, bu sozlerin izahl maksadiyla yanlis ma'nalar da varid olur; ve ne- 
ticede faide yerine hem kendine ve hem de dinleyenlere zarar olur. 



1619. O kimse ki vahy-i Diuda yolunun ma'sumudur, mademki hey sajkr, 
acarsa revadir. 



MESNEVi-1 §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

"Ma'sum", hifz olunmu§; "vahy", gizli soz demektir, istilah-i ger'ide "pey- 
gamberlere melek vasitasiyla Hak tarafindan ilka olunan kelam" demektir. 
Varis-i peygamberi olan kamillerin batinlanna vaki' olan ilkaato ilahiyyeye 
"ilham" derler. Binaenaleyh vahiy ile ilham ma'nada muttahiddir. Bu ma'na- 
ya gore beyt-i §erifte enbiya ve varis-i enbiya olan evliya dahildir; ve bu ze- 
vat-i kiram vahy-i ilahi yolunun mahfuzudur. Zira meshur olan u—. J cjT 
£)i... Uy uu_j \ T *>} [ya'ni "Ben onun kulagi, gdzu, dili ve eli ilh... durum"] 
hadis-i kudsisinde beyan buyuruldugu iizere Hak, onlann lisam olmu§tur. Ir- 
gad-i halk icm soz soylerler ise, onlann sozleri arasinda evham-i nefsiyyeden 
hicbir kelime bulunmaz. Agizlanndan saf olarak ulum-i lediinniyye can olur; 
ve bu hususta onlar me'murin-i ilahiyyedir. 

1 620. £ira ki rcsul, heva ile sovlemedi. Diuda'mn ma'sumundan ne vakil he- 

[1602] ^ , . ? ^ 

va dojjar! 

Urn ki Hakk'in result! ve me'muru olan zevat J>-j Ui j* at . t/^Ji &> jkj i> j 
J^y. (Necm, 53/3-4) ya'ni "Peygamber nefsinin hevasindan soz soylemez. 
Onun sozii ancak kendisine vahiy olunan vahiydir" ayet-i kerimesi mucibin- 
ce heva-yi nefsanisinden higbir soz soylemedi. Hakk'in hifz ettigi kimseden 
heva-yi nefsani olan sozler dogar mi? 

1621. "Oien&ini halden hir soyleyici yap, ta ki, benim gtbi makalin macjlubu ol- 
mayasin!" 

"Mintik", siga-i miibalagadir, "ziyade soz soyleyici" demekolur; "suhre", 
zebun ve maglub ve angarya ma'nalannadir, burada "maglub" ma'nasi mii- 
nasibdir. Bu beyitler kadimn lisamndan sufiye hitaben soylenmi§tir. imdi 
kadi suflye olan nasihatlerini hiilasa edip der ki: "Ey sufi! Sen siiluk ettigin 
yolun nihayetine vasil olmami§sm. Binaenaleyh halki ir§ad icin benim gibi 
akil ve idrakinden dogan birtakim sozlerin maglubu olma, kal dilini kapa! Hal 
dilin soylesin. Ya'ni bir hal-i §erif icinde ol ki, seni gorenler senin bu halini 
begenip ibret alsinlar ve bu halin onlara nasihat edici olsun!" 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

O sufinin kadiya sual etmesi 



1622. <Stt/t <Wi: *£M,ademki dim hir ma'dendendir, ni$in hu nef ve o za- 
rardir?" 

Bu sual yukanda 1595 numarada mezkur olan . l>j oi* a/^j ja> ^if 
us ijtr u^ y. j u* y. [ya'ni "Kadi dedi: Kazanin getirdigi her kafa ve cefaya 
nza bize vacib gelir"] beytine merbuttur. Zira bu beyitte kadi "Kazanin getir- 
digi tokada ve cefaya razi olmak lazimdir" demis, idi. Sufi buna kar§i sual edip 
der ki: "Ey kadi! Mademki her i§ kaza-yi ilahlye baghdir ve altin gibi saf olan 
ef al-i ilahiyye bir kaza-yi ilahi menba'indandir, nicm hayir ve §er ve nef ve 
zarar suretinde zahir oluyor?" Kaza-yi ilahi hakkindaki tafsilat V. cildin 3131 
ve 3147 numarah beyitlerinde gecti. 

1623. n Mademki hepsi hir elden flelmi§tir, ni$in hu ayik ve o sarho§ gelmi§iir?" 

"Mademki bu eshasin hepsi bir elden ve bir kudretten zahir olmu§tur, ni- 
cm birisi saadet ve hidayet ve akil ile ayik; ve digeri §ekavet ve dalalet ve ha- 
makat ile sarho§ olmustur?" 

OU^ j&j dTj C— J^y \j>r ,y\ Oljj Uj*- ^.Ic^-Lji \lX). j dy? 

1 624. "dMademki hu irmaklar hir deryddan aktcidir, mcin hu §erhetiir ve o aiji- 
zm zehridir?" 

"Mademki bu mezahir irmaklan ve bu suver-i kevniyye, hakiki olan bir var- 
hk deryasindan ve o varligjn kazasindan atop gelmistir, nigin bu bir kismi bu 
alem-i state §erbet gibi tatli ve o diger kismi dahi agiza aci zehir olmustar?" 

ijUu-L>- As*- jl tails' Tt^fi dbLtf ?^-0 o**Uj L y~*£> jl jljjl <u - fc ^yr 

1625. XX LMademki hep nurlar heka giine§indendir, subh-i sadik, suhh-i kaztb 
neden kalkh? 



MESNEVl-t SERIF SERHt / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, "Mademki bu suver-i kevniyye, hep beka giinesi olan viicud-i mut- 
lakin nurlandir, neden dolayi birisi subh-i sadik gibi nur-i haktkl ve digeri 
subh-i kazib gibi aldatici bir aydinliktir?" "Subh-i sadik"tan murad, insan-i ka- 
mil ve "subh-i kazib"den murad, insan-i nakis olmak miinasibdir. Viicud-i 
mutlak hakkmdaki izahat I. cildin 610 numarasina miisadif olan pj \+»j* u 
\i j\i ^iik* >j*j y . I* <sh~~* i [ya'ni "Biz yoklanz ve bizim varliklanmiz da 
yoktur; Sen fan! gosterici bir viicud-i mutlaksin"] beytinde gegti. 

1626. * <J\/tademhi nazmn kehali bir surmedendir , dojjrti goruculvk ve $a?utfe. 
neden geldi?" \ 

"Kehal", goziin kudretten yaratilista surmeli olmasi; "havel", §asilik ve 
egri goriiculuk demektir. "Kehal"den murad, insanda olan suur-i fitridir. 
Ya'ni, /'Bu alem-i keseratta muhitine bakici olan insamn kudretten surmeli 
olan gozii ve §uur-i fitrisi, mademki bir akl-i kiillun siirmesindendir, dogru ve 
egri goriiculuk nedendir? Ve nigin birisi bu suur ile bir olan bu varligi bir go- 
riir ve digeri de yine bu suur ile bu varhgi iki goriir?" 

1627. ^uMademki darbhanenin sulidni Diuda'dir, nakde giizel ve na-reva darb 
ne icindir?" 

"Mademki bu alem-i surette geger akge mesabesinde olan mezahir ve vu- 
cudat-i izafiyye, kaza-yi ilahi darbhanesinde kesilip darb olunmustur ve 
darbhanenin sultani ve hiikumdari dahi Hak'tir, nigin bunlann uzerinde gii- 
zel ve girkin sikke ve nakislar vardir? "Na-reva", "gitmeyici ve gegmeyen" 
demektir. Ya'ni, "Geger akge mesabesinde olan eshas-i beseriyyeden ba'zila- 
nna giizel ve tarn sikke vurulmustur. Ba'zilanna da fena sikkeler vurulup 
gegmez ve kalp yapilmistir." 

1628. utylademki Uiuda yola, nr Benim yolumdur" buyurdu, neden bu rehber 
ve obiiru yol vurucudw?" 

"Haftr Os**)," burada "rehber ve kilavuz" ma'nasinadir. Ya'ni, "Mademki 
Hak Teala sure-i Hud'da ^JL^ ^\^> J* Jj 01 L^il !Wy, ui *,& ^ £ (Hud, 
1 1/56) ya'ni "Yeryuziinde" yiiriiyen higbir mahluk yoktur illaki" Hak onun al- 



<^g> 



AHMED AVNI KONUK 

mm tutucudur. Muhakkak benim Rabbim sirat-i miistakim iizerinedir" ayet-i 
kerimesi mucibince her ferdin nasiyesinden tutup kendi sirat-i miistakimi uze- 
rinde gektigi ve sure-i Ankebut'ta ul °^ix^ Li ij!uu- juJf, (Ankebut, 29/69) 
ya'ni "Bizim hakkimizda miicahede ederileri e'lbet yolu'muza hidayet ederiz" 
ayet-i kerimesinde de tank-i hidayete "bizim yolumuzdur" buyurdugu halde, 
bu alem-i surette neden birisi Hak yolunun rehberi ve o digeri Hak yolunun 
vurucusudur ve bu yolun mani'idir?" 

<U;1 j** Jjj jl Ju>» iifaiu C)y*- aJu* j j>- X**j Oj^- rtJ^' vJJj j' 

1629. "<j\tademki veledden habasimn sun muhakkak oldu, nigin bir karindan 
hiir ve sefih eri§ir?" 

"Mademki <ui ^ jJ^ji ya'ni "Veled babasimn sirndir" hadls-i §erifi mucibin- 
ce, bir babanin cibillinden gelip, bir anamn karmnda beslenen gocuk babasi- 
rim' sirnni hamil olmak icab ederken, nicm birisi hiir ve aktl ve digeri sefih ve 
akilsiz olarak zahir oluyor?" 

1630. Kr Bir vahdeti ayn-i karardan yiiz binlerce harekeii, bu kadar bin kim aordu? 

Ya'ni, "Bir olan vucud-i hakikiyi bu kadar bin keserat ve yekdigerine zid 
olan taayyiinat ile kim gordii; ve karar ve siikunetin aynindan yiiz binlerce 
hareketi kim gordii? Zira vucud-i mutlak-i Hak tagayyiir ve tebeddulden mii- 
nezzeh olup, bir karar iizeredir. Boyle oldugu halde, bu karann aynindan ve 
zatindan nasil oldu da, bu kadar bin keserat ve ezdad zuhura geldi ve yiiz 
binlerce hareket ve ciinbiis. peyda oldu?" 

d 3 * r 



b cs*j-* \s^ ^ ^b* - 
Kadinin suftye cevab soylemesi 

1631. *3Cadi dedi? "6y sufi! uMiiiehayyir olma, bu meyanda bir misal dinle!" 



^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Hire", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "hayran ve miite- 
hayyir" demektir. Kadi sufmin suallerine cevaben dedi: "Ey sufi! Bu alem-i 
keseratta hayran bir halde kalmaf Bu miikalemat arasinda bir misal soyleye- 
yim de dinle!" 

1632. n( J^itekim a§ildann kararsizliai M-sitamn karanndan hasd geldi." 

"Dil-sitan", "goniil ahci ve ma'§uk" demektir. Ya'ni, "Karann aymndan 
kararsizlik ve harekat hasil oldugunu kim gormu§tur?" diye sordun. Misali 
budur ki: "Ma'§uk kendi halinde bir karar iizeredir; fakat onun a§igi kararsiz- 
lik ve tiirlii tiirlu harekat ve lztirab igindedir." 

1633/ "0 naz i$inde dag gibi sabit gehnistir, £d§ihlar yaprahlar gibi titreyici ol- 
mustur." 

"0 ma'§uk naz hali icmde dag gibi sabit olup kendi halinden asla inkilab 
etmez. Fakat o ma'sukun a§iklan onun a§ki ile yaprak gibi titreyici ve hare- 
ket edici olmuslardir." 



1 634. "Onun gulmesi aglamalar ko-parmi§tu. Onun yiiziinun suyu yiizlerin sw 
yunu dokmu§tur. 

"Ab-i ru", mecazen "can ve i'tibar" ma'nasinadir (Giyisii'l-Lugat) . Ya'ni, 
"Ma'§ukun naz ile gulmesi a§iklann aglamalarma sebeb olmu§tur. Ma'§ukun 
mertebe-i naz ve istignasi a§iklann yiiziinun suyunu ddkmiis. ve onlan zelil 
etmi§tir." 

1635. nr Buiiln hu "pin" ve- x \iqune" kopiik gibi hi-gun deryasvnin ustiinde cir- 
ptntr." 

"gun", ta'rif olunabilen §eyden ve "cjgune" tavslf olunabilen §eyden ki- 
nayedir. "Bi-cun" ta'rif ve tavsife sigmayan; "zebed", kopiik demektir. Ya'ni, 
"Biitiin ta'rif ve tavsif olunabilen bu viicudat-i izafiyye ta'rif ve tavsifl kabil 
olmayan vucud-i mutlak-i Hak deryasinin iizerinde kopiik gibi cirpimr. K6- 



*m& 



AHMED AVNt KONUK 

piikler nasil deryadan nasil olursa, bu viicudat-i izafiyye dahi o viicud-i ha- 
klkiden peyda olur." 

> ,* it 

1636. "Jlatta ve ilimde onun ziddi ve niddi yoktur. Varkklar hulleleri ondan 
giydiler." 

"0 viicud-i mutlakin zatta ziddi yoktur. Zira Zat-i Sirf in ziddi, adem-i sirf- 
tir; ve adem-i sirfin gosterilebilecegi bir saha yoktur ki, bir yer kaplasin da is- 
te o adem-i sirf, bu viicud-i sirfin ziddidir ve birinin hududu buraya kadar ve 
digerinin hududu da suraya kadardir, diyebilelim.. Ve keza o bi-gun olan vii- 
cud-i mutlakin ilimde de misli yoktur ki, kudreti ve mesiyyeti ile yaptigi isle- 
rin mislini gosterebilelim. §u kadar diyebiliriz ki, bu varlikiar ve bu viicudat-i 
izafiyye varlik hullelerini ve libaslarmi o viicud-i mutlaktan giydiler." 

1637. ",Zui zidda ne vakit vucud ve varlik verir? HZelki ondan ka$ar ve disa- 
nya si$rar" 

Ya'ni, "Eger bu gordiigiimiiz keserat-i esya, viicudda ve varlikta o viicud-i 
mutlakin ziddi olaydi, ziddin zidda vucud vermesi lazim gelir idi, halbuki zid 
zidda viicud verebilir mi? Viicud ve varlik vermek soyle dursun, iki zid birbi- 
rinden kacar. Birisi digerinin bulundugu dairenin disansina sicrar. Binaena- 
leyh anlasilir ki, bu viicudat-i izafiyye onun varhginm ziddi degildir." 

^ ^ \j Jii^jst- Ji* Ji* ^ _, ^ Ji* Ji* ^ 4^ Ai 

1638. "O^fid ne olur? <7\iisildir. Dyi ve kdiiiniinmislidir. <J\iisil kendinin 
mislini ne vakit yapar?" '■[ 

"Nidd", liigatte "misil" demektir. Ya'ni, "Misl, iyinin ve kotiiniin misli 
ma'nasmadir. Misil, kendinin mislini icad edebilir mi? Binaenaleyh bu viicu- 
dat-i izafiyye o viicud-i mutlakin misli dahi degildir." 

1639. *Sy miittakil Uaktnki iki misil geldiler, hu ni$in hdlihlikta ondan daha 
evladir?" 

"Ey miittaki olan sufi! Birbirinin misli olan iki viicud karsi karsiya gelse, 
bunun birisini digerine tercih edip, nasil, digerinin halikidir, diyebiliriz? Boy- 



< ^6 S 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

le bir sacma soz akil ve mantiga sigar mi? Nigin birisi digerinden hahklikta 
daha evla olsun?" 

Malum olsun ki, viicud ve varlik sahibi olanlar yekdigerinin ya ziddi ve- 
ya misli olur." Halbuki his goziiyle gordugumiiz bu e§ya suretleri yukanda 
beyan buyurulan esbab-i mucibeye nazaran viicud-i mutlakin ne ziddi ve ne 
de mislidir. Bundan anlasihr ki, bu e§ya suretleri hakikatte viicud sahibi de- 
gildirler. Bunlar ancak viicud-i hakiki-i Hakk'm suunat ve siratidir ve o vii- 
cudun meratib-i muhtelifede zuhuru ile me§hud olurlar. Zira §uunat ve sifa- 
tin zat-i Hak'tan ari olarak, kendi zatlanyla kiyami ve zuhuru mumkin degil- 
dir. Bu ebyat-i §erife vahdet-i viicudun isbati hakkinda olup, *** j£> ,Jj -UJi oir 
air ur cft\ jj-s- ya'ni "Allah var idi, onunla beraber bir §ey yok idi, sjmdiki 
halde de yine oyledir" kelamim muvazzihtir. 

1640. XKr Bosiamn yapragmin sayist iizerindeki zii ve nrisil, misilsiz ve zidsiz 
olan derya iizerindeki bu, hopiih gibidir." 

"Mesela bir bostan ayn-i vahidedir. Orada biten agaclann sayisiz olan 
yapraklan birbirinin ziddi ve misli olarak zuhiir ederler. Bu yapraklann gerek 
efradi ve gerek hey'et-i mecmuasi bostamn misli ve ziddi degildirler; ve bun- 
lar misli ve ziddi olmayan bir engin denizin iizerindeki kopiiklere benzerler; 
ve kopiikler, kezalik deryamn misli ve ziddi degildirler. Bunun gibi, bu aiem- 
de birbirine zid olan e§ya-yi kesire nihayetsiz bir derya mesabesinde olan vii- 
cud-i mutlak ayn-i vahidesinin hep §uiinatidir ve deniz iizerindeki kopiikler 
gibidirler; ve bu §uunat o ayn-i vahidenin ziddi ve misli depdirler. Zira, vii- 
cud-i mutlak-i Hakk'in misli olarak suunatin viicudu yoktur; ve bu keserat 
viicud-i hakikinin vahdetine nakisa vermez. 

j>v oli jdj\ JbjtiS 4j^Ssj>- dy$- j>tj oL* j Sj>. y Cm ^J^zr ^ 

1641. " r Deruanm hiird u mdtvni nitelihsiz gor! ^Derydnm zahna niielik nasil 
sigar?" 

"Biird", satranc oyunu istilahindandir. Oyunculardan birinin ta§lan biitiin 
hiikiimden sakit olur, yalniz §ah kalir; ve bu yanm mat demektir. "Mat", ke- 
zalik satranc oyununda sahin giriftar ve mukayyed olmasidir ki, bu hale ge- 
\en oyuncu arkada§ma magliib olur (Giyasu'l-Liigat) . Burada "biird u mat", 
tasarrufat ve ef'al-i ilahiyyeden kinaye olur. Ya'ni, "Viicud-i hakiki deryasi- 



c a?gs a 



AHMED AVNl KONUK 

ran kendi suunatindaki tasarrufatim ve ef'alini niteliksiz ve ta'rif ve tavsife 
sigmaz gor! Derya .mesabesinde olan viicud-i mutlakin zatma ve onun kiin- 
hiine nasil ta'rif ve tavsif sigar?" 

r J - - t* 

c-^ji -Li ^yr ^^" ^y? _j ^j-^* - o^ o—J DW y c— *J ^juS 

1642. "Onun en asafyi kuklasi senin cdmndir. Canm hu niieligi ve nastllip na- 
sil diirust oldu? 

"Lu'bet", kizcocuklarimn oynadiklan "kukla ve bebek" ma'nasinadir. Bu- 
rada murad, taayyiinat ve suverdir. Ya'ni, "0 viicud-i hakikinin en a§agi 
kuklasi ve sun'u senin ruhundur ki, ,bu ruhun, cevher-i mucerred-i nuram 
olarak miiteayyin oldugundan ta'rif ve tavsif olunmak ve i§arat-i hissiyye ile 
gosterilmek kabil degildir. Bu sebeble ayet-i kerimede ^j *j\ '^ £j> J» (Isra, 
17/85) ya'ni "Ey resuliim! De ki: Run rabbimin emrindendir!" buyurulmu§- 
tur. Bu ruhun ta'rif ve tavsifi miimkin olamazsa, onu sana bans, eden 
Hakk'in hakikat-i zati ve sifati ve efali nasii ta'rif ve tavsif olunabilir?" 

1643. *Dmdi, oyle hir derya ki, onun her katresinde akd ve can hedenden da- 
ha zahir geldi." 

"Na§i", "zahir olmak" ma'nasina olan "ne§a"' masdanndan ism-i faildir. 
Ya'ni, "Imdi viicud-i vahid-i hakiki oyle bir deryadir ki, onun her bir katresi 
olan efrad-i be§erde akil ve run onlann cisimlerinden daha zahir ve a§ikar 
haldedir. Zira cisim, cemad nev'inden olan ecza-yi anasinn ictima'indan iba- 
rettir; ve onlarda §uiir ve idrak mahsiis degildir. Ajdye run ise, §uur ve id- 
rakin men§ei olup, bu hey'et-i mecmuada kendilerini pek agik bir surette 
eserleriyle izhar ederler." 

1644. "CA/e kadar ve nasxl darlwma ne vakit sigar? S%kl-i hull orada hilin- 
mezlerdendir." 

"Binaenaleyh katresi bir ferd-i be§er olan o viicud-i hakiki deryasi ta'rif ve 
tavsif dairesinin darhgina sigar mi? Ve efrad-i beserin akillan dairesine girer mi? 
Akl-i kiilliin mazhan olan Server-i kainat Efendimiz c&j* j*. Jt^u j;u~- 
ya'ni "Ey Rabbim! Seni bilinmekten tenzih ederim. Biz seni hakk-i ma'rifet ile 



C^S^) 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

bilemedik!" buyururlar. Ve ummet-i merhumesine de *ui ois j \ 3 £x V ya'ni "Al- 
lah'in zatmda tefekkiir etmeyinizf" tavsiyesinde bulunurlar. 

1645. ^SAhd cesede derki: "6y cemad! maad deryasmdan hip koku aldm mi? 

"Maad", avdet mahalli ve riicu' edecek yer demektir. Bu ta'bir ile JL jr 
'&£?'} Q\<S JjJ\ si'il (Ankebut, 29/57) ya'ni "Her bir nefis mevti ve'helaki 
tadicidir.'Sonra bize' irca' olunurlar" ayet-i kerimesine i§aret buyurulur. Ya'ni, 
"Akl-i be§er, cisme hitaben der ki: "Ey cemad! Ey anasir-i muhtelife kiitlesi! 
maad ve avdet mahalli olan vucud-i hakM deryasmdan higbir ma'rifet ko- 
kusu aldin mi?" - ■--, 

-S- dW ^.yr *£ <»U* j\ (£j\j ^jj %>L* i&h £r* My {♦—*- 

1646. ^Cisim der: "^Ben muhahkak senin flolfjenim. Gy amcamn cam 1 . fiolae- 
den him yardtm isier?" 

Ya'ni, "Cisim akla cevaben der ki: "Ben muhakkak senin golgenim. G61- 
genin sahibi ne tarafa giderse, golge de oraya gittigi gibi, ben sana tabiim ve 
benim mutasarnfim sensin ve cismi akil idare eder." "Ey amcamn cam!" hi- 
tabindaki nukte budur ki: Amca, baba kardesidir; ve akl-i kiill, ruh-i kulli-i 
Muhammedi'nin sifatidir; ve ruh-i kulli-i Muhammedi, ruhlann babasidir. 
Akl-i kiille vasil olan insan-i kamiller, bu ruh-i kulllnin karde§idirler. Nitekim 
hadis-i §erifte ^V-i JW J\ «i»>s-'ij ya'ni "Ah! Benim karde§lerimin likasina 
§evkim vardir!" buyurulur. Ve her bir salikin ruhu intisab etmis. oldugu in- 
san-i kamilin batimnda mundemicdir ve o insan-i kamil onun imamidir. Bi- 
naenaleyh "Ey amcamn cam!" hitabi, "Ey bana tabi* olan salikim!" demek 
olur, Ya'ni, "Ey salikim, aklin golgesi mesabesi[nde] olan cisimden ma'rifet-i 
Hak hususunda yardim istenebilir mi?" 

1647. "cTlhd der ki: hayret-hdne dejjildir ki, seza olan na-seza olandan da- 
ha huslah olal" 

"Seza"dan murad, run ve aM ve "na-seza"dan murad, cisimdir. Ya'ni, 
"Akil cisme der ki: "Ben sezavar-i idrakim ve benim suur ve idrake liyakatim 
vardir ve sen idrake na-sezasm. Ya'ni senin §uur ve idrake liyakatin yoktur, 
fakat bu maad deryasi olan makam-i hakikat, oyle bir hayret-hane degildir 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

ki, onun idrakinde seza olan na-seza olandan daha kiistah ve bi-edeb olmus. 
olsun. Belki her ikisi de o bahrin idrakinde hayret sahrasi icinde sasinp kal- 
mis&r." Zira viicud-i hakiki, run ve akla baska sifatlar ve isimler ile; ve cisme 
de baska sifatlar ve isimler ile tecelli buyurur. Binaenaleyh birindeki zuhura 
digeri zevken ve halen vakif degildir. Ruh ve akil cismin zevkinden, cisim ise 
ruh ve aklin zevkinden bi-haberdir. Ve viicud-i hakikinin bilciimle meratib-i 
latife ve kesifedeki mezahire olan tecelliyati da bu tavir iledir. tmdi, bu tecel- 
liyat-i esmai ve sifati nokta-i nazanndan bir mazharda oyle bir kemal olur ki 
o, ba§kalannda olmaz. Mesela, sineklerin ve kuslann cisimlerinde vasitasiz 
ucmak hassasi vardir. Fakat insanin cisminde bu hassa ve kemal yoktur. On- 
larin tayyareler vasitasiyla havada ugmalan, cisimlerinin kemali degildir, 
akillanyla yaptiklan aletler vasitasiyladir. Binaenaleyh her mazhann kendine 
mahsus bir kemali vardir ki, o mazhar o kemalde diger mezahirden daha alt- 
dir; ve keza bir kanncada bir kemal olur ki, insan-i kamilde bulunmaz, 

1648. n<r Burada enver olan bir gune}, bir <$ker gibi zerrenin hizmetini eder." 

Ya'ni, "Bu makam-i hakikatte 50k nurlu olan bir giines, bir kole gibi zer- 
reye hizmet eder." Qiinkii yukanda izah olundugu iizere, zerreye olan te- 
celli-i kemali guneste yoktur; ve onda "Aliyy" ism-i §erifinden bir hisse bu- 
lunur ki, hisse baskalannda bulunmaz. Binaenaleyh mazhar bu hisse se- 
bebiyle diger mezahirden all olur. 

■V J, 3& *y ^' '}■>. J+> s* y>\ J~> j- jt\ jr i 

1649. ur Bu iarafm arslant ahunun oniine has koyar. H&uranm dogani fil kusu- 
na kanat koyar." "~?.\ 

"Bu makam-i hakikatin arslam olan insan-i kamil, tecelli-i kemali sahibi 
olan ahunun, ya'ni bir insan-i nakisin oniine bas koyar ve onun oniinde mii- 
tevazi' ve miitezellil olur; ve bu mertebe-i hakikatin dogam olan insan-i ka- 
mil kuwet ve tasarrufta kendisinden asagi ve cil ku§u mesabesinde olan bir 
insan-i nakisin oniine kanat yayar ve boyun eger." "Tihu", cil kusu ma'na- 
sinadir. 

1650. I^u sana sahih gelmezse, d/\tustafa nigin misktnlerden dud ister?" 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

"Eger sen bizim bu soztimuze inanmazsan, Server-i alem Mustafa (s.a.v.) 
Efendimiz'in, miskmlerden ve fakirlerden nasil dua istedigini gor!" Nitekim 
ashab-i kiramdan Ebu'd-Derda hazretleri buyurur: (JL- j *s» *ii\ J^p ^Ji oiT 
CfrJLii dLJU^, £^i ya'ni "(s.a.v.) Efendimiz musliimanlann fakirlerinden 
feth taleb buyururdu". Zira Resul-i Ekrem hazretleri, vus'at-i ma'rifetleri ha- 
sebiyle, fukara-yi musliminin ba'zi kemalat-i ilahiyyeye mazhariyetlerini 
miisahede buyururlar idi. 

1651. *Gger "^Ta'lim i$in idi" dersen, ayn-i iedvd ne yiizden iefhim idi? 

"Ey alim-i zahiri! ResuUerin ekmeli olan Seyyid-i kainat Efendimizin boy- 
le fakirlerden dua taleb etmesini sen te'vil edip, "Bu tavir iimmetine ta'lim 
icjn idi, zira kamilin ve mukarreb-i Hakk'm nakisdan dua taleb etmesinde fa- 
ide yoktur!" dersen, biz de sana cevaben deriz ki: "Ta'ltm bir §eyi tefhim icjn- 
dir ve faidesi olmayan bir §eyin iimmete ta'lim ve tefhimi onlan cahil kilma- 
nm aynidir. Kamilin nakisdan dua taleb etmesinde faide olmadigini Resul-i 
Ekrem Efendimiz bildigi halde, iimmetine boyle bir §eyi ta'lim etmesi, onlan 
bu haMkatten cahil kilmak demek olur. Boyle ayn-i techil olan §ey, tefhim 
ma'nasini mukayyed olur mu? Hig Resul-i Ekrem Efendimiz ayn-i techil olan 
ta'lim ve tefhimi iimmetine yapar mi? Belki o hazret ancak faidesi olan §eyi 
iimmetine ta'lim buyurur. Binaenaleyh Resul-i Ekrem hazretlerinin fukara- 
dan dua taleb etmeleri, onlarda olan kemalat-i ilahiyyeyi mu§ahede buyur- 
mus. olmalanndandir," Bu ma'naya binaenaleyh Hz. §eyh-i Ekber (k.s.) Fu- 
susu'l-Hikem'dz Fass-i §isi'de v> J*' Jj y£ ¥ J r-^ 1 J ^ ° ! J* 1 ^ 1 f ^ 
p«jj*. juu 4Ji jjui ^j\y> j f jusJi j\ y)\ > uij ya'ni "Kamil icin her §eyde ve 
her mertebede kendisi icjn tekaddiim hasil olmak lazim gelmez; ve ancak ra- 
ciiltin nazan ilm-billah meratibindeki tekaddumedir. Onlann matlabi orada- 
dir" buyuruyor. Ve hadis-i §erifte ashab-i kirama hitaben ^Uj ^JL^ ^\ ^\ 
ya'ni "Siz diinyamzin masalihini benden daha cok bilirsiniz" buyurulmustur; 
Ve bu husiista Resul-i Ekrem hazretleri ashab-i kiramin fazlim isbat buyur- 
dular. 

1652. "Delhi hilir idi hi, §ahvar olan hazineyi, o §ehriyar harablrfdar i$ine koyar." 

"Resul-i Ekrem hazretleri bilirdi ki, saha layik olan bir hazine-i kemali, o 



*&!&> 



AHMED AVNl KONUK 

sehriyar-i hakiki olan Hak Teala harabeler ve viraneler mesabesinde olan fu- 
kara-i musliminin kalblerine koyar." Binaenaleyh taleb-i dualan iimmete tef- 
him ve ta'lim icin degil, kemal-i ma'rifetlerine musteniden vaki' idi. 

C — -J Lff^ LhlJ* J* **? £ c — O u*j£** J* 3 Jl** *. 

1653. nr Bed-0umanlik onun na'l-i ma'kusudur. $er$i onun her hir cuz'ii onun 
cdsusudur." 

Ya'ni, "Her ne kadar bu alem-i suret ve cismaninin her ciiz'ii, viicud-i ha- 
kikt-i Hakk'in mezahir-i sifat ve esmasi olmak i'tibariyle, o vucudun ve var- 
hgin casusu ve muhbiri ise de, bu alem-i cismaniyyet o vucud-i hakikinin ters 
vurdugu na'l mesabesinde oldugundan, bed-giimanlik ve su*-i zan edicilik 
peyda oldu." Zira bu alemin izzeti alem-i hakikatin zilleti ve zilleti izzetidir; 
ve glilmesi aglamasi ve aglamasi da giilmesidir. Q* *s$ Gji £>y~ ^ air ^ 3 
v^J 'ja {j^\ j> j Uj (§ura, 42/20) ya'ni "Kim ki, diinyamn harsini murad 
ederse biz ona ondan veririz; ve ahirette onun nasibi yoktur" ayet-i kerime- 
si bu ters vurulmus. na'lin §ahididir. 

1654. xr Belki hahikat hahikatte garh oldu. ^u sebebden dolayi yelmis, belki 
yuz firka oldu." 

"Bu na'lin ters vurulmasi ve bed-giimanlik keyfiyeti de, hakikatin haki- 
katte miistagrak olmasidir. Ma'lumdur ki, bilciimle esyanin hakayiki ilm-i 
ilahide sabittir; ve vucud-i hakiki ise, bu hakikatlerin hakikatidir; ve bu su- 
ver-i kevniyyenin alem-i ma'naya nazaran boyle ma'kus olmasi da onlann 
hakikati iktizasmdandir. Binaenaleyh onlann bu hali hakikatin hakikatte 
miistagrak olmasi demek olur. Iste bu sebebden dolayi bu alem-i suret ve 
cismaniyyette efrad-i be§er i'tikad cihetinden yetmis. ve belki yiiz firka, ya'ni 
cok firka oldu." Ve hakikat-i ilahiyye hakkinda bu firkalann i'tikadati su'-i 
zanna mustenid bulundu ve her bir firka Hakk'i kendi i'tikadina gore tahay- 
yiil etti. Beyt-i Hafiz-i §irazi (k.s.): 

"Yetmi§ iki milletin niza'i vardir, hepsini ma'zur tut! Hakikati goremedikleri 
igin efsine yolunu tuttular. " 



Cg^> 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

Diger beyit: 

"A§k yoluna kimse yakinen mahrem-i riz olmadi. Her bir kimsenin anlayi§i- 
na gore bir zanm vardir. " 

1655. "Sana ma'nasizkgi soulemek isierim, ayah ol, eu sufi! can hulagim ho§ 
yeni§ a$! 

"Kalma§", herze ve-beyhude va ma'nasiz ve na-ma'kul demektir (Bur- 
hin). "Ya", masdariyetMr,~"Han" (ou), edat-i tenbih; "pehn", genis. ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Ey sufi! Agah ol! Bu beyanatim ile senin suallerinin ma'nasiz- 
ligim soylemek isterim. Can kulagini iyi genis ag!" 

1656. "<j\luhakkak her zahm hi, sana asumandan gelir, ondan sonra hil'aie 
muniazir oil" 

"Mademki bu alem-i suret, alem-i ma'naya nazaran ters vurulmus. na'ldir, 
eger sana kaza-yi ilahi asumanindan bir darbe ve bir kahir gelirse, ondan 
sonra hil'ate, ya'ni lutf-i ilahiye muntazir ol! Zira Hakk'in tecelli-i celalisinde 
cem&li ve tecelli-i cemalisinde dahi celali gizlidir." 

1657. "O tokadi gordiin, safaui da gor! 6u emin, hut eti gerdan eti ile heraber 
geldi." 

"Girdiran", koyunun but eti demektir. Ya'ni, "Hakk'in bir tecelli-i celali ve 
kahrisi olan o tokadi gordiin, onda gizli olan tecelli-i cemali ve lutfiyi de gor! 
Zira i'jU. jUji '^ oi (tnsjrah, 94/6) ya'ni "Muhakkak giicjiik kolaylik ile bera- 
bedir" ayet-i keri'mesi mucibince kahir ve lutuf beraberdir. Bunlar birbirinde 
miindemicdir. Nitekim, kasaplar koyunun but etini gerdan eti ile beraber sa- 
tarlar." Ve zamanimizda kasaplar kuzu etini saf olarak musteiilere vermezler. 
Bir mikdar kuzunun basmi ve cigerini de kanstmp verirler. l§te bu alemde te- 
celliyat-i ilahiyye de boyledir. Tecelli-i celali cemali ile ve cemali celali ile ka- 
n§iktir. Mesela bir kimsenin karm acikip lztirab hissetmesi tecelli-i celaltdir; 
ve o lztirabi def icm nefis taamlar yemesi tecelli-i cemalidir,- ve o taamla mu- 



<rgwg> 



AHMED AVNl KONUK 

telezziz olduktan bir muddet sonra karmnda veca' hissedip def -i hacet icm 
bir zaman helanin murdar kokulan arasinda mahbus kalmasi tekrar tecelli-i 
celali ve kahridir; ve ahval-i sake de buna kiyas olunur. 

> U> i > « -Li-j-y <JLJ>ij j r-U aj *S JJJ fJ^f^ <1*S C ' .m *U u> aj jS 

1658. "Jlira o §ah dejjildir hi, sana iokat vara hi, istinai olunmu§ tac ve iaht 
hagislamaya!" 

Ya'ni "Hak Teala hazretleri oyle bir §ah ve Malik-i mulk degildir ki, sana 
bir tokat vursun da, istinada layik tac ve taht bagislamasm! Ve sana kahny- 
la tecellT etsin de onu muteakib lutf-i azim ile tecelli etmesin! Muhakkak onun 
her bir kahn mukabilinde bir de lutfu vardir." 

.* - ' 

1659. Uc Butiin Hunyanin hahast sivrisineh hanadtciir. H&ir iohada muniehasiz 
msvet vardir," 

"Riisvet", ata-yi ilah! ma'nasinadir. Zira rusvet, lugatte tervic-i meram igin 
verilen atiyye demektir. Ya'ni, "Hak Teala'nin indinde alem-i suret olan bu 
diinyanin hey'et-i mecmuasinin bir sivrisinegin kanadi kadar bile kiymeti yok- 
tur. Nitekim hadis-i §erifte *i. *> ijiir if> jl.i> ;l>j~ ^ *u\ jlp ajs ljjJi cjiry 
ya'ni "Eger Allah'in indinde diinya sivrisinek kanadi vezninde olsa ondan bir 
kafire bir icim su vermezdi" buyurulur. Binaenaleyh ey salik! Bu diinyanin te- 
cemmulatma ve zinetine aldanma! Bu alem-i surette yedigin bir tokada ve bir 
kahra nihayetsiz ata-yi ilah! vardir." 

OU- J,-* jp-j j iji j^ c*^ 01$*- jijj <3jb jij c^^f 

1660. "Htioifnttnu hu cihamn alhnli gerdanliginclan foiBak cal ve Utah' Urn to- 
[1641] hit all 

Ya'ni, "Ey sufi! Boynunu bu cihamn altin gerdanhgindan, ya'ni ezvak-i 
muhtelifesinden cabuk kurtar ve Hak'tan tokat al!" Ya'ni Hakk'in tecelliyat-i 
kahriyyesine razi o\ ve sikayet etme ki, mukabilinde nihayetsiz ata-yi ilahiye 
nail olasin. Zira bu alem-i suret ters vurulmus. na'ldir. 



1 



661. n< LPeygamberler haf atari haldirMar. helalardan dolayi hendi hasla- 
nni alt ettiler." • 



°$P#> 



MESNEVt-t §ERIF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Peygamberler halkin eza ve cefalanni yiiklenip kaldirdilar ve o tokatlara 
tahammiil ettiler ve asla sjkayet etmeyip sabr ettiler. belalardan dolayi all 
mertebelerin sahibi oldular." Nitekim Seyyid-i kainat Efendimiz'i mu§rikler 
Uhud gazasinda yaraladtklan halde o hazret o yaramn veca'i iginde a*i ^i\ 
j^jUiV f+Ai ^ji ya'ni "Ey Allah'im! Benim kavmime hidayet et! Zira onlar 
bilmiyorlar" buyurur idi. peygamberlerin varisleri olan kamiller dahi tama- 
miyle onlann isrine tabi'dirler. 

1662. ^Jakat ey cUlikanh! 'Jiendinde hazir ol, id ki, o sent evde hulsun!" 

"Fakat ey delikanh,;halktan sana isabet eden bu cefayi onlardan gdrme! 
Kendi nefsinde daima Hak'tan gafil olma ve huzur-i Hak'da hazir ol! Hak se- 
ni kalbinde bulsun; ve sabir ve §ukrune mukabil bu tecelli mukabilinde sana 
bir yiiksek mertebe-i ma'neviyyenin hil'atini ihsan etsin!" 

1663. x ^oksa, evde kimseyi hulamadim diye, o hil'ati yine yeriye gotiiriir." 

"Eger sana isabet eden bu kahn halktan gorup onlar ile miicadele ve mii- 
nazaaya kiyam ederek Hak'tan gafil olur isen, "Kalbinin evini bos, bulduk!" 
diye o hil'ati yine geri gdturur." 

<?* 

^\j oTjl ijy^ ^£ J'i- _>Vf 
Tekrar sufinin o kadidan sual etmesi 



ObjU- ^S&SS C~*>-j ijj y\ d'ipr (jjl <JSji ^ *£ ^J^ <^~^ 

1664. Sixji dedi: "CTVe olwdu, hu cihanda onun htdutu ehedi rahmet a$a idi?" 

"Buluf'tan murad, alem-i suret ve kesafet; "vey", zamiri Hakk'a raci'dir. 
Ya'ni, sufi kadidan bu nasihatleri dinledikten sonra tekrar suale baslayrp de- 



<^3^ 



AHMED AVNt KONUK 

di ki: "Hakk'in vechinin bulutu ve nikabi olan bu alem4 kesafet ebedt olarak 
rahmet kapisini agsa idi de hep tecelli-i lutfi olsa idi ve hig tecelK-i kahri ol- 
masa idi, ne olurdu?" 

1 665. " Uier dem one hir kansiklik gdirmeye idi; o ielvlnlerden zehir getirme- 
ye idi!" 

"Nt§", ucu sivri olan her §ey, igne ve zehir ma'nalanna gelir. "Bu alem-i 
kesafet her bir dem tecelli-i kahri ve lutfi kan§ikligi getirmeye idi; ve o renk 
renk olan tecellilerden bu alem-i kesafete zehir ve acihk getirmeye idi, ne 
olurdu?" 

1 666. "fiece aunduzun ceragini calmasa idi, sonhahar ays ogretici olan hap. a'6- 
turmese idi. 

"Gece gelip, gunduzun ceragi ve lambasi olan gune§i sondurmeye idi, 
ya'ni giine§ guriib edip gece olmasa idi ve sonbahar tatli bir ya§ayi§i ogreti- 
ci olan bagi ve bostani gotiirmese ve bozmasa idi, ya'ni dlinya hep aydinlik 
ve mevsim daima bahar olsa idi, ne olurdu?" 



1667. "Sihhat sisesine humma iasi olmasa idi; eminliijje gamlar korku fldirme- 
se idi!" 

"Nazik bir §i§e mesabesinde olan cismin sihhatini, ta§ mesabesinde olan 
humma ve hastahk kirip bozmasa idi, hayat-i diinyeviyyedeki emniyete bu 
hastaliklar korku getirmese idi de, bu insan rahat rahat ya§asa idi, ne olurdu?" 



1668. "Sijer onun ni' meiin.de karcjasa olmasa idi, muhakkak onun cud ve rah- 
meiinden ne eksik olurdu?" 

"Harha§a", lztirab, halecan ve beyhude mucadele ma'nalannadir. Ya'ni, 
"Eger Hakk'in bu hayat-i diinyadaki ni'metleri icjnde boyle birbirine zid olan 
tecelliyati sebebiyle lztirab ve mucadele olmasa idi, onun kerem ve rahmetin- 
den ne ekstlmis. olurdu?" 



gsq^ 



MESNEVl-t §ERiF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

°->j/ j^ L> ^jj^ j ^" ***** J b <_s*^ J IS-* lt^ 15 vb* 

Sufinin sualine kadmin cevab vermes! ve Turk ve hirsiz 
kissasim mesel getirmesi 



1669. 9Cadi ^eii: *Qok hps gidici siifisin! ZKuft kafi gtbi fiinatian halisin!" 

"Tehi-rev", vasf-i terkibdir, "bos. gidici" demektir. "Kaf-i kufi"den murad, 
kufi yazisinin kaf harfidir. Zira kufinin gayn olan yazilarda kaf harflnin orta- 
sinda boyle "J" bir isaret vardir. Kufinin kafi ise §u T" §ekilde olup, ortasi bo§- 
tur. Ya'ni kadi, suflye cevaben dedi ki: "Ey sufi! Ma'rifet-i ilahiyye yolunda bo§ 
gidicisin ve akil ve fikrin pek basittir. Kufi yazisinin kaf harfi gibi zekavetten 
ve fitnattan bo§ bir haldesin. Bu bosjuktan dolayi boyle sualler soruyorsun." 

i_^io jJif ijo* OlkL>. j^s- <_J -US y n d\ *£ <_j-UJL^j y 

1670. "Sen isiiiin mi ki, o lulagi seker dolu olan, gece terzilerin gaclrini soy- 
[1651] lercLi." 

"Dudagi seker dolu" ta'biri, tath ve latif sozler soylemekten kinayedir. 
"Hayyat", terzi demektir. Ya'ni, "Sen isittin mi ki, o sozleri tath ve latif olan 
hikaye ve masal soyleyici kimse, gece hos. vakit gecirmek icm, terzilerin gad- 
rini ve mekrini soylerdi." Zamammizda bu gibi hikayeler soyleyip halki eg- 
lendiren kimselere "meddah" derler. Elyevm ber-hayat olan Stiruri ve Aski 
efendiler bu ziimredendir. 

1671. "O taifmin hirsizltginin hikaye-sini, flepnis olan masallanni fl'osierirHi." 

"0 meddah, o terzi taifesinin miisterilerden kuma§ calmasinin hikayesini, 
gecmis zamanlardaki masallanni soylerdi ve halk dahi dinleyip ibret alirlar 
idi." 



<*<&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

jt\ jd\lj\ */ Oj^U ^ jij j> J^.j *j\ ***** 

1672. nr Btpnede -par^a kapialt^i hissasini ona hana hikaye ederdi. 

"Burin", dilim demektir; burada "bicme" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, "Ku- 
mas. bicme vaktinde parga kapicihgi ve galiciligi kissasini o meddah efendi 
ona buna hikaye ederdi." 

1673. "Cent gelmi§ hir hengame etrafinda, gece masalmda ierzi-nameyi okurau, 

"Hengame", keiimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "mecma' ve 
insan cem'iyeti" miinasibdir. "Semer", geceleri ho§ vakit gecjrmek igin soy- 
lenen hikaye ve masal demektir. Ya'ni, "0 meddah toplanmis insanlann mec- 
ma'i etrafinda gece soyledigi masalda terzi-nameyi okurdu ve onlann ahva- 
lini nakil ve hikaye ederdi. 

1674. ^Uakiaki o cemaatten dinleyici olani cekici buldu, onun butiin eczast hi- 
kaye olmu§ idi. 

"Vufud", "resul ve giiruh" ma'nasina olan "vefd" keiimesinin cem'idir, 
"cemaat" demektir. Ya'ni, "Vaktaki o meddah, etrafinda toplanmis olan din- 
leyici cemaatten soz gekici kimseleri buldu, kendisine sevk gelip onun biitun 
eczasi hikaye olmu§ ve belagat ve fasahat ile soz soylemeye ba§lami§ idi." 

(S.a.v.) buyurdu ki: "Muhakkak Allah Teala hikmeti vaizlerin dili 
iizerine dinleyicilerin himmetleri mikdari telkin eder" 



> jl A** Jj>- j \^t^ ^~* *sr l/J^ L> lS~^^ J* £**~*a~» i-JJjr 



1675. %'ger hir kimsenin hir latvf dudagi var ise, cezh-i sem'dir. CMvuillimin 
vecdinin harareti sahidendir. 



*&!&> 



MESNEVM SERfF SERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Vecd", lugatte, "akli gitmek ve gamh olmak ve muhabbet ve istiyak ga- 
lebe etmek" ma'nalanna gelir. Burada "muhabbet ve istiyakm galebesi" de- 
mektir. "Cezb-i sem"\ hiss-i samiamn gekmesi demek olup, dinleyenin is- 
ti'dadindan kinayedir. "Latif dudak"tan murad, belig ve latif soz soyleyen 
agizdir. Ya'ni, bir mecliste bir kimse beltg ve latif soz soyler ise, orada o soz- 
lerin ma'nalanni kavramaya mustaid bir kulagin gekmesinden nastdir. Ni- 
tekim muallimin kemal-i sevk ile ve hararetle olan ta'limi, onun ta'limini 
kabule mustaid olan cocuk bulunmasindandir. Hz. Pir efendimiz bu maani- 
yi IV. cildin 1318 ve 1319 numarali beyitlerinde §6yle beyan buyurmuslar 
idi: 

J**r j> fas. j&^S» ^ o** 1 j^ fk J^ cr~" f 

■> j a yr J J y Ua ^ -*y.J '\? *j*- ^ i f ■> ^ ft <j^ ^^ '■>} 

Tercume: "Eger mecliste soz gekici bulursam, cimende yiiz binlerce giil 
bitiririm. Ve eger o demde soz olduriicu bir put bulursam, niikteler goniilden 
hirsiz gibi kagar." 

Ve Fihi Ma Fih'in 27. fashnda da soyle buyururlar: 
"Soz mustemi'in isti'dadi kadar gelir. ne kadar emip mutegaddi olursa, 
hikmet siitii o kadar nazil ve zahir olur. emmeyince hikmet dahi harice 
cikmaz ve yiiz gostermez. "Actb sey! Nicin kelam zuhur etmiyor?" dersin: 
"Actb sey! Sen kelami nicin cezb etmiyorsun? Sana kuwet istima'i verme- 
yen zat-i azimu'§-san, kaile de daiye-i kelam vermiyor." 

jb Cx*r **y Jry -^j ^yr jW j «^— ^ *yy y^ b tr^" 

1676. "^irm-i dordii ok§oyan gengtye kulak olmatkgi vakit, genfl yok olur. 

Bu beyt-i serif eski musiki kavaidine gore beyan buyurulmustur. Tavzih-i 
ma'na icin burada bunlann muhtasaran zikrine liizum vardir: Hiikema-yi 
Acem, her biri on iki burca mensub olmak uzere on iki makama i'tibar et- 
mislerdir ki, onlar da rast, Isfahan, irak, kucek, biiziirg, hicaz, buselik, us- 
sak, huseyni, zengule, neva ve rehavi makamlandir. Ve bu on iki makam 
gece ve gundiiz saatlerine gore yirmi dort su'beye aynlmistir; ve her bir 
makamin iki su'besi vardir. Zamammizin musikisinde bu i'tibarat metruktiir. 
Hz. Pir efendimizin zaman-i sertflerinde dahi bu i'tibarata riayet olundugu 
anlasiliyor. "Ceng", bir galgimn ismidir; bu galgiyi galan kimseye "gengi" 
derler. Ya'ni, bir mecliste bu zikrolunan yirmi dort su'beye aid nagmeleri ga- 



<^ep^ 



AHMED AVNt KONUK 

Ian oengmin, bu nagmelerini dinleyip anlayacak kulak olmadigi vakit, sa- 
zendenin ve hanendenin §evki kagar ve geng ve galgi aleti sazendeye bir 
yiik ve zahmet olur. 

1677. Onun hahnna ne nagme, ne gazel gelir; ne de amelde onun on parmagi 
hareket eder. 

"Harare", nagme demektir; "gazel", §iir istilahinda a§ka dair soylenip en 
azi bes, ve en gogu on sekiz beytten ibaret olan §iire derler. Sazende, hange- 
resiyle yaptigi nagmeleri, galdigi sazin tizerinde sag elinin bes, parmagi ile 
mizrabi vurmak ve sol elinin be§ parmagi ile sazm uzerindeki tellere basip 
perdelerden sada gikarmak suretiyle icra eder. Ya'ni, eger bir mustaid dinle- 
yici olmazsa, sazendenin hatinna ne nagme ve ne de okuyacagi gazelin 
beyitleri gelir, ne de nagmelerin icrasi hususunda on parmagi hareket eder. 
Beyt-i Ziya Pasa merhum: 

Bir yerde ki yok nagmeni gu§ eyleyecek gu§ 
Tazyi'-i nefes eyleme, tebdtl-i makam etl 

1678. Bger gayb tutucu kulaklar olmasa idi, hir besir felekten vahy getirmez idi. 

"Besfr", "miijdeci" demekolup murad, peygamberdir. Ya'ni, alem-igayba 
miitealhk kelami dinleyip kabul etmeye mustaid olan insan kulaklan olmasa 
idi, bir miijdeci olan peygamber, be§eriyet alemine felekten, ya'ni alem-i ul- 
viden vahy-i ilaht getirmez idi. 

1679. Sun goriidi gozler olmasa idi, ne felek olurdu, ne zemxn auler idi. 

Beni-Adem'in san'at-i ilahiyi goriip idrak edici gozleri olmasa idi, sana- 
yi'-i ilahiyyenin asan olan ne felek olurdu, ne de yerytizii viicud bulup, 
mahsullerini meydana gikarmak suretiyle giiler idi. Nitekim Al-i imran su- 
resinde ^gui jj\i oUJ j\^i\j jjji ^j\k*\j j*pj ^ijU-Ji jJu^ j, ai (Al-i Imran, 
3/190) ya'ni "Muhakkak, goklerin ve yerin yaranlmasinda ve gecenin ve 
gundiiziin ihtilaftnda akil sahibleri icm elbette saniiyetine alametler vardir" 
buyurulur. 



<^g> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1680. ^Bu *£,evlake!" kelami bu olur ki is. keskin qbz ve nazarlar i$inilir. 

[1661] 3 

"Nazar", "nazar"in cem'idir. Ya'ni bu d^i cJUli iWjj ya'ni, "Ey habi- 
bim! sen olmasa idin, eflaki yaratmazdim!" kelami ve hadts-i kudsisi, ef al-i 
ilahiyye ve sun'-i rabbani bem-Adem'de olan keskin gozler ve nazar icjndir, 
demek olur. 

1681. Sftvama hem-habe ve tabak askmdan, sun'-i Diak askimn pervasi ne 
uaJuf olur? \ 



"Hem-habe", "beraber uyuyan" demek olup, "kadnV'dan kinayedir; ve 
"tabak" dahi yemekten kinayedir. "Perva", lztirab, korku, vesvese ve kayit 
ma'nalannadir. Ya'ni, kisa goren ve mahdud diisunen avama kadin ve ye- 
mek ve icmek a§kindan dolayi, sun'-i Hakk'in miitalaasi kaydi ve lztirabi ne 
vakit olur? Onlar hayat-i be§eri kadin ve yemek ve igmek zevkine munhasir 
goriirler. 



j\y>- <W*ls XiLi (_£^i^~ [3^^ ^ jl*J j-5 iSjlj ^w t— >' 

1682. ^emek yiyici ve birka$ kopek olmatfinca sen tutma$ sm/imu tegara dSk- 



mezsm. 



"Tegar", burada "camur legeni" demektir. "Tutmac", bugday unu ile ya- 
pilan bir nevi' taamin ismidir. "Tu'me", yiyecek §ey. Ya'ni, tutmag denilen ta- 
amin suyunu yemek yeyici birkac kopek olmayinca camur legenine dokmez- 
sin. Onu legene doktiiren sebeb kopeklerin bulunmasidir. 

1683. 0it, onun hucLavendliijinin kehfinin kopegi ol, id ki, seni onun ishfasi bu 
tegardan kartarstn. 

"Kehf", magara; "istifa" secmek ve ihtiyar etmek. "Magara"dan murad, 
kesafet ve cismaniyet alemi; "tegar "dan murad, kadm ve taam zevkleri gibi 
ezvak-i cismaniyyedir. Ya'ni, bu cismaniyet ve kesafet alemi, Hakk'm meza- 
hir-i esma ve sifatidir ve magara gibi karanliktir. Ruh-i insant bu magarada 
mahbusdur. Ey salik! Git, Hakk'in mutasarnf oldugu bu magaramn kopegi ol! 
Ta ki, senin bu tezellultine ve kulluguna miikafat olarak, Hak seni huzuruna 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

kabul igin segsin de seni bu ezvak~i cismaniyye legeninden kurtarsin ve ru- 
haniyet alemine getirsin! Nitekim kissasi sure-i Kehfde mezkur olan ashab-i 
Kehf in kopegi, tezellulu ve inkryadi sebebiyle kopeklikten kurtulup, batimn- 
da hakikat-i insaniyyeyi buldu. 

1 684. Uaktaki hi-rahmdne olan husizliklan soyledi hi, terziler aizlide onu ya- 
pardi. 

Vaktaki meddah, terzilerin gizlide merhametsizce yaptikian hirsizhklann 
suret-i icrasim sdyledi ve tzah etti. 

1685. cem'iyet i$iruU Uiata'dan hir 'Turk, o yerdenin ke$finden pe/t ojke-. 
lendi. 

"Hata", Asya'da Turkistan-i CM'de bir memleket ismidir; "gita" perde de- 
mektir. "Tfre suden", dfkelenmek demektir. Ya'ni, meddahi dinleyen 
cem'iyet icjnde Hata memleketinden gelmis. olan bir de Turk var idi. terzi- 
lerin hirsizliklannin perdesini acmasindan dolayi meddaha i'tiraz edip, igin- 
den "Terziler ehl-i zekadan bir §ey calamazlar, ahmaklardan calarlar!" diye 
ofkelendi. 

1686. fyece o sirlan htyamet fliinii gtbi, ehl-i nilhadan dolayi kesf ederdi. 

"Nuha", akillar demektir. Ya'ni, kiyamet giinu iji ye kotii sirlar nasil kesf 
olunursa, meddah dahi gece o terzilerin sirlanm soytedigi hikayelerde, akil 
sahiblerini Ikaz igin ke§f ederdi. Hata Tiirk'u dahi meddahin ehl-i zekayi bu 
hirsizliklardan istisna etmedigine oflcelenir idi. 

1687. Dier nerede sen hir cenkte alt yelsen, orada ke§f-i rdzda iki dusmam flo- 
rursiin. 

Ya'ni, esasen herhangi bir mevzu' iizerine sen bir cenkte ve miibahasede 
all ve galib gelip mes'elenin sirnm meydana koyar isen, mutlak o mecliste 
karsjnda bir iki du§mani ve muanzi goriirsim. 



«a5JW° 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Ob jy # I j j^jlj tj^f d\j Ob jjS'i* j-i^x> I j Ol«j oT 

1688. zamani ztiir olunamn mah§eri hill De o sir soyleyicinin bogazint sur hill 

i§te sen bu mubahese meclisi zamamni mevzu'-i bans olan §eyin mah§e- 
ri bil! Ya'ni o meclis muvafik ve muanz olanlann mah§er-i efkandir; ve sirn> 
soyleyen kimsenin bogazim da sur-i tsrafil bil ki, o mecliste gizli ve olu bir 
halde bulunan efkann dirilmesine sebeb olur. 

1689. jLira Uiudd, hi$ma mensub olan sebebleri duzmustur ve o jazahailan ko- 
ye atmishr. Vr 

Zira Hak Teala bu alenvi surette hisma ve ofkeye. mensub olan sebebleri 
halk ve tertib etmi§tir; ve bu sebebler muhteliftir. Ba'zisukibic ve uciib gibi si- 
fat-i nefsaniyye ve ba'zisida anlayi§ noksamdir. Bunlann her birisi hakikat- 
te fazahat ve riisvayhktir. Hak Teala bu fazahatlan hikmetiyle bu koye, ya'ni 
bu alem-i cismaniyyete atmi§tir. Bu sebeble, miibaheseler esnasmda kavga 
ve niza' eksik olmaz. 

1690. ^Terzilerin gedrini $ok zihr eiti, Turfc'e haytf ve hisim. ve lex I geldi. 

Velhasil o meddah, terzilerin gadrine ve mekrine aid hikayeleri cok soyle- 
di. soyledikce Hata Turk'linun kalbine de teessiif ve ofke ve derd geldi ve 
kizdikca kizdi. 

1691. ^IWi: "€t/ kissa soyleywit Sizin sehrinizde hu sanattave hilede pek vis- 
tad olan kimdir?" 

"Kassas", mubalaga ile ism-i faildir, "gok kissa soyleyici" demek olur. Ni- 
hayet, Turk tahammiil edemeyip dedi ki: "Ey meddah efendi! Sizin bu §ehri- 
nizde bu terzilik san'atinda ve hile yapmakta pek ziyade iistad ve mahir olan 
kimdir?" 



(^ 



^^ 



AHMED AVNi KONUK 

"Terzinin benden bir sey calmasi mumkin degildirl" diye Tiirk'un da'va 
etmesi ve onun renin baglamasi, ya'ni bahis tutu§masi 

1692. Deal. vxr 8tr ierzi vardir, onun adx ^Pur-i $ii§'tur. HSu hirsizltkia ve $e- 
viklikte hoik oldiiruciidiir ." 

1693. "Deck: n< ~Ben zaminim ki, o benim onumde yuz izhrab ile iylik bukumu.- 
nii goturmeye kadir degildirf" 

"Tab", kivrim ve bukliim. Ya'ni, Turk dedi ki: "Ben bahis tutusurum ve 
bahse koydugum §eyi de zamin olurum ki, o terzi benim onumde gdtiirdu- 
giim kuma§tan yiiz lztirab ve bircok hile ve mekr ile iplik bukiimu bile cal- 
maya kadir olmaz." 

1694. Sonra ona dediler ki: "Senden daka $evik kimseler onun mail oldular; 
da'vada ugnal" 

Ya'ni, Turk bu da'vayi ettikten sonra orada olan kimseler ona dediler ki: 
"Bu da'vada yiikseklerde ucma! Senden daha gevik ve zeM olan kimseler o 
"Pur-i §us"iin (Ciger Oglu'nun) mati ve maglubu oldular." 

J'^JJ j> CS-J* 6 & ^^ *& J^ 6 -f &*r *j*~ J^ JJ 

1695. n 0it, boyle akhna magrur olma ki, onun tezvirlerinde yave olursun!" 

"Yave", gaib, zail, bo§, batil ve hezeyan soz ma'nalannadir. Ya'ni, "Ey Ha- 
ta Tiirk'u! Git, kendi akhna ve zekavetine magrur olmal Zira onun tezvirinde 
ve hilesinde kaybolursun; ve onun hilesi senin akil ve zekavetini ibtal eder. 

1696. Turk daha kizdi ve *Orada ne eskiyi, ne yeniyi gotiiremez!" diye renin 
baflladt. 



s^P? 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHf / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

Turk onlann bu sozlerine daha ziyade kizdi ve "0 terzi benim kendisine 
gottirecegim eski ve yeni kumaskrdan benim onumde hicbir §ey galamaz!" 
diye iddia edip, bu sozu soyleyen kimseler ile rehin bagladi, ya'ni bahis tu- 
tu^. 

1697. (jMuimi'lan onu gabuk daha harareilencLirdi. O rehin hajjladi ve agzmi 
a$k. 

"Mutmi'", ltma* edici ve tama'landinci demektir. Ya'ni, bu bahiste onu ta- 
ma'a getiriciler, terzinin hirsizliktaki mahareti hakkinda mubalaga edip, 
Turk'u daha ziyade kizdirdilar ve tesvik ettiler. Tiirk hemen bahis tutu§tu ve 
agzmi agip dedi: 

1698. DCi: "Gger o henim kuma$imifen ile pdarsa, hen hu <5A,rah ahmi veririm!" 

Ya'ni, "Eger o terzi benim gottirecegim kumastan bir mikdanni fen ve hi- 
le ile calarsa, ben size bu bindigim a'la Arab attm veririm!" 

1699. nr Ue eger aoiiirmeye kadir olmazsa, rehin i$in sizden tbtidadan hir at 
alirvm!" 

Ya'ni, "Sizde ibtidadan ortaya rehin ve ondil (J-^jt) olarak bir at koyu- 
nuz. Eger o terzi calamazsa, ben de sizden bu koydugunuz ati alayim!" 

1700. Turk'u o jjece aussadan uyku Qoturmedi. Diirsizin hayali ile o muhare- 
he eiti. 

"Hirab", mufaale babinin ikinci masdandir, "muharebe" demektir. Tutu§- 
tugu bu bahis uzerine Turk'iin gussadan uykusu kactt. Sabaha kadar hirsiz 
terzinin hayali ile muharebe etti. 

1701. Sahahleyin holtugunun alhna hir atlas vurdu; -pazara ve o hileharin duk- 
hJanvna aiiti. 

"Farisi'de "zeden" masdan "vurmak" ma'nasmadir. Fakat ibarenin icabi- 



°#%3? 



AHMED AVNl KONUK "'^^Bl 

na gore turlii ma'nalarda dahi kullanilabilir. Mesela burada "atlasi zed der be- 
gal" ibaresi "koltuguna bir atlas sikistirdi" diye terciime olunur. 

1 702. uMixieahben ona harardle sclam eiti ve o usiad yerinden svcradi; ve onun 
terlubine dudak ach. 

"Terhib", "merhaba, hos geldin!" demektir. Ya'ni, Turk terzinin diikkam- 
na geldigi vakit ona hararetle selam verdi ve o ustad olan terzi dahi derhal 
yerinden kalkip ona, "Merhaba, hos geldin, safa geldin!" dedi. 

JtJ^ A* $ J* j-^ tX &* ^ J** ^j ■ Ap - J J" 3 *" J, $r 

1 703. Onun gonliine o, kendi muhabbetini ilha icin Turk'iin haMinden ziyade 
onu harareili sordu. 

Terzi, Turk'e kendini sevdirmek icin, haddinden ve mertebesinden ziyade 
iltifat ederek halini ve hatinni sordu. Nitekim riyakarlar umduklan menfaate 
nail olmak igin bir kimseye haddinden fazla temelluk ve miidahene ederler. 

JL^-I u Jb\ ju&1 j^j JUL ,j\y i$j jl ^i^. tiy? 

1704. ^Uakiaki ondan bir bulbill nevasim gordu, DsianbuVa mensub olan atla- 
si one buakh. 

"tstenbul", Istanbul sehrinin ismidir; "ya" nisbet icindir. Ya'ni, Turk vak- 
taki terziden bir bulbiilun latif otmesine benzeyen guzel sozleri dinledj, Istan- 
bul sehri ma'mulatindan olan kiymetli atlas kuma§i terzinin online birakti ve 
onun tatli diline meclub oldu. 

^ u^ J £"h (^ jij &r JJJ £&» lj u* 1 J* *^ 

1705. ^Dedi: nr Bunu cenk giinuniln bir dsbbesi olmak uzere gobegimin asagisi 
genis ve yukansi dax olarak kes!" 

Turk terziye dedi ki: "Bu kumastan bana cenk ve muharebe guniinde gi- 
yilmek iizere bir cubbe big! Ciibbenin gobeginden yukan kismi dar ve asagi 
kismi da genis olsun! 

lj <j\$ Sj&j b ^'j jij \j C5>jl ^T jH Vb jltf 

1 706. fjukanmn dar olmasi cismi siislemek icindir; a§agisi genis, ayagi tutma- 
mak icindir." 



c^p^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Ciibbenin yukan kisminm dar olmasi, cismimin yukan kismini siislemek 
ve giizel gostermek icindir; ve a§agi kisminm genis. olmasi da muharebe es- 
nasinda ayaklann hareketi serbest kalmak icmdir." 

1707. ^edi: """^uz Kizmet edeyim, ey sevgilit Onun kabuliinde dint goz uzeri- 
ne koydu. 

Tern, "Ey sevgili mii§terim! Sana istedigin gibi bircok hizmetler edeyim!" 
dedi; ve Tiirk'un muradini kabul hususunda "emrin ba§ goz iizerinedir" de- 
mek i§aretini mutazammin olmak iizere elini gozii uzerine koydu. 

1 708. CMuteahhen ol$tii ve i§in yuziinu Qordii. Oncian soma dudagt fe§ara 
acti. 

"Diden ruy-i kar", i§in cikar tarafim gormekten kinayedir. Bundan murad, 
ciibbeyi yapmakla beraber galmak i§inin gikar tarafim gormektir. "Fe§ar", he- 
zeyan ve ma'nasiz sozler. Ya'ni, miiteakiben terzi atlasi olctii ve bu kuma§- 
tan ne kadar galmak mumkin oldugunu gordu ve anladi. Ondan sonra da bir- 
takim ma'nasiz ve zaid sozler soylemeye ve Tiirk'un fikrini bunlar ile me§gul 
etmeye basladi. 

1709. ^D'iaex beylerin hikayelerinien ve o cemaatin keremlerinden ve atalann- 
dan bakseiti. 

Ya'ni, zamamndaki beylerin hallerinden degil, gecmis. zamanda olan diger 
beylerin hikayelerinden ve o beyler cemaatin keremlerinden ve atalanndan 
bahsederek onlan medh etti. 

1710. Ue baliillerden ve onlann iahsulerinden daki qulme kin o ni&an verdi. 
[1691] V 

"Tah§ir'\ "her §eyin kotiisii" ma'nasina olan "husare"den masdar olup, 
"kotulemek ve asagilamak" demek olur. Ba'zi niishalarda "tahsir" vaki'dir; 
"helak ve noksan" demektir. Ba'zi niishalarda da "taksir" vaki'dir. Ya'ni, ba- 
sis olanlardan v.-; onlan kotiilemekten veyahud onlann ziyana ve noksana 



C-,M29C.:A;;--- 



AHMED AVNl KONUK 

diismelerinden veyahud taksTrlerinden hikaye ederdi. Giilmek igin dahi onla- 
nn gulling hallerinden nisan verir idi. 

1711. JTlies gibi makasi disanya pkardi; dudagt efsane ve Justin ile dolu ola- 
rak keserdi. 

"Miisteriyi ates gibi yakici olan makasi disanya gikardi. Bir taraftan ku- 
masi keser ve bigerdi, bir taraftan dahi, agzi masallar ve efsunlar ile dolu idi. 



Terzinin Tiirk'e giilting sozler soylemesi ve gulmenin kuwetinden onun 
iki dar gozunun baglanmasi ve terzinin firsat bulmasi 



"Medahik", "gulme" ma'nasina olan "dihk" kelimesinin cem'idir. "Qesm-i 
teng"den murad, goz gukurunun darligidir. Zira Mogol taifesinden olan Turk- 
lerin gozleri kuguk ve dar olur. 

OUj oTAiv-j c~i>f Jf&Si *-io5- OL«-b jl c-i^ 0-bJ^>- Jy' 

1712. Turfc'ii. hikdyeden gulme tutlu; o zaman onun dar gozu haglanmi§ oldu. 

Terzinin gulling hikayesinden dolayi Turk'ti gulmStuttu. Zaten gozu kiz- 
giik ve dar idi. Giilerken yanaklannin kabarmasi iizeririe gozleri busbiitun ka- 
pandi. 

Olfi L>-l <UA jl J»- y>- jl Olj jij j?0 jS* j -Loj-i «jIj 

1713. *^/3ir parpa $aldi ue onu baldinnin alhnda Diak'dan gayn hutun dirder- 
den gizli etti. 

Terzi, Turk'un gozunun kapanmasindan bUistifade kumasm bir pargasim 
kirpip galdi ve derhal etegini agip baldinnin altina sikistirdL Daima hay olan 
Hak Teala hazretlerinden gayn diri olan kimselerin gozlerinden sakladi. 



*<&$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1714. !7iak onu goriir idi; fakat Sdtar huyludw. JZakin hadden goturiir ism 
gammaz odur. 

Hak Teala ^. ^ 'A ai (Mu'min, 40/44) ya'ni "Muhakkak Allah Teala kul- 
lanni gorucudur" 'ayet-i kerimesinde beyan buyuruldugu iizere, terzinin bu fiili- 
ni ve terziyi goriir idi. Fakat "Settar" ism-i §erifinin icabi olarak orter idi; ve bil- 
ciimle kullann efali hakkinda da tecelli-i Settari'si boyledir. Fakat zulum ve te- 
cavuzii hadden ziyade yapar isen, gammaz da odur; ve o fiili bir suretle meyda- 
na gikarip kullan terzil eden de yine Hak Teala'dir. Nitekim III. cildin 2477 nu- 
marah beytinde de -uT Cl, x^ j^ j\ dy- JJ . -lT uu r ^ / ^ ^i*. [ya'ni "Hakk'in 
hilmi muvasalar eder, Iakin hadden gittigi vakit izhar eder"] buyurulmus idi. 

1715. Ttir/t onun efsanesinin lezzetinden, onun evvelce clan da vast goniilden 
giiti. 

Ya'ni, Turk, terzinin sdyledigi gulling hikayenin lezzetinden mest oldu ve 
evvelce, "Bu terzi benden bir §ey galamaz, bahis tutu§urum!" diye da'va et- 
mesi gonlunden gitti ve Arab atim bahse koydugunu unuttu. 

j?r\ ij\ ^ ji c~~ s~~* s» dij ^ ^j a* <sf> <*■ y-^ 1 

1716. V^fenin ailasi, nenin da' vast, nenin rehini? By huyuk karde§, Hurk faii- 
fe idnde sermesttir. 

Ba'zi nushalarda birinci misra'daki ibareler terkib-i izafi olmayip, «$■ KS ^\ 
^tc^j^ tej*> suretinde vaki'dir. Ma'nasi "Ey biiyuk kardeg, bir atlas nedir? 
Bir da'va nedir? Rehin nedir?" Bu hikayelerin zevki esnasinda bunlann hig- 
bir kiymeti kalmamisftr. Turk latifenin zevki iginde sarhos. olmu§, bunlan ka- 
milen unutmu§tur. "Egi", buyiik kardes. ma'nasinadir. 

1717. Turk, ^Uiuda icin latije soyle hi, o hana mugteda oldu!" diye ona yal- 
vardi. 

"Mugteda", ism-i meful olup, "gida olunmus/' demektir. Ya'ni, Turk, ter- 
ziye "Allah igin latif hikaye soyle! Zira bu hikaye bana vaktin gida-yi fikri ol- 
du ve gonliim agildi!" diye yalvardi. 



^^a 



AHMED AVNl KONUK 

1718. O Jwiekar jjulimf for lafife soyledi ki, o kahkahadan arkasi nzerine dusiii. 

1719. Sltlasm bir -par^asim gabuk §alvann u$kurlufluna sohiu. {yajil olan 
Tiirk latif mudhikeler emeriti. 

"Sebiik", hafif ve cabuk ma'nalannadir. "Nife", don ve §alvar uckurlugu 
demektir (Burhiri). Ya'ni, Turk kahkahadan arkasi ustune dii§tugii vakit, 
terzi atlastan bir parga daha kesip gabuk donunun ugkurluguna sikistmp sak- 
ladi. Halbuki gafil olan Turk latif mudhikeleri emerdi. "Meziden", emmek de- 
mektir. 

l-bi- j^j j\ <jf ^^i C-iS Ua^ £j fy* Ju j&*u*A 

1720. Dtata Turk/ii boylece upincu def a, "Diuda icin bir latife soylef dedi. 

Hata memleketinin Tiirk'u terziye yine boylece iiguncii def a olarak, "Al- 
lah igin bir latife soyle!" diye yalvardi. 

1721. O iki defadan daha qultinc hir latife soyledi. O bn ^Turk'ii kiilliyyen §i~ 
kar etii. 

Terzi evvelce soyledigi iki gulling hikayeden daha gulunc, bir latife soyle- 
di ve bu Tiirk'u tamamiyle avladi ve gonlunii kendine celb etti. 

4^5 jl ^X* &J C~~* .^yrli^ar Jap 41^ ^>- 

1722. fjozii bajjlanmis, ahii $i$ramis, hayrete du§urubrws; muddai olan Turk 
kahkahadan sarhosl 

Gozii kapanmi§, akli yerinden gitmi§, terzi tarafindan hayrete dusuriilmiis. 
olan ve avlanmayacagini da'va eden Turk kahkahadan sarhos. bir hale gel- 
mi§tir. 

^-Iji il)U~* C-iL JpJcsi- j o r^" ^i^j* ^ j^ j^ f J** 1 c*4 

1723. u\iuiedkd)en dibbeden UQundi def a j)ar$a $aldi. JLira onun aulmesinden 
genis meydan bvldu. 



*$%&> 



MESNEVl-t SERfF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

UtalOjT ( _ r »A \s^\ 0Tjt ^f Ua^ Jy" 6\ j\j fjl$^- df? 

1 724. Uaktaki Diata ^urk'u dorduncii defa o iistaddan latife diledi. 

"tktiza", dilemek demektir. 

iiy d\ jt il^l dX*\ *^-j 

Ostadin o Turk'e merhamete gelmesi 



1725. r \lsiada onun uzerine merhamet geldi. jfenni ve zulmil bakide etti. 

Ustad terzinin Turk'e merhameti geldi. Onun dorduncii hikayeyi talebde 
isran uzerine acidi. Artik atlastan parca galmadi. Hilesini ve zulmiinii, ciibbe- 
yi tamam bictikten sonra baki kalan caldigi pargalar hakkinda yapti ve onla- 
ra munhasir kildi. 

1726. ^Dedi: Hr Bu meftun buna haris o\du. ^Bi-haber ki, bu ne ziyan ve aa- 
bindir!" 

"Muli"', haris demektir; "gabin", re'yi ve fikri gevsek ve zayif olan kimse 
demektir. Terzi iginden kendi kendine dedi: "Bu meftun olan Tiirk, bu latife- 
ye ve hikayeye haris oldu. Haberi yoktur ki, bu hikaye dinlemede ne zarar 
vardir; ve kendisi gevsek ve zayif fikirli kimsedir, ya'ni ne hasardan ve ne de 
kendisinden haberi yoktur!" , 

1727. O, "Diuda i$in bana hikaye soylel" diye ustada buse sa$h. 

Tiirk, "Allah icin bana hikaye sdyle!" diye iistad terzinin yiizunu goziinu 
operek yalvardi ve opiicukler sagti. 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

iyj\ iS »\j>*j 4JLJI JL^>- ^yrj j' 3*** _} AiJt5 «u'L-i ^1 

1728. By efsane olmus ve vucuddan mahv olmus! ^Ne vakie kadar efsaneyi tec- 
rube edeceksin? 

Bu beyitlerde kissadaki igaretler tavzih buyurulur. Ey kendisi masal olmus 
ve viicud-i izafi aleminden anbean mahv olmus olan kimse! Ne vakte kadar 
bu felegin efsane ve masal mesabesinde olan ezvakim tecriibe edeceksin? 
$imdiye kadar hangi zevkin sana kaldi? Ettigin zevklerin hepsi su an icin 
masal ve hikaye oldu. 

(JL^-jI if-i-y*- ^'j 5 * 1 jy> <-^ ji C ■■».■■■>' <*j'U-JI ^-A jJ J I J ( ^*Jj^- 

1729. Senden daha ziyade giiliinc hie yoktur. OCendinin harab mezanmn ke- 
nan uzerinde dur! 

Gulunc hikayeler istersen, senin halinden daha gulling hikaye hig yoktur. 
Kendi ruhunun harab mezan mesabesinde olan cisminin uzerinde tevakkuf 
et ve ibretle ahval-i cismaniyyene bak! Vakit vakit ne hale gelmektedir? 

1730. By cehl ve sekk mezanna hatmisl felegin lailfesini ve destantni ne ka- 
dar istersin? 

Ey Hakk'a ve hakikate karsi cehl ve §ekk ve subhe mezanna gomulmus. 
olan kimse I Felegin ve bu alem-i cismaniyyetin ezvakim ve bu zevklere dair 
olan onun hikayelerini ne kadar ve ne. vakte kadar isteyip durursun? 

1731. Sen on cihanin isvesini ne vakie kadar dinlersin? Senin kaniln iizere 
ne aklin, ne canin kaldil 

"Isve", aldatma demektir. Ya'ni, sen bu cismaniyet cihamnm isvesini ve 
aldatmasini ne vakte kadar dinleyip durursun? Hayalattan ibaret olan bu ale- 
min alayisjne aldandm. Aklin, akla mahsus olan kanun ve kaideharicine cik- 
ti; ve ruhun dahi, ruh-i insani tavnndan uzakla§ti. Binaenaleyh mer'ada ot- 
layan hayvanlara benzedin. 

1 732. £}iird ii murdiin nedimi olan bu felegin latifesi, senin aibi yiiz hinlerce 
kimsenin ab-i ruyunu gotiirdii. 



.Gsy^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

"Giird", miibariz, dilaver, bahadir demektir; "miird", burada mubhemattan- 
dir. Nitekim Tiirkce'de dahi "bahadir, mahadir" ve "felek, melek" gibi terkibler 
kullamhr; ve bu mubhemata ma'nasi olan kelimenin nazirleri ve zidlan dahil 
olur. Ya'ni, bahadinn mahadinn nedimi ve muhasibi olan bu felegin zevkleri 
ve latifeleri senin gibi yiiz binlerce kimsenin yuzuniin suyunu gotiirdii ve iza- 
le etti ve onlan i'tibarsiz ve zelil bir hale getirdi. "Miird", "emred" kelimesinin 
cem'i oldugu takdirde, "giird"den murad, "buyiik ve i'tibarh" ve "murd"den de 
murad dahi, "kiicuk ve i'tibarsiz kimseler" olur. Ma'nasi "biiyuklerin ve ku- 
cuklerin nedimi ve musahibi olan bu felegin latifesi" demek olur. 

1733. IZu amm olan ierzi, ham $ocuk olan yiizlerce salihin libasini yirth ve 
tikti. 

"Terzl-i amm"dan murad, felek ve cismaniyet alemidir. "Salikan-i tifl-i 
ham"dan murad, Hak yolunun miibtedi olan salikleridir. "Libas"tan murad, 
j?- d& &j&\ o-Wj (A'raf, 7/26) [ya'ni "Takva elbisesi, i§te bu hayirhdir"] 
ayet-i' kerimesi mucibince takvadir. Ya'ni, bu umumi terzi mesabesinde olan 
felek ve cismaniyet alemi, miibtedi olan saliklerin cogunun libas-i takvasim 
yirtar ve diker. Zira miibtedi saHk Hak yoluna girdigi vakit takvaya meyl 
eder. Fakat bu felek ona ezvak-i cismaniyyeden bir zevk gosterir. Salik nef- 
sinin hevasina tabi' olur ve bu takva libasi yirtihr. Eger o salikte fetanet ve 
dirayet varsa nefsinin harareti gectikten sonra o zevkin altinda gizli olan re- 
zaleti ve mkmeti goriir. istigfar ve riicu' edip yine takva libasini giyer; ve bu 
suretie felek terzisi onun libas-i takvasim yirtar ve diker. Eger umumi ma'na 
alimrsa, "libas"tan murad, cisim olmak ve onun yirtilmasi ve dikilmesi, has- 
. talik ve sihhat ve gam ve sad! gibi zid haller olmak miinasib olur. Ve "sale- 
gan" dahi "sad sale"nin cem'i olmak icab eder. "Ham cocuk olan yiiz yillik- 
lann libas-i cismini yirtar ve diker" demek olur. 

:>b jL j> \j ^b JL-T \$i dy? ^b ib \j L^i-l £ _jl f-M 

1 734. Onun latifesi fler$i haglara aid verdi, vaktaki sonbahar geldi, atayi hava- 
ua verdi. 

Birinci "dad", vergi ve ata; ve ikinci "dad", "daden" masdanndan fill— i ma- 
zi; "dey", sonbahar; "dade", verilmis ve ata demektir. Ya'ni, o felegin latife- 
si gergi baglara yesillik ve taravet atasim verdi; fakat vaktaki o felegin son- 



°&l&> 



AHMED AVNt KONUK 

bahan geldi, o vermis oldugu vergiyi ve atayi havaya verdi ve mahv etti. Bu 
suretle o umumi terzi hem dikti ve hem de yirtti. 

-US" ^J jl { j~>*J j JU-*-j \j J&" jfy Jr~$~i, A5**-5» 0!>Ul» j-j 

1 735. Qocuklann piri, onun sa'di ve nahsi lie latife eimek i$in, sa'yden dolayt 
onun oniinde oturmu§tur. 

"Pifden murad, miineccim; "gocuklar"dan murad, ehl-i dtinya; "sjste", 
"oturmak" ma'nasina olan "§isten" masdanndan ism-i mef ul; "kedd", emek, 
bir §eyin husulii igin gekilen zahmet ve sa'y; "sa'd u nahs", yildizlann ugur 
ve ugursuzluk hassalan. Ya'ni, ehl-i diinyanin piri olan miineccim efendi, ah- 
val-i diinyayi anlamak sa'yi ve gayretinden dolayi sa'di ve nahsi ile latife et- 
mek icm o felegin oniinde oturmug, me§gul bir haldedir. 

(^ 

Terzinin Tiirk'e, "Sus! Zira eger baska mudhike soylersem 
cubbe dar gelir!" demesi 



1736. ^Terzi dedi: *6y tava§i! Qe$\ Sger ba§ka bir latife edersem vay sana!" 

"Tavasj", hadim agalan demek olup, burada Hakyolunda erkeklik goste- 
remeyen kimselerden kinayedir. Ba'zi niishalarda birinci misra' iSj^ cjf 
j/j* uij \/y ya'ni ".Terzi, Tiirk'e: Bundan gee! dedi" suretindedir. 

1737. xxr Bindenaleyh senin cuhien dar gelir. <J\iuhahkak higbir himse tekrar 
bunu kendisine yapar mi?" 

Ya'ni, "Ey Turk! Eger bir latife soyleyip kumasmdan calarsam, senin ciib- 
ben bedenine dar gelir. Muhakkak hicbir kimse kendi hakkinda zararh olan 
bir §eyi tekrar yapar mi?" "Bazpes", tekrar demek olup, ikinci misra'a raci'dir. 



^ 



MESNEVl-t SERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

t j^^j dy>- »JLi>- ij\z*j y ju~j\s jl ijyj ^ *e-^>- 

1738. x '9Ven-tn. gulmesidir. 6ger bir remz bilse idin, sen giilme yerine kan ag- 
lardm! 

Ya'ni, "Burasi giilme yeri midir? Eger sen bir remz ve isaret bilse idin, ba- 
sina gelen zaran anlar ve giilme yerine kan aglardin!" 

jIjlp j\jr JUj Jul £j oTji. dljz- aJLJIj OijlSCj ^ToUi j^ 

Onun beyaninda ki, issizler ve masal isteyiciler, o Turk'un mislidirler; ve 

gaddar olan aldatici alem, o terzi gibidir; ve kadinlann sehveti bu 

diinyanm mudhikeler sdylemesidir; ve omiir, bu terzinin onunde beka 

riibbesini ve takva libasmi duzmek icin o atlas gibidir 



jjjf- J?L>- ojU oji *j> jj^-i J^j*. ^y*- (j-JJ* 1 

1 739. Senin omriiniin atlasmi aylarm makast ile, garur ierzisi par$a par$a go- 
iilrdu. 

"Garur", aldatici demektir; "siihur", "ay" ma'nasina olan "§ehr"in 
cem'idir. Ya'ni, senin omriinun atlas gibi kiymetli kumasjm, aldatici olan fe- 
lek terzisi aylarm makasi ile parga parca caliyor ve kisaltiyor ve giinden gu- 
ne ecelin yaklasiyor. 

fb-» y. <S*j> J*- <J*J" ^ ^ J*~^ tjy.^ U* y 

1740. Sen, "^fiddvz daima latife ede idi, devam iizere sad olaydxl" diye iemen- 
ni ediyorsim. 

Sen ise diyorsun ki: "Ah! bu hayat-i diinyada seyyarat daima latife ede idi 
ve devam iizere sa'd olaydi ve ugur sacaydi!" Zira ilm-i niicuma gore seyya- 
rat ehl-i arz iizere gah sa'd ve gah nahs iizere te'sir eder. 



eggpp 



AHMED AVNt KONUK 

■ j\ oi*T j vS j jib j j j\ oUjijj j Jy^ c-»«-* 

1741. tSen onun terbuitindan ve onun deldlinden ve Kinesinden ve afetlerinden 
pet- ofke ile feryad edersin. 

"Tuliden", ofke ile feryad etmek; "terbi"', ilm-i niicum istilahatindandir; bi- 
risi Hamel ve digeri Seretan burcunda olmak iizere iki seyyarenin birbirine dor- 
diincu hanede nazar etmesidir ki, bu hal yanm diismanhga delildir. "Teslis" ve 
"tesdis" ve "kiran" hallerinde de baska baska hiikiimler vardir. Tafstli ilm-i nii- 
cum kitablanndadir. "Delal", naz ve hiisn ve sjve ma'nalannadir. Ba'zi niisha- 
larda "vebal" vaki'dir,- "sikinti, zorluk" demektir. "Kme", bugz ve adavet ve 
hikd demektir. Ya'ni, ey muneccim efendi! Sen felegin terbiatindan, sjvesinden, 
yahud sikintismdan ve adavetinden ve afetlerinden ofke ile feryad edersin. 

1742. Onun sakilliginden ve onun nuhusunden ve kahzindan ve Kme sa y edi- 
ciliflinden pek incinirsin. 

"Hamu§i", sakitlik demektir. Ey muneccim! Seyyaratin vaz'iyetlerindeki 
sakitliklerinden, ya'ni bir hiikum izhar etmemelerinden ve ugursuzlugundan 
ve kabz ahkamindan ve adavete sa'y ediciliginden pek incinirsin ve "Ke§ke 
onun bu ma'kus halleri olmasa da bu hayat-i diinyeviyye hep mes'ud olarak 
gegse!" dersin. 

1743. dersin ki: *9Vifin tarab Zuhresi raks i$inde degildir? Onun raks ve 
sa'dinin suuiu uzerinde durma!" 

Ehl-i niicum indinde Ziihre seyyaresi tarab ve siirura mensubdur. Onun 
vaz'iyyet-i felekiyyesi ehl-i arza tarab ve siirur verir. Nitekim buna i§areten 
Hz. Pir efendimiz §6yle buyururlar: 

"Ben tarabim, tarab da benim! Ziihre seyyaresi benim nevami ve nagmelerimi 
galar! Ask asiklar arasmda bana mahsus sive yapar!" 

Ya'ni, ey muneccim efendi! Dersin ki: "Taraba mensub olan Ziihre seyya- 
resi nicm raksda ve kendi te'sirinde degildir? Sen onun sa'd ve raksimn mii- 
barekligi oniinde durma!" 



C ^P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVt-6 • 

1744. ^tiitz sana der hi: "Gger latifeyi ziyade edersem, sonra seni kulliyyen 
maghun ederim!" 

seyyare sana der ki: "Eger latifeyi ve sa'di ve raksi cok yaparsam ve 
sen de Hata Tiirk'ii gibi zevkte ve tarabda miistagrak olursan, sonra seni kiil- 
liyyen ziyana ugratmis ve omriiniin atlasindan 50k calmis olurum!" 

^U- 4 <j\ uy. tij s-^ J. ^y- 6~** d\j&-\ j)) [£% ij^* y 

1745. Sen ha yddizlann kallabltgini gorme, ey hahir! ZKalh-zen iizerine olan 
kendi ashini gorl- 

"Kallab", kalp para kesen, sahtekar; "kalb-zen", keza kalp para yapan 
kimse demektir/'Kallab" ta'biriyle yildizlann te'sirinden gelen zevkin ve tara- 
bin kalp.ve sahte olduguna isaret buyurulur. Ya'ni, ey muneccim! Sen yildiz- 
lann kalb-zenligini gorme! Onlann felekte vazifesi budur. Ey hakir! Sen bu 
kalb-zen olan felegin iizerine olan kendi a§kini ve muhabbetini gor! Ondan 
bu kadar aci te'sirler gordiigiin halde, yine ona dort el ile sanlmis. ve onun 
muhabbetinde miistagrak olmu§sun. Asil garabet senin bu halindedir. Zevk-i 
hakiki ve ma'nevi var iken, sen kazib ve rani olan felegin zevk ve tarabina 
meyl etmissin ve kalb-zeni sevmissin. 

1 746. hirisi yolda dukkan iarafina qiderdi; yolun oniinii kadmlardan haghm- 
mis gordii. 

Bu ve attdeki ebyat-i §erife zevk-i hakikiyi birakip, zevk-i kazibe meyl et- 
mis olmanin misal-i zahirisidir. Ya'ni, mesela bir kimse yolda yiirur ve tica- 
ret icin kendi dukkam tarafina giderdi. Yolun oniinii kadmlann kalabahgm- 
dan baglanmis. gordii. 

1 747. Onun ayagx ia' olden yandx. Dialhuki yol ay gibi olan kadinlar foifesin- 
den haglanmi$ idi. 

kimse bir an ewel diikkamna gitmek icin acele acele yiiriidugiinden 
ayagi hararetten kizdi ve yandij ve yiiriidiigii yol ay gibi giizel yiizlii kadm : 
lar taifesinden baglanmis idi. 



c^P? 



Pp^ 5 " AHMED AVNl KONUK 

1748. ^Juzurui Ur kadina doniii ve dedi: *6y hakir, hey! CTVe ^oksunuz, ey kxz- 
cagizlar?" 

"Miistehan", hor ve hakir demektir. Ya'ni, o kimse yiizunu o kadinlar ara- 
sindan bir kadina dondii ve dedi ki: "Ey hakir kadin, hey! Siz ne kadar cok- 
sunuz, ey kizcagizlar?" Zira bu kimsenin kadinlara meyli olmadigi icm bu 
sozieri onlara tahklran soyledi. 

1749. DCacLin yiizunu ona dondii ve decii: "Gy emxn! Uiic bizim ^oklugumuza 
bakma ve gorme!" 

Kadin cevaben o kimseye dedi: "Ey bizim §ehvetimizden ve muhabbeti- 
mizden emin olan kimse! Bizim coklugumuzdan sana ne faide vardir? Bizim 
goklugumuza bakma ve bizi gorme!" 

1750. £jor ki, bisatia bizim $oklugumuz ile heraber, size inbisat dar geliyor." 

"Bisat", do§eme; burada "fer§-i zemin", yeryiizii demektir. "inbisat", ya- 
yilmis. ve mesrur olmus. ve genisjik demektir. Ya'ni, "Gor ki, yeryuziinde biz 
kadm taifesinin coklugu ile beraber, siz erkeklere kaza-yi §ehvet dairesinde- 
ki geni§lik ve yayginhk dar geliyor." 

1751. "ZKadm kitligmdan livaiaya du§tunuz; fail ve mej'vl zamamn rezilidir!" 

"Guya kadin kithgindan livataya dii§tunuz ve kadmlan goztinuz gorme- 
yip erkek tasarrufuna tevecciih ettiniz; ve bu suretle hem fail ve hem de 
mef ul zamamn rezili oldu. Zevkte zevk-i sahihi ve tabiiyi birakip zevk-i ka- 
zibi ve gayr-i tabiiyi ihtiyar ettiniz. Hayat-i diinyeviyyede reztl ve hayat-i 
uhreviyyede Hakk'in mel'unu ve matrudu oldunuz." Nitekim hadis-i §erif- 
te J»jJ c> ye ye tf -on ^J ya'ni "Lut kavminin fiiii ile amel eden kimseye 
Allah Teala la'net etti" buyurulur. 

1752. nZurada felekten na-guvar oluyor diye sen zamamn bu vakialanni gorme! 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

"Na-giivar", aci ve hazm olunmayan §ey. Ya'ni, ey miineccim! Senin ha- 
lin dahi bu lutinin haline benzer; luti hal-i livatamn §enaati ve rezaleti ile be- 
raber, ona a§ik ve miibtela oldugu gibi, sen dahi felegin bu na-giivar ve aci 
olan vakiati ile beraber ona a§ik ve miibtela olmani gor! Hadisat-i felekiyye- 
nin acihgim ve hazmi giic. olan ahvalini gorme! 

1753. Sen nzkin ve maa§tn tah$irini gormel Sen hu kitlifli ve korhiyu ve, tit- 
remeyi gorme! 

"Tahsfr", "husare"den masdardir; "noksanlik, bir §eyin kotusii ve hakiri" 
demektir. Ya'ni, ey munecciml Yildizlann vaz'iyeti §6yledir ve bu vaz'iyet nz- 
kin ve mai§etin noksanhgini ve memleketlerde kithk vaki" olacagim veyahud 
harb vesair afat-i semaviyye zuhur edecegini gosterir, deyip nefse aci gelen 
bu kitligi ve korkuyu ve titremeyi gorme! Bu haller ile beraber felege olan sen 
kendi askim gor! 

1754. Qor ki t onun hiitiin hu aaliklanyla heraber, onun olmii$u ve onun na-per- 
vasisimz. 

Sen bunu gor ki, felegin biitiin bu aaliklanyla beraber, ona kar§i olan mu- 
habbet ve asfomzdan oltisunuz ve hig cekinmeksizin o felegin meftunusu- 
nuz. Bu beyt-i §erif yukanda 1 745 numarada gecen j^ . o\j^\ ^ ip* c&*j 
ol^ c$i ox oj ^ y. >j* [ya'ni "Sen bu yildizlann kallabhgim gorme, ey hakir! 
Kalb-zen iizerine olan kendi asfom gor!"] beytine merbuttur. 

\j «i| j jjA sjJJU Ota (j=*-2J L> r^ 0Uti»l Ota ^j^-j 

1755. JAamn imtihanim hir rahmet hil! Merv in ve Helh'in mulkunii hir 
mkmei hill 

"Merv" ve "Belh", Asya'da iki §ehrin adidir. Cenab-i Hakk'in kullanm aci 
ve kahr ile imtihan etmesini rahmet bil! Zira bu aciligin mukabilinde tathhk 
ve kahr mukabilinde lutuf vardir. Binaenaleyh nefsine tatli ve hos. gelen 
Merv ve Belh §ehirleri mulkuniin hukiimdarligim bir nikmet ve kahr-i ilahi 
bil! Surette bu makam ve mansib tatli ve latif goriiniir ise de ic yiizii aci ve 
kahirdir. 



eg^p 



AHMED AVNl KONUK 

1756. O Dbrahvrn telefien kapnacli ve kal&i; w bu Dbrahttri §erefien ka$h ve 
kovdu. 

Nitekim bu alem-i suretin boyle ters tecellisini gormek istersen bak ki, o Ib- 
rahim Halilullah (a.s.) gururun atesinde telef olmaktan kacmadi ve Hakk'm bu 
tecelli-i kahri ile imtihamna inkryad etti ve neticede ates giilistana tahawul 
edip, hifz-i ilahi icjnde kaldi; ve bu kahrin zimninda lutf-i ilahiye mazhar oldu. , 
Ve Belh sehrinin hukumdah olan Ibrahim Edhem (k.s.) padisahhgm §eref-i su- 
risinden kagti ve bu serefl kendisinden siirdii ve kovdu; ve ma'na aleminin sul- 
tam oldu. Hind sarihlerinden Bahru'1-Ulum ve tmdadullah ve Veil Muhammed 
Ekberabadi (kaddesallahu esrarahum) bu beytin ikinci misra'indaki "lbrahim"in 
ibrahim-i Zerdiist oldugunu beyan ediyorlar. Mealen tercumesi soyledir: 

"ikinci misra'daki "ibrahinTden murad, mecusilerin miirsidi olan ibra- 
him-i Zerdiist'tur. Mecusiler onda niibuwet oldugunu zu'm ederler. Ve on- 
lann batil olan dinleri, atese tapmak ve kadinlan helal gormek vesairedir. 
Zerdiist Iran sahlanndan Giistasb zamamnda Belh sehrinde bulunup mansib 
ve seref ile miimtaz idi. §eref-i islam'dan kacti ve dalalet yolunu tuttu ve 
/endisminde bir kitab yapti. "Bu kitab bana "Hak'tan geldi!" dedi. Onun is- 
mine "Zardiist, Zardiiftust, Zarhiist, Zeratest, Zeradihest, Zerduhiist, Zertiist, 
Zerediist, Zerdiist ve Zertiist" derler." 

Bu §arihler beyt-i serife su ma'nayi veriyorlar: Bu Ibrahim (a.s.) Nem- 
rud'un atesinin telefinden kacmadi, hifz-i ilahide kaldi. Fakat Ibrahim^ Zer- 
tiist §eref-i tslamiyet'ten kagti ve huzur-i ilahiden kovuldu. 

1757. Gy aceb! O yanmaz, bu yanar! *Taleb yolunda nal ma'kusdur! 

Yukandaki birinci veche gore ma'na; Acib seydir ki, bu ibrahim (a.s.) bu 
surf ateste yanmaz; ve o Ibrahim Edhem hazretleri seref-i suriden kagip iltica 
ettigi ask-i ilahi atesi icjnde yanar. Taleb-i Hak yolunda na'l ma'kusdiir. Ya'ni 
kahir tarafina gidis lutuf tarafina gidistir ve lutuf tarafina gidis ise kahir tara- 
fina gidistir. 

Ikinci veche gore ma'na: Acib seydir ki, bu Ibrahim (a.s.) Nemrud'un su- 
ri atesinde yanmaz; Ve bu ibrahim-i Zerdiist ise, seref-i Islamiyet'ten kagip 
atesi ilah ittihaz ettigi halde kendi ilahi olan o suri ateste ve cehennem ate- 
sinde yanar. 



*#%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVt-6 

b J J >* ijj-^ &*/" j£-* jk 
Sufihin suali yine imikerrer etmesi 



1 758. Sufi dedi: "O CMudedn kadirdir ki, hizim sevdamizt ziyanstz ede!" 

Sufi, kadidan yukandaki cevablan aldiktan sonra tekrar suale baslayip de- 
di ki: "Kendisinden yardim taleb olunan Hak Teala hazretleri bizim sevdamizi 
ve arzumuzu ziyansiz olarakbizlere ihsan etmeye kadirdir" "Miistean", kendi- 
sinden yardim taleb olunan. "Sevda", ask, hirs, tama' ve arzu ma'nalarmadir. 

1 759. "O ki, ate$i quI ve ajja$ yapar, hunu da zararstz etmeye k&dirdir." 

"0 Hak Teala hazretleri ki, Nemrud'un yaktigi atesi Ibrahim (a.s.) hakkinda 
gul ve gul agact yapar. Bu bizim sevdalanmizi da zararsiz yapmaya kadirdir." 

1760. ™0 fe-i, dtkenin ayntndan gulu dt§artya gtkartr, hu sonbahan da hahar 
yapmaya kadirdir" 

"0 Hak Teala hazretleri ki, kan bir dikenli agacm "ayn"indan ve zatindan 
latif ve ter ii taze giilii meydana gikanr. Bu sonbahann harabligini da ilkba- 
hann ma'muriyetine dondurmeye kadirdir." 

1761. "0 hi, ondan her servi azadlik eder, eger gussayi $adi ederse kadirdir." 

"0 Hak Teala hazretleri ki, ondan her servi agaci azadlik eder, ya'ni yaz 
ve kis yapraklan kurumaktan azad olup yemyesil bir halde durur. Eger o Hak 
Teala gussayi ve garni sad! ve siirur yaparsa buna da kadirdir." 



C 23P? 



AHMED AVNl KONUK 

1762. w O ki, her adem ondan mevcud oldu, eger onu haki tuiarsa ona ne nok- 
san vardir?" 

"AdenTden murad, adem-i izafidir. Nitekim agac gekirdegin igindedir ve 
alem-i surette ma'dumdur; ve keza buzun esasi sudur ve incimaddan ewel 
alem-i surette ma'dumdur. Ya'ni, "0 Hak Teala hazretleri ki, bu e§ya ve vii- 
cud-i izafi-i be§er alem-i surette ma'dum iken O'nun varhgindan mevcud ol- 
du ve zuhura geldi. Eger onlan mahv etmeyip baki tutarsa onun varhgina ne 
noksan gelir?" 

1763. O ki, cisme can verdi; nihdyet din olur. Gqer oldurmezse ne vakit ona zi- 
yan olur? 

Hak Teala hazretleri ki, cemad olan cisme can verir; ve bu can vasita- 
siyla o cemad olan cisim diri olur ve harekete gelir. Eger o ruhu ondan izale 
edip oldurmezse onun kudretine ve san'anna bir ziyan olur mu? 

1 764. Gyer o cud hendeye canm maksudunu iciihadsiz hahs ederse ne olur? 

"Canm maksudu"ndan murad, Hakk'a vuslattir. Ya'ni, eger o vucud-i 
mutlak hazretleri bir kuluna caninin maksudu olan zat-i §erifine vuslat dev- 
letini riyazatsiz ve miicahedesiz ve siiluk zahmetini ihtiyar etmeksizin bans 
ve ihsan ederse onun san-i uluhiyyetine ne noksan gelir? 

* — ^ 

1765. ^usuda olan nefsin mekrini ve §eytan-i matrudun fitnesini zayijlardan 
uzak tutarsa ne olur? 

Yukanki beyitte olan "hod cj. ba§ed? [ne olur?] " bu beyte de raci'dir. Ya'ni, 
Hak yolunun du§mani olan pusudaki nefsin mekrini ve huzur-i izzetten ko- 
vulmus. olan §eytanin fitnesini riyazat ve mticahede emrinde zayif olan salik- 
lerden uzak tutar ve onlan kolaylik ile insan-i kamil yaparsa Hak Teala haz- 
retlerine ne ziyan olur? 



c $ps s> 



MESNEVt-1 SERlF §ERHl / XL CiLT • MESNEVl-6 • 
<?* 

Kadimn sufiye cevab vermesi 

1766. DCadi deli: "6^er act olan cmr olmaya idi ve eger qvoA ve firkin ve ias 
ve inci olmasa idi..." 

Kadi sufiye cevaben dedi: "Eger nefse aci gelen teklifat ve evamir-i ilahiy- 
ye olmasa idi ve eger esma-i cemaliyyenin mezahiri olan guzel suret ve es- 
ma-i celaliyyenin mazhan olan cjrkin suret ve kiymetsiz adi ta§ ve kiymetli 
inci olmasa idi..." 

1767. "lie e^er Tie/is ve seyian ve heva olmasa idi; ve eger zahm ve niza' ve 
cenk olmasa idi..." 

"Zahm", yara ve darbe; "calls/*, niza' ve muhalefet; "vega", cenk ve harb 
demektir. Ya'ni "Eger ism-i Mudill'in mazhan olan nefis ve §eytan ve heva- 
yi nefsam olmasa idi; ve eger Had! ve Mudill ve Nafi' ve Darr gibi mutekabil 
ve miitezadd olan esma-i ilahiyyenin mazharlan arasinda birbirine darbe ve 
yara vurmak ve niza* ve cenk olmasa idi..." 

,0.1 • 

1768. "Hinaenaleyh melik kendi hendelenni ne nam ve lakah ile caymr idi, ey 
perde yirhci?" 

"Melik", padisah ve hiikumdar; "miintehik", perde yirtici demektir. Ya'ni, 
yukanda beyan olunan esma-i ilahiyyenin mezahiri olmasa idi, padisah-i ha- 
kiki olan Hak Teala kullanni hangi isimler ile tesmiye ve [hangi] sifatlar ile 
tavsif buyurur idi, ey esrar-i ilahiyye perdesini yirtici olan sufi?" 



S ^P 3 



AHMED AVNl KONUK 

1769. "CA/asii et/ safcur ue eiy Wwn derdi? O^asil ey §uea' ve ey hakim derdi?" 

Ya'ni, "Eger bu miitekabil ve miitezadd esma-i ilahiyye ve onlann meza- 
hiri olmasa, Hak Teala nasil "Ey haltm ve ey §iica' ve ey hakim kullanm!" 
diye hitab ederdi?" Zira "sabur" ismini ta§imak igin mihnetlerin viicudu ve bu 
mihnetlere sabr eden lazimdir; ve "halim" ismini ta§imak icm dahi tecelli-i 
kahri olmak ve tecelliye kar§i yumu§akhk gosteren ve halkm su'-i muame- 
iesine kar§i hiisn-i muamele ile mukabele eden lazimdir. Ve keza diigmanla- 
ra kar§i harbde §ecaat gosteren olmasa, "ey §eci'!" diye hitab edecek bir kim- 
se bulunmaz idi. Ve umur-i muamelatta her §eyi tamam ve yerinde yapan 
kimse olmasa dahi "hakim" ismi verilecek bir kimse bulunmaz idi. 

1770. Sabr ediciler, sadthlar ve infak ediciler, yol vwuai ve $eytan-i lain ol- 
maksizin nasil olurdu?" 

"Eger Hak yolunda yol vurucu nefis ve fitne ilka edici §eytan-i lain ol- 
masa ve bunlara kar§i muhalefet edip bu yolda halisane ve sadikane cali- 
§anlar olmasa "sabr ediciler" ve "sadiklar" ve "infak ediciler" isim ve vasif- 
lanni haiz olan kullar olur mu idi?" Nitekim Hak Teala Kur'an-i Kerim'de 
juLtJL ^aLjij ifi-^G 'u^'j '^U^f/^UJi (Al-iimran, 3/17) ya'ni "0 
muttakilef musibetlere sabr edicilerdir ve'kavl ve fiil ve niyetlerinde sada- 
kat edicilerdir ve Allah'a itaat edicilerdir ve Allah yolunda mallarim miiste- 
hak olanlara infak edicilerdir ve seher vakitlerinde istigfar edicilerdir" bu- 

yurur, 

* — ^ 

1771. *3lusiem ve Diamza ve muhannes bir olur idi. Dlim ve hOimei batd ve 
miindeh oltir idi. 

"Rustem", me§Mr Acem pehlivanlanndan birinin ismidir; "Hamza", Re- 
sul-i Ekrem Efendimiz'in amcasinin ism-i §erifidir. Miimtaz kahramanlardan 
idi (raziyallahu anh); "mendek", kasid ve gecmez meta' ve parca parga de- 
mektir {Veli Muhammed Ekberabadi §erhi'nden) . "Muhannes", kadin tabtefr 
h ve korkak kimse. Ya'ni, "Eger hassiyetli ve miitekabil ve miitezadd olan es^ 
ma-i ilahiyye ve bu alem-i surette onlann mezahiri olmasa idi, Rustem Peh- 



C £P^ 



MESNEVt-1 SERfF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Iivan ve Hz. Hamza (r.a.) ile korkak kimseler surette birbirlerine musavl olur 
idi; ve ilim ve hikmet insanlar arasmda batil ve gecmez bir meta' olur idi." 

1772. Jiim ue hikmet bir yolsuzun yolundan dolaytdu. Uahtahi hep yol ola, 
o hikmet bo§tur." 

Ya'ni, "Yol ikidir. Birisi hidayet ve digeri de dalalet yoludur. Hidayet yo- 
lunun nihayeti Hakk'a ve hakikate tsal edicidir; ve dalalet yolu ise Hak ve 
hakikatten uzaklastincidir; ve bu yollardan birisi Had! ve digeri onun ziddi 
olan Mudill isminin mazhandir. Ilim ve hikmet ise, bu iki yolu birbirinden 
ayirmak igindir; ve egerHhtilaf ve tezadd-i esma olmayip yol bir yoldan iba- 
ret olsa, ortada insanlar icjn ayirt edilecek bir sey kalmaz. Binaenaleyh ilim 
ve hikmet dahi bos ve faidesiz olur ve insanlann seyri de cemad ve nebat ve 
hayvanlann seyri gibi bir daireye mahsur kahr idi. Malum olsun ki, ilm-i ha- 
yat (biyoloji) ile mesgul olan hiikemanin tedkikine gore cemadat ve nebatat 
ve hayvanatin halkalan kapanmistir. Onlar kendi mertebelerindeki seyrlerin- 
de bu dairenin haricine gikamazlar. Yalniz insaniyet mertebesinin halkasi 
agik kalmistir. Binaenaleyh insanlar kendi mertebelerinin icabi olan seyrin 
haricine gikabilirler. Hayatiyat ulemasi bu bilgilerinin daha ilerisine gikamaz- 
lar. Zira onlar tabiat sahasinda mahsur ve mahbus kalmiglardir. Halbuki ta- 
biat uluhiyetin zahiriyetidir; ve uluhiyet mertebesinin la-yuad ve la-yuhsa 
esma ve sifati vardir. Bu esma ve sifat cem'iyetini haiz olan mahluk ancak 
insandir. Binaenaleyh halka-i seyri agik kalmis olan insan insanhgi ve hida- 
yet yolunu birakip dalalet yolu olan hayvanlik mertebesine sukut edebilece- 
gi gibi, dalalet yolu olan hayvanhgi birakip hidayet yolu olan insanhgin ke- 
mali mertebesine de terakkl edebilir; ve insanligm mertebe-i kemali ise 
cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz olmasi i'tibariyle melekiyet mertebesinden daha 
alidir.. BeyM Saib: 

jJuj*> cjjj*^ 4z~ iL-w$ ,j *a*pi d)L«j) C--Jj <w'.*] ffl '* ijjS y^j t_~'U^ 

"Ey Saib! Mertebe-i insaniyyeyi meleklerden isteme! Onlar sirsiz aynaya ben- 
zerler; sirsiz ayna ise ne suret gosterir?" 

Binaenaleyh ilim ve hikmet insanlara bu hakikati telkin ettigi icin elzem 
ve faidelidir. Iste bu beyt-i serifin zimmnda bu hakikatler beyan buyurul- 
mustur. 



c <£p? 



AHMED AVNt KONUK 

1 773. w< Ba act su/u fa&iaf duhkdni icin her iki alemin harab olmasini reva tw 
iar mism?" 

Ma'lum olsun ki, tabiat dort esasin hey'et-i mecmuasindan ibarettir ki, 
onlar da "hararet, biirudet, yubuset, rutubef'tir. Gergi "yubuset" hararetten 
ve rutubet dahi burudetten nes'et ederse de, yubuset hararetin ve rutubet da- 
hi burudetin ayni depdir. Her birinin kendi mertebelerindeki iktizalan ve ah- 
kami baska baskadir. Ve tabiat uluhiyetin zahiriyeti olup esma-i ilahiyyenin 
mezahiri olan suver-i esyamn tekewun ettigj bir dukkan ve destgahdir; ve 
olmak ve bozulmak bu tabiat dukkaninin icabidir; ve suver-i esya ilm-i ilahi 
mertebesinden bu tabiat diikkamna gelir. Burada vazffesi bittikten sonra 
alem-i ahirete intikal eder. Binaenaleyh tabiat be§erin mizacma mulayim gel- 
meyen bozulmak hassasini da haiz oldugundan aci sulu bir dukkan mesabe- 
sindedir. Ve bu tabiat dukkaninin alesseviyye bir tecelli dairesinde kaim ol- 
masini istemek, hem diinyamn ve hem de ahiretin harabhgini istemek olur. 
Zira boyle bir taleb istihalatm olmamasim istemek demektir. Bu ise alem-i ta- 
biat olan diinya umurunun harabligidir; ve suver-i esyamn alem-i tabiatta 
bekasini istemek dahi ahiretin harabhgini ve obnamasmi istemektir. Binaena- 
leyh bu taleb hikmet-i hilkate mugayirdir. 

1 774. wr Ben hilirim hi, sen -paksin, ham deqdsin; ve senin stialin avam icindir." 
"Ey sufi! Ben bilirim ki, sen efal-i Hakk'a i'tirazdan paksin! Ma'rifet-i ila- 

hiyyede ham ve cahil degilsin; ve senin bu yukandaki suallerin avammm id- 
rakini tenvir igindir." 

1775. nr Devranin cevri ve her o renc hi vox fax, Diahk'tn uzahlt^indan ve gaf- 
Utinden daha holaydir. 

"Devran-i felegin cevri ve bu alem-i tabiatin cefasi ve insana isabet eden 
her bir zahmeti ve mesakkati, Hak'tan uzak ve gafil olmak eleminden daha 
ehvendir." 

1 776. "JZtra hi hunlar gecerler, o gecmez. ^Devleti o tutar hi, ayah olan can go- 
iururl" 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Zira ki alem-i diinya ve tabiat diikkani kevn u fesad alemi oldugundan 
bu cefalar ve zahmetler cabuk gegerler. Fakat Hak'tan uzaklik ve gaflet ele- 
mi, baki olan ruha aid oldugundan gecmez. elem seninle beraber alem-i 
ahirete intikal eder. Binaenaleyh devlet sahibi olan kimse huzur-i ilahiye o 
Zat-i azimu'§-sandan agah bir can gotiiren kimsedir." Nitekim Kur'an-i Ke- 
nm'de sure-i §uara'da buyurulur: ^ ^Jl *di j\ j* Ui . dy> Uj JL. ^. li ^ y . (§u- 
ara, 26/88-89) ya'ni "Yevm-i ahirette mal ve evlad faide vermez; faideyi bu- 
lan ancak Allah'a kalb-i selim ile gelen kimsedir." 



jL> <Jlj» ji j~p jl jifr* j 15* £j j-3 j^s *5* Ol jj^i; j^ CjI^o- 

Oniin takriri hakkmda hikayedir ki, "Igin zahmetine sabir ve yarin 
flrakma sabirdan ehvendir" 



1777. O bir kadm kcni-i kocasina dedi: "Diey! By muruweti bir def'ada tayy 
etmis kimse!" 

Bu beyitler mihnet-i maddmin mihnet-i ma'neviden daha kolay oldugutia 
misal olarak irad buyurulmu§tur. "Hey", edat-i tenbih; "muriiwet", adamlik 
ve insanhk; "yek reh", def aten, birdenbire; "tayy", yolu kat' etmek ve me- 
safe kat' etmek. Ya'ni, bir kadin kocasina hitaben dedi ki: "Ey insanhk yolu- 
nu bir def ada kat' edip bitirmis. olan efendi, kendine gel!" 

\j* ^ jLp- oo-> r^ & u ^ ^ jb ^ f jU * £** 

1778. "CA/if in beni hi$ muhafaza eimezsin? 9Ve zamana kadar bu hakirlifae 
olayim? CMfin?" 

"Timar dasten", gam yemek ve muhafaza etmek demektir. Ya'ni, "Ey 
efendi! Bern nigin muhafaza etmiyorsun? Nafakam ve kisvem pek sefildir. 
Ben ne zamana kadar boyle hakirlik ve fakirlik icmde ya§ayacagim? Nigin bu 
halde olayim?" 



ase^g, 



AHMED AVNt KONUK 

1779. UCocasi leli: ttr Ben nafakaya gare e&iyorum. $er$i lurjum, hvr el ve ayak 
garyiyorum." 

["Or", giplak;]*; "avr" matlabina nail olmadigi icm me'yus ve na-murad 
olan kimse;" "dest u pa zeden", sa'y etmek ve gahsmaktan kinayedir. Koca- 
si cevaben dedi: "Gergi na-muradim ve fakir ve muflisim, fakat cali§iyorum. 
Nafaka tedariki hususunda tedbtrlere muracaat ediyorum." 

pf c—^ _> c~~* jj y ^ c^» j\ ^> (j\ v^-'j ^~ • f~^ J *** 

1 780. "6y sanem! V^afaka ve kisve vdctbdir. 'Denden sana her ikisi vardtr ve 
noksan Aegildir." 

"Sanem", put demektir. Burada sevgiliden ve ma'suktan kinayedir. Ya'ni, 
"Ey sevgili zevcem! Nafaka ve kisve ya'ni yiyecek ve giyecek tedariki aile re- 
Isi olan erkek iizerine vacibdir; ve benim tarafimdan sana bunlann her ikisi 
de elimden geldigi kadar tedarik olunur ve noksan degildir, ya'ni yiyecegini 
getirip, giyecegini ihmal etmiyorum." 

O*^ +i £"J A J ^J> cTi ° J *J** U*J* &^^ 

1781. Dia&m gomleginin yenini goslerili. Qomlek $ok sert ve kir Mu Ui. 

"Vesah", kir, pas ve murdarhk. Kadin kocasinin cevabina kar§i giydigi 
gomlegin yenini gosterdi ki, gomlegin yeni kirden ve pastan musamma* 
[:mu§amba] gibi kaskati olmus idi. Ya'ni, kadin bu isareti ile demek istedi ki: 
"Evet, getirdigin nafaka olmeyecek kadar bir §eydir ; ve getirdigin giyecek da- 
hi ancak arkamdaki bir murdar gomlektir. Diger bir gomlegim daha yoktur ki, 
bu gomlegi cikanp yikayayim. Binaenaleyh bana baktigin bu mudur? Gom- 
lek bezinin sertligi ve kabahgi da baska!.." 

1782. Ddi: "Oiahlikian dolayi ienimi yiyor. ISir kimse hir kimseye }>u ne- 
vi'den kisve getirir mi?" 

Kadin gomlegini gostermekle beraber dedi ki: "Gomlek bezinin cinsi esa- 
sen kati ve kabadir. Kirlendigi icin mugamma' haline geldi, bir kat daha §ert- 

* Metiridfc harekeli olarak ("Avr", "cevr" vezniridedir) yazilmi§nr. 

6 £P? 



MESNEVM §ERtF §ERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

lesti. Sertliginden ve katiligmdan dolayi cismimi tirmaliyor ve asmdmyor. Bit 
erkek zevcesine boyle giyecek getirir mi? Bu hal zevcesine bakmak dep, 
ta'zib etmektir." 

1 783. < Dedi: "61/ kadin! Sana hir sua! edeyim: Jakir adamim, fennim ancak 
hu fldirl" 

"Fen", burada hile ve tedbir demektir. Ya'ni, kocasi kadina cevaben dedi: 
"Ey kadm! Ben sana bir sual sorayim*. Ben fakir adamim. Benim nafaka ve 
kisve tedariki hususundaki tedbirim ve fennim bu kadar olabiliyor!" 

1 784. nr Bu sert ve galittir ve nu-makbuldur. ^takai, ey du§unceli kadin, du- 
§unl.. 

Ya'ni, "Gercj bu giydigin gomlegin bezi sert ve kaba cinstendir; ve nazik 
tenli olan kadmlann indinde makbul bir sey degildir. Fakat ey du§imce sahi- 
bi olan kadimm! Bir kere dii§un: Ikimizin arasinda samimi bir muhabbet ve 
ask vardir. Kalbinde duydugun bu muhabbete sor!" 

1785. ur Bu nrn daha sert ve firfciralir, yahud ialak mt? Senin if in- feu mu da- 
ha mehruhiur, yahud firah mi? 

"Bu giydigin gdmlek mi daha sert ve cjrkindir, yoksa aramizdaki talak ve 
aynlik mi daha sert ve ckkindir? Mademki senin bana muhabbetin vardir, se- 
nin igin bu kisve mi daha mekruh ve igrengttr, yoksa benden aynhk mi ig- 
renctir?" 

1 786. ^Beladan ve fakrdan ve rencden ve mihneilerden, ey hoyle te§ni edici 
olan efendi! 

Bu ve atideki beytler Hz. Pir efendimiz tarafmdan salikleri ir§ad igindir. 
Ya'ni, ey bu hayat-i diinyeviyyede Hakk'in tevcih buyurdugu beladan ve 
fakrdan ve zahmet ve mihnetlerden boyle kadimn kocasim te§nf ettigi gibi 
te§m' edici olan efendi! 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

1787. $ubhe$iz, hu ierk-i heva acdik vericidir. JFakat Diakk'm uzakligi acv- 
Itflindan iyidir. 

§iibhe yoktur ki, nefsin hevasim ve arzulanni terk etmek insamn nefsi ci- 
hetinden olan dii§uncelerine acihk vericidir. Fakat bir kere du§iin ki, bu nefis 
ve onun heva ve arzulan Hak'la kul arasinda hieab ve perdedir; ve nefsin ar- 
zulanna nailiyet Hak'tan uzaklik alametidir. Hak'tan uzaklik ise, en biiyiik 
elemdir. Binaenaieyh heva-yi nefsaninin terki acihgi Hakk'in uzakligi acili- 
gindan iyidir.. 

1788. fierd dhdd ve oritf §edid ve serttir. jfakat hu imtihan edici uzaklddan 
daha iyidir. 

Ya'ni, gercj nefse ho§ gorunen lezzat-i cismaniyyeye muhalefet suretiyle 
mucahede ve oruc tutarak ac. kalmak §iddetli ve sikintili bir haldir, fakat Hak 
Teala bu kesafet alemini zat-i latifine perde ve hicab olmak iizere icad etti ve 
zat-i latifinden uzaklasttrdi; ve bu perde ve hicabi kullanni imtihan icin vaz' 
etti. Zira her kul Hakk'i sevmek da'vasmdadir. Bu sevgi da'valannda kulla- 
nndan hangisinin sadik ve hangisinin kazib oldugunu imtihan etmek ile bel- 
li olur. Nitekim sure-i Muhammed'de Hak Teala |j£. '^.uuji 'ft J>- JJ^Mj 
ji^UJij (Muhammed, 47/31) ya'ni "Biz sizden muc'ahidleri ve sabr edenleri 
bi'lfnek igin sizi imtihan ederiz" buyurur. Imdi, mademki heva-yi nefsaninin 
terki ile mucahede ve riyazat sikintilan Hakk'a yakinhgi intac ediyor, bina- 
enaieyh bu sikintilar elbette bu imtihan edici olan alem-i kesafet ve cismani- 
yet uzakligmin aciligindan daha iyi olur. "Ha§in", "rli§unet"ten sifat-i mu- 
§ebbihedir, "peksert" demekolur; "mumtehin", "imtihan edici" demektir. 

o* jAj ^ y Jyr &•**/ J& S* ^ i*° ■ iiU Jf h 

1789. '[Rene ne vakit hir demde kahr ki, ihsanlar sahibi sana "By henim has- 
tam! O^astlsin? der. 

Ey salik! Hakk'a yakinhk icin mucahede ve riyazat sebebiyle cismin zayif 
olur ve ihsanlar sahibi olan Hak Teala hazretleri de "Ey benim askim ile cis- 
mi nahif olan hastam! Nasilsin?" diye hatinm sorsa, bu hatirm soruldugu va- 
kit iginde senin mucahede ve riyazat renc ve zahmetin kahr mi? 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1 790. Ue eger ki soylemez, lira sana o fehm ve fen yokiur; fakai senin o zev- 
kin sua! etmektir. 

Gerci Hak Teala bu cismaniyet aleminde harf ve savt ile "Ey benim has- 
tam, nasilsin?" diye soylemez; senin onun soylemesine sjmdiki halde anla- 
yi§in ve hiinerin yoktur; fakat siilukiin iginde sende bir zevk hasil olur ki, i§- 
te o zevk Hakk'in senin hatinni sormasidir. Nitekim bu babdaki izahat III. cil- 
din 199 numarasma musadif olan oj^ j ^ j jU oT> . c—U JU y -OJi d\^jf 
c— Li ^ [ya'ni "Dedi: senin 'Allahl'in bizim 'lebbeykl'imizdir; ve o senin 
niyazin ve derdin ve-hararetin bizim peykimizdir"] beytinde gecti. Malum 
olsun ki, kullara olaif hitabat-i ilahiyye her birinin kendi mertebesine gore 
olur. Bu da umumiyetle lie nevi'dir. Ef all ve sifati ve zatidir. Hitabat-i 
efaliyyede said ve §aki olanlarm ciimlesi mu§terektir. Said bu alem-i syret- 
te tab'ina mulayim olan ef al ile ve §aki tab'ina muhalif olan ef'al ile muha- 
tab olur. J^o Jiuji i Jr so ya'ni "Katili katl ile mujdeleyin!" hadis-i §erifi bunun 
delilidir. Hitabat-i sifatiyye ehl-i siilukedir ki, bu hitabat dahi ya celali veya 
cemali olur. Salikin isti'dadi bu hitabati cazibdir. Hitabat-i zatiyye kamillere 
olur. Nitekim IV. cildin 3057 numarah beytinde . c-~j j&j j* J& iiii \j/\\ 
c~j j.ys jA ^l j ^j\ [ya'ni "Uzkurullahe zikran, emrine ittiba' her evba- 
§in ve erzel kimsenin isj degildir. Ve S>j J\ ^-J (Fecr, 89/27) ya'ni "Rab- 
bine riicu' et!" hitabi dahi her ipsiz, sapsiz, kaffes. kimsenin ayagma vaki' de- 
gildir"] buyurulmu§tur. 

1791. O meWiler ki, gonul tabtbleridir , hasialar iar aj \m sormaya maildirler. 

"Melih", giizel ma'nasinadir; "hastalar"dan murad, a§iklardir. Ya'ni, go- 
niil tabibleri olan suri giizeller ve ma'§uklar kendi a§iklannin tarafini ve hal- 
lerini sormaya maildirler, 

jjjS /j^li-j j XjL> *ajL>- j^lS is*^ j^ J *—^ J j^ 9 " Jj 

1792. Ue eyer ar&an ve namdan hazer ederlerse, hir $are duzerler ve haber ve- 
rirler. 

Ve eger o ma'suklar nasdan utandiklanndan ve kotti adlan gikmaktan ha- 
zer ederler ve cekinirler ise, a§iklannin ahvalinden haber almak icjn gizli bir 



G £pj= 



AHMED AVNt KONUK 

tedbire muracaat ederler ve onlara haber gonderirler. Velhasil a§ik ile ma'suk 
arasmda rabita ve muhabere munkatr olmaz. 

J^-iJ. J"^ J LS*^** C ~~* &** ^>f 0LiJi ^ *° -» J 

1 793. y>oksa o du§unulen onlann gonliinde olur. HZir ma'$uk a§iktan habersiz 
degildir. 

"Miifteker", "iftikar" masdanndan ism-i mef ul olup "dii§unulen" demek- 
tir. Bundan murad, ask hastasi olan a§iktir. Ya'ni, o dusunulmus, olan a§ik 
ma'suklann gonliinde yer tutmustar. Bir ma'suk kendi a§igimn ahvaline kar- 
§i kayidsiz ve habersiz degildir. Zira a§igin gonliindeki a§k atesj ma'sukun 
astandan parlamistir. Beyt: 

A§k odu evvel dii§er ma'§uka, ondan a§ika 
§em 'i gor ki yanmadan yandirmadi pervineyi! 

Binaenaleyh bir kimsenin ma'suku Hak olursa bilmelidir ki, muhabbette 
sabik olan Hak Teala'dir. Nitekim ayet-i kerimede ^j^hj ^^*t (Maide, 5/54) 
ya'ni "Allah Teala onlan sever ve onlar da Allah Teala'yi severler" buyurul- 
mu§ ve muhabbet-i ilahi kulun muhabbetinden evvel zikr olunmustur. Imdi, 
suri ma'suklar ile a§iklar arasinda rabita munkati' olmazsa, ma'suk-i haklki 
olan Hak ile kul arasinda rabita miinkatf olur mu? 

l)1j>o \j Oljlj tj^S' '<OL-i *A OliM.b ji\y LS\±yr jj <j\ 

1 794. By odb hikdyeler isteyici olan sen'. <S%§k-hazlann hikayesini dahi oku! 

"Nevadir", nadireler ve acib olan seyler demektir. Terciime bu ma'naya 
gore yazildi. Ya'ni, ey acib hikayeler dinlemek ve okumak merakinda olan 
kimse! Ask-i ilahi asiklannin hikayelerini ve onlann ahvalini de dinle ve oku! 
"Neva", ayn ve "der" edat-i zarf olmak da miimkindir; ve "neva", sada, nag- 
me, ahenk, intizam-i hal, revnak, refah, muhimmat, levazim, zad u zahire, 
yol azigi ma'nalanna gelir. Ya'ni, ey hikayede kalbin revnakim ve kendinin 
intizam-i halini arayan ve isteyen kimse! A§iklann hikayesini de oku! 

jjji i^l j^& f* \J*s* ^s Jj - Xt M* tjij- 5 iJ-^yv i_ri 

1795. ^tt ahci-i media 1 i$inde $ok kaynculin. By, et kurusu! 13ir Turk kayna- 
rnasi da olmadinl 

"Ahd-i medid", uzun zaman; Turk-cus/', vasf-i terkibi olup "Tiirk kayna- 
masi" demektir. Mogol Turkleri etleri yan pi§mi§, yari gig bir halde yedikle- 



"jqp? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

rinden "Turk-cu§", bunlann kaynattiklan yan gig etten kinayedir. Ya'ni, [ey] 
kimse, sen bu diinyada uzun zaman ya§adin, hayatin tatliligini ve aciligini 
gordiin, fakat hala kuru et mesabesindesin, yan pi§mi§ bir et haline bile ge- 
lemedin. 

1796. nSir omiir daverlih dadim gormu^sun. Ondan sonra gormemiflerden daha 
na§isin! 

"Daver", hakim; "daveri", hakimlik ve hiikumet; "nasi", "hadis olmak, 
geng olmak, murtefi' .olmak" ma'nalanna olan "ne§'"den ism-i faildir. Bura- 
da "hadis ve geng olueu" jma'nasmadir; "na-didegan", tecriibe gormemis olan 
genglerden kinayedir, Ya'ni, ey gok ya§ami§ olan kimse! Bu hayat-i diinye- 
viyyede bir omur Hakk'in hakimliginin dadim ve adaletini gormu§sun. Bu 
hallerLgordiikten sonra, yine hayatin bu gibi tecriibelerini gormemis. olan 
genglerden daha tecriibesiz bir geng halinde olucusun. Ba'zi mishalarda "na- 
§1" yerine "nasi" vaki'dir. "Gdrdiiklerini genglerden daha ziyade dikkat etme- 
yip unutucusun" demektir. 

1797. Dier kim hi o §dkircllik etti, iistad oldu. 6y cedel edici olan kor! Sen -pek 
geri gitmi§sin! 

"Ludd", cedel edici (Muntehabu'l-Lugat) . Ba'zi niishalarda "kur" yerine 
"ahmak" ma'nasina olan "gul" yazilrmstir. Ya'ni, her kim ki bir san'atta bir 
iistada §akirdlik ve giraklik etti, gali§a galisa nihayet o san'atta iistad oldu. Ey 
iistadina kar§i ilm-i hakikatte miibahase ve miicadele edici olan kor veya ah- 
mak! Sen bu i'tirazlann ve mucadelelerin sebebiyle pek geri gitmi§sin! Nite- 
kim saliklerden bir kismi mursjdlerinden sirr-i vahdete dair bir soz isktikleri 
vakit, "Bu sozleri benim havsalam almadi!" diye i'tiraz ederler. Bunlar stiluk- 
lerinde asla terakki edemeyen ve geri giden taifedendirler. 

1798. Sana valideynden tbret almak olmadu fiece ve giincLuzden dahi sana ib- 
rei olmadu 

Ya'ni, ey ilim ve ma'rifette geri geri giden salik! Sen anandan babandan ib- 
ret almadin. Zira onlar gocuk idiler, sonra biiyuduler. Nihayet surette kendi mi- 



AHMED AVNt KONUK 

silleri olan seni vticuda getirdiler. Gece ve giinduzden dahi ibret almadin. Zira 
gecenin karanligi birdenbire ortahgi basmadi. Aydinhk tednci olarak karanliga 
tebeddiil etti; ve keza giinduziin aydinligi dahi bdyle yavas yavas peyda oldu, 
Senin de ilim ve ma'rifette ve halde boyle tedrici olarak terakki etmen matlub 
idi. Fakat sirr-i vahdete dair sozleri isittigin vakit kendi mevhum olan varhgj- 
ni diinyada ve ahirette feda edemedin. Geri geri gidip tekrar gaflete dustiin. 



Mesel 



1 799. HZir arif o ihtiyar kesisien sordu ki: "Gfendi, sen mi daha yashsm yahud 
ki sakaltn mi?" 

"Kesis", ilimde ve zuhdde hiristiyanlann reis-i ruhanileridir. "Rahib" ve 
"papas" derler. Arabisi "kissis"dir. 

1800. 'Dedi: "Diauir, hen ondan evvel dogmusum. ^Bir sakalsiz olarak fofe. ci- 

[ 1781 1 i ^ « 

ham flormusum. 

Papas arife cevaben dedi: "Hayir, ben sakalimdan ewel dogdum. Bir hay- 
li rmiddet sakalsiz yasadim ve bircok ahval-i cihani gordiim. Binaenaleyh 
ben sakahmdan daha yashyim." 

1801. 'Deli: "Sakahn heyaz oUu, haUen Aondii, senin firkin huyun guzeU 
donmemistir." 

"Vest", guzel ve hos ve iyi ma'nasinadir (Burhan). Ya'ni, arif papasa de- 
di: "Senin kara sakalin murur-i zaman lie beyaz oldu ve halini degistirdi. Sen 
sakahndan biiyiik oldugun halde girkin huyunu guzel huya tebdil etmedin." 



*&$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEV!-6 • 

<ky <j\*j*~ j i^-^ 1 - u&r y" ^ij^> y j 1 j ^j y jl u-4-j' ' 

1802. "0 senden sonra dogdu ve senden ileri gegii; sen boyle tirii sevdastnda hi- 
rusun. 

"Send", Turkge'de "tint" dedikleri yemektir ki, ekmekleri dograyip uzerine 
et suyu dokerler ve et koyarlar. Burada yemek ve igmekten kinayedir. Ya'ni, 
ey papas efendi! Sakahn senden sonra dogdu ve tebdil-i hal hususunda sen- 
den ileriye gegti; fakat sen yemek ve icmek sevdasinda oldugun ve hayatin- 
da inkilab vuku'undan korktugun icin boyle din ve i'tikad emrinde kupkuru 
bir halde kaldin. Zira okudugun Tevrat ve tncil icinde ahir zaman peygambe- 
rinin gelecegi miijdesi vardir. Sen ise ahvalinin tebeddiilii korkusundan dola- 
yi.bunlan tasdik etmeyipHe'vil edersin. Nitekim Tevrat'in V. kitabinin 18. ba- 
binda Cenab-i Hak Hz. Musa'ya: "Bem-tsrail'e soyle ki: Ben onlara ahir za- 
manda kendi kardesteri evladindan senin gibi bir peygamber ba's ve ikame 
edeceginr buyurmugtur. incillerde de Hz. Isa'nm goge suudu vaktinde hava- 
riyyuna: "Ben pederim ve pederinize ve Allah' lm ve Allah'imza gidiyorum. Sf 
ze benden sonra Paraklit isminde bir neb! gelecegini tebsfr ederim" dedigi mez- 
kurdur. Yunanice olan Incillerde "Paraklites"dir. Bu isim Yunanice olup "Pe- 
riklitos"tan muharreftir, "en ziyade hamd eden," ya'ni ArapcaJ' Ahmed" 
ma'nasinadir. Ve Kur'an-i Kerim'de de -u^i <— I ^^ ^ Ji J^,^ i^j (Saf, 
61/6) ya'ni "Hz. Isa kendisinden sonra Ahmed ismiyle bir peygamber gelece- 
gini miijdeleyicidir" buyurulmu§tur. Hatti Ispanya papaslanndan birisi 544 
sene evvel Tevrat'ta ve Incil'deki bu tebsfrden dolayi musluman olmus ve bir 
de Tuhfetii'1-Erib fi'r-Redd ali Ehli's-Salib isminde bir risale yazmis. ve bu ri- 
sale Turkge'ye tercume edilip 1291 sene-i hicrisinde tab' edilmistir. 

1803. "Sen o renk uzerine ki dogmussun, ondan bir kadem daha ileriye koy- 
mamissin." 

Ya'ni, "Sen ewelen ne hal ve renk uzerine dogmus. isen o renk ve halden 
daha ileriye gecmek igin bir adim bile atmami§sin." Hz. Fir efendimiz FihiMi 
fSft'lerinin 30. faslinda Cerrah-i Mesihi'nin: "Biz boyle bulduk ve mezheb it- 
tihaz eyledik" demesine cevaben §6yle buyururlar: 

"Eger babamn terekesinden kalp para ve fasid altim minis olarak bulsan, 
onu sahihu'1-ayar ve gill u gistan safi olan altin ile tebdil etmeyerek "Biz boyle 
bulduk" diye o kalp altim kabul eder misin? Yahud babandan sana golak olarak 



CgVCg> 



AHMED AVNt KONUK 

kalan bir eli lslah edecek bir ilag ve tabib bulsan, "Ben elimi boyle colak buldum 
tebdtline ragib degilim" der misin? Veyahud bir bostanda tuzlu ve aci su buldun 
ve pederin o bostanda vefat etti; ve sen de onun icjnde yasiyorsun. Ba'dehu Sa- 
na bir ba§ka bostan hediye olundu ki, suyu leziz, sebzesi tath ve iginde sakin 
olanlar sahihu'l-bttnyedir. Sen oraya nakle ragbet etmiyorsun. Halbuki onun le- 
ziz suyunu igsen senden emraz ve illetler gider. Sen ise "Biz muris-i ilel olan ve 
tuzlu suyu bulunan bu bostani bulduk" deyip imsak ediyorsun. Hasa, akil ve 
hiss-i sahih sahibi olan kimse bunu yapmaz ve demez. Hak Teala sana baba- 
nin akhnda baska bir hiddet-i akil ve babanin nazanndan baska bir hiddet-i na- 
zar ve bir hiddet-i temyiz ihsan eyledi. Imdi nazanni ve aklini ta'til etme! Ve se- 
ni irda (bji) eden ve hidayetten baid kilan seyi aklen tetebbu' et!" 

1 804. Sen bir ma' den icinde oyle bir ek§i ayranstn. uMuhahkak ondan bir ya- 
yi muhallas etmedin. 

"Muhallas", hiilasa olunmus ve halis yapilmis demektir. Ya'ni, senin cis- 
min bir ma'deni kap gibidir; ve ruhun cisminin icinde eksi bir ayrana benze- 
mistir. ruhun yagi ve hiilasasi ma'rifet-i Hak'tir. Bu kadar zamandan beri 
ruhun cisim kabi icinde ek§i bir ayran mesabesinde kaldi; ve ma'rifet-i ila- 
hiyyeden bir §ey tahsil edemedin. 

1805. Toprah kwpcegiz icinde dahi bir hamursun. $er$i bir omiir ate§e mensub 
olan jinn v^indesin. 

"Humre", kiicuk kup; "azer", ate§ demektir. Ya'nij, toprak kupcegiz gibi 
olan bu kiire-i arz icinde dahi sen yogrulmus bir hamursun. Gerci bir omiir 
ve uzun muddet bu arz iizerinde atese mensub olan tabiat finni igindesin. Fa- 
kat hala pi§medin ve gig kaldin. Bu beyt-i §erifte ui~* o^J <^ {£*& o^ 
ya'ni "Ben Adem'in camurunu kirk sabah iki elimle yogurdum" hadis-i kud- 
sisine isaret buyurulur. Cesed-i Adem'in hilkati hakkindaki izahat IV. cildin 
3622 numarali beytinden i'tibaren gecti. 

1806. ^Bir iepe iizerinde uyaqi $amurda bir nebatsin. $erci neves ruzflarindan 
pertsan olmussun. 



C $P 3 



MESNEVM SERlF SERHl / XL ClLT • MESNEVJ-6 • 

"Tepe"den murad, kiire-i arz; "hasis"den murad, cisimdir. Ya'ni, ey kim- 
se! Senin cismin bu kiire-i arz uzerinde koku bir tepe iizerinde camura yapi§- 
mis bir ota benzer. Gerci nefsani heves ve arzu ruzganndan sersem ve peri- 
san olmussun, fakat kulagtna kamillerin sozii girmedigi icm hala sersemligin 
gecmedi ve bir adim bulundugun yerden ileriye atamadm. 

• ** 

1807. By sefihl cTRiisa kavmi gibi tih harareti i$inde lurk sene hir yerde kal- 
missm. 

Ey sefih ve cahil! Musa (a.s.)in kavmi olan Beni-lsrail, Tih Sahrasi'mn 
hararetli giinesi altinda^nasil kirk yil bir yerde kalmis ise, sen de onlar gibi bu 
alem-i tabiat ve nefsaniyet sahrasimn kizgmhgi iginde kaldm ve ruhaniyet 
alemine bir adim atamadin. 

1808. Dier gun geceye kadar hervele ile gidiyorsun; keiuUni ewdki merhalede 
goriiyorsun. 

"Hervele", hizh yuriimek; "merhale", menzil ve niizul mahalli. Bu beyt-i 
serif ibadat-i zahire ile iktifa edip, hevesat-i nefsaniyye ve cismaniyyelerin- 
den gecmemis olanlara itabdir. Ey kuru zuhd sahibi! Sen her gun geceye ka- 
dar ihtiyacat-i nefsaniyyen ve cismaniyyen igin her giin geceye kadar hizh 
yiiriirsiin. Halbuki kendini Mia ewelki merhalede goriirsiin. Ruhaniyet ve 
ma'rifet sahasina bir adim bile atamadin. 

1809. Sen u\ yilz yillik uzaklikian gecmezsin, id ki, sen o hazaginm askmi iu- 
iarsin. 

"Ug yiiz yillik uzaklik"tan murad, her birisi Hakk'a hicab olan sifat-i 
nefsaniyyenin cokluguna i§aret buyurulur. Ya'ni, Beni-lsraH, Samiri'nin 
yaptigi buzagrya taptigi gibi, sen de cisminin buzagisina taparsin. Binaena- 
leyh o cisim buzagisimn aski oldukga ve "aman cismim zayif olmasin" di- 
ye riyazat ve mucahedattan kacftkca, Hak ile senin arandaki btrcok hicab- 
lan yirtip ve uzaklikian izale edip ileriye gecemezsin. "Gusale" buzagi de- 
mektir. 



c $^ 



AHMED AVNt KONUK 

1810. Onlarm canmdan buzajji hayali gitmectik^e Tt/i onlann uzerine girdab 
gtbi ol&u. 

"tcl", buzagi demektir. Nitekim Beni-tsraiTin canlanndan ve batinlanndan 
buzagiya tapmak hayali gitmedikce, Tih Sahrasi onlann iizerine bir biiyiik 
girdab gibi oldu. sahra icinde doniip dolastilar. Ve senin kalbinde dahi bu 
cisim ve nefis buzagisinin muhabbeti oldukca Tih Sahrasina rmisabih olan bu 
alem-i tabiatin haricine gikamazsin. Beyt-1 Hafiz Sjrazi (k.s.): 

*f J\y >*- cJJ>- <jj&. ,/" ^jjsi (Jjj ^ <^*J* <j\j* £ ' y 

"Sen ki tebfat evinden di§anya gikarmyorsun, hakikat mahallesine sefer ede- 
bilmen nerede!" 

1811. 'Bu huzagulan gayn ki, hulmu$sun, nihayetsiz lutuf ve ni'met aormussiin. 

"Icl"den murad, cisim okiiziinden dogan ve peyda olan nefis buzagisidir. 
Ya'ni, bu nefis buzagisi, bu hayat-i diinyeviyyede Hakk'm sana bir ni'metidir. 
Zira sen §eriatin miisaade ettigt lezaiz-i cismaniyyeyi bu nefis vasitasiyla istifa 
edersin. Halbuki sen Hak Teala'dan bu nefis buzagisindan baska nihayetsiz lu- 
tuf ve ni'met gormussun ki, onlar kuva ve sifat-i ruhaniyyedir; ve bu ruhani 
kuwetler ve sifatlar vasitasiyla senin igin seyr-fillah hasil olur; ve seyr-fillahta- 
ki tecelliyat-i Hakk'in nihayeti yoktur. Sen bu ni'metlere tevecciihu biraktin, an- 
cak nefis buzagisinin muhabbetinde miistagrak oldun ve bu hayat-i diinyeviy- 
yede ancak Hakk'in sana olan bu nefis buzagisinin ni'metinde saplanip kaldm. 

1812. Okiiz tabiatlisin. Ondan dolayi huyuk iyilihler bu huzaginin askinda a'6- 
niilden aitti. 

Ya'ni, inek tabiatlisin. tnek nasil buzagiyi emzirip besler ve onun muhab- 
betine miiteveccih olursa, sen dahi nefis buzagisinin muhabbetine miitevec- 
cih oldun; ve gece ve giindiiz onu emzirip besledin; ve ondan dolayi biiyiik 
iyilikler, ya'ni ruhun latif olan sifatlan bu nefis buzagisinin aski icmde kal- 
binden gitti. Bu dalginhk icjnde cisminin ve nefsinin mucidi olan Hakk'i ve 
onun ni'metlerini unuttun. 



*$%£> 



MESNEVl-1 SERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

1813. ^Bari simli sen her ciiz linden sor! Hu Ailsiz olan ciizler yiiz M tutarlar. 

"Hurs", "dilsiz" ma'nasina olan "ahras"in cem'idir. Ya'ni, ey kimse! Sen 
Hakk'in ni'metlerini unuttun ise, ban simdi cismini terkib eden her ciiz'iin- 
den sor! Zira senin nazannda birtakim dilsiz goriinen bu ciiz'Ierin bircok dil- 
leri vardir. Bu beyt-i serifte ^>^^ j^ll- u ^j «ju^ £~~> Ui frtf & & oij (Isra, 
17/44) ya'ni "Allah'i hamd ile tesbih etmey'en hicblr sey ybktur.' Fakat siz 
onlann tesbihlerini idrak etmezsiniz" ayet-i kerimesine isaret buyurulur. 
Ma'lum olsun ki, ecza-yi cihanm hamd ve tesbihi ehl-i kesf indinde kal ile- 
dir. Zira alemde run sahibi olmayan hicbir zerre yoktur; ve ke§fi olmayan er- 
bab-i ukul onlann bu tesMh ve hamdlerini hallerine bakip anlarlar. Zira cis- 
min her bir hiicresi ve her bir zerresi ne vazife icjn yaratilmis ise o daire da- 
hilinde mutlane hizmet ederler. Onlann bu hali Hak tarafindan kendilerine ih- 
san olunan varlik ni'raetinin zikridir, 

1814. 'ikezzak-i cihanm ni'methrinin zikri zaman evraki icinAe ne vakii f,z~ 
li oUu? 

"Zamamn evrakTndan murad, suver-i e§ya ve viicud-i hakiki-i Hakk'in 
mezahir-i esma ve sifatidir. Ya'ni, Rezzak-i alem olan Hakk'in ni'metlerinin 
zikri viicud-i hakiM-i Hakk'in mezahir-i esma ve sifati olan suver-i esya igin- 
de nig gizli degildir. Zira her birisi her an-i gayr-i miinkasim iginde kendileri- 
ne varid olan feyz-i rahmani ile merzuk ve mutena'im olurlar. Beyt-i §eyh 
Sa'di (k.s.)-: 

"Ye§il agaglann yapragmm her bir varagi akdin nazannda fail-i hakikt olan 
Hakk'in ma 'rifetine bir kitabdir. " 

1815. $ece ve qiindiiz sen muhkem efsane isteykisin. Senin ciiz unun ciiz ii 
senin efsane soyleyicindir. 

"Qust", calakve cevik ve muhkem ma' nalannadir. "Ctiz'un ciiz'ii" terki- 
binde "birinci ciiz"den murad, a'za-yi beden ve "ikinci cuz"den murad, a'za- 



=^^ 



AHMED AVNl KONUK 

yi te§kll eden hiiceyrat, "efsane", masal ve gegmis zamana aid hikaye de- 
mektir; "cuyani"deki "ya" hitab igindir. Ya'ni, ey gafil! Sen gece ve giindiiz 
gegmis. hadiselerin hikayelerini muhkem ve musir olarak isteyicisin. Halbuki 
senin a'za-yi vucudunun huceyreleri ve zerreleri sana masal soyleyicidir. Zi- 
ra o huceyrelerin daima eskisi gidip yerine adem-i izafl canibinden yenisi gel- 
mektedir. Binaenaleyh senin cisminin hey'et-i mecmuasi, mesela dort bes se- 
ne ewelki hey'et-i mecmuasimn ayni degildir. Cisminin giden huceyreleri ve 
zerreleri ve binnetlce hey'et-i mecmuasi bugiin igin sana bir masal olmustar. 
Binaenaleyh masal ve hikaye istersen kendi cuz'uniin cuz'lerini dinle! 

1816. Senin diziinun diz'ii ademden biieliden heri ne kadar $adi ve ne kadar 
gam a'6rmu§lerdir!.. 

Ya'ni, senin a'za-yi vucudunun huceyrati boyle adem-i izafi aleminden 
nesv ix nema buldukga bu hayat-i diinyeviyyede ve bu alem-i surette ne ka- 
dar sihhat §adisi ve ne kadar hastalik garni gormuslerdir. Nitekim teceddud-i 
emsal hakkmda I. cildin 1 164 ve 1 165 ve 1 166 numaralanna musadif olan 
beyitlerde soyle buyurulmus idi: 

[aj ji JLtlX < _^ |Jk-j jL Li *5 jfi> SyS'ig* [J^- &+*• 

[Ya'ni, "Imdi sana her lahza dlum ve ric'at vardir. Ve Mustafa (a.s.): 
"Diinya bir saattir," buyurdu. Cumle alem her dem-fanj olur, tekrar beka igin- 
de zahir olur. Alem daima yiirumek ve oturmak igindedir, bir an soyunmak- 
tan ve giyinmekten halt degildir."] 

1817. JZird ki hufcir ciiz lezzetsiz hUmez. Ttelki ciiz her derdden zajjtf olur. 

71m ki sihhat lezzeti olmaksizin higbir ciiz' ne§v u nema bulmaz. Belki 
ciiz' her derd ve elemden zayif olur. "Pig", derd ve dolasiklik demektir. Ba'zi 
nushalarda "pig" yerine "hig" vaki'dir. Bu surette birinci misra'daki "hig", 
"asla" ve ikinci misra'daki "hig", "yok" ma'nasina oldugundan kafiye tamam 
olur. Ve bu surette ma'na, ciiz' asla lezzetsiz nesv u nema bulmaz, ya'ni vu- 



^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHi / XL ClLT • MESNEVl-6 • 

ciad lezzeti olmaksizin bitmez. Belki cuz* viicudun ziddi olan her yoktan za- 
yif olur ve vucud bulmaz, demek olur. 

1818. Cuz kaldi ve o ho$luk hatirdan gitti. ^elki gitmedi, o he$ten ve yediden 
gizli oldu. 

Imdi, senin cisminde sihhat sadisi ile nesv u nema bulan ciiz' ve huceyre 
bir dem kaldi ve o cuz'lerin sihhat sadisi senin hey'et-i mecmuanda ho§luk 
ve varlik zevki vucuda getirdi. Fakat o ho§iuk hatinndan gitti. Hayir, gitti de- 
din, amma gitmedi. Belki lezzet senin havass-i hamsenden ve yedi a'zandan 
gizli kaldi. Zira, havass.-i hamsenin her birisi kendi vazifelerini ifada miistag- 
raktirlar. Mesela goz ru'yet ile ve kulak dinlemek ile me§gul olduklan vakit, 
sihhat-i viicud ni'met ve lezzetini hatira getiremez. Halbuki lezzet mevcud- 
dur, fakat havasten mahfldir. Vaktaki goz kapanir ve kulak tikamr, bu 
ni'metler o vakit tahattur olunur. Diger a'za ve havas dahi boyledir. 

1819. ^>az g&i ki, ondan pamuk dogdu; pamuk kaldi, yaz hatirdan gitti. 

Bu hal ona benzer ki, mesela yaz mevsimi geldi. mevsimde pamuk 
mahsulu dogdu ve nesv u nema buldu. Pamuk mahsuluyle me§guliyetten 
dolayi yaz hatirdan gitti ve fikir yaz mevsimi ile me§gul olmadi. 

1820. ^fiahud huz misali ki, ki§tan dogdu; ki§ gizli oldu ve o huz hizim oniimuz- 
dedir. 

Yahud buz gibi ki, ki§ mevsiminde peyda oldu. His goziiimiz buz ile 
me§gul oldugu icin fikrimiz ki§ mevsimi ile me§gul olmadi. 

1821. O huz o suvbetien yadiigardir. Sonhaharda yazin yadigari yemi$lerdir. 

Ya'ni, o buz kis. mevsiminin giiglugunden yadigardir; ve sonbaharda dahi 

yazm yadigari yemisjerdir. His gozu buz ve meyveler ile me§gul oldugu icjn 

' onlann muvellidi olan kis ve yaz tahattur olunamaz. Fakat ktsin hatirasi buz 

ve yazin hatirasi dahi yemi§ler oldugundan akil gozu bu yadigarlara bakarak 

onlann muvellidlerini bilir. 



<^pe 



AHMED AVNt KONUK 

1822. By delikanli! Senin cuz'unun her cuz'u senin cisminde boylece bir ni'met 
efsanesi soyleyicidir. 

"Feta", delikanli demek olup "fett" bunu imalesidir. Ya'ni, senin a'zanm 
her bir hucresi, ey delikanli, bu zikir olunan misaller gibi senin hey'et-i mec- 
muanda bir ho§luk vucuda getirmis. ve onlann §adi ile ve lezzet ile ne§v u ne- 
malan senin his nazanndan gizli kalmistir. Akil goziiyle dikkat edersen, on- 
lann her birisi senin cisminde bir ni'met-i ilahiyyenin hikayesini soyleyicidir. 

1823. I&r kadtn gibi hi, onun yivvni evlaUt olur, her birisi hos olan halin haki- 
si olur. 

Mesela, bir kadmin yinni cocugu olur. Bu gocuklann her birisi, bir mu- 
amele-i zevciyye zevkinden zuhura geldi, diye ananin ve babamn gecmis, 
olan zevklerini hikaye edici olur. 

1824. Sarhosluksuz ve latljesiz hand olmaz. ^ir baharsiz baft ne vakit dogu- 
rucu olur? 

§ehvet sarhosjugu ve mulatafe-i zevciyye olmaksizin kadm gebe kalmaz. 
Bag bir bahar olmaksizin kendi ye§illiklerini ve meyvelerini dogurucu olmaz. 

jL^j L (^jLLi^p Uj JLi Jeff j> OLiJlSs^o j O^U- 

1825. Didnuller ve onlann hucaginda olan yavrulai hahar ile ashbazligtn deli- 
lidir. 

Yapraklan hamil olan agaglar ve onlann kucaklannda yavrulan mesabe- 
sinde olan yemister, o agacknn bahar mevsimi ile askbazliklanmn ve birbi- 
rine mukarenetlerinin delEidir. 

1826. Dier hir agac ^ocuklanm emzirmede gizli hir sahtan hamil olan <IMer- 
yem gtbidir. 

Her bir agac cpcuklan olan yemisleri emzirip beslemekte, gizli bir sah olan 
Hz. CebraH'den cenab-i Meryem'in fsa (a.s.)i hamil olmasi gibidir. 



eg^p 



MESNEVl-I §ERtF SERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

1827. ^erpi smta bir aie§ mestar oldu; yiiz binlerce ko-puk onun iizerinde kay- 
nanu§ oliu. 

Gerci tencere iginde kaynayan su iginde bir ates. ve hararet drtiilmus. ve 
gizlenmi§ oldu; ve bu gizli ates sebebiyle o suyun iizerinde birgok kopukler 
kaynayip peyda olmus. oldu. 

J^S ^j* OjLil (jL-i>Ji «Jj UlS" -^(c* ^¥i <-^-**-*' (A^' *$■ ^P 

1828. ^erfi afef pefc gizfi etrafinda iolajtr, hopuk on parmagi ile i§arei eder. 

"Tenlden" masdarimn muteaddid ma* nasi vardir. Giyisu'l-Lugatta, "bir 
seyin etrafini dolasmak" rna'nasi da gosterilmistir. Burada bu ma'na muna- 
sibdir. Ya'ni, gergi ates suyun etrafinda pek gizli dolasir. Fakat kopiikler o 
ate§in ve hararetin vucuduna on parmakla sehadet ederler; ve bu ate§in su- 
yun zerrati arasmda dola§tigim his goziine gosterirler. 

1829. Uisdl sarho§lannin diz'leri boyle hat ve kal timsallerinden hamiliir. 

"Hal", abd iizerindeki evsafin tagayyuriidur; "Kal", soz ve kelam. Ya'ni, 
ates ve hararet suyun etrafinda gizli dola§tigi igin goriinmez. Fakat suyun 
iizerinde zahir olan kopukler bu ates sebebiyle suyun kaynadigina delil olur. 
Bunun gibi, Hakk'a vasil olan sarhoslann ve asiklann ecza-yi cisimleri hal ve 
kal timsallerini ve suretlerini yiiklenmis olduklanndan bu hal ve kal suretleri 
onlann cisimlerinde gizli bir ates ve hararet-i a§k dolastigina delil olur. Zira 
onlann halleri ve sozleri ehl-i gafletin hallerine ve sozlerine benzemez. Nite- 
kim sozlerinin ehl-i gaflet olan ulemamn ve hiikemanin ve suaranin sozlerine 
benzemedigi bu Mesnevl-i £en/teki sozlerin ve siirlerin suretlerinden zahirdir. 

OLf>- J^bJ j\ <cii5 t^J\& *-i*^- Obo eJJUIj JU- Jl**- j.i 

1830. Dialin cemalinde ayzi ayih halnu§, goz cihdnin nak§indan kaybolmu§tur. 

Visal-i ilaht sarhoslannin agizlan kendilerine miistevli olan halin cemalin- 
de agik kalmis. ve onlar bu cemalin tema§asinda hayret-i mahmudeye dii§- 
muslerdir; ve bu hayret ve istigrak iginde gozleri diinyanin suretlerinden kay- 
bolmustur, ya'ni his gozleriyle baktiklan esyayi gormezler. Bu hale isareten 
cenab-i Fir efendimiz Divan-i KeZtfjrlerinde §6yle buyururlar: 



c ffiS 3 



AHMED AVNl K0NUK 

^ j^ r Ut ^^/j xi- r Li ^T f jljf ^ jU j?r rj U ^ Uio 

"Acaba, Hak sarhoslannm namazi, sen soyle dogru mudur? Zira o bir zaman 
bilmez ve o bir mekan tanimaz. Acaba bu ikinci rek'at midir? Acaba ne sure- 
yi okudum? Qunku bir dilim yoktur. Ne soyleyeyim ki, Hak kapismda ne el 
kaldi, ne degonul! Uahigdnlumu ve elimi sen gottirdun. Hifz ve eman ver! Hil- 
da hakki igin namaz kildigim vikitruku' tamam oldu mu, filan mi imam oldu? 
Haberim yoktur. " 

1831. O mevalii bu dort yoldan deailiir; ^ubhesiz hu basarlann manzuru cle- 
yilclir. 

"Mevalid", ["mevlud"] ism-i mef ulunjun] cem'-i mukesseridir, "dogmu§- 
lar" demektir. "DorTten murad, anasir-i basitamn ecsam alemindeki sulb, 
mayi', gazdan ibaret olan ug "riikn" ile bir de "harareften ibarettir ki, ehl-i 
tasavvuf bunlara "toprak" ve "su" ve "hava" ve "ate§" demisjerdir. Bunlar 
alem-i kesafetten olduklanndan his goziiyle goriindukleri gibi bunlann me- 
validi olan ecsam dahi mahsusturler. Fakat Hak sarho§lanna gelen hal-i latif 
ve varid-i §er!f bu alem-i kesaf etin dogmuslanndan olmadigi igin his goziiy- 
le gdriinmezler. Ancak, onlann cisimlerindeki hal ve kal timsalleri ve suretle- 
ri bu varidlerin delili olur. ? 

1832. mevalii tecellulen aogmtt$lar(kr. <§ubhesiz sacle olan -perclenin mesturu- 
iurlar. 

"Perde-i sade"den murad, gayb perdesidir. Zira bu perde nuku§-i kevniy- 
yeden an ve sadedir. Ya'ni, o mevalid olan hal-i latif ve varid-i §erif Hakk'in 
evliyasina muhabbetle tecellisinden dogmus. olduklanndan subhesiz nuku§-i 
kevniyyeden ari olan gayb perdesi arkasinda gizli ve mesturdurlar. Binaena- 
leyh his gozleriyle goriilmezler. 



c^> 



MESNEVU §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 



1833. ^ogmus <2edm; halbuki hakvkatte dogma degildir; ve bu {bare irsadtn gay- 
n itin degildir. 

"Zad", "zaden" masdannin tahfifidir, "dogma" demektir. Ya'ni, biz "dog- 
mus/' ta'birini kullandik; halbuki hakikatte ahval-i lattfe ve varidat-i §erife 
"dogma" degildir; ve buibare ve lafz ancak idrak ehlini ir§ad igin soylenmi§- 
tir. Zira bu halin husulu dogma nev'inden degildir. Belki onun husulu 
Hakk'in tecelli-i hubbisine miiterettebdir; ve bir seyin bir §eye muteretteb ol- 
masi bir seyin bir §eyden dogmasi kabilinden degildir. ba§ka, o ba§kadir. 
Mesela dogan cocuk babanin cuz'iidur. Miiterettib ile muteretteb-aleyh ara- 
sinda boyle ciiz'iyet nisbeti yoktur. Binaenaleyh "dogmak" ta'biri burada ha- 
kikat degil, akla takrib igin mecazen soylenmistir. 

1834. Sagah oil Sakit et, id ki, sah "Soylel" desin. 13a tins gvXe bulhulluk 
satmal 

"Hamu§ kiin"deki "kiin" Arab! olursa "ol!" demektir, "sakit ol" demek 
olur; ve eger Farisi olursa "et" demek olup "hamus. kiin!" "dilini sakit kil!" 
takdirinde olur. Ba'zi niishalarda "hamus. sud" vaki'dir, "sakit ol ve sus!" de- 
mektir. Ya'ni, ey ehl-i hakayikin kitablanm okuyup heniiz hal sahibi olama- 
mi§ kimsef §ah-i hakiki olan Hak senin kalbine tecelli edip "Soyle!" demedik- 
ge dilini sakit kil veyahud sus, soyleme! Hususiyle tecelli-i hubbiye nail ve 
hakikat bahgesinin giilu olan insan-i kamile kar§i ezberledigin rhaarif ve 
hakayik-i evliyayi soyleyip bulbuliuk satma! 

J 1 / u^ C? ^J ^J ^ lSSj*- J J>yr A C-l*jf jf ji\ 

1835. 'TJu fliil piir-cus ve hurus olarak soyleyicidir. By bulbull JZebani terk et, 
kulak ol! 

Bu hakikat bahgesinin giilii olan insan-i kamil kendisine varid olan tecelli-i 
ilahi saikasiyla piir-cus. ve huru§ olarak soyleyicidir. Ey bulbtil! Dil dokmeyi bi- 
rak, o insan-i kamilin halden miitevellid olan kalini dinlemek igin kulak ol! 

1836. Dier iki turlii latif misalin timsali svrr-i vised uzerine sahid-i adldirler. 



*&$&> 



AHMED AVNl KONUK 

Ariflerin halleri ve kalleri ki, iki turlu latif misalin timsali ve suretidir. His go- 
zuyle onlann cisimlerine bakildigi vakit, bu halin eseri cisimlerinde goriilur ve 
sdzlerinden dahi halleri belli olur. Binaenaleyh bu iki turlu timsal ve suret on- 
lann sirr-i visallerine ve gizlice Hakk'a vasil olduklanna birer sahid-i adildirler. 

^jl* l* jZ&~ JL>-I J^li Lf^S i -*^ Cr^~ ^Jr 3* j* 

1837. Dier iki turlu makbul olan rmsn-i latif, ae$mi§ olan hajnn ihhalinin sa- 
hididir. 

"Ihbal", yiiklenmek ve gebe birakmak ma'nalannadir. "iki turlu makbul 
olan husn-i latif ten murad, Hakk'in visal sarhoskrimn hali ve kalidir. 
"Ha§r", cem' olmak ve oliip ecza-yi bedeni dagildiktan sonra tekrar yevm-i 
kiyamette cem' olup dirilmek ma'nalannadir. Ya'ni, visal-i Hak sarhoslan- 
nin makbul-i ilahi olan hal-i latifleri ve giizel ve latif sozleri, ewelce kendi- 
lerinin lyy 01 jj \yy ya'ni "Olmezden ewel oluniizf" hadis-i senfindeki em- 
re imtisalen olmiis olduklannin ve ba'dehu viicud-i Hakkani ile kaim olup, 
bu iki turlu latif ve giizel hal ve kal yiikiinu yuklendiklerinin sahididir ki, ev- 
velki hale "fena-fillah" ve ikinci hale "beka-billah" derler. Ba'zi niishalarda 
"ihbal" yerine "ihya" vaki'dir. Bu surette ikinci misra'in ma'nasi "Bu iki tur- 
lii husn-i latif gecmis hasrin diriltmesinin sahididir" demek olur. Bu da yu- 
kanki ma'nayi miieyyiddir. Menikib-i Sipehsalitda soyle buyurulur: 

"Menkuldiir ki: Tirmiz'in seyhulislami demistir ki: "Seyyid Burhaneddin 
kutiib-i mesayihi ve onlann makalat ve esranni miitalaa etmis oldugundan 
hakayika muteallik sozleri giizel eda buyururiar." Birisi dedi: "Nihayet sen de 
miitalaa ediyorsun, nicin dyle soz soylemiyorsun?" §eyhiilislam dedi ki: "0 
mucahede ve amel arkasindadir." kimse dedi: "Nicin sen de o kapiyi calmi- 
yorsun?" v 

Malum dur ki, Seyyid Burhaneddin (k.s.) hazretleri, cenab-i Pir'in peder-i 
allien Sultanii'l-Ulema hazretlerinin halifesi ve Hz. Fir efendimizin miirsid-i all- 
ien idi; ve onlann bu latif sozleri de Hakk'a vasil olduklannin sahidi idi. 

1838. ntiuz gibi ki, musteced olan temmuzda her dem ki§in hikayesini cder. 

"Musteced", yenilenmis demektir. Ya'ni, kis mevsiminden sonra yeni ge- 
len temmuz aymdaki buz gibi ki, gegmi§ olan kism ahvalini hikaye eder. Bu 
beyt-i §er!f yukandaki "hasr-i ma maza"nin temsilidir. 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

1839. O j/ttp gunlerde ve zamanlarda olan o soguk ruzgarlann ve zemkertrin 
zikrini eder. 

Ya'ni o temmuz ayimn sicakliklannda elde bulunan buz o kis mevsiminin 
asir ve giic olan giinlerinde ve zamanlanndaki o soguk esen ruzgarlann ve 
dondurucu soguklann zikrini ve hikayesini eder ve bunlan hatira getirir. 

|jj>- «_ikJ *4jL«il -^"ig* ^ <^~ •*) j* *^ fl j?* ^ j 1 ?"-* 

1840. O meyve gibi ki, kis vaktinde lutf-i Uiuda'nin hikayesini eder. 

Ya'ni, yazm nesv u ; nema bulup kisa kadar saklanan meyveler gibi ki, o 
meyveler kis, vaktinde ] "yazin olan lutf-i Hakk'm ve niam4 ilahiyyenin hika- 
yesini soyler ve lisan-i hal ile "Hak Teala bizi sizlere yaz mevsiminde bir 
ni'met olmak iizere ihsan etti" derler. 

1841. Q&nesin tehessiimlerinin devri kissasi, o gimenin gelinlerine olan lems ve 
iamsini soyler. 

"Lems", yapisjnak ve tutmak; "tarns", "eskimek ve mahv olmak" ma'nasi- 
nadir; bu "lazim" [:gecissiz fiil] ma'nasidir. "Miiteaddi" [:geci§li fill] de olup, 
"eskitmek ve mahv etmek" ma'nalanna da gelir. "Arus", gelin demektir. Bun- 
dan murad, "giiller ve ci$ekler"dir. Ya'ni, o ki§ mevsiminde yazdan kalan mey- 
veler yaz giinesmin tebessiimlerini, ya'ni bulutsuz olarak hararet ve ziyasini 
nesr etmesi devrinin hikayesini ve cimenlerin gelinleri olan giillere ve cigekle- 
re yapisarak onlan eskitmesi ve sarartip mahv etmesi devrini hikaye eder. 

1842. Dial gitti ve senin c&z'iln yadigar kaldi. ")Ja ondan sor veyahud yada getir. 

Bu beyt-i serif yukanda 1818 numarada mezkur olan j\ -j.y(- of; juU JJSt . 
cuiA j ^ ji aa v^ ofc-iy J; . cJj ii [ya'ni "Ciiz* kaldi ve o hosluk hatirdan 
gitti. Belki gitmedi, o be§ten Ve yediden gizli oldu"] beytine merbuttur. Ya'ni 
senin cisminin ciiz'lerine olan tecellt-i lutfi yaz mevsimi gibi gitti ve his goz- 
lerinden kayboldu. Fakat yaz meyveleri kis mevsimine kadar his gozlerinin 
onunde kaldigi gibi, senin cuz'lerin dahi o tecelli-i lutflnin bir hatirasi olarak 
cisminde mahbus bir halde kaldi. Yukanda 1813 numaradaki j» j j dyf\ <^jL 
lts- <^ s j*-\ ui 1 ^P ^.j •>** • <sj# &3?r [ya'ni "Ban §imdi sen her cuz'unden sor. 



AHMED AVNi KONUK 

Bu dilsizler olan cuz'ler yiiz dil tutarlar"] beytinde tavsiye olundugu iizere, 
sen Rezzak-i cihamn ni'metlerini ve tecelli-i lutfiden duyduklan lezzat-i ha- 
liyyeyi bu ciiz'lerden sor veyahud tefekkiir vasitasiyla hatinna getir! 

1843. Seni gam tuttuqu vakii, eger $evih isen, o umidsiz edici olan demden sic- 
rar idin. 

"Nevmid kerden", vasf-i terkibidir; "umidsiz edici" demektir. Ya'ni, seni 
bir tecellT-i kahri ile bir gam tuttugu vakit, eger idrakte gevik ve galak isen, 
sen umidsiz edici olan o gam zamanindan ve tecelli-i kahri deminden geriye 
sigrar idin ve senin ecza-yi vucuduna olan tecelli-i lutfiyi diisunur idin, 

1844. Ona derdin hi: "By hat! kemalden in amlann ratibesine miinkir olan 
gussa! 

"Ratibe", maa§, aylik, ta'yin ve tahsisat demektir. Ya'ni, ey tecelli-i lutfi 
halini ve Hakk'in bu tecelli-i Iutfisinin kemalinden la-yenkati' varid olan tah- 
sisat-i muayyene in'amlanni inkar eden ve bu ni'metlerin semerat-i mahsu- 
selerine gafil olan gussa!" Ciimle atideki beyit ile tamam olur. 

o~~>- jU c^" jf J.\%- _^^* c— -Ajt- j J^i CJ ^ j& £ 

1 845. "Gger her dem sana hahar ve hiirremlik yok ise, giil ytgini gibi, senin cis- 
min neyin anbaridir?" 

"Hurrem", mesrur, §adan ve ho§-hal demektir. Ya'ni, o gussaya derdin ki: 
"Eger her an sana bahar mevsimi gibi tecelli-i lutfi ye htirremlik ve surur yok 
ise, senin cismin gul yigim gibi neyin anbandir?" Ya'niy ey gam ve gussa! Se- 
nin taalluk ettigin cismin huceyrati ve zerrati her an-i gayr-i munkasimde 
Hakk'in tecelli-i lutfisi ile kaim olup, vucud ve varhk lezzetini duyar; ve bu 
huceyrat bahar mevsiminde nesv ii nema bulan giil yiginlan gibidir; ve senin 
cismin dahi bunlann anbandir. "Ca§", "bugday yigim" demektir. Burada mut- 
lak "yigm" ma'nasindadir. 

1846. Cismin giil yvfiinx, fOirin gul suyu gibidir. fyvl suyu giiliin munkiri olsun, 
isie hu aabdir! 



*$2$e> 



MESNEVl-t §ERfF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Huceyrattan miirekkeb olan cismin giil yigim ve bu yiginlardan hasil olan 
fikrin dahi giil suyu gibidir. Gul suyu giiliin viicudunu miinkir olsun ha! t§te 
bu inkar acib bir §eydir. Ya'ni, ey insan! Bu zahir bir §eydir ki, cisminin hu- 
ceyrati ve zerrati Hakk'in la-yenkati' sana gelen lutuflanndan ve ni'metlerin- 
den nesv ii nema bulur ve binnetice sende de du§iinmek kuweti hasil olur; 
ve inkar ise fikir vasitasryla olur. lmdi, fikrin ve diisiincenin men§ei bu 
ni'metler ve lutuflar iken, nasil olur da fikir kendi men§eini inkar eder ve bu 
ni'metlere §ukr etmez? Iste bu inkar acib bir §eydir. 

tf J & j^ ^y- <j? j &* **" &Jf iky 1 - i^f j' 

1847. <§ukiirsiiz olan maymun huylulardan soman dirigdir. ^Peygamber htiylu- 
lar uzerine g&ne$ w hului nisardir. 

"Kepi", maymun; "kiifran", siikiirsiiz; "ken", saman"; "dirig", yazik ve 
esirgenmi§; "nisar", sagmak; "mihr", giine§; "mig", bulut. Ya'ni, Hakk'in 
ni'metlerini inkar edip siikr etmeyen maymun tablathlara saman vermek bi- 
le yaziktir. Fakat Hakk'in ni'metlerini bilip §ukr eden peygamber tabtath kim- 
seler iizerine giines ve bulutun sagmasi ve nisan vardir. "Gunes/'ten murad, 
tecelli-i zati; ve "buluf'tan murad, tecelli-i sitatidir. Hz. Pir, Fihi Ma Ffti'leii- 
nin 47. faslinda §6yle buyururlar: 

"§ukur, ni'metleri avlayip baglamaktir. sada-yi sukr isjttigin vakit tez- 
yid-i ihsana amade olursun. Hak Teala hazretleri bir kulunu sevdikte ona 
bela verir. Eger sabr ederse, derecesini all eder; ve eger §ukr ederse onu ber- 
giizide kilar. Ba'zilan Allah'in lutfuna ve ba'zilan da Allah'in kahnna §iikr 
ederler. Onlann her birisi de hayirhdir. Zira §iikr bir tiryaktir ki, kahn lutfa 
tebdil eder. Akil ve kamil huzur ve bela icinde Huda'ya §iikr eden kimsedir. 
Eger muradi derek-i nar bile olsa, bu kimse Hakk'in istifa ettigi kimsedir. 
imdi §iikr, maksuda isali ta'cil eder. Zira §ikayet-i zahire sikayet-i batineyi 
tevlid eder." 

1848. O inacl ve kiijiir maymun kanunudur; ve o hamd ve siikur peygamberin 
yolu&ur. 

"Lecac", inad demektir; "kantin", resm ve kaide-i kadim ve her §eyin as- 
li; "minhac" acik ve genis. ve dogru yol. 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

1849. <IMaymun huylulara yer&e yirhlmak ne yayh? *iPeygamher yuzlulere ia- 
ahhiii ne yafh? 

"Tehettuk", tefa'ul babmdan, "riisyay olmak ve perde yirtilmak"; "tenes- 
suk", keza tefa'ul babindan, "Hak Teala'ya ibadet etmek" demektir. Ya'ni, 
kufran-i ni'met eden maymun huylulara riisvay olmak ne yapti? Ya'ni nan- 
korluklerinden dolayi ellerinden ni'met zail olup rezil ve haklr oldular, Fakat 
her bir hallerine siikiir eden peygamber yuzlulere Hakk'a tevecciih ve taab- 
budleri ne yapti? Hak Teala onlar hakkinda zahir ve batin olan ni'metlerini 
ibzal buyurdu. Nitekim III. cildin 2661 numarali beytinde j^ -U ^ij ^ ^ 
jui ^ ji jJls& ^ j . ^ ya'ni "Miin'imin siikrii akilda vacib gelir.^Yoksa 
hism-i ebed kapisi agihr" buyurulmus idi; ve ayet-i kerimede JJ^J*jti ^J^ J> 
\JA J£* ii jj^r '^d, (Ibrahim, 14/7) ya'ni "Eger siikiir ederseniz size ni'me- 
timi ziyade'ederim- ve eger kufran-i ni'met ederseniz muhakkak azabim se- 
diddir" buyurulur. 

1850. uMa'murelercle kovekler ve isirtcilar varitr. Diarabliklarda izzet ve nur 
[1831] , - . i r 

hazinesi vardu. 

Bu beyt-i serif yukandaki 1843 numarali beyt-i serife merbuttur. Ya'ni, 
eger seni gam tutarsa Hakk'in lutuflanni der-hatir edip hamd ve sukrden gafil 
olma! Zira daima surur ve sadi ile ma'mur olan cisimlerde kopek mesabesin- 
de olan nefisler ve onun lsirici olan sifatlan fa'aliyettedir. Magmum olan ci- 
simlerde nefislerin kuvveti ve siddeti kinlmis ve harabeye ddnmiistuf . Bina- 
enaleyh oyle cisimlerde izzet ve nur-i run hazinesi ve Sefinesi vardir. "Akur" 
isinci demektir. 

1851. Sger hus&f icinde hit tulu olmasa i&i hu kadar feylesof yolu kayheimez- 
ler idi. 

"Biizug", ayin ve giinesin dogmasi; "husuf", ayin tutulmasi; "feylesof, 
delail-i akliyye vasitasiyla idrak-i hakikate sa'y eden alimler demektir. Ya'ni, 
ay gibi olan meserret ve sadinin gam ve gussa icinde vaki' olan husufunda 
eger bu nur-i ruhun tulu'u olmasa idi, bu kadar feylesof yolu kaybetmezler 



c ^^ 3 



MESNEVl-t §ERtF SERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

idi. Zira onlar aklen cismin daima siirur ve rahat icmde ya§amasim ilm-i hik- 
met tahsili igin lazim bilirler ve cisimlerinde dirilik husulii igin nefislerinin ar- 
zulanm tatmin ederler. Halbuki bu cismaniyet alemi ters vurulmus na'ldir. Bu 
cihanin siiruru ilm-i hakikatin garni ve bu alemin garni alem-i hakikatin sii- 
ruru ve nurudur. Nitekim 1 757 numarah beyitte ^ . s-=^ i* 1 >jy. c^ J 1H $ 
^JO, »\j j j c— i u-j^w [ya'ni "Ey aceb! yanmaz, bu yanar. Taleb yolunda na'l 
ma'kusdiir"] buyurulmus idi. 

1852. DCil t/arict olan zekiler dalalet cihetinden hurun uzerinde ahmahltk dam- 
flasini gormu§lerdir. 

"Hurtum", burun demektir. Ya'ni, ulum-i zahiriyyede kill kirk yaran zeki- 
ler ve feylesoflar bu cihanin ters vurulmus na'l mesabesinde oldugunu idrak 
edemeyip, alem-i cismaninin ahkamina tabi' olan uknl-i ciiz'iyyeleriyle haki- 
kati idrake cahsmis ve yollanni sasirmis olduklanndan, neticede, bunun bdy- 
le olmadigim anlamislar ve burunlan iizerinde ahmaklik damgasim ve nisa- 
mni gormislerdir; ve son nefeslerinde hakikat namina higbir §ey anlamadan 
gittiklerini i'tiraf etmislerdir. 

Kesb vasitasi olmaksizin nzk taleb edici olan fakirin kissasi 



1853. O derdden hir ^aresiz miijlis ki, hir §eysizlikien hinlerce zehir yedi. 

Ya'ni, bir caresiz bir miiflis var idi. Fakirlik derdinden ve ihtiyac-i be§erisi- 
ni te'min edecek bir seyi olmadiktan nasi, yasayisinda birgok acihk gorur idi. 

1854. Oiamazda ve duada yalvaru idi, w 6t/ Dtudavend ve oUapn hafizi!" 



°$X&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Ria", hayvanatin otladigi ot (Miintehabu'l-Lugat) ve okiiz ve koyun sii- 
rusu (§erh-i Veli Muhammed) . "Ria", "rai"nin cem'idir, cobanlar ve hakimler 
[demektir] {§erh-i Eyyub). Ya'ni, o miiflis namazda ve duada Hakk'a yalva- 
np derdi ki: "Ey Hudavend ve nzk-i mahlukatin hafizi!" 

1855. *Muhakkak beni cehdsiz yarattin. 'TSenim fennim olmaksizin bu evden 
benim nzkmu ver! 

Ya'ni, "Ya Rabbi! Beni, benim cehdim ve gah§mam olmaksizin yarattin. Riz- 
kimi dahi yine benim cehdim ve sim'um olmaksizin bu diinya evinden ver!" 

1856. Mr Ba$ diircunde bana fee? gevheri, miisieter olan differ he§ hissi dahi verdin." 

"Dure", kadinlann kendilerine ve zinetlerine mahsus olan kutu ve gekme- 
ce. "Be§ gevher"den murad, "i§itmek, gormek, koklamak, tatmak, duymak 
kuwetleri" ki, bunlara "havass-i hamse-i zahire" derler. Diger miisteter olan 
beg his dahi "havass-i batine"dir ki, onlar da, "hiss-i musterek, hayal, vahime 
ve fikriyye (mutasarnfa) ve hafiza"dir. Bunlara "me§air-i a§ere" dahi derler. Ve 
"kuwe-i lamise" ya'ni tutmak kuweti cemi'-i a'zaya saridir. Ya'ni, "Bu ba§i- 
min kutusu icme be§ batm ve be§ zahir olmak iizere on havas verdin." 

iJ {s^ J^^>. J 1 (Aj 1 ^ o* y J cr*^ ^ 5 ^ u* 1 •*■* ^ 

1857. Uf i3u aid Sen den la-yuad ve la-yuhsddir. HSen yuzii uianmis olarak 
onun beydnindan keMim!" - .-. 

"Ya Rab! Senin bu ihsan ve atalann sayilmaz ve hesaba gelmez. Senin bu 
ihsanlanna kar§i utaninm ve onu beyan etmek hususunda dilsizim!" 

<J f~~ * cfi y p-f^jj j^ ^y U$ (^*^- j* ^y? 

1858. "uWademki henim hallakltgimda yalmz Sensin, benim rezzakliQim i§i- 
ni de Sen musievi ell 

"Mustevi", dogru edilmis, ve dogru olucu ve beraber ve kadir ve galib 
ma'nalannadir. Ya'ni, "Mademki benim yaraticihgimda senin §erikin ve orta- 
gin yoktur, rezzakligim igini de hallakligm ile §eriksizlikte beraber yap ve ara- 
dan nzkima vasita olan sebebleri kaldir!" 



^ 



MESNEVl-1 SERtF §ERHl / XI. CiLT • MESNEVl-6 • 

xi jlT j, jl tjj\j oJU- xi jL^> Uo jj! jj l$JL* 

1859. Senelerce bu dua ondan $ok °^ u - <S%ktbet onun zarui i§ uzerinde oldu. 

faMr bu duayi senelerce birgok etti. Akibet onun yalvarmasi ve aglayip 
sizlamasi makbul-i ilahi oldu. 

1860. O §ahis gibi ki, Dindadan helal nzki keshsiz ve yorgunluksuz isterdi. 

Bu kissanin beyam III. cildin 2298 numarali beytinden i'tibaren gecti. 
"Kelal", yorgunluk demektir. . 

cJxu* ^jJ ijb X$& c— iU- ojIu- <j^j_jI _}" 

1861. Saadet, akibet ona ma'deleti led&nni olan c Davui'un ahdinde okuz getirdi. 

"Ledun", nezd ve ind ma'nasinadir; "ya", nisbet icjndir. "Ledunni", "Hak 
indine mensub" demek olur. Ya'ni III. cildde kissasi beyan olunan kimse, du- 
asi Allah Teala indinde kabul olunmak saadetine nail oldu ve bu saadet ona 
parasiz ve zahmetsiz nzik olmak uzere bir okiiz getirdi. Ve bu vak'a Davud 
(a.s.) zamaninda idi ki, o peygamber-i zisanin adaleti akli ve zekal degil, Al- 
lah Teala tarafindan idi ve vahy-i ilahiye miistenid idi. 

1862. HSu miiteyyem dahi zaritihler yosterdi. Dcabet meydamnda da fopu kaptu 

"Muteyyem", askin zefil ve hor ettigi kimse ve miistak ve derdli ma'nala- 
nnadir. Ya'ni, bu kesbsiz nzka miistak ve derdli olan miiflis dahi, kissasi III. 
cildde gegen sahis gibi, Hakk'a kar§i zaiilikler ve aglayip sizlamaklar goster- 
di. Icabet, ya'ni dua kabulti meydamndan muradimn topunu kapti, ya'ni ni- 
hayet duasi miistecab oldu. "Gu", top ma'nasma olan "guy"un muhaffefidir. 
Bu top cirit meydamnda oynanan toptur. 

1863. uWukafat ve cezanin te'hirinden dolayt ba'zan dudda bed-zan olurdu. 

"Padas", miikafat, ecr; "ceza", iyi ve kotii fiilin mukabili. Ya'ni, miiflis, 
duasimn te'siri gecikmesinden dolayi ba'zan dua etmenin faidesi olmadigini 
diisiiniir ve dua hakkinda su'-i zanna diiserdi. 



C 5SP5 B 



AHMED AVNi KONUK 

1864. %ekxax kertm olan Diudavend'in ircasi onun kalbinde mujdeci ve keju 
olurdu. . 

"trca"', umidli kihnmak; "be§§ar", be§aretten miibalaga ile ism-i fail, 
"mujde verici" demektir; "zaim", zamin ve kefil demektir. Ya'ni, duasimn ka- 
bulunden umidsiz kalan o miiflis, kerim olan Hak Teala'nm tekrar umidli kil- 
masi, onun kalbinde mujde verici ve duasimn kabulune kefil olucu olurdu. 

JUj *£ (_jj-ii j^»- i_jL^- jl JlK" jl jl^- ji ^s*y (S-^ ^yr 

1865. ^Uaktaki cehdde yorgunluhtan umidsiz olurdu; Cenab-i Diak'ian isiiirli 
hi: *Sd[" 

"Teal", tefaul babindan, "yukanya gel!" diye emirdir; "kelal", yorulmak ve 
aciz kalmak demektir. Ya'ni, vaktaki eser-i kabul zuhur etmedigi icm duaya de- 
vam ve cehd etmekte yorgunluktan ve gevksizlikten dolayi umidsiz olurdu, Ce- 
nab-i Hak tarafindan batininda "teal" "gel, duana devam et!" diye da'vet isjtirdi. 

j\f g* aAJ j jj &W<J j^>/ <ji' c— «ilj _> C— JtiU- 

1866. Hiu Oiudigar UiafuL ve Uldfxdir. HZu ihisiz hi$ is zahir olmaz. 

"Hand", algak edici ve "Raft"' yiikseltici demektir, ikisi de esma-i ilahiy- 
yedendir. Ya'ni, bu fail-i mutlak olan Hak Teala. hazretleri alcaltici ve yiiksel- 
ticidir. Bu iki ismin fa'aliyeti olmasa bu alem-i surette hicbir is. zahir olmaz. 

1867. JTlrza mensub hafdi ve g'dgiin ref'ini gor. Hiu ihisiz onun devrani yoh- 
tur, ey filan! — 

Ya'ni, Hak Teala arzi alcaltmis. ve yeryiizunu iizerinde gezilecek bir suret- 
te do§emi§tir. Nitekim sure-i Zariyat'ta Jj!ul3i jjci u&> '^jQf, (Zariyat, 
51/48) ya'ni "Yeryuzunu do§edik, biz do§eyenlerin ne giizeliyiz!" ve sure-i 
Rahman'da &'j l£Li\j (Rahman, 55/7) ya'ni "Allah Teala gdgu yukseltti" 
buyurulur, tmdi, eger arz bu surette alcaltilmis. do§enilmi§ olmasa ve gok ve 
eflak yukseltilmi§ olmasa, ey filan, arzm ve eflakm devrani olamaz! 

J jjr"ap* °jj^ J 1 " p* f> <y-y Jy j ^ £»j j J*** 

1868. ISu yeryuzunun hafdi ve refi hir basha nevi'dir. Senenin yarisi $orah, 
hir yarisi yesil ve tdzedir. 



r&P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

Ya'ni, bu alcaltmak ve ytikseltmek fulleri bilcumle suver-i e§ya hakkinda 
vaki'dir. Hepsinin hafdi ve ref i baska baskadir. Mesela bu yeryuzuniin haf- 
di, senenin yansi kis. ve corak olmak suretiyledir; ve ref i dahi senenin yan- 
si yaz ve bahar mevsimlerinde yesjllik ve taze nebatat bitmesi suretiyle olur. 

1869. DCurebli olan zamamn hafdi ve refi haska turluciur. "JJartst gun ve ya- 
nsi geceair. 

"Kiireb", gam ve gussa ve §iddet ma'nasina olan "kerb" kelimesinin 
cem'idir. Ya'ni, sedaidli ve gumumlu olan zamamn hafdi ve refi de ba§ka 
turliidiir. zamamn yanst gun ve yansi da gece olarak gecer. Hak Teala o 
zamamn kuwetiyle gecesini hafd ve giinduzunii ref ve giinduzunu hafd ve 
gecesini ref eder. 

1870. ^u mumtezic olan mizacin hafdi ve refi yah sihhat ve gah hagiria has- 
[1851] tahktir. 

"Mudicc", "bagirmak ve cagirmak" ma'nasina olan "dace" masdanmn if al 
babimn ism-i failidir, "baginci" demek olur; "mumtezic", kansici ve kan§ik de- 
mektir. Ma'lum olsun ki, toprak ve su ve hava ve ates. miirekkebat-i cismiy- 
yenin analandir. Her birinin bir sureti ve bir ma'nasi vardir. Her birinin sure- 
ti zulmet ve ma'nasi nurdur; ve her birinin suretine "unsur" ve ma'nasina "ta- 
biat" derler. Binaenaleyh "dort anasir", "dort tabiat" olur. Bunlann hepsine 
"ummehat" derler. Bu ummehat birbirine kanshklan vakit "mizac" peyda 
olur. Beyt-i §erifte "mizac-i mumtezic" ta'blriyle bu ma'naya i§aret buyurulur. 
Imdi, bu mizac-i mumtezicte dahi hafd ve ref vaki'dir. Mesela cisimde hara- 
ret galib olursa, hararet ref ve biirudet hafd edilmis. olur; ve bu surette hasta- 
hk cisimde baginp kendisini i'lan eder; ve eger bu ummehatin birbirine kans- 
masi mu'tedil olursa cisimde sihhat olur. Binaenaleyh mizacm hafdi vaki* 
olursa hastalik zuhur eder ve ref vaki' olursa sihhat peyda olur. 

1871. ^Biiiun ahval-i cihani hoyle hil! Uiiilik ve cedb ve sulh ve cenk ve iftUdndir. 

"Cedb", kithk ve kitlik olan yer; "ve "iftitan" fitneye dusurmek. Ba'zi nus- 
halarda "cedb" yerine kithgin ziddi olan ve ucuzluk ma'nasina olan "hisb" 
(v-**) vaki'dir. Ya'ni, Hak Teala'mn Hafid ve RafT isimleri biitun suver-i e§- 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

ya uzerinde boyle hukiim surer. Nitekim kithk ve cedb ve cenk ve iftitan 
hafddir; ve bolluk ve sulh ref dir. 

C— -U-j j <J>j>- ^>y IfiU- ji jij <^wljA jJJl j> t _jJ> ^1 l OLp- jA 

1 872. ISu dhan hu iki kanat ile havadadir. ^Bu ikiden canlar havf u reed mev- 
tinulir. 

Bu diinya bu iki hafd ve ref kanatlanyla havada ve fezada devr etmekte- 
dir. Ve dunyanin iistimdeki mahlukatin ruh-i hayvanileri bu hafd ve alcaltma- 
dan dolayt korku; ve ref ve yukseltmeden dolayi da timid mevtini ve mahal- 
lidir. Mesela, koyun kurdu gordugu vakit oliim hafdmdan dolayi korkar; ve 
yemi ve gidayi gordugu vakit ya§amak ref inden dolayi timid icjnde olur. tn- 
sanlann hafddan korkusunun ve ref den iimTdinin bu hayat-i diinyeviyyede 
birgok nevi'leri vardir ki, her ferd-i be§er kendi haline gore bunlan miidriktir. 

1873. Td cihdna semdUe ve has ve oliim semumda yaprak gibi iilreyici olur. 

"Ta", edat-i ta'lil; "semaT\ burada perakendelik ve teferruk ma'nasinadir; 
"senium", viicuda te'sir eden sicak riizgar; "ba's", burada "oliiyii diriltmek" 
demektir. Ya'ni, bu hafd ve ref ve onlann zimnindaki korku ve iimid, cihan 
suret-i cismaniyyesinin dagilmasinda ve olmek ve oldiikten sonra dirilmek 
semumunda titreyici olmak igindir. 

1874. Ta bizim Usdmiztn hirer renkliliginin h&pii, hizim yilz renkli olan kii- 
pumuziin revnakxm husin! ^ „ ^ 

"Ta", ta'lil icindir. isamizm bir renklilik kupu"nden murad, ruh-i insani; 
ve "yiiz renkli kiip"iinden murad, ruh-i hayvanidir. Nitekim, II. cildin 186 nu- 
marasinda *# ^i^\ ^jj ji>-Ij ^ . ij> j\j>- ^jj jj «>' [ya'ni "Tefrika ve aynhk, 
ruh-i hayvanide olur, ruh-i insani ise nefs-i vahid olur"] ve keza IV. cildin 41 1 
numarasinda da Ji oi*- ^£J jjju* olju*^ .^ oui jlj j^u, ol>> [ya'ni 
"Mii'minler ma'duddur, fakat iman birdir; onlann cisimleri ma'dud, fakat can 
birdir"] buyurulmus idi. Binaenaleyh ruh-i insanide vahdet ve bir renklilik ve 
ruh-i hayvanide tefrika ve kesret ve bircok renklilik vardir. Ruh-i hayvani, 
ruh-i insaninin hukmii altinda zebun oldugu vakit onun yiiz rengi bir renk 
olur. Beyt-i serifin hulasa-i ma' nasi: Insanlann havf ii reca iginde olmasi ru- 



C £P? 



MESNEVM SERtF SERHl / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

nullah olan isa (a.s.)m bir renkli kupu mesabesindeki ruh-i insaninin yiiz 
renkli olan ruh-i hayvanmin kiymetini ve revnakmi kirmasi ve vahdet husu- 
le gelip bir renkli olmasi icindir. "Kup"un isa (a.s.)a izafesinde o hazretin bir 
mucizesine isaret vardir. Zira isa (a.s.) bir renkli boyayi havi kiipe elbiseleri 
vaz' edip, istenilen renkte cikarmis idi. 

1875. .Zira o ahan tuzla gibi gelmistir. Oraya her ne flitti ise ielvmsiz olmusiur. 

Zira o ruh-i vahid alemi tuzla gibidir. Oraya ruh-i hayvanmin te'sirati al- 
tinda olan her ne gitti ise, kendi renginden soyunmus ve renksiz olmustur. 
Nitekim tuzlaya bir hayyan cesedi dusse, miirur-i zaman ile bastan ayaga ka- 
dar tuz olur ve o cesedin cifeligi kalmaz. 

Ujjf jJJl jjGj Si -US' ' ^ \j d&j'&j jU- uu tj ■£{>- 

1876. Topragt gor; rengarenk olan halkt mezarlarda bir renk ediyorl 

Muhtelif renkte olanlann bir renk olmasina misal olarak topragi gor! Tur- 
lii turlu renklerde ve sekillerde olan halkin cisimlerini mezarlarda bir renge 
tebdil ediyor. Hepsi toprak seklinde oluyor. 

1877. liu zahir olan cisimlerin tuzlasidir. uManalann tuzlasi ise baskadir. 

Bu toprak mezar, zahir ve mahbus olan cisimlerin tuzlasidir. Ma'nalann 
tuzlasi ise baskadir. "Ma'nalar"dan murad, sifat ve esma-i ilahiyyedir; ve 
ma'nalann tuzlasi ise vucud-i vahid-i hakikidir. Nitekim ayet-i kerimede 
o^-y- a? l^ *jf oj^x. ojuj (Yasin, 36/83) ya'ni "Her §eyin melekutii ve ba- 
tini Hakk'in yed-i kudretiridedir ve ona riicu' edersiniz" buyurulur. 

1878. O maani tuzlasi ma'nevuLir. ezelden ebede kadar yenilik xcindeJdir. 

Bu ma'nalann tuzlasi his gozuyle goriilmez, ma'nevidir. Ezelden ebede 
kadar onda yenilik vardir. Zira Hakk'in sifat ve esmasi ile tecellisi, feza-yi bi- 
nihayede ezeli ve ebedidir. Bu tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyesi asla ta'til 
kabul etmez. Binaenaleyh Hak Teala ezelen ve ebeden Hahk'tir. Feza-yi bi- 
nihayede hilkat keyflyetinin ne eweli ve ne de ahiri vardir. Ancak, efrad-i 
mahlukat ecele tabi'dir. Bir taraftan gelir ve bir taraftan gider. Gelen gidenin 



*£p? 



AHMED AVNl KONUK 

aym olmadigi icin hep yenilik vardir. ZJra tecellide aynen tekrar yoktur. Ni- 
tekim cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Futahat-i Mekkiyye'tennin 367. babm- 
da Idris (a.s.)dan naklen soyle buyururlar: 

"Alem halikan lem-yezeldir; dunya ve ahiretge la-yezaldir; ve eceller halk 
hakkinda degil, mahluk hakkinda miiddetlerin intihasi iledir. Imdi, halk en- 
fas ile teceddud eder." 



1879. Hu yenitye eskilik onun zxMi olur; ve o yendik zulsiz ve misilsiz ve 
adedsizdir. 

Ya'ni, bu cismaniyet alemindeki her yenilige karsi onun ziddi olarak bir de 
eskilik vardir. Fakat herhangi bir sifat-i ilahiyyenin la-yenkati' vaki' olan te- 
cellisinde ne ziddiyet, ne nazlriyet ne de aded ve sayi yoktur. gunkii Hak 
ahadiyyu'z-zat ve ahadiyyu'1-esma' ve's-sirattir. Fakat herhangi bir sun'un 
her an-i gayr-i munkasimde vaki' olan tecelliyatinda hep yenilik vardir. 

1880. Oyleki, nur-t Mustafa nin sattindan yuz bin turlu ztdmet ziya oldu. 

"Sakl", lugatte "ayna ve kilic ve kilig vesaireden pas acmak ve cila ver- 
mek" demektir. Ya'ni zidsiz ve nazirsiz ve adedsiz olan tecellinin misalini is- 
tersen, Mustafa (s.a.v.) Efendimiz'in nurunun tecellisini gor ki, bu nurun ci- 
la vermesinden ve pas acmasmdan dolayi, sek ve siibhe ve cehl ve gaflet ve 
sirk ve kufur ve ma'siyet ve hayvani sifatlar gibi turlu turlu ma'nevi zulmet- 
ler ve karanhklar ziya ve aydinhk oldu. §ekler ve siibheler yakin tuzlasinda 
ve cehiller ilim tuzlasinda ve kufurler iman tuzlasinda mahv oldu; ve sekkier 
nur-i yakin ve cehiller nur-i ilm ve kiirurler nur-i imari 6ldu. 

£JI ^J\ Olj J-i d^j dk <_£&**■ jMjLjjj^jJj^-jl 

1881. Ciihuddan ve mu^rtkten ve kafirden ve mecusiden, cumUsi o buytik peh- 
livandan dolayi bir renk oldu. 

"Mug", mecus! papasi; "alp", Turkce'dir, "pehlivan ve §eci' kimse" demek- 
tir; "ulug", ulu ve buyuk ma'nasmadir. "Buyuk pehlivan"dan murad, Hatem-i 
Enbiya (s.a.v.) Efendimiz'dir. Ya'ni, Sultan-i Enbiya Efendimiz'in nurunun 
zulmetlere cila vermesinden dolayi, yahudiler ve putperest olan musrikler ve 
kafirler ve mecusiler ma'nada, ya'ni imanda hep bir renk ve miittehid oldular. 



c^^, 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1882. IXisa ve uzun yiiz binlerce gotye o sir guneslnin nurundan bir oliu. 

"G6fge"den murad, umumen i'tikadat-i muhayyeledir. "Uzun golge"den 
murad, feylesoflann i'tikadat-i muhayyeleleri; ve "kisa golge"den murad, 
mahdudu'1-fikr olan avammin i'tikadat-i muhayyeleleri; "sir gunesi"nden 
murad, Resul-i Ekrem Efendimiz hazretleri. Ya'ni, havas ve avammin birgok 
ve muhtelif i'tikadat-i muhayyeleleri, sir giinesi olan Resul-i Ekrem hazretle- 
rinin telkin buyurdugu maarif-i ilahiyye nurundan hep bir oldu ve hepsinin 
i'tikadat-i muhayyeleleri hep bir i'tikada tahawul etti. 

tlr* j 4r^ j y- j J "$** *^y. ^y CrU ^ ^£ (J *^ <-£ J^P ^ 

1883. CTVe uzunluk, ne kisa, ne enli kaUi; tiirlii turlii gotye giineste renin oldu. 

"Renin", mahbus demektir. Ya'ni, tiirlii tiirlii olan golge mesabesindeki o 
i'tikadat-i muhayyele o sir giinesjnin nurunda merhun ve mahbus olup, o 
uzun ve kisa ve enli golgelerin hicbirisi kalmadi. 

1884. {Jakat bir renhlik hi, mahsercU vardir, kotii uzuna ve iyi uzuna zdhiriir. 

Ya'ni, ma'nalardan ibaret olan i'tikadat-i muhayyelenin bu diinya haya- 
tmdaki vahdeti, Hatem-i Enbiya'ya iman edenlere mahsiis olmak iizere bu 
zikr olunan surette ya'ni iman-i gaybide vahdettir. Fakat bu diinya hayatimn 
gayn olan manner hayatinda da bir renklik vardir ki, o bir renklik iman et- 
meyen kotiiler ile iman eden iyiler iizerine alesseviyye zahir olur. 

Bu da iman-i siihudide vahdettir. Nitekim cenab-i Pir efendimiz Fihi Mi 
i^'lerinin 8. fashnda soyle buyururlar: 

"Vahdet kiyamette olur. Fakat bu diinyada miimkin degildir. Zira burada 
her birinin tiirlii turlii muradi ve hevasi vardir. Vahdet burada miimkin ol- 
maz, ancak kiyamette hep bir olurlar ve bir mahalle nazar ederler; ve bir ku- 
lak ve bir dil olurlar. insanda cok seyler vardir. Fare vardir, ku§ vardir. Bir 
kere ku§ kafesi balaya gotiirtir; ve yine fare asagiya geker; ve insanda yiiz 
binlerce vuhus-i muhtelife mevcuddur. Fare fareligini ve kus kusjugunu an- 
cak oraya gidince terk edip, hepsi bir olurlar. Zira matlub ne yukanda, ne a§a- 
gidadir. Matlub zahir olunca, ne yukari ugar ve ne de asagiya geker. Bir §e- 
yini kaybeden kimse sagmi, solunu, oniinii arkasini ardr. seyi bulunca ne 



s m^ 



AHMED AVNI KONUK 

yukanyi, ne a§agryi, ne sagim, ne solunu, ne onunii, ne de ardini aramaz; 
cem' olur. Binaenaleyh yevm-i kiyamette hep bir goz, bir dil, bir kulak, bir 
akil olurlar. Nitekim on ki§i bir baga veya dukkana ortak olunca sozleri ve 
gamlan bir olur ve bir §eyle me§gul olurlar. Qunku matlublan birdir. tmdi, 
yevm-i kiyamette cumlenin isi Hak ile olunca, hepsi bir olurlar ilh. . ." 

1885. Ouleki, o cihanda ma'nalar surd olur, hizim nakislanmiz hasletin layi- 
gintla olur. 

"Ki", edat-i beyandir; "an cihan", "der an cihan" takdirindedir. Ya'ni, diin- 
ya hayatindaki iman-i gaybideki vahdette, Hak hakkinda hayalat-i kesire var- 
dir ve herkes kendi hayalindeki ma'buda ibadet eder. Bu hayalat ise ma'na 
mertebesindedir; ve keza herkesin ahlaki ve slreti de muhteliftir. Bunlar dahi 
birtakim ma'nalardan ibarettir, Mahserde iyiye ve kotiiye, iman-i siihudide 
vahdet hasil olmakla beraber, bu vahdet iginde suver-i kesire zuhura gelir. 
Oyleki, diinyadaki ma'nalar bu mah§er aleminde ve yevm-i kiyamette suret 
olurlar. Bizim nakislanmiz ve suretlerimiz kendi ahlakimizin ve i'tikadatimi- 
zm layigma gore olurlar. Ya'ni bir kimsede sifat-i hayvaniyyeden hangisi galib 
ise, o kimse o suret iizere hasr olur. Nitekim II. cildin 959 numarasinda: 

[Ya'ni "Vakt-i mahgerde her araza bir suret vardir; her arazin suretine bir 
nobet vardir"] ve 1408 numarasinda dahi: 

C~*\ V^"'j £Jj2*>- j>,y~*> ^1 J ** C~>^JLp Cslyrj y. d\S" ^j*^ 

[Ya'ni "Bir siret ki, o senin vticfidunda galibdir, o tasvir uzerine de hasrin 
vacibdir"] ve V. cildin 2211 numarasinda dahi:- .^. 

[Ya'ni "Manser giinu her gizli asikar olur; her bir miicrim dahi kendinden 
riisvay olur"] buyurulmu§tur. Ve hadis-i §erifte dahi up ^-ul. J* ^.ui ^ 
ya'ni "Nas oldukleri hal iizerine ba's olunur" buyurulur. Binaenaleyh bu dun- 
yada nefsi ile miicahede ederek hayvanlik sifatlanndan kurtulmus. olan kim- 
selerin mah§erde dahi insan suretinde ba's oluncagi zahirdir. 

1886. vakit fikir, namehrin nak§i olur; bu asiar elbiselerin uuziidiir. 



C $P? 



MESNEVl-t SERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

"Bitane", elbisenin astari; "ruy-i kar", elbisenin yiizii demektir {Bahar-i 
Acem). Ya'ni, vakt-i mah§erde insanlann batini zahir olacagindan, bu diinya- 
da batin olan fikirler ve niyetler herkesin kendi kitabimn nak§i ve yazisi olur; 
ve bu cisim elbisesinin igi di§ina gikanlip, astan yiizu olur. Eger astar pejmiir- 
de ve yamali ve mulevves ise, meydana gikar. Yuziinim ya'ni zahirinin par- 
lakligi faide vermez ve elbisenin sahibi riisvay olur; ve eger ipekli ve parlak 
bir kumas cinsinden ise sahibi ma'yub olmaz. Nitekim hadis-i §erifte ^Ui <l**> 
^"L js. ya'ni "Nas niyetleri iizerine ba's olunur" buyurulur. Bu ma'na hak- 
kinda Hz. Pir efendimiz Ffhi Ma f^Merinin 43. fashnda soyle buyururlar: 

"Derler ki: alemde kiminin sag eline ve kiminin sol eline nameler ugar. 
Ve melaike ve izz u naz ve cennet ve mizan ve hesab ve kitab vardir ki, bun- 
lann misali beyan oluhmachkga ma'lum olmaz. Gergi bu alemde onlann mi- 
sali yoktur. Ancak misal ile muayyen olurlar; ve bu alemde onun misali odur 
ki, gece biitiin halk uyurlar. Fakirin ve padisahin ve akilin ve gafilin ve bil- 
ciimle ehl-i san'atm dii§iinceleri miirtefi' olur ve hie kimsede endi§e kalmaz. 
Subh-i sefid, sur-i tsrafil gibi nefhasim ururiir. Onlann zerrat-i ecsammi ihya 
eyler. Yine her birinin du§iincesi ugan nameler gibi, herkes tarafina gelir. Hig 
yanh§lik vaki' olmaz. Terzinin dustincesi terziye ve fakihin dii§iincesi fakihe, 
zalimin diigiincesi zalime ve adilin endisesi adile gelir. Hig, terzinin uyuyup 
sabahieyin kunduraci kalktigi vaki' oldu mu? Hayir! Bil ki, o alemde dahi 
boyle olur; ve bu muhal degildir; ve bu alemde de vaki'dir. oyy OjJ~*j is 
djj^J- oyy UTj ya'ni "Yasadigmiz gibi oliirsiiniiz ve dlduguniiz gibi ha§r 
olursunuz." Imdi, bir kimse bu misale me§guf olup ser-risteyi elde ederse, o 
alemin kaffe-i ahvalini bu alemde mii§ahede eyler ve o ahval ona mek§uf 
olur. Nihayet kudret-i Hakk'in her seyi ihata ettigini bilir." 

I _ r jj jjjj X*a Jl« jJji jjaj j] ji ^j^j jlS Jli* l*j*v Ot» j ^jj\ 

1887. IJu zaman sxrlar alaca okuz misaliclir. V^futuk igi, milletlerde yuz renk- 
li iplih huhikuclur. 

"In zaman"dan murad, bu hayat-i diinyeviyyedir; "pis", ablak ve iki renk- 
li ma'nasinadir, "alaca" demek olur; "gav-i pis", "alaca dkiiz" demektir; 
"duk", iplik biikmeye mahsus olan "ig" dedikleri alettir. Ya'ni, §imdi bu ha- 
yat-i diinyeviyyede esrar-i ilahiyye alaca dkiiz gibidir. Sebebi budur ki: Es- 
rar-i ilahiyye evliya-yi Hak nazannda zahirdir. Fakat ba§kalanmn nazannda 
mahfldir. Halbuki insanlar turlii tiirlii fikirler ve niyetler ve akideler sahibidir- 
ler. Her birisi kendi fikrine ve i'tikadina gore esrar-i ilahiyye hakkinda sozler 



c^es^ 



AHMED AVNt KONUK 

soylerier; ve bunlann her birisi o esran kendi fikirlerinin ve i'tikadlanmn ren- 
gine boyarlar. Binaenaleyh o esrar evliya-yi Hak nazannda bir alaca okuz 
mesabesinde goriiniir; ve yetmi§ iki millet kendi i'tikadlanna revac vermek 
igin sozler soylerier. Bunlann bu nutku da yiiz renkli iplik biikucu olan bir ig 
aletine benzer. Beyt-i Hafiz-i §Irazi: 

"Biitiin yetmi§ iki millet niza 'im ma 'zur tut! Hakikati goremediklerinden efsa- 
ne yolunu tuttular," 

1 888. ^uz renhMik ve yiiz Qonulluluk nohetidir. ^ir renk alemi ne vakii celt olur? 

"Yiiz renklilik"ten murad, keserat-i sifatiyye ve esmaiyyedir; ve "yiiz goniil- 
luluk"ten murad, tereddiiddiir. Ya'ni, bu hayat-i dunyeviyye keserat-i sifatiyye 
ve esmaiyyenin hiikum siirdiip alem-i kesafettir. Bu kesafet perdesi altmda 
gizlenen hakikat gorunmedigi igin tereddud alemidir. Binaenaleyh bir renk ale- 
mi olan ruhaniyet alemi bu keserat ve kesafet aleminde ne vakit zahir olur? 

1889. Tiir zenginin nohetutir, ^Rtinu nihan oldu. IBu gecedir ve jjune? rehini- 
mizclecLir. 

"Zengi", zenci ve kara renkli insanlar demektir; ve bundan murad, alem-i 
kesafetin zulmetidir; "Rumi"den murad, beyaz insanlar olup, bundan murad, 
alem-i ruhaniyyetin nuraniyetidir,- "rihan", miifaale babmm masdan olmak 
miinasibdir. Ya'ni, bu diinyada icra-yi hiikm etmek nobeti zulmet-i kesafetin 
ve cismindir; ve alem-i ruhaniyetin nuraniyeti mesturve gizlidir; ve bu alem 
karanlik gecedir; ve giines. gibi olan ruhaniyet alemi o karanhk gecenin hiik- 
mii altmda ve rehinde ve habs olmaktadir. 

1890. DCuriun noheiUir ve y>usuf kuvu clibincleclir; DCibt'in nohetiiir, §ak 

[1871] rr. , ,j ° 

Jjxr avn dxr. 

Bu diinyada kurt gibi olan nefis hukiim surer; ve Yiisuf (a.s.) gibi latff ve 
giizel olan ruh cisim kuyusunda mahbustur; ve Kibti mesabesinde olan si- 
fat-i hayvaniyye, Fir'avn mesabesinde olan nefsin tebeasidir; ve onlann s> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVt-6 • 

hi nefs-i Fir'avn'dir; "Kibt", liigatte, Misir halkina derler. Fir'avn zamamnda 
Beni-israil'e galib idiler, Beyt: 

"Nefs-i mel'un Fir'avn'dan daha asagi degildir. Fakat, bu Ft'avn'm avni var- 
di ve o Fir'avn'm avniyoktur. " 

*Xu~- jjj -Lib <*-**>■ lylSw ^1 Jli>- tj^>- AjjJ^ (3jj J Ij 

1891. Ta ki, fco$ fliiludi olan bi-iirig nzikian hu koyeklere hirka$ gun hisse olal 

"Ta", edat-i ta'Itldir; "hire", miiteaddid ma'nasi vardir, burada "beyhude" 
demektir, "hire-hand", yasf-i terkibldir, "bos. giiliicu" demek olup nzkin sifa- 
tidir. Zira niam-i dimyeyiyye fani oldugundan rii'yada goriilen bo§ ve bey- 
hude ezvak ve niam mesabesindedir. Nitekim Hz. Pir efendimiz Fihi Ma 
Ffh'lerinin 48. faslinda §u rubai ile bu hale i§aret buyururlar. Rubai: 

"E^er £>u diinyada meyin safve a'lasmi igip iizerine meze ve kebab yemekte 
isen, bilki, rii'yada su igmektesin. Uykudan uyandigin vakit niye susuz olur- 
sun? Rii'yada igtigin su sana faide etmez!" 

"Kopekler"den murad, sifat-i hayvaniyye ile muttasif olan nefsani ve cis- 
mani kimselerdir. "Rizik"dan murad, maddi nziklar ve cismani ni'metlerdir. 
Ya'ni, bu hayat-i diinyeviyyede zencinin hiikiim siiriip Rumi'nin nihan ol- 
masi ve nefis kurdunun nobeti olup, run Yusufunun kuyuda olmasi ve 
Kibt'in galib olup Fir'avn'm §ah olmasi, kopek tab' ve megrebinde olan nef- 
sani ve cismani kimselerin Hakk'in bu diinyada esirgemedigi bo§ giiliicu olan 
nzk-i maddiden ve niam-i cismaniyyeden birkac giin hisse almalan icindir. 
Zira Hakk'in Miin'im ism-i §erifi dahi diger esmasi gibi, ne diinyada ve ne de 
ahirette ta'til kabul etmez. Nefsaniler bu ezvak-i faniyeye ahiretin ezvak-i ba- 
kiyesini feda ederler ve ahirette niam-i ilahiyyeden nasibsiz kahrlar. Nitekim 
sure-i §ura'da buyurulur: v ..,*; °^ s'^ui ^ 'J C 3 £, *£ ilui '<!>'}- Ju y , oir °^' 3 (§u- 
ara, 42/20) ya'ni "Kim lei, diinyanin harsini is'te'rse biz ona onu veririz ve 
ahirette onun igin nasib yoktur." 

1892. Orman i$inde arslanlar muntazudu, id hi, "Cjeliniz!" emri miinte§ir olal 



°$P? 



AHMED AVNl KONUK 

Cismaniyet ormam iginde arslanlar gibi mahfi olan Hakk'in evliyasi, "Ge- 
liniz!" emri umum mahlukata miinte§ir olmak icm beklerler. Ya'ni, kryamet-i 
kubraya muntazir olurlar. Zira bu kryamet-i kiibra, Hakem ve Adl isimlerinin 
ahkami galiben can olmak iizere "Bu tarafa geliniz!" diye Hakk'm mahlukati- 
na hitabidir. 

1893. ^inaenaleyh o arslanlar mer'adan ksanya Qelirler. Uiak hicabstz vraax 
ve masrafi aosterir. 

Binaenaleyh ya'ni bu "Geliniz!" emri iizerine, o Hakk'm evliyasi olan ars- 
lanlar dahi diinya mer'asmdan veyahud berzah mer'asmdan disanya char- 
ter. Hak Teala bu tecelli-i adit olan yevm-i kiyamette insanlara hicabsiz ola- 
rak hayat-i dunyeviyye mesaisindeki iradi ve masrafi ya'ni fiillerinin ve ka- 
villerinin netayicini apk bir surette gosterir. "Dahl", irad ve "hare", masraf 
demektir; "mere", mer'a ma'nasinadir. 

j^J Jjj l)">L-w l)I_jD <u~j jJ j j*j 2jS>J OLijI j*>yr 

1894. Onlann cevheri harayi ve denizi tutar. JAlaca okuzler nahr auniiniin 
hismilleridir . 

"Bismil", mezbuh, kurban demektir; "ruz-i nahr", kurban bayraminda 
kurban kesilmesi caiz olan giinlerdir. Ya'ni, evliya-yi Hakk'in cevherleri ve 
hakikatleri suver-i uhreviyye karasim ve maani-i uhreviyye denizini istila 
eder. Fakat insanhklan sifat-i hayvaniyye renklerine boyanmis. ve alaca oku- 
ze benzemis olan kimseler, kurban guniinun mezbuhlan ve kurbanlandir. 

Jt>U \j\j\f j ±-£- \j\x*y i)L*4— jJ^u-j y*J jjj 

1895. D(,orkun$ olan kiyametin kurban aiinu, muminlere hayram ve okiizlere 
helaktir. 

1896. Itutun su hislart o nahr aunii gemiler aibi ruy-i hahr iizere revdn olurlar. 

"Su kuslan"ndan murad, kendi varhklanndan gecmis ve Hakk'in varhgin- 
da miistagrak olmus. olan kamillerdir; "bahr"den murad, viicud-i hakiki-i 
Hak'tir. Ya'ni, kamiller, o kurban gunu olan yevm-i kiyamette gemiler gibi, 
viicud-i hakiki deryasmda hur ve serbest bir surette seyr ve hareket ederler. 



^cSP? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Bu gun mu'minlere bayram ve okiiz mesabesinde olan nefsanilere de helak 
giinu olur. 

1897. Ta hi, heyyineden helak olan helak olai Ta hi, necat hulan ve miistey- 
hin olan himse necai hula. 

istikan", subhesiz olmak ve yakin sahibi olmak; "beyyine" agik huccet 
demektir. Bu beyt-i serifte sure-i Enfal'de olan JU ^ IlU^J u^£ oir £T -dJi ^iA 
£ 'cf *ij~ '<y Cnj £ o* (Enfal, 8/42) ya'ni "Ta ki, Allah feala ezelde istenme- 
si layik olan emre hiikm ede! Zira helak olan kimse beyyineden helak olur ve 
hayat bulan kimse de beyyineden diri olur" ayet-i kerimesine isaret buyuru- 
lur. Bu ayet-i kerime Bedr gazast hakkinda ise de cenab-i Mevlana efendimiz 
ma'na-yi batinisi i'tibariyle yevm-i kiyamete de tesmil buyurmusjardir; ve bu 
ma'na-yi batininin dahi 'j^\ '^(x^ Id °fi Ujui LJJi <du (En'am, 6/149) ya'ni 
"Allah igin hiiccet-i baliga sabittir; ve eger murad ede idi, sizin hepinize hida- 
yet ederdi" ayet-i kertmesi ile irtibati vardir. "Beyyine"den ve "hiiccet-i bali- 
ga"dan murad, abdin lisan-i isti'dad ile Hak'tan taleb ettigi §eydir ki, onun 
ayn-i sabitesi ilm-i ilahlde o surette zahir oldu; ve kaza-yi ilahi dahi abdin bu 
talebi uzerine vaki' olmus. ve kul hakkinda onun vuku'unu murad etmi§tir. Bi- 
naenaleyh her bir kimseye hayr ve §erden ne gelirse kendinden gelir ve bu 
hususta higbir muessir-i harici yoktur. Hakk'in kullan uzerine olan hiikmu, 
onlann kabiliyetleri iktizasinca ve isti'dadlan mucibincedir. Cevad-i mutlak 
olan Hz. Hak'tan lisan-i isti'dad ile her ne taleb etmisler ise, ister derekat-i 
§ekavetten olsun, ister derecat-i saadetten olsun, onlann layik olduklan §ey 
bila-ziyade ve la-noksan kendilerine ata ve in'am olunur. Fakat ehl-i gaflet 
bunun boyle oldugunu bilmezler. Onlar zannederler ki, kendilerine isabet 
eden, nefislerinin haricinden gelmistir. Fakat kamiller herkesin kendi nefsinde 
bilkuvve mevcud olan seyin fiilen yine kendisinden husule geldigini bilir. 

1898. Ta hi, doganlar sultan tarafina guteler! Td hi, hargalar mezarlih tarafv- 
na aicleler. 

"Dogan'lardan murad, kamiller; "sultan"dan murad, Hak Teala; "karga- 
lar"dan murad, ehl-i nefs olan kimseler; "mezarhk"tan murad, hicab-i azab- 
dir. Ya'ni, "Geliniz!" emrinin umuma intisanni ve kiyametin vuku'unu kamil- 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

ler bunun igin beklerler ki: Dogan kusu mesabesinde olan o kamiller bir an 
ewel hicab-i cismantden kurtulup, sultan-i hakiki olan Hakk'in huzuruna gi- 
deler; ve kargalar mesabesinde olan nefsani kimseler dahi, haklannda sabit 
olan hiiccet-i baliga mucibince, mezarhk mesabesinde olan azab-i hicabi ta- 
rafina gideler. 

1899. JZira kemik ve gubrenin eczasi, ekmek $oi cihanda kargalartn mezesi 
flelmiftir. 

Zira bu diinya aleminde karga mesabesinde olan nefsani kimselerin me- 
zesi ve zevki, kemik ve giibre mesabesinde olan ezvak-i maddiyye ve cisma- 
niyyeden ibaret olmus ve ruhaniyet aleminin ekmegi ve gidasi olan maarif-i 
ilahiyyeden asla zevk almaz bir halde bulunmuslardir. Binaenaleyh bu hal 
iginde mahsere intikal edenler, orada da kendilerine miinasib ve layik olan te- 
celli-i Hakk'in mazhan olurlar. 

US' jl £1, \>^ jl Cjfj** f£ \*£ j\ g\j \*S jl <i~S*- ju5 

1900. Oiikmet sekeri nereden. karqa nereden? fjiibre kurdu nereden, had ne- 
[1881] i 7 , " ° y 

reden:'. 

Ya'ni, hikmet-i ilahi ve ma'rifet-i rabbani sekeri nerede, karga nerede? §e- 
ker dudu kusunun layigi ve cife ve Ies de kargamn layigidir. Ve keza, giibre 
kurdu nerede, bag nerede? Kurt giibre icjnde yasamaktan zevk ahr. Bahann 
biilbiilii ise bagm letafeti icmde terenniimsaz olur. 

1901. V^fefis flazdsi ve merd-i kahbe layik degildir. Od ve mu§k ve e§ejjin ktci 
laytk degildir! 

"Gazv", harb ve cihad; "gar" fahise; "merd-i gar", muhannes ve fahise ta- 
btatli erkek demektir. Ya'ni, nefs ile miicahede keyriyeti ile fahise tabiatli er- 
kek bir yerde olmak miinasib degildir; ve keza 6d agaci ve misk ile esegin ki- 
ci bir yerde miictemi' olmak layik degildir. 

1902. (jWademki gaza kadtnlara hi$ el vermez, o ki cihad-i ehberdir, tie vakii 
el verir? 



Csg^ 



MESNEVl-1 |ERlF §ERHt / XL CtLT • MESNEVl-6 • 

Mademki cihad-i asgar olan diisman-i suri ile muharebeye kadinlann ta- 
kati yoktur, cihad-i ekber olan nefis du§mani ile harbe, erkek suretinde ve ka- 
din stretinde olan kimse nasil takat getirebilir? Binaenaleyh mu'teber olan su- 
ret degil, sirettir. 

tg£„j* 0_^>»*A **&>■ J-ilj Alio ^*i«ij Oj ,jJ j$ J^H J^- 

1903. DCa&vn cisminde bir ( Jlusiem gizli olmu$ olsa, bir c/Vteryem $>i, ancak 
nadir dir. 

Hatta kadin cisminde ve kadin suretinde bir Riistem pehlivamn sireti gizlen- 
mis. olabilir. Nitekim Hz. Meryem (r.a.) kadin suretinde ve erkek siretinde idi. Fa- 
kat bu nadiren vaki' olur; ve bunlara "rical-i nisa"' derler ki, Mevlana Cami haz- 
retleri NefahM'I-Uns'de otuz bes. kadimn isimlerini ve hallerini gostermistir. 

1904. O^itekim erkehlerin cisminde kadinlar aizlidirler ve hilb za'ftndan do- 
layi di$idirler. 

Nitekim pek cok erkeklerin cisimlerinde kadin siretleri ve tabiatlan gizlidir- 
ler. Surette erkek goruniirler, fakat kalblerinin za'findan dolayi ma'nen dis> 
dirler. Kadinlar, tecaviiz eden dusmana can korkusuyla lrzlanni teslime mec- 
bur olduklan gibi, bu erkekler de can korkusuyla nefis du§mamna lrz ve na- 
mus-i ma'nevilerini teslim etmi§lerdir. 

1905. O cihanda o di§ilik suret olur, her kim hi erkehlihie amadelik gormedi.. 
Ya'ni her kim ki bu dunya aleminde erkeklik emrinde amadelik ve hazir- 

lik gormedi ve kadiniik mesjebi ve sireti ile iktifa etti ise, o cihanda ya'ni 
mah§er guniinde o kadiniik ve disjlik suret iktisab eder ve onun bu alemde 
batm olan sireti o alemde zahir olur. Nitekim II. cildin 959 numarali beytin- 
de §6yle buyurulmu? idi: 

[Ya'ni "Vakt-i mahserde her araza bir suret vardir; her arazin suretine bir no- 
bet vardir"] ve yine o cildin 1408 numarali beytinde de §dyle buyurulmustur: 

[Ya'ni "Bir siret ki, o senin viicudunda galibdir, o tasvir iizerine de hasrin 
vacibdir"] 



c^a 



AHMED AVNl KONUK 

1906. SMI gunudur ve adl layujji vermekiir. U^abu^ ayaffin ve kulak ba§in la- 
yijjidir. 

7hdL mahser gunu adl giiniidur; ve "adTin ma'nasi bir kimseye layik ol- 
dugu seyi vermektir. Mesela, pabug ayagin ve kulah ba§in layigidir. Kulah 
ayaga ve pabug ba§a konur ise, adlin ziddi olan zuliim olur. 

1907. Ta ki, ker bir talib ma&aba eri§e! Ta ki, ker bir garib ketuli garbma aide 1 . 

Ya'ni, bu adl giinu olan yevm-i mahser, ki§i bu hayat-i diinyeviyyede lu- 
tuf ve kahirdan her neyi talib olmus ise, o matMba erismek ve taleb ettigi ma- 
halle yetismek ve bu hayat-i diinyadan guriib edici olan run, kezalik lutuf ve 
kahirdan kendisine layik olan magrib tarafina gitmek icindir. 

1908. Dier maftub taitbden dirty dejjMir. ^Tabifin $ifti gune§ ve suyan $ifti bu- 
luitur. 

"Tabi§", ziya ve hararet; "mig", bulut demektir. Ya'ni, her talibin matlubu 
kendi isti'dadina gpredir; ve bu mauub talibden esirgenmis degildir. Zira te- 
celli-i Hak isti'dada gore olur. Nitekim ziya ve hararet giinesm mukarini ve 
giftidir; ve su dahi bulutun mukarini ve esidir. 

1909. ^Dum/a Otutlifldr'in kahr evidir. LMademkikahri iktiyar ettin, kakri gor! 

Bu diinya fail-i hakik! olan Hakk'in kahr evidir. Zira bu alem surette yiyici 
ve yenilmistir ve hem akilve hem de me'kuldur; ve devam uzere kahr ve fe- 
na icindedir. Nitekim ayet-i keiimede ou (£* '^ JT (Rahman, 55/26) ya'ni 
" Arz iizerinde olan her bir kimse fanidir" buyurulur. Diinyanin bu hali ile be- 
raber mademki ona muhabbet ettin ^\ & ^ *>i ya'ni w Ki§i sevdigi ile bera- 
berdir" hadis-i §erifi mucibince mahall-i kahr olan diinya ile beraber ve yol- 
da§ olur. Binaenaleyh Hakk'in tecelE-i kahrisini de gor! 

1910. JMakhurlann kemtklerine ve kdlanna bak! ZKaktr kdici, denize, ve ka- 

[1891] t U 

raya birakh. 



C £P? > 



g^f®" MESNEVl-t §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Diinya muhibleri olan makhurlann kemiklerine ve saclanna ve sakallan- 
na bak! Kahr-i ilahi kihci onlann kimini denizlerde bogdu ve kimini karalar- 
da muharebelerde ve turlu turlu hastahklar iginde oldurdii; ve ecza-yi cisma- 
nilerini denizlerde ve karalarda darmadaginik etti. 

1911. Tuzaj/tTi etrafincla ku$un per u halini gor! 'Jielamsiz, Uiakh'tn kahn- 
nm §erhini edicidir. 

Bu diinya tuzagimn etrafmda bu tuzaga tutulan kusjann pargalanan ka- 
natlanni gor! Onlar soz soylemeksizin, lisan-i hal ile Hakk'm tecelliyat-i kah- 
riyyesini §erh edip duruyoriar. 

jJtc «cJxi pA <JLJ*S 4^f <&lj JU'LiJ Aiio J*- <j\s>- j> jl $j> 

1912. O oUu, yerine mezann toprak yigmim dikti; ve o hi, eski oldu, tepe da- 
hi halmadi. 

"Harpugte", kabir ve tak-i eyvan ve mezarhk iizerine yapilan kubbe ve me- 
zarlann toprak yiginlan ma'nasmadir. Ya'ni, o makhur olan diinya muhibbi 61- 
dii ve kendi cisminin yerine bir ni§an olmak uzere mezann toprak yigimm dik- 
ti; ve o mezar eskidikge o toprak yigim da diizlendi ve o ni§an dahi kalmadi. 

J* a*^ b &. 3 Jsi ^ ! J Js* J*- J^ **f «^-«s- ! J cT"^ J* 

1913. Diahk'm adli her hir kimseui e§ eimi$tir; filifile ve sivrisinegi sivrisinejje... 

Hakk'm adli her bir kimseyi kendi layigma ve cinsine e§ yapmts ve mukarin 
kilmisnr. Mesela, fili file ve sivrisinegi de sivrisinege e§ ve arkadag yapmi§tir. 

jLjJI j}> j a-xp J^>- ji ^y j Li jL>- ( _r^ : . ^"^ u~Jj* 

1914. <JAhmed'in munisi mediste dort yardir. Gbu Cehl'in munisi HJLtbe ve 
jLu.'1-himar'dir. 

"Utbe", eskiya-yi Kureys/ten bir mu§rigin adidir ki, bunu Bedr gazasmda 
Hz. Hamza (r.a.) dldurmii§tiir. "Zu'l-mmar", Esved b. Ka'b israinde olan bir 
kahinin lakabidir. Basim ve yiizunii orttugii igin kendisine bu lakab verilmi§- 
tir. Zira "himar", kadinlann ba§ ortiisu ma'nasina gelir. "Zu'1-himar", ba§6r- 
tulii demek olur. Ya'ni Ahmed (a.s.v.) Efendimiz'in munisi meclis-i sohbette 
Ebu Bekr-i Siddik ve Omerii'l-Faruk ve Osman-i Zi'n-nureyn ve Alt b. Ebi Ta- 



*#$& 



AHMED AVNI KONUK 

lib (r.a.) hazaratidir. Bu zevat-i strife Server-i alem Efendimiz'in meclis-i ali- 
lerine layiktirlar; ve ahlaksiz Ebu Cehl'in munisi dahi Utbe ve Zu'1-himar ve 
emseili olan miisriklerdir. 

*ayL* JJm OjJaJI -^S- *aL5 %jX^ Lfilsr- Aij&- \*$ 

1915. Canlar Cibril' inin DCa'be'si Sidre' dir. OCannlann bendesinin kMesi 
sofra oldu. 

"Sidre" ile Sidretu'l-minteha'ya isaret buyurulur; ve "Sidretu'l-munteha" 
idrakat-i ruhiyyenin nihayet buldugu bir haddir ki, idrakat-i ervah ondan ile- 
riye gegemez. Zira bu radde ilerisinde ikilik alemi yoktur; ve Ruhu'1-emin 
olan Cibril (a.s.)in makamidir. "Butun", "kann" ma'nasina olan "batn"in 
cem'idir; "abdu'l-butun" ya'ni "kannlann kolesi" yiyip icmeye mubtela olan 
kimselerin bendesi demektir ki, bundan murad, kendi karmni doyurmak igin 
bol bol yiyip igen ve diinya ehli olan zenginlerin kulu ve dalkavugu demek 
olur. Ya'ni, Cibril (a.s.) mesrebinde olan ruhlann Ka'be'si ve tevecciih mahal- 
li idrakat-i ervahm nihayeti olan Sidre 'dir; ve bol bol yeyip igen zenginlerin 
kulu olan kimselerin kiblesi ve tevecciih mahalli dahi onlann turlu tiirlii gi- 
dalar ile muretteb olan sofrasidir. 

1916. Sn-rifin kiblesi nur-i visa! olur. Cfyliifelsefin akhnin kiblesi baual oldu. 

Birinci misra'da, ewelki beytin birinci misra'imn ma'nasindan terakkiye 
isaret vardir. Zira orada ikilik alemi olan ruhun miinteha-yi idrakine ve bu- 
rada ise bu ikiligi izale eden nur-i visale isaret buyumjur. Ya'ni, ervahm kib- 
lesi Sidre 'dir ve belki ariflerin kiblesi onun ilerisi olaftnur-i visaldir. Nitekim 
Suleyman Efendi (k.s.) Mevlid'mm Mi'rac-i Nebevi bahsinde bu ma'nayi atl- 
deki beyitler ile latif bir surette beyan buyurmustur: 

Dedi Cibril ResuVe-. Ey Habib! Sanma-gil bu yerde sen seni garib. 

Senin igin yaratildi nuh felek, Ins ii cinn u hur-i cennet hem melek. 

Bunda hatm oldu benim seyrangehim, Maverasmdan dahiyok agehim. 

Bana boyle emr idubdur Zti 'l-Celal, Agmayim ben bundan ote pen ii Ml 

Ger gegem bir zerre denlii ilerii, Yananm bastan ayaga ey ulu! 

Dedi Cebrail'e ol §ah~i cihan: Pes makammda dur imdi sen heman, 

Rah-i askta kirn sakinmaz canmi Ol kagan gorse gerek cananmi. . 

Ctin ezelde bana ask oldu delil, Yanar isem ben yanayim, ey Haiti!. . 



^ 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

"Mufelsef \ rubai fiillerden "dahrece" babindan ism-i mefuldiir, "feylesof- 
la§mi§" demektir. Ya'ni, feylesofun akli kendi hayaline muteveccihtir. Zira 
akil ayn-i hayal olan bu alem-i keseratin havass-i zahire ve batineye verdigi 
ilim dairesinde doniip dola§ir. Binaenaleyh feylesoflann sirr-i viicud hakkin- 
daki ilimleri hep hayalattan ibdrettir. Omer Hayyam bu hale i§areten bir ru- 
baisinde soyle soyler: 

- Xisi ^ u^ b jȣ &jp- j: jA -^ ^^ fjj^- tA ^ 

"Felek hakkinda tiirlusozler soylediler. Bu bi-haber olan feyksoflar ilim cev- 
herini deldiler. VaktakiMegin esranna vakif ' olamaddar; ewelen gene galdilar 
ve soma uykuya yattdar. " 

1917. JZfihidin kiblesi muhsin olan ~$ezdandu. Tama' sahibinin kMesi altin 
kese olur. 

"Zahid", mev'ud olan niam-i uhreviyyeye nailiyet igin niam-i diinyeviy- 
yeden perhiz eden kimse demektir; "Berr", esma-i husnadandir, "matma"' 
masdar-i mimi olursa tama' ma'nasina geiir; ism-i mekan olursa mahall-i ta- 
ma' demek olur. Ifal babimn ism-i faili olursa "mutmi"' okunur ve "tama' sa- 
hibi" demek olur. Ba'zi niishalarda "tami"' "tama' edici" vaki'dir. Ya'ni, za- 
hidin kiblesi ve mahall-i teveccuhu dahi, ahirette mu'minlere gozler gorme- 
dik ve kulaklar i§itmedik ni'metler ihsan edici olan Hahk Teala hazretleridir. 
Zira zahid, dunya ni'metlerinden perhiz ederse de niam-i uhreviyyeye kar§i 
perhizkar degildir. Tama' edici olan kimsenin kiblesi ve tevecciih mahalli da- 
hi bu diinyada altin kesesidir. 

Jj^* j JJu l)Is~jjj Cjjyfi *«0L5 ijjjj^ j j*m9 Oljj ^j** *aJL5 

1918. uMa'na sahtblerinin hMesi sabir ve leemmvl&ur. iSurefe iapicdann kib- 
lesi iasin nakstdir. 

Ma'na sahibi olan saliklerin kiblesi, husul-i ma'na igin gah§ip sabir ve te- 
emmiil etmektir; ve surete tapanlann kiblesi ise siislii binalara vaz' olunan 
naki§h ve oymah taslardir. 

1919. Hidhn-nisinlerin kiblesi minnetler sahibuLir. £ahir-perestlerin kiblesi ka- 
Hmui yuziiclur. 



s^yea^ 



AHMED AVNi KONUK 

Batm-nisMerin ya'ni ahval-i kalbiyyeleriyle me§gQl olan kimselerin kib- 
lesi minnetler ve ihsanlar sahibi olan Hak Teala hazretleridir. Zahire tapanla- 
nn kiblesi ise, guzel kadinlann yuzudur. Zira ehl-i suret lezaiz-i cismaniyye- 
lerini kadinlar vasitasiyla elde ettiklerinden akillan ve fikirleri daima kadinla- 
nn cisimleri ve endamlan ile mesguldiirler. 

1920. ^dylece yeniyi ve eskiyi say; ve eger melvl isen ait kendi i$ini yap! 

Ey salik! iste efrad-i be§erin turlu turlu kiblelerini sana gosterdim. Sen de 
bunlara bakip gecmisleri ve o zamanda olanlan boyle say ve mukayese et! 
Ve eger bu sifatlan sayip bunlar arasinda kendi kibleni ta'yin etmekten me- 
lul isen ve igin sikiliyor ise, git, ne hal iginde isen kendi isin ile me§gul ol ve 
bizden aynl! 

1921. IJtzim. rt2fe.1m.12 zernn'kasecle sarab oUu; ve kopehlere fanakian tut- 
mag suyti ol&u. 

"Ukar", sarab; "tutmac", bir taamm ismidir; "tegar", kopeklere gida verilen 
canak ve yalak. "Zerrin kase"den murad, ulum-i lediinniyye ve maarif-i rabba- 
niyyedir. Ya'ni, bizim nzkimiz altin yaldizli kase mesabesinde olan ulum-i le- 
diinniyye ve maarif-i rabbaniyyede ask-i ilahi sarabidir; ve cismani ve nefsa- 
m olan kimselerin nzki ise canaktan ve yalaktan tutmac. suyu icmektir. "£a- 
nak"tan murad, elfaz-t zahire ve "tutmac. suyu"ndan murad, bu Mesnevi-igerif 
hikayelerinin ve kissalanmn suretidir. Nitekim bu cildin 161 numarali beytinde: 

[Ya'ni "Suret dervlsi, zekattan ne vakit tadar? [Mesnevi] ma' nadir. 
Feultin failat degildir"] buyurulmus idi. 

1922. Onun layigim hi, muhahkak ona vermisiz, onun laywinda nzik gonder- 
misiz. 

Bu ve attdeki beyitlerde Hz. Pir efendimizin kutbiyetlerine isaret vardir. Zi- 
ra kutub yeryuzunde hazine-i ilahiyyenin eminidir. Herkesin layik oldugu 
ahval ve erzak kutub eliyle tevzi' olunur. 



5^^ 



MESNEVt4 §ERlF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVt-6 • 

Ya'ni "0 kimsenin layigi olan hali muhakkak biz ona vermisizdir. Ve onun 
isti'dadi mucibince layik oldugu rizki kendisine gondermisizdir." 

1923. Onun huyunu ekmegin a$i$i etmi$iz; hunun huyunu candntn $arho$u et- 

Isti'dadi, cismaniyeti kible ittihaz etmeye miisaid olan o kimsenin kendi- 
sine munasib huy ve ahlak ve onu ekmegin ya'ni ezvak-i cismaniyyenin as> 
gi ettik; ve isti'dadi, ruhaniyeti kible ittihaz etmeye miisaid olan bu kimseye 
dahi, kezalik munasib huy ve ahlak verdik ve onun ruhunu canan-i hakiki 
olan Hakk'in sarhosu etjik v 

1924. ufylacUmhi kendi huyun ile ho§sun ve hurremsin, hinaenaleyh kendi hu- 
yunun layigindan ni$in urkersin? 

Binaenaleyh ey salik! Kendi ahlakina ve huyuna bak! Mademki kendi hu- 
yun ve ahlakin ile hossun ve mesrursun, ahlakimn semeresi ve layigi olan 
halden nicm urkersin? Mesela, ahlakin kibir ve uciib ve tefahur gibi sifat-i 
nefsaniyyenin izharindan ve ezvak-i cismaniyye ve maddiyyeden hoslan- 
mak oldugu halde, "Ben bu kadar zamandan beri evliyaullahin maarifi ile 
me§guliim, bende asla nur hali vaki' olmadi!" diye sjkayet etme! Bu fena ne- 
tice senin ahlakimn semeresi ve layigidir. 

j£j j*±>- OAjI J.yf. lS *^>j jfo jil^. £jjJ\ J>y- ^f iU 

1925. Sana disilik ho§ geliyorsa $ar$af all Sana Uluslemlik has geliyorsa han- 
fer all 

Zira tarik-i Hak erkeklerin yoludur. Eger sana disilik ya'ni kibir ve tefahur 
ve uciib ve hubb-i nefs ve siislenmek gibi kadinlara mahsus olan me§arib ho§ 
geliyorsa, kadinlar erkeklerden tesettiir edip kadinlar ile ihtilat ettikleri gibi, 
sen de bu yolun kahramanlan ve erleri olan evliya-yi Hak'tan tesettiir edip 
kendin gibi nefsani ve kadin mesrebinde olanlar ile ihtilat et! Ve eger sana 
Riistem pehlivan gibi erkeklik hos. geliyorsa, nefis ve §eytan dii§manlanyla 
harb etmek igin eline miicahede ve riyazat hancerini al! 

1926. Ilu soziin nihayeti yokiur; ve o fakir fakirligin zahmetinden akir olmustur. 



AHMED AVNt KONUK 

Bu huy ve miicahede sozlerinin nihayeti yoktur. Halbuki kissasmi beya- 
na baskidigimiz fakir, fakirligin zahmindan ve darbesinden yaralanmis bir 
haldedir. Onun ahvalini beyan edelim. "Akir", yaralanmis demektir. 

genc-namenin kissasidir ki, dediler: "Kubbenin yaninda yuziinu 
kibleye don, oku yaya koy ve at! Du§tugii yerde define vardir." 



"Gene-name", definenin yerini haber veren mektub demektir. Ya'ni, bu 
kissa deflneniii bulundugu mahalli haber veren bir mektubun kissasidir ki, o 
mektubun icinde yukanda zikrolunan ma'lumat miinderic idi. 

1927. Hiir gece uykuda gordii ve uyku nerede! TXi/fcusuz vakta sufenin huuudur. 

Istilahat-i sufiyyede "vakia"nin ma'nasi, "ister uykuda ve ister uyaniklik- 
ta olsun kalbe varid olan bir emir"dir. Velakin vakia icin havassin muattal ol- 
masi zaruridir. Ya'ni, kazanc ve zahmet vasitasi olmaksizin nzik taleb eden 
o fakir bir gece uykusunda gordu. Halbuki uyku nerede! Ya'ni hakiki sufi ge- 
celeri uyku uyur mu? Binaenaleyh uykusuz vakia-suglerin huyu ve adetidir. 
Onlar uyku ile uyanikhk arasinda iken gorduklerini goriirler. 

1928. iSir hatif ona dedi hi: "6y zahmet aormii§! Uarrdklann me§kt icinde bir 
ruk'a taleb et! 

"Hatif, "seslenen ve bagiran ve alem-i gaybdan nida eden melek" ma'na- 
sinadir, "taab", renc ve mesakkat; "ruk'a", kugtik mektub ve yazilmis kagit 
parcasi; "mesk", miiteaddrd ma'nalan vardir, burada "yazilmis kagit" demek- 
tir. "Varrak", kitab ve yazih evrak satan kimse. Ya'ni vakiasinda bir hatif o 
fakire dedi ki: "Ey mesakkat gormus olan kimse! Kitabgilarm yazih kagitlan 
icinde, yazilmis kiicuk kagit parcasim ara ve ister 



c $p? 



MESNEVl-I §ERtF §ERHt / XI. ClLT • MESNEVl-6 • 

1929. w 6cnin liom^an olan o kitab$idan gizli olarak onan kaijjit j)ar$alari iara- 
fina sen d gdir!" 

Ya'ni, "0 kuguk kagit pargasi uzak yerde depdir. Senin komsun olan ki- 
tabgidadir. kitabgidan gizli olarak ya'ni ona maksadini sezdirmeksizin, o ki- 
tabginin dukkamnda bulunan kagit pargalan tarafina el at ve o evrak-i peri- 
§ani gozden gegir!" 

1930. *^$azdi hir kdjjd par$asi var&ir. Onun sehli ve onun rengi hoyledir. Dm- 
di, ey hazin, ona halveite ohal" 

"0 yazih kagitlar arasinda kuguk bir name vardir. Onun §ekli ve rengi 
boyledir. Ey kalbi hazin olan kimse! O kagidi ber-takrfb kitabgidan al ve ten- 
ha bir yerde oku!" 

*> , »** 

1931. "6t/ ojjul! Uaktaki ona kitabpaan galdtn, soma kalabaltkian ve sur a 
sex den <h§anya $tk!" 

"Enbuh", "kesret ve galebe" ma'nasma olan "enbuh" kelimesinin muhaf- 
fefidir. Burada "calmak"tan murad, kitabginin haberi olmaksizm almak degil- 
dir. Maksadini sezdirmeksizin kitabgmin ma'lumati altinda almaknr. 

1932. *Sen ona halvetie kendi kendine ofail Sakm ona okumakta sirket isteme!" 

Ya'ni, "Bu yazih kagit pargasim kitabgidan aldiktan sonra tenha bir ko§e- 
ye gekil! Miinderecatini kendi kendine oku! Okumak hususunda sakin ba§- 
kasim ortak yapma!" 

yr *-J *3lj y jS- JbLi O j-Jv« CxP*-** 1 (•■* (_/*l* <-^ *J^ J J 

1933. Ue ejjer fas olnrsa dahi gamfltn olrna! JUirit senin gaynn ondan yarim 
arpa btdamaz!" 

"Ve eger eline boyle bir kagit pargasi gegtigi bagkalan tarafindan dahi du- 
yulursa, kederlenme! Zira senden ba§kasi mektubun miinderecatindan ya- 
rim arpa kadar bile bir faide bulamaz ve hicbir sey anlamaz." 



"$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

IjkuJ V f JLO ^ *y- ijj j>" jlffc j j>* j*> 0* •A-S^' J J 

1934. ur Ue ejjer perieyi ge$ a$arsa, sakin ierk eimel ^Dembedem Xa iakna- 
tul"yti kendine vird et!" 

"Kesiden", masdanmn Bahir-i Acem'de on sekiz kadar ma'nasi gosteril- 
mistir; burada "dir-kesiden", "perdeyi geg agmak" demek olur; "zinhar", bu- 
rada "terk etmek" ma'nasindadir. Ya'ni, "Okudugun mektub sana rna'na per- 
desini geg agarsa, sakm terk etmel Dembedem *ui Cj *^ .ijkl- u' (Ziimer, 
39/53) ya'ni "Allah'in rahmetinden umidinizi kesmeyiniz!" ayet-i kerimesi- 
ni kendine vird et!" 

j* ^-*»0 Jj ** J J J 1 J J J JJ «>• °^J^ £~"*- 1 ^-^ 0^ 

1935. Hunu dedi ve o miijdeci: "^urii, zahmet yelirl" dtue elini onun gonlii 
uzerine vurdu. 

miijdeci olan hatif bu sozleri soyledi ve "Haydi, git! Bu vesaya uzerine 
galis ve zahmet cek!" diye elini o fakirin kalbi uzerine koydu, ya'ni o fakirin 
kalbini teshir etti. 

1936. ^Uaktaki o delikanli gayhetten kendine geldi, ferahian cihana sijjmadi. 

Vakiasinda havassinden gaib olan o fakir delikanli, vaktaki o gaybetten 
kendine geldt, bu miijdeden hasil olan sevincinden dolayi cihana sigmadi. 

1937. Sjjer Uiakk'm nfki ve htfzi ve lutfu olmasa idi, onun odu izhrabdan 
uirhlir idi. 

"Rifk", mulayemet ve yumusaklik; "kalak", aramsizlik ve lztirab ve gar- 
pmmak; "zehre", karacigere yapisik olan 6d ma'nasmadir. Bu odun korku ve 
seving gibi §iddet-i teessiirden patladigi meshurdur. Ya'ni, eger Hakk'm mii- 
layemeti ve mfzi ve lutfu olmasa idi, bu-miijdenin sevincinden dolayi hasil 
olan lztirabdan o fakirin odu gatlar ve kendisi de oliir idi. 

1938. Hiir jerah, odur ki, alii yuz hicabm arkasindan onun hilajfi hazretten ce- 
vab i$iiti. 



6 ^? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / XL CtLT • MESNEVt-6 • 

Ba'zi niishalarda "gez pey §e§ sad" yerine "gez pey heft sad" vaki'dir. 
Ya'ni, fakirin duydugu sevinclerden bir sevinci budur ki, alti veya yedi yiiz 
hicabin arkasmdan onun can kulagi Hz. Hak'tan hitab isitti. Nitekim sure-i 
§ura'da *Uo i> mi ^jjM^j j-^. j\ ^jI>^ *\jj ^ j\ l^j ui aH\ <j&d\ jtJ ^ i*j 
(§ura, 42/51) ya'ni "Bir adamin Allah Te'ala ile miikalemesi ancalc vahiy ve 
ilham ve menam ile veyahud hicab arkasindandir. Yahud diledigine Allah 
Teala kendi izni ile vahiy ettigi bir resul gonderir" buyurulur. Hadis-i §erifte 
. £JI ...Utj jy ja vW-*- u& u*r" ^ 01 ya'ni "Muhakkak Allah Teala'mn nur- 
dan ve zulmetten yetmis. bin hicabi vardir ilh..." buyurulmus^oiduguna go- 
re beyt-i §erifte hicabin alti yiiz veya yedi yiiz buyurulmasi tahdid-i aded icm 
olmayip hicabin c^klugujiu beyandir. 

1939. Uaktaki onun sem'inin hissi htcablarclan igeriye flecii, sezavar oldu vefe- 
lekten yukanya gecti. 

Vaktaki o fakirin hiss-i sem'i nurani ve zulmani hicablardan igeriye gecti, 
Hakk'in hitabim isftmeye layik ve sezavar oldu ve suret alemi olan felegin 
yukansina kadar gecti gitti. Nitekim I. cildin 574 ve 575 numarah beyitlerin- 
de §6yle buyurulmus. idi: 

[Ya'ni "0 sir kulaginm pamugu bas, kulagidir. Bu sagir olmadikca, o batm 
sagirdir. "trcii!" hitabim isjtmeniz igin, hissiz ve kulaksiz ve fikirsiz olunuz!"] 

1940. Uakit ola hi onun his gozii i'tibardan, o hicab ay&m&an dahi gecit hulaf 

"i'tibar", ibret almak. Ya'ni, o fakirin his kulagi alem-i keserattan muattal 
olup hitab-i Hakk'i isftti, vakit ola ki onun his gozii dahi, hicab-i gayb olan 
keserata bakip ibret almaktan dahi gecit bula ve cemaM Hakk'i miisahede 
ede! Zira i§itmek ^ormekten eyveldir. Nitekim cenab-i Hak, Hz. Miisa ve Ha- 
riin (a.s.)m ufjj ^Ji i£~ ^\ (Tana, 20/46) ya'ni "Ben muhakkak sizinle 
beraberim, isittim ve gordum" ayet-i kerimesinde isitmeyi gormeye takdim 
buyurmu§tur. 



5 ^p 3 



<m^ AHMED AVNt KONUK 

1941. O fcifa&pt dukkdm iarafina geldi. Taraf iaraf onun yazili kaflidina eli 
yotiirur idi. 

Ya'ni, fakir bu mujdeyi hatiften i§ittikten sonra ta'rif olunan kitabgi diikkani 
tarafina geldi ve taraf taraf diikkanda olan yazili kagitlara el atip tedkik ederdi. 

1942. mektub $abuk onun gozii onilne yeXdi, fcir alameHer ile ki, haiij demi§ ilv. 

Diikkanda yazili kagitlar arasmda o fakirin aradigi o mektub gabuk onun 
goziinun online geldi ki, hatifm soyledigi alametlerin hepsini haiz idi. 

1 943. Dioliuyuna vurdu. "Sfendi, hayir olsun! By ustad, imdi yine gelirim!" deal. 

Fakir o aradigi kagidi bulunca hemen koltuguna sikistirdi. Qiinku diikkan 
sahibi komgusu oldugundan muarefesine binaen bu hususta miizakereye lii- 
zum gormedi. "Efendi, hayir olsun,, imdi yine gelirim, ey ustad!" dedi ve diik- 
kandan cikti. 

■• « _ »> 

Xlx d\_^- j <dtj jJ- jj •Jjlj^y lj Olj JS j^ &£" <JLJj 

1944. Tkr Kaluet /to^estne aifti ve onu okudu; ve iahayyiirden valih ve hayran 
kaldi. 

[$JLLa jJLjI dj\* eilxi tiy? Wi<s* *4-*lis^5 OL" jjJU aS' 

1945. ^Dediki: xr Boylebahasizhir aenc-ndme mender i$ine nasil du§&pkaldt! 

fakir mektubun mealine muttali' olunea kendi^endine dedi ki: "Boyle 
bir defineyi haber veren ve kiymet takdiri kabil olmayan bir mektub nastl olr 
du da, bir kitabgi diikkanindaki yazili kagitlar arasma diisiip kaldi ve hifbir 
kimsenin nazar-i.dikkatini celb etmedi!" 

1946. Tekrar onun hatmna hu fikir s\$rad\. ^edi ki: ^Dialik her §ey iffo 
Diafiz'dir." 

1947. * Didjxz ne vakii iktinafa hirakir ki, hir kimse hir §eyi heyhudeden hvpsin! 



*&!&> 



MESNEVt-t SERtF SERHt / XI. CtLT • MESNEVl-6 ♦ 

"iktinaf, etrafini kusatmak, ihata etmek. Ya'ni, w Hafiz-i hakiki olan Hak 
Teala, ne vakit iktinafa ve bu gibi esran kavramaya birakir ki, ehliyeti olma- 
yan bir kimse bir seyi zahmetsiz ve liipten kapsin!.. Ben ise bu mektuba bu 
kadar zaman niyazlar ve yalvarmalar neticesinde, ancak nza-yi ilahi ile nail 
olabildim." 

ijij d\j± (Jyr &- (J^j^ *y* J JJ >j^ j, <^L / 

1948. "Gger sahra alhndan ve nukuddan dolu olsa, Diahk'tn nzasi olmaksizin 
hir arya kapamaz." 

1949. Ue eger yuz suhufu sektesiz okusan, kadersiz senin yadtnda hir nvikie 
kalmaz. 

"Sekte", kelamda tevakkuf ve durgunluk; "suhuf, sahifeler demektir; 
"nukte", kelamin ma'na-yi zahiri altinda mestur olan nazik ve latif ma'na de- 
mektir. Ya'ni, eger asla tevakkuf etmeksizin yiiz sahife okusan, nur-i ilahi ol- 
mayinca, senin hatinnda okudugun ince ve latif ma'nalardan higbirisi kalmaz. 

1950. X'e eger hizmel edersen, hir kiiab okumasan ceyhden nadir Hinder hulursun. 

"Kitib", "kitab"in imale olunmusudur; ve eger Hakk'a naib-i Hak olan bir 
insan-i kamile nza-yi ilahi igin kemal-i ihlas ile hizmet edersen, kalbinin cey- 
binde nadir ve acib ilimler bulursun. Nitekim, hadis-i serifte ca»J <u u ^\ & 
*;UJ j* Aji ja iXLi ^,b o^ l^L^ ya'ni "Kim ki Allah icjn kirk sabah ihlas 
iizere olsa, onun kalbinden diline hikmet pinarlan zahir olur" buyurulur. 

1951. uMusamn o eli ceyhden §u'le sapa. oldu ki, o aydan ve gohien ziyade 
geldi. 

"Dav"' ve "duv"', su'le ve lsik ma'nasinadir. Ya'ni, hulus ile hizmet etme- 
nin kalbde ulum-i acibe zuhiiruna sebeb olduguna taacciib etmef Gormez mi- 
sin? ihlas ile hizmet mukabilinde Musa (a.s.) mu'cize olarak, elini ceybine 
soktu, bir projektor gibi su'le ve lsik sacici oldu. Oyle nur ve lsik ki, aym ve 
gogiin yildizlannm isigmdan ziyade olarak zahir oldu. 



c ^p= 



AHMED AVNI KONUK 

1952. 9iafe. Teala ifarei huynr&u ki; "6y lMusu! Onu ki, heyhetli oianfelek- 
ien istedin, ceyhclen ha§ pkarcii!" 

"Nihib", Farisi'de "korku ve heybet" demek olup, garhin sifatidir. Ya'ni, 
Hak Teala Musa (a.s.)a hitaben buyurdu ki: "Heybetli olan felegin gCinesin- 
den istedigin nur ve ziya senin ceybinden bas. gikarmistir." Ya'ni sen nuru ve 
nzayi felek giinesinden almak istedigin halde o ziya ve nur senin kevn-i ca- 
mi* olan vucudundan bas. gikarmistir. Nitekim ayet-i kerimede S&- Jt Av JL.\ 
frJ l j> jy luT £>J (Kasas, 28/32) ya'ni "Elini koynuna sok! Illetsiz beyaz ve 
niirani olarak giksin!" buyurulmustur. 

1953. Ta bilesin ki, alt olan yokler ddeminin mudrekahnin aksi&ir. 

"All olan gokler"den murad, eflak-i suri ve alem-i kevndir. "AdemP'den 
murad, akl-i kiilliin mazhan olan insan-i kamildir. Imdi bu alem-i eflak ve 
kainat akl-i kullden zahir olunca, insan-i kamilin miidrekatmin aksi olur. Bi- 
naenaleyh vakit vakit alem-i tabiatta zahir olan ke§fiyyat insan-i kamilin ba- 
tinmin aksidir. Nitekim Hz, Pir efendimiz FihiMa fifMerinin 12. faslmda bu 
ma'naya isareten §6yle buyururlar: 

"insan buyiik §eydir. Onda her §ey yazilmisnr. Zulumat perdeleri, kendin- 
deki o ilimleri, onu okumaya birakmaz. Zulumat perdeleri, dunyamn turlu tur- 
lu mesgaliyetleri ve tedbirleri ve arzulandir. Bu zulumat iginde olmak ve bu 
perdelerin mahcubu bulunmak ile beraber, yine bir sey okur ve ondan ba'zi- 
lanna vakiftir. Nazar eyle ki, zulmetler ve perdeler kalktigi vakit nelere vakif 
olur ve kendinden ne ilimler izhar eder? Nihayet, terzilik ve mi'marlik ve diil- 
gerlik ve kuyumculuk ve ilm-i niicum ve tib ve saire gibi sayilmakla bitmeyen 
turiii hiref ve sanayi' insamn batmmdan peyda olmu§tur; tastan ve kerpigten 
zuhur etmemi§tir. Oliiyu mezara gommesini insana bir karga ta'tfm etti, der- 
ler." da insanin kusa garpan bir aksi idi. Tekaza-yi ademt onu o hale sevk et- 
ti. Nihayet hayvan be§erin cuz'udiir. Cuz' kulle nasil ta'lim eder? Bu hal ona 
benzer ki, bir kimse sol eli ile yazi yazmak ister ve kalemi ele alir; her ne ka- 
dar gonlii kavi ise de, yazarken eli titrer. Fakat, el kalbin emri ile yazar." 

Imdi, kainat, mudrekat-i ademinin aksi oldugu igin, Musa (a.s.) dahi fe- 
lekten istedigi nuru ve ziyayi kendi ceybinde ve koynunda buldu. 



^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / XI. CtLT • MESNEVl-6 • 

Jb^l Jap jii-j JU ji jl JL^*» Jbjj C-~o J jl a5^ ^ 

1954. c Z)e^il mi fti, evvelen c/Vtcctd olan !7lalik'm fiuaVeti iJti alenulen aafia 
orice afcli yarattu.. 

"Mecid", esma-i hiisnadan olup "azim ve kerim ve §erif ve all" ma'nala- 
nnadir; "dest", kudret ma'nasinadir. tkinci mtsra'da j«Ji «u\ ja* l. Jji ya'ni 
"Allah Teala'nin ewelen yarattigi §ey akildir" hadis-i §erifme igaret buyuru- 
lur ki, ehl-i hakikat indinde bu akil, hakikat-i muhammediyyeden ibaret olan 
akl-i kiill ve akl-i eweldir. "iki alem"den murad, alem-i gayb ve alem-i §e- 
hadettir. Ya'ni, ehl-i ke§f ve hakikat indinde sabit degil midir ki, Mecid olan 
Hak Teala hazretleri, atem-i gayb ve §ehadeti yaratmazdan ewel akl-i kiillu 
ve akl-i eweli yaratti ve bu iki alem dahi bu akl-i kullden peyda oldu. Bina- 
enaleyh akl-i kullun mazhan olan insan-i kamil alem-i gayb ve §ehadeti ca- 
mi' ve muhit oldu. 

1955, ^Utt soz a$ikar ve $ok gizlidir. £vra t sinek ankaw mahrem olmaz. 

Bu bizim soyledigimiz sdzler ehline asjkardir ve na-ehil olanlara da cok 
gizlidir. Zira bu esrara mahrem olanlar anka ku§u ve na-ehil olanlar da sinek 
gibidir. Sinek, anka ku§unun uctugu ytiksekliklere kadar ugamaz ve onun 
seyrinin mahremi olamaz. 

Ma'lum olsun ki, bu kissada "kazang zahmeti olmaksizin servet isteyen 
fakir"den murad, talib-i hakikat olan kimsedir; ve "derine"den murad, 
Hakk'in ahadiyyet-i zatiyyesi ve vahidiyyet-i esmaiyye ve sifatiyyesidir ki, 
bu keserat aleminin verasmda mahfi ve miistetirdir; ve "nzik"tan murad, gi- 
da-yi run olan maarif ve hakayik-i enbiya ve evliyadir. Ve talib-i hakikat 
olanlar iki siniftir. Bir sinifi bu defineyi bulmus. olan bir mur§id-i kamile vasil 
olur ve onun ir§ad ve hidayeti sayesinde kendi arz-i vticudunda medfun olan 
hazine-i hakikati bulur; ve bu surette yukanda 1950 numarah beyitte i§aret 
buyuruldugu iizere, isti'dad-i ezelisi derecesinde kalbinde ulum-i ledunniyye 
pmarlan kaynar. tkinci smifi dahi, bir miirsid bulamaz ve cenab-i Hak'tan 
zahmetsiz erzak-i ruhaniyye ihsamm taieb ve niyaz eder; ve duasi mazhar-i 
kabul olup ona "gene-name" olan asar-i muhakkikinin mutalaasi ilham olu- 
nur. I§te bu kissada beyan buyurulan fakir bu ikinci siniftandir; ve bu kissa- 
da "define "den murad dahi, ulum-i lediinniyye ve esrar-i vahdete dair evli- 
yaullah tarafindan yazilmis eserlerdir ki, bu Mesnevi-i §erif dahi onlardan bi- 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

risidir. Nitekim, Hindistan'da matbu' olan Enviru'r-Rahman li-Tenviri'1-Ce- 
nan ismindeki kitabin Mesnevi-i §erif bahsinde Hind mesnevihanlanndan 
Abdurrahman LeknevI hazretlerinden naklen §oyle denilmi§tir: 

"Her kirn Mesnevi-i §erif[ i'tikad ile okur ve kelam-i Hak bilirse, o kimse 
kemal-i iman ile derece-i velayete vasil olur. Nitekim bes. yiiz ki§i ba§ka miir- 
sid olmaksizin, sirf Mesnevi-i §erifi tilavete devam yuzunden veliyy-i kamil 
olmu§tur; Ve Hz. Pir efendimiz bu hale isareten jlS' ^ j^ ^j** L* ji ^ ya'ni 
"Bizden sonra Mes/7ev/§eyhlik eder" buyurmu§lardir. Binaenaleyh bu kissa- 
mn bu ma'nalar dairesinde teemmulu ve miitalaasi icab eder. 

1 956. By ojjul! ^ine fakir iarafina fieri gel! ^Define ve fakir kissasim ha§a getir! 

"Ey ogul" hitabi Qelebi Hiisameddin (k.s.) efendimize olmak miinasibdir. 
Zira cenab-i Qelebi, Hz. Mevlana efendimizin veled-i ma'nevisidir. Bu Mes- 
nevi-i §erif'\ isti'dad-i latifi ile, Hz. Pir efendimizin hazlne-i vucudlanndan 
cezb edip gikaran onlardir. Ya'ni, ey veied-i ma'nevim olan Hiisameddin Qe- 
lebi! Hatir-i § erifini tekrar fakirin kissasi tarafina geri getir ve bu define ve fa- 
kir kissasim bitir! 



<a* 



c ^^>