Skip to main content

Full text of "Mesnevi serif serhi - A.Avni KONUK"

See other formats


Mevlana Celaleddin Rum! 

Mesnevi-i §erif §erhi 
-10- 



Terciime ve §erh 
AHMED AVNl KONUK 



Bu Cildi Yayina Hazirlayanlar 

Prof. Dr. Mehmet Demirci - Siileyman Gokbulut 
Prof. Dr. Mustafa Tahrah 



Yaym Koordinatorii 
Prof. Dr. Mustafa Tahrali 



KlTABEVl 



AHMED AVNt KONtIK 



MesnevU §erlf glerhi'nirx Onuncu CM Fihristi 

-Mesnevr V, Gildinin Devami^ 



O gammaz beylerin gece yansi cavuslar ile beraber Ayaz'm o odasini acmaga 

gelmeleri ilh... 11 

Nemmamlann bo§ torbah ve utangan olarak Ayaz'm odasindan sah tarafina 

geridonmeleriilh... .' 18 

§ahin nemmamlann ve odayi aganlann tovbesini kabuliinii ve onlann 

cezasinin verilmesini Ayaz'a havale etmesi .-. 22 

"Afvden ve miikafattan ihtiyar et, zira adlden ve liituftan her ne yapar isen 

burada dogrudiir! ilh..." diye §ahin Ayaz'a emretmesi 28 

Padi§ahin Ayaz'a "Bu hiikmii gabuk fasl et ve muntazir tutma!.." diye 

Ayaz'a ta'cili emr etmesi ve Ayaz'm §aha cevab vermes! ......:......;.......... 37 

"Bu kadar zaman guft u guyu tecriibe ettik, bir miiddet de sabir ve siikunu 

tecriibe edelim!" sozunun taknrinden hik&yedir 43 

Zahidin ve kiskang kadinin ve zahidin cariye ile birle§mesinin kissasi ilh '..'....!;.;' 46 

Kadimn eve gelmesi ve zahidin cariyeden aynlmasi ve rezil olmasi .....54 

tovbe-i nasuhun beyaninda hikayedir ,...„..„....;....:.'.'.„.! .........: i.'.'62 

Onun beyanindadir ki, visil olan afifin diiasi ve onun Hak'tan talebi ve 

Hakk'in kendinden taleb etmesi gibidir 67 

Aramak nevbetinin Nasuh'a gelmesi ve "Onu soyunuz ve arayiniz, zira 

ciimleyi aradik Nasuh'u da arayiniz!" diye ses gelmesi ilh 73 



G*^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Gevherin buhmmasiilh 77 

Tovbenin istihkamindan ve tovbenin kabuliinden sonra dellaWik Lgin 

§ehzadenin Nasuh'u tekrar cagirmasi 83 

Onun beyamnda hikayedir ki, bir kimse tovbe eder, pisman olur ve tekrar o 

pi§manliklan unutur ve tecriibe olunmusu tekrar tecriibe eder 85 

Hakk'in kendisine ilham verdigi birtakim mertebeler iizerine magfiret ve . 

rahmet kuvvetinden halka faideler vermek hususunda arif-i vasil olan 

kutbun tesbihi ilh 87 

Tilkinin arslana cevap soylemesi 93 

Bir sakanm e§eginin husust ahirda Arab atlanni gormesi ve onun o devleti 

temenni etmesi ilh 96 

E§egin "Ben kismetime raziyim!" diye soylemesini tilkinin begenmesi 101 

Tilkinin soziine e§egin "tktisaba emir vardir ve kismete nza, senin anladigin 

terk r i iktisab degildir!" diye cevab vermesi 102 

Tilkinin e§ege cevab soylemesi 104 

Efegin tilkiye cevab soylemesi 105 

Tevekkiil ma'nasmin takriri hakkinda o zahidin hikayesidir \u, tevekkulii 

tecriibe etti, esbSb ve gehirden di§anya geldi ilh 107 

Tilkinin esege cevab vermesi ve onun e§egi kesb iizerine tahris etmesi Ill 

E§egin tilkiye cevaben demesidir ki, "Tevekkiil kesblerin iyisidirf" ilh 1 13 

Tilkinin esege cevab soylemesi 1 14 

Deveyi mesel getirmesi. Onun beyanindadir ki, bir devletin mahzeninde ki onun 

letatetini ve eserini mademki gormezsin, miittehem tutmak mahalli olur ki, 

o mukalliddir ve onu i§itmi§tir 117 

Kamil ve vasil geyhin da'vetiyle fazil olan nakislann sozii arasmin farki 129 

Hirs-i alefden nasi esegin tilki elinde magliib olmasi 132 

muhannesin hikayesidir; ve lutinin ondan livata halinde sormasidir; 

demesidir ki ilh 1 33 

Tilki hilesinin e§egin isti'sami ve taafrufii iizerine galib gelmesi ilh 140 

bir sahsin hikayesidir ki, korkudan kendisini bir eve atti ilh 147 

Tilkinin e§egi arslamn oniine gotiirmesi ilh 155 

Onun beyanindadir ki, ahdi ve tovbeyi bozmak belayi miicib olur ilh 164 

Tilkinin bu kagmis. olan e§ege onu tekrar aldatmak icin ikinci defa gelmesi 167 

Esegin tilkiye cevab soylemesi 1 72 

Tilkinin o esege cevab soylemesi 1 77 

§eyh Muhammed Serrezi-i Gaznevi (k.s.)nun hikayesidir 185 



c^, 



AHMED AVNl KONUK 

§eyhin bu kadar yildan sonra sahradan Gaznin §ehrine gelmesi ve zenbil ile 

dilenmesi 190 

"Levlake lema halaktu'l-eflak" hadis-i kudstsinin ma'nasi hakkinda 205 

Bu §eyhin isaret-i gayb! sebebiyle bir beyin evine dilenmek icm bir giinde dort 

defa gitmesi ilh 210 

§eyhin nasihatinden beyin aglamasi ve onun sidkimn aksi ilh 217 

§eyhe gaybden isaret gelmesidir ki, "Bu iki yil bizim fermammiz ile aldin verdin, 

bundan sonra ver ve alma, elini hasnn altina sok! ilh..." 221 

§eyhin, sailin zamirini soylemeksizin bilmesi ilh 226 

Halkm zamtrlerini bilmenin sebebi 229 

E§egin sakinmasi iizerine tilki mekrinin galib olmasi 231 

Achgm ve perhiz etmenin fazileti hakkindadir 235 

Bir muridin hikayesidir ki, seyh onun hirsindan ve zamirinden haberdar 

oldu ilh -. 238 

Biiytik bir cezire icjnde yalniz olan o okiiziin hikayesidir ki ilh 242 

Arslamn o esegi avlamasi ilh :. 245 

rahibin hikayesidir ki, pazar ortasinda gundiiz ^erag ile gezerdi 251 

Musliimanin mecusiyi da'vet etmesi 258 

Rahman'm kapisinda §eytanin meseli 264 

Siinn! olan mii'minin Cebri olan kafire cevab vermesi 270 

Ihtiyar ve lztirar ve gazab ve sabretmek ve tokluk ve aghk gibi vicdana mensub 

idrak his makamindadir ilh 287 

Hakk'm takdir ve ihtiyannin beyani hakkinda da hikayedir ilh - 296 

Yine Cebri' nin cevabi ve ihtiyann isbati ve emir ve nehyin sihhati hakkinda 

hikayedir ilh .' 302 

"Allah'in diledigi sey oldu" kelaminin ma'nasi ilh 311 

"Ceffe'I-kalem" ya'ni "Kalem kurudu" da boyledir ilh 319 

faktrin hikayesidir ki, Herat'ta Horasan defterdannin kullanni siislii ve Arab 

atlan iizerinde sirmah elbiseler ile ve miicevherlere batons kiilahlar ile ve 

saire ile gordii ilh 331 

Cebri olan kafirin o Siinnfye tekrar cevab soylemesidir ilh 344 

Padisahin Ayaz'i soze getirmek icjn "Cemad olan canga ve postekiye bu kadar 

garni ve sadiyi ne soyliiyorsun?" diye Ayaz'a kasden sormasi 357 

Akrabalannin Mecnun'a "Leyla'mn giizelligi bir mikdardir, o kadar degildir, 

bizim sehrimizde ondan latifi goktur, birini intihab et, bizi ve kendini kurtar!" 

demesi ve Mecnun'un onlara cevabi 366 



*#%&> 



MESNEVt-t §ERtF §BRHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Cuhanin hikayesidir ki, garsaf orttii ve vaazda kadinlar arasinda oturdu ilh... .... 367 

§ahin Ayaz'a: "Qangin ve postun serhini agik soyle! ilh... diye tekrar emretmesi .. 383 
Bir kafirin hikayesidir ki, ona Ebu Yeztd'in ahdinde "Musliiman ol!" diye 

soylediler; ve onun onlara cevabi • 385 

girkin sesli muezzinin hikayesidir ki, kafirlerin bulundugu mahalde ezan 

okurdu ilh... ■ '••■•■ ■ ■■ • 387 

Iman hakkmda kafirin musliiman ile olan hikayesine riicu' , 392 

kadmin hikayesidir ki, koeasina: "Eti kedi yedi!" dedi ilh 398 

beyin hikayesidir ki, kolesine: "§arab getir!" dedi. Kole gitti, sarab testisini 

getirdi; ve yolda bir zahid var idi. Emr-i ma'ruf etti, bir ta§ vurdu, testiyi 

kirdiilh 406 

Ziya-i Delk'in hikayesidir ki pek uzun boylu idi; ve onun kardesi §eyhulislam 

Tac-i Belh gayetle kisa boylu idi ilh.. 414 

Beyin kolesiyle zahidin hikayesine riicu' - 416 

Zahidin te'dibi igin beyin ofkeli olarak gitmesi 420 

Tirmiz'in Seyyid §ahim Delkak'in mat etmesi hikayesidir 423 

Beyin zahidin evinin kapisina gelmesi ve kapiya tekme vurmasi ...: 426 

Mustafa (a.s.)in vahset-i hicabdan dolayi Hira dagindan kendisini atmasi 431 

Emirin o sefaatcjlere ve komsulara "Rahib nicm edebsizlik etti? ilh..." 

diye cevab soylemesi 435 

Zahidin sefaatgilerinin ve kom§ulanmn ikinci defa beyin elini ve ayagini opmesi 

ve yalvarmasi 438 

emirin tekrar onlara cevab soylemesi 444 

'djjuj \)k ') oi'j^Ji '^J V>-Ui jIjJi of, ayetinin tefstri ilh 447 

Sahin diger defa Ayaz'd'an "Kendi isinin te'vilini soyle ve inkar edenlerin ve 

ta'n edenlerin mu§kilini hallet! ilh..." diye istid'a etmesi 461 

Ademinin cisminin misafirhaneye temsilidir ilh 463 

misafirin hikayesidir ki, ev sahibinin zevcesi dedi ki: "Eyvah, yagmur tuttu ve 

misafir boynumuzda kaldi!" 464 

Kalbe gelen her gunliik fikrin, gunun evvelinden eve niizul eden ve ev sahibine 

tahakkum eden yeni misafire temsilidir ilh 471 

Sultan'in Ayaz'i ok§amasi 481 

"Kocandan gebe kalmamak igin kendini muhafaza et!" diye babanin kizina 

vasiyet etmesi • 483 

Golge besleyip miicahede etmemi§ olan o algak sufinin zayif kalbliliginin 

vasfi Uh •■ • 487 



^^^ 



AHMED AVNt KONUK 

Genkcilerin ona nasihatidir ki dediler: "Bir eli bagh esir kafirin gozunim 

donmesinden bi-hus. olasin ve elinden hanger dussiin haa!" ilh 494 

Ayyazi (r.a.)in hikayesidir ki, yetmis kere gazaya gitmis. idi ilh 498 

Diger miicahidin ve gazada onun can oyunculugunun hikayesidir 505 

zahidin hikayesidir ki, hirsin inadmdan ve nefsin arzusundan ve nefsin 

vesvesesinden na§! para kemerinden her gun bir dirhem ayn ayn hendege 

ataridiilh •■■ 506 

Gammazin nisan etmesi ve kagitta musavver olan cariyenin resmini gostermesi 

ve Misir halifesinin o surete asik olmasi ilh... 512 

Mtislumanlarm kan dokuciilugu ziyade olmamak igin Musul malikinin o cariyeyi 

halifeye tsar etmesi 516 

Pehlivamn Musul'dan Misir canibine donmesi ve onun yolda cariye ile sohbeti .... 527 

seraskerin yaptigi o hiyanetten pi§man olmasi ilh 534 

Miinkirlerin ba's-i ekber ve ahval-i ahiret hucceti ve onlann huccetinin za'&nin 

beyamilh ■ 542 

guzel yuzlunun yamna halifenin cima' igin gelmesi 546 

Halifenin §ehvetinin za'findan ve o emirin §ehvetinin kuvvetinden dolayi o 

cariyeyi gulme tutmasi ve halifenin cariyenin giilii§unden anlamasi 547 

Kilic. darbesinin korkusundan ilh... o cariyenin sun fas. etmesi 552 

hiyanete vakif oldugu vakit §ahin ortmege ve affedip cariyeyi ona vermege 

azmetmesi ilh 560 

§ahin cariyeyi hile ile pehlivana bagi§lamasi 565 

HakTeala'mn "Nahnii kasemna" buyurmasi beyamndadir ilh 568 

Padi§ahin diger defa Ayaz'a hitabi ve erkan-i devleti imtihani ilh 570 

§ahin divan ve mecma' ortasinda vezirin eline: "Bu ne kadar kiymet deger?" 

diye cevher vermesi ilh 572 

Cevherin elden ele erismesi ve devrin sonunda Ayaz'a erismesi ve Ayaz'in 

kiyasetiilh 57 ^ 

Umeranin Ayaz'a "Bdyle bir cevheri nigin kirdm?" diye tesni' etmesi ve Ayaz'in 

onlara cevab vermesi 584 

§ahm iimemyi oldiirmege ve Ayaz'in "Ey §ah-i alem, afv evladir" diye sefaat 

etmesi 587 

Sihirbazlann siyaset vaktinde Fir'avn'a "Zarar yoktur, biz Rabbimize miinkalib 

oluruz!" diye soylemelerinin tefsiri 595 

Ayaz'in bu sefaatgilikte kendisini mucrim tutmasi ve bu curmiin ozriinii dilemesi 

ilh 608 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



(^ 



j^j_2 J-s*>-j l^*Li^ ^js^j O:^ rbj*" r'jj*" '-> ^J^ -5 .) ^ 3 jj' ^^ 8 ^"J ■*"' ^ 

gammaz beylerin gece yarisi cavu§lar ile beraber Ayaz'in bdasini 
acmaga gelmeleri ve cangi ve kiirkii asilmi§ gormeleri ve onun mekr ve 

drtu oldugunu zannetmeleri ve §iibhelendikleri her kogede odayi 

kazmalan ve kuyu kazicilar getirmeleri ve duvari delik delik etmeleri ve 

bir §ey bulamamalan ve hacil ve iimidsiz olmalari. Nitekim enbiya ve 

evliyanin emri hakkmda su'-i zann edenler ve hayal du§unenler dediler 

ki: "Sihirbazdirlar ve kendilerini peygamber ve veil yapmi§lardir ve ba§ 

olmak isterler!" Tecessusten sonra utanirlar, halbuki faidesi yoktur 

2050. O heyler odanm kapisina gittihr, Uiazinenin ve alhnin ve hupik faipiin 
ialibi ol&tdar. 






MESNEVf-i §ERif §ERHl i X. CtLT • MESNEV!-5 • 

Sultan Mahmud-i Gaznevl'nin beyleri Ayaz'm odasimn kapisma gittiler. 
Bu odada bulundugunu zannettikleri hazinenin ve altimn ve igi enva'-i mii- 
cevherat ile dolu olan kticuk kiipun talibi oldular. 

U S Jc*r ^LJb j JjLtji X^> p i, ^y. jl JJ-sLiJ^ j \j Jii 

2051. I^irfcof ki§i kevesien dolayi iki yuz ilim ve hiiner ile kilidi actdar. 

2052. ,Zira fei JuJtf cjuq ye ^oIa$ilc wit. Oiilitlerin arasmdan se$ilmi§ idi. 

Ya'ni, Ayaz'in bu odaya astigi kilit agilmasi giig ve dola§ikli olup birgok 
kilitler arasmdan segilmi§ bir §ey oldugu igin kapiyi agmaya gelen birkag ki- 
§i bu kilidi agmak hususunda bir hayli ilim ve huner gosterdiler ve igeriye gir- 
mek hevesiyle ugra§tilar. 

2053. fyiimiisiin ve malm ve ham aliinm huhliinden nasi deijil. sim avam- 
aan saklamah i$indi. 

Ya'ni, Ayaz'in odaya boyle kuwetli kilit koymasi bittabi' buhl ve ta- 
ma'mdan na§i eline gegen gumii§u ve mail ve sikkesiz ham altim saklamak 
igin degildi. Belki nefsinin gururunu kirmak igin sakladigi eski gangi ile 
kurkunii avamdan higbir kimsenin bilmemesi maksadina mubteni idi. Der 
idi: 

2054. UCi: nr Bir taife kbtu hayal iizerinde dolastrlar, hir taife dahi afatfti mu- 
ral ederXer!' 

Ya'ni, "Ben odada carigimi ve kurkiimii sakladigima avami vakif edersem 
onlar benim maksadimi ke§f edemeyecekieri igin hakkimda turlu tiirlu su'-i 
zanlarda bulunurlar. Ve ba'zilan da riyakarligima hiikmedip adimi "murai" gi- 
kanrlar." 

2055. " Uiimmetlinin indinde camn sirlan olw, ahpklardan ma'denin la'lin- 
den daha mahjUz olur." 



GN^O 



AHMED AVNl KONUK 



Bu beyt Ayaz'in lisanindan olmak miinasibdir. Ya'ni Ayaz der ki: "Benim 
bu cangimi ve kurkumu boyle saklamamdaki sir ve hikmet; bir himmet sahi- 
binin indinde camn sirlan olur, Zira can mucidini ariftir. Masiva-yi Hakk'a 
multefitdegildir. Binaenaleyh run, cank ve posteki mesabesinde olan cismin 
lezzetini mudriktir. Fakat nefsani ve cismani olan alcaklardan bu sir ve hik- 
met ma'denin la'l cinsinden olan cevherinden daha mahfuzdur ve ortiiludiir. 
Onlann akillan ancak aitm ve gumu§ ile me§guldur." 

2056. Slhmaklann indinde alhn candan iyidir, §ahlarin nczdvnde alhn camn 
nisan olur. 

Bu beyit Hz. Pir efendimizin ir§adatidir. "Nisar", gelinin basindan sacilan 
para ve ba§kalanna feda edilmis. mal ma'nasinadir. Ya'ni, ahmaklann ve cis- 
manilerin nazarinda altin ve mal candan ve ruhtan efdaldir. Zira onlar altin 
ve mal kazanmak igin canlanni feda ederler. §ahlarin ve cismaniyetten goz- 
lerini kapamis. olan kamillerin indinde altin ve mal cana fedadir. 

2057. Slltinhirsindan dolayi hararetle acele ettiler. S^killan derdi ki: ^Dia- 
yir, peh yava? 1 " 

Bu sebebden cismani olan beyler kilit agildiktan sonra odaya girmek icin 
hararetle acele ettiler. Fakat onlann bu acelelerine kar§i akillan onlara batin- 
lanndan derdi ki: "Hayir, bu kadar acele etmeyin, pek yavas davramnf" 

2058. Uiirs heykude olarak serab taraftna ko$ar. <5%ki\ Her ki: sx< ~Bak o su de- 
yHdirt" 

"Serab" , pek sicak gunlerde collerde gundiiz ortasinda uzaktan su gibi go- 
riinen buhar ve sistir ki, susarms, olan yolcular onu uzaktan bir su golii zan- 
nedip beyhude kosarlar. 

aXZ, Ol^J l)L« j Ol Jap %yu o-li 0W- Oj^- j j j ^ji c-JVp ^_f~ 

2059. Uiirs flalib ve alhn can ffbi olmus idi. O zaman aklin na'rasi gizli ol- 
rau? idi. 





MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Hirs insam serab gibi olan hayalat tarafina ko§ar. Fakat o hirs sahibinin 
akli batinindan baginp "Bosuna kosma, su zannettigin o serab ve hayal su 
degildir!" derse de, hirs galib oldugundan aklin bu nasihati pek hafi ve gizli 
kahr. Beylerin Ayaz'm odasma hiicumu zamaninda da onlara hirs galib ol- 
mus ve altin ve mal, can gibi kiymetli bulunmus idi. 

2060. Onlann hirst ve giirvltiisu t/itz hat olmus. onun hikmeti ve imasi qizli ol- 
[2060] #1 . * d »*, y 

mns tax. 

Beylerin altina olan hirsi ve birbirlerine karsi §uri§i ve gurultusii yiiz kat 
olmus ve siddetlenmis oldugundan Ayaz'in cangi ve postu saklamasindaki 
hikmeti ve imasi onlann akillannin nazannda gizli kalmis. idi. 

^y*Z*> C^*%» C~«i^>- jl<f t)l JUi jJul jjji- «L>- ji *£ \i 

2061. Ta hi gurur huuusuna du§er, ondan sonra hikmeiien melamet isitir. 

"Gurur", dunya meta'lanndan birisine aldanmak demektir. Ya'ni, serab 
hukmiinde olan nef -i diinyevi hayalatina hirs ile saldiran kimseler niha- 
yet aldanmak kuyusuna diigerler. Ondan sonra aklin hikmetinden "Nicjn 
yaptin?", "Nigin hayal arkasmda boyle beyhude kostun?" diye melamet 
i§itirler. 

2062. ^Uahiaki tuzayxn bajjxnilan onun badi htrdtli, nefs-i levvame onun uzeri- 
ne el hulur. 

"Bad", ruzgar demek olup burada, nahvet ve gurur ve hodbinlikten kina- 
yedir. Vaktaki hirs ile vaki' olan hiicumu neticesinde tutuldugu tuzagm ba~ 
gmdan, onun hodbinlik ve gururu kink; nefs-i levvame onun iizerine firsat 
bulup batinmdan soylemeye baslar. Ma'lumdur ki, nefs-i insani iktisab ettigi 
sifatlara gore birer isim alir. Nefs-i emmare daima fenaliga ve fisk u fiicura 
mutemayil olup bunlan icra ile emreder; ve nefs-i levvame yaptigi fenaliklar- 
dan pesiman olup nigin yaptim diye kendini levmeder; ve nefs-i mutmainne 
daima Hakk'in emrine mutt' olup hiisn-i ahlaktan miitelezziz olur ve zikr-i 
Hak'la mutmain bulunur. 



AHMED AVNt KONUK 

2063. Onun basina held duvan gelmedik$e- onun o sajjtr hilafli gonliin nastiia- 
tini clinlemez. 

2064. Hadem helvasi ve seker hirsi $ocaklarin iki kulajjim nasihaiUrden safltr 
eder. 

Mesela kanlannda hararet olan cocuklara, gok tath yeme fena olursun, 
diye ne kadar nasihat olunsa onlar badem helvasi ve §eker gordiikleri vakit 
dayanamazlar. O nasthatlerden kulaklan sagir olup yine o tatliya hizcum 
ederler. 

„ *°* 

2065. ^Vaklaki ona pban derdi basladi, onun her iki kulagt nasthate a$ik oldu. 

"Dunbiil", ciban demektir. Ya'ni ewelce nasihat kar etmeyen cocuklar 
tathya devam suretiyle vticudlannda cibanlar gikip kendilerini rahatsiz etme- 
ye basjayinca o vakit nasihate kulak acarlar. Ehl-i diinya da boyle gocuklara 
benzerler. Basfonna bela gelmeyince miitenebbih olmazlar. 

2066. Odayi o hirka$ ki§i hirs ile ve yuz neves ile o zaman a$tdar. 

Mahmud-i Gaznevi'nin beyleri Ayaz'in odasini, igindeki altinlan ve cev- 
herleri kapismak icin hirs ile ve §iddetli heves ile actilar. 

f\y> tSiJcf f-ji jJJl y^A f Uo jl j ji jl JUibil jJJ! 

2067. DCokmus ayranclaki bocekler aibi izdiham ahetinden kapidan birhirleri- 
ne diistiiler. 

Ya'ni, odanin igindeki altinlan yagma etmek iizere kapidan igeriye birbir- 
lerini ite kaka hiicum ettiler. Kokmus ayrana boceklerin ve ha§eratm hucum- 
lan gibi. 

jj ji yk <Uw j ^J d\£*\ dljj>- f j £ b Xi j2 <0U-i»U 

2068. i5%§ihune kerr u fer ile du§ex, yemek imkani yok ve her iki kanadi baq- 
lanmis. 





MESNEVM SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, sinek ve sivrisinek gibi hevam, o kokmus ayrana a§ikga hiicum 
ederek diiser; ve fakat bu hiicum neticesinde her tarafi ayrana bulasmis. ol- 
dugundan iki kanadi hareketsiz bir halde kalir. Yemege de imkan kalmaz. t§- 
te Mahmud-i Gaznevi beylerinin halleri de bunlara benzer. 

2069. Saadan ve soldan haklilar. ^$irhk hir $ank ve kurh var idi. 

Altm ve miicevherat kapismak igin birbirlerini cjgneyerek igeriye giren 
beyler, sag ve sola baktilar ve altm ve miicevherat aradilar. Fakat oda bom- 
bos idi. Ancak bir yirtik cank ile bir de koyun postundan yapilmis bir koylu 
kiirkii var idi. 

2070. y>ine dediler ki: wr Bu mekan hi-nu$ defUdir. TSurada pink ortuniin gay~ 
[2070] j «* .„ 

xx degildir: 

"Nus", kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir. Burhan-i mtv ve Heft 
Kulziim liigatlerinin beyanina gore "sazkar ve hayat" ma'nalanna da gelir. 
Burada bu ma'nalar miinasibdir. Ya'ni, "Bu oda boyle bir eski cank ve kiirk 
ile tertibsiz ve ruhsuz bir halde birakilmis degildir. Elbet miihim bir kilit asil- 
mis olan bu odada bir tertib ve bir ma'na ve ruh vardir. Qank ve kiirk o ter- 
tibi ve o ruhu saklamak igindir!" dediler. 

2071. "jAaoh ol, keskin $i$ler aetir. Qukuru ve karizi imtthan etl" 

Ve birbirlerine dediler ki: "Haydi uclan keskin ve sivri demir sisler ve bur- 
gular getir. Qukurlan ve mecralan arastir. Elbet defineden bir eser bulunur. 

2072. taife her iarafx kazdilar ve araiklar. Diazinhlar ve derin pikurlar 
ya-phlar. 

$£s£ (j\ *-JL>- (j\a oxS" 0L4J oTili^ ijjQl OliU tji&- 

2073. Onlarm $ukurlan zaman nr Biz ho§ kaztlmi§ yerleriz, ey kokmu§lar!" 
diye sada verdi. 



cg^ 



AHMED AVNl KONUK 



Onlann kazdiklan cukurlar lisan-i hal ile onlara: "Ey nefsam sifatlar ile 
kokmus bir hale gelen beyler, biz bosuz, nafile yorulmayin!" diye bagirdi. 



2074. O fihirden dahi utandilar. ^Xaxihn^ yerleri tekrar doldurdular. 

Bu mecralan kazip define bulmak fikrinin dahi bos. oldugunu gorup utan- 
dilar. Kazilmis olan yerleri tekrar doldurdular. Utanmalan yerinde idi, cunkii 
hirs-i diinya onlan beylik mertebesinden lagimcilik derekesine dusurmus, idi. 

2075. Dier hir sinede sayisiz "la-havle" var idi. Onlann hirslanmn kusu yem- 
siz kalmis idi. 

"Cine", yem ve dane ma'nasina olup, Acem "pirinc" ma'nasinda kullamr. 
Ya'ni, odada hicbir sey bulamayinca hem acnklan cukurlan kapatirlar ve hem 
de sayisiz "la-havle ve-la-kuvvete ilia billahi'1-azim!" derler idi. Zira onlann 
hirslanmn kusu yemsiz ve istifadesiz kalmis idi. 

2076. Onlann o hos ko§ucu olan dalaletlerinden duvann ve kavinin gukuru on- 
lann gammazi idi. 

"Yave", gaib ve beyhude ve bos ma'nasina olup, bu lafiz Tiirkce'dir. (Bur- 
hin). "Taz", "tahten" masdanndan emr-i hazir olup "yave-taz", bo§ kosucu 
ma'nasinda vasf-i terklbidir. "Gammaz", adamin kusurlarmi arayip gizliden 
sikayet edici demektir. Ya'ni, o beyler bos kosucu ve sa'y edici olan dalalet- 
lerinden ve sa§kinliklanndan duvara ve kapi igine acnklan cukurlar lisan-i 
hal ile haber verip sikayet etmekte idi. 

2077. duvan stvamak mumhin degil idi. SAyaza inkann hi$ imkani yok idi. 

Delip yiktiklan odanin duvanm yapip sivamak gece kabil degil idi. Ayaz'a 
karsi bu yapilan taharriyati inkar etmenin dahi imkam yok idi. 

2078. B^er hir hi-giinaha hida verseler, duvar ve arsa sahiilih verir. 



c c£P? 



MESNEVf-t SERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Hida"', birbirini aldatmak demektir. Bu beyt-i §erifde iki vecih ihtimali 
vardir. Birisi budur M: Eger beyler Ayaz'i kendilerinin bi-gunahligi uzerine ai- 
datsalar, bu mumkin degildir. Zira odanin duvannin ve zemininin hal-i hara- 
bi onlann kabahatlerine §ehadet eder. Bu surette "Bi-giinahi" deki "ya" mas- 
dariyet olur. Ve ikinci vecih dahi budur ki: Bir bi-gunaha hida' verseler ve if- 
tira etseier duvar ve arsa boyle olamayacagina sehadet eder. Zira taharriyat 
gayet serbest ve mufassal bir surette yapilmi§tir. Eger hiikumet me'murunun 
gayri olan bir kimse taraftndan yapilsa gece bekgileri tarafindan miidahale 
olunmak icab ederdi. Bu ma'naya gore (^uf ^) deki "ya" vahdet icjn olur. 

2079. Toz loin ve sari yiizlii utangan olarak sekriyar iarafina geri don&uhr. 

Velhasil beyler Ayaz'm odasinda umduklart defmeyi bulamayinca iistleri 
baslan tozlu ve benizleri sararmi§ ve utamci bir halde muktedir padisah olan 
Sultan Mahmud-i Gaznevi tarafma geri dondiiler ve kendilerinin Ayaz hak- 
kindaki su'-i fikirleri zahir oldu. 

<?* 

OLtjl l£\ j c*j\j jj$> cJji f }LJl >-fJLc LjI ^ ji OULo jo 

Nemmamlann bos. torbah ve utangan olarak Ayaz'm odasindan §ah 

tarafma geri donmeleri enbiya (aleyhimu's-selam) hakkmda onlann 

beraetini ve paMiklerinin zuhuiu vaktinde su'-i zan sahibleri gibi ki, "0 

giinde yiizler cok beyaz ve cok yiizler kara olurlar." (Al-i imran, 3/106) 

Ve Hak Teala'nm" Allah uzerine kizb eden kimseleri goriirsiin ki, 

onlann yiizleri kara olur" (Ziimer, 39/60) kavli beyanindadir. 



•j^j *j~*j *j*-j u*J f ja ["0 giinde gok yiizler beyaz ve 50k yiizler kara 
olurlar"] ayet-i kerimesi Al-i Imran (3/106) suresinde, ijjir '^A J) i\j&\ \'# 3 



°mg> 



AHMED AVNl KONUK 

•*j~* (*^*j^j ^ J* ["Kiyamet giiniinde Allah uzerine kizb eden kimseleri go- 
rtirsun ki, onlann yuzleri kara olur"] sure-i Zumer' (39/60) dedir. Ma'lumdur 
ki her bir peygamberin zuhuru zamaninda muhalifleri olan kimseler onlann 
bir kulah kapip halka reis olmak isteyen bir adam zannettiler ve halk arasin- 
da onlann nufuzunu kirmak icin cok ugrastilar; ve "Sihirbazdir ve delidir, ya- 
lan soyliiyor!" dediler, Vaktaki hayat-i dunyeviyyede onlara geleceginden 
bahsettikleri ve haber verdikleri azablar geldi ve enbiya (aleyhimu's-selam)in 
sozlerinin dogrulugu ve kendilerine isnad olunan su'-i zanlardan beri olduk- 
Ian ve ahlak-i seniyyelerinin temizligi zahir oldu, muhaliflerin yuzleri kara ol- 
du ve halk nazannda rezil olup utandilar ve bircoklan bu kara yuz ile ahire- 
te gittiler; ve hayat-i uhreviyyede dahi bu kara yiiz ile suriinecekleri muhak- 
kaktir. Zira enbiya (aleyhimu's-selam)in hayat-i diinyeviyyeye taalluk eden 
haberleri dogru gikti. Hayat-i uhreviyye hakkinda verdikleri ma'lumat dahi 
elbet bunlar gibi dogrudur. 

2080. $ah kasid olarak decti ki: "Stfcjdh olun, akval nedir? ~Lxra koUugunuz 
alhnian ve keseden ho$tur?" 

§ah hakikat-i hale vataf olduklan halde kasden onlara sorup dedi ki: "Agah 
olun, ne hal vaki' olmustar? Siz Ayaz'm odasim yagmaya gitmis, idiniz. Hal- 
buki koltugunuzda ne altin kulcderi ne de sikkeli altm keseleri yoktur?" 

2081. "Ue eger alhni ve ak$eyi sakladimz ise yiizuniizcle ve yana'axnizda se- 
vin$ revnaki hani?" 

"Tesu", "dang" ta'bir olunan kiicuk bir paranin dortte bin krymetinde 
gayet cuz'T bir paradir. "Ve eger odada yagma ettiginiz paralan koltugunuza 
almayip baska bir yere sakladiniz ise o kazancin sevincinin revnaki yiizii- 
niizde gorunmiiyor. Bilakis me'yus ve mahzun bir haldesiniz?" 

2082. Vakia, kok aetiricinin hSkii yizlidir. Onlann simalan olan yayrak ve 
onlann oriast ye§ildir. 

Mesela kok sahibi olan nebatatin koku toprak iginde gizlidir ve gorunmez. 
Fakat onlann simalan mesabesinde olan yapraklan o nebatatm vasattaki dal- 



0^5^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Ian yesUdir. "Cev", burada "vasat" ma'nasinadir. Bu beyit yukandaki beytin 
bir misalidir. insanin kalbi koke ve simasi yapraga tesbih buyrulmu§tur. Zira 
bir insanin kalbindeki elem ve siirur yuziinde zahir olur. Bunun icin ayet-i 
kenmede ^il-w b_^Ji Li'jJ (Rahman, 55/41) Ya'ni "Suclular simalanyla 
belli olur" buyrulmusttir. Qtinku suclu bir adamin kalbindeki inkibazdan si- 
masi miiteessir olur. 

JjJL ?-Li JuS' \j» (j^Lu tjjj JiXi j j j*j j\ ?fcj Ol *jj>- ^ 01 

2083. O kok o seyi hi zehirden ve sekerden yedi, iste yuksek dot miinaMik 
eder. 

Kokiin topraktan aldigi ve emdigi iyi ve kotii gidayi, i§te agacin yuksek 
dali mimadilik ederek i'lan eder. Eger aldigi §ey iyi ise dallann yapraklan ye- 
§i\ ve taravetli olur. Ve eger fena ise yapraklann ve dallann rengi soluk olur 
ve saranr. Iste bu yesjllik ve sanhk kokun aldigi §eyin mahiyetini i'lan eder. 

2084. OCok ecjer gidadan ve mayadan hos ise agaglar iizerinde yesil yapraklar 
nedir? 

Ya'ni, agaclann iizerindeki yegil yapraklar kokiiniin iyi gidadan ve maya- 
dan bo§ olmadigini gosterir. 

-U:^ ^\£ L. j c— :> £Li J4J J^f J^ ^j Obj j> 

2085. ^Toprak itofe,un tlili ilzerine miihiir Koyar. Gli ve ayap olan dal sahitlih 
verir. 

Ya'ni, toprak kokii 6rtmu§ oldugu icin kok goze goriinmeyip lisan-i hal ile 
ben tazeyim ve saglarmm diyemez,* toprak onun dilini muhurlemis. olur. Fa- 
kat agacin dallan el ve ayak mesabesinde olup kokiin halini haber verirler. 

2086. O eminlerin hepsi ozre aeldiler, gol^e gibi sahin oniinde sacid oldular. 

emin olan beyler Ayaz hakkmdaki su'-i zanlanndan ve yaptiklan kaba- 
hatten dolayi §ahin huzuruna oziir dilemek igin geldiler ve hepsi golge gibi 
yerlere siiriinup §ahin oniinde secde edici oldular. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

2087. O hararetin ve lafin ve benligin ve bizligin ozru olarak kdtc ve kef en ile 
?aU huzuruna gitiiler. 

2088. Dtacaletien butiin ■parrnaklanni isirhcx oi&uklan halde her biri derdi ki: 

6y cihamn sahi!" 

Jlji J f l*il C— > ^^^ j j J">U C^l J^U- Ojafc ^j^ ^f 

2089. Bger kan doker isen sana helaldir/helal! Ue eger bagislar isen in am ve 
nevaldir." 

2090. Uliz onlari yapttk ki hize yaktsu idi. Gy fill olan §fih, acabd sen ne bu- 
yurursun?" 

jjj jjj ^V *>/ W 5, s- 5, jj> J 3 c? 1 ^ f j*- cr^ ^ 

2091. 6y ^omil -parlaha, eger hizim sucumuzu bagislar isen gece geceligini, 
giindiiz de gunauzlugunii yavmi§ olur. 

"Ey af ve Iutuf ile gonulleri parlatici ve sevindirici olan §ah, biz zulmani 
ve nefsani idik. Bizden zulmani olan kabahat zahir oldu. Binaenaleyh biz ka- 
ranhkgece mesabesinde idik. Geceligimizi yapmis olduk. Sen ise liituf ve ina- 
yet giinesisin ve nuranisin; ve giindiiz mesabesindesin. Eger bizim sucumu- 
zu afFedersen giinduzliigunu yapmis. olursun." 

2092. "Gger bagislar isen umidsizlik giisdd buldu; ve yoksa bizim gvbi yiiz kim- 
se saha feda olsun!" 

"Eger bizim kabahatimizi affeder isen, yaptigimiz fenaliga kar§i gonlii- 
miizde hasil olan umidsizlik ve cezaya dugar olmak korkusu zail olur. Ve 
eger affetmeyip hakkimizda ceza ve siyaset ile hiikmedersen ona da razi- 
yiz. Bizim gibi yiizlerce kimse §ahimiza feda olsun!" Ba'zi niishalarda "gii- 
sad" yerine "kesad" vaki" olmustar. "Umitsizligin hukmti kalmaz" demek 
olur. 



^^ 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2093. <$ah decli: * Diayir, bu nevaz ve gudazi ben yapmak isiemem, JAyaz'tn 
laytgtdir." 
"Nevaz", oksamak ve dilculuk ve liitufkarlik; ve "gudaz", eriticilik ve kahr 
demektir. Ya'ni, §ah onlann tazarru'lanna cevaben dedi: "Hayir, af ve liitfu 
ceza ve kahn ben yapmak istemem. Bu husustaki hukum ve re'y Ayaz'mdir. 
Qiinkii sizin tecaviizunuz Ayaz'a kar§i vaki' oldu." 

!j~j j OLLio aj>**- j OUtc %y J jJ> olioli b$jZ A\y>- 
c— «i -uij _jl Je>_f ji CjI^- ,y\ { j*j <6~ jbl <i OUJ 0-ib 

§ahm nemmamlann ve odayi acanlarm tovbesinin kabulunii 

ve onlann cezdsmin verilmesini Ayaz'a havale etmesidir. 

Zfra cinayet onun nzi iizerine vaki' olmu§tur 



2094. i( ~Bu cinayet onun teni ve trzi iizerineiir. ~^ara o iyi izlinin damarlan 
iizerine&ir ." 

Yukanlarda izah olundugu iizere "§ah"tan murad Hak; ve "Ayaz"dan mu- 
rad abd-i mahz olan insan-i kamildir; ve "beyler"den murad insan-i kamilin 
muanzlan olan nefsani kimselerdir. Hak ile abd-i mahz arasmda suret ve ta- 
ayyiin i'tibariyle gayriyet ve hakikat i'tibariyle ayniyet ve ittihad sabittir. Bi- 
naenaleyh ehl-i suret olan nefsani kimseler, insan-i kamile muhalefet ettik- 
leri vakit onlann ta'n ve muhalefeti insan-i kamilin suretine ve cismaniyeti- 
ne ve acttklan yara dahi onun cismaniyeti ile alakadar olan lrz ve namusuna 
olur. Binaenaleyh bu beyt-i §erif zahirde Sultan Mahmud tarafindan ve ba- 
tinda Hak tarafindan olur. 

2095. ^fyerct ruh cihetinden nefs-i vahidim. JZahiren bu faule ve ziyandan 
uzaflim." 



gK^ AHMED AVNl KONUK 

"Gerci hakikat cihetinden zat-i vahidim ve abd-i mahzin hakikati ile ben 
rmittehidim. Fakat onun cismine ve zahirine taalluk eden faide ve zarardan 
benim zatim uzaktir. Zira benim zatim zarar ve ziyan isabetinden munezzeh- 
tir." Bu gibi nisbetler vucud-i izafi alemine mahsustur. 

2096. nr Bende iizerine tbhmet $aha ax cleijildir. Diilminin ve istizhannin ziya- 
ieli^inden §ayn de^iliir. 

"Her ne kadar bende ile sah-i hakiki olan Hak arasinda hakikat cihetin- 
den ittihad ve ayniyet mevcud ise de cismiyet i'tibariyle gayriyet bulundu- 
gundan bendenin cismaniyeti iizerine tevcih edilmis. tohmetten sah-i hakiki- 
ye ar ve noksan terettiib etmez. Fakat nefsani olan ehl-i suret abd-i mahz 
olan insan-i kamile tohmet isnad ederse, bu hal, alem-i surette ancak Allah 
Teala'nin Halim isminin kuwetine istinaden ve bu isim kuvvetinin hifz ve is- 
tizhanndan, ya'ni muavenetinden vaki' olur." Zira bu alem-i keserat esma- 
yi ilahiyye ahkaminin cereyamna hadim olan mezahirden ibarettir. 

2097. $ah vakiaki miiitehemi DCarun yapar, nazar et hi giinahsizi nasil ya- 
-par? 

Hak Teala vaktaki kabahatli bir kuiunu Musa (a.s.) zamanmda servet sa- 
hibi olan bir Kariin gibi miilk-i dunyaya ve ni'mete mustagrak kilar; artik bir 
giinahsiz olan kuluna ne ikram edecegini bundan kiyas et! Ve hilm-i Hakk'in 
kuwetini ve viis'atini tasawur et! 

2098. $ahi kimsenin kannclan gafil hilmel Onun izhanmn mani'i ancak hi- 
limdir. 

§ah-i hakiki olan Hak Teala'yi bjtJj ili jilL 'Jji C'j (Bakara, 2/74) ya'ni 
"Yaptigimz isterden Allah Teala gafil degildif" ayet-i kerimesi mucibince bu 
alem-i keseratta kimsenin amelinden ve fiilinden gafil bilme! Eger o amelle- 
rin kotulerini meydana gikanp failllerini rezil etmezse, bil ki bu izhara mani' 
olan sey ancak onun azim olan hilmidir ve "Halim" ism-i serifi hiikmunun 
izhandir. 



<«^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHI / X. CtLT • MESNEVl-5 



j\ pis- VI jlj JlN _jl ,Jp J** * £*i4 Ua ^ 

2099. 'TZuracla onun ilmi oniinde laubaltce §efaat e&en kimdir? S^ncak onun 
hilmidir. 

Burada ya'ni kulun gunahkarhgi vaziyetinde Hakk'in ilmi oniinde bi-per- 
va ve hig gekinmeksizin, o gunahkara sefaat eden kimdir? Ancak Hakk'in 
hilmidir ve Halim ism-i senfidir. i§te bu sifat-i hilm ve ism-i Halim, giinah- 
karlara kar§i §efaat kapisim acmigtir. Zira o giinahin kuldan zuhuru ayn-i sa- 
bitesinin ve isti'dadimn Icabmdandir; ve ayn-i sabite ism-i ilahinin suret-i il- 
miyyesidir. Binaenaleyh Gaffar isminin hiikmii zuhura gelmek icjn abdden 
giinah suduru lazim gelmistir; ve o giinah sudur edince Hakk'in Halim ism-i 
serif! izhar-i faaliyet edip Hak onu settarligi ile setr buyurur; ve eger abd is- 
tigrar ederse Hak Teala onu magfiret eder. Nitekim hadis-i §erifde p&i V J 
^ s*j aJi djj*cL~j ijjjit, -fji, frbrj p£i 4i\ ^j>ji Ojjjj ya'ni "Eger siz giinah yap- 
mamissaniz Allah Teala sizi giderir ve bir kavm getirir; onlar giinah yaparlar 
ve Allah 'a istigfar ederler ve Allah Teala dahi onlan magfiret eder" buyrulur. 

2100. qiinak evvela onun hilminden stcrar; ve uoksa onun heuheti ona ne va~ 
[2100] » * . B 

kit mecal venrf 

Kul Hakk'in hilminden dolayi setr-i ma'siyet ettigini gdrerek giinaha 
ciir'et eder; ve abdden sadir olan giinah ewela Hakk'in hilminden nasi sic- 
rar ve inbias eder. Eger Hakk'in hilmi olmasa, zat-i azirnu's-sanmin heybeti 
o abde o giinahi istemek mecal [ini] asla vermez. l§te bu hilm-i ilahtdir ki, ab- 
di icra-yi ma'siyet ederken heybet-i Hak'tan gaflete diisuriir. 

<u3U^ j> CjJ ^jX-JU- j> C— jfc <dil* t j-^J fjZ- iS^fajj*- 

2101. Oiatil olan nefsin kan bahasi onun hilmi iizerinedir. ^Diyei akile iizeri- 
nedir. 

"Diyet", hataen katl olunan bir kimsenin varislerine katil tarafindan veri- 
len mala derler. Mikdan nafaka kitablannda mezkurdur. "Akile", istilahat-i 
fikhiyyeden olup katil olan kimsenin babasi tarafindan olan kimsenin akra- 
basina derler ki, bunlar hata ile oldiiriilen kimsenin diyetini verirler; ve bu 
akile hakkindaki ahkamin tafsllati da kezalik fikih kitablannda musarrahtir; 
ve bu babdaki biraz izahat III. cildin 2461 numarah beytine miisadif olan: 



c^pja 



AHMED AVNl KONUK 

c si ji (jiji js f\* *.0iu c— Alii* j c*» fitf U=^ / ["Eger hata ettimse, diyet 

akile iizerinedir; benim canimin akilesi elestten sen oldun."] beytinde de 
gegti. "Nefs-i katilenin katli"nden murad sifat-i mezmumesiyle ruh-i insani- 
yi olduriip muattal birakmasidir. Katil olan nefsin bu cinayetinin kan baha- 
si, Hak Teala hazretlerinin hilmidir. Zira maktuliin diyeti akile iizerinedir. 
Viicudda fer' olan nefsin akilesi viicud-i hakM-i Hak'tir. Binaenaleyh 
Hakk'in nefs-i katile hakkinda sifat-i hilm ile tecellisi maktul olan ruh-i in- 
saninin kan bahasi ve diyeti olur. Fakat bu hilm-i ilahinin kan bahasi olma- 
si da bir kayd ile mukayyeddir. da nefsin gaflet ve sifat-i nefsaniyyesi sar- 
hoslugu saikasiyla yaptigi kotii fiillerden sonra ayildigi ve kendine geldigi 
vakit bu fiillerden pesiman olmasidir. §ekavet-i ezeliyye ashabindan olup 
fenaliklanndan nedamet duygusundan uzak olan kimseyi bilahare Hak Te- 
ala hazretleri kisas buyurur. Nitekim III. cildin 2477 numarasina miisadif 
olan.- -uT u- juo a*. j\ dj^ ^JU -xS uut^ *=?£ j>- pi*- ya'ni "Hakk'in hilmi 
muvasalar eder ve miihletler verir. Lakin hadden gittigi vakit izhar edip re- 
zil eder" buyrulmustar. ZirS diyet hata ve gaflet ile olan katl ve cinayet igin 
akile iizerine olur. 

2102. nZizim nefsimiz o hilimden sarho$ ve hihud oldu. <§eyian sarho§lukta on- 
dan killahi kaph. 

Bizim can ve ruhumuzun katili olan nefsimiz, Hak Teala hazretlerinin o 
hilminden ve bize muhlet verip muaheze etmesinden dolayi ma'siyet lezzet- 
leri iginde sarhos oldu ve gaflete diisup kendinden gegti. Iste beni-Adem'in 
diismam olan seytan dahi nefsimizin bu sarhoslugu iginde ondan akil ve mu- 
hakeme kiilahim kapti ve onu helak gukurlanna diisiirdii. 

2103. Bijer him sakisi hade Aokucii olmasa idi seytan Sldem ile nerede niza 
ederdi? 

Eger hilm-i ilahi sakisi gaflet sarabmi dokiicii olmasa idi seytan, Adem ile 
nizaa ve husumete nerede kadir olur idi? Binaenaleyh hilm-i ilahinin doktii- 
gu bu gaflet sarabi ve badesi hem Adem'i ve hem de seytani sarhos etmisur. 
Zira hilm-i ilahi Hakk'in heybet ve azametini kulun nazanndan drter. Eger 
bu hilm perdesi kalkip heybet-i Hak zahir olsa idi, Hakk'in kullah olan gerek 



c £p a 



MESNEVf-t §ERfF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Adem ve gerek §eytan bu heybet ve azamet muvacehesinde tir tir titrer ve as- 
la muhalefete ciir'et edemezler idi. 

SjJL> ili! j *Ip .sli^jl *j> *S" \j C^^> r*\ (*-!*■ «^S 

2104. CMdaikeye ilim vakii SUem him idi? Dlmin iistadi ve nukucLun nak- 
kadi idi. 

"Niikud", "nakd"in cem'idir; ve "nakd", Iugatte "segmek ve saymak" 
ma'nasinadir. "Nakkad", "nakd"den miibalaga ile ism-i faildir. Burada 
"nakd"den murad, esma-i ilahiyyenin sayilmasidir. J^'CX ^i ^ A (Bakara, 
2/33) Ya'ni, "Ey Adem, melaikeye isimlerini haber ver!" ayet-i kerimesine 
i§aret buyrulur. Bu ayet-i kerime hakkindaki izahat miiteaddid mahallerde 
gegti. Ezciimle IV. cildin 2955 numarasina musadif olan: ^ui \j ^T^ u-Vi ^ 
fVj it* ^u jjui j ^jjlj ["Alleme'1-esma Adem'e imam oldu, fakat "ayn" ve 
"lam" libasinda degil!"] beytinde izahat vardir, oraya miiracaat buyrulsun. 
Ya'ni, meleklere ilm-i esmayi ogretmek vaktinde Adem nasil bir kimse idi? 
ilm-i esmanin ustadi ve bu isimleri saymalann pek ziyade sayicisi idi. Anka- 
ravi hazretleri ^ & \j J^'deki (*?) edatim istifham igin almis, ve bu fakir 
dahi terctimeyi ona gore yapmi§imdir. Fakat Hind §arihlerinden imdadullah 
(k.s.) hazretleri bu edatm istifham igin olmayip edat-i rabita oldugunu ve bu 
beytin ma'nasi atideki beytin ma'nasiyla tamam olacagini beyan buyurur. Bu 
surete gore bu beytin ma'nasi: "ilmin ustadi ve niikudun nakkadi olan Adem, 
melaikeye ilim vaktinde" demek olup natamam bir ciimle halinde kahr ve fil- 
hakika da atideki beytin ma'nasiyla tamam olur. 

2105. Cennette hilm §arabim i$tijp. vakit seyiamn bir oyunundan sari yuzlil 
oldu. 

§eytanin Adem'e oynadigi oyun nehy-i sarin mukabilinde onu te'vile 
sevk etmesi idi. Nitekim I. cildin 1259 numarasina musadif olan: f ^J\ j> 
<^~€j j» j^ <>-^ oijiy -w> c — C u-Vi ^ ["Alleme'l-esmanin beyi olan be- 
§erin babasinin her bir damannda yiiz binlerce O'nun hilmi vardir"] beyti- 
nin ba§indaki siirh-i §erifde miindericdir; ve bu ma'na o siirh-i §erifin ihti- 
va ettigi beyitlerde izah olunmu§tur. Ankaravi hazretlerine gore bu iki bey- 
tin ma'nasi §6yledir: "Melaikeye ilm-i esmanin ta'limi vaktinde Adem kim 
idi? Ilm-i esmanin ustadi ve nukadun nakkadi idi. Cennette ilm-i ilahi §ara- 



eg^ 



AHMED AVNI KONUK 

bini ictigi vakit §eytamn oyunundan sari yiizlu oldu." Imdadullah hazretle- 
rine gore de §6yle olur: "tlmin ustadi ve mikadun nakkadi olan Adem me- 
laikeye ilim vaktinde, cennette hilm-i ilahi sarabmi igtigi vakit seytamn 
oyunundan san yiizlu oldu." Her iki surette de esas ma'na degismez. Ihti- 
laflafzidir. 

» * * * _ 
if *>/ j^s? j lib j iijij ■ >j>j ^ (J^j> ^ & 

2106. VeduA'un ia'liminin helacliirleri onu zekt ve arif $evik efrni? idi. 

"Beladtir, bir nevi* meyvenin ismidir ki, tibben dorduncu derecede hardir. 
{Giyasu'l-Liigat). Hassiyeti budur ki, a'za-yi beserde gevseklik ve tembellik 
ve sanlik peyda oldugu vakit onu ateste kaynatip suyunu hastanm alnina ve 
kulaklanna staler. A'zalan siser. Ondan sonra vucudundan biraz san su 
akar, ba'dehu sister iner ve a'zadan gevseklik bertaraf olur. (Hind sarihlerin- 
den Veil Muhammed Ekberabadi). Burada "beladurler"den murad, esma-i ila- 
hiyyedir. Ya'ni Adem ta'lim-i ilahi ile esma-i Hakk'in te'sirat ve hassiyatim 
ogrendikten sonra anladi ki, cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhar oian zatindan 
bu esmadan her birinin ahkami ve eseri zuhur edecektir. Bu esma beladiirle- 
rinin kendisine temasindan zeki ve arif ve gevik oldu; ve secere-i menhiyye- 
ye takarriib etti. Surette Adem' in hareketi emr-i teklifiye muhalif idi. Fakat 
emr-i iradiye muvafik oldu ve hareketi ayn-i itaat idi. iste bundan dolayi 
Adem §ecere-i menhiyyeye takarriib etti ve cenneti iki bugday tanesine sat- 
ti. Beyt-i Hace Hafiz Sjrazi (k.s.): 

"Babam cermet bahgesini iki bugdaya satti; eger ben bir arpaya satmaz isem 
hayirsiz evladi olayim". 

2107. y>ine onun hwi olan hilminin afyonu furstzi onun e§yasi tarafma ge- 
tirii. 

Hak Teala'nm beladurleri Adem'i §ecere-i menhiyyeye takarrubde cevik 
ve nehy-i sarihi te'vilde zeki ve arif yaptigi gibi yine Hak Teala'nm kavi olan 
hilminin afyonu, hirsiz mesabesinde olan §eytanm Adem'in teslim ve itaat ve 
takva esyasim calmak tarafina getirdi. Eger hilm-i Hak perdesi azamet ve 
heybet-i Hakk'i ortmeye idi §eytan asla Adem'e yakla§amaz idi. 



"IfffiP 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X, ClLT • MESNEVl-5 • 

2108. Sflkil, ' vr Benim sakun sen olmussun, elimi tut!" diye onun hilmi iarafv- 
na penah isteyici olarak qelai. 

Nefis ilim sakisinin doktiigu gaflet sarabindan sarhos oldugu vakit §eytan 
Adem'in akil kulahim kapar ve Adem dahi emr-i tekltfiye muhalif olarak ya- 
pacagim yapar. Ayildiktan sonra Adem tekrar akil kiilahim §eytandan kapip 
bu def'a akliyla yine Hakk'in hilmi tarafina tevecciih ve iltica ederek der ki: 
"Ey hilm-i ilahi, bana sarab-i gafleti iciren sen olmus idin. §imdi de elimi tut, 
dustugiim cukurdan beni gikar!" diye niyaza baslar. 



&£ <j> J& \j Jj'U oL>- tUi jjI jj Ij ^U*? ■sjt-i^ c^\/ *£ ^jS 01 c ~<\?- (j^U*!!! ^ 
$£ ^ vi— ^L~> -»j ,j«^>- j^ Oxi *x*lj>- 0^>** j ?y*** *£ ^\>- j\j* -^*> ji j 

"Afvden ve miikafattan ihtiyar et! Zira adlden ve liituftan her ne 
yapar isen burada dogrudur ve her birisinde maslahatlar vardir. 

Zira adlde bin lutuf mundericdir. "Ve sizin icin kisasta hayat 

vardir" (Bakara, 2/179) diye Ayaz'a §ahm emretmesi. O kimse ki 

kisas icin kerahet tutar, katilin bu bir hayatina nazar eder. Siyaset 

korkusu kal'asmda mahruz ve kamnin dokulmesinden memnu' 

olacak olan yiiz bin hayata bakmaz 

•u- ^uaJ! j> 'fSij (Bakara, 2/1 79) Ya'ni "Kisasta sizin icjn hayat vardir" 
ayet-i kerimesi sure-i Bakara'da vaki'dir. Ve bu ayet-i kerimenin camiiyyet-i 
ma'nasi hakkinda bulaga ve fusaha hayrette kalmislardir ki burada tafsili 
uzundur. "Kisasta hayat olmasi" budur ki, katilin kisas ve i'dam olunmasini 
goren caniler korkup niyet ettikleri katlden ve su-i kasddan vazgecerler. Bu 
yiizden maktul olacak olanlann hayati kurtulur. Diger taraftan katiller dahi 
katlden vazgegtikleri igin kisastan ve helakten kurtulur. Onlann hayati dahi 



=3^ 



AHMED AVNt KONUK 

mahfuz kalir. Binaenaleyh kisasin fena oldugunu iddia edenlerin nazan kisa- 
dir. Onlar ancak katilin kisasta bir hayatina nazar ederler ve bu bir hayati 
miidafaa icin esbab-i mucibe dermeyan ederler. Nitekim Fransiz iidebasmdan 
Victor Hugo'nun Bir Mahkumun Son Gunti unvani altmda yazdigi eser bu ki- 
sa bakis ile yazilmis ve ona gore miidafaa edilmi§tir. 

jljS>-l JU* L ^ jU i^l jU <j\ j*5U dl*;^ oL* J? 

2109. "6y JAyaz, ey yiiz ihiirazk olan -pak S^yaz, miicrimhrin arasmda huk- 
mei! ' 

Bu beyit zahirde Sultan Mahmud-i Gaznevi tarafindan Ayaz'a hitaben va- 
ki'dir. Fakat batinda Hak tarafindan abd-i mahz olan insan-i kamile hitabdir. 
Nitekim yukanlarda izah olundu. "thtiraz", perhiz etmek ve kendini mesaib 
ve nekaisdan gozetmek demektir. 

2110. &QM seni amelde ihi yiiz her re haynatsam, senin haunamamn koptigtin- 
de hir hile hulmam." 

Ya'ni, Hak Teala abd-i mahz olan insan-i kamile hitaben buyurur ki: "Se- 
ni tecelliyat-i latifem ve kahriyyem iginde birgok def'alar kaynatsam ve imti- 
han etsem, senin kaynamamn kopiigii olan ahval ve akval ve ef 'alinde hic- 
bir hile-i nefsani bulmam." 

2111. "Sayisiz hir halk imtihan cihetinden uiamcidir. Dmtihanlar ciimleten 
senclcn ulanQandir." 

"Mertlik da'vasinda bulunan sayisiz bir halki bir suretle imtihan ettim. 
Hepsi bu imtihanlann neticesinde utandilar ve mertlik da'vasmin hayallerin- 
den ibaret oldugunu anladilar. Seni her tiirlu imtihan ettim. Mertce hepsine 
gogiis gerdin. Binaenaleyh imtihanlar senden utandilar." Nitekim bil'asale 
abd-i mahz ve insan-i kamil olan Server-i kainat Efendimiz hakkinda Ve'n- 
necm suresinde ji Uj juJi fy £• (Necm, 53/1 7) ya'ni "0 ziibde-i kainatin go- 
zii asla masiva tarafina kaymadi ve haddini tecaviiz edip tugyan etmedi" 
buyrulur. hazretin varis-i kamilleri dahi bu mesreb uzerinedir. Cenab-i 
Mevlana (r.a.) efendimiz hazretleri dahi onlardan birisidir. 



*£«> 



MESNEVl-1 SERfF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2112. ^Dipsiz deryadir, yalniz ilim degildir; day, yiiz dagdir, hu ise hilim degildir. 

Abd-i mahz olan insan-i kamil yalniz "Alim" ism-i serifinin mazhan degil- 
dir. Binaenaleyh miicerred ilm ile miimtaz degildir. Cem'iyyet-i esmaiyyeye 
mazhariyyeti hasebiyle dibi bulunmayan sifat-i i&hiyye deryasidir ve nihayeti 
olmayan esma-i ilahiyyenin meciasidir. Binaenaleyh o bir dagdir fakat bircok 
muhkem olan daglann ittihadindan hasil olan bir dagdir. Ondaki hilim halkin 
anladigi hilim degildir. Nitekim IV. cildin 783 numarasina miisadif olan beyt-i 
§erifde: djJ~ ^ ^i J'? ju*i *r o^j \j o-J^ l _ r J^. ^ ^^ ["Iki yiiz Belkis senin 
hilminin zebunudur, ey'"Kavmime hidayet et, zira onlar bilmiyorlar!" diyen!"] 
buyrulmus idi. Ma'lumdur ki bu beyt-i serifde Uhud gazasinda Resul-i Ekrem 
Efendimiz'in mubarek disteri diisman okunun te'siriyle kinldigi vakit ashab-i 
kiram gok mahzun oldular. "Diismanlar aleyhine dua et ya Resulallahf" dediler. 
Server-i alem Efendimiz buyurdular ki: ^ i*>-jj Ub cj~ ^ j ui*J d*i ^ j\ 
djJ*i V ^\i ^y jl*i Ya'ni "Ben la'net edici olarak gonderilmedim ve lakin 
Hakk'a da'vet edici ve rahmet olarak gdnderildim. Ey benim Allah'im, kavmi- 
me hidayet eyle, onlar bilmiyorlar!" t§te bu harbde tecelli-i kahri ile imtihan-i 
ilahiye ma'ruz kalan Server-i kainat Efendimiz'den bu hal-i lztirab icinde dahi 
kil ucu kadar nefsani bir sifat zahir olmadi da hilm-i ilahinin eseri zahir oldu. 

21 13. ^)edi\ ^en hilirim hi hn senin ihsanindu; ve yoksa hen o $anh ve hiir- 
kiim." 

§ahin bu hitablanna cevaben Ayaz ve abd-i mahz dedi: "Sultanim, ben bi- 
lirim ki, bu bende olan ta'dad buyurdugun fezail ve ilim ve hilm ancak senin 
ihs&mndir. Yoksa ben o cank ve kiirkum; ve benim viicud-i izaflm zelil ve 
hakir olan bir a vug topraktir." 

2114. nZunun vein yeygamber hunu serh yaph. ^Uier Kim kendini ianidi, Uia- 
lik'i ianick." 

Bu beyt-i §erif Hz. Pir efendimizin irsMdir. Ya'ni, yukandaki ma'nanin iz- 
han igin Hz. Peygamber Efendimiz ^ >~>f jus -u^j j»^ # ya'ni "Kendi nefsi- 
ni tamyan muhakkak Rabbini tanidi" buyurdu. Ve abd kendini zilletle tanidi- 



*&$&> 



AHMED AVNt KONUK 

gi vakit nazannda Hakk'in azameti ve sifat-i kibriyasi zahir olacagim §erh 
eyledi, Bu hadis-i seiifin §erhi hakkinda muhakkiklann birgok beyanati var- 
dir. Ezcumle cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri bu hadis-i serif hakkinda mus- 
takil bir risale yazmisttr. Buna Risale-i Ahadiyye* dahi derler. 

jjI c-*jl c?UaP **-\j>- <j\ J& a^—jj £-Jy~ J ^^^ <L ^ a > ^J°r 

2115. Senin $angm nutfedir ve kamn kiirhtiir. 6y efendi, hu haki O'nun ih- 
sanidir. 

Bu beyt-i serifde sure-i Tank'ta olan jib *u ^ 'J* jU ^ jiljjii >£ (Tank, 
86/5-6) ya'ni "insan ne seyden yaratrlchgina n'azar etsin'ki, ma-i dafikdan, 
nutfeden halk olundu" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. gank, yiirumek ve 
gezmek igin kullamlan bir alettir. Cism-i beser dahi, alem-i mtilkii gezip te- 
masa etmek igin giyindigi bir gank mesabesindedir. Ve kurk muhafaza-i ha- 
raret igin kullanihr. Kezalik kan dahi cisimde hararet-i gariziyye tevltd eder. 
Bu munasebetle nutfe ganga ve kan kurke tesbih buyrulmustur. Bunlar hay- 
vaniyetin icabidir. Bu gankve kiirke munzam olan fazail-i insaniyye Hakk'in 
atasi ve ihsanidir. Nitekim ayet-i kerimede <I)i &* fc~>- j* 'J>(J\ u {Nisa, 4/79) 
ya'ni "Sana iyilikten isabet eden sey Allah'Teala canibindendir" buyrulur. 

2116. Oram igin vermi$tir, ta hi ba§kasim isteyesin. Sen deme hi, O nun ou 
kadardan ha§kasi yokiur. 

Bu ganga ve kurke munzam olan fezail-i insaniyyeyi Hak Teala hazretle- 
ri bunlardan daha baskasini ve ilerisini istemen igin verdi. Binaenaleyh sen 
deme ki ihsan-i ilahi bu bana verilmis. olan kadardir, bunlardan baskasi ve 
ilerisi yoktur. 

2117. ^osianm nahlini ve dahlini hilmen icin hahgwan ondan dolayi hirkag el- 
ma tpsierir. 

"Nahl", hurma agacidir. Burada mutlak agagtan kinayedir. "Dahi", harem 
mukabili olan irad ma'nasinadir. Ya'ni, bahgivan birkag elma gosterir, sen 



Bu risale Abdullah b. Mes'ud Balyam'nindir. Bk. Mutlak Birlik-Nefsini Blien Rabbini Bilir- 
(Haz. Ali Vasfi Kurt), insan Yay., Istanbul 2003. (Ne§redenlerin notu.) 



"HP? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

bundan anlarsin ki, bostanda elma agaglan vardir ve bostamn bu nevi* mah- 
sulati ve varidati vardir. 

2118. nZugday avucunu haryara ondan dolayi verir, ia ki anbann bufldayini bilsinl 

"Haryar", e§egin yemmi veren ve palatum koyan ve yukiinu yukleten 
kimse demektir. Ya'ni, zahireci esege bakan kimseye bugdayi avuc. ile goste- 
rir. Bu bir numunedir. Bu numuneyi anbarda bu nevi' bugdaydan gok oldu- 
gunu, o bugday alacak olan haryann bilmesi igindir. 

2119. r llstad ondan dolayi bir nuktenin serhini soyler, id ki onun ilmim mus- 
tezad bilesin. 

Ya'ni, herhangi bir ilmin muallimi ve iistadi talebesine o ilimdeki bir niik- 
teyi serh eder. Sen onun bu serhinden o iistadin o ilimde ma'lumati ziyade 
oldugunu bilirsin. 

2120. Ue ecje-r w O muhakkak ancak budur" dersen, sakaldan $ov atbi sent nia- 
cja aiar. 

Ey talib, eger sen o nuktenin serhini iistadin ilminin hepsi addedip onun 
bildigi ma'lumat ancak bu kadardir, dersen, o muallim sakalina dusen bir cop 
gibi seni halka-i tedrisinden silkip uzaga atar. Zira sende mahdudiyet-i fikr 
goriip "Bu isti'dadsiz talebe igin beyhude yorulmaga hacet yoktur" der. 

2121. *Ey S^lyaz, ael simdi bunlara adl verl Cihanda actio olan adle temel koyl" 

"Ey abd-i mahz, gel simdi senin hakkinda su-i zan edip tecavuz edenlere 
karsi adli icra et, ve onlara miistahak olduklan muameleyi yap! Oyle bir adl 
olsun ki cihanda bu adli gorenler taacciib etsinler; ve boyie bir acib olan ad- 
lin temelini kur!" 

2122. "Senin miicrimUrin oldiirulmeye musiahakhrlar. Tama'dan nasi senin 
afv ve hilmine tevecciih euliyorlar." 



s^SP? 



AHMED AVNl KONUK 

"Senin hakkinda su'i zan edenler kendilerinin sucu agir oldugunu anladi- 
lar ve olduriilmeye mustahak bir harekette bulunduklanni bildiler. Fakat ha- 
yat-i suriyyeye tama'lanndan dolayi senin afv ve hilmine teveccuh edip si- 
yasetten halas olacaklanm timid ediyorlar." 

2123. Ta ki rakmeii yahud yazabi $a\& gelir. Sfib-x kevser mi ydhud leheb mi 
cjalib gelir? 

"Kevser", cennet irmaklanndan bir irmagin adidir. "thsam cok olan buyuk 
adam" ve diger ma'nalan da vardir. Burada "ab-i kevser", lutuf ve ihsandan 
kinayedir. "Leheb", ate§in alevi demektir. Burada kahirdan kinayedir. Ya'ni, 
"Mucrimler senden zuhur edecek sifatin nev'ine muntazirdirlar. Bu suclanna 
kar§i onlar hakkinda rahmet sifati mi yoksa gazab ve ofke sifati mi ve lutuf 
ve ihsan mi yoksa kahir mi zuhur edecektir?" 

2124. JMerdum-rubdlihian dolayi ahd-i elestien beri, hilim ve hsim dallanmn 
her ikisi de vardir. 

"Merdum-rubalik"tan, murad insanlann dogru yola cezbidir. "Ahd-i elest" 
ta'biriyle ervaha Cenab-i Hak tarafindan "Elestu bi-rabbikum?" ya'ni "Ben si- 
zin Rabbiniz degil miyim?" diye vaki' olan hitab-i ilahiye i§arettir ki, Hak Te- 
ala bu hitab ile ervaha sifat-i rububiyyetini tasdik ettirdi. Mademki Hakk'in si- 
fat-i rububiyyeti sabittir, edeb ve hak dairesi haricine gikan kullann terbiyesi 
lazim gelir. Bu terbiye dahi iki vech ile olur, ya taltif ile ya tekdir ile olur. Bi- 
naenaleyh hilim ve lutuf ve hi§im ve kahir "Elestu bi-Rabbikum?" hitabi vaki' 
olan devirden beri viicud-i izafi aleminde iki miitekabil dal olarak zahir olmus- 
tur. Bu iki sifattan birine mazhariyet abdin isti'dadina muallaktir. Ba'zi kul lutf 
ile hak ve edeb dairesine rucu' eder. Ba'zisi kahir ve tekdir ile miieddeb olur. 

2125. ^unun i$in "elesi" hfzi iebyindir, bir lafizda nefy ve isbdt karindir. 

"Mustebin", zahir demektir. Ya'ni, birbirinin ziddi ve mukabili olan iki si- 
fat bulundugu igin hitabda "elestu" lafzi zahirdir. zira bu bir kelime ve lafiz- 
dir ki onda birbirinin ziddi olan nefy ve isbat karin ve miindericdir. 



<*$2^> 



MESNEVl-1 SERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

2126. ,Z?ra ki fcu istafa mensvh olan istifhamcLir. jFakat onda "leyse" lafzi 
medfun ol&u. 
Ya'ni, bu "Elestu" "Ben degil miyim?" lafzi isbat igin kullamlan bir istif- 
hamdir. Ya'ni "Ben sizin Rabbiniz degil miyim?", "Ben sizin Rabbinizim" de- 
mektir. Bu da rububiyetin isbatint imam eder. Fakat bu istifham-i isbatide 
"leyse" ya'ni "degil" kelimesi medfundur ve miindericdir. Bu da "nefy" igin 
kullamlan bir lafizdir. Bu iki beyt-i serifin ma'nasini tavzih igin kuguk bir mu- 
kaddime lazimdir. §6yle ki Hak Teala kendi hilim ve cemaline nazaran rubu- 
biyetini isbat etti; ve kendi gazab ve celaline nazaran rububiyetini kendinden 
nefy etti. Zira rububiyetin nefyi merbub olan mahlukun nefyini mustelzim- 
dir; ve isbat-i rububiyyet ise merbubun da isbatim icab eder. Qiinkii rububi- 
yet sifat-i izafiyyedendir. Onun tahakkuku viicud-i izafi sahibi olan merbu- 
bun ve mahlukun tahakkukuna mevkuftur. Binaenaleyh buyurdu ki: "Ben 
mertebe-i ahadiyyette halkin fenasim mucib olan kahr ve celal muktezasiy- 
la, higbir kimsenin Rabbi degilim, ya'ni benim ahadiyyetimin kahn, ciimleyi 
hig yapmistir ve higbir kimseyi arsa-i vticudda birakmamistir ki onun rabbi 
olayim. Ve mertebe-i vahidiyyette alemin viicuduna bais olan hilim ve cemal 
muktezasiyla halik olan Rabbim ki, merbubun tahakkuku bu sifatin tahak- 
kukuna sebeb ohnustur". Bu ma'naya binaen Hak Teala Kur'an-i Kenm'de 
j\$\ ^\}\ <L yj)\ do pj (Gafir, 40/16) ya'ni "Miilk kimindir bugiinde? Ya'ni 
ahad'iyetle'tecelli amrida miilk viicud-i Vahid-i Kahhar olan Allah'indir." bu- 
yurur. Nitekim Hz. §eyh-i Ekber Fususu'l-Hikem'de Fass-i §uaybi*de buyu- 
rur ki: ^y.p Ute Vjo^j *Jl>\ ^ik '^p\i Ya'ni "Uluhiyet me'luh ister ve ru- 
bubiyet dahi merbub ister". Imdi bu beyt-i serifin ma'nasimn hulasasi budur 
ki: Hak Teala "Elestu bi-Rabbikum" hitabi ile sifat-i izafiyyesi olan rububiye- 
ti isbat eder; ve rububiyetin tahakkuku merbubun viicuduna mevkuftur. Mer- 
bubun vucudu ise adem-i izafidir ve viicud-i hakiki muvacehesinde menfidir. 
Iste bu hitab istifham-i isbat! olmakla beraber onda bu suretle nefy-i viicud-i 
izafi de medrundur. Onun igin muhakkikin-i kiram hazarati alemin viicudu- 
na "adem maa'l-viiciid" ya'ni "viicud ile beraber adem" demislerdir. Sirr-i vii- 
cudu miidrik olmayanlar bu ma'nayi idrak edemezler. Daha ziyade tafsilaM 
daMka Fass-i §uaybi'dedir. Cenab-i Fir efendimiz bu ma'nayi I. cildin 2278 
numarasina mtisadif olan: y c~x* ^ c^-j^ c^jy* y ob*i j.> ii w i ol^- j>) 
["Bu cihan nefydir, isbatda ara! Senin suretin sifirdir, ma'nanin iginde ara!"] 
beytinde de beyan buyurmuslardir. 



°<m& 



AHMED AVNl KONUK 

2127. Terk ei, fa ki bu takrir ham kalsm; hamlarm kasesini avatmn sofrasi 
iizerine hoyma! 

Bu bahsin gayet ince ve ulema-i zahirin fehminden yiiksek olmasina 
mebm cenab-i Pir efendimiz nefs-i seriflerine hitaben bu beyt-i §erifde buyu- 
rurlar ki: Bu bahsin takririni terket, ham ve na-tamam kalsin. idrak-i has sa- 
hiblerinin gida-yi ruhanisini avamin dar olan sofra-i idrakine koyma! Zira bu 
dekayika onlann fehmi vasil olamaz. Rendi hayallerine gore zahir-i striate 
muhalif gordiiklerinden ya inkar ederler veyahud §erlat-i mutahhara ile ala- 
kasi olmayan miibahiler yanhs. anlayip kendileri dalalete diistukleri gibi hal- 
ki da dalalete dusuriirler. 

^j^ Cf-5 ^J ^ J^- & *o d S? J W> Off J^ J j¥ 

2128. ISir kahir ve bir lutuf saba aibi ve veba g&idir. bin demir kafici ve 
bu fop kayictd.tr. 

"Ahen-ruba", miknatis; "keh-riiba", ma'lum olan san bir ma'den. Ya'ni, 
velhasil tecelli-i rububiyyette veba hastaligina mumasil bir kahr vardir; ve 
keza latif bir surette esen saba riizganna mumasil bir lutuf vardir. kahir, 
kalbleri demir gibi kati olan kiiffan ve munkirleri cezbeder. Demiri ceken mik- 
natis gibidir. Ve bu lutuf dahi kalbleri gop gibi zayif ve miilayim olan mii'min- 
leri cezbeder, saba riizgan [gibi] latifdir. 

2129. Diak dogrulart resede $eker; battl kismi bdhllan $eker. 

Burada "hak"tan murad, batil mukabili ve dogru ma'nasina olan haktir; 
ve muhakkikin indinde Hak, vucud-i hakikidir. Ve "batil"dan murad dahi, 
batil-i izafidir, ona adem-i izafl dahi derler ki e§yanm viicududur. Nitekim su- 
re-i Enbiya'da Hak Teala buyurur: j! 'u^\> ur oi lui ^ «6!iL-u $ ss*a oi x>>} } 
Ojl^- il. jTjit 'ft'j j*\j 'j> Tiu £j£ 'J*\ *S& (Enbiya, 21/17-18). Ya'ni "Eger 
biz'eglehce ittihaz etmek isteseydik kendi indimizden onu ittihaz ederdik. Fa- 
kat bunu yapicilardan degiliz. BelW sifat-i rububiyyetimizi izhar igin batil-i 
izafi olan egyayi yarattik. Viicud-i hakikimizi, o ehemmiyet verip dort el ile 
sanldiklan batil olan o vucud-i izafl iizerine musallat kilariz. vucud-i haki- 
kimiz ile, sifat-i kahr ile zahir olup onlan mahv ve helak ederiz. Vah size ki 



6 S^> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHi / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Allah Teala'yi §amna layik olmayan sifat ile tavsif edersiniz". Ya'ni Hakk-i 
hakiki, isti'dad-i ezelileri vahdet-i sirf zevkinde olanlan recede ya'ni rahmet 
ve hidayete geker. Fakat vticud-i hakiki muvacehesinde nig ve batil-i izafi 
olan diinya ve suver-i e§ya, batillan kendi tarafina geker. Gerek mezkur 
ayet-i kerimede ve gerek bu beyt-i §erifde sirr-i vucudu idrak edemeyip e§ya- 
da ihata-i zatiyye i'tikadindan korkup Hakk'm e§yayi ancak ilmi ile ihata et- 
tigine kani' olan tenzih-i vehmi sahiblerine ta'riz vardir. Zira onlar Hakk^i e§- 
yadan tenzih ederek tahdid ederler; ve bu tenzlh-i vehmi ile iii ^-'j ^ i^y l3* 
(Bakara, 2/115) ya'ni "Nereye tevecciih ederseniz Allah'in'vechi ve zati va- 
ki'dir." Ve °^k u 'J Jj^. 'J*'j (Hadid, 57/4) ya'ni "Nerede olursaniz hiiviy- 
yet-i Hak sizin ile beraberdir" ve emsali olan nusus-i kur'aniyyeyi ma'nasiz 
te'viller edip nass-i zahire muhalefet ederler. Ve zat-i Hakk'm tahdidi ise 
§an-i uluhiyyete layik olmayan bir vasiftir. 

2130. <7\ii'de halvai olursa helvayi geker , mi'de safravi olursa sirkeyi geker. 

Nitekim zahirde dahi mi'de tathya mensub ve imitemayil olursa tatliyi ge- 
ker ve bu mi'de sahibi tatliyi sever; ve mi'de safravi ve bozuk olursa tathdan 
bulanir, ek§i olan sirkeyi geker. Bunun gibi ehl-i hidayet ehl-i kemalin soh- 
betinden hazz eder ve onun gidasi leziz ve tatli olan zevk-i vahdet olur; ve 
ehl-i evham ve dalalet dahi nakislann sohbetinden hazz edip onun gidasi da- 
hi sirke mesabesinde eksi olan zevk-i kesret olur. 

2131. "^anici cLo§eme, oturucudan soguklutju goturiir. c Donmu^ &o$eme, sicak- 
tyi yer. 

Ya'ni, a§k-i ilah! ile yanan veliyy-i kamil kendi musahiblerinin kalbinde- 
ki soguklugu ve incimadi izale edip ona a§k-i ilah! a§ilar. Ve ehl-i siilukden 
birisi nefsan! kimselerin sohbetinde bulunsa onun kalbini muhabbet-i 
Hak' tan sogutur ve diinyaya meylettirir. 

2132. ^Bo&tu gorursen senden rahmet sicrar. Uiasmi gorursen senden satvet si$rar. 

Mesela sen dostu gordugiin vakit senin kalbinden ona kar§i rahmet ve lii- 
tuf duygulan hasil olur ve ona gore de eseri zuhur eder; ve kezalik du§mam 



-^^ 



AHMED AVNt KONUK 

gordiigun vakit ona karsi kalbinden kahir ve gazab figkinr. J* ^\j^ ^i 01 
*iy* Ya'ni "Allah Teala Adem'i kendi sureti ya'ni sifati iizerine yaratti" ha- 
dis-i §erifi mucibince Adem'de dosta ve diismana karsi vaki* olan bu iki si- 
fat Hak'tan miin'akisdir. Binaenaleyh Hak Teala dostlan olan mii'minlere 
kar§i lutuf ve rahmet lie, du§mam olan miinkirlere kar§i da satvet ya'ni kah- 
n ve gazabiyla tecelli buyurur. 

2133. u 6y S^yaz, hu i§i vek gabuk if a et! JiLira hi intizar intikamin nev'iiir." 

"intikam", ukubet ve ceza etmek demektir. Ya'ni, "Ey Ayaz, miitecaviz- 
lere karsi yapilmasi lazim gelen isi cabukifa et! Zira ki intizar intikamin ya'ni 
ukubetle ceza etmenin bir nev'idir. £iinkii miistahakk-i ceza olanlar hakla- 
nndaki hukmiin sudurunu bekleye bekleye muazzeb oluriar. Onlan ewela 
boyle bekleterek ta'zib etmek, sonra da eger haklannda ceza verilecek ise, 
verilen cezayi tatbik etmek iki kat ceza olur. Ve eger affedilecek ise bu afv 
hiikmiinden evvel yine onlan bekletmek suretiyle kendilerinden intikam al- 
mis ve ceza eylemis olur; ve bu afv muhtaclara sadaka vermek nev'inden ol- 
dugundan onlan intizarda birakmak Hak Teala' mn is'^j ^, ,^'iiJ^ \}k? ^ 
(Bakara, 2/264) ya'ni "Sadakalannizi ba§a kakmak ve eziyet'etmek suretiy- 
le ibtal etmeyin" emrine muhalif olur. Binaenaleyh yapilacak isi cabuk yap!" 

Ja^» _j OL-^j J-**-* *j \j *£o- ^1 Sjj *£ \j jU «Li^L d$yj J*T>^ 

Padisahm Ayaz'a "Bu hiikmu cabuk fasl et ve muntazir tutma ve deme 

ki, aramizda gunler vardir; intizar mevt-i ahmerdir" diye ta'ctl-i emr 

etmesi ve Ayaz'in §aha cevab soylemesi. 



"Mevt-i ahmer", kizil oliim demektir. Ehl-i ma'na renk iizerine dort nev'i 
olum isbat ederler: Kizil oliim, kara oliim, sari oliim ve beyaz oliim. "Kizil 
oliim" ile katle, "kara olum" ile ateste yanmaga ve "sari oliim" ile kesret-i ern- 



es^ 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • "«Xj® 

raza ve "beyaz dliim" ile de suda bogulmaga i§aret ederler. Ve ehl-i irfan ise 
yine renk uzerine dort nev'i olum isbat ederler ki, onlar da "beyaz olum" ile 
agliga ve "kara olum" ile de sabra ve "kizil olum" ile muhalefet-i nefse ve "ye- 
§il oliim" ile eski libaslar giymeye i§aret ederler. Bu siirh-i §erifde "mevt-i ah- 
mer" ile nefsin katli mesabesinde olan intizar azabina isaretbuyrulmustur. Zi- 
ra jUi tf jLii ^Vi ya'ni "intizar ate§te yanmaktan daha §iddetlidir" darb-i 
meseli me§hurdur. 

vl— -b* j&-\ i_^lal iyr-j \j C-*-ijJ OU^i ^xJL»j>- <ci ^\ £J5 

2134. ^Bedi: *€y §ah, cwrde ferman senindir. 0iine§in vucuduyla heraber ytl- 
diz fanidir!" 

Ya'ni, "Viicud-i hakiki muvacehesinde viicud-i mecazi ve izafmin hiikmii 
yoktur. Nitekim giines. dogdugu vakit yildizlann ziyasi goriinmez olur." 

2 135. "^Eti/ire ya HJUarid ya §ihab kim olur hi, o giine§in onilnde di§anya $tkstn!" 

" Ayaz"dan murad, abd-i mahz mertebesinde ve kutbiyet makammda bulu- 
nan insan-i kamildir ki, bu kutb her asirda bir olur. Nitekim I. cildin 2967 nu- 
marasma miisadif olan ^< jj*- jM» y . »j^ y> c^fTji c~~£ dk J\oi^r j_^ 
["Cihan muhakkak o kimsedir ve agahdir; her yildiz felek iizerinde ayin 
cuz'udur"] beytinde ve IV. cildin 3695 numarali beytini ta'kib eden siirh-i §e- 
rifde bu kutub hakkindan izahat verilmistir. Evvelki beyitte "gunes"ten mu- 
rad, zat-i Hak ve "yildizlar"dan murad, umum evliyadir. Bu beyitte "Ziih- 
re"den murad, kutb-i zamandir. Zira ilm-i niicuma gore padigahlar Ziihre sey- 
yaresine mensubdur; ve kutb-i zaman ise cihanin §ah-i ma'nevisidir. Ve "Uta- 
rid"den murad, kutbun madunu olup ehl-i tasarruf bulunan evliyadir. Zira 
ilm-i niicuma gore ehl-i kitabet ve ehl-i divan Utarid'e mensubdur. Ve "s> 
hab"dan murad onlann madunu olan evliya-i sairedir. Fuyuzat-i rabbaniyye 
bunlann cumlesine kutb-i zaman vasitasryla tevzi' buyrulur. §u halde bu iki 
beyt-i §erif birinci beytin tafstli olur. Ya'ni tecelli-i zati-i Hak muvacehesinde 
ne kutb-i zamanin ne de sair evliyanin tasarruru kalmaz. 

2136. "Sger e-ski l&asdan ve postek-ulen ge$e idim ne vakit hoyle melamet tohu- 
munu eker idim?" 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "Nutfe ve kandan ibaret olan asl-i siiflime nazar etmek ve suretle 
mukayyed olmak mertebesinden gege idim, melamet tohumunu ekmemis 
olurdum; ve benim bu halim halkin levmine sebeb olmaz idi." 

2137. n y>iiz hayale mensub olan hasui arasmia o&amn kaptsmi kilittemek 
neyM?" 

"Bircok hayale kapilmis olan hasedgiler ve suretle mukayyed olan cisma- 
ntler arasmda, bu cisim odasmm kapisi olan agzimi kilitlemek ve kapamak ve 
onlarm levmine karsi siikut etmek ne idi?" Zira ben siikut ettikce o nefsani 
kimseler benim cismimin odasmda title ve desais gizlenmis oldugunu zannet- 
tiler. Ma'lumdur ki, her zamanda bu gibi kamiller hakkinda hasudlann su'-i 
zanlan vardir. Ezciimle cenab-i Pir efendimiz Haleb'de Halaviye Medrese- 
si'nde bulunduklan vakit oradaki talebe-i ulurn, miiderris Kemaleddin b. 
Adim'e o hazret aleyhinde fena fiiller isnad etmisler idi. Tafsili fakir tarafin- 
dan terciime edilmis olan Menahb-i Sipehsalaf da munderictir. 

yr dX^>- rj^ OLi^l J (-X* y> yr *-. >l Ojj-i tiy jS C~**0 

2138. "Onlarclan her biri kuru ker-pic arayici olarak irmak suyunun i$ine el 
sokmu}." 

"0 hasudlardan her biri maanf-i ilahiyye irmagi ve tecelliyat-i rabbaniyye 
nehri olan benim kalbime kuvve-i vahimelerinin elini sokup kuru kerpic me- 
sabesinde olan nefsani sifatlan ararlar." 

*J^ i/" cr^ U ^^ k* U *J ls^ y J* ^^ t^ <~rt 

2139. "Dmdi irmak i$inde kuru kerpic ne vakit olur? I^ir bahk suya r-e vakit 
asT olur?" 

Bu beyt-i serifde sifat-i nefsaniyye hem kuru kerpice hem de baliga tesbih 
buyrulmustur. Ya'ni, "Tecelliyat-i rabbaniyye nehri olan kalb-i kamilde kuru 
kerpic mesabesinde olan sifat-i nefsaniyye bulunur mu? Balik gibi olan ev- 
saf-i nefsaniyye akip gelen tecelliyat-i rabbaniyye ve sifat-i ilahiyye suyuna 
karsi nasil isyan edip kendi halini ve samm gosterebilir?" 

2140. nr Ben miskin iizerine cefa zanni tutarlar ki benden vefaua uianma qelir." 
[2140] J J a u 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 ♦ 

"Huzur-i ilahide benim gibi bir abd-i mahz ve fakr-i hakiki mertebesinde 
bulunan kimsenin kalbinde kendilerine karsi cefa ve zulum duygusu mevcud 
oldugunu zannederler. Halbuki benim mayamda ve tab'imda bilciimle mah- 
lukat-i ilahiyyeye kar§i olan §efkate nazaran "vefa" denilen hal, benim bu ci- 
billiyet-i asliyyemden utamr." Nitekim cenab-i Pir efendimiz FihiMi Fih'kn- 
nin 1 7. faslinda soyle buyururlar: "Benim bir huyum vardir ki benden higbir 
kimsenin gonlu kmldigim istemem. Birtakim kimseler, sema' esnasinda ken- 
dilerini bana farparlar ve yaramn ba'zilan da onlan men' ederler; o bana hos. 
gelmez; ve yuz def'a demi§imdir ki, benim icjn kimseye bir §ey soylemeyiniz, 
ben ondan raziyim o benden razi ilh. . . " 



) ^J J 1 J j*~ -^r ufj^ <^>-j iS>y> ? 

2141. "6oer hir ndmahremin zahmeti olmasa idi vefadan hirka$ kelimeyi agk 
'soyler iAim." 

Eger irfan-i Muhammedi'ye namahrem olan hasudlardan herhangi birinin 
kalbine zahmet ve elem vermis olmak miitalaasi olmasa idi ahd-i ezeliye kar- 
si vefa etmek ne demek olduguna dair agikca birkac. soz soyler idim. Fakat 
meftur oldugum §efkat mucibince kimsenin kalbini incitmek istemem." 

2142. <J\ia(Lmki hir cihan siibhe ve ishal isietjicidir, biz de sozu kabugun disa- 
nsina siirelim. 

"Ciham"deki "ya", tenkir icin olmak miinasibdir; ve bundan murad, 
ma'naya namahrem olan kiyl ii kal ehlidir. Ya'ni, mademki bir kiyl ii kal ci- 
ham ve dedikodu alimleri bahis ve munazara icin sozde siibhe ve iskal bu- 
lunmasim isterler, biz onlann dedikodusuna mahal olmak icin sozii ceviz ka- 
bugu mesabesinde olan cismaniyet aleminin disansma siirelim. Ashab-i kiyl 
ii kal anlamasinlar ve soziimiiz erbab-i zevk ve vicdana miinhasir kalsin. 
Ba'zi niishalarda c— y j Oj^ U ^\j ^ <J>j>- c~*y Ji^i-ij c-^z. j, oi^- by? Ya'ni 
"Mademki cihan siibhe ve iskal arayici doludur, biz sozii kabuktan harice sii- 
relim" demek olur. lki ma'naca bir fark yoktur. 

2143. Bger sen kendini kirarsan hir if olur sun. Hiir laiif vein destanvni din- 
lersin. 



ff^pa 



AHMED AVNl KONUK 

Ey ma'namn talibi, senin cismin ve tenin kabuk ve ruhun igtir. Eger sen 
kendi cismaniyet ve teninin tantanasi ve mevhum olan varligim kinp latif 
olan ruhun sifatiyla kalirsan o latif igin ve ruhun destamm dinlersin ve onun 
ahval-i latifesini goriirsun. 

2144. Cevizlerin kabuhlan i$inde sesleri vardu. Dgin ve ya^vn ise bir sesi ne- 
rededir? 

Ya'ni, ruhlann bu alem-i kesafetteki sesleri cisimlere taalluku vasitasiyla 
olur. Zira cisim ruhun bu alem-i kesafette bir aletidir ve gikan ses dahi bu 
alem4 suretle alakadardir ve onun muktezasina tabi'dir. tg olan ruhun kendi 
hal ve §anina miinasib degildir. Zira ruhun hal ve sanina munasib olan beyan 
bu alem-i kesafete sigmaz. Nitekim cevizlerin sesleri kabuklan vasitasiyla gi- 
kar. Ceviz iginin ve igteki yagm kendilerine mahsus olan sesleri duyulmaz. 

J 1 j* J 1 / j j ^ -tAj'/^—** J*£ *jjr j<x\* &j\j\>j\* 

2 1 45. I&r avaz iuiar, kulaaa layih. degil; onun avazi akil kulaginda aizlidir. 

Evet, cevizin iginin ve yagimn dahi kendilerine mahsus olan sesleri var- 
dir. Fakat kabugun sesi gibi zahir kulagiyla duyulmaz; onlann sesini akil ku- 
lagi duyar. Bunun gibi ruhun dahi kendine mahsus sesi vardir. Fakat cisim 
kulagi onu duyamaz, o ses akil kulaginda gizlidir. Nitekim Hz. Fir bu ma'na- 
yi Divan-i KeM/ierindeki iki beyt-i serifde §6yle izah buyururlar: * 

cy fj^f <j\* 'j 6 -W u^ &&■ <y f^ ^U*s- ^j U-^jN 

Terciime ve izah: Benim bu cismimden zahir olan nefesten birgok ate§ 
parlar. Harf ve savt ile zahir olan fani soziimden ne gok bekalar kaynar. Zi- 
ra akillar o zahiri kelamdan ruhumun seslerini duyar. Evet benim zahiri olan 
sozlerim cisim kulaklanna erisjr, fakat cismanilerden higbir kimseye benim 
canimin na'ralan ve sesleri vasil olamaz. 

2146. Sger tfe mensub latif avazi olmasa idi kabtiga mensub avdzin jagjagim 
kim dialer idi? 



G ^S a 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ey dinleyici, eger insanm sozunii dinliyor isen onun kelaminda ruhundan 
ve icinden gelen ma'na icin dinliyorsun. Yoksa cismin sadasi ceviz kabugu- 
nun sadasi gibidir. ses dinlenir bir §ey degildir. Nitekim hayvanlann bagir- 
masini dinlemekten ne zevk olur? 

2147. Oram jagjajjina ondan dolayi iahammul ediyorsun, ia ki sakinler gibi 
olan hir magz iizerine $arpasin! 

"Jagjag", kabuklu cevizlerin yekdigerine temasindan hasil olan seslerdir. 
Ya'ni, cisimden zahir olan kelami dinlemeye tahammiilun cisme taalluk eden 
ve sakitler gibi duran bir ruhun ve bir icin haline vakif olmak ve o kelam va- 
sitasiyla o cismin ruhundan gelen ma'nayi idrak etmek igindir. 

2148. CNice hir zaman. dudaksiz ve kalaksiz oil Ondan sonra dudak gihi ab-t 
hayattn mahremi oil 

Ey talib-i ma'rifet, bircok zaman ceviz jagjagi mesabesinde olan alem-i 
cismaniyyete aid sozleri soyledin ve dinledin. Bundan sonra bircok zaman 
dahi bu nevi' dedikodulan birak ve dinleme! Ruhunun sifatina muteveccih ol! 
Ondan sonra ma'rifet-i ilahiyye ab-i hayatimn dudak ve agiz gibi mahremi 
oil "Nus" kelimesinin diger ma'nalan da variddir ki, §unlardir: Tath, ab-i ha- 
yat, dirilik, tiryak, bal. 

2149. O^e kadar nazvm. ve nesir soyledin sim fas ettin. Gfendi hir gun.tecriihe 
et, dilsiz oil 

Bu beyt-i §erif cem'u'1-cem' makamma vasil olmazdan evvel dirayet ve 
zekavet sayesinde ehl-i tasawufun kelamlanni okuyup nazim ve nesir vadi- 
Ierinde hakayik ve esrar-i ilahiyyeden bahseden kimselere hitabtir. Ya'ni, ey 
efendi, sen vasillann kelamlanni okuyup dinledin, dirayetin ve zekavetin sa- 
yesinde onlardan anlayabildigin birtakim esran lisanindaki kuwet vasitasiy- 
la fas, ettin. Fakat bunlann hakikatine vasil olamadin ve ruhunu mudrik ola- 
madin. Binaenaleyh bunlar senin varhginm ve guriirunun sermayesi oldu. 
Bundan sonra da biraz sus ve sukutu tecriibe et ve dilsiz ol ki ruhunun ag- 
ziyla haMkat ab-i hayatim igesin. 



*<&$&> 



AHMED AVNl KONUK 



(5* 



"Bu kadar zaman giift ii guyu tecriibe ettik, bir muddet de sabn ve 
sukutu tecriibe edelim!" sozuniin takririnde hikayedir 



2150. 9Ve feoAw act w hzskin ve tuzlu ve habtz p^irdin. ^Bu bir kerre h im- 
[2150] ,.i - , ,, . . 

hhani taut pi$ir. 

Ey alim-i zahiri ve vaiz efendi, simdiye kadar kursiiler (izerinde nasa bir- 
cok aci ve miiessir ve tuzlu ve akil ve fikri buru§turucu sozler sdyledin; ve bu 
hal icjnde nefsini tecriibe ettin. Nefsani sifatlardan kendinin kurtulamadigini 
gordiin. Bu bir kerre de tatli bir tecriibe olan siikut ile nefsini tedkik et! "Gezz", 
kabiz ve burusturucu demektir. Beyt-i Misri-i Niyazi (kuddise sirnhu): 

Bugtin birmeclise vardim, oturmu§ pend eder vaiz 
Okur agmi§ kitabmi, bu halki aglatir vaiz 
tki bdlmii§ cihan halkin, birini cennete salmi§ 
Eliyle ktirsuden birin tamuya sarkitir vaiz 
Qikar ate§ler agzmdan yakar §eytan-i mel 'unu 
Sanasm yedi tamunun azabi kendidir vaiz 
Tamuya §oyle doldurmu§, iginde yok duracak yer 
Ona yede§tirir halki, aceb hizmettedir vaiz 

2151. Ohir kimseye kiyamette inttbdh ciheiinden elbette kara giinah-namesi 
gelir. 

Dunyadaki amellerin sirlan ve ig yiizu zahir olan kiyamet giiniinde ha- 
yat-i diinyeviyyesinde yaptigi i§lerin mahiyetine agah olmak icm bir kimse- 
nin eline kara giinah-namesi ve amelinin defteri gelir. 



csjjp, 



MESNEVt-t SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2152. Ta ziye-ndmeler giki basi hara. O^amenin metni ve nasiyesi ma siyetler 
dolu. 

"Ta'ziye-name", bir musibete ducar olan kimseyi sabir ve tahammule tes- 
vik igin yazilan mektubdur ki, ekseriya bas tarafinda ve kenarlannda kara 
cizgiler olur. "Hasiye", mektub ve kitab kenanna yazilan yazi. 

2153. Onun namesi, darul-harh kafirlikten dolu oldugu gibi, basfon basa he*- 
fisk ve ma'siyet idi. 

kimsenin amel defteri harb yeri nasil ki kiifiir ve inaddan dolu ise, bag- 
tan basa hep emr-i ilahi haricine cikmak ve gunah ile dolu idi. 

jU-i jj Jul ji juL; jjvx ji Jl;j ^j jub *ob 0b>- 01 

2154. Oyle murdar vebdl dolu olan name sag ele gelmez, sol elde zahir gelir. 

Tim sag elde, sol el uzerine bir fazilet-i tabiiyye vardir. Mesela bir gocuk 
harekete basladigi ve bir sey tutmaga basladigi vakit evvela sag eliyle tutma- 
ya baslar. Solaklar mtistesnadir ve istisna kaide degildir. 

2155. dMuhahkak burada da kendi nameni gorf O sol ele mi yahud sag ele mi 
layikhr? 

Ey halka nasihat eden efendi, bu hayat-i diinyeviyyede dahi kendi ame- 
linin defterini gor ve tedkik et, sag el ile mi, yoksa sol el ile mi tutulmaya la- 
yiktir. Ma'lumdur ki insan kirli ve murdar bir sey tutmak mecburiyetinde kal- 
digi vakit bir sevk-i tabii ile sol elinin parmak uclanyla tutup kaldmr. 

jl>w»l jl ^Lj ,j^Jb lS ff--d\ OlS".> jJ ** t_-j*- J^f t_-^ *oj_^> 

2156. \Dukkdnda sol $izme ve sol pabu$ dahi vardir. ^Tecrubeden evvel onun o 
sol oldugunu bilir misxnl 

Insan sagma ve soluna layik olan ayakkabilanni kunduraci dukkaninda 
tedkik ve tecriibe ettikten sonra bilir. Sen dahi bu amel dukkani olan dunya- 
da amellerinin ve ef alinin sagina mi yoksa soluna mi layik oldugunu tedkik 



c $p a 



AHMED AVNl KONUK 

ederek bilebilirsin. Bu beyt-i serifde ij~-i* 01 JJ V u y a ' ni "Muhasebe olun- 
mazdan evvel kendi nefsinizi muhasebe edin!" hadls-i sertfine i§aret buyrulur. 

2157. uWacUmki h'axn olmayasm Ul ki solsun. JArslanm ve. maymunun 
na'rasi zahiriir. 

"Kepi", maymun dedikleri hayvandir. Ey alim-i zahiii, mademki Hak yo- 
lunda dogru olmayasin, halka her an va'z ve nasihat etsen yine solsun ve 
ashab-i §imaldensin ve defter-i a'malin karadir ve halka soyledigin sozler 
takliden soylenmis. sozlerdir. Zira hakikat arslam olan ehlullahin sozleriyle 
insanlan taklid eden bir maymun gibi olan ulema-i mukallidenin sozleri bel- 
lidir. Zira insan-i kamilin sozleri sami'lerin canlanna isler ve kalblerini yakar. 
Fakat mukallidlerin sozu bir kulaktan girer bir kulaktan cikar, asla te'siri ol- 
maz. Nitekim Hz. Pir efendimiz buyururlar. Misra': 

"§u birsoz ki candan di§an gikar, §iibhesiz gonulde oturur". 

2158. ki giilii mahbub ve aiizel kokulu eAer, O'nun fazli her solu sag eder. 

Ey nefsant olan efendi, me'yus olup Hak'tan iimidini kesme! Zira kara 
topraktan gttlu crkarip mahbub ve giizel kokulu yapan Hak Teala hazretleri- 
nin fazl ve inayeti, sollan da sag yapar. 

2159. Dier hir sola saflhfli O verir; can olan sm/u lasa verir. 

ikinci misra'da sure-i Mulk'te olan os~ *u* <&/>. a** (Miilk, 67/30) ya'ni 
"Akici olan suyu kirn getirir?" ayet-i kerimesine is'aret buyrulur. Hz. Pir efen- 
dimiz Fihi Mi tfMerinin 59. faslinda §oyle buyururlar: "Inayete hiik- 
met[me]mek mumkin degildir. Bu goz sag ve bu goz sol. Zahiren ikisi de bir- 
dir. Acaba o sag goz ne hizmet etti ki sol goz olmadi? Yevm-i cum'a dahi 
boylece eyyam-i mutebakiyeden efdal oldu. Nitekim buyrulmu§tur: ji jji «u oi 
**jli rji i^ikJu c p JA^£ Ya'ni "Allah Teala hazretlerinin nziklardan ba§- 
ka nziklan oldugu levhde muharrerdir. Imdi o nziklan cum'a gunii taleb et!" 



°$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

§imdi yevm-i cum'a eyyam-i sairenin etmedigi ne hizmetleri etti? Amma Hak 
Teala inayetini ona edip bu §erefi ona muhtas kildi." 

2160. Sifter sol ise onun hazreti ile Aoiftru ol; ta ki onun lutuflannin hu&retini 
aoresin! 

"Dest-i burd", galebe ve kudret ve ni'met ve devlet ma'nalannadir {Ba- 
har-i Acem). "Hazret", yiiz yiize olmak ve mukabil bulunmak ma'nalanna. 
Ya'ni, eger sen ameline bakip kendini sol ve ashab-i §imalden goriiyor isen 
Hak Teala'mn huzurunda ve muvacehesinde dogru ol, ta ki bu dogruluk ne- 
ttcesinde onun lutuflanmn kudretini gdresin! 

&. j* •$ j* v* - J 1 *J^i ^w '^ »>' ^ ^^ ^-> ■? 

2161. .Sen reva iutar mtstn ki, bu hakir olan name soldan aecsin de sajjda za- 

hire gelsin? 
Ey kimse, sen caiz goriir miisiin ki, ba§tan ba§a ma'siyet ve Hakk'a mu- 
halefet ile dolu olan bu hakir defter-i a'malin, senin solundan gegsin de sag 
eline gelsin, bu tab'an mumkin mi? 

2162. 'TSoyle zulum ve cefa dolu olan name ne vakit sag ele layik olur? 

a ^ J 1 <^JJ^ css 1 .^ (^ l r c*^l»- l?^^ LS *^-' c— I ^l Ji^U J ^jl j 

Zahidin ve kiskanc kadinin ve zahidin cariye ile birle§mesinin 
kissasi bir kimseye benzer ki, soz soyler ki o soz onun haline ve 
onun da'vasina miinasib olmaz. Nitekim kafirler "Bu gokleri ve 



°$^& 



AHMED AVNt KONUK 

yeri kirn yaratti diye sorsan, Allah derler" (Ankebut, 29/61) 

goklerin ve yerin ve mahlukatin haliki oldugunu ve bir semi' ve 

bir basir ve bir h£zir ve bir murakib ve bir miistevll ve bir gayur 

ilh... olan bir ilah bulundugunu bilen bir cana tagtan ma'mul puta 

hizmet etmek ve ona can ve altin feda etmek ne miinasib olur? 



£fl . . . pfL. Jij (Ankebut, 29/61) [Ya'ni "And olsun ki onlara "Gokleri ve 
yeri yaratan, gune§i ve ayi buyrugu altinda tutan kimdir?" diye sorsan, mut- 
laka, "Allah" derler..."] ayet-i kerimesi sure-i Ankebut'tadir. Bu siirh-i §erifin 
ibtidasi Ankaravi nushasinda Jij <^- oTv-L. y ju *r ^/ ^. &^ ol j> 
jj» . . . *r ob- JiiL; tsf* suretinde olup bu siirhde miinderic olan kissa zikre- 
dilmemistir. Fihristinde kolayhk olacagi igin diger niishalardaki sureti almayi 
fakir miinasib gordum. 

2163. HZir zahidin re§hin, gayur bir kansi var idi. Onun huri g&i bir cariyesi 
de var idi. 

"Reskin", Farisice "kiskang" demektir ve Arapca "gayur" dahi aym ma'na- 
yadir. Hz. Pir efendimiz adet-i §enfleri liigatten dahi karilerin istifadesi igin Fa- 
risi kelimenin ma'naca miiradifi olan Arab! bir kelimeyi de beraber zikrederler. 
Bunun emsali Mesnevi-i§enfd.z goktur. Mesela c— -.u v-*~"j <Sjf ^— ya'ni 
"Siki tutuculuk", iSjf c^~> (saht-giri) demektir. «_-*«' (taassub) dahi Arabi'de 
o ma'nayadir. Ya'ni, bir zahidin gayet kiskang bir kansi var idi. Bir de huri ki- 
zi gibi guzel bir cariyesi var idi. 

2164. Oiadm kiskanclikian kocasmi muhafaza ederdi; cariye ile onu yalniz bv- 
rakmaz idi. 

2165. ^Bir miiddei kadin her ikisine murakib oldu, id ki onlar tenhada firsai 
diismeyel 

eUj j C~io j~* tj~>- ifj^" J**^ ^ ji^> _J (&>• *^ J^ ^ 

2166. CMhm/et S^llak'vn hukmu ve iakdiri zahir oldu, bek$i olan ahd sersem 
ve fasid oldu. 



=3^ 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, akil birtakim tedbirler du§iinerek kendine mulayim gelmeyen hadi- 
sati defetmek ister ve boyle namulayim vak'alann bekcjsidir. Fakat Hak Te- 
ala hazretlerinin hukmii ve takdiri o namulayim hadisenin vuka'una taalluk 
edince o akil bekcjsi uykuya yatar ve sersem ve fasid olur. 

i_>j~~>- Jail j^i jj ij> aS' Jap ^Jy ^ Jul.^- J-ji^i J ^S^- 

2167. Uakiaki onun hukmii ve tak&ui Aurmaksizin gelir, akil kim olur; aya 
husuf vaki' olur. 

Bir hadisenin vuka'una HakTeala'mn hukmii ve takdiri bila-tevakkuf ta- 
alluk ettigi ve geldigi vakit akil kim olur ki, onun men'ine muktedir olsun, fe- 
zada ay bile tutulur. Nitekim hadis-i §erifde ls^ cj- ^-L- «j^j ^'Uia juji <oji jiji lii 
i.ijuJi o**j j <*-^j** (H^ 1 ^j °y ! lt^ 1 lili "j^j »jU*i jj* J&- <*-£y& J^iJ 1 Ya'ni "Allah 
Teala kazasini ve kaderini infaz etmek istedigi vakit akil sahiplerinden akil- 
lanni, kazasini ve kudretini infaz edinceye kadar selbeder. Imdi emrini icra et- 
tigi vakit onlann akillanm kendilerine reddeder ve nedamet vaki' olur," Bir 
beyitte bunu §6yle sdylemisler: 

Hikim-i hukm-i kaza infaz igin takdirini 
Selbeder erbab-i aklm re'yini tedbirini 

2168. ka&in tesa&iifen hamamda icli. To-s hattnna yeldi, o evcU idi. 

kiskanc. kadin tesadiifen cariye ile beraber hamama gitmis, ve tas alma- 
yi unutmus idi. Hamamda tasin evde oldugu hatinna geldi. 

2169. Cariyeye dedi: "Diayii fcu? ^ifo <ji£ ; aumii$ fast evden hize cjetir!" 

2170. cariye tanu i$ifftgi wkif did oUu. ~lXra hu zaman ejendiye eri§ecektir. 

Cariye hamminin bu emrini isjttigi vakit canlandi. Ciinkii bu tas almak 
vaktinde efendiye eri§ecektir. 

2171. Gfendi evdedir ve hu zamanda ienhahk vardxr. ^Binaenaleyh ienhalik ia- 
rafina sevinerek ko§ucu oUu. 



c^epa 



AHMED AVNt KONUK 

j^. c*>^>- \j <*-\j>- -bU <S" tf) -V lj ^yp A ^> ij^ 3™* 

2172. Cariyenin bu alh senelik a§ki idi hi efendiyi boyle yalmz bulsun! 

Bu efendiyi boyle yalniz bulmak aski ve hevesi cariyenin alti seneden be- 
ri besledigi bir §ey idi. 

2173. Steele ev iarafma upucu oUu. Gfendiyi evde tenhada buidu. 

2 1 74. !7ier ihi a§iki oyle §ehvet kaph ki kapiyi kiliiUmek ihtiyah olmudu 

2 1 75. !7ier ikisi ne§attan na§i birbirine surtunduler, o dem ihtilditan can cana 
vla§h. 

2176. ^Derkal kadimn hatinna geldi, dedi ki: nr Ben onu ni^in ev tarafina yon- 
der dim?" 

"Vatan", liigatte mekan ve mahall-i insan demektir ki burada "ev" murad 
olunur. 

2177. nr Ben bizzai pamugu aie§e koydum. Grkek ko$u di$i koyuna birahtim." 

2178. nr Ba$tndan kili yikadi. Cansiz ko§iu. Onun arkasindan giiti ve far sap 
$ekii. 

"Gil", (jf ) sabun bulunmadigi zamanlarda Haleb tarafinda gikan bir nevi' 
beyaz gamuru sabun makaminda isti'mal ederler idi. Bunun bir guzel kokusu 
da vardir. Zamammizda "Halep kili" diye de me§hurdur. "(Qadur)", kadinla- 
nn basjanna orttukleri gar§af demektir. Ya'ni, o kiskang kadm cariyeyi tas al- 
mak igin eve yolladigi vakit, hamamda basma kil siirmus. ve yikanmakta bu- 
lunmus. idi. Cariyeyi yalniz eve yollamak mahzuru hatmna gelince derhal ba- 
sindaki killeri yikadi ve kuwe-i ma'neviyyesi miinkesir bir halde hamamdan 
di§anya kogtu ve gar§afi ba§ina ortup cariyenin arkasindan eve gitti. 



*$%?? 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

p-siaP (iy <f ^> j jf J^p ^ j jjJ j ^Jji 0U- JAp j Dt 

2179. 0, canm a$kindan ve hu, korkudan ko$tu. JA§k nerede ve korku nerede! 
jfark-i azim vardir, 

Ya'ni, bir maksada vusul igin ko§an bir kimse, a§k ve muhabbet ile ko§ar- 
sa matlubuna cabuk vasil olur; ve eger korku saikasiyla kosarsa muradma 
gee, erisjr. Binaenaleyh a§k ile korku arasinda pek biiyuk fark vardir. 

2180. iSarifin seyri her hir denude sahxn tahhnadir. Zahidin seyri her ayda hir 
aiinluk yoldur. 

"Arif'den murad asiktir ve "sahin tahtfndan murad, viicud-i hakiki-i 
Hakk'in taayyiin-i ewel mertebesidir ki mertebe-i vahdettir. Zira asikm sey- 
ri ruhunun askindandir; ve zahidin seyri ise cehennem korkusundan ve cen- 
net umidindendir. Elhasil ma'rifet sahibi olan bir kimse bir tevecciihte taay- 
yiin-i ewelden ve mertebe-i vahdetten ibaret olan sah-i hakikinin tahtina 
kadar seyreder. Ve irfana vasil olmamis. ve fakat Hak yolunda zuhdii ihtiyar 
etmis, olan zahid ise, gayet bat! bir seyr icjnde olup yavas yavas tasfiye pey- 
da eder; ve bu kesafetten azar azar safvet tarafina uruc eder. (Imdadullah 
hazretlerinin serhinden terctime) . 

t-iil Os — *>- _jl jjj ^ iji ^ <^pj^ lSJJj *ji h *^j "^ £ 

2181. £}er$i zahidin dahi azun hir aunii olur. Onun hir aunii ne vakit elli hin 
olur? 

Bu beyt-i §erifde sure-i Maaric'de olan "Jjj» jfc ^ j 4\ '^ 3 )\^ s&UJJ Jr^ : 
*~. LiH frlLt. (Maaric, 70/4) ya'ni "Melek ve run oria mikdln elli bin yildan 
Ibaret olan bir gunde uruc ederler" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Bu 
ayet-i kenme ve uruc hakkindaki izahat I. cildin 3481 numarastna miisadif 
olan JUJi j*** ^jj! £jy^ & liiiiij 4J1 ^jjji ^Jj ["Ruh ve melek ona uruc eder; 
ruhun urucundan felek ihtizaz eder."] beyt-i §erifinde gecti. Oradaki izahat 
bu beyt-i serifin dahi tzahidif. Ya'ni, her ne kadar zahidin dahi ziihdii icjn- 
de bir azim ve kiymetli gunii olur, fakat onun bu giindeki seyri, arifin bir ne- 
feste katettigi elli bin yillik yola benzer mi? 

2182. ijvlerd-i harm omriinden her hir guniin kadri dhan yihndan elli hindir. 



c $*£ 3 



AHMED AVNi KONUK 

"Merd-i kaf'dan murad, arif-i a§iktir. Ya'ni, arif-i a§ikin omriinden bir gu- 
niin kadir ve kiymeti diinyamn senelerinden elli bin senedir. Zira her bir te- 
vecciihte ve bir nefeste §ahin tahtina kadar seyreder. 

2183. <5%killar bu sir dan kapimn dismdadir. 6§er vehmin odd uirtdirsa virili- 
sm del 

A§iWann bu sirnndan ve onlann bu sur'atli seyrinden, aW-i maas merte- 
besinde bulunanlann akillan kapi dismdadir ve bu sirra onlann vukufu imka- 
ni yoktur. Yalniz akil degil enva'-i hayalata vucud veren kuwe-i vahime bi- 
le burada acizdir. Eger o vehmin bu sirdan odii patlarsa, varsm patlasm de! 
Zira burada hayalin kiymeti yoktur. 

JAP JiS jJJI Jsj\jJ ^ J^P J^ jJJI C—sJ ^y ^y 

2184. <5%skin onunde korfax, bir hil deaildir. <S%skin mezhebinde hep kurhandirlar. 

Askin ontinde korkunun bir kil kadar bile kiymeti ve viicudu yoktur. Askm 
mezhebinde aklin ve vehmin duygulan olan korku ve emn ve gam ve ferah ve 
edeb ve nezaket ilh... gibi seylerin hepsi kurbandirlar ve a§ka fedadirlar. 

2185. i5n,sh Uialiliin vasfidir; amma hi korku, ferce ve cevfe mubield olan 
bendenin vasfidir. 

"Fere", erkegin ve kadimn alet-i tenasiilune ltlakolunur. "Cevf, ic ma'na- 
sina olup burada murad, insanin karnidir. Ya'ni, ask ve muhabbet Halik Te- 
ala'nin vasfidir. Zira Hak Teala Kur'an-i Kerlm'de kendisine muhabbet sifati- 
ni izafe buyurmustur. Korkuya gelince bu sifat alet-i tenasulimiin ve karm- 
nin ya'ni yemenin ve icmenin zevkine miibtela olan kulun vasfidir. 

2186. Uoktaki DCur'an'da *^$uhibbune / "yi okudu, bir matlabda ^uhibbu- 
hum"e harm oldu. 

Bu beyt-i serifde sure-i Maide'de olan '^^Tj '^> ya'ni "Allah onlan se- 
ver ve onlar da Allah'i severler" (Maide, 5/54) ayet-i kerimesine isaret buy- 
rulur. Ya'ni, Kur'an-i Kertm'de "Yuhibbune"yi okudugun vakit kulda Hakk'a 



*$$&> 



MESNEVl-i §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

karsi muhabbet-i hakiki sabit olur; ve bu bir matlabda ya'ni muhabbet mat- 
labmda "YuhibbuhunTe dahi yakin ve karin olur. Ya'ni Hak igin dahi sifat-i 
muhabbeti isbat et ki, bu sifat-i muhabbetin Hak igin dahi sabit oldugu naza- 
nnda nass-i Kur'ani ile de tahakkuk etsin! Mademki Hak igin nass-i Kur'ani 
ile sifat-i muhabbet sabit olur ve ask ise muhabbetin ifratindan ve ziyadeli- 
ginden ibarettir, binaenaleyh sifat-i ask dahi Hak igin sabit olur. iste bu 
ma'naya binaen cenab-i Pir efendimiz yukanki beyitte "Ask Halikin sifatidir" 
buyurmu§lardir. 

2187. binaenaleyh muhahheti, aski dahi Uiakk'xn vasfi hill By aziz, Dia- 
lih'in vasfi hx>rku olmaz. 

2188. ZH,ahh'in vasfi nerede, hxx avn$ to-pragm vasfi nerede! L/tadisin vasfi 
nerede, pahin vasfi nerdel 

Ya'ni, a§ik-iarif muhabbeten ibaret olan Hakk'in sifatmi giymi§tir; ve za- 
hid-i abid ise korkudan ibaret olan kulun sifati iginde girpimp durur ve Hakk'a 
bu korku ile takarrub etmek ister. Korku ise vucud ve varlik vehminden zu- 
hur eder. A§ik bu vehimden gegmisdir ve zahidin nazannda iki vucud vardir. 
Birisi Hakk'in ve digeri halkin viicududur. Asikin nazannda ise Hakk'm vii- 
cudundan baska vucud yoktur, mahlukatin vucudu mevhumdur. Binaena- 
leyh bir avug topraktan ibaret olan kulun vasfi nerede, pak ve mukaddes olan 
zaM uluhiyyetin vasfi nerede! 

^\J\j Jl j ijiSj c~*U> -U* ^Ijj j f.yv ty* jl (j-i^ rr* 

2189. Sjjer hen ashin serhini Imam, uzre soylesem yuz kiydmet cje$er, o na-ia- 
mamdir. 

Ma'lumdur ki a§k, zevki ve vtcdani bir haldir. Bu hali kendi nefsinde duy- 
mayan bir kimseye bunu tefhim etmek tamamryle miimkin degildir. §u kadar ki 
bu gibi zevke ve vicdana ait olan ahvali akla takriben tefhim igin ba'zi misaller 
irad olunabilir; ve bu misaller pek gok ve miiteselsil olur. Onun igin cenab-i Fir 
efendimiz buyururlar ki: "Eger ben ask dedigirniz zevki ve vicdani olan hali mi- 
saller ile aleddevam §erh ve tafsil etmeye baslasam bu vucud-i izafi aleminin 
yiiz def a kiyameti kopar da yine bu §erh ve tafsilin nihayeti gelmez." 



<*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 



2190. ,Zira fe.i ktyametin iarihine had vardir. DiaWtn vasfi olan hurada had 

[2190] j , 

"Tanh", liigatte vakti bildirmek ve ta'rifu'l-vakt ma'nasmadir. Ya'ni, krya- 
met vaktinin ta'rifmde bir had ve nihayet vardir. Fakat Halik Teala'nm vasfi 
olan bu a§k bahsinde had nerededir ki o bahsinnihayeti olsun! 

2191. Siskin he§ yiiz hanadi vardir ve her hir kanat ar§m ustiinden iahie s-se- 
raya hadardir. 

"Ar§", taht ve miilk ma'nalannadir. Burada viicud-i izafi alemine isaret 
buyrulur. "Sera", liigatte "nemli toprak" ma'nasmadir. "Kanaftan murad, 
askin viicuh-i te'siratidir. Ya'ni, askm viicuh-i te 'strati pek coktur. Viicuh-i 
te'stratindan her bin vucud-i izari aleminin fevkinden o alemin en sufli mer- 
tebesi olan merkez-i arza kadar miiessirdir. 

2192. DCorkulu zdhid ayah ile ho§ar, a§iklar §im$ekten ve havadan daha ziya- 
de u$ucudur. 

Korku sahibi olan zahidlerin Hakk'a dogru gidisleri, ayak ile kosan kim- 
selere benzer. A§iklara gelince onlar bes. yiiz kanath ask ile mevsuf oldukla- 
nndan onlann Hak tarafina gidisleri simsek ve hava siir'atinden daha ziyade 
bir sur'atle vaki' olur. 

2193. ^u korkanlar a§hin tozuna ne vahit eri§irler? jLxra a§km derdi gocjii 
fer§ yapar. 

"Gerd", toz demek olup eserden kinayedir. "Fers", doseme ve zemin de- 
mektir. Ya'ni, korkan zahidler askin tozuna ve eserine asla eri§emezler. Zira 
ask derdi kanat gibi olup insam gdklere ucurur ve gok boyle bir kimseye fers 
ve zemin olur. Nitekim o ask derdi Server-i kainat Efendimiz'in mi'rac-i seri- 
fine sebeb oldu ve gokleri tayy etti. Zira ask ve muhabbet sifat-i ilahtdir. Kor- 
ku ise sifat-i mahluktur. Binaenaleyh zahidler bu sifat-i mahluk icinde mah- 
bus kaldikga sifat-i ilahiyye olan askin tozuna ne vakit erisirler. 



0^2^ 



MESNEVt-f SERfF §ERHl / X. ClLT • MESNEVf-5 • 

Malum olsun ki, Necrniiddin Kiibra hazretleri Usul-i A^ere'sinde buyu- 
rurlar ki: "Hakk'a giden turuk iig kisma mahsurdur. Birincisi muamelat-i 
§er'iyye erbabinin tarikidir ki, gok orug tutmak, gok namaz kilmak, gok 
Kur'an okumak ve hac ve cihad ve bunlardan ba§ka a'mal-i saliha ile mu- 
kayyed olmaktir. Buna "tarik-i ahyar" derler. Bu tank ile uzun zamanda 
Hakk'a vasil olanlar ekall-i kalildir. tkincisi ashab-i miicahedat ve riyazat ta- 
rikidir ki, tebdil-i ahlak ve tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb ve tecliye-i ruh ve 
imaret-i batina taallukeden §eyde gali§maktir. Buna "tarik-i ebrar" derler. Bu 
tartk ile Hakk'a vasil olanlar evvelki taifeden goktur. Fakat bu tarik ile vasil 
olanlar dahi nevadirdendir. Ugiinciisu Allah 'a [ask ile] seyr edenlerin tariki- 
dir. Bu tarik ehl-i muhabbetden cevik ve sabik ve musari'lerin tarikidir. Bu- 
na da "tarik-i siittar" derler. Bu tarik ile seyr ve siiluk edenlerin bidayetlerin- 
deki vusulleri diger tarik ashabimn nihayetlerindeki vusullerinden goktur." 
Bu babdaki tafsilat bu Ustil-i A§ere kitabimn matbu' olan Ismail Hakki haz- 
retlerinin §erhinde miindericdir. Hz. Mevlana (r.a.) efendimizin tarikleri bu 
tarik-i suttardir. Binaenaleyh bu beyt-i serifde iki ewelki tarik erbabmm sey- 
rindeki betaete ve tarik-i siittar ehlinin seyirlerindeki sur'ate i§aret buyur- 
muslardir. 

2194. uWefler ki "Cihandan ve hu revi§den aaJal oil" cltye ziyamn inayetleri 
gelsin. 

"Dav", ziya ma'nasinadir, murad nur-i Hak'tir. "Cihan"dan murad, vii- 
cud-i izafi ve mecazidir. "Revi§"den murad, hubb-i nefs sebebiyle Hakk'a 
korku vasitasiyla yuruyiistur ki, onlar yukanda zikr olunan tarik-i ahyar ve 
ebrar erbabidir. Ya'ni, bu korkuyla siiluk eden kimselerin kalbine "Bu vu- 
cud-i mecaziden geg ve korkudan azad ol, ask-i ilahi ile yiirii!" diye nur-i ila- 
hi gelirse bu hal miistesnadir; ve bu surette onlar vasil-ilallah olurlar. 
Malum olsun ki, bu tarik-i siittar ba'zi ters anlayanlann anladiklan gibi ah- 
kam-i §er'iyyeye muhalefet ve a'mal-i salihayi ta'til etmek degildir. Belki 
ehl-i a§kin ibadet ve taattaki fedakarhklan tarik-i ahyar ve ebrar erbabinin 
fedakarliklanndan pek ziyadedir. Zira onlar viicud-i mevhumlanm ma'suk- 
lan olan Hakk'in emir ve iradesinde fani kilmislardir. Bir a§ik ma'sukunun 
emrine karsi nasil muti' ve miinkad ise onlann hali de boyledir. Onlar her 
hususta sultan-i askin tahrikiyle miiteharrik olurlar. 



Cs^ 



AHMED AVNl KONUK 

2195. *Jiendi ka§indan ve de§inden kurtul. 2Xra o §ahhaz, §ah tarafina yol huUu. 

"Ka§", zayifliktan sonra semirmek, oradan buradan yemek ve bir §eyi top- 
lamak (Muntehabii'l-Lugat) . "Des", kendini suslemek ve latif olan suret 
(Burhan). Beyt-i serifde "kas"dan murad, cebr ve "de§"den murad, ihtiyar- 
dir. Nitekim atideki beyitte mezkurdur. Ya'ni... ey tarik-i suttara salik olan 
kimse, kendi nefsinin cebir ve ihtiyanndan kurtul. Zira senin §ahbaz-i ruhun 
sah-i hakiki tarafina yol buldu. 

2196. I^u ka$ e de? cebr ve ihiiyar&xr. ^arin cezK hu ikisinin verasincLan geUi. 

Ey tarik-i askin saliki, Hak yolundaki tekasiiliin ile ewelce ruhunu zayif- 
latmis iken simdi semirtmek kaydmdasin ve kendini ziihd ve takva ile siisle- 
mek ihtiyanna diistiin. Halbuki bunlar senin nefsinin cebri ve ihtiyandtr. Ta- 
rik-i ask ise ma'suk-i hakikinin kendi kulunu, tarafina cekmesinden ibarettir. 
Ma'suk-i hakikinin iradesi seni kendine cekmek oldugu halde senin cebir ve 
ihtiyarm bu cezb-i ilahinin arkasmda kahr ve onlann hizmeti bu cezb-i azime 
nazaran solda sifirdir. Binaenaleyh bu kayitlardan geg! Ya'ni miicerred ziihd 
ve takva Hakk'a vasil olmaga sebebdir fikrini birak! 

(^ 

O-i-i 'j-^jj >-!j^j j\ JU*lj ox$> \^-j <UL>»j j C)S~*»j 

Kadinin eve gelmesi ve zahidin cariyeden aynlmasi ve rezfl olmasi 



Ankaravi hazretlerinin serhinde bu siirh yoktur. Fakat fihristde kolaylik 
olmak (izere fakir bu §erhe dahi dercini munasib gordiim. Esasen kissaya ru- 
ed' olunmak i'tibariyle de bu siirhun derci muvafiktir. 

ila _ji OUiol (j^j^ j* j* <1XA>. s\^>f j J <jU- aj Oj Ofju^j dy? 

2197. Uaktaki o kadin eve eri^ti, kaviyi actv, kavimn sesi onlann hulaaina 
Au§iu. 



*#%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, zahidin hamamdaki kansi cariyesini yalniz eve gonderdigine nadim 
olarak hamamdan korku ile ko§up cariyenin arkasindan eve geldi. Cariye da- 
ha evvel gelip efendi ile birle§mi§ oldugundan kadimn gelip sokak kapisim 
acmasinin sesini duydular. 

2198. cariye tertibden pert§an olarak sx$radi. <5Adam dahi si$radi ve nama- 
za geldi. 

"Saz", miiteaddid ma'nalan vardir, burada "tertib ve diizen" demektir ki, 
cariyenin vaziyeti murad buyrulur. Ya'ni, cariye erkegin kendisine mukara- 
neti zamamndaki vaziyetinden penman ve §a§kin bir halde ftrladi; ve cariye- 
ye mukaranet halinde bulunan zahid adam dahi cariyeden aynldi ve nama- 
za durdu. 

2199. OCadm cariyeyi daginik, dargin ve -peri$an ve $a§kin, yorulmu§ air halde 
gordii. 

"Pejulide", daginik ve kan§ik demektir ki, burada cariyenin sacjan ve en- 
tarisinin vaziyeti kan§ik demektir. "Deng", §a§kin; "merid", suriilmu§ ve ko- 
vulmu§ ve serke? ve haddi tecavtiz etmi§ demektir. Burada cariyenin mura- 
dindan mahrumiyeti murad buyrulur. Ya'ni kadm cariyeyi tas almak vaziye- 
tinden haric, bir halde gordii. 

2200. DCocastni da namazda kaim gordii. IBu sarsmtidan kadm §ubheye dii§lu. 

2201. \Korkusuz olarak kocastnin eiegini kaldirdi; hayasmi ve zekerini meni 
bula§nu§ gordii. 

Ya'ni, zahid evde entarisi ile oturmakta idi ve aceleyle donunu giymeye 
de vakit bulamamig idi. Kadin §iibhelendi ve cariye ile mukaranet vaki* olup 
olmadigini anlamak igin hig gekinmeksizin namazda duran kocasinin etegi- 
ni kaldirdi ve alet-i tenasiilunun bula§ik ve miilewes bir halde oldugunu 
gordii. 



"aass 



AHMED AVNi KONUK 

juL j eijdzzf y\j j b\j - x ^r<y ^^ t/^- £"* ^ 

2202. .ZekeriniLen meninin hakisi damlvyor idi. ^Baldtn ve dizi hvla§mi§ ve 
murdar olmu? idl 

2203. Omin ba?ina for tokai vurdu ve deli: "By al$ah, namaz kdan adamin 
hayasi ha ma olar?" 

2204. w< jJu zeW ve koz/Ie taiitr ve pisltfc. tlolu zihdr, zikrin ve namazm layi- 
ki midir? ' 

"Zihar", kadimn ve erkegin alet-i tenasulii demektir (Burhari). Ya'ni, "Bu 
miilevves aza zikr-i ilahmin ve namazm layiki midir ki, bu murdar hal ile hu- 
zur-i ilahiye durdun?" 

2205. ^uliim ve fisk ve kibir ve kin dolu olan name insaf et, saga layik mx&ir? 

Bu kissada gosterilen fisk gibi rezail ile ve zulum ve kibir ve kin ile dolu 
olan amel defteri insaf et, sag elden verilmeye layik midir? 

2206. Scjer kafire sorsan ki, yogii ve hu cihantn halkini kim yarath? 

C~^\jf ^I^IJb^ j JiSjJIS' C~*ljb^ Ol 'aJjjtT jAf jl Jjj? 

2207. soyler ki, ur Du Diu&amn mahlukudur, zira yarad&xs onun hudavend- 
liaine §ahiddir. 

"Hudavend", iic kelimeden miirekkebdir ki onlar da (jj*) ("Kendi") mu- 
haffefi olan (-^) ve (o-ui) ("gelmek") masdanmn emr-i hazm olan (i) ve 
edat-i nisbet olan (jo j) kelimeleridir. "Huda" (u^) , "kendi gelici" ma'nasinda 
vasf-i terkibdir ve ism-i ilahidir. Ma'nasi "sahib ve malik" demektir. 

J* j'j 5 ' LX&T ^ Ji^ <-J-~-* J* J^H f^ J i>~* J j£ 

2208. Oaun. /ai/ril ve fiski ve zulm-i kesiri onun hoyle ikrdnnin layiki midir? 



^^> 



MESNEVl-t SERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, o kafirin kufrii ve fiski ve hemcinsine bircok zulmii, "Gogu ve bu 
cihanin halkim Allah Teala yaratmi§tir" diye vaki' olan ikrar ile miitenasib 
midir? Bilakis onun fiili kavlini tekzib etmektedir. Bunun gibi "Ben musluma- 
nim elhamdulillah" deyip de emr-i ilahinin icrasina yana§mayan ve menhi- 
yati irtikabdan mahzuz olan kimselerin fuller! de bu ikrarlanm tekzib eder. 

CUTIS' jb^T d\ j \$>*~*S il)T lL— Ij j\j>\ uJ^ k Ji^ C~~* 

2209. rezahtler ve. o naku fuller hoyle Aogm ikrar a layik miiu? 

2210. kavli o fiil yalan yaymi$hr. O azab-t hevle layik olur. 

"Hevl", korkutmak ve korku ma'nasinadir. Ya'ni, boyle fiili kavlini tekzib 
eden kimse elbette Allah Teala tarafindan korkunc, azaba ve terbiyeye layik 
olur.* 

2211. cAiak§er aiinil her aizli a§ikar olur, her hir mucrim dahi keniinden riis- 
va olur. 

Ya'ni, bir kimse oliim vasitasiyla bu kesif olan cismi bu alemde biraktigi 
vakit ona Iatif bir cism-i berzahi verirler. Bu diinyada yaptigi fena ameller 
hangi uzv ile yapilmis ise bu amelin sureti o uzva taalluk eder. o kimse mah- 
serde apagik bu rezail ile enzar-i nasa ma'ruz kahr. Asia inkara mecali kal- 
maz. II. cildin 1408 numarasina musadif olan beyt-i §eiif dahi bu ma'nayi 
beyan eder. c~~*-ij o^ y _y* ^ ^ c^~A* oij>j y . d\£ jj~* ["Bir siret ki, 
o senin vucudunda galibdir, o tasvir uzerine de hasrin vacibdir."] 

2212. SI, ayah. CAiiisiedninkuzurunda onun fesadina beyan tie §ahitlik verir. 

Ya'ni, diinyadaki kotii fiilerin sureti bu cism-i berzahtye mtin'akis oldugu 
vakit huzur-i ilahide her bir uzuv kendisine taalluk eden giinaha agiktan agi- 
ga sehadet etmis. olur, giinah sahibinin lisanim isti'male mahal kalmaz. Nite- 
kim ayet-i kerimede OjlJC i^jit L, '^JL'J j^IF, ^ J lj^jj J^iyi J* jUJ }'J\ 
(YasTn, 36/65) ya'ni "0 giinde biz mucrimlerin agizlanni muhiirleriz, kazan- 
diklan seyi elleri bize soyler ve ayaklan §ehadet eder" buyrulur. 



c ^^> 



AHMED AVNt KONUK 



2213. 61 der: ur Ben- hoyle ^almi§im!" 'Dudak der: "Hen hoyle opmu^am!" 

2214. J^i/ak der: Bf Ben arzulara kadar gitmi§im!" Jerc der: ur Ben zina et- 
mi§iml" 

"Mima" (^), "miinye" (i->) kelimesinin cem'idir, "nefsin istekleri ve ar- 
zulan" demektir. 

^^ASOl f.^i ^ 1 «JLj>- Juj5^ t/'jS ^l^p- *«j*P f 1 9-3^' ^ijS *-i«^- 

2215. 0'6z der: "Diaram olan gamzeyi yapmi§tm!" ^JCulak der: [jena sozle- 
ri to'plami§im!" 

"Gamze", kadinin erkege veyahud erkegin kadina goz kirpmasi ve naz ve 
§tve ile kirpik siizmesi. Gamzenin me§ru'u da oldugu icin beyt-i serifde "ha- 
ram" kaydiyla takyid buyrulmu§tur. "Su'-i kelanTdan murad, mu'minler 
aleyhinde olan giybet ve fena sozlerdir; ve "toplamak"tan murad, bu giybeti 
dinlemek suretiyle i§tiraktir. 

2216. Dmdl hendi ha§inAan ayagina kadar layth geldi hi, onun a'zasi dahi onu 
yalan yaph. 

Ya'ni, o kafir din-i Hak'da teblig olunan Allah'i tanimadigi halde "Yeri go- 
gii yaratan Allah'tir" dedi ve onun fiiliyati bu soziinu tekzib [etti] ve kendisi 
bastan ayaga kadar yalanci oldu. Binaenaleyh ruz-i mah§erde de onun kav- 
line muhalefet eden a'zasi dahi yine onu tekzib eder. 

2217. D^itekim fiiraglu olan namazda hayanm §ehadetinden r'xya ve yalan za- 
hir oldu. 

Nitekim nurlu olan namazda zahidin hayasimn miilevveslik halindeki §e- 
hadetinden onun kildigi namazin gosteri§ ve yalan oldugu karisimn nazann- 
da zahir oldu. 



*&$&> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

oLj o^ j CJ& M^ -^ ^.Jls! ^j^ ^ J** if ^* LTi 

2218. ^indenaleyh fiili oyle yap ki, o muhakkak dilsiz olarak Cshedu de- 
mek ve ayn-i beyan olsun. 

Binaenaleyh ey salik, bu hayat-i dunyeviyyede a'mal-i saliham zerre kadar 
nefsinin hazzina aid bir fikir ve miitalaa olmaksizin yap ki, o amelin kendisi: 
"Ben sahib-i amelin ihlasina §ehadet ederim!" demek olsun ve muhakkak dil- 
siz ve harf ve savtsiz beyan olsun. Ya'ni amelin kendisi ayn-i beyan olsun. 

2219. By o§u\, hatta senin biiiun tismin uzuv uzuv fdidede ve zararda Gshe- 
au demek olsun. 

Ey salik-i mubtedl, bu hayat-i dunyeviyyede butiin ef alini mizan-i mu- 
hasebeye gek! Hatta bu muhasebe neticesinde senin cisminin butiin a'zalan 
faide ve zararda "Biz §ahidiz!" desinler ve sen onlann §ehadetlerini manner 
gunimden evvel dinle! 

2220. ^Bendenin efendisinin arkasmdan pimesi ^H^en mahkumum, bu bizim 
efendimizdir!" diye sdhiddir. 

"Dilsiz ve harf ve savtsiz §ehadet nasil olur?" dersen deriz ki: Bir bende- 
nin efendisinin arkasmdan gitmesi kendisinin mahkumiyetine ve esaretine 
ve ta'ktb ettigi sahsin efendisi olduguna dilsiz olarak §ahiddir ve bu vaziyet 
ayn-i beyandir. 

<_r=i J 1 lit* 9 *f ^ W j cf *iy Lhj^ j** **^ y ^*f v* £ 

2221. Gger sen omriinun ndmesini kara ua-phn ise evvelden yapmis oldugun on- 
lardan tovbe et! 

Yaptigin muhasebe neticesinde eger defter-i a'malini fisk u fucur ile ve ah- 
lak-i zemime ile kapkara yapmis. oldugunu gordiin ise, bu gegmis, fenahklar- 
dan tovbe et ve bir daha yapmayacagina azmet! 

2222. 6^er omur fle$ii ise onun kokii bu demdir. 6<jer o nemsiz ise ona iovbe su- 
yunu ver! 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

Eger dmriin gecti ise miiteessif olma! Mademki hayat-i diinyeviyyen de- 
vam etmektedir, miitebaki omriin kokii ve temeli bu demdir ve iginde bulun- 
dugun andir. Eger bu anda yaptigm fenahklardan nedamet etmemis. isen ah- 
val-i ahiretini dii§un de omruniin temeli ve kokii olan bu deme goz ya§i ile 
tovbe ve nedamet suyunu ver! Zira hakiki nedamet kalbe te'sir eder ve mu- 
teessir olan kalb sahibinin gozu sulanir; ve nedamet-i kalbiyye olmaksizin 11- 
sanen vaki' olan istigfann hig hukmii yoktur. Beyt: 

U jliii^lj Jul ^* aJ^>- \j C~j*^w-* al^ (i_)i j\j„ J-> <— J j. <*jjj <Ji£ j. A>«^< 

"Elde tesbih, dudakta tovbe, kalb giinahm zevkmden dolu olursa bizim istig- 
fanmizdan gtinaha giilme gelir". 

2223. Omrunun kokiine ab-i Kauai ver, id ki omur agaci sebaili olsun! 

Omriiniin kokii olan hal-i hazirdaki dem'e hayat-i ma'neviyye suyu olan 
tovbe ile imdad et, ta ki omruniin gecmis, ve gelecek olan dallan yesillensin 
ve omur agaci sebath ve muhkem olsun! Zira hadis-i serlfde &£ ^) # c_ju» 
J ^jj V ya'ni "Giinahtan tovbe eden kimse giinam olmayan kimse gibidir" 
buyrulmustar. 

2224. iSuiun tje$mi$ler hunian iui olurlar. Qe$en seneki zehir bundan $eker ax- 
bi olur. 

2225. Senin seyuiahni *3iak miibeddel eder. Diaiid o Qepni$ olan $eu hey id- 
ai olur. 

Bu beyt-i §erifde sure-i Furkan'da vaki' oiLi- ^i\iL *ui J-u l^fjU 
(Furkan, 25/70) ya'ni "Allah Teala o taiblerin lcotiiluklerini iyiliklere tebdil 
eder" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Ya'ni, ey asi, eger sen tovbe eder- 
sen Hak Teala senin kotuluklerini va'd-i ilahisi mucibince iyiliklere tebdil 
eder. Hatta senin gegmis. zamanlarda yaptigm giinahlann da hepsi taat olur. 

cs ** f* j OU- <! j** £ ^x^£ eft <Ar" u^r* Vy y ^j^ 

2226. Sfendi, nasuha mensvib olan iovbeye iyi teveccilh ei! Uiem ruh ve hem 
cism ile sa'y et! 



°$$&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • "*^iS 

"Nasuh" {^j^), mubalaga sigasi ile liigatte "halis" demektir ki, onun na- 
sil bir tovbe oldugu atideki kissada beyan buyrulur. 

j J* y j ! dl) j ^^^ y£ ja j\ ^y+J \y ji\ ^j£> 

2227, TBu iovhe-i nasuhun §erhini henlen clinle- 1 . Dnantkn fakat yzniHen inan 1 . 

Ya'ni tovbe-i nasuhun ne demek oldugunu §erh ve tafsil ediyorum. Ben- 
den dinle, vakia sen C-^J '£) *a\ J\ \yj ^'^ili (J, C {Tahrim, 66/8) ya'ni "Ey 
mii'minler, Allah'a tovbe-i nasuh ile tovbe e'din!" ayet-i kerimesini i§ittin ve 
boyle bir tovbenin vucuduna inandin. Fakat benim §erh ettigimi de dinle ve 
yeniden inan I 

(^ 

tl)L*»j jj j>o^ jb -bl tijjil <l>bu»j j\ jJj> o Oli>- 7-j**J ***y OU; ji C~[lSo- 
£jj$£> ji CJ>\j JjJ «JL)JJ *£ iji d\ JJi CjJu 01 j JLiL; OjJ*l J^ju {* J* 

y"j& jj c?^ t^jLi \j? £t* JAP j^ Ij J^s- Sj? 

A^Lj JjJ OJJ <cf C— >! jTo-'iU -US"^ C~Pj etJ* 0Tjb ^i «^jT_j 
» ft ft * ..*.. .. _ 

Tovbe-i nasuhun beyamnda hikayedir. Oyle ki sut memeden 
di§anya gelir, tekrar memeye gitmez. kimse ki nasuha mensub 

olan tovbeyi yapti, asla ondan giinah sadir olmaz ve ragbet 

tarikiyla yad etmez. Belki her dem onun nefreti ziyade olur; ve o 

nefret onun delili olur ki, kabul lezzetini buldu. O ewelki §ehvet 

lezzetsiz oldu ve bu lezzet onun yerine oturdu. 

A§ki a§kten ba§kasi gottirmez / Nigin ondan daha iyi bir dost tutmazsm. 



csgpja 



AHMED AVNt KONUK 



Ve o kimse ki onun kalbi o gunaha ragbet eder, onun alametidir ki 
kabul lezzetini bulmami§tir ve kabul lezzeti o gunah tezzetinin yerine 
oturmami§tir. l/JLIj TjLlLi (Leyl, 92/7) olmami§tir. J^i *j~ZS (Leyl, 

92/10) lezzeti onun iizerinde bakidir. Binaenaleyh onu'bir sifat icin 
hazirlanm ki onu cehenneme gotiiriir 



"Nasuh", lugatte "halis" ma'nasina oldugu cihetle "tovbe-i nasuh" de- 
mek, zevk-i giinahi du§iinmekten ve o gunaha meyl-i nefsi bulmaktan pak 
ve halis bir tovbe ma'nasina olur. Boyle bir tovbenin nasil bir tovbe olacagi- 
m §erh ve beyan icin Hz. Pir efendimiz "Nasuh" ismindeki bir §ahsin halini 
tasvir buyururiar. 

Malum olsun ki, ulema tovbe icjn iig riikn beyan ederler: 1- Sadir olan o 
kotu fiili terk etmektir. 2- Yaptigi fenahga pe§Tman olmak ve nedamet et- 
mektir. Bunun icin hadis-i serifde V f^i ya'ni "Nedamet tovbedir" buyrul- 
mu§tur. 3- Tekrar o kotii fiile avdet etmemege azmetmektir, Eger azmeder- 
se tovbesinin hiikmii kalmaz. Fakat Hz. §eyh-i Ekber buyururiar ki: "Bu 
azim erkan-i tovbeden olamaz. Zira taib gelecek zamanda nasil bir hal igin- 
de olacagim bilmez. Binaenaleyh mechul iizerine nasil azmedebilir? Boyle 
olunca tovbe, istigfar ile giinahin i'tirafindan Mrettir; ve i'tiraf edene dahi 
nedamet lazimdir. 

Bu siirh-i §erifden dahi anla§ilan budur ki: Bir kimse kalbinde §iddetli ne- 
damet olursa o giinahin lezzetine kar§i nefret hasil olur; ve nefret hususun- 
da o giinahi artik ragbet tankiyle haunna getirmez; ve binaenaleyh her an 
o gunaha kar§i kalbinde nefret ve tiksinmek ziyade olur; ve bu nefret dahi 
ind-i ilahide tovbesinin kabule mazhar olmasi sebebiyle kalbinde bir lezzet ve 
zevk bulduguna delildir. l§te. bu zevk ve lezzet ewelki giinahin zevki ve lez- 
zeti yerine kaim oldu. Nitekim bir kimse bir §eyin a§iki olsa, onun bu a§ki 
ba§ka bir §eye olan a§ki kalbinden siler. Zira bir a§k diger bir a§ki gotiiriir ve 
izale eder. Nitekim Allah'a olan a§k u muhabbet masivaya olan ask u mu- 
habbeti mahveder. Fakat tovbe eden bir kimsenin kalbi yine o yaptigi giina- 
ha meyl ve ragbet ederse, onun kalbinde riikn-i tovbe olan nedametin yer- 
le§memi§ ve binaenaleyh tovbesinin ind-i ilahide kabule mazhar olmamis. ol- 
duguna alamettir. kimse "Biz ona kolay tariki tevfik ederiz" (Leyl, 92/7) 
va'd-i ilahisine mazhar olmami§tir. Onun iizerinde "Biz ona giigluge ve sid- 
dete sebeb olan tariki kolay yapanz" (Leyl, 92/10) vaid-i ilahisi bakidir. Bu 



°&P? 



MESNEVt-1 SERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

vaid "0 asiyi cehenneme gotiirecek bir sifat icin hazirlanm" demektir. Bu iki 
ayet-i kerime Ve'1-Ieyl sure-i serlflnde vaki'dir. 

2228. niundan evvel hir adam var idi. Onun adi O^fasuh idi. DCa&m dellakli- 
gmdan ona jiituh var idi. 

Bundan evvelki zamanda bir adam var idi ki, adina Nasuh derler idi. Ha- 
mamda kadin dellakhgi yapar ve bu san'atindan para kazanir idi. "Dellak", 
ogucu ve masaj yapici ma'nasmadir. 

2229. Onun yuzii kadin yiizii gibi idi. kendinin erkeklvgini aizler idi. 

Nasuh sesi ince, koseler nev'inden olup yuziinde sakal ve biyik bitme- 
mis idi. Kendisi de gene olup yuzii tamamiyla kadin yiizune benzer idi. Bu 
sayede kadinlardan erkekligini gizier idi. 

*y_ il^b*- <J ^> aL>- j Leo ji jjj iiYs OUj fl*>- <j jl 

2230. kadmlar hamaminda dellak idi. ^Dega ve htlede $ok ^evih idi. 

Nasuh kadinlar hamaminda kadinlann vucutlanni ogar ve masaj yapar 
idi. Fakat kendisi erkek oldugu halde bu halini kadmlara sezdirmemek icin hi- 
le ve tedbirde cevik ve zekavet sahibi idi. 

2231. Senelerce dellaklik etii. ZKimse o hevesin hdlinden, sunndan koku gotiir- 
medi. 

Nasuh bircok zaman kadmlara dellaklik ettigi halde onun bu rminasebet- 
siz hevesini halinden ve simndan hicbir kimse agah olamadi. 

>y. j^ 3 y& ^j^ ^J ■ *y. jb C)j j^-j j ji/^i j 

2232. 2atcL ki sesi ve yuzii kadin gibi idi. jfakat sehveii kamil ve uyamk idi. 

Nasuh'un zahiri kadin gibi idi. Fakat batinda onun erkeWik §ehveti kema- 
linde ve uyamk idi. Bu Nasuh'un zimninda bir remz vardir. da budur ki, 
zahirde kendisini dervisler kiyafetine koyup kadin gibi zaifu'1-akl olan ve der- 
vis olmak isteyen kimseleri murid ittihaz eden ve onlan sifat-i nefsaniyyeden 



c ^^> 



AHMED AVNl KONUK 

tathire cahsan kimseler vardir. Halbuki kendisinin sifat-i nefsaniyyesi kamil 
ve uyamktir. Bu hal Nasuh gibi halki aldatmaktan baska bir §ey degildir. 

2233. Qar$af ve ba§ hagi ve -pe$e ortmu§ idi, $ehvete mensQb adam ve gen^vgin 
gafleii i$inde idi. 

Nasuh kadin Hbasi giyip kendini kadmlara benzetmis idi. Halbuki ken- 
disi sehvetli bir adam olup gencHgin tevlid ettigi gaflet icmde idi. Zira kadin 
viicudunu ogmak ve masaj yapmak gencUkte zevk-averdir; ihtiyarhkta §eh- 
vet munkati' olduktan sonra yorgunluktan baska bir sey gordurtmez. 

2234. O ziyade a$ik hu tarikian husrevlerin hizlanm ogar idi ve yikar idi. 

"Asik", "asik"in siga-i mubalagasi olup "ziyade asik" demektir. "Husrev", 
padisah demektir. kadmlann ziyade asiki olan Nasuh bu tariktan, ya'ni ken- 
disinin kadmlara benzemesi tarikindan padisahlann kizlanni ogar ve yikar idi. 

2235. ^Tovheler etti ve ayah, $ehti, kafir nefis onun tovbesini yirth. 

Ya'ni, Nasuh birkac kere bu kotii fiilden tovbeler etti ve ayagim cekti. Fa- 
kat onun miinkiru't-tovbe olan nefsi hamamda cjplak kadmlann viicudunu 
gdrmek ve ogmak ve yikamak zevk ve lezzetini tasvtr ederek Nasuh'un tov- 
besini bozdu. 

2236. O kotii fiilli, bir arifin huzuruna aitii; nr Bizi hir duada yada getir dedi!" 

Nasuh kendi fiilinin fena oldugunu bilip tovbeler ettigi halde bir turlu nef- 
sine hakim olamamis ve yine kadinlar hamaminda ise baslamis idi. Nihayet 
bir arif-i vasihn huzuruna gitti ve fakat kabahatini acmaksizm ondan kendi- 
si igin hayir dua taleb etti. 

sj*j Iju Ijb^ JL>- dj>r dLJ 2>j* s\ jT l)T c~~Jb jl j*> 

2237. O hiir olan kimse onun sirnm bildi. Jakai Dtudamn hilmi gibi izhar 
eimedi. 



<^3^> 



MESNEVM §ERlF SERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Azad ve hur olan insani Aziz Nesefi hazretleri soyle ta'rif buyurur: "In- 
san-i kamil-i azad odur ki, onun igin sekiz sey kemalde ola: Iyi akval, iyi 
efal, iyi ahlak ve maarif ve terk ve uzlet ve kanaat ve humul. Her kim bu se- 
kiz seyi kemale eristirse kamil ve azaddir ve balig ve hurdiir." Ya'ni o hiir ve 
azad olan kamil, Nasuh'un gizli olan kabahatini bildi. Fakat Hak Teala'mn si- 
fat-i hilmi, nasil kullarinm ayiplanni orterse, sifat-i ilahi lie muttasif olan o 
kamil dahi Nasuh'un kabahatini orttu. 

2238. Onun dudagi iizerinde kilit ve kafbinde de sirlar vardir. ^Dudagi sahit 
kalbi sadalardan doludur. 

Ya'ni, insan-i kamil, huzurunda bulunan bir kimsenin fikrine ve sirnna 
muttali' olur. Zira bir kimsenin fikri kendi iginden konusmasidir. Insanin ba- 
timnin sada-yi hafisi vardir ki, bu sadayi insan-i kamilin kalbi isjtir. Fakat 
alem-i kesafetin hicabi altinda bulunan kulaklar isitmez. Onlar bu sada-yi ha- 
fiyi ancak kesafetin muattal oldugu uyku halinde rii'ya aleminde i§itirler. In- 
san-i kamil bu sada-yi hafiyi isittigi cihetle onun kalbi bu sadalardan dolu- 
dur. Fakat bu isittigi esran ifsa etmez. 

-Lit aJLJijj j 4i-Jb Ujlj JJl sJu-ijJ J>- * L>- *£ OlijU- 

2239. Sarijler ki, Diak kadehini ignislerdir , sirlan hilmisler ve orimiislerdir. 

Arifler ki, Hakk'in sifatlan §arabimn kadehini igmisjerdir, halkin sirlanm 
sifat-i ilm ile bilmisler ve sifat-i settariyyet ile ortmuslerdir. 

2240. ZKer kime kann sirlanm oqrettiler ise aqzini mukiirlediler ve dikiiler. 

[2240] U V 

2241. fievsek qyXdu ve dedi: "Gy kotii huylu onu ki bilirsin, Diahk sana tovhe 
versinl" 

Nasuh'un dua istemesine karsi insan-i kamil gevsek ve hafif bir surette 
giildii ve dedi ki: "Ey kotu huylu, senin bildigin ve yaptigin i§ten Hak Teala 
sana tovbe-i kat'i versin. "Dehad" kelimesinin ash "daden" (vermek) masda- 
nmn fiil-i muzari'i olan "dehed" (juo)dir. Arada elif, elif-i duaiyyedir. 



c^spB 



AHMED AVNl KONUK 

c— -lys-ji ^j^-* i5»- J 1 J 1 C~*\jS-j> j J-^ij ^->j^ l£^-> «&* OLj. ja 

j^L- ^^ ^ j t c—1 jW ^1 ja jW j j^-l j ^ J ' <^j ^ Of 3 J 
^j/c-r* 5 V? ** ^^ lAj^ f^ ^ &~ 

Onun beyamndadir ki, vSsil olan arifin duasi ve onun Hak'tan talebi 
Hakk'm kendinden taleb etmesi gibidir. Zira "Ben onun sem'i ve basan 
ve dili ve eli oldum" varid omustur. Ve Hak Teala'mn "Attigin vakit sen 

atmadm, velakin Allah atti" (Enfal, 8/17) kavli vardir. Ve bu hususta 

ayetler ve hadisler ve eserler vardir. Ve miicrimi kulagiyla tutup nasuh 

tdvbesine getirmek igin Hakk'in sebeb duzmesinin §erhidir 



c-ii* vj^ j*\*> <J>~-* oTjlT cJ*jf ja OjsJ* c-aa jl Uo ol 

2242. dua t/e<Ji felehien ge$ti. m-isfe-tnin. i$i sonunda aiizel oldu. 

Ya'ni, o kamilin duasi yedi felekten ya'ni alem-i suretten haldkatu'l- 
hakaik mertebesine kadar gecti. Bu sebeble o miskin Nasuh'un isi sonunda 
giizel oldu. 

2243. jLira o seyhin duasi her dud gibi degildir. fjanidir ve onun sozu Diabk'm 
sozudur. 

Ya'ni, bir insan-i kamil olan o seyhin duasi cismarii ve nefsani kimsele- 
rin duasi gibi degildir. §eyh cismaniyet ve nefsaniyetten fanidir. Onun vu- 
cud-i abdanisi vucud-i Hakkani'de famdir. Ate§te kizaran demir gibi ayn-i 
ates. olmustur. Binaenaleyh onun sozu artik Hakk'in sozudur. 

^ *j ^yt b lto^ t^^ Ln ^ ^ j •Jl**" ^y 1 " y ^ ^y* 

2244. Vaktahi Diuid kendinden sua! ve taleb ede, binaenaleyh hendi dudsini 
nasd reddeder? 



6 ^S^> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Bu beyitlerde sure-i Nur'da vaki' C*J ,X*« *UoT '^Z J_^i *Uj ijW U 
(Nur, 24/63) ya'ni "Resulun aranizda vaki' olan duasmi ba'zinizm ba'zmiza 
olan duasi gibi addetmeyinl" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Bu mertebe- 
ye muhakkikin hazarati "kurb-i feraiz" derler. Bu rnertebede fail Hak ve abd 
alettir. Biriaenaleyh onun duasi Hakk'm. kendi duasi olmu§ olur. 

2245. Celal sakibinin san'ah bir sebeb koyardi hi, onu nefnnden ve vebdlden 
kurtardi. 

Celal sahibi olan Hak Teala hazretlerinin san'ati ve fiili atideki ebyatta be- 
yan olundugu iizere bir sebeb kopardi ve icad eyledi ki, o sebeb yuziinden 
Nasuh'u nefnnden ya'ni la'netten ve vebal ve ma'siyetten kurtardi. 

2246. O hamamda legem doldurdu; §ahm ktzmdan bir gevher kayboldu. 

Nasuh'un dellaklik ettigi o hamamda padisahin kizini yikamak igin lege- 
ni suyla doldurdu. Fakat o sirada padisahin kizimn cevheri kayboldu. 

2247. Onun kulagimn halhalanndan bir gevher kayboldu. Dier bir kadm oust 
ii cuda oldu. 

Kaybolan cevher padi§ahin kizimn kiipesine aid bir cevher idi. Hamam- 
da bulunan kadinlann hepsi hamam iginde bu nadir inciyi arayip durmakta 
idiler. 

2248. unuieakwen hamamui haptsmi muhkem ha-padtlar. %a hi onu ewelen 
e§yanm buhuntiisunde aradtlar. 

"Pig", biikiintii ve kivnm. "Rent", elbise ve gamasir ve sair esya demek- 
tir. Ya'ni, cevheri hamamm yerlerinde aradilar bulamadilar. Sonra igerdekiler 
disarrya gikmamak igin hamamin kapisini siki siki kapadilar. Ewela o cevhe- 
ri bohcalardaki elbise ve gamasir ve hamam takimlan gibi e§yanin bukiintii 
ve katlari arasinda aradilar. 



<™^ 



AHMED AVNl KONUK 



2249. &§yayi aradilar ve o zakir olmadi. fjevherin hirstzi da rezil olmadi. 

cevher esja arasinda da meydana gikmadi, hirsiz dahi bulunamadi. 

2250. ^inaenaUyh auzaj dhetinden cidd ile aramaya ha§ladilar. Slgizda ve 
kulakta ve her yankia. 

"Guzaf\ Arabi'nin "ciizaf' kelimesinden me'huzdur. Ve "ciizaf, cimin 
kesri ("cizaf") ve zammi ile telaffuz olundugu gibi "guzaf («->!/*) m dahi bu 
vech ile telaffuz olunabilecegi Ferheng-i Cihangiriile Ferheng-i Re§idTnm be- 
yanindan anla§ilmaktadir. Ve "giizaf, Farist'de "beyhude" ma'nasmda me§- 
hurdur; ve "cok ve hadsiz" ma'nasmda da kullanihr. Ve Arabi'de "ciizaf", bir 
seyi olgusixz ve tahmin ile almak demektir ki, Turkge'de "toptan" demek olur. 
§u halde beyt-i senfteki "guzaf'i, "umumiyet" ma'nasina almak miinasib 
olur. Ya'ni, cevheri her tarafta aradilar bulamadilar. Binaenaleyh umumiyet 
cihetinden cidd ile aramaga basladilar. Hamamda bulunan halkm agzinda ve 
kulagmda ve viicudlannin her yanginda ve deliginde aradilar. 

2251. £AXl ve iist, yankia ve her iarafia sadefi latij olan inciyi ara§hrdilar. 

Velhasil hamamda bulunan kadinlann agizlannda ve kulaklannda ve av- 
ret mahallerinde ve her taraflannda o latif bir sadeften gikmis olan cok kiy- 
metli ve nadide inciyi ara§tirdilar. 

2252. ^0erek ihtiyar yerek yenc her kim var xseniz hep ctplak olunuz!" diye 
ses geldi. 

iLJoJ^> *4Jb j£ sA JjJU \j cJ*£ Ji***r <**-\>- lj (JJj <> JX. 

2253. S%ab olan gevher danesi zahire gelmek i^in, hadime hirer hirer aramaya 
ba$ladi. 

"§igift", acib; "hacibe", sultamn hizmetcjsi demektir. Ya'ni, hamamda 
olanlara ctfgiplak olmalan icjn emir verdiler. Herkes soyundu, sultamn hiz- 



<^p* 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

metgisi dahi herkesin agzim, yiiziinu ve kulaklanm ve a'za-yi tenasuliyyele- 
rini aramaya ba§ladi. 

2254. OVasuh korkudan bir halvete giiii, azim korkudan yiizu son ve duda- 
gi mavi oldu. 

Alet-i tenasiilu aranmak istenildigi vakit erkek oldugu meydana gikip ha- 
mamda bir azim kiyamet kopacagi ve i§ hukumete aksettigi vakit dahi ken- 
disinin ba§i gitmek korkusundan dolayi Nasuh bir halvete kagti. Azim bir 
korkudan rengi sarardi ve dudaklari morardi. 

2255. . fioziiniin onunde olumu gordii; gitti o yaprak gibi titrer idi. 

Nasuh'a olumu tecessum etti; halvete gitti ama yaprak gibi titreyerek gitti. 

2256. ^Dedi: ""^a Uiab, def'alarca rucu etmi$im, tbvbeleri ve ahidleribozmu- 
§um!" 

2257. Onlan yapmi$tim ki benden laytk idi, aktbet boyle bir kara sel eri§ii. 

"Ben isti'dadtma Iayik olan o fenahklan yaptim. Bu benim hal-i ewelim- 
di. Akibet bu hal-i ewelin hal-i sanisi olan bdyle bir gam ve elemin kara se- 
li eri§ti," 

2258. "iSftwnmak nobeti eger bana eri§irse vah ki benim canim ne sikintilar 
$ekerl" 

j-*"*" <£y. u&i f^r^* j^ jj~* J** 9 *^-"' *^li»l j>or ji 

2259. nr Benim.cigerime yiiz kivtlam du§mu§tiir, uM,iinacdtvmda cigerimin ko- 
kusunu gorf" 

jb ib (►djS* c-*>-j ^b ^L. Ij ylT «jJJi j&? jA 

2260. nr B'6yle gam kajire ohnasm! Olahmet eiegini tuiium. Dhsan! Dhsan!" 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

2261. "DCafa anam beni dogurmaya idi. ^fidhud beni mer'dda bir arslan yiye 
idil" 

2262. "6i/ Dtuda, onu yap ki senden layik olur, zird her deltkien beni ydan 
isinyorl' 

2263. "Ta$ gibi can, demir gibi kalb txxianm. ^joksa bu rent ve hantn i$inde 
kan olurdu." 

"Benim canim ta§ gibi kati ve kalbim demir gibi serttir. Eger boyle olmasa 
idi bu an me§akkat ve feryad icmde camm ve kalbim kana tahawiil ederdi." 

2264. ^Uakii benim, ifin dar ve bir nefes geldi; j)adi$ahlik et ve benim feryd- 
dvma eri$l" 

"Ya Rab, benim icm vakit pek daraldi ve bir nefesten ibaret kaldi. §imdi 
beni aramaga gelecekler. Sen kerem sahibi bir pM§ah-i azlmsin, padi§ahhk 
et, benim feryadima eri§!" 

2265. "Gger bu de-fa, bana setiarhh edersen her yapdmasi layik olmayandan 
tovbe ettim. 

"Na-kerdem" (^j^)'de "ya", ya-yi liyakattir. Ya'ni, "Ya Rab, eger bu 
def a da benim gunahimi halkin nazanndan sifat-i settariyyetin ile orter isen, 
ben yalniz bu fiilimden degil, her yapilmasi layik olmayan ya'ni senin n?a- 
yi §erifine muvafik olmayan bilcumle amellerden tovbe ettim!" 

j*s »u^ 4>jj j$> p-Xxj \j Ji j j\j ^jA jj*i-j ^1 <0jJ 

2266. xr Bu here de benim tovbemi kabvl et, id ki tfivbe i$in yuz kemer bagla- 
yayiml" 

"Ya Rab, bu kere de tdvbemi kabul et, ta ki bu tdvbemin muhafazasi Igin 
birook hizmetler edeyim!" 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2267. V €aer ben bu kerre bir tahsir edersem, sotira arhk henim duami ve sozu- 
mii iinleme!" 

2268. ^u dudyi etti ve yuz katre akici olarak dedi ki: "Cellada ve avvdna du§- 
iwrnl" 

"Zaiiden", aglamak ve dua etmek ma'nalanna gelir. Burada "dua etmek" 
ma'nasi miinasibdir. "Katre "den murad, goz ya§idir. "Awan", siki tutucu de- 
mek olup burada ewelki zamanlarda "§ahne ve serheng" dedikleri "zabita 
me'murlarrdir ki, zamammizda "polis" derler. Beyt-i §erifde seddesiz zikri 
zaruret-i §iirden dolayidir. Ya'ni, Nasuh bu duayi ve bu niyazi etti ve gozun- 
den bircok vaster akici olarak dedi ki: "Eyvah ki cellad ve polis eline du§tum!" 

2269. " Diicbir firenk boyle olmesin! Diicbir mulhidin boyle feryadi olmasin! 

"Firenk"ten murad, kafir ve "mulhid"den murad dinsizdir. Ba'zi nushalar- 
da J!>i yerine "tersai" {l£\~j) vaki'dir. Ya'ni, "Hicbir kafir boyle benim 6Iu- 
mum ile olmesin ve hicbir dinsizin boyle benim gibi feryadi olmasin!" Ya'ni 
benim gibi muztarib bir hale gelmesinler, demek olur. 

cj~4 lH °^ tM>j* & jj ^hy- ^ j j 1 z/'if *■* *^y 

2270. OCendi cam uzerine nevhalar etti. Onunde S^zrail'in yuzunii ziyade 

[2270] ..... i. 

gormu§ tdi. 

Nasuh erkekligi zahir oldugu vakit muhakkak cellad eline teslim edilece- 
gini bildigi icm kendi cam uzerine nevhalar etti ve Hz. Azrail'in yuzii ona te- 
cessum etti. 

2271. kadar "Gy Diuda ve ey Diuda!" dedi hi, kaax ve duvar ona cift oldu. 

Ya'ni, o kadar "Ya Rab, ya RabI" diye cenab-i Hakk'a yalvardi ki, Nasuh 
kendinin yalvarmasina kapilann ve duvarlann bile i§tirak ettigine kani* oldu. 
Zira kendi Hakk'a tevecctihde miistagrak idi. Nazanna musadif olan her §e- 
yi de oyle Hak'ta miistagrak gordti. 



6 ^> 



AHMED AVNl KONUK 



2272. O w ")Jc CRflfc ye j/a 9fot/" arasinda idi. Cast u at arasmdan ses geUi. 

Nasuh "Ya Rab, y3 RabI" diye munacat ve niyaz ile meggQl idi. Hamam- 
da gevherin cust u cusunda olan halk tarafindan ses geldi ki, o sesin ifade et- 
tigi ma'na atideki surh-i §erifde beyan buyrulur. 



^ 



^u j Ue 4D1 ju? 4U1 jj--j jji< ois' ur j^Ssi^ c~^ ji -w 

LS ^- J ij" a^jt ^JLii! f* j\ J&J* 4jU*1 lil 

Aramak nobetinin Nasuh'a eri§mesi ve "Onu soyunuz ve 
arayiniz, ztra cumleyi aradik, Nasuh'u da arayiniz!" diye ses 
gelmesi ve heybetten Nasuh'un bihus. olmasi ve baglanmanm 
nihayetinden soma ism acilmasi. Nitekim Resulullah (s.a.v.) 
kendisine bir maraz ve gam isabet ettigi vakit ^>j "**$ <s^ 
ya'ni "Ey sikinti, §iddetlen ki acilasin!" buyururlardi. * 



Bu sixrh-i §erifdeki hadis-i nebevi Imam-i Ali (k.v) efendimizden rivayet 
buyruimustar. Ebul-Fazl Yusuf hazretleri tarafindan matte' ittihaz edilerek 
uzun bir kaside soylenmis. ve Mesnevl-i §erif sarihi ismail Ankaravi (k.s.) 
hazretleri tarafindan Turkge'ye terciime ve §erh buyrularak tab' dahi edilmi§- 
tir. Hadis-i serifin mazmunu "Bir is diyk oldukta muttesi' olur" ve "Me§akkat 
teysiri celbeder" gibi kavaid ile istihar etmistir. Bu kaide ma'na ve suret alem- 
lerini muhittir. Nitekim suret aleminde bir kap iginde son derece tazytk olu- 
nan buhar kabi patlatip ittisa' eder ve dagilir; ve hukemamn "aksu'1-amel" 
dedikleri kaide dahi ma'na-yi hadis-i §erifin neticesidir. Bunun sirn dahi her- 
hangi bir ism-i ilahinin hiikmu ve te'siri kemalini bulduktan sonra onun 
mukabili olan ismin hukiim ve te'siri bastemasidir. Mesela Muntakim ismi 



6 3^ 3 



MESNEVf-I §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

kemalini izhar ettikten sonra Mun'im ismi icra-yi hiikme baslar. Sair esma-i 
ilahiyye de buna kiyas olunsun. 

2273. "6y O^asvk cumleyi axadxk, ileri gel!" O zaman bihus oUu, ruh u$iu. 

Ciist ii cu arasinda yukselen ses, "Ey Nasuh, hamamda bulunanlann hep- 
sini aradik, gevheri bulamadik, ileriye gel, seni de arayacagiz!" diyordu. Bu 
da'vet iizere Nasuh'un isi bitti, kendinden gecti ve cisminden ruhu ugtu, ya'ni 
hareketsiz kaldi. 

2274. ^iktlmus duvar gi%i dusiu. Onun ahli ve idraki gitti. cemad gi%\ oldu. 

2275. Uakiaki onun idraki cisminden aman vermehsizin giiii, o zaman onun 
sirn Diakk'a ula§h. 

Vaktaki Nasuh'un akil ve idraki bu alem-i keserattan gaib oldu ve Nasuh 
kendinin kendiliginden gecti ve bu hal emansiz ya'ni kendinin kendiligini dii- 
siinmeye firsat bulmaksizin vaki' oldu. zaman onun sirn ya'ni kalbi 
Hakk'a vasil oldu ve bu hal icmde tovbesi kabul oldu. 

2276. Uakiaki bos oldu ve onun vucudu kalmadi, onun dogan kusu olan cani- 
nx Diak huzuruna cagirdi. 

Vaktaki sifat-i nefsaniyyesinin hamili olan akil ve idrakinden bosaldi ve 
onun mevhum olan vucud-i izafisi kalmadi ve fan! oldu, onun dogan kusu 
gibi olan ruh-i insanisini Hak Teala hazretleri huzuruna, vucud-i hakikisi ca- 
nibine cagirdi. 

2277 '. Uakiaki onun gemisi muradi olmayarak kmldi, deryanm rahmel kena- 
nna dusiu. 

Vaktaki onun gemi mesabesinde olan vucud-i kevmsi ve izafisi kendisinin 
muradi ve kasdi olmayarak, bir sebeb tahtinda kinldi ve hiikumsuz kaldi ve 



tt^pa 



AHMED AVNl KONUK 

keserat aleminde yiizemez bir hale geldi, viicud-i haMkt deryasimn rahmet 
kenanna dii§tu. 

2278. Vaktaki DiaWa uksii, vaktaki itf-fm? oUn rahmet dalgasi o Jaman 
kaynamakta oldu. 

Vaktaki akil ve idrakinden siynlip Hakk'a ulasti, vticud-i hakiki denizinin 
rahmet dalgasi o zaman kaynamakta oldu. 

2279. Vaktaki onun cam dsim ayibindan kurtuliu, kerdi asli huzuruna sevi- 
nerek aitti. 

Ya'ni, Nasuh'un yaptigi ma'siyet ve giinah ancak cisminin iktizasi olan 
bir ayip idi; ve onun cam da cismine bagli idi. Vaktaki onun cam cisminin bu 
ayibindan kurtuldu, kendi ash olan vucud-i hakiki-i pak tarafina sevine sevi- 
ne gitti. 

2280. Can tyan fhiiir ve dsim ona hir huUp aibiiir. S^lya'av haglanm^ ka- 
nadt kudmis hir bendeclir. 

"Kunde", mahbuslann ayaklanna bagladiklan bukagi ve pranga demek- 
tir. Ya'ni ruh-i insam dogan kusu gibidir, alem-i balaya ucmak ister; fakat ci- 
sim onun ayagma baglanrms bir bukagi gibidir. Cisme taalluk eden o run aya- 
gi baglanmis. ve kanadi kinlmis. bir bendedir. 

J.LJLT ijj^ jl OT V,^ iU ^ y- J^> J ^-> J^S* ^ dj ^ 

2281. Vaktaki onun iiraki aitti ve onun ayafii acUx, o dogan Heykuhal tara- 
fina near. 

"Keykubad", asli "keygubad" (^u^), hak uzerine adalet edici demektir. 
Zira "key", adil ve "gubad", hak uzerine demektir. Iran padisahlanndan biri- 
nin ismidir. Sonradan "gubad", kaf Ue ["kubad] yazilmaga baslanmistir. Bu- 
rada murad, "adl edici padisah-i hakiki olan Hak"tir. 

2282. Vaktaki rahmet deryalan kaynah, taslar hile ab-i hayah idi. 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Bu beyt-i serifde sure-i Rum'da olan juJ 'j»$\ J?h «-*/ M\ c~*^j js\ J\ juii 
(fy (Rum, 30/50) ya'ni "Allah'm rahmetinin eserine bak'ki.'oldukten sonra 
afzi nasil diriltti?" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. 

2283. JZ,ayif zerre azim ve cesim oldu; io-praga mensub doseme atlas ve sirmak 
kumas odu. 

Zayif bir zerre olan bir cekirdek biiyudu, koca bir agac oldu; yine o rah- 
met-i ilahiyyeden toprak doseme parlak yesil atlas oldu ve aralanndaki san 
gigekler ile sirmah kumas. oldu. 

jy>~ CXZ'j i^gij^i -^ ^j*^* Jp j_y j -^ tijjs! <L '^ v, ' ^ iP ***j* 

2284. i)UZ ydlik olu mezardan disanya piktt; kovulmus seytan guzellik ile hu- 
rilerin reski oldu. 

Ya'ni, rahmet-i ilahiyye kaynayinca zahirde mumkin goriinmeyen seyler 
mumkin olur. Mesela o rahmet-i ilahiyye yiiz yilhk oluyii mezardan disanya ci- 
kanr. Kovulmus olan seytani bile hurilerin kiskanacagi bir giizel surete koyar. 

xi j*j j SjS 4«jS«il jX^>- v_f?" ^ jr*" j** uyj <-£jj A - aJ * o^ 

2285. nZiitun bu yeryiizii yemyesil oldu; kuru aga$ $icek acti ve latif oldu. 

Nitekim yeryiizii o rahmet-i rahmaniyyeden yemyesU bir hale geldi. Kism 
kupkuru kalan agac yine o rahmetten yesillendi, cicek acti ve latif oldu. 



2286. Oiurt kuzu ile meyin harifi oldu. c \itnitsizler latif damarh ve latif si- 
nirli olmustur. 

Kurt kuzuyu pargalayip yemek lazim gelirken rahmet4 ilahiyye geldigi 
vakit, birbirleriyle muhabbet ve Met sarabinm mahremi ve arkada§i olmu§- 
tur. Omitsiz kimselerin damarlan ve sinirleri gam ve elem ile miinkabiz bir 
halde iken o rahmet-i ilahiyye onlann damanni ve sinirini ho§ ve latif bir ha- 
le getirmistir ve kalblerine inbisat ilka eylemistir. 

2287. <ylnsizin korku flitti, s^b olmus durr-i yettm bulundul" diye ses aeldi. 



*$%& 



AHMED AVNl KONUK 



"Durr-i yetlm", naziri bulunmayan kiymetli inci tanesi demektir. Ya'ni, 
Nasuh kendinden gectigi bir sirada hamam halki arasinda "Gaib olan inci bu- 
lunduf" diye bagn§ma vaki' oldu. Ikinci misra* ba'zi nushalarda ^ oT.u> t .u 
^i ji .Jii suretindedir. "0 gaib olmu§ diirr-i yetlm zahir oldu!" demek olur. 



<^ 



T_y±> jl oil j oLi d\£ j~f j Ol^s«-l>- J~»\y- l J'%^ j y>y 0^ c-»U 

Gevherin bulunmasi ve gahzadenin hadime ve cariyelerinin 
Nasuh'tan helallik dilemesi 



2288. Camn helakine sebeb olmu§ olan korkudan sonra, mujdeler yddi, dediler 
ki: "D§te gaib olmu§ olan 1 ," 

2289. nr Bulunau, feraha kan§hk, mujdelik vex ki gevheri buldukl' 

"Baften", dokumak ma'nasina; "der" (_p), tekmil-i vezn icjn zaiddir. "Fe- 
rah", bir kuma^a ve "gamlilar" dahi, iplige te§bih buyrulmu§tur. Ya'ni, "Gaib 
olan inci bulundu, ferah kuma§i dokunurken biz de beraber dokunduk ve fe- 
rah kuma§ina kari?tikr demek olur. Ba'zi nushalarda bu birinci rmsra' §6y- 
ledir: ^l. jS ^} yui^ jus. o^>- Ya'ni "Huziin gitti ve siirura vasil olduk" demek 
olur. 

2290. " Dinzun zail oldu!" diye feryaddan ve na'radan ve el $wpmadan ha- 
[2290] j j h 

mam dolmu$ tat. 

jjiUjj j_jj x^a j^g ^j***^ jj> 3^-^~ **• ^ J^ *^j rj^ ^ 

2291. O gitmi§ olan O^asuh tekrar kendine fleldi. Onun gozu onde yiiz garmn 
■parlaklxflini flordii. 



c^pt, 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Ya'ni, baygin ve kendinden gegmis olan Nasuh hamamda kadinlann yay- 
garalan iizerine tekrar kendine geldi, onun goziinun onundeki korku karan- 
hgi gitti, hayat gunduziinun aydinligi parladi. 

2292. Dier hir kimse ondan helallik istedi. Onun eline hir$ok huseler verdiler. 

Ya'ni, Nasuh hakkinda su'-i zan eden her bir kimse ondan helallik diledi 
ve bircok defalar gonliinii almak igin ellerini optiiler ve dediler ki: 

2293. * Su'-i zan ettik, hize helal ei, ktyl ii kal icinde senin eiini yedikl" 
Bubeyt-i serifde sure-i Hucurat'taki avet-i kerjmeve isaret buyrulur: Q i 

4Ji i^i-ij lyj&'g* £ vtT'^J jrC 01 (Hucurat, 49/12). Ya'ni "Ey mii'minler, zah- 
nin cogundan sakinin, zira zannm ba'zisi giinahtir ve tecessiis etmeyin ve 
birbirinizin giyabinda kotii §eyler soylemeyin! Olmiis karde§inizin igrendigi- 
niz etinden yemeyi biriniz sever mi? Ve Allah Teala'dan korkun!" 

2294. ,Ztra ki cumlenin zanni onun iizerine ziydde idi. %ira ki yakinhkta 
ciimleden ileri idi. 

Hamam halkimn Nasuh hakkindaki su'-i zanlannm ziyadeliginin sebebi 
padisahin kizina Nasuh'un herkesten daha yakin olmasi idi. 

2295. O^fasuh onun hususT ve makrem delldki idi. HZelki ruhu hir olmu$ iki ci- 
sim gibi idi. 

cr^ ^^ ^y^ *i j fj^i* jj ^ j c--^ y c~o^ ji ^jT 

2296. fcjjer gevheri gbturmiis ise ancak o goiurmusiur; kdtuna ondan daha mu- 
lazim kimse yoktur." 

"Hatun", yuksek aileye mensub kadin demektir. Tiirkge'de "kadin" keli- 
mesi bundan muharreftir. Ya'ni, "padisahin kizini ovan ve yikayan ancak 
Nasuh'tur, onun hizmetine ondan daha devamh ve yakin kimse yoktur." 



e&fiP 



AHMED AVNl KONUK 

2297. [TCarj/a^aliUa eweto omt aramak iste&i. Diiirmet tfin omt iuiiu, te'hir eiti. 

"Neberd", cenk ma'nasinadir. Burada hamam halkinin karga§ahgi ve mu- 
cadeleleri demektir. Ya'ni, §ahin kizimn aramaga me'mur olan hizmetcisi ev- 
vela inciyi aramaga Nasuh'tan baslamak istedi. Fakat sultamn hususi della- 
ki oldugu icjn Mrmet maksadiyla aramak keyfiyetini tuttu, te'hir etti. 

2298. W( Ta ola hi onu hir yere ata, hu miihUt i$in&e kenMni hiriara! 

Hadimin aramayi te'hir etmesi dahi "sayet inciyi almis. ise, §iddetle aran- 
digmi goriip belki bir yere birakir, bu miiddet icinde dahi kendisini kurtanr!" 
fikrinden na§i idi. 

2299. Ondan hu helaUihleri AHeMer ve ozr i$in kiyam eitiler. 

2300. 'Dedi: *£%lil olan Diuda'nm fazli oliu ve yoksa o seyien ki hana soy- 
lenmis oliu, daha fenayim!" 

Nasuh onlann helallik dilemelerine cevaben dedi: "Adalet edici olan Hak 
Teala hazretlerinin benim hakkimda fazl ve inayeti zuhura geldi; ve yoksa be- 
nim aleyhimde soylenmis. ve bana isnad edilmis. olan fenahklann bende daha 
fenasi vardir ve ben onlann soyledikleri fenadan daha fena ve berbadim!" 

2301. nr Benden ne helallik dilemeh lazim gelir hi, hen ehl-i zamanin en kaha- 
nallisiyim! 

C~~£-i lj l _ r S' j\f\ C^l ulSS ji) y j C~~£i -W? jl -b j fSzJS ij~ o\ 

2302. *0 seyi hi hotiiden hana soyleMer, yuzlen hiriclir. Gger onun sehhi var 
ise lie henim iizerime aphhr!" 

"Benim hakkimda soyledikleri fenahk, bende olan fenahklann yuzde biri- 
dir. Eger benim fenahgimi soyleyen kimsenin o fenahginda §ayet bir subhesi 



c^s^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

varsa o fenahk benim uzerime agiktir ve ben onu herkesten daha iyi bilirim. 
Zira herkes kendi nefsine basiret iizeredir." 

2303. ttr Btr kimse benden ne hilir? JAncak hinlerce dirumden hiraz ve kotiiji- 
illilikien birini!" 

M^^^^s sualdir ve maba'di cevabdir. "Fi'li" OiJ'de "ya" masdariy- 
yetdir. Ya'ni, "Bir kimse benim ahvalimden ne bilir? Ancak binlerce kabahat- 
ten birazim ve binlerce kdtii fiiliilikten birini bilir!" demek olur. 

2304. "llenim dirumlerimi ve fiilimin girkinligini hen bilirim ve benim Sei- 
iar'im bilir!" 

"Benim halkin nazanndan gizli olan suclanmi ve yapdgim fiillerin girkin- 
ligini bir ben bilirim ve bir de benim rezaletlerimi orten Hak Teala hazretle- 
ri bilir." 

2305. n 6vvelen bir Dblis benim ustadim idi. Ondan sonra Dblis onumde hava 
oldu.' 

"Evvela malum olan bir Iblis dalalette benim ustadim ve muallimim ol- 
mus idi. Sonra ben o kadar azdim ve emr-i dalaletten o derece ileriye gittim 
ki iblis benim onumde hava ve hie oldu. Ben tblis'i fersah fersah ileri gectiml" 

2306. aimleyi Diak gordix, gorulmemis yaph. Utatia beni rezalei ia-nde sa- 
ri yiizlu etmedi." 

"Benim yaptigim sucjann hepsini Hak Teala gordii ve goriilmemis. htik- 
munde tuttu. Hatta beni halk arasinda o rezaletler icinde utandirmadi." 

*/" f-JJJ b\* y? Cf-J^ **4y */ f-JJ* u^Ji ^— ^v j^. 

2307. vekrar rakmet benim kurkiimu dikicilik eiti. Can gtbi iaili olan iovbe- 
yi bona kismei etti." 



c^e^ 



AHMED AVNl KONUK 

"Kurk"ten murad, ruhu orten cisimdir. Zira cisim ma'siyetler ile me§gul ol- 
dugu vakit, ona tiirlu tiirlu belalar ve elemler isabet eder. Mesela ickiye miib- 
tela olan kimselerin cismi alii olur. Velhasil emr-i ilahiye muhalefet halinde 
cisim kurku maddi ve ma'nevi belalar icinde yirtihr. "Kiirk dikicHik"ten mu- 
dd emr-i ilahiye muhalefetten vazgecmekten kinayedir. Ya'ni, "Rahmet-i ila- 
hiyye benim canimin kurku olan cismimi ve zahirimi lslah etti; can gibi tatli 
olan tovbeyi bana kismet etti." 

2308. w Dier ne yaphm ise cumlesini yaj}ilmami§ tuttu. ^vpilmanus taah geti- 
rihnis tuttu." 

"Kerim olan Allah'im her ne fenalik yaptim ise bunlan tarafimdan yapil- 
mamis addetti; ve yapmamis. oldugum jaatieri ve iyilikleri namima yapilrms, 
olarak kayit buyurdu," Ya'ni oil^ '^\L 'A j!£ (Furkan, 25/70) ya'ni "Al- 
lah Teala onlann kotuluklerini iyiliklere tebdil eder" ayet-i kerimesi mucibin- 
ce kotuluklerimi iyiliklere tebdil buyurdu. 

2309. nr Beni servi ve susen gibi azacl etti. ^a'ni haht ve devlet gibi lUsal 
etti." 

Ma'lumdur ki, servi agaci login yemye§il ve sogugun te'sirinden azaddir. 
"Susen" bir guliin ismidir. Bu da dort nevi'dir, birisi beyaz olur, ona "susen-i 
azad" derler. Digeri mavi olur, "susen-i ezrak" derler. Digeri sandir, "susen-i 
hatai" derler. Dordunciisii san, beyaz ve mavi kansUc olur, "susen-i asuman- 
guni" derler (Burhan). Beyt-i serifde susen-i azada i§aret buyrulur. Ya'ni, 
"Hak Teala beni ma'siyet burudetlerinden servi ve susen gibi azad etti ve baht 
ve devlet erbabi gibi mesrur etti." 

2310. wr Bemm. ohxnx poklerin namesinib yazii. Cehennemiih, iiim, bana cen- 
neti bagislacii." 

"Benim adimi saiih ve abid kullanmn defterine yazdi. Ben kotii fiillerim ile 
cehennemde azaba miistahak olmus. iken ni'met mahalli olan cennerine la- 
yikkildi." 



s ^^ a 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

if 8 ^- j j if J Mjt/i^f if •^• xi if J d J*r f a j** ** 

2311. "S$h ettim, henim akvm if gibi oldu. Dp henim kuyuma asdia oldu." 

"Yaptigim fenahga nedamet edip ah ettim; bu ahim bir ip gibi oldu ve 
du§tugum nefsaniyet ve cismaniyet kuyusuna asildi ve kuyunun dibine 
uzandi." 



2312. "0 tpt tuttum ye iksanya $Mvm; mesmr ve cesun ve semiz ve quI renk- 
li oldum." 

"0 tovbe ahinin ipini tuttum, o nefsaniyet ve cismaniyet kuyusundan di- 
sanya giktim. O kuyunun iginde magmum ve zayif ve sararmis, bir halde iken 
di§anya ciktiktan sonra mesrur ve semiz ve giil renkli oldum." 

jyT f*cf^ (JIp <*J» ji Cijij ?*jiij** ls*^- iji J> 

2313. xyr Bir kuyu dibinde zebun idim, sinuli hiitiin aleme siymiyorum!" 

"Nefsaniyet ve cismaniyet kuyusunun dibinde zebun ve aciz bir halde 
idim. §imdi ise ruhaniyet sahasina ciktim. Cismaniyet aleminin hey'et-i mec- 
muasma sigmaz bir hale geldim!" 

2314. "Gt/ Diudd, sana dferinler olsun, ansizin heni gamdan ciida ettin!" 

2315. "Gger henim her kdunm ucu dil hulsa senin sukiirlerini bey ana getire- 
mezl" 

"Ya Rab, benim vucudumdaki her bir kil ucu bir dil haline gelse hakkim- 
da ibzal buyurdugun lutfa kar§i senin sukurlerini harf ve savt ile bu alem-i 
surette izhar edemez!" 

2316. nr Bu bah$e ve -pinarlar iginde halka, "V^fe olaydi kavmim hilseler idif 
diye na'ra vuruyorum." 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 



"§imdi alem-i ruhaniyyetin bu bahge ve pinarlan ve ge§meleri iginde zevk 
ve safa ederek "Ne olaydi kavmim nail oldugum bu ni'meti ve zevki bilseler 
idi!" diye na'ralar vuruyorum. OjX ^ 'cJ C Yasin-i §erif (36/26) suresinde 
vaki' olup evvelce ba'zi ebyat-i §erifede gecti. 



^ 



Tovbenin istihkamindan ve tovbenin kabulunden sonra 

dellaklik ifin §ehzadenin Nasuh'u tekrar gagirmasi ve onun 

bahcine etmesi ve def soylemesi 



2317. Ondan sonra hir kimse fjeUi, deli ki: "Merhamet cihetinden seni sulta- 
ntmizin kizi pagirvyor." 

Nasuh'un tovbesinden sonra ona bir kimse gelip dedi ki: inci ziya'i 
mes'elesinden dolayi hamamda senin kalbini kirdilar. Sultanm kizi seni tat- 
yib igin merhameten gaginyor." 

U-jl <j\ djS ^jS J>s* I; L jjl^^^jb c~*li j>-s 

2318. *$ahin kizi seni pujinyor gel! Gy miittaki id ki onun hastnt yxkaya- 
stnl" 

"Parsa", afif, salih, mutedeyyin ve miittaki kimse ma'nasmadir. Nasuh'un 
hamamda bayilmasi kendisine sirkat istinadindan miiteessir olmasma atfo- 
lundugundan, gelen kimsenin "Parsa!" diye hitabi bu ma'nayadir. 

2319. Onun gonlii senden haska hir dellak isiemiyor ki ovsun, yahud kil ile yi- 
kastn!" 



ff 3^tf> 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2320. ^ZWt: "^if, gif elim i§siz oldu ve senin bu V^asutiun §imdi hasia oUu!" 

Nasuh da'vete cevaben dedi: "Haydi git, elim is. gormekten aciz kaldi ve 
senin bu Nasuh'un §imdi cismaniyet aleminde hasta oldu!" 

ClJj j\£~ j\ C— *$ «D1 j \y> <S" CJl> j t_->liil y>*J jS^p ig~^ JJ 

2321. "£?#, aceie ve harareile ba§ka birini ax a ki, vallahi henim elim i§ten 
gitti!" 

2322. DCendi kalbi ile dedi hi: *Curm hadden gitti, henim kalbimden o horhu 
ve gam ne vak.it aider?" 

"Gurm", §iddetli gam ve keder ve gdnul tutuklugu demektir. Ya'ni, Na- 
suh kendi kendine icmden dedi ki: "Benim hamamda yaptigim kabahat had- 
den a§ti, benim kalbimde yerle§en o korku ve siddetii gam ve keder hie gi- 
der mi?" 

2323. ir Ben bir yol oldiim ve iekrar geldim. ^en oliimun ve ademin acdtgtnt 
iativmi" 

"Yek-reh", bir yol demek ise de "bir kerre"den kinayedir. Anadolu ahallsi 
arasinda bir kerre ma'nasinda olarak "bir yol" musta'meldir. Ya'ni, "Ben ha- 
mamda halkin yoklandigi esnada sjddetli korkudan bir kerre oldiim ve tekrar 
hayata geldim. Binaenaleyh ben oliimun ve yoklugun acihgim tattim. Hig bir 
daha o elim vaziyete diigmek ister miyim?" 

2324. utakikaien Uiudd'ya bir tovbe ettim. Can tenden aynlincaya \adar 
bozmaml 

2325. O mihnetten sonra kimin ayagi tehlihe iarajina aider? O^Aeger ki e§eh 
ok! 



*&!&> 



AHMED AVNI KONUK 
^y^S _j ^ly ij ji *4jjJ d)^- « J\»! Jul OjL~^ ji JuU jl jL Ij oij^ ji J JciT 

<dJb j>j*j t ^ J dJ^- j jsjj jjj j* gs^ c^ji'dj^ Jwy iXi Jy j ^j^U- j 

Onun beyaninda hikayedir ki, bir kimse tovbe eder, pe§Iman olur ve 
tekrar o pe§imanhklari unutur ve tecriibe olunmu§u tekrar tecriibe eder. 

Ebed olan hasarete diiger. Mademki onun tovbesine bir sebat ve bir 

kuwet ve halavet ve kabul eri§meye, koksiiz agac gibi her gun ziyade 

saranr ve ziyade kurur. Allah'a sigimnz! 

Ba'zi niishalarda u»i j«t ojU>- jj ibaresinden sonra * cJ>- ^>j^\ ^>j>r & & 
sSijJi kavli munderictir. "Kim ki tecriibe olunmu§ bir §eyi tecriibe ederse ne- 
damete du§er" demek olur. 

^^ J l& r^ 1 crO yZ ~ i * "-^ ^ 'jj'/J ^ fJ'JJ 1 ^ 

2326. ^Bir ffl.ma§tr yikayia ve onun suit yara, harm ho§ ve hir zaif e$egi vox idi. 

"Gazur", cama§ir yikayan kimseye derler. "i§kem tehi", karni ac. olmak- 
tan kinayedir. 



2327. Ofsuz to$iik arasmda, giinduz geceye kadar gidasiz ve sicjinacak yersiz idi. 

2328. ^emefe. {fin. ormk suian fca^fca W $ey i/ofe. tit. 6?ek orak giinduz geceye 
kadar garnli idi. 

"Kur u kebud", kara giin, fena hal ve gam ve enduh ma'nalanna gelir (Ba- 
har-i Acem). Bu ma'nalardan her birisi beyt-i gerifin ma'nasina miinasibdir. 

2329. taraflar kamt§lih ve orman idi. Orada arslan vat idi ki onun sanatt 
av idi. 

^^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 
jLjUval jl JLjL« j jJ^ Ol J-i <U~*>- -^jl ^J^ j Jii ^ b ^tt"^ 

2330. S^rslana erkek fil ile cenk vaki' oltiu. arslan hasia oUu ve avlamak- 
tan kaldt. 

j\y>- c~iU»- jl oj JuJjU IjJ^ jlx-5- jl Jm 01 j -AJUIj ^x* 

2331. ^Bir miicldet o zaafindan nasi avian adz kaUi; yuticdar kusluk gulasin- 
dan aziksiz kaldilar. 

"gast-har", ku§luk vaktinde yenilen yemek. "Ded", yirtici hayvanlar. 
Ya'ni, arslan, erkek fil ile kavga edip yaralandi. Her sabah yapacagi avi ya- 
pamaz oldu. Bir rnuddet boyle avdan aciz kaldi. Onun avladigi hayvanlann 
artigini o civardaki yirtici hayvanlar gelip yerler idi. Arslan avdan aciz kalin- 
ca o yirticilar da o arslamn artigini bulup yiyemez oldular. 

jujl*I ijjQj JLi jj£j Oj^- j~* -^-^ OLioi jJ* jl_?>- ,<*k o*Jl j 

2332. jlira ki arslamn artigini yiyici onlar idiler. Uaktaki arslan hasia oUu, 
daraldilar. 

y^ ^ cs j¥. L> <£j*- S jj *y} U oL !Jj ^i j^ 1 

2333. ^Arslan bir tilkiye emretti ki, "fill benim idn bir esegi avlayici oV." 

jW J^^ij Olj^ J^j"* jj Jj*j* zj" ^ ^k i£jt- £ 

2334. Sger merg-zdrin eirajinda bir e§ek bulur isen git ona efsun oku, onu al- 
dat, geiirl" 

"Merg", bir nevi' yesjlliktir ki, otlayan hayvanlar onu kemal-i ragbetle 
yerler (Burhin); "-zar" mahall-i kesret demekolup "merg-zar", ye§illigin cok 
oldugu mahal ma'nasinadir. "Fusun", rule. 

j5 i X^fi 01 jl -U; r j5*j ^j^ j>- C^y jl ^Jj* f.\?> Oj^- 

2335. "Uaktaki esegin etinden bir kuvvet bulurum, boyle olunca ondan sonra 
baska av tutanm." 

\ji ji \j L-i ^5.1 v^ 1 & ^ J^- f JJ* ^ o* i/^' 

2336. "HZirazmi ben yerim, bakisini siz yersiniz. IZen giddda size sebeb olu- 



<™^ 



AHMED AVNl KONUK 

2337. *~$a hir eje^i ya hir ok&zii henim i$in aral l^ilii^in o biriakim fiisun- 
lardan soylel" 

2338. * Jus^nlarian ve latif sosUrdm onu ha§ian $ikar ve onu huraya gekt" 

Mesnevt-i §enfin §erh-i Arabisi olan Menhec-i KavMe bu kissarun rumu- 
zu §dyle tzah olunur: "Tilki"den murad hilekar adam ve "arslan"dan murad, 
§eyh-i nakis ve "e§ek"ten murad, ahmak salik ve "yirtici hayvan"dan mu- 
rad, §eyh-i nakism muridleri. "Fil"den murad, mute§erri' olan kimsedir ki, 
§eyh-i nakisa galib gelir. "Merg-zar"dan murad, lezaiz-i dunyeviyye mahal- 
lidir. Imdi hilekar adam, sadedil salikleri intifa' etmek igin, §eyh-i nakisin hu- 
zuruna getirir." Fakat atideki. siirh-i §erifde cenab-i Pir efendimiz bu rumuza- 
n izah buyururlar. 

<** 

<l~**~j j £jjA*j> Oj5 jl jk>- d)ib <Jjr\ jJ C~-1 J-^j) <-*j^ *£ v^** ^*j* *?r~> 

Hakk'in kendisine ilham verdigi birtakim mertebeler iizerine magfiret ve 
rahmet kuwetinden halka faideler vermek hususunda arif-i vasil olan 

kutbun te§bihi ve arslana temsflidir ki, yirticilar arslana yakinligi 
mertebeleri uzerine nafakalar yiyici ve artik yiyicilerdir. Kurb mekani 
degildir, belki kurb sifatidir ve bunun tafstlleri coktur. Vallahu'I-hadi! 



"Ocra", lugatte "bah§i§ ve faide" ma'nasina olan "cervi" kelimesinin 
cem'idir. "Suri veya ma'nevi nafaka ve ta'ytnat ve vaztfe" ma'nasinda is- 
ti'mali muteareftir. Bu siirh-i §erif yukandaki kissayi miifessirdir. Ma'lum ol- 
sun ki, kutbu'l-aktab kalb-i Muhammedi iizere vaki' olup hakikat-i muham- 
mediyyenin mazhandir ve bu i'tibar ile "Ummetim, ummetimr diyenlerden- 



*$%&> 



MESNEVt-t SERIF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

dir, "Nefsim, nefsim!" diyenlerdeti degildir. Sair evliyada bu mazhariyet yok- 
tur. Onlar kutbun tasarrufu altindadir. Bu alem-i §ehadette sun ve ma'nevi 
erzak onun kabza-i tasarrufundan tevzi' olunur. Yeryuziinde Hakk'in halife- 
sidir ve hazain-i ilahiyyenin eminidir. Binaenaleyh ekvana olan Hakk'in te- 
celliyat-i lutfiyye ve kahriyyesi hep onun vasitasi ile zahir olur. Efrad-i halk- 
tan her birinin kutb-i alemden istifadesi, ona sifat i'tibariyle yakinhgi nisbe- 
tindedir. Bu hususta mekan yakinhgmm te'siri yoktur. Mesela bir kimse 
kutb-i zaman ile bir mekanda otursa sifat i'tibariyle ona ne kadar yakinhgi 
var ise o nisbette istifade eder. Ve kutub hakkindaki izahat IV. cildin 3696 
numarasina musadif olan beytin surhiinde izah olundu. 

2339. ^JCutub arslandu ve sayd etmek onun i§idir. T^u halkin hakileri onun ha- 
htsini yiyiculir. 

Kutb-i alem arslan mesabesindedir. Hakk'in magfiret ve rahmetini ve rah- 
met-i rahimiyyesi ile rahmet-i rahmaniyyesini avlamak o kutbun isidir. Mah- 
lukat-i saire o rahmetlerin kutubdan artamni ahrlar. 

J^y-j -^ &£ n_p ijj» \j c/j^ s-^ <J^j j- 5 ij\y ^ 

2340. CAiumkin olduh^a fcuifettn nzasma fait?; id hi kavi olsun Aa vuhu§ sau- 

[2340] i , . I 

detsinl 

Kutbun nzasi, halk arasinda din-i Hakk'in te'yidine ve ahlak-i hamide- 
nin kuwetlenmesine cahsmak suretiyle olur. Gercj iman ve kiifur ve hida- 
yet ve dalalet halk arasinda isti'dadlanna gore kutbun kabza-i tasarrufundan 
tevzi' olunursa da, kutub ahlak-i ilahiyye ile miitehallik oldugundan ^*j ifj 
>sdi oiU (Zumer, 39/7) ya'ni "Allah Teala kufurden razi degildir" ayet-i ke- 
rime'si mucibince dalaletten ve kufurden razi degildir. Binaenaleyh din-i 
Hakk'a ve ahlak-i hamideye hadim olanlardan kutb-i zaman razi olup, onun 
ruhaniyeti ve batim kavi olur ve o nisbette de esrar-i ilahiyye vuhusunu av- 
lar; ve onun bakiyyesini, nefisleri yirtici hayvan mesabesinde olan halk ahr- 
lar. "Vuhu§", "vahs/'in cem'idir. "Vah§", kagmak ve iirkmek ma'nasina gel- 
digi gibi insandan iirkup kacan hayvana da derler. Ma'lum olsun ki, esrar-i 
ilahiyye ruhant ve tabii olur. Bu kadar kesfiyat-i maddiyye ve fenniyye ve 
esrar-i tabiiyye kutb-i zamanin kalbinden, isti'dadlanna gore halk-i aleme 
feyezan ettigi gibi ruhani olan hakaik ve maarif dahi yine o hazretin kalb-i 



G $$&> 



AHMED AVNt KONUK 

§erifinden yine isti'dadlanna gore ehlinin kalblerine faiz olur. Fakat kutbun 
nzasi yukanda beyan olundugu iizere maddiyata degil, ma'neviyata tevec- 
cuhtedir. 

jl>- (jjj <d**- c~w«i JJ& i_ii" £ jk>- ^j^ 4 Ijj^ M-j>. tif* 

2341. Dakiaki incinir, halk bi-neva kahr. J£ira ki bojjazin nzki afdm elin- 
dendir. 

Halkin efali ve ahlaki bozuk bir hale geldigi vakit kutub incinir. Bu sy- 
rette halk maddi ve ma'nevi nziktan mahrum kahrlar. Maddi nziktan halkin 
mahriimiyeti kitlik ve emsali esbab-i zahiriyye ile olur ki, bunun emsali 
muhtelif zamanlarda cok vaki' olmu§tur; ve halk bunun ic, yuzunu bilmez- 
ler. Esbab-i tabiiyye ve zahiriyyeye atfederler. Ma'nevi nzka gelince kutbun 
kalbinden halkin kalblerine fiiyuzat-i ilahiyye sari olmaz olur. Zira su'-i hal- 
leri ile halk mecra-yi feyzlerini kapatmis. olurlar. Zira alemin hey'et-i mec- 
muasi bir cisim ve kutub o cismin akli mesabesindedir. Bogazm nzkim teda- 
rik eden akil oldugu gibi cism-i alemin maddi ve ma'nevi nziklanni dahi ha- 
zine-i gayb-i ilahtden tedarik edip a'za-yi cism mesabesinde olan halka tev- 
zi' eden kutubdur. 

C*~»yr <^fi jj Jj j\ jb 0\j ^1 C-oxji -5jj>- ^^ J^- -^~J &j\ j 

2342. JEtra ki halkin vecdi onun giddsmin bakisidir. Gger senin canin av ara- 
ytci ise bunu hvfzdl 

"Vecd", bulmak demektir. Ya'ni, halkin gida-yi maddi ve ma'neviyi bul- 
masi kutbun gidasinin artigidir; bu ma'nayi iyi ezberle, eger senin camn ve 
kalbin kutbun avini arayici ise bunu hifz ve kutbun nzasim tahsil et[ 

O^j j^Si 0~-1 Jip *<Ut*o J! c^Uitpl l)j^- jl^ j Jap j^- jl 

2343. akd g'doi ve halk cismin a'zasi gtbidir. HZedenin tedhiri aklin baylan- 
mtsidir. 

2344. ^Jiufbun za'fi cisimden olw mhian degil! jLa'f gemide olur, Ofutita degill 

Kutbun za'fi olursa ancak cisimden olur, Yoksa onun ruhu zayif olmaz. 
Za'fi gemi mesabesinde olan cisminde olur, Nuh (a.s.) mesabesinde olan ru- 



*&$&> 



MESNEVl-1 §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

hunda degil. Malum olsun ki, kutub alelekser cismen zayif olur ve ba'zi has- 
taliklar ile rnariz olur, sair nasdan farki olmaz. Fakat ruh-i §erifi bir arslan gi- 
bi olup cism-i zaifine galib oldugundan, za'f-i cisimden miiteessir ve muzta- 
rib degildir. Nas onu kendileri gibi muztarib bir hal iginde zannederler. Bu 
beyt-i §erifde Hz. Pir efendimiz zat-i §eriflerine isaret buyururlar: Ztra Hz. Hu- 
davendiganmiz efendimiz zat-i §eriflerinin kalb-i Muhammedi iizere vaki' ol- 
dugunu §u beyt-i §erifte beyan buyururlar: 



Terciime ve tzah: "Hazme-i fuyuzat-i ilahiyyeyi agtilar. Ey nas, geliniz 
hil'at-i ask ve maarifini giyiniz! Zira Mustafa (a.s.)m hakikatini hamil olan 
bir kimse geldi, hepiniz iman ediniz!" 

Ve cism-i seriflerinin za'fi hakkinda dahi Menakib-i Sipehsalafdaki su ha- 
dise bize ma'lumat i'tasina kafidir: 

Menkibe: Hz. Htidavendigar halkin kesret-i miiracaatindan meliil olunca 
hamama gider ve hamamda dahi su mahzenine girer idi. Bir defa yine su 
mahzenine girip iic gun tig gece orada tevali-i tecelliyat ve tetali-i barikata 
miistagrak olmuslar idi. Ug giinden soma Qelebi Hiisameddin hazretleri tazar- 
ru'-i kesir ile disanya gikmalanm istid'a eylediler. Qelebi hazretleri cenab-i 
Hiidavendigar'in mizac-i seriflerini gayet zayif gordukde goz yasmin damla- 
lan yanaklan iizerinden akti, ondan sonra: "Hudavendiganm, mizac-i §erifi- 
niz be-gayet zayiftir. Eger bu bigarelerin istifadesi igin takviye buyursamz ne 
olur?" dedi. Hz. Htidavendigar buyurdular ki: "Ey Qelebi, dag bu kadar cesa- 
meti ile tecelll-i celaliye tahammiil edemedi; benim miskin ve zayif olan te- 
nim iig gun tig gece on yedi kere sa'saa-i afltab-i celal ve barikat-i envar-i ce- 
male nasil tahammiil eder?" 

2345. jiutub o olur ki, kerUi etrdjmt Aolanir. ^elegin d3nu§& onun drafinda 
olur. 

Ya'ni, kutub cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyyeti i'tibariyle bilciimle te- 
celliyat-i Hakk'i her an ve sanda kendi zatinda bulur ve bittabi* kendi etrafi- 
m devreder. Fakat eflakin sebeb-i hilkati kutbun zuhuru oldugundan eflak 
onun etraiini devreder. Beyt-i Sa'd! (k.s.): 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 

"Felegin bulutu ve riizgan ve gunesi is igindedirler, ta ki sen eline bir ekmek 
getiresin ve gaflet He yemiyesin!" 

J,\ J^f *J* j y>\± ^ f J>\ J^ '^j* ji »J J^ 

2346. 6jjer oram guldm-i hassi ve hendest oldnn ise onun gemisini ta mxrine 
yardim eil 

Kutbun cismi ism-i Zahir'in mazhandir. Ism-i Zahir'in ihatasi altinda ne 
kadar esma var ise kutub [o] esmamn dahi cem'iyyetini haizdir. Kutbun cis- 
mi az yemek ve az uyumaktan ve sair riyazatlardan zayif bir halde oldugun- 
dan onun hizmet-i hususiyyesinde bulunan[Iar] onun ruhaniyetine hizmet 
ettikleri gibi cismaniyetine ait olan hizmetleri dahi ifa etmek lazim gelir; ve 
onun cismaniyetine hizmet etmek onun mazhar oldugu cem'iyyet-i esmaiy- 
yenin musemmasi olan Hakk'a hizmet etmektir. Ve onun cisim gemisinin 
ta'miri, kutbun bu alem-i zahirde yapmak mecburiyetinde bulundugu hide- 
mat-i zahirenin lfasiyla olur. 

2347. Senin yaritjjjin sende ziyade olur, onda degil! Uiah huyurdu ki: Cjjer 
siz iSMlah'a yardtm ederseniz yardtm olunursunuz." 

Bu beyt-i serifde sure-i Muhammed'de vaki' olan ayet-i kerimeye isaret 
buyrulur: "(JCiaitcXj J^V-i «ii i/JUs o\ (Muhammed 47/7) Ya'ni "Eger siz Al- 
lah'a yardim ederseniz, Allah Teala da size yardim eder ve sizin ayaklanmzi 
tesbit eder". Bu ayet-i kerime harbde nazil oldugundan ma'na-yi zahirisi su- 
dur.- "Siz Resulullah ile beraber dusmanla kital etmek suretiyle Allah'in dini- 
ne ve Resuliine yardim ederseniz, Allah Teala da sizin kitalde ayaklanmzi 
tesbit ederek dtisman iizerine galib kilmak suretiyle yardim eder." Ma'na-yi 
batmisine gelince o da budur ki: Kutb-i alem yeryuziinde Hakk'in halifesidir. 
Zat-i Hakk'in ekmel surette zuhuru insan-i kamil libasiyla vaki' olur. Nitekim 
Feridiiddin-i Attar (k.s.) hazretleri Bf-5er-Jiame'sinde soyle buyururlar: 

"Ahmed bu alem-i §ehadette ahaddir, ey i§ adami! Hakk'in sirnm sana acikga 
soyliiyorum." 



«$»> 



MESNEVt-I §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ve kutub hakikat-i muhammediyyenin hamili ve varis-i kamil oldugun- 
dan ona yardim Hakk'a yardimdir. Ma'na-yi beyt: Ey murid, senin kutba 
olan hizmet-i zahiriyyen, yine senin kendi nefsine yardimin ve muavenetin- 
dir. Hakikatte kutba degildir. Zira kutb-i alem yukanda izah olundugu iizere 
alem-i §ehadette zat-i Hakk'm libas-i ahir ile tecellisinden ibarettir. Ey sami', 
sarih-i fakirin bu soziinden sakin kutbun sureti ve taayyiimi Hakk'in zati ol- 
dugu i'tikadinda bulunma! Zira zat-i Hak bilciimle taayyiinat-i surf ile zahir 
olmakla beraber, zat onlann ciimlesinden miinezzeh ve beridir. Zira taayyii- 
nata i'tibar yoktur, fanidir; ve suretten miinezzeh olan zat-i Hak baMdir. 

J~> ±~p d\j\j* <Jsf Jay- U j~>s> cf i j^ -^> *sj ys-** 

2348. TtlJtt fl&i sayd tut ve ona feda et, id ki binlerceden zxyaAe saydx bedel tu- 
iasm! 

Esbab-i diinyeviyyeyi tilki gibi avla ve ele gecir ve arslan mesabesinde 
olan kutba feda et, ta ki o ettigin feda ve hizmet mukabilinde ytiz binlerce 
maddi ve ma'nevi avi ele gegiresin! Yahud "feda eyleyecek sayd"dan murad, 
ehl-i dunyadir. "Fed!" (<sj*), "feda" (Ui)mn imale olunmusudur. Bu surette 
kafiye tamamdir. 

*** ^ * — 

2349. O murtiin saydi tilkice olur. Serke$ olan sirtlan saydi olu tuiar. 

"Kiiftar", sirtlan denilen serkes ve vah§i hayvandir ki mezarlardan olule- 
ri cikanp yer. "Mend", serkes ve matrud ma'nasinadir. Ya'ni, miiridin avla- 
digi esbab-i diinyeviyye ve ehl-i dunya tilki gibi hile isti'mali ile olur. Onun 
avlayip kutbun huzuruna getirdigi sjkar oludiir. Qunkii onun saydi sirtlan de- 
digimiz serkes ve vah§i hayvanin olii halinde buldugu ava benzer. 

2350. Oliiyu onun huzuruna $ekersen din olur. Qvhre, bag ve hostanda nesv u 

[2350] ~ L T 1 

nema bulucu olur. 

Ey murid, sirtlan gibi avladigin oliiyu kutbun huzuruna oekip getirirsen, o 
olii av onun huzurunda hayat-i ma'neviyye bulur. Nitekim giibre bag ve bos- 
tana getirilip dokiildiigii vakit ondan yesjllikler ve cicekler nesv ii nema bu- 
lur. "Paliz", umumen bag, bostan ve ekinlik, kavun ve karpuz ve hiyar tar- 
lasi demektir (Burhan) . 



c^pp 



AHMED AVNl KONUK 



Tilkinin arslana cevab soylemesi 



Bu siirh Ankaravi niishasinda yoktur, fakat fihristde kolayhk oldugu igin 
derc olundu. 

e~^" J- cr^*^ J f J^"* ^ *^*" ^ iZ~*-)&- \j j2$> *jjj c*Js 

2351. Tiffci arslana deck: " Diizmet edeyim, kileler yayayim, onun akhni kopa- 

t" 
rayvnv. 

"Tilki"den murad, insan-i kamile intisab edip heniiz nefsinin ahkami al- 
tinda zebun olan kimsedir. Insan-i kamil aym zamanda sahib-i siyaset bu- 
lundugundan, zahiri islerde hileye asina olan bu gibi muridleri istihdam eder; 
ve "e§ek"ten murad dahi, ehl-i Hak'tan yiiz geviren sade-dil sofular ve za- 
hidlerdir. tnsan-i kamil bunlann safvetlerini takdir etmekle beraber, bu biga- 
reler, insan-i kamilin meslegini kendi akillannca Kur'an'a ve hadise muhalif 
gordiikleri igin bunlardaki cehli ve hamakat-i anzayi izale etmek ister. Bina- 
enaleyh bunu avlamaga hile usuliimi bilen muridini me'mur eder. Binaena- 
leyh "arslan"dan murad dahi, insan-i kamil olur. Ya'ni, miirid insan-i kami- 
le dedi: "Peki efendim, emriniz mucibince hizmet edeyim. bigare sade-dil 
zahidi avlamak igin tedbirler yapayim ve onun aklim kendi mertebesinden 
koparayim ve izale edeyim!" 



2352. " Dtileharlik ve efsungerlik henim isimHir. ^enim isim htUtlir ve yolclan 
floturmehiir." 

"Destan", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "mekr ve hile" 
ma'nasinadir. 

_ *t * 

2353. ^ag hasindan umak tarafina acele eiii. zaytf olan miskin e?ej/i huUu. 



c 3^> 



■ 



MESNEVf-I §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Dag basTndan murad, insan-i kamilin huzuru, "irmak"tan murad tecelli- 
yat-i esmaiyyenin mecrasi olan alem-i surettir. Zira zahidlerin nazargahi alem-i 
surettir. giinkii onlarda nefislerinin cennetten mahrum ve cehennemde muaz- 
zeb olmasi korkusu vardir ve bu korku ile Hakk'a yuriirler. Nitekim yukandaki 
zahid ve cariye kissasmm 21 79 numarah beytinde ^Ji... ^j ^ j^ ou* jjt^j d\ 
["0, caran askindan ve bu, korkudan kosta..."] buyrulmus. idi. Ya'ni, miirid-i 
hilekar insan-i kamilin huzurundan gikti, alem-i ma'nadan alem-i surete gitmek 
igin acele etti ve o ziihd-i suri iginde o sade-dil sofiiyu buldu. 

2354. Jmdi hararetli selam verdi ve ileriye ailli. sade-dil dervlsin oniine aitii. 
Efsunger olan kandinci sozler soylemesini bilen murld o zahide muhabbet- 

li ve hararetli selam verdi ve ileriye yuriidii. cahil ve ahmak dervism onli- 
ne gitti, • 

2355. r Bedi\ n< ~Bu kuru sahrada taskk kuru mahal arastnda nasilsm?" 

"Kuru sahra"dan murad, zahidin a§ksiz olan hayat-i diinyeviyyesidir. Zi- 
ra ask-i ilahi olmazsa bu diinya alemi tashk ve kuru bir mahal mesabesinde 
kahr; ve bu hale "ziihd-i band" ve "ziihd-i husk" derler. Nitekim cenab-i Fir 
efendimiz Divan-i Kebiflev'mde §6yle buyururlar: 

Nazmen terciime: 

"Bi-a§kgegen omrunii higkatma hesaba 
A§k ab-i hayattir, dil ii candan onu ahz et" 

Diger Beyit: 

tJjr"\ ^r l* j>\ '*& OlkL- iSjr^-j ji£* y£> jilp j y* jAIp 
Nazmen tercume: 

"A§ikol, a§ikol, elverdi, e§eklikten geg 
PMi§ahzadesin ahirda e§eklik nenedt!" 

235.6. Bsek dedi: *Qerek gamdayim, gerek jrem'deyim, hsmetimi Diak yap- 
mishr, hundan dolayi §akirim!" 



c ap? 



jjgK®- AHMED AVNI KONUK 

"trem", §eddad denilen hiikumdann cennet nami ile yaptirdigi muzeyyen 
bahgenin ismidir. Ya'ni, zahid miirid-i hilekara cevaben dedi: "istergam igin- 
de ve ister muzeyyen bahge iginde olayim, mademki j ^#* rt~> u*~* j^ 
£ji sCJi (Zuhruf, 43/32) ya'ni "Biz diinya hayatinda onlann mai§etlerini on- 
lann arasinda taksim ettik" ayet-i kenmesi mucibince benim takstmimi Hak 
yaprm§tir, bu halimden dolayi Hakk'a sukrediciyim!" 

2357. "Diayirda ve serde dosta siihiir soylerim. 2*vta hi hazada fmudan daha 
j etui vardir." 

"Hayir ve §er kaza-yi ilahi iktizasindan oldugundan hakM dost olan Hak 
Teala'ya hem hayirda ve hem de §erde sukrederim. Zira eger §erde siikr et- 
mez isem kaza-yi ilahi olan bu serden daha fena §erler vardir ki onlar da ka- 
za-yi ilahidir." 

2358. "uWademhi kismet edict odur sikayet hiifiir getti, sabir lazimdir. Sabir, 
silamn anahtaridir ." 

"Mademki herkesin maddt ve ma'nevi halini ve nziklanni taksim eden 
Hak Teala hazretleridir, bir kisjnin bulundugu halden memnun olmayip §ika- 
yet etmesi kururdiir. Ya'ni bu taksim herkesin ayn-i sabitesinin lisan-i is- 
ti'dad ile taleb ettigi §eyin Hak Teala tarafindan atasi ve ihsamdir. Binaena- 
leyh bu ata ni'mettir ve ni'metten sjkayet ise kufran-i ni'mettir. Eger bu ata 
ve ihsan-i ilahi, bu alem-i kesafette nefse miilayim gelmezse, sabir lazimdir, 
Zira sabir silamn anahtandir." "Sila", vuslat ve ata ma'nalannadir. Burada 
her iki ma'na da caiz olur. 

C— «* *>J ,-S iZjjp^Zi il..* p jl *J£- l> kL~*>j2 tlwjl JjjJS' *L*3r ^- jS> 

2359. * Uiahh'in gayri hep dusmandirlar , dost O'dar. 'Dosttan dusmana sika- 
yet ne vakit iyidirl" 

2360. nr Bana ayran verdifii vakit bal isiemem. 2mo, hi her ni'mete muharin hir 

[2360] . „ 

gam vardir. 



c^pa 



MESNEVl-I §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVf-5 • 

"Hak Teala hazretleri bana ayran ya'ni nefsimin hazzina muhalif bir sey 
verdigi vakit, nefsimin hazzina muvafik olan bah istemem. Qunkii her bir 
ni'met bir tecelli-i lutfidir; ve her bir tecelli-i lutfiyi tecelli-i kahri ta'kib ettigi 
icin her bir ni'mete mukarin bir gam vardir. Zira nefis tecelli-i lutfiden mah- 
zuz ve tecelli-i kahridenmagmum olur." Ma'lum olsun ki, zahidin sozleri 
kendi mertebesine gore dogrudur. Qiinku zahid kendi nefsinin varhgindan 
gecmedigi icin sozlerin hepsini kendi viicud-i izafisine ve varhgina nazaran 
soylemistir. Sozleri ask ve hararetten halidir; ve mademki kendinin mevhum 
olan varligi vardir, bu sozleri taklididir, kendi hali degildir. 

by? J~*j pjj 0^ X^p 4j>- £ \ *£" C-jUp j <L>j*j> Vl dlj JuU Ui a5" d\ *A$a£-y> ji 

^ u^ ^ y ' ^^i C* J ^ la =i ^ (y 1 ^ /j'^ ^^" 4 Lr^t/ l -> ^^ c -* -1 <y~J 
C~*-l ^ b^ U <ub oT-tS" <Jj\-kj 4 c? *^»j La 4jb oil ^^ *£ <Jj>.tj* iJ^J * sJL ^* f ^ 

Bir sakanin eseginin hususi ahirda Arab atlarmi gida ile gormesi ve 

onun o devleti temenni etmesi hikayesidir. Ve o mev'iza hakkindadir 

ki magfiret ve inayetin gayri temenni gerekmez. Zira her ne kadar 

yuz tiirlii mesakkat eri§se, mademki magfiret lezzeti vardir hepsi 

tath olur. Tecriibe etmemis oldugun baki her bir devleti temenni 

edersen o devlete bir mesakkat karindir ki onu goremezsin. Nitekim 

her bir tuzaktan dane asikar ve tuzak gizli olur. Sen ise bu bir 

tuzakta kalmissin ve "Keske o danelere gide idim!" diye temenni 

edersin. Zannedersin ki o daneler tuzaksizdir 



"Magfiret", ortmek ve setretmek ma'nasinadir. Magflretin meratibi vardir: 
1- Asilerin giinahlanmn setri. 2- Abidlerin amellerinin nazarlarmdan setri. 3- 
Kamillerin viicud-i izafilerinin viicud-i hakiki ile ya'ni viicud-i abdanilerinin 
vucud-i Hakkani ile setridir. Ve bu magfiret her mertebenin ehline gore 



c 3^> 



AHMED AVNi KONUK 

Hakk'in inayetidir; ve ma'rifetin en yiiksek mertebesi vucud-i abdaninin vu- 
cud-i Hakkam ile setridir. Boyle bir kimse ne ni'metin zevkinde ve ne mkme- 
tin gaminda olur; zira bunlar ussak-i ilahidir. Bunlann madununda olanlar 
kendi nefislerinin asiki olup gozleri ni'met-i ilahidedir ve Hakk'in nikmetin- 
den ve kahnndan korkup kagarlar. Halbuki her ni'metin ve devletin zimmn- 
da bir mesakkat ve zahmet gizlidir. Atideki ebyat-i §erifede bu ma'na tavzih 
buyrulur: 

2361. ISir saka ve onun bir esegi var idi hi, mihnetten $enber gibi ihi kat ol- 
mtt§ idi. 

"Sakka", su tasiyan kimse demektir ki, Tiirkge tahrif ile "saka" derler. 

2362. Onun sirh apr yukten on yarantn yen idi. Oiendi olumunun gununii is- 
teyici ve asik idi. 

Sakanin eseginin sirtinda agir yukten dolayi on yara peyda oimus idi ki, 
onlann acisindan ve yuk ta§imadan esek canindan bikmis ve olume asik ol- 
mu§ ve ecelinin guniinu isteyici bir halde idi, 

2363. JAr-pa neredel kuru samandan iok degil idi. S^rkasmda hir darhe ve 
bir demir sis var idi. 

Zavalli esek arpayi bulamadiktan baska kuru samandan bile karnini do- 
yuramaz idi. Bununla beraber yuk tasirken yurumesi icin saka arkasindan 
diirter ve elindeki demir sisi batmr idi. 

2364. u?lhir beyi onu gbrdu ve rahm etti. jiira adorn. esek sahibinin asinasx idi. 

Vaktin hukumdarimn ahirlanna nezaret eden bey, o zavalli esegi gordu ve 
haline acidi. Zira bu bey olan adam e§ek sahibinin tamdigi bir kimse idi. 

Jb j^ft \5 j,* c«ii" j*. jA is* £ Jb- j J>±~*j, j *£ J^^ o^i 

2365. nZinaenaleyh ona seldm verdi ve ona "O^eden bu eseh dot gibi ihi hat ol- 
du?" diye halden sordu. 



^P 8 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

Emir-i ahur [Imrahor] , e§ek sahibini tammasina binaen ona selam verdi 
ve "Bu e§ek nigin boyle dal gibi incelmis. ve iki kat olmu§?" diye e§egin ha- 
linden sordu. 

2366. ^DecLi: "H^enim fakirligimaen ve iaksirimdenair . %ira hu agzi hagli ar- 
pa htdamaz" 

E§ek sahibi cevaben dedi: "E§egin bu hale gelmesi benim fakirligimden ve 
ona hizmette kusurumdandir. Zira bu agzi bagh ya'ni karm ag olan hayvan 
yiyecek arpa bulamaz." 

2367. ntieli: "Ona harm hirka$ gun iesltm ei, ia ki sahin ahinnda hivveili 
olsunl" 

imrahor e§ek sahibine dedi: "0 e§egi sen birkac gun bana teslim etl Padi- 
sahin ahinnda layikiyla yesin, igsin kuwetlensin!" 

* - _ 

2368. Bsegi ona iesltm etii ve o rahmei-peresi onu sultamn akin icinde hagladt. 

"Rahmet-perest", vasf-i terkibi olup "rahmete tapici" demektir ki, merha- 
met etmeyi sevici oimaktan kinayedir. 

2369. Eseh her iarafian gidalt ve semiz ve giizel ve taze olan £%,rab atlanni 
gordti. 

2370. J^lyaklannin alh siivrulmus, sulanmis. Soman vahiinde ve arpa zama- 
ninda gelmistir. 

2371. jAtlartn kasagilanmasint ve ovulmasim gordti. J^gzini uukan kaldtnp 
dedi ki: *6y <Jlahh-i JHectd!" 



t^p 



AHMED AVNl KONUK 

"Puz", hayvanlann agizlanmn kenan ve dudak ve burun arasi ma'nasi- 
nadir (Burhan). Ya'ni, sakanin e§egi sultanm ahinnda Arab atlanna boyle 
kemal-i i'tina ile hizmet olundugunu gorunce agzmi ve yuzumi yukari kaldi- 
np hal diliyle dedi ki: "Ey Rabb-i Mecid!" 

r>^ j j*j ^ j jU <* j 1 r^ Sj£ rV ^^ ^ J 

2372. nr Degil mi ki senin mahlukunum, farz edeyim ki e§egim; neden $elimsi- 
zim ve arkast yarali ve zaytfim?" 

2373. 0ece arka agnsindan ve kann a$tiflindan dembedem olmeye arzuluyum. 

2374. nr Bu a&ann kali hoyle latif, qtMltcUr. iZen niye ta'zibve helaya mahsu- 
sum: 

2375. JAnsizm cenk avazesi oldu. S%rab allannm e^erlenme ve is vakli oldu. 

Sakanin e§egi ahirdaki atlann hallerine hased edip dururken ansizin cenk 
avazesi ya'ni seferberlik i'lam oldu. Binaenaleyh hal-i istirahatte bulunan 
Arab atlarimn egerlenme ve is. gormeye gikanlma zamani geldi. 

2376. ^Diismandan ok yaralan yediler; onlara iaraj taraf temrenler girai. 

Ya'ni, Arab atlari gaziler ile beraber harbe gittiler. Dusman tarafindan ati- 
lan oklar o atlann cismine isabet etti ve viicudlanna taraf taraf oklann ucun- 
daki demirden ma'mul sivri temrenler saplandi. 

0b«> <obl <d**- y>A jJ6\ d\jj\S jTjJJ^T jb Sjf- jl 

2377. JTlrab ailan yazadan fieri geldiler; ahirda hepsi takatsiz dusmiis. 
"Sitan", "istan" kelimesinin muhafFefi olup "arka iistu yatmi§ ve sabirsiz 

ve takatsiz" ma'nasmadir. Burada "takatsiz" ma'nasi munasibdir. 

2378. Onlann ayaklan nuvdr ile mahkem oaglanmis. O^falbandlar kaiar tizre 
tutmuslardu. 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



"Niivar", ipten ordukleri bir agdir ki hayvanlann sirtina baglarlar. (Miiey- 
yidii'l-Fuzala ve Giyasu'l-Lugat) . Ya'ni, vucudlanna ok temrenleri batmis, 
kalmis olan Arab atlanmn ayaklan ipten oriilen aglar ile siki siki baglanmi§ 
ve onlann vucudlanndaki temrenleri gikarmak igin nalbantlar dahi katar uz- 
re ve sira ile hazir durmu§lar. 

2379. ^jaradan temrenleri di§anya ctkarmak vein onlann cisimlerini ne$terler 
ile yarddar. 

2380. O e§ek onu gordii ve dedi hi: "61/ Otuda, hen fakr ve afiyete riza ver- 



[2380] 



dim!" 



sakanin e§egi zavalli atlann anda cektikleri eziyeti gordii ve dedi ki: 
"Ey Huda, ben ewelen ni'met iginde olup sonradan boyle kahr ve nikmete 
du§ecegime afiyet ile beraber hal-i fakr iginde olmaya raziyim!" 

d— i«^j Lo l1*j»Ip Ju*\j>- aj jjt i ^—^'j (♦■'"J J^ J f J j£ y ^ J 

2381. ^0 cjidadan ve cirkin yaradan hizarim! .." Uier kim afiyet i&iedi, dun- 
yayi birakh! 

"Hi§t", "histen" masdarmdan fiil-i mazidir, "birakmak ve terk etmek" de- 
mektir. Ya'ni "0 Arab atlanmn yedigi lattf ve muntazam gidadan ve neticede 
de aldiklan girkin ok yarasindan bizanml" Her kim afiyet istediyse dunyamn 
ni'metlerinden vazgegti. Dunyamn ni'metlerinden i'raz eden kimse igin hem 
diinyevi hem de uhrevi afiyet vardir. Diinyevi afiyet budur ki, bir kimse kar- 
nimn ve fercinin lezzetleriyle mesgal olmazsa tibben sahihii'l-bunye olur. Ni- 
tekim hadis-i §erifde "Ademoglu mi'desinden daha §erli bir kap doIdurmami§- 
tir" buyrulur. Uhrevi afiyet budur ki, diinya ni'metlerinden yiiz geviren kim- 
seye ahiret ni'metleri ve rahatlan teveccuh eder. Nitekim ayet-i kerimede 
v^a; ^ ifi&\ j^\S 5 \^ tfjj uui '^'j>~ jbj, oir ^j " (Nisa, 4/134; Al-i lmran, 
3/145;' §ura, 42/20) Ya'ni "Kim ki diiriyamn sevabim isterse ondan ona ve- 
ririz ve ahirette onun igin nasib yoktur" buyrulur. 



(^ 



c^, 



AHMED AVNt KONUK 

E§egin "Ben kismetime raziyim!" diye soylenmesini tilkinin begenmemesi 



2382. T^iiTti ieii: * Dmiisalden iolayx helal nzik istemek farz olur." 

Tilki e§ege cevaben dedi: "Cenab-i Hakk'in emrine imtisal ve itaattan dola- 
yi helal nzki istemek ve aramak bize farz olur. Nitekim hadis-i §erifde J^i ^Jt 
Laj^ u~ i^j ya'ni "Helal talebi farizadan sonra farizadir"; ve keza sy^ sjUJ) 
jl*^i jl, [^ tjarj j^li ^ik i^ iu-j ft ijfri Ya'ni "tbadet on cuzdiir, onlardan do- 
kuzu helal talebidir ve onlardan bir ciiz'u dahi diger amellerdir" buyrulur. 

2383. JAlem-i eshabckr ve nzk sebebsiz admez. ^inaenaleyh ialeb miihim olur. 

Ya'ni, diinya sebebler alemidir ve nzik, esbaba te§ebbiis edilmeyince ele 
girmez. Binaenaleyh bu alem-i esbab olan diinyada nzk-i helal talebi miihim 
bir vazife olur. 

/ y>^> dij? v-** 1 -^ \j y' C ~"' ^ J-^* Cf ^f^ J 

2384. Smir "JTMatiin fazhndan ialeb ediniz!"dir. %a ki kaplan atbi gazab et- 
mek laztm gelmesin! 

Sure-i Cum'a'da olan ayet-i kerimeye i§aret buyrulur: i j^ti stll-Ji c^i isu 
Jii jl* ^ lyl'f, ^jQi ^ (Cum'a, 62/10) Ya'ni "Cuma namazi bittigi vakit yef- 
yiizune dagilin've Allah'in fazhndan nzkinizi taleb edin!" Bu ayet-i kerime- 
nin sebeb-i niizulii hakkinda mufessirler §6yle buyururlar: Bir cuma giinii Re- 
sul-i Ekrem hazretleri hutbede iken, ashab-i kiramdan Dihye-i Kelbi hazret- 
lerinin zahire yuklii olan kervam Medine-i Munevvere'ye gelmis, ve adet uz- 
re kervanin geldigini i'lan igin davul galmmi§; o sene kithk oldugundan, mes- 
cidde bulunan cemaat zahire almak igin derhal disanya gikmislar ve mescid- 
de hulefa-i ra§idin He diger on iki kadar ashab-i kiram kalmisUr. Tafsili tefsir 
kitablannda vardir. "Nemr", kaplan dedikleri hayvandir. Ya'ni, "Herkes kap- 
lan gibi birbirinin mail iizerine atilip gasbetmemek igin Hak Teala fazl-i ilahi- 
sinden nzk-i helal talebini emretmi§tir." 



*$$& 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 



2385. U^eygamber buyur&u hi: "Gy delikanh, nzik uzerine kapi baglanmifhr ve 
kapi uzerinde kiliiler vardir." 

Ya'ni jzj^s ijU. J jjji ijiti ya'ni "Yeryuziinun gizli yerlerinde nzki taleb 
ediniz!" ve keza i**-bw *^>ij *J>^ Jijj^i v^iy ya'ni "Riziklann kapilan kilit- 
Ienmi§tir ve hareket onlann anahtandir" buyrulmu§tur. Ey giicu, kuweti ye- 
rinde olan delikanh, nzik tizerindeki kapi kapalidir ve kapimn uzerinde de ki- 
litler vardir. 

2386. ^Bizim hareketimiz ve gicLvp gelmemiz ve iktisabimiz o kilit ve kicab uze- 
rine bir anahiardir. 



J 4Ji c^, d\i Ui^ 



, di 



,Lti* 



-Ptf' 



jot. 



2387. S^nahtarsiz bu kapi acdmaga yol yoktur. Talebsiz ekmek JMlatim sun- 
neti degildir. 

"Kilid", anahtar demektir. Ya'ni, rizkin kapisimn anahtan hareket ve ga- 
hgmaktir. Eger bir kimse gah§mazsa bu nzik kapisi acilmaz. Zira taleb-i fiili 
olmaksizin ekmek, ya'ni nzik vermek Allah Teala hazretlerinin siinneti ve 
adeti depdir. 

<** 

Tilkinin sozune e§egin "iktisaba emir vardir ve kismete nzl, senin 

anladigin terk-i iktisab degildir!" diye cevab vermesi ve egegin o kesb 

emri tevekkultin zaafindan na§idir demesi 



2388. ^Dedi: n O ievekkulun za'findan olur ve yoksa can veren kimseye ekmek 
de verir." 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

E§ek tilkinin soziine cevaben dedi: "0 senin dedigin cah§ip kazanmak hak 
olan tevekkiiliin za'findan na§idir. Yoksa sana hie sa'yin olmadigi halde can 
veren ve canina hareket bah§eden HakTeala, sana kazanmanin dahli olmak- 
sizin dahi ekmek verir." Nitekim Resul-i Ekrem hazretleri «1J» j* djs'ys ^i jJ 
J>i\ 3jj. ur f&j) <&y &~ ya'ni "Eger Allah Teala'ya hakikat-i tevekkiil ile te- 
vekkiil etseniz kuslan nziklandirdigi gibi elbette sizleri de riziklandinr idi" bu- 
yurmu§tur. 

2389. Uier kirn paMsahhk ve zafer isterse ey oyul, ekmek lokmasi eksik fjelmez. 

Her kirn bu alem-i esbab haricine cikip o esbab alemine hakimlik ve padi- 
§ahlik ve nefsine galebe ve zafer isterse, ey ogul oyle bir kimseye ekmek lok- 
masi ve nzik onun ihtiyacindan noksan gelmez. Nitekim ayet-i kerimede su- 
re-i Talak'ta L~^J U 'j^>. '^ 2)'^j \^j^ J j^J Si & # 3 (Talak, 65/2-3) ya'ni 
"Kim ki Allah' a ittika eder'se onun icin Allah Te'ala bir mahrec kilar ve onu 
hesab etmedigi cihetten riziklandinr" buyrulur. 

* * 

2390. Cumle dam ve yirtici hayvanlar hep nzik yiyicidirler. O^e kesb arkasm- 
daaular ne de nzk hammalidirlar, 

"Dam", yirtici olmayan vahsj hayvanlardir; ahu ve gazal gibi ve av hay- 
vanlan ve ha§eratu'l-arz ma'nasinadir {Burhin). "Ukkal", ism-i fail olan 
"akil" kelimesinin cem'-i mukesser sigasidir, "yiyiciler" demek olur. Ya'ni, 
yirtici olmayan ve yirtici olan vah§! hayvanlar hep nzik yiyicidirler. Ne tica- 
ret ve kesb arkasinda ko§arlar, ne de nziklanni bir yere cem' edig gittikleri 
yere naklederler. Nitekim ayet-i kerimede sure-i Ankebufta jJ^ u **£ # Jk"' 3 
f£ty (iijji Jji L^ijj (Ankebut, 29/60) ya'ni "Hayvanatm c,ogu kendi hzktm 
yiikienip tasjmaz' Onlan ve sizi Allah Teala nziklandinr" buyrulur. 

2391. 'iRezzak dimleije nzik verir. Dier hirinin kismeiini oniine koyar. 

2392. Dier kim ki sabri isiedi, nzik oniine gelir. Qalismalann mesakkati se- 
nin sabusizliflinclancLir. 



*$$&> 



MESNEVt-1 SERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



Bir kimse hie. calismayip ibadet-i Hak'la mesgul olsa onun mukadder olan 
nzki onune gelir. Binaenaleyh ey nzik taleb eden kimse, senin rizik hususun- 
da telas edip cahsmalarin hep senin sabirsizligindandir ve Hakk'in rezzakligi- 
na olan i'timadsizliktandir. Rizik ezelde taksim olunmustur. Binaenaleyh kis- 
metin olan nzik arkandan kosup herhangi bir suretle seni bulur. Nitekim ha- 
dis-i serifde o^i! aTjju. LT L^ijj tfjsV o^li # ^^ ur ojj ^ ^^ ^ j, ji J 
ya'ni "Eger Ademoglu olumden kactigi gibi nziktan kagsa onun nzki oliim 
ona eristigi gibi elbette erisir" buyrulur. 



^ 



Tilkinin e§ege cevab soylemesi 



c-v-l y>U JTy jjjl ^S <S c~-l jib JTy jT^jj c-iT 

2393. Ttl/ti ie^i ki: w O tevehkul na&irdir, az hir kimse ievekkulde rriahirdir." 

Tilki esege cevaben dedi ki: "0 senin bahsettigin tevekkiil nadirdir ve is- 
tisnadir. tstisna ise kaide olmadigindan boyle bir tevekktilde pek az kimse 
maharet sahibidir; ve bu kimsenin kalbinde "Acaba galismadan nzkim gelir 
mi?" stibhesi bulunmamak icab eder ki, nefsinin bu acabadan kurtulmasi son 
derece muskildir. Velhasil nadir ma'dum kabilinden oldugundan bu alem-i es- 
bab olan diinyada cahsmak ve kazanmak kaidesine tabi' olmalidir." 



V 



jUaJL- 



. J' \j ^S y> 



1 ^j\)\j j\ JLZ5 j}\j s£ 



2394. U^fadirin etrajinda olmak cahillikiendir. Uier hir kimseye ne vahii sak- 
hk ve sultanlik vardir?" 

Ma'dum kabilinden olan nadirin ve istisnamn etrafinda dolasmak cahillik 
icabidir. Gormez misin, her bir kimse sah ve sultan olur mu? Zira sahlik ve 
sultanlik milyoniarda bir kisiye nasib olur bir hal-i istisnadir. Bunun arkasin- 
da dolasmak cahillik ve hamakattir. 



c m a 



AHMED AVNt KONUK 

C-i$J ^S S^j ^ lj ^S j* cJs g& j~o~>, \j C-PU5 dff 

2395. " \7liademki peygamher kanaate *hazine" dedi, her hir kimseye yizli ha- 
ztne ne vakit eri$ir?" 

Peygamber (a.s.) kanaat hakkinda ^ N y£ u\A\ ya'ni "Kanaat tiikenmez 
bir hazinedir" buyurdu. Ve hazlne kiymetli ve gizli bir §eydir. Binaenaleyh bu 
kanaat hazinesi oyle kolayca herkesin eline gecmez. Kanaat ettiklerini iddiEl 
edenler kendi zanlanna tabi* olurlar. Yoksa onlann hali hakikat-i kanaatten 
pek uzaktir. 

2396. "DCendi haMini tarn ve yuksege uyna, id ki §ur u §er pikumna du§me- 
yesinl 

"Gercj tevekkul ve kanaat vardir, fakat sen bunun ehli degilsin. Bina- 
enaleyh kendi haddini tani ve yiiksek makam ve mertebelere ucma. Ta ki 
bu ali mertebeler ehline takltd yiiziinden §ur u §er gukuruna diisup helak ol~ 
mayasm!" 

Esegin tilkiye cevab soylemesi 



2397, \Deit: HMl ki, hunu sen iers soyliiyorsun. <§ur u ser can tarafina ta- 
ma'dan ^elir." 

E§ek tilkiye cevaben dedi ki: "Sen tevekkul ve kanaatten ugursuzluga ve 
gerre diisecegimi soylersen, senin bu hukmiin terstir. Zira asil ugursuzluk ve 
ser, kiginin canma tama'dan gelir. Qunku tama' sahibi ne kadar zengin olsa 
yine fakirdir ve iizuntii igindedir." 



°W^>? 



MESNEVf-I SERfF SERHt / X. ClLT • MESNEVf-5 • 

2398. Dii$ kimse kandatten cansiz olmacLu Dive kimse harislikien sultan ol- 
ma&i." 

"Tama* sahibi sa'y-i miitemMden yorgun ve cansiz bir hale geldigj halde 
kanaat sahibi musterih ve ding bir halde bulunur ve halsiz olmaz. Halbuki bir 
kimse, ne derece haris olursa olsun ve ne kadar cahsirsa gah§sm hukumdar- 
hk makamim elde edemez. Binaenaleyh onun sa'y ve ictihadi bos olur." 

2399, Bkmek domuzlarclan ve kopeklerden dirty olmaz. liu yagmur ve hului 
adamlann keshi degildir." 

"Ekmek ve gida, nziklan hususunda esbaba te§ebbiis etmeyen domuzlar- 
dan ve kopeklerden ye sair hayvanlardan esirgenmez. Nitekim sure-i Hud'da 
(pjj isi J* vj J}i\ ^ jib ja Uj (Hud, 1 1/6) ya'ni "Yeryuzunde gezen hay- 
vanlardan higbirisi yoktur id onlann nzki Allah Teala uzerine lazim olmasin!" 
buyrulur. Gormez misin havadaki yagmur ve bulut adamlann kesbi ve ka- 
zanci neticesi midir?" 

j\j>- Jjj j ^A (jjj J^U c~~* jlj Jjj j ls a^U *£ die? d\ 

&129- ^^f^kim sen nzik uzerine nalan olarak dsiksm. ^Jlizik dahi nzik vi- 
[ 240 °] . . . i , // ° 

ytctye asikhr. 

"Zar", burada nalan ve giryan, ya'ni "aglayici ve inleyici" ma'nasinadir. 
Ya'ni, "Sen nzkinin arkasmda kosarsin. Halbuki ezelde taksim olunmus, olan 
nzkin dahi senin arkandan ko§ar ve nerede olsa seni bulur." Cenab-i Pit efen- 
dimiz bu ma'nada Fihi Ma HA'lerinin 48. faslmda soyle buyururlar: "Ben 
kaide-i nzki muhakkak bilmisimdir. Bo§ yere kosmak ve zaruretsiz megakkat 
cekmek benim adetim degildir. Benim altin ve gumiise ve team ve kisveye ve 
bar-i sehvete miitealhk olan nzkim oturdugum halde bana gelir. Ben bu nzkin 
talebinde nigin kosayim? Bunlan aramak bizi rencide ve ficiz ve zelil kilar; ve 
eger sabredip bir yerde oturur isem mesakkatsiz ve zilletsiz o bana gelir. Zfra 
nzik dahi bana talibdir ve o beni geker. Mademki beni gekebiliyor ve bana ge- 
liyor ben dyle onu cezb edemem ki arkasmdan gideyim! HasiU kelam budur ki,. 
din umuruna me§gul ol, ta ki dunya senin arkandan kossun! Ve bu oturmak- 
tan murad din umuru uzerinde oturmaktir. Boyle bir kimse her ne kadar kosar- 



c^p^ 



AHMED AVNt KONUK 

sa din hususunda kosmus olacagindan o kimse yine oturmus hukmundedir. 
Eger oturdugu vakit dunya igin oturmus. ise yine kosmus, hukmundedir." 

C*>j* Jj^ -Ui ^b-JU; y j> Oji y. xL tjfc^ y J> 

2401. "Sger sen acele etmezsen senin kapimn iizerine gelir; ve eger sen aceU 
eOersen sana has agnsi verir." 
Malum olsun ki, insamn muharriki fikri ve i'tikadidir; ve Hak Teala ku- 
lun i'tikadina gore tecelli eder. Eger kul cahsmaksizin eline nzki giremeyece- 
gi i'tikadinda bulunursa cenab-i Hak onun nzkini calismak lztirabi icmde ve- 
rir. Ve eger kul nzkinin gali§sa da cahsmasa da eline girecegini i'tikad eder ve 
sa'yini taat ve ibadata hasrederse, Hak Teala onun nzkini hesab etmedigi ve 
ummadigi bir cihetten kendisine isal eder. Binaenaleyh bu bahislerde iki ta- 
rafin birbirini ikna icin soyledikleri sozler ve getirdikleri deliller dogrudur. Zi- 
ra nzkin suret-i husuliinde yakin ile sekkin te'siri vardir. Yakin siikun ve it- 
mi' nam ve §ek hareket ve lztirabi mucib olur. 



s-r* j. p/ J*V ^ >f- ^ J ^-^ -J ^ ls^ 1 J- s* J^f ^^ ->* 

Tevekkiilun ma'nasimn takriri hakkinda o zahidin hikayesidir ki 

tevekkiilu tecriibe etti. Esbab ve sehirden disanya geldi, Caddelerden 

ve halkin gececegi yollardan uzak oldu ve bir dag eteginde bir 

metruk ve bir mefkud olarak son derece a?lik iginde basmi bir tas 

uzerine koydu ve yatti, kendi kendine dedi ki: "Senin sebeb 

yapiciligma ve rezzakhgma tevekkiil ettim ve sebeblerden munkati' 

oldum, ta ki tevekkiilun sebebiyetini gdreyim!" 



"Kavari"', "kari'a"mn cem'idir; ve "karia", yoiun yiiksegi ve dort yolun ba- 
§1 ve yol ortasi ma'nalanna da gelir. Ba'zi niishalarda "kavari'" (jjj) yerine 



c 3^> 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 



"§evari"' fo^) vaki' olmustur. Bu da "buytik yol ve cadde" ma'nasma olan 
ser* (^» kelimesinin cem'idir. Ya'ni zahidin birisi tevekkiilde mucahede sahi- 
bi idi. Fakat diinya alem-i esbab ve suret oldugundan nzkinin bir sebeb sure- 
tiyle var olacagini da bilir idi. Bunu tecrube ve tahkik igin cem'iyyet-i beseriy- 
yeden uzak ve issiz bir dag etegine gidip karni son derece ac. oldugu halde ba- 
sini bir tas. iizerine koyup yatti ve nzkmin suret-i viiruduna muntazir oldu. 



I-L>- j\ J> jj d)l^- <o Jul fj\j>j & 



^su^a jl Sy2» Jj>\j ^jXj Ol 



2402. hir zakid uMnsiafa dan isitti ki, " <jMnkakkak Uiudadan cana nzik 
gelir." 

Zahidin biri Mustafa (a.s.) Efendimiz'in 4ks oji ur ^Uk Jfijj ya'ni "Senin 
nzkin seni taleb eder, nitekim sen onu taleb edersin" hadis-i serifini isitti. 

♦ y" J^* jt OljJ JuT y J^, j> <ijj ^\y^ jj ^/Syfi- y / 

2403. Gger sen nzktni isiesen ve eger istemesen senin askindan dolayt kosa- 
rak senin onilne gelir." 

Ya'ni diger bir hadis-i serifde dahi o_jli ^ <->_& is £- n # ^^ ^\ j>\ o\ y 
ojli -tTjjj ur *ijj aTjjV ya'ni "Eger Ademoglu oliimden kagtigi gibi nzkindan 
kagsa onun nzki ona olum eristigi gibi elbette eri§ir" buyruldugunu da zahid 
isitmis idi. 

2404. adam tecrube igin sakrada hir dag indinde harardde yaiix. 

Cj* ^jj j> \j* »/ Uy>^ cs^- ^L* & JJ r^ ^ 

2405. 'Dedi ki: "{yoreyim nzik bana gelir mi? Ta hi henim nzik hakkinda 
zannim kavi olsun!" 



Jji 4IiL>- \j f y>^U-» 0' tyS {£ys> 



2406. HHir kervan yolu kayhedip dag tarafina cekildi, o imtihan ediciyi yatmis 
qordii. 



Bir kervan yolunu kaybetti. tevekkiil sebebiyetini tecrube etmek iste- 
yen zahidin bulundugu dag tarafina cekildi ve o zahidi orada yatmis. bir hal- 
de gordii. 



c £p 3 



AHMED AVNl KONUK 

J J* j& j* J S J J 1 <^Vrf J* JJ* c - wl ^J^ ^-A* C^ *J* c/- 1 <--" 

2407. ^Dedi: ur Bu aiam n-iftn tu iarafta urdur? Sahrdda yoldan ve $ehirden 
uzakhr?" 

"Ur", uryan, giplak demektir. Ya'ni, o kervan halki taaccub edip dedi: "Bu 
adam bu issiz yerde boyle yiyecek ve icecekten aridir ve sahrada yoldan ve 
halkin bulundugu §ehirden uzaktir?" 



jAp j &£ jl TtJb X^jj^» jl *£ bXij \j Cwl aij* i^JrtP l$I 

2408. "JAcaba olu mudiir, ydhud diri midir ki o hi$ kurtian ve du§mandan 
korkmuyor?" 

-LujtjI tl)i C-iSvJ iSjrT l-^U*U JJij^y* (_£j ^> c— . *o j JJX*\ 

2409. {jelMer, onun iizerine el vurdular. aziz kasden bir §ey soylemedi. 

"Erciimend", "ere" ve "mend" kelimelerinden murekkebdir. "Ere", kadr ve 
mertebe ma'nasinadir; ve "mend", edat-i nisbettir, "aziz ve sahib-i kadr ve 
mertebe" demek olur. Kervan halki onun yanina gelip el surdiiler. aziz olan 
zahid dahi kasden onlara hicbir §ey soylemedi. 

2410. DCimildanmadi da ve basini da kimddatmadi, tecrube cihetinden aoziinu 
[2409] j j 

de agnadi. 

2411. IZinaenaleyh dediler ki: "l^u muradsiz zayif a$hktan sekteye du§tii." 

"Setae", bir hastahgin adidir, bu hastaliga mubtela olan kimse olu gibi ha- 
reketsiz kalir. Ya'ni, kervan halki dediler ki: "Bu zavalh acliktan sekte illleti- 
ne mubtela olmu§tur. Binaenaleyh bunu it'am etmek lazimdir." 

2412. Onun hoyazina ve agzina dokmek if in ekmek ve hir kav i$inde yemek 
cjetirdiler. 

"Kam", birkac ma'naya gelir. Burada "agiz" demektir (Burhin). 



°m&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



2413. 'Doyle olunca adam miadin sidkim gormek \$in, adam kasden disini 
sikh. 

Zahid kervan' halkimn yemek getirdiklerini goriince, Resul-i Ekrem haz- 
retlerinin rizk hususundaki va'dinin dogrulugunu gormek ve ilme'l-yakin 
mertebesinden ayne'l-yakin mertebesine terakki etmek icm o zahid adam 
kasden di§lerini sikti. "Miad", va'de mahalli ve va'de vermek ma'nalannadir. 
Burada ikinci ma'na miinasibdir. 

2414. Onlara merhamet geldi ki, ttr Bu pok aidasvzdir ve a^hkian olumiin vefe- 
namn halikidirl" 

Kervan halki, "Bu zavalh gok gidasizdir ve achktan oliime ve fenaya mah- 
kumdur!" diye zahide acidilar. 

2415. Dialk hi$ak fjetirdiler, acele ettiler, onun baglanmis dislerini ayirdilar. 

2416. Qorhayi onun agzina doktiiler. Onun i$ine ehnek par$alanni dogradilar. 

2417. ^Dedi: "6y gonul, ger$i susuyorsun, sun huiyorsun ve naz ediyorsun." 

Zahid bu hall goriince kendi kalbine hitaben dedi ki: "Ey goniil, gergi ker- 
van ehline kar§i sakit bir haldesin, fakat bu yaptigin i§in sirnm ve ic. yiiziinu 
biliyorsun ve nazlamyorsun." 

2418. fjoniil dedi: xr Biliyorum ve kasden yavtyorum; canim ve tenim iizerine 
rtztfc. uerici S^Uah'hr." 



^^ -Usl* _j f b Ji cjf 



Zahidin kalbi cevaben dedi ki: "Evet, senin bu vaziyetinin sirani biliyo- 
rum ve kasden boyle yapiyorum ve anliyorum ki, camm ve cismim iizerine 
nzik verici Allah Teala hazretleridir." 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

■^jjls" 0*3* ^jS* 9 <-£j-" <ijj *y. ^yr ^J* Jr^A C/-J ti\*^> 

2419. HZundan daka ziyade iecrvibe nasil olur? ^jRizife- sahrediciler tarafina hos 
flider, 

Rizkin cahsmaksizm insamn ayagina gelip gelmeyeceginin tecriibesi bu 
kadar olur. Bundan daha ziyade tecriibeye hacet yoktur. Bu tecriibelerden 
anlasilir ki, nzik sabreden kimselerin tarafina gayet miinasebet dairesinde ve 
hos olarak gider. Bu kissa esek tarafindan tilkiye anlatilmis bir kissa mahiye- 
tinde mezkurdur. 

v~ ^ j b /- j 1 tof J*iA jbj* ^jj <^ b <i>\j* 
Tilkinin esege cevab vermesi ve onun esegi kesb iizerine tahrlz etmesi 



2420. Tilki dedi ki: nr Bu ievekkiilii hirak. ellerini fakir kimsenin galismasi sii- 
[2419] ,.,71... /w ■ J 

reiiyle kesb uzenne vur. 

"Cuhdu'l-mukill", fakirin rizkini tedarik i$in vaki' olan ^alismasi ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, "Hakkiyla tevekkiil nadir ve gayet guc. bir istir. Zahidlerin cogu 
bu tevekkiilun adim isitmemis ve higbirisi miitevekkil olamamistir. Binaena- 
leyh bu taklidi olan tevekkiilu birak, bir fakir nzkini tedarik icjn nasil calisir- 
sa sen de ellerini oylece kesb iizerine vur!" 

cf-i iJjk <Jj\i if (_r~£* c& ^^ lj ^ ^ s - it3 ^~° 

2421. "Oiuda sana el vermistir, i§ yap, kesh ei, dostun muavenetini yap! 

"Hak Teala hazretleri sana el vermistir. Bu el vermek gahs ve is yap de- 
mege isarettir. Binaenaleyh bir isin sahibi ol ve kazan ve kazancindan dost- 
larina da yardim et!" Beyt-i Yunus Emre (k.s.): 

Dervi§, kazan ye, yedir, birgoniil ele getir 
Bin Ki 'beden yegrekdir birgoniil imareti! 



C #P? 



MESNEVM §ERlF §ERHi / X. CtLT • MESNEVf-5 • 

-uT^ &> d\j\i lsj\i a#^ I Lsr ^ ji ^ j* 

2422. Dier bir kimse bir mehsebe ayah, kayar. "Dijjer dostlanna muavenet eder. 

"Mekseb", masdar-i mimidir. Ya'ni, her bir kimse bir kesbe ayak basar ve 
kazanir. Kendi intifa' ettikten sonra diger dostlanna ve muhtac. olan hemcin- 
sine yardim eder. 

ls >jW- ^ LL- *jt> yjj* »-* ^Si j\ Jati i^^S Vi*j>- iSJ\ j 

2423. xSxa, hx tiimle kesb hem dulqerlik, hem sakalik, hem galhaltk hir kimse- 
aen gelmez. 

Ya'ni, bu alem-i surette esbab-i mai§et ve tarz-i kesb coktur. Mesela diil- 
geriigi ve sakahgi ve gulhahgt bir adam kendisinde cem' edip yapamaz. Her- 
kes birbirinin san'atina muhtactir. Kunduraci ekmekgiye ve ekmekci kundu- 
raciya arz-i ihtiyac. eder. Beserin hayat-i dunyeviyyesi teavun ve tenasur 
esasi iizerine mevzu'dur. 

jliil j Jjjjf (jjtf ijr S j* j\Jji jJIp c— I tjj\^\ aj ^1 

2424. Sllem bu oriakltk ile kardr iizerinedir. Dftikar cihetinden her bir kim- 
se hir is ihliydr eder. 

"Enbaz", §erik ve ortak ve refik ma'nalannadir. Ya'ni, nizam-i alem ef- 
rad-i beserin kesbde bu ortakligi ile ve birbirlerine san'atta yardimlan ile ka- 
rar iizerindedir. Mademki cenab-i Hak tarafindan nizam-i alem bu esas iize- 
rine bina olunmustur, her bir kimse kendi rizkina iftikar ve ihtiyac cihetin- 
den bir is ve bir san'at ihtiyar etmistir. 

2425. Ortada bedava (bad-i hava) yiyicilik sad deaildir. Siinnei yolu kar ve 
kesb etmekliktir. 

"Tabl-har", bad-i hava (bedava) yiyici ve liipcii demektir. Ya'ni, efrad-i 
beserden her birisi bir kesbe ve bir san'ata sanhp kendi nefsini ve ailesi efra- 
dini infak ederken bunlann arasinda bir kimsenin tembel tembel oturup be- 
davaya yiyicilik ve liipculuk etmesi §art-i insaf degildir. Hayat-i diinyeviyye- 
de adet-i ilahiyye yolu kar ve kesb etmektir. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



^ 



.^-b>&* t _ 5 ~«j y* <o C-wilj-^' ijijm Jj jj o Ij oIjjj y*- 0^" V 



Ij* 









Esegin tilkiye cevaben demesidir ki: "Tevekkul kesblerin en 

iyisidir. Zira her bir kimse tevekkiile muhtactir. Der ki, "Ey Huda, 

benim isimi rast getir!" ve dua tevekkiilii mutazammindir; ve 

tevekkiil bir kesbdir ki hie baska kesbe muhtac degildir!" 



Ya'ni, "Sen kesbin luzumundan bahsediyorsun, halbuki tevekkiil dahi bir 
kesbdir. Hem de kesblerin en iyisidir. Zira hakikatte tevekkiil etmeyen hicbir 
kimse yoktur. Ciinkii bir kimse bir is tuttugu vakit, "Ya Rab benim bu tuttu- 
gum isi iyi neticelendir!" diye dua eder. Ve bu dua ise Hakk'a tevekkiilii ve 
i'timadi tazammun eder. Binaenaleyh tevekkul bir kesb-i lattf olur ve bu kes- 
be tevessiil eden kimse hig baska bir kesbe muhtac olmaz!" 



tj>~£* r 5 ^ s> j> f^is ijj j JO" J ! * cs ^ 

2426. ^DeHi ki: "TZen 'Jlabhime tevekkiiUen iyi iki alemde hir mekseb hilmi- 
tforum." 

Esek tilkiye cevaben dedi ki: "Ben Rabbime tevekkulden ve i'timaddan 
daha iyi ve miikemmel diinyada ve ahirette bir kesb bilmiyorum." "Mekseb", 
masdar-i mimidir, "kesb" ma'nasmadir. 

Jjj* i3jj \^>- £j^ xzS L" JbJG fb^yi \j J>£^» s—^' 

2427. "Onun siikruniin keshine miimasil hdiyorum. ijAkibei Uiuaa ntn §ukrii 
meztd olan nzki <pker." 

"Hakk'a tevekkul ve i'timad edip onun verdigine kanaatle siikretmek en 
biiyiik kesbdir. Ben bu siikiir kesbine benzer bir kesb bilmiyorum. Hakk'in 



G $p* 



MESNEVl-t SERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-S • 

sukru nihayet ziyade olan nzki celbeder. Nitekim ayet-i kertmede f*'£z j> 
Jji^jV (Ibrahim, 14/7) ya'ni "Eger sukrederseniz elbette ni'metinizi cogalti- 
nnTbuyrulur." Ba'zi niishalarda (a*>.) yerine {j*x*-) vaki'dir. "§(ikr-i Hakye- 
ni nzki geker" demek olur. 

2428. Ontario, hahsi hitabda $ok oldu, Sualden ve cevabdan aciz oldular. 

Onlarin tevekkiil ve kesb bahsi, birbirlerine vaki' olan hitabda 50k oldu ve 
uzadi. Sualden ve cevabdan usanip aciz kaldilar. 



Tilkinin e§ege cevab soylemesi 



2429. Ondan sonra ona dedi: "uMehlekede diniz ile tehlikeye Uhu etmeyin! 
nehyini hill" 

"Mehleke", du§mek yeri ve fevt olmak yen. Bu beyt-i §erifde sure-i Ba- 
kara'da olan &££i\ J[ J^J. \J&% (Bakara, 2/195) ya'ni "Nefislerinizi elle- 
riniz ile tehlikeye koymayi'n!" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ya'ni, sual 
ve cevab uzadiktan sonra tilki e§ege dedi: "Du§me ve fevt olma yerinde dik- 
kat lazimdir. Boyle mevki'lerde s&iSi J\ '^X„jX \$ % (Bakara, 2/195) ["Ne- 
fislerinizi elleriniz ile tehlikeye koymayin!"]' ayet-i kerimesinde nehy-i ilahi- 
yi bill" 

2430. "Oiuru ve iashk sahrada sahir ahmaklik olur. Diakk'in cihdni qenistir!" 
[2429] ' 

2431. wr BurtwW ye§illik iarafina naklet, orada akarsu etrafinda ye§illik oilal" 



*$$& 



AHMED AVNt KONUK 
OL» jj \sr C)\ jJo\ <U**j by~* OW -UjL* j~* iSj^^j* 

2432. "Cennetler aibx ye§il hir $emenzardir, orada hele hadar yesillik hitmisiir. 

"Benim sana tevcth ettigim yer cennetler gibi yemye§il bir cemenzardir. 
Orada yan bele kadar yesil otlar ve cimenler bitmistir." 

ijji IjlAj jj*j jJUl j£i\ ijj lar &\ j\ AS d\j^- Ol {J>- 

2433. "c/Hesrardur o hayvan hi oraya gUel ye§illih, i$indc deue na-peyda 
olur." 

"Tavsiye ettigim yere giden hayvan mesrur ve hos-hal olur. Ye§illikler o 
kadar biiyumustur ki, oraya deve girse onlar arasmda gortinmez olur." 

2434. "Onda her iarafia hir $esme ahcidir. Onda hayvan eman i$inde muref- 
fehtir." 

"Seni da'vet ettigim yerde her tarafta bir latif pmar akicidir. Orada hayvan 
her turlu taarruzdan masun ve rahat bir haldedir." Malum olsun ki, bu kis- 
sada isaret buyrulan husus 2350 numarali beyitte izah edilmis idi. "Esek" 
ta'biri beladet ve hamakat ma'nasim mutazammindir. Ehl-i hakikatten yiiz 
geviren ve onlara mu'teriz bulunan ziihd-i'barid ashabimn hamakati ise 
muhtac-i izah degildir. Onlar tevekkulu ve kanaati i§itmislerdir ve takliden 
bunlan yaptiklanm zannederler. Halbuki hakbyla tevekkiil nefsinin hazzin- 
dan ve kendinin mevhum varligindan fan! ve Hak'la baki olan ehl-i hakika- 
tin kandir; bunlar da nadirdir. l§te arslan mesabesinde olan insan-i kamil, til- 
ki mesabesinde olan bir muridi vasitasiyla o zahidi cemenzar-i irfan olan ken- 
di huzuruna ve sohbetine celbetmek ister. Murid dahi kuru ve tashk sahra 
mesabesinde olan, zuhd-i barid mertebesinden bu cemenzara da'vet eder. Fa- 
kat miirid medhinde isittigini soyler, soylediklerini zevkan hissetmis degildir. 
Zira heniiz sifat-i nefsaniyyesinin zebunu ve maglubudur. 

2435. Gsehlikten ona demedi hi, *Gy lam sen o yerdensin, ni$in hayle zayifsin?" 

"Lain", mel'un ma'nasinadir, "surulmiis ve uzak olmus" demektir; ve 
"ekin arasinda vuhusu tenflr igin diktikleri korkuluk" ma'nasina da mus- 



6 ^s^ 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

ta'meldir. Ya'ni, zahid, o miiridi gordii ve sdzlerini dinledi, fakat kendisinin 
ruhunda bir semizlik gormedigi icm eger zekaveti olsa idi derdi ki: "Ey ruha- 
niyet mertebesinden uzak olmus kimse, mademki sen o yerdensin nigin boy- 
le nursuz ve fersizsin ve zayifsin?" Fakat hamakatinden bunu diyemedi. 

y" J**** <y >^ ji 1 ^~~*r y > j ^> 3 JpLiJ f 

2436. l Uiani senin nesahn ve semizliflin ve letafeiin senin bu muziar olan cis- 
min nedir?" 

"Senin bana medhettigin yerden nicm istifade edemedin?" 

2437. "^Ua/ifenin serhi eger yalan ve iftira degil ise o halde nidn senin gozun 
onctan mahmur degildir?" 

2438. IJu Mend cjozluluk ve hu gormemislik senin dilendlVjindendir, beylerbe- 
yilikten degildir. 

Ya'ni, "Sendeki sifat-i nefsaniyyeye bakihrsa isti'dadimn siifliyeti gdrii- 
niir. Binaenaleyh senden beylerbeyilik isti'dadi uzaktir." 

di-^* (Jy. y^ ^.y^ { -^ i y jj yjX^>- y" ^J y? c?X»l <u-i*^- j 0^ 

2439. *£Aiademki $esmeden geldin, sen nidn kurusun? Ue eger sen ahunun 
gobegi isen hani misk hokusu?" 

"Mademki feyiz cesmesinden geldin, nicm o feyzin eseri sende yoktur? Ve 
eger sen hakikat ahusunun gobegi isen nicjn sende hakikat miskinin kokusu 
yoktur?" 

J><j\y j-i ^~~j J^ &y? J& '<_?* J^j^ j Lsty^Lff* &h 

2440. "O seyden ki soyluyorsun ve onu serh ediyorsun, ey al$ak nidn sende bir 

[2439] , it?" 

msan yoktur ( 

Velhasil zahid kemal-i hamakatinden kendisini kandirmaya gelen rmi- 
rid-i nefsaninin ahvaline dikkat edip ona bu sozleri soyleyemedi ve bu tev- 
bthati icra edemedi. 



<^p, 



AHMED AVNt KONUK 



Deveyi mesel getirmedir. Onun beyanmdadir ki, bir devletin muhbirinde 

ki onun letafetini ve eserini mademki gormezsin miittehem tutmak 

mahalli olur ki, o mukalliddir ve onu i§itmi§tir 



Bu siirh-i §erifde §u ma'na beyan buyrulur ki: Bir devletin ve ni'metin vii- 
cudundan haber veren bir kimsede sen o devletin ve ni'metin letafetini ve 
eserini goremez isen, o kimse o haberi takliden ve i§itmi§ oldugundan dolayi 
soyliiyor. Yoksa kendisi o devleti ve ni'meti zevkan ve vicdanen hissetmis. 
degildir. Binaenaleyh boyle bir kimseyi "Mukalliddir!" diye miittehem tutmak 
icab eder. Nitekim yukanda zahid tevekkiilden ve nefsani olan miirid dahi in- 
san-i kamilin indindeki gemenzar-i irfandan bahsetmis, idi ki, ikisinde dahi bu 
devlet ve ni'metlerin letafeti ve eseri yok idi. Zira kendilerinin mevhum olan 
varhklan iginde miistagrak idiler. Kendinin hali degil iken soz soyleyen kim- 
seye burada deve mesel olarak getirilmi§tir. 

^ Jui ^\ J^ \>s j\ ^^\jj^\ j^j, J^ or 

2441. O bir kimse deveye: ^Dieyl By miibarek izli, nereden fleliyorsun?" diye 
sordu. 

2442. 'Dedi: "Sizin mahallenizin steak hamammdan!" <r Deii\ "Senin dizinde 
zokirdir." 

Ya'ni, birisi deveye "Nereden geliyorsun?" diye sordu. Deve de cevaben, 
"Sizin mahallenizin sicak hamarmnda yikandim, oradan geliyorum!" dedi. 
Soran kimse dahi tekrar ona istihza tarikiyle boyle dedi: "Evet, dizlerindeki 
gamurlann kesafetine bakihrsa hamamdan geldigin belli!" Bunun gibi, bir 
nefsani ve cismani kimse siiluk ve dervisUk da'vasinda bulunup, bir insan-i 
kamilin sohbetinden geldigini beyan ettigi vakit ehl-i dil olan bir kimse onun 



eggpp 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CiLT • MESNEVl-5 



miilewes ahvalini goriip, istihza tarikiyle "Evet, irisan-i kamilin huzurundan 
geldigin belli! Ma§aallah, ?ok istifade etmi§sin!" diye mukabele eder. 

2443. Unadct fjir'avn <jtytusa nin yilanvni goriii, bir miiklet isiedi ve yum$ah- 
hk fjoslerHi. 

Uluhiyet ve rububiyet da'vasinda bulunan inadci Fir'avn Musa (a.s.)m 
mu'cizesi olan asamn yilan oldugunu gordii. Da'vasi yalan oldugu icin aczin- 
den dolayi Musa (a.s.)dan muhlet istedi ve yum§aklik gosterdi. 

2444. JZekder dediler ki: ^<jMddemki o dinin rabbidir, daha §iddeili ohnak ye- 
reh idil" 

Bu mu'cize karsisinda Fir'avn'un yumusayip muhlet istedigini goren ze- 
kiler ve akilli kimseler dediler ki*. "Mademki Fir'avn dinin rabbi ve Allah idi, 
Hz. Musa'nin onu bu suretle tedhtsme kar§i daha ziyade ofkelenip giddetli 
davranmak icab ederdi!" 



•^ **? Jr^^^ (*-^ j ^y*j 



ju jU £ Uijl £ oj>*ju> 



2445. "cMutize isier ejderha isier yilan olsun, onun hudaltflimn nahveii ve 
hismt ne oldu?" 

"Hz. Musa'nin mu'cizesi ister buyiik yilan ve ejderha olsun, ister kiicuk 
yilan olsun, mademki uluhiyet iddia eden Fir'avn'u tedhis icin meydana ci- 
kanldi; rabde ve ilahta kibir ve hisim olur; o Fir'avn'un hudahginin kibri ve 
azameti ve gazabi nereye gitti ki Musa (a.s.) onunde zelil oldu." 

2446. G^er dilusda rabb-i a la o ise bir hurt \$in bu yaltahlanmah nedir? 

"Eger sifat-i uluhiyyet uzerine oturusta JpOi ^ U (Naziat, 79/24) ya'ni 
"Ben sizin rabb-i alamzim!" da'vasinda sadtk ise Hz. Musa'nin gosterdigi ej- 
derha boyle bir rabb-i a'lanin indinde kiiciik bir kurtcagizdan ibaret kahr. Bi- 
naenaleyh bir kurtcagiz icm rabb-i a'la'nin yaltaklanmasi ve Musa (a.s.)a te- 
melluk ve mudahane etmesi ne demek olur?" Zamanin akilhlan Fir'avn'un 
haline bakip boyle soylediler. 



*$$&> 



AHMED AVN! KONUK 

2447. <Sen.ta ne/sin. mezenin ve sarabm sarhosu olduk$a hil ki, senin rvhnn 
gayha mensvb salhimi gormedi. 

"Nukl", igki mezesi; "nebiz", Arabi'de zal harfiyle, hurmadan yapip ta- 
hammiir ettirdikleri hosaftir ki sekr verir. Farisi'de, zal ve dal harfleriyle, 
mutlak §arab ma'nasmda isti'mal olunur. "Huge", hurma ve iizum salkimla- 
n ve bugday ba§aklan demektir. Beyt-i §enfde "meze ve §arab"dan murad, 
lezzat ve huzuzat-i cismaniyye ve "hu§e-i gaybf'den murad, hakayik ve 
maarif-i ilahiyyedir. Ya'ni, cenab-i Fir efendimiz cismani ve nefsani olan 
murldleri ir§ad ve ikaz icm buyururlar ki: Ey mimd, senin nefsin Iezzat-i 
diinyeviyye ve huzuzat-i cismaniyyeden sarhos. oldukga, riihunun gozii 
hakayik ve maarif-i ilahiyye nuru salkimlanni gormedi. 

2448. %m a o nurun didarindan dolayi alametler vardir ki, senin canibinden dd- 
m'l-cjururdan uzaklihiir. 

Bir kimse "Benim kalbime hakayik ve maarif-i ilahiyye nurlan miin'akis- 
tir" diye da'va etse, onun haline bakilir; eger kendisinde hirs-i diinya ve le- 
zaiz-i cismaniyyeye muhabbet var ise da'vasinda yalancidir. Zira bu nurun 
kalbe gdriinmesinden dolayi zahirde alametler hasil olur. da budur ki, se- 
nin nefsin daru'l-gurur oian bu diinyadan ve onun huzuz ve lezzetlerinden 
uzaklasmaktan zevk alir. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz «jlu» &\'^ jj 
4Ji f> ^ ^jii 4-u2 jT> "j csj) J*'** c'M* 1 (burner, 39/22) ya'ni "Acaba 
kalbini Allah'in islam icih geni§lettigi kimse' ki, o Rabbi tarafindan nur iize- 
rindedir, Allah'in zikrinden kalblerinin kasveti igin siddet-i azabda olanlara 
benzer mi?" ayet-i kertmesini okudu ve ondan sonra buyurdu ki j>Ji J=^ iii 
pjt] j Cj j^\ ^juji j ya'ni "Nur kalbe dahil oldugu vakit mun§erih olur ve ge- 
nister". Ashab-i kiram "Alameti nedir, ya Resulullah?" diye sordular. Buyur- 
dular ki: <Jj> JJ o jJU ^Jsi\ j Jj7 ~Ji p J\ a^i 3 J3 j& p ^ j>\*a\ Ya'ni "Dar-i 
gururdan uzak olmak ve dar-i surur olan ahirete rucu' etmek ve olumiin nii- 
zuliinden ewel oliirne hazirlanmaktir". 

2449. Bger hu§ bir aci su iizerine tevecciih ederse o tatli suyun yardinum gor- 
memistir. 



■^P 3 



MESNEVt-t SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Kus"tan murad, talib-i ma'rifet olan kimse. "Aci su"dan murad, ulum-i 
zahiriyye ve istidlaliyye, "tatli su"dan murad, ulum-i batmiyye ve ledunniy- 
yedir. Ya'ni, talib-i ma'rifet olan bir kimse ulum-i istidlaliyye sahibi olan bir 
alim-i zahirinin uzerine teveccuh eder ve ondan istifade kasdmda bulunursa 
o ulum-i lediinniyye sahibi olan insan-i kamilin yardimim gormemistir. 

2450. nielki onun o imam lakluUir. Onun cam imamn uixzunu gormemistir. 

alim-i zahirinin sohbetine muteveccih olan kimse ma'rifette o alimin is- 
tidlalat-i fikriyyesini taklid ettigi icjn onun imam takliddir. Onun cam iman-i 
suhudinin yiizunu gormemistir. "acaba" ya'ni siibhe icindedir. 

j^j>-j OUa-i j j aj _j t>j j\ j^jJiP \j Jll* Xt>\i Js^- ^ 

2451. nZinaenaleuh mukallid iqin uoUan ve seutan-t racim taraftndan olan vol 
vurucudan aztm tehlike olur. 

Binaenaleyh boyle nazar-i fikri sahibi olan bir alim-i zahiriye tabi' olan 
mukallid icjn Hak yolundan ve seytan-i racimin yol vuruculugundan biiytik 
tehlike vardir. Nitekim zahid tevekkulii bir alim-i zahiriden isitmis ve tevek- 
kul etmek azminde bulunmustur. Fakat hakikat-t tevekkiil yukanlarda tzah 
olundugu iizere kolay bir sey degildir. §eytan boyle taklid suretiyle tevekkii- 
le azmedenler ile her an istihza eder ve onun bir halinden firsat bulup onun 
ihlasim kokunden kopanr. 

*J** Cr^ J^ '-^ ^Wjk*>l j $y* ^\ J>- jy -L~j by? 

2452. Uakiukl Diahk'm ralrarai gorvLr, enun olur. O sehkin izhrablanmlan 
sakin olur. 

Vaktaki o talib-i ma'rifet Hakk'in nuru olan insan-i kamili gorur ve tatli su 
mesabesinde olan onun ulum-i lediinniyyesinden istifade eder, ogrendigi ma- 
arif-i ilahiyyeden emin olur. Kalbi dahi iman-i taklidinin verdigi sekkin lzti- 
rablanndan sakin olur. 

2453. ^Deniz kvpiigu toprak iarafina gelmeclik$e -ki onun ash geldi- hirhirine 
car-pmakia olur. 



AHMED AVNi KONUK 

Ma'lumdur ki, deniz suyu saf degildir. Kloriir ve sodyum ve magnezyum 
gibi birtakim tuzlardan miirekkebdir. Bu sebeble tath sudan agirdir. Deniz su- 
yu galkandigi ve dalgalandigi vakit bu tuzlann vucudu kopiikde kesafet pey- 
da eder ki, bu tuzlar toprak cinsinden olan maddelerdir. "Istikak", toku§mak 
ve birbirine garpmaktir. Ya'ni, denizin kopugiinun ash topraktir, kendi ash 
olan toprak tarafina gelmedikge birbirleriyle tokusurlar ve yekdigerine garpar- 
lar. Bu misalde "kopiik" ta'biriyle esyanin vucudat-i izafiyyelerine ve "der- 
ya" ile de Hakk'in nur-i viicuduna isaret buyrulur. Zira bu vucudat-i izafiy- 
yenin ash Hakk'in nur-i vucududur. 

2454. ItJopuk topraga mensubiur. Su i^inde flarUbtlir. Qarvoukae, izhrabaan 
fare olmax. 

Ya'ni, kendi aslmdan aynlmis olan her sey ganbdir ve kendi aslma vasil 
olmak igin garpinir durur. Garibin bu lztirabdan ve garpinmakdan siikunet 
bulmasina gare yoktur. 

2455. ^Vakidki onun gozii a$iUi ve o nak$i oku&U, arttk onun uzerincie §euta- 
nin eli halmadi. 

Vaktaki o mukallidin gozu agildi, tath su menba'i mesabesinde olan in- 
san-i kamilin naksmi gordu ve ona intisab etti, artik onun iizerinde §eytanin 
eli ya'ni tasarrufu ve te'siri kalmadi. Zira §eytan insan-i kamilin golgesinden 
bile kagar. 

Menkibe: Ehl-i ke§f olan evliyadan birisi bir mescidin oniinde insan sure- 
tiyle mtitemessil olan iblis'i goriir. Orada ne igin dola§tigini sorar. Igeride na- 
maz klan bir zahidi igfal edecegini soyler. veil "Ya nigin igfal etmeyip de 
buralarda dola§irsin?" der. Iblis "igeride o namaz kilanin yaninda birisi yat- 
rrus. uyuyor, ondan korkuyorum da yaklasamiyorum" diye cevab verir. 

2456. jyer$i tilki ile e§eh esrar soylecii, serseri soylecli ve mukallidge soyleai. 

Ya'ni, gergi tilki ile e§ek ya'ni hilekar murfd ile ahmak zahid birbirlerine 
esrar-i diniyyeden bahsettiler. Fakat serseri ya'ni miilahazasiz ve hakikatine 



G ^^° 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

muttali' olmaksizin soylediler ve mukallidce soylediler. "Serseri", burada te- 
emmulsiiz ve miilahazasiz demektir. 

2457. Suyu medhetti, halbvki o §evkli dejjil idi. ^uzunii ve eBnsesini ytrth, o 
&§ik deflil idi. 

Ya'ni, onlarin hali o kimselerin haline benzerdi ki, mesela birisi suyu med- 
hetti, fakat suya miistak bir halde degil idi. Ve keza bir kimse bir asik vazi- 
yeti gostererek yuzunii ve elbisesini yirtti. Halbuki onun kalbinde asla ask- 
tan eser yok idi. Nitekim tiyatrolarda rol yapan oyuncular kendilerinin hali 
olmadigi halde birtakim vaziyetler gosterirler. 

2458. uMsiinafikian oziir meriud geldi, giizel degil 1 . £ira ki dudakia idi, kalh- 
lerde degil! 

Bu beyt-i serifde sure-i Tovbe'de olan J ijjj£j V ji J^Ji JJ^/, fji °^J\ dj'jSZ 
'ft '^Jy (Tevbe, 9/94) ya'ni "Siz gazadan dondugtinuz vakit, munafiklar ga- 
zaya gitmediklerinden dolayi sizden oziir dilerler. Ey Resulum de ki, oziir di- 
lemeyin, zira size inanmayiz!" ayet-i kerimesinde isaret buyrulur. Ya'ni mii- 
nafik agziyla kalbinde olmayan sozleri soylediginden herhangi bir mes'elede 
ozriinii beyan etse reddolunur, Onun ozrii giizel ve makbul gelmez. Nitekim 
Hak Teala onlar hakkinda buyurur: ^jS ^ 'Jl u ^X. '&_}£ (Fetih, 48/1 1) 
Ya'ni "Onlar dilleriyle kalblerinde olmayan 'seyi soylerle'r." 



1 <j> y j* y j a y. «^«— s 1 s-j- 1 jj*- c — ** u^ <sy 

2459. Ona elmanin hokusu vardir ve elmanin cuz'ii yoktur. Onda koku ezamn 
gayn xcin- degildir. 

"Asib", musademe, sa'y, renc, eza, incitmek ma'nalannadir. "Elma"dan 
murad, hakayik ve maarif-i ehlullahtir. Ya'ni o mtinafik olan §eyh-i miizev- 
vir ehlullahin hakayik ve maarifinin kokusunu duymustur. Fakat o maarif ve 
esrarin kalbinde hicbir cuz'ii yoktur. Ondaki bu koku dahi ancak halki avla- 
yip ruhlanna eza etmek ve onlan aldatip incitmek igindir. 

2460. Cenk icinde kadintn handesi safi yaramaz. 'TSelki zaytf i§ olur. 

[24 59 J 



°$$& 



AHMED AVNl KONUK 

"Kar-zar", cenk ve "kar-i zar", zayif is. demek oldugundan beyt-i §erifin 
kafiyesi tamamdir. Ya'ni, nefis ve seytan ile vaki' olan cihad-i ekberde kadin 
me§rebinde olan §eyh-i kazibin hamlesi nefis ve §eytan du§manlanmn safini 
yaramaz. Belki onun lisanen yaptigi hucumlar zayif bir is olur ve asla te'siri 
olmaz. 

2461. £}er$i onu safta arslan gtbi kdtc tutmus gorursiin; onun eli Hirer. 

Gerci meclis-i va'z ve nasihatte onu bir insan-i kamil gibi §eriat klicim tut- 
mus. gorursiin. Fakat esrar-i striate vakif olmadigindan ve nefsinin hazlann- 
dan kurtulmadigindan o kilici tutarken eli titrer ve nefis ve §eytan onun ba- 
tinina sekler ve subheler ika eder. 



>J! 



fliW j j J^j u~£> $j> a-sL» jl Jjp 4^i! ij\j 



2462. Uay o kimseye ki onun akli di§i olal Onun cirkin nefsi erkek ve ama- 
de olal 

Vay o kimsenin haline ki, akli Hak yolunda di§i ve kadin me§rebinde ola 
ve onun girkin olan nefsi de erkek ve her turlu fenahga hazir ve amade olup 
onun aklini maglub etmi§ ola! 

2463. Gy ne muilu o kimseye ki, onun akh erkek ola! Onun girkin nefsi disi 
ve muztar olal 

Ya'ni, akli Hak yolunda erkek olup di§i olan nefsini maglub etmis ve onu 
muztar kilmis, olan kimse, ehl4 saadettir. 

*y. ^JU ijf. \j Jj\ ^ iji lJLp j J> j>\ iSjjr Jap 

2464. Onun akl-i aiztsi erkek ve galtb olal <S%kd, iisi olan nefsi seSjeiid olal 

2465. ^Disinin hamlesi dahi surette ceridir. Onun afeti o esek a&i eseklihiendir . 

"Ceri", "cur'ef'tendir, "see!' ve mukaddem" demektir. Ya'ni, akli nefsine 
maglub olan kadin mesrebindeki kimse dahi surette §eci' ve mukaddemdir. 
Onun afeti kissada beyan olunan esekteki eseklikten ve hamakattendir, Zira 



G ^^> 



MESNEVf-t §ERfF §ERHl / X. CILT • MESNEVl-5 



Rehniima-i Ma'rifet namindaki risalede buyrulur ki: "Nefse bir suret verilse 
sekli sudur: Basi kibir, gozii uciib, agzi hased, lisam kizb ve giybet, kulagi 
nisyan, gogsii hikd ve km, karni §ehvet ve buhtan, elleri hryanet ve sirkat, 
ayaklan emel, kalbi gaflet, ruhu kufurdiir. Nefsin akli, fehmi yoktur. dar-i 
fenadaki bir saatlik §ehvete cenneti ve ni'metlerini ve cennette huludii sati- 
verir. 

2466. Dioyvanligin vasfi kaclinin iizerincie ziyddedir. JLira ki renk ve koku 
tarafina meyil tuiar. 

Ya'ni, kadin hamlesinin metanetsiz olmasi suret-i ciir'etinden degildir. 2a- 
ra ba'zi kadm olur ki, zahiri kuwette birkag erkege mukabil ve muadil olur. 
Belki onun metanetsizligi onun iizerinde nefs-i hayvani ahkami galib olma- 
sindandir. f§te bu sebeble o kadin diinyanin renklerine ve kokulanna meclub 
olup meyil ve muhabbet eder. Binaenaleyh alayi§-i dunyeviyyeye meyleden 
erkekler dahi her ne kadar surette sakal ve biyik sahibi bir erkek goriiniir ise- 
ler de onlar da kadin hiikmundedir. 



Ju* 



~*j jl *Jb j \$&t>~ <cUj>- 



Xii j>- Ol jlj oy^ ijjj j <^j 



2467. Qemenzann renai ve kokusunu o e$ek isle&i. Ciimle huccetler, onun 
tab'indan ixrktu. 

Ya'ni, kissadaki esek ya'ni zahid-i ahmak yesilligin rengini ve kokusunu 
hilekar ve efsunkar muridden isitti. Tevekkiil ve kanaat hakkinda bu kadar 
deliller ve huccetler beyan ettigi halde onun nefsinin tab'ina te'sir etmedi. 
Akibet o gemenzar tarafina meyletti. 

2468. Susamis yagmura mtthta$ oUu. DiaJbuki hulut yok, nefse cuu'l-hakar ol- 
du, sahu yok! 

tevekkiil ve kanaatte mukallid olan zahidin hali suna benzer ki, bir su- 
samis. kimse su bulmak igin yagmura muhtag oldu. Fakat havada bulut ol- 
madigindan lztiraba dustti; ve keza bir kimsenin nefsine "cuul-bakar" has- 
taligi vaki' oldu ve ekmek bulamadi, girpindi durdu. "Cuu'l-bakar" bir hasta- 
lik ismidir, miibtela olan doymak bilmez. 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

»,* , , - 

2469. By hdba, sabir demir kalkan olur. Uiak kalkan iizerine "JZafer geUi" 
diye yazdi. ■ 

As^o* Ya'ni "Sabreden kimse zaferi buldu" hadis-i §erifine i§aret buy- 
rulur. Ya'ni, Hakyolunda nefsinin huzuzatina kar§i sabretmek dii§man §eya- 
tinin hiicumlanna karsi demirden kalkan olur ki, bu sabir kalkani iizerine 
Hak Teala "Zafer geldi" diye yazdi; ve ancak bu sabir neticesinde salik mak- 
sudu olan Hakk'a vasil olur. 

2470. tjMukallid heyanda yilz delti adirix. Onu hir kiyastan soyler, 'ayandan 
[247 ° 3 deqil! 

Mukallid isjttigini veya okudugunu ezberleyip papagan ku§u gibi soyle- 
yen ve fakat soyledigi soziin ma'nasim zevkan ve halen idrak etmemis. olan 
kimseye derler. Boyle bir mukallid, din! ve ahlaki bir mes'ele hakkinda soz 
soyledigi vakit aklinca bir kryas yaparak Kur'an'dan ve hadisten birgok delil- 
ler getirir. Fakat bu getirdigi delillerin hakikatini ve zevkini kendi nefsinde 
mu§ahede etmis. depdir. Mesela tevekkiil ve kanaat hakkindaki ayetleri ve 
hadisleri okur ve bunlan kiyas-i aklisine gore tefsir ve izah dahi eder. Fakat 
kendi hali tevekkiil ve kanaatten uzaktir. 

2471. J/Hiske hula§mi§hr ancak misk degildir. Onun misk kokusu vardtr, fa- 
kat avibreden fl&yn degildir. 

Bir mukallidin agzmda misk mesabesinde olan enbiya ve evliyamn kela- 
mi bulundugundan miske bula§misttr. Fakat kendisi misk degildir. Onun ag- 
zinda misk kokusu vardir. Fakat kendisi nefsinin sifatiyla miilewes oldugun- 
dan giibre mesabesindedir. "Pu§k", koyun ve deve ve emsali hayvanlann 
giibrelerine derler. 

Jj^ 'U^jj d\ ji Jub L^JL- Xiy ij\ $$y CX^» ip^i ^ ^ 

2472. By miirtd, hir guhre misk olmak i$in senelerce o bah$ede otlamak gerekiir. 

Ey nefsinin kdtii sifatlanyla miilewes olan mtirid, senin o giibre mesa- 
besinde olan cismin ba§tan ayaga kadar misk olmak igin, senelerce o ta'rif 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



ettigin insan-i kamilin irfan bahcesinde hakayik ve maarif cimenlerini ve 
cigeklerini otlamak lazimdir. Bu beyt-i §erif yukanda 2433 numarada ge- 
cen beyitte miirid-i fiisunkann medhettigi merg-zara ve cemenzara i§aret- 
tir. 

2473. Gsekler gibi soman ve ar-pa yemek gerekmez. Uiuien'de ahvlar gibi er- 
guvan otla! 

Bag-i maarif olan insan-i kamilin tekyesinde e§ekler gibi saman ve arpa 
ya'ni gida-yi suri yiyip nefsini beslemek ve cismini semirtmek caiz degildir. 
Huten vilayetindeki ahular gibi latif erguvan mesabesinde olan hakayik ve 
maarif-i ilahiyye ciceklerini otlamak lazimdir. 

*j£ 6\\j JJ- (j\j>^9 Aj jj j^a jT I j*->b JdJj* }>r 

2474. DCaranfilin, ydseminin yahud giilun aayrmi otlamal cemaat ile Otu- 
ten sahrasina git! 

"Karanfil, yasemin ve gul"den murad, tevhid-i efal ve tevhld-i esma ve 
sifat ve tevhid-i zat ma'rifetleridir; ve "Huten sahrasi"ndan murad dahi, 
alem-i ervahdir. Ya'ni, ey heniiz nefsinin sifatmdan gegmemi§ olan miirid-i 
htlekar, insan-i kamilin tekyesinde tevhid-i ef al ve tevhid-i esma ve sifat ve 
tevhid-i zat ma'rifetlerinden ba§ka gida isteme! Ve ruhaniyet alemine miite- 
veccih olan cemaat-i miiridan ile beraber o ruhaniyet alemine git ve cismank 
yet aleminden gdzlerini kapa! 



J^J ^J* J C-*£>- ^L b" 



j OLs>sJj Ouj ^ yf~ \j *-Xk* 



2475. cMi'deyi o feslegen ve giile alisixr, ia ki resullerin hikmetini ve gidasim 
hulasin! 

Ruhunun ve kalbinin mi'desini enbiya ve evliyamn maarifini hazmetme- 
ye ahsttr, ta ki rusiil-i kiram hazaratimn hikemiyati ve gida-yi ruhanfleri sen- 
de de zahir olsun ve kalbin hikemiyat ve esrar-i ilahiyyenin menba'i olsun! 

Cf j^ J^ J OU^J ti>jf- {f jk yr J & Jij •■*** l$j^ 

2476. CMi'denin huyunu hu samandan ve arpadan gen $evir! jfeslegen ve gul 
yemege ha§la! 



c $pa 



AHMED AVNt KONUK 

"Arpa ve saman"dan murad, iki vecih iizere olmak caizdir. Bir vechi 
ulum-i nazariyye ve istidlaliyyedir ki, onlar dimag-i cismin zekasindan miin- 
baisdir ve bu ilim ulum-i lediinniyye yaninda arpa ve saman mesabesinde- 
dir. ikinci vechi dahi gida-yi suridir. Birinci veche gore ma'na: "Ey kimse, sen 
arpa ve saman mesabesinde olan ulum-i nazariyye ve istidlaliyyeyi birak da 
feslegen ve giil mesabesinde olan ulum-i enbiya ve evliyayi gida-yi run itti- 
haz et!" Ikinci veche gore ma'na: "Ey kimse, gida-yi suriyi nefsam ve cisma- 
ni kimselere birak ve mi'deni bunlardan vazgegir de ulum-i enbiya ve evliya- 
yi ruhunun gidasi yap!" 

JLii"^ OUxjj i£y* Ji %Jj>s XiS^y d\-^^ iJj^^y * 9 * 1 *"* 

2477. Cismin mi'desi samanhk tarafina ceker; kalbin mi'desi feslegen iarafina 
ceker. 

}j$> Oly ijyf- ($>■ jjj aS" J* Sj£> d\jji ^jj^ fr _j ^ *£ y> 

2478. Uier him saman ve arpa yerse kurhan olur. Uier kim Diakk'in num- 
nu yerse UCur'an olur. 

Saman ve arpa mesabesinde olan surf gida lezzetleriyle me§gul olan kim- 
senin nefsi hayvaniyet mertebesinde oldugundan seytamn kurbam olup he- 
lak olur. Fakat Hakk'in nuru olan ulum-i enbiya ve evliyayi yiyen kimse 
Kur'an olur, ya'ni makam-i cem'e vasil olup viicud-i Hakkani ile kaim olur. 

2479. JAgah ol, senin yann misktir ve yarin gubredir. iSdflah ol gubreyi cogalt- 
ma, mii$k-i Qin'i cogalt! 

Ey salik-i tartk-i Hak, senin vticudunun yansi misktir, ya'ni ruhtur ve 
yansi dahi gubredir, ya'ni kokmus. cisimdir. Agah ol, gida-yi sun ile giibre 
yigini mesabesinde olan cismini semirtme! Cin'in miiskunu, ya'ni gida-yi 
ruhan! olan ulum ve maarif-i rabbaniyyeyi cogalt! "Mtisk-i gin" ta'biriyle 
o^i\i Jj fi*i\ \j&\ ya'ni "Qin'de bile olsa ilmi taleb ediniz!" hadts-i §erifine 
isaret buyrulur. 

OW- gj» ^jIju ^jToLj ji oLo ju» j JJi -w» jlU« d\ 

2480. mukallid yuz deMi ve yiiz heyani dile getirir, hie can luimaz. 



<^p^> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Fakat ulum ve maarif-i hakkayi, ehli olan insan-i kamilden taleb et, mu- 
kallidden taleb etmel Zira kitablarda okudugu veyahud bir kamilden dinledi- 
gi o ulum ve maarif-i hakkayi takliden soyleyen kimse, onlan izah icin 
Kur'an'dan ve hadisten bircok deliller getirir ve lisanindaki fitri fesahat ve 
belagat dairesinde turlii turlu beyanatta bulunur. Fakat bunlardan higbirinde 
can da olmadigi icjn, dinleyen kimselerin kalbine o ulumun nuru mustevl! 
olmaz. 

2481. Qunku soyleyici can ve fer tutmaz. Onun sozuniin ne vakii yapragi ve 
meyvesi olur? 

Bu soyleyici olan mukallidin ruhu sifat-i nefsaniyyesi altinda maglub ol- 
dugundan onun kendisinde can ve revnak yoktur. Binaenaleyh onun sozu- 
niin dinleyenler iizerine te'siri olamaz. Zira soziin yapragi idrak ve meyvesi 
te'siridir. Ve insan-i kamil, soyledigi soziin idrakini sami' iizerinde kamil ki- 
lar ve kalbine de te'sirini bah§eder. 

2482. Diustah aclamlan yola koyar. O can ile saman yapragmclan dona ziyor 
ie lerzandir. 

Ctir'etkar olan mukallid §eyhlik da'vasina kiyam edip ba§ma topladigi 
miirtdleri tarik-i Hakk'a teslik eder. Halbuki o kendisi o tarik-i Hak'ta saman 
yapragmdan daha ziyade korkucu ve titreyicidir. Binaenaleyh kendisinin 
korkup titredigi yola ba§kalanm sevk etmesi actb bir hal olur. 

2483. ^Binaenaleyh onun sozu gerci cok revnakli olur; soziirde titreme clahi 
muzmer olur. 

Halka takliden ulum-i hakkayi ve maarif-i rabbaniyyeyi soyleyen kimse- 
nin sozu fesahat ve belagat-i fitriyyesi cihetinden gergi zahirde cok parlak 
olur. Cehele-i nas agizlarim acip hayretle dinlerler. Fakat onun sozunde titre- 
me ya'ni §ek ve subhe gizlidir. Zira o mukallid soyledigi soziin ma'nasiyla ta- 
hakkuk etmemistir. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



Kamil ve vasil olan §eyhin da'veti arasi ile, fazl tahsfli ile fazil olan 
berbeste nakislarm sozii arasimn farki 



"Berbeste", fayda tutmak demektir. Ya'ni, kamil ve Hakk'a vasil olmus. 
olan §eyhin nasi Hakk'a da'vet igin soyledigi sozler ile, senelerce mektebler- 
de ve medreselerde ulum-i nazariyye tahsili ile me§gul olup fayda hasil etme- 
yen ve fakat zevki istidlalat-i akliyye derecesinden ileri gegememis, olan fa- 
zil-i nakislann sozleri arasinda cok fark vardir. Zira kamilin sozii vahiy ve il- 
ham-i rabbanidir. Ve fakat ulum-i nazariyye ve istidlaliyye sahibi olan fazi- 
hn sozleri ise akM dimaginin mahsuludiir ki, vehimle kansjk oldugundan 
onun bu ilmi ne o fazilin kendisini ve ne de dinleyen kimseyi §ek ve §tibhe- 
den kurtaramaz. 

2484. Nurani olan $eyh yolAan ayah eder. Onun nuru soz ile de hemrah olur. 

Kamil ve Hakk'a vasil olan nurani §eyh, saliki Hak yolundan agah eder 
ve bu hususa dair soyledigi sozleri dahi Hakk'in nuruyla beraber sami'in kal- 
bine ve dimagina niifuz eder; ve salikin kalbinde asla §ek ve subhe ukdeleri 
birakmaz. Nakis fazilin sozleri ise salikin kalbindeki §ubheyi kokiinden kopa- 
ramaz ve binaenaleyh saliki amele sevk edebilecek bir te'siri dahi olmaz. 

<^jj J'jy *j^ L> ^k-^ ^ ^Sj^ (Jbj* J ^~~* ^ if ^ 

2485. Qalis, ta ki sarhos ve nurani olasin! %a hi senin sozune onun nuru revx 
ola! 

"Revi", iri daneli katra yagdiran buluta ve ilm-i aruzda "kafiye harfi"ne 
derler ki, her beyitte tekrar eder. Bu beyitte te§bih tarikiyle her iki ma'na da 
miinasib olur. Ya'ni, ey salik, cali§, ta ki nurani olan insan-i kamilin sana igir- 
digi a§k-i ilahi sarabryla sarhos, olup nurani olasin [ Ta ki sen dahi hakayik ve 
maarif-i ilahiyyeye dair soz soyledigin vakit iri katrah yagmur yagdiran bu- 



*<&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

lut gibi o §eyh-i kamilin nuru iri katralar yagdirsin! Yahud kafiye harfi senin 
her kelaminda mukerrer olsun! 

2486. Dier ne ki pekmez i$inde kaynamis ola, akideden onun pekmez ia mx olur. 

Burada "akide", ate§te kivama gelmi§ bal ma'nasinadir. Bu beyt-i §erifde 
salikin fena-fi'§-§eyh mertebesine i§aret buyrulur. Ya'ni, bir salik nurani olan 
§eyh-i kamile intisab edip onun nurunda miistagrak oldugu vakit nurani bir 
hale gelir. Nitekim pekmezin icinde ateste kaynatilmis. olan elma, armut ve 
ayva gibi meyveler akidelendigi ya'ni agdalandigi vakit pekmez taam ve lez- 
zetini haiz olurlar. 

2487. Diavuctan ve elmadan ve auvadan ve cevizden; ondan -pekmez lezzetini 
hulursun. 

"Cezer", Arabi'de havuc demektir; Farisi'de "gezer"dir. "Bin" ayva, "gerd- 
kan", ceviz demektir. Birinci misra' yukandaki beyte merbuttur. Ya'ni, "Pek- 
mez icinde havuctan ve elmadan ve ayvadan ve cevizden her ne kaynamis, 
olsa onun pekmez ta'mi olur. Ondan pekmez lezzetini bulursun" demek olur. 
Binaenaleyh bu iki beyit birbirine girift olmu§ bir ciimle te§kil ederler. 

9 t 

jj ^^5 JjL jjj o-*i*- j (j«»j -^-i oi^pj* ^j^~ jy j*M' (^ 

2488. Uaktaki ilim nur icinde yogruldu, hinaenaleyh senin ilminden azgin ka- 
vim nur hulur. 

"Fergarde", beraber yogrulmus. demektir. "Ludd", husumette pek azgin ve 
pek kuwetli olan kimse ma'nasinadir. Vaktaki ilim, mertebe-i §ekten kurtu- 
lup, nur-i yakin icinde o nur ile beraber yogruldu ve insan-i kamilin nuruna 
boyandi, artik senin ilmin ve kelamin miiessir bir hale gelir; ve pek azgin 
kimseler bile senin ilminden ve kelammdan nur-i kalb bulur ve tarik-i husu- 
met ve inadi terk ederler. 

2489. Dier ne souler isen o da nurlu olur. £ira gok iemizden baskasini yog- 



^ 



jg}<3r AHMED AVNt KONUK 

Senin nur-i Hak ile yogrulmus olan ilmin harf ve savt ile agzindan giktigi 
vakit o da nurlu olur ve dinleyenlerin kalblerini nurlandinr. Zira o nur-i Hak 
sayesinde gok gibi letafet hasil ettigin ve hava-yi latiften temiz su dokuldii- 
gii gibi senden de saf ve pak olan maarif-i ilahiyye sulan dokuliir. Ikinci mis- 
ra'da sure-i Furkan'da olan \jj& £* *uji '& u/j (Furkan, 25/48) ya'ni "Biz 
semadan temiz olarak su indirdik" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. 

jISsj ijJ JuS" (jijlj Ob j\j jLj C^jIj j£> j>} j£> Ol«-*l 

2490. Qok ol, hulut ol, yaymur yagdul Oluk yafli§ yapar, karli olmaz. 

Maarif ve hikemiyat-i ilahiyyenin gogu ve bulutu ol! Ulum-i lediinniyye 
yagmurunu yagdir! Baskalanna varid olan maarif-i ilahiyye yagmurunun 
olugu ya'ni terciimam olma! Zira oluk dahi yagmur suyunu alip yagdins ya- 
par. Velakin onun yagdirdigi o kadar karh ve faydah olmaz. 

2491. Su olukta ariyeie mensubtur; su hulutta ve deryada fitrata mensubtur. 

Su olukta ariyet bir §ey oldugu gibi, isittigin ve kitablarda okuyup ogren- 
digin maarif-i enbiya ve evliya dahi sende ariyettir. Fakat su bulutta ve de- 
. nizde fitri ve cibilli oldugu gibi cenab-i Hak'tan kulub-i safiye erbabina varid 
olan ulura-i lediinniyye dahi asli ve fitndir. Hazret-i Pir efendimiz Ffhi Mi 
Fth'm 13. fashnda soyle buyururlar: "Sizin dahi bu sozleri batininizdan isit- 
menizi Hak'tan umid eyleriz. Zira miifid olan odur(...) Haricen bin soz soy- 
lersen, batmen musaddik olmadikca fayda vermez. Nitekim bir agacin ko- 
kiinde yaslik olmazsa eger bin sene su doksen fayda vermez. Onun nesv ii 
nemasina meded etmek icin koku yas. olmak lazimdir." 

2492. jfikir ve diisiince oluk gibidir. *JCesfolunmus olan vahiy hulut ve goktur. 

Fikir ve diisiince oluk mesabesindedir ve istidlalat-i akliyye ile fikirden ve 
diisunceden hasil olan ilim dahi oluktan gelen suya benzer. Halbuki enbiya- 
ya gelen vahy-i ilahi ve evliyaya varid olan ilham-i rabbani gok ve bulut gi- 
bidir ve onlardan hasil olan ilm-i ledunm dahi bol bol yagan yagmurlara 
benzer. 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Hirs-i aleften na§! e§egin tilki elinde maglub olmasi 



Bu siirh Ankaravi hazretlerinin niishasinda yoktur. Fihristinde kolayhk 
olmak igin Hind niishalanndan alindi. 

2493. 6§eh tilki ile tki h\ hamle bahsetti. uMukallid oldugundan onun hihsini 
. yuttu. 

Zahid hilekar nuirid ile tevekkiil ve kanaat bahsinde iki tig hamle ve muna- 
zarada bulundu ve kendi aW-i nazarisine gore deliller getirdi. Fakat mukallid 
oldugundan, ya'ni tevekkiil ve kanaatin ma'nasmi zevkan ve vicdanen kendi 
nefsinde tutmadigindan o hilekar miiiidin hilesini yuttu ve maglub oldu. 

C~iL5' <uSw- j\ j> 4j_jj *«L«JlO C~iUj ^U-J •ilijil "ulaJfl 

2494. ^Taniana, gdruculuk idrakini tutmadi. Tilkinin demdemesi onun iizerine 
sekie havale eiii. 

"Tantana", siyt u §ohret; "demdeme", hile ve mekr,- "sekte", bir hastaligin 
ismidir ki, ona miibtela olan kimse olii gibi hareketsiz kahr. Burada murad 
e§egin maglubiyetidir, Ya'ni, zahidin ziihddeki siyt ii gohreti hakikati goriicii 
olan kimselere mahsus olan idraki tutmadi. Zira bildigi §eyleri i§itmemi§ ve 
kendisine mal ve zevk etmemi§ idi. Binaenaleyh hilekar muridin hilesi ve 
mekri onun idraki iizerine sekte havale etti ve soyleyecek bir soz bulamayip 
o miiride maglub oldu. 

2495. ^fiemek hirst onu oyle zeM etti hi, be$ yiiz delil ile beraber onun zebunu 
oldu. 

Ya'ni, zahid haklkatinden bihaber bulundugu tevekkule ve kanaate teves- 
siil ettigini zannederek ziihd-i hu§k iginde hayatim gecjrirken bir miirsjd-i ka- 



c ^^ 8 .. 



AHMED AVNt KONUK 



milin tekyesinde bulunup heniiz nefsinin sifatlanndan gecmemis. ve isfttigi 
hakayik ve maarif-i evliyayi ezberlemi§ olan bir murid o zahidi avlayip tek- 
yeye getirmek icin dedi ki: "Nicin zuhd-i husk icinde kalip sunun bunun mu- 
avenetine muhtac. bir haldesin? Haydi gel, bizim tekyeye gidelim. Orada yi- 
yecek ve igecek boldur." Zahidin nefsi yemege hans.oldugundan muridin 
tavsif ettigi ni'metlere kar§i dayanamadi; cunkii henuz sifat-i nefsaniyyesi al- 
tmda zebun idi. Boyle bir kimsenin hakkiyla tevekkul ve kanaat tarikim ih- 
tiyar etmesine imkan yoktur. Zira tevekkul ve kanaat nefsinden fan! ve 
Hak'la baki olan bir kimsenin ihtiyar edebileeegi bir meslektir. Binaenaleyh 
zahid bircok deliller ile miidafaa ettigi taklidi tevekkul ve kanaatten vazgecip 
miiridin maglubu oldu ve onun kavli fiiline uymadi. Atideki kissa kavli fiili- 
ne uymayan kimselerin halini tasvir icin beyan buyrulmu§tur. 



<** 



Jbj$ t Ji&J^j J»*&>\ JuiuJUl Jw <y> l & y» <S" d\ <j\j> j\ Cjf £~~~?? 

c~v-l pJ*> c~~J J^a j* i}y» c— i j^i5i c — J ^ <y *-*** 

aj Jjti ^tj^ jit aT JbUji^ '*->\y? aS' Ot _j t Ui* \JL4j <Ut aljl li U t oljlSo xl* 

Ju_^i jj 7-j*- _jjj OtjLw CLwt Olj*« _^>»*a *<ui» jt> a5" t tj-iS - <j <£X$i j IjjiS 

t^jiS' Aijj-iJI a^jIsj j* ojl»-_jJ !>U5 aJ cJUU jJ j 1 JJj-i» ^^Lji 01jU—j j 

O muhannesin hikayesidir ve lutinin ondan livata halinde 

sormasidir, demesidir ki: "Bu hanger ne igindir?" Dedi: "Onun igindir 

ki, her kirn bana kotii duguniirse onun karnini yaranm." Luti onun 

iizerine varip gelmeye ba§ladi ve: "Elhamdulillah ki, ben kotii 

du§unmuyorum!" der idi. 

"Benim beytim beyit degildir, iklimdfr 
Benim hezlim hezl degildit \ te'Emdir" 



*$$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Muhakkak Allah Teala kiiciik sivrisinegi ve onun fevkini," (...) "Allah 
bu mesel ile ne murad etti?" diye vaki' olan inkarlar ile nefislerinin 

tagyirinde, "mesel darb etmekten istihya etmez!" Ondan sonra buyurdu 

ki: Bunu murad ettim ki, "Onunla cok kimse dalalete dii§sun ve onunla 
cok kimse hidayet bulsun!" {Bakara, 2/26) Zira her fitne bir mizan 

gibidir. Qoklan onunla kirmizi yuzlu olurlar ve coklari muradsiz olurlar. 

Ve eger sen onda az teemmiil edersen elbette kesir olarak onun netayic-i 
serifesini bulursun 



Malum olsun ki, Mesnevi-i §erf?de bu gibi miistehcen kissalann mesel 
olarak Iradi sami'leri iki firkaya ayirmak hassasini haizdir. Bir ztimre "Mesne- 
vi-i ^e/ffgibi bir kitabda beynennas mucib-i istihya olan bu gibi girkin kissa- 
lann zikrine ne liizum vardir?" diye Mesne vi-i ^enFhakkmda nefislerini tag- 
yir edip ve iglerini bulandinp inkar vadisine gider ve dalalete dii§er. Ve diger 
bir ziimre dahi kissamn cirkinliginden kat'-i nazar ile onda miindemic olan 
dekayik-i hikemiyati teemmiil ederler ve mazhar-i hidayet olurlar. Nitekim 
Hz. Pir efendimiz "Benim beytim beyit degil, iklimdir." Ya'ni, "Bir kugiik ev 
mesabesinde olan bir beyit degildir, belki vasi' bir iklim-i ma'nadir." "Ve hez- 
lim dahi hezl degildir, ta'limdir ve nasayihtir" buyururlar. Bu tagayyiir-i nu- 
fus ile vaki' olan inkarlan, Kur'an-i Kerim hakkmda da yapanlar vardir. Istih- 
za tarikiyla derler ki: "Allah Teala' nm kendi kelaminda sinek ve oriimcek gi- 
bi ehemmiyetsiz birtakim haserati darb-i mesel olarak irad etmesi azamet-i 
uluhiyetine yaki§ir sey degildir. Acaba bunlan zikr ile Allah ne murad ediyor?" 
Cenab-i Hak onlara cevaben buyurur ki: "Ben bu mesel ile cok kimselerin da- 
lalete du§melerini, gok kimselerin hidayete vusullerini murad ettim". Zira halk 
iki kisimdir, birisi ehl-i hidayet, diger biri ehl-i dalalettir. Her iki taifenin is- 
ti'dadlan gizlidir. Bir muharrik ve bir mizan olmadikga bu isti'dadlar inki§af 
edemez. Binaenaleyh bu meseller her iki taifenin mahiyet-i isti'dadim izhar 
igin birer mizandir. Mesnevi-i §enf dahi kelamullah iislubu uzere oldugundan 
bu mizanlan haizdir. Ehl-i hidayet ezvak-i ma'neviyye hasil ettiklerinden do- 
layi mesrur ve ehl-i inkar ve dalalet ise o zevklerden mehcur ve bt-muraddir. 

Hz. Pir efendimiz buyururlar ki: Bu getirdigimiz meseli az teemmiil eder- 
sen, birgok §erif ve aziz olan neticelerini bulursun. Ezciimle o neticelerden 
ba'zilan budur ki: 1- Insan indinde kiymeti inkar olunamayan lrz ve namus- 
tan mahrumiyet, fail ile mef'ul arasinda fenahk addolunmuyor. Maahaza bu 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

§eni' fiilin muvacehe-i halkda icrasi rezalet olacagim da miidriktir. 2- Mef 01 
kendi hakkmda fenalik du§unenlerin hangeriyle karmm yaracagim beyan et- 
tigi halde cevher-i namusunu paymal eden fail hakkinda o hangeri kullan- 
mak ehliyetinden sakit oluyor. 3- Fiili habis ve §eni iken fail dahi mef ul hak- 
" kinda fenahk yapmadigim soyliiyor. 

2496. ^ir luti bir kokmu§u eve gotiirdu. Onu yuz iisiii yahrdi ve kishrdi. 

"Gende", kokmus ve her fena kokulu olan §ey (Burhiri). "Luti", Lut kav- 
minin kotii fiilini i§leyen kimse demektir. Beynennas "gulampare" demekle 
me§hurdur. "Kokmus/'tan murad, meful olan habis ma'nasinadir. 



2497. O lain onun hdinde bir hanger gordii; miiteakiben ona HZu belindeki ne~ 
dir?" dedi. 

"Lam", mel'un ma'nasinadir ki, "matrud ve kovulmus/' demektir. Bu 
ta'btr ile §u hadis-i §erife isaret buyrulur: ^J f y J** J~* j* «M o*i Ya'ni 
"Lut'un fiilinin amelini isteyen kimseye Allah Teala la'net eyledi." Ya'ni, o 
mel'un olan fail mef uliin belinde bir hanger gorup "Bu nedir?" ya'ni "Bunu 
ne yapacak ve nerede kullanacaksm?" demek idi, 

2498. 'Dedi: "Gfler bir koia huylu olan kimse, bana fena du§uniirse onun kar- 
nxnx yaranm! 

"Mene§" ve "meni§", huy, hulk ve tabiat ma'nasina olup "bed-meni§", fe- 
na huylu ve tabiath demektir. Ya'ni, mef ul, fail-i habisin sualine cevaben de- 
di: "Eger kotii huylu ve ahlaksiz bir kimse bana fena nazar ile bakarsa bu 
hanger ile onun karmm yaranm!" 



2499. JuvXi dedi: "Blhamduiillah ki, ben sana kite ile kotii dusunmemisimdir!" 

Ya'ni, fail livata halinde iken, mef uliin bu sozu iizerine dedi ki: "Cenab-i 
Hakk'a hamd olsun ki, ben sana hilekarane bir surette fena nazar ile bakma- 
mis. ve senin hakkinda fena fikirde bulunmamisimdir." 



*$%&> 



MESNEVl-i §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

tste i§i giicu her gunkii muamelatinda fitne ve fesad ve izrar-i ibad oldu- 
gu halde istikametten ve hamiyetten bahsedenlerin hali de bu lutinin haline 
mumasildir. 

2500. Vakiaki hir merd yoktur, han$erler nefaide? Vakiaki goniil olmaya, tol- 
ga faide tutmaz. 

"Hud", harbde basa giyilen zirhh kulah ki, Arabi'de "migfer", Tiirkce'de 
"tolga ve togulga" derler. Bu beyt ve atideki beyitler ir§ad-i Hz. Pir'dir. Ya'ni, 
vaktaki meydanda bir er yoktur ve ancak kadinlar vardir, ortadaki hangerle- 
rin ne faydasi olur. Zira onlari kullanacak er lazimdir. Ve keza harb ve darba 
dayanikli bir kuwetli kalb olmazsa tolganin ne faydasi olur. 

2501. iSMi'den zulfikan miras tutarsm. Senin <§u~i Dtuda pazun var ise ge- 
tir! 

Farzedelim ki, Imam-i Ali (k.v.) hazretlerinin ziilfikar isimli kilici miras 
olarak senin eline girdi. Eger sende Allah'in arslam olan o hazretin pazusu 
var ise getir! Kuvvet-i failiyye olmadikga alet ne i§e yarar? 

2502. Bger hahnnda cMesik'ten hir jusun var ise ey vakih, Dsa nxn dudagi ve 
dxsl hani? 

"Vakih", utanmaz ve hayasiz kimse demektir. Ya'ni, ey havarik-i adattan 
ve keramattan bahseden ve makam-i evliyayi haiz oldugunu iddia eden ha- 
yasiz, eger Mesih Isa (a.s.)dan hatinnda bir kelam ve nakis var ise, Isa (a.s.) 
mesrebinde olan insan-i kamilin, o kelam-i miiessiri soyleyen dudagi ve disj 
sende var mi? 

2503. levzi'den ve fuiuhian hir gemi yaparsm. Uiani geminin CMiA gihi bir 
gemicisi? 

"GemiMen murad, yalanci bir seyhin yaptigi tekye; "tevzi"', birook kirn- 
selere bir §ey dagitmak demektir. Burada murad, §eyh tarafindan muridleri- 



^ 



AHMED AVNt KONUK 

ne yapilacak tekyenin masarif-i in§aiyyesi igin bir para tahsisidir. "Futuh", 
burada, ashab-i hayir tarafindan §eyh efendiye verilen bir meblag ma'nasi- 
nadir. Ey muzewir §eyh, miiridlere tevzi' ettigin paralan ve futuhtan hasil 
olan mebaligi toplayarak gemi mesabesinde olan tekyeni yaparsm. Fakat o 
gemiyi idare edecek ve muridam Hakk'a isal edecek Nun (a.s.) me§rebinde 
bir gemici ve miirsid-i kamil nerede! 

2504. ^Tuiayim ki Dhrahim gibi putu kucUn, hani ien jmiunu ate§ejeda eimek. 

Ya'ni, ey fena ve beka mertebelerine gelmeksizin halki irsad da'vasina ki- 
yam eden ve heniiz ziihd mertebesinde bulunan §eyh efendi, farz edelim ki, 
sen §eriatte put mesabesinde olan kdtii hayallerden ve fiillerden kendi nefsi- 
ni ve halki men' ettin ve bu putlan krdin. Fakat cismine olan muhabbetin 
bakidir. Onu, hasta olurum korkusuyla riyazet ate§i icme atamadin. Binaena- 
leyh Ibrahim (a.s.) gibi zahiri putlan kirdin; fakat cismini onun gibi Hak yo- 
lunda ate§e feda edemedin; ve keza ates, mesabesinde olan halkin eza ve ce- 
fasina tahammul edemeyip kactin ve onlar ile mticadele etmedin. Bu beyt-i 
§erifden anla§ilir ki bekabillah mertebesine haiz olmayan kimsenin ir§ada ki~ 
yami, Hakk'a vasil olmak isteyen kimseleri aldatmak demek olur; ve hadis-i 
serifde i> ^ ujup ^ ya'ni "Bizi aldatan bizden degildir" buyrulduguna gore 
bu hale ciir'et edenlerin akibetleri vahimdir. 

2505. Bger senin delHin varsa fiile getir! Tahia kdici onurda ziilfikar yapl 

"DeET'den murad, te'sir ve tasarruftur. Ya'ni, ey §eyh efendi, eger miirid- 
ler iizerinde senin kemaline delalet eden te'sir ve tasarruf varsa onu fiilen iz- 
har et ve onlar iizerinde sozlerinin te'sirini goster. Tahta kilig mesabesinde 
olan elfazi o te'sir ve tasarruf vasitasryla bir ziilfikar yap ve sozlerin ma'na- 
yi hakikilerini muridlerin kalbine zevkan ve vicdanen yerlestir. 

2506. O bir tleM ki amelAen sana mani' olur, o Sani'ln mkmeti olur. 

Ya'ni, kelam-i evliyayi ezberleyip soylemek kar! degildir. sozlerin 6z- 
leriyle amel etmek lazimdir. Mademki senin bir ma'nayi te'yld icm ayetten 



s 85|8 a 



MESNEVl-I SERfF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

ve hadisden getirdigin dellller sana o sozlerin ozleriyle amel etmeye mani' 
oluyor, o delail senin hakkinda Sani' Teala hazretlerinin nikmeti ve azabi 
olur. 

j-j s-j y <^J ^jJ <UJb J 1 j£* <Ji ^' b "b ^^ 

2507. ~Y)olun korkaklanm cesur ettin. Sen hepinien asagidan asagtya titreyi- 



Ya'ni, "Hak yolunun korkaklarTnda iki vecih varid-i hatir olur. Birisi bu- 
dur ki, seyh-i nakis basma toplanan kimselere birtakim ayetler ve hadisler 
okuyarak bir pir-i tarikatin tarikina tesvik ve onlan bu suretle Hak yoluna 
da'vet eder. Onlardan bir kismi bu tesvik iizerine o pirin tarikina intisab hu- 
susunda cesur olurlar. Halbuki bu seyh-i nakis soyledigi sozlerin oziinu. zev- 
kan ve halen miidrik olmadigindan sek ve siibhe icinde olup onlardan daha 
korkak ve daha ziyade titreyicidir. Fakat bu hal-i batmisini kimselere izhar 
edemez. ikinci vecih budur ki, bu seyh-i nakisin evliyanin asanndan okudu- 
gu birtakim hakayik ve esrar-i ilahiyyeyi basina toplanan kimselere ifsa eder. 
Onlar da ewela Hak yolu olan ahkam-i diniyyede korkak ve amele ragib 
iken bu def a bu kesf olunan esran yanlis anlamalanndan dolayi amelde te- 
kasiile baslarlar ve terk-i amelde cesur olurlar. Mesela seyh-i nakis vahdet-i 
vucud esrarim soyler, ukal-i zaife erbabi: "Mademki her sey Hak imis, kirn 
kime ibadet edecektir?" diyerek amelden farig olup hatta irtikab-i maaside de 
ciir'etkar olurlar. §eyh-i nakis ise bu kurdugu dolabin boyle ters donmesin- 
den dolayi onlardan daha cok korkak bir halde bulunur. 

2508. Ciimleye ievekkul dersini ediyorsun, havadan svurisinegin damanni vuru- 
yorsun. 

Ey seyh efendi, mesela herkese tevekkiil dersini veriyorsun, fakat sen 
fakr ve zarurete ducar olmak korkusundan dolayi onlardan daha ziyade tit- 
rersin ve hirs saikasiyla havada ucan sivrisinekten bile istifade etmeye cah- 
sirsin. 



>\j? ^J> ' y Jhj £jj* j 



«Lvw*i jl oj L J^-> 



2509. By askerden ileri pimis muhannes, senin sakalin yalanina zekerin sa- 
hiUirl 



eggp? 



AHMED AVNl KONUK 

"Muhannes", aslinda hem ferci hem de zekeri olan kimseye derler. Ona 
"hunsa" da derler. Mef ul olan genctere de kinaye tarikiyla muhannes derler. 
Burada "muhannes"ten murad, zahiren kuru laf ile tarik-i Hak'ta erlik da'va- 
sinda olan batmen nefis ve seytanin mef ulu olan kimsedir. Ya'ni, ey nefis ve 
seytanin mef ulu olup da'vada ricalullahdan ileriye gitmis olan muddei, o ri- 
calullahin indinde senin sakalin, ya'ni te'sirsiz sozlerin ve zekerin ya'ni ta- 
sarruf-i ma'neviyyeden hali olan sirnn ve batimn, mef ullugiinun ve muhan- 
nesliginin sahididir. 

2510. ^Vaktaki namerdliklen gorwl dolmu§ ola, sakal ve hiyik muab-i hande 

[2511] j 

olur. 

Vaktaki batin ve kalb, namerdlik ve nefis ve seytanin mef ullugii haliyle 
dolmus ola, zahirde miirsidlik kihk ve kiyafeti ve sozleri, ricalullahin indin- 
de mucib-i hande olur ve onlar batma nazar edip muddeinin bu haline kar- 
§1 giilerler. 

jf- j\i eJ^>- j \j tl-L^ j <J**iJ J^* ^y? ^L>^ dX5>\ ,j5 *4jjJ 

2511. Toufce et, yagmur flibi goz ya§i yagdir, sakali ve biyifli handeden kurtar! 

"Baz hariden", kurtarmak ve halas etmekten kinayedir. Ey muddei-i mu- 
zewir, bu yaptigin isten riicu' et ve nedamet edip goz ya§mi akit! Afv ve 
magfiret icin Hak Teala hazretlerine yalvar! takma ve yapma olan ef alini 
hakikate tahvil edip ricalullahin hande ve istihzasmdan kurtar! 

2512. <5%mel i$inde merilik ilaci ye, ia ki Uiamel'de sicak fliine§ olasinl 

Ya'ni, ricalullahin gittigi yolda git ve onlarm yaptigi miicahede ve riyaza- 
ti isle ki bunlar erkekligin ilacidir. Bunlan yaptiktan sonra Hakk'in sana te- 
cellisi vaki' olur. vakit bahar mevsiminde Hamel burcuna intikal eden si- 
cak giines. gibi halka te'sir-i nafi'i olan bir giines olursun. 

2513. £M,i'deyi birakf floniil iarafma sahn, ta ki perdesiz Uiak'ian selam 
aelsinl 



^p 8 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 



Ya'ni, gida-yi cismaniyi ve lezaiz-i nefsaniyi terk et de tevekkiil tarafina 
dogru salin ve tevecciih et ki, tabiat cehenneminden kurtulup kalb cennetine 
giresin! Bu cennet icjnde seni tecelll-i zati nuru kaplasin! ^j ^j & u> f tL (Ya- 
sin, 36/58) Ya'ni "Rahtm olan Rab tarafindan kavlen se'lam vardir" ayet-i ke- 
rimesi mucibince sana Rabbu'l-alemin hazretleri tarafindan bu cennet iginde 
perdesiz ve vasitasiz selam gelsin! 

251 A. liix iki adim git ve ho$ tekelliij ya-p! <S%§k senin kulagmi sonra da hol- 
tutjunu tutar. 
"Kes", kelimesinin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "koltuk" ma'nasi 
miinasibdir. Ya'ni, mucahede ve riyazet tarikinda bir iki adim yiirii ve bu bir 
iki adim igin de kiilfete ve zahmete katlan. Onun neticesinde kalbine bir cez- 
be-i ilah! gelir ve ask-i Hak seni istila edip ewela kulagma yapisir, ya'ni ke- 
lam-i evliyayi kulagin zevk ve lezzet ile kabul eder. Sonra o ask senin kol- 
tuguna girip huzur-i ma'§uka kadar gotiirur. Ba'zi niishalarda ikinci misra' 
j.j> jjj\ xzs jju^s. \y u Ya'ni "Onun aski ta ki seni onun sinesine geksin!" su- 
retinde vaki'dir. 

<** 

aJLj <i jJm (_£j~* \j j*- *jjj O^^S j j>- i_jw*J j ^U*jcu-1 j> e^jj ^r** OJ-i <_JIp 

Tilki hilesinin esegin isti'sami ve teaffufu uzerine galib gelmesi ve 
tilkinin esegi ormanda olan arslan tarafma gekmesi 



"isti'sam", fenahktan hifz istemek; "teafftif, salihlik gostermek ve ha- 
ramdan sakinmak demektir. Ya'ni, hilekar muridin hilesi ve fenahktan hifz 
isteyen ve salihlik gosteren ahmak zahide galib gelip onu seyhinin emri vech 
ile avlayarak yiyecegi ve igecegi bol olan tekyedeki seyhinin huzuruna gekti 
ve goturdu. 

*j. ^^ <£y-» _j <^-*^-N j*~ JH-J ij-ii Sjs^- (_?Ij <JL>- j-Ul <*jjj 

2515. ^Tilki htlede kendi ayagim siki§hrdi. 6§egin sakalim tuttu ve orman ta- 
rajina fck-tt. 



cggpp 



AHMED AVNl KONUK 

"Pa hod fusurden" (o^» ^ y sebat etmekten kinayedir. "Rls. giriften", 
( jti/ j*j) galib olmaktan kinayedir. Ya'ni, tilki hilekarane olan sozlerinde 
sebat etti ve esege galib gelerek onu orman tarafina sekti. 

2516. O tekyenin muinbi net del Ta fei e^efc ^iffi, e?efc fjitii diye def fdsm'. 

Ma'lumdur ki, bu kissamn esasi arslamn emriyle tilkinin ava cikrp avian- 
digi seyi arslamn online getirmesi ve arslana feda etmesidir. Nitekim 2348 
numarah beyitte j^ j** tfiji>» iSjS J*y & J^.^ cf j j£ •*** <*jj ^** ["Tilki 
gibi sayd tut ve ona feda et, ta ki binlerceden ziyade saydi bedel tutasin!"] 
buyrulmus idi. Ve "arslan"dan maksad, kutub ve "tilki"den murad, onun hi- 
lekar miiridi oldugu sirasi geldikge izah olundu. iste o miirid bir zahidi kut- 
bun dergahinda yemek ve icmek cok oldugundan bahisle kandirdi ve tekye- 
ye getirdi. Fakat zahid nefs-i hayvanisinin hazzina maglub olarak geldigi 
halde, hakikatte kutbun nazan altmda onun bu nefs-i hayvanisi gidecek ve 
yok olacak idi. Bu hale i§areten bu beyt-i serifde buyrulur ki: tekyenin mut- 
nbi nerededir ki, zahid gelirken onun bu nefs-i hayvanisinin gidecegine isa- 
retle: "Esek gitti, esek gitti!" diye makam ve teganni ile def calsin! §urasi da 
sayan-i dikkattir ki, bu kandinci muridler iki turliidur: Ya seyh-i kamilin ve 
yahud seyh-i nakisin dergahina mensub olurlar. Kandinhp seyh-i kamilin 
dergahina gotiiriilen kimse nefs-i hayvanisinin hiikmiinden kurtulur. §eyh-i 
nakisin dergahina gotiiriilen kimsenin taklidl olan ziihdii ve takvasi dahi kal- 
madigi gibi elindeki dunyahgi dahi soyulup muflis bir halde kalir. Nitekim II. 
cildin 510 numarali beytinin basmdaki "Sufilerin sema' icin musafirin hay- 
vanini satmalan" unvani altinda bu ma'nada bir hssa beyan buyrulmus ve 
533 riumarada dahi: j^ tj\ cjj /- j cij j*- oUj j& j>^. l- dljf <_sIj »j\j>- j>j 
["Bu hararetten seher vaktine kadar" Gitti esek, gitti esek ey ogul!" diye ayak 
vurucu ve el cirpici oldular."] beyti gegmis idi. 

2517. LjWaclemki bir tavsan bir ar slant kuyuya kadar adiurdu, bir tilki bir ese- 
gi otluga kadar ni$in aotiirmesin? 

Bu beyt-i serifde I. cildde 1328 numarah beytin basindaki "Arsiamn ku- 
yuya bakmasi ve kendisinin ve o tavsamn aksini gormesi" kissasina isaret 
buyrulur. Ya'ni bir tavsan bir arslam kandinp kuyuya kadar gotiiriir ve onun 



<^s^> 



MESNEVl-t SERtF SERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

enaniyetini o kuyuda mahvederse, bir tilkinin bir esegi kandinp otlaga kadar 
gdturmesini ve orada onun esekliginin mahvim $ok gorme! 

2518. Otulagini hka ve o cidd-ger olan velinin efsanun&an ha$ka efsunlari 
yutma! 

Ey Hak yolunun talibi, bu alemde ahkam-i seriate ve tarikate dair soz soy- 
leyen $ok mukallidler vardir ve onlar bu mukallidane sozleri makasid-i nef- 
saniyyelerine hadim olmak icjn halka soylerler; ve ellerini dpttiriip halkin in- 
dinde haysiyet kazanmak ve maddi menfaat celbetmek igin makam-i riyaset- 
te bulunma fikrini beslerler. Bunlara karsi kulagim tika! Onlann ahvalini ve 
ef alini tedkik et! Eger bu sozleri soyleyen kimseyi, higbir kimseden maddi bir 
menfaat beklemez ve bilakis elindeki mah fukaraya bezleder ve benligini ve 
enaniyetini ayaklan altinda gigneyip halka mutevazi' bir halde bulunur ve 
ulum-i evliyadan hicbirine muanz ve muhalif bulunmaz bir halde goriir isen, 
bil ki, o veliyy-i Hak'tir. dad-ger olan velinin te'sirli soziinden baskasimn 
sozlerini dinleme! Ba'zi nushalarda "me-hor" (jj^) yerine "me-har" (>*•) 
vaki'dir, "satin alma!" demek olur. 

2519. Ohir fiisun, onun helvasindan daha hostur. O hi yiiz helvadtr, onun aya- 
Qintn io-praijidir. 

Ya'ni, o dad-ger olan kamilin muessir olan bir sozu onun tekyesinde ye- 
nilen zahiri helvadan ve gidadan daha latiftir. sey ki, onun dergahinda 
yiiz helva ve mebzul olan gida-yi zahiridir, o kamilin ayagimn topragidir. 
Ya'ni kamilin nazannda ehemmiyetsiz ve zelil ve maddi ve cismani bir sey- 
dir. Binaenaleyh ey talib-i hakikat olan salik, insan-i kamilin dergahinda- 
ki mebzuliyyet-i gida ile mesgal olma, ondan daha leziz ve ho§ olan o ka- 
milin esrar-i ilahiyyeye ve maarif-i rabbaniyyeye dair soyledigi sozlere 
bak! Ba'zi nushalarda "fusun" (0j~») kelimesi ya-yi vahdetsiz j^yf- o^-i oT 
suretinde ve terklb-i tavsif! olarak mezkurdur. Fakat bu surette beytin yu- 
kanya ve asagiya olan rabitasini te'min igin tekelluf icab ediyor. Ba'zi nus- 
halarda dahi birinci misra' 3 \ <j;i>~ j\ j^y^ i^j~~i of ya'ni "O fusunlar onun 
helvasindan daha hostur" demek olup tzah-i fakirde gosterilen ma'nayi 
miieyyid olur. 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK 

2520. cMeyden dolu olan husrevlerz mensab hupler, onun dudaklanndan maya 
[2521] „ 

oomrmu^tur. 

Ya'ni, zahiri hiikumdarlara mensub ve mahsus olan zahiri meyden dolu 
bulunan kiipler o insan-i kamilin dudaklanndan sadir olan kelam ve maarif-i 
ilahiyye meyinin zevk ve ne§atindan maya almi§tir, Ya'ni zahiri meyler sar- 
hosjuk ne§esini verir ve kelam-i evliya dahi akh sarhos, edip zevk ve ne§at ve- 
rir. Bu ne§at ve zevkin biri cismani ve digeri ruhamdir; ve cismaniyet ise ru- 
haniyetten maya almi§tir. 

2521. O uzak can meyin a$t/u olur. O, onun la I dudahlannin meyini aor- 
medi 

Ya'ni, cismaniyet aleminde miistagrak olup kendi aleminden uzaklasmis, 
olan ruh-i insani, zevk ve ne§at-i cismani bulmak icin zahiri meyin a§iki olur 
ve ickiye mubtela bulunur. bicare ruh, insan-i kamilin a§k-i ilahi atesjyle 
la'l gibi kizarmis. olan dudaklannin meyini ya'ni muessir kelamini i§itip sar- 
hos. olmamis, ve zevk-i ruhani duymamisnr. 

2522. Uaktaki kor ku§ iath suyu aormez, act su -pinanntn eirafini nicin dola§- 
masin? 

Ruhani sarhosjugun zevkini duymamis, olan bir kimse cismani zevklerin 
sarhosjuklarm etrafini dola§ir. Nitekim icki ve kokain ve esrar gibi uyu§turu- 
cu maddeleri kullananlar hep zevk ve ne§at tahayyulu arkasinda kostuklan 
igin bu vesait-i maddiyyeye miiracaat ederler. 

2523. Can uMusasi sineyi Sina eder, kor tutileri Qoriicu eder. 

insan-i kamilin Musa (a.s.) gibi olan cam, taliblerin smesini ve kalblerini 
Tur-i Sina gibi tecelli-i rabbaniye mazhar kilar. K6r tfl.fi ku§u gibi olan salik- 
lerin ruhlarim hakayik-i e§yayi ve onlann verasinda olan cemal-i Hakk'in 
mu§ahedesine nail eder. 



<^P? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 



2524. Can ^trwi'inin. Diusrev'i nevhet vurmu§tur. <$ubhesiz §ehirde §eker hot 
olmu§tur. 

"Can", §Mn'e ve "insan-i kamil" dahi Husrev'e tesbth buyrulmustar. Zira 
kissalan beynennas me§hur oldugu iizere, Husrev bir hukiimdar olup §!rin is- 
mindeki mahbubeyi zevcelige kabul etti ve Ferhad dahi §irin'in a§iki idi. Ni- 
tekim sair su beyitte boyle soyler: 

Haclegah-i Husrev'i ol dem ki tezym ettiler 
Hun-i Ferhad'i hma-yi pay-i §iiin ettiler 

Bu beyt-i §erifde cenab-i Pir efendimiz zat-i §eriflerine i§aret buyururlar. 
Ya'ni, bu zamanda can §Mn'inin Husrev'i olan ve onu taht-i tasarrufuna alan 
zatim. Kutbiyet nevbetini ve mizikasmi calmistir. §ubhesiz bulundugum se- 
hirde maarif-i ilahiyye ve esrar-i rabbaniyye §ekerleri bol olmustur; ve husu- 
siyle bu Mesnevi-i gerffde ibadullaha ibzal edilmistir. 



JUdo ^* ^>«i J JUL* (_f 



J^JUs ^* ^x*iJ >— «-P OU-^jj 



2525. Qoyb ^usujlan le§ker $ekerler, §eker denhlerini tabular. 

"Gayb YusuflarTndan murad, her zamanda viicudlan alemlere rahmet 
olan kamillerdir. "Leskerden murad, onlann terbiye buyurduklan ve yeti§tir- 
dikleri zevattir ki, tabi' olduklan kamilden aldiklan maarif ve hakayikin ha- 
milidirler. 



iji jiTi ou*^ <j\ Juji^ 



<jj** jj \j j*** 0\j~* 



d\ sJm\ 



2526. uMisir develerinin yiizu hizim iarafimizadir . 6y luiiler, pncjiragin sesi- 



"Dera", cingirak demektir. Giyasu'l-Lugat'ta dalin kesri ile "dira" gosteril- 
mistir. "Misir develerTnden murad, esrar ve hakayik-i ilahiyyeyi hamil olan 
ariflerdir. "Tutiler"den murad, Hak yolunun talibi olan mu'minlerdir. "Qingi- 
rak sesi"nden murad bu esrar ve hakayik-i ilahiyyenin harf ve savt ile ifsa- 
sidir. "Bizim tarafimiza" ta'biriyle Hz. Pir efendimiz zat-i saadetlerinin 
makam-i kutbiyette bulunduklanna i§aret buyururlar. Ya'ni, urera-i ilahiyye- 
nin teveccuhii haiz oldugum makam-i kutbiyyet i'tibariyle bizim tarafirmza- 
dir. Ey tuti mesabesinde olan Hakk'in ve maarif sekerlerinin talibi olan 
mu'minler, dikkat edin ve onlarin kelamlanni dinleyin! 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

ij-i J jj\ c-*-l Oljjl jXi ij-i< ^>«i' jt jj ^j* \* ^rfr^ 

2527. nZizim §ehrwtiz yann §ekerden dolu olur. $eker mebzuldur, daha dolu 
olur. 

Bizim sehrimizde esasen maarif-i ilahiyye sekerleri bol ve mebzul idi. Fa- 
kat o urefa-i ilahiyyenin bizim tarafimiza vaki' olan teveccuhlerinden dolayi 
bu §ekerler bundan sonra daha bol ve mebzul olur. 

d\J\j**p ISjj? <Je£> j*~* d\J\jk- ij\ JLjU*- j^-i ji 

2528. 6y iatluilar, safravilerin korlugiine iuti aibi §eker i$inde yuvarlammz! 

"Tatlicilar"dan murad, >u v~. >- <yP ya' m ' "Mii'min tatlidir, tatliyi se- 
ver" hadts-i §erifi mucibince talib-i hakikat olan mti'minlerdir. "Safrailer"den 
murad, havsala-i isti'dadlan maarif-i evliya sekerlerini kabul edemeyen ehl-i 
zahirdir. Ey hakikat sekerini seven mii'minler, munkir-i evliya olan ehl-i za- 
hirin korliigune, tuti kusu gibi maarif-i evliya sekerleri iginde yuvarlammz! 

2529. <§eker kami§ini doviiniiz, i§ ancak budur! Can sagimz, yar ancak budur. 

"§eker kamisi"ndan murad, evliyanin hakayik ve esrar sekerleriyle dolu 
olan kelam ve ibarat-i zahirileridir. "Dogiinuz" ta'biriyle bu kelamin yalmz 
zahiriyle mesgul olmayip iginde gizli olan maarif ve esrar sekerlerini ta'mik-i 
fikr ederek cikarmaya isaret buyrulur. Nitekim bu hal bu Mesnevi-i §etif 'in 
kissalannda ve ibarelerinde zahirdir. Bu satirlan yazan fakir dahi, bu emir 
dairesinde it'ab-i zihin etmektedir. Ya'ni, seker kamisi mesabesinde olan ke- 
lanw evliyayi it'ab-i zihin ederek anlamaya cahsiniz! Is ancak budur. Bu hu- 
susta can nisar ediniz; ztra alem-i ebediyyette ruhunuzun yari ancak bu ma- 
arif ve esrar-i ilahiyyedir. 

2530. r Bt2i/rt §ehrimizcU §imdi bir ek§i halmadi. Qunkii £trih Uiiisrevleri nas- 

[2531] betti. 

"Eksi"den murad, Hz, Pir efendimizin zaman-i seriflerinde kendilerini 
mlinkir olan ulema-i zahirden ba'zilandrr. "§irin"den murad, cenab-i Pir efen- 
dimizin ruh-i serifleridir; ve "Husrevler"den murad, yeti§tirdikleri ariflerdir ki, 
onlardan meshur olan ba'zilan Husameddin Qelebi, Sultan Veled, Feridun Si- 



^ 



MESNEVf-t §ERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

pehsalar ve gelebi Celaleddin Feridun ve Mevlana Siraceddin Bayburti, Baha- 
eddin Bahri, Fahreddin Sivasi, Evlad-t Miiderris, Beytemur, Mevlana Sala- 
haddin Fakih, Nizameddin Hattat, Mevlana izzeddin Erzincani ve Mecdeddin 
Meragi (kaddesallahu esrarahum) hazaratidir. 

2531. CMeze meze iistiine ve mey mey iistune! Sigak ol, minare uzerine yii, 
sola sadasim vurl 

A§k-i ilahi sarablan birbiri ustiinedir ve maarif ve hakayik-i ilahiyye me- 
zeleri de kat kattir. Ey talib, agah ol, git minareye cik da halki bu meclis-i ays 
ve isrete da'vet et! 

2532. ^Dohuz yilhk sirke lath olur; ta§ ve mermer la'l ve zerrtn olur. 

Dokuz yil bize muanz olup sirke gibi ek§i olan bir miinkir, ikrara meyledip 
bize karsi tathlasiyor. Tas ve mermer gibi kaskatt olan kalbi nur-i ilahi ile par- 
layip la'l ve altin gibi panl panl parhyor. Malum olsun ki, zaman-i Hz. Fir'de 
zat-i §eriflerine muanz olan ba'zi kimseler var idi ki, Sipehsalar hazretleri on- 
lardan ba'zilanm yazdigi menakibda zikretmistir. Burada da zikri uzun olur. 
Bilahare onlar inkarlanndan vazgegip zat-i hazretlerine miirid olmuslardir. 

2533. £june$ felehie el pirpiciitr; zerreler a§ihlar gibi raksedkilerclir. 

Ma'rifet-i ilahiyyenin beser arasinda inti§anndan dolayi giines felekte se- 
vincinden el girpar ve zerrat-i mevcudat asiklar gibi sevinip raksederler. Zira 
kainaftn halkmdan maksud olan insandir ve insamn halkmdan maksud olan 
dahi maarif-i ilahiyye tahsilidir. Nitekim hadis-i kudside *L£Vi cjlu ^f^i l, 
jpr^i ck&± _j juu-V ya'ni "Ey ademoglu, esyayi senin igin yarattim ve seni de 
benim igin yarattim" buyrulur. 

2534. fjb'zler yefillikhn mahmur oldu. $ul, agac ilzerinde ptfek yapar. 

Talib-i Hak olanlann basiret gozleri maarif-i ilahiyye yesilliklerinden mah- 
mur oldu. Esrar ve hakayik-i ilahiyye giilieri gtil agaci mesabesinde olan ta- 
iib-i Hak olanlann cisimlerinde cheekier ac&, ya'ni zahir oldu. 



s^p? 



AHMED AVNl KONUK 

^Jur* ^ W JJ**^ "^ £JJ ^l^ c^ j~^ ^J* r^ 

2535. ^Devletin yozu sihr-i mutlak yapiyor. ^Ru/i uWansur oUu, "Sne'l-Diak!" 
uuruyor, 

"Devlet goziTnden murad, insan-i kamilin nazandir. "Sihr-i mutlak", se- 
bebi akil ile malum olmayan tahvil ve tebdil demektir. Ya'ni, sahib-i devlet 
olan insan-i kamilin nazar-i inayeti sihr-i mutlak yapip salikin nefsaniyetini 
ve cismaniyetini ruhaniyete tahvil eder. Salikin rflhu sifat-i nefsaniyye ala- 
kalanndan sari oldugu vakit Mansur hazretleri gibi "Ene'1-hak", "Ben 
Hakk'im!", ya'ni "Ben kalmadim, Hak kaldi!" diye nara vurur. Zira ruh-i in- 
sani nur-i Hakk'in pertevidir ve halife-i Hak'tir. 

jj^» pi j J.L> jf. y j* £ j*> j Ajjj Sj^ \j ijj*- jf 

2536. Bger tilki bir e$ejji ba$tan g'dtumrse; fldtur, He. Sen e$ek olma ve gam 
yeme! 

Ya'ni, eger insan-i kamile intisab eden e§ek mesrebindeki ahmaklardan 
birisini tilki mesabesinde olan bir hilekar, tarikat namina kandinp bagtan ci- 
kanrsa, ey murid-i akilim, sen "Zaten o ahmaktan falde yoktur, al gotiir" de! 
Fakat sen de giden e§ek gibi e§ek ve ahmak olma ve onun bastan cjktigrna 
gam yeme! Ciinkii bu alemde herkes isti'dad-i ezelisine gore muctmele yapar. 

<^ -L^jj 4jLc JU'jlJ^- 4 C-^-j-i Sj dy~ <3tjjJ C-~o j Jj dy$ ijS^ L$J O'jipj 

bir sahsin hikayesidir ki, korkudan kendisini yanaklari za'feran 

gibi sari, dudaklan nil gibi mavi ve eli agac yapragi gibi titreyici 

olarak bir eve atti. Ev s£hibi "Hayrola, ne hadise vardir?" diye 

sordu, "Di§anda angarya ile esek tutuyorlar!" dedi. "Ey mubarek, 



*&$&> 



MESNEVl-1 SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

esek tutuyorlar, sen esek degilsin, ne korkuyorsun?" dedi. "Pek 

cidd ile tutuyorlar, temyiz kalkmistir, bugiin beni de esek yerine 

tutarlar!" diye korkuyorum dedi 



"Nil", fil hasisi dedikleri bir nebattir ki, onun mavi renkteki iisaresiyle el- 
bise ve kumas boyarlar. "Suhre", ucretsiz i§ yapmak, angarya demektir. 

2537. hirisi bir evin i$ine ka$h. ~Y>iizu sari ve dudagt mavi ve rengi dckiilmus. 

"Reng riht", Tiirkge sivesinde "rengi ugmak" diye terciime olunur. Ya'ni, 
bir adam bir eve kacti, yiizii sararmis ve dudagi morarmis ve rengi ugmus idi. 

2538. Bv sahibi ona dedi: w Diayir mulir ki senin elin ihtiyar (phi titriyor? 

Ev sahibi kagan kimseye dedi: "Hayrola, sana ne oldu ki boyle elin bir ih- 
tiyann eli gibi titremektedir?" 

( J>ijj dj^- jU^- «jL~>-j JJjj c^^LrN ^JT «^~**' Oj^- 4*»>_} 

2539. "Uakia nasiUir, nasil kagtin; yuziiniin rengini ni$in boyle doktiin? 

"Nasil bir hadise zuhura geldi, nigin kactin? Yiiziinun rengini nigin boyle 
ucurdun ve betin benzin atti?" 



^3J J ] Jjr 1 ^j/ls** > 



J>- 



C)jy *Li *6j>*~» j$i c^j& 



2540. ^Dedi: w Diarun sahin angaryasi tfin bugiin disaridan esek tutuyorlar!" 

"Harun", serkes ata derler, burada mustebid ve zalimden kinayedir. Ya'ni 
kagan adam cevaben dedi: "Zalim ve mustebid olan padisah bedava olarak 
halkin eseklerinin toplanmasini emretmis. Birtakim me'murlar, angarya ola- 
rak, disanda rast geldikleri esegi tutuyolar!" 

(^ ^~~*r jtj \j jj jT ^^yr ?* &*■ yt. <f ^jf^ cj£ 

2541. ^Vedi: lutsunlar, hani esek? By amcamn cant, mddemki sen esek de- 
gilsin, git, bundan sana ne gam vardir?" 



Cg^p 



AHMED AVNl KONUK 



"Amca"dan murad, ev sahibidir. "Amcamn cam" demek, ey benim camm, 
demek olur. Ya'ni, hane sahibi cevaben dedi: "Ey benim camm, di§anda esek 
tutuyorlar ise, varsin tutsunlar! Sen e§ek misin? Mademki e§ek degilsin, on- 
lann bu e§ek tutmalanndan sana ne gam vardir?" 

2542. ^Dedi: nr Cuimada $ok cUti w hardirlar. %'aer beni de esek farzederlerse 
aab olmazl" 

Ya'ni, "Me'murlar e§ek tutmada gok ciddiyetle hareket ediyorlar ve gozle- 
ri kizmisftr. Eger bu ciddiyet ve kizgmlik iginde beni de e§ektir diye tutarlar- 
sa acib olmaz!" 

2543. "Gsek tutuculuk vein ciddin ciddi olarak el kaldirdilar . ^Temyiz dahi kalk- 
mishr." 

"Oyle bir ciddiyetle e§ek tutmaga basjadilar ki, gozlerinde fark ve temyiz 
kalmadi." "Cidd-i cidd", terkib-i izafi olup mubalaga ve te'kid ma'nasim mu- 
tazammindir. Nitekim Turkge'de bir i§in son derece mu§kil ve zor oldugunu 
anlatmak icjn "mu§kilin mu§kili" derler. 

2544. "uMademki bizim iemyizsize mensub olanlanmiz server Airier, eseyin sa- 
hibini eseh yerine satin alular." 

"Bi-temyiziyan" kelimesindeki "ya", nisbet icjndir, "temyizsize mensub 
olanlar" demek olur ki, bundan murad, temyizsiz olan harun padisaha men- 
sub me'miirlardir. Ya'ni, "Mademki temyiz sahibi olmayan zalim hiikumda- 
ra mensub me'murlar ba§imizda hakim ve reis olmuslardir, onlar bu temyiz- 
siz §ahin emrini korii korune icra igin son derece hararetle cali§irlar ve e§egin 
sahibini de e§ek yerine alirlar." Ba'zi niishalarda &/- yerine ^j. vaki'dir. Bu 
surette ma'na, "E§egin sahibini e§ek yerine gotururler," demek olur. 



>\a 



aLi c 



Ji^^i J t —~ '"' £-***■* (J^jxf C~~**-*> j£ OSjfcJ b« j^m ( 

2545. nr Bizim sehrimizin sahi beyhude tutucu deijildir. Onun iemyizi vardxx, 
isidici ve aoriiciidiir. 



*£P? 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Bu beyt-i §erif miizewir §eyhlerin ve nakis rmirsjdlerin ortahga saldiklan 
hilekar da'vetcUerden, insan-i kamilin miinewer muridlerinden birinin hane- 
sine kacan bir sahsa, o murid tarafindan verilen cevabdir. "Sahib-i hane"den 
murad, dahi bu miiriddir; ve "§ah"tan murad dahi, ma'na-yi hususisi i'tiba- 
riyle zaman-i §enflerinde Hz. Mevlana efendimiz olur. Nitekim bir beyt-i §e- 
nflerinde §6yle buyururlan 

"Ben o §ah degilim ki tahttan tabuta gideyim. Benim men§ur-i saltanatimm 
yazisi 'halidine ebeda'dir!" 

Beytin umumiyet-i ma'nasi i'tibariyle her asirda mevcud olan insan-i ka- 
mil olur. Ya'ni, "Bizim §ehr-i tartkat ve ma'rifetimizin §ahi, isti'dadi olmayan 
ahmaklan beyhude olarak tutucu degildir, Onun temyizi vardir. Muridin ru- 
hunun lisan-i isti'dad ile soyledigini igitir ve onun ayn-i sabitesini musahede 
eder." Zira onun hali j** ^j £-~* ^ j Ui j uu 3 \ r *> j \*~* <o .^r u^ c-»-i iiu 
^ji ... j^o ^ j jk. ^ j ya'ni "Ben kulumu sevdigim vakit onun sem'i ve ba- 
san ve lisani ve eli ben olurum. Benim ile isttir, benim ile goriir ve benim ile 
sdyler ve benim ile tutar ilh..." hadis-i kudsisinde beyan buyrulan haldir. 

2546. iSndemi ol ve esek iutuwlardan korhmal 6y cUvranin Dsasi, esek degil- 
sin, korkma! 

Ey insan-i kamile mensubun rehberligine iltica eden kimse, sen fsa mesa- 
besinde olan ruh ile e§ek mesabesinde olan nefisten miirekkebsin. Binaena- 
leyh riihuna nazaran esek degilsin. Belki devranin tsa'sisin. Qiinkii Hz. Isa 
ruhullah idi. Ruh cihetinden isa (a.s.) ile senin aranda musareket vardir. Eger 
ruhunu ihmal edip nefsine hizmet edersen o vakit e§ek olursun ve seni tilki- 
ler aldatip helake sevk ederler. Binaenaleyh adam ol, insan-i kamilin huzu- 
rundan kagmal 

2547. \Dordiincii feleh dahi senin nurundan doludur. Diase lillfih hi senin ma- 
kamm ahirdir. 

"Dordiincu felek"ten murad, alem-i ervahdir: 1- Suret-i kestf-i insani, 
2- Alem-i gehadet, 3- Alem-i misal, 4- Alem-i ervahdir. "Ahir"dan murad, 



G^p^, 



AHMED AVNl KONUK 

cism-i insamn beslendigi ve sakin oldugu alem-i §ehadettir. "Ha§e lillah", 
"Ben Allah'i cemt-i nekaisdan tenzih ederim!" ma'nasinda bir terkibdir. 
Ya'ni, "Ey insan, alem-i ervah dahi, senin ruhunun nurundan doludur. Ben 
Allah'i tenzih ederim ki, senin makamin e§ek mesabesinde olan cism-i be- 
§erin ahin bulunan bu diinya ve alem-i kesafet degildir." 

2548. Dier ne kadar maslahat vein ahir da isen de sen feleklerden ve yddizlar- 
dan daha yixkseksin! 

Ya'ni, sen sjmdi suretin ve cismin ile her ne kadar Hakk'in murad ettigi 
maslahat icin, ahir mesabesinde olan bu diinyada bulunur isen de, ma'nan 
ile felekten ve yildizlardan ve ecram-i semaviyyenin hepsinden daha yiiksek- 
sin. Zira bunlann ciimlesi insamn zuhuru icin halkolunmustur. 

C~-»l j>- Jt-i j>-\ jXt\ o 0! j* .J CL~j »1 j>j-> j>- j _p"*t* jy>-\ j~* 

2549. Slhmn beyi basha, ahir baskadir. SWurda hulunan her bir kimse esek 
degildir. 

"Ahinn beyf'nden murad, enbiya ve onlann varisleri olan evliyadir; ve 
"esek"ten murad, cismani ve nefsani olan kimselerdir. Ya'ni, gerci ahinn be- 
yi olan enbiya ve evliya dahi bu ahir mesabesinde olan alem-i §ehadete gel- 
diler. Fakat hayvanlara nezaret igin bu ahira girdiler. Binaenaleyh bu ahira 
girmis. olan efrad-i beserin hepsi esek degildir, ahinn beyi ba§ka ve e§ek ba§- 
kadir. 

2550. 04iye esegin arkastna diistuk? Qulistandan ve taze aiillerden soyle! 

Bu beyt-i serifde Hz. Pir efendimiz zat-i §eiiflerine hitab buyururlar: Ya'ni, 
biz bahsimizde nicin boyle e§eklerin ahvali arkasina diistuk ve ahinn icjnde 
dola§tik. Ey Mevlana, gulistandan ya'ni alem-i ma'nadan ve taze hakayik ve 
maariften bahset! 

2551. utfardan ve tumncdan ve elma dalindan ve sarabdan ve hesabsiz mah- 
bublardan soyle! 



<^cg> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



"HisTb", "hisab" kelimesinin imale olunmusudur. Narda kesif kabuk ve la- 
tif ic. oldugu cihetle alem-i kevnin zahirine ve batinina; ve turuncda dahi ko- 
kusu latif olan kabuk ile keza latif ic bulundugundan alem-i ervahin zahirine 
ve batinina; ve elma dali ile de tecelliyat-i sifat ve esmaiyyeye; ve §arab ile 
ask ve muhabbet-i ilahiye; ve mahbub ile maarif ve esrar-i ilahiyyeye i§aret 
buyrulur. Ya'ni, e§egi birak da alem-i kevnin ve alem-i ervahin zahir ve ba- 
tmlarina ve tecelliyat-i sifatiyye ve esmaiyyeye ve ask sarabina ve maarif ve 
esrar-i rabbaniyyeye miitealhk sozleri soyle! 



2552. ~$ahud o deryadan ki, onun dalgasi gevherdir, onun gevheri soyleyici ve 
gariicudur. 

"Derya"dan murad, viicud-i vahid-i hakikidir. "Gevher"den murad, mut- 
lakan "beni-ademdir. "Dalga"dan murad, suver-i cismiyye-i insaniyyedir. 
Ya'ni, viicud-i vahid-i hakiki deryasindan soyle ki, onun dalgasi olan suver-i 
insaniyye soyleyici ve gorucii olan gevherdir ve incidir. Zira suver-i cismiy- 
ye-i insaniyye ahsen-i takvim iizere zahir oldugundan suver-i kevniyyenin 
ciimlesine faiktir. 

2553. ~$ahud o kuslardan ki, gul taplayialik ederler, yumurtalan alliTili ve gu- 
muslu yavarlar. 

"Kuslardan murad, talib-i muvakkat olan saliklerdir. "Gul-gin", vasf-i 
terkibT olursa "gul toplayicr demek olur. "giil-cM" (j& jf) takdirinde olup 
ya-yi masdariyet mahzufdur, "giil toplayicilik" demek olur. "Zerrin ve sirnm 
yumurtalar"dan murad, taliblerin derecat tizerine olan isti'dadlandir. Onlar 
maarif-i ilahiyye gullerini toplarlar ve onlann kendi derecelerine gore isti'dad- 
lan inkisaf eder. Ba'zisinin isti'dadi altin ve ba'zisimn dahi giimus gibi olur. 
Ya'ni, yahud o taliblerden bahset ki, onlar maarif-i ilahiyye gullerini toplayi- 
cilik ederler ve derecelerine gore de isti'dadlan inkisaf eder. 

2554. ^fiahud o doganlardan ki, keklihleri beslerler, hem kanrdan asagi hem ar- 
ka iistu ucarlar. 



°$2$&> 



AHMED AVNi KONUK 

"Dogan"dan murad, miirsjdlerdir. "Keklik'lerden murad, taliblerdir. "Ka- 
rmlan a§agi ucmak"tan murad, miir§idlerin talibleri ir§ad icin alem-i sufliye 
teveccuhleridir; ve "arkasi ustii ugmak"tan murad dahi, alem-i ulviye tevec- 
cuhleridir, Ya'ni, o miirsidler fena ve beka mertebelerinde olup halka tevec- 
cuh ile Hak'tan hicaba dusmedikleri gibi, Hakk'a teveccuh ile de halktan hi- 
caba diismezler, demek olur. 

2555. Cihanda gocjiin inanina kadar hasamak basamak aizli merdivenler vardir. 

"Irian", Akrebu'l-Mevirid'm beyanma gore "suyu tutan bulut ve goge ba- 
kildigi vakit goziin gordugii irtifa' ve taraf ' ma'nalanna gelir. Burada "suyu 
tutan bulut" ma' nasi miinasibdir ki, bundan alem-i halk murad buyrulur. Di- 
ger ma'nalann tevcihi de mumkindir. Ve "gok"ten murad alem-i halkin yu- 
kansi olan alem-i emrdir; ve alem-i halk alem-i emrin hal-i kesafetidir. Ya'ni, 
alem-i halkin gogii olan alem-i emre kadar basamak basamak gizli birtakim 
merdivenler vardir ki, efrad-i beserden her birisi isti'dadlanna gore o basa- 
maklardan alem-i emre gikar. 

2556. Dier taife i$in ha§ka bir merdiven vardir; her revi§ ifin ba$ka gok vardir. 

Her bir taifenin kendi isti'dadina gore bir merdiveni vardir. Zira -JJi J\ j>Ji 
jj^Li ^un ^ ya'ni "Allah'a giden yollar halaikin nefesleri adedincedir" de- 
nilmistir; ve her gidi§in dahi baska bir gogii vardir. Ya'ni, alem-i emre mual- 
lak olan bir rengi ve bir gesidi vardir ki, o renk ve ce§it onlann ayn-i sabite- 
lerinin mazhar oldugu asumamn hassiyetidir. 

2557. Dier bin baskasmm halinden bihaberdir. uMiilk viisatli ve nihayeisiz 
ve evvelsizdir. 

Her biri ba§kasinm halinden bihaberdir. Qunkii mazhar olduklan esma-i 
ilahiyyenin hassiyeti baska ba§kadir. Mesela Rahman Rahim'e, Rahim Ga- 
fur'a, Garur §ekur'a delalet etmez; ve Darr isminin hassiyeti Nafi' isminin 
hassiyetinden baskadir, diger esma dahi boyledir; ve esma-i ilahiyenin hasr 
ve ta'dadi kabil olmadigindan, bunlann mezahirini havi olan mulk-i ilahi da- 



Gs^ 



MESNEVf-t §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



hi gayet geni§ ve nihayetsizdir; ve o mulkun evveli ve ba§i yoktur. Qunkii 
Hak Teala ezelen ve ebeden Hahk'tir ve esma-i ilahiyye ahkami ta'til kabul 
etmediginden Hakk'in tecelli etmedigi bir an yoktur. ou ^ y> $y- ¥ (^h - 
man, 55/29) ["0 her an bir tecellidedir"] ayet-i kenmesi mucibfnce Hak Te- 
ala daimu't-tecellidir. 

2558. HSU onun hakhinda "Otfeden ho§tur?" diye hayrandu; ve o bunun hak- 
hinda Onun hayreti neclir? diye mutehayyirdir. 

Bu muhtelif merdivenlerde bulunan efraddan her birisi digerinin haline 
bakip, "Bu §ahis bulundugu mertebede neden dolayi ho§ ve zevklidir, eger 
ben onun yerinde olsaydim lztirab iginde bulunur ve asla zevk bulamaz 
idim!" diyerek hayrete dti§er. Ve o kendi mertebesinden zevk duyan kimse 
dahi kendisine kar§i hayrette kalan §ahsin haline bakip, "Bu §ahis nicm be- 
nim halime hayret ediyor?" diyerek, onun haline hayret eder ve bu suretle iki 
taraf birbirinin haline ve zevkine kar§i hayret icmde kahr. 



o; 



J j* <J?*J J 1 uP-J* j* 



eX»\ A»"lj ^ ij ^ Cf^^ 



2559. tS^llatiin arzinin sahni geni§ gelmi§tir. Dier bir aga$ bir yerden zdhir 
olmu§iur. 

"Sahn", meydan demektir. Allah'in vucud-i izafisinin meydani geni§ gel- 
mi§tir. Her bir agac. ya'ni her bir ismin mazhan o viicud-i izafi zemininden 
ba§ gikanp zahir olmu§tur. 

2560. ])aprah ve dal ne giizel mulh ve ne ouzel geni§ arsadu, diye agac uze- 
rinde §ukur soyleyicidir . 



»Jj \j I* iSjj*-^ "^ d\ j\ *S> 



o^S jj *<ijxi i^S 0!>L1j 



2561. Hiilbvller diigiim dolu $icehler eirafinda derler ki: ^edigin §eyden bi- 



r/" 



"Piir-girih", dugum dolu ta'biri gigeklerin birbirine girift bir halde kesret-i 
zuhiirundan kinayedir. Ya'ni mur§idlerin agag gibi olan vucudlanndan bu 
alem-i surette birbirini muteakib maarif-i ilahiyye ve hakayik-i rabbaniyye 



<^^> 



AHMED AVNt KONUK 

giilleri ve gigekleri zuhur eder; ve onun etrafinda dolasan a§iklar dahi "Size 
olan tecelliyat-i ilahiyyeden ve ulum-i lediinniyyeden bize de bir §ey veriniz!" 
derler. 

2562, ^u soziin nihayeti yokiur. tilki ve arslan ve hastahk ve a$hk iarafi- 
na riicu eil 
"SuknV'den ve "cu"'dan murad 2330 numarali beyitte gegen arslanm ya- 
ralanmasi ve ag kalmasidir. 



tjij' Ju>i*j ijj jj* y- jy* *f j*i b ebjj blf <~ks- J J?* Jr*< J*~ 
^jjU J*y^i> j\i Jj> & j£ \j «Ojj OijT ^ J jiA> J^ S*** 3 ^ J 

Tilkinin e§egi arslanin oniine goturmesi ve e§egin arslanm ominden 

sicramasi ve tilkinin arslana "E§ek heniiz uzak idi, ta'cil ettin!" diye itab 

etmesi ve arslanin ta'cil ozrunu soylemesi ve arslanin tilkiye "Git onu 

tekrar aldat!" diye yalvarmasi 



•v j *j*- ^*^ *i J*^ ^ ^ *j- gs* <-?j~^ dr*y J- ** ^y$ 

2563. Vaktaki onu da'a iizerine otlak iarafirm aotiirdii, la ki arslan onu hamle 
ile Kurd u miird edel 

"Merc", otlak ve mer'a; "hurd u miird", parga parga etmek demektir. 
Ya'ni, tilki arslan parga parga etmek igin esegi dag iizerine otlak tarafina go- 
turdu. 

2564. S^lrslandan uzak idi ve o arslan yahm gelinceye kadar cenhien hir sab- 
retmedi. 



*$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Tilki e§egi o tarafa gotiirdti, fakat arslamn pek yakinina kadar gelmemig- 
ken arslan esegi goriince hamleden sabredemedi ve hiicum etti. 

2565. Dieybeili arslan hir yuksekien stpWt. Dialhuki ona kuvvei ve hareket 
imkani olmadi. 

"Gunbedi kerden", sicramak demektir (Giyisu'l-Lugat) . Arslan uzaktan 
e§egi goriince yattigi bir yiiksek mahalden sigadi. Halbuki yarah ve hasta ol- 
dugundan ona e§ege kadar gitmek ve hareket etmek imkani olmadi. 

2566. S§ek uzaktan onu gordii. Otagnadan dolayi nal dokiicu olduau halde ko- 
§arak dag alhna kadar dondii. 

"Na'l-riz", vasf-i terkibi olup "nal dokiicu" demektir; §iddetli kosmaktan 
kinaye olur. Ya'ni, e§ek uzaktan arslamn hiicuma hazirlandigim gorunce oy- 
le bir ka<;is. kacn ki, ayaklanndaki nallan sokiildii ve kosa kosa dag altma ka- 
dar geri dondii. Hind niishalannda bu beyit su surettedir: 

Ya'ni "Esek uzaktan onu gordu ve dondii ve kacti. Dag etegine kadar ko- 
sarak nal doktti". 

2567. Tilki arslana dedi: "6t/ hizim §ahimiz, vega vaktinde nicin sabretmedin?" 
"Vega", kavga ve hamle demektir. Ba'zi nushada "vega" yerine "dega" 

(i«) vaki' olmustur, "hile" ma'nasmadir. Ya'ni, esek kacmca tilki arslana de- 
di ki: "Ey bizim §ahimiz, ben esegi aldatip buraya kadar getirdim, fakat sen 
nicin hamle vaktinde veyahud hilenin tatbiki vaktinde sabredemedin de e§e- 
gi kagirdin?" 

tjj^ sJU f <U- Awl 4j \j (jy> ^| jjj ^jj ^ \; 

2568. "Ta ki bu gavi senin yakinina gele, ta ki az hamle ile galib olasml" 
Ya'ni, "bu azgin hayvan senin yakinina gelinceye kadar ve sen dahi ona 

az bir hamle ile galib oluncaya kadar nicm sabretmedin de daha uzakta iken 
hiicum vaziyeti gostererek onu urkiittun?" 



C $P?> 



AHMED AVNl KONUK 



2569. Ha ad ve §itab §eyiamn mehridir. Sahir ve ihiisab ^Rahman in lutjudur. 

"§itab", ta'cil kelime-i Arabi'sinin muradifi olan kelime-i Farisi'dir. Ce- 
nab-i Pir efendimizin adet-i latifleri Mesnevl-i §enfde liigat dahi ta'lim bu- 
yurmaktir. Bu beyt-i serifde j*>-J\ ^ J& OLU-^JS ^ iU*Ji ya'ni "Acele §eytan- 
dan ve teenm Rahman'dandir" hadis-i §erifine isaret buyrulur. Ya'ni, i§lerde 
acele etmek seyramn insanlann kalbine ilka ettigi hilekarane bir duygudan 
nes/et eder; ve sabr ve hisab ile hareket etmek ise Rahman'in insanlara olan 
bir liitfudur. 

2570. "Ilzak idi ve hamleyi gordii ve ka$h; senin za'jm zakir oldu ve senin 
[2571] j~i »ij» " 

suyun aokuldu. 

"E§ek uzak idi ve senin hamleni gdrdii ve kacti. Sen de onu ta'kib edeme- 
din. Binaenaleyh senin ona kar§i za'fin zahir oldu ve yuziinun suyu dokiil- 
dii, ya'ni namus ve haysiyetin kirildi." 



j ali *i»«jibAJ ^ J&- /rf^ " 



JJJ ' 



-W 



j f£\j^ j* 



2571. 'Dedi: ttf Ben- kuvvet yerindedir zannettim. ^Bu hadde kadar olan fiituru 
hilmedim." 

"Arslan tilkiye cevaben dedi: "Ben kuwetim yerindedir zannettim, za'fi- 
min ve gev§ekligimin bu dereceye kadar geldigini bilemedim." 

2572. "Sfylwtm ve hacetim dahi hadden ge$ti. <S%$iktan sabnm ve aklim kay- 
holdu." 

2573. ^Sger onu akildan dondurulmiis olarak bir kere daha iekrar getirmeye hu- 
dir isen;" 

"Eger sen o esegi akil mertebesinden dondurulmiis ve rey tedbiri muattal 
birakilmis. olarak bir kere daha hilelerin ile kandinp benim tarafima getirme- 
ye kadir olur isen;" 



c $p? 



MESNEVl-I §ERlF SERHl / X. CiLT • MESNEVt-5 • 

2574. Wr Ben- senden $ok minnet tutanm. Qali§, ola ki onu kite ile geiiresin! 

Ya'ni, "Beni minnetligin altina almi§ olursun ve ben sana cok minnett&r 
olurum. Qali§, belki hilelerin ile yine kandinp benim tarafima getirirsin!" 

2575. ^Dedi: "'[Peh.i, eaer Diuda yardun verirse onun kalbi iizerine korlukien 
hir muhiir koyar." 

Tilki arslana cevaben dedi: "Peki, o e§egi bir daha aldatmaga ve senin 
online getirmeye tesebbiis edeyim. Eger bu hususta bana Hak Teala'nin yar- 
dimi olur ise, onun kalbi iizerine, korlugiine sebeb olacak bir miihiir koyar ve 
gdrdiigiinii unutup goremez bir hale gelir." 

2576. nr Binaenaleyh ona flordiiflu hevli unutma olur. Onun e^ehliginden hu 
uzak olmaz." 

Ya'ni, "Hak Teala onun kalbine korlugiine sebeb olacak bir miihiir 
vaz'edince o ewelce gormiis oldugu hevli ve heybeti unutur; ve bu unutmak 
keyfiyeti onun esekliginden ve hamakatinden uzak bir sey degildir." 

& J^ J 1 ls*-^ u^ *i^ ^ J- b J 1 ^yt fJ l y ^ 

2577. Ijakat hen onu geiirdigim vakil ho$ma, ta hi lekrar ia olden dolayt onu 
havaya vermeyesin!" 

^■cif J^k.^jC^ ja aT (*/' *>J. tfjT £jf 

2578. *Dedi: *6vet, iecrube ettim hi hen pefc hasiaytm, cisim zaytf olmu§tur.' 

Arslan tilkiye cevaben dedi: "Evet, onu helak etmek icm hiicumda acele 
etmenin dogru olmadigini bittecriibe anladim. Zira ben pek hasta bir halde- 
yim ve cismim dahi pek zayif olmu§tur." "Muhalhal", ecza-yi cismin miite- 
ferrik olmasi ma'nasinadir. Burada za'f-i §edid murad buyrulur. 

*lji ji *J^L <ci>- -^yr ,y f Lf j>- J^Lj eS^.^y <> Ij 

2579. 6$ek tarnarnen yahmima flelmedihp hen himddamam, hwamda uyumu§ 
olurum." 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Kivam", direk ve nizam ma'nalannadir. Burada nizam ma'nasi munasib- 
dir. Ya'ni, "E§ek bir daha tarafima gelirse tamamen yakimma gelmedikge ye- 
rimden kimildamam ve uykuya dalmis. olanlann nizamt ve tertibi halinde 
uyumus. gorimurum." 

2580. Tilki §iiii, Aecli: "By §ah, himmei, td ki onun aklim hir gaflei ortsiin!" 

[2581] 

TiM arslamn yamndan gitti ve yola gikti ve icmden dedi ki: "Ey §ah, him- 
metine muhtacim, ta ki bu himmetin te'siri ile o ahmagin tavr-i aklim bir gaf- 
let ortsiin ve aklinin hiikmunden istifade edemesin!" 

2581. Ssek *JCirclifla/a iovhe etmislir hi her nabekann alclanmi$i olmaya! 

"Kirdigar", ism-i ilahidir. "Nabekar", menfaatten ve faideden hali ve ya- 
ramaz olan demektir. Ya'ni bu tarafta arslan ile tilki arasindaki macera boy- 
le oldugu gibi diger tarafta da e§ek bir daha her yaramaz kimsenin Mlesine 
aldanmamak igin Cenab-i Hakk'a tovbe etmistir. 

Ma'lum olsun ki, yukanlarda da izah olundugu iizere bu kissadaki i§aret, 
zuhd da'vasinda bulunup, hakikat-i ziihdii kendisine hal edinmemis. olan 
kimsenin insan-i kamil tarafindan henixz nefsin sifatlanndan kurtulmami§ 
olan bir mtiridi vasitasiyla kendi tarafina celbidir ki, o insan-i kamil o zahi- 
din viicud-i mevhumunu ve enaniyet-i muhayyelesini kahra miiteveccihdir. 
Murid aldatip zahidi insan-i kamilin huzuruna getirir, fakat insan-i kamil 
ona heybetiyle kendi mertebesinden goriindiigu vakit kacar. Zira zahidin 
mertebesiyle insan-i kamilin mertebesi arasinda cok uzaklik vardir. Zahid bu 
uzak olan kendi mertebesinden insan-i kamili gordiigii vakit metanetsiz olan 
kalbinde bir urkiintii husule geldigi cihetle kacmistir. Bunun iizerine keserat 
aleminin ahkaminda miistagrak olan miirid der ki: "Ey bizim §ammiz, sen 
vakt-i tevecciihte onu kendi varhgindan gecirmek igin acele ettin. Eger bu az- 
gin sofu usul-i suluk ile senin sifatlanna yakla§mi§ ve senin halin ile iilfet et- 
mis. olsa idi, sen az bir tevecciih ile onu viicud-i mevhumundan gecjrmis. olur- 
dun. Halbuki o halen kendi mertebe-i aklmdan sana uzak idi ve senin hey- 
betli olan tevecciihunu gordii ve kactt. anda sen kendi mertebenin ahka- 
minda miistagrak oldugundan onun mertebesine tenezziil edemedin. Bu hu- 
susta senin za'fin zahir oldu ve onun indinde tasarruf sahibi olamadigin zan- 



*&!&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 



ni hasil oldu. Zira insan-i kamilin ahvali muhteliftir. Ba'zan azmr bir tecelli-i 
Hak iginde olur ve o tecelllnin heybetinden dolayi kulub-i zaife ashabi, huzu- 
rundan kagar,- ve ba'zan dahi be§eriyet mertebesinde zahir olur. Efrad-i nas- 
tan her birinin kendi mertebesine gore muamele eder. vakit nas onun etra- 
fina toplamrlar. Nitekim §eyh Sa'di (k.s.) buyurur: 



u° 



r~^ J*\ {jU* j ^ 



"Sorulan sual iizerine insan-i kamil dedi: Bizim ahvilimiz cihamn $im§egi gi- 
bidir, biranda zahir ve biranda gizlidir, Ba'zan en ytiksek felek iizerinde otu- 
rurum, ba 'zan da ayagimm alum goremem. Eger dervi§ birhal iizerinde kalay- 
di, ba§mi ve elini dunyadan ve ahiretten kaldinrdi". 

Velhasil miiridin bu beyam iizerine o §eyh-i kamil cevab verip dedi ki: 
"Bana vaki' olan tecelli-i Hak iginde ben bu kadar za'fa dugar oldugumu tah- 
mtn edemedim. Binaenaleyh zahidin mertebesine tenezziile kudretim oldugu- 
nu zannettim. Benim Allah'in kullanna hidayet-bah§ olmaktaki agligim ve 
ihtiyacim gok §iddetlendi. Sabnm ve aklim bu ihtiyagtan dolayi kayboldu. 
Eger sen o zahidi akl-i maasmin hiikmunden dondurerek kandinp tekrar ba- 
na getirir isen, sana gok minnettar olurum," 

Muiid dahi cevaben dedi: "Eger Hak Teala bana yardim eder ve onun kal- 
bine bir korliik miihrunu koyarsa, ewelce senden gormus, oldugu hevli ve 
heybeti unutur. Zira o zahidin hamakatinden bu unutmak hali uzak bir §ey 
degildir. Fakat ben onu tekrar kandinp getirdigim vakit acele edip ona kendi 
mertebenin hali iginde teveccuh etme ki tekrar kagmasm!" 

§eyh-i kamil cevaben dedi: "Evet, tecriibe ettim ki, ben tecelli-i Hakk'in 
zebunuyum, mertebe-i cismiyyete tenezziiliim zayif olmustar. zahid benim 
huzuruma ah§arak yakinima gelmedikge teveccuh etmeyeyim ve onu kendi 
haline birakayim!" 

Bu miikaleme iizerine miirid yola gikti ve §eyh-i kamilin mertebesini bil- 
digi igin derdi ki: "Ey sah-i hakikat, himmet et ve onun akl-i maasina bir gaf- 
let havale et ki ewelki heybeti unutsun!" 

Diger taraftan zahid dahi ewelce gordugii heybeti ve hevli tahattur ede- 
rek kendisini §eyh-i kamilin huzuruna goturen kimseye nabekarlik ve yara- 



c^^o 



AHMED AVNt KONUK 



mazhk isnad etmis. ve bir daha boyle kimselerin mekrine aldanmamak igin 
cenab-i Hakk'a tovbe etmistir. Atideki ebyat seyh-i kamilin lisamndandir. 

2582. "Onun iBvbelerini fen ile birbirine vururuz. ^iz akhn ve -pariah akiin 
au$mantyiz." 

"0 zahidin nefy-i viicud hakkmda vaki' olan tovbelerini biz tasarrufat-i 
ma'neviyyemiz ile birbirine vurur ve bozanz. Zira biz akl-i maasin dii§manr 
ve bu akl-i maas. ve ciiz'i iizerine vaki' olan parlak ve agik ahidlerin dti§ma- 
niyiz." Zira akl-i maas diinyaya ve Hakk'in masivasina muteveccihdir ve 
onun ahidleri de bu tevecciih iizerine olur. 

c~*l» Olx-o '4^«0^ <_r>j^* o*-U OlJJjy <jjf j>- *d£ 

2583. "6$e^in kellesi bizim evladlanmizin topudur. Onun fihri bizim ellerimi- 
zin oyuncagtdtr." 

"Akk maas mertebesinden aynlmak istemeyen zahidin kellesi ve basi bi- 
zim evladlanmiz olan muridammizin topudur. Bizim muridlerimiz bile isittik- 
leri hakayik ve maarif sayesinde onun zihnini kolayca celerler. ahmak za- 
hidin dii§iincesi ve fikri bizim kudret-i ma'neviyyemizin oyuncagidir. Biz 
onun fikirlerinde tasarruf ederiz." "Destan", htle ma'nasina da gelir; burada 
"hile ve tedbir" ma'nasi da miinasib olur. 

j^- jTijio; y jip j^> yj oijjj j j-ib jit jic 

2584. J/lhil ki J£,uhal'in devranindan ola, akl-i kill oniinde o mahal tvdmaz. 

Zuhal seyyaresi ilm-i niicum nokta-i nazanndan nahs-i ekberdir. Bu sey- 
yareye mensub olanlarda biiyiik ugursuzluk tahayyul olunur. Akl-i maas. da- 
hi hayat-i faniye-i diinyeviyye umurunda miistagrak ve hayat-i bakiye-i uh- 
reviyyeden gafil oldugundan bu beyt-i serifde Zuhal'in deveramna"nisbet 
buyrulmustur. Ve akl-i kiil bekabillah makaminda bulunan kamillerin akli ol- 
dugundan, bu aW-i maasin akl-i kiil oniinde asla yeri ve kiymeti yoktur. 

y>- ijljsj j^lj? :>b j L» j\ J-i- Lib J#-j jj ijUaP jl 

2585. lltarid ve ^iihal'den bilici oldu. 'TSiz lutuf huylu olan Otirdigar'in 
atasindan! 



*$$&> 



MESNEVf-t §ERlF §ERHl / X, CtLT • MESNEVt-5 • 

Bu akl-i maa§ ve akl-i cuz'i Utarid ve Ziihal seyyarelerinin te'strinden bi- 
lici ve idrak sahibi olmustar. Ma'lum olsun ki, ilm-i nucum erbabi indinde 
manzume-i §emsiyyenin hey'et-i mecmuasi bir sahs-i be§er mesabesindedir. 
Cism-i be§er a'zasinin birbiriyle revabit ve miinasebati oldugu gibi seyyara- 
tm her birisi de bir uzuv hiikmiinde olup yekdigerinin te'siri altmdadir. Bina- 
enaleyh seyyarattan her birinin kiire-i arz iizerine te'sirat-i muhtelifesi var- 
dir. Nutfe ana rahmine du§tugii vakit Ziihal'in terbiyesinde olur. Ikinci ayda 
Mu§teri, iicuncu ayda Merih, dorduncu ayda Giines, terbiye edip hayat bulur. 
Be§incide Ziihre, altmcida Utarid, yedincide Ay terbiye eder. Bu muddette do- 
gan gocugun ya§amasi caiz olur. Sekizinci ayda tekrar Zuhal'in terbiyesine 
girer, bu terbiyede iken dogan gocuk ya§amaz. Zira Ziihal nahs-i ekberdir ve 
tabiatinda sogukluk ve kuruluk vardir ki mevt-i tabu halidir. Dokuzuncuda 
Mu§teri terbiye eder ki, gocugun dogum zamamdir ve gok ya§amasi me'mul- 
diir. Binaenaleyh gocugun cismi bu seyyaratin terbiyesi sirasmda nuhuseti ve 
saadeti mumtezic bir surette ahr. Eger gocuk hal-i hayatmda akl-i maasm 
hukmune tabi' olursa onda hiikiimran olan Ziihal'in ve Utarid'in nuhuseti 
te'sirinden olur. Ya'ni, akl-i maa§ ve cuz'i, Utarid'in ve Ziihal'in terbiyesin- 
den tekemmul eden cismin muktezasi olup onun biliciligi bu terbiyeden hu- 
sule geldi. Biz kamillerin akli ise, akl-i kul mertebesine vasil olup bildigimiz 
§eyleri liituf huylu olan Hak Teala'nin atasmdan ve ihsamndan bildik. Bina- 
enaleyh bizim ma'lumatimiz akl-i maas. istidlalatina miistenid degildir. 
Hakk'in Alim ism-i §erifinin tecellisiyle hasildir ve ilm-i lediinnidir. 

2586. Sllleme'l-insan hizim tugramizm kwnnhsulir. iSffllah indindeki ilim li- 
zim TnaksacHarmuzHir. 

Sure-i Alak'ta olan '^L JJ £ oiLjUi '(i (Alak, 96/5) ya'ni "Allah Teala insa- 
na bilmedigi §eyi ogretti" ayet-i ke'rimesine i§aret buyrulur. "Tugra", eski za- 
man hiikiimdarlannin isimlerini hav! kivnntili ve biikuntiilu bir surette tertib 
olunmus. olan yazidir ki, fermanlann yukansina resmolunur. Ya'ni, biz in- 
san-i kamiller ma'nevi §ahlanz; bize mahsus olan tugranin kivnntisi "Alle- 
me'1-insan" yazisini havidir; ve bizim maksadirmz Allah'in indindeki ilimdir 
ki, Hak Teala o ilim hakkinda uU £J # \£& } (Kehf, 18/65) ya'ni "Biz o ku- 
lumuza indimizden bir ilim ta'lim ettik" buyurur; ve bu ilim insanlann akl-i 
maa§lannin istidlalatindan hasil olan ilim degildir. Nitekim bu Mesnevi-i §e- 
rff teki maarif ve hakayik dahi o ilim ctimlesindendir. 



<^$&> 



AHMED AVNl KONUK 

2587. parlak gune§in ierhiyesiyiz. yuzden n( 3labhiye'l-a'la!" vumruz. 

Ya'ni, biz kamiller parlak giines. gibi zahir olan viicud-i hakiki-i Hakk'in 
terbiye olunmusuyuz. Ondan dolayi "Bizim murebbimiz a'ladir" na'rasi vu- 
ruruz. 

2588. 6^er o iecrvtbe. lutursa, bu riimle ile beraber, bu demdemeden yuz tecrube 
hozulur. 

"Demdeme", lugatte "sozii ofke ile soylemek ve tahrik etmek ve helak et- 
mek ve yere yapi§tirmak" ma'nalarmadir. Ya'ni, eger o ahmak zahidin her ne 
kadar tecriibesi olup bizden kacsa, onun bu butiin tecriibesiyle beraber bizim 
bu demdeme-i tasarrufumuzdan onun yuz tecriibesi bozulur ve bizim tasar- 
rufumuzun te'slrinden ve tahrikinden kurtulamaz. 

2589. Ola hi gev$eh huylu tovbe-sini hozal ^Bozmamn ugursuzlugu ona erisel 

"§om", ugursuzluk ma'nasmadir. Fakat bu ugursuzluk zahidin kendi 
i'tikadina gore olan ugursuzluktur. Zira zahid viicud-i mevhumundan kurtul- 
mayi ugursuzluk addeder. Ya'ni, caiz ki bu huyu ve tabiati gev§ek ve meta- 
netsiz olan zahid, bizim huzurumuza geimemek igin yaptigi tovbeyi bozar ve 
onun bu tovbesini bozmamn ugursuzlugu da ona eri§ir. Ya'ni ona, ugursuz- 
luk addettigi mevt-i ihtiyari isabet eder. Ma'lum olsun ki, tovbe, yapilan bir 
isten pi§man olup bir daha bu i§i yapmayacagim diye ahdetmektir; ve yapi- 
lan i§in iyiligi veya fenahgi pisman olan kimsenin nokta-i nazanna ve 
i'tikadina goredir. Ba'zan bir kimse yapilmasi iyi olan bir i§e yakla§mamaya 
azmeder. Zahidin huzur-i kamilden kacmasi ve gitmemeye azmetmesi bu ka- 
bildendir. Eger bu ahid ve azm bozulursa neticede nefsin hazzina muhalif bir 
hal vaki' olup bu kimse onu §eamet addeder; ve ba'zan yapilmasi fena olan 
bir ise yaklasmamaya azmeder. Eger bu ahid hilafmda hareket ederse o fena- 
ligin ugursuzlugu ona isabet eder. Atideki surh-i §enfde bu ikinci hal beyan 
buyrulur. 



G^g> 



MESNEVf-f §ERfF §ERHl / X. ClLT • MESNEVf-5 • 

juo Ja Oj^a Ij ^J c-ili ^ j -til* Ji £~~* c-«l ^J j^l j t y.j^Jl j **J& 

Onun beyamndadir ki, ahdi ve tovbeyi bozmak bela niizulunu 

mucib olur. Belki ashab-i sebt hakkinda ve Isa (a.s.)in ashab-i 

maidesi hakkinda oldugu gibi meshi mucibdir. "Ve onlardan 

maymun ve domuz yapti" ve bu ummette kalb meshi olur ve 

kiyamette cisme kalbin suretini verirler 



"Ashab-i sebften murad, yahudilerdir. Zira §eriat-i museviyyede onlara 
cumartesi gunleri cahsmak haram kilinmis idi. Onlar da o gun cali§mamaga 
ahdetmister idi. Fakat onlar bu ahidlerini bozup hilekarane bir surette^cahjti- 
lar ve nehirden bahk avladilar. Nitekim tafsili sure-i Bakara'da olan ^ ^ 
'cxfijU sl> iji/* °^> £& c^Ji J JJCl. ij'j^t jiili (Bakara, 2/65) ya'ni "Siz elbette 
cumartesi gunii sizden haddi teclviiz ede'n kimseleri bildiniz. Biz onlara zelil 
olarak maymun olunuz dedik" ayet-i kerimesinin tefsirinde bevan olunur. Ve 
ashab-i Maide hakkinda dahi sure-i Maide'de vaki* iji* 'd& cy A* r^ 1 J* J* 
'jO&JG sVjSJi '^ ji^j a> L-^'j 3ji ^ J* aLi jl» (Maide, 5/60) ya'ni "Ey ehl-i 
kitab, §er dediginiz ve Allah indinde cezalari zahir olmus. kavmi size haber 
vereyim mi ki? Allah Teala onlara la'net etti ve uzerlerine gazab etti ve on- 
lardan ashab-i sebti maymun suretine ve Isa (a.s.)in maidesini inkar edenle- 
ri domuz suretine mesh etti" ayet-i kerimesinin tefsirinde ehl-i tefsir izahat-i 
kafiye i'ta etmisjerdir, burada zikri uzun olur. 

"Mesh" (£—), suret-i insaniyyenin suret-i hayvaniyyeye inkilabi ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, eski ummetlerde nakz-i ahd mesh-i sureti mucib olmusmr. Fakat 
ummet-i Muhammed (a.s.)in iimmetinde nakz-i ahdden dolayi suretin meshi 
ref olunmu§tur. Ancak kalbin ve batinin meshi vardir. Kiyamette cismin huk- 
mu zahir oldugu vakit batinda hangi hayvamn sifati galib ise, o kimse o sifat- 
ta ve o surette hasrolunur. Nitekim II. cildin 1408 numarasmda gecen su: 
c—j*ij cjj^>~ y.^ 6\j» p* c-JUi oi^-j j oir jjg* ["Bir siret ki, o senin viicu- 



*£P? 



AHMED AVNl KONUK 

dunda galibdir, o tasvir iizerine de ha§rin vacibdir."] buyrulmus. idi. Ve bu cil- 
din yukanda gegen 221 1 numarali beytinde dahi bu ma'na izah olundu. 

2590. uMisakt hozmak ve tovbeleri hirmak iniihada mudb-i la'net olur. 

[2591] 

2591. O ashab-i sebtin iovbeyi ve ahcU bozmasi meshi ve ihlaki ve makti mucib 
geldi. 

"Makt", bugz ve adavet etmek demektir. Ya'ni, yahudilerden bir taifenin 
tovbelerini ve ahidlerini bozmasi suretlerinin hayvan suretine inkilabim ve 
ma'nen helaklerini ve bugz-i ilahiyi mucib oldu. 

2592. 'Hinaenaleyh Utuda o kavmi maymun yaph. Qiinkii muhalejeUen dola- 
yx Diahk'tn ahdini bozdular. 

<jJ flj "' y. iS' *y. us p**-— * lIAJ 0-^> f*~~* ^ c~ *\ ,jjI j*^ji 

2593. ^Bu iimmetie cisim meshi olmadi, ey ftlnailar sahibi goniil meshi olur. 

2594. CAiademki onun hahi maymunun kaibi olur, maymunun kalbinclen do- 
layi onun o hili zelt% olur. 

Ya'ni, nakz-i ahd eden kimsenin batim mesh olunarak onun kalbi may- 
munun kaibi mertebesine sukut etti. Binaenaleyh onda hasil olan bu may- 
mun kalbinden dolayi onun o cismi ve suret-i unsuriyyesi dahi zelil oldu. Zi- 
ra onun cisminden zahir olan efal maymun mesabesinde olan kalbinin huk- 
muyledir; ve maymun taklidci oldugundan onun efali de hep taklid olur. 

2595. tger ihtiyar cihetinden onun kalbinin huneri olaydi o eseh surei cihetin- 
den ne vakit zeM olurdu? 

Mesela e§egin kalbinde ihtiyar, ya'ni iyiyi ve kotuyu tefrik edebilecek bir 
temyiz ve huner olaydi, suret cihetinden de zelil olmazdi. Zira cisme ve sure- 



*3^> 



MESNEVf-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVf-5 • 

te i'tibar yoktur. i'tibar, ma'naya ve akil ve temyiz hassasinadir. Binaenaleyh 
suret-i insaniyyede bulundugu halde aktl ve temytzden ve hiinerden bi-behre 
olan mukaliide i'tibar olunmaz. Ba'zi nushalarda "ihtiyar" yerine "ihtibar" va- 
ki'dir. "Kalbinde tecrubeden huner olaydi" demek olur ki ayni ma'naya gelir. 

2596. O ashabm kopegi hi onun sueti latif oUu. Onun sureiinden ona hie nok- 
san olmadi. 

ashab-i kehfin kopegi ki onun sireti ve ma'nasi latif oldu ve letafet 
ma' nasi sebebiyle ashab-i kehfden aynlmadi. Onun kopek suretinde bulun- 
masi kiymet-i ma'neviyyesine noksanhk vermedi. Nitekim kissasi sure-i 
Kehf de mezkurdur. 

2597. Dialk zilleti zahiren gormeleri icin ehl-i sebie mesh zahir oldu. 

"Kebt", zelil etmek demektir. Ya'ni, ehl-i sebt olan yahudilerden bir taife- 
nin zilleti ve hakareti asikar olmak igin ve halk onlann zilletini zahiren gor- 
mek igin onlara mesh-i suret zahir oldu. 

2598. Sir yolundan diger yiiz binlerce kirnse iovbe bozmaktan dolayi domuz ve 
esek olmustur. 

Ya'ni, yiiz binlerce kirnse bir ma'siyetten tovbe ettikleri halde bu tdvbele- 
rini bozduklan igin suret-i cismaniyyeleri insan olmakla beraber onlann ba- 
tinlannin sureti domuz ve e§ek olmustur. Malum olsun ki, bir kirnse bir gii- 
nah islese onun batim o giinahin miinasibi olan hayvan suretine mesh olu- 
nur. Mesela §ehvete ve zinaya miibtela olsa batini esek ve kopek; ve livata- 
ya miibtela olsa domuz ve ayi; ve hirsa miibtela olsa kannca; ve halki incit- 
meye me'luf olsa yilan ve akrep suretlerine inkilab eder. Ve eger bu suretler- 
den pisman olup aglayarak Hak'tan magfiret taleb ederse yine insan sureti- 
ne riicu' eder; ve eger bu hallere nedamet etmez ve musirr olur ve bu haller 
iginde olurse, dliim vasitasiyla cesedinin suret-i insaniyyesi bozulur batimn- 
da iktisab ettigi suret-i hayvaniyyesi kahr. Onun igin Resul-i Ekrem Efendi- 
miz c/jiii jj ^yJi ijW ya'ni "Fevtten ewel tovbeye acele ediniz" buyururlar. 



°$^ 



AHMED AVNt KONUK 

Sahib-i ke§f olan evliya-yi kiram bu hayat-i diinyeviyyede onlann batinlan- 
ni mu§ahede ederler. Nitekim Nefehatii'l-Uns'te Hace §emseddin Muhammed 
el-Kusevt el-Cami hazretlerinden naklen §6yle buyrulur: "Ba'zi vakitlerde in- 
sanlan, nefislerine galib olan sifatlann suretlerinde goriir idi. Bir gun dedi ki: 
"Bizim ashabirmz vakit vakit suret-i insaniden disanya gikarlar. Fakat yine 
gabuk avdet ederler." Ve bir iki kisjnin admi sdyledi de dedi ki: "Bunlar be- 
nim avluma geldikleri vakit dort gozlii kopekler suretinde goriinurler". 

Tilkinin bu kagmi§ olan e§ege, onu aldatmak igin ikinci def a gelmesi 



jJ>-l.<_Sjb y 0_^>- jl J>- C*J& J>- <£j*" <ijj ijj ^*\i (j*J 

2599. Dmdi tiiki acele esek tarafina geldi. ۤek dedi: "iSenin gtbi bir dosttan 
el-hazer!" 

Tilki ikinci def a kandirmak iizere gabuk e§ek tarafina geldi. E§ek tilkiyi 
goriince dedi: "Senin gibi bir dosttan ve arkadastan hazer etmek lazimdir!" 

\jA (jSji Uijl J^ <u *£" ■ \J j* ^£ ^ byflj^-U 

2600. By al$ak ben sana ne yaphm ki heni ejderhd online goturdun?" 

2y£- (j\ y J*yr £~?>~ j& 5jj 4j>- f[ir L> y" <jrOi ^^-y* 

2601. By inadci, senin cevherinin habsinden gayn henim canvma seniv kvni- 
nin mudhi ne idi?" 

"Ey dogru harekete kar§i muhalif ve inadci olan tilki, benim canima kar- 
§i senin kin beslemenin mucibi ve sebebi ne idi? Bittabi' bir sebeb yok idi. Fa- 
kat ancak senin cevherinin ve ashnin murdariigi ve fenahgi bana karsi bu 
su'-i kasde sebeb oldu." 

cr^j b J 1 <-*J J 1 «^jk J» <j\i *£ j\f f.»jf y^J» 

2602. S^krev gibi ki o bir delikanlmtn ayagint tsirtr. Ona onlan bir zahmet 
eri§mistir." 



PF 3 " 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 



"Senin halin bir akrebin haline benzer. Mesela, bir akrep bir delikanlimn 
ayagim sokar. Halbuki o delikanhdan o akrebe bir zahmet ve zarar erisme- 
mistir. Zira onun hilkati ve tabiati bdyle bila-sebeb zarar eri§tirir." 

2603. "^a/iui bir §eytan gtbi ki, o bizim cammizm du§manidu, ona bizden 
zahmet ve noksan eri$memi$tir ." 

"Yahud senin halin bir tblis'in haline benzer ki o iblis bizim cammizm dus- 
mani olup bila-sebeb bizi helak etmek ister. Halbuki o iblise bizden zahmet 
ve noksan erismemistir." 

2604. nSelki tab' an ademtnin canimn du§mantdir. jAdeminin helakinden su- 
rur i$indedir. 

Ya'ni, Ms beni-ademin canimn diismani olarak halk olunmustur. Bina- 
enaelyh beni-ademin helakinden mahzuz ve mesrur olur. 

2605. O her bir adamm arkasindan kesilmez. Diendi firkin huyunu ve tab'ini 
ne vakit birah.tr? 

Iblis her bir adami helak-i ma'neviye dusiirmek icin daima arkasmi 
ta'kib eder ve bu isten asla bikmaz ve usanmaz. Zira boyle bir cirkin huy ve 
tabiat iizerine halk olunmustur. bu girkin huyu birakir mi? 

2606. jLlra hi onun zatvnxn hubsii sebebsizdir. £uliim ve dusmanlxk iarafina 
bir cazibdir. 

Zira ki tblis'in zattnda veaslmda bir murdarlik vardir ki, beni-ademe kar- 
si onun bu murdarhgt ve habaseti sebebsizdir; ve o hubs-i zati onu zulum ve 
diismanhk tarafina gekicidir. 

2607. Dier zaman seni bir haraaha kadar da'vet eder ki seni bir kuyuya atal 



Csgpp 



AHMED AVNt KONUK 

"Hargah", bixyuk gadir ve hogluk mahalli demektir. Ya'ni, tblis her zaman 
seni nefsinin ho§lanacagi bir mahalle da'vet eder. Bu da'vetten muradi seni 
bir ma'nevi kuyuya atip ruhunu bogmaktir. 

2608. 'Der ki: "Jilan ijerde su havuzu ve pwarlar var&ir!" ^Ta ki seni bas 
asagi havuza aism! 

"Su havuzu ve pinarlar"dan murad, huzuzat-i nefsaniyye ve lezaiz-i cis- 
maniyyedir. 

A a jj^ ^ ^ <tf-fc&' J^ J& J L?~J ****** U ^ 

2609. Si-demvyi butun vahy ve nazar lie beraber, o lain §ur u sere birakti. 

"Vahy"den murad, burada, bent-ademin kalbine varid olan havatir-i rah- 
manidir. Zira kalbe varid olan havatir ddrttiir: Rahman!, meleki, nefsani ve 
seytani olur. "Nazar"dan murad, nazar-i aklidir. Ya'ni, o huzur-i ilahiden ko- 
vulmus, olan tblis, bent-ademin kalbi havatir-i rahmaniyyenin mahalli ve na- 
zar-i akl! sahibi iken o beni-ademi sur u §ere birakti ve ilkaat-i §eytaniyyesi 
ile onu aldatarak helak-i ma'neviye du§iirdiL Ba'zi niishalarda bu beyit §u 
surettedir: ^ *> j^y. j^ oTo^ii >lji jji 3 j>-j <uj»b \j ^ Ya'ni "Ademiyi bu- 
tun vahiy ve nezir ile beraber o lain onu goturdii, kuyuya birakti" demek 
olur. "Nezir" den murad, enbiya-i izam hazeratidir. 



2610. fiunahsiz ve saika mensub zararsiz ne vakit SdAem'den ona haksizlik 
[2611] °... ? 

eristic 

Iblis'in Adem'e yaptigi fenalik Adem'in kendisine karsi yaptigi bir fenali- 
ga ve gecmis. zamanda yaptigi bir zarara mukabil degildir. Beni-ademden o 
iblis'e ne vakit haksizlik ve zuliim yapilmisttr? 

2611. Tti/u dedi: "O sihir tdsimi idi ki, senin gozune o bir arslan aorunlu." 

Tilsim" (Tilism"), (p-it) ecza-yi arz asanyla semavi olan asan cem' et- 
mektir. Bu surette onlardan bir hal-i acib zahir olur ve bu maddeyi bir §eyin 
hifzina nasbederler. Nitekim "tilsim" (pJt) kelimesinin harfleri kalbolundu- 



G $p a 



MESNEVl-t §ERlF SERHl / X. CiLT • MESNEVl-5 - 



gu vakit "musallat" (J«u.) kelimesi zahir olur ki, ma' nasi ancak bu "musal- 
lat" kelimesinin ma'nasindan ibarettir. Burada tilsim ile cem'iyet-i esmaiyye- 
ye mazhar olan insan-i kamilin suret-i unsuriyyesine i§aret buyrulur. Zira 
yukanlarda izah olundugu iizere, "tilki"den murad, zahidi avlamak me'mu- 
riyeti ile giden murid idi. Binaenaleyh bu bahisler yukanda gegen izahata go- 
re teemmul olunmak icab eder. 

2612. "~%oksa cisimde ben senden daha miskmim ki, gece ve gilndiiz orada oi- 
lanm." 

"0 tilsimin hayal oldugunun isbati budur ki, ben cisimde senden daha kii- 
giik ve miskin oldugum halde gece ve gundiiz orada otlanm ve bana asla o 
suretten bir zarar isabet etmez." 

2613. "Gger o nevi'den bir hlsim yapilmasa idi her obw oraya kosar idi." 

"Sahti", fiil-i lazim olduguna gore tercume boyle olur. Eger fill— i miiteaddi 
olursa ma'na: "Eger o nevi'den bir tilsim yapmasa idi" demek olur. Bu syret- 
te fail, mahzufu'z-zikr sihirbaz olur. Ya'ni, "Eger sihirbaz o nevi'den bir til- 
sim ve hayal yapmasa idi her obur karnim doyurmak igin o tarafa kosar idi." 

2614. ^(5%zikstzjil ve gergedan ile dolu olan bir dhan bir hUimsiz ne vakit ye- 
sil mer'a kahr idi." 

"Ere", gergedan denilen hayvan. Ya'ni, "Aziksiz ve gidasiz fil ve gerge- 
dan gibi cesim hayvanlar ile dolu olan ye§illikli bir cihan, eger boyle bir til- 
sim olmasa yesjl bir mer'a halinde kalmaz idi. Bu ac hayvanlar mahza boy- 
le bir tilsimdan korktuklan igin oraya gelemezler." 



u">* ur* /\ Jj* ^ ^ 



u*J> 



2615. 'Hen sana eger boyle bir hevl gorursen "DCorkma!" diye ders soylemek 
isterdim." 

"Ben sana o mer'aya gitmezden ewel, eger boyle bir heybetli hayal go- 
rursen, "Sakin korkma!" diye ders vermek isterdim. 



c^jga 



AHMED AVNt KONUK 

2616. "Jrakat sana ilim ogreticilik hatuclan gittl jlua senin cLils&zlujjuna mus- 
iagrak oliu." 

Ya'ni, "Senin gontil yakici olan haline daldim da sana ders verip bu ilmi 
ta'fim edemedim." 

2617. "(Seni dx'-i kelh vpn&e azikstz gorctiim. Dlaca gelesin (Liye acele ettim." 

"Cuu'1-kelb", doymak bilmez olan achk hastahgi demektir. Ya'ni, "Seni 
cu'-i kelb illetine miibtela olmakla beraber gidasiz ve aziksiz bir halde gor- 
diim, icim yandi. Qabuk ilac ve doymak tarafina gelmeni istedim. Bu tilsim 
hakkmda sana ma'lumat veremedim." 

2618. "^fioksa sana W nayai aomniir, cisim degilcLir, cliye ttlsimtn serhini soy- 
lerdim. 

Yukanlarda dahi izah olundugu (izere "mer'a"dan murad, mer'a-yi ulum-i 
lediinniyye ve maarif-i rabbaniyyedir; ve bu mer'anin hakimi arslan mesabe- 
sinde olan insan-i kamildir ve onun suret-i cismaniyyesi bu mer'anm tilsimi 
mesabesindedir. Surette gorimur fakat hakikatte hayaldir. Bu mer'ada otla- 
mak icin vucud-i mevhumun fedasi lazimdir. Erbab-i zuhd kendL viicud-i 
mevhumlanna merbut bulunduklanndan o tilsimin heybetinden kacarlar. 
Onlara zahir olan hevl ve heybet ise Hakk'in heybetidir. Nitekim I. cildin 
1449 numarasinda c-^ jfc v^u v cs- [ ^»* ^-^ j^ oi ! <^^°- c~» Ya'ni 
"Bu Hakk'in heybetidir, mahluktan degildir. Bu eski puskii esvabli adamin 
heybeti degildir" buyrulmus idi. 

Ve keza FihlMi Fifrin 13. faslinda da bu ma'na hakkinda soyle buyurur- 
lar: "Muvahhid-i miistagrak o kimsedir ki, derya onda tasarruf eder ve onun 
derya iizerinde tasarrufu yoktur. Yiizen kimse ile gark olan kimsenin her iki- 
si de deryadadirlar. Fakat mustagraki su gotiiriir ve mahmuldiir; ve yiizen 
kimse ise kendi kuvvetinin hamilidir ve kendi ihtiyan iledir. Binaenaleyh 
miistagraktan sadir olan her bir hareket ve her bir fiil ve kavl o sudan hasil 
olur, kendisinden degildir. Onun viicudu ortada bir bahanedir. Mesela, duvar- 
dan bir sada isitirsen, bilirsin ki duvardan degildir, duvan soyleten bir kimse 



c a?j^ B 



MESNEVl-f §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

vardir. I§te evliya da boyledir. Kable'1-mevt oimiisjerdir ve duvar hukmiine 
girmislerdir. Onlarda bir kil ucu kadar varlik kalmami§tir. Dest-i kudret-i 
Hak'da bir kalkan gibidirler; ve kalkamn hareketi kendinden degildir. t§te 
"Ene'l-Hakk"m ma' nasi budur. Kalkan der ki f ben ortada yokum, hareket 
dest-i Hak'tandir. Bu kaikam Hak goriinuz ve Hak ile pengele§meyiniz!" 

!j »Ij_jj j>- {jj& ^yr 

Egegin tilkiye cevab soylemesi 



2619. ^Deit: n 6y <Lii$man, bniimden git, git! By firkin yiizlu, ta ki senin yiizu- 
nii gormeyeyim!" 

E§ek tilkiye dedi: "Ey dii§man, ey cjrkin yiizlu kargimdan gekil git! Senin 
yiizunii gormek istemem." Ma'lumdur ki, yukanda "esdt"ten murad, zahid 
oldugu beyan edilmis. idi. Kariler tarafindan zahidlerin tahkir edilmis. olmak 
ma'nasi gikanlmasina mahal yoktur. Zira zuhd ve takva haddi zatinda gayet 
kiymetli bir seydir; ve muhakkikin hazeratmin ciimlesi ziihd ve takva ile 
muttasiftir; ve zuhd ve takvanm hakikatiyle amel edenler ancak bu zevat-i 
kiramdir. Bu kissada murad olunan zahid kendi nefsinin ve diinyanin mu- 
habbetinden kalbini kurtaramamis. oldugu halde hakM zahidleri taklide yel- 
tenen humakadir ki, bunlar kalblerinin alaka ettigi bir §eyi gordiikleri vakit 
tahammul edemeyip iizerine atihrlar. 

2620. bir Diuia ki seni hecthahi etti, senin firkin yiizunii igrenf ve pek 
yakh." 

"Bedbaht", saki; "saht" (o~), pekve kati demek olup, "saht-ru", kati ve 
pek yiizlu ve hayasiz ma'nasmdadir. Ya'ni, "0 bir Huda seni saki olarak ya- 
ratti ve senin zahirinin ve batinimn yiiziinii igreng ve kati ve hayasiz yapti." 



csepa 



AHMED AVNt KONUK 



2621. "liana hanai yuz ile geliyorsun? Hoyle deriyx gergedan tutmazi" 

"Segri", "sagri" kelimesinin muhaffefidir; ve "sagri", Bahir-i Acem'm be- 
yamna gore "kimuht" ta'bir ettikleri "deri" ma'nasinadir. Ve Heft Kulzum'M 
beyamna gore "kimuht", hususi surette dibagat olunan atin ve e§egin kay- 
naMannin derisine ltlak olunur. "Gergeden", burnu iizerinde yalniz bir boy- 
nuzu olan cesimu'l-ciisse bir hayvandir ve derisi gayet kahndir. Ya'ni, "Ey 
tilki, bana hangi yiiz ile geliyorsun, utanmiyor musun, senin yuzuniin derisi 
o kadar kalindir ki, boyle kalm deri gergedan denilen hayvamn kaba etinde 
ve kaynaklannda bile yoktur." 

2622. yxr Ben sana cemenzara kadar rehberim!" diye asikar olarak benim cani- 
mm kanina gitmissin!" 

b i}-r^ J J <J*j/& b J*b ^ ^jj f-^ L ' 

2623. "OVihayet JAzrail'in yilziinii gordiim. {Jen ve iesvtli apk geiirdim." 

"Tesvil", siislemek. Ya'ni "Bana rehber oldun, nihayet Azrail gibi canimi 
alacak olan arslanin yiizunii gordiim; hileyi ve fena §eyi siislemek usuliinii 
apagik bir surette yaptin." 

r^ J' b ^ r J b ou ^ oy^ O l - fb* ^ cs ** £ 

2624. $erci ben e§eklerin nengiyim, yahud esegim. Canuyim, can ivdarxm; bu- 
nu ne vakit alirim?" 

"Ben her ne kadar e§ek ziimresinin ayibi ve lekesi veyahud sade bir e§ek 
isem de, canhyim ve canim vardir. Binaenaleyh gordiigiim heybeti unutup da 
senin bu aldatici sozlerini alir miyim?" 

2625. "0 §eyi ki ben bi-aman heybetten gordiim, cocuk goreydi derhal ihtiyar 
olurdu." 

"Benim merhametsiz heybetten gordiigum §eyi gocuk goreydi, saglan 
aganp korkudan derhal ihtiyar olurdu." Sag ve sakal agarmasim §iddetli kor- 



*$P? 



MESNEVt-t SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

kunun ve elemin te'siri oldugu bu beyt-i serifden anlasilir; ye ayet-i kerime- 
de dahi sure-i Muzzemmil'de soyle buyrulur: ouijli J^. l.j* p'jz oj Hya S& 
u^. l!u'j bisf *> *J&L *lLm lis, (Muzzemmil, 73/17-18) Ya'ni "Ey musrikler, 
eger kufur uzeririe kahrsamz kendinizi azabdan nasil kurtanrsimz ki, o giin- 
de heybet ve siddetten cocuklann saglan agarir, gok yanlip va'dullah iglenir". 

2626. "fjonulsuz ve cansiz olarak o sukuhun nehibinden kendimi dagdan has 
asagi hirakhm. 

"§ukuh", heybet ve azamet ve "sikuh" korku demektir (Giyasu'l-Lugat). 
"Nehib", yagmalamak ve kapmak ve havf ma'nasinda musta'meldir. (Ahte- 
n). Beyt-i serifdeki "siMh" (•£*) birinci sekil ve ma'naya "nehib" («--#i) 
korku ma'nasinadir. Ya'ni "0 sukuhun ya'ni heybetin nehibinden ya'ni kor- 
kusundan kalbi ve cam gitmis bir halde olarak kendimi dagdan bas asagi bi- 
raktim." 

2627. ^Uaktaki o hicabsiz azabv gordiim, o demde horhudan ayagtm baglanmis 
oldu." 

"Nehib", korku demektir. "Hicib", "hicab" kelimesinin imale olunmusu- 
dur. Ya'ni, "Vaktaki arslamn benim varhgimi ve benligimi mahvetmek igin 
hucuma hazirlanmasi azabim perdesiz ve hicabsiz apagik gordum, o demde 
korkudan dizlerimin bagi gozuldii ve yiirumeyecek bir hale geldim." 

2628. "Uiuda'ya ahdeftim, dedim hi: By iksanlar sakibi, sen benxm ayagvmi bu 
baglanmi^lthtan acl" 

2629. "Ta hi hunian sonra Kimsenin vesvesesini dinlemeyeytm, ey muin, ah- 
dettim ve nezrettim!" 

"Niyusiden", "seniden" masdan gibi dinlemek ve isitmek ma'nasinadir. 

2630. Utah o demde o duamdan ve zarimden ve unamdan ayagimi aciu" 



<™^ 



AHMED AVNt KONUK 



Ya'ni, "0 gordiigiim heybetten dolayi pek ziyade korktum, ayaklanm yii- 
riiyemez ve dilim soyleyemez bir hale geldi; batimmdan Hakk'a yalvardim ve 
agladim ve inledim. Hak Teala benim ima ve isaret ile vaki' olan niyazimi ka- 
bul buyurdu, ayaklanmi agti ve kuvvet verdi, kagtim." 

2631. nr Ue ycksa erkeh arslan hana erisirdi. £sek, arslamn -pen$esi altinda na- 
sil olurdu?" 

Ya'ni, "Arslamn pencesi altinda bir e§egin hali nasil olurdu?" 

2632. w 6y fena arkadas, o baqirwi arslan mehrden dolayi iekrar seni henim ia- 
raftma gb'nderdi." 

"Gurin", "guriden" masdanndan "yiiksek sesle bagiran ve feryad eden" 
demektir. Ya'ni, "Ey kotii arkadas, o kiikreyen ve bagiran arslan beni kan- 
dirmak igin tekrar seni benim tarafima yolladi." Ba'zi nushalarda "gurin" 
(oi» yerine "arin" {^j*) vaki' olmu§tur; "orman ve agag dolu olan sahra" 
ma'nasinadir. Arslan dahi ekseriya boyle yerlerde dolastigindan bu ma'na da 
miinasibdir. 

x> jL. j\ Aj jL« «b $jj aS" JU-^J1 .dJI .lib £j\'$ j»- 

2633. "Samel olan iJAllah'in zat-i paki hahkt vein hi, kotii ytlan kotii dosttan 
iyidir." 

Cemi'-i mahlukatin muhtag oldugu Allah'in zat-i pakine yemin ederim, fe- 
na yilan fena dosttan daha iyidir. Nitekim hadis-i §erifde *^-Ji ^r j ^y 
ya'ni "Kotii celisden sakimmzl" buyrulmu§tur. 

2634. ^ZKotxi ytlan seltmden hir can alir. DCotii dost nar-t nudum tarafvna ge- 
tirir. 

"Selim", burada "yilan tarafindan sokulmus" ma'nasinadir. Ya'ni, "Kotii 
yilanin kotii dosttan iyi olmasinin sebebi budur ki, kotii yilan sokulmus bir 
kimsenin ruh-i hayvanisini izale edip cismini harab eder. Fakat kotii dost ise 
onun ruh-i insanisini sokup onu helak-i ma'nevi tarafina gotiiriir ve azab-i 



eg™#> 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 



mukim tarafina sevk eder." Ba'zi niishalarda ,4- j l yerine ,4- ^i vaki'dir. 
"Ey selimu'n-nefs" demek olur. 

2635. DCanncten, onun kvyl u kali olmaksizin, katb onun huyundan gizli huy 
kapar. 

Surf ve cismani olan yakinhgin kalb iizerine muhim bir te'stri vardir. Bi- 
naenaleyh bir kimse kendi karini olan arkada§imn sozii ve kiyl ii kali olmak- 
sizin onun huyundan haberi olmayarak gizli huy kapar; ve onun huyu ve 
ahlaki kalbine sirayet eder. Bu sereyan alem-i tabiatta gizli bir haldir. Eger 
karin iyi olursa onun gtizel huyu ve ahlaki insana sart olur; ve eger fena olur- 
sa onun fena huylan, onun kalbine miiessir olur. Bunun igin ayet-i kerime- 
de 'ujmUJi '^ ijIjTj (Tevbe, 9/119) ya'ni "Sadiklar ile beraber olunuz!" buy- 
rulmugtur. 

2636. Uaktaki o senin iizerine saye htrahir, o mayesiz senden maye $alar. 

kotii arkadas. senin iizerine fikir ve ahlak sayesini biraktigi vakit o cev- 
her-i asliden mahrum olan, senin cevherini galar ve senin kalbinin nurunu 
zulmete kalbeder. 

c— j* *£" Ob >jAj \j j\ jo jL. c— • c— 1£ ^^-ij' j> y J** - 

2637. Gijer senin akhn mest bir ejderha oldu ise, kotu dost bil ki, onun icin zum- 
ruddiir. 

Ey kimse, benim aklim vardir, kotu arkadasin fenahklanni goriir ve red- 
dederim. Binaenaleyh onun fena huylan bana sirayet edemez, deme! Zira bil- 
farz senin aklin mest ve azgin bir ejderha mesabesinde olsa bile kotii dostu 
ziimriit mesabesinde bil! Zumriidun havassindan birisi yilamn gdziinii kor et- 
mek oldugu gibi, kotii arkadas. da o senin ejderha mesabesinde olan aklim 
ziimriit gibi kor eder. Binaenaleyh aklinin gozii kor olduktan sonra sen onun 
fenahklanni temyiz edip goremez bir hale gelirsin. Cenab-i Fir efendimiz bu 
beyitlerde saliklerin miizewir §eyhlerden ictinab etmelerine isaret buyururlar. 
Zira miizewir seyhler salike nur verememekle beraber onlann nurunu izale 
ederler. 



*$$&> 



AHMED AVNI KONUK 



J^J 0_jpU* \Jfi£ jX>\ Ojl /jtb -Xpr ^Jjti J^i vlJliP '«-Lp 

2638. Senin ahlinin gozii onun sebebiyle clisanya firlar. Onun la'nx seni ia- 
unun avucuna koyar. 

"Ta'n", durtmek ve saplamak ma'nasinadir. "Taun", sari olan veba has- 
taligmin ismidir. Ya'ni, senin ejderha mesabesinde olan aklinin gozii o ziim- 
rud mesabesinde olan kotii dost sebebiyle disanya firlar ve kor olur. Onun 
kotii fikirleriyle ve sozleriyle senin batinim durtmesi ve onlan mizrak gibi 
saplamasi, seni taun mesabesinde olan helak-i ma'nevinin avucuna koyar. 



^ 



\j j>- ebjj JUi *_» Ayr 

Tilkinin o esege cevab soylemesi 



c~- J *j>- (e*-*j ot^L^sJ iiJU c~v~«i ijs \j U (— $\~p ajjj c-j»j 

2639. Tilki dedi: ^H^izim safimize iortu yoktur. ^akai vehrni olan tahyUai kii- 
$uk degildir." 

"Tilki"den murad, insan-i kamilin miiridi oldugu yukanlarda izah olundu. 
Ya'ni, "Bizim nefs-i safiye sahibi olan insan-i kamilimizde sifat-i cismaniyye 
tortusu yoktur. Fakat bu viicud-i vehmiye mensub olan tahyllat ve tefekkii- 
rat kuguk bir sey degildir. §ahis iizerinde pek muessirdir. Zira alem-i keserat- 
ta hiikiimran olan fikirler hep sahsm mevhum olan varligindan nes'et ve te- 
selsul eder." 

Jp- AJ ^jb ^XS- «0 y" ji 4j jj Ji 0-iU (j\ C— I y" »j*J <U* jjI 

2640. €y sdde dil, hu hep senin vehmindir. ^fiohsa hen senin uzerine ne hir qis 



[2641] 



ne hir gill tuianm." 



"Gi§", safvetten art ve kansds. olmak; "gill", hiyanet etmek. Ya'ni, "Ey sa- 
de-dil ve ahmak, bu gordiigun suver-i viicudiyye vehmidir. Binaenaleyh se- 
nin varhgina suikasd fikri dahi senin vehminden mtinbaisdir. Yoksa hakikat- 
te ben senin iizerine kansiklik ve hiyanet ile miitecaviz degilim!" 



C^JJ^ 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 



2641. * liana kenai loffi haydlin cihetinden hahnal CMuhMer iizerine neden 
su-i zan edersin?" 

2642. w !7ier ne kadar onlardan zahiren cefa gelirse de ihvan-i safaya hiisn-i 
zan et!' 

"Her ne kadar ehl-i safvet olan arkadasjardan sadir olan efal-i zahirede 
senin vehmine gore cefa gelir ise de sen onlara hiisn-i zann et! fiilin haki- 
katini ta'mik edip anla ve onlara hiisn-i zann et!" 

2643. "Uakiaki bu kotii hayal ve vehim zakir oldu, yuz binlerce dostu birbirin- 
den kesti. 

"§ahsin vehminden miitevellid olan efkar-i hayaliyye zuhur ettigi vakit 
bircok dostlan birbirinden ayirdi ve yekdigerine kar§i du§man yapti." 

2644. "Diususiyle kotii isimli olan ben koiu damarli olmadtm. Onu ki gordiin 
lioiu degil idi, o idsim idi." 

"Kotii isimli olmak"tan murad, kissamn zahirine gore tilkinin hilekarhk ile 
me§hur olmasidir. Kissamn batmina gore suluku nakis olan miinddir. "Kotii 
damarli olmak"tan murad, §ekavet-i ezeliyye sahibi olmaktir. Ya'ni, "Ben her 
ne kadar sifat-i nefsaniyyeden kurtulmamis. bir salik isem de insan-i kamilin 
liizum-i terbiyesini takdir ettigim cihetle §ekavet-i ezeliyye ashabindan degi- 
lim. Seni gordiigiim yerde, gordiigiin arslan sureti dahi kotii bir §ey degildi. 
Onun sureti bir tilsim sureti gibi mevhum idi." Ba'zi nushalarda f-i c-ij ye- 
rine ^ c-ij vaki'dir. "Qirkin kisim ve taifeden olan ben" demek olur. 

2645. ve eger o fikrin kadri kotii idiyse bile dostlar o hatddan dolayi afv bu- 
yururlar." 

"Sigalis/', du§manhk ve husumet etmek ve fikir ve endi§e etmek ve kotii 
soz soylemek ma'nalannadir. "Kadr", takdir ve mikdar ma'nalan vardir, bu- 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

rada "takdir" ma'nasi miinasib olur. Ya'ni, "Senin takdirin cihetinden o fikir 
kotu olsa ve benim sana kar§i husumet ettigime zahib olsan bile dostlar dost- 
lann hatasini afv buyururlar." 

il)L5 Jb JuiLi aS" JUL lip Ola^ul _j jf>- $£ £ ij**^* 

2646. w 6ger bir mu§jik cevr ve imtihan else, akil aerekiir ki kfitii zan edici ol- 
maya!" 

"Eger bir mu§fik dost zahiren cevredip kendi dostunu imtihan ve tecrube 
etse, akil sahibi lazimdir ki, kotu zan edici olmasin ve onun yaptigi bu cevr-i 
zahirinin zimninda bir faide ve maksad olup olmadigim tedkik edebiisin!" 

2647. Denim ve hayal ve tama' ve korku alemi salike bir buyuk seddir. 

Ey zuhd-i band sahibi, vucud-i vehm! ve bu vucud-i vehmiye miistenid 
olan hayal ve viicuda miilayim gelen esyaya tama' ve vticuda mulayim gelme- 
yen esyadan korkmak hep ayn ayn birer alemdir; ve bunlann hepsi Hak yolu- 
nun salikleri icin birer biiyuk mania ve seddir. Salik vticud-i mevhumundan 
gegtikten sonra vehim ve hayal ve tama' ve korku kalmaz. Nitekim ayet-i ke- 
rimede o/j^ JJ* % J^> L*^ '^ Jii P ujt %\ Ni (Yunus, 10/62) ya'ni "Muhakkak 
evliya-i ilahi tizerine'ne korku ve ne' de'hiizun yoktur!" buyrulur. Zira bunla- 
nn hepsi salik kendisinde ve muhitinde varlik gordugiinden nes'et eder. 

2648. < \Nak§ bafli§laytu olan bu hayalin nahi§lan bir Uialil aibiye ki dag idi, 
zarar oldu. 

Ya'ni, kalblerde nakis. baglayici olan bu hayal aleminin nakislan nubiiv- 
vete namzed olup zevk-i vahdette bir dag misali sabit olan Haiti (a.s.) gibi bir 
zat-i §erife zarar oldu. 

ibjl ^j (JIp jJJl aS' Oj^- jIj f~*\j>) ^j l-Jl* ois 

2649. jArif olan Dbrahim "D§ie bu benim ZRabbimdiri" dedt Qunku vehim 
alemine dustil. 

"Rad", kerim, comert, §eci\ dilaver, hakim ve arif ve soz sdyleyici ma'na- 
lannadir. Burada "hakim ve arif ma'nalan mimasibdir. Ya'ni, nubuwete 



C $P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

namzed olmasi i'tibariyle fitraten hakim ve arif olan Ibrahim (a.s.) parlakyil- 
dizi gordiigu vakit "Iste bu benim Rabbimdir!" (En'am, 6/76) dedi. Ciinku ve- 
him alemine diistu. Ma'lumdur ki, insan kendini ve muhitini idrak etmeye 
basladigi vakit bir varlik goriir. Bu varhgin menseini ve mucidini ve suret-i 
zuhurunu aramak ve anlamak merak ve azminde bulunanlar oldugu gibi bu 
meraka ve azme lakayd kalip tabiat ahkamimn zevkiyle ya§amaga razi olan- 
lar da vardir. Kitle-i beserin kism-i a'zami bu ikinci simftandir. Birinci simfin 
meraki ve azmi dahi derecat iizerinedir. Bunlann en yiiksek derecede bulu- 
nanlan fitraten peygamber olmak iizere doganlardir. Bunlar niifus-i begerin 
kiilliyetine nazaran pek azdir. Bu zevat-i kiram be§er arasinda vahy-i ilahi ile 
miimtaz bir mevki'de bulunup onlara imam olurlar. tmdi bu varhgin men§e- 
ini ve mucidini ve suret-i zuhurunu nazar-i rakika alanlar bittabi' ibtida gor- 
diikleri seylerden basjarlar. Halbuki gordiikleri esya viicudat-i hakikiyye sa- 
hibi olmayip, vucud-i hakM-i Hakk'a muzaf olan birtakim varhkiardan iba- 
rettir. Binaenaleyh bu taharriyat, akil nurunun delaletiyle alem-i vehm igin- 
de vaki' olur. Fakat akhn nuru mutefavittir. Bir nur vardir ki giines. gibidir; 
bu nur alem-i vehmin karanhklanm yirtar. Nitekim bu cildin 460 [, 461, 
462] numarasmda §6yle buyrulmus. idi: 

t-jL^-ip j oy> j jl jl<S { JJi£^ c— ^ <*j>\&\ ^j j^i"-* (J** c-*~* 

JJ\ \j\i* df? Jl* £~~* J^y^r* t}jT ^j*r J 1 * ^-~ * 

[Ya'ni "Akillar igin yerden goge kadar olan meratibde bu tefaviitii iyi bil! 
Bir akil vardir, giines. kursu gibi; bir akil vardir Zuhre ve sjhabdan daha asa- 
gidir. Bir akil vardir, sarhos ceragi gibidir,- bir akil vardir, bir atesin kivilcimi 
gibidir."] t§te Ibrahim (a.s.) dahi bi'setten mukaddem me^hudu olan e§ya ara- 
sinda ve alem-i vehimde kendi ve muhitindeki e§ya varliklannm mucidini ara- 
di. Ziihre veya Muster! seyyaresini gordii. "Rabbim budur!" dedi; gurub edin- 
ce beyenmedi, "Ben kaybolanlan sevmem!" dedi. Ayi gordii, "Rabbim budur!" 
dedi, Gurub edince onu da begenmedi. Giines dogdu, "Bu hepsinden buyiik- 
tur, Rabbim budur!" dedi. Gurub edince onu da begenmedi. "Ben yuzumii hu- 
lus ile gokleri yaratan Zat-i Hakk'a gevirdim ve ben mu§riklerden degilim!" 
dedi. Nitekim bu kissa sure-i En'am'da ... J.j U* Jti \£/ ^f, jjii 4u ^ uii 
(En'am, 6/76) ["Gece karanhk basinca, bir yildiz gordii. "Bu Rabbimdir" de- 
di...] ayet-i kerimesi ile onu ta'Mb eden ayetlerde mezkiirdur. Binaenaleyh 1b- 



G ^^> 



AHMED AVNt KONUK 

rahim (a.s.)i gunes. gibi olan akhnin nuru alem-i vehmin karanhgini yirtti; ve 
esjanin baki olan vucud-i hakiki degil, belki fan! olan viicud-i izafi oldugunu 
anladi. ibrahim (a.s.) gibi bir nebi-i zisana alem-i vehmin bdyle te'siri olunca 
ukul-i nakisa erbabinin halini var kiyas et! 

CLjLm Jjjb" jJ^jS *& ^juS d\ CJiS JjjIj OU^- \j i^S'jS' ^i 

2650. yjMxzxn zihrine oyle te'vil soyledi, o bir /arose ki le'vvi gevherini deldi. 

Ya'ni, yildizin "Rabbimdir!" diye vaki' olan zikrini ba'dehu onun gurubu 
iizerine boyle te'vil etti ve dondiirdii. Ibrahim (a.s.) gibi o bir kimse alem-i 
hayalin cereyamna ve te'sirine kapildiktan sonra te'vil gevherini bu suretle 
deldi ve nur-i akli delil olarak soyledigi sozden rucu' etti. 

2651. 0'6z baglayici vehim ve hayal alemi oyle dagi kendi yerinden kopardt. 

j\ JU- JLiL ^\_)j>-j ^hj>- ^ <JV5 JL«I jjj IJLa *£ \j 

2652. Ta hi onun hali: "3§te henim *iRabbim budur!" geldi. O ahmagin ve ese- 
gin haii ne olur? 

Ya'ni, aklin goziinu baglayici olan vehim ve hayal alemi, Ibrahim (a.s.) gi- 
bi oyle akil ve fetanette dag mesabesinde olan bir zat-i §erifi, kendi makam-i 
fetanet ve dirayetinden kopardi. Nihayet onun kelami, yildizi goriince: "iste 
benim Rabbim budur!" demek oldu. Acaba bu alem-i hayal iginde o akilsiz ah- 
magin ve e§ek gibi idraksiz bir sahsin hali ne olur, var kiyas et! 

2653. ^Daglar gibi olan akillar vehim denizlerinde ve hayal girdabinda garh ol- 
rousfur. 

2654. HDaglara bu tufandan jezahatlar vardu. V^uh'un gemisinin gaynnda bir 
eman nerede! 

Daglar gibi olan yiiksek akillara bu vehim ve hayal tufamndan riisvayhk- 
lar vardir. Nuh'un gemisi mesabesinde olan enbiya ve evliya yolunun gay- 
nnda haz ve eman yoktur. Bu tufantn belasindan mahfuz kalmak isteyenler 
insan-i kamilin tarikine ve sohbetine intisab etmelidirier. 



e ^^ a 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

2655. "^flfe-tn uolunun rehzeni olan bu haydlAen ehl-i dm yeimi§ iki millet olan. 

Bu beyt-i §erifde ca*^ j &n J* tijUJi ci>- j y> a*^ j tf-^i ^ *W ^►> 1 
y> l >w j i^j jlp ^>i cj>- j nj ya'ni "Yahudiler yetmi§ bir firka ve nasrani- 
ler yetmis. iki firka ve benim ummetim yetmis, ug firka uzerine miiteferrik ol- 
du" hadis-i §erifine i§aret buyruiur. Bu yetmig (ig firkanin yetmi§ ikisi evham 
ve hayal yiizunden batil i'tikadata saplandilar. Ancak bir firkasi dalaletten 
yakasini kurtardi ki, onlar da peygamberin isrine tabi' olanlardir. Bu yetmi§ 
iki firkanin i'tikadati Milel ve Nihal adli risalede tafsil olunmu§tur, 

2656. Dk&n adami vehimaen ve katjalden kurtvllu. DCa^m kdtna hilal aemez. 

"Ikan", bir §eyi tahkik iizre subhesiz bilmek demektir. Mertebe-i yakine 
vasil olan kimse vehim ve hayal aleminden kurtuldugu icin ka§indan sarkan 
kila hilal demez ve onu gokteki hilal zannetmez. Nitekim Hz. Omer (r.a.) za- 
mamnda vaki' olan bu hadise II. cildin 1 12 numarali beytinden i'tibaren be- 
yan buyrulmu§tur. Hiilasasi budur ki: Hz. Omer zamamnda bir ihtiyann ka- 
§inin kill goziine sarkmi§ "Hilali goriiyorum!" demi§. Hz.Omer "Elini lslat da 
ka§ma stir!" demi§. Oyle yapmi§, hilal nazarmdan kaybolmustar. 

■^j u^L) <s^ <-£j^ <^y -^ *j? Jfj*^ jy ^ j 

2657. himseye hi Dtz. Omer' in nuru sened olmaya, kasm bir egri kill onun 
yolunu vurur. 

Hilal gordugiinii zanneden ihtiyara Hz. Omer'in nur-I akl ve idraki sened 
oldugu gibi, bir kimseye Hz. Omer gibi olan bir insan-i kamilin akil ve idraki 
sened olmazsa onun kasmm bir egri kill ya'ni kuvve-i vahimesinden mute- 
vellid olan bir fikir, onun yolunu vurur ve onu vehim ve hayalde berbad eder. 

2658. ^iiz hinlerce heybetli ve korhunc gemi vehim deryasinda iahte iakte ol- 
mustur. 

"Sehm", Farisi'de "korku" demektir. "Tahte tahte", parca parca olmak- 
tan kinayedir. "Gemi"den murad, kuvvet ve §evket-i zahiriyye sahibi olan 
kimselerdir. Ya'ni, bu alemde birgok heybetli ve kendilerinden korkulan as- 



G ^^ B 



AHMED AVNl KONUK 

hab-i kudret ve §evket vehim deryasinda tufan-i hayale tutulup parca par- 
ca olmuskirdir. 

2659. 6n a§agisi cdlak ve feylesof olan jfir' avn dur , Onun ayx vehme mensvb 
olan bur^da husufdadir. 

heybetli ve korkunc gemilerin en asagisi idare-i saltanatinda gevik ve 
feylesof olan Fir'avn'dur. Onun ay gibi olan akli, vehme mensub olan burg- 
da husuftadir ve tutulmu§tur; ve zulmet-i vehim onun mir-i aklina galib gel- 
mi§tir. Fir'avn'un feylesoflugunun bir numunesini Fass-i Musevi'de cenab-i 
§eyh-i Ekber hazretleri soyle beyan buyururlar: a^Hi &■ c>y>j Jij- iS>- u _> 

(jui j jl-jIi v> Ya'ni "Fir'avn'un Hz. Musa'ya mahiyet-i ilahiyyeden suali- 
nin hikmetine gelince, cehilden nasi degil idi. Belki Rabbinden risalet da'va- 
siyla beraber onun cevabini gormek igin imtihandan nasi idi; ve Fir'avn miir- 
selinin ilimde mertebesini bilir idi." Bu babdaki tafsilat mezkur fasdadir. 

2660. '[Kimse bilmez orospu kadtn kimdir; ve o kimse bilir hi, kendisi iizerin- 
de ona svbhe yoktur. 

Bu beyt sahib-i vehimle sahib-i yakine misaldir. Ya'ni, kadmlar arasmda 
fahise olan vardir. Fakat onun fuh§unu ancak onunla miinasebet-i gayr-i 
mesriiada bulunan kimse yakinen ve muhakkakan bilir. Munasebett&bulun- 
mayanlann bilisi vehmidir, yakini degildir. Zira bu fahi§e kadinla miinasebet- 
te bulunan bir kimseye onun iffeti ve namusu hakkinda bin delil getirse onun 
yakinine sek anz olmaz. Fakat mimasebette bulunmayaniar onun iffeti hak- 
kmda bir delil ile siibheye diisiip fikirlerinden riicu' ederler. Bunun gibi 
Fir'avn J& ^ 6i (Naziat, 79/24) "Ben sizin Rabb-i a'lamzim!" da'vasinda 
miitevehhim idi ve miitehakkik degil idi. Fakat Hz. Mansur ene'i-Hak da'va- 
sinda miitehakkik idi. Binaenaleyh Fir'avn bela-yi garki gorunce da'vasindan 
riicu'etti ve 'ojJlJji '^ in (Yunus, 10/90) "Ben muslumanlardanim!" dedi. Fa- 
kat Hz. Mansdf bela-yi i'darm gordii, da'vasindan riicu* etmedi. 

2661. uM,ademki senin vehmin seni sersem hilar, neden baskasmin vehmi et- 
xafvna dolasirstn? 



^ 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 



Mademki senin mevhum olan varhgm ve enaniyetin seni vucud-i hakiki-i 
Hak muvacehesinde sersem bir halde tutuyor, neden kendin gibi vehm-i ena- 
niyyetten kurtulmamis. olan yalanci miirsjdlerin etrafinda dola§ip durursun? 
iki vehim sahibinin musahebesinden ne fayda hasil olur? 



a* ur-A y ^j~* j, j^^ < 



c^iy*- u* J 1 cy tJ*^ 



2662. H&en kendimin benliqinden acizim. I&enim onumde benlik dAu olarak ne 
oiurdun? 

Ey zahid, ben kendimin mevhum olan benliginden ve varhgmdan acizim 
ve ondan bizanm. Sen o mevhum olan benligin duygusuyla dolu olarak be- 
nim kar§imda nicm oturdun? 

2663. r Bensizligi ve bizsizligi can ile anyorum, id ki ben o latif cevganin io-pu 
olayvni 

"Savlecan", cirit oynayanlann top celdikleri ucu egri sopadir ki, "cevgan" 
dahi derler. Ya'ni, ben bensizligi ve bizsizligi ve mevhum olan varliktan geg- 
meyi anyorum ve istiyorum. Ta ki ben Hakk'in latif bir gevgan mesabesinde 
olan kudret elinin geldigi ve istedigi gibi tasarruf ettigi bir top mesabesinde 
olayim! 

2664. Dier kim bensiz oldu, biitiin benler ondadir. ^Uaktaki kendine dost degil- 
dir, ciimlenin yari oldu. 

Her kirn kendinin viicud-i mevhumunu terk etti ve kendi varhgim Hakk'in 
varhgi biidi ise biitiin varliklan cami' oldu. Vaktaki kendi nefsinin dostlugu 
ve muhabbetini terk etti, ciimlenin dostu ve yari oldu. Zira muhitini diisman 
gormek kisjnin kendi nefsine olan muhabbetindendir. 



Lg-iJu <0Lj>- (^^ -^ *&\ j 



l$j jAj x!m ±JLi^j ol 



2665. S%yna nakissiz oldu, bahd bulur. jLvxa ki biitiin nakislan hikdye edici 
oldu. 

tnsanin kalbi vucud-i mevhiimuna taalluk eden evham ve hayalat naki§- 
lanndan pak oldugu vakit ona kainatm nakislan muntabi' olur. Nitekim ay- 



*&$&> 



AHMED AVNi KONUK. 

nanin yiizii naki§siz ve miicella olursa giizellik bulur veyahud o ayna kry- 
metdar olur. Zira musaffa ve miicella olan ayna kendisine miin'akis olan na- 
ki§lan gosterici ve hikaye edici olur. "Beha", giizellik ve kiymet ma'nalanna 
gelir, burada iki ma'na dahi miinasibdir. 

bj^i Alii ^Ji (_£jjjp <_$ jj j^ J-*J>t<» ^tw" C-jISv>- 

§eyh Muhammed Serrezi-i Gaznevi (k.s.)nun hikayesidir 



Bu surh-i §erif yukandaki 2663, 2664 ve 2665 numarah iig beytin 
ma'nasim te'yid igin trad buyrulmustar. "Serrez", asma filizi demektir. Bu 
zat-i §erifin asma filizine mensubiyet ve i§tihan, daima riyazatla me§gul olup 
asma filiziyle tegaddi etmesinden nasMir. Nitekim atide beyan buyruluyor. 
Cenab-i Pir efendimiz bu zatm bir menhbesini Fihi Ma Fih'lennin 1 0, fashn- 
da §6yle beyan buyururlar: "§eyh Muhammed Serrezi miiridlerin arasmda 
oturmus, ve miiridin birisi de ba§ kebabi i§tiha eylemis, idi. §eyh "Filan igin 
bas. kebabi getiriniz!" emretti. "Onun bas, kebabina ihtiyaci oldugunu ne ile 
bildin?" dediler. Cevab verdi ki: "Otuz senedir bende ihtiyag kalmamigtir ve 
kendimi biitiin ihtiyaglardan pak etmi§imdir ve munezzehim ve ayna gibi saf 
ve naki§siz olmu§um. Vaktaki hatinma bas. kebabi geldi. Bende i§tiha peyda 
ve ihtiyag hasil oldu. Onu filanin takazasi oldugunu bildim, zira ayna naki§- 
sizdir. Eger aynada naki§ goriinurse o gaynn nak§idir." 

2666. fiaznin'de ilimden meziyetli hir zakid var idi. <S%di <J[iuhammed ve 
kiinyesi Serrezi idi. 

"Miz", bir §eyin diger §ey uzerine fazh ve ziyadelik ve meziyet demektir 
(Sarrih). "Ya" nisbet igindir, "fazilh ve meziyetli" demek olur. Ya'ni, Gaznin 
§ehrinde ilim cihetinden fazilh ve meziyetli hakiki bir zahid var idi. Adi Mu- 
hammed ve kiinyesi de Serrezi idi. 

2667. Uier hir gece onun iftdn asma filizi idi. yedi yil hir mailahda idi. 



*#%&> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Ya'ni, gundiizleri orug tutar ve ak§amlan da asma filiziyle iftar ederdi. 
zat-i §erif yedi yil bir maksadin husulunii ister dururdu. 

2668. cild $ahindan <pk aabeler gordii. {Jakat onun maksudu $ahxn cemali 
idi. 

§eyh Muhammed hazretleri cud ve kerem sahibi bir §ah olan Hak Teala 
hazretlerinin bircok acib tecelliyatim gordii. Fakat bunlar tecelliyat-i sifatiyye 
ve esmaiyye oldugundan kanaat etmedi. Onun maksudu tecelli-i zatiye maz- 
har olmak ve cemal-i Hakk'i mugahede etmek idi. 

~ • * 

2669. kendinden doymu§ dag ba§ina giiii, dedi: "[joster, yahud ben a§agiya 
du§tum!" 

kendinin viicud-i mevhumundan doymu§, ya'ni bikmis, ve usanmi§ 
olan §eyh Muhammed hazretleri dag ba§ina gitti ve cenab-i Hakk'a hitaben 
dedi: "Ey benim ma'sukum olan Hak Teala, ya kendini bana goster veyahud 
seni mu§ahedeye mani' olan bu viicud-i mevhum perdesini izale etmek icjn 
kendimi dagdan a§agiya atarim!" 

2670. ^Dedi: "0 mehrumetin muhldi aelmedi ve eger a^agtya dii§sen olmezsin 

[2671] . „j,„ .„ 

sent olaurmem: 

Cenab-i Hak tarafindan onun sirnna hitaben buyruldu ki: "0 keremin za- 
mani gelmedi; ve eger kendini dagdan a§agiya da atsan olmezsin ve seni 61- 
durmem. Qiinku senin ayn-i sabitenin isti'dadina gore bu hayat-i diinyeviy- 
yede senden zuhuru icab eden ahval vardir. "Mekriimet", izzet ve §eref ve 
kerem ma'nalannadir. 

^Isijl jjl Jap OL* j^ ^b_j jt \j *y>" Jj>i\ jj jl 

2671 . O muhabbetten nasi kendisini asagvya ath. bir derin suyun i$ine diistu. 

§eyh Muhammed hazretleri sirnna vaki' olan hitab-i ilahiye ragmen firka- 
te tahammul edemedi ve a§kin ve muhabbetin galebesinden dolayi kendisini 
dagdan a§agiya atti. Fakat bir derin suyun igine dii§tu ve helak olmadi. 



Gs^cp 



AHMED AVNt KONUK 

d— -jL-o *^~*y (*-jJ j>\ *^ OjjJ ^-— * ^^ ( ^~^' ^- u ' / ' <^~ ^j-s J'y 

"Dostun Mki az bile olsa a§ik indinde az degildir. Zira goz iginde bulunan ya- 
nm kil bile goktur. " 

*y^ **-y iy>- j £j> tj>\y j\ >y> j** tl)Ur d\ ^/^ y *y dy>- 

2672. Uakidki o canindan doyrrm§ olan adam neksien ohnedi, oliim firaktndan 
kendi ilzerine teveccuh etti. 

"Neks", bas a§agi etmek, "niiks", sihhat bulduktan sonra hastalik geri 
donmek demektir. Ya'ni, vaktaki o camna doymus ve bikmis olan adam ken- 
disini bas asagi etmekten ve dagdan bas asagi yuvarianmaktan olmedi, 
oliimden aynldigi ve bir an evvel dliime kavusamadigi igin kendi uzerine fer- 
yad edip agladi. 

ijj A^f 4ijf}l j^ jlT >y^^y c/V yr >j y ^W- cj& 

2673. Jlira bu hayat ona bir oliim gibi goriindii. 3$ onun oniinde ma'kus olmu§ 
idi. 

Onun dagdan a§agiya kendini atip intihara tasaddi etmesinin sebebi bu idi 
ki, bu hayat-i diinyeviyye ona bir olum gibi ve oliim dahi hayat goriindii. Bu 
hayat isi onun oniinde tersine ve ma'kus olmus idi. Ya'ni hayat-i dunyeviy- 
yeyi oliim ve oliimii de hayat bilmis. idi. Ma'lumdur ki, intihar ser'an mez- 
mumdur. Fakat ask-i ilahi ile kendinin kendiliginden gecenler bu fiillerinde 
ma'zurdurlar. Onlarm bu intiharlan ehl-i gafletin intiharlan gibi degildir. 

^'jiS jy- Jy J 01 lS>& y *ftf <^ y lj ^>y 

2674. O, olumii gaybdan dilenir idi. " dAiuhahkak benim hayahm oliimiimde- 
dirf" der idi. 

"Gedi" ve "gedbe", dilenmek ma'nasinadir. §eyh Muhammed hazretleri 
olumii canib-i gaybdan dilenir ve temenni eder idi. Zira bilirdi ki, bu cisim ce- 
mal-i Hakk'in perdesi ve hicabidir; ve bu perde olum vasitasiyla aradan kal- 
kar. Nitekim hadis-i serifde \yy j>- J* _? y ^ ijj? J ,*&! ya'ni "Muhakkak 
sizler olmedikce Rabbiniz azze ve celle hazretlerini goremezsiniz" buyrulur. 
Bunun igin o hazret, "Benim hayatim olumiimdedir!" derdi. 

a-Li Jj jJL sy- jL»- d\y& l e^Li JjIS ^£>j Oy? Ij £jy 

2675. Oliitnii dirilik gibi kabul edici olmu§ idi. ZKe-ndi caninm helaki ile- mut- 
iehid olmu§ idi. 



<*&$&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



2676. !7ultf ue hanger JMi gibi onun reyham idi, O^fergis ve heyaz gul onun 
camnm dusmam idi. 
Kilig ve hanger §ah-i velayet Imam-i Ali (k.A.v.) hazretlerine nasil reyhan 
ve misk gibi kokan feslegen mesabesinde olmus. idiyse, §eyh Muhammed 
hazretlerine dahi oyle olmus, idi. Hayat-i suriyyenin zevk aldigi nergis ve be- 
yaz gul onun camnm du§mani idi. Ve diinyanin miizeyyenatindan asla zevk 
almaz bir hale gelmi§ idi. 



jV* J j^ 



l£\jj jl **)* lJjI 



j^, {£y* \jx~0 j Jj -L«l dAJL 



2677. Sahradan "$ehir iarafina ait!" diye ses geldi. Simn ve cekrin verasin- 
dan adb ses! 

§eyh Muhammed hazretleri bu hal iginde iken taraf-i ilahiden: "Sahradan 
§ehir tarafina git!" diye bir ses geldi. Fakat bu ses bildigimiz seslerden degil- 
di. Alem-i zahir ve batimn arkasindan gelen acib bir ses idi ki, tefriki mum- 
kin degildir. Ancak zevkan idrak olunur. 

2678. ^Dedi: "6t/ benim strrvnu mu-be-mu bilici, sehirde hizmetten ne yapayim? 
Soyle!" 

§eyh Muhammed hazretleri bu hitaba cevaben dedi: "Ey benim sirnmi in- 
ceden inceye bilici olan Rabbim, §ehre gittigim vakit orada ne hizmet yapa- 
cagim ve vazifem ne olacaktir, emret!" 

u~i* o* 1 ^- ^y? y <j?j^ 'j J^-j^ o"* & j& *f ^ c*-**- cJ& 

2679. ^Dedi: "Dlizmet odur hi, nefsin ziiUii vein sen kendini S%bbas-i HJebs 
gibi yapasm!" 

"Abbas-i Debs", dilencilikte gayet mahir olan bir cerrar kimsenin adidir ki, 
miiessir sozler ile halki ba'zan aglatir ve ba'zan de giilung sozlerle guldiiriir 
ve herkesten para kopanr idi. Onun ekser-i letaifi Camiu'l-Hikayat ismmdeki 
kitabda mezkurdur. Ya'ni, §eyh Muhammed hazretlerine cenab-i Hak tara- 
findan buyruldu ki: "§ehre gittigin vakit orada yapacagm hizmet, nefsini tez- 
lil ve tahkir icjn kendini Abbas-i Debs gibi cerrar bir dilenci haline koyacak- 
sin ve musirrane dileneceksin!" 



<T£^> 



AHMED AVNl KONUK 

2680. ' xr Bir muddet zenginhrden alhn al, soma adz olan fakirlere erisiirl" 

oLj 0U- (j\ apUsj U*~* C~a5 alS ^j^- »jjj L' c~-»l ,y\ C^»-l>- 

2681. "^irkaf ua/tie hadar senin hizmelin budur!" ^Dedi: *6t/ can-penak, 
sera an ve iuaie.nl" 

"Birkag muddet zenginlerden dilendigin paralan aciz olan fakirlere tasad- 
duk et! Sana diger bir emrim gelinceye kadar §ehirdeki hizmetin budur!" §eyh 
Muhammed hazretleri bu emr-i ilahiye kar§i "Ey canin ilticagahi olan Rab- 
bim, emrini dinledim ve itaat ettim!" dedi. 

2682. £o?t sua! ve $oh cevah ve macera, zakul ile ZRabbul-vera arasinda ol- 
du. 

Ya'ni, §eyh Muhammed hazretleri bu emr-i ilahiyi telakki ettigi esnada 
kendisiyle mahlukatin Rabb'i arasinda diger birtakim sualler ve cevablar ve 
ba'zi tecelliyat-i ilahiyye dahi vaki' oldu. 

2683. Oyle ki yer ve gok nur dolu oldu, tj\iakalat'ia o ciimle mezkur oldu. 

Makalit bir kitabin ismidir ki, onda §eyh Serrezi hazretlerinin ahvali ve 
makalati mezkurdur. (Hind §arihlerinden Mir Eyyub ve Veil Muhammed Ek- 
berabadi). Fakir bu kitabi gormedim ve isjtmedim. Fakat Hind sarihleri gor- 
mii§ olacaklardir ki, §erhlerinde bundan bahsetmisterdir. Ya'ni, o sual ve ce- 
vab arasinda oyle tecelliyat-i Hak vaki' oldu ki, yer ve gok nur ile doldu. Bu 
babdaki tafsilat Makalat-i §eyh Serrezi ismindeki kitabda mundericdir. 



| j\j~>\ ^y-^ J* X$>jj i; 



] j j 



i \zb5 jT *$£ 4j jT ,^JL) 



2684. Ijakat o sozii kisa yaoiim, ia ki her bir deni esrari dinlemeye! 

Fakat o MaAaiat'taki sozleri burada kisa kestim. Zira bu sozlerde birgok 
esrar-i ilahiyye ve hikmet-i rabbaniyye vardir. Bu esrann ehli olmayan de- 
niyyu't-tab' olanlara bunlarm if§asi ve ibzali caiz degildir. 



cs^, 



MESNEVM SERlF SERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 • 



JLiLj *KS'-« *ff _j 4>U j OIjIj j <— >lx*L« j i— jUil J-ib j\j ajL>- Ojjj o <l)b>- 

§eyhin bu kadar yildan sonra sahradan Gaznin sehrine gelmesi 
ve i§aret-i gaybi ile zenbil dondurmesi ve toplanan seyi isaret-i 

gaybi vefki iizere fukaraya dagitmasi. Beyt: 
Her kime lebbeyk izzetinden can vardir, name, name uzerine 

ve peyk, peyk uzerinedir. 

Nitekim evin penceresi acik olursa giines ve ay aydmhgi ve 

yagmur ve mektub ve saire munkati' olmaz. 



Ya'ni, §eyh Muhammed Serrezi hazretlerinin bu kadar sene sonra emr-i 
ilahi ile sahradan sehir tarafina gelmesi ve keza emr-i ilahi ile sehirde kapi ka- 
pi dolasarak zenbilini tutup dilenmesi ve zenbiline paradan ve sair seylerden 
toplanan sadakalarm isaret-i gaybiye tevfikan fukaraya dagitmasi beyamnda- 
dir. Surh-i serifdeki beyit Hakim Senai hazretlerinin MhMme' sinden mukte- 
besdir. Ya'ni, her kimin miinacatina Hak Teala'nin lebbeyk hitabina nailiyet 
izzetinden beslenmis cam var ise, ona Hak tarafindan mektub mektub uzeri- 
ne ve hadim hadim uzerine varid olur. Zira onun hane~i kalbinin penceresi 
agiktir. Nitekim bir evin penceresi acik olursa ev icine la-yenkati' giines ve ay 
aydinhgi ve yagmur gelir; ve muvezzi' getirdigi mektubu iceriye atar. 



j?* J^-jj J 1 ^~s*f u£j* ^ 



jiJj C)\*j Oi ijjl j^> aj jj 



2685. emir kabvl edki yiizu $ehre QetirtLi. fyaznin §ehri onun yuzunibn nur- 
lanici oldu. 

Hakk'in emrini kabul edici olan §eyh Muhammed hazretleri, sahradan 
§ehre muteveccih oldu ve Gaznin sehri ahaltsinin kalbi onun kalbinin nurun- 
dan nurlandi. 



^ 



AHMED AVNl KONUK 



2686. ^irtakim halk ferahian na§i istihhale gitti. calinmi$ yoldan harareile 
geldi. 

Gaznin §ehrinin bir kisim halki §eyh Muhammed hazretlerinin sahradan 
§ehre muteveccih oldugunu duydular. Sevinglerinden dolayi istikbale ve kar- 
§ilamaga gittiler. Halbuki Hz. §eyh cahnmig, ya'ni gizli yoldan acele ve ha- 
raretle §ehre girdi, 

2687. ^Biitiin a'yan ve huyukler kalhhlar, onun icin ho§kler bezediler. 

vaktin ahalisinde saadet-i uhreviyyeye nailiyet duygusu galib oldugun- 
dan §ehrin biitiin a'yan ve e§rafi ve buyiikleri bu haberden dolayi harekete 
geldiler ve §eyh hazretleri igin ko§kler do§eyip hazirladilar. Gerek §eyhin ve 
gerek muridlerinin istirahatlanm te'mine gahgtilar. 



2688. ^Dedi: x< T$en hod-numahhtan na§i gelmedim. jLMetin ve dilenciligin gay- 
xx ile gelmedim!" 

Hazret, halkin bu hazirliklanni duydugu vakit dedi ki: "Ben §ehir halkma 
kendimi gostermek ve satmak igin gelmedim. Benini §ehre gelmem ancak ha- 
kirlik ve ziliet ve dilencilik yapmak icmdir. §ehirde bundan ba§ka bir isim 
yoktur." 

2689. ^en hal u ktyl azminde dejjilim. HSen elde zenbil derbeder olurum!" 

"Ben sehir halkina ilim ve fazilet gostermek igin kal ii kiyl azminde degi- 
lim. Benim vazifem sehir iginde elimde zenbil oldugu halde kapi kapi dolasa- 
rakdilenmektir." 



\jf p-iL iif ^\j \jf <T 



|JL>- j\ C~*-l y\ *£ fi*j t-XX) 



2690. "6mir kuluyum, zxra Diudadan emir vardir hi, dilenci olaytm, dilenci 



[2691] 



olaytm, dilenci!" 



c $p3 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CiLT • MESNEVl-5 • 

fj^ JlUf ^sf- Ji> j*r C jjli j& JaiJ ^Uf jJ 

2691. n<r I)ilencilikte nalir olan lafzi fletirmem, dem Mencilerin yolundan bas- 
kastna gitmem!" 

"Lafz-i nadir"den murad, esrar ve hakaika mutaallik acib sozler. "Supiir- 
den" ve "supiiriden", vermek ve teslim etmek ve kanaat etmek {Bahar~i 
Acem). "Sipurden", emanet birakmak. (Muzilu'l-Aglat) . "Siperden", tayyet- 
mek ve yola gitmek ve pamal etmek (Re§ldl). Medarve Ke§fvt Mueyyidu'l- 
Fuzali lugatlerinde "Superden" ve Ferheng-i CihangM&t "Sipurden" Me- 
dafda "sepiirden", "gitmek ve pamal etmek" ma'nasinadir; ve Burhan'da 
"sipurden", bir seyi bir kimsenin onunde emanet birakmak ve kanaat etmek 
ve pamal etmek; ve "siperden" tayyetmek ve yola gitmek ma'nasinadir. 
Beyt-i serifde "yola gitmek" ma' nasi miinasibdir. Ya'ni, "Ben dilencilik hali 
iginde halka esrar ve hakaika muteallik acib sozler sdylemem; ve ben zelil ve 
hakir dilencilerin ta'kib ettikleri yoldan baska bir yola gitmem!" 

2692. w Ta ki ben tamamen mezelletin aarki olayim! Ta ki has ve ammdan fe- 
nd sozler isiieyim!" 

"Sekat", fena meta', girkin muamele ve fena soz ve sovme ma'nalanna- 
dir. Burada "sovme ve agzmi bozma" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben yuzsuz di- 
lencilerin usuliine gore hareket ediciyim. Ta ki musallat olup kendilerinden 
dilendigim havas ve avam-i halk bana sovsiinler ve beni defol diye kovsun- 
lar! Ve ben de bu suretle zillete ve hakarete tamamen ma'ruz kalayim!" 

2693. "DHsakk'in emri candir ve ben ona tabiyim. O tama' emreiii, tama eden 
kimse zelil ol&u." 

Ya'ni, "Hak Teala hazretleri bana boyle emretti ve Hakk'in emri ise can 
menzilesindedir. Run nasil muharrik-i ecsam ise, emr-i Hak dahi oylece be- 
nim muharrikimdir. Hak Teala bana tama' edip dilenmemi emretti. Ve & 'y- 
fj* j*Jh £* ya'ni "Kanaat eden aziz oldu, tama' eden kimse zelil oldu" ha- 
dis-i §erifi mucibince tama' eden kimse zelil olacagmdan bana zilletle emret- 
ti. Binaenaleyh bana zahirde zillet ve tama' lazim geldi." 



^^, 



AHMED AVNt KONUK 

j>\ ji J*j c-pbi 3j j ^>^- (jP OUaJL- ja j AaIj^ £<A> by? 

2694. "utyl&demki dinin sultani benden iama' ister, bundan sonra kandatin ba- 
sina iofrak olsunl" 

"Dinin sultani olan HakTeala, mademki tama' edip dilenmemi emir buyur- 
du, bundan sonra kanaat yere gegsin ve kanaatin ba§ina topraklar sacilsin!" 

2695. "0 mezdlei isiedi, ne vakit izzeie iltifat eierim? dilencilik isiedi, ne 
vakil heylih ederim? 

"Tenem", "teniden" masdanndandir; ve "teniden", burada tevecciih ve il- 
tifat ma'nasmadir. 

2696. "bundan sonra benim camm dilenmek ve mezellettir. ^enim zenbilim- 
de yirmi JAbbas vardir." 

"Bundan sonra dilenmek ve halkin oniinde zelil ve hakir olmak benim ca- 
nimdir. Zira benim zenbilimin iginde yirmi tane yiizsiiz ve arsiz Abbas-i Debs 
ismindeki dilenciler gizlidir. Halk bir Abbas' in yiizsuzliigunden mii§teki olur- 
sa, yirmi Abbas'a kargi ne hale gelirler, kiyas olunsun!" 

2697. "Gfendi, sey'e lillah (sey'en lillah), sana bir ievfik var midir?" diye seyh 
elde bir zenbil dolastr idi. 

§eyh Muhammed hazretleri, §ehirde biiyiik ve kiiciik her kirn olursa onli- 
ne gidip, "Efendi, Allah nzasi igin bir §ey vermege sana Hakk'in tevflki var 
midir?" diyerek elinde bir zenbil oldugu halde dola§ir durur idi. 

2698. Ontin esran hurst ve arsdan daha yuksek idi. Onun isi sey'en lillah, 
sey'en lillah. idi. 

Hz. §eyh'in alem-i batina ait olan esran ve ahvali alem-i halk olan kiirsi 
ve ar§dan daha yuksek idi. Boyle iken onun alem-i zahirdeki ahvali ve mu- 
amelesi "Allah igin bir §ey, Allah icin bir §ey" diyerek halktan dilenmek idi. 



C £P? 



MESNEVl-i SERfF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

2699. Snbiyamn her hiri hep hu fenni vururlar. Dialh muflistir, suali onlar 
ederler. 

Ya'ni, §eyh hazretlerinin ahvali peygamberlerin ahvaline benzer. Qunku 
peygamberler turlu turlu harikalar ve mu'cizeler ile alem-i zahirde mutasarnf 
olduklan halde bu tasarruflanni terk edip emr-i mai§ette hayat-i faklraneyi 
ihtiyar buyurdular ve maisetlerini temin igin halktan bore, para ve e§ya aldi- 
lar ve her birisi zahirde birer sari'at ihtiyar ettiler. Mesela Idris (a.s.) dikis. di- 
ker ve Siileyman (a.s.) bu kadar kudret-i tasarruf ile beraber zenbil orer ve 
Davud (a.s.) zirh yapar idi. Resul-i Ekrem Efendimiz'in sundan bundan istik- 
raz buyurduklan ve sonra mal-i ganimetten odedikleri malumdur. Onlann bu 
kudret-i tasarruflanna nazaran halk muflis iken zahiri maisetlerinin te'mini 
hususunda bu hazretler o muflis olan halktan mutalebede bulundular. §eyh 
Muhammed hazretleri de bu halde idi. 

2700. "Stfllatia ikraz edin! SUlah'a ikraz edin!" derler. <7\Aa'kus olarak 
" r LLnsumllah!" a ieveccuh ederler. 

Peygamberler "Allah'a ikraz edin!" derler ve ma'kus olarak "Allah'a yar- 
dim edin!" suretindeki emr-i ilahinin icrasina tevecciih ve iltifat ederler. Bu 
beyt-i serifin birinci misra'inda sure-i Muzzemmil'de olan iLi- U> 2i\ \f>j*j 
(Muzzemmil, 73/20) ya'ni "Karz-i hasen olarak karz verin!" ayet-i kerime- 
sine isaret buyrulur. Hakk'a borg vermekten murad ne oldugu bu cildin 146. 
numarasina musadif olan: j*^- Js >a j»^ ^ j^.jj \s js £j> q>.j « j*j *to \^j>}\ 
["Allah'a ikraz edin, bu tenin azigindan karz ver! Ta ki ivazinda goniilde gi- 
men bitsin!"] beytinde gegti. Ve jkinci misra'da dahi Sure-i Muhammed'de 
vaki* ffs+i aIji \ ir *x o\ i^r^jji (£\ i (Muhammed, 47/7) ya'ni "Ey mii'min- 
ler, eger siz Allah'a yardim ederseniz, size yardim eder" ayet-i kerimesine 
isaret buyrulur. Ve "Allah'a yardim etme"den murad dahi bu cildin 2347 nu- 
marasina musadif olan: \jj*s «W \j^ o\ j>- cjf j\ >ui *i Jbi> / _>> c*> ["Se- 
nin yariligin sende ziyade olur, onda degil! Hak buyurdu ki: "Eger siz Allah'a 
yardim ederseniz yardim olunursunuz"] beytinde gegti. 

2701. ^Bu $eyh hapx hapi niyaz aeiiriyor. Jfeleh iizerinde $eyh icin yiiz ha- 
pi apktu. 



os^, 



AHMED AVNt KONUK "^^[ 

Bu §eyh Serrezi hazretleri igin felek-i ulv! uzerinde yuz kapi agik oldugu 
halde o kapilara miiracaat etmiyor ve bu alem-i siiflide hakikatte muflis olan 
halkin kapilanni calip yalvara yalvara onlardan tese'ul ediyor idi. 

2702. j2ira o bir dilenciligi ki, o cidci ile ederdi, halk i$in idi, bogazi i$in degil! 

J* ijii j*. jy j\ jif oT jif jh j\ jj <jiji jj 

2703. Ue eger bogazindan dolam dahi istese idi, o bogaz nur-i Uiak'ian guliiv 
tuiar. 

Zira §eyh Muhammed hazretlerinin kemal-i cidd ve sa'y ile yaptigi dilen- 
cilik Halik Teala hazretlerinin emrinden na§! idi. Yoksa kendi bogazim doyur- 
mak ve nefsinin hirsim tatmin etmek icjn degil idi; ve bilfarz bu mutalebeyi 
ve suali kendi bogazimn gidasim te'min icin yaprms. olsa idi bile, onun boga- 
zi nur-i Hak'tan dolayi gidaya hiicum ettigi cihetle, onun hakkinda mezmum 
olmaz. "Guliiv", haddi tecaviiz etmek ve hucum etmek ma'nalannadir. 
Malum olsun ki, gida insan~i kamil icjn muzir degildir. Zira her bir gida onun 
viicudunda nur-i Hakk'a miibeddel olur ve onun viicuduna giren gida sureti 
ma'naya ve maarif ve hakayik-i ilahiyye nuruna miinkalib olur. Nitekim I. 
cildin 276 numarasina miisadif beyitte §6yle buyrulmus, idi: cs±k >*f >jr- o* 1 
la* jj *~a s*f i^ d~j ijuc jj [Bu yer, ondan murdarhk aynlir; ve o yer, hep 
nur-i Huda olur."] Ya'ni, ehl-i nefs ve cismani olan kimseler, yerler ve icer- 
ler; ve onlardan ma'nen ve maddeten murdarlik zuhur eder. Ve enbiya ve ev- 
liyanin yedigi ve ictigi ise nur-i Huda olup, halki maarif ve hakayik ile tenvir 
ederler. Ba'zi niishalarda ikinci misra'da "guliiv" (y*) yerine "uliiv" lj*) va- 
ki'dir. Bu surette ma'na, "0 bogaz nur-i Hak'tan yiikseklik tutar" demek olur. 

270 4. Onun hakkinda ekmek ve bal ve siit yernek, yuz fakirin plesinden ve tic 
giinliih oructan iyidir. 

insan-i kamilin ekmek ve bal ve siit yemesi, nefsiyle miicahede eden yiiz 
dervisjn gilesinden ve riyazetinden ve uc giinluk orug tutmasindan daha iyi- 
dir.Qiinku yedigini asla gafletle yemez ve yedikten sonra o gidayi cemadiyet 
ve hayvaniyet mertebesinden kurtanp ruhaniyet mertebesine getirir. Ehl-i 
nefs olanlar ise yediklerini maddeten necis ve ma'nen dahi kotti ahlak ve 
ma'naya kalbederler; ve onlan daha a§agi mertebeye tenzil ederler. 



o&p? 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

W ^jy* ** ^l** ^ ^jj^ijf ^ r^ ^y^ ->y 

2705. CMir yiyor! Ekmek yiyor, deme! JZale ekiyor, surette oAuyor. 

insan-i kamili ekmek yerken goriirsen, ekmek yiyor deme! ekmegin 
camni ve Hakk'in ekmekte olan nur tecellisini yiyor ve yedigi nuru da etra- 
fina sagiyor. her ne kadar surette otluyor ve yiyor ise de ism-i serifinden, 
ba'de't-tegaddi zuhur edecek maarif ve hakayik lalelerini ekiyor. 

£*f" j¥ Lf^JJ* J -^ jy £^ J 0*JJ ^JJ^ J^ ^J ] J^ ^s? 

2706. ^Zir serdr aihi hi, o sem'den yagi yer, onun yemesinden cem vein nur zi- 
yade olur. 

"§erar", ates parcasi demektir ve Farisi'de "kivilcim" ma'nasinda isti'mal 
olunur. (Giy&sti'l-Lugat) . Burada murad, "mumun alevi"dir. Ya'ni, insan-t 
kamilin gida-yi surf yemesi alevin mumu eritmesine benzer. Alev mumu ye- 
dikce bir odada toplanrms olan halk icin aydinhk ziyade olur. Insan-i kamil 
dahi gida-yi suriyi yedikce cismi ve dimagi kuvvet bulup etrafina toplanan 
kimseleri ilim ve irfan nuruyla nurlandinr. 

2707. Ekmek yiyicilik icin Diak ^Dsraf etmeyin!" dedi. O^ur yemek icin 
"Dktija edin!" dememisiir. 

Hak Teala gida-yi suri hakkinda °\y^ % ijTAG ° [ J^j (A'raf, 7/31) ya'ni 
"Yiyin ve icin ve israf etmeyinl" buyu'rdu. "Nur yemek"ten murad, gida-yi 
suriyi sehvet-i hayvaniyyeye kalbetmeyip ilim ve irfana tahvil etmektir. Ni- 
tekim bu ayet-i kerime bu cildin 582 numarasina musadif olan: ^ & ji ^^ 
c-^ip d\)^jLs v d~j\ j*> cu-j^i ["tmdi "Kulu!" §ehvet tuzagindan dolayidir. 
Ondan sonra "La tusrifu!" o, iffettir."] beytinde de gecti ve orada izahat ve- 
rildi. Binaenaleyh gida-yi suri ilim ve irfan nuruna mubeddel olursa, bu nur 
icin Hak tarafindan "iktifa edin!" buyrulmamistir. Bilakis Server-i alem Efen- 
dimiz Up jij VJ ya'ni "Ya Rab, bana ilmi ziyade et!" buyurmusjardir. 

y* y c/1 j i-*\j>"\ y £ji» Jf cf-3 ^ ^ ^y^ & 

2708. O boyaz tbtild idi; ve hu hogaz israf dan jarig ve guliivden emindir. 

cismani olan kimsenin bogazi ibtila ve israf ile me'luf olan bir bogazdir. 
Fakat bu ruhani olan bogaz israftan vazgecmi§ ve hadde tecavuzden emin ol- 
mu§ olan bir bogazdir. 



G £P? 



AHMED AVNt KONUK 



2709. 6nur ve ferman idi, hus ve iama dejjil. Oyle can hirsa iabi' olmaz. 

Velhasil Hz. §eyh'in dilenmesi Hakk'in emir ve fermamna mustenid idi. 
Nefsinin hirsi ve tama'i degil idi. Zira oyle dogrudan dogruya Hak'tan emir 
telakk! eden can hirs-i nefsaniye tabi' olmaz. 

2710. Bger kimya hakua "Sen herulini harm verl" derse, iama' ziyade olmaz. 

"Kimya", bakin altina tahavvul eden kimyagerlerin kullandiklan iksirdir. 
"Firih", ziyade ve efzun ma'nasinadir (Burhan ve §emsu'l-Lugat). Ya'ni, me- 
sela iksir bakira, "Sen kendini bana ver ve teslim et!" derse iksirin tama'i zi- 
yade olmaz; ve bakinn ona kendisini teslim etmesinde iksire bir fayda olmaz. 
BeM bakir altina tebeddiil ettigi igin bu teslimiyet bakinn nefsine faydah olur. 
Binaenaleyh bir kimse insan-i kamile bir §ey verse ve ona hizmet etse, bun- 
lardan o kimsenin kendisi miistefid olur. 

&~ ty* <Jr£ ^Ji e *^ ^j* 3^ (^** ^ ^- lsU**~> 

2711. lopragin yedi tabakasmin hazinelerini, Utah <$eyh'in oniine arz etti. 

Hz. §eyh-iEkber (k.s.) et-Tedbiratii'l-Mhiyye ft Islah-i Memleketi'1-tnsa- 
niyye ismindeki kitab-i latifinin on yedinci babinda goyle buyurur: j?^ ui j 

* u jj J°J 3 iX ^- <j>J> j ^y^ l/'j 1 3 ^y^ l/'j 1 j ^j^ u^j 1 j ^j* - iAi 1 ^^ cH 
fr i>^ j*j\ j Ya'ni "Arza gelince, yedi tabakadir ki: Kara, boz, kizil, san, be- 
yaz, mavi ve yesjl renklidir". Bu beyt-i §erifdeki tabakalardan murad dahi bu 
tabakalardir. Bu tabakalardan her birinin birer hassasi ve esran oldugundan 
her birisi bu esrar ve havassin hazineleridir. Igte Hak Teala hazretleri §eyh'in 
oniine bu tabakalann hazinelerini arz etti. 

2712. <$eyh dedi: "6y Uiohk, ben a§ikwi ve eaer senin aaynni istersem fa- 
stktm!" 

. Hazret bu hazinelerden hicbirisine iltifat etmeyip dedi: "Ey alem-i kev- 
nin haliki olan Rabbim, ben senin cemaline a§ikim ve eger senin gaynn 
olan bu alem-i kevni ister ve ona gdnul baglar isem a§k yolunun haricine 
cikmis. olurum." 



Gg^ 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 



JL* J>y- j\ ja C^^t- f£ jj J& j> fjj* f C-: 

2713. *Gger sekiz cenneti nazara getirir isem ve eger ben cehennem korkusun- 
dan hizmet edersem;" 

2714. "Selamet isteyici mumin olurum. 2,ua ki bu her iki, bedenin hazzi 
olur," 

"Ey benim Rabbim, eger ben sekiz cennetine muhabbet edip iltifat eyledi- 
gim igin veyahud senin yedi tabaka olan cehenneminden korktugum icjn hiz- 
met eder ve sana kulluk etmege cahsir isem, cisminin ve kendi varhgimn se- 
lametini isteyici bir mii'min olmus olurum. Zira cennette nefsin telezziizii 
vardir. Nitekim ayet-i kenmede *&$\ iF, ^'ui **£& u ^ (Zuhruf, 43/71) 
ya'ni "Ve sizin icm cennette nefsinizin istiha etrigi ve gozierin lezzet buldugu 
sey vardir" buyrulur. Ve cehennem hakkinda ^-^J! ^-ij (Al-i tmran, 3/162) 
ya'ni "Ne fena yerdirf" buyrulur. Binaenaleyh 'cennet' ve cehennem cismin 
hazzma ait seyler olur. Ya'ni cennete giden kimsenin nefsi mahzuz oldugu 
gibi cehennemden kurtulan kimsenin dahi nefsi mahzuz olur. 

Ojj 6j i j^J J^z d>k -X*p Oji *jj>- Otajj j-i^- j£" (J^^ 

2715. IZir a-sik ki Dialik'in askmdan gida yer, onun oniinde yilz beden dut 
yavragina Aegmez. 

"TerreATere", ma'na-yi umumisi i'tibariyle taam esnasinda yenilen yesil- 
liklere derler. "Tut", bizim "dut" dedigimiz ma'lum bir meyvedir (Burhin). 
"Tere-tut", dut yapragi ma'nasina olmak miinasibdir. "Tere-tut" (^>y»j) ter- 
kibinin mustakil bir ma'naya delalet ettigi liigatlerde bulunamadi. Fakat An- 
karavi hazretleri kendi serhlerinde "Tere-tut", hryarsenbe gibi bir nevi' ottur 
ki, Acem diyarlannda oiur imis" buyurduklanna gore bunun ma'nasim bir 
suretle boyle tahkik buyurduklan anlasihr. Ya'ni, Halik'in askiyla gidalanan 
bir asigin indinde cismin asla ehemmiyeti yoktur. Onun kiymeti bir yesillik 
yapragina bile tekabiil etmez. 



0-b 



j ^y- 



>■ pj d~JU5 



2716. O arif olan seyhin tutiuau bu beden baska sey oldu. Ona az beden 
ia'bir el! 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 



"Fetan", zeki ve arif ma'nasinadir. Ya'ni, o §eyh Muhammed hazretleri- 
nin cismi telattuf etmis. ve hal-i kesafetten kurtulmus oldugundan baska bir 
§ey olmu§tur. Binaenaleyh sen artik suret-i rmiteayyinesine cisim ta'birini az 
yap, ya'ni suret-i miiteayyinesi sair miiteayyin olan ecsama benzedigi igin ci- 
sim denilebilir ise de, sair cisimlerdeki kesafet ondan zail oldugundan kami- 
len cisim ta'bir etmek de miimkin degildir. Bunun igin kamiller j u»Lii b-tjji 
\*-\ jj\ l».lai ya'ni "Bizim ervahimiz cisimlerimiz ve cisimlerimiz de ervahirmz- 
dir" buyurmuslardir. Bu i'tibar ile onlarda mevhum olan vucud kalmamistir. 

2717. J^j/t-i Oiudamn asihi, soma da Ucretl uMuiemen olan Cebrad, soma 
da hirsiz! 

Cennetin zevkine nail olmak ve cehennemin alamindan kurtulmak eme- 
liyle Hakk'a muti' olup Hakk'a asik olmak da'vasinda bulunmak Hakk'a iic- 
retle a§ik olmak ma'nasim mutazammin oldugundan bu da'va kazibdir. Hem 
a§iklik ve hem de iicret beklemek bir yerde ictima' etmez. Bu hal Cibril-i Emin 
olmak da'vasiyla beraber hirsiz olmaya benzer. Hem eminlik ve hem de hir- 
sizhk miimkin degildir. 

ijj tj j}> jl j*£ jJU jJUL. ijS j jjT ^LJ ofj^t* 

2718. O kor ve kebud olan JZeyla'mn a§iki, onun onunde alemin mulku bir 
yaprah idi. 

"Kur u kebud", kara gun, fena hal ve gam ve enduh ma'nasinadir (Ba- 
har-i Acem). Burada "fena ve cjrkin" ma'nast murad olunur. Ya'ni, o cirkin 
olan Leyla'mn asiki bulunan Mecnun'un onunde alemin miilku bir yaprak 
mesabesinde kiymetsiz bir seydi. Ya'ni Mecnun'a alemin mulktinu verseler 
Leyla'yi feda edemezdi. Bir viicud-i mecazi a§ikimn fedakarligi bu derecede 
olursa viicud-i hakiki-i Hakk'in asigi nasil olur? Onun nazannda kendi viicu- 
dunun kiymeti kahr mi? 

2719. Onun onunde to-prak ve alltn beraber olmus idi. tSMhn ne olur ki, canin 
hahn yok idi. 

Leyla'mn a§iki olan Mecnun'un oniinde kiymetge toprak ve altm beraber 
olmus. idi. Altindan bahsetmek ne demek!? Mecnun'da kendi caninm korku- 
su bile kalmamis. idi. 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEV!-5 



2720. <JArslan ve kurt ve yuha hayvanat ondan vakif olmu§, akrabasi aibi 
onun etrafina toplanmislar idi. 

Leyla'mn aski Mecnun'u o derece kendinden gegirmi§ idi ki, daglarda ge- 
zer ve arslan ve kurt ve sair yirtici hayvanlar onun haline vakif olduklann- 
dan akrabasi gibi etrafina toplanirlar, ona asla bir zarar ika etmezler idi. 

2721. ,Zir£ bu hay van huyundan pakvn paki olmu§tur. S^sktan dolu ve onun 
eti ve yogi zehirli olmustur. 

Zira bu Mecnun ask-i mecazide miistagrak oldugundan onda zerre kadar 
ahlak-i hayvaniyye kalmami§tir ve o ask denilen ma'na-yi latif Mecnun'un 
zerrat-i vucudunu tamamen kaplami§; ve binaenaleyh onun eti ve yagi hay- 
vanat icm zehirli olmustur. 



Jj XJ9 X5>\j cJLJ cLij a>J| 



ij>- jij ^pvi Jjjb ii jAj 



2722. JAklin $eker dSkucusu yutialik zehri olur. JZira ki her iyinin iyisi ko- 
tuniin ziMi olur. 

Bu beyt-i serif yukanki beytin illetidir. "§eker-r!z", vasf-i terklbidir ve 
"seker-riz-i hired" (i^ y,j fS) terkib-i izafidir. "Akiin §eker dokucusii" de- 
mek olur ki, akla seker sagici, ya'ni insana lezzet bahsedici ma'nasi murad 
buyrulur; ve akla seker sacan ve insana lezzet bah§eden a§ktir;.ve "yirti- 
ci"dan murad, hayvanat oldugu gibi hayvahhk mertebesinde bulunan insan- 
lardir. Ya'ni, akla §eker sagici olan a§k yirticiligin zehri olur. Nigin a§k yirti- 
ciligin zehri olur? Zira iyinin iyisi ya'ni iyide zahir olan iyi, kotiinun ziddi 
olur. Mesela a§km galebesi insani ruhaniyet ve melekiyet mertebesine gika- 
nr. Bu hal iyi insanda zahir olan bir iyidir; ve bu melekiyetin ve ruhaniyetin 
ziddi ise nefsaniyet ve hayvaniyet mertebesidir. Bu mertebenin kotii ve suf- 
li oldugu da meydandadir. Binaenaleyh iyi kotiiniin ve kotii de iyinin ziddi- 
dir; ve zid, ziddin zehridir, Zira hassiyyet-i esma zid ve mutekabildir. Mese- 
la Nan" ismi hukmiinu icra ettigi yerde Darr isminin ahkami ve Darr isminin 
ahkami cari oldugu yerde dahi Nafi' isminin ahkami mestur kalir. Zira iki zid 
bir yerde muctemi' olmaz, biri digerinin hukmiinu ibtal eden zehirdir. Ba'zi 
niishalarda « y>j yerine p j*j vaki* olmu§tur. Bu siirette ma'na "Akla §eker 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

sagici olan a§k, her ikinin ya'ni ask ile dolu olan etin ve yagin zehri olur", 
demektir. 

2723. i5n$ikm etini yirtici yeme^e kadir olmaz. Sl§k iyi ve kotii onunde 
marufdur. 

Burada "a§ikin etini yemek", ona surette ve ma'nada tecavuz edip maglub 
etmekten kinayedir. Ya'ni, yirtici hay van ve hayvanlik mertebesinde bulunan 
insan a§ika surette ve ma'nada tecavuz edip maglub edemez. Zira a§k iyinin 
ve kotiinun indinde ma'rufdur. £unkii Sultan Veled hazretlerinin buyurduklan 
gibi bilciimle mevcudat, hubb-i zatiden vticud bulmu§lardir. Nitekim hadis-i 
kudside J>^ jU-i cJk** <J^\ d\ c-^u Uk, f^r c~£ ya'ni "Ben bir gizli hazine 
idim. Bilinmege muhabbet ettim, halki bilinmem igin yarattim" buyrulmu§tur. 
Hubb-i zati cemi'-i esyaya sari oldugu igin a§kta miistagrak olan bir a§ika ge- 
rek surette yirtici olan hayvanlar ve gerek slrette yirtici hayvan olan insanlar 
tecavuz edip zarar edemezler; ve sevk-i tabii ile o a§ika serfiiru ederler. Vela- 
kin iki tarafda [da] hayvaniyet olursa yekdigerine tecavuz edip kavi olan za- 
yifi maglub eder. Yirtici hayvanlann evliya-i Hakk'a itaati menakibi goktur. 

Ezcumle NefeMtii'l-Uns'de §6yle bir menkibe naklolunur: "Ibrahim b. 
Ahmed b. Mevlid es-Sufl er-Rakki (k,s.) nakleder ki: "Ben sulukumiin ibtida- 
sinda Muslim Magribi'nin ziyaretine tevecciih ettim. Onun mescidine girdim, 
imamet ediyor idi. Namaz esnasinda Fatiha'yi birgok yerde hata ile okudu. 
tgimden dedim ki: "Eyvah, ziyarete gelmek igin gektigim yol zahmeti bosa 
gitti!" gece orada kaldim. Ertesi gunu taharet igin Firat nehri kenanna ka- 
dar gittim. Bir arslamn yol iizerinde yattigim gordiim, geri dondiim. Bir ars- 
lan dahi arkamdan geliyordu. Aciz kahp bagirdim. Muslim hazretleri tekye- 
sinden di§anya gikti, arslanlar onu gordukleri vakit tevazu' gosterdiler ve ce- 
nab-i Muslim onlann kulaklanni tutup burdu da dedi ki: "Ey Hak Teala'mn 
kopekleri, ben size demedim mi ki, benim misafirlerime taarruz etmeyin!" 
Ondan sonra bana dedi: "Ya Ibrahim, zahirinizi dogrultmaga me§gul oldugu- 
nuz igin mahlukattan korkarsiniz; ve biz batimmizi dogrultmaga mesgul ol- 
dugumuz igin mahlukat bizden korkarlar." 

J<JJ^ »/ jAj jilp c-ijf J.*z j r b Jill J >j>- jjj>. jj 

2724. Ue eger fi'l-mesd dam u ded onu yer ise dahi a§ikin eti zehir olur, onu 
biduriir. 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

"Dam", ahu ve gazal gibi umumen yirtici olmayan hayvanlar ma'nasina- 
dir; ve "ded", yirtici ve vahsi hayvanlar demektir. Binaenaleyh "dam", "ded" 
kelimesinin ziddi olan ma'nayi mutazammindir. Ya'ni bilfarz yirtici olmayan 
veyahud yirtici olan hayvanlar a§igin etini ve yagim yeseler, o et ve yag on- 
lara zehir olup oldiiriir; ve eger hayvan siretinde ve tabtatinda olan insanlar 
a§tka tecaviize ve taaddiye kasdetseler, kendileri zehirlenip oliir. Nitekim Re- 
§ehat'da bu ma'nayi temsil eden §u menkibe mezkurdur: 

"Sadat-i Nak§ibendiyye'den Mevlana Alaaddin hazretleri naklederler ki, 
bir gun §eyh Abdiilkebir Yemeni hazretlerinin meclis-i seriflerine dahil oldum. 
Sadat ve me§ayih ve ulema ve fukaha-yi haremden meclislerinde ook kimse- 
ler var idi; ve §eyh hazretleri maarif-i ilahiyyeden soz soylerler idi. Nagah 
ulema arasmdan galizu't-tab' bir fakih ki ehlullaha ve kelam-i ehlullaha 
miinkir idi, i'tiraz vechi iizere §eyh'in sozlerine dahleyledi. A'yan-i meclisden 
biri ol fakihi, "Sus!" diye tekdir etti. Fakih dedi ki: "Eger na-me§ru' ve na- 
ma'kul soylersem beni men' eyleyiniz! Eger sozum me§ru' ve ma'kul ise ni- 
cjn mani' olursunuz?" Fakih bu sozti soyleyince Hz. §eyh bana miiteveccih 
olup ^ ^^- ^ b ya'ni "Ya acem, beni bundan kurtar!" buyurdular. Fakih 
dedi ki: "Acaba ben zuliim mil ediyorum ki halas istersiniz? Bir soz soyledi- 
niz, bana §iibhe ariz oldu, cevab isterim. Cevab vermek gerek. Bu mertebe 
miibalaganm ne ma' nasi vardir?" Bunu miiteakib Hz. §eyh'e gazab tari olup 
o fakihe muteveccih olarak buyurdular: "§ubhen nedir, soyle! Fakih soyle- 
mek isteyince yiizii iizerine dii§up akli basjndan gitti. §eyh hazretleri kalkip 
odalanna gittiler, meclis dagildi, o fakih bi-hus. yiizii iistii du§miis. yatar idi. 
Nihayet fakihi kilim igine koyup diganya cikardilar. Henuz § eyh hazretleri 
odalarmdan cikmamis, idi ki can verdi." 

2725. t5%$kin gayn olan her §ey a$km me'kulii oldu. (Sft&in gagasi oniinde iki 
cihan bir tanedir. 

"Nul", kusjann gagasi ve agzin etraft, liile ve siirahi gerdeni ma'nalanna- 
dir, Burada "tane" karinesine nazaran "gaga" murad buyrulur. Ya'ni, a§k 
kendisinin gayn olan her §eyi yer ve izale eder. Binaenaleyh a§k ankasinin 
gagasi oniinde diinya ve ahiret bir yem tanesi mesabesindedir. Hakk'a a§ik 
olanlar ne diinyamn ve ne de ahiretin miilkune nazar etmezler. Nitekim Ra- 
bia-i Adeviyye hazretleri cenab-i Hakk'a olan miinacatinda §6yle buyurur: 
(Cj^Ji dX^rji J< Js*- J ~<J>j ^j iijii cr* ^j* ^"^ t* iM*- j dsju ^\ ya'ni "Ey be- 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

nim Allah'im, senin izzetine ve celaline yemin ederim ki ben senin cehenne- 
minden korkarak ve cennetine ragbet ederek sana ibadet etmedim. Belki Sa- 
na vech-i kerimin igin taptim!" Ask kelimesinin "sarma§ik" ma'nasina olan 
"asaka" (SJL^)dan almislardir. Sarmasik bir agaca sanldigi vakit o agaci ku- 
rutup ondaki yesilligi mahveder ve ancak kendi yesUligini izhar eder. Ask-i 
Hak dahi bir kalbe miistevli oldugu vakit o kalbde olan muhabbetlerin hep- 
sini mahvedip ancak kendi kahr. Zira aski ancak diger bir ask izale eder. Ni- 
tekim bu cildin 2227 numarah beytini ta'kib eden siirh-i serifde: y* L> j-s* >* 
jj& jj <Jj& isjk. \/r A* 6^ ya'ni "Aski ancak diger bir ask gotiirur. Nicm 
ondan daha iyi bir dost tutmazsin?" buyrulmus idi. 

2726. Hiir tane, hi$ ktifti yer mi? Samanlik ah hi$ oilar mi? 

"Bir tane"den murad, diinya ve ahiret, "kus"tan murad, asik-i Hak, "sa- 
manhk"tan murad, diinya; "af'dan murad, askin merkubu olan asikin vucu- 
dudur. Ya'ni, bir yem tanesi mesabesinde olan diinya ve ahiret muhabbeti 
Hak asigmi maglub eder mi ve samanlik mesabesinde olan diinya alayi§i bir 
kiiheylan at mesabesinde asiki yutup maglub edebilir mi? 

2727. Diulluk ei, helki nthayet a§ik olastn! IZendelik kesbidir, ameh gdir. 

"Lealle", Arabi'de harf-i tereccidir, "me'muldur" ma'nasinda musta'mel- 
dir. Ya'ni, Hakk'in emrine ittiba' ve nehyinden ictinab etmek suretiyle kulluk 
et! Me'muldur ki, nihayet Hak seni sevsin ve O'nun muhabbeti seni cezb et- 
sin de, sen dahi Hakk'a asik olasin! Ciinkii kulluk senin iradene tabi' olup 
amel etmek suretiyle kazamlir. Binaenaleyh kulluk kesbidir, fakat ask vehbi- 
dir, Hakk'in sana olan muhabbetinden munbaisdir. Ma'lum olsun ki, Hakk'in 
kuluna muhabbeti bir inayet-i ezeliyyedir ve inayetin sebebi yoktur. Bunun 
icin her kulluk eden kimse hakkinda bu inayetin tecellisi mutlak olmadigin- 
dan cenab-i Pir efendimiz beyt-i serifde harf-i terecciyi isti'mal buyurmustur. 
Ya'ni her kulluk eden kimsede bir inayet-i ezeliyye olan Hakk'in muhabbeti 
zahir olmaz. Fakat Hakk'in asiklan kulluk edenler arasinda bulunur. Her kul- 
luk eden kimsede ask zahir olmamakla beraber diger suretle ikram-i ilahi va- 
ki' olur ve kulluk eden her kimse mutlaka me'cur olur. Kalbinde ask-i ilahi 
zuhuru hubb-i ilahiye miitevakkifdir. Beyt-i Kuddusi (k.s.): 



C $P? 



MESNEVM §ERlF SERHi / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Mdet gokluguna yok i'tibar hig 
Kulundan Halik'i ho§lanmaymca 

Ve Hz. Pir efendimiz bu ma'nayi FihiMa HMerinin 59. fashnda §6yle be- 
yan buyururlar: "Aslolan inayettir. Sen bir emirsin, iki kolen var. Birisi gok 
hizmet edip senin igin birgok seferler hlar ve digeri ise kolelik hususunda 
tembeldir. Sonunda goriiyorum ki, senin o tembel olan koleye o hizmet eden 
bendeden ziyade muhabbetin vardir. EwelM hizmetkan da metruk birak- 
mazsin. Bu bdyle vaki' olur. tnayete hukmet[me]mek miimkin depdir ilh..." 

2728. DCul sa'yden azadlik tama'i tatar. £d§ih ebede kadar azadlik isiemez. 

"Cedd", kelimesinin miiteaddid ma'nasi vardir. Burada "sa'y ve cehd" 
ma'nasinadir. Ya'ni, hizmetkar kul ile a§ik olan kul arasindaki fark budur ki, 
hizmetgi olan kul sa'yden ve cehdden azad olmak ve kurtulmak tama'mi tu- 
tar ve ona efendisinin hizmeti agir gelir. Binaenaleyh kendi nefsinin rahatina 
ve hazzina mutemayil olur. A§ik olan kul ise ebede kadar efendisinin emir ve 
fermamna tabi* olarak kalmak ister. Hizmetgi kul efendisinin cebri altinda bu- 
lundugunu diisiinerek nefsi muztarib olur. A§ik kul ise ma'sukunun emrini 
canina minnet bildiginden cebri dusiinmekten ve bu du§iincenin lztirabmdan 
uzaktir. Nitekim I. cildin 1488 numarah beytinde: 

>/ j*- <_r?~ «^— * tP^ *& j* >£ j*? <j.\j &^ {j*- -^ 

Ya'ni "Lafz-i cebir beni aska sabirsiz etti. Her kirn ki a§ik depdir, habs-i 
cebr etti" buyrulur. 

2729. Oitd daima hil'at ve idrar isteyicidir. (Sd§ikm hil'ati hep dostun didandu. 

"Hilar, ikram igin bir kimseye giydirilen dikilmis. elbise; "idrar", miiteva- 
li olan ihsan ve ata demektir, Ya'ni, kul hizmetine mukabil efendisinden hil'at 
ve miitevalT olan ata ve ihsan bekler. Fakat asikin nazannda hil'at ve ihsan 
ma'sukun cemalini mu§ahededir. 

2730 <j^$fc giift ii §inide sigmaz. S\§k Ur deryadir, onun ka'n nd-hedtddir. 



c^p^o 



AHMED AVNl KONUK 

Askin hali, soylemekle ve dinlemekle anlasilmaz. Zira huruf ve kelimat 
dardir, ma'na-yi aski istiab edemez. Qunkii ask dibi ve kenan bulunmayan 
bir deryadir. 

2731. ^Denizin katrelerini saymak miimkin olmaz. ^fiedi derya, o aerydntn 
oniinde hu$uhtilr. 

Mesela, bu surf denizin katrelerini saymak miimkin degildir. Halbuki bu 
suri olan yedi derya o a§k deryasinm oniinde kiiciik bir seydir. Onun kat- 
releri ve dalgalan olan ahvali ve tecelliyati sayip dokmek nasil miimkin 
olur? 

OUj «-Ji *<u*i j* jj j\j d"% <j\ ^jIJj OLAj j>*+m ji\ 

2732. By fiildn, bu soziin nihayeti yoktur. ^Zekrar $eyh-i zamanin kissasina aiii 

Ey aski anlamak isteyen sami', bu ask soziiniin nihayeti yoktur. Seyh-i 
zaman olan Muhammed Serrezi hazretlerinin kissasina riicu' etf 



C^ 



"Sen olmasaydin felekleri yaratmazdim!" hadts-i 
kudsisinin ma' nasi hakkindadir 



2733. ^dyle bir $eyh mahalle mahalle dilenci oldtt. J7l§k laubalt geldi, sakmm! 

"Laiibali", terkib-i Arab! olup "gekinmem ve mukayyed olmam" ma'nasi- 
nadir. Burada kayidsiz olmaktan kinayedir. Ya'ni, §eyh Muhammed Serrezi 
hazretleri gibi bir arif ve kamil mahalle mahalle dolasip dilenen bir dilenci ol- 
du. Zira askta laiibalilik ve gekinmemezlik vardir. Eger sizde askin bu haline 
kar§i adem-i tahammiil varsa asktan sakinin! Qiinkii a§ik olmak her yigidin 
kan degildir. Binaenaleyh kulluk ve hizmet ile iktifa edin! 



*»«? 



MESNEVl-t §ERlF SERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 • 
jjbj -UU \j ajS" JX* JJUP dXp Jjj\j> \j j>o XJbfr <_j-i*P 

2734. JA§k, denizi <pmleh ahi kaynahr. S%§h dajji hum fl£bi ezer. 

Ask esrar ve maarif-i ilahiyye deryasi olan bir kamili comlek gibi kayna- 
tir. A§k dag gibi metin ve temktn sahibi olan bir insan-i kamili kum gibi ezer 
ve onu tiirlii tiirlii hallere koyar. 

2735. £%& felegi yiiz yank ile yarar. <JA$k yeryiiziinii hesabsiz titretir. 

"Guzaf ', burada "hadsiz ve hesabsiz" ma'nasinadir. "Askin felegi yiiz ya- 
nk ile yarmasi" «-vV jisu couj «j^i 01 o~^u Li**, ijrf" c^r ya'ni "Ben bir giz- 
li hazlne idim, bilinmege muhabbet ettim, halki, bilinmekligim igin yaratttm" 
hadis-i kudsisi mucibince felekten zuhur eden bilciimle mezahirin hubb-i za- 
tiden mevcud olmalandir. "Felek"ten murad, "felek-i esir" olmak miinasibdir, 
Nitekim sure-i Enbiya'da vaki' olan ucj bir ,j>P) oijUJi 01 ijyr j*jW j. rb 1 
'djJJt Uil ^ i^. jr *ui '^, uWj Clu^i (Enbiya, 2 1/30) ya'ni "Munkifler gor- 
mezler mi id, muhakkak gokler ve yer bitisik idiler, biz onlan ayirdik ve her 
seyin hayatim da sudan yaptik, inanrmyorlar mi?" buyrulur. Ve ikinci mis- 
ra'da dahi sure-i Hacc'da olan clifj 'cSjj c/pi *ui Qp uTjif ilu s*uu ^j'ui <_^"j 

E** cVi J*' ^ ( Hac > 22/5 ) y a ' ni " Sen arzl kuru ve rcvnaksiz goriirsun. Vak- 
taki'biz onun iizerine yagmur indiririz; titrer, §iser ve behic olan her ciftten 
biter" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Ya'ni, hubb-i zuhur-i ilah! fezada fe- 
lek-i esTri bircok yanklar ile yarar ve birgok manzume-i §emsiyyeler izhar 
eder. Keza bu hubb-i zuhur yeryiiziiniin hadsiz ve hesabsiz titretip enva'-i 
nebatati peyda eder. 

2736. £A$i-\ fak CTAuliammei ile $ift ollu. Uiucla as}darv dolayi ona " JZev- 
lak!.." deii. 

Ya'ni hubb-i zuhurun kemali insan-i kamilin vucuduyla hasil ve insan-i 
kamil bi'1-asale zat-i mualla-yi Hz. Muhammedi oldugundan a§k-i pak-i ila- 
hi, Muhammed (a.s.) Efendimiz'in vticud-i serifi ile tev'em ve cift oldu. Bina- 
enaleyh cenab-i Hak bu ask-i pakden dolayi surh-i §erifde mezkur li ^ ) 
$y*i\ cJte- ya'ni "Ey mahbubum, matlub olan senin zuhur-i viicudun olma- 
sa idi, felekleri yaratmazdim!" hadis-i kudsisi ile hitab buyurdu. Zira insan-i 



G ^^ > 



AHMED AVNt KONUK 

kamil agag mesabesinde olan alem-i halkin meyvesi ve zubdesidir; ve bahgi- 
van agaci meyvesinden dolayi dikip terbiye eder. Ciinkii bahgivanm a§ki ve 
muhabbeti meyvenin zuhurunadir. Binaenaleyh bu hadis-i kudsi verasetleri 
hasebiyle insan-i kamillerin kaffesine de raci' olur. 

2737. ijviaaemki askla miintehi yalniz o idi, hiiiaenaleyh enhiyadan onu iqhsis 
eiii. 

Ya'ni, Server-i alem Efendimiz a§kta kamil ve munferid idi ve a§km niha- 
yetine vasil olmus. idi. Zira onun hakikati bilciimle kemalatin cami'idir ve her 
mertebede onlarda askin kemali zahir olmustar; binaenaleyh bu sebeble sair 
peygamberler uzerine tafdil olunmu§tur ; ve onlann fazli ciimlesindendir ki, 
Server-i enbiya Efendimiz her mertebede ezelden nebidirler. Diger peygam- 
berlerin niibiiwet ve velayetlerine onlann imdad ve ifazasi vaki' olur; ve bil- 
ciimle enbiya niibuwet ve velayette o hazretin naibidirler. Nitekim hadis-i 
§erifde j&>\ j alt ^ ^i j u ^r ya'ni "Adem su ile gamur arasinda iken ben 
peygamber idim" buyrulur. Bunun icm HakTeala hazretleri J^Vi cjlu u jvy 
hadts-i kudslsini bilhassa Server-i alem Efendimiz'e hitaben beyan buyurdu. 
Binaenaleyh bu hitabda niyabetleri hasebiyle sair enbiya ve verasetleri hase- 
biyle de evliya dahildirler. 

2738. &jjer pak olan askian dolayi olmaya idin, ne vakit eflake hir viicud vcrir 
tdim? 

Bu beyt-i §erif hadis-i kudsinin tefsiridir. &# [: olmaya idin] deki "ya", 
ya-yi hitab olduguna gore ma'na budur. Ya'ni, "Ey habibim, sen pak ve mu- 
kaddem olan hubb-i zatimden dolayi mevcud olmaya idin, eflake viicud ve 
varhk vermez idim. Eflake viicud vermekligim senin zuhurun icjn o!mu§tur." 
Eger (jijj'deki "ya", ya-yi hikaye olursa ma'na boyle olur: "Ey habibim, se- 
nin zuhurun benim hubb-i zatimden dolayi olmasa idi, eflake viicud vermez 
idim!" 

2739. HSen o sebeble yuksek olanjelejji yiihselttim, id ki askin yuksehliflini feh- 
mede-sinl 



s ^^ 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



Ben o pak olan ask sebebiyle felegi yiiksek bina ettim, ta ki askin neler 
dogurdugunu bilip o askin samnin yiiksekligini anlayasin! Ba'zi niishalarda 
^t* yerine ^ vaki' olmustur. Bu surette ma'na soyle olur: "Ben gerhi o ask 
sebebiyle yukselttim ve sana viicud verdim, ta ki ma'na-yi askin yiiksekligi- 
ni alem-i insaniyyette peyda ve izhar edesin!" 



rj y? o^ ^ C^ <u ^rf J 3 ? ^ 



t/Z J "^' -r J <JW> *' : * 



2740. jfelekten ba§ka menfaatler He gelir. O yumurta gibi, bu pili$ gibi tabi 
[2741] j. 

gelir. 

"Felek"ten murad, manzume-i semsiyyemizin hey'et-i mecmuasidir. 
Ya'ni, manzume-i semisiyyenin vikudundan baska menfaatlar dahi zuhura 
gelir. felek yumurta gibi ve bu menfaatlar dahi bu yumurtaya tabi' olan pi- 
lic gibi zahir olur. Bu menfaatlerin kimi zahiri ve kimi de batmidir. 

2741, Topra^i ba§ian ayaga kadar zelil eiixm., ta hi a$iklann zilletinden bir ho- 
hu alasin! 

manzumede topragi kamilen zelil ve mutevazi' bir halde yarattim. Qig- 
nenir ve mulewesati setreder; ve bir avuc toprak alip havaya atsan asagiya 
sukut eder; ve her ne ekilirse fazlasiyla iade eder. Bu nef -i zahiridir. Batint 
olan nef i budur ki, akiller keskin nazarlanyla topragin bu halinden ibret alip 
asiklann mertebe-i zilletini idrak ederler ve onlann topraklik mertebesine te- 
nezziilunu bilirler. 



(jjZ> aSSjas, Jj»lj j \j 



,^ 



2742. Topra^a ye§illih ve yenilih, verdih, ta ki fakuin tebdilinden agah ola- 
sin! 

Topragin bu zilletine ve tevazu'una mukabil yesilliWer ve yenilikler ver- 
dik. Ondan tiirlti turlu cicekler zuhur etti. Yeni yeni letafetler peyda oldu. 
Bunlar menafi'-i suriyyedir; ve nef 4 manevi ise bu suretten ma'naya in- 
tikaldir. da budur ki, topraktan tekevviin eden asikin cismi zillet ve teva- 
zu' iginde bulundugu icin onda tiirlu turlu tebeddiilat vaki' olur ve her an 
icinde bir se'nde bulunup tecelliyat-i Hakk'in enva'i zuhur eder. Ezciimle es- 
rar-i ilahiyye ve maarif-i rabbaniyye gicekleri nesv u nema bulur. 



C $P? 



AHMED AVNl KONUK 

2743. ^u muhkem olan dollar sebat i$inde olan d§tklann halinin vasfini sana 
soyler. 

Felegin diger menfaatlerinden birisi de budur ki, muhkem ve kav! olan 
daglann yerlerinde sebati da a§iklann tartk-i asktaki sebatlanni lisan-i hal ile 
sana soyler; ve siddetli yagmurlar ve sellerden ve firtinalardan kendilerine te- 
zelziil gelmedigi gibi asiklar dahi ma'suklan olan Hakk'in kendilerine tevcih 
ettigi turlii bela ve mihnetlerden asla miitezelzil olmazlar ve asla sikayet et- 
mezler. Beyt-i Misri Niyazi (k.s.): 

A§kyolu belahdir, her kin cefahdir 
Cimndan iimidin kes, canana erem dersen 

2744. By ofltd, senin fehmine -pek yakm etmek if in. j/erpi o ma nadir, hu nakishr. 

Ey ogul ve ey mubtedi salik, gerci o asik ve ask ma'nadir ve bu toprak ise 
nakisdir ve surettir. Fakat bu toprak ve dag misali, o ma'nayi senin anlayisi- 
na yaklastirmak igin soylenmi§tir. 

2745. fyussayi dikene iesbih ederler; o olmaz, fakat bir tenhih ederler. 

Ya'ni, misal, kendisine benzetilen seyin aym olmaz. Nitekim gus'sayi ve 
garni dikene benzetirler. Halbuki bu tesbih ile gussa, dikenin aym olmaz. Fa- 
kat gussa insanin batinma, diken ise insamn cismine aci ve lztirab verdigi 
igin bu aci ve lztiraba tenbih icin bu tesbihi soylerler. 

2746. kasi olan kalb ki, ona ias ta'bu ettiler, munasxb olmayan bir misal uze- 
rine surduler. 

kati olan kalbi tasa benzetip kati kalbli bir kimseye "tas kalbli" dediler. 
Halbuki kalbin katihgi emr-i ma'nevidir ve tas ise bir madde-i suridir; ve su- 
ret i'tibariyle birisi et, digeri tasur. Binaenaleyh aralannda suret i'tibariyle hig- 
bir miinasebet yoktur. Fakat kalbin duygusuzluguriu akla takrib edip anlat- 
mak icin bu misali irad ettiler. 



6 m B 



jgp^ MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2747. Onun aym iasavvwa gelmez. <S%ybi iasvir ilzerine koy, onu menfibilmel 

Ya'ni, bu bahiste bu misaller gibi agikin zilletini topragin zilletine ve onun 
yesilligini ve yeniligini de topragin yesjlligine ve sebatmi dahi topragin seba- 
tina benzettik. Ma'kulati misal ile mahsus etmek istedik. Fakat a§ikin halinin 
"ayn'X tasavvurda topragin ve dagin halinin "ayn"i olmak lazim gelmez. Zi- 
ra a§iklann sifatlan ma" nadir. Haricte sureti yoktur. Eger onlann hallerini bu 
misaller tamamiyle tasvir edemiyorsa, sen aybi ve kusuru tasvire birak ve is- 
nad et! Yoksa onlann hallerini menfi bilme! Onlann bu halleri haten ve zev- 
kan musbettir. 



<?* 



Bu §eyh*in i§aret-i gaybl sebebiyle bir beyin evine dilenmek icln 

bir gunde zenbil ile dort def a gitmesi ve beyin o hayasizlik 

sebebiyle itab etmesi ve onun beye oziir dilemesi. 



2748. <$eyh hir gunde fakir gibi dort def a, dilenmek if in beyin k'6§kune gitii. 

§eyh Muhammed Serrezi hazretleri cerrar bir dilenci gibi dilenmek igin bir 
giinde dort def a bir beyin ko§kune gidip kapisini galdi. 

2749. Camn Dialik't sizden hir aded ekmek istiyor!" diye, elde zenbil ve 
<§ey'en lillah!" vurucu olarak. 

Tay", libas, aded, gift mukabili olan tek, kagit yapragi ma'nalannadir 
(Burhin, Giyasu'l-Liigm, §emsu'l~Lugat ve Bahar-i Acem), Burada "aded" 
ma'nasi miinasibdir. Ya'ni Hz. §eyh beyin kogkiine elinde zenbil ve "Allah 



*&$&> 



AHMED AVNt KONUK 

nzasi icin bir §ey verin, zira canin Halik'i olan Hak sizden bir aded ekmek is- 
tiyor!" diyerek bir gunde dort def a gitti. "Canin Halik'i ekmek istiyor" demek, 
§eyh Muhammed Serrezi'nin mevhum olan viicud-i abdanisi ve benligi kalk- 
ti, onun yerine vucud-i Hakkam kaim oldu, binaenaleyh Serrezi'nin suret ve 
libasinda sizden ekmek isteyen Hak'tir, demek olur. Nitekim demir ateste kiz- 
digi vakit kipkirmizi ates. olur ve onun demirligi atesm hiikmu altinda mag- 
lub ve mestur kalir. 

2750. Gy ogul, ters nallar vardir, akl-i hulliyi dahi hayran eder. 

Ey mubtedi olan salik, viicud-i Hakkani ile kaim olan §eyh Serrezi haz- 
retlerinin gma-yi mutlak sahibi dahi olmasi lazim gelirken, "Canin Halik'i siz- 
den ekmek istiyor!" diye, hakikatte muflis olan halktan dilenmesi ters vurul- 
mus bir naldir ve emr-i ma'kusdur. Bu ters vurulmus olan nalin sirn, akl-i 
kulliyi de ya'ni insan-i kamili de hayrette birakir. 

2751. Uahtahi hey onu gordii, ona dedi: *6y hayasvz, eger sana hir sey soyler- 
sem, henim adimi bahil koyma!" 

"Vekih", hayasiz ve utanmaz; "§ehih", bahil ve hasis demektir. 

2752. Hr Bu ne kaim deri ve ne yiizdiir ve ne isiir hi hir gilnde dori kerre ge- 
lirsin: 

js JjjU Lo y f Jb-U -jA jj -Lj jJjl ^i L»wL|! C.^-.jS' 

2753. By seyh, hurada senin haydmdan him vardir? HSen senin gibi igren$ ve 
dilenci gormedim." 

"Ner", erkek ve kerih ve cirkin ve na-hemvar ma'nalanna gelir. "Ner-ge- 
da", cjrkin ve igreng dilenci demektir (Burhari). Ya'ni, "Bizim koskiimuzde 
senin kaydinda ve sana miintesib hicbir kimse yoktur ki, bu kadar asildm 
durdun. Ben senin gibi igrenc. ve cfrkin dilenci gormedim." 

*6Sjj\ £~$j If**^ 4*~ Ji\ fay OLlUT ij\ J £*J*J>- 

2754. ^ilencilerin hiirmeiiru ve suyunu goiurmussiin. I^u ne cirhin S^hhas- 
Ukhr hi geiirmi§sin!" 



cjgpo 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Comert zenginlerde dilencilere karsi bir hurmet vardi. Sen o hiirmeti ve 
dilencilerin yuzlerinin suyunu izale ettin. Bu yaptigm muamele dilencilerin 
arsizi ve yiizsuzu olan Abbas-i Debs'in muamelesidir ki sen o Abbas'in dilen- 
ciligini de cirkin olarak yaptin!" . 

o^ o~" a* 1 ^ b -^ £** en* o^ y Jri* j "^ 

2755. "<S%bbas-i ^Debs senin gafiye-berclusundur. ^Bn ugursuz nefis hufrir ma- 
hal&e olmasin!" 

"Ga§iye", atlann sirtina orttukleri siislii drtti; Tiirkce'de "hasa" derler ki, 
zenginler ata bindikleri zaman eski zamanlarda bu hasayi arkadan gelen 
usaklar tasirlar idi. Ya'ni, "Abbas-i Debs isimindeki yiizsuz dilenci senin ati- 
nin hasasim omzunda tasir. Senin bu ugursuz nefsin batil mezheb ashabina 
bile olmasinf" 

^fy** ,^-u^- '<j <o \ *Ju*l j Jpy*^ f^*^ *** J 4 ^jv*^ ^-j& 

2756. ^Dedi: "6y bey, ben emir huluyum, sus! IZenim aie§imden aaah degilsin, 
bu kaiar muziartb olmai" 

§eyh Muhammed hazretleri emirin bu itabma cevaben dedi: "Ey bey, 
Hakk'in emrinin kuluyum, artik sus, daha ziyade soyleme! Zira benim igim- 
de yanan atesten agah degilsin. Benim zahir halimden mtiteessir olup ofke- 
lenme!" 

^ojjJj !j aijs- d\j p£~s>\ i^^ ^y J^.y*- j* ^ A* 

2757. ^DCeniimde ekmek icin bir hirs flbreydim, ekmek isieyid olan karnuni 
tftrtar ulim." 

JJ ^J Cr* f ' "^jy*" ^W J* ?-, p-**^ 3"* jy j' <-^ *— J ** 

2758. xx ^edi sene cisim pifirici olan asktn hardretinden, ben sahrada asma fi- 
i. . . . a 

Lizi yemisim. 

2759. *JCuru ve ya§ yayrah yiyeliden beri benim cismimtn renai yesil olmu§- 
tur." 

Yukanda 2742 numarah beyitte gegen tebdile isaret buyrulur. 



AHMED AVNt KONUK 



S; j*£ OU-wU- ji L$j~*j^ 



j-iJI j) t_-»l>x>- j^ ^^^ j? ^ 



2760. Sen hii'l-he§er hicabinda oUukca a$iklara pek az serseri nazar ei! 

"Bu'l-be§er", beserin babasi olan ilk ademdir. "Bii1-be§erin hicab"indan 
murad, suret-i be§eriyyenin ma'na-yi be§ere hicab olmasidir ki, bu hicab ilk 
def a tblis'e vaki' olmustar. Zira Iblis Adem'in suretini goriip, serfuru ve sec- 
deyle emrolundugu vakit j& ^ «£&■ j jU ^ J&- (A'raf, 7/12) ya'ni "Ya Rab, 
beni latif olan ate§ten ve oriu da kesif olan topraktan yarattm. Latif, kesiften 
daha hayirli ve all oldugu halde nigin bana secde ile emrettin?" dedi. Bina- 
enaleyh insan-i kamilin suretini goriip ma'nasindan gafil olanlar iblis'in bu'l- 
besere karsi vaki' olan hicabi icmde kalmis. olurlar. "Serseri", ihtimamsizlik 
ve kayidsizlik ve teemmulsuz ve mulahazasiz ve dikkatsiz ma'nalanna da 
gelir. Burada "teemmulsuz ve dikkatsiz" ma'nalan miinasibdir. Ya'ni, "Sen 
iblis'in bu'l-be§ere kar§i dii§tugu hicab iginde oldukca a§iklann suretine pek 
az teemmulsuz ve dikkatsiz nazar et, ya'ni onlara kar§i olan nazann ekseri- 
ya onlann suretlerine degil ma'nalanna olsun!" 

2761. JZekiter hi Julian yardilar, llm-i hey'eti can ile anlaililar. 

Zekavet sahibi olan kimseler fezayi rasadat ile inceden inceye tedkik edip 
killan kirk yardilar ve ilm-i hey'eti can ile aniadilar; ve hasil ettikleri ma'lu- 
mati hallerine sindirdiler. 

2762. Dlm-i ntrencdh ve sihri ve jelsefeyi aerci hakh-i ma'rifet ile tamma- 
. dilar. 

Necmeddin Kiibra hazretleri Menazilu'I-Hairin adh kitabinda buyurur ki: 
"Sihr", liigatte "batili hak suretinde gostermek"e derler. Meshur olan sihir bes 
kisim iizeredir: Tilsim, nirenc yahud nirencat, rukye, halkatirat, sa'bededir. 
Tilsim", arzm nebatatimn koklerinden olan ilaclann asan ile asar-i semaviy- 
yeyi cem' etmektir ki, bunlardan emr-i acib zuhur eder. r -JU» harflerini kalbe- 
dince JJ-^ ("musallat") kelimesi hasil olur ki, tilsimin ma'nasi da ancak "mu- 
sallaftan ibarettir. "Nirenc" yahud nirencat buna ilm-i rimyada derler. Ceva- 
hir-i arziyyenin kuwetlerini birbiriyle imtizac ettirirler ve ondan acib ve ga- 
rib eserler zahir olur. "Rukye", buna "efsun" dahi derler. Sihir isabet eden 



r&P? 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 



Mmseye icjrmek igin su iizerine okuduklan ba'zi sozlerdir. Bu sozlerin ba'zi- 
lan "Fehleviyye" ya'ni mecusilerin lugati, ba'zilan da hezeyanatar. "Halkati- 
rat", iizerlerine ba'zi harfler yazilmi§ olan gizgilerdir ve birtakim garib §ekil- 
ler ve dairelerdir. "§a'bede", hokkabazlann sur'atle gosterdikleri birtakim 
oyunlardir ki, zahirde adet fevkinde goruliir ve halk indinde sebebi mechul 
oldugu igin hayret olunur. 

"Felsefe", hakkinda Seyyid §erif Ctircani Ta'rifatmda §6yle buyurur: "Sa- 
adet-i ebediyye tahsili igin takat-i be§eriyye hasebince ilaha te§ebbuhdiir. Ni- 
tekim (Sallallahu aleyhi ve selem) Efendimiz 4Ji j^i iyL~ ya'ni "Ahlak-i ila- 
hiyye ile tahalluk ediniz!" buyurur ki, ma'lumat ile ihatada ve cismaniyetten 
tecerriid ile ona benzeyiniz! demektir. 

imdi cenab-i Pir efendimiz bu zikrolunan ilimler ile me§gul olanlann o 
ilimleri hakk-i ma'rifet ile tanimadiklanm beyan buyururlar. Nitekim zama- 
nimizda fen vasitasryla bu ilimler yekdigerleriyle mttmtezic olarak peyder- 
pey ke§folunmaktadir; ve fakat bu ke§fiyatin kiinhleri ve esaslan bunlan 
ke§fedenlerce de hakk-i ma'rifet ile bilinememektedir. Mesela elektrik, asa- 
nyla mahstisdur. Fakat mahiyeti nedir, bu meghuldiir. Sairleri de buna ma- 
kiysdir. 

2j>- d\ji\ <w> j\ Judas' j ij>- 01^*1 \j JU^uij^ tiLJ 

2763. Ijakoi kenai imkanlanna haclar $ali§hlar. uCendi akranlanmn nepsin- 
deti ileri ge^tiler. 

Fakat bu alimler kendi kudretlerinin ve isti'dadlanmn haddine kadar ga- 
li§tilar, suret-i be§eriyyede kendilerinin akran ve emsali olan insanlann hep- 
sinden ileri gectiler; ve bu ilimlerde onlara imam oldular. 

2764. S%§k gayret eiii ve onlardan $ekiUi. Hloyle hir aiine§ onlardan na-pedul 
oldu. 

Ya'ni, a§k bu alimlerin zat-i Hakk'a teveccuhii birakip o zat-i Hakk'm 
gayn olan alem-i tabiata tevecciihlerini gordii ve gayret etti. Onlann kalble- 
rine taalluku miinasib gormedi ve onlardan cekildi. Agk gibi boyle bir parlak 
giine§ onlann kalb gozlerinden na-pedid ve gaib oldu; ve hepsi bu tabiat ale- 
mi ve denizin kopiikleri iizerine bircok bo§ sozler soylediler ve esrar-i haki- 
katten hicbir §ey anlamadan gittiler. Omer Hayyam'm rubaisi: 



*&$&> 



AHMED AVNi KONUK 






* iiS *** lT 3 ^ j*j^ ^U^ i> ^ 

"Birtakim alimler felekte turlii tiirlti sozler soylediler, Bu hakikatten bi-haber 
olan kimseler, Him cevherini bu sozler He deldiler, Vaktaki felegin esranna va- 
kifolamadilar, evvela gene galdilar soma da uykuya yattilar". 

2765. I&r goziin num ki aunHiiz yiUizi aorlu. ^Bir Q&ne§ ondan nasd yiiz cekii? 

"Gimduz"den murad, viicud-i hakiki giinesmin nuruyla zahir olan vucud-i 
izafi alemi; ve "yildiz"dan murad, tabiat sahasinda mtitekewin olan mezahi- 
rin efradidir. Ya'ni, bu alimlerin akil gozlerinin nuru ki, bu vucud-i izafl giin- 
diizii icinde saha-i tabiatta miitekewin olan efrad-i mezahirin havassim ve 
te'siratim gordii. Boyle iken nasil oldu da bunlar viicud-i hakiki giinesjni go- 
reraediler ve bu gunes, onlardan yuziinu nikab altina gekti? Bu taacciib olu- 
nacak bir haldir. Binaenaleyh bu zavalli alimler nurun aslini birakip fer'i ile 
me§gul oldular; ve bir kimse muteveccih olamadigi ve goremedigi bir §eye 
a§ik olamayacagindan a§k-i ilah! de bunlann fer' ile me§gul olan kalblerine 
taalluk etmedi. 



uw <J*-^ p-*^ **. y \j OLS-il* 1, 



U>* Ji^t J* •He/' J"" 6*J 



2766. xxr Bundan fle$, benim nasihatimi kabul ei, agah ol, sen asiklan ask yoziiy 
le aorl" 

"A§iklara serseri ve lakayd nazanyla bakmaktan vazgec! Benim sana bu 
yolda olan nasihatimi kabul et! Muteyakhz ol da a§iklan a§k gozuyle gor ve 
onlann halini as,k ve muhabbet dairesinin haricinde gdrme!" 

$y>- jJs- {} Ol C*~aS" DljXJ y \j •Xflj ji OU- J &Z\>. iijU C-5j 

2767, vakit ndzik ve can rasadda olur, o demde sana kenai ozriimu soylemek 
miimkin olmaz!" 

"Benim icimde bulundugum vakit naziktir ve canim dahi ma'§ukum olan 
zat-i Hakk'in benden zahir olan §e'nlerini ve ahkam-i esmaiyyesini rasad- 
dadir ve gozetmektedir. dem ve an icinde sana kendi sirrimi fa§ ederek bu 
hal-i tese'iilumdeki ma'zereti soylemek miimkin olmaz!" 



G 838£ a 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

2768. "Jehm et, o soylemeklige mevkuf olma! <5d?iklarm sinesini az hrma- 
la!" 

"Bu soyledigim sozlerden benim halimi anla! Esrar-i halimi anlamak icjn 
soylememi bekleme ve gaflet saikasiyla a§iklann esrar-i ilahiyye hazmesi 
olan sinesini ve kalbini az tirmala ve tefahhus et!" 

2769. "Sen bu ne§SUan bir §ubhe g'6lurmemi§sin, hazmi birakma ve ihtiyat 
el!" 

"Sen kamillerin cem'iyyet-i esmaiyyeye mazhariyetleri siirur ve nesatindan, • 
yakini §oyle birak, bir §ubhe bile hasil etmemi§sin. Ya'ni belki boyle bir sey var- 
dir diye bir subheye ve zanna bile du§memissin. Fakat o kamillerin haline kar- 
si hazmi birakma ve ihtiyat et!" Hazm ve ihtiyat hakkmda III. cildin 2831 nu- 
marasina miisadif olan: J»u ji c—ij jj *£ &j£ $ ? ji -WL^i ^ p ^ * y , *>- ^ 
["Hazm ne olur? Iki tedbirde ihtiyattir; o ikiden hubattan uzak olani tutasin!"] 
beytinde izahat gecti. 

2770. "Uarib vardir ve caiz ve miistahtl vardir. €u dahlecLki, hazmde bu vasa- 

[27711 ,,, ° 

1 J htut!" 

"Ey a§iklann zahiri hallerine bakip onlan ta'yib eden kimse! Akil indinde 
her bir hal igin uc ihtimal vardir: hal ya vacibdir, ya'ni o halin zuhuru za- 
ruridir veyahud caizdir, ya'ni zuhuru mumkindir ve muhtemeldir veyahud 
mustahildir, ya'ni o halin zuhuruna imkan yoktur. Bu tig hiikmun ortasi ca- 
izdir. Ve "hazm", iki tedbirde ihtiyat etmek demektir. Ve iki tedbir ise bir ha- 
lin mutlaka olmasi veyahud mutlaka olmamasidir. Binaenaleyh hazmde ihti- 
yat, caiz hiikmunu kabul etmek olur. §u hale gore a§iklann zahiri hallerini 
goriip onlara dahletme! Hazmde vasat bir hukiim olan caiz tarafina gidip 
"Onlann belki boyle all olan ahval-i batmeleri vardir" de!" 



(^ 



c ^p a 



AHMED AVNl KONUK 
d\ j\ Ji*j dfx* dSjS" j\Zj\ j j\ cJJLviJ { j&& J 7^£ C~**~*J j\ j~*\ d^ Ob^ 

§eyh'in nasihatinden beyin aglamasi ve onun sidkinin aksi 

ve o kustahliktan sonra hazineyi isar etmesi ve §eyh'in 

tehaffuzu kabul etmemesi ve "Ben i§aretsiz tasarruf etmeye 

kadir degilim!" demesi 



2771. !7£z. £et//t ^ u soz^rt soyledi; $abuk gabuk aglamada goz ya$i onun ya- 
nagvnda yer yer yuvarlanva oldu. 

"Hay hay", gabuk gabuk ve te'kid ve acele ve musibet-zedelerin aglama- 
si (BurMn). Burada "gabuk gabuk ve musibet-zedelerin aglamasi" ma'nalan 
miinasibdir. Ya'ni, $eyh Serrezi hazretleri beye bu sozleri soyledi, musibet- 
zedelerin aglamasi tarzinda gabuk gabuk aglamaga ba§ladi; goz yaslan dahi 
yanaklarimn muhtelif yerlerinden yuvarlana yuvarlana akici oldu. 

*y«s L5^ J **J* t* y <&* A J j** **-* ^ r* ^ ^ x ^ 

2772. Onun stdki heyin zamuine de vurdu; ask her dem aah hir $omkk pisirir. 

Hz. §eyh'in kalb-i serifinin dogrulugu beyin kalbine de aksetti. Zira askta 
sidk ve dogruluk oldugu vakit asla iki yiizlulugii kabul etmez. Binaenaleyh 
a§k ate§i bu sebebden her dem bir kalb tenceresini ve gomlegini actb bir sy- 
rette pisirir ve kaynatir. 

ajj Ub Ji jt £ tj-^P 4^- ^^ <ji^-*x* y. 3^" <i-u<i> 

2773. iSdsikin stdki cemad iizerine de tevecciih eder. Sger hir miidrikin kalhi 
iizerine aksederse ne aabdir! 

"Teniden", masdannin muteaddid ma'nasi vardir. Burada "tevecciih et- 
mek" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, asikm kalbindeki sidk ve dogruluk ziruh ol- 
mayan cemadat iizerine bile tevecciih edip te'sirini gosterir. Eger ziriih ve id- 
rak sahibi olan bir insamn kalbi iizerine aksederse taacciib olunur mu? 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



2774. uMusamn sulfa- asa ve dag iizerine vurdu, helki pur-heyhet olan deniz 
iizerine vurdu. 

"U§kuh" ve "§iikuh", heybet ve azamet ma'nasinadir. Ya'ni, Musa 
(a.s.)in sidk-i batini asaya miin'akis oldu. Asa mu'cize olarak ejderha oldu 
ve Tur dagina aksetti. Dag iizerine tecelli-i ilahiyi celbedip parca parga oldu 
ve Bahr-i Ahmer iizerine aksetti. heybetli ve azametli olan denizden on iki 
yol agildi. Bem-isratl o yollardan kar§i yakaya gecti. Fir'avn'un ta'kibinden 
kurtuldular. 

2775. u^hmed in sidki ayin cemali iizerine vurdu, helki parlayan aixnes iizeri- 
ne yol vurdu. 

Ahmed (a.s.) Efendimiz'in sidki aym cemali iizerine aksetti, mu'cize-i ne- 
bevisi olmak iizere ay yanldi. Bu mu'cizenin delili pii S^h ^ Ul ^'^ ] (Kamer, 
54/1) Ya'ni "Kiyamet yaklasti ve ay yanldi" ayet-i kerimesidir. Bu ayet-i celi- 
lede miifessirler ve ehl-i hadts ittifak etmiglerdir ki, ay iki parca oldugu halde 
Hira dagi iizerinde g6rulmu§tiir. Ikinci misra'da da Resul-i Ekrem hazretlerinin 
giinesj geri dondiirmek emrinde vaki' olan mu'cizeleridir. Ehl-i siyerin rivaye- 
tine nazaran bu mu'cize iic, defa vuku bulmu§tur. Birisini Esma binti Umeys 
(r.a.) rivayet eder. §6yle ki: Resul-i Ekrem miibarek basini Hz. Ali'nin kucagi- 
na koyup kendilerine gelen vahy-i ilahiyi ahr idi. Hz. Ali giines. battigi halde 
heniiz ikindi namazini kilmamis. idi. Resul-i Ekrem "tkindi namazmi kildin mi, 
ya Ali?" buyurdu. Hz. Ali "Kilmadim!" dedi. Bunun iizerine cenab-i Peygam- 
ber, "Ey benim Rabbim, Ali senin ve Resuliiniin itaatindeyken namazi gecti, 
giine§i geri dondiir!" diye dua etti. Hz. Esma diyor ki: "Gunesjn battigini gor- 
dum, fakat bu dua iizerine magrib tarafindan geri doniip dogar gibi gikti. Hat- 
ta daglara, yerlere giinesjn ziyasi tekrar vurdu." ikinci mu'cize dahi Hendek 
gazasinda Resul-i Ekrem ikindi namazini kilmamis. oldugu bir zamandadir. Gii- 
nesjn habsolunup durdugu hakkinda hadis-i sahih rivayet ederler. Ugiincii de 
mi'rac vuku'unda olmu§tur ki, bunlann tafsili kiitiib-i siyerde miinderigtir. 

2776. Dier ikisi nejude yiiz yiize fletiriv hem bey ve hem de fakir aglayici ol- 
mustur. 



AHMED AVNt KONUK " 15> ® 

Ya'ni, Hz. §eyh'in sidki ve aglamasi beyin kalbine de te'sir ettiginden, her 
ikisi de feryad emrinde kar§i kar§iya gelip hem bey ve hem de fakr-i hakiki 
mertebesinde bulunan Hz. §eyh aglayici olmuslardir. 

2777. ^Uaktaki bir$ok tnilddet aflladtlar, bey ona dedi ki: "Gy aziz, kalk!" 

2778. "Dter ne istersen hazineden sec! Qerci yiiz boylesine isiihkakm vardirl" 

"Her ne almak istersen seni bu ko§kiin iginde serbest biraktim. Hazineden 
sec, al! Gercj sen boyle bir ikramm yiiz misline miistahak bir haldesin. Fakat 
benim elimden bu kadan gelebilir!" 

2779. w 6w senindir, senin her neye meylin varsa intihab et! <j\iuhahkak_ her 
iki diem azdir!" 

Ya'ni, "Bu koskiin icindeki emval hep senindir. Her ne istersen sec, al! Bu 
kdskun emvalinin ne kiymeti olur? Muhakkak diinya ve ahiret miilku bile 
sana azdir!" 

2780. ^Dedi: n liana boyle kendi elin ile bir sey sec diye izin vermediler." 

Hz. §eyh beyin bu ikramina cevaben dedi: "Hayir, bana halkin mallanni 
boyle kendi elin ile sec de al diye izin vermediler. Bana canib-i Hak'tan vaki' 
olan ferman tese'ul edip halkin verecegi bir §eyi almaktan ibarettir." 

J^j *%*-> jA ^ ^g aT Jj->* b>f ji\ f\jsi >r- jcf 

2781. lien kendimden bu tashvnlvax ya^maga kadir decjilim hi, ben bu dahtla- 
ne duhulii yapayim!" 

"Dahil", kisjnin deruni dostuna ve hemdemine ltlak olunur ki, bilciimle se- 
rair-i umuruna mahrem ve her isme ihtilat eder ola {Ramus) . Ya'ni, "Ben 
emr-i ilahi olmaksizin kendimden senin evine dahp malindan intihab ettigimi 
alamam ve bu ta§kinligi yapamam. Bende bu kudret yoktur ki, senin evine 
mahremane bir surette gireyim!" 



c^es^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2782. 'Uumi hahane etti ve muhreyi kaph. uMani' o idi ki atada sadih degil 
idi. 

"Muhre", burada satrang oyununda miista'mel taster ma'nasmadir. 
"Muhreyi kapmak"tan murad, mat ve maglub etmekten kinayedir. Burada 
sidk imtihani satrang oyununa tesbih buyrulmus. ve neticede bu sidk oyu- 
nunda ve imtihamnda Hz. §eyh beyi maglub etmis ve atada sadik olmadigi- 
ni meydana gikarmisnr. Ya'ni, Hz. §eyh beyin mahndan segip alamayacagi 
bahanesini ortaya koydu ve boyle deyince bey kendiliginden ona bir sey ve- 
remedi. Zira beyin mahndan bir §ey almaga mani' olan hali, beyin atasinda 
ve ikraminda sadik ve samimi olmamasi idi. Binaenaleyh §eyh hazretleri 
beyden bir §ey almadi ve onun anzi olan ata-yi kalbisini bu suretle akim bi- 
rakarak maglub etti. Gergi bu da bir sidk idi. Fakat sidk-i asli degil, sidk-i an- 
zi idi. 

2783. Sadik idi, zira ki kinsiz ve ofkesiz idi. Dier sidk seyhin gozune gelmedl 

Ya'ni, bey §eyh'in bir giinde dort def a kendisine miiracaat etmesi iizeri- 
ne ofkelenmis ve ona bugz etmis. idi. Vaktaki Hz. §eyh'in kemalini gordii, 
kalbindeki ofke ve kin zail oldu; ve bu cihetle Hz. §eyh'e ikrami zaruri ad- 
deyledi. Binaenaleyh bu i'tibar ile ikraminda sadik idi ve sdyledigi sozler da- 
hi ancak Hz. §eyh'in sidkimn onun kalbine vaki' olan aksinden idi. Fakat 
onun kalbi o sidkin aksinden halt kaldigina nazaran sadik degil idi. Fakat bu 
sidk sidk-i asli degil, belki sidk-i anzi oldugundan Hz. §eyh buna i'tibar et- 
medi. Nitekim ba'zi saliklere seyh-i kamillerinin nuru ve ahvali akseder. On- 
lar o nuru ve ahvali kendilerinden bilirlerse aldanmis, olurlar ve salikler bu 
hallerinde hem sadiklardir ve hem de degildirler. Sadikdirlar, gunkii bu aksin 
eseri kendi kalblerinde vaki' oldugundan onlar igin de bir hal olur. Sadik de- 
gildirler, giinkii bu hal kendilerinden miintesi olmayip bir akistir ve anzidir; 
§eyhin teveccuhii munkati' oldugu vakit kesilir. 

2784. ^Dedi: *Dlah, "0ii dilenciler qibi ekmek iste!" diye hana hoyle ferman 
etti." 



<^p^> 



AHMED AVNl KONUK 



Hz. §eyh nihayetbeye: "HakTeala hazretleri "Banagit, dilenciler gibi hal- 
kin kapilanni gahp ekmek iste!" diye ferman buyurdu. Yoksa bana "Halkin 
evlerine gelip begendigin mallan seg de al!" diye emretmedi," dedi ve beyin 
nezdinden gihp gitti. 



(^ 



OlcJ wbl jl jj yiS' ij-i- ^Tl ju** Jul <jj j- 11 ^1 ^r*" *J~" eJJ -i "^ j' -^ °^y *J** 

1 -^(j?* j*^ ^y j ^ ^bb* j 1 j 1 c ■> >* ' *f^<j< -j °^^ J**^ * J** 1 * * ^y 

§eyh'e gaybdan isaret gelmesidir ki, "Bu iki yd bizim fermammiz ile 

aldm ve verdin. Bundan sonra ver ve alma, elini hasirin altina sok! 

Zira onu senin hakkinda Ebu Hureyre'nin dagarcigi gibi yaptik, her 

ne istersen bulursun!" Ta alemilere yakin ola ki, bu alemin verasinda 

bir biiyiik alem vardir ki, topragi el ile tutsan altin olur. Ona olii gelse 

diri olur; ona nahs-i ekber gelse sa'd-i ekber olur; ona kufiir gelse 

iman olur; ona zehir gelse tiryak olur. Bu alemin ne dahilidir ve ne de 

bu alemin haricidir. Ne alt ne list ne bitisik ne de ayn, niteliksiz ve 

ta'rifsizdir. Her dem ondan binlerce eser ve numune zahir olur. 

Nitekim elin san'ati, elin suretiyledir ve goziin gamzesi, goziin 

suretiyledir ve dilin fesahati, dilin suretiyledir. Ne dahildir ve ne 

haricdir ve ne bitisiktir ve ne de ayridir. Ve akile isaret yetisir 



Bu hadise-i zillet ve tahkirden sonra §eyh Serrezt hazretlerine gaybdan 
ya'ni Hak Teaia canibinden boyle emir ve isaret geldi ve buyruldu ki: "Bu iki 



^ap? 



MESNEVl-I §ERtF §ERHl / X. CiLT • MESNEVt-5 



yil bizim emrimiz ile tese'ul edip halktan ba'zi §eyler aldin ve yine muhtag 
olanlara dagittin. Bundan sonra her muhtac olan kimseye lazim olan §eyleri 
ver ve kimseden bir §ey isteme ve alma! Elini oturdugun hasinn altina sok, 
her ne istersen orada mevcud bulursun. Zira biz o hasin senin icjn Ebu Hu- 
reyre'nin dagarcigi gibi yaptik." "Ebu Hureyre (r.a.)den rivayet olunur ki: 
"Nasa sjddetle bir aglik gelmis, idi. Resul-i Ekrem hazretleri yaninda bir §ey 
var midir?, buyurdu. "Evet, dagarcigimda biraz hurma var!" dedim. Resul-i 
Ekrem "Getir!" buyurdu. Getirdigimde elini dagarciga sokup biraz hurma gi- 
kardi, hurmayi elinde istif edip dagarciktaki hurmaya bereketle dua etti. Son- 
ra on ki§i gaginniz!" diye emretti. Qagirdim, dagarciktan hurma yiyip doydu- 
lar. Sonra on kisj daha cagirdim, onlar da yiyip doydular. Bu suretle onar 
onar gelip yemek suretiyle halk kamilen doydu. Sonra Resul-i Ekrem "Getir- 
digin hurmayi berekattan hasil olan ziyade ile beraber ahniz, §u kadar ki eli- 
nizi sokup hurmayi gikanmz, fakat hurmamn altini listune gevirmeyiniz!" 
buyurdu. Evvelkinden ziyade hurma gikanp hem kendim ve hem de baska- 
lan yer idik". 

Ey §eyh, senin bu hasir altmdan istedigini gikarip halka vermek suretiyle 
bu halka yakin ve itmi'nan gelsin ki, bu alem-i §ehadetin arkasinda bir bii- 
yiik alem vardir ki, alemde topragi el ile tutsan altin olur; ve alemde bu 
alem-i §ehadette fena olan her §ey ziddi olan iyiye miinkalib olur. alem, bu 
alem-i §ehadetin ne igidir ve ne de di§idir, ne altidir ve ne de ustudiir; ve bu 
aleme ne muttasildir ve ne de munfasildir, nasil ve ne suretle oldugu bu 
alem-i gehadetin elfaziyla ta'rife sigmaz. Fakat her dem alem-i gaybdan bu 
alem-i §ehadete binlerce eser ve niimune zahir olur. alem ile bu alemin 
miinasebeti bir dereceye kadar ta'rif olunmak istenilirse deriz ki: Elin sifati 
elin suretiyledir ve goziin gamzesi ve i§areti goziin suretiyledir; ve dilin fesa- 
hati dilin suretiyle zahir olur. Sifat ve gamze ve fesahat, elin ve goziin ve di- 
lin ne icjndedir, ne de di§indadir, ne muttasildir ve ne de munfasildir. Akil bu 
i^aretten alem-i gaybin alem-i §ehadet ile olan munasebetini anlayabilir. 

2785. is adami, iki yda kadar hu isi yaph. Ondan sonra Diak ^Tealadan 
ona emir geldi. 

Hakk'in hizmetinde bulunan insan-i kamil, iki yila kadar bu dilenmek 
i§ini yapti. Ondan sonra Hak Teala canibinden ona bir emir gelip yeni bir hiz- 
met tevdi' buyruldu. 



csj^, 



AHMED AVNl KONUK 

2786. wr BWan sonra i/er, /akaf kimseden isiemei Hiz sana gayhcian hu dest- 
fldhi verdih" 

Cenab-i Hak'tan gelen emirde buyruldu ki: "Bundan sonra artik dilenme- 
yi birak, kimseden bir §ey isteme! Ancak ver, zira biz sana bu almadan ver- 
mek imkan ve makderetini verdik." "Dest-gah" (»i&-o), kelimesinin miitead- 
did ma'nasi vardir. Burada "imkan ve makderet" ma 'nasi munasibdir. 

Js- J' iSjr**- s.j j> ^— •> jb* l " ^i J 1 y J ! ** s jr ^ j* 

2787. " Dier him senden hirden line kadar isie.se elini hasinn alhna scik, ftfcar.' 

"Herhangi muhtac, sana gelip her ne mikdarda bir sey isterse, cok olsun 
az olsun, elini oturdugun hasinn altina sok, onun muhtac. oldugu §ey mikda- 
nni gikanp ona ver!" 

2788. *jAgah ol, rahmei hazinesinden sayisiz ver! Senin elinde io-prak aliin 
olur, ver!" 

"Mer", lisan-i Farisi'de elli adedi ma'nasinda miista'meldir. Bu sebeble 
yiiz adedine "du mer" derler; ve ba'zan mecazen "sayi" ma'nasinda kullam- 
hr. Ve ba'zan "hadsiz ve cok" ma'nasinda olur (Giyasu'I-Lugat) . Burada "bt- 
mer", hadsiz ve sayisiz demek olur. 

Ob < J~j j\ J^i y \j Objj ib Ol jl (j^-^- 4 fl*^ £jSJ*>\j>- Asf jfi> 

2789. "Senden her ne isterlerse ver! Ondan dolayi dusunme, Diahk'm aiasim 
sen ziyadeden ziyade bili" 

"Senden bir §ey isterlerse nezdimde bu mevcud degildir diye dusiiniip 
muztarib olma! Zira Hahk'm ata ve ihsammn nihayeti yoktur." 

2790. x< ~Bizim aidmizda ne dar iutmak ve ne noksan vardir. O^e de hu kerem- 
den dolayi -pestmanhk ve hasrei vardir." 

"Tahslr", noksan etmek ve ehil ve ayali iizerine nafakayi dar tutmak ve 
cok toplamak ma'nalanna gelir. Burada "nafakayi dar tutmak" ma'nasi mvi- 



«$p? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

nasibdir. Maahaza ba'zi niishalarda bu kelimeler birka? sekilde muharrerdir. 
Ba'zisinda "tahsir" (j~-*j) dir ki, ma'nasi "helak etmek ve noksan etmek"tir. 
Ba'zisinda U~^)'dir ki "teessiif etmek ve gamlanmak" demektir. Ba'zisinda 
(j-^ydir ki, habs ve hasretmektir; ve ba'zisinda "taksir" {j-^zydii ki, "ki- 
saltmak" demektir. Fakir Ankaravi hazretlerinin nlishasim ihtiyar ettim. 
Ya'ni, Hak Teala buyurur ki: "Bu atamizda ve ihsammizda hesabh vererek 
dar tutmak ve eksiltmek yoktur; ve keremimizden dolayi keske yapmayay- 
dim, diye pisman olmak ve giden mala da hasret gekmek yoktur." 

•*■>. p-^r iA# <^jj <j\j jl o«- <^l jT Ijy, y,j c— i 

2791. *6y mu'temecl, kotu goziin yuz ortiisii t$in elini hasmn alhna sokl" 

"Kdtii goz"den murad, ataya-yi ilahiyyeyi mutlak surette esbaba bagh bi- 
lenlerdir. Ya'ni, "Ey sidki mu'temed olan kulum, benim ata ve ihsammi es- 
baba bagh bilenlerin gozlerine karsi bir nikab ve perde olmak uzere elini ha- 
sinn altma sok! Onlar hasinn altinda biriktirilmis seyler oldugunu zannetsin- 
ler. Yoksa ben hasinn altma el sokmaga da hacet olmaksizin her atami ve ih- 
sammi izhar edebilirim. Bu sebeb onlara nikab olsun ve onlar kendi vehim- 
leri dairesinde yasasinlar. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Erft'lerinin 1 6. fas- 
hnda soyle buyururlar: "Evliya-yi Hak esbab haricinde menku§en zahir olan 
birtakim isjer gordiiler. Nitekim dagdan naka cikti ve Musa (a.s.)in asasi bir 
biiyuk yilan oldu; ve bir mermerden on iki pmar akti; ve keza Mustafa (a.s.) 
ayi aletsiz bir isaret ile yardi; ve Adem (a.s.) babasiz ve anasiz ve isa (a.s.) 
babasiz vucude geldi; ve Ibrahim (a.s.) icin atesten gul ve giilistan peyda ol-. 
du; ve ila-ma-la-nihaye boyle seyler vaki' oldu. Imdi vaktaki bunu gordiiler, 
bildiler ki esbab bahanedir ve is goren bagkasidir. Avamin mesguliyeti icin 
esbab bir nikabdan baska bir §ey degildir." 

2792. Soma sen hasmn alhndan avucunu dotdurap arkasi kirtlmis sailin eli- 
ne veri 

"Piist", arka ve penah ma'nalannadir. "Pus>sikeste", alem-i surette zarii- 
rete dusmu§, iltica edecek yeri kalmamis, olan kimseden kinayedir. Ya'ni, 
"Hasinn altina elini sok, avcunu doldur, emr-i mai§ette ilticagahi kalmamis 
olan fakire istedigini ver!" 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 
eJU dj&* j*jf JJ>\y>- *£ jA 0J4 OjJJf U ^ss-1 jt jjI jl Ja> 

2793. nr Burulan sonra flayr-i munkaii olan ecir den ver! Dier kim isierse mes- 
tur olan cevheri ver I" 

"Ecr", liigatte mujde ve sevab ma'nalannadir. "Na-memnun", minnetsiz 
ve arkasi kesilmeksizin demektir. "Ecr-i na-memnun", ardi arasi kesilmeyen 
ecir demek olur. "Bundan sonra kimseden bir §ey alma ve halka minnet et- 
me! Bizim ardi arasi kesilmeyen ecir ve ihsanimizdan fukaraya ver! Her kim 
isterse hazine-i gaybimizda mestur olan cevher-i ni'meti ver!" 

tsk ^jj J^s J^ ^•~° y?~* Jk y f-fe-^ <$j *^ -** jj 

279 '4. *Q&, "SQllah'in eli onlann ellerinin usiundedir" sen oil Dtak eli gibi 
hesabsiz rizik sac!" 

"Gizaf" ve "guza?*, beyhude ve herze ve cok ve hesabsiz ve hadsiz 
ma'nalanna gelir (Burhan). Burada "hadsiz ve hesabsiz" ma'nasi miinasib- 
dir. Ya'ni, "Sure-i Fetih'te vaki' J^J J> «M ^ &\ Oj^C ki 'd&j*i& j*ifl o] (Fe- 
tih, 48/10) ya'ni "Ey Resulum, sana biat edenler ancakAllah'a biat ettiler. 
Allah'in eli onlann ellerinin ustiindedir" ayet-i kertmesinde beyan buyruldu- 
gu iizere, ashab Hz. Peygamber'in elini tutup biat ettikleri vakit, nasil ki ce- 
nab-i Peygamber'in eli Hakk'm eli mesabesinde idi ise, senin elin dahi ata ve 
ihsanda bizim elimiz olsun! Binaenaleyh Hakk'in eli gibi muhtacjara hesab- 
siz ve hadsiz rizik sag!" 

2795. nr Borclulan hakdan hurtar, tihanin fersini yagmar gibi yesil yap.'" 

"Uhde", burada "hak" ma'nasmadir. Ya'ni, "Borcjulan alacaklilann hak- 
tandan kurtar. Cihamn zeminini yagmur gibi yesjllendir ve feyz bans, et!" 

2796. Onun isi hir yil dahi fcu oldu hi, Ulabh~i dinin kesesinden alhn verirdi. 

§eyh Muhammed hazretlerinin bir yillik hizmeti dahi, Rabb-i din olan 
Hakk'in gayb kesesi bulunan hasinn altindan altin gikanp muhtaglara ver- 
mek oldu. 



=$»> 



MESNEVl-t SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



2797. DCara ioprah onun elinde akin olurdu; Diatem-i Tayi onun safmda bir 
dilenci idi. 

Hatem-i Tayi kabail-i Arab'dan Tay kabilesine mensub gayet comert bir 
zattir. Ya'ni, §eyh hazretlerinin elinde kara toprak altin olurdu. Onun bu hal- 
ka olan atasi gayb hazinesinden bitmez ve tiikenmez bir ata oldugundan ser- 
vet-i zahirisinden comertlik eden Hatem-i Tayi onun ata ve ihsan safinda bir 
dilenci mesabesinde addolunur idi. Ba'zi niishalarda (jjl* j*) yerine (j^fj^) 
vaki'dir, "Onun dergahinda" demek olur. 

Sailin zamirini soylemeksizin bilmesi ve borglularm borclan 

mikdarmi soylemeksizin bilmesi ve bu o "Benim sifatim ile 

halkima cik!" hadis-i kudsisinin nisani olur demesi 



Ma'lum olsun ki, insan-i kamil cem'iyyet-i esmaiyyeyi haiz ve "Allah" 
ism-i cami'inin mazhandir. Binaenaleyh bittabi' "Alim" isminin dahi mazhan 
olur ve bu isme de mazhariyet hasebiyle onun ilmi halkin zahir ve batinini 
muhit olur; ve boyle bir kamilin hali "Benim halkima sifatim ile cik, seni go- 
ren muhakkak Beni gordii!" ma'nasinda olan J\j ^ A\j ^*» J&*- J> J^+> ^ 
hadis-i kudsisinin nisam olur. 

jjfcj? ^uj!-b j ^jjU jl jj& il)l (/^j £ Syt- c~^-U- 

2798. €ger o fakir kendi hacetini soylemese idi, o verir idi ve zamuini hilirdi. 

Ya'ni, Hz. §eyhin huzuruna gelen fakir eger kendi ihtiyacim lisanen soy- 
lemese bile §eyh onun niyetini bilip muhtag oldugu seyi verir idi. 

2799. arkasi egri, o §eui hi katbinde tuiardi, ne ziyade ne de ehsik, o kadar 
verirdi. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 



"Pust-ham" , "arkasi egri", mihnet yukiinden beli bukiilmekten kinayedir. 
Ya'ni, mihnet ve zaruret yukiinden beli bukiilmiis. olan fakirin kalbinde tut- 
tugu ihtiyac. mikdanni bilir, o mikdardan ne ziyade ve ne de eksik vermezdi, 
tamamen ihtiyaci kadar verirdi. 

2800. ^BinaenaUyh "6y amca, onun hu kadar du§uncesi oldugunu ne hildin?" 
[28 ° 1] derlerdi? 

Hz. §eyhin bu halini gorenler, "Fakirin diisuncesini ve niyetini ne bildin 
de ona muhtac oldugu mikdan verdin?" diye taacciib edip sorarlar idi. 

2801. O derdi: "Cjonul evi ienhdlikkr, teseulden haltdir, cennei aibidir." 

Hz. §eyh onlann suallerine cevaben derdi ki: "Gonlumiin evinde Hakk'in 
gaynndan tenhahk vardir. Cennette taleb ve ihtiyac oimadigi gibi benim gon- 
liimde de taleb ve ihtiyac duygusu yoktur. Kalb aynasi saf oldugu vakit ona 
halkin zamairi akseder." 



; jlT Obj, J^p yr _>> j 



,Jlil 



2802. *Onda halkin a§kindan ba§ka i§ yoktur. Onun vasknin hayalinden ha§- 
ka kimse yoktur." 

"Deyyar", "ev sahibi ve kimse" ma'nasinadir. Ya'ni, "Kalbimin evinde 
Halik'imm ask ve muhabbetinden ba§ka bir is ve duygu yoktur. Onun vash- 
mn hayalinden baska kalbimin icjnde doniip dolasan bir kimse yoktur. Ka- 
milen masivadan halidir." 

2803. \Beti evi iyiden ve kotiiden supurdiim. ^enim evim u%had in askindan 
doludur." 

"Ben kalbimi iyi ve kotu olan fikirlerden ve hatiralardan temizledim. §im- 
di benim kalbim Ahad olan Hak Teala hazretlerinin a§kindan doldu." Beyt-i 
§emsi-i Sivasi (k.s.): 

Stir gikargayn gonulden, ti tecelli ede Hak 
Padi§ah konmaz saraya hane ma'mur olmadan 



^^P? 



MESNEVl-f §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

2804. w Onio- Diudanm gayn her neyi gorur isem, henvn olmaz, fakirin olur." 

"Eger kalbimde a§k-i ilahinin gayn bir duygu bulursa o duygu ve fikir be- 
nim degildir. Belki benim yamma gelen fakirin fikrinin ve duygusunun aksi- 
dir." Nitekim 2666 numarah beytin basmdaki surh-i serifin izahmda bu akis 
hakkinda Fihi Ma Fih'den naklen bir kissa zikredilmis. idi. 

2805. Gger hir suda kesilmis hudakli hurma agaci gorunse dtsartda olan hurma 
agaci aksinin gayn olmaz. 

"Urcun", hurma salkiminm budagidir. Bu salkim kesildikten sonra hilal 
gibi egrilir, ya'ni suda goriinen suret harigte vaki' olan suretin aksidir. Hur- 
ma agaci bir misaldir. 

^s (j\ ^JJiJ O! J-i»t tijjs> ^r^s- \J?jy L5*^ -^ ^ ^ -J" 5 

2806. Gger suyun dibinde hir suret gbrursen, ey delikanlt, o nakts haricin aksi 
olur. 

2807. jfakat su $or $op[den] halt oluncaya hadar heden irmaginda ienkih 
§arttir. 

"Kazi", ["Kazaj, su ustiindeki gor cop ma'nasina[dir]; [*u*i (akza')] 
cem'idir, "cor copier" demek olur. "Tenldh", temizlemek ma'nasmadir. Ya'ni, 
ey kimse, eger sen dahi kalbine akisler vaki' olmasini istersen kalbine hava- 
tir-i nefsaniyye ve seytaniyye cor goplerini getiren beden irmagini riyazet ve 
miicahedat ile temizlemen sarttir. 

2808. Ta hi onda hulamhltk ve $or fop kalmasinl Ta hi emin olsun, yuziin ah- 
sini gosiersin! 

Ja p~*st- ij\ jT j jT J>L# <J\ Jit tj\ jf cluj j^ Aj^f ^»- 

2809. 6y fakir, senin cisminde $amurdan baskasi nerede? 6y katbin dusmani, 
suyu $amurdan soft et! 



°#2I&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Miikil", fakir? "gilabe", ?amur demektir. "Su"dan murad, ruh-i insani, 
"camur"dan murad, cism-i unsuridir. Ey ruh-i insani asanndan fakir olan 
kimse, senin cisminde yemeden ve icmeden hasil olan camurdan ve kesafet- 
ten baskasi yoktur. Sen cisminin kesafetini tezyid etmekle kalb ve ruhuna 
diismanhk etmektesin. Ey kalbin ve ruhun dusmani, riihunu cismaniyetten 
ve kesafetten riyazet ve miicahede ile saf et! 

2810. Sen her clem onun iizerindesin hi, uykudan ve yemeden hu irmak i$inde 
pe/t ziyade toprak dokersin. 

Sen her an yemek ve igme ve uykuyla me§gul olup bu ruhun ahkam ve 
asan carl olacak olan cisim irmagi igine pek ziyade toprak dokersin ve onu 
bulandirmaktasin. Binaenaleyh bu kadar kesif ve bulanik olan kalb ve ruha 
artik haricten higbir akis bekleme! 



(j>A>" <_£L* J**-S^ J/*«iii (_■;■»' 

Halkin zamirlerini bilmenin sebebi 



2811. HJahiaki o suyun i$i hunlarclan haltdir, yuzlerin aksi harifien suya sip- 
radi. 

Vaktaki su gibi berrak olan ruhunun igi havatir-i nefsaniyye ve hayvani- 
ye ve seytaniyye cor goplerinden hall olur, halkin kalblerinin yuziinun aksi 
haricten o ruha sicrar ve kalb gdzuyle halkin zamairi ve fikirleri goriinur. 

Oi j ^liw-j j jji j) jj 4jl>- «wLilj LL^» ,jJ*Ij ly ,j-J 

2812. Dmdi senin hahntn musaffa olmamishr. Bv seyiandan ve nesnasdan ve 
yirtict hayvandan doludur. 

Ey kimse, senin kalbin ve batimn sifat-i nefsaniyyeden temizlenip musaf- 
fa olmamistir. Kalbinin evi sifat-i §eytan olan enaniyetten ve "nesnas" deni- 



*&$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 



len bir nevi' maymunun sifati olan taklidden ve yirtici hayvanat sifatlanndan 
doludur. "Nesnas" hakkinda IV. cildin 764 numarasina miisadif olan: f£ JJ 
^ ^-Lii oi*- ow > ^-u j ^L-j ^ ^ ["Fakat ben nas dedim, nesnas degil! 
Nas canm canim tamyamn gayn degil."] beyt-i §erifinin izahinda gecti. 

2813. Gy inalian dolayi e$ehlikte' kalmi§ olan hir e§ekl 9Ve vakit CMesik'e. 
mensub ruhlarclan hoku gotiirurmn? 

Hz. Pir efendimizin Mesnevi-i §enfdete "esek" ta'birleri "hamakat" 
ma'nasinadir. Zira e§ek arifler indinde timsal-i hamakat addedilmi§tir. Ya'ni, 
ey benim de ilmim ve aklim ve dirayetim vardir diyerek insan-i kamile karsi 
kibir ve inaddan dolayi hamakat-i iblisiyye icinde kalmis. olan bir ahmak, sen 
bu bos da'valar ile ne vakit Mesih (a.s.)a mensub ruhlari haiz olan insan-i 
kamillerden koku ahr ve onlan tamyabilirsin? Sen bu hamakat ile onlanrt 
sozlerinin feyzinden fayda bulabilir misin? Zira senin isin saika-i hamakat ile 
onlann ahval ve ef al ve akvaline i'tiraz etmekten ibarettir. 

2814. Sifter hir hayal zahir olursa ne vakit tanirsm ki, hanaihir mehnenden 
basvurur? 

Ey ahmak, eger senin icinde bir hayal peyda olursa o hayalin hangi per- 
deden ve pusudan bas gikardigim asla bilemezsin. Malum olsun ki, kalbe ge- 
len hayal ve hatiramn menba'i dorttiir. Nefsant, seytani, meleki ve rahmani- 
dir. Hatira-i nefsaninin alameti budur ki, tablat vasitasiyla gelir ve cismin §e- 
hevatina mutealhk olur; ve kuwetli olarak gelir ve zikrullah ile zayif olmaz 
ve sabit bir halde bulunur, bu hatira serdir. Hatira-i §eytaninin alameti budur 
ki, kuwetli olmaz ve tereddiide miistenid olur ve zikrullah ile zayif olur, bu- 
na vesvese derler. Fasiki fiska ve kafiri kiifre da'vet eder ve abid ve zahidin 
nefislerini tahrik ederek ekseriya onlan giinah isjemeye ve giinahtan ictinab- 
da musirr olanlan dahi daha hayirli olan amellerden imtina'a da'vet eder. Tef- 
riki en giic olan hatiralar bunlardir ki hepsi §erdir. Hatira-i melekinin alame- 
ti budur ki, o hatira hayra mutealhk olur, ancak kuwetli bir surette varid ol- 
maz ve tereddiide miistenid bulunur. Hatira-i rahmantnin alameti budur ki, 
hayra mutealhk olup kuwetli bir surette varid olur, buna "iMm" derler, bu 
hatira sahibi bunun hukmiinu icra etmedikce musterih olmaz. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

2815. nZahndan hayalat silpumlilnceye kaiar dsxm, zuhdden hir hayal g&i 
olur. 

Bu hayalati kalbden supurmek kolay bir sey degildir, azim riyazet ve mu- 
cahede lazimdir. Zira kalbden bu hayalat siipurulunceye kadar cism-i salik 
nefsani ve seytani havannn perhizinden ve riyazet ve mucahedenin siddetin- 
den eriyip bir hayal gibi olur. 

j>- ^U**iw«l ji ajjj £~» D-Li <_JLp 
Esegin sakinmasi iizerine tilki mekrinin galib olmasi 



2816. 6§ek hirtpk falijit ve ona def soyledi. jfakat e$ek ile cuu'l-kelb gift idu 

Ya'ni, hakikat-i zuhdden bi-haber olan zahid, murld-i hilekara karsi gok 
calisti ve ona karsi deliller getirip soziinii cerh etti. Fakat kendinde son dere- 
cede bir aclik var idi. Malum olsun ki, bu arslan ve tilki ve esek kissasinda 
iki vecih oldugu yukanda sirasi diisdiikce izah edilmis idi. Bir vechi bu idi ki; 
"arslan"dan murad, kutubdur. Nitekim 2339 numaraya miisadif olan: ^ U^ 
j 1 Jr- J\>. 3^ oj! ^i ji jir &>/" x^ j ["Kutub arslandir ve sayd etmek onun 
isidir. Bu halkin baMleri onun bakisini yiyicidir."] beytinde tasrih buyrulmus- 
tur. Ve "tilki"den murad, nefsani olan miiiid ve "esek"ten murad dahi, ha d- 
kat-i zuhdden bi-haber bulundugu halde tarik-i ziihdu ihtiyar ettigini zanns- 
den bir ahmak mukalliddir. tkinci vecih dahi, "arslan"dan murad, intifa'-i nef- 
si icm halki birtakim hilekar olan mensiiblan vasitasiyla avlamaga sa'yeden 
yalanci miirsidlerdir. Nitekim 2480 numaraya miisadif olan: JJ.> x^ oU* oT 
ow gjt jjU ijdij ji Ob ju» j ["0 mukallid yiiz delHi ve yiiz beyani dile ge- 
tirir, hig can tutmaz."] beytinde bunlann hali beyan ve 2484 numarah bey- 
tin tistundeki siirh-i serifde de kamil seyhin da'vetiyle nakislann da'veti ara- 
sindaki farki izah buyurmuslardir. Binaenaleyh bu kissada irsad-i salikin icm 



0^5 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

iki veche de i§aret vardir. Bu siirh-i §erifde de bu ikinci vechin fena neticesi- 
ni beyan buyururlar. 

2817. Ditrs galib geldi ve onun sabn zayif oldu. Qok bogazlar vardir hi ragx- 
fin ashi goiiiriir. 

"Ragif', ince pide ma'nasinadir, burada mutlak "gida" murad buyrulur. 
Ya'ni, e§ege gida bulmak ve yemek hirsi galib geldi ve acliga kar§i sabn za- 
yif oldu. Qok bogazlar vardir ki, yiyecek ve icecek a§ki ve hirsi onlan helake 
sevk eder. 

2818. O bir resulden ki, ona hakayik el verdi, fakr kiifr olmaya yakin geldi, 
buyurdu, 

Kendisine hakayik-i e§ya munkesif olan Resul-i zisan hazretleri ' ji ja\ ais" 
\jtS" jj<j ya'ni "Fakr, kiifr olmaya yakin oldu" buyurdu; ve fakrin kiifre ya- 
kin olmasinda birgok vecihler vardir. Ezcumle fakir ve tedarik-i nafakadan 
aciz kalan kimsenin kalbi lztiraba diisup Hakk'in Rezzakhgi hakkinda su'-i 
zanna mubtela olur ve eline gegen nafakanin helal ve haram olraasina i'tina 
etmez. Bu nailer ise kiifre yakin olan hallerdir. Qok kimseler vardir, imanla- 
nyla beraber tedarik-i nafaka hususunda giinahi miirtekib olurlar ve ba'zan 
intihar da ederler. 

2819. esek a$liga esir olmus idi. ^Dedi: ^Bger mekr ise de hir yol olmus tut!" 

"Yek-reh", "bir yol, bir mertebe, bir ugurdan" ma'nasinadir. Esek a^hga 
mubtela oldugundan kendi kendine dedi ki: "Eger tilkinin soyledigi sozler hi- 
le ve mekr olsa bile bu achk icjnde her dakika olmekten ise bir ugurdan ken- 
dini dlmus. farzet!" 

2820. nr Bari bu. a$lik azabmdan kurlulurum. 6ger hayat bu ise ben olmus ola- 
[2821] i . . . ,n 

rati iytyim.1 



e^a 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, "Eger tilki benim helakime kasdetmis. ise bile giderim ve hig olmaz- 
sa daima dugar oldugum bu aglik azabindan kurtulurum. Eger hayat bu aglik 
ise benim olmem daha hayirlidir!" 

2821. £jerg,i e§ek evvelii iovhe ve yemin etti, akibei yine e§eklikien hxr hoot etti. 

"Habt", sehvetmek ve unutmak ve vurup agacin yapragini dokmek ve fe- 
sada vermek ma'nalanna gelir. Burada "unutmak" ma'nasi munasibdir. Va- 
kia e§ek ewela gordugii heybet ve dehsetten dolayi tovbe etti ve bir daha hi- 
lekarlann soziine kanmayacagina dair ahd ve yemin etti. Fakat akibet e§ek- 
likten ve hamakatten dolayi ewelce aldandigim ve gordiigii heybeti unuttu. 

2822. Uiirs kor ve ahmak ve cahil eder. Oliimii ahmaklar iizerine kolay yapar. 

Hirs-i nefsani insam kor eder. Tesebbiisuniin vahim neticelerini goremez 
ve ahmak eder. Hirsin vehametini idrak edemez ve cahil eder, bildiklerini 
unutturur. Binaenaleyh hirs-i nefsaniye miibtela olan ahmaklara oliim kolay 
bir §ey goriinur ve nihayet intihar eder. Nitekim intiharlann zamammizda go- 
galmasi ahmaklann gogalmasindandir. 

2823. G§eklerin cant iizerine blilm kolay degtUir. JZ,ua haki olan canin leiafe- 
tini iuimazlar. 

Halbuki ahmaklann camna gelen oliim kolay ve temenni olunur bir oliim 
degildir. Qiinkii onlar canlanm sifat-i nefsaniyyeleri rengine boyadiklan ve 
kesif bir hale getirdikleri cihetle, onlarda o camn letafet-i asliyyesi yoktur; ve 
bu hal-i kesafetle cisimden alakasini oliim vasitasiyla kesen bir ruh alem-i 
berzahda daha buyiik belalara giriftar olur. 

2824. CMademki haki olan cam luimaz, o §akidir. Onun ecel iizerine cur'eti 
ahmakliktan&ir. 

"Cavid", daim ve baki ma'nasinadir, "BaM olan can"dan murad, Hakk'a 
vasil olan ve Hak'la kendi arasinda higbir hicab bulunmayan candir. Ya'ni, 



C £P* 



MESNEVl-I SERfF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Hakk'a vasil olmayan ve hicab-i nefsaniyyet altinda kalmis olan canin sahi- 
bi sakidir ve bedbahttir. Zira boyle bir can sahibi oliimden sonra da Hak'tan 
hicab ve azab icinde bulunacagmdan hayat-i diinyeviyyeden sikilip da olum 
tarafina meyl ciir'eti onun ahmakhgindandir. 

2825. Cehd et, ta hi senin canin muhalled olsun, ta hi olum guniinde sana bir 
azth olsun! 

Ey salik, miicahede et ki, senin ruh-i insanin ruh-i hayvanlnin §ehevati ve 
nefsani sifat perde ve hicablanndan kurtulup baki olan Hakk'a vasil olsun ve 
hicabsiz daim ve baki bulunsun! Ta ki oliim giinunde oyle bir ruh hayat-i uh- 
reviyyede sana azik ve faideli olsunf 

2826. Onun ^Rezzdh'a dahi i'timadi olmadi hi, onun iizerine gaybdan cud 
sacar. 

O mukallid zahidin hakiki bir tevekkulii olmadigi gibi, Razik olan Hak Te- 
ala hazretlerine dahi i'timadi olmadi ki, o Razik-i hakM onun iizerine vakit 
vakit gayb hazmesinden cud ve kerem sagar. 

c~iLT ^j*. j^ j *f 4? ^ / c-il-u ^jj Jt5 . Jju ^j^TL' 

2827. <§imdiue hadar onu fazl nzihsiz tutmadi. fierci vahit vahit onun dsmi 
iizerine, aclik havale e-Ui, 

mukallid zahidi §iradiye kadar Hakk'm fazh ve keremi nziksiz birakma- 
di. Her ne kadar ara sira onun cismine achk halini havale ve musallat ettiy- 
se de yine onun mukadder olan gidasini verdi. 

2828. 6ger acltk olmasa lifter uuz maraz haztmsizlihtan dolayt senden bas cv 
hanr. 

Ya'ni, gergi aghk cismin bir marazidir; fakat tokluk, hazimsizhktan dolayi 
cisimde diger birgok marazlar tevltd eder. Tababette mi'de fesadindan vucud- 
da husule gelen birgok hastahklar ta'dad olunmus, ve gok ve miitenewi' ye- 
meklerin mazarratlan tzah edilmi§tir. 



G 33P? 



AHMED AVNt KONUK 

2829. Uiahuki a$ik marazi hem letafette hem hafiflikte ve hem ameide o il- 
letlerden evla olur. 

Aclik hastalik ve zahmeti, tokluktan tevelliid eden hastahk ve zahmete bir- 
kac vech ile muraccahdir. Aclikda letafet ve necasetle telewiisden nezafet var- 
dir. Toklukta ise kesafet ve em'ada kiitle-i necaset vardir; ve achkta vucudda 
hafiflik ve toklukta agirhk olur; ve achkta kalb rakik olup §ehevat-i nefsaniyye 
azalir ve iyi ameller zuhur eder. Toklukta ise kalbde kasvet olup sehevat-i nef- 
saniyye ziyade ve kotii ameller sadir olur. Hind sarihlerinden Mir Eyyub buyu- 
rur: "Bir gun Hz, Mevlana soyle buyurmuslardir: 0j& ^ k^ *j& &* J 5 "^ & J 

l*Jb Jul j \JHl> Jb-1 j \j>y Jil j L-iJ J&-\ j Ui Je?) j U$i J> j\ j Uai>- i^>-l _} L~*>- ^s\ J*- )\ 

»ui r ^ji j'uu r ^ri j ay J»i j ya'ni "Az yemekte gok faydalar vardir. Onlar da 
budur ki, insan cismen sihhatte olur ve kuwe-i hafizasi iyi ve anlayisi temiz ve 
kalbi parlak ve nefsi hafif ve uykusu az ve nazan keskin ve tabiati sag ve sa- 
lim ve masrafi az ve ahlaki kerim mudar^si ve telattufu gents olur." 

2830. JAcltk zahmeti zahmetlerden iaha latifiir. Diususiyle aclikia yiiz men- 
faal ve huner vartkr. 

Acligm ve perhiz etmenin fazileti hakkindadir 



2831. JA$lik mukakkak ila$arm sulidntd.tr. Sdgah o\ t acltgi cana hoy onu boy- 
le hakir <pxme\ 

Bu beyt-i serifde *i>di & J^i *Lj>-Vi ya'ni "Perhiz, ilagtan efdaldir" ve ke- 
za fUi tfj* *b J^J *»j3 %jr\ ya'ni "Aclik, oliimden gayri her bir hastalik icin 
iiagtir" hadis-i seriflerine isaret buyrulur. 



C^p^B 



MESNEVt-I §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEV!-5 • 
a^i OX** I jjJb dy~ JJL- C-af tjA±xS OU Sjy*-^ ^f-L 01 

2832. Wist feepek ekmegi yer idi. Sail "Sana, huna hirs ne i$indir?" dedi 

"Fahfere", bugday ununun kepegi ve ceviz unu ma'nalannadir. "§ereh", 
hirs ma'nasinadir (Burhan). Mesela bir kimse bugday ununun kepeginden 
yapilmis. ekmegi yer idi. Sualcinin birisi gikip ona dedi ki: "Senin bu kepek ek- 
megine olan hirs-i §ed!din ne igindir?" Ya'ni bu nevi' ekmek bu derece hirs 
ile yenir mi? Ba'zi niishada (c^. ju) yerine {<sj\> j> y ) yazilmisUr. "Nigin bu- 
na hirsin vardir?" demek olur. 

2833. 'Dedi: "Uakt&ki a$ik sabirdan iki kat olur, arpa ekmegi bizim indimiz- 
dc helva olur." 

Ya'ni, o istiha ile kepek ekmegini yiyen kimse cevaben dedi: "Gidaya sab- 
retmek sebebiyle bizim achgimiz sjddedenip iki kat oldugu vakit, kepek ek- 
megi ekmeklik mertebesinde kalir, arpa ekmegi de bizim indimizde kepek ek- 
megi iizerine baklava ve borek gibi tath olur." 

2834. binaenaleyh kudirim hi hep helva yiyeyim. ^Vaktaki azvm sabredeyim, 
subhesiz saburum!" 

"Binaenaleyh azim sabrettigim vakit hep helva yemege kadirim. Bu se- 
bebden subhesiz mtibalaga ile sabredici olurum." Ya'ni az aciktigim vakit ye- 
mek yersem o kadar tath ve lezzetli ve igtihah yiyemem. Lezzet taami doy- 
mak ve istiha ile yemek icindir. Achga gok sabretmek lazimdir. Binaenaleyh 
aglik siddetlenip iki kat oldugu vakit her ne yesem tath gelir. Bu sebebden do- 
layi achga kar§i giibhesiz pek sabirh olurum. {js^) 'deki "ya" ta'zim icindir. 
iSjr* j^r dyr, birinci misra'daki ^y- \y>- *** ibaresinin illetidir. Ba'zi niisha- 
larda ^Si <£j5s> j*> ^ &y? suretinde yazilmi§tir. "Sabr-i zaruri ettigim va- 
kit subhesiz helva istemege kadirim" demek olur. 

tijy »jlAJl j C~*l <Jj\j Ut&& {J& ^Jij b W^ J* tj*" ^"^H ^y*~ 

2835. Uialbuki a$lik her kimseye zehun olmaz, 2,ua bu ol$uden hari$ bir alef- 
zardir. 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni velhasil aghkta birgok faziletler vardir. Fakat achk her kimseye ze- 
bun ve maglub olmaz; ve her kimse achga tahammiil edip onun faziletlerine 
nail olamaz. Qiinkix hadls-i §erifde jik^ ou*i * (S ^ i j,jy\ j -oji r ui» ^4-i ya'ni 
"Achk, Allah'in yeryiizunde taamidir. Onunla siddiklann bedenleri hayat bu- 
lur" buyrulmu§tur. Binaenaleyh achga tahammul etmek, ancak siddik olan- 
lann kandir. Siddik olmayanlann nefisleri ise mertebe-i hayvaniyyettedir. Bu 
dunya ise hayvanlara mahsus olan yemler ve gidalar ile doludur. Hayvani- 
yet mertebesinde oian nefislerin bu yemlere ve gidalara hucum edip acjiktan 
kacmalan tabiidir. 

2836. J^fii^t muhakkak Uiahk'm haslanna vermi§lerdir, \a ki a$Liktan kuv- 
vetlx arslan olalar! 

Ya'ni, achktan cismin kuweti ve nefsin sifati zayif ve ruhun kuweti za- 
hir oldugu cihetle achgt muhakkak Hak Teala'mn has kullanna vermisjerdir. 
Bu achktan onlann ruhlart kuwetlenip ma'na arslam oiurlar. 

2837. jA^liai her al$ak dilenciye ne vakil verirler? unademki yem az degildir, 
onun online koyarlar. 

Tabiati alem-i sufliye mail olan her aleak dilenciye agligi vermezler. Ma- 
demki onun nefs-i hayvamsi alem-i sufliye maildir ve alef-zar olan hu diin- 
yada da hayvanlara mahsus olan yem az degildir. Bu diinyanin turlii tiirlu 
taamlanm ve yemlerini onun oniine koyarlar. "Cilf ', gaHzu't-tab' olan kimse 
ve her §eyin parcasi ma'nasinadir. Ttirkge'de muadili "kopuk"tur. (uf .jj*-), 
"kopuk dilenci" demek ma'nasinadir. 

*J^ is* ^s L?l % y t^'Jj' <y^ r* ^ jy~- ^ 

2838. Verier ki: ^e! ,Ztra huna da laytksm! Sen su ku§u degilsin, ekmege 
mensvib ku^sunl" 

kopuk dilenciye derler ki: "Mademki alem-i sufliye meyl ve muhabbet 
ettin, alem-i suflinin tiirlu turlu yemlerini ve gidalanm da ye! Zira senin hay- 
vaniyetin bunlara da layiktir." Nitekim sure-i Hicr'deki ayet-i kerimede °Sjl 
djJ*i J>j~i y^\ p^Lj \j^^.j lyrii (Hicr, 15/3) ya'ni "Ey Resulum, onlan bi- 

^» 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

rak ki yesinler ve hayat-i diinyeviyyeden istifade etsinler ve emel onlan 
me§gul etsin, yakinda bileceklerdir" buyrulur. Ey cismant olan kimse, sen la- 
tif su gibi olan gida-yi ruhamnin kusu degilsin. Kesif olan gida-yi cismanlnin 
ku§usun. Sana layik olan gida maarif-i ilahiyye degildir, diinyanin tiirlu tiir- 
lu lezzat ve huzuzatidir. Sen ancak buna layiksin!" 

Bir rmiridin hikayesidir ki, §eyh onun hirsindan ve 

zamirinden haberdar otur. Ona dil ile nasihat etti ve nasihat 

zimnmda ona Hakk'm emriyle tevekkiil kuweti bagi§ladi 



2839. <§eyh hir miirid ile hila-tevahhif hir sehir tarafina fiii] oraia ekmekktt idu 

2840. fiafletten nasi miiridin fihrinde achh ve kttltk korhu.su her hir dem za- 
[2842] t , tJ 

hir oldu. 



j^-j J* ls"^ ■ 



] JJ 



j?W> jl t-iilj _J 2j> *5 I f*~5* 



2841. $eyh ayah ve zamuden haberdar idi, ona dedi: vv CA/e hadar izhrah i$in- 
de olursunl" 

"Zahir", feryad etmek ve ic. agnsi demektir, burada sikinti ve lztirabdan ki- 
nayedir. Ya'ni, §eyh miiridlerin batmlanna agah ve onlann niyetlerinden ve 
fikirlerinden haberdar olan kamillerden oldugundan, o gittikleri §ehirde ek- 
mek bulamayip ac, kalmak korkusuyla muztarip olan muride dedi: "Sen ne 
kadar sikinti igindesin!" 

J^^ Jfy J jr* *-*i* J^J^ ^ ***** ^J J 1 

2842. Skmeh gamindan dolayi yandtn! Sahir ve ievehkiil aozunii dihtinl" 



c j£P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Yiyecek bulamamak gamindan dolayi yandm ve miiteessir oldun. Aghga 
kar§i sabretmek ve Hakk'm nzik vereciligine karsi da miitevekkil olmak la- 
zim gelirken sabir ve tevekkiile karsi goziinu diktin ve kapattin!" 

yy j jj*-<j- ^j^ ] s *& jo* ^P ^ J ^ y 

2843. "Sen aziz olan nazeninlerden degilsin ki, seni cevizsiz ve kuru uzumsuz 
tutsunlar!" 

"Ey murid, sen Hakk'in aziz ve nazenin kullanndan degilsin. Belki gocuk 
mertebesinde bulundugun igin seni, gocuklan tatyib ettikleri ceviz ve kuru 
iizum mesabesinde olan gida-yL surisiz birakmazlar, ya'ni seni ag birakmaz- 
lar. Elbette bir yiyecek vender!" 

2844. "J^plik ZHakk'm haslannin canmm rizkukr. O^fe vahit senin gibi pe- 
nsan-hahr Mencinin maglubudur" 

"Gic", perisan-hatir, ahmak, sersem ve hayran, kendini medheden, uciib 
ve tekebbur sahibi ma'nalannadir. Burada "peri§an-hatir" ma'nasi miina- 
sibdir. Ya'ni, "Aglik Hakk'in has kullanmn camna mahsus olan nziktir. Se- 
nin gibi kalbi ve hatin peri§an dilencinin maglubu olmaz ve dest-i tasarru- 
runa girmez." 

j^-j oli <^ y c^ <y^ ->■* *^ <-r~* ^ J 1 y t J ^ <-^* 

2845. "{Jarifl ol, sen onlardan degilsin ki, sen hu maihahta ekmeksiz yasaya- 

i" 
sin: 

"Aglik gamindan farig ol ve ig sikintisim birak! Sen Hakk'in nazenin olan 
aziz kullanndan degilsin ki, sen bu dunya matbahinda ekmeksiz ve yemek- 
siz yagayasin!" 

2846. ^iSu avam oburlan i$in kase, kase uzerine ve ehnek, ekmek uzerinedir. 

Bu diinyada hazz-i nefsanilerine meclub olan avam oburlanna Hak Teala 
kase kase uzerine ve ekmek ekmek uzerine bol bol ve tiirlii turlii gidalar ih- 
san eder. Niam-i zahiriyyenin birisi bitmeden digerlerini verir. 



=£p? 



MESNEVf-1 SERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVf-5 • 
' * * ■ 

J^.y- ^^ ^y^j- r* J ^ J^lM^ >JJuf *j**- &yr 

2847. Vahtaki oliir, ekmek ileri ileri flex, der ki; "6y gtddsizlik korkusundan 
kendisini olduren!" 

2848. "6i/ kendisini izhrab uprisinde oldurmus olan, sen giitin ekmek kaldx, 
kalk alt" 

Vaktaki o bol bol gidalara nail olan avam oliir, basmdan arta kalan o 
ni'metler ileri ileri gidip lisan-i hal ile ona der ki: "Ey gidasizhk korkusundan 
kendisini oldiiren ve lztirab icinde kendisini oldiirecek derecede kivranan za- 
valli, iste sen gittin, ekmek basindan arta kaldi, haydi bakahm simdi kalk da 
o gidalan al ve ye!" 

C— .1 ^siiU- y j y y y Jjj C-o j L d\jj* jT jTy Ofr* 

2849. "<S4cjah ol, ievekkiil d, elini ayagmi tiiretme! Senin nzktn sana senden 
dona ziuade asikhr.' 

Hz. Pir efendimizin FihiMi fjft'lerinin 48. faslindaki su beyanat-i aliyye- 
leri bu beytin tamamiyla serhi oldugundan buraya derci miinasib goruldii: 

^l <J»y» ^Jjj y* (jJJI 01 J&>- ,y <~»\j**> al L. j oUp JutJ 

i^i-^i * ic'lj' C— «L»- jjj «uljaj fgiy^i* ^ is***' 

"Isrif benim ahlakimdan olmadigi ma 'lumdur. Rizkim olan §ey muhakkak ba- 
na vasil olacaktir. Rizk igin ko§up aramak beni yorar. Eger oturur isem nzkim 
bila-zahmet bana gelt. " 

"Ben kaide-i nzki muhakkak surette bilmisimdir, bos yere kosmak ve za- 
ruretsiz mesakkat gekmek benim adetim degildir. Benim altin ve giimuse ve 
taam ve kisveye ve bar-i sehvete muteallik olan nzkim oturdugum halde ba- 
na gelir. Ben bu nzkin talebinde nicm kosayim? Bunlan aramak bizi rencide 
ve aciz ve zelil kilar; ve eger sabredip bir yere oturur isem mesakkatsiz ve zil- 
letsiz o bana gelir. Zira nzik dahi bana talibdir ve o beni geker. Mademki be- 
ni cekebiliyor ve bana geliyor, ben dyle onu cezb edemem ki arkasindan gi- 
deyim. Hasil-t kelam budur ki, din umuruna mesgul ol, ta ki diinya senin ar- 
kandan kossun; ve bu <, oturmak"tan murad "din umuru iizerinde otur- 



^> 



AHMED AVNl KONUK 

mak"tir. Boyle bir kimse her ne kadar kosarsa din hususunda kosmus olaca- 
gindan o kimse yine oturmus hukmundedir. Eger oturdugu vakit diinya icin 
oturmus ise yine kosmus hukmundedir ilh..." 

Ma'lum olsun ki, cenab-i Pirin murad-i allien cahsmayip tenbel tenbel 
oturmak degildir. Zira Mesnevi-i §enf'm birgok bahislerinde esbaba tesebbii- 
su tavsiye buyururlar. Maksad-i alileri celb-i emval icin dini ve ahlaki ayak 
altina alarak saika-i hirs ile kendisini harab etmemektir. Zira nzkin husuliinii 
Cenab-i Hak esbaba te§ebbiise baglamistir. Qok harisler vardir ki, bin tiirlu es- 
baba tesebbiis edip tiirlii tiirlii hileler isti'mal ettikleri halde hicbir raide elde 
edememisler ve biPakis mevcud olan servetlerini mahvetmislerdir; ve kaza- 
nanlar dahi istifade edemeksizin gitmislerdir. Qiinkii kazanmak istedikleri ve- 
yahud kazandiklan sey onlann nziklan degildir ki, ellerine gegsin veyahud 
istifade hasil olsun! Ve yine 50k kimseler vardir ki az bir mesa! ile iimid et- 
medikleri servete nail olmuslardir. Qiinkii servet onlann nzkidir ve kolay- 
hkla ellerine girmistir. 

tint 

2850. <jA§ikhr ve ^CMa'svik, ma'sukl" diye haginr. Jlira ey fuzul, senin sa- 
birsizligtm hilir. 

"Mul", burada "kadimn ma'suku" ma'nasinadir. Ya'ni, nzik sana asiktir 
ve sen de nzkin ma'§ukusun, her vakit "Neredesin ma'sukum, ma'su- 
kum!" diye baginr. Zira ey nzik talebinde tastanhk gosteren kimse, senin ona 
asik olup bir an ewel vasil olmak icm sabirsiz oldugunu bilir. 

2851. Eger senin bir sabnn olaydi, nzik gelirdi. Diendisini senin uzerine ash- 
lar gibi $aryar \&i, 

Eger senin bir sabnn olaydi, ya'ni kalbinde lztirabm olmasa idi, nzkin yi- 
ne sana gelir idi. nzik herhangi bir vasita ve sebeb tahtmda gelip kendisi- 
ni sana asiklar gibi carpacak idi. Binaenaleyh nzkindan dolayi iizulmen bos 
idi. 

C — >j ^,j> j~* ^f y j* C— ^ fjsr tJy- j e j ) <-J ,yj 

2852. £%$lik korkusundan bu vzhrab ve litreme nedir? wvehhul i$inde tok ola- 
rak yasayabiliyorlar. 



*&!&> 



MESNEVf-t §ERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Teb", burada lztirab ma'nasmadir {gemsii'l-Lugat). Ya'ni, nzkin sana sen- 
den daha ziyade a§ik oldugu halde bu lztirab ve girpinmak ve ac kabnm korku- 
sundan dolayi titremek nedir? Halbuki nzkin bu halini yakinen bilrai? kimseler, 
tevekkiil iginde ag kalmak korkusu olmaksizin rahat rahat ya§ayabiliyorlar. Bu 
haiin alem-i insaniyyette binlerce misali vardir, dikkat olunursa goriilur. 

b^i f-^y? - 'j Ij**-^ <■»■* 4S" <-*j^- _j <U*P jl i^J jjwlj^ ij-i t_~£ 0_j^- t *»jIj »jj 

Jj~* Ij l^>w> *** Jjs^ ^ j jj t J"^ ^j^?^* *j* jSi <-M& jA jl lJ f jj>- **r 

C-^lgJL- t 2j£*> *£• 01** (j^r* j^ ' *y" *4j* J ^jj^i j^ <Jj j' ^ >• *J^ J 

Buyiik bir cezire icinde yalniz olan o dkiizun hikayesidir ki, Hak Teala o 

biiyiik cezireyi o okuziin alefi olmak igin nebattan ve reyhanlardan 

doldurur. Geceye kadar o okuz hepsini yer ve bir dag parcasi gibi semiz 

olur. Vaktaki gece olur "Biitiin sahrayi otladim, yarin ne yerim?" diye 

gussadan ve korkudan onu uyku gdtiirmez. Nihayet bu gamdan hilal 

gibi zayif olur. Giindiiz kalkar biitiin sahrayi ondan daha ye§il ve daha 

cok goriir ve yine yer. Nihayet semiz olur, yine o garni tutar. Seneler 

vardir ki o boyle gorur ve i'timad etmez 

"HilaT (ch**), dis. temizlemek Lgin kullamlan kiirdan. "Alef", hayvanlara 
mahsus olan yem ve gida. :. 

2853. Cihanda ye$il hir cezire vardir. Onda yalniz mesrfir ai[}izli hir okuz vardir. 

"Ho§", §ad ve giizel demektir (Bahir-i acem). "Ho§-dehan", mesriir agiz- 
li demek olur ki, boi bol ve lezzetli gida yiyen agizdan kinaye olur. Ya'ni, 



cs^pa 



AHMED AVNl KONUK 

alemde yemye§il zumriid gibi nebatat ile dolu bir cezire ve ada vardir. ada 
icmde de tek basma bol bol ve lezzetli gida yiyen bir okiiz vardir. 

2854. O jjecei/e /uwkr &ufun. sahrayi otlar, nihayet iri ve azvm ve munteceb olur. 

"Munteceb", hayvan hakkinda "yedek ve secme hayvan" demektir. 
Ya'ni, okiiz gece vaktine kadar adanin sahrasinda biten butiin nebatati otlar 
ve nihayet cismi iri ve azim olur ve secme hayvan mertebesine gelir. 

(*■* J y^ y P ^y? j' ^y* {jy~ **? *v ^ <^^ j v* 

2855. Qece "^ftrm ne yer'xml" diye endi§eden, gamdan kd ieli gibi zaytf olur. 

2856. (Sabah geldigi vakit sahra ye§il olur, hele kadar ye§il kasd. ve ekin bitmi§ 
olur. ■ 

"Kasil", kemale ermi§ yesU arpa ba§aklan demektir. 

j** <o j+* j\ ij^- \j d\<*-~5> o, \3 jaS\ fy? Ij jlS Ual jAil 

2857. Okiiz cuu'l-bakara du$er, geceye kadar onu banian ba§a otlar. 

"Cuu'l-bakar", bir nevi' hastahgin adidir ki, mi'de tok oldugu halde aclik 
hali bilcumle a'zada zahir olur (Giyasii'l-Lugat), 



^y 1 a °y j ** J 1 y* M 



Aj-i jui j 4*j j ^i j jlj 



2858. *Tekrar iri ve semiz ve kavt heykel olur. Onun cismi yagdan ve kuwet- 
len dolu olur. 

"Lemtur", semiz ve etli ve kavi heykel demektir. 

2859. ^Xekrar gece korkudan iztuaba du$er. Otlu yer korkusundan zaytf olur. 

"Teb", lztirab; "feza"' korku; "miinteca'", otlu yer ve otlak ve nebat mev- 
zi'i demek olur. Ya'ni, o okiiz yine gece oldugu vakit ertesi gun ac, kalmak ve 
otlak bulamamak korkusundan iztiraba du§er ve bu lztirab ve elemin te'siri 
ile sabaha kadar uykusu kagip zayif ve ciliz hale gelir. 



c 3^& 3 



MESNEVl-t SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

jL d\ jlT c— .1 ji\ IfJL. jj>- cJ_j by ijjp^ jt^lj^ *^- *T 

2860. ^er hi: n ^$ann yemek vakiinde ne yiyecegim?" O okuziin i§i yillarca 
[2862] * j 

budur. 

okiiz her gun otlagi yer ve ertesi gun onu yemyesil bir halde bulur. 
Onun hali yillarca boyle oldugu ve higbir giin ag kalmadigi halde yine aghk 
korkusundan titrer durur. 

2861. Uiic Aii§unmez hi, "Hu kadar yd hen hu ye$illikien ve hu cimenden yi- 
yorum." 

2862. nr Benim nzkim hichir gun eksih gelmez. Henim korhim ve aamvm ve 
* aonul yakicdtgim nedir?" 

2863. ~)jine gece oldugu vakit o iri okuz "ZRiZik giiti, kim getirir?" diye zayif 
olur. 

Ba'zi niishalarda (i/) yerine (»/) yazilmishr. Bu surette ikinci misra'in 
ma'nasi soyle olur: "Eyvah nzik gitti, diye zayif olur." 

OVJ lJ»j>- j\ }j£, J>*i ( _ ff *A j\f dlpr jj\ C~So OTj C~*l j\f d\ ,j*Jl> 

2864. V^fefis o okiizdur ve o sahra hu dunyddtr hi, o ekmeh korkusundan za- 
yif olur. 

tnsamn nefsi bu kissada gosterilmis. okiiz misalidir. Okuziin otladigi sahra 
dahi bu diinyadir. nefs-i insani yillarca bu hayat-i dunyeviyyede gida bu- 
lup yedigi ve asla ag kalmadigi halde, yine her giin ag kalmak korkusundan 
kendisini iizer durur. Malum olsun ki, cenab-i Pir'in bu beyanat-i aliyyeleri 
Hakk'a vasil olmak isteyen ehl-i siilukedir. Hakk'a vusul duygusundan pek 
uzak bulunan ehl-i gaflete degildir. Zira ehl-i gaflet bu hayat-i diinyeviyyeyi 
kendilerine cennet yapmak istediklerinden onlar igin kann doyurmak kafi de- 
gildir. Onlara bu hayat-i dunyeviyyede miikellef meskenler ve siislii elbiseler 
ve otomobiller ve hasna kadmlar, velhasil dis yiizii naim ve ig yuzii elim olan 
hayat lazimdir. Zira bu hayat iginde bulunanlann higbirisi sukunet-i kalbe ma- 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 



lik degildir. Kimi, kadin yiizunden ve kimi, idare ve tezyid-i servet yiizunden 
iztirabat-1 kalb icmdedirler. Danslarda ve balolarda ve igki alemlerinde ve sair 
eglencelerde duyduklan ezvak ve huzuzat talas, alevi gibi seriu'z-zevaldir. 
Dikkat olunur ve hallerinden ibret alimrsa mahsulleri gam ve elemdir. 

i_Jl> ^jL* \^S jl by OjJ i^^s- J-iu*v« *jy>- ^y- **$■ *£ 

2865. ^Der ki: "JAcaba gelecek zamanda ne yiyecegim? ~%anmn aidasim ne- 
reden taleb edeyim?" 

2866. ^dlarca yedin ve sana yiyecekien eksik gehnedi. fyeleceh zamani hirak 
da ye$mise bakl 

Ey tarfk-i Hak saliki, §imdiye kadar yillarca gidani bulup yedin ve her gun 
sana doyacak kadar bir gida geldi ve gida eksikliginden dolayi ac. kalmadm. 
Binaenaleyh gelecek zamamn dahi.bu gegmis, zamanlann gibi olacaktir. §u 
halde gelecek zaman du§imcesini birak da biraz da gecmis, zamandaki halle- 
rini du§un! 

j'j J^ $£ J j>S* j^ j^ 4 J^i (►* U osjy 1 - &j> j >^>j$ 

2867. fienilmis olan ahsam-i gulayi da hahra getir! gelecek zamana bakma da 
az zayxf oil 

"Lut", gida; "put", ciger ma'nalannadir. Fakat "lut u put", aksam-i 
mat'umat ve me§rubat ma'nasinda isti'mal olunur. "Gabir", mazi ve mustak- 
bel ma'nasinda kullamian zid liigatlerdendir, burada "miistakbel" demektir. 
Ya'ni, ey salik, gecmis zamanda yenilmis ve icjlmis olan turlii turlii gidalan 
hannna getir. Binaenaleyh gelecek zamandaki gidani diisunerek kendini az 
uz ve zayif ol! "Zar", burada "zayif ' ma'nasinadir. 



(P" 



<-ik j~* t C—»t jxjai *£ Sy> t*jy>- \j osj? j Ji _j •^■iP^r aiijj jJ* tl)Jl*T jl \j 



cv^ 



MESNEVl-1 SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 
t*j> i)\*- ^>- J>j*> <> jjj d\ Sy, a-Lo *£ J^^ ^>^f & iS*ji j**r J J- 5 h ^ 

^j^wJI ^\>^p\ ^j US' U Afl*J _jl £»— J " ^ ' <-?■*■*' Jl> y ^ <^5 

Arslanin o esegi avlamasi ve arslanin calismaktan susamis olmasi; su 

icmek icin cesmeye gitmesi, arslan geri gelinceye kadar tilki pek latif 

olan cigerini ve kalbini ve bobregini yemis idi. Arslan kalbi ve cigeri ve 

bobregi istedi, bulmadi. Tilkiden "Ciger ve ytirek nerededir?" diye sordu. 

Tilki dedi: "Eger onun yiiregi ve cigeri olaydi, oyle bir siyaseti ki, o gun 

gdrrmis idi ve bin Me ile canini kurtarmis idi, senin nezdine ne vakit 

tekrar gelir idi?" "Eger biz isitir ve ta'ktb eder olaydik, ashab-i sair 

arasrnda olmaz idik!" (Miilk, 67/10) 



Bu siirh-i §erifde "arslan"dan murad, mur§id-i nakistir ki, salikleri sun ve 
manevi helake diisurur; ve "tilki"den murad, o nakisin hilekar murididir ki, o 
nakisa celbettigi saliklerden intifa' kasdinda bulunur. "Esek"ten murad dahi, 
ziihd da'vasinda bulunan idraki nakis adamdir ki, o hilekar miiridin tesvikiyle 
o nakis miirsidin nezdine gider ve onda gordugii uygunsuz halden iirkerek ka- 
car. Sonra tekrar o hilekar muridin igvasi ve tesviki ile ewelki gordiigii uygun- 
suz hali unutup ikinci def a o nakisin nezdine gider ve suii ve ma'nev! helake 
ducar olur. Nitekim zamammizda bu nakis miirsidlerin yiizunden birtakim sa- 
likler deli olup timarhaneye giderek helak-i suriye diistukleri veyahud batil 
i'tikadat ile helak-i ma'nevtye giriftar olduklan gorulmustiir. Surh-i §erifde zik- 
rolunan ayet-i kerime sure-i Mulk'tedlr, sun ve ma'nev! helake ugrayan ah- 
maklann lisanindan irad buyrulmu§tur. Ya'ni "Eger biz kamillerin sozunii can 
kulagiyla dinlemis ve o sozlerin ma'nasini muhakeme ve taakkul edip amel et- 
mis olsaydik, cehennem ve mahall-i elem ashabmdan olmaz idik!" demek olur. 

2868. Tilkicik esegi arslanin onune kadar aoiuriu. sect arslan onu yarga 
■par$a etti. 

2869. yirhcdann suliani $ali$makian susaHi. HZir su ignek i$in -Dinar iara- 
fxna aitli. 



5 $P? 



SSF^ 



AHMED AVNl KONUK 



juU^U- -Li { j^s>} 0_^ OUj Ol Jiis _j Jjj j£*- 01 Jjj>- i^jj 

2870. l^ilkitik o tiger iaktmini ve onun yiiregini yedi. Qunku ona o zaman fu- 
sed hasil oldu. 

"Ciger-bend", ciger takimi demektir. Ya'ni arslan su icmege gittigi vakit 
firsat bulup pargalanan esegin ciger takimini ve yiiregini yedi. 

2871. Vaktaki arslan $esmeden yemege avdet etti, esekte yurek aradi, ne yurek 
ne tiger var idi! 

2872. Ti/fcti/e <Wi: "Ci^er /iam, t/urek ne ofiu? 2Sra canliya bu ikiden muja- 
rakai olmaz! 

"Budd", Arab! bir kelime olup burada "firak ve aynlik" ma'nasmadir. 
Ya'ni, arslan esegin cigeriyle yuregini aradi ve tilkiden bunlann nerede oldu- 
gunu sorup dedi ki: "Her bir canli mahlukta ciger ve kalbin aynlmasi ve bu- 
lunmamasi miimkin degildir!" 

2873. n)edi: "Gger onun yiiregi veya tigeri olaydx, ne vakit dvger def'a buraya 
gelir idi?" 

Tilki arslana cevaben dedi: "Eger o esegin kalbi ve cigeri olaydi, ikinci 
def a olarak buraya ve senin nezdine gelir miydi?" 

^ _ •* - 

2874. O kvyameii ve rilsiahizi ve o dagdan dusmeyi ve hevli ve kagmayi gor- 
mii§ idi." 

"Rustahiz", Farisi'de "kiyamet" ma'nasmadir. Mesnevt-i §erifde cenab-i 
Pir efendimizin adet-i seniyyeleri budur ki, bir kelimenin Arabi'sini beyan 
buyurmakla beraber onun Farisi'sini de terdif buyururlar. Bu suretle okuyan- 
lar liigatten de istifade etmis olurlar. Nitekim bir beyt-i serifde de <Sjf ^^~- 
c-i ^u ^^o j ["Siki tutuculuk ve taassub hamliktir"] buyurmuslar idi. c^~- 
<Sj£ Farisi'de "siki tutuculuk" demektir, Arabi'de mukabili "taassub" kelime- 



<^^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

sidir. Ya'ni, "0 e§ek ewelce kiyamet mesabesinde olan deh§eti gordii ve kor- 
kudan dolayi dagdan yuvarlanarak kagti." 

2875. "Gger onun cigeri yahucl yiiregi olayAi, <L\$er def'a ne vakit senin nezdi- 
ne cjelir idi?" 

Jl C— ~J Jo jir 7-jj -LiU dy? i)\ C..-.ji Ji <_P jy J-iLi Oj^- 

2876. Uahiaki kaJbin nuru. olmaya, o kalb degildir. Uahiaki ruh olmaya, o $a~ 
murun flayn degddir. 

Vaktaki insanin gogsunde kalb denilen et pargasma taalluk eden bir nur-i 
ilahi olmaya o kalb matlub-i ilahi olan kalb degildir, belki et pargasmdan iba- 
rettir. Nitekim Hakim Serial hazretleri buyurur: 

jLul (jj? OlSL- Jl~> jj jl^jr \s£ fU Jj &\ 

"Kalb, rabbin! olan bir mahall-i temasadir. Sen seytanm evine nigin kalb di- 
yorsun? senin mecazen kalb admi verdigin seyigit de mahalle kopeklerinin 
oniine at!" 

Ve keza vaktaki insamn cismine taalluk eden ruh-i insani olmaya ve onun 
ruhu ancak damarlarda deveran eden kandan husule gelmis ruh-i hayvanl- 
den ibaret ola, oyle bir cisim gamur yiginindan ve mevadd-i unsuriyye kitle- 
sinden ba§ka bir §ey degildir. 

2877. bir sir$a ki, camn nurunu tutmaz, sidik haruresidir ve ona kandil deme! 

"Bevl-i karure", makluben terkib-i izafidir. Ya'ni, muzafun-ileyh muzaf- 
dan evvel zikrolunmu§tur. Asli "kariire-i bevl"dir, "sidik karuresi" demektir; 
ve "karure", sidik muayenesi igin kullamlan camdan ma'mul bir kap ma'na- 
sinadir. Ya'ni, sirga mesabesinde olan bir kalb ki, ona ruh-i insani ve izafinin 
nuru mun'akis degildir, o kalb sidik karuresi mesabesindedir. Zira o kalbde 
alem-i tabiatta mun'akis olan zulmani fikirler ve duygular vardir ki, bunlar 
dahi sidik mesabesinde murdar §eylerdir ve alem-i letafetle higbir miinasebet- 
leri yoktur. 



*$%&> 



AHMED AVNf KONUK 



2878. Jttisbahm nuru .Zul-celal' in atasulir. si§e ve sifal mahlukun san'atulir. 

"Misbah", alet-i tenvir ve ziya olan "gerag" demektir. "Sifal", sin'in zam- 
mi ve kesri ile "canak ve gomlek". Ya'ni, yanan kandil mesabesinde olan kal- 
bin nuru celal sahibi olan Allah Teala hazretlerinin ihsani ve atasidir. Bu nu- 
run husuliinde mahlukun asla sun'u yoktur. Fakat §i§e ve ganak gomlek me- 
sabesinde olan kalbin sureti mahlukun fiilinden hasil olur. Ya'ni cisim ve cis- 
min tevabi'i olan kalb ve tiger ve sair a'za ana ve babamn yekdtgeriyle icti- 
ma'indan ve onlann fiil-i cima'mdan peyda olur. Velakin peyda ettikleri bu 
cisme nur vermek onlann elinde degildir. 

2879. <$ubhesiz saymak zarfda olur. £eheblerde itiikadtn gayri olmaz. 

"t'tidad", saymak; "leheb", ates alevi ve mumun alevi. Burada "alevden ha- 
sil olan i§ik" rnurad buymlur. Ya'ni, kandillerin suretlerini saymak miimkin olur 
ve fakat kandillerden intisar eden ziya arasmda birlesmek ve ittihad oldugun- 
dan onlan saymak miimkin depdir. Zira birbirine kansir. Bunun gibi cisimler 
ve suretler taaddiid eder, fakat onlardaki ruh-i insani ve izafi ki, bir nur-i ilahi- 
dir, onlarda ittihad olur. Cenab-i Fir efendimiz II. cildin 186 numarasmda bu 
ma'naya mutabik olarak soyle buyurmuslar idi: j*-\j ^ >j> j\#>- &j j> «>" 
. ^ ^ui ^jj [Ya'ni "Tefrika ruh-i hayvanide olur; ruh-i insani ise nefs-i vahid 
olur"] Ve keza IV. cildin 41 1 numarasina musadif olan beyitte de: J4 >j->** t>i>> 
JL ok- cf4 >3^> oii-~*- ^ £>\sj> [ya'ni "Mii'minler ma'dudduddur, fakat iman 
birdir; onlann cisimleri ma'dud, fakat can birdir"] buyurmuslar idi. 

Ju^- j $\js-\ {)\£>jy jX>\ c -./< jcs>^*\ tijz*- ji^ Jh~* jy 

2880. Uaktaki alh kancUlin nurunu kan§tirular, onlann nurunda saymak ve 
[2882] nrj , *„ L 

JVof: yoktur. 

Kandilleiin suretleri sayihr, fakat onlardan miintesjr olan nur ve ziya bir- 
birine kanstigi vakit bu nuru saymak ve "Kag tanedir?" diye sorup tedkik 
edebilmek miimkin degildir. iste ruh-i insani dahi bu misale mutabiktir. 

2881. ciihud zarjlardan miisrik olmusiur. mumin nuru aordu ve miidrik 
olmusiur. 



°&pe 



MESNEVl-1 §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 ■ 



"Ciihud", kafir ve miinkir ma'nasinadir. Ya'ni, enbiyanin ve evliyanin 
iminkiri olan kimse taaddiid eden zarflardan ve cisim suretlerinden dolayi 
mu§rik olmu§tur. Ya'ni nur-i niibiiwet veya velayet ma'na-yi vahidden iba- 
ret olup taaddiid etmez. Fakat enbiyanin ve evliyanin cisimleri ve sifatlan ta- 
addiid eder. Mesela Musa (a.s.)m niibiiwetini kabul eden bir kimse fsa 
(a.s.)nm suretinin ba§kahgim goriip inkar eder; ve keza Isa (a.s.)m niibiiv- 
vetini kabul eden Hatem-i enbiya Efendimiz'in suret-i §erifelerinin ba§ka ol- 
dugunu goriip inkar eder. Halbuki hepsi bir nuru hamildir. Binaenaleyh mun- 
kirlerin nazan cisme ve surete oldugu igin miinkir ve mu§rik olmusjardir. Fa- 
kat mu'min hepsinde o taaddiid etme^en nur-i niibiiweti gormiis. oldugu i?in 
vahdeti miidrik olmus. aL'j ^ j^i'^1' j>' V (Bakara, 2/285) ya'ni "Biz Hakk'in 
resullerinden birinin afasim tefrik etmeyiz" demi§tir. 

2882. Uaktaki nazar rukun zarfi iizerine du$er, hinaenaleyh £is'i ve CNilh'tt 
ihi floriir,. 

Vaktaki bir kimsenin nazan nur-i ilahi olan rfihun zarfi ve cismi uzerine 
dii§er ve riihu gormekten kor olur, bu surette §is (a.s.) ile Nuh (a.s.)i iki ve 
ayn goriir. Halbuki ikisinin hamil oldugu nur birdir. 

2883. <J\iacUmki onun suyu vari.tr, muhakkak irmak o olur. JAdemi o&ur hi 
onun cam olur. 

Beni-adem kendisinde ruh-i insani olan kimsedir. Ruh-i hayvani ile ya§a- 
yan surete adem denmez. Belki ona adem suretinde hayvan denir. Nitekim 
bir mecrada akar su olursa ona irmak derler. Akar suyu olmayan mecraya ir- 
mak demezler. 

2884. ^unlar adam degildirler, hunlar surettirler. Skmegin olmusu ve §enveiin 
olmiisiidiirler . 

Bu insan suretinde gezenler adam degildirler. Qiinkii onlarda o nefha-i ila- 
hi olan ruh-i insani yoktur. Onlann muharriki ruh-i hayvanidir. Binaenaleyh 
bunlar ancak surette insandirlar ve ma'nada hayvandirlar. Belki hayvandan 
daha agagidirlar. Qiinkii bu ruhu hamil olmak isti'dadi varken zayi' etmisler- 
dir. Onlar gida-yi sun ve §ehevat-i nefsani aski iginde olmiislerdir. 



^ 



AHMED AVNt KONUK 



(^ 



rahibin hikayesidir ki, kendisine olan bir hal cihetinden 
pazar ortasinda giindiiz gerag ile gezer idi 



2885. O Hrtsi jpiiu a?k ve hararet dolu oUugu halde -pazar etrafinda fliin&uz 
mum ile gezerdi. 

2886. ^Bir bosbogaz ona dedi ki: *6y filan, agah ol, her dukkan iarafvnda ne 
any or sun?" 

2887. n S$fldh ol, sen aydinhk giinduz orlasmda ^era^ ile arayici olarak ne do- 
lastyorsun, lag nedir?" 

"Lag", oyun, hezl ve zarafet, mizah ve §aka ma'nalannadir. 

<_^ aToU- j\ j>- iji *£ ^\ j** j> 4* (Cj^cs- v^ 

2888. ^Dedi: w I7ier iarafia bir adam anyorum ki, o Heme mensub olan hayai- 
ian din olsun!" 

Rahib dedi: ^jj & v ci*i- (Hicr, 15/29) ya'ni "Ben ona kendi ruhum- 
dan nefhettim" ayet-i kenmesi mucibince kendisine nefholunan o dem-i ila- 
hiden diri olan bir adam anyorum ve bunu bulmak icm her tarafi geziyorum." 



2889, "^Dir adam var mtdu?" "Gy hur olan alim, nihayet bu pazar adamlar 
doludurl" dedi. 

Rahib "Boyle bir adam var midir?" diye sordu. Bul-ftidul adam dahi ce- 
vaben dedi: "Ey nefsinin kaydindan azade olan alim, gdrrmiyor musun, ni- 
hayet bu pazar adamlar ile doludur! Adam aramak ne demektir?" 



«£P? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

2890. 'DetU: nr Ben iki yolun caddesi iizerinde adorn iskrim. Dii$im yolunda 
ve hirs vaktindel" 

Rahib dedi: "Benim aradigim adam, gazab ve §ehvet yollannin caddesi 
iizerinde bulunan adamdir." "§ereh", hirs-i §edld ve §ehvet ma'nasinadir. 
Ya'ni "Gazabina ve §ehvetine hakim olan adam isterim!" 

£ <j £ ^Iji i£$jA i_JU? j? S/> 0_^-i CJj J ^>- C-ij 

2891. "Dlisim vaktinde ve §ehvet vakiinde adam hani? ^Bir adamxn ialibi ola- 
rak mahalle mahalle kosucuyum. 

"Ofkelendigi vakit ofkesini hazmeden ve §ehveti, ya'ni nefsinin gayr-i 
me§ru' huzuz ve lezzata meyli vaktinde sabn ihtiyar eden adam nerededir? 
Ben boyle bir adamin talibi olarak mahalle mahalle kosup dolagiyorum." 

^ jjy* r 5 ' j 1 <^ ,a * ^ ^W*- j> <^>s ^ j j ui 1 j* £ 

2892. "Cihanda bu iki hat icinde olan adam hani? Ta ki buaiin ona can feda 
edeyim!" 

Ya'ni, "Ofkelendigi vakit ofkesini yutan ve nefsinin meylettigi bilciimle 
gayr-i me§ru' huzuzat ve lezzata kar§i goz yuman bir adam ve bir insan-i ka- 
mil nerededir ki bugiin ona cammi feda edeyim!" Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.): 

Gazab, §ehvet iki ayaktir onlar 
Bunlarla giktilar ar§a gikanlar 

2893. r Dedi: ^S^ldb sey istiyorsun, fakai sen kazanin hukmiinden flafilsin, iyi 
gorl 

bo§bogaz olan adam rahibe cevaben dedi: "Sen acib bir §ey istiyor ve 
anyorsun. Zira boyle bir adamin vucudu kaza-yi ilahiye baghdir. Qiinku bir 
kimsenin ofkelenmesi ve ofkelendigi vakit ofkesini yutmasi ve hirs ve §ehvet 
duygusunun bir kimsenin kalbinde zuhuru ve bu duyguya galebe calmak ka- 
za-yi ilahiye miisteniddir. Bu mes'elenin tedkik ve muhakemesi ki§i kendi 
nefsini iyi gormek ve bilmek ile olur. Binaenaleyh kendi nefsinin halini iyi 
gor!" 



og^? 



AHMED AVNl KONUK 

2894. JJer'e nazaran astldan hihabersin! jfer' hiziz, aslolan ahkam-i kaderdir. 

Sen vucud-i hakikinin fer'i olan viicud-i izaflye bakiyorsun ve onlara go- 
re hukmunii veriyorsun. Asil olan viicud-i haklkiden bihabersin. Fer' olan bi- 
zim izafi olan vucudlarimizdir. Asil olan §ey viicud-i hakikinin vucudat-i iza- 
fiyye hakkinda verdigi hukumdiir ki, bu ahkam-i ezeliyye bu vucud-i izafi 
aleminde anen-fe-anen zuhur eder. 

2895. Diaza donucu olan felegi gum-rah eder. ~$iz ^VUariiL'i haza ahmak 
yapar. 

Kaza-yi ilahi donen felegin yolunu sasirtir. Utarid seyyaresine mensub 
olan yuz akil ve zeki kimseyi ahmak yapar. "Utarid"den murad, Utarid'e 
mensub olan eshasdir. Zira ilm-i nucumda Utarid seyyaresinin, zeka ve fit- 
nat-i insaniyyenin nesv u nemasi hakkinda te'siri oldugu beyan olunur. 

2896. ^Tedbtr alemini dar eder, dentin ve hah la$i su yapar. 

Kaza-yi ilahi akil insanlann tedbirlerini dar yapar ve oyle hadiseler izhar 
. eder ki, ashab-i akil ve tedbir, kendi muradlannm husuliine mani' olan o ha- 
diselerin te'sirini def den aciz kahrlar; ve o kaza-yi ilahi hukmiinu infaz igin 
demiri ve kati tasi su yapar. Onlardan beklenen hizmetleri muattal bir hale 
getirir. Kaza bahsi bu Mesnevi-i §enf in muhtelif mahallerinde gegti. Ezcum- 
le I. cildin 1257 numarali beyt-i senfinde dahi: v 1 ^ ^ *j* ^U*» &y*- 
v&T^ *>f v- *> ["Kaza-yi ilahi geldigi vakit ilim uykuya gider; ay kara- 
nr, giines de tutulur."] buyrulmus idi. Ve kaza-yi ilahi hakkmdaki izahat ve 
tafsilat dahi kezalik I. cildin 625 numarasina miisadif olan: y~ jd j*- * oe ! 
<^~ijj is^jt lSj^t f> £~~ij\#- ["Bu cebir degildir; bu, ma'na-yi cebbariyyet- 
tir. Cebbarhgin zikri tazarru* icjndir."] beyt-i senfinde gecmistir ki, bu tafsilat 
atide cebir hakkinda gelecek ebyatin izahina da §amildir. 

2897. By adim adxm yola harar vermis olan, hamm hamisin, hamin hamism. 
Diam, ham! 



CS^, 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ey adim adim kendi muradimn yoluna gitmege ve yuriimege karar ver- 
mis olan kimse, kaza-yi ilahiden gafil oldugun icm hamin hamisin. Beyt-i §e- 
rifde uc. mertebe iizerine beyan buyrulan hamlik tevhid-i efal ve tevhid-i es- 
ma ve sifat ve tevhid-i zat mertebelerine vukaftaki gaflete isarettir. Zira tev- 
hid bu tig mertebeyi zevkan idrak etmekle kamil olur. Hentiz tevhid-i efal 
mertebesinde bulunan salik, tevhid-i esma ve sifat mertebesine nazaran 
hamdir; ve tevhid-i esma ve sifat mertebesinde bulunan salik, tevhid-i zat 
mertebesine nazaran hamdir, Bunlann hicbirisine agah olmayan kimse ise bu 
iic. mertebe-i tevhidde hamdir. 

2898. Uakiaki degirmen ta§inm donu§unii gordiin, gel nihayei irmagm suyunu 
da gor! 

Kaza-yi ilahi ile irade-i be§erin misalidir. Ya'ni, degirmen ta§i kendi ken- 
dine ddnmez, elbette onu bir dondiiren vardir ki o da irmagin suyudur. Ka- 
za-yi ilahi irmagin suyu ve senin hareketin ve donii§un degirmen ta§imn ha- 
reketi ve donii§u gibidir. 



,^ 



i dil>- OL* ji 



\yt j j jj\ j ^jbi \j iiU 



2899. ^Topragi gordiin, hava uzerinde zakir oldu. ^Toprah arasinda havaya 
hak! 

Mesela bir kasirga zuhur edip topragi havaya kaldinr. Sen topraga bakip 
bu hareketi topraktan bilme! Onun muharriki olan arasindaki havaya bak! 1s- 
te kaza-yi ilahi, havaya ve senin viicudun dahi topraga benzer. 

2900. fjikir iencerelerini kaynamada gorursiin. <S%kd ile aie§e de nazar et! 

Zahiri tencereleri kaynatan ates. oldugu gibi manevi tencereler olan fikir- 
leri kaynatan ate§in dahi nasil bir ates. oldugunu akil goziiyle gor! Zira bir 
yerde toplanan birkac, kimsenin fikirleri birbirine benzemez. Hepsini kayna- 
tan ayn ayri atesjer vardir ve milyarlarca fikirler arasmdan bir fikir gelip se- 
nin dimagina yapisip kaynamaya baslar. Acaba o milyarlarca fikirlerin ara- 
sindan o fikri ayinp sana getirerek dimaginda kaynatan ates. nedir? tste o ka- 
za-yi ilahidir ki, sen iradeni onun husuliine sarf edersin. 



s $$&> 



AHMED AVNt KONUK 
C~ob iSjr* C~~!j-* j* *i t>* C~*£* j* I j Vji' J* - *^~*S 

2901. I7£ak Syyub'a mekriimette buyurdu: "Hen senin her kihn i$in sana sa- 
bir vex dim" 

HakTeala hazretleri sun illete mubtela olan Eyyub (a.s.)a mekriimette ve 
cud ve kerem etmekte buyurdu ki: "Ey Eyyub, ben mubtela oldugun bu ille- 
te sabretmen igin her bir kilina mahsus olarak bir sabir verdim. Binaenaleyh 
seni sabr-i miicessem yaptim." 

j>j \j 0->b j?j> (JAi* j^£> JeJ Ji^- <£** -5j>- jr* *V c£* 

2902. "jfigah ol, bu kadar kendi sabnna nazar etme! Saba gord&n, sabir ver- 
mege de bakl" 

"Ey Eyyub, kendine gel! Ben sabirhyim diye kendi sabnna bakma! Ma- 
demki kendinde bu kadar metin bir sabir gdrdun, sabn verene de bak!" 

2903. Ofe zamana kadar dolabin dnnusunu gorursun. Hasim disanya pkar da 
hizli akan suyu gorl 

Ne zamana kadar bu felek dolabimn donusunii ve tedbirat-i beseriyyenin 
zahirini goriirsun. Bu perde olan zevahirden bagmi disanya gikar da hizli ve 
cabuk gabuk akan kaza-yi ilahi suyunu gor ve bu dolabin o sudan dondu- 
giinu anla! Ve Allah ^Vi j4 (Yunus, 10/3) ya'ni "Emri (Allah Teala) tedbir 
eder" ayet-i kerimesinin ma'nasma vakif ol! 

2904. Sen diyorsun hi Wf Ben goruyorum!" Ue fakat onu gormenin $ok iyi ala- 
metleri vardir. 

Ey zahir goriicu, sen taklid ile dersin ki: "Ben ash goruyorum!" Halbuki 
senin haline bakihrsa ash gormekten cok uzaksin. Zira ash gormenin birgok 
iyi alametleri vardir. Ezriimle kainatin hey'et-i mecmuasi emr-i vucudda 
Hakk'in cebbariyeti altinda maglubdur; ve her ferd mazhar oldugu bir ismin 
terbiyesi altindadir ki, o ism-i ilahi onu nasiyesinden tutup kendi sirat-i 
mustakimine geker. Binaenaleyh miinkir "emr-i iradi"ye nazaran Hakk'a 
mutf ise de "emr-i teklifTye nazaran muhaliftir. Binaenaleyh hakikatte mu- 



<^s^ 



MESNEVt-I §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

halefet yoktur, belki ittihad vardir. Muhalefet ancak alem-i zahirde ve ke- 
serat sahasmdadir. Eger bu ilm-i yakini ayne'l-yakine ve hakka'l-yakine te- 
rakki ettirdin ise, biitlin eMd-i be§eriyyeyi ahval ve ef alinde ma'zur goriip 
onlara nazar-i hakaretle bakmazsin. Yapacagin vazlfe ancak bu alem-i ke- 
seratta ehl-i gafleti lisan-i mulayim ile §er'-i ilahiye ve amel-i salihaya 
da'vete miinhasir kahr. Bu da'vetin faidesi budur ki, bir kimsenin ayn-i sa- 
bitesi ezelde Had! isminin mazhan olur, fakat anzi olarak ism-i Mudill'in ah- 
kamina dola§ir. Onu bu bula§ikliktan bu alemde kurtarmak hayat-i berza- 
hiyyesi icin pek faideli olur; ve diger faideleri de vardir ki, bunlan fakir, Fu- 
susu'l-Hikem'e yaptigim §erhin mukaddimesinde yaptim, burada ta'dadi 
uzun olur. 

j>J ji Ljj aj Job CJj->- j**z>** <S-k* j*r lj i— '*£ Jf'*^ 

2905. „ UakiSki mahiasar olarak hopuaun Honusunib aor&un, sana hayret lazim 

ise deryaya hak! 

"K6puk"ten murad, bd viicud-i izafl alemindeki suver-i esjadir. "Der- 
ya"dan murad, viicud-i vahid-i haMki-i Hak'tir. Ya'ni, ey zahir-bin olan kim- 
se, vaktaki sen kisa bakisin ile bu viicud-i izafi alemindeki suver-i esyanin 
harekatim gordiin ve bu keserat iginde hayrete du§tiin ve §asirdin kaldin, se- 
nin bu hayretin hayret-i mezmumedir. Zira hayret-i mezmume kisa nazardan 
ve cehilden hasil olan hayrettir. Sen ise kisa nazannla fer'i gordiin, ash gor- 
medin. Eger hayret lazimsa viicud-i hakiki deryasina bak ki, sende hayret-i 
mahmude peyda olsun! 

^ d\jt>- j\ jus ijj <& d\j *j> oijf j~» Jvo \j j& *£ oT 

2906. O himse hi hijpiijju Qorilu, sir soyleyici olur; ve o him.se hi cleryayi abriil 
hayran olur. 

Bu keserat-i alemi ve viicud-i izafideki taayyiinati goren kimse, dedikodu- 
yu icab eden bir alemi gdrmiis. oldugundan sir soyleyici olur. Ya'ni bu nigin 
boyle olmustar, o nigin oyledir diyerek esrardan bahseder; ve cebir ve ihtiya- 
ra muteallik olan sirlan soyleyici olur. Fakat viicud-i hakiki deryasini goren 
kimse hayret-i mahmudeye mustagrak olup dili kiyl u kalden mahfuz olur. 
Bu hayret-i mahmude hakkmda Server-i alem Efendimiz \J* d* j>j VJ ya'ni 
"Ya Rab, benim senin hakkinda olan hayretimi ziyade et!" buyurmustar. 
Misra'-i Misri Niyazi (k.s.): 



C $P? 



AHMED AVNt KONUK 

Vahdet-i Hakk'i duyamn dili laldk akli mat 

2907. O fe.im.se hi ko-pugii gordii, niyetier eder; ve o kimse ki deryayi oordu, kal- 
hini derya eder. 

Taayyunati goriip onlann ahvaliyle me§gul plan bir kimse onlar ile miina- 
sebatim ta'yin igin tiirlii tiirlu niyetler eder ve du§uncelerde bulunur. Fakat 
derya-yi vahdeti goren kimsenin kalbi derya gibi genis. olur. Zira gordiigiinu 
ancak Hakk'in tecelliyat-i esmasi ve sifati gorur. 

2908. kimse ki hoyugii gordu, doniis icinde olur; ve o kimse hi deryayi gor- 
dii, o hiiduretsiz olur. 

Keserat-i esyayi goren kimse enzar-i fikriyyesinde ddntis. iginde olur. 
Ya'ni bir hali gorur, gordiigune gore hiikmunu verir ve o halin aksini goriir, 
verdigi hiikumden doner. Nitekim alem-i tabiat ve keserati nazar-i aklileriyle 
tedkik eden feylesoflann halleri bu merkezdedir. Fakat derya-yi vahdeti go- 
ren kamilin gdriisiinden bu donti§ ve bulamklik yoktur. Esyayi hakikati iiz- 
re miisahede eder. 



jLs>-i^ JLi Jji Lji aS' Ol • 



jU-i ji X$>[> JlO IfiT aT jl 



2909. O kimse hi kopiihleri gordu, sayida olur; ve o hhnse hi deryayi gordu ih- 
tiyarsiz olur. 

Vucudlan mevhum olan keserat-i e§yayi goren kimse sayida ve isney- 
niyyet aleminde olur. Ya'ni "Bir ben vanm, bir de Allah vardir!" der. iki vu- 
cud sayar; ve keza halkm vucudlanni ta'dad edip onlan iradelerinde mus- 
takil gorur. Halbuki vucud-i vahid-i hakiki deryasim goren kimse o/jlsJ u, 
ioJuii J j *ui *QJ oi ui ya'ni (TekvTr, 81/29) "Siz ancak Rabbu'l-alemln olan 
Allah' in murad ettigini murad edersiniz" ayet-i kerimesindeki hakikati go- 
riip ihtiyarsiz ve iradesiz olur. Zira irade mevcuda taalluk eder; ve butiin 
iradeler Hakk'in iradesi olunca kendindeki irade-i ciizi'yyeyi Hakk'in irade- 
si bilir. 



(^ 



°&P? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-S • 

Musliimamn mecusiyi da'vet etmesi 

2910. Hir adam memsiye dedi ki: *6y filan, ayah ol, muslaman ol, mumin- 
[29U] UrhnoW" 

Alem-i keserata ve bu taayyunat-i muhtelifenin ahvaline nazar eden bir 
musluman adam mecusiye dedi ki: "Kendine gel, musluman ol, Hakk'in vah- 
daniyetine ve O'nun nebi-i zi§am olan Muhammed (a.s.)a iman et!" 

2911. ^IWt: "6jjer Diuda isierse mu'min olurum ve eger fazli ziyade ederse 
mukin dahi olurum." 

Mecusi musliimana cevaben dedi: Eger Hak Teala dilerse mu'min olurum 
ve Mecusilik'ten gikanm; ve eger Hakk'in fazl ve inayeti hakkimda tezayud 
ederse mu'min olmakla iktifa etmem, mttkin dahi olurum, ya'ni ehl-i kesf ve 
viicuddan olurum. Ehl-i yakin, ehl-i ke§f ve viicuddur; ve ehl-i ke§f ve vti- 
cud o kimselerdir ki, onlar viicud-i vahid-i Hakk'in sereyanini cemi'-i e§ya- 
da ve kendi vucud-i izafilerinde mtisahede ederler ve musahedeleri hasebiy- 
le cerm'-i e§yamn ve kendi viicudlannin miirebbisi ancak viicud-i vahid-i 
Hak oldugunu yakinen bilirler. 

2912. 'Dedi: " DivAci senin tmdnini ister, id ki cehennemin dinden canini kur- 
tarsm!" 

C .m'.S j d\y\S <Syj> O-UAi jv» C— ij Ol]a*i Ol j ,j~&*J <j"-aJ ^X) 

2913. Jakai hu ugursuz nejis ve firkin seytan sent kufrdn ve dieskede tara- 
fina $eker." 

"Kiinist", mecusilerin ate§e taptiklan ibadethane. 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 



2914. ^e^i: "6t/ munsif, mademki onlar flulibdirler, onun dostu durum ki kuv- 
vetli olur." 

Mecusi muslumamn sozlerine cevaben dedi ki: "Ey muhakemesini insaf 
ile yapan musliiman! Mademki nefis ve seytan beni kxifre ve mecusilerin iba- 
dethanesine gekiyor ve Hak ise benim tmanimi istedigi halde nefsin ve §ey- 
tamn muradina kar§i gelemiyor, binaenaleyh nefis ve §eytan Hakk'a galib 
gelmis. oluyorlar. Boyle olunca ben kuwetli ve galib tarafin dostu olup kiifur- 
de ve Mecusilik'te kalinm." 

ciy L /~^ 0^*- $y-» A^- j\ <JL*~»\y>- *J-»j t3-U* tf J' "^— "'J^^/* '^" ^y? 

2915. "Uaktaki Diuda benden stdk-i azxm isiedi, mademki ileriye gitmedi, 
onun istemesi ne jay da?" 

"Vaktaki Hak Teala benden biiyuk dogru bir Iman istedi, halbuki onun bu 
muradinin benim uzerimde bir te'siri olmadi. §u halde onun istemesinde ne 
fay da vardir?" 

2916. n< J^ejis ve §eytan kendi iradesini ileri floturdu ve o inauet kahr oldu ve 
kinldi." 

"Hurd ii miird", paramparga demektir. Tacu'l-MasMfde "sikesten", ya'ni 
kinlmak ma'nasma gdsterilmistir. Ya'ni, "Hak murad etti ve nefis ve seytan da- 
hi murad etti. Fakat nefis ve seytan kendi muradlannin hukmunii icra ettiler ve 
Hakk'm muradi olan o inayet makhur oldu ve kinldi ve hukumsiiz kaldi." 



j*-\j\ J>y- jJi x*p jl j£>\ 



J*\*M <Js* J 



s^Jv. 



2917. Sen bir kasr ve ev ya-phn. Onda yuz lattf nakts yukselttin. 

2918. Dsiedin ki, o mescid hayu yeri olsun! HZir dvyeri geldi, onu kilise yapii. 

Li 0*Uijj j$> <jj\~*> fj'y- \3 {j^^ i^- <-£-^ y ^ 

2919. y>ahud sen bir bez dokudun, ta ki giymek i$in latif bir kabd yajjasin! 



Gg^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / X'. ClLT • MESNEVl-5 



>/ jljLJ, \j ^Z y fS-j 



V J 1 r** ^^iS 



i-L-, ~* LS J 



2920. Sen kaba yaphn. Diasmin ina&dan cLolayi sana muhalif olarak valvar 

[2923] 

yapft. 

"Kaba", libas, iist kabi. Bu beyitlerde birbirine muhalif olan iki istekten bi- 
rinin digerine galib gelmesi hakkmdaki misaller beyan buyrulmustur. 
"Ragm", topraga bulasmis olmak ve mekruh tutmak ve hakir olmak ve me- 
cazen isi aksine yapmak ma'nalannadir. (Muntehabu'l-LtigM ve Giyasu'l- 
Ltigat). Burada, ma'na-yi mecazidir. 



j Xi> l_JIp Ol (j\j d jj j yr 



^ OU" >Ji <^- tjhj* *«j^- 



2921. ^enim canim, o gulxbin reyine maglub olmahian ha§ka, hezin guresi 
nedir? 

Ey benim camm, ben bezi elbise yapmak istedim. Galib olan muhalif ise 
onu salvar yapti. Bu galebe kar§isinda zavalh bezin caresi nedir? §alvar ol- 
maktan yakasim kurtarabilir mi? 

2922. Uaktdki hir kimse onun murali olmaksizin onun iizerine surdu, onun 
mulkiine ve evine liken aqaci audi. 

Bu beyt-i serif dahi diger bir misaldir. Ya'ni, mesela vaktaki bir kimse bir 
kimsenin muradi hilafinda olarak gelip onun mulkiine ve evine diken agaci 
ekti ve hiikum surdu ve o kimse de kendi iradesine muhalif olan bu tasarru- 
fa sesini cikaramadi. 

2923. Gv sahibi hu sebeble hir hakir oiur. jlira onun iizerine hoyle yumusaklik 
aider. 

"Halakat", "eskilik" ma'nasina geldigi gibi "yumusaklik ve mulayemet" 
ma'nasina da gelir. Burada ikinci ma'na munasibdir, Ev sahibi kendi iradesi 
hilafinda olan bu fiil-i tasarrurun vuku'u yiiziinden hakir ve zelil olur. Zira 
onun uzerinde bu fiile karsi i'tiraz edememek ve yumusaklik etmek zanireti 
hasil olmustur. Qiinkii bir kimsenin istemedigi bir §eye kar§i sukutu ve yum- 
saklik etmesi aciz ve hakir olmasmdan nes'et eder. 



c ^j^ D 



AHMED AVNt KONUK 

{jS, iS^jt- J&r j>\ jk & dj^ fy j o jU jl ^ tff jU ^ 

2924. ^Uen fier ne /tcwkr faze ue yeni isem de eski olurum. Qunkii boyhsinin 
yari bir hakir olurum. 

Ya'ni, mademki ben boyle benim iizerimde hiikum siiren bir kimsenin 
dostu bir hakir ve aciz olurum, binaenaleyh ben her ne kadar irademde ye- 
ni ve taze isem de eski ve pdrsumu§ bir halde olurum ve asla ses cikar- 
mam. 

Ol5 «dJI s.Li ( jijl JUl j>**~j Ol*^Uwt _L«| (f^ii Cw \y*- *0 Oy*r 

2925. ^uMademhi nefsin muradi musiean cjel&i, "Stf-Uah hangi seyi dileAi ise 
oldu" istihza geldi." 

"Mustean", kendisinden yardim taleb olunan kimse. "Teshar", anber vez- 
ninde "suhur" (>.!.) dan miistaktir, "bir kimseyi istihza etmek" demektir. 
"Eys" (jj), "eyyii sey'" (^ 1*1) "hangi §ey?" ma'nasinda olan terkib-i Ara- 
bi'nin muhaffefidir. Ya'ni, mademki nefsin muradi kuvvetlidir ve ondan yar- 
dim taleb olunmus olur, su halde j& <J U. <J u j d\f *ti\ els. l. ya'ni "Allah 'in 
diledigi oldu ve dilemedigi olmadi" sozii, ha§a Cenab-i Hakk'a karsi istihza 
etmek olur. 

fj> J& (j>\ \-^>- j> & j^J oT ^ylT I OU* clJCj ^f I ^ 

2926. ^en /ier ne fcaffor mecusderin an ydhud kafir isem de, degilim ki 
Diuda iizedne zanni goiiireyim!" 

"Ben her ne kadar mecusilerin an ve lekesi olacak kadar adi ve hakir ve- 
yahud hak ve hakikatin munkiri isem de, herhalde HakTeala hazretlerini ne- 
fis ve seytana karsi aciz ve hakir bir mevki'de birakacak bir zan ve i'tikadda 
degilim!" 

2927. '*Jii bir kimse onun muradi olmaksiztn ve onun hilafina onun miilkun- 
de hiikum isieyici olsu.nl" 

Ya'ni, "Ben demem ki, Hakk'in muradi olmaksizin ve onun muradi hila- 
fina olarak onun mulkiinde bir kimse hiikum isteyici ve kendi iradesini infaz 
edici olur. Hak hakkinda ben boyle bir zanda bulunmam!" 



<^^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2928. "Onun miilkunu boyle asagi tuisun ki, dem yaraixa, dem vurmajja hodir 

1 i" 

olmasm: 

"Ben oyle i'tikadda degilim ki, Hakk'm mulkunu bir kimse boyle a§agi bir 
mertebede tutsun da, kelamlan ve nefesleri yaratici olan Hak Teala o kimse- 
nin tasarrufuna kar§i soz sdylemeye kadir olmasin!" 

2929. "Onun defini istesin ve ona lazim olsun! $eytan her dem ona gussa art- 
tirsm!" 

"Ben o zanda degilim ki, Hak Teala §eytanin tasarrufunu def etmek iste- 
sin ve ona bu tasarrufu def etmek lazim ve zaruri olsun da def edemesin ve 
kendi iradesini infaz edemedigi icjn §eytan Hak Teala hazretlerinin garni ve 
kederini artirsm ve onu sikmtiya dii§ursunf Ha§a ben bu i'tikadda degilim!" 

2930. yx< ~Bu $eytanm bendesi olmak lazim olur. Qunku her encumende gold) 

[2934] 1 „ 

"Ey musluman, eger Hak hakkinda boyle i'tikad olunursa insan sahib-i 
tasarruf olan bu §eytanm bendesi ve kulu olmak lazim gelir. Ciinku her ce- 
miyette galib olan bu §eytandir." 

2931. Ta olmaya ki $eytan benden kin ceksinl l^indenaleyh orada ihsanlann 
sahtbi elimi nasil iutar?" 

Ya'ni, "Ben saytana tabi' olmadigimdan dolayi §eytan bana dfkelenip 
benden kin cekmemek ve intikam almamak igin elbet onun bendesi olmali- 
yim. Eger seytana muhalefetimden dolayi benden intikam almaya kalkarsa o 
intikam mahallinde ihsanlann sahibi olan Hak Teala benim elimi nasil tutar 
ve beni §eytanin elinden nasil kurtanr?" 

2932. x O kimse ki onun muradi olur, benim i§im baska kimden iyi olur?" 



AHMED AVNl KONUK 



Ya'ni, "Benim i§im ancak iradesini infaz eden kimseye tabi' olmakla sa- 
lahbulur." 



ois^n j 01^. j^x-T^ru 



our *a\ ]\i JJ aj j^u 



2933. * Dia§a UUah Sttlah hangi §eyi isiediyse oldu. JHekdnda ve la-mekan- 
&a hakim oldu." 

"Ha§e", kelime-i tenzihiyyedir."Ey§" kelimesinin ma' nasi 2925 numarah 
beyitte gegti. Ya'ni, "Allah'i ayibdan ve aczden ve noksanlardan tenzih ede- 
rim. Allah Teala her neyi murad ettiyse o sey oldu ve viicuda geldi. Mekan- 
da ve alem-i keserat ve taayyiinatta ve la-mekanda, alem-i gaybda hakim 
olan ancak Hak Teala hazretleridir. 

2934. " Diifiir kimse onun mtilkunde onun emri olmaksizin bir hd hi ucu zi- 
yade etmez!" 

j»'j% oijulji jl. Jij (Al-i Imran, 3/189) ya'ni "Goklerin ve yerin miil- 
ku Allah feala*nmdir"'ayet-i kerimesi mucibince Hakk'in mulkiinde O'nun 
emri ve iradesi olmaksizin bir zerre bile Have edip ziyade edemez!" 

2935. "ufyiiilk onun mulkiiMr ve ferman onun fermanulir. DCapula en a§ajji 
kopek onun §eytanulir." 

"Mulk ancak Hakk'in miilkudur ve ferman ancak Hakk'in fermanidir, 
Onun izzet ve azametinin kapisinda en asagi ve en hakir kopek onun yarat- 
tigi seytandir. Binaenaleyh §eytan kirn oluyor ki Hakk'in iradesine muhale- 
fet edebilsin!" Nefehatu'l-Uns'te Aynu'l-Kudat Hemedan! (k.s.) hazretlerin- 
den naklen soyle beyan buyrulur: "Hak Teala'dan baskasina mensub gordu- 
gun i§i hakiki degil, mecazi bil! Fail-i hakikiyi Hak bil! o'pi d£ ,jni'jj js 
(Secde, 32/1 1) ya'ni "Ey Resulum de ki: Sizi meleku'1-mevt miiteveffa kilar" 
keiarmni mecazi bil! Onun hakikati \$y '&>■ 'J&\ Js> 'A (Zumer, 39/42) 
ya'ni "Oliimu vaktinde nefsi Allah Teala mliteveffa kilar" kelamidir; ve Hz. 
Muhammed (s.a.v.) yol gosterdigini mecazi bil! Ve Iblis'in azdirdigini meca- 
zi bil! *& & $m.s &>. & A tpi (Ibrahim, 14/4) ya'ni "Diledigini ldlal eder 
ve diledigine hidayet verir" keiamini hakikat bil! ilh..." 



<^^ 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



Malum olsun ki, cenab-i Pir efendimiz yukanda gegen 2907, 2908, 2909 
numarali beyitlerde "Kopiigu, ya'ni taayyiinat-i kesireyi goren kimse niyet- 
ler eder ve dbniisjer yapar ve sayida olur. Fakat deryayi ya'ni vahdet-i viicu- 
du gorenler kalblerini derya eder ve ktiduretsiz olur ve ihtiyarsiz olur" buyur- 
musjar idi. Bu beyitleri ta'kib eden bahisler taayyunat-i kesireyi gorenlerin 
kiyl u kaline ait olur ki, bu mevhum olan keserata ve taayyiinata nazar eden 
muslumanlar yetmis. iki firka olmusjardir ki, buniann tafsil-i i'tikadlan Sey- 
yid ve Sa'deddin hazaratimn Mevakifve Makasid namindaki kitablannda ve 
Abdulkerim ^ehristani'nin Milel ve M/7a?lerinde beyan olunmu§tur. Bu ba- 
histe kopiige nazar eden Cebri tarafindan delail ile Kaderi mezhebinin i'tikadi 
ibtal olunmustur. Cebir hakkindaki izahat I. cildin 625 numarasina miisadif 
olan c-^jbr i^. ^j ^ ^ c/) ["Bu, cebir degildir; bu, ma'na-yi cebbariyyet- 
tir."] beyt-i serifinin izahinda gegti. 

Rahman' in kapismda seytanin meseli 



-T" 3 3J SJm\j_ oiL^j J»jS y. J* <v> J~$>\j iS^* £ lj OU^y 

2936. Bger lurkman'tn kavtsinda bir kopek olursa, uuziinii ve- ba§mi onun ka- 
pisi iizerine koymu§ olur. 

2937. Bvin $ocuklan onun kuyrugunu $ekerler. Qocuklartn dinde haku olur. 

2938. 6ger bir yahanci ubur ederse onun iizerine erkek arslan gvbi hiwum eder. 

"Ma'ber", masdar-i mimt olup "ubur" ma'nasmadir. Ya'ni, eger o kapidan 
bir yabanci kimse gegerse o kopek o kimse iizerine erkek arslan gibi hiicum 
eder. 



AHMED AVNt KONUK 

2939. JZira kiiffdr uzerine §e<MUr oUu; dosta fill, du$mana liken ffbi olau. 

Bu surh-i §erifde Hakk'm dergah-i tzzet'i Tiirk'iin kapisina ve §eytan o ka- 
pmin kopegine ve Hakk'm muhlis kullan da, o kapmm gocuklanna tesbih buy- 
rulmu§tur. Bu ayet-i kerime sure-i Feth'in nihayetinde vaki'dir. Ya'ni ashab-i 
kiram hazarati, dergah-i Izzet'in yabancilan olan kiiffara kar§i §ed!d olduklan 
gibi iblis'in hucumu dahi, kezalik o kapinin yabancilanna karsi sedid oldu. 
Ciinkii §eytan dahi hakikatte Hakk'a kulluk etmektedir. Fakat ashab-i kiramin 
§edid oimalan ism-i Hadi hazretinden ve geytamn §edid olmasi ism-i Mudill 
hazretinden vaki' olur. Cenab-i Pir efendimiz bu ma'nayi Ffhi Ma.Hft'lerinin 
■12. faslmda §6yle buyururlar: "Eger dikkatli bakar isen fasik ve salih ve as! ve 
muti" ve seytan ve melek hepsi Hakk'a kulluk ederler. Mesela padisah ister ki r 
kolelerini birtakim sebebler ile imtihan etsin; ta ki sebati olan kimdir ve sebat- 
siz olan kimdir meydana giksinf Ve iyi ahidli fena ahidiiden miimtaz olsun ve 
vefalisi vefasizdan ayrilsin. Sebatlan zahir olmak igin onlara bir miivesvis ve 
miiheyyic lazimdir; ve eger olmazsa onlann sebati nasil zahir olur. imdi o mii- 
vesvis ve miiheyyic padi§aha kulluk eder. giinkii padisahm muradi onun boy- 
le yapmasidir; ve sabiti gayr-i sabitten ayirmak ve sivrisinekler gidip onlann 
gayn kalsin diye sivrisinekleri agaglardan ve baglardan kovmak igin onu gon- 
derdi. Padigahin biri bir cariyeye "Siislen ve emanet ve hiyanetleri zahir olmak 
igin kendini bendelerime arzet!" diye emretti. Cariyenin bu fiili her ne kadar za- 
hiren masiyet gorunur ise de hakikatte padigaha kulluk eder ilh..." 

Bu izahattan anla§ihr ki, §eytan dahi dergah-i Izzet'in yabancilanna kar- 
§1 §ediddir ve Hakk'm dostlanna karsi giil ve dii§manlanna karsi da dikendir. 
Zira seytan 'cs~&LJ>\ '^ &U u» ' t >l^i ]h*>i] dtj.J ji (Sad, 38/82-83) ya'ni 
"Ya Rab, izzet'in hakkilgin onlann hepsini azd'irayim! Ancak onlardan senin 
muhlas olan kullann mustesnadir" dedi. Muhlas olan kullar ise Hakk'm dost- 
landir. Iblis'in onlara kar§i tasallutu olamaz. 

OL-»t j c~« «Jui ^Ij OU^- ol OUS'y ^ob *£ ^c^-L*^ •— '' j 

2940. lutmacm suyundan hi Turkman ona verdi, oyle vefd edict ve bek$i ol- 
mu§iur. 

Tutmag", bugday unundan yapilan bir yemek adidir (§emsu'l-Lugae) . 
Ya'ni, Turkman kapismdaki kopege tutmag ismindeki yemek suyundan ver- 
di ve kopek dahi bu lutfa mukabil dyle vefakar ve bekgi olmu§tur. 



G $P? 



MESNEVl-1 SERlF §ERHl / X, CtLT • MESNEVl-5 • 

JLtf cJL>- j cl^xi X*o _jl jJu\ Jj^ J^+J* Jp- *£ 0Ua~5» til-* ^j-j 

2941 . ^Binaenaleyh kopek §eyian ki Diak onti vox eder, onda t/uz /tkir ve ht- 
ie tzhar eier. 

Binaenaleyh dergah-i tzzet'in kopegi olan §eytana Hak vucud-i izafi verir 
ve onda ifa-i vazife etmek iizere bircok fikirier ve hileler izhar eder. "Tent- 
den", masdan burada "peyda etmek" ma'nasmadir. 



iU 



jj 1 



2942. ^iizlerin suyunu onun gulasi yapar. Uiaita o iyiden ve koiuden yuz su- 
yu goturur. 

"Ab-i ru"dan, "yiiz suyu"ndan murad, insanliga mahsus olan vakar ve 
haysiyettir ki, bu vakar ve haysiyyet-i insaniyye ancak emr-i ilahiye itaat ve 
neh-yi ilahtden ictinab edip hayvanhk mertebesine sukat etmemekle hasil 
olur. Hak Teala dergah-i Izzet'inin kopegi olan §eytanm gidasim kullanni im- 
tihan igin be§erin yuzlerinin suyu yapar. Hatta o §eytan iyiden ya'ni alimden 
ve abidden ve kotiiden [ya'ni] fasiktan ve cahilden insanliga mahsus olan 
haysiyet ve namusu izale eder. 

2943. (JAvamin yiiz suyu iutmac suyudur ki, kopek seyian ondan taam hulur. 

Ya'ni, haklkat-i imam bulamayan avam-i beserin namus-i insanileri Turk- 
man'in kopege verdigi tutmac suyu mesabesindedir ki, kopek §eytan efrad-i 
be§erden bu namusu ve haysiyyet-i insaniyyeyi izale ettikge gida bulur ve 
sevinip semizler. 

j&> Oly \j *S*~ -i-i»LJ dj^- j\ 0U- OjJii alS j>- ji j 

2944. Onun cam harfldh-i kudretin kapisinda ni$in hukrnu kurhan olmasin, 
soyle! 

"Hargah", padifah veya vezir otagi demektir. Ya'ni, mademki §eytamn 
vtididu ve hali yukanda tzah olundugu vech iledir, §u halde onun cam kud- 
ret-i ilahiyye otagmin kapisinda nicin hukm-i ilahiye mutt' ve kurban olma- 
sin? Soyle, bu miimkin mi? bu halde iken nasil olur da Hakk'a muhalefet 
eder? 



c^pja 



AHMED AVNt KONUK 

2945. 6urit sum muridden ve merulden kollanm esige yayan kopek gibi. 

"Gelle/gele" {*£), §eddeli ve §eddesiz, koyun, deve, e§ek ve okiiz gibi 
hayvanat-i ehliyye sttrusii demektir (Burhin) . "Murid", burada isteyen ve bi- 
at eden ve "mend", kovulan demektir. Ikinci misra'da sure-i Kehf'de vaki' 
olan -u/jL Z*\js l^C ^k'j (Kehf, 18/18) ya'ni "Ashab-i kehfin kopegi iki 
kollanm onlanri magarasimn esigine yayicidir" ayet-i kerimesine igaret buy- 
rulur. Ve bu ma'na bu beyt-i §erifde dergah-i Izzet'in ve hargah-i kudretin 
ontindeki bilciimle mahlukata te§mil edilerek buyrulur ki, dergah-i Izzet'in 
kabul olunanlan ve kovulanlan, ashab-i kehfin kopegi gibi, siirii suru kolla- 
nm o dergahin engine yaymis. ve kerem-i ilahiye muntaztr bulunmu$tur. 

2946. nJLluhiyet magarasimn kapisi uzerinde kopek Q&i zerre zerre emir iste- 
yici olarak daman kalhm§hr. 

Uluhiyet magarasimn kapisi uzerinde ashab-i kehfin kopegi gibi zerre zer- 
re emir isteyici olarak o mahlukatin ciimlesinin daman kalkmi§hr ve hepsi 
"Acaba bize ne emr-i ilahi vaki' olacaktir?" diye beklemekte bulunmu§tur. 

b jU ^1 wU^j^ t>j jA y dy? Ij" *£ {£ ^ OU*i*l yj> dL* <j\ 

2947. *6y kopek §eytan, vaktaki bu halk bu yola ayah koyunca imtihan eil" 

Taraf-i uluhiyyetten §eytana boyle emir varid olup buyrulur ki: ''Ey der- 
gah-i azametin kopegi olan geytan, vaktaki bu halk bana vasil olmak igin be- 
nim gosterdigim yola ayak basar, sen imtihan et!" 

J> j (i*W> jAJl ajl* JLiL *£ Ij y^i£* C^lS* <*~* O^Lf* 4 ^* > " 

2948. w Diamle et, men et, bakl Ta ki sidkta disi ve erkek kim olurl 

"Onlann kalblerine tiirlii turlii vesveselerie hiicum et! Onlan suluk ettikle- 
ri yoldan men' etmeye gah§[ Neticede bak ki, sadakatte ve ihlasta hangisi ka- 
dm me§rebindedir ve hangisi er kigidir. Zira tarik-i Hak sahiblerinden er kisj 
olanlar ne kadina ne mala ve ne riyasete ve ne de mansiba aldanmazlar. On- 
lann nazan ancak Hakk'in zatmadir. Fakat kadin me§rebinde olanlar kadm 
ve mal ve riyaset ile kolayca aldatilabilir; ve onlar huzuzat-i nefsaniyyeleri- 
ne cabuk meclub olurlar. 



<^g> 



MESNEVt-1 §ERIF SERHt / X. CtLT • MESNEVf-5 • 

2949. uMademki kopek tereffu cihetinden hizh ko$ucu ofmu? ola, hinaenaleyh 
"Guziil" neden iolayi olur? 

Bu beyt-i §erlf bir sualdir. Ya'ni, sen kullann sadakatini imtihan etmek icm 
kopek §eytamn tereffu' ve galebe cihetinden hizh ko§ucu ve miiessir oldugu- 
nu beyan ettin. §u halde ^)\ oikjJi # *ih ^ ya'ni "Matrud olan seytandan 
Allah'a siginmm!" demenin ne faydasi olur? 

2950. Du w 6tt2u.'" oiur ki, ey Diiia'mn Ttirfe'u, kopetje bayir ve yolu a$! 

Cevaben deriz ki: "Bu "Euzu!" demek, Hita memleketi Tiirk'uniin evine 
tevecciih eden misafirin, "Ey Hita'nin Turk'ii, kopegine bagir ve onu zabt et 
ve'yol ac ve onun hucumundan ve zaranndan sana sigininm!" demesi kabi- 
lindendir. 

2951. ^Ta ki senin hargahvnin kavisina geleyiml Senin cudiin ve cahindan hir 
hacet isteyeyiml" 

Ve keza "Euzii!" demek, o misafirin, "Ey Turk, kopegini hiicumdan men' 
et ki, senin otagin kapisina geleyim ve senin cud ii kereminden ve mansibin- 
dan bir hacet isteyeyim!" demesi kabilindendir. 

2952. cMademki l^iirk kopegin satvetinden acizdir, hu *&uzu\" ve efgan caiz 
decjildir. 

Mademki Turk, kapisindaki kopegin satvet ve heybetinden dolayi onu zab- 
tetmekten acizdir; binaenaleyh misafir olan yabancmin kopegin §errinden 
Tiirk'e sigmmasi ve ona kar§i feryad etmesi faydasiz oldugundan caiz degildir. 

^j _,JJ| ^ I aJJl*j:> jX- j j»-A J* *£ <J^> j* -ij^l ^ifi p-* £j> 

2953. Tiirfe *L/ii kopekten "Guzii!" derse ki, "Den dahi meskende kopekten 
aciz kalmi§im!" 

Turk dahi "Ben de evimde kopegin §errinden aciz kaldim, binaenaleyh on- 
dan siginacak bir yer ararim!" derse; 



c^p, 



AHMED AVNt KONUK 



2954. "6en &u fcaptya gelmefle kfldir deyilsin, hen de kaptdan disanya giimeye 
kadir degiliml" 

Ve "Ey misafir, sen kopegin §errinden bu kapiya gelemiyorsun; ben de 
onun §errinden kapidan disanya gikamryorum!" derse. 

2955. t3i"wii Turk' tin ve misafirin ha?ina toprak ki, hir kopek her ikisinin hoy- 
nunu haglar. 

"Konuk", Tiirkce "misafir" demektir. Ya'ni, bir kopegin §errinden ev sahi- 
bi olan Turk disanya gikamiyor ve misafir de iceriye giremiyor. Vay ikisinin 
hallnel 

JUS" (^5 by- j jJ^ JLib *>r <jju» -Uj y. ^J^i ^J> 'dJ ^A^ 

2956. Dia§e lillah Turk hir haairsa kopek ne olur, erkek arslan kan kusari 

Allah Teala'yi bilcumle nakaisdan tenzih ederim ki, eger Turk bir bagirsa 
asla kopegin hamle ve hiicuma mecali kalmaz. Hatta erkek arslan bile kan 
kusar! 

Ma'lum olsun ki, bu temsilat Cebr! lisanindan vaki' olmus, ve §eytanm 
muradinm irade-i Hak muvacehesinde asla kiymeti olmadigi beyan buyrul- 
mu§tur. 

*»JJl»ji (<5w< b J-i l$Jb»- *sJjlj>- Objj jJ^ \j jj>- o (j\ 

2957. Gy kimse ki, kendine ^UiaUk'tn ar slant tabir etmi§sin, yillar oldu ki 
hir kopekle aciz kalmi§sm! 

Bu beyt-i §erif mur§idlik da'vasinda bulunan nakislara cenab-i Pir efendi- 
mizin hitabidir. Ya'ni, ey kendisine tarik-i Hak'ta "Halik'in arslani" ta'bir et- 
mi§ olan kimse, senelerden beri bir kopek mesabesinde nefsinin ve §eytanin 
elinde aciz kalmis. ve nefsine estr olmu§sun. 

2958. dAiademki sen asikar olarak kopegin §ikan oldun, hu kopek senin icin 
nasil $ikar eder? 



*#$&> 



MESNEVt-1 SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

Mademki sen ahval-i zahiriyyenden belli oldugu uzere, kopek nefsinin ve 
§eytamn sjkan ve estri oldun, bununla beraber kemal ve irsad-i halk da'va- 
sindasm, binaenaleyh boyle seni maglub edip sana kendi sifatlanm giydiren 
o kdpek nefis nasil baskalanm avlayip sana munkad eder? 

^\j c^m i && JJ^ 9^ ji-^i olji j* j L> lSj*- }^ ^ cyy ^ ^y 

^Xp i _,»! DUJU^ <j\j>- f-jj* j c— I ^1 OU-k* t^ljsr C-i»f» ^ ^-^ 

Siinnt olan mu'minin Cebri olan kafire cevab vermesi ve kulun 

ihtiyarimn isbatinda delfl soylemesi. Stinnet, enbiya (a.s.)m 

ayaklarimn cignenmi§i olan bir yol olur. Onun sag tarafi iizerinde cebir 

sahrasi vardir ki, ki§i kendisi icin ihtiyar gormez; ve emir ve nehyi 

miinkir olur ve te'vil eder; ve emir ve nehyi miinkir olmaktan cenneti 

inkan lazim gelir ki, cennet, emre itaat edenlerin cezasi ve cehennem 

emre muhalefet edenlerin cezasidir; baska §ey soylemem. Mes'ele 

nereye varir? Ztra akile isaret kafidir. Ve o yolun sol tarafi iizerinde 

kader sahrasi vardir ki, H&lik'in kudretini halkm kudretinin maglubu 

bilir ve ondan o Cebri olan mecusinin saydigi fesadlar dogar 



Malum olsun ki, ahkam-i vahdet ba§ka ve ahkam-i keserat baskadir. Ah- 
kam-i vahdete nazaran Hakk'in varhgindan ba§ka varlik olmadigindan bura- 
da mahluka taalluk eden ahvalin higbirisi mevzu'-i bahs degildir. Fakat ah- 
kam-i keserata nazaran mahlukun viicudu sabit oldugundan mahluka taal- 
luk eden ahval dahi mevzu'-i bahs olur. Zira serayi'-i enbiya alem-i keserat 
igin bir vaz'-i ilahidir, Binaenaleyh sunnet, enbiya (a.s.)m gignedigi ve geg- 
tigi bir caddedir. Bu caddenin sagi ve solu vardir. Bu dogru yoldan saga sa- 



CSj^ 



AHMED AVNl KONUK 



panlar cebir sahasma diisiip kendi vticudlanni gormekle beraber kendilerinde 
irade ve ihtiyar gormezler; ve nefislerine hos gelmeyen emir ve nehy-i ilahl- 
yi inkar ederler ve te'vfl ederler. Halbuki emir ve nehy-i ilahtyi inkar etmek- 
le emr-i Hakk'a itaat edenlerin mahall-i miikafati olan cennetin vucudunu ve 
muhalefet edenlerin mahall-i miicazati olan cehennemin vucudunu inkar et- 
mek lazim gelir. Cennet ve cehennemin vticudlan ise nass-i Kur'ani ile sabit- 
tir. Binaenaleyh cebir tarafina gidenlerin i'tikadlan nereye varacagini tasav- 
vur et! Artik bundan baska bir sey soylenemez. Bu kotu i'tikad hakkinda akil 
oianiara bu kadar isaret yetisir. Ve o vaz'-i ilahi olan sertat caddesinin sol ta- 
rafina sapanlar dahi kudret ve kader sahasina diisiip Halik'in kudretini mah- 
luk kudretinin maglubu bilirler ve derler kit "Kul fiilinin hahkidir." Bu 
i'tikaddan dahi yukanda Cebri olan mecustnin saydigi fesadlar dogar ve Hak 
Tea&'nin yarattigi kullar iizerinde tasarruftan aciz olmasi lazim gelir. Velha- 
sil Hakk'in viicud-i hakflasi karsisinda kendi vticudlanni goren ve mertebe-i 
yakine vasil olamayan kimseler stinnet yolundan ayrihp saga ve sola saptik- 
lan icin yetmis iki firka oldu. Nitekim yukanda gegen 2655 numarali beyt-i 
serifde: &* JaI oU _,.> _, jbi* c*j£ oak »b ^j*j J 1 ^ oO ["Yakin yolunun rehze- 
ni olan bu hayalden ehl-i din yetmis iki millet oldu."] buyrulmus idi. Bu yet- 
mis iki firkamn i'tikadati Milel ve Nihal adh risalede mezkur oldugu gibi, on- 
lann reddi de kiitub-i kelamiyyede tafsil olunmustur. 

Fakat muhakkikin-i sufiyye hem alem-i vahdetin ve hem de alem-i kes- 
retin ahkamini tavzih buyurmuslardir. Hususiyle bu Mesnevi-i §erifde ce- 
nab-i Pir efendimizin ve kendi asar-i serifelerinde §eyh-i Ekber Muhyiddin 
Arab! (k.s.) hazretlerinin her iki aleme ait olarak beyan buyurmadiklan esrar 
ve hakayik kalmamistir. Onlann beyanat-i aliyyelerini anlayanlar arasinda 
asla niza' ve muhalefet yoktur, Muhalefet ancak bu hakayiki idrak edeme- 
yenler arasindadir. Beyt-i Hafiz §irazi (k.s.): 



Jjj j <0LJl oj C-JL£>- JUJbJJ d y? 



Oj jjs- \j <«Jb cJU jJ iUiA jjG^- 



"Yetmi§ iki milletin kavgasi vardir, hepsini ma 'zur tut! Zira hakikati goremedi- 
ler, efsane yoluna garptdar." 

2959. uMumin dedi: "By Cdon hatayi Mnle, keniinin layihim soyledin. D§ie 
cevab fldirdim!" 



G^P^ 



MESNEVU §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



j^- 5 J JJ* CW ^— ** Ujk 



jl ^jki (£\ eS-^o ^yf- Uj^i 



2960. "Su satrang. oynayanl Sen kendi oyununu gordun. Diasmimn uzun uza- 
d\ olan oyununu da gor!" 

Bu beyt-i gerifde viicud-i izafi alemi satranc oyununa mahsus olan tahta- 
ya ve ahval-i mahlukat dahi satranc ta§lanna te§bih buyrulmu§tur. Ya'ni, "Ey 
bu vucud-i izafi aleminde ahval ve efkar-i be§er ile oynayan kimse! Kendi ah- 
val ve efkanm gordiin. Hasmmin dahi bu oyundaki ahval ve efkanni gor!" 

2961. "Oiendinin ozur-namesini okudun, S&nni nin namesini oku, niftn kaldm? 
"Ey Cebri, i'tikadm hakkinda deliller getirerek kendi ma'zeret-nameni 

okudun. Biz de dinledik. §imdi de Siinni olan mu'minin delillerini dinle ve bu 
delillere mustenid olan onun ozur-namesini de oku! Nigin oyle kendi daire-i 
rii'yefinde saplanip kaldin?" 

2962. "ZKaza hakkinda Cebrxce nukte soyledin. uM,acerada henden onun stm- 
nx dinle!" 

"Nukte", fehim ve idraki akil ve zarafete bagli olan "ince ma'na" demek- 
tir. Ya'ni, "Ey Cebri, kaza-yi ilahi hakkinda Cebriler'e mahsus olan niikteyi 
soyledin. Fakat macerada ve bu bahiste benden onun ic, yiizunii de dinle!" 



OLp Xi [^^J ^p<** \j ( _r w> " 



'i^O 



I.L.C- 



1 (^jW^' 



2963. ^izim i$in subhesiz bir ihtiyar vardir. Diissi miinkir olamazsm, ayan 
oldu. 

Bu taayyiin aleminde §ubhesiz bizim icin hissen goriilen bir ihtiyar ve ira- 
de vardir. Zahir goziiyle goriilen bu hissi inkar edemezsin, cunkii bu mey- 
danda olan bir §eydir. 

Uj ■Sjjur L^S" <_r^" ls*~$* j' ^ u^ My^ // 'j dJ^" 

2964. Diigbir Kimse tasa asla ^Qell" demez. ^ir kimse bir ker-pigien nerede 
vefa isier? 

Alem-i hisde zahir olan budur ki, hicbir kimse ta§ta irade ve ihtiyar gor- 
medigi igin "Ey tas, gel buraya!" demez; ve hicbir kimse ihtiyar sahibi olma- 
yan bir kerpicten de vefa beklemez. 



c^p,, 



AHMED AVNi KONUK 

2965. IJtr adama himse "Stgah ol, u$!" ' , yahui *6y kor, bana hah!" demez. 

Ya'ni, teklif, isti'dad ve ehliyet sahibi olanlara vaki' olur; ve alem-i kese- 
ratta olan her bir mahlukun bir ehliyet ve isti'dadi vardir. Cemad, nebata ve 
nebat hayvana ve hayvan insana benzemez. Alem-i hisde zahirdir ki, bun- 
lardan her birinin ba§ka ba§ka ahvali vardir. Binaenaleyh ehliyet ve isti'dadi 
olmayan bir mahluka teklif olunamaz. Mesela bir adamda ugmak isti'dadi ol- 
madigi igin "Ug!" denemez; ve korde gormek isti'dadi olmadigi igin "Bak!" de- 
nemez. 

2966. Diaitk "<S%'maya zahmet yohturl" buyurdu. < 3labbii'l-ferec bir kimse 
iizerine ne vahii zahmet hoyar? 

Ya'ni, Hak Teala sure-i Fetih'te ^ ^fii Jk 'Jl (Fetih, 48/1 7) ya'ni "Go- 
zii kor olan kimselere zahmet ve mesakkat yoktur" buyurdu. Binaenaleyh 
gozltilere olan teklif-i ilah! korlere vaki' olmadi. Zira onlarda o teklifi icraya 
isti'dad yoktur ve onlann bu hususta ihtiyar ve iradeleri yoktur. Kullanm dar- 
liktan halas eden Rab bir kimse iizerine isti'dadi ve iradesi hilafinda zahmet 
ve mesakkat koyarmi? 

2967. !7Cimse tasa: *Qe$ aeXdinl" yahud *6i/ sapa, nigin bana vurdun?" demez. 

Ya'ni, cemadatta trade ve teklife isti'dad olmadigi igin akil olan higbir kim- 
se, tasa itab edip "Geg geldin!" ve "Ey sopa nigin bana vurdun?" diye hitab 
etmez. 

2968. IZoyle oust u culan mecbur igin himse soyler mi? ^ahud ma'zura vurur 



ma! 



? 



Ey Cebri, mecbur olan kimseler igin boyle arastirmalan ya'ni "Nigin boyle 
yaptm ve nigin §6yle yaptin?" sozlerini soyler mi? Yahud fiilinde ma'zur olan 
bir kimseyi dover mi? Hatta insanlar yaptiklan kanunlardan cebir ve ikrah ile 
vaki* fiilinden dolayi bir kimseye sual olamayacagini gosterirler. 



c 3^ > 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

2969. 61/ cifo pak o/a/i kimse, emir ve nehiy ve gazab ve ialtif ve OSb rrwkia- 
nn yaynna degUMr. 

"Mb", "itab" kelimesinin imale olunmusudur; "azarlamak, tevbih ve tekdir 
etmek ma'nasinadir. Ya'ni, bir §eyi emretmek ve bir §eyi yapma diye nehyet- 
mek ve ofkelenmek ve birinin Mini begenip ikram etmek ve begenmeyip azar- 
lamak, ancak iradesi ve ihtiyan olanlara kar§i vaki' olur. "Cib", burada "kalb" 
ma'nasinadir. "Ey pak-cib", ey kalbi fesaddan pak olan kimse, demek olur. 

2970. "JZulumde ve siiemde hir ihtiyar vardxr. lien hu seytandan ve nefisten 
bunu mar ad eiiim" 

Siinni olan mu'min Cebri'ye hitaben der ki: "Ey Cebri, insan zulmii ve si- 
temi kendi iradesi ve ihtiyan ile yapar. Ben yukanda sana, "Nefis ve §eytan 
seni musliiman olmaga birakmaz dedigim vakit, §eytan ve nefis seni kufur 
yoluna sevk eder. Sen dahi onlann gosterdigi bu fena yolu ihtiyar edersin" 
demeyi murad ettim." "Zuliim", liigatte bir-geyi kendi yerinin gayri olan bir 
yere koymaktir. "Sitem", Farisi'de zulmun mukabilidir. Cenab-i Pir efendimi- 
zin meslek-i allien Mesnevi-i §erifde Farisi ve Arab! kelimeleri miitekabilen 
ve miiteradifen zikretmektir. Bu usuldeki faide muhtac-i izah degildir. 

2971 . Dhtiyar senin iginde sahindir. hir ^usaf'u gormeMk$e elini yaralamadx. 

Bu beyt-i §erifde, "insanin iradesi ve ihtiyan" Yusuf (a.s.)in yuziinii gor- 
dukleri vakit ellerindeki meyveyi keserken ellerini kesen "kadinlar"a ve "in- 
sanin nefsine guzel ve mahbub goriinen matlub" dahi YusuPa tesbih buyrul- 
mu§tur. Ya'ni, insanin ihtiyan batminda sakin bir halde bulunur. Vaktaki Yu- 
suf mesabesinde olan kendi matlubunu ve mahbubunu gorur, vakit tara- 
fa meyledip Yusuf (a.s.)i goriip hayrete dii§erek ellerini yaralayan kadinlar 
gibi kendisinden gecer ve her eleme mubtela olur. 

2972. Dhtiyar ve daiye nefistevar idi. Onun yuziinii aordib, ondan sonra per u 
hoi a$h. 



c^^a 



AHMED AVNt KONUK 

Nefiste irade ve istek var idi. Yusuf mesabesinde olan mahbubunun ve 
matlubunun yuziinii gormezden ewel irade ve istek kol ve kanat acmadi. 
Vaktaki matlubunun yuzunu gordii, nefiste sakin ve gizli olan o irade ve is- 
tek harekete geldi ve kol ve kanat acft ve o matlubunun uzerine gitti. 

2973. !3Copefc yatmi§, onun ihtiyan kayholmu^. D$kenbeyi gordiifjii vakit hxy- 
ruk salladi. 

Mesela yatmisolan kopekte bir hareket yoktur. hal iginde onun iradey- 
le vaki' olan hareketi kaybolmus ve mestur kalmistir, Mahbubu olan isken- 
beyi gdrdiigu vakit iradesi harekete gelip kuyruk sallamaga baslar. 

y $js 4jj5 c—ij3 ju^cj ^jt j*~ "^ ^y? ^ y*~ y*~ <*■* v**' 

2974. Sit dahi ar-payi aordu$i vakit hav hav eder. JAt hareket ettigi vakit ke- 
di mav etti. 

"Hav hav", at sesi; "mev", kedi sesi. Bu beyt-i serif dahi diger bir misal- 
dir! Ya'ni, hayvam alelumum "iradesiyle hareket eden mahluk"tur diye ta'rif 
ederler. Halbuki sakin bir halde iken onun iradesi mesturdur. Matlubu zahir 
oldugu vakit iradesi meydana gikar. Mesela at arpayi gdrdiigu vakit kisner ve 
kedi eti gdrdiigu vakit mev mev diye baginr. 

2975. O ihtiyann hareketi gormek geldi. ^Bir ujlemek a$bi ki ate§ien kivihim 
kopanr. 

Vucud-i beserde ve hayvanda sakin duran o irade ve ihtiyann hareketi 
onlarin kendi matlublanm gormekten nes'et eder. Bu matlubu gdrmek, ates- 
ten kivilcim cjkaran iiflemeye benzer. 

2976. Vaktaki Dhlts deMe olu-p sana Uis'in haberini getirir; uinaenaleyh se- 
nin ihtiyann hareket eder. 

"Delale", kilavuz; "Vis", Ramin ismindeki asigin ma'sukasmin ismidir. 
Ya'ni, vaktaki seytan kilavuz olup sana Vis ismindeki ma'suka mesabesinde 
olan matlubunun ve mahbubunun haberini getirir ve seni nefsinin miitelez- 



<^>£> 



MESNEVf-t SERfF SERHl / X. CtLT • MESNEVf-5 • 

ziz ve mahzuz oldugu sey tarafina tesvik eder. Sende de o lezzete ve huzu- 
za bir an ewel kavusmak istihasi hasil olur. Bunun iizerine sende gizli du- 
ran ihtiyar ve irade harekete gelir. 

2977. Vaktaki bir mailubu bu kimse iizerine arzetii, yatmis olan ihtiyar biiku- 
munii aoar. 

"Neverd", miiteaddid ma* nasi vardir. Burada "bukiim ve durum ve cenk ve 
husumet" ma'nalan munasibdir. Ba'zi niishalarda "cenk" ma'nasina olan 
"neberd" (.>» vaki' olmustur. Ya'ni, vaktaki seytan bir matlub ve mahbub 
olan seyi bir kimsenin nefsine arzetti, o kimsenin yatmis ve sakit bir halde bu- 
lunmus olan ihtiyan bukumunii ve kivnntisini acn. Veyahud onun ihtiyan, 
cenk ve husumet acti. Ya'ni o matluba vusul igin cidale ve husumete basladi. 

2978. H)e o melek $eytanin hilafina hayulan arz luiar, aoniilde feryad eder. 

§eytan insamn batinina, nefsine hos goriinen serli seyleri arz ettigi gibi, 
melek dahi seytanin hilafina olarak ruha hos ve nefse firkin goriinen seyleri 
arzeder; ve "§eytanin vesveselerine kulak asma!" diye goniilde ve batinda 
feryad eder. 

2979. *J4ihayet hayir olan ihtiyar hareket eder. 2,ua hi arzdan ewel bu ihi huy 
yatmistu. 

Nihayet bu melegin ilhami iizerine insanda hayir islemek tarafina olan ih- 
tiyar ve irade hareket eder. zira ki gerek seytanin vesvesesinden ve gerek 
melegin ilhammdan ve arz etmelerinden ewel ser veya hayir islemekten iba- 
ret olan bu iki huy yatmis ve sakin bir halde bulunmustur. 

jU>-l i}jjf- dkj£ jM J* *->jf- *z£S y,* j <*$>J a-i 

2980. Dmdi melek ve seytan ihtiyar damarlanni tahrik icin arz tutucu olmustur. 

2981. Dlhamlardan ve vesveseden senin hayri ve serri ihtiyann on kimse ha- 
dar olur. 



cs^ 



AHMED AVNl KONUK 

(«~r)deki l* mikdar igindir. "Deh kese", on kimse mikdan demek olur; ve 
bundan murad, hayir ve §er Unarm ve vesveselerinin tevalisi ve gok olmasi- 
dir. Ya'ni, melegin miitevaliyen vaki' ilhamlanndan ve §eytanm peyderpey 
vaki' olan vesveselerinden, senin hayn ve serri ihtiyar ederek yaptigm ef al 
on kimsenin ef aline muadil olur. 

JUL. j Job ijjT^^L- oTj JLc b (jl jU: JJLsi cJj 

2982. Gy letafetli olan kimse, namazdan pkrna vaktinde o sebebden melege se- 
lam fldirmek lazimdir. 

"Tahiti" (jjUt), namazdan gikma; "nemek", tuz ve mecazen "letafet" 
ma'nasmadir. Ya'ni, ey batini letafetli olan mu'min, namazdan gikma vaktin- 
de meleklerin sana hayn ilham etmelerinden dolayi onlara 4U1 '^j j ^£4* r^ 1 
diyerek selam vermek lazimdir. Bu selam soyle demektir: 

01 jj xi f jlf ^1 jLtf-l Oby- <jb=o j fl$Jt j *£ 

2983. ZKi, "Sizin giizel ilham ve da'vetinizden benim bu namazimm ihtiyari 



revan 



oldu." 



Ya'ni, namazdan gikarken selam vermek, "Ey melekler, sizin giizel ilham 
ve da'vetlerinizden dolayi bende bu namazi kilmak ihtiyan harekete geldi. 
AUah'in ism-i Selam ile tecellisi ve rahmeti sizin uzerinize olsun!" demektir. 

(J^* lsO* if U 1 LT^>- J LS^ ^ <^ -^ j' jb « 

2984. Qunahtan soma dahi Dblvs'e la' net edersin. ^Zua hi ondan miinhanisin. 

"Ira", zira demektir; "munhani", egilen demektir. Ya'ni, bir giinahi isledik- 
ten sonra dahi iblis'e la'net edip "Hay mel'un §eytan! Benim kalbime bu fe- 
sadi ilka etti ve nefsime uydurdu da ben giinah i§ledim!" dersin. Zira bilirsin 
ki, fesada seytanin vesvesesinden ve ilkaatmdan egildin ve giinahi i§- 
lemege meylettin. 

2985. O iki ztd, aizli miikaiemeler i$inde sana arzederler. fjayb perdesinde arz 
iutueu aeldi. 

"Sirar", gizli miikaleme edismek demektir. Ya'ni, birbirine zid olan me- 
lek ve seytan gizli miikaiemeler iginde sana biri hayn digeri §erri arzeder- 



<^p^ 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

ler. Onlar gayb perdesi arkasinda bu iki zid fiilin icrasim arz edici olarak 
geldiler. 

2986. Vakiaki gayb perdesi onden kalkar, sen kendi kilavuzlanmn yuzunu go- 
riirsiin. 
Bu beyt-i §erifde sure-i Kaf da^olan su ayet-i^keitmeye isaret buyrulur: 

(Kaf, 50/21-22) y'a'ni "Yevm-i ahirette her bir nefs'ile beraber sevk eden ve 
§ehadet eden gelir; ona denir ki: Sen bundan gafil idin, simdi perdeyi acttk, 
bugiin senin goziin keskin gdrur." 

JuJb IfJ OlfJ ^iy {f*^ $& ^/ {_jj (_s-^^*lj 0Li*i?w< j_j 

2987.* ^e onlart sozlerinden maniasiz a$ik tamrsm ki, bu gizli soz soyleyiciler 
bunlar idiler. 

Gaybin perdesi olan bu cism-i kesifin mevt-i tabu vasitasiyla kalktigi ve 
onlan acikca gordiigun vakit onlan sozlerinden maniasiz olarak tamrsm ve 
bilirsin ki, hayat-i dtinyeviyyede sana iginden gizli gizli sozler soyleyen ve 
ilkaatta bulunan bu melek ve seytan imis. 

2988. $eyian der: "By tab'm ve cismin esiri, ben arzettim, zor etmedim!" 

Bu beyt-i serifde sure-i tbrahim'de olan su ayet-i kerimeye isaret buyru- 
Iur: ,y *xip J OLT L. j (&&*.& fS^^jj j*Ji J* . (X-m-j Aifi 01 ^ *1 ^ti LJ OLLjJI Jli j 

( ^/4*j jv^i u j j*^^^^ ui u jviLuui i>«_Pj J?yP *^* <J ^^^ p^j" ^ *\ ^LU— (Ib- 
rahim,' 14/22) ya''ni "Yevm-i ahirette e'mr-i ilahfkaza olundugu va'fot §eytan 
der ki: Muhakkak Allah Teala size va'd-i Hak ile va'detti ve ben de size hi- 
lafet va'dettim. Halbuki benim icin sizin iizerinize cebir ve kuwet yok idi, an- 
cak da'vet ettim. Siz de icabet ettiniz. Binaenaleyh bana levmetmeyin ve ne- 
flslerinize levmedin! Ne ben size yardim edebilirim, ne de siz bana yardim 
edebilirsiniz". 

C~*P ■i-^S Ojji (JsiZ> jjI jl *& C~*i«5 ^y O-bjS Aliy Oi j 

2989. *Ue o melek sana der: K( ~Ben sana dedim ki, bu sadtden senin gamin zi- 
yade olm." 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

Ve yevm-i ahirette zahir olan melek dahi sana der ki: "Ben hayat-i dun- 
yeviyyende gizlice sana dedim ki, bu hazz-i nefsaniden hasil olan sadiden ve 
siirurdan hayat-i uhreviyyede gamin ziyade olur." 

2990. "O filan aiin hen sana oyle demedim mi ki, cennetler iarajmin yolu o ia- 
[2994] r j J " 

rajindanau. 

2991. ttr Btz senin. canimn muhibhi ve revh arhricisujiz. Senin babanin muhlis 
sacidleriyiz." 

Ya'ni, "Ey ademoglu, sana Hakk'in izafe buyurdugu bir run ve bir ma'na 
vardir ki, biz onun muhibbiyiz; ve senin o ma'nam severiz ve senin o ma'na- 
m artirip kuwetlendiriciyiz. Nitekim Hak Teala sure-i Mii'min'de bizim hak- 
kimizda soyle buyurur: ^ ^j^'y.j **u ■**** ^y*r~t *^y>- ,yj J>^ OjL^. jiiJi 

i_^Iop p-$Sj lIAL- lj"-rt.} Ij# jt^ j*& U*j i**-j ft( Ji JT Oju*_j Lj \jj*\ jiSii Dj^ywis-o^ 

c^-Ji (Mii'min, 40/7) ya'ni' "Arsi yukleneri ve onun etrafmda olan melekler 
Rablerinin hamdiyle beraber onu nakaisdan tenzih ve vahdaniyetini tasdik 
ederler ve rmi'minler icm magfiret taleb ederler de derler ki: Ey bizim Rabbi- 
miz, senin rahmetin ve ilmin her seyi kapladi, tovbe edenleri ve senin yolu- 
na tabi' olanlan magfiret et ve azab-i cahimden sakla!" Ey ademoglu, biz se- 
nin cisminin babasi olan Hz. Adem'in halis ve muhlis secde edicileriyiz ve 
emr-i ilah! ile ona serfuru edicileriz." 

r*j<jt* ^i^ (yj-^^* <^j~" r^<y r* <_r*-^" ^^ J u^ 

2992. "HZu zamanda dahi sana hizmet ederiz. Sana mahdumluk tarafina sa- 
la ederiz." 

"Mahdum", hizmet olunmu§; "sala", fukarayi taama da'vet etmek (Bur- 
han) . "Ey ademoglu, biz seni hayat-i diinyeviyyende hayirh fiillere tesvik et- 
tik, simdi hayat-i uhreviyyende dahi sana hizmet ederiz. Melekleri sana hiz- 
met olunmusluk tarafina da'vet ederiz." <yjj^'de "ya" masdariyyet oldugu- 
na gore §urrah-i kirama tebean bu ma'na verildi. Eger "ya", vahdet igin olur- 
sa ikinci misra'in ma'nasi "Seni bir hizmet olunmus tarafina da'vet ederiz" 
demek olur. Bundan murad dahi, Hak Teala hazretleri olur. Ya'ni "Seni, em- 
rini tutup hizmet ettigin Hak Teala hazretlerinin tecelli-i cemalisi tarafina 
da'vet ederiz" demektir. 



s^pf 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

2993. w fai/e senin. babana dusmanlar olmus idi. "Secde ediniz!" hiiabinda 
tba etmis idi." 

Ida (Jj*), "aduw" kelimesinin cem'idir, "diismanlar" demektir. Ya'ni, 
"0 §eytanla'r taifesi baban olan Hz. Adem'e diismanlar olmus, idiler. Hak Te- 
ala hazretleri tarafindan vaki* olan }'& \y*i*\ (Bakara 2/34) ya'ni "Adem'e 
secde ve serfuru ediniz!" hitabinda secdeden istinkaf etmi§ idiler." 

2994. *0nu tuttun, bizimkini aitin, bizim Kizmeilerimizin hakhint tanimadtn." 

"Ey hayat-i diinyeviyyesinde bizim hayirh olan ilhamlanmiza kulak as- 
mayan adem oglu! Babanm diismani olan seytani serre miiteallik olan ilkaati- 
ni ve vesveselerini tuttun' ve kabul edip fiile getirdin. Bizim hayirh olan ilham- 
lanmizi attin. Bizim bu hayat-i uhreviyyen icjn vaki' olan hizmetlerimizin 
hakkini tutmadin." 

2995. <r Bu zamanda bize ve onlara a$ikar olarak bak! JZakn ve beyatulan iantl" 

"Hayat-i diinyeviyyende cism-i kesifin perde olup bizi ve §eytanlan gor- 
mez idin. §imdi bu hayat-i uhreviyyende o kesafet kalmadi ve cism-i berza- 
hin letafette onlara mumasil oldu. Binaenaleyh bizi ve o seytanlan apagik 
gor! Sadalann ve sozlerin gozlugiinden ve cjrkinliginden her iki taife arasm- 
daki farki tarn!" 

C— ijl <o ^yb j>t^i Si£ fj>**" Oy? C~wj.i j <£j\j \Sj~~l &yz <. ~i **> 

2996. Uakiaki gece yansi bu dosttan bir sir i§itirsin. Seher vaktinde soz soy- 
lese bilirsin odur. 

Bu beyanatimiz ona benzer ki, bir dost gece karanhginda gelip senin ku- 
lagina gizlice bir §ey soylese, sen de onun sahsim gormesen, seher vakti or- 
talik aydinlandigi zaman gece soyledigi sozleri tekrar etse, bilirsin ki gece 
soyleyen dahi o imi§. Diinya karanhginda gorunmeksizin gizli gizli soyleyip 
ahiret aydmliginda §ahislan zahir oldugu halde soyleyen melekler dahi bu 
misaie mutabiktir. 



GX&gjSZ 



AHMED AVNi KONUK 

2997. *Ve ecjer iki kimse sana Recede haber getirse, aiinctiiz soylemekten her iki- 
sini tanirsvn. 

Ve keza gece karanliginda sana iki kimse gelip birer haber getirseler, sen 
de onlann §ahislanm goremesen, giindiiz aydinliginda sana soz soylemele- 
rinden her bir haberi getirenin kimler oldugunu tamrsin, lste diinya karanli- 
ginda melek ve §eytan tarafindan gizli gizli soylenen iki tiirlu sozlerden nan- 
gisinin hangisine ait oldugunu ve hangisinin iyi ve hangisinin kotti oldugu- 
nu anlarsin. 

2998. JTlrslamn sesi ve fcopej/tn. sesi gece vakUnde erisiu Dier ikisinin sureti 
karanliktan cLolayi goriilmedi. 

2999. Cjiintluz oUu, yine feryada geldiler. ^Bindenaleyh o akd olan kimse on- 
lan sesten iarur. 

Ya'ni, gece karanliginda bagiran arslan ile kopegin sesi isttilir ve kulak on- 
lan ayirt eder. Fakat her ikisinin suretlerini karanlik perde oldugu icin gore- 
mez. Fakat giinduz olup yine bagirdiklan vakit hem sesleri ve hem de suret- 
leri beraberce goriiliir. Bunun gibi diinya kesafeti ve karanhgi perde oldugu 
icin melek ve §eytamn taayyiinleri goriinmez. Fakat ahiret giinduzu olup 
diinya karanhgi kalktigi vakit onlann suretleri de gdriiniir. 

3000. CMahlas hudur ki, arz tutucu olan seyian ve ruh her ikisi ihtiyann te~ 

[3004] , , . 

ttm.mestnfien.iitr. 

Soziin hulasasi budur ki, "ihtiyar," liigatte "segmek ve intihab etmek" de- 
mektir. Bu ise en az iki seyin mevcud olmasi sebebiyle vaki' olur. Bu iki §ey 
mevcud olmadikca segmek ve intihab etmek fiili zuhura gelmez. Binaenaleyh 
§eytamn ve ruhun ya'ni melegin iki yolu gostermesi fiil-i ihtiyann tetimme- 
sindendir; ve insan her ikisinin gosterdigi yoldan birisini secjp gitmek sure- 
tiyle ihtiyar tamam olur. 



c^fc 3 



MESNEVt-1 §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



3001. r Bizde gorunmez bir ihtiyar var&u. Dki matlab gdrilldu^il vakit ziyacle- 
lige gelir. 

Ya'ni, bizde goriinmeyen ve batimmizda bilkuwe mevcud olan bir ihti- 
yar ve irade vardir. Bize iki matlab ve maksad gosteriidigi vakit o kuwede 
olan ihtiyar fiile gelmek suretiyle ziyade olur, zira heniiz kuwede olan sey- 
ler, nakistir. Fiile geldikleri vakit ziyade ve tamam olur, 

3002. Hlstadlar $owklan doverler. edebl kara ta§a ne vakit yaparlar? 

Him ve san'at ustalan ve muallimleri te'dib icin talebesi olan gocuklan 
doverler. Qunkii onlarda ilim ve. san'at ogrenmek isti'dadi vardir. Bu te'di- 
bi bir kara tasa yapmazlar. Cunkii onlarda bu isti'dad yoktur; ve bu isti'dad 
olmadigi igin onlarda mevcud olmayan ihtiyan tahnk etmek de miimkin 
degildir. 



I*- 1 j 4 



\yr \j Jj f*> j* JU j j 



L b'j \j d^ ^f gf 



3003. Dti$ bir ta§a ^arin gel ve eger gelmezsen benfenaya ceza veririm!" <Ur 
misin? 

Ya'ni, tasta ihtiyar ve irade olmadigi icin sen bir ta§a "Yann gel ve eger 
gelmezsen ve sozunii tutmazsan bu adem-i itaatin cezasini veririm!" der 
misin? 

•^ o^ J^ L^" ^ g?* -X J L> uTJ^ J* (j 5 ^ £** 

3004. Dii^ir akil bir ker-pice vurur mu? Dii^air kimse bir ta§a itab etmez. 

3005. Sikdaa cebir, kaaerden Haha riisvayciir. jLira hi Cebri kenii hissini 
milnkirdir. 

Aklin nazannda cebir, ya'ni "Bende irade ve ihtiyar yoktur, ben 
Hakk'in iradesinin mukallidi ve mecburuyum!" demek, kaderden, ya'ni 
"Bende irade ve ihtiyar vardir ve ben fiilimin haliki ve mucidiyim!" demek- 
ten daha i'tibarsiz ve zelil bir i'tikaddir. Ciinkti Cebri zahir goziiyle gordii- 



c $p? 



AHMED AVNI KONUK 

gii kendi hissini inkar eder. Mahsus olan bir §eyi inkar etmek ise en btiyuk 
hamakattir. 

3006. O fetter adamt /lisstn. miinkiri degtidir. Gy ogul, Dtahk'm fiili hissi ol- 
maz. 

Kaderi olan ve "Kul fiilinin mucididir" diyen adam der ki: "Bizim fiille- 
rimiz zahir goziiyle alemde goriilur. Halbuki Hakk'in fiili his aleminde zahir 
goziiyle goriinmez. Binaenaleyh kendi fiilimi ben icad ederim ve istedigimi 
yapanm ve istemedigimi de yapmam. Mesela bir kimseyi elimle dovsem ve 
birinin malim calsam, bu fiiller hissen benim fiilim oldugu igin, nasil Hakk'in 
fiilidir derim. Binaenaleyh Hakk'in emri ve nehyi benim irade ve ihtiyanm ile 
icad ettigim fiilime taalluk eder ve frilimden mes'ul olurum. Cebri ise efal-i 
ibadi Hakk'in fiili bildigi ve emr ii nehyi ta'til eyledigi cihetle elbette onun 
i'tikadi Kaderi'nin i'tikadindan daha berbaddir. Maahaza Kaderi'nin 
i'tikadmda dahi 6>lJu : u, JJbD. 2iij (Saffat, 37/96) ya'ni "Allah Teaia sizi ya- 
ratti ve isjediginiz §eyi de yaratti" ayet-i kerimesine nazaran fesad vardir. Zi- 
ra fiillerin haliki ve mucidi kul degil Hak'tir. Malum olsun ki, gerek Cebri'nin 
ve gerek Kaderi'nin i'tikadlannm ehl-i hakikatin i'tikadatina temas eden ci- 
hetleri vardir. Fakat ehl-i hakikatin i'tikadi ne budur ne de odur. Bu taife yu- 
kanda 2909 numaraya mtisadif olan: xs. -oj> ij> *&\j jUa j> oil* j^a i^ «&r 
jL^t ^ ["0 kimse ki kopiikleri gordii, sayida olur; ve o kimse ki deryayi gor- 
dii, ihtiyarsiz olur."] beytinde beyan buyruldugu iizere onlar kopiikmesabe- 
sinde olan kendi viicudlarini ve esyanin vixcudunu gormugler ve derya me- 
sabesinde olan Hakk'in viicud-i hakikisini gormemisterdir; ve o vucud-i ha- 
kikinin meratibini anlamamislardir. Binaenaleyh boyle dedikodulara diis- 
miislerdir. Nitekim cebir hakkindaki beyanat I. cildin 625 numarasina mii- 
sadif olan c~*ji*- y** ^i ^ *i ^ ["Bu, cebir degildir,- bu, ma'na-yi cebbariy- 
yettir"] beytinde gecti. 

3007, Uiuaavend-i ceMin fiilini milnkir olan, delilin medluliine, inkar hx. 

"Medlul"den murad, Hakk'in fiilidir. Zira mahsus degildir, ma'kuldur ve 
ma'kulatin delili mahsusattir, Binaenaleyh "delil"den murad dahi, kulun 
mahsus olan fiili olur. Ya'ni, Kaderi kendi mahsus olan fiilini isbat ettigi 



°#$p£> 



MESNEVf-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

halde ma'kul olan Hakk'in fiilini inkar etmis olur. Binaenaleyh Kaderi, kul- 
da ihtiyar isbatinda ifrat icinde, Cebri ise kulun ihtiyanm kamilen selbetti- 
ginden tefrit icindedir. Ehl-i siinnetin i'tikadi E§'ari mezhebi uzeredir. Der- 
ler ki: "Fiilin halki Hak'tandir, kesb kuldandir; ve kulun kudret-i kasibesi 
vardir, kudret-i miiessiresi degil. Binaenaleyh bu i'tikad cebr ile kader or- 
tasmda ve hadd-i i'tidaldedir." Tafsili kiitub-i kelamiyyede mundericdir. Bi- 
naenaleyh kopiik mesabesinde olan bu keserati ve taayyunati gorenlerin 
en dogru i'tikadi budur. Fakat vahdet-i viictid deryasmda miistagrak olup 
her bin bir hakikat deryasi olan evliyaullahin i'tikadi ise baska bir zevk 
icindedir. 

3008. O der ki: " r Duman var ve ates yoktur." ^ir senxin nuru aydtnluja men- 
sub olan semden degildir. 

Ya'ni, o Kaderi'nin i'tikadimn misal-i zahirisi budur ki: Duman vardir fa- 
kat ates. yoktur. Mum lsigi vardir, fakat aydinhk mumdan degildir. Binaena- 
leyh atesin delili olan dumani his gozuyle goriir ve onun medlulii olan atesi 
inkar eder; ve keza i§igi goriir, onun medlulii olan mumu inkar eder. 

3009. Ue bu muayyen olarak atesi goriir. Dnkdrdan dolayx, yoktur, der. 

Halbuki bu Cebri ise mesela atesi muayyen ve apacik goriir. Fakat mah- 
sus olan bu ate§i inkar edip, yoktur, der. 

C~*~J jU -Xjj^j -ijj-s ( j* vi *' J C~v«J jU -bj>J *jj** (j* 1 — *^ 

3010. Onun etegini yakar, "Sites yoktur!" der. Onun etegini diker "D-plik 
yoktur!" der. 

Ates o Cebri' nin etegini yaksa, "Hayir bu yakan ate§ degildir!" der. Veya- 
hud bir iplik onun sokiilmus olan etegini dikse, "Hayir bu diken iplik degil- 
dir!" der ve mahsus olan seyleri inkar eder. 

3011. ^Boyle olunca bu cebrin ma nasi tefestut geldi. <§ubhesiz bu cihetten ka- 
firden daha kotiidiir. 



c^pa 



AHMED AVNl KONUK 



"*^B8 



"Tefestut" (J*k-*') ve "tesefsut" (J»-i«;) ve "tefestut" (Jas-Jt), "sofistai ol- 
mak" demektir. I. cildin 556 numarasina miisadif olan j\*f* & J>jy ^^ ji 
^ ^nk-i^ ^ jfi\jf- jj ^ ["Ben O'nun sebebi yakicikgmdan hayranmi; ve 
onun hayalatinda da Sofistailer gibiyim."] beytinde izah olundugu uzere bu 
hukema-i Yunaniyan'dan olan Sofistaiyye taifesi iig firkadir. Birincisi inadiy- 
ye'dir, bunlar hakaik-i egyanin siibutunu kulliyen inkar ederler. tkincisi In- 
diyye'dir, bunlar derler ki: Hakaik-i esya vardir, velakin aklin i'tibariyledir. 
Eger akil bir seyi "cevher" i'tibar ederse cevherdir ve "araz" i'tibar ederse 
arazdir. Ucunciisu La-edriyye'dir. Bunlar da derler ki: Egyanin siibutunda ve 
adem-i siibutunda sekk ederiz; ve bu §ekkimizde de §ekk ederiz. Iste Cebri- 
ler'in dahi mahsusati inkarlan bu Sofistai taifesinden Inadiyye'nin hiikmiine 
muvafiktir. 

3012. DCafir der ki: "iSfilem vardir, Utah yoktur! "^$a Ulahl" Her ki makbul 
olmaz. 

Miinkir-i uluhiyyet olan kimse der ki: "Alem ve keserat-i esya vardir. Fa- 
kat bu alemin Rabb'i ve sahibi yoktur. <^unkii ben alemi hissen goruyorum. 
Fakat onun sahibini gormuyorum. Eger bir kimse bir matlubunun husulu icm 
"Aman ya Rabbi!" diye yalvarsa bostar. Bu dua makbul degildir." Bu kafir 
mahsus olan bir geyi inkar etmedigi, Cebri ise mahsiisii inkar ettigi icin bu ci- 
hetten Cebri kafirden daha fena olur. 



£«J <£* J^ J^ 



3013. ^Bu ise, iSnlem hi$ yokiur!" der. ^Pek dolasiklik i$inde olan Sofis- 
tai dir. 

Bu Cebri ise mahsus olan alemi, hie. yoktur der. Sofistai taifesi ise nig ol- 
mazsa esyamn ve emr ii nehyin siibut-i viicubunu vehmi addedip makbul ve 
mu'teber tutar. Nitekim yukanda izah olundu. Cebri ise a'mal ve efal-i ciha- 
ni ma'dum ve emr u nehyi bos ve hicjn hici addeder. Boyle olunca Cebri'nin 
i'tikadi Sofistaiyye'den bile asagi oiur. 

3014. iSdlemin ciimlesi ihtiyar hakktnda emr ii nehyi ve Ur Bttrai getirme, onu 
getir 1 ." demegi ikrar edicidir. 



c 2^& a 



MESNEVt-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Insanlann hepsi ihtiyar ve iradeye malik olduklanm ikrar ederler. Bina- 
enaleyh hey'et-i ictimaiyyelerini idare igin emir ve nehyi havi kanunlar ya- 
parlar ve birbirine, "Bunu getirme, onu getir!" diye teklifler yaparlar. Bunla- 
nn hepsi insanda irade ve ihtiyar oldugunu ikrar ve kabul etmekten ibarettir. 

3015. O der ki: "Smir ve nehiy hi$tir, bir ihtiyar yoktur, bu cumle hataciir!" 

O Cebri ise der ki: "Emir ve nehiy bo§tur ve hictir. Zira bir ihtiyar yoktur. 
lhtiyara miiteallik tutulan §eylerin hepsi bo§tur!" 

3016. 6y arkada§, hissi hayvan hile ikrar ediciiir. fjakat deMin idraki ince 



insanin ihtiyan ve hissi oldugunu hayvan bile haliyle ve evza'i ile idrak 
eder. Fakat onun bu ikranm isbat icjn getirilecek delilin idraki incedir. Mese- 
la bir ev kedisi veyahud kopegi karni aciktigi vakit gelip sahibine siirtiinur ve 
yaltaklanir. Onun bu hali "Ey insan, sende galisjp para kazanmak ve kazan- 
digm para ile istedigin gidayi almak ihtiyan vardir. aldigin gida artiklanm 
bana ver!" demektir. Zira onun istedigi verildigi vakit surtiinmesi ve yaltak- 
lanmasi kesilir ve gider bir ko§ ede uyur. Bu hal ile hayvan kendisinde mah- 
fi ve mestur bir ihtiyar ve his oldugunu gosterdigi gibi insandaki ihtiyann vii- 
cudunu ikrar etmek olur. 



jir u^ ji j ^ «- 



jL^-l ij I* i 



'u-r^ 



A^Ol j 



3017 jlira ki bizim ihtiyanmiz mahsiisiur. Onun uzerine i? teklifi bize giizel 
qdir. 

Hayvandaki ihtiyar mahfi ise de, biz insanlardaki ihtiyar mahsiis oldu- 
gundan o ihtiyar uzerine i§ teklifi bize guzel ve mtinasib gelir. Maahaza 
ta'ltm ve terbiye ile hayvanlarda mahfi olan ihtiyardan dahi insanlann isti- 
fade ettikleri gorulmektedir. Nitekim ba'zi kopekler ismiyle cagnldigi vakit 
gelir ve kendisine verilen bir sepeti veya cantayi ta§ir ve eve kadar gotiiriir; 
ve fillere ve arslanlara ve atlara, maymunlara ve kopeklere tiirlu tiirlu 
oyunlar ta'lim edilerek emir verildigi vakit bu emri idrak edip oyunlanni ic- 
ra ederler. 



c a^ps s » 



AHMED AVNl KONUK 



£*. 



t>lj j xib i _ r a- £c* fj^j £* <_ri <> ^^-j^ u- 4 j* jU j cr* J ^^- J 1 > J 

Ihtiyar ve iztirar ve gazab ve sabretmek ve tokluk ve aflik gibi vicdSna 

mensub olan idrak, his makammdadir. ZM sanyi kirmizidan bilir ve 

kucugu biiyiikten ve aciyi tathdan ve miski gubreden ve dokunma 

hissiyle katiyi yumsaktan ve sicagi soguktan ve yakiciyi cok sicaktan ve 

ya§i kurudan ve duvari tutmayi agaci tutmadan fark eder. Binaenaleyh 

munkir-i vicdani, hissin miinkiri ve ziyade olur. Zira vicdani olan pek 

zahirdir. giinku hissi ihsastan baglamak ve men' etmek imimkindir. 

Halbuki vicdaniyatin yolunu ve medhalini baglamak miimkin degildir 



"Nahar" (>u), u, ile (>i)dan miirekkebdir; ve "ahar", taam demektir; ve 
"na-ahar" "taamsiz" ma'nasinda ise de, sabahtan bir sey yememis. kimseler 
hakkinda miista'meldir. Tahfif-i lafz igin elif-i memdudeyi hazfedip "nahar" 
(>U) derler {Giyasii'l-Lugat) . 

3018. Ukdana mensub olan idrak his yerinde olur. 6y amca, her ikisi bir ced- 
velde aider. 

Ya'ni, be§i zahir ve besi batin olmak iizere insanda on his vardir. Ha- . 
vass-i batine emr-i vicdantdir ve vicdani olan hav^ss-i battne havas-i zahi- 
re makammdadir. Qunku her ikisi dahi akil ve idrak cedvelinde cereyan 
ederler ve havass-i zahire memsusati ve meshudati idrak edip birbirinden 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



ayirt ettigi gibi havass-i batine de ma'kalattan olan ihtiyan ve lztiran ve 5f- 
keyi ve sabretmeyi ve acligi ve toklugu idrak edip birbirinden ayirt eder. tn- 
sanin akil ve idrak cedveli kuruyup akmaz bir hale gelince ma'kalattan olan 
§eyleri mesela ofkesini ve sabnm ve acligi ve toklugu idrak edemez bir ha- 
le gelir. Nitekim delilerin hali meydandadir. Havass-i zahire ve batine hak- 
kindaki izahat birgok mahallerde gectiginden burada tekran zaiddir. Bina- 
enaleyh akil ve idrak cedveli kurumamis. ve akmakta bulunmus olan bir 
kimse bu vicdani olan emirleri inkar ederse, mahsusati ve meshudati inkar 
etmis. sayilir. 

3019. Onun iizerine u ~^ap/" ve ""^aproa/" emir ve nehy ve tnaceralar ve soz 
latif gelir. 

Mademki bu vicdani olan havass-i batine, havass-i zahire makamindadir, 
bu vicdani olan havass-i batine sahibi iizerine "§unu yap!" diye emretmek ve 
"§unu yapma!" diye nehyetmek ve hayat-i diinyeviyye ve uhreviyyede olan 
maceralan soylemek ve ona idraki nisbetinde teklifat yapmak latif ve yaki- 
sikli bir is. olur. 

^> ,j\ c— 1 jL=sM JJa ,y\ f£ (JTL f£ J\ by *£ J\ 

3020. I^u soz ki *^$arm hunu ya-payim, yahuH onu yapayim!" der. By sanem, 
hu ihtiyann deMidir. 

Ey suret ve taayyiin sahibi olan kimse, senin, "Yann bunu yapayim ya- 
hud onu yapayim!" demen, senin ihtiyannin ve iradenin delilidir. 

ij-is^j> ^yuio < J^ij>- jW^ j ijdj Ol J iS^jy*- *& i_s*^-*?~i ^ J 

3021. Ue o pismanlik ki koiuden dolayi yedin, kenii ihtiyarindan muhtedi 
oldun. 

Ya'ni, bir fena is yaptin ve ondan dolayi batimnda bir pismanlik duygusu 
duydun ki, bu duygu emr-i vicdanidir ve zahirde baskalanna mahsiis ve 
meshud degildir. Fakat senin nefsinde mahsiis ve meshud makamindadir. ts- 
te sen nefsinde mahsiis ve meshud olan bu duygudan dolayi kendi ihtiyan- 
m kabahatli gdrdiin ve ba'dema bu fena isi yine ihtiyannla terke karar verip 
muhtedi oldun. 



GSjeXSgB 



AHMED AVNl KONUK 



Jlo aS' \j j>j> JjL* bsj? y\ Xs>} j C**»\ ^ j j»\ Olji a1*>- 

3022. Cumle Diur'an emir ve nehvydir ve vaiddir. Ta§a ve mermere emrelme- 
yi kim gordu? 

Kur'an-i Kerim ba§tan ba§a emir ve nehiy ve va'd ve vatd-i ilahi ile dolu- 
dur. Ctinku insan vicdani olan havass-i batine sahibidir. Bu havas dahi akil 
ve idrak cedvelinde akar. Bu hassadan mahrum olan tasa ve mermere emret- 
mek goriilmus. bir §ey degildir. 

•^i/j l»-S^- <&* j ^-jlT l xf jA JiU ^a lib £** 

3023. Dii$ hir akil hunu yapar mi? OCervke ve ta§a b'jkelenir He kin iuiar mi? 

3024. H^er mi ki, xx< ~Ben dedim ki yap, ya oyle yap! By oluler ve acizler ni$in 
ya-pmadiniz?" 

3025. <J/?fcil hir svpa ve ia§ iizerine ne vakit hir hukiimliidur? Cenge mensub 
olan adam cenk nak§i uzerine ne vakit vurur? 

Akil, havass-i zahire ve batmesi olmayan bir sopa ve tas. uzerine bir tek- 
lif vaz'iyle hiikmeder mi? Veyahud duvardaki muharebe tasviri uzerine bir 
muharib kihc. gekip vurur mu? 

3026. Wer mi ki, Gy eli haglanmi§ ve ayagx kmlmi§ aulam, mizragi al cenh- 
iarafina gel!" 

tasvire bakip der mi ki, "Ey eli bagh ve ayagi hareketten kalmi§ olan de- 
likanh, haydi eline mizragi al, cenk ve gavga tarafina gel, seninle cenge ba§- 
layalim!" 

3027. \Btr Uialik ki yildizlan ve felegi yaratu, cdkilane olan emir ve nehyi 
nasxl ya-par? 

Ey Cebrt, feza-yi bi-nihayedeki yildizlan ve avalimi ve eflaki yaratan Hak 
Teala hazretieri, eger yarattigi insanlarda dahi ihtiyat ve irade vaz'etmis. ol- 



G $P? 



MESNEVM §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

masa peygamberler gonderip cahilane ve faydasiz emirler ve nehiyler yapar 
mi idi? Iradesiz ve ihtiyarsiz insanlara bu gibi teklifin ne faydasi olurdu? 

3028. <53c2 ihiimalini Diak'ian siirdun, ona cukil ve ahmak ve sefih ia'bir ettin. 

Ey Cebri, giiya sen aklmca bilcumle tasarruf ve iradeyi ve kudreti Hakk'a 
tefviz edip insanlarda bunlardan hicbir sey birakmamak suretiyle acz ihtima- 
lini Hak'tan nefyettin. Fakat bu hukiim zimmnda dyle bir halt ettin ki, hasa 
Hakk'i cahil ve ahmak ve sefih yerine koydun. Qiinku cemad mesabesinde 
olan seylere, biraz akli olan bir insan bile teklifat icrasini miinasib gormez 
iken cemad ve nebat yerine koydugun insanlara Hakk'in emir ve nehiy yap- 
masim miinasib gordiin. Bu hukiimden daha biiyiik ham^kat olur mu? 

*y. y^>. i£?A* jl Jj»W -ij-i *yf- jj j-£ jl >jj y** 

3029. "DCade/'den acz olmaz. 6ger olursa da cahilin acizliginden daha fend 



oh 



ur. 



Kaderiye mezhebinden Hakk'a acz istinadi lazim gelmez. Gelse bile 
Hakk'a cahillik isnadi, acizlik isnadindan daha fenadir. Malum olsun ki, Ka- 
deriye mezhebinde bulunanlara "Mu'tezile" dahi derler. Bunlar yirmi bir fir- 
kadir. Bunlardan her birinin i'tikadi Milel ve Nihal ismindeki kitabda miinde- 
rictir. Bir firkasi der ki: "Kul kendi fiilini yaratir ve serri yaratan bizim nefsi- 
miz ve seytandir, Hakk'in onda medhali yoktur. Kotii seyleri yaratmak Al- 
lah'in samna yakismaz, zira Allah Alim ve Hakim'dir". Bu i'tikad ise Allah 
Alim ve Hakim'dir, her seyi yerli yerinde yapar dedikten sonra, "§errin hal- 
kinda medhali yoktur!" demek, O'na acz isnadi demek olur, ve Kur'an'da 
mezkur olan j^*j * # ^a jr jk '^ »Ji. jr jJU '«Li (Ziimer, 39/62) ya'ni "Allah 
her seyi yaraticidir" ayet-i kenmesine muhalif olur. Bu i'tikadm hulasasi: "Al- 
lah Alim'dir ve Hakim'dir fakat acizdir, kudreti her seye taalluk etmez" de- 
mek olur. 

Cebri'ye gelince, o da "trade ve kudret kamilen Hakk'indir, kulun elinde 
bir §ey yoktur. Kul cemad ve nebat menzilesindedir" derler. Bu halde tekli- 
fat-i ilahiyye, cemad ve nebat mesabesinde olup asla ihtiyan olmayan kulla- 
ra olmus olur. Bunun hulasasi da: "Allah Teala kadirdir ve muhtardir, her is- 
tedigini yapar, fakat iradesiz kimselere teklifat yapacak derecede cahUdir, ah- 
maktir ve seflhdir" demek olur. 



=3^ 



AHMED AVNt KONUK 



Goriiluyor ki, bu iki taife yagmurdan kacarken doluya tutulan adamlara 
benzerler. Gercj bu i'tikadlann ikisi de fasiddir, fakat bu iki fasid birbiriyle 
mukayese olunursa Hak Teala'yi, ha§a, cahil ve ahmak ve sefih yerine koy- 
mak; Alim ve Hakim demekle beraber acizdir, demekten daha §enf olur. Di- 
ger taraftan Cebri'nin i'tikadini te'vile imkan olmakla beraber Kaderi'nin 
i'tikadini te'vil edip Hakk'a acz isnadini nefyetmek imkam da vardir. §6yle ki: 

C j-5 is** T" jJ^ j dC^ ff j\ \j jj Atjftf 4 j 

3030. Hurk kerem cihetinden misafire Her ki: "Oiaptm taraftna kopeksiz ve 
eski libasstz gel!" 

4, K6pek"ten murad, nefis ve "eski libas"dan murad, cismaniyet ve sifat-i 
nefsaniyyedir. Ya'ni, Kaderiye'nin "§erri ve dalaleti, nefis ve §eytan lead 
eder" demelerinden muradlan, nefis ve §eytanin igvaatina mukabele edip fi- 
il-i serri istemekten sakin demek olabilir. Bu surette Hakk'a acz isnadi da la- 
zim gelmez. Onlann sozleri bu misale mutabik olur: Mesela kerem sahibi olan 
bir Turk misafire ikram icjn ona der ki: "Benim kapima kopeksiz ve eski li- 
bassiz olarak gel!" 

3031. <S4(jah ol, edeb eyle,falan iarafian i$eriye gel. %a ki kopegim senden di- 
sini ve duaaaini haglasin!" 

Burada "kopek"ten murad, seytandir. Zira seytan dergah-i Izzet'in bir ko- 
pegidir ki, namahrem olanlan dergah-i Izzet'e koymamaga cahsir. Ma'lumdur 
ki, bir evin kopegi kopekle beraber gelen veyahud eski puskii elbise ile gelen 
kimselere hiicum eder. Dergah-i Hakk'in kopegi olan seytan dahi nefsinin ko- 
pegiyle beraber veyahud sifat-i cismaniyye ve hayvaniyye libasi ile Hakk'a 
muteveccih olanlara sjddetli hucumlar yapar ve onu kacmaga cah§ir. 



(jj*s> • 



<Jjj J* j'-u*' Mu*£*i y 



3032. Sen onun aksini yapar sin, kapi uzerine aider sin. <$ubhesiz kopegin zak- 
minden mecruh olursun. 



3033. Oyle gii ki gulamlar gitmislerdir, Ta ki onun kfipegi halim ve sefkatli 
olsun. 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ey Cebrf, sen kendinden irade ve ihtiyan nefyettin ve teklifat-i ilahiyyeyi 
dahi hukumsiiz biraktin ve o kopek mesabesinde olan nefsinin arzulanna te- 
baiyyeti Hakk'm muradi bildin. Bununla beraber Hak kapisma bu kopek nef- 
sin ile beraber gittin. §iibhesiz o dergahin kopegi olan seytan sana hucum 
edip isirdi ve seni dalalete du§iirdu. Fakat o kapiya Hakk'in has kullari olan 
evliyamn gittigi gibi nefsinin kopegini birakarak ve cismaniyet libasindan so- 
yunarak yeni bir libas giyip gitmis. olsa idin, o dergahin kopegi sana karsi ha- 
lim ve zararsiz olurdu. "Mihr-mend" ta'biri, zararsizliktan kinayedir. Zira be- 
ni-ademin ezeli dusmani olan §eytanda insana kar§i sefkat ve muhabbet ol- 
madigi ayat-i kur'aniyye ile sabittir. , 

3034. Sen hir kopegi yahud hir tilkiyi kendin He goiurursen her hir oiajjin di- 
}>inaen hopek jishmr . 

Sen dergah-i Hakk'a kopek mesabesinde olan nefsini ve tilki mesabesin- 
de olan hilekar aklini da beraber goturiirsiin, binaenaleyh gectigin her bir 
mertebe ve makamdan seytan kopekleri fisfanr. Turlii igvaat ile sana hucum 
ederler ve seni o dergah-i Izzet'e sokmazlar. 

3035. Gger Diakk'in gaynmn ihtiyan olmasa idi, kabahaili uzerine sana m$in 
ofke cjeliyor? 

3036. Sen ni$in dusman uzerine dis ^ignersin? Origin gunahx, ciirmu ondan 
goriirsun? 

Ey Cebri, Hakk'in gayn olan kullarda ihtiyar ve irade olmasa idi, bir ka- 
bahat yapan kimseye senin ofkelenmemen lazim idi. Halbuki kuldan ihtiya- 
n nefyettigin halde sucluyu ma'zur gormeyip ofkelenirsin; ve keza du§mam- 
ni da ma'zur ve mecbur gormeyip ona kar§i ofkelenip disterini gicirdatirsin. 
Eger i'tikadmin eri isen o sucu ve giinahi o dtismamndan gormuyorsun. Bi- 
naenaleyh i'tikadin baska amelin ba§ka olur. 

3037. Gger evin iavantndan hir strife, hirdsa, senin uzerine dusse, seni pek mec- 
ruh else. 



e&P? 



AHMED AVNl KONUK 

i_aSj jj tg^^i jl CjS j-&\ 5=^* <JeJi->t <~>y$- ji Cj-XA ^^a-i^ ^-a 

3038. Dii$ sana o tavatun sirigina bir ofke yelir mi? Dt\$ onun kinine vakif 
olur musun? 

Ey Cebri, suglu insana kar§i ofkelenirsin. Fakat mesela oturdugun evin ta- 
vanindan eline bir sink diisup seni pek ziyade yaralasa o singa karsi iginde 
bir ofke zahir olur; der misin ki, "Bu singin bana karsi bir adaveti var imis, 
boyle koluma dii§erek beni yaraladi!" Bunlan demezsin. Senin bu halin in- 
sanda ihtiyar oldugu ve cemadda olmadigini ikrar etmek olmaz mi? 

3039. ^er misin ki, u 9Vtfin bana vurdu, elimi kirdi, o benim canimm lusma- 
ni olmustur?" 

cemad olan sink igin der misin ki, "Nigin tavandan dii§tu de bana garp- 
ti ve elimi kirdi; demek ki o benim cammin diismam olmustar?" 

3040. ZK>v$uk $ocuhlan ni$in doversin? ^uyukleri ni$in miinezzeh edersin? 

Ey Cebri, biiyiiklerden bir fena fill ve sug sadir oldugu vakit onlan o fiille- 
rinde ma'zur gorup Hakk'a izafe edersin ve onlan ihtiyardan miinezzeh tu- 
tarsin. Fakat gocuklardan bir kabahat sadir oldugu vakit te'dib igin onlan ni- 
gin doversin? 

3041. O kimse ki senin mahm galar, "Tui nekirde onun elini ayagim kes!" 
dersin. 

Senin malim galan kimseyi ma'zur addetmeyip zabita me'muruna: "Tut, 
onun fiilini inkar hususunda ber-mucib-i ser'-i serif elini ve ayagim kes!" der- 
sin. "Nekir", inkar ve fiil-i mekruh ve meghul sey ma'nalanna gelir. Burada 
fiile inkar ceza ile vaki' oldugundan azab ma' nasi murad olunur. Ba'zi nus- 
halarda ikinci misra' j--i j>p> ^ ij jJu j c~o ya'ni "Onun elini ve ayagim 
kes, onu esir et!" suretindedir. Ba'zi niishada da j~*\ j^u yerine ^ jjui va- 
ki'o!mu§tur, "Onun elini, ayagim feryad iginde kes!" demek olur. 



G ^> a 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

3042. HJe o kimse ki scnin avretine kasdeder, senden yuz hinlerce ofke zahir 
olur. 

Ey Cebri, insanlardan ihtiyan selbetmi§ ve onlan fiillerinde ma'zur gormu§ 
iken, eger bir kimse senin nikahli kanna kasd ve tecavtiz etse ona kargi sen- 
de gayet siddetli ofke zahir olur ve onu o fiilinde ma'zur gormezsin. 

■V* J^ ->j/ J**- ^ &* *y.y ^^-j jJ^-^jj 

3043. Ue eger sel geXse, senin esyani goiiirse hi$ akil sele kin getirir mi? 

3044. ^Ve eger ruzgar gelir ve senin sarigini kaparsa, kalb ne vakit riizgara hir 
ofke gosterir? 

Tim ey Cebri bilirsin ki, esyani goturen selde ve sangini kapan riizgarda 
ihtiyar ve irade yoktur. Onun igin kalbinde bunlara karsi kin ve ofke hasil ol- 
maz. Fakat bu isleri yapan insan olursa onlara ofkelenirsin. Qiinku onlarda 
inkar ettigin ihtiyan zevkan ve vicdanen ikrar edersin. 

jUlpI 4j\>jfl- l e>J>J \3 J^-^ <^W "^ £ J- 5 f*--*^ 

3045. Ofke sende iktiyann beyani oldu, id ki Cebrvce i'tizar demeyesinl 

thtiyar sahibi olan insanlara kar§i batimnda peyda olan ofke, onlardaki ih- 
tiyan sana agikca gosterdi, ta ki zevkan ve vicdanen duydugun bu ihtiyann 
viicuduna karsi Cebrice lisanen i'tizar edemeyesin! 

3046. (Sger deveci deveye vurursa, o deve vurana kasdeder. 

Eger deveci ofkelenip deveye bir sopayla vursa devede dahi bir ofke pey- 
da olup vuran deveciye kasd ve hucum eder. 



ji C-* a}j) jl£. {Jj\s>*» j ^ 



y v^r 



01 Lc 



~J JZ*m\ *— &• 



3047. ^Devenin ofkesi onun scrpasina degddir. Dmdi deve muhiarliktan koku 
goturmuslur. 



*$$#> 



AHMED AVNl K.ONUK 



Devenin ofkesi, kendisine temas eden ve cemad nev'inden bulunan sopa- 
ya degildir. Zira deve cemadda irade ve ihtiyar gormez. irade ve ihtiyan in- 
sanda hissettigi igin deveciye ofkelenir. Binaenaleyh hayvan bile insanin 
muhtar oldugunu hissetmis iken ey Cebri, senin insandaki ihtiyan selb etmen 
mertebe-i hayvaniyyetten asagrya diismek olur. 

jZa af <L>- ijjj jj J j ^i^ j\ jfjf <J~> u&r** 

3048. 'Jiopek de hoyleHir, eger ona hir ias vurursan o iki kat olur, senin uzeri- 
ne hamle fletirir. 

"Munseni", iki kat demek olup sernigun ve alt ve list olmaktan kinayedir. 
Ya'ni, kopek dahi deve gibi insani muhtar biiir. Nitekim kopege bir tas atsan 
derhal senin iizerine hucum eder ve ofkelenip altiist olur. 

C—O y" ji JjlJJ j <SjjS y *$ C*«.*l y" (%-£^- jl ^j^ J> 'j dX** 

3049. Gger tasi iuiarsa senin hismindandir. Jfora sen uzaktastn ve senin iize- 
rine el tutmaz. 

Eger kopek senin attigin tasa saldinp lsinrsa, onun o hali sana olan ofke- 
sindendir. Zira sen uzaktasin ve isirmaga kudreti yetmez. Sana olan ofkesini 
tastan ahr. 



jb ^jt. OLjl Jip (j\ y^sA jj\ 



jU^-l c~-Jb y*r ,j\yr>- Jap 



3050. <j\iatlemki akl-i hayvani ihtiyan hildi, ey insanin akh, hunu soyleme 
uianl 



Ya'ni, deve ve kopek misallerinden anlasildi ki, hayvana mensub olan akil 
bile insanda irade ve ihtiyar oldugunu idrak etti ve bildi, binaenaleyh ey in- 
sana mensub olan akil, artik insanda irade ve ihtiyar yoktur deme, boyle bir 
hezeyam soylemekten utan! 

— ■* ' 

3051. ^Bu r&sen&ir, fakat sahur iama'indan o yiyici nurdan goziinu baylar. 

"Sahur", ramazan gecelerinde imsakten ewel yenilen taam ma'nasinadir. 
Ya'ni, insanda irade ve ihtiyar oldugu apacik bir seydir. Fakat Cebri olan kirn- 
se kendi hazz-i nefsanisine dalmakta, kendisini ma'zur gostermek igin giin- 
diizun aydinhgi gibi meydanda olan bu ihtiyan ve iradeyi gormek istemez. 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Onun bu hali, rarnazan gecesi ortahk aydinlandigi ve sahur yemek zamam 
gegtigi halde sahur yemege haris olan kimsenin, "Daha imsak vakti gelme- 
mi§tir!" diye ortahgin aydmligina kar§i gozunii baglayan kimseye benzer. 

3052. Qunhu onun kamilen meyli ekmek yemehligedir, "fiuntLiiz degilcUr!" di- 
ye yiiziinu karanliga peuirir. 

Qunkii o sahur yemek tama'inda bulunan kimsenin butun meyli ve heve- 
si gida hazzinadir. Bu hazzi elde etmek icm "Daha giindiiz olmadil" diye yii- 
ziinu karanliga gevirir. Cebri dahi kendi huzuzat-i nefsaniyyesine miitevec- 
cih oldugu icin ve insanin iradesini ve ihtiyanm nefyetmek onun isjne gelir. 
Bu hususta kendisine ne kadar delil getirilse, gunduzun aydmhgi mesabesin- 
de olan o delilleri gormek istemez. 

3053. uMddemki kirs gune§i gizler, eaer hurhan uzerine arkastni doner se ne 
acebdir! 

Mademki sahur yemek hirsi bir kimsenin goziinden giinesj gizliyor, eger 
huzuzat-i nefsaniyyesine maglub olan Cebri, insanda ihtiyar ve irade oldu- 
guna dair ne kadar burhan ve delil getirilirse, hepsine arkasini donerse ta- 
acciib etme. Zira hirs ve tama'-i nefsani onu kendi nokta-i nazanndan ge- 
virmez. 



(^ 



Halkm takdir ve ihtiyarimn beyani hakkinda da hikayedir; ve onun 
beyanindadir M, takdir ve kaza ihtiyan selbedici degildir 



Bu siirhun ibaresi ba'zi niishalarda §6yledir **J\*s' ^jf «»*a i & >j> c^.isU 
c~~j jL^i v^uT *jl. j c—jU>.! uaT ya'ni "Hirsizm poiise: Yaptigim §ey, tak- 



*&pe 



AHMED AVNt KONUK 

dir-i Huda idi, demesinin.ve polisin cevabinm hikayesidir; ve ihtiyar-i halkin 
takririnin de beyanindadir ve onun dahi beyamndadir ki takdtr ve kaza ihti- 
yarin sebebini yapicidir ve ihtiyan selbedici degildir". 

Ma'lum olsun ki, kaza ilm-i ilahide abdin hakikatinin lisan-i isti'dad ile 
talebi iizerine vaki' olan Hakk'm hiikm-i kiilli-i icmalisidir; ve "kader" bu 
alem-i sehadette o kaza-yi ilahi ahkaminin anen-fe-anen zuhurudur. §u hal- 
de "kader" kazanin tafsili olur. Imdi kul ezelde lisan-i isti'dad ile ne taleb et- 
mis ise Hak onu vermistir; ve bu alem-i sehadette de kul, irade ve ihtiyanni 
bu isti'dadinin sevki ile Men yine onu taleb etmis ve Hak dahi onu halk et- 
mistir. Binaenaleyh Hak tarafindan cebir yoktur. Cebir ancak her mazhann 
kendi hakikatinden yine kendisine vaki' olur. Binaenaleyh kaza-yi ilahi ab- 
din ihtiyanni selbedici degildir. Belki onun ihtiyanni tahrik edicidir. Bu hu- 
susta I. cildin 625 numarah beytinde izahat verildigi gibi bu beyti ta'kib eden 
ebyat-i §erifede kulun lztirar ve ihtiyanna miiteallik beyanat vardir. 

*J1 -^>- oTijj p$£ 4j>- oT aLiol ij\^ \j <u>^ <J2J* c*jf 

3054. HZir htrsiz polise dedi: *£y padi§ah, seyi ki hen ya-phm, hukm-i Oak 

an" 

"§ihne", sehirdeki zabita me'muru ma'nasinadir. Zamanimizda "polis" 
denen me'murlardir. §in'in fethi ile telaffuzu galattir. (Ramus, Sarrah, Mun- 
tehabu'l-Liigat, MuzM'l-Aglat ve Bahar-i Acem). Ya'ni, bir zabita me'muru 
bir hirsizi yakaladi, hirsiz me'mura dedi: "Ey me'muriyetinde hukiimran 
olan kimse, bu benim yaptigim hirsizhk, Hakk'in hukmu ve kazasi ile vaki' 
oldul" 

p-^JJ p^T J* <-?' ^— '' J?- p&*- p£ ' tj* f-* tf a^- 01 <u>t-i cJS 

3055. U^olis dedi: *0 §eyi hi hen dahi yapiyorum, Uiakk'm hukmiidiir; ey he- 
nim iki -pariah adziim!" 

Polis hirsiza cevaben dedi: "Mademki kullann fiilleri Hakk'in hukmu ve 
kazasi ile vaki' oluyor, ben dahi Hakk'in kuluyum, binaenaleyh bu seni tu- 
tup ta'zib etmek fiilim dahi Hakk'in hiikmu ve kazasidir!" 

3056. *6fler hir kimse hit diikkandan, Wf Bu UtaLtk'm hukmundendirl .. diye hir 
furp floiiirse," 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3057. By mehruh, bu da Diakk'tn hukmuMir; lehrar btiraya hoy!" diye onun 
ba§ina iki up yumrvk vurdrsun." 

"Kerih", "hacil" vezninde kerih ve mekruh ma'nasmdadir. 

J>f* <J\* tT94 -^t/* J J-** tf* J*^ 0* 1 -^ V LS^- J* 

3058. 61/ judul, mademki bir tere hahkinda bu oziir bir bakkalm indinde mak- 
bul degildir" 

"Fudul", vazifesinden harice gikan; "terre", alel'umum taam esnasinda 
yenilen yesillik. Ya'ni, "Ey haddini ve vazife-i abdiyyetini tecavuz eden kirn- 
se, bu soyledigin oziir, caldigin bir tere ve turp hakkinda bir bakkal indinde 
bile makbul degildir." 

3059. ur Bu oziir uzerine nasil bir i'timad ediyorsun? HZir ejderhamn etrafinda 
dolasiyorsun." 

"Ejderha'dan murad, i'tikad-i cebrdir. Ya'ni, "Bir bakkalm bile kabul etme- 
digi bu mecburiyet ve ihtiyarsizhk ozriine nasil i'timad edip tekltfat-i Hakk'a 
kar§i bu dzr-i namakbulii serd ediyorsun ve bil'ahare seni helak edecek olan 
bu i'tikad-i cebr etrafinda dolasiyorsun." 

3060. "6y ahlsiz bon, bu oziir den dolayi kam ve malt ve kartyi sebil ettinl" 

"Selim", ahmak ve bon ve yilan tarafmdan sokulmus. ma'nalannadir. 
"Na-nebil", cahil ve akilsiz; "sebil", garet ve vakif demektir. Ya'ni, "Ey cahil 
ve ahmak olan Cebii, "Kulda ihtiyar yoktur, ef'alinde mecburdur!" dedigin- 
den dolayi, kanini ve malmi ve kanni yagmaya verdin ve kendi i'tikadmda 
olan fasiklara vakfettin." Zira bu i'tikadina nazaran, eger biri gelip seni dldiir- 
se yahud malini gasbetse veyahud kannin lrzina ve namusuna tecavuz etse, 
mecbur ve ma'zur oldugundan bu fiilinden dolayi onu muaheze etmen miim- 
kin olamayacaktir. 



c^^a 



&^ 



AHMED AVNl KONUK 



3061. ur Binaenaleyh her bir kimse senin kj/i^wit koparu, ozur geiirir, kenaisi- 
ni muziar ya-par." 

"Seblet kenden", biyik koparmak, aciz uzerinde tasarruf etmekten kinaye- 
dir. "Ey Cebri, bu i'tikadina nazaran herkes seni iradesiz ve aciz gdriip senin 
camnda ve mahnda ve lrzinda tasarruf eder. Sonra bu fiilimde ma'zurum di- 
ye kendisini muztar ve mecbur gosterir. Bu hal icjnde heyet-i ictimaiyye-i be- 
seriyyenin ne sekle girecegini bir diisun!" 

3062. "Sger Uiahk'm huhnu sana ozur olmaya layik olursa, imii bana ogret 
ve fetva ver!" 

"Ey Cebri, gercj kaza-yi ilahi vardir, fakat senin dedigin gibi insanlardan 
ihtiyann selbine sebeb degildir. Eger Hakk'in hiikmu ve kazasi senden ihti- 
yan selbettigine dair kuwetli delillerin var ise, bana da ogret ve fetva ver, 
ben de kani' olayim!" 

3063. ^ JZ,ira benim i$in yuz arzu ve §ehvet vardir. ^enim elim heybet korku- 
sundan baglanmi^hr." 

"Zira bende de nefis vardir ve bu hayat-i diinyeviyyede benim nefsimin 
dahi bircok arzulan ve istekleri vardir. Fakat karsimda emir ve nehy-i ilahiyi 
gdriip onlann heybeti korkusundan elim baglamr. Hakk'in nehyettigi nefsi- 
min arzulanm ve sehvetlerini icra edemiyorum." 

*? >y &k J ^~** J 1 ^y. 9i ^> L> j-** cf (J u~i 

3064. ir BinaenaUyh kerem ei, ozur i$in ia'ltm ver, benim elimden ve ayagun- 
dan dugiimu a${" 

Bu beyitler Siinm olan mu'min tarafindan Cebri'ye istihza tarikiyla vaki' 
olmustur. "Ey Cebri, korkuyorum, nefsimin arzulanm yapamiyorum; eger 
kaza-yi ilahi benden ihtiyan ve iradeyi selbedici olduguna dair delillerini ge- 
tirip bana ta'limat ver! Ben de kendimi ma'zur tutayim! Benim elimden ve 



*$$? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CiLT • MESNEVl-5 



ayagimdan emir ve nehy-iilahi dugumiinu goz! Bu hayat-i dunyeviyyede is- 
tedigimi yapayim ve keyfim dairesinde ya§ayayim!" 

3065. n<r Bir ihtiyarim ve dusuncem varilir!" cliye hir san'ah ihtiyar etmissin. 

"Ey Cebri, bu hayat-i diinyeviyyende medar-i mai§et olmak iizere mevcud 
olan san'atlar arasmda bir san'ati segip ihtiyar etmi§sin. Bu segi§, "Benim bir 
ihtiyanm ve iradem ve du§uncem var!" demektir." 

3066. "Ue yoksa, ey kethuda, san'atlar arasmda nasd san'ah segnissin? 

"Ked-huda", ev sahibi ve aile reisi demektir. Ya'ni, "Eger ihtiyann yok ise, 
ey aile reisi olan Cebri, te'min-i mai§et hususunda san'ati nasil segtin? Zi- 
ra birgok miitenevvi' san'atlann arasmdan birisini segmek, mutlaka bir iste- 
ge ve iradeye mevkaftur. tradesi olmayan bir kimsede segmek ve intihab et- 
mek hassasi da olmaz." 

3067. "Uakiaki nefis ve hevanin noheti gelir, sana yirmi adamhk ihtiyar gelir." 

"Ey Cebri, emr-i ilahiyi icra etmemen hususunda kendini mecbur ve 
ma'zur goriirsiin; ve bu hususta kendinde asla ihtiyar ve irade isbat etmez- 
sin. Fakat nefis ve hevanin arzulanm icraya nobet geldigi vakit kendinde yir- 
mi adamin irade ve ihtiyanna mukabil bir ihtiyar hasil olur ve arzulanna 
vusul igin sjddetle hareket edersin." 

3068. "Uakiaki Host senden hir habhe faycia goturiir, senin camnda niza' ihti- 
yan aplir." 

Ya'ni, "Vaktaki bir dostun senin bir habbelik malim alsa ve senin bir mad- 
di menfaatine dokunsa senin batimnda ona kar§i bir niza' ve kavga kapisi 
agilir ve onunla mucadeleye basjarsm." 

3069. Uaktaki ni'metlerin 'sukmnun noheti gelir, senin ihtiyann yoktur ve sen 
hir tastan asagtsin. 



c^p 3 



AHMED AVNt KONUK 



"Vaktaki yine sana bir dostundan iyilik ve ni'metler gelse o iyiligin ve 
ni'metlerin o dosta karsi siikrunii ifa etmek lazim gelse, bu hususta sen ken- 
dini muhtar gormezsin ve kendini bir tastan daha asagi sayarsin. Binaena- 
leyh sen, dostun bir malini aldigi vakit, onunla kavga ve miicadele etmekte 
ihtiyar sahibisin. Fakat ondan sana bir ni'met gelse, bu sana kaza-yi ilahi ne- 
ticesi olarak geldigi icm ihtiyann yoktur. Binaenaleyh tesekkiire bile hacet 
gormezsin. Bu nasil bir mezhebdir?" 



uw jj-^ V u*j_^ ui> j 



,juit 



aw <^i j>\ j** L> < ^ jt jj* 



3070. nr Bu yakista v>r Beni ma'zur aorl" diye cehennemin ozrii de sana muhak- 
kak hi olw." 

"Ey CebrT, muhakkaktir ki, yann hayat-i uhreviyyede, cehennemin ozrii 
dahi senin i'tikadma gore muhakkak bu olup der ki: "Benim yakicihgtm ka- 
za-yi ilahidir, binaenaleyh ben seni yakarsam, beyhude feryad etme, bu ya- 
ki§ta beni ma'zur gor!" 

3071. xr Bu hiiccet He himse seni ma'zur lutmaAi ve hu seni cellddtn elinden 
uzak tuimacU." 



3072. "Qiinhii cihan hi hukum ile manzum olHu. alemin hali Hani sana 
malum- oliu." 

"Ey Cebri, goriiyorsun ki, getirdigimiz misallere gore bu hayat-i diinye- 
viyyede hicbir kimse senin i'tikadindan dolayi seni ma'zur ve mecbur tut- 
madi; ve "Yaptigim bu cinayette ma'zur ve mecburum!" demek seni cella- 
din elinden ve siyasetten uzaklastirmadi. Qiinkii bu alemin nizami bu 
hiikm ile ya'ni insanlann elinde irade ve ihtiyar bulundugu esasi iizerine 
kuruldu. Artik bu diinya aleminin halinden ahiret aleminin ahvali dahi sa- 
na ma'lum olmak lazim geldi. Bu alemde senin i'tikadin seni cellad elinden 
kurtaramadigi gibi ahirette bu ozur ve i'tikad ile kendini azab-i ilahiden 
kurtaramazsm. 



(^ 



c ^^ > 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 
{ _ rs LI C-iU (j^*^>- aS' OU^- c~w.l oJ^ *£ jIS" 01 <jl>- jl C . .-..I 



Yine Cebri'nin cevabi ve ihtiyarimn isbati ve emr u nehyin sihhati 

hakkinda hikaye ve onun beyamndadir ki, Cebri'nin ozrii hicbir dlnde 

makbul degildir ve etmi§ oldugu o fiilin Iayigindan halasi mucib 

degildir. Nitekim Cebri olan Iblts "Sen beni azdirdm!" (Hicr, 15/39) 

demesi sebebiyle halas olmadi. Ve az, cok iizerine delUdir 



3073. O far feim.se agacin yvkansina giiti. O meyveyi hirsizca silhii. 

Bir kimse bir agacin tepesine gikip sahibinin ma'lumati olmaksizin agacin 
yemi§lerini hirsizca silkti. 

3074. liajfin sahfbi geldi ve deM: "By aleak, senin Diak'ian utanmakltgin Ha- 
ni, ne yapiyorsun?" 

3075. f 2)eii: " Diudd'nin bagindan, DiuM'mn kulu ej/er Diahk'm ona aid et- 



iifli hi 



lurmavi uerse... 



ayiy* 



is* ^j^ Oty- j J^ 



J^ij* <^**" 



■ <UL«U 



3076. <5%vam gtbi ne melamet ediyorsun? Qanl olan Dtudavena" in sofrasi 
iizerine buhul mil?" 

Ya'ni, agactan izinsiz meyve koparan Cebri bag sahibine cevaben "Bu bag 
Allah'in bagidir, ben de Allah'in kuluyum. Allah'in kulu, Allah'in bagindan 
Hakk'in ihsani olan hurmalan yiyor, bundan sana ne? Bu hakikatten gafil ve 
cahil olan avam gibi beni nicm takbih ediyorsun? Bu bag, gam olan Hak Te- 



<*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

ala'mn sofra-i ni'metidir. Hakk'in kullanna kar§i bu sofraya buhiil mu edi- 
yorsun?" 

3077. r Ddi: "JAyhek, o vol getir, ta ki hen en giizel cevabi vereyim 1 ." 

"Aybek", bag sahibinin hizmetcjsinin adidir. Bag sahibi CebrT'den bu so- 
zii isjtince yaninda bulunan hizmetcisine hitaben: "Ey Aybek, §u ipi getir, ta 
ki ben bu adama en guzel cevabi vereyim!" . 

CJ*— <~>y? uT*^" J *-~~i J- ^ *JU* <^i-ji j> f i Ol C^*~* tj^-tt o~{ 

3078. Sonra onu o demde cujaca sih, hagladt ve onun arkasina ve hacagina sid- 
deile soyayt vurdu. 

Aybek ipi getirdikten sonra bag sahibi izinsiz yemis koparan adami siki si- 
ki agaca sardi ve arkasina ve bacaklanna §iddetle sopa vurdu, 

3079. Dedi: "JArhk UiuAa'dan hir haya tut! ^Bu sucsuzu aglaya aylaya oldu- 
rur miistin?" 

Dayak yiyen adam dedi: "Artik Allah "tan utan, benim ne kusurum var? 
Bu sugsuzu boyle bagirta bagirta oldiirecekmisin?" 

J^yi- »JSj ^ vUto ji JJj^ J>\ oO* tfj l^st Vj*T j' *^-« 

3080. r DeAi: "Gfler Diuda'nm so-pasini onun hir kulu diger kulun arkasina hos 

[3084] i i " 

olarak vurursa, 

3081. "Dtakk'm sovasidir; ve arka ve yan onun mutkudiir. ^Ben onun aldinin 
ve jermanmin hendesiyim! 

Bag sahibi dayak yerken bagiran hirsiza cevaben dedi: "Bu sopa Hakk'm 
sopasidir, ben de Hakk'in kuluyum. Eger Hakk'in kulu, Hakk'in sopasini di- 
ger bir kulunun arkasina hos ve layiki vech ile vurursa, benim ne kabahatim 
vardir? Sopa Hakk'in ve arka ve yan dahi Hakk'in mulkudur. Ben onun ale- 
tinin ve fermantnin kuluyum!" 



C $P? 



MESNEVt-I §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



t\jSst-\ C*. 



I^L^Ic-. 



IjL^I 



3082. ^Dedi: *Gy ayyar, cebirden tSvbe ettimi Dhtiyar vardir t ihtiyar vardir, ih- 
tiyar 1 ." 

"Ayyar", hilekar adam ve kesirii'l-hareke olan ma'nalannadir. Ya'ni, Ceb- 
ri kimse dedi ki: "Ey tedbir ve rule sahibi olan kimse, getirdigin delil-i fi'li be- 
ni ilzam etti. Cebir i'tikadindan tovbe ettim. Anladim ki ihtiyar vardir, ihtiyar 
vardir, ihtiyar vardir." 

Cenab-i Fir efendimiz bu beyt-i §erifde us def a ihtiyardan bahis buyurma- 
sinda su i§aret vardir ki; Abd Hak'tan lisan-i isti'dad He muriddir. Binaena- 
Ieyh bu mertebede muhtariyeti sabittir; ve ikinci mertebede alem-i ervahta 
iradesi sabittir ve bu iradesiyle alem-i sehadette Hak'tan taalluk edecek bir 
suret ister. Ucuncu mertebede alem-i §ehadette muhtardir ki, bu muhtariyet 
yukandaki misaller ile agiktan agiga sabit olmu§tur. 



,L^l 



t\j u 



L^l 



3083. Senin ihtiyarini onun ihtiyan var etli. Onun ihtiyan toz alknda bir su- 
vari cfibidir. 

Ya'ni, senin hakikatin Hakk'in bir isminin suret-i ilmiyyesidir; ve senin 
ismin lisan-i isti'dad ile Hak'tan mertebe-i ilimde zuhuru taleb etti; ve Hak 
dahi. senin zuhurunu murad etti. Binaenaleyh eger Hakk'in muradi olmasa, 
senin ihtiyarimn ve muradmin te'siri olmaz idi. Hak Teala sana vucud verip 
senin izhanni murad etmekle alem-i viicudda senin ihtiyanm var etti ve sen 
bu alem-i kesafette zahir oldun. Latif olan viicud-i Hak kesafet arkasmda 
ihtifa etti. Binaenaleyh onun ihtiyan, toz koparan bir siivarinin kopardigi 
toz altinda ihtifa etmesi gibidir. 



Jj£**** (_£ jLj>-I j JLx j»\ 



aS U jL^I ^jU^l 



3084. Onun ihtiyan bizim ihiiyarimizt ya-par. Bmir bir ihtiyar uzerine miiste- 
nid olur. 

Yukanda izah olundugu uzerine Hakk'in ihtiyan ve iradesi bizim ihtiyan- 
mizi ve irademizi halkeder; ve bu alem-i kesafette peygamber vasitasiyla bi- 
ze teblig olunan emr-i ilahi bir ihtiyar uzerine miistenid olur. Yahud Hak bi- 
zim ihtiyanmizi yaratti. Binaenaleyh emr-i ihtiyar bir ihtiyar uzerine ya'ni 
Hakk'in ihtiyanna miistenid olur. 



C^^D 



AHMED AVNl KONUK 

3085. Dktularda her mahlukun ihiiydrsiz suret iizerinde hakunligi varkr. 

Ya'ni, ma'lumdur ki, her mahluk kendi kudretini kullanmak icm iradesi ve 
ihtiyan olmayan bir suret iizerinde hiikmedicilik yapar. Mesela cemad ve ne- 
batta irade ve ihtiyar yoktur. trade sahibi olan insan bunlar iizerinde kudre- 
tini isti'mal ederek tasarruf eder; ve keza hayvan veya esir olan insan her ne 
kadar irade sahibi iseler de bunlann iradesi kendilerinin maliki olan insamn 
iradesi altmda makhiir oldugundan maliklerine karsi ihtiyarsiz ve iradesiz bir 
halde kahrlar. 

3086. Ta ki hir ihiiyarsiz saydi $eker; iakio ,Zeya"in ktdagmi tutup gotiirur. 

Hatta o kudret sahibi olan insan, iradesi maglub olan avi, kdpegi veya tu- 
zagi veya silahi vasitasiyla avlayip kendi tarafina ceker; ve esiri olan Zeyd'in 
ya'ni efrad-i insaniyyeden bir ferdin kulagini tutup istedigi tarafa ve hizmete 
goturiir. Iste bir kudret sahibi olan bir mahlukun hal-i tasarrufu budur. 

3087. Jakat Samei'in sun'u higbir diet olmaksizin onun ihtiyarim onun ke- 
menai yapar. 

Fakat Samed olan Hak Teala'mn ihtiyar sahibi olan insam irade-i ilahiy- 
yesi ile idaresi boyle zahirde bir alet vasitasiyla degildir. Insamn iradesini 
onun kemendi ve av aleti yapar ve insam kendi ihtiyan ve iradesiyle avlar. 
Bunun sirn budur ki, abdin ezelde lisan-i isti'dad ile Hak'tan taleb ettigi ah- 
val kendisinin mechuludiir ve kendi kudretinin sirnna vakif degildir. Onu an- 
cak Hak Teala bilir ve has kullanndan bildirdigi kimseler bilir. Binaenaleyh 
insan bu alem-i surette irade-i ciiz'iyyesini kendi isti'dadimn hilaftnda olan 
cihetlere sarfa baslar. Hak Teala irade-i kiilliyyesi ile onu ezelde taleb etmis 
oldugu ahval tarafina geker. Fakat bu gekis abde, kendi hakikatinin haline ait 
bir fikir ilka olunarak abd irade-i cuziyyesini o tarafa cevirmek suretiyle va- 
ki* olur. otfy *$JL ')S\ 'JjJ ya'ni (Ra'd, 13/2) "Allah Teala emri tedbir ve aya- 
ti tafsil eder" ayet-i kerimesinde bu ma'naya da isaret vardir. Binaenaleyh 
hakikatte Hak tarafindan abde cebir yoktur. Cebir ancak abdin kendi hakika- 
tinden yine kendisinedir. Hakk'in irade-i kiilliyyesi ancak abdin zahirini ba- 



c^a 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 ■ 



timna terfik cihetine masruf olur. Bu i'tikadda ise asla cebir ve dalal yoktur. 
Bu babdaki esrar ve hakayik Fususu'l-Hikem'de Fass-i Uzeyri ve Fass-i ts- 
maili ve Fass-i Hud! ve Fass-i Salihi ve Fass-i Ya'kubi'dedir. 



jjlS ix* t ) Jj j 



jLatf-l 



3088. Onun ihtiyan JLeyd'i onun haydt eder. Diak kopeksiz ve tuzakstz onu 
sayd eder. 

Zeyd'in ya'ni efrad-i insaniyyeden bir ferdin ihtiyan, o ferdi kendisinin 
kaydi ve bagi yapar. Binaenaleyh yukanda izah olundugu uzere Hak Teala o 
abdi kopeksiz ve tuzaksiz ya'ni zahirde bir alet olmaksizin onu kendi haki- 
katinin talebi tarafina gekip avlar. 

*jt ^J* r^ J*** ^ *-> *•* <-s!J*r t^ J'j^ °^ 

3089. O diilaer hir strtgin hakimi olur; ve o musavvir hir auzelin hakimi olur. 

Ya'ni, kudret sahibi olan mahlukattan her biri ancak kendi sifatimn icab 
ettigi bir madde iizerine hakimdir. Mesela diilger kerestenin hakimi olur ve 
onu istedigi gibi keser biger; ve resimci dahi yapacagi giizel bir suretin haki- 
mi olup firgasini o giizel sureti tasvir igin istedigi gibi kullamr. 



^Sv- tiJI j> -jh bj c---to 



u^^J 



3090. ^Demirci demir uzerinde kayyimdir, ^ina yajian dahi alet iizerine hir 



[3094] 



hakimdir. 



"Kayyim", kaim ve galib ve muhtar; ve "benna", miibalaga ile ism-i fail 
olup "bina yapici ve mi'mar" demektir; ve keza demirci de, demir maddesi 
uzerinde kayyim ve galib ve muhtardir. Demiri istedigi kahba ve §ekle sokar. 
Bina yapan mi'mar dahi elindeki muhtelif aletler uzerinde hakimdir. Velhasil 
mahlukun hakimiyeti kendi san'atlanna munhasir ve mahduddur. 

3091. JAcib hu olur hi, hu kadar ihtiyar onun ihiiyanna hendeoe sdciddir. 

Fakat acib olmus. olan §ey budur ki, bu kadar efrad-i insaniyyenin ihti- 
yan ve iradesi Hakk'in iradesine ve ihtiyanna kulca ba§ egici ve secde edi- 
cidir. Velakin onlann kadir-i mutlak olan Hak Teala muvacehesinde bag eg- 
meleri kendilerinde mevcud olan irade ve ihtiyann nefyini miistelzim degil- 



c^s^ 



AHMED AVNt KONUK 



dir. Hakk'in iradesi ve tasarrufu onlan kendi hakikatlerinin iradesi tarafina 
cazibdir. 

3092. Senin cemadat iizerinde olan kudretin neberd cihetinden bunlardan ce- 
madlifli ne vakii nefyetti? 

"Neberd", cenk ve savas demektir. Burada galebeden kinayedir. Ya'ni, ni- 
tekim ey insan, senin cemad iizerindeki kudretin neberd cihetinden ya'ni on- 
lar iizerinde galebe ve istedigin gibi tasarruf cihetinden bunlardan cemadhgi 
nefyetmez, Bunun gibi Hakk'in ihtiyannin ve iradesinin, senin ihtiyann ve 
iraden iizerindeki kudreti ve hakimiyeti dahi sendeki ihtiyann nefyini istilzam 
etmez. 

(1)1 j\ \j l£jL*>-I -U& ^Ju Obf (1)1 Cj\j\~*-\ j JSj'ti 

3093. Onun iradeler iizerinde olan kudreti ondan hir ihtiyan oylece nefyetmez. 

Hakk'in irSdat ve ihtiyarat-i insaniyye iizerinde olan kudreti insandan bir 
ihtiyan yukandaki misale mutabik olarak oylece nefyetmez. Belki onun irade- 
si her ferd-i insaninin iradesini kendi hakikati tarafina sevk icin masruf olur. 

3094. Onun iradesini kemal-i vech iizere soyle hi, cehir ve dalal nisbeti olmasm! 

Binaenaleyh ey Cebri, Hakk'in iradesini yukandaki izahata mutabik ola- 
rak vech-i kemal iizere soyle ki soziinde cebir ve dalalet nisbeti olmasin! 

3095. Uahtahi wr Bemm. kiifrum onun iradesidir!" dedin, yine kendi iradeni 
dahi bil, vardir. 

Ey Cebri, vaktaki "Hak benim kufriimu murad etti ve ben de onun irade- 
sine tabi* olarak kafir oldum!" dedin, bu sozden senin de irade ettigin anlasi- 
lir. Ya'ni bu soz "Ben Hakk'in murad ettigini irade ettim" demek olur. 

c -*" 1 J** J^ 3 J^J^tJ J^ C — * J^ Ci\iyf- y ftlj^ *&l j 

3096. Jlira ki, senin istegin olmaksizin muhakkak o kiifur degildir. Dsieksiz 
olan kufur tenakuz soylemektir. 



C $P> 5> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Zira kufru ihtiyar igin ewela batininda bir istek zuhur eder. Sonra da o ku- 
fur zahirinde peyda olur. Eger batininda bir istek ve irade olmasa muhakkak 
o kufur degildir. Bil'akis bu hal bir kadirin ve mucbirin seni kufre ikrahi ve 
icban olur; ve cebir ve ikrah ile vaki'^olan kufur ise kufur degildir. Nitekim 
sure-i Nahl'de buyrulur ^ j&'j ou>ii 'JX* *JS'j \f\ '& Vi -oici **, ^ Jji 'jk" # 
J-b* L/ii "p^Jj 4iJ! '*,> *J^ 'p^Ui \jL*'j£x'^ (Nahl, 16/106) ya'ni "Imandan 
sonra Allah' a kufreden kimse, kalbi imana mutmain oldugu halde ikrah olu- 
nursa miistesnadir. Velakin kalbi kufur ile acilmis. olan kimseler uzerine Al- 
lah'in gazabi ve onlar igin biiyiik azab vardir". Binaenaleyh batininda kufre 
meyil ye istek olmadigi halde zahirde kiifrunu soylemek tenakuzdur ve zahi- 
ri ile batini bozmaktir. 

3097. SAtxze olan emir kabiktir ve mezmwndur. fjazah pek fenaclir, hususiyle 
rahim olan ^Rah'den. 

Zira mecbur ve maglub olan acize emretmek ve bu emri icra etmedigi igin 
ofkelenmek hadd-i zatinda cirkin ve kotu bir §eydir. Bunu insanlar bile yap- 
maz. Kullanna rahim olan Hak Teala boyle bir kulunu cebren kafir yapsin, 
sonra da "Nigin kafir oldun?" diye de gazab etsin! Bu akil ve mantiga sigar bir 
sey degildir. Hak Teala kullann yapmadigi boyle girkin ve kotii isj yapar mi? 

3098. Bcjer okuz hoyuniurufju iuimazsa vururlar. r U$mayan hir okuze hi$ vu- 
rurlar mi? 

Okuzde boyundurufa girmek isti'dadi vardir. Eger boyundurugu tutmaz- 
sa doverler. Fakat ugmak isti'dadi yoktur. Nigin ugmuyorsun diye kizip oku- 
ze vurmazlar. Velhasil teklif ve emir ve nehiy isti'dada ve ihtiyara baglidir. 

3099. <y\iaAemki okuz fuzulde ma' zur olmaz, bkuziin sahibi neden ma'zur ve 
hayasizdu? 

"Fuzul", vazifesi haricine gikmak; "Dul" miiteaddid ma'nalan vardir. Bu- 
rada "hayasiz ve §atah soyleyen kimse" demektir; ve "§atah", istilahat-i su- 
flyyede zahir-i §er'e muhalif soz soylemek demektir. Ya'ni, okiizun vazifesi 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 



boyundurugu kabul edip cah§mak iken boyunduruga girmedigi vakit ma'zur 
gorulmeyip dovuliir. Okiiziin sahibi emir ve nehy-i ilahiyi kabul etmezse ne- 
den bu hususta ma'zur olsun ve hayasiz olsun ve zahir-i ser'in hilafina ola- 
rak "Ben muhtar degilim!" desin? 



jj^» <jlA~**j> c->-~ft OjLt>- 



•*~* j* b j- jAj ^ d J*? 



3100. CMaclemki hasia degilsin ba$ini bajjlama! Senin ihtiyann varlxr, biyigv 



[3104] 



qulmei 



Ey Cebri, mademki hasta degilsin ba§ini baglama ve irade ve ihtiyanm 
sekteye dii§urme! Zira "cebr", liigatte "kmkbir uzvu baglamak" demektir. Ni- 
tekim I. cildin 1089 numarasina miisadif olan beyitte: «-£ai ,*-* **<* j&- 
\j « — £ jfj j^j^ i \j Ya'ni "Cebir ne olur? Kinlmi§i baglamak yahud kop- 
mus daman bitistirmek demektir" buyrulmus. idi. Binaenaleyh ey Cebri, senin 
iraden ve ihtiyann vardir, biyigina giilme ve kendini rezil etme! 

(jy^ if d\ J \~J-\ i j j zj*^, iSy ^ j» ^U- £ {f M* 

3101. Qali§ hi Uiakk'in kadehinden yenilik bulasin! vakii bi-hod ve ihti- 
yarsiz olastnl 

Ey kimse, kendi ihtiyann ile miicahede yoluna ayakbas! Bu vucudun teb- 
dil-i ilahiye miistaid ve zevk-i hal ve sarab-i cezbe ile ihtiyarsiz olsun! Bina- 
enaleyh o hal ve cezbe hiikmu ile sana ihtiyarsiz demek mumkin olur ve sen- 
den her ne zuhur ederse fena gelmez. Zira o hal ve cezbenin muktezasidir. 
(§erh-i Sultan Veled-kuddise sirruhu-) 

jij c— v jik» J_j-U- tjy* jj j\~>-\ jr *jj ij ^ S\*f oT 

3102. vakit biitiin ihtiydr o meyin olur. Sen sarho§ gtbi ma'zur-i mutlak 
olursun. 

Ya'ni, §arab-i cezbe ile vucud-i abdanin viicud-i Hakkamye miibeddel ol- 
dugu vakit senin ihtiyann kamilen o §arab-i cezbenin olur. Sen de rakidan ve 
§arab-i zahiriden sarhos. olanlar gibi ma'zur-i mutlak olursun. 

3103. Dier ne soylersen o meyin sozti olur. Oier neyi siiviirursen o meyin sii- 



■purusu 



olur. 



GSg3<ȣW> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Zahiri sarhosjann sozii igtikleri raki ve sarabin hiikmii oldugu gibi, sen de 
her ne sdylersen o cezbe §arabinin sozii olur. Sifat-i be§eriyyenden her neyi 
supuriir isen o cezbe garabinin siipiiru§ii olur. 

3104. O sarKo? ne vakit aAL ve sauattn gaynni yapar hi? O Diakk m kaae- 
hinden $arab $ehni§lir. 

Bu cezbe-i ilahi §arabimn sarho§undan sadir olan efal adl ve savabdan 
basjta olmaz. Zira o sarhos, kadeh-i muhabbetten §arab gekmi§tir. Soyledigi 
sozler hezeyan degil hakikattir. Efali ve ahvali bastan ba§a musibdir ve 
ayn-i adalettir. 

3105. Sihirbazlar fir'avn'a AeAiler hi: w< Dur/ Sarho§a el ve ayak perwsi 



yokh 



\ur'. 



I" 



"Bist", yirmi ma'nasma geldigi gibi, "istaden" masdannin emr-i hazin 
olan "bayist" (c— &) kelimesinin muhaffefi de olabilir. Bu surette ma'na si- 
hirbazlar Fir'avn'a "Yirmi kere" dediler; veyahud "Dur!" dediler, demek 
olur. Fakat "dur" ma'nasi daha zevk-aver olur. Ya'ni Musa (a.s.)a mukabe- 
le etmek iizere Fir'avn'un celbettigi sihirbazlar asa mu'cizesini gordiikleri 
vakit Musa (a.s.)a Tman ettiler. Fir'avn da onlara kizdi ve ellerini ve ayak- 
lanni kesip asmakla tehdid etti. Bu sihirbazlar Fir'avn'a dediler ki: "Ey 
Fir'avn, dur, telas, etme. Biz nebiyy-i zt§amn mu'cizesini gormekle cezbe-i 
ilahi garabimn sarho§u olduk ve sarho§lara el ve ayak gitmesinden korku 
olmaz." Bu beyt-i gertfde sure-i §uara'da vaki' olan §u ayet-i kerimelere i§a- 
ret buyrulur: J^Ji pi ^ "fjfijfj d»\U '^ f^w/j JiCju ^LsE (Tana, 20/71 ) 
ya'ni "Fir'avn sahirlere dedi: Sizin hilaf cihetinden ellerimzi ve ayaklanmzi 
keseyim ve sizi hurma dallanna asayim". 'b^SiL bj J\ ui '^ u (§uara, 
26/50) ya'ni "Sahirler Fir'avn'a dediler: Bize zarar yoktur.'biz Rabbimize 
doneriz!" 

vJ1~wjI Jw»\S « C--""l 4JU* jAXjff Cm,,Q \JL.*m\ Jl>-I * 01 (X* L* c£u J C-"Q 

3106. nZizim elimiz ve ayagimiz o Uahid'in meyidir. JZahir olan el golgedir 
ve kasiMir." 



°mg> 



AHMED AVNt KONUK 



"Bizim elimiz ve ayagimiz o Vahid olan Hakk'in meyidir. Ya'ni, vucud-i 
Hakkanisinden miitehassildir. Bu zahir olan unsuri el o vucud-i Hakkaninin 
golgesidir ve golge ise kasiddir ve mu'teber degildir." 



<?* 



Jail 4^- ^\ OlT t JLiL* ,Jb" J^ Ol^i Jj j Olj^P j»-i^ jl . -^yr j\ 

"Allah'in diledigi §ey oldu" kelaminin ma'nasi: Ya'ni, irade ve 
me§iyyet onun irade ve me§iyyetidir; ve onun nzasini isteyiniz! 

Ba§kalannin ofkesinden ve bagkalannm reddinden dil-teng 
olmayinizf oir [kane] lafzi egerci maztdir, fakat Huda'nin fiilinde 
mazi ve miistakbel olmaz. Allah indinde sabah ve ak§am yoktur 



^>h> cf >" ^ ># ^Ai 



OlS" aLi f\£> J^j\ 6-^i Jy 



3107. n^endenin "JMlah hangi §eyi istediyse oldu" sozu onun i$in olmaz hi on- 
da ienbel et. 

"Ey§" (j*\), "eyyii §ey'" (^ J\) terkib-i ArabT'sinin muhaffefidir. Ya'ni 
kulun oir *JJi frti j^ ^1 ya'ni "Allah hangi §eyi murad etti ise oldu" demesi, 
"Hakk'in murad ettigi hususta kendini tembel et ve sa'yi birak!" ma'nasin- 
dan dolayi degildir. Bu beyt-i §erifde Jh ^ U> r 1 u j atf* * UI ^ u ya'ni "Allah'in 
diledigi §ey oldu ve dilemedigi §ey olmadi" hadis-i §erifine i§aret buyrulur. 
"Bende"den murad, Restil-i Ekrem Efendimiz'dir. Zira onlar abdiyyet-i mah- 
za makamindadir. Nitekim ayet-i kenmelerde "abd" ta'biri miiteaddiddir. Ez- 
ciimle ^ «_>i^» '*Ui 'JI\ (Ziimer, 39/36) ya'ni "Allah abdine kafi degil midir?" 
ve j-ji C \xs- ji JJJa (Necm, 35/10) ya'ni "Allah abdine vahyettigi seyi 
vahyetti" b'uyrulmugtur. §u halde ma'na boyle olur. Abd-i mahz makaminda 
olan Resul-i Ekrem Efendimiz'in & ^ is* (J Uj jit tii\ *u u buyurmasi 
"Hakk'in muradi olan §eyde kendini tenbel et!" ma'nasinda degildir. 



Cs^O 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3108. 13e^t *0 hizmeUe ziydde ve miistaid oV." diye ihlds ve say uzerine ies- 
viktir. 

Bu hadis-i §erifden maksud olan ma'na, "Hakk'in murad ettigi hizmeti gok 
yap ve o hizmeti yapmaga mustaid ol!" diyerek Hakk'in begendigi amelde ih- 
lasa ve sa'ye tesviktir. 

3109. 6ger sen civanmerd, o seyi hi isiiyorsun, murad-i hashi uzerine is senin 
isiniir deseler; 

o_^i $ ^j.£ a^- oTj (ylj^ A^jlT ^ jJU- (^ JuJ olp oT 

3110. Ondan sonra hendini tenhel eimen caiz olur. HXra o seui ki istersin ve o 

[3114] .,...,., 3 

,$et/t fct soytersin, o oiur. 
Ey Cebri, eger sana "Sen bu hayat-i dttnyeviyyende ne istersen kendi mu- 
radin ve arzun uzerine o §eyi yap. Zira is. ve amel senin begenip yaptigin §ey- 
dir!" deseler idi ve Allah'm muradini ortaya koymasalar idi o vakit emir ve 
nehy-i ilahide kendini tenbel etmen caiz olurdu. Ciinku senin istedigin ve 
soyledigin §ey mu'teber ve makbul oluyor. 

3111. uMademki "<JMlah her neyi dilerse oldu, ehedi olan huhm-i mutlah onun 
hiihmiidur! diyorlar; 

j\ $£ <oir -u (ji^-j j> ji ijj jXi oijA x^> \j% ^ 

3112. O halde nicin yuz adam hadar onun vazifesinde onun etrafinda hende- 
aane dolasmazsin? 

Ya'ni, ey Cebri, mademki seni muradinda serbest birakmadilar ve ortaya 
Hakk'in muradini siirdiiler ve hukum, senin amellerine gore Hakk'in verece- 
gi hiikumdur ve o ne isterse.o olur dediler, o halde nicin Hakk'in vazife-i ta- 
atinda yiiz adamin sa'yi ve himmeti kadar gah§mazsin? Ve kullara layik olan 
bir surette Hakk'in nzasimn etrafini dola§mazsin? 



3113. 6ger derlerse, "O seyi hi vezir ister, cenhie irade onun layikuLir." 



<^^ 



AHMED AVNt KONUK 



Mesela, "Hukiim ve irade padisahin vezirinindir. Emri ve nehyi yapan 
odur. Emr-i hiikumette ve cenkte hukiim ve irade ancak ona mahsustur" de- 
seler; 

3114. Senin ba$ina ihsan ve cni dokmek icin, acele onun etrajmi yiiz adamlik 
kadar dolasva olursun. 

Bu sozii isjttigin vakit vezirin goziine girmek ve onun indinde makbul ol- 
mak igin o vezirin emrine ve nehyine itaat ederek onun etrafini yiiz adamin 
gosterecegi gayret dairesinde dolasir ve onun ihsan ve keremine muntazir 
olursun. 

3115. y>ahud vezirden ve onun. koskiinden ka^ar mism? ^Btt onun yarcUmi 
ar astir dmaksizin olmaz. 

Yoksa emir ve nehiy sahibi olan o vezirden ve onun koskiinden kacar mi- 
sin? Hie siibhe yok ki kacmaz ve onun hizmetini Ifaya gayret edersin. Zira 
bu ihsan ve kereme nailiyet o vezirin yardimi aranilmaksizin miimkin olmaz. 



(JX>T Je>\>- j iSij^l er^ 4 



ijX$> JaIT J>^> jij 4ijfj\i 



3116. ^Tersine olarah hu sozden ienhel oldun. D (Iraki ve naixrx mun'akis geldin. 

Ey Cebri, sen oir 4}\ *Li. ^ ^\ ya'ni "Allah her neyi murad ederse oldu" 
soziinden sen tersine olarak tenbel oldun ve dedin ki: "Mademki Hak Teala 
ezelde kullan hakkinda nasil hiikiim ve kaza etmis ise bu alem-i diinyada da 
ondan ancak o hukum asan zahir olur; ve mesela, kaza-yt ilahi benim kuf- 
riime taalluk etmis. ise, diinyada benden asla iman zahir olmaz. Ve imana ta- 
alluk etmis ise eser-i kiifiir peyda olmaz. Binaenaleyh eger kaza-yi ilahi ima- 
na taalluk etmis ise amel etsem de etmesem de mu'minim; ve eger kufrume 
taalluk etmis. ise keza amel etsem de etmesem de yine kafirim. Binaenaleyh 
bu alemde amelin bana hicbir faydasi olmaz." tste bu tersine olan idrak ve 
hatira ile teklifat-i ser'iyyeyi ta'tile miitecasir oldun. Halbuki bu soziin 
ma'nasi o depdir: 

Ma'Ium olsun ki, hakikat ma'na; ve seriat surettir. Ma'na ile suret ara- 
sinda mertebe i'tibariyle muhalefet var ise de, vuciidun vahdeti i'tibariyle ir- 
tibat-i kavi vardir. Mesela insanin ruhu ma'nadir ve cismi surettir. Mertebe- 



G ^£ ! > 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



leri i'tibariyle run cisme ve cisim ruha benzemez. Fakat ruh ile cisim arasin- 
daki irtibat inkar olunamaz; ve ruh ile cisimden miirekkeb olan insan bir 
vahdet-i viicud sahibidir. Iste alem-i hakikat ile alem-i suret dahi boyle olup 
aralannda irtibat-i kavi vardir; ve bu irtibat cihetinden hakikat ile §eriat ara- 
sinda asla muhalefet yoktur. Muhalefet gorenler bu irtibati idrak edemedik- 
leri icm goriirler. Binaenaleyh bu irtibat hakkinda izahat-i mucmele vermek 
burada faydah olur. 

Ehl-i hakikatin beyan buyurdugu ilm-i tecelliye gore viicud, ancak 
Hakk'in viicud-i mutlakindan ibarettir. Nitekim I. cildin 610 numarali beytin- 
de cenab-i Pir efendimiz: ix ^li j&*> *yrj y u ^i^-» j ^V*^ ^ ["Biz yok- 
lanz ve bizim varhklanmiz da yoktur; Sen fani gosterici bir viicud-i mutlak- 
sm."] buyurmu§Iar idi. Bu viicud, viicud-i hakikidir; o viicudun zatinda mus- 
tecin ve mahfi, sifat ve esma vardir. Lisan-i isti'dad ile zat-i ahadiyyeden zu- 
hur taleb ederler. Mesela insanda sifat-i kelam vardir. Kendisinde sifat-i ke- 
lam olan insan hayatimn sonuna kadar, bir kelime bile soylemeksizin dura- 
maz. Zira insanin zatinda miindemic. olan bu sifat "Bizi gikar ve azad et ve 
harf ve savt ile veyahud yazi naki§lan ile alem-i kesafette zahir olahml" di- 
ye girpinir dururlar. Insan dahi me§iyyeti ve iradesi taalluk etmeksizin onla- 
n aksink ve oksiiriik gibi izhar eder; ve sifatlar arasinda ressamhk sifati da 
boyledir. da insandan haricte bir levha tersimini taleb eder. Binaenaleyh 
alem-i ma'nada taleb ve istek evvela sifatlanndir, zatin depdir. Zira zatin za- 
tiyeti cihetinden zuhura ihtiyaci yoktur. Nitekim insan kelam ve ressamiyet 
sifatlanni izhar etmese de yine insandir; ve insan olmak icin bunlan izhar et- 
meye muhtag degildir. Zat, mertebe-i uluhiyyetinde ancak o sifatlann ve 
isimlerin istediklerinin zuhurunu murad eder. Alem-i sifat alem-i ma'nadir; ve 
bu sifatlann mezahir-i kesifesi o ma'nalann zilleri ve suretleridir. Alem-i si- 
fatta irade ve istek olunca bu irade ve istegin alem-i surette irtibati tabu olur. 
Mesela insanin iradesi ewela ma'nasindan ve batinindan peyda olur. Sonra 
cisminde fiil ve harekete sebeb olur. tste mezahir-i sifat ve esma olan efrad-i 
avalimin gerek alem-i ma'nadaki ve gerek alem-i suretteki ahvali de bu mi- 
sale mutabiktir. Binaenaleyh insan kendi haklkati olan sifatin o alem-i 
ma'nadaki talebinden i'tibaren muhtardir ve miiriddir; ve bu alem-i surette 
dahi talebten ve iradeden mticerred degildir. 

Kul istedi Hak verdi. Ayet-i kerimede o/lJ JJ^'j j^ u^ jC u (Enbiya, 
21/23) ya'ni "Allah Teala i§ledigi §eyden mes'ul degildir ve onlar mes'uldur- 
ler". 23ra Allah kullanna istediklerini verdi. "Nigin benim istedigimi verdin?" 



•^P 3 



AHMED AVNt KONUK 



diye bir ihsan ve kerem sahibine sual vaki' olmaz. Fakat "All bir §ey durur- 
ken nigin sufli bir §eyi istedin?" diye bir kimseye sual etmek munasib olur. tm- 
di alem-i hakikatte ve ma'nada sabit olan taleblerin alem-i suret ve kesafette 
zuhuru o ma'nalann kemalleridir. Fakat sirat-i ilahiyyeden ba'zilan alem-i su- 
rette marzi ve ba'zilan magzubdur. Sirat-i marziyye mezahirinin sirat-i mus- 
takimi kendilerini mahall-i lezzet ve in'ama ve sifat-i magzube mezahirinin si- 
rat-i mustakimi dahi kendilerini mahall-i elem ve intikama goturiir. Binaena- 
leyh bu alem-i kesafette, surette yekdigerine musabih ve ma'nada yekdigerin- 
den ayn olan bu sifatin mezahiri buiunan kullann temyizi ve temyiz icin da- 
hi emir ve nehyi havi olan seriat lazimdir. Zira her bir kula alem-i ma'nada 
kendi hakikatinin taleb ettigi hal ve san mechuldur. Bu alem-i keseratin hica- 
bi icinde ne tarafa gidecegini bilmez. Bir saskinhk iginde cupinir durur. Onla- 
ra Rabbii'l-erbab olan Hakk'in razi oldugu ve olmadigi yollan gosteren bir 
muallim icab eder. Bu muallimler de her devirde kullann isti'dadat-i zamaniy- 
yelerine gore birer seriatle gelen peygamberlerdir. Bu da'vet iizerine kullar hi- 
dayet ve dalalet taraflarmdan birini kabul etmekte muhtardirlar; ve bu suretle 
sifat-i marziyye ve magzube mezahirinin ma'nadan ibaret olan taleb ve ira- 
de-i ezelileri bu alem-i surette ve kesafette tahakkuk etmi§ ve onlara kar§i Hak 
icjn huccet-i baliga sabit olmus, olur. 'u^\ "|jf UJJ *Li yi 'm U^Ji -Ju js (En'am, 
6/149) ya'ni ["De ki:] Allah icin huccet-i baliga sabittir; ve eger cenab-i Hak 
murad edeydi sizin mecmu'unuza hidayet ederdi" ayet-i kerimesi ve diger em- 
sali ayetler bu ma'nayi beyan buyurur. Zira Hakk'in iradesi ilmine tabi'dir. 
Qixnkix biftnmeyen sey murad olunmaz; ve ilim dahi ma'luma tabi'dir. Qunkii 
ma'lum olan bir §ey olmaymca ilim nisbetinin taalluk edecegi mahal bulun- 
maz; ve ma'lum olan sey ise sifatin zuhura olan meyil ve iradeleridir. Fakat 
mezahirin merbut bulunduklan sifatlann hassalan muhtelif olup cumlesinde 
hidayete isti'dad olmadigi igin Hak ancak onlann taleb ve murad ettigi §eyi 
murad eder; ve onlann murad etmedigi hidayete cebretmez; ve keza onlann 
murad etmedigi dalalete de cebretmez. OjliK Ji^f '\jfc J$3 ^y&> C'j (Nahl, 
16/118) ya'ni "Biz onlara zulmetmedik, velakin onlar kendi nefislerine zul- 
mettiler" ayet-i kerimesi bu ma'nanin sihididir. 

Bu izahattan anla§ihr ki, alem-i keseratta ve viicud-i Hak'ta gayriyet liba- 
si ile miitekewin olan mezahirin alem-i ezelden beri taleb ve ihtiyan vardir. 
imdi bir kimse ki bu alem-i keseratta kendini ve esyayi halen ve zevkan 
Hakk'in viicudunun gayn goriirse o kimseye, kendi ihtiyanm ve iradesini as- 
la inkar edememek iktiza eder; ve bir kimse ki kendini ve e§yayi halen ve 



*&§&> 



MESNEVl-1 SERIF SERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 



zevkan viicud-i vahid-i hakikide miistagrak goriirse, o kimse kendi ihtiyan- 
m ve iradesini dahi Hakk'in iradesinde miistagrak gorur. 

Cebri kendinin hali ve zevki hilafinda olarak kendisinden ihtiyan selbetti- 
gi igin merduddur. Zira o derya mesabesinde olan viicud-i hakikiyi gormez. 
Onun kopugii mesabesinde olan keseratin ahkaminda miistagraktir. Nitekim 
kopiik ve derya misalleri ve izahati yukanda 2905 ve 2906 ve 2907 ve 2908 
ve 2909 numarah beyitlerde gecti. 

Fakir sunu da arzedeyim ki, izahat-i mezkureyi havsala-i idrake sindir- 
mek igin cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddin Arab! (k.s.) hazretlerinin Fususu'l- 
Hikem'de beyan buyurdugu hakayiki anlamak; ve sindirmek igin dahi bir in- 
san-i kamilin nazanna musadif olmakicab eder. Zira asil olan bu nazara mu- 
sadif olmaktir. Nitekim cenab-i Pir efendimiz bu Mesnevi-i £enflerinin birgok 
mahallerinde bu liizumu izah buyurmusterdir. Ezciimle III. cildin 2538 nu- 
marah beytinde: js" *juj vj \j j\ ^ ^jj o» j jjj •*«• ^ c—Ujjji ^ ["Nefis 
yuzlerce giicii kuweti ile, yiizlerce hiineri ile bir ejderhadir. §eyhin yiizii, ona 
karsi goz gikaran ziimriiddur."] buyurmuslardir; ve bu cildin 1950 ve 1951 
numarah beyitlerinde de bu ma'nalar gegti. 

Hulasa-i beyt: Ey Cebri, sen j& ,J U, ^ l. ., oir 4Ji ^ u ya'ni "Allah'in di- 
ledigi oldu ve dilemedigi olmadi" hadis-i §erifini tersine anladin; ve bu kelam- 
dan kendinde irade ve ihtiyar olmadigini zannettin ve emir ve nehy-i ilahiye 
karsi tenbel oldun. Anlayisini ve hatinni ters ve miin'akis yaptin. 



J-JJ j**£ 



J 1 j* 4 ^i ' 



t>* C— I <Z-\j>- O^A* Ol y\ y>\ 



3117. "iSngah ol, emir, o filan efendinin emridir!" O'iedir? ^ani onun gayri 
ile pe/t az otur! 

Ey Cebri, "Agah ol, emir ancak o filan efendinin emridir!" derlese, bu ne 
demektir? Bunun ma'nasi "Ancak o efendinin emrine tabi' ol ve onun emri- 
nin gaynna pek az kulak as!" demek olur. "Kemter" ta'biriyle, emir ve nehiy 
haricinde olan mubahata isaret buyrulur. Ya'ni "Mubahat ile gok mesgQl ol- 
ma!" demektir. 

C~~»j} 0U- -IJUj j*J>* XtS jlS* C— - jl $ y\ *^- *£ <^r-\y>- $j* 

3118. uMddemki emir onun layihidir, efendinin etrafim dola$! JZird o dii§ma- 
n\ biduriir, dostun canini kurtanr. 

Mademki emir Hakk'in layikidir ve razi oldugu ve olmadigi ef'ali bildir- 
mi§tir, binaenaleyh efendilerin efendisi olan Hakk'in nzasimn etrafim dolas 



c^^a 



AHMED AVNl KONUK 



ve idraki ve ihtiyanm onun razi oldugu ef ale sarfet! Zira o Hak seni onun n- 
zasi hilafindaki ef Sle sevkeden nefis ve seytan diismanlanm olduriir ve se- 
nin canim azab-i ellmden kurtanr. 

3119. her neyi isterse muhahkak ancak onu bulursun. ^osuna az git, onun 
hizmetini ihtiyar el! 

Hak Teala rizasina muteallik olarak her neyi isterse sen onu icra ettigin 
vakit, muhakkak Hakk'in o fliline karsi olan va'dini bulursun. Bu da lutuf ve 
in'amdir; ve bu lutuf ve in'am senin tab'ina mulayimdir. Eger ona muhalefet 
edersen bosuna sa'yetmis olursun. Zira muhalefetin mukaMi kahirdir; ve ka- 
hir senin talebine mulayim gelmez. Binaenaleyh Hakk'in hizmetini ve emri- 
ni ihtiyar et! 

3120. ~$ahu(l mademki hakim odur, onun iaraftm dolasma! O^thayet hara yuz- 

[3124] j„ .. i„ i 

lu ve sari yuzlu olursun. 

Yahud hakim Hak iken sen nefis ve §eytanm vesveselerine kapihp da 
onun bab-i liitfunun etrafini ve kapisim dolasma! Bu surette akibet kara yuz- 
lu ve saki ve san yuzlii ve ahirette hacil olursun. Iste sana iki yol, ihtiyanm 
bu iki yoldan birine sarfet! Tahammuliin varsa emir sahibi olan Hakk'a mu- 
halefet et! 

3121. Utah olur te'vil hi o seni hararetli eder; seni pur umii ve $evih ve ha- 
yali eder. 

Bu gibi ahadis-i serife ve ayaM kur'aniyyenin hak ve dogru olan te'vlli, 
seni emr-i ilahiye itaat hususunda hararetli eden bir te'vildir; ve boyle bir te'vil 
seni liituf ve kerem-i ilahiye karsi pur-iimid ve gevik ve haya sahibi eder. 



01 C— *\ JiJ^ *J J Ji*V ' 



0U> jj! c 



,jlT 



JJ 



3122. 1/e eger seni gevseh ederse, hahxkatle hunu hil hi, o tebMdir ve te'vil de- 
gildir. 

Ve eger te'vil namina gikardigm ma'na, seni a'mal-i zahiriyyede gevsek 
ve tenbel ederse bunu bil ki, o gikardigm ma'na hakikatte tebdildir ve asil 



<^pa 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 ■ 



olan ma'nayi degistirmektir. Yoksa te'vil degildir. Zira te'vil istilah-i §erlde 
lafzi ma'na-yi zahirinden Kitab ve Sunnet'e muvafik olan ma'naya gevirmek- 
tir. Mesela cX^'c/^'^A (Rum, 30/19) ya'ni "Oliiden diri gikanr" ayet-i 
kerimesine,' "Kafi'rden rnii'min ve cahilden alim gikanr" ma'nasi verilirse 
"te'vil" olur. Ve oir *±i\ t u l. hadis-i §erifine Cebriler'in anladigi ma'nayi ver- 
mek yukanda izah olundugu iizere hakayiki tebdil olur, te'vil olmaz. giinku 
Cebriler'in verdigi ma'na emr-i ilahiye ittiba' ve nehy-i ilahiden ictinab husu- 
sunda kendilerini tenbel ve gevsek etmistir. 

3123. IJu hararetli etmek icin gelmi§tir, id- ki umilsizlerin iki elini iutaf 

Bu c£t ^ U- jj Uj oiT *ti\ s\2. \a hadis-i serifl emr-i ilahiye itaat etmek husu- 
sunda kullari hararetli ve gayretli etmek icin gelmistir. Nitekim yukandaki 
misallerde, "Emir ancak filan efendinin emridir, onun istedigi olur, istemedi- 
gi olmaz!" denilmis, idi. Bu soz o efendinin emrini icraya te§vik icindir. Zira o 
efendinin emri icra olunursa sonunda tab'a miilayim gelen miikafata nailiyet 
vardir; ve eger onun muradma muhalefet olursa o efendi isterse affedip ceza 
etmez ve isterse ceza eder, Binaenaleyh bu soz iimidsizlere iimid vermek ve 
onlann elinden tutmak icin soylenmi§tir. 

3124. *3iur'an'in manasini ancak Uiur'an'dan sort Ue hir kimseden ki heve- 
se ate§ vurmu§tur. 

Kur'an-i Kerim'in ma'nasini te'vil tarikiyle aniamak istersen o ma'na-yi 
te'vili ancak yine Kur'an'dan sorl Ve hevesat-i nefsaniyyesine ask-i ilahi ate- 
sini vurup yakmis. olan insan-i kamilden sorl Zira ouiy oT^Ui j oLjVi ya'ni "In- 
san ve Kur'an tev'emdir ve ikizdir" buyrulmustar. Cunkii insan-i kamil ilim- 
de rasihtir ve kavidir. Nitekim ayet-i kerimede ^JLii j> '^y^\J\j Jii Vi &$ fit ^j 
(Al-i Imran, 3/7) ya'ni "Mute§abihat-i kur'aniyy'enin te'vilini ancak Allah Te- 
ala ve ilimde rasihun olanlar bilir" buyrulmu§tur. 

3125. Dim' an oniinde hir kurban ve zelil oUu. Dtatta ki onun ruhunun ayni 
Diur'an olmu§tur. 



*#$&> 



AHMED AVNl KONUK 

Zira ilimde rasih olan insan-i kamil Kur'an oniinde bir kurban ve zelil ol- 
mus ve kendinin kendiliginden gegmistir; bir halde ki onun ruhunun "ayn"i 
Kur'an olmustur. Binaenaleyh onun sozleri de bu Mesnevl-i §enfg\U lubb-i 
Kur'an olur. Kur'an'dan anla§ilmayan ma'na o kamillerin soziinden tavaz- 
zuh eder. 

if y ls* 1 ,^ f ^y C/-U o] r- J^ f ^ lji ^ y^ J*jj 

3126. 13tr yag ki o kulliyet ile giilun fedasi olur, sen isier yagt ister gulii kokla! 

Ya'ni, insan-i kamilin suret-i be§eriyyesi yag ve Kur'an giil gibidir. Nite- 
kim yag kamilen giilde miistagrak olursa, onun giiliin kokusundan farki ol- 
maz. lster yagi kokla, ister gulii kokla musavidir. Bunun gibi sen dahi ister 
Kur'an'in ma'nasiyla dogrudan dogruya mesgul, ister insan-i kamilin huzu- 
runda bulunup onun sozlerini dinle ikisi de birdir. 

<?* 

(Jjiw i k_-» _j *lsJl ijtor ,e>J *AaM ijt^r- A» <j&»l»j> j 

Ve "Ceffe'l-kalem" ya'ni "Kalem kurudu" da boyledir. Ya'ni 

"Kalem kurudu" ve yazdi ki taat ve ma'siyet musavi olmaz 

ve emanet ve sirkat musavi olmaz. Kalem kurudu, sukur ve 

kiifiir miisavi olmaz. "Kalem kurudu"; "Muhakkak Allah 

muhsinlerin ecrini zayi etmez!" (Tevbe, 9/120) 



Bu surh-i serifde Ebu Hureyre hazretlerinin rivayet buyurdugu u. ^isli j** 
JV cji ya'ni "Senin mulaki oldugun seyde kalem kurudu" hadis-i serifine isa- 
ret buyrulur. Diger rivayette J£ j* u ^i j^ ya'ni "Kalem, olan seyi yazdi 
ve kurudu" buyrulmustur. Ashab-i kiram bunu isittikleri vakit Resul-i Ek- 
rem'e sordular ki "§u halde amel ne sey hakkinda?" (J**J> ^m) Server-i alem 
Efendimiz cevaben buyurdular ki: *i jU U r ^ Jf ya'ni "Her bir kisi ne igin ya- 
ratilrms ise o ona kolay gelir". Ya'ni bir kisinin alem-i ma'nada vaki' olan ta- 



°&p? 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

lebi neyse bu alem-i surette onun iradesi oraya masruf olup o amel ona kolay 
gelir. Nitekim bu babdaki izahat 3118 numarah beyitte mufassalan gecti. 

Malum olsun ki, bir kisjnin alem-i ma'nada vaki* olan talebi sirr-i kader- 
dir ve sirr-i kader her ferd icm mechuldur. Bu alemde malum olan bir §ey var 
ise Hakk'm emri ve nehyidir. Binaenaleyh abd kendince meghul olan sirr-i ka- 
deri ke§fetmi§ gibi hareket ederek tenbel olmak caiz degildir. Akh olan kimse 
ma'lum olan ahval dairesinde yiirur. Zira Hak Teala levh-i mahfuza taatle 
ma'siyetin beraber olmadigim ve emanet ile hirsizhgin musav! olmadigim ve 
sukiir ile kiifrun beraber olmadigim da yazdi ve kalem kurudu. Binaenaleyh 
bu alem-i surette ma'lum olan yolu ta'kib eden kimse ehl-i saadet ve bu yola 
muhalefet eden kimse de ehl-i §ekavet olur. "Ceffe'l-kalem" hakkmda IV. cil- 
din 3289 numarasina miisadif olan beyt-i §er!fde de: v" ^ j J4> u^ ol^, jij 
^i jm-ji <^f oUj^ ["Gizli sir, "Yaziian yazildi, kalem de kurudu" kaynagin- 
dan bir su gibi co§ar, davul ile bayrakla meydana gikar"] buyrulmus, idi. 

3127. *ZKad ceffe'l-kalem" 'in le'vdi de boyledir. Bhemm olan sugl vajerine ies- 
vik icindir. 

JV cji u ,juJi tij. a* hadis-i §erifinin te'vili de & ^ U> ^ l.j oir <dii *ls. u 
hadis-i §eiirinin izah ettigimiz te'vili gibidir. Bu alem-i surette ehemm olan 
sugl ve amel iizerine te§v?k icindir. Zira kalem-i kaza-yi ilahi ma'siyet ile ta- 
atin miisavi olmadigim yazmi§tir; ve ma'siyet ile taat bu alemde ma'lumdur. 
Binaenaleyh bir kimse sa'y ve miicahede ile nefsine hos, gelen ma'siyet yo- 
lunu terk edip kendisine taat yolunda yiirumeyi kolayla§tirirsa, o kimsenin 
taat igin halkolundugu sabit olur, 

3128. binaenaleyh kalem yazdt hi, her amel vein onun laytki olan te'su ve ce~ 



za van 



du. 



Kaza-yi ilahi kaiemi taat igin miikafat; ve ma'siyet ve muhalefet igin de 
ukubet yazdi. 

OJjIj OiU~- (Jjl { jz**\j OJbl jS" JLaJl iju>r ijjj >fi 

3129. Ejjri aider sen ceffe'l-kalem sana egri gelir; dogruluk geiirirsen sana sa- 
adet dogar. 



C $P !> 



AHMED AVNt KONUK 



Ya'ni, enbiyamn getirdigi ahkama muhalif hareket edersen kaza-yi ila- 
hi dahi sana egri ya'ni talebine mulayim olmayan bir ceza ile gelir. Dogru 
hareket eder ve itaat eyler isen yine kaza-yi ilahi canibinden sana saadet 
dogar. 



ftiti •-«*■ iSjj*- j t^/ Jop 



^JLaii du>r (Jj»X-> (Jj\ f&> 



3130. Byer zuliim aetirir isen ceffel-kaUmin muSbirisin. <S%M aeiirir isen cef- 
[3134] r /j i j . 

je i-kaiemxn meyvesint uersin. 

"Miidbir", bedbaht ve §aki demektir. Bu alem-i ef aide zulmedersen kaza- 
yi ilahinin bedbahtisin ve adalet edersen ceffe'l-kalemin saidisin. "Berhur- 
den", meyve yemek ve muntefi' olmak demektir, saidden kinayedir. <sj.±* ve 
^sjf-j. kelimelerindeki ya'ya Ankaravi hazretleri masdariyet ma'nasim da 
vermistir. Bu surette ma'na: "Eger zulmedersen kalem miidbirlik ve sakilik 
yazdi ve kurudu; ve eger adalet edersen kalem saidlik yazdi ve kurudu" de- 
mekolur. 

3131. Uaklaki $aUm el aiiti, kalem kurudu. $arab ignis olan sarhos oUu, ka- 
lem kuruclu. 

Vaktaki bu alem-i surette hirsizlik ettin, kaza-yi ilahi elin kesilmesini yaz- 
di ve kalem kurudu; ve sarab icmis olan kimsenin de sarhos oldugunu kaza- 
yi ilahi yazdi ve kalem kurudu. 

3r* p-^* - j' -uTJjj*^ yp** j 5 ** ^ ~^^ bj <£j\* 'jj y" 

3132. Sen reva tuiar misin? ( Jlevd olur mu ki, Diak hukm-i sehakian ma'zul 
gibi gelsin? 

3133. ( jDesin) ki, ^3s henim elimden iisanya aitmistir. ^Zenim huzuruma hu 
kadar gelme, hu kadar iazarru etme!" 

Ya'ni, ey Cebri sen caiz goriir miisun ve caiz olur mu ki, Hak Teala ezel- 
deki hiikm-i sabikindan dolayi bu dunyada tasarrufundan ve rububiyetinden 
ma'zul gibi gelmis olsun ve desin ki: "Ey kulum, ben bir kere hukmiimu ver- 
dim, artik benim elimde emr-i tasarrufdan bir sey kalmamis ve i§ benim elim- 



cjgpga 



MESNEVl-1 §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

den cikmisttr. Binaenaleyh artik "Ya Rab, sunu yap, bunu yap!" diye benim 
huzuruma gelme ve bana bu kadar munacatta bulunma!" Hak Teala hazret- 
leri hakkinda boyle i'tikad caiz degildir. 

Malum olsun ki, ezeldeki kaza-yi ilahi hukm-i kulli-i icmalidir; ve kader 
bu hukm-i kullinin tafsilidir. Kaza bir vakit ile mukayyed olmadigi halde ka- 
der vakitlerden bir vakitte her bir ayn-i sabitenin esbab-i mahsusa tahtmda 
ceml'-i meratibde zuhur edecek ahvalini takdirden ibarettir. Mesela hayvan 
cinsinin achgi kazadir; bu bir hukm-i kiilli-i icmalidir. Bu aclik hayvan cin- 
sinin iktiza-i zatiyyesidir. Bu cins bu isti'dad-i zatisi ile kendi uzerine aghk 
He hukmetti. Hazine-i gaybdan anen-fe-anen efrad-i hayvaniyyenin zuhuru 
ve efraddan her birinin ya§adigi miiddetge ezmine-i muhtelifedeki achgi ka- 
derdir. Kezalik onlann bdylece toklugu da kaza ve kaderdir; ve kaderin ma- 
halM zuhuru alem-i kevndir. Imdi her hayvanin ale'l-infirad ezmine-i muh- 
telifedeki agliklanna, ezmine-i muhtelifedeki tokluklan tekabiil ettiginden, 
kader, kader ile reddolunur. Bunun gibi soguk sicak ile ve mekr mekr ile red- 
dolunur. Binaenaleyh redd-i kader hususunda abdin ihtiyan sabittir. Zira 
"kaza" a'yan-i sabitenin isti'dad-i gayr-i mec'ulune taalluk ettigi gibi, "ka- 
der" dahi her bir aynin cemi'-i meratibde zuhur edecek isti'dad-i mec'ulune 
taalluk eyler; ve isti'dad-i mec'ul abdin kesbine ve ihtiyanna mevkuftur. §u 
halde sirr-i kader her bir "ayn"in vucudda zaten ve sifaten ve fiilen ancak 
kabiliyet-i asliyyesinin ve isti'dad-i zatisinin hususiyeti mikdannca zuhuru 
keyfiyetinden ibarettir. 

Sirr-i kaderin sirn dahi budur ki, a'yan-i sabite zat-i uluhiyyetten gayn 
olarak haricte zahir olan umurdan degildirler. Belki Hak Teala hazretlerinin 
niseb ve §uunat-i zatiyyesinin suretleridir; ve Hak Teala'nm niseb ve §u- 
unat-i zatiyyesi ise, ezelen ve ebeden tagayyiirden ve tebeddiilden miinez- 
zehdir. Binaenaleyh a'yan-i sabite dahi mumteniu't-tagayyurdurler. 

Bu izahattan anlasihr ki, "kaza" vucud-i hakikinin vitriyet mertebesinde 
sabit ve onun tafsili olan "kader" yine o viicudun sef iyyet mertebesinde ca- 
ridir; ve kaderde abdin iradesi ve ihtiyan muessirdir; ve §eriat dahi §ef'iyyet 
ve isneyniyyet mertebesine mahsus olup abdin ihtiyanna ve iradesine 
mevkufdur. Vitriyet ve §ef iyyet vticud-i hakikinin meratibi oldugundan Hak 
bu meratibin ciimlesinde mutasarnfdir. Cebriler viicudun vitriyet tarafim go- 
riip sef'iyyet mertebesinin ahkamini ta'til ederler,- ve Kaderiler ise §ef iyyet 
mertebesini goriip vitriyet tarafinin ahkamindan gafildirler. Ehl-i hakikat ise 
her iki tarafi goriip bu taraflann hiikmiinii hifzederler. 



Gsgpg* 



AHMED AVNI KONUK 

3134. ^elki cejfe'l-kalemin ma' nasi o olur: *£7UX ve zulum henim indimde 
miisaw degildir!" 

"Ceffe'l-kalem" hadis-i §erifinin ma'nasi, Cebri'nin anladigi gibi degildir. 
Belki onun ma'nasi "Adlin ve zulmiin vucudunu kaza ettim. Fakat benim in- 
dimde bunlar miisavi degildir. Adli severim ve adalet edene miikafat ederim; 
ve zulmii sevmem ve zulmeden kullanma ceza ve ikab ederim!" demektir. Zi- 
ra bunlar hukm-i kiilli-i icmalldir. 

3135. Uiayir ve ser arasmda fark hoydum. ZKotuden ve en kotuden dahi jarh 
koydum. 

Ya'ni, kullen ve icmalen hayir ve §errin vucudunu kaza ettim; ve kotiinun 
ve en kotiinun zuhurlan liizumuna hukmettim. Fakat bunlann aralanni ayir- 
dim. Binaenaleyh benim indimde hayir, §er gibi ve kotu, en kotii gibi degil- 
dir. Ey kulum, alem-i surette bunlan intihab ve icrayi senin iradene ve ihti- 
yanna biraktim. Begendigini icra et ve amelinin mukabilini de gor! 



i»->j J-M«i JjIJj Cjj\j j\ JLiL 



*_ol Jjj\ y ji / %S> 



3136. Sger sende, bir zerre senin yarinden edeb ziyadeligi olsa, ^Rabhin fazli 
bilir. 

Ey Cebri, eger sende bu alem-i surette mii'min arkadasmdan bir zerre mik- 
dan emr-i ilahiye ittiba' hususunda edeb ziyadeligi olsa, bilciimle meratib-i 
viicudda senin hakikatinin miirebbisi olan Hak Teala'nm fazli ve keremi, o 
zerre kadar olan ziyadeligi bilir. 

3137. O zerre mikdanm sana ziyade verir. JZerre bir dag gibi ayagi disanya 
hoyar. 

Emr-i ilahiye ittiba' hususunda yaptigin o zerre mikdan ziyadeligin muka- 
bilini sana ziyade olarak verir. zerre bir dag gibi zahir olarak ayagini di§a- 
nya koyar. Nitekim ayet-i kerimede v! \J* Sjl Jul. jJJ ^ (Zilzal, 99/7) ya'ni 
"Kim ki zerre agirhginda hayir yaparsa, onun mukabilini goriir" buyrulur. 



°$^€> 



MESNEVt-t §ERfF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3138. Hiir yadi$ah ki onun iakh onunde, eminden ve zulm isieyiciden fark ol- 
maya. 

3139. O kimse hi, onun reddi korkusundan Hirer; kimse hi, onun buyuhluQu- 
ne ta ne vurux. 



3140. Onun indinde fark olmaya, her ikisi hir olal $ah olmaz, kara iovrak 
onun ba§ina olsunt 

Ya'ni, tahtinin onunde emin ve zalim olan kimselerin ve reddi korkusun- 
dan titreyen ile ona soven ve ta'n eden kimsenin farki olmayan ve indinde 
bunlann her ikisi miisavi olan padisah, padisah degildir. Eger boyle bir padi- 
sah olursa onun ba§ina kara toprak sadism! 

3141. 6<jer senin hir zerre cehdin ziyade olsa Diakk'm ierazisinde iartdmt§ 
olur. 

Eger senin bu alem-i suret olan diinyada Hak yolunda zerre kadar bir 
sa'yin ve cehdin ziyade olsa Hakk'in adalet terazisinde tartilmis. ve onun 
mukabili verilmis olur. 

3142. liu sdhlann onunde daima can $eki§irsin. Onlar acxk olan cjadrden ha~ 
bersizdir. 

"Rusen", belli, bedihi ve asikar ve revnakli ve ziyadar demektir; "ya" nis- 
bet icjndir. Ve "ru§eni" "gadr"in sifatidir. Ya'ni, bu suri ve diinyevi olan pa- 
disahlann huzurunda onlann goziine girip lutuflanna nail olmak icjn can fe- 
da edercesine hizmet edersin. Halbuki onlar senin kendilerine kar§i agik ve 
ru§en olan gadrinden ve hiyanetinden habersizdirler; ve senin ahvaline vakif 
degildirler. Ba'zi niishalarda j-& ile j^u arasinda vav-i atifa vardir. Bu su- 
rette j^jj "gadr"in muhalifi olan ihlastan kinaye olur. Ya'ni padi§ahlar se- 
nin gadrini ve ihlasim bilemezler, demek olur. 



c $p? 



AHMED AVNt KONUK 



"^® 



3143. ^ir gammazin sozii ki, sana katii soyler, senin senelerce olan hizmetini 
zayi' getirir. 

Senin hakkinda padisaha "Filan kimse sana kotu soyler ve seni zemme- 
der" diye olan bir gammazin sozii padisahi ofkelendirir. Senin ona karsi se- 
nelerce yaptigm husn-i hizmeti zayi' edip seni liitfa nailiyetten mahrum eder 
ve bilakis padisahin kahnna ugratir. 

3144. Hir sahm huzumnda ki, isiticidir ve goriiciidiir, aammazlann sozii yer 
tutucu olmaz. 

Daima isitici ve goriicu bir sah olan Hakk'in huzurunda gammazlann sozii- 
niin te'siri yoktur. "Gammaz", insanin ayiplanm ve kusurlanni arastinp mey- 
dana cikararak sikayet eden kimse demektir. Ya'ni dunya padisahlan gamma- 
zin sozune kapihp gazab ederler. Halbuki Hak Teala kullannin batim ve zahiri 
olan sdzlerini isitici ve onlann icini ve disini goriicu oldugundan nezd-i uluhiy- 
yetinde onun nzasi ve gazabi sunun bunun ihban iizerine degildir. 

3145. ^utiin qammazlar ondan me'yus olurlar, bizim taraftmiza cjelirler. ^a- 
gi ziyade ederler. 

Ya'ni, gammazlann fiili hakikat-i halden bi-haber olanlara karsi muessir- 
dir. Hak Teala hazretleri ise kullannin ahval-i zahire ve baunelerine karsi 
Alim ve Habir ve Semi' oldugundan, gammazlar, fiillerinin Hakk'a karsi mii- 
essir olamamasindan dolayi me'yus olurlar. Fakat bizim gibi cahiller tarafina 
gelirler ve gammazliklanyla bizim kalblerimizin elem ve teessiir bagim ziya- 
de ederler ve kuvvetlestirirler. 



lij ^f <S (U&il 0*r JJ *£ 



'lT^'j 



«ui jjj 



JjS \J&r 



uri 



3146. nZinaenaleyh bizim yanvmvzda sah icin cefa soylerler. Verier ki: *Dia- 
lem kurudu vefayi az yayl" 

"Cefa", zuliim ve taaddi demektir. "Gammaz"dan murad, Cebriler'dir. 
"§ah"tan murad Hak'tir. "Cefa"dan murad, Hakk'in kullan hakkindaki su-i 
kazasidir. Ya'ni, gammaz olan Cebriler bizim yammizda §ah-i hakiki olan 



c $p^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. CiLT • MESNEVl-5 



Hakk'in cefasindan ve zulmunden bahsedip derler ki: "Hak bizim hakkimiz- 
da ezelde hiikmunu vermi§tir ve saki isek §ekavetimizi yazmi§tir. Binaena- 
leyh ne yazmis ise o olmustur ve kalem kurumustur. Boyle olunca onun emir 
ve nehyine kar§i vefa etmek hususunda cok gah§ma!" 

}j> jL~Ssj lij I Ubwj- *£ iy>b\ ^f Jiil <J«!- l?** 

3147. Ceffe'l-kalem'in ma' nasi ne vakit o olur ki, cefalar vefalar ile beraber ola! 

Ey kimse, eger sen gammazin soziine aldamp emr-i Hakk'a itaat ve 
nehy-i ilahiden ictinab hususunda tenbel olursan, bil ki, Hak yolunda cefa 
ve taaddi etmis olursun. Halbuki "ceffe'l-kalem", hadis-i serifinin ma'nasi 
cefa ile vefamn beraber olmasi ma'nasina degildir. 

3148. ^elki cefa icin de kalem cefa yazd-t; ve o vefa vein de kalem vefa yazdi. 

Belki kaza-yi ilahi kalemi cefa icm dahi cefa ve vefa icin de vefa yazdi ve 
kurudu. Zira "kaza" hiikm-i kiilli-i icmalidir. lyilige kar§i iyilikyazdi. Nitekim 
jjlBil V "jjk'j (JL Vi ^y^. Su s£ju *W u^'j M^f ^ -& £»*K *£- cs ya'ni "Kim ki 
iyilik ile geldi onun icjn o iyiligin on misli vardir" (En'am, 6/160) ve kotulii- 
ge kar§i da kotuliik yazdi. Nitekim ayet-i kertmede L^b av- ^ *\y*3 ya'ni 
"Kotulugiin cezasi onun misli bir kotuluktur" (§ura, 42/40) buyrulur. Aziz b. 
Muhammed en-Nesefi hazretleri kaza ve kader hakkinda yazdigi risalede 
§6yle buyurur; 

"Malum olsun ki, eflak ve enciim Huda'nin levh-i mahfuzu ve kitabidir; 
ve her ne ki var idi ve olan mevcuddur ve olacaktir, ciimlesi bu levh-i mah- 
fuzda ve kitab-i Huda'da yazilmigtir ve kalem kurumu§tur. jU-i o* W & 
cH-^b ^jJb ya'ni "Rab halkdan ve nziktan ve ecelden rarig oldu" ve kitab-i 
Huda'da yazilmamis higbir §ey yoktur c&* <J£ ^ M| ^i Yj JL'j V, (En'am, 
6/59) Ve her sey ki, Huda'nin levh-i ma'hfuzunda ve kitabihda mevcuddur, 
hicbir kimsenin ona lttila'r yoktur. Bu soz iizerine iki sual ederler, bin budur: 
"Eger bilcumle e§ya kitab-i Huda'da yazilmis. ve kalem kurumus. ise kitab-i 
Huda'da yazilmis olan her §ey bu alem-i sulfide zahir olacaktir. Binaenaleyh 
biz me§akkat ve rahatta ve saadet ve §ekavette ve hayir ve §erde mecbur olu- 
ruz. §imdi eger mecbur isek, bizim sa'y ve gayretimiz ve perhiz ve ihtiyati- 
miz nedendir? Ve da'vet-i enbiya ve terbiye-i evliya ne icjndir? Ve tedbir-i 
ukala ve mualece-i hukemamn ne faidesi vardir?" 



^ 



AHMED AVNt KONUK 



Ve digeri budur ki: "Eger cumle e§ya kitab-i Huda'da yazilmis. ve kitab-i 
Huda'da yazilmis olan her §ey zahir olacak ise bu alem-i siiflide zuhur eden 
umurdan ba'zisi zulum ve tagallub ve nahak yere kan dokmek ve emsali gi- 
bi tertibsiz ve bi-nesak zahir oluyor. Lazim idi ki, cumle umur bu alem-i siif- 
lide tertib ve nesak iizere olmah idi. Zira kitab-i Huda'da hicbir §ey tertibsiz 
ve binesak yazilmamistir." 

Cevab: Ma'lumun olsun ki, sek yoktur ki eflak ve enciim kitab-i Huda'dir; 
ve her ne ki var idi ve mevcud oldu ve olacaktir; hepsi kitab-i Huda'da yazil- 
mistir ve kalem kurumustar; ve kitab-i Huda'da yazilmis olan her §ey bu 
alem-i siiflide zahir olacaktir. Velakin bil ki; hukema derler ki: Eflak ve enciim- 
de yazilmis olan ahkam-i ciiz'iyye degildir; ve bu aiem-i siiflide harekat-i ef- 
lak ve enciimden zahir olan eserler vech-i ciizl iizere degil, vech-i kiilli iizere 
zahir olur. Bu sebeble bizim icm ihtiyar vardir; ve istedigimiz §eyin tahsili ve 
istemedigimiz §eyin def i bizim sa'y ve kii§isimize muallaktir; ve eger dyle ol- 
sa idi ki, eflak ve enciimde ahkam-i ciiz'iyye yazilmi§ olsa idi ve alemde eflak 
ve enciimden zahir olan eserler vech-i ciiz't iizere zahir olaydi, bizim higbir 
seyde ihtiyanmiz olmaz idi; ve sa'y ve kusisimiz zayi' olur idi; ve da'vet-i en- 
biya ve terbiye-i evliya abes olur idi; ve tedbir-i ukala ve mualece-i hukema 
faidesiz olur idi. Giine§ zahir oldugu vakit herkes iizerine miisavaten su'le-bar 
olur ve ba'zisina ziya vermeye ve ba'zisma ziya vermemeye ihtiyan yoktur. 
Lakin ba'zisini ma'mur eder ve ba'zisim yakar. Bu dahi giinesjn ihtiyan ile de- 
gildir. Bu alem-i siiflide ba'zi umurun tertibsiz ve bi-nesak cereyan ettigini o 
kimse o cihetten sdyliiyor ki, alem-i siiflmin miidebbirleri olan eflak ye enciim 
ihtiyara malik degildirler. Onlann isi odur ki, daima bu alemde tarik-i ciiz'I ile 
dep, tarik-i kiilli ile renc ve rahat ekerler; ve saadet ve sekavet sacarlar, ta ki 
herkesin nasibi ne ise gelel Birine mal ve can gelir ve digerinin mal ve cam gi- 
der. l§te eflak ve enciimde yazilmig olan seyler kaza-yi Huda'dir. Alem-i siif- 
lide zahir olan geyler dahi kader-i Huda'dir. Redd-i hiikm ve redd-i kaza miim- 
kin degildir; velakin redd-i kader miimkindir. Ey dervis, redd-i kiilli miimk : n 
degildir, fakat redd-i ciizl mumkindir; ve mumkin olan redd-i ciiz'i akil iledir; 
ve ba'zilan derler ki dua ve sadaka iledir. Bir kerre redd-i kader miimkin olun- 
ca her ne vech ile kadtr iseler reddederler. Ey dervi§, redd-i kader kaderle 
miimkin olur; zira demir, demir ile reddolunur. Ya'ni soguk, eflak ve enciimde 
yazilmistir ve bu alemde zahir olur. Binaenaleyh sogugun reddi sicak ile ve si- 
cagin reddi soguk ile mumkin olur; ve sogukluk sicaklik ile ve sicaklik soguk- 
luk ile ve mekr mekr ile ve asker asker ile reddolunabilir." 



Cggpg, 



MESNEVt-t §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 



JUy*- jj i$jm j oJLj $j> <& JL**I j> jS (jAJ »lilj y&- 

3149. J/?/u olur, fakat hani o iimulin feri ki, hende takvadan ak uuzlu olur. 

"Fer", burada "debdebe ve hasmet" demektir. Ya'ni, gergi kaza-yi ilahi ka- 
lemi cefaya cefa ve vefaya da vefa yazdi. Fakat ^Ju\ J* \j>jJ\ jeJUi ^jU l Ji 
'^jJi jjSaJi y> 4jj iLJr vjjJJi >J 'Jji ji Jji £J-j ja ijki- U '(Ziimer, 39/53) ya'ni "Ey 
benim Resulum de ki: Ey nefisleriuzerineisraf eden kullanm, Allah'in rah- 
metinden me'yus olmayin! Muhakkak Allah Teala biitiin giinahlan magfiret 
eder. muhakkak Rahim olan Garurdur" ayet-i kerimesi mucibince Hak Te- 
ala kullannin fenahgma kar§i iyilikle mukabeie buyurup onlan affeder. Fakat 
kulun takvadan ak yuzlii olmasi sebebiyle nail olacagi debdebe ve hasrnet-i 
ma'nevi iimidi nerede! Giinahkar olan kul afFa mazhar olur, fakat takva sa- 
hibi olan kullann ihraz ettigi makamdan mahrumdur. 



ijj, dj*s OjU^ j jjjj ^ 



ijj 0U- -*-^ j^f j> Ij ij-S 



3150. 6ger hirsiz icin afv olursa can goiiirur. O^e vakii vezir ve mahzenin ha- 
[3154] , , . ~ 

zini olur: 

Mesela, dunyada reis-i hiikumet eger bir hirsizi affederse, o hirsiz ancak 
camni kurtarmis olur. Padi§ahin veziri ve hazine-i devletin hazini ve nazin 
olamaz. Bunun gibi hayat-i diinyeviyyede isyana ve giinaha mustagrak iken 
hayat-i uhreviyyeye intikal eden bir kimse dahi mazhar-i afv olur. Velakin 
ahiret sultanlannin karini olamaz. Fakat hayat-i diinyeviyyede isyandan tov- 
be edip takvaya riicu' eden kimselerin halleri bunlara makiys degildir. 

3151. 6u rabhani olan dtnin emmi, gel! 2^ra her ta$ ve hayrak emanetien hitii. 

"Dinin emini"nden murad, her takva sahibi olan mu'mindir. Ya'ni, ey rab- 
bani ve ilahi olan takva sahibi mu'min gel, emr-i ilahinin icrasinda ve nehy-i 
ilahiden ictinabda sabit kadem ol! Zira her saadet taci ve her selamet bayragi 
sultan-i haktki olan Hak indinde emin olmak sebebiyle hasil oldu. 

jj-i- ,jjIj OLj js j! (_/^ il)l ij-i (jjl>- _jl j jS OUaJL. jjj 

3152. Bfler sultanin ojjtu onun iizerine hdin olursa, onun o hasi o sehehle tenden 
ayri olur. 

Nitekim eger diinya sultanimn oglu babasina kar§i hain olursa, o hiyanet 
sebebiyle onun o hiyanet fikrini ta§iyan basi cisminden aynlir ve kesilir. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

3153. T^e eger bir Uiindu olan gulam vefa getirirse, devlel ona lal-i beka vurur. 

Ve eger Kara renkli bir kole sultana karsi vefakar olursa devlet ve saadet, 
ona lisan-i hal ile "Selametinin ve saadetinin bakiligi uzasm!" diye baginr. Bi- 
naenaleyh hiyanet ile vefakarhk miisavT degildir. Zira hiyanet oglunu sultan- 
dan uzaklastinr; ve emanet sultana pek uzak olan kara koleyi yaklastmr. 

3154. fiulam nedir! 6ger bir kavi uzerinde kopek vefah olursa salann katbin- 
de onun i$in yiiz nza vardir. 

"Salar", burada "ev sahibi ve reis-i aile" demektir. Ya'ni, vefa hususunda 
kara yuzlii gulamin makbuliyeti soyle dursun, eger bir evin kapisinda duran 
kopekte bile vefa olsa, o evin sahibinin ve aile reisinin kalbinde o kopege kar- 
si nza ve muhabbet hissi siddetle yer tutar. 

3155. ^Uu sebebden vakiaki onun agztna bir buse verir, eger bir arslan olsa ona 
ne zafer verir? 

Ya'ni, vaktaki kapinin sahibi kopekte gordugii vefakarhktan dolayi ona il- 
tifat ediyor ve agzini opiiyor; eger o vefakarhk bir arslandan zahir olursa ona 
karsi ne muamele edecegini var kiyas et! Bu beyt-i serifde "kopek"ten mu- 
rad, ma'siyetten tovbe edip Hakk'in emrine ittiba' eden kimse ve "arslan"dan 
murad, ma'siyetten rmictenib olan ehl-i takvadir. Ya'ni giinahtan tovbe edip 
cefadan vefaya riicu' eden kimse hakkinda Hak liituf ve ikram ile muamele 
buyurur ise ehl-i takva olan din arslanlan hakkinda ne gibi zaferler ve ina- 
yetler edecegini izaha hacet yoktur. Nitekim atideki beyitlerde bu ma'na be- 
yan buyrulur: 

x£ j) \j U>- j^-j jl tio^s JUS' l$x*Jl>- *£ (S^j* y^ J* 

3156. S^ncakbir htrsiz ki, Kizmetler ecler, onun sidki cefalarin gogiinu kopanr. 

Bu beyit yukandaki 3150 numarah beyte merbuttur. Ya'ni, eger hirsiz af- 
fa mahzar olursa canim kurtanr. Sultamn veztri ve hazinenin emini olamaz. 
Fakat hirsiz tovbe edip <d ^jj V <•£, ^jUi ^ ^jb ya'ni "Giinahtan tovbe eden 
kimse gimah yapmamis olan kimse gibidir" hadts-i serifi mucibince isyandan 



*$%&> 



(IK 3 " MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

temizlenip kemal-i ihlas ile amel-i salih ister ise, onun kalbindeki sidk ve ih- 
'las cefalann ve fenahklann kokiinu kopanr. 

3157. ^Rehzen olan Ur JuHaxjl gibi ki, dogru oynaeli, zira ki on adam hadar 
ibvbe tarafina ko§tu. 

Nitekim estaya taifesinden olup kervanlan soyan Fudayl b. Iyaz bilahare 
Hak yolundaki oyununu dogru oynadi. Zira o yol kesicilikten vazgegip on 
adamin tovbesi kadar bir tovbe etti ve ekabir-i evliyadan oldu. Fudayl b. Iyaz 
hazretlerinin ahvali Nefehatu'l-Uns'te miinderic oldugu gibi Feridiiddin Attar 
(k.s.) hazretleri dahi Tezkiretii'l-Evliya' sinda onun tovbesinin sebebi hakkin- 
da §6yle buyururlar: 

"Fudayl b. Iyaz ibtida-i halinde bir kadma a§ik idi ve §akilikten eline her 
ne gegirse ona verir idi; ve daima vakitli vakitsiz o kadimn asfondan duvar- 
lar iizerinde olurdu ve aglardi. Bir gece kervan geciyor idi; ve o kervan ara- 
sinda bir kimse Kur'an okuyor idi. Fudayl'm kulagina bu ayet eristi aC ^ 
A Jtaj J^IjS t^ : & \p>'ai-^ (Hadid, 57/16) ya'ni "Acaba sizin uyumu§ kal- 
binizin uyanmak vakti gelmedi mi?" Bu ayet sanki bir ok idi ki, onun cani- 
na geldi. Fudayl derhal duvardan a§agrya diistii ve dedi: "Vakit geldi ve va- 
kit gecti bile! Sersem ve hayran ve hacil ve kararsiz bir halde yuziinu hara- 
beye cevirdi, biitiin gun giderdi ve aglardi; ve du§manlanni razi ederdi. Ve ta- 
at-i Hak ile me§gal olup kibar-i evliyadan oldu." 

3158. HJe onun gibi ki, sihirhazlar jfir'avn'u sabu ve vefa cihdinden kara 
yiizlii ettiler. 

Ya'ni, Musa (a.s.)in mu'cizesini gordiikten sonra Hakk'a iman ve 
Fir'avn'a muhalefet eden sihirbazlann tovbeleri dahi, Fudayl b. Iyaz hazret- 
lerinin tovbesi gibi kuwetli bir tovbe idi. Fir'avn onlan kesip bicmek ve as- 
mak ile tehdid etti. Onlarsa sure-i Taha'da beyan buyruldugu uzere 'cJ u ja* 
ljji sCJi »ju ^i Cji j& (Tana, 20/72) ya'ni "Ey Fir'avn, sen hlikmedici ol- 
dugun §e'yi hukmet.'sen ancak hayat-i diinyada hiikmedersin" diye bu teh- 
dide cevab verdiler; ve Fir'avn'un yapacagi azab ve i§kenceye sabretmek ve 
Hakk'a karsi vefa gostermek cihetinden Fir'avn'u kara yiizlii ettiler. Zira bir 
kafirin indinde, mii'minden olum ile intikam almak zevkli bir §eydir. Fakat o 



<^$> 



AHMED AVNi KONUK 

mu'min onun intikam ve azabindan muteessir olmadigini beyan ederse, o ka- 
fire kar§i hakaret iizerine hakaret olur; ve o kafirin hiss-i gazab ve intikami 
§iddetlenmekle beraber artik o mu'mine kar§i yapacagi ba§ka bir zulum ve fe- 
nalik kalmaz. Bundan dolayi kara yiizlii ve zelil olur. 

3159. DCisas curmunh el ve ayak vertitler, yuz ydlik ibadet ile ne vakit olur? 

"Kaved", kisas ma'nasinadir. "Curum"den murad, sihirbazlann bidayet-i 
miinazaada Musa (a.s.) gibi bir nebiyy-i zi§amn mu'cizesine kar§i mukabele 
ciir'etinde bulunmalandir ki, onlann kesilmeleri ve asilmalan bu ciirumlerine 
kisas olarak vaki' oldu. Fakat zahirde Fir'avn'un gazabindan ne§'et etti. Ma- 
ahaza onlar bu kisasa kar§i sabrettiler ve Hak yolunda vera ettiler. Onlann 
bu sabn ve vefasi yiiz yillik ibadet ile bile bir kimseye nasib olmaz. 



'fljjjl C—O *J ,JX^> {j^ ^ 



fo^S" \L~*Jk>- JL- As^j *£ y 



3160. Sen hi elli yd hizmet eimipin, ne vakit boyle bir suJk ele getirmi$&in? 

Ey musluman efendi, sen ki elli yil Hakk'a taat ve ibadet etmi§sin, Fudayl 
hazretlerinin ve Fir'avn'un sihirbazlanmn gosterdigi boyle bir sidki Hakk'a 
kar§i gosterebildin mi? Belki can korkusundan her menhiyata kar§i siikut et- 
tin ve kefere ve fecerenin her bir teklifini kabul ettin; ve §er'an kendini muz- 
tar ve mecbur gormekle muteselli oldun. 



e* 



fakirin hikayesidir ki, Herat'ta Horasan defterdarinm kullarim siislu 

ve Arab atlari iizerinde sirmali elbiseler ile ve cevherlere batmis. kiilahlar 

ile ve saire ile gordti. "Bunlar hangi beylerdir ve ne §ahlardir?" diye 



.*&&> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



sordu. Ona dediler ki: "Bunlar beyler degildirler, bunlar Horasan 

defterdannm kullandir!" Yuzunu goge tutup dedi ki: "Ey Huda, kul 

beslemesini defterdardan ogren!" Orada mustevfiye "amid" derler 



"Amid", her kavmin buyugiine ve reisine ve vergi tahsil eden kimseye 
derler. Herat ahalisinin istilahinda Araplar indinde beytu'1-mal hesabina 
tahsile me'mur olup "miistevfi" denilen kimse demektir ki, bizde "defterdar" 
derler. 

3161. hir kiistah gulici Dierai §ehrinde vaktaki hir hiiyiigiin kolelerini aordu. 

3162. Sltlas elhiseli, alhn kemerli gidici olarak. ^uziinu gogiin hMesi iarafi- 
na $evirdi. 

"Gustah-ru", biedeb me§rebli demektir. "Heri", Herat isminin terhim olun- 
duktan sonra imale olunmug seklidir. ikinci beytin birinci misra'i kolelerin si- 
fatidir. Ya'ni, bir biedeb megrebli olan fakir, vaktaki Herat sehrinde o sehrin 
buyiiklerinden birinin kolelerini atlas elbise giymis ve bellerine sirmah kemer- 
ler baglamis. oldugu halde §ehir iginde gidici olarak gordii. Bunlann kirn ol- 
duklanni sordu. "Defterdann koleleri!" cevabmi ahnca yuzunu gogiin kiblesi 
olan Hakk'a gevirdi, dedi: 

3163. DCi: "By Diudd, ni$in ihsanlar sahibi olan efendiden kul tutmayi ogren- 



mezsm'. 



?•' 



"Ya Rab, su ihsan sahibi olan deftedar bak, kendi kullanni nasil giydirip 
ku§atmis! Bense senin kulun oldugum halde gplak ve fakir bir haldeyim. Sen 
dahi nigin bu ihsanlar sahibi efendiye bakip kulun nasil idare olunacagini 6g- 
renmezsin?" 



A^ J^" 1 J u~*J uO 



\AJ- ij\ jy\~i O^jjjJ sJjj 



3164. By Diuda, kul heslemeyi hu retsden ve sehrimizin ihtiyanndan ogren 1 ." 



G 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

3165. uMuhiac ve gtplak ve aziksiz kisia havadan fok titreyici idi. 

Bu biedebane sozii soyleyen fakir, muhtag ve ciplak ve gidasiz ve kis 
mevsiminde soguk havada tirtir titreyici idi. 

3166. Oiendinden kesilmekien dolayi bir inbisat eiti. $ishinliQinden dolayi o bir 
ciir'ei eiti. 

Bu fakir, kendi vehm-i enaniyyetinden ve varhgindan kesilmis. ve Hakk'm 
varligindan §ismi§ ve kav! olmus idi. iste bu kendinden kesilmekten dolayi 
bir bipervalik ve kiistahhk etti; ve bu sjskinliginden dolayi bu sozleri soyle- 
meye cur'et etti. 

3167. Onun i'iimadi binlerce mevhibe uzerine- wit. J£ua ehl-i ma'rijet Utahk m 
nedimi oldu. 

Bu fakirin Hakk'm binlerce mevhibesi ve ihsanlan uzerine i'timadi var idi 
ve bu i'timad ona ma'rifet-i Hak'tan hasil olmus idi. Zira ehl-i ma'rifet batin- 
da Hakk'm nedimi ve musahibi olmustur; ve onlar Hakla mubaseta halinde 
bu laiibaliyane miinacatta bulunurlar. Nitekim Nefehatu'l-Uns'tt Mevlana 
Cam! hazretleri bir zattan naklen soyle buyurur: 

"Ben gocuk idim. ipek boceklerine dut agacimn yapragini toplamak icm bir 
yerde agaca cikmi§ idim. Tesadiifen §eyh Ebu'1-Fazl hazretleri oradan gecj- 
yor idi. Beni agacta gormedi ve benim hie. siibhem yok idi ki, §eyh kendin- 
den gecmis idi. inbisat hali icinde basim yukan kaldinp dedi ki: "Ey Huda, bir 
yildan ziyade vardir ki, bana para vermedin ki sacjanmi tiras ettireyim, dost- 
lar ile boyle mi muamele ederler?" Bunu muteakib gordiim ki, o agacin dal- 
lan, budaklan ve yapraklan biitun altin oldu. hazret bunu goriince dedi ki: 
"Acaib! Meger sana inbisat cihetinden soz soylemek olmaz imis!" Velhasil 
menaktb-i evliyada bunun emsali coktur. "inbisat", lugatte agik yiizlii olmak 
ve sad olmak ve kustah olmak ma'nalannadir. 

JU»* d\ ijj^ *£ d\ ^X* y -US' ^liu-S aLi jtJJ _£ 

3168. Byer sakin nedimi bir hustahlih ederse, sen onu yapma ki o i timadi tut- 
mazsin. 



<^g> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVf-5 



Ey gafil, eger §ahin nedimi ve musahibi olan ehl-i ma'rifetten birisi Hakk'a 
kar§i kiistahlik edip laubaliyane sozler soylerse sakin onu numune ittihaz ede- 
rek sen o inbisati ve kiistahligi yapma! Zira sen o nedim-i sahm derecesindeki 
i'timada malik degilsin. Sen §ah-i hakiki olan Hakk'in mevhibesine ve ihsam- 
na karsi sitbhe icindesin. Nitekim dunya §ahlanmn nedtmleri dahi ba'zan §a- 
ha kar§i nazlamrlar ve kafa tutarlar. Padisah dahi onlann nazini geker. Fakat 
yabancilardan birisi o kiistahligi yaparsa padisah ona gazab edip te'dib eyler. 

j^> ib jl ju>o ^>r\j ^S £ jS j\ <> OL* j jb OL* <>>- 

31 69. Diak bel verdi ve bel kemerden iyidir. Bger bir fcim.se bir himseye ia$ vex- 
diyse o ba§ verdi. 

Ya'ni, halkin ihsani Hakk'in ihsani yaninda la-§eydir. Zira Hak insamn 
vvicuduna sag ve salim bir bel verdi ki, o bel insam ayakta tutar ve gezdirir; 
ve halkin ihsani sana bele baglanacak bir kemer olursa subhe yok ki, bel ke- 
merden daha a'ladir; ve Hak Teala viicudunun basini ihsan etti ki, onda bir- 
gok lezzet uzuvlan mevcuddur. Halk ise sana bu ba§a giyilecek tag verir. Se- 
nin basin ma'lul olursa elmash ve altinli tag neye yarar? 

3170. O^fihayet bir gun -padisah o efendiyi miitiehem etti; ve onun elini ve aya- 



[3174] 



baql 



Nihayet bir gun Herat miilkunun padisahi o defterdan miittehem etti ve 
onu suglu gordii. Habs ve tevkif edip elini ve ayagim bagladi. 



jjj -LjUj4 Apr^y^- *<«»i *£ 



ij+j,** is^&i \j l)U^ Ol 



3171. <§ah o kolelere i$kence gosterdi. ^edi ki: "Qabuk efendinin defterini gos- 
ieriniz!" 

§ah defterdan habs ve tevkif ettigi gibi, onun o siislu kolelerini tevkif et- 
ti. Onlan iskence ve eziyet ile tazyik ederek dedi ki: "Qabuk efendinizin mal- 
lanni ve niikadunu sakladigi yeri gosteriniz!" 



OLJ _j jl»- Lw> jl fj> *j j j 



OL^- (j\ A-i_jN ja I j\ j~> 



3172. By al$ahlar, onun simm bana soyleyiniz! Ue yoiksa sizin bogazvnizi ve 
dilinizi keserim!" 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 



iji j jLiil j tepj&>\ 



3173. IJir aij muddei onlan i§kence ve iazypk ve derd He ia'zib etti. 

3174. Onlart parfa parfa etti; ve hir <pn ihiimamdan dolayi efendinin sxmni 
if§a eitnedi. 

ihtimam", kasd ve ikdam etmek ve mahzun ve gamnak olmak ma'nala- 
nnadir, burada ikinci ma'na miinasibdir. Ya'ni, padisah onlan parca parca et- 
ti; ve bir kole bu iskence ve ta'zibden gamnak oldugundan dolayi efendinin 
sirnni if§a etmedi. 

L j jy\~> (*-* d*ji o-^i \$" <S^ iJu'L* <-?>\y- j-^> Jr 1 ^ 

3175. Ona ruyastnda hatif dedi hi: "By hiiyuk, sen de kul olmayi ogren ve 
3d!" 

"Hatif, "gaibden nida eden" demektir. Ya'ni, o fakire rii'yasinda gaibden 
bir nida gelip dedi ki: "Ey tarik-i ma'rifette mertebe sahibi olmus olan buyiik, 
sen de defterdann kullanna bak ve onlardaki sadakati ve vefayi gor de kul 
olmayi ogren!" 



^ J-iJ^ J 1 titJ 1 / ijwb f 



OU*-_JJ (jji^JJ '"^ij^ (_£' 



3176. €y ~$usuflann postunu yirimi§ olan, ejjer sent kuri yiriarsa ona kendin- 
den hill 

"Yusuflar"dan murad, kamillerdir. "Post deriden", ta'n etmek ve zem- 
metmek ve giybet etmek ve ayip tutmaktan kinayedir. Ya'ni, ey kamilleri 
ta'n ve zemmetmis olan kimse, eger kurt mesrebinde birisi gikip seni yirtar 
ve seni ta'zib ederse, onu kendi ahlakinin aksi bil! Nitekim I. ciltte [b. 216]: 
!ju* \j usju i/u ci^ u U j*i c-^jT oi^t- ^i ya'ni "Bu cihan dagdir, bizim 
fiillerimiz nidadir. Nidalar bizim tarafimiza sadalar getirir" ve II. ciltte de [b. 
21 74]: y l$j~» ^Jj\i f* u*» j> y ls/ j cJ>? £ — bj? ot**- j>\ ya'ni "Bu cihan 
dagdir ve senin dedikodun, sadadan yine de senin tarafina gelir" buyrulmus. 
idi. 

3177. ^utiin sene dokudaaun §eyden aiy, hutiin sene aldijjin seyden yet 



Gj^ 



MESNEVt-t SERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 



3178. Hfrn demhedem olan gussalar senin fidindir . Ceffe'l-kahm'in ma' nasi bu 
olur. 

Bu vakit vakit senin kalbine miistevli olan gamlar ve gussalar senin kotii 
flilinin aksindendir. iste JV cji 4 ^ u*r ya'ni "Mulaki oldugun §eyde kalem 
kurudu" hadis-i serifinin ma'nasi budur. Zira kisi ektigini bicmek Hakk'in 
hukm-i kiilli-i icmalisidir. 



31 79. ,Zir£ siinneiimiz dogru yoldan donmez. Dyiye iyilik, kbiiiye kvtuluk olur. 

Zira bizim adet ve sunnet-i ilahiyyemiz kendi istikametinden ve dogru yo- 
lundan donmez. Bizim kaza kalemimiz iyiye iyilik ve kotiiye de kotuluk yaz- 
mis ve kalem dahi kurumus oldugundan bir hiikmun degi§mesi ihtimali yok- 
tur. Yukanda zikrolunan afv ve magfiret hali miistesnadir. Bu ma'na sure-i 
Ahzab'da vaki' IW <u\ Si-J jl^j Jj (Ahzab, 33/62) ya'ni "Sen Allah Teala'mn 
siinnetini tebdtl olur bulmazsm" ayet-i kerimesinde ve emsali ayetlerde mez- 
kurdur. 



I 6-Xjji J I aJ (Sji^ ¥ 



;U 



I aJJj OLJL- 4i" J$A ^ jlS" 



3180 Ds ya-p, zira Siileyman diridir. Sen ifrit olduk$a onun kdici kesicidir. 

"Suleyman"dan murad, tasarruf sahibi olan insan-i kamildir. "Div"den 
murad, i'tikad-i fasik sahibleridir. Ya'ni, vaktin Siileyman'i olan insan-i ka- 
mil diridir ve faaliyettedir. Ey nefsani olan kimse, sen ifrit ve §eytan gibi da- 
lalet tarafinda faal oldukca onun hidayet kilici senin nefsinin fesadlanni ve 
dalaletlerini kesicidir. Bu umumi ma'na zimninda cenab-i Pir efendimiz zat-i 
§eriflerine de isaret buyururlar. Zira Hz. Pir efendimiz zaman-i seriflerinde ve 
hayat-i dunyeviyyelerinde ve bu Mesnevi-i §erif ile ruhaniyetleri ile de her 
asirda ehl-i dalalete karsi hidayet kilici cekmistir. 



C*~>~^> <~Jj>- \j jl ?*-jA 0UJL» jl c^m\ .jut) a-o jl c~zS kJ^j* by$ 

3181. Uaktaki melek oldu, kili$ian emindir, Siileyman dan ona hi$ korku 
yoktur! 

Vaktaki bir kimse nefsinin sifatlanndan kurrulup, sifat-i ruhaniyye ile 
muttasif oldu ve melekiyet mertebesine eristi, o kimse artik Siileyman 'in ki- 



c ^^ 



AHMED AVNt KONUK 



hcindan emin olur ve Siileyman-i zamandan ona hig korku olmaz. Zira o 
kimsenin Suleyman-i zamana muhalefeti kalmaz. Her hususta onunla mut- 
tehid olur. 



^11* Jy J c— I iiU ^ £j 



cUl* ,J -Lil* ji* j>. jt j»X>- 



3182. Omm /utfcxnu $ei|fan iizerine olur, melck iizerine ctegil! Zkenc tvprak uze- 
rinedir, feleain yukansi iizerine degill 

"Toprak"tan murad, cismaniyet ve "felegin fevki"nden murad, ruhaniyet- 
tir. Ya'ni, Siileyman-i zamamn hiikmu nefis ifritinin ve vehim seytammn 
uzerinde caridir, melek iizerinde car! degildir; ve insan-i kamilin tasarruru ve 
riyazet ve miicahede me§akkatlerinin tahmili salikin cismaniyeti uzerinedir, 
ruhaniyeti iizerine degildir. 



■ jf r" s* l^ 



JIJLiU 



1 ^ cr>. *? 1 j j?f Ji ] if ^J 



3183. ^u cebri terk ei ki cok ho§tur, id hilesin ki, cebrin simnin sxm nedirl 

Ey dalalette kalan Cebri, bu cebir i'tikadini birak! Zira bu i'tikad bos bir 
i'tikaddir; ve fasik i'tikad idrak-i hakikatin hicabidir. Eger bunu terk edersen 
cebrin sirnmn sirnm ve hakikatini anlarsin. Mesela sirke dolu olan bir kaba, 
bogaltilip yikamlmadikca §erbet ve surup konulmaz. 

Malum olsun ki, cebrin hakikati sirr-i kadere musteniddir; ve sirr-i ka- 
der a'yan-i sabiteden her bir "ayn"in viicudda, zaten ve sifaten ve fiilen an- 
cak kabiliyet-i asliyyesinin ve isti'dad-i zatisinin hususiyeti mikdannca zu- 
huru keyfiyetinden ibarettir. Ve sirr-i kaderin sirn dahi budur ki, a'yan-i sa- 
bite zat-i uluhiyyetten gayn olarak haricte zahir olan umurdan degildirler. 
Belki Hak Teala hazretlerinin niseb ve suunat-i zatiyyesinin suretleridirler; 
ve Hak Teala' nin niseb ve suunat-i zatiyyesi ise ezelen ve ebeden tagay- 
yiirden ve tebeddiilden miinezzehdir, Binaenaleyh a'yan-i sabitenin tagay- 
yiiru dahi mumteni'dir. Ve cebir hakkinda I. cildin 625 numarasina musa- 
dif olan c--> y^ ^\ ^^ j> ["Bu, cebir degildir; bu, ma'na-yi cebbariy- 
yettir. "] beytinde gegti. Ve bu cildde bu Cebrilik bahsinde de birgok izahat 
verildi. 

3184. ^Tenheller cem'inin hn cehrini terk ei, ia ki o can atbi olan cehirden haher 
bulasm! 



*$%&> 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Hakk'in emirlerini bu viicud-i izafi aleminde icrada tenbel olan bir kisim 
halkin ihtiyar ettigi bu cebir i'tikadim birak, ta ki o can gibi hem zahir ve hem 
de mahfi olan cebrin hakikatinden haberdar olasin! 

3185. £M,a svkluqu. Urak ve asihlik ei, eu fvzel ve faik olduflunu zanneimi§ 
olan! 

Ey kendini Hak indinde giizel ve makbul ve sair kullara faik oldugunu 
zanneden kimse, ma'§uklugu ve nazlanmayi birak da asiklik et, ya'ni ehl-i 
niyaz ol! Zira sen heniiz derya-yi hakikatin kopiigii mesabesinde olan nefsi- 
ni ve e§ya-yi saireyi gorup onlann hiikum ve te'siri altindasin. Deryada miis- 
tagrak degilsin ki naz ehli olasin! 

3186. Sy sen hi, ma'nada aeceden daha sahiisin, kendi soziine nice bir miisieri 
istersin? 

Ey kamillik ve re§adet da'vasinda bulunan kimse, sen ma'na aleminde 
karanhk geceden daha susmus. ve sakit kalmis. bir haldesin. Soyledigin soz- 
lerin ma'na alemiyle miinasebeti yoktur. Onlar senin kendi zan ve tahminle- 
rinden ibarettir. Binaenaleyh bu gibi sozlerine ne vakte kadar mii§teri ve sa- 
mi' ister ve ararsin? 

3187. Senin huzurunda senin vein bas sallarlar. Senin dehrin onlann sevda- 
smda aitii. 

Senin celbettigin musteriler ehl-i hakikatin kelamindan ezberleyip onlara 
sattigin sozlere ba§lanni sallarlar ve hicbirisinin kalbinde o sozlerin te'siri ve 
feyzi olmaz. Sen de onlann ba§ sallamalanna bakip "Beni begendiler!" diye te- 
fahur edersin. Binaenaleyh senin dehrin ve dmrunun zamani onlann sevda- 
sinda gecti ve "Onlan Hakk'a da'vet ediyorum!" diyerek kendine da'vet ettin. 

«-a oy j\ l^S 2j\ x^>- aj*- /t^ j^ **—<>■ tdy \j* y 

3188. Sen benim icin hasede sanlma dersin. Htir kimse hicin fevti uzerine ne 
hased getirir? 



c^w^a 



AHMED AVNl KONUK 



Sana ehl-i kemalden birisi "Halkin kabuliinden geg de Hakk'a tevecciih 
et!" diye nasihat etse ona: "Halkin bana olan tevecciih ve ta'zimine hased et- 
me!" dersin. Sende ne seref var ki bir kimse ona hased etsin? Bir kimse higin 
fevti uzerine hased eder mi? 



3189. Gy kiistah, al$aklara ia'lim, kerpi$ uzerine ince naki§ etmek gihulir. 

"Qe§m-i suh", ciir'etkar ve hayasiz olan kimse ki, burada ehl-i hakikatin 
kelamim ezberleyip edaniye ve avama soyleyen §ahis murad olunur. Ya'ni, 
ey Hak'tan ve peygamberden ve evliya-i Hak'tan utanmayan kimse! Ehl-i 
hakikatin sozlerini, kendine musteri celbetmek icm onune gelen avama ta'lim 
edersin. yuksek ma'nalan onlar idrak edebilir mi? Onlara boyle ince ma'na- 
lan ta'lim etmek, tugla ve kerpic uzerine kucuk ve ince nakislar yapmaga 
benzer. Kerpic. uzerindeki ince nakistenn sebati olur mu? Biraz suya ve hava- 
ya ma'ruz kalsa bozulur gider. Ba'zi mishalarda "gesm-i suh" yerine "bar-i 
suh" (^ jb) ve "nak§-i nurd" (j> ja) yerine de "nak§-i hub" («jj* ja) 
vaki* olmu§tur. Ya'ni "Ey ehl-i hakikatin kelamim ezberlemekte rusuh sahibi 
olan kimse! Edaniye ta'lim kerpic. uzerine guzel nakis yapmak gibidir!" demek 
olur. 

3190. yCendine a§k ve nazar ia'lvm el ki o, ia§m cirmi uzerine nak$eimek gi- 
[3194] * j 

bi olur. 

Muhakkiklann maarifini ezberleyip avama ta'lim ve onlan kendine celbe 
calisacagina, kendine a§k-i ilahiyi ve kalb gozuyle nazar etmeyi ta'lim et! Zi- 
ra o a§k-i ilahi ile ve kalb goziiyle nazar suretiyle tahsil olunan maarif ve 
hakayik, tasm cirmi uzerine nak§etmek gibi esash bir surette yerle§ir. Yunus 
Emre hazretleri buyurur: 

Kerpig koydum kazana, poyraz He kaynattim 
Nedir diye sorana, bandim verdim oziinii 

Ya'ni kendi zevkimden uzak olan maarif-i evliyayi cismimin kazanma 
koydum. A§ksiz ve poyraz gibi soguk esen nefsim ile kaynatmaga cabala- 
dim. "Bu sozlerin gerhi nedir?" diye soranlara, bu soguk nefsimle izaha cahs- 
tim demek olur. 



<y^&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

\>S ^yr Ui' -Li ^l* jS- li_j ijS Li C— J l> jJ (j-^J 

3191. 6en.tn ne/sin. sana vefa sakirdidir. 0ayr,fani oldu. OJerede ararsm, ne- 
rede! 

Eger vefa dgretmek istersen senin nefsin bu hususta sana §akirddir. Gayr 
ile mesgul olma! Zira gaynn suret-i gayriyyeti fanidir ve zaildir. gayn ne- 
rede arasin, nerede! 

3192. Ta hi gayrtyi alim ve alt edesin! *JCendini kotii huylu ve hos ediyorsun. 

"Hibr", alim (SiMh ve Sarrah). "Seni", all demektir. Ya'ni, ir§ad da'vasm- 
da bulunan kimse, sen henuz kendi sifat-i nefsaniyyenden kurtulmami§ iken 
ba§kalanm alim ve all etmeye cahsma! Zira halkin teveccuhunden senin nef- 
sin muteessir olup gurur duyar ve bu suretle kendini kotii huylu yaparsin; ve 
kotii huylu oldugun kadar da fuyuzat-i rabbaniyyeden hall kahrsin ve ezber- 
leyip soyledigin maarif biter. 

3193. Uaktaki senin kalbin Slden'e muiiasd oldu, agah ol, soyle, hall olmah- 
tan horhma! 

"Aden", Yemen'de Babii'l-Mendeb bogazi civannda deniz kenannda me§- 
hur bir sehrin ismidir. Bu §ehirde guzel akik tasjan gikanhr. Burada 
"Aden"den murad, derya-yi hakikatin kenan olan mertebe-i ruhaniyyettir. 
Zira "ikilik" mertebesi alenw ervahdan ba§lar; ve Hak ile abd arasinda bir 
berzahdir. Binaenaleyh ilham-i ilahi riiha gelir. Ya'ni, ey fenafillah ve 
bekabillah mertebesine vasil olmadan halki ir§ada kiyam eden kimse! Senin 
kalbin vucud-i hakiki deryasinin kenan olan ruhaniyet Adenine muttasil ol- 
dugu vakit halinden agah ol ve halka ta'lim ve irsad icin soyle! Bu mertebe- 
de kalbin maarif-i ilahiyyeden bo§almasindan korkma! Zira bu mertebede 
maarif ve esrar-i ilahiyye akikleri asla bitmez ve tiikenmez. 

jA c— Lj^ ^jSj jJ* aaIj^J ^ Cj£**\j <J^ J*^ jO J* y\ 

3194. "Soyle!" emri, ey dogruya mensub olan, hu deryadir, ehsih olmayacaktu. 
* Soyle!" diye hundan dolayi geldi. 



cs^P? 



AHMED AVNl KONUK 



Ya'ni, Resul-i Ekrem hazretlerine Kur'an-i Kerim'de bircok mahallerde va- 
ki' olan "Kul!" ya'ni "Soyle!" hitabi: "Ey dogruya ve hidayete mensub olan 
Resulum, bu vasil oldugun ruhaniyet mertebesinin derya-yi hakikate ittisali 
vardir. Hakayik ve maarif incileri ve akikleri bitmez ve tukenmez. istedigin 
kadar soyle!" demek ma'nasini beyan igin geldi. Veraset-i muhammediyyele- 
ri hasebiyle bu "Kul!" emri insan-i kamillere dahi samil olur. 

_ •* •* 

Mj c-v-I jJLi*>- ^J iS" ^T S J& u^ ?- H <u \j c-jI «S" ,jh \j~ml>\ 

3195. Susunuz, ya'ni hi suyunu lag ile, ax ielef et'. 2Xra hag hum dudakluUr. 

Ya'ni, ey kelam-i evliyayi ezberleyip suna buna soyleyen kimse! Sen he- 
nuz sifat-i nefsaniyyeden kurtulup ruhaniyet Adenine muttasil olmadin. Bi- 
naenaleyh hakikat deryasindan esrar-i ilahiyye incilerini ve ruhaniyet 
Aden'inden maarif-i rabbaniyye akiklerini cikaracak bir halde degilsin. Boy- 
le olunca sus ve ab-i hayat mesabesinde olan maarif-i evliyayi suna buna az 
soyle! Zira senin kalbinin bagi kurudur. ulum-i lediinniyye suyu ile kendi 
bagini sula! 

3196. By haba, hu sdziin nihayeti yokiur. HSu sozii terh et, nihdyete nazar et! 

Ey fesahat ile halka soz soyleyen ve sozlerini halka begendirmege calisan 
baba! Bu soz dedigimiz seyin nihayeti yoktur. Istedigini istedigin kadar soy- 
leyebilirsin. Bu elfaz-i zahiriyyeyi ve halki terk et! Nihayete ve merci'in olan 
Hakk'a nazar et! Nitekim ayet-i kerimede ^2\ l^T, J\ of, (Necm, 53/42) 
["Sonunda vans Rabbine olacaktir"] buyrulur. 



-s" O^ 



ilp JJJLi>- 



L? 4 y j 



-UX«wj Q..W.J 4i Jju f jS' 



3197. liana gayret gelmez hi, senin bniinde dururlar, sana gulerler, asih degil- 
dirler. 

"Gay ret", lugatte "ikdam etmek ve kiskanmak ve nam ve namiisa halel 
verecek seylerden sakinmak" demektir. "Kiskanmak ve hased etmek" 
ma'nasma gore beytin ma'nasi soyle ojur: "Ey yalanci seyh, halkin senin 
oniinde durup sozlerini dinlemelerinden dolayi bana hased gelmez. Zira o 
halk sana gulerler, ciinkii sana asik degildirler. Belki senden gormek umidin- 
de olduklan zahiri menfaatin asikidirlar." Ba'zi niishalarda (j& fV) yerine 
{■${**) vaki'dir. Bu surette ma'na: "Ey seyh-i kazib, sen halka ezberledigin 



*$%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

maarif-i ilahiyyeyi soyledigin vakit onlann kursuniin oniinde dolanip seni 
dinlemelerinden dolayi, bana evliyaya mahsus olan gayret gelir. Zira o ma- 
arif-i evliyayi avamin akillan idrak etmedikleri igin gtilerler ve senin a§igin ol- 
madiklan igin, onlann istihzalanna da sebeb olursun. Bana bundan dolayi 
gayret gelir." demek olur. 

3198. Senin asihlann kerem perdesinin arhastndadir . Senin i$in na'ra vuru- 
culardir, g'or! 

Senin asiklann senden bekledikleri menfaat perdesinin arkasindadirlar. 
Senin tekyende yerler ve icerler ve yatarlar; ve bu kerem ve menfaatin deva- 
mi umidiyle senin igin na'ra vurucudurlar. Onlar senin zatimn a§igi degil, ke- 
reminin a§igidirlar, bunu boyle gor! 

3199. O gaybm dsiklarimn a§igi oil ^es gunliik a§tklan az yontl 

Binaenaleyh avamin asigi olup oniara miisteri olma ve onlan celbe cahs- 
ma. Belki o alem-i gaybin asiklan olan ehl-i ihlasin a§igi ol! Boyle be§ gun- 
liik hayat-i faniyeye goniil baglayan ve maddi menfaat a§iklan olan avamin 
lslahina az muteveccih ol ve onlan az yont! 

3200. Xtra seni bir cezbenin hud'asindan yerler. O^ice ydlardu ki onlardan bir 
ruwbe gormedin. 

Zira senin kiymetli dmriinu o be§ gunliik a§iklar cezbenin hud'asindan 
yerler. Ya'ni, onlar senin sdzlerinden, kendilerine bir cezbe-i ilahi hasil olmus. 
gibi gosterirler. Bu suretle sana karsi cezbe hilesini kullamrlar ve sende onla- 
nn ahval-i batinelerini kesfedecek kudret olmadigmdan, "Benim bu sozlerim 
bunlara te'sir ediyor ve terakki ediyorlar" zanninda bulunursun; ve kendi 
zu'miince onlann ta'lim ve terbiyeleri ile me§gul olup durursun. Halbuki ni- 
ce yillar vardir ki, onlardan bir habbe sidk ve faide-i ir§ad gormedin. Hepsi 
kendi nefislerinin hevasindadirlar. 

3201. ilAvamin yolu uzerine nice bir hengame houarsin? <JAdimmi nasia ettin, 
?itf marad zakir olmadi. 



<^^ 



AHMED AVNt KONUK 

"Hengame", muteaddid ma'nalan vardir, burada "mecma' ve adamlann 
cem'iyyeti" ma'nasmadir. Ya'ni, hal boyle iken avamin yolu iizerine nice bir 
cem'iyyet kurarsin ve onlan ba§ina toplarsin. Hak yolundaki adirmni hasta 
ve alii ettin. Senin boyle avami basma toplamandan hicbir murad-i hidayet 
ve maksud-i saadet hasil olmadi. 

3202. Sihhat vakUnde cumle ydr ve arkadashrlar. ^Berd ve gam vaktinde 
Diak'tan gayn ems hanil 

O basina topladigin avam sihhatin vaktinde hep sana yar ve mahrem ar- 
kada§ olurlar. Fakat bir derde ve gama miibtela oldugun vakit hepsi etrafin- 
dan dagihrlar. vakit sana Hak'tan baska bir elif ve enis kalmaz. 

o*j *^>j 3*1 -*j£ y c— o ^jS ^* iS\x>$ j *-i^f -Sj-i ^~*j 

3203. Qoz ve dis agnsi vaktinde hi$bir kimse, feryada erisiciaen hashasi elini 
tutar mi? 

Mesela goz ve dis agrisi gibi vucuduna birtakim evca' ve emraz anz oldu- 
gu vakit feryada erisici olan Hak'tan baskasi senin elini tutar mi? Gercj. "fer- 
yad-res"den murad, ilel ve emrazi tedaviye salahiyetdar olan tabtbler dahi 
anlasilabilirse de, etibba yediyle vaki' olan sjfalar dahi Hakk'in §afi ismiyle 
vaki' olan tecellisindendir. Eger Hak §afi ismiyle tecelli buyurmazsa etibba 
dahi ilel ve emrazin tedavisinden aciz kahrlar. 

3204. n^indenaleyh heman derdi ve marazi yad tut! <S%yaz gibi vostinden tb- 
rei all 

Ya'ni, ey halktan vefa uman kimse, ancak evca' ve emraz zamanlanni 
hatinnda tut! Nitekim Sultan Mahmud'un mukarrebi olan Ayaz koyluliigu 
zamamnda giydigi postunu ve cangini bir odada hifzedip ikbali zamamnda 
onlan ziyaret eder ve hal-i acz ve zilletini daima hatinnda tutardi ve onlar- 
dan ibret ahrdi. Sen de oyle yap! 

3205. tyostin o senin derdinin halidir hi, o ^Ayaz onu elde tutmustur. 



c 838& a 



MESNEVl-I §ERlF SERHt / X. CfLT • MESNEVl-5 • 

senin agnlar ve hastahklar zamamndaki halin ve aczin ve mezelletin 
Ayaz'in kdyluliigii zamamnda giydigi posteki ve cank mukabilidir,- ve sihhat 
ve kuwet halin ise Sultan Mahmud'un Ayaz'a ihsan etmis oldugu guzel el- 
biselerin ve hil'atlerin naziridir. Binaenaleyh kendi viicud-i izafisini mudrik 
olan abdin hal-i aslisi acz ve mezellet ve emr-i Hakk'a boyun egmektir ve ita- 
at etmektir. 

(^ 

\j <-j!_^ J J&-il ViU & u^J» jl s)s\^ OXi jlji j IjZ'ij* Cjj&z J»j&- •»l*»' ^J 

Cebri olan kafirin o Sunni'ye tekrar cevab soylemesidir ki, 

kendisini Islam'a da'vet ederdi ve o cebir i'tikadinin terkine da'vet 

ederdi; ve iki taraftan iminazaranin uzamasidir. Zira i§kal ve 

cevab maddesini ancak ask-i hakiki gotiirur ki, onun icjn ona 

perva olmaz. Bu Allah'in fazhdir, onu diledigi kula verir 



Ya'ni, Sunni olan mii'min tafsili yukanda gectigi vech ile Cebri'yi Islam'a 
da'vet etti; ve Cebri o da'vete karsi i'tizar etti ve Sunm'yi iskat igin birtakim 
deliller getirdi. Sunni de ona cevablar verdi; ve ikisinin arasindaki miinazara 
ve miibahase uzadi durdu. Zira mu§kil goriinen mes'elelerin ve onlann ce- 
vablarimn tefekkiirumi ancak a§k-i hakiki [ve] muhabbetullah izale eder. Zi- 
ra bu ask-i hakikinin bu gibi sualleri ve cevablan kalblerden ve dimaglardan 
silip supurmek hususunda asla pervasi yoktur. Qiinkii ask hangi bir kalbe gi- 
rerse ancak kendisi kahr, kendinin gaynni mahveder. Bu ask-i ilahi ise ce- 
nab-i Hakk'm fazh ve inayetidir, onu diledigi kuluna ihsan eder. Beyt-i Hz. 
Pir: 

"Aklimi vegonliimu ma'nalar a§hnm buraki gottirdii. Bana sorki, nereyego- 
ttirdu? tarafa gotiirdii ki sen bilemezsin!" 



AHMED AVNl KONUK 

±j* J-iai* oTjLi d\j;p- il)Tjl *£ *£ j\iA^\yr <Jj?r j\^ 

3206. Oiafir Cebri cevaba ha§\adi hi, o pofe. soyleyici adorn ondan hayran oldu. 

Be§erdeki ihtiyan munkir olan Cebri kendi i'tikadim takviye icjn Sunni'ye 
karsi birtakim cevablara bagladi. gok soyleyici ve beserin ihtiyanm isbat 
igin deliller getirici olan o Siinni adam, Cebri'nin cevablanndan hayran oldu. 
"Mintiyk", cok soyleyici ve iyi soz soyleyici ma'nasinadir. 

JUL. jij f U ^jf lj <U^- Jlj~- j oUjst- tfjA J 1 fciLJ 

3207. Ijakai hen o cevablan ve sualleri hamilen iekrar soylersem hu makalden 
kalirim. 

Ben bu Mesnevi-i $enfde iki tarafin suallerini ve cevablanm birer birer 
tekrar edip sdylersem anlatacagim hakayiki beyandan geri kalinm. 



OU^. 



s~+» & J 



3208. Ondan hizlere pek mukim soylemehlikler vardir hi, senin anlayism ona 
nisan hulur. 

(ol.), (ij ou.) takdirindedir ki "bizlere" demek olur. Bizlere onlann sualle- 
rinden ve cevablanndan daha muhim sozler soylemeklikler vardir ki, o soz- 
lerden senin anlayi§in o sual ve cevaba ni§an bulur. Onlann birbirlerine ne 
dedikleri anlasihr. 



3209. 6y nadan, o hahisten hiraz soyledih. Hiirazdan hullun kanunu zahir olur. 

"Utiil", hayn men' eden, menfaatsiz, na-tira§, nadan, kati yiirekli ve ga- 
liz (Mmus). Ya'ni, ey cebir tarafina mutemayil olan cahil, biz sual ve cevab 
bahsinden yukanda biraz soyledik. Bu biraz soylenen sozden o mezheb-i 
cebrin hey'et-i mecmuasimn ash ve esasi zahir olur. 



jJl J* I j (jjpr dL» ji 



j-io }"*>" " C— >»i (JL->eJ (JtU>iaA 



3210, Cei»r? ue ehl-i kader arasinda heserin Katrine kadar boyle hahis vardir. 

Cebri ve Kader! mezhebleri hakkmda izahat yukanda gegti. Bu iki mezheb 
erbabimn mubahasesi kiyamete kadar devam eder. Her iki taraf birbirine kar- 
§i Kur'an'dan ve hadisden deliller getirip kendi mezheblerinin hak oldugunu 



=$2^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

isbata gah§irlar. Her biri digerinin getirdigi deltli yine Kur'an ve hadis ile red- 
deder; ve onlann bu muteselsil sual ve cevablarimn nihayeti gelmez. 

32 1 1 . cjjer kendi nasminm def inden dciz kalsa icli, onlann mezhebi onden du- 
§er idi. 

Eger bu mubahase Cebriler'den her biri, kendi muhalifinin birtakim delil- 
ler vasitasiyla def inden aciz kalsa idi, onlann mezhebleri i'tibardan sakit olur 
ve ragbet eden olmaz idi. Biri kendi mezhebini takviye igin bir delil getirirse 
digeri getirdigi delil ile onu reddeder; ve hasmi da diger bir delil ile onun bu 
delilini ibtal eder; ve bu hal boyle muteselsilen gider. 

3212. Gtjer cevabda onlann mahlasi olmasa idi, o iebdb yolunda urkerler idi. 

"Birun-sev", di§an olma ve necat bulma ve mahlas demektir. "Tebab", 
helak ve ziyan ma'nasinadir. Ya'ni, her iki tarafm birbirlerine kar§i cevab 
vermek hususunda onlann bir kurtulus. ve mahlasi olmasa idi her ikisi de o 
ziyan ve hiisran yolundan urkerler ve o mezhebi terk ederler idi. 

3213. ijMddemki o revi§in devdmi makzi oldu, onlara detail cihetinden jterve- 
ri§ uerir. 

"Makzi", ism-i mefuldiir; ve "hiikmolunmus/' demek olup "eser-i kaz£" 
murad olunur. Ya'ni, mademki Cebriler'in ve Kaderiler'in gidi§lerinin devami 
makzi ve kaza-yi ilah! eseri oldu, bu kaza-yi ilahinin infazi ve alem-i kese- 
ratta cereyam igin Hak Teala her iki tarafa da kendi mezheblerinin ve revis- 
lerinin takviyesi igin lazim olan deliller cihetinden onlara perveris. verir ve on- 
lara delil bulmak hususunda kudret ihsan eder. Kaza ve makzi hakkinda III. 
cildin 1362 numarasina musadif olan: jUfc— * c~» Us j {S ^i* >$" J\ j~v? 



, y»r jji u« ["Ona dedim ki: "Bu kiifur makzidir; kaza degildir. Bu kufur, 
dogru, asar-i kazadir."] beytinde ve onu ta'kib eden beyitlerde mufassalen 
izah olmustur. 

3214. %a ki hasmin i§kalinden miilzem olmaya, id ki hasmin ikbalinden man- 
cub olal 



*$^$> 



AHMED AVNl KONUK 

"Iskal", burada miistebih ve miiltebis olmak ma'nasinadir; ve "ikbal", bir 
seye tevecriih etmektir. Ya'ni, Hak Teala eser-i kazamn zuhuru icjn iki tara- 
fm delillerine perveris. ve kuwet verir. Ta ki Cebri kendi i'tikadina mu§tebih 
ve miiltebis olan delillerini getirdigi vakit, Kaderi dahi onlan ibtal eden delil- 
lerini getirsin de Cebri'ye miilzem ve maglub olmasin! Ve ta ki Cebri'nin ik- 
balinden ve teveccuh ettigi ma'nadan hicaba du§siin ve onun idrak ettigi 
ma'nayi idrak edemesin! Her ikisinin nazar ettigi ma'nalar birbirine muhalif 
olsun. Nitekim III. cildin 1254 numarasina musadif olan beyitte: c~~*if > ji 
Asa j jf j t> -> oj^^-i a^j >. ^ ya'ni "Ey viicudun magzi, mu'minin ve 
mecusinin ve yahudinin ihtilafi nazargahdandir" buyrulmus. idi. 

3215. Ta ki hu yetmi$ iki millet, ktyamet Quniine kadar cihanda claim kola! 

Ya'ni, bu kesif ve zulmani olan alem-i suret esma-i ilahiyyenin mezaniri- 
dir; ve esma-i ilahiyye Had! ve Mudill ve NafV ve Darr ilh... gibi miitekabil- 
dir; ve bu yetmi§ iki millet dahi bu esma-i mutekabilenin mezahiridir. Bina- 
enaleyh bu esmanm asan ve ahkami kiyamete kadar ya'ni bu alem-i kesif 
suretinin bozulmasi zamamna kadar devam etmek lazimdir. 

3216. d/Vtadem/tt hu, zulmei ve gayb cihdmdu, golge i$in zemin gerekiir. 

Mademki bu dunya ve kesafet alemi zulmet ve gayb alemidir ve bu ka- 
ranhk alemde hakayik-i esya mesturdur ve gizlidir; ve bu alemin karanlik ve 
gayb ciham olmasinin sebebi budur ki, esma-i ilahiyye golgelerinin du§mesi 
igin zemin lazimdir ve golgenin diisecegi bir mahal olmazsa bittabi' golge za- 
hir olmaz. Zira golgenin histe mevcud olmasi icjn uc §art lazimdir. Birincisi, 
golgenin zahir oldugu mahal. lkincisi, golgenin sahibi. Uciincusii, zillin zu- 
hurunu icab eden nurdur. imdi alem dedigimiz §ey zill-i ilahidir ve onun zu- 
hur ettigi mahal a'yan-i miimkinattir ya'ni suver-i alemdir,* ve bu golge bu 
a'yan-i miimkinat iizerine uzami§tir. Binaenaleyh viicud-i mutlak-i Hakk'in 
zilli, iizerinde uzadigi alem-i suret i'tibariyle idrak olunur ki, bunlar da meza- 
hirdir; ve bu idrak "nur" ismiyle vaki' olur ve "Nur" esma-i zatiyye-i ilahiy- 
yedendir. Vucud-i izafiye ve ilme ve ziyaya da ltlak olunur. Zira bunlardan 
her birisi e§yayi izhar eder. Nitekim vucud-i izafi olmasa idi, a'yan-i alem 
ya'ni hakayik-i esya ketm-i ademde kahr idi; ve eger alem olmasa idi higbir 



°®P? 



MESNEVl-1 §ERIF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 



sey idrak olunamaz idi; ve ziya olmasa idi a'yan-i vucudiyye zulmet-i satire 
iginde kahr idi. Binaenaleyh viicud-i izafi ile vticud-i Hakk-i Mutlak idrak olu- 
nur. Ya'ni mezahir esma-i ilahiyyenin golgeleridir; ve bu esma ile musemma 
olan Hakk'in viicudu idrak olunur. "Zill", hakkindaki tafsilat-i saire Fususu'l- 
Hikem'de Fass-i Yusufiyye'dedir. 



jS j CUii \j f^~» OjLj *£ 



ji j ibU jA jjL. c~*L» \j 



3217. Ta hi hiyameie kadar hu yeimi§ ihi kola, mubte&i i$in giift u gu eksik 
aelmeye! 

"Mubtedi 1 ", ehl-i hakikate muhalefet eden firkalardir ki, bunlar i'tikadla- 
nm kendi akillanmn hukmii ile icad ederler. Kur'an'in ve ahadis-i §erifenin 
agik olan beyanatini kendi muzahrafat-i akliyyeleri ile te'vil ederler. Bunun- 
la beraber kendilerini ehl-i siinnet ve cemaatten addederler; ve bu suretle 
ehl-i hakikatin beyanatina i'tiraz ederler ve onlarin beyanatini ibtal icin ken- 
di akillannca tiirlu turlu te'viller getirirler. Cebriler ve Kaderiler bunlann nii- 
munesidir; ve bunlann adedi yetmis. ikiye balig olur. Isimleri ve i'tikadlan 
Milel ve Nihal isimdeki kitabda mezkurdur. Burada bunlann zikri uzun olur. 
Her bir firka kendi aklina gore lead ettigi i'tikadin takviyesi icin deliller geti- 
rir ; ve Hak Teala dahi esma-i miitezaddesi ahkaminin ve golgelerinin kiya- 
mete kadar devami icjn onlara perveri§ verir? ve bu alem-i keseratta dediko- 
du da eksik olmaz. Gergi bunlara mukabil ilm-i kelam ehli gikip onlarin 
i'tikadlanni ibtale cali§mislar ise de ulum-i istidlaliyyeden olan bu ilm-i ke- 
lam dahi onlan iskat edememistir. Zira onlar ehl-i kelamin getirdikleri delil- 
leri de ibtal edecek deliller getirmiglerdir. Nitekim Imam-i Gazali hazretleri el- 
Munkizii mine'd-Dalal ismindeki kitabmda ilm-i kelamin, kendi maksadma 
hadim olmadigini beyan etmistir. 



L^Ui -LiL jL-j j\ j <& L^j jjj\ }j> <jj>*» c >j£ 

3218. uMahzenin hahada izzeti olur ki, onun iizerinde kilitler ziyade olal 

Ya'ni, bir hazinenin iizerinde ne kadar kilit 50k olursa hazinenin kiymet- 
teki izzetine ve buyiiklugiine kilitlerin coklugu delil olur. Bunun gibi bu 
muhtelif firkalarm istidlalat-i akliyye ile getirdikleri deliller hakikat hazinesi- 
nin kilitleri mesabesindedir; ve bunlann coklugu hazinenin pek kiymetli ol- 
dugunun delilidir. 



'cSp 8 



AHMED AVNi KONUK 

d)j a\j j <u£p j t>\j Tgj gj cT**^ <-$' ^Ji ****** ^j* 

3219. Gy imiihan olunmu§ kimse, yolun ■peh, iola^i ve ukhesi ve yol vurucusu 
maksaciin izzeti olur. 

Ey hakikat yolunu bulmak igin imtihana gekilmis. olan kimse, o hakikat 
yolunun pek dola§ik olmasi ve yiiksekligi ve alcakhgi arasinin mesafesi ve yol 
vurucusunun bulunmasi o maksad-i hakikinin izzeti ve buyukliigu olur. "Uk- 
be", yukseklik ve alcaklik arasmdaki mesafe demektir. Nitekim "ukbetii't-ta- 
ir" derler ki, ku§un yukseklik ve alcakhgi arasmdaki mesafesi murad olunur,- 
ve burada her bir ftrka i'tikadimn maksad-i hakikiye yakinhgi ve uzakhgi mu- 
rad buyrulur. Mesela Cebriler ancak Hakk'm ihtiyan ve iradesini isbat ederler. 
Bu i'tikad hakikate yakindir, Fakat kulun ihtiyanni nefyederler. Bu i'tikad ise 
hakikatten uzaktir; ve keza Kaderiler, "Kul fiilinin halikidir" deyip kulun ihti- 
yanni isbat ederler. Bu i'tikad hakikate yakindir, fakat Hakk'in ihtiyanni nef- 
yederler. Bu da hakikate uzaktir. Ve "rehzen"den murad, dahi hayaldir. Nite- 
kim bu cildin 2655 numarah beytinde: _? ->b^ c^ cxk J** &j*j oV oo 
jjj j»i cJU ji ["Yakin yolunun rehzeni olan bu hayalden ehl-i din yetmis. iki 
millet oldu."] buyrulmus. idi. 

3220. S^lrahlar'in yol vwuculugu ve haHiyenin uzunlujju, *3ia%enin ve o na&i- 

[3224] , . 

yenin izzeh olur. 

"Nadiye", halkin toplamp miisavere ettigi meclis demektir. "A'rab" coller- 
de sakin olan bedevilerdir. "Badiye", col ve sahra demektir. Ya'ni, bedevi 
Araplar'in yol vuruculugu ve col ve sahramn uzunlugu, Ka'be'nin ve orada 
topianan hiiccacin izzeti olur. Zira bu kadar mu§kilati iktiham edip Ka'be'ye 
ve Ka'be'deki cem'iyyete vusul kolay bir sey degildir. Bu beyt-i §erifden an- 
las^ldigina gore Hicaz yolunda bedevilerin huccaca vaki' olan tasallutlan pek 
eski zamandan beri devam etmekte imis. 

322 1 . Dier revi§, her yol ki, o mahmucl degildir, hir akabe ve hir mani ve hir 
rehzen var&ir. 

Her revi§ ve mezheb ve her yol ki, ehl-i hakikatin mezhebine ve yoluna 
nazaran mahmud ve makbul degildir, o mezhebde bir inis, ve crisis, ve bir ma- 



's^ 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 



ni* ve yoi vurucu hayal vardir. Mesela Cebri ve Kaderi mezheblerinin birer ta- 
raflan ehl-i hakikat yoluna dogru cikar; ve diger tarafi dahi o yoldan asagi 
sukat eder; ve her birinin mezhebi aleyhinde bir delil ve mani' vardir; ve ha- 
lukate gikan yolu vurucu bir hayal vardir. 

_ *> 

3222. ^Du revi§ onun hasmi ve hukudu olmu$. O^ihayet ortada mukallid hay- 
ran olmu$iur. 

Bu taifenin revi§i ve mezhebi o taifenin hasmi ve kini olmustar; ve i'mal-i 
fikirden aciz olan mukallid dahi her iki tarafin getirdikleri delillere bakarak or- 
tada hayran kalmi§tir. 

3223. ^^Revi^de her iki ztddin sidkini aorur; her bir fertk kendi yolunda ho$ ia- 

budlidtr. 

Mukallid olan kimse birbirine zid olan her iki mezheb sahibinin kendi 
mezheblerindeki sidkini ve her bir taifenin kendi yolunda memnun ve ho§ ta- 
biath oldugunu goriir ve bu sebeble hayrete dii§er. 

3224. 6ger onun cevabi olmazsa yine o soz uzerine ktyamei guniine kadar indd 
baglar. 

Bu batil mezhebe salik olanlardan birinin i'tikadma kar§i bir delil getirilip 
ibtal olunursa kendi soyledigi sozde israr eder ve onun inadi kiyamete kadar 
devam eder. Hie insaf edip demez ki "Bana kar§i dermeyan olunan i'tirazin 
cevabim veremedim ve yapilan i'tiraz dahi ma'kuldiir. Binaenaleyh benim bu 
i'tikadimda bir bozukluk vardir, lslah edeyim!" 

3225. ^er hi: " Uier ne hadar vech-i savab bizden aizli oldu ise de, bu cevabi 
bizim buyuklerimiz bilirler." 

mulzem ve maglub olan akaid-i batile ashabindan birisi cevab bulama- 
yinca der ki: "Her ne kadar biz sana cevab veremedik ve vech-i savab biz- 
den mestur kaldi ise de, senin i'tirazina karsi verilecek cevabi bizim i'tikadi- 
mizin ve mezhebimizin buyiikleri ve miictehidleri bilir." 



GS^, 



AHMED AVNl KONUK 



3226. Uesvesenin agzini haglayici ancak ashiir; ve yoksa vesvasi hir himse ne 
vakit ha$amx$lvrl 

"Puz", agzin etrafi; "puz-bend" vasf-i terkibidir, "agzin etrafini baglayi- 
ci" demek olur ve anasinin sutiinii emmemek icm buzagimn agiz bagina da 
"puz-bend" derler. "Vesvese", kuruntu ve subhe. "Vesvas", mtivesvis 
ma'nasina olup "nefis ve seytan" murad buyrulur. Ya'ni, kalbe varid olan 
kuruntu ve siibhenin agzini baglayici olan ancak ask-i ilahidir; ve yoksa 
mtivesvis olan nefsi ve seytani bu ask-i ilahi olmaksizin hicbir kimse bag- 
layamaz. 



yr *i j*~ c/ls** J^y ^ 



yv^s*- 



JUfcli 



j^^-b 



3227. Hir a§ik ol, giizel hir mahhub isie! Oiehir nehir hir su kusunu sayd et! 

"Giizel bir mahbub"dan murad, Hak Teala, "su"dan murad, ulum-i le- 
diinniyye ve "su kusu"ndan murad, ulum-i lediinniyye sahibi olan kamil ve 
miikemmil olan miirsid. "Cu-be-cu", "nehir nehir" ta'btrinden murad, dahi 
piran hazaratimn turuk-i muhtelifesidir. Ya'ni, kalbe gelen kuruntu ve siib- 
helerden hasil olan dedikodulann arkasi kesilmez. Bunlan ancak ask-i ilahi 
kat'eder. Binaenaleyh bir a§ik-i ilahi ol ve bir mahbub-i latif olan Hakk'i is- 
le ve ask-i Hakk'a vusul icm piran hazaratimn muhtelif tariklerinde ulum-i 
lediinniyye sahibi olan bir insan-i kamili avlamaga ve onun terbiyesi altina 
girmege calis! 

3228. sudan ne vakit goturursiin hi, o su seni gotilriir. Ondan ne vakit an- 
larsvn hi o senin anlaui§int uer! 

Birinci "ab"dan murad ilm-i batin ve ledunn! ve ikinci "ab"dan murad, 
ilm-i zahiri ve istidlalidir. "Fehrri"den murad, akl-i ciiz'i ile olan anlayisttr. 
Ya'ni, sen o ilm-i zahiri ve istidlali ile ne vakit ilm-i batini tahsil edebilirsin 
ki, o ilm-i batini senin ilm-i zahirini gottiriir; ve sen o ilm-i batmdan ne va- 
kit anlayabilirsin ki, o ilm-i batin senin bu akl-i ciiz'i ile olan anlayisim gotu- 
riir ve izale eder. Zira ilm-i zahiri senin akl-i ciiz'inin istidlalatina mustenid- 
dir ve ilm-i batin ise ilm-i hakiki ve suhudtdir; ve miisahedat muhayyelati 
izale eder. 



°&p? 



MESNEVl-1 SERIF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

hi j j*\* j£* j^ jk ^Jy*> U^y** j^ j& 

3229. 'Du ma'kullerin gayn olan ma'kulleri askia ferli ve hahali hulursun. 

Bu ma'kulat-i fikriyyeden ve istidlaliyyeden gayn ma'kalat-i kesfiyye ve 
siihudiyye vardir ki, sen o ma'kalat-i kesfryyeyi ask aleminde revnakh ve kry- 
metli ve letafetli bir halde bulursun ve goriirsun. Binaenaleyh o ma'kulat-i fik- 
riyyeyi ve ulum-i istidlaliyyeyi o. ma'kulat-i kesfiyyenin ve ulum-i lediinniy- 
yenin yaninda pek revnaksiz bir halde goriip terk edersin. 

3230. Senin hu ahlimn Qcmn, L/takk in akillan vardir ki onunla eshao-i se- 
mamn iedbiri vardxr. 

"Semamn esbab"indan murad, yagmurlar, karlar, riizgarlar, hararet ve 
ziya ve elektrik ilh... gibi hayat-i suriyyenin devamina hadim olan esbabdir. 
"Bu akil"dan murad, akl-i maasdir ki, insan bu akil ile iyiyi ve kotuyii ve 
dostu ve du§mani tefrik eder; ve dostuna kar§i esbab-i lutuflan ve dusmani- 
na karsi da esbab-i kahn ihzar eder; ve bu hayat-i suriyyede cisminin kiva- 
mina lazim olan esbabi ve erzaki tahsil eder. "Bu aklm gayn olan akillar"dan 
murad, ukal-i melekiyyedir ki, onlar emr-i ilahi dairesinde esbab-i semayi 
tedbir ederler. Beserde bu akl-i melekinin naziri akl-i maaddir ki, bu akil ile 
ruhun hayat-i ebediyyesine lazim olan ahlak-i hamide ve a'mal-i hasene 
emr-i ilahi dairesinde icra olunur. Akl-i maasin sani nefsin sehevatina hiz- 
met ve emr-i Hakk'a muhalefettir; ve akl-i maadin sani nefse muhalefet ve 
emr-i Hakk'a itaattir. Velhasil akl-i maas insanin hayvaniyetinin mudebbiri 
ve akl-i maad ise ruhaniyetinin miidebbiridir. 

3231. Jlira hu akil He rizihlari cjdirirsin. dtcjerden eibaki muferres edersin. 

"Bu akil"dan murad, akl-i maas ve "o diger"den murad akl-i maaddir. "Et- 
bak"dan murad, tabakat-i meratib-i viicuddur ki, onlar da sehadet, misal, run 
tabakalandir. Ya'ni, bu akl-i maas ile cismine ait nziklan tahsil edersin ve o 
diger akl-i maad ile de meratib-i viicudu kat'edersin. 

JUtf- C-i* b Jl«0 cJLt*l j$~& JU-^9 J-1p ji JiP <J jU; Oj^- 

3232. Uakiaki akli Samed'in askinda feda edersin, sana on yahud yedi yiiz 
mislini verir. 



AHMED AVNl KONUK 



Vaktaki akl-i maasi Samed olan Hak Teala hazretlerinin askmda feda 
edersin, Hak Teala sana o feda ettigin akl-i maas mukabilinde onun on mis- 
lini veyahud yedi yiiz mislini verir. Ikinci misra'da sure-i Enam'da olan & 
LjJb.t^ '«£ sLUb t\* (En'am, 6/160) ya'ni "lyilik yapan kimse igin onun on 
misli miikafat va'rdir" ayet-i kenmesi ile, sure-i Bakara'da olan o^. j>&\ j£ 
£. iL iiL *\f j jiill- '^C- cl;i C- jL? ill j^ j, '^\y\ (Bakara, 2/261) ya'ni 
"Allah" yolunda'erhvalini infalc edenlerin meseli her bir basaginda yiiz habbe 
olarak yedi basak bitiren bir habbe meselidir", ve ^i j**> lsj^. r^^ J** J^ 
ju^> sjl. ^ j\ ya'ni "Her bir beni-ademin ameli onun misliyle yedi yiiz zi'fi- 
na kadar miikafat olunur" hadis-i serifine isaret buyrulur. 

JL&>-t> <*-*** Jl J-^ &JJ ji -Ul^ljji Iglip Oj^- il)Uj il)l 

3233. Uakiaki o kadinlar akdlarim feda eitiler, ^usuf'un a$kinin revaki iize- 
rine ko§tular. 

"Revak", "rivak", "ruvak", evin onu ve evin ikinci katinda olan divanha- 
ne ve sofa ve kemer ve kubbe ma'nalannadir {Akrebu'l-Mevarid). Vaktaki 
Zuleyha'mn dajveti iizerine Misir'm ekabir-i nisvani Yusuf (a.s.)in cemalini 
temasa ettiler, ^J 'JiT, o^rf £f> ilii (Yusuf, 12/31) ya'ni "Onu gordukleri 
vakit iclal ve i'zam ettiler ve ellerindeki meyveyi keserken ellerini kestiler" 
ayet-i kerimesi mucibince Hz. Yusuf un cemalinde hayran olup akillanm oy- 
nattilar. Her birinin kalbine cenab-i Yusuf un aski miistevli oldu ve Yusuf un 
askinin kubbesi iistiine kostular. 

3234. Omriln saktsi onlartn akillanm hir dem aldi. Omriin bakisinde aktldan 
iok oldular. 

"Omriin sakisi" olan cemal, onlara ask sarabmi igirdi ve akillanm bir dem 
aldi. Omiirlerinin miitebakisinde de akl-i maasin icabatmdan tok oldular. 
Ya'ni kadinlardaki akl-i maasin icabi bu idi ki, Misir azizinin kansi olan Zii- 
leyha'yi ta'yib edip bu akillan muktezasinca dediler ki: "Ziileyha bir biiyuk 
adamm kansi oldugu halde teessiif olunur ki, bir adi kolesine sefllane bir sy- 
rette goniil verdi!" Vaktaki Hz. Yusuf un cemalini gorduler, onun aski bun- 
lann kalblerine miistevli oldu. Artik akillan hukmiince yaptiklan bu ta'yib- 
den omiirlerinin bakisinde vazgectiler. "Meger Ziileyha'mn hakki var imis!" 
dediler. 



c^^a 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3235. "^it2 ~%&suf'un ash JLulcdal'in cemdlidir. 6y ka&indan nakis, o ccmale 
feda oil 

Yusuf (a.s.)in cemali ve giizelligi gibi bircpk cemallerin ash Ziilcelal olan 
Hak Teala hazretlerinin cemal-i mutlakidir; ve bu alem-i surette gorulen her 
bir giizellik o cemal-i mutlakin tecelliyat-i muhtelifesinden ibarettir. Binaena- 
leyh ey kadindan daha nakis olan kimse, o cemal-i mutlak-i Hakk'a feda ol 
ve onun muvacehesinde akl-i maa§in kaydmdan kurtul! Malum olsun ki, ce- 
mal sahibi olan bir kadimn veya erkegin §ahsiyetinden sarf-i nazar edip on- 
da zahir olan cemal-i mutlakin tecelltsini gorerek asik olmak, vucud-i vehmi- 
den kurtulmamis. olanlar igin gayet mu§kildir. Boyle bir a§k vehb-i ilahidir. 
Vucud-i vehmi ile mukayyed olanlar sahib-i cemalin §ahsiyetinde miistagrak 
olduklanndan cemal-i mudakdan hicab igindedirler. Mezahirde cemal-i mut- 
lakin a§iki olan evliya-i kiramin asfani da kendi asWanna kiyas ederler. Bu- 
nun icm cenab-i Pir efendimiz bir gazellerinde §6yle buyururlar: 

"Nas indinde sabit oldu ki, muhakkak ben a§igun, §u kadar ki a§kimm kime 
oldugunu bilmediler!" 

^j-j s\±j i_j-i jT j c-is j j\f ^ j OU- tj\ \j >-!l~p*v ij, j-ip 

3236. 6y can, hahsi ancak a§k gotur&r. jLvra yiift u gudan feryai-res olur. 

Ey Hak yolunun saliki olan can, i'tikadattaki bahsi ve munazarayi bir 
vehb-i ilahi olan a§k gotiirur ve izale eder. Zira a§k-i hakiki dedikodudan fer- 
yada eri§ici olur. Kiyl ii kal sahiblerini gordiigiin vakit anla ki onlarda bu 
a§k-i haklM yoktur. 

3237. nuikd askian hir hay ret gelir. CMecali olmaz hi o macera edel 

A§k-i Hak ihsan olundugu vakit, o a§ktan kuwe-i nutkiyyeye bir hayret 
ve bir durgunluk gelir. Artik dedikoduya ve su §oyle demi§, bu boyle demi§- 
tir, halbuki bunlann bu sozleri su delillere nazaran battldir, tarzmda macera- 
dan bahsetmege mecali kalmaz. Zira o agiga sirr-i vahdet inki§af eder. Bina- 
enaleyh keseratin giift ii gulan nazanndan silinir. Beyt-i Misri-i Niyazi (k.s.): 



c 3^ > 



AHMED AVNt KONUK 

Her ne riitbe i§ikar etsem hafasm artmr 
01 ayan iken onu orter detail beyyinat 
Onu tevhid eylemez ilia ki §irk ehli eder 
Vahdet-i Hakk'i duyarun dili laldir akli mat 

3238. JEtra eger bir cevdb verirse korkar ki, bir gevher onun hazinesitulen hr 
sanya si$rayal 

"Gene", hazine demek olup esrar-i ilahiyye haztnesi olan kalb-i kamil mu- 
rad buyrulur. Ba'zi mishalarda "gene" yerine "liinc" vaki'dir, "dudak ve 
avurt" ma'nasmadir. Ya'ni, a§k-i Hak'ta mustagrak olan kamil eger kiyl u kal 
sahiblerine agik bir cevab verirse korkar ki, onun esrar-i ilahiyye haztnesi 
olan kalbinden veyahud dudagindan sirr-i vahdete ait bir gevher di§anya gi- 
kip naehiller eline geger. 



jj* -Uil OUo g JblJ b" 



JJUU* i_J 



3239. O hayirdan ve serclen dudagini sxkx baglar, id olmaya ki agtzHan gevher 
Aii§sun! 

"Hayirdan murad, kaza-yi ilah! ve "§er"den murad, makzidir. "Kaza"nin 
hayir olmasi budur ki, onda habaset-i nefsaniyye ve kabahat-i tab'aniyye 
yoktur. Binaenaleyh kaza-yi ilahi sureti hasendir. Fakat kufur ve risk gibi ah- 
yal-i mezmume bizim habaset-i nefsaniyyemizden miinbais oldugundan 
makzt olmasi i'tibariyle kabihdir. Zira sifati abddir. Mesela gayet mahir bir 
ressam pek girkin bir sahsin resmini ashna mutabik bir surette tersim etse bu 
tasvire san'at i'tibariyle gayet giizeldir deriz. Fakat surete de pek girkin deriz. 
Binaenaleyh tasvir hasen ve suret kabihdir. Ya'ni kamil agzindan sirr-i vah- 
dete dair bir gevher ve bir kelam-i latif diismemek igin kazadan ve makziden 
agzim siki siki kapar. 

3240. O^iiekim o Ulesul'iln ydn buyurdu: "O^febi hize faztllardan okudugu 



[3244] 



vakit," 



3241. u O ^Resul-i muciebd nisdr vaktinde bizAen huzur ve yuz vakar ister i&i." 



«^£, 



MESNEVl-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 ■ 



Bu beyitlerde insan-i kamilin esrar-i ilahiyyeyi ifsadan ihtiraz etmesinin 
sebebi beyan buymlur. Zira insan-i kamil esrar-i ilahiyyeye ve maarif-i rab- 
baniyyeye dair soz soylerken dinleyenlerin kalblerinde huzur-i tarn bulunma- 
sini ister ki, o maarif ve hakayik onlann kalblerinde takarrur edebilsin! Bina- 
enaleyh kalbleri efkar-i muhtelife ile miisewes olanlara ve oraya buraya ba- 
karak evza'inda hiffet gosterenlere karsi bu esrar cevherlerini sagmak iste- 
mezler. Zira boyle huzur-i tarn sahibi olmayanlardan soz kesmek gibi terbi- 
yesizlikler ve hafiflikler zuhur edebilir. Nitekim ashab-i kiramdan Enes b. Ma- 
lik hazretleri buyurmuslardir ki: "Resul-i Ekrem hazretleri Kur'an-i Kerim'in 
esranni ve havassini beyan ederek maarif cevherlerini sagtigi vakit, bizden 
huzur-i tarn ve evza'imizdan vakar ve sukunet isterlerdi." 

3242. Oyle ki senin basinin uzerinde bir kus olur ki, onun fevtinden senin ca- 
nin tiireyki olur. 

Cismin vaziyetindeki vakar ve sukunet ve kalbdeki huzur oyle olmahdir 
ki, mesela senin ba§ina bir kus konmus. olsa ki, onun fevtinden ve ucup kag- 
masindan camn ve igin titreyici olur. 

\y* y" *~>y>- Py* ijs>J Ij W j OJL-^- *u* C?jW ,j~4 

3243. Itinaenaleyh hi$ yerinden kimildamazsin, id ki senin giizd kusun hava 
tutmaya! 

giizel kus. havaya ugmamak igin asla yerinden kimildamaz. 

3244. O^efes alamazsin, oksurugii haglarsm, id olmaya ki o niimd ugrnayal 

"Surfe", oksiiriik; "huma", kemik yiyen bir kusun ismidir. Burada mutla- 
kan kus murad buyrulur. Ya'ni, oyle bir huzur-i tarn iginde bulunursun ki, o 
giizel kus ugmamak igin nefes bile alamazsin ve oksurugiin gelse kendini taz- 
yik edip oksurmemege gayret edersin. lste insan-i kamil esrar-i ilahiyyeyi be- 
yan ettigi sirada salikin vaziyeti onun huzurunda boyle olmak lazim gelir. 

cr*^* (J^- ^ J^&J^ s-J j> J-y k <ky>t jijiA C— £ j J 

3245. Ue eger bir kimse sana iaUi veyd act soylese iudak iizerine bir jjarmak 
koyarsvn. ~$ani, "<Sus!" 



e 5fijas 8 



AHMED AVNt KONUK 



Ya'ni, sen o huzur-i tarn icmde iken eger birisi gelip sana tatli veya aci 
sozler soylese dinledigin hakaytk ve maarif cevherleri fevt olmamak icin du- 
dagina parmagim koyup o kimseye i§aretle "Sus!" dersin. 



Jl£* C~ 



-yr 



*■ A 5 ^ 



j~> X£ j % xs < 



v t' 



01. 



3246. Diayret, o hu$tur, seni susturur. Qoplugun hasim kapar ve seni pur-cus 
eder. 

Bu beyit yukandaki 3237 numarali beyite merbuttur. Orada "ask-i Hak 
ihsan olundugu vakit o asktan kuwe-i nutkiyyeye bir hayret gelir, mecali 
olmaz ki o macera ede!" buyrulmus. idi. Burada da insan-i kamilin beyan bu- 
yurdugu esrar ve hakayiktan sende ask-i Hak zuhur eder ve seni hayrete 
dusiirur. iste bu hayret o kus. mesabesindedir ki, seni susturur ve kuwe-i 
nutkiyyene durgunluk verir. Binaenaleyh efkar coplugii olan kaibin ba§i 
olan agzim kapar. Fakat seni icjnden kaynatir ve artik dedikodudan kurtu- 
lursun. 

Jjl>- b <_£.ili j *£■ OlJ^>- *£ \j jbi LW?lS oLSob 0-L^jJ 

Padisahin Ayaz'i soze getirmek icin "Cemad olan canga ve postekiye bu 
kadar garni ve sadiyi ne soylersin?" diye Ayaz'a kasden sormasi 



Sultan Mahmud Gaznevfnin nedimi olan Ayaz'in cangi ve postu kissasi 
bu cildin 1857 numarali beytinden i'tibaren zikr edildiginden burada tekrar 
tafsiline liizum yoktur. Sultan Mahmud Ayaz'a huzurunda soz soylemek sa- 
lahiyetini verdigine isaret olmak iizre ona kasden su suali sordu: "Ey Ayaz, 
cemad ve gayr-i kabil-i hitab olan postekiye ve canga bu kadar garni, ya'ni 
hal-i zilletini ve sadiyi, ya'ni hal-i devletini neden dolayi soylersin?" 

^U ^ j j^a sJc^-x Jj\*r j Uji* jil jbt <j\ 

3247. Gy Slyaz, nihdyet puia hir a§ik qibi hir farina hu muhabhetler nedir?" 



<^pa 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3248. "DCendi Jleyld' sinin yuzunden CMecnun $o\ sen bir cariyi din ve mez- 
heb etmissin!" 

3249. *Dki eskiye can muhabheti karishrmissin. Uier ikisini bir odaya as- 
mtssinl 

"tki eskiye, ya'ni cank ile postekiye canimn muhabbetini kan§tirmi§sin ve 
bunlann her ikisini de bir odaya asip saklami§sin!" 

3250. *3hi eskiye nice bir yeni sozii soylersin, bir cemada eski sirn uflersin?" 

[3254] 

"Eski gank ile eski postekiye nice bir §imdi agzindan gikan sozleri soyler- 
sin. Cemaddan ibaret olan ve soz anlamak kabiliyetinde bulunmayan bu ca- 
nk ile postekiye senin eski sirnn olan hai-i zilleti iifler ve soylersin?" Ba'zi 
niishalarda "nev-suhan" yerine "tii siihan" vaki'dir. "tki eskiye nice bir sen 
soylersin?" demek olur. 

3251. *€y £%yaz, askian dolayi £%rab gfbi menzile ve harabeye sozunu uzun 



cekei 



rsin: 



I" 



"Reb"' ( C j), menzil ve hane ve tarla; "atlal", "talel"in cem'idir ve "talel", 
harab evlerin nisam ve harabe demektir. Ya'ni, "Arab §airlerinin ve a§iklan- 
nin ma'suklannm evlerine ve ba'zi harabelere hitaben soz ve §iir soylemek 
adetleridir. Sen de onlar gibi eski ve harab cangin ile postekine uzun sozler 
ve hitablar yaparsin!" 

3252. * Senin carigvn hanai Sasaf'm menzilidir? ^ostun guya y>usufun gom- 
legidir!" 

"Asaf, Siileyman (a.s.)in vezirinin ismidir. Burada mutlakan "vezir" 
ma'nasi murad buyrulur. Ya'ni, "Ey Ayaz, senin gangin hangi veztrin ko§ku- 
niin harabesidir ki, Arablar gibi ona hitaben soz soylersin. Postun guya 



Cg^g> 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'kab (a.s.)a gdnderilen Yusuf (a.s.)m gomlegidir ki, ona kar§i canmin mu- 
habbetini kanstinrsin." 

Jr& _j M- _j to j *Jto-- ijJL *^ Jr~^ ^ i jtow o L*y _^fc* 

3253. xx< J^asrdni gibi ki, papaza hir yiHtk zina ve gdl u gi§ dirmunu sayar." 

aJI jl JJb jip \j j\ y& otoo 01 jj L f i ^' > jj^toj L" 

3254. "Ta Ju papo-z oruW o gunahi affede! Onun ajjim ilahtan afv hilir." 

3255. "0 papaz curumden ve atadan agon cLegilAir. ^akat a$k ve i iikad cok 
sihirhaz&ir." 

Ya'ni, "Ey Ayaz, senin eski gank ile postekiye olan hitabm kabahatlerden 
ve kabahatlerin affindan bihaber olan papazlara, bir hiristiyamn, bir yillik 
tiirlii tiirlii giinahlanni affettirmek igin birer birer soylemesine benzer. Halbu- 
ki papaz o curiim sahibinin ne giinahlanni bilir ve ne de o giinahlann affi 
onun elindedir. Bununla beraber o zavalh kabahatli papazin afnni Allah'in af- 
fi bilir. Bunun ne kadar bos bir sey oldugu akl-i selim indinde sabit oldugu 
halde ne yapalim ki, bir seye kar§i olan ask ve muhabbet ve i'tikad cok si- 
hirbazdir." Bir seyin ma'kul ve gayr-i ma'kul oldugunun muhakemesine ma- 
ni' olur. 1'tikadin insanlar iizerindeki te'siri bugiin tibben dahi sabit olmus bir 
seydir. 

3256. ^ostluk ve vehim yiiz ^usnf peyda eier. CMuhakkak Diarut ve CM>a- 
rut'tan daka sikir edicidir. 

"Teniden", masdannin miiteaddid ma'nalan vardir, burada "peyda etmek" 
ma'nasindadir {Giyasii'l-Lugat) . "Yusuf tan murad, mahbub olan seydir. 
"Harut ve Marut", iki melegin ismidir ki, kissalan I. cildin 3361 ve 3385 nu- 
marali beyitlerinde gegti. Ya'ni, insan bir seye muhabbet ettigi vakit o sey fe- 
na dahi olsa onun nazannda iyi ve giizel goriiniir; ve mesela goniil bir girkin 
kadma baglanmis olsa onu Hz. Yusuf gibi giizel goriir. Keza adavet dahi boy- 
ledir. Bir kimse en giizel bir §eye karsi diisman olsa onu gayet girkin goriir ve 
kuwe-i vahime o girkinde olmayan bir giizelligi veyahud guzelde olmayan 
bir girkinligi icad eder. Zira kuwe-i vahimenin sam ma'dumu mevciid ve 



^ 



MESNE Vl-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

mevciidu ma'dum gostermek gibi ahvaldir. Binaenaleyh dostluk ve kuwe-i 
vahime muhakkak Harut ve Marut'tan daha ziyade sihirbazdir; ve hadis-i §e- 
rifde p+i j ^u y^\ jl>. ya'ni "Senin bir §eyi sevmen gdziinu kor ve kulagini 
sagir eder" buyrulur. 

3257. Onun yadi uzerine hir suret -peyda eder. Suretin cezhi seni guft u guya 
getirir. 

A§ik muhabbet ettigi §eyi zikrederek vehminde giizel bir suret peyda eder. 
iste bu suret-i hayaliyye seni kendisine kar§i soze getirir. 

3258. Suret onunde yuz hin sir soylersin, nasd ki dost dostun onunde soyler. 

suret-i hayaliyye onunde bir dostun bir dosta soyledigi gibi bircok sirlar 
soylersin. 

3259. Onda ne hir surd ne de hir heykel vardir. Ondan yuz "Blest" ve yiiz 
xc BeW." dogmu§tur. 

"Suref'ten murad, haricte miinakkas. olan suret ve "heykel"den murad, 
miicessem olan surettir. "Elest", ta'btriyle suale ve "Bela!" ta'biriyle cevaba 
i§aret buyrulur. Ya'ni, a§ik sevdigi bir §eyin hayali olan suretini dimaginda 
peyda eder. Halbuki onun ne haricte bir suret-i menku§esi ve ne de bir su- 
ret-i mucessemesi yoktur. Boyle oldugu halde o hayali olan suretten yuz su- 
al ve yiiz cevab dogar, ya'ni a§ik o suret-i hayaliyyesi ile konu§ur. 

't^j* y *4>*J jyf J^ foji Ji (Jj^ *£ 0l^>- 01 

3260. OJitehim gonlu goturulmus hir ana, yeni olmus yavrusunun mezan onunde; 

[3264J 

:>Lj»- OMj jUJJ j JbUJ^ jl^i>-l j Osr aj -bj^ 5 U jlj 

3261. Cidd ve klihad He sirlar soyler. cemad ona diri gorunur. 

3262. 0, o topragi diri ve huim hilir. O hdsaki hir goz ve kulak hilir. 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

suret-i hayaliyye ile konusmamn misal-i zahirisi pek coktur. Ezciimle 
cocugunun asiki olup gonlii elinden gitmi§ otan bir ana, yeni olmiis olan bir 
cocugunun mezan oniinde kemal-i gayret ve sa'y ile tiirlii tiirlii sirlar soyler. 
cemad olan cocuk veya mezar ona diri ve soz anlar bir halde goriinur. 
bicare ana o topragi hayalinde diri ve insan gibi ayakta durucu bilir. ha§a- 
ki goriicu ve isitici bilir. 

3263. Onun oniinde o mezann toprajjinm her bir zerresi, $ur vaktinde kulak tu- 
tar ve akd tutar. 

ananin hayalinde o mezann cemad olan topraginm her bir zerresi, mu- 
sibet vaktinde kulak ve akil sahibidir. 

3264. O topragi cidd ile dinleyici hilir. Sahir-nah olan a§ka iyi hah! 

"Sahir", sihredici; "nak", edat-i nisbet, "sihrediciye mensub olan" demek- 
tir. Ya'ni, o musibet-zede olan ana, icmin kansikhgi zamamnda, "Bu toprak 
cemaddir, ona soz soylemek caiz degildir!" demez. Hayalinde o topragi cidd 
ile diri ve dinleyici bilir. Iste sihirbazlann samna mensub olan su aska iyi bak 
ve asikin halini de ona gore kiyas et! 

Jj tiJ-il b <^>^* Jf^ f'V J^ *j^ JJr ^^ ji ^^T <■)' 

3265. 0, tdze mezann topragi iizerine yuzunix, goz ya§i ile heraber dembedem 
oyle ho§ hoyar. 

ana, bir taraftan o topraga hitab eder ve bir taraftan da o yeni mezann 
topragi iizerine aglayarak yiizunu surer. 

3266. Oii, dirilik vaktinde can gibi olan oglu iizerine asla oyle yiiz koymami$tir. 

"Ki", yukanki beyte merbut olan edat-i beyandir. Ya'ni, o ana oglu diriy- 
ken yapmadigmi oldiikten sonra mezanna karsi yapar. 

3267. Uaktaki maiemden hirkac gun gecer, onun o a§ktnin ate$i sakin olur. 



ese^p 



MESNEVl-t §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 



"Aza", sikinti senesi ve mustbete sabretmek ve siddet ve matem ma'nala- 
nnadir. Tesdid [ile] ['"azza"] dahi telaffuz olunur. 

jb (j\y\ OW ^f- j\j J^ jlJbl JblJ t*j* y. J^fi- 

3268. Olu iizerine olan a§k -payidar olmaz. (S%$ki can artutci olan did uzeri- 
ne tutl 

"Murde"den murad, mahlukattir. "Hayy-i can-efza"dan murad, Hakk'tir. 
Ya'ni, mahluk fanldir ve fani olan mahluk uzerine olan ask payidar ve sabit 
olmaz. Zira dliir ve onun ancak hayali kalir. Binaenaleyh a§k onun hayaline 
intikal eder; ve hayal ise miirur-i zaman ile zail olur. Cana kuwet verici olan 
Hahk Teala hazretlerine olan ask ise bakidir. 

3269. Ondan sonra o mezardan muhakkak ona uyku gelir. Cemadliktan yine 
cemad dogar. 

"Hab"dan murad, gaflettir. Ya'ni, dliinun mezanna karsi olan ah ve enin- 
den sonra miirur-i zaman ile o mezara teveccuhden gaflet gelir ve o a§k miin- 
cemid bir hale gelir. Zira cemadliktan yine cemadhk dogar. 

ca" | »^~*j <j*^' yz jj*&\>- -UU "■-~'j J *y<ji *y*~ | -'j* w *' <3^^ ^j' J 

3270. JZ,ua ki a$k kendi efsununu kaph ve gitti. Uaktaki aie§ acele gitii, kill 



[3274] 



kaldx. 



Zira ki, sahir-nak olan ask kendi sihrini ve efsununu o cemad olan ruh- 
suz cesedden kapti ve gitti, bu hal atesin siir'atle yanip gecmesine benzer. 
Ates siir'atle yakip gectigi vakit nasil kill kalirsa cesedden dahi calib-i ask 
olan ruh gecip gider. cesed atesin kiilii mesabesinde kalir. 



32 71. O seyi ki o gen$ aynada goriir, pir onun hepsini kerpicie goriir. 

"Pir"den murad, ask oldugu asagidaki beyitte beyan buyrulur. "Civan"dan 
murad dahi, Allahu a'lem, akildir. Zira ahval-i ask aklm verasindadir ve ak- 
lin idrak edemedigi zevki ask idrak eder. Nitekim gencin idrak edemedigi ah- 
vali tecrtibeleriyle bir ihtiyar idrak eder. Ya'ni, aklin mucella bir aynada gor- 
diigii hayalati, ask kesif olan bir kerpicte dahi goriir. Nitekim cocugu olen bir 



c^^ 



AHMED AVNl KONUK ' 

anamn o gocuga olan a§ki onun hayalini kuru toprak uzerinde goriip ah ve 
emn ettigi yukanda beyan buyruldu. 

3272. < J y iT senin a§kindir, ok sofial elegit! ~%uz hinlerce writi&izin elini luiu- 
cudur. 

Ya'ni, yukanki beyitte dedigimiz pir senin a§kindir. Yoksa biz "pir" ta'bi- 
riyle ak sakali murad etmedik. a§k yiiz binlerce umidsizin imdadina yeti§ip 
elini tutucudur. 

Ma'lum olsun ki, a§k umumiyet i'tibariyle iki nevi'dir. Birisi a§k-i hakiki 
ve digeri ask-i mecazidir. A§k-i hakiki Halik'a olan asktir. A§k-i mecazi mah- 
luka olan asktir. Ask, gerek hakiki ve gerek mecazi olsun, asiki zevk-i timid 
icinde yasatir. Fakat ikisinin arasinda biiyiik fark vardir, Mahluka olan ask 
3368 numarah beyt-i sertfde beyan buyruldugu uzere payidar olmaz. Zira a§- 
km taalluk ettigi mahal fanidir. Halik'a olan ask ise bakidir. Zira a§kin taal- 
luk ettigi mahal la-yezaldir. Cenab-i Pir efendimiz Fihi Ma Fih'm 42. faslinda 
bu iki nevi' a§k hakkinda soyle buyururlar: "A§k, galata ve hataya dusurii- 
cii hayal ile oldugu vakit dahi mucib-i vecd olursa da, bu vecd Habir ve Ba- 
sir olan ma'§uk-i hakikiye a§ik olan asikin vecdi gibi degildir. a§ikm hali 
karanlikta ma'§uk zanni ile diregi kucaklayip aglayan ve §ikayet eden kim- 
seye benzer. Bunun lezezati Hayy ve Habir olan ma'sukun boynuna sanlma- 
ya benzer mi?" 

tste edyan-i batileye salik olanlann esna-yi ibadetlerindeki vecd ve biika- 
Ian dahi bu kabildendir. Nitekim 3354 numarah beyitte bir hiristiyamn papa- 
za giinah gikartmasi beyan buyrulmus, idi. 

3273. (Mf/t firakta suretler diizer, vakt-i ielakia na-musavver zahir olur. 

A§k suretsiz olan Hak'tan firak ve aynlik vaktinde suret a§iklan icjn bir- 
takim suretler diizer ve peyda eder. Fakat o a§ik-i mecazi ve o suret asiki bir 
cezbe-i ilahiye mulaki oldugu vakit o asika musawer olmayan Hak zahir 
olur. Nitekim I, cildin 1 1 1 numarasina miisMf olan beyitte: ^ oo / J^^ 
^~*j*j y* ou. \j\a Ojiu- o-^ d\j/ j ["A§iklik, gerek bu taraftan ve gerek o 
taraftan olsun, akibet bizim icjn o tarafa rehberdir."] buyrulmus. idi ki, a§k 
hakkinda orada mufid izahat gecti. 



°®l&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



3274. ^Ber ki: w O sar/io$ ofan aHui aslinm ash, benim! Surei uzerinde o gu- 
zellih bizim ahsimiz olmaslw." 

Ya'ni, suret a§ikina cezbe-i ilahi erisjp suretten munezzeh olan Hak zahir 
oldugu vakit der ki: "Senin surete mubtela. olup sarhos, olan aklmin aslinin 
ash benim! senin gordiigim suret iizerindeki giizellik, bizim cemal-i mutla- 
kimizdan bir pertevin aksidir." 

3275. "<$im<li percleleri kaldirdim, giizelluji vasitasvz yiikselttim!" 

"Simdi cezbe-i ilahiyyem ile senin havassinin perdelerini kaldirdim ve kal- 
binin ve ruhunun gdzu onunde cemal-i mutlakimi suret-i kesife vasitasi ol- 
maksizm yukselttim!" Ya'ni o cemal-i mutlakimin pertevini mertebe-i sufliy- 
yet olan suretten mertebe-i ulviyyet olan alem-i ma'naya kaldirdim. 

3276. xXra. ki benim aksim ile cok dokundun. JZahmin iecridi kuvvetini buldun." 

"Der baften", dokumak ve dokunmak ma'nalannadir. Burada "ihtilat et- 
mek" ma'nasi murad buyrulur. Ba'zi ntishalarda "der bahti", "oynadin" va- 
ki'dir. Ya'ni, "Ey a§ik-i suret, benim suretlerde olan cemal-i mutlakimin aks-i 
pertevi ile cok ihtilat ettin veyahud gok oynadin. l§te nihayet zatimm o suret- 
lerden tecerriidu ve soyunmasi kuvvetini buldun. Ya'ni beni, cezbem sayesin- 
de suretlerden miicerred olarak buldun ve bu suretle ask-i mecaziden a§k-i ha- 
kikiye terakki ettin." 

OL* jj -^jy lj Jr^S j\ d\jj J-i £f *<o*W j~- ^1 j\ 0_^*- 

3277. "^Vakiaki bu tarafian benim cezbem fjidici oldu, o, ortada rahibi gormez!" 
Bu beyt-i §erif 3254 numarali beyt-i §erife merbuttur. "Vaktaki bir hiristi- 

yana bu suret tarafindan benim cezbem gidici oldu, artik o hiristiyan ortada 
giinah afFedici olarak bir rahibin stxretini ve viicudunu gormez." 

3278. Ctirum ve hatddan tlolayi o perdenin arkasindan Dtuda'nm lutfundan 
mofljiret isier." 



c^^, 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, "0 cezbeye erisen nasram anlar ki, ciirum ve hatasmdan dolayi o 
rahibin sureti perdesinin arkasindan ancak Huda'nin liitfundan magfiret isti- 
yor. Asil afv ve magfiret Hakk'in lutfundandir. Kendisi §a§kinhk edip bir per- 
deye yapi§mi§ ve afv ve magfireti o perdeden bilmi§tir. Bu cezbe icmde artik 
papaza arkasim gevirir." 

j^i i^j\yA <*-i^>- jjjl ijjj~*> ij-i <_£jW- ***-i^- ^j-Jsi** J tij^r 

3279. Vakiaki bir ia§tan akici bir $e§me ok, ta$ o ge§mede mnievan olur. 

Mesela bir ta§tan bir pinar kaynayip aktigi vakit ta§in sureti o pinarda 
mestur kahr. "Mutevari", bir §eyin arkasina gizlenmis. olan demektir. Zaru- 
ret-i vezinden dolayi "mutvari" okunmak icab eder. Ya'ni, ta§in sureti akan 
pinann sureti arkasinda gizlenmis. olur ve artik ta§ goriinmez. Bunun gibi 
Hakk'in gaffariyeti zahir olunca ta§ mesabesinde olan rahibin sureti o nasra- 
ninin nazannda mestur kahr. 

jqS d\ jS^ji 01 j\ -li (jjW <ixJl j j*l>- \j j\ 01 jt -Ou Jjljiti l jS 

3280. Ondan sonra himse ona ias iabir eimez. £tra hi o ia§tan o gevher aki- 

[3284] 7J 

ex olan. 

ta§tan pinar aktiktan sonra artik kimse ona ta§ demez, pmar der. Zira 
ki o tastan o su gevheri akici oldu. Bu beyitlerde "tas" ile esyamn suver-i ke- 
sifesine ve "pinar" ile de Hakk'in tecelliyat-i esmaiyyesine ve sifatiyyesine ve 
ef aline i§aret buyrulur. 

j\* SjJ" OUj Zjij Jp- <fc$- 0^ _}l j-^\ J \j jy& (Jil Ob L* <U»IS' 

3281. Hill suretleri kaseler bill Ue onun i$ine o seyi ki Diak ioker, onunla 
uluvv iutar. 

Bu alem-i §ehadetin suretlerini kaseler mesabesinde bil! Hak Teala o ka- 
selere esma ve sifatinin asanm doker ve o suretler dahi bu asar ve esma ve 
sifat-i ilahiyye ile ulviyet peyda eder. Binaenaleyh insanlann o suretlere te- 
veccuhii ve taa§suku onlarda olan esma ve sifat-i ilahiyyenin pertevinden 
nasj olur. Fakat cahiller bu hakikatten gafil olduklanndan onlar o surete sa- 
nhrlar. Sultan Veled hazretleri bu ma'nayi atideki beyitlerinde tzah buyu- 
rurlar: 



°&s&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 









"Vaktaki Hak halki zulmette yaratti, onlann basi uzerine rahmet cihetinden 
nurunu doktti. Onlara sifat-i kadiminden ilim ve seha gevherlerini koydu, ta ki 
kendinde onun suretlerini goresin ve onun sifatlanndan da O'nun zatmi gore- 
sin! Bu az sifatlardan asil tarafina git! Sen her iki arasim fasletme! Eger kalbin 
varsa Hakk'a vet! Vaktaki sana ondan meded erise!" 



£* 



Akrabalanmn Mecnun'a "Leyla'nm giizelligi bir mikdardir, o kadar 

degildir. Bizim sehrimizde ondan daha latifi coktur ve birini ve 

ikisini ve onunu sana arz edelim, intihab et! Bizi ve kendini kurtar!" 

demesi ve Mecnun'un onlara cevab vermesi 



J^ C-*~A OUj^- C~*-.y l JJ l y~&- \&>r j ^J <^J-^* -t a aj OLfLl 

3282. <5%hmahlar cehilden uMecnuna dediler: *£eylamn husnii o kadar de- 
gildir, ehemmiyetsizdir." 

"Sehl", lugatte "kolay ve yumusak ve inis ve gukur yer" demektir. Bura- 
da "ehemmiyetsiz" olmaktan kinayedir. Mecnun, Leyla ismindeki kizin a§i- 
gimn ismidir ve kissalan me§hurdur. 



G $P? 



AHMED AVNt KONUK 

3283. Wr Bizi/n sehrimizde ondan daha iyi, ay gibi yiizlerce dil-riiba vardu." 

3284. ^Dedi: "tSuref hardakttr ve giizellik sarabdir. Onun naksmdan hana sa- 
rafct Diuda verir." 

Mecnun o cahillere cevaben dedi: "Bu cismani olan suretler birer bardak 
ve kadeh mesabesindedir ve onlarda zahir olan guzellikler dahi kadehte §a- 
r&ba benzerler. Leyla'mn suret-i cismaniyyesi kadehinden bana giizellik sa- 
rabim veren ve i^iren Hak Teala hazretleridir." 

jS J.£ 01" jl j-i* JiiU \j J-1 tjj? j\ ib *£"j* \j UA j* 

3285. "Onun aski sizin hulagimzi gshici olmamak i$in, onun hardagindan si- 
ze sirke verdi." 

"Sirke"den murad, girkinliktir. Ya'ni, "Hak Teala Leyla'mn suretinden ba- 
na giizellik gosterip a§k sarabim igirdi; ve sizin Leyla'ya asik olmamamz icm 
onun suretinden size cirkinlik sirkesini igirdi, muteneffir oldunuz." 

3286. Stziz ve cM olan Diakk'tn eli her Urine hir hardaktan zehir ve hal verir. 

Hakk'm kudret eli bir suret-i cismaniyye bardagindan birine bal ve digeri- 
ne zehir verir; ve Hak Teala birine cemal ve digerine celali ile tecelli buyurur. 

3287. n^ardagt gorursixn ve fakat nasavabm gozune o sarab yiiz gosiermez. 

"Na-savab"dan murad, na-ehil ve na-mahremdir. Ey hakikate na-mah- 
rem olan kimse, sen bardak mesabesinde olan cismani sureti gdriirsiin ve fa- 
kat nazannda mugahedeye ehliyet olmadigi icm, o suret bardagmdaki tecel- 
1M cemali §arabi sana yiiz gdstermez. 

• <* * 

3288. Cantn zevki h&siratu't-iarjtu. Otendinin Kasmindan gayriye nisan gos- 
iermez. 



c^pp 



MESNEVl-t SERtF SERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Kasiratu't-tarP, "bakisi kisa olanlar" demektir. Sure-i Rahman'da olan 
ow Uj (^JL* ^\ t>4 U ai ^ lJ>ji oi^ii ^ (Rahman, 55/56) ya'ni "Cennette hu- 
riler vardir ki bakislanm kisa yapicidi'rlar, ya'ni zevclerinden baskasina bak- 
mazlar. Onlara zevclerinden ewel bir insan ve bir cin dokunmadi" ayet-i ke- 
rimesine isaret buyrulur. Beyt-i setffde canm zevki kisa nazarh olmakta bu 
hurilere tesbih buyrulmustur. Ya'ni, can zevkinin nazan ancak hakikate 
mahrem olanlara ma'tuf olur. Na-ehiller hakkinda kasiratu't-tarfdir, asla on- 
lara iltifat etmez demek olur. 

_ _ »t > 

3289. O $arab kasiratui-iarf geldi; ve bu zarflann hicabi gadirlar gtbidir. 

Bu beyt-i senfde yine sure-i Rahman'da olan fL±Ji J oijjl«i* jj* (Rah- 
man, 55/72) ya'ni "Qadirlarda bakislan kisa olan hurilef vardir" ayet-i keri- 
mesine isaret buyrulur. Cemal-i zati-i Hak sarabi hurilere ve cismani olan su- 
ret perdeleri cadirlara tesbih buyrulmustur. Ya'ni cemal-i zati-i Hak sarabi hu- 
riler gibi olup cismani suret gadirlannda gizli ve mesturdur. sarab kendi 
mahreminden baskasina kendisini tesKm etmez. 

3290. ^Derya bir haymedir. Onda hayat kaz igindir. JZakin kargalar i$in 
oliimdiir, 

"Kelag", kuzgun ve yaban kargasi demektir. Ya'ni, bir suretten iki zid te- 
celll nasil zahir olur dersen, misali budur ki, deniz kendisinde olan bu iki zid 
tecellinin bir cadindir. Onda bir hayat vardir. Fakat bu hayat kazlara mahsus- 
tur. Zira kaz denize diiserse yiizer ve zevk alir. Yine o denizde hayatin ziddi 
olan oliim de gizlidir. Bu oliim de kargalara mahsustur. Zira karga denize dii- 
serse bogulur ve oliir. 

3291. JZehir dahi yilan i$in gida ve aztk olur; onun fjaynna onun zehri derd 
ve oliimdiir. 

Bir suretten iki zid halin zuhuruna bir misal-i diger dahi zehirdir. Zehir 
yilana gida ve hayat ve yilandan baskasina da onun o zehri evca' ve oliim- 
diir. 



c ^? 



AHMED AVNi KONUK 

3292. Uier hir ni'metin ve mthnetin sureti htma cehennemdir ve ona cenneitir. 

Bu alem-i §ehadette her bir ni'metin sureti ba'zi kimseye cehennem gibi 
elem ve azab verir. Ba'zi kimseye de cennet gibi zevk ve rahat verir. Ve keza 
her bir mihnetin sureti de boyledir. Kimine cehennem gibi azab ve kimine cen- 
net gibi zevk ve rahat olur. Velhasil ni'met ve mihnet e§hasa gore degisjr. 

3293. DmcLi hiltiin ecsam ve esya goruniirler. DiaVbuhi onda gula ve zehir var- 
dir, gormezsiniz. 

Imdi bu dunyada butiin ecsam ve esja his goziiyle goruniirler. Halbuki o 
ecsam ve e§yamn her birinde sebeb-i hayat olan gida ve sebeb-i memat olan 
zehir vardir. Bunlan his goziiyle goremezsiniz. Ba'zi niishalarda birinci mis- 
ra'da "yiibsarun" "tubsirun" suretinde vaki'dir, "goriirsunuz" demektir. Ya'ni 
"imdi biitiin ecsami ve egyayi his goziiyle goriirsiiniiz, fakat onlarda olan gi- 
dayi ve zehri gormezsiniz" demek olur. 

3294. Uier hir cisim hir hose ve hardak gtbidir. Onda hem gida ve hem dil-suz- 
luk vardir, 

3295. !7(ftse zS/iir, onia. ni'met gizlidir. Onun taimi hHir hi ondan ne ver. 

"Ragad", mai§et genigligi ve ni'met demektir. Ta'im" yiyici ve tadici de- 
mektir. Ya'ni, suret kasesi his goziine zahirdir. Fakat onda ni'met gizlidir. 
Ancak o suret kasesinden tadici olan kimse ondan ne yedigini bilir. Tatma- 
yan bilmez. 

3296. "^usufun. sitreft bir giizel Juw£e/i gifei iii. ^Babasi ondan yuz hade-i tarub 
if ft. 

Yusuf (a.s.)in suret-i cismaniyyesi bir guzel kadeh gibi idi. Babasi olan 
Ya'kub (a.s.) o kadehten birgok §evkler badesini ve §arabim icti. 



<^^, 



MESNEVt-1 SERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3297. Oiarde§lerine de ondan zehr-ab vox idi. JZira onlarda km zehrini arhrdi. 
Yine o Hz. Yusuf 'un sureti kadehinden kardeskrine zehir gibi aci ve mur- 

dar su hasil oldu. Zira cenab-i Yusuf un kardesierinde o cemal-i zati sarabi 
kin ve hased zehrini artirdi, 

3298. ^ine ondan JZuieyha'ya §eker olup a§ktan diger hir afyon gekti. 

Yine Hz. Yusufun sureti kadehinden Misir azizinin zevcesi olan Ziiley- 
ha'ya seker hasil oldu ve ondan husule gelen asktan Zuleyha ba§kalanmn o 
suretten gektigi afyondan ba§ka bir afyon gekti. "Afyon", ha§ha§tan hasil 
olan uyusjurucu bir maddedir ve "panzehir" ma'nasina da gelir. Ya'ni Hz. 
Yusuf'un kadeh-i cismi bir iken her bir kimse ondan muhtelif seyler ictiler. 

3299. ^a'kvb'a olan $eyin gayn o giizde ~%tlsujian gtdd idi. 

Ya'ni, Ya'kub (a.s.) Yusuf (a.s.)in kadeh-i siiretinin firakmdan gam §er- 
betini icti. guzel Zuleyha ise yine Yusuf (a.s.) in kadeh-i suretinden riihun 
gidasi olan ask sarabini gekti. Bu iki sey birbirinin gayn idi. Binaenaleyh ay- 
m kadehten muhtelif kimseler baska baska seyler icti. 

3300. Serbet turlii tilrlii ve hardak hir. id hi qaiibin sarahinda sana hir sek kal~ 

[3304J ^ . ' V V * 

mayal 

Bu misallerden zahir oldu ki, bir kadehten turlii tiirlii serbetler icilebiliyor. 
i§te bu haller alem-i gaybin turlii tiirlii sarablan oldugunda §ubhe etmemek 
icindir. Zira his goziiyle goriilen bir suretten bir kimsenin nasibi ne mahiyet- 
te oldugu meghuldur. 

3301. nZade gayhdandir, hardak hu cihandandir. hardak zahir, hade onda $ak 
gizlidir. 

Suret kadehinden icilecek olan sarab alem-i gaybdandir, zuhurundan ev- 
vel bilinemez. suret-i cismani kadehi ise bu alem-i kesafettendir. Binaena- 



CvgfS 



AHMED AVNl KONUK 

leyh his gozuyle gorulur. Bu his goziiyle gdriilen suret kadehinde ne turlii §a- 
rab oldugu cok gizlidir. 

3302. OVa-mahremlerin aozunfan pok gizli, faked makreme a§ikar ve apkhr. 
Ya'ni, bu suret kadehlerinde neler bulundugu hakikate ve sirr-i kadere na- 

mahrem olanlardan cok gizlidir. Fakat sirr-i kader kendilerine meksuf olan 
mahremlere ve evliya-i kirama asjkar ve apaciktir. 

Ujljjl cJL«jI Up <_apU UjUaiI £j£~» i j$i\ L 

3303. w 6y henim (^Allah'xm, hizim basarlanmiz sarhos hilincli. HZizden afv ey- 
le, hizim yuklerimiz ajjir oliul" 

Bu beyt-i serifde Hz. Pir zat-i seriflerini de ehl-i gaflet arasina katarak 
miinacat buyurdular. Bu bize ta'lim icindir. Ya'ni, "Ey benim Allah'im, bu 
alem-i kesafette suver-i muhtelifede zahir olan suunat-i ilahiyyen ile bizim 
gozlerimiz kamastinldi ve sarhoslann bakislan gibi bakiyoruz. Seni gdrmu- 
yoruz, o suretleri goriiyoruz. Bizden bu §irk-i hafiyi affeylel Zira bizim yiik- 
lerimiz ve bu §irk sebebiyle giinahlanmiz agir oldu!" 



3304. By yizli olan, sen muhakkah ihi hajika doldun. Dhi masrikm nurufev- 
hine yukseldin." 

"Hafik", magrib demektir. "Hafikayn", ya'ni "iki hank", magrib ve ma§- 
nk ma'nasinda musta'meldir. Zira ilm-i hey'et iktizasinca arzin bir tarafi igin 
magrib olan mahal aym zamanda diger tarafi icin masnk olur. Bu sebeble 
"hafikayn", magrib ve masnk ma'nasinda kullamhr. "iki masnk"tan murad, 
birisi gunesin ve digeri aym ma§nkidir. Ya'ni, "Ey zat-i latifi enzar-i hissiy- 
yeden gizli olan Hak Teala, sen <JJi '4j J5 i^Jy u^S v>Jf, 'i}^J\ tij (Bakara, 
2/115) ya'ni "Masjik ve magrib'Allah'mdir. Ne tara'fa tevecciih'edersen Al- 
lah 'in vechi vaki'dir" ayet-i kerimesinde beyan buyurdugun iizere magribe 
ve masnka doldun. Iki masnkin nurunun iizerinde yukseldin. Zira viicud-i 
hakiki senindir. tki ma§nkm nuru senin viicudundan zahir olmustor." 

3305. "Sen bizim sirlanmizt kesfedici bir sirsm! Sen bizim nehirlerbnizi ifcar 
edici bir fecrsin!" 



c^pp 



MESNEVl-I SERlF SERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Sir"dan murad, viicud-i mutlak-i Hak; "esrar"dan murad, viicud-i mut- 
lakta mahfi olan sirat ve esmadir. "Fecr", asl-i liigatte, "bir §eyi genis syret- 
te yarmak" demektir ve "fail" ma'nasinda da miista'meldir. Ya'ni, "yanci ve 
sakkedici" demektir. "Mefcer", su akmak igin yanlan mahal demektir. Bun- 
dan murad cismani olan vucudat-i izafiyyemizdir. "Enhar", genis su mecrasi 
ma'nasina olan "nehr"in cem'idir. Bundan murad dahi esma-i ilahiyyenin 
suver-i ilmiyyesinden ibaret olan a'yan-i sabitedir. Ya'ni, "Ey Allah'im, sen 
bizim havassimizden gizli olan vucud-i mutlaksin. Bizim sirlanmiz ve haki- 
katlerimiz olan sifat ve esma-i ilahiyyeni zat-i mutlakmdan kesf ve izhar edi- 
cisin. Sen bizim nehirler mesabesinde olan a'yan-i sabitemizin mefceri olan 
bu cisimleri alem-i tabiati yanp cikanci ve halk edicisin. Bu suret-i cismaniy- 
yemizden a'yan-i sabitemizin ahkami cari olur." 

3306. "Gy zah gizli, atast mahsiis! Sen su gtbisin ve hiz degirmen gibiyiz!" 
"Reha"', degirmen demektir. "Ey zat-i latifi gizli oldugu halde bu alem-i 

surette ataya-yi esm&iyyesi mahsiis olan viicud-i hakiki, senin vucud-t mut- 
lakin suya benzer ve bizim vucudat-i izafiyye ve kesifemiz dahi degirmen gi- 
bidir. Su degirmeni nasil dondiiriirse senin vucud-i mutlakin dahi bu vticu- 
dat-i izafiyye alemini oyle dondiirur!" 

3307. "Sen riizgar gibisin ve hiz ioz gibiyiz. UZuzgar gizli olur ve onun iozu 
asikardtr." 

"Senin vucud-i mutlak-i latifin riizgar gibi ve bizim viicudat-i kesifemiz 
riizgann kaldirdigi toz gibidir. Havaya kalkan tozda riizgar gizli ve tozun ka- 
raltisi asikardir." Bu beytin nazirleri I. cildin 610 numarasma miisadif olan: 
a jm < j$*a iyr 3 y u <sii~~* j pa i^o* l. ["Biz yoklariz ve bizim varhklanmiz 
da yoktur; Sen fani gosterici bir viicud-i mutlaksin"] beytiyle 61 1 numarasi- 
na miisadif olan: ^ jliu ^ ji ou *L*- ^u ^ J 3 oi^ «** u ["Biz hep ars- 
lanlanz; fakat bayrak arslani! Onlann hamleleri vakit vakit riizgardan olur"] 
beytinde gegti. 

3308. "Sen hir haharsm, hiz yesil hag gthi hosuz. gizli ve onun hahsi§i asi- 
kardtr." 



AHMED AVNI KONUK 



"MM, senin vucud-i latifin bir bahar gibidir. Bizim vucudat-i izafiyyemiz 
o bahardan yesillenmis. bir bag gibi latifdir ve guzeldir. Senin o bahar-i viicu- 
dun gizli ve onun ataya-yi zatiyye ve esmaiyyesi asikardir." Bu ve atideki 
beyitlerde tesbihat-i kesifeden tesbihat-i latifeye terakki buyrulmustur. 

3309. "(Sen. can aibisin, biz el ve ayak yibiyiz. Clin kabzi ve bash candan reva 
oUu." 

"Uahi, sen bu vucud-i izafi aleminin latff olan cam gibisin. Bizim viicu- 
dat-i kestfemiz ise el ve ayak gibidir. Elin acriip kapanmasi candan oldugu 
gibi bizim bilciimle harekatimiz dahi senin sifat-i Hayat'indan zahir oldu." 
Nitekim ayet-i kerfmede A* uisy u (Kehf, 18/39) ya'ni "Kuwet ancak Allah 
iledir" buyrulur. 



JL ^1 ijb Jap j! Jbj y) 



dkj a** 1 J^ u J** J*r j> 



3310. "Sen akd gibisin, biz Ail misaliyiz. IJu dil bu beyam akddan tutar. 

"tlahi, senin vucud-i latifin akil gibi gizli ve bizim vucudumuz dil gibi za- 
hirdir. Fakat bu zahir olan dil bu beyanat ve elfazi aklin imdadiyla izhar eder. 
Aklin imdadi olmazsa dil ancak sakit bir et parcasmdan ibaret kalir." 

<1 oJCj>-J ls*\£> %^p *£ f\ 6Si>- U _j (J>\J* Jli* y 

331 1. Sen sait misalisin ve biz giilmeyiz hi, mubareh olan sddinin netkesiyiz. 

"Uahi sen kalblere mustevl! olan siirur ve sadi gibisin ve biz dahi gulme 
gibiyiz ki, o gulme mubarek olan surur ve sadinin neticesidir." 

C~*\ X>j~> ijyJr\ ji d\jf oS" C— »i Af^l Sy~ <_yO j» l« J~&- 

3312. xxr Bizim hareketimiz her bir dem muhahkak esheddir hi, sermed olan ce- 
lal sahtbi zahn sakididir." 

"Eshedu", kelimesi fi'l-i muzan slgasinin nefs-i miitekellim vahde olmasi- 
na gore "Ben sehadet ederim!" ma'nasina gelir. Bu surette beyt-i §erifin 
ma'nasi: "Bizim viicud-i izafimizin hareketi her anda "Ben Hakk'in varhgina 
sehadet ederim!" diyerek celal sahibi ve ebedi olan zat-i latif-i Hakk'in viicu- 
dunun fiilen sahididir" demek olur. ism-i tafdil [=eshed] olduguna gore "En 
ziyade sehadet edici" ma'nasmda olup bu surette beyt-i serifin ma'nasi: "Bi- 



c^^, 



&^ MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

zim vucud-L izafimizin hareketi her bir demde en cok §ehadet edicidir ki, ebe- 
di olan Zii'l-celalin fiilen §ahididir." 

3313. "^Deflirmen iasmin izhrab i^inie loniisn su irmajjmin viicndu iizerine es- 
hei geltli." 

"Nitekim degirmen ta§imn carpinma iginde doniisu su irmaginin vucudu 
ve varligi iizerine en ziyade gehadet edici geldi." Buraya kadar ebyat-i §erif- 
de te§bihat-i kesife ve latife zikredilmistir. Atideki beyt-i §erifde ise tenzih-i 
husus! mevzu'-i bahsdir. 

J* J^" J u* &> Ji ^ dr 4 Js* J J 15 J r*J J 1 &3j>. ^ 

3314. "By henim vehmimden ve kiyl ii kalimden hdric, toprak henim farktm ve 
' temsHim iizerine olsun!" 

"Fark", ba§in tepesi ve iki seyi birbirinden zihnen veya fiilen ayirmak 
ma'nalannadir. Burada bu iki ma'naya gore de vecih vardir. Birinci ma'naya 
gore olan vecih: Ya'ni, "Ey benim vehmimden ve alem-i elfazdaki kiyl ii 
kalimden haric ve rminezzeh olan, zat-i mutlak-i Hak, benim senin viicud-i 
hakikin ile esya-yi kesife ve latife arasinda yaptigim tesbthatima ve temsilatt- 
ma ve benim ba§umn tepesine helak topragi sacilsm! Zira bu tesbihatm zat-i 
latifin ile higbir miinasebeti yokturl" Ikinci ma'naya gore vecih: "Ey benim 
vehmimden ve kiyl ii kalimden miinezzeh ve haric. olan zat-i latif, benim iki 
varlik ispat ve ikisinin arasmi zihnen ve fiilen ayinp birini Sen ve birini de Se- 
nin gaynn addederek yaptigim tesMhat ve temsilatima ve bu farkima toprak 
sagilsmf Zira viicudda Ewel ve Ahir ve Zahir ve Batm ancak sensinf Senin 
varhgin muvacehesinde ne vardir ki, sen ona benzemis. olasin! Nitekim sen 
kelam-i §erifinde '^uf, 'y&^\ 3 ^ftj JjOi '^ (Hadtd, 57/3) ya'ni "Ewel ve Ahir 
ve Zahir ve Batin 6'dur" buyu'rdun. Fakat ne yapalim ki senin esma ve sifa- 
tinla beraber zat-i Hakk'imn yine zatina zuhurundan ibaret olan bu alem-i ke- 
seratta mevhum bir fark ve gayriyet hasildir; ve bu sebeble rububiyet ve ubu- 
diyet nisbetleri zahirdir." 

3315. nr Bende senin hos olan iasvirinden sabretmez. Dier hir dem sana der ki: 

Canim senin mefresindir!" 



G^PP 



AHMED AVNt KONUK 



"Binaenaleyh kul kendi mertebesinde senin hos olan tasvirinden fang ol- 
maz ve alisik oldugu temsilat ve tesbihattan vazgegmez. Binaenaleyh seni 
temstlat ve tesbihat ile bilmek sabirsizhgina mubteladir. Halbuki sen ancak 
yine seninle bilinirsin. Nitekim havass-i evliyan ^ ^j ^j- ya'ni "Ben rab- 
bimi Rabbim ile bildim" buyurmustur, Bu sabirsiz kul senin senligini ve ken- 
dinin kendiligini isbat edip der ki: "Benim camm senin mefresjndir ve senin 
kudret ayaginm gignedigi mahaldir." 

3316. "0 coban gibi ki derdi: "Ey Dinda, kendi cobaninin ve muhibbinin onli- 
ne get!" 

3317. "Ta ki ben senin gomleginden bit arayayun! Senin cariyim dikeyim ve 
eteyini opeyim!" 

"Saika-i ask ile kulun Sana karsi soyledigi sozler Musa (a.s.) zamaninda- 
ki gobanin soyledigi sozlere benzer. derdi ki: "Ey benim sevgili Huda'm, bu 
cobaninin ve muhibbinin yamna gel ki, senin gomlegindeki bitleri ayiklaya- 
yim. Qangin sokulmiis ise dikeyim ve senin etegini opeyim!" Bu coban kis- 
sasi II. cildin 1 707 numarah beyt-i serifinden i'tibaren o cildde mufassalan 
mezkurdur. 

3318. "Uievacla ve askia kimse ona es olmadi. Jakai tesbihde ve sb'zde kasu 
idi." 

"Heva", elifin kasnyla kalbin miitelezziz oldugu seye meyletmesi. "Ask", 
asikm kalbine vaki' olan bir keyfiyyet-i muhrikadir. Ya'ni, "Muhabbette ve 
askta kimse o cobanm esi ve naziri olmadi. Fakat o coban zat-i latif-i Hakk'i 
tenzihde ve alem-i kelamda san-i uluhiyyete layik olan sozlerde kasir ve aciz 
idi. Bununla beraber kalbi a§k-i ilahi ile yanar tutusur idi." 

.3319. Onnn aski, oiagifelek uzerine kurmus, can o cobanin oiaginin kopejji ol- 
mus idi. 



*$%&> 



MESNEVf-I SERIF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, o cobanm oyle bir a§ki var idi ki, otagini felek iizerine ya'ni alem-i 
sureti gegip alem-i ma'na iizerine kurmus ve ruh-i hayvanisi o oobamn ota- 
ginin kopegi olmus. idi. "Hargah", padisah ve vezir otagi ve cadm; ve 
"can"dan murad, cobamn ruh-i hayvanisidir. Zira asik-i Hakk'in ruh-1 hay- 
vanisi askin ve a§ig in hiikmiine mutt' ve munkaddir. 

3 j J 1 / S- ] J A J J* & J 1 - J j tSJ* Obji j-^ j>* *£ tiy~ 

3320. Uakiaki DiaWti'xn a§ki deryasi cus vurfat, onun kaJbine vurdu, senin 
[3324] t . _ , 

kulagina vurdu. 

Halik Teala hazretlerinin askinin deryasi kaynadigi ve dalgalandigi vakit 
bu deryanin dalgasi dogrudan dogruya o gobanin kalbine garpti. Ondan do- 
layi o coban suride oldu ve onun ruh-i hayvanisi ve nefsi bu dalgamn te'siri 
altinda zebun kaldi. Fakat ey sami', o dalga senin kulagina vurdu ve sen yal- 
niz o a§k kissasini dinlemekle kaldin; ve dinlemekten hasil olan te'sir ne de- 
rece olursa senin a§k-i ilahiden nasibin dahi o kadar oldu. Beyt: 

"Birisi igikhk nedir?, diye sordu. Benim gibi oldugun vakit bilirsin! dedim ". 

(^ 

c..-w..; OUj DL« Jipj jj j jl«5ijj j 3 ^ *£ <_s P ""j st " i ^"£& 9 - 

Cuha'nm hikayesidir ki, car§af orttii ve vaazda kadmlar 

arasinda oturdu ve bir hareket yapti. Bir kadm onun erkek 

oldugunu tamdi, bir na'ra vurdu. 



"Cuha" ve "Cuhi" ve "Curia" kabail-i Arab'dan Fezare kabilesinden Ebu'l- 
Gusn kiinyesiyle hamakatte beyne'I-Arab mesel olmus bir kimsenin ismidir. 
Arabi ve Farisi olarak bircok hikayeleri yazilmistir. Hikayeleri Hoca Nasred- 
din Efendi {rahmetullahi aleyh)in hikayelerinden coktur. 



°#^&> 



AHMED AVNt KONUK 

3321. HZeyanda $ok fl&zule bir vaiz var iii. Diilrsi alhnda erkekler ve kaciin- 
lar cem'iyyeti var idi. 

Beyan ve takrirde cok secilmis. bir vaiz var idi ki, onun kiirsisi altinda da 
onun takririne meftun olan birgok erkek ve kadm toplanmis. idi. 

3322. Cuha gitti, <pr§a$ ve pepe t/apft; o kadtnlarin arasinda tamnmaz oldu. 

Ya'ni, Cuha gitti, kadinlara mahsus olan car§afi ve peceyi tedarik etti ve 
carsafi ba§ina, peceyi yuztine orttii. vaizin meclisine giderek kadinlann 
arasina girdi ve o kadmlar arasinda da erkek oldugu tamnmaz oldu. 

jLC OU*i C— J* <OU- (^ i> jlj A; I j JaP-lj ■^■""ji is^^ 1 

3323. 1?ir sualci vaize raz ile sordu: n< JCasik kdi rwmaza noksan midtr?" 

Ya'ni, bir sualci "Kasikta biten killar namaza noksan ve kerahat verir mi?" 
diye bir pusula yazip gizlice vaize sordu. 

j\J ji (j j j\ Xil C-Jfcl^ ^-j jljJ <Jlp Jj-i dy? Japlj CJS 

3324. ^£12 tleii: nr Uakiaki ane uzun ola, binaenaleyh ondan namaza kerahat 
oltir. 

"Ane", "kasik" demektir ki, mecazen "kasikkih" murad olunur. Ya'ni, va- 
iz aldigi bu pusula iizerine umum cemaatin istifadesi igin a§ikare olarak dedi 
ki: "Kasik kill uzun oldugu vakit o kildan namaza kerahat olur." 

„ ******* _ 

3325. v ")^a od ile yahud ustura tie hras ett Ta ki namazin fjiizel ve latij ola- 
rak kamil Qelsinl" 

"Ahek", kirec. ile zirmktan miirekkeb bir camurdur ki, ona Turkce'de "ot" 
'(a j|) derler ve hamamlarda kastk killanni diisurmek icjn kullanilir. Sahib-i Ih- 
yi taharet kitabinda §6yle buyururlar: "Kasik killanni ya tiras ile veyahud od 
tutunmak suretiyle izale etmek miistehabdir. Kirk gunden sonraya birakmak 
caiz degildir. 



*&$&> 



MESNEVt-t §ERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

3326. Sualci dedi: "O^amaztn noksan olmak icin o uzunluk ne hadde kadar 
sad olur?" 

Cemaat arasindaki sorucu tekrar vaize sorup dedi ki: "Namazin dogrulu- 
guna zaran olmak igin o kasik kihnin uzuniugu ne kadar olmak §arttir?" 

3327. (Vaiz) dedi: "6y sorucu, uzunlukia hir ar-pa kadar olursa muteakiben ti- 
ros eirnek farz olur." 

Vaiz cevaben dedi ki: "Kasik kih bir arpa boyunda olursa tiras etmek mus- 
tehabdir. Fakat bundan fazla uzun olursa tiras etmek farzdir." 

3328. Cuha dedi: "By kiz kardes, gor, henim kasigtm bbyle olmus mudur? 

3329. " ITiafc rizast iftn eitnt o'rmme jjefir fe-i o kerahal mikdanna gelmis midir?" 

Carsaflamp kadm kiyafetine girmis olan Cuha yanindaki kadinlardan biri- 
ne dedi ki: "Ey kiz kardes, Allah nzasi igin elini benim oniime getir de bir bak 
ki, benim kasigimin killan hoca efendinin dedigi gibi benim namazimi mek- 
run yapacak kadar uzamis midir?" 



3330. ^JCadin elini erkegin salvari icine soktu. Onun zekeri kadmin eline do- 
kundu. 

Kadm Cuha'yi da kadm zannedip elini o erkek olan Cuha'nin salvari igine 
soktu ve eli Cuha'nin zekerine dokundu. 

3331. ^JCadm derhal siddetli hir na'ra vurdu. ^Uaiz dedi: xr Benim soziim onun 



katbin 



rdu!" 



Kadimn eli dokunur dokunmaz "Aaa!" diye bir haykirdi. Vaiz efendi de 
kendi kendine: "Benim kemal-i fesahat ve belagat ile soyledigim sozler bu 



c^pga 



AHMED AVNl KONUK 



kadinin kalbine te'sir edip cezbeden na§! na'ra vurdu!" diye mahzuz oldu ve 
bu fikrini de cemaate anlatti. 

3332. ^eii: ^Uiayir, kalbine vurmadi, dine vurdu. Gy akilk, eyer onun Mi- 
ne vuraydi vay halinel 

Cuha vaizin bu fikrine cevaben dedi: "Hayir, ey akli gok olan vaiz efendi, 
kalbine vurmadi, eline vurdu; ve eger onun diline ya'ni cisminin icme vuray- 
di kemal-i zevkinden ne hale gelecegini var kiyas et!" Bu beyit yukandaki 
332 1 numarali beyt-i strife merbuttur. Zira orada buyrulmus. idi ki: "A§k-i 
ilahi gobanin kalbine vurdu ve senin kulagina." 

3333. O sdhirlerin kalbine biraz vurdu. <5%sa ve el onlara bir oldu. 

A§k-i ilahi o Fir'avn'un sihirbazlannin kalbine biraz garpti ve bu az garp- 
manin neticesi olarak, sihir igin yaptiklan deynekler ile cisimlerinin elleri ara- 
sinda fark kalmadi; ve ikisini de cemad mertebesinde gordiiler. Binaenaleyh 
Fir'avn'un ellerini ve ayaklanni kesecegi tehdidine kar§i asla ehemmiyet ver- 
mediler ve hayat-i suriyyeye karsi lakayd kaldilar. 

\j j C— o jl aj^p d\Z" -L£j J^j l$-i (JjiJ j\ tji^-^i Lap j* 

3334. Gger bir ihiiyardan asayi ahr isen ey §ah, o gumhun elden ve ayakian in- 
cindiginden ziyade indnir. 

Halbuki hayat-i suriyyesine sanlmis. olan bir ihtiyann elinden dayandigi 
asayi alirsan, ey ma'na §ahi olan kinase, o sihirbazlann elleri ve ayakian ke- 
silmesinden incindiklerinden ziyade incinir ve rahatsiz olur. sihirbazlar 
kalblerine rmiessir olan a§k-i ilahi sebebiyle Fir'avn'un siyasetinden miitees- 
sir olmadilar. 

3335. * JCa dayra!" ha'rasi feleain uzerine eri§ti. Siflah ol, kes ki can ceki§- 
mekien kurtuldul 

Ya'ni, sahirlerin Fir'avn'a karsj vurdugu '(>$+ bj J\ w "^ u ^ (§uara, 
26/50) ya'ni "Bize zarar yoktur. Biz Rabbimize miinkalib o'luruz!" na'rasi fe- 



C S^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHi / X. CfLT • MESNEVt-5 • 

lege eristi. Onlar dediler kl j£ cJ u j& (Tana, 20/72) ya'ni "Sen hukme- 
decegin §eyi et!" Ya'ni "Agah ol, mademki elimizi ve ayagimizi kesmek isti- 
yorsun, kes! Zira bi[zim] ruh-i insanimiz ruh-i hayvanimiz ile miinazaa et- 
mekten ve can gekismekten ibaret olan bu hayat-i suriyyeden kurtulsun!" 

3336. Ur Biz biUik ki, biz bu ten degiliz; tenin verasinda Dialik ile diriyiz!" 

"Ey Fir'avn, biz zevkan ve halen bildik ki, biz bu cism-i unsuriden ibaret 
degiliz. Bu cismin verasinda ve arkasinda bir ruh-i izafi ve insani vardir ki, 
Hakk'in sifat-i Hayat'i ile kaimdir. Binaenaleyh biz simdi Hahk ile diriyiz, 
ruh-i hayvant ile degill" 

c-j^L-j <jj*** (jJutj^ j^! jjul c-^-U-i *j>- ob *i" \j d\ \3^- l$\ 

3337. By saadet o kimseye ki zahni tanidi. Ehedi olan evnn icinde bir kosk 
ya-ph. 

Bu beyt-i serif sahirlerin lisamndan degildir, Hz. Pir tarafindan irsaddir. 
Saadet-i hakikiyye bu kimseye nasib olmustur ki, kendi zatini ve hakikatini 
zevkan ve halen tanidi; ve bu tamma yiiziinden ebedi eminlik ve korkusuz- 
luk iginde kendisine bir vucud kosku tertib etti. Ma'lum olsun ki, kaffe-i mah- 
lukat "run" ile "nefs"in neticesi; ve "nefis" ruhun neticesi ve run "emr"in ne- 
ticesidir. Zira Hak Teala ruhu higbir sebeble degil, ancak zatinin zatiyyeti ile 
izhar eyledi. "Emr" ile i§aret olunmasi bu sebebledir. Imdi bir kimse kendi 
"zaf'mi ve "hakikarini tanirsa Hakk'i tammis. ve Hakk'in ebedi olan varli- 
ginda korkusuz ve emniyet-i kamile iginde kendisine bir varlik yapmis olur. 
Fakat bu tamma ilmen tamma degildir. Zira ilim mertebesinde sekk vardir, fa- 
kat zevk ve halde sekk yoktur. Binaenaleyh hakka'l-yakin ile tanimak lazim- 
dir. Bu da a§k-i ilah! ile miiyesserdir. 

>X J*- cri <tf -^ J5l^ J-* y-r JJJ^Lsi ^/ J"^^ 

3338. HSir cocuk ceviz ve kuru uziim icin ajjlar. Slhlin onunde o cok ehem- 
miyetsiz sey olur. 

3339. OiaJbin onilnde cesed ceviz ve kuru uziim geldi. Qocuk udamlann alemi- 
ne ne vakit erisir? 



c ^? 



AHMED AVNl KONUK 

"Kaib"den murad, arif-i kamilin kalbidir; ve "cocuk"tan murad, gafil olan 
kimselerdir. Tecelliyat-i Hakk'in mazhan olan kalb-i kamilin oniinde gocuk- 
lan eglendiren ceviz ve kuru iiziim mesabesinde bulunan cesedin higbir hy- 
meti yoktur. Bu cesede kiymet verenler hakikat-i halden gafil olanlardir. Bi- 
naenaleyh gafiller ma'zurdurlar. Higbir gocuk biiyiik adamlann ilmi mertebe- 
sine eri§emez. 

3340. Diet kim mahcub&ur, o muhakkak cocuktur. Sldam o olur ki sekien ha- 

[3344] 

riftir. 

Her kim ki kendi hakikatinden hicab igindedir ve cisim perdesi arkasinda 
kalmi§tir, o kimse her ne kadar sagh sakalli bir adam ise de yine gocuk hiik- 
miindedir. Bu hususta yalmz evliyaullahin beyanatindan tahmini bir ilim is- 
tihsali onu cocukluk hiikmunden kurtaramaz. Zira o kimse heniiz mertebe-i 
yakine vasil olmamistir. §ekk ve acaba igindedir. Merd-i ilahi o kimsedir ki, 
mertebe-i yakine vasil olmus. ve §ekk ve acaba dairesinden di§anya gikmi§- 
tir. Zira ilim mertebesinde bulunan kimseler "Acaba bu mesele dedikleri gibi 
midir?" vesvesesinden kurtulamaz. 

3341. Sger hir kimse sakal ve haya ile erkek olaydi, her hir keqinin ^okluk sa- 
kali ve kdi olur. 

Ya'ni, erkeklik sakal ve alet-i tenasiil ile degildir. Eger sakal ile adam ol- 
mak lazim gelse, kegide de uzun sakal ve haya vardir; onlar da erkek bir 
adam olurdu. Bu beyt-i serifde kendisine uzun sakal ve koca kavuk yapip 
miirsjdlik da'vasinda bulunan miizewirlere ta'riz vardir. 

3342. keci fend ktlavuz olur. i5%shabim acele kasahtn online fjoturur. 

Surette sakalli ve hayali olan kosemen kegi fena bir kilavuz olup kendi ar- 
kada§lanm kasabin online goturdugii gibi, yalanci mur§id dahi fena bir kila- 
vuz olup kendi muridlerini kasab-i ma'nevi olan nefis ve §eytamn oniine go- 
turur. 



cs^, 



MESNEVt-t §ERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-S ♦ 

3343. Hien sabikim diye sakahni iarami§; sabiksin jakai aliim ve gam iara- 
fina! 

yalanci seyh efendi ben dnde rehberim ve sabikim diyerek sakahni tara- 
yip kendisine geki ve duzen vermis, ve muridlerin onunde azamet ve vakar ile 
yurur. Ey §eyh efendi, evet, sabiksm ve kilavuzsun fakat nereye? Helak-i 
ma'nevi ve gamm-i ebedi tarafina! 



cf 



Urtj-" J CS J 



u lJ ^J cf J^-j ^j J uO^ J'Jj c&* 



3344. tSngah ol, revi§ ihtiyar et ve sakah birah! T^u bizligi ve benligi ve iesvi- 
si terk et! 

Ey hakikatten gafil olan seyh efendi, kendine gel, ehl-i hakikatin kendisi- 
ni ihtiyar et; ve sakah ve suret ve kiyafet diizmeyi birak! Bu bizligi ve benli- 
gi ya'ni kendini gormeyi ve kan§ik fikirleri terk et! Gazel-i Misri Niyazi (k.s.) : 

Gel ey stiff, gikar sotu, hi insaf 
Ko suret diizmegi, hi igini saf 
Riya ile bu omr-i nazemni 
Nice bir sarfedip edersin israf 
Kuru da'va mi sandm sen bu alemi? 
Bu yola boyle mi gittiler esraf? 
Dahi bir kamilin bu mu nisam? 
Sana dervis ola etrafve eknaf 
Degil vallahi miirsidlik, bu resme 
Kemal ehline yahsmaz bu evsaf 
Eritpak eyle kalbin eyle halis 
Begenmez boyle kalbi anla, sarrM 

Ok~Jb (jlfciftj « \j^~$ Oliilp L Jo j_£jj &yr lSj^ ^ 

3345. Ta ki gut kokusu gibi, dsiklar ile beraber gulisiamn kdavuzu ve yol aos- 
iericisi olastn! 

Ya'ni, suretten gee ve ma'na tarafina gel ki, giil kokusu nasil gulistan ta- 
rafina rehberlik ederse sen de sana tabi' olan asiklar ile maarif-i ilahiyye ve 
hikemiyat-i rabbaniyye giilistani tarafina kilavuz ve rehber olasm! 



cg^p 



AHMED AVNl KONUK 



3346. Cjul kokusu kinuLir? (5%klin ve hiredin demidir. 6bed haginin yolunun 
hos ktlavuzudur. 

"Akil"dan murad, akl-i kiildiir; ve "hired"den murad, akl-i maaddir; ve 
"gul"den murad, zat-i Hak'tir. Ya'ni, gul kokusu kimdir bilir misin? Akl-i kiil- 
lun mazhan olan insan-i kamilin ve akl-i maadin nefhasidir ki, bu kokudan 
zat-i Hakk'i nefsinde idrak edersin. Zira bu koku ebed baginin yolunun hos 
kilavuzudur. 

<?* 

§ahin Ayaz'a "Qangin ve postun §erhini agik soyle, ta ki senin 

kapi yoldaslann ondan nasihat i§aretini tutsunlar ve mev'iza 

bulsunlar! Zira din nasihattir!" diye tekrar emretmesidir 



Surh-i §erifdeki **^+& jjjJi ibaresi ashab-i kiramdan Temim-i Dan hazret- 
lerinin rivayet ettigi hadis-i gerifdir. "Nush", lugatte bir §eyi halis yapmak de- 
mektir. §u halde "nasihat" bir kimsenin ahlakindaki fenahgi temizleyip halis 
yapmak icjn soylenen soz demek olur ki, "din" dahi ancak bundan ibarettir. 
Zira din beserin sifat-i hayvaniyyesini sifaM insaniyyeye tebdil eden ta'li- 
mat-i ilahiyyedir,- ve dini ve nasihati kabul etmeyenler sifat-i hayvaniyye 
iginde yasamayi ve insanlik sifatlanndan uzaklasmayi hos gorenlerdir. 

'&> (ji^r ^~~ &■ ^M u~j jy <j\ cf ^. b JjW j- 

3347. '6y SAyaz, $arigin sirnni beyan ell Qarigin oniinde bu kadar niyaz 
nedir?" 

Sultan Mahmud Ayaz'a dedi ki: "Ey Ayaz, eski cangim ve postekini bir 
odaya nigin kapadin da ara sira gidip ziyaret ettin ve onlann oniinde nicm bu 
kadar niyazlarda ve tazarru'larda bulundun, bunun sirnni beyan et!" 



^ 



MESNEVt-i §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3348. Ta ki senin Sungur'un ve bekbaruk un senin postunun ve $arigimn 
strnnin strrini isitsinl" 

"Sungur", ashnda bir kus. ismidir. Fakat Tiirkler bu ismi insanlara koy- 
mu§tur; ve Sultan Mahmud'un iimerasindan birisinin adidir. "Bekbaruk", bu 
da kezalik umeradan birinin adidir. Birinci "sirdan murad, gangin ve postun 
oda iginde saklanmasi; ve ikinci "sir"dan murad, bunlann saklanmasimn sir- 
n ve hikmetidir. Ya'ni, "Ey Ayaz, bu cangi ve postu saklamaktaki sirri ve 
hikmeti agikca soyle ki, senin maiyetinde bulunan bizim iimeramizdan Sun- 
gur ve Bekbaruk ismindeki beyler, o sirri ve hikmeti dinlesinler de hulusun 
ve safvetin ne demek oldugunu anlasmlar!" v 

tlJlli OjijS i£y (A-o jl Ojj; «^-*^l jj tg**^' y j' j^ <-$' 

3349. 61/ ilAyaz, senden bendelih nur buldu. Senin nuran asajjilihtan felek 
tarajina ko§tu!" 

"Ey Ayaz, senin hulusundan bendeligin ma'nasi ve ruhu nur bulup inki- 
§af etti ve senin bu ihlasin stifli olan maddi istifade ve menfaatlerden tecer- 
riid edip ulvi olan fikir ve idrak tarafina acele etti ve kosta!" Ve bu beyitte in- 
san-i kamilin Hakk'a olan kullugu Hakk'in ihsanina ve ni'metlerine olan ra- 
bita-i kalbiyyeden dolayi olmayip mahza zatina olan a§k ve muhabbete mus- 
tenid bulunduguna i§aret buyrulur. 

3350. uakiaki sen bendeliqe dirilik vex din, bendelih azadelerin hasreii oldu.' 

[3354] V 

"Azadelef'den murad, ihlas ve vefaya kar§i lakayd olanlardir. Ya'ni, "Ey 
Ayaz, sen ef'alin ile bendeligi ve kullugu canlandirdin. Senin ahvalini ve 
ef alini goren ve ihlasa ve vefaya kar§i lakayd olan kimseler, senin gibi bir 
kul ve bende olmaga hasret cektiler." 

3351. uMii'min olur ki, cezr ve meM i$inde kafir onun unanindan hasrei yiye! 

"Cezr", denizin suyu geriye cekilmek ve "medd", onun ziddi olarak deni- 
zin suyu kenara dogru uzamak demektir. Bu beyt-i §er!fde "cezr" ile kabza 
ve tecelli-i kahriye ve "medd" ile basta ve tecelli-i lutfiye i§aret buyrulur. 



'SP? 



AHMED AVNt KONUK 



Ya'ni, mii'min o olur ki, Hakk'in tecelliyat-i kahriyye ve lutfiyyesini birbilip 
kahnndan §ikayet ve ancak lutfundan sukretmez. Belki her iki tecelliden 
mahzuz ve §akir olur. Nitekim I. cildin 1598 numarah beytinde cenab-i Fir 
efendimiz -u> y ^ j\ j^\* ^ ^**i\ j> ^ jM j^j^j, ,UiW ya'ni "Ben onun 
kahnna ve liitfuna a§igim. Pek acib bir haldir ki, ben her iki ziddin a§igiyim!" 
buyurmuslar idi. Bu hal, Hak hakkinda kamillerin imanidir. Kafir bu kamilin 
imanina imrenir ve hasret geker. gtinkii onun cennet-i 'acil ve rahat-i kamil 
iginde oldugunu goriir ve "Ke§ke ben de bunun gibi olabilsem!" der. 



<** 



Bir kafirin hikayesidir ki, ona Eba Yezid'in zamamnda 
"Musluman ol!" diye soylediler ve onun onlara cevabi 



3352. ^dyezul zamanmcLa hir kafir var idi. Saul olan hir musluman ona dedi. 

<Jjjs* j oUi JU> ^L L* (J j jT f MJ y £ JLib **? aS" 

3353. \Ki: "Gger sen yixz neeai ve siirurluk hulmak i$in islam qetirsen ne olur?" 

. Ya'ni, Bayezid-i Bistami hazretlerinin zamamnda bir kafir var idi. Bir mus- 
luman ona dedi ki: "Eger din-i Islam'in hak olduguna, hayat-i dunyeviyyede 
ve uhreviyyede necat ve saadet ve izzet bulmak igin iman getirsen ne olur ve 
ne zarar edersin?" 

JjjA> JU ^*i jjta <6" oT Jjy <j\ c * j?\ OUI j>\ cJ& 

3354. I^edi: "Gy vmrul, hu iman eger seyh-i diem olan H&ayezul'in tuttugu. ise;" 



CiW <j\+ZJ^y? j jJ\ Ojji OIS" 



Oli_J^ OlcJlla {j\-XJ j* 



3355. jSen onun o su'lesine iakat tutmam! JLira o canm ^aitsmalanndan zi- 
yade geldi." 

Hz. Bayezid'in murtdlerinden olan o muslumanin tekliflerine cevaben o 
kafir dedi: "Ey murid, eger bana teklif ettigin iman halkin §eyhi olan Hz. Ba- 



C ^P 3 



MESNEVt-t §ERlP SERHl / X. ClLT • MESNEV!-5 • 

yezid'in tuttugu iman ise, ben o imanin hararetine takat getiremem! Zira o 
imanin harareti cismin degil canin bile calismalanndan ve mucahedelerinden 
daha ileride olan bir takat ister. Binaenaleyh o iman kolay kolay elde edile- 
cek bir iman degildir." 

r*y cri J i*ty j* ^ r^yk &* J ^ j a ^ $ 

3356. n 0er$i imanda ve dtnde mukin dejjilwi; jfakai onun tmantnda $ok murni- 

ii 

mm. 

"Gergi kendi imanimda ve dinimde mukin degilim ve siibheliyim. Fakat 
Hz. Bayezid'in kendi dinindeki iman-i yakini gibi bir imanin vucuduna inan- 
misimdir ve bilmisimdir ki, Hak hakkinda Hz. Bayezid'in iman-i yaktni gibi 
bir iman vardir." 

*—**"' J* ^ J t-)J* ^ J *-*J a ' u*^ <L^\ Jj <l*^- j 015* d\*) f jb 

3357. *Onun cumleden daha yuksek olduguna tmanim vard.tr. Qok latif ve zi- 
ydh ve revnakltd.tr." 

"Cenab-i Bayezid'in imamnin, ciimlenin imanindan daha yuksek oldugu- 
na imamm vardir ve o tman cok latif ve ziyali ve revnaklidir." 

3358. w Dier ne kadar agztm uzerinde muhkem miihur var ise de, gizlide onun 
imamnin muminiyim!" 

"Her ne kadar Hz. Bayezid'in imam hak olduguna dair zahirde lafzen bir 
ikranm yok ve agzim kapali ise de, kalbimden gizlice onun imamnin dogru 
olduguna inanmisimdir." 

3359. n ^ine tman sizin vmanimz ise, henim ona ne meylim ve ne i§tiham vardir! 

Ya'ni, "Ey murid, eger iman dedikleri sey sizin imaniniz ise, o iman Hz. 
Bayezid'in imanindan uzak oldugu icin, benim dyle bir imana meyil ve mu- 
habbetlm ve hevesim yoktur ve ben oyle bir imam asla begenmem!" 

3360. "0 kimsenin ki tman iaraftna yuz meyli olur, sizi gordugvi vakit ondan 
juiur geiirici olur." 



G $P? 



AHMED AVNl KONUK 

"Din-i Islam 'in munkiri olan bir kimsenin eger din-i tslam'a tman etmek 
tarafma §edid bir meyli ve muhabbeti olsa sizin halinizi ve ef alinizi ve mus- 
lumanhginizi gordugii vakit onun o meyline ve muhabbetine gev§eklikgelir." 

3361. "Jlira hi bir nam aorur ve onun ma'ndsim dejjil! ^eySbdna mefaze de- 
dihleri gibi!" 

"Zira o Musliimanliga meyleden bir kimse sizin ahvalinize ve ef alinize ve 
ahlakmiza bakar. Miislumanhgin ancak bir adini goriir ve onun ma'nasi olan 
fezail-i insaniyyeyi gormez. Ahlakimz ve ef aliniz ahlak ve ef al-i hayvaniy- 
ye oldugu halde kendinize "musluman" adini takmi§simz. Nitekim susuz ve 
corak sahralar helak mahalli iken Arablar bu gibi sahralara mahall-i fevz ve 
necat ma'nasina olan "mefaze" ta'bir ederler; ve ters ve zid bir isim koyarlar. 
Sizin "musluman" adiniz da boyle ters ve zid olarak konulmugtur." 

3362. "O sizin unaniniza bakiuji vakit onun aski unan getirmehien donar." 

"0 musluman olmak isteyen kafir sizin imanmiza baktigi ve sizde Miislu- 
manhgin ma'nasindan eser gormedigi vakit onun Musliimanliga olan a§ki 
donar ve sogur. 

girkin sesli nuiezzinin hikayesidir ki, kafirlerin bulundugu mahalde 
ezan okudu ve bir kafir adam ona hediye verdi 



3363. IZir muezzinin $ok $irkin bir sesi vardi. Oiafirisian i$inde ezan okudu. 

Ya'ni, cjrkin sesli bir muezzin kafirlerin mahallesinde o cjrkin ses ile ezan 
okudu. 



c agps° 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3364. Ona ka$ def'a: "Szan okuma, zira niza ve dusmanliHar uzun olur!" 
dediler. 

miiezzine musliimanlar kag def a: "Bu girkin ses ile bu kafirlerin mahal- 
lesinde ezan okuma! Zira o kafirlerin bu ezandan istikrah etmeleri yuziinden 
ehl-i islam'a kar§i niza'lan ve du§manhklan uzun olur ve sjddetlenir" dediler. 

3365. O $ekinmeksizin cok ™&& etti. DCafirisian icinde ezan okudu. 

3366. Uialh avamxn fitnestnden korkucu oldu. Dialbuki bir kafir bir elbise ile 
geldi. 

Miislumanlar kafirlerin taassubu yiiziinden avam arasinda bir ihtilaf ve 
kan§iklik gikmasindan korkucu oldular. Onlar bu korku igindeyken bir kafir 
kendi kisve-i resmiyye-i ruhaniyyesi ile miislumanlara gikageldi. 

<JtJ\ Oy? Jl*Lj j ijjl 4j«U i-MaJ '«^l^- Oli^- \j \j\>- j a*-5- 

3367. Oyle bir laiif elbise ile §emi ve helvayi kediye getirdi; ve munis gibi geldi. 

Kafir siislii ve latif bir elbise giyinmis oldugu halde gece olmak miinase- 
betiyle elinde bir feneri ve tabak iginde bir tathyi hediye olarak getirdi; ve bir 
dost ve munis gibi be§a§etle geldi. 

<JL~*\j» C^s>-\j j\ jjsi> j %*p *£ C^>\^S <£ diy ji^" OL-jJ (j-jJ 

3368. xxr Bu muezzin hani, nerededir ki, onun salasi ve sesi rahat arttrtadir? 
diye sora sora geldi. 

hediyeyi getiren kafir o girkin sesli muezzini arayarak derdi ki: "0 ezan 
okuyan muezzin nerede? Zira onun ezan sesi bizim gonliimuztin rahatini go- 
galtti!" 

3369. "jAgah ol, o cukin sesien ne rahai olur?" ^Dedi ki: "Onun sesi kilise 
vcine diisiii". 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 



Musliimanlar onun soziine cevaben dediler ki: "Kendine gel, o muezzinin 
girkin sesinden goniillerde ne rahati hasil olur ki onu ararsm?" Kafir cevaben 
dedi: "O muezzinin sesi kilise icjnde duyuldu." 



l^> ! j j 1 >y-^ jj/ 



^ «_r* j <-A-JaJ ^ jb <jj&-z 



3370. "Jlatif ve all bir kizim vardir. Ona mii'minlik arzusu var idi." 

[3374] J 

J 1 }^ &<&? ->b^ U^ J.,* j\ CJ J{ J bj- ,y\ g** 

3371. "Onun basxndan bu sevda asla giimezdi. Hiu kadar kafir ona nasihatlar 
verdi." 

"Benim giizel ve yiiksek fikirli bir kizim vardir ki, onun kalbinde muslii- 
man olmak arzusu ve hevesi var idi. Onun basmdan bu miisluman olmak a§- 
ki asla gitmezdi. Bu kadar kafir ona bu fikirden vazgecmesi icin de nasihat- 
lar vermis idi." 

*j* J*r cy <** ui' *y. j**~° j^** *jt ^j i>\£\ j$* jl Ja j* 

3372. *Onun kalbinde Tmanin muhabbeti bitmis idi. TZu gam micmer gibiydi, 
ben de od gtbiydim." 

"Micmer", buhurdan dedikleri alettir ki, iginde giizel kokulu maddeler ya- 
karlar. Ya'ni, "0 kizimin kalbinde iman etmek ve miisluman olmak muhab- 
beti nesv u nema bulmus idi. Bu hal bizim igin bir gam ve keder idi ki, bir bu- 
hurdan mesabesinde idi. Ben de o gam buhurdamnin icjnde 6d agaci [gibi] 
yanip tiikenmekte idim." 

f JUO jl '4JLJL. -Li>o *£ {Jo *>*J&Jil j Jji J <~>\j\& ji 

3373. *tS%zabda ve derd ve iskence i$inde idim ki, onun silsilesi dembedem ha- 
rekei ederdi." 

"Kizimin miisluman olmak hevesinden dolayi kalben azabda ve derd ve 
iskence icjnde idim ki, azab-i kalbin silsilesi vakit vakit hareket eder ve be- 
ni iizer idi." 

3374. "0 hususta \iv$ fire bilmedim. U^fihayei bu muezzin ezam okudu." 

"Kizimin bu a§kim gecjrmek hususunda hig gare ve tedbir bilemedim ve 
bulamadim. Nihayet muezzin cjrkin sesi ile ezam okudu." 



°#$Z& 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3375. !7Ctz dedi: n<r Bu mekrvh ses nedir hi, hila^tma bu yok sakil geldi?" 

"Du gar dang", ta'biri Mesnevi-i §erif'm muteaddid mahallerinde geger. 
"Du", iki ve "gar", dort ve "dang", eski kurus. i'tibannin altida biri ma'nasi- 
nadir. Bu kelimelere ayn ayn ma'nalar verilse ebyat-i §erifenin ma'nalanna 
mtinasib goriinmez. Nitekim bu ta'bir IV. ciidin 1032 numarali beytinde de 
gegti ve orada uzunca izahat verildi. Kinayat-i Acem'i havi olan liigatlerde bu 
ta'bir munderic degildir. Binaenaleyh muhterem §arihlerin her biri beyt-i §e- 
rlfe munasib olan tahmini bir ma'na ile iktifa etmisterdir. Ankaravi hazretle- 
ri bu beyitte "Benim kulagima bu du gar dang geldi. "Dii gar", iki kimse biri- 
biriyle dokunmak ma'nasinadir. Ama burada "sakil geldi ve kabih geldi" 
ma'nasma isti'mal olunmu§tur" buyurur. Hind §arihlerinden Imdadullah haz- 
retleri xle "dii gar dang" ya'ni "gok agir geldi." 'Dang', dirhemin altida bir par- 
gasidir, "hakir"den kinayedir. Ses kulagima geldi, onu hakir bildi" buyurmu§- 
tur. Veil Muhammed Ekberabadi de keza "Dii gar dang, hakir olan §eyden ki- 
nayedir" demi§tir. Binaenaleyh fakir dahi bu ma'nayi almak mecburiyetinde 
kaldim. 

3376. wr Ben butun omriimde. bu hilisede ve ma'bedde asla boyle firkin ses- isit- 
mediml" 

"Deyr", hiristiyanlann ma'bedi ve manastin, "kiinisT, mecusilerin ate§ke- 
desi ve yahudilerin ma'bedi ma'nasinadir. Ya'ni, kiz dedi ki; "Ben muddet-i 
omriimde bu kilisede ve diger ma'bedlerde asla boyle girkin ve tab'a nefret 
verici ses isjtmedim!" dedi. 

3377. ^JLvz karde§i ana dedi ki: nr Bu ezan sesi ve mii'minlerin i'lami ve si- 
arulir." 

"Mam", bildirmek; "sjar", birkag ma'nasi vardir. Burada "ni§an ve ala- 
met" ma'nasinadir. Ya'ni o kizm kiz karde§i ona cevaben dedi ki: "Bu ses 
miisliimanlan namaza da'vet etmek igin okuduklan ezan sesidir ve mii'min- 
lerin birbirlerine vakt-i ibadet geldigini haber vermesidir; ve ibadet vaktinin 
alametidir. 



^^ 



AHMED AVNl KONUK 



j~* <j\ ijj\C-J? jiJk £* d\ 



£* j' -V-j^ ^ iSJjk 



3378. Ona i'tikad gelmedi, ba§kasindan sordu. O ba§kasi da "Bvei, ey kamer!" 
dedi. 

Ba'zi niishada "kamer" yerine "peder" vaki'dir. Ya'ni, kiz hemsfresinin 
soziine inanmadi. Kanaatini kuwetlendirmek icjn baskasindan sordu. sor- 
dugu kimse de: "Ever, bu ses muslumanlann ezan sesidir ey ay yiizlii giizel!" 
veyahud "ey bir baba gibi tedbir sahibi!" dedi. 

3379. Uaktaki ona yakin oldu, benzi sarardu Onun kalbi <J\iuslumanhk'Uin 
sofyudu. 

Vaktaki bu cjrkin ses muslumanlann ezam olduguna kendisine yakin ha- 
sil oldu, Musliimanhga meyil ve muhabbet ettiginden dolayi utandi. Onun 
kalbi Muslumanhk'tan sogudu. Zira avamin meyli ma'na guzelligine degil, 
zahiri giizelliklere ve susleredir. Iste bu incelige vakif olan hiristiyanlar kilise- 
lerini ve rahiblerini zahiren siislerler ve guzel yuzlii ve sesli cocuklara dualar 
teganni ve terennum ettirirler; ve bu suretle avami kendi dinlerine imrendir- 
mege gahsirlar. 

^jsi. dtj+^j d\ ji fSA>- J>y- J>ji ^Mfi- j JrifX j j* ^j jb 

3380. n <S%rhk fe$ut$ ve azabdan kuriuldum. ^Bun yece o hususia ruya korhi- 
su olmahsizin yattun." 

Ba'zi niishada terkib-i izafi olarak "Bi-havf-i nab" vaki'dir ki, terciime ona 
gore yapildi; ve ba'zi niishada "bi-havf ii hab" siiretinde atf ile vaki'dir. Bu 
surette ma'na "korkusuz ve rii'yasiz olarak yattim" demek olur. Ya'ni, "Kizi- 
min miisluman olmak mes'elesi gamindan kurtuldum ve rahat rahat uyu- 
dum" demektir. 

3381. "Onun sesinden benim rahahm bu oldu. $ukur i$in hediye Qetirdim, o 
adorn hani?" 

"Be-siikrdeki "be" ta'lil icindir. Ya'ni, "0 miiezzinin girkin sesinden be- 
nim rahatim bu suretle vaki' oldu. Binaenaleyh ona tesekkiir etmek igin bu 
hediyeyi getirdim. adam nerededir ki, hediyemi vereyim?" 



*&l&> 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3382. Uaktaki onu gorclu deli: ur Bu hediyeyi kabul et, ztra henim i$in kurta- 
rict ve el tutucu oldunl" 

Vaktaki hediye ile gelen kafir o firkin sesli muezzini gordii, dedi: "Bu he- 
diyeyi kabul et, zira sen beni azabdan ve eziyetten kurtanci ve elimden tutup 
beni bu derd iginden gikanci oldun!" 

3383. "Dhsandan ve iyilikten hana o §eyi hi yaphn; mustemirr olarak senin 
henden ohnusum." 

"Birr", iyilik; "mustemirr", daim ve muttasil demektir. Ya'ni, "Bana yapti- 
gin ihsandan ve iyilikten dolayi ben senin daima benden olmusumdur." 



w 



JJ J> A 'J ' 



<jU.i 



o* 



<_r°> &jj J ^ J J u *i £ 



3384. "Gfler hen mal ve mulhie ve serveiie ferd olaydun, hen senin agzini alttn 
ile doldurur idim." 

j\J uJuU Jl aZ" dy^jt, oj olj jL>*« j ijjj U-i« oUl c— ~* 

3385. <Sizin. tmdntniz riyd ve mecazdtr! O ezan gibi yol vurumduri 

Bu beyt-i gerif Hz. Pir efendimiz tarafindan ehl-i taklid ve riyayi ikazdir. 
Ya'ni, ey ehl-i taklid, sizin imaniniz gosteristir ve ma'na-yi aslisinden harig- 
tir ve mecazdir. cjrkin sesle okunan ezan gibi hakikat yolunu vurucudur. 

tman hakkinda kafirin musltiman ile olan hikayesine riicu' 



Bu siirh Ankaravt'de yoktur. Hind niishalannda miinderigtir. Fihriste ko~ 
layhk oldugundan dercolundu. 



e 85pS 8 



AHMED AVNl KONUK 

3386. "Jakat $eyh ^ayezul'in tmdmndan kalbime ne kadar hasrei eri§ti?" 

Bu beyit 3352 numarah beyitten baslayan kissamn maba'didir. Ya'ni 
miisliimanin biri bir kafire "Miisliiman oil" demis ve o kafir dahi ancak Ba- 
yezid-i Bistami hazretlerinin muslumanligini begenip medhetmis. idi. Bu 
beyt-i §erif dahi o kafirin lisamndandir. 

3387. O kadm gibi ki e§egin cima'mi aordu, dedi: "Gyvah, bu ferul olan jam 
nedir?" 

"Fahl", her zi-ruhun erkegi ve liigat ulemasimn ba'ziian indinde "kuwet- 
li zeker"dir. Burada her iki ma'na da munasibdir. Bu beyitte bu cildin 1333 
numarah beytinden i'tibaren beyan buyrulan cariye ve esek kissasina i§aret 
buyrulur. Bu ve atideki beyit Hz. Pirin lisamndan tesbihen vaki' olmustur. 

3388. "Gger cima' bu ise fct, bu e$ehler goturdiirUr, bu kocalar bizim ferdmize 
■pislediler. ' 

Ya'ni, o yukanda gegen kissada kadm, e§egin cima'ini ve erkekligini be- 
genmi§ oldugu gibi kafir dahi Hz. Bayezid'in Imanini ve muslumanliktaki er- 
ligini begenmis. ve §ehveti zayif olan erkeklerin kadinlann ferclerini telvis et- 
tigi gibi ehl-i riya ve taklidin imam dahi islamiyet'in namim lekelendirmi§tir. 

Joj jj^ J&? j, \4iijT J>ijt\i Olxl ib <W ib 

3389. *Dmanm bixtiiri hahkint HSayezul verdi. ^Boyle ferul olan arslana afe- 
rinler olsun!" 

ij-i *S> J,\ o>5 jJJl j^i }jj j\s*i j-> JJ\*) j ''J** 

3390. Onun tnwmndan bir katre derydya gitse dcryd onun katresinde gark olur. 

Alem halkimn tevessul ettikleri iman-i mecazi bir derya gibidir. Eger Hz. 
Bayezid'in iman-i hakikisinden bir zerre iman-i mecazi deryasma gitse, bu 
iman-i mecazi deryasi onun bir katresinde gark ve mahv olur ve tman-i ha- 
kikiye miinkalib olur. 



c 2Sp> 3 



MESNEVl-1 SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3391. Ormanlarda ate§ten hir zerre gibi, o zerre ifinie orman fani olur. 

Deryanin katrede gark ve mahvinin misali budur ki, atesm bir zerresi ve 
bir kivilcimi ormana sicrasa orman o kivilcimdan ates ahp kamilen yamp 
mahv olur ve kivilcimda fani olur. 

3392. S^skerli olan §ahm katbinde hir hayal gtbi ki, cenkte hasunlan iebah 
ettl 

Bu beyit dahi katrenin deryayi ifna etmesinin misalidir. Ya'ni, ordu ve 
kuwet sahibi olan bir padi§ahin kalbindeki bir hayal, zahirde derya misali 
olan dtisman ordusuna nisbeten bir zerre mesabesindedir. Fakat bu hayal! 
olan tedbir o padisahin kendi askeri uzerinde miiessir olup cenkte dtisman or- 
dusunun saflanni tebah eder ve bozar. 

3393. LMuhammed' de bir kwilam yiiz gosierdi. O^ihdyet kafirin ve cuhudun 
gevheri jam ol&u. 

"Sitare", burada kivilcim ma'nasinadir; ve "kivilcinTdan murad, hidayet-i 
Hak nurudur. Ya'ni, Muhammed (a.s.) Efendimiz nubuvvetten ewel kitab 
ve iman ne oldugunu bilmez iken, vahy-i ilahi geldigi vakit onun kalbinde 
nur-i hidayet-i Hak parladi ve tevhid-i ilahi sa'saasi zuhur etti. Nihayet sirke 
mtistenid oian kafirlerin ve cuhudlann gevher-i inkan yandi ve fan! oldu. Ni- 
tekim sure-i §ura'mn nihayetinde §6yle buyrulur: lyf '^ Ujj jji C-ji dU<r j 
UaU j* *Lw ja aj t/Ji^ \jy t\Hr ^j ouiii if) v^' 1 1* <fjx *=-**" £ (§ura, 42/52) 
Ya'ni "Sair peygamberlere vahyettigimiz gibi'sana da emrimizden bir vahyi 
vahyettik. Halbuki kitab ve iman ne oldugunu bilmez idin. Velakin biz o vah- 
yi nur yaptik ki, onunla kullanmizdan diledigimize hidayet ederiz." 

OLi* jj JLi JLiL (jbtjiS' DUI j-Ul <jl-*j (JL-iL OLcl aS* J\ 

3394. O fe-tmse kt iman buldu, emdna gitti. H^akilerin hufurleri iki §ubhe oldu. 

Ya'ni, Peygamber'in da'veti iizerine iman eden kimseler, hem dtinya ha- 
yatinda ve hem de ahiret hayatmda emniyet ve rahat buldular. Bakide kalan- 
lann kufru ve inkan, "Acaba tarik-i Muhammed! mi dogrudur, yoksa bizim 



c^s^ 



AHMED AVNt KONUK 

yolumuz mu dogrudur?" diye iki subhede kaldilar ve bunlar munafiklardir. 
Nitekim onlar hakkinda sure-i Nisa'da §oyle buyrulur: ^> jfv 'dk & ^•^ 
^> Jl% (Nisa, 4/143) ya'ni "0 miinafiklar iman ile kufur'arasi'nda mute- 
reddid olup ne onlara ve ne de bunlara mensubturlar" 

JjLiJ {J ^j L j ^U—* L> . -UU c?jb ^ji J»j*a J& 

3395. Hir kerre evvelkihrin hufr-i sirfi kalma&i. "$« <J\iusliLmanlik veyahuA 
bir korku nashetti. 

Resul-i Ekrem'in nubuwetiyle nur-i hidayet-i Hak parladigi vakit bir ke- 
re evvelki kavimlerin koklesmis olan kiifr-i sirfi kalmadi. Zira dusunmege 
da'vet olundular ve dusundiikse tereddiide diistiiler. Bu suretle ewelki kufur- 
lerde sarafet ve sadelik kalmadi. Bu nur ya Muslumanhgi viicuda getirdi ve- 
yahud Musliimanligin hakkaniyetini, delail-i muteaddide ile anladiklan es- 
bab-i muhtelife dolayisiyla inad eden kimselerin kalblerine korku nasbetti. 
Ahd-i Risaletpenaht'de zahiren iman etmis, goriinduler ki, bunlar da munafik- 
lar idi. 

0~J jy 'oji jiT L^li* ji\ d— i tjijf sjpjj j <->! «V- *i Ji 1 

3396. ^Bu hde ile su ve yag eimehliktir. ^Bu meseller nurun zerresinin kufvii 



Ya'ni, biz nur-i Imandan "zerre" ve "katre" dedik; ve bu zerreyi atesin 
kivilcimma ve hvilcimin ormana sigramasina ve hayale ve hayalin muha- 
rebede diisman ordusuna miiessir olduguna benzettik. Bu sozler hile ile su- 
yu yaga kansdrmak demektir. Su ile yag her ne kadar kan§sa da ba§ka ba§- 
ka §eylerdir. Aralannda munasebet yoktur. t§te bu kivilcim ve hayal mesel- 
leri de boyle nurun zerresinin naziri ve kiifvu degildir. Asia birbirlerine ben- 
zemez. 

3397. X<erre dsimlenmi§ olan bir §eyin gaynndan olmaz. JZa-yenkasim olan 
§ank zerre olmaz. 

Ya'ni, zerre ancak cisimlenmis ve cisim halinde boliinmus olan bir seyden 
hasil olur. Parlayan bir nur kabil-i taksim olmadigi igin onun zerresi de ol- 
maz. Binaenaleyh nur-i iman da boyle taksim ve tecezzi kabul etmeyen bir 



°$^? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



sank ve parlayicidir. Bu ma'na "muncesim", "gizi"nLii sifati olduguna gore 
verilmistir. "Zerre"nin sifati olduguna gore ma'na su vech ile olur: "Zerre, bir 
seyden muncesim olmaktan gayri degildir". Ya'ni zerre ancak bir maddeden 
aynhp bash basma cisimlenmis. ve cisim halinde bulunmus. olan bir seydir. 
Nur-i iman ise bir madde-i mahsiise depdir ki, ondan bir pargasi aynhp ba§- 
h ba§ina miincesim olsun! 

3398. Jlerre demeyi gizli bir murad bill ^Deryamn mahremi degilsin, bu dem 
kopuksiin! 

Boyle olunca bu nfir hakkinda "zerre" ta'blr etmemizi gizli bir murad ve 
maksada miistenid bill gizli murad ve maksad dahi hiiviyet-i esya hakkin- 
daki mii§ahede nurunun inkisaf-i ciiz'isidir. Eger bu viicud-i hakiki deryasi- 
nin musahedesine dair olan bu inkisaf-i ciiz't hasil olursa, o deryanin kopii- 
gii mesabesinde olan suver-i esya nazardan zail olur; ve bu anda senin me- 
cazi ve taklidi olan imanin iman-i hakikiye mubeddel olur. Sen ise §imdi ko- 
puk mesabesinde olan cismaniyet aleminde miistagrak oldugun icin bu vu- 
cud-i hakiki deryasinin vakifi ve mahremi degilsin! 

*'■ _ 

*<m> OW- iiji' j t~ j -^jIc y r^A C)ic) j-j tyliJl 

3399. <$eyhin tmaninm afitab-i neyyiri, eger seyhin caninm sarkmdan yilz gos- 
ierirse; 

"Neyyir", parlayan, ziya sacan demektir. Ya'ni, §eyh Bayezid-i Bistami 
hazretlerinin lmamnin parlayan giinesj eger seyhin caninin §arkindan dogup 
zahir olsa; 



iSj**-\ *J> -^st- % *W 



tjji \J ijS 7^5 ,J^ <*!**- 



3400. nZutiin pestlik seraya kadar define tuiar. ^Bufun bala yesillige mensub 
cennel tuiar. 

"Gene", define; "sera", yer altinda olan toprak; "huld", daim ve baki ol- 
mak demek olup burada cennetten kinayedir. Ya'ni, alem-i suretin kism-i 
siiflisi kamilen yer altindaki topraga vanncaya kadar altin ve gumiis define- 
sine ve kism-i ulvisi olan eflak dahi kamilen yesjllige mensub olan cennete 
malik olurdu. 



G $P? ) 



AHMED AVNl KONUK 



■ iiU j\ ij\i J! Ji j\ j~> jy jl ijb OW Jii jt 

3401. O nur-i miinir den bir can tutar. hahu io-praklan bir cisim tuiar. 

Ya'ni, Bayezid hazretlerinin ruhu cisimdeki hararet-i gariziyyeden hasil 
olan ruh-i hayvani degildir. Zira bu run hayvanlann hepsinde musterektir. 
Onun ruhu Hak Teala'nin Kur'an-i Kerim'de ^jj & v cliT, (Hicr, 15/29) 
ya'ni "Ben Adem'e kendi ruhumdan nefhettim*' buyurdugu ruh-i izafidir; ve 
bu ruh kendi zatindan ziyadar olan bir nurdur. Hz. Bayezid bu ruh ile bera- 
ber bu alem-i siiflide haklr olan topraktan bir de cisim sahibidir. Bu nurun 
hiikmii onun topraktan olan cisminde miistevli olmu§tur. 



jaP JS^* J>) J~&\ f ^U & 



>SJ Ol \j j\ C~-l Ji.\ 



tfl 



3402. By aceb, o bu muciur? ^fiahud o mudur? Soyle ki ey amca, bu miishilde 
kaldiml 

Acib §eyl Bayezid hazretleri o nur-i miinir olan ruh mudur? Yoksa hakir 
topraktan olan bu cisim midir? Bana bunu izah et ki, ben bu hususta mii§kil 
icinde kaldim. 

3403. By birader, eger o bu ise, o nedir? Onun nurundan yedi gok pur-nur ol- 
mu§tur. 

Ey kardes, eger Hz. Bayezid bu cisim ise o nur-i mumrin asan nedir ki, 
onun nurundan yedi gok nura miistagrak olmu§tur? 



j C-~-l i>*lji* ji jjj iw-j;»P c^l C— w»- £~**js <j\ OJj jj! C~» '1 Ol <Jj j_j 

3404. Ue eger o o ise, ey tlost bu beden nedir? By aceb, bu ihisinden hangisidir 
ve himdir? 

Ve eger Hz. Bayezid o nur-i miinir olan ruh ise ey dost, alem-i surette 
mahsiis olan bu cisim nedir? Acib §ey! Cenab-i Bayezid bu ruh ile cisimden 
hangisidir ve onun hakikati kimdir? Bu makamda evliyaullah i>.L£» l^-'jj* 
bs-ijji L^Lii j ya'ni "Bizim ruhlanmiz cisimlerimizdir ve cisimlerimiz ruhlan- 
mizdir" buyururlar. 



<?* 



eg^ 



MESNEVt-i §ERlF SERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 



iji ja j»J C-ijT Oj c^\ C-aT X*\ j j* pj Aj^S J~i^ ji jjly aj Ij 

O kadinm hikayesidir ki, kocasma "Eti, kedi yedi!" dedi. 
Onun kocasi kediyi teraziye gekti. Kedi yanm batman geldi. 

Dedi ki: "Ey kadin, et yanm batman ve daha ziyade idi. 
Eger bu et ise, kedi nerede? Ve eger bu kedi ise hani et?" 



"Men", batman ta'bir olunan aid okka veznindeki bir agirhktir. Bu kissa 
insan-i' kamilin "rim" ile "cisim"den hangisi olduguna hayret edildiginin bir 
misali olmak uzere irad buyrulmustur. 

3405. HZir ev sahibi adam ve onun pek mustehzt ve bulasik ve yol vurucu bir 
kadini vox idi. 

"Tannaz", "tanz"den mubalaga ile ism-i fail, "mustehzt ve alayci" demek- 
tir. "Pelid", bulasik ve pis ve "rehzen", dogru yola gitmeye mani* olan ma'na- 
sindadir. Ya'ni, o adamin karisi hiisn-i ahlak sahibi bir kadin degil idi. 

3406. Dier ne aetirir idiuse kadin onu telef ederdi. JAdam susmakia muziar 
ifo. 

"Ten zeden", susmak demektir. adam eve her ne getirse kadin onu is- 
raf ederdi. Adamcagiz kadimn kotii huyundan bezdigi igin susmaga mecbur 
olurdu. 

3407. O vyal sahibi iki yuz uzun cehd ile misafir i$in et aeiirdi. 

aile sahibi olan adam birgok sa'y ile para tedarik edip misafir igin et sa- 
tin alarak eve getirdi. 



c^pj* 



AHMED AVNf KONUK 



3408. Diadtn onu sarab ile ve kebab ile yedi. JAdam aeldi, def-i na-savab soy- 
ledi. 

"Def-i na-savab", kocasinin eti sormasina cevaben, kadin gayr-i ma'kul 
soz soyledi demek olur. Ya'ni, kadin o eti giizelce kebab yapti ve akranlany- 
la §arab ile beraber yedi; ve kocasinin sualine kar§i da gayr-i ma'kal cevab 
verdi ki, atide beyan buyrulur. 

3409. £Adam ona dedi: u 6f nerede? uWisafir eristi, misdfirin bnune taam $ek- 
mek \azxm gelir!" 

3410. \Kad\n dedi: "0 eti bu kedi yedi. Gger sana lazimsa baska et all" 

Bu soz kadimn yukanda zikrolunan def-i savabidir. 

3411. \Dedi: *Gy S^ybek, teraziyi getir. Oiediyi tyara ^ekeyimt" 

"Iyar", bir §eyin kadir ve kiymetini anlamak igin mi'yar ile tecrube etmek 
demektir. "Aybek", hizmetginin adidir. Kadimn bu gayr-i ma'kal cevabi uze- 
rine kocasi hizmetcjye dedi ki: "Ey Aybek, git teraziyi getir, kedinhvagirhgi- 
ni tecrube edeyim! Bakalim bu kadar eti yemis. midir, anlayayim!" 






tjiu*-** 



»A— o 



3412. Onu $ekti, kedi yanm batman idi. Sonra o adam dedi hi: *6y nitekar 
kadin!" 

Kediyi tartti, yanm batman ya'ni iig okka geldi. "Bunu goriince o adam 
kansina hitaben dedi ki: Ey hilekar kadin!" 

jr-* (j\ p-» j* p-j -UjT c~~a j$~» i^L d)jj*i sji ,y j*-J '^"y 

3413. w 6f yanm batman bir situ ziyade idi. 6y setir, kedi de yanm baimandir." 

Birinci misra'daki "sitir", bir batmamn kirk cuziinden bir cuz'iidur. Ba'zi- 
lanna gore alti buguk dirhemdir (Burhan). tkinci misra'daki "setir", mesture, 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

drtulii ma'nasmadir. Ya'ni adam dedi ki: "Eti kedi yedi dedin, et ug okka ve 
alti bucuk dirhemden ziyade idi. Kediyi tarttim ancak uc. okka geldi." 

3414. "Sger hu kedi ise, o et nerede? Ve eger hu et ise kedi nerede? u%ra ha- 



kalti 



,/" 



3415. 6jjer Hiayezid hu ise o ruh nedir? Ve eger o ruh ise hu tasvu kimdir? 

Ya'ni, eger Bayezid-i BistamT hazretleri bu cisim ise o ruh-i munir nedir? 
Ve eger o hazret-i Bayezld o ruh-i miinir ise bu suret-i cismani kimdir? 



,ir, 



,juic 



3416. By henim yarim, hayret hayret icindedir! IZu ne senin isindir ne de he- 
nim isimdir! 

Ey benim yarim ve musahibim! Hz. Bayezid'in ve o mertebede olan diger 
insan-i kamillerin hali hayret icjnde hayrettir. Bu hali lafiz ile ve kelam ile 
izah ve tasvlr etmek ve bu izahat neticesinde hayreti izale etmek ne senin 
i§indir ne de benim isimdir, Zira bu zevki ve vicdani bir haldir. Bunu ancak 
basina gelenler bilir ve anlar. Kelam ile ancak bu kadar diyebilirim ki: 

tj *J, ^ $j J*»l ±l\i *ib £jj £j ^J j Xlb j\ ji j* 

3417. Diet ikisi o olur. Velakin zer'in mahsulu asd ddnedir; ve o ki saman 
$opudur, fer'dir. 

"Rey'"(£j). ekin mahsuliidur. "Perre", miiteaddid ma'nalan vardir, bura- 
da saman copii demektir. Ya'ni, Hz. Bayezid riih ve cisimden her ikisinin 
mecmu'u olur. Velakin ekinin mahsulii asil tane ve bugday ve ba§ak aim- 
diktan sonra saman copii bu danenin fer'i oldugu gibi, ruh tohumunun bu 
alem-i surete ekilmesinden maksud-i asli dahi, ondan cisim vasitasiyla zu- 
hur edecek olan ahval ve efaldir. Ve cisim ise fer'dir ve asar-i ruhun zuhu- 
runa hadim olan bir alettir- ve ruh ile cisim arasindaki rabita I. cildin 1546 
numarali beytinde izah olundu. 

3418. Ditkmet hu iki zidlan hirhirine hagladi. By kasah, hu gerdan ve uyluk 
etraji ile heraberdir. 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

"Girdiran", uyluk kemigi ma'nasinadir; ve bu kemigin uzerinde koyunun 
eti bagka taraflanndan daha ziyade olur (Bahar-iAcem). "Girdiran ba-gerde- 
nest", ya'ni "uyluk kemigi gerdan ile beraberdir" ta'biri ulvl ile suflinin birli- 
gi hakkinda bir darb-i meseldir. Nitekim Hakim SuzenTnin su beytinde soy- 
lenmistir: 

o~j^f L ti\j*£ jJ foil Ji* ^i f>£ jt ij c~^ ^ifJ jS\ j o~o 

"Elimi ate§e koydum, boynuma da yumruk vurdum. Bu mesel hatmma geldh 
Uyluk kemigi gerdan ife beraberdir". 

Ve bu mesel kasabiar mu§teriye koyunun etli tarafindan vermekle beraber 
biraz da etsiz ve kemikli tarafi kan§tirdiklanndan dolayi vaki' olmustar. Ya'ni 
Hakk'in hikmeti birbirine zid olan ruh-i latif ile cism-i kesifi birbirine bagladi. 
Zira muvazene husulii icin bu lazimdir. 

Sj*. j 3ji olj^i ^\*-(j>. ^^ *£ j& ^^ '-r^ij. £JJ 

3419. Zfluh kalvpsiz i§ yapamaz. Cansiz kalvp ctonmu§ ve soguk olur. 

Run alem-i letafetten oldugu icin bu alem-i kesafette cisim olmaksizin 
asanm izhar edemez ve cansiz olan kahp dahi donmus. ve sogumus. bir hal- 
de olup ondan hie fill zahir olmaz. 



0L^>- i_-»Lw*l ji J* ^-jjj sJj» (jL-wij 



<l)t$j OjW- b\ j IJLj oJIS 



3420. OCaltbm a§ihar ve o catun aizlulir. ^Bu her ihiden cihanin sebebleri dog- 

[3424] - . 

ru olan. 

Ey insan, senin cismin asikar ve mahsustiir, ciinkii kesifdir; ve senin o ca- 
nin ise gizlidir ve gayr-i mahsiisdur, cunkii latifdir. l?te birbirine zid olan bu 
latif ve kesifden alem-i suretin esbabi dogru oldu ve bu yiizden bircok ef'al-i 
be§eriyye zuhura geldi. 



JjSwJ 



>A\* 



342 1 . Topra^t ha§a vurdun, ba§i kirmaz; suyu ha§a vurur isen, kirmaz. 

Latif ile kesifin ictima'mdan eser zuhurunun misali budur ki, yalniz top- 
ragi birinin ba§ina atsan yarmaz ve zedelemez; ve keza suyu da ba§a vursan 
yine ba§i yarmaz. 



6 3^ 



MESNEVt-t SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 
ZA22. Byer istersen ki bast ktrasm, suyu ve i&prafli birhirine karishnrsin. 

Ya'ni, toprak ile suyu birbirine kansttnrsan kaskati bir camur olur. Bu ka- 
U camuru birinin basma vurursan onun bagini zedeler ve ba§ yarmaktan iba- 
ret olan muradin hasil olur. 

J*-** JJJ "^ ^^" <^j^ ^^ J*^' *i i_r*' ^JJ t" ls 1 "* ^~" ^y* 

3423. Uaktaki basi yardin onun suyu asla gider. {Jasl aununde ioprak iarafi- 
na gelir. 

Vaktaki o kati camur topundan ba§ yardm ve muradin hasil oldu, bu fiil 
bittikten sonra o camurun suyu tebahhur edip kendi ashna gider; ve bu ayn- 
lik zamaninda toprak dahi yine toprak tarafina gelir. l§te ruh-i latif ile cism-i 
kesirln izdivaci dahi bu misale mutabiktir. 

(rW jl j jLJ jl J^U- c~i*f £}j± jl j \j j>- *j> *f ^^So- 

3424. HZir hikmei ki, Uiak i$in izdivadan oldu, niydzdan ve indddan hasil 
oldu. 

"Lecac", inad etmek demektir. "Hikmet", lugatte sebeb ve illet ma'nasma- 
dir. "Izdivacin Hak icin olmasi" budur ki, vucud ve varhk ancak Hakk'indir 
ve o vucudun sifat ve esmasi zannda mahfldir. Bunlann her biri kendi ahkam 
ve asannin zuhurunu Hak'tan niyaz ederler; ve bu niyazlannda da inad ve 
israr ederler. Hak Teala dahi bunlann niyazlarmi ve taleb-i musirranelerini 
is'af igin kendi zatimn habsinden bunlan azad eder. Fakat sifatlar mevsuf 
olan zatm ve isimler zat-i musemmamn aym olup ma'na aleminde bunlann 
ahkam ve asan zahir olamayacagindan, ewelen zat-i latif-i Hakk'in izdivaci 
kendi esma ve sifatmin suver-i ilmiyyesi ile ve sonra da ervah libasi ile vaki' 
olur; ve ervahin izdivaci dahi suver-i misaliyye ile ve suver-i misaliyyenin iz- 
divaci dahi suver-i cismiyye ile husule gelir; ve bu meratibin ve izdivacatin 
hepsi zat-i Hakk'in kendi zatmi bu suver-i latife ve kesife ayinelerinde mii- 
sahede buyurmasi icmdir. 

j^u js> S j Oil £w ^ _£} oU-ljijl o jl -til 

3425. Ondan sonra baska izdiua^ar olur, bir kulak isiimedi ve bir goz gor- 
medi. 



G 3^ > 



AHMED AVNl KONUK 



Bu suver-i latife ve kesife ile vaki' izdivaglardan soma ruh-i latif cism-i ke- 
sifden aynldigi vakit ba§ka izdivaglar hasil olur ki, onlan bu alemde bu his ku- 
laklanndan bir kulak i§itmedi ve bu his gozlerinden bir goz gormedi. Ya'ni ruh 
cism-i kesifden oium vasitasiyla aynldiktan soma bir vucud-i berzahi ile izdi- 
vac eder; ve hayat-i dunyeviyyede ruh ile cisim izdivac halinde iken is, lenen iyi 
ve kotu ameller ve izhar edilen iyi ve kdtii huylar dahi birer suret libasma bu- 
riinup bu cism-i berzahi ile izdivac eder. Bu izdivaclar bu dunyamn his kulagi 
ile isjtilmez ve his goziiyle gdriilmez. Nitekim bu ma'na II. cildin 1406 numa- 
rasina miisadif olan: c~~ **\j oyu^ j,y* o^ ^ c~JU oj^j f> otf' cl>j~* ["Bir 
siret ki, o senin viicudunda galibdir, o tasvir iizerine de ha§rin vacibdir"] bey- 
tinde ve bu cildin 221 1 numarasina miisadif olan: ^ ^ i-u d\# j* ^^ jjj 
ijt, ^ ^j^ y, ^j ["Mah§er giinii her gizli asjkar olur, her bir mucrim da- 
hi kendinden rusva olur"] beytinde beyan buyrulmu§ idi. 

3426. Bger kulak i§iise idi, ne vakit kulak kahr idi? ~$ahud dil nerede sozu 
zabtedertli? 

Eger bu izdivacjan his kulagi i§itse idi, artik onun kulagi kalmaz idi. Ya'ni 
o kimse bi-hod olur ve kendinden gegip bu alem-i kesafetin ahkami haricine 
gikar idi. Veyahud bu bi-hodluk aleminde ruhunun goziiyle gordugii bu izdi- 
vacaft bu cismin kestf dili ile anlatamaz idi. 

3427. Gger kar ve buz gune§i gore idi, buzluktan umtdi kaldirtr idi. 

3428. ^iigiim ve damarlar olmaksiztn su olurdu. Diava ^Davud'u sudan ztrh 
ya-pardi. 

"Damardan murad, sifat-i hayvaniyye ve "diigiim"den murad, nefsin 
baglan ve ilisjkleridir. "Su"dan murad, ruh-i safdir; ve "hava"dan murad, 
ask-i ilahidir ki Davud (a.s.)a tesbih buyrulmustar. Zira Davud (a.s.) demiri 
elinde yumu§atip harb icjn zirh yapardi. Nitekim ayet-i kerfmede o^i 4 AT, 
(Sebe', 34/10) ya'ni "Biz Davud'a demiri yumu§attik" buyrulur.' "Sudan 
zirh"dan murad, sifat-i ruhaniyyedir ki, bu sifat-i ruhaniyye zirhi nefis ve 



<*$$&> 



MESNEVM §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

seytan diismanlanna kar§i kullamhr. Ya'ni, bir kul tecelli-i zati ile mii§erref 
oldugu vakit onun kesafet-i cismaniyyesinin hiikmu kalmaz. Her ne kadar 
surette cisim goriiniir ise de, sifat-i hayvaniyyeden ve nefsin baglanndan an 
olurdu. A§k-i ilahi Davud'u nefis ve §eytan du§manlanna karsi onun sifat-i 
ruhaniyyesinden zirh yapardi. 

viJ^ J^ J-^y^ J 1 ls^j^ j* est- j* j* 0W- OUji (jxi Lri 

3429. ^indenaleuh her agacin canvna derman, her hir aga$ onun kudumunden 
mes'ud olurdu. 

"Agac/'tan murad, suret-i be§eriyyedir. "Can"dan murad, ruh-i hayva- 
nidir, Ya'ni, tecelli-i zatiye mahzar olan bir kul her bir beserin ruh-i hayva- 
nisinin dermam ve ilaci olur; ve onu ruh-i hayvanisinin sifatlan altmda ze- 
bun olmaktan kurtanr. Binaenaleyh onun nazan altmda bulunan her bir 
ferd-i be§er o insan-i kamilin kudumunden saadet-i ma'neviyyeye nail 
olur. 

3430. O donmu§ huz kendinde fadmi§ t afla$lar uzerine hir " J2a-misas!" ohi- 
mu§tur. 

"Donmu§ buz "dan murad, a§k-i ilahiden bi-behre ve sifat-i nefsaniyyesin- 
de mustagrak olan kimseye derler. "La-misas!", "bana dokunma!" demektir. 
Ya'ni, ask-i ilahiye yabanci ve sifat-i nefsaniyyesinde mustagrak olan kimse 
kendi cismaniyetinin benliginde ve kendi varligmin dairesinde kalmisttr. 6y- 
le bir kimseyi, Musa (a.s.) gibi olan ruh-i izafi kovdugu icjn sair efrad-i be- 
§eriyye uzerine lisan-i hal ile, "Bana dokunma ve temas etme ki, bendeki zul- 
met-i nefsaniyye sana da aksetmesin!" deyip durmustur. Nitekim Musa 
(a.s.)in iimmetinden olan Samiri halki buzagrya taptirdigi cihetle Musa (a.s.) 
onu ummeti arasmdan kovdu. Bu kissa Taha sure-i seiifesinde vaki' "v*sii Jtf 
'^C u J> : d\ ;uii j> 'J$ oii (Taha, 20/97) ya'ni "Musa (a.s.) Samirfye dedi 
ki: Git, sen hayatta oldukga senin icjn halka kar§i 'la-misas' demek olsun!" 
ayet-i kerimesinde mezkurdur. 



*> * * •* * 



3431. Onun cismi iilfet eder olmadi, ulfet olunur olmadi. Onun na&tbi ancak 
nefsin huhlu oldu. 



°#gp? 



AHMED AVNt KONUK 

"§uhh", bahillik etmek; "kism", behre ve nasib demektir. Bu beyt-i §erif- 
de <o <jJ>_ Vj uk V jiiiij * oJjij u& j^jii ya'ni "Mii'min iilfet eder ve onunla 
iilfet olunur; ve miinafik ne bir kimse ile iilfet eder ve ne de onunla iilfet olu- 
nur" hadis-i geitfine i§aret buyrulur; ve miinafik ancak menfaat-i §ahsiyyesi- 
ni dii§uniip igi di§ina muvarik goriinmeyen bir kimsedir. Lisanen iman izhar 
ederse menfaat-i sahsiyyesi cihetinden eder. Halbuki lisam ile soyledigi §eye 
kalbinden imam yoktur. Binaenaleyh menfaat-i sahsiyyesine muhalif olan 
her hususta kimse ile iilfet etmez ve i'tilaf kabul etmez; ve menfaati halkin 
zarannda aradigi igin onunla iilfet de olunmaz. Derhal muhalefet izhar eder. 
Binaenaleyh boyle bir kimsenin hayatta nasibi ancak nefsinin buhlii ve ha- 
sisligi olur. Zira onun nefsi kendi menfaatinden gegmek hususunda gok ba- 
hildir. 

3432. JZayi' degildir, ondan ciger taze olur,fakai hazar sultaninin yeyki olmaz. 

"Hazar", bir sey ye§il olmak ve ter ii taze olmak (Mmus). "Sultan-i ha- 
zar"dan murad, bahar mevsimidir ki, ondan topraklar ye§il ve ter ii taze olur. 
"Peyk", mektub getirip goriiren hizmetkara derler. Burada "haberci" demek- 
tir. Ya'ni, alemde kar ve buzun vuciidu dahi abes ve zayi' degildir. Zira o 
yiizden sicak mevsimlerde ciger taze olur ve hararet miindefi' olur. Fakat o 
buz bahar mevsiminin habercisi olmaz. Ancak incimad mevsiminin haberci- 
sidir. Bunun gibi cismani olanlann viicudu dahi abes ve zayi' degildir. Onlar- 
dan da ba'zi kimseler faide bulur; velakin onlar bahar mevsimi gibi kalb ba- 
gini ye§illendiren ask-i ilahinin habercisi olmaz. 

3433. By S^yaz, senin yddizm $ok yuksektir, Uier hir hurt onun uburuna la- 
yih degildir! 

3434. Senin himmetin her vefayi ne vakit hegenir? Senin sajvetin her safayi 
ne vakit ihtiyar eder? 

"Ayaz"dan murad, tecelli-i zatiye mahzar olan insan-r kamildir. "Yil- 
diz"dan murad, ruhtur. "Burc/'dan murad, isti'dadat-i muhtelife erbabidir. 
Ya'ni, ey tecelli-i zatiye mahzar olan insan-i kamil, senin ruhun yiiksektir. 



<^po 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Senin tarik-i Hak'taki gidism her bir isti'dad sahibinin kadir olup begenebile- 
cegi bir sey degildir. Zira onlann havsalalan dardir. Senin himmetin ali oldu- 
gu igin, o isti'd&dat-i muhtelife erbabimn Hakk'a kar§i olan vefasmi begen- 
mez. Senin kalbinin safveti ve berrakligi her safayi ve safveti segip ihtiyar 
edemez. 

(^ 
J ->A/* <_r* <£yr" J ^j C- 5 ^ J^- ij* ^ °^ r '-> f -^ *^ J*^ ^ ^-i^" 

O beyin hikayesidir ki, kolesine "§arab getir!" dedi. Kole gitti, §arab 
testisini getirdi. Yolda bir zahid var idi. Emr-i ma'ruf etti, bir tas. vurdu, 
testiyi kirdi. Bey isjtti, zahidin te'dibini kasdetti; ve bu kissa ts& (a.s.)m 

dini zamanmda idi ki* §arab heniiz haram olmamis. idi. Velakin zahid 
perhfzkarhk etti ve tena'umdan men' etti 



"Tekazziiz", her bir fenahktan tebaud ve ictinab demektir ki, perhizkarhk 
demek olur. Bu kissamn yukanya rabti budur ki, yukanda "Ey Ayaz, senin 
yildizin cok yiiksektir. Her burg onun uburuna layik degildir!" buyrulmus. idi. 
Bu kissada mertebesi yiiksek olan emirin revisini, mertebesi ondan daha asa- 
gi olan zahidin havsala-i isti'dadi kabul edemedigi beyan buyrulmak suretiy- 
le bu ma'na tavzih olmustar. 

3435. ^ir hey var Ui, ho$-M ve mey-perest idi. Dier mahmurun ve her hir bi~ 
$arenin kekfiydi. 

"Ho§-dil", hosnud ve mute§ekkir; "bare", dost ve muhib; "mey-bare", 
muhibb-i sarab ve mey-perest ma'nasinadir. Nitekim "muhibb-i zen" olan 
kimseye "zen-bare" derler. "Kehf\ melee' ve magara; "mahmur", muhtac-i 



G^^, 



AHMED AVNl KONUK 

§arab demektir. Ya'ni, Hakk'a §ukredici ve sarabi seven ve her §araba muh- 
tac olanin ve her bir bicarenin melcei ve penahi bir bey var idi. 

J> \ij* k-5-iw J j <Jj*j* J>\* ijj\y i£-~* J*^ 

3436. 'iJir miisfik, bir miskin oksayia, bir adil idi. HSir derya~dil, hir alhn ba- 
gislaytci cevher idi. 

3437. Grlerin sahi ve mii'minUrin beyi, rah-ban ve sir bilici ve uzak gorucii idi. 

"Ban", edat-i nisbettir. "Rah-ban", yola mensub ve yolcu demek olur, 
"Hak yolunun yolcusu" ma'nasmadir. Ba'zi niishalarda "rah-ban" yerine 
"rah-dan", yol bilici v&ki'dir. Ya'ni bey ehl-i hakikatten idi. 

3438. Dsanin devri ve uWesitiin eyyami idi. Dialh gonul iuhxcu ve az inci- 
tici ve melik idi. 

Bu emirin hakim oldugu devir, isa (a.s.)in dini sayi' oldugu ve Hz. Me- 
sih'in senati hukmuniin cari bulundugu giinler idi ki, bu devirde ve gunlerde 
halk ve ahali goniil tutucu ve birbirlerini az incitici ve melih idi. 



^A, J,yf. j\ ^^r <^.l s 



^2+Zi OUlTU aj JL*^* (jS-^t 



3439. ^Bir gece ona vakitler dejjil iken misafir geldi. Onun cinsi bir ho§-mez- 
heb dahi bir emir idi. 

Ya'ni, bir gece o beye ansizm kendi cinsi ve latif mezhebli olan diger bir 
bey geldi. Beyt-i serifde bu beyin dahi ehl-i hakikatten olduguna isaret buy- 
rulur. 



Jt^- j o_jiU cJj oT }y o*\j 



Jl>- -ji:) jJ l)LILi«oL ^* ajb 



3440. O^azm-i hal hususunda onlara sarab lazitn oldu. vakit sarab me'zun 
ve helal idi. 

Hallerinde intizam ve kalblere nes'e ve surur hasil olmak icin, o beylere 
sarab icmek lazim geldi. Zira o vakit seriat-i lseviyyede sarab yasak olmamis. 
ve helal bulunmus idi. 



*$$&> 



MESNEVl-t SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3441. $arablan noksan idi. 'Dedi: "By gulam, gii, iesiiyi doldw, Uze sarab fiir!" 

beylerin sarablan noksan idi. Binaenaleyh ev sahibi olan bey, kendi ko- 
lesine hitaben dedi: "Ey kole, git, testiyi doldur da bize sarab getir!" 

i y> % &>- OU- Jol fU j ^U- j U ,y>y- j**- ^jb <T i__a1j Ot^i jl 

3442. "Jilan rahibden hi sarab-i has tutar, ia hi can has ve ammdan halas 
hula!" 

Ya'ni, "Getirecegin sarabi filan rahibden al ki, onun hususl surette ve ke- 
mal-i i'tina ile yapilmis sarabi vardir. Onun bu sarabim igmekle canimiz ha- 
vas ve avam kaydindan, ya'ni keserat fikrinden kurtulsun!" Bu beyt-i serff- 
de mubah olan gtdalar, perisan fikr ile tertib ve tedarik olunursa, onlan yiyen 
kimselerde perisan hatiralar husuliine sebeb olacagina ve bil'akis huzur-i 
kalb ile ihzar edilen taamlann kalblerde huzur ve zevk-i vahdet husule geti- 
recegine isaret vardir. Nitekim §ah-i Naksbend (k.s.) hazretleri ekser-i 
evkatta yemek pisirmede ve sofra hizmetinde bizzat cahstr idi; ve eger bir ye- 
mek ofke ile ve kerahet ile ve zorluk ile pisirilmis ise onu yemezler ve dervis- 
lerine de yedirmezler idi. 
' • > *' 

JjS' Ol-U>- j tjsr d\j\y> *£ ^ l)I s-aIj fU- 01 j tej*- 

3443. n^inlerce tesiinin ve buyiih hiipun yapitflini o rahibin hadehinden bir 
cur' a yapar. 

"Cerre", testi; "humdan", biiyiik kiip. Ya'ni, o rahibin kadehindeki sara- 
bin bir damlasi o kadar miiessirdir ki, binlerce testi ve buyiik kiipteki sarab- 
lann yaptigi te'siri yapar. 

3444. O sarabda ^vAx bir maya vardir; oyle hi aba icinde sultanlik vardir. 

Aba icjnde ma'na aleminin sultanhgi gizli oldugu gibi, o rahibin sarabin- 
da da gizli bir maya vardir ki, onun te'siri icenlerin batininda zuhur eder. 

J J d Jj»> jl &>$£ <L~w *£ P^i *S Oj^ »jlj <jk <i JJ 

3445. Sen parca parca olan eski libasa az bah! jLird disaridan alhni hara ya- 
parlar. 



<^^, 



AHMED AVNt KONUK 

Ey zahir-bin olan kirase, sen parga parga ve yirtik bir halde bulunan eski 
esvablara nazar-i hakaretle az bak! Zira ma'na sultanlannm gogu kendilerini 
boyle eski piisku libaslar iginde saklamislardir ve halkin hucumundan teset- 
tur etmisterdir. Zira miitecavizlerin tama'lanni kirmak igin altinlan kara bir 
renk ile boyarlar. Onlann kiymetlerini boyle orterler. 

Xi lj\ Sj3 J*J d\ djji j_j -&> *)*f -M {**•*? (J^ji j' 

3446. DCotu ab'zden dolayi merduci oldu; ve di$aridan o la'l duman htda$ik 
oldti. 

ma'na sultani olan veliyy-i Hak, kotii gozden dolayi boyle eski libaslar 
iginde zahir-bin olanlann nazannda merdud oldu; ve o la'l gibi kiymetli olan 
veil zahirde boyle dumana bula§mis bir halde oldu. 

c-^Lfc ^jii j- 5 4 ** - *si \&^> c—l* 4j\>- OL* { S j*jP _j ?y*> 

3447. Diaztne ve gevher ne vakit evlerin ortasmdadu? c Defineler daima vira- 
nelerdedir. 

Hazineler ve miicevherleri evlerin iginde saklamazlar. Harislerin ve hirsiz- 
lann ragbet edememeleri igin harabe mahallere defnedip saklarlar. 

^^J Ji Jjj *-ij>- Jr*^c> £~iS {jA* J-i ^jij ^ ^jT f^ F~ 

3448. (S^aamin hazinesi vaktaki viraneue defin oldu, onun $amuru o lalnin adz 
bajji oldu. 

Vaktaki Hak Teala hazretleri hazine-i ilahiyyesini harabe mesabesinde 
olan Adem'in cism-i unsurisine defhetti, onun camurdan ve topraktan mah- 
luk olan cismi o Iblis-i lainin goz bagi oldu; cismi gordu ve o ma'na hazine- 
sini goremedi. 

3449. O gev§eh gev§ek $amura nazar etti. Can ona dedi hi: nr Benim $amumm 
senin seddindir!" 

iblis ehemmiyetsiz bir surette Adem'in gamurdan mahluk olan cismine 
nazar etti ve zahirine bakti. Fakat batindan can-i Adem ona dedi ki: "Benim 
gamurum ve cismim senin nazanmn seddi ve perdesidir. Bu perdeden dolayi 
benim ma'nami goremezsin!" 



c £p* 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3450. DLole iki iesti aldi ve mi kostu. ^Derhal rahiblerm manashnna eristi. 

[3454] * 

Velhasil beyin emri iizerine kole §arab doldurmak iizere iki testi aldi ve ko- 
§a ko§a gitti. Derhal rahiblerin manastinna erifti. 

■^■j* j*y u^j* j j j ^ *~^* j> ~ U -J st ' jj ^j^ '°^ J ^ jj 

3451. Stflhn verdi, alhn gibi hir sarab satin aldi; tas verdi, mukabilinde cevner 
satin aldi. 

JL4J Jiiv >iij\J j jj r-\5 Xpr OULi j*» j *£ *ailj 

3452. HSir hade ki sahlann hasina sicrar, sakinin basi huerine alhn tac koyar. 

"Tarik", ba§ tepesi demektir. Oyle bir badeyi satm aldi ki, §ahlann dimag- 
lanna sicrar ve sekr ve ne§ve peyda eder; ve ne§ve ve ne§atm te'siriyle 
§arab sakisinin ba§ma §ahlar tarafindan ikramen altin koymaga sebeb olur. 

3453. ^jitneler ve sevhler koparip bendeler ve hiisrevler karismishr. 

Oyle bir §arab ki, igilen mecliste fitneler ve §evkler kopanp kemal-i zevk 
ve ne§attan bendeler ile §ahlar birbirine kan§mistir. Ya'ni §ahlara mahsus 
olan kibir ve vakar ve bendelere mahsus olan hal-i acz ve zillet ve tevazu' 
bu §arabin verdigi zevk ve ne§at sebebiyle aradan kalkmi§tir ve hepsi bir ol- 
mu§tur. 

»J-i OLOsj tl)Uj £>l AS»iJ j CJ*j oJj* OUf <*1«j»- <Sj \^>\y*CJsi\ 

3454. DCemikler gidiv hep can olmuslardir. zaman taht ve tahta miisavi ol- 
mu§tur. 

"Kemiklerden murad, cisimlerdir. Ya'ni, igki aleminde mertebesi biiyiik 
ve kiicuk olan adamlarda cisme ve zahire ait olan saygilar kalkip hepsi can 
gibi yek-vucud olurlar. vakit padisahlann oturduklan taht ile faktrlerin 
oturduklan tahta miisavi olur. Sarhoshik haliyle boyle bir mahalde bir fakir 
padi§ahin tahtina oturabilecegi gibi, padi§ah dahi fakirin oturdugu kuru tah- 
ta iizerine oturmakta beis gormez. Cenab-i Pir efendimiz sarhosjugun bu ha- 
lini FihiMa fiMerinin 23. faslinda ibn-i Qavus, nammdaki bir kimseye nasi- 
hati esnasmda da §6yle tasvir buyururlar: "Sana haram olan §arabdan veya 



<=#»> 



AHMED AVNt KONUK 

afyondan veya esbabdan bir sebeble zevk hasil oldugu vakit, dugmanlanmn 
kafFesinden razi olmuyor musun? Onlan affetmiyor musun? Onlann ayakla- 
nm opmiiyor musun? Kafirle mu'min bu saatte senin nazannda sey'-i vahid 
oluyor. i§te §eyh Salahaddin'de bu zevkin asli ve nam vardir ilh..." 

3455. Siyikhk vaktinde su veya yag gtbidirler; sarhosluk vaktinde cisim i$inde 
can gtbidirler. 

Bu halk ayiklik vaktinde su ve yag gibi birbirlerine muhalifdirler ve her bi- 
ri kendi mertebesinin hukmunii muhafaza eder. Fakat sarho§luk vaktinde ci- 
sim icinde can gibi birbirleriyle muttehid olurlar. RubaT-i Hz. Pfr: 

bb \XfZt j oJjjj-i * <>\y.$ bb \y*j j C~w~» JL- -U-* J-ib^ 

bb bb <t>- jb sJJm O— j> Ciy? f-jy L J*T J* *****" iSj^A* li 

"Asik buttin yil sarho§ ve riisvay olsun! Dlvane ve suride ve seyda olsun! 
Ayiklik sebebiyle her§eyin gammi yeriz, Vaktaki sarhos oluruz, her ne olursa 
olsun! deriz. " 

3456. Uiertse gibi olmustur. Orada fark yoktur. ^Bir fark yoktur ki, o murada 
gark yoktur. 

"Herise", et ile bugday kanstinlarak yapilan bir yemegin adLdir. Ya'ni, ig- 
ki meclisinde her sinif halk "herise" denilen yemek gibi birbirine kan§iktir. 
Boyle bir gark olmayan yerde, bu ma'nayi fark ve temyiz etmek yoktur. Bu 
ihtilati oyle bir mecliste gark olup kendi nefsinde hissedenler fark ve temyiz 
edebilirler. 

fb' clLi jj\ d\ j*<*i iSy-> f *^ 0! ^ji^J^ fl-^b j*^*- ^1 

3457. fltilam o iyi namli heyin ko§kii tarafina hoyle bir sarabi qetirdi. 

3458. \Kuru heyinli belaya sarilmi§ bir §uride zahid one geldi. 

Riyazattan dolayi beyni kurumus_ ve miicahede belasina sarilmis, zahir 
hali perisan bir zahid sarab getiren gulamin online cikti. 



*<&$&> 



MESNEVl-1 §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 
3459. Cismi gon&l ate§Urinden erim.i§; evi Diudd'mn gaynndan ho§alimt§. 

"Perdahten", burada "bosaltmak ve halt etmek" ma'nasinadir. Ya'ni, o za- 
hid gonliindeki hayat-i bakryeye nailiyet askinin atesterinden cismini antmis 
ve kalbinin evini Huda'nm gayrinden ve suver-i kevniyye ve ezvak-i diinye- 
viyyeden bosaltmis. idi. 



j'j* Ui^ W* 1 ^ ji h*^ 



M^jfj ' 



.jUAjf 



3460. uMiknetin amansiz iohailannt, nice hin daglar uzerine ddglan, 

"Zinhar", kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir. Burada "aman" de- 
mektir. "Bi-zinhar", amansiz ma'nasinadir; ve bu beytin faili a§agidaki bey- 
tin ilk misra'indaki "dide" kelimesidir. 

3461. Qormu$. Onun kalbi her saat ictihad icinde, gece ve gundiiz ictihada ya- 

Iki beytin mecmuan ma'nasi boyle olur: zahid, riyazat ve miicahede 
mihnetinin amansiz olan tokatlanni ve bu tokatlardan cisimde hasil olan ni- 
ce bin daglar uzerine dagian ve yara ve bereleri gormustiir. Onun kalbi her 
an nefsi ile ve seytan ile harb icindedir. Gece ve gundiiz ictihada yapismis ve 
sanlmistir. 

3462. ~%d ve ay kana ve to-praga kart§mi§; onun sahn ve hilmi gece yansi kac- 
mishr. 

"Hak", burada muti'lik ve iiftadelik; ve "hun", hodbinlik ma'nalannadir 
(BurMn). Bu ma'nalara gore "der hun ve hak amihten", muti'lik icjnde ve 
kendi zuhdiinii ve takvasmi goriiciiluk icjnde miistagrak olmak demek olur 
ki, her bir zahidin hali de budur. Zira zahid etrafi ancak kendi mertebesinden 
ve goriisiinden muhakeme eder. Bu sebeble ef'al-i halka karsi i'tiraz etmek- 
te sabirsiz ve muamelesinde sert olur. Bu zahid dahi yillarca ve aylarca taat- 
te ve kendi nefsini ziihd u takvada goructiluk icjnde miistagrak oldugundan 
boyle gece yansi koleyi ezvak-i nefsaniyyeye bad! olan sarabla gdriince sab- 
n ve yumsakligi kacti. 



c^a 



AHMED AVNt KONUK 

3463. 2aW M: "0 kstilerdeki nedir?" Ddi: *$arab!" Ddi: "0 kimindir?" 

Zahid gulama "0 testilerdeki nedir?" diye sordu. Gulam da "§arabdtr!" de- 
di. Zahid tekrar "0 sarab kimindir?" diye sordu. 

J,** jiib ou*r b ^U> ^^ J*" 1 js* °^ tfM^ 

3464. ^eJi: *0 pek %ufc oW fdan leyindir" ^di: ^Tal&in ameli %le 
m-i olur?" 

Zahidin sualine cevaben gulam "0 §arab bu §ehrin pek ulusu olan filan 
beye aittir." Zahid bunu istonce dedi ki: "Acib sey, Hak talibinin ameli boyle 
§arab icmek mi olur?" 

3465. * Uialtk'in ialihi, soma da tys u nus ha! $eytanm hadesi, ondan sonra 
da yanm akil ha 1 ." 

Ya'ni, "Hem Hakk'in ta/ibi olmak ve hem de iy§ u nus ile mesgul olup nef- 
sin hazzim vermek bir yere sigar mi? Esasen ayiklik halinde yanm aklin var 
iken, onun iistune bir §eytamn badesini icip sarhos, olmak ve bu yanm akli 
da perisan etmek caiz olur mu?" 

3466. Senin aklin hoyle $arabstz solmusiur. O aklin iizerine aktUar ha/fii $e- 
rektir. 

Senin aklin daha sarab igip sarhos. olmadan boyle soluk ve yanm bir hal- 
dedir. Boyle yanm ve soluk bir akil iizerine kamillerin akillanni baglamak ve 
bu soluk akli serbest birakmak lazimdir. 

P^> f b X*4> AiJLT ^yt y? (j\ £~» f l>i*> y ,J>j* J-S-Ij ^ lj 

3467. Senin ahlin acaba sekr vahtinde ne olur? By hxr kus aibi sarhosluk tu- 
zajjinin avx olmus olan! 

Ey bir kus gibi sarhosluk tuzaginin avi olmus olan kimse, senin aklin ayik 
iken boyle solmus. ve yanm bir halde bulunmus olursa, acaba sarhosluk vak- 
tinde ne hale gelir, var kiyas et! 



*$%#> 



MESNEVt-1 SERlF SERHi / X. CtLT • MESNEVl-5 



Ziya-i Delk'm hikayesidir ki, pek uzun boylu idi; ve onun 

kardesi §eyh-i islam Tac-i Belh gayetle kisa boylu idi; ve bu 

§eyh-i islam biraderi Ziya'dan arlanir idi. Ziya onun dersine 

geldi ve biitun Belh' in suduru onun dersinde hazir idi. Ziya bir 

hizmet etti ve gecti. §eyh-i islam ona ehemmiyetsizce bir yarim 

kiyam etti. Ziya dedi: "Evet pek uzunsun, biraz cal!" 



"Serseri", ehemmiyetsiz ve kayitsiz demektir. Ya'ni, Ziya-i Delk gayet ki- 
sa boylu olan kardesinin kendisine karsi ehemmiyetsizce bir yanm ayaga 
kalktigim goriince boyunun kisahgiyla beraber kibir ve azametine ta'riz igin 
ona dedi ki: "Evet birader, zaten boyun pek uzundur, bu ctiz'i kiyamm sure- 
tiyle o uzun boyundan biraz calmis ve boynu biraz kisaltmis. olursun!" Bu 
kissamn ruhu kubh iizerine kubh, ekbah olur demektir. Ve yukanya rabti bu- 
dur ki, senin ayiklik halinde zaten aklm kabihdir ve sarhosluk vasitasiyla ona 
bir kubh daha ilave edersin. Binaenaleyh aklm ekbah bir hale gelir. 

3468. O 2>iya-i ^elk latif ffliamli idi. Onun kardesi ^Tac, <$eyh-i Dslam idi. 

3469. H^dh ddrul-mulkunun ($eyhulislamt olan Hoc kisa hoylu ve his yavru- 
su gtbi fe.ii.fufe. icti. 

3470. £jer$i fazil ve erkek ve f enter sahtbi idi. IZu Jliya zarafetie zvyade idi. 

i 



AHMED AVNl KONUK 

"Fahl", liigatte her ziruhun erkegine derler. Burada "mesleginin merdi" 
ma'nasinadir. Ya'ni §eyh-i Islam olan Tac gerci fazil ve meslek-i ilimde merd 
ve fenler sahibi bir §ahis idi. Fakat onun karde§i bu Ziya zarafette ondan da- 
ha ziyade meziyet sahibi idi. 

3471. O $okluk kisa, £iya hadsiz uzun idi. $eyh-i D slam in yuz ktbir ve na- 
zi var idi. 

§eyh-i Islam gayet kisa boylu ve onun karde§i Ziya dahi uzun boylu idi. 
Bununla beraber §eyh-i Islam ilmine ve mertebesine magrur olup pek kibirli 
ve nazh idi. 



3472. Ona bu biraderden ar ve neng flelirdi JZiya dahi dogru yollu bir vdiz idi. 

§eyh-i Islama bu uzun boylu kardesjnden halka kar§i utanma gelirdi. Hal- 
buki bu utanma abes idi. Zira o Ziya dahi dogru yolu ve tarfk-i hidayeti ta'kib 
eden bir vaiz idi. 



Listf'l _j Ol~>lS jj < 



1 jv 



Ls2? d\ *X*\ jJUl Ja?^ jjj 



3473. tTHedis flunii o 2Aya i$eriye geldi. ^Dwanhane kaddar ve asfiya dolu idi. 

Ziya-i Delk §eyh-i islam'm meclis kurdugu bir gun meclisden igeriye 
girdi. Divanhane kadilar ile ve saf kalbli ulema ile dolu idi. 

3474. $eyh-i Dsldm kibr-i iammdan dolayi bu biradere boyle yanm kiyam etti. 

§eyh-i islam Tac-i Belh mahza kibrinden ve azametinden dolayi kendi 
karde§i olan Ziya-i Delk'a §6ylece yanm bir kiyam etti ve hiirmeten tama- 
miyle ayaga kalkmak istemedi. 

3475. Ona dedi: "Qok uzunsun, ikram u^in biraz da o servi boyundan qoI!" 

Ziya-i Delk onun bu kibir ve azametini goriince dedi ki: "Boyun 50k uzun- 
dur, §eyh-i Islamhk makaminin icab ettigi ihsam suna buna yapmak igin em- 
val-i hiikumetten gahyorsun. §imdi bana ikram icm dahi biraz da servi gi- 



c^^, 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

bi uzun olan boyundan gal!" Cem'iyyetli bir ta'riz-i azimi ifade eden bu soz 
Ziya-i Delk'm zarafetini gdsterir. 



Beyin kolesiyle zahidin hikayesine riicu' 



Bu surh AnkaravT niishasinda munderic degildir. Diger nushalarda vardir. 
Fihristte kolayhk oldugu igin dercolundu. 

3476. n Dmii senin husun nerede? ^ahud akkn nerede? Ta ki sarab xtesin, ey 
ilme dusman olan sen!" 

"Hu§" (j>j*) , zeyreklik ve suiir ve fehim ve firaset ve run ve kalb ma'na- 
lanna da gelir (BurMn), Burada "§uur ve idrak" ma'nasi miinasibdir. Bu be- 
yit rahibin lisamndandir. Ya'ni, "Ey iseviyet'te mubah olan §arabi igen kim- 
se, esasen ayiklik halinde iken senin §uur ve idrakin tarn degildir. Veyahud 
aklm kamil degildir ki, §arab igip de bu §uur-i tammin ve akl-i kamilin iie ken- 
dini hiisn-i idare edebilesin. Ey ilme dusman olan sen, §arabi igersen biisbii- 
tiin insanliktan gikarsin!" 

Ma'lumdur ki, Isa (a.s.)m §eriatinde §arab igmek memnu' degil idi. Islami- 
yet'in bidayetinde de miislumanlar §arabi icerler idi. Fakat bu hayat-i diinye- 
viyyede nes/e-i nefsaniyye galib oldugu igin, tabiatlan fesada mutemayil olan 
efrad-i be§eriyye coktur; ve Hakk'in tecellisini cazib olan §ey dahi halkin is- 
ti'dadidir. Binaenaleyh bu sebeble §arab hakkinda dort tavir iizerine memnu- 
iyyeti havi olan ayat-i kur'aniyye nazil oldu. Bu babdaki tafsilat IV. cildin 
2151 numarasina miisadif olan: ^\ a/ {_?** \j ^ *** j, ju-j u j jwu a>* U*\ du 
ya'ni "Fakat mademki agleb kotiilerdir ve namakbullerdir, ciimle iizerine sara- 
bi haram etmisterdir" beytinde gegti. 

3477. Gy gavi, sen bi-husluk ve zulmet isieyici olduk$a ne vakU sana hir nut 
geldi? 



AHMED AVNl KONUK 



Ey azgin, sen alem-i tabiatm bi-hu§lugunu ve zulmetini isteyici oldukca 
senin kalbine ne vakit bir nur-i ilahi gelir? 

eJUi j^- AjL» J (£j>\ *— — i» j-i oJIpIj ijr~"2r C->-\ jjj j-i 4jI— » 

3478. [jotyeyi giincliizde aramak kauledir. Didu&u gecede sen golge araytci ol- 

Ya'ni, gunduziin gunesm harareti §iddetli oldugu vakit golge aramak 
kaidedir. Bunun gibi vahdet gune§i kalbe tulu' ettigi vakit onun hararetinin 
§iddetini ta'dil igin ehl-i hakikat golge mesabesinde olan keserata ve gaflete 
tevecciih ederler. Nitekim Nefehitii'l-Uns'te mezkurdur ki: "Ebu'l-Huseyin 
Nun hazretleri daima elinde tesbih tutardi. Ona dediler ki, "Tesbih ile Hakk'i 
mi zikrediyorsun?" Dedi ki: "Hayir, belki bununla gaflet celbetmek istiyo- 
rumf" Fakat ey gavi, sen hakikat giindiizunden pek uzak iken sifat-i nefsa- 
niyye bulutlanyla bulutlanmis. olan tabiat karanhginda, sen golge mesabesin- 
de olan §arab sarhoslugunu isteyici olmussun! 

3479. JAvamin giddsi i$in eger helal gelcli ise, Hosiun taltblerine haram geldi. 

Rahib soziine devam ederek dedi ki: "§eriat-i Iseviyyede §arab avamm gi- 
dasi igin her ne kadar helal ise de, Hak yolunun talibleri olan zahidlere ha- 
ramdir." 



>y. J>* j j a| j j. ^ L 



j^ Jj dj>- sib \j OLLiU 



3480. <S4siklara §arab hun-i dil olur. Onlann gozleri yol uzerine ve menzd 
uzenne olur. 

"Hun-i dil", "goniil kam", gam ve gussadan kinayedir; ve sonunda kalbe 
siirur bah§eden sikinti ve mihnete derler (Burhari). Ya'ni, Hak a§iklanmn §a- 
rabi ma'§uklannin firkatinden dolayi gektikleri gam ve gussa olur; ve onlann 
gozleri nefislerinin huzuzatinda ve lezzetlerinde degil ma'§uklanmn yolu ve 
menzili iizerinde olur. 

3481. nZoyle korkun$ sahra yolunda hu aktl kilavuzu t/uz kusufludur. 

"Korkunc. sahra yolu"ndan murad, a§k-i Hak yoludur. Zira bu yolda can 
feda edilmek vardir. Beyt-i Misri Niyazi (k.s.) : 



c ^^ a 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Derd-i Hakk'a talib ol, dermana erem dersen 
Mihnetlere ragib ol, asana erem dersen 
Askyolu belahdir, her km cefahdir 
Canmdan umidin kes, canana erem dersen 

Halbuki mihnet cekmeye ve can fedasina razi olmak, akl-i cuz'min vere- 
bilecegi bir hukum degildir. Nitekim Ebu'l-Huseyin Nuri hazretlerine "Akil 
nedir?" diye sordular. "Ancak bir acize yol gosteren bir acizdir!" diye cevab 
verdi. Binaenaleyh bu yolda akl-i cuz'i kilavuzunun gozii pek cok karanhk- 
lara ve kiisufa diiser; ve bu yoldaki nur-i hidayeti goremez. 

3482. Oiilovuzlann goziine io-prak vurursun. ^Kervanlan halih ve gurnrah 
edersin. 

Halbuki sen zaten bu yolda aciz olan akil ve idrak kilavuzlannin goziine 
toprak mesabesinde olan gida-yi suiiyi ve §arab ve emsali lezzat-i cismaniyi 
dokiiyor ve onlan busbiitiin kor bir hale getiriyorsun. Binaenaleyh kervanla- 
n ya'ni tarik-i Hak saliklerini helak-i ma'neviye sevk ediyor ve yollanni §a- 
sirtiyorsun. 

3483. Uiahha ki ar-pa ekmefii haramdir ve yazih.hr, Otefsin onune keyek ek- 
megi koy! 

Hak yolunu vurucu olan nefsin onune bugday ekmegi degil, arpa ekmegi 
koymak bile haramdir. nefsin onune kepek ekmegi koy ve o kargayi nefis 
ve latif gidalar ile besleme! 

3484. Utah, yolunun dufmanim haktr tut! Dtirsizi hursiiye koyma! ^Daragaa 
uzerinde tut! 

O Hak yolunun dii§mani olan nefsi hakir ve zelil tut! Ona i'tibar edip tiir- 
lii turlu ni'metler ile besleme! her an senin hulusunu ve imanini galmak is- 
teyen bir hirsizdir. hirsizi kursiiye gikarma! Onu daragaci mesabesinde olan 
riyazet ve miicahede iizerinde tut! 

3485. Sen htrsizm elini kesmeyi hejjen! DCesmekten aciz isen onun elini hagla! 



GgX2g> 



AHMED AVNt KONUK 



Ya'ni, nefis hirsizimn elini riyazet ve miicahede bicaklanyla kesmegi be- 
gen ve makbul tut! Ve eger riyazete ve miicahedeye kudretin yoksa maarif-i 
ilahiyyeyi oku ve tahsil et! Ve bu ma'rifet vasitasiyla onun elini bagla! Zira 
salikin tarik-i Hak'ta ma'rifeti ziyade oldukca nefsin hilelerine vakif olur ve 
salik bu ma'rifet sebebiyle nefsin arzularma ve hevalanna muhalefet eder. 

3486. 6ger onun elini haglamaz isen, senin elini hagladi. Byer onun ayajjjim 
kirmaz isen, senin ayagini kirdi. 

Eger o nefis hirsizimn kuwetini riyazet ile baglamaz isen, o senin ruhu- 
nun elini baglar; ve eger onun fesada meylini miicahede ve muhalefet balta- 
siyla kirmaz isen o senin riihunun ayagim alat-i fesadi ile kirar ve seni Hak 
yolunda yiiruyemez bir hale getirir. 

jy- &*■ j -^ j* j / «*■ ^ J^ J j cs* J Lf* L> ^ y 

3487, Sen dusmana ne icin sarab ve seller kamisi veriuorsun? " J^ci gill ve top- 
rak ye!" del 

Sen riihunun diismam olan nefse nicm sarabla ve tiirlii turlii leziz ni' met- 
ier ile ikram ediyorsun? Onun arzulanna muhalefet etmek suretiyle o dusma- 
ni ofkelendir ve "Aci aci giil!" de! Ve onun lezzetli ve tath gidalar talebine ce- 
vaben "Toprak ye!" de! Ba'zi niishalarda "zehr hand" yerine "zehr nus" va- 
ki'dir. "Zehir icj" demek olur. 



b, J j> j < 



^-Ul 



yr* y 



(Jl~vn>SA» 



yr* J °J5* j >j 



3488. Cjayretien dolayi testi uzerine tas vurdu ve ktrdt. testiyi aih ve zahid- 
den stg.radt. 

Ya'ni, gulama karsi bu aci sozleri ve nasihatleri yaptiktan sonra kemal-i 
gayretinden gulamin elindeki sarab testisi uzerine tas am ve kirdi ve sarab- 
lar dokiildu. Gulam dahi kulpu elinde kalan kink destiyi atti ve zahidin oniin- 
den kactt. 

3489. IZeyin huzuruna gitti, ona Hr Bade nerede?" dedi. Onun huzurunda hi- 
rer hirer macerayi soyledi. 



*$%&> 



MESNEVl-1 SERlF SERHl / X. CiLT • MESNEVl-5 • 

Gulam beyin huzuruna gitti. "Bey ona hani sarab?" diye sordu. Gulam da- 
hi beyin huzurunda zahid ile yolda cereyan etmis olan ahvali bir bir soyledi. 

<** 
Zahidi te'dib icin beyin ofkeli olarak gitmesi 



345*0. ''Bey aie§ gibi oldu ve dogru si$radi, dedi: poster, zahidin evi nerdedir?' 

Ba'zi niishalarda "Ber cust rast" yerine, "ber ctlst hast" vaki'dir. "Sigradi 
kalkti" demek oiur. Bey gulamdan macerayi dinledikten sonra ofkesinden 
ates gibi oidu ve yerinden firladi, ayaga kalkti ve gulama dedi: "Zahidin evi 
nerededir? Goster!" 

<» J^ ^Jt S" $ J.j~> f.jf 01/ j/ ^ \s 

3491. Ta hi feu agir topuz ile onun ha§ini, o anasi jahi$enin irfansiz ha$ini 
dweyvm}." 

"Anasi fahiseMen murad, zahidin nefsidir. Zira zahidin ziihdii kendi vii- 
cudunun ve varligimn selameti mulahazasiyladir. Binaenaleyh onda viis'at-i 
irfan olmadigi icm kendi mertebesinden baska olan meratibi idrak edemez ve 
onun nefsi kendi enaniyetinden dogan birtakim hallerin mePuliidiir; ve 
"bey"den murad dahi, insan-i kamildir. Kendi hayallerinin mef ulii olan za- 
hidler insan-i kamillerin viis'at-i irfanlanm idrak edemedikleri igin ta'n eder- 
ler. Ve halki kendi hayallerine tabi' kilmak ve bu hususta bas ve reis olmak 
isterler; ve halka karsi emr-i ma'ruf yaptiklanni zannederler. 

3492. ko-pehlikden dolayi o ma'rufu ne hilir? <jWa rufluyun ve me$hurlugun 
ialibidir. 

"K6peklik"ten murad, nefsaniyettir. Ya'ni, zahid heniiz nefsaniyet mer- 
tebesinde bulundugu icjn emr-i ma'ruf etmegi ve halkin egri hareketlerini 



c^s^ 



AHMED AVNt K0NUK 

tashth etmegi ne bilir? nefsinin sifati faal oldugu icjn halk arasinda sa- 
lah-i hal ile ma'ruf ve mesMr olmayi ister; ve halkin hurmetini bekler. Hz. 
Pir efendimiz FihiMa Fih'lerinm 31. faslmda emr-i ma'ruf hakkinda §6yle 
buyururlar: 

"Bu halkin ef ali biitun egridir. Evliya onlan gdrtip tahammul ederler. Eger 
tahammiil etmeyip de soyleseler ve onlann egriliklerini ve dogruluklanni be- 
yan etseler, hicbir kimse onlann huzurunda durmaz ve onlara muslumanla- 
nn selamim vermez. Ancak Hak Teala onlara vus'-i azim ve havsala-i vesi' 
ihsan etmis oldugundan tahammul edip halka giran gelmemek ve egrilikieri 
mestur olmak igin f yiiz egriliklerden birini soylerler; ve tedric ile bu egrilikie- 
ri birer birer onlardan def ve men' etmek icin belki egri[yi] "Dogrudur!" diye 
onu medhederler. Nitekim muailim bir cocuga yazi mes> eder. Satir yazmak 
derecesine getirince o cocuk satir yazip muallime gosterir. Muallimin indinde 
onun hepsi egridir ve fenadir. Halbuki san'ati icabinca miidara edip "Hepsi 
iyidir, aferin, aferin, ancak satir arasinda bu harf fena olmusmr, boyle yaz- 
mak lazimdir!" deyip onu gosterir. Qocugun gonlii urkup zayif olmamak ve 
kuwet peyda etmek icin bakisini tahsin eder. Iste boylece bittedric ta'lim ile 
faide hasil olur." 

3493. %a ki hu g'6steri§ ile keniine yer yapa! Ta ki hir §ey ile kendini a$ikar 
edel 

Ta ki o zahid bu riyakarane emr-i ma'ruf ile kendisine halkin gonliinde 
yer yapsin! Ve ta ki bir §ey ve bir hareket-i zahidane ile kendisini halk ara- 
sinda meydana cikarsm ve halk dahi bu mtibarek adamdir desinler! 

Oi j jj! b JUS" ' ^ (j-JLo aS" OL»jfc Nl jj> ij>- JjlJu jlS" 

3494. Xxxa o ancak o hiineri tutar ki, ona ve huna teselliis elsin! 

3495. 6ger o deli ve fitne kazxci ise, delinin ildci okiiz zekeri olur. 

"Kav", "kazmak" ma'nasina olan "kaviden" masdanmn emr-i hazindir. 
"Fitne-kav", vasf-i terMbi olup "fitne kazici" demek olur. "Kir", zeker; "gav", 
okiiz demektir. "Kir-i gav", okiiz zekeri demek olur. Maveraiinnehir halki 
okuziin zekerini kurutup ondan kamci yaparlar ve ta'zir edecekleri kimseyi 



*$$& 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 



bu kamgiyla doverler. Binaenaleyh ikinci misra'm ma' nasi "Eger deliyse ak- 
hni ba§ina getirmek icm onun ilaci kamgi ile ddvmek olur" demektir. 

3496. Ta ki §eyian onun ba§indan dx$ar\ya {fide! 6§ek suruaxlerin dayagi ol- 
maksizin e§ek nasil yider? 

"§eytan"dan murad, zahidin mevhum olan enaniyeti ve da'va-yi riyase- 
tidir. Ya'ni, zahidin dimagindaki vehm-i enaniyet ve da'va-yi riyaset di§an- 
ya gikmak ve Hak yolunda dogru yuriimek icm kam^i vurmak lazimdir. Ni- 
tekim e§ek siiriiculerin dayagi olmazsa, e§ek menzil-i maksuda dogru gitmez 
ve oraya buraya saldinr. "Let", dovmek demektir. 

<^.-""« *-j Sa\j aj x*\ v-Ji »~j c~«o <u ^£-»y$ 'JL-.-t- tijj*; J** 

3497. ^Bet/ dt§anya firladi ve elinde de bir topuz. fiece yansi yan sarho§ zahi- 
de geldi. 

"Debbus", Turkge "topuz" demektir. "Nim seb" ile insan-i kamilin viicud-i 
Hak'ta halki mu§ahedesine ve "mm mest" ile mahv icjnde sekrine isaret buy- 
rulur. 

3498. Ofkeden dolayi zahid olan adarni oldurmek istedi. JZahid adam yun al- 
hna aizlendi. 



0L$J JblJ j**j 01 j^Ij jij 



&\ JS* jl "VAi<* -k*lj Sj* 



3499. JZahuL adam vp bukucuUrin yunu alhnda aizli oldugu haide bey den onu 
i§iiir idi. 

Ya'ni, zahid beyin topuz ile geldigini duydu; ve odasimn bir tarafinda ip 
bukiiculerin yun yigim var idi. Can korkusundan buyiik bir yiginin aitina 
saklandi ve cismini goriinmez bir hale koydu. Zira emr-i ma'ruf etmek husu- 
sunda ten ve can kaydindan gegmis. bir adam degildi; ve beyin sovup sayma- 
sim ve atip tutmasini bu saklandigi yerden dinlerdi. 



i^S* sl^iw \j jj *£ jjIj *o1 



p cJ&* 



3500. ^edi; £%danun girkinli^ini y&ziine kar$i soylemejje, bir ayna kadir olur 
ki, yuzunu pek eiii." 



c 3^ 



AHMED AVNl KONUK 

Zahid bir taraftan beyin sozlerini dinler ve diger taraftan dahi kendi ken- 
dine derdi ki: "Adamin kabahatlerini yuzune kar§i [soylemege] yuzii pek 
kuwetli olan ayna lazimdir ki, o aynamn gosterdigi ayibtan dolayi ofkelenen 
bir kimse o aynaya ta§ attigi vakit kinlmasin ve mukavemet edebilsin!" 

J&> 2j>- C-i j {Jjj -bji Olj <>Ia1 j\j ol -IjIj <JjJ 

3501. 'Demir ayna gibi yuz gerekdir. Ta ki sana: "UCendinin yuzunH gori 
diye! 

Demirden ma'mul ve mucella bir kati ayna gibi yiiz gerekdir ki, ta ki se- 
nin kabahatlarini soyleyip kendinin yiiziinu sana gostersin ve senin mahiye- 
tini sana bildirsin. JV 'Cj o>uJ % (Maide, 5/54) ya'ni "Levmedicinin lev- 
minden korkmazlar""ayet-i kerimesinin vasfiyla mevsuf olmayanlann, sunun 
bunun kabahatlerini ytizlerine kar§i soylemesi caiz degildir. Zahid insaf edip 
yiin yiginimn altmda kendi nefsine hitaben boyle soyler idi. 

£* ■ 

Tirmiz'in Seyyid sahim Delkak'in mat etmesi hikayesidir 

"Tirmiz", bir §ehrin ismidir. "Delkak", padi§ahm musahibinin ismidir. 

c->-lx; <uii *JU>> ijj ^f*^ ol» o^U ft) ** (<•-* tiXata \j oLi> 

3502. <$ah t 'Delkak ile satran$ oynar idi. Qahuk onu mat etti. $ahin ofkesi 
ko$t\i. 

Tirmiz sahi kendi musahibi olan Delkak ile satrang oyununu oynadi. Del- 
kak oyunda mahir oldugu igin gabuk §ahi mat etti ve yendi. Bu yenilmek §a- 
hin azametine dokundu, Delkak'e ofkelendi. 

3503. ^Huk, luhl" dedi. Ue onun ktbir getirici olan tuhu o satrana hirer hirer 
onun ha§ina vurdu. 



e&pp 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"§uh", nefret ve kerahiyet makammda kullanilan bir kelimedir. Turk- 
ge'de mukabili "Tuhrdir. Ya'ni sah Delkak'e maglub olunca ona "Tuh, 
tuh!" demege ba§ladi; ve onun kibir ve azametinden miitevellid olan tuhu 
o satrang oyununda gimsjr agacindan veya kemikten ma'mul olan aletleri 
birer birer Delkak'in ba§ma vurmasina sebeb oldu. Ya'ni, §ah bir taraftan 
tun tun derdi, bir taraftan da satrang aletlerini Delkak'in basina atardi ve 
derdi: 

jl»Nl cJ>f j (Jib <$ s_f j^ OULi ij\ CUfi jjbl j$h *£ 

3504. "Gy pezevenk, al i§fe senin tuhunl" delkak sabreiti ve el-aman 
dedi. 

j-A*j J 1 jj* yr ^j) ^^ j' js" *yj 0^-V yn* <^—^ 

3505. ^ey (tiger el oynamak emreHi. O zemkeride gvplak mbi oyle titreyici idi. 

Ya'ni, bey Delkak'e "Gel, bir el daha oynayahm!" diye emretti. Delkak ev- 
velki turlan ve satrang aletlerinin ba§ma atildigini tahattur ederek oyundan 
sonra tekrar o hale ma'ruz kalacagindan korkup zemheride soguktan titreyen 
bir adam gibi titreyici oldu. 

• t » t - o ' ^ 

3506. nytjijer el oynadi ve §ah, mat oldu. ^Tuh, tuh demek vakii ve mikal oldu. 

Delkak, sahin emri iizerine bir el daha satranc oynadi ve sah yine mat ve 
maglub oldu. §ahin Delkak'e evvelM gibi tuh, tuh demek vakti ve satrang 
ta§lanm ba§ina vurmak mikati oldu. 



3507, O ^Delkak si$radi ve ho§eye giiti. Uiardretli aceleden alh kilimi kendi 



uzenne 



htrahti. 



Delkak sahi maglub ve mat eder etmez hemen sigradt ve odamn bir ko§e- 
sine kagti. Acele acele aln kat kilimi iistune orttii ve saklandi. 

3508. <$ahin tuh darhesinden kurtulmak i$in yasttklann alhnda ve alh kilimin 
alhnda gizli yath. 



cvsgesga 



AHMED AVNl KONUK 

jip aLi (j\ 4-i <C 4-i <ui oiT jj! C.. <.;■>■ ij>^ ^ t/* <<* ^ c-*^ 

3509. <$ah ^eii: *Diey, hey! *3/e yaphn, hu nedir?" ^Bedi: "By sah-t tjiizin, 
tuh tuh, tuh tuhdur!" 

Ya'ni, Delkak ikinci def a vaki' olan oyunda maglub ettigi igin tuh tuh de- 
mek nobeti kendisine gelmis. idi. Fakat bunu §ahin yuziine kar§i soyleyeme- 
di de yastiklann ve alti kat kilimin altina saklandiktan sonra diyebildi. §ah 
"Ne yapiyorsun, bu hareketin nedir?" diye sorunca, "Ey §ah-i giizin, benim 
bu hareketim senin maglubiyetine karsj tuh tuh tuh tuh demektir!" demek 
istedi. 

3510. "By ates -per deli, kism edict, sana hahkx soylemek ori&niin cdhndan cjay- 
nndan ne vak.it miimkin olur?" 

"Lihaf", drtii ve yorgan ma'nalannadir. "Sicaf", perde demektir. "Ates- 
perde"den murad, nefsin sifatidir. Zira gazab ve §ehvet sifat-i nefsaniyye- 
dendir. "Ey ate§-perdeli hi§m getirici!" demek, "Ey nefsinin ates. gibi olan si- 
fatindan dolayi ofkelenici!" demek olur. Ve sifat-i nefsaniyesinde miistagrak 
olan kimselere kar§i dogruyu soylemek ve nasthat etmek onlan kizdmr. Bi- 
naenaleyh onlara edilecek nasihatleri kinaye tankiyla ve isaretle soylenmek 
icab eder. Nitekim yukanda 3490 numarah beyitte Fihi Mi Fih'den naklen 
izah olundu. 

t t 

3511. "By sen hi matsm ve hen darbelerin korkusundan esya alhnda tuh tuh 
derimi" 

"Ey §ah, sen ki satranc. oyununda mat ve maglub oldun ve sana tuh tuh 
demek hakkim var iken, satrang tasjannin darbelerinin te'slrinden korktum 
ve yastik ve kilim gibi esyamn altina saklandim. Binaenaleyh sana kar§i di- 
yecegim tuh tuhlan ancak esya altindan soyleyebttirim." Bu beyt-i §erifde 
kuwet-i zahire erbabina karsi ulema-i kiram tarafindan yapilacak nasihatle- 
rin onlann sifat-i nefsaniyyeleri tahrik edilerek ofkelendirmeyecek bir tarzda 
idare-i kelam edilip soylenmek lazim gelecegine isaret buyrulur. 



=3^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 



ji J*£ J&J aj j JUklj *-UU- jJu ^1 OJL.T 

Beyin zahidin evinin kapisina gelmesi ve kapiya tekme vurmasi 



3512. Uakiaki mahalle heyin §amatastndan ve kapiya tekme aimasindan tuiuy 
kapmasindan doldu. 

"Heyhay", guriiltu ve kargasahktaki §amata demektir. "Dar u gir", cenk 
ve tutma ve kapma demektir. 

C~*L>j j C***l y&- Cdij *JjLa (j\S dw>lj j k_-^- jl .ijj il,.....-*- Ojjjrf ^J^ 

3513. Uialk soldan ve sagdan di$ artya firlacli. Redder ki: u 6t/ serdar, afv ve 
nza vaktidir!" 

"MukadderrT, one gegmis ve p!§va ve serdar ma'nasinadir. Halk bu gu- 
riiltu iizerine soldan ve sagdan evlerinden di§anya firiadi ve beye yalvanp 
dediler ki: "Ey sehlerin ileri geleni ve serdan, zahidin kusurunu affetmek ve 
onun yaptigina razi olmak vaktidir!" 

OlTijT j^i j Jic- jl c~*l juS" <L}Uj jA jSk& _j <z~«\ dli^- jl y>* 

3514. Uf 15u zamanda onun heyni kurudur; ve onun ahli $ocuHann akd ve feh- 
minden kemterdir." 

Ya'ni, "Ciinki bu vakitte zahidin riyazet sebebiyie dimagi zayif olmus. ve 
beyni kurumustur. Binaenaleyh onun akli ve idraki, cocuklann akil ve idra- 
kinden bile daha a§agidir." 

3515. "JEu/ii ve ihtiyarltk za'f za'f iizerine gelmis ve onun o zuhdii icinde ku- 
sadlik olmamishr." 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

"Bir taraftan zuhdiin ve perhtzin verdigi za'f, diger taraftan dahi ihtiyarh- 
gin za'fi vardir. Binaenaleyh za'f za'f iizerine gelmi§tir; ve onun o kuru ziih- 
du iginde kalb gozu agilmamis ve maksuduna vasil olmamistir." 

JS" sy »JuJJ ss^ Ujl^ jL j eJUili pS »JbJ £j 

3516. "Ulenc gorm&s, yardan gene gormemi§tir. D§ler yapmts, onun ecrini gor- 
memistir." 

Ya'ni, "Bu zahid riyazet ve perhiz me§akkatini gdrmiis. ve bu me§akkat ve 
zahmet mukabilinde mtikafat ve hazine gormemistir. Zahirde saiih goriinen 
birtakim amelleri islemistir. amellerin ecrini gorememistir." 

3517. "^fiahud onun amdtnin muhahkak gevheri olmadi; yahud kader cihetin- 
den mukdfatin vakti gelmedi." 

"Cektigi mesakkatlerin ve yaptigi amellerin mukafatim gormemis. olmasi- 
nin sebebi budur ki, ya isledigi amelde ihlas cevheri yok idi ve onlan riyaka- 
rane yapti, veyahud sirr-i kader cihetinden ve onun ayn-i sabitesinin icabi 
olarak mukafatin vakti gelmedi." 

3518. ~%akud say cuhuilun sa'yi gibi idi. ^fiakud ceza mik&ta vabesie idi. 

Yahud onun sa'yi ciihudun sa'yi gibi indi ve uydurma bir sey olup Hakk'a 
mukarin degil idi. Ya'ni bir insan-i kamilin terbiyesine miistenid degil idi. Zi- 
ra salikin kendi re'y-i nakisi ve zaifi ile yaptigi riyazat ve miicahedat miies- 
sir degildir. Qiinku salik kendisini nefsinin ve seytamn taarruzundan muha- 
fazaya kadir degildir. Yahud yaptigi amel bir insan-i kamilin terbiyesine mus- 
tenid idiyse de, onun cezasina ve miikafatina nailiyet mikata, ya'ni onun is- 
ti'dadmin inki§afi vakttne bagh idi. 

c "* 1 <s^<j ^y- J, &b U^ -P ^ C ^' 1 U* CJ& ^^r** J ^ 'j j y 

3519. uMuhakkak ona bu derd ve musibd kafidir. JZxra pur-hun olan bu va- 
dtde kimsesizdir. 

zahide bu cektigi riyazet derdi ve miicahedat musibeti kafidir. Zira kan 
ile dolu olan nefis ve seytan vadisinde kendini muhataza edebilecek bir in- 
san-i kamilin terbiyesi altinda degildir, kimsesizdir. 



a &$& 



MESNEVl-I §ERtF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3520. ^ozu pur-derd olarak o kosede oiurmu§tur. ~%uziinii ehsitmis, dudagim 
[3525] . tii 

asagiya sarkitmistir. 

Onun kalbinin gozii agnh olarak o ko§ede oturmu§tur ve halvete cekilmi§tir 
ve yiizunii ek§itmi§ ve dudagmi da sarkitmi§tir. Binaenaleyh hakaik-i egyayi 
goremez, ma'zurdur. Gece ve giindiiz gam icindedir. Gozii sulu olup ona buna 
saldinr ve fena muamelelerde bulunur. "Liinc", burada "dudak" ma'nasmadir. 

3521. CNe bir kshhal vardir hi, onun gamtni yiyei IZir akh yoktur hi, bir siir- 
meye iz gotiirel 

Onun gamini yiyerek agnh goztimi tedavi edecek bir goz tabibi ve bir in- 
san-i kamil yoktur; ve o bigarenin bir akl-i kamili de yoktur ki, maarif-i evli- 
yayi ta'kib edip kalbinin kdrlugiine hidayet siirmesini bulup cekebilsin. 0, za- 
valh akl-i nakisinin sevkiyle birtakim indi riyazat ve mucahedat derd ve mu- 
sibetine miibtela olmu^tur. Beyt-i Misri Niyazi (k.s.): 

Savm u salat u hacc ile sanma biter zahid i§in 
insan-i kamil olmaga lazim olan irfan imi§ 
Mur§id gerekdir bildire Hakk'i sana hakka '1-yakln 
Miir§idi olmayanlann bildikleri giiman imi§ 

3522. Diazm ve zan ile bir ktihad eder; ve isi iyi olmak win umid icindedir. 

"Hazm'ln ma'nasi hakkindaki izahat III. cildin 270, 271 ve 2831 ve 
2193 numarah beyitlerinde gecti; ve buradaki izahata nazaran "hazm", 
"su'-i zan" ve "iki tedbirde ihtiyat" demektir. "Buk", "biived ki"nin muhaf- 
fefi olup kelime-i temennidir; ve kelime-i istisna olan "meger" ma'nasma da 
gelir (Burhan). Ya'ni, o zahid hazm ve zan ile ictihad eder; ve i§im belki iyi 
olur diye timid igindedir. Neticeden ernin ve yakin iizre degildir. Ba'zi niis- 
halarda "hazm" yerine "vehm" vaki' olmugtur. 

3523. Ondan dolayi onun yolu dostun cemaline kadar uzahhr. Hua o has iste- 
mez, ona baslik arzu.su vardir. 

^^ 



AHMED AVNt KONUK 

zahid, bir mursid-i kamilin terbiyesi ile degil, kendi zan ve vehmiyle ta- 
rik-i riyazet ve miicahedeyi ihtiyar ettiginden dolayi onun yolu maksud-i as- 
II olan Hakk'in cemaline ve miisahede-i hakikate kadar uzaktir. Zira o ma- 
arif-i ilahiyye ile mesbQ' bir bas ve dimag istemez. halka reis ve bas olup 
hiikmetmek ister. Ba'zi niishalarda ikinci misra' c— j$ j^ j 1 ^ >• J»*A£ & su- 
retinde vaki'dir. "Zira onun basimn beyni, post askindan dolayi kalmamistir" 
demek olur. Ya'ni "0 zahidde suret aski vardir, bu asktan dolayi dimagi 
ma'nadan bostur." 

3524. IZir saai o "^Bu hesabdan nasibim me§akhd geldi!" diye Diuda'ya Uab 
eder. 

zahid bu kadar zahmet ve mesakkat cektigi halde maksuda vasil olma- 
digim goriip bir zaman "Bu sa'y ve ictihad ve hesabtan benim nasibim bos 
bir zahmet gekmekten ibaret kaldi ve Hak benden inayetini dirig ettil" diye- 
rek Hakk'a itab eder. Nitekim §ems-i Tebrizi (k.s.) hazretlerinin MakaliCm- 
da meshur Omer Hayyam hakkinda soyle buyrulur: Ji£ai ^ j^ j- r* 1 ^ 1 £r 

Ya'ni "§eyh Ibrahim, Omer Hayyam'in sozii iizerine iskal getirdi de dedi 
ki: "Mademki vasil oldu, nigin sergerdan ve hayran oluyor?" Dedim: "Evet, 
kendi halinin sifatim soyliiyor. sergerdan ve hayran idi. Tohmeti ba'zen fe- 
lege ba'zen zamana ba'zen tali'e ba'zen Hz. Hakk'a isnad eder, ba'zen nef- 
yeder ve inkar eder, ba'zen isbat eder. Ba'zen soyler ise de karanlik vehm 
iginde soyler. Mii'min ise sergerdan degildir. Mu'min odur ki, Hz. Nakkab 
nikabi kaldirmi§ ve perdeyi tutmustur. Kendi maksudunu gordii, lyan iginde 
lyanen kulluk eder. Ma§nkdan magribe kadar onun aynindan bir lezzet bu- 
lurilh..." 

3525. H^ir soat "Uierkes upicu ve hiz kanacli kesilmi§iz!" diye kendi tali'i ile 
cidaldedir. 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

zahid bir zaman der ki: "Tarik-i Hakk'a salik olanlann hepsi ucup mak- 
sadlanna nail oldu. Bizim menhus tali'imizin icabi olarak bu kadar zahmet ve 
me§akkat gektigimiz halde kanadi kesik bir ku§ gibi ugamadik ve maksudu- 
muza nail olamadik!" 

dJ£ ^y* J-^u C~*> -XAj ji *s* ^5 ij. Ijj J j> jJJl tL-u»l ^pypxA O jA 

3526. Dier kim kokuda ve renkie mahhusiur, her ne kadar zuhd icinde ise de 
onun huyu dar olur. 

"Koku ve renk"ten murad, alem-i surettir. Ya'ni, her kimin fikri suret ale- 
mi icjnde mahbus ise, her ne kadar ziihd ve perhiz icjnde olsa da onun huyu 
ve ahlaki dar olur. Zira o bu alem-i surette Hakk'in tecelliyatim ve zuhurunu 
goremez. Ancak halki ve halkin ef alini goriir. Bu dar goriisten dolayi halka 
i'tirazi ve onlar ile kavgasi gok olur. Ehl-i hakikat bu mertebeye "fark kab- 
le'l-cem'" derler. 

3527. ^u dar olan mUndhdan di§artya gelmedik$e ne vakit onun huyu lattf ve 
onun sadn fteni§ olur? 

"Munah", devenin gdktugu mahal ma'nasinadir; ve "deve"den murad, 
cism-i be§er ve "coktiigu mahal"den murad, alem-i suret olan bu diinyadir. 
Alem-i suret alem-i ma'naya nazaran dardir. Ya'ni, cismin yatip kalktigi bu 
alem-i suretten harice cikmadikga o zahidin ahlaki ne vakit latif olur ve onun 
sadn ve kalbi ne vakit genis. olur? 

it o f c - 

3528. JZahidlere halveite cjii§addan evvel asla hi$ak ve ustura vermek layik olmaz. 

"Hala", burada "halvet ve yalnizlik" demektir. "Gu§ad", hosjuk ve okun 
yaydan kurtulmasi ma'nasinadir. Ya'ni, zahidlere halvette ke§if vaki' olup 
kalblerinde in§irah hasil olmazdan evvel bicak ve ustura gibi alat-i cariha 
vermek miinasib olmaz. 

. ,*, ., , 

3529. JLira gonul darltgtndan o muradsizhklann gussasmdan ve gamdan ken- 
disinin karnint yxriar. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 



"Dacer", gamdan gonul darhgi ve aramsizlik demektir {Muntehabii'l- 
Liigat). Birinci misra'daki "ez" ikinci misra'a racidir. Ya'ni i>\ ***** j j>^> f 
pXi o;!^ \j zyt. ^ j i$oi r ^ takdirindedir. Ya'ni, halvette zahide ke§if va- 
ki' oluncaya kadar alat-i cariha verilmek caiz olmaz. Zira ke§ifden ewel 
onun kalbi o kadar darlik ve aramsizlik icindedir ki, bu sikintinin §iddetin- 
den eline gecen alat-t cariha ile kendinin karnim yirtar ve intihar eder. Nite- 
kim ba'zi saliklerde bu haller vaki* olmustur. Hatta ba'zilan kendisini asmi§- 
tir. Binaenaleyh zahidin kendi kendine naivete girmesi gayet tehlikelidir. Fa- 
kat bir mur§id-i kamilin idaresinde bulunursa halvetteki bu vartalan kolay 
atlatir. 



<** 



Mustafa {a.s.)m vah§et-i hicabdan dolayi Hira dagmdan kendisini 

atmasi, Cebrail (a.s.)m ona "Atma ki, senin icin onde devletler 

vardir!" diye gee goriinmesi kissasidir 



Bu kissa Sahih-i Buhari'nm Kitabu't-Tefsir'inde mevcuddur, Vahiyde fet- 
ret vaki* oldugu vakit Resul-i Ekrem hazretleri mahzun olur ve nefs-i §erifle- 
rini asagiya atmak icin Hira dagimn zirvesine gikardi. sirada Cibril (a.s.) za- 
hir olup derdi ki: o£~~i» u»- <dJt J^j ^jbi ju*«. i Ya'ni "Ya Muhammed, sen mu- 
hakkak Allah'in Resuliisun, sakin ol!" Bunun uzerine huziinleri sakin olur- 
du. Fakat vahyin fetreti uzadigi vakit yine boyle yapar ve yine Hz. Cibril za- 
hir olurdu. 



3530. ^Voktoki cMusiafaya hicr yiice olaydi, kendisini dayclan aiar lit. 

Vaktaki Mustafa (a.s.) Efendimiz'e vahyin fetreti yiice olaydi ve uzaya 
idi, kendisini dagdan a§agrya fikren atardi ve fiilen de bu fikrini icraya kas- 
dederdi. 



*$^e> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

3531. Diatia ona Cebrail "Sakin yapma, zvca sana *6mr-i kun" den cok lev- 
lei vardirl" derdi. 

"Emr-i kun" ibaresinde "kun" Farisi olursa "kerden" masdannm emr-i ha- 
zin olur ve terkib, vasf-i terkibi olur; ["emr-kun"] "emredici" ma'nasina ge- 
lir; ve eger Arab! olursa "kevn" masdannin emr-i hazin olup "ol" demek olur. 
Ya'ni Hz. Cibril Resul-i Ekrem'e derdi ki, "Sakin kendini asagiya atma, zira 
sana emredici olan Hak'tan cok devlet vardir; veyahud sana Hakk'in "ol" 
emrinden cok devlet gelecektir." 

3532. uMusiafd atmakian sakin olurdu. ^fiine kicran kosmak aeiirirdi. 

Resul-i Ekrem hazretleri Hz. Cibril'in bu tesellisi (izerine nefs-i seriflerini 
atmaktan vazgegerdi. Fakat hicran ve fetret-i vahiy uzadigi vakit yine dag te- 
pesine ko§mak duygusunu getirir idi. 

j\ ojJJl j pi- jl (JJ&i^ jl *<f jl 0j& j* \j iyt- jl 

3533. ^fiine o kendini o aamdan ve enduktan dolayi daydan has asagi hirakvrdu 

3534. %ekrar o Cebrail zakir olurdu, derdi ki: "By nazirsiz sak olan sen, bu- 
na yapma!" 

3535. Diicabin kesfine kadar boyle idi. O^ikayet o aukeri, o dbinden buldu. 

Resul-i Ekrem hazretleri hicab olan fetretin ve hicrin kesfine ve zevaline 
kadar bu halde idi. Akibet o vahy-i ilahi cevherini o cib-i isti'dadindan buldu 
ve huziinleri de siikunet buldu. 

o • , t , * 

3536. ^Vaktaki ker miknet vein kendilerini olduriirler, bu mikneilerin asliair, 
onu nasd Qekerler? 

Vaktaki insanlar her mihnet ve keder icin kendilerini olduriirler ve intihar 
ederler, bu Hak'tan aynlik ise butiin mihnetlerin ve kederlerin ashdir. Bu 
mihnete nasil tahammul edip oekerler? 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

c ~" 1 Jj^ ^ U '} <£i j» ^ Jjf U <^V J><& J 1 

3537. ^Jedduikien adamlara hayret vardir. HZizden her hirimiz hir siretin fe- 
dasidir. 

Adamlann gosterdikleri fedatlige bir hayret vardir. Zira kimisi bir kadina 
as. lk olup onun ugrunda kendini oldurur ve kimisi tahsii-i servet icjn her tiir- 
lii tehlikelere atihp can feda eder ve kimisi sohret icin kutublann buzlan ara- 
smda camm feda eder. Zira oluniin eline bir §ey gecmez. Kalanlann elinde de 
nihayette kinlip bozulacak olan bir cocuk oyuncagi gecer. Velhasil ehl-i su- 
retten olan her birimiz bir siretin fedasi olmu§tur. 

3538. By saddet, o kimseye ki ten feda etmistir. Onun icin ki onun fedasi ol- 
maga deger. 

Ey ne mutlu o kimseye ki, cismini feda olmaga degen bir kiymetli §eye fe- 
da etmistir. da cisim hicabim yirtip kendi hakikati olan Hakk'a ula§maktir. 

3539. Diet hirisi mademki hir fennin feddsidir ki, o yolda omur sarfi ve olmek 
Idyiktir. 

"Ku§tenT"deki "ya", ya-yi liyakatar. Ya'ni, efrad-i be§erden her biri ma- 
demki funun-i zahireden ve ulum-i mutenewiadan bir fenne kendisini feda 
etmistir, binaenaleyh onun fikrine gore o fen yolunda omur sarfetmek ve ol- 
mek layik ve miinasibdir. 

3540. [juruba veya suruka mensvh olanda olmeklikdir ki, o vakit sdik ne de 
mesuk kalul 

Bu cihan halkindan her birisini bir fende feda-yi can etmesi guruba ve su- 
ruka ya'ni fesada veya kevne mensub olan egyaya muhabbet edip onlar hak- 
kinda olmeklikdir ki, o dime vaktinde ne sevk ve a§k sahibi olan kimsenin 
viicudu kalir ve ne de onun sevkme ve a§kina sebeb bulunan mesukun vii- 
cudu kalirl 

3541 . IZari bu mukbil bu fennin fedasi olsa ki, onda olmekie yuz dirilik vardir. 



Gggpg, 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Herhangi bir fenne ikbal ve tevecciih eden kimse bu fennin fedasi olsa ki, 
o fende olmekte yiiz dirilik ve hayat-i ebediyye vardir, o fen dahi Hakk'in a§- 
ki ve muhabbeti yolunda cisminin ve camnin kaydindan gegmektir. 

3542. (Mjtfc ve ma'§uk ve onun a§ki devam uzeredir. Dki alemde nasMi ve iyi 
namltdtr. 

Ya'ni, Hak yolunda cisminden ve camndan gegen kimsenin indinde asik 
olan o fedakar ve ma'guk olan Hak ve o fedakann aski devam uzredir. Hem 
hayat-i dunyeviyyede ve hem de hayat-i uhreviyyede nisbet-i asktan ve 
zevk-i ma'suktan nasibi vardir; ve diinyada be§er indinde ve ahirette ehl-i 
hakikat indinde iyi namhdir. 



3543. By kervmlerim, heva ehline merhamet ediniz! Onlann §ani helakten son- 
ra helakin vurududur. 

"Teva", helak; "vird", burada "viirud etmek, gelmek ve hazir olmak" 
ma'nasinadtr. Ey kertm olan kamillerim, heva-yi nefs ehline aciyimz! Zira 
onlann hal ve §am helakten sonra helakin gelmesidir. Birinci helak, mevt-i 
iztirari, ikinci helak helak-i uhrevidir ki mevt-i iztirariden eseddir. 

3544. By hey, onun ^edidligini ajjetl Onun derdine ve hedibahiligina nazar ei\ 

Zahide ofkelenip kapisim tekmeleyen beye kom§ulan §efaat edip beye hi- 
taben dediler ki: "Ey bey, onun sedidligini ve kabahgim afFet, sen onun ters- 
ligine bakma, derdine ve bedbahtligina bak!" 

JuTl ji Cjjbk* \j vL^ii JUT <jy& \^&- *-* £~*jr j ^ 

3545. W( Ta hi senin curmunden dahi Uiudd hir afv edei Senin ztiletine mag- 
firet doldura 1 ." 

Ba'zi niishada "zillet" yerine, "hata" ma'nasina olan "zellet" (cJj) vaki'dir. 

*<u»j ji Jj jiP JU»I ji V >. O s^ \; y~* jw Clap j y 

3546. Sen gafletten dolayi $ok festi hirmi$sin, afv umuline gonul hajijlami$sin! 



*#$&> 



AHMED AVNI KONUK 

l>, jJJ\ jSi r Ail^i^ Ijsr- ji J* i& to jT yp 

3547. *JXffet, id ki cezada afv hulasm! Jiader, sezada kill yaw." 

*L-Ji ^ ^ ,^^-ji j*jV\ j # \j^j\ ou^J! f+^jL d^-\J\ Ya'ni "Merhamet 
edenlere Rahman merhamet eder. Yeryiiziinde olanlara merhamet ediniz ki, 
gokte olanlar size merhamet etsinler!" hadis-i serifi mucibince, "Ey bey, bu 
zahidin haline merhamet edip affet! Zira kader-i ilahi *s. \j* s> jut. jl~ &* 
(Zilzal, 99/7) ya'ni "Kim zerre miskali hayr islerse, onu gorur" ayet-'i kerime- 
si mucibince herkesin layik oldugu miikafati vermek hususunda kill kirk ya- 
rar ve inceden inceye hesab uzerine muamele eder. 

(^ 

»jbJb \j j\ (j\y* *£ *\ 6*jy>- &S j** *£ sj> *Jfcl_p*i JjJ 

Emirin o sefaatcttere ve komsulara "Rahib nicm edebsizlik 

etti ve §arab testisini nicm kirdi? Ben bu babda §efaat kabul 

etmeyecegim. Zira yemin etmisim ki, onun sez&sim 

vereyim!" diye cevab soylemesi 



3548. HZey dedi: "0 kimdir? %a ki hizim iestimize hir ta§ vura, iesiiyi kiral" 

3549. ur Uafe.fafe.i erfcefc arslan henim mahallemden gepneyi tasarlar, yuz hazer 
iU korka korka fle$er." 

3550. Wf Bi2im. hendemizin kalbini nicin incitti? IZizi misafirlerin oniinde ha- 

135551 am" 



°$%ps> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3551. ur Bir ?erl?ef fci, onitn kantnian hjidir, ioktii. <$imdi katltnlar aibi hiz&en 
kacii." 

"§erbet"ten murad, asiklann kalbleri testilerinde olan a§k-i ilahl §arabidir. 
"Tas/'tan murad, ta'rizdir. "D6kmek"ten murad, ta'riz sebebiyle a§ikin kal- 
binde inkisar ve te§ewu§ husuludiir. "Zahidin kacmasi", bu ta'riz iizerine 
a§ikin zahirinde niimayan olan sifat-i celal eserinden iirkmesidir. Ya'ni, "Za- 
hidin damarlannda cereyan eden maddi kandan daha iyi olan §arab-i as>i 
ilahiyi ta'rizi sebebiyle a§ikin kalbini miinkesir ve mugewes. etti. §imdi de 
bizden hasil olan sifat-i celalden urktii." 

3552. * "{Jakat o henim elimden ne vakit cam gbtiiriir? Tut ki ku§ aibi yukan 

u$sun!" 

Ya'ni, "0 zahid benden iirktu ve kactt. Fakat o, farz et ki, ku§ gibi hava- 
ya ugsa bile benim elimden camm kurtaramaz!" 

Menkibe: Menakib-i Sipehsalaf&a buyrulur ki: "Bir gun Hz. Mevlana 
efendimiz sakf-i hane iizerinde idi. Ashabindan bir taife evin iginde hakayik 
ve maani bahsi ile me§gal idiler. Onlardan birisi §iddet-i §evk ve zevk sebe- 
biyle hararetli cigerinden bir ah cekti. Bir §ahs-i ma'ruf sokaktan gecmekte 
idi. Bu ah sadasim isjdip: "Dam uzerinde Hz. Mevlana'mn illetini isjtiyor mu- 
sunuz?" dedi. Zat-i hazretleri dahi saika-i gayretle inieyip "Bakahm, illet ki- 
me vaki' olur?" buyurdular. Takdir-i rabbani ile o sahis bir illete giriftdar ol- 
du ve illet-i mezkure temadi edip tedavisinden aciz kaldi. Bir miiddet sonra 
Hz. Mevlana'mn infiali hatinna gelip bu hastaligin sebebi onlann hatir-i §e- 
riflerinin infialinden ileri geldigini bilerek kalkip zat-i hazrederine gitti. Tovbe 
ve istigfar ile me§gQl oldu. Tovbesi makrun-i icabet olmagla o maraz ondan 
zailoldu." 

3553. xx< Jienli kahrimm okunu onun kanadina vurumm. Onun aria kalacak 
kolunu kana&vnx kopartnml" 

"Murde-rig", oliinun basmdan arta kalan e§ya demektir "Perr u baP'den 
murad, cisimdir. Bu beyt-i §erif, kendi saliki olan a§ika vaki' ta'rizden dolayi 



Cs^, 



AHMED AVNl KONUK 

mur§id-i kamil lisanindandir: Ya'ni, "Benim salikime ta'riz eden o zahidin cis- 
mine kendi kahnmin okunu saplanm; onun zaten mevt-i lztirari ile ba§mdan 
arta kalacak olan cismini ma'lul bir hale getiririm!" 

3554. "Gger benim sa'tjirruUn dolayt hah ta$ i$ine giderse, onu ta$vn i$inden 
§imdi di§anya $ekerim!" 

"Benim tasarrufumdan kurtulmak igin bilfarz kati ta§ ve kaya icine ka- 
gip giderse, onu o ta§ icjnden bile di§anya gikarmm. Velhasil elimden kur- 
tulamaz!" 

3555. n< ~Ben onun cismine bir darbe surerim hi, pezevenkcihlere bir ibret 
olur!" 

"Kuwad", ziivvar vezninde "kaid"nin cem'idir. "Hayvani yeden adam"a 
denir ki, "yedekci" ta'bir olunur. Pezevenge ltlaki bu ma'nadandir (Karaite). 
"kuwadekan ra"daki "kaf kaf-i tasgirdir. "Kuwad" cemi* oldugu halde 
kaide-i farisiyye iizere "an" ile cem'i, lisan-i Farisi'de musta'meldir. Nitekim 
"esrar", "sirr"in cem'i oldugu halde ona tekrar Farisi'nin cem' edatmi ilave 
edip "esrarha" derler. Ba§ka emsali de vardir. 

3556. w Dierhese hUehar hem de bize! <$imdi onun ve uuz onun gibisinin hah- 
hini vereuim!" 

"0 zahid herkese kar§i hilekar ve riyakar, hem de bize kar§i hilekar ha! 
Ben §imdi onun gibi olan yiiz hilekar zahidin hakkim vereyim de gorsun!" 

3557. Onun han yiyici ojhesi hir serhe§ olmu§ idi. Onun agzinaan hir aie§ za- 
hir olur idi. 

beyin kan igici ve adam oldurucii olan ofkesi, bir serke§ olmu§ ve az- 
rm§ bir hale gelmi§ idi ve onun agzindan gtkan sozler bir ate§ gibi yakici idi. 



°&pe> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Zahidin §efaatcflerinin ve komsulannm ikinci def a olarak 
beyin elini ve ayagini opmesi ve yalvarmasi 



3558. O sefaat$iler onun soziinden ve guruliusvinden dolayi onun elini ve aya- 
gini nice def a optuler. 

Zahidin kom§ulan ve §efaatcUeri beyin atesm soziinden ve gurultusiinden 
miiteessir olup zahidi affetmesi igin beyin elini ve ayagini birgok def alar op- 
tiiler ve yalvardilar da dediler: 

3559. !7Ci: "By bey, senden km $eh,idlik laytk olrnaz. Sger sarab aittiyse sen sa- 
rabsiz da hossun!" 

"Ke§i", "ke§tden" masdanndan fiil-i muzari' muhatab olduguna gore ter- 
ciime yukandaki vech ile olur. Eger "ku§ten" masdanndan fiil-i muzari' mu- 
hatab sigasi olursa terciime §6yle olmak icab eder: "Ey bey, senden layik ol- 
rnaz ki bunu olduresin!" Ya'ni "Ey bey, kin tutuculuk senin §amna layik de- 
gildir. Veyahud bu zahidi oldiirmek senin §anina layik olmaz. Eger §arab do- 
kuldii ise senin tab'-i gerifin §arabsiz dahi latifdir!" 

3560. *<§arab sermayeyi senin lutfundan aolurw. Suyun letafeti, senin leidfe- 
tinden hasret yer." 

Ya'ni, "Surf §arabdan cisme bir zevk hasil olur ve zevk bir ma'na ve bir 
hal-i vicdani olup lafz ile ta'rif edilemez. Ey insan-i kamil, sen ise §arab-i ha- 
kiki tie sarhos. bir haldesin ki, bu zevk surf sarab zevkinin gayr-i kabil-i ki- 
yas bir fevkindedir; ve belki suri §arabin zevki, senin batinindaki letafetin bir 



<«^> 



AHMED AVNl KONUK 

zillidir; ve maddl su dahi berrakhgi ve letafeti senin letafetine bakip hasret 
geker." 

3561. "^adisahlik et, onu hagisla, ey rahwi, ey kerun oglu fcerwn. oglu hertml" 

Bu hitablar insan-i kamiledir. Ya'ni, "Ey gok merhamet edici, padi§ahhga 
mahsus olan keremi izhar et de bu zahidin kusurunu bagis>! Ey kerim oglu 
kerim oglu kerim!" I. cUdin dibacesinde Hiisameddin Qelebi <k.s.) hazretlerine 
"Siddik oglu siddlk oglu siddik" buyrulmasina nazaran bu zahidin kissasinda 
dahi o hazretin ahval-i §erifesine isaret buyrulmus. olmasi varid-i hatir olur. 



3562. "Oier hir sarab hu kaM u haMin hendesidir. HSutun sarhoslann senin 
iizerine hasedi olur." 

"Kadd", boy; "hadd", yanak. Ya'ni "Ey insan-i kamil, sen sarab-i ilahinin 
mestisin. Bununla beraber Hak yolunda senin boyun bosun o^i is ^li 
(Hud, 1 1/1 12) ya'ni "Emrolundugun gibi istikamet etf" ayet-i kerimesine te- 
bean dosdogrudur; ve yuziin o §arab-i a§k^i ilahinin te'siriyle kirmizi ve par- 
laktir. Binaenaleyh suri §arabin sarhoglan senin istikamet-i kaddine ve ytizu- 
niin letafetine hased ederler." 



J; 



Mdfif 



<y £^g**- 



3563. "Sen asla gul renhli olan sarabin muhiaci degilsinl ^Duzgunu terh ei, sen 
duzgunsiin!" 

"Ey insan-i kamil, sen asla giil renkli olan suri sarabin muhtaci degilsin! 
Binaenaleyh oyle maddi §arablar ile yiiziine guzellik ve letafet celbine liizum 
yoktur. Binaenaleyh boyle suri guzellik esbabim terk et! Zira senin kendin 
halkm cirkin yiizlerine guzellik bah§eden bir duzgiindur." "Giilgune", kadm- 
lann guzellik husulu icin kullandiklan beyaz ve penbe boyadir. Ttirkge'de 
"duzgiin" derler. 

3564. "6y kimse, senin Z,uhe gibi olan yuziin kusluk vaktinin gunesidir. 6y 
kimse, duzgunler senin renginin dilencisidirl 



c^^a 



MESNEVt-I §ERlF SERHt / X. CUT • MESNEVt-5 • 

"Ey insan-i kamil, senin surette Ziihre yildizi gibi olan yiiziin batimndaki 
nurun aksinden dolayi kusluk vaktinde keskin ziyah olan giines gibidir. Ey 
insan-i kamil, surf diizgunler senin renginden renk dilenirler!" 

• , * * 

3565. nr Bade hi hup icinde gizli liaynar, senin yiiziinun istiyakmdan hoyle 
kaynar.' 

Ya'ni insan-i kamil alem-i kevnin zubdesi ve hulasasi oldugundan bU- 
ciimle zerrat-i kevn insan-i kamile vusule asiktir. Zira insan- 1 kamil ile Hak 
arasinda hicab yoktur ve bilcumle zerrat dahi halen kendilerinin asli olan 
Hakk'a vusule mustaktirlar. "Binaenaleyh kiip icinde gizli gizli kaynayan sa- 
rab dahi senin yuzuniin istiyakmdan dolayi boyle kaynayip durur." 

3566. Gy kamil, sen hiiiiin deryasm, katreyi ne yapacaksin? Gy hamil, feu-fun 
varhksin, yoklugu ne isiersin?" 

"Ey kamil, sen viicud-i Hakkani ile kaimsin! Binaenaleyh deryasm, katre 
mesabesinde olan sahib-i nefsin ta'rizinden dolayi neye miiteessir olacaksm? 
Ne icjn onunla mesgal olacaksin? Ey kamil, sen viicud-i Hakkani ile kaim ol- 
dugun igin biitiin varhksin, nefis sahibleri ve cismaniyette miistagrak olan 
kimseler yokturlar. Binaenaleyh nicjn o yokluga ehemmiyet verirsin? Nigin o 
yoklukta varlik ararsm?" 

a j J <f jj ^-jj <M j> ** ^ <f\ >/ >f ^y- ** W ** <f ] 

3567. n Gy parlayan ay, iozu ne yapacaksin? Gy himse, ay senin yiiziinun 
ominUe sari yiizlvAnr 1 /' 

"Ey nur-i ilah! ile parlayan ay gibi insan-i kamil, sen toz mesabesinde olan 
ehl-i kesafeti ne yapacaksin? Ey kamil, senin cemalin o kadar parlaktir ki, za- 
hifi ay senin yuzuniin oniinde zahiri olan nurunu kiymetsiz goriip utanir!" 

^S ob C^ zy- \yf y J^y- j* OlT j ^.y- j J>yf- y 

3568. Sen latif ve auzelsin ve her letafetin ma'denisin! Sen nicin munakkak 
sarabtn minnetini cekersin? 

Bu beyt-i serifde tahsisden ta'mime intikal buyrularak her insan suretin- 
de olanlara hitab vardir. Ya'ni, ey insan f.js J~^ J puM iSk jjJ (Tin, 95/4) 



c^ 



AHMED AVNt KONUK 

ya'ni "Biz insani pek guzel surette yarattik" ayet-i kerimesi mucibince zahir-i 
cismin bilcumle hayvanlann cisminden daha miikemmeldir. Batminda da bir 
isti'dad vardir ki, o isti'dad hicbir mahlukta yoktur. Binaenaleyh sen, zahiren 
latif ve guzelsin ve isti'dadmdan dolayi her letafetin ma'deni ve menba'isin 
ve Hakk'in zahiri ve batini olan ni'metlerine mustagraksm, Nitekim ayet-i 
kerimede &»Cj s'y^ ^ JJ5* '£^j (Lokman, 31/20) ya'ni "Allah Teala sizin 
iizerinizde zahiri ve baftni ni'metlerinden bir sey eksik koymadi" buyrulur. 
Boyle iken kendi cismine suri bir guzellik vermek icin nigin zahiri sarabin 
minnetini geker ve onu igmeyi ihtiyar edersin? 

3569. Sevan ha$inin iepesi iizertnie "ZKerramna!' tact vardtr. y \5\ taynake!" 
fjerdanhfli senin gotjsiiniin flerdanliguhr. 

"Aviz", tavk ve gerdanlik; "ber", sine ve gogtis demektir. Ya'ni, ey insan, 
^T^ ay oijj (Isra, 1 7/70) ["Biz insani miikerrem kildik"] ayet-i kerimesin- 
de beyan buyruldugu uzere Hak Teala senin basmin tepesine izzet ve kera- 
met tacini koydu. 'j$\ '&Q&\ ui (Kevser, 108/1) ya'ni "Biz sana kevseri ver- 
dik" ayet-i kerimesi mucibince de, senin gbgsiine kevseri ya'ni a§k-i ilahi 
gerdanligim gerdanlik olarak taktik. Ya'ni sende a§k-i ilahiye isti'dad vardir. 
Gergi "A'taynake" ile hitab Server-i alem Efendimiz'e ve onlarm varisi olan 
insan-i kamilleredir. Fakat bu hitab bitteba' suret-i insaniyyeyi haiz olanlann 
dimlesine samildir. Zira insanda hicbir hayvanda olmayan isti'dad vardir. 

^j* j' j *^ ^k j fy < ^ j; ~ tj^j* 'j ^ t/* j ^^"-^ c~-»i j*j*~ 

3570. Dnsan cevheriir: ve felek onun kin arazciir. Ciimle fer' ve hasamahJUr- 
[3575] * i J J 

lar ve o garazdir. 

"Cevher" viicudda aslolan seydir; ve "araz" ise asla tabi' olan fer'dir. Ni- 
tekim hadis-i kudside Hak Teala ^V & ls.Vi jbiu 3 j^v ^^ ^ jo ya'ni 
"Ey ademoglu, seni benim icin yarattim ve esjayi da senin igin yarattim" bu- 
yurur. Binaenaleyh viicudda insanin hilkati cevher ve asildir; ve alem onun 
viicuduyla kaim olan arazdir. Zira adem olmasa alem dahi yaratilmaz idi, 
Alemin ve e§yamn yaratilmasmdan maksud ve garaz ancak insanm zuhur-i 
vucududur. Nitekim nefis bir armut agacimn dikilip terbiye olunmasindan ga- 
raz ondan armut zuhurudur. Armut garazi ve maksadi olmasa agag dahi di- 
kilmez idi. 



^ 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3571. By insan, akd ve iectbirler ve idrak senin gulamindu. Origin boyle ken- 
dini ucuz sattctsin? 

Ey insan, akil ve tedbirler ve idrak gibi Hakk'in ni'metlerine mtistagrak 
olup bunlann hepsi senin gulamin ve hizmetgin iken, nigin kendini senin ha- 
dimin olan e§yaya meclub ve kul ettin? Ve bu kadar §erafet ve keramet ile 
beraber nigin kendini ucuz satici oldun? 

• ,^* 

3572. Senin hizmetin cumU varhk uzerine miifierazdir. HSir cevher arazdan 
nasd secaai isier? 

"Miifteraz", farz olmak ve takdir olunmak. "Necdet", §ecaat ve bahadirhk 
demektir. Ya'ni, viicud-i izafi aleminde butiin varligin sana hizmet etmesi 
farz olunmustar ve hepsi sana hizmet etmekle mukelleftir. Onlann hepsi araz 
ve sen cevhersin. Bir cevher olan insan nasil olur da araz olan sarabdan 
tab'ina §ecaat ve kahramanlik celbini ister? 

Malum olsun ki, ba'zi kimseler ayiklik halinde yapmaktan gekindikleri ve 
korktuklan bir i§i yapabilmek igin igkinin muavenetine muhtag olduklanni ta- 
hayyiil ederler. Halbuki bu cesaret igkiden degildir. Kendi isti'dad ve cevhe- 
rindendir. Nitekim "l§ret, guher-i ademi temytze mihektir" denilmi§tir. Igki in- 
samn tab'inda olmayan bir §eyi Mas edemez. Kisi ancak sarho§lugu vesile 
ederek kendi tab'im ve cevherini izhar eder. Bu ma'naya binaen Araplar §a- 
raba "necdef'den mii§tak olmak uzere "nacud" derler. 

3573. By yolsuz, kitablardan dim istersin. By yazik ki, sen helvadan zevk is- 
ier sin 1 . 

"Fusus" i^jr-i), kelimesinin iig ma'nasi vardir. 1- Istihza ve mizah. 2- 
Yolsuz olmak ve yolsuzluk etmek. 3- Hayf ve yazik. Birinci misra'daki "fu- 
sus" "yolsuz", ikinci misra'daki "yazik" ma'nasina olmak miinasibdir. Ey ba- 
ttni olan ilmi kitablardan tahsil etmek isteyen yolsuz, bu ilmin tahsil yolu ki- 
tablar degildir, tasfiye-i kalbdir; ve tezkiye-i nefis ve ahlak-i ilahiyye ile ta- 
halluktur. Yazik ki sen zevki, stir! olan lezzetlerden isteyip durursun. Ba'zi 
niishalarda ikinci misra'da "rusus" yerine "helva-yi sebus" vaki'dir. "Kepek 
helvasmdan zevk istersin!" demek olur. 



c^^ 



AHMED AVNt KONUK 

eXi difJ J.\* tf £ *** j* >^ O^j J- ji l y^- ^ 

3574. Hir katre i$incle hir dim cleryasi gizlenmi$iir . r \l$ ar§m terUe hir alem 
flizlenmi§Ur. 

"Katre "den murad, insanin cismidir. Zira meydanda olan bir seydir ki, in- 
sanin cismi, yerlerin ve goklerin cismaniyetlerine nazaran bir katre ve bir zer- 
redir. Nitekim sure-i Mu'min'de buyrulur: y-Ui jk '& ^ j»fa} otjilji J^i 
(Mii'min, 40/57). Ya'ni "Goklerin ve yerlerin ha'lki nasin halkindan daha bu- 
yuktiir." Ya'ni bir katre mesabesinde olan insanin batminda bir ilim deryasi 
gizlenmistir. Ug ar§in uzunlugunda olan insanin cisminde bir buyiik alem 
gizlenmistir. Nitekim lmam-i Ali (k.A.v.) efendimiz buyururlar: 

"Ey insan, sen agik kitabsm ki, onun harfleriyle, gizli asikar olur; ve sen zan~ 
nedersin ki muhakkak sen kiigiik bir cirmsin, halbuki sende bixyiik alem dti- 
riilup bOkuImustur!" 

3575. Mey yahud sema veya dma ne olur? %a ki ondan ne§at ve intifa is~ 
tersinl 

"Mey", §arab ve sair ickiler demektir. "Sema"', calgi ve teganni demektir. 
Ya'ni, ey kendi vticudunda gizli olan alemden gafil bulunan insan, sen bir 
zevk bulmak icm ickiye ve calgrya ve teganmye veyahud guzel kadinlar ile 
cima'a miibtela oldun! Senin batminda mustetir ve mahfi kalan zevk-i mu§a- 
hedeye nisbeten bunlann zevki nedir ki? Sen bunlardan nesat ve intifa' iste- 
yip durursun. Eger sen seni bilmis. olsan, bunlann gocuk oyuncagi oldugunu 
gorur ve kendinden utamrsm. 

3576. £jiine$ zerreden odun$ isieyici oldu. Hir Zuhre ku$uk kiipten kadeh is- 
teyici oldu. 

Ya'ni, ey insan, ulviyet-i zatiyyen ile beraber senin sufliyata meyledip onlar- 
dan zevk istemen gunesin zerreden bdunc, olarak ziya istemesine ve menba'-i 



<^g> 



MESNEVt-t SERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



tarab ve zevk olan Zuhre yildizinin zevk ve nesat bulmak igin bir kiicuk kiipten 
bir kuguk kadeh ile §arab istemesine benzer, Ehl-i nucum indinde yedi seyyare- 
den her birinin ehl-i arz iizerine bir te'siri vardir. Ziihre yildizinin te'siri dahi 
zevk ve nesattir. Ba'zi niishalarda ikinci misra' «y- ^ xa. ^ »^- j\ Vj sure- 
tindedir. "Bir Zuhre ates parcasindan ne vakit murad isteyici oidu?" demek olur. 



i oJJip 



riW 



J&£ tfy?** »^ <J*£ <J. ^W- 



3577. n^ir bi-heyf olan can key fin mahhusu olmu$. HSir gune$ ukdenin habsi 
olmu§. D$le bu, yank! 

Ya'ni, alem-i ulviye mensub ve suretsiz olup ta'rife sigmayan ruh-i insa- 
ni keyfin ya'ni suver-i kesifenin mahbusu olmus ve onlardan zevk ve nesat 
istemistir; ve mesela bir koca giines ukdenin habsi olup kiisuf vaki' olmus- 
tur ve bu sebeble ruh-i insani cisme ziyasini salamamistir. tste buna teessiif 
olunur, 

Ma'lumdur ki, ayin arz etrafindaki mahrekinde devri esnasinda ba'zan 
oyle bir vaziyet gelir ki, golgesi arz iizerine du§er; ve diinya uzerinde bu gol- 
genin isabet ettigi yerler bir muddet-i muvakkate igin giinesjn ziyasmdan 
mahrum kahr. Ehl-i hey'et ayin bulundugu bu noktaya "ukde-i zeneb" ve bu 
hadiseye de "kiisuf= giines tutulmasi" derler. Bu beyt-i serifde cisim, arza ve 
bi-keyf olan ruh-i insani giinese ve cisimle run arasina hail olan suver-i kev- 
niyye alakalan dahi ayin arz iizerine biraktigi golgeye tesbih buyrulmu§tur. 

(^ 
emirin onlara tekrar cevab soylemesi 



3578. ^Dedi: Diayu, hayir. HSen o §arabm harifiyim. ^en bu ho§luflun zev 
hine kani' deflilim!" 

"Bey"den murad, insan-i kamildir ve "sarab"dan murad, §arab-i a§k-i ila- 
hidir. "Bu hoshik" ile ezvak-i cismaniyyeye isaret buyrulur. Ya'ni, insan-i ka- 



AHMED AVNt KONUK 

mil cismanHere hitaben buyurur ki: "Hayir hayir, ben §arab-i ask-i ilahinin 
musahibi ve mahremiyim. sarabdan vazgecemem. Ben bu sizin cismani 
olan ho§luklannizin zevkine kanaat edemem!" 

£&%■ ,y>\f OL>- {ijfi^** jS" Cs—-^ Oj^«-* *£" ^y- <y^*r ,y 

3579. ur Ben oyle isierim ki, yasemin aihi ki kah oyle kah boyle olayvml 
"Ben yasemin agaci gibi olmak isterim. Ruzgann hareketine tabi' olarak 

kah oyle kah boyle doniip her tarafa koku sacayiml" 

3580. "Cjamtlan ve korkudan ve umidden kurtuluv soyui gibi her iarafa egileyim!" 

[3585] 

Ya'ni, "Ben ask-i ilahi §arabi ile sarhos. olup kendi varkgimdan geceyim 
ve insamn kendi mevhum olan varhgina taalluk eden gamdan ve korkudan 
ve umidden kurtulayim, sogiit agacinin hareketi ruzgara tabi' oldugu gibi ben 
de Hakk'in iradesi ile kah alem-i ulviye ve kah alem-i siifliye egileyim!" 

C-~«<l$-s*3j <0jS Ajjf J**\i j *£ vl— >\j j *_^j- O^jlj •*-> ?-Li j^-** 

3581. "Sogiit dak gibi sola ve saga sahntci ki, ona riizaardan iixrlu tiirlu raks- 
lar vardir." 

"Sogiit agacinin dallan gibi sola, ya'ni alem-i siifliye ve saga, ya'ni alem-i 
ulviye salimci olayim! agacin dallan esen riizgardan nasil tiirlu turlu raks- 
lar ve hareketler yaparsa, ben de irade-i Hak ile ma'na ve suret alemlerine 
tiirlii tiirlii hareketler yapayim!" Malum olsun ki, insan-i kamilin nazannda 
viicudda Hakk'in varligindan baska bir §ey yoktur. Kendi varliklannda miis- 
tagrak olan zahidler ile gafiller bu mu§ahededen mahrumdurlar. Binaenaleyh 
insan-i kamilin alem-i siifliye olan meyilleri ehl-i hicabm meyilleri gibi degil- 
dir. Onlar her zerrede Hakk'i miisahede ederler. Nitekim Server-i kainat Efen- 
dimiz ijl*S\ J j* i j ci«r j s-JW j ^ &ys ^TLb ^ J) v^ ya'ni "Sizin diin- 
yamzdan bana ug §ey sevdirildi: Kadinlar ve giizel kokular ve goziimun na- 
mazda aydin kilinmasi" buyururlar. Bunlann hepsi alem-i siiflidendirler. Bu 
hadis-i §erifin izahi Fususu'l-Hikem'de Fass-i Muhammedi'dedir. 

3582. O kimse ki, sarabm siiruru ile huy eimi§tir, hey efendi, bu hoslugu ne va- 
kit begenir? 



*#$&> 



MESNEVt-I §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 



Ya'ni, sun §arabm verdigi siirura baglanmis. ve onu kendisine huy etmis' 
olan kimse, hey efendi, bu insan-i kamilin alem-i ulvide ve suflideki hoslu- 
gunu ve zevkini ne vakit begenip o zevki elde etmege calisir? 

3583. Gnbiya ondan Holayi bu ho§luktan Ai§anya ciktilar, ^ira ebeii olan zev- 
kin yoflmhnu§u oliular, 

Peygamberler ve onlann varisleri olan havass-i evliya ebedi olan zevkin 
yogrulmusu ve mahlutu olduklanndan, bu fani olan cismani zevkten di§an- 
ya giktilar ve onlara ehemmiyet vermediler; ve cismaniyetleri i'tibariyle her 
ne kadar yediler ve igtiler ve nikah ettiler ise de, bunlann zevklerini dahi o 
ebedi olan zevkin zilli bildiler; ve bir an Hak'tan gafil olmadilar. Ba'zi nusha- 
larda ikinci misra* jwj j>- ^^ ^ ^-^ & vaki'dir. "Zira Hakk'm hosjugunda 
yogrulrhus. oldular" demektir. 

3584. Zira hi, onlann cam o ho$hxyu gormu$ idi, bu ho§luklar onlann onunde 
bir riizgar goriindu. 

Zira ki, enbiyanm ve havass-i evliyamn canlan o alem-i ervamn ebedi olan 
zevkini ve hoslugunu gormus idi. Bu alem-i suretin cismani olan zevkleri on- 
lara gegici bir ruzgar goriindti. Binaenaleyh zevk-i bakiyi birakip zevk-i fani- 
ye meyletmediler. Cenab-i Pir efendimiz bu ma'na hakkinda Fihi Mi Ff/i'leri- 
nin 16. fashnda soyle buyururlar: 

"Enbiya ve evliya ve halayik ve iyi ve kotii hep mertebeleri ve vucuhlan 
mikdanncadir. Misali odur ki, kdleleri kafirlerin memalikinden muslumanla- 
nn vilayetine getirip satarlar. Ba'zilanni be§ ve ba'zilanm on ve ba'zilanm da 
on bes ya§indan getirirler. Qocuk olarak getirmis olduklan koleler bircok se- 
nder miislumanlar arasinda beslenip buyiiyerek ihtiyarladiklannda o vilaye- 
ti bilkulliye unuturlar ve ondan hicbir §ey tahattur etmezler; ve biraz buyti- 
cek olunca az tahattur eder ve tamamiyla biiyuk olunca memleketini daha zi- 
yade yad eyler. Ervah dahi boylece o alemde huzur-i Hak'ta idiler. Nitekim 
Kur'an-i Mecid'de isaret buyrulmustar J> \)s 'J£ y . cUi (A'raf, 7/172) ["Ben 
sizin Rabbiniz degil miyim? Dediler: Evet!"] Ve onlann gida ve kuwetleri bi- 
harf ve savt olan Hakk'in kelami idi. Ba'zilanni gocuk olarak getirdiklerinden 
o kelami isitince ahvalini ondan tahattur etmez ve kendisine o kelam yaban- 



G^^ 



jgp^ AHMED AVNt KONUK 

ci gelir. taife kiilliyen kiirur ve dalalete dalmis olan mahcublardir. Ba'zila- 
nnin bir parca hatinna gelir; ve onlann derununda o tarafin cu§u ve havasi 
baslar; ve onlar mu'minlerdir. Ve ba'zilan o kelami isittikde o hal ewelden 
nasil ise, yine oylece zahir olur ve bilkulliye hicablar kalkmis bulunur ve o 
asla vasil olurlar. Onlar da enbiya ve evliyadir." 

3585. Uakiaki bir kimse Airi ptif ile yar oUu, olmu$ii kucafiina nastl $eker? 

"Puftan murad, ma'suktur. "Diri put" ile ma'suk-i hakiki olan Hakk'a 
isaret buyrulur, "Olmiis puf'tan murad, ma'suk-i suri ve fanidir. Mesela diri 
olan bir mahbube ile muagakada bulunan kimse olmiis olan bir mahbubeyi 
kucagina gekmedigi gibi, ma'suk-i hakikiye a§ik olan kimse dahi ma'suk-i 
suri ve faniyi kucagina gekip onunla muasaka edemez. 

<^ 

C~pr j y£> i y>^M j ijjs js^m j Ail aJJj <UJ» k!^>-j3 j sj~« j ijj^ j <->! j jJIp 01 

<JSfj Ol> \j £jjAjs\ j <~>yf 1#}U* j *l?r UaJl f MJl <ulp ^gila,^-* >yj Of 

{ y?^-J* J C-ij {J j> ij\j> Aj J&J* <Lpr Jr£ t^j* i£\j>. lj <^r ' tS^ji ***&" p* O^l 

Bu "Ve ahiret evi elbette hayat evidir, eger bilseler idi!" (Ankebut, 
29/64) ayet-i kerimesinin tefsiridir. Zira o alemin kapisi ve duvari ve 
meydani ve suyu ve bardagi ve meyvesi ve agaci hep diridirler; ve soz 

soyleyicidirler ve soz istticidirler. Onun icln Mustafa (a.s.) "Diinya 

ctfedir ve onun talibleri kopeklerdir" buyurdu; ve eger ahiretin hayati 

olmasa idi, ahiret dahi cife olurdu. Zira cifeye onun dluiiigunden dolayi 

cife derler. firkin kokusu ve cirkinligi icin degil! 



"Ferahc", cjrkin ve yaki§iksiz demektir (Burhari). "Ferahgi", girkinlik 
ma'nasinadir. Ariflere ma'lumdur ki, gerek dunyamn ve gerek ahiretin suret- 
leri sifat ve esma-i ilahiyyenin mezahiridir; ve hepsinde sifatlanyla ve isim- 



°$^&> 



MESNEVl-i SERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 



leriyle zahir olan Hak'tir ve Hakk'm sifat-i Hayat'imn eseri dahi bittabi* bu 
mezahirde mevcuddur. Ancak diinyada bu sifat-i Hayat'm te'siri muhteliftir. 
Cemadda batin, nebatta mahsiis, hayvanda zahir ve insanda azhardir. Nite- 
kim ayet-i kertmede '{4*~~s o^il- V ^ST, *j^~ £~o Vt fr(/ i ^ oij {lsra, 1 7/44). 
ya'ni "Hakk'i hamd ile te'sbih etmeyeh bir sey yoktur! Velakin siz onlann tes- 
bihlerini idrak etmezsiniz" buyrulur; ve Hakk'i hamd ile tesbih etmek hayat 
sahibi olmaya miitevakkifdir. Fiilen ve zevkan bu hale vukaf diinyada enbi- 
ya ve evliyaya mahsustur. Onlar cemi'-i zerrati bu ayet-i kerime mucibince 
diri gorurler ve onlann sozlerini isitirler ve onlara hitab ederler. Binaenaleyh 
onlar diinyada iken hayat-i uhreviyye igindedirler. Fakat ahirette bu sifat-i 
Hayat'in tecellisi umiima agiktir. Zira suver-i uhreviyye latifdir ve letafet, 
diinyanin kesafeti gibi hicab ve perde olmaz. Diinyamn kesafetine ve perde- 
ligine isareten Server-i alem Efendimiz "Dunya cifedir ve ona alaka edip ar- 
kasina diisenler kopeklerdir" buyurmustur. Zira nebatta mahsiis ve hayvan- 
da zahir ve insanda azhar olan sifat-i hayat dliim vasitasiyla cesedlerden ala- 
kasini kesip perde arkasina gekilir ve cesed cemada inkilab eder. Idrak ve 
zevk sahibi olan bir insan artik o oliime yakalanmaz. Olmiis hayvan cesedin- 
den intifaa kosan ancak kopekler olur; ve eger ahiret alem-i hayat olmasa idi 
o da diinya gibi cemad halinde kalan cife ve les olurdu. Qiinkii cifeye, girkin 
kokusu ve cjrkinligi igin degil, kokmamis olsa bile, mahza oliiliigiinden dola- 
yi cife derler. 

3586. O cihan ma&emki zerre zerre dirulirler, nukte bilicidirler ve soz soyleyi- 
culirler. 

3587. Olmiis ciharula onlann rahati yoktur. jlua hu alef hayvanat-i ehliyye- 
Hen gaynya layik deflil&ir. 

Mademki ahiret hayat alemidir ve o alemin zerreleri bile hissen diridirler, 
niikte, ya'ni idraki zarafete muhtag olan ma'nalan bilicidirler ve soz soyleyi- 
cidirler. Aslen cemad mertebesinde ve zahiri sakit olan bu olmiis diinyada en- 
biya ve evliyamn rahati yoktur. Onlar bir an evvel bu hayat alemine kavus- 
mak isterler. Zira bu cismaniyet aleminin gidasi ve ezvaki en" am ya'ni hay- 
vanat-i ehliyye mesabesinde olan akillerden ve cismanilerden baskasina la- 
yik degildir. 



<^^ 



AHMED AVNl KONUK 

3588. 9ier Jumin hcimi ve vaianx pl?en olur, o kimse ne vakil kiilhanda §a- 
rab i$er? 

Ya'ni, enbiya ve evliyamn bezmi ve vatam alem-i ervah gtil§enidir. Bina- 
enaleyh bu halde olan bir kimse kulhandan farki olmayan bu diinya harabe- 
sinde zevk bulacagim diye suyu, §arabi vs. igkileri igmez. 

>y. u^s* J* J J^ ^ ff *f ^ ^ C-> J ^ 

3589. Temiz ruhun yeri illiuyin olur. Diurt olur ki, onun vaianx fibre ola! 

"illiyyin" hayat-i uhreviyyede rahat-i mutlaka makamidir. Ya'ni, temiz 
ruhun yen rahat-i mutlaka makamidir. Onlar iskence yeri olan bu diinyadan 
nefret ederler. Gubrelik mahalli olan bu diinya ancak kurtlann ve necaset bo- 
ceklerinin vatanidir. 

3590. DixxaWxn sarkosu vein cam-i iahur vardir, ^Hu kor ku$lar 'vein ou act su 
[3595] 1 

vardir. 

"Mahmur", sarho§lugun bakiyyesi (Muntehabu'1-Luga^ Ya'ni dunyada 
ask-i ilahi §arabi ile sarhos, olan kimse igin \jjfr u> ^j ^u-j (Insan, 
76/21) ya'ni "Rableri onlara pek temiz bir garab igirir" ayet-i kerimesinde be- 
yan buyrulan §arab-i tahur vardir. Bu §arab-i tahurdan kor olan ervah ku§- 
lan igin aci sudan ibaret olan bu dunyamn aci ve buruk sarabi vardir. O kor- 
ler ancak bundan zevk alirlar ve zevkin bundan ba§kasim bilmezler. 

3591. Dier kirn ki, ona Qmer'in alii el yostermeai, onun onunfa tani olan 
Diaccac actilciir. 

Ya'ni, Hz. Omer (r.a.)in adaletini gormeyen kimse birgok kanlar doken ve 
zulmiiyle meshur olan Haccac ibn Yusuf es-Sakafi'yi, adil bir emir zanneder. 
Zira e§ya ziddiyla inkislf eder. Birbiriyle mukayese edebilmek igin iki ziddi 
gormek lazimdir. Bunun gibi zevk-i ruhaniden bi-haber olan kimse zevk-i 
cismaniyi bir zevk-i matlub zanneder. 



c^p^ 



MESNEVM SERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

AlpT^jj Oli -Uj i_~wJ j *^ JLi*i 6Sj» C~*J \j t)\j&-} 

3592. OCtzlara olu kukla verirler. ,Zira iirilerin oyunundan agah degilclirler. 

Mesela kiz cocuklanna me§gul olup oynamalan icjn cansiz bebekler verir- 
ler. Zira onlar dirtier ve buyiik adamlar ile yapilacak muameleden agah degil- 
dirler. Kendi mertebelerine gore onlara bu kukla ve bebek oyunu kafidir. Iste 
enbiya ve evliya ile cismanilerin muamelesi de buna benzer. "Lu'bet", bebek 
ve kukla demektir. 

3593. H/aktaki fuiiivvet ciheiinden el kuvveti tutmazlar, cocuhlara tahta hdi$ 
daha iyidir. 

"Futuwet", cdmertlik, seha ve kerem ve delikanhlik ve civanlik demek- 
tir. Burada "delikanhlik" ma'nasi mixnasibdir. Ya'ni, vaktaki cocuklann elle- 
rinde delikanhlik kuweti yoktur, binaenaleyh onlara tahta kilic, vermek da- 
ha iyidir. 

3594. iKafirler enbiyanm suretine kani' Airier . Hxra hiliselerie iasvir yapmt§- 
lardir. 

Din-i Muhammedt'yi miinkir olan nasramler kiliselerine astiklan enbiya- 
nm suretlerine kanaat etmisler ve onlann batinlanndan ve hallerinden ve 
zevklerinden gafil olmusjardir. Onlann isleri bu zevatin suretlerine tapmak ve 
hiirmet etmekten ibarettir. 

3595. buyuklerAen mademki hize ayAmltk giin vardir, asla bize nak§m ve 
golgenin vesvesesi yokiur. 

"Perva", lztirab, korku, vesvese, kayd ma'nalannadir. "Mihan", biiyukler 
ve "mehan", aylar demek olur. Ya'ni, biz iimmet-i Muhammed'e mademki o 
btiyuklerden veyahud ay gibi parlak olan enbiyadan aydmhk gun vardir, as- 
la bizim onlann suretleri ve golgelerine alakamiz yoktur. Bizim alakamiz on- 
lann ahval-i serife ve ezvak-i latifelerinedir; ve aydinlik giin gibi olan iman 
ve irfanlannadir. 



^^ 



AHMED AVNI KONUK 



Ol*.^' i> <t* 



j) <t* y^ ( j*-XdU 



» i d\ 



01$*- j^ « — iJ ^ji-iiJ (^ ,jjI 



3596. Omm fcu W naksi cihanda oturmu§tur ve onun iiger nak$i ay gibi gok 
iizerintleclir . 

Ya'ni, peygamberlerin cismi alem-i siiflide ve ruhu ay gibi alem-i ulvidedir. 

3597. X'e onun hw agzi, celisine nukte sdyleyici ve o Higeri, Diak ile kelamia 
ve enistir. 

Peygamber-i zi§anin bu cisminin agzi kendisiyle beraber oturan musa- 
hiblerine kar§i nukte soyleyicidir; ve ruhunun agzi ise Hak Teala hazretleri ile 
mukalemede ve musahibdir. 

cf Js"\ V^ u^W- J>j? cf -^ b O*^* C^ j*^ J 1 ^ 

3598. jLahir kulagi bu sozii zabiediculir . Onun can kulagi "ZKiin!" sulanm 
cekicidir. 

Birinci misra'daki "kun" Farisi'dir ve "zabt-i kiin" vasf-i terkibidir. ikinci 
misra'daki "Kiin!" Arabi'dir "esrar-i Kun" terktb-i izafidir. Ya'ni, nebiyy-i zi- 
§amn cisminin kulagi bu zahirde harf ve savt ile sdylenen sozleri zabtedici- 
dir. Fakat onun canimn kulagi "Kiin!" ya'ni "Ol!" emr-i ilahisinin sirlanm ce- 
kicidir. "Esrar-i Kiin"den murad, irade-i ilahiyyedeki gizli ma'nalardir. 

3599. jlakir gozii beserin hllyesini zabiedici, sir gozii n <3\ici zaga'l-basar" in 
hayranuLir. 

"Hilye", liigatte siis ve suret ve vasif ve arayis. ve bir kimseyi vasfetmek 
ve bir kimsenin goziine hos. goriinmek ma'nalannadir. "Sir g6zii"nden mu- 
rad, ruhun gozudiir. "Ma zaga'l-basar", Ve'n-Necm suresinde vaki' ayet-i ke- 
rimeden muktebes olup Resul-i Ekrem hazretlerinin cemal-i Hak'tan ba§ka- 
sina cisminin ve ruhunun gozii meyl etmedigine i§aret buyrulur. Binaenaleyh 
burada "Ma zaga'l-basar"in hayrani olmak ruh-i kulli-i Muhammedt'nin 
hayrani olmak demek olur; ve bu surette bu beyt-i §erifde varis-i kamil olan 
bir veliyy-i Hakk'in hali beyan buyrulur. Ya'ni, bir varis-i kamilin cisminin 
gozii musahibi olan efrad-i be§erin §ekil ve §emailini zabteder. Ruhunun go- 
zii dahi ebu'l-ervah olan ruh-i kulli-i Muhammedt'nin azametinin hayramdir. 



C $P 3 



MESNEVl-1 SERlF §ERHt / X. CiLT • MESNEVl-5 • 

3600. JZa/i-ir at^aj/i mescUin safinHa saf $ekicidirler. <7\ta'na ayagi felegin us- 
iunae iavajaatUr. 

"Savaff", "saffe"nin cem'idir; ve "saffe" ayaklanm beraberce basip durur 
olan develere derler (/Camus). Burada "saf cekiciler" ma'nasinadir. Ya'ni va- 
ris-i kamilin cisminin ayagi mescidin safinda diger efrad-i beser ile beraberce 
basip durur ve saf gekici olur. Onun ruhunun ayagi alem-i ulvide tavafdadir 
ve ddnup dolastf. 

up- ^jjci ^ j ^j tijj* a>) o^?~* r~^. y L> c/jj*- jj*- 

3601. Onun cuz'uniin cuz'unu He hoyle say! HZu, vahit i$inde ve o, vakit hari- 
cidir, 

Ya'ni, insan-i kamilin uzuvlannin halini beyan ettik. uzuvlann ciiz'leri- 
ni de boyle say ve kiyas et. Onun bu cism-i unsurisi vakit icjndedir; ve onun 
uzerinden aksam ve sabah ve yaz ve ki§ gecer; ve onun ruhu vaktin harici- 
dir ve onun uzerinden asla vakit ve mevsim gecmez. 

3602. ^Bu ki vakil i$inaeMr, ecele kaclar olur; ve o aigeri eheain yari ve ezelin 
karinidir. 

Ya'ni, vakit icinde olan kamilin cismi ecele tabi'dir. Vakt-i ecel geldigi va- 
kit ona da olum hali ariz olur. Fakat onun diger kismi olan ruhu ebedin refl- 
ki ve yari ve ezelin karini ve musahibidir ve asla rani olmaz. 

3603. Onun hir aax ihi devletin veltsiair. Onun hir na'ii iki ktblenin imdmtdir. 

"iki devlef'ten murad, dini ve dunyevi devlettir. "Kible", lugatte "pi§gah 
ve tevecciih olunan mahal" demektir. "Iki kible"den murad, alem-i suret ve 
alem-i ma'nadir. Ya'ni varis-i kamilin bir adi, diinyamn ve dinin velisidir. Zi- 
ra nizam-i dunya ve nizam-i ahiret onun tasarruf ve himmetiyle olur. Onun 
bir sifati dahi alem-i suretin ve alem-i ma'namn imamidir. Alem-i suretteki 
amellerde kendisine uyuldugu gibi maarif ve hikemiyyat-i ilahiyyede dahi 
kendisine iktida olunur. 



C £P? 



AHMED AVNl KONUK 

3604. Onun iizerine halvet ve cile lazim kalmadi. uMuhakkak ona ni^bir bu- 
ild hicab kalmadi. 

Ya'ni, varis-i kamil iizerine halvet ve cjlede riyazetlere ve miicahedelere 
liizum kalmadi. Oiinku halvet ve gile hicabm ref i ve kuyudun def i icjndir. 
Varis-i kamilin kalbinde ise sifat-i nefsaniyye bulutlarmdan hicbir perde ve 
hicab kalmadi. "Gaym", bulut ve kiiduret ve zulmet ma'nalannadir. "Gaim", 
drtiicii deraektir ki, hicab ma'nasinadir. Binaenaleyh varis-i kamil halvette ve 
kesrette daima Hakk'i mu§ahede igindedir. Bunun igin §eyh-i Ekber Muhy id- 
din ibn Arab! (k.s.) efendimiz buyururlar ki: "Ariflerin halveti ancak meclis- 
lerdir". 

3605. Onun halvet-hanesi giinesin kursudur. ^fiabanci olan gece ona ne vakit 
hicab getirir? 

Ya'ni, o kamilin halvet-hanesi giinesten hall karanlik bir oda olamaz. 
Onun halvet-hanesi giinesin kursudur. Ya'ni, giines. kursunun ziyasini saldi- 
gi her yerdir. Ona yabanci olan zulmet hicab olamaz. AnkaravT hazretleri bi- 
rinci misra'i "0 halvet-hanesinin kurs-i hursjdidir" tarzinda terciime buyur- 
mus. ve ona gore serhetmistir. 

3606. Dllei ve -perhlz giiii, huhran kalmadi. Onun kiifrii tman oliu ve kiifran 
kalmadi. 

"Buhran", istilah-i etibbada hastaya anz olan bir hale derler ki, bu hal ta- 
biatm hastahk ile miinazaasidir. Bu miinazaa hastanin viicudunda peyda olan 
yabanci ve zararh mikroplar ile esasen viicudunda mevcud olan faideli mik- 
roplann harb etmesinden hasil olur. Eger faideli mikroplar galebe ederse 
"buhran-i mahmiid" derler; ve eger zararh mikroplar galebe ederse "buhran-i 
mezmum" derler. "Kiifran", ortmek ve ni'meti inkar etmek demektir. Ya'ni, 
varis-i kamilin viicudunda sifat-i nefsaniyyeden miitevellid hastahk gitti ve 
ona karsi yapilmasi icab eden perhize ya'ni riyazete ve mucahedeye hacet 
kalmadi; ve buhran hali zail oldu ve miisahede mertebesine geldiginden ken- 
disine mestur olan hakayik a§ikar oldu. Binaenaleyh onun kiifrii tman oldu 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

ve niam-i ilahiyye me§hudu oldugundan kiifran ya'ni bu ni'metleri inkar et- 
mek hali kalmadi. 

3607. Ustikzmetten dolayt elif gtbi one gitti. O kendi evsafindan higbir sey 
tutmaz. 

"tstikamet", liigatte "dogruluk" demektir. Burada murad, Hakk'in emrini 
ve nehyini kabul ve icrada miistakim olmaktir. Ya'ni insan-i kamil istikamet 
kelimesinin oniindeki elif gibi Hakk'in emrini ve iradesini kabul etmekte dos- 
dogru oldu ve kendi iradesini Hakk'in iradesinde mahvetti ve bu istikamet- 
ten dolayi huruf-i hecada biitun harflerin dniine gecen elif gibi sair nasin 
onune gegip imam oldu. Zira elif dogruluktan ba§ka bir §ekil kabul etmedigi 
gibi, insan-i kamil dahi nefsani sifatlardan ve cisman! ahvalden bir §ey kabul 
etmez. '0 kendi evsaf-i beseriyyesinden soyunmustur. 

3608. ZKendi huylannin hisvesinden ferd oldu. Can kendi can artiricisina cvp- 
lak gitti. 

Kendisinin nefsani ve cisman! sifatlan ve huylan libasindan ferd oldu ve 
soyundu. Cam ruh-i insaninin kuwetini ve nurunu artinci olan Hakk'a si- 
fat-i beseriyyeden giplak oldugu halde gitti; ve onun ruhu kendi hal-i aslisi 
ile huzur-i ilahiye gikti. 

i^ ±A?r (^Jl* i_3Ltf_ji jl ,j^*l£ ^j» «ti Ji^ ilJj 4±Aji dy? 

3609. Uaktaki sah-i ferdin huzwuna cvplah aiiii, onun sahi hudst olan evsaf- 
dan eVoise ya-ph. 

insan-i kamilin ruhu sah-i ferd olan Hakk'in huzuruna sifat-i be§eriy- 
yeden soyunmus. bir halde gidince, o riihun §ahi olan Hak Teala hazretle- 
ri <dJi jy^-i i^aU; ya'ni "Allah'in ahlaki ile ahlaklaniniz!" hadis-i serifinde 
i§aret buyruldugu uzere kendisinin sifat-i kudsiyyesinden ona esvab giy- 
dirdi. Binaenaleyh o insan-i kamilden evsaf ve ahlak-i ilahiyye sadir oldu. 

3610. <§ahtn evsafindan bir hit at fliydi. Otuyudan izzet eyvani Hzerine uctu. 



egxsxp 



AHMED AVNt KONUK 



"Qah", kuyu; "cah", izzet ve menzilet ve mansib; "eyvan", yuksek bina 
ve padisah divanhanesi. insan-i kamil §ah-i hakiki olan Hakk'in sifatlann- 
dan bir giizel libas giydi. Lezzet ve nefsaniyet kuyusundan ruhaniyetin izzet 
sarayi uzerine ucta. 

C^-ivi* (jNb jl X»i C.m.W ^j) jt C-io cJL^> ci^ji _jif -X£X> Cx^ o^ 

3611. Vaktaki tortti saj oldu, boyle olur. O legenin dtbinden legenin yvkansi- 
na geldi. 

Vaktaki tortu gibi keslf olan cisim saf oldu ve ruhaniyet mertebesini bul- 
du, bir legen mesabesinde olan alem-i kevnin dibi bulunan cismaniyet mer- 
tebesinden sicradi, o alem-i kevnin ustli olan alem-i ruhaniyyete geldi. 

Jl>- i$\j?r\ Jfjt^ \Sy* Jj\Jij> j\ 2ji <%■ j! wl~iJs> <y m ji 

3612. Toprak diz'lerinin kari§masmm ufliirsuzluflu, sebebiyle eger$i legenin di- 
binde derdli idi. 

Gercj o ruh-i insani toprak cuz'lerine kan§ma yuziinden hasil olan ugur- 
suzluk sebebiyle legen mesabesinde olan alem-i kevnin dibi bulunan kesif 
cismaniyet icjnde derdli ve gamh idi. Beyt-i MisrT Niyazi (k.s.) : 

Gokte ugarken seni indkdiler 
Qar unsur bendlerine vurdular 
Nuriken adm Niyazi verdiler 
§ol ezelki i'tibann nerdedir? 



3613. 'Vaktaki n Dhbitu!" iiabini ko-parddar, onu Diarnt atbi has asa^i ashlar. 

Ya'ni, vaktaki sure-i Bakara'da beyan buyruldugu iizere Hak Teala'an 
j!i j^J '(J6JJ i>Ii (Bakara, 2/36) ya'ni "Ba'zmiz ba'zimza dii§man olaratc 
a§agiya'ininiz!" itabi vaki' oldu, o ruh-i insaniyi Harut ismindeki melek gibi 
ba§ a§agi alem-i siifliye astilar. Harut ve Mariit'un kissasi I. cildin 3361 ve 
3385 numarah beyitlerinden i'tibaren beyan buyrulmu? idi, Bu melekler mer- 
tebe-i melekiyyetteki ismetlerine magrur oldular ve be§erin ah valine ta'n et- 
tiler. HakTeala onlann gururunu kinp tezlil etmek icin cismaniyet alemine in- 
dirdi. Onlar bu cismaniyet aleminde saika-i nefsaniyet ile emr-i ilahiye mu- 
halefet ettiler ve giinah isjediler. Sonra kendilerine geldiler. Bu gunahlanmn 



s c^> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

affi icin kemal-i zillet ile kendilerini ta'zib ettiler. Run dahi halife-i Hak olup 
kendisinde sifat-i Hakk'i miisahede ettiginden onda da Hakk'in varligina kar- 
§1 bir varlik nazan zahir oldu. Hak Teala'mn sifat-i kibriyasinda bir gayret ha- 
sil oldu. ruhu dahi bu varhktan ve gururdan gecirip Hakk'in varligi muva- 
cehesinde zilletini bildirmek icin "ihbitu!" itabi ile cismaniyet alemine reddet- 
ti ve onu bu cismaniyet aleminde bir acz ve zillet derekesine soktu. 

3614. Dtarut cjojjiin meleklerinden idi, hir iiabdan hoyle muallak oldu. 

"Miilak", "melik"in cem'idir; ve "melik", kadir ve mutasarrif ve sahib 
ma'nasinadir. Ya'ni, Harut mertebe i'tibariyle gogiin kadir ve mutasarrif olan 
meleklerinden idi. Mahza gururlan iizerine vaki' olan bir itabdan dolayi boy- 
le alem-i siifliye muallak oldu ve asildi. 

3615. Ondan dolayi ha§ asagi oldu. JLua sirdan uzak kaldi. OCendisini ha§ 
yaph ve ileriye yalnvz siirdii. 

Birinci misra'daki "sir", ruh ve ikinci misra'daki "ser", bas. ma'nasinadir. 
Ya'ni, Harut ondan dolayi cismaniyet mertebesine ba§ a§agi dii§tu ki o, sir- 
dan ya'ni ruhun zuhur-i viicudundaki sirr-i ilahiden uzak kaldi ve bu sirn 
miidrik olmadi. Zira ruh vucudda ve varlikta mustakil degildir. Belki viicud-i 
Hakk'in ilk gayriyet libasi ile mertebe-i ruhiyyete tenezziiliidur. Binaenaleyh 
gerek Harut'a ve gerek sair ervaha bu gayriyet hicab olmus. idi. Bu hicab se- 
bebiyle Harut kendisinde bir viicud ve varlik gorup kendisini bas ve reis yap- 
ti; ve ileriye yalniz siirdii, ya'ni kendisinde Hakk'in varhgmi gormeyerek yal- 
niz kendi varligi ile ileriye gitti. 

3616. Uakiaki o seyet kendisini sit ile dolu flordii, istijjna etti ve deryadan ke- 
sildi. 

Harut'un ve sair ervahin hali bir sepete benzer. sepet kendisini vaktaki 
su ile dolu gdrdii, o suyu kendinden zannedip kendini deryadan rmistagni 
gordu ve deryadan cekildi. Bunun gibi viicudlan sepet mesabesinde olan Ha- 
rut ve sair ervah dahi kendilerinde derya mesabesinde olan viicud-i hakiki-i 



C^3^5 



■ AHMED AVNl KONUK 

Hak'tan dolu gorduler ve o varhgi kendilerinin zannedip Hakk'in varhgindan 
istigna ettiler ve bu varhgin Hakk'in varhgi oldugundan gafil bulundular. 

^r- & L> j 1 j >f ^-^j j™. *\s. *M Jv d^J £*■ y. 

3617. Onun icinde bir katre su kalmadt. ^erya aciili ve onu fieri $a<ijirdi. 

Bu istignalan iizerine Hak onlardan varhgi gekti, onlann enaniyetlerinden 
bir zerre ve bir koku bile kalmadi. Fakat o viicud-i hakiki deryasi onlann zil- 
letlerine merhamet eat Onu yine kendi varhgi tarafina gekip onlann iglerini 
kendi varhgi ile doldurdu. "Ciger", burada bir §eyin ortasi ve igi ma'nasinadir. 

3618. H&ir mubareh saatte deryadan illetsiz, hizmetsiz bir rahmet gelir. 

Bu beyt-i §erifde cezbe-i ilahiyyeye i§aret buyrulur. Ya'ni, bir miibarek sa- 
atte viicud-i hakiki-i Hak deryasindan sebebsiz ve kulun hicbir hizmeti vaki' 
olmaksizm bir cezbe-i rahmet gelir ve onu kendi tarafina geker. Boyle sebeb- 
siz ve hizmetsiz ve mahza Hakk'in inayetiyle Hakk'a miiteveccih olup vasil 
olan evliyanm menakibi goktur. Ezcumle cenab-i Mevlana efendimiz Fihi Ma 
fffz'lerinin 42. faslinda su menkibeyi beyan buyururlar: "Ibrahim Edhem 
(k.s.) padi§ahlik zamaninda ava gitmis, idi. Bir ahunun arkasindan, askerin- 
den tamamiyla aynhp uzak du§iinceye kadar ko§tu, ter igine batti. Hala o be- 
yabanda ta'kib eder idi. Ta'kib hadden a§ti. Ahu soze gelip, yiizunu arkasi- 
na gevirerek dedi: iJ^J cj&- u Ya'ni "Seni bunun igin yaratmadilar, haydi be- 
ni saydettin farzet, acaba ne hasil olur?" Ibrahim (k.s.) bunu isjtince bir na'ra 
vurup kendisini atindan a§agtya atti. sahrada gobandan gayn hig kimse 
yok idi. Murassa' libas-i §ahanesini ve silah ve atini gobana verip onun ar- 
kasina giydigi abayi kendisine vermesini ve bu hali hig kimseye soylememe- 
sini ve kimseye ahvalinden ni§an vermemesini rica etti; ve o abayi giyip yo- 
la gikti. Sen sjmdi onun garazma bak ki, ne idi ve Hakk'in maksudu ne idi? 
ahuyu saydetmek diledi, Hak Teala ise onu ahu ile saydetti." 

*jj j^. ^ J*' JiC ^- ** £ *£ ^ ^ *^ 

3619. Diex ne kadar deryd kenanmn ehli sari yuzlu ise de JAllah hakki i$in 
derya hen&rmi devr ell 

"Allah Allah", "Allah hakki igin!" ma'nasinadir. "Derya-bar", deniz kena- 
n demektir. "Derya"dan murad, Hak Teala ve "kenar"dan murad, halvet ve 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

giledir. Ya'ni, ey varhk deryasi olan Hakk'in talibi, her ne kadar halvet ve gi- 
le ehli cisim i'tibariyle zayif ve san yiizlu ise de sen cisme ehemmiyet verme- 
yerek Allah hakki igin halvet ve cile tarafini dolas ve riyazat ve mucahedat 
ile mesgal oil 

3620. Ta ki bir bah§ayi§-gerin liitfu $de). San yixz bir gevherden kirmizi ola! 

"Bahsayis-ger", ata ve ihsan edici demektir. Ahirindeki "ya", ya-yi ta'zim- 
dir. "Bir gevher"den murad, cezbe-i ilahidir. Ya'ni, ey Hakk'in talibi, senin 
halvet ve gilede gektigin riyazat ve mucahedat mesakkatlerine miikafat ola- 
rak, ta ki buyiik ata ve ihsan edici olan Hakk'in sana liitfu gelsin ve bu bir 
cezbe-i ilahi gevherinden senin yuzuniin san rengi, kirmizi renge miibeddel 
olsun? "Gevheri"deki ya, nisbet igin olursa, "gevhere mensubdan" demek 
olup muiad, insan-i kamil olur; ve bu surette "bahsayi§-ger"den murad dahi, 
yine insan-i kamil olur. Binaenaleyh bu i'tibar ile beyt-i §erifin ma'nasi §6y- 
ledir: "Sen halvet ve gile tarafma dola§, ta ki bir insan-i kamilin sana lutuf 
nazan dokunsun ve riyazet ve miicahede sebebiyle sararmis olan yuzuniin 
rengi gevher-i aska mensub olan insan-i kamilden kirmizi olsun!" 

3621. San yiiz renklerin en iyisidir. JZua o likamn intizanndadir. 

Ya'ni, o riyazet ve miicahede ile me§gul olan salikin san renkli yuzu renk- 
lerin en iyisidir. Qiinku o renk o lika-yi Hakk'in ve cemal-i ilahinin inki§afini 
beklemekten tevelliid eder. 

c~*\ £Jl3 JJ^r *f ±Ad\jH c— »l £»V jlS" j*- j j j>-s" ^ 

3622. jrakat yiiz iizerinde hirrruzdik hi, o -parlayiadtr, onun i$in geldi hi, onun 
cant kani'iir, 

Fakat vaktaki salikin kalbine riyazet ve gileden sonra bahsayi§-ger olan 
Hakk'in liitfu ve inayeti tecelli eder, onun yuzundeki sanlik parlak kirmizili- 
ga miibeddel olur, bu kirmizihk matlubuna vasil olup onun cam kani' oldu- 
guna alamettir. Zira bu mertebeye vusiilden sonra yukanda 3604 numarah 
beyitte beyan buyruldugu iizere artik onun igin halvet ve gileye luzum kal- 
maz. Mesayih-i kiram hazarati bu makama "cem'u'1-cem"* veya "fark 
ba'de'1-cem"' derler. 



6 £p? 



AHMED AVNI KONUK 

JuU d\^\ Ci* j\ j\ C~~o JJi J ijj <*£ >^ £-J» *£ 

3623. ,£tra foma' zat/i/, sari ve zeM eder. O hedenlerin illetinden aM degildir. 

Zira miicahede ve riyazet iginde bulunan salik, aym zamanda tama' icin- 
dedir; ve onun tama'i Hakk'in cemalini mu§ahedeye ma'tuftur; ve tama' ise 
cism-i insam zayif ve yiizii sari ve nefsi zelil eder. Fakat bu ytiz sanligi ve 
za'f-i cism bedende vaki" olan bir hastahk sebebiyle degildir. 

3624. Uaktaki marazsiz sari yiizii goriir, Calin&sun akli bile miitehayyir olur. 

"Sekam", hastalik; "Calinus", eski Yunanhlar'in hazik doktorlanndan biri- 
nin ismidir. Ya'ni, vaktaki hal-i riyazet ve cjlede olan saliklerden birini bir ha- 
zik doktor muayene etmis olsa, viicudunu saglam goriir. Bu sanhgin lika-i ila- 
hiye intizardan ve cemal-i Hakk'i mtisahedeye tama'dan bu hale geldigini id- 
rak edemez; ve bu hususta en hazik bir hekim olan Calinus'un bile akli hay- 
rette kalir. 

4-~aJ cJi «5" -bjJ ^aL^a* y> j\y\ ji y l5*~^ <*-*-k ^JT 

3625. Uaktaki sen Dt&'nun nurlanna tama' bagladin, oMustajd der hi: 
"Onun nefsi zeM oldui" 

"Envar-i Hu"dan murad, zat-i Hakk'in tecelllsidir. Ya'ni, ey salik, vakta- 
ki sen zat-i Hakk'in tecelllsine tama' edip bu tecelliye intizaren mucahedat ve 
riyazat ihtiyar ettin ve miicahedat ile nefsini zelil ettin, nitekim Mustafa (a.s.) 
Efendimiz *~Jt cJS ^l ^> Ya'ni "Ne mutlu o kimseye ki, onun nefsi zelil ol- 
du" derler. "Zillet-i nefs iki nev'dir. Birisi zillet-i mahmudedir ki, bu nefsin 
Hak yolundaki zilletidir. Digeri zillet-i mezmumedir ki, diinya tama'mdan do- 
layi halk kapilannda nefsin zilletidir. 

3626. £}olflesiz nur latif ve alulir. musebbeh, olan kaXbura mensub aolfledu. 

"Mu§ebbek", pencere kafesi gibi drulmiis, olan §ey. "Nur"dan murad, cev- 
her-i miicerred-i nuram olan ruhtur. "G61ge"den murad, cisimdir. Ya'ni, cisim 
golgesinden ari olan ruh-i miicerred latifdir ve alidir. Fakat kafes gibi olan ci- 
simden saldigi nur, kalburun icindeki menba'-i nurun di§anya saldigi isik me- 



°!&l&> 



MESNEVt-t §ERfF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

sabesinde olup golgelidir. Ya'ni kalbur, busbiitiin inti§ar-i ziyaya mani' degil- 
dir. Fakat ziyamn kemal-i safvetle intisanna da haildir. Zira inti§ar eden ziya 
kalburun kafes §eklindeki golgeleriyle beraberdir. 

» - * 

3627. (5d§iklar cismi $iplak isier. Dnninlerin onilnde etbise nedir? HZeden nedir? 

Ya'ni, mesela suret a§iklan ma'§uklanyla koyun koyuna yatmak igin ken- 
dilerini ciplak bulundurraak isterler. Fakat ma'sukalanna kargi innin ve 
adem-i iktidar sahibi olanlann indinde elbise ile giplak cisim miisavidir. Vus- 
lata mani olan §ey onun kendi isti'dadidir. Bunun gibi Hakk'in a§iklan dahi 
ma^uklan olan Hakk'a vuslat halinde cisim libasindan soyunmus bir halde 
bulunmalanni isterler. Fakat a§k-i Hak'tan art olan ehl-i gaflet "innin" mesa- 
besinden bulunduklanndan, ister run ile beraber cisim olsunlar, ister cisim li- 
basindan soyunup ruh-i miicerred olsunlar miisavidir. Onlann vuslattan na- 
sibleri yoktur. 

3628. OVan ve ni'mei o ruh tutuculara olur. Dri sinege $orha nedir, ocak nedir? 

"Har-meges", biiyiik sinek ki yara iizerine kondugu vakit kurt birakir (Gi- 
yasii'l-Lugat) . Bundan murad, murgidlik da'vasmda bulunan cismani kimse- 
lerdir. "Eba", gorba demektir. Bundan murad dahi, a§k-i ilahi ve tecelli-i rab- 
banidir. "Digdan", ocak demektir. Bundan murad dahi, diinya ve huzuz-i 
diinyadir. Ya'ni a§k-i ilahi ve tecelli-i rabbani nan ve ni'meti diinyadan ve 
huzuzat-i nefsaniyyeden ve hatta ezvak-i ruhaniyyeden perhiz edenlere ik- 
ram olunur. Biiyiik kurt sinegi mesabesinde olan miiddei cismaniler indinde 
bu ni'met-i ilahiye nailiyet ile ezvak-i cismaniyyeye nailiyyet arasinda fark 
yoktur. Nitekim kurt sinegi kah gorbaya ve kah ocaga konup yalar. Aralan- 
ni ayirt etmez. 

3629. ^u soz had ve enAazeden ziyddedir. By SAyaz $imdi kendi ahvalini 
soyle! 

Bu ruh ve cisim ve Hakk'a vuslat sozii hadden ve dlciiden ziyadedir. Uza- 
dikga uzar. Binaenaleyh ey Ayaz, simdi sen kendi ahvalini soyle ve yaptigin 
isjn sirri meydana ciksin! 



c^jsva 



AHMED AVNt KONUK 

<** 

\j OUpIIs j \j d\J>cj* jSLi^* j _^j $y>- jf JjjU *£ jLI jl oli ^Ip-Ai^I jb jTi 
JLiLj o_jj-» O^^T Uj ^UJl Ol j^ lj OUol «tS" ^T J>- 

Sahin diger def a Ayaz'dan "Kendi iginin te'vilini soyle ve inkar 

edenlerin ve ta'n edicilerin mii§kilini halletl Zira onlari o iltibas iginde 

birakmak miiriiwet olmaz!" diye istid'a etmesidir 

tjj£ ^>\j ^ $\yA jjJj y ^y 0\S" j\ y t]\y^\ C~~* 

3630. "Senin ahvalin hir iieni ma' dendentlir . Sen ha ahvale ne vakit razi 

[3636] . ? „ y 

"Senin ahvalin bir yeni ma'na menba'indan zahir olur. Zira bu halkin id- 
rak ettigi ma'nalara kanaat edip razi olamazsin. Onlardan daha derin ma'na- 
lara dalarsin." 

<J~" j gn <-?->* i ^y~^ J- ^^~ iff*" ^y^ ^ J* cf c-jISU- ov* 

3631. ^(Sagah ol, o latif hallerden hikaye et! HZa hes ve alii ahval ve tiers iize- 
rine foprak olsunl" 

"Be§" ile havass-i hamseye ve "alti" ile alti cihete isaret buyrulur. Bunlar- 
dan murad, alem-i suret ve taayyunattir. "Ders", liigatte "okumak" demek- 
tir. Ya'ni, "Avam-i halkin bildigi ve okudugu ahval hep havass-i hamsenin 
alem-i tabiat tezgahmda dokunmus olan suver-i miiteayyine nakislandir. Bu 
ahval ve okuma iizerine toprak sacrisin da onlar nazardan mestur kalsin. Sen 
bunlann fevkinde olan alem-i ma'naya ait latif hallerden hikaye et!" 

3632. nSaiimn hali eger kelama gelir ise, teh ve $ifiie sana zahirin hdlini sby- 
leyeyiml 

"Tak u gift", cocuklann avuclan igine cekirdek gibi ba'zi maddeleri sakla- 
yip birbirlerine "Tek mi gift mi?" diye sorarak oynadiklan oyundur. Ya'ni 
ma'nadan ibaret olan batm ahvali gergi elfaz-i zahiriyye ile tamamen anlati- 
lamaz. Nitekim Hakim Sena! hazretleri buyururlar. Beyt: 



c^P? 



MESNEVf-f S£R?F §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Soyledlgim sozden riicu' ettim. Zira ki sozde ma'na ve ma'nada sozyoktur. " 

Fakat bu hal-i batin eger soze gelmiyor ve sigmiyor ise, o ma'nayi hal-i 
zahir avuclan icjne ahp "Tek mi gift mi?" oyunu tarzinda sana rumuz ile sdy- 
leyeyim! Bu atideki beyt-i serifler cenab-i Pir efendimiz tarafindan irsaden va- 
ki'dir. Nitekim bu Mesnevl-i §enfde ba§tan a§agrya kadar birtakim ahval-i 
batine, ahval-i zahire kissalan altinda beyan buyrulmu§tur. 

3633. ,Zira ^arin liitfunian matin aclihlan can ilzerine nebat §eke.rinden daha 
ho§ oUu. 

"Mat", satrang oyunu istilahindan olup "maglubiyet" ma'nasim mu§'irdir. 
Burada tecelli-i kahriye i§aret buyrulur. Ya'ni ahval-i batine, elfaz-i zahireye 
sigmasa da onu soylemege cehd ederim. Zira yar-i hakiki olan Hakk'm tecel- 
li-i lutfisinden dolayi onun tecelli-i kahrisinin aciliklan can iizerine nebat §e- 
kerinden daha hos ve daha tatli oldu. Ciinku onun kahnnda lutfu gizlidir. 

3634. O nebaiian eger deryaya toz giderse deryantn actligi hep talli olur. 

nebat sekerinin tozu viicud-i izafl deryasina giderse o viicud-i izafi der- 
yasinin tiirlu turlii gamlan ve elemleri ve her turlii acihgi hep tatli olur. "Ne- 
bat §ekerinin tozu"ndan murad, tecelli-i kahride gizli olan liitf-i ilahidir. 

<jy>\ (j\ Jssij *_-*p iSy jlj 0&$**-* J - 4 ' J'j*-' j'>* ^e 

3635. By emin, boyle yiiz binlerce ahvai geldi. Tekrar gayb iarajma gitliler. 

Ya'ni, ey insan-i kamilin sayesine siginmi§ ve helak-i ma'neviden emin 
olmu§ olan kimse! Boyle tecelli-i Iutfi ve kahriden her bir ferde yiiz binlerce 
ahval geldi ve tekrar kendi asillan olan gayba gittiler. Ya'ni viicud-i hakiki 
deryasindan kabaran bu dalgalar vine o deryaya gittiler. Malum olsun ki, 
Hak Teala au j> >» fj> jr {Rahman, 55/29) ya'ni "Hak Teala her anda bir 
se'ndedir" ayet-i kerimesi mucibince her bir ferdin isti'dad ve kabiliyetine go- 
re her anda birbiri arkasma ve baska ba§ka olarak tecell! buyurur ve tecelli-i 
ilahinin nihayeti yoktur. §uunat-i ilahiyye namutenahidir. Onun icjn ehl-i 
hakikatten ba'zilan sjb*ij iy. j$jy*.j V j c&s i Jr # j j*& V ju; *ui oi ya'ni 



G ^^ 3 



AHMED AVNl KONUK 

"Allah Teala iki def a bir surete ve iki surete de bir def a tecelli buyurmaz" de- 
misjerdir. Zira her bir tecelli bir halk-i cediddir. Binaenaleyh gelen tecelli gi- 
den tecellmin ayni degildir. 

3636. Uie-r hir giinun hali dune mii§ahih degildir. ZRevife irmak gx%i hi, onun 
hendi yokiur. 

"Di", dun; "ba", edat-i mef uliin ileyhdir. Ya'ni, her bugunku guniin hali 
diinkii guniin haline benzemez. Zira tecelli-i Hak'ta tekrar yoktur. Bu tecelli, 
oniinde bir bendi olmayip suyu daima akmakta olan irmaga benzer, Akan su 
arkadan gelen suyun surette her ne kadar misli ise de ayni degildir. i§te ah- 
val-i be§er de boyledir. Bir an iclndeki hali diger an icindeki haline benzer ise 
de birbirinin ayni degildir. 

3637. Uier giiniin siiruru hir baska nevi'dendir. Uier guniin du§uncesinin ese- 
x'x baskadir. 

C—vji OU^-* L yt£*J* dy? cf^bi j *& c^L* <ui»jjjl O'A; W*j jJ 
j> 5y jb Al^ yj i_Jl~^ f IjS I **J ^^LJ! A*Lp J~l>- j-> *3 t jlj Ajb*- j\y ~ < t~Zj^' 

^jiiii ajb" cffjj jbL^. «u* b j jju. j ^ j cyy j J^ 

Ademinin cisminin misafirhaneye temsilidir; ve muhtelif du§iincelerin 
muhtelif misafirlere temsilidir. gam ve §adi duguncelerine nzada 

olan arif, misafir seven garib ok§ayan §ahis gibidir. Halil gibi ki, Halil 

(a.s.)m kapisi misafirin ikramina daima agik idi. Kafir ve mu'min ve 

emin ve haine ve butun misafirlere guler yiiz tutar idi 

3638. By civan, bu cisim misdfirhanedir. Dier bir sabah kosarak yeni misafir 
gelir. 



I 



MESNEVt-i §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Civan", ta'biriyle cenab-i Fir efendimiz salik mtibtedilere hitab buyurur- 
lar. Zira bidayet-i siiluklerinde saliklere nefsani ve §eytani ve meleki ve rah- 
mani olan birtakim havatir hucum eder. Bu havatinn her bin kafir ve mu'min 
ve emin ve hain misafirlere benzer. 

3639. Sakm deme hi, bu benim boynumda kalir, zira $imdi yine ademe u$ar. 

Ey salik, sakin bu misafir olan fikirlerin ve hatiralann kalbinde takarrur 
edecegini zannetme! Zira bu fikirlerin biri gelir digeri gider; Ve giden, adem 
tarafma ucar. 

3640. Uier ne ki senin kafbine qaub qibi olan cihandan gelirse. misafira'ir, onu 

[3646] -ho, U! 

"Cihan-i gayb ve§" den murad, alem-i ma'nadir. Zira alem-i ma'na avam- 
ma nisbeten mesturdur, havassa nisbeten mek§ufdur. Bu beyt-i §erifde "gay- 
ba mu§abih cihan" buyrulmasi avamma nazarandir. Ya'ni, alem-i ma'nadan 
senin kalbine her ne gelirse o fikir misafirdir, onu ho§ tut! Ve kendi kendine 
onun ahvalini tedkik et! Eger ser'e muvafik ise icra et, degilse tevakkuf et! Zi- 
ra o kotu misafir duruculardan degildir. Geldigi gibi yine alem-i gayba gider. 

d 3 * 



misatirin hikayesidir ki, ev sahibinin zevcesi dedi ki: "Eyvah, 
yagmur tuttu ve misafir bizim boynumuzda kaldi!" 



3641. O bir kimseye vakitsiz konuk adix. Onu boynunda gerdanhk arbi iuitu. 



G $P? > 



AHMED AVNt KONUK 

"Kunuk" Tiirkge'de "konuk" dedigimiz misafir ma'nasinadir. Ba'zi nusha- 
larda "bi-gehan" yerine "nagehan" vaki'dir. Ya'ni, bir kimseye vakitsiz veya 
ansizin bir misafir geldi. kimse de onu boynunda gerdanlik gibi kiymetli 
tuttu ve ikram etti. 

3642. Ona sofra cekti. ZKerametler gosterdi. O gece onlann mahallesinde du- 
gun var idi. 

Ev sahibi o misafire ziyafet gekti ve izzet ve ikram gosterdi. gece tesa- 
diifen onlann mahallesinde komsulardan birisinin diigiinu var idi. 

3643. Brkek kadxna gizli soz soyledi. ^Dedi ki: "6y hamm, hu gece iki yatak yap!" 

3644. nZizim do§egimizi kam tarafina Ao§e! c/Hisa/ir icin dvger iarafa do§et!" 

"Bister", ddsek, yatak; "gusterden" dosemek; "gusteraniden", dosetmek 
demektir. 

3645. DCadin dedi: ^Diizmei edeyim, $adi edeyim, ey henim iki -pariah aozum, 
i§ittim ve itaat eitim 1 ." 

Kadin kocasinin emrine karsi dedi ki: "Misafire seve seve hizmet edeyim 
ve senden isittigim emre itaat ettim!" 

3646. Uier iki dd$egi d'6$edi ve kadin siinnet dwgiinn tarafina gitti. Orada ka~ 
rar etti. 

"Hatne", "siinnet etmek" demektir. "Hatne-sur", "sur-i hatne" takdirinde 
olup "siinnet dugunii" demektir. Zira lisan-i Farisi'de ba'zan muzaf, muza- 
fun-ileyhden ewel zikrolunur ve kesre hazfolunarak terkib bir vasf-i terkibi 
olmus olur. "Subh-dem" gibi ki, "dem-i subh" takdirindedir. Ba'zi niishalar- 
da "hatne-sur" yerine "hane-sur" vaki'dir ki, "diigun evi" demek olur. "Va- 
tan", burada "kiyam ve karar" ma'nasinadir. 



sgp? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3647. J^2?2 olan misafir ve onun kocasi kaldu UCarudan ve yasian ona cerez 
koydular. 

Ya'ni, kadin yataklan yaptiktan soma diigiin evine gitti. Evde aziz olan 
misafir ile kadimn kocasi kaldi ve misafirin oniine ikram icm badem ve ceviz 
ve findik gibi kurudan ve armut ve erik ve kayisi gibi yastan gerez ve mey- 
ve koydular. "Nukl" ve "nakl", igki mezesi ve gerez demektir. Kamus'ta ve 
MiizM'l-Aglatta nunun fethasi ile sahih ve zammesi ile galat-i meshur oldu- 
gu zikredilmistir. 

3648. Dier ikisi muniehob masollar ifinde gece yansina kadar iyi ve hotii ser- 
giizest soylediler. 

"Semer", gece sohbeti, vakit gecjrmek igin gece soylenen hikayeler ve ma- 
sallar demektir. "Serguze§t", ba§tan gecen vak'a demektir. Ya'ni, misafir ile ev 
sahibi olan efendi kar§i kar§iya oturdular. Birtakim iyi ve kotu olarak bastan 
gecmis. olan miintehab hikayeleri gece yansina kadar birbirlerine soylediler. 

3649. Ondan sonra misafir uykudan ve hikayeden o dosefie aitti ki, o ham ia- 
raftnda idi. 

Ya'ni, hikayelerden sonra misafirin uykusu gelip kapi tarafinda dosenmig 
olan yataga gitti. Bu yatak yukanda zikrolundugu iizere ev sahiblerine mah- 
sus olan yatak idi ve misafirin yatagi degil idi. 

3650. 0(,oca uiandiaindan ona hir sey soylemedi. ^Demedi hi: *Ey can, senin 
vein uyku yeri hu iarafhr!" 

3651 . "JEtra ey kerem habasi, senin uykun icin <lfi§efli o dtqer iarafa yapmisim." 

3652. hir karan hi, o kadin ile vermis idi, deai§mis oldu ve o iaraja misafir 
mizaandv. 



c^a 



AHMED AVNl KONUK 

"Gunuden", Turkce'de mizganmak demektir. "Uyku ibtidasi" demektir. 
Misafir o yataga yatinca ev sahibinin kansiyla vermis, oldugu karar degismi§ 
oldu; ve onlann karar verdikleri yatakta misafir mizgandi. 

3653. O gece orada §iddetli yagmur tuttu ki, hulutun kalmligmdan onlara taac- 
ciih geldi. 

3654. DCadvn geldi. zan uzerine ki, kocasi kapi iarajmda ve o amca da o ia- 
rafia yaimi§iir. 

Kadin dugiin evinden kendi evine geldi. Fakat vaziyetin degistiginden ha- 
berdar olmadigindan ewelki karar mucibince kocasi kapi tarafinda ve o mi- 
safir amca da kendisi igin yapilan diger taraftaki yatakta yattigini zannetti. 
"§uv", koca ma'nasmadir. 

3655. <ie/rale arus ptplafc ofarak y or flan icine gitti. tMisafire raghet ile hir- 
kac huse verdi. 

Odamn icj karanlik oldugundan o demde arus, ya'ni gelin hamm gunduz- 
ltik elbisesinden soyunup kocasimn koynuna girdigini zannederek yorgan 
icine girdi ve kocasi zanni ile hafif uykuya dalmi§ olan misafiri i§tiha ve rag- 
bet ile birkac. kere de optii. 

3656. ^Dedi: "6y azvz adarn, ben korkium. Dialbuki o da geldi, o da geldi, o 
da!" 

"Kelan", biiyiik ve pek iyi ve pek biiyiik ve all ma'nalannadir, Ya'ni, ka- 
din kocasi zanm ile misafire dedi: "Ey benim aziz kocacigim, ben korktum ve 
korktugum §ey de tamamiyla vaki' oldu." 

3657. "CMisafir adami camur ve yagmur oturttu; senxn iizerinde heylik sabunu 
gi%i kaldi." 



^ 



MESNEVt-t SERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

"Sabun-i sultani"ye Ankaravi hazretleri "beylik sabunu" ma'nasi vermi§- 
tir. Hind sarihlerinden Muhammed Efdal hazretleri buyurur ki: Medaru'1-Efa- 
zil'da "Hakimin tevzi'i" ma'nasina gosterilmistir; ve yine sarihlerden Veli 
Muhammed Ekberabadi istilahda "tevzi"' ma'nasinadir demistir. Ya'ni, "Ey 
azizim kocam, beylik tarafindan efrada tevzi' ve taksim olunan sabun nasil 
onlann mail olup iizerlerinde kahr ise, yagmur ve camur sebebiyle bu misa- 
fir de senin iizerinde dylece kaldi. tste bundan korkuyor idim. Bu korktugum 
da basirmza geldi!" demek olur. 

3658. Uf Bu yagmur ve $amur i$inde o ne vakit aider? Senin hasin ve canin 
iizerinde o zarar olur I" 

"Tavan", ciirm, cinayet ve garamet ve ziyan ve giinaha lvaz ve bedel 
ma'nasinadir {Burhan). Burada "zarar ve ziyan" ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey 
kocam, bu misafir bu yagmur ve gamur icjnde gidemez; ve senin zahirinde 
ve batimnda sana zarar ve ziyan olur. " 

3659. CAiisafir $abuk sicradi ve dedi: "6i/ kadin, birak, $izme tutarim, hen pa- 
murdan gam lutmaml" 

Misafir koynuna giren kadindan bu sozleri i§itince derhal yataktan sicra- 
di ve dedi: "Ey kadin, beni birak! Benim cizmem var. Binaenaleyh yagmur- 
dan ve camurdan gam yoktur. Bunlar benim yoluma mani' degildir!" 

jLi 7-jj taL* f$ lLIj yu* j$ jb j;p- \j L-i »z£S Oljj ,y 

3660. nr Ben gidici oldum, size hayir olsun! Seferde run hir dem sad olmasm!" 

[3666] 

"Ben gidiyorum, siz hayirla kahn! Zira ben yolcuyum, seferde yolcunun 
bir dem ruhu §ad ve mesrur olmaz!" 

jjji dy>j ij jkv j-Ut t^J**" u^ ~*JJ 0^*-* Cj-Jl^- yjj O \j 

3661. "Ta hi pefe. gabuk ma den tarafina gitsin! jLira hu hosluk seferde vol vu- 
rucu olur" 

Ya'ni, "Ruhun seferde siiruru ve zevki olmamalidir. Ta ki ervah alem-i siif- 
lide kalmayip cabuk ma'den tarafina ve asli olan ruhaniyet alemine gitsin. Zi- 
ra bu alem-i cismaniyyetin zevki ve hoshigu sefer iginde ruha yol vurucu olur." 



6 $P? 



AHMED AVNt KONUK 

3662. DCadm o soguk sozden pe&nan oWu. O ferd olan misafir vaktaki urktii 
ve aitti. 

J^* c-lk jl ?>/ ^y f j^ est y^<£ J^ ls^- °J 

3663. DCadm ona bir$ok dedi ki: ^Otihayei ey bey, eger muiayebe cihetinden bir 
latife eiiim ise miiieessir olmal" 

"Mizah", §aka ve latife; "tiybet", hos-tab' ve mutayebe. Kadin hatasim 
te'vil igin misafiri tatyiben birgok sozler soyleyip dedi ki: "Ey bey, benim Sa- 
na soyledigim sozler, saka ve latife idi. Eger mutayebe cihetinden bir latife 
yaptim ise beni muaheze etme ve muteessir olma!" 

3664. DCadmin secdesi ve zariligi faide iutmadi. [)itti ve onlan hasret icinde 
buakti. 

Kadinm misafire karsi tevazu'u ve yalvarmasimn bir faidesi olmadi. Misa- 
fir o soguk sozleri ciddi gordii ve gece vakti evden gitti; ve kadini ve kocasi- 
ni kendi faziletinin ve meziyetinin hasreti icinde birakti. 

U^LS^ LS**^ "^ LT'JJ^' bj J *j* ^ OV j ijT Jjjl 4j>W 

3665. Ondan sonra erkeh, ve hadm efbisesini mavi yaph. Onun suretini lefien- 
siz bir sem gordiiler. 

Misafirin teessiir ile gitmesinden sonra kan koca elbiselerini matem ala- 
meti olan mavi renkte yaptilar. "Legensiz sem '"den murad, o misafirin sure- 
tini bir mekan-i cismanide degil, mertebe-i hayalde gormektir. Zira legen, 
mum yanarken damlalan disanya dokulmemek igin altina koyduklan bir kap 
ma'nasina da gelir. Misafirin hayali de altina kap konmamis olan bir muma 
tesbth buyrulmustur. 

3666. fiiderdi ve sahra adamm sem inin nurundan cennei atbi gece karanltgtn- 
dan didd olmus idi, 

Misafir gece vakti evden firlayip yola giderdi; ve sahra onun sem'-i bati- 
nimn nurundan gece karanhgindan ferd ve ciida olmu§ idi. Cennette nasil ki 



CSQ^, 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

gece karanhgi yok ise, onun gectigi karanhk sahralarda dahi cennet gibi ka- 
ranhk kalmadi. 

3667. faam&an ve hu maceramn hacleiinden na$i kenii evini misajirhane yapti. 

Evin sahibi olan adam misafire yapilan bu soguk muamelenin gamindan 
ve cereyan eden bu halden utandigindan kendi evini garib olan misafirler igin 
bir misafirhane yapti. 

OU^y4 JL>- jxf OL.j yt dl$J t\j jl j* j» djj* j^ 

3668. CAiisafirin haydli her zaman her ikisinin i$irule gizli yoldan soylerlu 

3jJ OIjjjj iJ-LJ ^ JjLii^* Syr 7z& ^— * j"***" J^ l*"** *^ 

3669. H)ercii hi: xx< ~Ben Diizir'in ydriyim. ^tiz kerem hazinesi sagar idim, fa- 
kat sizin nasibiniz olmadi." 

O misafirin hayali o kanya ve kocaya, gizli olan ma'na yolundan onlann 
kalblerinden derdi: "Ben Hz. Hizir'm arkada§iyim. Bende birgok cud ve ke- 
rem hazineleri var idi ve ben de onlan sacar durur idim. Fakat ne yapahm ki 
o haztnelerden sizin nasibiniz ve hisseniz olmadi." 

Malum olsun ki, bu kissamn hatir-i fakire layih olan rumuzu budur ki: 
"Fikir"den murad, suret-i umumiyyede siirura ve gama ait olan fikirlerdir; ve 
insanin bu fikirlerin icadinda medhali.yoktur. Zira eger medhali olaydi kalbi- 
ne gelen gam ve keder fikrini ve bir kabzi def edebilirdi. Halbuki herkes zev- 
kan ve vicdanen bilir ki, bu flkirleri def etmek insanin elinde degildir. Bina- 
enaleyh *JJt a» ^ jr (Nisa, 4/78) ya'ni "Hep Allah indindendir" ayet-i keri- 
mesi mucibince, bu fikirler Hak tarafindan esbabdan bir sebeb iizerine kalb- 
lere varid olur. Bunlar birer misafir-i gaybidir. Bu kissada tarik-i Hak salikle- 
rine isaret budur ki, kalbe gelen bu misafir-i gaybileri hos tutmak ve incitme- 
mek lazimdir. Fikr-i surur misafirini ho§ uitmak ve riayet etmek Hakk'a siik- 
retmek ve saika-i surur ve inbisat ile heva-yi nefse muteveccih olmamak ile 
olur; ve fikr-i gam misafirini hos tutmak dahi bir taraftan Hakk'a sukretmek- 
le beraber istigfara devam etmek ve onu izale etmek igin nefsin hazzi olan 
kesret-i mubahata tevecciih etmemekle olur. Zira bu fikirler Hak tarafindan 
salike imtihanen elcj olarak gdnderilmistir. Nitekim Ebu Talib Mekki hazret- 
leri KQtu'l-Kulub kitabinda LgJ v^^i* jJ-i j-j >i>i ya'ni "Havatir Hakk'in re- 



GS^, 



AHMED AVNl KONUK 

sulleridir, imdi onlan kabul et!" buyurmustar. Salik bunlan incitirse bu fikir- 
ler kendi asillan olan Hakk'a munkesir olarak rucu* ederler ve salikten §ika- 
yet ederler; ve neticede bu haller salikin terakkiden mahrumiyetini mucib 
olur. Havatir hakkinda daha birtakim tafstlat var ise de buraya lazim olani bu 
kadardir. 

<** 

<UU- Jjjl-L>- <o x£ ^y>- -k j »&■ j O^-AS' JU^« jli j <Sj\y OU^» c~L**» j 

Kalbe gelen her gunluk flkrin giiniin ewelinde eve niizul eden ve ev 

sahibine tahakkiim ve kotii huyluk eden yeni misafire temstlidir; ve 

misafir-nuvazligin ve misaflrin nazim cekmenin fazfleti beyanmdadir. 



3670. Dier bir clem bir fikir aziz misafir gibt her gun senin kaVbine de gelir. 

0W- j jJL» Jjb J>j jl (j^^i <*Ssjl j Ob ^yt^-i isW aj OW <^l Ij £* 

3671. 61/ co^ jikri §ahis yerinde bill J£$ra ki $ahis fikirden dolayi hoar il can 
tuiar. 

Ey salik, fikri §ahis makaminda tut ve onu canh bir sahis gibi bill Zira 
§ahsin §ahsiyyeti fikrinden dolayidir ve onun kiymeti ve cam fikri sebebiyle 
zahir olur. Nitekim II. cildin 275 numarasina miisadif olan: ou* y j^j ^ 
l ^.j j or^-i yjui* vsjjui Ya'ni "Ey birader, sen ancak endi§esin ve fikir- 
sin. Baki olan §eyin kemik ve sinir ve damar ve adalattir" buyrulmus. idi. 

3672. [jam fikri eyer §ddi yolunu vurursa, $admin karsazhklanni yapar. 

Eger siirur fikrinin yolunu vurup kalbine gam fikri gelirse me'yus olma! 
Siirura bir yer hazirlamak ve sururun isjni diizelticilik yapmak icin gelmi§tir. 
Zira ayet-i kerimede i'JU jUji '^ 01 i'JIJ JLJji '^ ou (tn§irah, 94/5-6) ya'ni "Mu- 



<^^> 



MESNEVt-I §ERlF SERHi / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

hakkak kolaylik giigliik ile beraberdir; kolaylik muhakkak giigliik ile beraber- 
dir" buyrulur. Beyt: 

ci— ~*j>- 1^~* *s- 0-L.IT c— -*a j* Ji *^ f\ j jLi 

"Ben onun uzerine mesrurum ki gpnlumde bt gam vardir, Ztri gam gelmek 
meserretin sebebidir. Muhakkak giigliik ile beraber onun arkasmda mademki 
kolaylik vardir, onun uzerine mesrurum ki Hakk'm kelamidir. " 

3673. O sertliginden doloyi evi flayridan sufiiriir, ta hayr olan asddan yeni hir 
salt gele! 

Ya'ni, gam fikri serttir ve siddetlidir. fikir siddetinden dolayi kalbdeki 
ba§ka fikirleri siipiiriir. Bu gam fikri bu supurmeyi hayr-i mahz olan asl-i vii- 
cuddan yeni bir siirur fikri gelmek igin yapar. 

3674. CMuttasd yesil yaprak hitmek i$in gonul dahndan san yapragi silker. 

Sururun birbirine bitisik olan yesil yapraklan nesv ii nema bulmak igin o 
gam fikri goniil agacinin dahndan sararmis yaprak mesabesinde olan eski sti- 
rur fikirlerini silker ve du§uriir. 

I j j U jl y Jji ^\j>- \j \j ^jjj^ £* x£ ' ^ 

3675. <S%rkasmdan yeni zevk salmak icin eski sururun kokunu ko-panr. 

Ey salik, senin kalbine gam fikri gelirse, oradaki eski sururun kokunu ko- 
panp onun yerine yeni zevk ve siirur getirmek igin gelir. 

3676. 0am yiizii ortulnuis hfiku aosiermek v$in cummus olan egri kohii kopanr. 

Ya'ni, gam kulun ayn-i sabitesinde miindemig olup alem-i cismaniyyette 
kendisinden zuhuru icab eden kokii gostermek igin ewelce gelmis ve htik- 
miinii icra ederek eskiyip egrilmis olan kokii bir daha gelmemek iizere kopa- 
nr. Zira tecellide tekrar yoktur. 



AHMED AVNt KONUK 

^Jsn **" U ^ J**- j* *j l * ^ys- ** ->* J-* J (^ 

3677. {jam goniilden her neyi doker ya goturiir ise, bedelinde muhahkak daha 
iyisini geiirir. 

Gam goniilden doktiigii veya gotiirdugii §eyin bedelinde i«-^ j\ *$& ^ i* 
LjiL "J l$L. j~ c/u (Bakara, 2/106) ya'ni "Biz bozdugumuz ya'hud unutturdu- 
gumuz ayeti'n ondan daha hayirlisim veya mislini getiririz" ayet-i kerimesi 
mucibince muhakkak daha iyisini getirir; ve eger mislini getirirse giden mis- 
linden daha iyi olur. 

Jvu JaI 'eJUj J> Jjj aS' jj! JLiL J^Ju *£ \j d\ «-^>L>- 

3678. Jtususiyle o himseye ki, onun buna yakmi ola! JZua gam ehl-i yakinin 
bendesi olur. 

Hususiyle gidenin gelenden daha hayirh olduguna yakini olan kimseler 
ki, bunlar ehl-i yakin taifesindedir, gam onlann ismi gormek igin kole ve hiz- 
metkar olur. zira gam ve kabz kulun inkisanna ve niyazina; ve §adi ve inbi- 
sat ise nazina sebeb olur. Halbuki abdin hal-i niyazi hal-i nazmdan efdaldir. 
Zira naz halinde salikin mertebesinden sukutu vaki'dir. Ehl-i niyaz ise daima 
terakkidedir. Ancak ma'sukan-i ilahi bu kaide haricindedir. 

3679. 6ger bulut ve §imsek eksi yiizluluk getirmese, asma Qubujju gunesin iebes- 
sumlerinden yanar. 

"Bulutun ve §im§egin ek§i yuzlii olmasi", arz iizerine golge yapip yagmur 
yagdirmasmdan ve gok giirlemesinden kinayedir. "Gunesm tebessiimu" de 
§iddet-i hararetten kinayedir. Ya'ni, nitekim bulut ara sira arza golgesini salip 
yagmur yagdirmasa ve simsek cakip gokgiirlemese gunesin siddet-i hararetin- 
den asma gubuklan yanar ve baglar harab olur. "§ark", giines. ma'nasinadir. 

^Jj^j* ^^>; ^b*- «jli**> djz~ Jj-i» OLfcp eta jJui ^r^tJ j -bus* 

3680. Sa a ve nahs senin kalfoin&e misajtr olur. "fylaiz gibi Kane Kane gider. 

"Sa'd ve nahs" , ilm-i nucum istilahmdandir. "Sa'd" , ugur ve mubarek de- 
mektir. "Nahs", ugursuzlukma'nasindadir. Malum olsun ki, ilm-i niicum er- 
babina gore Ziihal yildizi nahs-i ekberdir. Iklim-i evvelin mudebbiridir. Men- 
subati ihtiyarlar ve ekinciler ve muhendislerdir. "Mu§terf\ sa'd-i ekberdir. 
Ikinci iklimin mudebbiridir. Mensubati enbiya ve evliya ve ulema ve kuzat 



C £P? 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

ve hiikkam ve e§rafdir. "Merih", nahs-i asgardir. Ugiincu iklimin mudebbiri- 
dir. Mensubati etrak ve ehl-i silah ve erbab-i cenk ve cidal ve ashab-i harb 
ve kitaldir. "Gune§", niihusete maildir. Dordiincu iklimin mudebbiridir. Men- 
subati erbab-i halvet ve ashab-i saltanattir. "Zuhre", sa'd-i asgardir. Be§inci 
iklimin mudebbiridir. Mensubati kadinlar ve hadimler ve ehl-i tarab ve ttiy- 
siiz genglerdir. "Utarid", sa'd ile sa'd ve nahs ile nahs olup mumtezicdir. M- 
tinci iklimin mudebbiridir. Mensubati erbab-i kalem ve ashab-i fehm ve ilim 
erbabi ve san'at ehlidir. Ulum-i riyaziyye ve hendese ve nakkasjik Zuhre'ye 
mensubdur. "Ay", sa'd-i asgardir, yedinci iklimin mudebbiridir. Mensubati 
avam-i nas ve ez'af ve sokak ahalisi ve elgiler ve beylerdir. 

tlm-i nucum kesf-i ruhaniye mustenid bir ilim oldugundan ehl-i arz iizeri- 
ne olan bu te'strati maddiyata mustenid olan fen ile idrak olunamaz. Maddi- 
yat ve tabiiyat ile mesgul olanlar bunlan hurafat addedip inkar ederler. Her 
ne hal ise, bu beyt-i serifde, sadi sa'd olan yildizlara ve gam nahs olan yil- 
dizlara tesjbih buyrulmu§tur. Ya'ni, sa'd ve nahs olan yildizlar nasil ki gokte 
burglara ugraya ugraya sefer ederlerse, sa'd olan sadi ve nahs olan gam da- 
hi senin burg gibi olan kalbinde oylece sefer edicidirler. Nitekim §airin biri bu 
hale isareten soyle soylemistir. Misra': 

Gam gelt §adi gider, giin dil misafirhanedir 

^-~*r J (j-jr* j_r*^ C)y^*J> (jiL; CL—J r y. *^-« j' *£ l)L*J Ol 

3681. O zotnan ki, o senin hurcunun mukimulir, onun iali'i <$oi iaili ve $evik ol! 

Ya'ni, ugurlu yildiz gibi olan §ad! ve ugursuz yildiz gibi olan gam fikirle- 
rinden her biri senin burg gibi olan kalbinde mukim olduklan zaman onlann 
dalgalanna ve hukiimlerine tabi' olup tatli ve gevik ol! §adi Mkmii hal-i in- 
bisat iginde siikiirdiir ve gamin hukmii hal-i kabz iginde sukiir ve sabirdir. Bi- 
naenaleyh §iikurde ve sabirda tatli ve cevik olmak lazimdir. 

3682. la ki o aya muUasil oUugu vahit goniil sultanina senden siikiir sotjlesini 

"Ay"dan murad, Hak Teala'dir. "Gonul sultam"ndan murad, yine Hak Te- 
ala'dir. Ya'ni, ey salik, senin kalbine misafir olan gam ve sadi flkirieri senden tat- 
lihk ve hizmette geviklik goriip kendi asillan olan viicud-i hakiki sahibi olan Hak 
Teala canibine riicu' ettikleri vakit, goniil sultani olan Hak Teala hazretlerine 
senden tesekkiir etsin ve senin hiisn-i kabulunden memnuniyet beyan etsin! 



G $%&> 



AHMED AVNt KONUK 
\js>- ijiujs \j Jjj iff*" *^i J J ^J _} jr& ^ Vji' u^ C~** 

3683. 6i/yut t/eii yil sabir ve nza ile bela i$inde Uiudamn misafiri ile hos til 

Nitekim Eyyub (a.s.) Hak tarafindan kendisine gonderilmis olan gam ve 
bela misafirleriyle yedi yil sabir ve nza icmde hos yasadi ve asla bu misafir- 
den §ikayet etmedi. Eyyub (a.s.) in gektigi bela tefsir kitablannda mufassalan 
beyan olunmustur; ve Eyyub (a.s.)in ezvakina ait hakaik ve dekaik dahi Fu- 
susu'l-Hikem'de Fass-i Eyyubi'de cenab-i §eyh-i Ekber Muhyiddtn Arab! 
(k.s.) hazretleri tarafindan beyan buyrulmu§tur. 

3684. O^ihayet pek yiizlu bela aeri dondugu vakit, Diak huzurunda onun yiiz 
tiirlu sukrunii soylesin! 

Ya'ni, kula isabet eden pek yiizlii beladan mtitevellid gam misafiri yine gel- 
digi yere riicu' ettigi vakit, o kulun sabir ve nzasmdan bahs ile Hak huzurun- 
da o kulun yiiz turlu sukriinii soylesin ve ondan beyan-i memnuniyet etsin! 

3685. ^Desin ki: " <J\iuhabbetten dolayi ben mahhub oldurucuye Syyub bir lah- 
za yiiziinu eksi etmedi." 

"Mahbub"dan murad, lezzat-i nefsaniyye ve huzuzat-i cismaniyyedir. 
"Eyyub"dan murad, Eyyub (a.s.) gibi belaya miibtela olmus olan Hak yo- 
lunun salikidir. Ya'ni, bela-yi cismaniyyeden miitevellid olan fikr-i gam hu- 
zur-i Hakk'a avdet ettigi vakit desin ki: "Ey benim Rabbim, nefsin ve cis- 
min mahbubu olan huzuzati ve lezzati oldiirucu olan benim gibi bir misafi- 
ri, o Eyyub (a.s.) mesrebinde olan kulun sana muhabbetinden dolayi, bir 
lahza yuzunii eksitip sikayet etmedi ve sabir ve nza iginde bulundu." 

3686. "Uefadan ve hadeiten ve ilm-i Diudd'dan dolayi o bela ile siit ve bal ai- 
biydi." 

Ya'ni, o fikr-i gam Hakk'a rucu' ettigi vakit desin ki: "Ey benim Rabbim, 
o Eyyub mesrebinde olan kulun sana karsi olan vefasindan ve senin onu za- 
hiren ve batmen ni'metlere miistagrak kildigini goriip bir an icjn gelen bela- 
dan mii§teki olma[k]dan utandigindan ve senin ona bans buyurmus oldugun 
ilimden dolayi, basina gelen bela ile onun viicudu bala kansmis siit gibi ol- 



*$$?£> 



MESNEVl-t SERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVf-5 • 

du." Malum olsun ki, ehl-i Hak indinde fikr-i gam fikr-i sadiye miireccahdir. 
Zira fikr-i gam, nefsi hayat-i suriyye lezzetlerinden sogutur ve Hakk'a tevcih 
eder. Nitekim Rabia Adeviyye (k.s.) hazretleri "Benim gamim gamli oldugum 
icin degildir, belki gamli olmadigim icindir" buyurmustar. 

3687. jfikir katbde yeni yeni zahir ohxr. Sen onun onune yule gale iekrar §ii\ 

Gam ve siirut fikirleri kalbde yeni yeni zahir olur. Onlar sana Hak tara- 
findan olan misafirlerdir. Sen onlan giile giile karsila! Eger fikr-i siirur gelir- 
se memnunen siikret! Ve eger gam fikri gelirse asla sikayet etmeksizin sabir 
ve riza ile kabul et ve bulundugun hale siikret! 

3688, ^De hi: "6t/ henim Vialik'im, onun serrinien beni sakla, beni mahrum 
eime, onun haynndan isal et!" 

Cenab-i Hakk'a yalvanp de ki: "Ey benim Halik'im, kalbime misafir olarak 
gelen gam ve sadi fikirlerinin serrinden beni sakla! Onlara ikram etmek fazi- 
letinden beni mahrum etme! Onlann hayirlan cinsinden olan seyi bana isal 
et!" Gam fikrinin serri Hakk'in gayrma sikayettir. Bu sikayet onun zimninda- 
ki hayn ibtal eder ve onun hayn sabir ve nzadir. Sabir ve nza kulu Hakk'a 
ulastinr. Ve siirur fikrinin serri fart-i inbisat hasebiyle kulun mubahatta nefsin 
arzulanna muvafakata miisaade etmesi ve siikr-i fuliden gaflete diismesidir. 
Nitekim gecmis ve gelecek giinahlann magfireti miijdesi iizerine Resul-i Ek- 
rem Efendimiz sevinerek mtibarek ayaklan sisinceye kadar namaz kildilar. 
Umm-i mii'minin Aise (r.a.) hazretleri "Ya Resulallah, Hak Teala senin geg- 
mis ve gelecek giinahlanmn affim miijdeledi. Nigin bu kadar viicud-i serifine 
eza ediyorsun?" dedigi vakit, Server-i alem Efendimiz \j£± ll* ^f\ y*\ ^*u i 
Ya'ni "Ey Ayse, ben gok siikredici bir kul olmayayim mi?" buyurdular. Iste sii- 
rur fikrinin hayn budur. 



**t - 



3689. *6y benim ^Jlabbim, goriiigiim seyin §iikrune beni harts kd. Byer ge$ti ise 
benim i$in hasreii birbiri arkasmdan geiirme!" 
"Ey benim Rabbim, fikr-i gamdan ve fikr-i siirurdan gordiigiim seyin siik- 
riine beni nans kil! Ve eger o fikir misafirleri, ikram ettigim halde gecip gider- 



*$%&> 



AHMED AVNI KONUK 

se, onlann haynna nail olamamaktan dolayi hasret gekmemin halini benim 
igin birbiri arkasindan getirme! Ya'ni kagirdigim firsati bir daha bana kagirt- 
ma!" Bu beyt-i senfde sure-i Nernl'de vaki' Siileyman (a.s.)dan menkul olan 
miinacata isaret buyrulur: 'J\j </dfj j^ J* 'd3 ^\ jLL >li 01 ^j} uj 
\\S) uju jl^i (Neml, 27/19). Ya''ni "Ey benim Rabbim, Sana ve valideme 
ihsan ettigin ni'metine siikretmege ve razi oldugun salih ameli islemege beni 
haris kil!" 

jL*^ oLjt^ j£^ tiy? \j J>J OT jb ^-t \j J>J jj ji^fi Ol 

3690. O eksi yiizlu zamiri hifzeil O eksvyi seker gibi tatlt say! 

"Zamir", endtse ve hatira ve kalbin igi ve kalbden gegen §ey ve sir ma'na- 
lannadir (Giyisii'l-LugaQ. Ya'ni, eksi yiizlii olan gam fikrini ve hatirasim 
hiikmii geginceye kadar hifzet, sikayet etme! fikir her ne kadar tab'a mii- 
layim gelmez ise de, o eksi yiizlii misafiri seker gibi tadi say! 

3691. Dier ne kadar hvluiun zakiri eksi yuzlu, ise de <prak oldurudi olan hu- 
lui fliilsen getiricidir. 

Nitekim giinesin ziyasma perde olan kara bulutun sekl-i zahinsi her ne 
kadar sevimsiz ve eksi yiizlii ise de, o bulut gorak ve kurak olan topraklara 
yagmur getirip oralarda giilsen peyda eder ve yesillikler viicuda getirir. 

3692. 0am fikrini bulutun misali bill Sen eksi ye, dyle eksi yiizii az yap! 

Insamn kalbine gelen gam fikri de sekl-i zahirtsi sevimsiz ve eksi yiizlii 
olan kara buluta benzer. Binaenaleyh sen o eksi yiizlu ve somurtkan misafl- 
re karsi oyle eksi yiizii az yap! "Ek§i yiizii az yap!" tavsiyesindeki isaret bu- 
dur ki, ba'zen fikr-i gam ve kabz salike §iddetle anz olur. Salik bu hal-i sedtd 
iginde vazife-i abdiyyetini icrada aciz kalir. iste ara sira vSki' olan bu hal igin- 
de o kabzm def i ve o belamn refi igin Hakk'a miinacat etmek ve def i gare- 
sine tevessiil etmek zaruri olur. Nitekim Nefehatii'l-Ons'te su menkibe miin- 
derigtir: 

"Sen Sakati hazretleri buyurdu ki: "Bir gece uykum gelmedi. Acib bir lzti- 
rabim oldu. Hatta tehecciid namazmdan dahi mahrum kaldim. Sabah nama- 



°$$&> 



SgK^ MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 ♦ 

zini kilip di§anya giktim. Teskin-i lztirab igin her nereye gittimse faidesi ol- 
madi. Nihayet ehl-i ibtilayi goriip korkmak igin timarhaneye gittim. Vaktaki 
timarhaneye girdim, gonlum agildi ve sinem mun§erih oldu." 

Ve keza Eyyub (a.s.) v&j JJ*. iu^'^- JCj J&\\ (Sad, 38/41) ya'ni 
"Ya Rab, beni §eytan nu'sb ve'azab ile mess etti" buyurdu. Bu bahsin tafsili 
Fususu'l-Hikem'de Fass-i Eyyubi'dedir. Cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri "Bu 
gibi ahvalde Hakk'a sikayet etmek sabn munafi degildir. Sabn munafi olan 
§ey Hakk'in gaynna sjkayet etmektir!" buyururlar. lste cenab-i Pir efendimiz 
dahi bu beyt-i §er!fde bu ma'naya i§aret buyururlar. Nitekim yukandaki Ara- 
bi munacatta bu ma'na anla§ihr. 

i_y-i. tS J*\j j\ y j\\Z J? ^r ijj j! <JL~*y a* j*£ Ol *£ y. 

3693. Ola hi, o gevher onun elinde olaf Cehd el, ia o senden razi olsun! 

Ya'ni, gam fikrine sabret! Caiz ki Hakk'in liituf ve inayet gevheri o misa- 
firin elinde ola! Binaenaleyh sabretmeye gayret et! Nitekim Eyyub (a.s.) ye- 
di yil sabretti ve bela-yi Hakk'a kar§i nza gosterdi. Sen de o misafirden razi 
ol ki, o da senden razi olarak Cenab-i Hakk'a avdet etsin! 

3694. Ue eger gevher olmaz ve gam olmazsa tath olmah adetini ziyade edersin. 

Ve eger gam fikrine sabnndan dolayi Hakk'in liituf ve inayet gevheri sen- 
de zahir olmaz ve o misafir sana bu gevheri getiren bir zengin misafir olmaz- 
sa yine miiteessir olma! Zira o misafire kar§i tatli yuzlii olursan, sende tath 
yiizlii olmak ve sabretmek huyu gogahr ve riisuh bulur ki, bu da senin igin 
bir kazangtir. 

c~i>-U- Jbl j (Jjjj OLp L cJilp Jjb ij~> J^j? ij\*- 

3695. Senin adetin hasha yerde faide tuiar. S^nsizin hir gun senin hacetin za- 
hir olur. 

Ya'ni, bu misafirin gelip gitmesi eksik degildir. Eger sen bu fikr-i gam mi- 
safirlerine kar§i tath yuzlulugu huy ve adet edersen senin bu adetin gevher-i 
inayeti hasil olarak gelen bir ba§ka zengin misafire karfi yaptigm be§a§ette 
sana faide verir. Nihayet bir gun ansizin ihtiyacm olan Hakk'm tecelli-i cema- 
lisi zuhura gelir. 



*$%& 



AHMED AVNt KONUK 

3696. 'ISir /ife-ir fci, scat saMikten men edki olur, o Sani'in emri ve hikmeti 
ile olur. 

Ey salik, seni siirurdan men' edici olan bir fikr-i gam, Sani' Teala hazret- 
lerinin emri ve hikmeti ile senin kalbine gelmi§tir. Binaenaleyh o fikre fena 
nazar ile bakmak onu gonderen Hakk'a ta'riz etmek olur. Eger tahammiil 
edemez isen yukandaki 3688 ve 3689 numarah beyitlerdeki munacati et! 

3697. By filan, sen ona dii $ar dang ta'htr eime! Ola ki bir yildiz ve sahib-ki- 
ran olal 

"Dang", mutlak tane ma'nasinadir. Bugday ve arpa ve mercimek vs. ta- 
nelerine de samildir (Burhin). "Dii gar dang", "iki dort tane" demek olur ki, 
"hakir bir §ey"den kinayedir. "Kiran", ehl-i niicum indinde iki seyyatenin bir 
burca vusulii demektir. Bu Ml bircok seneler zarfinda vaki' olur. "Sahib-ki- 
ran", ehl-i niicum indinde dogusu, Ziihal ve Muster! yidizlanmn bir burgta 
hranina miisadif olan kimsedir ki, bu kimse "sahib-i saadet" olur. Ya'ni, ey 
filan kimse, sen Hakk'in emri ve hikmeti ile gelen gam fikrini hakir addet- 
me! Ola ki o misafir sahib-kiran ve sa'd bir yildiz mesabesinde ola ve sana 
saadet-i ebediyye getire! 

3698. Sen ona Ur Bir fer'dir!" Heme, asl tut! Ta daima mahsud uzerine yalib 
olasin! 

Sen o gelen gam fikrine "Benim sulukumiin ash ile alakadar degildir. Bu 
hal anzi ve fer'i olan gelip gegici bir seydir" deme! Onu sulukuniin asli ve esa- 
si tut! Zfra vucud Hakk'indir ve Hak sana o libas-i taayyiin ile varid olmus- 
tur; ve sulukiindeki maksadm ise Hakk'a vusuldiir. Binaenaleyh gaflete du- 
§up o fikri Hakk'in gayn bilme ki, daima maksuduna galib olasinf 

Jo^a Xi>\t J^l jXy i^- jJm j iSjf £j \j t)i y jj 

3699. 'Ve eijer sen onu fer' ve muzir tutar isen, senin gozun asl hakkinda mun- 
iazir fleldi. 

Ve eger sen o gam fikrini vucudda Hak'tan ayn ve fer' tutar ve onu zarar 



e&p? 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

vend goriir isen, senin goziin ash miisahede etmek iizere bekleyici bir halde 
kaldi. Zira asl olan viicud-i hakiki-i Hak, ancak esma ve sifatmin mezahiri 
olan esyada zahirdir; ve bu mezahir aynalannda mu§ahede olunur; ve bu 
mezahir kah fikir gibi mertebe-i hayalde ve kah suver-i kesife gibi mertebe-i 
histe tekewun eder; ve onlarda zahir olan varhk hep Hakk'in varhgidir. 
suretler hakikatte ma'dum olup zuhurlan deniz dalgalan gibi bir niimayisten 
ibarettir. Ve zat-i Hak zatiyyeti cihetinden asla gdriilmez. Nitekim Kur'an-i 
Kerim'de jC-JSh Jj^ y>'j juSi ^ys '^ (En'am, 6/103) ya'ni "Basarlar onu id- 
rak etmez ve o basarlan idrak eder" buyrulur. Beyt: 

Goren oldur, onu goz nice gorsiin ? 
Tutan oldur, onu el nice tutsun? 

3700. Dniizar tacU$ta zehir geldi. revi§ien daima oliim i$inde olurs&n. 

Halbuki beklemek ve intizar tatraada ve taamda zehir gibi aci bir §eydir. 
Sen bu mezahirin haricinde o vucud-i hakikinin aynca bir miisahedesini bek- 
ler isen ve gittigin tarik-i Hak da bu tarzda olursa daima intizar oliimu icmde 
ya§arsin. 

3701. JAsl bit, onu kucakia tail ^Daima intizar oliimiinden kuriul! 

Binaenaleyh mezahir-i hayalden ibaret olan o fikirleri asl-i hakik! bil de 
kucakia! Aynca Hakk'in zatim mu§ahedeyi beklemek olumiinden yakayi 
kurtarl giinkii bu mu§ahedenin imkam yoktur; ve zira miislhede igin goren 
ve goriilen ve gormek nisbetinin vucudu olursa miimkin olur. Halbuki zattn 
tecellisi anmda mezahirin vucudu buz gibi erir; ve bu nisbetlerin hepsi zail 
olur. Zatm zatiyetinden ba§ka bir §ey kalmaz. t§te bu ma'rifetten gafil olan- 
lar e§yamn viicuduyla beraber bir de Hakk'in vucudu vardir zannederler. Bil- 
mezler ki, bilciimle meratibde zahir olan Hakk'm viicududur ve hakikatte 
halkin vucudu yoktur. Binaenaleyh onlar bu mezahirden ayn olarak aynca 
zat-i Hakk'i musahede intizannda kalmi§lardir. tntizar ise ojJi ^ jiai jikiVi 
^*>-Vi ya'ni "Intizar, kizil oliimden daha §ediddir" kavlince, oliim aciliginda 
bir §eydir; ve i§te bu ma'nayi zevkan ve vicdanen arif olanlar intizar olumiin- 
den kurtulmustardir; ve Hakk'in her tecellisini Hakk'in gayn gormeyip ku- 
caklamislardir. 



'cSp? 



AHMED AVNt KONUK 

Sultamn Ayaz'i oksamasi 



j~* c-*-l «^r jl j j>l> j\ y J-Utf J-S {is** jLj jj jl>l is\ 

3702. "6t/ su& mezhebli, pur-tiit/az olan- J/fyaz, senin suBt-tn denizden ve dag- 
dan ziyddedir!" 

"Ey dogrulugu mezheb edip nazi terk ve niyaz tarikini ihtiyar eden Ayaz, 
senin daire-i sidkin denizden genis ve dagdan daha muhkem ve kavidir!" 

j\j sis' iJL^jf y? Jifi- 3jj *£ jliP -Lib CJ^fi CJtj <> ^ 

3703. "$ehvet vaktinde senin kayman olmaz, ki senin dag gibi olan ahlin sa- 
man $oj)u gibi gitsin!" 

3704. "Ofke ve kin vaktinde senin sabirlann karar ve sehatta gevsek ohnazl" 

Yukanlarda dahi izah olundugu iizere "Ayaz"dan murad, insan-i kamil- 
dir. Ya'ni, "Ey insan-i kamil, sen sehvet-i cismaniyyene hakimsin ve aklin, 
sehvet-i nefsaniyyene galibdir. Binaenaleyh cisminde bi-hasebi'l-be§eriyye 
sehvet peyda olsa o sehvet senin ayagini Hak yolunda kaydiramaz. Zira se- 
nin aklin dag gibi sabit ve muhkem durur. §ehvete karsi saman gopii gibi 
hiikm-i sehvetin icrasina meyletmez; ve keza dike ve kin hasil oldugu vakit 
sabredersin. Kararda ve sebatta senin sabnn gevseyip ofkenin ve kininin 
hiikmunii icraya meyletmezsin. "Isar" (ji**), kaymak ve surcmek demektir. 
Beyt-i Misri Niyazi (k.s.): 

Gazab, §ehvet iki ayaktir onlar 

Bularla giktilarar§a gikanlar. 

3705. Brlik hu erlikiir, sakal ve zeker degildir. ^fioksa esegin zekeri erlik sahx 
olurdu. 



<^g> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Erkeklik gazab ve §ehvetin galeyam vaktinde bunlara hakim olmak sure- 
tiyle olan erkekliktir. Sakal ve zeker sahibi olmak erkeklik degildir; ve eger 
zeker ile erkeklik olsa idi e§egin zekeri insanlann zekerinden daha kuwetli 
oldugundan erkeklerin §ahi ve hukiimdan olurdu. 

JUt* L>- jl \j *-*j»- jA ijj ^ JU-j 01/ ji C~* aJJlja^ lj aS" j>- 

3706. Diak *3iur' an da kime rical ia'htr eimi§tir? ^Bu cisim icin orada ne me- 
cal olur? 

Hak Teala Kur'an-i Kerim'de sure-i Nur'da 4JU1 J"> ^ "^ if? Sjiij J^L* u JU*j 
(Nur, 24/37) ya'ni "Erler odur ki, ticaret ve sattg'onlan Ailah'in'zikrinden 
me§gul etmez"; ve keza sure-i Ahzab'da *w i/uu £ iyX* jWj (Ahzab, 33/23) 
ya'ni "Erler vardir ki Allah'a kar§i ahdettikleri §eye s&dik oldular" ve sure-i 
Tovbe'de dahi ij^kj 01 o_^J JWj (Tevbe, 9/108) ya'ni "Temizlenmeyi seven 
erler vardir" buyrulur. Bi'naenaleyh erkelik, umur-i diinyeviyyeden dolayi 
Hak'tan gafil olmamak ve Allah'a kar§i olan ahdine vefa etmek ve zahirini 
efal-i mahmude ve batimm da ahlak-i hasene ile temizlemek suretiyle olur. 
Bunlar ise cismin s&mndan degil, ruh-i insaninin §amndandir. §u halde 
Hakk'in istedigi erkeklik ruh-i insaninin sifatlanyla mevsuf olmaktan ibaret 
olur. 

3707. By baba, hayvan mhunun ne kadri vardir? O^lihdyet kasaplann -pazann- 
dan gee! 

Ey 50k yasayip aile babasi olmus olan kimse, bu ihtiyarlik ruh-i hayvani- 
nin iktizasi oldugundan kemal depdir. Ruh-i hayvamnin ne kadr ve i'tiban 
vardir? Bunu gormek istersen kasaplann pazanndan gee! Gee. de hayvan 
ruhunun kiymet ve i'tibanm gor! 

<f£ {* jl j aJj jl OLijjl |%^-i y, olfJ j*- Oljl y> -U? 

3708. ^U2 binlerce ba§, harm iizerine honmustur. Onlann de<[)eri dunhe ve 
dumden a$agidir. 

Bircok hayvanlann ba§lan kasap dukkanlannda kannlannin ustiine ko- 
nulmu§ ete kafthp mu§teriye satilmaktadir. Onlann degeri ve kiymeti hayva- 
nin kism-i siiflisi olan kuyruk yagindan ve kuyruktan a§agidir. Zira bunlar- 
dan, ba§tan daha kiymetli oldugu icm, mu§terilere ayn ve mtistakil olarak sa- 



ejq^a 



AHMED AVNt KONUK 

tihr. Eger senin ba§in dahi ruh-i insaninin sifatlanyla dolu ve muzeyyen de- 
gilse yiiz ya§inda olsan kiymetsiz bir ba§ olur. 

^ y* o_^J- i^i J*y jl Jap jS tfiyr jl <? -Lil* ^Jj 

3709. Orospu olur ki, zekerin harekeiinden onun akli bir stgan, §ehveii arslan 
gibi ola! 

Ya'ni, zekerinin hareketinden dolayi akli bir sican gibi korkak ve maglub 
ve §ehveti de arslan gibi muhacim ve galib olan kimsenin bir orospudan ve 
fahi§eden farki yoktur. kimse sehvetinin galebesi vaktinde zekerinin hiik- 
mii altindadir. Onun efendisi zekeri ve o da zekerinin kolesidir. 



(^ 



"Kocandan gebe kalmamak if in kendini muhafaza et!" diye 
babanin kizina vasiyet etmesi 



3710. ^Bir efendi ve onun bir jLuhre yanakh, bir ay yuzlu, bir fltimu§ gogiislu 
[3716] -. ,j. 

kizi var tax. 

Bir efendi var idi ve onun Ziihre yildizi gibi parlak yanakli ve yiizii ay gi- 
bi nurlu ve gogsu giimu§ gibi beyaz bir kizi var idi. 

3711. ^Balifl oldu, \u2x kocaya verdi. DCoca kefaeite onun kiifvu degil idi. 

Kiz balig oldu ve hayiz gdrmeye ba§ladi. Efendi, emr-i §er'iyye tevfikan 
kizi acele tedarik ettigi bir kocaya verdi. Bu koca ise ahval cihetinden kizm 
dengi ve naziri degil idi. 

iJ^A* zzjs t^JtiJ ^ilSsJLjj p JLjI Jli JL«j jj 0^5- ojij>~ 

3712. OCar-puz eri$tigi vakii sulu oldu. Gger yarmaz isen helak olarak lehf olur. 



c ^ a 



MESNEVl-1 SERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

"Harbuze", kavun ve karpuz demektir. Ya'ni, kavun ve karpuz eristigi ve 
kemale geldigi vakit sulu olur. Eger onu vaktinde kopanp kesmez isen bey- 
hude helak olarak telef olur; ve eger kesip yer isen insanin vucuduna faidesi 
olmak sartiyla telef olur. Bunun gibi kadin ve erkekbalig olup kemale geldik- 
leri vakit, eger onlar evlendirilmezlerse sehvet suyu onlann viicudlannda 
muzir olup akim ve fasid olurlar. 

3713. Uaktaki zaruret var idi,fesad korkuttugu vein, kizi o bir kiifv olmayana 
verdi. 

Ya'ni, sehvet suyunun fesada sebeb olacagi miilahazasi efendiyi korkut- 
tu. Binaenaleyh kizi evlendirmek zarureti hasil oldu. Bu korkudan dolayi 
efendi kizi acele tedarik ettigi kufvii ve hemhali olmayan bir kocaya verdi. 

3714. DCiza dedi ki: Wr Bu yeni damaddan kendini perhiz et, hamile olmai" 

3715. " \Zira hu faktrin akdi zamretten nasi idi. IJu aar\% sayilan vein vefa 
olmazl" 

<uJJi. jub: jl Jit j! j> <+* ^j> JuT M** Ol^U 

3716. "iHAnsiztn kaoar, hepsini ierk edzr. Senin uzerinde onun cocugu mazli- 
me olarak kalir!" 

"Mazlime", mazluma yapilan zuliim ma'nasinadir. Ya'ni, "Ey kizim, bu 
fakire seni zaruret sevkiyle acele nikah ettim. Halbuki bu garibdir, kimsesiz 
ve evi barki yoktur. Bir giin bir §eyden sikilarak ansizin kacar gider. Ailenin 
hepsini terk eder. Senin iizerinde onun cocugu sana bir zulum olarak kahr, 
ugrasir durursun!" 

*jsi-« j j>Jv Ji OJU C.w* *J1j C--«-W- j-h ij\5 j&-$ \lJ6 

3717. [Xtz dedi ki: "Eybaba, hizmet edeyim, senin nasthaiin gonul kabvl edi- 
ct ve gariimet saydmishr!" 

3718. Dier tki gunde bir, her u\ gunde bir o baba kendi kxzxna sakxnmayx em- 
rederdi. 



Sgp? 



AHMED AVNl KONUK 

j* j djft>- Oljst- j^ J* *y. Ciy? jjl j&-s OLp U X* <d*U- 

3719. IKiz ansizm ondan hamile oldu. Qunkil kadm ve koca her iki, gen$ idi. 

3720. Onu habadan o gizli tuttu. Qocuk be§ yahud alh aylik oldu. 

3721. Jlahir oldu, haba dedi: ' >r Bu nedir? ^Ben demedim mi hi ondan uzahli- 
gi ihtiydr ei?" 

Ya'ni, kizm gebeligi zahir oldu ve karni buyiidii. Babasi onu goriince ki- 
zina dedi: "Bu nedir? Ben demedim mi ki, kocandan hamile olmamaga gay- 
ret et!" 

3722. IZenim hu vasiye&erim ise hava oldu. jLua nasihaiim ve va'zrni hicfa- 
ideli olmadu" 

3723. ^Dedi: nr Baba, hen nasd perhiz edeyim? Brkek ve kadm subhesiz ales ve 
pamuktur." 

3724. Zramugun aiesien sakinmasi nerededir? ^fiahud aies icinde ne vakit 
hifz ve per/uz vardir?" 

"Pamuk ve ates yan yana geldigi vakit, pamugun atesten sakinmasi kabil 
degildir. Veyahud atesin igine giren pamugun kendisini muhafazasi ve sakla- 
masi beklenemez." 

r^ j ] lr* <s\j-h y is J 1 <sy* ^ r^ J" ^ 

3725. ^Dedi: n< J^e vakit dedim ise hi, onun tarafina giime; sen onun menisini 
kabiil edict olma, demeh idil" 

Babasi cevaben kizma dedi: "Ne vakit onun tarafina gitme dedimse, be- 
nim muradim, onunla cima' etme, demek degil idi. Belki cima* halinde rah- 
mine onun menisini kabul edici olma, demek idi." 



MESNEVM §ERfF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

3726. " Dial ve iuzal ue 2euft zamdntnda gerek itli hi, kendini ondan $ekesinl' 

Ya'ni, "Zevcinin inzali zamaninda memsini rahminin haricine akitmak 
igin kendini geri gekmen gerek idi." 

3727. ^eii: "9Ve wfe.it tilirtm ki, oram inzali ne vakiitir? IZu aizli&ir he-gft- 
yet mahfidir!" 

Kizi babasina cevaben dedi: "Ben kendimi geri cekmek igin zevcimin in- 
zali ne vakit oldugunu nasil bilirim? Bu inzal hali onun halidir ve hal ise 
gayet gizlidir ve mahfidir. Onu ancak o halin sahibi bilir!" 

3728. ^Dedi: "Oram aozu ne vakit donerse, aula hi onun inzali vakii ohxr." 

"Kelapise", lezzet yahud za'f ve gev§eklik veyahud ofke sebebiyle goziin 
karasi kaybolacak surette donmesi ma'nasinadir. Ya'ni, babasi kizina ceva- 
ben dedi: "Zevcinin gdzii muamele-i zevciyye esnasinda kemal-i zevkinden 
na§i ne vakit gozii donerse ve siizuliirse anla ki onun inzali vakti gelmi§tir. 
I§te o vakit kendini geriye gek!" 

3729. ^Dedi: "Onun hdafUe oluncaya kadar henim hu titi kafir aozum kor ol- 
mu$tur!" 

"Gevr", kaf-i Fans! ile olursa "mecusi ve kafir" ma'nasinadir; ve eger kaf-i 
Arab! ile "kevr" (jf) olursa, "ma'mure olmaya kabiliyeti olmayan yer ve se- 
rab" ma'nalanna gelir {Burhin). Burada birinci suret miinasib goriinur. "Kur", 
ya'ni "a'ma" ma'nasi miinasib degildir. Zira esasen kor olan goziin kdr olma- 
si ma'nasi zevksiz bir soz blur. Ba'zi niishalarda bu ikinci misra' »/ ^ j/" 
j» pier &#£>} suretindedir. Ya'ni "Benim goziim §ehvetten kor olur" demek- 
tir. Hulasa-i ma'na kiz babasina cevaben dedi ki: "Zevcimin gozii doniince- 
ye kadar muamele esnasinda benim iki kafir goziim zevk-i §ehvetten kor ol- 
mu§tur. Binaenaleyh benim onun goziiniin dondiigiinii gorecek halim kal- 
miyor!" 



c 8^p$ a 



AHMED AVNl KONUK 
3730. Uier hit hakir olan akd hus vaktinde ve ofke ve cenk vaktinde sabit de- 

[3736] _.. J 

axiixx. 

Yukandaki kissa bu beyt-i §erifin ma'nasmi tecessiim ettiren ve canlandi- 
ran bir misaldir. Ya'ni, kadin §ehvetinin galebesi vaktinde nasil ki gozii kor 
olup aklinm tedbirinden aciz kaldiysa, her bir hakir olan akil ve bu aklm sa- 
hibi olan kimse dahi o kadin gibi, hirs vaktinde ve ofke ve cenk vaktinde o 
hirsm ve §ehvetin ve gazabin maglubu olur ve sebatini muhafaza edemez,- ve 
o kimsenin ruhu bu maglubiyet yiiziinden suret-i isyana gebe kahr ve dliim 
vasitasryla nefis riihtan aynldigi vakit bu isyan gocugu alem-i berzahta rii- 
hun ba§inda bela ve mazlime olarak kahr. 



j$\ }\+*. ji *£ {-l^ jj* jj jjt,\k> {j j Iji, Objlp I OJb^ Ol_^{ 6 j ji\ ji t^. 

eJ^i l$jj-ta J «-^P j?i JW*" ^jta J ,>fc4 ^ (V u*^ ^^ j*-^ ■sLf^ ^IliS***-* 

ji*^ J js-^ *U*i ail^J <£w *j (Jjj j 9-*-i ijj^z C~*~* j--i JLj>- l> j 

Oj*i*J <_J_^* US" j*j Oj-J*J <-i_^- US' *S" ois JU- Obj; 

Golge besleyip mucahede etmi§ olan o al^ak sufinin zayif kalbliliginin 
ve gevgekliginin vasfidir ki, agkin derdini ve dagini tatmami§ ve 
avamin ba§ egmesine ve el opmesine ve hurmet ile bakmasina ve 

onlardan "Bugiin zemanede sufl odur!" diye parmakla gdstermesine 
magrur olmu§ ve bunun sarhogu olmu§ ve cocuklann "Hastasinl" 

dedikleri o muallim gibi vehm ile hasta olmu§ ve bu vehm ile "Ben 
miicaliidim, beni buyiik pehlivan biliyorlar, gaziler ile gazaya 



*$%&> 



MESNEVl-1 SERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

gideyim, zaliirde dahi huner gostereyim! Zira cMd-i ekberde 

mustesnayim, cihad-i asgarin ise benim indimde ne mahalli vardir?" 

diyerek arslanin hayalini gdrmiis ve cesurluklar yapmis ve arslanin 

hayaliyle bahadirligin sarhosu olmus ve arslan kasdi ile yiiziinii 

ormana koymus ve arslan hal diliyle "Hayir, oyle degildir, yakinda 

bilirsiniz, sonra hayir, oyle degildir, muhakkak yakinda bilirsiniz!" 

(Tekasiir, 102/3-4) demistir. 



"Golge beslemek'ten murad, sufinin kendi enaniyetinde ve varliginda 
miistagrak olup bu mevhum olan varhgma ve enaniyetine hizmet etmesidir. 
Bu bahsin yukanki beyte merbiitiyeti asikar oldugundan tafsile hacet yoktur. 
MualKmin vehm ile hasta olmasi kissasi III. cildin 1540 numarah beytinden 
i'tibaren zikr olunmustur. OjX : L>^1- UT ^ 'o^Sc 'J^> ^ (Tekasiir, 102/3-4) 
["Hayir, yakinda ogreneceksiniz! Elbette yakinda ogreneceksiniz!"] ayet-i 
kerimesinin ma'na-yi tefstrisi yine III. cildin 4108 numarasina rmisadif olan: 
d jX- ') ^ y& Lri j\ dy? \j jji d\j~ JJsiii jaji ["El-hakumii suresinde "Kella lev 
ta'lemun"dan sonrasim oku da bunu ara, bul, anla!"] beyt-i §erifinde gecti. 

3731. Hiir sufi orduyla gazaya giiti. J^nsiztn cenk karflasaluji ve cenk geltli. 

"Katarik", cenk vaktindeki kargasalik ve giirultii demektir (Giyasii'l- 
Liigat). 

3732. Sufi, esyd ve caiir ve zayiflar ile kalcLi. iSftthlar cenk mahallinin safi- 
na kaAar siircluler. 

"Be-nbuh"de "ba" edat-i iltisakdir. "Enbuh", gokluk ve kalabalik ma'nasi- 
na olan "enbuh"un muhaffefi olmak caiz oldugu gibi, "ba"mn zammi ve 
"nun"un fethi ile "evin yukii ve esyasi" ma'nasina olan "bune" {<!') kelimesi 
de olmak miinasibdir. Bu surette "ba"mn elifi kelimenin ilk harfi olan "ba"ya 
vasl olunarak "be-bne" suretinde okunur. "Ziaf, "zaif'in cem'idir. Ya'ni, 
cenk kargasaligi ve cenk zuhura geiince suf! ordunun esya kalabahgi ve ca- 
dir ve zayif olan efrad ile geride kaldi. Atlilar cenk mahallinin safina kadar ile- 
riye siirdiiler. "Mesaff", ism-i mekan olan "mesafF', kelimesinin cem'idir. 



°$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

JJJUlj ji OjiLJI 0_jiL- JJJJl* W- ^ -ills*- 0!>Ul. 

3733. Toyragm agirlan yerde kaUdar. Sabtklann sabiklan tied swdulet. 

"Miskal", agir yiik demektir. Ikinci misra'da sure-i Vakia'da olan o^i.uij 
OjTjiJi dbsTji jjiUi (Vakia, 56/10-1 1) ya'ni "tleriye gidenlerden ileriye giden- 
lerdir ki bnlar mukarreblerdir" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Bunlardan 
murad, Hak yolunda canlanmn kaydindan ge^en u§§ak-i ilahiyyedir ki, bun- 
lar cihad-i ekberde en ileri giden taifedir. 

JLi*j^w- x;Lp l AiJuf jl X>jJ\ j&oa **£ \&*>r 

3734. Cenkler eMp muzaffer geldUer. fjariimetler ile faideli olarak yen dx>n- 
muslerdir. 

Bu kissada cihad-i asgar olan harb-i suri misali ile nefsin sifat-i kafiresiy- 
le cihad-i ekberde bulunan zevat-i kiramin hali beyan buyrulur. Hak yolunun 
saliki olan zevattan bir kismi, nefsin kafir olan sifatlanyla harbedip muzaffer 
olarak geldiler; ve nefse galib geldikten sonra cismaniyet aleminin ahkamina 
ganaim-i ma'neviyye ile geri ddndiiler ve raidemend oldular. 

3735. u 6y sufi sen del" diye armagan verdiler. dt^artya aih, hybir sey almadu 

"Armagan", tuhfe ve hediye demektir. Ya'ni, galib gelen gaziler muzaffe- 
ren geri dondiikleri vakit harb safina gidemeyip za'findan nasi geride kalan 
suflye: "Ey sufi, mal-i ganaimden sen de al!" diye hediye verdiler. sufi on- 
Iann verdigi hediyeden hicbir sey almadi. 

3736. Sonra ona dediler ki: "C?Vtfin ofkdisin?" ^Dedi: "^en gazadan mah- 
rum. kaldim!" 

Gaziler o suflye dediler ki: "Nigin ofkelendin de bizim verdigimizi alma- 
din?" Sufi cevaben dedi: "Ben bilfiil harbden mahrum kaldim, Kilicimin hak- 
ki olmadigi igin verdiginizi almadim!" 

3737. (Soft o telaituftan Hif Ko§ olmaclt. JzLvra o, harh esnastnda hanger qekici 
olmadi. 



eg^cp 



MESNEVt-t SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

Sufi bir hizmet mukabilinde olmayan, arkadaslannm o telattufundan asla 
memnun olmadi. Qiinki o harb esnasinda fiilen hancerini kullanip harbe isti- 
rak etmis degildi. 

3738. Hindenaleyh ona dediler ki: u 6str getirdik, o birini oldiirmek icin sen tall' 

Bunun iizerine arkadaslan sufiye dediler ki: "Mademki fiilen harbe istirak 
edemediginden dolayi mukeddersin, bu emelin dahi hasil olmak icin iste Sa- 
na bir esir getirdik; oldiirmek icin o esiri de sen al!" 

<Jj* J-> ^y* C-l/ J*y*- ^ -Ul iSy$> <Jj\* f* y \j J>j* j** 

3739. "Sen dahi gazi olman icin onun basvni kes!" Sufi hiraz kalbi kuvvetli 
oldu. 

3740. J&ra suyun abdeslie parlahligi vardir. Daklaki o olmadi, teyemmiim et- 
mek lauiktu. 

Eli bagh olan esiri oldiirmek suretiyle gazi olmak, teyemmiim siiretiyle ab- 
dest almaga tesbih buyrulmustur. 

\jfi jl }j\ <& & y- ^ ji \j 4i^j j^\ J>ya d\ lj> 

3741. O sufi gaza getirmek icin baglanmts esiri cadxrxn arkasma goturdu. 

0, za'findan nasi arkada kalan sufi, arkadaslannm eli bagh olarak kendi- 
sine verdikleri esiri fiilen gazaya ve harbe istirak etmis olmak icin, oldiirmek 
uzere cadinn arkasina goturdu. 

jJa LsfTjJl* ^p bif ^y j*J\ I I*- d\ \jy-0 OfjJl* y> 

5742. O sufi orada esir ile gee kaldi. DCavim dediler ki: "Jakir orada gee 
kaldi!" 

Sufi eli bagh esir ile cadinn arkasinda uzun miiddet kaldi. Arkadaslan olan 
gaziler dediler ki: "Bu fakir sufi esiri oldurup gelecek idz. Bir esiri oldiirmek bu 
kadar siirmez, o gee kaldi?" 

C— v^>- j*>-\j ^^f^ry 'j <_M*~ J . \L~~~s<i£ j\ C~wO j* ai«j y\S~ 

3743. Did eli baglanmis kafir o oldurulmege yarar. Onun bogazlanmasi icin 
muab-i ie'hir nedir?" 



AHMED AVNt KONUK 

"Bismil", bogazlamak demektir. Gaztler dediler ki: "iki eli baglanmis olan 
kafir ancak olduriilmege layik bir seydir. Baska isi yoktur. Onun bogazlan- 
masi icin acaba te'hire sebeb olan §ey nedir?" Bu hususta merakta kaldilar. 

3744. O bin tefahhus hususunda onun arkasmdan geldi. Oiafiri onun iisiunde 
gordii, 

Gazilerden bin sebeb-i te'htri tahkik icin sufinin arkasmdan geldi, eli bag- 
li kafir esiri, sufinin ustiine cikmis. bir halde gordu. 

jJi (j'VL <j&- <jj~$> _»** jr*\ &\ j »^L* <^Nl j j**** 

3745. Hlir disinin iistunh erkek gibi) ve o esir bir arslan gibi o fakirin ustiin- 
de uatrms. 

Bu beytin birinci misra'i yukanki beytin ikinci misra'inm maba'didir. 
Ya'ni, tefahhus eden kimse kafiri bir dismin ustundeki erkek gibi sufinin us- 
tiinde gordii; ve o eslr bir arslan gibi o fakirin iistunde yatrms. idi. 

3746. O elleri bagli olarak inal-t fikrinden dolayi sufinin bogazinx signer idi. 

"Sir" kelimesinin bir?ok ma'nalan vardir. Burada "fikir ve hayal" ma'na- 
si miinasibdir. Ya'ni o elleri bagh kafir du§manhk inadinm fikir ve hayalin- 
den dolayi sufinin bogazini cigner idi. 

3747. DCdfir disiyle onun bogazim $vgner idi. Sufi alia dii§mus ve akli giimis idi. 

37 '48. OCdfir eli bagli olarak onun bogazini bir kedi gibi mizraksiz mecruh ei- 
mis iii. 

"Harbe", sungii dedikleri alet-i harbin kisasi, "kisa mizrak" demektir. 

3749. €su onu disiyle uarx olu etmis. O fakirin bogazindan onun sakali yiir- 
hun olmus idi. 



*<*P? 



MESNEVt-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Esir o sufiyi disiyle isirmak suretiyle yan olmiis bir hale getirmis ve o fa- 
kir sufinin bogazindaki di§ yaralanndan akan kan sakahni kanlar icmde bi- 
rakmis. idi. 

3750. Senin gibi; eli baglx olan nefsin elinden o sufi gibi baygin ve maglub oldun. 

Ya'ni, ey cismani olan musluman, sufinin hali senin haline benzer. Senin 
kafir olan nefsini ahkam-i ser'iyye ile baglamislar ve "Oldur!" diye senin eli- 
ne vermisterdir. Halbuki seni, o sufi gibi, o bagh olan nefis, disleri mesabe- 
sinde olan sifatlanyla yere yatirmis ve ruhunun boynunu lsirdi. Onun elinde 
baygin ve maglub bir halde kaldin. 

y ,ji^ j* \$*y^ ^'j'i* *■*-** y J^ {J^ j y^ 8 *^ ^ 

3751. By, senin mezhehin bir kugik tepeden aciz olmus olan kimse, senin onun- 
de yuz binlerce dollar vardir. 

"Tell", "kiicuk tepe" ma'nasina olup bundan murad, ser'e muhalefetten 
ibaret olan nefsin sifatidir. "Daglar"dan murad, cismani ve ruhani ve melekt 
ve melekuti ve ceberuti olan hicablardir ki, bu hicablar kalkmadiktan sonra 
mertebe-i lahutiyyete vusul kabil degildir. Ya'ni, ey bir tepecik mesabesinde 
olan nefsin sifat-i muhalefetinden, mezhebi ve dini selametten aciz kalmis 
olan kimse, senin onunde matlub-i asli olan lahutiyet mertebesine kadar her 
biri daglar gibi olan cismani ve ruhani ve meleki ve melekuti ve ceberuti hi- 
cablar ve gegitler vardir. 

ajT j^a t^U <JtP j> (Jjj dy? »j£i jl (JSjA «~» j>~ j-U jij 

3752. DCorkudan dolayi bu kadar ytgindan oldun. H^ag gibi olan akabeler uze- 
rine nasd gidersin? 

"Harpuste", toprakyigini; "sukuh", korku; "ukbe" (<5*) , giic, yollar, gent- 
ler demektir. Ya'ni, toprak yigini olan cisminin korkusundan dolayi riyazet- 
ten ve miicahededen vazgectin ve bu korkudan dolayi baygin bir hale geldin. 
Maksada vasil oluncaya kadar oniindeki dag gibi olan giic yollardan ve ge- 
gitlerden nasil gegip gidebilirsin? 

3753. yaziler o saatie hamiyetien nasi kafiri amansiz kdic ile oldurduler. 



cgjpa 



AHMED AVNl KONUK 

"Gaziler"den murad, kamillerdir. "Hamiyyet", ar cihetinden bir kimsenin 
oflcelenmesi demektir ki, eger bu ofke nza-yi ilahl icin olursa hamiyyet-i 
mahmudedir ve eger Hakk'in gayn icin olursa hamiyyet-i mezmumedir. Bu 
beyt-i §erifde muhabbet-i cismaniyyesinden farig olamamis. olan zahidin ci- 
het-i halasi, ancak bir kamilin himmetiyle olduguna i§aret buyrulur. 

3754. ^BayatnLikian ve uykudan akla gelmek i$in suftnin yuzune aul suyu vur~ 
dvlar. 

3755. Uaktaki kendine geldi, o kavmi flordii. Soma sordular ki: "vWdcera na- 
sil oldu?" 

Vaktaki sufi ayildi, ba§ ucunda o gazileri gordii; sonra o gaziler sufiye sor- 
dular ki: "Cereyan eden vak'a nasil oldu?" 

js* **■ jl j^iS J.^ {jfrr ^1 jij* is\ c-JU- *>? c/ *ii\ *UI 

3756. *6y aziz <5%llah SMlah hu ne haldir? 9Ve §eyden hoyle hihu§ oldun?" 

"Allah Allah!" taacciib iclndir. "Ey aziz, taacciib ettik, bu ne haldir? Ne 
seyden dolayi boyle baygin bir hale geldin?" 

3757. w 61i hagli, yan o\mu$ esuden hoyle haygtn ve a§apya du§tun?" 

jt-i-^- rj& Ol ^^i cf j* **)* c^^>. $*£ <J"j~" J ~** ^y*r *--** 

3758. ^edi: "Vaktaki ofke He onun ha$ina kasdettim, o §uh-$e§m hana adb 
haktxl" 

"Turfe", acib ve gartb §ey, "suh-gesm", hayasiz ve cur'etkar demektir. 
Ya'ni, sufi gazilerin sualine cevaben dedi ki: "Ben ofkeyle o kafir esirin ba§i- 
ni kesmeye tevecciih ettigim vakit, o cur'etkar bana acib bir surette bakti!" 

cs j rV -^ J ^^ r*~ w ***" -? 1 cm ^b b r^ 

3759. "O henim iarafima gozunii geni§ afft. 0ozunu dondurdii ve akhm ienden 
aiiti!" 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Vakerden", agmak; "pehn", ariz ve geni§. Ya'ni, "0 esir bana dogru go- 
ziinu genis olarak ve biiyiiterek agti ve goziinu dondurdii, benim de aklim 
basimdan gitti!" 

3760. "Onun goziinu dondiirmesi harm leaker goriindii. OJasil yur-hevl oUuflU- 
rai demeyi bilmem!" 

"0 esirin goziinu boyle finl finl dondiirmesi bana ordu gibi heybetli goriin- 
du. Nasil piir-hevl ve korkung oldugunu ta'rif edemem!" 

3761. "Oiissayt kisa et! %,ira o gozden hoyle kendunden gitiim, yere dusiiim. 

"Bu esire maglubiyetim kissasim ey gaziler kisa kesiniz! Zira o esirin go- 
ziiniin baki§i o derece korkung idi ki, ben boyle kendimden gegtim ve baygm 
bir halde yere yikildim." 



jl^Jj Jiio C-*»i j\ <u*lo j i£y* i^jini *2~i C—*0 (_£ j**"' .^*"^ (*"" * '• ' «' 0»Xi 

Cenkgilerin ona nasihatidir ki dediler: "Bir eli bagh esir kafirin 
goziinun donmesinden bihus. olasin ve elinden hanger du§sun ha! 

Malik oldugun bu kalb ve cesaret ile sakin ve sakin hankah 
matbahma mudam ol ve rezil olmamak igin cenk tarafina gitme!" 



"Kelapise", gazabdan veya sehvetten goziin karasi goriinmeyecek vech 
ile donmesi; "de§ne", hanger. "Cenkgiler"den murad, nefis ve §eytan ile ci- 
had-i ekberde bulunan kamiller. "Sufi"den murad, ziihd ve kemal da'vasm- 
da bulunan kimsedir ki, nefis ve §eytan vasitasiyla kiigiik bir imtihan-i ilahi- 
ye ma'ruz kaldigi vakit derhal maglub olur. Boyle bir kimseye cihad-i ekber- 



C ^^ B 



AHMED AVNf KONUK 

de galib olan kamiller nasihat edip derler ki: "§eriat ipleriyle bagli olan kafir 
nefsinin bir hamlesinden mademki maglub oluyorsun ve elinden miicahede 
hanceri diisiiyor, sen bu gevsek kalb ile ve korkaklikla sakin ha, erlik da'va- 
smda bulunup cihad-i ekberde kamillerin safina girme ki rezil olmayasin! Ev- 
vela bir insan-i kamilin tekyesine iltica edip onun matbahmda pi§, cjgligin 
gitsin ve onun terbiyesiyle kalbine kuwet gelsin!" 

3762. Dialk ona dedihr ki: "uWalik oldugun hoyle cesaret ile cenkie ve sa'yde 
ilolasma!" 

"Zehre", 6d demektir. Cesaret ve §ecaatten kinaye olarak kuilanihr. Halk 
ya'ni gaziler ona dediler ki: "Malik oldugun boyle cesaret ve §ecaat ile cenk 
ve sa'y sahalannda dola§ma! "Peykar", cenk ve cidal ve kasd ve irade; ve 
"neberd", sa'y ve cenk ve cidal demektir (Burhin). 

3763. " <y\iademki o eli hagh esirin gbzunden boguldun, senin gemin kmldi" 

"Mademki o eli bagli ve silahsiz esirin goziinun donuk bakismdan cihad 
deryasinda senin gemi mesabesinde olan cismin kinldi ve o deryada bogul- 
dun;" 

3764. ^inaenaleuh hiltclanula has top gibi olan erkeh arslanlann hucumu 
arasinda;" 

Bu ve atideki beyit yukanki beytin mutemmimidir. Meydan-i harb cirit 
oyunu meydanma ve kihcjar gevgana ve dusman baslan da cevgan ile celi- 
nen topa tesbih buyrulmustar. 

3765. tlAtademki erlerin cengine asina degilsin, ne vakii kan icinde yuzucii- 
liige ka&ir olursun?" 

Yekdigerinin miitemmimi olan bu tig beyt-i §erifin mecmu'-i ma'nasi §oy- 
ledir: "Mademki o eli bagli esirin gozunden ve bahsindan cihad deryasmda 
gemi gibi olan cismin kinldi ve boguldun, binaenaleyh gev^an mesabesinde- 



*$%&> 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

ki kilictenyla top gibi du§man ba§lanni kesip cden erkek arslanlann hucumu 
arasinda mademki erlerin cengine a§ina degilsin, ne vakit meydan-i harbde 
kan icmde yuzuculiige kadir olursun?" 

^af OUjT ^W Jl; & 0^ j \+>}£ &\* UU j aT 

3766. v 'jlira hoyunlan vurmamn tak iaktndan eVbise dfivenlerin iak iaki ha- 
kirdir." 

"Zfra* dii§man boyunlanna vurulan talis darbelerinden hasil olan tak tak 
seslerinin yamnda, cama§ir yikayanlann ta§lar iizerinde cama§irlan tak tak 
dovmelerinden hasil olan ses hakirdir ve agagidir. "Mumtehen", hakir ve ze- 
Hl ma'nasinadir." 

3767. ^Qok ha§stz ien ki izhrab tuiar, $ok iensiz ha§ kan iizerinde habheler ai- 
hidir." 

"Meydan-i harbde 50k bassiz cesedler vardir ki, ruh-i hayvanisi munkati* 
oluncaya kadar gabalar durur. Qok cesedsiz bas vardir ki, su iizerinde yuzen 
kabarciklar gibi kan ustiinde yiizer." 

Li ji *zi£ <&jfi- ^ Li X& \?> j> OLwl (j\$ j C~~o j. j 

3768. "fjazada onlann el ve ayajji altinda yuzfena edict, fend icinde gark ol- 
mu§tur." 

"Harb meydamnda bircok fena edici ve oldiiriicu, olrmis ve fena icjnde bo- 
gulmustur." "Fena-kiin", vasf-i terklbidir, "fena edici ve olduriicu" demek olur. 

3769. Wr Boi/Ie hir ahl ki, loir supndan uciu, sajia nasil kdic $ekecektir?" 

Ey sufi, sende bir sican mesabesinde olan eli bagli bir esirden kacan ve 
ugan bir akil var iken, §eci' gazilerin saff-i harbinde zavalli akil nasil mti- 
cahid [olacak] ve kilmci gekecektir?" 

3770. w cenktir. HSu hutyur portasi icmek degildir, fa ki yenini hukesin!" 



vg^Stf 



AHMED AVNl KONUK 

"Hamze", bir bakla adidir ki ta'mi tizdir (icamfls). Ankaravi hazretleri bul- 
gur corbasi ve bulgur ile terciime buyurmu§tur. Ya'ni, "Ey sufi, o kasdettigin 
§ey cenktir ve harbdir. Bulgur corbasi icmek ve bulgur yemek veyahud bir 
nevi' bakla yemek degildir ki, elbisenin yenini bukup kolayca yemege ba§la- 
yasln! ,, 

3771. "Dtamze yemek degdctir. burada kdtci yorl HSu ahenin safta hir 
Uiamza Qerektir!" 

Birinci misra'daki "hamze" yukanki beyitte izah olunan gidadir. ikinci 
misra'daki "Hamza", siddet ma'nasma olan "humuz"dan mu§tak olup "ahz 
ve kabz ettigi §eyi siki zabteden adam"a ltlak olunur ve "arslan" ma'nasina 
da gelir (Kamutf. Resul-i Ekrem hazretlerinin amcalan olup Uhud gazasmda 
§ehid olan Hz. Hamza (r.a.) efendimize de i§aret buyrulur. 

JL^ Of? Jl?- j\ >y„/ *£ Jl» iyj J* il jU y» jlS* 

3772. 'Jiiidl hir haydlden hayal gibi ka$an her hir nazik kaMinin i§i degildir! 

Harb-i surf ve kital bir hayalden korkup hayal gibi kacan her bir zayif 
kalblinin i§i degildir. Harb-i ma'nevi olan cihad-i ekber dahi her bir viicud-i 
mevhumdan hayal gibi kacan ve nefs-i mevhumuna yapisan her bir korkak 
kimsenin siiluk edecegi bir meslek degildir. Nitekim Hz. Pir Divan-i Kebifle- 
rinde dahi §6yle buyururlar. Beyt: 

Vj ^Ky f \~» ■ ^iS " y&*z- pz~*j ■^ (J^j* lSj*"} \j> ti-^>»* >te%- 

Terciime ve izah: Birgok kadin tabiath korkak kimseler mertlik da'vasim 
ederler. Halbuki her biri Riistem pehlivan gibi olan nefsin sifatlan hantjerini 
gekti ve Sam-i Neriman ismindeki pehlivan gibi olan §eytan kargisina gikti da 
maglub etti. 

jj. 4jl>- ajI>- c— J> OlS'y <_?W- jj) d&J ij c— JlS'y jtS~ 

3773. ^TurkUr'in i$idir ve hadtnlann defd, git! *3iacUnlann yeri evdir, evde oil 

"Turkler"den murad, sahra-ni§in olan ve pek §eci' ve cesur olan taifedir. 
Burada Hak yolunda camm esirgemeyen salikler murad buyrulur. "Terkan", 
"bibi" gibi kadmlara mahsus lakabdir. Burada hubb-i nefs sebebiyle mucahe- 



«aqps? 



MESNEVl-I §ERfF §ERHt / X. ClLT ♦ MESNEVf-5 • 

deden korkan zahidlerdir. Ya'ni, cihad-i ekber candan bastan gecen kimsele- 
rin i§idir. Kadm tabiath olan korkaklann i§i depdir. Kadinlann yeri ev oldu- 
gu gibi, korkaklann yeri dahi cisimlerinin evidir. Binaenaleyh ey korkak olan 
kimse, erkeklerin i§ine kan§ip Hak yoluna suluk da'vasinda bulunma, var git 
cismine hizmet et! 

(^ 

t>$j> UljP J AiA^j 4^ . !>y> 4&j jjAj j\j iliifc 4$" <d)i <Uj*-j { J^ s '\f' ^i^>- 

Ayyazi (r.a.)m hikayesidir ki, yetmis. kere gazaya gitmi§ idi. §ehid 

olmak iimidi iizerine gogsii ciplak olarak gazalar etmis. idi. Vaktaki 

ondan umtdsiz oldu, yuzunu cihad-i asgardan cihad-i ekbere getirdi ve 

halveti ihtiyar etti. Ansizm gazflerin davulunu igitti. Onun nefsi igeriden 

gaza tarafina zinciri kirdi ve o nefsini bu ragbette muttehem tuttu 

Bu menkibe Feridiiddin-i Attar (k.s.) hazretlerinin Tezkiretti'l-Evliyi'sm- 
da mufassalan munderictir. Hz. Pir efendimiz bu bahiste bu menkibenin 
dekayikini beyan buyururlar. 

3774. iSlyydzi dedi: "Ola ki hana darbe aelir diye gvplak tenli olarak doksan 
kere geldim. 

"Bu ki", "ola ki" ma'nasma olan "bud ki"nin muhafFefidir. Ayyazi dedi ki: 
"Ola ki bana bir kihc veya ok darbesi gelir diye zirhsiz ve giplak tenli olarak 
doksan kere harb meydanma geldim." 

3775. ^er ttducu hir oh yemem icin okun oniine ieni pplak olarak aider dim." 



egg^ 



AHMED AVNI KONUK 

"Cay-gir", vasf-i terklbi olup "yer tutucu ve miiessir" demektir. Ya'ni, "Ya- 
rasi §ifa bulmayacak bir oku yemek icjn zirhsiz ve giplak tenli olarak ok onli- 
ne giderdim." 

3776. nr Bocjaza yakid olecek yere ok yemejji, hir muhhd $ehiMen ha§kasi hvX- 
mazl 

Ya'ni, "Riza-i ilahi igin olan harbde olecek yerine yara yemek ancak ind-i 
ilahide makbul olan bir §ehide nasib olur." 

Z777. "Cismimin iizerinde yarasiz hir yer yohiur. *!?« tismim okian hir halhur 
Qtbidir." 

"Ben doksan kere harbe girdigim halde bircok ok yaralan aldim. Fakat 
hicbirisi olecek yerime rast gelmedi ve ok yarasindan cismim kalbur gibi bir 
hale geldi." 

3778. "{Jakat ohlar olecek yere gdmeM. '"Bu iali' i§itlir. Celadet ve zekanin de- 
gild-ir" 

3779. "Uaktahi §ehidlik canimtn nastbi olmadi, $abuk halvete ve cileye yirdim. 

"£ille", "cil", kirk ma'nasma olan "cihil" kelimesinin muhaffefidir. Ahirin- 
deki "ha", mikdar icindir. Tarik-i Hak salikleri terbiye-i nefs igin kirk gun bir 
tenha mahalde az taam ve az uyku ve aleddevam zikir ve fikir ile me§gal 
olurlar ki, buna "gile" derler. 

3780. nr Bedeni riyazet etmehie ve zayif olmakta cihad-i ekbere hirakhm." 

jZ H\ jL^li J\ ju*t\ jI«jli j, \^rj Ya'ni "Kiiciik cihaddan biiyuk cihada don- 
diik" hadis-i gertfi. rmicibince kiiguk cihad olan harb-i suriden biiyuk cihad 
olan harb-i ma'neviye donup riyazete tevdt' ve cismimi zayif etmege kor- 
dum." 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3781. "jjazderin davulunun sesi kulagvma gelAi hi, gazaya sayefaci olan or fax 
salmfalar" 

Ya'ni, "Gazaya sa'y edici olan ordu ve asker sahna sahna meydana gikti- 
lar, ma'nasina olan gazilerin caldiklan davulun sesi kulagima geldi." 

3782. "9Vefsini hana haixnian ses verii ki, sabahleyin his kulagiyla i$itiim." 

"His kulagiyla isittim" ta'birinden nefsin kalbe ilka ettigi hatira olmayip 
nefs-i hayvamnin alem-i hisse izhar ettigi ses oldugu anlastfir. Zira enzar-i 
hissiyyeden mestur olan meleklerin ve cinlerin ba'zen sozleri his kulagiyla 
isjtilir. Bunu i§itenler inkar edemez. l§itmeyenler boyle §ey olmaz diye inkar 
ederler. Bu inkar maddiyatta miistagrak olanlann halidir. Onlann akillan ve 
hukiimleri ancak zahiri gozlerindedir. VeMsil bu his kulagi ile i§itilen ses 
soyle dedi: 

3783. ^Oialk, gaza vakti geldt, git! DUnHini gaza etmekie rehn ei\" 

Ya'ni, "Gaziler cihada hazirlandilar, sen de kalk git! Kendi nefsini cihad et- 
mek hizmetinde habs et!" 

^ J 1 y '> > \** i ! \*j<j ^-^ a-* ^ r^ 

3784. w< IWim: "6t/ vefasiz olan hahis nefs, meyl-i gaza nerede, sen nerede?" 

"Dedim: "Ey Hakk'in emrine kar§i vefasiz olan nefis, senin gaza ve harb 
etmekte ne zevkin vardir? Gazaya meyletmek hususu senden pek uzaktir!" 



3785. w Gy nefis dogm soyle, hu hilekarlikhr ve yoksa sehvetin nefsi iaaiien he- 
ridir." 

"Nefs-i §ehvet", izafet-i lamiyyedir, "§ehvete mahsus olan nefis" demektir 
ki murad, nefs-i emmaredir. Ya'ni, "Ey nefis, sen beni ibadet nev'inden olan 
harbe ve cihada tesvik ediyorsun. Bunda senin bir hilen vardir. Zira §ehvani 
olan nefs-i emmare ibadetten beridir ve Hakk'a itaat etmek onun §ani degildir." 



*#%& 



AHMED AVNt KONUK 

C->«jLiil J CJ**- C—^bj jJ C~*j> a!a>- iL~»\j i^Jr^ J* 

3786. U 6^er dogru soylemez isen sana hamle getiririm, riyazei ic-inde seni pefc 
stkanml" 

"Ey nefis, beni bu cihada tesvikteki hileni agik ve dogru soylemez isen sa- 
na hiicum ederim ve birtakim riyazetler iginde seni pek ziyade sikanm ve 
ta'zib ederim!" 

dj~J jJJl Obo^ c->-U*» Ij OjjJ jl fi 01 Jij_jI (JJ^Ij < j*-*j 

3787. "O^fefis o Aem agizsiz fesahat ile Kile hahkinda i$eriden nu'ra vur&u." 

Cenab-i Ayyazi'nin nefsi bu tehdtd iizerine o anda zahiren agzi olmadigi 
halde fesahat ile igeriden hilesi hakkinda na'ra vurup izahat vermege ba§la- 
di. "Fiisun" hile ma'nasinadir. Agizsiz olarak batmdan nefsin soz soylemesi- 
ni herkes kendi vticudunda zevkan ve vicdanen bilir. 

3788. n( De4i ki: Uf ~Beni hurada her gun olduriiyorsun. ^enim canimt kafirle- 
rin cant gibi cianiyorsun." 

"Beni burada oturdugun yerde her gun oldiiruyorsun. Benim canimi ka- 
firlerin cam gibi cekip gikanyorsun." 

Ma'lum olsun ki, nefsin oliimii dort nev'idir. Birincisi nefsin arzulanna 
muhalefettir ki, ehl-i hakikat buna "mevt-i ahmer, "kizil oliim" derler. tkinci- 
si nefsi ac. birakmaktir ki, buna da "mevt-i ebyaz, "beyaz oliim" derler. Ugiin- 
ciisii eski piiskii elbiseler giymektir ki, buna da "mevt-i ahdar, "yestt oliim" 
derler. Ddrdiinciisii halkin ezasina ve cefasina tahammiil etmektir ki, buna da 
"mevt-i esved, "kara oliim" derler. Nefis ancak bu dort oliim ile kendi heva- 
smi terk eder; ve bu oliimler ile dlen kimsenin kalbi alem-i kudse ve alem-i 
nura ve asla oliim kabul etmeyen "alem-i hayaf'a mutasarnf olur. 

jjr j ^y-^>. c^lt* y\j**f j**- ^ J 1 c ~-* b cr 5 ' £? 

3789. "Dticbir kimsenin halimden haheri yoktur ki, sen beni uykusuz ve ye- 
meksiz ol&iimyorsun." 

<y* jty J fS^y ^ jl>- <^ jl f^-j ^Xi ft-P** ^j* j* 

3790. *0azatla bir yoxa ile cisimAen stprartm.. Dialk benim mertligimi ve isa- 

[3796] „ „ „ 

rimi oorur. 



°#3$?P 



MESNEVl-t SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

"tsar", ata etmek, birinin hazzini kendi hazzi iizerine takdim etmektir. 
Ya'ni, "Her gun senin elinde tiirlii olumler ile olecegime cihada gidip orada bir 
yara ahnm ve cisimden firlar gikanm. Neticede halk benim mertligimi ve se- 
caatimi Hak yolunda can feda ettigimi goriir, beni medhederler." 

3791. "'DeMm: *Ey nefiscegiz, miinafik yasadm. uWiinafik dahi oUun, sen 
nesmt 

"Mi murt', "Mi mm" (l?^^) sigasimn muhafMdir, "olursun" demektir. 
"Munafik", igi baska disi baska olan kimseye derler ki, halka zahirde i'tikadi- 
nm hilafinda goriiniir ve onlan zahiren tasdik ve batmen inkar eder. Muhiti 
miisaid oldugu vakit inkanni izhar eder. Nefs-i emmaresinin tabiati budur. 
ibadete veya iyilige meylederse te'mm-i menfaat if in muhitine hos goriinmek 
kasdiyla yapar. Binaenaleyh bir kimse ibadetini ve tyiligini gizli yaparsa ne- 
fis ondan pek ziyade sikihr; ve oldugu vakit dahi kendi fazl ve meziyetinin 
halk arasinda i'lanim ister. Asia nza-i ilahiyle alakasi yoktur. Boyle olunca 
nefis hem yasarken hem de oldugu vakit munafiktir. Musliimanlar arasinda 
Allah nzasi igin iyilik ve ibadet edip de bunun halka izhanndan hoslananlar 
yan mimafiktirlar. Zira Hak Teala hazretleri ij^-T */, {>(*> aJz* if, (Kehf, 
18/1 10) ya'ni "Rabbinin ibadetine hicbir kimseyi ortakyapmaz" ayet-i ken- 
mesinde ancak nza-yi ilahisine istinaden amel edenleri medih buyurur. 

*oj_^-j oo^r y (Jl^ j-s j* ^^y. is^j* y" (Jl* j* j J 

3792. "Sen tki alemde mixrai olmu§sun! Sen iki alemde boyle batil olmussun!" 

"Murai", riyakar, halka gosteris yapan; "bihude", batil ve faidesiz. Ya'ni, 
"Ey nefis, sen hem dtinyada ve hem de ahirette mural ve batil ve faidesiz bir 
mahluksunf" 

3793. x< INezreitim ki, bu beden did oldukfa asla halvetten disanya bas pkar- 
mayayim!" 

Ayyazi hazretleri nefsinin bir hilesini isitince buyurur ki: "Ben nezir ve 
ahdettim ki, cismim bu hayat-i diinyeviyyede kaim ve nefsim sifatlanyla di- 
ri bulundukga asla halvetten ve tenha mahalden disanya ve halk arasma gik- 
mayacagim!" 



"jqgs 9 



AHMED AVNt KONUK 
3794. jLira her §eyi ki, ien halvette yaoar, erkek ve kacLm cihetinden yaymxaz. 

Ya'ni, cismin halvetinde ve tenhada yaptigi ibadat ve taat, erkek ve kadi- 
nm mecmuundan ibaret bulunan halka kendisini gdstermek ve onlann me- 
dih ve senasina nail olmak igin degildir. Malum olsun ki, "halvef ' salikin si- 
fat-i nefsaniyyesi oliinceye kadar lazimdir. Kendi sifatindan oliip ruhun sifa- 
ti zahir oldugu vakit artik halvete liizum kalmaz. Ztra salikin nazannda bu 
mertebede halkin medh ve zemminin higbir kiymeti kalmaz. Medih ve zem 
onun nazannda musavi olur. Onun igin yukanki beyitte "bu beden diri olduk- 
ga" kaydi mezkurdur. 

5795. Onun halvette hareket ve sufcurai niyeti Dtahk'vn gayn i$in olmaz. 

3796. 12u cihad-i ehherdir, o asgardvr. Dier ikisi ^Riistem'in ve Diaydar'in 
karidir. 

Halvette nefsiyle muharebe etmek "buyiik cihad"dir. gunku onun bu fiiline 
Hak'tan baskasi vakif olmaz. Fakat sun olan cihad "kiiguk cihad"dir. Qunkii 
her ne kadar mucahidin niyeti nza-i Hakk'i tahsil ise de, halkin vakif oldugu 
bu fiilden nefis dahi kendisine bir hisse-i tefahur gikarmak ister. Maahaza ge- 
rek cihad-i ekber ve gerek cihad-i asgar her ikisi de viicud kaydmdan gegme- 
ye mevkuf oldugundan Riistem pehlivamn ve Haydar-i Kerrar olan Imam-i Ali 
(k.A.v.) efendimizin ve onlann mesrebinde olan arslanlann kandir. 

" ■* — 

3797. kimsenin kan degitdir ki, stganm kuyrugu kvmd&a&vfli vakit, onun ak- 
Ix ve iiraki ienien u$ar, 

"Siganin kuyrugu"ndan murad, nefsin sifatlandir. Ya'ni, cihad-i ekber ve 
asgar, korkaklik gibi nefsin sifatlanndan birisi harekete geldigi vakit akil ve 
muhakemesini kaybeden kimsenin isi degildir. 

3798. Oyle hir kimseye kaclinlar ai%i cenk mahallinden ve mizraktan uzak ol- 
mak lazim gelir. 



*$$&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

3799. O fcir su/t, foi tir sfifwlir, i§te bu hayfdu. bir ujneden olmustiir, buna 
ta'me kili$hr. 

eli bagli olan kafirin maglubu bulunan bir sufidir. Bu bircok harblere gi- 
rip cismi yaradan kalbura donen Ayyazi hazretleri de bir sufidir. t§te buna te- 
essufolunur. ewelki su.fi igne yarasindan 61mu§tur. Bu ikinci sufiye ise ki- 
lic. darbesi taam-i leziz mesabesindedir. 

OLij-^p jij ^ fU Jj OLi^j OW- C~~J lj _jl -Lib ^^ J& 

3800. Ona sS/j nafe-i? olur, can yoktur. Sufiler dahi bu sufilerden bed-namdir. 

ewelki sufi zahirde sufidir. Onda sufiligin cam ve ruhu yoktur. Hakiki 
sufiler de halk arasinda bu ruhsuz sflfilerden kotu namh olmu§tur. Zira 
avanw halkin temyizi olmadigi icjn sufi kiyafetinde olan bu namerdleri go- 
rup hakiki sufHeri de bunlardan zannederler. 

3801. Qamurdan uogrulmu§ olan cismin kapisi ve iuvan uzerine Utah gayre- 
tinden nasi yiiz sufi naksim yazcli. 

Hak Teala hazretleri gamurdan yogrulmus. ve yaradilmis. olan cismin su- 
reti uzerine bircok sufi naki§lanm yazdi ve halkin nazanna onlan sufi sure- 
tinde gosterdi ve <j> ^^ V^Uci juj ya'ni "Benim velilerim kubbeleri- 
min altindadir. Onlan benden baskasi bilmez" hadis-i kudsisi mucibince, gay- 
retinden na§i hakiki sufilerin yuzlerini, bu mecazi ve yalanci sufi nakisten 
arasinda yabancilardan gizledi. Yabancilar bu mecazi sufileri gordiikleri vakit 
onlarda bir hakikat oldugunu zannettiler ve hakiki sufiler ile mecazi ve ya- 
lanci sufileri ayirt edemediler. 

3802. Ta ki seharedan o ndkislar kimddayta. ola, id ki ZMusaya mensub asa 
gizli ola! 

Ta ki Fir'avn'un sihirbazlannin sihir aletlerine mu§abih olan o sufi sureti 
sihir mesabesinde olan htlelerden ve riyalardan harekete gele ve Musa 
(a.s.)in asasi mesabesinde olan hakiki sufiler bunlann arasinda gizli kala ve 
halk onlann hile ve riyasi ile bunlann sadakatini fark edemeye! 



fi 8ps a 



AHMED AVNI KONUK 

3803. <S%sanm stdki naki$lar yuiar. Jir'avn'a mensub olan goz toz ve ta$ ki- 
rtklan doludur. 

Hz. Musa'mn asasi mesabesinde olan hakiki sufinin sadakati o mecazi 
sufi nakislanni yutup onlann hilelerini ve riyalanm ibtal eder. Bunlann ara- 
sinda ehl-i saadet olanlar bu sayede sehare-i Fir'avn gibi kendilerinin edeb- 
sizligini goriip bilahare dogru yola siiluk ederler. Fakat yine bunlann arasin- 
da Firavn gozlii olan ehl-i §ekavet, onlan da kendileri gibi riyakar zannettik- 
lerinden, o hakiki sufilere kar§i onlann gozleri adavet tozlan ve tas. kinkla- 
nyla doludur. 

<?* 

Diger mucahidin ve gazada onun can oyunculugunun hikayesidir 

Bu surh Ankaravi'de yoktur. Hind niishalannda munderictir. Fihriste ko- 
laylik olacagi rmilahazasiyla fakir dercettim. 

3804. ^tger bir sufi harb safx arasinda darb i$in yirmi def'a geldi. 

jJu OlJLJL~» b j\ i^JSj\j j* <Ji) yl£j d)UULv« \j 

3805. <IMuslumanlar ile kerr ii ferr vaktinde o muslumanlara geri donmedi. 

"Ken", dii§mana hucum etmek; "ferr", geriye kacmak; "kerr ii ferr", mey- 
dan-i harbde gazilenn icab-i hale gore ileri geri hareketleri ma'nasmadir. 
Ya'ni, bu gazi miislumanlar ile beraber harbe gitti ve orada icab-i hale gore 
ileri geri hareketler etti ve yirmi defa meydan-i harbe girdigi halde asla dtis- 
mandan korkup miislumanlar tarafina geriye doniip kacmadi. 

3806. y>ara yedi ve yedigi yarayt bagladi. ^Dtger def'a hamle ve cenk getirdi. 



5 ^P 3 



MESNEVt-t §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

sufi harbde yaralandi ve yarasim bagladi. Tekrar hamle etti ve cenge 
girdi. 

i_>U*^ jjjl pj>-j c~~ «-> j\ sjj^ ^ cJljT jl j^-j dirf ,jj *jj k 

3807. Ta /u dsmi bir yara ile beyhuAe olmeye, id ki cenk mahallinde o yirmi 
yara yiyel 

Sufinin yaralandigi halde harb safindan geriye cekilmemesi cismi bir yara 
ile beyhude yere ve hafifge olmemek ve cenk mahallinde yirmi yara yiyip 
zahmetle olmek icjndi. 

3808. Ona esef geldi ki, bir yara ile can vere, can onun sUkinm elinden kolay 
kuriula! 

sQfi bir yara ile can vermeyi ve onun Hakk'a kar§i olan sadakatinin 
elinden nefs-i hayvanisinin kolayca kurtulmasim miinasib gormedi ve bir ya- 
ra ile hafifge olmeye teessuf etti. Zira Hakk'a karsi sadakat nefsin eziyeti ve 
elemi zamamnda belli olur. 

(^ 

zahidin hikayesidir ki, hirsin inadmdan ve nefsin arzusundan ve 

nefsin vesvesesinden nasi para kemerinden her gun bir direm ayn ayri 

hendege atar idi. Nefsi dedi ki: "Eger atmak layik ise bir ugurdan 

hendege at ve beni kurtar, ta ki halas bulayim! Zfra yeis iki rahatin 

birisidir." demistir ki: "Sana bu rahati dahi vermem!" 



"Hemyan", altin ve para kesesi ve kemeri. "Tefartk", "tefrik"m cem'idir, 
"ayirmak" demektir. Ya'ni, nefsi ile mucahede eden bir kimsenin hikayesidir 
ki, bu miicahidin nefsi kesesindeki paranin hifzina harts idi; ve nefsi kesede 



^ 



AHMED AVNl KONUK 

para bulunmasini ister ve nefis, "Bu parayi sakla, her vakit lazim olur, ihti- 
yacim te'min edersin!" diye o kimseye vesvese ilka ederdi. mucahid dahi 
nefsin bu hirsina karsi bir darbe vurmak igin, her giin kesenin icjnden para- 
nin bir pargasim ayirip bir gukura atardi. Miicahidin bu hall nefsine azab et- 
mek igin idi. Zira her giin cukura para atarken nefsi "Nicm parayi bos yere 
atiyorsun?" diye feryad ederdi; ve derdi ki: "Mademki kesedeki paralan ata- 
caksin, bari hepsini birden at da azabdan ve uzuntuden kurtulayim ve umi- 
dimi kesip me'yus olayim! Zira "Yeis iki rahattn birisidir" darb-i meseli mes- 
hurdur." 

Bu darb-i meselin ma'nasi budur ki, matlub olan §eyi bulmakta rahat ve 
zevk vardir; ve matlub olan §eyi bulamayacagi malum olup umtd kesildigi 
vakit dahi artik hatir-i vesveseden kurtulur ve cem'iyyet-i hatir hasil olur. Bu 
da bir nevi' rahattir. Binaenaleyh ye's iki rahatin birisi olur. Mucahid nefsi- 
nin bu talebine karsi da cevab verip demistir ki: "Hayir, sana bu yeisden ha- 
sil olan rahati dahi vermeyecegim!" 

3809. bir kimsenin din.de kirk direm var idi. Dier gece birini deniz suyu 
icine hirakir idi. 

"Direm", akca, para, kurus ma'nalannadir. Arabt'de "dirhem" derler; ve 
bir "dirhem" yetmis arpa agirliginda olan sikkeli altindir. Paramn vahid-i ki- 
yasisi eski ve yeni zamanlara ve memleketlere gore degisir. Bir kimsenin elin- 
de kirk direm sikkeli para var idi. Her gece bir diremini denizin suyu igine 
atardi. Surh-i serifde "hendek" buyruldugu halde, burada denizden bahis 
buyrulmasi surette muhalif bir ifade ise de ma'nada miittehiddir. Zira murad 
atilan paramn kimsenin eline gecmeyecek bir yere atilmis olmasidir. 

jljJ lUL^ OU- -Sj-S ^ j* j\^» ^fiJ j> Ciw J^S *£" Ij 

3810. Ta ki mecaz nefis uzerine §iddetli olal ^Teennide can koparmak derdi 
[3816] - . 

uzun ola'. 

"Mecaz", liigatte ubur ve taaddi ma'nasina olan "cevaz"dan mii§tak bir 
isimdir, "yerinden ve haddinden tecaviiz etmek" demektir. Burada nefsin si- 
fati olmasi, nefsin haddini tecavuziinden na§idir. "Teenni", te'htr ve yava§- 
hk etmek demektir. kimsenin paralan boyle birer birer atmasi, hirsinda 
haddini tecaviiz eden nefsin uzerine siddetli darbe vurmak ve nefsin canini 



c^pa 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

ve hirs stfatim koparmak, derdi ve azabi te'hirde, yavas. harekette uzamak 
icm idi. 

3811. musliimanlar tie hiicumda ileriye giiii. $ err vaktinde o harareili dns- 
mandan geri donmedi. 

parayi atari kimse, muslumanlar ile diismana olan hiicumda ileriye git- 
ti. usul-i harb icabi olan ferr ve geri donmek vaktinde de kizgin olan dus- 
mandan kagrp geri donmedi. 

c.wXii (_$j j' j:? j T^J ^^ t -~-* , s) d. ■■>-.;.,' *-* Ij (1)1 }jy*" ,/NP c^j 

3812. ^Dtger yara yedi. Onu da hagladu ^fiirmi kere mizrak ve ok ondan kinldu 

miicahid harbde yara uzerine diger yara yedi. Bu yarayi da bagladi. Vel- 
hasil yirmi kere ona mizrak ve ok isabet edip onun viicudunda kinldi. 

3813. Ondan soma hedeninde kuvvet kalmadi. O kendi askinin sulkindan sidk 
mak'adine ileriye dusiu. 

"Mak'ad-i sidk", sidkin oturacagi ve karar edecegi yer demektir. Bundan 
murad huzur-i ilahidir. Nitekim ayet-i kerimede sure-i Kamer'de J-u* -ui. j 
jjk> d^A 1p (Kamer, 54/55) ya'ni "§ah-i muktedir olan Hakk'in ihdinde sid- 
fan oturacagi yerdedirler" buyrulur. Ya'ni, o mucahidin viicudundan akan 
kanlar kendisini zayif diisurdii ve bedeninde kuwet kalmadi. Hak Teala'ya 
olan askimn sadakatinden huzur-i ilahiye kadar ileriye diistii. Nitekim Al-i 
imrarf daki ayet-i kerimede buyrulur: £A jj wy «i)i J~l- ^ ijti "^ ^LL : % 
oyjji pvj x* (Al-i tmran, 3/169) Ya'ni "Allah yblu'nda oldiirulenleri oliiler 
zannetmeyiniz. Belki onlar Rablerinin indinde diridirler!" 
t* - * f * , 

lyJ«^ JWj b\^- ji ^ j\ \jiiL» (jjA jjj Jjb OU- JJJUtf 

3814. Sidk, can vermek olur. S^gak olun ve yans edini DCur'dn'dan "Ulica- 
lun sadaku'yu ohil 

Bu beyM senfde sure-i Ahzab'da olan 4* ii i>uu. u \)'x*> Ju-j 'u^jJi '& 
%xj \jfa Cj J&, # ^J 3 4J J# # ( ^Li {Ah'zab, 33/23) ya'ni "Mu'minlerden 
rical vardir ki Allah Teala'ya ettikleri ahde sadik oldular. Onlardan ba'zisi ah- 



*$^€> 



AHMED AVNt KONUK 

dine vefa ile kital edip §ehid oldular ve ba'zisi §ehadete muntazir olup ahid- 
lerini bir seyle degistirmediler" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. Ayet-i ken- 
mede "sadaku", siilaslden oldugu halde beyt-i serifde tefil babmdan "sad- 
daku" suretinde vaki' olmustur. Bu surette "saddaku", lafz-i Kur'an'dan ol- 
mayip lafz-i Mesnevt olur. Binaenaleyh ikinci misra'in ma'nasi "Kur'an'dan 
"Ricaliin"u, ya'ni "Erleri" okuyun ve kendi efaliniz ile Kur'an'i tasdik edin 
ve erkek olun!" demek olur. Ayet-i kerime Hendek muharebesinde canlann- 
dan gecjp §ehid olmak isteyen ashab-i kiram hakkindadir. Fakat cenab-i Pir 
efendimiz gerek cihad-i asgar olan suri harbde ve gerek cihad-i ekber olan 
neEs ile mucahedede izhar-i sadakati camndan ve teninden gecmeye mevkuf 
tutup bu hususta saliklere yans. etmeyi emir buyururlar. 

3815. 13u hiitiln olmek surd olumii degddir. T^u heden muhahkak ruha diet fr 
hidir. 

Bizim bahsettigimiz hep bu 6ium, cismin suri olumii degildir. Bu suri dliim- 
de mii'min ve kafir ve abid ve fasik hep musterektir. Bizim muradimiz cisim- 
de mundemig olan ruh-i hayvam sifatlannm olmesidir. Zira bu beden muhak- 
kak ruha alettir; ve eger ruh-i insani, ruh-i hayvam sifatlanndan art olmazsa, 
cisim aletini o sifatlar saikasiyla sidka muhalif olan yerlerde kullanir. 

3816. By, ne $ok ham vardir hi, zakirde onun ham dokuldii. JZfihin diri olan 
nefis o cantbe ka$h. 

Ey talib-i ma'rifet, ne gok ham insanlar vardir ki, onun ruh-i insanisi ruh-i 
hayvanisinin sifatlanyla miilewes oldugu halde harb-i suride onun kani do- 
kiildu. Lakin diri ve 61memi§ olan nefsi ve ruh-i hayvanisi, ruh-i insanfsine 
sanlmis oldugu halde, o alem-i berzah tarafina kactt ve intikal etti. 

3817. Onun aleti kmldi ve yol vuruai diri kaldu Ofefis diridir, ger$i merkeb 
kan sapfi. 

Onun ruhunun aleti mesabesinde olan cisim, suri oliim vasitasiyla kinldi 
ve onun ruh-i insanisine sanlmi§ olan ruh-i hayvanisinin Hak yolunu vuru- 
cu olan sifatlan alem-i berzahda diri kaldi. Her ne kadar merkeb mesabesin- 



*#%&> 



MESNEVl-1 SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

de olan cisim harbde kan sagti ve oldii ise de, onun ruhuna sanlmi§ olan nef- 
si alem-i berzahda diridir. 

3818. J/ft ditto ve j/ol QiMmi$ olmacli. Diam ve firkin ve sersemin gayn ol- 
madi. 

At mesabesinde olan cisim oldii, binici mesabesinde olan run yolda kaldi. 
Asl-i hakikl olan Hak tarafina yol ve mesafe kat'edilmemis oldu. Binaenaleyh 
alem-i berzahda ham ve cjrkin ve sersem ruhtan baska bir sey kalmadi. 

Malum olsun ki, alem-i kesafette zahir olan her bir sey kendi ash olan su- 
ver-i ilmiyye mertebesine rucu' edecek ve bu suretle ikilik alemi zail olacak- 
tir. Nitekim ayet-i kerimede z£*j <0b ^ *tf '^P* 4 ^ (Yasin, 36/83) ya'ni 
"Her seyin melekutu ve batini Hakk'in yed-i kudretindedir ve O'na irca olu- 
nur" buyrulur. Ve Abdulkerim Cili hazretleri el-tnsanu'l-Kamil ismindeki ki- 
tabinda bu ma'na hakkinda soyle buyururlar: # 4iJt -up Up ditu J\ -^jli ^.j, 

J^l 1JU Up JIT t. J\ ^y, 01 -uV 4UI AiU ^ JT d» pj^- Jljj ^~ JJi j ^\ c->yD! 

^li * ^ki. Ya'ni "[Iblis] Allah' a yakinlik cihetinden ezelde Allah indinde ne 
hal uzerine ise hale rucu' eder. Bu da cehennemin zevalinden sonradir. Zira 
Allah Teala'nin yarattigi her bir sey ezelde ne hal uzerine idiyse hale rucu' 
etmesi lazimdir. tste bu ma'na kesilmis. ve hiikmedilmis. bir asildtr, iyi anla!" 

Fakat bu vusul pek uzun zamana muhtacttr ve pek gok zahmetlidir. Bina- 
enaleyh hayat-i diinyeviyyedeki siiluk, bu uzun zamani pek kisa olan bu ha- 
yat-i diinyeviyyeye sigdirmak ve bu azim zahmetleri bu kisa zaman icjnde 
ta'zlb-i nefs ile gegmek icjndir. Ba'zi niishalarda bu beyit ofc-v «j j c-juT ^ i 
jj- ^ &- j\ c-i j j f Us. ajl. r tj?. suretindedir. "At oldii ve sersem yola git- 
medi. Hak'tan bihaber olarak ham ve girkin kaldi" demek olur. 

-Va* - y. (*-* i£-^ ««io j\s -u$-^ i£~£ tjjij ^j>~ j&. J* 

3819. cjjer her hir kan d^okudiliihle §ehti olaycli, olduriilmu§ olan hafir dahi 
iSu Said olurdti. 

Ya'ni, meydan-i harbde kamm doken her bir kimse sehid olamaz. Ancak 
kiiftir taassubu ile ve saika-i nefsaniyyet ile tecavuz eden kafirieri ehl-i Ima- 
mn (izerinden def etmek ve neticede gehidlik mertebesini kazanmak emeliy- 
le kamm doken kimse sehid olur. Eger mutlaka kamm dokmek ile insan se- 
hid olaydi, taassub-i kiifri ile harb edip olduriilen kafirler dahi ehl-i saadetten 



cgspa 



AHMED AVNl KONUK 

olmak lazim gelir idi. "Ebu Said" ta'biri ile, 4 §a'ban sene.440 tarihinde 80 
yasmi miitecaviz olarak alem-i bekaya intikal eden ve vaktinin sultani olan 
Ebu Said ibn Ebu'1-Hayr (k.s.) hazretlerine i§aret buyrulmus. olmasi varid-i 
hatir olur. Terciime-i hali Nefehatu'l-Uns'tedir. 

Zjjfj* e-Uj j U3i ji tSj» X*S*a -L^-i u ~aJ L-o (£\ 

3820. 6u ne <pk mu'temed olan nefs-i sehxd vox fax ki, diinyada olmixs ve diri 

[3826] >t<J> 

gtbtdtr. 

Ey talib-i ma'rifet, ne cok mu'temed ve mutmain olan nefis vardir ki, Hak 
yolunda riyazet ve miicahede ile oliip §ehid olmustur. Fakat suret-i zahirede 
dunya hayati icjnde ya§ar goruniir. Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz *iji & 
AiUi ji ji >ju ^jMi j ^ c-. ^ j J\ J^i ai ya'ni "Kim ki yeryuzunde yti- 
ruyen oluniin yiiziine bakmak isterse Ebu Kuhafe'ye baksin!" buyurdular. 
Ebu Kuhafe, Ebu Bekr es-Siddik efendimizin kiinyeleridir. Boyle bir kimsenin 
diinyada ruh-i hayvanisi sifatlanni terk edip olu hukmtinde kalmis. ve §ehid 
olmusto; ve ruh-i insanisi diri olmustur ve ahirete de diri olarak gider. 

3821. ^fiol vurucu olan ruh oldu. Ue onun kilia olan cisim seni kailedicinin 
elinde haki kaldu 

Yol vurucu olan ruh-i hayvanl mevt-i tabti ile oidii; ve o ruh-i hayvanmin 
kilici ve amel aleti olan cisim seni ma'nen oldurucii olan nefsinin sifatlan 
elinde baki kaldi; ve ruhri insanine o sifat-i nefsaniyye sanlmis, oldugu halde 
ahirete intikal etti. 

3822. ZKdi$, o hilichr, adam o adam degildir. JFakat hu suret seni hayran edi- 
cidir. 

Bu hayat-i diinyeviyyede lyy ai Ji \jsy ya'ni "Olmeden ewel olunuz!" 
hadis-i §erifi mucibince nefsini cihad-i ekberde oldiiren saadetlilerin cismi vi- 
ne o cisimdir ve kihg yine o kiligtir. Fakat o kihci kullanan adam ya'ni ruh o 
ruh degildir. Belki sifat-i ilahiyye ile zahir olan halife-i Hak'tir. Fakat Hak'ta 
fani olan velinin bu suret-i cismaniyyesi seni sasjrtip hayrete dusuruciidur. 
Onun suret-i cismini gorenler kendi suret-i cisimlerine kiyas ederler. 



c^Sgt, 



MESNEVt-t SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

» -- » 

$S ji £~0 J*>** j<X\ J-ib C? Cf ^ ^ ^"^ ^-^ °^ 

3823. Uaktaki nefis mubeddel oh, hu ten hiltci zul-minenin halts sun'u icin- 
de olur. 

Vaktaki bir kimsenin nefsinin sifatlan ruh-i insanl sifatlanna tebeddul et- 
mis. ola, bu cisim kilici atalar sahibi olan Hak Teala'mn sun*-i safi ve halisi 
iginde olur. Onun irMesi Hakk'in iradesi ve cismi Hakk'in efalinin aleti olur. 

ijT j>^j> ^ OL* (Sly £$ jij iji d-x- J^j? £~-t*y> ^i Ol 

3824. O hiri hir merddir hi, onun gidasi hep derddir; ve hu dahi hir merddir hi, 
toz gibi oriasi ho§tur. 

"Ti", ten!, bo§ ma'nasinadir. Bu nefsinin sifatlanndan kurtulan bir adam 
ve erkektir ki, onun gidasi ve nesv iX nemasi derd-i ilahldir ve a§k-i Hak'tir; 
ve bu nefsinin sifatlanna maglub olan kimse dahi bir merd ve erkektir ki, ha- 
vaya kalkan tozun ortasi gibi kof ve bo§tur. Ztra birisinin kayyumu ve mu- 
harriki bald olan Hakk'in derdi ve aski; ve digerinin muharriki ve kayyumu 
ise fan! olan nefsin aski ve derdidir. Ikisinin arasindaki fark baki ile fan! ara- 
sindaki fark kadardir. 

j-iU j iplT jj jyjt* &ji£ ^jy* ti^y J j^* *j* ^*£ c m 

jJj Ol^p eL«- I \j (£j~*\ <u~L>- O^li^y j £jjj*0 ^1 j> j*+* '^-M*- Oxi» 

^> .0^ j¥. 2* J" jWi J^'jrfj J J 1 ^ J 5 * J J-^r A^ 

Gammazm nisan etmesi ve kagidda musawer olan cariyenin suretini 

gostermesi ve Misir halifesinin o surete asik oltnasi ve halifenin bir 

emiri agir ordu ile Musul sehrinin kapisina gondermesi ve bu garaz 

i$in cok katl ve cok vtranhk etmesidir 



"Sifat", suret ve nisan ve alamet ma'nalannadir. "Sifat kerden", burada 
"nisan vermek" demektir. Ya'ni, bir gammaz adam gikti, Misir halifesine 
gayet giizel bir cariyenin vucudunu haber ve ondan nisan verdi; ve cariye- 



sw«w 



AHMED AVNI KONUK 

nin kagit iizerindeki resmini de halifeye gosterdi ve halife o resmi gordii ve o 
surete a§ik oldu. Bu cariye Musul §ehri hukiimdanmn elinde oldugundan Mi- 
sir halifesi beylerinden birisini serasker ta'yin edip agir bir ordu ile Musul §eh- 
rinin kapisina gonderdi; ve o serasker dahi bu cariyeyi alip halifeye gotiirmek 
gibi ad! ve habis hirsmdan dolayi, orada harb edip bircok kimseleri oldiirdii 
ve mulkunun birgok yerlerini yiku. 

3825. fiammaz uMisir halifesine dedi ki: "lMusuI §ahi bir hurt ile cift oldu. ' 

Bir gammaz adam dedi ki: "Musul hukumdan huri gibi gayet giizel bir ca- 
riyeyi istifras. etti." 

jISj jiJjjU c„.,.. J jJUj *£ JcS jjj\ j ijta &j~S yjjj 

3826. "DCucagincla bir cariye tuiar ki, alemde onun manendi nigar yokturl" 
"Nigar", resim, tasvir ve guzel mahbube ma'nalannadir. 

3827. "^Beyana gelmez. JZira onun hiisnuhadsizdir. Onun nak$t budur ki, ka- 
gitiadu." 

"0 cariyenin giizelligi ta'rife sigar bir §ey olmadigmdan lisanen soyfene- 
mez. Mutlaka gormek lazimdir. l§te onun resmi bu kagit iizerindedir." 

3828. Uakiaki o keykubad kajjitia nak§i gordii, sersem oldu ve dinden kadek 
diifitu. 

"Keykubad", azimu's-san olan padisah ma'nasinadir. Ya'ni, vaktaki kuv- 
vet sahibi olan o padi§ah kagit uzerinde musawer olan cariyenin resmini 
gordii, akli ba§indan gitti ve ickiyle me§gul oldugundan elindeki §arab kade- 
hi yere diistii. 

3829. O zaman uMusul tarapna cok hadsiz askeri, bir pehliuani gonderdi. 

§ah derhal Musul tarafina bir pehlivani cok hadsiz askeri cebren cariyeyi 
almakicm gonderdi. 



<?£3V¥* 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

3830. ^Dedi ki: "Gjjer o maki sana vermezse o kapiyi ve deraahi dfbinden kopar!" 

[3836 J 

3831. "X'e e^er verirse onu terk et ve ay'i getir, id ki hen yeryuzunde ay'i ku- 
cagima ^ekeyunl" 

Misir halifesi askere kumandan ta'yin ettigi pehlivana tenbth edip dedi ki: 
"Eger Musul §ahi o ay gibi olan guzel cariyeyi sana vermezse harb edip §eh- 
rin kapisim ve sarayi dibinden kopar ve yik! Ve eger verirse harbi terk et ve 
ay gibi olan cariyeyi getir! Ta ki gokteki ay gibi olan cariyeyi ben yeryuziin- 
de kucagima alayim!" 

3832. ^ehliuan tevabi'i tie hinlerce rustem ve davul ve hayrak ile uWusul ia- 
rafina aitti. 

"Ha§em", bir mansib ehlinin hademesi ve tevabi'i demektir. Ya'ni, ku- 
mandan olan pehlivan maiyetinde bulunan bircok tevabi'i ve Riistem pehli- 
van gibi, bircok kuwetli iimera ile ve davul ve bayraklar ile muharib tarzin- 
da Musul tarafina gitti. 

3833. Skin etrdfindaki sayisiz $ekirgeler gibi sehir ahalisinin ihlakine kasd 
edici oldu. 

3834. Uier nahiyeyi cenkien dolayi Diaf dagi gibi hit mancinik ihata etti. 

"Pur-kar kerden", ihata etmekten kinayedir. Ya'ni, §ehrin her tarafina 
harb etmek icin Kaf dagi gibi yuksek mancimklar ta'biye edildi ki, bunlar va- 
sitasiyla §ehri muhit olan kal'a icjnde buyiik taster yagdinlacak ve evler yi- 
kilacak idi. 

3835. Ok ve mancinik taslannin darhesi, toz icinde kdtclar, parddayan simsek 
gibiydi. 



eg^pp 



AHMED AVNt KONUK 

"Berik" (j^), panlti, parlayicilik, gakan §im§egin panltisi {Kenzii'l-LiigM, 
Sarrah, Muntehabii'l-Lugat ve Keffi'l-Liigat). Giyasu'l-LiigStte "parlayici" 
ma'nasi da gdsterilmi§tir. 

3836. HiSir hafia narare&e boyle kan tfokucU. oldu. ^Tasian yaplan Wf yumu- 
§ak mum Qtbi al$ak oldu. 

kumandan Musul §ehrinde bir hafta boyle hararetle ve §iddetle halkin 
kamm dokucii oldu. §ehir kal'asimn tas burcu atilan biiyiik tasterdan yikilip 
yumu§ak mum gibi aleak oldu. 

3837. cMusul §ahi korhun$ cengi goxdu. ^inaenaleyh upriden onun onune el- 
pi gonderdi. 

"Menul", korkutmak ma'nasina olan "hevl" masdanndan ism-i mef uldiir. 
Beyt-i serifde "mehulun-minh" takdirinde olup "minhu" mahzufdur, "kendi- 
sinden korkulmu§ olan harb" demektir. Turkge'de "korkung" kelimesinde bu 
ma'na mundemictir. Ya'ni, Musul §ahi muharrib ve korkunc olan cengi gor- 
dii, binaenaleyh kal'a icinden kumandamn online elgi gonderdi, dedi.^ 

3838. !Xt, "(JMii'minlerin kamndan, onlann bu aair harbden olmus olmalartn- 
dan ne istiyorsun?" 

3839. Bger senin muradin JTHusuI sehrinin mutku ise boyle kan dokucu ol- 
makstzin bu sana hasildir." 

3840. 'Tien sear in dtsartsina aideyim, isie sen i$eriye gel! ^Za ki mazlumlann 
kani sent tutmasin!" 

"Hun giriften", kan tutmak, bir kimse doktugu kanin intikamina giriftar 
olmaktan kinayedir {Bahir-i Acem). Ya'ni, "Ey kumandan, muradin §ehri al- 
maksa ben §ehirden cikip gideyim ve §ehri sana terk edeyimf Haksiz yere 
kan dokme ki, mazlum olan halkin kamndan dolayi intikam-i ilahiye giriftar 
olmayasin!" 



*#$&> 



MESNEVl-I §ERtF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

c— *j> OL«l *y>- j^-i tiAL* j ^i c~*l y^jS j jj j o\* c*>s\ja jj 

3841. ur L'e eger senin muradin mat ve alhn ve cevher ise hu muhahkah §ehrin 
mulkiinden daha kolaydir!" 

"Eger harbden maksadin mal ve altin ve miicevherat almak ise bunlan sa- 
na kolayca verelim! Bunlan almak §ehri zabtetmekten daha kolaydir." 

3842. e/pt pehlivanm onune geUi, kajjuL verii hi, onda nak§ ve nisan vox idi. 

Musul §ehri hukiimdannin elgisi harb eden pehlivan kumandamn online 
geldi ve hiikiimdann sozlerini tamamen soyledi. Kumandan cevaben elgiye 
iginde istedigi cariyenin resmi ve alameti olan kagidi verdi ve dedi: 

3843. ^DCd^tda hak, hunun iatibiyim, ayah ol, verl 1/e yoksa simdi hen Qalibim!" 

"Ey elgi, kagida bak, istedigim cariyenin resmini gor! Benim harbden 
maksadim bu cariyeyi almaktir. Buna agah ol da cariyeyi ver! Yoksa §ehri ve 
halkim mahvederim. Zira simdi galebe ve zafer benim elimdedir." 

Biraz yukanda her harbde kamm dokenin mutlaka sehid olamayacagi be- 
yan buyrulmus idi, Bu kissa dahi o ma'naya merbuttur. Zira bir hiikiimdann 
tatmin-i §ehveti igin bir cariyeyi cebren almak kasdi ile, nahak yere mii'min- 
ler ile harbe kiyam edenlerin bu surette §ehid olarak olemeyecekleri izahdan 
miistagnidir. 

Muslumanlarin kan dokuciilugu daha ziyade olmamak icm Musul 
malikinin o cariyeyi halifeye tsar etmesi 

3844. Uahiaki elci fleldi, o ex olan §ah dedi: XXr Bir siireti eksik tut ve bnnu ca- 
huk gotur!" 



*$$&> 



AHMED AVNI KONUK 

Vaktaki elci kuraandamn yamndan §ah-i Musul'un huzuruna avdet etti ve 
kumandantn talebini soyledi. ruhu erkek olan sah dedi ki: "Elimdeki cariye, 
sair suretler gibi bir suret-i cismaniyyeden ibarettir. Varsin sarayimda bir su- 
ret eksik oluversin! Qabuk al bu cariyeyi, nefis-perest olan kimselere gotiir!" 

o~*j~Jjl c^^-jj <JL~> 01 j cj ^""j, ^-i *-^ "H* j* p* Cr* 

3845. nr Ben unan ak&intU puia tapia deglliml '[Put o puta tapicinm indinde 
daha evladir!" 

"Ber", nezd ve ind ma'nasinadir. Ya'ni, "Ben Hakk'a tapmaga ahdettim 
ve imamm bu ahid iizerinedir. Binaenaleyh puttan ibaret olan suver-i cisma- 
niyyeye meyl ve muhabbet ederek tapici degilim. Put mesabesinde olan su- 
ret-i cismaniyye, puta tapLci olan o Misir halifesinin yanmda bulunmak daha 
evladir ve daha munasibdir!" 

3846. 'Vaktaki el$i onu getirdi, o pehlivan o zaman onun cemaline a$tk oldu. 

Vaktaki elcj o cariyeyi pehlivamn yanina getirdi, pehlivan cariyenin yii- 
zunii gordugii zaman onun cemaline asik oldu. 

3847. tS%§k hir denizdir. fyok onun iizerinde hir ko-puktur. ^ud yiiz jiuleyha 
hir ^usufun hevasmdadir. 

Bu ve attdeki beyitlerin zevkine varmak icin bir mukaddime lazimdir: 
Malum olsun ki, esyamn yaradilmasina esas, zuhura [meyli] olan hubb-i 
ilahidir. Nitekim d>^>! jU-i cJUJ J>_^\ oi c^>-U u^. \y£ c^f ya'ni "Ben gizli 
bir hazine idim. Bilinmeye muhabbet ettim. Binaenaleyh halki bilinmem igin 
yarattim" hadis-i kudsisine isaret buyrulur. Mevlana Cami (k.s.) ibn Fanz 
hazretlerinin kaside-i Hamriyyesine yazdigi §erhde buyurur ki: 

"Bu zuhura ehl-i hakikat "kemal-i cela ve isticla" derler. "Kemal-i cela" 
Hakk'in sifat ve esmasi hasebiyle meratib-i kevniyyede ve mecali-i halkiyye- 
de zuhurudur; ve "kemal-i isticla", bu meratibde Hakk'in kendisini kendisine 
izhandir. Cem'-i ahadiyyet makammda, kendini, kendiyle, kendinde gordii- 
gii gibi meratib-i tafsil ve kesrette dahi boylece kendini, kendinin gayn ile, 
kendinde veyahud kendi ile kendinin gaynnda veyahud kendinin gayn ile 
kendinin gaynnda mu§ahede eder." 



*#%&> 



MESNEVt-1 §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Ya'ni "kemal-i isticla"da Hakk'in uc. nev'i mu§ahedesi vardir. 1- Kendini, 
bir vech ile kendinin gayn olan insan-i kamilin taayytinu ile kendi vucudun- 
da miisahede eder. 2- Kendini, bir vech ile kendinin gayn olan insan-i kamil 
aynasinda yine kendi ile gdriir. 3- Yahud bir vech ile kendinin gayn olan in- 
san-i kamilin taayyiinii ile kendini, kendinin bir vech ile gayn i'tibar olunan 
esyada goriir. Rubai-i Mevlana Cam! (k.s.) : 

$£ f\*\j>j j[^\j ai~-S^ f^f*" J - ** - J ^J^ <3j*~** _} ^y* J**^ 

"Mtilk-i beksda istigna ile Ferd olan benim. Benim ile beraber ba§kasma sulh 
ve cenk eri§mez. A§ik zatim ve ma'§uk zitim ve a§k zatimdir. Agyardan be- 
nim etegime toz konmami§tir. " 

Imdi esas-i hilkat ask iizerine olunca alem-i kevnin hey'et-i mecmuasi a§k 
deryasi iizerinde yiizen bir kopiik mesabesinde olur ve ask bilciimle zerrat-i 
kainata §amil bulunur. Cemadda nebat mertebesine ve nebatta hayvan mer- 
tebesine ve hayvanda insan mertebesine irtika a§ki oldugu ve hatta her mer- 
tebe efradinda ve eczasmda yekdigerine olan imtizac a§ki bulundugu sath! bir 
miilahaza ile bile zahir olur. Insana gelince, insanm aski madunundaki mah- 
lukatm askmdan ekmeldir. Beyt-i Hz. Hiidayi (k.s.).* 

Tiynet-i ademde konmasa egersevda-yi a§k 
Cenneti bir daneye satmazdi ol dana-yi a§k 
Kenz-i mahfiden zuhura geldi e§ya la-cerem 
Bad-i hubb ile temewuc etti gun deryi-yi a§k 

Fakat insanlann aski dahi meratib uzerinedir. Asjun en a§agi mertebesi 
asara olan ask ve muhabbettir. Bu asar dahi suver-i insaniyyede ve sair es- 
ya suretlerindeki tenasiib ve musiki nagmelerinde mevzunluk ve giizellik gi- 
bi maddi veyahud ahlaktaki tenasiib ve adalet gibi ma'nev! ve ruhani olur. 

Insanm suret-i unsuriyyesindeki sifat-i cemali miisahede edenler dort ta- 
baka uzerinedir: Birincisi, kalbleri nurlanmis olan zevattir ki, onlar §ehvet-i 
nefsaniyyeden saf olmuslardir ve onlann temiz kalbleri tabiat levsinden art 
olmustur. Esyada Hakk'in zatindan ba§ka bir sey gormezler. A§kta miinha- 
siran guzel suretlere kalblerini baglamaya muhtac. degildirler. Belki e§yanin 
hey'et-i mecmuasinda cemal-i mutlaki miisahede ederler. 

lkincisi, Hak yolunun salikleridir ki, bunlann nefisleri Hakk'in sebebsiz 
inayeti ile veyahud miicahede ve riyazet ile tabiann zulmetinden saf ol- 



c^pp 



AHMED AVNl KONUK 

muslardir ve sehevat-i nefsaniyyeden temizlenmislerdir. Fakat cemal-i 
mutlaki suver-i insaniyyedeki husn ve melahatte gormekten kiilliyyen 
kurtulamamislardir. Binaenaleyh onlar agklanni §ehvetsiz olarak bir guzel 
insan suretine tevcih ederler ki, bunlann a§kina "ask-i mecazi" derler. On- 
lann bu a§k-i mecazM bilahare a§k-i haktkf-i Hak rengi iktisab eder ve bu 
kayiddan kurtulurlar. 

Ugimcusu, ask-i mecaziden yakalanni kurtanp a§k-i hakikiye vasil ola- 
mayan taifedir. Gergi bunlar dahi §ehevat-i nefsaniyyeden kurtulmu§lar ise 
de onlann agklan bir sureti birakip diger surete muteselsilen miiteveccih olur; 
ve bu hal onlann cemal-i mutlaki musahedelerine mani' bulunur. 

Dordunciisu, esfel-i safiltn-i tabiata diisen gehvetperestlerdir ki, bunlar 
hayvanhk mertebesinde mahbub-i hakikiden bihaber kalmislandir; ve guzel 
kadinlan kucaklanna cekmek suretiyle tabiat-i hayvaniyyeleri siikunet bul- 
mustur; ve bu taife bu heva-yi nefse "a§k" adini koymuslardir. 

Iste bu kissada Misir halifesinin mevki'i, bu ddrduncii taife ve Musul hii- 
kiimdanmn mevki'i, dahi, ucuncii veya ikinci taife arasindadir. Bu mukaddi- 
me anla§ildiktan sonra bu beyt-i §erifln hulasa-i ma' nasi §6yle olur: Hilkat-i 
kainat hubb-i zuhur-i ilahiye mustenid oldugundan ask bir azim denizdir. 
Mezahir-i sitat ve esma-i ilahiyye olan gokler ve bilciimle ecram-i semaviy- 
ye o a§k deryasi iizerinde bir kopiiktiir. Yukanda zikrolunan dort tabakanm 
erbabindan her biri Zuleyha gibidir ve Yusuf-i hakiki olan Hakk'in cemal-i 
mutlak-i vahidiyyetin askindadir. 

3848. Jfeleklerin devrini a§htn dalgasindan bill Byer a§k olmasayai cihan do- 
nar icLi. 

Feleklerin donmesini ve hareketlerini zuhura [meyli] olan hubb-i ilahiden 
bil! Eger zuhura olan hubb-i ilahi olmasa idi, kainat hareketsiz ve donmus. bir 
halde kahr idi. Cenab-i Pir efendimiz FlhiMi tfMerinin 45. faslinda §6yle bu- 
yururlar: 

"Cenab-i Hak <-vi oi o-^u u^ \y? ^S [ya'ni "Ben gizli bir hazme idim. 
Bilinmeye muhabbet ettim. Binaenaleyh halki bilinmem icm yarattim"] bu- 
yurur. Ya'ni ciimle alemi yarattim. Ondan garaz, ba'zen liituf ve ba'zen kahr 
ile biitun bizim izhanmiz idi. Bu, memleketine bir alamet kifayet edecek bir 
padi§ah degildir. Eger zerrat-i alem hep muarrif olsalar onun ta'rifinde aciz ve 
kasir olurlar. Binaenaleyh biitun halayik gece ve gunduz Hakk'i izhar eyler- 



MESNEVt-t §ER!F §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

ler. Ancak ba'zilan bilirier ve izhara vakiftirlar ve ba'zilan gafildirler. Ne su- 
retle olursa olsun, izhar-i Hak sabit olur." 

3849. 9Ve vafcif W cemai nebatta mahvolurdu? 9Ve uafcif nebatai ruhun feda- 
si olurdu? 

Eger a§k olmasa idi cemad ne vakit nebat mertebesine terakki edip o mer- 
tebede kendi cemadligim mahvederdi? Ve nebatat dahi kezalik a§k He hay- 
vanlik mertebesine terakki edip kendisini ruh-i hayvani mertebesine feda et- 
mezdi. 

3850. CRii/i o bir nefesin ne vakit fedasi olurdu hi. onun nesuninden bir <3\ier- 
(/em namtle oldu. 

"Nesim", liigatte "iyi ve temiz riizgar" demektir. Burada nefh-i ilahtye i§a- 
ret buyrulur. Ya'ni, ruh-i hayvani dahi ^jj & *i cijT> (Hicr, 15/29) ya'ni 
"Ben insana kendi ruhumdan nefh ettim" ayet'-f kerimesinde i§aret buyrulan 
ve nefh-i ilahiden ibaret olan ruh-i insam mertebesinde kendisini feda etmez- 
di ki, o nesimden ya'ni o iiflemeden hasil olan riizgardan bir Meryem suret-i 
Iseviyyeye hamile oldu. 

^U djtr Obj*- j OljJ (S-Xt ^ & yr iJ^fr^S W J ^i j* 

3851. Dier biri buz gibi miinkabiz olurdu. OJe vakit $ekirge gibi ucucu ve ara- 
yici olurdu? 

"Turunciden", abus ve eksj yuzlii ve munkabiz olmak. Bu masdar kabu- 
gu burusuk olan "tuning" denilen meyvenin isminden mii§taktir (Burhin ve 
Re§idt). "Melah" (jJ-), cekirge demektir. Ya'ni, eger zuhura olan muhabbet-i 
ilahi ile daima irsal olunan nefes-i rahmani munkatr olsa suver-i mezahirin 
her birisi hareketten kalir ve buz gibi munkabiz bir halde bulunur idi. 

3852. 3,erre zerre o kemalin a§\klan, fidan gibi yuksehlige acele eder. 

Avalim-i sufliyyede zahir olan mezahirin ciimlesi, zat-i Hakk'in kemalinin 
a§iklandir ve hepsi basmi yukan kaldinp biiyuyen bir fidan gibi o kemale 
dogru yiikselmek icjn ko§arlar. 



c^£> 



AHMED AVNi KONUK 
3853. On/arm aceleleri "Sebhaha lillati'cLu, can vein cisimlerini pafe- ederler. 

Bu beyt-i serifte sure-i Saff'da olan j>'$\ j £j oijUJt yj u A ^- (Saff, 
61/1) ya'ni "Goklerde ve yerde olan mahlukatin hepsi Allah Tella'yi tenzih 
ve takdis ederler" ayet-i kerimesine isaret buyrulur. 

Malum olsun ki, feza-yi namiitenahideki ecram ve onlann iizerlerindeki 
mahlukatin ciimlesi, sifat ve esma-i ilahiyyenin mazharlandir ve hepsi nefes- 
i rahmani lie zat-t Hak'ta miitekewin olup sifat-i Hayat ile mevsufturlar. Ve 
eser-i hayat cemadda batin ve nebatta mahsus ve hayvanda zahir ve insan- 
da azhardir; ve keza stfat-i Kelam dahi bu tertib iizerinedir. Cemadm ve ne- 
batin ve hayvamn tesbihleri batinda oldugu gibi zahirde kendi hilkat-i asliy- 
yelerine fiilen muhalefet etmemek suretiyledir. Insan-i kamilin tesbihi hem 
zahiren ve hem de batmen oldugundan bilciimle mevcudatin tesbih ve ten- 
zihlerine faiktir. tnsan-i nakisin tesbihi ancak batmen ve ruhen olmakla be- 
raber, isti'dadim zayi' edip zahirde Hak'tan gafil ve masivaya mail oldugun- 
dan, mertebe i'tibariyle cemad ve nebat ve hayvandan a§agidir. Fakat su- 
ver-i mezahirin ciimlesi fan! olup kendi asillan olan Hakk'm sifat-i Hayat-i 
kiilliyesinde miistagrak olmak icin, cisimlerini gayriyet kirinden ve pasindan 
temizlemek iizere her an kosarlar. Ya'ni cemad nebata ve nebat hayvana ve 
hayvan insana ve insan melekiyete ve melekiyet dahi lahutiyete riicu* etmek 
icm ko§arlar; ve hepsi bu gayriyet azabindan kurtulmaga ve kendi asillanna 
uruca cabalarlar. Iste onlann bu halleri de tesbih ve tenzih-i fiilidir; ve meza- 
hir arasinda suret-i insaniyyeyi bulmak biiyiik ni'met-i ilahiyyedir. Zira bu 
ni'met icinde bulunan kimse, eger cihad-i ekberde muvaffak olursa inayet-i 
Hak'la riicu'unu ve urucunu itmam eder. Ve e^er muvaffak olamazsa bu uru- 
cu iL Ijt'^JJt I^'jul. bir (y. ^ -Ji ^jjftj &0 Jr> (Maaric 70/4) ya'ni "Run 
ve melaike elli bin yil miltdan'olan bir giinde ona uruc eder" ayet-i kerimesi 
mucibince uzun zahmetler ile kendi ash olan Hakk'a riicu' eder. Tesbihe mu- 
teallik olan beyanat, 111. cildin 467 ve 468 numarasina miisadif olan: 

[Ya'ni "Biitiin ciiz'ler, hareket ve sukun hallerinde: "Biz, subhe yok, yine 
gerisin geri O'na donuyoruz!" derler. Cihan ciiz'lerinin zikir ve tesbihleri, gok- 
lere bir ugultu dusiirmus ve oralan cinlatmi§tir." beyitlerinin serhinde gecti.] 



*#%#> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Anils' t-->- «X»l ^yyf- ,J>\ *jy» 4iiLlJ »j y~ \j <s~ dljl$> 

3854. ZPehlivan kuyuyu yol g$oi zannetmi§; forak ona ho$ gelmi§ iane ehni§tir. 

t§te o pehlivan kumandan karanhk bir kuyu mesabesinde olan §ehveM 
nefsaniyyesini emin bir yol gibi zannetmis. ve gorak bir yer mesabesinde olan 
bir suret-i cismaniyyedeki guzellik ona hog gelmis. ve insana mahsus olan 
ask tanesini o gorak yere ekmigtir ki, masivaya olan a§k ve muhabbet asla 
semere vermez. Fani olan suret gibi ve berhava olur gider. 

3855. Uahiahi o uyumu§ kimse rii'yada hir hayal gordii, onunla $i]i oldu ve on- 
dan su axiii. 

"QM", tevkit igin olursa terciime yukandaki gibi olur; ve eger tesbih igin 
olursa terciime soyle olmak tcab eder: "Uyumus. olan kimsenin rii'yada gor- 
dugii bir hayal gibi ki, onunla gift oldu ve ondan su gitti." Ya'ni fantye taa§- 
§uk eden kimsenin agkimn berhava olmasi, uyuyan kimsenin rii'yasmda ih- 
tilam olmasina benzer ki, onun nutfesi ve hayatimn suyu bosuna akip gitmis. 
olur. Bu beyt-i §erifte ^'Ui ^S UjJi ya'ni "Diinya uyuyan kimsenin gordugii 
rii'ya gibidir" hadis-i §erifine isaret buyrulur. 

3856. Dahiaki o rii'ya giiti ve $abuh uyanxk oldu; gordu ki, o luhet uyamklik- 
ia goriinmedi. 

"Lu'bet", oyuncak ve kagit ve duvar iizerindeki resim ve kukla ma'nala- 
nnadir. Burada murad, rii'yada cima' ettigi surettir. Ya'ni, vaktaki uykusu es- 
nasinda ihtilam olan kimse, bu ihtilam ve inzali miiteakiben hemen uyandi 
ve rii'yasmda gordugii suret zail oldu ve uyamklik halinde o suretin bir ha- 
yalden ibaret oldugunu gordii. Bu beyt-i serifde dahi i^i i/L* uu r u ^ui ya'ni 
"Nas uyurlar, dldiikleri vakit uyamrlar" hadts-i §erifine i§aret buyrulur. 

^-j- 5 f^jj^ 6:> b y^ M V^ gj* t^j. *y*" v* J 1 ^ j 

3857. "^ftazik! ^Bir hayal uzerine suyumu goiurdiim, yazik! O isve verkinin 
isvesini yuttum." 

"t§ve" (*fi-*), aymn ug harekesiyle, (a§ve, u§ve, isve), lugatte emr-i mul- 
tebis demektir, "aldatma" ma'nasinadir. Ya'ni, ihtilam olan kimse der ki: "Ya- 



6 ^^» 



AHMED AVNl KONUK 

zik ki ash olmayan bir hayal uzerine nutfemi ddktiim ve hayanmin suyunu 
bir batila sarf ettim. aldaticinm aidatmasim yuttum ve o hayale aldandim!" 
l§te askim hayat-i dunyeviyyede, ma'suk-i hakiki olan Hakk'in gaynna tev- 
cih edenler dahi, olup uyandiklan vakit, ihtilam olan kimsenin teessiifu gibi 
teessiif ederler. 

3858. cisim pehlivani i&i. Merilik tuimacli, merilik tohwnunu hoyle kumlu- 
jja ekii. 

Ya'ni, o kumandan, cisminin ve §ehvet-i nefsaniyyesinin pehlivani idi. 
Ruhunun pehlivani degil idi. Binaenaleyh §ehvet-i nefsaniyyesine hakim ola- 
cak bir mertligi yok idi. Bu sebebden insanhga mahsus olan aski ve mertlik 
tohumunu boyle gorak bir kumluk mesabesinde olan suret-i cismaniyyeye 
ekti. 

A**-\j j>\>yi jj^ *j»u fi>3 -Ui» «^j-5 j^z>& , t^j a 

3859. Onun a§kinm merkehi yiiz yulan koparmis, "Oliime lavhaliyim!" na'ra- 
smi vururAu. 

"Ligam", yular; "laubali", miifaale babindan fiil-i muzari' nefs-i mutekel- 
lim vahdedir, "gekinmem ve korkmam" ma'nasinadir; "himam", olum de- 
mektir. Ya'ni, o suret-i cismaniyye asiki olan pehlivamn a§k merkebi azarak 
korktu ve haya ve emanet ve gazab gibi birgok yularlan koparmi§ oldugu 
halde "Ey oliim, neredesin, karsmia gik, senden asla korkmuyorum!" na'ra- 
sim vururdu. Ba'zi mishalarda f U-i JU ^ vaki'dir. "Hamam", guvercin de- 
mektir, Bu surette "laubal!", kayidsiz ve mubalatsiz ma'nasinda olup "Giiver- 
cin gibi kayitsiz ve mubalatsiz olarak na'ra vurdu" demek olur. 

3860. "9Ve $eyclir ki muhahheiie htdtfeden $ekineyim. Henim irUirnde vum- 
£um ve helakim her aber Air {" 

"Teva", helak demektir. "Ey?", {y£ t*») terkibinin muhafMdir. Ya'ni, 
"Halife ne §eydir ve ne hukmu vardir ki, cariyeye vuslat hususunda halife- 
den sekineyim! §u dakikada benim indimde vucudum ve olumiim, varhgim 
ve yoklugum musavidir!" 



<^#> 



MESNEVl-t SERtF SERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

3861. O^ihayet hoyle yantci ve acele ehne, bir i§ sahibiyle mesveret et! 

"Germ", hararet ve acele ma'nalannadir. Burada "acele" ma'nasinadir. 
"Havend", "hudavend"in muhaffefidir, "sahib ve malik ve evin biiyugu" 
ma'nalannadir. "Kar", kaf-i Arab! ile "is" ma'nasinadir. Ba'zi niishalarda 
kaf-i Farisi ile "havendgar" yazilmistir. Bu da "hudavendgar" kelimesinin 
muhaffefidir. Bu da yukandaki ma'nada musta'meldir. Ya'ni, ey salik, vel- 
hasil nefsinin arzulanna boyle yana yana kosma ve amel tohumunu haya- 
lat tarlasi olan suver-i cismaniyye sahasina ekme! Eger nefsine karsi mag- 
lub isen bir is sahibi olan insan-i kamil ve mursid ile mesveret et ki, o zat-i 
serif sana nefsine galebe usulunii ta'lim etsin! 

3862. uWe$veret neredef £%kd nerede! Ditrs seylabi harablikia hrnahlan 
uzun ya-ph. 

Fakat bir kimsenin hirs-i nefsanisinin taskin seli kalbi harab etmek husu- 
sunda tirnaklanni uzattigi vakit onun akli kalmaz ki, bir kamil ile mesveret 
etmek luzumunu hissetsin! 

<A>- Ojii* 0' -Uj (_£$ ^j-j _j ^jivJ x-> i^jusi- i$j~» _j -^ (S-^i' C/y. 

3863. Onlerde sed ve arka tarafia sed vardir. O yanayin meftunu onii ve ar- 
hayi ne vakit qoriir? 

bir guzelin yanaginin meftunu ve suret-i cismaniyyesinin asiki olan kim- 
se onde ya'ni alem-i zahirde ve arkada ya'ni alem-i batinda olan ma'nalan ne 
vakit goriir? Zira boyle nefsani kimselerin onunu ve arkasim cismaniyet ale- 
mi kapamis ve ma'na alemini gormeye seddolmu§tur. Nitekim ayet-i kerime- 
de Hak Teala buyurur: V^' ^ '^ '^Z&& u- '?*&■ 'en u- ^J & u> $**-j 
(Yasin, 36/9) ya'ni "Biz on'lann onlerinde sed ve arkalannda sed kildik. Imdi 
onlan orttiik. Binaenaleyh onlar gormezler." 

o^H i£j~* >kS>*\ <>jj *£ Ij «Uw \~* 01*- -U*5 ji «X«i 

3864. Tilki arslani kuyuya birahnak icin Kara set cantn kasdina gelmi§tir. 

Tilki mesabesinde olan nefis arslan mesabesinde olan ruhu tabiat ve cis- 
maniyet aleminin karanhk kuyusuna dusiirmek igin kara ve camurlu sel me- 



c^^, 



AHMED AVNt KONUK 

sabesinde olan sirat-i nefsaniyye seli o arslan gibi olan camn kasdina ve he- 
lakine gelmistir. Nitekim I. cildin 1320 numarah beytinden i'tibaren baslayan 
surh-i serifde bir tavsamn bir arslani kuyu icmde kendi hayalini ve aksini 
gostererek, hile ile kuyuya diisiirdugu beyan buyrulmus idi. 
' • * ** 

3865. 'Daglar gtbl arslanlan aitnak i$in bir kuyudan yoka mensub olan hat/alt 
flastermi§tir. 

"Usud", arslan ma'nasinda olan u esed"in cem'idir, "arslanlar" demekolur. 
"Ma'dumi"deki "ya", nisbet icm olmak miinasibdir. "Daglar gibi arslan- 
lar"dan rnurad, yillarca ziihd ve takva icjnde bulunan abidler ve zahidlerdir. 
"Kuyu"dan rnurad, cismaniyet ve tabiat alemidir ki, sani hakikatte adem-i 
izaffdir; ve bu cismaniyet ve tabiat aleminde bulunan giizel suretlerin her bi- 
ri bu adem-i izafi alemine mensub olan birer hayaldir. Ya'ni, o nefis tilkisi 
daglar gibi arslanlar mesabesinde olan abidleri ve zahidleri baki olan ruhani- 
yet gulistanlanndan fan! olan cismaniyet ve tabiat kuyusuna gekip atmak 
icjn o fani ve adem-i izafiye mensub olan bir giizel suret hayalini gostermis- 
tir. Nitekim suver-i cemileye asik olmak hususundaki izahat biraz yukanda 
gecti. Ve Feridiiddin Attar hazretleri Mantiku 't-Tayr Utabmda §eyh San'an 
bir hiristiyan kizma asik olarak muridlerini terk edip Rum diyannda ma'su- 
kasimn emriyle birisine domuz giittugiinii beyan buyurmustur; ve bu gibi 
menakib coktur. 

J\jti J C~V-I 4~J Ji ^1 Jli« i£ j\X* ?J>** OUj \j \j L yS' fcj* 

3866. ZUvfair kimseyi kadinlar ile mahrem tutma! ,2Xra bu ikinin misali pa- 
muk ve kivtlcmukr. 

"§erar", "serere"nin cem'idir, "ates kivilcimi" demektir. Ya'ni, velhasil hig- 
bir kimseyi kadinlar ile bir arada yalmz birakma ve mahrem tutma! Zira er- 
kekler atesin kivilcimlan ve kadinlar da pamuk gibidir. Ates ile pamuk birbi- 
rine yaklasinca pamugu nasil ates istila ederse erkek ile kadin da yalmz bir 
yerde kaldiklan vakit erkekten sehvet atesinin kivilcimi kadina sigrayip fesa- 
da ve harabliga sebeb olur. 

Ma'lum olsun ki, fenn-i tip, erkekler ile kadmlann bir arada bulunup raks 
etmeleri ve fakat birbirlerine kar§i hissettikleri sehveti zabtedip zina edeme- 
meleri yuztinden hem erkeklerde ve hem de kadinlarda birtakim hastaliklar 



c 3^> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHl / X. ClLT * MESNEVl-5 • 

peyda oldugunu ve hususuyla bu yiizden kadinlann rahimlerinde kanser hu- 
sule geldigini tesbit etmistir. Ve din ve ahlak ile alakasi olmayan etibba, bu 
belamn def'i igin zinayi tavsiye ediyorlar. Halbuki zina ictimai bir afetten ba§- 
ka bir §ey degildir. Firengi ve bel soguklugu illetlerinin menba'idir. 

Garibdir ki Viyana doktorlanndan birisi frengiye karsi meshur serumu kes- 
fetmis. ve bu serum vasitasiyla frengi mikroplannin ma'luliin kamndan zail 
oldugunu gdrerek temizlendigi zanmyla temiz bir kadin ile nikahma muvafa- 
kat edilmi§tir. Fakat tedkikat-i ahtre ile frengi mikroplannin kandan kagarak 
a'saba sanldigi ve ma'lul kimse tarafindan bu mikroplann temiz kadmin da- 
hi a'sabina asjlandigi anlasildi. Binaenaleyh serum kasjfmin hastaligin teda- 
visine degil biisbiitun istitanna ve binaenaleyh cem'iyyet-i begeriyyeye hiz- 
met degil bilmeyerek bir ihanet ettigi sabit oldu. Nihayet doktorlar bunun da 
garesini bulmaya galigip hastaya tifo mikrobu asrtadilar; ve bu mikroplann fil- 
hakika frengi mikrobunu a'sabdan mahvettigi goriildu ise de tifo mikrobu 
asilanan ma'lullerden gogunun bu hastaliktan oldiigii ve kurtulanlann dahi 
hayvanlar gibi ahmak bir hale geldigi ve tamamen insanlik zekasindan cik- 
tigi anla§ilmistir. Iste emr-i ilahiye muhalefet edenlerin tabiatin eezasindan 
ibret almalan iktiza eder. 

3867. Diahk'm suyundan sonmiis hir aies fjerektir, ~$usuf gibi gunahta mah~ 
juz olsun! 

"Ate§"ten murad, §ehvet-i nefsani ve "Hakk'in suyu"ndan murad, 
Hakk'm rahmet-i rahimiyyesi. "Rehak", miiteaddid ma'nalan vardir. Bura- 
da "sug ve giinah ve harama meyletmek" ma'nalannadir. Ya'ni, Yusuf (a.s.) 
gibi giinah etmek hususunda ma'sum ve mahfuz olmak igin, Hakk'in rah- 
met-i rahimiyyesinden sonmiis. ve dlmiis. bir §ehvet-i nefsani gerektir. Gayet 
giizel bir kadin kendini zinaya da'vet ettigi vakit, bu rahmetle merhum olan 
kimse, "Maazallah, ben bu rezaleti yapamam!" der. Nitekim Yusuf (a.s.)in 
Zuleyha ile olan kissasi sure-i Yusuf ta beyan buyrulmustar. 

3868. Byer servi hoylu latif ^iileyha ise tie, arslanlar gibi kenclisini fjeri $eker. 

Ya'ni, Hakk'in rahmet-i rahimiyyesiyle merhum ve mahfuz-i ilahi olan bir 
kimseyi, eger Yusuf (a.s.)i kendisine da'vet eden Zuleyha gibi boylu boslu ve 



*&!&> 



AHMED AVNl KONUK 



latif endamh gayet giizel bir kadin olsa bile, o kimse arslanlar gibi kendisini 
o kadmdan geri geker ve zinayi irtikab etmez. 



»'j -P J' 



j ja*a vJl^y ^*0y jl Ol^Lgj ^j* £***r\/> 



Pehlivanin Musul'dan Misir canibine donmesi 
ve onun yolda cariye ile sohbeti 



Bu siirh Ankaravi nushasinda miinderic degildir. Ba'zi nushalarda vardir. 
Fihristde faidesi oldugu icin fakir dahi dercettim. 

3869. uMusvl'dan geri dondu ve yolda yider idi. V^fihayet ormana ve mer'aya 
nuzul etti. 

Kumandan olan pehlivan cariyeyi aldiktan sonra ordusuyla beraber Mu- 
sul sehrinden Misir tarafina geri dondu ve yollarda giderdi. Nihayet orduyu 
dinlendirmek igin bir ormana ve mer'aya niizul etti. 



OU— T j\ jyj j\ juLu *£ 



01^- 01 Oljj^ Ju l te Ji3\ 



3870. Onun a§kinin ate§i oyle -parlayicx oldu hi o golden yeri hilmez. 

Pehlivanin cariyeye olan askimn atesi oyle siddetli bir hale geldi ki, yerde 
mi yoksa gokte mi oldugunu bilmedi ve o a§kin maglubu oldu. 

3871. O $adir i$inde olan o maha kasdetti. <5%kil nerede! Dialifeden korhu ne- 
rede! 

§iddet-i a§k sebebiyle o pehlivan cadir icmde mahfuz bulunan o cariyeye 
kasd ve tevecciih etti. Ask atesinin parladigi o anda akil nerede! Ve aklin ne- 
tice-i hukmii olan halifeden korku duygusu nerede kahr! Bu anda akil ve id- 
rak muattal bir haldedir. 



*c^ 



MESNEVt-t SERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

t t s * > * 

3872. Vaktaki hu vaaute sehvet Aavul $alar, ey turp o'aln turp senin akhn mdir? 

Vaktaki guzel surete olan ask vadisinde sehvet-i nefsaniyye senin viicu- 
dunun sehrinde davul calip zuhurunu i'lan eder, ona mukavemet icm senin 
zayif olan aklimn ne hiikmu olur, ey turp oglu turp? "Turp oglu turp" ya'ni 
saha-i tabiatta nesv u nemasi, gerek kendisinin ve gerek babasimn, bir turp- 
tan farki olmayan kimse demektir. 

3873. zaman, o nefes onun atesin olan fjozu onunde, yiiz halife sinek g&ulir. 

3874. .TiafciaJtt o zampara salvanni cLi§anya ath ve ka&imn ayahlan arasina 

ipkiu. 

Vaktaki kadin sevici olan o pehlivan ayagindan donunu ?ikanp cariyenin 
bacaklan arasina girdi ve cima' etmek vaziyetini aldi. 

3875. Vaktaki zeker makar iarafina Aogru aiiii, askerden kiyamet ve autyule 
kalkh. 

"Makarr", mahall-i karar demek olup fercden kinayedir. Ya'ni, vaktaki 
pehlivanin zekeri cariyenin fercine dogru gitti, gadinn disansindaki askerden 
bir kiyamet ve gulgule ya'ni bagnsmalar ve hareketler koptu. Pehlivanin mu- 
amelesi yari yolda kaldi. 

\Jt&<> j\ i _^5\ j^-o-* (_£jUiJI ji i_i-^ l£j~" *^*ji tijS j\ ^i&r J. 

3876. kift $vplak, o elinAe hir zulfifalr olarak saf iarafina ftruuLi. 

Bu guriiltu uzerine pehlivan askeri diisman basti zannedip donunu giyme- 
ge vakit bulmaksizin kigi ciplak ve elinde kihc oldugu halde kendi askerleri- 
nin san tarafina firladi. 

ll)L$5 \j j£jJ (^JU j) 6$j j> l)U~wJ j\ 4-** j jj* \>2> 

3877. ZKara erkek ar slam kamisliktan ansiztn askerin i$ine huciim etmis flordu. 



*$%&> 



AHMED AVNi KONUK 

3878. ^Deu ^tfct feojarafe. cusa Qelmis yiiz iavfte ve cadin hirbirine katmxs. 

"Tavile", hayvanlan bagladiklan yer, [tavla]. Ya'ni, kara arslan kiikremis. 
oldugu halde ko§arak asker icjne gelmis. ve bircok tavile ve gadirlan karma 
kan§ik bir hale getirmisti. 

jf ^— * ^j> £y ^yr ( y j* ^ J ! *f<s* ^ J j^ 1 

3879. Brkek arslan magaradan, tleniz dalgasi gibi havada yirmi arstn attar idi. 

"Liigaz", liigatte tare deligi ve bilmece ma'nalannadir. Burada arslanm 
magarasi ve ini murad olunur. Ya'ni, o erkek arslan ininden cikip havada de- 
niz dalgasi gibi yirmi ar§m yiiksekliginde sicrar idi. "Giinbed kerden", sicra- 
mak ma'nasinadir. 

j^ c~w j^i, j^. x»\ jji, j~j j-^-ij. 5 *y. ^-V ^J-H 

3880. ZPehlivan merdane ve korkusuz idi. ^JCizgtn bash arslan gtbi arslanin 
oniine geldi. 

3881. \Kili$ ile vurdu ve onun ha$im yardu Qabuk ay yuzlunun cadm iarafi- 
na kostu. 

Pehlivan hemen kilic. ile arslanin ba§ina vurdu ve onun ba§im yardi ve ca- 
buk ay yiizlii cariyeye kavugmak icjn cariyenin cadin tarafina ko§tu. 

3882. Uakiaki kendini o cariyeye aosterdi, onun erkekligi oylece ayah uzre idi. 

Ya'ni, pehlivan cadirdan kigi acjk bir halde di§anya firlami§ ve arslam ol- 
diirdiikten sonra yine o halde gadira avdet etmi§ idi. Vaktaki kendisini o hu- 
rl gibi olan cariyeye bu ciplak halde gosterdi M, bu kadar korkunc bir 
vak'adan sonra bile onun erkekligi ya'ni zekeri inmemis. idi. 

3883. Oyle bir arslan He cenkte cift oldu. Onun erkekligi ayak uzerinde kaldi 
ve yatmadu 



c^Pja 



MESNEVt-t §ERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

"Cali§", cenk demektir. "Ciiftgesten", beraber olmak demektir. Ya'ni, peh- 
livan oyle mudhis. bir arslan ile cenkte beraber oldugu halde, onun zekeri 
kalkrms, bir halde kaldi ve inmedi. 

3884. ay ynxln olan cemali latif mahbube onun erkekliginden taaccubde kaldu 

3885. zaman $eWi tie ona cift oUu. iki can derhal miittehid oldu. 

Ya'ni, cariye pehlivanin erkekligini gordii, begendi ve kendisinde de §eh- 
vet duygusu peyda oldu. l§te o §ehvet duygusu zamaninda derhal pehlivana 
nefsini teslim etti ve mukareneti kabul etti. iki can ya'ni pehlivanin ruh-i 
hayvanisi ile cariyenin ruh-i hayvanisi §ehvet duygusundan derhal birlegti ve 
zevk-nnzalde miittehid oldu. 

3886. HSu iki camn birbiriyle ittisalinden onlara gaybdan hir baska can erisir. 

Ya'ni, bu iki ruh-i hayvamnin boyle §ehvetle birbirine ittisalinden onlara 
alem-i gaybdan ve adem-i izafi aleminden ba§ka bir ruh-i hayvani eri§ir, o 
da onlarm gocugu olur. Ma'lumdur ki, bu iki ruh-i hayvanmin §ehvetle bir- 
birine ittisali ya me§ru' veya gayr-i me§ru' olur. Veled-i gayr-i rne§ru' bati- 
nen mertebe-i insaniyyete terakki edemez ve kalb cennetine dahilolamaz. 
Zira men§e-i tekewunii rasiddir ve bozuktur; ve ruh-i ilahi nefhine salih de- 
gildir. Binaenaleyh o veled ha§lak (J^u) ve nakis bir meyve mesabesin- 
dedir; ve zanilerin miicessem bir giinahidir ve cem'iyyet-i be§eriyye arasina 
biraktiklan bir fesad aletidir. Bu sebeble Hak Teala biitun dinlerde zinayi 
men' buyurmu§tur. Cima'-i me§ni'dan hasil olan veled ise tamamen bunun 
aksidir ve terbiye olunursa batmen insanlik mertebesine terakkisi miimkin- 
dir. Zira ruh-i ilahi nefhine salihdir. 

3887. Bger onun rahmeti cihetinden bir yol vurucu olmazsa, dogmaklth yolun- 
dan yuz gosterir. 

"Uluk", rahim ma'nasmadir. tmdi gerek mesru' ve gerek gayr-i me§ru' ci- 
ma'da, eger kadimn rahminde erkegin huveynat-i meneviyyesini oldurecek 



c 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

bir madde bulunmazsa, adem-i izafiden gelecek olan o ruh-i hayvani dogum 
yolu olan mehbilden yiiz gosterir ve alem-i surette ve vucud-i izafi aleminde 
peyda olur. Fakat veled-i mesju* ebeveyni igin rahmet ve veled-i gayr-i me§- 
ru' azab olur. 

uA -kh J^ -^C** Cj£h \i iSA*, o^ j-> \*& j* 

3888. Dier nerede iki kimse hir muhabhet yahud kin He cent gelirse mtthak- 
kak iipincu doaar. 

Bu beyt-i §erifde tevelliid-i suriden tevelliid-i ma'neviye intikal buyrulur. 
Ya'ni, iki kisj bir yerde birbirlerine mulaki olduklan vakit, ya birbirlerine mu- 
habbet ederler veyahud yekdigerine kargi kin tutarlar. Muhabbet ve kin onla- 
nn batimnda merkuz olan iki zid ma'nadan ibarettir. Fakat bu iki zid ma'na- 
nin ve fikrin alem-i misalde bifer suretleri vardir. Nitekim iman ve kiifur Iisa- 
nen ve fiilen izhar edilse de edilmese de, onlann alem-i misalde birer suretleri 
vardir. Imanm sureti nur ve kiifrun sureti nar; ve kezalik ilmin sureti ziya ve 
aydmlik ve cehlin sureti zulmet ve karanhktir. Bunun gibi muhabbetin ve ki- 
nin de alem-i misalde iyi ve kotii suretleri vardir. Binaenaleyh bu iki zid ma'na- 
lan ve fikirleri hamil olan §ahsiyetlerin musahabetinden yine alem-i misalde 
ucuncii bir suret dogar. l§te bu sebebden ayet-i kerimede 'o^UJi '{* \)/ 3 (Tev- 
be, 9/1 19) ya'ni "Sadiklar ile beraber olun!" diye emir buy'rulmu§tur. 

J^ J- 5 ij^i J~* <^t£jj tiy? jj^s> 01 -blj <_~£ J^ ^ 

3889. {jakat o suretler gayhda do^ar. Uaktaki o tarafa aidersin, nazarda ao- 
riirsiin. 

Fakat o suretler gaybda ya'ni alem-i misalde dogar ve alem-i dunyada ve 
§ehadette goriinmez. Vaktaki alem-i misal tarafina gidersin, onlan misali olan 
cismin goztiyle apagik goriirsiin. Kalb gozii agik olanlar o suver-i misaliyye- 
yi bu alem-i §ehadette de goriirler, Ehl-i hicab ise sun oliimden sonra alem-i 
berzahda goriirler; ve alem-i berzah ikidir-. Birisi, alem-i §ehadetin fevkmde- 
ki alem-i misaldir ki, bu diinyaya gelecek olan suretler ewela orada zahir 
olur. Buna "gayb-i imkani" ve "misal-i imkani" ve "misal-i ewel" derler,- ve 
ikinci berzaha da "gayb-i muhali" ve "misal-i muhall" ve "misal-i sani" ve 
"misal-i imtinai" derler. 

3890. O neticeler senin karinlerinden doqdu. Sakin her hir karinden $abuk §ad 
[3896] , , . * 

olarak donme! 



*$%&> 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Netayic", neticenin cem'idir; ve "netice", lugatte "hayvan yavrusu"na 
derler. Burada "alem-i misalde dogan suretler" murad buyrulur. Ya'ni, o 
alem-i misaldeki suretler senin karinlerinden ve musahiblerinden dogdu. Sa- 
kin her bir sohbet ettigin kimselerden cabuk sad ve memnun olarak kendi 
makamina ve mekanina donme! Ya'ni mesela sen birtakim kimseleri kamil 
bir veil zannedip sohbetlerinde bulunursun. Halbuki onlar senin zannettigin 
gibi degildir. Hakayik ve maarif namina sana birtakim yanlis. fikirler ilka 
ederler. Sen de onlan ogrendim diye mesrur ve memnun olursun; ve o sakim 
fikirlerden alem-i misalde sana mahsus olmak iizere birtakim suretler dogar 
ve alem-i misale gittigin vakit seni iz'ac ederler; ve bu suretler ba'zen salike 
rii'ya aleminde de miinkesjf olur. 

\j oLji Jjl^JI Ota <iJU<s \j oil* 01 J*^.^ j&j* 

3891. .0 mikata muniazir oil ^urriyetlerin ilhsJuni clocjru bill 

Bu beyt-i §erifde sure-i Tur'da olan ^.^ ^ t^ 1 &ty (-rp ff^j Ir* 1 ji^b 
(Tur, 52/21) ya'ni "tman eden kimselerin ziirriyetleri de iman ile onlara ta- 
bi' oldular. Biz onlann zurriyetlerini de onlara ilhak ederiz" ayet-i kerimesi- 
ne i§aret buyrulur. Cenab-i Mevlana efendimiz bu ayet-i kerimenin ma'na-yi 
batimsini akp cismani ziirriyetlerden ruhani zurriyetlere intikal buyurmu§lar- 
dir. Iki cismin cima' ile ittihadindan zlirriyet-i cismaniyye peyda oldugu gibi 
ruhlann telakisinden dahi zurriyet-i ruhaniyye peyda olur. Ya'ni, ey kimse, 
vakt-i muayyeni bekle ki, o vakit senin alem-i berzaha intikalin zamamdir. 
Bu ziirriyaM ruhaniyyenin senin berzah! olan cismine ilhakini dogru bil! 

3892. 3mq. amelden ve illetlerden doqmu$lar<hr . Uier birinin sureti ve nutku 
ve mekani vardir. 

"Talel", duvar temeli ma'nasinadir; burada "mekan" ma'nasi murad buy- 
rulur. Ba'zi niishalarda "kelel" vaki* olmu§tur, "dil tutuklugu" demektir. 
zurriyyat-i ruhaniyye amelden ve sebeblerden dogmusjardir. Onlardan her 
birinin alem-i berzahda bir sureti ve bir nutku ve mekani veyahud dilinin tu- 
tuklugu vardir. Burada "amel"den murad, yalniz a'mal-i zahire degildir. Ni- 
tekim FihiMi Fih'in 18. faslinda Hz. Pir efendimiz §6yle buyururlar: 

"Nihayet bu amel namaz ve orug degildir ve bunlar amelin suretidir. Amel 
ma'nevi ve batindadir. Nihayet devr-i Adem'den beri ta devr-i Mustafa 



cse^ 



AHMED AVNl KONUK 

(a.s.)a kadar namaz ve orug bu surette dep idi, halbuki amel mevciid idi. Bi- 
naenaleyh bu suret amel depdir. Amel insanda bir ma' nadir. Nitekim "Onda 
amel etti" dersin. Halbuki orada amelin sureti yoktur. Onda ancak bir ma'na 
vardir. Ve keza "0 adam filan sehirde amildir" derler. Surette bir §ey gormez- 
ler. Ona taalluku olan a'mal vasitasiyla "amil" derler. Binaenaleyh bu amel 
halkin anladiklan seyden baskadir. Onlar o ameli zahirden ibaret zanneder- 
ler. Eger munafikbu amelin suretini ifa ederse ona asla faidesi olmaz. Qunkii 
onda ma'na ve sidk ve iman yoktur." 

3893. O latif haclelerden onlann sesi eri$ir. Verier hi: *By hizden gajil, hay- 
di cabuh gel!" 

"Hical", "hacle"nin cem'idir, "gelin ve giivegi odasi." Burada mekan-i ruha- 
nl murad buyrulur. "Hela", (5U) Farisi'de kelime-i tenbihdir, "agah ol!" ma'na- 
sina; ve Arabi'de at siirmek igin gikanlan sadadir. Ttirkce'de "haydi!" sadasina 
mukabildir. Burada iki ma'na dahi miinasibdir. Ya'ni, o ztirriyyat-i ruhaniyye 
kendilerine mahsus olan latif emkine-i ruhaniyyeden sahiblerine hitab edip der- 
ler ki: "Ey kesafet-i cismaniyyeden dolayi bizden gafil olan kimse, agah ol ve- 
yahud haydi cabuk bizim tarafimiza gel!" "Teal", Arapca'da "gel!" demektir. 

3894. "Brkegin ve kadinin cam gaybda muntazirdir. Senin yava? yavasin na- 
dir? CPek $abuk adim at!" 

"Mul mul", yavas yavas! "Gam", adim ma'nasmadir. Ya'ni, o ziirriyyat-i 
ruhaniyye derler ki: "Ey kimse, senden ewel alem-i berzaha intikal etmis 
olan erkeklerin ve kadinlann ruhlan seni bekliyorlar; sen ise o kestf ve muz- 
lim olan hayat-i dunyeviyyeye yapisip kaldin ve bu alem-i latife gelmek igin 
tevakkuf fikrindesin. Senin bu yavas yavas demen nedir? Bu tarafa pek ca- 
buk adim at!" 

£ji uLLi jjjl ilai tJ S^ dy? ^jji ry* 6\ j\ j\ s£ pf fllj 

3895. 0, yalanct sabahtan dolayi yolu kayhetti. 0, senin gihi ayran sfimleyine 
du$lu. 

"Subh-i durug", subh-i kazibdir ki, ufk-i sarkide zahir olan hafif bir aydin- 
Uktir ve pek gabuk zail olur; ve yolcular sabah oldu zanmyla yola ciktiklan va- 



°&pe> 



MESNEVl-t §ERtF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

kit, tekrar karanlik basinca yollanni kaybederler. Beyt-i serifde cariyenin me- 
cazi olan guzelligi subh-i kazibe ve cariyenin cismi de ayran kasesine tesbih 
buyrulmustur. Ya'ni pehlivan cariyenin subh-i kazib mesabesinde olan giizel- 
ligine meftun olup cemal-i hakiki-i Hak'tan hicaba dii§erek yolunu kaybetmis 
ve bir sinek gibi ayran kasesi mesabesinde olan cariyenin cismine dalmi§tir. 



seraskerin yaptigi o hiyanetten pesiman olmasi ve o canyeye vaki* 
. olan seyden halifeye ifsa etmesin diye yemin vermesidir 



3896. ^irkat gun onun uzerine oldu. Ondan soma o ajju curiimden pisman oldu. 

Ya'ni, pehlivan Misir'a vasil oluncaya kadar yolda birkac. gun cariye ile 
muamele uzerine oldu. Vaktaki cima'-i mutevalt uzerine sehveti sondu, on- 
dan sonra halifeye karsi yaptigi o agir sucten pisman oldu ve artik taarruzu 
tekrar etmedi. 

3897. Ona, "6y fliines yiizlii, halifeye hu olan seyden hir isdret soyleme!" diye 
yemin verdu 

Pehlivan cariyeye, "Ey giines. yiizlii mahbube, sakin halifeye benim sana 
olan taarruzumdan bir isaret ile bile bir §ey soyleme!" diye and verdi ve ye- 
min ettirdi. 

d— iis jJ lj jl ibil *\j j ( -o <!_. io c„ M * "uU^ 1j jl JbJU Oj^- 

3898. Uakiaki halife onu gordu, sarhos oldu. HRinaenaleyh onun dahi legeni 
damdan diistii. 



AHMED AVNt KONUK 

"Ta§t ez bam iiftaden", kinayat-i Acem'den olup "damdan legenin diisme- 
si", kotii namimn sayi' olmasina kinayedir. Ya'ni, halifenin cariyeye a§ik olup 
harben Musul'dan celbettigi haberi etrafa yayildi ve halk onu ta'yib etti. 

SyZ> -UU «Jlo Sy- 2j> ^S 2jJ OS j? l J~i>+0J *£ tl^-^ -W» ^ 

3899. Onu vasfeiltyinden yuz kadar gor&ii. Qorulmu^ ise, ne vahii isiiilmisin 
manendi oldu? 

Halife cariyeyi goriince o cariyenin giizelligini gammazm vasfettigi giizel- 
likten yiiz mertebe gordii. Zira gormekle isftmek arasmda gok fark vardir. G6- 
rulmiis. olan §ey isjtilmis. olan §eye benzemez. Beyt: 

"Dervi§ soztinii gdriilmiisten soyler. Avim ise i§itUmi§ olan seyden bahseder. " 

3900. Vasif akil aozii iftn tasvirdir. Sureti, kulagin layiki degil, goziin layiki hill 

Ya'ni, goriilmeyen bir §eyin tavsifi akil goziinun gormesi igin yapilan bir 
tasvirdir. Bu tavsifi kulak dinler ve akil gozii bu tavstfden peyda olan suret-i 
hayaliyyeyi goriir. Bu tasvir-i hayaltyi idrakde cisim gozuniin asla alakasi 
yoktur. Cisim gozii ancak suver-i hissiyyeyi goriir. Kulagm dahi bu suret-i 
hissiyye ile alakasi yoktur. Binaenaleyh bu tavsif iizere akil goziinde zahir 
olan suret-i hayaliyye aslina mutabik olmaz. Fakat tavsif olunan §eyin ash 
zahir olup goz onu gdrdiigii vakit o suret-i hayaliyye zail ve yakin hasil olur. 
Boyle olunca isjtme ve dinleme gorme gibi degildir. 

3901. HZir adam hir soz hiliciden, "61/ iyi sozlii, hak ve hatd nedir?" diye sordu. 

3902. Oitdagim tuttu ve dedi: "IZu, haiddir, goz haktu ve ona yakin kastldir." 

Ya'ni, bir kimse soz bilen bir hakimden "Hak ve batil nedir?" diye sordu. 
hakim dahi kulagim tutup saile gostererek: "Bu batildir!" Ya'ni kulaktan is> 
tilen sozler sek ve siibheden ari olmadigindan batildir ve egridir; ve goziin 
gdrdiigii §eylerde §ek ve §iibhe bulunmadigindan "G6z haktir ve dogrudur; 
ve goziin gdrdiigii §eylerde yaMn hasildir." Mesela bir kimse birisinden bir 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

vak'ayi dinlese, o vak'amn oyle cereyan ettigine kani* olur. Fakat diger biri- 
si gelip "Hayir, o vak'a oyle degildir, boyledir!" dese, derhal bir subhe hasil 
olur. Fakat bir kimse o vak'ayi gdzleriyle gorse, hicbir kimse o vak'a hakkin- 
da ona §ek ve subhe ilka edemez. 

3903. O nishet He bunun onunie batil aeldi. Ey emin, ekser sozler nisheitir. 

isitmek, bu gormek oniinde batil ve egri geldi. Ey mu§ahedesinden emin 
olan kimse, sozlerin cogu kulaga nisbetle soylenir ve i§itmekten ve dinlemek- 
ten hasil olur. Bu sebeble ekseriya hilaf-i haklkat olur. Mesela Bagdad sehri- 
ni gormemis. olan bir kimse onun ta'rif ve tavsifmi isftir ve bu ta'rif ve tavsif- 
den onun zihninde bir suret peyda olur; vaktaki Bagdad'a gider, §ehir onun 
zihninde tasavvur ettigi suretten bamba§ka bir halde zahir olur. Binaenaleyh 
gdrmeye nisbetle isftmek batil olur. 

"Ma'lum olsun ki, kulak kendi zatmda batil degildir. Zira ondan ilm-i es- 
vat hasil olur; ve mu§ahede-i esvat ancak bu isftmek iledir. Isjtilen seylere 
karinelerin inzimamindan sonra onlann sidkina kalb icm yakin peyda olur. 
Nitekim kelamullahin ve kelam-i Resulullah'm ve kelam-i ehl-i tevaturun is- 
tima'indan ilm-i yakin peyda olur. Velakin goz cihetinden mtisahedesi mii- 
him olan geyleri gormek ve miisahede etmek lazimdir-ki, ayne'l-yakin mer- 
tebesi viicuda gelsin. Binaenaleyh bu i'tibar ile kulak goze nisbetle nagiz 
olur." (Bahru'1-Ulum §erhinden hulasa) 

3904. ^arasa aerg. gune§ten ihtkab eili, aune§in hayalinclen mahcub degiliir. 

Mesela yarasa kusunun giinesj gormege tahammulu olmadigindan gece- 
nin zulmetiyle giinesten perde arkasmdadir. Velakin giinesjn hayalinden per- 
de arkasinda degildir. Gtinesjn hayalini kendi zihninde miisahede eder. Bu- 
rada "yarasa"dan murad, Hakk'in cemal-i zatisini mii§ahedeye mutehammil 
olmayan kimselerdir ki, onlar mu§ahede ehli olan evliya-i kiramin beyanat-i 
aliyyelerini isittikleri vakit zihinlerinde bir suret-i hayaliyye peyda olur ve o 
suret-i hayaliyyeyi cemal-i zati kiyas ederler; ve hayal kulak cihetinden mii- 
tevellid olur. Binaenaleyh kulak batil-i mahz olmaz. Lakin onun butlam go- 
ze ve musahedeye nisbetle olur. Zira hayal her ne kadar matlubun kendi de- 
gil ise de matluba vusuliin kilavuzu olur. 



<^p 



AHMED AVNt KONUK 

3905. OCorku ona muhahkak onun hayalini verir. Onun o hayali zvlmei tara- 
fina $eker. 

Musahedeye tahammul edememek korkusu, o yarasa kusuna gune§in ha- 
yalini verir. Onun o hayali de kendisini masiva-yi Hak zulmeti tarafina ceker 
ve o hayale kanaat edip oturur. 

3906. O nurun hayali onu korhutur. Jlulmetler gecesi uzerine onu yajnsimr. 

giinesin nurunun tasviri o yarasayi korkutur. Zulmetler sahibi olan ge- 
ceye yapistinr. Ya'ni yarasa gune§i gormedigi halde mahza onun nurunun 
hayali onu korkutur. Binaenaleyh korkunun menba'i hayal olur. Bunun gibi 
tecelli-i zati husulii esbabina tevessiil edemeyen zahidler ve abidler dahi o te- 
celli-i zatinin ta'rifinden hasil olan hayalden korkup masiva-yi Hak olan ha- 
yal-i zulmete yapisirlar. Zira tecellT-i zatiyi kendi mevhum varliklarimn dug- 
mam ve zulmet-i hayali de kendi varliklannin dostu telakki ederler. 

3907. ^Dusmanin hayalinden ve onun iasvtrindendir hi, sen yare ve iosta ya- 
pismtsstn. 

Nitekim alem-i zahirde sen diismanin hayalinden ve onun zihnindeki tas- 
virinden korkup yarinin ve dostunun tarafina iltica edersin ve yapisirsm. 

3908. Gy (Jviusa, senin he§jin ■parlamayi dag uzerine yukseltli. O tahayuul edi- 
ci senin taWukine takat iutmadi. 

"Lema"' yaldiramak, parlamak ve aydin olmak ma'nasinadir. "Muhay- 
yil", "tahyil"den ism-i faildir, "tahayyul eden kimse" demektir. "Musa"dan 
murad, burada tecellM zatiye mazhar olan ehass-i evliyadir. "Dag"dan mu- 
rad, vticud-i izafidir. Ya'ni, ey tecelli-i zatinin mazhan olan veliyy-i kamil, se- 
nin kesfin tecelli-i zati giinesinin parlamasim dag mesabesinde olan viicud-i 
izafiye yukseltti; ve bu tecelli neticesinde taayyunat-i kesifesinin hukmu o 
nurun altmda muhtefi oldu. hayal mertebesinde kalan zahidler ve abidler 
senin o tecelli ile tahakkukuna takat tutmadi ve tahammiil edemedi. Cenab-i 



*$$&> 



MESNEVl-1 SERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

Pir efendimiz bu beyt-i serifde zat-i seriflerine de isaret buyururlar. Nitekim 
Menakib-i Sipehsalat 'da su menkibe beyan buyrulur: 

"Hz. Hudavendigar halkin kesret-i miiracaatindan meliil olunca hamama 
gider ve hamamda dahi su mahzenine girer idi. Bir def a yine su mahzenine 
girip uc. gun uc. gece orada tevali-i tecelliyat ve tetali-i barikata miistagrak ol- 
mustar idi. lie giinden sonra ^elebi Husameddin hazretleri tazarru'-i kesir ile 
disanya gikmalanni istid'a eylediler. Qelebi hazretleri cenab-i Hudavendigar' in 
mizac-i seriflerini gayet zayif gordiikde, goz yasmin damlalan yanaklan uze- 
rinden akti. Ondan sonra: "Hudavendiganm, mizac-i serifiniz gayetle zayifdir, 
eger bu bicarelerin istifadesi icm takviye buyursaniz ne olur?" dedi. Hz. Huda- 
vendigar buyurdular ki: "Ey Qelebi, dag bu kadar cesameti ile tecelli-i celaliye 
tahammul edemedi. Benim miskin ve zayif olan cismim uc giin tig gece on ye- 
di kere sa'saa-i afitab-i celal ve barikat-i envar-i cemale nasil tahammul eder?" 

3909. Sakin gafil olma ona k\, onun hayalini kabul eHicisin i/e bu yoldan va- 
stlsin. 

"Girre", gaflet ma'nasinadir. Ya'ni, sakin ehl-i tecelliden dinledigin ta'ri- 
fattan zihninde hasil olan hayali kabul edici olduguna ve bu hayal yolundan 
vasil-i tecelli olduguna aldanma ve gafil olma! Zira herkesin hayali kabule ta- 
hammulu vardir. Fakat o tecelli-i zatlyi kabule ve miisahede-i cemale taham- 
miilu yoktur. Buna tahammul ancak isti'dad-i zatiye tevakkuf eder. Bu da 
inayet-i ezeliyyedir; ve o inayetin de sebebi ve illeti yoktur. 

3910. Diarbin hayalinden bir kimse korkmadi. Diarbden evvel §ecaat yoktur, 
ancak bunu bill 

Nitekim harbin zihinde olan hayalinden higbir kimse korkmaz ve hayalen 
harb edip secaatler izhar eder. Fakat harbden ewelki secaat mu'teber degil- 
dir. §ecaat ancak Men harb vukQ'unda belli olur. 

y j £ -U* Ol*i**j ^y? *^"i_c* _p** j^ jiP~ '-rV u^" J. 

3911. Diarb hayali wzerxnie fikirhrde muhannes ^Rusiemler gtbi yiiz kerr H 
fer eder. 

"Hiz", muhannes ve pust; "fiker", "fikrerin cem'idir. "Kerr ii fer", harb 
vaktinde icab-i hale gore ileri geri harekettir. Ya'ni, bir korkak pust dahi harb 



cs^a 



AHMED AVNt KONUK 

hayalinde dusunceler icinde Riistem pehlivanlar gibi bircok ileri geri hareket- 
ler yapar. Fakat fiilen harb vukQ'unda kacacak yer arar. Binaenaleyh haya- 
lin hakikat muvacehesinde hicbir kiymeti yoktur. 

3912. ^Rusfem'in nak§i ki, o bir hamamdaciu, her bir hamm fikr-i Kilciim.un.UTi 
beraberiiir. 

"Kirn", harif ve hem-ser ve beraber demektir. Ya'ni, hamamlann duvarla- 
nnda rneshur Riistem pehlivamn diismana hucum halindeki resmi vardir. 
Onun bu vaziyeti her bir hamin ve korkagm fikren ve hayalen diismana va- 
ki' olan hiicumunun ve hamlesinin naziri ve beraberidir. 

ijj. Jo*±* lS *^ , j *ji **r jr- *j^ r*^ ^yr £*-* J^" u^ 

3913. Du i§itme hayali vaktaki floriilmii? olur, muhannes ne olur? HSir Ulus~ 
iem muziar olur. 

Dinlemekten ve isitmekten hasil olan bu harb hayali, vaktaki fiiliyatta za- 
hir olur ve his gozuyle gorulmiis olur, bu harb-i fiilide korkak bir pustun ne 
kiymeti olur? Bu harb-i fiilide Riistem pehlivan mesabesinde olan bir kahra- 
man bile muztar bir hale gelir. 

3914. Cehcl et ki, kulahtan floziine gitsin. sen ki o batil olmustur, o hak ol$un( 

Ya'ni, ey salik, tecelli-i zat ile tahakkuk her ne kadar inayet-i ezeliyyeye 
miitevakkif ise de, bu inayet ekseriya sa'y ile miitezahir oldugundan calls, ki, 
kulaktan hasil olan hayal mertebesinden miisahede mertebesine inkilab etsin 
ve o hayal ki, miisahededen ewel batil ve egri idi, miisahede husuliyle hak 
ve dogru olsun! 

3915. Onian soma senin kulagin dahi goz iab'mda olur. Senin yun avoi olan 
iki kulagin bir gevher olur. 

Mii§ahede mertebesine vasil olduktan sonra senin kulagin ve isitmen dahi 
goz ve gormek tab'inda ve mertebesinde olur; ve kiymetsiz yun mesabesinde 
olan senin iki kulagin dahi muttehid bir gevher olur. Ya'ni viicudun tecelli-i 



<«&* 



MESNEVf-f §ERlF §ERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Hak ile telattuf edince, mertebe-i ruhaniyyete terakki edersin. Ruhun sifatiyla 
muttasif olup isjtmen gormenle beraber olur. Ba'zi nushalarda "pe§m" yerine 
"yesm" vaki'dir; ve "ye§m", zihet ta§lan arasinda en kiymetsiz bir tastir. 

3916. IZelki hiitiin cisvm ayna gibi olur, Diep aoz ve svnenin yevheri olur. 

Ya'ni, telattuf eden cismin, ruhun sifatiyla muttasif olup ba§tan asagiya 
kadar bir ayna gibi olur. Her zerresiyle goriir ve her zerresiyle isjtir ve sine- 
nin gevheri, ya'ni tamamen kalb olur. 

JU*- Ol JU>j 'iW-j c— j» JL*. Oi j JL* >j&\ J.£ 

3917. DCulak hayal koparu; ve o hayal o cemalin visalinin dellalesidir. 

"Dellale", kilavuz ve pezevenk ma'nasinadir. Ya'ni, kulak isfttigi sozden 
kalbde -bir hayal lead eder ve o hayalin hakikatini ara§tirmaga basjar. Bina- 
enaleyh hayal cemal-i hakikate vusul igin bir kilavuz olur ve mahbube-i ha- 
kikatin bir pezevengi olur. 

}j£j dy*** jj*>j *J^.j L* *y^ j jit JU>- j>\ \j (jS" J^- 

3918. Cehd el, id ki bu hayal ziydde olsun! Ta hi dellale O^Aecnunun rehbe- 
ri olsun! 

Ey salik, gah§ ki cemal-i hakiki-i Hakk'in hayali felekte ziyade olsun! Zi- 
ra hayal kuvvetlendikce o hayalin hakikatine vusul a§ki da artar; ve o hayal 
kilavuzu Leyla mesabesinde olan ma'sjik-i hakikiye, Mecnun mesabesinde 
bulunan salik icjn rehber olur. 

3919. O cahil halife de birka$ gun dahi o cariye ile hos rt§-gavlik etti. 

"Gul", "gal" vezninde "ahmak ve nadan" ma'nasinadir. "Ri§-gav", ham 
tama' ve kisa dii§unen ve ahmak ma'nalannadir. Ahirindeki "ya" masdariy- 
yet igindir. Ya'ni, o cahil halife de bu fani olan hayat-i diinyeviyyede birkac 
gun dahi o cariye ile ham tama'lik etti. 

jS Sy. lj Ot jj ^jL*,^ dy$- jS 3j^ j v^ *-^* y b "-^ 

3920. Sen miilkii garb ve sarh mulku tut! <jHademki kalmtuor, sen onu sim- 

159261 ,* U! " 



5 jfp? 



AHMED AVNl KONUK 

Ey hukumdar, farzet ki diinyamn garbi ve §arki senin mulkundur, ma- 
demki gerek senin viicudun ve gerek mulkiinun viicudu fanidir, sen o tasar- 
rufu bir an igin cakip kaybolan bir §im§ek farzet! 

Ob *_, >\y>- \j dTjj <&>- cJ^ ij\ ObjW- jjUj^ jlT c->l<r 

3921. <jMemleket ki o ebedi kalmuz, ey flonlii uyumu§ ohm sen, onu sen ruya Ul! 
Ey her an gordiigunden gafil olan ve ibret almayan kimse, senin gonliin 

uyumus. bir haldedir. Ebedi kalmayan miilku rii'ya mesabesinde bil! Bu 
beyt-i serifde »^~iU tyu lili r Lj ^ui ya'ni "Nas uyurlar, oldiikleri vakit uyamr- 
lar" hadis-i serifine i§aret buyrulur. 

CJjif <J*%>r _?>*•** Sj&i <& ^Jji J ^ ^ *£ Lf*'-?^ ^ ^ 

3922. <S%caba o kibir ve gururu ne yapacaksm ki, hir cellad gibi senin boyazim 
tuiar. 

"Bad-i burut", biyik ruzgan demek olup kibir ve gurur ve ucubden kina- 
yedir. Ya'ni, ey hukumdar, fan! olan mulk-i diinyaya dayamp hemcinsin 
olan insanlara karsi izhar ettigin o kibir ve gururu ne yapacaksin ki, oliim 
geldigi vakit, o kibir ve gurur bir cellad gibi hayaM uhreviyyede senin boga- 
zina sanlip sikar ve seni ta'ztb eder. Nitekim II. cildin 1408 numarasina mu- 
sadif olan beyitte: c~~*ij o^»- y^ 6\ y . ^ o~Ju o^j j. olT j^ ["Bir 
siret ki, o senin vucudunda galibdir, o tasvir uzerine de ha§rin vacibdir"] ve 
-bu V. cildin 2211 numarasina miisadif olan beyitte dahi: i-u ol^j y> ^i^ j_>j 
*jS \^j ^j>^ j» iy^j p* ij^ ["Mah§er gunii, her gizli §ey meydana cikar. 
Her sue, kendiliginden insani rezil eder."] buyrulmu§ idi. 

c~~ J c-iT jf yJ* *£ jiU* j\ c^^aI* aS' OlJj JIp ^1 j^ *^> 

3923. IZil hi, bu alemde de hir emniyet muhalli vardir. <J\iiinafikian az clinic 
ki, o yoktur dedu 

"Me'men"den murad, meslek-i evliyadir ki, bu meslege suluk neticesinde 
ahval-i ahiret diinyada iken salike miinkestf olur; ve salik bidayette ehl-i ha- 
kikat tarafmdan suluk esnasinda vuku' bulacagi bildirilen ahvali bittabi* go- 
remez. Fakat evliyaya olan i'timadmdan dolayi kendisinde bir hayal peyda 
olur ve salik bu hayal uzerine meslek-i evliyaya suluk eder; ve hayal ziyade- 
lestikce onun matltibu olan ke§fe ve mu§ahedeye deltl olur. Nitekim yukan- 
ki 3918 numarah beyitte jJt . . . ^ Oj>i jV jA 1-,/j^ buyrulmu§ idi. 



cv^a 



MESNEVl-1 §ERfF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

Ya'ni, ey kimse, bu hayat-i diinyeviyyede dahi bir emn ve eman mahalli var- 
dir ki, o me'men meslek-i evliyadir. Sen ahbar-i evliyaya i'timad et ve o mes- 
lege siiluk et ki, diinyada iken sana ahval-i ahiret miinkesif olsun! Ve ilm-i 
yakinin ayne'l-yakme inkilab etsin! Zira munafik, ahval-i ahireti miinkir ol- 
dugu igin, bu diinyadaki me'meni dahi inkar edip evliyayi ve onlann ihbara- 
tini reddederler. Binaenaleyh sen onlan az dinle ve bu az dinlemen ile hama- 
katlerine ve fesadlanna vakif ol! 

^■J U*\ J- *£ ^fij? fr 0^ 0L ^ 1 "^^^ Ui d ^ 

Miinkirlerin ba's-i ekber ve ahval-i ahiret hiicceti ve onlann 

huccetinin za'finin beyani; zira onlann hiicceti buna raci' 

olur ki, "Bunun gayrmi gdrmiiyorum!" 



3924. Oram hiicceti hudur ki, her hir clem soyhr, "6ger ba§ka bir §ey olaydi, yo- 
riir idim." 

Diinyada kesf-i evliyayi ve hayat-i uhreviyyeyi miinkir olan kimsenin 
hiicceti ve delili sudur: Der ki: "Eger bu gordiigiimiiz hayat-i diinyeviyyeden 
baska bir hayat alemi daha olaydi ben goriir idim. Mademki ben gormuyo- 
rum, dyleyse yoktur!" 

3925. Gger $ocuk, ahlin hallerini qormezse hichir akd akddan nakleder mi? 

Hayat-i uhreviyyeyi miinkir olan kimse, o hayati alem-i diinyada miisa- 
hede eden evliyaya nisbetle akil ve balig olmayan cocuk hiikmundedir. Eger 
bir cocuk "Akil ve biilugun ahvalini ben bilmiyorum ve gormiiyorum!" dese 
hicbir akil ve balig olan kimse akildan ve kendi musahedesinden intikal ve 
riicu' eder mi? Ve der mi ki, "Mademki bir cocuk akil ve biilugun ahvalini 



cgS^j, 



AHMED AVNI KONUK 

gormedim, diye inkar ediyor, binaenaleyh ben de nefsimde musahede ettigim 
ahvalin ash olmadigina Mkmedeyim?" 

jJup Jli jSL; eU ^p^ <S <>*-*■ Jlj^* JP& -*-*> JJ 

3926. ^Ve ejjer hir aktl a$ktn hallerini yormezse, a§kin itji falli olan ayi nakis 
olmaz. 

Ve eger bir akil ve balig olan kimse asik olmami§ ve askin ahvalini gor- 
memi§ olsa, askin nurani olan mahiyetine nakisa gelmez. Zira a§k denilen 
ma'na Ssiklann indinde sabittir. Asktan bihaber olan kimse istedigi kadar ask 
yoktur desin dursun! Bir asik onun bu inkanna kulak asar mi? 

3927. DCarde§lerinin gozu "JJusufttn. giizelligini gormedi. ^akub'un kalbinden 
ne vakii na-hedul oldu? 

Bu beyt-i serifde alem-i histe mevcud olan bir seyin bile goriilemedigi be- 
yan buyrulur. Ya'ni, Yusuf (a.s.)in guzelligini his gozuyle gormek mumkin 
iken, onun karde§leri o giizelligi gdrmedi ve giizellik vesile-i muhabbet iken 
onlar o hazrete bugz ettiler. Halbuki o guzellik Ya'kub (a.s.)m kalbinden Yu- 
suf (a.s.) kayboldugu halde bile bir an na-bedid olmadi; ve Hz. Ya'kub o gii- 
zelligi daima hayalinde musahede ederdi. 

jji vj-*' _} <s*\ u^ fl^T ^ ^j^- tyy* p-~^" b ^*** j* 

3928. CMusanm gozii asayi degnek gordu. [jayba mensvib olan gdzu yilan ve 
fitne gordu. 

Ya'ni, Musa (a.s.) in cisim gozu elindeki asayi degnek gprdii. Nitekim 
ayet-i kerimede sure-i Taha'da i j^j (& tfjjf c?C** ^ Jtf ^y i l^j LlAJj u _> 
t/>! ' Vj C \ij 'Jj ^ J* (Tana, 20/17-18) ya'ni "Hak Teala ya MM, elin- 
deki ne'dir? diye sordu. Cenab-i Musa cevaben: asadir, ben ona dayanmm 
ve koyunlanma yaprak silkelerim ve onunla ba§ka isterim vardir" dedi. Fa- s 
kat vaktaki Hak Teala ona ruhunun ve sirnmn gozuyle asamn ayn-i sabite- 
sini ve hakikatini gosterdi, o asayi yilan ve fitne kopanci bir §ey gordu ye za- 
hir gozuyle baktigi vakit korktu. Nitekim ayet-i kerimede uuJti ^y C ^' Jfi 
Jj}\ \£j~* ul*L LyJ u, uJi- ju JLj %- ^» i'iu (Taha, 20/19-21) ya'ni "Hak 
Teala: o'asayi elinden birak! buyurdu. Onu birakti, bir ejderha olup her tara- 
fa yiirumege basladi. Hak Teala: Onu tut, korkma! Biz onu ewelki hey'eti 



Gg^g, 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

olan asaya iade ederiz" buyurdu. imdi bu misalden dahi anla§ilacagi uzere bir 
seyin zahiri ve dis. yiizii onun batimmn ve ic, yiizunim perdesidir. Yalniz dis 
yiizii goriip ic, yiizden gafil olmak hamakattir. 

3929. ISas gozii sir goziiyle cenkteydi. Sir gozii gaitb geldi, huccet gosierdi. 

Musa (a.s.)in cisminin gozii ruhunun goziiyle cenkte ve muhalefetteydi. 

Ya'ni, cisminin gozii asayi degnek ve ruhunun gozii dahi o asayi yilan goriir 

idi. Nihayet ruhunun gozii cisminin gozune galib gelip cisim goziiniin hasil 

ettigi korkaklik zail oldu; ve Musa (a.s.) diledigi vakit Fir'avn'a ve tebaasina 

o asayi huccet-i nubuwet ve mu'cize olarak gosterdi. 

• * 
jj^j x> (jjy s-s*- *-5^>r J~$ -^p >^-~* >* lj i_p- c~-o ^y p-*^ 

3930. ZAiusa kendi elini el gordu; gayb gozii oniinde hir nur zakir oldu. 

Musa (a.s.) cisim goziiyle kendi elini diger insanlann eli gibi bir el gordii. 
Fakat ruhunun gozii oniinde o elde giines gibi bir nur zahir oldu. Nitekim 
ayet-i kerfmede sure-i Taha'da cenab-i Miisa'ya hitaben Hak Teala hazretle- 
ri soyle buyurmus idi Jjl\ tu^ j. ^ fr uL' £>J du£c ji ill '^i'j (Tana, 
20/22) ya'ni "Ve elini koltugunun'altina gotur, zamrhet, ta'ki illetsiz ve ayib- 
siz parlak cikip niibiivvetine diger alamet olsun!" 

JW^ tiy? ^^ (jy** j* J^ JUS" j^ }j\aj Oil j^^> jjI 

3931. iZu soz kemalde nihayet tutmaz. Dier mahrumun oniinde hayal gibi olur. 

Ya'ni, bu cisim gozii ile goriilen e§yanin bir de ic. yiizii oldugunu kemaliy- 
le anlatmak icin soylenecek sozlerin nihayeti yoktur. Ve ba's-i ekber hakkin- 
da Mesnevf-i §erff 'in muhtelif mahallerinde izahat gecmi§tir. Ezciimle bu cil- 
din 1 773 numarasma miisadif olan.- ^ <s\ j^ *f £\ obj* j» d-^^i Jf * £% 
dy-j s* [ Nefh-i sur ey zerreler, topraktan bas cjkanniz, diye pak olan Ha- 
lik'tan emirdir."] beytinde ve onu ta'kib eden diger beyitlerde de izahat var- 
dir. Fakat bu hakikatleri gormekten mahrum olan kimsenin indinde bu soz- 
ler hayal ve efsane gibidir. 

c -* J- 5 jlr*' V J^if ^ <£ C~»yf j ^} j\ J^, c*iJ>. dy? 

3932. Qiinkii onun indinde hakikat fere ve bogazdu. Onun oniinde dostun es- 
rarvni az heyan ei\ 



AHMED AVNt KONUK 

Qunkii alem-i ruhaniyyetten gafil ve cismaniyette miistagrak olan kimse- 
nin indinde haklkat ancak ezvak-i cismaniyye tahsiline alet olan alet-i tena- 
siil ve bogazdir. Ya'ni yemek ve icmek ve cima' etmektir. Boyle bir kimsenin 
oniinde dost-i hakiki olan Hakk'm esranni az soyle! "Az soyle!" ta'birindeki 
sir budur ki, veliyy-i kamil varis-i peygamberidir; ve Peygamber'e J^i j* u 
yiJi V! (Maide, 5/99) ya'ni "Resul iizerine vacib olan ancak tebligdir" emr-i 
ilahisi'varid olmustar. Binaenaleyh Peygamber'e ale's-seviyye nasa tebllg va- 
cibdir. Cenab-i Pir efendimiz dahi isr-i nebeviye ittibaen bu esran ammeye az 
soylemeyi ve havassa 50k soylemeyi tavsiye buyururlar. Nitekim atldeki 
[3935 numarah] ^ cf *£ j& ^ l - beyti bu ma'nayi te'yid buyurur. 

3933. Ilizun indimizde fere ve bogaz hayal oldu. <^ubhesiz can her dem cental 
gosierir. 

Ya'ni, bizim gibi kamillerin indinde yemek ve icmek ve cima' etmek gibi 
ezvak-i cismaniyye hayal olmu§tur. Zira bekasi olmayan alem-i cismaniyye- 
tin rii'yadan farki yoktur; ve ru'yadaki yeme ve igme ve cima' etme ise ha- 
yaldir. Kalb cismaniyetten alakasim kesince subhesiz her an ruhun cemali 
zahir olur. 

3934. Uier kimin fere ve bogaz adeti ve tab'ulu, bu "JZehum din ve liye din" 
onun icindir. 

Ya'ni, her kirn ki, bu alem-i cismaniyyette yemek ve igmek ve cima' et- 
mek zevklerine dalmis ve bu zevklerde istigraki kendine huy ve adet etmis 
ve bu zevklerden ba§ka bir zevk oldugunu miinkir bulunmus. ise, kimseye 
ne kadar vazih, akli ve nakli deliller getirmis olsa asla kabul etmez. Binaena- 
leyh ona soylenecek soz sure-i Kafiriin'daki j>* 'Jj JJCU Jjtf ya'ni "Sizin icjn 
bir din ve adet ve huy vardir; ve benim icjn dahi bir huy ve adet ve meslek 
vardir" (Kafirun, 109/6) demekolur. 

o£ jS Ij (J^ <£ U*»-l j^w- ±f *JjT jl&l Obf I 

3935. Oyle inkara sozu ktsa ei, ey Slhmed, eski kafire az soyle! 

Ya'ni, oyle kuvvetli akli ve nakli deliller var iken vaki' olan inkara karsi 
care yoktur. Binaenaleyh artik sozu kisa soyle, ey Ahmed (a.s.)in varisi olan 



^ 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

veliyy-i kamil, ilm-i ilahide isti'dadsizligi sabit olan eski kaflre ve miinkire 
kar§i ancak teblig vazifesini yapmis. olmak icm az soylel Bu beyt-i §erif yu- 
kandaki 3932 numarali beyt-i serifde gegen izahati mueyyiddir. 



f-U^r (j\j> (J j j ^>y>- C)\}jj *j4>- ^^ 

guzel yiizlunun yanina haHfenin cima' icta gelmesi 

3936. halife igtirna re'yini etii. Cima i$in o hidtn tarafina fjiiti. 

Misir halifesi cariyeyi sarayina celbettikten sonra onunla bir odada bu- 
lunmaya niyet etti ve cima' etmek kasdiyla o cariye tarafina gitti. 

3937. Onun zikrini etti ve zekerini kaldirdi; o muhabhet arhnct He yatip kalk- 
maya kasd etti. 

Ya'ni, cariyenin viicudunun ve endaminm ve yuzunun guzelligini tasav- 
vur etti ve bu tasawuru ile sehvetini tahrik ederek zekerini kaldirdi. Zira ze- 
kerin kiyami kadinin uzv-i ma'hudunun ve endaminin tasawurundan hasil 
olur; ve halife sehvetini kabartan hayal-i tasawur iginde iken, o muhabbet 
arttinci olan cariyenin cismi ile de yatip kalkmaga kasd etti. Zira suret-i ha- 
yaliyye ile suret-i cismiyye ictima" edince §ehvet derece-i kemale gelir. 

3938. ^Vaktaki o kadinin xki ayagi arasina oturdu, muteakiben kaza yetti ay- 
sinin yolunu hagladi. 

"Ays", yasayis ve dirilik ma'nasina olup burada zevk-i hayattan kinaye- 
dir. Ya'ni, halife cima' vaziyetini alip kadinin iki bacaklan arasina girip gok- 
tii. Bu vaziyeti muteakib kaza-yi ilahi zuhura geldi ve onun zevk-i hayatinin 



*$%&> 



AHMED AVNl KONUK 

yolunu bagladi. "Ays", cima' ma'nasina olduguna gore, eger bu kelime "sin" 
ile olursa, "onun cima'imn yolunu bagladi" demek olur. 

3939. Onun kulai[jina stfantn hi§ hi§h eri§ti; onun zekeri yatti, onun §ehveii 
kulliyyen urhiu. 

"Hi§t hist", kagit sadasi ve yeni dikilen elbisenin sadasi, ya'ni hi§irti 
ma'nasinadir (Burhan). Ya'ni, halife cima' vaziyetinde iken kulagina siganm 
mstftisi eristi; bu hisirtidan dolayi korkup onun harekette olan zekeri indi ve 
§ehveti kulliyyen iirktii. 

3940. O uefwn. ile fci, hosirddn §uldeile htmildoyan hu hi§irh ydandan olaf 

"Sarir", lugatte "kapi gicirtisi ve kalem ozirtisi" ma'nasinadir. Burada 
mutlakan "hi§irti" demektir. Ya'ni, halifenin §ehveti, hasir altindan hi§irti ile 
bir yilan giktigi vehmiyle munkati' oldu ve alet-i tenasulii indi ve cima' vazi- 
yetini birakti. 

Halifenin sehvetinin za'findan ve o emirin sehvetinin kuwetinden dolayi 
o cariyeyi gulme tutmasi ve haltfenin cariyenin gulustinden anlamasi 



3941. \Kadtn onun o gev^ehligini gordu, iaaccubden kahkahaya geldi, onu gul- 
me iuttu. 

3942. O -pehlivanin erkekligi onun hatinna geldi \d, o arslam oldurdu; ve onun 
endami oyle idi. 



G S^ > 



MESNEVM §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, cariyenin taaccubiine sebeb bu oldu ki, pehlivan cariyeyi Mu- 
sul'dan getirirken yolda kendisine takarrub edecegi esnada yukanda izah 
olundugu iizere askeri birbirine katan arslam oldurdiigu halde, bu miidhis. ar- 
bededen alet-i tenasiilii inmedi ve gelip muamele-i cinsiyyede bulundu. Ha- 
lifenin alet-i tenasulii ise kiicuk bir hisirtidan iniverdi. Cariye pehlivamn ?eh- 
vetinin kuwetine ve halifenin sehvetinin gevsekligine §asti; ve bu taaccub- 
den dolayi kendisini tutamayip bir kahkaha kopardi. Zfra giilmek taacciibden 
gelir; ve giilmenin hiffeti ve siddeti dahi taacciibun goklugundan ve azligin- 
dan nes'et eder. Nitekim sure-i Necm'de 'b£>L#j o^Jj £*JbJt Li* jJ\ (Necm, 
53/59-60) ya'ni "Acaba siz bu sozden taacciib mix edersiniz ve giiler misi- 
niz?" buyrulur. 

3943. DiacUntn gulmesi gal'ib geldi, uzun oldu; cehd ederdi ve dudagvni kapata- 
maz idi. 

"Firaz", kelimesi Iiigat-i ezdaddandir, "kapamak ve agmak" ma'nalannda 
kullanihr. "Nemi sud leb firaz", "dudagi kapanmaz idi" demek olur. Gulmesi- 
ni ve kahkahasini zaptedememekten kinayedir. 

3944. Gsrar iciaier gtbi siddetli giiler idi. fjulme faide ve ziyan uzerine galib 
geldi. 

"Beng", keten ve kendir yapragindan gikanlan esrar demektir ki f onu tu- 
tiin ile ve sair suretle igenler sarhos olur. "Bengiyan", esrar igiciler ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, cariye esrar igip sarhos olanlar gibi iradesiz bir halde giiler du- 
rurdu; ve halifenin huzurunda boyle ifrat derecede giilmekten kendisine bir 
zarar veya fayda gelecegini miilahaza edemez bir halde idi. Giilme bu diisun- 
celer uzerine galib geldi. 

3945. Dier ne dusundii ise de onun gulmesi arlar idi. Set hendi gibi nagehan 

OflUl. 

Ya'ni, cariye bu giilmeyi def icjn iyi ve kotii her ne dusiindii ise faide et- 
medi. Onun gulmesi bendi agihp cosan bir sel gibi ansizm acddi ve co§tu. 



c ^^> 



AHMED AVNt KONUK 

Jiu~. Ob JJ*a \j ^ j* Ji t$ali j |^p «-^=- j *i£ 

3946. JAglamanm ve gulmenin, kalhin gam ve §adisinin her biri i$in, mustaku 
bir ma'den bill 

Malum olsun ki, aglama ve gulme ve gam ve sad! sifat-i beseriyyettir; ve 
alem-i be§eriyyette her bir sifatin zuhuru icm mustakil bir menba' vardir ki, 
o menba' bir ism-i ilahinin hazinesidir. Mesela kul bu viicud-i izafi aleminde 
kendi nefsine mulayim ve muvafik olan bir §eyin zuhuru iimidinde iken "Ma- 
ni'" ism-i §erifinin hazinesinden bir sebeb-i men' zuhur ettigi vakit o kul 
magmum olur; ve "Mu'tf" ism-i §erirmin hazinesinden bir sebeb-i i'ta zuhur 
ettigi vakit dahi mesrur olur. Diger sifatlann dahi hepsi boyledir. Binaenaleyh 
suret-i insaniyye bilciimle esma-i ilahiyyenin zuhur-i ahkaminin meclasidir. 

3947. ZKer birinin bir mahzeni vardir. €y birdder, onun anahtanni Jettdh xn 
elinde bill 

Ya'ni, insanda zahir olan sifatlardan her birinin bir mahzeni ve menba'i 
olan esma-i ilahiyyeden bir isim vardir. Ey birader, o-mahzenlerden her biri- 
nin anahtan bil ki "Fettah" ism-i serifinin elindedir; ve Fettah ism-i §erifi kul- 
lann isti'dadina gore icab eden isimlerin hazinelerini agar. kullarda o isim- 
lerin ahkami ve Ssan zahir olur. Bu isimlerin ciimlesi onlann musemmasi olan 
Hakk'a muntehidir. Nitekim sure-i Necm'de Jf*\) d^>\ y» *\j (^Ji ^j J\ o»j 
(Necm, 53/42-43) ya'ni "Munteha Rabbine kadardir. Ya'ni 'Allah* ism-i'ca- 
mi'ine kadardir, Ve muhakkak O'dur ki aglatir ve giildurur" buyrulur. 

3948. O gulme ondan hi$ sakin olmadu ^Binaenaleyh halife halamh ve serf 
huylu. oldu. 

Ya'ni, cariye her ne kadar kendisini tutmak istedi ise de o gulme ondan 
asla sakin olmadi. Binaenaleyh halife cariyeye ofkelendi ve §iddet gosterdi. 
"Tire", "karanlik" ve "ofkeli" demektir (Bahar-iAcem). 

3949. Dieman htltci kimndan $ehii, dedi: "61/ murdar, aulmenin sunni ayk 
soylel" 



MESNEVl-t SERtF §ERHl / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"§em§ir", kilig ma'nasina olup ashnda "sem" ile "sfr"den murekkeb bir ke- 
limedir. "§em", tirnak ve "sir" arslan; ve "§em§ir" arslan tirnagi demek olur 
(Burhan). 

ab ^l_p tyU- yf j-*\j ibijl J& aA^ jij jJa ji 

3950. Ur Bu g&lmeden benim kalbime bir zan duslu, 'TZir dogru soyle, bana usve 
veremezsinl 

"U§ve daden", usve vermek, nazlanmak ve aldatmak ma'nalanna mus- 
ta'meldir (Bahar-i Acem). Ya'ni, "Senin gulmenden benim kalbimde bir zan 
hasil oldu. Nicm giiliiyorsun? Sebebini dogru soyle! Yalan soylersen beni al- 
datamazsm!" 

{Aj y ijj\ >-J_f~ *4il# t fzifH ij^h <-^^>- JJ 

3951. nr Ue eger doflruluflnn hildfi beni aldaitr isen yahud sen dem ile bahane-i 
$erb getirir isen." 

"Bahane", sebeb ve dzr-i batil. "Qerb", mecazen "galib ve efzun" ma'na- 
smadir (Bahar-i Acem). "Bahane-i gerb averden", ziyade dzr-i batil getirmek 
olur. "Dem", burada "hud'a" ma'nasinadir. Ya'ni, "Dogrulugun hilafi olarak 
beni aldatir isen yahud sen hud'a ile ziyade dzr~i batil getirir isen." Ba'zi mis- 
halarda "be-dem" yerine, "ber-em" vaki'dir. "Benim indimde" ma'nasinadir, 
Bu surette ikinci misra'in ma'nasi "Yahud benim indimde ziyade dzr-i batil 
getirir isen" demek olur. Bu beytin mutemmimi atideki beytin birinci mis- 
ra'idir. 

<JL~~zjf a?? oTy. jjg CjaAj c .>■■■/> A jj tf Ji ji f U; j* 



3952. xr Ben bilirim, benim kafbimde rusenlik variu. Sana soylemege layih 
olan her seyi soylemek gerektir." 

"Gulmenin sebebini yalan soylersen veya bana ziyade 6zr-i batil getirir 
isen, ben o sozlerinin yalan ve batil odugunu bilirim ve idrak ederim. Zira be- 
nim kalbimde bir firaset aydinhgi vardir. Binaenaleyh bu husiista bana karsi 
sdylenmesi layik olan seyi soylemen lazimdir." 

j\ jij cJUp j x$> o o Of yf j^> ^U Ob y OULi Ji ji 

3953. "Dter ne kadar gafletten nasi, vakit vakit bului alttna aiiii ise de, sen 
sahlann halhinde biiyuk bir ay bill" 



c 3^ a 



AHMED AVNI KONUK 

"Sitabr", iri cisim, kocaman ve kalin ma'nalannadir.." "Man! sitabr", "bir 
kocaman ay"dan murad, ilham-i ilahidir. Nitekim o^ Jj.*Ji ^J ya'ni "Er- 
bab-i diivel ilham olunmusterdir" denilmistir. Ya'ni, "Hak tarafindan kullann 
umurunu idareye me'mur edilmis. olan §ahlann kalbinde koca bir ilham-i ila- 
hi ayi vardir. Bu ay her ne kadar sirat-i beseriyye bulutlan altinda vakit va- 
kit gizlenir ise de, inde'1-icab zahir olup nurunu izhar eder." 

3954. "fiokie seyr vaktinde bir $erag vardir. Uiirs ve ofke vaktinde U$en alh- 
na gelir." 

"Gest", burada "seyr ve gezme ve teferriic/' demektir. "^erag"dan murad, 
firasettir. Ya'ni, "tnsamn kalbinde seyr ve teferriic ve kii§ayi§ vaktinde bir 
nur-i firaset vardir. Fakat sifat-i be§eriyyeden olan hirs ve ofke vaktinde o 
nur legen ve hicab altina gider; ve bu sifat-i be§eriyye o niiru orter." 

3955. "0 firaset simdi benim yarvmdir. Eger hak olan seyi soylemez isen, 

CJi^S" <3l^J Sy- Syj Sy* CJijT {j jJ^> ji^, tf 

3956. wr Ben b\x kdi$ ile senin boynunu keseriml Senin bahdne etmenin ise fa- 
idesi olmazi" 

Ya'ni, "0 kalbde olan firaset, ben simdi sifat-i beseriyyeden olan hirs ve 
§ehvetten farig oldugum igin, benim yarimdir ve benim ile beraberdir. Eger 
dogru olan seyi soylemez isen bu elimdeki kike, ile senin boynunu keserim! 
Senin beni kandirmak icjn soyleyecegin ozr-i batihnm asla. faydasi olmaz!" 

fg cioli < ^SLiJ Obje j>- f£ <->*\j\ *^~*\j ^y*. jj 

3957. wr l/e eger doaru soylesen seni azad ederim. Dialik hakkt i$in kirnwm, 
seni sad ederiml" 

ib jiju {J&? j Jeff* ijj>- ilf! p* j> OUj Ol u&*+** C-i> 

3958. "JJeii OMnskaf'i birbiri iizerine koydu, yemin etti ve boyle iakru verdi. 

Ya'ni, sah cariyeye, kanaat getirmek i^in yedi Mushaf l birbiri iizerine 
koydu ve el basip kelam iizerine yemin etti; ve dogru soylerse azad edecegi- 
ni ve asla kendisine bir fenahk etmeyecegini soyledi. 



c 3^ a 



MESNEVl-t SERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

Kilic darbesinin korkusundan ve halifenin "Bu gulmenin 

sebebini dogru soyle ve yoksa seni oldurtiriim!" diye 

ikrahindan dolayi o cariyenin sirn fits, etmesi 



3959. OCadin vaktaki adz oUu, ahvdU o yuz .2,5.1 ZRusiem 'inin erkehlifiini soy- 
ledi. 

"Zal", me§hur Riistem pehlivamn babasimn ismidir. "Rustem-i sad Zal" 
pehlivamn kahramanhgi yuz Zal'in peyda ettigi bir Riistem pehlivamn mec- 
muunun kahramanhklarma mukabil oldugu ma'nasindadir. 

3960. ^JoUa okm o fiilcigin serhini o halifeye bir bir actk gosterdi. 

"Kerd", "fill ve is"; ve ahirindeki "kaf, kaf-i tasglrdir. "Kerdek", fiilcik de- 
mek olur ki, pehlivamn cariyeye cima' etmesi murad olunur. Ya'ni, cariye 
pehlivamn yolda kendisine yaptigi fiilcigin tafsilini, o ofkelenen halifeye bir 
bir a#k surette soyledi. 

(J-b ji ^-Li> y* *jU jii (Jl j 0-L«l 4a^- i£j~» Cf-^" j~5> 

3961. £%rslam oldurmesini, $adir tarafina gelmesini ve onun zekerinin gerge- 
dan boynuzu g&i k&im olmasim soyledi. 

"Gergeden", cussesi biiyiik ve sigir gibi bir hayvan olup burnu uzerinde 
yalmz bir egri boynuzu vardir. 

3962. \Btr st$anin hisirttsindan olen bu vahlLra say edicinin hi gevsekliginden. 
dahi soyledi. 



<^£0 



AHMED AVNl KONUK 

"Namus", vakar; "ku§", "ku§iden" masdanndan emr-i hazir; "namus- 
ku§", vasf-i terkibidir, "vakara sa'y edici" demek olur. Bundan murad, sa- 
hib-i vakar olan sahdir. Bu beyit Hind niishalannda soyledir: 

J 1 y* ) J>j <J^y <LJ ^- ^-^ isr*- &*£ ^yr ^ c — ^ o*-** s 
Terciime: "Sen ise vaktaki bir suancigin higirtisini i§itmekle yaptigin bu 
gevseklik sebebiyle akildan gittin, dedi". 

3963. Diak sirlan asikar eder. uMddemki hiiecektir, koiu tokum ehne! 

Bu ve atideki beyitler cenab-i Pir efendimiz tarafindan ir§aden vaki' ol- 
mu§tur. Ya'ni, Hak Teala hazretleri setrini murad etmedigi sirlan meydana c> 
kanr. Nitekim pehlivamn cariyeye olan taarruzunu bir sican higirtismi sebeb 
yaparak halifeye bildirdi. Binaenaleyh ey tarik-i Hak saliki, bu dunya tarla- 
sina kotti tohum ekme ve fena fiil isteme ki, Hak Teala onun semeresini mey- 
dana gikardigi vakit zelil olmayasml 

3964. tSu ve hulut ve aie§ ve hu fjunes sirlan iopraktan pkanr. 

Ya'ni, toprakta medfun birgok gizli seyler vardir. Yerden kaynayan sular 
ve akan nehirler ve caylar ve buluttan yagan yagmurlar ve hararet ve giines 
o topraktaki gizli olan nebatati meydana cikanr. 

jh*"j >yj ^s c — •* jij £j •*** j y M>- q£ 

3965. Ilu yeni hahar yaprak dakucwlen sonra ktyametin vOcuMinun htrkamiir. 

Ya'ni, yaprak ddkucii olan sonbahar ve kistan sonra gelen bu yeni ve ilk- 
bahar toprakta medfun olan o gizli §eylerin zuhuruna bir sebeb olur. l§te bu 
hal kiyametin viicudunun burham ve deltlidir. 

Ma'lumdur ki, ki§ mevsiminde nebatatm kism-i kullisi yapraklanni doker 
ve ciimlesi meyve vermez olur. Kuru ve ya§ olduklan bile hissedilmez. Bu 
mevsimin devresi tamam olunca bahar gelir ki, bu hal arza yeni bir tecelli-i 
rububiyyetdir. Bu tecelli neticesinde riimlesine bu dalginhktan sonra yeniden 
hayat gelir ve her biri ewelce ne isti'dadda idiyseler o isti'dad uzerine mek- 
nuzatim izhar ederler. Mesela erik agaci ise, yapraklanni ve gekirdeklerini ve 



c 3^° 



MESNEVtrl §ERlF SERHt / X. CtLT • MES.NcV'1-5 • 

meyvelerini erik olarak verir. Erik agacmdan kizilcik peyda olmaz. Buna isa- 
reten Hak Teala jysji JJiT (# r '^>'j^$\ *t C-S (Fatir, 35/9) ya'ni "Arz oldiik- 
ten sonra biz diriltiriz ve iste nii§ur da bdyledir" buyurur. Arzin bu hali kiya- 
metin viicuduna delildir. Zira bilcumle taayyunatin mebde'den miintehaya 
olan seyirleri hep istihalat-i mutemadiyeden ibarettir; ve elyevm iginde bu- 
lundugumuz alem-i diinya, uzerinde bulunan bilcumle suver-i mahlukat ile 
beraber istihalat devresi gecirmektedir. 

Ve her devre-i istihale bir mevtin ve her bir mevtin yekdigerinden ayn ah- 
kama tabidir. Mevtin-i ervahin ahkami mevtin-i misale ve mevtin-i misalin 
ahkami mevtin-i diinyaya ve mevtin-i diinyanin ahkami mevtin-i hisab ve 
mizana ve mevtin-i ba's ve hisab ve mizanin ahkami mevtin-i cennet ve ce- 
henneme asla benzemez. Cumlesinin ahkami ba§kadir. Bunlardan mevtin-i 
ervah gayriyet libasi iginde dar-i tecerriiddur; ve mevtin-i misal dar-i suver-i 
hayaliyyedir. Mevtm-i diinya, dar-i suver-i kesifedir ve dar-i teklifdir,- ve 
mevtin-i ba's ve hisab ve mizan dar-i temyizdir. Mevtin-i cennet dar-i naim- 
dir; ve mevUn-i cehennem, dar-i azabdir; ve her bir mevtimn kendisine mah- 
sus istihalat-i mutemadiyesi vardir. 

Imdi arzin istihalati murad-i ilahiye muvafik bir hale geldikde, bir tecelli-i 
amm ve bir nefh-i sur vaki' olur ve bu tecelli tecelli-i adlidir. Bu tecelli neti- 
cesinde her bir rah, arzin kesbettigi istihaleye munasib, yine arz cinsinden bir 
kisve-i taayyiin ile zahir olup cumlesi Myi o/S jy ^\ j jj£ }# (Nebe', 
78/18) ya'ni "0 giinde ki sura nefholunur, fevc fevc gelirler" ayet-i kerime- 
si mucibince fevc fevc ve takim takim zahir olurlar. 

*j^ \j~j uyj ,y) ^—^j^ **? j* ***> ^ ^r ^ jUi j J 

3966. r Baharia sirlar a§ikar olur. Uier ne yemi§ ise bu zenith riisvay olur. 

Ya'ni, baharda topraktaki gizli §eyler a§ikar olur. Toprak aci ve tatli Su- 
dan hangisini icmis ise bu hal meydana gikardigi nebatatin viicudunda zahir 
olur; ve aci sudan peyda ettigi nebatat halk indinde hakir ve i'tibarsiz olur. 
Bunun gibi arz bir devre-i istihale olan kryamet giiniinde kendisinde medfun 
olan efrad-i beseri kendi isti'dadlan ve amelleri suretinde izhar eder. Nitekim 
iadis-i §erifde >i UjJi j /a\ j*i ai _, s^Vi j Jtj^ j*i ^ uji j j> } ^\ y oi 
.^"ifi j /a\ ya'ni "Muhakkak diinyadaki ehl-i ma'ruf ahirette dahi ehl-i 
ma'riifdur. Ve muhakkak diinyadaki ehl-i miinker ahirette dahi ehl-i mun- 
kerdir" buyrulur. 



AHMED AVNl KONUK 

3967. Onun affztndan ve dudagindan hiier. ^ihayet onun mezhehi ve zamxri 
zahir aelir. 

Ilkbaharda arzin o yedigi ve ictigi sey onun agzmdan ve dudagmdan ya'ni 
sathindan nesv (i nema bulur. Nihayet o gLkardigi nebatin gidi§i ve igi zuhu- 
ra gelir. 

3968. Dier hir agaan hBkunun sun ve yemesi onun hast uzerinde c&mleien 
veyia olur. 

"Hor", taam ve gida ma'nasinadir. Ya'ni, her bir agacm kokii hangi mey- 
veye mahsus ise ancak dallan uzerinde o meyveyi gikanr; ve aci ve tuzlu ve- 
ya tatli sudan hangisini icmis. ise meyvesinde de onu izhar eder. I§te hal-i ki- 
yamet dahi bu misale mutabiktir. 

3969. Dier hir gam ki, senin ondan gonlun incinmislir, hir sarabxn humdnn- 
danclir ki, onu ignissini 

Bu beyt-i gerifde arzdan vticud-i be§ere intikal buyrulur. Ya'ni, vucud-i be- 
ser dahi arz gibidir. Arz nasil yedigi tohumu baharda gikanr ve ictigi suyu o to- 
humdan miitevellid olan meyvede izhar ederse insanin viicudunda dahi toprak 
gibi yedigi ve ictigi §eyin eseri zahir olur. Binaenaleyh ey insan, senin kalbinde 
olan her bir gam ve kabz, senin ictigin a'mal ve ahlak sarabimn bas agnsidir. 

j&SAjJj ^ &\tf ji jL^ £j dTtf J\> J' JJ 

3970. JFakat ne vah.it hilirsin ki, o humann zahmeti hangi sarabilan asikar geUi? 

Fakat o bas agnsi zahmeti hangi huyunun ve amelinin §arabmdan zahir ol- 
dugunu bilemezsin. insanin kalbinde ba'zen bir sikinti ve gam zahir olur ve se- 
bebi de mechul bulunur. Bu meghul olan sebebi kesfetmek gugtur. Cenab-i Pir 
efendimiz Fihi Ma fTft'inin 16. fashnda bu ma'naya dair soyle buyururlar: 

"Gergi Hak Teala hayir ve §errin cezalanm ahirette verecegini va'd buyur- 
mu§tur. Velakin onun niimunesi bir mikdar dar-i diinyada dahi dembedem ve 
lemha-be-lemha zahir olur. Eger bir kimsenin gonliinde meserret olursa o hal 
bir kimseyi mesrur etmesinin cezasidir; ve eger magmum olursa bir kimseyi 



e$^&> 



MESNEVl-l §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

gamgin etmistir. Bu ma'nalar o alemdendir. Herkesin bu az ile gogu anlamala- 
n igin ruz-i cezadan numunedir. Nitekim numuneyi anbardan bir avug goste- 
rirler. kadar azamet ve buyuklugu ile beraber Resul (a.s.)m bir gece eli agn- 
di. Bu agnnm cenab-i Abbas'm el agnsmin te'sirinden oldugu ilham olundu. 
Zira onu esir edip diger usera ile beraber elini baglamis. idi. Hz. Abbas'm elinin 
baglanmasi emr-i Hak ile olmakla beraber cezasi da eri§di. tste sana anz olan 
bu kabzlar ve kederler ve naho§luklar yaptigin azar ve ma'siyetin te'siri oldu- 
gunu bilmen igin boyle ceza olarak erisir. Gergi ne yapmis. oldugun tafsilatiyla 
hatmnda degildir. Velakin cezadan ef §1-1 zemime-i kesire yapmis. oldugunu bill 
yaptigin kotii miidiir veya cehilden, gafletten midir veyahud bir dinsize re- 
fakat ettigin vakit sana gunahlan teshil etmi§tir de onun giinah oldugunu mu 
bilmedin? Bunlan bilmezsin. Cezaya nazar et ki, ne kadar bast ve ne kadar 
kabzm vardir. Suret-i kat'iyyede kabz ma'siyetin ve bast taatin cezasidir. 

3971. Du humar o tanenin Qigeqidir; o kimse ianir ki agdh ve ferzanedir. 

Bu ba§ agnsi ve gam o arz-i viicuduna ektigin huy ve amel tanesinin gi- 
gegidir. Bu tanenin mahiyetini o kimse tanir ve anlar ki, \jpM- ai JJ ij~.u- 
ya'ni "Nefsinizin hesabi olunmazdan siz nefsiniz ile hesaplasiniz!" hadis-i §e- 
rifi mucibince kendi ahlak ve a'malinin mahiyetlerini tedkik hususunda uya- 
niktir ve ariftir. "Ferzane", hakim ve arif ve miitefennin ve kuyudat-i nefsa- 
niyyeden art olan kimse demektir. 

3972. Qi$ejjin dah taneye benzemez. O^utfe, ademe mensub olan cisme ne va- 
kit henzer? 

Cigegin dali arza ekilen taneye benzemedigi gibi insana gelen ceza dahi 
surette yaptigi huya ve amele benzemez. Nitekim zahirde bunun misali gok- 
tur. Ezciimle adamin nutfesi §ekilde ve surette adamin cismine benzemez. Bu 
adem-i mu§abehetten dolayi gelen cezanin hangi tanenin semeresi oldugunu 
kesfetmek miiskil olur. 

ys»i U X.TjLJU ^f Ajb J\ \> VjJb .uL. c— J 

3973. Dieyutii esere nw§abih degildir. Tane ne vakii agaca mu§abih geUi? 

"Heyula", kainatin cevher-i eweli olan "esir" demektir. Fennen olgmek 
ve tartmak ve ta'rif etmek kabil degildir. Buna "vucud-i amm" dahi derler. Bu 



*&!&> 



AHMED AVNl KONUK 

heyula kendi zahir olan cismani eserlerin higbirisine benzemez; ve keza ge- 
kirdek dahi surette agaca musabih degildir. 

Ob*- Jli^ ^ C~~a\al j\ *ZjA Ob JjU ^ O— oli j\ AiiaJ 

3974. O^utfe ekmektendir. 9Ve vakit ekmejje benzer? (5%dem nutfedendir, o ne 
uakif onun mbi olur? 

3975. Cinni atestendir / ne vakit atese benzer? Hulut buhardandir, buhar g\bi 
olmaz. 

Cinni jU # £> j* oM jD-j (Rahman, 55/1 5) ya'ni "Hak Teala cin taife- 
sini ate§ih dumansiz alevinden yaratti" ayet-i kerimesinde beyan buyruldu- 
gu tizere atesten mahluktur. Fakat atesjn kendine benzemez. Bulut dahi su 
buhanndandir, fakat sekli su buhanna benzemez. Bunlar hakikat cihetiyle 
atesin ve buharin "ayn"idir, fakat sekil i'tibanyla gayndir. 

3976. CifcriTin deminden Dsa zahir oldu. *INe vakit surette onun misli ya na- 
ziri oldu? 

Ya'ni, isa (a.s.) Cebratl (a.s.)in cenab-i Meryem'e ufiirmesinden peyda ol- 
du; fakat surette beser olarak zahir oldugu igin Hz. Cibril'in misli veyahud 
onun naziri olarak ikinci bir Cibrtl olmadi. 

3977. SAdem tovraklandvr , ne vakit tovraga benzer? Uiigbir uzurn asma $uba- 
fluna benzemez! 

3978. Zhirsizltk ne vakit daragacvnin ayagi seklinde olur? Taoi ne vakit e&e- 
di olan cennet gtbi olur? 

Hirsizhk fiili surette onun cezasi olan daragacimn dibine benzemez. Taat 
dahi surette onun miikafati olan ebedi cennete benzemez. 

3979. Uiicbir asil eserin musabihi degildir. Hinaenaleyh sen zahmetin ve bas 
agnsinm aslini bilmezsin. 



*$%&> 



MESNEVl-t §ERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Asil ba§ka ve asildan zahir olan eser surette baskadir. Binaenaleyh sen 
sana anz olan gamin ve ba§ agnsmm ashm bilemezsin. Nitekim 3970 numa- 
rali beyt-i §erifin izahmda beyan olundu. 

^ x&J J' ^ij \j* <J ^ J-^W ^ 

3980. Jakai bu ceza bir asilsiz olmaz. Ditula bir mirwhsizi ne vakit incitir? 

[3986] ^ U 

Bu sana gelen mesakkat ve cezanin elbet bir ash vardir. Hak Teala hazret- 
leri higbir vakitte bir giinahsiz kulunu incitmez ve ona azab etmez. Zira suc- 
suza cefa etmek zuliim olur. Hak Teala ise djliii "pf-ai \jfc cfi'j <&' ?+&> k? 
(Nahl, 1 6/33) ya'ni "Biz onlara zulmetmedik, ve'lakin onlar nefislerine zulme- 
der oldular" buyurur. 

3981. sey hi asildir ve o seyin $ehicisidir, her ne kadar ona benzemez ise de 
ondandir. 

Bu beyt-i §erif yukandaki hususi misallerin umum! bir surette hulasa-i be- 
yamdir. Ya'ni, velhasil bir §ey ki asildir ve kendi eseri olan §eyi gekip yedici- 
dir; her ne kadar o eser kendi ash olan §eye benzemez ise de, o eser ashn- 
dandir vesselam! 

3982. binaenaleyh bil, senin zahmeUn hir zelletin nettcesidir, Sana hu darhe 
afeii bir sehvettendir. 

"Zellet", liigatte "kaymak" demektir. Murad, Hak yolundan kayip giina- 
ha dii§mektir. Binaenaleyh bil ki, senin cektigin zahmet ve me§akkat tarik-i 
Hak'tan kayip bir giinaha diismenin neticesidir; ve sana bu darbe afeti bir 
§ehvetten gelmi§tir. 

3983. Sfler tbret almak cihetinden o gunahi bilmez isen $abuk zari et, maflfiret 
ialeb et! 

"Igtifar", "gafr"in iftial babindan olup "ortunmek" demektir. Ya'ni, eger 
ef alinden ibret almak cihetinden o yaptigin giinahi bilmez isen, gabuk 
Hakk'a zari et ve yalvar! Ve Hak'tan o gunahin ortulmesini ve magfiretini is- 



*#$&> 



AHMED AVNt KONUK 

te! Zira hulus-i kalb ile vaki' olan istigfar gunahlardan peyda olan girkin su- 
retlerin libas-i rahmet ile ortulmesine sebeb olur. 

'>" J *jy~ J* j£ f* 0& c ~ a* ^ *■*' /V J 1 * •*** 0** ft - X * w ' 

3984. ")5u2 kere seale ef, <Je ki: "By Diuda, hu. gam laytk ve sezamn gayn de- 
flildir!" 

Ve istigfar ile beraber Hakk'a yiiz kere secde et de munacatinda de ki: "Ey 
Huda, bu benim gektigim gam ve zahmet, ancak kotu fiilimin Iayiki ve seza- 
sidir!" 

3985. "6t/ sen ki zulumden ve siiemden yak olan Subhan'sin, cana ne uafut 
ganahsiz derd ve gam verirsin? 

"Subhan", masdar makamina kaim olan bir isimdir. Burada "tenzih olun- 
mu§" ma'nasmadir. Ya'ni, "Ey zat-i ecell-i a'la, sen ki, zulumden ve sitem- 
den pak olan cemi-i nekaisdan tenzih olunmu§sun, nig cana sugsuz derd ve 
gam verir misin?" 

3986. Wr Ben sucu maayyen olarak htlmiyorum. Jakat hir suca da gam gerekiirl" 

"Gurm", gam ve §iddetli keder ve goniil tutuklugu ma'nasmadir. Kaf-i 
Arab! ile "kurm" de bu ma'nayadir. Ya'ni, "Ya Rab, ben yaptigim kabahati 
ta'yin edip bilemiyorum. Fakat biliyorum ki, bir suca kar§i da gam gerektir; 
ve bende gam ve goniil tutuklugu peyda olduguna gore bir kabahat yapmis. 
oldugumu biliyorum." 

3987. "dMademki sebebi ittbardan orttun, o sitfit da daima ortulmus tut!" 

Ya'ni, "Mademki bu gamin sebebi olan ciirmii benim nazar-i i'tibanmdan 
orttun, ben onu ta'yin edemem. Ban lutfen ve keremen o curmiin kendisini 
de dtinyada ve ahirette daima drtiilmus, bir halde tut!" 

iP j*% £iji C— U- jf >f. J* f JT j^ \jr *£ 

3988. *2Xra ceza henim curmumun izhan olur hi, siyaseiien hirsizltyun zahir 
olur. 



■a^ 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

"Ya Rab, eger curmiime mukabil ceza edersen, bu cezadan kabahatim 
meydana Qikmis, olur; ve bu cezadan ve siyasetten, hirsizhgim ve gizli yapti- 
gim kabahat zahir olur." 

O hiyfinete vakif oldugu vakit gdhin ortmeye ve affedip cariyeyi ona 
vermege azmetmesidir; ve bUdi ki, bu fitne onun, sahib-i Musul iizerine 

olan kasdinin ve zulmiinun cezasi idi. Zira "Kim fenahk ederse 

kendinedir" (Fussilet, 41/46) ve "Muhakkak senin Rabb'in gozeticidir" 

(Fecr, 89/14); ve korktu ki, eger intikam cekerse o intikam dahi onun 

ba§i iizerine iner. Nasil ki bu zuliim ve tama' onun ba§i iizerine indi 



Misir §ahi o pehlivanin hiyanetine vakif oldugu vakit, o hiyaneti ortmege 
ve onun bu sucunu affedip cariyeyi o pehlivana vermege azmetmesidir. Zira 
sah bildi ki, pehlivanin yolda cariyeye tecavuzii fitnesi, kendisinin cariyeyi 
almak icm Musul sahi iizerine olan kasdinm ve zulmuniin cezasi idi. Qunkii 
Ha-Mim Secde sure-i §erifesinde ^i ^ 's^.j u j Qui *C! 'JSj -uJdi UJU J** '^ 
(Fussilet, 41/46) ya'ni "Kim ki amel-i s'alih isjediyse o nefs'inedir ve kirn ki 
kotuliik ettiyse kendinedir" buyrulmustar; ve sure-i Fecr'de de jL^Ju Jb oi 
(Fecr, 89/14) ya'ni "Ey resulum, senin Rabb'in asileri gozetleyicidif" buyrul- 
mustar. Binaenaleyh §ah-i Misir korktu ki, eger bu hiyanetine kar§i gerek 
pehlivandan ve gerek cariyeden intikam ahrsa, o intikam dahi zulum mahi- 
yetinde olup onun basina iner. Nasil ki Musul §ahma kar§i yaptigi zuliim ve 
cariyeye kar§i yaptigi tama' fiillerinin cezasi ba§ina geldi. 

3989. $ah kendine geldi ve istififar eiti. Sugi ve zelleyi ve isran ydd etti. 



^£^ 



AHMED AVNl KONUK 

Misir sahi kendine geldi ve yaptigi fenahktan agah olup pi§man oldu ve 
istigfar etti. Sucunu ve dogru yoldan ayaginin kaymasini ve fenahgin icrasin- 
da israr ettigini hatinna getirdi. 

3990. DCendi kendine dedi: *0 seyi ki kimselere yaotim, onun cezasi henim ca- 

[3996] ... jj .// 

nima erisici oldu: 

\y^\l oi jj ij«,u Ya'ni "Hesab olunmazdan ewel, nefsiniz ile hesablasi- 
niz" hadis-i serifi mucibince sah kendi filllnl hesab edip dedi ki: "0 fenahgi ki 
baska kimselere yaptim, o fenahgin cezasi benim canima eristi ve ta'zib etti!" 

3991. " <j\tansibdan nasi baskalarinin esine kasdettim, o benim uzerime geldi 
ve kuyuya dustuml" 

"§ahhk mansibinin bana verdigi kuwetten dolayi baskalarinin e§i olan 
kadina su'-i kasd ettim. su'-i kasd ve lrza tasallut fiili benim uzerime de 
geldi ve ceza kuyusuna dustum!" 

3992. ^en. bir baska kimsenin evinin kavisini caldim. <§ubhesiz o benim evi- 
min kapisini caldi!" 

Ya'ni, benim halim "Calma kapiyi, calarlar kapim!" darb-i meselinin ma- 
sadaki oldu. Ben Musul sahinin kapisim caldim ve taarruz ettim. Emniyet et- 
tigim pehlivan dahi benim kapimi caldi ve taarruz etti!" 

3993. Dier kim kimselerin ehli ile fisk isteyici ola, bile ki o kendi ehline pe- 
zevenktir. 

"Ehl"den murad bir kimsenin mahremi olan kadindir. "Kawad", deyyus 
ve pezevenk demektir. Ya'ni, her kim ki birtakim kimselerin mahremi olan 
kadinlar ile fisk ve zina etmek isteyici olursa, bil ki, o kimse kendi mahremi- 
ne deyyus ve pezevenk olur. Zira bir kimse ba§kasimn mahremine tecavuz 
ederse onun mahremine de tecavuz edenier bulunmak muhakkaktir. 

3994. JZira ki onun misli onun cezasi olur. Qunku fenaltgtn cezasi onun mis- 
li olur. 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Zira bir kimse bir fenahk yaparsa ona da o yaptigi fenahgin mislini yapar- 
lar ; ve bu misl onun o fiilinin cezasi olur. Mesela bir kimse birisini oldiirse 
onun dahi kisasen olduriilmesi icab eder. Zira adam oldurmek bir fenahktir, 
kisas dahi adam oldurmek oldugu igin o da bir fenahktir; ve kisas o fenahgin 
cezasidir. Binaenaleyh o fenahgin cezasi o fenahgin misli olan bir fenahk oi- 
mu§ olur. Nitekim ayet-i kerimede ($> \£* ~*C* Ayr's (§ura, 42/40) ya'ni "Fe- 
nahgin cezasi onun misli bir fenahktir" buyrulmustur. Ve ba§kasimh kansma 
ve mahremine tecaviiz eden kimse, o fiili kendi kansina ve mahremine kar§i 
hazirladigi icin kendi kansinin ve mahreminin de pezevengi olur. Binaena- 
leyh bir kimse ben baskalannin kansina taarruz edeyim de benim kanma ta- 
arruz etmesinler fikrinde bulunursa, bu bostur. 

3995. ^Uaktaki sebebi yaphn, onun mislini kendi iarajina fehtin. binaenaleyh 
sen deyyussun ve onsun. 
Vaktaki sen senin mahremine tecaviize sebeb olan fiski yaptin, o fiskin 
mislini kendi tarafina ya'ni mahremin tarafina oektin, binaenaleyh sen mti- 
tearnzi kendi mahremin tarafina gektigin igin deyyus oldun; ve mahremine 
tecaviiz ettigin deyyusdan daha ziyade ve daha ewel deyyus oldun. 



3996. <Jviusul sahxndan cariyeyi gasbettim. H&enden dahi onu $abuh gasbet- 
iiler!" 

3997. O hi henim eminim ve lalam idi, henim hiyanetlerim onu hain eiti." 

"Lala", efendisinin cocugunu gozetmeye me'mur olan hizmetci. Ya'ni, "0 
pehlivan ki, benim eminim ve cocuklugumda benim lalam idi; benim Musul 
§ahina kar§i yaptigim hiyanetler, o pehlivam da hain yaptt ve onun ahlakim 
degistirdi." 

3998. *ZKin ve intikam-guzarligin vakii defiildir. Diam isi ben kendi elim ile 
yaphm!" 

"Giizar", "guzariden" masdanndan emr-i hazirdir. Bu masdar "gegmek ve 
fiile getirmek ve icra etmek ve eda etmek ve bah§etmek" ma'nalanna gelir. 



c 3^> 



AHMED AVNl KONUK 

"Kin-guzar" ve "intikam-guzar", vasf-i terkibi olup "kinini fiile getirici" ve 
"intikamini icra edici" demektir. Ya'ni, "Kin tutuculugun ve intikam alicihgin 
vakti degildir. Binaenaleyh pehlivandan ve cariyeden intikam almaga hacet 
yoktur. Zira bir cariyeyi gasben almak icm yaptigim harbi ve bu ham i§i, ben 
kendi elim ve ihtiyanm ile yaptim!" 

3999. x Gjjer o bey ve harem uzerine km Qekersem o taaddi dahi benim ba§im 
uzerine gelir." 

"HarenTden murad, cariyedir. Ya'ni, "Eger bu kabahatlerinden dolayi o 
pehlivan bey ve cariye uzerine kin tutar ve onlardan intikam alirsam bu hal 
ikinci bir taaddi ve tecaviiz olur; ve bu taaddi ve tecaviiz dahi bir suretie vi- 
ne benim ba§ima gelir." 

4000. n< J\fitekim cezada bu birisi qeldi. Tecrt&e ettim, tekrar iecrube etmem!" 

[4006] 3 

"Nitekim Musul §ahinin cariyesine tecaviiz icin harbettim ve bunun ceza- 
si olarak pehlivan dahi cariyeye tecaviiz etti. Binaenaleyh ben bir fenaligtn 
misli ceza olarak geldigini tecriibe ettim. Bir daha tecriibe etmem!" 

c — ^ j* U £* o*' f J** 1 a* c — ^ *°*£ <X*y v^^ 9 fj J 

4001. dMusul sahibinin derdi benim boynumu kudi. ^en bu ba§kasini dahi 
mecruh edemem!" 

4002. Utah bizlere mukajdUan agahlik verdi. Gyer siz ona avdei ederseniz biz 
de ona avdei ederiz buyurdu. 

"Mukafat", adamin iyi ve kdtii sun' ve fiiline mukabil ve miisavi rvaz ve 
bedel vermek demektir. Bu beyt-i §erifde sure-i tsra'da olan '^>-'y. o* JiC, ^ 
u!u 'fA °d\j (isra, 1 7/8) ya'ni "Eger fesaddan tovbe ederseniz Rabbinizin si- 
ze merhamet etmesi me'muldur; ve eger fesada avdet ederseniz biz de ceza- 
ya avdet ederiz" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ya'ni, Hak Teala hazret- 
leri bizim iyi ve kotu fiillerimizin mukabilini verecegini Kur'an-i Kerim'de be- 
yan buyurarak bizi Ikaz etti. Bu ma'na III. cildin 2861 numarasina miisadif 
olan: ijiJie Ju*Ji br jj ^J iir lu* Or JJa* oi cjf [Dedi ki: "Eger avdet eder- 



G 3^tf ) 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

seniz, sizin avdet ettiginiz gibi biz de avdet ederiz. Biz fiflleri cezaya gift ey- 
ledik!"] beytinde de gecti. 

4003. *J\Aafamkx burada ziyaMik etmek faule defiXdir, sabir ve merhametin 
aayn mahmud deflildir." 

"Mademki bu pehlivamn cariyeye taarruzu mes'elesinde ta§kinlik edip in- 
tikam almanm faydasi yoktur, mahmud ve makbul olan hareket ancak be- 
nim tarafimdan sabir ve merhamet etmektir." 

C-ij Cslfc+^-j (j\ jf J~**-j <^Jj &* ^^> W bj 

4004. "By hizim ZRabbimiz, muhakkak hiz zulmettik, sehv vaki' oldu. H^ir 
rahmet el, ey sen ki, rahimliklerin azimdir!" 

a^ (j^J y^ '} cf y* <y j l f* y {>/ j** 

4005. "JAffeiiim, sen dahi benden yeni flunahlan ve eski supu affetl" 

"Ya Rab, ben bana karsj olan hiyaneti affettim. Sen dahi benim Musul sa- 
hina karsi olan bu yeni giinahlanmi ve bundan ewel yaptigim suclan affetl" 

y" J if f *^s~* ^ 'j tlr* 1- " Cf~ y^i ^jcP <-£' dyS I c~*j 

4006. ^Dedi: "Gy cariye, §imdi senden dinledigim bit sozii ifsa etmei" 

Misir halifesi nefsinin sifat-i §ehvaniyyesinden tecerriid ve riihunun sifa- 
tina iltica edip Cenab-i Hakk'a miinacat ettikten sonra kemalat-i insaniyye- 
den olan insaf dairesine girdi ve cariyeye hitaben dedi ki: "§imdi benim sen- 
den dinledigim bu pehlivamn taarruzuna dair olan sozleri kimseye if§a etme!" 

* i 

Oy f J C-jISo- jA -dJt 4JUI ja $£ *-*lj>- cJtx- O^l b 

4007. nr Ben seni emu ile $ifl uavacagvm. Sahm sakin bu hikayeclen dem 

i" 
vurmal 

"Allah Allah", "Allah hakki icin" diye and vermek ma'nasina geldigi gibi 
"zinhar zinhar!", ya'ni "sakin, sakin!" ma'nasina da gelir. Burada her iki 
ma'na dahi miinasibdir. Ya'ni, "Ey cariye, ben seni o pehlivan beyin zevce- 
si yapacagim. Sakin ha, onun yolda Sana olan taarruzunu bana soyledigini 
ona hikaye etme!" 



G c^ ) 



AHMED AVNI KONUK 

jlj* X* ^J j >/ X ^ £ jl^jZ f.jj j j\ s*p± \S 

4008. nr ta ki o henim uiizumden uianaan olmasinl jLira o hir hoiiiluk ve yuz 
hin iyilik etti." 

Ya'ni, "Ben pehlivanin benim yuziimden utandigim istememl Qunkii o Sa- 
na olan tecaviizu ile bana bir kotiiliik etti. Fakat beni ef alimden ve Hakk'm 
cezasindan Ikaz etmek suretiyle birgok iyilikler etmis. oldu." 

4009. xx<r Ben onu fok kere imtihan etmi§im. Senden daha giizelini ona emanet 
eimi§im. 

"Ben lalam olan o pehlivani gok kere tecrube etmigimdir. Ona senden da- 
ha giizel cariyelerimi emanet etmi§imdir. Ondan o cariyelerin higbirisine bir 
taarruz vaki' olmamisUr." 

4010. x Onu. emdnetle iarnam huldum. ^u da henim fiillerimden hir kaza idi. 

[4016] J 

"0 pehlivani ben emanet hususunda tamamen sadik buldum. Onun sana 
olan bu tecaviizu ise, benim kotu fiillerimden na§t vaki' olan bir kaza-yi ila- 
hi ve ceza-yi rabban! idi." 

§ahm cariyeyi hfle ile pehlivana bagi§lamasi 



Bu siirh Ankaravi niishasinda munderic. degildir ve diger nushalarda var- 
dir. Fihristde kolayhk olacagi icjn fakir dercettim. 

\j j~»-^ ji* j*-^ ^>y*- j* c^t£ \j J*iy>- jA Ci\ X\y>* i_pu ^w 

401 1. Sonra kendi heyini kendi huz&runa ^agirdu f Jiahu du§iinucu olan b'fke- 
sini nefsinde oldurdii. 



*$%&> 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, cariyeye ettigi tenbihten sonra lalasi olan pehlivam huziiruna cagir- 
di. Ona kar§i kahir du§unucii olan ofkesinin ate^ini sondurdii ve nefsinin ar- 
zu ettigi kfne ve intikama muhalefet etti. Ve y-ui ^ ojuJIj -M co-J*t£ii j (Al-i 
tmran, 3/134) ya'ni "Ofkesini yutanlar ve nasin kabahatlerini affedenler" 
ayet-i kerimesi mucibince mahbub-i ilahi oldu. 

jJH & &j~£ ,y,j p&* «Xi> *£ y.\ Ji ^L^j cJj j\ \j s£ 

4012. Ona goniil Kabul edict olan ozr etii. ^edi ki: n< T$en bu cariyeden nefrei 
edici olmu§umt" 

jij\ X*& .Sjta -^Jjy jiU j-iS dX^j j ^j& _p Vr"" ^ J 

4013. "0 sebebden cocugumun anasi, cariyenin gayretinden ve re$kinden ywz 
eziz tutar." 

"Eziz", "gok giirlemesi ve tencere kaynamasi sesi" ve mutlak "nale ve 
feryad" ma'nalannadir. Burada "nale ve feryad" ma'nasi miinasibdir. Ya'ni, 
§ah "Fitne koparan dogrudan maslahat yapan yalan daha iyidir" darb-i me- 
seli mucibince pehlivana dedi ki: "Ben bu cariyeden nefret ettim. Qunkii co- 
cugumun anasi bunu pek ziyade kiskandigi igin bircok §ikayet ve feryad 
eder." Maahaza §ahm bu sozii dogru da olabilir. Zira kadmlann kiskanchgi 
ma'lumdur. 

4014. ^Qocujjnn anasimn cok haklan vardir. O boyle cevr ve cefaya layik de- 
flildir." 

"Qocugun anasimn ya'ni zevcemin benim uzerimde cok haklan vardir. 
Onun iizerine boyle bir giizel cariye ahp onu iizmek layik degildir." 

*ji<j* uh^ cj *^ ^j£ oo >jy-^ ^y- ^(y °^ j ^j 

4015. n< Jle$k ve flayret kdt&diir, kan icer. 13u cariyeden -pek aahk aoturur." 

"Re§k", Farisi ve "gayret" Arab! olup ma'nada birbirinin murMfidir. 
Ttirkce "kiskanma" demektir. "Hun horden", kan igmek, kendi kendini helak 
etmekten kinayedir. Ya'ni, "Zevcem bu cariyeyi kiskamyor ve bu kiskanglik- 
tan dolayi kendi kanini igiyor; ve kalbinde bu cariyeden dolayi pek acihk ve 
elem ta§iyor." 



cs^ 



AHMED AVNl KONUK 

4016. n <y\iademki bu cariyeyi bir kimseye verecegim, binaenaleyh bu sana Ha- 
ha evladir." 

"Bu sebeble ben bu cariyeyi mademki yammda tutmayip birisine nikah ile 
verecegim, binaenaleyh bunu sana nikah etmem daha munasibdir." 

.# j* J i>*\* ^^ Jj* J* j¥. <S*J* ci j^U- y *£ 

4017. "JzLtra sen. on.ua tftn can oyunculugu gosterfon. Onu senin gayrine ver- 
mek hos olmaz." 

"Sen o cariyeyi almak icm harb etmek gibi bir tehlikeyi goze aldin ve can 
oyunculugu ve fedakarhgi yaptin. Bu giizel ve kiymetli cariyeyi senden bas- 
kasina vermek Iiituf ve kerem kaidesine nazaran hos olmaz." 

Malum olsun ki, bu kissa zimmnda cenab-i Pir efendimiz ehl-i kesf olan 
evliyanm halini de beyan buyururlar. Zira ehl-i kesf olan evliya-i kiram hal- 
kin turlii turlii ayiblanna muttali' oluriar ve Hakk'in "Settar" ismine de maz- 
hariyetleri hasebiyle, onu yuzlerine vurmayip miinasib vesHeler bularak on- 
lan orterler ve onlan o kabahatlerinden vazgecjrmege sa'y ederler; ve kendi- 
lerine karsi olan ihanete ve hiyanete de tahammiil edip o hiyanet sahibinin 
vakif olamayacagi bir tarzda idare-i maslahat buyururlar. Nitekim cenab-i Pir 
efendimiz Divin-i JMrlerinde bu ma'nada soyle buyurmuslardir: 

Lj Sj, <_£ C~J Jb y *-i^f j (Jjj dSjj XJ. oloip jl t_~J» &\jy?j ij£j jl <^JL>- 

lj*-j \J JUb^x) ij^jLijj .jJLJ C->Jj j y (J? j j£ dJUj y jt* JL>- •&»> 

b> j.^£sjy* ^ J.U jtj <T JJli l? *a ^"ly- J v-Jlj J j ijb ^ ^' j* >' 

TaM? hastalann renginden nasil illetten agah olursa, gdriicu olan veli dahi senin 
yuziinun vegozunun renginden dinine izgotiiriir. Senin renginden dininin halini 
goriir ve senin kahnni ve kinini bilk, fakat orter. Seni riisvay etmez. Nazanni se- 
nin kalbinin namesine tutar ve fakat dudaklanyla okuyup lafz He izhar etmez. Bu 
hamilden yann yevm-i kiyamette ona ne suret dogup zahir olacagim bilk. " 

Velhasil bu kesif halini idare etmek gayet giic, oldugundan Hak Teala haz- 
retleri tahammule isti'dadi olmayan velilerine bu kesif halini vermez. Kesfi 
olanlar da setr ederler. Meger ki kesfinde bir azim taide ola ve ona da Hak 
iradesi taalluk etmis ola! 



^ 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

4018. Omt emire akdetti, tevli etti; ve ofkeyi ve hirst o yar$a yar^a etti. 

"Hurd u murd", rize rize, parga parca demektir. Tiirkge'de "un ufak" ta'bi- 
ri mukabilidir. Ya'ni, halife cariyeyi pehlivana akd-i nikah etmek suretiyle 
tevdi' etti ve pehlivana karsi olan nefsinin ofkesini ve cariyeye karsi olan nef- 
sinin hirs-i sehvetini parcaladi ve un ufak etti. 

Hak Teala'nm "Nahnu kasemna" (Zuhruf, 43/32) ya'ni "Biz taksim 

ettik" buyurmasi beyamndadir ki, birine eseklerin kuwet ve sehvetini 

verir? ve birine kiyaset ve enbiyanm ve meleklerin kuwetini verir. Beyit: 

"Hevidan bas gevirmek, serverliktendir. Hevayi terk etmek 

peygambere mensub olan kuwettir. " Beyit: 

"Bktakim tohumlarki sehvete mensub olmaz, onun 

meyvesi kiyamete mensubun gayri olmaz. " 



Ya'ni, Hak Teala sure-i Zuhruf da buyurur ki: blli ^ '^j ***-j '&y*~h ^ 
oii-ji j*o jy j^klu Uijj UaJ! sUJi j J^Ii-^ ^L (Zuhruf, 43/32) ya'ni "Ey re- 
sulum' Rabbinin rahmetini bunlar mi taksim ederler? Hayat-i diinyada onla- 
nn maisetlerini biz taksim ettik; ve dereceler cihetinden onlann ba'zisim ba'zi- 
si uzerine yukselttik". Imdi bu taksim-i ilahi neticesinde ba'zilannin hissesine 
kuwet ve sehvet-i hayvaniyye isabet etti; ve ba'zilannin hissesine da sifat-i 
ruhaniyyeden kiyaset ve temytz ve enbiyanm ve meleklerin kuweti isabet et- 
ti. Siirh-i serifde olan "Ser zi-heva taften ilh..." Hakim Senai hazretlerinin Ha- 
df/ca'sindan ve "Tohmhayi ki ilh..." dahi Ma/ize/i'inden muktebestir. 



*#%&> 



AHMED AVNl KONUK 

4019. (jergi ona e§eklerin erkekliginden gev§eMik oldu, onun i$in peygamberle- 
rin tnertligi var idi. 

Gergi Misir halifesine e§eklere mahsus olan eseklikten ve sehvetten gev- 
seklik oldu ve bu hayvaniyet sifatimn galebesine binaen cariye igin harbe ki- 
yam etti. Fakat onda sifat-i ruhaniyyetten olan peygamberlerin mertligi ve 
insanhgi da var idi ki, nihayet bu zahir oldu. 

4020. Qfkenin ve §ehveiin ve hirs getirieiliflin terki tyeygamber' e mensub mert- 
Uk ve damardir. 

4021. *De, ona ki onun damannda e$ek ertyi olmastn. Diak ona "ulu beyler 
beyi" ta'bir eder. 

"Ulug", eski Tiirkce'de "buyiik" ma'nasinadir. Zamammizda gayn harfmi 
hazfedip "ulu" derler. Ya'ni o kimseye de ki: Onun damannda ve tabiatmda 
e§ek erligi ve sehveti olmasin. Zira boyle kimseye Hak Teala "ulu beyler be- 
yi" ta'bir buyurur. Nitekim Kur'an'da Jjrujf A 1* '^'jsMi (Hucurat, 49/13) 
ya'ni "Allah indinde en miikerrem olaniniz en muttaki olaninizdir" buyrulur. 

4022. 1$en olii olayim Diak hana baksmf uzak ve merdud olan diriden iyidir! 

Ya'ni, ben hayat-i hayvaniyyeden olmus bir hale geleyim. Tek Hak bana 
nazar-i rahmeriyle baksin! Boyle olmus olan kimse hayat-i hayvaniyyesi ile 
ve sehevat-i nefsaniyyesi ile diri olup nazar-i rahmet-i ilahiden uzak ve der- 
gah-i izzetten merdud olan kimseden iyidir! 

4023. Ilunu erligin i$i ve onu kahugu ianxl O cehenneme bu cennetlere flotiiriir. 

Bu gazabma ve sehvetine hakim olmayi erligin igi ve bu sifatlara mahkum 
ya§amayi erligin kabugu bil ve taml nefsin sifatlanna mahkumiyet adami 
cehenneme ve o sifatlara hakimiyet ise adami cennetlere goturiir. 



S^p? 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVt-5 • 
JuOj Jl.1 \jA j\ jUl LJ> Ju-j \j <>j&-* V*J\ C-jb- 

4024. " Diuffeti'l-cenneh" mekruhlara eri$ti. Ve "huffeti 'n-nar" hevaian za- 
hir oldu. 

Bu beyt-i serifde *i>\j+sX. >Ji c^ *ji£li ^ui o-b- ya'ni "Cennet mekruhlar 
ile ortiilmustiir; ve cehennem §ehvetler ile ortulmustur" hadis-i §enfine isaret 
buyrulur. Ya'ni, bu hayat-i diinyeviyyede cennet nefsine cjrkin ve kerih go- 
rtinen efal ve ahlak ile ortuludiir. Binaenaleyh her kirn nefsinin cirkin gor- 
diigii amelleri islerse cennete ve rahat-i uhreviyyeye nail olur. Mesela nefse 
namaz kilmak ve oruc tutmak ve kin ve intikami ve sehveti terk etmek gibi 
seyler kerih goriiniir. Bu hususta nefse muhalefet eden kimse cenneti ve n- 
za-yi Hakk'i kazanir; ve her kim nefsin hos gordugii bu gibi ef ali islerse ce- 
hennemi kazanir. Zira cehennem bu hayaM diinyeviyyede nefsin bu gibi se- 
hevat ve huzuzati ile ortulmustur. 

<?* 

OUol jbl (Jj\SjAaJ dlj£ j \j cJji Ol^jl b$£ 'J\s-Cj\ j jU U 0LS0L i— »Ua^ jl Jij 

P&disahin diger def a Ayaz'a hitabi ve erkan-i devleti 
imtiham ve Ayaz'in onlara ferman-berdarhk gostermesi 



Bu siirh dahi Ankaravi nushasmda yoktur. Hind niishalannda munderic- 
dir. Fihriste raidesi oldugu igin fakir dahi derc ettim. 

4025. '6y §eytam oUurucu, erkek arslan olan, e§ek erliiji nakis, akil erlijji zi- 
yade olan iS%yaz!" 

Bu hitab Sultan Mahmud tarafindan musahibi olan Ayaz'adir. Burada 
"Sultan"dan murad, Hak ve "Ayaz"dan murad dahi, fena ve beka ile miite- 
hakkik olan insan-i kamildir. "§eytan"dan murad, ikilik vehmi, "esek erli- 
gi"nden murad, sehevat-i nefsaniyye ve "akil mertligi"nden murad dahi, 
ruh-i insani ve izafi mertligidir. Ya'ni, "Ey erkeklik vehmini nazanndan mah- 
veden ve erkek arslan gibi masiva-yi Hak olan suver-i izafiyyeyi parcalayan 



C $P? 



AHMED AVNl KONUK 

ve §ehevat-i nefsaniyyesi nakis ve ruh-i insant mertligi ziyade olan insan-i 
kamil!" "E§ek erligi nakis olmak" budur ki, insan-i kamil nefsine hayat-i dun- 
yeviyyeden nasibini verir. Nitekim ayet-i kerimede uJi'^ jl^Lr^" h (Kasas, 
28/77) ya'ni "Dlinyadan nasibini de unutma!" buyruluf. Bihaenaleyh i'tidal 
dairesinde yer iger ve nikah eder; fakat onun bu muamelesi makam-i ubudiy- 
yetin hukmunii vermek icjndir. Yoksa nefsinin hirsindan nasj degildir. Zira 
onun indinde yemek igmek hususunda her bir gida-yi me§ru' musavidir. 

4026. "0 seyi ki, bu kadar sadr onu idrak dmedij senin onunde ^ocuk oyunu 
oldu. Dsie merd!" 

Beyt-i serifin ma'na-yi zahiri: "Makam-i sadrda bulunan bu kadar kimse- 
nin idrak etmedigi §ey, senin indinde gocuk oyuncagi kadar basit bir §ey ol- 
du. Onlar renkli ve parlak cevhere kiymet verdiler; ve padisahm "Kir!" emri- 
ne muhalefet ettiklerinin farkinda olmadilar. Sen ise bu inceligi idrak ettin, is- 
te merd boyle olur!" 

Ma'na-yi batinisi: "Ey insan-i kamil, dinde makam-i sadrda bulunan bu 
kadar alimler ve fazillar ve hakimler ve zahidler vardir. Kur'an'da Ludi sU-t uji 
"jiij LJ (Muhammed, 47/36) ya'ni "Hayat-i dunya ancak oyun ve lehvdir" 
buyruldugu halde onlar renkli ve parlak gorunen bu vucud-i izafi alemini vii- 
cud-i Hak'tan avn bir mevcud goriip gerek onlan ve gerek kendi viicudlanni 
Hakk'in «u» jii^ (Zariyat, 51/50) ya'ni "Allah'a kagmiz!" emrine ittibaan fe- 
da edemediler. Guya Hakk'in hazine-i tecelliyatina zarar olacagim zannettiler. 
Senin nazannda ise bu izafi varhklann hepsi gocuk oyuncagi oldu. Emr-i ila- 
hiye ittibaan gerek kendi nefsinden ve gerek alayi§-i dtinyeviyyeden Hakk'a 
iltica ettin. Ben senin erkekligini begendim. iste hakikaten merdlik budur." 
* j 

4027. *Gy benim emrimin lezzeiini gormvL§, henim emrim i$in vefa hususunda 
canini ieslwi etmis!" 

"Ey benim "Fefirru ilallah!" (Zariyat, 51/50) emrimin lezzetini gdrmus. ve 
benim bu emrime ittiba' igin vefa gostermek hususunda camni benim irade- 
me teslim etmis. olan insan-i kamil!" 

4028. Gmrin zevki ve onun ^esnisi deslamni §imdi ma'nevi olan beydnda dinlel 



C^g^ 



MESNEVl-t §ERfF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Bu beyt-i serif salikleri irsad igin cenab-i Pir efendimiz tarafindandir, Ya'ni 
ey Hak yolunun salikleri, emr-i Hakk'a ittiba'in zevkine ve onun lezzetine ait 
olan kissayi simdi eskal-i zahire altinda miistetir olan ma'nevi beyanda dinle! 

$ahin divan ve mecma' ortasmda vezirin eline "Bu ne kadar kiymet 

deger?" diye cevher vermesi. Vezirin onun kiymetinde mubalaga etmesi 

ve sahin ona, "§imdi bunu kir!" diye emretmesi. Vezirin "Bunu nasil 

kirarim ki, ben senin hazinenin hayirhahryim!" demesidir 

CjLj &\ji* Ol j* \j Oli'jl a1*st- cilii ^\ji* lJW (Jjjj 4 ^> 

4029. $ak bir aun divan iarafina acele etti. ^Biitun erkam o Amanda buldu. 

jtjj d^ ji ijj J>^ <_,-> j~~~* j! J^lS" b ijA iJjAj? 

4030. O parlak bir cevheri disarvua cehti. Sonra onu derhal vezirin avcuna 
[4036] , ? * ** 

koyau. 

4031. ^Bedv. W( 13u ceu/ier nastldir ve ne deger?" ^Dedi: w "$iz esek yukii alhn- 
dan $o<H a deger!" 

Ya'ni, §ah Mahmud "Bu cevher nasil bir cevherdir ve kiymeti nedir, diye 
sordu. Vezir dahi cevaben, bunun kiymeti yuz esekyiikii altinin kiymetinden 
daha ziyadedir!" dedi. "Har-var", esek yukii demektir. 

*^* dJU Oji** a\j>- ulij *j£vij ^j^- c-is i ^SJ^> >jlJ& 

4032. \Deat: \K\r\" ^Dedi: "Onu nasil kirayim? Senin malinin hazinesinin 
hayirhahi benim!" 



°&l&> 



AHMED AVNl KONUK 

Vezirin boyle mubalagali bir kiymet takdir etmesine kar§i §ah Mahmud 
vezire, "0 cevheri hr!" diye emretti. Vezir bu emir uzerine cevaben dedi ki: 
"Ben o kiymetli cevheri nasil kiranm? Zira senin malinin hazinesinin hayir- 
hahiyim ve o hazineden malinm zayi' olmasim istemem." 

4033. "9Vasit reva iuianm ki, bu cevherin mislibahaya gelmez, heeler olurl" 

4034. ^Bedi: "Stfferin!" ve ona bir hil'ai verdi O delikanli sah cevheri ondan 
aldi. 

"§abas/\ kelime-i tahsin olup "aferin" demektir. "Hil'at", padi§ah tarafin- 
dan ikramen verilen libas ma'nasinadir. Ya'ni, padi§ah vezirin bu cevabim 
zahiren tahsin etti ve ihsan edip cevheri elinden aldi. 

4035. O herein sahi giymi§ oUugu. her Itbdsi ve hulleyi vezire tsar etti. 

"tsar", burada "ata etmek" demektir. "Hulle", Yemen'de yapilan hirka ve 
libas ve izar ma'nalannadir. 

« , r o , * 

4036. HZir saat onlan yeni kaztyyeden ve eski sudan soze mesgiil etii. 

Padi§ah bu atayi vezire yaptiktan sonra bir muddet ehl-i divam umur-i 
hiikumete miiteallik yeniden vaki' olan hususattan ve eskiden gecmis. olan 
esrar-i idareden bahsederek soze me§gul etti. "Kaziyye", burada "vukua ge- 
len husus" ma'nasinadir. 

4037. Ondan sonra ' Xr Btr taltbin elinde, bu ne deger?" diye onu bir haribin eli- 
ne verdi. 

"Hacib", perdedar ve padi§ahin mukarreblerinden ve haslarmdan huzur- 
da bulunan kimse demektir. Ya'ni, bir muddet padisah erkan-i devleti soze 
me§gttl ettikten sonra, yine o kiymetli cevheri cebinden c&anp hacibin eline 
verdi ve "Buna talib olan bir kimse ne kiymet verir?" diye sordu. 



*&%&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

ci^lf* j\ \-X>- ijb *& jS cSlt V* oe 1 ^jj 1 £-**" 

4038. ^DecLi: ur Bu memlekeiin yarisina defter ki, Diuda onu mehlekeden sak- 
lasinl" 

4039. ^edi: "DCir!" ^Dedi: "Gi/ Julian gunesi, hunu kirmak $ok yazikdir, 
yazikl" 

Padi§ah hacibe dedi ki: "Kir!" Hacib cevaben dedi: "Ey kilicm gime§i, 
ya'ni ey muzafFer sah, bu cevheri kirmak cok yazikdir, yazik!" 

4040. *Omm kiymetini hirak, revnaktnt ve panlhsim qor ki, hu qunduziin nu- 
[4046] » . „• v v v 

ru ona tabi olmustur! 

"Onun kiymetinin yiiksekligi §6yle dursun, revnakinin ve panltisimn §id- 
detine bak ki, bu gundtizun nuru ve aydinligi o cevherin parlakhginin geri- 
sindedir." 

4041. "Onu kirmak hususunda henim dim nasil kwvddar? JZira §ahm hazi- 
nesine dusman olurum!" 

4042. <§ah hit at verdi ve onun yevmiyesini arihrdu Sonra da onun aklinin 
medhi hahkvnda agzini offi. 

"Idrar", lugatte "car! kilmak" ma'nasinadir; ve orfte "vaztfe ve ta'yin ve 
yevmiye" ma'nasinda musta'meldir (Giyasu'l-Lugat) . Ya'ni, padi§ah hacibin 
bu sozu iizerine onu tahsin etti ve ikramen libas verdi ve maa§im arttirdi. 
Sonra da onun aklmm medhine dair de sozler sdyledi. 
. _■ * * 

4043. I&r soaf sonra o imtihan edici inciyi tekrar mvr-i dadin eline verdi, 

"Mir-i dad", adliye nazin demektir. Bir saat ya'ni bir miiddet sonra o er- 
kan-i hiikumeti imtihan edici olan padi§ah o inciyi ve cevheri tekrar adliye 
nazinnin eline verdi. 



6 3^tf > 



AHMED AVNt KONUK 

06*j jl ab ^aJps- !j ^ ys o&~* ^U 4 <*■* J «^-^ as** jl 

4044. io &oj/le ue feiitun bet/Ier <ie boyle soyledi. Di&r birine htymeili hir hil'ai 
verdi. 

4045. <§ah onlann tahsisahm arittrdi. hasisleri yoldan kuyuya goiurdii. 

"Camegi", yevmiye ve vazife, eski libas, elbise pahasi olarak verdikleri 
ayhk ve §arab igtikten sonra kadehte kalan tortu ma'nalannadir (Ke§fii'l- 
Lixgat, Bahar-i Acem, Re§ffi, Medaf); ve Siracu'l-Liigat'te yazilmisftr ki, "ca- 
megi" kelimesi "came" ile "gi" edat-i nisbetinden murekkebdir. Aslmda "elbi- 
se bahasi" ma'nasinadtr. Ondan sonra mecazen kolelere ve saireye verdikle- 
ri taam ma'nasinda i§tihar etmi§tir (Giyasii'l-Luga~nen terciime). Fakir bu 
ma'nalara nazaran bu kelimeyi "tahsisat" diye tercume ettim. Ya'ni, §ah er- 
kan-i devletin o cevher hakkindaki fikirlerini zahiren tahsin edip onlara ik- 
ram ve ihsan ettiyse de, haslsu't-tab* olan o erkam bu imtihani ile dogru yol- 
dan cevirip her birini felaket kuyusuna du§urdii. 

jijj ^J^i *-* ilX> lLIj <*1*^- j-*! cu**i a»cj jjsii ,jii>fc*^ 

4046. Bill, tdtmi§ hey dohi hep hirer hirer vezire taklid He hoyle soyleMer. 

4047. [)er$i cihamn direjji tohluldir. Diet mukallul imtihundan msvaydir. 

Ya'ni, insan gocuklugundan beri muhitini idrake ba§ladigi vakit biitun 
i'tikadim ve ahlakini ve ef'alini ve harekatini, buyuklerinin iyi ve kdtii 
i'tikad ve ahlak ve ef al ve harekatina taklid eder ve bunlan yapmaga gali- 
§ir. Akl-i fitrtsini kullananlar bunlan muhakeme edip iyisini ve kotusiinu 
temyiz ederek taklid ettikleri iyi i'tikad- ve iyi ahlak ve iyi ef al ve harekatin 
hakikatlerini aniamak icm kendilerine bir muallim ve bir rehber ararlar; ve 
akl-i fitrilerini ta'til edenler taklid ile iktifa edip iyinin ve kotumin temylzin- 
den bihaber kahrlar. Bunlar akla da'vet eden enbiya ve evliyaya arkalanni 
gevirip "Biz anamizdan ve babamizdan boyle bulduk!" derler. Bu ikinci taife 
hakkinda Hz. Fir efendimiz I. cildin 2607 numarali beytinde §6yle buyur- 
mu§lar idi: Ji* ^ ^i j* j ai^i Jz objj jj jJz ^ ji [Ya'ni] "Taklid izinden 
ve nakil bayragindan dolayi bu pir-i aklin ba§i uzerine ayak koymu§lardir." 
Ve birinci taife hakkinda dahi kezalik I. cildin 1 792 numarali beytinde soy- 



GS^> 



MESNEVl-1 SERlF SERHt / X. CiLT • MESNEVl-5 • 

le buyurmuslardir: ,>£ y ob^ j^»j oici <sy« & c-^f j. ft v'j*- ^y [Ya'ni] 
"Her kim ki, onun namazimn mihrabi ayn oldu, onun iman-i taklidi tarafi- 
na gitmesini ayip bill" 

tmdi ictimaiyatta taklidin miihim bir te'siri oldugu gibi be§er din hususun- 
da dahi enbiyaya ve evliyaya taklid eder. Binaenaleyh bu cihanda ve bu 
alem-i keseratta esas, taklid olmus olur. Fakat insan herhangi hususta olur- 
sa olsun, taklidden yakasim kurtanp taklid ettigi seyin hakikatine muttali' ol- 
makla raiikelleftir. Zira akil denilen ni'met-i ilahi tahkike vusul aletidir. Bu 
aletin faaliyetini ta'til etmek kiifran-i ni'met olur; ve kiifran-i ni'metin ceza- 
si, sonunda rezil ve riisvay olmakur. Binaenaleyh her mukallid imtihanat-i 
akliyye neticesinde rezil ve riisvay olur. Nitekim taklidin kotii neticesi hak- 
kinda II cildin 509 numarali beytinden i'tibaren baslayan sufi kissasi beyan 
buyrulmustur. 

Ojjit \^£j\&r _j Lf>JL>- j oLi. O^b Jl« j jL>o j\ 0^-i Li jjj** _j lj <!)Liol O-Ui LJ 

c Jp- 4jLiv* _j ^-j&l Jalp jU*j -Ui> lj Oi j d—-£j ,_£>• Ijj j <JJI <U-s*P ^ *i/( JjlJJ ObU-J 

c^luili jl \> l y>- Ul x^L «u>-luiJ \j js- jj d\ j\ JL*iLuSJ \j jl> Ol «- -ili* 
iji^j OLj jl c^-LuiU iliTijb ol& C~>U*j lj jl Oj^- j\ 

Cevherin elden ele erismesi ve devrin sonunda Ayaz'a erismesi 

ve Ayaz'in kiy^seti ve onlara mukallid olmamasi ve sahm mekr 

ve imtihan ile makam ve mal ve hil'atler vermesine ve tahsisati 

arttirmasma ve muhtilerin aklini medhetmesine magrur 

olmamasi. Mukallidi miisliiman tutmak ne vakit reva olur? 
Musliiman, miisliiman olur ama nadir olur ki, bu imtihanlardan 

selametle di§anya gelsin! Zira gdruciilerin sebatmi tutmaz. 
Allah'in hifz ettigi kimse miistesnsidir. Zira" hak birdir ve onun 



c 3^> 



AHMED AVNl KONUK "^S- 

galata du§urucii ve hakkin mu§abihi gok ziddi vardir. Mukallid 

vaktaki o ziddi tammaz, o cihetten hakki tanimami§ olur. Amma 

Hak onun tanimazhgi ile beraber vaktaki onu inayetle hifzeder, o 

tanimazhk ona ziyan tutmaz 



"Kal", makam ve mertebe demektir. "Camegi" kelimesinin ma'nasi yuka- 
nda 4040 numarah beytin izahinda gecti. Ya'ni, Ayaz padi§ahin cevher hak- 
kindaki emrini tfa hususunda veziri ve diger iimerayi taklid etmedi. Kendi ki- 
yaset ve firasetini kullandi. Bunun gibi dinde mukallid olanlan musliiman 
tutmak ilm-i Kelam erbabinin cogu indinde caiz degildir. Mukallid muslii- 
mandir, lakin hak §eklinde zahir olan batila musadif olmak suretiyle vaki' 
olan imtihanlardan selametle kurtulmasi nadir olur. Zira mukallid mertebe-i 
yakinde ve mu§ahedede degildir. Belki mertebe-i zandadir. Binaenaleyh mu- 
kallidin imam daima za'fa ve zevale ma'ruzdur. Ancak Allah'in hifzettigi 
mukallidlerin imam za'fdan ve zevalden mustesnadir. Zira hak ve dogru bir- 
dir. Fakat bu alemde bu dogruyu galata ve hataya du§uriicu ve o dogruya 
benzeyen ve hak suretinde gorunen gok zidlar vardir. Nitekim Mevlana Ca- 
mT (k.s.) Nefehatii'l-Uns'un ibtidasinda hak iizerine olan her bir taifenin hi- 
rer batil mu§abihleri bulundugunu beyan ve izah etmi§tir ki, burada zikri 
uzun olur. Mukallid olan kimsede hak suretinde gorunen o ziddi taniyacak 
kiyaset olmadigi icin hakkin ziddi olan o batili goriir, hak zanneder ve hakki 
tammami§ ve fark edememis. olur. Velakin Hak Teala onun bu kiyasetsizligi 
ve tammamazligi ile beraber onu inayetle hifzettigi vakit, onun o tanima- 
mazhgi ve firasetsizligi ona zarar vermez; ve selamete gikar fakat bu hal na- 
dir olur. 

4048. "6i/ JAyaz, simdi sen soylemez misin ki, hu cevherler, hi parlahhk ve 
hiiner ile ne kadar defter?" 

4049. ^Dedi: "Hlenim soyleyehildigim seyden ziyadedir!" ^Dedi: *<$imdi cabuk 
onu Kurd ei, kir!" 

Ayaz cevaben dedi: "Cevherin kiymeti soyleyebildigim ve tahmin ettigim 
mikdardan coktur!" Padigah dedi: "§imdi cabuk onu ufakla ve kir!" 



GV^, 



MESNEVf-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

>^>\ya 01 A? y J~$ Jr^J* sjt- i_jb£ Jf$y. <Lx~»\ j* W^** 

4050. Onun ueninde iaslar var idi. Steele onu Kurd etti. Onun indinde o sa- 

[4056] . p 

vab vox. 

Ayaz, ewelce ciibbesinin yeni igerisine ta§lar saklami§ idi. §ahin emri 
iizerine derhal o cevheri o taster ile kirip ufakladi. Zira Ayaz'in indinde cev- 
heri kirmak dogru idi. iste bu hal batil suretinde goriinen bir hak ve dogru idi. 
Qiinkii krymetli bir cevheri kirmak mecliste bulunanlann hepsinin nazannda 
egri ve batil idi; ve onu kirmamak hak ve dogru idi. Fakat bunun zimmnda 
padisahin "Kir!" emrini reddetmek var idi ve bu reddetmek ise batil idi. Bina- 
enaleyh burada cevheri kirmak siirh-i §erifde beyan olunan hakkin mii§abi- 
hi bir zid idi. Bu ziddi ve egriyi vezir ve diger erkan idrak edemediler, Ayaz 
idrak etti. Zira burada bir hak ve dogru var idi ki, o da padisahin emrini tut- 
mak idi. 

4051. Onun devletli olan iali'inin iltifakindan o lahza ona nadir hikmet el verdi. 

4052. ^ahud o piir-safa ruuada hunu a6rmii$ idi, koltu^unda iki ta$ hazir et- 
mi§ idi. 

Bu beyt-i §erif yukandaki beytin izahidir. Ya'ni, Ayaz'in said ve devletli 
olan tali'-i ezelisinin kaza-yi ilahi ile ittifakindan dolayi o lahza cevheri kir- 
mak igin yeninde tesadiifen taglar bulunmus ve kendisinde cevheri kirmak 
gibi bir acib hikmet zuhur etmis idi. Veyahud saffet-i kalb sahibi olan Ayaz' a 
rii'yasmda boyle vak'amn zuhura gelecegi kesfedilerek koltuguna iki ta§ ha- 
zirlamis. idi. 

4053. fttisuj gtbi ki, kuuunun ddsi veinde, ilah iarafindan onun i$inin sonu ke§- 
foldu. 

Nitekim Yusuf (a.s.)i kardesleri saika-i hased ile kuyuya attiklan vakit, o 
hazrete kuyunun dibi iginde Hak tarafmdan bundan sonra ba§indan gecece- 
gi vak'alar ke§folundu ve Misir'da hazine emini olup pederi Ya'kab (a.s.) ile 
ailesiyle miilakat vaki' olacagini bildi. 



c^pga 






AHMED AVNI KONUK 

jl^li j s\jA JLi dk j ! (ji^ -ib ^ U-> jit j «^i lj <tT ^ 

4054. Dier kime ki fetih ve zafer haber verdi, onun onunde mural ve murad- 
stz hir oldu. 

Ya'ni her kimin kalb goziine bu vucud-i izafi aleminde Hak Teala'mn per- 
deleri acmasi ve zafer-i ma'neviye nail kilmasi, gerek diinyada ve gerek ahi- 
rette ba§indan gececek olan hadiseleri haber verdi ise, o kimsenin indinde nef- 
sinin muradi ve muradsizligi bir oldu. Zira bu kimse bilir ki, bilciimle mevatin- 
da zuhur edecek §ey Hakk'in iradesidir; ve Hakk'in iradesi ilmine ve ilmi de 
ma'luma tabi'dir; ve malum ise abdin ayn-i sabitesidir. Binaenaleyh abdin 
ayn-i sabitesi lisan-i isti'dad ile Hak'tan ne taleb etmis, ise Hak onun zuhuru- 
nu irade eder. Nitekim cenab-i §eyh-i Ekber hazretleri Fususu'l-Hikem'de 
Fass-i Ya'kubi'de sdyle buyururlar: ^ ^i >\)s zjs ^ ^/i s^i ^ j^i j>^ ^ 

'»\ji U JJi ijs- *£>*-» aJLp ^ I* 1p Ifjj JU- (j* obxJU OLfr! iijili ^j^-Ai j& ^1 <Jtu^£ 

Ya'ni "Higbir kimse hiikm-i iradeyi bilmez. Ancak muradin vuku'undan son- 
ra bilir. Allah 'm ayn-i basiretini agtigi kimse miistesnadir. Imdi o kimse 
a'yan-i mumkinati sabit olduklan halde, bulunduklan Ml iizre idrak eder. Bi- 
naenaleyh bunun iizerine gordugii §eyle hiikmeder." 

4055. Dier kime ki, yarin vasli onun ayak hagi oldu, o kinlmakian ve miicd- 
kededen korkar. 

"Pa-bend", ayak bagi ve kostek ma'nasmadir. Ya'ni, her kimin o-siilukte 
ayagimn bagi yar-i hakiki olan Hakk'in visali olursa, her hususta aynhp ba§- 
ka tarafa gidemez. Vucud-i mecaztsinin ve kuvvet-i hayvaniyyesinin riyazat 
ile kmlmasindan ve nefsi ile mucahededen korkmaz. Ba'zi niishalarda bu be- 
yit: ji j jir c~~£i j! j**j ^- j\ >. ^> 3 .u tsj oloJ £ > suretindedir. Ma'nasi 
"Her kimin zamini ve kefili yarin vasli olursa'o kimse mucahedenin §ikestin- 
den ve zebunlugundan ne korkar" demek. "Payendan", zamin ve kefil ve 
rehin ve ayakkabi cikardrklan mahal {Burhan) . 

4056. Ona yakin oldugu vakil ki, mat edecektir, aim vefilin kuvveti turrehdt olur. 

"Tiirrehat", "caddenin haricine gikan ince yol" ma'nasinda olup istiare ta- 
rikiyla "bo§ ve beyhude soz"e ltlak ederler. Ya'ni, ezelde ayn-i sabitesi icabi 



C #P£= 



jg}^ MESNEVl-1 SERtF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

olarak Hakk'a vuslattan emin ve mutmain olan kimsenin hali, hasmmi mag- 
lub edeceginden emin olan satrang oyuncusuna benzer. Nitekim satranc. oy- 
nayan kimse karsisindaki oyuncuyu mat ve maglub edecegini muhakkak bil- 
digi vakit oyunda miihim vazifeleri olan at ve fil ismindeki oyun muhreleri- 
nin kuvveti bos ve beyhude olur. Bunun gibi ezelde Hakk'a vusulii mukad- 
der olan kimsenin nazan kendi viicuduna ve varligma ve bu varhgi ile ala- 
kadar olan ziihde olmaz, belki aska olur. 

4057. Dier at arayia olan kimse onun ahni a'dtiirur ise aia *£jit!" iiyesin ki, 
aim -pis-dhenklir. 

"Fis-aheng", yolda ileri ileri giden ma'nasinadir (BaMr-i Acem). Ya'ni, 
mesela at arayan kimse gelip ileriye gecmek sanindan olan o bir kimsenin ati- 
ni ahr ye gotiiriir ise sen o ata "Git!" diyesin! Zira o at o kimsenin onunde ile- 
ri ileri giden bir vasitadir. Yoksa hadd-i zatinda ileriye gegmesi mukadder olan 
kimsenin vasitasi degildir. Bu beyt-i serifde ziihd ve taatin sureti ata tesbih 
buyrulmustur. Ya'ni zahid ziihd ve taatin suretine dayanmistir; ve ziihd ve 
taatin suretine ve cokluguna nazar eder. Halbuki nazar taatin suretine ve bu 
suretlerin gokluguna degil, Hakk'm emrine olmak lazimdir. Nitekim sahin ve- 
ziri ve sair erkan cevherin suretine nazar ettiler ve padi§ahin emrinden gafil 
oldular. Gerci ziihd ve taatin sureti daimi ecir ve sevab ise de Hakk'a vusule 
sebeb degildir. BeyM Saib-i Isfahan! (k.s.): 

"Higbir kimsenin kendi taatinm haynna i'timM yoktur. O bir kordtir ki asasi- 
na dayamr, " 

Beyt-i Kuddusi (k.s.): 

ibadet gokluguna yok i'tibar hig 
Kulundan Halik'i ho§lanmaymca 

4058. uM>erdin at ile ne vakit karaheti olur? J^fin ata aski tekadium if in olur. 

Ya'ni, ezelde ayn-i sabitesinin isti'dadi icabi olarak Hakk'a vusulii mu- 
hakkak olan bir merd-i ilahinin at mesabesinde olan ziihd ve taatin suretiy- 
le karabeti ve miinasebeti yoktur, Eger o merd-i ilahinin bu alem-i surette 



o^^ 



AHMED AVNt KONUK 

ziihde ve miicahedata meyil ve a§ki olursa ezeldeki tekaddtimiin tahakkuku 
icmdir. Yoksa onun ata ya'ni ziihde ve miicahedata olan a§ki ve muhabbeti 
onlann sureti ve sebeb-i tekaddiim oldugu igin degildir. 

4059. Suretler i$in hu kadar if agnsi ^ekme! Sureie mensub has agnsi olmak- 
stzin ma nayi tut! 

"Zahir", ic, agnsi demektir. "Ma'na"dan murad Hak'tir. Nitekim I, cildin 
3379 numarali beytinde: cxX^ vj csh-** s~. ^ &• *w j* ^ <^& Ya'ni 
"Rabbu'l-aleminin [ma'nalanmn] deryasi olan §eyh-i din "Ma'na ancak Al- 
Iah'tir" dedi" buyrulmustur; ve orada bu beyt hakkmda izahat da gecmi§tir. 
Ya'ni, ey kimse, sen viicud-i Hak'ta peyda olmus. bir suret oldugun gibi se- 
nin ziihdiiniin ve miicahedenin suretleri dahi yine o viicud-i hakikide peyda 
olan suretlerdir. Sen bu suretlere yapi§ip bu kadar ic agnsi ve gam gekme! Su- 
rete mensub veya bir suretin bas, agnsi oimaksizin "ma'na"dan ibaret olan 
Hakk'a ve onun tecelliyatina yapi§ ve ondan gafil olma! Zira diinyada ve ahi- 
rette tecelliyati ile zahir olan ancak Hak'tir. 

4060. £ahid i$in isin sonunun gamt vardir. S%caba hesab g&nii onun haline olur? 

Zira zahid kendi vucudunun suretini ve varligim gordiigu icm onda i§inin 
sonunun garni vardir. Acaba yevm-i kiyamette hesab gimiinde kendisinin 
hali ne olacaktir diye du§iinur; ve bu diisuncenin elemi altindadir. Ciinkii 
elem ve lezzet ve gam ve meserret insanin kendi varligina anz olan hallerdir. 
Hayalinden kendinin bu mevhum olan viicudu zevkan ve halen kalkmis. olan 
kimsenin bunlar ile alakasi kalmaz. 

4061. JArijler baslangi$dan idrakli olmuslardu; gamdan ve son holler den far icj- 
dirler. 

Ya'ni, arifler Hakk'in sifat ve esma-i ilahiyye zuhiirunun basjangici olan 
a'yan-i sabite mertebesinden idrak ve vukuf sahibi olmu§lardir ve bilmi§ler- 
dir ki, ilm-i ilahide sabit olan §eyler bu alem-i surette de vakit vakit mutlaka 
zahir olurlar. Binaenaleyh her ferdin gerek diinyadaki ve gerek ahiretteki ah- 
vali, ilm-i ilahtdeki ayn-i sabitesinin isti'dadina tabi'dir. Zira Hakk'in iradesi 



C\gggc^S 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 * 

ilmine ve ilmi de ma'luma [tabi*], ve ma'lum dahi abdin ilm-i ilahide sabit 
olan sureti ve ayn-i sabitesidir. Binaenaleyh olan olmustur ve biten de bit- 
mistir; ve kaza-yi ilahinin reddi mumkin degildir. Bu sebeble arif gamdan ve 
son halleri diisunmekten farig olmustur ve viicud-i Hak'tan gayn bir mevcud 
gormemislerdir. Bu bahislerin tafsili Fususu'l-Hikem'de Fass-i Ya'kubi'de ve 
Fass-i HudTde ve Fass-i ismatli'de mezkurdur. 

\j Ji J* d)l J>jj>- (jt-Jl-i *m\+* Wj J *J»y>- ji*-* Ij <^j\& 3ji 

4062. SAx'xj i$in de bu havf ve reed var idi. Onun sabika-ddnligi o her ikisini 
yedi. 

Gerci arif icin dahi, yakin ve ma'rifet mertebesine vusulden ewel korku 
ve umid var idi. Lakin onun ezelde gecmis. olan kaza-yi ilahiyi biliciligi, o kor- 
kuyu ve iimidi yedi ve yuttu. 

^l^- iy JUlj^- <L>- JUbj^A ji J^l* tSj? d»ptjj JjL^ £ -Lo 

4063. Qordu ki, o evvelce mercimek ziraat eimi§ idi; o bilir hi, yiginda ne ola- 
cahhr. 

"Ma§", mercimek; "gas", ekin yigini demektir. Zira arif gordii ki, ewelce 
mercimek ekmis idi. Binaenaleyh o ekin yiginimn ne olacagini bilir. Nitekim bu 
ma'nada bu cildin 31 16 numarasina miisadif olan: ij^ J*ir cp— oO */ & 
ti^r>u j iijii ^ ["Tersine olarak bu sozden tenbel oldun. Idraki ve ha- 
tin miin'akis geldin."] beytinde uzunca izahat-i muhimme vardir. Binaenaleyh 
bu ifadelerden cebir ma'nasi anlasilmamalidir. Ya'ni, arif ezelde lisan-i isti'dad 
ile Hak'tan ne taleb etmis. ise Hak dahi onun zuhurunu murad etmistir; ve bil- 
cumle mevatinda abdin taleb ettigi seyden baska bir sey zuhur etmeyecektir. 

4064. Sirifdir ve korkudan kurtuldu. Diakk'm kdtct hay ve huyu iki parca eiti. 

Binaenaleyh arif kaza-yi ilahiyi bilicidir ve bu sebeble korkudan kurtul- 
mustur; ve onun korku ve timid saikasiyla vaki', bu alem-i suretteki hay u 
huyunu ve cirpinmasim Hakk'in kaza-yi ilahisi kilici iki parca etmistir. 

\*rj Oi d-So OUp -Li j^li <-*j>- !•*>■ jl -Vjl J *-» \j j\ >y. 

4065. Onun vein Diudadan korku ve umid var idi. DCorku jam oldu, o umid 
aydn oldu. 



G £P? 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, arifin Hakk'a vusulden ewel korkusu ve iimidi var idi. Nazannda 
Hak'tan ba§ka vucud kalmadigindan viicud-i Hak kilici onun mevhum olan 
korkusunu iki parga etmis. ve korkusu giderek nazannda ancak rahmet umi- 
di kalmi?tir; ve iins ve huzur-i ilahi ile mesrur olmustur. Nitekim arif-i billah 
Ibrahim Hakki hazretleri Ma'rifetname 'sinde §6yle buyururlar: 

"Mevlasim arif olanin belasi kalmaz. Zira ona bela bal olur. Muteellim ol- 
maz. Arifin Hak ile arasi ma'murdur. Onun igin halk ile de arasi ma'murdur. 
Zira onun suhudunda ciimlesi mecbur gibi ma'zurdur. Arif cismini ve canini 
Mevlasma hibe etmi§tir; ve miilku malikine verip kendi aradan gitmistir ve 
bu takrib ile kurb-i Hak devletine yetmistir. Arif kalbini Mevlasina ve ruhu- 
nu "BelaT'sina vermi§tir ve cismini vefk-i nz^sinda mahlukuna vakfedip ra- 
hata ermistir. Arifin Hak ile muamelesi halka muvafakatla degildir. Belki halk 
ile muamelesi Hakk'a muvafakat ile hasildir." 

4066. Uoklaki o has cevheri o zaman hxrlx, o heylerden yiiz sada ve efyftn 
kalkh. 

Vaktaki Ayaz padisahin emri iizerine o has olan cevheri o zaman kirdi, di- 
vanda olan beylerin hepsinden bir feryad koptu. 

4067. ^Deliler ki: Ur Bu ne korkusuzhktw? Dier kim hu pur-nur olan gevhe- 
ri hudiysa vallah kafudir!" 

4068. O cemaat dimleten cehilden ve horlukten sahtn emri incisini humifhr. 

Ve o erkan-i devletin kaffesi her ne kadar o kiymetli cevheri kirmamisjar 
ise de cehalet ve akil korlugii cihetinden sahin kiymetli bir inci mesabesinc'e 
olan emrini kirmislardir. 

JJ> OwUijJ \j^ Jp\j>- OU^- J ij J j$A V*~J J*JP { j~*J 

4069. (Jviuhiir ve dostluk neiicesx olan kiymetli cevher, ni\in oyU hatir iizerine 
ortulmiis oldu? 

"Viidd", dostluk demektir. Ya'ni, §ahin muhabbet ve dostluk neticesi olan 
kiymetli emrinin cevheri, nicm erkan-i devletin hatinna 6rtulmu§ kaldi da, 



c^pp 



MESNEVM §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

onlann nazanna tas. parcasi olan cevherin krymeti goriindii. Demek ki, onla- 
nn muhabbeti ve dostlugu §aha degil mala idL Binaenaleyh malm kiymetini 
dusundiiler; eger §aha muhabbetleri ve dostluklan olaydi, onun kiymetli cev- 
her mesabesinde olan emrini kiramamalan lazim gelecek idL. 



C^ 



Umeranin Ayaz'a "Boyle bir cevheri nicm krrdin?" diye tegnf 
etmesi ve Ayaz'in onlara cevab vermesi 



4070. £Ayaz dedi: "By namli olan huyiihler, §ahin emri mi yahud cevher mi 
kiymette Aaha iyidir?" 

Mecliste bulunan erkamn tegni' ve i'tirazi iizerine Ayaz onlara cevaben 
dedi: "Ey ulu sanh olan btiyuk beyler, kiymetge §amn emri mi, yoksa kirdi- 
gim cevher mi daha iyidir?" 

4071. * Sizin indinizde sultamn emri mi yahud hu iyi cevher mi iyidir? £%l- 
lak vein soyleyin!" 

4072. "By himseler, sizin nazarlantuz cevheredir, $aha deflil! Sizin hbleniz 
auldur, yolun caddesi degildir!' 

"Gal", Iugatte issiz sahralarda muhtelif §ekillerde z&hir olup yolculann 
yollanni §a§irtip tehlikeii mahallere sevk ederek onlann helakine sebeb olan 
cin ve §eytamn bir nev'idir. "Cadde", biiyiik ana yolu. Ya'ni, "Ey beyler, si- 
zin nazanniz size lutuflarini ibzal eden saha degil, cevheredir! Binaenaleyh 
sizin kibleniz ve mahall-i teveccuhiinuz dogru ana yolu degil, yolunuzu §a- 
§irtrp sizi helak-i ma'neviye sevk eden gulyabaniyedir. 



GgX9g> 



AHMED AVNt KONUK 

4073. nr Ben nazan §ahdan dondurmem, hen mu§rik gibi ia§ ilzerine yuz fjetir- 
meml 

\jA sli J41 ^i J*jf jt \j jJL {j&j *? J^r jPiJ. 

4074. "Cevhersiz hir candu ki, renkli ta§t ihtiyar. eiUr, henim §ahuni arkaya 
koyar." 

Yukanlarda dahi izah olundugu iizere "§ah"dan murad, Hak ve 
"Ayaz"dan murad, insan-i kamil ve "erkan-i devlef'ten murad, kalbleri ka- 
din ve evlad ve altin ve gumii§ ve mal ve miilk muhabbetleriyle dolu olan 
nakis insanlardir. insan-i kamilin nazan bilcumle umur ve muamelatmda 
Hakk'a, onun gayn olan insanlann nazan ise halka ve halk arasinda nam ve 
§an iktisabinadir. 

^S" tilii oJjjj\ jjjj jyjip ^ dJjj \p c~*J <jj~> c—ij 

4075. QvX renkli olan oyuncak tarafina arka $euirl (5%kli rcnk getiricule hay- 
ran etl 

Gul renkli oyuncak mesabesinde olan bu dunya suretleri tarafina arkani 
don, aklini ve idrakini bunlar ile me§gul etme! Bunlar mezahir-i ilahiyyedir; 
ve bu renkler esma-i muhtelife asandir. Binaenaleyh aklim bunlann miisem- 
masi ve bu renkleri getirici olan Hak'ta hayran et! Nitekim Server-i alem 
Efendimiz \jJ- JL» j*j ^>j ya'ni "Ya Rab, benim senin hakkindaki tahayyii- 
riimu ziyade et! " buyurmu§lardir. 

4076. Drmajjm igine ae\, testiyi fa$a vur! ZKokaya ve renge ate$ vur! 

"Irmak"tan murad, ruhaniyet alemidir. "Testi"den murad, cisimdir. Ya'ni, 
ruhaniyet irmagi igine gel ve cisim testisini riyazet ve mucahede ta§ma vur! 
vucud kinlsin ve ona taalluku olan ruh-i ctiz'i suyu ruhaniyet trmagma gark 
olsun! Ve bu keserat aleminin kokusuna ve rengine a§k-i ilahi ate§ini vur! 

4077. Bcjer din yolunda yol vuruadardan defi hen, kadinlar gibi renge ve ko- 
kuya ta-pma! 



cgpS* 



jgp^ MESNEVl-1 §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Beyt-i saifde alayis-i diinyaya muhabbet eden ulemaya ve me§ayih-i rii- 
suraa i§aret vardir. Ya'ni, ey alim-i zahiri ve ey mursidlik da'vasmda bulunan 
kimse! Eger din yolunda mu'minlerin yolunu vurucu degil isen, mesleginde 
dogru yiiru ve Hakk'in emirlerini nazannda tut! Kadinlar gibi bu alem-i sure- 
tin renklerine ve kokulanna meftun olup tapma! 

4078. serverler ba§lanm egdiler. nisyandan can ile ozur dileyid olmu§lardir. 

Ayaz'm cevabi iizerine o erkan-i devlet baslanm onlerine egdiler ve bu in- 
celigi unuttuklanndan dolayi candan oziir dileyici oldular. Nitekim kiyamet 
giiniinde hakayik zahir oldugu vakit, dunyanm renkli suretlerine muhabbet 
edip Hakk'in emrini bir tarafa birakanlar boyle rezil ve riisvay olurlar. 

4079. O zaman her hirinin gonlunden iki yuz ah duman aibi aoge kadar aitti. 

4080. Sah eski cellada isaret etti. dedi hi: "Sadnmdan bu alcahlan temizle!" 
[4085] ^ * > ** 

4081. ^u al$aklar sadnma ne layikiular? JUira las i$in bizim emrimizi ki- 
rarlar!" 

4082. xr Bizim emrimiz boyle ehl-i fesadin oniinde renkli tas i$in hakir ve ke- 
sad oldu." 

Bu beyitlerde lezzat ve huzuzaM diinyeviyyeye tevecdih edip Hakk'in 
emir ve nehyini arkalanna atan milletler hakkindaki hiikm-i ilahiye isaret 
buyrulur. "Eski cellad"dan murad, mevt-i tabii ve helak-i cismanidir, Nitekim 
Beni-israil sure-i serifesinde §6yle buyrulur: \£~>*> i*-*^ M kj ^ oi Ksj liij 
\jiAjj uu^ai jjiJi Q* jki (^ (isra, 17/16) ya'ni "Bir'sehrin halkihi helak et- 
m'ek istedigimiz vakit, onla'nn re's-i karda bulunanlanna itaat emrederiz. On- 
lar o emrin haricine gikarlar. Hiikm-i ezel! mucibince onlar aleyhine ceza va- 
cib olur. Binaenaleyh biz onlan kokunden kopanp harab ederizf" Ve keza su- 
re-i Enbiya'da dahi soyle buyrulur: '^j^^'^ &*>. &^h '^^ '^^" O & ^*-^ '^ 



^^^ 



AHMED AVNl KONUK 



(Enbiya, 21/11) ya'ni "Zalim olan sehir halkindan coklanm helak edip on- 
lardan sonra ba§ka kavim peyda ettik". 



§ahin umerayi oldurmeye kasdi ve Ayaz'in M Ey §ah-i alem, 
afv evladir!" diye sultanin tahti oniinde §efaat etmesi 



juj> olkJL- °{J\ d\ cJ*i J~> M* j. *>' jV >-* crt 

4083. Sonra sefkat arhrvci olan Myaz scroll, o huyiik sultanin lakh onune 
kostu. 

Ya'ni, padisah erkamn cezasmi emrettikten sonra padisahm sefkati ve 
merhametini tahrik edip artinci olan Ayaz, o ulu sultanin tahti onune kostu. 
Malum olsun ki, bil'asale insan-i kamil Server-i kainat (a.s.) Efendimiz'dir ve 
sefaatgilerin seyyididir. Onun varisleri plan evliya-i kamilin dahi derece dere- 
ce §efaat makaminda kaimdirler. «Ai. Vi »j^ ^ (/ill fc <y (Bakara, 2/255) 
["O'nun katinda izni olmadan nig klmse'sefaat edemez] ayet-i kerimesi muci- 
bince bu seraatler dahi ancak Hakk'in izni ile vaki' olur. Bu beyt-i serifde muc- 
rimler hakkinda insan-i kamilin huzur-i ilahide seraatlerine isaret buyrulur. 

4084. Hir sede etti ve kenii hogazmi tuitu. ^Bdi ki: "6y hir kadir ki, $erh 
senden iaaccuh getirir!" 

"Kubad", Nu§irevan'in babasimn adidir ve ta'zimen her bir padi§aha 
soylerler; ve ahkami nafiz ve kahir olan padi§ahlara lakab olarak zikreder- 
ler. Burada "sah-i kadir ve kahir" ma'nasmadir. "§igift", taaccub ve garib 
§ey ma'nasmadir. Ya'ni, Ayaz §ahin huzurunda basmi egdi ve kendi boy- 
nuna igaret ederek dedi ki: "Ey kadir ve kahir olan padisah, cerh-i felek se- 
nin liituf ve kereminin vus'atinden taaccub ederl" Bu ve atideki beyitler 
makam-i seraatte bulunan insan-i kamilin huzur-i ilahideki mimacatina isa- 



<*$%&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

rettir. Zira insan-i kamil kalb-i Muhammedi iizerinedir; ve nefsim, nefsim 
diyenlerden degil; ummetim, ummetim diyenlerdendir. Nitekim Siddik-i 
A'zam (r.a.) Efendimiz'in bu ma'nadaki kelam-i allien manzumen §6yle 
tercume edilmi§tir: 

"Azim et cismimiya Rab, cehennem dopdolu olsun 
Kamu usati afv eyle heman tenha yanayim ben!" 

4085. Gy hir huma ki; humalar, saadeti ve her hir sahi, sehaveti senden tutarlar. 

["Huma"], bir biiyiik ku§un ismidir. Istiare tarikiyla biiyiik padisah 
ma'nasinda musta'meldir. "Ferruh", said ve miibarek demektir. Ya'ni, "Sen 
bir biiyiik padisahsin ki huma kuslari saadeti ve miibarekligi ve her bir co- 
mert, camertligi senden ahrlar." 

dip Ojbl J^ $*j> y^» Ol^as- <_?Lp £ *£ ^„/ <_$i 

4086. Gy hir kerim ki cihantn keremleri senin isannin oniinde mahv ve gizli 
olur. 

Ey biiyiik sah, sen bir kerimsin ki, cihan halkinm keremleri senin ata ve 
ihsanimn oniinde kiymetsiz kahr ve goriinmez olur. 

4087. Gy hir latif ki, kirmizi gul seni gordu, utanmasindan dolayi gb'mlegini 
yuth! 

Ey cemali latif olan sah ki, kirmizi gul senin cemalinin letafetini gordii ve 
kendi guzelliginden ve letafetinden utandigi icjn gomlegini yirtti ve dokiildii 
ve soldu! 

4088. Gy sah, senin gafurlugundan gufran tok- gozludur. Tilkiler senin afvin- 
dan arslana galtbdir. 

Ey §ah, senin gafurlugunun coklugundan magflretin gozii doymu§tur. Til- 
kiler gibi hilekar olan nefsani kimseler senin affina nail olduklanndan siiluk- 
te arslan gibi cesur olan kimselere galib olmustur. Ya'ni afv-i ilahiye mazhar 



c^^ 



AHMED AVNI KONUK 

olan astler, bilahare Hak yolunda terakki edip kendilerinden ewelki salikleri 
gecmislerdir. 

Jsc£ i^^.tj. y y^.^ j* -^ ^j^ * j *f y" j** *f J* 

4089. Dier him hi, senin emrine horhusuzluh eder, senin afvindan baska himi 
senden hilar? 

Ya'ni, senin emrine kar§i korkusuzluk ile muhalefet eden kimsenin senin 
afvindan ba§ka dayanacak yeri yoktur. "Sened", dayanacak yer demektir. 

ON y* <jl c— J y& jyj j\ 0U J ^ ^1 y±\^f j c~Up 

4090. Hiu mucrimlerin gafleti ve hustahltgi eu afv sa$ici, senin afvxnvn gohlu- 

[4095] j , 

gundandu. 

"Lan", sagmak ve kimildatmak ma'nasma olan "landen" masdannin 
emr-i hazindir. "Afv-lan", vasf-i terkibi olup "afv sagici" demek olur. Bu suc- 
lulann gafleti ve ciir'eti, ey afv sacici olan sah-i azim, senin afvinin coklu- 
gundandir. Ba'zi niishalarda "afv-lan" yerine, "arv-ran" vaki'dir; "afv siiru- 
cii" demek olur. 

4091. fyaflel ddimd hustahlihian erisir. JEira ta'zim gozden agnyi gotiirur. 

Emre itaat hususundaki gaflet daima kiistahhktan ve edebsizlikten zuhur 
eder. Eger bir kimsede emir sahibi olan buyiiklere ta'zim etmek dUygusu 
olursa kalbinin ve aklmin goztindeki cehil Illeti gider ve o buyiigun azame- 
tinden iirker ve utanir. Binaenaleyh ondan gaflet ve cur'et zuhur edemez. 
"Remed", goz agnsi demektir. Burada "cehil marazi" murad buyrulur, Nite- 
kim bu cildin ibtidasmdaki 24 numarali beyt-i serifde: jy ^ \s c — >^ J*> 
js 'j ^j* \j d€^i ^ jA »f jyi. Ya'ni "§art, ta'zimdir, ta ki bu hos. olan 
nur, gozsiizlere siirme cekici olsun!" buyrulmu§ idi. 

4092. CXpfu olan, gaflet ve nisydn ogrenmistir; ta'zim aiesinden yanmi§ olur. 

Kiistah ve cur'etli olan bir kimse biiyugiine karsi gafleti ve ona hurmeti 
unutmayi 6grenmi§tir. Eger o kimsenin kalbinde ta'zim ate§i peyda olursa, o 
ogrendigi ve ah§tigi gafleti ve nisyani bu ta'zim ate§i yakar. 



vg^p 



MESNEVM SERIF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Jl$3t tijjs! J^2 j\ OL-o j j^> -U.5 C~£ai j <Jj\^ J^-* 

4093. Onun heybeti uyamklik ve fiinai verir. Sehv ve nisyan onun aonlunden 
disanya sifrar. 

Buyiik, gerek Hak ve gerek halk olsun, o buyiigiin heybeti ki§iye gaflet 
uykusundan uyaniklik ve zekavet verir. Binaenaleyh onun kalbinden o bii- 
yugiin emrine kar§i olan sehv ve nisyan gikar gider; ve daima onun emrinin 
infazmda miiteyakkiz bulunur. Bu sebeble ayet-i kerimede o~~j iji IiX.j /"jij 
(Kehf, 18/24) ya'ni "Unuttugun vakit Rabbini zikret!" buyrulrhustur. 

4094. ^afltna vahtinde bir kimse ondan eski Itbdsi hapmamah igin hatha uyhu 
gelmez. 

Nitekim diisman ordusu bir sehre mustevlt olup yagmaya basladiklan va- 
kit, yagmaalar ellerindeki eski piiskii libaslarim kapmamak igin, o §ehir hal- 
kinin gozlerine uyku girmez, uyanik dururlar. 

4095. <jWademki uyku delk korkusundan wkuyor, boyaz korkusuyla uyhu ve 
nisyan ne vakit olur? 

Mademki uyku eski libasin elden gidecegi korkusundan dolayi iirkiip kagi- 
yor, bogazin kesilmesi korkusu oldugu vakit gaflet uykusu ve nisyan olur mu? 

4096. "Gfle-r biz unutur isek muaheze time)." §ahid oldu; zua nisyan bir vech 
ile gunah olur. 

Bu beyt-i §erifde sure-i Bakara'mn nihayetindeki §u ayet-i kerimeye i§a- 
ret buyrulur: i&UT jT iL~j ai u!uij! Si Cj (Bakara, 2/286) ya'ni "Ey bizim Rab- 
bimiz, eger biz unutur yahud hata edersek bizi muaheze etme!" Cenab-i Pir 
efendimiz nisyamn dahi bir vech ile gunah olduguna bu ayet-i kerimeyi §a- 
hid getirirler. Zira muaheze gunah iizerine terettiib eder ve gunah olmayan 
bir §eyden dolayi "Ya Rab, bizi muaheze etme!" diye dua etmenin ma'nasi ol- 
maz. Fakat bu iimmet-i merhumeden JW-Ji j aU-i ^i j* ^ ya'ni "Benim 
ummetimden hata ve nisyan ref ' olundu" hadis-i §erifi mucibince hata ve nis- 
yandan dolayi muaheze-i ilahi kaldinlmi§tir. §u kadar var ki, nisyan vacib 



C $P? 



AHMED AVNt KONUK 

olan yerde ihtiyatin terki yuzunden olursa, gunah olur. Ayet-i kerimedeki 
nisyan, bu gunah nev'inden olan nisyandir. Onun icjn beyt-i §erifde nisya- 
nin her vech ile degil, bir vech ile gunah oldugu beyan buyrulmustar. Eger 
nisyan her vech ile gunah olsa idi, biitiin efrad-i ummetin ve hatta, nisyan 
peygamberlerden bile sadir olduguna gore, onlann da gunahkar olmasi lazim 
gelir idi (Bahru'1-Ulum gerhi'nden hulasa). 

4097. jLira ki, o ia'ztmi kamil kdmaii, ve yoksa nisyan ona hiicum eimezdi. 

Zira ki, o nisyan sahibi ta'ziminde kusur ettigi igin gaflet uykusuna du§tti 
ve bu sebeble nisyani vaki' oldu. Nitekim yagma vaktinde eski elbisesi naza- 
nnda kiymetli gorundu ve onu yagmacilara kaptirmamak igin goziine uyku 
girmedi. Eger emir sahibine kar§i da boyle eski libasina yaptigi gibi kiymet 
verse ve ta'zimi kamil kilsa idi gaflete dusmez ve nisyan dahi vaki' olmaz idi. 

4098. £}er$i nisyan lazim ve (fixesiz olur. sebebe pdismakda muhiar olur. 

Her ne kadar insandaki acze nazaran unutkanhk lazim ve caresiz ise de, 
fakat o nisyanin sebebi olan ta'zimde kusurun husuliine cali§makta onun in- 
tiyari ve iradesi vardir. Ya'ni emir sahibine ta'zim etmesi ve etmemesi ihtiya- 
nyladir. 

4099. x,ira ia zimlerde iehaviin etii, id hi nisyan yahua seniv ve hata aogau. 

"Tehavun", gev§eklik etmek ve hakir tutmak demektir. Ya'ni, zira ta'zim- 
lerde gevseklik etti ve emir sahibini hakir tuttu. Onun bu halinden nisyan ve- 
ya sehiv ve hata zuhura geldi. 

4100. ISir sarhos a&i ki, cindyetler yavar, o der ki: "'Jiendimsiz, ma'zar idim!' 

Nisyan sahibi, bir sarhosa benzer ki, mesela bir sarhos birtakim kabahat- 
ler yapar. Ayildigi vakit kendisine "Nicin bu edebsizligi yaptin?" deseler, 
"Sarhos idim ve kendime malik degil idim. Binaenaleyh o kabahatleri yap- 
makta ma'zur idim!" diye cevab verir. 



<^^ 



MESNEVl-1 SERtF SERHl / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

4101. Ona der fci: * Joked ey firkin isli, ona ptmek ihtiyan senden oldu." 

kimse ona der ki: "Fakat suclu ve ey firkin isli, bu sarhostoga gitmek 
senin iraden ve ihtiyann ile vaki" oldu; ve o seni sarhos eden ickiyi kendi ih- 
tiyann ile igtin. Bunu icerken kendine malik idin," 

4102. ^^thodluk kendisi sana gelmedi, onu sen da' vet ettin. Senin ihtiyann 
kendi gitmedi, onu sen kovdunf" 

"Sarhosluk halindeki bihodluk durup dururken sana kendisi gelmedi. igki 
icmek suretiyle onu sen kendine cagirdin. Senin ihtiyann kendi kendine sen- 
den gitmedi. Igki icmek suretiyle o ihtiyan kendinden sen kovdun." 

y j^p OU- yL i£*£ la**- y M^ij. U~~* t^^j y 

4103. *£ger sarhosluk senin cehdin olmaksiztn erise idi, can sakisi senin ahdi- 
ni hifz ederdl" 

Bu beyt-i §erifde suri sarhosjuktan ma'nevi sarhostoga intikal buyrulur. 
Ya'ni, "Eger sarhosluk senin sa'yin ve gayretin olmaksizin sana kendiligin- 
den gelmis. olsa idi, senin camnin sakisi olan Hak "Elestii bi-rabbikum?" hi- 
tabi zamaninda canina igirdigi a§k-i ilahi sarabindan seni boyle sarhos et- 
mekle beraber, o vakit camnin verdigi "Bela!" cevabim sana tahattur ettirmek 
suretiyle senin ahdini hifz eder ve rububiyet-i ilahiye kar§i ta'zimde asla ku- 
sur etmezdin. 

Jl 0-~* cJ>j f^ ja *\j+ jls> J j\ ^y c^jb C-^o 

4104. "Senin arka tutucun ve ozur isteyicin olurdu. IJen i^TLllak sarhosunun 
zellesinin kolesiyimi" 

"0 can sakisi zahtrin ve arka tutucun ve senin hatanm ozrunii dileyici 
olurdu. Zira ask-i ilahi sarhosunun hatasi ayn-i savabdir. Binaenaleyh ben o 
Allah sarhosunun hatasimn kolesiyim!" 

%j# j» y j (J I <l>y& ( _ r £p *eji JU aLj>- <j\*y& 

4105. By her hir hehre senden olan sah, ciimle dlemin afvleri senin afvinin ak- 
sinden hir zerredir. 



AHMED AVNI KONUK 

Bu beyt-i §erif insan-i kamilin Hakk'a miinacatindandir. Ya'ni, ey §ah-i 
hakiki, suver-i kainatin her birisi senin esmamn mazhandir ve her birinin se~ 
nin isimlerinden nasibi vardir; ve senin "Afuvv" isminden dahi nasibleri ve 
hisseleri vardir. Fakat ciimle alemin afvleri senin Aruv isminin aksinden bir 
zerredir. 

\yi3\ ^y-Ul l$J <J»y>£ C— -J ■. y jAf- <j\£ rtiaS UjjaP 

4106. iSftfvler senin afvimn senasmi soylemistir. By nas, hazer ediniz, onun 
kufvii yokiwl 

Ey §&h-i hakiki, kullann nakis olan afvleri, senin kamil olan afvmi medh 
ederler. Ey nas, hazer ediniz, o sah-i hakMnin tecelliyat-i esmaiyyesinin kuf- 
vii ve naziri yoktur! 

C)\y>\5 ij\ ^j\y (jiji^ f^" &\f Otioj^- j _j i J*£*j OliJl^- 

4107. Onlann canini hajjisla ve onlan kendinden kovma! €y mar ad siiriicii, on- 
lar senin latij muradlanndiriar. 

Ey sah-i hakiki, o gaflet ehlinin canianni bagigla ve onlan kendinden kov- 
ma ve alem-i hicaba atip helak-i ma'nevide birakma! Zira ey murad surucu 
ve iradesini infaz edici olan sah, onlar senin latif muradlanndir. Ya'ni zuhur- 
lanna irade-i ilahiyyen taalluk etmis. olan esma-i husnamn mezahiridirler. 

XJ^S Jj>\y*~ dy? y" rdj £*sjp -k-k y <Jjj *" <S j J. Cr (^"J ' 

4108. Ulahmet et ona hi, senin yuzunu cjordii, senin act ayrdtffini nasd $eke- 
cektir? 

Ya'ni, ezelde senin cemalini goren cana rahmet et! Alem-i hicabda kahp 
senin aci aynligmi nasil gekecektir? 

4109. Diicrden ve firakian soz soylersin. Dier ne isiersen yav ve fakat hunu 
yapma! 

y <Jjj (ily «^l* <1~~J y C— A^> ?J; 3y> Oljlj* -Ws 

4110. iSaltmis kut act, y&z binlerce olum! Senin yiizunun jirahimn manendi 
decjildir. 



c £p* 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

Tabu olum acihgindan altmis, kat daha aci olan yiiz binlerce oliim ile 61- 
mek ve bu olumlerin giddetli acilan, senin cemalinin aynligi acihginin manen- 
di ve naziri degildir. Bu aynlik acihgi o acilardan daha §iddetlidir. 

4111. By miicrimlerin feryaUvna eri§ici, hicrin acdigint kaiindan ve erkekten 
uzak tut! 

"Zukur"dan murad, mezahir-i faile ve "inas"dan murad, mezahir-i munfa- 
iledir. Bu mezahirin cumlesi Hakk'in varhgiyla zahirdir ve her birisi cemal-i 
zati mertebesinden kendi varhklanyla hicab icindedir; ve o mertebede derece 
derece uzaktirlar; ve her birisi kendi asillan olan viicud-i hakikiye dogru bu 
uzak yollardan ko§ar dururlar. Insan-t kamilin viicudu alemlere rahmet oldu- 
gundan §efaati dahi umumidir. Nitekim III. cildin 1798 numarah beytinde 
§6yle buyrulmus, idi: c^ ^j ai£ ±£* u^jy. \j Uji >j>k aij Ya'ni "Hak Te- 
ala evliyayi ondan dolayi yeryuziine getirdi, ta ki alemlere rahmet olsunlar!" 
Binaenaleyh bu beyt-i §erifde bu §efaatin umumiyetine i§aret buyrulur. 

C~~£Ji (ij» y j>?* *J»& C~~£y>- d*y> y J*^J XA j> 

4112. Sentn vashmn iirnuli uzerine olmek ho§tur. Senin hicrinin actlifii ate§in 
fevkicLir. 

Sana kavu§mak umidiyle olmek hostar ve latifdir. Senden mahrum ve 
metruk olmamn acihgi ate§te yanmak acihginin fevkindedir. 

J& <J*y? {y? tjiy *-**■ **? JL» Jl OL* Joy?^ jS 

4113. Oiafir sekar ortasinda ier ki: ^Bqer hana nazar edeydi, ne gam olurdul 

"Sekar", cehennem tabakalanndan bir tabakamn ismidir. Ya'ni, kendi 
enaniyetinde mustagrak olup Hakk'i tammayan kafir sekar icmde der ki: "§u 
anda viicudundan agah oldugum Rabbim eger bana nazar edeydi, ya'ni ce- 
mal-i zatisi ile tecelli edeydi, ben benligimden gecer ve o tecelli iginde miis- 
tagrak olup asla gam ve elem tutmaz idiml Zira elem ve lezzet insamn nefsi- 
ne ve varhgina taalluk eden hallerdir." 

C~A j 0~0 <_?t$j by*- \j d\y\** <S~*l$£j 'a-L^S" Jij^ _)ej Oli 

4114. £ira o nazar me§ahka&eri iau\ edicidir. Sahirlerin el ve ayaklanna kan 
bahasidir. 



AHMED AVNI KONUK 

Ya'ni, o nazar ve o tecelli-i cemali, insamn varhgina taalluk eden me§ak- 
katleri ve elemleri duyurmayip tath edicidir. Nitekim Fir'avn'in sihirbazlanna 
o tecelli vaki' oldugu vakit, onlar Fir'avn'in siyasetinden korkmadilar ve: 
"Senin bizim ellerimizi ve ayaklanmizi kesmek ve asmak suretiyle dldiirmen- 
den bize zarar yoktur!" dediler; ve o nazar-i cemali onlann ellerinin ve ayak- 
lannin kesilmesine kar§i Hak tarafindan bir diyet ve bir kan pahasi oldu. 



Sihirbazlann siyaset vaktinde Fir'avn'a "Zarar yoktur, biz Rabbimize 
munkalib oluruzl" (§uara, 26/50) diye soylemelerinin tefstri 



4115. $ok "jCa dayra!" na'rasmi i§iUi. $evaan i$in $erh hir tap oldu. 

"Savlecan", cevgan dahi derler, cirit oynayanlann top celmek icin kullan- 
diklan ucu egri sopadir. Ya'ni, Fir'avn'un sihirbazlan Musa (a.s.)in mu'cize- 
sini gortip iman ettikleri vakit, Fir'avn onlara ofkelendi ve onlan siyasetle 
tehdid etti; ve sihirbazlar bu tehdide kar§i sure-i §uara'da ve sure-i A'rafda 
beyan buyruldugu iizere hjS£ i/, Ji u '^ ii i^Jts (§uara, 26/50) ya'ni "Senin 
katlinden bize zarar yoktur.' Biz Rabbimize munkalib oluruz!" dediler. Onla- 
nn bu "Bize zarar yoktur!" diye bagirmalanni gok ehli isjtti ve onlann bu 
na'ralan cevgan ve seyyarat-i felekiyye o gevganin oniinde top gibi oldu. 

4116. "jFir'aim'un darhesi hize. zarar defiildir. Dtakk'm lutfu aayrxn hahnna 
qaWb olur!" 

Sahirler dediler ki: "Fir'avn'un cismimize olan darbesi bize zarar degildir, 
Zira Fir'avn'un bu kahr-i surisi altinda Hakk'in lutf-i ma'nevisi ve ruhanisi 
vardir. Ma'na, siirete galib oldugu gibi Hakk'in lutf-i ma'nevisi dahi gaynn 
kahr-i surtsine galibdir!" 



c ^^> 



MESNEVl-1 SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

4117. "6u mudill, eger sen hizim svmmvzi bilscn, ey kor katbli, hizleri mesak- 
katien kurianrsml" 

"Ey halkin yolunu §asirtici, eger sen bizim sirnmizi ve ig yuzumiizu bil- 
sen t bizi bu cismaniyet azabindan ve zahmetinden kurtardigini goriir idin. 
Fakat kalb goziin kor oldugu igin ancak cismaniyet alemini goriiyorsun ve 
mevt-i surf ile bizden intikam aldigini zannediyorsun!" 

4118. "tSftgah ol, bu iarafian gel gor ki, erganon "CWe olaydi kavmim bilseler 
idi!" $aliyor!" 

"Erganon" ve "ergun" ve "ergon", sadasi iginden gikan bir galginm adidir. 
Efiatun tarafindan icad edildigi rivayet olunur ve ekseriya hiristiyanlar tara- 
findan kiliselerde galinir ve Fransizca'da "org" derler. Burada "erganon"dan 
murad, ruhdur. "Ey Fir'avn, gdzimii cismaniyet tarafindan kapa da ruhaniyet 
tarafina ag! Ve ruhaniyet tarafindan gel de gor ki, bizim ruhumuz senin siya- 
setinden memnun olup, "Ne olaydi kavmimiz bizim .ne lutf-i ilahiye mazhar 
oldugumuzu bilseler idi!" diye ahenkdar olur." bjX ^) ^ i (Yasin, 36/27) 
["Kavmim keske bilselerdi!] ayet-i kerimesi Yasin-i serif suresinde vaki' olup 
III. cildin 2008 numarali: a jJL* J'? cJ u f .uo d^M- j\ a>^ fj j* cj£ ["Dal- 
lardan her gigegin yapragi dembedem "Kavmim bilseler ne olurdu!" dedi."] 
beytinde ve bu cildin dibacesinde ve yine bu cildin 1 740 numarasina miisadif 
olan: OjH .^'ji cJ i *«> o/joi^- ja oi*- mj ^ ["Run ab-gun cihamnda, "Ne 
olaydi kavmim bilseydi!" na'rasim vurur."] beytinde gegti. 

4119. " Diakh'in fazli bize bir {Jir'avnluk verdi. Senin Jir'avnlugun ve se- 
nin jam olan miilhun gihi degili" 

"Fir'avn", Misir hukumdarlanna ve sahlanna verilen unvandir; ve her 
fir'avnun kendilerine mahsus aynca birer isimleri de vardir ki, hiyeroglif ya- 
zilan okunarak bunlardan ba'zilannin isimleri kesfedilmistir. Bu beyitte 
"Fir'avnf'den murad, §ahhktir. Ya'ni sahirler dediler ki: "Ey Fir'avn, Hakk'in 
fazli bize alem-i ruhaniyyette bir sahhk verdi ki, bu sahlik senin sahhgin ve 
fan! olan miilkun gibi degildir, ebedidir!" Ikinci misra' Hind niishalannda 



cv^ga 



AHMED AVNl KONUK 

Ls?y <j ^^> o&r J suretinde vaki' olup "Boyle bir avnsiz fir'avnluk degil- 
dir" demek olur. 

4120. w< J3o$um. kaZiir, Jtri ue ceM olan mulku yor! By JMisir'a ve O^fil nehri- 
[4125] _ A j i// 

ne majjrw olmu§'. 

Bu beyt-i serifde sure-i Zuhruf da vaki' ^ jW jLjIOi ••!*_$ ^~ jL J '^ f y C 
'bis*? uSi <^ : ^ (Zuhruf, 43/51) ya'ni "Fir'avn dedi: Ey kav'mim, Misir mul- 
kii ve sarayimm altindan akan bu nehirler benim degil mi? Gormuyor musu- 
nuz?" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ya'ni sihirbazlar dediler: "Ey Fir'avn, 
ba§im cismaniyet aleminden kaldir da ruhaniyet alemine bak ve Hak Teala 
hazretlerinin alem-i riihaniyyette canli olup bizimle muhataba eden ve azim 
olan bir miilku bize verdigini gorf Ey camid Misir'in maliki ve Nil nehriyle if- 
tihar eden magrur!" 

JZ <*> OW JJ ji \j Jj j? **/- ^Jr J> *j y f 

4121. "Gger sen,hu pis hirkayt terk edersen, O^fil'i can Qtil'inde gark edersin!" 

"Ey Fir'avn, eger sen bu pis ve necis hirka mesabesinde olan cismi terk 
edersen, o Misir'in camid olan sun Nil'ini, ruh Nil'inde gark edersin! ve na- 
zannda o suri Nil nehrinin hicbir kiymeti kalmaz!" 

4122. "tM^a/i ol, ey {Jir'avn ijMisir'dan el kalduf Can J/Htstr't ortasinda yiiz 
uHtsu vardir!" 

"Ey Fir'avn, gaflet uykusundan uyan! Misir'dan ve suri miilk ile iftihar et- 
mekten vazgec, ruhaniyet alemine yiiz gevir! Zira can Misir'i ve miilku icin- 
de sayan-i iftihar bircok Misir'lar ve miilkler vardir!" Nitekim I. cildin 2065 
numarah beytinin ibtidasindaki siirhda Hakim Senal hazretlerinin §u beyitle- 
ri mezkur idi: 

"Can vilayetinde gokler vardir ki, cihanm gogtine i§ buyurucudur. Run yolun- 
da a§agilar ve yukanlar ve inkier ve yokuglar vardir. Ytiksek daglar ve deniz- 
ler vardir". 



ssp? 



MESNEVl-t §ERlF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

r u f> j* u& ^-^ J 1 J* u r ^ lsu^u** L> ^ ul y 

AXIS. "Sen avama wr Ben Ulabhim!" Hiyorsun, bu her iki acUn makiyetinden 
gajilsin!" 

Bu beyt-i §erifde sure-i Naziat'ta olan jkfli'^ $ J& (Naziat, 79/24) ya'ni 
"Fir'avn ben sizin Rabb-i a'lanizim! dedi" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. 
"Iki ad"dan murad, "ene" (ben) ile "Rab" isimleridir. Ya'ni, ey Fir'avn, sen 
avam-i halka "Ben sizin Rabbinizim!" diyorsun. Fakat "ene" ile "Rab" isimle- 
rinin ma'nalanndan gafilsin. Ma'lum olsun ki, "Rab", esma-i ilahiyyeden bir 
isimdir, "malik ve sahib ve efendi" ma'nasmda, bir isim izafesi ile mahluk 
hakkinda da kullanilir. Mesela "rabbii'd-dar", evin sahibi ve efendisi ve "rab- 
bii'I-mal", mal sahibi derler. "Beslemek ve tamam etmek ve ziyade etmek ve 
cem' etmek" ma'nalannda da masdardir. Cem'i "erbab" gelir. Binaenaleyh her 
"rabbe bir "merbub" lazimdir. Zira merbubsuz rab olmaz; ve merbub, rabbin 
hiikmii ve te'siri altindadir; ve rab, asla merbubun hiikmii ve te'siri altinda de- 
gildir. Halbuki Fir'avn kendi saraymda besledigi ve biiyuttugu Musa (a.s.)dan 
korktu ve bilahare o hazretin hiikmii ve te'siri altinda kaldi. Binaenaleyh 
Rabb'in ma'nasindan gafil oldu. "Ene", (Ben) isminden gafil olmasma gelin- 
ce, Fir'avn cisminin varligina kar§i "ben" dedi. Halbuki cisimler dliim vasita- 
siyla giiriir ve yok olur,- ve bu hal meydandadir, isbata hacet yoktur? ve bu se- 
beble milyarlarca "ben"ler yok oldu ve el'an da yok olmaktadir. Boyle yok 
olan cisme ve ruh-i hayvaniye bagianip "ben" demek pek biiyiikgaflet ve ha- 
makattir. Fir'avn'un bir gafleti de budur ki, cisim kendinin merbubu addettigi 
tebaasimn her birinde de mevcud idi; ve onlann her biri de cisirnlerine naza- 
ran "ben" der idi; ve bu cisimleri hasebiyle nisbi rububiyet hepsinde var idi. 
Zira hepsi coluk focuk ve mal-miilk sahibi idi; ve her biri onlann rabbi idi. 
Fir'avn bu ma'nada efrad-i be§erin ciimlesi ile miisavi bir mevki'de iken ken- 
disini onlardan yiiksek tutup "Rabb-i a'lanizim!" dedi ve onlan kendinden al- 
eak gordii. Binaenaleyh Fir'avn "ene" ile "Rab" isimlerinin ma'nalanndan ka- 
milen gaflette idi. tmdi cenab-i Pir efendimizin bu beyitlerdeki beyanat-i aliy- 
yeleri yalniz gecmis. zamandaki Fir'avn'un gafletine ve cehline mahsiis degil- 
dir. Bu gaflet gegmis, ve gelecek olan bilciimle efrad-i be§ere dahi raci'dir. 

4124. ^^Rab, merbub iizerine ne vahit titreyki olur? "Bne'yi hilici, ne vakit ci- 
sim ve canin hendi olur?" 



6 $P> ! > 



AHMED AVNt KONUK 

Ya'ni, "Rab kendi merbubu bildigi miilk iizerine titreyici ve onun zevalin- 
den korkucu olmaz! Zira Fir'avn mimeccimlerin ihban iizerine merbubu ad- 
dettigi Misir memleketinin ve saltanatimn elinden cikmasmdan korktu ve bu 
yiizden tebaasi hakkinda bir^ok zuliimler yapti; ve "ene"nin ma'nasini bilen 
kimse hicbir vakit cisme ve ruh-i hayvantye iltifat edip baglanmaz." 

4125. *D§le *ene" hiziz ki, "ene" den held dolu ve me§akkat dolu olan n ene" den 
kurtulmusuz!" 

'"Ana", keder ve me§akkat ve zahmet ma'nalannadir. Ya'ni, sihirbazlar 
Fir'avn'a dediler ki: "Ey Fir'avn, "ene" (ben) demek salahiyetini haiz olan i§- 
te §imdi biziz ki, cismani ve mecaz! olan "ene"den ve belalara ve tiirlii tiirlii 
me§akkatlere ma'ruz olan o cismani "ene", "ben"den senin siyasetin vasita- 
siyla kurtulmusuz ve Hakk'in hakikati olan varligmdan miitehassil 
"ene"="ben" icindeyiz. Zira bizim "ben" dememiz Hakk'in varligina "Sen" 
demektir, Sarih-i fakirin beyitleri: 

Benligim ruy-i latffinde siyah bir ben (<iM) dir 

Ruy-i dilberdeki ben, maye-i dilberdendir 

Ruh-i sffi-i latife diyecek yok amma 

Onun ustunde siyah ben de kemai-i tendir 

Perde-i nokta-i ruyun o siyah bendir "ben" (j>) 

Oyle bir perde ki ondan da cemal msendir 

"Ben" benim, (<&) o ruh-i mutiakta gomndum muzlim 

Ruy-i sMndaki ben, "ben " (j>) der ise hep sendir 

Avniya perdedir endam-i maaniye kelam 

Sem'-i kec-fehme bu soz nagme-i tennen nendir 

4126. By kopek, o henlik senin iizerine ugmsuz idi. ^izim hahkimizda vacib 
olan aevlei idi." 

"Mahtum", kaza olmu§ ve vacib addedilmis ma'nasinadir. "Kopek", hita- 
biyla ^^ l^ju* j xl>. LjJi ya'ni "Diinya cifedir ve onun talibi kopeklerdir" ha- 
dis-i §erifine i§aret buyrulur. "Ey cismaniyete alaka ve diinya devletine mu- 
habbet edip magrur olan kopek, o cismaniyetten mutevellid benlik, senin 
iizerine ugursuz idi. Fakat bu bizim simdiki halde olan benligimiz ezelde ka- 
za olunup bize ihsam vacib olan devlet idi." 



^cSp* 



MESNEVM §ERlF §ERHl / X, ClLT • MESNEVt-5 • 

J- j* JLSt Cj&? IjU (j> j ^f j£ v£ J$ j>\ v^pjJ f 

4127. "Gger senin bu kin $ekici "ben'ligin olmasa idi, tie vakii bize boyle hos 
ikbal $arp ar idi?" 

"Ey Fir'avn, eger senin bu kin gekici ve intikam aha benligin olmasa idi, 
bizi §ehid etmeye kasdetmez idin ve bize de boyle §ehadet mertebesi ve latif 
ikbal nasib olmaz idi." Zira kiiffann vucudu mu'minlere rahmettir. Eger ktif- 
far olmasa mu'minlere mertebe-i §ehadeti te'min edecek vasita bulunmaz idi. 

r*>tf o^ jb jj) ^ j ^j^ J\* jb jT d\/^ 

4128. "$iikur ona ki bu jam evden kurtuluyoruz. ^u dartn ba§i iizerinde Sa- 
na nastkat veriyomz." 

Birinci misra'daki "dar", ev ma'nasinadir. Ikinci misra'daki "dar", daraga- 
ci ma'nasinadir. Ya'ni, "Tegekkiir ederiz sana, o intikamini doguran cismani 
ve nefsani olan benligine ki, onun sebebiyle biz bu fan! ev olan dunyadan ve 
cismaniyet aleminden kurtuluyoruz ve bizi cismaniyet azabindan kurtaran 
bu daragacinm ba§i iizerinde sana da nasihat veriyoruz." 

C~w-ilip j jjjf- y kJi* jb c—dU-j <5\j> L« Ja jb 

4129. nr Bizim katlimizin dan rihletin ^urak'idu. Senin mulkiinun dan fi- 
rm ve gajlettir." 

"Burak", §imsek ma'nasma olan "berk"tan mu§taktir. Merakib-i ruhaniy- 
yeden bir "merkeb'ln ismidir. Sur'at-i seyrinden dolayi "Burak" denilmi§tir. 
Ya'ni, "Bizim katlimizin daragaci, bizim matlubumuz tarafina rihletimizin Bu- 
rakidir. Senin mulkiinun evi ise, gurur ve gaflet evi olan diinya ve cismani- 
yet alemidir." 

4130. 'IBu bir hayathr ki, oliim naksinda gizlidir; ve o bir olumdiir ki, hay at kis- 
nnda gizlidir. 

"Bu bizim alem-i ruhaniyyetteki hayatimiz sun oliim altinda gizlenmis. bir 
hayattir; ve o senin cismaniyet aiemindeki hayatin dirilik kabugu icinde giz- 
lenmis. bir olumdiir. Biz cismen olii ve fakat ruhen diriyiz. Sen ise cismen di- 
ri ve ruhenolustin." 



*$$&> 



AHMED AVNl KONUK 

4131. "OVur, nar ve nar nur goriinur; ve yoksa iunya evi ne vakit darii'l-gu- 
rur olurdu?" 

"Bu cismaniyet alemi tersine vaz' olunmu§tur. Hakikati ate§ oldugu hal- 
de zahiri nur gdrtinur; ve batini nur iken ate§ goruniir. Nitekim hadts-i §erif- 
de oi^X jUi cj&- j aji&L *aLi cj*~ ya'ni "Cennet diinyamn mekruhlan ile 6r- 
tulmu§tur ve ate§ dahi §ehvetler ile 6rtulmu§tur" buyrulur. Halbuki §ehvet-i 
diinyeviyye nur gibi latif goruniir. Ve ibadat ve taat gibi nefsin kerfh gordii- 
gii §eyler de ate§ goruniir. l§te bundan dolayi dunyaya guriir evi denilmiftir." 

yj> 3y^ jl j\ j> <jj\ vj^ tiytr y» ^— ^ Jj* Js** Cr^ Ca* 

4132. *Sakin ta'cd etme, evvel yok oil Uaktaki gurub getiresin, $arktan ziya 
gikar." 

"Ey Fir'avn, sakin "ene" (ben) soziinii soylemekte bu cismaniyette miis- 
tagrak iken ve ruh-i hayvaninin bendi ve esiri iken acele etme! Ewela bu vii- 
cud-i mevhumundan Hakk'in varhginda yok ol! Vaktaki enaniyet-i cismaniy- 
yeden enaniyyet-i Hakkaniyyeye gurub edersin, fenafillah ile mutehakkik 
olursun. Ondan sonra bekabillah ile mutehakkik olur ve ma§nk-i ruhaniyyet- 
ten gune§ gibi ziya gikanp ne§redersin!" Bu beyt-i §erif sihirbazlarm lisanin- 
dan Fir'avn'a hitab olmak caiz oldugu gibi cenab-i Pir efendimiz taranndan 
bilciimle saliklere ir§aden irad buyrulmu§ olmak dahi caizdir. 

-Li d& j c^f ^j^ ^Ul ^ -Li db* Ji Jjl *jc>\ jl 

4133. Szel henliginden goniil hayran oldu. ^u benlik soguk oldu ve ayJb oldu. 

Ezel benligi olan viicud-i Hakkani benliginden goniil hayran oldu. Zira 
cisman! bir suretle gdrimen insan-i kamilin Hakkani viicudu iktisab etmesi 
ve "ene" dedigi vakit, onun bu "ene" demesi, Hakk'in "ene" demesi oldugu- 
nu akil idrak edemez. Bu hal ve zevk meselesidir. Binaenaleyh goniil bu 
ma'nada hayrette kalir. Fakat viicud-i Hakkaniden bi-behre iken cismani bir 
kimsenin mevhum olan enaniyeti soguk ve ayib bir sey oldugunu akil idrak 
eder. 

^h*r £^1 jl j\ Dlfjf -Li DW C^S Jfj>- Ul^ ^\j\ d\ j 

4134. henlikten can bensiz /io$ oldu. cihantn henliginden sxcrayxci oldu. 



°®P? 



MESNEVf-I §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

Ya'ni, o Hakkani olan benlik sebebiyle can cismani olan benlikten soyun- 
du ve o Hakkani olan benlik ile ho§ ve latif oldu; ve o can o kestf dunyamn 
cismani olan benliginden sicrayici oldu. 

4135. Uaktaki *ene"&en kurtuldu, §imdi "ene" oldu; zahmetsiz henlik uzerine 
ajerinler olsun! 

Vaktaki can bu cismani ve mecazi olan benlikten kurtuldu, §imdi Hakkani 
olan "ben" oldu, bu zahmetsiz ve me§akkatsiz olan Hakkani benlige aferinler 
olsun ve bu benligi zevkan ve halen tahsil etmis. olanlara a§k olsun! Beyt-i 
E§ref-iRumi (k.s.): 

Tecellf-i §evk-i didinn beni mest eyledi hayran 
Ene'1-Hak sirnni candan anmgiln kilmazam pinhan 
Aceb hayran ii mestem ki, bili§den bilmezem yari 
Gozum her kande ki baksa goriinur suret-i Rahman 
Bu yaz ve ki§ ve bu gtizler, bu geceler, bu gunduzler 
Bu ay ve gun, bu yildizlar benim emrimdedir yeksan 
Quriimti§ tenlere bir kez eger dersem "Bi-izni kum!"* 
Yahn ayak ba§i agik kamusu dururlar uryan 
Sanirlar E§refogluyam, ne Rumt'yem ne Izniki 
Benem ol daimu'1-baki gdriindum sureta insan 

4136. JZira o ka$wulir ve henlik onun arkasindan kosuyor. Qiinkii onu onsuz 
aordii. 

Zira boyle bir kimse cismani ve mecazi olan benlikten kacicidir; ve 
Hakkani olan benlik dahi onun arkasmdan kosmaktadir. Qiinkii o kimse o 
benligi ortada kendisinin viicud-i cismanisi ve mecazisi olmaksizin gordii. 
"Bu sozler ne demektir? Ben bunlan anlamiyorum!" dersen, cevaben deriz ki: 
"Bu ma' nay l idrak etmek aklin i§i degildirl" 

4137. Sen onun talxbisin, senin taltbin olmaz. Uaktaki oldun, senin talibin se- 
nin matlabin oldu. 



"Benim iznimle ayaga kalk!" (Yayinlayanlann notu). 



AHMED AVNi KONUK 

Sen nefsaniyet ve cismaniyet sifati iginde benligin talibi oldukca, Hakkani 
olan benlik senin talibin olmaz. Vaktaki cismaniyet ve nefsaniyet sifatlann- 
dan dldiin, senin matlubun olan benlik senin talibin oldu ve arkandan geldi. 
Nitekim Server-i enbiya Efendimiz bu ma'naya isareten hadis-i seriflerinde 
§oyle buyururiar: ^ jp \y^i j ^yi jJ-i a jj? i\j. i\i>. i^ij i^iy^r, i^y^i 
'^,'yu ya'ni "Nefislerinize hasin mua'mele ediniz. Onu nesv n nemadan half 
ku'ru odun haline getiriniz; ve Hak yolunda be§eriyet pabucunu gkanp yalin 
ayak yuruyiin! Kalbleriniz ile Hakk'i gorursiinuz ve nefislerinizin §errinden 
kurtulursunuz." 

\J Jhyr C-JJa^ ^f ^U* \J ^ij^> y^ «■>>* ^ *«**jj 

4138. Sen dersin hi, ne vakit olii ytkayiasim yikar? Sen ialibsin, ne vakit se- 
nin matlahin seni ax ax? 

Sen ruh-i hayvani ve sifat-i nefsani ile dirisin. Olii yikayici mesabesinde 
olan sifat-i Hakkani ne vakit seni cismaniyet kirlerinden ve sifatlanndan yi- 
kar? Ve sen bu cismaniyet aleminde ilim ve akil vasitasiyla o Hakkam olan 
benligin talibisin. senin istedigin Hakkani benlik ne vakit seni arar? 

4139. £flex bu bahisie akd yol goxucii olaycLi, {jFahx-i ^Razi dmin sirxini bilici 
oliixAu. 

Eger bu Hakkani olan "benlik" bahsinde akil, o benligin yolunu gorucii 
olaydi, Imam-i Fahreddm-i Razi hazretleri dmin sirnni bilici olurdu. Zira bu 
zat-i muhteremin akli, akl-i beserin en yuksek mertebesindedir; ve ulum-i ak- 
liyye ve kelamiyyede dahi kemal sahibidir. Hatta bu kemalatina mebni diger 
miitekellimtn ona "imam" lakabi vermislerdir. Hulasaten Tabakat-i SubM" den 
alinan terciime-i hali §udur: 

"Muhammed bin Omer bin el-Hasen bin el-Huseyin et-Temimi el-Bekri el- 
Imam Fahruddin Razi ibn Hatib er-Rey. Hicret-i nebeviyyenin 543. senesin- 
de dogdu ve 544. senesinde tevelludti dahi rivayet olunur. Muhyi's-siinne 
Ebi Muhammed el-Bagavi'nin sakirdlerinden olan pederi Ziyaiiddin'den me- 
badi-i ulumu ve Meed el-Cilt'den Meraga'da ilm-i hikmeti ve Kemal es-Sim- 
nani'den fikhi okudu; ve imam-i Haremeyn'in §amil nammdaki kitabmi ez- 
berledigi rivayet olunur. Mu§arunileyh ibtida-i halinde fakr u zaruret icinde 
idiyse de sonralan vus'at-i maiset hasil oldu. Siyt u sohreti etrafa miintesir 



^sp? 



MESNEVM SERIF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

oldugundan taleb-i ilim kasdiyla aktar-i arzdan kendisine miiracaat olunur 
idi. Lisan-i Arab! ve Fans! ile va'az ve nasihatte yed-i tula sahibi idi; ve ehl-i 
hal ve din olup tasawufa da vakif idi. Tasawufta behresi olduguna Tefsir\ 
sahiddir. "Rey" §ehrinden Harezm'e gelip Mu'teziie ile miinazarati vaki' ol- 
dugundan orayi terk ederek Maveraiinnehr'e geldi. Harezm'de oldugu gibi 
orada da miinazarat vaki' olmakla Rey sehrine avdet etti. Sonra Sultan §iha- 
biiddin Avzi'ye karin olup onun nezdinde nail-i hazz oldu; ve ondan sonra 
da Sultan-i Kebir Alaeddin Harzemsah Muhammed'e kurbiyet peyda ederek 
meratib-i refiaya nail ve onun yanmda mukim oldu; ve musannafati ile afak- 
ta istihar ederek "§eyhu'l-islam" lakabmi ihraz etti. Rakib oldugu vakit etra- 
finda fukaha ve saireden 300 kimse ile beraber giderdi. Uluma cidden §iddet- 
i hirsi olup ashabinm kendisine edeb ve ta'zimi kesir idi. Tefstr, el-Metalibu'l- 
Aliye, Nihiyetu'1-UkQl, [Kitabu'lJ-Erbatn, Irgadu'n-Nezair, el-Maalim, §er- 
hu'l-i§arat, Uyunii'I-Hikme, §erhu'l-Esmai'l-Husna gibi birgok musannafati 
vardir. Velhasil ulum ve runun-i miitenewiada bir bahr-i zahir ve zeka ve ir- 
fanda misli nadir idi. 606 sene-i hicriyyesinden ld-i fitrda pazartesi giinii He- 
rat sehrinde vefat etmistir. Vefati Kerramiyye taifesinin igecegi suyu zehirle- 
melerinden nes'et ettigi rivayet olunur. Rahmetullahi aleyh." 

Fakat sifat-i nefsaniyyeden ve ahkam-i cismaniyyeden kurtulup esrar-i 
dine vakif olmak igin aklin ve ilmin kemali katl degildir. Mutlaka Hakk'a va- 
sil bir mur§id-i kamilin terbiyesi altinda riyazat ve miicahedat ile can kemir- 
mek lazimdir. Nitekim Mukagefat-i Rizavi ismindeki Mesne vi-i ^erifserhinde 
bu zat hakkinda soyle bir menkibe beyan olunur: 

"Fahreddin-i Razi ulum-i akliyyede sahib-i mezheb idi. Vacib Teala haz- 
retlerinin vucudunu isbat igin bin bir delil-i akli ikame etmis idi. §eyh Nec- 
miiddin-i Kiibra hazretlerinin §6hret-i keramatim i§itti ve onlar ile bulusta. 
Miibahase ve rminazara etti. alim-i rabbamnin ilmi kar§isinda kendisini ca- 
hil gordii. Kendisini halvete koymalanni istedi. Vaktaki naivete girdi, sinesin- 
den heybetli sadalar i§itti ve takat getiremeyip halvetten cikti; ve halini o 
hazrete soyledi. Buyurdular kir "Nukas-i felsefi senin levh-i sineni tirmahyor. 
Eger sabredeydin, onun yerine nur-i ma'rifet doldururlar idi". Fahreddin-i Ra- 
zi "Ma'lumatimin benden selbini istemem!" dedi ve o sohbetten ayrildi; ve 
vatamna dondii, hastalandi, hal-i ihtizannda iblis-i lain onunla muarefe etti 
ve vucud-i Hak Teala icin saydigi delilleri birer birer ibtal etti. Nihayet bir de- 
ltli kaldi, o delilin dahi reddi sadedinde idi ki, lztiraba dustii. Necmeddin-i Kiib- 
ra hazretleri oturdugu mecliste nur-i batin ile onun haline vakif olup ehl-i 



G^^, 



AHMED AVNl KONUK 

meclise bu hususta izahat verdi; ve "Fahr-i Razi birkac. gun fukara ile bera- 
ber vakit gegirdi. Dii§manin galib oldugu ve imaninin tehlikeye du§tugii bu 
vakitte, ona yardimdan sarf-i nazar etmek muruwet degildir" buyurdu ve ru- 
haniyeti ile Fahr-i Razi'nin imdadma yeti§ip dedi ki; "Ey Fahr-i Razi, o laine 
cevaben de ki: "Muhbir-i sadik (S.a.v.) bize Hakk'in vahdaniyetinden haber 
verdi ve onun haberiyie bildim ki, Hak birdir". Bu ikrar ile §eytanin §errinden 
kurtuldu." 

imdi bu menkibeden anla§ildigi iizere "sirr-i din", vahdet-i vucuddur; ve 
vahdet-i vucudu aklen ve ilmen idrak etmek kafi degildir. Zira akil ve ilim in- 
sani zevkan ve halen kesret tarafina cekip goruriir. Binaenaleyh akil ve ilim 
mertebe-i §eriat ve tarikat icjn lazimdir. Mertebe-i hakikatte akil ve ilim muz- 
mahill olur. Nitekim cenab-i Pir efendimiz Divan~i Kebfrlennde §6yle buyu- 
rurlar: 

Nazmen tercume: 

"Atip dilden ulumu eyleyim benden beni gafil 
Huzur-i dUbere layik degildir, zu-fiinun gitmek" 

Ve diger bir beyitlerinde §oyle buyururlar: 

"Eger harabat ilmi sana hem-nefes olaydi, bu ilim ve hunersenin oniinde he- 
va ve heves olurdu. " 

4140. jFakat mademki bir kimse tatma&i, bilmedi; onun akli ve iahyilah hay- 
ret arlhrdi. 

Fakat mademki sirr-i din olan vahdet-i viicud hakikatini bir kimse kendi 
nefsinde tatmadi, binaenaleyh bu sirn bilemedi ve anlayamadi; ve onun akli 
ve akliyla tahayyiil ettigi ma'nalar onun hayretini arttirdi. Mesela akil der ki: 
"Mademki biitun vucud ve varlik Hakk'indir ve e§yanm nefsii'1-emrde vucu- 
du sabit degildir, §u halde kullann vucudu da Hak olmak lazim gelir. Bina- 
enaleyh teklif ve emr ve nehy nicjndir ve ne faydasi vardir? Bu yanli§ bir 
ilimdir ve dalalettir; ve evliyanin bu gibi ke§iflerinde hata olmak lazim gelir". 
zavalh akil boyle hayret-i mezmumeye dii§er. Zira bu hayret cehilden miin- 



C $P> B 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

baisdir ve bu cehle miisteniddir ki, delail-i akliyyelerine tabi' olan ulema-i za- 
hir Hz. §eyh-i Ekber efendimizin ve bu Mesnevi-i §enf'm vahdet-i viicuda 
dair sozlerine i'tiraz ederler ve kendi hadlerini bilmezler. 

4141. rBu "ene" iefehkur ciheiincien ne vakil ke$jolur? I^u ene jenadan 
sonra meh§uf oldu, 

Bu abdin viicudunda zahir olan Hakkani "ene" tefekkiirat-i akliyye cihe- 
tinden higbir vakit kesfolunamaz. Zira aklin nazannda keseratin viicudu sa- 
bittir ve keserat nefsu'l-emrde mevcuddur. Bu Hakkani olan "ene" cismani 
olan "ene"nin fenasindan ve viicud-i mevhumun nazar-i akliden zevalinden 
sonra abde zevkan ve halen meksuf olur. 

4142. HSu akillar iftihzidda hulul ve ittihad gukuruna du§er. 

"tftikad", kaybetmek ve kaybolmusu aramak ma'nalannadir. "Megak", 
cukur demektir. Ya'ni, bu akillar bu Hakkani olan benlik ma'nasim ara§tir- 
makta, Hakk'in abde hulul etmesi veyahud Hak ile abdin birle§mesi gibi bir 
dalalet cukuruna diiger. Zira aklin nazannda Hakk'in ayn ve halkin da ayn 
bir vticMan ve varhklan vardir. Binaenaleyh akla gore abdin enaniyeti 
Hakk'in enaniyeti olmak igin Hakk'in abde ya hulul etmesi veyahud Hakk'in 
viicudunun abdin viicudu ile birle§mesi lazim gelir. Bu hulul ve ittihad ise 
subhesiz dalalet olur. 

i_>Lil f'Ui ji jl>-\ j^*» >-. >\J»\ j ^U <j$5 jU tj\ 

4143. By iktirab cihelinden giine§in §uatndan yiUiz aibi faru olmu$ S^yazl 

Ey Hakk'a iktirabindan ve yakla§masindan dolayi viicud-i cismanisinden 
rani olmus. olan insan-i kamil! Senin sifat-i abdaniyyenin ve cismaniyyenin 
fenasi ve zevali giinesm sua'i iginde yildizlann nuru gizlenmesi gibidir. Mu- 
hakkikin hazarati bu zevki olan ma'nayi bir dereceye kadar akla takrib igin 
ba'zi misaller getirirler ki, bu beyt-i §eiifde bu misallerin birisi beyan buyrul- 
mustar. Ya'ni, gece karanhgmda yildizlann eseri ve nuru zahirdir. Vaktaki gix- 
nesin dogup sua'i her tarafi istila eder, yildizlann asan ve nuru o §ua* icinde 
gizlenir. vjs(, ^~b (Alak, 96/19) ["Secde et ve yakla§!"] ayet-i kerimesi 



AHMED AVNt KONUK 



mucibince Hakk'a secde-i hulus ile iktirab etmis ve yaklasmis. olan insan-i ka- 
milin alem-i tabiat gecesinin karanhginda goriiien asar-i cismaniyyesi hakikat 
giinesmin tulu'u zamanmda gizlenir. Ve onun sifat-i cismaniyyesini sifat-i 
Hakkaniyye orter. Bu halde hulul ve ittihad yoktur. 



,** 



jsaa jl^l _j JjJL>- j\ *J J! 4j y J.l~« -ujaj Oj^- «&» 

4144. Helki sen nutfe $bi iene mubeddelsin. Jttufteien olan hvl&l ve iUihatl 
cihetinden degili 

Bu beyt-i senfdeki misalde viicudun meratibine isaret buyrulur. Ya'ni, ey 
insan sen ewelce nutfe idin; sonra o nutfe ana karmnda birtakim istihaleler 
gecjrdi, nihayet dogdun. Seneler gecti buyiidiin ve koskoca bir §ahis oldun. 
Nutfe ayn ve senin bu koca §ahsin ayn mi idi? Ve nutfe sana hulul mti etti? 
Veyahud nutfe senin bu sahsin ile mi birlesti? Hayir, bunda ne hulul ne de it- 
tihad vardir. Belki nutfenin sahsiyet iktisabi bir halden bir hale tekalliibim- 
den ibarettir. l§te bu enaniyet dahi buna benzer. Senin enaniyet-i cismaniy- 
yen enaniyyet-i hakkaniyyeye tebeddul etti. "Mufteten", mahall-i fitne ve fit- 
neye atilmis demektir. 

4145. By sah, affet! <ZAfv senin saniigmdcdir. J2utfun sabikism. Uiey senin 
meshukun&ur. 

"Sandik"tan murad, esma-i cemaliyyeden olan "Afuw" ism-i seriMr. 
Ya'ni, ey sah-i hakiki, mucrimleri affet, afv senin esma-i cemaliyyenden olan 
"Afuw" ism-i seriflnde munderigtir. Kullanndaki affetmek hassasi sabik olan 
senin bu ism-i serifinin onlara olan aksidir. Binaenaleyh afvde sen sabiksm 
ve kullann bu afvde senin mesbukundur; ve onlann affi senin affina baghdir. 

±f y\ *<u^^U j OUaJL- j> (j\ ^f ys> f„yC *£ jr-iA) aT ^ 

4146. *~Ben kim olurum hi, "tJAffetl" diueyim. By sen hi u !Xunf" emrinin sul- 
ffttit ve huldsasm. 

Ben kim oluyorum ki, sana hitaben: "Mucrimleri affet!" diyeyim. Butiin 
olmus ve olmakta olan ve olacak olan islerin kaffesi senin "Ol!" emrine tabi- 
dir. Binaenaleyh sen "Kun!" emrinin sultanism; ve kelam senin sifatin olup 
biitiin mahlukatin "01!" emirleri senin bu kelamimn tafsilidir; ve senin "Kun!" 
emrin bu tafsillerin hulasasidir. 



°$$&> 



MESNEVt-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

C-i*ta L^4 <l*3r <u»^r (j\ <JL-i» b ,y f-U *S" /t-^b *S* ^ 

4147. ^en- ^101 olurwn ki, hen senin benlijjin ile olayvm? 6y sah, hui&n 
"hen'ler senin eteijini tutmustw. 

Ben kim oluyorum ki, ben, senin benligin ile olayim? Zira benim mevhum 
olan benligim senin haklki benliginden dogmus bir hayal ve bir golgedir. Bir 
hayalin ve golgenin "ben" demesi ancak hayalin ve golgenin sahibine 
"sen" demesidir. Binaenaleyh ey zaM azimii's-san, biitun bu mevhum olan 
benler senin etegini tutmustur. Eger hayalleri ve golgeleri kendine cekersen 
ortada "ben" diyecek senden baska hicbir kimse kalmaz. 

llJWI (i U ^ 'il j^ UJl JbJ aIJI JU j Jj JjTLii-l j *Ub Jjdlpf bl <T >&■ 

Ayaz'in bu sefaatcjlikte kendisini miicrim tutmasi ve bu curmiin ozrunii 
dilemesi; ve bu oziir sdyleyicilikte kendisini mucrim bilmek ve bu acz, §ahi 

tanimaktan ve azametten kalkar. Zira "Ben sizin en gok bilicinizim ve 

benim Allah icin korkum ziyadedir!" buyrulur; ve Allah Teala "Allah'tan 

ancak onun ulemadan olan kullari korkar" (Fatir, 35/28) buyurur 



4U (►rus^.i j «ub ^sLui ui ["Ben sizin, Allah'i en gok bileniniz ve O'ndan en 
gok korkamnizim!"] hadis-i §erifdir. Bu hadis-i §erifin sebeb-i viirudu §udur: 
"Ashab-i kiramdan bir cemaat dediler ki: "Bizler Hz. Peygamber gibi degiliz. 
Zira Allah Teala onun gecmis ve gelecek gunahlarim affetmi§tir. Biz ise gii- 
naha miistagrakiz. Binaenaleyh bizim icin ibadete sa'yetmek lazimdir. Onlar- 
dan birisi "Ben geceleri de asla uyku uyumayip namaz kiiacagim!" dedi. Di- 
ger birisi de "Ben omriimu orug tutarak gegirecegim!" dedi. Diger birisi dahi, 
"Ben hig nikah etmeyecegim ve evlenmeyecegim!" dedi. Onlann bu kararla- 
nm Resul-i Ekrem Efendimiz istai, miinfail olup buyurdular ki: "Ben uyku 
uyurum ve namaz kilanm, ve orug tutup iftar da ederim; ve nikah benim sun- 



GsgJjjjc^B 



AHMED AVNt KONUK 

netimdir; ve benim siinnetimden yiiz geviren bizden degildir. Zira ben sizin 
Allah'i en cok bilicinizim ve Allah icjn sizin en cok korkucunuzum!" 

jLJUJi «u 'ja &\ ^, u (Fatir, 35/28) ["Allah'tan ancak alim kullan kor- 
kar!"j ayet-i ke'rimesi sure-'i Fatir'dadir. Yukandaki hadis-i serif bu ayet-i keri- 
meye miisteniddir. Zira Resul-i Ekrem Efendimiz, mademki ilimde ekmel idi, Al- 
lah Teala'dan havf ve hasyeti dahi bu ayet-i kerime mucibince ekmel idi; ve Al- 
lah Teala'yi ve onun azametini taniyan ve anlayan kimsenin huzur-i ilahideki 
aczi tabu bir haldir. Binaenaleyh insan-i kamil Hakk'm kendisine bahsettigi bir 
hal-i fitri icabi olarak miicrimlere sefaate tasaddl ettigi vakit, Hakk'in azameti- 
ni idraki sebebiyle bu §efaatctfigi dahi bir kabahat ve ciirum bilip Hak'tan oziir 
diler ve affini ister. Nitekim atideki ebyat-i serifede tafsil buyrulur: 

4148. HZen ne vakit hulme bula§mi$ rahmi getiririm? lie ilme hoyanmi$ hilme 
yol g'dsteririm? 

Birinci misra'daki "hulm", ru'ya; ikinci misra'daki "hilm", vakar ve siikun 
ve yavaslik ve ukubet etmek istedikte terk-i acele etmek ma'nasinadir. Ya'ni ey 
sah-i hakikl, benim merhametim, ru'ya mesabesinde olan bu vucud-i mecazi ve 
izafi alemine karisik bir merhamettir ve fanidir; ve senin hilmin ve yavashgin 
ise ilm-i ezelinin icabidir. Ben boyle rii'yaya bulasik bir merhameti izhar edip 
senin ilm-i ezeline boyanmis olan hiikmune ne vakit yol gosterip mucrimlerin 
affini isteyebilirim? Bu beyt-i §erif Hind niishalannda su surettedir: 

Terctime: "Ben ne vakit gazaba bulasik olan merhameti getiririm? Hilme 
boyanmis olan ilme yol gdsteririm?" 

Birinci misra'daki "hilm" (^), gazab ma'nasinadir. Ya'ni, ey §ah, benim 
merhametim dfkem ile kan§iktir. Ben bu ofkemi bertaraf etmek suretiyle mer- 
hameti izhar ederim. Binaenaleyh ben ne vakit boyle bir merhamet ile "Ha- 
lim" ism-i serifine bula§mi§ olan ilm-i ezeline yol gosterip mucrimlerin affini 
isteyebilirim? Zira afv ve magfiret dahi sirr-i kadere baghdir ve abdin ayn-i 
sabitesinin isti'dadina muallaktir. Bunu da ancak sen bilirsin. 

4149. Bger herd tokatlann zebunu edersen, yiiz binlerce tokaHara layigim! 



GVBj^cfcja 



MESNEVl-i §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Saf", tokat demektir. "Tokaftan murad, Hakk'in tecelliyat-i celaliyyesi- 
dir. Ya'ni, ey sah, ben senin tecelliyatimn zebunu ve maglubuyum. Eger be- 
ni yiiz binlerce tecelliyat-i celaliyyen tokatlar ise bunlara da layigim! Zira ben 
senin abd-i mahzimm. 



^ 1>j£ *-*} cji\j lj *£ I ^£ c~^l c-i-j j^jT ^r j* 

4150. lien ne sbyleyeyim? Senin huzuruncia i'lam edeyiml ^ahud kerem sar- 
hni senin yahna getireyiml 

Ey sah, ben senin ilm-i ezelinin lahik oldugu bir sey hakkinda ne soyle- 
yeyim ve senin huzurunda senin o bildigini sana bildireyim! Yahud bu miie- 
rimlerin kusurunu affetmek kerem §artindan oldugunu sana ihtar edeyim? Bu 
hal ne kadar yanhs bir hareket olur! 

dipr jJul jT c J col 4^«jI j 01 c — &■ *yj y ^y^> **r 01 

4151. O sey hi, senin ma'lumun olmaz, o neiir? Ve o sey ki, senin yadinda 
degildir, tinanda nerededir? 

Ey sah, senin ilm-i ezelinin muhit olmadigi bir sey var midir? Ve senin 
ihata-i ilmiyyen haricinde cihanda bir sey var midir? 

4152. By sen hi, cehlden paksin ve senin ilmin ondan -paktir ki, unutkanhk onu 
gizlesin 1 . 

Ey sah, sen oyle bir sahsm ki, cehlden paksin! Ve senin ilmin dahi unut- 
kanhk anz olmak sebebiyle bildigin bir §eyi sana unutturup gizlemekten pak- 
tir ve senin ilmine asla unutkanhk anz olmaz. 

4153. Diic olan hir kimseyi, bir kimse iasvu eitin, onu gunes g&i nur ile yiik- 
selttin. 

Ya'ni, ashnda bir hig olan kimseyi lutuf ve keremin ile bir mu'teber kim- 
se olarak tasvir ettin ve vucuda getirdin ve bir insan-i kamil yaptin ve ona 
kendi nurundan verip, giines. gibi bu nur ile yukselttin. 

r/" J 1 b f 1 ^ j^ c*^ r^ ^ X 1 ^>f r^ ^ 

4154. CMademki beni bir kimse yaphn, eger yalvanr isem benim yalvarmami 
kerem ciheiinden musiemi' oV. 



*$$& 



ggpr- AHMED AVNt KONUK 

Mademki ben hig iken mahza keremin ile beni kullann arasinda mu'teber 
bir kimse ve bir insan-i kamil yaptin, eger sana yalvanr isem, yine o kere- 
minden dolayi benim yalvarmami dinle ve liitfen nazar-i i'tibara al! 

4155. jLira mademki beni nefsimden disariya goturmiissun, o sefaati dahi sen 
kendin i$in etmissin, 

Zira mademki beni sifat-i nefsaniyyemden soydun ve kendi sifatlanm giy- 
dirdin, binaenaleyh mucrimlere bu §efaati eden dahi yine sensin! 

y d\ SyJ AjU clUj>- j J Jlej y) C^iS ^S j* C^-j j dy>r 

4156. uMddemki bu vaiandan benim esyam bosaldi, evin yas ve kurusu benim 
. olmaz! 

Mademki bu cismaniyet vatamndan benim e§yam mesabesinde olan sifat-i 
cismaniyyem ve nefsaniyyem bo§aldi, artik bu evin ya§i ve kurusu velhasil 
biitun mu§temilati benim degildir, hep senindir! 

4157. ^Duayi da benden su gibi ahia eiiin. Ona sebat da bakset ve onu miiste- 



ca\ 



ab tat! 



Cenab-i §eyh-i Ekber (k.s.) Fususu'l-Hikem'de Fass-i §isi'de buyururlar 

o£- oj^Ljt _j j*iy*& J**\ W j k*** S^ Ji>~!i JU-\ j*a\ liU »ju- ^.iji Jit>i ya'ni 
"0 insan-i kamil abd-i mahzdir ve dua edici icjn muayyen ve gayr-i muay- 
yen olan matlubdan istedigi §eyde himmet-i mutealhka yoktur, Onun himme- 
ti ancak efendisinin emirlerine imtisaldedir. Binaenaleyh hal talebi iktiza etti- 
gi vakit, ubudiyyeten taleb eder; ve tefvizi ve siikutu iktiza ettigi vakit dahi 
sakit olur." Bu beyt-i §erifde dahi bu hakikate i§aret buyrulur. Ya'ni, ilm-i 
ezelinde bu mucrimlerin ayn-i sabitelerinin isti'dadi afva mazhariyet oldu- 
gundan, benim onlar hakkindaki afv talebimi benden su gibi akici ettin. Bi- 
naenaleyh o duaya sebat bahget ve onu mixstecab et! 

4158. Swela duaui fletirhi de sen idin. V^ihayet icabete de reca sen ol! 



*&$&> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

"Reca"' (*U-j) f elifin kasn ile okunur, burada "taraf ve nahiye" ma'nasi- 
nadir. Ya'ni, ey §ah, o duayi mucrimlerin isti'dadma mebni benim dilimden 
su gibi akittin ve getirdin; ve sonunda o duamn kabulune yine sen taraf ol! 
"Reca"', elifin meddi ile "ummak" ma'nasina olursa ma'na §6yle olur: Ya'ni, 
"Benden zahir olan ahvalin hepsi senindir. Duayi miicrimler hakkinda lisa- 
nimdan sen getirdin ve onun icabetini de bana umdurdun. Binaenaleyh ica- 
bete olan bu ummak dahi senindir." 

dl*j*t* j\ *£ y& aJb jQi Olfr?- »Li OlS' <3V yt f j \J 

4159. Uiaiia ben, o §ah-i cihan kulu igin mucrimlerden affetti, diye ovuneyim! 

Ya'ni, mucrimleri affetmek ezelde senin liituf ve keremin ile mukadderdir. 
Onlann am icin benim §efaatimi vesile ettin ve bu §efaati, cihamn §ah-i ha- 
kikisi mahza bu kulunun hatin icjn, mucrimlerden sadir olan o kabahati af- 
fetti, diye ovunmem igin ortaya koydun. 

4160. Hien bastan basa derd ve hod-pesend idim. <Sah beni her derdlinin ilaci 
[4165] , * 

yaph. 

Ben fena ve beka mertebelerine vusulden ewel ba§tan ba§a cismaniyet 
ve nefsaniyet illetleriyle ma'lul idim ve kendimi begenici idim. §ah-i hakiki 
beni bu mevhum benligimden gecjrdi ve insan-i kamil yapti; ve cismaniyet 
ve nefsaniyet hastahklanyla ma'lul olan her bir kimsenin derdlerine derman 
etti. 

4161. 1?ir §ur u $erden dolu cehennem idim. Onun fazlmin eli beni bir kevser 
etti. 

Ben ewelce fitneler ve §erler ile dolu nefis ve tabiat cehennemi idim. §a- 
hin fazlmin ve inayetinin eli' beni bir kevser yapti. "Kevser", cennet lrmakla- 
nndan birinin adidir; ve "hayn ve ihsam cok olan biiyuk kimse"ye de ltlak 
olunur. Burada bu iki ma'na da munasibdir. Ya'ni, ben ewelce fitneler ve 
§erler dolu nefis ve tabiat cehennemi ve halk igin hayirsiz bir kimse idim. 
Hakk'in fazh beni halka hayn ve ihsam cok olan bir biiyiik kimse ve cennet 
irmaklanndan bir irmak gibi yapti. 



*$%&> 



AHMED AVNt KONUK 

4162. Cehenncm her kimi kisastan yakh ise hen onu Higer ctej'a ceseMen hiti- 
ririm. 

Nefis ve tabiat cehennemi sifat-i nefsaniyye sebebiyle yaptigi ciirumlerden 
dolayi her kimi kisasen ve cebren yakti ise, ben onu o ciirumlerden temizle- 
yip tekrar suret ve cesed cihetinden bitirir ve ne§vu nemalandinnm. 

Malum olsun ki, nefis ve tabiat sevkiyle emr-i §er'i haricinde yapilan fi- 
illerden cisimde birtakim illetler peyda olur. Mesela ickiden mi'de ve kalb ve 
bagirsak hastaliklari; ve zinadan frengi ve bel soguklugu ve verem; ve gusl 
etmemeden ekzema ve emsali illetler zuhur eder. Bunlar tabtat cehennemi- 
nin kisasi ve azabidir. Eger bu kabahatlere miibtela olan kimse tovbe edip 
insan-i kamile intisab ederse, cennetin kevseri ehl-i cehennemi nasil temiz- 
leyip tekrar yeni cisim bitirirse, o insan-i kamil dahi onun illetlerini def edip 
ona beden sihhati ve kalb selameti te'min eder. Nitekim cenab-i Pir efendi- 
miz bu hale isareten Dlvan-i Kebiflefmde §6y\e buyururlar.- 

£^Oj>- jL ~j>j lyLllp l j^> jTX^vj ->1A*JJ (*-Kr fl C^*^^*" 

"Hakimiz, tabibiz, Bagdad'dan eri§tik! Bir gok illetlileri gamdan kurtardik! Ha- 
ni olan haktmleriz, kimseden ticret istemeyiz, zira biz hastanm cismine dii§un- 
ce gibi ko§tuk!" 

4163. ZKevserin isi nedir? Uier kim yanmis ise ondan sabii ve tern edilmi§ olur. 

Kevser irmagimn isi ve hassasi nedir? Cehennemden gikanlan yikayip on- 
lann cisimlerini sabit kilar ve cem' eder. Bunun gibi kevser mesabesinde olan 
insan-i kamil dahi, cismaniyet ve nefsaniyet cehennemi icmde cehil alevleri 
lie yanrms olanlan ulum ve maarif-i ilahiyye ile tesbit ve onlann perisan olan 
varhklanm Hakk'in varliginda cem* eder. "Enduhten", cem' etmek ve bera- 
ber yukan getirmek ma'nasinadir. 

f jj' j^ CS ^j"* CJ-2* ^^ f £ Xs^ j\ *J** *J"* 

4164. kevser, "0 seyi ki cehennem yakmt§hr ) hen onu fieri fjetitirim!" ditje 
kaire katre keremin miinadtsidir. 



MESNEVt-t SERfF SERHf / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

kevser irmagi, "Ben cehennemin yakip perisan ettigi seyi cem' edip ye- 
rine getiririm!" diye katre katre keremini i'lan ettigi gibi, kevser mesabesinde 
olan insan-i kamil dahi, "Ben nefis ve tabiat cehenneminin yakip perfsan et- 
tigi kimseleri cem' edip cennet-i kalb ve ma'rifete ylikseltmek keremini i'lan 
eder. 

tl>lx«ii (j\ jL^j dj3* JjS C..--.6 d\j>- (J^j»* j^«-«-* r~jj3 <JL~~A 

4165. Cehennem sonbahann sogugu gibidir; ey giilistan, kevser hahar gibidir! 

Nefis ve tabiatin esiri ve ayn-i cehennem olan kimse sonbahann sogugu 
gibidir. Onun nefesi kime isabet ederse, onun giizelliklerini izale eder. Ey is- 
ti'dadi maarif-i ilahiyye glillerinin nesv u nemasina miisaid olup giilistan me- 
sabesinde olan salik-i sadik, kevser mesabesinde olan insan-i kamil bahar gi- 
bidir! Senin o isti'dadini mertebe-i fiile getirir. 

jj^> £Ju Jit. j, jjf C~-J» j J* j A\* j JijA j^** £j jJ c— * 

4166. Cehennem olum ve io-prak ve mezar gibidir. Oi.evser, surun nefhi misaU 
iizerinedir. 

Cehennem tab' ve mizacinda olan nefsani kimse olum gibidir. Musahibini 
olduriir ve toprak gibidir, curtitup mahveder ve karanlik mezar gibi insamn 
kalbine kasvet ve vahset verir. Kevser mesabesinde olan insan-i kamil ise 1s- 
rafil (a.s.)m nefh-i sum gibidir ki, cehl ile dlii mesabesinde olanlan ulum-i le- 
dunniyye ve maarif-i rabbaniyye ile diriltir. 

4167. By kimseler ki cisimleriniz cehennemden yanmishr. Dkram sizi kevser 
iarafina $eker. 

Ey nefsani ve cismani olan kimseler, sizin cisimleriniz nefis ve heva ce- 
henneminden ve atesinden yanmistir! Hak Teala hazretlerinin ikrami sizi 
kevser mesabesinde olan insan-i kamil tarafina geker ve sizi bu ate§ten kur- 
tarmak murad buyurur. 

^ f js* t£\ *yj> y uJaJ Jp gji ^ jUJi oiU dy~ 

4168. By cliri olan Otayyum, senin luifnn nr Ben halki, henim indimde faide 
bulmak vein yaratttm!" buyurdu. 



c $p a 



AHMED AVNI KONUK 

Bu ve atideki beyt-i §eiifde su hadis-i kudsiye i§aret buyrulur. ,/*ji*-i ^&<- 
p-fcU gj '&& j* \j^j ya'ni "Ben halki benim indimde ribh ve faide bulmak 
igin yarattim. Yoksa ben bunlardan faide bulmak icin yaratmadim!" Ya'ni, ey 
vucud-i izafi alemi, viicud-i hakikisi ile kaim ve bilciimle avalimin Kayyum'u 
olan Hayy ve diri, senin littfun "Ben halki, benden faide bulsunlar diye ya- 
rattim!" buyurdu. 

c^-jj Lg-^l) 4JL3- jj ij*i *£ c~J Syr /^fjLf- fejjl l)j N 

4169. "Onlann iizerinde faide hulmak tcin degiV." senin dUundur hi, hiilun 
nahtslar ondan duriist olwr. 

Ya'ni "Ben onlardan faide bulmak icm yaratmadim!" buyurman, senin 
cud ve keremindir. Zira senin o cudundan biitiin nakis olan mahlukat diiriist 
ve kamil olur. Binaenaleyh miicrimler insanlik mertebesinde heniiz nakistir- 
Iar. Onlar ancak senin affin ile ve ahd-i ilahin mucibince faidelenip durust ve 
kamil olurlar. 

4170. ^Bit ienyerest olan bmdelerden affeil JAfv deryasindan "afv" daha ev- 
[4175] ladul 

Ey §ah, bu cisimlerine tapan ve hareketleri ruhlanmn degil, cisimlerinin 
hiikmune tabi' olan kullardan sadir olan ciirumleri affet! Senin Afuw ism-i 
§erifin bir derya gibidir. deryadan sudur eden afv daha evla olan bir afvdir. 
Onun yaninda kullann am higtir. 

J~>- -UjlJ ij>- <j\jj5 0^ *-* Aj*^ j^** j <Jyr y?-*-* <l>L5L»i. yip 

4171. Lrialdyihin of ft irmah a\bi ve sel gibidir. fcine o kendinin deruasina nau- 
li kostururlar. 

"Hayl", fikretmek ve hifzetmek ve at suriisu ve siivari cemaati ma'nala/i- 
nadir. Ya'ni, senin derya-yi afvm yaninda kullann afvi irmaga ve sele ben- 
zer. Irmak ve sel nasil deryaya akarsa, bunlar dahi afv sifati siirulerini ve fi- 
kirlerini oylece senin o afv deryana ko§tururiar. Zira onlardaki afv sifatinin 
ash senin "Afuw" ism-i §erifmdir. 

lf«i Jo\ y <Jj»» JjS Oj^- U 6jb Ji ^y\ j\ v_-i» j* U^ip 

4172. tSAfvltr her gece bu gonulden giivercin gibi upnalar ile senin tarafina ge- 
lir ey sakl 



eg^p 



MESNEVl-I SERtF SERHl / X. CtLT • MESNEVt-5 • 

"Pare", kelimesinin muteaddid ma'nalan vardir. Bir ma'nasi da "ugmak ve 
pervaz etmek"tir. Sifat-i afv giivercinlere tesbih buyrulmus. oldugundan bura- 
da bu ma'na miinasib goriiniir. "Ha", edat-i cem'dir. "Pare-ha", ucmalar ve 
pervaz etmeler" demek olur. Ya'ni, ey sah, kullann afv sifatlan, onlar uyuduk- 
lan vakit, her gece bu goniilden giivercin gibi ugmalar ile senin tarafina gelir. 

4173. Seher vakti iekrar onlan umca edersin. fjeceye kadar bu bedenlerin 
mahbusu edersin. 

Ey sah, sen o sifatlan kullann seher vaktinde uyandiklan zaman tekrar 
onlann cisimleri tarafina giivercin gibi saliverip ucurursun. Onlan geceye ve 
kullarimn uyku zamanina kadar bu cisim kafeslerinde mahbus edersin. Nite- 
kim bu ma'na bu cildin 1 776 numarasina miisadif olam ^j ^ j j-u^ >y- p-*- 
j jj J'^h* t^j^ /jj <^ >3j ["Kendinin cismini tamr ve ona gider; kuyum- 
cunun cam terzi tarafina ne vakit gider?] beyt-i serifinde gecti; ve Ffhi Ma 
Fih'den ahnan bir bahis dahi oraya dercolundu. 

j»b j OIjj! 01 &~£- ji ■^>j il j t (*Li <^~»_j j-> /^ jIj OUj jj 

4174. lekrar kanat vurucu olarak aksam vaktinde o eyvan ve damm askindan 
u$arlar. 

Ak§am oldugu ve kullann uyudugu vakit tekrar o sifatlar giivercin gibi 
kanat vurucu olarak senin "Afiiw" ism-i serifinin sarayina ve damina kon- 
mak ve kavusmak askindan dolayi cisim kafeslerinden kurtulup ucariar. 

4175. Diatta cisimden vuslat ivlifltni kopanrlar. Senin huzuruna fjelirler. ,Zt- 
ra senden muhhildirler . 

Hatta cisimden bu cisme bitisjk olan ipligi ve rabitayi kopanrlar ve senin 
huzuruna gelirler. Zira senin huzurunda cisim tarafina tevecciih edicidirler. 
Binaenaleyh &£*■'} 4\} ^ *$? o£& «i (Yasin, 36/83) ya'ni "Her bir §eyin 
melekutu ve batim Hakk'in yedindedif ve O'na riicu' ederler" ayet-i kerime- 
si mucibince Sen'den gelirler ve yine Sana riicu' ederler. 

Oj«t-lj aJ\ UlT ly> jj 0j& j^ ^-j j jjrl Oil j ^ 

4176. 13a$ asayi rum dan emtn olarak havada xr Biz ona dfinuwleriz!" diue 
kanat vururlar. 



°&P? 



AHMED AVNl KONUK 

Ya'ni, o latif olan sifatlar havada, "Biz ashmiz [olan] sifat-i ilahiyyeye do- 
nuciileriz!" diye ba§ a§agi riicu'dan emin olarak kanat vurarak ucarlar. Zira 
sifat-i mahmudeden her birisi aslina riicu' ettigi vakit, artik aslindan gen 
donmez, Hak Teala onun yulanni illiyyine ceker. Nitekim ayet-i kerime'de 01 
'cJp Jbj\$\'Jk (MutafRfln, 83/18) [ tt §ubhesiz iyilerin kitabi illiyyindedir"] 
buyrulur. Yukariki beyitlerde kullann uyudugu vakit bu sifatlann cisimlerden 
aynlip uyandiklan vakit cisimlere taallukundan bahis buyruknasi, her anda 
tekewiin eden sifat-i mahmudenin aynen inip cikmasi degildir. Belki gikan 
sifat-i mahmudenin nazirinin beden habsine gelmesidir. Zira ayet-i kerimede 
cL* j> "y> i'y. js* (Rahman, 55/29) ya'ni "Hak Teala'mn tecellisi her anda bir 
"§e'ndedir" buyrulur. Binaenaleyh giden, gelenin aym degildir, belki mislidir. 
Buna lisan-i ehl-i hakikatte "teceddud-i emsal" derler; ve teceddiid-i emsal 
hakkinda bu Mesnevf-i §enf in muhtelif mahallerinde izahat gecti. 

Mesela bir mi' mar yapacagi binamn siiretini fikrinde tasariar ve onun bu 
fikri kuva-yi viicudiyyesinin muhassalasidir ve onun kuvasi o fikrin suretine 
burunmu§tiir. Halbuki kuva-yi vucudiyye anen-fe-anen tekewiin ve teceddiid 
eder. Giden kuvvet gelenin aym degildir. Vaktaki uyur, bu fikirden hall kalir. 
Uyandigi vakit yine kendine gelen o binamn suret-i fikriyyesi ewelki suret-i 
fikriyyenin aym degildir, belki misli olur. Binaenaleyh insandan aynlan kuv- 
vetler, suver-i fikriyyesinin libasina biiriinerek men§eine riicu' etmis. olur. Fa- 
kat eger fikri afv ve adl ve hayr ve hasenat gibi mahmud ve makbul ve giizel 
suretli ise onun makami illiyyindir ve bu fikir ba§ a§agi alem-i tabiata donmez; 
ve eger fikir zuliim ve fisk gibi mezmum ve merdud ve cjrkin suretli ise p fik- 
rin burundiigu kuvvet aslina gikmak isterse de ox— <J> j^ 1 '^M \ (Mutaffi- 
fin, 83/7) ["§ubhesiz kotiilerin kitabi siccindedir"]' ayet-i kerimesi mucibince 
bas. agagi siccine ya'ni cehennem olan alem-i tabiata donduriilmesi hakkinda 
emr-i ilahi olur. l§te beyt-i §erifde bu hakikate islret buyrulur ve bu bahsin taf- 
sili cenab-i §eyh-i Ekber hazretlerinin et-Tedbmtu'l-Mhiyye ftlslah-i Memle- 
keti'l-insaniyye ismindeki kitab-i §eriflerinin 1 1 . babinda beyan buyrulmus, ve 
bu hakir tarafindan dahi §erhedilmi§tir. 

(►* J o /* j' ^ <-^**rj 01 j\ JUi {/" d\ j IjIUj JjJ^y sJM> 

4\77. kerem tarajvndan ses gelir. fieliniz, ondan sonra Kirs ve gam i$in ric'at 
kahruuh!" 

Bu beyt-i gerif sifat-i mahmude erbabinin ervahi hakkindadir. Ya'ni, sifat-i 
mahmudenin cisimden aynlip giizel bir libas ve suret ile aslina riicu' ettigi gi- 



"Jfip?- 



MESNEVf-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

bi, vaktaki o sifatlann sahiblerinin ruhlan dahi cisimlerinden alakalanni ke- 
sip; "Biz Hakk'a rucu' edicilerizf" diye alem-i balaya ugarlar. kerem-i ilahi 
tarafindan sada gelip der ki: "Geliniz, artik hirs ve gam igin kesif olan cihana 
donmekyoktur!" 

4178. *Cihandan $ok flarMikler $ektiniz, ey buyukler! ^enim kairimi hilmi§ 
olursunuz!" 

"Zfra o kesif olan cihandan cok gaiiblikler cektiniz. Diinyamn muzlim 
olan §uunati ve ehl-i dunya sizi cok hirpaladi. diinyada benim tecelliyat-i . 
celaliyyemden cok cefalar cektiniz ve sabir ve tahamrmil edip su'-i edebde 
bulunmadiniz. Ey buyukler, sjmdi de benim tecelliyat-i cemaliyyemin ve ra- 
himiyyemin kudretini bilmis. olursunuz ve safasini surersiniz!" 

4179. n< T$enim acjacimvn sayesi aliinda mest-i naz olarah haydi ayaHannizt 
uzahniz!" 

"Benim bir azim agac. mesabesinde olan "KeiirrT ism-i §erifimin golgesi al- 
tinda nazin sarhosu olarak haydi edeb ve terbiye usuliinu du§iinmeyerek 
ayaklannizi uzatip rahat rahat yatin!" 

4180. ^Dvn yolundan dolayi pur-me§akkat olan ayahlan hurilerin kucagincla ve 
elinde ebedtdir. 

Bu mazhar-i inayet olanlann din yolunda bircok mesakkat gekmis olan 
ayaklan hurilerin kucaginda ve elinde ebedidir. 

4181. Dimmer aoz suzucu mihrtban olarak derler ki: "^Bu suffer seferden ge- 
xi geldilerf" 

giizel huriler ki, onlar sifat-i mahmudelerinin ve a'mal-i salihalannin 
guzel suretleridir, gdzlerini suzucu ve mu§fik olup derler ki: "Bu sufller cis- 
maniyet alemi seferinden geri geldiler!" 



fi $P a 



AHMED AVNl KONUK 

4182. n $une§in nuru gibi safiler olan suftier, hir miiUet toprak ve pislik iize- 
rine du§mii§tur. 

"Gune§in nuru gibi safi ve berrak olan sufiler bir miiddet topraktan mah- 
luk ve necasetle dolu olan cisme ve toprak olan diinyaya ve murdarhk ale- 
mine du§mu§tur." 

•^ u*J ^y jy- jy f^** xx * 1 ^ ->•** ^ ^ y^- 

4183. "Ssersiz pislikien pak olarak giine$in nuru atbi kurs-i all tarafma fieri 
geldiler." 

"Kurs-i bulend"den murad, ruh-i kulli-i Muhammedi (s.a.v.)dir. Ya'ni, 
"Bunlar bu kadar kesif ve murdar bir mahalde bulunduklan halde iizerlerin- 
de kesafetten ve murdarhktan eser yoktur; ve pislikten temiz olarak giinesin 
nuru gibi kurs-i all, ya'ni ruh-i kiilli tarafina geri geldiler." 

4184. "6y mead, hu mucrimler giiruhunun hepsinin ha§lan da Ur Invar a eri§ti f ." 

Bu beyt-i §erif kissanin zahirine gore Ayaz'in miicrimlere §efaat igin §aha 
hitabidir; ve batinina gore insan-i kamilin giinahkarlara §efaat icin Hakk'a 
miinacatidir. Ya'ni, "Ey §ah-i aziz, bu mucrimlerin hepsi ba§lanni tasa vur- 
dular ve yaptiklanndan utandilar!" 

4185. ^erfi §ahin zarlanmn maglubu oldular. DCendilerinin hatasina ve cur- 
miine vakif oldular." 

"Ka'beteyn", tavla oyununda kullanilan iki zann ismidir. Kissanin zahiri- 
ne gore "zarlar"dan murad, Sultan Mahmud'un ekabire cevhere kiymet tak- 
dir ettirmesi ve her birini de tahstn edip ikram etmesidir ki, ekabirin her biri- 
si bu oyunda ve imtihanda maglub oldu; ve Ayaz'in hareketini gorup kendi- 
nin hatasini ve kabahatini anladi. Kissanin batmina ve ic. yiizune gore "zar- 
lar"dan murad, Hakk'in benlik ve bizlik ve senlik ve sizlik keserati icjnde kul- 
lann iradesini izhar ve kendi iradesini ihfa buyurmasidir. Nitekim I. cildin 
1814 numarah beytinde ^u c^j*- *j >y/- u y \s j>-\~> j> j,\ ^ u _j & ^ Ya' ni 



t^cp 



&^ MESNEVl-1 SERtF §ERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"Ey sani'-i Hakim, sen bu taayyunat-i kesireyi ve beni ve bizi kendin ile tav- 
Ia oyunu hizmetini oynamak igin yaptin" buyrulmus. ve orada bu ma'n& izah 
edilmistir. Ya'ni, "Gergi fail-i muhtar-i hakiki sensin; ve hayir ve §er senin ira- 
den olmaksizin vaki' olmaz; ve mucrimlerin kalbleri ve canlan senin kabza-i 
kudretinde makdur idi; ve onlann kalbleri ve cisimleri ancak senin irade-i rah- 
maniyyen ile miitekallib idi. Velakin onlar kendilerinin hatasma ve kabahat- 
lerine vakif oldular ve bu kabahatleri kendi nefislerinden bildiler." Beyt-i Ha- 
fiz §irazi (k.s.): 

"Ey Hafiz, gergi giinah bizim ihtiyanmiz ile degildir. Fakat edebyoluna sa 'y et 
ve giinah benimdir del " 

4186. $imdi ah edici olarak yiizii sana $evirdiler, de&iler ki: "6y §ah, senin liit- 
fun mucrimlere yol gosieriddir!" 

4187. unucrimlere afv jfuat'ina ve mugiesel vinanna acele yol ver!" 

"Mucrimlere Firat nehri gibi daima hal-i cereyanda bulunan affina yol ver 
ve J^L 11* ^Lry 'j»t°j\ (Sad, 38/42) ya'ni "Ey Eyyub, ayagini yere vur. Is- 
te bu igtisal ma'halli olan pinardir" ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu 
uzere Eyyub (a.s.)'in ayagini vurdugu yerden kaynayip illet-i cismaniyyesi- 
ne deva olan mugtesel pinanna yol ver ve o mucrimlerin uzerine akitl" Bu 
"mugtesel pman" I. cildin 2127 numarasina miisadif olan: 

["Bal denizine batrms. su ku§u, §arab ve mugtesel olan gesme-i Eyyubi."] 
beytinde gegti. 

jli j^Jl ^!jj OlTb Jtufi ji j\j* fj>- d\j XjTj^i- *£ \3 

4188. Ta ki o uzun curumden gusl getirsinler! ^Pahlerin safindan namaza 
fjitsinler!" 

"Ta ki o mutemadi olan giinah kirlerinden yikansinlar ve temiz olan erva- 
hm safinda namaza ya'ni huzur-i ilahiye gitsinlerf" 



c c^> 



AHMED AVNl KONUK 



4189. "O/piuW haric olan o saflaria "O^ahnii's-saffun" nurunun garikhin ol- 



snni 



ilar!" 



"Olguden harig olmak", cismaniyetten tecemid ma'nasmadir. Zira cisma- 
niyette vezin ve olgii vardir. Ruhaniyet alemi vezinden ve olguden harigtir. 
tkincimisra , dasure4Saffamolanb>u^i^'ub (Saffat, 37/165) "Vebizel- 
bette saf baglayicilanz!" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Bu ayet-i kerime 
melaike-i kiram lisamndan beyan buyrulmus, olup beyt-i §erifde sifat-i mele- 
kiyyeti haiz olan ervah-i be§erin dahi sufuf-i melaikede garik-i nur olduguna 
i§aret buyrulur; ve bu ayet-i kerime I. cildin 3456 numarasina miisadif olan: 
oyUJ! ^ r b j ^ j\ o j> ojjU j ju-jjU **/ ["Her ne kadar Harut ve Marut 
iseniz de ve oyuJi j*j ["Biz saf baglayicilanz"] dami uzerinde cumleden zi- 
yade iseniz de!"] beytinde gecti. 

4190. Vakiaki soz In halin vasfina eristi, hem hulem kmUi ve hem kagtt yir- 

[4195] iU, 

Vaktaki soz pak olan ervahin melaike saflarimn nuruna miistagrak olma- 
si halinin vasfina eristi, kalem kinldi. Zira o vasif zevk ve ma'nadan ibaret 
olup huruf ve kelimata sigmaz ve kagitlara yazilmaz. 

4191. Hir hase, hie denizi b\iu mil? Diic hir Tmzu hir ar slant kaUirli mi? 

Ya'ni, huruf ve kelimat bir kase ve ma'na ise derya mesabesindedir. De- 
niz kase ile olgiilup bitirilemedigi gibi, ma'na da huruf ve kelimat ve elfaz ile 
olgiilup bitirilemez; ve keza huruf ve kelimat kiigukliikte bir kuzu ve ma'na 
ise azamette bir arslan gibidir. Bir kuzu bir arslam kaldiramadigi gibi huruf ve 
kelimat da ezvak ve maaniyi kaldiramaz. Beyt-i Hakim Senai (k.s.): 

o*— l?^ ->■* j <j** cf*~* j-> ^~** ^J r^ ^j r^ ^ 

"Soyhdigim §eyden riicu' ettim. Zira hi sozde ma'na ve ma'nada sozyoktur. " 

Ya'ni, soz hakkiyla ma'nayi istiab edemez. "Uskerre" ve "iiskere", kase 
ma'nasmadir. 



MESNEVl-i §ERlF §ERHi / X. ClLT • MESNEVt-5 • 
* •* • ' & 

4192. Bger sana hicab var ise ihiicabdan disanya gii, td hi aab bir padisahhh 
goresin! 

Eger sende cismaniyet perdesi ve hicabi var ise, bu dar olan alem-i cisma- 
niyetin ihticabindan disanya gik ve genis olan alem-i ervaha git, ta ki o ale- 
min viis'ati iginde aclb bir padisahhk goresin! 

4193. Qer$i sarhos olan kavim senin kadehini kirdilar. kimse ki, senden sar- 
hos oldu onun bir ozrii vardir. 

"Kadeh"den murad, abdiyet kadehidir. Bu beyt-i serifde insan-i kamilin 
abdiyet kadehini kirmasina isaret buyrulur. Ya'ni, insan-i kamilin abdiyet ka- 
dehini kirmasi ask-i ilahinin sarhoslugundandir ve sana olan muhabbetin- 
dendir ve sende fan! oldugundan bilclimle harekatinda ma'zurdur. Nitekim 
bu ma'na Fihi Mi Fih'in 12. fashnda bir misal ile beyan buyrulur: 

"Fani-i Hak olan kimse [O'nun] maglub ve mesti oldukca onun hakkin- 
da giinah, giinah ve ciiriim dahi curiim olmaz. Padisahin biri her birerleri el- 
lerine bir kadeh almalanni bendelerine emretti. Vaktaki padisah zuhur etti, 
onun gulam-i hassi padisahin didanndan kendinden gegip mest oldu ve ka- 
deh eiinden dustip kirildi. Digerleri onun bu halini goriip galiba boyle yap- 
mak lazim gelir deyip ellerindeki kadehleri kasden attilar. Padisah, "Nicjn 
boyle yaptiniz?" diye onlara itab etti. Onlar dediler ki: "0 mukarreb idi, boy- 
le yapti; biz dahi oyle yapalim!" deyip bu hali dogru gordiik. Padi§ah dedi: 
"Ey ahmaklar, onu o yapmadi, ben yaptiml" Zahir cihetinden ciimlesi kaba- 
hat idi. Amma o bir kabahat ayn-i taat idi. Belki biitiin taatlerin fevkinde idi. 
Onlann ciimlesinden maksud o gulam idi. Diger gulamlar onun tabi'i ve tu- 
feylidirler, Zira o abd bu sdyledigimiz ma" nay a nazaran hakikatte padisah- 
dir. Biitun gulamlar bu padisahin tabi'idirler. Zira o ayn-i padisahdir; ve ko- 
lelik ve abdiyet onun suretinden baska bir sey degildir. Padisahin cemalin- 
den malamaldir." 

jUi ijijir" <j\ d— J ViL j ^ Jbc j JLSI \j OLiul fA**-* 

4194. "Onlann ihhal ve mat ile sarhosluiju, ey fiilleri lattf olan, senin baden- 
den degildir!" 



cse^a 



AHMED AVNl KONUK 

Ayaz, ya'ni insan-i kamil der ki: "Ey §ah, eger ben mucrimlerin kabahat- 
lerinin affi talebinde bulunmak curmunii yaptim ve abdiyyet-i mahza kade- 
hirii kirdim ise, senden sarhos. olarak yaptim. Senden sarhos. olanin elbette bir 
ozru vardir. erkan ya'ni cismani ve nefsanl olan kimseler, ikbal ve mal se- 
bebiyle abdiyet kadehini kirdilar ise, ey fiilleri latif olan sin, onlann sarho§- 
lugu da yine senin sarabindan degil midir?" 

4195. "6y sehinsah, bunlar senin tahsisinin sarhosudur. By afv $ah\bi, kendi 
sarhosundan ajfetl" 

Yukanki ve bu beyt-i seriflerde sure-i Ziimer'de vaki' J* \jjJ && ^^ ^ 
^)\ jyi}\ ja Ai\ U-^r ^yll\ yik, <dJi ji <Ui i*>-j tf ijki; U ^a\ (Ziimer, 39/53) 
ya'ni "Ey nefislerf uzerinde israf ede'n b'enim kullanm, Allah'm rahmetinden 
iimidinizi kesmeyinizl Muhakkak Allah Teala giinahlann hepsini affeder. 
Muhakkak Gafur ve Rahimdir" ayet-i kerimesine i§aret buyrulur. Ya'ni, 
"Ey §ah, kullan kendine tahsis ederek "Ey benim kullanm!" diye vaki' olan 
hitabmin kuvveti ve lezzeti, atideki beyitte buyruldugu uzere, yiiz kiip §ara- 
bin yapamadigi sarhoslugu viicuda getirir." 

4196. "Uakt-i hitabda senin tahsisinin lezzeti onu yapar hi, yiiz kilv sarabdan 
gelmez!" 

Ojj Jj- JjlJ Ij OL>*v* f- jJm Oy* ?d>- %ijS (^ju-^» o C)y$- 

4197. "uMademki sarhos etmissin, bana hadd vurmal <§erud sarhoslara hadd 
vurmayi aormez." 

Bu beyt-i §erif Ayaz'in, ya'ni insan-i kamilin kendi nefsi icindir. Ya'ni, 
"Ey §ah, mademki beni tecelli-i cemalin ile sarho§ etmi§sin, benden bu sar- 
ho§luk halinde zuhur eden kabahatten dolayi bana hadd vurma ve beni mu- 
aheze etme. Zira §eriatta sarho§a, sarho§luk halinde iken hadd-i sekr veya 
hadd-i surb olmaz. Hapsedilir, sarhosluk hali gecip ayildiktan ve akla geldik- 
ten sonra hadd vurulup te'dib olunur." 

4198. "Uaklaki ayik olurum, bana vakit vurl DiaTbuki ben ayik olmayacaQim!" 



*$$& 



MESNEVl-1 §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

<»j •*>■ J 1 J J* J 1 ^~"J -M L " ^ ji t£' -^JJ^ y f U- jl ^ y 

4199. 6y ihsanlar sahtbi, her kim senin kadehinden icii, ebede kadar akudan 
ve hadd vurulmaktan kurtuUu. 

Ey ihsanlar sahibi olan sah-i hakiki, her kirn senin cemalinin kadehinden 
a§k sarabim icti ise, ebede kadar akil kaydindan ve alem-i keserat icabinca 
kendisine hadd vurulmaktan kurtuldu. 

4200. Onlar sarhosluklannin fenasi ieinde ebedv oliular. Sizin muhabbetiniz- 
de jam olan kimse ifaime olunmadi. 

"Fi hevakum"deki cem' zamiri esma-i ilahiyyeye racidir. Zira arif-i billah 
cemal-i mutlakin vahdetini keserat-i esmaiyyede mu§ahede eder. Beyt-i Mis- 
riNiyazi (k.s.): 

Arife esyada esma goriiniir 

Ctimle esmadan miisemma goriiniir 

Bu Niyazi'den de Mevla goriiniir 

Adem ise "Semme vechullah"i bul 

Kande baksan ol giizel Allah 'i bul 

Ehl-i gaflet ise esmanin zillerinden ibaret olan herhangi bir mazhann 
"ayn"inda baglamp isimden ve musemmadan cahil ve gafil kalir. Ya'ni, in- 
san-i kamiller senin esma-i ilahiyyen kadehlerinden igtikleri cemal-i mutlaki- 
mn a§k sarabmdan sarhos. olurlar; ve onlann bu sarhosluklar icmde kendile- 
rinden gegmeleri ebedidir. Ey esma-i ilahiyye, sizin igirdiginiz muhabbet §a- 
rabinda fan! olan kimse bir daha akil sahasinda ikame olunmadi! 

4201. Senin fazltn bizim gonliimiize der ki: "£jit ey bizim a^kimizin ayrani- 
na merhun olan!" 

"A§kimizin ayram" buyrulmasindaki niikte budur ki, a§k asjk ile ma'§uk 
arasinda ve alem-i keseratta olur. Halbuki keserat mevhumdur. Meratib-i vii- 
cudun ciimlesinde zahir olan ancak bir hakikattir ve o da ancak viicud-i 
Hak'tir; ve bu meratibde viicud-i hakikmin bi-hasebil-esma zuhuru onun bu 
esmaya olan fazh ve ihsamdir; ve zat-i ahadiyyede bu nisbetlerin hepsi miiz- 
mahildir, Mademki zat-i ahadiyyeye nazaran askin ve a§ikm viicudu mev- 



<^^ 



AHMED AVNt KONUK 

humdur, bu ask [da] ayran mesabesinde olur. Zirci ayranda sekr hassasi 
mevhumdur; ve bir kimse ayran igip sarhos oldum derse, o sarhosjuk onda 
vehmidir? ve viicudda ma'suk-i hakikiden gayn yoktur. Nitekim I. cildin 30 
numarah beytinde: 

ya'ni "Hep ma'suktur ve a§ik perdedir. Dili olan ma'suktur ve a§ik bir olii- 
dur" buyrulmus idi. 

4202. "Sinek gibi hizim ayrammtza Husmussun. Sen sarhos Aeijilsin, ey sinek, 
sen hadesin!" 

Fazl-i ilahi der ki: "Ey insan-i kamil, za'fiyette bir sinek gibi olan senin 
viicud-i izafln, mevhum olan alem-i keseratta bizim ayran mesabesinde olan 
askimiza du§mustiir. Halbuki ayrandan sarhos, olmak mumkin degildir. Bi- 
naenaleyh sen sarhos. degilsin. Ey sinek, bizim tecelli-i zatimiz ile senin vii- 
cud-i mevhumun, bizim viicud-i hakikimizde mahvoldu,- ve sen badenin ve 
§arabin kendisi oldun ve senin senligin benim benligim oldu. "Nitekim ce- 
nab-i Pir efendimiz Divin-i fCeMrlerinde buyururlar: 

fj J* J* Cr-^ij>- ji *"■*-* ,)**\j 3*°. &• J*^ o*3 *^*^* \ &~ *jt J*~ tf W y? J-s 

"Vaktaki goniil Hakk'm tecelli-i zMsine mahal oldu, Hak benim iledfr ve ben 
Hak ileyim, Hak Hakk'a visil olup ben §imdi kendi zahma hu hu na'iasi vu- 
rurum!" 

(j^y iJ^J J*** ^°- J-* ^ ^JT tj^* t^i ^iy> y ji *JL~«v» 0L~5 £ 

4203. 1x 6y sinek, senden ahbobalar sarhos olurlari Uakiaki hal deryasma ai su- 
rersin," 

"Kerges", akbaba dedikleri biiyuk ve yirtici kusttir. Burada murad, ehl-L 
hakikate muanz olan bahis ve miinazara ile me§gul ulema-i zahirdir. "Bal der- 
ya"smdan murad, ulum-i lediinniyye ve maarif-i rabbaniyyedir. Yine fazl-i 
ilahidir ki, ey halk arasinda zaMde sinek gibi hakir goriinen insan-i kamil, 
sen bal deryasma ya'ni ulum-i lediinniyye ve maarif-i rabbaniyye deryasma 
himmetinin atim surdiigiin vakit, halk arasinda zahirde akbaba kusu gibi 
heybetli goriinen ulema-i zahir, bahis ve miinazarayi unutup senden sarhos. 



G SP? 



MESNEVl-t §ERlF SERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

ve sersem olurlar. Nitekim bu ma'nada Yunus Emre hazretleri dahi §6yle bu- 
yurmu§tur. Beyit: 

Bt s'mek bir kartell salladi vurdu yere 
Yalan degil gergektir, ben de gordiim tozunu 

Ya'ni, sinek gibi hakir goriinen bir dervi§, kartal gibi heybetli olan bir 
alim-i zahiri iie mubahase ve munazara ettiler. Dervis, o miibahasede onu 
maglub etti. Bu hal yalan degildir. Ben iimmi ve hakir dervis. iken boyle bir 
hadise benim de ba§ima geldi. 

Buraya munasib latif bir menkibenin zikri bu hali daha ziyade tafsil eder. 
§dyle ki: 

"Sultan Murad-i Rabi', muhakkiklerden Sivasi hazretlerine "Esyamn tes- 
bihi kal ile midir, hal ile midir?" diye sorar. Sivasi hazretleri de "Kal iledir, el- 
hamdulillah bizim dervisjerimizden isjdenler vardir!" diye cevab verir. Sonra 
ulema-yi zahireden Kadizade'yi cagmp der ki: "Kadioglu, Sivasi'ye e§yanin 
tesbihinden sordum, "Kal iledir ve dervisterimizden isjtenler vardir!" dedi; 6y- 
le midir?" Kadioglu: "Hayir padi§ahim, Hak Teala Kur'an-i Kerim'de ^ oij 
'^1^ 'dy^i H J5j »jJ^v £—, Vi ^ (Isra, 1 7/44) buyurmu§ iken, ya'ni "Ce- 
mi-i esya tesbih'tedi'r, la'kin siz' tesbihlerinizi anlamazsimz ve i§itmezsinizl" 
diye nass etmis iken, Sivasi Efendi'nin "Anlanz ve isjtiriz!" demesi nass-i 
Kur'an'i inkardir, kufiirdiir!" diye cevab verir. Padi§ah Sivasi Efendi'yi gagi- 
np, "Kadioglu senin hakkinda nass-i Kur'an'i inkar etti, kafir oldu diyor, sen 
ne dersin?" der. Sivasi hazretleri: "Padisahim, bu herif cahil ve Kur'an'in tef- 
sirinden gafil bir inadci kimsedir, her ne kadar ilzam etsem kabul etmeyecek- 
tir. §eyhulislam'i ve kazaskerleri da 'vet buyurun. Huzurlannda miirafaa ola- 
hml" der. §eyhulislam ve kazaskerler da'vet olunup macera naklolunur. §ey- 
hiilislam Yahya Efendi: "Padi§ahim, Kadizade Efendi caiz ki bizden garaz an- 
lar, saray hocasi imaminiz §amh Hiiseyin Efendi bir fazil kimsedir. Hakem 
nasbediniz, aralanni fasletsin! Bizler dahi temyiz edelim!" der. Hiiseyin Efen- 
di da'vet olunup hakem nasbolunur. Hiiseyin Efendi Sivasi Efendi'ye hitab 
edip: "Miiddeaniz nedir?" diye sorar. Hazret dahi: "E§yamn tesbihi kal iledir, 
erbab-i miika§efe isftirler" der. Kadizade'ye hitab edip: "Siz ne dersiniz?" de- 
dikte, "Hak Teala Kur'an'da esjamn tesbihini siz isjtmezsiniz der iken, bun- 
lann i§itiriz demesi nass-i Kur'an'a muhalif ve inkardir ve kufiirdur, deriz" 
deyince, Sivasi Efendi buyurdu ki: "Ma'lum oldu ki, Kur'an'in tefsirinden bi- 
haber imigsin. Zira bu ayet-i kerimede hitab kefereyedir. Amm oldugu takdir- 



cg^p 



AHMED AVNl KONUK 

de dahi selb-i umumdur, umum-i selb degildir. Ya'ni ciimlenin i§itip anlama- 
digindan ba'zilanmn i§itip anlamamalan lazim gelmez. Mantik dahi okuma- 
din mi, salibe-i kiilliyyenin nakizi mucibe-i ciiz'iyyedir. Ciimleniz anlamaz, 
ba'zilar anlayip isidir, demektir. Boyle ayetler Kur'an'da joktur. Ezciimle ule- 
ma-i ehl-i siinnet ru'yetullaha kaildir. s>u ij J\ s^u &# »_^ 3 {Kryame, 
75/22-23) ["0 gun kimi yiizler parlayacak ve Ra'bbine "bakacaktir"] ayet-i 
kenmesi ve >Ji uj jj& djj ur^ oj>- ["Rabbinizi, aym on dordunde ayi 
g6rdu|iinuz gibi goreceksinizf"] hadis-i serifi delili ile. Maahaza Kur'an'da 
ji^\^jjjSl (En'am, 6/103) ["Gozler onu goremez!"] buyrulur; ya'ni "Mec- 
muan gozler gormez, ba'zilan gorur" demektir!" dediklerinde Hiiseyin Efen- 
di dahi^iii '&i lX (Neml, 27/16) ["Bize kuslann dili ogretildi"], 'fefu* 
ijUai jji QjI l jlJ Uu (Neml, 27/18) ["Bir kannca: Ey kanncalar, yuva'lan- 
niza giriniz dedi"] ayetleri dahi esyanm tesbihleri kal ile olduguna delildir. Zi- 
ra mecmu'-i enbiya ve evliya hal ile olan tesbihlerini bilirler ve isitirler. 
Makam-i imtinanda bir faide olmamak lazim gelir. Padisahim, Sivasi Efendi 
hazretleri alim ve fazil ve her sozii haktir. Hususen ol ayet-i kerimede olan 
kelimattir; ve bu ayetler ciimle mufessirlerin sozlerine muvafiktir", deyince 
§eyhiilislam ve Sadreteyn dahi "Hiiseyin Efendi' nin sozleri haktir!" diye 
te'yid ve te'kid ederler. Sultan Murad Han, "Kadioglu yine mi fezahat?" diye 
takri' ve tevbih ettiklerinde, Sivasi hazretleri, Padisahim, Imam-i Miislim'in 
Abdullah bin dmer'den rivayet ettigi i~*j^i i* *t .u» »w j^ji ^riii ["Kisi kar- 
desini tekfir ettigi vakit, ikisinden biri kiifre diismiis olur"] hadtsi ile kiifur 
kendine lazim gelip ale'1-fevr huzurunuzda tecdid-i iman lazim gelmi§tir" de- 
dikte, §eyhulislam'dan dahi istifsar ettikde, "Fukaha dahi hadis-i §erif ile 
amel edip tekfire zahib olmusterdir", derler. Padisah-i zarif dahi Sivasi Efen- 
di'ye hitab edip: "Kadioglu'na tecdid-i iman ettiriniz!" deyip onlar dahi tel- 
kin-i kelimeteyn-i sehadeteyn ve tecdid-i iman ettirirler."* 

4204. yr Dajjlar zerreler gibi senin sermestindir . O^ohia ve -pergel ve hat senin 
elindeclir." 

Bu beyit yine insan-i kamil tarafindan sah-i haMkiye hitabdir. Ya'ni, "Bu 
viicud-i izafi aleminin koca daglan, zerreler gibi senin yed-i kudretinde ser- 



Bkz. Mehmed Nazmi Efendi, Osmanlilarda TasavvuR Hayat (Hediyyetii'l-lhvan) -Haz. Os- 
man Turer-, tnsan Yay. Istanbul, 2005, s. 459-461. (Yayinlayanlann now.) 



cs^, 



MESNEVt-1 SERlF SERHl / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

mest ve maglubdur; ve bu alem-i sureti resmedip vucuda getirmek icm icab 
eden nokta ve pergel ve hat senin yed-i kudretindedir." 

4205. *J\ine ki onaan titrerler, senin tvtreyicindir. Dier agtr kiymetli cevher 
senin ucuzundur." 

"Ey sah-i hakiki, senin mahlukatimn korkup titredigi fitne, senden korkup 
titreyicidir. Kullannin indinde en kiymetli olan bir cevher senin indinde kiy- 
metsiz ve ucuz bir jeydir. " 

4206. "6y Uiuda, hana hes yuz aaiz vereydin, ey cihanin cam, senin serhini 
soyler idim!" 

"Cihanin cani"ndan murad, Hak'tir. "Ey" harf-i nidasi, Huda'dan mahzuf- 
dur. Ya'ni, "Ey Huda, eger bana bu alem-i surette bes yiiz agiz vereydin, ey 
cihanin cam senin evsafinm serhini soyler idim." Rubai: 

<y 0^ i/l**" 4 ^^ 4 *-Jk*^' ^-^ *L**r *i>U^- j c— oL^- dW <_$*- 

"Hak cihanm camdir ve cihan ctimle bedendk. Melaike smiflan bu bedenin ha- 
vassidir. Eflak ve anasir ve mevaMa'za mesabesindedir. Tevhid ancak budur, 
digerleri hep fer'dir. " 

j~» (j\l\* <j\ y j\ <^Jl**>- ji j~£±a *A 0T_j ^jb OUi cJl 

4207. IZir agiz ttiiarvn ve o da ey sir bilici, senden hacaletie munkesirdir. 

Fakat bir agzim vardir. Ey sir bilici olan sah-i hakiki o bir agiz dahi senin 
vasfmi nakis olarak serhettigi igin utandigindan munkesirdir. 

4208. Uiaumki ademden daha ziyade munkesir olmam. 3m a bu ummetler 
onun ayzindan fleldiler. 

Bununla beraber muhakkak sakit olan adem-i izafiden daha ziyade miin- 
kesir degilim. Zira bu kadar muhtelif ummetler ve milletler o adem-i izafinin 



G £p B 



AHMED AVNl KONUK 

agzindan bu viicud-i izafi alemine gelip zahir oldular. Ben ise bir agzim ile 
inayet-i Hak'la bu kadar maarif ve hakayiki beyan ettim. 

4209. ^iiz hinlerce asar-i flaybi muniazirdir hi, ademden $abuk ve hamle edici 
olarak dxsanya sicrayalar. 

"£est", gabuk ve calak; ve "miikirr", hamle ve hiicum edici demektir. 
Ya'ni, bu gelenlerden ba§ka yine o adem-i izafi aleminde bulunan yuz binler- 
ce gayba mensub eserler, o ademden gabuk ve hamle edici olarak di§anya ve 
bu viicud-i izafi sahasina sicramak igin muntazirdirlar. Ba'zi nushalarda ikin- 
ci misra'da £j> j o~^ yerine j j ^i vaki'dir. "Liituf ve ihsan ile" demektir. 

4210. ^a^im senin takazdndan donuyor. Ey hen hi, o keremin onunde olmu§um. 

"Takaza", lugatte "birbirine hakkim vermek" demektir. Burada murad, 
Hakk'in bendelerine ezelde lisan-i isti'dad ile taleb ettikleri ihsam ve kullann 
dahi bu ihsan ve kereme mukabil halen ve kavlen ve fiilen eda-yi sjikriidur. 
Ya'ni, ey §ah-i hakiM, ba§im senin takazandan dolayi donuyor. Ey ben ki, 
senin o ihsan ve kereminin onunde hakkiyla eda-yi siikr edememekten do- 
layi olmus bir haldeyim. 

4211. n$izim raaheiimiz senin takazandandir . Uier nerede yol gidici varsa, 
Utakk'in cezhesidir. 

Ey §ah, bizim senin emrine ragbetimiz, senin kereminin takazasindandir. 
Her nerede tarik-i hakikatin yolcusu ve saliki varsa, Hakk'in cezbesinden ve 
onu cekmesindendir. 

-X4J o j ji L j>o ^ U^ M* J. ^ (S^.iJ. ^^ 

4212. Toprak ruzgarsxz yukanya stcrar mi? 'Bir gemi denizsiz yola ayak ko- 
yar mi? 

Mesela, kesif olan toprak, latif olan riizgann ve havamn gekmesi olmasa 
yukanya sicrar mi? Ve bir gemi, deniz olmasa, kara yolunda hareket eder mi? 
Topragin yukanya cekicisi hava ve geminin yola cekicisi dahi denizdir. 



°$^? 



MESNEVt-1 §ERtF §ERHt / X. ClLT ♦ MESNEVl-5 • 

All's, <Mt-i hayat oniinde kimse olmedi. Senin suyunun onunde ab-i hay at ior- 
tudur. 

Meshur olan ab-i hayatin onunde kimse olmedi ve o suyu igenler hayat-i 
suride kaldi. Halbuki senin suyunun ya'ni a§kimn oniinde suri olan ab-i ha- 
yat tortudur. 

4214. jAb-i hayat can-dosHann kMestiir; hostan sudan yesil ve handdn olur. 

"Can-dostan", can seviciler demektir. Ya'ni, suri olan ab-i hayat can sevi- 
cilerin ve yasamak isteyenlerin kiblesidir. Qok ya§amak icin onlar ab-i haya- 
ta muteveccihdirler. Zira bostan surf olan sudan yesjllendigi ve taravet bul- 
dugu gibi vucud-i mecazi dahi suri olan ab-i hayattan taravet bulur. 

Ail eJU^ ji JL>- t__>lj • OW- j Ji JUt oAjj ( j£JLjlp j OULil ^jjA 

4215. O/unt iciciler onun askmdan diridirler. Candan ve can suyundan gbniil 
ko-parmtslardtr. 

dliim igiciler ve dliime mii§tak olanlar ab-i hayatin dahi cam olan Hakk'in 
a§kindan diridirler, Cana ve ab-i hayata muhabbetten goniil koparmisjardir. 
Bunlara olan muhabbetten gonulleri bo§almi§tir. 

4216. Uahiaki senin ashimn suyu bize el verdi, bizim indimizde ab-i hayat he- 
sad oldu. 

Vaktaki bizi senin a§kimn suyu suladi, biz bir hayat ve dirilik bulduk ki, 
bizim indimizde ab-i hayatin ve suri ya§amamn kiymeti kesad oldu ve revac- 
tan sakit oldu. 

421 7. S%-i hayattan her cana hir yenilik vardir. jfakat hayata mensub olan 
suyun suyu sensinf 

Suri ab-i hayattan her can bir yenilik ve tazelik bulur. Fakat hayata men- 
sub olan bu suri suyun suyu ve riihu sensin! . 



&§K^ AHMED AVNi KONUK 

ff d\*j> C~o ^OjJj b" (Hjjb cfj-i^ j ^ y Ol*j ^» 

4218. Uier zaman bana bir oliim ve hir ha§ir veriin, taki o keremin desi-biir- 
itinu yordum. 

"Dest-burd", kudretten ve fazldan kinayedir {Burhin). Ya'ni, ey sah, se- 
nin kereminin kudretini gormem igin bana her zaman bir olmek ve cem' ol- 
mak verdin. Olmek ve cem' olmak hakkindaki izahat I. cildin 11 64 ve 11 65 
numaralanna miisadif olam 

\Jb ji OjIc ^ Ll> ji L» *} j» ^j-i ^ JU- <d**- 

["imdi sana her lahza oliim ve ric'at vardir. Mustafa, "Diinya bir saattir" 
buyurdu. Cumle alem her dem fam olur. Tekrar beka icinde zahir olur"] be- 
yitlerinde gecti. Burada tekran zaiddir. 

4219. By DiuM, has eimek i'iimMmdan ioltH/t, bu olmek bana uyumak gibi 
aldu. 

Ey Huda, bu hayat-i suri ve bu viicud-i mecazi iginde iken mademki zer- 
rat-i cismimin teceddud-i emsal ile ma'dum ve mevcud oldugunu kesfen mii- 
sahede etmekteyim, binaenaleyh mevt-i suri ile fena bulan cismimi ba's ede- 
cegine i'timadimdan dolayi, bu olmek bana uyumak gibi oldu ve oliimden as- 
la pervam kalmadi. 

4220. Ggeryecli derya serab ohirsa, ey suuun suyu, kulagini tuiup onu getirirsinl 

Arz uzerinde kain Bahr-i MUhit-i Keblr, Bahr-i Muhit-i Atlas, Bahr-i Mu- 
hit-i Hindi, Bahr-i Miincemid-i §imali, Bahr-i Miincemid-i Cenubi, Bahr-i Se- 
fid ve Bahr-i Siyah gibi yedi derya suabatiyla beraber serab ve hepsinin su- 
lan gekilse, ey suyun suyu ve ruhu olan Hak Teala, kulagindan tutup o su- 
yu getirirsin ve halkedersin! 

4221. £%kil ecelden titreyici ve o ask suhiur. ^Tas, tuflla atbi ne vakxi t/agnutr- 
dan korkar? 



Vg^;, 



MESNEVM §ERtF §ERHt / X. ClLT • MESNEVl-5 • 

"§uh" (£>i) f cesur ve korkusuz demektir. Ya'ni, akl-i maa§ ecelden ve 
dliimden korkup titreyicidir. Der ki: "Benim cismim bir mahluk-i miidrik ol- 
dugu halde, eyvah ki, Slum sebebiyle muncemid bir hale gelip toprak altina 
gidecek ve curiiyecektir ve o ask-i ilahi ise cesur ve dliimden korkusuzdur. 
Mesela kati bir tas, yum§ak tugla gibi ne vakit dagilir ve toprak haline gelir? 
Akil tugla ve a§k kati ta§ ve oliim yagmur gibidir." 

c>...*.-fl Oj^- OW- ry?- rjj, j* c~~»*r*i ^ <Jj£* <J\>%^fi j\ 

4222. CMesnevinin sahifelerinden bu be§inciiir; can feleginin burclannda yil- 
dizlar gibidir. 

"Sihaf\ sahifenin cem'idir. Ya'ni, Mesnevi-i £e/f/" sahifelerinden bu sa- 
hifeler V. cildi teskil etmektedir. Her bir cildi veya sahifeleri veya beyitleri 
alem-i ervah feleginin burglannda yildizlar gibidir. Sure-i Nahl'de vaki' 
djj^j "ji ^Jiij (Nahl, 16/16) ya'ni "Onlar yildizlar ile dogru yolu bulurlar" 
ayet-i kerimesinde beyan buyruldugu iizere kara ve deniz yolculan yildiz- 
lara bakip gece karanhginda yollanm ta'yin ettikleri gibi bu Mesnevt-i §e- 
nf in sahifelerinde miinderig ebyat-i §ertfedeki ma'nalar ile de, salikler tabi- 
at karanhginda Hak ve hakikat yolunu bulup yuriirler. 

^L-i ajli^l OLiio o jp^- l/*'j > " ./* 'j^ - J' -^jV-J «j 

4223. ^tldtz ianvyia gemkilerden gayn her havas ytldtzdan yol bulmaz. 

"Havas"dan (^y) murad, "mesair-i asere" ta'btr edilen havass-i ham- 
se-i zahire ve batinedir. "Yildiz tamyan gemiciler"den murad, ulum-i zahire 
ve batineden haberdar olan kimselerdir. Zira Mesnevi-i £enTin beyitlerinde 
mundemic. olan ma'nalan istihrac ve idrak icm liigat, ilm-i kelam, fikih, tef- 
sir, hadis, mantik, beyan, bed!', maani, niicum, tib, hesab, hikmet, kimya, 
hendese, cografya, hey'et, nazim ve kafiye, tasawuf, huruf ve havas gibi 
bircok ilimlere vukuf lazimdir. Bununla beraber bir miirsid-i kamil terbiye- 
sinde olup o miir§ idin himmetiyle kalbde zevk ve nur-i hal dahi bulunmak 
Tcab eder. Binaenaleyh bu §eraiti haiz olmayan kimselerin havass-i zahire ve 
batineleri, bu yildizlarm nuruyla hakikat yolunu bulamaz. 

4224. ^Dtaer kisunlar nezzarenin aayn degildir, Onun suwltindan ve hiramn- 
dan gafiliirler. 



C£^> 



AHMED AVNt KONUK 

"Suud", saadet ve miibareklik; "kiran", lugatte "mukarenet ve yakinhk" 
ve ilm-i niicum istilahinda "Iki seyyarenin bir burcta muctemi' olmasi"; "nez- 
zare", nazar ediciler demektir. Beyt-i §erifde zaruret-i vezinden na§! te§didsiz 
okunur. Ya'ni, yukanki beyitte beyan olunan §eraiti haiz olmayan kisimlar 
ve taifeler ancak zahir goziiyle bakicidirlar; ve onlann nur-i ma'nalanm idrak 
edemezler; ve her bir beytin suluk mertebelerinin hangisinde biribirine 
mukaranetini ve kendi nefislerine tatbtk hususunda isti'dadlan ve me§rebleri 
nokta-i nazanndan, hangisinde saadet bulundugunu bilemezler, gafil olurlar, 
anlayisjan hikayelerin zahirlerine miinhasir kahr. 

4225. nioyle $eytan yakvcx olan yildizlar ile aeceler giindiize kadar a$inahk 
Ml 

Ya'ni, ey salik-i tarlk-i Hak, boyle afaki ve enrusi olan §eytani yakici yil- 
dizlar mesabesindeki ebyat-i Mesneviyye ile nefis ve tabiat zulmeti ve gece- 
si icjnde ruhunun gunesj dogup gundiiz oluncaya kadar asjnahk tut ve o be- 
yitlerin nur-i ma'nalanm hulus-i kalb ile idrake galisj 

OU— T *<udS jlJUl JaiJ C~~* OUf Jb jji «ii ji ^j j> 

4226. DCotii zanh §eyiamn def'inde her hiri pk kal'asindan neft attoAtr. 

Bu yildizlar mesabesinde olan beyitlerin her biri, kotii zanh olan vehim 
geytanim, kalbden ve dimagdan def'etmek icm, hakfkat gogiinun kal'asindan 
neft yagim tutusmrup atar ve o vehim §eytanlanm yakar. Nitekim ayet-i ke- 
rimede o&iAtt Cy-j l*&'j '^U^ £uJi f 1 *- 11 kj ^'j (Miilk, 67/5) ya'ni "Biz 
diinya go'giinu yildizlar ile siisledik ve onlan §eytanlar icin atilan taskr yap- 
tik" buyrulur. 

4227. ^tUizlar §eytana JAkreb flxbidir. uMu§tenye o en yaktn velulir. 

Cenab-i Pir efendimiz Mesnevl-i §enf'm ebyatmi yukanda alem-i ervah 
feleginin burclannda donen yildizlara te§bih buyurmusjardir; ve yildizlarda 
saadet ve niihuset irasi hassalan oldugundan, beyitlerde dahi niicumi lsti- 
lahat ile birtakim boyle mutezadd ma'nalara i§aret buyurmusjardir. "Ak- 
reb", ma'lum olan muzir bir hayvanin ismi oldugu gibi, felekte de bir bur- 



<rg^> 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. CtLT • MESNEVl-5 • 

cun adidir. Kezalik "Muster!" dahi yedi seyyareden birinin ismi oldugu gi- 
bi bir mah satin almak isteyen kimse ma'nasinadir. Ya'ni, bu Mesnevi-i §e- 
liFbeyitleri huzur-i Hak'tan kovulmus. olan insan ve cin §eytanlanna ak- 
rep gibidir. Onlan sokar ve miiteezz! eder. Hakikatin musterisi olanlara da 
saadet bah§eden en yakin bir dosttur ve onlara tiirlu tiirlu ruhani ikramlar- 
da bulunur. , 

4228. Oiavs eger ^ir'den seytani Mkerse, 'Delv zer' ve meyve i$in su Aolu&ur, 

"Kavs", lugatte yay ve istilahda felekte bir burcun ismidir. "Tir"in Bur- 
hin 'da yirmi alti kadar ma'nasi vardir. Buraya miinasib olan "ok" ma'na-yi 
lugavisi ile "Utarid" seyyare[si]nin ismidir ve sonbahar ayidir. "Tir duhten", 
du§mamn giydigi zirhi ok atip vucuduna dikmek ve saplamak demektir. 
"Delv", kuyudan su cekilen kova demek oldugu gibi, felekte bir burcun ismi- 
dir; ve "Kavs", sonbahar burclanndandir ve agaclann yapraklanm dokiicii 
olan sonbahar dahi Kavs burcundandir. "Delv", dahi bahar giinlerinin burcu- 
dur ve bahar giinleri yagmurlu oldugundan agaclann yapraklan ve meyvele- 
ri ve bahcelerin giilleri ve gicekleri ne§v u nema bulur. Ya'ni, ruhani olan yay 
eger miinkir-i Mesnevi olan §eytam yaralar ise ruhani olan kova dahi bu 
Mesne vTnin taliblerinin kalblerinin bahcderinde maarif-i ilahiyye meyveleri 
ve cigekleri bitmek icin fiiyuzat sulanyla doludur. 

4229. Diut eger$i dalalet gemisini hirarsa, dost i$in Sevr gibi gemi yapar. 

"Hut", lugatte bahk ve istilahda felekte bir burcun ismidir. "Sevr", dkuz ve 
felekte bir burcun adidir. Ya'ni, Hut burcu dahi kisin sonundadir. Egercj Hut 
mesabesinde olan beyitlerin ma'nalan azgin sogugun ya'ni soguk miinkirin 
dalalet gemisini kirarsa dost icjn, dahi hem lugat ve hem de istilah-i ehl-i nii- 
cum hasebiyle, ziraata faidelidir ve salikin kalbinde maarif-i ilahiyye tohum- 
lanmn nesv u nemasina bad! olur. 

*x+"j i j*jb\ <jl*1>- jj \j UJ j***1 ^y? ^j^. 'j s— * * y>' ij**^ 1 

4230. Gger giines S^rslan gibi geceyi yiriarsa, ondan la'le hil'at-i atlas erisir. 

"Esed", liigatte arslan ve istilahda burcun ismidir. Ya'ni, giines gibi nura- 
ni olan Mesnevi cisimlerin siikunetine sebeb olan tabiatin karanhgim arslan 



*$$&> 



AHMED AVNt KONUK 

gibi yirtar. Fakat cisme taalluk eden cevher-i ruha o giinesten la'l gibi kirmi- 
zi atlas libas erisir. "Kirmtzi atlas libas"dan murad, ask-i ilahidir. 

423 1 . Dier bir xmmd hi, ademden ba§ gosterir, birisine zehirdir ve digerine §e~ 
kerciir. 

Ya'ni, adem-i izafi aleminden bu viicud-i izafi aleminde bas gosterip zahir 
olan her bir vttcud ve her bir suret birisine zehirdir ve birisine de § ekerdir. Bi- 
naenaleyh bu Mesne vw §erif dahi ba'zi kimselere muzir ve ba'zi kimselere 
de nafi'dir. 

4232. HJost ol ve naho§ huydan beri ol, ta hi zehir hup$ugunden fife §eker yiye- 
sinl 

"Humre", kiicuk kiip. Ya'ni, ey bu Mesnevf yi okuyan ve dinleyen kimse, 
eger bu ebyat-i Mesnevf 'den ba'zilan tab'ma hos gelmezse inkar etme! Zira 
bu hos gelmemek senin nefsinin kotu huylanndan dolayidir veyahud cehlin- 
dendir, Binaenaleyh Mesnevt-i §eiffe karsi nazar-i inkan kaldir ve dost ol ve 
nefsinin kotu huylanni birak, ta ki o senin nefsine aci ve zehir gibi gelen kiip- 
cegizden maarif-i ilahiyye sekerini yiyesinl 

4233. Ondan dolayi ^aruh'a bir zehir zarar ohnadi. JZira ona o jfarukluh 
iiryahi §eher aldu. 

"Tiryak-i faruki", bu beyt-i serifde cinas-i tarn olarak mezktirdur. Zira "tir- 
yak-i faruki", bircok eczadan miirekkeb bir ma'cundur ki, en rmiessir zehirin 
te'sirini izale eder; ve "Faruk", bu terkibin mucidi olan tabibin ismidir; ve "Fa- 
ruk", Omer ibmil-Hattab (r.a.) hazretlerinin lakab-i altleridir. Hak ve batili 
tefrik buyurduklan icin bu iakab verilmistir. 

Menknldiir ki, padisahlardan birisi Hz. Omer' in huzuruna bir Arab ati ve 
bir beyaz dogan kusu ve diismamn kahn igin muhlik bir zehir ile dolu bir si- 
se hediye getirdi. Hz. Omer ati geri gonderdi ve doganm bagini coziip azad 
etti ve zehr-i katili dahi "Du§manlann en diismam nefisdir ve zehr-i katil 
onun layikidir!" deyip o zehri elcmin oniinde kendileri icti; ve bu zehir asia 



^^ 



MESNEVl-t §ERlF §ERHt / X. ClLT • MESNEVt-5 • 

kendilerinin vucud-i §eriflerine zarar olmadi. Elgi bu hali goriip derhal miis- 

liiman oldu. 

* 

Cenab-i Hakk'a hamd u sent olsun ki, inayet-i Yezdan ve himmet-i 

merdan He bu V. cildin §erhi dahi 18 Cumadi'l-ahire 1354 hlcri ve 1 Eylul 

1351 Rumi ve 15 Eylul 935 miladi tarihinde cumartesi giinii saat-i vasati 

ile dordii yirmi dakika ge^ede hitam buldu. Ve sallallahii ala seyyidina 

Muhammedini'n-Nebiyyl'l-Ommiyyi ve ala alihi ve ashabiht ecmain! 

§arih-i fakir 
Ahmed Avnt 



MESNEVl'NlN V. CiLDiNtN 
SONU 



*$%&>